ebsohaber temmuz 2009 - Ege Bölgesi Sanayi Odası
Transkript
ebsohaber temmuz 2009 - Ege Bölgesi Sanayi Odası
ebsohaber 1 temmuz 2009 ebsohaber 2 temmuz 2009 ebsohaber 4 Başkan....................................................................4 Kan verme haberi...............................................5 İlk çeyrekte büyük daralma............................6 İş dünyası yatırıma değil üretime teşvik istiyor........................................8 TOBB’un reçetesi............................................. 10 Kobi’lerde birleşme teşviki.......................... 12 Dipten çıkış uzun sürecek............................ 14 Haziran’da kapasite kıpırdadı..................... 17 Teşvik sistemindeki adaletsizlikler giderilsin................................ 18 Ege’nin devlerine üretim alkışı................... 22 İzmir ekonomisine 60 milyonluk İZKA dopingi.......................... 30 EBSO’dan grişimci kadınlar.......................... 32 İZKA’nın KOBİ Mali Destek Programında EBSO ağırlığı.......................... 33 İzmir için el ele................................................. 34 Sanayici acil ve somut tedbirler bekliyor............................................ 36 İç dinamikleri harekete geçirelim............. 38 Bazı yasal düzenlemeler ticari hayatı tehdit ediyor............................. 40 ABD’nin ticaret üssü İzmir olsun................ 42 Krizi aşmanın yolu işbirliği........................... 44 Türkiye lojistik merkez................................... 45 Çin yatırımına adım adım............................. 46 temmuz 2009 temmuz gündemi ebsohaber Şirket satın almaları ve birleşmeleri durdu.......................................... 49 Karasuya çözüm aranıyor............................. 50 Kağıt karton sanayi sürekli gelişiyor........ 52 Enerji etkinliği çevre ve Kyoto protokolu............................................... 53 Sanayi sitelerine EBSO yaklaşımı............... 61 Krize karşı uluslararası işbirliği şart........... 64 Teşvikler yatırım, üretim ve istihdamı arttırmalı................................... 66 SGK sanayicilerin yanında............................ 72 Ersin Faralyalı’yı unutmadık........................ 79 8 Temmuz 2009 / YIL: 26 SAYI: 302 SAHİBİ Ege Bölgesi Sanayi Odası Adına Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR SORUMLU MÜDÜR Mustafa KALYONCU (Genel Sekreter) YAYIN İCRA KOMİTESİ Ender YORGANCILAR Bayram TALAY Berkay ESKİNAZİ Mustafa KALYONCU YAYIN SORUMLUSU Mehmet Ali SÜTLÜ YÖNETİM YERİ Ege Bölgesi Sanayi Odası Cumhuriyet Bulvarı No: 63 İZMİR Tel. : 0232 455 29 00 Faks: 0232 425 36 35 BASKI TÜKELMAT A.Ş. 1571 Sokak No: 16 Çınarlı - İZMİR Tel. : 0232 461 96 42 Faks: 0232 461 96 46 Ebsohaber, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Aylık Yayın Organıdır. Ebsohaber’de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ebsohaber’de yeralan yazılar aksi belirtilmedikçe EBSO’nun resmi görüşünü yansıtmaz. İmzalı yazılarda belirtilen görüşler sadece yazarlarına aittir. Yerel süreli yayın Baskı Tarihi: 27 TEMMUZ 2009 9 Görsel Yönetmen: A. Bahadır ÜLKÜSAYAR Tel: +90 232 446 84 94 Fax: +90 232 446 59 17 Adres: Şair Eşref Bulvar ı Karaahmetoğlu İş Merkezi No:22 K:4 D:405 Çankaya - İzmir / TÜRKİYE www.sbareklamcilik.com temmuz 2009 5 ebsohaber Çıkışa doğru mu yol alıyoruz? D 6 Ender YORGANCILAR Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Krizin o hızlı çıkışı ve yıkıcı etkisi kontrol altına alınmış gibi görünmektedir. Ancak eski rakamlarımıza ulaşmak kolay olmayacak. O nedenle krizi değil sonrasını konuşmak durumundayız. Artık yaralarımızı sarmanın ve yüzümüzü geleceğe çevirmenin zamanı geldi. eğerli Üyelerimiz, Tüm dünya krizin etkilerini en aza indirmeye çalışırken, açıklanan son rakamlarla birlikte, acaba çıkışa yaklaştık mı soruları da artmaya başladı. Verilerde, bir önceki aya göre birkaç puanlık iyileşmeler, pozitif yöndeki gelişmelerin yavaş seyredeceğinin sinyalini vermektedir. Krizin o hızlı çıkışı ve yıkıcı etkisi kontrol altına alınmış gibi görünmektedir. Bu da bizlere 2010’un ilk çeyrek rakamlarına olumlu yansıyacağını göstermektedir. Ancak eski rakamlarımıza ulaşmamız hiç de kolay olmayacaktır. O nedenledir ki artık krizi değil, kriz sonrasını konuşmak durumundayız. Krize müdahalemiz geç oldu ama kriz sonrasına benzer esneklikte hazırlanmamız söz konusu olamaz. Artık yaralarımızı sarmanın ve yüzümüzü geleceğe çevirmenin zamanı gelmiştir. Bunun için de öncelikle Hükümetimizden beklediğimiz birkaç ana başlık bulunmaktadır. Üretimden satışlarına göre yapmış olduğumuz 2008 Yılı 100 Büyük Firma çalışmasında da gördük ki, 2008 yılı son çeyreğinde gelen kriz, firmalarımızın bilançolarını olumsuz etkilemiş ve her üç büyük firmamızdan biri zarar etmiştir. Büyük firmalarımızın bile olumsuz etkilendiği bir kriz sürecinde, üretim yapmaya çalışan, istihdam sağlayan firmalarımızın özellikle de KOBİ’lerimizin desteklenmesini istiyoruz. Bizler krizden önce de kriz süresince de hep üretimin önemine değindik. Krizden sonrası için de söylemimiz değişmeyecektir. Beklentimiz de üretimin önündeki engellerin kaldırılması ve önceliğin üretime verilerek üretimin teşvik edilmesidir. Vergi affını çıkarabilen devlet, benzer şekilde SSK ve vergi borcunu gününde ödeyen firmalara da özel teşvik primi kullandırarak destek olmalıdır. Firmalarımızın KDV alacakları konusundaki mağduriyetinin önlenebilmesi için de, mevcut elektrik faturalarından alacak miktarının düşülmesi yöntemi uygulanabilmelidir. Yüksek enflasyon döneminde başlatılan ama küresel krizin firmalarımızı olumsuz etkilediği bugün, peşin vergi uygulaması sonlandırılmalıdır. Gerek iç, gerekse de dış piyasadaki daralma yeni hedef pazarları gündeme getirmiştir. Firmalarımızın üretimlerinin devamını sağlayacak olan yeni pazar imkanlarının geliştirilmesi yönünde her türlü teşviğin ve desteğin verilmesi sağlanmalıdır. Özellikle de Güney Amerika ve Afrika pazarlarına ulaşma imkanı için kolaylıklar sağlanmalıdır. Bizler de yeni pazar arayışlarımızı aralıksız sürdürmek zorundayız. Rekorlar kırdığımız ihracatın yeniden atağa geçmesinin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu gördük. İhracat pazarlarındaki hızlı daralma, ihracat taahhütlerinin gerçekleştirilmesini güçleştirmiştir. İhracat taahhütlerinin kapatılmasında miktar ve değer olarak kolaylık ve bir yıldan az olmamak üzere de süre uzatımı sağlanmalıdır. Bu hususların dikkate alınması ve ülke kalkınmasında öncü rol oynayan reel sektörümüzün sıkıntılarının giderilmesi, kriz sonrasında daha fazla sorunla karşılaşmamamız açısından büyük önem taşımaktadır. Birlik ve beraberlik içerisinde bu sıkıntılarımızı da aşarak yeniden hedeflerimize odaklanacağımıza olan inancım sonsuzdur. temmuz 2009 ebsohaber EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’dan anlamlı çağrı Haydi sanayiciler kan bağışına E ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmirli sanayicileri Kızılay’a kan bağışı yapmaya çağırdı. Alsancak’taki Ege Bölgesi Kızılay Kan Merkezi’ne bizzat giderek kan bağışında bulunan ve firmasındaki işçiler arasında da kan bağışı kampanyası başlatan Ender Yorgancılar, Kızılay Bölge Müdürü Dr. Gökay Gök ile sağlık ekiplerinin uygun bir gününde çalışanlarından kan bağışı alınması konusunda anlaşmaya vardı. Ender Yorgancılar, “Bu anlamlı kampanyayı üyelerimize duyuracağız. Ayrıca bütün sanayici arkadaşlarımıza kan bağışı yapmaları için buradan çağrıda bulunuyorum” dedi. Sağlık Bakanlığı’nın “Güvenli Kan Temini” projesi çerçevesinde Temmuz ayı ortasında yayınladığı genelge ile hasta yakınlarından taze kan dışında kan talep edilmeyerek Kızılay Kan Merkezleri’nden karşılanması talimatını verdi. Bu uygulamanın ardından İzmir’in kan ihtiyacını karşılayan Ege Bölgesi Kızılay Kan Merkezi’nin stokları azaldı. Kurum alarm durumuna geçti. temmuz 2009 İzmir’deki devlet, özel ve üniversite hastaneleri kanı öncelikli olarak Kızılay’dan temin etmeye başladı. Sıcaklar ve kentte yaşayanların tatil yörelerine gitmesi gönüllülerin kan bağışında azalmaya ve dolayısıyla İzmir’in kan ihtiyacını karşılayan Kızılay’ın kan stoklarının erimesine yol açtı. Kızılay Kan Merkezi’nin halen 800 ünite olan kan stoğunun birkaç gün içinde sıfırlanacağını belirten Kızılay Kan Merkezi Müdürü Dr. Gökay Gök, “Kan bağışı olmaması durumunda hastalar ameliyat masasında kalacak” dedi. Bağış çağrısında bulunan Dr. Gök, “Acil durumlarda kanları stoklardan kullanacak olan hastaneler Kızılay’dan düzenli olarak kan isteyecek. Artık hastanelerde hasta yakınından kan temini sadece taze kan gerektiren masif (açık yaralardan aktif kan akması) kanamalarda ve kalp ameliyatlarında yapılabilecek. Bu durum dışında hastaneler hiçbir şekilde kan alımı yapamayacak. Vatandaşlarımızdan bu durumu kendi sorunları gibi algılayarak düzenli kan bağışında bulunmalarını talep ediyoruz” dedi. Hayat kaynağımız Kızılay’ın çağrısına İzmirli sanayiciler adına kayıtsız kalmayan Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, kendisi kan verip fabrikasındaki işçilerin de kan bağışı kampanyasına katılmasını sağlarken, sanayicilere de çağrıda bulundu. Ender Yorgnancılar, “Kan en önemli hayat kaynağımıdır. Bir kişi bağışladığı bir ünite kanla bazen birkaç kişinin hayatını kurtarabilir. Sağlık Bakanlığı, dünyanın gelişmiş ülkelerindeki modern kan bankacılığı uygulamasını getirdi. Kızılay da bu konudaki tüm sorumluluklarını yerine getiriyor. Artık sorumluluk bizlerde. Öncelikle biz sanayiciler kendimiz topluma örnek olarak vatandaşlık görevimizi yerine getirmeliyiz. Kendi sağlığımız ve başkalarının hayatını kurtarmak için herkesi Kızılay’a kan bağışına davet ediyorum” dedi. 7 ebsohaber B 8 İlk çeyrekte büyük daralma aşbakan Erdoğan, her fırsatta ’Kriz Türkiye’yi teğet geçiyor’ dese de büyüme rakamları bunu tam anlamı ile tekzip etti. Türkiye ekonomisi 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 13.8 küçüldü. Bu rakam 1945 yılında belirlenen yüzde 15.3’lük daralmadan sonra en dramatik ikinci daralmayı ifade ediyor. Türkiye ekonomisi 2001 krizinde bile bir çeyrekte en fazla yüzde 9.8 daralmıştı. Rakamların OcakŞubat-Mart’a ait olması, alınan tedbirlerle Mart ayının ikinci yarısından sonra hafif de olsa hareketlenme başlaması ise, moral bozukluğunu sınırlı tutan bir durum oldu. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin ikinci en yüksek küçülmesini gördü. İlk çeyrekte iç talep (stok dahil) büyümeyi yüzde 20.8 aşağı çekerken, dış talebin yüzde 7’lik pozitif katkısına rağmen, ekonomi yüzde 13.8 daraldı. Bu oran, 1945 yılındaki yüzde 15.3 küçülmeden sonra Türkiye tarihinin en yüksek küçülmesini gösterdi. TÜİK çalışmalarında yeni seri çalışmalarına göre en düşük rakamlar 2001 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 9.8 olarak gerçekleşmişti. Bu yılın tamamında ekonomide yüzde 4 büyüme öngörülmüştü ve bu rakam daha sonra yüzde 3.6 küçülme olarak revize edilmişti. çekiyor. İşte açıklanan 2009 yılı ilk çeyrek rakamlarının en dikkat çeken noktaları: Özel tüketim içinde özellikle mobilya ev aletleri kategorisinde dramatik bir düşüş yaşandı. Haberleşme, eğlence kültür ve giyim ürünleri tüketimi de yüzde Devlet harcamasaydı 15’in üzerinde daraldı. Mart ayında yapılan yerel Vatandaş harcamayınca en seçimler öncesi devletin dramatik daralma toptan ve kesenin ağzını açması ve altyapı perakende ticarette oldu. Toptan yatırımlarına hız vermesi krizin ve perakende ticaret yüzde 25.4 şiddetini az da olsa hafifleten en daraldı. İnşaattaki yüzde 18.9’luk, önemli etkenlerin başında geldi. imalat sanayiinde yüzde 18.5’lik, Mali sektörde yaşanan yüzde ulaştırma ve haberleşmedeki 10’un üzerindeki artış da keskin yüzde 17.6’lık büzüşmeler de düşüşü dengeleyen bir diğer dikkat çekiciydi. önemli unsur oldu. Yatırımlar içinde 2006’nın TÜİK verilerine göre, üçüncü çeyreğinden itibaren harcamalar yöntemiyle GSYH’de, artan kamu yatırımları yüzde devletin bu yılın çeyreğindeki 25 ile yüksek seviyede artmaya tüketim harcamaları, geçen devam ederken, özel sektör yılın aynı dönemine göre arttı. yatırımları yüzde 35.8 oranında Sabit fiyatlarla geçen yıl yüzde geriledi. 9 olan GSYH’da devletin Üretime harcamalarının payı, Krizin bakıldığında ilk bu yıl yüzde 11.1’e iye’yi rk Tü çeyrekte ticaretteki yükseldi. yüzde 22.9’luk, teğet i vergilerdeki yüzde iğ ed m eç g Vatandaş 21.2’lik, sanayi ve a ortay kemer sıktı haberleşmedeki çıktı. Rakamlar dikkatli yüzde 17.6’lık analiz edildiğinde özel daralmalar rekor tüketimin yüzde 9.2 ile rekor seviyelere işaret ediyor. Tarımda seviyede daraldığı dikkati yüzde 2.7’lik düşüş dikkat çekici. temmuz 2009 ebsohaber Kimi zaman bir uzmana ihtiyaç vardır. Yabancı bir ortak mı arıyorsunuz? Günümüzdeki pek çok uygulamanın aksine Deloitte olarak birden fazla ülkede kurumsal finansman, denetim, vergi ve danışmanlık disiplinlerimizi bir araya getirerek müşterilerimiz için daha fazla değer yaratıyoruz. Deloitte Danışmanlık Punta Plaza 1456 Sok. No:10/1 Kat:12 Daire: 14 - 15 Alsancak, İzmir Tel: 90 (232) 464 70 64 Fax: 90 (232) 464 71 94 www.deloitte.com.tr temmuz 2009 9 i ebsohaber İş dünyası yatırıma değil üretime teşvik istiyor 10 S anayi üretiminde çift haneli küçülme sürerken işadamları, hükümetin bir süre önce açıkladığı sektörel ve bölgesel teşvik yerine “üretim odaklı” bir teşvik sistemi istiyor. TOBB kabine üyeleriyle bir araya geldiği Konseyler Müşterek toplantısında “Yatırım teşviki yerine üretim teşviği verilsin” başlıklı bir rapor verdi. Toplantıya, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile TOBB Konsey başkanları ve üyeleri katıldı. Bugünün ihtiyacını karşılamıyor Sektörel ve bölgesel teşvik sisteminin eski teşvik sistemine göre önemli bir ilerleme olduğunu belirten TOBB, mevcut taslaktaki bölgeler arasındaki sektörel dağılımın sağlıklı ve güncel verilerle yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Sektörel ve bölgesel düzeydeki eksikliklerin Bakanlar Kurulu tarafından uygulama aşamasında giderilmesini bekleyen TOBB, “Teşvik sisteminin sektörel/ bölgesel odaklı yeniden tasarlanma fikri olumludur. Ancak kapasite kullanım ve istihdam oranlarının fevkalade düştüğü, iç ve dış talebin birlikte ortadan kalktığı bir dönemde, zaten kullanılmayacak ilave kapasiteler oluşturmak yerine mevcut kapasitelerin kullanılmasını desteklemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır” görüşünü gündeme getirdi. Yeni yatırım teşvik sisteminin geçerli olacağı 2009 ve 2010’da ilave yatırımların gerçekleşmesinin çok zor gözüktüğüne dikkat çeken TOBB, raporunda, “Bu durumda küresel kriz ortamında mevcut ekonomik değerlerimizin korunması daha fazla önem kazanmıştır. Dolayısıyla bu teşvik sistemi bugünün ihtiyaçlarını doğrudan karşılamamaktadır. Mevcut işletmeleri ayakta tutacak tedbirlerin öncelikle ve acilen devreye sokulması gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye, yatırım teşviki yerine mevcut üretim kapasitesini korumaya yönelik üretim teşvikini ön planda tutulması gereken bir dönemden geçmektedir” denildi. Üretimi çözmeden yatırımın anlamı yok Özel sektörle kamu arasında diyalog mekanizması olarak tanımladığı Müşterek Konseyler Toplantısı’nın açılışında konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, daralan üretim ve tüketim problemini çözmeden yeni yatırımlar üzerine konuşmanın anlamı olmadığını söyledi. Sanayi sektöründeki üretim düzeyinin üç yıl öncesi seviyelere gerilediğini belirten Hisarcıklıoğlu, mevcut üretim kapasitesinin de ancak yüzde 70’inin kullanıldığı bu ortamda önceliği üretimi korumaya vermek gerektiğini vurguladı. Hisarcıklıoğlu, “Üstelik dış piyasaların daraldığı ve bu daralmanın devam ettiği bir ortamda daha fazla üretip nereye satacağız” diye sordu. Hisarcıklıoğlu, yatırım teşvik sisteminin uzun vadede doğru temmuz 2009 ebsohaber Ekonomiden sorumlu bakanlara teşvik sistemi ile ilgili eleştiri ve taleplerini ileten iş dünyası temsilcileri, sektörel ve bölgesel odaklı teşvikten daha çok üretim odaklı desteklere ihtiyaç duyduklarını dile getirdi. bir adım olduğunu ancak bugün yaşanan sıkıntılara merhem olmadığını belirtti. Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin küresel krize bankacılık sistemi, döviz birikimi, hane halkı borç oranları ve kamu maliyesi açısından sağlam girmişken bugün krizden neden bu kadar ağır etkilendiği sorusunu sordu. “Bunlara rağmen son iki çeyrektir dünyanın en çok küçülen ekonomilerinden biri olduk” diyen Hisarcıklıoğlu, bu çerçevede hükümete 5 başlık altında eleştirilerde bulundu. Öncelikle yatırım teşvikinin yanında üretim teşvikinin hazırlanmasını isteyen Hisarcıklıoğlu, “Bugün üretimi teşvik günüdür. Bunun için yeni yaklaşıma ihtiyacımız var” dedi. Şirketlerin fon akışında temmuz 2009 yaşanan probleme de değinen Hisarcıklıoğlu, şirketlerin gider ve gelirlerinden yaşanan uyumsuzluğun giderilmesi ve şirketlerin taahhütlerinin zamana yayılmasını talep etti. Hisarcıklıoğlu, istihdam sorununu azaltan adımları taktir ettiklerini ancak sorunu hafifletmek için şirketlerin üretiminin yeniden artırılmasına da ihtiyaç olduğunu belirtti. Her ülke kendi iç pazarını koruyan önlemler alırken bir tek Türkiye’nin iç pazarında yabancı firma kaynaklı haksız rekabete ses çıkarmadığını belirten Hisarcıklıoğlu, “Benim müteşebbisim Çin’e İran’a mal satarken her türlü sıkıntıyı yaşıyor ama bakıyorum da bu ülkelerden otomobil dahil her türlü mal rahatlıkla ülkemize girebiliyor” dedi. Artan kamu harcamaları konusuna da değinen Hisarcıklıoğlu, tek mali kuralın da bozulduğunu ve borçlanma limitinin bütçe açığının 5 katına yani 75 milyar liraya çıktığını kaydetti. Hisarcıklıoğlu, “Reel sektörde yaşanan finansman sorunu ileride nasıl çözülecek” dedi. Başarmak için yeni yaklaşım Kamu maliyesinin ekonomide istikrarı, ekonomideki istikrarın piyasadaki güveni, piyasadaki güvenin ise üretim ve tüketim davranışlarını belirlediğini anlatan Hisarcıklıoğlu, konuşmasını “Bunların olmadığı bir ortamda ise sadece kamu harcamalarını artırarak ne büyüme, ne istihdam sağlanır. Sonuç olarak bugün üretime destek günüdür. Düşen kapasiteleri arttırma, azalan istihdamı yerine koyma günüdür. Mevcut üretime ve işletmelere destek olma günüdür. Bunu başarmak içinse yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Bu da üretimi teşviktir” sözleriyle tamamladı. 11 ebsohaber 12 İŞTE TOBB’UN REÇETESİ İç pazar • Dış pazarların daraldığı bir dönemde, iç pazarın canlandırılmasına yönelik somut adımlara öncelik verilmesi gerekmektedir. • Öncelikle, güven ortamının güçlendirilmesi için Orta Vadeli Program tamamlanmalıdır. • Düşük gelirlilerin alım gücünü arttırıcı tedbirler alınmalıdır (Örn: evlerde kullanılan LPG üzerindeki vergi oranları indirilmelidir) Reel sektör Küresel krizin olağanüstü şartları içerisinde bir takım geçici önlemlerin alınmasını beklemekteyiz. Ekim 2008’den itibaren kriz nedeniyle ödeme güçlüğüne düşenlerin vergi, sigorta ve enerji borçları yeniden yapılandırılmalıdır. Yeniden yapılandırmalarda aranan teminat şartları hafifletilmelidir. • Üretim teşvikleri kapsamında vergi düzenlemeleri gözden geçirilmelidir. Yüksek enflasyon döneminde uygulanmaya başlanan Peşin Vergi uygulamasından vazgeçilmelidir. • Sezonu başlayan ya da başlayacak sektörlere yönelik vergi indirimleri düşünülmelidir. • Leasing sözleşmelerindeki KDV oranı yılsonuna kadar yüzde 1’e indirilmelidir. • Devlet, firmalara olan borçlarını nakden ya da devlet iç borç senedi vasıtasıyla ödemeli ve/veya mahsup imkânı tanımalıdır. • Kamu alımlarında yerli üreticilerin desteklenmesi amacıyla getirilen yüzde 15’lik fiyat farkı düzenlemesi uygulamaya geçirilmelidir. • DMO’nun yerli malları satmaya ve İller Bankası’nın yerel yönetimlerin yerli mallarını satın almasına yönelik kredilendirmeye öncelik vermesi sağlanmalıdır. • Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yasalaşması beklenmeden şirketlerin tasfiyelerinin ve şirket birleşmelerinin kolaylaştırılması sağlanmalıdır. • İhracat pazarlarındaki hızlı daralma neticesinde ihracat taahhütlerinin gerçekleştirilmesi güçleşmiştir. İhracat taahhütlerinin kapatılmasında miktar ve değer olarak kolaylık sağlanmalıdır. Bir yıldan az olmamak üzere süre uzatımı sağlanmalıdır. Fiyat düşüşleri gibi nedenlerle gerçekleştirilme imkânı olmayanların taahhütleri affedilmelidir. Sektörel • Ekonominin lokomotif sektörlerinin başında gelen inşaat sektörünün desteklenmesi için uzun vadeli konut kredileri üzerindeki vergisel yüklerin kaldırılması ve uzun vadeli konut kredilerine erişim kolaylaştırılmalıdır. • İnşaat malzemelerinde KDV indirimleri başlatılmalıdır. • TOKİ’ye sağlanan imkânlar temmuz 2009 ebsohaber özel sektör firmalarına da sağlanmalı ve haksız rekabet engellenmelidir. • Turizm sektöründe ayakbastı parası gibi operasyonel giderler azaltılmalıdır. • Turizmde sektörde istihdamının korunması için ölü sezonda istihdam destekleri sağlanmalıdır. • Turizm tesisleri enerji desteği kapsamına alınmalıdır. • Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da turizm sektörü dahil hizmet sektöründe vergi oranları yüzde 1’e indirilmelidir. • Yabancı şahıs ve yabancı ortaklı Türk şirketlerinin gayrimenkul edinimleri ile ilgili problemler çözülmelidir. • Perakende sektöründeki indirimler acilen kurala bağlanmalıdır. • Organize perakende sektörünü düzenleyecek kanun Meclis’e sunulmalıdır. • Akaryakıt piyasasında serbest piyasa ekonomisinin işleyişine dışarıdan müdahalelerden kaçınılmalıdır. • Sağlık sektöründe kuralsız kural değişiklikleri yoluyla yatırımların önü kesilmemeli ve mevcut yatırımcılar küstürülmemelidir. • Arıtma tesislerinde kullanılan enerji yeniden yüzde 50 indirimli olmalıdır. • Yenilenebilir Enerji Kanunu yeniden meclis gündemine getirilerek yatırımcıların önü açılmalıdır. Finansman • Üretim ve İstihdam kapasitesinin korunması için şirketlerin çalışmaya devam etmesi şarttır. Şirketlerin ayakta kalabilmesi ise işletme sermayelerini korumalarını bağlıdır. İşletme sermayelerinin korunması için banka finansmanına erişim imkânlarının genişletilmesi sağlanmalıdır. • Mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılmasını temmuz 2009 sağlayacak yasal bir düzenleme hazırlanmalıdır. • Kredi Garanti Fonu’nun mali imkânlarını artıran düzenleme acilen devreye sokulmalıdır. • KOBİ’lere yönelik kredilerin uygun koşullarla sağlanması için kamu desteği verilmelidir . • Şirketleri kamuya olan borçları yeniden yapılandırılmalıdır. • Kamu alacaklarında uygulanan gecikme zammı düşürülmelidir. Tarım ve Hayvancılık • Lisanslı depoculuk tarımsal ürün piyasalarının sağlıklı gelişimi için son derece önemlidir. Bu sebeple lisanslı depoculuk yatırımlarının bölgesel ayrım gözetilmeksizin mevcut tasarıdaki dördüncü bölge şartlarında tüm ülkede desteklenmesi sağlanmalıdır. • Depolama ücretleri desteklenmelidir. • Tarımsal havza destekleme projeleri son derece önemlidir. Ancak, tarımsal envanter çalışmaları bitirilmeden havza bazında destekleme projeleri uygulanmamalıdır. Bu havzaların belirlenmesinde TOBB’un görüşü mutlaka alınmalıdır. • Tarımsal destekleme uygulamaları kapsamında; • Süt ürünlerinin ihracatının artması ve iç göçün engellenmesi için küçükbaş hayvancılığa verilen destekler genişletilmelidir. • Bitkisel yağ açığının kapatılması için sulama yatırımları desteği arttırılmalıdır. • Et ve Balık Kurumu’nun kendi alımlarının ve EBK’nın satışlarının İhale Kanunu’nda istisna kapsamına alınmasından kaynaklanan haksız rekabet giderilmelidir. • Hayvancılıkta, TARET projesi kapsamında, 28 ilde kilo başına verilen destekler aynı bölgedeki özel sektör kuruluşlarına da yaygınlaştırılmalıdır. • Tarım ve hayvancılık ürünlerinde KDV oranları yüzde 1’e indirilmelidir. • KOSGEB desteklerine tarım ve hayvancılık eklenmelidir. • Tarım ürünlerinde sağlıklı üretim planlaması için ürün destekleme fiyatlarının ekim sezonundan önce açıklanmalıdır. 13 ebsohaber KOBİ’lerde birleşme teşviki B Ekrem KAYI 14 YMM KPMG TÜRKİYE Partner ilindiği gibi, ülkemizde işletmelerin çok büyük bir kısmı KOBİ niteliğinde olup, genellikle bu şirketler aile şirketleri şeklinde ve aile bireyleri tarafından yönetilmektedir. Rasyonel yönetim ilkeleri uygulanamadığı için, kurumsallaşma sağlanamamakta ve kayıt dışılık yüksek boyutlarda olabilmektedir. Yönetim sorunlarının yanı sıra, ölçek ekonomisinin sağlanamaması ve finansman yapılarının da güçlü olmaması nedenleriyle büyümeleri mümkün olamamaktadır. 5904 sayılı Kanun’un (R.G. Tarih ve Sayı. 3.7.2009/27277) 7. maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 5. madde ile, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ), mali yapılarını güçlendirmek, ölçek verimliliği sağlamak, rekabet ortamına uyum kapasitelerini geliştirmek, istihdam düzeylerini artırmak ya da korumak gibi amaçlarla birleşmelerinin vergi yoluyla teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Maddenin gerekçesinde, birleşmelerin teşvik edilmesi ile birlikte, reel sektörün yeniden yapılanmasına katkıda bulunulacağı, daha sağlıklı ve rekabetçi şirketler oluşturulabileceği, bu sağlıklı şirketler ile üretimin, istihdamın ve ihracatın artırılması, yabancı ortaklar ve profesyonel yöneticiler nedeniyle kurumsallaşmanın sağlanması, buna bağlı olarak bu şirketlerin kayıtlı ekonomi içinde çalışmalarının temini ile vergi gelirlerinin olumlu yönde etkileneceği konularına vurgu yapılmıştır. Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 5. maddenin üçüncü fıkrasında bu madde uygulamasına göre KOBİ tanımına yer verilmiştir. Buna göre; Türk Ticaret Kanunu kapsamında kurulmuş olup, • 2008 yılının Aralık ayına ilişkin olarak verilen sigorta bildirgesine göre 10 ila 250 işçi çalıştıran ve • 2008 hesap döneminin sonu itibariyle yıllık net satışları toplamı, 25 milyon Türk Lirasını geçmeyen temmuz 2009 ebsohaber KOBİ’lerin mali yapılarını güçlendirmek, ölçek verimliliği sağlamak, rekabete uyum kapasitelerini geliştirmek, istihdam düzeylerini artırmak için birleşmeleri vergi yoluyla teşvik ediliyor. veya aktif toplamı 25 milyon Türk Lirası’ndan az olan ticari işletmeleri ifade etmektedir. Yukarıdaki tanım çerçevesine uyan işletmeler, bu Kanun uygulamasında KOBİ olarak değerlendirilecektir. Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 5. maddenin üçüncü fıkrasında birleşme tanımına yer verilmiştir. Söz konusu tanıma göre; Tam mükellef iki veya daha fazla KOBİ’nin Kurumlar Vergisi Kanununun 18. maddesi uyarınca birleşerek yeni bir anonim şirket (Kanunla, Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 7. madde hükmü gereği, anonim şirket ifadesi sermaye şirkete olarak dikkate alınacaktır.) statüsündeki diğer bir KOBİ’ye temmuz 2009 devrolunmasını ifade etmektedir. Söz konusu düzenleme ile; KOBİ’lerin 31.12.2009 tarihine kadar birleşmeleri halinde, bu birleşmeden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi, birleşme nedeniyle infisah eden kurumun birleşme tarihinin içinde bulunduğu son hesap döneminde elde ettiği kazançları ile birleşilen kurumun, birleşme işleminin gerçekleştiği hesap dönemi dahil olmak üzere üç hesap döneminde elde edilen kazançları üzerinden alınacak kurumlar vergisine ilişkin oranı yüzde 75’ine kadar indirme konusunda Bakanlar Kurulu’na, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme hususunda da Maliye Bakanlığı’na yetki verilmiştir. Bu kapsamda yapılacak birleşmelerde; Birleşilen kurum tarafından münfesih kurumun birleşme tarihindeki sabit kıymetlerin rayiç bedelle, diğer kıymetlerinin ise Vergi Usul Kanunu’nun değerleme hükümlerine göre değerlemek suretiyle bir bütün halinde devralınması ve bilançosuna kaydedilmesi, • Birleşmeden doğan kazançların tamamının birleşme tarihi itibariyle birleşilen şirketin sermayesine eklenmesi, • Birleşilen kurumun, münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini; münfesih kurumun, birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde birleşme nedeniyle vereceği kurumlar vergisi beyannamesine ekli bir taahhütnameyle taahhüt etmesi, • Birleşme sonrasında üç yıl süreyle yıllık ortalama bazda, birleşilen kurum ile münfesih kurum tarafından 1/4/2009 tarihinden önce verilen son aya ilişkin sigorta bildirgelerine göre istihdam edilenlerin toplamından az olmamak üzere aylık istihdam sağlanması gerekmektedir. Bu şartlarla 31/12/2009 tarihine kadar gerçekleştirilen birleşme işlemlerinden doğan kazançlar, kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Diğer yandan, Kanunun geçici 2. maddesinde 31/12/2009 tarihine kadar uygulanacak KOBİ birleşmelerinde, birleşen veya birleşilen şirketlere anılan Kanunun 13. maddesine göre ilişkili kişi sayılanlar tarafından istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemlerin bulunması halinde, anılan maddedeki teşviklerden yararlanılamayacağı belirtilmiştir. 15 ebsohaber 16 Dipten çıkış uzun sürecek S anayi üretiminin mayısta yüzde 17,4 ile beklentilerin üzerinde yıllık daralma göstermesi, ileri dönük olarak endişe yarattı. KDV ve ÖTV’de yapılan indirimlere rağmen sanayi üretiminde nisana göre yüzde 5’lik iyileşme yaşanması bile iyimser havayı korumaya yetmedi. Mevsimsellikten arındırıldığında sanayi üretimi geçen aya göre ancak yüzde 1,2 arttı. Nisanda marta göre artış ise yüzde 3 düzeyindeydi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜiK) sanayi üretimi mayıs ayı sonuçlarını açıkladı. Sanayide Otomativ Mayısta iç satışlarda yüzde 20’lik artış yaşanan otomotivde üretimdeki yüzde 41,9’luk daralma moralleri bozdu. Nisana göre ise üretim yüzde 12,5 arttı. Beş aydaki üretim kaybı yüzde 52,82’yi buldu. düşüş 10’uncu ayını buldu. Küresel krizin kendini Türkiye’de de hissettirmesi ile birlikte 2008 Ağustos ayından bu yana düşen üretim, 2009 Şubat’ında dip yapmıştı. Şu- Beyaz eşya Teşvik sisteminin en yaradığı sektör beyaz eşya oldu. Üretim mayısta yüzde 4 geriledi ve beş ayın ardından ilk kez tek haneli küçüldü. Nisana göre artış yüzde 15,9’a ulaştı. Üretim beş ayda yüzde 19,70 Bilgi işlem Nisanda yüzde 4,3 üretim artışı yakalayarak umut veren bilgi işlem makineleri imalatı mayısta yüzler gülmedi. Üretim geçen yıla göre yüzde 24,3, nisana göre yüzde 9,3 azaldı. Beş aylık üretim kaybı ise 26,06’e ulaştı. bat ayındaki 23.8’lik düşüşten sonra ise düşüş hızında bir yavaşlama görüldü. Sektörlerde ÖTV ve KDV indirimlerinin tam olarak devrede olduğu üretimde kıpırdanma beklenen mayısta tam tersi çıktı. Oysa 2008 Mayıs’ında sanayi üretimindeki büyüme oranı 2005 yılından beri yakalanan en kötü büyüme oranı olmuştu. Baz etkisi sanayi üretiminde daralmanın yüzde 17,4’ten çok daha yüksek çıkmasını önledi. Kapasite kullanım oranının yüzde 70,4’e kadar çıktığı mayısta sanayi üre- Mobilya Mobilya mart ayıyla birlikte getirilen teşvik uygulaması sektörde daralmanın hız kesmeye başlamasını sağladı. Mayısta üretim yüzde 2,3 daraldı, nisana göre 10,2 arttı. Beş ayda ise mobilya üretiminin yüzde 17,8’i eridi temmuz 2009 ebsohaber Sanay i Aramal ı Dayanıkl ı Dayanıksı z Sermaye Madencilik İmalat Gıda Tütün Tekstil Giyi m Petrol ürün. Plastik Ana metal Makinr teç. Bilgisayar Radyo -t v Otomotiv Mobilya Elek., gaz, s u Yıllık -17, 4 -19, 5 -4,0 -8,0 -35, 8 -12, 9 -19, 0 -7,6 -15, 5 -17, 0 -13, 8 -25, 3 -17, 0 -25, 2 -18, 1 -24, 3 -0,2 -41, 9 -2,3 -5,5 Aylık 5, 0 4, 3 15, 9 2, 3 10, 7 0, 6 5, 5 7, 7 -11, 3 2, 6 -1,9 17, 0 6, 1 3, 4 16, 8 -9,3 8, 7 12, 5 10, 2 3, 0 timi nisana göre ise yüzde 5 arttı. Martta aylık artış yüzde 13,5, nisanda ise yüzde 1,4 idi. Mevsimsellikten arındırıldığında ise sanayi üretiminin geçen aya göre ancak yüzde 1,2 arttığı görülüyor. Nisanda marta göre artış yüzde 3 düzeyindeydi. İmalat sanayii toplam sanayinin 1.6 puan üstünde yüzde 19 daraldı. Beş ayda ise imalat sanayinin dörtte biri eridi. Geleneksel sektörler tekstil ve giyimde üretim sırasıyla yüzde 17 ve yüzde 13,8 azaldı. Giyimde nisana göre de yüzde 1,9’luk üretim kaybı var. Aramalı imalatında yüzde 19,5’lik, dayanıksız tüketim malı imalatında ise yüzde 8’lik bir küçülme yaşandı. En yüksek daralma yüzde 35,8 ile sermaye malı imalatında görüldü. Merkez Bankası da toparlanma sinyallerinin güçlü olmadığı yorumlarında sürekli yatırım malı imalatındaki yüksek daralma oranlarını gösteriyordu. Sermaye malı imalatı ge- temmuz 2009 Merkez Bankası’nın en çok üzerinde durduğu ve büyümedeki gidişattan tatmin olmama sebebi olarak gösterdiği sermaye malı imalatında toparlanma gözlenmiyor. Otomotivci stoktan sattı çen aya göre ise yüzde 10,7 arttı. Yatırımlar yerinde sayıyor Yatırımları gösteren sermaye malı imalatında yüzde 35,8’le çok yüksek daralma yaşandı. İlk beş ayda küçülme ise yüzde 42. Vergi teşviklerinden yararlanan otomotivde yüzde yüzde 42, büro malzemeleri ve bilgisayar üretiminde yüzde 24,3’lük daralmalar yaşandı. Otomotivde iç satışlar mayısta yüzde 20’ye yakın arttığı halde üretime yansımaması stoklardan satışların sürdüğünü gösterdi. Teşvikler ilk uygulamaya konduğu mart ve nisanda toparlanmaya çok daha kuvvetli etki yaptı. Ertelenmiş talebin devreye girmesiyle birlikte üretimdeki daralma hız kesmişti. Ancak mayısta bu trend devam etmedi. Bu durum teşviklerin ilk etkisinin güçlü olduğunu ve bundan sonraki teşviklerde de durumun değişmeyeceğini gösteriyor. Ve kalıcı büyüme sağlamak için vergi teşviklerinin yetersiz kaldığını da ortaya koyuyor. İhracat pazarlarında iyileşme olmadığı için ekonomistlere göre şu anda en önemli şey güveni sağlamak. Bunun için ya IMF anlaşmasındaki belirsizlik kaldırılmalı ya da bir an önce orta vadeli programla ekonominin yönü çizilmeli. Artış yakalayan üç kalem Mayıs ayında üretim artışı gösteren sektörlerin sayısı ise üçte 17 ebsohaber kaldı. İmalat sanayi alt kalemlerinde artış gözlenenler yüzde 10.5 ile metal cevheri madenciliği, yüzde 2.4 ile derinin tabaklanması ve işletmesi, yüzde 4.6 ile ağaç ve mantar ürünleri imalatı oldu. İmalat sanayi eksi 19 TÜİK’in mayıs ayına ilişkin üretim endeksi alt sektörler olarak incelendiğinde, en yüksek düşüş oranı yüzde 19 ile imalat sanayine ait. Burada 1.6 puanlık bir iyileşme söz konusu ancak düşüş yine de yüksek oranlı. Madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksinde yüzde 12.9 düşüş olurken, gaz ve su sektörü endeksinde yüzde 5.5 azalış gözlendi. Diğer gruplara bakınca dayanıklı tüketim malı imalatında yüzde 4, dayanıksız tüketim malı imalatında yüzde 8 ve enerji üretiminde yüzde 8.2’lik düşüş gözlendi. 18 Teşvik beyaz eşyaya yaradı Tek sevindirici sonuç beyaz eşya üretimini gösteren dayanıklı tüketim malında gözlendi. Beyaz eşya üretimi mayısta yüzde 4 küçülerek 2008 Aralık’ından beri ilk defa tek haneli daralma gösterdi. Küçülmenin hız kestiği beyaz eşya üretimi nisana göre de yüzde 15,9 arttı. Beyaz eşyadaki tüketim artışının ÖTV indirimine bağlı olduğu, sektörün de indirim süresinin devam ettirilmesinden yana tavır aldığı belirtiliyor. İyimserler ve temkinliler Mayıs ayındaki bu durum, yılın geri kalanına ilişkin iyimser beklenti içinde olanların görüşlerini pek etkilemedi. Düşüşün hızının 1.1 puanda kalmasından daha çok devam etmesine bakan iyimserler, yıl sonuna doğru iyileşme beklemekten vazgeçmedi. Ancak temkini elden bırakmak istemeyen sanayici ve ekonomistler, mayıs ayındaki oranı beğenmedi. Onlara göre, ’en kötüsü geride kaldı’ demek için henüz erken, krizden çıkış da sanıldığından fazla vakit alacak. Çağlayan: ABD, AB ve Japonya’dan daha iyiyiz Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, sanayi üretim endeksi verilerinin Türkiye’nin şubattan itibaren dipten döndüğünü ve yükselişe geçtiğini gösterdiğine dikkat çekti. Çağlayan şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’nin dip noktasını şubat ayında yaşadığını, bundan sonraki verilerin daha iyi olacağını söylemiştim. Veriler, bizim analizlerimizin doğru olduğunu gösteriyor. Öönümüzdeki aylarda da sürekli bir önceki aya göre artışlar yaşayacağız ve 2008 yılı düzeyini sonbahara kadar yakalayacağız. Mayısta endeks, 2008’e göre azaldı, ancak bir önceki aya göre ciddi oranda yükselme var. Daha da önemlisi, mart, nisan ve mayıs aylarından oluşan 3 ayda yüzde 21 oranında yükselme gerçekleştirdik. ABD’de ve AB’de sanayi üretimi 17 aydır düşüyor. Japonya’da 14 ay düştü, son 3 aydır yükselmeye başladı. Türkiye’de 10 aylık düşüşten sonra 3 aydır yükseliyor. Ama Türkiye’nin son 3 ayda gerçekleştirdiği yükseliş, sanayi üretim performansı bakımından Japonya, ABD ve AB’den daha iyi.” Ergün: Çarkların dönmeye başladığı görülüyor Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, sanayide mayıs verilerini değerlendirirken, “Türkiye krizden çıkışta yol almaya başlamıştır. Son rakamlar çarkların dönmeye başladığını göstermektedir” dedi. Ergün şöyle konuştu: “Mayıs’ta geçen yıla göre yüzde 17.4 azalırken, bir önceki aya göre yüzde 5 arttı. Tabloyu bir önceki yılın rakamlarıyla değil krizin etkilerinin hissedildiği önceki aylarla mukayese etmek daha sağlıklı olur. Haziran ayında da Kredi Garanti Fonu başta olmak üzere devamı sağlanan vergi indirimleri ve destek paketleriyle birlikte artış eğiliminin devam etmesini öngörüyoruz. Genel tablonun önümüzdeki aylardan itibaren daha iyiye gideceğine inanıyoruz. Türkiye krizden çıkışta yol almaya başlamıştır. Son rakamlar da bize çarkların dönmeye başladığını açıkça göstermektedir. Rakamlara iyimser açıdan bakmak herkesin yararına olur. Herkesin piyasalara güç veren, moral veren bir yaklaşım içinde olması gerekli.” IMF, 2010 için daha iyimser büyüme gördü Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünümü raporunda yaptığı yenileme ile dünya ekonomisinin girdiği durgunluğun en alt noktasından toparlanmaya başladığını belirterek, 2010 yılına ilişkin önceki büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize etti. Nisan’da yüzde 1.9 olarak ilan edilen 2010 küresel büyüme tahmini, 0.6 puan yukarı yönlü revize edildi. Yeni tahmin yüzde 2.5 oldu. Yüzde 1.3 açıklanan 2009’a ilişkin küresel ekonomi daralma tahmini ise 0.1 puan revize edildi. Oran yüzde 1.4 olarak belirlendi. ABD’nin küçülme oranı da 0.2 puan iyileştirildi. temmuz 2009 ebsohaber Haziran’da kapasite kıpırdadı İ malat sanayiinde kapasite kullanım oranı haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre 9.6 puan azalırken, bir önceki aya göre 2.3 puan artarak yüzde 72.7 oldu. Aylık bazda kapasite kullanımı devlette 25.5 puan birden artarken, özel sektörde artış 2.1 puanda kaldı. Haziranda yüzde 72.7 kapasite kullanımına ulaşılması ile şubat ayında başlayan aylık artış seyri haziranda da sürdü ve kapasite kullanımı Kasım 2008’den sonraki en yüksek seyrine ulaştı. Buna karşılık mayıs ayında aylık bazda görülen 3.6 puanlık artışa ulaşılamadı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İmalat Sanayiinde Eğilimler Haziran 2009 verilerini açıkladı. Buna göre; geçen yıl haziran ayında yüzde 82.3 olan imalat sanayi kapasite kullanım oranı bu yıl aynı dönemde 9.6 puan azalarak yüzde 72.7’ye indi. Buna karşılık aylık bazda 2.3 puan artış görüldü. Bu artışla kasım ayından sonraki en yüksek kapasite kullanımına ulaşıldı. Kapasite kullanımı Kasım’da 72.9, Aralık’ta 64.7, Ocakta 63.8, Şubat’ta 63.8, Mart’ta 64.7, Nisan’da 66.8, Mayıs’ta 70.4 olmuştu.Böylece Eylül 2008’de başlayan kapasite kullanımında azalış trendi, şubattan itibaren, geçen yılki oranları yakalayamamakla birlikte, artış trendine girdi. Mayıs ayında aylık bazda 3.6 temmuz 2009 puan olan artış düzeyi ise haziran ayında yakalanamadı. Özel’de 2.1 puan Haziran’da geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında, imalat sanayi kapasite kullanım oranı devlette yüzde 95.2’den yüzde 80.7’ye, özel sektörde yüzde 80.6’dan yüzde 72.6’ya geriledi. Mayıs ayında ise kapasite kullanım oranı devlette yüzde 55.2, özel sektörde yüzde 70.5 olmuştu. Böylece aylık bazda kapasite kullanımı devlette 25.5 puan artarken, özel sektörde artış 2.1 puanla sınırlı kaldı. ÖTV’ye rağmen taşıt düştü Krizin en çok vurduğu sektörlerden motorlu araçlarda teşvike rağmen yıllık bazda ciddi gerileme, küçük bir miktar azalmakla birlikte, sürdü. Taşıt araçları ve karoseri imalatı yüzde 89.4’ten yüzde 70.3’e, diğer ulaşım araçları imalatı yüzde 85.8’den yüzde 83.4’e indi. Dört sektörde artış Yıllık bazda bakıldığında haziran itibarıyla 22 sektör içinde kapasite kullanımında artış yaşayan yalnızca dört sektör oldu. Tütün ürünlerinde kapasite Kriz vurdu kullanımı yüzde 78.3’ten Haziran ayında geçen yılın yüzde 81.1’e, basım ve yayım aynı ayına göre bakıldığında; imalatında yüzde 72.3’ten yüzde gıda ürünleri ve içecek imalatı 74.6’ya çıktı. yüzde 71.2’den Büro makinelerinde yüzde 70.2’ye, a ’d an ir Haz yüzde 41.6’dan yüzde tekstil ürünleri kapasite 47.2’ye, radyo, TV, imalatı yüzde haberleşme cihazlarında kullanımı 75.7’den yüzde yüzde 81.8’den yüzde 73.5’e, giyim önceki aya 91.5’e yükseliş görüldü. eşyası yüzde göre 2.3 Haziran ayında tam 81.4’ten yüzde puan arttı. kapasite ile çalışamama 76.3’e, derinin nedenlerine bakıldığında, işlenmesiyle bavuliç pazarda talep yetersizliği çanta imalatı yüzde 65.7’den yüzde 51.9, dış pazarda talep yüzde 61.3’e, mobilya hariç yetersizliği yüzde 33.1, mali ağaç ve mobilya imalatı yüzde imkânsızlıklar yüzde 3.5, yerli 87.3’ten yüzde 77.3’e, kâğıt mallarda hammadde yetersizliği ürünleri imalatı yüzde 84.1’den yüzde 2.9, ithal mallarda talep yüzde 79.7’ye, kok kömürü ve yetersizliği yüzde 1.7, işçilerle rafine edilmiş petrol ürünleri ilgili meseleler yüzde 1.4 imalatı yüzde 94.6’dan yüzde oranında etkili oldu. 73’e indi. 19 ebsohaber Teşvik sistemindeki adaletsizlikler giderilsin 20 E ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, teşvik sisteminin bölgelerde gelişen sektörlere göre yönlendirilmesini istedi. Sanayi istihdamının neredeyse tamamına yakınını İzmir’den sağlayan ve İzmir’e 35 kilometre uzaklıktaki Manisa’nın 3. bölgede yeralmasını “İzmir’e yapılmış bir haksızlık” olarak nitelendiren Yorgancılar, ayrıca diğer kentler arasında da sektörel bazdaki teşvik hatalarının giderilmesi gerektiğini ifade etti. Hükümetin Türkiye’yi dört bölgeye ayıran teşvik sistemini açıklamasının ardından EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir Milletvekilleri ve kentin yöneticileri ile İzmir iş dünyasını bir araya getirerek sistemin uygulamasına yönelik beklentilerini ortaya koydu. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, AK Parti İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi, CHP İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Kemal Anadol, CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, MHP İzmir Milletvekili ve Grup Başkanvekili Oktay Vural, MHP İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin yanı sıra İzmir Valisi Cahit Kıraç ve Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, içinde bulunulan süreç itibariyle milletvekillerinin daha çok desteğine ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Ender Yorgan- cılar, “Sayın Arınç’ın Manisa’ya verdiği desteği bizler de sizlerden bekliyoruz. Bir olup sesimizi Ankara’ya duyurmak istiyoruz. İzmir göreceği desteğin hakkını fazlasıyla verebilecek potansiyele sahiptir. Bizler sivil toplum kuruluşları, sizler siyasi güç olarak el ele vermeli, ülkemizde, ilimizde doğru işler yapılmasını sağlamalıyız” dedi. İzmir’in ülke ekonomisine yaptığı çok somut katkılara rağmen aynı değeri Ankara’dan göremediğini vurgulayan Ender Yorgancılar, küresel krizin etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik olarak açıklanan teşvik paketinde de İzmir’in haksızlığa uğradığına dikkat çekti. Yorgancılar, küresel boyuttaki krize karşı teşvik pake- temmuz 2009 ebsohaber tinin etkisinin sınırlı olacağının net olarak görüldüğünü söylerken, “Teşvik edilen sektörlerin ihracat ve ithalat içindeki paylarının ne olacağı, döviz kazandırıcı sektörler mi olacağı yoksa ithalata bağımlılığı hangi yönde etkiler yaratacağı konusunda belirli bir stratejiye dayanmıyor. Ülkemizde sektör izleme ve değerlendirme kriterleri belli olmadığı için ne yazık ki teşviklerde de tam bir sonuç elde edilemiyor. Paketin finansmanı konusunda şeffaf davranılmaması tüm kamuoyunu tedirginliğe itti. Hazine’nin böyle bir yükü kaldırıp kaldıramayacağına ilişkin kafalardaki soru işaretleri giderilmeli” dedi. Yeni teşvik sistemindeki en önemli konunun öncelik hatası olduğunu vurgulayan Ender Yorgancılar, mevcut yatırımlar yerine yeni yatırımların desteklenmesini eleştirdi. Yorgancılar, “İkinci yılını tamamlamak üzere olduğumuz kriz ortamında gelen paket ile mevcut şartlarda üretimlerini devam ettirmeye çalışan, istihdamlarını korumakta zorlanan KOBİ’lerimiz değil de yeni ve büyük yatırımların destekleniyor olmasına anlam veremiyoruz. İtirazımız, her dört makineden birinin üretimden çekilmesi ve sonrasında da işsizliğin artışına sebebiyet verilmesinedir” diye konuştu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, gelişmişlik endeksine göre bölgelere ayrılan illerin durumu tartışmaya açık olduğunu belirtirken, bu ayrımın Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir milletvekillerine hükümetin açıkladığı teşvik sistemiyle öncelik verilmesi gereken konuları aktararak uygulamada çözüm istedi. güncellenen endeks verilerine göre yapıldığının net olmadığını, bazı illerin özel durumlarının dikkate alınmaması ve bölgelere göre ayrımda taraflı davranılmasının karışıklıklara sebebiyet verdiğini söyledi. Ender Yorgancılar, şu noktalara dikkat çekti: “1. Bölge’de yeralan İzmir’e 36 km uzaklıkta bulunan ve istihdamının büyük kısmını İzmir’den karşılayan Manisa, 3. Bölge’de yeralarak daha fazla teşviği sadece gelişmişlik endeksine göre mi alıyor? İzmir’in teşviğe az ihtiyacı var deniliyorsa, o zaman neden Bilecik 1. Bölge’de yeralıyor? Bilecik’in de mi teşviğe ihtiyacı yok? 3. Bölge’deki illere baktığımızda Kırşehir ve Çorum sanayi şehirleri ile neden aynı grupta yeraldığını ve teşvik verilen sektörleri sorguluyor. İllerde yoğunlaşan sektörlerin desteklenmemesini anlamakta zorlanıyoruz. Bursa ve Denizli, bu konuda en fazla muzdarip illerimizdir. Örnekleri ve isyan seslerini çoğaltmak mümkün. 4 bölgeye ayrılan teşviklerin doğru adrese ulaşmadığını söyleyebiliriz.” Teşvik araçları açısından da farklılıklar incelendiğinde 1. Başkanlar teşvik paketinde şu değişiklikleri istedi Teşvikler, bölgelerde gelişen sektörler dikkate alınarak verilmeli Tire- Ödemiş’te süt ve süt ürünleri, Aliağa’da kimya, Bayındır’da çiçekçilik desteklenmeli İzmir için Kurumlar Vergisi yüzde 6’ya inmeli, süre 3 yıla çıkmalı Taşınma için verilen teşviğin süresi 2 yıl olmalı Teşviklerden mevcut KOBİ’lerin de yararlanması sağlanmalı Turizm, organik tarım, gemi inşa, teknopark, film stüdyo destek kapsamına alınmalı. temmuz 2009 Bölge’deki itirazlarının Kurumlar Vergisi ile de ortaya çıktığını kaydeden Yorgancılar, 1. Bölge’de yüzde 10 olan vergi oranının 3. Bölge’de yüzde 4 olarak uygulandığını anlatırken, “İzmir için bu oranın yüzde 6’ya çekilmesini istiyoruz” dedi. Yorgancılar, SGK prim işveren hissesinin Hazine tarafından karşılanmasının 1. Bölge’de 2 yıl, 3. Bölge’de 5 yıl olduğunu hatırlatırken İzmir için 3 yıla çıkarılmasını istedi. 1. Bölge’de faiz desteği yokken 3. Bölge’de TL kredisi için 3, döviz kredisi için 1 puan öngörüldüğünü belirten Ender Yorgancılar, şöyle konuştu: “Vergi geliri sağlayan İzmir, ihracat geliri sağlayan İzmir, buna karşılık teşvik edilen başka illerdir. İşte bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bugün İzmir’in OSB’leri yatırımcı için en uygun şartları sunuyor. Bizler OSB’lerimize yatırımcı çekmeye çalışırken başka iller teşviklerle desteklenirse 16 OSB’mize nasıl yatırımcı bulacağız? OSB’lerimizi yatırımsızlığa terk etmek ne derece doğru? OSB’lere yatırımcı çekecek tedbirlerin ve teşviklerin süratle sağlanması gerekiyor. OSB’lere ve üretim maliyetleri içinde yüksek paya sahip enerji maliyetlerine ilişkin de pakette herhangi bir düzenleme yer almıyor.” İzmir’e hakkını verin İzmir’de yabancı sermaye kültürünün son derece geliştiğini, sektörlerinde dünya devi firmaların İzmir’de yatırım yaptığını hatırlatan Yorgancılar, “3. ve 4. Bölgeleri oluşturan sektörlere 21 ebsohaber 22 baktığımızda Manisa elektronik merkezi olmaya aday bir kent olarak ifade ediliyorsa bu sektör neden 3. Bölge’de teşvik edilmiyor? Ya da 3. Bölge’de deriye teşvik verilirken 14 km ötesindeki İzmir Menemen Deri Serbest Bölgesi’nde doğuracağı sonuçlar düşünülmüş müdür? Bu durum, fabrika üst yapıları ve arıtma tesisine yapılan yatırımların atıl kalmasına ve büyük maddi kayba neden olacaktır. Bu kayıp sadece Menemen’in değil ülkemizin kaybıdır. Tüm bunlar adresin yanlışlığını teyit ediyor” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, teşvik paketinin istihdam ayağının da yetersizliğini gündeme getirirken, geçen yılın Mart ayına göre yüzde 50 oranında artan gerçek işsiz sayısının bugün 6.5 milyona yaklaşmasının aktif işgücü programlarının bir an önce devreye girmesini zorunlu kıldığını söyledi. Son 10 yılda 29.5 milyar liralık teşvikli yatırımlarla sadece 121 bin kişiye istihdam yaratıldığını belirten Yorgancılar, bugün hedeflenen 500 bin istihdama nasıl ulaşılacağını sordu. Ender Yorgancılar, 1. ve 2. Bölge’de yeralan, eskisinden daha fazla sermaye yoğun ve vasıflı eleman kullanan tekstil sektörünün 3. ve 4. Bölge’deki illere taşınmasının kısa vadede mümkün olmayacağına da işaret ederken, “Denizli ve Bursa’daki tekstil yoğunlaşmasını taşımadaki gerekçe nedir? Böyle bir uygulamanın sektörün uluslar arası rekabet gücünü düşüreceği görülmüyor mu? Bununla birlikte 1. ve 2. Bölge’deki bu tür işletmelerin taşınmasına yönelik teşvikler vasıflı elemanların da teşvikini gerekli kılıyor. Bu da sözkonusu bölgelerde sosyal koşulları iyileştirmeyi zorunlu hale getiriyor. Ayrıca İzmir’de yüksek kalite düşük adet butik firmalara üretim yapan merkezler bulunduğu ve vasıflı eleman ihtiyacının daha da önem kazandığı unutulmamalı” diye konuştu. 1998’de 4325 Sayılı Yasa ile Olağanüstü Hal Bölgesi ve Kalkınmada Öncelikli toplam 22 il, 2004 yılında çıkarılan 5084 Sayılı Yasa ile 36 il, 2005’te çıkarılan 5350 Sayılı Yasa ile de 49 ilin teşvik kapsamına alınmasına rağmen beklenen verimin sağlanamadığını hatırlatan Yorgancılar, “Bugün 81 ile verilen teşvikleri diğerlerinden ayıran en önemli özellik, gelişmiş yörelerin ve sektörel teşviklerin de kapsama dahil edilmesidir. Eksiklere rağmen paket ile rekabet gücümüzü arttıracak teknolojik ve Ar-Ge içeriği yüksek yatırımların teşvik edilecek olması, kümelenmesin esas alınması ve sektörel teşvikler çok yerinde bir karar. Özellikle İzmir’in içinde olduğu 1. Bölge’de katma değeri yüksek ürünlerin teşvik edilecek olması sanayimizi de bir adım öne çıkaracak” dedi. İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Demirtaş da hayata geçirilecek teşviklerin, özel sektör için önemli bir kazanım olacağını, sektörel teşvik uygulamasının İzmir ve Türkiye için devrim niteliği taşıdığını anlattı. İzmir Ticaret Borsası (İZTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ise tarım ve hayvancılık sektörlerine önem verilmesi gerektiğini, Yeni Teşvik ve İstihdam Paketi’nde organik tarıma yer verilmemesini eksiklik olarak gördüklerini söyledi. Gönül: Paket teknik bir çalışmayla hazırlandı Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, yeni Teşvik ve İstihdam Paketi’nin teknik bir heyetin çalışmasıyla hazırlandığını söyledi. Gönül, EBSO’nun yeni teşvik ve istihdam paketinin değerlendirilmesine yönelik toplantısında yaptığı konuşmada, talebin olmadığı durumlarda ekonominin canlanmasının mümkün olmadığını belirtti. Mali sıkıntı olarak başlayan sürecin, ekonomik kriz söylemleriyle harcamaların kısılmasına paralel olarak ekonomik kriz haline dönüştüğünü ifade eden Gönül, “Kapitalist ekonomilerin insanlara telkin ettiği şey, ‘istikbalinizden emin olun ve harcayın’ anlayışıdır. İnsanlar, istikbalinden biraz endişeye düşünce harcamalarında kısıntıya gitti” diye konuştu. Türkiye açısından da insanla- temmuz 2009 ebsohaber rın harcama alışkınlarının, ekonomi üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu vurgulayan Gönül, şunları söyledi: “Türkiye, kapalı ekonomi sürecini geride bırakarak, dünyaya entegre oldu. Entegrasyon iyiliğin yanı sıra sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Teşviklerden önce Türk ekonomisinin gelişimi için çeşitli önlemler alındı. 3.5 milyar TL’lik nemalar dağıtılarak, piyasaya sürülmesi istendi. Sonradan sonuçların baktığımızda otomobil ve gayrimenkule yatırıldığını gördük. Ayrıca bir bankanın 9 milyar dolarlık mudisinin parasını ödeyememesi nedeniyle devlet ödeme yapmıştır. Çalışanların maaşlarına yapılan zamlar da piyasanın hızlanması için önemlidir. 6 sene önce en düşük memur maaşı 395 TL iken bugün bin 200 TL’yi geçti. Bunlar emeklerinin karşılığı olduğu gibi, piyasanın canlandırılmasında da etkili oldu.” Uzun yılladır sanayicilerin bölgesel teşvik yerine sektörel teşvikler sağlanmasına yönelik talepleri bulunduğunu hatırlatan Gönül, çalışmalar neticesinde sektörel teşviklere ulaşıldığını, temmuz 2009 Önünü görüyor, göremiyor tartışması Toplantıda AK Parti Milletvekili Tuğrul Yemişçi ile MHP Milletvekili Oktay Vural arasında ‘Sanayici önünü görüyor, göremiyor’ tartışması çıktı. Vural’ın kürsüden “Sanayicinin önünü gördüğü tespitlerine katılmıyorum. Merkez Bankası Başkanı dahi tünelin ucundaki ışığın ne olduğu konusunda kararsız” şeklindeki konuşmasına yerinden müdahale eden Tuğrul Yemişçi, de “Önünü görüyor ki yatırım konuları tartışılıyor” yanıtını verdi. teşviklerin adaletli dağıtıldığını ifade etti. Bir önceki teşvik paketinde “Kahramanmaraş’a sağlanan imkanların, Gaziantep’te rahatsızlığa yol açtığını” dile getiren Gönül, “Bugün de İzmir’e karşılık Manisa’yı konuşuyoruz. Manisa ve İzmir ekonomisi bütünleşmiş haldedir. Teşvik programı, milletvekillerinin takdirleriyle değil, teknik bir heyetin çalışmasıyla yapıldı” diye konuştu. İzmir’in ekonomiye katkısı Milli Savunma Bakanı Gönül, İstanbul ve İzmir gibi Türkiye ekonomisine önemli katkı sağlayan kentlerin, yatırımların karşılığını tam alması durumunda Anadolu’da birçok şehrin yatırım sıkıntısı çekebileceğini belirtti. İzmir’e seracılık sektöründe teşvik sağlanmasına yönelik talepler bulunduğunu bildiren Gönül, “Türkiye’nin en ileri seracılığı İzmir’de. Teknoloji, jeotermal enerji ve uygulama var. Ürünler ihraç ediliyor. Bunun yaygınlaştırılması gerekiyor. El birliği ile seracılığı güçlendirmek lazım” dedi. Teşvik programında en önemli noktanın, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik çalışmalar olduğuna dikkati çeken Gönül, Ar-Ge faaliyetlerinin geliştirilmesi için her türlü imkanı sağlayacaklarını sözlerine ekledi. 23 ebsohaber Ege’nin devlerine üretim alkışı 24 E ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, ülkenin kalkınmasında reel sektörün etkisinin göz ardı edilemez bir gerçek olduğunu belirterek, “Bu ülkenin üretmeye, yatırım yapmaya ve istihdam yaratmaya ihtiyacı vardır. Bunları sağlayacak olan da reel sektördür. Reel sektörün desteklenmesinin bugünün en önemli konusu olması gerektiği, sorunlarının ihmal edilemeyeceği çok net olarak görülüyor” dedi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, Oda’nın 27 yıldan bu yana üretimden satışlar kriterine göre sürdürdüğü “Ege’nin 100 Büyüğü” çalışmasının sonuçlarını açıkladı. 2008 yılında üretimden satışları 17 milyon TL barajını geçen firma sayısı 296 oldu. Ege’deki 8 ilde faaliyet gösteren firmalardan 213’ü İzmir, 29’u Manisa, 21’i Denizli, 12’si Aydın, 8’i Uşak, 5’er tanesi Afyon ve Kütahya ile 3’ü Muğla’dan listeye girdi. 17 milyon tl barajını aşan firmalar yaklaşık 51 milyar TL üretimden satış rakamına sahip. Bu üretimden satış miktarının; yüzde 74’ü İzmir, yüzde 10’u Manisa ve yüzde 7’si Denizli firmaları tarafından gerçekleştirildi. EBSO’nun araştırması aynı zamanda “İzmir geriliyor mu?” iddialarına da cevap oldu. Anket kapsamındaki 100 büyük sanayi kuruluşunun 2008 yılındaki toplam cirosu önceki yıla göre yüzde 16 artışla 48.4 milyar lira olurken üretimden satışları ise yüzde 22 artışla 44 miyar lira ile yüzde 91’lik bir pay aldı. 2007 yılında 100 büyük sanayi kuruluşu toplam cirosunun yüzde 87’sini ürettiği malların satışından kazanıyordu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, “2008 yılının son çeyreğinde yaşanılan ekonomik kriz ortamına rağmen firmaların cirosunda üretimden satışlar oranının artması özel sektörümüzün başarısıdır. Firmalarımız cirolarını ticaret yaparak değil bu koşullarda üreterek artırmışlardır” diye konuştu. Ender Yorgancılar, firmaların ihracat rekorları kırması dolayısıyla yüksek üretim gerçekleştirebildikleri 2006’nın ardından 2007’de likidite bolluğunun yavaş yavaş sona erdiği ve krizin sinyal verdiği bir yıl olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kapsamda firmalarımızın 2008 rakamları 2007’ye göre karda yüzde 7, istihdamda yüzde 11, katma değerde yüzde 6 düşme kaydetmiştir. 2008 yılına bu açıdan baktığımızda, son çeyrekte reel sektörü etkisi altına alan krizin yansımasını özellikle bilançolarında yer alan zarar hanelerinden çok net görebiliyoruz. 2007, 2006’ya göre üretimin yalnızca yüzde 6 arttığı bir yıl olmuş ve 2008’e temmuz 2009 ebsohaber geldiğimizde de yüzde 22’lik bir üretim artışı gerçekleşmiştir. Son çeyrekte baş gösteren kriz, ilk 9 ayda yapılan üretim ve ihracat artışına engel olamamış ama beklenilen sonuç gerçekleşerek kriz bilançolara yansımıştır. TL’nin değer kaybıyla kaydedilen kur farkı giderlerinin baskısı ve maliyetlerdeki artış nedeniyle, firmalarımız satış artışını kara yansıtamamış ve mali tablolarında olumsuzluklara neden olmuştur. Bu da artan üretime ve ihracata rağmen, 100 büyük firmamızın karlarının ve karlılıklarının geçen seneye göre azalması sonucunu doğurmuştur.” Özel sektörde ciddi bir karlılık sıkıntısı gözlendiğine dikkati çeken Ender Yorgancılar, “Ancak tüm bunlara rağmen genel olarak baktığımızda, en yüksek üretim, en yüksek ihracat gerçekleştiren, en fazla istihdam ve katma değer sağlayan ilk 3 firma özel sektörden çıkmaktadır. 4 kamu firmasının üretimden satışları ilk sıradaki TÜPRAŞ’ın beşte biridir” dedi. Yorgancılar, ülke kalkınmasında reel sektörün etkisinin göz ardı edilemeyeceğini vurgularken, “Reel sektörün sorunlarının ihmal edilemeyecek kadar önemlidir, desteklenmesi ve teşvik edilmesi bugünün en önemli konusu olmalıdır” diye konuştu. Ender Yorgancılar, şu anda krizin hangi noktasında bulunulduğunu söylemek için erken olduğunu belirterek, “Şimdiye dek açıklanan verilerle şu anda aynı noktada değiliz, şimdi veriler daha olumlu. Ama bu çıkış mıdır, henüz değildir. Kapasite kullanım oranı yukarıya çıkmakta. İstihdamdaki rakamlar önemli. Avrupa’nın 6-7. büyük ekonomisi olacaksak, kesintisiz yüzde 7 büyümeliyiz. Bunun için de teşvik paketleri üretimin büyük kısmını gerçekleştiren KOBİ’leri desteklemelidir, üretim ve istihdam odaklı olmalıdır” dedi. 100 Büyük’te durum Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Üretimden Satışlar kriterine gore Ege’nin 100 Büyüğü’ne ilişkin veriler şöyle: Ege Bölgesi’nin 100 Büyüğü’nün 67 tanesi İzmir, 17 tanesi Manisa, 8’i Denizli, 3’ü Aydın, 3 tanesi Kütahya ve 2 tanesi Muğla firması. 2007 yılında 5 adet kamu firması 100 Büyük Firma listesinde bulunurken, 2008’de bu rakam 4’e indi. Üretimden satışlarına göre en büyük 100 firma arasında her zaman olduğu gibi 2007 yılında da birinci sırada ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu olan TÜPRAŞ yer aldı. Habaş, 2007 sıralamasında Petkim’in yerini alarak, 3’ncü sıraya yerleşirken, 2008 yılında da Vestel’in yerini alarak 2’nci sıraya yükseldi. Vestel Elektronik bu yıl listede 3’ncü sıraya geriledi. Petkim 4’ncü, Philsa ise 5’ncilikteki yerlerini korudu. Ege Bölgesi’nin 100 Büyük Firması yoğun olarak metal ana, gıda, taşıt ve toprak sektörlerinde yer alıyor. Bu sektörleri kimya ve elektrik-teçhizat sektörleri izliyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın üretimden satışlar kriterine göre gerçekleştirdiği araştırmada 17 milyon TL barajını 296 firma aştı. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, reel sektöre destek verilmesini savundu. temmuz 2009 Üretimden satış rakamı en yüksek olan sektörler ise sırasıyla; petrol ürünleri, metal ana, kimya ve elektrik-teçhizat oldu. 100 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun toplam cirosu 48,4 milyar TL, üretimden satışları ise 44 milyar TL olarak gerçekleşti. 100 Büyük Firma, toplam cirolarının yüzde 91’ini üretimden satışlarından, yüzde 9’unu ise diğer satışlarından elde etti. 2007 yılında ise 100 Büyük Sanayi Kuruluşu toplam cirosunun yüzde 87’sini ürettiği malların satışından kazanıyordu. 100 Büyük Firma’nın toplam cirosu geçen yıla göre bir önceki yıl olduğu gibi yüzde 16, üretimden satışları da yüzde 22 oranında arttı. Kamu firmalarının üretimden satışları ise 2008’de 2007’ye göre yüzde 40 azaldı. Karlılık Firmaların karlılıkları açısından oldukça olumlu geçen 2007’nin ardından, 2008 yılı özel sektör için karlılığın düşük kaldığı bir yıl oldu. 2008 yılında 100 Büyük Firma içerisinde toplam 67 firma, 2,9 milyar TL kar bildirdi. Toplam kar, cari olarak yüzde 7, reel olarak yüzde 11,6 azalırken zarar geçen seneye göre cari olarak yüzde 278 arttı. Bilançolarında zarar bildiren 33 firmanın 1’i kamu, 32 tanesi özel sektör firmaları olup, toplam dönem zararları 766 milyon TL olarak gerçekleşti. Yani her 3 büyük firmadan biri zarar bildirdi. Krizin yansıması burada çok net gözlemlenebiliyor. Özel sektör; özsermayesinin yüzde 13,7’si, aktiflerinin yüzde 6’8’i, toplam satışlarının ise yüzde 4,3’ü kadar kar elde etti. Kamuda ise özsermaye karlılığı yüzde 11,2, aktif karlılığı yüzde 9,1, toplam satış karlılığı ise yüzde 8,6 oranında. Kamu, özel sektörden geçen senenin aksine daha yüksek bir seviyede karlılık gerçekleştirdi. 25 ebsohaber Ege’nin 100 büyüğü içinde İzmir’den 67 firma bulunuyor. Manisa 17, Denizli 8, Aydın ve Kütahya 3’er, Muğla 2 firma ile İzmir’i izledi. Rakamlar İzmir’in bölge liderliğini perçinledi. Diğer gelirler Firmaların esas faaliyetleri dışında elde ettikleri gelir olan diğer gelirler, 2007 yılında yüzde 40 artarken, 2008 yılında 2007 yılına göre cari olarak sadece yüzde 3 artarak 1,63 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Reel olarak yüzde 2 azalmıştır. Net katma değer 26 100 Büyük Firma’nın Milli Gelir’e katkılarının ifadesi olan net katma değer; ücret, faiz, kira ve net kar toplamından oluşuyor. 2007 yılında 5,9 milyar TL katma değer üreten 100 Büyük Firma, 2008 yılında yüzde 6 azalarak 5,5 milyar TL’lik bir katma değer yarattı. 2007’deki artış oranı yüzde 35 olmuştu. Milli gelirin 2008 yılı rakamlarına döndüğümüzde, 1,1 oranında büyüyen bir Türkiye ve sadece 0,8 oranında büyüyen bir imalat sanayi karşımıza çıkıyor. Ülke genelinde bu yavaşlamanın firmalarımıza yansımaması mümkün olamazdı. Yaratılan katma değerin yüzde 43’ünün ödenen ücretlerden, yüzde 39’unun net kardan, yüzde 17’sinin ödenen faizlerden ve yüzde 1’inin ödenen kiralardan sağlandığı görülüyor. Özel sektörde yaratılan katma değerin yüzde 41’i net kar ve ödenen maaşlardan, yüzde 17’si ödenen faizlerden sağlanırken, kamu sektöründe bu dağılım, ödenen maaş ve ücretler lehine değişiyor. Kamu sektöründe katma değerin yüzde 54’ü maaşlardan, yüzde 30’u ise net kardan sağlanıyor. 2008 yılında toplam yaratılan katma değerin yüzde 25’i metal ana, yüzde 19’u tütün ve yüzde 15’i kimya sektörü tarafından yaratıldı. Özsermaye-Net Aktif 100 Büyük firmanın özsermaye toplamı 2007 yılına göre cari olarak yüzde 1,6 artarken, reel olarak yüzde 3,6 azaldı. Toplam aktif büyüklükleri cari olarak yüzde 2,6 artarken, reel olarak yüzde 2,7 azaldı. Özel sektörün net aktifleri ve özsermayesi reel olarak yüzde 2 yükseldi. Borçlar 100 Büyük Firma’nın 2008 yılı borç toplamı geçen yıla göre cari olarak yüzde 3,1 artarak 15 milyar TL’ye yükseldi. 100 Büyük Firma’nın borcu reel olarak yüzde 1,7 azaldı. Özel sektörün toplam borcu reel olarak yüzde 2 artarken, kamu kesiminin borcu yüzde 59 azaldı. Faizler 100 Büyük firma tarafından ödenen toplam faizler, geçen seneye göre cari fiyatlarla yüzde 53, reel olarak da yüzde 46 oranında arttı. 2008 yılında toplam olarak 918 milyon TL faiz ödeyen firmalarımız, bu faizlerin yüzde 86’sını üretimde, yüzde 14’ünü ise yatırım faaliyetlerinde kullanmak üzere aldıkları krediler için ödediler. İstihdam - Ücretler 2008 yılında 100 Büyük Firma’nın istihdamı yüzde 11,7 azalarak 72.573 kişiye ulaştı. İstihdam özel sektörde yüzde 10, kamu kesiminde yüzde 21,4 azaldı. 100 Büyük Firma’da en fazla istihdam barındıran sektörler; metal ana (yüzde 18), elektriktechizatı (yüzde 13), giyim (yüzde 12) ve taşıt (yüzde 11) oldu. Gıda sektöründe faaliyet gösteren firma sayısı geçen seneye göre 1 tane artmasına rağmen, istihdamın yüzde 56 azalması da dikkat çekici. 2008 yılında 100 büyük firmanın ödediği maaş ve ücretler geçen yıla göre cari fiyatlarla yüzde 3,2 artarak, 2 milyar 348 milyon TL olarak gerçekleşti. İthalat - İhracat 2008 yılında 100 Büyük Firma’nın ihracatı yüzde 21.4 artarak 13,6 milyar dolar, ithalatı ise yüzde 38.3 artarak 20,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ege’nin 100 büyük firması Türkiye’nin ihracatı ve ithalatının yüzde 10’unu gerçekleştiriyor. İthalatın artış hızı geçen sene olduğu gibi bu yıl da ihracatın artış hızını geçti. Bu artışta emtia fiyatlarının çok fazla artması ve dışa bağımlı yapımız önemli rol oynadı. 100 büyük firmanın toplam ihracatının yüzde 21’ini petrol ve metal ana sektörleri oluştururken, yüzde 19’unu elektrik-teçhizat sektörü, yüzde 17’sini kimya sektörü gerçekleştirdi. En çok ithalatı gerçekleştiren sektörlerin başında petrol ürünleri geliyor. Petrol ürünleri sektörü tek başına toplam ithalatın yüzde 58’ini gerçekleştirirken 7,6 milyar dolar dış ticaret açığı veriyor. Net ithalatçılarda petrolden sonra sırayı kimya, kağıt, gıda ve eletrik-teçhizatı sektörleri alıyor. Ar-Ge giderleri 100 Büyük Firma’nın 2008 temmuz 2009 ebsohaber yılındaki toplam araştırma geliştirme giderleri 150,6 milyon TL olarak gerçekleşti. Ar-Ge giderlerinin toplam ciroya oranı, geçen sene olduğu gibi binde 3 seviyesinde. Halbuki rekabet gücümüzü arttırmanın yolu ArGe’den geçiyor. 100 firmadan sadece 47’si 2008 yılında Ar-Ge gideri bildirdi. Ar-Ge faaliyetinde bulunmuş 47 firmanın 16’sı yabancı sermayeli. Ar-Ge gideri en fazla olan sektörlerin başında taşıt sektörü gelirken bunu elektrik teçhizat sektörü izliyor. Taşıt araçlarında Ar-Ge harcamalarının toplam ciroya yüzde 3’lük oranı, gelişmiş ülkeler seviyesinde. Diğer sektörlerin de aynı başarıya ulaşmaları gerekiyor. Yabancı sermaye 100 Büyük Firmanın 28 tanesi yabancı sermayeli. 28 firmanın 5 tanesi küçük ortak, 23’ü ise kontrol edici ortak (yüzde 50 ve üzeri hisse) pozisyonunda. Yabancı sermayenin en yoğun olarak bulunduğu sektörler tütün, taşıt ve gıda oldu. 100 Büyük Firma içinde yer alan 5 tütün sektörü firmasının 4 tanesi yabancı sermayeli. Elektrik, kimya ve toprak sektörleri yabancı firmaların sayısı, 100 büyük listesine giren yerli firmaların sayılarına oranlarının yüksek olduğu sektörler. En fazla sayıda firmada ve sektörde yatırımı bulunan ülke Hollanda, tütün, kağıt, elektrikteçhizat, kimya, toprak ve giyim sektörlerinde 7 firmada hisse sahibi. Hollanda’yı, 3’er firmayla İtalya ve İsviçre izliyor. Ayrıntılar ebso.org.tr’de.. 2007 yılında 5.9 milyar TL net katma değer üreten Ege’nin 100 büyük firması, 2008 yılında yüzde 6 azalışla 5.5 milyar liralık net katma değer yarattı. 2007’deki artış yüzde 35 olmuştu. temmuz 2009 27 ebsohaber EGE’DE ÜRETİMDEN SATIŞLARINA GÖRE 17 MİLYON TL BARAJINI AŞAN KURULUŞLAR Sıra 28 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 Firma Tüpraş Habaş Vestel Elekt. Petkim Philsa Philips Morris İDÇ Ege Çelik Erbakır Vestel Beyaz Eşya Ege Linyitleri(Kamu) BMC Özkan Demir Çelik Soma Elektrik Üretim Cer Çelik Çebi Taş Sider Dış Ticaret JTI Tütün Ürünleri Pınar Süt Küçükbay Yağ TKİ Garp Linyitleri TKİ Güney Ege Linyit Abalıoğlu Yem Kocaer Haddecilik Keskinoğlı Tavuk Indesit Company Pınar Et CMS Jant Schneider Elek. Polinas Kardemir Menderes Tekstil Çimertaş Basch Akdeniz Kimya Dört Yıldız Anadolu Efes Bira Batıçim Tüprağ Pamukkale Kablo DYO Hayes Lammerz Jantaş Koza Alliance One Tütün Tariş Pamuk Ege Profil Scotab Yaprak Tütün İnci Akü Eti Gümüş Total Oil Yonca Gıda Şehir İzmir İzmir Manisa İzmir İzmir İzmir İzmir Denizli Manisa Manis İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Kütahya Muğla İzmir Denizli Manisa Manisa İzmir İzmir İzmir Manisa Denizli İzmir İzmir Manisa İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Denizli İzmir Manisa İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Manisa Kütahya İzmir Manisa Üretimden satış (TL) 10.657.101.156 3.476.676.148 2.371.851.254 2.291.684.633 1.438.111.814 XX 1.293.751.270 1.187.576.000 1.150.980.713 789.008.529 681.250.108 633.280.515 582.381.746 541.165.338 537.005.830 523.239.805 521.062.350 464.346.300 419.397.194 391.692.960 383.283.850 379.023.495 368.914.148 361.807.477 343.820.209 306.724.341 288.948.025 XX 261.557.890 250.901.078 49.973.069 243.999.682 242.382.168 41.291.744 218.685.839 218.421.836 215.801.283 213.675.277 207.925.475 205.178.761 196.938.756 196.104.544 187.057.928 181.835.451 178.814.613 174.126.642 169.335.555 167.645.202 166.449.886 163.862.231 Sıra 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 Firma Çamlı Yem Akzo Nobel Üniteks Gıda Hayes Lammerz İnci Jant Ege Gübre San. Aş. Ege Seramik Denizli Çimento Hugo Boss Polibak TTL Tütün Kümaş Küt. MAN. Elba CP. Standart Gıda X Söktaş Componenta Döküm Sözer Demir Çelik Jantsa Alcan Packinging San. Cevher Döküm Karakaş Hediyelik Eşya Graniser Granit Ve-Ge Hassas Kağıt Küçükler Tekstil Norm Civata Opet Roteks Tekstil Esan Eczacıbaşı Türk Tuborg Bak Ambalaj Klimasan Ege Endüstri Oerlikon Kaynak Tire Kutsan Çimbeton Aynes Gıda Viking Kağıt Cevher Jant Egeplast Tariş Üzüm Alkim Kağıt Atom Kablo AKG Yalıtım Özgörkey Gıda Dalan Kimya Coates Lorilleux Ticaret ve San. Kontuvarı Özlem Tarım Ürün Söke Değirmencilik Batı Söke Şehir İzmir İzmir Manisa İzmir İzmir İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir Kütahya Manisa Manisa İzmir Aydın Manisa İzmir Aydın İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir Muğla İzmir İzmir İzmir Denizli Manisa İzmir İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Manisa Aydın İzmir Üretimden satış (TL) 90.890.971 90.230.947 89.849.984 87.246.457 150.323.663 85.327.735 140.933.963 136.710.701 132.424.953 131.787.285 128.723.704 128.074.025 127.016.431 126.577.162 125.764.546 125.700.354 122.012.646 120.811.340 117.679.664 117.480.130 116.135.217 105.072.361 XX 104.178.997 103.782.307 102.405.449 101.824.670 101.021.675 100.816.756 98.844.471 98.785.278 97.650.075 97.593.612 96.852.338 95.017.882 94.634.283 94.007.117 93.701.078 93.328.755 92.363.354 92.362.433 90.890.971 90.230.947 89.849.984 87.246.457 85.327.735 85.180.649 84.455.024 84.338.347 83.974.150 temmuz 2009 ebsohaber EGE’DE ÜRETİMDEN SATIŞLARINA GÖRE 17 MİLYON TL BARAJINI AŞAN KURULUŞLAR Sıra 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 Firma Kaltun Madencilik Kimtaş Gamateks Tekstil Tirsan Kardan-Tiryakiler BTM Ekoten Tekstil BMS Çelik Tukaş Ay-Yem Tarım Banvit Valf San. Osman Akça Tarım Ürün. Özgüven Kablo Ege Fren Pilenpak Ambalaj Pagmat Pamuk X Verde Yağ Tiryakiler Oto Ataer Enerji Mayteks Selkasan Kağıt Han Tarım Orka Tarım TYH Ulus.Teks.Pınarbaşı Şb. Modern Beton Bağ Yağları Aliağa Çakmaktepe Enerji Erikoğlu Emaye Bornova Matbaa Mürekk. Afaprefabrik Pınar Su Terbay Makine Spot Tekstil Çağlayan Basım Sarıgözoğlu Makine Hitit Seramik Syngenta Tarım Gökhan Tekstil Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Ak Döküm Sanayi Aydın Linyit Örgen Gıda Batıçim Enerji Lidya Konserve. Kaplamin Kütahya Şeker Fab. Ege Soğutmacılık Tamsa Fayans Bagin Yağ temmuz 2009 Şehir Üretimden satış (TL) Aydın İzmir Denizli Manisa İzmir İzmir Manisa İzmir Denizli İzmir Manisa İzmir Denizli İzmir Manisa İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Manisa İzmir Manisa İzmir Denizli İzmir İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Manisa Uşak İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Manisa İzmir Kütahya İzmir İzmir İzmir 82.550.154 80.363.835 80.201.345 80.044.393 79.763.923 76.995.443 76.835.887 76.723.913 76.669.885 76.474.398 74.660.193 72.765.269 69.018.198 67.313.349 67.081.322 66.510.152 64.895.527 64.629.559 63.997.259 63.600.365 63.007.588 62.823.293 60.629.773 60.403.609 58.818.517 58.342.324 58.064.835 57.498.767 XX 57.246.306 57.145.288 56.740.386 56.531.581 56.198.890 56.005.369 55.956.486 55.269.198 54.418.728 54.324.432 52.225.722 52.223.572 52.156.549 52.044.943 51.323.887 51.274.863 51.172.137 50.809.907 50.334.272 48.680.110 48.508.907 Sıra 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 Firma KFC Gıda Tekstil İzmir Senkromeç Baylan Ölçü Alet. Yüksel Tezcan Gıda Umpaş Seramik Saf Plastik Kaynak İplik İzeltaş Havatek Makine İzbeton Akça Hazır Beton Balkan Süt Ürün. Kocaer Tekstil Euro Pap. Kağıt Lider Deri Bianchi Bisiklet Afyon Çimento Sunel Ticaret Tuğrul Tarım Eke Tekstil Konf. Alkim Alkali Kimya Ağaoğlu Tekstil Gabay Dış Tic. FG Tekstil Konfor Dayanıklı Tük. Ekiz Yağ ve Sabun San. Denizli Cam Anatolia Tarım Casa Tekstil Tariş İplik Dokuma Türkiye Tütünleri Çağatay Yağ-Yem Ürün. Özer Konveyör Band. Agrobest Grup Tar. İlaç. Özsütden Gıda Katmerciler Teknopet Kütaş Dirinler Döküm San. Güralp Vinç San. Levent Kağıt AGS Parafin Fersan Fermen. Ürün. Torbalı Renk Kutu San. Yatpa Dayanıklı Tüket. Say Reklamcılık ZF Lemförder AKS Modülleri SGS-Süt ve Gıda San. Baran Ambalaj Batı Basma Şehir İzmir İzmir İzmir İzmir Uşak İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir Denizli İzmir Denizli İzmir İzmir Manisa Afyon İzmir Manisa Denizli Afyon Uşak Aydın İzmir İzmir İzmir Denizli İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Afyon İzmir İzmir İzmir İzmir Kütahya İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir İzmir Üretimden satış (TL) 47.835.720 XX 46.163.850 45.733.696 45.569.477 44.995.223 44.632.183 43.845.870 43.615.134 43.231.461 43.089.922 42.939.316 42.884.150 42.769.042 40.835.171 40.635.420 40.359.034 40.117.455 39.960.697 39.562.595 39.070.676 38.448.561 38.184.351 37.971.607 37.743.375 37.225.551 37.101.165 37.072.038 36.852.296 36.696.744 35.881.244 35.375.952 34.787.861 34.679.506 34.492.973 34.195.076 33.868.663 33.713.622 32.951.830 32.482.389 32.265.104 31.807.813 31.797.570 31.474.112 31.386.602 31.173.621 30.927.704 30.814.657 30.409.748 30.343.956 29 ebsohaber 30 temmuz 2009 ebsohaber 31 temmuz 2009 ebsohaber 32 İzmir ekonomisine 60 milyonluk İZKA dopingi T ürkiye’nin ilk kalkınma ajanslarından biri olarak faaliyetlerini sürdüren İzmir Kalkınma Ajansı, projelere verdiği hibe kredilerle, kriz döneminde İzmir ekonomisine 60 milyon TL’lik kaynak girişi yaratacak. Krizi yaşayan KOBİ’ler için nefes aldıracak kaynak paketi ile kentte 3 bin 400 kişiye de istihdam yaratılacak. Projelerin tamamlandığı 3 yılın sonunda ise İzmir 30 milyon TL vergi geliri kazanacak. İzmir Kalkınma Ajansı KOBİ ve Sosyal Kalkınma Mali Destek Programlarından mali destek almaya hak kazanan projeler belli oldu. KOBİ Mali Destek Programı’ndan 441, Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı’ndan 234 olmak üzere toplam 675 projenin teklife sunulduğu değerlendirme sonucunda; KOBİ Mali Destek Programında 98, Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı’nda ise 71 proje mali destek almaya hak kazandı. İzmir için katma değer yaratması ve kalkınmaya destek sağlaması beklenen 169 projeye 29 milyon 440 bin lira kaynak ayrıldı. Proje sahiplerinin de yapacağı yatırımlar ile piyasaya 60 milyon TL kaynak pompalanmış olacak. İZKA’nın mali destek programlarında başarılı olan projeler Swissotel Grand Efes Oteli’nde yapılan toplantı ile açıklandı. Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, kalkınma ajansı sisteminin yörelerin avantajlarına dayalı projeleri seçen bir sistem olduğunu belirterek, “Bankacılık sistemi için riski azaltıyor. Aslında bankaların yapması gerekeni kalkınma ajansları yapıyor” dedi. Kalkınmanın sadece ekonomik verilerle açıklanamayacağını, ülkelerin ortak hedefler koyarak birlikte hareket edebilmeleri halinde başarılı sayıldığını dile getiren Yılmaz, bunu yapabilenlerin ilerlemiş ülkeler sıralamasına girdiğini ifade etti. Bakan Yılmaz, Türkiye’nin böyle bir gelişime ihtiyaç duyduğunu, sadece Ankara’da konulan hedef ve stratejilerle bunun yakalanmasının mümkün olmadığını, mutlaka yerel potansiyelin harekete geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Bugüne kadar yerel potansiyelin harekete geçirilemediğini, hazırlanan birçok güzel projenin raflarda beklemek zorunda kaldığını kaydeden Yılmaz, bunları sahiplenecek kurumsal bir platformun olmaması ve finansman boyutunun iyi kurgulanmaması nedeniyle başarısız kalındığını dile getirdi. Kalkınma ajanslarının bu noktada büyük bir boşluğu doldurduğunu bildiren Yılmaz, ajansların çalışmaya başlamasıyla birlikte önceden planlanmayan bazı kaynak mekanizmalarının da ortaya çıktığına dikkati çekti. Yılmaz, Halk Bankası’nın ajanslarla bir protokol imzalayarak hibe alan projelere destek olma kararı aldığına işarete ederek “Kalkınma ajansı sistemi yörelerin avantajlarına dayalı projeleri seçen bir sistem. Bankacılık sistemi için riski azaltıyor. Aslında bankaların yapması gerekeni kalkınma ajansları yapıyor. Halk Bankası modeli incelemiş ve beğenmiş. temmuz 2009 ebsohaber Bu sisteme destek olmak istiyor. İleride başka finansal mekanizmalar da doğabilir. Diğer bankaların da benzeri bir yaklaşım göstereceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu. İzmir ve Çukurova örnek model Bundan sonraki süreçte izleme ve değerlendirmeye ciddi yoğunlaşılması gerektiğini vurgulayan Bakan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu denetleme mantığı ile söylemiyorum. Öğrenmemiz lazım. Bunlar ilk uygulamalar, projelerin başarılı olması lazım. Uygulamayı iyi izleyip bizim de öğrenmemiz lazım. İzmir için bundan sonraki dönemde kalkınma ajansının tanıtım işine çok önem vermesi gerektiğine inanıyorum. Son dönemde yeni bir teşvik sistemi ilan ettik. Bölgesel ve sektörel boyutları olan bir teşvik sistemi. Büyük projelerde coğrafi alan farkı gözetmeksizin ciddi destekler sağlıyoruz. İzmir gibi illerin bu projelere dikkatini yoğunlaştırması gerekiyor. Bu teşvikleri ilgili taraflara anlatmak ve küresel sermayenin İzmir’e gelişini kolaylaştırmak anlamında ajansa önemli görevler düşüyor.” Yılmaz, İZKA’nın pilot ve öncü bir ajans olduğunu, tecrübelerini hem Ankara hem diğer bölgelere aktarması gerektiğini belirterek, “Önümüzdeki dönemde çok şeyler bekliyoruz. Şu ana kadar bakanlar kurulundan 10 ajans kurma kararı çıktı. 16 tane daha kuracağız. Bu süreçte İzmir, Çukurova Kalkınma Ajansı ile birlikte diğer bölgelere model oluşturma görevini de üstlendi. Sadece kendi yöresiyle uğraşmayacak, tecrübesini diğer yörelerle de paylaşacak. Örnek bir model olacak.” Başarıya mecburuz İzmir Valisi ve İZKA Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Kıraç ise İzmir’in bu temmuz 2009 konuda başarılı olmaya mecbur olduğunu, bu bilinçle hareket ettiklerini dile getirdi. Açılan ilk programda İzmirliler’in toplam 675 proje getirdiğini, bunun memnuniyet verici bir seviye olduğunu dile getiren Kıraç, kentte 5 bine yakın sivil toplum örgütü ve aktif, proje üretmeye hevesli bir insan potansiyeli bulunması nedeniyle başarılı bir pilot bölge olduğuna dikkati çekti. KOBİ Mali Destek Programında kabul edilen 98 projeye 23,4 milyon TL, Sosyal Kalkınma Mali Destek Programında ise 71 projeye 6 milyon TL olmak üzere toplam 169 projeye 29 milyon 440 bin TL kaynak aktarıldığını kaydeden Kıraç, proje sahiplerinin koyacağı paralarla birlikte 9 ayda kent ekonomisine 60 milyon TL’lik kaynak enjekte edileceğini bildirdi. Kıraç, Kabul edilen projelerin 3 yılda devlete 29,3 milyon TL’lik vergi ve 2 bin 727 kişiye iş sağlayacağını kaydederek, 2009 yılında tarım ve kırsal kalkınma için 19 milyon TL, turizm ve çevre için de 12,6 milyon TL’lik destek programı açıklayacaklarını söyledi. Programlar için 27 ilçeden proje geldiğini, hiç proje vermemiş ilçelerin de harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Kıraç, “Kazanan proje sahiplerinin büyük sorumluluğu var. Tüm şehir onları izleyecek. Başarı onlar için bir seçenek değil zorunluluktur” dedi. Kıraç, hayal etmeden yenilik getirilemeyeceğini vurgulayarak İzmirliler’in hayal etmeye ve bunu gerçekleştirmek için adım atmaya devam etmesi gerektiğini sözlerine ekledi. İzmir’in ilgisi İlk dönem programlarıyla ilgili bilgi veren İZKA Genel Sekreteri Ergüder Can, 30 Aralık 2008’de proje çağrısı açılan iki programa, son başvuru tarihi olan 25 Mart 2009 gününe kadar çok düşük bir başvurunun geldiğini, bunun kendilerini endişelendirdiğini, ancak son gün bir anda 600’e yakın proje geldiğini, 100’e yakın projenin de mesai saati bittiği için kabul edilemediğini söyledi. İzmirliler’in ajansa yüksek ilgi gösterdiğini ancak projelerini son gün verme alışkanlığından sıyrılması gerektiğini ifade eden Can, şunları kaydetti: “Yapılan değerlendirme sonucu toplam 675 projeden 169’una destek verilmesi kararı alındı. KOBİ programı kapsamında, ağırlığı Bornova, Çiğli ve Kemalpaşa ve çoğu küçük ve orta büyüklükte olmak üzere 98 işletme destek alma hakkı kazandı. Bunların çoğu makine, mobilya ve elektrik sektörlerinden. Sosyal Kalkınma programına ise ağırlıklı olarak kamu kurumları, dernekler ve yerel yönetimlerden proje geldi. Kabul edilen 71 proje ile 28 bin 941 kişiye eğitim, 681 kişiye istihdam sağlanabilecek.” İZKA Kalkınma Kurulu Başkanı ve İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan ise Avrupa ülkelerinde 70 yıl önce başlanan sürece geç de olsa adım atmanın heyecanını taşıdıklarını söyledi. İzmir Kalkınma Ajansı’ndan finansal destek almak için 675 proje başvurusu yapıldı. Bunlardan 98’i KOBİ Mali Destek Programı’ndan, 71’i ise Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı’ndan destek almaya hak kazandı. İZKA projeleri ile 3 bin 400 kişiye iş sağlanacak. 33 ebsohaber EBSO’dan Girişimci Kadınlar 34 E ge Bölgesi Sanayi Odası’nın “İzmir’in Girişimci Kadınları” projesi, İzmir Kalkınma Ajansı’nın Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı kapsamında destek almaya hak kazandı. Ege Bölgesi Sanayi Odası, kendi adına yaraşır sosyal sorumluluk çerçevesinde kadınların da ekonomide girişimci olarak etkin rol almalarına yönelik projesini İZKA desteğiyle hayata geçirecek. Kadınların gücü Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından İzmir Valiliği ve İZSİAD ortaklığı ile yürütülecek olan “İzmir’in Girişimci Kadınları” Projesi ile; kadınların bir araya gelmeleri, üretmeleri, istihdam yaratmaları ve ekonomik açıdan daha etkin konuma gelmeleri için kooperatif, dernek ve şirket oluşumu süreçlerine yönlendirilmeleri amaçlanıyor. Proje ile iş dünyasından, sivil toplumdan, yerel yönetimlerden kadınlar ve eğitimli ev kadınları olmak üzere 100 adet kadın belirlenecek. 9 ay sürecek olan proje sürecinde kadınlara dernekleşme, şirketleşme ve kooperatifleşme eğitimleri verilecek. Bu yolla kadınlar arasındaki etkileşimi arttırarak, kadınların hem iş dünyasında hem de sosyal hayatın içinde daha fazla yer almasını kurumsal yapılar oluşturarak sürdürmesi desteklenecek. Hedefler belirlendi İzmir’in Girişimci Kadınları Projesinin ana hedefleri ise şöyle belirlendi: Girişimciliğini ve katılımcılığını kurumsal yapılar altında arttırmak, Kooperatifleşme, dernekleşme ve şirketleşme, işletimi ve/veya mensubu olma konularında bilgi düzeylerini arttırmak ve yeni bir vizyon kazandırmak, Kooperatifleşme, dernekleşme ve şirketleşme konularında deneyimli kişi ve kurumlarla etkileşimini ve deneyim paylaşımını sağlamak, Kooperatif - Dernek – Şirket urulması için grupların yol haritası çıkarmasını ve katılımcı gruplar oluşmasını sağlamak, Mevcut yapıları tanımaları ve bilgi sahibi olmalarını sağlamak. Farkındalık ve cesaret İzmir’de yaşayan eğitimli ve bilinçli kadınların iletişimini daha da güçlendirecek bu proje kapsamında verilen teorik bilgiler ve deneyim paylaşımları sayesinde; kurumsal ve sürdürülebilir kadın şirketleri, kooperatifleri, dernekleri oluşturulmasının yanı sıra; yaratacağı kamuoyu farkındalığı ve katılımcıların içinde bulundukları kendi ortamlarında yaratacakları etki ile, benzer yeni oluşumlar için özendirici ve teşvik edici olacak. Proje, bu tip oluşumların kadınlar tarafından kurulması için olumlu mesajlar vermesinin yanı sıra kadınları cesaretlendirecek. temmuz 2009 ebsohaber İZKA’nın KOBİ Mali Destek Programında EBSO ağırlığı İzmir Kalkınma Ajansı’ndan KOBİ Mali Destek Programı kapsamında desteklenmesine karar verilen 98 proje içinde Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyelerinin şirketlerine ait projeler ağırlıklı bir yer tutuyor. Ayrıca yeni bir ürün çıkarma, mevcut üretim ve pazarlama kapasitesini artırma, istihdam yaratma projelerinin sahibi KOBİ’lerin tamamına yakını yine EBSO üyesi. İşte İZKA’nın KOBİ Mali Destek Programı’ndan destek almaya hak kazanan son iki dönemde EBSO’da Meclis Üyesi olarak görev yapan sanayiciler ve şirketlerine ait projeler şöyle 35 temmuz 2009 ebsohaber İzmir için el ele 36 İ zmir, Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde krize ‘ortak akılla’ çözüm aradı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, ekonomik krizde ve sonrasında atılması gereken adımlar, uygulanması gereken stratejiler ve kente yeni yatırımların çekilmesi konularını ele almak üzere gerçekleştirdiği, “İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu”, Tarihi Havagazı Fabrikası’nda toplandı. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ın temsil ettiği toplantıda ev sahipliğini üstlenen Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Kentimizin yarınlarına da yön verecek, ‘ortak akılla’ İzmir farkını bir kez daha ortaya koyacak, yeni bir oluşumun tohumlarını atabilmek üzere bir araya geldik” dedi. İzmir’in ekonomik ve sosyal yaşamının nabzını tutan meslek odası ve sivil toplum kuruluşları başkanlarıyla önde gelen sanayicilerin yeraldığı İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu toplantısının açılış konuşmasını yapan Aziz Kocaoğlu, İzmir ekonomisinin kriz ortamında daha hızlı kalkınması için ortak akla dayalı önemli bir adım atmayı planladıklarını belirterek, “Bugün sizlerle; demokratik, dinamik, aktif, hızlı hareket eden ve sonuca giden, sadece bugünlere değil, kentimizin yarınlarına da yön verecek, ‘ortak akılla’ İzmir farkını bir kez daha ortaya koyacak yeni bir oluşumun tohumlarını atabilmek üzere bir araya geldik” dedi. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun sadece ekonomik krizin atlatılmasında ve yaraların sarılmasında değil, İzmir’in öncelikler sıralamasında da belirleyici olacağına inandığını vurgulayan Kocaoğlu şunları kaydetti: “Öncelikle bilinmesi gerekir ki; bu kurul, tamamıyla siyasetten arındırılmış bir anlayışla çalışacaktır, çalışmalıdır. Amacımız kentimizin sorunlarının çözümü ve önünün açılması için samimi bir şekilde çalışacak, gelişmelerin takipçisi olacak bir inisiyatif, bir baskı grubu oluşturmaktır.” Aziz Kocaoğlu, çeşitli platformlarda zaman zaman dile getirilen “İzmir geçmişe oranla küçülüyor” söylemlerinin, gerçekçi ve doğru bir yaklaşım olmadığını da belirterek, “Hemen her il ve bölgede olduğu gibi, İzmir’de de bazı ekonomik faaliyetlerin küçülmesi ya da öneminin eskiye oranla azalması son derece doğal. Ülkemizde, özellikle 1990’lı yıllardan sonra yaşanan ekonomik krizler, her yerde olduğu gibi İzmir’de de sanayiciyi, tüccarı, ihracatçıyı, kısacası üreten kesimi zor duruma soktu. Ancak bu durum, İzmir iş aleminin üretme, istihdam sağlama, ülkeye döviz kazandırma arzusundan hiçbir şey kaybettirmiş değil” diye konuştu. Fark yaratabiliriz Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi olarak, üstlendikleri rolün bilinciyle, yeni yatırımlarla İzmir’in temel sorunlarını çözmeye çalışırken, kentliye de yeni istihdam olanakları sağlamaya çabaladıklarını ifade etti. “Her şeye rağmen İzmir olarak bir fark yaratabileceğimize temmuz 2009 ebsohaber eminim” diyen Başkan Kocaoğlu, şöyle devam etti: “100’ü aşkın şantiyemizde, bir o kadar müteahhit, binlerce işçi ve teknik eleman çalışıyor. 77 yıllık İzmir Enternasyonal Fuarı deneyimine sahip olan kentte, yılda 35 dolayında ihtisas fuarı düzenleniyoruz. Bu fuarlar sayesinde, 80 sektöre ve bu sektörlerde çalışan binlerce insana iş ve aş olanağı yaratılıyor. Yapılan konaklama, ulaşım ve diğer harcamaların, yıllık 250 milyon dolar seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Fuar çevresinde, 2004 yılından bu yana irili ufaklı 43 yeni otelin açılması da, doğru yolda olduğumuzu açıkça gösteriyor. Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgesi’nin bitişiğindeki 337 bin metrekare alanda, planlaması biten, kamulaştırması tamamlanan 70 bin metrekarelik Yeni Fuar alanı ile kent ekonomisinin müthiş bir dinamizm kazanacağını düşünüyoruz. İşsizlere istihdam yaratmak için ücretsiz olarak meslek edindirme kursları açıyoruz. Kurslar sayesinde yüzlerce kişi, meslek sahibi oluyor; iş bulup aile bütçelerine katkı sağlıyor. Dar gelirli ailelere destek amacıyla yaptığımız nakdi yardımlar, aynı anda kent ekonomisine aktarılarak, kriz içindeki esnafımız için de can simidi oluyor. Kentin planlı gelişmesi yönünde attığımız adımlar, krize rağmen yatırımcıları yüreklendiriyor. O nedenle emlak uzmanları, önümüzdeki süreçte İzmir’in ‘bir yatırım cenneti’ olacağı görüşünde. Turan bölgesi ve İnciraltı’nın çok büyük yatırımları çekeceğine, Yarımada’nın kültürü, tarihi ve bütün değerleri ile dünyaya açılacağına inanıyoruz.Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı eski dokusuna kavuşturarak, gecekondu alanları arasında sıkışıp kalmış en önemli kültür miraslarından Agora-Kadifekale-Antik Roma Tiyatrosu ve çevresini koruyarak, geliştirilmesini ve yaşatılmasını sağlayarak, Doğal Yaşam Parkı gibi yeni cazibe merkezleri yaratarak turizmi destekliyoruz.” Birlikte başaralım Yerelde kalkınmanın sadece yerel yönetimin çabalarıyla mümkün olmadığını da sözlerine ekleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Bunun için tüm kentlinin hissedeceği bir heyecan lazım, dayanışma lazım, birlik ve beraberlik lazım. Bütün bunların İzmir’de yeterince olduğunu da biliyoruz. İzmir’in ticari gelenekleri içinde önemli bir özellik olarak öne çıkan çok ortaklılık, bu tezimizi açıkça destekliyor. Öyleyse gelin birlikte başaralım. Krizin yaralarını birlikte saralım. Kentimizin yarınlarına birlikte yön verelim. İstihdam ve talep artıracak yeni formüller üretelim. İzmir için el ele vererek, hedefe ulaşma yolunda nokta atışları yapalım” dedi. Toplantıya katılan başkanlar ve işadamları da İzmir’e yönelik düşüncelerini kent önderleri olarak birbirleriyle paylaşma fırsatı buldu. Sonuç bildirgesi İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun amacı, İzmir’deki yatırım önceliklerini doğru belirlemek, kentin kalkınma hedefleri üzerinde yoğunlaşmak ve kentin mevcut gücünü ‘tek yumruk’ haline getirerek bütünleşik ve etkin bir baskı grubu biçiminde görev yapabilmektir. İzmir’in daha hızlı kalkınması için aynı inancı ve aynı tutkuyu paylaşan Kurul üyeleri, sadece bugünlere değil, kentimizin yarınlarına da yön verebilmek ve ‘ortak akılla’ İzmir farkını ortaya koyabilmek konusunda kararlıdır. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu, tamamiyle siyasetten arındırılmış bir yapıda çalışacaktır. Kurul, İzmir’deki diğer kamu, özel sektör ve sivil toplum oluşumlarıyla ‘çelişen değil’ “destekleyen” bir unsur olarak temmuz 2009 kentimizdeki ‘yaşam kalitesi çıtasını’ daha da yukarıya taşıma hedefindedir. 6 Temmuz 2009 tarihinde yapılan ilk toplantıda, Kurul’un öncelik sıralaması ve hareket planı için Uğur Yüce, Cihan Türsen, İlknur Denizli, Kemal Çolakoğlu, Yılmaz Temizocak, Prof. Dr. Atilla Sezgin, Prof. Dr. Murat Barkan, Prof. Dr. Alp Timur ve Işınsu Kestelli’den oluşan alt komitenin bir hazırlık çalışması yapması ve ikinci toplantının 6 Ağustos 2009 Perşembe günü saat 16.00’da gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. İzmir için çok önemli bir oluşum olarak gördüğümüz bu kurulun, hem bugün atılması gereken adımlarla kısa vadeli sonuçlar alarak hem de kentin 15 yıllık perspektifini ortaya koyarak, diğer kentler için de örnek bir model oluşturacağına inanmaktayız. 37 ebsohaber Sanayici acil ve somut tedbirler bekliyor E 38 ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, 2’nci yılına yaklaşılan ekonomik kriz, Türkiye’yi diğer dünya ülkelerine göre çok fazla etkilememiş gibi görünse de, reel sektörün oldukça sıkıntılı günler geçirdiğine dikkat çekti. Yorgancılar, “Bu sıkıntılı günleri atlatmak için hükümetimizden bazı acil ve somut tedbirleri ortaya koymasını bekliyoruz” dedi. Yeni teşvik sisteminin uzun zamandır beklenilen bölgesel ve sektörel uygulamaya geçiş açısından oldukça doğru bir adım olduğunu kaydeden Yorgancılar, ancak, 2009 ve 2010’da ek yatırımların gerçekleşmesinin bu güç şartlarda zor göründüğünü vurguladı. Küresel kriz ortamında yeni yatırımlardan ziyade, mevcut üretim kapasitesini korumaya yönelik üretim teşviki ile istihdam artışının sağlanabileceğini hatırlatan Ender Yorgancılar, “Bu nedenle de öncelik üretimin teşvik edilmesi olmalı, bunun için de mevcut hali hazırda faaliyetlerini sürdürmekte zorlanan KOBİ’lerimiz desteklenmelidir. Bankaların, TL mevduatını uzun vadeli toplayabilmesi, 6 aydan uzun vadeli mevduatlardaki stopajı düşürmesi ile mümkün olabilecektir. 6-9-12 ay vadeli mevduat oranlarındaki stopaj oranları farklı bir halde uygulanabilmelidir” diye konuştu. “Devlet, SSK ve vergi borcunu gününde ödeyen firmalara özel teşvik primi uygulamalıdır” görüşünü savunan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar sözlerine şöyle devam etti: “Yüksek enflasyon döneminde uygulamaya başlayan ama küresel krizin Dünyayı saran ekonomik kriz nedeniyle Türkiye’de reel sektörün oldukça sıkıntılı günler yaşadığını belirten EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, öncelikle üretimin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. firmalarımızı olumsuz etkilediği bugün, peşin vergi uygulaması sonlandırılmalıdır. Finansmanın sağlanması açısından oldukça faydalı olacağına inandığım, yatırım malı leasingdeki KDV yıl sonuna kadar % 1’e düşürülmelidir. Firmalarımızın KDV alacakları konusundaki gecikmenin önüne geçebilmek için mevcut elektrik faturalarından alacak miktarının düşülerek, sanayicimizin böyle zor dönemde mağduriyeti giderilmelidir.” Türk Lirası’nın değer kaybı ile kaydedilen kur farkı giderlerinin baskısı ve maliyetlerdeki artış nedeniyle, firmaların satış artışını kâra yansıtamadığını ve bu durumun şirketlerin mali tablolarında olumsuzluklara neden olduğunu dile getiren Yorgancılar, “Şirketlerimizin gelir-gider tahminleri son çeyrekte yaşanan krizle birlikte yerine ulaşmamıştır. Bu uyumsuzluğu giderecek düzenlemelere acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Sanayici bir gayrimenkul satınca sermayeye temmuz 2009 ebsohaber dahil edebiliyor iken, 2’nci gayrimenkulü sattığında ticari kazanç olarak işlem görüyor. Bu durum önlenmelidir. Küreselleşmenin bir göstergesi olan rekabetçi yaklaşım, bugün düşük fiyattan, kaliteli ürün üretimine ve farklı ürün tasarımına kadar bir çok etkeni ön plana çıkarmıştır. Bunları başaran ve mukayeseli avantajları fazla olan ülkelerin pazar payını genişletmeleri çok daha kolay olabilecektir. Bu açıdan rekabetçi sektörlerin önünün açılması ve sayısının arttırılması sağlanmalıdır” dedi. Ender Yorgancılar, gerek iç, gerekse de dış piyasadaki daralmanın yeni hedef pazarları gündeme getirdiğine işaret ederken şu görüşleri savundu: “Firmalarımızın üretimlerinin devamını sağlayacak olan yeni pazar imkanlarının geliştirilmesi yönünde her türlü teşvik ve destek verilmelidir. Özellikle de Güney Amerika ve Afrika pazarlarına ulaşma imkanı için kolaylıklar sağlanmalıdır. İhracat pazarlarında hızlı daralma, ihracat taahhütlerinin gerçekleştirilmesini güçleştirmiştir. İhracat taahhütlerinin kapatılmasında miktar ve değer olarak kolaylık ve bir yıldan az olmamak üzere süre uzatımı yapılmalıdır. İhracatı teşvik politikası olarak uygulanan dahilde işleme izin belgelerine krizden etkilenen firmalarımız için 6 ay uzama hakkı tanınması çok yerinde bir karar olup hükümetimize teşekkür ederiz. Bu hususların dikkate alınması ve ülke kalkınmasında öncü rol oynayan reel sektörümüzün sıkıntılarının giderilmesi en büyük temennimizdir.” temmuz 2009 Tüketici güveni artıyor Şubat 2008’de 87.6 olan tüketici güven endeksi 16 ay aradan sonra ilk kez 85.27 düzeyine çıktı. Ancak endeks halen iyimserlik sınırı olan 100’ün çok altında. Tüketici güven endeksindeki artış devam ediyor. Şubat 2008’de 87.6 düzeyinde bulunan tüketici güveni 16 ay aradan sonra ilk kez 85.27’ye çıktı. Haziran ayında geçen aya göre yüzde 2.39 artış gösteren tüketici güven endeksi, halen iyimserlik sınırı olan 100’ün altında bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tüketici Güven Endeksi Haziran 2009 sonuçlarını açıkladı. 100 altının kötümser, 100 üzerinin iyimser durumu gösterdiği endeks, haziran ayında yüzde 2.39 artışla 85.27’ye çıktı. Güven endeksindeki artış, tüketicilerin mevcut ve gelecek dönem satın alma gücü, genel ekonomik durum ve iş bulma olanaklarına dair değerlendirmelerinin iyileşmesinden kaynaklandı. Otomobil alımı revaçta Haziran ayında geçen aya göre, mevcut dönem satın alma gücüne ilişkin endeks yüzde 5.64 artarak 74.2 oldu. Gelecek dönem satın alma gücüne ilişkin endeks de yüzde 4.03 artarak 80.39’a çıkarken, mevcut genel ekonomik durum endeksi yüzde 6.24 artarak 71.48’e ulaştı. Genel ekonomik duruma ilişkin endeks yüzde 5.02 artarak 79.44, iş bulma olanaklarına ilişkin endeks yüzde 2.76 artarak 76.23 oldu. Haziranda en yüksek artış yüzde 8.97 ile gelecek dönem otomobil satın alma endeksinde yaşandı. Endeksi 9.59 oldu. Güven endeksine göre haziran ayında en sert düşüş ise yüzde 17.53 ile gelecek dönem konut tamiratına para harcama ihtimalinde yaşandı. 39 ebsohaber İç dinamikleri harekete geçirelim E 40 ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, dünyanın yaşadığı ekonomik krizin Türkiye’deki etkilerini azaltmak amacıyla hükümetin iç piyasayı canlandırıcı önlemler alması gerektiğini savundu. Aliağa Ticaret Odası’nın ev sahipliğinde yapılan İzmir İli Oda ve Borsalar Müşterek Yönetim Kurulları Toplantısı’nda ekonomideki gelişmeleri değerlendiren Yorgancılar, hükümetin sektörel ve bölgesel teşvikle ilgili çıkardığı yasayı hatırlatarak, sözkonusu kanunun önemli olduğunu ancak KOBİ’lerin mutlaka desteklenmesi gerektiğini söyledi. Ender Yorgancılar, Türkiye’yi bugünkü güçlü konumuna KOBİ’lerin getirdiğini kaydederken, “İhracatın ve istihdamın artmasını, işsizliğin inmesini KOBİ’ler sağlamıştır. İşsizlik şu anda yüzde 16’lara kadar çıktı. Ülkeden beyin göçünü engellemek için mutlaka yatırım yapılması gerekiyor. Bu noktada özel sektörün desteklenmesi gerekiyor” diye konuştu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) önderliğinde düzenlenen “Kriz varsa, çare de var” kampanyasına da değinen Yorgancılar, tüketimin yapıldığı takdirde üretimin olacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomik kriz sonrası güven ortamının sağlanması gerekiyordu. Ülkemizdeki GSMH 740 milyar dolar. Bunun yüzde 70’i iç piyasa pazarından elde ediliyor. İhracatın payıysa yüzde 16. Verilere göre Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerin ekonomileri yüzde 2,9 oranında küçülecek. Dolayısıyla 2009 ve 2010’da ihracattan bir şey beklememiz hayalden öte bir şey değil. Türkiye’de en son uygulamaya konulan otomotivdeki ÖTV’nin kaldırılması sonrasında satışların peşin parayla yapıldığı görülüyor. Bu yüzden yurt için dinamizmlerinin hayata geçirilmesiyle ilgili tedbirlerin alınması gerekiyor. 570 milyar dolarlık pazarı canlandırmalıyız. Ödediğimiz peşin vergiler kaldırılmalı, vergisini zamanında ödeyenlere çeşitli avantajlar tanınmalı. Türkiye üretimi teşvik etmezse işsizlik oranı yüzde 30’lara çıkar.” Ege’nin ve İzmir’in rekabetçi ortamının iyi kullanılması gerektiğini kaydeden Yorgancılar, İzmir’in diğer iller için örnek model olması gerektiğini ifade etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir’deki Oda ve Borsaların güçbirliğinin önemine dikkat çekerken, kentin sorunları ve çözüm yollarını içeren dosyaları EBSO, İTO ve İTB EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir’deki Oda ve Borsaların ortak yönetim kurulları toplantısında krizden çıkış için ülkenin iç dinamiklerini harekete geçirme çağrısı yaptı. temmuz 2009 ebsohaber başkanları olarak ortak imzalarla ilgili bakanlıklara gönderdiklerini söyledi. Demirtaş: Kalıcı toparlanma için erken İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş da, ekonomik kriz sürecinde en kötü dönemin geride kaldığı ve toparlanmanın başladığı yönünde veriler geldiğini, ancak kalıcı toparlanma için henüz erken olduğunu ifade etti. Piyasada bir tedirginliğin olduğunu kaydeden Demirtaş, petroldeki ve vergilerdeki artışın devam edip etmeyeceğinin merak edildiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya ekonomisinden gelen veriler, bu krizin tam gaz devam ettiği yönünde. Kötümser değiliz ama iyimser olacak çok veri de yok. Biz bu krize borçlu yakalandık. 2001 krizinde 35 milyar dolar olan borç miktarı şu anda 300 milyar dolar civarında. Ağustos ayı itibariyle 1 milyon 550 bin mükellefin vergi borcu var. Buna yeni bir düzenleme gerekiyor. İş aleminin öncelikli hedefi piyasa borçlarını ödemektir. Bunu ödediği takdirde alışveriş devam edecektir. Bu borçların ardından banka borçları geliyor. En son da devlet borçları geliyor. Kredi kartlarında ve temmuz 2009 tarımda yeni bir uygulamaya gidecek devletin iş alemi için de bir şeyler yapması gerekiyor.” Devletin vergi borçları için aylık yüzde 2,5, yıllık da yüzde 30 oranında faiz uyguladığını hatırlatan Demirtaş, bu oranların mevduat faizlerinin bir kaç puan üzerinde yeniden düzenlenmesini istediklerini kaydetti. TOBB önderliğinde düzenlenen “Kriz varsa, çare de var” kampanyası için İzmir’deki odalarla ortak bir çalışma yapılabileceğini kaydeden Demirtaş, “Bütün üyelerimize dağıtacağımız çıkartma veya afişlerle, iş yerlerinde bu kampanyaya destek verdiğini belirtebiliriz. Bu iş yerleriyle 15-20 gün süreyle malları yarı fiyatına satmak üzere bir kampanya yapabiliriz. Üyelerimiz özveri, tüketiciler de alışveriş yapacak ve bu kriz bitecek” dedi. Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Geza Dologh, İzmir Limanı’nda haziran ayında gemi sayısında azalma olmadığını, konteyner yükleme ve boşaltma miktarında da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.6 artış yaşandığını kaydetti. Aliağa Kaymakamı Emir Osman Bulgurlu, Oda başkanlarından Aliağa’da Denizcilik Meslek Lisesi kurulması konusunda bir irade göstermelerini istedi. Yeni Şakran Belediye Başkanı İbrahim Ethem Yorulmaz da, mahkumlar ve adli personelle birlikte yaklaşık 15 bin kişilik yeni bir yaşam alanı olacak cezaevi kampüsü kurulmadan önce beldenin sosyal ve coğrafi durumu ile yerel yönetime getireceği yükler konusunda araştırma yapılmadan karar verildiğini ileri sürerek zaman kaybetmeden bu kampüsün çevrede yaratacağı etkileri en aza indirecek çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Aliağa Ticaret Odası Başkanı Adnan Saka ise, “10 yılda 40 bin kişi göç etti. Şimdi de 20 bin kişi buraya taşınacak. Kimse sonrasını düşünmüyor” dedi. Toplantıda Aliağa Çaltıdere’de yapılması planlanan yat ve tekne imal yeriyle ilgili gelişmeler hakkında konuşan Yat ve Yat İmalatçıları Derneği Başkanı Aslan Bilgi, söz konusu imal yeri için 1100 dönüm arazi alındığını, Tuzla tersanelerinin iş ve Pazar potansiyelini bu tesisin yat ve tekne imal konusunda İzmir’in markalaşması için yardımcı olacağını kaydetti. Toplantıda ayrıca, Aliağa çevre yolu ve TEDAŞ’ın üçüncü şahıs hatlarından enerji vermemesinin sanayiciye olumsuz sonuçları da ele alındı. 41 ebsohaber Bazı yasal düzenlemeler ticari hayatı tehdit ediyor İ Erdal KARDAŞ Avukat 42 htilafları gidermenin pek çok yolu mevcuttur. Bunun yolunun illa mahkemelerden geçmesi gerektiğine inanmadığımdan ve de karşılıklı anlaşmalar ile daha verimli ve anlamlı sonuçlar alınabileceğine olan inancım gereği, pek çok meslektaşıma oranla, yolum çok fazla adliyeye düşmez. Ancak, adliye ziyaretlerimde de mutlaka birkaç dostu ve ahbabı görmeden dönmem, havayı koklar, oradan oraya koşan hukuk adamlarını, hukuk emekçilerine şöyle bir durup bakarım. Denizi olmayan bir ülkenin Deniz Subayları gibidirler benim gözümde, zaman zaman bulamadıkları o meşhur adaletin peşinde, adeta akıntıya karşı kürek çekerler gün boyu.. Son yıllarda yasalarda yapılan değişikliklerle pek çok imkanları alındı ellerinden, ama yine de nasıl didinirler, nasıl uğraşırlar iyi bilirim. Geçenlerde yanına uğradığım bir icra dairesi müdürü, nasılsın soruma “ne olsun burada işimizi yapamadan vakit öldürüyoruz, bu ülke artık suçlular, güçlüler ve borçlular ülkesi oldu. Kimsenin umurunda değil, eskiden böyle değildi, kahroluyorum” diyordu. Yanında imza için bekleyen kocaman dosya yığınını göstererek bak bunlarda, maaş hacizlerini kaldırma dilekçesi veren emeklilerin dosyaları dedi. Baktım yerden masaya kadar bir dosya yığını, Allah sabır versin dedim içimden. İcra müdürlükleri, Adalet Bakanlığı bünyesinde adliye teşkilatının bir parçası ve alacaklıların alacaklarını, devlet eliyle alabilmesi için oluşturulan bir kurumdur. İcra İflas Kanunu çerçevesinde hem alacaklının hem de borçlunun menfaatlerini gözetmek mecburiyetinde olan, bu anlamda bir parça alacak borç dengesini sağlayan bir makamdır. Ancak burada, esas olan alacaklının alacağına devlet güvencesi ile kavuşmasıdır. Müdür beyin kastettiği dosyalar ise, kamuoyunda Torba yasası olarak adlandırılan 5838 sayılı yasa ile getirilen bir hükümden kaynaklanıyor. Bu düzenlemeye göre, borçlarından dolayı maaşlarının %25’i haczedilen emeklilerin maaşları üzerine artık haciz konulamayacak. Bu kesim dilerlerse, ilgili icra müdürlüğüne müracaat ile maaşı üzerinde mevcut hacizleri tek bir dilekçe ile kaldırabilmektedirler. Bundan evvelki bir başka düzenlemede de, icra iflas kanunundan kaynaklanan ve hakkında icra takibi yapılanların vermek zorunda bulundukları, mal beyanında bulunmayanlara yönelik olarak verilen cezanın kaldırılması idi. Borcunu ödemeyen borçluların kendileri aleyhine yapılan icra takibi neticesinde mal beyanında bulunma zorunluluğu gereği, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen borçluların ise 10 gün hapis cezası ile cezalandırılacakları hükme bağlanmış idi. Bir dönem, cezası az da olsa, alacaklıların alacaklarına kavuşmaları için çok etkili bir yöntemdi ve borcunu ödemekten kaçan borçlu bu ceza çıktığında, 10 gün hapse girmek yerine gelip borcunu ödüyor, alacaklı ise geç de olsa alacağına kavuşuyordu. Şu an için bu düzenleme de iptal edilmiş bulunmaktadır. Bu, düzenlemelerden çok evvel de, borcunu ödemeyen firmaların ve şahısların telefonlarının icra kararıyla haczedilerek, telefonlarının konuşmaya kapatılması uygulaması vardı. Bu da sonradan iptal edilmiştir. Oysa, bu uygulama da, ticari hayatına devam için sabit bir telefona ihtiyaç duyan borçlunun borcunu ödemesini sağlayan son derece etkin bir yöntemdi. İcra İflas Kanunu ile getirilen “iflas ertelemesi” uygulaması da, önceleri borcunu ödeyemeyen ancak mevcut malvarlığı ile kendini düzeltebilecek, firmalara nefes alma imkanı veren bir yöntem, borçluya işletmesini ve borçlarını yeniden yapılandırma imkanı veren iyiniyetli bir girişim olarak başlasa da, maalesef bugün uygulamada, borçluların borçlarını ödememelerine neden olmakta ve icra takibi yapılamadığından bu süreçte rahatlıkla malvarlıklarını kaçırmalarını sağlayan bir karmaşık düzene dönüşmek üzeredir. Bu tarz firmalardan alacaklı olan firmalar ciddi açmaza düşmekte, bir iflas erteleme kararı, ardında pek çok mağdur alacaklı firma bırakmaktadır. temmuz 2009 ebsohaber İcra İflas Kanunu’ndaki iflas ertelemesi ve karşılıksız çeklerde ceza davalarında hapis cezasının kaldırılması uygulamaları, alacaklı firmaları açmaza düşürüp yeni mağdurlar yaratıyor. Karşılıksız çek düzenlemesi de ciddi sıkıntı yaratıyor Borçluları ihya eden bir başka uygulama ise karşılıksız çıkan çekler sebebiyle açılan karşılıksız çeke dair ceza davalarında hapis cezasının kaldırılmasıdır. Ekonomik suça ekonomik ceza olur gerekçesi ile karşılıksız çeklere dair 3167 sayılı yasadan kaynaklanan hapis cezaları kaldırılmış ve çek bedeli kadar para cezası ödenmesi şekline döndürülmüştür. Böylece, karşılıksız çek kesenlere ve borcunu ödemeyenlere gün doğmuştur. Bankalardan kolayca aldıkları çekleri pırasa doğrar gibi sağa sola kesip, piyasaya süren ve çekleri karşılıksız çıkınca kendilerine bilmem kaç yıl sonra verilen bu para cezalarını üstelik savcılığın verdiği izin ve imkanla taksitler halinde temmuz 2009 ödeyen borçlulara, böylece devlet seni afettim derken, olan da alacaklıya olmuştur. Bu noktada, sen kimsin de kimim alacağını affediyorsun, benim alacağım ne olacak diye serzenişte bulunan alacaklılar da adeta ortada kalmaktadırlar. Oysa, bu durum, ticari hayatı da son derece olumsuz etkileyen bir durumdur. Sanayici ve Esnaf bu sebeple, adeta kan ağlamaktadır. Piyasada çeke olan güven sarsılmakta, piyasayı canlı tutacak olan vadeli alışverişin önü de tıkanmaktadır. Elbette piyasa kendi dinamiğinde, bu boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Bankalar kanalıyla uygulanan DBS (Doğrudan borçlanma sistemi) gibi, ipotek veya banka teminat mektubu almak gibi yöntemler uygulansa da, bunlar hiçbir zaman çek uygulaması kadar pratik değildir. Çeke olan güvensizlikten ve çek yasasında yer alan bu düzenlemeden, geçmiş yıllara dönük alacakları bulunan firma ve kişiler ciddi şekilde zarar görmektedirler. Yıllar önce kesilmiş ve o zaman ciddi bir değeri olan bir çeki tahsil etmek için icra takibi yapan ve sonuç alamayan alacaklı, mağdur olarak mahkemeye başvurduğunda tatmin edici bir sonuç alamamaktadır. Devlet ve Mahkemeler eliyle hakları yeterli şekilde korunmamış ve adeta yanlız bırakılmış olan alacaklı, bu durumda borçlu tarafla pazarlık yapmak durumunda kalmakta ve aradan bir kaç sene geçmiş olsa da çek bedelinin yarısına razı olmak zorunda kalmaktadırlar. Alacaklı bu durumda her halukarda mağdur olmaktadır. Bu şekilde piyasada külliyetli miktarda alacağı olan sanayici ve esnaf, sırf alacağını alamadığından, borçluların bu tavrı ve rahatlığı sebebiyle batma, işini ve sermayesini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Önceki düzenlemeye göre, karşılıksız çek düzenleyenlere hapis cezası verildiğinden, borçlu şahıslar hapse girmemek için ne yapıp edip, çek tutarını bir şekilde alacaklısına ödüyorlardı. Şimdiki durum ise tamamen alacaklılar aleyhinedir. Nitekim, Merkez Bankası tarafından bankalara duyurulan toplam karşılıksız çek sayısı, 2009 yılının ilk yarısında, geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 50,7 artarak, 1 milyon 57 bin 673’e çıkmıştır. Merkez Bankası verilerine göre, karşılıksız çek sayısındaki bu artış, adeta bize bu kadar düzenlemenin sonunda bunun olacağı belliydi dedirtmektedir. Yine, Merkez Bankası verilerine göre, toplam karşılıksız çek sayısı Haziran ayında, geçen yılın aynı ayına göre yaklaşık yüzde 73 artarak 181 bin 552’ye çıkmıştır. Mahkemeler tarafından yapılan bildirimlere göre ise, Merkez Bankasınca duyurulan yasaklanan çek sayısı da Haziranda, 2008 yılının aynı ayına göre yüzde 103,9 artmıştır. Karşılıksız çekteki bu veriler, adeta ticari bir fekalet yaşandığının göstergesidir. Bunun yarı sorumluluğu kriz ve ekonomideki kötü gidiş ise, yarı sorumluluğu da yasaların delik deşik edilmesi ve yasayla korunması gereken dengenin alacaklılar aleyhine, tamamen borçlular lehine bozulmasıdır. Bu durumda; alacaklı sefil ve mağdur olmakta, borçlular ve suçlular güçlü ve kral olmakta, dengeler ise maalesef alt üst olmaktadır. Bu sebeple, kanun koyucular tarafından, hemen acil önlemler alınması gerekmektedir. Bu yapılana kadar hiç değilse ve en azından yasaların eski haline getirilmesi bile bizce yeterli olacaktır. 43 ebsohaber E 44 ABD’nin ticaret üssü İzmir olsun ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Amerika Birleşik Devletleri’nin ticaret ve üretim üssünün İzmir olmasını önerdi. Çin’deki şirketlerin yüzde 40’ının ABD şirketi olduğunu hatırlatan Yorgancılar, İzmir’in Çin’den daha kaliteli üretimin yanı sıra 5 bin kilometrelik mesafe avantajı sunduğunu, bunun da navlun ve ticarette avantaj sağladığını ifade etti. ABD Türkiye Büyükelçisi James F. Jeffrey, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ı ziyaret etti. Büyükelçi Jeffrey, ABD ile İzmir arasındaki ekonomik ilişkileri artırmayı hedeflediklerini söyledi. ABD’deki her eyaletin birbirinden farklı ticari anlayışa sahip olduğuna dikkat çeken Jeffrey, “Bizlere düşen görev ticareti canlandırmak için daha çok çalışmaktır. Kotalar kalktı ama yüksek gümrükler uygulanıyor. ABD şirketleri Türkiye’de yatırım yaparsa ticaret hızlı ve etkili gelişecektir” dedi. Büyükelçi Jeffrey, Amerikan Odalar Birliği’nin Ankara’da resmi temaslarda bulunacağını haber verirken, İstanbul, İzmir, Mersin gibi ticari potansiyeli olan kentlerde de temasların başlayacağını bildirdi. Güçlü Türk imajı EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, ABD ile ticaret yapmak isteyen Türk işadamlarının kotalar nedeniyle çok fazla etkinlik gösteremediğini ve arzu edilen “Türk yatırımcı” imajının yerleştirilemediğini söyledi. Türkiye’nin ABD ile müttefik olmasına rağmen ekonomik işbirliğini geliştirecek ikili ticaret anlaşmasının imzalanamadığını da vurgulayan Ender Yorgancılar, “Bu da, yatırımcının kendini ABD’de güvende hissetmesine engel oluyor. Türk mallarına ABD tarafından sınırlarda resmi kaynaklı olmasa da uygulanan yüksek kontrollerin ticarete engel olması durumu göz ardı edilemez” dedi. Türkiye’nin ABD ile ticarette strateji değiştirdiğini, eyaletler ve sektörler bazında ayrı boyutlar kazandırdığını anlatan Ender Yorgancılar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin ticaret penceresine baktığımızda son 5 ayda kuzey ülkelerine ihracatımızın yüzde 75 arttığını görüyoruz. Stratejik ülkeleri hedef seçip bunlara uzanmak temel prensibimiz. Brezilya vasıtasıyla Arjantin, Peru, Şili, Paraguay ve Uruguay’a ihracatımız başladı. Tabi bunu Brezilya Cumhurbaşkanı’nın geçen ay ülkemize ziyaretine ve başlatılan direkt uçuşları borçluyuz. Eğer ABD’de güçlü Türk imajını yerleştirebilirsek ihracatımızın çok artacağına inanıyorum.” Yorgancılar, ABD’nin Çin’den çok yüksek miktarda ithalat yaptığını, yapmaya da devam edeceğini söylerken, “Çin’deki büyük firmaların neredeyse yüzde 40’ı Amerikan şirketi. ABD böylece mallarını Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden karşılıyor. Türkiye’de de aynı tip mallar yaptırılabilir. İşçilik Çin’deki kadar ucuz olmayabilir ama kalite daha yüksek. ABD, Çin üzerinden mal almaya devam etsin. Ancak Türkiye üzerinden alırsa hem Türkiye ile ticareti hareketlenecek hem de yaklaşık 5 bin kilometrelik bir mesafeyle navlun avantajına sahip olacak. Elbette Türkiye’nin ABD’den ithalatı hep fazla olacak ancak biz temmuz 2009 ebsohaber de buna paralel ticaret rakamlarının yukarıya doğru çıkmasını istiyoruz. Türkiye’de yatırım yapmak isteyen ABD şirketlerini de bölgemize çekmek istiyoruz” diye konuştu. Türk firmalarının hemen hepsinin ABD ile ticaret yapmak istediğini ancak doğru adresi bulamadığını da gündeme getiren Ender Yorgancılar, “En önemli olgu sağlam bir diyalog kurmaktır. Doğru insanları ve işi birleştirmek gerekiyor” dedi. İzmir önemli çünkü.. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, ABD Büyükelçisi Jeffrey’e yaptığı sunumda İzmir’in yatırımlar açısından Türkiye’nin en avantajlı yeri olduğunu da vurguladı. İzmir’de hemen yatırıma başlanılabilecek nitelikte 16 organize sanayi bölgesi bulunduğunu söyleyen Ender Yorgancılar, şu bilgileri verdi: “Türkiye ticaretinin yüzde 14’lük kısmına yön veren İzmir; lojistik konumu, enerji ve ulaşım altyapısı, nitelikli insangücü, üniversiteleri, sosyal yaşamı ve iklimiyle pek çok avantaj sunuyor. Odamızın üyesi sanayiciler 67 değişik sektörde global pazarlarda rekabet eden ürünler üretiyor. İzmir Limanı şehrin merkezinde. Kentin en uzak noktasından bile malınızı yüklediğinizde 1 saat içinde limanda olur. Örneğin 70 Alman firması faaliyet gösteriyor. Elbette bu bir anda olmadı. Önce bir firma geldi bizden memnun kaldı ve başkaları izledi. Tire OSB’deki Kore sigara fabrikası sayesinde bir başka Kore firması da yatırıma başlıyor. Demek ki buraya gelen bizden ve bölgeden memnun kalıyor. Bölgemize Amerikan firmalarını da çekebilirsek yakın zamanda burada bir Amerikan Ekonomi Üssü oluşabilir.” EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, ABD Ticaret Ataşesi Thomas Bruns, İzmir’deki Ticaret Ataşe Yardımcısı Berrin Ertürk, Konsolosluk İşleri Sorumlusu Sandra Shipshock, İzmir Konsolosluk Temsilcisi Güliz Basları, Basın Müşaviri Kathy Schalow ile Basın Müşaviri Yardımcısı Haldun Armağan’ın da hazır bulunduğu ziyaretin anısına Büyükelçi James F. Jeffrey’e plaket verdi. temmuz 2009 Fransa ile sektörel işbirliği fırsatı İ zmirli sanayicilere Fransa ile sektörel işbirliği fırsatı kapıları açılıyor. Fransa Uluslararası İş Geliştirme Ofisi Türkiye Müdürü Axel Baroux, 2010 yazında Türkiye’de işadamlarının katılımıyla bir forum düzenlemek istediklerini belirtirken, İzmir’de öne çıkan sektörlerde işbirliğini geliştirmek için çaba gösterdiklerini söyledi. Fransa Uluslararası İş Geliştirme Ofisi Türkiye Müdürü Baroux ile Fransa İzmir Fahri Konsolosu Zeliha Toprak Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi’nin ev sahipliği yaptığı ziyarette Axel Baroux, 2009 yılı başından itibaren kapsamlı bir çalışma yürüttüklerini bildirdi. Sağlık, gıda, banka kredileri, tekstil, tarım gibi konular ağırlıklı olmak üzere pek çok proje yürüttüklerini vurgulayan Baroux, “2010 yılında Türkiye’de daha kapsamlı projeler gerçekleştirmek istiyoruz” dedi. Axel Baroux, Fransa’da önümüzdeki yıl nisan ayına kadar sürecek Türk Mevsimi’nin başladığını hatırlatırken, “Bizler de önümüzdeki yıl Mayıs veya Haziran ayında Fransız işadamlarının katılımıyla bir forum gerçekleştirmeyi planlıyoruz. EBSO ile de işbirliği yaparak bölgede öne çıkan sektörlerin temsilcileriyle yine o sektördeki Fransız işadamlarını bir araya getirmek istiyoruz. EBSO aracılığıyla İzmirli firmalara öncelik tanırız” diye konuştu. Baroux, Türkiye ile Fransa arasındaki 11 milyar Euro’luk ticareti 2012 yılında bu rakamı en az 15 milyar Euro seviyesine çıkarmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Çiçekçi de, iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması için birlikte çaba gösterilmesi gerektiğine dikkat çekti. Fransa’daki Türk Mevsimi ile İstanbul’da iki ülke işadamlarını bir araya getirecek forumun ticaretin artmasında önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan Çiçekçi, “Dünyanın yaşadığı ekonomik krizde Türkiye başka ülkelere göre daha iyi ve şanslı. Türkiye’nin sinerjisi ile Fransa’nın teknolojisini birleştirmemiz, küçük kalan kuruluşların büyüme arzusunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu arada Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliği konusunda da daha olumlu ve yapıcı tavırlarını görmek istiyoruz” dedi. 45 ebsohaber Krizi aşmanın yolu işbirliği 46 E ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, dünyanın bugün yaşadığı ekonomik krizin tüm ülkelerin şeffaf bir şekilde ikili ilişkilerini geliştirerek aşılabileceğini bildirdi. Yorgancılar, “Krizler geçicidir. Krizi aşmanın yolu işbirliğinden geçiyor” dedi. Almanya Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz ve İzmir Başkonsolosu Stefan Schneider, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ı ziyaret etti. Türkiye ile Almanya’nın kardeş ülkeler olduğunu dile getiren Yorgancılar, Köln ve Berlin’de Türk Alman İşadamları Ofisi’nin açıldığını, Hannover, Stuttgart ve Frankfurt’ta da açarak ortak faaliyetleri geliştirmek istediklerini bildirdi. İki ülke arasında yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ticaret hacmi bulunduğunu ve bu rakamın her geçen yıl arttığını vurgulayan Yorgancılar, Ege’de 200’e yakın Türk – Alman ortaklı şirket bulunduğunu, Lufthansa, Sunexpress ve diğer havayollarının direkt seferlerinin iş ilişkilerini daha da kolaylaştırdığını hatırlattı. Ender Yorgancılar, bugün dünyanın yaşadığı ekonomik krizin kümelenme, yer değişimi ve ucuz maliyetin önemini bir kez daha gösterdiğini belirtirken, bütün ülkelerin şeffaf bir şekilde birbirlerine yardımcı olmaları gerektiğini ifade etti. Yorgancılar, “Krizler geçicidir. Ucuz üretim yapıp dünyaya satmak çok önemli. Krizden çıkmak için kümelenme modeliyle maliyetleri düşürüp verimliliği artırabiliriz. Ortaklıklarımızı geliştirmek zorundayız. Türkiye lojistik açıdan çok önemli bir konumda. Özellikle Türki Cumhuriyetler ve Karadeniz gazlarının dağıtım hatları Türkiye’den geçiyor. Almanya ile TSK için 6 denizaltının üretimlerinin yüzde 80’inin İstanbul’da gerçekleştirilmesi konusunda Almanya ile sözleşme imzalandı. Bunun gibi çok önemli projelerin gerçekleştirilerek iki ülkenin menfaatleri doğrultusunda hareket edilmesi önemli” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, karşılıklı işbirliğinin gelişmesine katkıları ve İzmir’de özellikle Oda üyesi sanayicilere gösterdiği vize kolaylığı nedeniyle Almanya’nın İzmir Başkonsolosu Schneider’e de teşekkür etti. Almanya’nın Türkiye’ye yatırım yapma arzusunun artarak devam ettiğini, küresel krize rağmen Mayıs ayından bu yana daha olumlu bir hava yakalandığını belirten Büyükelçi Cuntz, “Ekonomik ilişkiler açısından da önemli olan dışarıya açık olmak. Pek çok kurum arasında yakın ilişkiler mevcut. İşbirliğini daha çok arttırmak istiyoruz” dedi. Büyükelçi Cuntz, vize konusuda getirilen kolaylıklara değinirken, “Ancak iş adamlarına henüz muafiyet uygulanmıyor. Büyükelçilik olarak, daha önce Almanya’ya giriş çıkış yapmış iş adamlarına kolaylık gösteriyoruz. Almanya ile İzmir arasındaki bağlar da önemli. Buradaki konsolosluğumuz eski, 19. yüzyılda açılmış” diye konuştu. temmuz 2009 ebsohaber Türkiye lojistik merkez E ge Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Türkiye’nin bulunduğu bölgede lojistik üs konumunda olduğunu belirterek, “İtalya ile sadece tekstil ve otomotiv değil, mobilya ve balıkçılık gibi alanlarda da işbirliği yapıp, buradan dış pazarlara birlikte sunabiliriz” dedi. İtalya Büyükelçisi Carlo Marsili, İtalya’nın İzmir Konsolosu Simon Carta ile EBSO’yu ziyaret etti. İtalya Büyükelçisi ve İzimr Konsolosu’na ev sahipliği yapan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, iki Akdeniz ülkesi olarak İtalya ve Türkiye’nin benzer yönlerinin çokluğuna işaret ederek, “İtalya’da da Türkiye’deki gibi ekonomiyi yönlendiren firmaların büyük bölümü KOBİ’lerden oluşuyor ve bunların büyük kısmı aile şirketi” dedi. Türkiye ile İtalya’nın ekonomik ilişkisinin artan bir seyir izlediğini belirten Yorgancılar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi temmuz 2009 arasındaki arkadaşlığın, ilişkilerin geliştirilmesinde son derece önemli olduğunu söyledi. Ender Yorgancılar, Türkiye’nin bulunduğu bölgede lojistik üs konumunda olduğunu kaydederek, “Birlikte çevre ülkelerin potansiyelini ortak bir şekilde değerlendirebiliriz. İtalya ile sadece tekstil ve otomotiv değil, mobilya ve balıkçılık gibi alanlarda da işbirliği yapıp, buradan dış pazarlara birlikte sunabiliriz” diye konuştu. İzmir’de yatırım Türkiye ile İtalya’nın da birkaç ürüne bağlı kalmayıp ticareti çeşitlendirmesi gerektiğini belirten Yorgancılar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ege Bölgesinde altyapı tamamen hazır durumda. Doğalgazı, yolları, suyu, elektriği hazır 16 tane organize sanayi bölgesi burada yatırımcılarını bekliyor. Yurtdışında 3 Euro’ya yapılan bir malı burada 1-2 Euro aralığında yapabiliyoruz. Bu da bizim kaliteli personelimizin daha uygun şartlarda çalışması sayesinde ger- çekleşiyor. İtalya ile turizm alanında da işbirliği yapabiliriz.” Ender Yorgancılar, EBSO üyesi İzmirli sanayicilere vize konusunda büyük kolaylık gösteren İtalya’nın İzmir Konsolosu Carta’nın çabalarını da övdü. İlgi duyuyoruz Türkiye ile İtalya arasındaki ekonomik ilişkileri “çok üst düzeyde” sözleriyle tanımlayan Büyükelçi Marsili, bu ilişkilerin önemli bir bölümünü de Ege Bölgesi’nin oluşturduğunu söyledi. Türkiye ve İtalya arasında 2008 yılında 20 milyar Euro’luk bir dış ticaret hacmi gerçekleştiğini hatırlatan İtalya Büyükelçisi Marsili, “Yatırımcılarımız da özellikle Ege Bölgesi’ne ilgi duyuyor. İtalya, Türkiye’nin 3’cü büyük partneri konumunda. Ekonomik ilişkiler bakımından EBSO ile diyaloğumuza çok önem veriyoruz. Kasım ayında Cumhurbaşkanımız Giorgio Napolitano İzmir’e gelecek. Bu da ilişkilerimiz açısından önemli gösterge” diye konuştu. 47 ebsohaber C 48 in’in sanayi açısından en gelişmiş kentlerinden Tianjin’in üst düzey yöneticilerinden oluşan bir heyet İzmir’de yatırım ve işbirliği olanaklarını değerlendirdi. Ağustos ayındaki heyet ziyaretinde sektörel alanda somut işbirlikleri için Ege Bölgesi Sanayi Odası ile Çinli yetkililerin ortak çalışmalar yapması kararlaştırıldı. Tianjin İdari Ofisi Müdür Vekili Li Peisheng başkanlığında Araştırma Ofisi Müdür Vekili Zhang Jiming, Tianjin Ticaret Komisyonu Şef Vekili Li Cheng, Tianjin Finans Bürosu Bölge Şef Vekili Sun Aiqin, TEDA Ticareti Geliştirme Bürosu Müdür Vekili Bai Lili, TEDA Çin Afrika Yatırım Şirketi Genel Müdürü Yang Zhiqiang’den oluşan heyet, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret etti. Çin heyetine ev sahipliği yapan EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, Tianjin ile İzmir’in kardeş şehir olduklarını, geçen yıl Temmuz ayında da EBSO ile Tianjin Ticaret ve Sanayi Odası arasında işbirliği anlaşması imzalandığını hatırlattı. Gökçüoğlu, “Ortak yatırımların temellerini de en kısa zamanda atacağımızı umuyorum. Birlikte bir çalışma komitesi oluşturup yatırıma istekli firmalarla temasa geçelim” dedi. Dış ticaret fazlası veren Çin’in başka ülkelerde yatırım kararı alıp 250 milyar dolarlık destek vereceğini, İzmir’in de dünyada en iyi yatırım yapılabilecek 70 kentten biri ilan edildiğini vurgulayan İbrahim Gökçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin jeostratejik konumu, doğu ile batı arasında köprü oluşu yatırımlar açısından da avantajlı duruma getiriyor. Bu bölgeden diğer pazarlara ulaşmak açısından Türkiye’de, İzmir’de firmalar kurup, aynı modeli Çin ile de yürütmeyi öneriyoruz. İzmir 16 organize sanayi bölgesi, İzmir’in Çin tarafınan dünyada yatırım yapılabilecek 70 kentten biri ilan edildiğini hatırlatan EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökçüoğlu, Çin yatırımlarının hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. kaliteli işgücü ve gelişmiş altyapısı ile ideal bir şehir. Biz de EBSO olarak Çinli firmaların girişimine her türlü kolaylığı gösterebiliriz. Birlikte iş yapmayı, küresel kriz ortamında ülkelerimiz ve dünya ekonomisine katkıda bulunmayı istiyoruz.” EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Bayram Talay da, geçtiğimiz yıl Ekim ayında Çin’e yaptıkları ziyarete ilişkin izlenimlerini aktarırken “Teknoloji ve sanayi açısından işbirliğinin önemine inanıyorum. Çinli yatırımcıları bölgemize bekliyoruz” diye konuştu. İzmir’de yatırımı istiyoruz Tianjin heyeti başkanı Li Peisheng de, ziyaretteki amaçlarının İzmir’deki ortaklık fırsatlarını geliştirmek ve yatırım olanaklarını incelemek olduğunu söyledi. İzmir’in yatırıma açık bir şehir olduğunu, kendilerinin de bu doğrultuda çalıştıklarını bildiren Peisheng, “İzmir aracılığıyla Avrupa pazarına girme şansımız var” dedi. İzmir ile Tianjin’in sanayileşmeden tarihsel gelişime kadar pek çok ortak noktası olduğunu söyleyen Peisheng, iki kardeş şehir olarak ortaklıklardan çok yarar göreceklerini söyledi. temmuz 2009 ebsohaber Türk Alman Üniversitesi’ne EBSO desteği T ürk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) ve tarafından İzmir Çeşme Alaçatı’da kurulma çalışmaları süren Türk Alman Üniversitesi ile ilgili, YÖK dosyasının teslimi öncesinde çok önemli bir destek, Ege Bölgesi Sanayi Odası’ndan geldi. Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Parlamentosu Ekonomi Komisyonu Başkanı Franz Josef Knieps, Komisyon Genel Sekreteri Herrn Röder, Eyalet Sanatkarlar ve Esnaf Birlikleri Başkanı Reiner Nolten, TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Ege-Koop Genel Başkanı ve TAVAK Başkan Yardımcısı Hüseyin Aslan, Avrupa Türk İşadamları Birliği Başkanı (BTEU) Başkanı Ahmet Güler ve TAVAK Yönetim Kurulu Üyesi ve YÖK Eski Üyesi Prof. Dr. Necdet Basa’dan oluşan bir heyet; Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu ile Sayman Üye Hüseyin Vatansever’in ev sahipliği yaptığı ziyarette; TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen ile Başkan Yardımcısı Hüseyin Aslan Türk-Alman Üniversitesi bünyesinde kurulacak Meslek Yüksek Okulu (MYO) bölümlerinin, EBSO’nun kurum- temmuz 2009 sal önerileriyle daha sağlıklı olarak belirleneceğini vurguladılar. TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, heyet içinde yer alan Alman temsilcilerin geliştirilecek eğitim programları ve kursların da AB fonlarından yararlanma konusunda destek dahil olmak üzere; Meslek Yüksek Okulu bölümlerinin oluşturulması sürecinde işbirliği yapmak ve görüş alışverişinde bulunmak üzere İzmir’e geldiklerini anlattı. Türk-Alman Üniversitesi kuruluş sürecinde İzmir’in her kesimiyle hareket etmenin kendileri için önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Faruk Şen, EBSO desteğiyle solar teknik (güneş enerjisi), restorasyon, otomobil mekaniği gibi başlıklarda meslek yüksekokulu bölümleri ile organik tarım enstitüsü kurmayı planladıklarını söyledi. TAVAK Başkan Yardımcısı Hüseyin Aslan da, İzmirli sanayicilerin kent ekonomisindeki ağırlığının etkinliğini vurgularken, Türkiye’de Alman sisteminin uygulanacağı ilk Almanca lisanlı üniversitenin bu gücü arkasına almasının önemli olduğunu ifade etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, TAVAK’ın kuracağı Türk-Alman Üniversitesi’nin İzmir’e artılar kazandıracak önemli bir yatırım olduğunu belirterek, 4 bin 700 üyesiyle EBSO olarak bu çabanın her aşamasında yanında olduklarını söyledi. MYO için bölüm önerileri Mesleki ve teknik eğitimin, ülke geleceği, kalkınma, sanayinin gelişmesi, yeni teknolojilerin üretilmesi açısından taşıdığı öneme dikkat çeken İbrahim Gökçüoğlu, Türk-Alman Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nun alternatif özellikteki bölümlerinin bu açıdan İzmir’e katacağı çok şey olacağını belirtti. Türk-Alman Üniversitesi ile her türlü işbirliğine hazır olduklarını vurgulayan Gökçüoğlu, dünya ile hemen her sektörde rekabet eden İzmirli sanayicilerin nitelikli eleman ihtiyacına işaret ederken, “Eğitim konularını geleceğin sektörlerini de gözönünde bulundurarak planlamalıyız. Her konuda bilgi paylaşımına ve çalışmaya hazırız. Meslek Yüksekokulu bünyesinde mühendislikle teknolojiyi birleştiren mekatronik bölümünün de açılmasının eğitimde fark yaratacağına inanıyoruz” diye konuştu. 49 ebsohaber Krize giriş hızlı oldu çıkış daha yavaş olacak 50 E ge Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, tüm dünyayı etkileyen ekonomik krize gidişin hızlı yaşandığını, krizden çıkışın ise daha yavaş olacağını bildirdi. AK Parti İzmir İl Başkanı Ömür Kabak, bazı yönetim kurulu üyeleriyle birlikte EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ı ziyaret etti. Ömür Kabak’a görevinde başarı dileyen EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, yeni dönemde AK Parti İl yönetimine başarılar diledi. Ülkenin en önemli konusunun işsizlik ve üretim olduğunu vurgulayan Yorgancılar, bu konudaki düzenlemelerin mutlaka devam etmesi gerektiğine işaret etti. Yorgancılar, üretim ve istihdama dayalı teşviklerin önemli olduğunu, ancak açıklanan de var” kampanyasına değinen paketlerin yeni yatırımları ve Yorgancılar, buradaki hedefi sanayinin yer değiştirmesi ‘’kimsenin işini kaybetmemesi, anlamına gelen ‘’taşınmayı’’ harcama sisteminin devam kapsadığını söyledi. ettirilerek krizin Türkiye’deki üretimin büyük bir kısmının etkisini kaybetmesinin Üretim ve sağlanması’’ şeklinde yine iç piyasada istihdama özetledi. tüketildiğini ifade Ender Yorgacılar, eden Yorgancılar, destek ve‘’Krize gidiş hızlı ‘’Türkiye’nin rilmezse GSMH’sinin yüzde oldu, çıkış daha yavaş sorunlar olacak’’ dedi. 70’i iç piyasada çözülmez. AK Parti İzmir İl tüketiliyor. Bu Başkanı Ömür Kabak nedenle özellikle da, sanayi olmadan ekonomik KOBİ’lerimizin desteklenmesi gerekiyor’’ dedi. Yorgancılar, kalkınmanın mümkün olmadığını vurgulayarak, ‘’Sanayicimizin ihracatın büyük kısmının AB ülkelerine gerçekleştirildiğini, işinin iyi olması demek, İzmir’in iyi olması, ihracatın, oradaki eksi büyümeler ve istihdamın, refahın artması var olan stokların, Türkiye’nin demek. Biz de sanayicimizin ihracatını olumsuz etkilediğini sıkıntılarını çözmek için canla anlatarak, ihracattaki düşüşün ikinci periyotta hız kesmesini başla çabalıyoruz. Çünkü bunun İzmir’in menfaatine olduğunu umduklarını dile getirdi. TOBB’un, “Kriz varsa, çare biliyoruz” dedi. temmuz 2009 ebsohaber D Şirket satın almaları ve birleşmeleri durdu eloitte Türkiye Kurumsal Finansman Ortağı Başak Vardar, 2009 yılının ilk çeyreğinde birleşme ve satın almalarda, son 5 yılın en durgun döneminin yaşandığını, geçen yılın aynı dönemine göre işlem sayısı açısından yaklaşık yüzde 40, işlem hacmi olarak ise yaklaşık yüzde 80 oranında bir azalma görüldüğünü kaydetti. Vardar, 2009 yılının ilk yarısında birleşme ve satın almaların durumunu değerlendirdiği yazılı açıklamasında, geçen yılın son çeyreğinden itibaren küresel finansal krizin derinleşmesiyle birlikte, 2009’un ilk yarısındaki işlem hacminin, son 5 yılın en düşük seviyesinde gerçekleştiğini belirtti. Bu dönemde birleşme ve satın alma işlemlerinin sayısının 59, değeri açıklanmamış işlemler ile ilgili tahminler göz önüne alındığında toplam işlem hacminin ise yaklaşık 2 milyar dolar seviyesinde olduğunu kaydeden Vardar, “Geçen yılın aynı dönemine göre, işlem sayısı açısından yaklaşık yüzde 40, işlem hacmi olarak ise yaklaşık temmuz 2009 yüzde 80 oranında bir azalma görüldü” ifadelerini kullandı. İlk 6 ayda herhangi bir kamu sektörü işleminin gerçekleşmediğine işaret eden Vardar, yabancı yatırımcıların toplam işlem hacmindeki payında da azalma yaşandığını belirtti. Vardar, “Yabancıların, işlem hacmindeki payı uzun yıllardan sonra ilk defa, son 5 yıldaki yüzde 80-85 seviyelerinden yüzde 55’e geriledi. Yine, kendi ana piyasalarına odaklanmak isteyen bazı yatırımcıların Türkiye’deki varlıklarını elden çıkardığı görüldü” değerlendirmesinde bulundu. Geçen yıl finansal yatırımcıların Türkiye’de tüm zamanların en fazla işlemini gerçekleştirdiğine dikkati çeken Vardar, ilk 6 ayda ise bu açıdan son derece belirgin bir durgunluğun yaşandığının altını çizdi. 5 milyar doları geçmez İlk yarı yılın birleşme ve satın almalar açısından en hareketli sektörlerinin, enerji, gıda ve içecek, teknoloji ile perakende olduğunu kaydeden Vardar, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “İlk 6 aylık sonuçlar satın almalar açısından ciddi bir düşüşe işaret ediyor olsa da, yatırımcılar Türkiye’ye olan ilgisini kaybetmiş değil. Aksine gözlemlemeye ve iyi fırsatları takip etmeye devam ediyorlar. Son 2 aydır bir hareketlenme olduğu da söylenebilir ama bu yine de yılın geneline ilişkin rakamları geçmiş senelerdeki gibi, önemli sayılabilecek bir seviyeye taşımak için yeterli olmayacaktır. Yılın tamamına ilişkin beklentimiz, olası birkaç büyük ölçekli işlem dışında, işlem hacminin 5 milyar doları aşmayacağı yönünde. Bu da, geçmiş 3 yılın 20 milyar dolarlık ortalama işlem hacmi göz önüne alındığında, 2004’ten beri olan en düşük seviye olacaktır.” Başak Vardar, dünyada birleşme ve satın almalar açısından da, 2009 yılı ilk 6 ayının, 2004’ten bu yana en düşük işlem hacminin gerçekleştiği dönem olduğunu belirtti. 51 ebsohaber Karasuya çözüm aranıyor 52 Ç evre ve Orman Bakanlığı’nın zeytinyağı işletmelerine arıtma tesisi kuruluncaya kadar karasuyun lagünlerde toplanması için verdiği geçiş süresi Eylül ayında doluyor. Çevre Kanunu’na göre 2009/2010 sezonunda karasu arıtma tesisi kurmayan işletmeleri büyük cezalar bekliyor. Yeni sezonda zeytinyağı işleme tesislerinin karasuyu bertaraf etmesi için yeni bir genelge yayınlamaya hazırlanan Bakanlık yetkilileri, sektörün görüşlerini almak üzere Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından düzenlenen “Karasu Nasıl Bertaraf Edilir?” konulu çalışma toplantısına katıldı. Önce hukuk EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi, zeytin karasuyu bertarafı probleminin sanayicinin çevreyi koruyarak üretim yapması açısından çözüme kavuşturulması için Oda olarak büyük gayret gösterdiklerini söyledi. Çevreye karşı her ekonomik şekilde bertaraf kesimin duyarlılığının arttığına edilmesi için çözüm yolları dikkat çeken Çiçekçi, yasa ve aramaya devam ettiklerini yönetmeliklerin de eksiksiz belirterek, konuyla ilgili arıtma olarak çıkarılıp uygulanması tesisleri kurulana kadar lagünlerin gerektiğini vurguladı. Erdoğan kullanılmasını, organize sanayi Çiçekçi, “Çevrenin korunması bölgelerinin kurulmasıyla karasu hukuki zeminde doğru yasa sorununa merkezi bir arıtma ve yönetmeliklerin çıkması, tesisiyle çözüm bulunması sanayicinin de onu doğru şekilde yönünde çözümler üzerinde uygulamasıyla mümkündür. Biz iyi ve uygulanabilir yönetmelikler durduklarını söyledi. Zeytin ve zeytinyağı sektöründe yeni istiyoruz” dedi. sezonun başlamasıyla birlikte Karasu sorununda tek bir tekrar aynı sorunların çözümün olmadığını vurgulayan yaşanmaması Çiçekçi, “Çözümlerin Zeytin net olarak sıralanıp, için bir genelge hazırlayacaklarını uygulanabilir bir karasuyu ve bunu sektörün tercih sıralamasıyla bertarafı görüşlerini yönetmeliklere EBSO’da alarak yapmak konulması Çevre ve masaya Orman Bakanlığı’nın istediklerini ifade yatırıldı. eden Karaaslan, da tercihleri arasında. “Bakanlık olarak Sanayicilerimizi mağdur 1,5 yıl önce Türkiye’nin 30 edecek ceza uygulamaları başlamadan önce sorunu çözmek ayrı su havzasında su kalitesini için biraraya geldik” diye görmek ve yükseltmek için bir çalışma yaptık. Aralarında konuştu. zeytincilik faaliyetinin yoğun Çevre ve Orman Bakanlığı Su olarak yapıldığı Batı bölgelerin Kaynakları Şube Müdürü Yakup de bulunduğu ilk 10 havzada en Karaaslan, zeytin karasuyunun büyük kirlilik unsurunun zeytin çevreye zarar vermeden, en temmuz 2009 ebsohaber karasuyu olduğunu tespit ettik. Bilindiği gibi zeytin karasuyunun doğaya salınmasını yasaklayan ve 2006 altında yürürlüğe giren Çevre Kanunu buna uymayan işletmelere büyük cezalar getiriyor. Geçtiğimiz yıl bir tebliğ yayınlayarak zeytinyağı tesislerine arıtma sistemlerinin oluşturuncaya kadar zeytin karasuyunu yine Bakanlığımızın belirlediği kriterlere uygun şekilde hazırlayacakları lagünlerde toplaması için bir yıl süre verdik. Gelinen süreçte imkanları olduğu halde lagün oluşturmayanlar olduğunu gördük. İyi niyetimizin bazı sanayiciler tarafından kötüye kullanılıyor. Ancak bu bazı işletmelere gereken cezalar kesilecek” dedi. Sanayicileri hiçbir konuda zorlamak istemediklerinin altını çizen Karaaslan, Bakanlıkça belirlenen kriterlere uygun lagünler yapıldıktan sonra bu uygulamanın bir süre daha devam edebileceği mesajını da verdi. 2 fazlı sistem çözüm olabilir Sektörün yoğun katılım gösterdiği toplantıda konuşan Çevre ve Orman Bakanlığı Su Kaynakları Şube Müdürlüğü’nden Uzman Yavuz Gördük de, zeytinyağı üretiminin sezonluk olması, var-yok yılı üretim değişkenliği kriterlerinin de göz önüne alınmasıyla karasuyun bertaraf edilmesi için geliştirilen yöntemlerin maliyetleri açısından uygulanabilir olmadığını dile getirdi. Gördük, “Eylül ayında bir arıtma sistemi kurulana kadar karasuyun lagünlerde toplanması için verilen süre doluyor. Bundan sonra birlikte tespit edeceğimiz bir yöntemle atıksuların bertaraf edilmesi için çalışıyoruz. En büyük üretici ülke olan İspanya’ya baktığımızda temmuz 2009 tesislerin çoğunlukla 2 fazlı sistemle çalıştığını, böylece atıksularını 5’te bir oranında azalttığını görüyoruz. Bunları da lagünlerde buharlaştırıyorlar. Biz de ülkemizde 2 fazlı sisteme geçilmesini düşünüyoruz. Diğer yandan entegre bir proje içinde arıtma sistemi kurulması alternatifi var. İhtisas organize sanayi bölgeleri ile bu sorun çözülebilir ancak burada da karşımıza küçük ölçekli işletmelerin bir araya getirilmesi sorunu çıkıyor. Zeytin üretiminin yoğun yapıldığı il ve ilçe belediyelere merkezi atıksu arıtma tesisi kurmaları için öncelikle destek verilmesi de gündemde” diye konuştu. Cezalar caydırıcı İzmir İl Çevre ve Orman Müdürü Doç. Dr. Osman Tatar ise, İzmir’de 200 civarında zeytinyağı işleme tesisi olduğunu belirterek, “Özellikle yeni tesislerin 2 fazlı sisteme göre kurulmaları gerekiyor. Böylece karasu ile uğraşmak yerine, bu üretimden çıkacak pirinayı alternatif enerji üretimine yönlendirebiliriz. İzmir’de arazilerin kıymetli olması ve genişleme şansının bulunmaması nedeniyle Bakanlığın öngördüğü lagünleri yapma şansı yok. Bu nedenle İzmir için alternatif çözümler bulunmalı” dedi. Atıklarını bertaraf etmeyen tesislere uygulanacak cezanın 77 bin 656 TL olduğunu hatırlatan Tatar, 3 fazdan 2 faza geçerken yasal bildirimde bulunmayan tesislere ise 12 bin 942 TL para cezası uygulandığını söyledi. Tatar, faz değişikliğinin kapasiteye yansıması durumunda da faaliyetlerin durdurulması ve yatırım bedelinin yüzde 2’si kadar para cezası uygulanmasının söz konusu olduğunu belirterek, işletme sahiplerine uyarıda bulundu. Zeytin karasuyu arıtma tesisi kurmayan firmaları büyük cezalar bekliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı yeni genelge yayınlamadan önce sektörün görüşlerini alıyor. 53 ebsohaber E 54 Kağıt karton sanayi sürekli gelişiyor ge Bölgesi Sanayi Odası Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Özgür Mineliler, Türkiye’de kağıt ve karton sanayinin sürekli gelişme trendi yaşadığını söyledi. EBSO Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi, üyelerini Türkiye kağıt sektörünün dünyadaki yeri konusunda bilgilendirdi. Toplantıya katılan Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi Üyeleri, Oda üyesi firmalarla dönem dönem bir araya gelerek hem sektöre ilişkin gelişmeleri, hem de yaşanan sorunların tartışılması ortamı oluşturduklarını ve bu tür toplantıların düzenli bir şekilde devam edeceğini belirttiler. Sektörle ilgili son gelişmeleri birbirlerine aktarma imkanı bulan kağıt ve karton sanayicileri aynı zamanda sorunlarını da paylaştı. Üretimde 25 tüketimde 17 Kağıt ve karton sektöründeki gelişmeleri üyelere aktaran Komite Başkanı Özgür Mineliler, yaptığı sunumda 2007 yılı verilerine göre dünya kağıt karton üretiminin 394 milyon 260 bin ton, selüloz üretiminin ise 188 milyon 345 bin ton olduğunu bildirdi. Mineliler, “Aynı dönem verilerine göre ülkemiz kağıt-karton üretimi ise 2 milyon 229 bin 217 ton ve selüloz üretimi ise 92 bin 62 ton olarak gerçek- leşmiştir. Atık kağıt geri kazanma miktarlarına baktığımızda ise dünyada 208 milyon 43 bin ton iken, ülkemizde bu rakam 1 milyon 796 bin 35 ton’dur. Üretim ve tüketim rakamlarına baktığımızda ise dünya sıralamasında Kağıt-Karton üretiminde 25’nci olan ülkemiz, tüketim de ise 17’nci sıradadır. Ülkemizde kişi başına kağıt-karton tüketiminde ise 52’nci sıradayız” dedi. Özgür Mineliler, üretim ve tüketim rakamlarının Türkiye’nin kağıt-karton ithal eden bir ülke konumunda olduğunu ortaya koyduğunu belirtirken, selüloz ve kağıt-karton sanayimizin ihtiyacının yaklaşık yüzde 50’sini ise ithalatla karşıladığını ifade etti. Türkiye kağıt-karton üretiminin son 5 yıllık gelişimi ile dünya kağıt-karton üretiminin aynı dönemlerdeki gelişimine bakıldığında sektörün Türkiye’deki gelişme hızının dünyadaki yerini koruyup üst sıralara tırmandığını gösterdiğini vurgulayan Özgür Mineliler, “Türkiye Kağıt-Karton Sanayi, her yıl gelişen bir sektördür ve gelecek yıllarda büyük bir gelişme potansiyeline sahiptir” diye konuştu. İhracatta yüzde 176.3 artış Türk kağıt karton sektörünün ihracat rakamlarını da aktaran Mineliler, şu bilgileri verdi: “Türkiye’deki kağıt ve karton mamüllerinde 2003-2008 yılları arasındaki ihracat performansına baktığımızda 2003 yılında 428 milyon 709 bin dolar olan ihracat, 2008 yılında 1 milyar 184 milyon 684 bin dolara ulaşarak yüzde 176.3 oranında bir büyüme göstermiştir. Bu artışta en önemli kalemi 350 milyon dolarlık rakamıyla bebek bezleri oluşturmaktadır. Diğer önemli bir kalem de oluklu kağıt harici karton katlanabilir kutulardır. 2009 yılı verilerine baktığımızda ise Ocak-Mart döneminde Kağıt-Karton ve mamüllerinin ihracatı yüzde 16,9 oranında azalarak yaklaşık 240 milyon USD olarak gerçekleşmiştir.” Sektörün sorunları EBSO Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Mineliler, sektörün sorunlarını da talep daralması, Ar-Ge faaliyetlerinin yetersizilği, enerji maliyetlerinin ve hammadde fiyatlarının yüksek olması, hammadde temini ve kalitesi, işçi giderlerinin yüksekliği, teknolojik kapasitenin genellikle küçük kalması ve buna bağlı olarak verimlilik düşüklüğü, kağıt geri dönüşüm oranının ülke kağıt sanayinin ihtiyacını karşılayamaması, ithalattan kaynaklanan haksız rekabet ile kayıtdışı ekonominin yüksekliği başlıkları halinde sıraladı. temmuz 2009 ebsohaber A Semih Alkoç Elektrik Y. Müh. Yönetim Danışmanı semihalkoc@gmail. com temmuz 2009 Enerji Etkinliği Çevre ve Kyoto Protokolu rtık sık olarak duyduğumuz ve yavaşta olsa hayata geçmeye başlayan alternatif enerji kaynakları konusunda geçen hafta, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda paylaştığım çalıştayda, sayın Çelik Erengezgin’in konferansını büyük bir keyifle dinledik. Umarım bizim Ege Bölgesi Sanayi Odamız’da da bu konferans yinelenir. “Enerji Etkinliği Mimarlığı“ terimi ile bu sunumdan paylaşanların tümü yeni bir vizyon sahibi oldular. Zira alternatif enerji kaynakları kadar önemli olan, “ısı ve ses yalıtımını” yıllardır hep ihmal ederek, milyarlarca doları havaya serptik. Ne Yazık ki imar yetki ve kontrolünü elinde tutan yerel yönetimler de bu konuda pek etkin davranamadılar ve başka etkenler radikal kararlar alınmasına mani oldu. Hepimiz biliyoruz ki, fosil yakıtların dünyamızdaki rezervlerinin ömrü çok kısa ve düşünürsek bir insan ömründen çok kısa. Peki insanoğlu bunca savurganlıktan sonra ne yapacak? Yaşamak için enerjiye ama ”temiz enerjiye” gereksinmemiz var. Bir yandan bilinen enerji kaynakları hızla tükenirken, öbür yandan “Küresel Kirlenme” hızla artıyor. Artık tüm Dünya küresel ısınmayı ve hava kirliliğini konuşuyor. Bu bağlamda, Türkiye’de nihayet, Kyoto Protokolü’ne de imzasını koydu. İyi güzel ve çok çevreci görünen bu basit gibi gözüken imzanın maliyetinin ne olacağını biliyor musunuz? Daha da önemlisi Kyoto Protokolü nedir? Kamuoyunu bilinçlendirmek ve meslek odalarının konunun önemine binaen tüm üyelerini aydınlatması gereklidir ve şarttır sanırım. Zira alınması gereken önlemler ve aksi halde satın alınması gerekli karbondioksit sertifikalarının mali boyutları çok büyük olacaktır. Benim misyonum, bu dar alanda sadece uyarmak ve siz değerli üyelerimizin dikkatini çekmek. Sizleri ileride ödeyeceğiniz büyük paraların nedenli önemli miktarlar olduğuna dair bilgilendirmek. İşte Sayın Yüksek Mimar Çelik Erengezgin, enerji etkinliği konusunda yeni bir konsept getirerek pek çok projeye imza atmış. Ne yazık ki Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir dışında, diğer Büyükşehir Belediye Başkanlarından tık yok. Herhalde çok meşguller ve sadece seçim zamanlarında bu tip projeleri ve etkinlikleri gündeme alıyorlar. Son söz olarak, sözü bırak ve “ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” 55 ebsohaber İDESBAŞ’ın yeni başkanı Eyüp Sevimli İ 56 LNG yatırımı kazandık zmir Menemen Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. (İDESBAŞ) genel kurulu yeni başkanı olarak Eyüp Sevimli’yi seçti. Eyüp Sevimli, 2 yıl süreyle İDESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapacak. Eski başkan Emre Berdi ise bu dönem yönetimde görev almayacağını bildirmişti. İDESBAŞ’ın yeni yönetimi İDESBAŞ’ın yeni yönetim kurulunda Eyüp Sevimli’nin dışında görev alanlar ise şöyle: Başkan yardımcıları: Yaşar İleten, Dr. Eyüp Ertürk. Üyeler: Jak Galiko, Mehmet Büncü, Halim Sarıtoprak, Süleyman Tahiroğlu, Selman Sağer ve Ali Azgın. Serbest Bölge’den çıkış gündem dışı İDESBAŞ Genel Kurulu’nda geçen dönemin çalışma raporunu sunan Eyüp Sevimli, geçen dönem bir bölüm sektör mensubundan gelen, serbest bölge statüsünden çıkma arzusu konusunda üyeler arasında ittifak sağlanamadığını bildirdi. Sevimli, “Bölgenin statüsünün değiştiril- mesi için sektör mensuplarından gelen büyük bir isteğin neticesinde devlet temsilcileri (Bakanlıklar, TOBB, Valilik, Milletvekilleri) nezdinde girişimlerimiz ve bu konuda girişimcilerin nabzını tutan bir kamuoyu yoklamamız olmuş ancak serbest bölgeden çıkma konusunda deri sektörü dışındaki kullanıcılarımızda yeterli katılımın bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu sonuç, bugüne kadar çeşitli defalar haklı olarak gündeme gelen ancak her gündeme geldiğinde bölge için büyük prestij ve yatırımcı kaybına neden olan “Serbest bölgeden çıkma” konusunu bir daha gelmemek üzere gündemden silmiştir” dedi. Kendisinin de yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı geçen dönemde Bölge’de en önemli yatırım konusunu sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) yatırımının bitirilerek devreye alınmış olmasının oluşturduğunu kaydeden Eyüp Sevimli, “Yatırımı çok kısa sürede tamamladık ve 2008 Eylülünden itibaren LNG’yi yakıt olarak kullanmaya başladık. Bu yatırım çevreyle uyumlu bir yakıt kullanımını sağlamasının yanısıra kullanıcıya yüzde 40 gibi bir oranda yakıt maliyeti tasarrufu da kazandırmıştır” diye konuştu. Çevre ile uyum Yönetim Kurulu’nun geçen dönem İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu’nun önderliğinde İzmir Çevre İl Müdür Yardımcısı ve ekibiyle Bölgenin çevresel sorunları, yapılması gerekenler ve ambalaj atıkları konusunda toplantı gerçekleştirdiğini ve ortak çalışma konusunda prensipte anlaşma sağlandığını bildiren Eyüp Sevimli, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Önümüzdeki dönemde; temmuz 2009 ebsohaber Yönetmelik değişikliği sonucu tehlikeli atık sınıflandırmasından kurtulan çamurlarımızın bertarafı konusunda daha ekonomik çözümler oluşturabileceğiz. Tehlikeli olmayan atık konumundaki çamurlarımız ve yine aynı özellikteki hali hazır birikmiş çöplerimiz için bölge içerisinde bazı alanları “mono deponi alanı” olarak belirlemiş bulunuyoruz. Ancak bu alanları ne şekilde kullanacağımız ve buna bağlı olarak maliyetinin ne olacağı bu alanlarda yapılacak “jeolojik zemin etüdü” neticesinde belli olacaktır.” İzmir Menemen Serbest Bölgesi’ndeki fabrikaların, 2008 yılında kurulmuş olan Ortak Sağlık Birimi’nden yararlanmaya başlamalarının da işletmeler açısından verimlilik sağladığına dikkâti çeken Eyüp Sevimli, aynı düşünceye dayalı olarak bir de aynı çerçevede ortak yemek fabrikası kurarak işlettiklerini aktardı. Yeni yatırımcı bekliyoruz Deri sektöründe son olarak yaşanmakta olan ekonomik krizin de etkisiyle üretimlerin düşmesi, Bölge’de işletilen arıtma tesisisnin kapasitesinin de yüzde 50’lere düşmesine neden olduğunu belirten İDESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Sevimli, bölgenin deri sanayi dışındaki sektörlerin yatırımlarına da açık olduğunu hatırlatırken, çevreyle uyumlu çalışmak isteyen ancak prosesi gereği kirletici unsurları barındıran deri dışı sektör mensuplarının Menemen Serbest Bölgesi’nde yatırım yapmalarının kendileri açısından hem ekonomik hem de elzem olduğunu, bundan sonra Bölge’nin tanıtımına çok daha fazla önem vereceklerini sözlerine ekledi. Daha çağdaş ve daha güçlü bir ordu için el ele T ürk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyduğu ve genellikle ithalat yoluyla karşılanan 5 bin malzeme, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın katkılarıyla düzenlenen sergi ile İzmirli sanayiciye açılıyor. Kültürpark’taki İhtisas Fuar Alanı’nda 6-17 Ekim günleri arasında temmuz 2009 gerçekleştirilecek sergi, yurt savunmasında dışa bağımlılığı ve yurtdışı kaynak kullanımını azaltmak, yerli sanayi ve istihdam desteklenerek tedarik sürecini hızlandırmak, yurt içinden temin edilecek malzemeler için alternatif üretici ve satıcı firmaları tespit etmek amacını taşıyor. TSK Müşterek Malzeme Sergisi’nde, TSK bünyesinde Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ait harp araçları ve silahların işletme ve bakımı için ihtiyaç duyulan yurtdışı kökenli yaklaşık 5 bin kalem malzeme yeralacak. 57 ebsohaber Volkswagen’in Oscar’ı Cevher’e 58 Cevher Grubu, Alman otomotiv devi Volkswagen Grup’un 25 bin tedarikçisi arasından sıyrılarak, en iyi stratejik ortak ünvanını aldı. Cevher Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Haluk Özyavuz, “Volkswagen, dünya otomotiv sektörünün kriz yaşadığı bir ortamda geleceğin çevreci araçlarını üretti. Dünyanın en büyük ikinci otomotiv şirketi oldu. Biz de küçük hacimli motorlar için silindir kafası üreterek Volkswagen’in olmazsa olmaz müşterilerinden biri olmayı başardık” dedi. Birinci lig Tedarikçilerin yıl içinde gösterdikleri genel başarıya göre belirlenen “VW Group Award 2009” için aranan kriterler arasında yenilik, ürün kalitesi, uzman proje yönetimi, geliştirme yeteneğinin yanı sıra daha fazla verimli- lik için işbirliği ve çevre koruma bilinci yeralıyor. Volkswagen Grup, 25 bin tedarikçisi içinde 100 kuruluşu premium lig takımı olarak belirledi. Bu firmaların arasından da 18’ini önümüzdeki dönemin stratejik ortağı olarak seçti. Volkswagen’in geleceğin stratejik ortakları olarak belirleyip büyük ödül verdiği firmalar arasına Bosch, Panasonic, Bridgestone, Hella ve ZF gibi dünya devi yan sanayicilerin yanı sıra Cevher Grubu da girmeyi başardı. Haluk Özyavuz ve Cevher Döküm Sanayi Genel Müdürü Çağan Dikmen, 18 Haziran’da Almanya’da Wolfsburg Bilim Merkezi’nde (Phaeno) düzenlenen törenle büyük ödülü Volkswagen Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Francisco Javier Garcia Sanz’dan aldı. Cevher’in yöneticileri, ödül töreninde Cevher’in ürettiği motor Cevher Grubu, 25 bin tedarikçi arasından sıyrılarak Alman otomotiv devinin en iyi stratejik ortak unvanını almayı başardı. Cevher Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Özyavuz, “Yatırımın karşılığını aldık” dedi. parçalarını ve jantlarını taşıyan kırmızı renkli 30 Polo araçla karşılandı. Sanz, çok önemli mesajlar içeren konuşmasında sahip olduğu dokuz marka ve dünya çapındaki 62 lokasyonu ile Volkswagen’in işbirliği içinde olduğu firmalara çeşitli imkanlar sunduğunun ve dünyada gelecekte de varolacak Otomobil firmalarından biri olduğunun altını çizdi. Francisco Javier Garcia Sanz, “Özellikle ödül alan tedarikçilerimiz, grubumuzun büyüme stratejisi sayesinde, pazarda şu anda esen ters rüzgara karşı geleceğe başarıyla bakabilirler” dedi. Olağanüstü üretim Sanz, ödülünü verdiği Haluk Özyavuz’u takdim esnasında “Partnerimiz Volkswagen’e hafif metal jantı ve aluminyum döküm komponentleri tedarik etmektedir. Bunların içinde motorun en temel ve karmaşık parçalarından biri olan silindir kafası da dahildir. Bu tedarikçimizi, silindir kafası alanında, başlangıç projesi olarak 1.4 I, TSI/TFSI motorları için görevlendirdik. Projenin seri üretim başlangıç tarihi 2007 idi. temmuz 2009 ebsohaber Ancak, müşterilerimizin taleplerinde tahminlerin ötesinde gerçekleşen ani artışlar, bu parçaya olan ihtiyacımızı 2008 yılında olağanüstü yükseltti. Bu şartlar altında partnerimiz Cevher Grubu, bir yıldan kısa bir süre içinde proje başlangıcında belirlenen adetlerin tam 12 kat fazlasını üreterek, müşterilerimizin taleplerini eksiksiz karşılayabilmemizi sağladı. Böylesine bir kapasite artışı, üretim alanı yerleşiminin tamamen değiştirilmesi, tezgah parkı ve kalıp sayısının da buna paralel biçimde genişletilmesi demektir. Kısacası partnerimiz, VW Grubu’nun projeyle ilgili tüm isteklerinitam olarak karşılama becerisini gösterdi. Yüksek kalite ile birleştirdikleri uygun maliyet, önümüzdeki dönem seri üretimine başlayacağımız 1.2 I TFSI silindir kafası için de karar almamızı kolaylaştırmıştır. Bu proje de elbette Cevher Grubu ile gerçekleşecektir” sözleriyle Cevher Grubu’nu onurlandırdı. Ödül mutluluğunu İzmirlilerle paylaşan Cevher Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Haluk Özyavuz, “Krizin ve geleceğin arabaları olarak küçük hacimli motora sahip, benzinle çalışan çevreci arabalar ön plana çıktı. Biz de gelen talep üzerine benzinli araçlar için silindir kafası üretimini artırdık. Zor bir sürece rağmen 9 milyon euroluk yatırım yaptık. Ama karşılığını fazlasıyla aldık. Krizden güçlenerek çıkacağız. Volkswagen’in dünya üçüncülüğünden ikinciliğine yükselmesinde de büyük payımız oldu” dedi. Rekor talep artışı Kriz öncesi yüzde 100 büyüme hedeflediklerini belirten Özyavuz, ancak otomotiv sektörünün bu kadar büyük kriz içine gireceğini öngörmediklerini ifade etti. Bu yıl tonaj olarak geçen yıl ile aynı düzeyde ya da yüzde temmuz 2009 5’lik artış öngördüklerini kaydeden Özyavuz, 2007 rakamlarını ancak 2012’de yakalayabilyeceklerini söyledi. Özyavuz, “Üretimimizin yüzde 90’ı ihracat. Bu yıl sonunda 100 milyon euroluk ihracat rakamına ulaşırız” diye konuştu. İzmir’in otomotiv yatırımları için ideal bir yer olduğuna da dikkat çeken Özyavuz, Döktaş Component, CMS, Hayerz Lemmerz ve Cevher ile 10 milyon adet jant üretim kapasitesine ulaşan Ege’nin Avrupa’nın jant üssü olduğunu dile getirdi. Cevher Grubu Genel Müdürü Çağan Dikmen ise otomotiv sektöründe dizel araç pazarının çok hızlı büyümesi beklenirken, benzinli motorların hızla öne çıktığını söyledi. Volkswagen’den bu yönde büyük taleple karşılaştıklarını belirten Dikmen, haftalık silindir kafası üretimini 500 adet planlarken, 7 bin adete çıktıklarını vurguladı. Dikmen, “Yıllık üretim adeti ise 350 bine ulaştı. Krizden herkes etkilendiği için kimse 3 bin euro fazla verip dizel araba almıyor. Küçük motoru olan araçlara yönelim, bizim iş hacmimizde patlamaya yol açtı” dedi. Türk otomotivi devler liginde 45 yıllık kısa bir tarihi olan Türk otomotiv sanayisine bugüne kadar yapılan yatırım 17.5 milyar doları buldu. Son 10 yılda hız kazanan yatırımlarla Türkiye, otobüs üretiminde birinci, hafif ticari araçlarda ikinci, otomobilde dokuzuncu sıraya yerleşti. Dünyanın dev otomotiv ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türk otomotivini tarihi oldukça kısa. 50’li yıllarda temelleri atılan Türk otomotiv sanayisinin gelişimi 60’ların sonunda kurulan montaj fabrikaları ile başladı. Dünya ölçeğinde üretim ise 90’lı yıllarda yapılan yatırımlarla gerçekleşti. Türk otomotivi özellikle son yıllarda yapılan yatırımlarla bugün Avrupa’da otobüs üretiminde birinci, hafif ticari araç üretiminde ikinci, ağır kamyon üretiminde yedinci, otomobil üretiminde dokuzuncu sıraya yerleşti. İhracat rakamı ise 25 milyar doları buldu. Türkiye, otomotivde devler ligine çıktı. Yatırımlar arttı 45 yıllık bir geçmişe sahip olan Türk otomotiv sanayisinin toplam yatırım tutarı dolar cinsinden yapılan hesaplamalara göre 17.5 milyar doları bulmuş. Bunun için de yan sanayi firmalarının yaptığı yatırımlar da var. Özellikle, 1997 sonrasında yeni model ve yenileme yatırımlarının hız kazanmasıyla yatırım tutarının yükseldiği görülüyor. Ancak, tutarın son yıllarda artmasının en büyük nedeni; mevcut üreticilerin arasına yenilerinin katılması oldu. Ana sanayi firmalarının yaptığı yatırım içinde yeni model, yenileme, mühendislik harcamaları bulunuyor. Ana sanayi kadar yan sanayi firmaları da son yıllarda özellikle 2000’li yıllarda büyük yatırımlara imza attı. Sektörde faaliyet gösteren yaklaşık 500 firmanın 59 ebsohaber Westfalia Separator Türkiye serbest bölgede üretime başladı 60 1 893 yılında Almanya Oelde’de kurulan ve o günden bu yana dünya çapındaki liderliğini 5 Ocak 1999’da İzmir’de kurulan GEA Westfalia Separator Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile Türkiye pazarına da başarıyla taşıyan GEA Westfalia Separator, ülkemizdeki 10. kuruluş yılında, Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgesi’nde ihracata dönük üretim tesislerini devreye soktu. GEA Westfalia Separator Türkiye, yeni imalat tesisleri ile Türkiye’de kendi dalında faaliyet gösteren yabancı firmalar içerisinde yine bir ilke imza attı. 2 bin 700 metrekare kapalı alanda üretime devem eden firma, önümüzdeki dönemde kapasitesini arttırma çalışmalarına şimdiden başladı. Westfalia Separator Türkiye’nin Ege Serbest Bölgesi’ndeki tesislerinde yurtdışından gelen separatör ve de- kantörlerin (Santrifüj makinaların) sistem imalatları, modül haline getirilmesi, pano ve platformlarının üretilmesi ile her türlü mekanik ve elektrik testleri ile, sertifikalandırılmaları yapılıyor. GEA Westfalia Separator Türkiye Genel Müdürü Serdar Gez, bu tesislerde üretilen ürün ve sistemlerin yüzde 90’dan fazlasının Avrupa ve Kuzey-Güney Amerika ülkelerine ihraç edileceğini söyledi. Bu yatırımla yeni istihdam yaratılacağına dikkat çeken Gez, 2013 senesi itibariyle 150 kişilik bir imalat kadrosuna ulaşacaklarını ve Türkiye’deki üretici firmalar ile de yan sanayi olarak çalışmaları arttıracaklarını bildirdi. Serdar Gez, “Avrupa ve Amerika ülkelerine ihraç edilecek ürünlerin Türkiye’de üretilmesi, Almanya’daki Merkez firmanın kalite, lojistik, mühendislik ve işçilik olarak Türkiye’deki firma- sına güveni ve ayrıca Türkiye’ye olan güveninin devamıdır” dedi. GEA Westfalia Separator Türkiye’nin yeni üretim tesislerini ziyaret eden Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, kendi dalında dünya markası olmayı başarmış şirketin Türkiye’deki 10’ncu yılını kutlarken, serbest bölgedeki tesislerin hayırlı olmasını diledi. İbrahim Gökçüoğlu, yabancı sermayeli firmaların İzmir’de doğrudan yatırımı tercih etmesinden mutluluk duyduklarını belirtti ve “Westfalya Seperator Türkiye’nin yeni üretim tesisi ile ihracata yapacağı katkının yanısıra sağlayacağı istihdamı da oldukça önemsiyoruz. Özellikle içinde bulunduğumuz kriz sürecinde bu tür yatırımların önemi bir kat daha artıyor. Westfalya Seperator Türkiye’nin yatırımlarının devamını diliyorum” dedi. temmuz 2009 ebsohaber Ankara’da işimi nasıl kolay çözümleyebilirim? E ge Bölgesi Sanayi Odası, üyelerinin Ankara’daki bürokratik işlemlerle zaman kaybetmemeleri için 1996 yılından bu yana Ankara Temsilciliği ile hizmet veriyor. EBSO, gerek kurumsal olarak gerekse üyelerinin bürokratik işlemlerine çözüm sunarken, İzmirli sanayicilere başkentte sürekli temsil de sağlıyor. Sanayiciye hizmet EBSO Ankara Temsilciliği, Oda faaliyetleri doğrultusunda EBSO Genel Sekreterliği’nin talimatları çerçevesinde kendine yönlendirilen her türlü hizmeti vermeye çalışıyor. Pek çok Oda’nın eksikliğini hissettiği Ankara’daki bir bağlantı noktası ihtiyacı, EBSO üyeleri için geçerli değil. EBSO üyelerinin başkentteki adresi, EBSO Ankara Temsilciliğidir. temmuz 2009 EBSO Ankara Temsilciliği Faaliyet Alanları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı • A.Ş. ve LTD. ŞTİ. kuruluş müracaatları • Sermaye artırımı • Şirket ana sözleşmesindeki madde değişiklikleri • Bakım onarım ve servis garantisi yeterlilik belgesi Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü • Teşvik Belgesi müracaatı • Global Liste değişikliği • Süre uzatım • Yatırım indirimi ve KDV istisnası • Yatırım tamamlama Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat ve İhracat Genel Müdürlüğü • Dahilde İşleme Belgesi müracaatı • Hariçte İşleme Belgesi müracaatı • Kota lisansı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü • Faaliyet Ruhsatı ön izin yazısı • Faaliyet Ruhsatı müracaatı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü • Teşvik belgesi müracaatı • Global Liste değişikliği • Süre uzatımı • Yabancı İşçi Çalıştırma İzin Belgesi • Sermaye değişiklikleri • Yatırım tamamlama Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü • Kotaya tabi ürünler için izin belgesi • İmalat Ruhsatı • İthalat Ruhsatı • Ruhsatların süre uzatımı Büyükelçilikler • Yurtdışı seyahati nedeni ile ilgili vize işlemlerinin takibi ve sonuç landırılması • Fatura ve sertifika tasdikleri (Bu müracaatlarda Dışişleri Bakanlığı’nın onayı gerekiyor.) EBSO Ankara Temsilciliği iletişimi / Necip Çakır (EBSO Ankara Temsilcisi) Tel.: (0312) 441 34 08-09 Faks: (0312) 441 33 97 GSM: (0533) 270 23 60 e-mail: [email protected] Adres: Abdullah Cevdet Sokak No: 5/7 Çankaya-ANKARA 61 ebsohaber Kümelenmede İzmir fark ı A 62 vrupa’da kümelenme kültürünü geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla 2007 yılında kurulan ve 12 ülkeden 130 üyesi bulunan Avrupa Küme Profesyonelleri Derneği (EPROCA), İzmir’de “Uzay ve Havacılık Kümesi” için çalışma başlatan ESBAŞ ile (Ege Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş.) kümelenme konusunda işbirliği anlaşması imzaladı. EPROCA ile ESBAŞ işbirliğince ESBAŞ Teknoloji Merkezi Konferans Salonu’nda düzenlenen “Kültür-Yaratıcı Kümelenmelerin Anahtarı” temalı konferans kapsamında gerçekleştirilen törende işbirliği anlaşmasına ESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Tuncer, EPROCA Yönetim Kurulu Başkanı Leena Zittling ile EPROCA Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Kunt imza attı. Toplantıda “İşbirliğine açık kümelenme kültürünü sağlamlaştıran günümüzün kümelenme uzmanlığı” konulu bir sunum yapan EPROCA Yönetim Kurulu Başkanı Leena Zittling, İzmir’in önümüzdeki 5 yıl içerisinde Doğu ve Batı arasında bir köprü olabileceğine dikkat çekerek, “İzmir’de kurulması için çalışmaları sürdürülen Havacılık Kümesi ile ilgili Hamburg’taki havacılık kümesi ile mutabakat anlaşması imzalayarak kültürel işbirliği sağlanacak” dedi. Zittling, KOBİ’lerin çok iyi bir ağ oluşturmadan küme sürecine başlamaları halinde başarısız olacağını söyledi. ESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Tuncer, ortaçağdan başlayan kümelenme kültürünün Türkiye’de en son şeklinin ise sektörel şirketlerin biraraya gelmesi olarak geliştiğini dile getirdi. EPROCA Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Kunt da bilginin paylaştıkça zenginleştiğine işaret ederek, “Kümelenmenin de felsefesinde paylaşım ve birbirine güvenmek yatıyor. Dolayısıyla kümelenme modelinde bilgiyi paylaşarak hedefe odaklanmalıyız” diye konuştu. Birlikte hareket Toplantının açılışında konuşan Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Hüseyin Vatansever de, KOBİ’lerin büyük görev üstlendiği ekonomimizde firmaların dünya ile rekabet edebilecek düzeye getirecek, kalite standartlarını üst seviyede tutacak ve markalaşmayı esas edinecek bir kümelenme modelini hep birlikte benimsemek gerektiğine dikkat çekti. Vatansever, “Ülkemizde işletmelerin karşılaştığı en büyük sorunların başında, birlikte iş yapma ve ortaklık kültürünün tam yerleşmemiş olması gelmektedir. Bunun içindir ki, ömrü 50 yıla, 100 yıla varabilen şirketlerin sayısı oldukça azdır. Kümelenme ile bu ortaklık kültürünü yakalamamız rekabet gücümüzün arttırılması açısından oldukça önemlidir. Küçük olsun benim olsun değil, büyük olsun hepimizin olsun mantığı ile kümelenmeliyiz. İşsiz ve mutsuz kişiler ülkesi olmamak için birlikte hareket etme kültürünü geliştirmek zorundayız” dedi. Kümelenme çalışmalarının ülkemizde ‘Türkiye’de Kümelenme Politakasının Geliştirilmesi Projesi’ ile gündeme geldiğini hatırlatan Vatansever, proje kapsamında 32 sektörde kümelenme çalışması yapıldığını, pilot iller arasında İzmir’in, organik gıda kümesi ile yer aldığını söyledi. Kümelenme çalışmalarının ortak akıl ve değer yaratma faaliyeti olduğunu böyle bir çalışmada yerel kalkınma ajanslarının etkinliğinin de oldukça önemli olduğunu ifade eden Vatansever, “Uyumlu bir birliktelik, KOBİ’lerimizin sanayide ortak stratejiler ve teknolojiler geliştirmesine, rerabet ve işbirliğini başarıyla yaşatmasına imkan tanıyacaktır ki bu da küresel piyasalarda geride kalmamak adına çok önemlidir. KOBİ’lerin sektörel ve coğrafi yoğunlaşması sayesinde ortak fırsatları yakalamayı ve olası tehditleri ortadan kaldırmayı amaçlayan kümeler kalkınma için bir araçtır” diye konuştu. temmuz 2009 haber ebsohaber Sanayi sitelerine EBSO yaklaşımı E ge Bölgesi Sanayi Odası, İzmir’de sadece organize sanayi bölgelerinin değil, geleceğin sanayicilerinin de yeraldığı sanayi sitelerinin yaşadığı sorunları çözme yolunda adımlar atıyor. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu’nun başkanlığındaki toplantıda İzmir’deki sanayi sitelerinin yöneticileri, finans kuruluşlarından yerel yönetimlere kadar çeşitli kesimlerle yaşadıkları sorunların çözümünde EBSO’dan destek istedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökçüoğlu, firmaların en büyükten en küçüğe kadar hepsinin kendilerini içinde bulunduğumuz şartlara göre değerlendirmesi gerektiğini söyledi. Uluslar arası ve yurt içindeki rekabette şartların acımasız olduğunu vurgulayan İbrahim Gökçüoğlu, “Kendini geliştiremeyen üretici yok olmaya mahkumdur” dedi. EBSO Genç Sanayiciler Birliği de sanayi sitelerinde yaşanan sorunlar ve çözüm yolları üzerine bir anket çalışması gerçekleştirecek. temmuz 2009 EBSO’daki toplantıda 2. Sanayi Sitesi’ni Erol Çamkıran, 3. Sanayi Sitesi’ni Suat Tabakoğlu, 5. Sanayi Sitesi’ni Turgay Avcı, 6. Sanayi Sitesi’ni Suat Demirtaş, Kısıkköy Metal İşleri Sanayi Sitesi’ni Engin Uğurlular, Ayakkabıcılar Sitesi’ni Turgut Türker ve Mustafa Yükseksoy, MTK Sitesi’ni de İrfan Pamuk temsil etti. Dünyayı saran ekonomik krizin Türkiye’ye etkileri, nitelikli eleman ihtiyacı, merkezi ve yerel yönetimlerin üzerlerine düşen görevleri aksatmaları, üretim maliyetlerinin yüksekliği ve haksız rekabete karşı önlem alınmayışı gündeme damgasını vuran konular oldu. Sanayi sitelerinin temsilcileri, “Sanayi sitelerinin geleceği sadece esnaf ve ticaret odalarının değil sanayi odalarının da teminatı altına alınmalıdır” görüşünü bildirdi. Özellikle otomotiv tamiri üzerine yoğunlaşan 2., 3. ve 5. sanayi sitelerinin temsilcileri, büyük şehirlerde araç parkının sürekli gelişim halinde olduğunu anlatırken, klasik motor teknolojilerinin değiştiğini, meslek okullarındaki eğitim sisteminin ise tedavülden kalkmış araçlara yönelik olduğu- nu, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasının da çırak yetiştirilmesine darbe vurduğunu dile getirdi. Ruhsatsız çalışanların haksız rekabete neden olmasının yanı sıra marka plazaların tekelleşmesi, yetersiz kalan after marketin yeniden düzenlenmesi, ikinci el hurda ticaretinin engellenmesi, sitelerde ve sokak aralarındaki hurdaların kaldırılması da istekler arasında yeraldı. Sanayi sitelerinde faaliyet gösteren işletmelerin elektriği OSB’lerden daha pahalı kullandığı, özel şirketler aracılığıyla daha pahalı güvenlik hizmeti aldığı, dükkanların darlığı, ruhsatsız dökümcülerin çevre kirliliği yaratması gündeme getirilirken, ekonomik alanda finans kuruluşları ve maliye ile yaşanan sorunlar, büyük şirketlerin rekabetine karşı esnafı koruyacak düzenlemelerin eksikliğine de dikkat çekildi. Sanayi sitelerindeki sorunlar ve çözüm yollarının ayrıntılı bir rapor halinde yerel yönetimlerden hükümete kadar her kademedeki ilgililere sunulması, çözüm için birlikte çalışmaya devam edilmesi kararlaştırıldı. 63 ebsohaber EBSO’dan Yılmaz’a başarı dileği 64 E ge Bölgesi Sanayi Odası, İzmir’in yeni Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’a görevinde başarı diledi. EBSO Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki, Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Meclis Başkanlık Divanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ı makamında ziyaret etti. EBSO Meclis Başkanı Tiryaki, sanayiciler adına “Hayırlı olsun” dileklerini iletirken, “İzmir Türkiye’nin en huzurlu kenti. Bütün emniyet mensuplarına teşekkür ediyoruz” dedi. Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar da, 4 bin 700 üyesi bulunan ve 16 OSB’yi kuran EBSO’nun emniyete en yakın Oda olduğunu vurguladı. Ender Yorgancılar, “Ankara’daki başarılı çalışmalarınızı İzmir’e de yansıtacağınızdan kuşkumuz yok. Bizim isteğimiz huzurlu bir kentte yaşayıp sizlere destek olmak. Sizlere bir telefon mesafesi yakınlıktayız” dedi. Aslen İzmirli olan ve 1980 öncesi komiser olarak veda ettiği İzmir’e Emniyet Müdürü olarak geri dönen Ercüment Yılmaz da, “İnsanın doğduğu yerde hizmet vermesi çok güzel ve anlamlı bir duygu. İzmir’e yakışır olmak için gayret sarf ediyorum. İzmirliler’in polise yakınlığı ve sahip çıkması da çok güzel” dedi. Çapkın’ı İstanbul’a uğurladık İstanbul’a atanan İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, törenle yeni görev yerine uğurlandı. Duygusal anların yaşandığı Konak Polis Moral Eğitim Merkezi’ndeki uğurlama töreninde eşi Nurten Tülay Çapkın ve küçük kızı Zehra, Hüseyin Çapkın’ı yalnız bırakmadı. Törende, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ile Meclis Başkan Yardımcısı Hüseyin Şairoğlu da Çapkın’a plaket vererek İstanbul’daki görevinde başarılar diledi. Hüseyin Çapkın, “Doğduğum kentte 3 yıl keyifle görev yaptım. Kentte yakaladığımız başarıda polisin çalışmasının yanısıra vatandaş ve basının desteğinin de önemli bir yeri var. İstanbul dünya metropolleri arasında en huzurlu şehirlerden biri. Bayrağı bir adım öteye götürmeye çalışacağız” dedi. temmuz 2009 ebsohaber Elleri öpülesi kadınlar E ge Bölgesi Sanayi Odası Vakfı, 10 yıldır vakıf bünyesinde faaliyetlerini sürdüren ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi sanayicilerin eşlerinden oluşan Bayanlar Birliği’nin 2008-2009 dönemindeki başarılı çalışmalarını kutladı. Sanayiciler Kulübü’nde gerçekleştirilen etkinlikte, EBSO Yönetim Kurulu ve EBSO Vakfı Başkanı Ender Yorgancılar’ın da katılımıyla öğrenci burslarına destek için koro ve tiyatro gösterilerinde yeralan bayanlara teşekkür hediyeleri verildi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, yapılan çalışmaların rakamla değil, karşılıksız emek ve ayrılan zamanla değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın “İzmir’in Girişimci Kadınları” projesinin İzmir Kalkınma Ajansı tarafından destek kapsamına alındığı müjdesini de veren Ender Yorgancılar, “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin önemsediği kadın girişimciler konusunu ülke geneline yaymak ve genç girişimcilerin önünü açmaya yönelik çalışmalarımız devam edecek” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Üyesi ve EBSO Vakfı Bayanlar Birliği Başkanı Berkay Eskinazi de, yaptıkları sanatsal faaliyetler dışında verdikleri kurs, seminer ve gezilerden elde ettikleri geliri EBSO Vakfı’ndan burs alan öğrenciler yararına kullandıklarını bildirdi. Berkay Eskinazi, “Bu yıl hem tiyatro hem de Türk Sanat Müziği alanında iş ve ev kadınlarımız çok ba- temmuz 2009 şarılı çalışmalar gerçekleştirdi. Biz de onları tebrik edip bu başarıyı kutlamak istedik” diye konuştu. Bu yıl 40 kişilik sanat müziği korosu ve 26 kişilik tiyatro grubu oluşturduklarını belirten Eskinazi,”Ateşle Barut Yan Yana Durursa oyunumuzu TEMA ile birlikte organize ederek İstanbul’da da gösterime soktuk. Çalışmalarımız sadece sanatsal alanda değil birçok alanda faaliyet gösteriyoruz. Bu dönemde kadın girişimcilere yön verebileceğimiz projeler gerçekleştirmek istiyoruz. Yaz boyunca düşüneceğiz. Ekim ayında yapacağımız toplantıda tasarladığımız projeler üzerinde fikir yürüteceğiz. Çalışmalarımız devam edecek” dedi. Törende ayrıca, EBSO Vakfı Bayanlar Birliği Korosu’nu çalıştıran TSM Sanatçısı Ümit Bulut, Tiyatro Topluluğu Yönetmeni Cihangir Turantaş ile tiyatro oyunlarının sahnelenmesinde rol alarak katkı koyan Cem Arkon, Birkan İnci, Uğur Yılmaz, Cuma Kırbıyık’a da teşekkür edildi. 65 ebsohaber Krize karşı uluslararası işbirliği şart E 66 ge Bölgesi Sanayi Odası Haziran Ayı Meclis Toplantısı’na başkanlık eden Meclis Başkan Yardımcısı Hüseyin Şairoğlu, 19 Haziran 2009 tarihinde Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki’nin Bodrum’da katıldığı TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı’nda Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Iwaela ile IMF 1. Başkan Yardımcısı John Lipsky’nin dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin yorumları ile Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın konuşmalarından edindiği izlenimleri Meclis ile paylaştı. Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Iwaela’nın, korumacılığın önemli bir sorun olarak artış gösterdiğini, krizden çıkışın bu şekilde olacağı konusunda katılımcıların çoğunun hem fikir olduğunu, Türkiye’nin bugüne kadar yoğun bir sermaye girişine alıştığını ancak bundan sonra kalkınmada yurt içi tasarruflarının KOBİ’lerin istihdam sorununu çözmede çok önemli olduğunu ve mutlaka desteklenmeleri gerektiğini, hiç bir ülkenin hatta Çin’in bile sadece ihracatla ayakta kalamayacağının aşikâr olduğunu vurguladığını belirtti. IMF 1. Başkan Yardımcısı John Lipsky’in ise dünya ekonomisinin eski durumuna kolay dönemeyece- ğini, bugün uluslararası işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olunduğunu, tüm dünyada işsizlik oranlarının arttığını, 2010 yılında işsizlik oranlarının ne yazık ki daha da artmaya devam edeceğini, kredilerde yavaş bir iyileşme olacağını, dünyada tasarrufların çok az, tüketimin ise çok fazla olduğunu, geleceğin geçmişten çok farklı olacağını, Türkiye ekonomisinin dünya pazarlarına entegre olacağını ve 2009 yılında Türkiye ekonomisinin en az yüzde 5 daralacağını söylediğini belirtti. Şairoğlu, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Babacan’ın ise; Avrupa Birliği ve ABD’nin işsizlik oranlarında hızlı bir yükselişin yaşandığını, ülkelerin bu kriz ile tek tek baş etmelerinin mümkün olmadığını, mutlaka küresel bir iş birliğinin gerekli olduğunu, Avrupa Birliği ve ABD‘de zehirli toksik varlıkların ileride bir maliyetinin olacağını, korumacılığın ciddi bir tehlike olarak, o ülkenin tüketicilerine en büyük haksızlık olacağını, ülkemizin bu hataya asla düşmeyeceğini söylediğini, Babacan’ın bu sözlerini gönülden desteklediklerini, ancak sanayiciler olarak, bazı ülkelerin özellikle Çin ve Hindistan’ın uygulamış olduğu gizli sübvansiyonlar neticesinde ortaya çıkan haksız rekabetin ve bu haksız rekabetle mücadele edememenin sıkıntısını yaşadıklarını, bunun mücadelesini ancak devlet ile işbirliği ile verebileceklerini ifade etti. Şimdi üretime destek zamanı Hükümetin açıkladığı yeni teşvik paketini, iç tüketimi arttırmak, istihdamı, yatırımları, ihracatı özendirmek, finansman olanaklarına ulaşımı sağlamak ve bölgesel eşitsizlikleri azaltmaya çalışmak şeklinde altı ana başlık altında toplayabileceklerini, paketin iyi niyetli bir çalışma olduğundan şüphe etmediklerini, ancak Yönetim Kurulu’nun yapmış olduğu açıklamalara ilave olarak, yeni yatırımlar için zamana ihtiyaç olduğunu, ancak şimdi kimsenin kaybedecek zamanı olmadığını, bir an önce hali hazırdaki firmaların sıkıntılarına çözüm getirecek düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini, kısa vadede yeni yatırım yerine mevcut yatırımlara ek teşvik verilmesinin daha akılcı olduğunu vurguladı. Bölgesel farklılıkların giderilmesi konusunda bölgesel teşviklerin şart olduğunu ancak kısa vadede yatırımların cezbetmesi bakımından, dördüncü bölgeye verilecek teşviklerin çok cazip şartlarda olması gerektiğini, temmuz 2009 ebsohaber öte yandan bu bölgelerde mevcut sosyo-ekonomik, kültürel, lojistik, hammadde ve ara malı dezavantajlarının çözülmesi için de orta ve uzun vadeli önlemlerin alınmasının şart olduğunu belirtti. Hüseyin Şairoğlu, açıklanan teşvik paketinin 2010 yılı sonu ile sınırlandırılmış olması-nın beklenen sonuçları karşılamaktan uzak kalacağını, teşvik paketinin bir yıl ile sınırlı kalmak yerine üç yıllık bir dönem için planlanmasını önerdiklerini, öte yandan teşvik ve istihdam paketinde işsizleri, kamunun geçici sosyal işlerde istihdam etmesi planının da kaynak kaybı yaratacağını, bu kaynağın üretime yönlendirilmesinin istihdam ve gelirin devamlılığı yönünden daha yararlı olacağını, zira geçmiş dönemlerde de örnekleri görüldüğü gibi kamuda geçici işe almaların özellikle seçim dönemlerinde kalıcı kadrolara dönüşebildiğinin de gözden kaçırılmaması gerektiğini belirtti. E EBSO’da 1966-1969 yılları arasında Meclis üyeliği, 1967-1968 yılları arasında Yönetim Kurulu üyeliği, 1968 yılında Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği yapan ve 27 Mayıs günü vefat eden Nevzat Ortabaş için saygı duruşu yapıldı. Meclise başkanlık eden Şairoğlu, Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ile Meclis Üyesi Gülfem Perçin’in babaları, İzmir sanayinin duayenlerinden İsmet Yorgancılar’ın geçirdiği rahatsızlık nedeniyle geçmiş olsun dileklerin iletti. Ufuk Akgün’e annesinin geçirdiği rahatsızlık, Yavuz Kaptanoğlu‘na geçirmiş olduğu kaza, Hasan Garipler’e DYO Boya fabrikasında meydana gelen yangın nedeniyle Meclis adına geçmiş olsun dileklerini sundu. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü Mezunları Derneği tarafından 2008 yılı Yılın İşletmecisi seçilen EBSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Petkim Genel Müdürü Kenan Yavuz, İDESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilen EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Sevimli, Türk Dünyası’na yaptığı üstün hizmetlerden dolayı Azarbeycan Vektör Beynelhalg Elm Merkezi tarafından fahri doktora unvanına layık görülen Meclis üyesi Ömer Kaplan ile ekonomide yaşanan sıkıntılara rağmen mayıs ayında Alman Keller Grubu ile ortağı olduğu Keller Vardarcı şirketinin Ege Serbest Bölgesi’nde 1 milyon dolarlık yatırımla, bitkisel yağ fabrikaları için makine üretimi yapacak tesisi açan Meclis Üyesi Tuncer Vardarcı’yı da tebrik etti. Dünyanın en büyük otomotiv ve sanayi ürün, sistem ve parça üreticilerinden Gates Corp.’un Avrupa pazarı için yatırım alanı olarak İzmir’i seçmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Şairoğlu, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in katılımıyla gerçekleşitirilen Ege Tarım Zirvesi’nin tarıma verilecek teşvikler ve tarımın ülkemiz için taşıdığı önemi gösterdiğini sözlerine ekledi. EBSO’ya emeğe teşekkür ge Bölgesi Sanayi Odası, önceki dönem yönetim kurulunda görev alan ancak çeşitli nedenlerle görev yaptığı dönemin anısına hizmet plaketini alamayan üyelerine teşekkür plaketi verdi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, ilk olarak 20052009 döneminde Yönetim Kuru- temmuz 2009 lu Üyesi olarak görev yaparken vefat eden Naci Ulusoğlu’nun plaketini eşi Günay hanıma takdim etti. Oldukça duygusal anların yaşandığı tören sırasında EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, bazı anlarda kelimelerin yetersiz kaldığını, şimdi de böyle bir durum yaşandığını ifade etti. Yine aynı dönemde EBSO Aydın Şubesi’nin bağımsız sanayi olmak üzere ayrılmasıyla Yönetim Kurulu Üyeliği sona eren Levent Candal ile istifa eden Hüseyin Şairoğlu ve Haluk Tezcan’a da plaketleri takdim edildi. EBSO’da 2009-2012 döneminde Hüseyin Şairoğlu Meclis Başkan Yardımcısı, Haluk Tezcan ise yine yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı. 67 ebsohaber Teşvikler yatırım, üretim ve istihdamı arttırmalı E 68 Türkiye ekonomisi üzerinde etkili olan şoklar ülke dışından kaynaklanıyor. Sektörel teşvik paketinin ekonominin bütünlüğü üzerindeki etkisi sınırlı olacak. Teşvik paketi, kriz paketi olarak değerlendirildiğinde kısa dönemde krize çare olamayacağı gibi verim de alınamayacak. Öncelikli hamle, üretime ve ülkeyi bugünlere getiren ihracatı canlandırmaya yönelik olmalı. ge Bölgesi Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, öncelikle teşvik paketiyle ilgili basında “paketten memnunuz” sözlerinin gündeme geldiğini, ancak sanayiciler olarak paketin içeriğinden memnun olmadıkları gibi son derece endişe taşıdıklarını, sadece yaşanan kriz ortamında iki yıldır hiçbir adım atılmazken, en sonunda üzerinde çalışılarak, iyi veya kötü bir teşvik paketinin çıkarılmasının hükümet açısından son derece olumlu bir adım olduğunu belirtti. Yorgancılar, üreten kesim olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun vergi daireleri kadar kendileri için önem taşıdığını, İzmir SGK İl Müdürü’nün yaklaşımının son derece yapıcı olduğunu, kapısının herkese açık olduğunu söylemesinin kendileri için büyük bir avantaj olduğunu belirtti. Kendisinin de, SGK primlerini zamanında yatıranların ödüllendirilmesi konusunda arkadaşlarının söylediklerine katıldığını, primini gününde ödeyen ile ödemeyenlerin mutlaka bir ayrımının yapılmasının şart olduğunu, ayrıca sigortalıların işe giriş bildirgesinin bir gün önceden verilmesi hususundaki uygulamayı, sürekli şikayette bulundukları kayıtsız eleman çalıştırılma-ması açısından doğru bulduğunu, ancak tarım ve gıda sektörleri gibi işçiliğin yoğun olduğu sektörlerde veya haftalık, günlük çalışan sektörlerde bir takım toleransların verilerek, sektör bazlı ayrı bir irdelemenin yapılması gerektiğini belirtti. Odamız, İzmir Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası ile birlikte 16-18 Temmuz 2009 tarihleri arasında düzenlenen Ege Tarım Zirvesi’nin son derece başarılı geçtiğini, içlerinde üniversitelerden öğretim görevlilerinin, sanayicilerimizin de katılmış olduğu çok önemli 9 ayrı çalıştay grubu ile tütün, pamuk, zeytin ve sektörün sorunları ve çözüm önerilerinin tespit edildiği, faydalı bir çalışma temmuz 2009 ebsohaber yaptıklarını, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in de katıldığı Zirvede, sektörün sorunları ve çözüm önerilerini içeren dosyanın Odamız tarafından Bakan’a takdim edildiğini, üç Oda’nın ortaklaşa düzenlediği bu etkinliğin Ekim ayı içerisinde “Hasat Mevsimi” adı altında tekrar yapılması hususunda prensip kararı aldıklarını söyledi. Yorgancılar, TOBB bünyesinde “Gümrük ve Turizm İşletmeleri” adı altında ülkemizdeki sınır kapılarının yenilenmesiyle ilgili şirketin kurulduğundan bu yana son derece başarılı çalışmalar yaptığını, bugüne kadar 6 tane sınır kapısının yenilenerek, açıldığını, son olarak kendisinin de açılışına katıldığı son derece modern, araçların giriş ve çıkışlarında en fazla 10 dakikalık bir bekleme süresinin hedeflendiği Kapıkule ve Hamzabeyli kapılarının açılışının Başbakanımız tarafından yapıldığını, söz konusu şirketin bundan sonra önünde yenileyeceği 6 sınır kapısının daha olduğunu, Türkiye’deki kapıların yenilenmesinin tamamlandıktan sonra yurt dışında da aynı şekilde yap işlet devret modeliyle bu sistemi geliştireceklerini belirtti. Yeni çıkacak Türk Ticaret Yasası ile birlikte web sitesi olmayan şirketlere ceza geleceğini hatırlatarak, çek yasasından, web sitelerine bilançoların yayınlanmasına kadar değişik konularda Türk Ticaret Kanununda yapılacak yeni düzenlemelerle ilgili çalışmaların gerek TBMM alt komisyonlarınca gerekse Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğince sürdürüldüğünü söyledi. İyileşme sinyalleri Yorgancılar, ABD’nin yüzde 6 küçülmesine neden olan krizde son birkaç aydır iyileşme belirtileri aldıklarını, ancak temmuz 2009 bununla birlikte Devlet Bakanı Babacan’ın “en kötüyü gördük demek için erken” ifadesi ile “Dünya Bankası resesyonunun beklenilenden daha uzun süreceği” söyleminin oldukça dikkate değer olduğunu, dünya üretim endekslerinde 2009 yılı Mart ayından itibaren başlayan yavaşlamanın ülkemizdeki bazı verilerde de kendisini gösterdiğini, zira Şubat ayında yüzde 23.7 ile rekor kıran sanayi üretimimizin Mart ayında yüzde 20.9, Nisan ayında yüzde 18,5 ’a gerilediğini hep birlikte gözlemlediklerini belirtti. Kapasite kullanım oranlarının Şubat ayından itibaren yüzde 64-65, ve yüzde 68’e Mayıs ayında da yüzde 70.4’e kadar yükseldiğini, reel kesim güven endeksinin de yüzde 60’dan yüzde 99’lara yükseldiğini gördüklerini, yine de bu iyileşme belirtilerinin ekonominin daraldığı gerçeğini değiştirmediğini, özellikle sanayideki verilerin kaygıyla izlenmesine devam edildiğini ifade etti. Kaygıyla izlenen ve bugün Türkiye’nin bir numaralı sorunu olan en önemli göstergenin ise her alanda, her ortamda ifade ettikleri istihdama yönelik açıklanan veriler olduğunu, Ocak ayında yüzde 15.5 olan işsizlik oranının, Şubat ayında yüzde 16.1’e, Mart ayında da yüzde 15.8’e gerilediğini, ondalık sayılarla ifade edilen çok küçük bu gerilemenin ne yazık ki yüreklere su serpmediğini, kendilerinin her platformda; üretim, talep ve işsizlik üçgenindeki ilişkinin çok iyi analiz edilerek, reel sektörün önünün açılması için gerekli her türlü çalışmanın hükümet tarafından acilen yapılması gerektiğini dile getirdiklerini söyledi. Ekonomi konuşalım Yorgancılar, bölgemiz ortalamasında her dört kişiden, İzmir’de de yaklaşık her üç kişiden birinin sanayi sektöründe çalıştığı düşünüldüğünde neden endişe duyduklarının bir kez daha ortaya çıktığını, bir önceki yıla göre İzmir’de 2008 yılında çalışabilir nüfus artarken, istihdam edilen sayının ne yazık ki 31 bin kişi aşağıya indiğini, dolayısı ile rakamların vermiş olduğu mesajların çok doğru analiz edilmesi gerektiğini, her üç gencimizden biri işsiz iken, ülkemizde sanal gündemlerin yaratılmaması gerektiğini, Türkiye’nin tek çıkış yolunun gündemimizin sadece ekonomi olması ile mümkün olacağını belirtti. Rekorlar kırdığımız ihracatın, kriz başladığından bu yana her ay yüzde 30’lara yaklaşan oranlarda gerileme kaydettiğini, Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatımızın ilk 4 ayda yüzde 41 azalırken Kuzey Afrika’ya yapılan ihracatımızın yüzde 44, EFTA Ülkelerine yapılan ihracatımızın da yüzde 79 oranında arttığını, dolayısı ile yeni pazarları keşfederek doymamış pazarlara açılmak zorunda olduğumuzu ifade eden Yorgancılar, bu arada Güney Amerika ülkelerine özellikle dikkat çekmek istediğini, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın Temmuz ayı içinde özellikle Brezilya ile ilgili bir ziyaret programının bulunduğunu, oradaki gelişmelerin bir referans ülke aracılığı ile Güney Amerika ve diğer tüm ülkelerle iş bağlantılarımızı geliştirilmesine büyük katkılar sağlayacağına inandığını belirtti. Paket kısa vadede çare değil Ekonomide ortaya çıkan olumsuzluklar şayet iç ekonomik koşullardan kaynaklanıyorsa, etkiyi azaltabilmek için vergi, teşvik, sübvansiyon gibi iç iktisat politikası araçlarının, dış etkilerden kaynaklanıyorsa 69 ebsohaber İzmir’e 36 km uzaklıkta olan ve istihdamının büyük bölümünü İzmir’den karşılayan Manisa’nın 3. Bölge olarak tespit edilmesine bir türlü anlam veremiyoruz. İzmir teşviği fazlasıyla hakediyor. 70 tarifeler, kur sistemi, tarife dışı engeller, sermaye hareketleri serbestisindeki kısıtlamalar gibi dış iktisat politika araçlarının uygulanabilineceğini, şu anda ülkemizde olduğu gibi ekonomi üzerinde etkili olan şokların ekonominin dışından kaynaklanıyor ise söz konusu sektörel ve teşvik paketinin bu anlamda ne yazık ki ekonominin bütünü üzerindeki etkisinin sınırlı olacağını, yapılan teşviklerle yatırımı üretimi ve istihdamı arttırarak ekonomik büyümeye katkı sağlamanın amaç edinilmesi gerektiğini, oldukça kapsamlı ve üzerinde istişare edilerek çalışılmış olan bu son teşvik paketine genel itibariyle bakıldığında, içeriği açısından olmasa bile hükümetin son iki senedir hiçbir çalışma yapmaması göz önünde bulundurulduğunda, sektörel ve bölgesel teşvik modelini olumlu bir adım olarak nitelendirdiğini belirtti. Ancak açıklanan teşvik paketini, kriz paketi olarak değerlendirdiklerinde ne yazık ki kısa dönemde krize çare olamayacağı gibi verimin de alınamayacağını, kısa dönemde öncelikli hamlelerinin üretime ve Türkiye’yi bugünlere taşıyan ihracatı canlandırmaya yönelik olması gerektiğini ifade eden Yorgancılar, teşvikleri kriz paketi değil de orta vadeli bir program olarak değerlendirdiklerinde, yine bu paketin yetersiz kaldığını belirtti. Teşvik edilen sektörlerin ihracat ve ithalat içindeki paylarının ne olacağı, döviz kazandırıcı sektörler mi olacağı, yoksa ithalatta hangi yönde etki yaratacağı konularında paketin belirli bir stratejiye dayalı olmadığını, burada önemli olan konunun rekabet gücü mü? Yoksa bölgesel kalkınmanın mı hedef alındığına karar verilmesi gerektiğini vurguladı. Ülkemizde sektör izleme ve değerlendirme kriterlerinin belli olmaması nedeniyle ne yazık ki teşviklerde de tam netice elde edilemediğini, yapılan bir araştırmada 1970-2000 yılları arasında verilen teşvikler neticesinde, sanayicilerimizin yüzde 65’inin “teşvik verilmemiş olsaydı, ben yine bu yatırımları yapardım” şeklinde görüş bildirdiklerini, dolayısı ile hazırlanan teşvik programlarının iyi analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Soru işaretleri Pakette, tüm kamuoyunu tedirginliğe iten konunun, paketin finansmanının şeffaf olmaması, Hazinenin böyle bir yükü kaldırıp, kaldıramayacağına ilişkin kafalardaki soru işaretinin giderilmemesi olduğunu, itiraz ettikleri en önemli konulardan birinin pakette öncelik hatası yapılması olduğunu belirten Yorgancılar, ikinci yılını tamamlamakta olduğumuz kriz ortamında gelen bu paketin, mevcut şartlarda üretimlerini devam ettirmeye çalışan, istihdamlarını korumakta zorlanan KOBİ’lerimizi geri plana atarak, öncelikli olarak yeni ve büyük yatırımları desteklemesini anlamakta zorlandıklarını, zira geçen yıl 132 milyar dolarlık ihracatı gerçekleştirenlerin, istihdamı sağlayanların yine KOBİ’ler olduğunu, sadece yeni yatırımlar için 2010 yılının sonuna kadar geçerli olan bu teşviklerin üretime, işsizliğe herhangi bir katkısının ne yazık ki olmayacağını belirtti. Sanayiciler olarak diğer bir itirazlarının ise gelişmişlik endeksine göre bölgelere ayrılan illerin durumu olduğunu, bunların güncellenen verilere göre yapıldığının net olmadığını, belli illerin özel durumlarının dikkate alınmaması, illerin bölgelere göre ayrımında taraflı davranılması yapılan yanlışlıklardan bir kaçı olduğunu, İzmir’e 36 km uzaklıkta bulunan ve istihdamının büyük bir kısmını İzmir’den karşılayan Manisa ilinin 3. Bölge olarak tespit edilmesine bir türlü anlam veremediklerini, bugün İzmir’in sahip olmuş olduğu Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeleri ile yaratmış olduğu katma değer, istihdam ve ihracat ile teşviki fazlasıyla hak ettiğini ifade etti. Paketin istihdam ayağının da yetersiz olduğunu, geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 50 oranında artan işsiz sayısının, aktif iş gücü programlarının bir an önce devreye girmesini zorunlu kıldığını, 120 bin yarı zamanlı toplam 600 bin kişiye asgari ücretten iş ortamı sağlanmasının, hem maliyeti hem de faydalanılacak kişi sayısı açısından doğru bir alternatif olmadığını, iç piyasayı harekete geçiremeyeceğini söyledi. Tekstil sektörünün, teşvik uygulamasında 4. Bölge’de yer alan illere taşınmasının kısa vadede mümkün olmayan bir hedef olduğunu, İzmir’de genelde yüksek kalite, düşük adet, butik firmalara üretim yapan üretim merkezlerinin bulunduğunu, temmuz 2009 ebsohaber dolayısı ile vasıflı eleman ihtiyacının burada çok daha fazla önem kazandığını, bununla birlikte pakette, KOBİ’lerimizin üretimlerini yaptıkları organize sanayi bölgelerine ve üretim maliyetleri içindeki yüksek paylardan biri olan enerji maliyetlerine ilişkin herhangi bir destek düzenlemenin yer almadığını, planlı kalkınma modeli kapsamında kurulmuş olan organize sanayi bölgelerine yatırımcıyı çekecek tedbirlerin ve teşvik sisteminin süratle alınması gerektiğini, zira Bölgemizde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanmış 16 organize sanayi bölgesine KOBİ ve yatırımcı bulmanın son derece zor ve imkansız hale geleceğini ifade etti. Yorgancılar, paketin eksikliklerine rağmen ülkemizin rekabet gücünü artıracak teknolojik ve Ar-Ge içeriği yüksek yatırımları teşvik edilecek olması, kümelenmenin esas alınması nedeniyle sektörel teşviklerin çok yerinde bir karar olduğunu, ancak bunların hayata geçirilmesinin uzun süre alacağını, özellikle İzmir’in de temmuz 2009 içinde bulunduğu 1. Bölge’de katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin teşvik edilecek olmasının gerçekleştiği takdirde sanayimizi, diğer bölgelere göre bir adım daha öne çıkartacağını belirtti. Haksızlık olmasın 1988 yılında, 4325 sayılı kanunla olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli toplam 22, 2004 yılında çıkartılan 5084 sayılı yasa ile 36 il, 2005’te çıkartılan 5350 sayılı yasa ile 49 il ve 2008 yılı sonunda 81 ile bölgesel ve sektörel teşvik imkanının sağlandığını, söz konusu teşvikleri diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin gelişmiş yörelerin sektörel teşviklerinin de kapsama dahil edilmesi olduğunu, bölgesel ve sektörel teşviklerin gerçekleşmesini uzun zamandır beklediklerini ancak en büyük endişelerinin de bölgesel teşviklerin haksız rekabete yol açmaya müsaade edilmesi olduğunu, Denizli’den Eskişehir’e, Çorum’dan Kırşehir’e kadar birçok ilimizden gelen itirazlarda bunun ne derece gerçek ve doğru olduğunun bir göstergesi olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.Yorgancılar taleplerinin hangi bölgede, hangi sektör gelişmiş ise teşvik sisteminin ona göre hazırlanması olduğunu, hatta ve hatta spesifik çalışılarak ilçe bazında örneğin Tire’de Ödemiş’te hayvancılık ve süt ürünlerinin, Aliağa’da kimya sektörünün, Bayındır’da çiçekçiliğin desteklenmesi ve teşviklerin bu metotla dağıtılmasının daha doğru olacağını belirtti. Ekonomi büyüsün Sektörlerin belli bölgelerde yoğunlaşmasının zamanla kümelenmeye sebep olacağını ki bunun da ortaklık kültürünü yakalamamız, rekabet gücümüzün arttırılması açısından son derece önemli olduğunu, “Küçük olsun benim olsun değil, büyük olsun hepimizin olsun” mantığı ile kümelenmenin, işsiz ve mutsuz kişiler ülkesi olmamak için birlikte hareket etme kültürünü geliştirmek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Yorgancılar, kriz 71 ebsohaber 72 dönemlerinde moral ve güven ortamının sağlanmasının, iç talebin arttırılmasının son derece önemli bir olgu olduğunu, böyle bir süreçten geçerken Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin sorumluluğunun gereği olarak, sivil toplum kuruluşları ve sendikalarla birleşmesiyle birlikte, yazılı ve görsel basından da bilindiği gibi “kriz varsa çare de var” kampanyasının tüm ülkemizde son derece başarılı bir şekilde uygulanmaya devam ettiğini, iş dünyasının birlikteliğini simgelemesi açısından da bu kampanyanın çok önemli mesajlar verdiğini ifade etti. Söz konusu kampanyaya destek vermek, esnafa moral vermek amacıyla İzmir Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı ve meslek odalarının başkanları ile birlikte Kemeraltı’nı ziyaret ettiklerini, EBSO olarak iç piyasanın hareketlenmesi açısından üzerlerine düşen görevi yapmaya devam edeceklerini söyledi. Genel seçimlere iki yıl kaldığını, çok uzun gibi gözükse de bunun son derece kısa bir süre olduğunu, hükümetin özellikle bu iki yılı çok iyi bir şekilde yöneterek, idare etmesi, daha öncede ifade ettiği gibi gündemlerinin birinci maddesinin ekonomi olması gerektiğini, özellikle kriz döneminde imkanlarımızın giderek kısıtlı hale gelirken, atıl yatırımlar için kaybedecek ne zamanımızın ne de kaynağımızın olmadığını bir kez daha hatırlatmak istediğini belirtti. İşsizliğe çare bulması, mevcut hali hazırda çalışan KOBİ’lerimizin desteklenmesi, bunların ihracatta, üretime katkılarının sağlanması için teşviklerin verilmesi, vergi oranlarının düşürülmesi gibi ne gerekiyorsa ellerinden geleni hep birlikte yapmak zorunda olduklarını söyledi. Ender Yorgancılar, Fortune Dergisi’nin 2008 yılı sonuçlarına göre yapmış olduğu açıklamada; o toplantıda paylaşacağını, zira daha henüz teşviğin alt uygulamalarının resmi gazetede yayınlanmadığını, hala değişme ve değiştirebilme imkanının söz konusu olabileceğini, devrin diyalog devri olduğunu, doğru platformda, doğru kişiye, konunuzu doğru bir şekilde anlatmanız halinde çözüm bulunabilineceğini, Yönetim Kurulu olarak hazırladıkları on bir eylem planından, yedisine kurdukları güçlü diyaloglar sayesinde çözüm getirdiklerini, çözüm getirmeye de devam edeceklerini, krizi çıkartanların insanlar olduğunu, göğüsleyecek olanın da, çözüm bulacak olanın da yine insanlar olacağını belirtti. Yorgancılar, Arıcı’nın özellikle tekstil sektörü ile söylediklerine hiçbir itirazının bulunmadığını, yan sektörleriyle istihdam yaratması ve özellikle ihracat açısından, çok önemli Yorgancılar üyeleri bir sektör olan tekstilin ne yazık cevaplandırdı ki gerekli ilginin gösterilmemesi Toplantıda söz alan Meclis nedeniyle zamanla otomotiv üyelerine katkıları nedeniyle sektöründen sonra ikinci teşekkür eden Yorgancılar, pozisyona gerilediğini, bunun sanayici bir aileden gelmesi aynı zamanda birçok işçinin nedeniyle sanayiciliğin ne de işini kaybetmesi anlamına olduğunu, sektöre göre adam geldiğini belirtti. Bugün İzmir’de çalıştırmanın, üretim yapmanın, az sayıda butik olmasına karşın, satmanın ne olduğunu çok iyi belirli standartları olan kaliteli bildiğini, ancak hükümetin almış üretim yapan vasıflı insan olduğu kararlarla Türkiye’de istihdam eden bir tekstil sektörü sanayicilik yapmanın artık olduğunu, dolayısı neredeyse bir ile teşvik kapsamında İç piyasasuç haline bulunan bölgelere geldiğini, Esen’in nın harefabrikaların, makinelerin önerisini son ketlentaşınabilineceğini, derece yerinde esi için ancak yetişmiş, vasıflı m bulduğunu, o a elemanların aile, hayat ay m lış ça nedenle Genel şartlarını taşımanın devam. Sekreterliğe bir mümkün olmadığını, talimat vererek kısacası sanayinin, üretimin biraz önce İzmir milletvekilleri yer değiştirmesinin böyle kolay ile birlikte teşvik paketini olmaması gerektiğini, yapılacak değerlendirmek üzere 6 olan yatırımlar için olmasa da Temmuz 2009 Pazartesi devam eden yatırımlara da aynı günü kendilerini Odamız’da hakların verilmesi gerektiğini yapılacak toplantıya davet söyledi. Tekstil fabrikalarının ettiğini söyledi. Bugün Mecliste cumartesi-pazar kullandığı dile getirilen tüm konuları elektriğin gece tarifesi üzerinden Türkiye’nin en büyük 500 firmasından 142 tanesinin bilançolarının ne yazık ki zarar beyan ettiğini, ayrıca net kârlarının 2007 yılına oranla yüzde 35 azaldığını, toplam kârlılıklarının 20.6 milyardan 12.9 milyara düştüğünün belirtildiğini, dolayısı ile krizin ülkemizi teğet geçmediğini ifade etti. Ekim ayının başında Odamız’ın organizasyonu ile İzmir’de gerçekleştirilecek ve bir ay açık kalacak, kara, deniz, hava ve sahil güvenlik komutanlıklarının tekstilden, tütüne mühimmattan, yedek parçaya kadar askeriyenin kullandığı her türlü ürünlerin sergileneceği Savunma Sanayi Fuarı’nın kendileri için bir şans olduğunu, İzmir ekonomisine büyük katkı sağlayacağını belirtti. temmuz 2009 ebsohaber kullandırılması hususunda gerek TEDAŞ gerekse Bakanlık nezdinde gerekli girişimlerde bulunacağını ifade etti. Söz alan tüm arkadaşlarının da ifade ettiği gibi hemen hemen herkesin hükümetim açıkladığı teşvik paketinden memnun kalmadığını, bunun ise altında yatan unsurun, hali hazırda üretimine devam eden sanayi kuruluşlarının, KOBİ’lerin teşvik imkanlardan faydalanmamasından kaynaklandığını belirtti. Geçmiş dönem yönetim kurulu başkanlarından Esen’in şahsı ile ilgili söylediği güzel sözler için teşekkür ettiğini, kendisinin değerli düşüncelerinden her zaman yararlandığını belirten Yorgancılar, TOBB Yönetim Kurulu üyeliği görevinin elbette kendisine gerek özel iş yaşamı, gerekse Ege Bölgesi Sanayi Odası görev sorumluluğu açısından ekstra bir külfet getirdiğini, yoğun ve yorucu bir tempo içerisinde olduğunu ancak bundan şikayetçi olmadığını, sağlığının elverdiği temmuz 2009 ölçüde geçmiş dönemlerde görev alan büyükleri gibi Odamız’ı en iyi şekilde temsil ederek, İzmir’in, sanayicinin her türlü sorunlarını ilgili mercilere aktararak, çözme gayreti içerisinde olacağını, dolayısı ile önümüzdeki süreçte TOBB ile ilgili gelişmelerin Odamız açısından son derece faydalı olacağına inandığını ifade etti. Yorgancılar, Çek Yasası ile ilgili Esen’in sözlerine katıldığını, Türkiye Odalar Borsalar Birliği Yönetim Kurulu olarak, hukuk bürosu ile birlikte bu Kanun tasarının sadece sanayiciye, tüccara, esnafa değil tüm Türkiye’deki çek kullanan, alan kişilere faydalı olabilmesi için ortak bir akıl oluşturma gayreti içerisinde olunduğunu belirtti. Kendisinin, firmasının iştigal konuları olması sebebiyle metal, cam ve inşaat sektöründen anladığını, diğer sektörlere mensup sanayiciler gibi ne onların konularına ne de sorunlarına hakim olabileceğini, dolayısı ile mevcut sorun ve önerilerin kendisine ulaştırılması halinde, ilgili mercilere, kişilere taşıyarak çözümü için elinden gelen tüm gayreti göstereceğini, bunun en güzel örneğini tekstil ile ilgili Demirkalkan’ın kendisine aktardığı konuda yaşadıklarını belirtti. Kendisinin TOBB Yönetim Kurulu görevi sebebi ile sık sık Ankara’da bulunduğunu, bu nedenle Yuvgun’dan ve diğer üyelerden sektörleri ile ilgili problemlerini ilgili Bakanlıklara iletilmesi için Yönetim Kurulu Başkanlığı’na aktarmalarını istedi. Geçmiş dönem Başkanlarımızdan Aydoğdu’ya, şahsı ile ilgili yapmış olduğu konuşma için teşekkür ettiğini, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmış tüm geçmiş dönem başkanlarımızın gerçekten gönülden çalışarak, özverilerde bulunarak Odamız’a çok büyük katkılar sağladıklarını, herkesin hatası ya da eksikliklerinin olabileceğini, kendisinin de görev süresi bitiminde belki hatalarının bulunabileceğini, ancak niyetinin iyi olduğunu, güzel çalışmalara imza atmak istediğini belirtti. 73 ebsohaber 74 SGK sanayicinin yanında İ zmir Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü Mustafa Keskin, istihdamın önemine dikkat çekerken kurumun sanayicilerin yanında olduğu mesajını verdi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Toplantısı’na konuk olan Keskin, ülkemizin önemli bir süreçten geçerken, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun buna adapte olmamasının, ayak uydurmamasının mümkün olamayacağını, bu nedenle yıllardan beri tartışılan ama bir türlü gerçekleştirilemeyen sosyal güvenlik reformunun 2006 yılının Haziran ayı itibariyle hayata geçirildiğini, kendi gelenekleri olan, kendi davranış biçimlerini geliştiren, kuyruklarıyla, problemleriyle gündemden düşmeyen, üç devasa sosyal güvenlik kurumunun Sosyal Güvenlik Kurumu adına altında birleştirilerek, merkez teşkilatının kurum başkanlığı şeklinde dizayn edildiği, altında başkan yardımcıları ve genel müdürlerin, daire başkanlarının oldu- ğu bir yapı ile faaliyetine devam ettiğini belirtti. Keskin, genç Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan beklentilerin çok fazla olduğunu, dinamik, özel sektörün hızına ayak uyduran, özel sektörün beklentilerine cevap verebilecek bir kurum olmasının istendiğini, İzmir İl Müdürlüğü olarak kendilerinin de bunu gerçekleştirmek adına, oluşturulan bu reformla beraber yeni atamalarla çalışmalarına devam ettiklerini, tek gayelerinin ülkemize, sanayiye hizmet etmek olduğunu, sanayicinin önemini bildiklerini, sanayinin olmadığı bir yerde istihdamın, sigortalıların olamayacağını, dolayısı ile sosyal güvenlik kurumunun bir mana ifade etmeyeceğini, çok iyi bildiklerini, bunun sözde kalmayacağını, yaptıkları icraatlarla yaşayarak herkesin görebileceğini söyledi. Sosyal Güvenlik Kurumu olarak net bir şekilde, empati kültürünü benimseyerek, vatandaşın sorunlarına ilişkin çözümler üretmeye gayret göstereceklerini, genç, dinamik özel sektörle yarışan empati kültürünü benimsediklerini ifade etti. Kendisinin, 2008 yılında kurum başkanının danışmanı olarak değişim faaliyetlerinin bizzat içerisinde yer aldığını, 2008 yılının Şubat ayında kurum taşra teşkilatlarını oluşturmaya başladıklarını, 81 tane il müdürünün atamasının yeni sosyal güvenlik kurumunun vizyonuna uygun bir şekilde yapıldığını, Türkiye’nin en önemli illerine, yapıyı oluşturacak ve sürükleyecek lokomotif görevi görebilecek 17 tane müfettiş kökenlinin atamasının yapıldığını, İl teşkilatlarının oluşmasıyla beraber, yeni konsepte uygun illerin yapılanması ve faaliyetlerine il müdürlüklerinde başlandığını, il müdürlüklerinin yanında verdikleri hizmeti, vatandaşın ayağına götürebilmek amacıyla taşra teşkilatlarının da şubeleşme şeklinde bir yapı içerisine girildiğini, temmuz 2009 ebsohaber İzmir’de de eski Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren kurumları Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü adı altında yeniden yapılandırdıklarını, bunun yanında Aliağa’ya ve sanayinin yoğun olduğu Torbalı’ya ve Kemalpaşa’ya sosyal güvenlik merkezlerini açtıklarını, 9’u merkezde, 10’u çevre ilçelerde olmak üzere toplam 19 müdürlüğün açılacağını, şu an merkezde yaptıkları işlemlerin yüzde 85’ini bu müdürlüklerde yapabilir durumda olduklarını ifade etti. Kurumun, yaptığı en büyük dönüşümlerden birisinin ise mevzuat dönüşümü olduğunu, her üç sosyal güvenlik kurumunun, ayrı olan mevzuatlarının 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kanunu ile norm ve standart birliğinin sağlandığını, daha sonra reformun en büyük ayaklarından ve son ayaklarından biri olan bilgisayar programlarının sistemindeki alt yapının oluşması için çalışmalara başlanıldığını, şu an için yüzde 80 ölçüsünde bu yapılanmanın tamamladığını, eksikliklerin giderilmesi halinde Türkiye’nin tamamında Sosyal Güvenlik Kurumlarında verilen hizmetleri çok hızlı ve etkin bir şekilde vermeye devam edeceklerini söyledi. Keskin, kendisinin İzmir’de 2009 yılının Şubat ayından bu yana görev aldığını, şimdiye kadar devraldıkları sosyal güvenlik kurumlarının işlemlerinde bir birikmenin mevcut olduğunu, daha kaliteli politika üretebilmeleri, daha kaliteli hizmet verebilmeleri için öncelikle bu iş yükünü azaltmaları gerektiğini, iş yükünün bitmesi halinde, daha güzel, net politikalar ile çok büyük ilerlemeler kat edeceklerini ifade etti. Türkiye’de çok konuşulan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen prim indirimle-rinden, borcu olan işverenlerin yararlanması için yeni Yasa ile birlikte primlere bir yapılandırma getirdiklerini, bununla ilgili olarak çok ciddi taleplerin olduğunu, Kurum olarak talepleri temmuz 2009 kargaşaya neden olmadan deKapımız açık ğerlendirdiklerini belirtti. Keskin SGK İl Müdürü Keskin, EBSO ülkemizin çok ciddi derecede Meclis Üyeleri Mustafa Dirin, Osküresel bir mali krizle mücadele man Atalay Ermiş, Metin Akdaş, ettiği halde, prim tahsilatlarında Murat Kurtalan, Nadir Erdir, Davut çok az bir gerilemenin olduğunu, Yanık, Nedim Kalpaklıoğlu, Küro nedenle prim yapılandırmasışad Yuvgun ve Haluk Tezcan’ın nın isabetli bir karar olduğunu, SGK primlerinin yüksekliği, prim bu kararın sanayici tarafından da aflarının dürüst sanayiciyi cezaolumlu karşılanması üzerine prim landırmak anlamı taşıdığı, internet tahsilatlarının aynı süratle devam üzerinden “borcu yoktur” belgesiettiğini, ayrıca 6183 sayılı İcra nin alınması, işe alınan personelin İflas Kanunun 48. maddesindeki bildirgelerinin internet üzerinden değişiklik ile kriz ya da herhangi yapılabilmesi, ihracattan kaynakbir sebeple ödeme güçlüğüne dülanan vergi iadesinde mahsuplaşşen işverenlere rasyolarına bakılama halinde yüzde 5 prim indirirak, ikinin altında olması halinde minden yararlanılamaması, özel 24 ile 36 ay gibi bir taksitlendirme sektörde işsizlik sigortası kesintisi yaparak prim borçlarını ödeme olmasına rağmen devletin bu fırsatını verdiklerini, ayrıca bölkesintiyi ödemediği, taşeronların gesel ve sektörel teşvikle beraber prim borçları nedeniyle kendileripiyasayı rahatlatmaya çalışacaklane “borcu yoktur” belgesinin verını söyledi. rilmediği konularındaki sorularını 2008 yılbaşından itibaren cevaplandırdı. sessiz bir devrimi daha gerçekKurumun kapıleştirerek, sağlık larının sanayicilere karnelerinin her zaman açık SGK İl Mükaldırıldığını, şu olduğunu, yasa ve anda Türkiye’nin dürü Musyönetmelikler çerçeneresinde olutafa Keskin, vesinde her sorunu nursa olsun sağlık çözüme kavuşnayicilere sa hizmeti almak için turabileceklerini ız ım “Kap vatandaşların sağlık belirten Mustafa ı karnesiyle müracaaçık” mesaj Keskin, “Amacımız at etmesine gerek verdi.. kayıtdışı istihdamı, kalmadığını, Türkiye dolayısıyla bu yolla oluşabilecek Cumhuriyeti Kimlik Numarası ile haksız rekabeti önlemek. 5 puanister anlaşmalı özel hastanelere lık prim indirimi önemli bir destek isterse yine anlaşmalı devlet hasniteliğindedir. Primlerini zamanıntanelerine müracaat etmelerinin da ödeyen mükellefler için bunun yeterli hale geldiğini, yine faalikapsamı biraz daha genişletilerek yetlerinden biri olarak sözleşme en azından ödemeyenlerin bir yaptıkları hastane ve eczanelere şekilde cezalandırılması gerekir. yaptıkları ödemeler ile ilgili ola“Borcu yoktur” belgesi alabilmek rak, daha önceleri fatura ve reçete için kuruluşla ilgili bütün kayıtlar incelemelerini 15 ay geriden inceleniyor, taşeronların da prim yaparken artık aylık olarak gerborcu olmaması gerekiyor. İhraçekleştirerek ödeme yaptıklarını, cattan kaynaklanan iadeler kanuni dolayısı ile piyasayı rahatlatmaya süresi içinde kayıtlara geçtiğinde çalıştıklarını belirtti. prim indiriminden de yararlanılır” Keskin, Sosyal Güvenlik Kurudedi. mu olarak bundan sonraki hedefMustafa Keskin, sanayicilerin lerinin herkesin şikayet ettiği kayıt dile getirdiği konuları bütün aydışı istihdamla mücadele etmek rıntılarıyla kurumuyla paylaşıp olduğunu, bununla ilgili olarak gerekli düzenlemelerin yapılması çok ciddi planlar, projeler ürettikiçin çalışacağını da bildirdi. lerini sözlerine ekledi. 75 ebsohaber İzmirli sanayicilerin gündemi: Sektörler ve Teşvik Paketi 76 Murat Kurtalan Yük sanayicinin sırtında Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi sanayiciler, global ekonomik krizin etkilerini hafifletmek amacıyla hükümet tarafından açıklanan teşvik paketinin yanlışlarına dikkat çekerken, önceliğin üretim ve istihdam odaklı olması gerektiğini savundu. EBSO Meclis Üyesi Murat Kurtalan, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 2009/9 sayılı tebligatının yayınlanmasının ardından yaşanan olaylar hakkında Meclisi bilgilendirmek için söz aldığını belirtirken, tebligat öncesinde Uzak Doğu, Japonya veya Çin’in dışında, diğer ülkelerden gelen, CE Belgesi ve ATR Belgesi olan ürünlerin direkt gümrükten çekilebildiğini, Uzak Doğu, Japonya veya Çin’den gelen ürünlerin ise TSE’ye havale edildi- ğini, TSE’nin olumlu veya olumsuz görüşü doğrultusunda ya da TSE’nin yetki alanı dışındaysa odalardan bilirkişi talebinde bulunularak prosedürün tamamlandığını belirtti. Tebligat ile birlikte 28 Mayıs 2009 tarihinden itibaren, nedeni çok anlaşılamamakla beraber bu yetkinin gümrüklerden alınarak, TSE’ye verildiğini belirtti. Komite olarak, 40.Grup Soğutma Sanayi üyelerinden bir firmanın kendilerine müracaat etmesi ile birlikte TSE’nin söz konusu tebligatın kendilerine ulaşmadığı gerekçesiyle herhangi bir işlemde bulunmadıklarını öğrendiklerini, bunun üzerine Yönetim Kurulumuz’un devreye girerek, gerekli girişimlerde bulunduğunu, sonuçta söz konusu tebligatın 2009/80 nolu genelgeyle “Pardon” şeklinde geri çekildiğini anlatan Kurtalan, bir yılın 52 hafta olduğu göz önünde bulunduğunda 1 hafta boyunca sanayicilerin ellerinin kollarının bağlandığını, mallarını çekemediklerini, hatta ken- temmuz 2009 ebsohaber dilerine ulaşan firmada olduğu gibi süreli olan işlerde sözleşme gereği cezaların ödenebildiğini söyleyerek, kriz ortamında zaten güç durumda bulunan, zamanla yarışan sanayicilere bir külfetin de bu şekilde getirildiğini belirtti. Kurtalan, 4857 sayılı Kanuna göre sözleşmeli personele, en fazla iki kez arka arkaya 3 aylık veya tek kalemde 6 aylık sözleşme yapılabildiğini, bu sürenin uzaması halinde sözleşmeli personelin otomatikman kadrolu sınıfına girdiğini, bu durumda 17 yıldır sözleşmeli olarak görev yapan personel olduğunu öğrendiğini belirtti. 27 Mayıs Genel Seçimlerle birlikte, beldelerin merkez kasabalar veya ilçeler ile birleşmesinin söz konusu olduğunu, bu nedenle daha önce kadro bazında olanların herhangi bir tazminat ödenmeden işten çıkartıldığını, yine sözleşmeli personelin normal çalışma saatleri dışında veya tatil günlerinde yapacağı çalışmalar karşısında ayrıca herhangi bir ücret ödenemeyeceği ve tarafların bir ay önce iptal etmek şartıyla sebep göstermeksizin tazminat verilmeden sözleşmelerinin feshedebilineceği gibi hususların mevcut olduğunu söyledi. İşveren olarak biraz önce söylediği hususları kendilerinin çalışanlarına yapmaları halinde, kendilerinin cezalandırılacağını, ancak devletin bunları yapmakta serbest olduğunu söyledi. Kurtalan, devletin uyguladığı bu çifte standardın aynı zamanda inşaat sektöründe olduğu gibi, TOKİ ile özel inşaat şirketleri arasında haksız rekabete neden olduğunu Meclis’in bilgisine sundu. temmuz 2009 Hüseyin Arıcı Tekstile haksızlık var EBSO Meclis Üyesi Hüseyin Arıcı, Türkiye’de tekstile haksızlık yapıldığını söyledi. Arıcı, tekstil sektörünün çok geniş açılı düşünülürse kümelenmesi çok fazla olan bir sektör olduğunu, tekstilin, atalarımızın altın kadar değerli ve kazançlı olması nedeniyle “beyaz altın” diye nitelendirdiği pamuğun tarladan çıkışı ile başlayan, çırçırlanmasının ardından iplik, dokuma veya örme işlemlerinden konfeksiyona kadar uzanan birçok alt sektörünün bulunduğunu belirtti. Beş yıl öncesine kadar ülkemizin, dünyanın en güzel pamuğunu üretirken, ne yazık ki ucuz ama kalite bakımından düşük olan ithal pamuğun tercih edildiğini, bunun aynı zamanda ihracat kalitemizin de düşmesini beraberinde getirdiğini söyledi. Arıcı, iki bin lira değerindeki bir pamuktan ihracata dönük olarak basit bir işlem yapıp örneğin 150 gramlık bir t-shirt yapıldığında aşağı yukarı pamuğun kilosunun 20-25 bin liraya denk geldiğini, dolayısı ile yüzde 100 ithal edilmediği takdirde elde edilen kârın, katma değerin hepsinin bu kümelemede yurt içinde kalacağını belirtti. Arıcı, ana konularının dışında saymadığı boyahaneler, fermuar, çıtçıt, düğme, yıkama- taşlama ve bir çok yan dalları ile birlikte tekstilin çok büyük bir potansiyele sahip, senelerdir istihdamı en yüksek sektörlerden biri olduğunu, iki sene öncesine kadar 20-22 milyar dolar ile ihracatın lokomotifi olmuş tekstil sektörünü, “bu geri kalmış ülkelerin işidir” diyerek bir kenara atılmaması gerektiğini söyledi. Ülkemizin 1965 yılından bu yana tekstil sektörüne emek verdiğini, bu sektörde patronuyla, işçisiyle, stilistiyle, desencisiyle, modacısıyla artık bir dünya markası olmuş, yüksek kaliteli üretim yapıp, para kazanacak hale gelmişken, bu ikinci derecede bir sektör denilerek, geri kalmış yörelere, Doğu, Güneydoğu gibi bölgelere götürmeyi düşünülürse sektörün batmasına neden olunacağını belirtti. Bir fabrika kurarken nasıl enerji, yol gibi her türlü alt yapısı düşünülüyorsa, bir tekstil fabrikasının en önemli alt yapısının da yetişmiş elemanların, işçilerin, mühendislerin, stilistlerin oluşturduğunu dolayısı ile yetişmiş elmanı olmayan en modern, donanımlı bir fabrikanın Doğu’da ya da Güneydoğu Bölgesi’nde kurulmasının bir anlam taşımadığını ifade eden Arıcı, basından takip ettiği kadarı ile bir girişimcinin büyük emek harcayarak Tokat’ta kurmuş olduğu fabrikayı, çalıştıracak eleman bulamaması nedeniyle kapatmasını örnek olara ik paketinden en büyük zarar gören ilin de ekonomik olarak yine İstanbul olduğunu belirtti. Arıcı, Türkiye’nin modasının, deseninin nerede yaratıldığını, defilelerin nerede yapıldığını, ihracat için mal almaya gelen müşterilerin nereye geldiğini sorarak, İstanbul, İzmir ve Denizli gibi tekstil sektörünün belirli ürünlerde ihtisaslaştığını, marka haline geldiği gerçeği varken, tekstilin ikinci sınıf bir sektör haline getirilmeye çalışılmasını anlayamadığını, bunun ülkemiz için büyük haksızlık olacağını, tekstil sektörünün devletten sadece diğer tüm sektörler gibi imalatın üzerindeki yüklerin hafifletilmesini istediğini, söyledi. Devletin açıkladığı teşviklerde, iller arasında çok büyük dengesizliğin olduğunu, kendisi- 77 ebsohaber 78 nin politika yapmayı sevmediğini ancak, hangi milletvekilinin bastırdıysa o bölgenin 3. bölge ya da 4. bölge olduğunu, Manisa’nın İzmir’le mesafesinin 35-40 kilometre, Bergama OSB ile 100 kilometre, Tire OSB ile 90 kilometre, Ödemiş ile 120 kilometre olduğunu söyleyerek, teşviklerden sonra hangi yatırımcının İzmir’deki organize sanayi bölgelerine yatırım yapacağını sordu. Türkiye’nin bu yeni teşvik sistemi ile ilgili olarak 61 ilde, 349 tane iş adamıyla memnuniyet anketi düzenlendiğini, anketin ortalamasının ise genel olarak, geri kalmış yörelerde yüzde 70’inin, ileri bölgelerde yüzde 29’unun teşviklerden memnun olduğunun belirlendiğini söyledi. Arıcı, sanayici olarak çok dik durmaları gerektiğini, kendi haklarını iyi bir üslupla aramaları gerektiğini, bunun için de Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ın da önderleri olması gerektiğini ifade etti. Cumartesi ve pazar günleri elektrik santrallerinin fazla elektrikten dolayı durduğunu belirten Arıcı tekstil sektöründe özellikle iplik dokuma fabrikalarının ve boyahanelerin haftanın yedi günü hiç durmadan çalışmak mecburiyetinde olduğunu, bu nedenle sektör temsilcileri olarak Bakanlık nezdinde, en büyük giderleri olan elektriğin, cumartesi-pazar gece tarifesi üzerinden alınması hususunda girişimlerde bulunduklarını, ancak henüz herhangi bir sonuç alamadıklarını, Yönetim Kurulu’ndan bu konunun takipçisi olunmasını istedi. Firmasının, Fransa’ya ihracat yaptığını belirten Arıcı, son zamanlarda alacaklarını düzenli bir şekilde tahsil etmeye başladıklarını, yapmış oldukları incelemede Fransa’da geçtiğimiz üç ay içerisinde yeni bir kanunun çıktığını ve hiç bir borçlunun alacağını bir aydan fazla geciktiremediğini öğrendiklerini, söz konusu Kanunun incelenerek, değerlendirilmesinin örnek teşkil etmesi açısından faydalı olabileceğini de sözlerine ekledi. Salih Esen Karşılıksız çekler sorun EBSO Meclis Üyesi Salih Esen, gerek Meclis Başkanı gerekse Yönetim Kurulu Başkanının, ülkemizin zor bir dönemden geçtiği zamanda görev aldıklarını, özellikle Odamız Yönetim Kurulu Başkanlığı yanı sıra Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nde Yönetim Kurulu Üyesi olmasının, Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’a ek bir külfet, zorluk getireceğini, kendisine başarılar dileyerek, geçmişte yaşanılanın aksine, seslerini Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin Yönetim Kurulu’nda en iyi şekilde ifade edeceğine inandıklarını belirtti. Bu dönemde TOBB Yönetim Kurulu’nda sanayicileri temsilen dört kişinin olmasını beklerken onbeş üyeden ancak üç kişi ile temsil edildiklerini, ülkemizde gerçekten sanayinin dertlerinin çok fazla olduğunu, sanayici olmanın bu ülkede neredeyse cezalanmakla eş anlamlı bir pozisyonda olduğunu söyledi. Esen, İzmir olarak teşvik paketine isyan etme noktasında olduklarını, Yorgancılar’ın konuşmasında bu konuya çok geniş bir şekilde yer vermesinin yerinde bulduğunu, zira basın toplantısından sanki bu paketten çok mutlu olduklarına dair bir izlenime kapıldıklarını belirten Esen, bu uygulamanın İzmir’e verdiği herhangi bir kazancın bulunmadığını, üstelik daha çok götürüsü olduğunu, Meclis üyesi olarak bunu her platformda dile getirmeleri gerektiğini, böylece Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ın da sesinin daha fazla gür çıkmasına olanak vereceklerini söyledi. Sanayiciler olarak bugüne kadar teşvik paketlerinin hep bölgesel ve sektörel olması yönünde eleştirdiklerini, beğenmediklerini, ancak bölgesel ve sektörel olmanın nasıl olacağı hususunun içini doldurmadıklarını, ne yazık ki siyaseten alınmış olan kararlar doğrultusunda bir takım bölgelerin içini doldurarak, Manisa, Antep gibi illerin lobi çalışmaları sayesinde teşviklerden istedikleri gibi yararlandıklarını belirtti. İzmir’in, Ar-Ge’ye dayalı, yüksek teknoloji ürünler üretilmesi hususunda 1. Bölge’de yer aldığını, Manisa’nın, Antep’in, Kayseri’nin, Konya’nın 3. bölgede yer aldığını, İzmir’de plastik yatırımı yapıldığında teşvik alınmadığını, ancak Antep’te, Kayseri’de yapıldığında teşviklerden yararlanabildiğini, bunu anlamanın mümkün olmadığını, verilen teşviklerin sanayiciler olarak, yola dökülmeleri için birincil sebep olduğunu ifade etti. Esen, plastik sanayicileri olarak Menemen’de Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesini birçok emek ve para harcayarak kurduklarını, teşvik paketinin hayata geçirilmesi halinde, sanayicinin o bölgeye yatırım yapmak istemeyeceğini, Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi ile Manisa sınırının 5 km olduğunu, OSB’nin 5 kilometre Manisa’ya doğru aktarılsa teşviklerden istifade edeceğini, İzmir’deki yatırım-cının, sanayicinin bu uygulamadan büyük zarar göreceği ortada iken hangi akla hizmet böylesine büyük bir haksız uygulamanın yapılacağını anlayamadığını söyledi. TOBB’un teşvikler ile ilgili yapılan haksızlığı her platformda gür sesle dile getirmesi gerektiğini, bu konuda TOBB Yönetim Kurulu üyesi olarak Yorgancılar’a temmuz 2009 ebsohaber da büyük görev düştüğünü, Odamız’ın mutlaka daha proaktif bir çalışmanın içerisinde olması gerektiğini belirtti. Adana ve Mersin’in uğramış olduğu haksızlığı ifade edebilmek amacıyla en azından milletvekilleri ile oda başkanlarıyla tek vücut haline gelerek Ankara’ya çıkartma yaptıklarını, Odamız’ın da Ege Bölgesi olarak, İzmir, Denizli, Aydın olarak yapılan bu haksızlığa, oda başkanlarının önderliğinde milletvekillerimiz ile birlikte seslerini Ankara’ya duyurmaları gerektiğini, aksi halde İzmir’de, Ege Bölgesi’nde sanayi yapılanmasının çökmesinin vebalinin sanayi kesimini temsilen kendilerinin olacağını ifade etti. Esen, iş alemini yakından ilgilendiren bir diğer önemli problemin ise karşılıksız çeklerde alacaklıların yaşadığı mağduriyetler olduğunu, kendisinin Yönetim Kurulu Başkanlığı döneminde Adalet Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduğunu, o dönemde çıkarılacak Çek Yasası’nın Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamayacağını, daha da büyük kaosa sebep olacağını ifade etmelerine karşılık, ne yazık ki Yasa’nın istedikleri gibi çıkmasını engelleyemediklerini, bu defa da çıkarılacak olan Çek Kanunu, Türk Ticaret Kanunun çok iyi bir şekilde irdelenmediği takdirde olumsuz sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklarını, Yönetim Kurulu’nun görevinin çok ağır olduğunu, Meclis üyesi olarak her türlü desteğe hazır olduklarını, ancak kendilerinin sorunlarına çözüm getirmek adına, Yönetim Kurulu’ndan seslerinin ilgili merciiler tarafından net bir şekilde duyulmasını sağlamalarını istedi. temmuz 2009 Mustafa Dirin Teşvik paketi hatalı EBSO Meclis Üyesi Mustafa Dirin, hükümetin açıkladığı teşvik paketinde hatalar bulunduğunu söyledi. Masa başında karar alanların ne gibi sonuçlara sebep olduklarını düşünmediklerini belirten Dirin makine sektörünün de tıpkı tekstil sektörü gibi tecrübe birikimi gerektiren, ağır bir sektör olduğunu, dolayısı ile tonlarca ağırlıktaki makineleri, tecrübeli teknik elemanlarını taşıyarak teşvik alan illere taşımalarının söz konusu olamayacağını, ancak mevcut şartlarda nasıl tesislerini büyüterek, üretimlerini artırarak Avrupa ülkeleri, Hindistan, Çin gibi ülkelerle nasıl rekabet edebileceklerini, bölgesel ve sektörel teşvikler derken, neden bazı illere ayrıcalık tanındığını anlayamadığını, böyle yanlış bir ayrımcılığın olamayacağını, ülkeyi yönetenlerin toplumun mutluluğu ve huzuru için var olduğunu, ancak bunun aksi şeklinde karar almalarına bir anlam veremediklerini ifade etti. Kürşad Yuvgun Tarıma destek şart EBSO Meclis Üyesi Kürşad Yuvgun, 18-19 Haziran 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilen Ege Tarım Zirvesi ile ilgili bazı satır başlıklarını Meclis ile paylaşmak için söz aldığını ifade ederken, ülkemizde tarımın ve tarıma dayalı sanayinin stratejik önemine karşın ülkemizdeki ekonomik sektörler arasında ne yazık ki yeterince algılanamadığını, ihmal edilen sektörler konumunda gözlemlendiğini, bu nedenle gerek kamuoyunda, gerekse hükümet içerisinde tarım sektörünün ve tarıma dayalı sanayinin önemine ilişkin yeni bir farkındalık yaratmak gerektiğini belirtti. 26 Nisan 2008 tarihinde yayımlanan Sözleşmeli Üretimle İlgili Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik’in faydalı olduğu kadar aynı zamanda sözleşmelerin damga vergisine tabi olması gibi bazı mali sorunları da beraberinde getirdiğini, Damga Vergisi Kanunu’nda; ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile bunlara ilişkin rehin senetlerinin damga vergisinden istisna olduğunun yer aldığını, örnek teşkil eden ve çok eskiden beri uygulanan bu istisnanın kapsamının genişletilerek sözleşmeli üretimin de kolayca bu kapsam içersine alınabilineceğini, bu konuyla ilgili daha önce Yönetim Kurulu tarafından gerekli girişimlerin de yapıldığını ifade eden Yuvgun, sözleşmeye istinaden yapılacak ayni ve nakdi avans ödemelerinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesine istinaden stopaj yapma zaruretinin mevcut olduğunu, bu hususun da kaldırılması gerektiğini, zira verilen avansların her zaman mala dönüşmediğini, bu durumda çiftçinin borçlu kalabileceğini belirtti. Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde istenilen düzeltmenin yapılabilmesi için Bakanlar Kurulu kararının yeterli olabileceğini, dolayısı ile Bakanlar Kurulu kararıyla stopajın kolayca sıfıra indirilebilineceğini ifade ile Yönetim Kurulu’nun uygun görmesi halinde Maliye Bakanlığı’ndan bir randevu alarak, bu iki husus ile ilgili olarak şifahi olarak bir 79 ebsohaber 80 ekip halinde aktarmayı teklif ettiğini söyledi. Yuvgun, gıda sektörü ile ilgili 11 meslek komitesini ilgilendiren, Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda Ve Yem Kanunu Taslağı üzerinde yapılan çalışmaların tamamlandığını, tasarının nerede kanunlaşacağını belirterek, Kanunun beraberinde çok önemli değişikliklerle birlikte sıkıntıları da beraberinde getireceğini ifade etti. Tasarının 35. maddesinde; yasal görevlerin yerine getirilebilmesi için finansal kaynak sıkıntısı çekildiği belirtilmek suretiyle çözüm olarak bu hizmetlerden faydalananların katkıda bulunulmasını amaçlayarak, Bakanlık’ın bu Kanun kapsamında yürütülen faaliyetler ve resmi kontroller karşılığında ücret alabileceğinin belirtildiğini, sözü edilen ücretlerin Bakanlıkça talep edilmesinin aslında Anayasaya aykırı olduğunu belirtti. Zirai ilaçların reçeteyle satılmasının doğru bir gelişme olduğunu ancak uygulamanın serbest bırakılmasının, komşu parsellerdeki tarım ürünlerine bulaşma ihtimali nedeniyle güvenli gıda hedefine ulaşmayı büyük bir risk altına soktuğunu, bu sebeple reçetelerin mümkün olduğu kadar renklendirilmesi, sistemik etki süresi uzun olan ilaçların kesinlikle kontrol altında uygulanması gerektiğini söyledi. Büyük mağazaların özellikle “private label” markalı ürünlerinin cirolarının toplam ticaret hacmimiz içerisindeki payının giderek büyüdüğünü, büyük mağazaların üreticilere bu ürünlerin fiyatının düşük olması koşuluyla düşük kaliteli olabileceği hususunda bir telkininin olduğunu, bu durumun da gıda güvenliğini tehlikeye soktuğunu, bu nedenle büyük mağazalardaki özellikle “private label”lı ürünlerde gıda güvenliği ve tüketicinin aldatılması konularında çok daha yoğun denetim yapılması, başta Pazar yerleri olmak üzere, hallerin de gıda güvenliği ve tüketi- cinin aldatılmaması konularında daha yoğun şekilde denetlenilmesi gerektiğini ifade etti. Yuvgun, tarımda verimlilik artışını temin etmek için bir takım yeniliklere ihtiyacın olduğunu, bunlardan en önemlisinin eskiyen traktör, tarım alet, makine ve ekipmanlarının ülke çapında yenilenmesinin sanayicilerimiz için de ayrıca bir iş imkanı yarattığını, bunun için makinelerin ortak kullanımını da destekleyecek teşviklerle birlikte hurda teşviğinin de düzenlenmesi gerektiğini belirtti. Yuvgun, Türk Ticaret Kanunu Taslağında “portföy tazminatı” diye bir hususun yer aldığını, bunun herkes için çok önemli, yeni bir tanımlama olduğunu, aynı zamanda yeni bir yük oluşturacağını, yine denetçilerin sahip olması gereken nitelik ve vasıflarda da değişikliklerin yer alacağını Meclis’in dikkatlere sunarak, Yasa tasarısının iyi bir şekilde irdelenmesi gerektiğini belirtti. Kani Aydoğdu Sadece bankalar karlı EBSO Meclis Üyesi Kani Aydoğdu, Meclis üyesi arkadaşlarının geçmişe yönelik konuşurken daha itinalı konuşması gerektiğini Yorgancılar’ın başarılı çalışmalarının, TOBB Yönetim Kurulu’nda da devam etmesini temenni ettiğini, ancak daha önceki yıllarda TOBB Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulunan Tamer Taşkın’ın, Atıl Akkan’ın, kendisinin ve diğer isimlerini sayamadığı büyüklerinin birçok başarılı çalışmaya imza attığının göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Aydoğdu, teşvik paketinin geç de olsa çıktığını, ancak KOBİ’lerin yine kendi kaderlerine terk edildiğini belirtti. Hükümet yetkililerinin vermiş olduğu beyanatlarda sık sık banka sistemimizin çok iyi olduğunun yer aldığını ifade edildiğini, ancak bankaların sanayicinin, iş adamlarının, halkın paraları ile bugün bu konuma geldiğini, Türkiye’de en fazla para kazanan kuruluşların bankalar olduğunu, hisse senetlerinin devamlı şekilde yükseldiğini, sermayelerini ikiye, üçe katladıklarını ama ne yazık ki, sanayicinin yatırım için, üretim için bankalara ihtiyacı olduğunda atmaca gibi saldırdıklarını belirtti. Şairoğlu’nun Meclis Başkanlığı’nı iyi bir şekilde yönettiğini, ancak açılış ve başkanlık sunuşlarında, TÜSİAD toplantısı ile ilgili ekonomik konularda yapmış olduğu konuşmasının Yönetim Kurulu Başkanı’nın konuları olduğunu, o nedenle Meclis Başkanlığı olarak bu görev ayrımı konusunda daha titiz davranılması gerektiğini ifade etti. Meclis Başkanı Hüseyin Şairoğlu, TÜSİAD toplantısını önemi nedeniyle Meclis ile paylaştığını söyledi. Salih Eesen, Aydoğdu’nun neden sürekli alınganlık gösterdiğini anlayamadığını, kendisinin gerek Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulunmuş, gerekse Odamız’ı TOBB’ta temsil etmiş biri olarak belli bir tecrübeye sahip olduğunu, ancak Meclis kürsüsünün herkese açık olduğunu ve herkesin burada hür iradesini kullanarak, istediğini ifade edebileceğini kendisine hatırlatmak istediğini söyledi. Meclis toplantısının sonunda söz alan Meclis Üyesi Mehmet Karahaliloğlu da, SGK İl Müdürü gibi önemli çözüme odaklı konukların konuşmalarına daha fazla zaman ayrılmasını, sanayicilerin sorunlarına ilişkin fırsatları iyi değerlendirmesini ve tüm sorularına cevap alabilmeleri gerektiğini söyledi. temmuz 2009 ebsohaber Ersin Faralyalı’yı unutmadık E ge Bölgesi Sanayi Odası’nda 1981-1987 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan, TOBB eski başkanlarından, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Ersin Faralyalı, aramızdan ayrılışının ilk yıldönümünde Karşıyaka Soğukkuyu Kabristanı’ndaki mezarı başında anıldı. Törende, oğlu Serdar Faralyalı, kardeşi Hikmet Faralyalı, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, EBSO Meclis Üyesi Mustafa Dirin, Genel Sekreter Mustafa Kalyoncu ile yakın dostları, Ersin Faralyalı ile ilgili anılarını paylaşırken oldukça duygusal anlar yaşandı. Ersin Faralyalı’ya, sağlığında verilen “Son 10 Yılın En Çok Sevilen Toplum Önderi Başarı ve Onur Ödülü” plaketi de “Benim yerim orası” diye nitelendirdiği EBSO’da, yine kendi adını taşıyan toplantı salonunda sergilenmek üzere Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökçüoğlu ile Genel Sekreter Kalyoncu’ya teslim edildi. Sanayi ve ihracata adanmış ömür EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, Ersin Faralyalı’nın sanayiciliğinde, Oda temmuz 2009 başkanlığında ve üstlendiği tüm görevlerde herkese örnek olduğunu söyledi. 1966 yılında EBSO’ya adım atan Faralyalı’nın 1991 yılına kadar geçen çeyrek asırlık sürede sırasıyla Meclis Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkanlığı dönemlerinde İzmir’de planlı sanayileşme hamlesi açısından Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin, Ege Serbest Bölgesi’nin kuruluşuna öncülük ettiğini, EBSO’da bilgisayar dönemini başlattığını hatırlatan Gökçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ersin Faralyalı, EBSO Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın yanı sıra TOBB Başkanlığı, DEİK kuruculuğu, TUSİAD ve İKV Yönetim Kurulu Üyelikleri sırasında da Türk iş hayatına önemli katkılarda bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı döneminde de Türkiye’nin hayat damarlarından birine yön verdi” dedi. İbrahim Gökçüoğlu, başkanı bulunduğu Bergama OSB’deki bir caddeye Ersin Faralyalı isminin verileceğini de açıkladı. İzmir’in Halkla İlişkiler sektöründeki duayeni Sancar Maruflu’nun çabalarıyla gerçekleştirilen anma törenine katılan Ersin Faralyalı’nın kardeşi Hikmet Faralyalı ile oğlu Serdar Faralyalı da, onun Türkiye’nin gelişip refah düzeyi yüksek ülkeler arasında yeralması için çaba gösteren kişiliğiyle övündüklerini anlattı. Ege Orman Vakfı Genel Müdürü Metin Gençol da, Faralyalı adına 10 bin ağaçlık bir orman kurulacağını bildirdi. 81 ebsohaber 82 Gün batımının benzersiz keyfinin, zengin damak tadı ile birleştiği eşsiz bir ortam.. Adını kara ve denizin buluştuğu yerden alan Pasarella Restaurant, ruhunuzu tatlı bir esintiye bırakacağınız büyüleyici manzarası, nostaljik mimarisi ve konsepti ile sizi başka bir diyara sürüklüyor. Bir aile işletmesi olan Pasarella Restaurant, 2006 yılında Çeşme’nin eşsiz koylarından, Ilıca’da hizmete girdi. 120 kişilik kapasitesi ile Fransız ve Alman mutfağı ağırlıklı Pasarella Restaurant’ta et yemekleri ön plana çıkarken, İsviçre mutfağına özel bir lezzet olan et, peynir, çikolata Fondue çeşitleri, seçkin şarapları yanında tadılabilecek en leziz tatlar olarak dikkat çekiyor. Pasarella Restaurant, organik ürünlerle yakaladığı eşsiz lezzetleri, zengin yerli ve yabancı şarap ve içki mönüsü, benzersiz tatlıları, kahveleri ve kokteylleri, sanatçılara hitap eden galerisi ile özel günlerinizde değerlendirebileceğiniz nezih bir ortam yaratıyor. Pasarella, taş binasının ve slow şarkılarının nostaljik atmosferini, Çeşme’de ilklere imza atan zengin et menüsünü, Ilıca koyunun eşsiz gün batımı manzarasını romantizm eşliğinde sizlere sunuyor. Şömine keyfini, özel yemekler, değişik tatlar, zengin şarap menüsü eşliğinde yaşamak için doğru seçim Pasarella Restaurant, yazın sezon boyunca, kışın ise hafta sonları ve özel günlerinizde hizmetinizde. temmuz 2009 ebsohaber 83 temmuz 2009 ebsohaber 84 temmuz 2009