vı. kutlu dogum sempozyumu

Transkript

vı. kutlu dogum sempozyumu
İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Ana bmm D~!l!
VI. KUTLU DOGUM
SEMPOZYUMU
f(EBLİGLER)
21 NİSAN 2003
ISPARTA
S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı
Bilimsel Toplantılar Yayın No: 1
TERTİP HEYETi
Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan)
Doç. Dr. Saffet SARIKAYA
Doç. Dr. Kemal SÖZEN
Dr. Nejdet DURAK
Dursun KNRAK
EDİTÖR
Prof. Dr. İsmail YAKIT
ISBN 975~7929-93-X
ÇÖZÜMLEME
Ahmet YILDIRIM, B. Bengü TORTUK, Huzeyfe ALKAN
Kapak ve İç Düzen
Nejdet DURAK
BASKI
Tuğra Matbaası,
(0246) 224 14 68
Yayınlanan tebliğierin
Yayınlanan
dil, üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarianna aittir.
tebliğlefka"Y!lak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde
kullanılabilir.
©SDÜ ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006
iSTEME ADRESi
S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA
Tel: (0246) 211 45 50
İSLAM HUKUKÇULARININ, KUR' AN' DA GEÇEN
"MA'RÜF'' KA VRAMI HAKKINDAKi GÖRÜŞLERİ aEşlerin Hak ve
Vazifeleri BağlamındaYrd. Doç. Dr. Hasan Ali GÖRGÜLü*
I. Ma'ruf Kavramının
Tanım
ve Kaynağı
A. Ma'rufun Tanımı
"Ma'rfif' kavramının tanımını yaparken, "örf' ve "adet" kavramlannın
tammlannı
da yapmak yerinde olacaktır. Zira "rna'rfif' ve "örf' kelimeleri
arasmda iştikak ve anlam ortaklığı bulunmakta; "adet" kelimesiyle ma'rfif ve örf
kelimeleri arasmda iştikak ortaklığı olmamakla beraber, anlam ortaklığı
bulunduğundan,
onun da tanımının verilmesi gerekmektedir.
Ma'rôf ve Örf:
İbnu'l-Cevzi
ı
11
(ö. 597/1201), her akıllı insanın doğru bildiği şeyin
ma'rfif, zıttmın münker olduğunu söyler. 1 İbnu'l-Esir (ö. 606/1210) de
ma'rfifun zıttının münker olduğunu zikreder ve şunlan ekler: "Ma'rfif; Allah'a
itaatı, O'na yaklaşmayı, insanlara iyilik olarak bilinen her şeyi ve dinin
yapılmasını
mendup kıldığı bütün iyilikleri, yasakladığı tüm kötülüklerden
kaçınınayı kapsayan bir isim olup, insanlar onu gördükleri zaman ret ve inkar
etmezler. (Diğer bir ifade ile ma'rfif); adalet, ev halkı ve diğer insanlar ile iyi
ilişki kurmaktır." 2
* S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
1
İbnu'l-Cevzi, Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali, Zadu'l-Mesfr fı İlmi't-Tefsfr, I-IX, 4. tb .•
el-Mektebetu'l-İslfuni, Beyrut 140711987, I, 435.
2
İbnu'l-Esir, Mecduddin Ebu's-Sll.dat el-Mübarek el-Cezeri (ö.60611210), en-Nihaye fı
Garibi'I-Hadis ve'l-Eser, I-V, Daru'l-Baz, Mekke, bty. , II, 216. El-Maverdi, Ebu'I-Hasan
Ali b. Muhammed (ö. 450/1058)'e göre ma'rfif, birr (iyilik) çeşidi olup söz ile rna'rfif, arnel
ile ma'rfif olmak üzere ikiye aynlır. Söz ile ma'rfif, kişinin muhatabına güler yüzle ve içten
sevgi ile iyi ve güzel sözlerle hitap etmesidir. Amel ile ma'rfif ise, insanlara fiilen
iyiliklerde bulunmak ve yardım etmektir. Aynntı çin bkz. Edebu'd-Dünya ve'd-Din, tahkik
ve ta'lik: Mustafa es-Saka, Daru'l-Fikr, tyty. , s. 200 vd. Ma'rfif kavramının yorumuyla
Ma'rfif ve örf kelimelerinin her ikisinin de kökleri A-R-F olup,
aynı
anlarnlara delalet ederler. Nitekim el-Ciyyani (ö. 672/1274) örfün; ma'rfif, itiraf
etme,
sabırlı
olma, hayvan yelesi, bir
çeşit
hurma, turunç
ağacı,
gidip gelmede
birbirini takip etme, yüksek yer (tepe) vb. anlarnlara geldiğini kaydetıniştir. 3 ElFeyyumi (ö.??0/1368) ise, ma'rfif ve örf kelimelerinin
hayır, yumuşaklık
ve
iyilik anlarnlannı ifade ettiklerini zikreder. Gerçekten: "Onlarla (anne-baba)
4
dünyada maruf vechile geçin! "5 ayetindeki "ma' rfif'' lafzı, Zeccac b. es-Sim
Ebu İshak'a (ö.311/923) göre "örf'' karşılığı olup "iyi fiiller" anlamındadır. 6
Binaenaleyh ayetin
geçin!" demek olur.
manası:
"Anne ve babanla dünyada örfe uygun olarak
İbn Manzur (ö. 71111311) ma'rfifun/örf; nefsin hayır olarak bildiği,
kendisine ısınıp rahatladığı şey vb. anlarnlara geldiğini söyler ve İbnu'l-Esir'in
zikrettiklerini harfiyyen kaydeder. 7
Yukandaki tespitlerden, ma'rfif ve örf kelimelerinin müteradif
(eşanlarnlı)
kelimeler olduğu anlaşılmaktadır.Dolayısıyla örf sözlükte; insanlar
arasında tanınmış, güzel görülmüş, ret ve inkar edilmeksizin tekrarlanarak yapıla
gelmiş olan şeydir. Buna ''ma'rôf'' da denir. 8
Terim olarak örf; insaniann benimseyip
alışkanlık
haline getirdikleri
9
işler veya duyulduğunda zihne başka anlam gelmeyecek derecede özel bir
anlamda kullanmayı itiyad edindikleri lafızlardır. 10
ilgili aynca bkz. Çağıncı, Mustafa; "Emir bi'l-Ma'ruf Nehiy ani'l-Münker" maddesi ,
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995, Xl, 138-141.
3
el-Ciyyam, Muhammed b. Abdiilah b. Malik et-TO.si (ö. 672/1274), İkmalu'l-İ'lam bi
Teslfsi'l-Keliim, 1-/l, tahkik: Sa'd b. Hamdan el-Gfunidi, Camiatu Ummi'l-Kura, Mekke,
Mektebetu'l-Medeni, Cidde, II, 422.
4
el-Feyyümi, Ebu'I-Abbas ei-Hamevi (ö.770/1368), el-Misbahu'l-Münfr, tahkik: Abdulazim
eş-Şinavi, Danı'l-Maarif, Kahire, bty, s. 404.
5
Lokman 31/15.
6
İbn Manzur, Muahammed b. Manzur Ebu'l-fadl el-Afriki (ö.711/1311), Lisanu'l-Arab, IXV, Dar Sadır, Beyrut, bty. , IX, 239.
7
İbn Manzur, IX, 239-240.
8
Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuku İsliimiyye ve Jstılahati Fıkhiyye Kamusu, 1-Vlll, Bilmen
Yayınevi, İstanbul 1968, I, 197, paragrafno: 502.
9
Şa'ban, Zekiyüddin, İsitım Hukuk İlminin Esasları, Çeviren: Dönmez, İbrahim Kafi,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan, Ankara 1999, s. 175.
10
İbn Emir el-Hac (ö. 879/474-75), et-Tahrir ve't-Tahbfr Şarhu't-Tahnr fi İlmi'l-Usulli'l­
Kemal b. el-Hümam (ö. 681/1457), ı. tb. , I-III, Matbaatu'l-Kübra el-Emiriyye,
Bulak!Mısır, 1316 H. , I, 282; İbn Abidin, Muhammed Emin (ö. 1252/1836), Mecuatu
Resiiili İbn Abidfn, l-ll, Alemu'l-Kütüb, tbyy. II, 114.
134
Tanımdan anlaşıldığı
gibi örf, arneli ve kavll (sözlü) olmak üzere iki
kısma aynlmaktadır. İnsaniann bir çok şeyi sözlü ifade kullanmaksızın sadece
teslim-tesellüm
şeklinde alıp
arneli örfün örneklerindendir.
eti ifade edip,
kavli
balığı
veya
vermeleri (beyu't-teat!)
11
almasını
emretse, o yörede
teamülleri,
Halkın teamülünde "et" lafzının, örfen bilinen
halkın
örfün örneklerindendir.
hakkındaki
12
teamülünde olmayan eti ifade etmemesi ise
Bu nedenle, bir kimse vekiline "et" satın
halkın
örfünde bilinen etin koyun eti
olması
durumunda, koyun eti anlaşılır; zira zihne ilk gelen et meflıumu budur. 13
Dolayısıyla
vekil,
başka
bir hayvan eti
satın alıp
getirse veya
balık satın
örfe binaen görevini yapmış sayılmaz. Oysa bir ayet-i kerimede
gibi lügat itibariyle balık için de "et (lahm)"
Sözlükte geri gelmek,
hasta ziyaret etmek gibi
türetilmiş bir isimdir.
15
peş peşe
çeşitli
14
alsa,
ifade edildiği
lafzı kullanılmaktadır.
gelmek, bir
şeyi
tekrar tekrar yapmak,
anlarnlara gelen adet, A-V-D
kökünden
Başka bir ifade ile adet; bilinen, aşina olunan şey dernek
olup, çoğulu "ad", "adat" ve "avfiid"dir. "Adet" olarak isimlendirilmesinin
nedeni, kişinin yaptığı şeyi tekrar tekrar, dönüp dönüp yapmasındandır 16 ki,
buna teamül de denir.
17
Örf ve adet kavramlan, kimi fakihler tarafından
eşanlamlı kabul edilmiş olduğundan adet; İnsaniann özünde yer etmiş ve
sağduyu sahiplerince benimsenmiş itiyatlardır,
18
şeklinde tanımlanmıştır.
Binaenaleyh bir şeyin adet olabilmesi için tekrarlanarak yapıla gelmesi şarttır.
19
Kimi islam hukukçulan ise adetin hem akıl ve iradeden kaynaklanan,
hem de fertlere ve topluma ait tasarruflan kapsayan bir terim
ederek, örften daha
kapsamlı
bir anlam
içerdiğini
ileri
olduğunu
sürmüşler
kabul
ve iki terim
Bkz. Hallfıf, Abdulvehhab; İlmu Usuli'l-Fıkh,14. tb., Daru'l-İlm, Kuveyt 1401/1981, s.
89; Şaban, age. , çeviren: Dönmez, s. 175.
12
ibn Abidln, II, 114-115.
13
İbn el- Eınlr, I, 282.
14
en-Nahl 16/14.: "İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız
için denizi emrinize veren O' dur. "
15
İbn Manzur, III, 315 vd.
16
el-Feyyuınl, s. 436.
17
Bilmen, I, 197, paragraf no: 502.
18
Bkz. İbn Nüceym, Zeynüddin b. İbrahim (ö. 970/1563), el-Eşbah ve'n-Nezair, thk.
Abdulazim Muhammed, Müessetü'l-Halebi ve Şürakah, Kahire 1387/1968, s. 93.
(Hindl'nin Şarhu'l-Muğnf'sinden naklen.); İbn Abidln, II, 114; Bilmen, I, 197.
19
Bilmen, age.
11
135
arasında
kavram
bakımından farklılık olduğu görüşü
ile örfü; "Toplumun söz
veya fiil halinde ortaya çıkan adetidir." 20 tarzında tanırnlamışlardır.
Buna göre örf, adetin bir
dayanmaktadır.
çeşidi
akıl
kabul edilmekte olup
Fakat mefhum itibariyle örf ve adet
arasında
ve iradeye
her ne kadar fark
var ise de hukuki bir kaynak olarak aralarında bir fark yoktur. 2 ı "Bu sebeple
Mecelle: 'Adet muhakkemdir. Yani hükm-i şer'iyi ispat için örf ve adet hakem
kılınır' 22 maddesini sevk ederek bu iki terimi aynı manada kullanmıştır.'m
Adetler, "adet-i hasene (güzel adet)", ve "adet-i kabiha (çirkin adet)"
olmak üzere iki
yaran
açık
olduğunu
kısma
aynlmakta olup, birincisi dine ve akla
bulunan güzel ve iyi adettir ki, fakihle.rin
aykın
şer'!
olmayan,
hükme neden
kabul ettikleri adettir; ikincisi ise din ve akla aylan olan adettir ki bu,
çirkin ve kötü adet olup, bunun dinen bir
değeri olmadığından,
toplumda
devamının engellenmesi gerekir. 24
Ma'ruf ve örf
kavramlannın tanırnlarından
ilgili verilen bilgilerden sonra, ma'rufun
kaynağı
ve
örfıin
hukuki
değeriyle
üzerinde durabiliriz.
B. Marufun Kaynağı
Yeryüzünde bugüne kadar yaşamış ve halen
bütün toplumlarda iyilik-kötülük
tabiatının gereğidir
kavrarnlarının
yaşamını
bilinmesi ve
sürdürmekte olan
yaşatılması, beşer
ve sosyal bir olgudur. Bunun nedeninin veya
kaynağının
iki
esasa dayandığı söylenebilir:
Birincisi; her toplumda
onlann iyi görüp kabul ettikleri
uygulanması
sürekliliği,
°
2
21
22
23
24
sağduyunun
örf ve adeti
aklı
ve
şeylerin
gereğidir.
mizacı
toplum
İşte
yerinde insanlar bulunur ve
tarafından
da benimsenmesi ve
bu uygularnanın o toplumdaki
oluşturmaktadır.
Karaman, Hayreddin; "Adet" Türkiye Diyanet Vakfı İslamAnsiklopedisi, İstanbul 1988, I,
370.
İbn Abidin, II, 114; Hallaf, s. 89; Miras, Kfunil, Sahihi Buhari Muhtasarı ve Tecridi Sarih
Tercemesi, 1-X/1, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 8. bs. , Ankara, bty. ,V, 117; Ebu
Sünne, Alımed Fehmi, el-Örfu ve'l-Adehfi Ra'yi'l-Fukahil, Matbaatu Ezher, Kahire 1947,
s. 1 L
Md. 36.
Karaman, age. ve md.
Bilmen, I, 197, paragrafno: 502.
136
İkincisi; Kur'an'da belirtildiği gibi her topluma ilahi mesajı getiren
peygamberler gönderilmiştir. 25 Nitekim ilk insan Adem aleyhisselam da
peygamberdir. 26 Binaenaleyh insanlar her ne kadar peygamberlerin getirmiş
olduklan ilahi mesajı inanç, ibadet, ahlak ve muamele yönlerinden tahrif etmiş
olsalar da, onlann iHihi mesaj
kapsamında
olduklan etkilerin bütünüyle silinip
öğrettikleri
ümmetierine
gittiği
iyiliklerden bir
kavimleri üzerinde icra
söylenemez.
kısmının
Dolayısıyla
etmiş
onlann
her toplumda nesilden nesile
sürüp gittiğini kabul etmek gerekir. Nitekim İslam'ın, daha önceki semavi
dinlerin getirmiş olduğu hükümlerden bir kısmını nesh etmeyip ibka etmiş
olduğu da bilinmektedir. 27 Bu nedenle son peygamber Hz. Muhammed'den önce
gelmiş olan peygamberlerin toplumlanna tebliğ ettikleri ilahi mesajın bir
kısmının
toplumlarda devam etticilmiş olması sosyal bir olgudur ve bu, o
toplumun ört ve adetini oluşturan iki unsurdan biridir.
arasından,
Toplumlar
son peygamberin içinden
çıkmış olduğu
Arap
toplumunu ele alacak olursak, bu toplumun da sözünü ettiğimiz iki yoldan örf ve
adetlerini oluşturduklan ve bunun Hz. Muhammed' e peygamberlik verildiği
dönemde yaşamakta olduğu anlaşılır.
İşte
bunun içindir ki, Kur' an Arap toplumunun yaşatıp geldiği iyi
alışkanlıklara
(geleneklere) itibar
" ...ma'nlfa göre"
uyulmasını istemiş,
etmiş
ve muhataplanna
çeşitli
konularda
önererek, ma'rufa vurgu yapmış, onlara
kötü gelenekleri yasaklamış ve terk edilmesini emretmiştir.
Bu cümleden olarak
davranmalannı
Şari'in alım-satım,
rehin, kira, selem, kasame, evlilik,
eşler
arasındaki denkFk gibi İslam' dan önceki Arap adetlerinden bir çoğunu bazı yeni
düzeltmelere tabi tutarak yürürlüiüklerini onayladığı bilinmektedir. 28
Ma'rufun kaynağı
şunlan da ekleyebiliriz: .
hakkındaki
bu tespitimize,
konuınuzla
ilgili olarak
Cahiliye Devri Arap toplumu ailelerinin kimilerinde kan-koca
ilişkilerinin, selim akıl ve selim tabiatın onayladığı düzeyde iyi olduğu,
kimilerinde ise aksi yaşantının mevcudiyeti klasik İslam kaynaklannın
en-Nahl 16/36; Fatır 35/24. Bkz. İbn en-Neccar, Muh~ed b. Ahm~d elEbu Bekr (ö. 972/1564), Şarhu '1-Kevkebi'l-Münfr,l-IV, tahkik:
Muhammed ez-Zuhayli ve Nezih Hammad, Camiatıı'l-Melik Abdilaziz, Mekke 1400/1980,
I, 323-325.
26
Bkz. en-Neccar, Abdulvahhab; Kısasu 'i-Enbiya, Daru'l-Fikr, Beyrut, bty., s. 10.
27
Bkz. Ebu Zehra, Muhammed; Usulu '1-Fıkh, Dariı'1-fıkr, byy. , 137711958, s. 305 vd. ,
paragrafno: 291, "Şer'u men kablena."
28
Bkz. Şaban, çeviren: Dönmez, s. 176-177.
25
Fetühl/Tekıyyuddin,
137
tetkikinden anlaşılmaktadır. İ şaret edilen birinci aile yaşantı biçiminin Allah' ın
hoşnutluğuna mazhar olduğu, onların yaşantılarının Kur' an' da ''nıa'rôf' olarak
nitelendirilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
Arap toplumuna kendi
dilleriyle hitap eden Kur'an, müslümaniann aile münasebetlerinde, toplumda
uygulamasını
devam edip gelmekte olan ve anlam ve
yolu
tutmalarını,
kaçınmalannı
marufun
istemektedir.
zıttı
olan
"münker''
da bildikleri
''nıa'rôf'
münasebetlerden
ise
Kur'an'da otuz sekiz yerde "ma'ru.r', iki yerde de "örr' kelimesi
geçmektedir. 29 Hadislerde de aynı kavramlann sık sık tekrarlanmış olduğu
görülmektedir. 30 Bu durum, müslümaniann hayatında ma'ruf (ört)un ahlaki ve
hukuki yönlerden ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Nitekim
Rasillullah (sav.), daha önce de işaret edildiği gibi Kur'an'ın belirlediği
çerçevede sahih örfe itibar etmiş ve işlevinin sürdürülmesini sağlamıştır.
Kendisinden sonra müslümaniann yönetimini üstlenen Raşit Halifeler de örfe
göre hükümler bina etmişlerdir. 31 Müctehit imamlar ve onlara tabi' olan fakihler
de aynı yolu izlemişler, örf ve adetle ilgili kaideler vazetmişler ve onu, hakkında
Kitap ve Sünnet'te delil bulunmayan konularda insaniann sorunlarını çözmede
bir yöntem olarak kabul etmişlerdir. 32
Ma'ruf, örf ve adet terimlerinin
belli ölçüde bilgi verdikten sonra,
Vazifeleri"
ma'rufun
Kur'an'da yer alan "ma'rur'
söz edebiliriz.
İslam
kaynağı hakkında
İslam hukukçularının, ''Eşlerin
bağlamında
görüşlerinden
H.
tanımları,
Hukukçuiarınm,
''Ma'rm"
kavramı
Kavramı
Hak ve
üzerindeki
Hakkındaki
Görüşleri
Çalışmamızın
suresinin 19. ayeti
hareket
noktasını,
oluşturmaktadır.
Bakara suresinin 228. ayeti ile, Nisa
Birinci ayette mealen şöyle buyrulur: "...
Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan gibi, kadıniann da erkekler üzerinde
ma 'rufa göre haklan vardır... " Yani erkeklerin kadınlar üzerinde ne hakları
29
30
31
32
Bkz Abdulbaki, Muhammed Fuad; el-Mu'cemü'l-Müfehres li Elfazı'l-Kur'ani'l-Kerfm, 2.
tb., Daru'l-Fikr, 1401!1981, bty., s. 458-459.
Bkz. A.J. Wensınec; Concordance (el-Mu'cemu'l-Müfehres), I-VII, Leiden E.J. Brill
1936.-1969, IV, 192-194.
Karaman, age., I, 369.
İbn Nüceym, s. 93 vd. , "el-kfude es-sadise. "; es-SuyOtl, Abdurrahman Celalurldin (ö.
91111505), el-Eşbah ve'n-Nezfur, Mustafa el-Bab! el-Halebi ve Evladuh, et-taba'tu'lahire, Mısır 137811959, s. 89, lll; İbn Abidin,, II. Cilt; Mecelle, md.: 36, 37, 38, 39, 40,
41, 42, 43, 44, 45; Ebu Sünne, s. 23 vd.; Karaman, age. ve md.
138
1
l
J
varsa, kadıniann da erkekler üzerinde vazifeleri mukabilinde ma' ~f .. ....
ru o1çusunde
haklan vardır. Diğer ayetin meali ise: "... Onlarla (eşleriniz ile) m , -ır. ••
a ruJa gore
geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (bile geçinmeyi sürdürünJJ), olabüir
ki, bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda bir çok hayır takdir etmiş
bulunur." şeklindedir.
Mevcut Türkçe Kur'an meallerinde, genelde birinci ayetteki "ma'rüj''
kavramı "meşru hak',3 , ikinci ayetteki "ma'rof' kavramı ise "iyi/güzel/hoş
5
geçinin',3 olarak tercüme edilmiştir. Oysa dipnot 34 ve 35'de kaydedildiği
üzere Ömer Rıza Doğru!, Ö. N. Bilmen ve Hüseyin Atay gibi kimi mealcilerin
yaptıklan şekilde bu kavramiann ''ma'rôfa göre, ma'rôf gereğince veya örfe
göre, örfe uygun olarak, örf gereğince" şeklinde tercüme edilmelerinin
ayetlerin siyak ve sibaklanna daha uygun olciııi?;ıı ciii~iinü!ı>bi!ir.
4
Kanımızca
her iki ayette gelmiş olan "ma 'ruf' teriminin anlam ve
kapsamının tetkik edilmesi, İslam Aile Hukuku açısından yararlı olacaktır.
Önce Bakara suresindeki: " ... Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan
gib~ kadıniann
da erkekler üzerinde ma'rufa göre haklan
vardır... "
ayeti
üzerinde duralım.
Allah Telila bu ayette,
bulunduğunu
haber
vermiş
eşierden
her birinin
diğeri
olmakla beraber, her birinin
üzerinde
diğeri
hakkı
üzerindeki
haklannın
nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş; fakat bu konudaki gerekli
açıklamayı başka ayetlerde ve RasUlü vasıtasıyla yapmıştır 36 Yalnız ayeti
kerimede, her iki
tarafın
"ma'rof' lafzı ile
vurgulanmıştır.
33
34
35
da birbirleri üzerindeki
haklannın öıfe
göre
olduğu,
Kadından hoşlanmamakla beraber, kocasının onu boşarnayıp geçinmeyi sürdürmesi, bu
ayetin delaletiyle menduptur. (el-Cassas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi (ö. 370/981),
Ahkamu'l-Kur'an, l-V, thk. Muhammed Sadık Kamhavi, Daru'l-Mushaf, Kahire, bty., III,
47; et-Tabersi, Ebu Ali el-Fadl b. el-Hasen (ö. 548/l 153), Mecmeu '[-Beyan fi Tefsiri 'lKur'an 1-X, Daru'l-Fikr, Beyrut-Lübnan, 1414/1994, II, 101; el-Buhfiti, Mansur b. Yunus
(ö. 105111641), Keşşafu'l-Kına', I-VI, Alem'l-Kütüb, Beyrut, 1403/1983, V, 216.
Örnek olarak bkz. Yazır, Elmalı'lı Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili; Çantay, Hasan Basri,
Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim; Bilmen Ömer Nasuhl, Kur'an-ı Kerim 'in Türkçe Meal-i
Alisi. Anılan kavramı Ömer Rıza Doğru!, Tanrı Buyruğu'unda, "ma'ril.f vechile",
Hüseyin Atay, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali'nde "örfe uygun olarak" şeklinde
tercüme etmişlerdir.
Bkz. Yazır; Çantay; Doğrul, Ö. Rıza; Süleyman Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali.
Ömer Nasuhi Bilmen ise aynı kavramı, "Onlarla ma'ruf vechile geçinin!" diye tercüme
etmiştir.
36
ei-Cassas, II, 68.
139
Daha önce de
dinin
tanımladığımız
reddetmediği şeydir. Başka
gibi örf, insaniann kabullendikleri ve
bir anlatımla örf,
tanıdıklan ve Şari'in onayladığı şeydir.
Kur'an'da gelen "ma'rilf''
akıl
sahiplerinin güzel olarak
37
lafzının anlamını
ve uygulama biçimini,
Kur'an'ın indiği
zamandaki muhataplan olan Araplar biliyordu. "Zira Kur'an'da
tekrarlanan her ma'n2/lafız, 'o kadınlarla ma'rilfa göre geçinin,38 ayetindeki
':ma'n2/'' lafzında olduğu gibi, ondan kastedilen mana, o günkü insaniann
bildiği şeydir." 39 Nitekim İmam Şafil (ö.204/819) bu konuda şöyle der: "Allah,
koca için kadın üzerine, kadın için de koca üzerine Kitab'ında ve Rasfılü'nün
dilinde mücmel ve mufassal olarak belirttiği haklar koymuştur ki, kendi
dilleriyle hitap olunan Araplar, bu lafızlan anlamıştır." 40
Daha önce de
belirtildiği
gibL "ma'n2f"
lafzı Kur'an-ı
"Boşama
iki
defadır.
Bundan sonra
mealierini buraya
(yapılacak şey),
ya ma' ruf vechile
(nikfıh altında) tutmak, ya da iyilikle salıvermektir. "
onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri vakit, ya
yahut iyilikle salıverin!"
42
anlaştıklan
41
"Kadınları boşadığınız ve
onları
ma'ruf vechile tutun,
"Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme
sürelerini bitirdikleri vakit, (kendilerini
m 'mf vechile
Kerim'de pek
kaçının
çok ayette geçmektedir. Bunlardan örnek olarak bir
almak istiyorum:
takdirde,
boşamış
onların
olan kocalan ile)
aralarında
kocalanyla evlenmelerine engel
olmayın/' 43 "Onların (annelerin) ma'mf vechile beslenme ve giyimi babaya ·
aittir. "
44
kadınları)
"İddet sürelerini doldurduklarında onları (ric'f talakla boşadığınız
ya ma'ruf vechile
vechile ayrılın! "
37
45
38
40
41
42
43
44
45
tutun veya onlardan ma'ruf
"Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan gibi, kadınların da
Birinci tanım İbn Atıyye'nin, ikincisi İbn Zafer'indir. Bkz. İbn en-Neccar (ö. 972/ 1564),
IV, 448.
En-Nisa4/19.
İbn en-Neccar, IV, 449
eş-Şafii, Muhammed b. İdris (ö.204/819), el-Ümm, I-VIII, Daru'l-Marife, Beyrut-Lübnan,
bty., V, 106, "Cim!ıu ı'şrati'n-Nisa"
el-Bakara 2/229.
el-Bakara 2/231.
el-Bakara 2/232.
el-Bakara 2/233.
et-Ta! ak 65/2.
Şarhu'l-Kevkebi'l-Münfr,
39
(nikahınız altında)
140
erkekler üzerinde ma'n1f vechile hakları vardır. ,,46 "Onlarla ( eşleriniz ile)
ma'rufvechile geçinin/'.47
Yüce Allah, mealleri sunulan ayetlerde, kan-koca
nza ve haklann,
ve
kadının
kadını
nikah
nafakasının,
altında tutmanın,
birlikte
olmasını
ma'rtif üzere
arasındaki karşılıklı
yaşamanın, boşamanın
bildirmiştir.
Dolayısıyla
Kur'an'da evlilik hükümleri ve kan-koca haklanyla ilgili zikredilenlerin hepsi
ve aynca kadının
kocası
tümü ma' rfif üzeredir.
üzerindeki nafaka
hakkının
hükmü vacip olup, bunlann
48
O halde ayetlerde ifade edilen "ma'ruf'un anlam ve kapsamı nedir?
Ma'ruf, daha önce ifade edildiği ve İbn Teymiye (ö. 728/1328)'nin de
beliıttigl
eşierin
gibi
Kur'an'ın irıişi sırasında vahyirı muhataplarırım
durumlan
hakkında
durumlanna, ikamet ettikleri yere,
ş;;;ydir
miktar ve nitelik olarak bildikleri
eşierin
fakirlik zenginlik gibi ekonomik
kış
yaz, gece gündüz gibi zaman faktörleri
gereğince çeşitlilik
arz etse bile; her belde ehlinin örfü olan adete göre
yedirir, içirir. Keza
hanımı
mut'ayı (boşanan kadına
yanında
ile birlikte
eşya)
verilen
geeelemesi ve onun cinsel
göre- örf gereğincedir.
ki o,
çeşit,
insaniann
örften ibarettir. Her ne kadar bu,
bildigi
yaşamayı
hanımını
sürdürmesi, üzerine vacip olan
vermesi de yine örfe göredir.
ihtiyacım karşılaması
da -en
Hanımının
doğru görüşe
49
Ayetlerde geçen "ma'rtif'
kavramlan hakkında
klasik İslam
kaynaklanndaki yorumlardan, İslam öncesi ve vahyin indiği sırada Arap
toplumunda ma'rufun
insanlara ona
bilindiği, yaşatıldığı
uymayı önerdiği,
yerdiği, yasakladığı
ma'r:lf
ve
karşıtı
ve onun terk edilmesini
yaşantılannı
Şan'in
olan münker
emrettiği
Aişe'nin,
RasUlullah'a aile
kadınının,
aile ilişkileriyle ilgili anlattıklan da bu fikri
hikaye
ettiği
ve
davranışlan
ise
buna itibar
anlaşılmaktadır.
etmiş olduğu
Hz.
on bir cahiliye
doğrulamaktadır.
Rivayete göre, on bir Arap kadını, aralannda kocalan hakkında hiçbir
şey
46
47
48
49
gizlemeyip her
şeyi açıkça
anlatmak üzere
anlaşırlar
ve her biri
kocasıyla
el-Bakara 2/228.
en-Nisa 4/19.
İbn Teymiyye, Ebu'I-Abbas b. Teymiyye Takıyyuddin (ö.728/1328), Mecmuu 'l-Fetava,IXXXVII, cem ve tanzim: Abdurrahman b. Muhammed en-Necdi, 1398, byy., IVXXX, 85.
İbn Teymiyye, IVXXX, 84-85.
141
ilgili yaşantısını hiçbir şey gizlerneden anlatır. Bu hadis, "Ümmü Zer' Hadisi"50
olarak bilinmekte olup, hadisten
aşağıdaki
hususlar anlaşılmaktadır:
1. Ebu Zer', nafaka ile ilgili olarak hanımı Ümmü Zer' e rahat
edebileceği
konut, kendisine hizmet eden hizmetçi, yeterli besin, giyim ve zinet
ternin etmiştir.
2. Ebu Zer',
kocalık
görevini yapan,
karşılıklı ilişkilerde anlayışlı,
güler
yüt1ü, Ümmü Zer'in hoşuna gitmeyen söz ve davranışlardan kaçınan, onun
arzularını
yerine getirip sözünü reddetmeyen ve aile içinde, ailenin
üyelerine onu ezdirmeyen ve ona
-nafakanın bolluğu yanında-
diğer
maddi ihsanlan
da çok olan biridir.
3. Ebu Zer'in aile ilişkilerindeki tutum ve davranışllli-ı hanınıı Ün1.~ü
.
Zer' i mutlu kılmaktadır.
Olayı
RasUlullah' ın
rivayet eden Hz. Aişe, on bir kadınla ilgili sözlerini bitirince
şöyle dediğini rivayet etmiştir:" Ey Aişe, ben sana, Ebu Zer' in
Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim. Şu farkla ki, Ebu Zer', Ümmü Zer'i boşamış; ben
seni boşamayacağım." Rasillullah'ın sözü üzerine Hz. Aişe de; "Anam, babam
sanafeda olsun! Sen bana göre Ebu Zer'den daha üstünsün" demiştir.
Hadisten, Hz. Peygamber'in cahiliye ehlinden Ebu Zer'in
aile ilişkilerini olumlu bulduğu ve onaylamış olduğu anlaşılmaktadır.
51
eşi
ile olan
52
Hadiste Ümmü Zer' dışında beş kadın daha kocalanyla ilgili güzel
hasletler ve iyi huylardan, olumlu aile ilişkilerinden ve kocalannın kendilerine
yeterli -hatta daha ziyade- nafaka sağladıklanndan övgü ile söz etmişlerdir.
Aynca Ümmü Zer', Ebu Zer' kendisini boşadıktan sonra yapmış olduğu ikinci
evlilikte, ikinci kocasının da -Ebu Zer' seviyesinde olmasa bile- iyi
geçimliliğinden,
50
51
52
nafaka ve ihsanının
genişliğinden
söz etmiştir.
Hadis, farklı lafızlarla rivayet edilmiştir. Bkz. Buharf, Nikah, Husnu'l-Işre Maa'l-ehl;
Müslim, Fadailu's-Sahabe, Zikru Hadisi Ümmi Zer'; Zebidi, Kfunil Miras tercemesi ile
beraber (Sahihi Buhari Muhtasan, DİB, XI, 306-312). Hadisin şarhı için bkz. el-Ayni,
Bedruddin b. Ahmed (ö. 8551145l),Umdetü'l-Kilri Şarhu Sahihi'l-Buharf, I-XXV, Dar
İhyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut-Lübnan, bty. , XX, 169; İbn Hacer, Ahmed b. Ali elAskalani (ö.852/1449), Fethu'l-Bari bi Şarhı Sahihi'l-Buharf, I-XXVIII, Dabt ve ta'lik:
Taha Abdurrauf Sa'd ve Mustafa el-Havan, Mektebetu'I-Külliyyati'l-Ezheriyye, Mısır
1398/1978, IX, 331; en-Nevevi, Ebu Zekeriyya Muhyiddin b. Şeref (ö. 67711278), Şarhu
Sahihi Müslim, I-XVIII, Dar İhyai't-Turasi'l-Arabi, 2. tb. , Beyrut-Lübnan, 1392/1972,
XV, 217-218.
el-Ayni, XX, 169; İbn Hacer, IX, 329.
el-Ayni, XX, 169.
142
On bir
kocalık
kadından beşi
hakkıyla
görevini
temin etmeyip cimrilik
ve
kocalannın
ise
yerine getirmediklerinden, nafakalanm yeterince
yaptıklanndan,
kaba sözlü ve
ve aile
yaşantılannın
anlaşıldığına
Olaydan
asık suratlı
dolayısıyla
hatta kendilerini dövdüklerinden,
olmadıklanndan
kendileriyle ilgilenmediklerinden,
olduklanndan
kocalanndan
memnun
mutsuz geçtiğinden söz etmişlerdir.
kadınlanndan altısı
göre, sözü edilen cahiliye
yani çoğunluğu (Ümmü Zer' ikinci kocasının da iyi olduğunu söylemiştir ki, bu
durumda yedi aile demek olur),
kocalannın
Dolayısıyla
12 dersek yedisi ve her iki durumda da
çoğunluk,
on bir aile dersek
nanköriük
selim
hayatlannın
evlilik
bildirmişlerdir.
yapınama
ve
iyi
kadınlar,
Ve bu
(sağduyu)
altısı,
faziletini
tab-ı
olduğunu
iyiliğini
kocalannın
ve
etmişlerdir.
ikrar
dürüstlüklerini
kocalannda gördükleri nimetleri inkar edip
göstermişierdir
selim (temiz
ki, bu, Arap i.opiumunda
fıtrat)
olduğu
gibi
Raslılullah'ın şu
sözü
sahibi erkeklerin
kadıniannda bulunduğunu kamtlamaktadır. Diğer
yandan,
aki-ı
de bunu desteklemektedir: "Kureyş kadınlan, en hayırlı kadınlardır; onlar
deveye binerler, küçük çocuklanna en çok şefkat gösteren, kocasına ait şeyleri
en iyi koruyanlardır. ,,sJ Binaenaleyh bu tespitten sonra şunlan söyleyebiliriz:
Cahiliye dönemi Arap toplumunda, kimi müelliflerin de belirttikleri gibi
çoğunluk
ailelerde
kadına saygı
gösterilmekte,
onun
görüşlerine
edilmekte ve kendisiyle olaylar ve hayat problemleri hakkında
olduğu
ve
54
müracaat
İstişare
edilmekte
ve bu dayanışmanın ailede kan-koca ilişkilerinin sağduyuya dayandığı
başta eşler
olmak üzere aile bireylerine mutluluk
toplumda var olan bu
geleneğin
getirdiği anlaşılmaktadır
nesilden nesile devam edip
geldiği
ki,
tarihi bir
olgu olarak kabul edilmelidir. Dolayısiyla İslam öncesi Arap toplumunda, iyi
geçimli ailelerin
bulunduğunu
yerinde insaniann kabul
ve bu ailelerin geçim
ettiğini
ve bunun insaniann
tarzını akıl
beğenisine
ve
mizacı
mazhar olup
nesilden nesile aktanlarak ve tekrarlanarak örfleştiğini kabul etmek gerekir ki,
işte
bu, ma'ruftur.
tanıtılmış
Zıttı
ve toplumda
ise münkerdir ki, bu da nesilden nesile kötü olarak
yaşatılmakla
beraber,
beğenitınemiş
ve kötü olarak kabul
edilmiştir.
Kur'an-ı
ma'rufa vurgu
53
54
Kerim, herhangi bir konuda "ma'rilfa göre
yapıyorsa,
o konudaki
örfleşmiş
yapınız"
diye
olan hususlann dikkate
Buhari, Ehadisu'l-Enbiya, Bab kavlillahi: "İzii kaleti'l-meliiikeıu yii Meryem"; Müslim,
Fedailu's-sahabe, Bab fedaili nisai Kureyş, Müslim, Nevevi Şerhi, XVI, 80.
Bkz. Hasan, İbrahim Hasan; Tarihu '1-İsliim, I-11, 7. tb. , el-Cfze, 1964, I, 64.
143
alınmasını
istemektedir. Çünkü Arap toplumuna kendi dilleri ile hitap eden
Kur'an'ın
"ma'rof"
lafzını kullanınasında
Binaenaleyh Arap aile
istenmektedir. Kur' an, örfün
emrederken,
ma'rfıfun anlaşılınasına
nafakasıyla
amacın
bulunması
gerekir.
yapısında Şari'in doğru bulduğu ilişkiler bulunmaktadır
ki, onlann uygulamaya geçirilmesi, kötü
uyulmasını
bir
belirlediği
Rasfılullah
ve
uygulaınalann
kriteriere ve
ise terk edilmesi
yaşantı
biçimlerine
da bu yolda söz ve uygulamalanyla
uygulanınasına yardımcı olmuştur.
Nitekim o, kan
ilgili Kur'an'da gelen ayetlerin (el-Bakara 2/233, et-Talak 65/6-7)
tefsiri mahiyetinde
kannın
olmasını önermiştir.
55
Buraya kadar
beslenme ve giyimi (nafaka) nin
yapılan açıklaınalardan
Nisa suresinin 19. ayetlerinde geçen
ulemanın görüşlerine
ma'rfıfa/örfe
göre
sonra, Bakara suresinin 228. ve
";r.a'ıuj'' kavramlannın
yorumuyla ilgili
geçebiliriz.
İmam Şafii'ye (ö. 204/819) göre Bakara suresinin anılan ayetindeki
ma'rfıf;
hak sahibini,
hakkını isterneğe
mecbur etmeden, istemesi halinde ise,
ona edada külfet yuklerneden ve isteksizlik belirtisi göstermeksizin gönül
boşluğu
ile ve geciktinneden tam olarak hakkı eda etmektir. Buna göre
karşı tarafın hakkını
hangisi,
etmezse, hak sahibine
zulmetmiş
edayı geeiktirmesi zulümdür.
56
eşierden
mazeretsiz olarak geciktirir ve vaktinde eda
olur. Çünkü
hakkı
edaya muktedir kimsenin
Nitekim Hz. Peygamber de bir hadislerinde:
"Varlıklı
kimsenin borcunu ödemeye yanaşmaması zulümdür." diye
buyurmuştur ki, hadisteki "varlıklı kimse" lafzı amın olup, tahsis söz konusu
olmadığından, hadisin şumulüne, başka mükellefler dahil olduğu gibi eşierin de
dahil
olması
gerekir.
Taberi (ö. 310/923), ilgili ayetteki
ına'rfıfun
yorumu
hakkında
iki
görüş
zikretmektedir.
55
56
Bkz. Buhari, Nafakat 9, ll, 14, Buyu' 95, Alıkarn 14, 38; Müslim, Akdıye 7; Ebu Davud,
Buyu' 79, Menasik 56; İbn Mace, Ticarat 65, Menasik 84; Darimi, Nikah 45, Menasik
38; Ahmed, el-Müsned, V, 72; VI, 50, 206, 280.
eş-Şafii, Muharnmaed b. İdris (ö.204/819); Ahkamu'l-Kur'an, 1-11, Cem: el-Beyhaki
(ö.456/1066), tarifve takdim: el-Kevseri, Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, Lübnan,
1400/1980, I, 203-204. "Varlıklı kimsenin borcunu ödemeye yanaşmaması zulümdür."
Hadisi için bkz. Buhari, İstikraz 12, Havfılat I, 2; Müslim, Musakat 34; Ebu Davud,
Buyu' 10; Tirmizi, Buyu' 100, 101; İbn Mace, Sadakat 8; Darimi, Buyu' 48; Muvatta,
Buyu' 84; Ahmed, III, 71,245,254, 260,315,370,377,463,464,465.
144
Birincisi;
kadının, kocasının haklannı
eda etme konusunda ona itaat
etmekle yükümlü bulunması, kocanın da buna mukabil kansıyla iyi geçinmekle
yükümlü olmasıdır. Bu, Dalıhak ve İbn Zeyd'in görüşüdür.
İkincisi; İbn Abbas'ın görüşüdür ki, kadının kocası için süslenmesi nasıl
üzerinde bir hakkı ise,
kocası üzerindeki hakkıdır.
ki
kocanın eşi
kocanın
da hanımı için süslenmesi, kadının
olarak, eşierin birbirlerine zarar veren
şeylerden kaçınınalan gerektiğini söylemiş ve İbn Abbas'ın görüşünün tercihe
Taberi de
daha uygun
ına'ruf kapsamında
olduğunu
belirtmekle beraber,
kapsamında bulunduğunu vurgulamıştır.
diğer görüşün
de ayetin delaleti
57
Tabersi (ü.S48il153) ise, ayetteki ma'rfifun; eşier arasında iyi geçim
yapılması, zarar vermekten sakınılması, (birden fazla eş bulunması halinde)
eşler arası geceleme, nafaka ve giyimde adaletin sağlanması demek olduğunu
söylemiştir. 58
Hanefi fakibierinden Kasani (ö. 587/1191), ına'ruftan maksadın,
kocanın eşine güzel sözler söylemek ve onunla iyi geçim yapmak suretiyle
iyilikte bulunması olduğunu ifade etmiştir. 59
Hanbeli fakibierinden İbn Kudame (ö. 620/1223) ise, İmam Şafii'nin
tanımına
uygun olarak ma'ruftan
muradın;
alacaklıya hakkını
üzerinde hak bulunan
tarafın,
gönül hoşnutluğu ve güler yüzle, vaktini geciktirmeden,
kakınadan ve eziyet etmeden eda etmesi olduğunu kaydetmiştir. 60
başa
Nisa suresi 19. ayetteki " ma'rufa göre geçinme" hakkındaki
yorumlara geçmeden önce, konunun daha iyi anlaşılması için ayetin iniş
sebebini zikretmek yerinde olacaktır. Ayetin iniş sebebiyle ilgili olarak
Fahruddin
57
58
59
60
er-RaZı
(ö. 606/1210)
şöyle
demektedir: "Kavm (erkeklerden bir
et-Taberi Ebu Cafer Muhammed b. Cerir (Ö.310/923), Camiu'l-Beyan an Te'vili'lKur'an, I-XXX, takdim: eş-Şeyh Halil el-Meys, dapt ve tevsik: Sıdkı Humeyd ei-Attar,
Daru'l-Fikr, Beyrut-Lübnan 141511995, II, 614-615; Bkz. ei-Kurtubi, Ebu Abdiilah
Muhammed b. Ahmedel-Ensari (ö. 67111273), el-Cami' li Ahkamu'l-Kur'an, I-XX, thk.
Ahmed Abdulalim el-Berdfii, Daru'l-Kütübi'l-Arabi, Kahire 1387/1967, III, 123.
et-Tabersi, II, 101.
el-Kasani, Ebu Bekr Alaurldin b. Mesud (ö.58711191), Bedaiu's-Sanai', 1-X, naşir:
Zekeriyya Ali Yusuf, Matbaatu'l-İmam, Mısır, bty. , III, 1553.
İbn Kudame, Ebu Muhammed AbdiHalı b. Ahmed (ö. 620/1223), el-Muğnf, 1. tb. , thk.
Mahmud Abdullah Fayid ve Abdulkadir Ahmed Ata, Mektebetu'l-Kahire, Mısır 19691958, VII, 293; bkz. el-Buhfiti (ö. 1051/1641), V, 184.
145
grup), kadınlarla kötü geçindiklerinden onlara: 'Onlarla (kadınlarla) ma'rof
üzere geçinin' denildi. " 61
Yüce Allah bu ayeti kerime ile, erkekler tarafından kadınlara yapılan
zulmü,, onlara zarar vermeyi yasaklamış ve kadınların, mal gibi erkeklerden
kalan mirasa dahil edilmesini önlemiştir. 62
Kimi alimiere göre,"Onlarla ma'rilfa göre geçinin!''hitabı, velileredir.
Hitabın, kadınların mirasına heves ederek, onlarla iyi geçinmeyen veya
mehirlerinin bir kısmını alabilmek için onları evde alıkoyan kocalar hakkında
olduğu da söylenmiştir. Bu, İbn Atıyye'nin tercihi olup Kurtubi de aynı görüşün
"esah" olduğunu kaydetmiştir. 63
Söz konusu ayetle ilgili verilen bu bilgilerden sonra, İslam bilginlerinin
;'Ma :riija gore geçinme" hakkındaki görüşlerine geçebiliriz:
Taberi (ö.310/923), ayetteki ma'rufa göre geçinmekten maksadın;
kocanın, Allah'ın kadın için üzerine farz kılmış olduğu haklarını yerine getirerek
evliliği sürdürmesi veya eğer kadını boşamak istiyorsa, onu iyilikle boşaması
olduğunu söyler. 64
Cassas'a (ö. 370/981) göre bu ayet, kocaların hanımlan ile ma'ruf/örf
üzere geçinmeleri gerektiği hakkında bir emir olup, kadının mehir ve nafaka
haklannın tam olarak verilmesi, (çok eşlilik durumunda, eşler arasında) ikamet
etme taksiminin adil yapılması, kötü ve kaba sözlerle ona eziyet edilmemesi,
ondan yüz çevirerek başka bir kadına meyledilmemesi, suçsuzken ona karşı
surat asılıp tavır alınmaması anlamlarını içerir. 65 Tabersi (ö.548/1153 ) de ayeti
61
er-Razi, Fahruddin Muhammed b. Ömer, et-Tefsiru'l-Kebfr (Mefatihu'l-Gayb), I-XXXII,
. Daru'l-Kütübi'I-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 1411/1990, X, 1I.
Ilgili ayetin nüzul sebebi hakkında şunlar da rivayet edilmiştir: Arap erkekleri, ailelerinden
evli bir adam öldüğü zaman onun malına varis oldukları gibi kansına da varis olurlardı.
Bu nedenle velilerden dileyen o kadınla evlenir, dileyen onu başkası ile evlendirir, dileyen
de evlenmesine engel olurdu. Bu cümleden olarak cahiliye Araplarının adetine göre, bir
kimse öldüğünde onun başka bir kadından olan oğlu veya asabesinden en yakın olan bir
hısımı dul kadının üzerine elbisesini atar ve ona kadının kendisinden ve velilerinden daha
fazla hak sahibi olurdu ve dilerse o kadınla mehir vermeden evlenirdi, dilerse onu başka
bir erkekle evlenditir mehrini kendisi alır ve kadına vermezdi, dilerse ölüden kalan mirasa
malik olmak veya kadın ölünce ona varis olmak için onu evde ölünceye kadar alıkoyar ve
başkası ile evlenmesine engel olurdu. Bu nedenle Allah ilgili ayeti indirdi ve bu cahiliye
adetini kaldırdı. (el-Kurtubi, V, 94. Aynca bkz. et-Tabersi, Mecmeu'l-Beyan, lll, 44).
62
el-Kurtubi, V, 94.
63
el-Kurtubi, V, 95.
64
Camiu'l-Beyan, III, 414.
65
Ahkamu'l-Kur'an, III, 47.
146
benzeri anlamlarda yorumlaınış, aynca kılık kıyafet ve
edilmesini, kadının dövülmemesini de ma'rfıftan sayınıştır. 66
Cassas, yukandakilere ilaveten
maruf kapsaınında olduğunu kaydeder:
aşağıdaki
temizliğe
hususlann da ayetin
dikkat
önerdiği
1. Hamının nikah altında tutulması halinde, onunla ma'rfıf üzere
geçinmek, boşama durumunda ise, onu iyilikle (eziyetsiz) boşamak. 67 Bu,
Tabeti'nin de görüşüdür. 68
2. Kocanın, hanımından hoşlanmaması durumunda bile onu
geçinmeyi sürdürmesi. 69 Taberside aynı görüştedir. 70
evlilik
boşarnayıp
Cassas, bu ayetin kocanın eşinden hoşlanmasa bile onu boşarnayıp
sürdürmesinin koca üzerine mendup olduğuna delalet ettiğini
birliğini
söyler ve RasUlullah'tan bu manaya muvafık hadis rivayet edildiğini kaydeder
ve İbn Ömer' den: "Allah nezdinde en sevimsiz mubah, talaktır. " 71 hadisi ile
Ebu Musa el-Eşaıi'den: "Evleniniz, (fakat) boşanmayınız! Çünkü Allah, zevkine
düşkün erkekleri ve zevkine düşkün kadınlan sevmez" 72 hadisini zikreder ve Hz.
Peygamber'in bu sözünün, talakın rnekruh olduğuna ve kocanın hanımından
hoşlanmasa bile onunla maruf üzere geçinmeyi sürdürmesinin mendup olduğuna
delalet eden anılan ayete uygunluğunu ifade ettikten sonra sözlerine şunlan
ekler: "Çünkü Allah, belki de bizim için haynn, hoşlanrnadığırnız şeye
sabretmekte
olduğunu
(ayetin sonundaki) 'Olabilir ki bir
şey
sizin
hoşunuza
hayır takdir etmiş bulunur' ayeti ile haber
ki bu, Allah'ın şu ayeti gibidir: 'Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken o,
73
sizin için hayırlı olur, bir şeyi de sevdiğiniz halde o da hakkınızda şer olur. ' "
gitmez de Allah onda bir çok
vermiştir
66
Mecmeu'l-Beyan, III, 46.
Kurtubi, hanım ile iyi geçinme konusunda şöyle der: "Allah, evlilik yapıldığında, eşler
arasında birliktelik ve arkadaşlığın kemal derecesinde gerçekleşebilmesi için kadınla
sohbeti (arkadaşlığı) emretti. Zira onunla olan iyi arkadaşlık nefis için daha sükunet
verici, yaşarn için daha mutluluk getincidir ve hanım ile iyi ve hoş birliktelik sağlarnakliyi
geçinmek, kazaenfhukuken olmamakla beraber dinen koca üzerine vaciptir." Ahkamu'lKur'an, V, 97.
67
el-Bakara 2/228.
68
Camiu'l-Beyan,III, 414.
69
en-Nisa 4/19.
70
Mecmeu'l-Beyan, Il, 1019.
71
Ebu Davud, Talak 3; İbn Mace, Talak 1.
72
el-Cassas, Ahkamu'l-Kur'an, III, 47.
73
el-Bakara 2/216.
147
3.
Kocanın, hanımını boşayıp başka
boşadığı hanımına vermiş olduğu
halinde,
almasının yasak edilmesi,
evliliği
bir
hanıınla
evlenmeyi istemesi
mehri -ne kadar çok olsa dahi- geri
maruf kapsamında olduğu gibi, onu boşarnayıp
sürdürmesi durumunda da kadının nzası olmaksızın mehrinin hepsini
74
veya bir miktarını almaması da maruftandır. Dolayısıyla ilgili ayet gereğince
kocanın hanımına vermiş olduğu
mehrin
onayı olmadan alması yasaklanmıştır.
Diğer
nedeniyle
yandan,
anılan
kocanın hanımına
Çünkü ayette ona verilen
şamildir.
şey
ayette,
hibe
tahsis
tamamını
veya bir bölümünü onun
75
"venniş olsanız"
ettiği şeyi
geri
alması
lafzının umumiliği
da
yasaklanmıştır.
edilmemiş olduğundan
mehre de hibeye de
lafzın
nedeniyle,
76
Aynca ayet, yine
nafakasını
belli bir müddet
kimsenin karısına
delalet eder. 77
anılan
umumi
oluşu
verdiği peşin
ödeyen, sonra da müddet bitmeden ölen
nafakayı (varislerinin) geri alamayacağına da
Kasani (ö.587/1191), ilgili ayetteki ma'rufa göre geçinme
şunları
karısına
peşin
hakkında
söyler:
Hz. Peygamber'in, "Sizin en hayırlınzz, ailesine en hayırlı
olanınızdır. " 78 hadisine göre kocanın; söz, davranış ve ahlaki yönlerden eşine
lutuf ve ihsanda bulunarak evlilik birliğini sürdürmesi menduptur. Diğer bir
ifade ile maruf; kocanın, benzeri kendisine yapılmış olsa karşı gelmeyeceği,
aksine benimseyip kabul edeceği ve razı olacağı şeylerle eşine muamelede \
bulunmasıdır. Aynı şekilde kadının
tarzda güzel sözlerle iyilikte
menduptur. 79
74
75
76
77
78
79
da kocasına karşı, onun gönlünü hoş edecek
ve örf gereğince iyi geçinmesi de
bulunması
en-Nisa 4/20.
el-Cassas, Ahkıımu'l-Kur'an, III, 47.
Age. , III, 48.
Age. , III, 48.
Tirmizi, hadisi Ebu Hüreyre'den rivayet etmiş, hasen ve sahlh olduğunu bildirmiş; aynı
konuda Hz. Aişe ve İbn Abbas'tan da rivayet geldiğini kaydetmiştir. (Tirmizi (ö.279/892),
es-Sünen, I-V, thk. Abdurrahman Osman, Daru'l-Fikr, Beyrut 1400/1980, Il, 315,
rakam: 1172, "Ebvabu 'r-Radfi '."
el-Bedai', III, 1552.
148
İbn Kudame (ö.620/1223) ve Buhı1ti (ö. 1051/1641) de ayette sözü
edilen ma'rufa göre geçinmeyi, benzer şekilde izah etmişlerdir. 80
Reşit Rıza, kocanın hanımı
üzere olmasının hükmünün vacip
ile olan
arkadaşlık
ve
olduğunu vurguladıktan
birlikteliğinin ma'rı1f
sonra,
üstadı
Abduh'a
atfen ayet-i celiledeki ma'rı1ftan maksadın kadın tıynetinin uyuşup kabul ettiği,
onun fıtrat ve mürüetinin, örf ve dinin reddetmediği ve her iki eşin sosyal
seviyelerine uygun düşen şeyler
tatlı söz, güler yüz ve olumlu
ma'rı1f
edilmesinin
karşılanmamasının,
hallerinde
kaşların
olduğunu
ve mutlu
sayıldığını;
nafakanın
yeterince
eziyet verilmesinin, karşılaşma
surat asılmasının ise ma'rı1fa muhalefet
davranışlarla
çatılmasının,
oldugunu ifade eder. Yine
nafakanın yeterliliğinin,
davranışlarla karşı tarafın hoşnut
kapsamında
söz veya
belirtir ve
Reşit Rıza'nm
if<ldesine gere b!!'i f!!i!!'Jt"r;
kadının
kişisel işlerini
hizmetçiye yaptıranlardan olması durumunda ve kocasının da
hizmetçi ücretini vermeye muktedir olması halinde, hanımına hizmetçi tutması
vaciptir ve bu da ma'ruftandır, denıişlerdir. 81
Reşit Rıza'nın hocasına
atfen
"ma'rı1f' kavramına getirmiş olduğu
tanım,
kimi fakihlerin, örf (maruf)ün tarifinde yer verdikleri "sağduyu ve fıtratın
kabul ettiği şeyler" 82 unsurlarına ve Hz. Peygamber' in kadınlarla olan ilişkilerde
ve onlardan yararlanmada,
önerdiği hadisinin
kadınlann yaratılış
özelliklerine dikkat edilmesini
ruhuna uygunluğu bakımlanndan dikkat çekicidir. Nitekim
84
İbn Atıyye de ma'rı1fun yorumunda Rasülullah'ın bu hadisine işaret etmiştir.
83
Verilen bilgilerden
anlaşıldığına
göre
hakkın,
sahibine eda edilmesinde
ma'rı1fun gerçekleşebilmesi
için; geciktirilmeden, hak sahibi rencide edilmeden
ve ona herhangi bir mali külfet yükletilmeden güler yüz ve gönül hoşnutluğu ile
sahibine edası gerekir. Aksi halde Şari' tarafından eşler arasında, hakkın eda
edilmesiyle ilgili gerçekleştirilmesi istenilen ma'rı1fa göre hareket edilmemiş
olur. 85 Diğer yandan, kocanın hanımı ile ma'rufa göre geçim yapmayı temin
80
81
82
83
84
85
İbn Kudame, VII, 293; el-Buhüti, V, 184.
es-Seyyid Reşid Rıza; Tefsiru'l-Kur'ani'l-Hakfm eş-Şehir bi Tefsiri'l-Menar, 1. tb. ,
Daru'l-Fikr, byty. , III, 456-457. Benzeri yorumlar için bkz. el-Alüs!, Şihabuddin,
Ebus'Sena, (ö. 1270/1854), Ruhu'l-Mefinf fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azim, I-XVI, Tashih:
Muhammed Huseyn el-Arab, Daru'l-Fikr, Beyrut-lübnan, 1414/1993, III, 397.
Bkz. İbn Abidin, er-Resail, II, 114; Ebu Sünne, el-Örfü ve'l-Adeh, s. 8.
Bkz. Buharl, Nikah 79, Mudaratu'n-Nisa; Müslim, Rada' 61; Darimi, Nikah 35.
Bkz. el- Kurtuhl, V, 97.
el-Maverdi, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed el-Basri (ö. 450/1058), el-Havi'l-Kebfr, IXXII, 1. tb. , thk. Mahmut Mataracı, Hasan Ali Görgülü ve diğerleri, Daru'l-Fikr, BeyrutLübnan 1414/1994, XII, 207.
149
edebilmesi için de
onayladığı
kadın fıtratına
eşierin
ölçüde ve
uygun,
sağduyu,
temiz karakter ve dinin
sosyal seviyeleriyle mütenasip olarak söz ve
davranışlanyla karşı tarafın hoşnut
ve mutlu
kılınması
ve
nafakanın
da yeterli
hakkında
fakihlerin
görüşleri
miktarda karşılanması gerekmektedir.
Sunulan ayetlerle ilgili
fıkhi
hükümler
şöyledir:
1. Hanefi fakihi Kasani'ye göre, rna'ruf üzere geçinmenin hükmü,
"onlarla ma'rlifa göre geçinin" ayetiyle teşvik edilmiş olup müstehaptır86 •
Hanbeli fakihi İbn Kudame (ö. 620/1223) de ma'rı1f üzere geçinmenin
hükmünün müstehap
göstermiştir.
olduğunu söylemiş
bazı
ve delil olarak Nisa suresini 36. ayetini
alimiere göre ayetin " .•. Yakın
arkadaşada
ihsan (iyilik)
edin." bölürr..ündeki "yakın arkatla~"tan murat, eş lerden h~r birisidir. 87
Zira
2. Malikilerden Kurtubi 88 (ö. 671/1273) ile Şafiilerden Fahruddin
9
er'RazıB (ö.606/1210), ma'rı1fa göre geçinmenin dini hükmünün vacip
olduğunu söylemişlerdir.
3, İmam eş-Şafii (ö. 204/819) 90 ve İbn Hazm (ö. 456/1064 )91 , karşılıklı
hakiann
rna'rı1f gereğince edasımn, eşierden
her ikisi için de farz
olduğu
görüşünü savunmuşlardır.
ma 'rilfa göre hakların eda edilmesi ve yine ma 'rofa
göre eşierin birbiriyle geçinmeleri hususundaki İslam hukukçulannın görüşlerini
verdikten sonra, karşılıklı hak ve görevlerinin neler olduğu üzerinde kısaca
durulabilir. Ancak eşierin karşılıklı hak ve görevleriyle ilgili varit olan naslar ve
bu konuda fakihler arasında meydana gelen tartışmalar, çalışrnamızm sınırlarını
zorlayacak niteliktedir.
Eş ler arasında,
III. Eşierin Hak ve Ödevleri
Nikah
sözleşmesi
birliği kurulmuş
86
87
88
89
90
91
sahih ve
olduğundan,
nafız
olarak
gerçekleşince, eşler arasında
evlilik hukuki
sonuçlarını doğurur
ve
evlilik
eşler
el-Bed/ii', III, 1552.
İbn Kudame, IV, 36.
Ahkamu'l-Kur'an, III, 123-124; V, 97.
et-Tefsiru 'l-Kebfr, VI, 81.
Ahkamu '1-Kur'an, I, 203.
İbn Hazm, Ebu Muhammed b. Ahmed (ö. 456111064), el-Muhallii bi'l-Asiir, I-XII, thk.
Abdulgaffar Süleyman Bendan, Danı'l-Kütübi'l-İlmiyye, Lübnan 1408/1988, IX, 224,
rakam: 1904.
150
arasında karşılıklı hak ve
Kur' an' da: "Erkeklerin
ödevlere riayet edilmesi meşruiyet kazanır. 92
kadınlar
üzerindeki
hakları
üzerinde ma'rufa 1 öife göre hakları vardır."
vurgu
yapılmıştır.
bulunduğu
Dolayısıyla
gibi,
Ancak bu hak ve yükümlülüklerin
karşı
kadınların
da erkekler
ayetiyle bu hak ve ödevlere
karşı
kaniann kocalanna
gibi, kocalann da kanianna
eşierin yaratılış
93
yükümlülükleri
benzer yükümlülükleri
eşler arasında
vardır.
taksiminde gözetilen prensip,
özellikleri, örf ve (bir de): "Her
hakkın karşılığında
bir
yükümlülük vardır." ilkesidir. 94
Bu haklar;
eşler arsında müşterek
haklar,
kannın kocası
ve kocanın kansı üzerindeki haklan olmak üzere üç kısımdır.
Eşler arasında müşterek
bınnın dığennden cınsel
evlilik
yönden
hısımlığından
gerçekleşmesi,
eşler
babasına ait olması
96
olan haklar;
(kayın
arasında
eşierin
taydalanmasımn
hısımlığı)
miras
birlikte
helal
doğan
hakkının
üzerindeki haklan
95
yaşamalannın
olması,
her biri
çocuğun
ve : "Onlarla ma'ruf üzere geçinin. "
97
nesebinin
ayeti gereğince
eşlerden her biri üzerine örfe göre geçinmelerinin vacip olmasıdır.
Kadının kocası
hakkında
haramlığının
evlenme
sübutu,
ve her
98
üzerindeki hakianna gelince bunlar, maddi haklar ve
manevi haklar olmak üzere ikiye aynhr99 ve özetle şunlardan ibarettir:
Kadının kocası üzerindeki maddi haklan; mehiruxı, konut ve nafakasmın 101
tam olarak sağlanması
almamasıdır.
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
103
102
ve boşanma halinde, ona vermiş olduğu mehri geri
Manevi haklan ise; kendisine iyi muamele edilmesini ve maruf
es-Seyyid Sabık; Fıkhu 's-Sünneh, I-III, 3. tb. , Daru'l-Küttabi'l-Arabi, Beyrut-Lübnan
1398711977, II, 153.
el-Bakara 2/228.
ez-Zuhayli, Vehbe; el-Fıkhu'l-İsliimf ve Edilletuh, 1-Vlll, 3. tb. , Daru'l-Fikr, Dımeşk
1409/1998, VII, 327. İslam Aile Hukukuna Örlün Etkisi hakkında bkz. Bardakoğlu,
"İslam Aile Hukukunun Oluşumuna Toplumsal Şartların Etkisi." (Yayırnlanmamış
makale).
es-Seyyid Sabık, II, 153.
el-Kasam, III, 1545 vd.
en-Nisa 4/19.
es-Seyyid Sabık; H, 153-154.
es-Seyyid Sabık, II, 154; ez-Zuhayli, VII, 327.
en-Nisa 4/4; el-Cassas, II, 68.
el-Bakara 2/233; en-Nisa 4/34.
el-Kasant, III, 1547.
en-Nisa 4/20. Geçirnsizlik kocada olmak şartıyla, koca kansını boşarsa, kansına vermiş
olduğu mehri, boşama karşılığında geri almaması kadının kocası üzerindeki hakkıdır. (elCassas, II, 68).
151
üzere
.
. .
105
k 104, başamak ısterse
.
. 'l'kl
ıyı
ı e b oşamak
ve ona zarar
için
nikah
altında
geçınmeyı ısterne
vermek
karşılamak
107
tutmayı
sürdürmemekı 06 ,
cinsel
ihtiyacını
, birden fazla kadınla evli olması halinde geeelecin eşler arasında
eşit paylaşılması 108 , anne baba ve yakın akrabalannı ziyaret edebilmesidir. 109
Kocanın
hanımı
üzerindeki en önemli
ihtiyacının karşılanması
110
haklannı
kocanın
da;
cinsel
, evden çıkışıyla ilgili kontrol hakkının kabulü ı,
11
kocaya karşı sadık olması ve onun gıyabında evini, malını, çocuğunu ve
•
k oruması 112, k ocasıy ı a rnaru f..uzere geçım
. yapması 113 , k ocanın meşru '
namusunu
isteklerine karşı çıkıp serkeşlik etmesi halinde te'dip hakkını kabul etmesi
kılık kıyafet ve ternizliğe özen göstermesi olarak özetlenebilir.ı
Eşierin
birbirlerine
karşı
ödevlerine gelince, her bir
yaranna olarak üzerinde bulunan
haklannı
114
,
15
eşin karşı tarafın
gönüllü ve tam olarak zamanında eda
etmesinden ibarettir.
Bu münasebetle burada hakiann
yapmak gerekir.
başkalannın
Zira
haklannı kullanırken
karşı tarafın hakkına
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
kullanılması
saygılı
da vurgu
mutlak olmayıp,
esasıyla sınırlı olduğundan, eşler karşı
veya ondan
hakkının edasını
zarar getirmemelidir. Çünkü kişi
başkasının hakkına
mecburdur.
hakiann
hakianna zarar vermeme
taraf üzerindeki
olsa)
İslam'da
kullanılmasının sınırlı olduğuna
isterken,
hakkını kullanırken (eş
olmaya ve onun
hakkını
de
zedelememeye
116
en-Nisfı 4/19. Bkz. el-Cassas, II, 68; el-Kfısfıni, II, 1552; el-Alusi, III, 379; el-Kurtubi, II.
123-124, V, 97; eş-Şafii, Ahkamu'l-Kur'an, I, 203; er-Razi, VI, 81; İbn Kudaıne, VII,
293; el-Buhüti, V, 184; İbn Hazm, IX, 224, rakam: 1904.
el-Bakara 2/229.
el-Bakara 2/231-232.
en-Nisfı 4/129.
en-Nisfı 4/129. Bkz. el-Kfısfıni, III, 1547; ei-Mfıverdi, XII, 206 vd.
ez-Zuhayll, VII, 336.
ei-Bakara 2/229. Konu hakkında hadisler için bkz. eş-Şevkfıni, Muhammed b. Ali (ö.
1255/1839), Neylü'l-Evtar Şarhu Münteka'l-Ahbar, 1-Vll/, et-tabatu'I-ahira, Mısır, bty.,
VI, 233 vd.
ei-Ahzab 33/33; et-Talak 65/1, 6. Bkz. el-Kfısfıni, III, 1549. Konuyla ilgili hadis için bkz.
Ebu Davud et-Tayalisl'nin İbn Ömer'den rivayet ettiği hadis .. (ez-Zulıayll, VII, 335-336).
Bu konuda hadisler için bkz. Buhar!, İstikrad 30, Vasaya 9, Nikah 851, 90, Alıkarn 1;
Müslim, İmara 30, Hac 147; Ahmed, Müsned, III, lll; Tirmizi, Rada' ll; İbn Mace,
Nikah 3, Menasik 84; Ahmed, V, 73.
el-Kfısfıni, III, 1551.
en-Nisa 4/34. Bkz. el-Kfısfıni, III, 1551; el-Maverdi, XII, 238 vd.
ez-Zuhayli, VII, 341.
ez-Zuhayli, IV, 10.
152
Sonuç
Çalışmamız
esnasında
aşağıdaki
ulaşmamız
sonuçlara
mümkün
olmuştur:
1. Ma'ruf, örfün müteradifi olup, toplumun söz veya fiil halinde ortaya
çıkan adetidir. Adetler, güzel veya çirkin olabileceğinden, islam hukukçularının
şer'i
hükme neden
olduğunu
kabul ettikleri adet, güzel olan adettir (adet-i
hasene).
Ma'ruf/örfün
2.
sağduyu
toplumdaki
değerlerin
toplum
kaynağının
iki
fıtrat
ve temiz
tarafından
söylenebilir.
Birincisi,
sahiplerinin iyi görüp kabul ettikleri
benimsenerek kesintisiz uygulana gelmesi; ikincisi
kapsamında
ise, peygamberlerin ilahi mesaj
olduklan ethlerinin bir
olduğu
kısrrımm
kavimleri üzerinde icra
toplumlarda nesilden nesile intikal
etmiş
ettirilmiş
olmasıdır.
3. Hz. Muhammed (sav)'in içinden
yoldan örf ve adetlerini
yaşatılmakta
oluşturmuş
çıktığı
anılan
Arap toplumu da
ve ona peygamberlik
verildiği sırada
iki
bunlar
idi.
4. Ma'ruf, İslam öncesi ve vahyin indiği sırada Arap toplumunda
yaşatılmaktaydı.
bilinmekte ve
muhataplanna
çeşitli
Şiiri'
etmiş
de buna itibar
ve vahyin
konularda "ma'rufa göre" davranmalanm önererek
bilinen iyiliklere (ma'ruf/örf) vurgu
olan kötü gelenekleri (münker) ise
yapmış, uyulmasını önermiş,
ma'rufun
zıttı
yasaklamıştır.
5. Cahiliye Devri Arap Toplumu ailelerinin kimilerinde, kan-koca
ilişkilennın sağduyu
bunun
ve temiz
Allah'ın hoşnutluğuna
''ma'rôr' olarak
durumuna uygunlukla
endişe
olduğu,
onlann
aklına,
yaşantılannın
Kur'an'da
değerlendirme
Bu
izahı, kadınlar açısından
bir geriye
Çünkü metinde verilen örneklerden de
toplumun tüm örf ve adetlerini kökten silip
gidiş
olur,"
şeklinde
yer
olmadığı
endişeye
anlaşılacağı
atmamış,
üzere Kur' an,
aksine kimilerini
ilga ederken, kimilerini gerekli düzenlemeleri yaparak, kimilerini de
gibi
korumuştur.
Aile
hayatının
edilen endişeye yer olmadığı
ve
"ma'rufun cahiliye dönemindeki fiili aile
getirebilir. Ancak bu konuda böyle bir
kanısındayız.
indiği
mazhar
bulunduğu
düzeyde iyi
nitelendirilmiş olmasından anlaşılmaktadır.
-belki- kimi okuyuculann
bir
fıtratm onayiadığı
olduğu
da bu çerçevede mütalaa edilmesi halinde
işaret
anlaşılır.
153
ilişkileriyle
6. Kur'an'da, kan-koca
kadın tıynetinin uyuşup
kastedilen;
dinin
reddetmediği
eşin
ve her iki
tarafın hoşnut
söz veya
kaşlann çatılması,
Eşierin
onun
fıtrat
ve mürüetinin, örf ve
düşen şeylerdir.
davranışlarla
kapsamındadır; nafakanın
eziyet verilmesi,
Bu
davranışlarla karşı
söz, güler yüz ve olumlu
ve mutlu edilmesi, ma'rfif
karşılanmaması,
7.
ettiği,
kabul
sosyal seviyelerine uygun
nafakanın yeterliliği, tatlı
nedenle
ilgili olarak varit olan ma'rfiftan
karşılaşma
yeterince
hallerinde
surat asılması, ma'rfifa muhalefet olduğundan münkerdir.
ilişkilerinin
birbiriyle olan
ma'rfifa göre
gerçekleştirilmesinin
dini hükmü vaciptir.
8.
ma'rfifun
Hakkın,
hak sahibine eda edilmesinde -:-hak sahibi eş de olsagerçekleşmesi için; hakkın geciktirilmeden, hak sahibi rencide
lıir
edilmeden ve m1a herhangi
hoşluğu
ile sahibine
9.
edası
Kur'an'ın
aileyi,
eşler arasında karşılıklı anlayışla
yürütülecek medeni bir kurum
hak ve görevlerini
üzerinde
açık
saydığı,
evliliğin
hukuki
Hikin bu hususta sabn, ahiili
ve
eşler arası
hakiann
edasında
anlaşılmaktadır.
Ancak aile
yaşantısı
ve hukukuyla ilgili
detayı,
çatısı
doğan
ve sonuçlan
erdemliği,
Allah'tan çekinmeyi
adaletli
önerdiği
Kur'an'ın vermediği
Sünnet'te ve müçtehitlerin içtihatlannda bulmak mümkündür.
10.
Kur'an'ın
dürüst aile tipi
geçen gün
te'sis edilmesini ve
sayısının, çeşitli
azaldığı,
ve onu
boyutlannın
yaşatılmasını önerdiği sağlam
ve
siyasi ve ideolojik propagandalann etkisiyle her
bu nedenle yeni
küçüklere sevgi, büyüklere
çıkma
ma'rfifa/örfe göre
bu nedenle tarafiann evlilikten
olarak belirtmeyip
aynntıya girmediği,
davranınayı
mali külfet yükletilmt:den güler yüz ve gönül
gerekir.
saygı,
yetişen
adalete
ve
bağlılık,
yetişmekte
hakka nza,
olan nesillerin
dürüstlüğe
sahip
yaşatma
gibi yüce değerlere olan ilgilerinin azaldığının ve bunun
giderek endişe verecek düzeyde genişlediğinin düşünülmesi
halinde, konunun önem ve
güncelliği anlaşılır.
ayakta tutan aile kurumunun
asıl
Bu sebeple, toplum ve devleti
üyeleri olan kan
kocanın,
birbirlerine
karşı
olan hak ve ödevlerini iyi bilmeleri ve uygulamaya geçirmeleri, kendilerinin
mutluluk ve başanlannın garantisi
bekasının da garantisidir.
154
olduğu
kadar, toplum ve devletin huzur ve

Benzer belgeler