Ocak 2010 - Sayı: 150 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Transkript

Ocak 2010 - Sayı: 150 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
:‘Mt4BZ‘t#BT‘N5BSJIJ0DBL
ƞLJBZEBCJSZBZ‘OMBONBLUBE‘S
BAŞYAZI
Başyazı
2
YAYIN KURULUNDAN
Merhaba
3
ŞUBE'DEN
Kasım Aralık 2009 Etkinliklerimiz
İzmir Ulaşım Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
Geleceğin Konuşulduğu Platform: İzmir Ulaşım Sempozyumu
Asfalt Sempozyumu
TMMOB Kadın Kurultayı - Yapı Denetim Sempozyumu
4
6
7
9
10
İNCELEMELER
Deprem Riski Açısından İzmir'deki Üç Pilot Bölgede Yapı Stoğunun
Değerlendirilmesi ile İlgili Çalışmalar - 2
11
Enjeksiyon Tekniğiyle Zemin İyileştirme
16
BETON
Beton mu, O da Neymiş?
18
PREFABRİK
Bir Ard-germeli Yapı Örneği: Forum İstanbul Kompleksi İçinde Yer
Alan IKEA - Bayrampaşa Projesi
21
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ
Çalışma Hayatına İlişkin Yeni Mevzuatlar
24
SAĞLIK
Sağlıkta Masal Bitti
25
HUKUK
Kazanılmış Haklara Saygı İlkesinin İmar Planları ve Yapı (İnşaat)
Ruhsatları Yönünden Değerlendirilmesi-3
26
ÜYELERİMİZDEN
Günümüzde Halen Varlığını Sürdüren Asırlık Zeytin Ağaçları
Diplomalardan Kalkan Mühendislik Unvanları
29
30
genç -İMO
Kasım-Aralık 2009 genç -İMO etkinliklerimiz
1. İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu
Beton Yollar
12 Korkak Adam
32
33
34
35
KÜLTÜR VE SANAT
Kitaplar Arasında
Tarihte Bugün: 24 Ocak Kararları (1980)
Şiir
Mizah Köşesi
36
38
39
40
OYUN
Briç
Satranç
Bulmaca
42
43
44
Başyazı
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
İMO İzmir Şube Başkanı
İZMİR METROSU VE ŞUBEMİZDE DEĞİŞİM
İzmir Metro inşaatını üstlenen önce Bayındır sonra Bozoğlu firmalarının sözleşmeleri çeşitli nedenlerden ötürü İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edildi. Bu
konunun incelenmesinin İzmir’e hiçbir faydası olmayacağı için bu konuya girmek istemiyorum. Ama üç yıllık
süre içinde metro inşaatında çok yol kat edilemedi.
Hatay Üçyol-Poligon-Üçkuyular arasındaki tünelin neredeyse tamamı açıldı. Ancak betonarme tünel kaplaması
imalatı tünel açma işine göre çok geride kaldı. Dolayısıyla bu güzergahta betonarme imalatın yapılmamış olduğu yerlerde bölgesel çökme veya göçme riski ortaya çıktı. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi bu işi “Aciliyeti
olan ihaleler” 21/b maddesi kapsamında görerek davet
usulü ile ihaleye çıkardı. İhaleye yedi firma davet edildi.
Ancak beş firma teklif verdi. İhaleyi alan firma acilen işe
başladı. Yapılan ve yasal olup olmadığı tartışılan bir itirazı değerlendiren Kamu İhale Kurumu ihaleye girmeye istekli olan bir kuruluşa ihale dokümanının satılmamasını
dayanak göstererek bu ihaleyi iptal etti.
İhaleyi iptal eden KİK yedi üyeden oluşuyor. Yedi üyenin beşi devlet memuru, biri Türkiye İşverenler Sendikası diğeri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi. İhalenin iptal konusu beşe karşı iki ret oyuyla alındı. Bu iki
ret oyun gerekçesi (şerhi) şöyle:
“Kurum tarafından düzenlenen ikincil mevzuatta kanunun 21/b maddesine göre yapılan ihaleler için talep
eden her istekliye ihale dokümanının satılmasını zorunlu kılan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Aksine bir düşünce pazarlık usulü ile ihale yapılması kuralına uygun değildir. İhalede saydamlık, rekabet, güvenirlik ilkelerinin çiğnendiğine dair kuvvetli bir kanıt bulunmadığı, aksine ihtiyaçların uygun şartlarla zamanında
karşılanmasının ve kaynakların verimli kullanılmasının
amaçlandığı dikkate alındığında, kurul kararının usul
yönünden mevzuata aykırı olduğu şeklindeki düşüncemizle ihalenin iptaline ilişkin karara katılmıyoruz.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çevre düzenleme
ihalesini aciliyeti olan ihale (21/b maddesi) kapsamında
görerek yapılan itirazı ret eden Kamu İhale Kurumu’nun
yanlı davranıp davranmadığına siz karar verebilirsiniz.
Şimdi süreç şöyle devam edecek İzmir Büyükşehir Belediyesi ya Kamu İhale Kurumu’nun “Vakit kaybetme yeniden aynı maddeye göre ihaleye çık” önerisine uyacak,
ya da yargıya başvurarak hakkını arayacak. Ankara İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı alırsa tünelde işe başlanabilecek. İdare Mahkemesinin kararı İzmir
Büyükşehir Belediyesi lehine olursa Kamu İhale Kurumu Danıştaya başvuracağını ifade ediyor. Yani yargı süresi uzun.
Bu sürede tünel inşaatı devam etmez ise ve önemli bir
göçük meydana gelirse, can ve mal kaybı olursa sorum2
Ocak 2010 - 150
luluk acaba İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne mi yüklenmek isteniyor? Birilerinin vicdanı hiç sızlamadan İzmir
Büyükşehir Belediyesi’ni mi suçlayacak? Kararı siz verebilirsiniz.
Bu yazının yazıldığı tarihten birkaç gün sonra
(23.12.2009) İzmir gazeteleri ve eklerinin birinci sayfalarında metro tünelleri hakkında müjdeli haberi veriliyor.
Tehlike arz eden tünelin betonarme imalatları için İzmir
Büyükşehir Belediyesi çözüm üretmiş ve hızlı bir şekilde
işe başlamış. Anlaşılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Öztaş firmasından yüz civarında nitelikli personeli bünyesinde istihdam ederek ve ekipmanı da sağlayarak göçme riski bulunan güzergahın betonarme imalatını kendisi tamamlayacak.
Gerçekten önemli ve akıl dolu bir karar. Önemli olan
göçme riskinin ortadan kaldırılması. İmalatı kim yaparsa yapsın bizi ilgilendirmez. Biz tünel inşaatının tamamlanacağı süreç içinde herhangi bir olumsuzluğun meydana gelmemesini diliyoruz. Ayrıca etkili ve yetkililerin
İzmir’in önünü kesmemelerini rica ediyoruz.
Bu yazının ikinci konusu da benimle ilgili. Dergi elinize
geçtiğinde, Değişim Grubunun Yönetim Kurulu aday listesinde benim bulunmadığımı göreceksiniz. Dört kez
seçime katılmış ve seçilmiş olmanın beni çok onurlandırdığını belirtmek isterim. Ama bu tür görevlerin çok
uzun süreli olmaması gerektiği düşüncesindeyim. Bu
nedenle sadece Yönetim Kurulu listesinde bulunmuyorum. İzmir Şubesi’nin tüm etkinliklerinde, komisyonlarında, Şube Yönetimine her türlü yardımda bulunacağıma, Şube’nin veya İMO’nun vereceği her görevi yapacağıma söz veriyorum.
Çünkü artık ben bir “Odacı”yım.
İMO İzmir Şubesi’nde göreve başladığım Mayıs 2003’te
Bültenimizin ilk başyazısını Üstün Dökmen’in aşağıdaki
şiiri ile bitirmiştim. Yine yazımı aynı şiirle sonlandırıyorum.
Yola çıkınca her sabah
Bulutlara selam ver
Taşlara, kuşlara
İnsanlara selam ver,
Ne görürsen selam ver,
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver,
Hatırın kalmasın el-gün yanında;
Bu dünyada sen de varsın
Üleştir dostluğunu varlığa.
Bir kısım seni de sarsın.
Sizlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Selam olsun tüm meslektaşlarıma.
Yayın Kurulundan
Bültenin bu sayısında yeni yıl arifesinde merhaba diyoruz sizlere. Aynı zamanda İMO genel kurulları da yapılacak yeni yılda. Yeni yıl yeni ümitler, iyi ve güzel beklentiler demek bir anlamda da. Bu nedenle bu sayımızda:
Üzerinde yaşadığımız yeryüzünün her yıl eskidiğinden,
yaşam kaynaklarının azaldığından küresel ısınma ile kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığından, böyle bir
dünyada küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığından, dengelerin ve haritaların değiştirilmek istendiği bir dünyada yaşadığımızdan bahsetmeyeceğiz.
Bugüne kadar emperyalizmin klasik bunalım süreçlerini
hep daha fazla talan, daha fazla yağma, daha fazla sorunsuz sömürü, yetmediği yerlerde savaş, gözyaşı ve ölümlerle geçiştirdiğinden, eğitimden sağlığa, sosyal haklardan toplumsal yaşama kadar hayatımızı ve geleceğimizi karartan uygulamaların İMF reçetelerine göre yapılıyor olmasından, mevcut siyasal iktidarın yaptığı uygulamalar ile geleceğimizin ipotek altına alındığından, bunun sonucunda; sağlık eğitim ve bilimin alınıp satılabilen
bir mal gibi değerlendirildiğinden, bu kategoriye suyun
da dahil edildiği Dünya Su Forumunun ülkemizde yapıldığından bahsetmeyeceğiz.
Dünyada yaşanan ekonomik krize ülkemizde hükümet
yetkililerinin “ekonomik kriz bizim için fırsat olabilir” bakış açısıyla yaklaştıklarından ve uygulamalarında fırsatın
halk için değil sermaye için olduğunun ortaya çıktığından da bahsetmeyeceğiz.
Ya da bugüne kadar halkın sesini kesebilmek için şucubucu olma gibi değerlendirmelerle halkın kalbine korku
tohumları ekenlerin bugün kendi çıkarları için korkudan
bahsediyor olduklarından, belki de bu nedenle bir yandan özgürlüklerden yana olmak, demokrat olmak türbana karşı olup olmamayla sınırlanırken çeşitli uygulamalarda ise mahalle baskısı oluşturulduğundan, diğer yandan enflasyon azar, borsa çöker, ekonomi krize girer söylemleri ile halk korkutularak baskı altına alındığından,
hükümet olma gücü ile, çalışanların hak gasplarının sorgulanamaz hale getirilerek hukuksuzluğun had safhaya
çıktığından bahsetmeyeceğiz.
Ekonomik, toplumsal, siyasal yaşamda her şeyin küresel
sermayenin yeni düzenine uygun hale getirildiğinden,
bu konuda yanlış işler yapıldığını söyleyerek önlerine çıkan herkese, amaçlarına engel olan her şeye kızdıklarından, tehdit ettiklerinden, çeşitli biçimde yok etmeye çalıştıklarından; belki de bu nedenle TMMOB ve Odaların
denetlenmeye alındığından; belki de bu nedenle derelerin satışına karşı çıkan çevrecilerin Başbakan tarafından
vatan haini ilan edildiğinden de bahsetmeyeceğiz.
Ülkemiz topraklarının % 93’ünün aktif deprem kuşağı
üzerinde, nüfusun %98’inin deprem riski olan bölgelerde
yaşadığı gerçeğini ve bu konudaki tüm ikazlarımızı göz
ardı eden siyasilerin gerekli tedbirleri alarak uygulamak
yerine “takdiri ilahi” tespitleriyle halkı uyutmaya devam
ettiklerinden, doğal birer tabiat olayı iken afete dönüşen
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
doğa olaylarının yönetememe sorunundan kaynaklandığından, Ülkemizde halen depreme gerek kalmadan da
binaların yıkıldığı gerçeğinin her defasında acı bir olayla kendini hatırlattığından, buna rağmen yapı denetimi
konusunda tüm uyarı, öneri ve taleplerimizin rant peşinde koşan siyasilerce göz ardı edildiğinden de bahsetmeyeceğiz
Ulaşıma ilişkin meslek odası olarak görevimiz gereği yaptığımız tüm uyarı ve önerilerin reddedildiği, ancak yaşananların tamamının bizleri doğruladığından, ya da iş kazaları sayısının fazla, iş gücü kayıplarının ve ölümlü iş kazalarının çok olduğu ülkemizde önlem, uyarı, denetim
gibi faaliyetler hayati önem taşımasına rağmen; iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda çıkartılan son yönetmelikle yine çalışanların göz ardı edildiğinden, kamu düzeni,
güvenliği ve sağlığı kısaca ülke geleceğini etkileyen böyle bir konunun kamusal hizmet anlayışı ile ele alınmadığı için çözümlenemeyeceğinden, de bahsetmeyeceğiz.
Kabul edilmesi gerekir ki; yukarda bahsetmek istemediğimizi sıraladığımız olaylar artarak devam edecektir, biz
bahsetsek de bahsetmesek de. O halde ne yapmalıyız?
Şikayetçi olmanın ötesinde bir şeyler yapmak gerektiğini de kimse yadsıyamaz. Bu nedenle belki tekrar olacak ama aşağıda söylediklerimizi büyük bir inançla yinelemek gerekmektedir.
Her şeyden önce, meslek odaları, yukarda bahsedilen
toplumsal, ekonomik olaylara paralel dönüşümlerde
doğrudan taraf olduğu için duruşunu belirlemek zorundadır. Bu duruşta elbette toplumun refahı için mücadele eden, emekten yana açık ve kararlı bir tutum olmalıdır.
Bu muhalefeti sadece mesleki çıkarları temel alan talep
yerine toplumsal çıkarları temel alan, halktan yana politikaların uygulanması yönünde ısrarlı olan, her türlü gelişimi üretim ilişkileri açısından inceleyen anlayışla yaşama geçirmek, toplumsal oluşumlara katkı sağlayacaktır.
Kriz dolayısıyla halka karşı uygulamaların bir parçası olmamak, riyakar tavırlarını teşhir edebilmek, karanlık zihniyetlerle hesaplaşabilmek; yapılan uygulamaların gerçek yüzünü gösterebilmek için, ülkemize, emeğimize,
geleceğimize sahip çıkabilmek için yapılacak çok şey vardır.
Şurası unutulmamalıdır ki, meslek ve meslektaş sorunları tek başına ülkenin ve halkın çıkarlarından ayrı tutularak çözülemeyecektir. O halde bizim ne ürettiğimiz kadar
neyin yanında yer aldığımız da önemli olmaktadır. Üstelik günümüzün yüklü gündemi ve sorunların çözümü de
ancak örgütlü mücadele ile çözümlenebilecek boyutlardadır.
Ülkemiz, halkımız, mesleğimiz ve meslektaşımız için
daha etkin, daha üretken, daha dinamik bir İMO için çalışmak gerekliliği önümüzde bir görev olarak durmaktadır. Önümüzdeki Genel Kurulumuz için çalışmalara başlamak bu görev için bir adım olacaktır.
Sevgilerimizle…….
Ocak 2010 - 150
3
Şubeden
4 Kasım 2009
KESK İzmir Şubeler Platformu’nun
SSGSS’de katkı paylarında güvencesizliğe karşı yaptığı basın açıklamasına TMMOB İzmir İKK olarak destek
verdik.
6 Kasım 2009
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından Antalya’da yapılan İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu’na
Şube Başkanımız Ömer Zafer ALKU,
Yönetim Kurulu üyelerimiz Ayhan
EMEKLİ, Şefika SEYHAN HAS ile üyelerimiz, Şevket Vural SAYGIN, Abdullah UZUN, Necati ATICI, Sadık
Can GİRGİN, Ramazan AKYURTLAKLI, Rahmi ALPER katıldılar.
7 Kasım 2009
- Çiğli’de bir şantiyeye yapılan ve
45 genç-İMO üyesinin katıldığı teknik gezimizde, fore kazık uygulaması görülmüştür. İnşaatın şantiye şefliğini yürüten üyemiz İnş. Müh. Eray
DAĞ’a katkılarından dolayı teşekkür
ederiz.
hendislerinin Rolü” konulu seminer
Prof. Dr. Hikmet Hüseyin Çatal, Doç.
Dr. Selçuk Türkel ve İnş. Müh. Abdullah İncir tarafından Şubemiz Konferans Salonu’nda sunuldu.
14-15 Kasım 2009
İstanbul’da yapılan TMMOB Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir
Plancıları Kurultayı’na Şubemizden
16 üyemiz katıldı.
17 Kasım 2009
Dikili Belediye Başkanı üyemiz İnş.
Müh. Osman Özgüven hakkında
halka ücretsiz su dağıttığı için açılan
davanın duruşmasına katıldık.
- Şube Yönetim Kurulu Sekreter
Üyemiz Tahsin H. VERGİN ve İnş.
Müh. Gürkan ERDOĞAN’ın konuşmacı olduğu “Mesleğimiz ve İMO”
semineri, 70 genç-İMO üyemizin katılımıyla şubemizde gerçekleşmiştir. Seminer sonunda kokteyl verilmiştir.
11 Kasım 2009
SARAVER firması tarafından Doğal
Isı, Ses, Su ve Yangın Yalıtım Sıvası
ve Yalıtım Sistemleri Tanıtım Semineri Şubemiz Konferans Salonu’nda
yapıldı. Seminer sonrası kokteyl verildi.
4
Ocak 2010 - 150
21 Kasım 2009
41. Dönem 4. Danışma Kurulu Toplantısı 21 Kasım 2009 Cumartesi
günü Trabzon’da yapıldı.
21-22 Kasım 2009
İstanbul’da yapılan TMMOB Kadın
Mühendis- Mimar- Şehir Plancısıları Kurultayı’na Şubemizden Şefika
SEYHAN HAS ve Fatma CEYLAN katıldı.
5 Aralık 2009
Autocad kursumuz başlamıştır.
6 Aralık 2009
TMMOB Danışma Kurulu toplantısı
Ankara’da yapıldı.
19 Kasım 2009
“Prefabrike Döşeme Sistemleri” konulu seminer İnş. Yük. Müh. Günkut Barka tarafından Şubemiz Konferans Salonu’nda sunuldu.
12 Kasım 2009
“Deprem Afetleri Sonrası İnşaat Mü-
20 Kasım 2009
Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi geleneksel Pilav Günü’ne katıldık.
- İstanbul’da yapılan Yapı Denetim
Sempozyumu’na katıldık.
7-8 Aralık 2009
İzmir Valiliği ve diğer düzenleyici
kurumlarla birlikte düzenlediğimiz
“İzmir Afet Riskini Azaltma Sempozyumu” 7-8 Aralık 2009 tarihlerinde MMO Tepekule Kongre ve Sergi
Merkezi’nde yapıldı.
Sempozyumda Şubemiz tarafından
yapılan çalışmalar ve sonuçları üyelerimiz Prof. Dr. Hikmet Hüseyin ÇATAL ve İnş. Müh. Abdullah İNCİR tarafından sunuldu. Yapılan çalışmalarla ilgili yazıyı Bültenimizin İncelemeler bölümünde bulabilirsiniz.
Şubeden
8-9 Aralık 2009
Şubemiz tarafından düzenlenen İzmir Ulaşım Sempozyumu Dokuz Eylül Üniversitesi DESEM salonlarında
yapıldı. İki ayrı salonda iki gün boyunca süren sempozyumda 66 bildiri sunuldu. Yoğun katılım ve ilgiyle geçen sempozyumda Şubemiz sunumu İnş. Müh. Ali Fuat GÜNAK tarafından yapıldı. Sempozyumda sunulan bildiriler Sempozyum Bildiriler
Kitabında toplandı. Bildirilere ayrıca
web sitemizden ulaşılabilir.
18 Aralık 2009
Prof. Dr. Yalçın Arısoy, Doç. Dr. Gürkan Özden, İnş. Yük. Müh. Özgür Bozdağ ve İnş. Yük. Müh. Levent Türkben
tarafından sunulan “Kıyı Yapılarının
Güçlendirilmesi” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
19 Aralık 2009
İnşaat Mühendisleri Odası’nın kuruluş yıldönümü dolayısıyla yapılan
Geleneksel İMO Gecesi Balçova Termal Tesisleri Kardelen Salonu’nda
yoğun üye katılımı ile gerçekleşti.
9 Aralık 2009
İnş. Yük. Müh. Soner Bilge tarafından
sunulan “İnşaat Mühendisliği’nde
Excel Uygulamaları” konulu Kurs
başladı.
le katılamayan Mustafa GÜLEN’e 50.
yıl plaketi evinde İzmir Şube Başkanı Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU, İzmir
Şube Yönetim Kurulu üyeleri Ayhan
EMEKLİ ve Aydın NOGAY ile üyemiz
Levent ÇELİK ve İlker GÜLEN tarafından verilmiştir.
26 Aralık 2009
- Betonarme Yapıların Bilgisayar Ortamında Projelendirilmesi ve Çizimi
– 1 (İdecad) Kursu başladı.
- genç-İMO İzmir “Çaltıkoru Barajı Teknik Gezisi” ve Bergama Kültür
Gezisi yapıldı. Geziye 130 öğrenci
üyemiz katıldı.
11 Aralık 2009
Şubemiz Mali Danışmanı Doğan Öztürk tarafından sunulan “Vergi Barışı”
konulu seminer Şubemiz Konferans
Salonu’nda gerçekleştirildi.
16 Aralık 2009
İnşaat Mühendisliği mesleğinde 50,
40 ve 25. yılını dolduran meslektaşlarımıza Tepekule Kongre Merkezi
Anadolu Salonu’nda yapılan bir törenle plaket ve şiltleri verildi. Tören
sonrası Şubemizde kokteyl yapıldı.
25 Aralık 2009
16 Aralık 2009 Çarşamba günü düzenlenen mesleğinde 25. 40. ve 50.
yılını dolduran üyelerimize verilen
plaket törenine rahatsızlığı nedeniy-
27 Aralık 2009
Devlet Korosu Sanatçısı Bülent
DAĞDEVİREN yönetimindeki Şubemiz Klasik Türk Müziği Korosu Konseri İsmet İnönü Sanat Merkezinde
yapıldı.
28 Aralık 2009
Betonarme Yapıların Bilgisayar Ortamında Projelendirilmesi ve Çizimi
– 2 (Probina) Kursu başladı.
Plaket Töreni
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2010 - 150
5
Şubeden
İZMİR ULAŞIM SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
Şubemiz tarafından 8-9 Aralık 2009 tarihlerinde DEÜ DESEM’de yapılan İzmir Ulaşım Sempozyumu sonuç
bildirgesi aşağıdadır.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin düzenlemiş olduğu “İzmir Ulaşım Sempozyumu” 8-9 Aralık 2009
tarihlerinde 400’e yakın kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiş
olup uygulama ve akademik araştırmaları içeren 68 bildiri sunulmuştur. Sempozyumda İzmir kenti ve Ege Bölgesi
özelinde ulaşım sorunu irdelenerek somut çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Sempozyumun en ilgi çekici yanlarından biri, mevcut ulaşım sistemlerinin, kent ve ülke ulaşımının tarihsel gelişimi ışığında da değerlendirilmeye çalışılmış olmasıdır.
ca İzmir ve çevresinde bulunan mevcut ve yeni liman alanları ile ilgili kapsamlı bir çalışma yürütülmeli ve ülkedeki ve
dünyadaki sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmeler de dikkate alınarak detaylı bir gelişme planı oluşturulmalıdır.
Sempozyumda tüm ulaşım sistemleriyle ilgili bildiriler sunulmuştur. Bir deniz kenti olan İzmir’de, deniz ulaşımı ile ilgili çok sayıda bildirinin sunulmuş olması, bu konuda İzmir
ve İzmir’lilerin hassasiyetini ortaya koyan önemli bir gösterge olarak kabul edilmelidir.
t Kentiçi ve çevre bağlantı yollarında bulunan ağır araç tra-
Raylı sistemler, bir kentin ulaşımının bel kemiğini oluşturmaktadır. Geçmişte İzmir kentinin sahip olduğu raylı sistem
olanakları karayolu ulaşımı lehine ya terk edilmiş ya da işlevsiz bırakılmıştır. Bunun sonucunda Karayolu Toplu Taşımacılığı, gerçekte taşıması gerekenin çok üstünde bir yükün altında kalmıştır. Dolayısıyla sistem belirli bir tıkanma
noktasına gelmiştir.
t İzmir’den yurtiçi ve yurtdışı önemli merkezlere olan uçuş
Ulaşımın büyük oranda karayoluna bağımlı olması; kentin ana ulaşım ve büyüme akslarının yanlış ve sağlıksız gelişmesine yol açmıştır. Günümüzde İzmir ve diğer kentlerimizde yaşanan ulaşım sorunlarının temelinde yatan
ana sebeplerden biri de budur. Bu bağlamda İzmir Ulaşım
Sempozyumu’nda sunulan bildiriler ve oturumlarda yapılmış olan tartışmalar ışığında aşağıdaki görüşlerin ön plana
çıktığı söylenebilir:
t Kentiçi otopark yönetimi stratejileri geliştirilmeli ve uy-
t İzmir Ulaşım Ana Planı, en kısa sürede halka tüm detayla-
İzmir Çevre Yolu’nun Aliağa bağlantısı en kısa sürede tamamlanmalıdır. İzmir-Aydın otoyolunun Denizli ve
Antalya’ya kadar uzatılması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Ayrıca Manisa Devlet Yolu-Aydın Otoyolu bağlantısı sağlanmalı; gerekli karayolu iyileştirme çalışmaları
hayata geçirilmelidir.
fiği göz önünde bulundurularak gelişmiş yol kaplama tekniklerinin hayata geçirilmesi; söz konusu ulaşım akslarının
güvenlik ve konfor açısından daha kaliteli hizmet vermesini sağlayacaktır.
sayısının arttırılması için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
t Nazım Planda ve Ulaşım Ana Planında önerilen yeni vapur iskeleleri, bir plan dahilinde hayata geçirilerek, kentiçi deniz ulaşımı özendirilmeli ve tüm sistem içindeki payı
yükseltilmelidir.
gulanmalıdır. Bu sayede öncelikle okul bahçelerini otopark
konumundan gerçek işlevlerine dönüştürmek te mümkün
olabilecektir.
t Yaya ve engellilerce yoğun kullanılan arterler tespit edilmeli; bu kesimlerden başlayarak tüm kentiçi yaya ve engelli
ulaşım akslarında gerekli iyileştirmeler yapılmalıdır. Bu bağlamda ilk aşamada kaldırım üstü parklanma ve dükkanların
kaldırım işgalleri en aza indirilmeye çalışılmalıdır.
rı ile açıklanmalı; plan İzmir’de yaşayanların da yapıcı katkılarıyla sürdürülebilir bir hale getirilmelidir.
t Bisiklet kullanımını özendirmek, daha güvenli hale getir-
t Marmaray ile birlikte Türkiye’nin en önemli iki korido-
mek ve arttırmak amacıyla bir planlama çalışması yapılmalı;
ilk aşamada kısa vadeli çözümler geliştirilmelidir.
rundan biri olan Aliağa-Cumaovası Banliyo sistemi, İzmir
kentinin gelişimi ve ulaşım sorununun çözülmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sistemin, Torbalı-Selçuk
ve Manisa’ya uzatılması, Bölgenin kalkınması açısından da
önemlidir.
t Sürmekte olan ve planlanan hızlı tren projelerinde ön-
t
Kentiçi trafik tıkanıklığının kontrol altına alınabilmesi
amacıyla akıllı ulaşım sistemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması için çalışmalar başlatılmalıdır.
t İzmir ulaşımının çözümüne yönelik tüm ulaşım yatırım-
celiğin İzmir ve çevresine verilmesi, sadece İzmir ve Ege
Bölgesi’ne değil, tüm ülke ekonomisine çok büyük faydalar getirecektir.
larının ihale şartnameleri, konusunda uzman ve deneyimli
teknik personelce, teknik yeniliklere ve gelişmelere uygun
bir şekilde hazırlanmalı; geçmişte yaşanmış sorunların gerçekleşme olasılıkları en aza indirgenmelidir.
t METRO’nun mevcut güzergâhlarda sürmekte olan çalış-
t İzmir Kordon yolu projesi gibi, kentin tarihsel gelişimine
maları en kısa sürede sonuçlandırılmalı, diğer güzergahlar
için gerekli inceleme ve çalışmalar hızlandırılmalıdır.
ve alışkanlıklarına aykırı; kentin gelişimi ve ulaşım açısından orta ve uzun vadede yarardan çok zarar getirecek yüksek maliyetli projelerden vazgeçilmeli; nispeten daha düşük maliyetli, çevreye duyarlı ve uzun vadede geliştirilebilecek ulaşım yatırımlarına öncelik tanınmalıdır.
t METRO’nun İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kampüsü’ne
en kısa sürede ulaştırılması gerekmektedir.
t Banliyö ve METRO sistemlerinin tamamlanması, Çevreyolu ve diğer karayolu akslarındaki trafik yüklerini de azaltacak; uzun süre yüksek kalitede hizmet vermelerini sağlayacaktır.
t Çandarlı Limanı en kısa sürede hayata geçirilmelidir. Ayrı6
t
Ocak 2010 - 150
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu
Şubeden
GELECEĞİN KONUŞULDUĞU PLATFORM:
İZMİR ULAŞIM SEMPOZYUMU (İUS)
Sempozyum’da gönüllü olarak görev yapan genç-İMO üyelerimizden DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü 3. sınıf
öğrencisi Cengiz Keçeci’nin sempozyum hakkındaki haber-röportajı aşağıdadır.
Ulaşım sorunlarının belirlenmesi, tartışılması, çözüm
önerilerinin aranarak irdelenmesi ve yeni teknolojilerin tanıtılması adına bu daldaki çok sayıda bilim insanının katılımıyla gerçekleştirilen İzmir Ulaşım Sempozyumu 8-9 Aralık 2009 tarihlerinde yapıldı. Ayhan İnal, Ergun
Gedizlioğlu, İnal Seçkin, Nadir Yayla gibi ulaştırma alanında önemli isimlerin de bulunduğu bildiri sahipleri iki gün
boyunca çeşitli konular üzerine bildirileri sundular. Bunun yanında okulumuz ulaştırma ana bilim dalı kadrosu
da, iki gün boyunca İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile birlikte ev sahipliği yaptı.
Aslında baştan sona dolu dolu geçen sempozyumun tümünü bir yazı metnine sığdırmam çok zor. Bu yüzden yazımı, katıldığım oturumlardan örnekler vererek ve sempozyumun göze çarpan yanlarını değerlendirerek tamamlamayı umuyorum.
Sempozyumda İzmir açısından ulaşım sorununu çözme
adına birçok projenin uygulanabilirliği tartışıldı. Trafik sorunu üzerinde çok duruldu. Sempozyumun son oturumunda Prof. Dr. Ergun Gedizlioğlu’nun “Trafik sorununu
çözmek imkansızdır. Bizim hedefimiz ulaşım sorununu
çözmektir.” sözleri artan nüfus yoğunluğu ve araç sayısı
göz önünde bulundurulduğunda hedefin ne olması gerektiğini açıkça gözler önüne serdi.
Sempozyumun ilgi çekici sunumlarından bir tanesi, Ilgaz Candemir’in bisiklet ulaşım sistemi hakkında yaptığı
bildiriydi. Egzoz emisyonu sıfır, kent içi trafik sıkışıklığını
azaltıcı ve sağlığa faydalı olan bisikletin bazı Avrupa kentlerinde kullanımının günden güne arttığını belirtti. Bisikletin doğa dostu oluşunun üzerinde de duran Candemir,
sunumunu Avrupa kentlerindeki örneklerle devam ettirdi. İzmir adına öngörülen modelleri ve tavsiyeleri sundu.
İzmir için sunduğu tavsiyelerden bir kaçı şöyle;
- Pilot bölge seçilerek kamu kiralık bisiklet kampanyası
başlatmak,
- Kentte bisiklet parkı sayısını kademeli olarak artırmak,
- Yine seçilen pilot bölgelerde İlköğretim-Lise öğrencilerinin okul yolunu bisikletle katetmesini sağlamak,
- Öngörülen rotalarda bisiklet parkurları düzenlemek,
- Yoğunluğu dikkate alarak Bisiklet yollarını mutlaka Raylı sistemin tüm öğeleri ile çakıştırmak.
Bana göre, bu uygulamaların yanı sıra, bunlardan daha
önemli olarak teşvikin ve alışkanlığın artırılması ön planda tutulmalıdır. Küçük yaşlarda çocuklara sağlam bir şekilde aşılanan bu alışkanlık uzun vadede hedeflere ulaşılabileceğinin teminatıdır.
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi
Enstitüsü’nden Kemal Arı önderliğindeki öğretim üyeleri ise Cumhuriyet dönemi karayolları ulaşım politikalarına, demiryolu ulaşım politikalarına ve denizcilik kültürünün geçmişten günümüze gelişimine değindiler. Bu
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
oturumda dikkatimi çeken ve bence üzücü olan nokta
1923-50 yılları arasında demiryolu ulaşımının ön planda olduğu fakat bu tarihten sonra demiryoluna rağbetin günden güne azaldığı noktasıydı. Sunumda verilen istatistiklerde demiryolu hat uzunluğu 1923 yılında 3756
km, 1950 yılında 7671 km ve 1991 yılında ise 8429 km olduğu görülmekteydi. Bununla birlikte aşırı ve plansız gelişme gösteren karayolları ise uzun vadede büyük çaplı sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yine sunumdaki verilerin gösterdiğine göre 1950 yılında 88 binler (km) civarında olan asfalt uzunluğu 1992 yılına gelince 368 binlere(km) yükselmiştir. Umarım ilerleyen yıllarda ulaşımın karayolundan ibaret olmayıp bir bütün olarak ilerlemesi gerektiğinin ve ancak bu şekilde sürekli gelişmeler sağlanabileceğinin farkına varılır.
Bölümümüz araştırma görevlilerinden Mustafa Özuysal’ın
hazırlanmasında katkıda bulunduğu iki sunumdan biri
olan “Buca ilçesine yapılması planlanan raylı sistem yatırımlarının irdelenmesi” başlıklı bildiride Buca ana arterlerinde yaşanan ana sorunlara değinilerek, sorunların çözümü için bireysel taşıt kullanımının kısıtlanması ve toplu ulaşımda da lastik tekerlekli toplu ulaşım araçlarından
vazgeçilerek raylı sisteme geçiş önerilmiştir. Raylı sistemin avantajlarından bahsedilerek DEÜ Kampüs-Üçyol
metro hattının İzmir Hafif Raylı Sistemi’nin (HRS) 5. etabını oluşturduğu hatırlatılmıştır. Bu hattın HalkapınarOtogar hattı ile 2015’te işletmeye alınmasının planlandığı belirtilmiştir. İzmir’deki HRS yatırımlarına değinilirken
bu projenin Buca ayağının önemi üzerinde durulmuştur.
Bizler her ne kadar öğrencilik hayatlarımızın bu projenin
tamamlanmasına yetmeyeceğini bilsek bile, proje adına
hala bir heves taşıyoruz. Tamamlanmış projeyi görecek
nesilleri şanslı addediyoruz.
İki gün boyunca çok şey konuşuldu. Her oturumun uzaması nedeniyle program kaydı ve planlanandan geç saatte bitti. Aslında planlanan süre İzmir’in ulaşım sorunlarının tartışılıp çözüm adımlarının atılmasına yetmedi diyebiliriz. Benim açımdan iyi tarafı, farklı konuların tartışıldığı, birçok değerli ismin bulunduğu bir platformda bulunmak ve hocalarımın çalışmalarını daha yakından izleyebilmekti. Uluslararası düzeyde katılımcıların bulunduğu bir sempozyumda bulunmak, ufkumu genişletmenin
yanı sıra inşaat mühendisliği biliminin ne kadar çeşitlendirilebileceği hakkında da somut örnek teşkil etti. Sempozyumun teknik açıdan ne gibi ilerlemelere yol gösterdiğini araştırmak için ise Sempozyum Bilim ve Düzenleme Kurulları üyesi ve Sekreteri, Dokuz Eylül Üniversitesi
öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Serhan Tanyel ile küçük bir söyleşi yaptım:
- İlk olarak ulaşım sempozyumunun nasıl geçtiğine dair
kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Ocak 2010 - 150
7
Şubeden
S. T. - Beklediğimizden daha iyi geçti. Sonuçta çok dar zamanda hazırlanan bir sempozyumdu. Kısa sürede hazırlanmış olan sempozyumun organizasyonunun bu kadar
iyi sonuç vereceğini tahmin etmiyordum. Özellikle bu işin
içinde olanların, bu kadar iyi olacağını tahmin etmediğini
düşünüyorum. Katılımcılar bence oldukça memnun kaldılar. Salon organizasyonları çok iyiydi. Burada, İMO İzmir
Şubesi’ne teşekkür etmek istiyorum. Bir sempozyum için
çok önemli şeyler çünkü bunlar. Katılım tahmin ettiğimin
çok üstündeydi. Biz genelde ikinci gün kimseyi bulamayız. İkinci gün tek salonda 15-20 kişi olur. Burada, her salonda yaklaşık elli kişiye yakın katılımcı vardı. Son oturum
bile nispeten kalabalıktı. Bu, İzmir’in aslında olaya ne kadar istekli olduğunu gösteriyor. İzmir’de ulaşım açısından
bu güne kadar yapılmış en büyük organizasyondu.
malarında belediye yetkililerinin veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından bulunanların olması “biz bunu
destekliyoruz”un bir ifadesidir. Onların çalışma tempolarının da hiç öyle az olmadığını göz ardı etmemek lazım.
Geçtiğimiz yıllarda göstermelik gelen çok olmuştu, bunu
da ayrıca belirtmekte yarar var. Sempozyumumuzun açılışında Karayolları ve Devlet Demiryollarının ve Belediyenin üst düzey yetkilileri yer aldılar. Ayrıca birinci gün açılış oturumundan farklı bir oturumda Karayolları 2. Bölge
Müdür Yardımcısı Sayın Reşat Obuz, kendi bildirisiyle birlikte Bölge Müdürü Sn. Erol Altun’un bildirisini de onun
adına sundu. Devlet Demiryolları 3. Bölge Müdürü Sn.
Sebahattin Eriş bir bildiri sundu. Belediye adına da Şehir
ve Bölge Planlama’dan Sn. Yard. Doç. Dr. Yıldırım Oral ulaşım ana planını sundu.
Bunlar önemli gelişmeler tabi ki.
-Peki bildirilerde uygulanabilirlik açısında akla yatkın olanlar var mıydı sizce?
S. T. - Belirli bir bölgeye yönelik şeylerle ilgili yapılabilir veya yapılamaz konusunda net bir şey söyleyemem.
Açıkçası ben sürekli koşturduğum için hepsini çok yakından takip etme fırsatım olmadı ama önemli olan sonuçta
çıkan genel önerilerdi. Mesela otoparkların durum tespiti
açısından yapılmış olan yayınlar önemliydi. İstanbul’daki
uygulamaların tanıtılması açısından önemliydi. Trafik
güvenliği oturumu çok yararlı bir oturum oldu. Ulaşım
planlaması oturumları çok ilginç oldu. Zaten çok değişik görüşlerin ortaya çıkması, değişik sonuçlara erişilmesi
önemliydi. Ama hani, burada bu yapılabilir şurada bu yapılabilir gibi bir şey söylemek tam doğru olmaz. Bu sadece öneridir. Zaten mümkün olduğunca mantıklı, yapılabilecek olanları bilim kurulu olarak seçmeye gayret ettik.
- Bu sempozyumlar hayata geçirilebilmesi adına amacına
ulaşıyor mu sizce?
S. T. - Sempozyumların birkaç tane amacı vardır. Birincisi politikacıların ve karar vericilerin altındaki teknik elemanları veya bürokratları bilgilendirmek veya ufuklarını
açmak, ikincisi de yapılan bilimsel araştırmaları paylaşıp
bunları da tartışabilme olanağını yaratmak. Türkiye’de sadece ikinci amaca yönelik düzenlenen sempozyum yok.
Yani bunların bir kısmında teknik (bilimsel) araştırmalarda (ki bilimsel araştırmaları da ikiye ayırabilirsiniz, uygulamaya yönelik ve teorik araştırmalar olarak) teoriye yönelik birkaç tane bildiri sunulurken daha çok pratiğe yönelik öngörüler, yapılan araştırmaların, performans tespitlerinin sunulduğunu görüyoruz. Ama biz her zaman
şununla karşılaştık: Karar vericiler genelde sistemin içerisinde pek yer almazlar. Kolay kolay gelmezler. Kolay kolay katkıda bulunmazlar.
- İsterseniz biraz da ondan bahsedelim. Sempozyuma karar
vericilerin katılım oranı nasıldı?
S. T. - Üst düzey yetkililer ilk gün geldiler. Karayolları ve
Devlet Demiryollarından yetkililer vardı. Açılış konuş8
Ocak 2010 - 150
-Son olarak bu sempozyumun size ne gibi katkıları oldu?
Sempozyumun nasıl yapıldığı konusunda daha çok tecrübe sahibi oldum. Bu önemli bir tecrübe oldu. İzmir’de
bu konularda çalışan akademisyenlerin bir sonraki adım
için daha da çok heveslendiğini gördüm. Ne zamandır
görmediğim arkadaşlarımı gördüm. Birbirleriyle tanışmayan arkadaşlarımı tanıştırma fırsatını buldum. İzmir’de
ulaşımla ilgilenen kişilerle, İzmir dışından tanıdığım kişilerin bir araya gelip konuşabileceği ortamlar yaratıldı.
Herkesin İzmir’i görmüş olması güzel. İzmir’de bir bilimsel toplantının böylesine başarılı geçmesi, bundan sonraki ulaşımla ilgili sempozyumlar için de ayrıca umut vericiydi. Bundan sonra artık arayı ne çok açmak ne de çok
sık tutmak lazım. Sonraki sempozyumların uygun, belirli
periyotlarda düzenlenmesi gerekir. Ve de açıkçası, bütün
hepsinin sekreteri ben olacağım ya da organizasyon komitesinde ben yer alacağım gibi bir iddiam yok. Kimsenin de olacağını zannetmiyorum. Ama mutlaka bundan
sonraki oluşumlarda daha aktif rol almaya çalışacağım.
Bu sohbetten çıkan sonuç, aslında sempozyumun teknik açıdan da tereddütsüz iyi geçtiği gerçeğiydi. Umarım ulaşım adına, ileriki zamanlarda daha verimli işler yapılabilir. Son olarak, beni kırmadan söyleşi yapmayı kabul eden Yrd. Doç. Dr. Serhan Tanyel hocama da bu keyifli söyleşi için ayrıca teşekkür ederim.
Şubeden
ASFALT SEMPOZYUMU–2009
Gürkan ERDOĞAN
İnşaat Mühendisi
Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) nün ev sahipliğinde
düzenlenen 5. Asfalt Sempozyumu 18–19 Kasım 2009 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Sempozyumun düzenleyici kurulunu KGM, Asfalt Müteahhitleri Derneği ve
Yollar Türk Milli Komitesi oluşturdu. İki gün boyunca devam eden, ulusal ve uluslararası alandan birçok öğretim
üyesinin ve mühendisin sunumuna sahne olan asfalt sempozyumunda, Türkiye’de ve dünyada asfalt uygulamalarının bugünü ve geleceği masaya yatırıldı.
Sempozyum boyunca yapılan sunumların ana başlıkları:
Asfalt Çeşitleri, Asfalt Üretimi, Asfaltın Uygulama Problemleri, Hizmet Ömrü Boyunca Asfaltta Karşılaşılan Problemler
(Tekerlek İzi, Yorulma Çatlakları vs…), Modifiye Bitüm Çeşitleri, Yeni Asfalt Dizayn Çeşitleri ve Üst Yapı Tasarımında
Yeni Yaklaşımlar olarak sıralanabilir.
‘Asfalt Sempozyumu’, ulaşıma ait pek çok sayıdaki temel
araştırma konularını içeren değil, tek bir başlığın derinlemesine incelendiği bir çalışma olduğundan dolayı, hem
konu hakkında çalışan bilim insanlarının, hem de işin uygulama alanında çalışan mühendislerin beklentilerine cevap veren bir sempozyum oldu.
Sempozyum boyunca, çeşitli üniversitelerden öğretim
üyelerinin, KGM mühendislerinin yapmış olduğu sunumlar
geniş bir izleyici kitlesi tarafından ilgi ile izlendi. KGM mühendislerinin yapmış olduğu sunumlar temel olarak; uygulamada karşılaşılan sorunlara bulunabilecek çözümler üzerine oldu. Öğretim üyelerinin yaptığı sunumlar ise; uygulamanın sorunlarına cevap vermesi yanında, teorik olarak bitüm ile nasıl daha iyi bir dizayn yapılabileceği sorusunu da
yanıtlamaktaydı.
Yapılan sunumlarda; ülkemizde, daha az maliyetli olmasından dolayı yoğun olarak kullanılan sathi kaplamalı yolların performansını arttıracak yöntemler üzerinde duruldu.
Prof. Dr. Erol Tutumluer ‘Karayollarımız İçin Yeni bir Sathi
Kaplama Dizayn Alternatifi’ başlıklı sunumunda, çimento
bağlayıcılı alt temelli sathi kaplamalarda performans artışını yaptığı matematiksel analizler ile ortaya koydu. Tutumluer, kullanılacak çok az miktardaki çimento ile kaplamanın
ömründe ve stabilitesinde ciddi yükselmeler elde edildiğini grafikler ile gösterdi. Bunun dışında sathi kaplamalarda
koruyucu bakımın önemi ve Dünya’daki çeşitli sathi kaplama uygulamalarının değerlendirilmesi gibi temel başlıklarla konu her boyutuyla tartışıldı.
Sempozyumdaki bir diğer temel başlık ise ‘Ilık Asfalt’ uygulamaları oldu. Normalde karıştırma sıcaklığı 140–170 derece arası olan ‘Sıcak Asfalt’ yerine; 100–150 derece arası olan
Ilık Asfalt, 70–100 derece arası olan ‘Yarı Ilık Asfalt’ veya 70
dereceden aşağı olan Soğuk Asfalt’ın kullanılabilirliği üzerinde duruldu. Ilık asfalt uygulaması ile karışım sıcaklığını
düşürmenin; oksidasyonu önemli oranda azaltarak hizmet
ömrünü uzattığı, yakıtta tasarruf sağladığı ve çevreye verilen zararı önemli oranda azalttığı yapılan sunumlarda gösterildi. Bitümde kullanılacak modifiye edici malzemeler vasıtasıyla, bağlayıcı-agrega adezyonunu (yapışma) azaltmaİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
dan, karıştırma sıcaklığını aşağı çekmenin yurt çapında kabul gören ve teşvik edilen bir uygulama olması gerektiği
tespit edildi.
Konunun, uygulama ayağında çalışanlar için önemli bir sorun olan ‘Tekerlek İzi’ hakkında sempozyumda birçok değerlendirmede bulunuldu. Türkiye’de tekerlek izi dayanımını arttırmada yaygın olarak kullanılan bazı polimerlerin, performansları üzerine değerlendirilmelerde bulunuldu. Tekerlek izi dayanımını arttırmak için uygun gradasyon seçimi, uygun bitüm oranı seçimi ve yeterli sıkışmanın
önemine değinildi. Hazırlanacak her karışım için ‘Dinamik
Kayma Reometresi’ deneyi vasıtasıyla Tekerlek İzi dayanımının bulunması gerektiği belirtildi. Dünya’da bu konuya
bulunan iki farklı çözüm anlatıldı. Bunlardan ilki Teksas’ta
ağır vasıtaların kavşağa geldiğinde durmaması için, trafik ışığının direkt olarak yeşile geçmesiydi. Bir diğeri ise
Japonya’da yola bitümün içine seramik parçaları atarak güneş ışığının geri yansıtılmasıydı.
Kaynakları kısıtlı olan ülkemizde önemli bir konu olan asfaltın geri kazanılması uygulamaları üzerinde duruldu.
KGM’nin bu konuda yaptığı pilot uygulamalarda elde ettiği olumlu sonuçlar değerlendirildi. Sempozyuma ABD’den
gelen öğretim üyelerinin verdiği bilgilere göre asfaltın geri
kazanılması oranının ABD’de %81’lere vardığı görüldü. Ülkemizde geri kazanım uygulamalarının hızla yaygınlaştırılması görüşünde birleşildi.
Sempozyumda, ülkemizde henüz şartnamesi oluşturulmamış olan ‘Superpave Dizayn’ yöntemi üzerine çeşitli sunumlar yapıldı. Marshall Dizayn yöntemine alternatif olarak ABD’de geliştirilen bu dizayn yöntemi, bitümün yolda
göstereceği performansın çok daha doğru bir şekilde tespitini sağlamaktadır. Yol şartlarını laboratuvarda tam olarak oluşturan bu yöntemde, tekerlek izi ve termal çatlaklara karşı olan dayanım net rakamlarla ve formüllerle ifade edilebilmektedir. Tüm dünyada kullanımı hızla artan bu
yöntemin kısa süre içerisinde Marshall Dizayn yönteminin
yerine geçeceği öngörülmektedir. Türkiye’deki rafinelerin
bitümü, Superpave yöntemine göre olan bitüm sınıflandırma yöntemi olan PG’ye (Performance Grade) göre vermemesi önemli bir sıkıntı oluşturmaktadır.
Sempozyumun katılımcılar ayağındaki önemli bir eksiğini yerel yönetimler temsilcilerinin oluşturduğunu düşünmekteyim. Ülkemizdeki yolların önemli bir oranını oluşturan kentiçi ve köy yollarının kalitesinin arttırılması için, bu
sempozyumlara mutlaka yerel yönetim temsilcilerinin katılarak uygulamalarındaki teknik hizmet seviyesini arttırmaları gerekmektedir. Yerel yönetimlerde bu şekilde asfalt
laboratuvarı sayılarının da artacağını düşünmekteyim.
Katılımcılar için bir hayli zihin açıcı olduğunu düşündüğüm asfalt sempozyumu, birçok konudaki yeni gelişmelerin öğrenilmesini sağladı. Bir sonraki sempozyuma kadar
da üstüne düşünülmesi ve konuşulması gereken birçok
soru işaretini de zihnimize bıraktı. Bu anlamda da; bir sempozyum için olması gereken ana amacına başarıyla ulaştı.
Ocak 2010 - 150
9
Şubeden
KADIN MÜHENDİS MİMAR VE
ŞEHİR PLANCILARI KURULTAYI
YAPILDI
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ
ODASI YAPI DENETİM
SEMPOZYUMU
Şefika Seyhan HAS
İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi
Şefika Seyhan HAS
İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi
TMMOB Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı 21-22 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da Yıldız Teknik
Üniversitesi Oritoryumunda gerçekleştirildi.
19-20 Kasım 2009 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
tarafından düzenlenen Yapı Denetim Sempozyumu yapıldı.
İzmir’den İMO İzmir Şubesi Yapı Denetim Komisyon üyeleri
de sempozyuma katıldılar.
Sempozyumda 29-30 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Yapı
Denetimi Çalıştayı’nda tartışılan Yapı Denetim Yönetmeliği
ile birlikte uygulamaya ilişkin sürecin değerlendirilmesi yapıldı. İşleyiş sürecinde karşılaşılan sorunlar ve öneriler sunuldu.
Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Mahmut Küçük kanun taslağının hazırlandığını, Bakana takdim edileceğini, mevcut 19
ile ilave olarak 40 ilin daha yasa kapsamına alındığını söyledi.
Yapı Denetim Komisyon Başkanı Nazım Avcı 4 meslek grubunun inşaat içindeki payının TMMOB’ye yazı ile sorulduğunu, şu anda inşaat 30 bin, makine 60 bin, elektrik 120
bin metrekare olan yardımcı denetçi sorumluluk sınırlarının hatalı olduğunu kabul ettiklerini, yeni teknolojik gelişmeler açısından gelecek cevaba göre bunun düzeltileceğini söyledi.
Yapı denetimdeki bunca aksaklığa rağmen sisteme dahil
olan illerde tüm inşaatların kayıt altına alındığını belirtti.
Yapı denetim şirketlerinin sorumluluklarını bilerek denetim yaparlarsa yapılardaki inşaat kalitesinin yükseleceğini
belirtti.
Üniversiteden akademisyenler de sunumlar yaptı.
Başarılı bir sempozyum gerçekleşti.
TMMOB’nin 55 yıllık tarihinde bir ilk olan TMMOB Kadın
Kurultayında Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının
yaşadığı sorunlar, çözüm önerileri ve örgütlenme modelleri tartışıldı. İzmir’den TMMOB İKK Kadın Üyeler Çalışma
Grubunun organizasyonunda 45 üye kurultaya katıldı. Şubemizden Yönetim Kurulu üyesi Şefika Seyhan Has ve üyemiz Fatma Ceylan kurultaya katıldı.
Kurultayın açılışında TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Soğancı, Düzenleme Kurulu Başkanı Boran Başak
Koç, TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Gülay Odabaş, EMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Pınar Hocaoğulları konuşma yaptılar.
Düzenleme Kurulu Başkanı Boran Başak Koç ülkemizde
kadınların çok fazla bedel ödediğini belirterek “Bizde erkek meslektaşlarımızdan farklı olarak kadın kimliklerimizden ötürü birçok problem yaşıyoruz. Eğitim sürecinden
iş bulma sürecine, uzmanlık alanı seçiminden vasıflarımıza uygun istihdam ve ücretlendirmeye kadar birçok alanda sorunlarla karşılaşıyoruz. Amacımız TMMOB örgütlülüğü içinde çözüm önerileri oluşturmak” dedi.
TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Gülay Odabaş ise mühendis,
mimar olsalar da ülkemizde kadın olmanın çok zor olduğunu belirterek “TMMOB tarihinde ilk kez bir kadın kurultayı
gerçekleştiriyoruz. Kadınların örgütlülüğü ile TMMOB’nin
daha güçlü olacağına inanıyoruz” diye konuştu.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ise cinsiyet ayrımcılığının, aile içi ilişkilerde başlayarak toplumsal
hayat içerisinde her düzeyde yaşanmaya devam ettiğini
belirterek Kurultayda oluşturulacak görüşlerin TMMOB ortamına aktarılması için Yönetim Kurulu’nun gerekli çabayı
göstereceğini ifade etti.
Kurultaya üçyüzden fazla kadın üye ve öğrenci katıldı.
10 Ocak 2010 - 150
İncelemeler
DEPREM RİSKİ AÇISINDAN İZMİR’DEKİ
ÜÇ PİLOT BÖLGEDE YAPI STOĞUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR - 2
1
2
2
Hikmet Hüseyin ÇATAL , Abdullah İNCİR , Jale ALEL ,
2
2
Ahmet ERMİN , İbrahim ÖZMEN
1 Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, [email protected]
2 İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Bayraklı-İzmir, [email protected]
Dergimizin 148. sayısında “Radius Projesinin Sorgulanması ve İlimizdeki Yapı Envanterine Yönelik Çalışmalar
-1” ile ilgili bilgileri vermiş, sonuçta üç pilot bölgede yapılan çalışmaların değerlendirilmesini ilerde üyelerimizle paylaşacağımızı söylemiştik.
Alaybey, Manavkuyu ve Basın Sitesinde taradığımız
1490 binanın (Şekil 1), (Şekil 2) ve (Şekil 3) değerlendirilmesini üyelerimize sunuyoruz.
Şekil 2: Manavkuyu semtinde taranan parseller
Şekil 1: Alaybey semtinde taranan parselleri gösteren harita
İnşaat Kalitesinin Belirlenmesi
Bina envanter belirleme raporunun 18. maddesinde inşaat kalitesi, gözleme dayalı olarak iyi, orta ve zayıf olarak belirtilmiştir. Yapı stoğunun belirlenmesinde önemli bir yer tutan inşaat kalitesinin gözlem yolu ile saptanmasında, tespiti yapacak olan ekiplere aşağıda sunulan
bilgiler aktarılmıştır.
Bina Dayanımı
Binaların, dinamik yük etkisi altında davranışına etki
eden faktörlerin başında, yapı rijitliği, yapı periyodu, yapının sönümü gibi değişkenler gelmektedir.
Binaların dayanımının sağlanabilmesi için, dinamik yükler altında yıkılmadan enerji tüketebilme kapasitesi olarak tanımlanan sürekliliğin sağlanması ve yanal deplasŞekil 3: Basın Sitesi semtinde taranan parseller
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2010 - 150 11
İncelemeler
manların sınırlandırılması gelmektedir [1]. Gözlem yoluyla yapılan incelemelerde çatlaklar binaların mevcut durumu hakkında bilgi verebilir. Duvarlarda meydana gelen çatlaklar taşıyıcı elemanların elastik yük taşıma kapasitesinin üzerinde zorlandığını göstermektedir [2]. Betonarme yapılarda, taşıyıcı elemanlarda oluşan deformasyon nedeniyle taşıyıcı olmayan elemanlarda çatlaklar oluşmaktadır. Çatlağın eski olması, çatlağı
oluşturan etkinin tespit yapıldığı anda devam etmediğini göstermektedir. Duvarlarda ilk çatlaklar tesisat borularının geçtiği yerlerde başlamaktadır. Mercalli Şiddet
Cetveli’ne göre V-VI şiddetindeki depremlerde çerçeve
ile bölme duvarlar arasında ayrılmalar gözlenmektedir
(Şekil 4).
Şekil 4: Dolgu duvarda çerçeveden ayrılmalar
Mercalli Şiddet Cetveli’ne göre VI-VII şiddetindeki depremlerden sonra hasar görmüş binaların dolgu duvarlarında tersinir yükler nedeniyle (Şekil 5)’de görüldüğü
gibi çatlaklar oluşabilir.
Şekil 5: Duvarlardaki çapraz çatlaklar
Zemin oturmaları nedeniyle yapı kütlesinde duvarlarda
çatlaklar meydana gelebilir. Taşıyıcı sistemi betonarme
olan binalarda dolgu duvarların taşıyıcı sistemden ayrışması, duvarlarda çapraz çatlakları takip eden, kolon üst
ve alt uçlarında eğilme momenti kapasitesinin açılması
nedeniyle mafsallaşmalar meydana gelebilir. Ayrıca kolonlarda kısa kolon oluşumu nedeniyle kesme çatlakları
da oluşabilir. Kolonlarda basınç kuvveti nedeniyle kolon
alt ve üst uçlarında başlayan çatlaklar ile gelişen ve donatı burkulması, ezilmesine kadar ulaşan hasarlar gözlemlenebilir.
Taşıyıcı sistemi betonarme olan binalarda, kirişlerde,
kolon-kiriş birleşim bölgelerinde eğilme, çekme çatlakları, basınç ezilmeleri görülebilir.
Yapı stoğunun belirlenmesinde görev alan ekipler, yaptıkları gözlemler neticesinde taşıyıcı sistemde, yukarıda
belirtilen özellikler de dikkate alınarak inşaat mühendisi
genel yaklaşımı ile binanın inşaat kalitesini iyi, orta veya
taşıyıcı sistemde kısa kolon oluşumu bulunan, taşıyıcı
sistemi planda ve düşeyde düzensiz olan binaların inşaat kalitesini zayıf olarak belirlemişlerdir.
BİNA TARAMALARINDA ELDE EDİLEN VERİLERİN
FORMLARA YAZILMASI
Saha çalışmalarımız tamamlandıktan sonra, ekip sorumluları bina envanter belirleme raporlarını bölge sorumlularına teslim etmişler ve bu çalışmaların bilgileri çizelgelere dönüştürülmüştür (Çizelge 1).
DEĞERLENDİRME
Alaybey semtinde taranan binaların 12 adedi betonarme perde + çerçeveli, 21 adedi taşıyıcı duvarlı, 225 adedi betonarme çerçevelidir. Betonarme çerçeve taşıyıcılı binaların 212 adedinde B160 betonu ve St-I betonarme çeliği kullanılmış, 8 adedinde B225 betonu, 5 adedinde C20 sınıfı beton kalitesinden daha yüksek kalitede beton kullanılmıştır. Betonarme taşıyıcılı binaların 18
adedinde hazır beton, 218 adetinde elle hazırlanan beton kullanılmıştır. Betonu el ile hazırlanan ve yaşı belirlenebilen betonarme taşıyıcılı binaların yaşı 1 ile 56 yıl
arasında değişmektedir. Alaybey semtinde taranan ve
yaşı belirlenebilen betonarme taşıyıcılı 218 adet binanın
ortalama yaşı 29,13 yıl olarak hesaplanmıştır. Bu bölgede taranan binaların 10 adedinde inşaat kalitesi iyi, 105
adedinde inşaat kalitesi orta, 144 adedinde inşaat kali-
Çizelge 1: Saha çalışmalarının formlara aktarıldığı örnekler
12 Ocak 2010 - 150
İncelemeler
Çizelge 1: Saha çalışmalarının formlara aktarıldığı örnekler (devam)
Çizelge 2: Alaybey semtinde taranan binaların kalitesi
tesi zayıf olarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar (Çizelge 2)’de ve (Grafik 1)’de sunulmuştur.
Manavkuyu semtinde taranan binaların 33 adedi betonarme perde + çerçeveli, 131 adedi taşıyıcı duvarlı taşıyıcılıdır. Bu bölgede taranan 2 adet binanın taşıyıcı sis-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
temi çelik veya ahşap nitelenen türdedir. Bölgede taranan binaların 530 adedi betonarme çerçeve taşıyıcılıdır.
Betonarme taşıyıcılı binaların 71 adedinde B160 betonu kullanılmış, 50 adedinde B225 betonu, 64 adetinde
C20 sınıfı beton kalitesinden daha yüksek kalitede be-
Ocak 2010 - 150 13
İncelemeler
Çizelge 3: Manavkuyu semtinde taranan bina kalitelerinin dağılımı
Çizelge 4: Karabağlar semtinde taranan bina kalitelerinin dağılımı
Grafik 1: Alaybey’de taranan binalarda
inşaat kalitesinin dağılımı
Grafik 2: Manavkuyu’da taranan
binalarda inşaat kalitesinin dağılımı
ton kullanılmıştır. Tespiti yapılan betonarme taşıyıcılı binalardan ikisinde BS14 sınıfı beton kullanılmış, diğer betonarme taşıyıcılı binalardaki beton sınıfı saptanamamıştır. Betonarme taşıyıcılı binaların 76 adedinde hazır
beton, 9 adedinde bir kısım betonun hazır, bir kısım betonun el ile hazırlandığı belirlenmiştir. 430 adet betonarme taşıyıcılı binada beton el ile hazırlanmıştır. Betonu el ile hazırlanan ve yaşı saptanabilen betonarme binaların bu bölgedeki yaşı 3 ile 50 yıl arasında değişmektedir. Bu bölgede yaşı belirlenebilen betonarme taşıyıcılı 398 adet binanın ortalama yaşı 15,93 yıl olarak hesaplanmıştır. Bu bölgede taranan binaların 15 adedinde
inşaat kalitesi iyi, 377 adedinde inşaat kalitesi orta, 304
14 Ocak 2010 - 150
Grafik 3: Basın Sitesi’nde taranan binalarda inşaat kalitesi dağılımı
adedinde zayıf olarak belirlenmiştir. Manavkuyu semtinde taranan bina kalitelerinin dağılımı (Çizelge 3) ve (Grafik 2)’de sunulmuştur.
Basınsitesi semtinde taranan binalardan 410 adedi betonarme çerçevelidir. Bu binaların 217 adedinde B160
betonu, 27 adedinde B225 betonu, 18 adedinde C20 sınıfında beton kullanılmıştır. Betonarme taşıyıcılı binaların 331 adedinde betonun el ile hazırlandığı, 37 adedinde hazır beton kullanıldığı belirlenmiştir. Betonu el ile
hazırlanan binaların yaşı 2 ile 49 yıl arasında değişmektedir. Basınsitesi semtinde taranan ve yaşı belirlenebilen betonarme taşıyıcılı 264 adet binanın ortalama yaşı
İncelemeler
Çizelge 5: Üç pilot bölgedeki binaların kalitesinin dağılımı
Grafik 4: Üç pilot bölgede taranan binalarda
inşaat kalitesi dağılımı
Grafik 5: Üç pilot bölgede taranan binalarda
yapıların taşıyıcı sistemlerine göre dağılımı
Grafik 6: Alaybey’de taranan binalarda
hazır beton – el ile hazırlanan beton
kullanımlarısistemlerine göre dağılımı
22,22 yıl olarak hesaplanmıştır. Bu bölgede taranan binaların 14 adedinde inşaat kalitesi iyi, 295 adedinde inşaat kalitesi orta, 226 adedinde inşaat kalitesi zayıf olarak belirlenmiştir. Basınsitesi semtindeki bina kalitesinin
dağılımı (Çizelge 4) ve (Grafik 3)’de sunulmuştur.
Üç pilot bölgede taranan binaların kalitesinin kat
adetlerine göre dağılımı (Çizelge 5)’de sunulmuştur.
Üç pilot bölgedeki taranan binaların taşıyıcı sistemine göre dağılımı (Grafik 4)’da sunulmuştur.
Alaybey semtinde taranan betonarme taşıyıcılı
binaların sadece %7,20’sinde, Manavkuyu semtinde
%14,75’inde, Basınsitesi semtinde %9.61’inde imalat aşamasında hazır beton kullanılmıştır. Alaybey,
Manavkuyu ve Basınsitesi’nde taranan betonarme
binalarda hazır beton ve el ile hazırlanan beton
kullanım değişimleri sırasıyla (Grafik 6), (Grafik 7) ve
(Grafik 8)’de sunulmuştur.
Alaybey semtinde taranan binaların inşaat kalitesinin
%4’ünün, Manavkuyu semtinde %2’sinin, Basınsitesi
semtinde %3’ünün iyi olduğu belirlenmiştir.
7. SONUÇLAR
İzmir’de Alaybey, Manavkuyu ve Basınsitesi semtlerindeki toplam 1490 binanın gözlem yolu ile
taranması neticesinde bu bölgelerdeki betonarme
taşıyıcılı binalarda çok büyük oranda betonun el ile
hazırlandığı, binaların büyük çoğunluğunda inşaat
kalitesinin zayıf olduğu, taranan betonarme binaların
yaşına göre, bu tür binaların projelerinin üretildiği zaİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Grafik 7: Manavkuyu’da taranan
binalarda hazır beton – el ile
hazırlanan beton kullanımları
Grafik 8: Basınsitesi’nde taranan
binalarda hazır beton – el ile
hazırlanan beton kullanımları
man sürecinde 1975 deprem yönetmeliğinin geçerli
olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
KAYNAKLAR
[1] Çatal, H.H. “Deprem Gözlem Raporu Hazırlanması”, İnşaat
Mühendisleri Odası, İzmir Şubesi Semineri, 25.10.2005, İzmir.
[2] Demir, H. “Depremden Hasar Görmüş Betonarme Yapıların
Onarım ve Güçlendirilmesi”, İTÜ Matbaası, 1992, İstanbul.
Ocak 2010 - 150 15
İncelemeler
ENJEKSİYON TEKNİĞİYLE ZEMİN İYİLEŞTİRME
Arslan KESKİN
İnşaat Yüksek Mühendisi
Giriş
Zeminin mekanik ve hidrojeolojik özelliklerini değiştirmek
amacıyla özel olarak hazırlanmış şerbet ve benzeri maddelerin basınç yoluyla zemine enjekte edilmesine zemin enjeksiyonu denir. Enjeksiyondaki asıl amaç zeminin yapısını
değiştirerek mühendislik özelliklerinin arttırılmasıdır. Özelikle yapı etki alanı içinde kalan zeminlerin geçirgenliğini
azaltmak, yapı tabanındaki izin verilen temel taban basıncını değerini arttırmak, tünel ve baraj kazılarında su problemini ortadan kaldırmak ve deprem esnasında sıvılaşma riski olan granüler malzemenin sıvılaşma riskini azaltmak için
kullanılır.
Enjeksiyon Teknolojisinin Tarihi
Enjeksiyon teknolojisinin uygulama alanları her ne kadar
son yıllarda artış göstermiş olsa da geçmişi yaklaşık yüz yıl
öncesine dayanır. İlk olarak su sızdırmazlığını sağlamak için
maden endüstrisinde ve baraj temelleri altında geçirimsiz
blokların elde edilmesi amacıyla kireç ve kil enjeksiyonları
yapılmıştır (Mutman ve Kavak, 2007). Teknolojinin gelişmesiyle beraber 1933 yılından itibaren güçlü pompalar kullanılmaya başlanmış ve enjeksiyonun kullanım alanları hızla
artmıştır. 1950’li yıllarda ABD’de kompaksiyon enjeksiyonu
uygulanmaya başlanmış ve 1980 yılında bu yöntemin sınırları ASCE Enjeksiyon Komitesi tarafından çizilmiştir (Tunçdemir, 2004). 1960-1970 yılları arasında Japonya’da jet enjeksiyonu geliştirilmiş ve günümüzde de yaygın olarak kullanılır (Yılmaz, 2007). Ayrıca enjeksiyon malzemesindeki
yeni gelişmeler de enjeksiyon yönteminin daha yaygın kullanılmasına olanak vermiştir.
Enjeksiyon Türleri
Zeminlerde yapılan inceleme ve araştırmalar zeminlerin jeoteknik özelliklerinin birbirinden çok farklı olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla zemin iyileştirilmesi için kullanılan maddelerin türleri birbirinden farklıdır. Fakat en genel
haliyle enjeksiyon türlerini çimento ve kimyasal enjeksiyon
diye iki ana başlıkta toplayabiliriz.
Çimento Enjeksiyonu
Çimento enjeksiyonu su-çimento malzemesinin belirli
oranda karıştırılarak zemine enjekte edilmesidir. Bu yöntem yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Su-çimento oranları zemin yapısına da bağlı olarak ağırlıkça 1/1 ile 4/1 arasında değişmektedir (Yıldırım, 2004). Düşük su-çimento
oranları kullanarak segregasyonu düşük, mukavemet değerleri yüksek zemin elde edilmektedir. Fakat düşük suçimento oranında enjeksiyonun uygulama zorluğu ortaya
çıkmaktadır.
Çimento şerbetine bentonit, kum, uçucu kül, kireç gibi partiküler maddeler ilave edilerek zemine enjekte edilebilmektedir. Diğer yandan, piriz hızlandırıcı, (sodyum klorür, kalsiyum klorür, sodyum silikat), piriz geciktirici (odun özü, selüloz bileşimleri, alçıtaşı), yoğunluk arttırıcı ve yoğunluk azaltıcı katkı maddeleri de çimento şerbetine ilave edilebilir.
Şerbetin D85 boyutu içine gireceği zeminin yada çatlakların
16 Ocak 2010 - 150
1/3 ünden küçük olmalıdır. Zeminler için enjekte edebilirlik
oranı (N) 1.1 formülü ile hesaplanabilir.
(1.1)
Enjekte edilebilirlik oranının 15 den büyük olması durumunda enjeksiyonun verimli olduğu kabul edilir (Genç,
2008). Diğer yandan tip I ve tip II portland çimentosu 0.6
mm’den, Tip III portland çimentosu da 0.42 mm’den büyük zeminler için uygundur (Muratmollaoğlu ve Babuçcu, 2006).
Kimyasal Enjeksiyon
Kimyasal enjeksiyonlar çimento enjeksiynuna göre daha
ince daneli zemin içine enjekte edilebilir. Kimyasal enjeksiyonlar genellikle %10 ile %20 arasında ince tane içeren
zeminlere permeasyon (emdirme) tekniğiyle enjekte edilmektedir. Fakat ekonomik olarak çimento enjeksiyonundan daha pahallıdır. Kimyasal enjeksiyonların bir kısmı zehirli ve korozyona sebep olmaktadır. Bundan dolayı zorunlu hallerde kullanılması daha uygundur. Kimyasal maddelerin formasyona girmeden önce bir araya geleceği gibi formasyon içinde de karışabilir (Şekercioğlu, 2007). Diğer yandan kimyasal maddenin düşük vizkoziteye sahip olması ve
daha kolay kontrol edilebilmesi gibi üstün yanları vardır.
Başlıca kimyasal enjeksiyon maddeleri silikatlar, reçineler,
polimerler ve akrilamitlerdir. En yaygın olarak kullanılanı silikat enjeksiyonlarıdır. Yer altı suyu içinde bulunan minerallerin karışımı seyreltmesi ve kumun katalizör özellikleri göz
önüne alınarak kimyasal enjeksiyonların mutlaka ön laboratuar testinden geçirilmesi gereklidir. Kimyasal enjeksiyon
kuyularının aralıkları çimento enjeksiyonuna göre (1.5 - 3.5
m) daha kısadır. Tipik kuyu açıklıkları 1.3 ile 2.5 m aralığındadır (Muratmollaoğlu ve Babuçcu, 2006).
Enjeksiyon Teknikleri
Zemin değerlerine ve uygulama biçimine göre farklı enjeksiyon teknikleri ortaya çıkmıştır. Bunlar sızıntı enjeksiyonu,
intrüzyon (çatlatma) enjeksiyonu, kompaksiyon enjeksiyonu, jet enjeksiyonu olmak üzere 4 ana başlıkta toplanabilmektedir.
a) Sızıntı Enjeksiyonu
Bu enjeksiyon, zemin boşlukların doldurularak geçirimliliğin azaltılması amacıyla yapılır. Genellikle zemine su/çimento karışımı enjekte edilir. Enjeksiyon şerbetinin küçük
boşluklara girerek etki edebilmesi için vizkozitesinin düşük olması gerekmektedir. Ayrıca kullanılan çimentonun da
ince olması çatlak ve boşluklara daha kolay ulaşması açısından önemlidir. Sızıntı enjeksiyonu küçük basınçlar kullanılarak zemine enjekte edilir. Zemin içine enjekte edilen malzeme zamanla sertleşerek zeminin mekanik ve hidrojeolojik özelliğini değiştirmektedir (Şekil 1a). Diğer yandan kimyasal malzemeler kullanılarak benzer iyileştirilmeler de yapılmaktadır. Sızıntı enjeksiyonunun sıvılaşmaya karşı etkili
İncelemeler
a) sızıntı
b) intrüzyon
c) kompaksiyon
d) jet
Şekil 1. Enjeksiyon Türleri
olduğu yapılan deneylerde kanıtlanmıştır. Bu yöntem hem
uygulama kolaylığı hem de ekonomik olmasından dolayı diğer yöntemlerden öne çıkar (Mutman ve Kavak, 2007).
Diğer yandan bu yöntem yer altı suyu bariyerlerini oluşturulmasında, kazı ve tünel yapımı esnasında kullanılır.
b) İntrüzyon Enjeksiyonu
Özellikle sızıntı enjeksiyonlarının uygulamasının mümkün
olmadığı yerlerde intrüzyon enjeksiyonu kullanılır. İnce daneli olan zeminlere yüksek basınçlarla şerbet enjekte edilerek zemin çatlatılır. Daha sonra çatlayan bu yerlere şerbet enjekte edilmektedir (Şekil 1b). Yine burada şerbet
su-çimento birleşiminden meydana gelmektedir. Zemin
ve kaya içindeki kırıkların veya yarıkların doldurulması için
de bu yöntem kullanılmaktadır. Uygulama kolaylığı olması
amacıyla karışıma belirli oranlarda bentonit ve benzeri katkı malzemeleri ilave edilmektedir. Bu yöntem özellikle baraj yamaçlarında ve temelleri altında suyun kaçışını önlemek için kullanılır.
c) Kompaksiyon Enjeksiyonu
Yüksek basınç altında viskozitesi yüksek bir karışımın zemin
içine enjekte edilmesidir. Zemin içine enjekte edilen koyu
şerbet enjekte edildiği bölgede topaklanarak zemini sıkıştırmaktadır. Dolayısıyla bu yöntemde enjekte edilen şerbetin zemin boşluklarına girmeksizin zemin içinde bir kütle
oluşturulması amaçlanmaktadır (Şekil 1c). Zemini iç bölgeden sıkıştırılmasına yönelik bu işlem için yüksek basınçlar
gerekmektedir. Su-çimento-kum ve bentonit karışımından
oluşan bu şerbet zemine yaklaşık 400kN/m2 basınçla enjekte edilir (Genç, 2008). Bu uygulama sonucunda zeminin
orjinal yapısı bozularak radyel olarak sıkıştırılır. Bu yöntem
aşırı oturma problemi olan zeminin iyileştirilmesinde, farklı oturma problemi olan mevcut yapıların rehabilitasyonunda, yumuşak zeminlerin sıkıştırılarak geçirimliliğinin azaltılmasında aktif olarak kullanılmaktadır. Kompaksiyon enjeksiyonu tüm zeminler için kullanıldığından diğer enjeksiyon
yöntemlerinden ayrılmaktadır. Kompaksiyon enjeksiyonu
zenin türü ve yapısına göre genellikle 2 ile 4m aralığında
uygulanmaktadır (Muratmollaoğlu ve Babuçcu, 2006).
d) Jet Enjeksiyonu
Jet enjeksiyonu diğer enjeksiyon yöntemlerine göre oldukça yenidir. bu enjeksiyon işleminde ilk önce tasarım derinliğine kadar inilmektedir. Daha sonra delgi için kullanılan tijlerin uçlarındaki nozullardan yüksek basınçla çimento şerbeti enjekte edilmektedir. Bu enjeksiyon sırasında tijler de
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
belirli hızla döndürülerek yukarıya doğru çekilmektedir.
Böylece zemin içinde tij boylarına bağlı olarak belirli çapta
silindirik kolonlar elde edilmektedir (Şekil 1d). Jet uygulaması tam enjeksiyon olmayıp bir karıştırma yöntemidir. Tijlerin dönmesi sonucunda hareket eden zeminle enjeksiyon
malzemesi birbirine karışmaktadır. Bu enjeksiyon yöntemi
de bir çok enjeksiyonun uygulanamadığı zeminlerde uygulanabilmektedir. Oturma sorununu gidermek, taşıma gücünü arttırmak için kullanıldığı gibi yer altı su kontrolü, şev
stabilitesi gibi alanda da kullanılır. Diğer yandan jet enjeksiyonu killerin şişme potansiyelini de düşürür. Jet enjeksiyonunda elde edilen kolonların çapı 0.4-0.9 m aralığındadır.
Planda ise 0.6-0.8 m aralıklarla birbirine bitişik veya yakın
mesafelerle uygulanmaktadır (Şekercioğlu, 2007).
Sonuç
Bu çalışmada enjeksiyon türleri ve uygulama teknikleri ile
ilgili detaylı bilgi verilmiştir. İncelenen enjoksiyon tekniklerinin farklı amaç ve gereksinim sonucu ortaya çıktığı görülmektedir. Enjeksiyon yöntemlerinin asıl belirleyicisinin zeminin doğal yapısı olduğu açıkça ortadadır. Dolayısıyla her
enjeksiyon yönteminin kendine özgü uygulama kriterleri ve uygulama parametreleri mevcuttur. Enjeksiyon türüne ve uygulama tekniğine karar vermeden önce arazide çeşitli deneyler yapılmalıdır. Uygulama yapıldıktan sonra da
tekrar deney yapılarak uygulamanın doğruluğu ve yeterliliği kontrol edilmelidir.
KAYNAKLAR
1-Yıldırım, S., 2004., Zemin İncelemesi ve Temel Tasarımı, Birsen Yayınevi, İstanbul.
2-Yılmaz, I., 2007., Mühendislik Jeolojisi İlkeler ve Temel Kavramlar,
Teknik Yayınevi, Ankara.
3-Mollamahmutoğlu, M., Babuçcu, F. 2006., Zeminlerde Sıvılaşma
Analiz ve İyileştirme Yöntemleri, Gazi kitapevi, Ankara.
4-Şekercioğlu, E., 2007., Yapıların Projelendirilmesinde Mühendislik Jeolojisi, TMMOB
5-Jeoloji Mühendisleri Odası yayınları 28, Ankara.
6-Genç, D., 2008., Zemin Mekaniği ve Temeller, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası yayınları 100, Ankara.
7-Tunçdemir, F., 2004., Temel Zeminlerinin Enjeksiyon Tekniğiyle
İyileştirilmesi, Türkiye Mühendislik Haberleri Sayı 430.
8-Mutman, U., Kavak, A., 2007., Sıvalaşma Riskinin Düşük Basınçlı
Çimento Enjeksiyonu ile Azaltılması, Earthquake Symposium, Kocaeli.
9-Mutman, U., Kavak, A., 2005., Düşük Basınçlı Çimento Enjeksiyonu ile Zemin İyileştirilmesi, Deprem Sempozyumu, Kocaeli.
10-Kanıt, R,.2000., Temel İnşaatı, Gazi Yayınevi, Ankara.
Ocak 2010 - 150 17
Beton
BETON MU, O DA NEYMİŞ?
İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN
İMO İzmir Şubesi Laboratuvar Mühendisi
Biliyorsunuz ki biz bir deprem ülkesinde yaşamaktayız. Ülke topraklarımızın %93’ü, nüfusumuzun ise %98‘i
deprem kuşağında bulunmaktadır. Deprem bir doğa
olayıdır ve maalesef onu afete dönüştüren bizler olmaktayız. Gerek uygun imar düzenlemelerinin yapılmamış
olması, gerek kaçak yapılaşma, gerekse de standart ve
yönetmeliklere uygun üretilmemiş ve denetlenmemiş
yapılaşma nedeniyle depremlerde kötü sonuçlarla, can
ve mal kayıplarıyla karşılaşmaktayız.
Güvenilirliği olmayan bu yapı stoğunun oluşturulmasında, şüphesiz en büyük payı, kaçak yapılaşma almaktadır.
Başka bir ifadeyle, inşa edilen her iki yapıdan birisinin
projesi ve denetimi olmadığı ve hiçbir mühendislik hizmeti almadığını söyleyebiliriz.
Ruhsatlı olan ancak eski yönetmelikler, teknik koşullar
ve teknolojik imkanlar doğrultusunda inşa edilen yapıların bir çoğunun da güvenli sayılamayacak yapı stoğunun diğer kısmını oluşturduğunu düşünebiliriz. Örneğin, yapıda kullanılan betonun elle karılarak üretilmiş
olması, beton bileşenlerinin uygunluk kontrolünün yapılmamış olması, kalite kontrol deneylerinin yapılmamış
olması, kısacası denetimlerin yapılmamış olması veya
yetersiz kalışı ile bu yapı stoğunun oluşturulmasına katkıda bulunulmuştur.
Elbetteki kullanılan malzeme kalitesi, yapıların güvenli inşa edilmesinde tek parametre değildir. Ancak, betonarme yapılarda taşıyıcı sistemin deprem esnasında
ayakta kalabilmesi ve uzun ömürlü olabilmesi için betonun kalitesi önemli bir yer tutmaktadır. Bu maksatla, betonarme yapılarda kullanılacak betonun uygun kalitede
ve özellikte üretilmesi, yerine uygun yerleştirilmesi ve
yerindeki beton basınç dayanımının, projesinde öngörülen karakteristik basınç dayanım değerinin altında olmaması, önemli kriterlerden birini oluşturmaktadır. Ancak betonu elle üretilmiş yapılarımızda maalesef istenilen kalite yakalanamamıştır.
1998 tarihinde yürürlüğe giren Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar hakkında yönetmelik hükümlerine göre deprem bölgelerinde C20/25 sınıfının altında beton kullanılmaması zorunluluğu getirilmiştir. Ancak çoğu zaman
bu nitelikteki betonlar hazır beton tesislerinde üretilebilmektedir.
Bu nedenle İzmir Valiliği’ de, 09.10.2000 tarihinde 246
sayılı genelge ile İzmir ilindeki tüm yapıların taşıyıcı elemanlarında kullanılacak betonun elle üretimini yasaklamıştır.
Hazır betonun kullanımının beton kalitesinde sağladığı
artış yadsınamaz. Ancak yapılarda hazır beton kullanılmış olması, yerinde kaliteli beton için yeterli olmamaktadır. Mesela, çevre şartları ve standartlar dikkate alın-
18 Ocak 2010 - 150
madan beton siparişlerinin verilmesi, sipariş edilen betonun uygun şekilde yerine yerleştirilmemesi, işlenmeyi kolaylaştırmak için şantiyede betona su katılması, sıkıştırmanın yetersiz yapılması veya hiç yapılmaması ve
dökümden sonra gerekli bakımlara özen gösterilmemesi gibi sebeplerle kalitesiz betonlar elde edilebilmekte ve bu betonlar kısa süre içerisinde hasar alıp dayanımını kaybedebilmektedir. Ya da sadece ucuz olduğu için
uygun olmayan malzemeden üretilebilecek veya kalite
kontrolü yapılmayan betonlar tercih edilebilmektedir.
Özetlersek, günümüzde hazır beton kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte, yapılardaki beton kalitesinde artış sağlandığı, ancak elle üretilerek inşa edilmiş ve güvenilirliği olmayan büyük bir yapı stoğumuzun
bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu hususta İzmir ili için yapılmış tespitleri aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum.
İMO İzmir Şubesi, “Afet ve Deprem Bilincini Yaygınlaştırma ve Yapı Stoğunu İyileştirme Komisyonu”, Radius Projesi (İzmir Deprem Master Planı) ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin 2008 tarihinde bina envanteri çıkarılması ile
ilgili yapmış olduğu çalışmalardan yararlanarak, İzmir
merkez ilçelerinde 343.242 bina mevcut olduğunu, bunların 178.571 adedinin güçlendirilmesi ekonomik olmayabilecek yapı olduğunu, bu yapıların ancak “Kent Yenileme Projeleri” çerçevesinde yıkılarak risk olmaktan çıkabileceğini, 101.692 adet yapının ise güçlendirilmesi ekonomik olabilecek düzeyde olduğu kararına varıldığını belirtmişlerdir. İzmir Valiliği’ nin öncülüğünde düzenlenen
ve 7–8 Aralık 2009 tarihinde “İzmir Afet Riskini Azaltma
Sempozyumu”nda da bu konu ile ilgili bildiri sunulmuştur.
Yine İzmir Valiliği’ nin, İzmir’ deki Afet Riskini Azaltma Eylem Planı Hazırlık Çalışmaları kapsamında İMO İzmir Şubesi ve DEÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü öncülüğünde, seçilen üç pilot bölge olan Alaybey, Manavkuyu ve Basın Sitesi’nde çeşitli kamu kurumlarının verdiği teknik elemanlar desteğiyle yapılan 1490
adet yapıdaki gözlemsel incelemeler neticesinde ise;
yapıların sadece % 3’ünün iyi kalitede olduğu, % 52’ sinin
orta, % 45’ inin ise zayıf kalitede olduğunun belirlendiği
söz konusu sempozyumda ortaya konulmuştur.
Üçüncü olarak ise deneysel bir tespitten bahsetmek istiyorum. İzmir ili ve ilçelerinde betonarme yapılarda elle
hazırlanarak kullanılmış betonların basınç dayanım değerlerinin hangi düzeylerde olduğuna ışık tutabilmek
maksadı ile aşağıda bir çalışma yapılmıştır. Bu maksatla
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin yıllardır sürdürdüğü laboratuvar çalışmalarından yararlanılmıştır.
Şube laboratuvarının 2004–2008 yılları arasındaki 5 yıllık süre içerisindeki, İzmir ili ve ilçelerindeki betonu elle
hazırlanarak dökülmüş mevcut yapılardan almış olduğu
Beton
beton karot örnek sonuçları göz önüne alınarak değerlendirme yapılmıştır.
Bu çalışmada, sadece İMO İzmir Şube Laboratuvarı tarafından alınan örnek deney sonuçları dikkate alınmıştır.
Dışarıdan test amaçlı laboratuvara getirilmiş ve beyan
üzerine test edilen numune sonuçları bu çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Hazır betonlardan elde edilen verilerin istatistik oluşturacak düzeyde olmaması ve
özellikle elle hazırlanmış betonların basınç dayanımlarının ne düzeylerde olduğu ortaya konulması istendiğinden, burada sadece el ile hazırlanarak dökülen betonların mukavemet değerleri araştırılmıştır.
Yapılardan alınmış olan birkaç karot örneği aşağıdaki resimlerde görülmektedir.
Resimler yakından incelenirse; üretilen betonların agrega granülometrisinin uygun olmadığı, azami dane çapının beton üretme tekniğine uymadığı, betonun kil parçaları içerdiği, S/Ç oranı yüksek oranlarda elde edilmiş
betonlar olduğu anlaşılabilmektedir.
Yapılardan elde edilen bu karot örnekleri, kamu kurumlarının, özel kuruluşların, apartman yönetimlerinin ve
konut sahiplerinin Şube laboratuvarından talepleri üzerine standart sayıda alınarak test edilen örneklerdir. Toplam 66 adet yapıdan örnekler alınarak tespitler yapılmıştır. Yapılan tespitler, konut, işhanı, yazlık, trafo binası, su
deposu, üretim tesisi, spor tesisi, istinad yapısı, katlı otopark, terminal, arıtma tesisi, askeri yapı, iletişim yapısı,
gaz dolum tesisi gibi yapıları içermektedir. Bu yapıların
istatiksel olarak dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir.
Resim 1: S/Ç oranı yüksek üretilmiş, dayanımı oldukça düşük betondan alınmış karot örnekleri
Grafik 1: İzmir ve ilçelerinde karot örneği alınan yapıların yapı türü dağılımı
Yapılar, İzmir’ in çeşitli ilçelerinde bulunmakla birlikte
genel olarak, Bornova, Buca, Bayraklı, Balçova, Karşıyaka, Konak, Çiğli, Güzelbahçe, Torbalı, Aliağa, Çeşme, Selçuk, Urla, Tire, Kemalpaşa, Seferihisar, Dikili ilçelerinde
bulunmaktadır.
Resim 2: İçerisinde kil parçası bulunan ve agrega granülometrisi uygun olmayan betondan alınmış karot örnekleri
Resim 3: Azami tane çapı büyüklüğü uygun olmayan betondan alınmış karot örneği
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
1998 yılı öncesi inşa edilmiş olan ve elle dökülen betonlara sahip yapılardan alınarak test edilmiş örneklere ait
deney sonuçları TS 10465 standardı dikkate alınıp değerlendirildiğinde, yapıların yerinde beton sınıfı dağılımı TS EN 206–1 standardında tanımlanan beton sınıfları göz önüne alınarak aşağıdaki grafikte gösterildiği gibi
oluşmuştur.
Grafik 2:Yapılarda yerinde beton sınıfı dağılımı
Ocak 2010 - 150 19
Beton
Yapım yılı yönetmeliklerine göre, taşıyıcı elemanlarda kullanılabilecek en düşük beton sınıfı olarak B160
(C14/16) sınıfına göre kıyas yapıldığında ise;
KAYBETTİKLERİMİZ
Özer BAŞARIR
(1934-2009)
1959 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun
olan üyemiz İller Bankası 3. Bölge Müdürlüğü,
Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü, İl İmar Müdürlüğü,
Yüksek Teknoloji Enstitüsü Yapı İşleri Daire Başkanlığı
görevlerinde bulunmuştur. Üyemiz 6 Aralık 2009
tarihinde vefat etmiştir.
Grafik 3: Yapılarda yerinde beton sınıfının B160 beton sınıfına göre kıyası
Beton mu o da neymiş? Aslında bizim, yapılarımızın %
63 ‘ünde beton olarak kullandığımız veya öyle sandığımız malzeme meğerse başka bir şeymiş. Çünkü bugün
bizim standartlarımızda beton olarak tanımladığımız ve
en düşük beton sınıfı olarak kabul ettiğimiz C8/10 betonunun basınç dayanım değerlerini bile sağlamıyor. Örnek alınan yapıların % 92 ‘si ise yapım yılı yönetmeliklerine göre taşıyıcı elemanlarda kullanılabilecek en düşük
beton sınıfı olan B 160 (C14/16) sınıfına uymamaktadır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, yapıların birçoğunda malzeme kalitesi, istenen düzeyde sağlanamamıştır. En büyük nedenin bilgi eksikliği olduğu düşüncesindeyim.
Ne derseniz deyin. İster iyi niyet, ister kötü niyet, ister
rant, ister denetimsizlik, ister bilgisizlik fark etmez, ancak günümüzde güvenli sayılamayacak büyük bir yapı
stoğumuz oluşturulmuş durumdadır. Bu yapı stoğumuzun öncelikle kamu ve toplu kullanılan yapılar başta olmak üzere gerekli tedbirlerin alınması ve kent yenileme
projeleri ile yenilenmeleri, kaçak yapılaşmaya izin verilmemesi vb. çözümler ile eritilmesi gerekmektedir. Yapım aşamasında, uygun malzemelerin doğru şekilde
kullanılmaları, kalite kontrol deneylerinin yapılması ve
denetleme mekanizmasının çalışmasının sağlanmasının güvenli yapı için en önemli kriterlerden birisi olduğu
asla unutulmamalıdır. Bu hususta gerekli yasa ve yönetmelikler uygulanmalı ve özen gösterilmelidir. Aksi takdirde güvensiz yapı oluşturulmasının önüne geçilemeyecek ve maalesef doğa olayı olan deprem afete dönüşecektir.
20 Ocak 2010 - 150
Özkan ÖNİZ
(1937-2009)
1967 yılında Technısche Hochschule Karlsruhe’den
mezun olan üyemiz 28 Kasım 2009 tarihinde vefat
etmiştir.
Oral ALGAN
(1936-2009)
1959 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun
olan üyemiz Oral ALGAN 28.12.2009 tarihinde vefat
etmiştir.
Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve
meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.
Üyemiz
Mümin HAŞAL’ın annesi
Fatma HAŞAL
4 Aralık 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz
Niyazi ALTUN’un annesi
Elmas ALTUN
10 Aralık 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz
Atakan ÖZMEN’in kayınpederi
İsmail YAŞAR
15 Aralık 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz
Levent ÇELİK’in kayınvalidesi
Fatma ŞAHİNDOĞAN
23 Aralık 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Mehmet Naci ELMALI’nın Kayınpederi
Cemil MERTER
29 Aralık 2009 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin acısını paylaşır,
kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Prefabrik
BİR ARD-GERMELİ YAPI ÖRNEĞİ: FORUM İSTANBUL KOMPLEKSİ İÇİNDE
YER ALAN IKEA – BAYRAMPAŞA PROJESİ
Türkiye Prefabrik Birliği 12. Sempozyumu’ndan özetlenmiş alıntıdır.(*)
İstanbul Forum Projesi İstanbul Bayrampaşa İlçesinde
İstanbul Otogarı ve yanındaki Ferhatpaşa Çiftliği arazisinde bulunan Carrefour-Bauhaus projesinin tam karşısındaki Gümrük Alanı olarak adlandırılan bölgede Multi Turk Mall tarafından tasarlanmıştır. Vatan Caddesini
Edirne Otoyolu gişelerine bağlayan yol viyadükleri otogar ile İstanbul forum Projesinin Güney sınırını oluşturmaktadır.
Toplam 455.000 m2 inşaat alanı olan İstanbul Forum
Projesinde İKEA’nın yanında bir DIY (Do It Yourself ) Praktiker Binası ve büyük canlı balıkların sergileneceği büyük bir Akvaryum yapısı, büyük bir hipermarket, sinema
blokları ve mağazaların yer aldığı shopping mall kısmı
planlanmıştır.
Çanak biçimindeki eski dere yatağı olan arazideki bu viyadüklerin zeminden 20.00 m. yukarıda olması nedeni
ile İstanbul’un en yoğun trafiğinin olduğu güzergâhtan
IKEA binasının algılanmasını temin etmek için 3 katlı otopark yapısının üzerine 2 katlı alışveriş bloğu tasarlanmıştır.
Eski dere yatağı olan arazide geniş çaplı bir kazı yapılmış, Kartaltepe yol bağlantısında yolun altında kalan aynayı tutmak için ankrajlı iksa uygulanmış, zeminin tamamında ise kontrollü dolgu yapılarak tüm alanda jetgrout ve kazık temel uygulaması yapılmak durumunda kalınmıştır.
4.2 BLOK ALANLARI
Warehouse & Goods Rec. & Offices Restaurant (A-B ve D
Blok) (55.000 m2)
Markethall & Showroom (E Blok) (35.000 m2)
Katlı Dış Otopark (C Blok) (22.800 m2)
TOPLAM 112.800 m2
4.3 MAHAL ALANLARI
Mahal Toplam Alanı (m2)
3 Kat Otopark Alanı 82.709
IKEA Zemin Kat 20.110
IKEA 1. Kat 10.017
455.000 m2’lik Forum İstanbul projesi kapsamında
önemli yer işgal eden ve 112 836 m2 kapalı alana sahip
IKEA Bayrampaşa Binasının tüm taşıyıcı ana karkas sistemi ( A, B, C, D ve E blokların tümü ) prefabrike B.A. ArdGermeli yapım teknolojisi kullanılarak projelendirilmiş
ve kısa sürede inşa edilmiştir. Yaklaşık 35 000 m2 oturma alanına sahip bina, dilatasyonla birbirinden ayrılmış
4 ana bloktan oluşmaktadır.
Toplam Açık Alan 24.559
C ve D Bloklar hariç A-B ve E Blokların çatısı uzay kafes
sistem yapılarak trapez sac, taşyünü ve membran ile
kaplanmıştır. Dış duvar kaplaması ise standart IKEA mavisi ve sarısı renginde boyalı sac sandwich paneldir.
5 kat olarak projelendirilen ( -4.65, 0.00, +5.00, +10.30,
+15.60 kotları ) blokların 3 bodrum katı otopark olarak
kullanılacaktır. Binanın taşıyıcı sitemi 0.00 kotuna kadar bodrum perdeli, +5.00 kotunda kısmi perdeli olarak
oluşturulmuştur. Dış merkez perdelerle oluşturulan yapı
sisteminde, yerinde dökme perde – prefabrike kolon –
prefabrike kiriş birleşimleri, kolon ve kirişlerde bırakılan
firketeler veya manşonlar ile sağlanmıştır. Ara katlarda
ana modülasyonu 8.00 x 16.00 m’ dir. 16.00 m uzunluğundaki taşıyıcı kirişler öngerilmeli ve ard-germeli olarak projelendirilmiştir. Zemin ve birinci katları showroom ve alışveriş alanı olarak kullanılacak E blok’ta tüm
katlarda hareketli yük 500 kg/ m2, tesisat yükü 110 kg/
m2 dir.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Toplam Kapalı Alan 112.836
İnşaat Alanı 137.395
5. BLOKLAR
5.1 A – B ve E BLOKLAR
Ocak 2010 - 150 21
Prefabrik
A blok’ta, hareketli yükün 1800 kg/ m2 olduğu servis
ve depolama olarak kullanılacak zemin katta, 16.00 m
boyunda 75+5 cm kesit yüksekliğine sahip öngerilmeli prefabrike betonarme TT plak döşeme elemanları kullanılmıştır.
Ard-germeli yapım teknolojisi kullanılarak projelendirilen bloklarda, çatı modülasyonu 16.00 x 24.00 m’dir.
Uzay kafes çatının mesnetlendiği 80x80 cm kesit alanına sahip kolonların üretim boyu 24.20 m’dir.
22 Ocak 2010 - 150
5.2 C BLOK
Tüm katları otopark olarak kullanılacak 2 katlı bina,
8.25x8.25 m modülasyona sahiptir. Kolonların kesit alanı 65x65 cm’dir. Eşit yük dağılımı yaratmak, amacıyla bu
blokta döşeme elemanları damalı olarak yerleştirilmiştir.
Binanın üst katında, yapılan peyzaj düzenlemesi nedeniyle lokal olarak 3 ton ağırlında saksı yükleri bulunmaktadır. Hareketli yük 500 kg/ m2 ‘dir.
Prefabrik
5.3 D BLOK
Teknik servis alanları ve ofislerin yer aldığı 5 katlı binada
ana modülasyon 8.00 x 16.00 m’dir. Yapıda +5.00 kotuna
kadar bodrum perdesi vardır. Tek parça olarak 25.73 m
boyunda üretilen kolonların ağırlığı 53 ton’dur.
Çatı katında hareketli yükün 1500 kg/ m2 olması nedeniyle, döşemeleri 75+5 kesit yüksekliğinde 16.00m boyunda, öngerilmeli prefabrike betonarme TT plak döşeme elemanı olarak projelendirilmiştir.
6. PREFABRİK SİSTEM TERMİNLER
Sözleşme tarihi 05 Ocak 2007
Montaj Başlangıç tarihi 06 Şubat 2007
Warehouse & Goods Rec. & Offices&Restaurant (A-B ve D
Blok) (55.000 m2) 12 Mayıs 2007
Markethall & Showroom(E Blok)(35.000 m2) 27 Haziran
2007
Katlı Dış Otopark(C Blok) (22.000 m2) 26 Temmuz 2007
Montaj Teslim Tarihi 26 Temmuz 2007
İnce işler dahil Mağaza Açılışı 1 Kasım 2007
7. SONUÇ
Projesi kapsamında 15420 adet manşon , 317.4 km ardgerme halatı kullanılan, montajına 06 Şubat 2007 tarihinde başlanan Forum İstanbul projesi kapsamında
112.836 m2 inşaat alanlı IKEA Bayrampaşa Binası’nın
prefabrike betonarme karkas elemanların montajı 170
günde ( yaklaşık 5.5 ay ) başarı ile tamamlanmıştır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Toplam 22.000 m3 prefabrik beton imalatı yapılan projede 65.000 m2 öngerilmeli boşluklu döşeme elemanı Yapı Merkezi firmasından temin edilmiş, diğer döşemeler öngerilmeli TT döşeme elemanları olarak kullanılmıştır. Her gün ortalama 15 TIR ile nakliye yapılmış, belli
dönemlerde 23 adede kadar çıkmıştır. Şantiyede 1 adet
200 ton ve 2 adet 160 ton vinç olmak üzere 3 adet ana
vinç kullanılmış, 1 adet 100 ton ve 2 adet 80 ton vinç
kuyruk vinçleri olarak çalıştırılmıştır. Ard-germe, halat
sürme işlemleri için 3 adet 35 ton vinç kullanılmıştır.
Gelişmiş ülkelerde gelişmişlik kriterlerinden biri olarak
karşımıza çıkan tüm yapılardaki beton prefabrikasyon
kullanım oranının yaygınlaştırılması misyonunda yerini alan Alacalı İnşaat, Japonya’dan ülkemize transfer etmiş olduğu ard-germeli Ala-Sawa bina yapım teknolojisi
sayesinde, ard-germe işlemini üniversitelerde deneyler
yaparak deprem mühendisliğinde yeni ufuklar açılmasına katkılarda bulunmakta, konvansiyonel sistemle gerçekleştirilmesi mümkün olmayan sürelerde büyük modülasyonlu büyük projelerin hayata geçirilmesinde öncülük etmektedir. Elde edilen başarılar, ülkemizde çağdaş teknolojilerin daha çok yaygınlaşmasına cesaret verecektir.
Kaynaklar :
(*) Türkiye Prefabrik Birliği 12. Sempozyumu “Prefabrikasyonda Yenilikler ve Eğitim” Ard-Germeli Çok Katlı Bina Yapım Teknolojisi : Ala-Sawa Sistemi ve Bir Uygulama Örneği:
Ikea-Bayrampaşa Projesi, Fatih SAYAN Y.Mimar, Birol DOYRANLI İnş.Yük.Müh. Alacalı İnş. San. ve Tic. A.Ş.
Ocak 2010 - 150 23
İş Sağlığı ve Güvenliği
Hazırlayan: Alpaslan ERTÜRK
Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A) (DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.)
İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Tehlike Sınıfları Listesi
Tebliği Resmi Gazetede Yayımlandı
15.08.2009 tarih ve 27417 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
“İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde
az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olarak tanımlanmış ve
Tehlike Sınıfı Belirleme Komisyonu tarafından Tehlike Sınıfı
Belirleme Komisyonu tarafından belirlenen Tehlike Sınıfları
tebliği yayımlandı. Tebliğe Göre İnşaat Mühendisliği çalışma
alanı içerisinde yer alan işlerden olan;
x Dekovil ve tramvay yolu inşaat ve tamiratı
x Bina inşaatı ve tamiratı, bina yıkımı işleri
x İskele, liman, mendirek inşaat ve tamiratı
x Bina dışı elektrik, gaz, telgraf, telefon, tesisatı ve havai hat
boru hattı inşaat, tamirat ve bakım işleri
x Köprü, kanalizasyon, baraj, su regülatörü ve varyant su
yolu, kuyu ve su işleri ile ilgili inşaat ve tamiratı
Çok Tehlikeli işler sınıfında gruplandırıldı.
İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık
ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmeliğin
Uygulanmasına Dair Tebliğ 09.12.2009 Tarih 27427
Sayılı Resmi Gazetede Yayımlandı
Yayımlanan tebliğ çerçevesinde ilgili Yönetmelik kapsamında yer alan işyerlerinde;
x Az tehlikeli sınıfta yer alan ve 1000 (bin) ve daha fazla işçi çalıştıran,
x Tehlikeli sınıfta yer alan ve 750 (yediyüzelli) ve daha fazla işçi çalıştıran,
x Çok tehlikeli sınıfta yer alan ve 500 (beşyüz) ve daha fazla işçi çalıştıran
işverenler işyerlerinde İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi(İSGB)
kurmakla yükümlüdür. Bu işyerlerinde işyeri hekimi ve sanayiden sayılan işlerde ise iş güvenliği uzmanı tam gün çalıştırılır. Tehlike sınıfına göre yukarıda belirtilen sayıların altında işçi
çalıştıran işverenler ise iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin tamamını dışarıdan aldığı takdirde işyerlerinde bir ilkyardım ve acil
müdahale odası ve bir ilkyardımcı bulunduracak, ayrıca Yönetmelikte öngörülen bina ve donanım şartı aranmayacaktır.
- Aynı işyeri içinde faaliyet gösteren alt işverenler; asıl işverenin izni ile işçi sayısı oranında masraflara katılarak asıl işveren tarafından kurulan İSGB’den yararlanabilir.
- İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının çalışma sürelerine ilişkin örnekler
Örnek;
a) İşyeri hekimleri için:
1) Az tehlikeli sınıftaki 50 işçi çalışan bir işyerinde:
- Sağlık gözetimi için ayda en az 12 saat,
- İşe giriş ve periyodik muayeneler ile eğitim için on işçiye yılda en az 30 dakika,
- Bir işçi için yılda 3 dakika, 50 işçi için yılda 150 dakika =
2 saat 30 dakika,
- 150 dakika yani 2 saat 30 dakikayı da 12 aya böldüğümüzde aylık ilave süre 13 dakika,
Toplam 12 saat, 13 dakika/ay’dır.
2) Tehlikeli sınıftaki 50 işçi çalışan bir işyerinde:
24 Ocak 2010 - 150
- Sağlık gözetimi için ayda en az 24 saat
- İşe giriş ve periyodik muayeneler ile eğitim için on işçiye yılda en az 60 dakika olursa
- Bir işçi için yılda 6 dakika, 50 işçi için yılda 300 dakika = 5 saat,
- 300 dakika yani 5 saati de 12 aya böldüğümüzde aylık
ilave süre 25 dakika,
Toplam 24 saat, 25 dakika/ay’dır.
3) Çok tehlikeli sınıftaki 50 işçi çalışan bir işyerinde:
- Sağlık gözetimi için ayda en az 36 saat,
- İşe giriş ve periyodik muayeneler ile eğitim için on işçiye yılda en az 90 dakika olursa
- Bir işçi için yılda 9 dakika, 50 işçi için yılda 450 dakika =
7 saat 30 dakika,
- 450 dakika yani 7,5 saati de 12 aya böldüğümüzde aylık ilave süre 38 dakika,
Toplam 36 saat, 38 dakika/ay’dır.
b) İş güvenliği uzmanları için:
1) Az tehlikeli sınıftaki (C, B ve A Grubu Uzman) 50 işçi çalışan bir işyerinde: - Ayda en az 12 saat
- İşçi başına ayda en az 5 dakika,
- Bir işçi için ayda 5 dakika, 50 işçi için ayda 250 dakika =
4 saat 10 dakika,
Toplam 16 saat, 10 dakika/ay’dır.
2) Tehlikeli sınıftaki (B ve A Grubu Uzman) 50 işçi çalışan bir
işyerinde:
Ayda en az 24 saat,
- İşçi başına ayda en az 5 dakika,
- Bir işçi için ayda 5 dakika, 50 işçi için ayda 250 dakika =
4 saat 10 dakika,
Toplam 28 saat, 10 dakika/ay’dır.
3) Çok tehlikeli sınıftaki (sadece A Grubu Uzman) 50 işçi çalışan bir işyerinde:
Ayda en az 36 saat,
- İşçi başına ayda en az 10 dakika,
- Bir işçi için ayda 10 dakika, 50 işçi için ayda 500 dakika
= 8 saat 20 dakika’dır.
Toplam 44 saat, 20 dakika/ay’dır.
Benzer örnekler ve Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB)
hizmet alımı konuları Tebliğ içerisinde detaylı bir biçimde verilmiştir.
İşletme Belgesi Hakkında Yönetmelik 04.12.2009 Tarih
27422 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlandı
4857 Sayılı İş Kanununun 78. maddesi çerçevesinde
17/12/2004 tarihli ve 25673 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İşyeri Kurma İzni ve İşletme Belgesi Alınması Hakkında
Yönetmelik yürürlükten kaldırılarak, yerine İşletme Belgesi
Hakkında Yönetmelik yürürlüğe konuldu.
Yeni yönetmelik hükümleri uyarınca 23/12/2003 tarihli ve
25325 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Yönetmeliği kapsamında yer alan işyerleri
için İşletme Belgesi alma zorunluluğu kaldırıldı.
Yukarıda ana hatlarıyla verilen yönetmelik ve tebliğlerin tamamına www.bigit.com’dan ulaşılabilir.
Sağlık
SAĞLIKTA MASAL BİTTİ
Dr. Fatih SÜRENKÖK
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi
Evet sağlıkta masal çabuk bitti.
Son 20 yıldır hemen hemen tüm siyasi partilerin, parti ve seçim programlarında süs malzemesi olarak duran “genel sağlık sigortası” (GSS) AKP tarafından 2008’
in sonunda yürürlüğe kondu. GSS dan ilk bahsedildiği yıllarda, amblemi herkesi içine alan bir şemsiye idi.
Bizler yoğunluklu olarak 7 yıldır gündemde olan bu
sistemin, olsa olsa tepemize düşen kapalı bir şemsiye
olacağını söylemeye çalıştık ama halka da ana muhalefete de anlatamadık.
Başa dönelim; masal nasıl başlamıştı: Hepimizin birer
küçük kartı, bir de güzel şemsiyesi olacaktı.Artık ne
hastalıktan ne de yaşlılıktan korkmamıza gerek yoktu.Devlet babamız yanımızda idi. Parası olan primini
ödeyebilecek, olmayanı devlet karşılayacaktı.18 yaşına kadar da tüm yurttaşlarımıza koşulsuz hizmet verilecekti. Üstelik bir de aile hekimimiz olacaktı. 24 saat
ailemizin emrinde! Hatta canımızı sıkarlar ve bize iyi
davranmazlarsa değiştirebilecektik de. Daha da ötesi
elimizi kolumuzu sallaya sallaya tüm eğitim hastanelerine, üniversite hastanelerine, özel hastanelere gidebilecektik. Artık insanları ayrıştıran karneler (yeşil
kart, bağ-kur, SSK, emekli sandığı gibi) de ortadan kalkıyordu. İlaç kuyrukları zaten kaldırılmıştı. Yediğimiz
önümüzde yemediğimiz yanımızda idi. Masalın tek
kötü karakteri masalı sürekli kötüleyen bazı nifak merkezli TTB gibi hekim örgütleri idi. Onlar masala karnımız tok deseler de masal kulağa hoş geliyordu.Onlara
göre sistemi getirmek isteyen iktidar sahipleri ile onlara bu görevi veren İMF ve DB gibi para babaları, sağlık
ve sosyal güvenliği ciddi bir kara delik olarak görüyor
ve devleti bir an önce bu yükten kurtulmak istiyordu.
Ayrıca sistemde “çok hasta, çok muayene, çok tetkik,
çok ilaç” olmalıydı. Böylece kazanan halkın sağlığı değil, ilaç ve tıbbi teknoloji sahipleri olacaktı. Ancak halka anlatılan masalda bunlar yoktu.
Bizler 7 yıldır getirilmek istenenin “Genel Sağlıksızlık
Sigortası” olduğunu söyledik durduk.
Evet sadece bizim söylememiz yetmiyordu anlamak
için yaşamak gerekiyordu.
Ve artık hastalar da ne oluyor sorusunu sormaya başladılar.
“Elmadağ Ankaranın bir ilçesi. Bu ilçede hastalar eczaneye gittiklerinde daha evvelki doktor muayenesi katkı payı borçları da tahsil edilmeye başlamış durumda.
Eczacı durumu anlatmakta oldukça zorlandığını ve
her bir kişiye ayrı ayrı anlatmaktan gına geldiğini söylüyor. Daha önemlisi küçük ilçede herkes birbirini taİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
nıyor. Cebinde parası olmadığından tanıdığı kişiye ilaç
verememezlik edemediğini söylüyor. Artık eczanesinde bakkalda olduğu gibi bir veresiye defteri açtığını
ve kişilerin borçlarını buraya kaydettiğini söylüyor.”
Emekliler ve kamu görevlileri ise katkı payının maaştan kesildiğini maaşını aldığında görüyor. Köy, kasaba
ve mahalle kahvehanelerinde konuşulan konulardan
birisi sağlık olmuş durumda.
Çıktığı günlerde halkın tepkisini en aza indirmek için
yasanın oldukça ‘şirin’ versiyonu yürürlükte iken, hemen hemen her ay çıkarılan tebliğ ve yönetmeliklerle
kısıtlamalar ve halkın cebinden daha fazla katılım sağlanmıştır. Reçete edilen ilaçtan alınan % 10 ila 20 lik
katkı payları arttırılarak % 15 -25 e getirilmiştir. Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşanmış sağlık ocaklarında
bile muayene için katkı payı alınmaya başlanmıştır.18
Eylül 2009 da çıkarılan bir tebliğ ile artık sağlık ocaklarındaki muayenelere 2 TL, devlet hastanelerinde
8 TL, özel hastanelerdeki muayenelere ise 15 TL katkı payı alınması öngörülmüştür. Yasada “ödeme gücü
olmayan vatandaşlar” olarak tanımlanan yeşil kartlılar da, tebliğ ile bundan böyle ödeme gücü olan haline getirilerek onları da aynı oranda muayene katılım
payı ödemek zorunda bırakmışlardır. Yine, yeni çıkarılan bir tebliğ ile 1 Ocak 2010 dan itibaren %30 olan
özel hastanelerdeki tedavi katkı oranı % 70’e çıkartılmıştır.
2010 yılında ise özel hastanelerin oteller gibi sınıflandırılarak katkı paylarının üst sınırlarını daha da yükseltilmesi sürpriz olmayacaktır. Yine bazı branşların –fizik tedavi,görme kusurları, doğum, diş- tedavileri ile
ilaçların bazılarının ödenmesi iptal edilecektir. 1 Ocak
2009 da yürürlüğe koyup,tepkiler sonucu uygulanmayan yatarak tedavilerden de katkı payı alınması sanırım bu yıl yeniden uygulamaya konulacaktır.
Halktan alınan katkı payları ile sağlık bütçesi denkleştirilmeye çalışılırken 2004 de 17 milyar lira olan sosyal
güvenlik bütçesi 2009 da 35 milyar liraya çıkmak zorunda kalmıştır.İşin en acı kısmı ise bunun % 43’ünün
yani 16 milyar liranın sadece evet sadece ilaca gittiğidir.
Çobanın yalanlarına ya da yatsıda sönen mumlara
kanmadan aklımızın ve bedenimizin sağlığını nasıl
yerinde tutarız bilmiyorum. Bildiğim sağlıkta ve sosyal
güvenlikte 2010 da daha da kötü bir yıl geçireceğimiz.
Her şeye rağmen sağlık, barış ve kardeşlik dolu bir yıl
dileği ile…
Ocak 2010 - 150 25
Hukuk
KAZANILMIŞ HAKLARA SAYGI İLKESİNİN İMAR PLANLARI VE YAPI
(İNŞAAT) RUHSATLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ - 3
Avukat Baki OKAN
Kazanılmış haklara saygı ilkesini değişik olasılıklar bakımından ve yargı kararları da gözetilerek incelediğimizde
aşağıdaki değerlendirme ve sonuçları çıkarmak mümkündür.
İmar Durumu (Çap) Belgesinin İptal Edilmesi Halinde
İmar durumu, genel olarak parselin imar mevzuatına
göre yapılaşma hakkını gösteren resmi bir belge olup,
bireysel işlem niteliğindedir. İdarece hazırlanacak bu
belgede; yapılaşma özellikleri belirtilen parselde yapılabilecek yapıya ilişkin olarak parselin imar planı kapsamında olup olmadığı, varsa imar plan ve yönetmelik
hükümlerine uygun olarak tespit edilen kat adedi, bina
yüksekliği, bina derinliği, ön bahçe, arka bahçe ve yan
bahçe mesafeleri, çatı eğimi, bina cephesi gibi hususlar
rakam ve kroki ile gösterilmektedir. Ayrıca parselin yapılanma hakkı ile ilgili olarak başka mevzuatlar yönünden
kısıtlılığı olması halinde, bu kısıtlılık ve alınması gereken
izinlerin belirtildiği ve hazırlanacak projeler açısından
esas alınacak belgedir.
İmar durumu, yapılaşmanın ana ilkelerini gösterir nitelikte bir belgedir. İmar planları, ilan edilmesi gereken genel düzenleyici işlem niteliğinde olmasına karşın,
İmar durumu imar planının bir parsele ilişkin yapılaşma
koşullarını düzenleyen sadece ilgilisine verilmesi gereken bireysel işlem niteliğindedir. İmar durumu tek başına idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemdir.
İmar durumu belgesinin iptal edilmiş olması inşaat ruhsatını etkilemeyebilir. Önemli olan, inşaatın imar kanunu, imar planı ve yönetmelik hükümlerine uygun olmasıdır. Ancak, imar durumu belgesi imar planına aykırı
olarak düzenlenmiş, yapılan yapı da bu hatalı düzenlenen imar durumuna göre inşa edilmiş olması durumunda inşaat ruhsatı açısından kazanılmış hak durumu ortadan kalkar. Yapılan kısım ise idarenin bir işlemine göre
yapılmış olduğundan kusur durumuna göre ortaya çıkacak zararın belediye veya mülk sahibine dağıtılması gerekir.
Parselasyon İşleminin İptal Edilmiş Olması Halinde
3194 sayılı İmar Yasasına göre arazi ve arsa düzenlemesi
ise, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyece,
bu sınırlar dışında ise valiliklerce, imar hududu (plânı)
içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazilerin malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya
belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirilmesi, bunları
yeniden imar plânına uygun ada ve parsellere ayrılması,
müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak
26 Ocak 2010 - 150
sahiplerine dağıtılması ve re’sen tescil işlemlerinin yapılmasıdır.
İmar planının yürürlüğünün devam etmesi ve sadece parselasyon planının iptal edilmiş olması durumunda inşaat ruhsatlarının bu durumdan etkilenmesi mümkündür. Parselasyon planının iptal edilmesi halinde bu
tarihe kadar yapılan kısım kazanılmış hak olmakla beraber inşaatların durdurulması mümkündür. Çünkü yeniden yapılacak parselasyon işlemi ile inşaat yapılacak
parselin durumunun veya inşaatın kütlesinin değişmesi
muhtemeldir. Bu nedenle parselasyon planın iptal edilmiş olması inşaatları etkileyecektir.
Binanın Yıkılıp Yeniden Yapılmak İstenmesi Halinde
Yapıların ekonomik ve doğal ömürlerini tamamlaması ya da yeni bir bina yapılması amacıyla mevcut binanın yıkılarak yeniden bir inşaat yapılmak istenmesi durumunda eğer imar planında değişiklik olmamış
ise, sorun yoktur. Eğer imar planı aleyhe olarak değişmiş ise, yeni yapılacak binanın yürürlükteki imar planına göre yapılması gerekir. Eğer mevcut plandaki yapılaşma koşulları lehe olarak değişiklikler getirmiş ise, bu lehe olan haklardan da yararlanılacaktır.
Mevcut yapının yapıldığı dönemdeki imar planının yapılanma şartları açısından daha lehe olması halinde olabildiğince tadilat ruhsatı ile binanın yıkılmadan yenilenmesi çalışması yapılması faydalı olacaktır. Çünkü binanın tamamen yıkılması halinde daha küçük bir yapı yapılacağından mevcut yapının güçlendirilmesi yararlı olur.
Özetle, mevcut bir binanın yıkılarak yeniden yapılmak
istenmesi halinde hâlihazırda olan yapı kadar inşaat
hakkı kazanılmış hak değildir.
Af Yasaları Nedeniyle Ruhsata Bağlanan Yapılar
Yönünden
Her hangi bir şekilde kaçak olarak yapılmış ve Af Yasası nedeniyle ruhsata bağlanmış olan yapıların, affa uğrayan kısımlarının doğal ömürlerini tamamlayıncaya kadar
kazanılmış hakları bulunmaktadır. Ancak doğal ömürlerinin tamamlanmasından sonra yeniden yapı yapılmasının istenmesi durumunda ya da mevcut yapıya ilave
bir kısım yapılmak istenmesi veyahut ilave kat yükseltilmesi yapılmasının istenmesi hallerinde, yapılacak bu
kısımların yürürlükteki imar planına uygun olması gerekir. Dolayısıyla affa uğrayan kısımların üzerine yapılacak yapıların mevcut imar planına uygun olması gerekir.
Çevredeki Yapılaşmalar Yönünden
3194 sayılı İmar Yasasının 20. maddesinde yapıya ilişkin uyulması gereken hususlar sayılmış olup, bunlar arasında çevredeki yapılaşmalara yer verilmemiştir. O hal-
Hukuk
de çevredeki yapılaşmaların özellikleri yeni yapılacak bir
yapı için kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Ancak imar
planı ve yönetmeliklerin düzenlediği hususların dışında
çevredeki yapılaşmalara uyumlu yapı yapılması mümkündür.
Komşu parsellerdeki yapılaşmaların imar planına aykırı
olması veya bu yapıların aftan yararlanmış olması yeni
yapılacak yapı için emsal ve kazanılmış hak oluşturmaz.
Başka bir deyişle, hukuka aykırı olarak yapılan bir yapı,
ruhsatlı bir yapı için emsal olmaz.
Ruhsat Süresi Açısından
İmar Yasasının 21. maddesine göre, belediye veya valiliklerce verilen yapı ruhsatı süresiz değildir. Bu yapı ruhsatı alındıktan sonra iki yıl içinde yapıya başlanmadığı
takdirde ruhsat hükümsüz kalır.
Ancak burada, inşaata başlayamamanın nedeni, herhangi bir hukuki ve fiili olanaksızlıktan kaynaklanıyorsa,
ilgiliye yüklenebilecek bir kusur bulunmaması sebebiyle, ruhsatın hükümsüz sayılmaması gerekir.
İmar mevzuatına göre, ruhsat tarihinden itibaren iki yıl
içinde inşasına başlanmayan veya başlanıp da her ne sebeple olursa olsun başlama müddetiyle birlikte beş yıl
içinde bitirilmeyen ve süresi içinde ruhsat yenilemesi
de yapılmayan yapılara verilen ruhsatın hükümsüz sayılacağı, ruhsatsız duruma düşen yapılar hakkında yeniden ruhsat alma tarihindeki yürürlükte bulunan plan ve
mevzuat hükümlerinin uygulanacağı, ruhsat süresi içinde tamamlanması mümkün olmayan yapılar için ruhsat
yenilemesinin beşinci yıl içinde yapılacağı, bu yapılar
hakkında ise ruhsat alma tarihindeki yürürlükteki mevzuat hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmaktadır.
3194 sayılı İmar Yasasının 29. ve 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliğinin
12. maddelerine göre inşaat ruhsatı alındıktan sonra inşaata başlama ve inşaatı bitirme için iki ve beş yıllık sürelere uyulmaması halinde verilmiş ruhsat geçersiz sayılmakta, yine bu maddelere göre yapı sahiplerine inşaata devam edip tamamlayabilmek için yeniden ruhsat
alma ve yeni ruhsatın alınacağı tarihteki imar durumuna
uyma zorunluluğu getirilmiş bulunmaktadır.
“Yapı sahiplerince, başlanmış inşaatlarda müktesep hakların saklı olduğu”, şeklindeki cümleden, ilk kez alınan
yapı ruhsatındaki yapılaşma haklarının kazanılmış hak olduğu gibi bir anlam çıkarılmaktadır. Ancak, başlanmış inşaatlarda, müktesep haklar, yani yapımına-inşasına başlanılan kata kadar olan kısım için, kazanılmış hakkın oluştuğu kabul edilmektedir. Örneğin, 11 katlı yapı ruhsatının
5 yıl sonra yenileneceği sırada imar planında kat adedi 5
kata düşürülmesi halinde, yapı sahibince inşaatına başlanılan kat seviyesine kadar olan kısmı için kazanılmış hakkı bulunmaktadır. Eğer, 8. kata kadar inşaat iskeletini oluşturan kolonları yapılmış ise, artık 8 kat için müktesep hak
vardır. Yapının çevresinde olan yapılar 11 kat olarak yapılaşmış olsa bile, bu durum yapı sahibine değişen imar planındaki yeni kat adedini aşma hakkı vermez.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Taşınmaz Malikinin Değişmesi Halinde
3194 sayılı İmar Yasasının 20 ve devam eden maddelerine
göre inşaat (yapı) ruhsatı verilebilmesi koşulları arasında
malikin değişip değişmemesi gibi bir hususa yer
verilmemiştir. Yapı ruhsatı için önemli olan imar planı
ve yönetmelik hükümleridir. Maliklik durumu bir kişinin
ancak kendisine yapı ruhsatı verilip verilmeyeceği
konusunu ilgilendirmektedir. Yoksa taşınmaza (parsele)
yapı ruhsatı verilip verilmeyeceği ile ilgili değildir.
Bu durumda, parsel malikinin değişmesi halinde yapı ruhsatı iptal edilmeyecektir. Taşınmazın satılması halinde taşınmazı satın alan kişi imar haklarını da satın almış olmaktadır. Sadece yapı ruhsatının ruhsat sahibi kısmında düzeltme yapılır.
Birden fazla malik olması durumunda, yapılanma hakkı ile ilgili olarak malikler arasında bir sorun çıkması ya
da maliklerin birinin değişmesi ile ilgili olarak bir yargı
kararı verilmesi halinde, ortaklar arasındaki uyuşmazlığın çözümlenmediği sürece inşaatın devamına izin verilmemesi gerekir. Belediyece inşaatın durdurulması için
ortaklar arasında uyuşmazlığın çözümlenmediğinin geçerli bir belgeyle idareye sunulması gerekir. Bu belge bir
mahkeme kararı olabileceği gibi daha önce yapılan anlaşmanın ya da muvafakatin fesih edildiğine dair bir belge de olabilir.
Yapı Ruhsatının Veren Makamca Geri Alınması
(İptal Edilmesi)
Yapı ruhsatlarının hatalı olarak verilmesi halinde ruhsatı
veren makamca bu ruhsatın geri alınması ya da iptal edilmesi mümkündür. Bunun haricinde komşu parsel maliklerinin de idare mahkemesinde açacakları dava sonucunda da mahkemece ruhsatın iptaline karar verilebilir.
Böyle durumlarda ruhsat sahibinin iyi niyetli olması halinde, bu kişinin yapmış olduğu masrafların ruhsatı veren
idare karşılanması gerekir. Danıştay’a göre hatalı ruhsat
sebebiyle oluşan zararların bu ruhsatı veren idare karşılanması gerekir. Karşılanacak zarar ise gerçek ve kesinleşmiş zarardır. İleriye dönük olarak yoksun kalınabilecek
kar ve diğer zararların karşılanması mümkün değildir.
Ancak kişilerin hatası, hilesi, yalan beyanı ile yok hükmünde sayılan bir işlem ile alınan inşaat ruhsatı kazanılmış hak kavramı dışındadır. Bu şekilde alınan ruhsat kazanılmış hak oluşturmaz. Dolaysıyla ruhsatın iptal edilmesi üzerine ruhsatı veren idarece herhangi bir zararın
karşılanması da söz konusu olmaz.
İmar planları, düzenleyici işlem sayılmakta olup, bunlarda yapılan değişiklikler de düzenleyici işlemlerdeki değişiklik niteliğindedir. İmar planlarına göre alınan inşaat
ruhsatları, uygulama işlemidir. Ancak sadece inşaat ruhsatı alınmış olması, imar planı değişikliği halinde kazanılmış hak oluşmasına yetmemektedir.
Danıştay Altıncı Dairesince, plana ve ruhsata uygun olarak yapımına başlanan inşaatlarda, planda değişiklik
meydana gelmesi veya daha sonra imar planının Mahkemece iptal edilmesi halinde inşaatın fiili durumunun,
kazanılmış hakkın kapsamını belirlediği görülmektedir:
Ocak 2010 - 150 27
Hukuk
Danıştay Altıncı Dairesince, taşınmaz imar planında konut alanında iken alınan üç katlık ruhsata göre inşaata
başlandıktan sonra planın değişerek taşınmazın genel
hizmete ayrılan yerde kalması üzerine, inşaatın tamamlanan iki katı için kazanılmış hak bulunduğuna, henüz
yapılmamış olan üçüncü katın plan değişikliği nedeniyle
yeni plana ve İmar Kanunu’nun 33’üncü maddesine aykırı hale gelen ruhsatın üçüncü kat yönünden iptalinde
isabetsizlik bulunmadığına karar verilmiştir.
Danıştay diğer bir kararında ise, planın mahkemece iptal tarihine kadar, ilgilinin hilesi, hatası ya da kusuru olmadan, ruhsatına uygun olarak yapıya devam etmiş olması durumunda, mahkeme kararının verilmesini takiben İnşaatın mühürlenmesi ve yapının bu tarihe kadar
tamamlanmış kısımlarının kazanılmış hakkın varlığı nedeniyle korunması gerektiği, yapının tamamlanmış olması durumunda ise, kazanılmış hakkın gerçekleşmiş olması nedeniyle yapının yıkımına olanak bulunmadığına
karar verilmiştir.
Danıştay 6. Dairesi’nin Esas No: 2001/04142, Karar No:
2002/05462 kararında özetle;
“Plan değişikliğinin iptalinin inşaat ruhsatının kendiliğinden iptali sonucunu doğurmayacağı açık olduğundan, hukuken geçerli inşaat ruhsatına dayalı olarak yapılan 4. katın yıkımına ilişkin işlem mevzuata uyarlık bulunmadığı” na
hükmetmiştir.
Kararın gerekçesinde;
“İmar Hukuku uyuşmazlıklarında Danıştay, düzenlemelerde değişiklik yapılsa ve hatta işlem iptal edilse bile, tamamlanmış yapıların mevcut hukuki durumlarını kazanılmış
hak olarak koruma eğilimindedir. Bu yöndeki kararlarından birinde Danıştay, taşınmazın inşaat ruhsatı ve bu ruhsatın dayanağını oluşturan plan değişikliğinin iptali edildiği gerekçesiyle imar planına uygun olarak tamamlanan yapının ruhsat ve yapı kullanma belgesinin de iptal edilmesi olayında kazanılmış hakların korunmadığı gerekçesiyle İdarenin iptal işlemini hukuka aykırı bulmuştur.” Denilmektedir.
Görüldüğü gibi, Danıştay bazı kararlarında eski yasaya
göre alınan ruhsat ve izinler ile bunlara dayanılarak başlanılan ve belirli bir aşamaya gelinen inşaatların durumunu kazanılmış hak olarak görmektedir. İdarenin, önceden kazanılan durumları da yeni yasaya tabi tutma ve
eski ruhsatlar ile izinlerin geçersiz olacağına karar verme
eğilimine karşı Danıştay koruyucu kararlar vermeye çalışmaktadır. Ancak, Danıştay’ın genel ilke ve kurallar belirleyemediği görülmektedir. Her ne kadar Danıştay kazanılmış haklar konusuna her bir olayın özelliklerine göre
yaklaşmaya çalışsa da bu yaklaşım bazen tutarsızlıklara
neden olabilmektedir.
Hangi aşamaya gelindiğinde korunması gereken bir kazanılmış hakkın doğacağı sorunu, ABD hukukunda içtihat tarafından şu şekilde çözümlenmiştir: Esaslı bir harcama (substantial expenditures) ilgililer için sübjektif
28 Ocak 2010 - 150
önemi bakımından değil, tüm projeye oranla ne kadarlık bir kısmı ifade ettiğini tespit yönüyle dikkate alınmaktadır. Bu çerçevede, yalnızca arazi maliyeti ya da inşaat
çukuru kazılarak hazırlıklar yapılması bir kazanılmış hak
olarak ileri sürülememektedir.
Danıştay’ın, aslında bireyleri koruma gayreti içerisinde verdiği kararlarda belirli standartları gözeterek
içtihat yoluyla çözümler geliştirerek soyutlamalar
yapması çözümlerin ilkeleşmesi bakımından yararlı
olacaktır. Kanun Koyucunun ve İdarenin de, her bir
imar değişikliğinde ya geçiş hükümleriyle ayrı ayrı ya
da İmar Hukukunda kazanılmış hakların ne derecede
korunacağını içeren genel bir düzenlemeyle çözüm
üretmesi faydalı olacaktır. Bu tür düzenlemeler her
değişiklikle doğan belirsizlik ve kargaşaya neden olmamak ve giderek hukuk devleti ve hukuk güvenliğini sağlama bakımından önemlidir.
KAYNAKÇA
1) Yrd.Doç.Yücel Oğurlu İmar Planlarının Değiştirilmesinin Ruhsat
Ve Süren İnşaatlara Etkisi Konusunda ABD Hukukundan Çözümler:
“Aykırı Kullanım Hakkı” Ve “Kazanılmış Parselleme Hakkı”
2) Bu yazıda yararlanılan kaynaklardan; İnşaat Ruhsatları Açısından Kazanılmış Hak Durumu” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cafer Ergen’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi
(http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
3) Danıştay Kararları
Üyelerimizden
GÜNÜMÜZDE HALEN VARLIĞINI SÜRDÜREN ASIRLIK ZEYTİN AĞAÇLARI
Fatoş ÖZDAL
İnşaat Mühendisi
Zeytin ağacının insanlık tarihindeki yerini kavrayabilmek için, bundan 39.000 yıl öncesine uzanmak gerekiyor.
Zeytin ağacına ilişkin bugün elimizdeki en eski veri, Ege
Denizi’ndeki Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalara dayanıyor. Bu çalışmalarda 39 bin yıllık zeytin
yaprağı fosilleri ortaya çıkarıldı. Kuzey Afrika’daki Sahra Bölgesi’nde gerçekleştirilen arkeolojik araştırmalarda
ise Milattan Önce 12 bin yılına ait zeytin ağacı bulgularına rastlandı. Ancak ilk zeytin hasadının ne zaman ve
hangi uygarlık tarafından yapıldığı bilinmiyor.
Cevaplandırılamayan sorular bizi; zeytin, zeytin hasadı
ve zeytinyağıyla ilgili efsanelere daha çok kulak vermeye çağırıyor.
Zeytin ağacının kökleri
Zeytin, tarih öncesi çağlardan bu yana doğada bulunur
ve Akdeniz Kültürü’nün önemli bir parçasıdır. Bilim, zeytin ağacının ne zaman oluştuğunu tam olarak söyleyemese de mitoloji zeytinin var oluşuna kendince açıklık
getirir. Zeytin ağacı yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir.
Eski Yunan’da tanrıların başı Zeus, insanlığa en değerli
armağanı veren tanrı ya da tanrıçanın yeni kurulan şehrin hükümdarı olacağını ilan eder. Bunun üzerine deniz
tanrısı Poseidon barış ile bilgelik tanrıçası Athena mücadeleye girişirler. Poseidon, üç dişli çatalını bir kayaya
saplar ve insanları uzak yerlere götürecek,savaşlar kazanacak olan “atı” yaratır. Athena ise mızrağını yere saplayarak bir “zeytin ağacına” dönüştürür. Şehir halkı bu zeytin
ağacının büyük bir zenginlik
ve bereketin kaynağı olduğuna karar verir ve Athena’ nın
onuruna şehre “Atina” adı verilir. Bugün bile efsanenin olduğu kabul edilen yerde bir zeytin ağacı durur. Bütün zeytin
ağaçlarının Athena’ nın yarattığı bu zeytin ağacından çoğaldığı söylenir.
Zeytin ağaçlarının öykülerine göz atacak olursak;
1. Asur Ağaç; Yaş yaklaşık 650:
Eski medeniyetlerin tozlarını üzerinde taşıyan bu ağacın, bulunduğu bölgede gömülü hazinelerin yerini gösterdiğine inanılıyordu. Çevresinde yapılan kazılarda tarihi paralar bulunmuştu ve bu paraların devamını bulmak isteyen fırsatçılar ne yazık ki Asur Ağacın köklerini rahat bırakmıyordu, Kökleri her açıldığında biraz daha
güç kaybediyordu.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
2. Kavimler Han Ağaç; Yaş yaklaşık 500:
Anlatılanlara göre, eski ticaret yolu üzerindeki bir hanın
bahçesindeydi. Etrafında
yolcular yemek yer, geceleri eğlenceler düzenlenirdi.
Uzun yıllar hana ev sahipliği yaptı fakat ticaret yolu
kapandı ve han zamanla yıkıldı. Kavimlerin yerlerini bizim köylerimiz aldı. Zamanla Han Ağaç’ın eğilmeye
başladığını fark ettiler. Maalesef Kovuk Ağaç gibi o da
yağış suları nedeniyle topraklarını kaybediyordu.
3. Işık Ağaç; Yaş yaklaşık 600:
Işık Ağaç, bir araziyi ikiye böldüğü için neredeyse öldürülecekti. Arazinin varisleri onu kesip odun yapmaya karar vermişlerdi. Bu haberi alan köylüler dört yana haber
gönderdiler ve bu öykü bizim kulağımıza kadar geldi.
Gerekli izinler alındı, arazi sahiplerine istedikleri bedel
ödendi ve hayatına devam edebilmesi için özenle kalan
ömrünü geçireceği Alaçatı’ya getirildi.
4. Toprak Tepe Ağacı; Yaş yaklaşık 550:
Sahipleri yaşadığı tarlayı satmak zorunda kaldılar. Tarlanın yeni sahipleri, genç ve verimli ağaçlara daha çok değer veriyorlardı ve bu güzel ağacı odun yapmayı göze
almışlardı. Bize düşen onu bu sondan kurtarmak ve yaşının hakkını ona teslim etmekti.
Kaynakça :
Notlar, Fırat Can Takuri (Peyzaj Mimarı)
http://zeytinagaci.blogcu.com/zeytin-agacinin-oykusuefsaneler-zeytinin-tarihcesi/4315302
http://www.zeytinweb.com/
Ocak 2010 - 150 29
Üyelerimizden
DİPLOMALARDAN KALKAN MÜHENDİSLİK UNVANLARI
Sabri İNCE
İnşaat Mühendisi
lellik sağlamak, bu amaçla da, diplomalara ünvan yazarak ilgililerin çalışma alanlarını sınırlandırmak yerine öğrencilerin mezun oldukları bölüm veya ana sanat
/ ana bilim dalında ön lisans, lisans, yüksek lisans dereceleri verilmesini öngörmüştür” denilerek savunulmuştur. Daha sonrada bu durum mühendislik eğitimi
ve mühendislik ile ilgisi olmayan hukuk fakültesi örneği ile anlatılmıştır.
Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’nın 08.04.2005 tarih
ve B.31.0.ÜAK.01/1971 sayılı “2547 Sayılı Kanun’un 2880
sayılı Kanun’la değişik 43/b maddesi uyarınca, 20052006 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmak
üzere diplomalara ünvan yazılmaması” kararı, YÖK tarafından üniversitelere iletilmiş ve 2005 yılından önce Ege
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği
bölümü mezunlarının diplomalarında yazan “İnşaat
Mühendisi ünvanını, ünvana tanınan bütün yetkilerle
birlikte almaya hak kazanmıştır” kısmı yerine “lisans derecesini, dereceye tanınan bütün yetkileriyle birlikte almaya hak kazanmıştır” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişikliğe karşı YÖK, Üniversiteler Arası Kurul ve Ege Üniversitesine açılan davada davalıların üçü de yapılan değişikliği aynı cümlelerle açıklamaktadır.
Diplomalardan ünvanların kaldırılması; YÖK tarafından
“öncelikle söz konusu karar davacının aleyhine değil, lehinedir. Zira davacıların diplomasına “mühendis” ünvanının yazılması halinde bu kişiler sadece mühendis olarak çalışabileceklerdir. Ancak diplomalarında ünvan değil de mezun oldukları bölümün yazılması durumunda bu kişiler mühendis olarak çalışmanın yanı sıra diplomalarında yazan bölüm mezunlarının çalışabilecekleri diğer tüm iş kollarında çalışma imkanı elde etmiş olacaktır. Bu durum ise davacının yararınadır.”, “ayrıca böyle bir karar durup dururken alınmış değildir. Zira davaya konu kurul kararı, Avrupa Birliği ile uyum çalışmaları çerçevesinde ülkemizde düzenlenen diplomalarla gelişmiş ülkelerde düzenlenen diplomalar arasında para30 Ocak 2010 - 150
Diplomalara ünvan yazılmamasının ülkemizdeki üniversite eğitimi, ünvan kazanma ve üniversite düşüncesi
ile örtüşmeyeceği açıktır. Ülkemiz üniversitelerinde eğitimi, öğretimi ve uygulamayı içeren bir model benimsenmiştir. Mühendislik ünvanını vermek için gerekli bu
üç kavram üniversitede eğitim gördüğümüz 4 yıl içerisinde yoğun bir program ile biz mühendislere aktarılmıştır. Üniversite eğitimimiz içerisinde bizden ne bir
alanda uzmanlaşmamız ne de bir çalışma alanı seçmemiz beklenmiştir. Eğitimimizde aldığımız mühendislik
dersleri inşaat mühendisinin çalışabileceği çelik, betonarme, su yapıları, ulaştırma gibi tüm uzmanlık alanlarını ve proje tasarımı, şantiye mühendisliği, yöneticilik,
işletmecilik gibi tüm uygulama alanlarını içermektedir.
Yani sahip olduğumuz ünvanı alabilmek için bu ünvanı kullanabileceğimiz tüm alanlarda bizlere eğitim verilmekte ve bu eğitimlerin sınavlarını geçmemiz şart koşulmaktadır. Yaptığımız stajlar ve geçtiğimiz dersler sonucunda da diplomamızı ve ünvanımızı almaya hak kazanmışızdır. Sonuçta da ülkemizde inşaat mühendisliği ünvanını alan bir kişi, eğitimini aldığı bu alanın ona
sağladığı tüm alanlarda çalışma hakkına zaten bu ünvan ile sahip olmuştur. Bu durumda, okuduğumuz alanın bize kazandıracağı yetkiyi kullanabilmek için aldığımız diplomamız ve bu diplomada yazılma zorunluluğu
3458 sayılı yasada emredilen ünvan: bizim üniversiteye girme amacımız ve mesleğimizi devletin bize verdiği
yetkiler içerisinde icra edebilmemizin yegane şartı olarak görünmektedir.
YÖK’ün savunmasında büyük karakterler ile vurgulanan
“ayrıca böyle bir karar durup dururken alınmış değildir.
Zira davaya konu kurul kararı, Avrupa Birliği ile uyum
çalışmaları çerçevesinde …” Açıklaması, ünvanların kaldırılmasındaki esas sebep olarak görülmelidir.
Avrupa’daki bazı ülkelerde ve Amerika’da mühendislik
ünvanı ve yetkileri üniversite eğitimi tamamlanıp gerekli sınavlar geçildikten sonra yetkili mühendislerin yanında yapılan stajlar (ülkeler arasında süre olarak farklılık gösterebilmektedir) sonucunda alınmaktadır. Bu sistemi benimseyen ülkelerde mühendislik eğitiminin içeriği ve süresi, uzmanlık alanları, çalışma alanları, ünvanın verdiği yetki, staj koşulları, staj süresi ile mühendislik eğitimini denetleyen ve düzenleyen, yeterlilik sınav-
Üyelerimizden
larını yapan, ünvanları veren, ünvanı alan kişiyi denetleyen dernekler bir bütünlük içermektedir. Ülkemizde
ise bir bütünlük gözetilmeden Avrupa’daki sistemlerin
benzerleri kısım kısım kurulmaya çalışılmaktadır. Ekonomisi, insanı, yasaları, eğitimi, mühendisliğin kaynağı
olan doğası ve kaynakları Avrupa’ya göre çok farklı olan
ülkemiz koşulları gözetilmeden yapılan bu ve benzeri
düzenlemeler ülkemize ve mühendislerine çok büyük
zararlar vermektedir.
Mühendislik eğitiminde Avrupa sistemini benimsemeyen ülkemiz, Alman eğitim sistemini model olarak almış ve çok başarılı mühendisler yetiştirmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra mühendisler ülkemizin sanayi, inşaat, tarım ve ar-ge gibi en temel kalkınma alanlarında çok büyük başarılar göstererek üretim
gücünün motoru, cumhuriyetin yükselmesinde gizli bir
güç olmuşlardır.
Avrupa uyum çalışmaları sebebi ile mühendislik eğitimini tamamlayanlara verilen diplomalardan ünvanların
kaldırılması ülkemizde anlamsız bir belirsizlik yaratmıştır. Bu durum sonucunda bakanlığın talebi doğrultusunda TMMOB, ünvanları kendisinin verebileceği bir kanun tasarısı hazırlamıştır. Bu kanun taslağında açık olarak mühendislik mesleğini icra edebilmek için odaların
verdiği eğitimlere katılmış olma, sınavları başarı ile geçmiş olma ve gerekli süre o alanda iş tecrübesi zorunluluğu aranmaktadır. Kanun taslağının içerisinde 3458 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair bir madde vardır.
Bu maddede geçen “Mühendis, mimar ve şehir plancılarının uzmanlık gerektiren mühendislik ve mimarlık hizmetlerinde çalışabilmeleri için, 6325 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununda belirtilen yetkili mühendis, yetkili mimar veya yetkili şehir plancısı belgesine sahip olmaları gereklidir.” sözü açık olarak üniversiteden alınan mühendislik diplomasının ve ünvanının artık mühendislik yetkisi vermeyeceğini söylemektedir. Aynı şekilde hükümet de bu oluşan boşluğu doldurmak için “mesleki yeterlilik kurumu” adı altında bir
kurum kurulmasını öngören “mesleki yeterlilik kurumu
kanununu” yürürlüğe koymak istemiş fakat karşılaşılan yoğun tepkiler üzerine bu kanuna sonradan “Tabiplik, diş hekimliği, hemşirelik, ebelik, eczacılık, veterinerlik, mühendislik ve mimarlık meslekleri ile en az lisans
düzeyinde öğrenimi gerektiren ve mesleğe giriş şartları kanunla düzenlenmiş olan meslekler bu Kanun kapsamı dışındadır.” cümlesini eklemek durumunda kalmıştır. En az lisans düzeyinde öğrenimi gerektiren ve mesleğe giriş şartları kanunla düzenlenmiş olan meslekleri
kapsamayan haliyle kanun çıkartılabilmiştir. Kanun sonucunda kurulan mesleki yeterlilik kurumu bugün birçok alanda yeterlilik ölçmekte, belgelendirme, düzenleme ve denetleme yapmaktadır. Bu kanunda bir gecede karara bağlanıp lisans derecesini de içeren şekliyle
hayatımıza girmiş olsaydı, belki de tepki gösterilemeyecek şu anda mühendislik ünvanları verme yetkisi üniversitelerin elinde olmayacaktı. Avrupa uyum çalışmaları sürecinde kurulan diğer Yüksek Öğretim DeğerlenİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
dirme Kurulu (YÖDEK), Mühendislik Eğitim Programları
Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK) gibi
kurumlar ise üniversite eğitimi üzerine çalışmalar yapmaya çoktan başlamış bulunmaktadır. Bu çalışmalarda ünvanın ve yetkinin kimin tarafından verileceği ve
bu durumun eğitime etkisi gibi bir düşüncenin var olup
olmadığı ise bilgimiz dışındadır. Mühendislik ünvanının verilmesi günümüze kadar değiştirilememiş olsa da
diplomalardan ünvanlar kaldırılarak oluşturulan karışık
ortam devam etmektedir.
Son olarak 13 Kasım 2009 da Resmi Gazetede “Bazı yükseköğretim kurumları bünyesinde bulunan Teknik Eğitim Fakülteleri, Mesleki Eğitim Fakülteleri, Mesleki ve
Teknik Eğitim Fakülteleri, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakülteleri ile Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesinin kapatılması” ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı ile ilgili olarak
resmi gazete ve elde edilen dokümanlar mühendislik
mesleği üzerinde oynanan oyunları bir kez daha göstermiştir. Bakanlar kurulu’nun bu kararı ile mühendislik eğitim sistemine ve mühendisliğe tamamen yeni bir
yapı getirilmektedir. Almanya’da iki farklı mühendislik
eğitimi vardır. Bu eğitimlerden biri sonucunda mesleki uygulamalara daha yatkın kişiler yetiştirilir, diğerinde ise akademik ve araştırmacı kişiler yetiştirilir. Bakanlar Kurulu Kararı ile Avrupa uyum çalışmalarının öngördüğü uzmanlığa göre mühendis sınavlarını ve yetkilerini benimseyen sistem ve Almanya’da uygulanmakta
olan üniversite sistemi birleştirilmeye çalışılmıştır. Bazı
teknik eğitim fakültelerinin kapatılarak teknoloji üniversitelerinin kurulacağı ve bu üniversiteleri bitirenlerin
mesleki uygulama yetkisi olacağı, şu anda alınan mühendislik diplomasının daha çok akademik çalışmalar
için geçerli olacağı belirtilmiş ve hangi üniversite mezunu olursa olsun bu kişilerin “bağımsız kuruluşlarca!!!”
profesyonel olarak sertifikalandırılacağı karara bağlanmıştır.
Avrupa ülkeleri’nin birçoğu da mühendislik eğitiminde değişiklik yapmakta, mühendislik disiplinlerinin ve
eğitimlerinin ülkeler arasında kolay tanınırlığını sağlamak için ortak çalışmalar geliştirmektedir. Ülkemiz de
bu çalışmaların dışında kalmamalı, hatta bir parçası olmayı başarmalıdır. Fakat bu çalışmalarda ülkesini, insanını ve mühendislerini koruyan tarafta yer almalıdır.
Oysa bizim iktidarlarımız kurulan üniversite sayıları ile
oy toplamakta, günü kurtarmakla uğraşmaktadırlar. Bilim insanını sahiplenmeyen, akademik kadrolarına sahip çıkamayan, akademik kadrolar yetiştirecek programlar uygulamayan iktidarlar akademisyenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına uzak durmakta fakat her
gün yeni üniversiteler kurarak sorunun derinleşmesini
sağlamaktadırlar. Eğitimi tahrip etmekte, üniversite’nin
kimliğini kaybetmesine sebep olmaktadırlar. Avrupa’ya
uyum sürecinde bilinçli yapılan bu tahribatın yanında
nitelikli mühendis yetiştirmek için yapıldığı iddia edilen
her çalışmanın samimiyetinden şüphe edilir, gerçekleşmesi mümkün olamaz.
Ocak 2010 - 150 31
genç-İMO
KASIM-ARALIK 2009 genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİMİZ
06–07.11.2009 1. İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ
SEMPOZYUMU
Antalya’da gerçekleşen sempozyuma, genç-İMO örgütlenmemizden Latife DOĞAN, Doruk CİRİT, Mehmet Bahadır BÜLBÜL ve Tutku KAŞLIOĞLU katılmıştır.
07.11.2009 FORE KAZIK UYGULAMASI TEKNİK
GEZİSİ
45 genç-İMO üyemizin katıldığı Çiğli’deki gezimizde, ilk
önce fore kazıklar ve proje hakkında bir saatlik bilgilendirme toplantısı verilmiştir.
Sonra şantiye sahasına gidilip, uygulama görülmüştür. Bu teknik gezimizin düzenlenmesinde bize yardımcı olan Şantiye Şefi üyemiz İnş. Müh. Eray DAĞ’a teşekkür ederiz.
07.11.2009 “MESLEĞİMİZ VE İMO” SEMİNERİ VE TANIŞMA KOKTEYLİ
İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Tahsin H. Vergin ve İnş. Müh. Gürkan ERDOĞAN’ın konuşmacı olduğu “Mesleğimiz ve İMO” semineri, 70 genç-İMO üyemizin katılımıyla şubemizde gerçekleşmiştir.
Bölümlerini yeni kazanan öğrenci arkadaşların, odamızı tanıması amacıyla yapılan etkinliğimizde, İMO tarihi
ve şubemizin gençlere bakışı anlatılmıştır. Seminer sonrasında ise kokteyl verilmiş ve öğrenci arkadaşlarımızın
birbiriyle kaynaşması sağlanmıştır.
04.12.2009 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER TOPLANTISI KARARLARI
- DEÜ Köprü dergisi tanıtıldı. Her dönemde en az bir sayı
çıkarılacak dergiye yazı gönderilmesi için genç-İMO iletişim kanallarıyla duyurular yapılması kararlaştırıldı.
- Sabri İNCE tarafından, 14-15 Kasım “İşsiz ve Ücretli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı”nın gelişim
süreci ve organizasyonu anlatıldı. İstanbul’daki kurultaya katılan genç-İMO üyeleri kurultay konusunda izlenimlerini bildirdi.
- Metin GÖRGEÇ tarafından İMO Öğrenci Konseyi’nin
5-6 Aralık tarihlerinde yapacağı toplantıda, İMO Öğrenci
32 Ocak 2010 - 150
Meclisi tarihi belirleneceği için, bildirilmek üzere Dokuz
Eylül, Ege ve Celal Bayar üniversitelerinin akademik takvimleri konuşuldu.
- Düzenli toplantıların yapılabilmesi için toplantı periyotları iki hafta olarak belirlendi.
- 8-9 Aralık tarihlerinde yapılacak olan “İzmir Ulaşım
Sempozyumu” için Erdal AKTAŞ, Ali Çağatay YAMANLAR,
Cengiz KEÇECİ, Metin GÖRGEÇ görevlendirildi;
- 19 Aralık tarihinde yapılacak olan İMO Gecesi için Öyküm AĞBABA, Ortaç MORALIOĞLU, Cengiz KEÇECİ, Metin GÖRGEÇ, Ali Çağatay YAMANLAR, Ali Kemal ÖZTÜRK,
Latife DOĞAN, Halil KÜPÇÜ, Erdi ÖZYAZICI, Abdurrahman Gülden, Taylan ATASOY görevlendirildi
- Bir sonraki toplantı tarihi 19 Aralık 2009 olarak kararlaştırıldı.
19.12.2009 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER TOPLANTISI KARARLARI
- 5-6 Aralık tarihlerinde Ankara’da yapılmış olan İMO Öğrenci Konseyi toplantısı hakkında, Erkay KILIÇ tarafından
bilgi verildi. 30-31 Ocak 2010 tarihlerinde Antalya’da yapılması planlanan İMO Öğrenci Meclisi ve Meclise ulaşım konuları konuşuldu.
- 8-9 Aralık tarihlerinde düzenlenmiş olan İzmir Ulaşım
Sempozyumu’na katılanlar tarafından, sempozyumhakkında bilgi verildi.
- 25 Aralık Cuma günü TMMOB İzmir İKK Öğrenci tarafından düzenlenecek olan “5 No.lu Cezaevi” adlı belgesel
gösterimi konuşuldu.
- 26 Aralık Cumartesi günü yapılacak olan Bergama Çaltıkoru Barajı Teknik Gezisi’nin düzenlenmesi ve geziye
katılımın organizasyonu konuşuldu.
- Şanlıurfa’nın Harran İlçesindeki Aydınlar İlköğretim
Okulu’na yapılması planlanan kırtasiye yardımı ile ilgili çalışmalar hakkında Abdurrahman GÜLDEN ve Latife
DOĞAN tarafından bilgi verildi.
- 2010 Bahar dönemi etkinlikler için planlanan çalışmalar konuşuldu (Türkiye’nin Su Sorunu adlı bir seminer,
Marmaray Teknik Gezisi)
- Bir sonraki toplantı tarihi olarak 09.01.2010 kararlaştırıldı.
25.12.2009 EGE ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI PİLAV
GÜNÜ
Ege Üniversitesi mezunlarının katıldığı Pilav Günü’ne katılındı. Buradaki törende Şubemize teşekkür belgesi verildi.
26.12.2009 BERGAMA VE ÇALTIKORU BARAJI
TEKNİK GEZİSİ
130 genç-İMO üyemizin katıldığı gezimizde, hem
Bergama’nın antik kentleri gezilmiş hem de, Çaltıkoru
barajı hakkında teknik bilgi alınmıştır.
genç-İMO
1. İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ SEMPOZYUMU
Latife DOĞAN
Ege Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi’nin
düzenlediği “1. İnşaat Mühendisliği Eğitim Sempozyumu”, Antalya’da 6-7 Kasım 2009 tarihinde gerçekleşti. Türkiye’deki inşaat mühendisliği eğitiminin bugünkü ve yakın gelecekteki sorunlarının ve çözüm arayışlarının yakın plandan incelenmesinin amaçlandığı sempozyumun konuları ise; Türkiye’de üniversite eğitiminin durumu, sorunları ve çözüm arayışları, Türkiye’de
inşaat mühendisliği eğitiminin durumu, sorunları ve
çözüm arayışları, Türkiye’de temel eğitimin durumu,
sorunları ve çözüm arayışları, inşaat mühendisliğinde
meslek içi eğitim ve yaşam boyu öğrenme olanakları,
gelişmiş ülkelerde eğitim sorunları, çözüm arayışları ve
gelişmeler olarak belirlenmiştir. Sempozyumda 8 çağrılı konuşmacı ve 36 bildirili katılımcı ile inşaat mühendisliği eğitimi tartışılmıştır.
de tutulması çok önemlidir.
Sempozyumun eleştirilebilecek yanlarından birkaçı ise; yeterli sayıda öğrenci katılımının sağlanmaması
(nitekim öğrenciden bağımsız eğitim sorunlarının tartışıldığı bir sempozyum düşünülememelidir), katılımcı
ve konuşmacıların sorunların tespitini tüm çıplaklığıyla
dile getirmesine karşılık çözüm önerileri konusuna yeterli vurgu yapmamaları olarak sıralanabilir.
Özelde inşaat mühendisliğinde genelde ise tüm üniversitelerde yaşanan sorunların; ilköğretimden başlayan yanlış eğitim sistemi, siyasal iktidarların eğitim politikaları, değişen değer ve ahlak yargıları, at yarışlarına dönen giriş sınavları, üniversitelerin çağın şartlarına
uyum sağlayamamaları gibi birçok sebebi vardır. Özellikle günümüz gelişmiş teknolojisinden sonra inşaat
mühendisliği eğitimi de hep tartışılmış, yeterliliği sorgulanmıştır. Ülkemiz ihtiyacı ve bilimsel beklentilerin
üzerinde bir sayıda inşaat mühendisliği eğitimi veren
bölüm sayısının olması, her ile bir üniversite mantalitesiyle nitelikten uzak ancak niceliği arttıran üniversitelerin türemesi gibi sebepler özelde inşaat mühendisliği eğitiminin kalitesinin düşmesinin esaslı sebeplerindendir. İyi bir inşaat mühendisi yetiştirmek için gerekli olan her türlü donanım ve kadrodan yoksun bölümlerden iyi eğitimli mühendislerin yetişmesini beklemek
hayalden öte geçemeyecektir. Fakat yine de unutulmamalıdır ki eğitim her aşamasında sorunludur ülkemizde ve inşaat mühendisliği eğitimi de temelden gelen
kökten sorunlardan bağımsız sorgulanamaz. Nitekim
ortaokul ve liseden yetişen niteliksiz öğrencilerin üniversite öğrencisi olması, sonrasında bu niteliksiz üniversite öğrencilerinden niteliksiz öğretim elemanlarının yetişmesi, sorunu bir kısır döngü haline getirmektedir.
Türkiye’de inşaat mühendisliği eğitiminin böylesi vahim bir durumda olması bu sempozyumu fazlasıyla anlamlı kılmaktadır fakat devletin ve hükümetin eğitimin
başlı başına tüm sorunlarını ele alıp çözüme kavuşturması gerekliliği her zaman bakidir. Bu sempozyumla en
azından bir farkındalık yaratılması, konunun gündem-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2010 - 150 33
genç-İMO
BETON YOLLAR
Kadir BİÇER
Ege Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 2. Sınıf Öğrencisi
Çimentonun bağlayıcı malzeme olarak kullanıldığı rijit,
yol kaplamalarına “Beton Yollar” denir. Rijit üst yapılar
şehiriçi yollarda, orta ve ağır trafik yoğunluğu olan karayollarında kullanılan bir kaplama tipidir. Bir beton yolun
görünümü aşağıdaki gibidir.
bağlayıcılar kullanarak yaptıkları yollar
1865 - İskoçya’da ilk beton yol denemeleri
1880 - Avustralya’da ilk beton yollar yapılmaya başlandı
1891 - Ohio’da Amerika’nın, bugün de kullanılmakta
olan ilk beton yolu yapıldı
1913 -Arkansas’ta Amerika’nın ilk beton otoyolu yapıldı
1914 -Amerika’da 3500 km beton yol yapımı tamamlandı; yol yapımında “Silindirle Sıkıştırılan Beton” (RCC) kullanılmaya başlandı
1924 - Fransa’da beton yol yapımı programı başlatıldı
Beton kaplamalarda, kaplamaya gelen şiddetli tekil yükler asfalt kaplamaya göre daha geniş bir alana yayılarak
tabana iletilir. Betonun rijit bir yapı malzemesi olmasından dolayı tabanın deforme olması önlenir.
1930 - Almanya’da 4000 km uzunluğunda beton otoyol
yapımına başlandı. İsviçre, Belçika başta olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinde de beton yol yapımına başlandı
1950 - Kayar kalıp kullanımıyla beton yol yapımında hız
ve kalite arttı
1960-1970 - ABD ve Kanada’da beton yol yapımı yoğunlaşmaya başladı: ABD’de 70000 km beton yol yapıldı
1990 - Beton teknolojisindeki ilerlemelerle beton yol
yapımında yeni gelişmeler kaydedildi. Betonda lif kullanımı, öngerme teknolojisi, akıcı-kuru kıvamlı beton üretimi yaygın hale geldi.
Yol kaplaması diğer bütün malzemeler gibi sıcaklıktan
etkilenmektedir. Sıcaklığın artması veya azalması sonucunda beton plak genleşebilmekte veya büzülebilmektedir.
Beton yol kaplamalarının davranışı, kaplamada kullanılan betonun özelliklerine, kaplamanın altına serilen temel tabakalarına ve taban toprağının özelliklerine bağlıdır. Yolun projelendirilmesi sırasında bu malzemelerinin
özelliklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir.
Beton yolların tarihçesi
Genel olarak beton yolların tarihçesi M.Ö 1. yüzyılda
Romalılar’ın taşları birbirine yapıştırmak için puzolanik bağlayıcıları kullanmaları ile başlar. Daha sonra 19.
yüzyılın sonlarında beton yollar konusundaki gelişmeler başlamış ve 1933 yılından itibaren endüstriyel döneme girilmiştir.
M.Ö 1. yy. - Romalılar’ın çimento benzeri puzolanik
34 Ocak 2010 - 150
Beton yolların yapımını ve performansını etkileyen
unsurlar
tDerzler
Sıcaklık ve havadaki nem betonda genleşmeye ve büzülmeye yol açabilir. Bu sebepten dolayı yol kaplamasındaki çatlamaların bir dereceye kadar önüne geçebilmek
için kaplama üzerinde belirlenen aralıklarda derzler açılır. Derzlerde iyi derz dolgu malzemeleri kullanılarak, sürüş konforunun azalmasının önüne geçilebilir.
tYapımı sırasında bekleme süresi
Beton yolun tamamlandıktan sonra hizmete açılabilmesi için yol betonunun prizini alması beklenir. Ancak erken dayanımı yüksek çimento veya priz hızlandırıcı kimyasal katkı kullanılarak, bekleme süresi azaltılabilir.Yol
kısa sürede trafiğe açılmak isteniyorsa çok düşük kıvamlı, silindirle sıkıştırılabilen betonlar kullanılabilir.
genç-İMO
rinde rahatlıkla yapılabilmektedir.
Beton yolların asfalt yollara göre üstünlükleri
t
Beton yollar, asfalt yollara göre daha uzun hizmet
ömrüne sahiptir. Çünkü beton yollar çevre koşullarına ve yüklere karşı daha dayanıklıdırlar.
t
Beton yollar çevre dostudur. Asfalt yolların yapımı sırasında, bitümün ısıtılmasıyla kanserojen bir
emisyon ortaya çıkmakta ve ısıtma işlemi enerji sarfiyatına sebep olmaktadır.Betonda böyle bir tehlike
olmamasından dolayı, beton çevresel bir tehlikeye
sahip değildir.
t
Beton yollar asfalt yollara göre daha ekonomiktir.
Çünkü yolun hizmet ömrü boyunca tüm maliyetleri düşünüldüğünde beton yollar, asfalt yollara göre
%60’a varan daha az maliyetlere sahiptirler.
t
Betonun renginin asfalta göre daha açık olması ve
çok ucuza renklendirilebilmesinden dolayı, beton
yollar daha estetik bir görünüme sahiptir.
t
Asfalt yolların yapım ve tamir zamanı yıl içinde kısıtlı zamanlarda olmaktadır.Beton yollar ise, hemen
hemen her hava koşulunda ve yılın tüm mevsimle-
t
Beton yollar yüzey düzgünlüklerini koruyabildikleri için, asfalt yollara göre daha iyi sürüş konforuna
sahiptirler.
t
Betonun renginin açık olması ve gece daha iyi görünürlüğe sahip olmasından dolayı, ışıklandırma
için daha az enerji kullanılmaktadır.
t
Asfalt yollarda tekerlek izi oluşmuş veya deforme
olmuş yerlerde su birikmesinden dolayı, su kızağına
maruz kalma tehlikesi vardır. Beton yollar ise böyle
bir tehlikeye sahip olmadığından, daha iyi sürüş güvenliği sunmaktadır.
KAYNAKLAR
1) Ağar, E. , Sütaş, İ. , Öztaş, G. “Beton Yollar” İTÜ, 1998
2) Taşdemir, M. A. , Özkul, H. , Ağar, E. , Öztaş, G. “Beton Yollar” , THBB
Hazır Beton Dergisi – Beton Yollar Özel Eki , 2003
3) İnternetteki bu konudaki çeşitli web siteleri
12 KORKAK ADAM
Abdurrahman GÜLDEN
Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 2. Sınıf Öğrencisi
Ağustos ayında ülkemizde başlayacak olan 2010
Dünya basketbol şampiyonasının grup kuraları İstanbul’da çekildi. Grup maçları Ankara, İstanbul,
İzmir ve Kayseri’de yapılacak. Aslında Bursa, Antalya gibi TBL de takımı olan şehirler yerine Kayseri’nin
seçilmesi düşünülmesi gereken bir konu. Ülkemizde
basketbol, futbolun yanında adından pek fazla söz
ettiremiyor, buda yetmezmiş gibi basketbola alışık
bir şehir yerine basketbola daha uzak bir şehrin seçilmesi bence yanlış verilmiş bir karar.
Turnuvaya Türkiye’nin ev sahipliği yapacağı belli olduğunda, Amerika Birleşik Devletleri takımı, FİBA’ya
maçlarını İstanbul’da oynamayı talep etti. Gerekçe
olarak İstanbul dışındaki yerlerin onlar için güvenli
olmayacağını belirttiler.
Amerika müttefiki ve dostu olduğu bir ülke ile ilgili neden böyle bir kanıya vardı? Ayrıca ülkemiz yakın geçmişte bu gibi organizasyonlara da ev sahipliği
yaptı, hem de hiç güvenlik sorunu olmadan. İzmir’de
yapılan Universiade ardından 1. Karadeniz Oyunları
tamamen güvenli bir şekilde yapıldı ve bitti. Bunun
dışında 2011 de Erzurum Kış olimpiyatları yapılacak
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ve Erzurum’da da hiçbir güvenlik sorunu olmayacaktır.
Geçtiğimiz aylarda olaylı bir futbol maçı oldu Mısır
ile Cezayir arasında. Olaylar sonucu 3 Cezayir futbolcusu yaralandı ve kıvılcım başlamış oldu. Daha sonra rövanş maçına gelindiğinde, Mısır bu maçı tarafsız
sahada oynamak istedi ama FİFA bunu kabul etmedi. Maçtan bir gün önce Mısırlı şirketler taşlandı. Maç
günü savaş hazırlığını andıran görüntüler ortaya çıktı.
Gerçekten güvenlik sorunu olan karşılaşmalara çare
bulunmazken, Amerika talebinin kayıtsız kabul edilmesi neden?
11 Eylül saldırılarından sonra Amerika gölgelerden
korkar oldu. Tüm dünyaya Müslümanların terörist olduğu ilan etti. Ülkeye girmek isteyen her Müslüman
insana terörist muamelesi yapıldı ve kendi yarattıkları
paranoyalarla kendilerini korkutup durdular. Amerika
bu korkularını bahane ederek istediğini aldı ve maçlarını İstanbul’da oynayacak.
Amerika için güvenlik sorunu da ortadan kalktığına
göre Taksim gecelerinde rahat rahat dolaşabilirler.
Ocak 2010 - 150 35
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Alim ŞADAN
ATIK SU ARITMA VE DENİZ DEŞARJI
YAPILARI
İMAR HUKUKU DERSLERİ
Halil Kalabalık
Seçkin Yayıncılık
Mehmet Berkün
Seçkin Yayıncılık
Atık suların arıtılması ve
denizlere deşarjı günümüzde ülkemizin su kaynaklarının korunmasının
sağlanabilmesi için en
önemli konulardan biridir. Yapım ve işletme maliyetleri çok yüksek olan
bu tesislere ülkemizin her
şehrinde ve kasabasında
gereksinim duyulmaktadır. Atık su arıtma ve deniz deşarjı tesislere ihtiyaca göre ayrı ayrı yapılabildikleri
gibi birliktede planlanabilirler. Su mühendisliğinin gerçekte birbiri ile iç içe olan bu iki önemli konusu kitapta detaylı
şekilde incelenmiştir. Kitap iki kısımdan oluşturulmuş olup,
birinci kısımda atık su arıtma prensipleri, tesisleri, planlama
ve projelendirilmeleri verilmiştir. İkinci kısımda atık su deniz deşarjı yöntemleri, yapıları, planlama ve projelendirilmeleri anlatılmıştır
İmar planlaması, bireyin ve
toplulukların gelişme hakkının gerçekleşmesinin bir
aracı olarak kabul edilmektedir. Kişinin ekonomik, sosyal ve kültürel, kişisel ve siyasal yönden gelişebilmesi için,
gelişmenin unsurlarının imar
planlamasında dikkate alınması gerekmektedir. Bu kitapta, imar hukuku derslerinin amaçları doğrultusunda,
imar hukuku’nun temel kavram ve kurumlarına yer verilmiştir. Daha açık bir ifadeyle,
planlama, imar planlarının özellikleri, hazırlanması, kabul
edilmesi ve onaylanması, zorunluluk bulunduğu takdirde
değiştirilmesi, imar planlarının uygulanması, bölgeleme,
parselleme ve denetimi, yapı izin ve denetimi gibi konular
işlenmiştir.
Konu Başlıkları
t "U‘L4V"S‘UNB:ÚOUFNMFSƌ
t "U‘L4V"S‘UNB5FTƌTMFSƌ
t ±BNVSMBS‘O±àSàUàMNFTƌ
t ±BNVSVO,VSVUVMNBT‘WF6[BLMBǵU‘S‘MNBT‘
t #ƌS"U‘L4V"S‘UNB4ƌTUFNƌƞÎƌO#PZVUMBOE‘SNB½SOFǘƌ
t %FOƌ[%FǵBSK‘:BQ‘MBS‘
t %FOƌ["SBǵU‘SNBMBS‘
t "U‘L4V%FǵBSK‘4ƌTUFNƌ#PZVUMBOE‘SNB½SOFǘƌ
Konu Başlıkları
t 1MBOBWFƞNBS)VLVLV,BWSBNMBS‘
t ÃTU½MÎFLMƌ1MBOMBSWFƞNBS1MBOMBS‘
t ƞNBS 1MBOMBS‘O‘O )B[‘SMBONBT‘ 0OBZMBONBT‘ %FǘƌǵUƌSƌMmesi, Revizyonu, İlavesi ve Mevzi İmar Planları
t ƞNBS1SPHSBN‘
t ƞNBS,BNVMBǵU‘SNBMBS‘,BNVMBǵU‘SNBEBO"SUB,BMBO5Bşınmazların Değerlendirilmesi
t ƞGSB[WF5FWIƌU
t "SB[ƌWF"STB%à[FOMFNFTƌ
t :BQ‘3VITBU‘WF:BQ‘,VMMBONBƞ[Oƌ:BQ‘%FOFUƌNƌ
t ƞNBS.FW[VBU‘OB"ZL‘S‘:BQ‘WF4POVÎMBS‘
t ƞNBS4VÎWF$F[BMBS‘
t ,ÚZ:FSMFǵNF"MBOMBS‘OEB1MBOMBNB
ÖNGERİLMELİ BETON
YAPI STATİĞİ
Engin Keyder
Prof. Dr. A. Yalçın Aköz
Çağlayan Kitabevi
Konu Başlıkları
t½OHFSNF,VWWFUƌ,BZ‘QMBS‘
t&ǘƌMNF"OBMƌ[ƌ
t½OHFSƌMNFMƌ,ƌSƌǵ5BTBS‘N‘
t,BZNB)FTBC‘
t"EFSBOT4FIƌN±BUMBNBWF
Moment Eğrilik
t4àSFLMƌ.àUFNBEƌ
,ƌSƌǵMFS
t#BT‘OÎ&MFNBOMBS‘
t±FLNF&MFNBOMBS‘
t½OHFSƌMNFMƌ1MBLMBS
t ½OHFSƌMNFMƌ 1SFGBCSƌL :BQ‘lar ve Deprem
36 Ocak 2010 - 150
Kitabın birinci bölümünde kesit tesirleri diyagramı, serbest
çizim diyagramı, İkinci bölümde hiperstatik sistemleri çözmek için enerji teoremleri uygulamalarına yer verilmiştir.
Üçüncü bölümde Kuvvet metodu
yöntemi ve uygulamaları anlatılmıştır.
Kitabın 4,5,6 bölümlerinde Matris
deplasman metodu (Yer değiştirme
metodu) ile Yapı sistemlerin Çözümüne yer verilmiştir.
Yedinci bölümde Yapı sistemlerin
çözümüne ait FORTRAN dilinde yazılmış bilgisayar programlarının veri
girişlerine ait bilgi verilmiştir.
Kültür ve Sanat
YALILAR ÜZERİNDEN BİR MÜHENDİSLİK ÇALIŞMASI
YALIDAKİLER
Tayfun ER (İnşaat Mühendisi)
Destek Yayınevi
“Aslanların tarihini hep avcılar yazmıştı; bir de biz aslanlar avcıların tarihini yazalım”ın karşılığı bu kitapta İttihat
Terakki’den Fenerbahçe’nin kurucularına; medyadan sanata; aileden aileye yine “bağlar” gözünüzün önüne getiriliyor.
“Aslında, yalıdakilerin tarihi üzerinden “anlatılan senin
hikâyendir” Sen, yani istisnasız her dinden/dilden/etnisitiden/mezhepten/cinsiyetten/ideolojiden/siyasi görüşten olup da yalıda ve köşkte, konakta olmayan, hakkını alamayan, ürettiği halde yönetemeyen olarak “sen”
“ diyor yazar okura.
Kitap Abud Efendi ve Kıbrıslı Yalısı ekseninde açılımlarla yalılar üzerinden Türkiye geneline açılarak Türk Oligarşisini kuş bakışı görme imkânı sunuyor bir açıdan. Bu iki
yalının birbirine neden bu kadar benzediği konusunda
yazar, “Bir bütünün parçaları oldukları için bu kadar benzerdirler” diyor.
1. Şekil’deki ilk üçgen gibi eşkenar üçgen çizelim ve içini siyahla boyayalım. Sonra her bir kenarın orta noktalarını işaretleyip, bu noktaları birbiriyle birleştirelim. Ortaya dört tane eşkenar üçgen çıkar, ortada kalanını kesip
atalım. Şekilde görünen ikinci üçgeni elde ederiz. Geriye kalan siyah renkli üç adet küçük üçgenin kenarlarının
orta noktalarını yine birleştirsek, bu üç küçük üçgenden
dörder tane daha üçgen çıkar ve yine ortadakini kesip
1. Şekil
atarsak 3. üçgeni elde
ederiz. Yani yine ilk işlemi uygulamış olduk.
Sonra bunu devam ettirirsek, 4. ve aynı şekilde 5. üçgeni elde ederiz. Bu sonsuza kadar
tekrarlanabilir. Şimdi 5.
üçgeni daha rahat görmek için büyütelim ve
ona da 2. Şekil adını verelim.
Tarih boyunca parça
ve bütün ilişkisinin pek
çok düşünürün ilişkisini
çektiğini belirten yazar
metforik olarak bir izahla şunları söylüyor ve kitapta bu söylemini şekillerle açıyor. “Bir eşkenar üçgen
çizelim ve içini siyaha boyayalım. Sonra bir kenarın orta
noktalarını işaretleyerek bu noktaları birleştirelim. Ortaya dört tane eşkenar üçgen çıkar. Ortada kalanı kesip
atalım. Kitaptaki şekilde görülen ikinci eşkenar üçgeni
elde ederiz. Geriye kalan siyah renkli üç üçgeninin kenarlarının orta noktalarını birleştirsek, bu üç üçgenden
dörder tane daha üçgen çıkar ve yine ortadakileri kesip
atarsak 3. üçgeni elde ederiz. Yani yine ilk işlemi uygulamış olduk. Bu şekilde devam edersek 4. ve 5. üçgeni
oluştururuz ve bu sonsuza kadar tekrarlanabilir. 5. üçgeni daha büyük görmek için şekli büyütürsek ona ikinci şekil diyebiliriz. Dikkatlice bakarsak, 2. şeklin herhangi bir noktasını kesip ayırdığımızda büyük şeklin aynısını görürüz. Felsefi olarak söylersek parçayı anlamadan
bütünü, bütünü anlamadan parçayı bilmemiz mümkün
değildir. Bu üçgenin adı Sierpinski Üçgenidir. Sonsuza
dek iç içe geçebilir ve birbirini tekrarlar....”
Devam ediyor yazar ve Frantal Geometri ile basit bir
şeklin kendisini tekrarlayarak nasıl karmaşık şekiller
oluşturabileceğini örneklerle gösterdikten sonra kaos
ve idealin farkını gözler önüne seriyor. Dinamik olarak
hukuk, yasa ve adalet okullardaki bu geometri gibi görünse de gerçekten hayatta böyle bir idealizm var mı sorusuna yanıt veriyor.
Kitabına “oligarşi zar atmaz “diye başlayan Er’e göre, başarılar ve alınan karşılıkları tesadüflerle elde edilmiyor.
Er, başarının şans ya da çabayla değil, ilişkilerin gölgesinde elde edildiğini savunuyor ve ilişkileri, boğazın iki
yalısından yola çıkarak kuruyor ve ilginç bir mühendislik
çalışması gerçekleştiriyor. Bu da normal çünkü 1962 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğan Er,. İzmir Dokuz
Eylül Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği üzerine lisans
yapmış bir yazar. Yüksek lisans konusu ise Deniz Yapıları.
İzmir’de yaşıyor ve Yeni Harman Dergisi’nde siyaset, felsefe ve matematik üzerine yazıyor.
2. Şekil
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Siyaset sahnesinden, medya dünyasına yaşamımızın
bütün önemli aktörlerinin, oligarşinin bağları ve Sedat
Simavi’den, Aydın Doğan’a; Tercüman gazetesinden, Taraf gazetesine yalı kardeşliğinin iç yüzünü merak ediyorsanız, yazarın büyük yankı uyandıran ilk kitabı Erguvaniler gibi bu kitap da kitaplığınızda yer almalı.
Ocak 2010 - 150 37
Kültür ve Sanat
24 OCAK KARARLARI (1980)
24 Ocak 1980 tarihinde Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükümet tarafından o yıllarda Başbakanlık
Müsteşarı olan Turgut Özal’a hazırlatılan Ekonomik İstikrar programı açıklandı. Kararları destekleyerek olumlu bulanlar da, karşı çıkıp olumsuz bulanlar da, 24 Ocak
kararlarının bir dönüm noktası olduğu fikrinde birleşiyordu.
1980 öncesi dönemde Türkiye’de sendikal örgütlenme, grev dalgaları ile tüm ülkeyi sarmıştı. Emekçi sınıfları temsilen siyaset yapan partilerin etkinliği yurt genelinde maksimum boyutlara ulaşmıştı. 1977 yılı itibariyle başlayan ekonomik tıkanmanın faturasını sadece
emekçi sınıflara değil patronlara da yükleyen Ecevit hükümetinden sonra göreve sermaye çevrelerinin desteklediği Süleyman Demirel hükümeti gelmişti. Bu hükümet müsteşarlık görevine getirdiği Turgut Özal’dan yeni
bir ekonomik program hazırlamasını istemişti. Turgut
Özal bu görevinden önce Sabancı Holding genel koordinatörlüğü ve MESS (İşveren Sendikası) başkanlığı görevinde bulunmuştu. Birçok yazara göre Ecevit hükümetinin iktidardan düşürülmesinde de yine bu çevrelerin ciddi payı vardı.
24 Ocak Kararları, özet olarak o zamana kadar ithal ikameci (tüketim malları ithalatını zorlaştıran bu malların
yerli sanayi eliyle üretimini teşvik eden ekonomik model) yanı ağır basan ekonominin yerine, ihracata dayalı
bir sistem geliştirilmesini hedefliyordu.
Türkiye’de kalkınmayı cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren; sanayi, eğitim, kültür ve sanat boyutuyla ele
alan yaklaşım bu kararlar ile birlikte tamamen terk edildi. Ucuz işgücünün, düşük vergi ve gümrük oranlarının uluslararası sermayeyi Türkiye’ye çekerek ülkeyi her
alanda kalkındıracağı yaklaşımına geçildi.
Daha önce bulunduğu görevler itibariyle emeksermaye çelişkisini iyi kavrayan bir ekonomist olan Özal
bu kararların uygulanması için ısrarla sessiz bir ortama
ihtiyacı olduğunu belirtiyordu. Özal, 24 Ocak- 12 Eylül
arası dönem ve darbe sonrası dönemde vaktinin önemli bir kısmını üst düzey komutanlara brifingler vererek
emekçilerin disiplin altına alınmasının önemini anlatarak geçiriyordu. Komutanların bu dönemde nasıl bir
ruh hali içerisinde olduğunun en traji-komik göstergesi
Kenan Evren’in kendi maaşı ile garson maaşını bir televizyon konuşmasında karşılaştırmasıydı.
Değerli aydınımız Uğur Mumcu, 24 Ocak kararlarını
alanlar ile 12 Eylül anayasasını yapanların aynı kişi olduğundan atıfla ‘24 Ocak Anayasası’ diyordu. Ne hazindir ki, birçok kez 24 Ocak kararlarının Türkiye’ye olan etkisi üzerine yazılar yazan Mumcu aynı tarihte katledildi.
38 Ocak 2010 - 150
Bu uygulamaları o dönemde savunan kesimlerin en
güçlü dayanağı, ekonominin içine girdiği bunalım ve
1980 öncesi ülkede yaratılan şiddet ve terör ortamıydı.
Bu uygulamaları eleştirecek kesim olan demokratik kitle örgütleri cuntacıların ayakları altında amansız bir zulümle ezilmekteydi. Sıfır muhalefetle uygulamaya geçirilen bu kararlar o kadar uçlara savrulacaktı ki, her taraf
sahte bankerler ve hayali ihracatçılar ile dolacaktı. İhracata dayalı ekonomiyi geliştirmek için verilen teşvikler
yüzünden hayali ihracat tüm ihracatın neredeyse %50’si
düzeyine ulaşmıştı.
Bu ekonomik gelişmelere muhalefet etme fırsatını bulamayan demokratik kitle örgütlerinin gelişimi ciddi
anlamda sekteye uğradı. Bu dönemi muhalefetsiz geçiren emekçiler bir daha hiçbir zaman 1980 öncesi gücüne ulaşamayacaktı. Neredeyse darbeden on yıl sonra yaşam şansı bulan demokratik kitle örgütlerinin yürüttüğü muhalefet, büyüme dönemi elinden alınıp direkt delikanlılığa geçen çocukların karakteri gibi eksik
kalacaktı.
Günümüzde hala yeterli düzeyde yapılamayan muhalefet yüzünden 24 Ocak kararlarının etkisi sürüyor. 2002
sonrası dönemde yapılan özelleştirmeler eliyle yeni bir
boyut kazanan bu süreç; Türkiye’yi tamamen uluslararası sermaye sistemine bağımlı hale getiriyordu. İşsizliğin ve yoksulluğun en büyük nedeni olarak gösterilen
devletin ekonomiye müdahalesi ve planlı kalkınma sistemi; özelleştirmeler eliyle kaldırılırken, ne hazin bir sonuçtur ki işsizlik hızla artıyor ve yoksulluk tavan yapıyordu. Özel sektörde iş bulamayan veya komik rakamlara çalışan milyonlarca genç KPSS sınavı kapısında sıra
oluşturuyordu.
24 Ocak kararlarının geç dönem etkileri olarak şu an
ciddi anlamda sosyal sorunlar yaşanmaktadır. Kendisini çalışma yaşamındaki konumuna göre tarif edemeyen
insanlarımızın önemli bir kısmı aidiyetini etnik veya dini
kimlikte bulmaktadır. 24 Ocak kararlarının biçimlendirdiği bu topluma uygun yasaların ve rejimin oluşturulması için şu içinde bulunduğumuz dönemde de çalışmalara devam edilmektedir. ‘24 Ocak Anayasasını’ yapanlar şimdi daha da anti-demokratik yeni bir anayasadan bahsediyor. Dün o anayasayı yapanlar, bugün
yozlaştırmaya çalıştıkları yurttaşlık kavramını anayasadan tamamen kaldırıp yerine ümmet temelli bir toplum yaratmaya çalışmaktadırlar… Demokrasiye darbenin amacı, ister askeri ister sivil olsun, dün olduğu gibi
bugün de değişmiyor, emeği ile geçinen insanlar yoksullaştırılıyor… Hikayemiz ithal ikameciliğin kaldırılmasıyla başlamıştı, ümmet temelli bir toplumun yaratılma
çabalarıyla sürüyor…
Kültür ve Sanat
BAŞKA YERDE OLMAK
on iki sıfır beş’te izmir’de bir yıldız kaydı
imbat durmuştu kan ter içindeydim
akdeniz’in elindeydim söz temsili
ışıklı bir tesbih karşıyaka’ydı
istanbul deyip mendebur sisli
bir deniz kahvesinde içiyordum
istanbul soluk yeşil bir tramvaydı
sultanahmet demişti inliyordu
on iki sıfır beş’te izmir’deydim allahım
şiir deniz gibi kımıldıyordu
yoksul bir oteldeydim kahrımdan
seni terketmiştim hırsımdan
kendimi içkiye vermiştim mektuplarını
yakıp yırtmıştım bütün mektuplarını
bana yazdıklarını, yazmadıklarını
on iki elli beş’te içimde isyan çıktı
paris çıldırmıştı ben çıldırmıştım
artık öteki ömrümü yaşayacaktım
Attila İlhan
BELÂ ÇİÇEĞİ
on iki on beş’te istanbul’a dağılmıştım
hilâl gibi bir kızcağız beşiktaş’ta
rüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım
çiğ mürekkep ve aseton kokuyordu
sarıyer’de balıkçılar denizi çekiyordu
deniz büyük büyük içini çekiyordu
on iki on beş’te bir kadeh cin parlatmıştım
kadehimi kırmıştım elim ayağım telaşta
vezüv içime çökmüştü şaşırmıştım
napoli’de gözlerim güneş diye doğmuştu
on iki on beş’te istanbul’da allahım
gökyüzü birdenbire buz gibi soğumuştu
on iki otuz beş’te napoli garında bir tren
çırpınıyordu aşağılık bir gemici barında
ben burnumu şaraba sokmuştum
katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu
santa-lucia civarinda bir karanlık
bir iştahsız orospu bulmuştum bilmem neden
uyuyup uyuyup uyanıyordu
on iki otuz beş’te napoli garı’nda ben
utanmasam bilet parası dilenecektim
paris diye ölecektim uzaktan
notre-dame’ın çığlıklarını dinliyordum
kalbim köpürmüştü anlıyordum
on iki otuz beş’te napoli’de allahım
uyuyamıyordum uyuyamıyordum
alsancak garı’na devrildiler
gece garın saati belâ çiçeği
hiçbir şeyin farkında değildiler
kalleş bir titreme aldı erkeği
elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
çantasını karısı taşıyordu
hiç kimse tanımıyordu kimdiler
gece garın saati belâ çiçeği
üçüncü mevki bir vagona bindiler
anlaşıldı erkeğin gideceği
bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
bir türlü karısına bakamıyordu
ayaküstü birer bafra içtiler
gece garın saati belâ çiçeği
şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
karanlık gelmişi geleceği
birdenbire sapsarı kesildiler
vagonlar usul usul kımıldıyordu
Attila İlhan
on iki elli beş’te paris’te kan çıktı
içimdeki bozgun büyüyordu herkeste
bir telâş vardı herkes acıkmıştı
önüne gelen bir sual soruyordu
ben daima bir sual soruyordum
afrika bulut gibi üstüme yürüyordu
on iki elli beş’te sen uyandığın zaman
ben paris’teydim gare du l’est’de
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2010 - 150 39
Kültür ve Sanat
ĞQă0K9HGDW<258/0$=(/
<(1ú<,/
1RHO%DED
!
"#$
%&
'
(
)*
+
*
*
*
#
,
,
$.
'
'
'
/
'
$
0
'
*
$
/
$
,
1
*
'
!
"#$
,
*
2 *
3
**
4
.
d2&8./$59(7$15,
1$
$
10
567
'
0
'
+
'
0
$
8
'$!
%
#$
,
!
)
,
,
,
9
,
$
(
#
$
:'
66;
6
!
0
5
<
'
,
1
9
44
0
$
$
+
66=;
6
>
#$
,
$
?
@
66A
6
=
#$
,
B4
#
*
**
'
66=
6
40 Ocak 2010 - 150
;
#$
,
3
*
$
1
4
'
#$
66;
6
A
#$
,
*
:
66>
6
C
#$
,
#*
$
?
!
:
$
'
4
$
(
1
66A
6
D
#$
,
:
*
'
$?
66D
6
7
0',
E
$
'
'
$
$
66;
6
%&
#$
,
*
4
?
@
66C
6
%%
,
F
*
*
?
)
1
66D
6
%5
#$
,
#
*
*
G
4'
4
@
66A;
6
%>
#$
,
*
667
6
%=
#$
,
$
66A
6
%;
,
H
'
@
667
6
%A
#$
,
3
*
?
#$
66;
6
Kültür ve Sanat
<(1ú<,/,1,=.87/82/681
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Ocak 2010 - 150 41
Oyun
İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ
BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER
BU SAYININ PROBLEMİ
5
85
AR7
AR85432
Dünya briç federasyonu gençlik komitesi başkanlığına eski federasyon başkanımız Ata Aydın seçildi.
Birinci dünya gençler briç kongresi Yeditepe Üniversitesi’nde yapıldı. Kongreye Karacasu Belediyesi’nin sponsor olarak katkıları ilgi
çekiciydi.
R107
9
D1083
DV1097
GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 1
K
B
D
G
B
D
G
ADV9
ARV1043
954
-
A109
Batı ufak pik çıkar.
42
Güney her savunmaya karşı
AR1042 6 NT yapar
842
D876
V109
D876
R6
54
A53
953
DV975
Kare Bulmaca
1
M
U
A
E
R
E
T
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Güney pik 9’lu ile alır. Doğu ufak verir, elden kör damını koyar. Elden karo valesini oynar, doğu damı koyar. Güney yerden ufak verir. Pik oynar, ve yerden 10’lu ile alır. Karo R çeker, elden 2 ufak trefl verir. Yerden kör oynar. Doğu As ile alır
ve Trefl oynar, Güney Trefl As ile alır, bir tur kör çeker, Son
durum şöyledir:
2
U
Ç
K
U
R
3 4 5
M Y A
E B
A L A
T
K
A T
M A L
A L E
E V
E B A
L E
L
V
10 B A
6 7 8 9
L A M A
A T
N
A K A
A B A
S A F Y E T
M
S E T
B
A P A
U Y A R
A
10
8
K
B
D
G
Güney son körünü çeker, batı karı yerse yerden trefl verir.
Batı pik yerse yerden Pik Asını atar. Ve el sağlanır.
Not: Batının karo valesi üzerine karı damını koyması işleri
daha da kolaylaştırır. Çünkü yerden 2. körü oynamak için
pik 10’lu empasına gerek kalmaz ve üstteki sıkıştırma yine
gerçekleşir.
42 Ocak 2010 - 150
Sudoku 1
V97
RV
6
-
Kontrat: 7 kör
Batı trefl damını çıkıyor
BULMACA ÇÖZÜMLERİ
RV32
RD876
V
A103
D8
D
-
86432
D762
V62
6
K
6
7
3
4
9
8
1
2
5
5
4
8
1
3
2
6
9
7
9
1
2
6
5
7
3
4
8
7
2
5
9
8
3
4
1
6
8
9
6
2
4
1
7
5
3
4
3
1
5
7
6 2
8
9
3
6
4
8
2
5
9
7
1
2
8
7
3
1
9
5
6
4
1
5
9
7
6
4
8
3
2
10
E
D
E
R
T
A
Z
I
3
8
6
7
5
1
2
9
4
5
4 9
8
2
3
6
1
7
1
2
7
9
4
6
3
5
8
6
9
2
5
3
8
7
4
1
7
5
1
4
6
9
8
3
2
8
3
4
2
1
7
9
6
5
2
1
3
6
7
4
5
8
9
9
6
5
1
8
2
4
7
3
4
7
8
3
9
5
1
2
6
Sudoku 2
Sudoku 3
8
6
3
5
4
7
9
2
1
4
5
9
1
3
2
7
6
8
2
1
7
8
6
9
4
5
3
3
4
5
7
8
6
1
9
2
7
9
8
2
1
5
6
3
4
1
2
6
3
9
4
5
8
7
9
3
4
6
7
8
2
1
5
5
7
1
9
2
3
8
4
6
6
8
2
4
5
1
3
7
9
Oyun
Enis BİLYAP
2009 Dünya Satranç Kupasını Finalde Ponomariov’u
yenen Boris Gelfand Kazandı
128 Satranç ustasının katıldığı FIDE Dünya Kupası 20 Kasım- 15 Aralık tarihlerinde Rusya’nın Khanty-Mansiysk kentinde düzenlendi.
Eleme usulüyle yapılan kupaya dünyanın en önemli oyuncuları katıldı.
Finalde Ukraynalı genç oyuncuyu yenen İsrailli Boris Gelfand kazandı.
Dostluk Karşılaşması Sona Erdi
Türkiye - Romanya 8,10,12 yaş dostluk karşılaşması tamamlandı. Toplamda 20½-15½ sonuçla sporcularımız Romen
sporcular karşısında galip geldiler. Edirne’nin güzel ev sahipliğinde gerçekleştirilen organizasyonun ödül törenine,
Vali Yardımcısı Sayın Abdullah Aslanel ve Edirne Gençlik ve
Spor İl Müdürü Sayın Emin Küçük katıldılar.
Gelfand,B (2758) - Ponomariov,R (2739) [A40]
World Cup Khanty-Mansiysk RUSYA 14.12.2009
1.d4 e6 2.c4 c5 3.Af3 cxd4 4.Axd4 a6 5.Ac3 Vc7 6.e4 Af6 7.a3
b6 8.Fe3 Fb7 9.f3 Ac6 10.Kc1 h5 11.Ad5 exd5 12.cxd5 Axd5
13.exd5 Ve5 14.Şf2 Ae7 15.Vd2 Axd5 16.Fg5 Ae7 17.Ac4 f6
18.Ff4 Va5 19.b4 Va4 20.Fb3 Vxa3 21.Ka1 1-0
Magnus Carlsen London Chess Classic Turnuvasını
Kazandı
19 yaşındaki Norveçli Süper Star Magnus
Carlsen en yakın rakibi Vladmir Kramnik’e
bir puan fark atarak
London Chess Classic turnuvasını kazandı. 2839(!) performans
gösteren Carlsen’in ratingi 2810’a yükseldi.
Carlsen,M (2801) - Kramnik,V (2772) [A29]
Chess Classic London İNGİLTERE 08.12.2009
1.c4 Af6 2.Ac3 e5 3.Af3 Ac6 4.g3 d5 5.cxd5 Axd5 6.Fg2 Ab6 7.00 Fe7 8.a3 0-0 9.b4 Fe6 10.Kb1 f6 11.d3 a5 12.b5 Ad4 13.Ad2
Vc8 14.e3 Af5 15.Vc2 Kd8 16.Fb2 a4 17.Kfc1 Ad6 18.Ade4 Ae8
19.Ve2 Ff8 20.f4 exf4 21.gxf4 Vd7 22.d4 c6 23.Ac5 Fxc5 24.dxc5
Ac4 25.Kd1 Vc7 26.Fc1 Aa5 27.bxc6 bxc6 28.Axa4 Kxd1+
29.Vxd1 Kd8 30.Vc2 Vf7 31.Ac3 Vh5 32.Ae2 Ff5 33.e4 Fg4
34.Ag3 Vf7 35.Ff1 Fe6 36.Vc3 Ka8 37.Kb4 Vd7 38.f5 Ff7 39.Ff4
Vd1 40.Şf2 Ab3 41.Fe2 Vb1 42.Fc4 Kxa3 43.Ae2 1-0
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
İzmirli sporcumuz Bartu Ersöz, Edirne Vali Yardımcısı Sayın Abdullah
Aslanel’den ödülünü alırken.
Kosteniuk Şampiyon
30 Kasım- 4 Aralık tarihleri arasında Konya Rixos
Otel’de düzenlenen “Dünya
Bayanlar Hızlı Satranç Kupası” sona erdi. 11 turda topladığı 10 puanla güçlü rakiplerinin önünde birinci olan
Dünya Şampiyonu GM Alexandra Kosteniuk’u (RUS),
8 puanla Viktoria Cmilyte
(LTU) 7,5 puanla da Tatiana
Kosintseva (RUS) takip etti.
Ocak 2010 - 150 43
Oyun
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT
KARE BULMACA
SUDOKU ( 1 )
8
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
4
7
9
1
2
3
6
7
3
1
1
6
3
4
5
2
SUDOKU ( 2 )
6
5
7
3
2
6
( zor )
7
1
9
3
2
6
10
7
5
8
4
8
44 Ocak 2010 - 150
3
1
7
1– # &! )
#!!
2–
"##)
+)
#/
3 –
0+
4 –1+2
*
5 –-
&
+0!+&#6 –
'
(2
!
7–3
+
+
% "!! 8 – ."
)
&
##$,9 –4
!
+#
/+
4
! " 10 – ( &
%"$&
2
8
9
5
1– 2–
!
"##
#$3 –%
&!'!!!
4 – (!# &! )
&
" "!! *
++
&5 –,
#")"!"
+
-" # +$ ! 6 –
# )
+ +
&
$
&7 –
+
)!
!"
"
!!8 –!'!!
$ ! $ !!
+ 9 – (
+)
# %"!) "!) !! 10 – '
& .
+#
!!
+)
1
9
4
6
( kolay )
4
2
3
8
2
6
1
9
4
8
2
5
8
6
9
4
3
SUDOKU ( 3 ) ( çok zor )
8
3
5
7
1
2
4
5
1
9
7
1
4
2
4
1
3
9
8
7
7
8
3
Çözümleri Sayfa 46’da

Benzer belgeler