Erguder Yoldas

Transkript

Erguder Yoldas
Haktan Gözüaçýk
Erguder Yoldas
Onaylayan Haktan
Sultan i yegah ý dinlemek için you tube ta aradým. Hep Nur Yoldaþ çýktý. Sanki adam yok. Bunun
üzerine site site haber peþine düþtüm. Ve bulabildiklerimi paylaþmak isterim. Has bir sanatçý n
yaþanmýþ hikayesidir. Müziklerini dinlemek ise size kalmýþ. Bu arada 4000 beste umarým kazaya
uðramaz.
Uzunca bir yazý. Ama deðecek. Gözlerinize ya da printerýnýza gayret. Sevgilerimle.
COGÝTO,BAHAR DA YAYINLANAN YAZI Ümit Bayazoðlu
Bundan yýllar önce toplum yaþamýndan her
anlamýyla vazgeçerek Büyükada'nýn arkasýnda sapa bir yerde, plastik ve ambalaj kutularýnýdan
derme çatma bir kulübede tek baþýna yaþamaya baþlayan müzisyen Ergüder Yoldaþ'ý, hafýzammýzdan
tamamen silmiþken, birdenbire TV ekranlarýnda Cuma'sýz bir Robinson kýlýðýnda görünce, pek çok
kimsenin, bir an için bile olsa midesi bulandý, baþý döndü, yutkunma, üstüne bir yudum su içme
ihtiyacýyla, en azýndan durduk yerde bacak deðiþtirdiðinden emin olabilirsiniz. Ýþte toplu
yaþamýn ortak nabzýnýn yakalandýðý an!
Dudaðýnda külü epey uzamýþ bir sigara, kaþlar dalbudaklanarak gökyüzene yönelmiþ, saçlar yapað
þeklinde, bakýþlar kýsýk mavi, ürkek, alný, yüzü kýrýþ kýrýþ, gözlerinin altýnda torbacýklar, (
bir çizik mi var, darp izi mi yoksa, kan oturmuþ)
Evet, hayat bir seçimdir ama, bu kadar da olmazki! DOÐAYA,, GEÇMÝÞÝNE VE BELKÝ DE GELECEÐE
MEYDAN OKUYOR!
O, her tür iktidara karþý duruþu, reddediþi temsil ediyor. Medyaya, iktidar sahiplerine,
iktidar taliplerine göre ise bu düþüþ, Acz içindeki bu adam eðer Ergüder Yoldaþ olmasa sorun yo
(Onlardan o kadar çok ki, üstümüze yýkýlýyorlar, kaldýrýmlarda ayaklarýmýza dolaþýyor da, buna
bize küçük bir tiksinticikten öte fazla bir rahatsýzlýk vermiyorlar)
Ama bu kiþi bir "sanatçý ise durum farklý. Üstelik o,müzik dehasýnýn yaný sýra modern matemati
fizik, mantýk, estetik, marksizim ve epik tiyatro konularýnda engin bilgiye sahipse böyle
saçma sapan bir þeyi yapamaz. Aksi halde o bir kayýptýr, sanatçý olduðuna göre herkes için bir
kayýptýr.
Öyle ise elbirliði ile Ergüder Yoldaþ'ý kurtarmak lazým. Ama kurtarmadan önce ona þimdiki
halini mazur gösterecek, rating'i topuðundan, tirajý gözünden vuracak þefkatimize layýk bir
biyografi yazmak gerekiyordu. Geçmiþi tarandý, þimdiki çýlgýn seçiminin ipuçlarý yýllar öncesin
arandý. Bulundu da, zaten o, o kadar uçuk biriydi ki, vaktiyle bir sabah, iki raký þiþesinden
birine tuz, diðerine þeker koyup sulandýrdýktan sonra, bir iple baðlayýp boynuna asmýþ, bir
eline üç küçük patates, diðer eline de sarý bakkal defterini aldýðý gibi laleli yokuþunu bir aþ
yukarý yalýnayak halde koþmuþ, Aynalý hamamýn orta üç kere etrafýnda döndükten sonra, 'Brechtva
bir deneme' yaptýðýný söylemiþti.
1970 te trafik kazasýnda kaybettiði annesinin ölümünü Afrika da haber almýþtý, cenazesinde
bulunmadýðý için büyük bir suçluluk duygusuyla kývranýyordu. 1958 de konservatuarý terkedip Avn
Dilligil in tiyatrosuna girmiþ, bir turne sýrasýnda otobüsü Asi nehrine uçmuþ, Ýskenderun'da bi
ay hastanede tedavi görmüþtü. Ayný yýl ona iki evlat veren Nur Yoldaþ'ý çýkarmýþtý.
Onunla evlenebilmek için yuvasýný yýktý, hayatýnýn on yýlýný adadýðý bu kadýndan bir oðlu oldu
yýlýnda gittikleri Ýzmir Fuarýnda Nur Yoldaþ , Remzi Baba Restoran'da þarký söylerken, Remzi
Baba'nýn oðluna aþýk olunca, boþandýlar. Artýk sýk sýk seyahat ediyordu, hiçbir yere ait olmama
duygusu depreþmiþti. Aþýrý alkol sonucu deprespona girerek, Ýzmir Amatem 'e yattý. Sonra iki
kez Çapa Týp Fakültesi Hastanesi'nde ve 1991'de de Bakýrköy Amatem'de tedavi görmüþtü.
Bu biyografi çok tuttu. Ergüder Yoldaþý bulmaktan öte, adeta 'keþfeden' ne kadar paparazzi
varsa, soluðu yanýnda aldý. (Halbuki o 1991'den beri adada, bu halde yaþýyordu ve bu da
1993'ten beri yaygýn olarak biliniyordu. Ama toplum vicdanýna tercüman olduðundan vehmeden
medya, ona, burnunu biraz daha sürtmesi için iki yýl opsiyon vermiþti.) ya
Artýk aklý baþýna gelmiþtir kanaatiyle Ergüder Yoldaþ'ýn üstüne çullandýlar. Giderken yanlarýn
yýllar önce terkettiði çocuklarýný, kýzkardeþini, iyileþtikten sonra þöhret yapacaðý, Nur Yolda
rolünde eski öðrencilerinden birini, ayrýca iþ ve para teklifleriyle iki de polis aldýlar. Onu
Kurþun Burnu'nda defne yapraklarýnýn çam kokularý arasýnda uçuþtuðu bir ortamda, dalgalarla
söyleþir, martýlarla yarenlik ederken buldular. En büyük isteði, Orhan Veli'nin þiirindeki
özgürlüðün kendisinden esirgenmemesiydi: 'Gün olur alýr baþýmý giderim/ Denizden yeni çýkmýþ að
kokusundan/ Þu ada senin, bu ada benim yelkovan kuþlarýnýn peþi sýra' þiirinde olduðu gibi.
Ergüder Yoldaþ, çalýlar arasýnda saklandýðý barýnaðýnda mutluydu. Ancak onu sevenler sefalet iç
acýlar çekerek saklanýþýna razý olamazdý.
Dr. Muzaffer Kuþhan derhal adaya hareket etti. Polonezköy'deki görkemli Saðlýk Merkezi'nde
onunla birlikte olmaya karar vermiþti. Önce sanatçý biraz zýtlaþtý, karþýsýndaki kimdir bilmiyo
ki! Kuþhan Saðlýk Tesisleri, saðlýkta 'aþýrýlýða' kaçmýþ 'besili hastalara' hizmet veren bir
müesseseydi. Vücutlarýndaki yað hücreleri, 'full time' çalýþan ' 'etine dolgun' konuklar burada
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
yiyip içmelerini disiplin altýna alýyorlar, böylece fazla kilolara elveda diyerek, tesisten
ayrýlýyorlardý. Ergüder Yoldaþ, zayýflayarak saðlýðýna kavuþma uðrasý verenlere öðlenleri 'yeme
akþamlarý 'dans müziði' çalacaktý. Bu çok cazip bir teklifti. Çünkü tabaklarýnda marul, maydano
gibi ottan baþka yiyecek bulunmayan insanlarýn hiç olmazsa, müziðiyle ruhlarýný týkabasa
doyuracaktý.
Onu normal hayata çaðýrdýlar. Uçukluðunda bir sýnýrý vardýra ikna ettiler. Ayrýca onu dünyadan
haberdar ettiler: Yoldaþ, bir kadýn baþbakanýmýzýn olduðunu üç ay önce, Refah Partisi'nden Rece
Tayyip Erdoðan'ýn istanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný seçildiðini ise paparazilerden öðrendi.
Kurtarma operasyonu 20 Ocak Cuma günü, soluk kesen , fýrtýnalý, ayaz bir günde
gerçekleþtirildi. Rating avcýlarý Büyükada'ya helikopter kaldýrdýlar. Normal yaþamýn ortak nabz
kalandýðý andý bu. Kaþlarý dalbudaklanarak gök yüzene yönelmiþ, saçlarý yapaðý gibi savrulan, b
kýsýk mavi, ürkek, alný, yüzü kýrýþ kýrýþ, gözlerinin altýnda torbacýklar (sað þakaðýnda bir çi
bir darp izi mi yoksa, kan oturmuþ), dudaðýnda sönmüþ sigarayla baþýný kýrýp helikoptere biniþi
yavaþlatýlmýþ çekimlerle gösterildi televizyonlarda.
Sonra yýkadýlar pakladýlar, Bakýrköy Ruh se Sinir Hastalýklarý Hastanesi'ne yatýrdýlar.
Kamuoyuna yansýyan haberlerde, 'tedaviyi kabul ettiði' açýklandý.
Paparazziler bu defa hastaneye hücum ettiler. Onu hastane pijamasýyla, koðuþunda, ranzasýna
uzanmýþ halde, hemþirenin uzattýðý ilacýný uslu uslu içerken veya grup terapi sýrasýnda fotoðra
çekeceklerdi. Ancak çok þaþýrtýcý bir þey oldu: Doktor açýklamasýna göre, Ergüder Bey'in tedavi
gerektirecek hiçbir sorunu bulunmuyordu. O tamamen bilinçli olarak þimdiki yaþam biçimini
seçmiþ, genel bir saðlýk taramasýndan sonra hemen taburcu edilmiþti.
Paparazilere bu defa Polonezköy'ün yollarý gözüktü. Onu, beþ yýldýzlý Kuþhan Saðlýk Tesislerin
billur sesli öðrencisiyle piyano baþýnda görmek istiyorlardý. Fazlasýný gördüler.. Ergüder Yold
dört yýllýk sakalýný üç gün önce kesmiþti. Tam deklanþöre basacaklarken 'durun traþ olayým, öyl
dedi .. Üç günlük sakal Yoldaþ'ý rahatsýz ediyordu. Bu deðiþimin nedenini sorduk. ' On yýllýk
öðrencim yüzünden, hocam þurasýný biraz keselim, burasýný biraz düzeltelim deyip duruyordu. Ben
toptan kestim, kurtuldum.' Yüzü, gözü meydana çýkmýþtý, meðer cam gibi mavi gözleriyle ne kadar
yakýþýklý bir adammýþ.
Yoldaþ ile billur sesli öðrencisinin daha þimdiden birçok kaset ve klip teklifi aldýðýný da
öðrendikten sonra, paparazziler en vurucu soru geliyor: Yoldaþ'a dönüyoruz, burada mý yoksa
adada mý daha mutlu olduðunu soruyoruz. 'Çalýþýyorum, üretiyorum. Elbette burada daha mutluyum
' diyor. Dört yýllýk ada kaçamaðý, kýrk yýllýk müzisyenin pýrýltýlý geçmiþini perdeleyecek deði
Ergüder Yoldaþ Polonezköy'de anýlan tesiste ve Tünel'e giderken Garibaldi adlý bir barda kýsa
bir süre çalýþtýktan sonra tekrar adaya döndü. Ancak dönüþ haberi ne medya da ne de kamuoyunda
ilgi görmedi. Artýk peþini býraktýlar, kurtarmaktan vazgeçtiler. O þimdi üç duvarýný ördüðü, ça
tek odalýk evinin, Sivriadaya bakan ön cephesindeki ince iþlerle meþgul. Bizimle beraber
yaþamak istemeyen birine 'bakmak' isterseniz, adanýn bütün faytoncular, yerini biliyor, ama
onlarla mutlaka pazarlýk edin . Bisikletle de gidebilirsiniz, yorucu olur ama yürüyerek de,
tabelasý var, "Ergüder Yoldaþ'ýn yerine gider" diye. *- Metin içinde italik geçen cümleler
Nokta dergisinden, Milliyet gazetesinden,Aktüel dergisinden alýntýdýr.
Ümit Bayazoðlu / Dergi: Cogito,Bahar
AKSÝYON DA YAYINLANAN HABER Fatih Vural /
05/09/ 2007 1980 askerî darbesinin ardýndan bir baþýbozukluða sürüklenen müziðimizde, sözel
anlamda büyük bir mirasý sahiplenen Yoldaþ, bugünün ‘disco’ müziðini segâh makamýna
yedirerek, yaptýðý iþi ustalýðýn fevkine çýkarmýþtý. Osmanlý makamlarýný Batý armonisi içinde k
kimilerine göre dâhi bir müzisyenin çýkýþýnýn da müjdecisiydi. Sultan-ý Yegâh’ýn hemen
ardýndan, Attila Ýlhan-Ergüder Yoldaþ birlikteliðini perçinleyen Elde Var Hüzün geldi. Bu kez,
tarihten Yahya Kemal, Cahit Sýtký ve Neþati gibi ustalar çýkageliyordu. Elde Var Hüzün’de
kendince âdeta bir opera yazan Yoldaþ’ýn bu tümleyici albümü ne var ki, yeterince
algýlanamadý. Nur Yoldaþ’la müzikal anlamda son beraberliðini yaþayacak Ergüder Yoldaþ,
reklâm ve televizyon müziklerinin yaný sýra Esin Afþar’a yaptýðý Mevlânâ besteleri ve
kendisine sakladýðý Bach analizleriyle hem bir ayrýlýðýn üzerini örtmeye çalýþýyor, hem de müzi
sürdürüyordu artýk. NAYLON KULÜBEDEKÝ MÜZÝSYEN Nur Yoldaþ’la yaþadýðý ayrýlýðýn katlana
noktaya ulaþmasýný yazan basýna raðmen, “Piyasa artýk bana iþ vermez olmuþtu. Önüm
týkanmýþtý.” diyen usta müzisyenin seçimi, 1991’de Büyükada’ya yerleþmek olur
O, bilinenin aksine Nur Yoldaþ’ýn deðil, insanlara olan güveninin kurbanýdýr biraz
da… Arkadaþlarýyla açtýðý okul için imza yetkisini kuþanmanýn diyetini icralarla ödedikt
sonra kaybedecek bir þeyi kalmadýðýný düþünerek, kendini kazanmanýn çaresi olarak düþer adanýn
yoluna. Bir süre sonra rahatsýzlanýr. Tedavi için Ýzmir’de kardeþlerinin yanýnda kalýr.
Tekrar Ýstanbul’a döndüðünde bu kez oðlunun yanýna yerleþir. Sonra notalarýný da bir bavu
yükleyip çýkar adaya… Büyükada Belediye Baþkaný Recep Koç’un himayesinde; hatta bi
süre adada Ayla Algan’ýn yazlýðýnda kalýr. Ancak, 1994’te Recep Koç’un Büyüka
Ýskelesi’nde öldürülmesiyle , yine iskeleye aþaðý yukarý 6 kilometre uzakta kurduðu kulüb
yaþamaya baþlar. Ýki yýl boyunca hiçbir tanýdýðýnýn ulaþamadýðý Yoldaþ’ý, ormanýn içinde
bulur. Televizyonda yayýmlanan programa rast gelenlerden biri de kýz kardeþi Ayça
Haným’dýr. Aðabeyinin bu durumuna göz yumamayacaðýný anlayýp adanýn yolunu tutar:
“Aðabeyimi bulduðumuzda periþan vaziyetteydi. Bir aðacýn dibini naylonlarla kapatmýþ,
orada yaþýyordu.” Ayça Haným’ýn bütün ýsrarlarýna raðmen, Ergüder Yoldaþ dönmeyi ka
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
etmez. Ýzmir’de bütün aileyi ayaða kaldýran Ayça Haným, kýsa bir süre sonra çadýr ve eþya
yüklenerek, uðrar kardeþinin yanýna. Oysa Büyükada’ya Recep Koç’un himayesinde
gelen Yoldaþ için ailesi bankada hesap açtýrmýþ; banka görevlileriyle tartýþan Yoldaþ, o öfkeyl
hesabý da kapattýrmýþtýr. Adada beþ parasýz geçen üç yýlýn sonunda aðabeyinin imdadýna koþan k
kardeþin çabalarý sonunda fark edilir. Böylece medya için Ergüder Yoldaþ’ýn yeniden
keþfedilme süreci de baþlar: “Star TV’den Ali Çýnar önayak oldu, beni buldular.
Onu helikopterle Bakýrköy AMATEM’e götürmüþler. O durmamýþ, ‘Ben gideceðim.’
demiþ.” Yoldaþ, sözünü tutarak, yapýlan tüm çabalara kayýtsýz kalmayý yeðler ve adaya dön
Ayça Haným’la birlikte bir ay adada çekim yapan televizyon ekibi, büyük ustayý bir türlü
ikna edemez. Yoldaþ’ý fikrinden vazgeçiren ise diyetisyen Dr. Muzaffer
Kuþhan’dýr. Büyükdada’da yaptýðý bir gezinti sýrasýnda Yoldaþ’a rastlayan ve
hemen tanýyan Kuþhan, severek dinlediði bu müzisyene, Polonezköy’deki tedavi merkezinde
çalýþma teklifinde bulunur. Hastalara piyano çalacak, orada barýnacaktýr. Yoldaþ, ancak bir ay
çalýþabilir. Çetin bir kýþ hüküm sürerken, aðabeyinin adaya döndüðünü öðrenen Ayça Haným, &ldqu
götüreyim seni. Üþümüyor musun?” dediðinde, Yoldaþ’ýn cevabý kesindir: “Ýçime
karlar yaðýyor; ama ben gelmem.”
DENÝZÝ GÖRECEÐÝM, PENCERELERÝ KALDIRIN Büyükada
Belediye Baþkaný’ndan bir kulübe yaptýrýlmasý sözü alýr Ayça Haným. 1944’te ülkesin
savaþtan kaçmýþ bir Alman’ýn yýllarca kaldýðý yýkýk kulübe onarýlýr, televizyon kanallarý
yardýmýyla içine eþyalar konur. Ancak Yoldaþ bu kez ilginç bir istekte bulunur: “Denizi
rahat görebilmem lazým. Camlarý istemiyorum.” Elektriði ve suyu olmayan kulübenin
yakýnýnda bir lunaparký fark eden Ayça Haným, aðabeyine buradan tabldot ayarlayarak yemek
problemini de çözer: “Sonra duydum ki, çocuk yemek býrakmaya gidiyor, aðabeyimi
bulamayýp geri dönüyor. Herkese sorduk, muhtar hastanede olduðunu söyledi.” Kulübesinin
yakýnýnda çýkan yangýndan sorumlu tutulan Yoldaþ, “Ben yapmadým.” dese de mahkemeye
çýkarýlýr. Karar ise bir süre Bakýrköy’de tedavi olmasý yönündedir. “Doktorlar,
aðabeyim için ‘Bir süre burada kalsýn, bir daha adaya gitmez.’ dediler. Nitekim
de öyle oldu.” Ergüder Yoldaþ’ý hastaneden alan kiþi, Ýlknur isimli öðrencisidir.
Büyük oðlu ve eski eþinin ikna çabalarýna raðmen öðrencisinin evinin yolunu tutan Yoldaþ’
yaþlanmýþ yüzüne raðmen, deniz mavisi gözleri de ortaya çýkmýþtýr. Öðrencisinin evinde bir süre
Taksim’de Garibaldi’de müzik yapmaya baþlayan Yoldaþ, gerek aþýrý kedi sevgisi
yüzünden evinden çýkarýlan öðrencisi gerekse de iþlerinin yeniden bozulmasý üzerine
Ýstanbul’la olan baðlarýný kopartarak, erkek kardeþi Adil Bey’in giriþimiyle
Ýzmir’deki kýz kardeþi Ayça Haným’ýn yanýna yerleþir.
Ergüder Yoldaþ, yak
dört yýldýr kýz kardeþi ve yeðeniyle birlikte yaþýyor. Odasýndan hiç çýkmýyor, televizyon izlem
gazete okumuyor. Üç öðrencisinden biri olan Ercan Bey’in ýsrarlarý üzerine onun çocuðuna
piyano dersi vermeyi kabul etmiþ. Ama ücretsiz… Manisa’da beyin cerrahý olan
Ercan Bey bunun için kendi piyanosunu hocasýna verse de, Yoldaþ piyanonun tuþlarýna dersler
dýþýnda dokunmuyor. Dört yýl içinde yaptýðý dört binin üzerinde besteyi zihninden notalara
geçiriyor. Müziði, beyninde yaþýyor. Ýlk evliliðinden bir kýzý, bir oðlu bulunan Ergüder
Yoldaþ’ýn, Nur Yoldaþ’tan da bir oðlu var. Devrim Yoldaþ, Ýngiltere Kraliyet Müzik
Akademisi’nden mezun, bir gitar virtüözü olma yolunda ilerliyor. Kendisi için
Ýzmir’e gelmiþ televizyonlarý geri çeviren, basýna röportaj vermeyi reddeden Ergüder
Yoldaþ’ý uzun bir zamanýn ardýndan ikna etmeyi baþarýp, Ýzmir Balçova’da geçen sess
günlerin tanýðý olduk. Yoldaþ’ýn Aksiyon’a anlattýklarý, en az yaþadýklarý kadar
konuþulacaða benziyor. UNKAPANI MÜZÝSYENLERÝ KEÞFEDÝNCE ÝFLAS ETTÝ -Ergüder Yoldaþ için
60’lar çýraklýk, 70’ler kalfalýk, 80’ler yani Sultan-ý Yegâh ve Elde Var
Hüzün, ustalýk dönemidir denir. Bu fikri kabulleniyor musunuz? Ben her zaman aynýydým. Çýrak
olan Unkapaný Çarþýsý’ydý. Onlarla iliþki kuramýyordum. Ne yapacaklarýný bilmiyorlardý. 1
15 yýl sonra kalfa oldular. Çevrelerindeki müzisyenlerle iliþki kurduklarý için müzikle ilgili
bir þeyler yapmaya baþladýlar. Bu sefer de iflas ettiler. -Bahsettiðiniz deðiþimi biraz açar
mýsýnýz? Bu süreç 1965’te falan baþladý. O zaman, Türkiye ikiye bölündü. Þehirlerde
yaþayanlarýn radyolardan etkilenmesi sonucu, Avrupa’daki müzikal olaylarý takip etme
imkâný çýktý. O dönemde televizyon girdi Türkiye’ye. Onlar da Avrupa repertuarýna, Ýtalya
Ýspanyol müziðine yöneldi. Daha sonra Fransýzlar ve Ýngilizler girdi. Amerikalýlar giremediler.
Bu dönemde iç göç baþladý. Bu iç göç, iki tabiatlýydý. Köylerden ve kasabalardan gelenler, büyü
yerleþiyorlardý. Kendi kültürlerini taþýmaya çalýþýyorlardý. Ayný þekilde Almanya iþçi çekmeye
da dýþ göçtü. Bu göç hareketleri sonucunda yeni yerleþim bölgelerindeki göçmenler, kendi
kültürleriyle daha sýk karþý karþýya gelme imkânýna sahip oldular. O zaman elle taþýnan teypler
modaydý, ucuzdu da. PÝCASSO, EN MEÞHUR ARABESKÇÝDÝR -Müziðin olduðu kadar, dinleyicinin de
modernleþmesi böylece mi baþladý? Tabii, zaten bu dönemler ara dönemlerdir. Yani oturmuþ
yerleþik bir toplum düzeni yoktur. Toplum yerleþmeye baþladýðý zaman ara dönem biter. Ara dönem
kalýntýlarý uzar. Ortaya çýkan bu kalýntýlar da arabesk diye yorumlanýr. Antik dönemlerdir
bunlar. Þimdi her alanda arabesk denemeler yapýlýyor. Sonuç olarak, önce Araplarýn taklidiyle
baþladý. Arabesk öyle bir þey deðil aslýnda. Sonradan kendileri bir þey yapmaya baþladýlar.
Þimdikiler, o arabesklerin bitiþiyle ortaya çýkan yeni arabeskler. Bundan sonra saðlýklý
dönemler baþlayacak. -Bir geçiþ müziði dinliyoruz o halde? Tabii, tabii… -Ýlginçtir,
Orhan Gencebay da arabeski týpký sizin gibi farklý bir tanýmlama içine soktu. Bugün
bahsettikleri þey arabesk deðil. Kentin varoþlarýna yerleþmiþ insanlar, orada kendi kulak
alýþkanlýklarýný devam ettiriyor. O dönem en çok satanlar, baðlama müzikleriydi. Âþýklar vardý.
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
sonra çevrelerinden etkilenmeye baþladýlar. Müzik dinleme imkânlarý geniþleyince, müzikle daha
sýk karþý karþýya geliyorlardý. Arabesk, Avrupa’nýn yanlýþlýðý sonunda ortaya çýktý. Çünk
arabeskin ne olduðunu bilmiyordu. Ama Avrupa’da arabesk çalýþmýþ sanatçýlar vardý. Arabes
kübik müzik demektir. Klasik müziktir o; çok zor bir müziktir. Yani Araplarýn taklidi deðil.
Avrupa’da en tanýnmýþ arabeskçi Pablo Picasso’dur. Guernica tablosu vardýr. En
meþhur tablosu da odur. O, kübiktir. Dolayýsýyla, Avrupa bu konuda bir þey yapamadýðý için þehi
tabiatlý müzikçiler, Arap müziðine karþý çýktýlar. Radyolar da karþý çýktý. Radyonun karþý çýký
radyo sanatçýlarýnýn eðitimsizliðinden kaynaklanýyordu. ÞARKILARIMI RADYODAN KALDIRDILAR Sizin müziðiniz tam da bu noktada gelenekselin sözel mirasýný yüklenen; onu çaðdaþ bir müzikle
sarmalayan bir yapýya sahipti. Böylesine bir harmanlama zor olsa gerekti. Benim için çok
zor deðildi. Ben klasik müzik kompozitörüyüm. Yapabileceðim þeylerdi. Arabesk faslýný
tamamlayalým… Radyo istasyonlarý, Türk klasik müziðini sahiplenmeye çalýþtýlar. Ama yanl
yaptýlar. Çünkü Türk klasik müziðinin sahipleri deðildi onlar. Sadece bazý eserleri kolay yolda
benimsemiþlerdi. Ancak, radyoda oturmuþ kadrolar bulunuyordu. Radyolarý ele geçirdiler. Daha
sonra da hükümler yürütüp, çeþitli denetim mekanizmalarýný etkilemeye baþladýlar. Radyo ve
televizyonlarýn denetim kurullarýna sýzdýlar, kendi bildiklerini yapmaya baþladýlar. Ancak
hiçbirinin müzikal eðitimi yoktu. Bir notayý alýp da solfiye ederek, bitirebilecek doðru dürüst
yetenekleri yoktu. Korolar halinde çalýþýyorlardý, kulis faaliyetleri vardý. Kulis
faaliyetleri de denetim kurullarýnda haber almalarý þeklinde oluyordu. “Kimler,
denetim kurullarýna müzik eserlerini gönderiyor? Bunlarýn nitelikleri nedir?” þeklinde,
müzik eðitimleri olmadýðý halde hükümler yürütmeye baþladýlar. 90’larda benim denetimden
repertuarým, radyo repertuarýndan kaldýrýldý. -Niçin? Modern deðilmiþ. Bana hiçbir þey
söylenmedi. Söyleyecek laflarý yok çünkü. Yapmakta olduklarý müzikle, benim yaptýðým müzik aras
köprüler kuracak þekilde, Türk klasik müziðinin yapýtaþlarý hakkýnda bilgileri yoktu. Oysa beni
yapýtaþlarý hakkýnda yeterli donanýmým vardý. Ben ne yaptýðýmý biliyordum; ama onlar kulisleriy
bu repertuarý, radyo ve televizyonlardan kaldýrdýlar. Denetim kurullarýnda o dönemlerde,
Süheyl Denizci, Attila Özdemiroðlu, Nevit Kodallý, Timur Selçuk, Ýstemihan Taviloðlu vardý.
Kulisi yapanlar bu isimlerdi. Onlarýn onayýyla 35’e yakýn parçam kaldýrýldý. Hemen
kurullar oluþturuluyor. Kurullara gidiyor, besteciler eser gönderiyor TRT’ye. Benim
parçam Ýlyada’ydý ve Eurovision Türkiye elemesinde finale kaldý. “Yunan
propagandasý yapýyor.” diyerek vazgeçtiler. Devamlý üstüme geldiler. Yorumcu, Nur
Yoldaþ’tý. Sözleri de ben yazmýþtým. Bu þarkýyý TRT hâlâ geri vermiyor bana. Ýkinci
‘long play’i çýkardýktan sonra, üzerime gelenler iyice azgýnlaþtý. Batý müziðiyle
ilgilenenler de aleyhime konuþmaya baþladýlar. Dergilerde kendi görüþlerini açýkladýlar; ama
“Ergüder Yoldaþ, kendi kendini tatmin ediyor.” dediler. Bütün bunlara karþýn
plaklar sattý. -Örneðin Sultan-ý Yegâh’ýn satýþý neydi? Bana bir sayý verilmedi. Fakat
plaklarýn çok iyi sattýðýný biliyorum. BATI’NIN KENDÝNE AÝT MÜZÝK KÜLTÜRÜ YOK -Geleneks
müziði senfonik müziðe uyarlarken önünüzde örnekler var mýydý? Benim örnek aldýðým biri olmadý
iþte bu þekilde uðraþabilecek kapasitede Batýlý da yok. Ýþin komik tarafý bu... “Bu adam
kendini amma fasulye gibi nimetten sayýyor.” diyeceksin; ama doðrusu bu.
Batý’da müzik, standartlaþtýrýlmýþ vaziyette. Bir gösteri þeklinde planlanýyor. Kiliseye,
Vatikan’a dayalý... Vatikan’ýn koyduðu yasaklarla geliþiyor. Dolayýsýyla o müzik
hiçbir zaman geliþemez. Büyük orkestralarý da çok zayýf. Batý’nýn zaten kendi orkestrasý
yoktu. Çekoslovakya’dan orkestra alýyorlardý. Çekler çok büyük paralar kazandý.
Batý’nýn kendisine ait bir müzik kültürü yok. Bu, bilinmeyen tarafý Batý’nýn.
Dolayýsýyla herhangi bir kompozitörün geleneksel müziklerle ilgilenmesi söz konusu deðil. Bunu
beceremiyorlar. Çünkü öyle programlanmýþlar. Bunun dýþýna çýkamýyorlar. Daha sonraki yýllarda g
kuþaklar bir þeyler yapmaya çalýþtý. O kuþaklar içinde ABD’den bir þeyler çýkmaya baþladý
defa. Onlar da çok çabuk söndürüldü. ABD, konservatuarlý gençlere önem vermeye baþladý, 15-20 y
önce. Yaptýklarý plaklar duyulmaya baþladý. Beatles gibi uydurma þeyler deðildi. Beatles bir
propaganda ürünüdür. -Bu ciddi bir iddia. Biraz açar mýsýnýz? Batý’nýn bütün endiþesi,
kültürsüzlüðünü örtmektir. Bunu yapar. Ýngilizler, Batý kültürü meraklýsýdýr; ama kendileri hiç
yatýrým yapmaz. Bunun için de hiçbir zaman müzik kültürü konusunda bir kadroya sahip deðildir.
kolay yolu telif haklarý kurumlarý ile ortaklaþa çalýþmaktýr. O yýllarda Almanya’da Geman
Fransa’da Sasem faaliyetteydi. Genç kuþaklarýn telif haklarý ödeniyordu. Ama genç
kuþaklarýn elinden tutan yoktu Batý’da. Dolayýsýyla insicamlý bir þekilde, sonuna kadar
gidebilen bir grup çýkmadý. Plak firmalarý sadece sürüme bakýyorlardý. Bir iki plak yapýyor,
sonra da, satmadý diyorlardý. -O dönemde Türkiye’de, sizin müziðiniz nasýl karþýlandý?
Menajerler ve plak prodüktörleri, “Tutmaz” diyordu. Ýsim vermeyeyim daha iyi. Attila Ýlhan’ýn þiirleri sizin için hep ayrý bir yerde durdu. Ýlhan’la nasýl
tanýþtýnýz? Ben Attila Ýlhan’ý çok severim. Boþ bulduðum vakitlerde Kadýköy’e, Gen
Kitapevi’ne inerdim. Orada, çýkan kitaplarý takip ederdim. Klasik tiyatro yayýnlarý,
þairler ve önemli yazarlarýn kitaplarýný alýrdým. Hilmi Yavuz ve Attila Ýlhan’la o dönem
tanýþtým. Onlarýn kitaplarýný aldým. Ýkisini de çok sevdim. Gerçek þairlerdir, onlar. Attila
Ýlhan’ýn kitabýnda buldum Sultan-ý Yegâh’ý. Ýki bölümlüdür; ama ben sadece ilk bölü
aldým. Sultan-ý Yegâh’ý, Berlin’de besteledim. -Attila Ýlhan kolay vermezdi
þiirlerini. Siz nasýl ikna ettiniz? Çýktýktan sonra, o da sevdi müziði. Telefonla konuþtuk.
“Al, istediðin gibi kullan.” dedi. Þu anda da hem Attila Ýlhan’ýn hem de
Hilmi Yavuz’un þiirlerini besteliyorum. -Yorumcu olarak kimi düþünüyorsunuz? Kimseyi
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
düþünmedim. Bu müzik, benim kendi müziðim. Piyasayý pek takmam ben. Çünkü piyasa devamlý olarak
kendini koruma endiþesi taþýr. Yalnýzca kendisi vardýr. Ýkincisi, bu, ticaretin garip bir
türüdür. Plak yapmak, kaset yapmak bu piyasadakilerin iþi deðil. Bu piyasaya kim girdiyse
kolonya da satmak durumunda. DEVLET SENFONÝ ORKESTRALARI HALKI DÜÞÜNMÜYOR; UNKAPANI GÜDÜMLÜ Unkapaný biterken, ektiklerini mi biçiyor? Bir kýsmý akýllandý. Bir kýsmý hâlâ eski aptallýkla
sürdürüyor. Hiçbir zaman bir piyasa edinemediler, bu yüzden iflas ettiler. -Akýllananlar
neden iflas etti? Yanlýþ güdümlendiler. Unkapaný güdümlüdür. Onu güdümleyenler, söz yazarlarý
amatör müzisyenlerdir. Unkapaný o güdümden kurtulamýyor. Çünkü profesyonellerle çalýþmak gibi b
eðilime sahip deðiller. Profesyonel müzisyenler hakkýnda hiçbir bilgileri yok. Müzik, yurdun
gerçeklerini, insanýný tanýmakla ilgili bir þey. Ayný þekilde, bugünkü konservatuarlarýn durumu
böyle. Onlar da yurdun gerçeklerini tanýmaz ve buna uygun müfredatlar geliþtirmez. Bunun için
de opera bütün sene oturarak zaman geçirir. Senelerdir hiçbir þey yapmýyorlar. Devlet senfoni
orkestralarý her cumartesi sabahý konser verir. Kimse gitmez. Herkes oturuyor. Repertuar
seçenler, hiçbir zaman insanlarý düþünmediler. Kendi eðitimleriyle ilgili olarak geliþtirdikler
kavramlarla onlara yaklaþmaya çalýþtýlar. Ama bu geri tepti. Ýlgilenen olmadý. Þehirdekiler,
varoþlardaki insanlarýn arabeskine eðilim duydular. Bir Teselli Ver mesela…
Caddebostan’daki konser salonlarýnda çalýnmaya baþladý. Bu kültürdekiler Robert Koleji
öðrencileriydi. Operayý, senfoniyi seçmediler. Çünkü kendilerini bir gösteri alanýna çýkýyormuþ
hazýrlamýþlardý. Müzik gösteri deðildir, temaþa sanatý deðildir. Müziðin insanla ilgisini kopar
zaman neden ilgilenilsin? -Sultan-ý Yegâh, tam da arabeskin filizlendiði döneme denk
düþüyordu. Bu albüm için de týpký arabesk gibi, tepkisellikten kaynaklanan bir raðbetle karþýla
diyebilir miyiz? Tabii ki. Birdenbire yayýldý. O, kaçýnýlmaz bir þeydi zaten. O alan tamamen
boþaltýlmýþtý. Radyolar boþaltmýþtý, o alaný. Öyle bir þey tanýmýyorlar o dönem. Onun için bird
yerine oturdu. YAPTIÐIM ÇALIÞMALAR ‘SENTEZ MÜZÝK’ DEÐÝLDÝR -Divan edebiyatýný
nasýl keþfettiniz? Ben, Ýzmir Ýnönü Lisesi’nde okudum. Edebiyat hocalarýmýz çok
kuvvetliydi. Divan edebiyatýný lisede okuduk. O dönemde müzikle de ilgilendiðim için divan
edebiyatýnýn altyapýsýný çabuk çözdüm. Divan edebiyatý sayesinde, Türk klasik müziðini tanýdým.
kere o temel, saðlam bir temeldir. Dolayýsýyla geleneksel müzikle ilgilendiðim zaman hiç sýkýnt
çekmedim. Gerçek klasik müzikleri inceledim. Itriler, Dede Efendiler, Hamamizade Tellal
Dede Efendiler gibi birçoklarý... Kütüphanelerle ve nota satan kitapevleriyle iliþki kurardým.
Sonra radyoda arkadaþlarým vardý, onlar bulur getirirlerdi. -Sentez bir müzik fikri ne
zaman çýktý? Sentez müzik deyimi o zaman da kullanýlmýþtý. O müzik, sentez müziði deðil. Türk
müziðinin olmasý gereken þekli. Türk klasik müziðinin tam kendisidir o. Daha da ileri
gidebilirdim. Bir sanatçýnýn baðýrmasý baþka bir þey, o sanatçýnýn yaptýðý iþin baðýrmasý baþka
Yapýsal popülarite tanýnmýyor. Konservatuarlar da bilmez bunu, Unkapaný Plakçýlar Çarþýsý da
bilmez. Bir þeyin yapýsýnda kendi kendine taþýdýðý popülarite vardýr. O popülariteyi insanlar s
Ýþte Avrupa’dakiler bundan uzaktý. Türkiye’dekiler hepten uzaktý. Adam yoktu. Bütün
mesele bu. O bir sentez deðil, kompozisyonun ta kendisi. Müziðin yazýlýþýnda daha nota üzerinde
icracýya taþýdýðý mesajlar vardýr. O mesajlarýn popülaritesi önemlidir. Batý’nýn þov yapt
söylemiþtim. Batý, basýn yayýn yoluyla plak firmalarýnýn desteðiyle gösteri gruplarý ortaya çýk
Ondan para kazanýr. Dolayýsýyla grubun ya da þarkýcýnýn popüler olmasý önemlidir Batý’da.
Türkiye’ye de böyle kabul ettirdi Batý. Bütün þarkýcýlarýn popüler olmasý için radyo,
televizyon, gazete ve Unkapaný el ele verdiler. Hiçbir yere varamýyorlardý. Ýþte o dönemde
popüler bir þarký, Sultan-ý Yegâh çýktý ortaya. Nur Yoldaþ sonra meþhur oldu. SULTAN-I YEGÂH,
USTALIK ALBÜMÜ DEÐÝL -Sultan-ý Yegâh’ýn bir ustalýk albümü olduðunu kabul ediyor musunuz
Hayýr, hayýr. Öyle bir þey söz konusu deðil. Bekledim sadece. Olaný izlemem, çözmem gerekiyordu
Ben her zaman saðlamdým. Bende bir deðiþiklik yok. Sultan-ý Yegâh bilinçli yapýldý. O, kendi
ustalýðým. -O albüm üzerinde ne kadar çalýþtýnýz? Oktay Öncü’yle anlaþtýktan sonra ilk
o. Üç, üç buçuk ay sürdü orkestrasyonun yazýlmasý. Stüdyoda da on, on beþ gün çalýþtým. -Ýkinc
Elde Var Hüzün çok çarpýcý bir çalýþma olmasýna raðmen, neden Sultan-ý Yegâh’ýn gölgesind
Sultan-ý Yegâh’ýn hemen arkasýndan çýkardým onu. Bað kurulmasý gerekiyordu. Ama iyice
klasik yapýya aðýrlýk verdim. Þairlerin özelliklerini ortaya çýkardým. Bunun bilinmesi
gerekiyordu. Elde Var Hüzün müthiþ bir olay. Kendi popülaritesi var üzerinde. O albüm üzerinde
anonim, folklorik çeþitlemeleri vardý. Elde Var Hüzün, insanlarýn ulaþabileceði yerleri ortaya
koydu. Alaný belirledi, yayýldý. Referans bir albümdü. -Nur Yoldaþ’tan ayrýldýktan sonra
Esin Afþar’la Mevlânâ üzerine çalýþmaya baþladýnýz... Mevlânâ üzerine 10-12 parça yazdýk
Sonrasýnda da Bach üzerine yaptýðýnýz söylenen oratoryolar… Bach ile ilgili deðil.
Zamanýnda Bach analizleri yaptým. Onu söylemiþlerdir. Þu anda 175 tane senfonik oratoryom
var. 4 bin 500’den fazla müziði dört sene içinde yazdým. Çeþitli formlarda… Böyle bir arþivi yorumcu birine açmayý düþünmüyor musunuz? Daha yorumculara sýra gelmedi. Henü
piyasada piþmiþ bir yorumcu dinlemedim ben. Kardeþim radyoyu ara sýra açar, odaya pek uðramam,
mahallede çalýnan þarkýlarý penceremden dinliyorum. -Söz yazýyor musunuz? Hayýr, bahsettiðim
parçalarýn sözleri yazýlý deðil. Þarkýcýlarla oturup anlaþtýktan sonra, kendim yazarým sözünü.
güvendiðim bir söz yazarý çýkarsa, ona yazdýrýrým. Aklýmda bir söz yazarý yok.
ÝSTANBUL&rsq
YAÞAMAYA PARAM YETMEZDÝ -Büyükada’ya gidiþinizin sebebi neydi? O bir yoklamaydý.
Piyasada iþ yapma olanaklarým sýnýrlanmýþtý. Sultan-ý Yegâh’a gösterilen tepki devam etti
Bir süre ara verecek olursam, ne olur diye merak ettim. Piyasadan iþ alamýyordum. Býçak gibi
kesildi. Bir yandan reklâm firmalarýna süpervizörlük yaparken, para kazanamaz duruma geldim.
Kendi ekonomimle Ýstanbul’da yaþamam artýk söz konusu deðildi. Büyükada’ya gittim,
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
adanýn arka tarafýna yerleþtim. Belediye baþkaný Recep Koç evini tahsis etti. Bana müzik danýþm
olarak görev vermek istedi. Görevi kabul etmedim, arkamdaki kulis onu suçlamasýn diye...
Orada Recep Koç’a söyleyemedim. -Büyükada’da geçen onca yýlý nasýl bir süreç olara
tanýmlarsýnýz? Bir ayýklanma süreci... Ben mesleðimle ilgili bir þeyi yaparken yanlýþ yapmamay
çalýþýrým. Yanlýþlar benden kaynaklanýyor mu, kaynaklanmýyor mu diye tekrar gözden geçiririm. T
çekecek bir durumum yoktur. Hep kendi halimde yaþadým. Akþamcýlarla ilgim yoktu. Evimde kalýr
çalýþýrdým. Böyle düþündüðüm için adayý seçtim. Büyükada’da da durumu düþünmeye baþladým.
oluþumlarýn zaman içinde yerine oturacaðýný düþündüm. -Büyükada’da ne kadar kaldýnýz? 1
Bu süreçte müzikle iliþkinizi nasýl sürdürdünüz? Not alýyordum. Herhangi bir enstrümaným yoktu
Zihnimden geçtiði haliyle notaya geçiyordum. Müzik öyle yazýlýr. Deþifre kompozisyon… O
zaman müzikle karþý karþýya kalýrsýn. Yoksa bir enstrümanýn baþýna geçip, akorlara basa basa mü
yazýlmaz. Onun yapýsal popülaritesi yoktur. Piyano, yeni geldi eve. GERÝ DÖNDÜÐÜMDE FÝYATIMI
YÜKSELTECEÐÝM -Piyanoyla yýllar sonra karþýlaþmak ne hissettirdi size? Ýlgimi çekmedi. Þimdi,
öðrencimin kýzýna ders veriyorum, o kadar. -Büyük bir kariyeri geride býrakýp gitmek, gözü kar
deðil miydi? Bilmem ki! Ucuzlamamam gerekiyordu. Sisteme bir tepkiydi. Tepki duymakta
deðildi çözüm. Çünkü benim yaptýðým iþin özelliði, baðýrmasý. Ben ona güveniyordum. -Adada bir
kurmuþken, medyanýn sizi kurtarma operasyonlarýna giriþmesini nasýl karþýladýnýz? Bütün bu
yapýlanlara güldüm. Gelip gidiyorlardý çocuklar. Röportaj yapýyorlardý. Ama onlarýn yazýlarýnýn
sýnýrlandýrýldýðýný biliyordum. Bu, benim yapýma ters bir þeydir. Sönmekte olan tepkileri kýþký
bir anlamý yoktu. Onun için medyayý kabul etmedim. 6 yýl röportaj vermedim. Çocuklara
“Söyleyecek bir þeyim yok.” dedim, kýrmadan gönderdim. -Adada olduðunuzu öðrenip
de ziyaretinize gelen sanatçý dostlarýnýz oldu mu? Aramadýlar. Ýlknur isimli öðrencim geldi, o
kadar. Onun dýþýnda arayýp soran olmadý. -Sistemle yeniden barýþtýðýnýzda insanlara bir tepki
vermeyi düþünmüyor musunuz? Onlarý ekonomik bakýmdan zorlamak istiyorum. Benim sistemlerim
ekonomik sistemlerdir. Ben stüdyoda iþimi önceden planladýðým için miksajý da dahil bütün iþ 8gün sürer. Bunu plakçýlar biliyor. Fiyatýmý yükselteceðim, bunu açýk söylüyorum. -Daha elitist
tavýr takýnacaksýnýz… Tabii… BAKIRKÖY’E CHECK-UP ÝÇÝN GÝTTÝK SANDIM... Onca çabayý geri çevirirken, neden 1995’teki götürülme ricasýný kabul ettiniz? Beni
Büyükada’dan kopartmaya çalýþýyorlardý. Ben de istemiyordum. Büyükada’da rahattým,
mutluydum. Dönmem gerekiyordu; ama direniyordum. Yol üzerinde çýkan yangýndan sorumlu tutup,
Mazhar Osman’a (Bakýrköy’e) kapattýlar beni. Hiçbir gerekçe göstermediler. Ben de
birisi düðmeye bastý gene, galiba beni check-up’tan geçirmek için buraya getirdiler
dedim. Hiç sesimi çýkarmadým. Altý, altý buçuk ay kadar Mazhar Osman’da kaldým. Sonra
Ýlknur geldi, baktýlar bir þeyim yok. Taburcu oldum. Bir buçuk sene kadar Kýzýltoprak’ta
kaldýktan sonra Çengelköy’e taþýndýk. Sonra pilimiz bitti. -O arada Muzaffer
Kuþhan’ýn diyet merkezindeki hastalara da piyano çalmýþtýnýz… Büyükada’da
kübik bir su deposu var. Oradan su alýyorum. Birisi durdu, görür görmez tanýdým; ama nerden,
hatýrlamýyorum. “Ben Kuþhan kliniðinin sahibiyim. Biz diyetler yapýyoruz hastalara.
Bizimle çalýþýr mýsýnýz?” dedi. “Onlarýn alýþkanlýklarý var, ben o alýþkanlýklara
uymam.” dedim. Ýyi bir insan olduðunu anladýktan sonra sesimi çýkarmadým. Baktým yer de
güzel. “Kalýyorum.” dedim. Üç ay kadar kaldým. Sonradan Taksim’de
Garibaldi’de program yapmaya baþladýk. Bayaðý da para kazanýyorduk. Ama piyasada bir
türlü dikiþ tutturamadýk. Geceleri Garibaldi’de, gündüzleri de Muzaffer Kuþhan’ýn
yanýnda çalýþýyordum. Garibaldi’de çalýþmanýn yetersiz olduðunu düþündükten sonra ayrýldý
geri döndüm. Piyasasýz yürümezdi. MEDYANIN AYAK OYUNLARI -Sizi kurtaran medya, adaya tekrar
döndükten sonra bir daha haberinizi yapmadý. Sizden umudu kestiler mi? Ýþlerine öyle geldi.
Birtakým ayak oyunlarý vardý. -Sizi bir reyting malzemesi olarak mý kullandýlar? O konuda
hiçbir bilgim yok. Caným sýrf medya deðil ki! Vapurla Yalova’ya gidiyorum, adamýn biri
karþýma oturup bana dedi ki: “Niye ayrýldýn oradan?” Bu sorudan sonra “Ben
orda yaþayabilir miyim?” diye sordu. Onun hayali de Büyükada’da yaþamakmýþ. Bu tür
olaylar çok. Herkes benim gibi olmak istiyor. Mesela birisi telefon etti,
Bozcaada’ya gidecekmiþ, orada nasýl yaþanacaðýný soruyor. Ýlle “ Buluþalým, bana
anlat.” diyor. (Gülüyor). -Ýzmir’e kýz kardeþinizin yanýna ne zaman geldiniz?
Dört yýl önce. -Gelmeye nasýl ikna oldunuz? Mecburen geldim. -Neden mecburen? Sokakta
kaldýk. Ýlknur’un 70-80 tane kedisi vardý. Kedileri görünce adam bizi sokaða koydu.
Kardeþim Adil telefon etti, “Gelip alacaðým aðabey.” dedi. “Gel, al
beni.” dedim. (Kýz kardeþi, “Bunu demesi bile bir buçuk yýl sürdü.” diyor.)
PÝYANOYU DEÐÝL AKLIMI KULLANIRIM -Ýzmir’de nasýl bir dört yýl geçti? Müzik yaparak
geçiriyorum. Odamdan dýþarý çýkmýyorum. Eski Ýzmir’den hiçbir tanýdýðým kalmamýþ. Okul ar
darmadaðýn olmuþ. Bulacaðým hiç kimse yok. -Gezmek için de çýkmýyor musunuz? Hayýr, ihtiyaç
hissetmiyorum. Geceleri çalýþýyorum. Çalýþýrken piyano kullanmýyorum. Çünkü bu sakýncalýdýr.
Piyanonun hafýzasýyla, orkestranýn hafýzasý ayný þey deðildir. Piyano, orkestra çalgýsýdýr. Tek
baþýna, yeterli deðildir. Onun için piyanoyu kullanmam, kendi aklýmý kullanýrým. -Çocuklarýnýz
aranýz nasýl? Çocuklarýmla aram iyidir. -Nur Haným’la görüþüyor musunuz? Elbette. NUR
YOLDAÞ’IN BANA ÝHTÝYACI YOK -Yeniden müzikal bir birliktelik oluþamaz mý? Hiç düþünmedi
O, artýk kendi yolunu çizdi. Bana ihtiyacý yok. -Kendisi böyle bir teklif getirse? Böyle
bir teklifte bulunmadý. Plak yapmak için þarký istedi. Bekledim, bir þey çýkmadý. Sonucunu
getiremediler. Ben de ilgilenmedim. Adamlar benden kaçýp, Nur’u öne koyuyorlardý. Oysa
yapmalarý gereken, benimle iliþki kurmalarý. Harbi olarak gelip, çalýþmak istediklerini
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
söyleyecekler. Ama böyle bir iliþki kurulmuyor. -Bir gün tekrar adaya döner misiniz?
Büyükada’da yapacak bir þeyim yok artýk. Geri dönmeyi düþünmüyorum. Ev duruyor orada.
Burada rahatým. KONUÞMA SIRASI BANA DA GELECEK "Geleceðe yönelik kuþaklarýn ortaya çýkmasýný
bekliyorum. Duyduklarýmla ilgili konuþacak bir þeyim yok. Piyasa olduðu gibi arabesk
durumda. Yeni bir þey yapmýyorlar. Oysa gerçek arabeskin su üstüne çýkmasý lazým. O zaman ben
konuþacaðým. Ýki defa Avrupa’ya gittim. Moldova, Beyrut ve Afrika’da 6 ay
kaldým. Afrika, tam bir maceraydý. Kongo’ya, Kinþasa’ya piyanist olarak gittim;
ama beðenmedim iþi. 1970’te geri döndüm. Epik tiyatro, fizik, matematik gibi alanlara
meraklýyým demem yetmez. Yoðunlaþýyorum o alanlarda. Tiyatro yazýyorum. Özellikle klasik
tiyatronun boþluðunu yakalamaya çalýþýyorum. Hâlâ üzerinde çalýþýyorum. En son çalýþtýðým konu,
Buraya menajerim Salih Bey geliyor ara sýra. Onun dýþýnda gelen yok. Burada olduðumdan birçok
insanýn haberi yok. TÜBÝTAK’ta çalýþan bir arkadaþým, kurumun MR cihazlarý için müzik
yapacak birini aradýðýný söyleyip, “Bunu yaparsan sen yaparsýn. Bu müziði, klasik
orkestraya uyarla, gerisini ben halledeceðim.” dedi. Ýstanbul’a dönüp büyük bir
orkestrasyonla müzikleri tamamladým. Orkestrasyonlarý gönderdim, paramý da aldým. Ama bir ses
çýkmadý.
************
KIZ KARDEÞÝ AYÇA HANIM’IN GÖZÜNDEN ERGÜDER YOLDAÞ
1948’de, babam Aydýn’da Demokrat Parti’nin üyesi oluyor. Ýnsanlar,
“Bu, DP’nin adamýdýr.” deyince okulda sorun oluyor, babam öðretmenlikten
istifa edip Ýzmir’e geliyor. Burada Karayollarý’nýn kurucularý arasýnda yer
alýyor. Aðabeyim ilkokuldayken mandolin ve pompalý mýzýka çalardý. Bütün mahalleye konser
verirdi. Babam da cümbüþ çalarmýþ. Sanatçýlýk babamýn kökeninden geliyor. Babam sonra akordeon
ona. Lise çaðlarýnda dersten kaçýp konservatuara gidiyormuþ. Habersiz kayýt olmuþ. Bize okulda
bir haber geldi, “Ergüder bir aydýr okula gelmiyor.” diye. Babam üzüldü; ama
öðrendikten sonra kýzmadý. “Böyle bir isteðinin olduðunu bilsem, konservatuara ben
yazdýrýrdým.” dedi. Konservatuara giderken zorla liseyi bitirdi. Sonra da Avni
Dilligil Tiyatrosu’na girmiþ. Ardýndan bizden koptu. O ara bir sinema filmi falan
yapmýþ. O filmi bulamadýk. Tiyatro turnesindeyken otobüsleri yuvarlanýyor. Bir ay kadar
komada kalýyor. Gözünü açýyor, “Ýzmir’deyim.” diyor, hâlbuki Ýskenderun
Kordonu’nda. Ondan sonra bir daha gitmedi turneye. Ýstanbul’a yerleþti.
Özgürlüðünün kýsýtlanmasýný hiç sevmeyen bir insan… Bizim ailenin yapýsý böyledir. Özell
rahmetli babamýn… Nur, 13 yýl sonra adaya geldi. Ne olacak diye çok heyecanlandým.
Aðabeyim sadece, “Hoþ geldin.” dedi. Tepki vermedi. Bir de buraya gelip
aðabeyimden þarkýlarýný istedi. Aðabeyimin cevabý “Basarsýn dolarlarý. Alýrsýn þarkýlarý.
oldu. Nur Yoldaþ’ýn aðabeyimden sonraki eþinin intiharý, gazetelerde aðabeyimin ölümü gi
yansýtýldý. Yanlýþlýk olmuþ. Bütün insanlar baþsaðlýðý için beni arýyorlardý. Ödüm koptu. Adaya
topar. Fatih Vural / Aksiyon dergisi 05/09/ 2007
HURRÝYET
ROPORTAJI Gülden AYDIN 19/01/2002
Ergüder Yoldaþ, 70 ve 80'li yýllarýn çok önemli bir
bestecisi. Türk popunun týkandýðý
80'lerde, makam müziðiyle popun en iyi, en
rafine bileþimini yarattý. Uluslararasý
yarýþmalarda birincilik ödülleri
aldý. Ýstanbul Þehir Tiyatrolarý ve Ýstanbul Festivali
direktörlüðü yaptý.
1981'de bestelediði, eþi Nur Yoldaþ'ýn seslendirdiði Attila Ýlhan'ýn þiiri
Sultan-ý Yegáh
45'liðiyle Türk popunda çýðýr açtý. Ama 1987'de müzikseverler,
bir haberle sarsýldýlar. Ergüd
Yoldaþ Büyükada'da münzevi hayatý seçmiþ,
fundalýklarýn içinde yaþamaya karar vermiþti. 1991'
Ýstanbul'a getirdiler,
ama çok kýsa bir süre sonra yeniden adaya kaçtý. Sevenleri, 13 yýl
boyunca
yalnýz ve yoksul hayatýna iliþkin tek tük haberleri üzüntüyle okudu. Þimdi
sýký dur
Bir müjdemiz var: Ergüder Yoldaþ aramýza döndü. Hem de 40'ýn
üzerinde bestesiyle. Önümüzdeki
hafta, Orhan Gencebay'ýn kardeþi Burhan
Gencebay'ýn müzik þirketi Kervan Müzik'e gidiyor. 12
bestesinden oluþan albümü
için stüdyoya giriyor. Albümün mart ayýnda piyasaya çýkmasý bekleni
Albümünün adý: ‘‘Nü''. Yoldaþ'ýn bestelerini, ÝÜ Konservatuvarý Türk Müziði
Ýcr
Heyeti Öðretim Üyesi Ýlknur Açýkel yorumlayacak. Yoldaþ'la bu muhteþem
dönüþünü, müziðini,
projelerini konuþtuk.
Büyükada yýllarýnýzý hatýrlamak, anlatmak istiyor musunuz?
- Adaya iliþkin pek fazla bir þey yok. Gitme nedenim çok özeldi. Anlatmak
istemiyorum.
Ada yýllarýnda müzikten tamamen kopmuþ muydunuz?
- Müziðe ara vermedim, beste çalýþtým. Þimdi 40'ýn üzerine çýktý. Adada o
kadar düzenli
çalýþamýyordum. Burada tempom arttý. Adada 15-20 günde bir
besteye bakardým. Biraz beklesin,
ne olacak, derdim. Þimdi günde iki-üç beste
yapýyorum. Birikmiþ tabii. Çok keyifli. Ýlknur da
okuldan gelir gelmez soruyor,
bugün ne yaptýn diye. Piyanoya ihtiyaç var. En kýsa zamanda
temin etmek
istiyoruz.
Ufukta hangi projeler görünüyor?
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
Haktan Gözüaçýk
- Konserler. Türkiye'de konser repertuvarý yapýlmýyor, gazinolarla
karýþtýrýlýyor. Konser
repertuvarý yapacaðým. Konserin tarihini bilmiyorum.
Ama þubat sonunda Anadolu yakasýnda
bir konserimiz olacak. Kaset çýkacak.
Ýlknur söyleyecek.
Burhan Gencebay'la albüm görüþmeleriniz ne zaman baþladý?
- Besteleri istediler, peki dedim. Stüdyo aþamasýný gizli tutuyorlar.
Haftaya besteleri
götüreceðim. Þubat sonunda kayda baþlayacaðýz. Bestelerin
hepsi birbirinden güzel olduðu için
albüme 12 tanesini nasýl seçeceðimi
bilemiyorum.
Ne tür þarkýlar dinleyeceðiz albümünüzde?
- Sultan-ý Yegáh tarzý. Üsluptan sapma yok. Bu arada kompozisyon kitabý
yazdým, oðlum
Devrim'e verdim. Ýngiltere'de tertip (kompozitörlük) eðitimi
görüyor. Þimdi yaptýklarýmdan
haberi var mý, bilmiyorum. Attila Ýlhan'ýn iki
þiirinin bestesi de var: Ýstintak Gazeli ve
Suzi Dilara. Tanýnmýþ þarkýcýlar
üslubu deðiþtirmez. Türk müziðinin üslubunu sabit tutmak ger
Deðiþtirilirse arabesk olur.
Ýstanbul'da sosyal hayata katýlýyor musunuz?
- Anadolu Aydýnlanma Vakfý'nýn felsefe toplantýlarýna katýlýyorum.
Önümüzdeki hafta Þahika
Tekand'ýn tiyatro okuluna gideceðiz. Ýlknur orada þan
dersleri veriyor. Bir iki görüþme
yapacaðýz Tekand'la. Pazar günü de (bugün)
saat 16.30'da Radyo D 104.00'da Geçmiþ Zaman
Mimozalarý'nda Hakan Eren'in
konuðu olacaðým.
Nelerin hayalini kuruyorsunuz?
- Çalýþmak, müziðe devam etmek, yeni eserler hazýrlamak. Bunun dýþýnda
fazla bir þey
düþünemiyorum. Yesterday; dün-bugün-yarýn anlamýna gelen bir
sözcüktür. Dün ne yaptýðýma baka
bugün ne yaptýðýmý çözümleyebilirim ama
yarýn için söylenecekleri düþünmek gerekiyor. Çünkü s
þey yok. Bunun
için somutlamaya çalýþýyorum: Konserler vermek.
Ne diyorsunuz, ‘‘Dönüþüm muhteþem olacak'' mý?
- Dönüþüm muhteþem olacak. Ama hýrsým kontrol altýnda. Ben genellikle
öfkemi kullanýrým.
Sanatçýyý aktive eden, yönlendiren öfkesidir. Nefret, kin
anlamýna gelmez.
Neden bütün projeler için Ýlknur Açýkel'i seçtiniz?
- Ýlknur'dan ayrýlýp da yeni þarkýcý arayacak durumum yok. Bana gerekli
olan þarkýcý
yanýmdayken baþka birilerini aramanýn anlamý yok. Bunca sene
emek verdik. Ýlknur'la çalýþacað
Yorumlarý, sesi fevkalade. Tam benim
üsluptan söylüyor.
TARKAN ÝYÝ GÖBEK ATIYOR AMA MÜZÝÐÝ ONLARDAN FARKSIZ
Türk pop müziði yüzde 30 popüler müzik ama yüzde 70 göbek kalýyor.
Göbeklerini gösterip gö
atýyorlar. Tarkan da iyi göbek atýyor, ama müziði
onlardan farksýz. Bunu sanayi haline
getirmiþler ama müzik yok denecek kadar
az. Beðendiðim kimse yok. Olacak gibi deðil.
Bu iliþkinin aþkla meþkle ilgisi yok
Kadýköy Kýzýltoprak'ta, demiryoluna paralel bir sokak. Bitiþik nizam
apartmanlardan
birinde, ÝÜ Konservatuvarý Öðretim Üyesi Ýlknur Açýkel
oturuyor. Birbuçuk aydýr evinde Ergüde
Yoldaþ'ý konuk ediyor. Baba kýz
gibiler. Bu baðýn aþkla, meþkle ilgisi yok. Ýki müzisyenin
kader birliði.
17 yýl önce tanýþtýklarýnda Ergüder Yoldaþ Ýlknur Açýkel'in sesini çok
beðenmiþ. Birlikte
baþlamýþlar. Þiþli Sanat Merkezi'nde dershane
açmýþlar. Ardýndan stüdyo çalýþmalarý gelmiþ. Ý
boyunca dizi film
müzikleri, orkestra düzenlemeleri ve besteleri yapmýþlar. Bu arada kaset
çalýþmalarý devam etmiþ. Ergüder Yoldaþ 10 beste yapmýþ. Ýlknur Açýkel'in
babasý hastalanmý
deðiþtirmiþ ve Ergüder Yoldaþ'la bir yýl
görüþememiþler.
‘‘1991'de Ergüder Aðabey'in Büyükada'da olduðunu öðrendim'' diyor Ýlknur
Açýke
Konser ve kaset hayallerinin arasýna Ergüder Yoldaþ'ýn ada serüveni
girmiþ. Nerede olduðunu
öðrenince, yýllar boyunca durmadan hocasýný ziyaret
ederek ikna etmeye çalýþmýþ:
‘‘Konservatuvarda ders biter bitmez adaya
koþardým.'' Ýstanbul'a çaðýrmýþ hep onu
‘‘Nihayet geldi. Ama özel bir çaba
göstermedim, kendisi de istedi.''
Ýlknur Açýkel, Ergüder Yoldaþ'ýn bestelerini söyleyeceði ‘‘Nü'' albümünden
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16
son
Haktan Gözüaçýk
yepyeni bir projenin hayalini kuruyor. Klasik Türk Müziði þarkýlarýný,
Ergüder Yoldaþ'ýn
orkestrasyonuyla seslendirmek. Ama Yoldaþ'ýn bir þartý var.
Büyük bir orkestra olmalý! Ýstiyo
ki Kültür Bakanlýðý'nýn desteðiyle Devlet
Senfoni Orkestrasý bestelerini çalsýn. Bu muhteþem
konserin orkestra þefi de
Ergüder Yoldaþ olsun. ‘‘Ergüder Aðabey'in hit olmasýný,
gelmesi gereken yere
gelmesini istiyorum. O zaten orada; ama bunu herkesin görmesini,
dinlemesini
istiyorum.'' Þimdi hayatýnýn yegane gayesi bu. ‘‘O istediði sürece
yanýndayým.'' Açýkel'in yeðeni Evren Dinçgil, Bursa Belediye Konservatuvarý
Türk Sanat Müzið
Bölümü öðrencisi. Ama ayný zamanda Ergüder Yoldaþ'ýn da
öðrencisi. Yoldaþ, ‘‘Onu
kompozitör olarak yetiþtireceðim, çok yetenekli''
diyor.
ATTÝLA ÝLHAN
Türk müziði güçlü besteci kazanýr
Ergüder Yoldaþ, çok baþarýlý oldu. Þiirlerimi, Divan þairlerinden bazý
þiirleri besteledi.
Çaðdaþ müziði yaparken ulusal özellikleri son derece
baþarýlý muhafaza ediyordu. O zamanki
yanlýþý, yaygýn olan pop müzik pazarýna
uyabilme çabasý oldu belki. Þimdi kendini kurtarmaya
çalýþýyor. O yanlýþý,
hem kendi hayatý hem müziði için tehlikeli oldu. Eðer eski damarý yakal
geliþtirebilirse Türk müziði yeniden güçlü bir besteci kazanýr.
http://www.haktan.net
Joomla! ile Güçlendirilmiþtir
Oluþturan: 13 October, 2016, 07:16

Benzer belgeler