İstiklâl - İstiklal Gazetesi

Transkript

İstiklâl - İstiklal Gazetesi
Çin Hükümeti Zenginleşirken
Türkler Yoksullaştı
Ilgar Alptekin
öğrencilerle buluştu!
Türkistan'ın efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin'in
oğlu Ilgar Alptekin, Samsun Ondokuz Mayıs
Üniversitesi'nde (OMÜ) düzenlenen söyleşide
öğrencilerle bir araya geldi.
Alptekin: “Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen 'sarı
ırk' tehlikesi de bu. Çin'den gelecek 'sarı ırk'
tehlikesinin durdurulması için Doğu Türkistan
topraklarının mutlaka Çin'den ayrılması
gerekiyor." Dedi.
15.01.2009 tarihinde “Tiyanşan (Tanrıdağı) Sitesi”nde yer alan iktisat
haberinde belirtildiğine göre, sözde Sinkiang (Doğu
Türkistan)Bölgesi”ndeki sadece 11 şehir ve bölgenin hükümet
bütçesine giren mali gelir daha önceleri yüzlerce milyon olarak anılan
rakamlardan milyar yuenlere ulaşmıştır.
Bu, Doğu Türkistan'daki 51 şehir ve bölgenin hepsinin de mali gelini
hesaplamak gerekirse milyarlarca yueni geçiyor. Mesela yalnızca
Yopurga nahiyesinin 2008 yılındaki mali geliri milyar yuene, Çitey nahiyesinin
mai geliri ise 644 milyon yuene ulaşmış bulunmaktadır.
Fakat Doğu Türkistanlı çiftçiler ise her eçen gün biraz daha yoksullaşarak yerel
hükümetin kesesini doldurmakta çalıştırılan kölelere dönüşmüştür.
10’da
10’da
TBMM’de Doğu Türkistan
Meselesi Gündeme Geldi
www.istiklalgazetesi.com.tr Şubat 2009
ISSN 1305-2993
İstiklâl
Aylık Siyasî Bağımsız Gazete Yıl: 5 Sayı: 55 Fiyatı: 1 TL
MHP Genel Başkan Yarımcısı, Reşat Doğru 4’de
Çin, Tutuklama, Hapse atma, İşkence yapma
ve Ölüm cezalarına hız verdi
Hollanda'daki İki Uygur Teşkilatı “Hollanda Doğu
Türkistan Uygur Birliği” Adı Altında Birleşti
Nurbekri'nin
“Üç Türlü Güçlere Darbe
Vurmayı Tekrar Ortaya
Getirmek Gerek”
Demesini Nasıl
Anlamak Gerekiyor?
Çin hükümeti Nurbekri'nin ağzı
vasıtasıyla baskı altındaki Doğu
Türkistan halkının yüreğini daha
fazla sıkıştırmayı hedeflemiş olarak
sözde üç türlü güçler olarak
nitelendirdiği Doğu Türkistan
Özgürlük mücadelecilerinden çok
fazla endişe duymakta ve adeta
rüyasında bile onlardan korkarak
huzur bulamamakta olduğunu açığa
vurmaktadır.13’de
Beyin Yıkamak
İçin Çin’e 9
Yıl Yetmedi
ÇİN'İN DOĞUM
KONTROL OYUNU
Bu güzel Uygur balası
gözleri ile
herşeyi anlatıyor...
Fazla söze ne gerek...
Doğu Türkistan'ın Hotan
şehrinde bir sınıf ve
öğrenciler derste!...
Ne defter, ne kitap, ne kalem...
Yoksulluk had safhada
2’de
13’de
Mehmet
Emin
BATUR
Türk Milletinde
Devlet Anlayışı
Ve Türkiye
ŞEN
OZAN
Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma
Derneği’nin Gene kurul Toplantısı Yapıldı
Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma
Derneğinin Genel Kurul toplantısı
yapıldı. 14.01.2009 günü Türkiye'de
faaliyet göstermekte olan Doğu
Türkistan Maarif ve Dayanışma
Derneği yeni yönetim kurulunu seçti.
4’de Hidayetullah Oğuzhan
2’de
TEMEL den 3’de
“ETRAK- I
BÎ İDRAK”
04.01. 2009 günü Hollanda'nın Amsterdam şehrinde,
Hollanda da faaliyet göstermekte olan iki Uygur teşkilatı
yani, “Hollanda Uygur Vakfı” ve “Hollanda Doğu
Türkistan Uygur Birliği” mensupları Hollanda'daki
Uygur toplumunun birliğe olan güçlü talebi karşısında
birleştiklerini açıkladılar. İki teşkilatın birleştikleri
hakkındaki haber Hollanda'nın her tarafında yaşamakta
olan Uygur toplumunu çok sevindirdi. İki teşkilat
mensupları birlik içerisinde bundan sonraki teşkilat
faaliyetleri hakkında fikir alış verişinde bulundular. ETIC
15’te
Prof. Dr.
Tuncer
GÜLENSOY
KIRŞEHİR’İN
ETNİK YAPISI
ÜZERİNE
NOTLAR
11’de
NEVÂYÎ VE
FUZÛLÎ'DE
Prof.Dr. “SÖZ”ÜN DEĞERİ
Abdulmecit
M. Metin
AVŞAR
KARAÖRS
10’da
4’de
YAHYA KEMAL'İ
ANARKEN
Kar ve göç
Hızırbek
GAYRETULLAH
İstiklâl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
İsrail’de okulu vuran füze Çin malı çıktı
İsrail ordu yetkilileri, Gazze`deki direnişçiler tarafından atılan ve Ber Şeva`da bir okulu vuran füzenin Çin`de üretildiğini bildirdi.
İsrail`in Yedioth Ahranot gazetesinin
internet sitesinde verilen habere göre,
Seferberlik Komutan Yardımcısı Tuğgeneral
Avraham Ben-David, Ber Şeva`da yaptığı
açıklamada, bu füzenin Gazze Şeridi`nde
üretilen ev yapımı Kassam roketlerinden
daha ağır ve daha fazla hasara neden
olabilecek güçte olduğunu belirtti.
Tuğgeneral Ben-David, bu füzelerin,
çarptığı yerden 100 metre yarıçapında alana
saçılabilen metal bilyeler içerdiğini
kaydetti. Ben David, Gazze`den atılan
roketlerin menzilinin, 30-40 kilometreye
kadar çıktığını da söyledi.
Ben-David`in verdiği bilgiye göre, Ber
Şeva`ya yönelik füze saldırıları nedeniyle,
kentte yılbaşı partileri dahil, planlanan tüm
programlar iptal edildi. Sabah saatlerinde
Ber-Şeva`ya atılan füze bir okulu vurmuş,
okulda büyük hasar meydana gelmişti.
Ben-David, İsrail ordusunun, Gazze
çevresindeki tüm okulların eğitime ara
vermesi kararının isabetli olduğunu ve
hayatları kurtardığını da kaydetti. Gazze
Şeridi`nden yoğunlaşan roket saldırıları
nedeniyle, okulların yanı sıra Sderot ve
çevresindeki birçok fabrikada da
çalışmalara ara verildi. AA
BEYİN YIKAMAK İÇİN ÇİN'E 9 YIL YETMEDİ
Çin yönetimi işgali altında bulundurduğu Doğu Türkistan'da sözde radikal İslami
hareketleri engellemek için okullarda ücretsiz eğitim seferberliğini teşvik edeceğini
açıkladı. China Daily gazetesinin işgalci yönetime dayanarak verdiği habere göre, Çin
Doğu Türkistan'da orta öğrenimi
bitiren Müslüman Türk öğrencileri radikal İslami grup olarak adlandırdığı kesimin başlıca
hedefi olarak görüyor. Bölgesel yönetimin eğitimden sorumlu başkanı Zhao Dezhong
Doğu Türkistan'da çocukların eğitiminin 9 yıldan 12 yıla çıkarılmasının, çocukların iş
hayatına hazırlanması ve “ideolojik ve düşünce sistemi” açısından çok yararlı olacağını
söyledi. İşgalci Çin yönetiminin beyin yıkamayı amaçlayan yeni eğitim sisteminde hedef
özellikle Doğu Türkistan'ın az gelişmiş bölgeleri. Dezhong söz konusu bölgelerde orta
öğrenimini bitiren öğrencilerin sadece % 15'inin öğrenimine devam ettiğini, yeni sistem ile
birlikte orta öğrenime eklenmesi gereken artı 3 yılın mesleki eğitime ayrılacağını belirtti.
Sosyal güvenlik ve istikrarın (!) devamı açısından bu sistemin staratejik bir öneme
sahip olduğunu vurgulayan Dezhong, işgalci yönetimin bu iş için 500 milyon dolar bütçe
ayırdığını da sözlerine ekledi. Doğu Türkistan'ı işgali altında tutan Çin yaklaşık bir ay
önce de ilkokullardan başlamak üzere ders programlarına “ulusal birlik” dersleri
koymuştu. 09 Ocak 2009. Mekanim.de
ÇİN'İN DOĞUM KONTROL OYUNU
Doğu Türkistan'ın Hotan şehrinde bir sınıf ve
öğrenciler derste!...
Ne defter, ne kitap, ne kalem... Yoksulluk had safhada
İşgalci Pekin yönetimi resmi olarak şehirlerde
yaşayan Uygur Türklerine 2, taşrada yaşayanlara
ise 3 çocuk sahibi olma hakkı verse de, ekonomik
baskı gün ve gün Uygur kadınlarını kendi
bebeklerini öldürmeye yani kürtaja ya da
doğurganlıklarını sonlandırmaya yöneltiyor.
İşgalci yönetimin Uygur Otonom bölgesi yönetimi basını,
Çin hükümetinin 2008 yılında Doğu
Türkistan'da doğum kontrolü ile ilgili
Almanya Temsilcileri
Avrupa Temsilcisi
meselelere yaptığı yatırımı 3 milyar 810
milyon Yuan'a çıkardığını duyurdu. Doğu
Şen
Ozan
Yıl: 5 Sayı: 55 Şubat 2009
Tel: + 49 175 404 36 23
Türkistan Enformasyon Merkezi'nin (ETIC)
Aylık Siyasî Bağımsız Gazete
(www.uygur.org) verdiği
Avusturya Temsilcisi
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü
bilgiye göre söz konusu bütçenin 1 milyar 400
Necdet Akarsu
Mehmet Emin BATUR
0043 699 11884577
milyon Yuan'ı Pekin hükümeti geri kalanı ise
Bu güzel Uygur balası gözleri ile
herşeyi
anlatıyor... Fazla söze ne gerek...
bölgesel
hükümet
tarafından
karşılanacak.
Genel Yayın Yönetmeni
İsviçre Temsilcisi
Abdulmecit AVŞAR
Karahan Endili
Rapora
göre
bölgeye
aktarılacak
paranın
hepsi
0041 787 954 707
Haber Müdürü
sadece tek çocuk sahibi olmayı kabul eden fakir ailelere ödül olarak verilecek.
Bulgaristan Temsilcisi
Erkinbeğ UYGURTÜRK
Beletin Halil Ali
Sözde Uygur Otonom bölgesinin sözde parti sekreteri Wanglechuan geçtiğimiz
00359 3631 3573
Ege Bölge Temsilcisi
yıl yaptığı konuşmada özellikle Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Doğu
İsmail OSKAY
Azerbaycan Temsilcisi
0546 859 32 10
Mustafa Vugar ÖMEROĞLU
Türkistan'ın güney bölgelerindeki nüfus artışını kontrol altına almak gerektiğine
+ 994 12 402 77 60
Uşak Temsilcisi
işaret etmişti. Çok açık ki işgalci yönetimin söz konusu yatırımı esas olarak
Murat OSKAY
0546 267 90 84
Uygur Türklerini hedef alıyor. İşgalci yönetimin ekonomik baskıları altında
Belçika Temsilcisi
İhsan Şimşek
enkaz
haline getirilen Uygur Türkleri hükümetten mali ödül alabilmek için
+0032 479239236
İstanbul Temsilcileri
kendi bebeklerini öldürmeye zorlanacaklar.
Esenler
Finlandiya Temsilcisi
İbrahim DOĞUŞ
Doğu
Türkistan'da işgalci konumunda bulunan sözde otonom bölgenin nüfus
+00358449371733
0535 689 57 69
Üsküdar
kontrol
komitesi başkanı Abdurehim Abdulla ise konuyla ilgili yaptığı
Yurt İçi Posta Çeki Hesabı
Habib Suiçmez
Celalettin BATUR: 5024316
açıklamada
“Bu yatırımların hemen hepsi ailelere tam anlamıyla doğum
0536 774 04 37
Cep Tel: 0555 443 20 29
kontrolünü
uygulamaları
ve tek çocuk sahibi olamalarını çekici kılmak için
Merkez Adres:
Konya Temsilcisi
Resmî ve Kurum Abonelik
Grafik-Dizgi-Tasarım
Gevher Nesibe Mah. Donanma Cad.
kullanıldı. Sonuç olarak 1 milyon 247 bin aile tek çocuk ödülü aldı.” dedi.
Baybars Gülensoy
Yıllık 50 YTL
Hürgökbayrak
0536 664 46 46
No:13 Kocasinan-Kayseri/Türkiye
İşgalci Pekin yönetimi resmi olarak şehirlerde yaşayan Uygur Türklerine 2,
http://www.istiklalgazetesi.com.tr
Tel: (0090) 352 338 58 97
Baskı
http://www.hurgokbayrak.com
taşrada yaşayanlara ise 3 çocuk sahibi olma hakkı verse de, ekonomik baskı gün
Hakimiyet
Matbaası
Bursa Temsilcisi
Elektronik Posta:
Belge Geçer: (0090) 0352 338 58 97
Salim Gökgöz
[email protected]
ve gün Uygur kadınlarını kendi bebeklerini öldürmeye yani kürtaja ya da
Cep Tel: 0532 255 99 30
[email protected]
0555 707 08 98
ISSN 1305-2993
Bu gazete basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir doğurganlıklarını sonlandırmaya yöneltiyor. 09 Ocak 2009 Turkgundem
İstiklâl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
“ETRAK- I BÎ İDRAK”
TEMEL den - ŞEN OZAN
3Arap kardeşlerimiz bize “İdraksiz Türkler”
diyorlar. 'Tamamen haksızdırlar' diyebilir miyiz?
Bir toplantıda Kenan Evren, Mehmet Şandır (
MHP Millet vekili ) Beyi eliyle işaret ederek “Bu
gençler (ülkücüler) olmasaydı Türkiye 12 Eylül
öncesi dâvâyı kaybedip, Sovyetler Birliğine
dâhil olacak ve Komünistleştirilecekti. Bizim
giremediğimiz yerlere onlar rahatlıkla
girerlerdi... Türk Milleti bu arkadaşlarımıza
çok şeyler borçludur...” diyor.
Evet, 12 Eylül'ün Kenan Paşasının geldiği nokta
burasıdır !..
Şunu söylemek istiyorum: Ergenekon'dan
çıktığımız ( Bugünlerdeki siyasileştirilmiş
Ergenekon'dan bahsetmiyorum) o kutlu günden
bugüne kadar; bugünden de kıyamete kadar maruz
kaldığımız veya kalacağımız örtülü veya açık
bütün saldırıların hepsi birer küçük veya büyük
Çanakkaleler dir !..
Onun için bir önceki makalemizin adı
“ÇANAKKALELER”dir.
Dün Çanakkale de Türkün bel kemiğini kıramayan
düşmanlar; bugün Mehmetçiklerimizin,
Polislerimizin, günahsız insanlarımızın ve hatta
turistlerimizin yani misafirlerimizin kanını döken
terör örgütlerine destek veren düşmanlar hep aynı
düşmanlardır !..
Çanakkale de, güneydoğuda, 12 Eylül 1980 ve
öncesi dönemde yani 11 Eylüllerde can veren
vatan evlâtlarının hepsi aynı hain eller tarafından
şehit edilmişlerdir.
Tarihi oku bak, dünden bugüne
Devir değişsede düşman hep aynı
Bazan kaptanlar, bazan rotalar
Seyir değişsede düşman hep aynı
Çanakkale, güneydoğu, 11 ve 12 Eylül 1980'ler
arasında bağ kuramazsanız; o tarihlerle bu
tarihleri irtibatlandıramazsanız tarihin seyrini
yanlış okumuş olursunuz. Bu yanlış ezber sizin,
ailenizin, teşkilatınızın ve yön vermeğe çalıştığınız
bütün toplumunuzunda geleceğini yeni yeni
yanlışlara sevk eylerki siz o zaman :
-- Aselsan'daki sıra sıra intiharlara (!) Ve ne
de benzeri hadiselerin hiç birine hiç bir mânâ
veremiyorsunuz demektir.
-- 12 Eylül öncesinde ülkücülere yapılan
soykırımı; bu meş'um, lanet olası şerefsizliği
kimlerin niçin, neden yaptığını, ana
hedeflerinin ne olduğunu, arka planında nelerin
bulunduğunu, vatanın aziz evlatlarını kıran...
çocuklarının; Türkiye ve Türk Dünyası için
neler düşündüklerini, en son hedeflerinin neler
olduğunu çözebilmeniz mümkün değildir.
Ancak; düz mantık leş kafalılar gibi sizde :
“Sağ ve sol kavgası”der geçersiniz.
İstiklâl
Muavenet' in yine aynı “silah arkadaşı (!)”
tarafından vurulup sulara gömüldüğünü, onca
Mehmetçiğimizin göz göre göre niçin katledildiğini
ne anlayabilirsiniz ne de anlatabilirsiniz...
-- Çanakkale, Güneydoğu, 11 ve 12 Eylül 1980'ler
arasında bağlar kuramazsanız; o tarihlerle bu
tarihleri irtibatlandıramazsanız siz hayatı yanlış
yaşıyorsunuz ve yanlış okuyorsunuz demektir...
Başımıza gelen felâketlerin neden, nereden, niçin ve
kimler tarafından getirildiğini bilmeden '
yaşıyorsunuz... '
-- Karadeniz bölgemizden ve özellikle hedef
seçilen Trabzon' dan bugüne kadar üçbine yakın
öğrencimize Yunanistan' ın burs vermiş olmasına
akıl erdiremezsiniz...
-- Karadenizde bulunan her taşın “İşte bu bize
aittir” denilip ve en yeni tekniklerle fotoğraflanıp,
kitap hâline getirildikten sonra Avrupa' daki Rum ve
Yunan cemiyetleri tarafından bedava dağıtılmasını ve
bunların bizim posta kutularımıza kadar ulaşmış
olmasını kendinize de, başkasına da anlatamazsınız.
-- Yine aynı mantıkla aynı bölgede kemik arayıp,
bilmem hangi ilim ve filim adamlarınada
tasdiklettirdikten ( ! ) sonra “bakın bu kemikte
bize aittir” deyip, Türkiye' deki kemik düşkünü
sözde basınıda kemiğin peşine takıp
sürükleyenlerin nihâî hedeflerinin ne olabileceğini
çözemezsiniz...
-- “Rivayetlere göre buralarda çok eskiden bir kilise
varmış” diyerek bahsi geçen yerde bir tek hıristiyan
vatandaşımızın olmamasına rağmen kilise yapan
AKP'li Belediye başkanının nerelerden beslendiğini
anlatsalarda anlayamazsınız...
-- Tarihi Türk İslâm eserlerinin sefalete ve yok
olmağa terk edilmiş olmasının ne mânâya
geldiğinide kavrayabilmeniz mümkün değildir.
-- Yunanistan 2000 yılında Nato'ya yazılı ikazda
bulunarak “İstanbul boğazının 'Bosporus' olarak
yazılmadığı hiç bir belgeyi imzalamayacağını”
bildirmiştir.
Siz; Çanakkale, Güneydoğu, 11 ve 12 Eylül
1980' ler arasındaki sıkı münasebetleri
göremezseniz Yunanistan'ında ne demek istediğini
anlayamazsınız...
-- Türkiye'de; kalın, parlak ve hafif meşrep, murdar
et düşkünü, ayakta kalabilmek için gençliğimizde
ahlâk bırakmamağa kararlı olan karanlık basın
organlarının başta Doğu Türkistan olmak üzere
Türk İslâm Dünyasından hiç bahsetmemesi
gücünü nereden aldığını havsalanız çekmiyor
demektir...
-- Kıbrıs ' ta “kendi devletinin yok olması için oy
veren halk”ın bu hâle nasıl sokulduğunu ne
anlayabilirsiniz ve ne de anlatabilirsiniz.
-- Bugün sokaklarımızda : “Yunan Gençliği yalnız
değildir” diye anıran ve “Ermeni' den özür
dilerim” diye havlayan yelleme gürûhunun bile bu
kadar açık ötmesine rağmen ne zıkkım yemekte
olduklarını onları öttüren iç ve dış güçlerin kimler
olabileceğini kafanıza sığdıramazsınız vesselâm...
-- Eşref Bitlis Paşanın helikopterinin nasıl
düştüğünü veya düşürüldüğünü, PKK denilen terör
sürüsünün niye bitmediğini veya bitirilmediğini,
anlatsalar da anlayamazsınız...
-- Yakın tarihimizde günahsız insanlarımıza reva
görülen Maraş, Çorum ve diğer bazı illerimizdeki
benzeri katliamların niçin yapıldığını, kimlerin yap
tığını veya yaptırdığını nihâî hedeflerinin ne
olduğunu da çözemezsiniz...
-- Nato'lu eski ( Kore'den ) silah arkadaşımız (!)
Amerikalılar tarafından Mehmetçiğimizin
başına geçirilen çuvalların ne demek olduğunu
da çözemezsiniz...
-- Bir zamanlar içinde askerlik yaptığım
donanmamızın en yeni savaş gemisi olan
-- Koyun olmanın şeref sayıldığı bir ülkede
yaşıyoruz. Fakat koyunların sahiplerini kendileriyle
beraber mayın tarlasına sürüklediğini bilmek gerekir
de nasıl ve kim bilecek ? Bilemezsiniz...
-- Annan Planı, Ege meselesi, Ekümenik konusu,
Güncel
3
İstanbul'da özel Papaz Devleti, Ermeni meselesi,
Kukla Kürdistan Projesi, Lozan'ın rafa
kaldırılması, Sevr' in hortlatılması, Kopenhag
Kriterleri, Dicle ve Fırat'ın yönetimi, Türkiye
Eyaletlere ayrılsın konusu... Hızlandırıl mış toprak
satışları... Arz-ı mev'ud. Millî olan değerlere
düşmanlık...
Her şeyin para ile ölçülmesi... Kör bir
Avrupa hayranlığı. 'İhanet Dosyasından bir kaç
başlık olan bütün bunların ne demek olduğunu idrak
edememezsiniz. Edemezsiniz. Edemezsiniz...
-- “Ilımlı İslâm” filimli islâm, alımlı islâm,
tulumlu islâm, halîmli islâm, bölümlü islâm ve
nihayet dilimli slâm... Uydurukçalarındanda ve niye
uydurulduğundan da anlama noktasında çooook
âciz kalırsınız...
-- Evet; Çanakkale, Güneydoğu, 11 ve 12 Eylül
1980' ler arasında bağlar kuramazsanız, zaten var
olan bağları okuyamazsanız, O tarihlerle bu
tarihleri irtibatlandıramazsanız; yukarıda
saydıklarımız arasında da hiç bir münasebet
kuramazsınız ve hatta birileri bütün bunları bir bir
çözüp anlatsa bile siz yine de anlamakta zorluk
çekersiniz. 12 - 13. 1980 Eylül'ü ve 70' li yıllarda
ülkücü şehitleri katledenlerle; Çanakkale' de
yüzbinlerçe dedelerimizi şehit edenler ve bugün
Güneydoğu da Mehmetçiklerimizi şehit edenler
ve vatanımızın her yanında polislerimizi şehit
edenler hep aynı şerefsizler sürüsüdür unutma !!!
-- Koyunların ve sayınların birbirine karıştırıldığı
bir ülkede yaşıyoruz.
Her ikisini de fark eyleyip ayırabilenlere selâm
olsun.
-- Vatana can verenlerle; vatanın canını almağa
uğraşanları aynı ipte asan bir zamanların ve bu
zamanların zihniyetine lânet olsun...
-- “EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN”
KURTULUŞUN TÜRK İSLÂM BİRLİĞİNDE
VE TÜRK DÜNYASI VATANDAŞLIĞINDADIR.
Kendine dön ey ETRAK !
Oyun, oynaşı bırak
Bak ne hâllerde Irak
İdrak ey Etrak, idrak !
Yoksa yaman olursun
Ot ve saman olursun
Toz ve duman olursun
İdrak ey Etrak, idrak !
Dön Doğu Türkistan'a
Bak devire, zamana
Meydana çık meydana
İdrak ey Etrak, idrak !
Yarın Hak divanında
Son durak meydanında
Ne gelecek yanında ?
İdrak ey Etrak, idrak !
Yarın çoook geç olacak
Ömür, vade dolacak
Kim şefaat kılacak !?
İdrak ey Etrak, idrak !
Kan ağlayanların var...
Vicdanın ise duvar !
Davar da eksik ne var !?
İdrak ey Etrak, idrak !
Farklı yaşamak için
Sürüden kopmak için
Davarı aşmak için
İdrak ey Etrak, idrak !
4 Türk Dünyası
YAHYA KEMAL'İ
ANARKEN*
Hızırbek GAYRETULLAH
Yahya Kemal bey'in Türk'e bakışı
hakkında birkaç cümle ile söz etmek istiyorum.
Yahya Kemal, Üsküplüdür. Türklüğün bu batı
burcu bildiğiniz gibi Türk siyaset, asker ve kültür
dünyasına çok değerli evlatlar vermiştir. Bu
cümleden Yahya Kemal, Kazım Özalp, Hasan
Rıza Soyak, Şevket Rado, Yaşar Nabi, Yusuf
Nalkesen, Şerafettin Yücelden ve geçenlerde
vefat eden büyük elçi milletvekili Gündüz Aktan
hatırlayabildiklerimden bazılarıdır. Böyle bir
iklimden gelen ve asıl adı Mehmet Agâh olan
Yahya Kemal'i, onun hatıralarını kaleme alan ünlü
edebiyat araştırmacısı, tarihçi, edip ve yazar Nihat
Sami Banarlı 1960 yılında İstanbul Fetih
Cemiyeti tarafından yayınlanan Yahya Kemal'in
Hatıraları adlı eserin ön sözünde Yahya Kemal'i
şöyle tarif etmektedir. “…Türk milletine, Türk
vatanına, onun diline, onun yarattığı medeniyete,
mimariye, musikiye, hâsılı onun eseri olan her
güzel şeye bilerek ve hayran olan insan” diye
vasıflandırmaktadır. Hakeza Yahya Kemal'in
hatıralarının yayınlandığı günlerde, hatırata
eleştiri yazan tanınmış Türkçülerden Necdet
Sançar makalesinde şöyle demektedir “…Yahya
Kemal'in Türk edebiyatı tarihindeki yeri, şiirle
ilgilenen herkesin malumudur. Gerçek şiirin
yaşadığımız yüzyıldaki en büyük temsilcilerinden
biri olan şair, bu alandaki kudretini Türk edebiyat
ve fikir tarihinin bütün değerlerinin inkâr yolunda
olanlara bile kabul ettirmiştir. Tanzimat'tan
İstiklâl
sonraki edebiyat ve fikir tarihimizin ısrarla ve
malum teranelerle yıllardan beri yerip duranların
Yahya Kemal'in şairliğine dil uzatmaktan
çekinmelerinin sebebi, elbette ki onun bu cephesi
ile yıkılmaz bir kale oluşundandır.”
demektedir.(Toprak dergisi sayı 70, 1960 İstanbul).
Yahya Kemal, Türk tarihinin daha çok
Türkiye çağına derin bir sevgi ile bağlıdır. Bu
bağlılık Fransız düşünürlerinden tarihçi Camille
Julian'ın “ Fransız milleti bin yılda Fransa'nın
toprağını yarattı görüşünün tesirinde olduğudur.
Fikir hayatımıza Anadoluculuk olarak geçen bu
görüşü eleştirenlere Yahya Kemal “kökü mazide
olan bir atiyiz” diyerek cevap verecek ve 1071
tarihinden evvelki Türk tarihine de sahip çıkacaktır.
Yahya Kemal 9 yıl kaldığı Fransa'da başkaları gibi
Türklüğü unutarak, Türk düşmanı olarak
dönmemiş, Türk gibi duyan, Türk gibi düşünen,
Türk tarih kültürünün değerlerinin bilen gerçek bir
aydın olarak dönmüştür. Türk olmanın manasını,
gururunu ve şuurunu yaşamıştır. Yahya Kemal'in
şahsiyetinde, sanatının da temeli şuurlu ve çok
sağlam bilgili olmasındandır. Bu yönüyle örnek
aydın bir Türk milliyetçisidir.
Evet, kökü
mazide olan bir atiyiz. Şimdi sizlere o mazideki
kökten gelerek Türkiye'de de hayatlarını huzur ve
refah içerisinde özgürce yaşamakta olan Doğu
Türkistanlıların kökten koparak bir ati olmak için
buralara nasıl geldiklerini bana ayrılan zaman
diliminde anlatmağa ve Yahya Kemal'le olan
ilişkileri dile getirmeye çalışacağım. Merhum
Yahya Kemal bir kültür ve edebiyat adamı olduğu
kadar da bir diplomattır. Bu nedenledir ki bir İngiliz
sömürgesi olan Hindistan 1947 yılında Pakistan ve
Hindistan olmak üzere İngilizlerden
bağımsızlıklarını kazanmışlardı. Müslümanlar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Doğu
Türkistan Meselesi Gündeme Geldi
2009 yılının girişi ile beraber Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin 2009 yılı faaliyetleri görüşülüyor.
Geçen ayın sonlarında Türkiye Cumhuriyeti devletinin, 2009 yılında Birleşmiş
Milletler Teşkilatının Türkiye'deki Sivil Toplum Örgütlerine vereceği iktisadî
yardımı müzakere etme toplantısında Doğu Türkistan meselesi gündeme geldi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yarımcısı, milletvekili ve sabık devlet
bakanlarından Reşat Doğru Millet Meclisinde yaptığı konuşmada Doğu
Tükistan meselesini, Doğu Türkistan halkının feryadını ve beklentilerini
dünyanın bir an önce gündeme alması gerektiğini, B.M. ve dünyadaki bütün
sivil toplum örgütlerinin Doğu Türkistanlıların duygularını paylaşmaları
gerektiğini vurguladı.
Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma
Derneğinin Gene kurul Toplantısı Yapıldı
Türkiye Cumhuriyeti devletinin dernekler kanununa göre içtimai
derneklerin her iki yılda bir genel kurul toplantısı yapmaları gerekiyor. Bu
münasebetle Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneğinin Genel
Kurul toplantısı yapıldı.
14.01.2009 günü Türkiye'de faaliyet göstermekte olan Doğu Türkistan
Maarif ve Dayanışma Derneği yeni yönetim kurulunu seçti. Oylamaya
geçmeden önce Derneğin genel sekreter yardımcısı, Doğu Türkistan
Maarif ve Dayanışma Derneğinin yıllık faaliyet raporunu okudu.
Toplantıya derneğin sabık yönetim kurulu üyelerinin önerisi ile
Abdurehim Kaşgari divan başkanlığı yaptı. Söz konusu Genel Kurul
toplantısına İstanbul'da yaşamakta olan çok sayıda Doğu Türkistanlılar ve
dernek üyesi olan 70'in üzerinde kişi katılarak oy kullandı. Yapılan seçim
sonucunda denetleme kurulu, Yeni dernek başkanı, dernek sekreterleri
seçildi.Seçim süreci oldukça düzenli, ciddiyet içinde ve demokratik bir
şekilde yürütüldü. Dernek yönetim kuruluna Hidayetullah Oğuzhan,
Doktor Alimcan, Abdulkerim Kuçar, Abdulahat Abdurahman başta olmak
üzere 10 kişi seçildi. Denetleme kurulu başkanlığına Ablikimhan
Mehsum, Dernek başkanlığına Hidayetullah Oğuzhan oy çokluğu ile
seçildiler. Hidayetullah Oğuzhan daha önce derneğin başkan yardımcılığı
görevini yürütmekteydi. Seçimlerde yine dernek sekreteri ve sekreter
yardımcısı da seçildi. Genel sekreterliğe Doktor Alimcan oy çokluğu ile
seçildi.
Genel kurul toplantısı sonunda dernek başkanlığına seçilen Hidayetullah
Oğuzhan gelecekte yapılması düşünülen faaliyetler hakkında bir konuşma
yaptı. RFA-Arslan.15.01.2009
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
Pakistan adı verilen bölgede, Hindularda
Hindistan'da kalmıştı. Biraz sonra anlatacağım
sebeplerle 1940 yılında o zaman ki İngiliz
sömürgesi olan Hindistan'a iltica eden Doğu
Türkistanlılar Müslüman olmaları dolayısıyla
Pakistan'da kalmış ve iltica etmişlerdi. Pakistan ve
Hindistan'ın iki ayrı devlet olarak sahneye çıkması
ve bu iki devleti tanıyan devletlerin başında Türkiye
Cumhuriyeti geliyordu. Pakistan'ın istiklali için
mücadele veren Muhammed Ali Cinnah (Kayd_ı
Azam) ve büyük İslam şairi Muhammed İkbal
Türklere karşı büyük bir sevgi besliyor, özellikle
Atatürk'ün İstiklal yolundaki mücadelelerini
kendilerine örnek alıyorlardı. Büyük bir şair ve
düşünce adamı olan Muhammed İkbal'de Yahya
Kemal'i biliyordu. Herhalde Türkiye
Cumhuriyeti'nin Pakistan'a büyükelçi olarak Yahya
Kemal'i o günlerde Karaçi'ye atamasının bir nedeni
de bu olsa gerek diye düşünüyorum. Yahya Kemal,
Türk Dünyasını, Türkistan'ı ve Doğu Türkistan'ı da
biliyordu. 1940 yılından beri Pakistan'da mülteci
olarak yaşayan Kazak Türkleri Karaçi'de Türk
bayrağı dalgalanınca hemen elçiliğe koştular ve
Yahya Kemal'i buldular. Yahya Kemal bu Türkleri
Türkiye'ye göç etmeleri konusunda çaba sarf ederek
resmi başvurularını Ankara'ya iletir. Bu işleri takip
etmek üzere de o sıralarda Karaçi'de ikamet eden
Angalbayoğlu Abdülveli Can'la, Doğu Türkistanlı
yazar Halife Altay'ı görevlendirir. Böylece Doğu
Türkistan Kazakları'nın Türkiye'ye göçmen olarak
gelmeleri konusunda payı da büyüktür.
*NOT: 13.01.09 tarihinde Bağcılar belediyesi tarafından Prof.
Dr. Kazım Yetiş' in başkanlığında, Dr. Sermet Sami Ünsal,
araştırmacı Yazar H.B. Gayretullah ve Prof. Dr. Sadettin
Ökten'in iştiraki ile verilen panelde H.B. Gayretullah'ın
konuşması.
Reşat Doğru konuşmasında yine,
Türkiye Cumhuriyeti devleti
hükümetini Doğu Türkistan
meselesi ile ilgilenmeye çağırdı.
Parlamento üyesi Reşat Doğru bu
konuşmasını parlâmento üyeleri
ve yüksek dereceli liderlerinde
katıldıkları Türkiye Büyük Millet
Meclisi salonundaki umumi
toplantı sırasında yaptı. Reşat
Doğru'nun bu konuşması
Türkiye'nin devlet televizyonu
olan “TRT-3” ten naklen verildi.
RFA-Erkin Tarim 23.01.2009
Reşat Doğru
Türk destanları vadiye iniyor
'Altaylar'dan Tuna'ya Türk Destanları'nın film olacağını belirten Prof. Dr.
Fikret Türkmen, "Kurtlar Vadisi dizisinin yapımcılarıyla görüşüyoruz" dedi.
İZMİR Alsancak'ta "Altaylar'dan Tuna'ya Türk
Destanları" paneli yapıldı.
Alsancak Konak Belediyesi
Kültür Sanat Merkezi'nde
yapılan panele yoğun bir katılım
oldu. Türk Dünyası Araştırmaları
profesörleri Prof. Dr. Fikret
Türkmen'in yönettiği, Prof. Dr.
Metin Ekici ve Doğu
Türkistan'dan katılan Prof. Dr.
Alimcan İnayet'in konuşmacı
olduğu panelde, destanların
milletler için önemi ve
korunmasının gerekliliği
vurgulandı.
Gelecek nesillere ulaşmalı
Türk Dünyası'na yönelik çalışmalar hakkında
bilgi veren Prof. Dr. Fikret Türkmen, "halkımızı
ve yeni nesilleri Türk Destanları'yla tanıştırmak
adına 98 yılında başladığımız projeyle, bilinen
tüm Türk Destanları'nı en doğru şekliyle, orijinal
dilleriyle birlikte kitaplaştırdık. Elbette ortaya
çıkan eserler bilimsel yönü ağır basan üstelik de
maliyeti yüksek kitaplardı. Bu nedenle bu
kitapları halkın, özellikle de çocukların
okuyabilmesi için romanlaştırdık,
hikayeleştirdik ve en çok okunan
çok kitapları arasına sokmayı
başardık" dedi. Türkmen, şimdiki
en büyük hedeflerinin ise destanları
film ve dizi haline getirmek
olduğunu belirtti.
Anlamlı hediye
Konak Kaymakamı Ali Muhsin
Nakiboğlu, eşi, Türk Kültür ve
Sanat Derneği (TKSD) Genel
Başkanı Sevgi Özküzne,
Bulgaristan'dan gelen Türk Dünyası
ressamlarından Enbiya Çavuş TKSD Genel
Başkanı Sevgi Özküzne'ye eski Türk bilgeleriyle
Atatürk'ü resmettiği bir eserini hediye etti.
Müjde verdi
Prof. Dr. Fikret Türkmen, "Tarihi anlatan kitapları
çoğaltıp okullarda çocuklarımıza ulaştıracağız.
Bir de müjde vermek istiyorum. Film konusunda
Kurtlar Vadisi dizisinin yapımcılarıyla
görüşüyoruz" dedi. Hürriyet.23.01.2009
Türk Dünyası
İstiklâl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
FEVZİYE BAYRAMOVA: “HAPSEDERLERSE,
AÇLIK GREVİ YAPACAĞIM”
5
Fevziye
Bayramova
Bu günlerde Fevziye Bayramova Mordvin Özerk Cumhuriyeti'ndeyken,
Azatlık radyosu muhabiri İrek Bikkinin'e şu demeci vermiştir:
Tatar ulusu bağımsız olmalıdır, denilen beyanatlar,
bildiriler, müracaatlar Yeniden Kurulma'nın
başından beri söylene gelmiştir. Yüksek Şura
toplantılarında da söylenmiş, beyanat kabul
edilmiştir. Tatar İctimaî Merkezi, Milli Meclis,
"İttifak" partisi bu tarz muhtıra, bildirileri her zaman
kabul edegelmiştir. Bizim bu bildirilerimize yurt
dışında dikkat etmediler. "Bizim bağımsızlığımızı
tanıyın, Tatar ulusu kendi devleti olmazsa, yok
olacaktır" diye, biz onlara defalarca müracaat etsek
de, nedense bizim bu sözlerimize dikkat
etmemişlerdir. Yanı sıra, 90'lı yıllarda bize
Avrupa'da da, Amerika'da da, "Rusya'nın
demokratikleşmesine engel olmayın, Rusya'da
demokrasi olacak, siz de onların sırasında
demokratik ülke olacaksınız", diye bizi kandırdılar.
Fakat aradan 20 yıl geçti, yurt dışındakiler de,
Rusya terkibindeki diğer milletler de çok iyi
anladılar ki Rusya şimdiki durumunda kalmayıp,
faşizme doğru gitmektedir. Burada diğer ulusları
öldürme, onların dillerini, dinlerini, geleneklerini,
tarihlerini yok etme artık devlet derecesine
varmıştır. Azınlıklar artık buna razı oldu, bazıları
susuyor, bize bakıyorlar. Fakat biz, tarihinde
onlarca bağımsız devleti, onlarca kahramanları olan,
tüm dünyayı imrendirecek destanlar, edebi eserler icat
eden, büyük medeniyeti olan Tatarlar yok olmayı
kabul edemeyiz. Bunun için biz beyanatı hatırlatıp
müracaat ettik, yurt dışında bunu
dikkate aldılar. Bizim bu Tataristan'ın bağımsızlığı
hakkındaki müracaatımız, Türkiye, Amerika, Ukrayna,
Gürcistan'da birçok web sayfalarında, gazetelerde
yayınlanmıştır, televizyonlarda bu konu ile ilgili
programlar yapılmıştır. Yanı sıra BM bu müracaatla
ilgilenmiş ve onaylatmak için bizimle irtibata
geçmiştir. İşte bu cinaî işin açılması, benim şahsıma ve
taraftarlarıma açılan bir dava değil, genel olarak
bağımsızlık ilan eden Tataristan Cumhuriyeti'ne,
bağımsız olmak isteyen Tatar ulusuna karşı açılan bir
davadır, diye düşünüyorum. Çünkü biz bu sözü, Tatar
ulusu, Milli Meclis, bilginler, yazarlar, milliyetçiler
adına söylüyoruz. Bizi Rusya Anayasasını-düzeni
bozanlar olarak suçlamak istiyorlar. Bizim hiçbir
şekilde Rusya'nın Anayasa düzenini bozmak gibi bir
niyetimiz yoktur, biz kendi Tatar devletçiliğimizi
diriltmek istiyoruz. Bakınız, Rusya Gürcistan'ın toprak
bütünlüğünü bozmadan Osetya ve Abhazya'nın
bağımsızlığını tanıdığını söylüyor. Biz de Rusya'nın
toprak bütünlüğünü bozmadan bağımsızlığımızı elde
etmek istiyoruz. Bu konu ile ilgili Kazan'da basın
TÜRKİYE'YE GÖÇ ETTİN,
VATANDAŞ OLAMAZSIN!
Makedonya'dan Türkiye'ye göç eden Türkler
"anavatanlarına" göç ettikleri gerekçesi ile Makedonya
vatandaşlığına geri alınmıyor. Meclis komisyonlarında göç
politikasıyla ilgili karar görüşmelerinde...
Siyasi Sistem ve Topluluklar Arası İlişkiler Komisyonu'nda
Türk Demokratik Partisi
Başkanı ve Milletvekili Kenan Hasip,
vatandaşlık yasasında Türklere yapılan
haksızlığa bir kez daha dikkat çekti.
Söz konusu yasaya göre anavatanına göç
edenler hariç Makedonya'dan tüm göç edenler
göçmen sayılıyor. Bu bağlamda 1950'li
yıllarından bu yana Türkiye'ye göç eden
binlerce Makedonya Türkü göçmen statüsünde
sayılmıyor ve vatandaşlık yasasından sadece
Türkiye'ye göç ettikleri için yararlanamıyorlar.
Kenan Hasip önümüzdeki Mart ayında
düzenlenecek cumhurbaşkanlığı ve yerel
TDP Başkanı
seçimlerden sonra bu haksızlığın düzeltilmesi
Kenan Hasip
için bu yasa ile ilgili yeni bir düzenleme
sunacağını açıkladı. Hasip açıklamasında
Makedonya'dan son dönemde göç edenlerden yüzde 7'sinin Türk
olduğunu ve Makedonya nüfusunun resmi rakamlara göre yüzde 3.85'ini
temsil eden Türkler'in yüksek orandaki göçü yüzünden Türk nüfusunun
olumsuz etkilendiğini belirtti. 23 Ocak 2009
BAŞKURDİSTAN'DA GERGİNLİK ARTIYOR
Başkurdistan milletvekilleri, bölge partisinin
başkan adayını seçme konusunda Rusya devlet
başkanı Medvedev ile karşı karşıya geldi.
Medvedev'in sunduğu yeni yasaya göre,
Başkurdistan partisinin...
bölge başkanı, Moskova`da bulunan genel merkez tarafından
belirlenecek. Bölgedeki milletvekilleri ise, partinin yerel teşkilatlarının
da aynı yetkiye sahip olmasını talep ediyor. Adaylar konusunda yerel
teşkilatların bilgisine başvurulduktan sonra devlet başkanının karar
vermesini isteyen milletvekilleri, daha fazla yetki talebinde bulunuyor.
Başkurdistan'da ortaya çıkan sıkıntının ana kaynağının ise, görevdeki
devlet başkanı Murtaza Rahimov'un yerine gelecek isim konusunda
Kremlin ile Başkurdistan yetkilileri arasındaki görüş ayrılıkları olduğu
iddia ediliyor. 23 Ocak 2009
toplantısı düzenledim, durumdan bilgi verdim.
"Vatanım Tataristan" gazetesi muhabirleri,
"Fevziye hanım, bunları biliyorsunuz, 37'li
yıllardaki gibi hapsedebilirler, yurt dışına gitme
gibi bir niyetiniz yok mu?"diye sorduklarında,
ben, Türkiye'ye gidersem bana hemen vatandaşlık
verirler, fakat ben buradan gitmeyeceğim, çünkü
benim arkadaşlarım burada, dedim.
Gazetecilerin birçok konulardan bilgileri yoktu,
bazı olayları duyup şaşırdılar. Eğer beni
hapsederlerse, ilk günden açlık grevi yapacağım,
eğer ben ölürsem, bir Müslüman olarak ben
intihar etmeyeceğim, beni öldürenler, onlar
olacaktır, dedim.
Geçen Yıl Doğu Türkistan'daki Kömür
Madeni Olaylarında 93 İşçi Öldü
“Tiyanşan (Tanrıdağı)Sitesi”ni verdiği habere göre, 2008 yılında Doğu
Türkistan'daki kömür madenlerinde meydana gelen 75 olayda 93 işçi
ölmüştür.Günümüzde Doğu Türkistan kömür üretimi yönünden çok
ileride olup, kömür rezervleri Çin genelindeki kömür rezervlerinin
%40'ından fazlasına sahip bulunmaktadır. Kömür madenleri Doğu
Türkistan'ın bütün vilayetlerine dağılmış haldedir ve Doğu Türkistan kömür
madenlerinde meydana gelen olaylar yönünden en çok olayın meydana geldiği
ülkelerden biridir. 2007 yılında da Doğu Türkistan'da 98 Kömür madeni hadiseleri
meydana gelmiş olup, 112 işçi ölmüştü. ETIC
GÜMÜLCİNE'DE İLKOKULDA
YUNAN IRKÇILIĞI
Batı Trakya'da Yunan ırkçılığı had safhaya
vardı. Çocuklarının Türk çocukları ile aynı
sınıfta eğitim görmesini istemeyen Yunanlılar
okulu boykot ediyorlar. Gümülcine 7.
İlkokulu'nda Yunan öğrenci velilerinin
baskıları neticesinde Okul Aile Birliği'nin
aldığı kararla Yunanlı öğrencilerin okulu
boykot ettiği bildirildi. Boykotun, “Yunan
öğrenci velileri tarafından ırkçı sebeplerden
dolayı kaynaklandığı” konusundaki iddialar ise
toplumda hızla yayılıyor. 150 Türk çocuğun
yanı sıra 80 kadar da Hıristiyan çocuğun
devam ettiği okulun yöneticileri ise Yunanlı
velilerin şikâyetleri nedeniyle endişe içinde
olduğu belirtildi. Hronos gazetesi Gümülcine
7. İlkokulu'nda yapılan ırkçı hareketi
manipülâtif haberlerle örtbas etmeye çalışıyor.
Gazetenin söz konusu haberinde, “Okullarında
yaşanan izdiham, hepatit vakaları ve diğer bazı
konular, 7. Devlet İlkokulu'ndaki Hristiyan
öğrencilerin okul aile birliğinin de desteğiyle
dersleri boykot etmesine neden olduğu”
kaydediliyor.
Gazetenin ilgili haberinde
boykotun, 7. İlkokulun öğrenci yükünün büyük
bir bölümünü üstlenmesi beklenen ve resmi
açılışı 25 Ekim 2008 tarihinde yapılan 13.
Devlet İlkokulunun durumuyla da ilgili olduğu
iddia edildi. Haberde, “beklenen gerçekleşmedi
ve 7. İlkokuldaki çocuk sayısında azalma
olmadı. Öğrenci sayısının çokluğunun yarattığı
sorunlar ve diğer hususlar çözüm için okulla
temasta bulunan İlköğretim Müdürlüğü'nün
dikkatine sunuldu” ifadesi dikkat çekti. Burada
“diğer hususların” ne olduğu konusunda açıklık
getirilmekten kaçınılması akıllarda soru
işaretlerine neden oldu. Bu soru işaretlerine de
değinen gazete, Azınlık Toplumunun ve insan
hakları kuruluşların bu ırkçı hareket
karşısındaki tepkilerini önlemek için şu
yorumlara yer verdi: “Okulda Yunan
Öğrencilerin alelacele alınan kararla
gerçekleştirdiği boykot akıllarda bazı soru
işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Buna
ilaveten eyleme katılan öğrenciler ile velileri
farklı dine mensup çocuklarla bir arada olmayı
istememek ve ırkçı hislere sahip olmakla
suçlanabilirler. Ancak böyle bir durum mevcut
değildir. Boykotun nedeni, sağlık koşulları ve
okulda yaşanan izdihamdır.
Sağduyunun galip gelmesini ve öğrencilerin
derslerden daha fazla mahrum kalmayarak
sınıflarına dönmesini umuyoruz.”
Benzer ırkçı hareketlerin İskeçe'deki okullarda
da cereyan ettiği, Okul Aile Birlikleri
tarafından okul yönetimlerine verilen
dilekçelerde, Yunanlı velilerin, çocuklarının
Türk çocuklarla birlikte öğrenim görmelerine
karşı olduklarını ve ayrı sınıfların oluşturulma
talebinde bulundukları iddia ediliyor. 23 Ocak
2009 www.millet.gr
Aktüel
6
Günlük
İstiklâl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
Kasvet, Dehşet Ülke ve İnsan
Filistin’deki Katliamın
Düşündürdükleri
Gazete
Mehmet Emin Batur
Türk Dünyası Türkiye ve Tam Bağımsızlık
26.01.2009
Türkiye son yıllarda ve özellikle de son günlerde
kendisinin üreterek ortaya attığı iç meseleleri ile o kadar
meşgul ki, onlarca yıl boyunca Türkiye'yi kendileri için
adeta bir kurtarıcı ve bir yol gösterici olarak kabul ede gelen
250 milyon nüfusa sahip Türk dünyasını hayal kırklığına
uğratmayı sürdürüyor.
1990 yılının başlarından itibaren bağımsız birer devlet
olarak dünya devletleri arasındaki yerlerini almaya
başlayan Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri artık
emekleme dönemlerini tamamlayarak kendi ayakları
üzerinde durmaya başladıklarından beri kendilerinin
Türkiye'ye olan manevi bağlılıklarını pek de anlamlı
bulmamaya başladılar.
Çünkü Türkiye'deki hükümetlerin AB'ye üye olabilme
çabası göstermekten ve Amerika'ya sadık bir “stratejik
müttefik” olabilmekten başka bir hedefleri ve kaygıları
yoktu. Türkiye siyasetçilerinin kendileri ile kardeş ve
dindaş olan Türk boylarını görmediklerini, göremediklerini
ve görmemekte ısrar ettiklerini, Türkiye'nin AB
dayatmalarını kayıtsız şartsız kabul etmekte olduğunu
hayret ve dehşet içinde gözlemledikçe “Bağımsızlık böyle
olmamalı” diye mırıldandılar içlerinden…
Oysaki Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri, Türkiye
Cumhuriyetinin devlet sistemini örnek alarak ve kendi
devlet sistemlerinin işleyişinde uygulamaya çalışarak
yollarına devam edeceklerdi. Devlet adamları da Türkiye
Cumhuriyetinin devlet adamlarının dış politikadaki
stratejilerini örnek alacak ve Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin bağımsız devlet olma tecrübelerinden istifade ile
Bağımsızlıklarını taçlandıracaklardı.
Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını
ilan etmelerinden sonraki yaklaşık 20 yılın sonunda kendi
devletlerinin birçok devletlere göre daha güçlü daha
istikrarlı ve de daha bağımsız birer devlet olduğunun
farkına vararak haklı bir bahtiyarlık yaşamaktadırlar.
Zira Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri Rusya'da ya
da Amerika'da yapılan seçimlerin sonuçlarına adeta kendi
ülkelerinde bir seçim yaşanmış veya kendi başkanlarını
seçmişler gibi bir hissiyata kapılarak haber vasıtalarının
neredeyse tamamını bu seçim ve sonuçlarına tahsis
etmiyorlar…
ABD'nin yeni başkanının görevi selefinden
devralma törenleri elbette dünya haber ajansları
için bir haberdir. Fakat Türkiye'de ABD'nin yeni
başkanının eşinin giysilerinden tutun yeni
başkanın eşi ile ettiği dansın figürlerine
varıncaya kadar en ince ayrıntılarıyla günlerdir
Türkiye'nin resmi televizyon kanalları başta
olmak üzere bütün haber organlarında adeta
Türkiye'nin devlet başkanı seçilmiş ve görevini
devralmışçasına haber olarak verilmesi oldukça
düşündürücüydü…
Türkiye'de “köprülerin altından çok sular
geçti” Türk halkı artık “cambaza bak cambaza”
aldatmacalarına kapılmaması gerektiğinin ve
Türkiye'nin de peyk bir ülke değil, tam bağımsız
bir ülke olduğunun idrakinde olmalıdır.
Türkiye onlarca yıldır Uluslararası
ilişkilerde sergilenen zafiyet ve basiretsizlikler
sebebiyle bölgesinde ve Türk dünyasında lider
ülke olma fırsatını defalarca elinden kaçırmışsa
da asla geç kalmış sayılmaz.
Çükü Türkiye'nin arkasında Türkiye'yi her
alanda kayıtsız şartsız destekleyecek ve 1990
yılının başlarına kadar Türkiye Cumhuriyeti
devletini Türk dünyasının lider ülkesi olarak
gören ve bu günde bu düşünceye sahip olan 250
milyon nüfusa sahip bir Türk dünyası vardır.
Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri, gerek ticari
potansiyeli, gerek sahip olduğu yer altı ve yer
üstü zenginlik kaynakları ve gerekse de eşsiz
tarihi ve kültürel zenginlikleri ile Türkiye'nin bir
gün AB ve ABD yörüngesinden kurtularak
kendilerine yaklaşmak için ilk adımı atmasını
sabırsızlıkla beklemektedirler.
19.01.2009
“Kasvet” kelimesi Güzel Türkçemizde 20'yi
aşkın anlamı ile ifade edilmektedir. Kasvet, insanlara
ve ülkelere musallat olduğunda insanların ve
ülkelerin düzenlerini ve sağlıklarını tarumar eder.
Kasvet elle tutulmaz, gözle görülmez ama
insanlar onunla karşılaştıklarında kasvetin olumsuz
etkilerini iliklerinde, kılcal damarlarında ve
beyinlerinin en ücra köşelerinde bile hissederler. Her
tarafını kasvetin kapladığı bir ülkede güneş ışığı bile
insanların iç dünyalarını kaplayan karamsarlıkları
yok etmeye, kararan ufuklarını aydınlatmaya kâfi
gelmez.
Kasvet, kendiliğinden oluşmaz. O'nu, “Güç
bende artık!” diyerek naralar atan bir takım insan
müsveddeleri silah olarak kullanmak istediklerinde
ortaya çıkartırlar. Bu güruh, kokuşmuş fikriyatlarını
ihtiyaç duyduklarında takviye edebilmek,
besleyebilmek ve gerekli gördüklerinde kendilerinin
istedikleri ortamı oluşturabilmek için cetlerinden
kendilerine miras kalan ortaçağ dönemi kalıntısı kirli
ve karanlık mahzenlerinden çıkartarak insanlara ve
ülkelere musallat ederler.
“Padişahım Çok Yaşa” cı dalkavukların hüküm
sürdükleri diyarlarda bütün benliklerini aldatmacılık
kaplamış olan güruhlar, kasvet ve dehşetin
oluşturduğu sisli havadan istifade ile de tedrici
olarak seciyelerinin gerektirdiği menfur icraatlarını
uygulamaya başlarlar…
Oluşturulan kasvet ortamından dolayı insanlar
bedbinliğe düşerlermiş, insanlar arasında karşılıklı
güvensizlikler alıp başını gidermiş, geleceğe dair
umutlar kaybolmaya başlarmış, kırgınlıklar,
küskünlükler öfkeye dönüşürmüş, insan ilişkilerinde
tesanüt tamamıyla ortadan kalkarmış duygu
istismarcılarının umurlarında bile değildir. Çünkü bu
kasvet ve dehşet üreticileri, insanların
tedirginliklerinden, endişelerinden ve fikir
dünyalarında oluşan karmaşalardan istifade ile
varlıklarını sürdürürler, ideolojilerini yayarlar ve
ayakta tutmaya çalışırlar…
İnsanların tedirginlik, korku, muhtaçlık içinde ve
dayatmalara, zorbalıklara mahkûm olarak
yaşamaları, tam da dehşetin mimarlarının istedikleri
türden bir yaşam biçimidir.
Çünkü panik içinde yaşamak zorunda kalan
insanların tek istekleri sadece içine düşürüldükleri
kasvetli ve dehşetli havadan bir an önce
sıyrılabilmek, rahat ve derin bir nefes alabilmektir.
Zira her anlarını vehim içinde geçirmek zorunda
kalan insanlar ne iş, ne aş ve ne de refah
seviyelerinin yükselmesi ile ilgilenirler.
Böyle bir haleti ruhiye içinde olan toplumlar ise
“ölümü gösterip hastalığa razı etmek” de oldukça
mahir olan duygu bezirgânları tarafından kolaylıkla
idare edilebilirler…
Tedirginlik içinde ve yarınlarından emin
olamadan yaşamak mecburiyetinde bırakılan
insanlar arasında gerek siyasi, gerek içtimai, gerek
kültürel ve gerekse de ekonomik alanlarda sağlıklı
ve barış içinde bir ilişkinin sürdürülebilmesi katiyen
mümkün değildir. Bir zümrenin sadece kendi
çıkarları için meydana getirdikleri kasvetli ve gergin
ortam bütün toplumu ve ülkeyi olumsuz etkilediği
gibi eninde sonunda tıpkı bir bumerang gibi kasvetin
ve dehşetin mimarlarını da vurur ve onları da günün
birinde her anlamda yok eder.
Yaratılmışların en şereflisi olan insan, dünyanın
neresinde olursa olsun daima her olgunun ve her
yönetim biçiminin en iyisine layıktır.
Yüce yaratıcının insanlara doğuştan itibaren
armağan ettiği özgürlük içinde ve zilletten uzak bir
hayat sürme hakkının, kendilerinin meşum
varlıklarını ve hâkimiyetlerini devam ettirebilmek
için gecenin barudî karanlığından medet uman bir
takım insan görünümlü “yarasalar” ve
“baykuşlar” tarafından oluşturulan kasvet havası ile
gölgelenmesine asla izin verilmemelidir.
Bu izni vermeme hakkına sahip olanlar ise, yüce
rabbimizin en yüksek seviyede irade, hak, meziyet
ve özelliklerle donatarak yarattığı ve sahip oldukları
bu hak ve hususiyetleri demokratik düzen içerisinde
hakkıyla ve cesurca kullanabilen insanlardır.
31.12.2008
Türkiye’yi, kısa adı B.O.P. ve açılımı “Büyük
Ortadoğu Projesi” olan Büyük İsrail Projesinin eş
başkanlığı aldatmacası ile oyalayan ABD, kendisinin
“şımarık çocuğu” İsrail’in birkaç gün zarfında
Filistin halkının üzerine füze yağdırarak çocuk,
kadın yaşlı ayırımı yapmaksızın 300’ü aşkın
Filistinliyi katletmesi karşısında “İsrail Savunma
hakkını kullanmıştır” demektedir.
“11 Eylül” olayının ardından başlattığı İslam
karşıtlığını “Bu bir Haçlı hareketidir” diye
adlandıran George W. Bush’ un İsrail’in yaptığı
katliam karşısında farklı bir ifade kullanmasını
beklemek elbette ki safdillilik olur. Hal böyle iken
nüfus kayıtlarının “din” hanesinde “İslam” ibaresi
yer alan bazı dünya insanlarının ABD’ye olan
hayranlıklarını ve bağlılıklarını anlayabilmek
mümkün değil.
Birçok Müslüman ülkelerin insanları kendi
kültürleri ve inançları ile uzaktan yakından hiçbir
ilgisi bulunmayan kokuşmuş batı emperyalizminin
sistematik dayatmalarından biri olan yılbaşı ve Noel
çılgınlıklarına kilitlenmiş ve büyük bir sabırsızlıkla
çam ağacı ve hindi katliamına hazırlanırken İsrail de
yılbaşını Filistinlileri katlederek karşılıyor…
Türkiye’de bazı sivil toplum örgütleri ve
dünyanın bazı devletlerinde sadece halk tarafından
protesto edilmekle yetinilen İsrail’in yaptığı son
katliamlar ne yazık ki dünya devletleri seviyesinde
ciddi ve resmi bir biçimde kınama ya da yaptırım
uygulamasına muhatap olmadı. Onlarca yıldır her
türlü cefa ile karşılaşanlar, soykırım ve katliamlara
uğrayanlar, kendi yurtlarında sefalet ve yoksulluğa,
ırki aşağılanmalara mahkûm edilenler hep Türkler ve
Müslümanlar olmaktadır. Dünden bu güne Doğu
Türkistan Türklerinin tıpkı Filistinliler gibi işgalci
Çinlilerin katliamlarına uğraması karşısında
duyarsız davranan devleler bu günlerde de Filistinli
masum insanların hava saldırıları ile katledilmesi
karşısında aynı duyarsızlığı sergilemektedirler.
Sözde Ortadoğu’ya barış, demokrasi ve istikrar
getirmek için Irak’ı işgal eden ABD şu anda Orta
doğuda bütün dengeleri alt-üst etmiştir. Çok yıllar
önce planları yapılan B.O.P. ABD ve İsrail’in istediği
doğrultuda adeta bir saat gibi işlemeye devam
ediyor.
Orta doğunun en etkili ve kilit ülkesi olması
gereken Türkiye ise, Büyük İsrail’in ve ABD’nin
hedefe ulaşabilmesinin projesi olan B.O.P. sinin eş
başkanlığı(Bu güne kadar bu eş başkanlık Orta
doğunun hangi meselesinin halledilmesinde rol
oynadı bilen ve gören varsa açıklasın) ile avutuluyor.
Diğer yandan da, dünyanın en stratejik bir
bölgesinde yer alan ve köklü bir devlet geleneğine
sahip ülkesi olan Türkiye onlarca yıldır İsrail, ABD,
Rus ve daha başka Türk ve Türkiye düşmanı
devletlerin sağladıkları silahlar kullanan hain terör
örgütü ile mücadele etmek zorunda bırakıldı. Gerek
bölge ülkeleri ve gerekse de daha birçok Müslüman
dünya ülkeleri AB ve İsrail’in menfur politikalarına
ram olmaya devam ettikleri sürece, Ortadoğu’da ve
dünyada ABD ve onun uydusu İsrail tek kutuplu bir
dünya oluşturma yolunda ilerlemeyi sürdürecektir...
“Keşke” kelimesinden hiç hazzetmem ama bu
gün Filistinlilerin yaşadıkları insanlık dramını
gördükçe çok üzülüyor ve keşke Filistinlilerin
dedeleri İsraillilere para karşılığında toprak
satmamış olsa idi ve keşke Orta Doğu bölgesinin
göğsünün ortasına İsrail devleti adeta “zehirli bir
hançer” gibi saplanmamış olsaydı diyorum…
Bu sebeple de Türkiye’de Yabancılara toprak
satışına onay veren yasa bir an evvel yürürlükten
kaldırılmalıdır…
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
İstiklâl
GÜNDEM
7
“Guantanamo kapanmadıkça huzurum olmayacak”
16. Sayfadan Devam- Guantanamo'nun kapatılması
bizim için iyi bir haber olacak. Fakat aynı zamanda
Amerikalılar için de iyi haber olacak. Çünkü
Guantanamo'nun Amerikan demokrasi hakkında
meydana getirdiği kuşkular ortadan kalkacak." Dedi.
Ebubekir Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan'daki
evinden 2001'de ayrıldı. Amacı Batı Avrupa'ya ve
özellikle ABD'ye gitmek idi. 17 kişiden meydana gelen
daha büyük bir göçmen grubu ile birleşti. Komşu Orta
Asya cumhuriyetleri Kazakistan, Kırgızistan ve
Tacikistan'a gittiler. 2001 kışında ABD'nin Taliban
rejimini yıkmak için Afganistan işgalinin başlamasından
sadece birkaç gün önce Celalabad şehrine girdiler.
Gittikleri günlerde Celalabad, Amerikan savaş uçakları
tarafından bombalandı. Bu sebeple komşu Pakistan'a
sığındılar.
Pakistanlı köylüler kendilerini güleryüzle karşıladılar.
Birkaç gün sonra bölgede Amerikan uçaklarından çok
sayıda kağıt pusulalar atılmaya başlandığından haberleri
yoktu. Kağıtlarda "Bir Arap yakalayanın zengin
edileceği" söyleniyordu. Beş bin dolar karşılığında
Pakistanlı yetkililere teslim edildiler. Pakistan'da dört
ay hapis yattılar sonra Guantanamo hapishanesine
gönderildiler.
Ebubekir, "Uçakta 20 kişi idik. Hepimiz bağlanmış ve
zinzirlenmiştik ve şimdi adı kötüye çıkmış portakal
tulumlar içinde idik. Burada, cehenneme doğru uçmakta
olduğumuzu anladık" şeklinde konuştu. Uygur Türkleri
serbest bırakılana kadar Camp Delta'da demir bir kafes
içinde beş yıl geçirdiler. “Bizim suçsuz olduğumuzu
anladıklarında bile serbest bırakmadılar" diyen
Ebubekir, "Guantanamo'da kanunlar ne komünist ve ne
de demokrattı. Kanun yoktu" şeklinde konuştu. Beş
Uygur Türkü 5 Mayıs 2006'ya kadar serbest bırakılmadı.
Bir ABD federal mahkeme tutukluluk halinin illegal
olduğunu karar verdi. Temyiz mahkemesinin onları
serbest bırakılma kararı vermesinden birkaç saat önce
Bush yönetimi tutukluların ABD içinde serbest
bırakılmalarını önlemek amacıyla onları kabul edecek
bir ülke aramaya başladı. 100'den fazla ülke kabul
etmedi. Balkan ülkesi olan Arnavutluk kabul etti. Ve
temyiz mahkemesi kararını vermeden Arnavutluk'a
sınırdışı edildiler. Kötü şöhrete sahip Guantanamo
hapishanesindeki 250 tutukludan 55 ila 60'ının
ülkelerine dönmeleri halinde işkence görecekleri
düşünülüyor. Bunların arasında 17 de Uygur Türkü
bulunuyor. Diğerleri ise Libya, Özbekistan ve Cezayir
gibi ülkelerden. Beş Uygur Türkü Arnavutluk'a gelip
Tiran yakınlarındaki bir göçmen merkezine
gönderildiklerinde ilk sordukları bir harita oldu. Çünkü
Arnavutluk'un yerini tam bilmiyorlardı. Yetmişli yıllarda
izledikleri Arnavutluk filmlerinden Tiran'ın Avrupa'da
olduğunu biliyorlardı fakat yerini bilmiyorlardı. Yetmişli
yıllarda Tiran komünist rejiminin Maocu Çinle
kuvvetleri bağları vardı. Şu anda Batı tipi elbiseler giyen
Ebubekir, "Göçmen merkezinde şartlar fazla iyi değildi.
Fakat şimdi şehirde kendimize ait bir dairemiz var.
Camiye gidebiliyoruz ve para kazanmaya başladık.
Başlangıçta insanlar bize teröristmişiz gibi bakıyorlardı.
Ancak bir süre sonra Arnavutlar bizim öyle
olmadığımızı anladılar" dedi. Beş Uygur Türkü'nden biri
İsveç'e gitti ancak Ebubekir ile birlikte diğer dördü
Arnavutluk'ta kendilerine yeni bir hayat kurmaya
çalışıyorlar. Bir sivil toplum örgütünde gönüllü olarak
çalışıyorlar, şehirde ağaçları boyuyorlar, bir okulda
pratik dersler alıyorlar, biri de Tiran'daki Amerikan
üniversitesine kayıt oldu. Ebubekir, kendileri ile ilgili
olarak Guantanamo kapatılana kadar hiç bir durumda
mutlu olamayacaklarını söylerek "Amerikan halkını
Guantanamo'da uygulanan politikalardan ayırmak
istiyorum. Ancak Guantanamo henüz kapanan bir konu
değil. 17 Uygur Türkü, kanunlar hepsinin masum
olduğunu söylemesine rağmen hala orada hapis yatıyor"
şeklinde konuştu. Dünya Bülteni -20 Ocak 2009
Alman Hükümeti Guantanamo Kararından
Dolayı Bölündü
Amerika'da Başkan Barack Obama'nın Guantanamo'nun
kapatılması için düğmeye basması, Almanya'da
koalisyon hükümetinde krize neden oldu.
Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier,
Obama'nın Guantanamo'nun kapatılacağını daha
Başkanlık koltuğuna oturmadan, geçen Aralık ayında
açıklamasından hemen sonra harekete geçerek üsteki
tutsakların bazılarının insancıl nedenlerden dolayı
Almanya tarafından kabul edilebileceğini söyledi ve
bugüne dek süren tartışmayı başlattı. Sosyal Demokrat
Obama: Guantanamo'yu kapatmak istiyorum
ABD'de görevi Bush'dan devralmaya
hazırlanan yeni başkan Barack Obama,
Guantanamo'daki tartışmalı hapishaneyi
kapatma isteğini yineledi.
WASHINGTON - Barack Obama, seçimden
beri ilk kez Amerikan CBS televizyon
kanalına verdiği mülakatta, “Birçok kez
Guantanamo'yu kapatmak istediğimi söyledim
ve bunu yerine getirmek istiyorum” ifadesini
kullandı. Amerikan ordusunun sorgulama
yöntemi olarak işkenceyi kullanmasına son
vermek istediğini belirten Obama, “Birçok
kez 'Amerika işkence yapmaz' dedim ve şimdi
de işkence yapmadığımızdan emin olacağım”
Hoten'de Çin İşgalinden Bu Yana
Ekilebilir Alanların Miktarı Üçte
Bir Oranında Azalmış Bulunuyor
Tiyanşan (Tanrıdağı) Sitesinin verdiği habere
göre, Hoten vilayetinde Komünist Çin ve
Çinli göçmenler akın ettiklerinden beri ekili
alanların yüzölçümünün geniş ölçüde azalmış
olmasına rağmen Çin hükümetine teslim
etmek için ürettikleri hububat her yıl
artmaktadır.
1978 yılında Hoten'deki ekili alanların
yüzölçümü 3 milyon 300 bin dekardan fazla
olup, umumi hububat üretim miktarı 290 bin
500 ton idi. 1988 yılına gelindiğinde hububat
ekim alanlarının yüzölçümü 2 milyon 130 bin
dekara düşmüş, fakat Çin hükümetine teslim
edilen hububat 500 tona ulaşmıştır. 2008 yılı
ile 1978 yılı mukayese edildiğinde hububat
ekim alanlarının üçte biri tarumar edilmiş
SPD
partisinden
olan bakan,
özellikle
Uygur
tutukluların
kabul
edilmesi
ihtimalini
gündeme
getirdi.
SPD'nin
koalisyon
ortağı Birlik Partileri ise tutukluların Almanya'ya
getirilmesi girişimini reddederek, Guantanamo'daki
mahkumların ABD'nin sorumluluğu altında
bulunduğunu öne sürüyorlar. Nitekim Federal İçişleri
Bakanı Wolfgang Schauble Guantanamo üssünün
hukuka aykırı bir yer olduğunu, ancak bunun anlamının
tahliye edilenleri kabul etmek olmadığını, bunun ayrıca
Almanya'nın güvenliği için tehlike anlamına
gelebileceğini ifade etti. Birlik Partileri'nin bu tutumuna
muhalefetteki Hür Demokrat Parti FDP'den de destek
geldi. FDP yöentim kurulu üyesi Yankı Pürsün partisinin
yaklaşımını şu şekilde dile getirdi.
Guantanamo tutuklularının Almanya'ya kabul edilmesi
konusununun koalisyon ortaklarının arasını açması,
buna karşılık Birlik Partileri ile FDP'nin fikir birliği
Eylül ayında yapılacak genel seçimlere yönelik bir
mesaj olarak değerlendiriliyor. En son geçen hafta
Hessen eyalet seçimlerinde FDP büyük oranda oy
kazanarak, Hristiyan Demokrat Parti ile ortaklığa
gitmişti.
Öte yandan Başbakan Merkel ile SPD'nin başbakan
adayı Dışişleri bakanı Steinmeier'in arasının bu
bağlamda açılmasının bir diğer nedeni ise Çin ile olan
ilişkiler. Çin, herhangi bir üçüncü ülkenin
Guantanamo'daki Uygur tutuklulara oturum izni
vermesine karşı çıkıyor ve ülkenin Almanya'daki
diplomatlarının bu yönde girişimleri olduğu biliniyor.
Siyasi gözlemciler, Başbakan Merkel'in, Çin ile olan
ticari ve diplomatik ilişkileri riske sokmak istemediğini
vurguluyorlar. 22/01/2009 -VOA
Ebubekir Kasım
dedi. Obama, Guantanamo'nun kapatılması ve işkencenin son bulmasının
ABD'nin ahlaki bakımdan eski yerini kazanmasına olanak sağlayacak
çabanın bir parçası olduğunu kaydetti.
Yönetim ekibinin ekonomik krizin daha da derinleşmesine engel olmak için
çalışacağını söyleyen Obama, Irak'tan Amerikan birliklerinin geri çekilmesi
sözünün de arkasında durduğunu belirtti.
Yönetim ekibinin ilk üyelerini ne zaman açıklamaya başlayacağı sorusunu
“Yakında” diye cevaplandıran Obama, hayatında “sokaklarda
yürüyememek” gibi hala alışamadığı birtakım yenilikler olduğunu sözlerine
ekledi. 2002 yılının başlarında Küba'nın güneydoğusunda bulunan
Guantanamo deniz üssünde kurulan hapishaneden bugüne kadar 800 kadar
kişi geçti ve şu anda 255'e yakın kişi Guantanamo'da tutuluyor. Bu kişiler,
haklarında herhangi bir suçlama bulunulmaksızın, belirsiz bir süreliğine
hapiste tutuluyor. Bir askeri mahkeme tarafından “düşman savaşçı” ilan
edilen tutuklular, geçtiğimiz Haziran ayından beri sadece federal
mahkemeye başvurma imkanına sahip bulunuyor.ntv
olup, hububat üretim miktarı 700 bin tonun üzerine
çıkartıldığı belirtilmiştir.
Doğu Türkistan Çin hâkimiyeti
tarafından işgal edildiğinden beri
Çinli göçmenlerin geniş ölçüde
çoğalmaları ve tabii zenginlikleri
dilediklerince talan ederek
ormanları tarumar etmeleri
neticesinde ekili alanların
çölleşmesi ve kumsallaşması
hızlanırken, diğer yandan çok
miktarda ekilebilir alanlar Çinli
göçmenler tarafından yerleşim
alanı ve farklı ürünler yetiştirme
bölgeleri haline
dönüştürülmüşlerdir.
Fakat 2009 yılında Hoten'de yapılan arazi yönetimi
toplantısında ekili alanların miktarının iki yıl öncesindeki 2
milyon 240 bin dekardan 2 milyon 220 bin dekara
düşürülmesi ama hububat üretim miktarını ise, bir milyon
tonun üzerinde olarak belirlenmesi planlanmıştır.
Çin hükümeti hububat üretim alanlarının yüzölçümünün
azalmasına ters orantılı olarak hububat
üretiminin artmasını yeni teknoloji ve
kimyevi gübreleme yöntemlerine bağlayarak
anlatmışlardır.
Fakat yerli halk işte bu kimyevi gübre
sebebiyle toprağın gücünün azaldığını,
üstelik organik hububat tüketmeye alışmış
olan Doğu Türkistan halkının Çin'in
kimyasal tohum ve gübreleri sebebiyle suni
hububat yemeye mecbur oldukları için
sağlıklarının ağır derecede tehdit altında
olduğunu ve her türlü hastalıkların
çoğaldığını söylemektedirler. Ayrıca Doğu
Türkistanlı çiftçiler önceleri olduğu gibi
hububatları ile kendi kendilerini geçindirmeye ya da tasarruf
yapma imkânına erişemediği gibi ürettiği hububatın büyük
bölümünü Çin hükümetine vergi olarak teslim ettiğinden
resmi malumatlar Çin'in ambarlarındaki hububat miktarının
artmakta olduğunu göstermektedir. ETIC
GÜNDEM
8
İstiklââll
İstikl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
2008 Yılında Doğu Türkistan'da Meydana Gelen 10 Büyük Olay
Pekin Olimpiyatları münasebetiyle 2008
yılında bütün dünyanın dikkati Çin'e
odaklanırken, Doğu Türkistan'da Çin'in
müstemlekeciliğine ve zulmüne karşı milli
çatışmaların, isyanların ve karşılık verme
hareketlerinin en güçlü şekilde meydana
geldiği bir yıl oldu.
Komünist Çin hâkimiyeti 2008 yılında Pekin
Olimpiyatlarının güvenliğini bahane ederek
Doğu Türkistanlılara yönelttiği siyasi baskı
ve sindirme hareketlerini özellikle arttırdı.
Çin, Doğu Türkistan halkını ekonomik
yönden talan etti. Dinsizleştirme ve
Çinlileştirme politikalarını zirveye çıkarttı.
Doğu Türkistanlılara yönelttiği yasa dışı
tutuklama, zulüm, işkence ve öldürme
eylemlerini arttırması ise, 2008 yılı içerisinde
Doğu Türkistan'da milli isyan ve
çatışmaların artmasının en önemli
sebeplerinden biri oldu.
Kısacası Doğu Türkistan, 2008 yılında dünya
kamuoyunun büyük ölçüde dikkatini celp
eden milli hadiselerin vuku bulduğu, Çin
hâkimiyetinin Doğu Türkistan halkına
yönelik olarak sürdürdüğü şiddetli
zulümlerin devam ettiği bir ülke oldu.
2008 Yılında Doğu Türkistan'da
meydana gelen başlıca 10 büyük Olay
Aşağıdakilerdir.
1
Çin basınının beyanlarına göre 2008 yılının Ocak ayının 27. günü
akşamı Ürümçi şehrinin baht yolu civarındaki “Baht Bahçesi Küçük
Halk Yerleşim Bölgesi”nde Doğu Türkistan bağımsızlık güçleri ile Çin
askerleri arasında geniş çaplı bir silahlı çatışma meydana geldi.
Çince “Yeryüzü Vakit Gazetesi” ile “Şing Dao Gazetesi”… Başta olmak üzere bazı Çin
gazetelerinde bu defaki çatışmalarda iki milli direniş savaşçısının şehit edildiği, 15'inin de
tutuklandığı, birkaç Çin polisinin yaralandığı haberi verilmişse de Doğu Türkistan'dan gelen
malumatlara göre bu defaki çatışmada 18 Doğu Türkistanlı şehit edilmiş, iki Çin polisi milli
mücadeleciler tarafından vurularak öldürülmüştü.Çin basınında belirtildiğine göre bir grup
silahlı direnişçi 1997 yılında meydana gelen “5 Şubat” Gulca katliamının 11. yılını anma ve öç
alma maksadıyla 5 Şubat günü Ürümçi'de silahlı eylem yapmayı planlamıştı. Onlar Ocak ayının
27. günü Baht yolunda yer alan “Baht Bahçesi Küçük Yerleşim Bölgesi”ndeki bir binaya
toplanarak plan yaparlarken onların hareketlerinin farkına varılarak yüzlerce Çin asker ve
polisleri tarafından kuşatma altına alınmışlar ve direnişçilerle Çin güçleri ararsında şiddetli bir
çatışma meydana gelmiştir. Çatışmadan sonra Çin polisleri çok sayıda silah, mühimmat ve
patlayıcı madde ele geçirmişlerdir. 4. Ayın 10. günü Çin toplum güvenliği bakanlığının sözcüsü
Wu Hi Peng yukarıdaki olay münasebetiyle Pekin'de düzenlediği bir basın toplantısı sırasında
yaptığı açıklamada 2008 yılı Ocak ayının 4. gününden 11. gününe kadar Ürümçi'de Hacı Mehmet
başta olmak üzere
10 “terörist in ele
geçirildiğini
söylemiştir. Yine, 3. ayın 26. günü ile 4. ayın 6.
gününe kadar geçen süre içerisinde de
Abdurahman Tursun, Kuran Mutallip başta
olmak üzere 35 “terörist”in tutuklandığını
beyan etmiştir. Wu Hi Peng'in bildirdiğine göre
yukarıdakilerle beraber yine çok miktarda
mermi, barut ve patlayıcı maddeler ele
geçirilmiş. Çin hükümeti yukarıda tutuklanan
Doğu Türkistanlıları “Doğu Türkistan İslami
Hareketi'nin üyeleri olup, Pekin
Olimpiyatlarını Sabote etmeyi planlamışlardır” diyerek adlandırmışlarsa da, gerçekte ise,
Ürümçi'ye toplanan milli direniş savaşçılarının “5 Şubat Gulca Katliamının öcünü almak için
toplandıkları dış ülkelerdeki Çin basınında da yer almıştır.
Fakat bazı kaynaklarda Ürümçi olayının “27 Ocak” günü değil, “4 Şubat” günü meydana geldiği
beyan edilmektedir.
2
Çin Toplum Güvenliği Bakanlığı, 07.03. 2008
günü iki bayan ve bir erkekten oluşan 3 sözde “
Doğu Türkistan teröristi” nin Ürümçi'den Pekin'e gitmekte olan
yolcu uçağını havada iken bombalama planı yaptıkları, ama bu
“terörist” lerin hareketlerinin Uçak güvenlik görevlileri tarafından
tam zamanında sezilerek “büyük facia”nın önlendiğini ve 3
“terörist”in de olay yerinde ele geçirildikleri açıklanmıştı. Çin
makamlarının açıkladığına göre, 18- 19 yaşlarındaki iki Doğu
Türkistanlı kız benzi dolu şişelerle gizlice uçağa binmişler. Uçak
Ürümçi'den kalktıktan kısa bir zaman sonra uçağın içerisini benzin
kokusu kaplamış. Sözde “terörist” ler uçağın tuvaletinde kâğıda
benzin dökerek ateşe vermeye hazırlandıkları sırada uçağın uyanık
görevlilerince fark edildiği için suçlular ele geçmişler. Olay açığa
çıktıktan sonra uçak Lan zou hava alanına mecburi iniş yaparak,
suçluları ilgili birimlere teslim ettikten sonra Pekin'e doğru uçuşuna devam etmiş.
Reuters ajansının bu olay hakkında 20 Mart günü Pekin'den verdiği haberde, sözde ( 7
Mart Uçak olayı” ile ilgili yeni malumatlar yer almış olup, söz konusu haberde
belirtildiğine göre, olayın şüphelileri uçağa Pakistan ve Orta Asya devletlerine ait
pasaportlarla binmişlerdir. Fakat Orta Asya'daki hangi devletin pasaportunun
kullanıldığı açıklanmamıştır.
Reuters'in Çin'in malum bir güvenlik uzmanından edindiği bilgiye göre, olayın
şüphelileri 3 kişi olup bir kadın ve erkek Pakistan
pasaportu ile 19 yaşındaki kadın şüpheli ise,
güvenlik kontrolünden geçerken özel yolcular kapısından benzin dolu
şişeleri başarıyla geçirmiştir.
Reuters, havacılık birimlerinden bilgi aldığında olayın şüphelilerinden
19 yaşındaki kızın Pakistan'da eğitim aldığını, Orta Asya kimliğine sahip
şüphelinin 30 yaşlarında olduğunu, olayın planlayıcısı ve liderliği
üstlenenin ise, Pakistan pasaportuna sahip olduğunu bildirmişler ve
onların ellerindeki yabancı ülke pasaportlarının sahte ya da yasa dışı
yollardan elde edilen pasaportlar olabileceği bildirilmiştir.Muhabir
onların soy kütüklerini araştırdığında, yukarıdaki bilgileri veren kişi
“bunlar varsayılan bilgiler” diyerek cevap vermeyi reddetmiştir.
Aynı zamanda bu olay bütün dünyada güçlü şekilde tesir meydana
getirmiştir. Çin hâkimiyeti ise bu olayı “Doğu Türkistan teröristlerinin
Pekin Olimpiyatlarına karşı yürüttükleri terörist hareket” diyerek göstermek suretiyle
Doğu Türkistan Türklerinin milli hareketlerini uluslar ararsı siyasi alanlarda karalamaya
çalıştılar. Fakat Çin hâkimiyeti sözde “7 Mart Uçak Olayı” nı meydana getirenlere dair
şimdiye kadar dünya kamuoyunu ikna edecek seviyede bir delil- belge ortaya
koyabilmiş değildir. Yabancı ülke siyasi gözlemcileri ise, “Bu olayı Çin hâkimiyetinin
Doğu Türkistanlıları karalamak maksadıyla uydurup ortaya çıkartmış olması ihtimali
vardır” diye değerlendirmektedirler.
3
kat, kat arttırması ve Çin hükümetinin Hoten gençlerini geniş
çaplı olarak tutuklaması sebep olmuştur. Fakat Çin hâkimiyeti
bu olay hakkında izahat verirken, “Tibet'teki isyanların tahriki ile ortaya çıktı” diyerek
anlatmaya çalışmıştır. Oysaki bu olayın Tibet'teki olaylarla hiçbir ilgisinin olmadığı ve bu
olayın meydana gelmesine tamamen Çin hâkimiyetinin “ Olimpiyatların Güvenliğini Garanti
altına alma” adı altında Hoten bölgesinde Doğu Türkistanlılara yönelttiği bastırma ve göz
altıları şiddetle arttırmasının sebep olduğu açığa çıktı. Bu defaki protesto gösterisinde Doğu
Türkistanlılar “İşkenceye son verilsin”, “Mahkûmlar serbest bırakılsın”, “Dini özgürlüğe
izin verilsin”, “Yaşasın Örf-adetlerimiz” diyerek slogan atmışlardır.
Çin basınının bildirdiğine göre, 2008 yılı 23-24 Mart
günleri Hoten, Doğu Türkistanlı kadınların hükümete
karşı geniş çaplı bir protesto gösterisine sahne oldu. Bu gösterinin kapsamı oldukça büyük
olup, gösteriye 1000'den fazla kişi katılmıştır. Göstericilerin büyük çoğunluğunu da kadınlar
oluşturmaktadır. Gösterinin ilk günü 400'den fazla kişi, ikinci günü de 200 civarında insan
tutuklanmış olup tutuklananların çoğu da kadınlardır. Doğu Türkistan'daki Türklerin
aksettirdiklerine göre, bu defaki olaya Hoten vilayetindeki Mutellip Hacı isimli halk arasında
saygınlığı bulunan bir tüccarın polisler tarafından hapishanede öldürülmesi, “Peçeli
kadınların yüzlerini açma” adı altında Doğu Türkistanlı Çiftçi kadınlara yönelttiği baskıyı
4
2008 yılı Mart aynın 28. günü Çin polis ve jandarmaları
Gulca'nın yeni mahalle köyünü kuşatarak geniş çaplı bir
tutuklama hareketi başlatmıştır. ETIC' in verdiği habere göre, bu
defaki harekâtın maksadı, köyde “yasa dışı şölen” yamakta olan bir grup genci ve “silah gizledi”
diye suçlanan şüpheli 5 kardeşi tutuklamak olup, harekât esnasında normal olarak şölen
yapmakta olan 25 Doğu Türkistanlı genç ile “yasa dışı olarak silah gizlediklerinden”
şüphelenilen 5 kardeş tutuklanmıştır.
5
Birleşik ajansın 09.07.2008
tarihinde Pekin'den verdiği
habere göre, Temmuz'un 8'inde
Çin polisleri Ürümçi vilayetindeki bir binayı ani bir şekilde kuşatma
altına aldılar. Söz konusu binadaki bir evde normal bir şekilde dini
faaliyet göstermekte olan 15 Doğu Türkistanlıya karşı silahlı baskın
düzenleyen Çin polisleri kadınları da kapsayan 5 Doğu
Türkistanlıyı olay yerinde vahşice katlettiler. Ayrıca bu baskın
sırasında 2 kişi de ağır derecede yaraladılar ve 8 kişiyi de tutuklayıp
hapse attılar. Her ne kadar Çin hâkimiyeti bu defaki vahşice
hareketini “Bir grup radikal İslamcı teröriste karşı yürütülen bir
hareket” şeklinde anlatmışsa da, gerçekte ise, bu 15 Doğu
Çin polisleri bu defaki arama ve tutuklama hareketi sırasında yine 4
çiftçinin çiftliğini ve ev- barkını greyderlerle yıkarak yerle bir etmiştir.
Tutuklamalar, Yeniyer köyünün almutiyar bölgesinde
sürdürülmüştür.Gerçi Çin hükümeti tutuklanan Doğu Türkistanlı gençlere “terörist” ve “yasa
dışı dini unsur” şeklinde suçlamalarda bulunduysa da, onlar hakkında hiçbir delil ortaya
koyamamışlardır. Çin basınında bu defaki aramalar esnasında çok sayıda silah, mühimmat ve
patlayıcı maddeler ele geçirildiği kaydedilmektedir.
Türkistanlının hepsi de
silahsız olup, sadece kuranı
kerim okuyarak ibadet
etmek için toplanmışlardı. Çin hâkimiyeti ise bunlara
“teslim olmayı reddederek karşılık verdiler” bahanesiyle
modern silahlarla bir baskın düzenlemişlerdir.
Yukarıdaki 15 kişi arasından 5 kişisi kadın olup, şimdiye
kadar Çin hâkimiyeti bu Doğu Türkistanlıların “radikal
terörist” olduklarına dair hiçbir delil ortaya koyabilmiş
değiller. Uluslar arası İnan hakları örgütleri ise, Çin'in bu
kanlı katliamını sert biçimde kınaya gelmektedir.
Kültür-Tarih 9
İstiklâl
2008 Yılında Doğu Türkistan'da Meydana Gelen 10 Büyük Olay
6
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
Çin basınının verdiği
haberlere göre, 0.07.2008
günü Kaşgar Yargı mahkemesi,
Kaşgar şehrinde 10 bin kişinin katılımı ile mahkeme kurarak 20
Doğu Türkistanlıya ölüm cezası ve başka çeşitli cezalar vermiştir.
Haberlere bakıldığında, Kaşgar'da gerçekleştirilen bu açık
yargılamada 20 Doğu Türkistanlıyı “ Terör eğitim kampı kurdu”,
“Askeri tatbikat yaptı”, “patlayıcı maddeler bulundurdu”, “İslam
Partisine üye oldu”, “Dini tebliğ faaliyeti yaptı”, “Yasa dışı kasetler
izledi ve dinledi” gibi siyasi suçlamalarla suçlamışlardır. Bunların
arasından Abduveli İmin, Muhtar Setivaldi başta olmak üzere 5
Doğu Türkistanlıya ölüm cezası vererek bunlardan ikisini derhal
icra etme emri verilmiştir.
Çin hâkimiyetinin
“Olimpiyatların güvenliğini
garanti altına alma” söylemi
altında yürüttüğü bu defaki temizlik hareketi dış ülkelerde faaliyet
göstermekte olan Doğu Türkistan örgütlerinin ve uluslar arası
hukuk teşkilatlarının sert tepkilerine sebep oldu.
Bu münasebetle dünyanın birçok yerlerindeki Doğu Türkistan
teşkilatları, Çin hâkimiyetinin aynı gün Ürümçi ve Kaşgar'da
yürüttüğü menfur icraatlarına karşı geniş çaplı protesto eylemleri
gerçekleştirildi. Uluslar arası insan hakları bu münasebetle özel
beyanat ve haberler yayınlayarak Çin hâkimiyetinin Olimpiyatların
güvenliğini bahane ederek Doğu Türkistanlılara yönelik olarak
soykırım uygulanmasını kınadılar.
7
04.08.2008 günü Kaşgar şehrinde bütün dünyayı
sarsan Semen Yolu Olayı” meydana geldi. O
sabah, Kaşgarlı Abdurahman Azat ve kurban Himit
isimli iki Doğu Türkistanlı genç Çin silahlı polis birliklerinin Kaşgar-Semen Yolunda yer alan
Askeri eğitim üssüne ani bir hücum gerçekleştirerek 16 Çin polisin öldürdü ve 16'sını da
yaraladı. Daha sonra da yaralı polislerden biri de hastanede öldü ve
böylece ölen Çin polislerinin sayısı 17'ye yükseldi. Bu iki Doğu
Türkistanlı gençte olay sırasında yaralanarak Çin polislerinin ellerine
geçmişlerdir. Kaşgar ili Çin komünist Partisinin sekreteri Şi Da Gang,
8. ayın 5'inde “4 Ağustos Semen Yolu Olayı” münasebetiyle Kaşgar'da
bir basın toplantısı düzenleyerek bu defaki olayın mahiyetini dünya
kamuoyuna aşağıdaki şekilde açıkladı:
“8. ayın 4. günü sabahleyin Kaşgar bölgesi Toplum güvenliği sınır
muhafaza birliğindeki 70' ten fazla polis sabah sporu yapmak için birlik
yerleşim alanından çıkarak “Yi Jin” yani “Şad -Horam(Neşe) Oteli”nin
önüne geldiklerinde arka taraftan gelen bir kamyonun ani saldırısına
uğradı. Aynı anda diğer bir suç şüphelisi polis birliğinin kapısı önünde
izlenip beklemekteymiş. O da araçtaki suçluyla birlikte silahlı polis
birliğinin kapısının önüne bomba attı. Hemen ardından da yaralı
polislerimize bıçakla gelişigüzel saldırmaya başladı. Bu zorba
bombalama olayında 16 kişi hayatını kaybetti. 16 kişi de yaralandı. Yaralananlar arasından 4
kişinin de hayati tehlikesi bulunuyor, ikisinin durumu da oldukça ağır.” Bunun dışında yine 8.
ayın 5. günü Otonom Bölge(Doğu Türkistan) Toplum Güvenliği Bakanlığının bakanı Liu
YaoHua Ürümçi' de bu olayla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyerek şöyle açıklama
yaptı: “Bu defaki saldırıyı gerçekleştiren 2 suçlu olay yerinde ele geçirilmiş olup, onların her
ikisi de suçlarını itiraf etmeye mecbur oldular. Bu iki suçlunun biri: Abdurahman Azat, 33
8
Basın organlarında yer aldığına göre, 2008 yılı Ağustos
ayının 9. günü şafak vakti saat 02: 30 sıralarında Doğu
Türkistan'ın Kuçar şehrinde Doğu Türkistan Özgürlük ve
Bağımsızlık
güçleri, bir dizi eş zamanlı eylemler düzenlemişlerdir. Çin'in Kuçar Çin Komünist partisi
binasına, Vergi Dairesi binasına, Zabıta binasına ve Çin'in bir fahişe hanesine ani bir
saldırı gerçekleştirmişler ve iki polis aracını da tahrip etmişledir. ETIC'in ilk olarak elde
ettiği haberlere göre, Çin tarafından iki polis ölmüş ve bir bina güvenlik görevlisi de ağır
yaralanmıştır. Doğu Türkistan özgürlük ve bağımsızlık savaşçılarından 7 kadın ve 4 erkek
olmak üzere 11 kişi de şehit olmuştur. Yerli halkın ifadesine göre patlama sesi nahiye
hastanesi ile şehir merkezinin her tarafından net olarak duyulmuştur.
Çin hükümeti yanlısı Şinhua ajansının haberine göre, Kuçar'da bir dizi patlamalar
meydana gelmiş olup, 7 “silahlı zümre” ve bir güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, çok
sayıda kişi de yaralanmıştır. Şinhua ajansının bildirdiğine göre, Ağustos ayının 10. günü
9
2008 yılı Ekim ayının 21.günü Çin
Toplum Güvenlik Bakanlığı Pekin'de
bir basın toplantısı düzenleyerek, “İkinci grup Doğu Türkistan Teröristleri
listesi” yayımladı. Çin'in yayımladığı bu defaki kara listede Memtimin
Memet, Emet Yakup, Tursun Tohti, Tursun İmin, Memet Tursun
Abduhalik, Şemsidin Ehmet Abdumijit, Ekrem Ömerjan ve Yakup Memet
olmak üzere 8 Doğu Türkistanlının isimleri yer almış olup, Çin hâkimiyeti
bu 8 kişiyi “Doğu Türkistan İslami Hareketi” örgütünün kolluk üyesi
olarak göstermiştir. Çin Toplum Güvenliği Bakanlığı bu konuda
yayımladığı beyanatta, bu Doğu Türkistanlılar, Pekin Olimpiyatlarının
20.12. 2008 günü Ürümçi'de, milli Üniversite
öğrencilerini Çin'e karşı protesto gösterisi yapmaya
çağırmak ve bu konuda bildiri dağıtma olayı meydana
gelmiş olup, her ne kadar protesto gösterisi gerçekleşmemiş ve
bildiri dağıtan öğrenciler tutuklanmışlarsa da, bu olay yurt
içinde ve dışında ciddi biçimde yankılandı.
Bu olayın Aralık ayında meydana gelmiş olması siyasi
gözlemcilerin kafasında, “Bu defaki olay Sinkiang(Doğu
Türkistan) Üniversitesi öğrencileri önderliğinde yürütülen
1985 yılının 12 Aralık günündeki protesto eylemini
çağrıştırıyor. Bu tarihte Ürümçi'de çok sayıdaki Üniversite
öğrencilerinin, Çin hükümetinin politikalarına karşı icra
ettikleri ve aynı zamanda kamuoyunda büyük yankı uyandıran
geniş çaplı protesto olayını anmak maksadıyla yürütülen
demokratik bir teşebbüs olsa gerek” şeklinde bir düşünce
oluşturuyor. RFA' nın ve bazı Çin basın organlarının verdikleri
habere göre, bu defaki faaliyeti organize edenlerden biri
Miradil Yasin, diğeri ise, Mutellip Tayip olup, onlar 20 Aralık
günü Sinkiang(Doğu Türkistan) Üniversitesinde bildiri
dağıtırlarken Üniversite güvenlik görevlileri tarafından olay
yerinde yakalanarak polise teslim edilmişlerdir.
Olayı ifşa eden güvenlik görevlilerinden İlyar Ablimit, Niyaz
yaşında sebzeci
Diğerinin İsmi: Kurban Himit, Taksi şoförü. Polis
birimlerimiz olay yerinden 9 adet el yapımı bomba( ikisi
kullanılmış olarak) 2 bıçak, 2 kılıç ve bir tane de el yapımı tabanca ele geçirdiler. Suçluların
kullandıkları patlayıcılar, silahları ve eylemleri zorba terör karakterini yansıtan bir hareket olup,
Bu olayı terörist bir eylem olarak adlandırmak gerekir.” Çin hâkimiyeti
yine her nedense bu olayı da “Pekin Olimpiyatlarının güvenliğini tehdit
etmek için planlı ve organizeli olarak icra edilen bir harekettir Onların
arkasında dış ülkelerdeki Doğu Türkistan teröristleri var.” Diyerek ifade
etmişse de, bu iki Doğu Türkistanlı gencin dış ülkelerdeki Doğu
Türkistan teşkilatları ya da başka “terör örgütleri” ile ilişkilerinin
olduğuna dair bir delil gösteremediler. Fakat daha sonra bu hadisenin,
Çin hâkimiyetinin Doğu Türkistan halkına uyguladığı zulme karşı
çıkmak maksadıyla iki Doğu Türkistanlı genç tarafından kendilerinin
kişisel kararları ile ica ettikleri bir öç alma hareketi olduğu ortaya çıktı.
Dünya kamuoyu ve dış ülkelerdeki basın- yayın organları söz konusu
“Semen Yolu Olayı” nı “terör eylemi” olarak değerlendirmedi. Onu,
“Doğu Türkistan halkının Çin askerlerine yönelttikleri bir öç alma
eylemi” olarak nitelendirdiler.
“Otonom Bölge(Doğu Türkistan) Toplum Güvenliği Bakanlığı”nın
Bakanı Liu Xua'da daha sonra bu mesele hakkında, “8. ayın 4. günündeki terör hadisesinin ülke
dışındaki “Dğu Türkistan” örgütleri ya da, “Türkistan İslam Partisi” gibi terör örgütlerinin
perde arkasından planladıklarına ya da onlarla bir bağlantısının olup olmadığına dair elimizde
bir belge yok.” Demek suretiyle bu olay hakkındaki ilk iftiralarını reddetmek zorunda kalmıştı.
Kaşgar halk yargı mahkemesi 2008 yılının Aralık ayının 17. günü karar vererek 17 Çin polisini
öldüren Kurbanca Ablimit ile Abdurahmancan Azat'a idam cezası vermişlerdi.
sabahı Kuçar emniyet
müdürlüğü ve daha başka
hükümet binaları el yapımı bombaların saldırısına
uğramışlardır. Şu anda Kuçar'ın durumu oldukça ağır
olup, Ürümçi'ye ve güne gidecek olan araçlara ulaşım
kapatılmıştır. Aksu vilayetinde de olağan üstü askeri hal
ilan edilmiş olup, her tarafı vehim kaplamış bulunuyor.
Olay meydana geldikten sonra Çin hükümeti Çin
hükümeti Kuçar'daki bütün emniyet birimleri, silahlı polis
birimleri, Bingtuen( silahlı Üretim- İnşaat Ordusu) ve
orduyu görevlendirmenin dışında yine, Bügür'de yerleşik
askeri birlikleri de Kuçar'a nakletmişlerdir. Kuçar'ın dış
dünya ile ilişkisini tamamen kesmiş olup, burada sert askeri idare icra etmektedirler.
güvenliğini tehdit etme suçu işlemişler.
Fakat Çin hâkimiyeti bu Doğu Türkistanlıların
Pekin Olimpiyatlarının güvenliğine ne şekilde bozgunculuk yaptıklarına dair hiçbir
belge gösterememiş olup, sadece bunların askeri eğitim aldıkları, yardım topladıkları
ve örgüt kurduklarına dair temelsiz ve dayanaksız ifadeler sarf etmişlerdir. Tıpkı
dünya kamuoyunun da bildiği gibi Şimdiye kadar Doğu Türkistan Milli hareketi
Pekin olimpiyatlarının ve yabancı ülke sporcularının güvenliğine zarar verecek hiçbir
fiili harekette bulunmamışlardır. Demek oluyor ki, Çin hâkimiyetinin yukarıdaki 8
Doğu Türkistanlıyı, “Pekin Olimpiyatlarının güvenliğine ağır derecede zarar verdi”
diye suçlamasının hiçbir gerçek yanının olmadığını açıkça göstermektedir.
Muha
mmet
İmam ve Wangping 5'er bin yuen nakit para ile
ödüllendirilmişlerdir. Üniversite öğrencilerini Protesto
eylemine çağıran bildiriler o günlerde Ürümçi'deki 1 Ağustos
Köy Ekonomisi Üniversitesi ile Tababet Üniversitesinde de
dağıtılmıştır. Malumatlardan anlaşıldığına göre, Ürümçi'deki
bütün yüksek okul öğrencilerinin Otonom Bölge(Doğu
Türkistan) Spor salonu etrafında toplanarak bütün şehri
dolaşmak suretiyle protesto eylemi yapmaları planlanmış,
fakat bu protesto eylemini planlayanların yakalanmış olmaları
ve alınan tedbirler sebebiyle plan gerçekleştirilememiştir.
“Uygur Biz” sitesinin verdiği habere göre, Sinkiang(Doğu
Türkistan) Üniversitesi ayın 24' ünde ödüllendirme töreni
düzenleyerek söz konusu protesto eyleminin engellenmesinde
hizmeti geçen 4 kişiyi ödüllendirdi. Ödül merasimine
üniversite ileri gelenleri, üst düzey idare memurları, Ürümçi
şehri ve Otonom Bölge(Doğu Türkistan) ilgili önderleri
katılmışlardır. Üniversite Komünist Parti sekreteri Jang
Shynlyang'ın, ödül töreninde bildirdiğine göre, söz konusu
protesto eylemi engellendiği için Doğu Türkistan'daki
Çin Komünist Partisi Wang Le Guan Sinkiang(Doğu
Türkistan)Üniversitesine özel olarak memnuniyetini
bildirmiştir. Tutuklanan gençlerin teşkilat ilişkileri ve
faaliyetleri üzerinde Ürümçi vilayeti Emniyet müdürlüğü
incelemelerini sürdürmektedir. Bildirinin içeriğinde nelerin yer
aldığı, protesto eylemi sırasında nelerin ortaya konulacağı,
olayla bağlantılı olarak kaç kişinin tutuklandığı gibi mühim
bilgiler ilgili makamlar tarafından adeta bir sır gibi
saklanmaktadır. “Uygur Biz” sitesinin verdiği habere göre,
tutuklananlardan Miradil Yasin 20 yaşında olup Kaşgar
doğumlu, Mutellip Tayip ise, 19 yaşında Piçan nahiyesi
doğumludur. Fakat bu gençerin hangi okulun öğrencileri
oldukları şimdiye kaar belli değildir. “Uygur Biz” sitesinin
bildirdiğine göre, Doğu Türkistan'da “Sinkiang(Doğu
Türkistan)ın istikrarı Ürümçi'ye bağlı, Ürümçi'nin istikrarı
Ürümçi'deki yüksek okul öğrencilerine bağlı, yüksek okul
öğrencilerinin istikrarı ise, Sinkiang(Doğu Türkistan)
Üniversitesine bağlı” diye bakılmaktadır. Böyle bakılmasına,
dış ülkelerdeki Doğu Türkistan faaliyetçileri arasında
Sinkiang(Doğu Türkistan)Üniversitesinde eğitim alanların
belirti vermeleri sebep olmaktadır.
Güncel
10
İstiklâl
Çin Hükümeti Zenginleşirken Türkler Yoksullaştı
Sözde “Sinkiang(Doğu Türkistan)hükümeti” nin
maliyesine giren bu milyarlarca yuen sadece Doğu
Türkistanlı çiftçileri bedava çalıştırma, onların alın
terini sömürme neticesinde meydana gelmiş olup,
yerli Doğu Türkistanlı halkın bildirdiğine göre bu
durum kesinlikle Doğu Türkistan halkının
kalkındığının göstergesi değil.
Yerli halk halen yoksulluk ve sefalet içinde olup, halk
kendisine değil, Pekin'deki komünist Partisinin ve
sadece kendilerine vekillik eden yerel hükümetin
cebini doldurmak için vergi vermekte ve alın teri
dökmektedir. Üstelik hükümet zenginleştikçe daha da
güç kazanarak halkı daha fazla ezmeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak Doğu Türkistan'da halk, sözde hükümet
olarak anılan bir güruhun isteklerini ve emirlerini
yerine getirmeye mecbur olan köleler haline gelmiştir.
Bu uygulama sadece Doğu Türkistan Türklerine
yöneltilmiş bulunuyor. Doğu Türkistan Türklerinin bu
tür haksızlıklara karşı çıkmaları ve tepki göstermeleri
Kar ve göç
Abdulmecit AVŞAR
Allah (C.C.) bizlere öyle bir toprağı vatan
olarak bahşetmiş ki, ne kadar şükretsek azdır. Bu
topraklar neler görmüş, nelere şahit olmuş tarih
hepsini yazıyor ama her yıl dört mevsimi ayrı ayrı
yaşamak insana başka bir haz veriyor.
durumunda ise, “milli bölücü” olarak yaftalanıp
hapse atılmaktadırlar.
Güvenilir yansımalara bakıldığında “milli bölücü”
şeklindeki adlandırma, Doğu Türkistanlıları
dilediklerince korkutmak, cezalandırmak ve böylece
onları köleliğe mecbur etmenin vasıtası haline
getirilmiştir. ETIC
yapabilecek donanma hazırlamaları gerektiğinin belirtildi.
Ancak Amerika, Çin'le sıcak çatışmaya girmek de
istemiyor. Bunu nedeni; 1 milyar 800 milyon nüfusa sahip
büyük bir pazar var. Eğer burada bir kaos olursa, Doğu
Türkistan, Tibet, Moğolistan, kuzeyde Mançurya, güneyde
ticaret zengini Şangay ve çevresi merkezi Çin'den
ayrılmak isteyecek. Bu da Çin ekonomisi ve bununla
birlikte dünya ekonomisi de çökecek. Amerika da bir anda
bu pazarı kaybedecek. Amerika'nın şu anda düşündüğü
Çin'le savaşmak istemiyor. Çin'i hür dünya ile entegre
ettirmek istiyor" şeklinde konuştu. Çin'in dünya ve
Amerika üzerindeki tehlikeye de değinen Ilgar Alptekin,
şunları kaydetti: "Çin'de kendi mevcudiyeti için en büyük
engel olarak Amerika'yı görüyor. Çin şunu çok iyi biliyor
ki; Amerika ordusu kendi ordusundan çok güçlü. Çin şu
anda Afrika, Ortadoğu'da, uzak doğuda az gelişmiş
ülkelere ucuz mallar satıp oradaki devlet
başkanlarınıkendilerine bağlamaya başladılar. Yani
kendilerine müttefik buluyorlar. Amerika ve Japonya'dan
bazı büyük firmalar yatırımlarını Çin'de yapmaya
başladılar. Bu süreçte Doğu Türkistan'ın bağımsızlık
ümidinin yok olduğunu gösteriyor. Çin sinsice bütün
dünyaya yayılmaya çalışıyor. Sıfır maliyetle mal üretiyor.
Çin'in şu durumu dünya ekonomisini tehdit eder duruma
geldi. Bundan sonra hiçbir ülke Çin'le sıcak bir savaşa
girmek istemez. Çin bu ekonomik savaşla Amerika'yı bile
yenebilecek güce geldi diyebilirim. Ordu ve teknoloji
olarak yavaş yavaş Amerika'nın gücüne yaklaştılar.
Amerika ve dünya bunun farkında.
Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen 'sarı ırk' tehlikesi de bu.
Çin'den gelecek 'sarı ırk' tehlikesinin durdurulması için
Doğu Türkistan topraklarının mutlaka Çin'den ayrılması
gerekiyor." Sohbet toplantısını sonunda Ilgar Alptekin'e
katılımından dolayı plaket verildi.10.01.2009-iha
Ürümçi'de 2008 yılında 133 Doğu Türkistanlı Siyasi Sebeplerle Tutuklandı
22 Ocak 2009 günü Ürümçi Emniyet Müdürlüğü 2008
yılındaki üç türlü güçleri bastırma sonucu toplantısı
gerçekleştirmiş olup, 2008 yılında Ürümçi vilayetinde üç
türlü güçlerle ilgili olaylardan 51'ini
sonuçlandırarak 133 kişiyi
tutukladıklarını vurgulamışlardır.
Ürümçi şehir başkanı Lu Die Şiang, Üç
türlü güçlerin faaliyetlerinin 2008
yılında %64 den %75'e yükseldiğini
fakat polis güvenlik birimlerinin onları
sert şekilde bastırarak verimli sonuçlar
elde ettiklerini, bundan sonra da üç türlü
güçleri bastırmayı hedefleyerek
durmaksızın bastırmayı devam
ettireceklerini vurgulamıştır.
Çin hükümeti bu toplantıda üç türlü
güçler olarak telaffuz ettiği Doğu Türkistan Özgürlük
yanlılarının kanlı şekilde bastırılmalarını kutlamış ve
Ürümçi şehrindeki Saybağ polis dairesi başta olmak
üzere birkaç resmi daireyi da Doğu Türkistanlıları
Yakın Plân
Bağımsız Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı
Ilgar Alptekin öğrencilerle buluştu!
Türkistan'ın efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin'in oğlu
Ilgar Alptekin, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde
(OMÜ) düzenlenen söyleşide öğrencilerle bir araya geldi.
OMÜ Konukevi Balo Salonu'nda gerçekleştirilen
toplantıya OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sait Bilgiç,
Rektör Danışmanı Prof. Dr. Nazmi Polat, öğretim
görevlileri ve çok sayıda öğrenci katıldı. OMÜ Türk
Dünyası Araştırmalar Kulübü öğrencilerinin organize
ettiği sohbet toplantısında Ilgar Alptekin konuşmasını,
Doğu Türkistan'ın yöresel kıyafetiyle yaptı.
Alptekin, dünya konjonktürü ve Doğu Türkistan'ın
durumu hakkında önemli açıklamalar yaptı. Ilgar Alptekin,
Doğu Türkistan'ın stratejik konumunun hala devam
ettiğini, Avrupa'da soğuk savaşın bitmesiyle Pentagon ve
CIA Amerikan hükümetine hazırladığı raporda, Sovyetler
tehlikesinin kalktığını, Amerika'nın dünya devleti olması
için karşısında tek engelin Çin kaldığını söyledi. Alptekin,
"Amerika'nın planı, 11 Eylül olaylarını bahane ederek
Afganistan'ı işgal edip Orta Asya'daki petrol yataklarına
hakim olabilmekti. Eğer buraları alabilirlerse, Amerika'nın
geleceğinin kurtarmış olacaktılar. 11 Eylül teröristlerini
bahane ederek Kırgızistan ve Kazakistan'da üsler kurmaya
başladı. Amaç, Çin'i batıdan kuşatmaktı. Son zamanlarda
Kuzey Kore hükümeti de nükleer çalışmalarını
durdurduğunu ve Birleşmiş Milletler denetimine açacağını
ilan etti. Bu şunu gösteriyor: Yakın bir zamanda Kuzey ve
Güney Kore'yi birleştirecekler. Böylece Çin'i kuzey
doğudan kuşatmış olacaklar" dedi. Alptekin, CIA ve
Pentagon'un hazırladığı rapordaki bir diğer konuya da
değinerek, "CIA ve Pentagon'un hazırladığı diğer raporda
Güney ve Kuzey Kore birleşirse Amerika'nın burada
bulunan ordularının sorgulanacağı bu nedenle üs sıkıntısı
çekeceğiydi. Bu nedenle uzun menzilli uçabilecek
bombardıman uçakları ve Pasifik'te uzun zaman görev
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
tutuklama ve batırma faaliyetlerinden dolayı tebrik
etmiştir.Her ne kadar Çin hükümeti 2009 yılının girişi
le beraber durmaksızın üç türlü güçlere darbe vurmayı
ciddi şekilde sürdüreceklerini söylediyse
de bu, yıllardan beri Çin hâkimiyetinin
zaten devam ettirmekte olduğu
katliamların devamı olup, bu durum
Doğu Türkistanlıların içlerine hiçbir
zaman korku salamamıştır.Bazı
yorumcuların ifadelerine göre, Çin Doğu
Türkistanlıları uçurumun kenarına kadar
sıkıştırmış ve canlarından vazgeçmeye
mecbur etmekte olup, sürekli olarak
hiçbir delil göstermeksizin tutuklama ve
sindirme hareketi yürütmek sadece Doğu
Türkistan halkının Çinlilere olan nefretini
arttırmıştır. Çin hâkimiyetinin yürütmekte olduğu bu
huzursuzluk ve terörizm Doğu Türkistan meselesini
Çin'in asla halledemeyeceği bir meseleye
dönüştürmektedir. ETIC
Adına şiirler, kitaplar yazılan kimilerinin
çok sevdiği, özellikle odunu ve kömürü
olmayanların geç gelmesi veya hiç gelmemesi için
adeta dualar ettiği mübarek beyaz örtü yine tüm
ihtişamı ile her yeri kapladı. Her taraf
bembeyaz.Her şeyi ve tabiatın rengini beyazın
saflığı kapladı.
Her kar yağışında aklıma rahmetli annemin
Doğu Türkistan'dan Afganistan'a göçte yaşadığı
sıkıntılar aklıma gelir. O ne müthiş bir yolculuktur
ki Yarabbi, onlarca insanın bir hedef uğruna
binlerce kilometreyi, Himalaya dağlarının o
korkunç yollarının aşarken çekilen insanın kanını
donduran acılar ve sıkıntılar.
Vatan için vatanının terk etmek zorunda
kalıp, yola çıkan, bir anne, bir kızı ve bir oğlu.
Başka yakın akraba adına kimsesi yok. Ama her
zaman yanlarında hissettikleri Yaradan'ı ve kader
birliği ettikleri hemşerileri her zaman
onlarla.Himalaya dağlarının yüksek tepelerindeki
duman ve is, 17 yaşındaki genç erkeği zehirliyor,
bir ana ve kızı hayatta tek başlarına kalıyor.
Hayattaki tek filizlerini, gömecek toprak bile yok.
Her taraf taş ve kaya. Mecburen, 3 tarafı yıkık bir
harabenin içine cesedi yatırıp, yanlarına taş koyup,
üzerine bir büyük kaya koyup genç adama mezar
yapıp, kafile yollarına devam etmişler. Daha sonra
öğreniyorlar ki, 9 ay sonra aynı yoldan hicret eden
diğer hemşeriler cesedi görmüşler, ceset hala
çürümemiş.
Gözyaşlarının sel olduğu ortamda anne tek
oğlunun cesedini terk etmek istemiyor, telkinler
fayda etmiyor, büyük sıkıntı yaşanıyor. Kızı da
hayattaki tek akrabasının yanından ayrılamıyor.
Kafile yoluna devam ediyor. Bu arada kurt
ulumaları da duyulmaya başlıyor. Saatler sonra
kafilenin başkanı olan hafız hoca gelip, iki bayanı
ikna ediyor ve yeniden yolculuk başlıyor.
İki gün sonra konakladıkları yerde sabah
kalktıklarında bakıyorlar ki, üzerlerinde bir yük
var. Üzerlerine kar yağmış. Kar altında uyumuşlar.
Rahmetli o anı anlatırken, gözleri yaşarır, “Oğlum
adeta mahşer günü gibiydi. İnsanlar mezarlarından
çıkar gibi tek tek kalkıyorlardı. Kalkan, etrafa
bakıp, hemen yakınlarına sarılıyor ya da hemen
orada diz üstü çöküp ellerini semaya açıp Allah'a
dua ve şükürlerde bulunuyordu” der yine gözlerini
diker, dışarıda yağan kara bakıp kardeşini ve
annesini hatırlar, iç geçirir, gözlerinden değerli göz
yaşları akardı. Annemin bu durumunu görüp kar
yağdığı için sevinmezdim bile. Bir insanın
vatanından ayrılması, hayattaki tek kardeşini
büyük yolculukta kaybetmesi ve annesinin oğlu
için döktüğü gözyaşlarını tekrar tekrar hatırlar,
gözlerinin pınarları yine akmaya başlardı. Bir
tarafta kar yağar diğer tarafta annemin inci gibi
gözyaşları dökülürdü.
Bu halini gören benim ise içim paramparça
olur, anneme daha fazla sarılır ve onu teselli
etmeye çalışırdım. Benim gözlerimden de
gözyaşlarımın aktığını çok sonradan fark ederdim.
Her kar yağışında bu manzara hafızamda
canlanır. Birileri keyiflenirken ben hüzünlenirim.
Bu hüznüm vatanım Doğu Türkistan Hüriyetine
kavuşana kadar da devam edecektir.
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
NEVÂYÎ VE FUZÛLÎ'DE
“SÖZ”ÜN DEĞERİ
Prof. Dr. M. Metin KARAÖRS*
Türk dilinin ve Türk şiirinin zirve şahsiyetlerinden biri
olan ve XV. asırda Doğu Türkçesini (Çağatay Türkçesi)
klasik bir nazım ve nesir dili hâline sokan Ali Şîr Nevâyî
(1441-1501) aynı zamanda edebiyat tarihimizde “bir kültür
milliyetçisi-dil milliyetçisi” hüviyetiyle de büyük bir öneme
sahiptir. ¹
Türkçeyi Azerbaycan şivesiyle söyleyip yazmış, fakat
bütün Türk illerinde sevilip benimsenerek Türk şiirinin
dünya ölçüsünde büyük liriklerinden biri hâline gelmiş olan
Fuzûlî de (…-1556) Türkçe sevgisi ve dil milliyetçiliği ile
tanınmıştır.²
Her iki şairimizin ortak olarak birleştikleri nokta sözün
kelimenin önemi üzerinde ayrı ayrı durmaları olmuştur.
Nevâyî, Türkçe ile Farsçanın karşılaştırmasını yapıp
Türkçenin lügat serveti ve anlatım gücü bakımından
Farsçadan üstün olduğunu ispat etmeye çalıştığı
Muhakemetü'l-lugateyn³ isimli eserinin baş kısmında ,
Fuzulî ise“söz”4 redifli gazelinde söze, kelâma, kelimeye
dolayısıyla dile verdikleri önemi açıkça ortaya
koymuşlardır:
I. Her iki şair de Cenâb-ı Hakk'ın “Elmütekeliim”
sıfatının insan üzerinde tecelli ettiğinin delili olarak
konuşmasını, dilini göstermekte, belirtmektedirler.
a.) Nevâyî, “insanın söz ve dil şerefiyle diğer bütün
yaratıklardan üstün olduğunu, insanı bu şekilde yaratan
Tanrı'ya sonsuz şükürler etmek gerektiğini” eserinin
başlangıcında şu sözleri belirtmektedir:
Ey söz bile kılgan âferîniş âgaz
İnsanı arada eylegen mahrem-i raz
Çün kün feyekün safhasığa boldı tırâz
Kılgan anı nutk ile barıdın mümtâz.
“Ey sözle varlıkları yaratmaya başlayan ve insanı
kendisine sırdaş eyleyen, insanı konuşma kabiliyeti ile diğer
bütün varlıklardan üstün şekilde yaratan, insanı ol emrinin
safhasına süs, nakış yapan Tanrı.”
Sübhâne'llah ni kudret-i kâmiledür kim, insanı
(hammertü tıynete âdeme bî-yedî erbaîne sabahân)
kerîmesi mazmûnı birle (Allemelesmâe külehâ) kâbiliyeti
birdi. Ve anı “el-mütekellim” ismi mazharı kıldı. Ta ol bu
mazhariyet şerefidin cem'-i mahlûkâtka serefrâz boldı. Ve
bu teşrîf bile barısıdın imtiyaz taptı.
Subhanallah. Bu ne olgun bir kudrettir ki insan oğluna
(Ấdemin balçığını kırk sabah kudret elimle yoğurdum)
hadisinin anlattığı gibi, bütün sözleri öğrenme kabiliyeti
verdi. Onu “el-mütekellim” isminin tecellisi yaptı. Bu
mazhariyetten dolayı insan, bütün varlıkların başında
onların en şereflisi oldu.
Yani ki çü âlemni yarattı Mabûd
Âlem ilige kudret bile birdi vücûd
İnsân idi maksûd ki boldı mevcûd
İnsândın hem Habîb'l irdi maksûd
Allah, varlığa kendi kudreti ile vücûd verdi. Maksadı
insandı. İnsanı yaratmaktan maksadı da Hz. Muhammed'i
yaratmaktı.
“Mütekellimî ki Arap fusahası belâgat gülbângin sipihr
gülşenidin aşurganda anıng bülbül-i nutkı (ene efsah)
terennümi bile alarnı zebânbest ve davâları âvâzesini yirge
pest kıldı.”
(Hz. Muhammed) Öyle bir kelam edici ki, Arap fasihleri
iyi ve güzel söylemenin yüksek sesini (gülbangini) feleğin
bahçelerinden kendi ülkelerine aşırdıklarında, onun
bülbülleşen dili (Ben hepinizden daha iyi kelâm ederim)
nutkuyla dillerini susturdu ve sözlerini yere indirip dindirdi.
b.) Fuzûlî, “söz” redifli gazelinin ilk beyitinde sözün
ağzın sırrını açıklayan kelâm olduğunu, söz söylemek ile
ağzın varlığının anlaşıldığını ifade etmektedir. Tasavvufî
düşünce açısından söz, varlıkların tezâhürü, ağız ise Cenâbı Hakk'tır. Söz ağızdan çıkmakla yoktan var etmenin
Allah'ın tezâhürü olduğu, bunun sırrının ise bilinmediği
ifade edilmektedir. Dolayısıyla insan, “el-mütekellim”
İstiklâl
sıfatının tezahürü olmaktadır.
Halka ağzun sırrını her dem kılur izhâr söz
Bu ne sırdur kim olur her lâhza yohdan vâr söz
Ağzının sırrını her nefeste Aleme açıklıyor
söz. Bu ne sırdır ki her göz açıp kapayışta söz
yoktan var oluyor.
Yine Fuzûlî aynı gazelin dördüncü
beyitinde sözün gönüller almak için gayb
örtüsünün altından her an yüzünü gösterdiğini
belirtir:
Bir nigâr-ı anberin-hatdur gönüller almağa
Gösterür her dem nikâb-ı gaybdan ruhsâr söz.
Söz amber kokulu hatları olan bir güzeldir ki
gönüller almak için her an gayb örtüsü
altından yüzünü gösterir.
Hat, hem yazı hem de yüzdeki dudak
etrafındaki ayva tüyleri demektir. Ağzın
etrafında hat vardır. Dudak etrafındaki ayva
tüyleri dudağın var olduğuna işarettir. Ayva
tüyleri vahdet üstündeki kesrettir. Hat, yazıyla
şiir, sözün yazılı şeklidir. Kağıt beyaz, yazı
siyah olduğundan alaca renkli ambere
benzetilir. Gaybın örtüsü dudak, dudağın
örtüsü de hattır. Söz hat halinde ağızdan yazıya
geçtiğinden hakikat gaybın örtüsü altından
yüzünü göstermektedir.
II. Nevâyî ve Fuzûlî insanın sözünün
değeri ve doğruluğu ile kadir ve kıymetinin
azalıp artabileceğini şu şekilde ifadelerle
belirtmektedir:
a. Nevâyî Muhakemet'l-lugateyn isimli
eserinin baş kısmında kendisini,
“Tekellüm ehli hırmenining hûşe-çîni” iyi
konuşanlar harmanının başakçısı “söz dürr-i
semîni mahzenining emîni” kıymetli söz
incileri mahzeninin sahibi emini, “nazım
gülistânınıng andelîb-i nagmeserayi” nazım
bahçesinin nağmeli bülbülü olan ve Nevâyî
mahlasını alan Ali Şîr diye kendisini takdim
ederek, sözün iyisinden ölecek olanlara bile
can geldiğini, kötü sözden ise yaşayanların
bile canının üzüldüğünü belirtmektedir.
“Söz dürrining tefâvüti mundın hem
bînihâyetrak durur. Andâk ki şerîfidin ölgen
bedenga ruh-ı pak yiter, kesîfidin hayâtlık
tenga zehr-i helâk hâsiyeti zuhûr iter.”
Söz incilerinin aralarındaki farklar ve
dereceler bundan daha çoktur. O kadar çoktur
ki sözün iyisinden öleceklere yeni can gelir,
sözün kötüsünden ise yaşayanların can
iplikleri üzülür.
B.Fuzûlî, söz redifli gazelinin ikinci
beyitinde:
Arturan söz kadrini sıdk ile kadrin arturur
Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr
söz.
“Doğru söylemekle sözün kadir ve
kıymetini artıran kimse, aslında kendi kadir ve
kıymetini artırıyor demektir. Söz ne kadar
değerli ise sahibini de aynı derecede değerli
kılar.” Diyerek sözün nasıl olması lâzım
geldiğini belirtmektedir.
III.. Nevâyî ve Fuzûlî “söz”ü inciye
benzetmişlerdir. İncinin kıymetine göre
çeşitleri bulunduğunu belirtmişlerdir.
İncinin kaynağı deniz, sözün ise gönüldür.
a.) Nevâyî, eserinin baş kısmında “söz
dürridür kim anıng deryası köngüldür. Ve
köngül mazharıdur kim câmi-i maânî-cüz ü
küldür. Andak ki deryâdın gevher gavvas
vâsıtası bile cilve mümâyiş kılur. Ve anıng
kıymeti cevherige köre zahir bolur. Köngüldin
dagı söz dürri nutk şerefiga sâhib-i ihtisâs
vesîlesi bile güzâyiş ve ârâyiş körgüzür. Anıng
kıymeti fehm mertebesi nisbetiga niçük ki
Geniş Açı
11
merâtip asru köpdür, hatta ki bir diremdin yüz
tümengeçe dise bolur.”
Söz bir incidir. Denizi ise gönüldür. Gönül
bütn mânâları kendinde toplayan bir bütündür.
Denizden cevherler (inciler) dalgıç eliyle
çıkarılır, onlara cevherciler katında kıymet
biçilir. Gönülden söz incileri söyleme şerefine
bu işin mütehassısları kendi dilleriyle erişirler.
Onların ağızlarında canlanır, kıymetlerine
göre yayılır, ün kazanırlar. İncinin değer
dereceleri pek çoktur. Bir dirhemden on
binlerce liraya kadar yükselebilir.” Sözleriyle
sözün inciye benzediğini, incinin kaynağının
derya, sözün kaynağının da derya gibi olan
gönül olduğunu belirterek şöyle devam eder:
İncüni alsalar müferrih üçün
Ming bolur bir dirremga bir miskâl
Bir bolur hem ki şeh kulakka salur
Kıymeti mülk abresi emvâl.
Ferahlamak için inciyi alsalar bir
dirheminde bir miskal bin olur. Bir de
sultanların kulaklarında inciler vardır ki âdeta
mülk kıymetinde ve bütün mallara denk sayılır.
b.) Fuzûlî, “söz” redifli gazelinin beş ve
altıncı beyitlerinde “sözün esrar hazinesinin
hazinedârı olduğunu, irfan denizinde dalgıç
olmayanın ârif olamayacağını, vücûdunun bir
irfan denizi olduğunu, sözün de bu denizdeki
bir inci gibi olduğunu” şu şekildeki
mısralarıyla belirtmektedir:
Hâzin-i gencîne-i esrârdur her dem çeker
Rişte-i izhâra min min gevher-i şehvâr söz.
Esrar hazinesinin hazinedarı sözdür. Her an
zuhur ipliğine binbir iri ve kıymetli inciler
dizer. Gönül, esrar hazinesi olup ancak âşıklar
bu esrarı bilebilirler. Hazine gizli olup söz
bunları izhar ipine inciler dizilmiş gibi ortaya
çıkarır. Söz incidir. Hakikat yolunda söylenen
şiirler veya sözler en değerli incilerdir.
Olmayan gavvaş-ı bahr-i ma'rifet ârif degül
Kim sadef terkib-i tendür lü'lü-i şehvâr söz
Vücut bir sedeftir. İçindeki tek ve değerli
inci de sözdür. İrfan denizinde dalgıç olmayan
insan, ârif insan değildir. İlâhî ilim denizine
dalmayan gönül sırlarının sembolleri olan inci
gibi sözleri öğrenemez, bunların farkına
varamaz..
*Beyken Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı, İSTANBUL
¹Ali Şîr Nevaî, Nevâyî Külliyatı, Topkapı Sarayı, Revan bl.
No: 808. Nevâyî, Lisânü't-tayr isimli mesnevisinde
“Cihanda Türk edebiyatı bayrağını kaldırmak suretiyle
Türkleri tek bir millet haline soktum” Ferhad ü Şîrin
mesnevisinde “Hiç ordum olmadığı halde her tarafta
yalnız divanımın nüshalarını göndermek ile Çin
hududundan Tebriz'e kadar bütün Türk ve Türkmen illerini
fethettim.” Yine Sedd-i İskenderi'de kendisine hafiften
gelen bir sesin “sen kılıçsız, yalnız kalemin ile Türk
ülkelerini, Türk milletinin kalbini fethedeceksin, onları bir
tek millet yapacaksın, Türk iklimleri sana aittir, sen bu
milletin sahipkıranısın” dediğini anlatarak kendi milletini
ve dilini sevdiğini bütün varlığı ile Türk dilinin ve
kültürünün hizmetinde olduğunu belirtir.
²Fuzûli de Hadikatü's-Sûedâ adlı eserinin ön sözünde
“bk. Hadikatü's-sû'eda. Fuzûlî. Dr. Şeyma Güngör.
Doktora tezi. Kültür ve turizm bk. Yayını. Ankara 1987,
sayfa 17. “Ey Arap, acem ve Türk milletlerine feyiz veren
Tanrım. Sen Arap kavmini dünyanın en fasih konuşan
milleti yaptın. Acem fasihlerinin ise sözlerini İsa nefesi gibi
cana can katan bir güzelliğe ulaştırdın. Ben türküm ve
Türkçe söylemek istiyorum. Tanrım benden iltifatını
esirgeme…” şeklindeki duası, Türk diline gönül verdiğinin
en büyük delillerindendir.
³Ali Şîr Navaî, Muhakemetü'l-lugateyn, Nevaî Külliyatı.
Topkapı sarayı. Revan. No:808. Sf. 774b.781b.
… Muhakemetü'l-lugateyn. Refet Işıtman neşri TDK.
Ankara.1941. Sf.57-59.
… Ali Şîr Nevâyî. Agah Sırrı Levent. TDK Ankara.
1968. IV. Cilt. Sf.57-63.
4
Fuzûlî Divanı Şerhi. Ali Nihad Tarlan. Kültür ve Turizm
Bak. Yayını. Ankara. 1985. II.cilt. sf. 35-37.
Devam Edecek
KÜLTÜR-TARİH 12
İstiklâl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
Evet! Türkistanlılar Türk'tür-2
Yazan: Mehmet Emin Buğra,
Türkistanlı Yurttaşlar Birliği Üyesi
(Cung YangRibao, 21 Ekim, 1944)
Tarançı'lar, Türkistan'ın yerlilerinden olup Mançu (Mançur) hanedanının
Çien Lung döneminde Altışehir* ve Turpan
yörelerinden İli'ye göç etmişler. Tarançi sözü,
eski Türkçe'de çiftçi demektir. Yaşamları ekimbiçim üzerine kurulu olması nedeniyle yerleşik
yaşadıklardı. Yeni taşındıkları yöredeki göçebe
Türklerden farklı tanınmak üzere kendilerine
Tarançi adını yakıştırmışlardı.
Bay Li, Özbekler için “Galiba Da Yu Şi'lerin
evladı idiler” diyor. Bu tümüyle temelsiz, boş bir
savdır. Bay Li'nin sözü doğru var sayılır ise dahi,
unutulmamalı ki; kendisinin “Da Yu Şi”
Dediği Yavçı'lar, Türk'tür.
Özbek'lerin Türk oldukları, bütün bilim
adamlarınca kabul gören bir gerçektir. Han'ın
büyük oğlu Cuci Han, doğu Avrupa'da büyük bir
devlet kurmuş idi. Bu devlet, Cuci Han'ın
dördüncü torunu Özbek Han döneminden
başlayarak, Özbek Han hanedanı devleti olarak
anılmış. Daha sonraları; Özbek Hanedanından
Şeybani Han, Semerkand'i ele geçirdiktan sonra,
büyük bir devlet kurdu, egemen olduğu topraklar
üzerinde yaşayan Türelere kendi hanedanının
(sülalesinin) adı olan Özbek adını verdi.
Özbekler, işte bu nedenle Türk milletinin bir
parçasıdır.
Bay Li diyor ki; “Uygurlar çoğunlukla siyah gözlü,
Özbekler ela gözlü olurlar. Birçok Özbek ile tanıştım,
güzel ve yakışıklı kişilerdi.” Aslında günümüzde Uygur ve Özbek olarak
tanınanlar, kara veya elâ gözlü olmada, güzel ve yakışıklı olmada farksızdırlar.
Bay Li'nin söyledikleri, etnolojide millet ayrımında kıstas kabul edilen ölçülere
sığmayan uyduruk sözlerdir. Bay Li'nin ne demek istediği, anlaşılmıyor.
Tatar'ların Türk oldukları, uzun zamandan beri bilinen bir gerçektir. Birçok tarih
bilgini, yürüttükleri araştırmalardan sonra, Tatar adının bu halka yanlış verilmiş
olduğu sonucuna varmışlar, onları Kazan Türkleri olarak adlandırma gereği
duymuşlardır. Tatar adıyla anılan bu topluluk, aslında Bulgar Türkleri'nin
evladıdır. Aslında 4. Yüzyıldan beri İdil (Volga) ve Kama ırmakları havzasında
yaşaya gelen Bulgar Türkleri, 8. Yüzyılda kurdukları devlete, başkentleri olan
Bulgar şehrinin adını vermişler. Bulgar Devleti hükümdarı Elmas Han,
10.Yüzyılda Müslüman oldu. Bu devlet, 13. Yüzyılda Çingiz Han'ın torunu
Batu Han kuvvetlerince işgal edilmesi üzerine son buldu. Ruslar, Bulgar,
Türklerini bir yanılgı eseri olarak, Tatar demişler idi. Bu sözde Tatarlar,
eskilerden günümüze kadar, İdil, Kama, Yatka, Yayık (Ural) ve Tubol ırmakları
boylarında yaşarlar. Bay Li, bu topluluğu, Kafkasya'nın güneyindeki “Georgia
(Gürcistan)'da yerleşen bir halk” şeklinde tanımlıyor. Bu tanımlama, Bay Li'nin
bölge coğrafyasını bilmemesinden kaynaklanan yanlışlıktır. Tatarlar (Kazan
Türkleri)'nın bir kısmının beyaz tenli ve mavi gözlü olmaları, etnoloji
bilginlerine göre yaşadıkları yörenin iklim ve ortam etkisinden ileri gelen bir
niteliktir. Beyaz tenli ırklar ile kan karışmasından ileri gelen bir olgu değildir.
Çünkü; Ruslar ile araları hiç de sıcak olmadığından aralarında kız alıp verme
yok denecek kadar az idi.
Tacik sözü, Farsça değil, Türkçedir. Türkler, eski çağlarda İran, Afgan ve Arap
kökenlileri Tacik derlerdi. Günümüzde Afganistan ve Batı Türkistan'da Farsça
konuşanlardan bazısı, Tacik olarak adlandırılır. Ancak bizim Türkistan (Doğu
Türkistan)'da Tacik olarak adlandırılanlar onlardan farklı olarak; yaşadıkları
yerlerde kendilerini Tacik demezler, Vahi (Vakhi) derler. Bunlar, Çağatay
döneminde Yarkend ve Kaşgar yörelerinden göçerek; Pamir'in batı ucunda yer
46
Ülkesini korumak için bütün dünyayı şaşırtan,
Çeçenlerin kendi egemenliğini kurmak için nasıl çaba
harcadığını dünya görmüştür. Vatanseverlik ruhu ve
milli iradesi güçlü bir millet nüfus olarak ne kadar az
olsa da toprağını kimse işgal edemeyeceğini Çeçenler
kanıtladı. Bu kanıt ezilen Doğu Türkistanlılar için
ilham kaynağıdır.
Çeçen halkının güçlü Rus ordusuna karsı savaşta çok
kayıp vermiş olmasına rağmen, bayrağını, toprağını
koruyabilmesinin sırrını öğrenmek için aşağıdaki
alan Vahan (Vakhan) denen dağlık bölgeye yerleşen, Çağatay egemenliği
dışında bağımsız yaşayan Türklerdir. Afganlar 1850 yılında Vahan'ı işgal
ettiklerinde; Vahilerin bir bölümü kuzeye çekilmişler; Taşkorğan'da ve Yarkent
ile Guma ilçelerinin dağlık yörelerinde yerleşmişlerdir. Vahiler, son beş yüz
yıldan bu yana Afganlar, Tacikler ve Hintliler ile temasta buluna geldikleri için
dilleri de Türkçe, Afganca (Peştuca),
Tacikçe ve Hintçe'nin karışımından
oluşan bir dil haline gelmiştir. Bununla
beraber; tamamı Türkçe konuşmayı bilir.
Ben, Vahan'da altı ay bulundum. Bu süre
içinde yaptığım inceleme sonucunda;
onların Türklüğünden hiç kuşkum
kalmadı.
Bay Li, “Bugünkü dil birliğinin,
geçmişteki millet birliğine kanıt olarak
gösterilmesi, bilimsel bir yaklaşım
olamaz,” diyor. Bay Li anlamıyor; biz
dil birliğini ileri sürerek Türkistan'daki
millet birliğini kanıtlamağa çalıştığımız
yok. Yukarda söylediklerimiz açıktır. Dil
birliğinden millet birliği çıkarma
marifeti, günümüz Çin bilginlerinin
işidir. Yoksa bugün iç Çin'de (Mançurya,
Moğolistan ve Doğu Türkistan dışında
Çin devletinin egemen olduğu
topraklarda) yaşayan halkların pek çok
sayıda milletlere bölünmesi söz konusu
olabilirdi.
Bay Li, “Türkistan'da yaşayan yedi
milletin dili bir değildir,” diyor. Böyle
bir iddiada bulunabilmek için kişinin söz
konusu dili veya dilleri iyi bilmesi gerek.
Kulak dolgunluğu ile böyle bir iddia ile ortaya çıkmanın sonucu, ancak kişiyi
mahcup eder.
Türkistan'daki bu yedi aymağın dili birdir. Yalnız Kazak ve Kırğız aymakların,
öteki aymaklara göre, diyalekt farkı vardır. Bu fark, olsa olsa Gansu ve Siçwan
eyaletlerinde konuşulan Çin dili lehçelerinde var olan fark kadardır. Bay Li
diyor ki: “Örf-âdete gelince; Uyğurlar çoğunlukla tarım işleriyle uğraşırlar,
Kazaklar ise çoğunlukla hayvancılıkla geçinirler. Durum bu olduğuna göre; bu
toplulukların örf- adetleri birbirlerine benzer demek mümkün mü? Edindiğim
izlenime göre onların örf-âdeti birbirlerine hiç benzemiyor.” Bay Li bu savı ileri
sürerken gözden kaçırdığı iki noktayı kendisine hatırlatmak isterim:
Uyğurlar arasında çiftçilik ile meşgul olanlar dışında, hayvancılık ile uğraşanlar
da pek çoktur. Kazaklardan da çiftçi olanı az değildir.
Bay Li, zanaat ile örf-adet arasındaki farkı gözden kaçmıştır. Topluluğun
yaşadığı yer ve ortamın doğal etkisi ile uyguladığı yaşamsal yöntemler, sanata
(zanaat) denir; çiftçilik, demircilik, çobanlık gibi. Oysa toplumun davranışı,
giyim kuşamı, yeme içme alışkanlıkları ile doğum, evlilik (düğün) ve ölüm
merasimleri gibi işler, örf-adet denir. Buna rağmen Bay Li'nin, “Onların örfadetleri bir değildir” demesi, hem dayanaksız, hem de mantıksız bir sözdür. Bu
konu, Avrupalı bilim adamlarının araştırmaları sonucunda kanıtlanmıştır.
Bay Li, “Hepimizin birlikte San Min Cuyi'nin yüce öğretisi çizgisinde
yürüyeceğimizi umuyorum”, diyor. Bizler, Çin Cumhuriyetinin, San Min
Cuyi'nin çizdiği yolu izleyerek, temel amacı olarak ilan edilen en yüksek devlet
kurma gayesine ulaşmasını diliyoruz (temenni ediyoruz). Türkistanlılar, bugüne
kadar bu amacın gerçekleşmesini isteye gelmişlerdir. Bu yolda, hiçbir zaman
başkalarının ardında kaldıkları yoktur.
*Doğu Türkistan'ın güney kemsinde Teklemekan Çölünün güney kıyısında altı şehirden oluşan
bölge.
Kaynak: MEHMET EMİN BUĞRA KÜLLİYATI
Bir Arşiv Derlemesi Yayıma Hazırlayan: M. Yunus Buğra
basit bir misal kâfidir. 1944 yılı Çeçenistan'dan sürgün edildiğinde
henüz olgunlaşmayan bir kız, 1995 yılında 70 yasına gelmiş, 50
yıldan fazla hayati Kazakistan bozkırlarında geçmiş, ana ve
babalan orada defnedilmiş. 1990 yılından sonra, Orta Asya'da
kalan Çeçenler ara arda evlerini satıp, Çeçenistan'a döndüler.
Fakat büyüklerinin mezarlarını bırakıp gitmeye gönlü razı
olmamış anlattığımız annenin. Onun bir oğlu ise Kazakistan'da
ticaretle uğraşıyormuş. Ana oğlunu çağırıp: "oğlum, baban
Çeçenistan için savaşacak günü bekleye bekleye öldü. Bugün
senin yasındaki Çeçen yiğitleri savaşıyor. Sen de gidip onlara
katil, savaştan sağ dönersen görüşürüz, görüşemezsek Allah'ın
huzurunda buluşuruz. Eğer ölürsem komşularım babanın yanına
gömerler." der. Yıllardır biriktirdiği altın bileziklerini bozup
Devam
Edecek
oğlunun yol masrafı yapıp yolcu eder. Oğlu da sevinçle yola
koyulur. Birkaç ay sonra, oğlu tanıdık biriyle annesine para
gönderir. Para getiren kişiden oğlunun Çeçenistan'da değil,
Moskova'da ticaret yapmakta olduğunu öğrenir. Bunu duyan anne
bir tabanca satın alır, doğru Moskova'nın yolunu tutar ve
Moskova'da oğlunu bulur. Annesini gören oğlu koşarakgelip
annesine sarılır. Anne tabancasını çıkarıp oğlunu vurur. Oğlu orada
ölür. Polis tarafından tutuklanan anneye, "neden öldürdün?" diye
sorulduğunda: "Çeçen analar hain evlât doğurmaz, bu oğlanı ben
yanlış doğurmuşum, o yanlışı düzeltmek için öldürdüm" der.
Gerçekte ise anne hiç yanlış doğurmamıştı. Oğlan Çeçenistan'a
gitmek üzereyken Çeçen teşkilatı tarafından yardım toplamak için
Moskova'ya gönderilmiş.
Devam Edecek
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
Türk Milletinde Devlet
Anlayışı Ve Türkiye
Mehmet Emin Batur
Dünya tarihini insanlar oluşturmuştur. İçinde
insanın yer almadığı bir tarihten söz edilemez. İnsanlık
tarihi ise, millet olma vasfını kazanamamış veya var olan
milli vasıflarını da ellerinde tutmayı başaramayarak
kaybetmiş olan insan toplulukları hakkında çok fazla bir
kayıt tutmamış, tarih onları tanımamıştır.
Dünya milletleri arasında Türk milleti; milli
kimliğine, milli mevcudiyetine, istiklâline en çok önem
veren ve dünyadaki Türk varlığını gelecek asırlara
taşımak, taşıyabilmek için en ağır bedelleri ödeyen bir
millettir.
Hun Devletinden Türkiye Cumhuriyeti devletine,
12 Kasım 1944 tarihinde kurulan Doğu Türkistan
Cumhuriyetine ve 1990 yılının başlarında Dağılan
Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında
bağımsızlıklarını ilan ederek dünya devletleri arasına
katılan Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerine kadar
Türk milleti tarih boyunca hiçbir zaman devletsiz
kalmamıştır. Ebediyen de kalmayacaktır, kalmamalıdır.
Çünkü Türk milleti kayıtsız şartsız tam bağımsızlığı ve
devleti olmadan yaşayamaz.
Türk milleti sahip olduğu büyük ülküsü gereği
atalarından aldığı ilhamla Gök kubbeyi çadır, güneşi de
bayrak kabul eden bir anlayışla devletsiz kalmamak için
tarihin şahitlik ettiği nice büyük savaşlara girmiş, kan ve
can vererek devletini yaşatmayı ve devam ettirmeyi
başarmıştır.
Bilge Kağan; “Ey Türk Oğuz Beyleri! Üstte gök
çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, bil ki Türk
milleti, Türk yurdu, Türk devleti, Türk töresi
bozulmaz.” Demişti…
Türk devletlerinin var olması ve ebediyete kadar
varlığını devam ettirmesi ise, Türk Milletinin millet
olma bilincine, o'nu sekteye uğratmadan, köreltmeden,
pörsütmeden, pörsütülmesine ne pahasına olursa olsun
asla izin vermeksizin sahip çıkması ile mümkündür.
Türk milleti var olursa Türk devleti yaşar ve
yaşatılabilir…
Gündem 13
İstiklâl
Bu gerçeğin farkında olan dünyadaki Türk
düşmanları ise onlarca yıldır Türk milletini millet
olma şuurundan uzaklaştırmak için menfur
faaliyetlerini hep sürdürdüler, sürdürüyorlar.
Çünkü biliyorlardı ki, Türk devletlerini inkıraza
uğratmak için öncelikle Türkleri köklerinden
koparmak ve onlara Türklüklerini unutturmak
gerekir…
Eski Sovyetler Birliği Rusya'sı da 70 yıl
boyunca aynı yöntemi uyguladı. Kendi hâkimiyeti
altındaki Türk topraklarında(Batı Türkistan) ve
esareti altındaki Türk milleti üzerinde Türk ve
Türk devleti düşmanlarının tarih boyunca
uygulaya geldikleri ortak metot olan Türk
milletini milliyetsizleştirme yolu ile parçalama
yöntemini kullandı.
Bunun için de, bir bütün olan Türk milletinin
boylarından milletler türetmeye çalıştılar. Bu
girişimlerinde tam olarak bir başarı elde edebilmiş
olsalardı bu yöntemle Türk milletini zayıf
düşürecekler ve Çin başta olmak üzere dünyadaki
diğer ezeli ve ebedi Türk düşmanı millet ve
devletlerle birlikte hareket edeceklerdi. Geriye ise,
Türk milletine bir fiske vurmak kalıyordu.
Böylece Türk milletini tarih sahnesinden tıpkı
Mayalar, Aztekler ve İnkalar gibi tamamen yok
edeceklerdi. Ruslar onlarca yıl uğraştılar ama
ikrah verici planları akim kaldı ve yıkılıp yok olan
eski Sovyetler Birliğinin enkazı üzerinde yepyeni
Türk Cumhuriyetleri devlet bayraklarını göndere
çekerek Bağımsızlıklarını dünyaya ilan ettiler.
Doğu Türkistan'ı işgal eden Çinliler de aynen
Rusların Batı Türkistan Türklerine karşı
uyguladıkları yöntemleri Doğu Türkistan Türkleri
üzerinde onlarca yıldır uyguladılar fakat başarılı
olamadılar. Çünkü Doğu Türkistan Türkleri her
geçen gün Türklük milli bilinci içerisinde
Çinlilere karşı şanlı direnişlerini sürdürüyorlar…
Günümüzde Türk dünyasının gözbebeği olan
Türkiye'ye ve Türkiye Türklerine yönelik olarak
dünyadaki Türk ve Türk devletinin müzmin
düşmanları tarafından uygulanmaya çalışılan
menfur plânlar ise çok daha büyük bir tehlike arz
etmektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti
Çin, Tutuklama, Hapse atma, İşkence
yapma ve Ölüm Cezalarına Hız Verdi
devletinin ve Türk milletinin düşmanları tarih
boyunca Türk milletinin aleyhinde sürdürdükleri
düşmanlıklarında ve Türk devletine yönelik
baltalamalarında bu güne kadar icra ettikleri
yöntemlerden farklı olarak bu defa “Truva
atları” kullanma yolunu tercih etmişlerdir. Bu
“Truva Atları”nın içerisi ise, ne yazık ki yine
kursaklarını Türk'ün ekmeği ile dolduran,
susuzluklarını da Türk'ün suyu ile gideren ve Türk
milletine karşı yabancı düşmanlardan daha fazla
kin besleyen nankör, düşman uşağı yerli “habis
ur”larla doludur…
Çinliler, Ruslar ve dünyada her geçen gün
sayıları artan ezeli ve ebedi Türk düşmanları ve bir
takım Türk devlet adamlarımızın “stratejik
müttefik” olarak kabul ettikleri küresel güçler
bilmektedirler ki; Türk milletinde var olan
“devlet ebed-müddet” anlayışı, “Ya istiklâl, ya
ölüm!” parolası ile desteklendiği için yüzyıllardır
sürdürüle gelmektedir. O halde her türlü imkânlar
seferber edilerek ve akla -hayale gelmedik hile ve
desiseler kullanılarak Türk milletinde var olan
devletçilik anlayışını, vatan millet sevgisini,
“ölürsem şehit, kalırsam gazi” duygusunu yok
etmek gerekmektedir…
İşte bu sebeple Türk milletinin ve Türk
devletinin dünyadaki ortak düşmanları birbirleri
ile omuz-omuza vererek, geçmişten günümüze
kadar Türk dünyası tarafından lider ülke olarak
görülen Türkiye'yi bölüp parçalamak ve üzerinde
yaşayan Türkleri de tarumar ederek yok etmek
için seferber olmuşlardır.
Fakat iç ve dış düşmanların unuttukları en
önemli bir ayrıntı ise, sayıları her ne olursa olsun
kendi üzerine oynanan galiz düşman oyunlarının
farkında olan yiğit Türk evlâtları halen vardır ve
dış güdümlü düşman entrikalarının başarıya
ulaşmasını mutlaka engelleyecektir.
Çünkü Türk dünyasının bekasını ve Türk
milletinin de dünyadaki varlığını devam
ettirebilmesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
selameti ve varlığını ebediyen kayıtsız şartsız tam
bağımsız bir Türk devleti olarak sürdürmesi ile
ciddi biçimde ilişkilidir.
itraf etti.(Her ne kadar bu sayı gerçek
sayılardan çok uzak ise de)
Olimpiyatlar geçti gitti. Her ne kadar
Çin dünya kamuoyuna Doğu
Nurbekri'nin “Üç Türlü Güçlere Darbe Vurmayı Tekrar
Türkistanlıları Olimpiyatların
Ortaya Getirmek Gerek”Demesini Nasıl Anlamak Gerekiyor?
güvenliği için tutukladık diyerek göz
boyamacılığı yapmışsa da, Nurbekri
Ürümçi Akşam gazetesinin 08.01.2009
sürdürülmekte olan Doğu
kendi ağzı ile Doğu Türkistanlıları
günkü sayısında yer alan bir habere
Türkistanlıları tutuklama, hapse atma,
tutuklamasının tek sebebinin
göre, sözde Sinkiang Otonom Bölgesi
işkence yapma ve ölüm cezası vermeler Olimpiyatların güvenliği için
(Doğu Türkistan)nin başkan yardımcısı bu güne kadar hiç duraklamış değildir.
olmadığını söylemektedir.
Nurbekri Otonom Bölge (Doğu
Hal böyle iken Kukla yetkili
Tutuklamaların hiçbir bahane
Türkistan) nin
Nurbekri'nin
bulunamamasına rağmen devam
11. döneminin
“tekrar ortaya
edeceğini de ima eden Nurbekri
2. Halk
getirmek gerekir”
Doğu Türkistan'ın hakiki sahipleri
Kurultayında,
demesinin sebebi
olan Uygurlarla Çinliler arasındaki
“Üç Türlü
nedir?
zıddiyetin ebediyen devam edeceğini
Güçler”e
İsminin
açıkça ispat etmektedir.
darbe
açıklanmasını
Nurbekri'nin “tekrar ortaya getirme”
vurmanın
istemeyen bir Doğu sözünü kullanması gerçekte üç türlü
tekrar ortaya
Türkistan aydını
güçlere darbe vurma sloganı altındaki
getirilmesi
muhabirimizin
sindirme ve direnişin ebediyen
gerektiğine
yukarıdaki
hallolmayacak, unutulması mümkün
vurgu yapması
sorusuna şöyle
olmayan bir zıddiyet ve ebediyen son
neyin
cevap verdi:
bulmayacak bir mücadele olduğunu
habercisidir? Niçin Üç türlü güçlere
“Çin hükümeti Doğu Türkistanlıları
bir defa daha hatırlattı. Nurbekri, Çin
darbe vurmayı özellikle vurguluyor?
çeşitli bahanelerle ezelden beri sindire
hükümetine sadakatini bildirmek için
Merkezimiz Doğu Türkistan'dan başka
geldi. Sürdürdüğü katliamlara mutlaka
sindirmecilik hareketini
ülkelere giriş- çıkışlarını sürdürerek
bir sebep göstermek suretiyle kanlı
duraklatmadan yürütmeyi, kendi
yaşayan bazı aydınlarımızı konu ile
ellerini dünya toplumlarına temiz olarak milletinden olan Uygur kardeşlerini
ilgili olarak ziyaret etti.
göstermeye çalıştı. Daha geçen sene
dur durak bilmeden katletmeyi
Gerçekte Doğu Türkistan'da üç türlü
Olimpiyatların güvenliği bahanesiyle
vurgulamaktadır. Çin hükümeti
güçlere darbe vurma sloganı ile
1300 Doğu Türkistanlıyı tutukladığını
Nurbekri'nin ağzı vasıtasıyla baskı
altındaki Doğu Türkistan halkının
yüreğini daha fazla sıkıştırmayı
hedeflemiş olarak sözde üç türlü
güçler olarak nitelendirdiği Doğu
Türkistan Özgürlük
mücadelecilerinden çok fazla endişe
duymakta ve adeta rüyasında bile
onlardan korkarak huzur
bulamamakta olduğunu açığa
vurmaktadır. Çin hükümetinin
duyduğu endişeleri dünya
kamuoyuna gerçekmiş gibi
göstererek bu yolla Çin'in Doğu
Türkistanlıları kökten yok etme
politikasına destek sağlamayı maksat
edindiğini ortaya koymaktadır.”
Tıpkı yukarıdaki Doğu Türkistan
aydınının yorumu gibi, Çin hiçbir
direnişin meydana gelmediği bir
durumda dahi Doğu Türkistanlıları
tutuklamayı aralıksız devam
ettirecek. Masum Doğu
Türkistanlıları şüphe üzerine sert
şekilde sindirmelerin devam etmesi
mümkündür. Merkezimiz dünya
toplumlarından, Doğu
Türkistanlılardan meydana gelmesi
ihtimali bulunan direniş
hareketlerinin sebepsiz olmadığını,
bunu Çin hükümetinin işte böylesine
haksız sindirmelerinin ortaya
çıkartmakta olduğunu gözden
kaçırmamalarını talep eder. ETIC
14
Uygurçe bet
Xitay İshgaliyetchiliri İlmiy Siyaset
Qorali Bilen Meğlup Qilinmaqta
Sherqiy Türkistan 60 yil ilgiri, yeni 1949- yili
xitay ishgaliyiti astigha chüshüp qalghan chağlarda
tughulghan bowaqlar hazirqi künde 60 yashga kirip
qaldi.
Shu kündin bashlap Xitay ishgaliyetchiliri sherqiy
Türkistan xelqining her qandağ heq-hoquqlirini
depsende qilishni, erqiy töwenleshlirini, xelqimiz
üstidiki diyniy besimni, sürgün qilishni, tughut
chekleshni, sewepsiz tutqun qilishni, turmilarda qiyinqistaq bilen öltürürshni bir künmü bolsa toxtatqini
yoq…
Yana ishqaliyetchi Xitay hakimiyiti bir tereptin,
“eshincha emgek küchlirini ichkiri ölkilerge(Xitay
ichige) berip ishleshke seperwer qilish”siyasitini
yolgha qoyup namratliq azawida perishan boluwatqan
dihqan ayililirining oghul-qizlirini zoruwanliq bilen
xitaygha yötkise, yana bir tereptin poyiz leniyesi
arqiliq türküm-türkümlep Sherqiy Türkistangha her
küni neche minglighan Xitay aqqunlirini yötkep kilip
orunlashturuwatudu…
AFP'ning büldürishiche xitay hâkimiyiti “planlıq
tughut” siyasitini yolgha qoyghandin kiyinki mezgil
ichide 3 milyondin artuq bowaq az tughulghan…
Birla umit menbeyimiz bolghan perzentilirimiz,
yash ösmürlirimiz qattiq we echinishliq bir tehdit
astida yashashga mejburlanmaqta.
Qanxor xitay hakimiyiti teripidin Lop-Nor'da
1964- yilidin tartip dawamlashturiliwatqan atom
sinaqliri xelqimizning cismaniy we rohi kiselliklerge
muptila bolushigha sewepchi bolghandin tashqiri
Sherqiy Türkistanda ekologiye sistimisini qattiq
derijide bulghudi…
Til-yiziq bilen ipadilep bolush mümkün
bolmighidek köp we eghir dericidiki
depsendichiliklerghe duch keliwatqan sherqiy
Türkistan xelqi yanimu milliy-meniwiy itiqadidin
qilchülükmü bolsa ajirap qalghini yoq.
Chünki sherqiy türkistanliq ata-anılar bowaqlirini
chonğ qilish ceryanida ularni İslam itiqadi boyiche
terbiyilep sherqiy türkistanliq bolusning
xususiyetlirini yaxshi uxturup adem qatarigha
qoshmaqta.
Bu seweptin sherqiy Türkistan xelqi, keyghen
kiyim-kichekliri, oqughan naxshiliri, yighen taamliri,
yazghan shiirliri, herqandag tosalghu we
imkaniyesizliklerghe qarimastin yashitip kiliwatqan
örp-adetliri bilen istiqlalgha layiq bir millet
bolghanliqlirini ochuq- ashkara otturigha qoyup
kiliwatudu. İnsan qilipidin chiqgan xitay
müstemlikichilirini bekmu qorqutup kiliwatqan
amillar mana buningha oxshighan milliy we meniwiy
qorallar bolishi kirek dep oylinimiz…
Dunya tarixi ichide nesli, cismi, mediniyiti
tonulmighan we yezishga tigishlik tarixliri mevjut
bolmighan bir nechilighan milletler tarix sehnisidin
pütünley yoq bolup ketken. Yana bir nechilighan
milletler dushmen ishgaliyitini amalsiz qobul qilip
ishgaliyetchi düshmenning astsimilatsiye siyasitighe
duch kilip yoq bolup kitish xewpi astida turghan bir
mezgilde sherqiy Türkistan xelqi milli hissiyatlirini
hergüzmu jütürüp qoymastin yanımu milliy we
meniwiy mewjutlighini saqlap qalghan…
Mana bu sevep tüpeylidin Xitay ishgaliyetchiliri
60 yil ichide sherqiy Türkistan xelqini nime üchün
yoqutup bolalmighanligini, sherqiy Türkistan ziminini
pütünley nime üchün xitay ziminighe
aylanduruvalalmighanligini we qandag bir xatalik ijra
qilghanliqlirini oylap dehshetke chüshüp qalghan.
Bir milyard beshyüz milyon nopusqa ige we
dunyaning eng chong döletliridin biri dep tonulghan
xitay dölitini endishighe siliwatqan “sirliq qoral”
sherqiy Türkistan xelqi qollinip kiliwatgan we 21esirde eng tesirlik qoral bolghan “ilmiy siyaset qorali”
disek qet'en mubaligha qilghan bolmaymiz…
İstiklâl
2-Ay 2009. 55-San 5. Yil
Türkiye parlaméntida uyghur mesilisi kün tertipke keldi
2009 - Yilining kirishi bilen türkiye
we ümidlirini dunyaning kün tertipige
parlaméntida türkiye jumhuriyiti
baldurraq élip kélish kéreklikini,
dölitining 2009 - Yilliq xizmet
birleshken döletler teshkilati we
pilani muzakire qilinmaqta.
dunyadiki pütün ammiwi teshkilatlarning
Ötken ayning axirida türkiye
sherqiy türkistanliqlargha köngül bölüshi
jumhuriyiti dölitining 2009 - Yili
kéreklikini tekitlidi. Réshat doghru
birleshken döletler teshkilati we
ependi sözide yene, türkiye jumhuriyiti
türkiyidiki ammiwi teshkilatlargha
döliti hökümitini uyghur mesilisige
bérilidighan iqtisadiy yardemni
köngül bölüshke chaqirdi. Parlamént ezasi
muzakire qilish yighinida uyghur
réshat doghru ependi bu sözlerni
Réshat Doghru
mesilisi kün tertipke keldi.
parlamént ezaliri we aliy rehberler
Türkiye milletchi heriket partiyisi
qatnashqan, türkiyininng parlamént
muawin bashliqi, parlamént ezasi, sabiq dölet ministiri zalidiki omumiy yighinda qildi. Uning bu nutqi türkiye
réshat doghru ependi türk parlaméntida qilghan sözide, dölet téléwiziyisi " t r t 3 " tin neq meydandin tarqitildi.
sherqiy türkistan mesilisini, uyghur xelqning peryadini RFA-Erkin Tarim 2009-01-23
Gollandiyediki Ikki Uyghur Teshkilati, „Gollandiye Sherqiy
Türkistan Uyghur Birl igi“ Nami Astida Birleshiti
2009 -yili 4 - yanwar küni Gollandiyining Amsterdam
shehride, Gollandiyide paaliyet élip bériwatqan ikki
Uyghur teshkilat yeni „Gollandiye Uyghur Wahpi“ ,
„Gollandiye Sherqiy Türkistan Uyghur Birligi“
mensubliri Gollandiyediki Uyghur jamaetining birlikke
bolghan küchlük teqezzasi astida axiri birleshkenlikini
élan qildi. Ikki teshkilatning
birleshkenliki heqqidiki xewer
Gollandiyening herqaysi jaylirida yashawatqan Uyghur
jamaetini köp söyündürdi.
Ikki teshkilat mensubliri birlik ichide bundin kéyinki
teshkilat paaliyetliri heqqide pikir almashturdi. ETIC
Tömür Yol Qurulushi Xitayning Sherqiy Türkistanni
Eng Téz Sürette Talan Taraj Qilishning Wastisi
Xitya tömür yoli tori xewerlirige qarighanda,
Xitay höküméti Sherqiy Türkistangha Xitay
ölkilliri bilen Sherqiy Türkistanni
tutashturidighan tömür yol qurulishining 2009
yilidiki pilanigha alliqachan 600 milyart yuan
meblegh ajratqan.
Bashqa Xitay metbuatlirining ötken heptidiki
xewerliride Xitay hökümétining Sherqiy
Türkistangha tutishisdighan tömür yollarni 2012 yilgha qeder 15 tarmaqqa köpeytidighanlighi
xewer qilinghan idi. Xitay höküméti 2009 - yili
yasap püttürmekchi bolghan mebleghni ajritip
bolupla qalmay belki 2010 we 2012 yillirimu her
yili shunchilik meblegh bilen tömür yol
qurulishini tézleshtürüshni éniq sangha kirguzdi.
Xitay höküméti bu tömür yollarni ayrim ayrim
halda Xitayning 31 ölke sheherliri bilen biwaste
tutashturmaqchi iken.
Uyghur xelqi, bu tömür yol qurulushi üch yil
ichide pütüp ishqa chüshse, Sherqiy Türkistangha
tesewwur qilghusiz derijide yamrap kétidighan
Xitay köchmenliridin we Sherqiy Türkistandiki
bayliqlarning téz sürette talan taraj bolishidin
tolimu endishe qilmaqta ETIC
Ghulja Weqesi Xatire Künliri Harpisida Ghuljida
Térorisimgha Qarshi Manwer Ötküzüldi
Ürümchi torining bügünki neq meydan xewiride
körsitilishiche, Xitay amanliq saqlash qisimliri,
saqchi qisimliri we ot öchürüsh qisimliri birlikte
yanwarning 17- küni térorismgha qarshi manwer
ötküzgen. Manwerda köchidiki Uyghur puqraliri
térorchi rolini élishqa qoyulghan we manwerda
ular qolgha élinip heydep mengilish rolini alghan.
Xewerde éytilishiche, manwergha 60 tin artuq
herbi mashina 500 din artuq herbi esker we
buninghdain bashqa saqchi qisimliri shundaqla
amanliq saqlsh hadimliri qatnashqan bolup, yuquri
süpetlik herbi qorallar sinaq qilinghan. Bu bir
qétimliq manwer Xitay saqchillirini chéniqturush
we ularning hushyarlighini kötürüshni meqsed
qilidiken. Emma Xitay hökümétining mehsus
Uyghurlarni térorchi rolini élishqa mejburlishi,
Xitayning teshwiqat xizmitide terrorism uqumini
burmilash arqiliq uni Uyghurdin ibaret bir
milletning salahiyitige aylandurup
qoyuwatqanlighini köriwélish tes emes. Uning
üstige bu manwerning del Ghuljida ötküzülishi 2ayning 5 - künidiki Ghulja weqesi hatire küni
harpisida, Xitay hökümétining Ghulja weqesi
xatire künide, Uyghurlarning qayta kötürülishidin
qattiq endishe qiliwatqanlighini we bu manwer
arqiliq Uyghurlargha heywe qiliwatqanlgihini
körsetmekte. ETIC
Ürümchide Bultur Siyasi Sewep Bilen Basturulghan Uyghur 133 neper
Yanwarning 22 - küni Ürümchi sheherlik saqchi
dairilliri 2008 yildiki üch xil küchlerni basturush
xulase yighini achqan bolup, 2008 yili üch xil
küchlerning enzisidin Ürümchi shehiri özide 51 ni
bir terep qilip 133 ademni qolgha alghanlighini
jakalighan. Ürümchi sheher bashlighi Lu De Shiang,
üch xil küchlerning pa'aliyetlirining 2008 yili 64%
din 75% giche ashqanlighi emma saqchi xewpsizlik
orunlirining ularni qattiq basturup ünümlük netijige
érishkenligini , bundin keyinmu Nishanni üch xil
küchlerni basturushqa qaritip dawamliq toxtimay
basturush herkiti élip bérishni jakalighan. Xitay
höküméti bu yighinda üch hil küchler dep atiwalghan
Uyghur erkinlik izdigüchilerni qanliq
basturghanlighini tebrikligen we Ürümchi shehiridiki
Saybagh saqchi idarisi qatarliq birnechche orunning
Uyghurlarni tutqun qilish we basturush xizmitini
mukapatlighan
. Gerche Xitay höküméti 2009 yili kirishi bilenla
yene toxtimay üch hil küchlernge zerbe bérishni
toxtatmay téximu jiddi yurguzushni jar sélishqa
bashlighan bolsimu, bu yillardin béri Xitay
hakimiyiti yurguzup kéliwatqan qirghinchiliqning
peqet dawami bolup Uyghurlargha hichqanche
qorqunuch élip kelelmidi . Bezi mulahizichilerning
éytishiche, Xitay uyghurlarni yarning liwige qistap
barghan, jandin kechishke mejburlawatqan bolup,
toxtimay hich bir pakitsiz tutqun qilish we
basturmichiliq yurguzush peqet Uyghur xelqining
Xitaygha bolghan nepritini ulghaytqan. Xitay
hakimiyiti yurguziwatqan bu tenchsizliq we térrorluq
Sherqiy Türkistan mesilisini Xitay özi mengü hel
qilalmaydighan mesilige aylandürüp qoymaqta.
ETIC
İstiklâl
Şubat 2009 - 55. Sayı - 5. Yıl
KIRŞEHİR’İN ETNİK YAPISI
ÜZERİNE NOTLAR
yörelerinde, Kürmanç ağzı diye adlandırılan farklı şive ile konuşan bazı topluluklarımızın aslının Türk
olduğunu vurgulamaktadır. Tarihi gerçekte budur, milli birlik ve beraberlik içinde yol budur.
XVI. yüzyılda Kırşehir yöresinde:
Orta Anadolu'nun merkezinde, doğuyu batıya bağlayan
karayolu üzerinde yer alan Kırşehir, Anadolu Türklüğünün
kalbinin attığı tarihi yerleşim bölgelerinden berisidir.
Doğu Anadolu'nun fethinden sonra batıya doğru ilerleyen
Türk boylarından Halep Türkmenleri adı ile anılan:
Beğdili, Harbendelu, Beyat, İnallu, Köpekli-Avşarı,
Gündüzlü-Avşarı gibi büyük teşekküller ile Karkın, Kızık,
Uç, Acurlu, Kaçılı, Peçenek, Döğer, Kınık, Eymür,
Bahadırlu, Karakoyunlu, gibi oymaklar bu yörelerin
Türkleşmesinde büyük rol oynamışlardır.
Daha XVI. Yüzyılın başlarında Yeni-İl adı verilen
Sivas'ın güneyinde ve Kayseri ile Kırşehir yörelerine Halep
Türkmenlerinin yerleştiğini tespit etmekteyiz.
Kırşehir yöresinde yaşadıkları bilinen Ulu-Yörük'e bağlı
büyük karakeçili oymağının Anadolu Türk tarihi içindeki
yeri de önemlidir.
Tanınmış tarihçimiz Faruk Sümer, Ankara sancağındaki
Karakeçililer ile bugün Eskişehir bölgesinde yaşadığını
gördüğümüz Karakeçililerin atalarının Ulu-Yörük'e bağlı ve
Kırşehir toprağında yaşayan büyük Karakeçili oymağının
bir kolu olmasının muhtemel bulunduğuna işaret eder
Yeri gelmişken, birleşik adında Kürt kelimesi bulunduğu
için Anadolu yer adlarından çıkarılan isimlerin hemen
hepsinin Anadolu'nun Türkleşmesinde büyük rol oynayan
Türkmen boyları olduğuna işaret etmek isterim. Bunlardan
Boz-Ulus'a bağlı Karaca Kürt Türkmen oymağı ile yine
Türkmen Kurudlu ve diğer bazı oymaklar Kırşehir'de yurt
tuttukları gibi, Boz-Ulus eline mensup birkaç oymak da
Nevşehir ve çevresine yerleşmişlerdir.
Yukarıda işaret ettiğim gibi Kürt adı 24 oğuz boyundan
Avşar, Eymür, Kayı gibi boy adları ile birlikte kullanılmış
ve tarihi kayıtlara da böyle geçmiştir:
6 vergi nüfuslu KAYI köy adı,
53 vergi nüfuslu YAZIR köy adı (Dibek'e bağlı),
Yukarı-AVŞAR köy adı (Keskin'e bağlı),
35 vergi nüfuslu KARGUN-Kayası köy adı (Süleymanlı'ya bağlı),
KARGUN etkinlik adı (Günyüzü'ne bağlı),
KARGURCUK köy adı (Hacıbektaş'a bağlı),
ALAYUNDLU köy adı (Günyüzü'ne bağlı),
77 vergi nüfuslu BÜĞDÜZ köy adı (Günyüzü'ne bağlı)
bulunmaktadır. 24 oğuz boyundan, tespit edilebilen, altısının adı bu yörede açıkça yaşamakta,
yalnız KARKIN adı KARGUN şeklinde geçmektedir.
Bugün bu aslardan AVŞAR ve ALAYUNDLU yer adları, zaman içinde kaybolmuş; BÜĞDÜZ
adı da BÜĞÜZ şeklinde dönüşüp milli ve manalı hüviyetini kaybederek Keman'ın merkezinde bir
köyün adında kalmıştır. Büğüz adının BÜĞDÜZ olarak eski ve milli şeklini alması Türk tarihi
açısından oldukça önemlidir.
YAZIR adı Kayseri merkezindeki bir köyün adı olup, belki, Dinek'e bağlı eski Yazır adının
devamıdır.
Keman'ın merkezine bağlı KARGINKIZIKÖZÜ, KIRGINMEŞE ve KIRGINSELİMAĞA
köyleri ile Mucur'a bağlı KARGIN köy adı XVI. Yüzyıldan sonra ortaya çıkmış olmalıdır. Eğer
öyle ise, Kırşehir ve yöresinin XVI. Yüzyıldan sonra da sürekli olarak Oğuz Türkmen boyları
tarafından devamlı beslendiğine bir işarettir.
Yeri gelmişken Karkın Adına da değinmek isterim:
Dulkadırlı ili arasındaki Karkın oymağı Halep Türkmenleri arasındaki Karkın'lardan nüfusça
biraz kalabalıktır. Fakat bu Karkın oymağı toplu bir halde değil, dağınık bir durumda
bulunmaktadır. Bu oymağın kollarından en büyüğü Dulkadırlı ulusunun büyük kollarından birisi
olan Dokuz, diğer adı ile Bişanlu boyunun bir obasını meydana getirmektedir.
Dulkadırlı İli içindeki Karkın oğmağının bir kolu da Dede-Kargın adındaki bir şeyhin, Göksun'da
bulunan zaviyesinde hizmet etmektedir. Bu DedeKargın'ın XIII. Yüzyılda yaşamış olması
muhtemeldir.
Kırşehir, Türk tarihine Âşık Paşa gibi büyük bilim adamları kazandırmış bir beldemizdir. Fakat
bu ilimizde bir de “Emir Nur el-did Cebra'il Caca” adlı Müslüman İlhanlı emiri yaşamış ve adını
Ebedileştirmiştir. Hocamız Prof. Dr. Ahmet Temir tarfından TTK yayınları arasında neşredilen
“Kırşehir Emiri Cacaoğlu Nur el-Din'in 1272 tarihli Arapça-Moğolca Vakfiyesi”(Ankara 1959) adlı
eserinde geçen kişi ve yer adları Kırşehir'in iskân tarihi için büyük önem taşımaktadır.
Yeni adı Değirmenuşağı olan Kürteymir (Hafik-Sivas)
Yeni adı Afşar olan Kürtleravşarı (Kahramanmaraş), ile
Yeni adı Karaçavuş olan Kürtlerkayı (Amasya)
Eser yayınlandıktan sonra hiçbir tarihçi ve dilci bu yer ve kişi adları üzerinde çalışmamıştır.
yer adları bunun birer delilidir ki şer'iyye sicillerinde buna
Kırşehir
Tarihi yazılacaksa, bu eser didik didik edilmeli, Temir tarafından okunamayan ve soru
benzer pek çok ad yan yana yer almaktadır. Bu da bize, Orta
Anadolu'nun Sivas, Kırşehir, Ankara (Haymana) işareti konula yerler çözülerek tarihe kazandırılmalıdır.
Doğu Türkistan Özgürlük Savaşçılarının
Hedefi Çin İle İşbirliği Yapanlar mı?
Ürümçi Sitesinin Ocak ayının 13'ünde verdiği
habere göre, Çin hükümeti geçen yıl Ağustos
ayının 12'sinde Yamanyar köyündeki olayda ve bu
olayla ilişkili olarak meydana gelen 27- 29
Ağustos günlerindeki olaylarda ölen 7 Uygur
Polisinin listesini yayımlamış ve bunları devrim
kurbanları olarak nitelendirmiştir.15’de Ürümçi
Sitesinin Ocak ayının 13'ünde verdiği habere
göre, Çin hükümeti geçen yıl Ağustos ayının
12'sinde Yamanyar köyündeki olayda ve bu olayla
ilişkili olarak meydana gelen 27- 29 Ağustos
günlerindeki olaylarda ölen 7 Uygur Polisinin
listesini yayımlamış ve bunları devrim kurbanları
olarak nitelendirmiştir. 2008 yılı Ağustos ayının
12'sinde özgürlük savaşçıları yol kontrolü
yapmakta olan polisler tarafından şüpheli
bulunarak durdurulduklarında, özgürlük
savaşçılarının kendilerine yardımcı olmaları ve
geçmelerine izin vermeleri talebini reddederek
Çinlilerle işbirliği yaparak onlara engel oldukları
için çaresizlik içerisinde kendilerini korumak için
öldürmüşlerdi.
Özgür Asya Radyosunun o zamanlar verdiği
haberlerinden anlaşıldığına göre Ağustos ayının
27 ve 29. günleri bu özgürlük savaşçılarını mısır
tarlasında yakalama girişimi sırasında Çin
hükümeti yine ön saflara yine Doğu Türkistanlı
polisleri gönderdiklerinden dolayı bu mücadele
sırasında yine 3 Doğu Türkistanlı polis ölmüştür.
Özgürlük savaşçılarınan ise, Abdurehim Ehet,
Keyum Bavudin, İmam Hesen, Hesen Hoşur,
Abdusalam Sultan, Anargul Mutellip olmak üzere
6 kişi olay yerinde şehit olmuşlar ve geriye kalan 3
özgürlük savaşçısı ise sağ olarak ele geçmişlerdi.
Her ne kadar özgürlük hareketlerinin asıl hedefi
işgalci Çin ise de, Çin hükümeti ön saflara devamlı
olarak Doğu Türkistanlı polisleri gönderdiğinden,
çatışmalar sırasında Doğu Türkistanlı polislerin
ölmeleri gayet normal bir durum sayılıyordu.
Çünkü savaş meydanı sadece Askerin üniformayı
tanır. Fakat Çin hükümeti son zamanlarda
çatışmalarda ölen Doğu Türkistan kökenli polisleri
kahraman yaparak ön plana çıkartmak suretiyle
“Uygurlar kendi kendilerini öldürüyorlar” diye
propaganda yapmaktadırlar.
Dış ülkelerdeki Doğu Türkistanlı aydınlar ortak
görüşlerinde Çin hükümetinin bu propagandalar
vasıtasıyla Doğu Türkistanlılar arasında özgürlük
savaşçılarına karşı bir düşmanlık oluşturmaya
çalıştıklarını ifade etmektedirler. Fakat Doğu
Türkistan toplumu ise, Doğu Türkistan Özgürlük
savaşçılarının gelişigüzel olarak cana kıymadıkları
ve hareketlerinin hedefinin belli olduğu, kendi
milletinden olan Doğu Türkistanlı polisleri de Çin
ile dayanışma içine girdikleri için değil,
kendilerini korumak için çatışma ortamında
vurmak zorunda kaldıkları yorumunu
yapmaktadırlar. ETIC
Gulca Olaylarının Yıldönümü
Arifesinde Gulca' da Terörizme
karşı Tatbikat Yapıldı
Ürümçi Sitesinin verdiği habere göre, Çin güvenlik güçleri,
polisleri ve İtfaiye ekipleri müşterek halde 17 Ocak 2009
günü terörizme karşı bir tatbikat yapmışlardır. Tatbikat
sırasında sokaktaki Doğu Türkistanlılara terörist rolü
verilmiş olup, tatbikat gereği onlar yakalanan teröristler
olarak polis tarafından alınıp götürülmüşlerdir.
Haberde belirtildiğine göre bu tatbikata 60'ın üzerinde
askeri araç, 500'ün üzerinde Asker ve bunların dışında polis
ve güvenlik birlikleri katılmış olup, bir takım üst sınıf askeri
silahlar denenmiştir.
Bu tatbikat Çin polislerini eğitmek ve onların ataklıklarını
arttırmayı amaçlıyormuş. Fakat Çin hükümetinin özellikle
Doğu Türkistanlıların terörist rolünü almaya mecbur
etmeleri Çin'in propaganda hizmetinde terörizm anlayışını
çarpıtmak suretiyle teröristlerin Doğu Türkistanlılardan
oluşacağı imajını yaratmaya çalıştıklarını görebilmek zor
değil. Üstelik te bu tatbikatın Gulca'da yapılması 5 Şubat
günü Gulca olaylarının yıldönümü arifesinde, Çin
hükümetinin Gulca olaylarının yıldönümünde Doğu
Türkistanlıların tekrar ayaklanmalarından çok
endişelenerek bu tatbikat vasıtasıyla Doğu Türkistanlılara
gözdağı vermeye çalıştıklarını göstermektedir. ETIC
www.istiklalgazetesi.com.tr
Şubat 2009 Aylık Siyasî Bağımsız Gazete
Yıl: 5 Sayı: 55 Fiyatı: 1 YTL
“Guantanamo
ISSN 1305-2993
İstikl â l
Guantanamo’dan kimler gitmeyecek
Beyaz Saray, Küba`daki Guantanamo tutukevinde bulunan
Uygurların Çin`e gönderilmesinin düşünülmediğini belirtti.
ABD`nin yeni Başkanı Barack Obama yönetiminden üst düzey bir yetkili yaptığı
açıklamada, `Uygurların Çin`e gönderilmesi fikrini desteklememizi düşünemem`
dedi. Yetkili, `tutsakları kötü muamele görecekleri ülkelere göndermeyeceklerini`
bildirdi. ABD`de bir federal yargıç, Guantanamo kampında tutulan 17 Uygurun
Amerikan topraklarında serbest bırakılmasına karar vermişti. Amerikan hükümeti,
Guantanamo`da tuttuğu Çin vatandaşı Uygurların `düşman savaşçı` olmadığı
görüşüne varmıştı. İhlassondakika 23.10.2009
kapanmadıkça huzurum olmayacak”
Guantanamo'dan serbest bırakıldıktan sonra
2006'da Arnavutluk'un başkenti Tiran'a
yerleşen Uygur Türkü Ebubekir Kasım,
Barack Obama Guantanamo'yu kapatma
sözünü yerine getirene kadar huzur
bulmayacağını söyledi. Ebubekir ve diğer
dört Uygur Türkü suçsuz bulunarak 2005'te
serbest bırakılmıştı. ABD'li yetkililer serbest
kalan Uygur Türklerinin Çin'de işkence
göreceklerini düşünerek, eski tutukluları
Arnavutluk'a sınırdışı etti. Balkan internet
sitesinde çıkan habere göre, New York ve
Washington'daki terör saldırılarından sonra
tutuklanarak Guantanamo hapishanesinde
kapatılan ve yıllarca işkence gören Ebubekir
Kasım, "Obama'nın birinci yapması gereken
şey Guantanamo'yu kapatmak olmalı.
Çünkü Amerikan halkı ve dünyanın geri
kalanı Guantanamo'nun işlevini
sürdürmesini istemiyor.
7’de
2009 Yılı Çin Yetkililerine Neler Getirecek?
Yabancı ülke basın- yayın organları 2009 yılında Çin'de
ağır derecede iktisadi sarsıntılar meydana gelerek bu
dalgalanmaların da siyasi sarsıntılara dönüşeceğinin,
Tiananmen katliamının 20. yılı ve Dalay Lama'nın
Tibet'ten ayrılışının 60. yılı gibi Çin'in başını ağrıtacak
türden bir dizi anma günlerinin bu yıla rastlamış
olmasının propagandasını yapmaktadırlar. İşte böyle,
basın organlarının yukarıdaki olayların Çin'deki sosyal
istikrarsızlık için bir katalizör vazifesi yapacağını
mülahaza ettikleri bir sırada Çin makamları Mart ayının
23. gününü Tibet halkının kölelikten kurtuluşunun
50. yıl Resmi Bayramı olarak ilan ettiğini açıkladı.
Siyasi yorumcular, Çin İçtimai Fenler
Akademisinin “Toplum istikrarı” konulu yıllık
Çin Hâkimiyetinin
Sarsılması Mümkün
2009 Yılında Baskılar
Daha da Artacak
Bir Doğu Türkistanlı aydın ve aynı zamanda da
Kanada Uygur Cemiyetinin başkanı olan Rukiye
Turduş'un görüşüne göre, Çin'de demokrasi ve
kendi içinde bir otokontrol sistemi
bulunmadığından 2009 yılında Çin'in bir sarsıntı
tehlikesi ile karşılaşacaktır. Sonunda da çok ağır
sonuçlar meydana gelecektir.
Çin hükümetinin üst dereceli bir yetkilisi Çin
komünist partisi ve Çin hükümetinin 2009 yılında
ağır imtihanlarla karşılaşacağını itiraf etmişti. Fakat
Çin hükümeti öylesine hassas bir zamanda, bu yıl
23 Mart gününü “Tibet halkının kölelikten
kurtuluşunun 50. yıl Resmi Bayramı” olarak ilân
etti. Çin hükümeti bu yolla hangi maksada erişmeye
çalışıyor?
Rukiye Turduş'un değerlendirmesine göre, Çin'in
maksadı Tibet ve Doğu Türkistan'ın kendi
müstemlekesi olduğu gerçeğini gizlemek ve yalan
tarih oluşturarak kendi halkını yanıltmaktır.
Rukiye Turdiş Çin'in bu hareketinin gerçek anlamda
kendisin tokatlamak olduğunu vurgulamaktadır.
raporunda yukarıdaki gibi faktörlerin de Çin'de sosyal
dalgalanmaların meydana gelmesine yol açacağı ihtimali
hakkında uyarılarda bulunmaktadırlar. Ayrıca, 2009
yılında Çin ekonomisinde görülecek sarsıntıların siyasi
sarsıntıya dönüşebileceği ve bu yılın Çin yetkilileri için,
hassas bir yıl olacağı, iktisadi meselelerden dolayı
meydana gelecek olan protesto eylemlerinin Çin
toplumunu siyasi kriz bataklığına sürükleyeceği şeklinde
yorumlarda da bulunmaktadırlar.
RFA-Kamil Tursun- 15.01.2009
2009 Yılı
İçerisindeki
Çok Sayıda
Olaylar Çin'in
Başını Ağrıtacak
Çin makamları 2009 yılındaki sosyal
dalgalanmalara karşı direnmek ve
hükümranlığını sağlamlaştırmak için
ilk iş olarak haber organlarına ve
internet sitelerine yönelik kontrollerini
Yine, 2009 yılı, 1989 yılındaki “Tiananmen Katliamı”nın 20.
arttırdı.
yılıdır. Çin Halk Cumhuriyetinin Kuruluşunun 60. yılı ve Dalay
Komünist Çin hâkimiyetinin
Lama'nın Tibetten ayrılarak sürgün yolunu tercih etmesinin
kuruluşunun 60. yılını tamamladığı şu
50.yılı gibi bir dizi büyük olayların yıldönümleridir. Bu yıl yine
günlerde, Çin'in dünyadaki yerinde
4 Mayıs Öğrenciler hareketinin de 90. Yılıdır. Pekin Üniversitesi
gayet büyük değişikliklerin olduğu,
öğrencilerinin militaristlere karşı demokrasi ve özgürlük talep
Çin'de cennet gibi bir toplum
ettikleri bu hareketlerini Çin makamları uzun yıllardan beri
oluşturdukları gibi özel propagandalar
suiistimal ede gelmekteydiler. Fakat 1989 yılından sonra bu
yapacakları ve bu yıl farklı siyasî
hareketin karakteri değişti ve tepkiler Çin Komünist
görüşteki kişilerin daha da ağır siyasî
hâkimiyetine yöneltildi. Çin'de gerçekten siyasi bir sarsıntının
baskılara maruz kalacakları tahmin
meydana gelmesi mümkün mü?
edilmektedir.
Çin Demiryolu ağı haberlerine bakıldığında, Çin hükümeti Doğu Türkistan'a Çin eyaletleri ile Doğu
Demiryolu
Türkistan'ı
birbirine bağlayan demiryolu inşaatının 2009 yılındaki planına çoktan 600 milyar yuan bütçe
İnşaatları Çin'in
ayırmış bulunuyor. Diğer Çin basın organlarının haberlerinde Çin hükümetinin Doğu Türkistan'a ulaşan
Doğu Türkistan'ı demiryolları hattı sayısını 2012 yılına kadar 15'e çıkartacaklarından söz edilmekteydi. Çin hükümeti
Süratle Talan
sadece 2009 yılında bitirmeyi düşündüğü bütçeyi ayırmakla kalmayıp 2010- 2012 yıllarında da her yıl
bir o kadar bütçe ile demiryolu inşaatını hızlandırmayı açık ve net olarak sayıya dâhil etti. Çin hükümeti
Etmesinin En
bu demiryollarını ayrı, ayrı olarak Çin'in 31 eyalet ve şehirleri ile doğrudan buluşturmayı planlıyor.
Önemli
Doğu Türkistan halkı, bu demiryolu inşaatı 3 yıl içerisinde bitirtilerek faaliyete geçirildiğinde Doğu
Vasıtalarından Türkistan'a tasavvur edilmesi bile mümkün olmayan derecede çoğalacak olan Çinli göçmenlerden ve
Biridir
Doğu Türkistan'daki zenginliklerin hızla talan edileceğinden çok endişe etmektedirler. ETIC

Benzer belgeler