ebsohaber temmuz 2009 - Ege Bölgesi Sanayi Odası

Transkript

ebsohaber temmuz 2009 - Ege Bölgesi Sanayi Odası
ebsohaber
1
temmuz 2009
ebsohaber
2
temmuz 2009
ebsohaber
4
Başkan....................................................................4
Kan verme haberi...............................................5
İlk çeyrekte büyük daralma............................6
İş dünyası yatırıma değil
üretime teşvik istiyor........................................8
TOBB’un reçetesi............................................. 10
Kobi’lerde birleşme teşviki.......................... 12
Dipten çıkış uzun sürecek............................ 14
Haziran’da kapasite kıpırdadı..................... 17
Teşvik sistemindeki
adaletsizlikler giderilsin................................ 18
Ege’nin devlerine üretim alkışı................... 22
İzmir ekonomisine
60 milyonluk İZKA dopingi.......................... 30
EBSO’dan grişimci kadınlar.......................... 32
İZKA’nın KOBİ Mali Destek
Programında EBSO ağırlığı.......................... 33
İzmir için el ele................................................. 34
Sanayici acil ve somut
tedbirler bekliyor............................................ 36
İç dinamikleri harekete geçirelim............. 38
Bazı yasal düzenlemeler
ticari hayatı tehdit ediyor............................. 40
ABD’nin ticaret üssü İzmir olsun................ 42
Krizi aşmanın yolu işbirliği........................... 44
Türkiye lojistik merkez................................... 45
Çin yatırımına adım adım............................. 46
temmuz 2009
temmuz gündemi
ebsohaber
Şirket satın almaları ve
birleşmeleri durdu.......................................... 49
Karasuya çözüm aranıyor............................. 50
Kağıt karton sanayi sürekli gelişiyor........ 52
Enerji etkinliği çevre ve
Kyoto protokolu............................................... 53
Sanayi sitelerine EBSO yaklaşımı............... 61
Krize karşı uluslararası işbirliği şart........... 64
Teşvikler yatırım, üretim
ve istihdamı arttırmalı................................... 66
SGK sanayicilerin yanında............................ 72
Ersin Faralyalı’yı unutmadık........................ 79
8
Temmuz 2009 / YIL: 26 SAYI: 302
SAHİBİ
Ege Bölgesi Sanayi Odası Adına
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender YORGANCILAR
SORUMLU MÜDÜR
Mustafa KALYONCU
(Genel Sekreter)
YAYIN İCRA KOMİTESİ
Ender YORGANCILAR
Bayram TALAY
Berkay ESKİNAZİ
Mustafa KALYONCU
YAYIN SORUMLUSU
Mehmet Ali SÜTLÜ
YÖNETİM YERİ
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Cumhuriyet Bulvarı No: 63 İZMİR
Tel. : 0232 455 29 00
Faks: 0232 425 36 35
BASKI
TÜKELMAT A.Ş.
1571 Sokak No: 16 Çınarlı - İZMİR
Tel. : 0232 461 96 42
Faks: 0232 461 96 46
Ebsohaber, Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nın Aylık Yayın Organıdır.
Ebsohaber’de yayınlanan yazılar
kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ebsohaber’de yeralan yazılar
aksi belirtilmedikçe EBSO’nun
resmi görüşünü yansıtmaz. İmzalı
yazılarda belirtilen görüşler sadece yazarlarına aittir.
Yerel süreli yayın
Baskı Tarihi: 27 TEMMUZ 2009
9
Görsel Yönetmen:
A. Bahadır ÜLKÜSAYAR
Tel: +90 232 446 84 94
Fax: +90 232 446 59 17
Adres: Şair Eşref Bulvar ı
Karaahmetoğlu İş Merkezi
No:22 K:4 D:405
Çankaya - İzmir / TÜRKİYE
www.sbareklamcilik.com
temmuz 2009
5
ebsohaber
Çıkışa doğru mu yol alıyoruz?
D
6
Ender YORGANCILAR
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Krizin o hızlı
çıkışı ve yıkıcı
etkisi kontrol
altına alınmış
gibi görünmektedir. Ancak eski
rakamlarımıza
ulaşmak kolay
olmayacak. O nedenle krizi değil
sonrasını konuşmak durumundayız. Artık yaralarımızı sarmanın ve
yüzümüzü geleceğe çevirmenin
zamanı geldi.
eğerli Üyelerimiz,
Tüm dünya krizin etkilerini en aza indirmeye çalışırken, açıklanan son rakamlarla
birlikte, acaba çıkışa yaklaştık mı
soruları da artmaya başladı.
Verilerde, bir önceki aya göre
birkaç puanlık iyileşmeler, pozitif
yöndeki gelişmelerin yavaş seyredeceğinin sinyalini vermektedir.
Krizin o hızlı çıkışı ve yıkıcı
etkisi kontrol altına alınmış gibi
görünmektedir. Bu da bizlere
2010’un ilk çeyrek rakamlarına
olumlu yansıyacağını göstermektedir. Ancak eski rakamlarımıza
ulaşmamız hiç de kolay olmayacaktır. O nedenledir ki artık krizi
değil, kriz sonrasını konuşmak
durumundayız. Krize müdahalemiz geç oldu ama kriz sonrasına
benzer esneklikte hazırlanmamız
söz konusu olamaz.
Artık yaralarımızı sarmanın ve
yüzümüzü geleceğe çevirmenin
zamanı gelmiştir. Bunun için
de öncelikle Hükümetimizden
beklediğimiz birkaç ana başlık
bulunmaktadır.
Üretimden satışlarına göre
yapmış olduğumuz 2008 Yılı 100
Büyük Firma çalışmasında da
gördük ki, 2008 yılı son çeyreğinde gelen kriz, firmalarımızın
bilançolarını olumsuz etkilemiş
ve her üç büyük firmamızdan biri
zarar etmiştir.
Büyük firmalarımızın bile
olumsuz etkilendiği bir kriz sürecinde, üretim yapmaya çalışan,
istihdam sağlayan firmalarımızın
özellikle de KOBİ’lerimizin desteklenmesini istiyoruz. Bizler
krizden önce de kriz süresince de
hep üretimin önemine değindik.
Krizden sonrası için de söylemimiz değişmeyecektir. Beklentimiz
de üretimin önündeki engellerin
kaldırılması ve önceliğin üretime
verilerek üretimin teşvik edilmesidir.
Vergi affını çıkarabilen devlet,
benzer şekilde SSK ve vergi borcunu gününde ödeyen firmalara
da özel teşvik primi kullandırarak
destek olmalıdır.
Firmalarımızın KDV alacakları konusundaki mağduriyetinin
önlenebilmesi için de, mevcut
elektrik faturalarından alacak
miktarının düşülmesi yöntemi
uygulanabilmelidir.
Yüksek enflasyon döneminde başlatılan ama küresel krizin
firmalarımızı olumsuz etkilediği
bugün, peşin vergi uygulaması
sonlandırılmalıdır.
Gerek iç, gerekse de dış piyasadaki daralma yeni hedef pazarları gündeme getirmiştir. Firmalarımızın üretimlerinin devamını
sağlayacak olan yeni pazar imkanlarının geliştirilmesi yönünde
her türlü teşviğin ve desteğin
verilmesi sağlanmalıdır.
Özellikle de Güney Amerika
ve Afrika pazarlarına ulaşma
imkanı için kolaylıklar sağlanmalıdır. Bizler de yeni pazar
arayışlarımızı aralıksız sürdürmek
zorundayız.
Rekorlar kırdığımız ihracatın
yeniden atağa geçmesinin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu gördük.
İhracat pazarlarındaki hızlı
daralma, ihracat taahhütlerinin
gerçekleştirilmesini güçleştirmiştir. İhracat taahhütlerinin
kapatılmasında miktar ve değer
olarak kolaylık ve bir yıldan az
olmamak üzere de süre uzatımı
sağlanmalıdır.
Bu hususların dikkate alınması ve ülke kalkınmasında öncü
rol oynayan reel sektörümüzün
sıkıntılarının giderilmesi, kriz
sonrasında daha fazla sorunla
karşılaşmamamız açısından büyük önem taşımaktadır. Birlik ve
beraberlik içerisinde bu sıkıntılarımızı da aşarak yeniden hedeflerimize odaklanacağımıza olan
inancım sonsuzdur.
temmuz 2009
ebsohaber
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’dan anlamlı çağrı
Haydi sanayiciler kan bağışına
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar,
İzmirli sanayicileri Kızılay’a
kan bağışı yapmaya çağırdı.
Alsancak’taki Ege Bölgesi Kızılay
Kan Merkezi’ne bizzat giderek
kan bağışında bulunan ve
firmasındaki işçiler arasında da
kan bağışı kampanyası başlatan
Ender Yorgancılar, Kızılay Bölge
Müdürü Dr. Gökay Gök ile sağlık
ekiplerinin uygun bir gününde
çalışanlarından kan bağışı
alınması konusunda anlaşmaya
vardı. Ender Yorgancılar, “Bu
anlamlı kampanyayı üyelerimize
duyuracağız. Ayrıca bütün
sanayici arkadaşlarımıza kan
bağışı yapmaları için buradan
çağrıda bulunuyorum” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın “Güvenli
Kan Temini” projesi çerçevesinde
Temmuz ayı ortasında yayınladığı
genelge ile hasta yakınlarından
taze kan dışında kan talep
edilmeyerek Kızılay Kan
Merkezleri’nden karşılanması
talimatını verdi. Bu uygulamanın
ardından İzmir’in kan ihtiyacını
karşılayan Ege Bölgesi Kızılay
Kan Merkezi’nin stokları azaldı.
Kurum alarm durumuna geçti.
temmuz 2009
İzmir’deki devlet, özel ve
üniversite hastaneleri kanı
öncelikli olarak Kızılay’dan
temin etmeye başladı. Sıcaklar
ve kentte yaşayanların tatil
yörelerine gitmesi gönüllülerin
kan bağışında azalmaya ve
dolayısıyla İzmir’in kan ihtiyacını
karşılayan Kızılay’ın kan
stoklarının erimesine yol açtı.
Kızılay Kan Merkezi’nin halen
800 ünite olan kan stoğunun
birkaç gün içinde sıfırlanacağını
belirten Kızılay Kan Merkezi
Müdürü Dr. Gökay Gök, “Kan
bağışı olmaması durumunda
hastalar ameliyat masasında
kalacak” dedi.
Bağış çağrısında bulunan
Dr. Gök, “Acil durumlarda
kanları stoklardan kullanacak
olan hastaneler Kızılay’dan
düzenli olarak kan isteyecek.
Artık hastanelerde hasta
yakınından kan temini sadece
taze kan gerektiren masif
(açık yaralardan aktif kan
akması) kanamalarda ve kalp
ameliyatlarında yapılabilecek. Bu
durum dışında hastaneler hiçbir
şekilde kan alımı yapamayacak.
Vatandaşlarımızdan bu
durumu kendi sorunları gibi
algılayarak düzenli kan bağışında
bulunmalarını talep ediyoruz”
dedi.
Hayat kaynağımız
Kızılay’ın çağrısına İzmirli
sanayiciler adına kayıtsız
kalmayan Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, kendisi kan
verip fabrikasındaki işçilerin
de kan bağışı kampanyasına
katılmasını sağlarken,
sanayicilere de çağrıda bulundu.
Ender Yorgnancılar, “Kan
en önemli hayat kaynağımıdır.
Bir kişi bağışladığı bir ünite
kanla bazen birkaç kişinin
hayatını kurtarabilir. Sağlık
Bakanlığı, dünyanın gelişmiş
ülkelerindeki modern kan
bankacılığı uygulamasını getirdi.
Kızılay da bu konudaki tüm
sorumluluklarını yerine getiriyor.
Artık sorumluluk bizlerde.
Öncelikle biz sanayiciler
kendimiz topluma örnek olarak
vatandaşlık görevimizi yerine
getirmeliyiz. Kendi sağlığımız ve
başkalarının hayatını kurtarmak
için herkesi Kızılay’a kan
bağışına davet ediyorum” dedi.
7
ebsohaber
B
8
İlk çeyrekte büyük daralma
aşbakan Erdoğan, her
fırsatta ’Kriz Türkiye’yi
teğet geçiyor’ dese
de büyüme rakamları bunu
tam anlamı ile tekzip etti.
Türkiye ekonomisi 2009’un ilk
çeyreğinde yüzde 13.8 küçüldü.
Bu rakam 1945 yılında belirlenen
yüzde 15.3’lük daralmadan
sonra en dramatik ikinci
daralmayı ifade ediyor. Türkiye
ekonomisi 2001 krizinde bile
bir çeyrekte en fazla yüzde 9.8
daralmıştı. Rakamların OcakŞubat-Mart’a ait olması, alınan
tedbirlerle Mart ayının ikinci
yarısından sonra hafif de olsa
hareketlenme başlaması ise,
moral bozukluğunu sınırlı tutan
bir durum oldu.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin
ikinci en yüksek küçülmesini
gördü. İlk çeyrekte iç talep (stok
dahil) büyümeyi yüzde 20.8
aşağı çekerken, dış talebin yüzde
7’lik pozitif katkısına rağmen,
ekonomi yüzde 13.8 daraldı.
Bu oran, 1945 yılındaki yüzde
15.3 küçülmeden sonra Türkiye
tarihinin en yüksek küçülmesini
gösterdi. TÜİK çalışmalarında
yeni seri çalışmalarına göre en
düşük rakamlar 2001 yılının
ikinci çeyreğinde yüzde 9.8
olarak gerçekleşmişti. Bu yılın
tamamında ekonomide yüzde
4 büyüme öngörülmüştü ve bu
rakam daha sonra yüzde 3.6
küçülme olarak revize edilmişti.
çekiyor. İşte açıklanan 2009 yılı
ilk çeyrek rakamlarının en dikkat
çeken noktaları:
Özel tüketim içinde özellikle
mobilya ev aletleri kategorisinde
dramatik bir düşüş yaşandı.
Haberleşme, eğlence kültür ve
giyim ürünleri tüketimi de yüzde
Devlet harcamasaydı
15’in üzerinde daraldı.
Mart ayında yapılan yerel
Vatandaş harcamayınca en
seçimler öncesi devletin
dramatik daralma toptan ve
kesenin ağzını açması ve altyapı
perakende ticarette oldu. Toptan
yatırımlarına hız vermesi krizin
ve perakende ticaret yüzde 25.4
şiddetini az da olsa hafifleten en
daraldı. İnşaattaki yüzde 18.9’luk,
önemli etkenlerin başında geldi.
imalat sanayiinde yüzde 18.5’lik,
Mali sektörde yaşanan yüzde
ulaştırma ve haberleşmedeki
10’un üzerindeki artış da keskin
yüzde 17.6’lık büzüşmeler de
düşüşü dengeleyen bir diğer
dikkat çekiciydi.
önemli unsur oldu.
Yatırımlar içinde 2006’nın
TÜİK verilerine göre,
üçüncü
çeyreğinden itibaren
harcamalar yöntemiyle GSYH’de,
artan
kamu
yatırımları yüzde
devletin bu yılın çeyreğindeki
25
ile
yüksek
seviyede artmaya
tüketim harcamaları, geçen
devam ederken, özel sektör
yılın aynı dönemine göre arttı.
yatırımları yüzde 35.8 oranında
Sabit fiyatlarla geçen yıl yüzde
geriledi.
9 olan GSYH’da devletin
Üretime
harcamalarının payı,
Krizin
bakıldığında
ilk
bu yıl yüzde 11.1’e
iye’yi
rk
Tü
çeyrekte
ticaretteki
yükseldi.
yüzde 22.9’luk,
teğet
i
vergilerdeki yüzde
iğ
ed
m
eç
g
Vatandaş
21.2’lik, sanayi ve
a
ortay
kemer sıktı
haberleşmedeki
çıktı.
Rakamlar dikkatli
yüzde 17.6’lık
analiz edildiğinde özel
daralmalar rekor
tüketimin yüzde 9.2 ile rekor
seviyelere işaret ediyor. Tarımda
seviyede daraldığı dikkati
yüzde 2.7’lik düşüş dikkat çekici.
temmuz 2009
ebsohaber
Kimi zaman bir uzmana
ihtiyaç vardır.
Yabancı bir ortak mı
arıyorsunuz?
Günümüzdeki pek çok
uygulamanın aksine Deloitte
olarak birden fazla ülkede
kurumsal finansman, denetim,
vergi ve danışmanlık
disiplinlerimizi bir araya
getirerek müşterilerimiz için
daha fazla değer yaratıyoruz.
Deloitte Danışmanlık
Punta Plaza 1456 Sok.
No:10/1 Kat:12 Daire: 14 - 15
Alsancak, İzmir
Tel: 90 (232) 464 70 64
Fax: 90 (232) 464 71 94
www.deloitte.com.tr
temmuz 2009
9
i
ebsohaber
İş dünyası yatırıma değil
üretime teşvik istiyor
10
S
anayi üretiminde çift
haneli küçülme sürerken
işadamları, hükümetin bir
süre önce açıkladığı sektörel ve
bölgesel teşvik yerine “üretim
odaklı” bir teşvik sistemi istiyor.
TOBB kabine üyeleriyle
bir araya geldiği Konseyler
Müşterek toplantısında “Yatırım
teşviki yerine üretim teşviği
verilsin” başlıklı bir rapor verdi.
Toplantıya, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan, Devlet Bakanı Cevdet
Yılmaz, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehdi Eker, Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız ile TOBB Konsey
başkanları ve üyeleri katıldı.
Bugünün ihtiyacını
karşılamıyor
Sektörel ve bölgesel teşvik
sisteminin eski teşvik sistemine
göre önemli bir ilerleme
olduğunu belirten TOBB, mevcut
taslaktaki bölgeler arasındaki
sektörel dağılımın sağlıklı ve
güncel verilerle yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
Sektörel ve bölgesel düzeydeki
eksikliklerin Bakanlar Kurulu
tarafından uygulama aşamasında
giderilmesini bekleyen TOBB,
“Teşvik sisteminin sektörel/
bölgesel odaklı yeniden
tasarlanma fikri olumludur.
Ancak kapasite kullanım ve
istihdam oranlarının fevkalade
düştüğü, iç ve dış talebin
birlikte ortadan kalktığı bir
dönemde, zaten kullanılmayacak
ilave kapasiteler oluşturmak
yerine mevcut kapasitelerin
kullanılmasını desteklemek daha
doğru bir yaklaşım olacaktır”
görüşünü gündeme getirdi.
Yeni yatırım teşvik
sisteminin geçerli olacağı 2009
ve 2010’da ilave yatırımların
gerçekleşmesinin çok zor
gözüktüğüne dikkat çeken
TOBB, raporunda, “Bu durumda
küresel kriz ortamında mevcut
ekonomik değerlerimizin
korunması daha fazla önem
kazanmıştır. Dolayısıyla bu teşvik
sistemi bugünün ihtiyaçlarını
doğrudan karşılamamaktadır.
Mevcut işletmeleri ayakta tutacak
tedbirlerin öncelikle ve acilen
devreye sokulması gerekmektedir.
Bu çerçevede Türkiye, yatırım
teşviki yerine mevcut üretim
kapasitesini korumaya yönelik
üretim teşvikini ön planda
tutulması gereken bir dönemden
geçmektedir” denildi.
Üretimi çözmeden
yatırımın anlamı yok
Özel sektörle kamu
arasında diyalog mekanizması
olarak tanımladığı Müşterek
Konseyler Toplantısı’nın
açılışında konuşan TOBB Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu, daralan
üretim ve tüketim problemini
çözmeden yeni yatırımlar üzerine
konuşmanın anlamı olmadığını
söyledi. Sanayi sektöründeki
üretim düzeyinin üç yıl öncesi
seviyelere gerilediğini belirten
Hisarcıklıoğlu, mevcut üretim
kapasitesinin de ancak yüzde
70’inin kullanıldığı bu ortamda
önceliği üretimi korumaya
vermek gerektiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, “Üstelik dış
piyasaların daraldığı ve bu
daralmanın devam ettiği bir
ortamda daha fazla üretip
nereye satacağız” diye sordu.
Hisarcıklıoğlu, yatırım teşvik
sisteminin uzun vadede doğru
temmuz 2009
ebsohaber
Ekonomiden sorumlu bakanlara teşvik
sistemi ile ilgili eleştiri ve taleplerini ileten
iş dünyası temsilcileri, sektörel ve bölgesel odaklı teşvikten daha çok üretim odaklı
desteklere ihtiyaç duyduklarını dile getirdi.
bir adım olduğunu ancak bugün
yaşanan sıkıntılara merhem
olmadığını belirtti.
Rifat Hisarcıklıoğlu,
Türkiye’nin küresel krize
bankacılık sistemi, döviz
birikimi, hane halkı borç oranları
ve kamu maliyesi açısından
sağlam girmişken bugün krizden
neden bu kadar ağır etkilendiği
sorusunu sordu. “Bunlara rağmen
son iki çeyrektir dünyanın en
çok küçülen ekonomilerinden
biri olduk” diyen Hisarcıklıoğlu,
bu çerçevede hükümete 5 başlık
altında eleştirilerde bulundu.
Öncelikle yatırım teşvikinin
yanında üretim teşvikinin
hazırlanmasını isteyen
Hisarcıklıoğlu, “Bugün üretimi
teşvik günüdür. Bunun için
yeni yaklaşıma ihtiyacımız var”
dedi. Şirketlerin fon akışında
temmuz 2009
yaşanan probleme de değinen
Hisarcıklıoğlu, şirketlerin
gider ve gelirlerinden yaşanan
uyumsuzluğun giderilmesi ve
şirketlerin taahhütlerinin zamana
yayılmasını talep etti.
Hisarcıklıoğlu, istihdam
sorununu azaltan adımları
taktir ettiklerini ancak sorunu
hafifletmek için şirketlerin
üretiminin yeniden artırılmasına
da ihtiyaç olduğunu belirtti.
Her ülke kendi iç pazarını
koruyan önlemler alırken bir
tek Türkiye’nin iç pazarında
yabancı firma kaynaklı haksız
rekabete ses çıkarmadığını
belirten Hisarcıklıoğlu, “Benim
müteşebbisim Çin’e İran’a mal
satarken her türlü sıkıntıyı yaşıyor
ama bakıyorum da bu ülkelerden
otomobil dahil her türlü mal
rahatlıkla ülkemize girebiliyor”
dedi. Artan kamu harcamaları
konusuna da değinen
Hisarcıklıoğlu, tek mali kuralın
da bozulduğunu ve borçlanma
limitinin bütçe açığının 5 katına
yani 75 milyar liraya çıktığını
kaydetti. Hisarcıklıoğlu, “Reel
sektörde yaşanan finansman
sorunu ileride nasıl çözülecek”
dedi.
Başarmak için
yeni yaklaşım
Kamu maliyesinin
ekonomide istikrarı, ekonomideki
istikrarın piyasadaki güveni,
piyasadaki güvenin ise üretim
ve tüketim davranışlarını
belirlediğini anlatan
Hisarcıklıoğlu, konuşmasını
“Bunların olmadığı bir ortamda
ise sadece kamu harcamalarını
artırarak ne büyüme, ne
istihdam sağlanır. Sonuç olarak
bugün üretime destek günüdür.
Düşen kapasiteleri arttırma,
azalan istihdamı yerine koyma
günüdür. Mevcut üretime ve
işletmelere destek olma günüdür.
Bunu başarmak içinse yeni bir
yaklaşıma ihtiyacımız var. Bu
da üretimi teşviktir” sözleriyle
tamamladı.
11
ebsohaber
12
İŞTE TOBB’UN REÇETESİ
İç pazar
• Dış pazarların daraldığı
bir dönemde, iç pazarın
canlandırılmasına yönelik somut
adımlara öncelik verilmesi
gerekmektedir.
• Öncelikle, güven ortamının
güçlendirilmesi için Orta Vadeli
Program tamamlanmalıdır.
• Düşük gelirlilerin alım
gücünü arttırıcı tedbirler
alınmalıdır (Örn: evlerde
kullanılan LPG üzerindeki vergi
oranları indirilmelidir)
Reel sektör
Küresel krizin olağanüstü
şartları içerisinde bir takım
geçici önlemlerin alınmasını
beklemekteyiz. Ekim 2008’den
itibaren kriz nedeniyle ödeme
güçlüğüne düşenlerin vergi,
sigorta ve enerji borçları yeniden
yapılandırılmalıdır. Yeniden
yapılandırmalarda aranan teminat
şartları hafifletilmelidir.
• Üretim teşvikleri kapsamında
vergi düzenlemeleri gözden
geçirilmelidir. Yüksek enflasyon
döneminde uygulanmaya
başlanan Peşin Vergi
uygulamasından vazgeçilmelidir.
• Sezonu başlayan ya da
başlayacak sektörlere yönelik
vergi indirimleri düşünülmelidir.
• Leasing sözleşmelerindeki
KDV oranı yılsonuna kadar yüzde
1’e indirilmelidir.
• Devlet, firmalara olan
borçlarını nakden ya da devlet
iç borç senedi vasıtasıyla
ödemeli ve/veya mahsup imkânı
tanımalıdır.
• Kamu alımlarında yerli
üreticilerin desteklenmesi
amacıyla getirilen yüzde
15’lik fiyat farkı düzenlemesi
uygulamaya geçirilmelidir.
• DMO’nun yerli malları
satmaya ve İller Bankası’nın yerel
yönetimlerin yerli mallarını satın
almasına yönelik kredilendirmeye
öncelik vermesi sağlanmalıdır.
• Yeni Türk Ticaret
Kanunu’nun yasalaşması
beklenmeden şirketlerin
tasfiyelerinin ve şirket
birleşmelerinin kolaylaştırılması
sağlanmalıdır.
• İhracat pazarlarındaki hızlı
daralma neticesinde ihracat
taahhütlerinin gerçekleştirilmesi
güçleşmiştir. İhracat
taahhütlerinin kapatılmasında
miktar ve değer olarak kolaylık
sağlanmalıdır. Bir yıldan az
olmamak üzere süre uzatımı
sağlanmalıdır. Fiyat düşüşleri
gibi nedenlerle gerçekleştirilme
imkânı olmayanların taahhütleri
affedilmelidir.
Sektörel
• Ekonominin lokomotif
sektörlerinin başında gelen
inşaat sektörünün desteklenmesi
için uzun vadeli konut kredileri
üzerindeki vergisel yüklerin
kaldırılması ve uzun vadeli
konut kredilerine erişim
kolaylaştırılmalıdır.
• İnşaat malzemelerinde KDV
indirimleri başlatılmalıdır.
• TOKİ’ye sağlanan imkânlar
temmuz 2009
ebsohaber
özel sektör firmalarına da
sağlanmalı ve haksız rekabet
engellenmelidir.
• Turizm sektöründe ayakbastı
parası gibi operasyonel giderler
azaltılmalıdır.
• Turizmde sektörde
istihdamının korunması için
ölü sezonda istihdam destekleri
sağlanmalıdır.
• Turizm tesisleri enerji desteği
kapsamına alınmalıdır.
• Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da turizm sektörü dahil
hizmet sektöründe vergi oranları
yüzde 1’e indirilmelidir.
• Yabancı şahıs ve yabancı
ortaklı Türk şirketlerinin
gayrimenkul edinimleri ile ilgili
problemler çözülmelidir.
• Perakende sektöründeki
indirimler acilen kurala
bağlanmalıdır.
• Organize perakende
sektörünü düzenleyecek kanun
Meclis’e sunulmalıdır.
• Akaryakıt piyasasında serbest
piyasa ekonomisinin işleyişine
dışarıdan müdahalelerden
kaçınılmalıdır.
• Sağlık sektöründe kuralsız
kural değişiklikleri yoluyla
yatırımların önü kesilmemeli
ve mevcut yatırımcılar
küstürülmemelidir.
• Arıtma tesislerinde kullanılan
enerji yeniden yüzde 50 indirimli
olmalıdır.
• Yenilenebilir Enerji Kanunu
yeniden meclis gündemine
getirilerek yatırımcıların önü
açılmalıdır.
Finansman
• Üretim ve İstihdam
kapasitesinin korunması için
şirketlerin çalışmaya devam
etmesi şarttır. Şirketlerin
ayakta kalabilmesi ise işletme
sermayelerini korumalarını
bağlıdır. İşletme sermayelerinin
korunması için banka
finansmanına erişim imkânlarının
genişletilmesi sağlanmalıdır.
• Mali sektöre olan borçlarının
yeniden yapılandırılmasını
temmuz 2009
sağlayacak yasal bir düzenleme
hazırlanmalıdır.
• Kredi Garanti Fonu’nun mali
imkânlarını artıran düzenleme
acilen devreye sokulmalıdır.
• KOBİ’lere yönelik kredilerin
uygun koşullarla sağlanması için
kamu desteği verilmelidir .
• Şirketleri kamuya
olan borçları yeniden
yapılandırılmalıdır.
• Kamu alacaklarında
uygulanan gecikme zammı
düşürülmelidir.
Tarım ve
Hayvancılık
• Lisanslı depoculuk tarımsal
ürün piyasalarının sağlıklı
gelişimi için son derece
önemlidir. Bu sebeple lisanslı
depoculuk yatırımlarının
bölgesel ayrım gözetilmeksizin
mevcut tasarıdaki dördüncü
bölge şartlarında tüm ülkede
desteklenmesi sağlanmalıdır.
• Depolama ücretleri
desteklenmelidir.
• Tarımsal havza destekleme
projeleri son derece önemlidir.
Ancak, tarımsal envanter
çalışmaları bitirilmeden havza
bazında destekleme projeleri
uygulanmamalıdır. Bu havzaların
belirlenmesinde TOBB’un görüşü
mutlaka alınmalıdır.
• Tarımsal destekleme
uygulamaları kapsamında;
• Süt ürünlerinin ihracatının
artması ve iç göçün engellenmesi
için küçükbaş hayvancılığa
verilen destekler genişletilmelidir.
• Bitkisel yağ açığının
kapatılması için sulama
yatırımları desteği arttırılmalıdır.
• Et ve Balık Kurumu’nun
kendi alımlarının ve EBK’nın
satışlarının İhale Kanunu’nda
istisna kapsamına alınmasından
kaynaklanan haksız rekabet
giderilmelidir.
• Hayvancılıkta, TARET projesi
kapsamında, 28 ilde kilo başına
verilen destekler aynı bölgedeki
özel sektör kuruluşlarına da
yaygınlaştırılmalıdır.
• Tarım ve hayvancılık
ürünlerinde KDV oranları
yüzde 1’e indirilmelidir.
• KOSGEB desteklerine tarım
ve hayvancılık eklenmelidir.
• Tarım ürünlerinde sağlıklı
üretim planlaması için ürün
destekleme fiyatlarının ekim
sezonundan önce açıklanmalıdır.
13
ebsohaber
KOBİ’lerde birleşme teşviki
B
Ekrem KAYI
14
YMM
KPMG TÜRKİYE
Partner
ilindiği gibi, ülkemizde
işletmelerin çok büyük bir
kısmı KOBİ niteliğinde olup,
genellikle bu şirketler aile şirketleri
şeklinde ve aile bireyleri tarafından
yönetilmektedir. Rasyonel yönetim
ilkeleri uygulanamadığı için,
kurumsallaşma sağlanamamakta
ve kayıt dışılık yüksek boyutlarda
olabilmektedir. Yönetim sorunlarının
yanı sıra, ölçek ekonomisinin
sağlanamaması ve finansman
yapılarının da güçlü olmaması
nedenleriyle büyümeleri mümkün
olamamaktadır.
5904 sayılı Kanun’un (R.G. Tarih
ve Sayı. 3.7.2009/27277)
7. maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 5.
madde ile, Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin (KOBİ), mali yapılarını
güçlendirmek, ölçek verimliliği
sağlamak, rekabet ortamına uyum
kapasitelerini geliştirmek, istihdam
düzeylerini artırmak ya da korumak
gibi amaçlarla birleşmelerinin vergi
yoluyla teşvik edilmesi amaçlanmıştır.
Maddenin gerekçesinde, birleşmelerin
teşvik edilmesi ile birlikte, reel
sektörün yeniden yapılanmasına
katkıda bulunulacağı, daha
sağlıklı ve rekabetçi şirketler
oluşturulabileceği, bu sağlıklı şirketler
ile üretimin, istihdamın ve ihracatın
artırılması, yabancı ortaklar ve
profesyonel yöneticiler nedeniyle
kurumsallaşmanın sağlanması, buna
bağlı olarak bu şirketlerin kayıtlı
ekonomi içinde çalışmalarının
temini ile vergi gelirlerinin olumlu
yönde etkileneceği konularına vurgu
yapılmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’na
eklenen geçici 5. maddenin üçüncü
fıkrasında bu madde uygulamasına
göre KOBİ tanımına yer verilmiştir.
Buna göre; Türk Ticaret Kanunu
kapsamında kurulmuş olup,
• 2008 yılının Aralık ayına ilişkin
olarak verilen sigorta bildirgesine göre
10 ila 250 işçi çalıştıran ve
• 2008 hesap döneminin sonu
itibariyle yıllık net satışları toplamı,
25 milyon Türk Lirasını geçmeyen
temmuz 2009
ebsohaber
KOBİ’lerin mali yapılarını güçlendirmek, ölçek verimliliği sağlamak, rekabete uyum kapasitelerini geliştirmek, istihdam düzeylerini artırmak için birleşmeleri vergi yoluyla teşvik ediliyor.
veya aktif toplamı 25 milyon
Türk Lirası’ndan az olan ticari
işletmeleri ifade etmektedir.
Yukarıdaki tanım çerçevesine
uyan işletmeler, bu Kanun
uygulamasında KOBİ olarak
değerlendirilecektir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’na
eklenen geçici 5. maddenin
üçüncü fıkrasında birleşme
tanımına yer verilmiştir. Söz
konusu tanıma göre; Tam
mükellef iki veya daha fazla
KOBİ’nin Kurumlar Vergisi
Kanununun 18. maddesi uyarınca
birleşerek yeni bir anonim şirket
(Kanunla, Kurumlar Vergisi
Kanununa eklenen geçici 7.
madde hükmü gereği, anonim
şirket ifadesi sermaye şirkete
olarak dikkate alınacaktır.)
statüsündeki diğer bir KOBİ’ye
temmuz 2009
devrolunmasını ifade etmektedir.
Söz konusu düzenleme ile;
KOBİ’lerin 31.12.2009 tarihine
kadar birleşmeleri halinde, bu
birleşmeden doğan kazançların
kurumlar vergisinden istisna
edilmesi, birleşme nedeniyle
infisah eden kurumun birleşme
tarihinin içinde bulunduğu son
hesap döneminde elde ettiği
kazançları ile birleşilen kurumun,
birleşme işleminin gerçekleştiği
hesap dönemi dahil olmak üzere
üç hesap döneminde elde edilen
kazançları üzerinden alınacak
kurumlar vergisine ilişkin oranı
yüzde 75’ine kadar indirme
konusunda Bakanlar Kurulu’na,
maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları
belirleme hususunda da Maliye
Bakanlığı’na yetki verilmiştir.
Bu kapsamda yapılacak
birleşmelerde;
Birleşilen kurum tarafından
münfesih kurumun birleşme
tarihindeki sabit kıymetlerin
rayiç bedelle, diğer kıymetlerinin
ise Vergi Usul Kanunu’nun
değerleme hükümlerine göre
değerlemek suretiyle bir
bütün halinde devralınması ve
bilançosuna kaydedilmesi,
• Birleşmeden doğan
kazançların tamamının birleşme
tarihi itibariyle birleşilen şirketin
sermayesine eklenmesi,
• Birleşilen kurumun,
münfesih kurumun tahakkuk
etmiş ve edecek vergi borçlarını
ödeyeceğini ve diğer ödevlerini
yerine getireceğini; münfesih
kurumun, birleşmenin Ticaret
Sicili Gazetesinde ilan edildiği
tarihten itibaren 30 gün içinde
birleşme nedeniyle vereceği
kurumlar vergisi beyannamesine
ekli bir taahhütnameyle taahhüt
etmesi,
• Birleşme sonrasında üç yıl
süreyle yıllık ortalama bazda,
birleşilen kurum ile münfesih
kurum tarafından 1/4/2009
tarihinden önce verilen son aya
ilişkin sigorta bildirgelerine göre
istihdam edilenlerin toplamından
az olmamak üzere aylık istihdam
sağlanması gerekmektedir.
Bu şartlarla 31/12/2009
tarihine kadar gerçekleştirilen
birleşme işlemlerinden doğan
kazançlar, kurumlar vergisinden
istisna edilecektir.
Diğer yandan, Kanunun
geçici 2. maddesinde 31/12/2009
tarihine kadar uygulanacak
KOBİ birleşmelerinde, birleşen
veya birleşilen şirketlere anılan
Kanunun 13. maddesine göre
ilişkili kişi sayılanlar tarafından
istihdamın veya faaliyetin
kaydırılması gibi sadece
teşviklerden yararlanmak
amacıyla yapılan işlemlerin
bulunması halinde, anılan
maddedeki teşviklerden
yararlanılamayacağı belirtilmiştir.
15
ebsohaber
16
Dipten çıkış uzun sürecek
S
anayi üretiminin mayısta
yüzde 17,4 ile beklentilerin
üzerinde yıllık daralma göstermesi, ileri dönük olarak endişe
yarattı. KDV ve ÖTV’de yapılan
indirimlere rağmen sanayi üretiminde nisana göre yüzde 5’lik
iyileşme yaşanması bile iyimser
havayı korumaya yetmedi. Mevsimsellikten arındırıldığında sanayi üretimi geçen aya göre ancak
yüzde 1,2 arttı. Nisanda marta
göre artış ise yüzde 3 düzeyindeydi.
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜiK) sanayi üretimi mayıs ayı
sonuçlarını açıkladı. Sanayide
Otomativ
Mayısta iç satışlarda
yüzde 20’lik artış yaşanan
otomotivde üretimdeki yüzde
41,9’luk daralma moralleri
bozdu. Nisana göre ise üretim
yüzde 12,5 arttı. Beş aydaki
üretim kaybı yüzde 52,82’yi
buldu.
düşüş 10’uncu ayını buldu. Küresel
krizin kendini Türkiye’de de hissettirmesi ile birlikte 2008 Ağustos
ayından bu yana düşen üretim,
2009 Şubat’ında dip yapmıştı. Şu-
Beyaz eşya
Teşvik sisteminin
en yaradığı sektör beyaz
eşya oldu. Üretim mayısta
yüzde 4 geriledi ve beş ayın
ardından ilk kez tek haneli
küçüldü. Nisana göre artış
yüzde 15,9’a ulaştı. Üretim
beş ayda yüzde 19,70
Bilgi işlem
Nisanda yüzde 4,3
üretim artışı yakalayarak
umut veren bilgi işlem
makineleri imalatı mayısta
yüzler gülmedi. Üretim
geçen yıla göre yüzde
24,3, nisana göre yüzde
9,3 azaldı. Beş aylık üretim
kaybı ise 26,06’e ulaştı.
bat ayındaki 23.8’lik düşüşten sonra ise düşüş hızında bir yavaşlama
görüldü.
Sektörlerde ÖTV ve KDV
indirimlerinin tam olarak devrede olduğu üretimde kıpırdanma
beklenen mayısta tam tersi çıktı.
Oysa 2008 Mayıs’ında sanayi
üretimindeki büyüme oranı 2005
yılından beri yakalanan en kötü
büyüme oranı olmuştu. Baz etkisi
sanayi üretiminde daralmanın
yüzde 17,4’ten çok daha yüksek çıkmasını önledi. Kapasite
kullanım oranının yüzde 70,4’e
kadar çıktığı mayısta sanayi üre-
Mobilya
Mobilya mart ayıyla
birlikte getirilen teşvik
uygulaması sektörde
daralmanın hız kesmeye
başlamasını sağladı.
Mayısta üretim yüzde 2,3
daraldı, nisana göre 10,2
arttı. Beş ayda ise mobilya
üretiminin yüzde 17,8’i eridi
temmuz 2009
ebsohaber
Sanay i
Aramal ı
Dayanıkl ı
Dayanıksı z
Sermaye
Madencilik
İmalat
Gıda
Tütün
Tekstil
Giyi m
Petrol ürün.
Plastik
Ana metal
Makinr teç.
Bilgisayar
Radyo -t v
Otomotiv
Mobilya
Elek., gaz, s u
Yıllık
-17, 4
-19, 5
-4,0
-8,0
-35, 8
-12, 9
-19, 0
-7,6
-15, 5
-17, 0
-13, 8
-25, 3
-17, 0
-25, 2
-18, 1
-24, 3
-0,2
-41, 9
-2,3
-5,5
Aylık
5, 0
4, 3
15, 9
2, 3
10, 7
0, 6
5, 5
7, 7
-11, 3
2, 6
-1,9
17, 0
6, 1
3, 4
16, 8
-9,3
8, 7
12, 5
10, 2
3, 0
timi nisana göre ise yüzde 5 arttı.
Martta aylık artış yüzde 13,5,
nisanda ise yüzde 1,4 idi. Mevsimsellikten arındırıldığında ise
sanayi üretiminin geçen aya göre
ancak yüzde 1,2 arttığı görülüyor.
Nisanda marta göre artış yüzde
3 düzeyindeydi. İmalat sanayii
toplam sanayinin 1.6 puan üstünde yüzde 19 daraldı. Beş ayda ise
imalat sanayinin dörtte biri eridi.
Geleneksel sektörler tekstil
ve giyimde üretim sırasıyla yüzde
17 ve yüzde 13,8 azaldı. Giyimde nisana göre de yüzde 1,9’luk
üretim kaybı var.
Aramalı imalatında yüzde
19,5’lik, dayanıksız tüketim
malı imalatında ise yüzde 8’lik
bir küçülme yaşandı. En yüksek
daralma yüzde 35,8 ile sermaye
malı imalatında görüldü. Merkez
Bankası da toparlanma sinyallerinin güçlü olmadığı yorumlarında
sürekli yatırım malı imalatındaki
yüksek daralma oranlarını gösteriyordu. Sermaye malı imalatı ge-
temmuz 2009
Merkez Bankası’nın en çok üzerinde durduğu ve büyümedeki
gidişattan tatmin olmama sebebi
olarak gösterdiği sermaye malı
imalatında toparlanma gözlenmiyor.
Otomotivci
stoktan sattı
çen aya göre ise yüzde 10,7 arttı.
Yatırımlar
yerinde sayıyor
Yatırımları gösteren sermaye
malı imalatında yüzde 35,8’le
çok yüksek daralma yaşandı. İlk
beş ayda küçülme ise yüzde 42.
Vergi teşviklerinden yararlanan otomotivde yüzde yüzde
42, büro malzemeleri ve bilgisayar üretiminde yüzde 24,3’lük
daralmalar yaşandı. Otomotivde
iç satışlar mayısta yüzde 20’ye
yakın arttığı halde üretime yansımaması stoklardan satışların
sürdüğünü gösterdi. Teşvikler ilk
uygulamaya konduğu mart ve
nisanda toparlanmaya çok daha
kuvvetli etki yaptı. Ertelenmiş
talebin devreye girmesiyle birlikte
üretimdeki daralma hız kesmişti.
Ancak mayısta bu trend devam
etmedi. Bu durum teşviklerin ilk
etkisinin güçlü olduğunu ve bundan sonraki teşviklerde de durumun değişmeyeceğini gösteriyor.
Ve kalıcı büyüme sağlamak için
vergi teşviklerinin yetersiz kaldığını da ortaya koyuyor. İhracat
pazarlarında iyileşme olmadığı
için ekonomistlere göre şu anda
en önemli şey güveni sağlamak.
Bunun için ya IMF anlaşmasındaki belirsizlik kaldırılmalı ya da
bir an önce orta vadeli programla
ekonominin yönü çizilmeli.
Artış yakalayan
üç kalem
Mayıs ayında üretim artışı
gösteren sektörlerin sayısı ise üçte
17
ebsohaber
kaldı. İmalat sanayi alt kalemlerinde artış gözlenenler yüzde 10.5
ile metal cevheri madenciliği,
yüzde 2.4 ile derinin tabaklanması
ve işletmesi, yüzde 4.6 ile ağaç
ve mantar ürünleri imalatı oldu.
İmalat sanayi eksi 19
TÜİK’in mayıs ayına ilişkin
üretim endeksi alt sektörler olarak incelendiğinde, en yüksek
düşüş oranı yüzde 19 ile imalat
sanayine ait. Burada 1.6 puanlık
bir iyileşme söz konusu ancak
düşüş yine de yüksek oranlı. Madencilik ve taşocakçılığı sektörü
endeksinde yüzde 12.9 düşüş
olurken, gaz ve su sektörü endeksinde yüzde 5.5 azalış gözlendi.
Diğer gruplara bakınca dayanıklı
tüketim malı imalatında yüzde 4,
dayanıksız tüketim malı imalatında yüzde 8 ve enerji üretiminde
yüzde 8.2’lik düşüş gözlendi.
18
Teşvik beyaz
eşyaya yaradı
Tek sevindirici sonuç beyaz
eşya üretimini gösteren dayanıklı
tüketim malında gözlendi. Beyaz
eşya üretimi mayısta yüzde 4 küçülerek 2008 Aralık’ından beri ilk
defa tek haneli daralma gösterdi.
Küçülmenin hız kestiği beyaz
eşya üretimi nisana göre de yüzde 15,9 arttı. Beyaz eşyadaki
tüketim artışının ÖTV indirimine
bağlı olduğu, sektörün de indirim
süresinin devam ettirilmesinden
yana tavır aldığı belirtiliyor.
İyimserler ve
temkinliler
Mayıs ayındaki bu durum,
yılın geri kalanına ilişkin iyimser
beklenti içinde olanların görüşlerini
pek etkilemedi. Düşüşün hızının
1.1 puanda kalmasından daha çok
devam etmesine bakan iyimserler,
yıl sonuna doğru iyileşme beklemekten vazgeçmedi. Ancak temkini
elden bırakmak istemeyen sanayici
ve ekonomistler, mayıs ayındaki
oranı beğenmedi. Onlara göre,
’en kötüsü geride kaldı’ demek
için henüz erken, krizden çıkış da
sanıldığından fazla vakit alacak.
Çağlayan: ABD, AB ve Japonya’dan daha iyiyiz
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, sanayi
üretim endeksi verilerinin Türkiye’nin şubattan itibaren dipten
döndüğünü ve yükselişe geçtiğini gösterdiğine dikkat çekti.
Çağlayan şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’nin dip noktasını şubat ayında yaşadığını, bundan sonraki verilerin daha iyi
olacağını söylemiştim. Veriler, bizim analizlerimizin doğru olduğunu gösteriyor. Öönümüzdeki aylarda da sürekli bir önceki
aya göre artışlar yaşayacağız ve 2008 yılı düzeyini sonbahara
kadar yakalayacağız. Mayısta endeks, 2008’e göre azaldı, ancak bir önceki aya göre ciddi oranda yükselme var. Daha da
önemlisi, mart, nisan ve mayıs aylarından oluşan 3 ayda yüzde
21 oranında yükselme gerçekleştirdik. ABD’de ve AB’de sanayi üretimi 17 aydır düşüyor. Japonya’da 14 ay düştü, son 3
aydır yükselmeye başladı. Türkiye’de 10 aylık düşüşten sonra
3 aydır yükseliyor. Ama Türkiye’nin son 3 ayda gerçekleştirdiği yükseliş, sanayi üretim performansı bakımından Japonya,
ABD ve AB’den daha iyi.”
Ergün: Çarkların dönmeye başladığı görülüyor
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, sanayide mayıs verilerini değerlendirirken, “Türkiye krizden çıkışta yol almaya
başlamıştır. Son rakamlar çarkların dönmeye başladığını
göstermektedir” dedi. Ergün şöyle konuştu: “Mayıs’ta geçen
yıla göre yüzde 17.4 azalırken, bir önceki aya göre yüzde 5
arttı. Tabloyu bir önceki yılın rakamlarıyla değil krizin etkilerinin hissedildiği önceki aylarla mukayese etmek daha sağlıklı
olur. Haziran ayında da Kredi Garanti Fonu başta olmak üzere devamı sağlanan vergi indirimleri ve destek paketleriyle
birlikte artış eğiliminin devam etmesini öngörüyoruz. Genel
tablonun önümüzdeki aylardan itibaren daha iyiye gideceğine inanıyoruz. Türkiye krizden çıkışta yol almaya başlamıştır.
Son rakamlar da bize çarkların dönmeye başladığını açıkça
göstermektedir. Rakamlara iyimser açıdan bakmak herkesin
yararına olur. Herkesin piyasalara güç veren, moral veren bir
yaklaşım içinde olması gerekli.”
IMF, 2010 için daha iyimser büyüme gördü
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünümü
raporunda yaptığı yenileme ile dünya ekonomisinin girdiği
durgunluğun en alt noktasından toparlanmaya başladığını
belirterek, 2010 yılına ilişkin önceki büyüme tahminlerini yukarı
yönlü revize etti. Nisan’da yüzde 1.9 olarak ilan edilen 2010
küresel büyüme tahmini, 0.6 puan yukarı yönlü revize edildi.
Yeni tahmin yüzde 2.5 oldu. Yüzde 1.3 açıklanan 2009’a ilişkin
küresel ekonomi daralma tahmini ise 0.1 puan revize edildi.
Oran yüzde 1.4 olarak belirlendi. ABD’nin küçülme oranı da
0.2 puan iyileştirildi.
temmuz 2009
ebsohaber
Haziran’da kapasite kıpırdadı
İ
malat sanayiinde kapasite
kullanım oranı haziran ayında
geçen yılın aynı ayına göre
9.6 puan azalırken, bir önceki
aya göre 2.3 puan artarak yüzde
72.7 oldu. Aylık bazda kapasite
kullanımı devlette 25.5 puan
birden artarken, özel sektörde
artış 2.1 puanda kaldı.
Haziranda yüzde 72.7 kapasite
kullanımına ulaşılması ile şubat
ayında başlayan aylık artış seyri
haziranda da sürdü ve kapasite
kullanımı Kasım 2008’den
sonraki en yüksek seyrine ulaştı.
Buna karşılık mayıs ayında aylık
bazda görülen 3.6 puanlık artışa
ulaşılamadı.
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK), İmalat Sanayiinde
Eğilimler Haziran 2009 verilerini
açıkladı. Buna göre; geçen yıl
haziran ayında yüzde 82.3 olan
imalat sanayi kapasite kullanım
oranı bu yıl aynı dönemde 9.6
puan azalarak yüzde 72.7’ye
indi.
Buna karşılık aylık bazda 2.3
puan artış görüldü. Bu artışla
kasım ayından sonraki en yüksek
kapasite kullanımına ulaşıldı.
Kapasite kullanımı Kasım’da
72.9, Aralık’ta 64.7, Ocakta
63.8, Şubat’ta 63.8, Mart’ta 64.7,
Nisan’da 66.8, Mayıs’ta 70.4
olmuştu.Böylece Eylül 2008’de
başlayan kapasite kullanımında
azalış trendi, şubattan
itibaren, geçen yılki oranları
yakalayamamakla birlikte, artış
trendine girdi.
Mayıs ayında aylık bazda 3.6
temmuz 2009
puan olan artış düzeyi ise haziran
ayında yakalanamadı.
Özel’de 2.1 puan
Haziran’da geçen yılın aynı
dönemi ile karşılaştırıldığında,
imalat sanayi kapasite kullanım
oranı devlette yüzde 95.2’den
yüzde 80.7’ye, özel sektörde
yüzde 80.6’dan yüzde 72.6’ya
geriledi. Mayıs ayında ise
kapasite kullanım oranı devlette
yüzde 55.2, özel sektörde yüzde
70.5 olmuştu. Böylece aylık
bazda kapasite kullanımı devlette
25.5 puan artarken, özel sektörde
artış 2.1 puanla sınırlı kaldı.
ÖTV’ye rağmen
taşıt düştü
Krizin en çok vurduğu
sektörlerden motorlu araçlarda
teşvike rağmen yıllık bazda
ciddi gerileme, küçük bir miktar
azalmakla birlikte, sürdü. Taşıt
araçları ve karoseri imalatı yüzde
89.4’ten yüzde 70.3’e, diğer
ulaşım araçları imalatı yüzde
85.8’den yüzde 83.4’e indi.
Dört sektörde artış
Yıllık bazda bakıldığında
haziran itibarıyla 22 sektör
içinde kapasite kullanımında
artış yaşayan yalnızca dört sektör
oldu.
Tütün ürünlerinde kapasite
Kriz vurdu
kullanımı yüzde 78.3’ten
Haziran ayında geçen yılın
yüzde 81.1’e, basım ve yayım
aynı ayına göre bakıldığında;
imalatında yüzde 72.3’ten yüzde
gıda ürünleri ve içecek imalatı
74.6’ya çıktı.
yüzde 71.2’den
Büro makinelerinde
yüzde 70.2’ye,
a
’d
an
ir
Haz
yüzde
41.6’dan yüzde
tekstil ürünleri
kapasite
47.2’ye, radyo, TV,
imalatı yüzde
haberleşme cihazlarında
kullanımı
75.7’den yüzde
yüzde 81.8’den yüzde
73.5’e, giyim
önceki aya
91.5’e yükseliş görüldü.
eşyası yüzde
göre 2.3
Haziran ayında tam
81.4’ten yüzde
puan arttı.
kapasite ile çalışamama
76.3’e, derinin
nedenlerine bakıldığında,
işlenmesiyle bavuliç
pazarda
talep yetersizliği
çanta imalatı yüzde 65.7’den
yüzde 51.9, dış pazarda talep
yüzde 61.3’e, mobilya hariç
yetersizliği yüzde 33.1, mali
ağaç ve mobilya imalatı yüzde
imkânsızlıklar yüzde 3.5, yerli
87.3’ten yüzde 77.3’e, kâğıt
mallarda hammadde yetersizliği
ürünleri imalatı yüzde 84.1’den
yüzde 2.9, ithal mallarda talep
yüzde 79.7’ye, kok kömürü ve
yetersizliği yüzde 1.7, işçilerle
rafine edilmiş petrol ürünleri
ilgili meseleler yüzde 1.4
imalatı yüzde 94.6’dan yüzde
oranında etkili oldu.
73’e indi.
19
ebsohaber
Teşvik sistemindeki
adaletsizlikler giderilsin
20
E
ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, teşvik sisteminin bölgelerde gelişen sektörlere
göre yönlendirilmesini istedi.
Sanayi istihdamının neredeyse
tamamına yakınını İzmir’den
sağlayan ve İzmir’e 35 kilometre
uzaklıktaki Manisa’nın 3. bölgede
yeralmasını “İzmir’e yapılmış bir
haksızlık” olarak nitelendiren
Yorgancılar, ayrıca diğer kentler
arasında da sektörel bazdaki teşvik hatalarının giderilmesi gerektiğini ifade etti.
Hükümetin Türkiye’yi dört
bölgeye ayıran teşvik sistemini
açıklamasının ardından EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir Milletvekilleri ve kentin
yöneticileri ile İzmir iş dünyasını
bir araya getirerek sistemin uygulamasına yönelik beklentilerini
ortaya koydu.
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül, AK Parti İzmir Milletvekili
Tuğrul Yemişçi, CHP İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Kemal Anadol, CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, MHP İzmir
Milletvekili ve Grup Başkanvekili
Oktay Vural, MHP İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin
yanı sıra İzmir Valisi Cahit Kıraç
ve Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu’nun katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, içinde bulunulan
süreç itibariyle milletvekillerinin
daha çok desteğine ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Ender Yorgan-
cılar, “Sayın Arınç’ın Manisa’ya
verdiği desteği bizler de sizlerden
bekliyoruz. Bir olup sesimizi
Ankara’ya duyurmak istiyoruz.
İzmir göreceği desteğin hakkını
fazlasıyla verebilecek potansiyele
sahiptir. Bizler sivil toplum kuruluşları, sizler siyasi güç olarak el
ele vermeli, ülkemizde, ilimizde
doğru işler yapılmasını sağlamalıyız” dedi.
İzmir’in ülke ekonomisine
yaptığı çok somut katkılara rağmen aynı değeri Ankara’dan
göremediğini vurgulayan Ender
Yorgancılar, küresel krizin etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik
olarak açıklanan teşvik paketinde
de İzmir’in haksızlığa uğradığına
dikkat çekti. Yorgancılar, küresel
boyuttaki krize karşı teşvik pake-
temmuz 2009
ebsohaber
tinin etkisinin sınırlı olacağının
net olarak görüldüğünü söylerken, “Teşvik edilen sektörlerin
ihracat ve ithalat içindeki paylarının ne olacağı, döviz kazandırıcı
sektörler mi olacağı yoksa ithalata bağımlılığı hangi yönde etkiler
yaratacağı konusunda belirli bir
stratejiye dayanmıyor. Ülkemizde
sektör izleme ve değerlendirme
kriterleri belli olmadığı için ne
yazık ki teşviklerde de tam bir
sonuç elde edilemiyor. Paketin
finansmanı konusunda şeffaf
davranılmaması tüm kamuoyunu
tedirginliğe itti. Hazine’nin böyle
bir yükü kaldırıp kaldıramayacağına ilişkin kafalardaki soru işaretleri giderilmeli” dedi.
Yeni teşvik sistemindeki en
önemli konunun öncelik hatası
olduğunu vurgulayan Ender Yorgancılar, mevcut yatırımlar yerine
yeni yatırımların desteklenmesini
eleştirdi. Yorgancılar, “İkinci
yılını tamamlamak üzere olduğumuz kriz ortamında gelen paket
ile mevcut şartlarda üretimlerini
devam ettirmeye çalışan, istihdamlarını korumakta zorlanan
KOBİ’lerimiz değil de yeni ve
büyük yatırımların destekleniyor
olmasına anlam veremiyoruz.
İtirazımız, her dört makineden
birinin üretimden çekilmesi ve
sonrasında da işsizliğin artışına
sebebiyet verilmesinedir” diye
konuştu.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, gelişmişlik
endeksine göre bölgelere ayrılan
illerin durumu tartışmaya açık
olduğunu belirtirken, bu ayrımın
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir milletvekillerine hükümetin açıkladığı teşvik
sistemiyle öncelik verilmesi gereken konuları aktararak uygulamada çözüm istedi.
güncellenen endeks verilerine
göre yapıldığının net olmadığını,
bazı illerin özel durumlarının
dikkate alınmaması ve bölgelere
göre ayrımda taraflı davranılmasının karışıklıklara sebebiyet
verdiğini söyledi. Ender Yorgancılar, şu noktalara dikkat çekti:
“1. Bölge’de yeralan İzmir’e 36
km uzaklıkta bulunan ve istihdamının büyük kısmını İzmir’den
karşılayan Manisa, 3. Bölge’de
yeralarak daha fazla teşviği sadece gelişmişlik endeksine göre mi
alıyor? İzmir’in teşviğe az ihtiyacı
var deniliyorsa, o zaman neden
Bilecik 1. Bölge’de yeralıyor?
Bilecik’in de mi teşviğe ihtiyacı
yok? 3. Bölge’deki illere baktığımızda Kırşehir ve Çorum sanayi
şehirleri ile neden aynı grupta
yeraldığını ve teşvik verilen sektörleri sorguluyor. İllerde yoğunlaşan sektörlerin desteklenmemesini anlamakta zorlanıyoruz.
Bursa ve Denizli, bu konuda en
fazla muzdarip illerimizdir. Örnekleri ve isyan seslerini çoğaltmak mümkün. 4 bölgeye ayrılan
teşviklerin doğru adrese ulaşmadığını söyleyebiliriz.”
Teşvik araçları açısından da
farklılıklar incelendiğinde 1.
Başkanlar teşvik paketinde şu değişiklikleri istedi Teşvikler, bölgelerde gelişen sektörler dikkate alınarak
verilmeli
Tire- Ödemiş’te süt ve süt ürünleri, Aliağa’da kimya,
Bayındır’da çiçekçilik desteklenmeli
İzmir için Kurumlar Vergisi yüzde 6’ya inmeli, süre 3 yıla
çıkmalı
Taşınma için verilen teşviğin süresi 2 yıl olmalı
Teşviklerden mevcut KOBİ’lerin de yararlanması sağlanmalı
Turizm, organik tarım, gemi inşa, teknopark, film stüdyo
destek kapsamına alınmalı.
temmuz 2009
Bölge’deki itirazlarının Kurumlar
Vergisi ile de ortaya çıktığını kaydeden Yorgancılar, 1. Bölge’de
yüzde 10 olan vergi oranının 3.
Bölge’de yüzde 4 olarak uygulandığını anlatırken, “İzmir için
bu oranın yüzde 6’ya çekilmesini
istiyoruz” dedi.
Yorgancılar, SGK prim işveren
hissesinin Hazine tarafından karşılanmasının 1. Bölge’de 2 yıl, 3.
Bölge’de 5 yıl olduğunu hatırlatırken İzmir için 3 yıla çıkarılmasını
istedi. 1. Bölge’de faiz desteği
yokken 3. Bölge’de TL kredisi
için 3, döviz kredisi için 1 puan
öngörüldüğünü belirten Ender
Yorgancılar, şöyle konuştu:
“Vergi geliri sağlayan İzmir,
ihracat geliri sağlayan İzmir,
buna karşılık teşvik edilen başka illerdir. İşte bunu anlamakta
zorlanıyoruz. Bugün İzmir’in
OSB’leri yatırımcı için en uygun şartları sunuyor. Bizler
OSB’lerimize yatırımcı çekmeye
çalışırken başka iller teşviklerle
desteklenirse 16 OSB’mize nasıl
yatırımcı bulacağız? OSB’lerimizi
yatırımsızlığa terk etmek ne derece doğru? OSB’lere yatırımcı
çekecek tedbirlerin ve teşviklerin
süratle sağlanması gerekiyor.
OSB’lere ve üretim maliyetleri
içinde yüksek paya sahip enerji
maliyetlerine ilişkin de pakette
herhangi bir düzenleme yer almıyor.”
İzmir’e hakkını verin
İzmir’de yabancı sermaye
kültürünün son derece geliştiğini,
sektörlerinde dünya devi firmaların İzmir’de yatırım yaptığını
hatırlatan Yorgancılar, “3. ve 4.
Bölgeleri oluşturan sektörlere
21
ebsohaber
22
baktığımızda Manisa elektronik
merkezi olmaya aday bir kent
olarak ifade ediliyorsa bu sektör
neden 3. Bölge’de teşvik edilmiyor? Ya da 3. Bölge’de deriye
teşvik verilirken 14 km ötesindeki
İzmir Menemen Deri Serbest
Bölgesi’nde doğuracağı sonuçlar
düşünülmüş müdür? Bu durum,
fabrika üst yapıları ve arıtma
tesisine yapılan yatırımların atıl
kalmasına ve büyük maddi kayba
neden olacaktır. Bu kayıp sadece Menemen’in değil ülkemizin
kaybıdır. Tüm bunlar adresin
yanlışlığını teyit ediyor” dedi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, teşvik paketinin
istihdam ayağının da yetersizliğini gündeme getirirken, geçen
yılın Mart ayına göre yüzde 50
oranında artan gerçek işsiz sayısının bugün 6.5 milyona yaklaşmasının aktif işgücü programlarının
bir an önce devreye girmesini
zorunlu kıldığını söyledi. Son 10
yılda 29.5 milyar liralık teşvikli
yatırımlarla sadece 121 bin kişiye
istihdam yaratıldığını belirten
Yorgancılar, bugün hedeflenen
500 bin istihdama nasıl ulaşılacağını sordu.
Ender Yorgancılar, 1. ve 2.
Bölge’de yeralan, eskisinden
daha fazla sermaye yoğun ve
vasıflı eleman kullanan tekstil
sektörünün 3. ve 4. Bölge’deki
illere taşınmasının kısa vadede
mümkün olmayacağına da işaret
ederken, “Denizli ve Bursa’daki
tekstil yoğunlaşmasını taşımadaki gerekçe nedir? Böyle bir
uygulamanın sektörün uluslar
arası rekabet gücünü düşüreceği
görülmüyor mu? Bununla birlikte
1. ve 2. Bölge’deki bu tür işletmelerin taşınmasına yönelik teşvikler
vasıflı elemanların da teşvikini
gerekli kılıyor. Bu da sözkonusu
bölgelerde sosyal koşulları iyileştirmeyi zorunlu hale getiriyor.
Ayrıca İzmir’de yüksek kalite
düşük adet butik firmalara üretim
yapan merkezler bulunduğu ve
vasıflı eleman ihtiyacının daha da
önem kazandığı unutulmamalı”
diye konuştu.
1998’de 4325 Sayılı Yasa ile
Olağanüstü Hal Bölgesi ve Kalkınmada Öncelikli toplam 22 il,
2004 yılında çıkarılan 5084 Sayılı
Yasa ile 36 il, 2005’te çıkarılan
5350 Sayılı Yasa ile de 49 ilin
teşvik kapsamına alınmasına rağmen beklenen verimin sağlanamadığını hatırlatan Yorgancılar,
“Bugün 81 ile verilen teşvikleri
diğerlerinden ayıran en önemli
özellik, gelişmiş yörelerin ve
sektörel teşviklerin de kapsama
dahil edilmesidir. Eksiklere rağmen paket ile rekabet gücümüzü
arttıracak teknolojik ve Ar-Ge
içeriği yüksek yatırımların teşvik
edilecek olması, kümelenmesin esas alınması ve sektörel
teşvikler çok yerinde bir karar.
Özellikle İzmir’in içinde olduğu
1. Bölge’de katma değeri yüksek
ürünlerin teşvik edilecek olması
sanayimizi de bir adım öne çıkaracak” dedi.
İzmir Ticaret Odası (İZTO)
Yönetim Kurulu Başkanı Demirtaş
da hayata geçirilecek teşviklerin,
özel sektör için önemli bir kazanım olacağını, sektörel teşvik uygulamasının İzmir ve Türkiye için
devrim niteliği taşıdığını anlattı.
İzmir Ticaret Borsası
(İZTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ise tarım ve
hayvancılık sektörlerine önem
verilmesi gerektiğini, Yeni Teşvik
ve İstihdam Paketi’nde organik
tarıma yer verilmemesini eksiklik
olarak gördüklerini söyledi.
Gönül: Paket teknik
bir çalışmayla
hazırlandı
Milli Savunma Bakanı Vecdi
Gönül, yeni Teşvik ve İstihdam
Paketi’nin teknik bir heyetin çalışmasıyla hazırlandığını söyledi.
Gönül, EBSO’nun yeni teşvik ve
istihdam paketinin değerlendirilmesine yönelik toplantısında
yaptığı konuşmada, talebin olmadığı durumlarda ekonominin
canlanmasının mümkün olmadığını belirtti.
Mali sıkıntı olarak başlayan
sürecin, ekonomik kriz söylemleriyle harcamaların kısılmasına paralel olarak ekonomik kriz haline
dönüştüğünü ifade eden Gönül,
“Kapitalist ekonomilerin insanlara
telkin ettiği şey, ‘istikbalinizden
emin olun ve harcayın’ anlayışıdır. İnsanlar, istikbalinden biraz
endişeye düşünce harcamalarında kısıntıya gitti” diye konuştu.
Türkiye açısından da insanla-
temmuz 2009
ebsohaber
rın harcama alışkınlarının, ekonomi üzerinde önemli bir etkiye
sahip olduğunu vurgulayan Gönül, şunları söyledi: “Türkiye, kapalı ekonomi sürecini geride bırakarak, dünyaya
entegre oldu. Entegrasyon iyiliğin
yanı sıra sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Teşviklerden önce
Türk ekonomisinin gelişimi için
çeşitli önlemler alındı. 3.5 milyar
TL’lik nemalar dağıtılarak, piyasaya sürülmesi istendi. Sonradan
sonuçların baktığımızda otomobil ve gayrimenkule yatırıldığını
gördük. Ayrıca bir bankanın 9
milyar dolarlık mudisinin parasını
ödeyememesi nedeniyle devlet
ödeme yapmıştır. Çalışanların
maaşlarına yapılan zamlar da
piyasanın hızlanması için önemlidir. 6 sene önce en düşük memur
maaşı 395 TL iken bugün bin 200
TL’yi geçti. Bunlar emeklerinin
karşılığı olduğu gibi, piyasanın
canlandırılmasında da etkili
oldu.”
Uzun yılladır sanayicilerin
bölgesel teşvik yerine sektörel
teşvikler sağlanmasına yönelik
talepleri bulunduğunu hatırlatan
Gönül, çalışmalar neticesinde
sektörel teşviklere ulaşıldığını,
temmuz 2009
Önünü görüyor, göremiyor tartışması Toplantıda AK Parti Milletvekili Tuğrul Yemişçi ile
MHP Milletvekili Oktay Vural arasında ‘Sanayici önünü
görüyor, göremiyor’ tartışması çıktı. Vural’ın kürsüden
“Sanayicinin önünü gördüğü tespitlerine katılmıyorum.
Merkez Bankası Başkanı dahi tünelin ucundaki ışığın
ne olduğu konusunda kararsız” şeklindeki konuşmasına
yerinden müdahale eden Tuğrul Yemişçi, de “Önünü görüyor ki yatırım konuları tartışılıyor” yanıtını verdi. teşviklerin adaletli dağıtıldığını
ifade etti.
Bir önceki teşvik paketinde
“Kahramanmaraş’a sağlanan
imkanların, Gaziantep’te rahatsızlığa yol açtığını” dile getiren
Gönül, “Bugün de İzmir’e karşılık
Manisa’yı konuşuyoruz. Manisa
ve İzmir ekonomisi bütünleşmiş
haldedir. Teşvik programı, milletvekillerinin takdirleriyle değil,
teknik bir heyetin çalışmasıyla
yapıldı” diye konuştu.
İzmir’in ekonomiye
katkısı
Milli Savunma Bakanı Gönül, İstanbul ve İzmir gibi Türkiye ekonomisine önemli katkı
sağlayan kentlerin, yatırımların
karşılığını tam alması durumunda
Anadolu’da birçok şehrin yatırım
sıkıntısı çekebileceğini belirtti.
İzmir’e seracılık sektöründe
teşvik sağlanmasına yönelik
talepler bulunduğunu bildiren
Gönül, “Türkiye’nin en ileri
seracılığı İzmir’de. Teknoloji,
jeotermal enerji ve uygulama var.
Ürünler ihraç ediliyor. Bunun
yaygınlaştırılması gerekiyor. El
birliği ile seracılığı güçlendirmek
lazım” dedi.
Teşvik programında en önemli noktanın, Ar-Ge faaliyetlerine
yönelik çalışmalar olduğuna dikkati çeken Gönül, Ar-Ge faaliyetlerinin geliştirilmesi için her türlü
imkanı sağlayacaklarını sözlerine
ekledi.
23
ebsohaber
Ege’nin devlerine
üretim alkışı
24
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, ülkenin
kalkınmasında reel sektörün
etkisinin göz ardı edilemez bir
gerçek olduğunu belirterek,
“Bu ülkenin üretmeye, yatırım
yapmaya ve istihdam yaratmaya
ihtiyacı vardır. Bunları sağlayacak
olan da reel sektördür. Reel
sektörün desteklenmesinin
bugünün en önemli konusu
olması gerektiği, sorunlarının
ihmal edilemeyeceği çok net
olarak görülüyor” dedi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, Oda’nın 27 yıldan
bu yana üretimden satışlar
kriterine göre sürdürdüğü
“Ege’nin 100 Büyüğü”
çalışmasının sonuçlarını açıkladı.
2008 yılında üretimden satışları
17 milyon TL barajını geçen
firma sayısı 296 oldu. Ege’deki 8
ilde faaliyet gösteren firmalardan
213’ü İzmir, 29’u Manisa, 21’i
Denizli, 12’si Aydın, 8’i Uşak,
5’er tanesi Afyon ve Kütahya ile
3’ü Muğla’dan listeye girdi. 17
milyon tl barajını aşan firmalar
yaklaşık 51 milyar TL üretimden
satış rakamına sahip. Bu
üretimden satış miktarının; yüzde
74’ü İzmir, yüzde 10’u Manisa
ve yüzde 7’si Denizli firmaları
tarafından gerçekleştirildi.
EBSO’nun araştırması aynı
zamanda “İzmir geriliyor mu?”
iddialarına da cevap oldu.
Anket kapsamındaki 100
büyük sanayi kuruluşunun 2008
yılındaki toplam cirosu önceki
yıla göre yüzde 16 artışla 48.4
milyar lira olurken üretimden
satışları ise yüzde 22 artışla
44 miyar lira ile yüzde 91’lik
bir pay aldı. 2007 yılında 100
büyük sanayi kuruluşu toplam
cirosunun yüzde 87’sini ürettiği
malların satışından kazanıyordu.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, “2008 yılının
son çeyreğinde yaşanılan
ekonomik kriz ortamına rağmen
firmaların cirosunda üretimden
satışlar oranının artması özel
sektörümüzün başarısıdır.
Firmalarımız cirolarını ticaret
yaparak değil bu koşullarda
üreterek artırmışlardır” diye
konuştu.
Ender Yorgancılar, firmaların
ihracat rekorları kırması
dolayısıyla yüksek üretim
gerçekleştirebildikleri 2006’nın
ardından 2007’de likidite
bolluğunun yavaş yavaş sona
erdiği ve krizin sinyal verdiği
bir yıl olduğunu belirterek,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu
kapsamda firmalarımızın 2008
rakamları 2007’ye göre karda
yüzde 7, istihdamda yüzde
11, katma değerde yüzde 6
düşme kaydetmiştir. 2008
yılına bu açıdan baktığımızda,
son çeyrekte reel sektörü etkisi
altına alan krizin yansımasını
özellikle bilançolarında yer
alan zarar hanelerinden çok net
görebiliyoruz. 2007, 2006’ya
göre üretimin yalnızca yüzde 6
arttığı bir yıl olmuş ve 2008’e
temmuz 2009
ebsohaber
geldiğimizde de yüzde 22’lik bir
üretim artışı gerçekleşmiştir. Son
çeyrekte baş gösteren kriz, ilk 9
ayda yapılan üretim ve ihracat
artışına engel olamamış ama
beklenilen sonuç gerçekleşerek
kriz bilançolara yansımıştır.
TL’nin değer kaybıyla kaydedilen
kur farkı giderlerinin baskısı ve
maliyetlerdeki artış nedeniyle,
firmalarımız satış artışını
kara yansıtamamış ve mali
tablolarında olumsuzluklara
neden olmuştur. Bu da artan
üretime ve ihracata rağmen,
100 büyük firmamızın karlarının
ve karlılıklarının geçen seneye
göre azalması sonucunu
doğurmuştur.”
Özel sektörde ciddi bir karlılık
sıkıntısı gözlendiğine dikkati
çeken Ender Yorgancılar, “Ancak
tüm bunlara rağmen genel olarak
baktığımızda, en yüksek üretim,
en yüksek ihracat gerçekleştiren,
en fazla istihdam ve katma
değer sağlayan ilk 3 firma özel
sektörden çıkmaktadır. 4 kamu
firmasının üretimden satışları ilk
sıradaki TÜPRAŞ’ın beşte biridir”
dedi.
Yorgancılar, ülke
kalkınmasında reel
sektörün etkisinin göz ardı
edilemeyeceğini vurgularken,
“Reel sektörün sorunlarının ihmal
edilemeyecek kadar önemlidir,
desteklenmesi ve teşvik edilmesi
bugünün en önemli konusu
olmalıdır” diye konuştu.
Ender Yorgancılar, şu
anda krizin hangi noktasında
bulunulduğunu söylemek için
erken olduğunu belirterek,
“Şimdiye dek açıklanan verilerle
şu anda aynı noktada değiliz,
şimdi veriler daha olumlu. Ama
bu çıkış mıdır, henüz değildir.
Kapasite kullanım oranı yukarıya
çıkmakta. İstihdamdaki rakamlar
önemli. Avrupa’nın 6-7. büyük
ekonomisi olacaksak, kesintisiz
yüzde 7 büyümeliyiz. Bunun
için de teşvik paketleri üretimin
büyük kısmını gerçekleştiren
KOBİ’leri desteklemelidir, üretim
ve istihdam odaklı olmalıdır”
dedi.
100 Büyük’te durum
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın
Üretimden Satışlar kriterine gore
Ege’nin 100 Büyüğü’ne ilişkin
veriler şöyle:
Ege Bölgesi’nin 100
Büyüğü’nün 67 tanesi İzmir, 17
tanesi Manisa, 8’i Denizli, 3’ü
Aydın, 3 tanesi Kütahya ve 2
tanesi Muğla firması.
2007 yılında 5 adet kamu
firması 100 Büyük Firma
listesinde bulunurken, 2008’de
bu rakam 4’e indi.
Üretimden satışlarına göre
en büyük 100 firma arasında her
zaman olduğu gibi 2007 yılında
da birinci sırada ülkemizin en
büyük sanayi kuruluşu olan
TÜPRAŞ yer aldı. Habaş, 2007
sıralamasında Petkim’in yerini
alarak, 3’ncü sıraya yerleşirken,
2008 yılında da Vestel’in yerini
alarak 2’nci sıraya yükseldi.
Vestel Elektronik bu yıl listede
3’ncü sıraya geriledi. Petkim
4’ncü, Philsa ise 5’ncilikteki
yerlerini korudu.
Ege Bölgesi’nin 100 Büyük
Firması yoğun olarak metal ana,
gıda, taşıt ve toprak sektörlerinde
yer alıyor. Bu sektörleri kimya ve
elektrik-teçhizat sektörleri izliyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın üretimden
satışlar kriterine göre gerçekleştirdiği araştırmada 17 milyon TL barajını 296 firma aştı.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar,
reel sektöre destek verilmesini savundu.
temmuz 2009
Üretimden satış rakamı en
yüksek olan sektörler ise sırasıyla;
petrol ürünleri, metal ana, kimya
ve elektrik-teçhizat oldu.
100 Büyük Sanayi
Kuruluşu’nun toplam cirosu
48,4 milyar TL, üretimden
satışları ise 44 milyar TL olarak
gerçekleşti. 100 Büyük Firma,
toplam cirolarının yüzde 91’ini
üretimden satışlarından, yüzde
9’unu ise diğer satışlarından
elde etti. 2007 yılında ise 100
Büyük Sanayi Kuruluşu toplam
cirosunun yüzde 87’sini ürettiği
malların satışından kazanıyordu.
100 Büyük Firma’nın toplam
cirosu geçen yıla göre bir
önceki yıl olduğu gibi yüzde 16,
üretimden satışları da yüzde 22
oranında arttı. Kamu firmalarının
üretimden satışları ise 2008’de
2007’ye göre yüzde 40 azaldı.
Karlılık
Firmaların karlılıkları
açısından oldukça olumlu geçen
2007’nin ardından, 2008 yılı özel
sektör için karlılığın düşük kaldığı
bir yıl oldu. 2008 yılında 100
Büyük Firma içerisinde toplam
67 firma, 2,9 milyar TL kar
bildirdi. Toplam kar, cari olarak
yüzde 7, reel olarak yüzde 11,6
azalırken zarar geçen seneye
göre cari olarak yüzde 278 arttı.
Bilançolarında zarar bildiren
33 firmanın 1’i kamu, 32 tanesi
özel sektör firmaları olup, toplam
dönem zararları 766 milyon
TL olarak gerçekleşti. Yani her
3 büyük firmadan biri zarar
bildirdi. Krizin yansıması burada
çok net gözlemlenebiliyor.
Özel sektör; özsermayesinin
yüzde 13,7’si, aktiflerinin yüzde
6’8’i, toplam satışlarının ise
yüzde 4,3’ü kadar kar elde etti.
Kamuda ise özsermaye karlılığı
yüzde 11,2, aktif karlılığı yüzde
9,1, toplam satış karlılığı ise
yüzde 8,6 oranında. Kamu, özel
sektörden geçen senenin aksine
daha yüksek bir seviyede karlılık
gerçekleştirdi.
25
ebsohaber
Ege’nin 100 büyüğü içinde İzmir’den 67 firma bulunuyor. Manisa
17, Denizli 8, Aydın ve Kütahya 3’er, Muğla 2 firma ile İzmir’i
izledi. Rakamlar İzmir’in bölge liderliğini perçinledi.
Diğer gelirler
Firmaların esas faaliyetleri
dışında elde ettikleri gelir olan
diğer gelirler, 2007 yılında yüzde
40 artarken, 2008 yılında 2007
yılına göre cari olarak sadece
yüzde 3 artarak 1,63 milyar
TL olarak gerçekleşmiştir. Reel
olarak yüzde 2 azalmıştır.
Net katma değer
26
100 Büyük Firma’nın Milli
Gelir’e katkılarının ifadesi olan
net katma değer; ücret, faiz, kira
ve net kar toplamından oluşuyor.
2007 yılında 5,9 milyar TL katma
değer üreten 100 Büyük Firma,
2008 yılında yüzde 6 azalarak
5,5 milyar TL’lik bir katma değer
yarattı. 2007’deki artış oranı
yüzde 35 olmuştu.
Milli gelirin 2008 yılı
rakamlarına döndüğümüzde, 1,1
oranında büyüyen bir Türkiye ve
sadece 0,8 oranında büyüyen bir
imalat sanayi karşımıza çıkıyor.
Ülke genelinde bu yavaşlamanın
firmalarımıza yansımaması
mümkün olamazdı.
Yaratılan katma değerin yüzde
43’ünün ödenen ücretlerden,
yüzde 39’unun net kardan, yüzde
17’sinin ödenen faizlerden ve
yüzde 1’inin ödenen kiralardan
sağlandığı görülüyor.
Özel sektörde yaratılan katma
değerin yüzde 41’i net kar ve
ödenen maaşlardan, yüzde 17’si
ödenen faizlerden sağlanırken,
kamu sektöründe bu dağılım,
ödenen maaş ve ücretler lehine
değişiyor. Kamu sektöründe
katma değerin yüzde 54’ü
maaşlardan, yüzde 30’u ise net
kardan sağlanıyor.
2008 yılında toplam yaratılan
katma değerin yüzde 25’i metal
ana, yüzde 19’u tütün ve yüzde
15’i kimya sektörü tarafından
yaratıldı.
Özsermaye-Net Aktif
100 Büyük firmanın
özsermaye toplamı 2007 yılına
göre cari olarak yüzde 1,6
artarken, reel olarak yüzde 3,6
azaldı. Toplam aktif büyüklükleri
cari olarak yüzde 2,6 artarken,
reel olarak yüzde 2,7 azaldı.
Özel sektörün net aktifleri ve
özsermayesi reel olarak yüzde 2
yükseldi.
Borçlar
100 Büyük Firma’nın 2008
yılı borç toplamı geçen yıla göre
cari olarak yüzde 3,1 artarak 15
milyar TL’ye yükseldi. 100 Büyük
Firma’nın borcu reel olarak
yüzde 1,7 azaldı. Özel sektörün
toplam borcu reel olarak yüzde 2
artarken, kamu kesiminin borcu
yüzde 59 azaldı.
Faizler
100 Büyük firma tarafından
ödenen toplam faizler, geçen
seneye göre cari fiyatlarla yüzde
53, reel olarak da yüzde 46
oranında arttı. 2008 yılında
toplam olarak 918 milyon TL faiz
ödeyen firmalarımız, bu faizlerin
yüzde 86’sını üretimde, yüzde
14’ünü ise yatırım faaliyetlerinde
kullanmak üzere aldıkları krediler
için ödediler.
İstihdam - Ücretler
2008 yılında 100 Büyük
Firma’nın istihdamı yüzde 11,7
azalarak 72.573 kişiye ulaştı.
İstihdam özel sektörde yüzde
10, kamu kesiminde yüzde 21,4
azaldı.
100 Büyük Firma’da en fazla
istihdam barındıran sektörler;
metal ana (yüzde 18), elektriktechizatı (yüzde 13), giyim
(yüzde 12) ve taşıt (yüzde 11)
oldu.
Gıda sektöründe faaliyet
gösteren firma sayısı geçen
seneye göre 1 tane artmasına
rağmen, istihdamın yüzde 56
azalması da dikkat çekici.
2008 yılında 100 büyük
firmanın ödediği maaş ve ücretler
geçen yıla göre cari fiyatlarla
yüzde 3,2 artarak, 2 milyar 348
milyon TL olarak gerçekleşti.
İthalat - İhracat
2008 yılında 100 Büyük
Firma’nın ihracatı yüzde 21.4
artarak 13,6 milyar dolar, ithalatı
ise yüzde 38.3 artarak 20,3
milyar dolar olarak gerçekleşti.
Ege’nin 100 büyük firması
Türkiye’nin ihracatı ve ithalatının
yüzde 10’unu gerçekleştiriyor.
İthalatın artış hızı geçen sene
olduğu gibi bu yıl da ihracatın
artış hızını geçti. Bu artışta emtia
fiyatlarının çok fazla artması ve
dışa bağımlı yapımız önemli rol
oynadı.
100 büyük firmanın toplam
ihracatının yüzde 21’ini petrol ve
metal ana sektörleri oluştururken,
yüzde 19’unu elektrik-teçhizat
sektörü, yüzde 17’sini kimya
sektörü gerçekleştirdi.
En çok ithalatı gerçekleştiren
sektörlerin başında petrol ürünleri
geliyor. Petrol ürünleri sektörü
tek başına toplam ithalatın yüzde
58’ini gerçekleştirirken 7,6 milyar
dolar dış ticaret açığı veriyor.
Net ithalatçılarda petrolden
sonra sırayı kimya, kağıt, gıda ve
eletrik-teçhizatı sektörleri alıyor.
Ar-Ge giderleri
100 Büyük Firma’nın 2008
temmuz 2009
ebsohaber
yılındaki toplam araştırma
geliştirme giderleri 150,6 milyon
TL olarak gerçekleşti. Ar-Ge
giderlerinin toplam ciroya oranı,
geçen sene olduğu gibi binde
3 seviyesinde. Halbuki rekabet
gücümüzü arttırmanın yolu ArGe’den geçiyor.
100 firmadan sadece 47’si
2008 yılında Ar-Ge gideri
bildirdi. Ar-Ge faaliyetinde
bulunmuş 47 firmanın 16’sı
yabancı sermayeli. Ar-Ge
gideri en fazla olan sektörlerin
başında taşıt sektörü gelirken
bunu elektrik teçhizat sektörü
izliyor. Taşıt araçlarında Ar-Ge
harcamalarının toplam ciroya
yüzde 3’lük oranı, gelişmiş
ülkeler seviyesinde. Diğer
sektörlerin de aynı başarıya
ulaşmaları gerekiyor.
Yabancı sermaye
100 Büyük Firmanın 28 tanesi
yabancı sermayeli. 28 firmanın
5 tanesi küçük ortak, 23’ü ise
kontrol edici ortak (yüzde 50 ve
üzeri hisse) pozisyonunda.
Yabancı sermayenin en yoğun
olarak bulunduğu sektörler
tütün, taşıt ve gıda oldu. 100
Büyük Firma içinde yer alan 5
tütün sektörü firmasının 4 tanesi
yabancı sermayeli. Elektrik,
kimya ve toprak sektörleri
yabancı firmaların sayısı, 100
büyük listesine giren yerli
firmaların sayılarına oranlarının
yüksek olduğu sektörler.
En fazla sayıda firmada ve
sektörde yatırımı bulunan ülke
Hollanda, tütün, kağıt, elektrikteçhizat, kimya, toprak ve giyim
sektörlerinde 7 firmada hisse
sahibi. Hollanda’yı, 3’er firmayla
İtalya ve İsviçre izliyor.
Ayrıntılar ebso.org.tr’de..
2007 yılında 5.9 milyar TL net katma değer üreten Ege’nin 100
büyük firması, 2008 yılında yüzde 6 azalışla 5.5 milyar liralık
net katma değer yarattı. 2007’deki artış yüzde 35 olmuştu.
temmuz 2009
27
ebsohaber
EGE’DE ÜRETİMDEN SATIŞLARINA GÖRE
17 MİLYON TL BARAJINI AŞAN KURULUŞLAR
Sıra
28
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
Firma
Tüpraş
Habaş
Vestel Elekt.
Petkim
Philsa Philips Morris
İDÇ
Ege Çelik
Erbakır
Vestel Beyaz Eşya
Ege Linyitleri(Kamu)
BMC
Özkan Demir Çelik
Soma Elektrik Üretim
Cer Çelik
Çebi Taş
Sider Dış Ticaret
JTI Tütün Ürünleri
Pınar Süt
Küçükbay Yağ
TKİ Garp Linyitleri
TKİ Güney Ege Linyit
Abalıoğlu Yem
Kocaer Haddecilik
Keskinoğlı Tavuk
Indesit Company
Pınar Et
CMS Jant
Schneider Elek.
Polinas
Kardemir
Menderes Tekstil
Çimertaş
Basch
Akdeniz Kimya
Dört Yıldız
Anadolu Efes Bira
Batıçim
Tüprağ
Pamukkale Kablo
DYO
Hayes Lammerz Jantaş
Koza
Alliance One Tütün
Tariş Pamuk
Ege Profil
Scotab Yaprak Tütün
İnci Akü
Eti Gümüş
Total Oil
Yonca Gıda
Şehir
İzmir
İzmir
Manisa
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Denizli
Manisa
Manis
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Kütahya
Muğla
İzmir
Denizli
Manisa
Manisa
İzmir
İzmir
İzmir
Manisa
Denizli
İzmir
İzmir
Manisa
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Denizli
İzmir
Manisa
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Manisa
Kütahya
İzmir
Manisa
Üretimden satış (TL)
10.657.101.156
3.476.676.148
2.371.851.254
2.291.684.633
1.438.111.814
XX
1.293.751.270
1.187.576.000
1.150.980.713
789.008.529
681.250.108
633.280.515
582.381.746
541.165.338
537.005.830
523.239.805
521.062.350
464.346.300
419.397.194
391.692.960
383.283.850
379.023.495
368.914.148
361.807.477
343.820.209
306.724.341
288.948.025
XX
261.557.890
250.901.078
49.973.069
243.999.682
242.382.168
41.291.744
218.685.839
218.421.836
215.801.283
213.675.277
207.925.475
205.178.761
196.938.756
196.104.544
187.057.928
181.835.451
178.814.613
174.126.642
169.335.555
167.645.202
166.449.886
163.862.231
Sıra
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
Firma
Çamlı Yem
Akzo Nobel
Üniteks Gıda
Hayes Lammerz İnci Jant
Ege Gübre San. Aş.
Ege Seramik
Denizli Çimento
Hugo Boss
Polibak
TTL Tütün
Kümaş Küt. MAN.
Elba
CP. Standart Gıda
X
Söktaş
Componenta Döküm
Sözer Demir Çelik
Jantsa
Alcan Packinging San.
Cevher Döküm
Karakaş Hediyelik Eşya
Graniser Granit
Ve-Ge Hassas Kağıt
Küçükler Tekstil
Norm Civata
Opet
Roteks Tekstil
Esan Eczacıbaşı
Türk Tuborg
Bak Ambalaj
Klimasan
Ege Endüstri
Oerlikon Kaynak
Tire Kutsan
Çimbeton
Aynes Gıda
Viking Kağıt
Cevher Jant
Egeplast
Tariş Üzüm
Alkim Kağıt
Atom Kablo
AKG Yalıtım
Özgörkey Gıda
Dalan Kimya
Coates Lorilleux
Ticaret ve San. Kontuvarı
Özlem Tarım Ürün
Söke Değirmencilik
Batı Söke
Şehir
İzmir
İzmir
Manisa
İzmir
İzmir
İzmir
Denizli
İzmir
İzmir
İzmir
Kütahya
Manisa
Manisa
İzmir
Aydın
Manisa
İzmir
Aydın
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Denizli
İzmir
İzmir
İzmir
Muğla
İzmir
İzmir
İzmir
Denizli
Manisa
İzmir
İzmir
Denizli
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Denizli
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Manisa
Aydın
İzmir
Üretimden satış (TL)
90.890.971
90.230.947
89.849.984
87.246.457
150.323.663
85.327.735
140.933.963
136.710.701
132.424.953
131.787.285
128.723.704
128.074.025
127.016.431
126.577.162
125.764.546
125.700.354
122.012.646
120.811.340
117.679.664
117.480.130
116.135.217
105.072.361
XX
104.178.997
103.782.307
102.405.449
101.824.670
101.021.675
100.816.756
98.844.471
98.785.278
97.650.075
97.593.612
96.852.338
95.017.882
94.634.283
94.007.117
93.701.078
93.328.755
92.363.354
92.362.433
90.890.971
90.230.947
89.849.984
87.246.457
85.327.735
85.180.649
84.455.024
84.338.347
83.974.150
temmuz 2009
ebsohaber
EGE’DE ÜRETİMDEN SATIŞLARINA GÖRE
17 MİLYON TL BARAJINI AŞAN KURULUŞLAR
Sıra
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
Firma
Kaltun Madencilik
Kimtaş
Gamateks Tekstil
Tirsan Kardan-Tiryakiler
BTM
Ekoten Tekstil
BMS Çelik
Tukaş
Ay-Yem Tarım
Banvit
Valf San.
Osman Akça Tarım Ürün.
Özgüven Kablo
Ege Fren
Pilenpak Ambalaj
Pagmat Pamuk
X
Verde Yağ
Tiryakiler Oto
Ataer Enerji
Mayteks
Selkasan Kağıt
Han Tarım
Orka Tarım
TYH Ulus.Teks.Pınarbaşı Şb.
Modern Beton
Bağ Yağları
Aliağa Çakmaktepe Enerji
Erikoğlu Emaye
Bornova Matbaa Mürekk.
Afaprefabrik
Pınar Su
Terbay Makine
Spot Tekstil
Çağlayan Basım
Sarıgözoğlu Makine
Hitit Seramik
Syngenta Tarım
Gökhan Tekstil
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı
Ak Döküm Sanayi
Aydın Linyit
Örgen Gıda
Batıçim Enerji
Lidya Konserve.
Kaplamin
Kütahya Şeker Fab.
Ege Soğutmacılık
Tamsa Fayans
Bagin Yağ
temmuz 2009
Şehir
Üretimden satış (TL)
Aydın
İzmir
Denizli
Manisa
İzmir
İzmir
Manisa
İzmir
Denizli
İzmir
Manisa
İzmir
Denizli
İzmir
Manisa
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Manisa
İzmir
Manisa
İzmir
Denizli
İzmir
İzmir
Denizli
İzmir İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Manisa
Uşak
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir İzmir
Manisa
İzmir
Kütahya
İzmir
İzmir
İzmir
82.550.154
80.363.835
80.201.345
80.044.393
79.763.923
76.995.443
76.835.887
76.723.913
76.669.885
76.474.398
74.660.193
72.765.269
69.018.198
67.313.349
67.081.322
66.510.152
64.895.527
64.629.559
63.997.259
63.600.365
63.007.588
62.823.293
60.629.773
60.403.609
58.818.517
58.342.324
58.064.835
57.498.767
XX
57.246.306
57.145.288
56.740.386
56.531.581
56.198.890
56.005.369
55.956.486
55.269.198
54.418.728
54.324.432
52.225.722
52.223.572
52.156.549
52.044.943
51.323.887
51.274.863
51.172.137
50.809.907
50.334.272
48.680.110
48.508.907
Sıra
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
Firma
KFC Gıda Tekstil
İzmir Senkromeç
Baylan Ölçü Alet.
Yüksel Tezcan Gıda
Umpaş Seramik
Saf Plastik
Kaynak İplik İzeltaş Havatek Makine
İzbeton
Akça Hazır Beton
Balkan Süt Ürün.
Kocaer Tekstil
Euro Pap. Kağıt
Lider Deri Bianchi Bisiklet
Afyon Çimento
Sunel Ticaret
Tuğrul Tarım
Eke Tekstil Konf.
Alkim Alkali Kimya
Ağaoğlu Tekstil
Gabay Dış Tic.
FG Tekstil
Konfor Dayanıklı Tük.
Ekiz Yağ ve Sabun San.
Denizli Cam
Anatolia Tarım
Casa Tekstil
Tariş İplik Dokuma
Türkiye Tütünleri
Çağatay Yağ-Yem Ürün.
Özer Konveyör Band.
Agrobest Grup Tar. İlaç.
Özsütden Gıda
Katmerciler
Teknopet
Kütaş
Dirinler Döküm San.
Güralp Vinç San.
Levent Kağıt
AGS Parafin
Fersan Fermen. Ürün.
Torbalı Renk Kutu San.
Yatpa Dayanıklı Tüket.
Say Reklamcılık
ZF Lemförder AKS Modülleri
SGS-Süt ve Gıda San.
Baran Ambalaj
Batı Basma
Şehir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir Uşak İzmir Denizli İzmir İzmir
İzmir Denizli
İzmir
Denizli İzmir İzmir Manisa
Afyon İzmir
Manisa
Denizli
Afyon Uşak
Aydın
İzmir
İzmir
İzmir Denizli
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Afyon
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Kütahya
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
İzmir
Üretimden satış (TL)
47.835.720
XX
46.163.850
45.733.696
45.569.477
44.995.223
44.632.183
43.845.870
43.615.134
43.231.461
43.089.922
42.939.316
42.884.150
42.769.042
40.835.171
40.635.420
40.359.034
40.117.455
39.960.697
39.562.595
39.070.676
38.448.561
38.184.351
37.971.607
37.743.375
37.225.551
37.101.165
37.072.038
36.852.296
36.696.744
35.881.244
35.375.952
34.787.861
34.679.506
34.492.973
34.195.076
33.868.663
33.713.622
32.951.830
32.482.389
32.265.104
31.807.813
31.797.570
31.474.112
31.386.602
31.173.621
30.927.704
30.814.657
30.409.748
30.343.956
29
ebsohaber
30
temmuz 2009
ebsohaber
31
temmuz 2009
ebsohaber
32
İzmir
ekonomisine
60 milyonluk
İZKA dopingi
T
ürkiye’nin ilk kalkınma
ajanslarından biri olarak
faaliyetlerini sürdüren İzmir
Kalkınma Ajansı, projelere verdiği
hibe kredilerle, kriz döneminde
İzmir ekonomisine 60 milyon
TL’lik kaynak girişi yaratacak.
Krizi yaşayan KOBİ’ler için
nefes aldıracak kaynak paketi
ile kentte 3 bin 400 kişiye de
istihdam yaratılacak. Projelerin
tamamlandığı 3 yılın sonunda ise
İzmir 30 milyon TL vergi geliri
kazanacak.
İzmir Kalkınma Ajansı
KOBİ ve Sosyal Kalkınma Mali
Destek Programlarından mali
destek almaya hak kazanan
projeler belli oldu. KOBİ Mali
Destek Programı’ndan 441,
Sosyal Kalkınma Mali Destek
Programı’ndan 234 olmak
üzere toplam 675 projenin
teklife sunulduğu değerlendirme
sonucunda; KOBİ Mali Destek
Programında 98, Sosyal Kalkınma
Mali Destek Programı’nda ise
71 proje mali destek almaya
hak kazandı. İzmir için katma
değer yaratması ve kalkınmaya
destek sağlaması beklenen 169
projeye 29 milyon 440 bin lira
kaynak ayrıldı. Proje sahiplerinin
de yapacağı yatırımlar ile
piyasaya 60 milyon TL kaynak
pompalanmış olacak.
İZKA’nın mali destek
programlarında başarılı olan
projeler Swissotel Grand Efes
Oteli’nde yapılan toplantı ile
açıklandı.
Devlet Bakanı
Cevdet Yılmaz, kalkınma ajansı
sisteminin yörelerin avantajlarına
dayalı projeleri seçen bir sistem
olduğunu belirterek, “Bankacılık
sistemi için riski azaltıyor. Aslında
bankaların yapması gerekeni
kalkınma ajansları yapıyor” dedi.
Kalkınmanın sadece
ekonomik verilerle
açıklanamayacağını, ülkelerin
ortak hedefler koyarak birlikte
hareket edebilmeleri halinde
başarılı sayıldığını dile getiren
Yılmaz, bunu yapabilenlerin
ilerlemiş ülkeler sıralamasına
girdiğini ifade etti.
Bakan Yılmaz, Türkiye’nin
böyle bir gelişime ihtiyaç
duyduğunu, sadece Ankara’da
konulan hedef ve stratejilerle
bunun yakalanmasının mümkün
olmadığını, mutlaka yerel
potansiyelin harekete geçirilmesi
gerektiğini kaydetti.
Bugüne kadar yerel
potansiyelin harekete
geçirilemediğini, hazırlanan
birçok güzel projenin raflarda
beklemek zorunda kaldığını
kaydeden Yılmaz, bunları
sahiplenecek kurumsal bir
platformun olmaması ve
finansman boyutunun iyi
kurgulanmaması nedeniyle
başarısız kalındığını dile getirdi.
Kalkınma ajanslarının bu
noktada büyük bir boşluğu
doldurduğunu bildiren Yılmaz,
ajansların çalışmaya başlamasıyla
birlikte önceden planlanmayan
bazı kaynak mekanizmalarının da
ortaya çıktığına dikkati çekti.
Yılmaz, Halk Bankası’nın
ajanslarla bir protokol
imzalayarak hibe alan projelere
destek olma kararı aldığına
işarete ederek “Kalkınma ajansı
sistemi yörelerin avantajlarına
dayalı projeleri seçen bir sistem.
Bankacılık sistemi için riski
azaltıyor. Aslında bankaların
yapması gerekeni kalkınma
ajansları yapıyor. Halk Bankası
modeli incelemiş ve beğenmiş.
temmuz 2009
ebsohaber
Bu sisteme destek olmak
istiyor. İleride başka finansal
mekanizmalar da doğabilir.
Diğer bankaların da benzeri
bir yaklaşım göstereceğini
düşünüyorum” şeklinde konuştu.
İzmir ve Çukurova
örnek model
Bundan sonraki süreçte
izleme ve değerlendirmeye
ciddi yoğunlaşılması gerektiğini
vurgulayan Bakan Yılmaz,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunu denetleme mantığı ile
söylemiyorum. Öğrenmemiz
lazım. Bunlar ilk uygulamalar,
projelerin başarılı olması
lazım. Uygulamayı iyi izleyip
bizim de öğrenmemiz lazım.
İzmir için bundan sonraki
dönemde kalkınma ajansının
tanıtım işine çok önem vermesi
gerektiğine inanıyorum. Son
dönemde yeni bir teşvik sistemi
ilan ettik. Bölgesel ve sektörel
boyutları olan bir teşvik sistemi.
Büyük projelerde coğrafi alan
farkı gözetmeksizin ciddi
destekler sağlıyoruz. İzmir gibi
illerin bu projelere dikkatini
yoğunlaştırması gerekiyor. Bu
teşvikleri ilgili taraflara anlatmak
ve küresel sermayenin İzmir’e
gelişini kolaylaştırmak anlamında
ajansa önemli görevler düşüyor.”
Yılmaz, İZKA’nın pilot
ve öncü bir ajans olduğunu,
tecrübelerini hem Ankara
hem diğer bölgelere aktarması
gerektiğini belirterek,
“Önümüzdeki dönemde çok
şeyler bekliyoruz. Şu ana kadar
bakanlar kurulundan 10 ajans
kurma kararı çıktı. 16 tane daha
kuracağız. Bu süreçte İzmir,
Çukurova Kalkınma Ajansı
ile birlikte diğer bölgelere
model oluşturma görevini de
üstlendi. Sadece kendi yöresiyle
uğraşmayacak, tecrübesini diğer
yörelerle de paylaşacak. Örnek
bir model olacak.”
Başarıya mecburuz
İzmir Valisi ve
İZKA Yönetim Kurulu Başkanı
Cahit Kıraç ise İzmir’in bu
temmuz 2009
konuda başarılı olmaya mecbur
olduğunu, bu bilinçle hareket
ettiklerini dile getirdi.
Açılan ilk programda
İzmirliler’in toplam 675 proje
getirdiğini, bunun memnuniyet
verici bir seviye olduğunu dile
getiren Kıraç, kentte 5 bine yakın
sivil toplum örgütü ve aktif,
proje üretmeye hevesli bir insan
potansiyeli bulunması nedeniyle
başarılı bir pilot bölge olduğuna
dikkati çekti.
KOBİ Mali Destek
Programında kabul edilen
98 projeye 23,4 milyon TL,
Sosyal Kalkınma Mali Destek
Programında ise 71 projeye 6
milyon TL olmak üzere toplam
169 projeye 29 milyon 440
bin TL kaynak aktarıldığını
kaydeden Kıraç, proje
sahiplerinin koyacağı paralarla
birlikte 9 ayda kent ekonomisine
60 milyon TL’lik kaynak enjekte
edileceğini bildirdi.
Kıraç, Kabul edilen
projelerin 3 yılda devlete 29,3
milyon TL’lik vergi ve 2 bin
727 kişiye iş sağlayacağını
kaydederek, 2009 yılında tarım
ve kırsal kalkınma için 19 milyon
TL, turizm ve çevre için de 12,6
milyon TL’lik destek programı
açıklayacaklarını söyledi.
Programlar için 27
ilçeden proje geldiğini, hiç
proje vermemiş ilçelerin de
harekete geçmesi gerektiğini
söyleyen Kıraç, “Kazanan proje
sahiplerinin büyük sorumluluğu
var. Tüm şehir onları izleyecek.
Başarı onlar için bir seçenek değil
zorunluluktur” dedi.
Kıraç, hayal etmeden yenilik
getirilemeyeceğini vurgulayarak
İzmirliler’in hayal etmeye ve
bunu gerçekleştirmek için adım
atmaya devam etmesi gerektiğini
sözlerine ekledi.
İzmir’in ilgisi
İlk dönem programlarıyla
ilgili bilgi veren İZKA
Genel Sekreteri Ergüder Can,
30 Aralık 2008’de proje çağrısı
açılan iki programa, son başvuru
tarihi olan 25 Mart 2009 gününe
kadar çok düşük bir başvurunun
geldiğini, bunun kendilerini
endişelendirdiğini, ancak son
gün bir anda 600’e yakın proje
geldiğini, 100’e yakın projenin
de mesai saati bittiği için kabul
edilemediğini söyledi.
İzmirliler’in ajansa yüksek
ilgi gösterdiğini ancak projelerini
son gün verme alışkanlığından
sıyrılması gerektiğini ifade
eden Can, şunları kaydetti:
“Yapılan değerlendirme
sonucu toplam 675 projeden
169’una destek verilmesi
kararı alındı. KOBİ programı
kapsamında, ağırlığı Bornova,
Çiğli ve Kemalpaşa ve çoğu
küçük ve orta büyüklükte olmak
üzere 98 işletme destek alma
hakkı kazandı. Bunların çoğu
makine, mobilya ve elektrik
sektörlerinden. Sosyal Kalkınma
programına ise ağırlıklı olarak
kamu kurumları, dernekler ve
yerel yönetimlerden proje geldi.
Kabul edilen 71 proje ile 28 bin
941 kişiye eğitim, 681 kişiye
istihdam sağlanabilecek.”
İZKA Kalkınma Kurulu
Başkanı ve İzmir Ticaret Odası
Meclis Başkanı Necip Kalkan ise
Avrupa ülkelerinde 70 yıl önce
başlanan sürece geç de olsa adım
atmanın heyecanını taşıdıklarını
söyledi.
İzmir Kalkınma Ajansı’ndan finansal
destek almak için 675 proje başvurusu
yapıldı. Bunlardan 98’i KOBİ Mali Destek
Programı’ndan, 71’i ise Sosyal Kalkınma
Mali Destek Programı’ndan destek almaya hak kazandı. İZKA projeleri ile 3 bin 400
kişiye iş sağlanacak.
33
ebsohaber
EBSO’dan Girişimci Kadınlar
34
E
ge Bölgesi Sanayi Odası’nın
“İzmir’in Girişimci
Kadınları” projesi, İzmir
Kalkınma Ajansı’nın Sosyal
Kalkınma Mali Destek Programı
kapsamında destek almaya hak
kazandı.
Ege Bölgesi Sanayi Odası,
kendi adına yaraşır sosyal
sorumluluk çerçevesinde
kadınların da ekonomide
girişimci olarak etkin rol
almalarına yönelik projesini
İZKA desteğiyle hayata
geçirecek.
Kadınların gücü
Ege Bölgesi Sanayi Odası
tarafından İzmir Valiliği
ve İZSİAD ortaklığı ile
yürütülecek olan “İzmir’in
Girişimci Kadınları” Projesi
ile; kadınların bir araya
gelmeleri, üretmeleri, istihdam
yaratmaları ve ekonomik açıdan
daha etkin konuma gelmeleri
için kooperatif, dernek ve
şirket oluşumu süreçlerine
yönlendirilmeleri amaçlanıyor.
Proje ile iş dünyasından, sivil
toplumdan, yerel yönetimlerden
kadınlar ve eğitimli ev kadınları
olmak üzere 100 adet kadın
belirlenecek. 9 ay sürecek
olan proje sürecinde kadınlara
dernekleşme, şirketleşme ve
kooperatifleşme eğitimleri
verilecek. Bu yolla kadınlar
arasındaki etkileşimi arttırarak,
kadınların hem iş dünyasında
hem de sosyal hayatın içinde
daha fazla yer almasını kurumsal
yapılar oluşturarak sürdürmesi
desteklenecek.
Hedefler belirlendi
İzmir’in Girişimci Kadınları
Projesinin ana hedefleri ise şöyle
belirlendi:
Girişimciliğini ve
katılımcılığını kurumsal yapılar
altında arttırmak,
Kooperatifleşme,
dernekleşme ve şirketleşme,
işletimi ve/veya mensubu olma
konularında bilgi düzeylerini
arttırmak ve yeni bir vizyon
kazandırmak,
Kooperatifleşme,
dernekleşme ve şirketleşme
konularında deneyimli kişi
ve kurumlarla etkileşimini ve
deneyim paylaşımını sağlamak,
Kooperatif - Dernek – Şirket
urulması için grupların yol
haritası çıkarmasını ve katılımcı
gruplar oluşmasını sağlamak,
Mevcut yapıları tanımaları ve
bilgi sahibi olmalarını sağlamak.
Farkındalık ve
cesaret
İzmir’de yaşayan eğitimli
ve bilinçli kadınların iletişimini
daha da güçlendirecek bu proje
kapsamında verilen teorik bilgiler
ve deneyim paylaşımları sayesinde; kurumsal ve sürdürülebilir
kadın şirketleri, kooperatifleri,
dernekleri oluşturulmasının yanı
sıra; yaratacağı kamuoyu farkındalığı ve katılımcıların içinde
bulundukları kendi ortamlarında
yaratacakları etki ile, benzer
yeni oluşumlar için özendirici ve
teşvik edici olacak. Proje, bu tip
oluşumların kadınlar tarafından
kurulması için olumlu mesajlar
vermesinin yanı sıra kadınları
cesaretlendirecek.
temmuz 2009
ebsohaber
İZKA’nın KOBİ Mali Destek
Programında EBSO ağırlığı
İzmir Kalkınma Ajansı’ndan KOBİ Mali Destek
Programı kapsamında desteklenmesine karar verilen
98 proje içinde Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis
Üyelerinin şirketlerine ait projeler ağırlıklı bir yer
tutuyor. Ayrıca yeni bir ürün çıkarma, mevcut üretim
ve pazarlama kapasitesini artırma, istihdam yaratma
projelerinin sahibi KOBİ’lerin tamamına yakını yine
EBSO üyesi.
İşte İZKA’nın KOBİ Mali Destek Programı’ndan
destek almaya hak kazanan son iki dönemde EBSO’da
Meclis Üyesi olarak görev yapan sanayiciler ve
şirketlerine ait projeler şöyle
35
temmuz 2009
ebsohaber
İzmir için el ele
36
İ
zmir, Büyükşehir Belediyesi
öncülüğünde krize ‘ortak
akılla’ çözüm aradı. İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nin,
ekonomik krizde ve sonrasında
atılması gereken adımlar,
uygulanması gereken stratejiler ve
kente yeni yatırımların çekilmesi
konularını ele almak üzere
gerçekleştirdiği, “İzmir Ekonomik
Kalkınma Koordinasyon Kurulu”,
Tarihi Havagazı Fabrikası’nda
toplandı. Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nı Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar’ın temsil ettiği
toplantıda ev sahipliğini üstlenen
Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu, “Kentimizin
yarınlarına da yön verecek,
‘ortak akılla’ İzmir farkını bir kez
daha ortaya koyacak, yeni bir
oluşumun tohumlarını atabilmek
üzere bir araya geldik” dedi.
İzmir’in ekonomik ve
sosyal yaşamının nabzını tutan
meslek odası ve sivil toplum
kuruluşları başkanlarıyla
önde gelen sanayicilerin
yeraldığı İzmir Ekonomik
Kalkınma Koordinasyon Kurulu
toplantısının açılış konuşmasını
yapan Aziz Kocaoğlu, İzmir
ekonomisinin kriz ortamında
daha hızlı kalkınması için ortak
akla dayalı önemli bir adım
atmayı planladıklarını belirterek,
“Bugün sizlerle; demokratik,
dinamik, aktif, hızlı hareket
eden ve sonuca giden, sadece
bugünlere değil, kentimizin
yarınlarına da yön verecek,
‘ortak akılla’ İzmir farkını bir kez
daha ortaya koyacak yeni bir
oluşumun tohumlarını atabilmek
üzere bir araya geldik” dedi.
İzmir Ekonomik Kalkınma
Koordinasyon Kurulu’nun sadece
ekonomik krizin atlatılmasında
ve yaraların sarılmasında değil,
İzmir’in öncelikler sıralamasında
da belirleyici olacağına
inandığını vurgulayan Kocaoğlu
şunları kaydetti:
“Öncelikle bilinmesi gerekir
ki; bu kurul, tamamıyla siyasetten
arındırılmış bir anlayışla
çalışacaktır, çalışmalıdır.
Amacımız kentimizin
sorunlarının çözümü ve önünün
açılması için samimi bir şekilde
çalışacak, gelişmelerin takipçisi
olacak bir inisiyatif, bir baskı
grubu oluşturmaktır.”
Aziz Kocaoğlu, çeşitli
platformlarda zaman zaman
dile getirilen “İzmir geçmişe
oranla küçülüyor” söylemlerinin,
gerçekçi ve doğru bir yaklaşım
olmadığını da belirterek, “Hemen
her il ve bölgede olduğu gibi,
İzmir’de de bazı ekonomik
faaliyetlerin küçülmesi ya da
öneminin eskiye oranla azalması
son derece doğal. Ülkemizde,
özellikle 1990’lı yıllardan sonra
yaşanan ekonomik krizler, her
yerde olduğu gibi İzmir’de de
sanayiciyi, tüccarı, ihracatçıyı,
kısacası üreten kesimi zor
duruma soktu. Ancak bu durum,
İzmir iş aleminin üretme,
istihdam sağlama, ülkeye döviz
kazandırma arzusundan hiçbir
şey kaybettirmiş değil” diye
konuştu.
Fark yaratabiliriz
Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir
Belediyesi olarak, üstlendikleri
rolün bilinciyle, yeni yatırımlarla
İzmir’in temel sorunlarını
çözmeye çalışırken, kentliye
de yeni istihdam olanakları
sağlamaya çabaladıklarını ifade
etti. “Her şeye rağmen İzmir
olarak bir fark yaratabileceğimize
temmuz 2009
ebsohaber
eminim” diyen Başkan Kocaoğlu,
şöyle devam etti:
“100’ü aşkın şantiyemizde,
bir o kadar müteahhit, binlerce
işçi ve teknik eleman çalışıyor.
77 yıllık İzmir Enternasyonal
Fuarı deneyimine sahip olan
kentte, yılda 35 dolayında
ihtisas fuarı düzenleniyoruz. Bu
fuarlar sayesinde, 80 sektöre ve
bu sektörlerde çalışan binlerce
insana iş ve aş olanağı yaratılıyor.
Yapılan konaklama, ulaşım ve
diğer harcamaların, yıllık 250
milyon dolar seviyesinde olduğu
tahmin ediliyor. Fuar çevresinde,
2004 yılından bu yana irili
ufaklı 43 yeni otelin açılması
da, doğru yolda olduğumuzu
açıkça gösteriyor. Gaziemir’deki
Ege Serbest Bölgesi’nin
bitişiğindeki 337 bin metrekare
alanda, planlaması biten,
kamulaştırması tamamlanan 70
bin metrekarelik Yeni Fuar alanı
ile kent ekonomisinin müthiş
bir dinamizm kazanacağını
düşünüyoruz. İşsizlere istihdam
yaratmak için ücretsiz olarak
meslek edindirme kursları
açıyoruz. Kurslar sayesinde
yüzlerce kişi, meslek sahibi
oluyor; iş bulup aile bütçelerine
katkı sağlıyor. Dar gelirli ailelere
destek amacıyla yaptığımız
nakdi yardımlar, aynı anda
kent ekonomisine aktarılarak,
kriz içindeki esnafımız için
de can simidi oluyor. Kentin
planlı gelişmesi yönünde
attığımız adımlar, krize rağmen
yatırımcıları yüreklendiriyor.
O nedenle emlak uzmanları,
önümüzdeki süreçte İzmir’in
‘bir yatırım cenneti’ olacağı
görüşünde. Turan bölgesi ve
İnciraltı’nın çok büyük yatırımları
çekeceğine, Yarımada’nın
kültürü, tarihi ve bütün değerleri
ile dünyaya açılacağına
inanıyoruz.Tarihi Kemeraltı
Çarşısı’nı eski dokusuna
kavuşturarak, gecekondu
alanları arasında sıkışıp kalmış
en önemli kültür miraslarından
Agora-Kadifekale-Antik Roma
Tiyatrosu ve çevresini koruyarak,
geliştirilmesini ve yaşatılmasını
sağlayarak, Doğal Yaşam Parkı
gibi yeni cazibe merkezleri
yaratarak turizmi destekliyoruz.”
Birlikte başaralım
Yerelde kalkınmanın sadece
yerel yönetimin çabalarıyla
mümkün olmadığını da sözlerine
ekleyen Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Bunun
için tüm kentlinin hissedeceği
bir heyecan lazım, dayanışma
lazım, birlik ve beraberlik lazım.
Bütün bunların İzmir’de yeterince
olduğunu da biliyoruz. İzmir’in
ticari gelenekleri içinde önemli
bir özellik olarak öne çıkan çok
ortaklılık, bu tezimizi açıkça
destekliyor. Öyleyse gelin birlikte
başaralım. Krizin yaralarını
birlikte saralım. Kentimizin
yarınlarına birlikte yön verelim.
İstihdam ve talep artıracak yeni
formüller üretelim. İzmir için
el ele vererek, hedefe ulaşma
yolunda nokta atışları yapalım”
dedi.
Toplantıya katılan başkanlar
ve işadamları da İzmir’e yönelik
düşüncelerini kent önderleri
olarak birbirleriyle paylaşma
fırsatı buldu.
Sonuç bildirgesi
İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon
Kurulu’nun amacı, İzmir’deki yatırım
önceliklerini doğru belirlemek,
kentin kalkınma hedefleri üzerinde
yoğunlaşmak ve kentin mevcut gücünü
‘tek yumruk’ haline getirerek bütünleşik
ve etkin bir baskı grubu biçiminde görev
yapabilmektir.
İzmir’in daha hızlı kalkınması için
aynı inancı ve aynı tutkuyu paylaşan
Kurul üyeleri, sadece bugünlere değil,
kentimizin yarınlarına da yön verebilmek
ve ‘ortak akılla’ İzmir farkını ortaya
koyabilmek konusunda kararlıdır.
İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon
Kurulu, tamamiyle siyasetten arındırılmış
bir yapıda çalışacaktır.
Kurul, İzmir’deki diğer kamu, özel sektör
ve sivil toplum oluşumlarıyla ‘çelişen
değil’ ­“destekleyen” bir unsur olarak
temmuz 2009
kentimizdeki ‘yaşam kalitesi çıtasını’
daha da yukarıya taşıma hedefindedir.
6 Temmuz 2009 tarihinde yapılan ilk
toplantıda, Kurul’un öncelik sıralaması
ve hareket planı için Uğur Yüce, Cihan
Türsen, İlknur Denizli, Kemal Çolakoğlu,
Yılmaz Temizocak, Prof. Dr. Atilla Sezgin,
Prof. Dr. Murat Barkan, Prof. Dr. Alp
Timur ve Işınsu Kestelli’den oluşan
alt komitenin bir hazırlık çalışması
yapması ve ikinci toplantının 6 Ağustos
2009 Perşembe günü saat 16.00’da
gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
İzmir için çok önemli bir oluşum
olarak gördüğümüz bu kurulun, hem
bugün atılması gereken adımlarla kısa
vadeli sonuçlar alarak hem de kentin
15 yıllık perspektifini ortaya koyarak,
diğer kentler için de örnek bir model
oluşturacağına inanmaktayız.
37
ebsohaber
Sanayici
acil ve somut
tedbirler bekliyor
E
38
ge Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, 2’nci
yılına yaklaşılan ekonomik
kriz, Türkiye’yi diğer dünya
ülkelerine göre çok fazla
etkilememiş gibi görünse de, reel
sektörün oldukça sıkıntılı günler
geçirdiğine dikkat çekti.
Yorgancılar, “Bu sıkıntılı
günleri atlatmak için
hükümetimizden bazı acil ve
somut tedbirleri ortaya koymasını
bekliyoruz” dedi.
Yeni teşvik sisteminin uzun
zamandır beklenilen bölgesel
ve sektörel uygulamaya geçiş
açısından oldukça doğru bir
adım olduğunu kaydeden
Yorgancılar, ancak, 2009
ve 2010’da ek yatırımların
gerçekleşmesinin bu güç
şartlarda zor göründüğünü
vurguladı.
Küresel kriz ortamında
yeni yatırımlardan ziyade,
mevcut üretim kapasitesini
korumaya yönelik üretim
teşviki ile istihdam artışının
sağlanabileceğini hatırlatan
Ender Yorgancılar,
“Bu nedenle de öncelik
üretimin teşvik edilmesi
olmalı, bunun için de mevcut
hali hazırda faaliyetlerini
sürdürmekte zorlanan
KOBİ’lerimiz desteklenmelidir.
Bankaların, TL mevduatını uzun
vadeli toplayabilmesi, 6 aydan
uzun vadeli mevduatlardaki
stopajı düşürmesi ile mümkün
olabilecektir. 6-9-12 ay
vadeli mevduat oranlarındaki
stopaj oranları farklı bir halde
uygulanabilmelidir” diye
konuştu.
“Devlet, SSK ve vergi
borcunu gününde ödeyen
firmalara özel teşvik primi
uygulamalıdır” görüşünü
savunan EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar
sözlerine şöyle devam etti:
“Yüksek enflasyon
döneminde uygulamaya
başlayan ama küresel krizin
Dünyayı saran ekonomik kriz nedeniyle
Türkiye’de reel sektörün oldukça sıkıntılı
günler yaşadığını belirten EBSO Yönetim
Kurulu Başkanı Yorgancılar, öncelikle üretimin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.
firmalarımızı olumsuz
etkilediği bugün, peşin vergi
uygulaması sonlandırılmalıdır.
Finansmanın sağlanması
açısından oldukça faydalı
olacağına inandığım, yatırım
malı leasingdeki KDV yıl sonuna
kadar % 1’e düşürülmelidir.
Firmalarımızın KDV alacakları
konusundaki gecikmenin önüne
geçebilmek için mevcut elektrik
faturalarından alacak miktarının
düşülerek, sanayicimizin böyle
zor dönemde mağduriyeti
giderilmelidir.”
Türk Lirası’nın değer kaybı ile
kaydedilen kur farkı giderlerinin
baskısı ve maliyetlerdeki artış
nedeniyle, firmaların satış
artışını kâra yansıtamadığını
ve bu durumun şirketlerin mali
tablolarında olumsuzluklara
neden olduğunu dile getiren
Yorgancılar, “Şirketlerimizin
gelir-gider tahminleri son
çeyrekte yaşanan krizle
birlikte yerine ulaşmamıştır.
Bu uyumsuzluğu giderecek
düzenlemelere acilen ihtiyaç
bulunmaktadır. Sanayici bir
gayrimenkul satınca sermayeye
temmuz 2009
ebsohaber
dahil edebiliyor iken, 2’nci
gayrimenkulü sattığında ticari
kazanç olarak işlem görüyor.
Bu durum önlenmelidir.
Küreselleşmenin bir göstergesi
olan rekabetçi yaklaşım,
bugün düşük fiyattan, kaliteli
ürün üretimine ve farklı ürün
tasarımına kadar bir çok etkeni
ön plana çıkarmıştır. Bunları
başaran ve mukayeseli avantajları
fazla olan ülkelerin pazar
payını genişletmeleri çok daha
kolay olabilecektir. Bu açıdan
rekabetçi sektörlerin önünün
açılması ve sayısının arttırılması
sağlanmalıdır” dedi.
Ender Yorgancılar, gerek
iç, gerekse de dış piyasadaki
daralmanın yeni hedef pazarları
gündeme getirdiğine işaret
ederken şu görüşleri savundu:
“Firmalarımızın üretimlerinin
devamını sağlayacak olan yeni
pazar imkanlarının geliştirilmesi
yönünde her türlü teşvik ve
destek verilmelidir. Özellikle
de Güney Amerika ve Afrika
pazarlarına ulaşma imkanı
için kolaylıklar sağlanmalıdır.
İhracat pazarlarında hızlı
daralma, ihracat taahhütlerinin
gerçekleştirilmesini
güçleştirmiştir.
İhracat taahhütlerinin
kapatılmasında miktar ve
değer olarak kolaylık ve bir
yıldan az olmamak üzere süre
uzatımı yapılmalıdır. İhracatı
teşvik politikası
olarak uygulanan
dahilde işleme izin
belgelerine krizden
etkilenen firmalarımız
için 6 ay uzama
hakkı tanınması çok
yerinde bir karar olup
hükümetimize teşekkür
ederiz. Bu hususların
dikkate alınması ve
ülke kalkınmasında
öncü rol oynayan
reel sektörümüzün
sıkıntılarının
giderilmesi en büyük
temennimizdir.”
temmuz 2009
Tüketici güveni artıyor
Şubat 2008’de 87.6 olan tüketici güven endeksi 16 ay
aradan sonra ilk kez 85.27 düzeyine çıktı. Ancak endeks
halen iyimserlik sınırı olan 100’ün çok altında.
Tüketici güven endeksindeki artış devam ediyor. Şubat
2008’de 87.6 düzeyinde bulunan tüketici güveni 16
ay aradan sonra ilk kez 85.27’ye çıktı. Haziran ayında
geçen aya göre yüzde 2.39 artış gösteren tüketici güven
endeksi, halen iyimserlik sınırı olan 100’ün altında
bulunuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tüketici Güven
Endeksi Haziran 2009 sonuçlarını açıkladı. 100 altının
kötümser, 100 üzerinin iyimser durumu gösterdiği
endeks, haziran ayında yüzde 2.39 artışla 85.27’ye
çıktı. Güven endeksindeki artış, tüketicilerin mevcut
ve gelecek dönem satın alma gücü, genel ekonomik
durum ve iş bulma olanaklarına dair değerlendirmelerinin
iyileşmesinden kaynaklandı.
Otomobil alımı revaçta
Haziran ayında geçen aya göre, mevcut dönem satın
alma gücüne ilişkin endeks yüzde 5.64 artarak 74.2
oldu. Gelecek dönem satın alma gücüne ilişkin endeks
de yüzde 4.03 artarak 80.39’a çıkarken, mevcut genel
ekonomik durum endeksi yüzde 6.24 artarak 71.48’e
ulaştı. Genel ekonomik duruma ilişkin endeks yüzde 5.02
artarak 79.44, iş bulma olanaklarına ilişkin endeks yüzde
2.76 artarak 76.23 oldu. Haziranda en yüksek artış yüzde
8.97 ile gelecek dönem otomobil satın alma endeksinde
yaşandı. Endeksi 9.59 oldu.
Güven endeksine göre haziran ayında en sert düşüş ise
yüzde 17.53 ile gelecek dönem konut tamiratına para
harcama ihtimalinde yaşandı.
39
ebsohaber
İç dinamikleri harekete geçirelim
E
40
ge Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, dünyanın
yaşadığı ekonomik krizin
Türkiye’deki etkilerini azaltmak
amacıyla hükümetin iç piyasayı
canlandırıcı önlemler alması
gerektiğini savundu.
Aliağa Ticaret Odası’nın
ev sahipliğinde yapılan İzmir
İli Oda ve Borsalar Müşterek
Yönetim Kurulları Toplantısı’nda
ekonomideki gelişmeleri
değerlendiren Yorgancılar,
hükümetin sektörel ve bölgesel
teşvikle ilgili çıkardığı yasayı
hatırlatarak, sözkonusu kanunun
önemli olduğunu ancak
KOBİ’lerin mutlaka desteklenmesi
gerektiğini söyledi.
Ender Yorgancılar,
Türkiye’yi bugünkü güçlü
konumuna KOBİ’lerin getirdiğini
kaydederken, “İhracatın ve
istihdamın artmasını, işsizliğin
inmesini KOBİ’ler sağlamıştır.
İşsizlik şu anda yüzde 16’lara
kadar çıktı. Ülkeden beyin
göçünü engellemek için mutlaka
yatırım yapılması gerekiyor.
Bu noktada özel sektörün
desteklenmesi gerekiyor” diye
konuştu.
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin (TOBB) önderliğinde
düzenlenen “Kriz varsa, çare de
var” kampanyasına da değinen
Yorgancılar, tüketimin yapıldığı
takdirde üretimin olacağını
belirterek, sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Ekonomik kriz sonrası
güven ortamının sağlanması
gerekiyordu. Ülkemizdeki
GSMH 740 milyar dolar.
Bunun yüzde 70’i iç piyasa
pazarından elde ediliyor.
İhracatın payıysa yüzde 16.
Verilere göre Türkiye’nin ihracat
yaptığı ülkelerin ekonomileri
yüzde 2,9 oranında küçülecek.
Dolayısıyla 2009 ve 2010’da
ihracattan bir şey beklememiz
hayalden öte bir şey değil.
Türkiye’de en son uygulamaya
konulan otomotivdeki ÖTV’nin
kaldırılması sonrasında
satışların peşin parayla yapıldığı
görülüyor. Bu yüzden yurt
için dinamizmlerinin hayata
geçirilmesiyle ilgili tedbirlerin
alınması gerekiyor. 570 milyar
dolarlık pazarı canlandırmalıyız.
Ödediğimiz peşin vergiler
kaldırılmalı, vergisini zamanında
ödeyenlere çeşitli avantajlar
tanınmalı. Türkiye üretimi teşvik
etmezse işsizlik oranı yüzde
30’lara çıkar.”
Ege’nin ve İzmir’in rekabetçi
ortamının iyi kullanılması
gerektiğini kaydeden Yorgancılar,
İzmir’in diğer iller için örnek
model olması gerektiğini ifade
etti.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, İzmir’deki Oda ve
Borsaların güçbirliğinin önemine
dikkat çekerken, kentin sorunları
ve çözüm yollarını içeren
dosyaları EBSO, İTO ve İTB
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir’deki Oda ve
Borsaların ortak yönetim kurulları toplantısında krizden çıkış
için ülkenin iç dinamiklerini harekete geçirme çağrısı yaptı.
temmuz 2009
ebsohaber
başkanları olarak ortak imzalarla
ilgili bakanlıklara gönderdiklerini
söyledi.
Demirtaş: Kalıcı
toparlanma için erken
İzmir Ticaret Odası Yönetim
Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş
da, ekonomik kriz sürecinde en
kötü dönemin geride kaldığı ve
toparlanmanın başladığı yönünde
veriler geldiğini, ancak kalıcı
toparlanma için henüz erken
olduğunu ifade etti.
Piyasada bir tedirginliğin
olduğunu kaydeden Demirtaş,
petroldeki ve vergilerdeki artışın
devam edip etmeyeceğinin merak
edildiğini belirterek, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Dünya ekonomisinden
gelen veriler, bu krizin tam gaz
devam ettiği yönünde. Kötümser
değiliz ama iyimser olacak çok
veri de yok. Biz bu krize borçlu
yakalandık. 2001 krizinde 35
milyar dolar olan borç miktarı
şu anda 300 milyar dolar
civarında. Ağustos ayı itibariyle
1 milyon 550 bin mükellefin
vergi borcu var. Buna yeni bir
düzenleme gerekiyor. İş aleminin
öncelikli hedefi piyasa borçlarını
ödemektir. Bunu ödediği takdirde
alışveriş devam edecektir. Bu
borçların ardından banka borçları
geliyor. En son da devlet borçları
geliyor. Kredi kartlarında ve
temmuz 2009
tarımda yeni bir uygulamaya
gidecek devletin iş alemi için de
bir şeyler yapması gerekiyor.”
Devletin vergi borçları için
aylık yüzde 2,5, yıllık da yüzde
30 oranında faiz uyguladığını
hatırlatan Demirtaş, bu oranların
mevduat faizlerinin bir kaç puan
üzerinde yeniden düzenlenmesini
istediklerini kaydetti.
TOBB önderliğinde
düzenlenen “Kriz varsa, çare de
var” kampanyası için İzmir’deki
odalarla ortak bir çalışma
yapılabileceğini kaydeden
Demirtaş, “Bütün üyelerimize
dağıtacağımız çıkartma veya
afişlerle, iş yerlerinde bu
kampanyaya destek verdiğini
belirtebiliriz.
Bu iş yerleriyle 15-20 gün
süreyle malları yarı fiyatına
satmak üzere bir kampanya
yapabiliriz. Üyelerimiz özveri,
tüketiciler de alışveriş yapacak ve
bu kriz bitecek” dedi.
Deniz Ticaret Odası İzmir
Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Geza Dologh, İzmir Limanı’nda
haziran ayında gemi sayısında
azalma olmadığını, konteyner
yükleme ve boşaltma miktarında
da geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 7.6 artış yaşandığını
kaydetti.
Aliağa Kaymakamı
Emir Osman Bulgurlu, Oda
başkanlarından Aliağa’da
Denizcilik Meslek Lisesi
kurulması konusunda bir irade
göstermelerini istedi.
Yeni Şakran Belediye Başkanı
İbrahim Ethem Yorulmaz da,
mahkumlar ve adli personelle
birlikte yaklaşık 15 bin kişilik
yeni bir yaşam alanı olacak
cezaevi kampüsü kurulmadan
önce beldenin sosyal ve coğrafi
durumu ile yerel yönetime
getireceği yükler konusunda
araştırma yapılmadan karar
verildiğini ileri sürerek zaman
kaybetmeden bu kampüsün
çevrede yaratacağı etkileri en aza
indirecek çalışmalar yapılması
gerektiğini söyledi.
Aliağa Ticaret Odası Başkanı
Adnan Saka ise, “10 yılda 40 bin
kişi göç etti. Şimdi de 20 bin kişi
buraya taşınacak. Kimse sonrasını
düşünmüyor” dedi.
Toplantıda Aliağa Çaltıdere’de
yapılması planlanan yat ve tekne
imal yeriyle ilgili gelişmeler
hakkında konuşan Yat ve Yat
İmalatçıları Derneği Başkanı
Aslan Bilgi, söz konusu imal yeri
için 1100 dönüm arazi alındığını,
Tuzla tersanelerinin iş ve Pazar
potansiyelini bu tesisin yat ve
tekne imal konusunda İzmir’in
markalaşması için yardımcı
olacağını kaydetti.
Toplantıda ayrıca, Aliağa
çevre yolu ve TEDAŞ’ın
üçüncü şahıs hatlarından enerji
vermemesinin sanayiciye
olumsuz sonuçları da ele alındı.
41
ebsohaber
Bazı yasal düzenlemeler
ticari hayatı tehdit ediyor
İ
Erdal KARDAŞ
Avukat
42
htilafları gidermenin pek çok yolu
mevcuttur. Bunun yolunun illa
mahkemelerden geçmesi gerektiğine inanmadığımdan ve de karşılıklı
anlaşmalar ile daha verimli ve anlamlı
sonuçlar alınabileceğine olan inancım
gereği, pek çok meslektaşıma oranla,
yolum çok fazla adliyeye düşmez.
Ancak, adliye ziyaretlerimde de mutlaka birkaç dostu ve ahbabı görmeden
dönmem, havayı koklar, oradan oraya
koşan hukuk adamlarını, hukuk emekçilerine şöyle bir durup bakarım. Denizi
olmayan bir ülkenin Deniz Subayları gibidirler benim gözümde, zaman zaman
bulamadıkları o meşhur adaletin peşinde, adeta akıntıya karşı kürek çekerler
gün boyu.. Son yıllarda yasalarda
yapılan değişikliklerle pek çok imkanları alındı ellerinden, ama yine de nasıl
didinirler, nasıl uğraşırlar iyi bilirim.
Geçenlerde yanına uğradığım bir
icra dairesi müdürü, nasılsın soruma
“ne olsun burada işimizi yapamadan
vakit öldürüyoruz, bu ülke artık suçlular, güçlüler ve borçlular ülkesi oldu.
Kimsenin umurunda değil, eskiden
böyle değildi, kahroluyorum” diyordu.
Yanında imza için bekleyen kocaman
dosya yığınını göstererek bak bunlarda,
maaş hacizlerini kaldırma dilekçesi veren emeklilerin dosyaları dedi. Baktım
yerden masaya kadar bir dosya yığını,
Allah sabır versin dedim içimden.
İcra müdürlükleri, Adalet Bakanlığı bünyesinde adliye teşkilatının bir
parçası ve alacaklıların alacaklarını,
devlet eliyle alabilmesi için oluşturulan bir kurumdur. İcra İflas Kanunu
çerçevesinde hem alacaklının hem
de borçlunun menfaatlerini gözetmek
mecburiyetinde olan, bu anlamda bir
parça alacak borç dengesini sağlayan
bir makamdır. Ancak burada, esas olan
alacaklının alacağına devlet güvencesi
ile kavuşmasıdır. Müdür beyin kastettiği
dosyalar ise, kamuoyunda Torba yasası
olarak adlandırılan 5838 sayılı yasa ile
getirilen bir hükümden kaynaklanıyor.
Bu düzenlemeye göre, borçlarından
dolayı maaşlarının %25’i haczedilen
emeklilerin maaşları üzerine artık haciz
konulamayacak. Bu kesim dilerlerse,
ilgili icra müdürlüğüne müracaat ile
maaşı üzerinde mevcut hacizleri tek bir
dilekçe ile kaldırabilmektedirler.
Bundan evvelki bir başka düzenlemede de, icra iflas kanunundan kaynaklanan ve hakkında icra takibi yapılanların vermek zorunda bulundukları,
mal beyanında bulunmayanlara yönelik
olarak verilen cezanın kaldırılması idi.
Borcunu ödemeyen borçluların kendileri aleyhine yapılan icra takibi neticesinde mal beyanında bulunma zorunluluğu gereği, bu yükümlülüğü yerine
getirmeyen borçluların ise 10 gün hapis
cezası ile cezalandırılacakları hükme
bağlanmış idi.
Bir dönem, cezası az da olsa, alacaklıların alacaklarına kavuşmaları
için çok etkili bir yöntemdi ve borcunu
ödemekten kaçan borçlu bu ceza çıktığında, 10 gün hapse girmek yerine
gelip borcunu ödüyor, alacaklı ise geç
de olsa alacağına kavuşuyordu. Şu an
için bu düzenleme de iptal edilmiş bulunmaktadır.
Bu, düzenlemelerden çok evvel
de, borcunu ödemeyen firmaların ve
şahısların telefonlarının icra kararıyla
haczedilerek, telefonlarının konuşmaya
kapatılması uygulaması vardı. Bu da
sonradan iptal edilmiştir. Oysa, bu uygulama da, ticari hayatına devam için
sabit bir telefona ihtiyaç duyan borçlunun borcunu ödemesini sağlayan son
derece etkin bir yöntemdi.
İcra İflas Kanunu ile getirilen “iflas
ertelemesi” uygulaması da, önceleri
borcunu ödeyemeyen ancak mevcut
malvarlığı ile kendini düzeltebilecek,
firmalara nefes alma imkanı veren bir
yöntem, borçluya işletmesini ve borçlarını yeniden yapılandırma imkanı veren
iyiniyetli bir girişim olarak başlasa da,
maalesef bugün uygulamada, borçluların borçlarını ödememelerine neden
olmakta ve icra takibi yapılamadığından
bu süreçte rahatlıkla malvarlıklarını
kaçırmalarını sağlayan bir karmaşık
düzene dönüşmek üzeredir.
Bu tarz firmalardan alacaklı olan
firmalar ciddi açmaza düşmekte, bir
iflas erteleme kararı, ardında pek çok
mağdur alacaklı firma bırakmaktadır.
temmuz 2009
ebsohaber
İcra İflas Kanunu’ndaki iflas ertelemesi ve karşılıksız çeklerde
ceza davalarında hapis cezasının kaldırılması uygulamaları,
alacaklı firmaları açmaza düşürüp yeni mağdurlar yaratıyor.
Karşılıksız çek
düzenlemesi de
ciddi sıkıntı
yaratıyor
Borçluları ihya eden bir başka
uygulama ise karşılıksız çıkan
çekler sebebiyle açılan karşılıksız
çeke dair ceza davalarında hapis
cezasının kaldırılmasıdır. Ekonomik suça ekonomik ceza olur gerekçesi ile karşılıksız çeklere dair
3167 sayılı yasadan kaynaklanan
hapis cezaları kaldırılmış ve çek
bedeli kadar para cezası ödenmesi
şekline döndürülmüştür. Böylece,
karşılıksız çek kesenlere ve borcunu ödemeyenlere gün doğmuştur.
Bankalardan kolayca aldıkları
çekleri pırasa doğrar gibi sağa sola
kesip, piyasaya süren ve çekleri
karşılıksız çıkınca kendilerine bilmem kaç yıl sonra verilen bu para
cezalarını üstelik savcılığın verdiği
izin ve imkanla taksitler halinde
temmuz 2009
ödeyen borçlulara, böylece devlet
seni afettim derken, olan da alacaklıya olmuştur. Bu noktada, sen
kimsin de kimim alacağını affediyorsun, benim alacağım ne olacak
diye serzenişte bulunan alacaklılar
da adeta ortada kalmaktadırlar.
Oysa, bu durum, ticari hayatı
da son derece olumsuz etkileyen
bir durumdur. Sanayici ve Esnaf
bu sebeple, adeta kan ağlamaktadır. Piyasada çeke olan güven
sarsılmakta, piyasayı canlı tutacak
olan vadeli alışverişin önü de
tıkanmaktadır.
Elbette piyasa kendi dinamiğinde, bu boşluğu doldurmaya
çalışmaktadır. Bankalar kanalıyla
uygulanan DBS (Doğrudan borçlanma sistemi) gibi, ipotek veya
banka teminat mektubu almak
gibi yöntemler uygulansa da, bunlar hiçbir zaman çek uygulaması
kadar pratik değildir. Çeke olan
güvensizlikten ve çek yasasında
yer alan bu düzenlemeden, geçmiş yıllara dönük alacakları bulunan firma ve kişiler ciddi şekilde
zarar görmektedirler. Yıllar önce
kesilmiş ve o zaman ciddi bir
değeri olan bir çeki tahsil etmek
için icra takibi yapan ve sonuç
alamayan alacaklı, mağdur olarak
mahkemeye başvurduğunda tatmin edici bir sonuç alamamaktadır. Devlet ve Mahkemeler eliyle
hakları yeterli şekilde korunmamış
ve adeta yanlız bırakılmış olan
alacaklı, bu durumda borçlu tarafla pazarlık yapmak durumunda
kalmakta ve aradan bir kaç sene
geçmiş olsa da çek bedelinin yarısına razı olmak zorunda kalmaktadırlar. Alacaklı bu durumda her
halukarda mağdur olmaktadır.
Bu şekilde piyasada külliyetli
miktarda alacağı olan sanayici
ve esnaf, sırf alacağını alamadığından, borçluların bu tavrı ve
rahatlığı sebebiyle batma, işini ve
sermayesini kaybetme tehlikesi ile
karşı karşıya kalmaktadır.
Önceki düzenlemeye göre,
karşılıksız çek düzenleyenlere
hapis cezası verildiğinden, borçlu
şahıslar hapse girmemek için ne
yapıp edip, çek tutarını bir şekilde
alacaklısına ödüyorlardı. Şimdiki
durum ise tamamen alacaklılar
aleyhinedir. Nitekim, Merkez Bankası tarafından bankalara duyurulan toplam karşılıksız çek sayısı,
2009 yılının ilk yarısında, geçen
yılın aynı dönemine göre yaklaşık
yüzde 50,7 artarak, 1 milyon 57
bin 673’e çıkmıştır. Merkez Bankası verilerine göre, karşılıksız çek
sayısındaki bu artış, adeta bize
bu kadar düzenlemenin sonunda
bunun olacağı belliydi dedirtmektedir.
Yine, Merkez Bankası verilerine göre, toplam karşılıksız çek
sayısı Haziran ayında, geçen yılın
aynı ayına göre yaklaşık yüzde 73
artarak 181 bin 552’ye çıkmıştır.
Mahkemeler tarafından yapılan
bildirimlere göre ise, Merkez Bankasınca duyurulan yasaklanan çek
sayısı da Haziranda, 2008 yılının
aynı ayına göre yüzde 103,9 artmıştır.
Karşılıksız çekteki bu veriler,
adeta ticari bir fekalet yaşandığının göstergesidir. Bunun yarı
sorumluluğu kriz ve ekonomideki
kötü gidiş ise, yarı sorumluluğu da
yasaların delik deşik edilmesi ve
yasayla korunması gereken dengenin alacaklılar aleyhine, tamamen
borçlular lehine bozulmasıdır.
Bu durumda; alacaklı sefil
ve mağdur olmakta, borçlular
ve suçlular güçlü ve kral olmakta, dengeler ise maalesef alt üst
olmaktadır. Bu sebeple, kanun
koyucular tarafından, hemen acil
önlemler alınması gerekmektedir.
Bu yapılana kadar hiç değilse ve
en azından yasaların eski haline
getirilmesi bile bizce yeterli olacaktır.
43
ebsohaber
E
44
ABD’nin ticaret üssü
İzmir olsun
ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, Amerika Birleşik Devletleri’nin ticaret ve üretim
üssünün İzmir olmasını önerdi.
Çin’deki şirketlerin yüzde 40’ının
ABD şirketi olduğunu hatırlatan
Yorgancılar, İzmir’in Çin’den
daha kaliteli üretimin yanı sıra 5
bin kilometrelik mesafe avantajı
sunduğunu, bunun da navlun ve
ticarette avantaj sağladığını ifade
etti.
ABD Türkiye Büyükelçisi
James F. Jeffrey, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar’ı ziyaret etti.
Büyükelçi Jeffrey, ABD ile İzmir
arasındaki ekonomik ilişkileri
artırmayı hedeflediklerini söyledi.
ABD’deki her eyaletin birbirinden
farklı ticari anlayışa sahip olduğuna dikkat çeken Jeffrey, “Bizlere
düşen görev ticareti canlandırmak
için daha çok çalışmaktır. Kotalar kalktı ama yüksek gümrükler uygulanıyor. ABD şirketleri
Türkiye’de yatırım yaparsa ticaret
hızlı ve etkili gelişecektir” dedi.
Büyükelçi Jeffrey, Amerikan
Odalar Birliği’nin Ankara’da resmi temaslarda bulunacağını haber
verirken, İstanbul, İzmir, Mersin
gibi ticari potansiyeli olan kentlerde de temasların başlayacağını
bildirdi.
Güçlü Türk imajı
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, ABD ile ticaret
yapmak isteyen Türk işadamlarının kotalar nedeniyle çok fazla
etkinlik gösteremediğini ve arzu
edilen “Türk yatırımcı” imajının yerleştirilemediğini söyledi.
Türkiye’nin ABD ile müttefik
olmasına rağmen ekonomik işbirliğini geliştirecek ikili ticaret
anlaşmasının imzalanamadığını
da vurgulayan Ender Yorgancılar, “Bu da, yatırımcının kendini
ABD’de güvende hissetmesine
engel oluyor. Türk mallarına
ABD tarafından sınırlarda resmi
kaynaklı olmasa da uygulanan
yüksek kontrollerin ticarete engel
olması durumu göz ardı edilemez” dedi.
Türkiye’nin ABD ile ticarette
strateji değiştirdiğini, eyaletler ve
sektörler bazında ayrı boyutlar
kazandırdığını anlatan Ender Yorgancılar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin ticaret penceresine baktığımızda son 5 ayda
kuzey ülkelerine ihracatımızın
yüzde 75 arttığını görüyoruz.
Stratejik ülkeleri hedef seçip bunlara uzanmak temel prensibimiz.
Brezilya vasıtasıyla Arjantin, Peru,
Şili, Paraguay ve Uruguay’a ihracatımız başladı. Tabi bunu Brezilya Cumhurbaşkanı’nın geçen ay
ülkemize ziyaretine ve başlatılan
direkt uçuşları borçluyuz. Eğer
ABD’de güçlü Türk imajını yerleştirebilirsek ihracatımızın çok
artacağına inanıyorum.”
Yorgancılar, ABD’nin
Çin’den çok yüksek miktarda ithalat yaptığını, yapmaya da devam
edeceğini söylerken, “Çin’deki
büyük firmaların neredeyse yüzde
40’ı Amerikan şirketi. ABD böylece mallarını Çin başta olmak
üzere Uzakdoğu ülkelerinden
karşılıyor. Türkiye’de de aynı
tip mallar yaptırılabilir. İşçilik
Çin’deki kadar ucuz olmayabilir
ama kalite daha yüksek. ABD,
Çin üzerinden mal almaya devam
etsin. Ancak Türkiye üzerinden
alırsa hem Türkiye ile ticareti
hareketlenecek hem de yaklaşık
5 bin kilometrelik bir mesafeyle
navlun avantajına sahip olacak.
Elbette Türkiye’nin ABD’den ithalatı hep fazla olacak ancak biz
temmuz 2009
ebsohaber
de buna paralel ticaret rakamlarının
yukarıya doğru çıkmasını istiyoruz.
Türkiye’de yatırım yapmak isteyen
ABD şirketlerini de bölgemize çekmek istiyoruz” diye konuştu.
Türk firmalarının hemen hepsinin ABD ile ticaret yapmak istediğini ancak doğru adresi bulamadığını
da gündeme getiren Ender Yorgancılar, “En önemli olgu sağlam bir diyalog kurmaktır. Doğru insanları ve
işi birleştirmek gerekiyor” dedi.
İzmir önemli çünkü..
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, ABD Büyükelçisi
Jeffrey’e yaptığı sunumda İzmir’in
yatırımlar açısından Türkiye’nin en
avantajlı yeri olduğunu da vurguladı. İzmir’de hemen yatırıma başlanılabilecek nitelikte 16 organize sanayi bölgesi bulunduğunu söyleyen
Ender Yorgancılar, şu bilgileri verdi:
“Türkiye ticaretinin yüzde
14’lük kısmına yön veren İzmir;
lojistik konumu, enerji ve ulaşım
altyapısı, nitelikli insangücü, üniversiteleri, sosyal yaşamı ve iklimiyle
pek çok avantaj sunuyor. Odamızın
üyesi sanayiciler 67 değişik sektörde global pazarlarda rekabet eden
ürünler üretiyor. İzmir Limanı şehrin
merkezinde. Kentin en uzak noktasından bile malınızı yüklediğinizde
1 saat içinde limanda olur. Örneğin
70 Alman firması faaliyet gösteriyor.
Elbette bu bir anda olmadı. Önce
bir firma geldi bizden memnun kaldı
ve başkaları izledi. Tire OSB’deki
Kore sigara fabrikası sayesinde bir
başka Kore firması da yatırıma başlıyor. Demek ki buraya gelen bizden ve bölgeden memnun kalıyor.
Bölgemize Amerikan firmalarını da
çekebilirsek yakın zamanda burada
bir Amerikan Ekonomi Üssü oluşabilir.”
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, ABD Ticaret Ataşesi
Thomas Bruns, İzmir’deki Ticaret
Ataşe Yardımcısı Berrin Ertürk, Konsolosluk İşleri Sorumlusu Sandra
Shipshock, İzmir Konsolosluk Temsilcisi Güliz Basları, Basın Müşaviri
Kathy Schalow ile Basın Müşaviri
Yardımcısı Haldun Armağan’ın da
hazır bulunduğu ziyaretin anısına
Büyükelçi James F. Jeffrey’e plaket
verdi.
temmuz 2009
Fransa ile sektörel
işbirliği fırsatı
İ
zmirli sanayicilere Fransa ile sektörel işbirliği fırsatı kapıları açılıyor. Fransa Uluslararası İş Geliştirme Ofisi Türkiye
Müdürü Axel Baroux, 2010 yazında Türkiye’de işadamlarının katılımıyla bir forum düzenlemek istediklerini belirtirken,
İzmir’de öne çıkan sektörlerde işbirliğini geliştirmek için çaba
gösterdiklerini söyledi.
Fransa Uluslararası İş Geliştirme Ofisi Türkiye Müdürü
Baroux ile Fransa İzmir Fahri Konsolosu Zeliha Toprak Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi’nin ev sahipliği yaptığı ziyarette
Axel Baroux, 2009 yılı başından itibaren kapsamlı bir çalışma
yürüttüklerini bildirdi. Sağlık, gıda, banka kredileri, tekstil, tarım
gibi konular ağırlıklı olmak üzere pek çok proje yürüttüklerini
vurgulayan Baroux, “2010 yılında Türkiye’de daha kapsamlı
projeler gerçekleştirmek istiyoruz” dedi.
Axel Baroux, Fransa’da önümüzdeki yıl nisan ayına kadar
sürecek Türk Mevsimi’nin başladığını hatırlatırken, “Bizler de
önümüzdeki yıl Mayıs veya Haziran ayında Fransız işadamlarının katılımıyla bir forum gerçekleştirmeyi planlıyoruz. EBSO ile
de işbirliği yaparak bölgede öne çıkan sektörlerin temsilcileriyle
yine o sektördeki Fransız işadamlarını bir araya getirmek istiyoruz. EBSO aracılığıyla İzmirli firmalara öncelik tanırız” diye konuştu. Baroux, Türkiye ile Fransa arasındaki 11 milyar Euro’luk
ticareti 2012 yılında bu rakamı en az 15 milyar Euro seviyesine
çıkarmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Çiçekçi de, iki
ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması için birlikte çaba
gösterilmesi gerektiğine dikkat çekti. Fransa’daki Türk Mevsimi
ile İstanbul’da iki ülke işadamlarını bir araya getirecek forumun
ticaretin artmasında önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan Çiçekçi, “Dünyanın yaşadığı ekonomik krizde Türkiye başka ülkelere göre daha iyi ve şanslı. Türkiye’nin sinerjisi ile Fransa’nın
teknolojisini birleştirmemiz, küçük kalan kuruluşların büyüme
arzusunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu arada Fransa’nın
Türkiye’nin AB üyeliği konusunda da daha olumlu ve yapıcı
tavırlarını görmek istiyoruz” dedi.
45
ebsohaber
Krizi aşmanın yolu işbirliği
46
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, dünyanın
bugün yaşadığı ekonomik krizin
tüm ülkelerin şeffaf bir şekilde
ikili ilişkilerini geliştirerek
aşılabileceğini bildirdi.
Yorgancılar, “Krizler geçicidir.
Krizi aşmanın yolu işbirliğinden
geçiyor” dedi.
Almanya Büyükelçisi
Dr. Eckart Cuntz ve İzmir
Başkonsolosu Stefan Schneider,
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar’ı ziyaret
etti. Türkiye ile Almanya’nın
kardeş ülkeler olduğunu dile
getiren Yorgancılar, Köln ve
Berlin’de Türk Alman İşadamları
Ofisi’nin açıldığını, Hannover,
Stuttgart ve Frankfurt’ta da
açarak ortak faaliyetleri
geliştirmek istediklerini bildirdi.
İki ülke arasında yaklaşık
25 milyar dolarlık bir ticaret
hacmi bulunduğunu ve bu
rakamın her geçen yıl arttığını
vurgulayan Yorgancılar, Ege’de
200’e yakın Türk – Alman
ortaklı şirket bulunduğunu,
Lufthansa, Sunexpress ve
diğer havayollarının direkt
seferlerinin iş ilişkilerini daha da
kolaylaştırdığını hatırlattı.
Ender Yorgancılar, bugün
dünyanın yaşadığı ekonomik
krizin kümelenme, yer değişimi
ve ucuz maliyetin önemini bir
kez daha gösterdiğini belirtirken,
bütün ülkelerin şeffaf bir şekilde
birbirlerine yardımcı olmaları
gerektiğini ifade etti. Yorgancılar,
“Krizler geçicidir. Ucuz üretim
yapıp dünyaya satmak çok
önemli. Krizden çıkmak için
kümelenme modeliyle maliyetleri
düşürüp verimliliği artırabiliriz.
Ortaklıklarımızı geliştirmek
zorundayız. Türkiye lojistik
açıdan çok önemli bir konumda.
Özellikle Türki Cumhuriyetler
ve Karadeniz gazlarının
dağıtım hatları Türkiye’den
geçiyor. Almanya ile TSK için
6 denizaltının üretimlerinin
yüzde 80’inin İstanbul’da
gerçekleştirilmesi konusunda
Almanya ile sözleşme imzalandı.
Bunun gibi çok önemli projelerin
gerçekleştirilerek iki ülkenin
menfaatleri doğrultusunda
hareket edilmesi önemli” dedi.
EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Yorgancılar, karşılıklı
işbirliğinin gelişmesine katkıları
ve İzmir’de özellikle Oda üyesi
sanayicilere gösterdiği vize
kolaylığı nedeniyle Almanya’nın
İzmir Başkonsolosu Schneider’e
de teşekkür etti.
Almanya’nın Türkiye’ye
yatırım yapma arzusunun
artarak devam ettiğini, küresel
krize rağmen Mayıs ayından
bu yana daha olumlu bir
hava yakalandığını belirten
Büyükelçi Cuntz, “Ekonomik
ilişkiler açısından da önemli
olan dışarıya açık olmak. Pek
çok kurum arasında yakın
ilişkiler mevcut. İşbirliğini
daha çok arttırmak istiyoruz”
dedi. Büyükelçi Cuntz, vize
konusuda getirilen kolaylıklara
değinirken, “Ancak iş adamlarına
henüz muafiyet uygulanmıyor.
Büyükelçilik olarak, daha önce
Almanya’ya giriş çıkış yapmış iş
adamlarına kolaylık gösteriyoruz.
Almanya ile İzmir arasındaki
bağlar da önemli. Buradaki
konsolosluğumuz eski, 19.
yüzyılda açılmış” diye konuştu.
temmuz 2009
ebsohaber
Türkiye lojistik merkez
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
(EBSO) Yönetim Kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar,
Türkiye’nin bulunduğu bölgede
lojistik üs konumunda olduğunu
belirterek, “İtalya ile sadece tekstil ve otomotiv değil, mobilya ve
balıkçılık gibi alanlarda da işbirliği yapıp, buradan dış pazarlara
birlikte sunabiliriz” dedi.
İtalya Büyükelçisi Carlo Marsili, İtalya’nın İzmir Konsolosu
Simon Carta ile EBSO’yu ziyaret
etti. İtalya Büyükelçisi ve İzimr
Konsolosu’na ev sahipliği yapan
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, iki Akdeniz ülkesi olarak İtalya ve Türkiye’nin
benzer yönlerinin çokluğuna
işaret ederek, “İtalya’da da
Türkiye’deki gibi ekonomiyi yönlendiren firmaların büyük bölümü
KOBİ’lerden oluşuyor ve bunların
büyük kısmı aile şirketi” dedi.
Türkiye ile İtalya’nın ekonomik ilişkisinin artan bir seyir izlediğini belirten Yorgancılar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi
temmuz 2009
arasındaki arkadaşlığın, ilişkilerin geliştirilmesinde son derece
önemli olduğunu söyledi.
Ender Yorgancılar, Türkiye’nin
bulunduğu bölgede lojistik üs konumunda olduğunu kaydederek,
“Birlikte çevre ülkelerin potansiyelini ortak bir şekilde değerlendirebiliriz. İtalya ile sadece tekstil
ve otomotiv değil, mobilya ve
balıkçılık gibi alanlarda da işbirliği yapıp, buradan dış pazarlara
birlikte sunabiliriz” diye konuştu.
İzmir’de yatırım
Türkiye ile İtalya’nın da birkaç ürüne bağlı kalmayıp ticareti
çeşitlendirmesi gerektiğini belirten Yorgancılar, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Ege Bölgesinde altyapı
tamamen hazır durumda. Doğalgazı, yolları, suyu, elektriği hazır
16 tane organize sanayi bölgesi
burada yatırımcılarını bekliyor.
Yurtdışında 3 Euro’ya yapılan bir
malı burada 1-2 Euro aralığında
yapabiliyoruz. Bu da bizim kaliteli personelimizin daha uygun
şartlarda çalışması sayesinde ger-
çekleşiyor. İtalya ile turizm alanında da işbirliği yapabiliriz.”
Ender Yorgancılar, EBSO
üyesi İzmirli sanayicilere vize
konusunda büyük kolaylık gösteren İtalya’nın İzmir Konsolosu
Carta’nın çabalarını da övdü.
İlgi duyuyoruz
Türkiye ile İtalya arasındaki ekonomik ilişkileri “çok üst
düzeyde” sözleriyle tanımlayan
Büyükelçi Marsili, bu ilişkilerin
önemli bir bölümünü de Ege
Bölgesi’nin oluşturduğunu söyledi. Türkiye ve İtalya arasında
2008 yılında 20 milyar Euro’luk
bir dış ticaret hacmi gerçekleştiğini hatırlatan İtalya Büyükelçisi
Marsili, “Yatırımcılarımız da özellikle Ege Bölgesi’ne ilgi duyuyor.
İtalya, Türkiye’nin 3’cü büyük
partneri konumunda. Ekonomik
ilişkiler bakımından EBSO ile diyaloğumuza çok önem veriyoruz.
Kasım ayında Cumhurbaşkanımız
Giorgio Napolitano İzmir’e gelecek. Bu da ilişkilerimiz açısından
önemli gösterge” diye konuştu.
47
ebsohaber
C
48
in’in sanayi açısından
en gelişmiş kentlerinden
Tianjin’in üst düzey yöneticilerinden oluşan bir heyet
İzmir’de yatırım ve işbirliği olanaklarını değerlendirdi. Ağustos
ayındaki heyet ziyaretinde sektörel alanda somut işbirlikleri için
Ege Bölgesi Sanayi Odası ile Çinli
yetkililerin ortak çalışmalar yapması kararlaştırıldı.
Tianjin İdari Ofisi Müdür
Vekili Li Peisheng başkanlığında
Araştırma Ofisi Müdür Vekili
Zhang Jiming, Tianjin Ticaret
Komisyonu Şef Vekili Li Cheng,
Tianjin Finans Bürosu Bölge Şef
Vekili Sun Aiqin, TEDA Ticareti
Geliştirme Bürosu Müdür Vekili
Bai Lili, TEDA Çin Afrika Yatırım Şirketi Genel Müdürü Yang
Zhiqiang’den oluşan heyet, Ege
Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret
etti. Çin heyetine ev sahipliği
yapan EBSO Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, Tianjin ile İzmir’in kardeş
şehir olduklarını, geçen yıl Temmuz ayında da EBSO ile Tianjin
Ticaret ve Sanayi Odası arasında
işbirliği anlaşması imzalandığını
hatırlattı. Gökçüoğlu, “Ortak yatırımların temellerini de en kısa
zamanda atacağımızı umuyorum.
Birlikte bir çalışma komitesi oluşturup yatırıma istekli firmalarla
temasa geçelim” dedi.
Dış ticaret fazlası veren
Çin’in başka ülkelerde yatırım
kararı alıp 250 milyar dolarlık
destek vereceğini, İzmir’in de
dünyada en iyi yatırım yapılabilecek 70 kentten biri ilan
edildiğini vurgulayan İbrahim
Gökçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin jeostratejik
konumu, doğu ile batı arasında
köprü oluşu yatırımlar açısından
da avantajlı duruma getiriyor. Bu
bölgeden diğer pazarlara ulaşmak
açısından Türkiye’de, İzmir’de
firmalar kurup, aynı modeli Çin
ile de yürütmeyi öneriyoruz. İzmir 16 organize sanayi bölgesi,
İzmir’in Çin tarafınan dünyada yatırım
yapılabilecek 70 kentten biri ilan edildiğini
hatırlatan EBSO Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Gökçüoğlu, Çin yatırımlarının hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
kaliteli işgücü ve gelişmiş altyapısı ile ideal bir şehir. Biz de EBSO
olarak Çinli firmaların girişimine
her türlü kolaylığı gösterebiliriz.
Birlikte iş yapmayı, küresel kriz
ortamında ülkelerimiz ve dünya
ekonomisine katkıda bulunmayı
istiyoruz.”
EBSO Yönetim Kurulu Üyesi
Bayram Talay da, geçtiğimiz yıl
Ekim ayında Çin’e yaptıkları ziyarete ilişkin izlenimlerini aktarırken “Teknoloji ve sanayi açısından işbirliğinin önemine inanıyorum. Çinli yatırımcıları bölgemize
bekliyoruz” diye konuştu.
İzmir’de yatırımı
istiyoruz
Tianjin heyeti başkanı Li
Peisheng de, ziyaretteki amaçlarının İzmir’deki ortaklık fırsatlarını
geliştirmek ve yatırım olanaklarını incelemek olduğunu söyledi.
İzmir’in yatırıma açık bir şehir
olduğunu, kendilerinin de bu
doğrultuda çalıştıklarını bildiren
Peisheng, “İzmir aracılığıyla
Avrupa pazarına girme şansımız
var” dedi.
İzmir ile Tianjin’in sanayileşmeden tarihsel gelişime kadar
pek çok ortak noktası olduğunu
söyleyen Peisheng, iki kardeş
şehir olarak ortaklıklardan çok
yarar göreceklerini söyledi.
temmuz 2009
ebsohaber
Türk Alman Üniversitesi’ne
EBSO desteği
T
ürk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) ve tarafından İzmir
Çeşme Alaçatı’da kurulma çalışmaları süren Türk Alman Üniversitesi ile ilgili, YÖK dosyasının
teslimi öncesinde çok önemli
bir destek, Ege Bölgesi Sanayi
Odası’ndan geldi.
Kuzey Ren Vestfalya Eyalet
Parlamentosu Ekonomi Komisyonu Başkanı Franz Josef Knieps,
Komisyon Genel Sekreteri Herrn
Röder, Eyalet Sanatkarlar ve Esnaf
Birlikleri Başkanı Reiner Nolten,
TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk
Şen, Ege-Koop Genel Başkanı ve
TAVAK Başkan Yardımcısı Hüseyin Aslan, Avrupa Türk İşadamları Birliği Başkanı (BTEU) Başkanı
Ahmet Güler ve TAVAK Yönetim
Kurulu Üyesi ve YÖK Eski Üyesi
Prof. Dr. Necdet Basa’dan oluşan bir heyet; Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nı ziyaret etti.
EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu ile Sayman Üye Hüseyin
Vatansever’in ev sahipliği yaptığı
ziyarette; TAVAK Başkanı Prof.
Dr. Faruk Şen ile Başkan Yardımcısı Hüseyin Aslan Türk-Alman
Üniversitesi bünyesinde kurulacak Meslek Yüksek Okulu (MYO)
bölümlerinin, EBSO’nun kurum-
temmuz 2009
sal önerileriyle daha sağlıklı olarak belirleneceğini vurguladılar.
TAVAK Başkanı Prof. Dr.
Faruk Şen, heyet içinde yer alan
Alman temsilcilerin geliştirilecek
eğitim programları ve kursların da
AB fonlarından yararlanma konusunda destek dahil olmak üzere;
Meslek Yüksek Okulu bölümlerinin oluşturulması sürecinde işbirliği yapmak ve görüş alışverişinde
bulunmak üzere İzmir’e geldiklerini anlattı.
Türk-Alman Üniversitesi kuruluş sürecinde İzmir’in her kesimiyle hareket etmenin kendileri
için önemli olduğunu söyleyen
Prof. Dr. Faruk Şen, EBSO desteğiyle solar teknik (güneş enerjisi),
restorasyon, otomobil mekaniği
gibi başlıklarda meslek yüksekokulu bölümleri ile organik tarım
enstitüsü kurmayı planladıklarını
söyledi.
TAVAK Başkan Yardımcısı
Hüseyin Aslan da, İzmirli sanayicilerin kent ekonomisindeki
ağırlığının etkinliğini vurgularken,
Türkiye’de Alman sisteminin
uygulanacağı ilk Almanca lisanlı
üniversitenin bu gücü arkasına
almasının önemli olduğunu ifade
etti.
EBSO Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu,
TAVAK’ın kuracağı Türk-Alman
Üniversitesi’nin İzmir’e artılar
kazandıracak önemli bir yatırım
olduğunu belirterek, 4 bin 700
üyesiyle EBSO olarak bu çabanın
her aşamasında yanında olduklarını söyledi.
MYO için bölüm
önerileri
Mesleki ve teknik eğitimin,
ülke geleceği, kalkınma, sanayinin gelişmesi, yeni teknolojilerin
üretilmesi açısından taşıdığı
öneme dikkat çeken İbrahim
Gökçüoğlu, Türk-Alman Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nun
alternatif özellikteki bölümlerinin
bu açıdan İzmir’e katacağı çok
şey olacağını belirtti. Türk-Alman
Üniversitesi ile her türlü işbirliğine hazır olduklarını vurgulayan
Gökçüoğlu, dünya ile hemen
her sektörde rekabet eden İzmirli
sanayicilerin nitelikli eleman
ihtiyacına işaret ederken, “Eğitim
konularını geleceğin sektörlerini de gözönünde bulundurarak
planlamalıyız. Her konuda bilgi
paylaşımına ve çalışmaya hazırız.
Meslek Yüksekokulu bünyesinde
mühendislikle teknolojiyi birleştiren mekatronik bölümünün de
açılmasının eğitimde fark yaratacağına inanıyoruz” diye konuştu.
49
ebsohaber
Krize giriş hızlı oldu
çıkış daha yavaş olacak
50
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
(EBSO) Yönetim Kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar,
tüm dünyayı etkileyen ekonomik
krize gidişin hızlı yaşandığını,
krizden çıkışın ise daha yavaş
olacağını bildirdi.
AK Parti İzmir İl Başkanı
Ömür Kabak, bazı yönetim
kurulu üyeleriyle birlikte
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar’ı ziyaret etti. Ömür
Kabak’a görevinde başarı
dileyen EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Yorgancılar, yeni
dönemde AK Parti İl yönetimine
başarılar diledi. Ülkenin en
önemli konusunun işsizlik ve
üretim olduğunu vurgulayan
Yorgancılar, bu konudaki
düzenlemelerin mutlaka devam
etmesi gerektiğine işaret etti.
Yorgancılar, üretim ve istihdama
dayalı teşviklerin önemli
olduğunu, ancak açıklanan
de var” kampanyasına değinen
paketlerin yeni yatırımları ve
Yorgancılar, buradaki hedefi
sanayinin yer değiştirmesi
‘’kimsenin işini kaybetmemesi,
anlamına gelen ‘’taşınmayı’’
harcama sisteminin devam
kapsadığını söyledi.
ettirilerek krizin
Türkiye’deki üretimin büyük
bir kısmının
etkisini kaybetmesinin
Üretim ve
sağlanması’’ şeklinde
yine iç piyasada
istihdama
özetledi.
tüketildiğini ifade
Ender Yorgacılar,
eden Yorgancılar,
destek ve‘’Krize
gidiş hızlı
‘’Türkiye’nin
rilmezse
GSMH’sinin yüzde
oldu,
çıkış
daha yavaş
sorunlar
olacak’’ dedi.
70’i iç piyasada
çözülmez.
AK Parti İzmir İl
tüketiliyor. Bu
Başkanı Ömür Kabak
nedenle özellikle
da, sanayi olmadan ekonomik
KOBİ’lerimizin desteklenmesi
gerekiyor’’ dedi. Yorgancılar,
kalkınmanın mümkün olmadığını
vurgulayarak, ‘’Sanayicimizin
ihracatın büyük kısmının AB
ülkelerine gerçekleştirildiğini,
işinin iyi olması demek,
İzmir’in iyi olması, ihracatın,
oradaki eksi büyümeler ve
istihdamın, refahın artması
var olan stokların, Türkiye’nin
demek. Biz de sanayicimizin
ihracatını olumsuz etkilediğini
sıkıntılarını çözmek için canla
anlatarak, ihracattaki düşüşün
ikinci periyotta hız kesmesini
başla çabalıyoruz. Çünkü bunun
İzmir’in menfaatine olduğunu
umduklarını dile getirdi.
TOBB’un, “Kriz varsa, çare
biliyoruz” dedi.
temmuz 2009
ebsohaber
D
Şirket satın almaları ve
birleşmeleri durdu
eloitte Türkiye Kurumsal
Finansman Ortağı Başak
Vardar, 2009 yılının ilk
çeyreğinde birleşme ve satın
almalarda, son 5 yılın en durgun
döneminin yaşandığını, geçen
yılın aynı dönemine göre işlem
sayısı açısından yaklaşık yüzde
40, işlem hacmi olarak ise
yaklaşık yüzde 80 oranında bir
azalma görüldüğünü kaydetti.
Vardar, 2009 yılının
ilk yarısında birleşme ve
satın almaların durumunu
değerlendirdiği yazılı
açıklamasında, geçen yılın son
çeyreğinden itibaren küresel
finansal krizin derinleşmesiyle
birlikte, 2009’un ilk yarısındaki
işlem hacminin, son 5 yılın en
düşük seviyesinde gerçekleştiğini
belirtti.
Bu dönemde birleşme ve
satın alma işlemlerinin sayısının
59, değeri açıklanmamış
işlemler ile ilgili tahminler göz
önüne alındığında toplam işlem
hacminin ise yaklaşık 2 milyar
dolar seviyesinde olduğunu
kaydeden Vardar, “Geçen yılın
aynı dönemine göre, işlem sayısı
açısından yaklaşık yüzde 40,
işlem hacmi olarak ise yaklaşık
temmuz 2009
yüzde 80 oranında bir azalma
görüldü” ifadelerini kullandı.
İlk 6 ayda herhangi bir
kamu sektörü işleminin
gerçekleşmediğine işaret eden
Vardar, yabancı yatırımcıların
toplam işlem hacmindeki payında
da azalma yaşandığını belirtti.
Vardar, “Yabancıların, işlem
hacmindeki payı uzun yıllardan
sonra ilk defa, son 5 yıldaki
yüzde 80-85 seviyelerinden
yüzde 55’e geriledi.
Yine, kendi ana piyasalarına
odaklanmak isteyen bazı
yatırımcıların Türkiye’deki
varlıklarını elden çıkardığı
görüldü” değerlendirmesinde
bulundu. Geçen yıl finansal
yatırımcıların Türkiye’de tüm
zamanların en fazla işlemini
gerçekleştirdiğine dikkati
çeken Vardar, ilk 6 ayda ise bu
açıdan son derece belirgin bir
durgunluğun yaşandığının altını
çizdi.
5 milyar doları
geçmez
İlk yarı yılın birleşme ve satın
almalar açısından en hareketli
sektörlerinin, enerji, gıda ve
içecek, teknoloji ile perakende
olduğunu kaydeden Vardar,
açıklamasında şu görüşlere
yer verdi: “İlk 6 aylık sonuçlar
satın almalar açısından ciddi
bir düşüşe işaret ediyor olsa
da, yatırımcılar Türkiye’ye olan
ilgisini kaybetmiş değil.
Aksine gözlemlemeye
ve iyi fırsatları takip etmeye
devam ediyorlar. Son 2 aydır
bir hareketlenme olduğu da
söylenebilir ama bu yine de
yılın geneline ilişkin rakamları
geçmiş senelerdeki gibi, önemli
sayılabilecek bir seviyeye taşımak
için yeterli olmayacaktır. Yılın
tamamına ilişkin beklentimiz,
olası birkaç büyük ölçekli işlem
dışında, işlem hacminin 5 milyar
doları aşmayacağı yönünde.
Bu da, geçmiş 3 yılın 20
milyar dolarlık ortalama işlem
hacmi göz önüne alındığında,
2004’ten beri olan en düşük
seviye olacaktır.”
Başak Vardar, dünyada
birleşme ve satın almalar
açısından da, 2009 yılı ilk
6 ayının, 2004’ten bu yana
en düşük işlem hacminin
gerçekleştiği dönem olduğunu
belirtti.
51
ebsohaber
Karasuya çözüm aranıyor
52
Ç
evre ve Orman
Bakanlığı’nın zeytinyağı
işletmelerine arıtma tesisi
kuruluncaya kadar karasuyun
lagünlerde toplanması için
verdiği geçiş süresi Eylül ayında
doluyor. Çevre Kanunu’na göre
2009/2010 sezonunda karasu
arıtma tesisi kurmayan işletmeleri
büyük cezalar bekliyor. Yeni
sezonda zeytinyağı işleme
tesislerinin karasuyu bertaraf
etmesi için yeni bir genelge
yayınlamaya hazırlanan Bakanlık
yetkilileri, sektörün görüşlerini
almak üzere Ege Bölgesi Sanayi
Odası tarafından düzenlenen
“Karasu Nasıl Bertaraf Edilir?”
konulu çalışma toplantısına
katıldı.
Önce hukuk
EBSO Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Erdoğan
Çiçekçi, zeytin karasuyu
bertarafı probleminin sanayicinin
çevreyi koruyarak üretim
yapması açısından çözüme
kavuşturulması için Oda olarak
büyük gayret gösterdiklerini
söyledi. Çevreye karşı her
ekonomik şekilde bertaraf
kesimin duyarlılığının arttığına
edilmesi için çözüm yolları
dikkat çeken Çiçekçi, yasa ve
aramaya devam ettiklerini
yönetmeliklerin de eksiksiz
belirterek, konuyla ilgili arıtma
olarak çıkarılıp uygulanması
tesisleri kurulana kadar lagünlerin
gerektiğini vurguladı. Erdoğan
kullanılmasını, organize sanayi
Çiçekçi, “Çevrenin korunması
bölgelerinin kurulmasıyla karasu
hukuki zeminde doğru yasa
sorununa merkezi bir arıtma
ve yönetmeliklerin çıkması,
tesisiyle çözüm bulunması
sanayicinin de onu doğru şekilde
yönünde çözümler üzerinde
uygulamasıyla mümkündür. Biz
iyi ve uygulanabilir yönetmelikler durduklarını söyledi. Zeytin
ve zeytinyağı sektöründe yeni
istiyoruz” dedi.
sezonun başlamasıyla birlikte
Karasu sorununda tek bir
tekrar aynı sorunların
çözümün olmadığını vurgulayan
yaşanmaması
Çiçekçi, “Çözümlerin
Zeytin
net olarak sıralanıp,
için bir genelge
hazırlayacaklarını
uygulanabilir bir
karasuyu
ve bunu sektörün
tercih sıralamasıyla
bertarafı
görüşlerini
yönetmeliklere
EBSO’da
alarak yapmak
konulması Çevre ve
masaya
Orman Bakanlığı’nın
istediklerini ifade
yatırıldı.
eden Karaaslan,
da tercihleri arasında.
“Bakanlık olarak
Sanayicilerimizi mağdur
1,5 yıl önce Türkiye’nin 30
edecek ceza uygulamaları
başlamadan önce sorunu çözmek ayrı su havzasında su kalitesini
için biraraya geldik” diye
görmek ve yükseltmek için
bir çalışma yaptık. Aralarında
konuştu.
zeytincilik faaliyetinin yoğun
Çevre ve Orman Bakanlığı Su
olarak yapıldığı Batı bölgelerin
Kaynakları Şube Müdürü Yakup
de bulunduğu ilk 10 havzada en
Karaaslan, zeytin karasuyunun
büyük kirlilik unsurunun zeytin
çevreye zarar vermeden, en
temmuz 2009
ebsohaber
karasuyu olduğunu tespit ettik.
Bilindiği gibi zeytin karasuyunun
doğaya salınmasını yasaklayan
ve 2006 altında yürürlüğe giren
Çevre Kanunu buna uymayan
işletmelere büyük cezalar
getiriyor. Geçtiğimiz yıl bir
tebliğ yayınlayarak zeytinyağı
tesislerine arıtma sistemlerinin
oluşturuncaya kadar zeytin
karasuyunu yine Bakanlığımızın
belirlediği kriterlere uygun
şekilde hazırlayacakları
lagünlerde toplaması için bir
yıl süre verdik. Gelinen süreçte
imkanları olduğu halde lagün
oluşturmayanlar olduğunu
gördük. İyi niyetimizin bazı
sanayiciler tarafından kötüye
kullanılıyor. Ancak bu bazı
işletmelere gereken cezalar
kesilecek” dedi.
Sanayicileri hiçbir konuda
zorlamak istemediklerinin altını
çizen Karaaslan, Bakanlıkça
belirlenen kriterlere uygun
lagünler yapıldıktan sonra bu
uygulamanın bir süre daha
devam edebileceği mesajını da
verdi.
2 fazlı sistem
çözüm olabilir
Sektörün yoğun katılım
gösterdiği toplantıda
konuşan Çevre ve Orman
Bakanlığı Su Kaynakları Şube
Müdürlüğü’nden Uzman Yavuz
Gördük de, zeytinyağı üretiminin
sezonluk olması, var-yok yılı
üretim değişkenliği kriterlerinin
de göz önüne alınmasıyla
karasuyun bertaraf edilmesi
için geliştirilen yöntemlerin
maliyetleri açısından
uygulanabilir olmadığını dile
getirdi. Gördük, “Eylül ayında
bir arıtma sistemi kurulana
kadar karasuyun lagünlerde
toplanması için verilen süre
doluyor. Bundan sonra birlikte
tespit edeceğimiz bir yöntemle
atıksuların bertaraf edilmesi için
çalışıyoruz. En büyük üretici ülke
olan İspanya’ya baktığımızda
temmuz 2009
tesislerin çoğunlukla 2 fazlı
sistemle çalıştığını, böylece
atıksularını 5’te bir oranında
azalttığını görüyoruz. Bunları
da lagünlerde buharlaştırıyorlar.
Biz de ülkemizde 2 fazlı sisteme
geçilmesini düşünüyoruz.
Diğer yandan entegre bir
proje içinde arıtma sistemi
kurulması alternatifi var. İhtisas
organize sanayi bölgeleri ile
bu sorun çözülebilir ancak
burada da karşımıza küçük
ölçekli işletmelerin bir araya
getirilmesi sorunu çıkıyor. Zeytin
üretiminin yoğun yapıldığı il
ve ilçe belediyelere merkezi
atıksu arıtma tesisi kurmaları için
öncelikle destek verilmesi de
gündemde” diye konuştu.
Cezalar caydırıcı
İzmir İl Çevre ve Orman
Müdürü Doç. Dr. Osman Tatar
ise, İzmir’de 200 civarında
zeytinyağı işleme tesisi olduğunu
belirterek, “Özellikle yeni
tesislerin 2 fazlı
sisteme göre
kurulmaları
gerekiyor.
Böylece
karasu ile
uğraşmak
yerine, bu
üretimden
çıkacak
pirinayı
alternatif
enerji
üretimine yönlendirebiliriz.
İzmir’de arazilerin kıymetli
olması ve genişleme şansının
bulunmaması nedeniyle
Bakanlığın öngördüğü lagünleri
yapma şansı yok. Bu nedenle
İzmir için alternatif çözümler
bulunmalı” dedi.
Atıklarını bertaraf etmeyen
tesislere uygulanacak cezanın
77 bin 656 TL olduğunu
hatırlatan Tatar, 3 fazdan 2
faza geçerken yasal bildirimde
bulunmayan tesislere ise 12 bin
942 TL para cezası uygulandığını
söyledi. Tatar, faz değişikliğinin
kapasiteye yansıması durumunda
da faaliyetlerin durdurulması
ve yatırım bedelinin yüzde
2’si kadar para cezası
uygulanmasının söz konusu
olduğunu belirterek, işletme
sahiplerine uyarıda bulundu.
Zeytin karasuyu arıtma tesisi kurmayan firmaları büyük cezalar
bekliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı yeni genelge yayınlamadan
önce sektörün görüşlerini alıyor.
53
ebsohaber
E
54
Kağıt karton sanayi
sürekli gelişiyor
ge Bölgesi Sanayi Odası Kağıt
ve Kağıt Ürünleri Sanayi
Meslek Komitesi Başkanı Özgür Mineliler, Türkiye’de kağıt ve
karton sanayinin sürekli gelişme
trendi yaşadığını söyledi.
EBSO Kağıt ve Kağıt Ürünleri
Sanayi Meslek Komitesi, üyelerini
Türkiye kağıt sektörünün dünyadaki yeri konusunda bilgilendirdi.
Toplantıya katılan Kağıt ve Kağıt
Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi
Üyeleri, Oda üyesi firmalarla dönem dönem bir araya gelerek hem
sektöre ilişkin gelişmeleri, hem
de yaşanan sorunların tartışılması
ortamı oluşturduklarını ve bu tür
toplantıların düzenli bir şekilde
devam edeceğini belirttiler. Sektörle ilgili son gelişmeleri birbirlerine
aktarma imkanı bulan kağıt ve
karton sanayicileri aynı zamanda
sorunlarını da paylaştı.
Üretimde 25
tüketimde 17
Kağıt ve karton sektöründeki
gelişmeleri üyelere aktaran Komite
Başkanı Özgür Mineliler, yaptığı
sunumda 2007 yılı verilerine göre
dünya kağıt karton üretiminin 394
milyon 260 bin ton, selüloz üretiminin ise 188 milyon 345 bin ton
olduğunu bildirdi. Mineliler, “Aynı
dönem verilerine göre ülkemiz
kağıt-karton üretimi ise 2 milyon
229 bin 217 ton ve selüloz üretimi
ise 92 bin 62 ton olarak gerçek-
leşmiştir. Atık kağıt geri kazanma
miktarlarına baktığımızda ise dünyada 208 milyon 43 bin ton iken,
ülkemizde bu rakam 1 milyon 796
bin 35 ton’dur. Üretim ve tüketim rakamlarına baktığımızda ise
dünya sıralamasında Kağıt-Karton
üretiminde 25’nci olan ülkemiz,
tüketim de ise 17’nci sıradadır.
Ülkemizde kişi başına kağıt-karton
tüketiminde ise 52’nci sıradayız”
dedi.
Özgür Mineliler, üretim ve
tüketim rakamlarının Türkiye’nin
kağıt-karton ithal eden bir ülke
konumunda olduğunu ortaya
koyduğunu belirtirken, selüloz ve
kağıt-karton sanayimizin ihtiyacının yaklaşık yüzde 50’sini ise
ithalatla karşıladığını ifade etti.
Türkiye kağıt-karton üretiminin
son 5 yıllık gelişimi ile dünya
kağıt-karton üretiminin aynı dönemlerdeki gelişimine bakıldığında sektörün Türkiye’deki gelişme
hızının dünyadaki yerini koruyup
üst sıralara tırmandığını gösterdiğini vurgulayan Özgür Mineliler,
“Türkiye Kağıt-Karton Sanayi, her
yıl gelişen bir sektördür ve gelecek
yıllarda büyük bir gelişme potansiyeline sahiptir” diye konuştu.
İhracatta yüzde
176.3 artış
Türk kağıt karton sektörünün
ihracat rakamlarını da aktaran
Mineliler, şu bilgileri verdi:
“Türkiye’deki kağıt ve karton
mamüllerinde 2003-2008 yılları
arasındaki ihracat performansına
baktığımızda 2003 yılında 428
milyon 709 bin dolar olan ihracat,
2008 yılında 1 milyar 184 milyon
684 bin dolara ulaşarak yüzde
176.3 oranında bir büyüme göstermiştir. Bu artışta en önemli kalemi
350 milyon dolarlık rakamıyla
bebek bezleri oluşturmaktadır.
Diğer önemli bir kalem de oluklu
kağıt harici karton katlanabilir
kutulardır. 2009 yılı verilerine baktığımızda ise Ocak-Mart döneminde Kağıt-Karton ve mamüllerinin
ihracatı yüzde 16,9 oranında
azalarak yaklaşık 240 milyon USD
olarak gerçekleşmiştir.”
Sektörün sorunları
EBSO Kağıt ve Kağıt Ürünleri
Sanayi Meslek Komitesi Başkanı
Mineliler, sektörün sorunlarını da
talep daralması, Ar-Ge faaliyetlerinin yetersizilği, enerji maliyetlerinin ve hammadde fiyatlarının yüksek olması, hammadde
temini ve kalitesi, işçi giderlerinin
yüksekliği, teknolojik kapasitenin
genellikle küçük kalması ve buna
bağlı olarak verimlilik düşüklüğü,
kağıt geri dönüşüm oranının ülke
kağıt sanayinin ihtiyacını karşılayamaması, ithalattan kaynaklanan
haksız rekabet ile kayıtdışı ekonominin yüksekliği başlıkları halinde
sıraladı.
temmuz 2009
ebsohaber
A
Semih Alkoç
Elektrik Y. Müh.
Yönetim Danışmanı
semihalkoc@gmail.
com
temmuz 2009
Enerji Etkinliği
Çevre ve Kyoto Protokolu
rtık sık olarak duyduğumuz ve
yavaşta olsa hayata geçmeye
başlayan alternatif enerji
kaynakları konusunda geçen hafta,
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda
paylaştığım çalıştayda, sayın Çelik
Erengezgin’in konferansını büyük
bir keyifle dinledik. Umarım bizim
Ege Bölgesi Sanayi Odamız’da da bu
konferans yinelenir.
“Enerji Etkinliği Mimarlığı“ terimi ile
bu sunumdan paylaşanların tümü yeni
bir vizyon sahibi oldular. Zira alternatif
enerji kaynakları kadar önemli olan,
“ısı ve ses yalıtımını” yıllardır hep
ihmal ederek, milyarlarca doları havaya
serptik.
Ne Yazık ki imar yetki ve
kontrolünü elinde tutan yerel
yönetimler de bu konuda pek etkin
davranamadılar ve başka etkenler
radikal kararlar alınmasına mani oldu.
Hepimiz biliyoruz ki, fosil yakıtların
dünyamızdaki rezervlerinin ömrü çok
kısa ve düşünürsek bir insan ömründen
çok kısa.
Peki insanoğlu bunca
savurganlıktan sonra ne yapacak?
Yaşamak için enerjiye ama ”temiz
enerjiye” gereksinmemiz var. Bir
yandan bilinen enerji kaynakları hızla
tükenirken, öbür yandan “Küresel
Kirlenme” hızla artıyor. Artık tüm
Dünya küresel ısınmayı ve hava
kirliliğini konuşuyor. Bu bağlamda,
Türkiye’de nihayet, Kyoto Protokolü’ne
de imzasını koydu. İyi güzel ve çok
çevreci görünen bu basit gibi gözüken
imzanın maliyetinin ne olacağını
biliyor musunuz? Daha da önemlisi
Kyoto Protokolü nedir? Kamuoyunu
bilinçlendirmek ve meslek odalarının
konunun önemine binaen tüm
üyelerini aydınlatması gereklidir ve
şarttır sanırım. Zira alınması gereken
önlemler ve aksi halde satın alınması
gerekli karbondioksit sertifikalarının
mali boyutları çok büyük olacaktır.
Benim misyonum, bu dar alanda
sadece uyarmak ve siz değerli
üyelerimizin dikkatini çekmek. Sizleri
ileride ödeyeceğiniz büyük paraların
nedenli önemli miktarlar olduğuna dair
bilgilendirmek.
İşte Sayın Yüksek Mimar Çelik
Erengezgin, enerji etkinliği konusunda
yeni bir konsept getirerek pek çok
projeye imza atmış.
Ne yazık ki Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Osman Baydemir
dışında, diğer Büyükşehir Belediye
Başkanlarından tık yok.
Herhalde çok meşguller ve sadece
seçim zamanlarında bu tip projeleri ve
etkinlikleri gündeme alıyorlar.
Son söz olarak, sözü bırak ve
“ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”
55
ebsohaber
İDESBAŞ’ın yeni
başkanı Eyüp Sevimli
İ
56
LNG yatırımı
kazandık
zmir Menemen Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş.
(İDESBAŞ) genel kurulu yeni
başkanı olarak Eyüp Sevimli’yi
seçti. Eyüp Sevimli, 2 yıl süreyle
İDESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapacak. Eski
başkan Emre Berdi ise bu dönem
yönetimde görev almayacağını
bildirmişti.
İDESBAŞ’ın
yeni yönetimi
İDESBAŞ’ın yeni yönetim
kurulunda Eyüp Sevimli’nin dışında görev alanlar ise şöyle:
Başkan yardımcıları: Yaşar
İleten, Dr. Eyüp Ertürk. Üyeler:
Jak Galiko, Mehmet Büncü, Halim Sarıtoprak, Süleyman Tahiroğlu, Selman Sağer ve Ali Azgın.
Serbest Bölge’den
çıkış gündem dışı
İDESBAŞ Genel Kurulu’nda
geçen dönemin çalışma raporunu sunan Eyüp Sevimli, geçen
dönem bir bölüm sektör mensubundan gelen, serbest bölge
statüsünden çıkma arzusu konusunda üyeler arasında ittifak
sağlanamadığını bildirdi. Sevimli,
“Bölgenin statüsünün değiştiril-
mesi için sektör mensuplarından
gelen büyük bir isteğin neticesinde devlet temsilcileri (Bakanlıklar, TOBB, Valilik, Milletvekilleri)
nezdinde girişimlerimiz ve bu
konuda girişimcilerin nabzını
tutan bir kamuoyu yoklamamız
olmuş ancak serbest bölgeden
çıkma konusunda deri sektörü
dışındaki kullanıcılarımızda yeterli katılımın bulunmadığı tespit
edilmiştir. Bu sonuç, bugüne
kadar çeşitli defalar haklı olarak
gündeme gelen ancak her gündeme geldiğinde bölge için büyük
prestij ve yatırımcı kaybına neden
olan “Serbest bölgeden çıkma”
konusunu bir daha gelmemek
üzere gündemden silmiştir” dedi.
Kendisinin de yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı geçen
dönemde Bölge’de en önemli
yatırım konusunu sıvılaştırılmış
doğalgaz (LNG) yatırımının bitirilerek devreye alınmış olmasının
oluşturduğunu kaydeden Eyüp
Sevimli, “Yatırımı çok kısa sürede
tamamladık ve 2008 Eylülünden itibaren LNG’yi yakıt olarak
kullanmaya başladık. Bu yatırım
çevreyle uyumlu bir yakıt kullanımını sağlamasının yanısıra kullanıcıya yüzde 40 gibi bir oranda
yakıt maliyeti tasarrufu da kazandırmıştır” diye konuştu.
Çevre ile uyum
Yönetim Kurulu’nun geçen
dönem İzmir Vali Yardımcısı
Haluk Tunçsu’nun önderliğinde
İzmir Çevre İl Müdür Yardımcısı
ve ekibiyle Bölgenin çevresel
sorunları, yapılması gerekenler
ve ambalaj atıkları konusunda
toplantı gerçekleştirdiğini ve ortak çalışma konusunda prensipte
anlaşma sağlandığını bildiren
Eyüp Sevimli, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Önümüzdeki dönemde;
temmuz 2009
ebsohaber
Yönetmelik değişikliği sonucu
tehlikeli atık sınıflandırmasından
kurtulan çamurlarımızın bertarafı konusunda daha ekonomik
çözümler oluşturabileceğiz. Tehlikeli olmayan atık konumundaki
çamurlarımız ve yine aynı özellikteki hali hazır birikmiş çöplerimiz için bölge içerisinde bazı
alanları “mono deponi alanı”
olarak belirlemiş bulunuyoruz.
Ancak bu alanları ne şekilde kullanacağımız ve buna bağlı olarak
maliyetinin ne olacağı bu alanlarda yapılacak “jeolojik zemin etüdü” neticesinde belli olacaktır.”
İzmir Menemen Serbest
Bölgesi’ndeki fabrikaların, 2008
yılında kurulmuş olan Ortak
Sağlık Birimi’nden yararlanmaya başlamalarının da işletmeler
açısından verimlilik sağladığına
dikkâti çeken Eyüp Sevimli, aynı
düşünceye dayalı olarak bir de
aynı çerçevede ortak yemek fabrikası kurarak işlettiklerini aktardı.
Yeni yatırımcı
bekliyoruz
Deri sektöründe son olarak
yaşanmakta olan ekonomik krizin
de etkisiyle üretimlerin düşmesi,
Bölge’de işletilen arıtma tesisisnin
kapasitesinin de yüzde 50’lere
düşmesine neden olduğunu belirten İDESBAŞ Yönetim Kurulu
Başkanı Eyüp Sevimli, bölgenin
deri sanayi dışındaki sektörlerin
yatırımlarına da açık olduğunu
hatırlatırken, çevreyle uyumlu
çalışmak isteyen ancak prosesi
gereği kirletici unsurları barındıran deri dışı sektör mensuplarının
Menemen Serbest Bölgesi’nde
yatırım yapmalarının kendileri
açısından hem ekonomik hem de
elzem olduğunu, bundan sonra
Bölge’nin tanıtımına çok daha
fazla önem vereceklerini sözlerine ekledi.
Daha çağdaş ve daha güçlü bir ordu için el ele
T
ürk Silahlı
Kuvvetleri’nin
ihtiyaç duyduğu ve
genellikle ithalat yoluyla
karşılanan 5 bin malzeme,
Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nın katkılarıyla
düzenlenen sergi ile İzmirli
sanayiciye açılıyor.
Kültürpark’taki İhtisas
Fuar Alanı’nda 6-17
Ekim günleri arasında
temmuz 2009
gerçekleştirilecek sergi,
yurt savunmasında dışa
bağımlılığı ve yurtdışı
kaynak kullanımını
azaltmak, yerli sanayi ve
istihdam desteklenerek
tedarik sürecini
hızlandırmak, yurt içinden
temin edilecek malzemeler
için alternatif üretici ve
satıcı firmaları tespit etmek
amacını taşıyor.
TSK Müşterek
Malzeme Sergisi’nde,
TSK bünyesinde Kara,
Hava ve Deniz Kuvvetleri
Komutanlıkları, Jandarma
Genel Komutanlığı ile Sahil
Güvenlik Komutanlığı’na
ait harp araçları ve
silahların işletme ve bakımı
için ihtiyaç duyulan yurtdışı
kökenli yaklaşık 5 bin
kalem malzeme yeralacak.
57
ebsohaber
Volkswagen’in Oscar’ı Cevher’e
58
Cevher Grubu, Alman otomotiv devi Volkswagen Grup’un
25 bin tedarikçisi arasından sıyrılarak, en iyi stratejik ortak ünvanını aldı. Cevher Grubu Yönetim
Kurulu Başkanı ve CEO’su Haluk
Özyavuz, “Volkswagen, dünya
otomotiv sektörünün kriz yaşadığı
bir ortamda geleceğin çevreci
araçlarını üretti. Dünyanın en
büyük ikinci otomotiv şirketi
oldu. Biz de küçük hacimli motorlar için silindir kafası üreterek
Volkswagen’in olmazsa olmaz
müşterilerinden biri olmayı başardık” dedi.
Birinci lig
Tedarikçilerin yıl içinde
gösterdikleri genel başarıya göre
belirlenen “VW Group Award
2009” için aranan kriterler arasında yenilik, ürün kalitesi, uzman
proje yönetimi, geliştirme yeteneğinin yanı sıra daha fazla verimli-
lik için işbirliği ve çevre koruma
bilinci yeralıyor.
Volkswagen Grup, 25 bin tedarikçisi içinde 100 kuruluşu premium lig takımı olarak belirledi.
Bu firmaların arasından da 18’ini
önümüzdeki dönemin stratejik
ortağı olarak seçti. Volkswagen’in
geleceğin stratejik ortakları olarak belirleyip büyük ödül verdiği
firmalar arasına Bosch, Panasonic, Bridgestone, Hella ve ZF gibi
dünya devi yan sanayicilerin yanı
sıra Cevher Grubu da girmeyi başardı. Haluk Özyavuz ve Cevher
Döküm Sanayi Genel Müdürü
Çağan Dikmen, 18 Haziran’da
Almanya’da Wolfsburg Bilim
Merkezi’nde (Phaeno) düzenlenen törenle büyük ödülü Volkswagen Satın Almadan Sorumlu
Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Francisco Javier Garcia Sanz’dan aldı.
Cevher’in yöneticileri, ödül töreninde Cevher’in ürettiği motor
Cevher Grubu, 25 bin tedarikçi arasından sıyrılarak Alman otomotiv devinin en
iyi stratejik ortak unvanını almayı başardı.
Cevher Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Özyavuz, “Yatırımın karşılığını aldık” dedi.
parçalarını ve jantlarını taşıyan
kırmızı renkli 30 Polo araçla karşılandı.
Sanz, çok önemli mesajlar içeren konuşmasında sahip
olduğu dokuz marka ve dünya
çapındaki 62 lokasyonu ile
Volkswagen’in işbirliği içinde
olduğu firmalara çeşitli imkanlar
sunduğunun ve dünyada gelecekte de varolacak Otomobil firmalarından biri olduğunun altını
çizdi. Francisco Javier Garcia
Sanz, “Özellikle ödül alan tedarikçilerimiz, grubumuzun büyüme stratejisi sayesinde, pazarda
şu anda esen ters rüzgara karşı
geleceğe başarıyla bakabilirler”
dedi.
Olağanüstü üretim
Sanz, ödülünü verdiği Haluk Özyavuz’u takdim esnasında
“Partnerimiz Volkswagen’e hafif
metal jantı ve aluminyum döküm
komponentleri tedarik etmektedir. Bunların içinde motorun en
temel ve karmaşık parçalarından
biri olan silindir kafası da dahildir. Bu tedarikçimizi, silindir
kafası alanında, başlangıç projesi
olarak 1.4 I, TSI/TFSI motorları
için görevlendirdik. Projenin seri
üretim başlangıç tarihi 2007 idi.
temmuz 2009
ebsohaber
Ancak, müşterilerimizin taleplerinde tahminlerin ötesinde gerçekleşen ani artışlar, bu parçaya
olan ihtiyacımızı 2008 yılında
olağanüstü yükseltti. Bu şartlar
altında partnerimiz Cevher Grubu, bir yıldan kısa bir süre içinde
proje başlangıcında belirlenen
adetlerin tam 12 kat fazlasını
üreterek, müşterilerimizin taleplerini eksiksiz karşılayabilmemizi
sağladı. Böylesine bir kapasite
artışı, üretim alanı yerleşiminin
tamamen değiştirilmesi, tezgah
parkı ve kalıp sayısının da buna
paralel biçimde genişletilmesi
demektir. Kısacası partnerimiz,
VW Grubu’nun projeyle ilgili tüm
isteklerinitam olarak karşılama
becerisini gösterdi. Yüksek kalite
ile birleştirdikleri uygun maliyet,
önümüzdeki dönem seri üretimine başlayacağımız 1.2 I TFSI
silindir kafası için de karar almamızı kolaylaştırmıştır.
Bu proje de elbette Cevher
Grubu ile gerçekleşecektir” sözleriyle Cevher Grubu’nu onurlandırdı.
Ödül mutluluğunu İzmirlilerle paylaşan Cevher Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su
Haluk Özyavuz, “Krizin ve geleceğin arabaları olarak küçük
hacimli motora sahip, benzinle
çalışan çevreci arabalar ön plana
çıktı. Biz de gelen talep üzerine
benzinli araçlar için silindir kafası
üretimini artırdık. Zor bir sürece
rağmen 9 milyon euroluk yatırım
yaptık. Ama karşılığını fazlasıyla
aldık. Krizden güçlenerek çıkacağız. Volkswagen’in dünya
üçüncülüğünden ikinciliğine
yükselmesinde de büyük payımız
oldu” dedi.
Rekor talep artışı
Kriz öncesi yüzde 100 büyüme hedeflediklerini belirten
Özyavuz, ancak otomotiv sektörünün bu kadar büyük kriz içine
gireceğini öngörmediklerini ifade
etti. Bu yıl tonaj olarak geçen yıl
ile aynı düzeyde ya da yüzde
temmuz 2009
5’lik artış öngördüklerini kaydeden Özyavuz, 2007 rakamlarını
ancak 2012’de yakalayabilyeceklerini söyledi. Özyavuz, “Üretimimizin yüzde 90’ı ihracat. Bu
yıl sonunda 100 milyon euroluk
ihracat rakamına ulaşırız” diye
konuştu.
İzmir’in otomotiv yatırımları
için ideal bir yer olduğuna da
dikkat çeken Özyavuz, Döktaş
Component, CMS, Hayerz Lemmerz ve Cevher ile 10 milyon
adet jant üretim kapasitesine ulaşan Ege’nin Avrupa’nın jant üssü
olduğunu dile getirdi.
Cevher Grubu Genel Müdürü
Çağan Dikmen ise otomotiv
sektöründe dizel araç pazarının
çok hızlı büyümesi beklenirken,
benzinli motorların hızla öne
çıktığını söyledi. Volkswagen’den
bu yönde büyük taleple karşılaştıklarını belirten Dikmen, haftalık
silindir kafası üretimini 500 adet
planlarken, 7 bin adete çıktıklarını vurguladı. Dikmen, “Yıllık
üretim adeti ise 350 bine ulaştı.
Krizden herkes etkilendiği için
kimse 3 bin euro fazla verip dizel
araba almıyor. Küçük motoru
olan araçlara yönelim, bizim iş
hacmimizde patlamaya yol açtı”
dedi.
Türk otomotivi devler liginde
45 yıllık kısa bir tarihi
olan Türk otomotiv
sanayisine bugüne kadar
yapılan yatırım 17.5
milyar doları buldu. Son
10 yılda hız kazanan
yatırımlarla Türkiye, otobüs
üretiminde birinci, hafif
ticari araçlarda ikinci,
otomobilde dokuzuncu
sıraya yerleşti. Dünyanın
dev otomotiv ülkeleriyle
karşılaştırıldığında Türk
otomotivini tarihi oldukça
kısa. 50’li yıllarda temelleri
atılan Türk otomotiv
sanayisinin gelişimi 60’ların
sonunda kurulan montaj
fabrikaları ile başladı.
Dünya ölçeğinde üretim
ise 90’lı yıllarda yapılan
yatırımlarla gerçekleşti.
Türk otomotivi özellikle son
yıllarda yapılan yatırımlarla
bugün Avrupa’da otobüs
üretiminde birinci, hafif
ticari araç üretiminde ikinci,
ağır kamyon üretiminde
yedinci, otomobil
üretiminde dokuzuncu
sıraya yerleşti. İhracat
rakamı ise 25 milyar doları
buldu. Türkiye, otomotivde
devler ligine çıktı.
Yatırımlar arttı
45 yıllık bir geçmişe
sahip olan Türk otomotiv
sanayisinin toplam yatırım
tutarı dolar cinsinden
yapılan hesaplamalara
göre 17.5 milyar doları
bulmuş. Bunun için de
yan sanayi firmalarının
yaptığı yatırımlar da
var. Özellikle, 1997
sonrasında yeni model
ve yenileme yatırımlarının
hız kazanmasıyla yatırım
tutarının yükseldiği
görülüyor. Ancak, tutarın
son yıllarda artmasının
en büyük nedeni; mevcut
üreticilerin arasına
yenilerinin katılması oldu.
Ana sanayi firmalarının
yaptığı yatırım içinde
yeni model, yenileme,
mühendislik harcamaları
bulunuyor. Ana sanayi
kadar yan sanayi firmaları
da son yıllarda özellikle
2000’li yıllarda büyük
yatırımlara imza attı.
Sektörde faaliyet gösteren
yaklaşık 500 firmanın
59
ebsohaber
Westfalia Separator Türkiye
serbest bölgede üretime başladı
60
1
893 yılında Almanya
Oelde’de kurulan ve o günden bu yana dünya çapındaki liderliğini 5 Ocak 1999’da
İzmir’de kurulan GEA Westfalia
Separator Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile Türkiye pazarına
da başarıyla taşıyan GEA Westfalia Separator, ülkemizdeki 10.
kuruluş yılında, Gaziemir’deki
Ege Serbest Bölgesi’nde ihracata
dönük üretim tesislerini devreye
soktu. GEA Westfalia Separator
Türkiye, yeni imalat tesisleri ile
Türkiye’de kendi dalında faaliyet
gösteren yabancı firmalar içerisinde yine bir ilke imza attı. 2
bin 700 metrekare kapalı alanda
üretime devem eden firma, önümüzdeki dönemde kapasitesini
arttırma çalışmalarına şimdiden
başladı.
Westfalia Separator
Türkiye’nin Ege Serbest
Bölgesi’ndeki tesislerinde yurtdışından gelen separatör ve de-
kantörlerin (Santrifüj makinaların)
sistem imalatları, modül haline
getirilmesi, pano ve platformlarının üretilmesi ile her türlü mekanik ve elektrik testleri ile, sertifikalandırılmaları yapılıyor.
GEA Westfalia Separator
Türkiye Genel Müdürü Serdar
Gez, bu tesislerde üretilen ürün
ve sistemlerin yüzde 90’dan fazlasının Avrupa ve Kuzey-Güney
Amerika ülkelerine ihraç edileceğini söyledi.
Bu yatırımla yeni istihdam
yaratılacağına dikkat çeken Gez,
2013 senesi itibariyle 150 kişilik
bir imalat kadrosuna ulaşacaklarını ve Türkiye’deki üretici firmalar
ile de yan sanayi olarak çalışmaları arttıracaklarını bildirdi.
Serdar Gez, “Avrupa ve Amerika ülkelerine ihraç edilecek
ürünlerin Türkiye’de üretilmesi,
Almanya’daki Merkez firmanın
kalite, lojistik, mühendislik ve
işçilik olarak Türkiye’deki firma-
sına güveni ve ayrıca Türkiye’ye
olan güveninin devamıdır” dedi.
GEA Westfalia Separator
Türkiye’nin yeni üretim tesislerini ziyaret eden Ege Bölgesi
Sanayi Odası Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, kendi dalında dünya
markası olmayı başarmış şirketin
Türkiye’deki 10’ncu yılını kutlarken, serbest bölgedeki tesislerin
hayırlı olmasını diledi.
İbrahim Gökçüoğlu, yabancı
sermayeli firmaların İzmir’de
doğrudan yatırımı tercih etmesinden mutluluk duyduklarını
belirtti ve “Westfalya Seperator
Türkiye’nin yeni üretim tesisi ile
ihracata yapacağı katkının yanısıra sağlayacağı istihdamı da
oldukça önemsiyoruz. Özellikle
içinde bulunduğumuz kriz sürecinde bu tür yatırımların önemi
bir kat daha artıyor. Westfalya
Seperator Türkiye’nin yatırımlarının devamını diliyorum” dedi.
temmuz 2009
ebsohaber
Ankara’da işimi nasıl
kolay çözümleyebilirim?
E
ge Bölgesi Sanayi
Odası, üyelerinin
Ankara’daki bürokratik işlemlerle zaman
kaybetmemeleri için 1996
yılından bu yana Ankara
Temsilciliği ile hizmet veriyor. EBSO, gerek kurumsal
olarak gerekse üyelerinin
bürokratik işlemlerine
çözüm sunarken, İzmirli sanayicilere başkentte sürekli
temsil de sağlıyor.
Sanayiciye hizmet
EBSO Ankara Temsilciliği, Oda faaliyetleri
doğrultusunda EBSO Genel
Sekreterliği’nin talimatları çerçevesinde kendine
yönlendirilen her türlü
hizmeti vermeye çalışıyor.
Pek çok Oda’nın eksikliğini
hissettiği Ankara’daki bir
bağlantı noktası ihtiyacı,
EBSO üyeleri için geçerli
değil. EBSO üyelerinin
başkentteki adresi, EBSO
Ankara Temsilciliğidir.
temmuz 2009
EBSO Ankara Temsilciliği Faaliyet Alanları
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
• A.Ş. ve LTD. ŞTİ. kuruluş müracaatları
• Sermaye artırımı
• Şirket ana sözleşmesindeki madde
değişiklikleri
• Bakım onarım ve servis garantisi
yeterlilik belgesi
Hazine Müsteşarlığı Teşvik
Uygulama Genel Müdürlüğü
• Teşvik Belgesi müracaatı
• Global Liste değişikliği
• Süre uzatım
• Yatırım indirimi ve KDV istisnası
• Yatırım tamamlama
Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat ve
İhracat Genel Müdürlüğü
• Dahilde İşleme Belgesi müracaatı
• Hariçte İşleme Belgesi müracaatı
• Kota lisansı
Serbest Bölgeler
Genel Müdürlüğü
• Faaliyet Ruhsatı ön izin yazısı
• Faaliyet Ruhsatı müracaatı
Yabancı Sermaye
Genel Müdürlüğü
• Teşvik belgesi müracaatı
• Global Liste değişikliği
• Süre uzatımı
• Yabancı İşçi Çalıştırma İzin Belgesi
• Sermaye değişiklikleri
• Yatırım tamamlama
Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık
Genel Müdürlüğü
• Kotaya tabi ürünler için izin belgesi
• İmalat Ruhsatı
• İthalat Ruhsatı
• Ruhsatların süre uzatımı
Büyükelçilikler
• Yurtdışı seyahati nedeni ile ilgili
vize işlemlerinin takibi ve sonuç
landırılması
• Fatura ve sertifika tasdikleri
(Bu müracaatlarda Dışişleri
Bakanlığı’nın onayı gerekiyor.)
EBSO Ankara Temsilciliği iletişimi / Necip Çakır (EBSO Ankara Temsilcisi)
Tel.: (0312) 441 34 08-09 Faks: (0312) 441 33 97 GSM: (0533) 270 23 60
e-mail: [email protected] Adres: Abdullah Cevdet Sokak No: 5/7 Çankaya-ANKARA
61
ebsohaber
Kümelenmede İzmir fark ı
A
62
vrupa’da kümelenme
kültürünü geliştirmek ve
yaygınlaştırmak amacıyla
2007 yılında kurulan ve 12 ülkeden 130 üyesi bulunan Avrupa
Küme Profesyonelleri Derneği
(EPROCA), İzmir’de “Uzay ve
Havacılık Kümesi” için çalışma
başlatan ESBAŞ ile (Ege Serbest
Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş.)
kümelenme konusunda işbirliği
anlaşması imzaladı.
EPROCA ile ESBAŞ işbirliğince ESBAŞ Teknoloji Merkezi Konferans Salonu’nda düzenlenen
“Kültür-Yaratıcı Kümelenmelerin
Anahtarı” temalı konferans kapsamında gerçekleştirilen törende
işbirliği anlaşmasına ESBAŞ
Yönetim Kurulu Başkanı Kaya
Tuncer, EPROCA Yönetim Kurulu
Başkanı Leena Zittling ile EPROCA Yönetim Kurulu Üyesi Vedat
Kunt imza attı.
Toplantıda “İşbirliğine açık
kümelenme kültürünü sağlamlaştıran günümüzün kümelenme
uzmanlığı” konulu bir sunum
yapan EPROCA Yönetim Kurulu
Başkanı Leena Zittling, İzmir’in
önümüzdeki 5 yıl içerisinde
Doğu ve Batı arasında bir köprü
olabileceğine dikkat çekerek,
“İzmir’de kurulması için çalışmaları sürdürülen Havacılık Kümesi
ile ilgili Hamburg’taki havacılık
kümesi ile mutabakat anlaşması
imzalayarak kültürel işbirliği sağlanacak” dedi.
Zittling, KOBİ’lerin çok iyi bir
ağ oluşturmadan küme sürecine
başlamaları halinde başarısız
olacağını söyledi.
ESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Tuncer, ortaçağdan
başlayan kümelenme kültürünün
Türkiye’de en son şeklinin ise
sektörel şirketlerin biraraya gelmesi olarak geliştiğini dile getirdi.
EPROCA Yönetim Kurulu
Üyesi Vedat Kunt da bilginin
paylaştıkça zenginleştiğine işaret
ederek, “Kümelenmenin de felsefesinde paylaşım ve birbirine
güvenmek yatıyor. Dolayısıyla
kümelenme modelinde bilgiyi
paylaşarak hedefe odaklanmalıyız” diye konuştu.
Birlikte hareket
Toplantının açılışında konuşan Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Sayman
Üyesi Hüseyin Vatansever de,
KOBİ’lerin büyük görev üstlendiği ekonomimizde firmaların dünya ile rekabet edebilecek düzeye
getirecek, kalite standartlarını üst
seviyede tutacak ve markalaşmayı esas edinecek bir kümelenme
modelini hep birlikte benimsemek gerektiğine dikkat çekti. Vatansever, “Ülkemizde işletmelerin
karşılaştığı en büyük sorunların
başında, birlikte iş yapma ve
ortaklık kültürünün tam yerleşmemiş olması gelmektedir. Bunun
içindir ki, ömrü 50 yıla, 100 yıla
varabilen şirketlerin sayısı oldukça azdır. Kümelenme ile bu
ortaklık kültürünü yakalamamız
rekabet gücümüzün arttırılması
açısından oldukça önemlidir.
Küçük olsun benim olsun değil,
büyük olsun hepimizin olsun
mantığı ile kümelenmeliyiz. İşsiz
ve mutsuz kişiler ülkesi olmamak
için birlikte hareket etme kültürünü geliştirmek zorundayız” dedi.
Kümelenme çalışmalarının ülkemizde ‘Türkiye’de Kümelenme
Politakasının Geliştirilmesi Projesi’ ile gündeme geldiğini hatırlatan Vatansever, proje kapsamında
32 sektörde kümelenme çalışması
yapıldığını, pilot iller arasında
İzmir’in, organik gıda kümesi ile
yer aldığını söyledi.
Kümelenme çalışmalarının
ortak akıl ve değer yaratma faaliyeti olduğunu böyle bir çalışmada yerel kalkınma ajanslarının
etkinliğinin de oldukça önemli
olduğunu ifade eden Vatansever, “Uyumlu bir birliktelik,
KOBİ’lerimizin sanayide ortak
stratejiler ve teknolojiler geliştirmesine, rerabet ve işbirliğini
başarıyla yaşatmasına imkan tanıyacaktır ki bu da küresel piyasalarda geride kalmamak adına çok
önemlidir. KOBİ’lerin sektörel ve
coğrafi yoğunlaşması sayesinde
ortak fırsatları yakalamayı ve olası tehditleri ortadan kaldırmayı
amaçlayan kümeler kalkınma için
bir araçtır” diye konuştu.
temmuz 2009
haber
ebsohaber
Sanayi sitelerine
EBSO yaklaşımı
E
ge Bölgesi Sanayi Odası,
İzmir’de sadece organize
sanayi bölgelerinin değil,
geleceğin sanayicilerinin de yeraldığı sanayi sitelerinin yaşadığı
sorunları çözme yolunda adımlar
atıyor. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim
Gökçüoğlu’nun başkanlığındaki
toplantıda İzmir’deki sanayi sitelerinin yöneticileri, finans kuruluşlarından yerel yönetimlere kadar çeşitli kesimlerle yaşadıkları
sorunların çözümünde EBSO’dan
destek istedi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Gökçüoğlu, firmaların en büyükten en küçüğe
kadar hepsinin kendilerini içinde
bulunduğumuz şartlara göre değerlendirmesi gerektiğini söyledi.
Uluslar arası ve yurt içindeki
rekabette şartların acımasız olduğunu vurgulayan İbrahim Gökçüoğlu, “Kendini geliştiremeyen
üretici yok olmaya mahkumdur”
dedi.
EBSO Genç Sanayiciler Birliği
de sanayi sitelerinde yaşanan
sorunlar ve çözüm yolları üzerine
bir anket çalışması gerçekleştirecek.
temmuz 2009
EBSO’daki toplantıda 2. Sanayi Sitesi’ni Erol Çamkıran, 3.
Sanayi Sitesi’ni Suat Tabakoğlu,
5. Sanayi Sitesi’ni Turgay Avcı, 6.
Sanayi Sitesi’ni Suat Demirtaş, Kısıkköy Metal İşleri Sanayi Sitesi’ni
Engin Uğurlular, Ayakkabıcılar
Sitesi’ni Turgut Türker ve Mustafa Yükseksoy, MTK Sitesi’ni de
İrfan Pamuk temsil etti. Dünyayı
saran ekonomik krizin Türkiye’ye
etkileri, nitelikli eleman ihtiyacı,
merkezi ve yerel yönetimlerin
üzerlerine düşen görevleri aksatmaları, üretim maliyetlerinin yüksekliği ve haksız rekabete karşı
önlem alınmayışı gündeme damgasını vuran konular oldu. Sanayi
sitelerinin temsilcileri, “Sanayi
sitelerinin geleceği sadece esnaf
ve ticaret odalarının değil sanayi
odalarının da teminatı altına alınmalıdır” görüşünü bildirdi.
Özellikle otomotiv tamiri üzerine yoğunlaşan 2., 3. ve 5. sanayi sitelerinin temsilcileri, büyük
şehirlerde araç parkının sürekli
gelişim halinde olduğunu anlatırken, klasik motor teknolojilerinin
değiştiğini, meslek okullarındaki
eğitim sisteminin ise tedavülden
kalkmış araçlara yönelik olduğu-
nu, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasının da çırak yetiştirilmesine darbe vurduğunu dile getirdi.
Ruhsatsız çalışanların haksız
rekabete neden olmasının yanı
sıra marka plazaların tekelleşmesi, yetersiz kalan after marketin
yeniden düzenlenmesi, ikinci el
hurda ticaretinin engellenmesi,
sitelerde ve sokak aralarındaki
hurdaların kaldırılması da istekler
arasında yeraldı.
Sanayi sitelerinde faaliyet
gösteren işletmelerin elektriği
OSB’lerden daha pahalı kullandığı, özel şirketler aracılığıyla daha
pahalı güvenlik hizmeti aldığı,
dükkanların darlığı, ruhsatsız dökümcülerin çevre kirliliği yaratması gündeme getirilirken, ekonomik alanda finans kuruluşları
ve maliye ile yaşanan sorunlar,
büyük şirketlerin rekabetine karşı
esnafı koruyacak düzenlemelerin
eksikliğine de dikkat çekildi.
Sanayi sitelerindeki sorunlar
ve çözüm yollarının ayrıntılı bir
rapor halinde yerel yönetimlerden hükümete kadar her kademedeki ilgililere sunulması, çözüm
için birlikte çalışmaya devam
edilmesi kararlaştırıldı.
63
ebsohaber
EBSO’dan Yılmaz’a başarı dileği
64
E
ge Bölgesi Sanayi Odası,
İzmir’in yeni Emniyet
Müdürü Ercüment Yılmaz’a
görevinde başarı diledi.
EBSO Meclis Başkanı Mehmet
Tiryaki, Yönetim Kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar,
Meclis Başkanlık Divanı ve
Yönetim Kurulu Üyeleri, İzmir
Emniyet Müdürü Ercüment
Yılmaz’ı makamında ziyaret
etti. EBSO Meclis Başkanı
Tiryaki, sanayiciler adına
“Hayırlı olsun” dileklerini
iletirken, “İzmir Türkiye’nin en
huzurlu kenti. Bütün emniyet
mensuplarına teşekkür ediyoruz”
dedi. Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar da, 4 bin 700 üyesi
bulunan ve 16 OSB’yi kuran
EBSO’nun emniyete en yakın
Oda olduğunu vurguladı. Ender
Yorgancılar, “Ankara’daki
başarılı çalışmalarınızı İzmir’e de
yansıtacağınızdan kuşkumuz yok.
Bizim isteğimiz huzurlu bir kentte
yaşayıp sizlere destek olmak.
Sizlere bir telefon mesafesi
yakınlıktayız” dedi.
Aslen İzmirli olan ve 1980
öncesi komiser olarak veda ettiği
İzmir’e Emniyet Müdürü olarak
geri dönen Ercüment Yılmaz da,
“İnsanın doğduğu yerde hizmet
vermesi çok güzel ve anlamlı bir
duygu. İzmir’e yakışır olmak için
gayret sarf ediyorum. İzmirliler’in
polise yakınlığı ve sahip çıkması
da çok güzel” dedi.
Çapkın’ı İstanbul’a uğurladık
İstanbul’a atanan İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, törenle yeni görev yerine uğurlandı. Duygusal anların yaşandığı Konak Polis
Moral Eğitim Merkezi’ndeki uğurlama töreninde eşi Nurten Tülay Çapkın ve küçük kızı Zehra, Hüseyin Çapkın’ı yalnız bırakmadı. Törende, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar ile Meclis Başkan
Yardımcısı Hüseyin Şairoğlu da Çapkın’a plaket vererek İstanbul’daki görevinde başarılar
diledi. Hüseyin Çapkın, “Doğduğum kentte 3
yıl keyifle görev yaptım. Kentte yakaladığımız
başarıda polisin çalışmasının yanısıra vatandaş ve basının desteğinin de önemli bir yeri
var. İstanbul dünya metropolleri arasında en
huzurlu şehirlerden biri. Bayrağı bir adım öteye götürmeye çalışacağız” dedi.
temmuz 2009
ebsohaber
Elleri öpülesi
kadınlar
E
ge Bölgesi Sanayi Odası Vakfı, 10 yıldır
vakıf bünyesinde faaliyetlerini sürdüren ve
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi sanayicilerin eşlerinden oluşan Bayanlar Birliği’nin
2008-2009 dönemindeki başarılı çalışmalarını
kutladı. Sanayiciler Kulübü’nde gerçekleştirilen
etkinlikte, EBSO Yönetim Kurulu ve EBSO Vakfı
Başkanı Ender Yorgancılar’ın da katılımıyla öğrenci burslarına destek için koro ve tiyatro gösterilerinde yeralan bayanlara teşekkür hediyeleri
verildi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, yapılan çalışmaların rakamla
değil, karşılıksız emek ve ayrılan zamanla değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nın “İzmir’in Girişimci Kadınları” projesinin
İzmir Kalkınma Ajansı tarafından destek kapsamına alındığı müjdesini de veren Ender Yorgancılar,
“Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin önemsediği
kadın girişimciler konusunu ülke geneline yaymak
ve genç girişimcilerin önünü açmaya yönelik çalışmalarımız devam edecek” dedi.
EBSO Yönetim Kurulu Üyesi ve EBSO Vakfı Bayanlar Birliği Başkanı Berkay Eskinazi de, yaptıkları
sanatsal faaliyetler dışında verdikleri kurs, seminer
ve gezilerden elde ettikleri geliri EBSO Vakfı’ndan
burs alan öğrenciler yararına kullandıklarını bildirdi.
Berkay Eskinazi, “Bu yıl hem tiyatro hem de Türk
Sanat Müziği alanında iş ve ev kadınlarımız çok ba-
temmuz 2009
şarılı çalışmalar gerçekleştirdi. Biz de onları tebrik
edip bu başarıyı kutlamak istedik” diye konuştu.
Bu yıl 40 kişilik sanat müziği korosu ve 26
kişilik tiyatro grubu oluşturduklarını belirten
Eskinazi,”Ateşle Barut Yan Yana Durursa oyunumuzu TEMA ile birlikte organize ederek İstanbul’da da
gösterime soktuk. Çalışmalarımız sadece sanatsal
alanda değil birçok alanda faaliyet gösteriyoruz. Bu
dönemde kadın girişimcilere yön verebileceğimiz
projeler gerçekleştirmek istiyoruz. Yaz boyunca
düşüneceğiz. Ekim ayında yapacağımız toplantıda
tasarladığımız projeler üzerinde fikir yürüteceğiz.
Çalışmalarımız devam edecek” dedi.
Törende ayrıca, EBSO Vakfı Bayanlar Birliği
Korosu’nu çalıştıran TSM Sanatçısı Ümit Bulut, Tiyatro Topluluğu Yönetmeni Cihangir Turantaş ile
tiyatro oyunlarının sahnelenmesinde rol alarak katkı
koyan Cem Arkon, Birkan İnci, Uğur Yılmaz, Cuma
Kırbıyık’a da teşekkür edildi.
65
ebsohaber
Krize karşı
uluslararası
işbirliği şart
E
66
ge Bölgesi Sanayi Odası Haziran Ayı Meclis Toplantısı’na
başkanlık eden Meclis Başkan
Yardımcısı Hüseyin Şairoğlu, 19
Haziran 2009 tarihinde Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki’nin
Bodrum’da katıldığı TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı’nda
Dünya Bankası Başkan Yardımcısı
Iwaela ile IMF 1. Başkan Yardımcısı
John Lipsky’nin dünya ve Türkiye
ekonomisine ilişkin yorumları ile
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın konuşmalarından
edindiği izlenimleri Meclis ile
paylaştı.
Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Iwaela’nın, korumacılığın
önemli bir sorun olarak artış gösterdiğini, krizden çıkışın bu şekilde
olacağı konusunda katılımcıların
çoğunun hem fikir olduğunu,
Türkiye’nin bugüne kadar yoğun
bir sermaye girişine alıştığını ancak
bundan sonra kalkınmada yurt içi
tasarruflarının KOBİ’lerin istihdam
sorununu çözmede çok önemli
olduğunu ve mutlaka desteklenmeleri gerektiğini, hiç bir ülkenin hatta
Çin’in bile sadece ihracatla ayakta
kalamayacağının aşikâr olduğunu
vurguladığını belirtti.
IMF 1. Başkan Yardımcısı John
Lipsky’in ise dünya ekonomisinin
eski durumuna kolay dönemeyece-
ğini, bugün uluslararası işbirliğine
her zamankinden daha fazla ihtiyaç
olunduğunu, tüm dünyada işsizlik
oranlarının arttığını, 2010 yılında
işsizlik oranlarının ne yazık ki
daha da artmaya devam edeceğini,
kredilerde yavaş bir iyileşme olacağını, dünyada tasarrufların çok az,
tüketimin ise çok fazla olduğunu,
geleceğin geçmişten çok farklı olacağını, Türkiye ekonomisinin dünya pazarlarına entegre olacağını ve
2009 yılında Türkiye ekonomisinin
en az yüzde 5 daralacağını söylediğini belirtti.
Şairoğlu, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Babacan’ın ise;
Avrupa Birliği ve ABD’nin işsizlik
oranlarında hızlı bir yükselişin
yaşandığını, ülkelerin bu kriz ile
tek tek baş etmelerinin mümkün
olmadığını, mutlaka küresel bir iş
birliğinin gerekli olduğunu, Avrupa
Birliği ve ABD‘de zehirli toksik
varlıkların ileride bir maliyetinin
olacağını, korumacılığın ciddi bir
tehlike olarak, o ülkenin tüketicilerine en büyük haksızlık olacağını,
ülkemizin bu hataya asla düşmeyeceğini söylediğini, Babacan’ın
bu sözlerini gönülden desteklediklerini, ancak sanayiciler olarak,
bazı ülkelerin özellikle Çin ve
Hindistan’ın uygulamış olduğu gizli
sübvansiyonlar neticesinde ortaya
çıkan haksız rekabetin ve bu haksız
rekabetle mücadele edememenin
sıkıntısını yaşadıklarını, bunun mücadelesini ancak devlet ile işbirliği
ile verebileceklerini ifade etti.
Şimdi üretime
destek zamanı
Hükümetin açıkladığı yeni
teşvik paketini, iç tüketimi arttırmak, istihdamı, yatırımları, ihracatı
özendirmek, finansman olanaklarına ulaşımı sağlamak ve bölgesel
eşitsizlikleri azaltmaya çalışmak
şeklinde altı ana başlık altında toplayabileceklerini, paketin iyi niyetli
bir çalışma olduğundan şüphe
etmediklerini, ancak Yönetim
Kurulu’nun yapmış olduğu açıklamalara ilave olarak, yeni yatırımlar
için zamana ihtiyaç olduğunu,
ancak şimdi kimsenin kaybedecek
zamanı olmadığını, bir an önce hali
hazırdaki firmaların sıkıntılarına
çözüm getirecek düzenlemelerin
getirilmesi gerektiğini, kısa vadede
yeni yatırım yerine mevcut yatırımlara ek teşvik verilmesinin daha
akılcı olduğunu vurguladı. Bölgesel
farklılıkların giderilmesi konusunda
bölgesel teşviklerin şart olduğunu
ancak kısa vadede yatırımların
cezbetmesi bakımından, dördüncü
bölgeye verilecek teşviklerin çok
cazip şartlarda olması gerektiğini,
temmuz 2009
ebsohaber
öte yandan bu bölgelerde mevcut
sosyo-ekonomik, kültürel, lojistik,
hammadde ve ara malı dezavantajlarının çözülmesi için de orta ve
uzun vadeli önlemlerin alınmasının
şart olduğunu belirtti.
Hüseyin Şairoğlu, açıklanan
teşvik paketinin 2010 yılı sonu ile
sınırlandırılmış olması-nın beklenen sonuçları karşılamaktan uzak
kalacağını, teşvik paketinin bir yıl
ile sınırlı kalmak yerine üç yıllık
bir dönem için planlanmasını
önerdiklerini, öte yandan teşvik ve
istihdam paketinde işsizleri, kamunun geçici sosyal işlerde istihdam
etmesi planının da kaynak kaybı
yaratacağını, bu kaynağın üretime
yönlendirilmesinin istihdam ve
gelirin devamlılığı yönünden daha
yararlı olacağını, zira geçmiş dönemlerde de örnekleri görüldüğü
gibi kamuda geçici işe almaların
özellikle seçim dönemlerinde kalıcı kadrolara dönüşebildiğinin de
gözden kaçırılmaması gerektiğini
belirtti.
E
EBSO’da 1966-1969 yılları
arasında Meclis üyeliği, 1967-1968
yılları arasında Yönetim Kurulu
üyeliği, 1968 yılında Yönetim
Kurulu Başkan Vekilliği yapan
ve 27 Mayıs günü vefat eden
Nevzat Ortabaş için saygı duruşu
yapıldı. Meclise başkanlık eden
Şairoğlu, Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ile Meclis
Üyesi Gülfem Perçin’in babaları,
İzmir sanayinin duayenlerinden
İsmet Yorgancılar’ın geçirdiği rahatsızlık nedeniyle geçmiş olsun
dileklerin iletti. Ufuk Akgün’e annesinin geçirdiği rahatsızlık, Yavuz
Kaptanoğlu‘na geçirmiş olduğu
kaza, Hasan Garipler’e DYO Boya
fabrikasında meydana gelen yangın
nedeniyle Meclis adına geçmiş olsun dileklerini sundu. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü
Mezunları Derneği tarafından 2008
yılı Yılın İşletmecisi seçilen EBSO
Yönetim Kurulu Üyesi ve Petkim
Genel Müdürü Kenan Yavuz, İDESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığına
seçilen EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Sevimli, Türk Dünyası’na
yaptığı üstün hizmetlerden dolayı
Azarbeycan Vektör Beynelhalg Elm
Merkezi tarafından fahri doktora
unvanına layık görülen Meclis
üyesi Ömer Kaplan ile ekonomide
yaşanan sıkıntılara rağmen mayıs
ayında Alman Keller Grubu ile
ortağı olduğu Keller Vardarcı şirketinin Ege Serbest Bölgesi’nde 1
milyon dolarlık yatırımla, bitkisel
yağ fabrikaları için makine üretimi
yapacak tesisi açan Meclis Üyesi
Tuncer Vardarcı’yı da tebrik etti.
Dünyanın en büyük otomotiv
ve sanayi ürün, sistem ve parça
üreticilerinden Gates Corp.’un Avrupa pazarı için yatırım alanı olarak İzmir’i seçmesinden duyduğu
memnuniyeti dile getiren Şairoğlu,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi
Eker’in katılımıyla gerçekleşitirilen
Ege Tarım Zirvesi’nin tarıma verilecek teşvikler ve tarımın ülkemiz
için taşıdığı önemi gösterdiğini
sözlerine ekledi.
EBSO’ya emeğe teşekkür
ge Bölgesi Sanayi Odası,
önceki dönem yönetim kurulunda görev alan ancak
çeşitli nedenlerle görev yaptığı
dönemin anısına hizmet plaketini alamayan üyelerine teşekkür
plaketi verdi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, ilk olarak 20052009 döneminde Yönetim Kuru-
temmuz 2009
lu Üyesi olarak görev yaparken
vefat eden Naci Ulusoğlu’nun
plaketini eşi Günay hanıma
takdim etti. Oldukça duygusal
anların yaşandığı tören sırasında
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, bazı anlarda kelimelerin yetersiz kaldığını, şimdi
de böyle bir durum yaşandığını
ifade etti. Yine aynı dönemde
EBSO Aydın Şubesi’nin bağımsız
sanayi olmak üzere ayrılmasıyla
Yönetim Kurulu Üyeliği sona
eren Levent Candal ile istifa
eden Hüseyin Şairoğlu ve Haluk
Tezcan’a da plaketleri takdim
edildi.
EBSO’da 2009-2012 döneminde Hüseyin Şairoğlu Meclis Başkan Yardımcısı, Haluk
Tezcan ise yine yönetim kurulu
üyesi olarak görev aldı.
67
ebsohaber
Teşvikler
yatırım, üretim
ve istihdamı
arttırmalı
E
68
Türkiye ekonomisi
üzerinde etkili olan
şoklar ülke dışından
kaynaklanıyor. Sektörel teşvik paketinin
ekonominin bütünlüğü üzerindeki etkisi
sınırlı olacak. Teşvik
paketi, kriz paketi
olarak değerlendirildiğinde kısa dönemde krize çare olamayacağı gibi verim de
alınamayacak.
Öncelikli hamle,
üretime ve ülkeyi
bugünlere getiren ihracatı canlandırmaya
yönelik olmalı.
ge Bölgesi
Sanayi Yönetim
Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar,
öncelikle teşvik
paketiyle ilgili basında
“paketten memnunuz”
sözlerinin gündeme
geldiğini, ancak
sanayiciler olarak
paketin içeriğinden
memnun olmadıkları
gibi son derece
endişe taşıdıklarını,
sadece yaşanan
kriz ortamında iki
yıldır hiçbir adım
atılmazken, en
sonunda üzerinde
çalışılarak, iyi
veya kötü bir
teşvik paketinin
çıkarılmasının
hükümet açısından
son derece olumlu bir
adım olduğunu belirtti.
Yorgancılar, üreten
kesim olarak Sosyal
Güvenlik Kurumu’nun
vergi daireleri kadar
kendileri için önem
taşıdığını, İzmir
SGK İl Müdürü’nün
yaklaşımının son
derece yapıcı
olduğunu, kapısının
herkese açık olduğunu
söylemesinin
kendileri için büyük
bir avantaj olduğunu
belirtti. Kendisinin
de, SGK primlerini
zamanında yatıranların
ödüllendirilmesi
konusunda
arkadaşlarının
söylediklerine
katıldığını, primini
gününde ödeyen
ile ödemeyenlerin
mutlaka bir ayrımının
yapılmasının şart
olduğunu, ayrıca
sigortalıların işe
giriş bildirgesinin
bir gün önceden
verilmesi hususundaki
uygulamayı, sürekli
şikayette bulundukları
kayıtsız eleman
çalıştırılma-ması
açısından doğru
bulduğunu, ancak
tarım ve gıda sektörleri
gibi işçiliğin yoğun
olduğu sektörlerde
veya haftalık, günlük
çalışan sektörlerde bir
takım toleransların
verilerek, sektör bazlı
ayrı bir irdelemenin
yapılması gerektiğini
belirtti.
Odamız, İzmir
Ticaret Odası ve
İzmir Ticaret Borsası
ile birlikte 16-18
Temmuz 2009 tarihleri
arasında düzenlenen
Ege Tarım Zirvesi’nin
son derece başarılı
geçtiğini, içlerinde
üniversitelerden
öğretim görevlilerinin,
sanayicilerimizin
de katılmış olduğu
çok önemli 9 ayrı
çalıştay grubu ile
tütün, pamuk, zeytin
ve sektörün sorunları
ve çözüm önerilerinin
tespit edildiği,
faydalı bir çalışma
temmuz 2009
ebsohaber
yaptıklarını, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehdi Eker’in de katıldığı
Zirvede, sektörün sorunları
ve çözüm önerilerini içeren
dosyanın Odamız tarafından
Bakan’a takdim edildiğini, üç
Oda’nın ortaklaşa düzenlediği
bu etkinliğin Ekim ayı içerisinde
“Hasat Mevsimi” adı altında
tekrar yapılması hususunda
prensip kararı aldıklarını söyledi.
Yorgancılar, TOBB
bünyesinde “Gümrük ve
Turizm İşletmeleri” adı
altında ülkemizdeki sınır
kapılarının yenilenmesiyle
ilgili şirketin kurulduğundan
bu yana son derece başarılı
çalışmalar yaptığını, bugüne
kadar 6 tane sınır kapısının
yenilenerek, açıldığını, son
olarak kendisinin de açılışına
katıldığı son derece modern,
araçların giriş ve çıkışlarında en
fazla 10 dakikalık bir bekleme
süresinin hedeflendiği Kapıkule
ve Hamzabeyli kapılarının
açılışının Başbakanımız
tarafından yapıldığını, söz konusu
şirketin bundan sonra önünde
yenileyeceği 6 sınır kapısının
daha olduğunu, Türkiye’deki
kapıların yenilenmesinin
tamamlandıktan sonra yurt
dışında da aynı şekilde yap işlet
devret modeliyle bu sistemi
geliştireceklerini belirtti.
Yeni çıkacak Türk Ticaret
Yasası ile birlikte web sitesi
olmayan şirketlere ceza
geleceğini hatırlatarak, çek
yasasından, web sitelerine
bilançoların yayınlanmasına
kadar değişik konularda Türk
Ticaret Kanununda yapılacak
yeni düzenlemelerle ilgili
çalışmaların gerek TBMM alt
komisyonlarınca gerekse Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğince
sürdürüldüğünü söyledi.
İyileşme sinyalleri
Yorgancılar, ABD’nin yüzde
6 küçülmesine neden olan
krizde son birkaç aydır iyileşme
belirtileri aldıklarını, ancak
temmuz 2009
bununla birlikte Devlet Bakanı
Babacan’ın “en kötüyü gördük
demek için erken” ifadesi ile
“Dünya Bankası resesyonunun
beklenilenden daha uzun
süreceği” söyleminin oldukça
dikkate değer olduğunu, dünya
üretim endekslerinde 2009 yılı
Mart ayından itibaren başlayan
yavaşlamanın ülkemizdeki
bazı verilerde de kendisini
gösterdiğini, zira Şubat ayında
yüzde 23.7 ile rekor kıran
sanayi üretimimizin Mart ayında
yüzde 20.9, Nisan ayında yüzde
18,5 ’a gerilediğini hep birlikte
gözlemlediklerini belirtti.
Kapasite kullanım
oranlarının Şubat ayından
itibaren yüzde 64-65, ve yüzde
68’e Mayıs ayında da yüzde
70.4’e kadar yükseldiğini, reel
kesim güven endeksinin de
yüzde 60’dan yüzde 99’lara
yükseldiğini gördüklerini, yine
de bu iyileşme belirtilerinin
ekonominin daraldığı gerçeğini
değiştirmediğini, özellikle
sanayideki verilerin kaygıyla
izlenmesine devam edildiğini
ifade etti. Kaygıyla izlenen
ve bugün Türkiye’nin bir
numaralı sorunu olan en önemli
göstergenin ise her alanda,
her ortamda ifade ettikleri
istihdama yönelik açıklanan
veriler olduğunu, Ocak ayında
yüzde 15.5 olan işsizlik oranının,
Şubat ayında yüzde 16.1’e,
Mart ayında da yüzde 15.8’e
gerilediğini, ondalık sayılarla
ifade edilen çok küçük bu
gerilemenin ne yazık ki yüreklere
su serpmediğini, kendilerinin
her platformda; üretim, talep ve
işsizlik üçgenindeki ilişkinin çok
iyi analiz edilerek, reel sektörün
önünün açılması için gerekli
her türlü çalışmanın hükümet
tarafından acilen yapılması
gerektiğini dile getirdiklerini
söyledi.
Ekonomi konuşalım
Yorgancılar, bölgemiz
ortalamasında her dört kişiden,
İzmir’de de yaklaşık her üç
kişiden birinin sanayi sektöründe
çalıştığı düşünüldüğünde neden
endişe duyduklarının bir kez
daha ortaya çıktığını, bir önceki
yıla göre İzmir’de 2008 yılında
çalışabilir nüfus artarken,
istihdam edilen sayının ne yazık
ki 31 bin kişi aşağıya indiğini,
dolayısı ile rakamların vermiş
olduğu mesajların çok doğru
analiz edilmesi gerektiğini, her
üç gencimizden biri işsiz iken,
ülkemizde sanal gündemlerin
yaratılmaması gerektiğini,
Türkiye’nin tek çıkış yolunun
gündemimizin sadece ekonomi
olması ile mümkün olacağını
belirtti.
Rekorlar kırdığımız ihracatın,
kriz başladığından bu yana her ay
yüzde 30’lara yaklaşan oranlarda
gerileme kaydettiğini, Avrupa
Birliği’ne yapılan ihracatımızın ilk
4 ayda yüzde 41 azalırken Kuzey
Afrika’ya yapılan ihracatımızın
yüzde 44, EFTA Ülkelerine
yapılan ihracatımızın da yüzde
79 oranında arttığını, dolayısı
ile yeni pazarları keşfederek
doymamış pazarlara açılmak
zorunda olduğumuzu ifade eden
Yorgancılar, bu arada Güney
Amerika ülkelerine özellikle
dikkat çekmek istediğini, Devlet
Bakanı Zafer Çağlayan’ın
Temmuz ayı içinde özellikle
Brezilya ile ilgili bir ziyaret
programının bulunduğunu,
oradaki gelişmelerin bir referans
ülke aracılığı ile Güney Amerika
ve diğer tüm ülkelerle iş
bağlantılarımızı geliştirilmesine
büyük katkılar sağlayacağına
inandığını belirtti.
Paket kısa vadede
çare değil
Ekonomide ortaya çıkan
olumsuzluklar şayet iç ekonomik
koşullardan kaynaklanıyorsa,
etkiyi azaltabilmek için vergi,
teşvik, sübvansiyon gibi iç
iktisat politikası araçlarının,
dış etkilerden kaynaklanıyorsa
69
ebsohaber
İzmir’e 36 km uzaklıkta olan ve istihdamının büyük bölümünü
İzmir’den karşılayan Manisa’nın 3. Bölge olarak tespit edilmesine
bir türlü anlam veremiyoruz. İzmir teşviği fazlasıyla hakediyor.
70
tarifeler, kur sistemi, tarife dışı
engeller, sermaye hareketleri
serbestisindeki kısıtlamalar gibi
dış iktisat politika araçlarının
uygulanabilineceğini, şu
anda ülkemizde olduğu gibi
ekonomi üzerinde etkili olan
şokların ekonominin dışından
kaynaklanıyor ise söz konusu
sektörel ve teşvik paketinin bu
anlamda ne yazık ki ekonominin
bütünü üzerindeki etkisinin sınırlı
olacağını, yapılan teşviklerle
yatırımı üretimi ve istihdamı
arttırarak ekonomik büyümeye
katkı sağlamanın amaç
edinilmesi gerektiğini, oldukça
kapsamlı ve üzerinde istişare
edilerek çalışılmış olan bu son
teşvik paketine genel itibariyle
bakıldığında, içeriği açısından
olmasa bile hükümetin son iki
senedir hiçbir çalışma yapmaması
göz önünde bulundurulduğunda,
sektörel ve bölgesel teşvik
modelini olumlu bir adım olarak
nitelendirdiğini belirtti.
Ancak açıklanan teşvik
paketini, kriz paketi olarak
değerlendirdiklerinde ne yazık
ki kısa dönemde krize çare
olamayacağı gibi verimin de
alınamayacağını, kısa dönemde
öncelikli hamlelerinin üretime
ve Türkiye’yi bugünlere taşıyan
ihracatı canlandırmaya yönelik
olması gerektiğini ifade eden
Yorgancılar, teşvikleri kriz paketi
değil de orta vadeli bir program
olarak değerlendirdiklerinde,
yine bu paketin yetersiz kaldığını
belirtti. Teşvik edilen sektörlerin
ihracat ve ithalat içindeki
paylarının ne olacağı, döviz
kazandırıcı sektörler mi olacağı,
yoksa ithalatta hangi yönde etki
yaratacağı konularında paketin
belirli bir stratejiye dayalı
olmadığını, burada önemli olan
konunun rekabet gücü mü?
Yoksa bölgesel kalkınmanın mı
hedef alındığına karar verilmesi
gerektiğini vurguladı.
Ülkemizde sektör izleme ve
değerlendirme kriterlerinin belli
olmaması nedeniyle ne yazık
ki teşviklerde de tam netice
elde edilemediğini, yapılan
bir araştırmada 1970-2000
yılları arasında verilen teşvikler
neticesinde, sanayicilerimizin
yüzde 65’inin “teşvik verilmemiş
olsaydı, ben yine bu yatırımları
yapardım” şeklinde görüş
bildirdiklerini, dolayısı ile
hazırlanan teşvik programlarının
iyi analiz edilmesi gerektiğini
söyledi.
Soru işaretleri
Pakette, tüm kamuoyunu
tedirginliğe iten konunun,
paketin finansmanının şeffaf
olmaması, Hazinenin böyle bir
yükü kaldırıp, kaldıramayacağına
ilişkin kafalardaki soru işaretinin
giderilmemesi olduğunu, itiraz
ettikleri en önemli konulardan
birinin pakette öncelik hatası
yapılması olduğunu belirten
Yorgancılar, ikinci yılını
tamamlamakta olduğumuz kriz
ortamında gelen bu paketin,
mevcut şartlarda üretimlerini
devam ettirmeye çalışan,
istihdamlarını korumakta
zorlanan KOBİ’lerimizi geri plana
atarak, öncelikli olarak yeni ve
büyük yatırımları desteklemesini
anlamakta zorlandıklarını, zira
geçen yıl 132 milyar dolarlık
ihracatı gerçekleştirenlerin,
istihdamı sağlayanların yine
KOBİ’ler olduğunu, sadece
yeni yatırımlar için 2010 yılının
sonuna kadar geçerli olan bu
teşviklerin üretime, işsizliğe
herhangi bir katkısının ne yazık ki
olmayacağını belirtti.
Sanayiciler olarak diğer
bir itirazlarının ise gelişmişlik
endeksine göre bölgelere ayrılan
illerin durumu olduğunu,
bunların güncellenen verilere
göre yapıldığının net olmadığını,
belli illerin özel durumlarının
dikkate alınmaması, illerin
bölgelere göre ayrımında
taraflı davranılması yapılan
yanlışlıklardan bir kaçı olduğunu,
İzmir’e 36 km uzaklıkta bulunan
ve istihdamının büyük bir
kısmını İzmir’den karşılayan
Manisa ilinin 3. Bölge olarak
tespit edilmesine bir türlü anlam
veremediklerini, bugün İzmir’in
sahip olmuş olduğu Organize
Sanayi Bölgeleri, Serbest
Bölgeleri ile yaratmış olduğu
katma değer, istihdam ve ihracat
ile teşviki fazlasıyla hak ettiğini
ifade etti.
Paketin istihdam ayağının da
yetersiz olduğunu, geçen senenin
aynı dönemine göre yüzde 50
oranında artan işsiz sayısının,
aktif iş gücü programlarının
bir an önce devreye girmesini
zorunlu kıldığını, 120 bin
yarı zamanlı toplam 600 bin
kişiye asgari ücretten iş ortamı
sağlanmasının, hem maliyeti
hem de faydalanılacak kişi sayısı
açısından doğru bir alternatif
olmadığını, iç piyasayı harekete
geçiremeyeceğini söyledi.
Tekstil sektörünün, teşvik
uygulamasında 4. Bölge’de yer
alan illere taşınmasının kısa
vadede mümkün olmayan bir
hedef olduğunu, İzmir’de genelde
yüksek kalite, düşük adet, butik
firmalara üretim yapan üretim
merkezlerinin bulunduğunu,
temmuz 2009
ebsohaber
dolayısı ile vasıflı eleman
ihtiyacının burada çok daha
fazla önem kazandığını, bununla
birlikte pakette, KOBİ’lerimizin
üretimlerini yaptıkları organize
sanayi bölgelerine ve üretim
maliyetleri içindeki yüksek
paylardan biri olan enerji
maliyetlerine ilişkin herhangi
bir destek düzenlemenin yer
almadığını, planlı kalkınma
modeli kapsamında kurulmuş
olan organize sanayi bölgelerine
yatırımcıyı çekecek tedbirlerin ve
teşvik sisteminin süratle alınması
gerektiğini, zira Bölgemizde
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
tarafından onaylanmış 16
organize sanayi bölgesine KOBİ
ve yatırımcı bulmanın son derece
zor ve imkansız hale geleceğini
ifade etti.
Yorgancılar, paketin
eksikliklerine rağmen ülkemizin
rekabet gücünü artıracak
teknolojik ve Ar-Ge içeriği
yüksek yatırımları teşvik edilecek
olması, kümelenmenin esas
alınması nedeniyle sektörel
teşviklerin çok yerinde bir
karar olduğunu, ancak bunların
hayata geçirilmesinin uzun süre
alacağını, özellikle İzmir’in de
temmuz 2009
içinde bulunduğu 1. Bölge’de
katma değeri yüksek ürünlerin
üretiminin teşvik edilecek
olmasının gerçekleştiği takdirde
sanayimizi, diğer bölgelere göre
bir adım daha öne çıkartacağını
belirtti.
Haksızlık olmasın
1988 yılında, 4325 sayılı
kanunla olağanüstü hal bölgesi
ve kalkınmada öncelikli
toplam 22, 2004 yılında
çıkartılan 5084 sayılı yasa ile
36 il, 2005’te çıkartılan 5350
sayılı yasa ile 49 il ve 2008
yılı sonunda 81 ile bölgesel
ve sektörel teşvik imkanının
sağlandığını, söz konusu
teşvikleri diğerlerinden ayıran
en önemli özelliğin gelişmiş
yörelerin sektörel teşviklerinin
de kapsama dahil edilmesi
olduğunu, bölgesel ve sektörel
teşviklerin gerçekleşmesini
uzun zamandır beklediklerini
ancak en büyük endişelerinin
de bölgesel teşviklerin haksız
rekabete yol açmaya müsaade
edilmesi olduğunu, Denizli’den
Eskişehir’e, Çorum’dan Kırşehir’e
kadar birçok ilimizden gelen
itirazlarda bunun ne derece
gerçek ve doğru olduğunun
bir göstergesi olduğunu ortaya
koyduğunu söyledi.Yorgancılar
taleplerinin hangi bölgede,
hangi sektör gelişmiş ise teşvik
sisteminin ona göre hazırlanması
olduğunu, hatta ve hatta spesifik
çalışılarak ilçe bazında örneğin
Tire’de Ödemiş’te hayvancılık
ve süt ürünlerinin, Aliağa’da
kimya sektörünün, Bayındır’da
çiçekçiliğin desteklenmesi
ve teşviklerin bu metotla
dağıtılmasının daha doğru
olacağını belirtti.
Ekonomi büyüsün
Sektörlerin belli bölgelerde
yoğunlaşmasının zamanla
kümelenmeye sebep olacağını
ki bunun da ortaklık kültürünü
yakalamamız, rekabet
gücümüzün arttırılması açısından
son derece önemli olduğunu,
“Küçük olsun benim olsun değil,
büyük olsun hepimizin olsun”
mantığı ile kümelenmenin,
işsiz ve mutsuz kişiler ülkesi
olmamak için birlikte hareket
etme kültürünü geliştirmek
mecburiyetinde olduklarını
söyledi.
Yorgancılar, kriz
71
ebsohaber
72
dönemlerinde moral ve güven
ortamının sağlanmasının, iç
talebin arttırılmasının son derece
önemli bir olgu olduğunu, böyle
bir süreçten geçerken Türkiye
Odalar Borsalar Birliği’nin
sorumluluğunun gereği olarak,
sivil toplum kuruluşları ve
sendikalarla birleşmesiyle
birlikte, yazılı ve görsel basından
da bilindiği gibi “kriz varsa çare
de var” kampanyasının tüm
ülkemizde son derece başarılı
bir şekilde uygulanmaya devam
ettiğini, iş dünyasının birlikteliğini
simgelemesi açısından da
bu kampanyanın çok önemli
mesajlar verdiğini ifade etti.
Söz konusu kampanyaya destek
vermek, esnafa moral vermek
amacıyla İzmir Valisi, Büyükşehir
Belediye Başkanı ve meslek
odalarının başkanları ile birlikte
Kemeraltı’nı ziyaret ettiklerini,
EBSO olarak iç piyasanın
hareketlenmesi açısından
üzerlerine düşen görevi yapmaya
devam edeceklerini söyledi.
Genel seçimlere iki yıl
kaldığını, çok uzun gibi gözükse
de bunun son derece kısa bir
süre olduğunu, hükümetin
özellikle bu iki yılı çok iyi bir
şekilde yöneterek, idare etmesi,
daha öncede ifade ettiği gibi
gündemlerinin birinci maddesinin
ekonomi olması gerektiğini,
özellikle kriz döneminde
imkanlarımızın giderek kısıtlı
hale gelirken, atıl yatırımlar için
kaybedecek ne zamanımızın ne
de kaynağımızın olmadığını bir
kez daha hatırlatmak istediğini
belirtti. İşsizliğe çare bulması,
mevcut hali hazırda çalışan
KOBİ’lerimizin desteklenmesi,
bunların ihracatta, üretime
katkılarının sağlanması için
teşviklerin verilmesi, vergi
oranlarının düşürülmesi gibi ne
gerekiyorsa ellerinden geleni
hep birlikte yapmak zorunda
olduklarını söyledi.
Ender Yorgancılar, Fortune
Dergisi’nin 2008 yılı sonuçlarına
göre yapmış olduğu açıklamada;
o toplantıda paylaşacağını,
zira daha henüz teşviğin alt
uygulamalarının resmi gazetede
yayınlanmadığını, hala değişme
ve değiştirebilme imkanının
söz konusu olabileceğini,
devrin diyalog devri olduğunu,
doğru platformda, doğru kişiye,
konunuzu doğru bir şekilde
anlatmanız halinde çözüm
bulunabilineceğini, Yönetim
Kurulu olarak hazırladıkları on
bir eylem planından, yedisine
kurdukları güçlü diyaloglar
sayesinde çözüm getirdiklerini,
çözüm getirmeye de devam
edeceklerini, krizi çıkartanların
insanlar olduğunu, göğüsleyecek
olanın da, çözüm bulacak olanın
da yine insanlar olacağını belirtti.
Yorgancılar, Arıcı’nın
özellikle tekstil sektörü ile
söylediklerine hiçbir itirazının
bulunmadığını, yan sektörleriyle
istihdam yaratması ve özellikle
ihracat açısından, çok önemli
Yorgancılar üyeleri
bir sektör olan tekstilin ne yazık
cevaplandırdı
ki gerekli ilginin gösterilmemesi
Toplantıda söz alan Meclis
nedeniyle zamanla otomotiv
üyelerine katkıları nedeniyle
sektöründen sonra ikinci
teşekkür eden Yorgancılar,
pozisyona gerilediğini, bunun
sanayici bir aileden gelmesi
aynı zamanda birçok işçinin
nedeniyle sanayiciliğin ne
de işini kaybetmesi anlamına
olduğunu, sektöre göre adam
geldiğini belirtti. Bugün İzmir’de
çalıştırmanın, üretim yapmanın,
az sayıda butik olmasına karşın,
satmanın ne olduğunu çok iyi
belirli standartları olan kaliteli
bildiğini, ancak hükümetin almış
üretim yapan vasıflı insan
olduğu kararlarla Türkiye’de
istihdam eden bir tekstil sektörü
sanayicilik yapmanın artık
olduğunu, dolayısı
neredeyse bir
ile teşvik kapsamında
İç piyasasuç haline
bulunan bölgelere
geldiğini, Esen’in
nın harefabrikaların, makinelerin
önerisini son
ketlentaşınabilineceğini,
derece yerinde
esi için
ancak yetişmiş, vasıflı
m
bulduğunu, o
a
elemanların aile, hayat
ay
m
lış
ça
nedenle Genel
şartlarını taşımanın
devam.
Sekreterliğe bir
mümkün olmadığını,
talimat vererek
kısacası sanayinin, üretimin
biraz önce İzmir milletvekilleri
yer değiştirmesinin böyle kolay
ile birlikte teşvik paketini
olmaması gerektiğini, yapılacak
değerlendirmek üzere 6
olan yatırımlar için olmasa da
Temmuz 2009 Pazartesi
devam eden yatırımlara da aynı
günü kendilerini Odamız’da
hakların verilmesi gerektiğini
yapılacak toplantıya davet
söyledi. Tekstil fabrikalarının
ettiğini söyledi. Bugün Mecliste
cumartesi-pazar kullandığı
dile getirilen tüm konuları
elektriğin gece tarifesi üzerinden
Türkiye’nin en büyük 500
firmasından 142 tanesinin
bilançolarının ne yazık ki
zarar beyan ettiğini, ayrıca net
kârlarının 2007 yılına oranla
yüzde 35 azaldığını, toplam
kârlılıklarının 20.6 milyardan
12.9 milyara düştüğünün
belirtildiğini, dolayısı ile krizin
ülkemizi teğet geçmediğini ifade
etti.
Ekim ayının başında
Odamız’ın organizasyonu ile
İzmir’de gerçekleştirilecek
ve bir ay açık kalacak, kara,
deniz, hava ve sahil güvenlik
komutanlıklarının tekstilden,
tütüne mühimmattan, yedek
parçaya kadar askeriyenin
kullandığı her türlü ürünlerin
sergileneceği Savunma Sanayi
Fuarı’nın kendileri için bir şans
olduğunu, İzmir ekonomisine
büyük katkı sağlayacağını belirtti.
temmuz 2009
ebsohaber
kullandırılması hususunda
gerek TEDAŞ gerekse Bakanlık
nezdinde gerekli girişimlerde
bulunacağını ifade etti.
Söz alan tüm arkadaşlarının
da ifade ettiği gibi hemen
hemen herkesin hükümetim
açıkladığı teşvik paketinden
memnun kalmadığını, bunun
ise altında yatan unsurun,
hali hazırda üretimine devam
eden sanayi kuruluşlarının,
KOBİ’lerin teşvik imkanlardan
faydalanmamasından
kaynaklandığını belirtti.
Geçmiş dönem yönetim
kurulu başkanlarından Esen’in
şahsı ile ilgili söylediği
güzel sözler için teşekkür
ettiğini, kendisinin değerli
düşüncelerinden her zaman
yararlandığını belirten
Yorgancılar, TOBB Yönetim
Kurulu üyeliği görevinin elbette
kendisine gerek özel iş yaşamı,
gerekse Ege Bölgesi Sanayi Odası
görev sorumluluğu açısından
ekstra bir külfet getirdiğini, yoğun
ve yorucu bir tempo içerisinde
olduğunu ancak bundan şikayetçi
olmadığını, sağlığının elverdiği
temmuz 2009
ölçüde geçmiş dönemlerde görev
alan büyükleri gibi Odamız’ı en
iyi şekilde temsil ederek, İzmir’in,
sanayicinin her türlü sorunlarını
ilgili mercilere aktararak, çözme
gayreti içerisinde olacağını,
dolayısı ile önümüzdeki süreçte
TOBB ile ilgili gelişmelerin
Odamız açısından son derece
faydalı olacağına inandığını ifade
etti.
Yorgancılar, Çek Yasası ile
ilgili Esen’in sözlerine katıldığını,
Türkiye Odalar Borsalar Birliği
Yönetim Kurulu olarak, hukuk
bürosu ile birlikte bu Kanun
tasarının sadece sanayiciye,
tüccara, esnafa değil tüm
Türkiye’deki çek kullanan, alan
kişilere faydalı olabilmesi için
ortak bir akıl oluşturma gayreti
içerisinde olunduğunu belirtti.
Kendisinin, firmasının iştigal
konuları olması sebebiyle metal,
cam ve inşaat sektöründen
anladığını, diğer sektörlere
mensup sanayiciler gibi ne
onların konularına ne de
sorunlarına hakim olabileceğini,
dolayısı ile mevcut sorun ve
önerilerin kendisine ulaştırılması
halinde, ilgili mercilere, kişilere
taşıyarak çözümü için elinden
gelen tüm gayreti göstereceğini,
bunun en güzel örneğini tekstil
ile ilgili Demirkalkan’ın kendisine
aktardığı konuda yaşadıklarını
belirtti. Kendisinin TOBB
Yönetim Kurulu görevi sebebi ile
sık sık Ankara’da bulunduğunu,
bu nedenle Yuvgun’dan ve diğer
üyelerden sektörleri ile ilgili
problemlerini ilgili Bakanlıklara
iletilmesi için Yönetim Kurulu
Başkanlığı’na aktarmalarını istedi.
Geçmiş dönem
Başkanlarımızdan Aydoğdu’ya,
şahsı ile ilgili yapmış olduğu
konuşma için teşekkür ettiğini,
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda
Yönetim Kurulu Başkanlığı
yapmış tüm geçmiş dönem
başkanlarımızın gerçekten
gönülden çalışarak, özverilerde
bulunarak Odamız’a çok büyük
katkılar sağladıklarını, herkesin
hatası ya da eksikliklerinin
olabileceğini, kendisinin de görev
süresi bitiminde belki hatalarının
bulunabileceğini, ancak niyetinin
iyi olduğunu, güzel çalışmalara
imza atmak istediğini belirtti.
73
ebsohaber
74
SGK sanayicinin yanında
İ
zmir Sosyal Güvenlik Kurumu
İl Müdürü Mustafa Keskin,
istihdamın önemine dikkat
çekerken kurumun sanayicilerin
yanında olduğu mesajını verdi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis
Toplantısı’na konuk olan Keskin,
ülkemizin önemli bir süreçten geçerken, Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun buna adapte olmamasının, ayak uydurmamasının
mümkün olamayacağını, bu
nedenle yıllardan beri tartışılan
ama bir türlü gerçekleştirilemeyen
sosyal güvenlik reformunun 2006
yılının Haziran ayı itibariyle hayata geçirildiğini, kendi gelenekleri
olan, kendi davranış biçimlerini
geliştiren, kuyruklarıyla, problemleriyle gündemden düşmeyen,
üç devasa sosyal güvenlik kurumunun Sosyal Güvenlik Kurumu
adına altında birleştirilerek, merkez teşkilatının kurum başkanlığı
şeklinde dizayn edildiği, altında
başkan yardımcıları ve genel müdürlerin, daire başkanlarının oldu-
ğu bir yapı ile faaliyetine devam
ettiğini belirtti.
Keskin, genç Sosyal Güvenlik
Kurumu’ndan beklentilerin çok
fazla olduğunu, dinamik, özel
sektörün hızına ayak uyduran,
özel sektörün beklentilerine cevap
verebilecek bir kurum olmasının
istendiğini, İzmir İl Müdürlüğü
olarak kendilerinin de bunu gerçekleştirmek adına, oluşturulan bu
reformla beraber yeni atamalarla
çalışmalarına devam ettiklerini,
tek gayelerinin ülkemize, sanayiye
hizmet etmek olduğunu, sanayicinin önemini bildiklerini, sanayinin
olmadığı bir yerde istihdamın,
sigortalıların olamayacağını, dolayısı ile sosyal güvenlik kurumunun
bir mana ifade etmeyeceğini, çok
iyi bildiklerini, bunun sözde kalmayacağını, yaptıkları icraatlarla
yaşayarak herkesin görebileceğini
söyledi. Sosyal Güvenlik Kurumu
olarak net bir şekilde, empati
kültürünü benimseyerek, vatandaşın sorunlarına ilişkin çözümler
üretmeye gayret göstereceklerini,
genç, dinamik özel sektörle yarışan empati kültürünü benimsediklerini ifade etti.
Kendisinin, 2008 yılında kurum başkanının danışmanı olarak
değişim faaliyetlerinin bizzat
içerisinde yer aldığını, 2008 yılının Şubat ayında kurum taşra
teşkilatlarını oluşturmaya başladıklarını, 81 tane il müdürünün
atamasının yeni sosyal güvenlik
kurumunun vizyonuna uygun bir
şekilde yapıldığını, Türkiye’nin en
önemli illerine, yapıyı oluşturacak
ve sürükleyecek lokomotif görevi
görebilecek 17 tane müfettiş kökenlinin atamasının yapıldığını, İl
teşkilatlarının oluşmasıyla beraber, yeni konsepte uygun illerin
yapılanması ve faaliyetlerine il
müdürlüklerinde başlandığını, il
müdürlüklerinin yanında verdikleri hizmeti, vatandaşın ayağına
götürebilmek amacıyla taşra
teşkilatlarının da şubeleşme şeklinde bir yapı içerisine girildiğini,
temmuz 2009
ebsohaber
İzmir’de de eski Sosyal Güvenlik
İl Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren kurumları Sosyal Güvenlik
Merkez Müdürlüğü adı altında
yeniden yapılandırdıklarını,
bunun yanında Aliağa’ya ve sanayinin yoğun olduğu Torbalı’ya
ve Kemalpaşa’ya sosyal güvenlik
merkezlerini açtıklarını, 9’u merkezde, 10’u çevre ilçelerde olmak
üzere toplam 19 müdürlüğün
açılacağını, şu an merkezde yaptıkları işlemlerin yüzde 85’ini bu
müdürlüklerde yapabilir durumda
olduklarını ifade etti.
Kurumun, yaptığı en büyük
dönüşümlerden birisinin ise mevzuat dönüşümü olduğunu, her üç
sosyal güvenlik kurumunun, ayrı
olan mevzuatlarının 01.10.2008
tarihinde yürürlüğe giren Sosyal
Güvenlik Kanunu ile norm ve
standart birliğinin sağlandığını,
daha sonra reformun en büyük
ayaklarından ve son ayaklarından
biri olan bilgisayar programlarının
sistemindeki alt yapının oluşması
için çalışmalara başlanıldığını,
şu an için yüzde 80 ölçüsünde
bu yapılanmanın tamamladığını,
eksikliklerin giderilmesi halinde
Türkiye’nin tamamında Sosyal
Güvenlik Kurumlarında verilen
hizmetleri çok hızlı ve etkin bir
şekilde vermeye devam edeceklerini söyledi.
Keskin, kendisinin İzmir’de
2009 yılının Şubat ayından bu
yana görev aldığını, şimdiye kadar devraldıkları sosyal güvenlik
kurumlarının işlemlerinde bir birikmenin mevcut olduğunu, daha
kaliteli politika üretebilmeleri,
daha kaliteli hizmet verebilmeleri için öncelikle bu iş yükünü
azaltmaları gerektiğini, iş yükünün
bitmesi halinde, daha güzel, net
politikalar ile çok büyük ilerlemeler kat edeceklerini ifade etti.
Türkiye’de çok konuşulan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen
prim indirimle-rinden, borcu olan
işverenlerin yararlanması için yeni
Yasa ile birlikte primlere bir yapılandırma getirdiklerini, bununla
ilgili olarak çok ciddi taleplerin
olduğunu, Kurum olarak talepleri
temmuz 2009
kargaşaya neden olmadan deKapımız açık
ğerlendirdiklerini belirtti. Keskin
SGK İl Müdürü Keskin, EBSO
ülkemizin çok ciddi derecede
Meclis Üyeleri Mustafa Dirin, Osküresel bir mali krizle mücadele
man Atalay Ermiş, Metin Akdaş,
ettiği halde, prim tahsilatlarında
Murat Kurtalan, Nadir Erdir, Davut
çok az bir gerilemenin olduğunu,
Yanık, Nedim Kalpaklıoğlu, Küro nedenle prim yapılandırmasışad Yuvgun ve Haluk Tezcan’ın
nın isabetli bir karar olduğunu,
SGK primlerinin yüksekliği, prim
bu kararın sanayici tarafından da
aflarının dürüst sanayiciyi cezaolumlu karşılanması üzerine prim
landırmak anlamı taşıdığı, internet
tahsilatlarının aynı süratle devam
üzerinden “borcu yoktur” belgesiettiğini, ayrıca 6183 sayılı İcra
nin alınması, işe alınan personelin
İflas Kanunun 48. maddesindeki
bildirgelerinin internet üzerinden
değişiklik ile kriz ya da herhangi
yapılabilmesi, ihracattan kaynakbir sebeple ödeme güçlüğüne dülanan vergi iadesinde mahsuplaşşen işverenlere rasyolarına bakılama halinde yüzde 5 prim indirirak, ikinin altında olması halinde
minden yararlanılamaması, özel
24 ile 36 ay gibi bir taksitlendirme sektörde işsizlik sigortası kesintisi
yaparak prim borçlarını ödeme
olmasına rağmen devletin bu
fırsatını verdiklerini, ayrıca bölkesintiyi ödemediği, taşeronların
gesel ve sektörel teşvikle beraber
prim borçları nedeniyle kendileripiyasayı rahatlatmaya çalışacaklane “borcu yoktur” belgesinin verını söyledi.
rilmediği konularındaki sorularını
2008 yılbaşından itibaren
cevaplandırdı.
sessiz bir devrimi daha gerçekKurumun kapıleştirerek, sağlık
larının sanayicilere
karnelerinin
her zaman açık
SGK İl Mükaldırıldığını, şu
olduğunu, yasa ve
anda Türkiye’nin
dürü Musyönetmelikler çerçeneresinde olutafa Keskin,
vesinde her sorunu
nursa olsun sağlık
çözüme kavuşnayicilere
sa
hizmeti almak için
turabileceklerini
ız
ım
“Kap
vatandaşların sağlık
belirten Mustafa
ı
karnesiyle müracaaçık” mesaj
Keskin, “Amacımız
at etmesine gerek
verdi..
kayıtdışı istihdamı,
kalmadığını, Türkiye
dolayısıyla bu yolla oluşabilecek
Cumhuriyeti Kimlik Numarası ile
haksız rekabeti önlemek. 5 puanister anlaşmalı özel hastanelere
lık prim indirimi önemli bir destek
isterse yine anlaşmalı devlet hasniteliğindedir. Primlerini zamanıntanelerine müracaat etmelerinin
da ödeyen mükellefler için bunun
yeterli hale geldiğini, yine faalikapsamı biraz daha genişletilerek
yetlerinden biri olarak sözleşme
en azından ödemeyenlerin bir
yaptıkları hastane ve eczanelere
şekilde cezalandırılması gerekir.
yaptıkları ödemeler ile ilgili ola“Borcu yoktur” belgesi alabilmek
rak, daha önceleri fatura ve reçete
için kuruluşla ilgili bütün kayıtlar
incelemelerini 15 ay geriden
inceleniyor, taşeronların da prim
yaparken artık aylık olarak gerborcu olmaması gerekiyor. İhraçekleştirerek ödeme yaptıklarını,
cattan kaynaklanan iadeler kanuni
dolayısı ile piyasayı rahatlatmaya
süresi içinde kayıtlara geçtiğinde
çalıştıklarını belirtti.
prim indiriminden de yararlanılır”
Keskin, Sosyal Güvenlik Kurudedi.
mu olarak bundan sonraki hedefMustafa Keskin, sanayicilerin
lerinin herkesin şikayet ettiği kayıt
dile getirdiği konuları bütün aydışı istihdamla mücadele etmek
rıntılarıyla kurumuyla paylaşıp
olduğunu, bununla ilgili olarak
gerekli düzenlemelerin yapılması
çok ciddi planlar, projeler ürettikiçin çalışacağını da bildirdi.
lerini sözlerine ekledi.
75
ebsohaber
İzmirli sanayicilerin gündemi:
Sektörler ve Teşvik Paketi
76
Murat Kurtalan
Yük sanayicinin sırtında
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis
Üyesi sanayiciler,
global ekonomik
krizin etkilerini
hafifletmek amacıyla hükümet
tarafından açıklanan teşvik paketinin yanlışlarına
dikkat çekerken,
önceliğin üretim
ve istihdam odaklı
olması gerektiğini
savundu.
EBSO Meclis Üyesi
Murat
Kurtalan,
Dış Ticaret
Müsteşarlığı’nın
2009/9
sayılı tebligatının
yayınlanmasının
ardından
yaşanan
olaylar
hakkında Meclisi bilgilendirmek
için söz aldığını belirtirken, tebligat öncesinde Uzak Doğu, Japonya veya Çin’in dışında, diğer
ülkelerden gelen, CE Belgesi ve
ATR Belgesi olan ürünlerin direkt
gümrükten çekilebildiğini, Uzak
Doğu, Japonya veya Çin’den gelen
ürünlerin ise TSE’ye havale edildi-
ğini, TSE’nin olumlu veya olumsuz
görüşü doğrultusunda ya da TSE’nin
yetki alanı dışındaysa odalardan
bilirkişi talebinde bulunularak prosedürün tamamlandığını belirtti.
Tebligat ile birlikte 28 Mayıs
2009 tarihinden itibaren, nedeni
çok anlaşılamamakla beraber bu
yetkinin gümrüklerden alınarak,
TSE’ye verildiğini belirtti. Komite
olarak, 40.Grup Soğutma Sanayi
üyelerinden bir firmanın kendilerine müracaat etmesi ile birlikte
TSE’nin söz konusu tebligatın kendilerine ulaşmadığı gerekçesiyle
herhangi bir işlemde bulunmadıklarını öğrendiklerini, bunun üzerine
Yönetim Kurulumuz’un devreye
girerek, gerekli girişimlerde bulunduğunu, sonuçta söz konusu
tebligatın 2009/80 nolu genelgeyle
“Pardon” şeklinde geri çekildiğini
anlatan Kurtalan, bir yılın 52 hafta
olduğu göz önünde bulunduğunda
1 hafta boyunca sanayicilerin ellerinin kollarının bağlandığını, mallarını çekemediklerini, hatta ken-
temmuz 2009
ebsohaber
dilerine ulaşan firmada olduğu
gibi süreli olan işlerde sözleşme
gereği cezaların ödenebildiğini
söyleyerek, kriz ortamında zaten
güç durumda bulunan, zamanla
yarışan sanayicilere bir külfetin
de bu şekilde getirildiğini belirtti.
Kurtalan, 4857 sayılı Kanuna
göre sözleşmeli personele, en
fazla iki kez arka arkaya 3 aylık
veya tek kalemde 6 aylık sözleşme yapılabildiğini, bu sürenin
uzaması halinde sözleşmeli
personelin otomatikman kadrolu
sınıfına girdiğini, bu durumda
17 yıldır sözleşmeli olarak görev
yapan personel olduğunu öğrendiğini belirtti. 27 Mayıs Genel
Seçimlerle birlikte, beldelerin
merkez kasabalar veya ilçeler
ile birleşmesinin söz konusu olduğunu, bu nedenle daha önce
kadro bazında olanların herhangi
bir tazminat ödenmeden işten
çıkartıldığını, yine sözleşmeli
personelin normal çalışma saatleri dışında veya tatil günlerinde
yapacağı çalışmalar karşısında
ayrıca herhangi bir ücret ödenemeyeceği ve tarafların bir ay
önce iptal etmek şartıyla sebep
göstermeksizin tazminat verilmeden sözleşmelerinin feshedebilineceği gibi hususların mevcut
olduğunu söyledi.
İşveren olarak biraz önce
söylediği hususları kendilerinin
çalışanlarına yapmaları halinde,
kendilerinin cezalandırılacağını,
ancak devletin bunları yapmakta
serbest olduğunu söyledi. Kurtalan, devletin uyguladığı bu çifte
standardın aynı zamanda inşaat
sektöründe olduğu gibi, TOKİ
ile özel inşaat şirketleri arasında
haksız rekabete neden olduğunu
Meclis’in bilgisine sundu.
temmuz 2009
Hüseyin Arıcı
Tekstile haksızlık var
EBSO
Meclis
Üyesi Hüseyin Arıcı,
Türkiye’de
tekstile haksızlık yapıldığını söyledi. Arıcı,
tekstil sektörünün çok
geniş açılı
düşünülürse
kümelenmesi çok fazla olan bir sektör olduğunu, tekstilin, atalarımızın altın
kadar değerli ve kazançlı olması
nedeniyle “beyaz altın” diye
nitelendirdiği pamuğun tarladan
çıkışı ile başlayan, çırçırlanmasının ardından iplik, dokuma veya
örme işlemlerinden konfeksiyona
kadar uzanan birçok alt sektörünün bulunduğunu belirtti. Beş
yıl öncesine kadar ülkemizin,
dünyanın en güzel pamuğunu
üretirken, ne yazık ki ucuz ama
kalite bakımından düşük olan
ithal pamuğun tercih edildiğini,
bunun aynı zamanda ihracat
kalitemizin de düşmesini beraberinde getirdiğini söyledi. Arıcı, iki
bin lira değerindeki bir pamuktan
ihracata dönük olarak basit bir
işlem yapıp örneğin 150 gramlık
bir t-shirt yapıldığında aşağı yukarı pamuğun kilosunun 20-25
bin liraya denk geldiğini, dolayısı
ile yüzde 100 ithal edilmediği
takdirde elde edilen kârın, katma
değerin hepsinin bu kümelemede
yurt içinde kalacağını belirtti.
Arıcı, ana konularının dışında
saymadığı boyahaneler, fermuar,
çıtçıt, düğme, yıkama- taşlama
ve bir çok yan dalları ile birlikte
tekstilin çok büyük bir potansiyele sahip, senelerdir istihdamı en
yüksek sektörlerden biri olduğunu, iki sene öncesine kadar 20-22
milyar dolar ile ihracatın lokomotifi olmuş tekstil sektörünü,
“bu geri kalmış ülkelerin işidir”
diyerek bir kenara atılmaması
gerektiğini söyledi.
Ülkemizin 1965 yılından bu
yana tekstil sektörüne emek verdiğini, bu sektörde patronuyla,
işçisiyle, stilistiyle, desencisiyle,
modacısıyla artık bir dünya markası olmuş, yüksek kaliteli üretim yapıp, para kazanacak hale
gelmişken, bu ikinci derecede
bir sektör denilerek, geri kalmış
yörelere, Doğu, Güneydoğu gibi
bölgelere götürmeyi düşünülürse sektörün batmasına neden
olunacağını belirtti. Bir fabrika
kurarken nasıl enerji, yol gibi her
türlü alt yapısı düşünülüyorsa,
bir tekstil fabrikasının en önemli
alt yapısının da yetişmiş elemanların, işçilerin, mühendislerin,
stilistlerin oluşturduğunu dolayısı
ile yetişmiş elmanı olmayan en
modern, donanımlı bir fabrikanın Doğu’da ya da Güneydoğu
Bölgesi’nde kurulmasının bir
anlam taşımadığını ifade eden
Arıcı, basından takip ettiği kadarı
ile bir girişimcinin büyük emek
harcayarak Tokat’ta kurmuş olduğu fabrikayı, çalıştıracak eleman
bulamaması nedeniyle kapatmasını örnek olara ik paketinden en
büyük zarar gören ilin de ekonomik olarak yine İstanbul olduğunu belirtti.
Arıcı, Türkiye’nin modasının,
deseninin nerede yaratıldığını,
defilelerin nerede yapıldığını, ihracat için mal almaya gelen müşterilerin nereye geldiğini sorarak,
İstanbul, İzmir ve Denizli gibi
tekstil sektörünün belirli ürünlerde ihtisaslaştığını, marka haline
geldiği gerçeği varken, tekstilin
ikinci sınıf bir sektör haline getirilmeye çalışılmasını anlayamadığını, bunun ülkemiz için büyük
haksızlık olacağını, tekstil sektörünün devletten sadece diğer tüm
sektörler gibi imalatın üzerindeki
yüklerin hafifletilmesini istediğini,
söyledi.
Devletin açıkladığı teşviklerde, iller arasında çok büyük
dengesizliğin olduğunu, kendisi-
77
ebsohaber
78
nin politika yapmayı sevmediğini
ancak, hangi milletvekilinin bastırdıysa o bölgenin 3. bölge ya da
4. bölge olduğunu, Manisa’nın
İzmir’le mesafesinin 35-40 kilometre, Bergama OSB ile 100
kilometre, Tire OSB ile 90 kilometre, Ödemiş ile 120 kilometre
olduğunu söyleyerek, teşviklerden sonra hangi yatırımcının
İzmir’deki organize sanayi bölgelerine yatırım yapacağını sordu.
Türkiye’nin bu yeni teşvik sistemi ile ilgili olarak 61 ilde, 349
tane iş adamıyla memnuniyet
anketi düzenlendiğini, anketin ortalamasının ise genel olarak, geri
kalmış yörelerde yüzde 70’inin,
ileri bölgelerde yüzde 29’unun
teşviklerden memnun olduğunun
belirlendiğini söyledi.
Arıcı, sanayici olarak çok
dik durmaları gerektiğini, kendi
haklarını iyi bir üslupla aramaları
gerektiğini, bunun için de Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ın
da önderleri olması gerektiğini
ifade etti.
Cumartesi ve pazar günleri
elektrik santrallerinin fazla elektrikten dolayı durduğunu belirten
Arıcı tekstil sektöründe özellikle
iplik dokuma fabrikalarının ve
boyahanelerin haftanın yedi günü
hiç durmadan çalışmak mecburiyetinde olduğunu, bu nedenle
sektör temsilcileri olarak Bakanlık
nezdinde, en büyük giderleri olan
elektriğin, cumartesi-pazar gece
tarifesi üzerinden alınması hususunda girişimlerde bulunduklarını, ancak henüz herhangi bir
sonuç alamadıklarını, Yönetim
Kurulu’ndan bu konunun takipçisi olunmasını istedi.
Firmasının, Fransa’ya ihracat
yaptığını belirten Arıcı, son zamanlarda alacaklarını düzenli bir
şekilde tahsil etmeye başladıklarını, yapmış oldukları incelemede
Fransa’da geçtiğimiz üç ay içerisinde yeni bir kanunun çıktığını
ve hiç bir borçlunun alacağını bir
aydan fazla geciktiremediğini öğrendiklerini, söz konusu Kanunun
incelenerek, değerlendirilmesinin
örnek teşkil etmesi açısından
faydalı olabileceğini de sözlerine
ekledi.
Salih Esen
Karşılıksız çekler sorun
EBSO Meclis Üyesi
Salih Esen,
gerek Meclis
Başkanı gerekse Yönetim Kurulu
Başkanının,
ülkemizin
zor bir dönemden
geçtiği
zamanda
görev aldıklarını, özellikle Odamız Yönetim
Kurulu Başkanlığı yanı sıra Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nde
Yönetim Kurulu Üyesi olmasının, Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar’a ek bir külfet, zorluk
getireceğini, kendisine başarılar
dileyerek, geçmişte yaşanılanın
aksine, seslerini Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin Yönetim
Kurulu’nda en iyi şekilde ifade
edeceğine inandıklarını belirtti.
Bu dönemde TOBB Yönetim
Kurulu’nda sanayicileri temsilen
dört kişinin olmasını beklerken
onbeş üyeden ancak üç kişi ile
temsil edildiklerini, ülkemizde
gerçekten sanayinin dertlerinin
çok fazla olduğunu, sanayici
olmanın bu ülkede neredeyse
cezalanmakla eş anlamlı bir pozisyonda olduğunu söyledi.
Esen, İzmir olarak teşvik
paketine isyan etme noktasında
olduklarını, Yorgancılar’ın konuşmasında bu konuya çok geniş bir
şekilde yer vermesinin yerinde
bulduğunu, zira basın toplantısından sanki bu paketten çok
mutlu olduklarına dair bir izlenime kapıldıklarını belirten Esen,
bu uygulamanın İzmir’e verdiği
herhangi bir kazancın bulunmadığını, üstelik daha çok götürüsü
olduğunu, Meclis üyesi olarak
bunu her platformda dile getirmeleri gerektiğini, böylece Yönetim
Kurulu Başkanı Yorgancılar’ın da
sesinin daha fazla gür çıkmasına
olanak vereceklerini söyledi.
Sanayiciler olarak bugüne kadar
teşvik paketlerinin hep bölgesel ve sektörel olması yönünde
eleştirdiklerini, beğenmediklerini, ancak bölgesel ve sektörel
olmanın nasıl olacağı hususunun
içini doldurmadıklarını, ne yazık
ki siyaseten alınmış olan kararlar
doğrultusunda bir takım bölgelerin içini doldurarak, Manisa,
Antep gibi illerin lobi çalışmaları
sayesinde teşviklerden istedikleri
gibi yararlandıklarını belirtti.
İzmir’in, Ar-Ge’ye dayalı,
yüksek teknoloji ürünler üretilmesi hususunda 1. Bölge’de yer
aldığını, Manisa’nın, Antep’in,
Kayseri’nin, Konya’nın 3. bölgede
yer aldığını, İzmir’de plastik yatırımı yapıldığında teşvik alınmadığını, ancak Antep’te, Kayseri’de
yapıldığında teşviklerden yararlanabildiğini, bunu anlamanın
mümkün olmadığını, verilen teşviklerin sanayiciler olarak, yola
dökülmeleri için birincil sebep
olduğunu ifade etti.
Esen, plastik sanayicileri olarak Menemen’de Plastik İhtisas
Organize Sanayi Bölgesini birçok
emek ve para harcayarak kurduklarını, teşvik paketinin hayata
geçirilmesi halinde, sanayicinin o
bölgeye yatırım yapmak istemeyeceğini, Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi ile Manisa
sınırının 5 km olduğunu, OSB’nin
5 kilometre Manisa’ya doğru aktarılsa teşviklerden istifade edeceğini, İzmir’deki yatırım-cının, sanayicinin bu uygulamadan büyük
zarar göreceği ortada iken hangi
akla hizmet böylesine büyük bir
haksız uygulamanın yapılacağını
anlayamadığını söyledi.
TOBB’un teşvikler ile ilgili
yapılan haksızlığı her platformda
gür sesle dile getirmesi gerektiğini, bu konuda TOBB Yönetim
Kurulu üyesi olarak Yorgancılar’a
temmuz 2009
ebsohaber
da büyük görev düştüğünü,
Odamız’ın mutlaka daha proaktif
bir çalışmanın içerisinde olması gerektiğini belirtti. Adana ve
Mersin’in uğramış olduğu haksızlığı ifade edebilmek amacıyla
en azından milletvekilleri ile oda
başkanlarıyla tek vücut haline
gelerek Ankara’ya çıkartma yaptıklarını, Odamız’ın da Ege Bölgesi olarak, İzmir, Denizli, Aydın
olarak yapılan bu haksızlığa, oda
başkanlarının önderliğinde milletvekillerimiz ile birlikte seslerini
Ankara’ya duyurmaları gerektiğini, aksi halde İzmir’de, Ege
Bölgesi’nde sanayi yapılanmasının çökmesinin vebalinin sanayi
kesimini temsilen kendilerinin
olacağını ifade etti.
Esen, iş alemini yakından
ilgilendiren bir diğer önemli
problemin ise karşılıksız çeklerde
alacaklıların yaşadığı mağduriyetler olduğunu, kendisinin Yönetim
Kurulu Başkanlığı döneminde
Adalet Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduğunu, o dönemde çıkarılacak Çek Yasası’nın
Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamayacağını, daha da büyük
kaosa sebep olacağını ifade
etmelerine karşılık, ne yazık ki
Yasa’nın istedikleri gibi çıkmasını
engelleyemediklerini, bu defa
da çıkarılacak olan Çek Kanunu,
Türk Ticaret Kanunun çok iyi bir
şekilde irdelenmediği takdirde
olumsuz sonuçlarına katlanmak
zorunda kalacaklarını, Yönetim
Kurulu’nun görevinin çok ağır
olduğunu, Meclis üyesi olarak
her türlü desteğe hazır olduklarını, ancak kendilerinin sorunlarına
çözüm getirmek adına, Yönetim
Kurulu’ndan seslerinin ilgili merciiler tarafından net bir şekilde
duyulmasını sağlamalarını istedi.
temmuz 2009
Mustafa Dirin
Teşvik paketi hatalı
EBSO Meclis
Üyesi Mustafa Dirin,
hükümetin
açıkladığı
teşvik paketinde hatalar
bulunduğunu söyledi.
Masa başında karar
alanların ne
gibi sonuçlara sebep
olduklarını düşünmediklerini belirten Dirin makine sektörünün de
tıpkı tekstil sektörü gibi tecrübe
birikimi gerektiren, ağır bir sektör
olduğunu, dolayısı ile tonlarca
ağırlıktaki makineleri, tecrübeli
teknik elemanlarını taşıyarak teşvik alan illere taşımalarının söz
konusu olamayacağını, ancak
mevcut şartlarda nasıl tesislerini
büyüterek, üretimlerini artırarak
Avrupa ülkeleri, Hindistan, Çin
gibi ülkelerle nasıl rekabet edebileceklerini, bölgesel ve sektörel
teşvikler derken, neden bazı illere
ayrıcalık tanındığını anlayamadığını, böyle yanlış bir ayrımcılığın
olamayacağını, ülkeyi yönetenlerin toplumun mutluluğu ve
huzuru için var olduğunu, ancak
bunun aksi şeklinde karar almalarına bir anlam veremediklerini
ifade etti.
Kürşad Yuvgun
Tarıma destek şart
EBSO Meclis Üyesi
Kürşad Yuvgun, 18-19
Haziran
2009 tarihleri arasında
gerçekleştirilen Ege Tarım Zirvesi
ile ilgili bazı
satır başlıklarını Meclis
ile paylaşmak için söz aldığını
ifade ederken, ülkemizde tarımın
ve tarıma dayalı sanayinin stratejik önemine karşın ülkemizdeki
ekonomik sektörler arasında ne
yazık ki yeterince algılanamadığını, ihmal edilen sektörler
konumunda gözlemlendiğini,
bu nedenle gerek kamuoyunda,
gerekse hükümet içerisinde tarım
sektörünün ve tarıma dayalı sanayinin önemine ilişkin yeni bir
farkındalık yaratmak gerektiğini
belirtti.
26 Nisan 2008 tarihinde yayımlanan Sözleşmeli Üretimle
İlgili Usul ve Esaslar Hakkındaki
Yönetmelik’in faydalı olduğu kadar aynı zamanda sözleşmelerin
damga vergisine tabi olması gibi
bazı mali sorunları da beraberinde getirdiğini, Damga Vergisi
Kanunu’nda; ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı
mukavelenameleri ile bunlara
ilişkin rehin senetlerinin damga
vergisinden istisna olduğunun yer
aldığını, örnek teşkil eden ve çok
eskiden beri uygulanan bu istisnanın kapsamının genişletilerek
sözleşmeli üretimin de kolayca
bu kapsam içersine alınabilineceğini, bu konuyla ilgili daha
önce Yönetim Kurulu tarafından
gerekli girişimlerin de yapıldığını
ifade eden Yuvgun, sözleşmeye
istinaden yapılacak ayni ve nakdi
avans ödemelerinde Gelir Vergisi
Kanunu’nun 94. maddesine istinaden stopaj yapma zaruretinin
mevcut olduğunu, bu hususun da
kaldırılması gerektiğini, zira verilen avansların her zaman mala
dönüşmediğini, bu durumda çiftçinin borçlu kalabileceğini belirtti. Gelir Vergisi Kanunu’nun 94.
maddesinde istenilen düzeltmenin yapılabilmesi için Bakanlar
Kurulu kararının yeterli olabileceğini, dolayısı ile Bakanlar Kurulu
kararıyla stopajın kolayca sıfıra
indirilebilineceğini ifade ile Yönetim Kurulu’nun uygun görmesi
halinde Maliye Bakanlığı’ndan
bir randevu alarak, bu iki husus
ile ilgili olarak şifahi olarak bir
79
ebsohaber
80
ekip halinde aktarmayı teklif ettiğini söyledi.
Yuvgun, gıda sektörü ile ilgili
11 meslek komitesini ilgilendiren,
Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı
Gıda Ve Yem Kanunu Taslağı
üzerinde yapılan çalışmaların
tamamlandığını, tasarının nerede
kanunlaşacağını belirterek, Kanunun beraberinde çok önemli
değişikliklerle birlikte sıkıntıları
da beraberinde getireceğini ifade
etti. Tasarının 35. maddesinde;
yasal görevlerin yerine getirilebilmesi için finansal kaynak sıkıntısı
çekildiği belirtilmek suretiyle
çözüm olarak bu hizmetlerden
faydalananların katkıda bulunulmasını amaçlayarak, Bakanlık’ın
bu Kanun kapsamında yürütülen
faaliyetler ve resmi kontroller
karşılığında ücret alabileceğinin
belirtildiğini, sözü edilen ücretlerin Bakanlıkça talep edilmesinin
aslında Anayasaya aykırı olduğunu belirtti. Zirai ilaçların reçeteyle satılmasının doğru bir gelişme
olduğunu ancak uygulamanın
serbest bırakılmasının, komşu
parsellerdeki tarım ürünlerine bulaşma ihtimali nedeniyle güvenli
gıda hedefine ulaşmayı büyük bir
risk altına soktuğunu, bu sebeple
reçetelerin mümkün olduğu kadar renklendirilmesi, sistemik etki
süresi uzun olan ilaçların kesinlikle kontrol altında uygulanması
gerektiğini söyledi.
Büyük mağazaların özellikle
“private label” markalı ürünlerinin cirolarının toplam ticaret
hacmimiz içerisindeki payının
giderek büyüdüğünü, büyük mağazaların üreticilere bu ürünlerin
fiyatının düşük olması koşuluyla
düşük kaliteli olabileceği hususunda bir telkininin olduğunu,
bu durumun da gıda güvenliğini
tehlikeye soktuğunu, bu nedenle
büyük mağazalardaki özellikle
“private label”lı ürünlerde gıda
güvenliği ve tüketicinin aldatılması konularında çok daha
yoğun denetim yapılması, başta
Pazar yerleri olmak üzere, hallerin de gıda güvenliği ve tüketi-
cinin aldatılmaması konularında
daha yoğun şekilde denetlenilmesi gerektiğini ifade etti.
Yuvgun, tarımda verimlilik
artışını temin etmek için bir takım
yeniliklere ihtiyacın olduğunu,
bunlardan en önemlisinin eskiyen traktör, tarım alet, makine ve
ekipmanlarının ülke çapında yenilenmesinin sanayicilerimiz için
de ayrıca bir iş imkanı yarattığını,
bunun için makinelerin ortak kullanımını da destekleyecek teşviklerle birlikte hurda teşviğinin de
düzenlenmesi gerektiğini belirtti.
Yuvgun, Türk Ticaret Kanunu
Taslağında “portföy tazminatı”
diye bir hususun yer aldığını, bunun herkes için çok önemli, yeni
bir tanımlama olduğunu, aynı
zamanda yeni bir yük oluşturacağını, yine denetçilerin sahip
olması gereken nitelik ve vasıflarda da değişikliklerin yer alacağını
Meclis’in dikkatlere sunarak,
Yasa tasarısının iyi bir şekilde
irdelenmesi gerektiğini belirtti.
Kani Aydoğdu
Sadece bankalar karlı
EBSO Meclis
Üyesi Kani
Aydoğdu,
Meclis üyesi
arkadaşlarının geçmişe
yönelik
konuşurken
daha itinalı
konuşması
gerektiğini
Yorgancılar’ın başarılı
çalışmalarının, TOBB Yönetim Kurulu’nda
da devam etmesini temenni ettiğini, ancak daha önceki yıllarda
TOBB Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulunan Tamer Taşkın’ın,
Atıl Akkan’ın, kendisinin ve diğer
isimlerini sayamadığı büyüklerinin birçok başarılı çalışmaya
imza attığının göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.
Aydoğdu, teşvik paketinin
geç de olsa çıktığını, ancak
KOBİ’lerin yine kendi kaderlerine
terk edildiğini belirtti. Hükümet
yetkililerinin vermiş olduğu beyanatlarda sık sık banka sistemimizin çok iyi olduğunun yer aldığını
ifade edildiğini, ancak bankaların
sanayicinin, iş adamlarının, halkın paraları ile bugün bu konuma
geldiğini, Türkiye’de en fazla
para kazanan kuruluşların bankalar olduğunu, hisse senetlerinin
devamlı şekilde yükseldiğini, sermayelerini ikiye, üçe katladıklarını ama ne yazık ki, sanayicinin
yatırım için, üretim için bankalara ihtiyacı olduğunda atmaca gibi
saldırdıklarını belirtti.
Şairoğlu’nun Meclis
Başkanlığı’nı iyi bir şekilde yönettiğini, ancak açılış ve başkanlık
sunuşlarında, TÜSİAD toplantısı
ile ilgili ekonomik konularda
yapmış olduğu konuşmasının Yönetim Kurulu Başkanı’nın konuları olduğunu, o nedenle Meclis
Başkanlığı olarak bu görev ayrımı
konusunda daha titiz davranılması gerektiğini ifade etti.
Meclis Başkanı Hüseyin Şairoğlu, TÜSİAD toplantısını önemi
nedeniyle Meclis ile paylaştığını
söyledi.
Salih Eesen, Aydoğdu’nun
neden sürekli alınganlık gösterdiğini anlayamadığını, kendisinin
gerek Yönetim Kurulu Başkanlığı
görevinde bulunmuş, gerekse
Odamız’ı TOBB’ta temsil etmiş
biri olarak belli bir tecrübeye sahip olduğunu, ancak Meclis kürsüsünün herkese açık olduğunu
ve herkesin burada hür iradesini
kullanarak, istediğini ifade edebileceğini kendisine hatırlatmak
istediğini söyledi.
Meclis toplantısının sonunda
söz alan Meclis Üyesi Mehmet
Karahaliloğlu da, SGK İl Müdürü gibi önemli çözüme odaklı
konukların konuşmalarına daha
fazla zaman ayrılmasını, sanayicilerin sorunlarına ilişkin fırsatları
iyi değerlendirmesini ve tüm sorularına cevap alabilmeleri gerektiğini söyledi.
temmuz 2009
ebsohaber
Ersin Faralyalı’yı unutmadık
E
ge Bölgesi Sanayi
Odası’nda 1981-1987
yılları arasında Yönetim
Kurulu Başkanlığı yapan, TOBB
eski başkanlarından, Enerji ve
Tabii Kaynaklar eski Bakanı Ersin
Faralyalı, aramızdan ayrılışının
ilk yıldönümünde Karşıyaka
Soğukkuyu Kabristanı’ndaki
mezarı başında anıldı. Törende,
oğlu Serdar Faralyalı, kardeşi
Hikmet Faralyalı, Ege Bölgesi
Sanayi Odası Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı İbrahim
Gökçüoğlu, EBSO Meclis Üyesi
Mustafa Dirin, Genel Sekreter
Mustafa Kalyoncu ile yakın
dostları, Ersin Faralyalı ile ilgili
anılarını paylaşırken oldukça
duygusal anlar yaşandı. Ersin
Faralyalı’ya, sağlığında verilen
“Son 10 Yılın En Çok Sevilen
Toplum Önderi Başarı ve Onur
Ödülü” plaketi de “Benim
yerim orası” diye nitelendirdiği
EBSO’da, yine kendi adını taşıyan
toplantı salonunda sergilenmek
üzere Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Gökçüoğlu ile Genel
Sekreter Kalyoncu’ya teslim
edildi.
Sanayi ve ihracata
adanmış ömür
EBSO Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı İbrahim
Gökçüoğlu, Ersin Faralyalı’nın
sanayiciliğinde, Oda
temmuz 2009
başkanlığında ve üstlendiği
tüm görevlerde herkese örnek
olduğunu söyledi. 1966 yılında
EBSO’ya adım atan Faralyalı’nın
1991 yılına kadar geçen çeyrek
asırlık sürede sırasıyla Meclis
Üyeliği ve Yönetim Kurulu
Başkanlığı dönemlerinde İzmir’de
planlı sanayileşme hamlesi
açısından Atatürk Organize
Sanayi Bölgesi’nin, Ege Serbest
Bölgesi’nin kuruluşuna öncülük
ettiğini, EBSO’da bilgisayar
dönemini başlattığını hatırlatan
Gökçüoğlu, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Ersin Faralyalı, EBSO
Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın
yanı sıra TOBB Başkanlığı,
DEİK kuruculuğu, TUSİAD ve
İKV Yönetim Kurulu Üyelikleri
sırasında da Türk iş hayatına
önemli katkılarda bulundu. Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
döneminde de Türkiye’nin hayat
damarlarından birine yön verdi”
dedi.
İbrahim Gökçüoğlu, başkanı
bulunduğu Bergama OSB’deki bir
caddeye Ersin Faralyalı isminin
verileceğini de açıkladı.
İzmir’in Halkla İlişkiler
sektöründeki duayeni Sancar
Maruflu’nun çabalarıyla
gerçekleştirilen anma törenine
katılan Ersin Faralyalı’nın kardeşi
Hikmet Faralyalı ile oğlu Serdar
Faralyalı da, onun Türkiye’nin
gelişip refah düzeyi yüksek
ülkeler arasında yeralması
için çaba gösteren kişiliğiyle
övündüklerini anlattı.
Ege Orman Vakfı Genel
Müdürü Metin Gençol da,
Faralyalı adına 10 bin ağaçlık bir
orman kurulacağını bildirdi.
81
ebsohaber
82
Gün batımının benzersiz keyfinin, zengin damak tadı
ile birleştiği eşsiz bir ortam..
Adını kara ve denizin buluştuğu yerden alan Pasarella
Restaurant, ruhunuzu tatlı bir esintiye bırakacağınız büyüleyici manzarası, nostaljik mimarisi ve konsepti ile sizi başka bir diyara sürüklüyor.
Bir aile işletmesi olan Pasarella Restaurant, 2006 yılında Çeşme’nin eşsiz koylarından, Ilıca’da hizmete girdi.
120 kişilik kapasitesi ile Fransız ve Alman mutfağı ağırlıklı Pasarella Restaurant’ta et yemekleri ön plana çıkarken,
İsviçre mutfağına özel bir lezzet olan et, peynir, çikolata
Fondue çeşitleri, seçkin şarapları yanında tadılabilecek en
leziz tatlar olarak dikkat çekiyor.
Pasarella Restaurant, organik ürünlerle yakaladığı eşsiz
lezzetleri, zengin yerli ve yabancı şarap ve içki mönüsü,
benzersiz tatlıları, kahveleri ve kokteylleri, sanatçılara hitap eden galerisi ile özel günlerinizde değerlendirebileceğiniz nezih bir ortam yaratıyor.
Pasarella, taş binasının ve slow şarkılarının nostaljik atmosferini, Çeşme’de ilklere imza atan zengin et menüsünü,
Ilıca koyunun eşsiz gün batımı manzarasını romantizm eşliğinde sizlere sunuyor.
Şömine keyfini, özel yemekler, değişik tatlar, zengin şarap menüsü eşliğinde yaşamak için doğru seçim Pasarella
Restaurant, yazın sezon boyunca, kışın ise hafta sonları ve
özel günlerinizde hizmetinizde.
temmuz 2009
ebsohaber
83
temmuz 2009
ebsohaber
84
temmuz 2009

Benzer belgeler