34 - istanbul ymmo 19 eylül 2013 aylık toplantısı

Transkript

34 - istanbul ymmo 19 eylül 2013 aylık toplantısı
İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
19 EYLÜL 2013 AYLIK TOPLANTISI
I.OTURUM
OTURUM BAŞKANI
: Sezai ONARAL
AYIN KONUĞU
: Seyit Ahmet BAŞ
(Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu Başkanı)
KONUŞMACILAR
: Mehmet KAYA
(Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu Başkan Yardımcısı)
: Rafet DİLMEN
(Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu Daire Başkanı)
OTURUM KONUSU
: Bağımsız Denetim Konularının Tartışılması
TARİH
: 19 Eylül 2013 - 14.00 -18.00
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Değerli meslektaşlarım, Sayın Başkan, Sayın Başkan
Yardımcısı, Sayın Daire Başkanı ve değerli meslektaşlarımız, Odamızın yeni sezonun ilk
Aylık Toplantısına hoş geldiniz. Hanımefendilerle beraber hepinize çok teşekkür ediyorum.
Bugün çok değerli konuklarımız var. Eskiden Sayın Başkan bizim toplantılarımıza tek başına
geliyordu. Şimdi iki tane de yedekli olarak geliyor. Demek ki, bugünkü toplantı çok daha
önemli bir noktaya geldi. Ben onu öyle deşifre etmek durumundayım.
Bir defa Kamu Gözetim Kurumu’nu yürekten kutlamamız lazım. Dün bir ödül töreni vardı.
Buradaki birçok YMM arkadaşlarımız oradaki ödül törenine katıldılar. Biz de katıldık,
Bağımsız Denetim Ruhsatı’nı aldık. Gerçekten çok görkemli bir toplantıydı ve bana göre
kurulduğu günden bu yana Kamu Gözetim Kurumu’nun yaptığı çok önemli bir etkinlikti.
Ayrıntılarını Sayın Başkan anlatacak. İki Sayın Bakanımızın katıldığı toplantıda, gerçekten
olağanüstü güzellikleri yaşadık. Odamızın tabii kurulduğu yıllarda yaşadığımız güzellikleri
tekrar hatırladığımı en azından ifade etmek isterim. Biz de 90’lı yıllarda aşağı yukarı 100–150
kişi civarındayken, şimdi 2200 kişiye yaklaştık. Kamu Gözetim Kurumu’nun avantajı, yani şu
anda mevcut birikimi olan meslektaşlarımızdan yararlanarak, hepimizin tartıştığı ve
düşündüğü Türk modeline uygun bir meslek yaratılması konusunda hemfikir olduğumuzu
ifade etmek isterim. Hatırlarsınız, Meslek Yasası’nda 1950 yılında başlanamadı, 90’da
başlandı bizim 3568’e. Aradan 40 sene geçti. Ama bu 40 sene içerisinde muhasebeci, denetçi,
birçok meslektaşlar bu işi fiilen yaptılar. 3568 Sayılı Yasa’yla ilgili ana çerçeve 90 senesinden
bu yana uygulanıyor. Hatırlarsınız o zaman müktesep hak dolayısıyla bazı Yeminli Mali
Müşavir arkadaş ve üstatlarımızın bu mesleğe katılmaları düşünülmekteydi. Çünkü böyle bir
birikimi gözardı ederek devam etmemiz mümkün değil. Yani Odamızın 20 sene sonra geldiği
standardı, bu birikimlerden yararlanılması adına düşünmüştüm.
Şimdi dünkü toplantıda görebildiğim kadarıyla, Sayın Başkan ve değerli ekibi, bu şekilde
değerlendirilen adı ne olursa olsun, bir meslek grubuna dayandırılarak bir model haline
getirildi. Bu da tabii Kamu Gözetim Kurumu’nun kısa sürede yol almasına ve de standartları
uygulamasına ve ülkemizin özlediği mesleğin uygulanmasına imkân sağlayacaktır. O açıdan
özellikle Bakanlar Kurulu Kararı’yla YMM’lerin, belli kıdemdeki SMMM’lerin bu
imkânlardan yararlandırılarak bir eğitimden geçmek suretiyle, modelin başlangıç noktası
açısından da bizce çok doğru ve iyi bir uygulamadır, diye düşünüyoruz. Tabii ben size çok
ana çizgileriyle anlattım. Önce Sayın Başkan ve ekibine biz ilk günden beri destek veriyoruz.
Çünkü ülkemizde de benzeri örnekler var. Bu da esasen çok başlılığı ortadan kaldırmaktır.
Hanımlar, beyler yeni bir kurum kurmak hiç kolay değil. Siz Yasa’yla yetki almış olsanız bile,
biraz da galiba tutucu olan özelliklerimiz dolayısıyla sizin bu Kurumu çalıştırmanız mümkün
olmayabilir. Yani ben şunu demek istiyorum. Geçmişte birçok kurumlar bu şekilde yaşandı.
Ama Kamu Gözetim Kurumu’nda sevinerek ifade edeyim böyle olmadı, bütün tepkilere
rağmen iyi bir çizgiye gelindi ve devam edecek. Yani başlangıç noktası devam edecek. Beni
sevindiren en önemli unsurlardan bir tanesi de bu. Üstelik bütün dünyada muhasebe ve
denetimle ilgili olayları, hocalarımız bizden çok daha iyi biliyorlar. O olayların hiçbirisi kolay
değil. Üstelik yeniden kurulan bütün kurumların karşısında olmak çok kolay. Zaten bizim de
özelliğimiz hocam, biraz her şeye karşı, hani Beşiktaş Çarşı gibi bir özelliğimiz olduğu için,
bence olayı içinde bulunduğu koşullara göre değerlendirmemiz lazım. Destek vermemiz
lazım. Eleştirileriniz olsa bile, olumlu çizgide “nasıl yardımcı olabilirizi” düşünmemiz lazım
diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz ben başlangıç zamanında çok uzun konuşmam. İlk defa belki bugün çok uzun
konuştum. Bu sezon başlangıcı ve biraz da bugünkü olayların heyecanı olarak
değerlendirmenizi rica ediyorum. Daha ayrıntılı konuları Sayın Başkan ve arkadaşlarımız
sizlere anlatacaklar.
Müsaade ederseniz Sayın Başkan’a sözü vermek suretiyle toplantıya başlayalım. Buyurun
Sayın Başkan.
SEYİT AHMET BAŞ Sayın Başkan çok teşekkür ediyorum. Böyle bir güzide toplulukla,
meslek mensuplarıyla bir arada olma imkanını oluşturduğunuz için İstanbul Yeminli Mali
Müşavirler Odası Yönetimi’ne Sayın Başkan’ın şahsında teşekkür ediyorum.
Değerli üstatlarım ve arkadaşlarım, değerli meslek mensupları. sayın Üstadımız bahsetti,
Kanunda bize verilmiş olan görevler çerçevesinde kuruluştan yana pek çok çalışma yaptık,.
Hepsini belki teker teker anlatma imkanımız bugün burada yok. Geçiş döneminde
yetkilendirme faaliyetleri çerçevesinde yapmış olduğumuz en önemli uygulama “geçiş
dönemi eğitimleri”dir. Daha önce kurumlar tarafından yapılmış olan yetkilendirme
faaliyetleri, onların sınavları, bu sınavlarda alınan notlar, bu çerçevede doğmuş olan hakların
korunması babında yetkilendirme faaliyetleri yaptık. Yetkilendirme faaliyetleriyle ilgili olarak
da, şimdiye kadar dosyaları görüşülüp Kurul Kararı alınmış olan meslek mensuplarına
tebligatta bulunduk, “harç ve ücretlerinizi yatırdığınız halde Bağımsız Denetim resmi sicilinde
sizleri ilan edeceğiz” diye. Bugün itibariyle, Kurul’da dosyası onaylanmış olan meslek
mensubu sayısı “1923”tür. “1400” civarında meslek mensubu da gerekli harç ve ücretlerini
yatırmış, Bağımsız Denetim Sicili’nde “Yetkilendirilen Bağımsız Denetçiler” olarak ilan
edilmiştir.
Bu çalışmamızı ortaya koymak, kamuoyunun bilgisine sunmak, aynı zamanda da Kurum
tarafından yapılan diğer faaliyetlerle ilgili bilgi vermek amacıyla dün bir tören düzenledik.
“Bağımsız Denetçilik Belge Teslim Töreni”. Bu tören şüphesiz ki, öncelikle yetkilendirme
faaliyetleriyle ilgili olarak düzenlenmiş bir törendi. Bu çerçevede, ekibiyle birlikte yoğun bir
emek sarfeden Yetkilendirme Dairesi Başkanımız Rafet DİLMEN beye ve ekibine sizin de
huzurunuzda teşekkür ediyorum. Sayın Bakanlar bana teşekkür ettiler, Maliye Bakanımız da
orada açıkça ifade ettiler, “yapılan çalışmaları takdir ettiğini, Kamu Gözetimi Kurumu’nu
Başkanı şahsında teşekkür ettiğini” belirtti. Ancak, bu teşekkürü hak eden gerçekten mutfakta
çalışan arkadaşlarımız. Şüphesiz, daha üst düzeyde iradenin oluşturulması, siyasi destek
alınması yönetimin işi, o hususlar bizim sorumluluğumuz içerisinde ve bu görevi, bu iradeyi
ve bu yetkiyi, biz aldık. O yetki çerçevesinde de düzenlemeleri yaptık, yapıyoruz ve bundan
sonra da yapılacak.
Törenimize katılımları dolayısıyla bütün meslek mensuplarına teşekkür ediyorum. Katılan
meslek mensuplarına belgelerini teslim ettik, katılamayanların belgelerini Kuruma gelmeleri
halinde teslim edeceğiz yada bir şekilde kendilerine ileteceğiz. sayın Bakanlarımız tören
salonundan ayrıldıktan sonra meslek mensuplarının fotoğraf çektirme talepleri oldu.
“Ankara’ya kadar gelmişiz, hazır Başkan da burada iken Kurum Başkanı’ndan alalım, bir
fotoğraf çektirelim” diye. Ben de, orada bekleyen son bir Muhasebeci Mali Müşavir
arkadaşımız ayrılana kadar orada durdum. Talep edenlerle birlikte fotoğraf çektirdik.
Gerçekten güzel bir tören oldu. “1000” kişiye yakın katılım oldu. Belgesini alabilecek olanlar
şüphesiz geldiler. Belgesini alamayacak olup, törene iştirak etmek isteyen pek çok meslek
mensubu da geldi, törene katıldı. Kurumumuzun, ilişkili olduğu Maliye Bakanımız ve Ticaret
Kanunu uygulamakla ilgili sorumlu olan Gümrük ve Ticaret Bakanımız da törene iştirak
etmek suretiyle bizlere siyaseten destek verdi.
Şüphesiz yeni Ticaret Kanunu bu işin motoru, Ticaret Kanunu’yla başladı her şey. Ticaret
Kanunu’nun gerek hazırlık ve yürürlüğe konulmasına ilişkin değişiklik çalışmalarında, Kamu
Gözetimi Kurumu Başkanı olarak ben de bulundum. Dolayısıyla bu misyon üzerimize
yüklendikten sonra çalışmalara katılıyor olmamız, orada oluşan siyasi iradeyi daha iyi
özümsememizi ve de oluşmasına katkıda bulunmamıza da imkan sağladı. Oluşmuş olan bu
siyasi iradeyi, yani gerek şirketlerin bağımsız denetime hazırlanması, gerekse bağımsız
denetime yetkin bir kapasitenin oluşturulması anlamında Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda
oluşmuş olan siyasi iradeyi, biz düzenlerimizle hayata geçirmeye çalıştık.
Bağımsız Denetim Yönetmeliği, AB 8 No.lu Direktifinin tercümesi mahiyetindedir. Özellikle
yetkilendirme, gözetim ve yaptırımlar, bir de sürekli eğitim kısmında 8 No.lu Direktife birebir
uyumludur. Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin bir kısım hükümleri de Bağımsız Denetim
Standartları’ndan gelen hükümlerdir. Bağımsız Denetim Standartlarını standartların genel
özetini Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ne birer paragraf halinde işledik. Yönetmelikte genel
olarak belirlemesi yapılmış olan bu standartlar da “Türkiye Denetim Standartları” başlığı ile
yayınlanacak hayata geçecek,.
İkinci kısım da ise, “geçiş hükümleri” var. Geçiş hükümleri tamamıyla Ticaret Kanunu’nun
hazırlıkları sırasında oluşmuş olan siyasi iradenin hayata yansımasıdır. Dolayısıyla bir kısım
meslek mensuplarımıza geçiş döneminde “acaba olur mu”, hani tereddütlü yaklaşmaları,
bizim o konudaki kararlılığımız da herhangi bir değişiklik oluşturmamıştır. Biz
oluşturduğumuz bu sistematiğin uygun olduğuna inanıyoruz. Geçiş döneminde Avrupa Birliği
kriterlerinin de uygun bir şekilde yetkilendirme yapmak suretiyle, vereceğimiz yetkinin gerek
Avrupa Birliği’nde, gerekse yakın zamanda irtibat kurduğumuz Amerika Birleşik
Devletleri’nde kabul görmesini amaçlıyoruz. Yetki vermekle ben cebimden bir para
vermiyorum. Yetki vermeyi, daraltmanın, zorlaştırmanın herhangi bir anlamı yok. Ancak,
önümüzde madem ki Avrupa Birliği müzakere süreci var, yani en azından onu esas almak
suretiyle, madem ki başta Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere ileri
ülkelerde Kamu Gözetimi Sistemleri var ve onların arasında belli standartlar var, biz bu
standartları ülkemizde oluşturmak ve uymak durumundayız. Geçiş döneminde de bunu
kısmen eğitimle, kısmen sınavla, daha sonrasında ise, tamamen sınavla yetkilendirme yapmak
suretiyle. Sayın Üstadın da bahsetmiş olduğu gibi, mevcut kapasiteyi mutlaka değerlendirmek
gerektiğine inanıyoruz. 3568 Sayılı Kanun’dan sonra şüphesiz, elde 21 yıla yakın bir tecrübe
var, sıfırdan başlamıyoruz.
Avrupa Birliği düzenlemelerine baktığınızda da, Avrupa Birliği’nin düzenlemelerinin
özellikle 8 No.lu Direktifin, 9 Numaralı Maddesi “muafiyet” hükmü çerçevesinde bu eğitim
faaliyetlerini düzenledik. Eğitim faaliyetleriyle ilgili çok tartıştık. Görüştük üniversitelerle,
meslek odalarıyla, bu işin sistematiğinin ne olması konusunda. Nihayetinde bir karar verdik.
Çok eleştirildik. Eleştirilerde belki haklı yönleri var. Ancak gel gör ki, Avrupa Birliği
müktesebatına uyum sağlayabilmek açısından verilmiş olan karar, bizim inancımıza göre
doğru bir karar. Bu çerçevede biz uygulama yapmayı istedik. Üniversitelerimizden bir kısmı
bu uygulamaya tereddütle yaklaştılar. “olur”, “olmaz”, “nasıl olabilir”, Avrupa Birliği
düzenlemesi nedir”, sonra biz YÖK’ten Bolonya sürecinin ne olduğunu öğrendik. Yapnış
olduğumuz bu çalışma Polonya süreciyle ilgili olarak, Türkiye’de bir ilktir. Yani herhangi bir
kamu kurumu tarafından yapılmış olan, onun gözetiminde yapılan eğitimlerin lisan üstü
seviyede akademik krediden sayılması, Türkiye’de bir ilktir. bizim Avrupa Birliği Kredi
Sistemi’ne göre yaptığımız bu çalışma, diğer kamu kurumlarına da benzer çalışmalar için
örnek teşkil edecektir diye düşünüyoruz.
Dün teslim töreni yaptığımız “Bağımsız Denetçi Belgesi” bir uluslararası yarışma sonrasında
kararlaştırılmış bir belgedir. Vermiş olduğunuz Bağımsız Denetçilik Belgesini arkadaşlarımız
çok takdir ettiler. Dizayn olarak profesyonelce hazırlanmış uluslararası yarışmanın ürünü
olarak bir belge. Belge güzel, ancak belgeniz nerede geçiyor? Esas olan o. Yani Kurum
tarafından oluşturulmuş olan yetkilendirme süreçleri, belgenin size vermiş olduğumuz
yetkinin, gerek Amerika Birleşik Devletleri’nde, gerekse Avrupa Birliği müktesebatı
açısından geçerli bir belge olması yönündedir. Temel amacımız, temel gayemiz budur. Kredi
talebi karşısında, yazdığınız bir raporun Avrupa’da, herhangi bir ülkede, herhangi bir banka
nezdinde kabul görmesi, herhangi denetim kuruluşunun yurt dışından sizden bir rapor
istemesini, sizin oraya bir rapor gönderebiliyor olmanız, esas olan Türkiye açından, ülkemiz
açısından elde edilmesi gereken Katma Değer budur. Bunu sağlamaya çalışıyoruz.
Kurum tarafından yapılan diğer faaliyetlere ben kısaca değindikten sonra, Başkan Yardımcım
Mehmet KAYA bey, Ticaret Kanunu’yla Bağımsız Denetim bağlamında kısa bir sunum
yapacak.
Daha sonra da Eğitim ve Yetkilendirme Dairesi Başkanı arkadaşımız Rafet DiLMEN bey,
eğitim ve yetkilendirme faaliyetleri konusunda bilgilendirme yapacak. Belki vakit müsait
olursa bizim “EYBİS” dediğimiz, Eğitim ve Yetkilendirme Bilgi Sistemi ile ilgili bilgi
verecek. Meslek mensupları tarafından EYBİS nasıl görünüyor? İdare tarafından görünen
yüzü nasıl? Ne tür işlemler yapılıyor? Eksiklikler nasıl bildiriliyor? Bazı arkadaşlarımız,
tırnak içinde belki kızıyorlar. Çünkü bir takım yüklemeler yapmış, onlara biz geri bildirim
göndermişiz, SMS yoluyla geri bildirim yapıyoruz, “şuradaki tarih yanlış yazılmış” ya da “şu
belge yerine bunun yüklenmesi gerekiyor” diye.
EYBİS’te genel olarak uzman arkadaşlarımız değerlendirmeleri yapıyorlar ama, ben de fırsat
buldukça bir şekilde meslek mensuplarının durumlarına ara ara bakıyorum ve mümkün
mertebe de durumunu uygun görülmüş olanları yetkilendirme için, Kurula arz edilmek üzere,
ilgili dosyasına yüklüyoruz. Dün akşam, yada önceki akşam bir arkadaşımızın durumuna
baktım, ilk müracaatlardan birisi. Henüz daha Kurul tarafından “yetkilendirilecekler”
dosyasına atılmamış. Üniversite mezuniyet belgesi, tıklıyoruz, o çıkıyor. Filanca üniversite, şu
fakültesi mezuniyet bölümü şu, meslek mensubu ruhsatı Serbest Muhasebeci Mali Müşavir,
ruhsat tarih numarası yazılmış. Tıklıyoruz, ruhsatın çıkması gerekiyor, ama orada ikametgah
ilmühaberi çıkıyor. Tabii doğal olarak arkadaşımız yüklemiş, diyor ki, “ben yaklaşık iki ay
oldu müracaat edeli, ama hala yetkilendirmem çıkmadı”. Belki yanlışlıkla ikametgah
ilmühaberini yükledi. Tabii oradan hemen kendisine de bir SMS yazdım. Yani “ikametgah
ilmühaberi yerine ruhsatınızı yüklemeniz halinde, dosyanız değerlendirmeye alınacaktır”
diye. Belki basit bir durum, ama nihayetinde bilgisayar onu gösteriyor. Siz de onun üzerinden
işlem yapmak durumunda kalıyorsunuz. Bu çerçevede meslek mensuplarımızdan biz
EYBİS’e yapılan yüklemelerle ilgili olarak, daha dikkatli olunmasını istiyoruz. Ne kadar
dikkatli olunursa, o çerçevede işlemler daha hızlı yürür. Değerlendirmeyi, önce bilgisayar
yapıyor, sonra uzmanlar yapıyor. Daha sonra da Kurula geliyor. Kurul uzman
arkadaşlarımızın genel olarak “okeylediği” çerçeveyi, onlar hızlı bir değerlendirmeden sonra
“onaylıyor”.
Haftada yaklaşık 200 – 250 civarında biz yetkilendirme yapıyoruz. Bu Kurul kararından
sonra, iş ilgili meslek mensubuna bakıyor, gerekli harç ve ücretleri ödemek. Bizim Kurul
kararından sonra listeleri internete koymamızın temel sebebi, meslek mensubunun durumunu
görmesi. Meslek mensubu kendi durumunu görsün, dosyasının onayına ilişkin Kurul Kararı
çıkmış ise, artık harcını, ücretini yatırmak kendisine kalmış bir durum. Ne zaman gider harç
ücretini yatırırsa, ondan sonra Bağımsız Denetim resmi sicilinde tescil ve ilan olunacak.
Yetkilendirme tescil ve ilan ile birlikte hükmü ifade ediyor. Yetkilendirme yapıldıktan sonra,
tabiri caizse hani lisans diplomasına benzer bir olay. Mezun olduktan sonra nasıl gidip iş
müracaatı filan yapılıyor, belki diplomayı 20 sene sonra alıyorsunuz. Burada da biz belgeyi
harç ve ücretler yatırıldıktan sonra ve sitesinden ilan ediyoruz ve yetkiyi vermiş oluyoruz. Bu
yetki belgeyi göstermeden de geçerlidir. Belge, bunun tabiri caizse taçlandırılması. Ne zaman
istenirse o zaman alınabilir.
Muhasebe Standartları konusunda çok eleştiri vardı. Bu eleştiriler hala da devam ediyor.
Muhasebe Standartlarının dilinin çok ağır olduğu, anlaşılmaz olduğu, belki de karmaşık
olduğu yönünde. Standartların İngilizcesi de zor aslında. Bunlarla ilgili olarak, biz bir
revizyon çalışması başlattık. Göreve ilk başladığımız da bu standartları, “Muhasebe
Standartları bunlardır” diye, hemen geri olarak kabul edip, etmemeyi biraz tartıştık. Ancak
dedik ki, “660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 1’inci Maddesi, bize bir imkan
tanıyor. Yani mevcut standartlar uygulanmaya devam olunur” diye.
Bu imkanı
değerlendirerek bir revizyon çalışması başlattık. Bu revizyon çalışması çerçevesinde bütün
tarafların temsilinin sağlandığı 17 tane komisyon kurduk. Pek çok meslek mensubu da bu
komisyonlarda yer aldı. Komisyonlar çalışmalarını büyük ölçüde tamamladılar. Bu çalışmalar
tamamlandıktan sonra, bir de Kurul’dan geçecek. Daha sonra da topluca biz onları Resmi
Gazetede yayınlayacağız. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra, Muhasebe Standartları daha
kolay anlaşılabilir, uygulanabilir bir hal almış olacak. Daha önce Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından Muhasebe Standartlarıyla ilgili yapılmış olan telif anlaşmasını
da Kamu Gözetimi Kurumu adına yeniledik. İlgili kuruluşla, Uluslararası Muhasebe
Standatları Kurulu (IASB) ile telif anlaşması yaptık.
Aynı çerçevede, göreve başladıktan birkaç ay sonra Denetim Standartları’yla ilgili olarak
müzakerelere başladık Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) ile, ancak onları telif
anlaşmasına ilişkin müzakereler biraz uzun sürdü. Yani beklediğimizden daha uzun sürdü.
Nihayetinde geçtiğimiz Temmuz ayı ortalarında Denetim Standartları ile ilgili telif
anlaşmasını da imzaladık. Ancak bir taraftan anlaşma çalışmaları devam ederken, Denetim
Standartlarına ilişkin olarak da, İFAC’ın öngörmüş olduğu prosedürleri işletmek suretiyle 4
tane Çalışma Komisyonu bir tane de Üst Komisyon kurduk. Bu komisyonlarda da yine ilgili
tarafların temsili sağlandı. Denetim Standartlarının adaptasyon çalışmaları geçen seneden bu
yana devam ediyor. Geldiğimiz noktada büyük bir kısmını tamamladık. Etik ve Eğitim
Standardı hariç, Komisyon çalışmaları hemen hemen bitti. Şimdi Kurum’da uzman
arkadaşlarımız ve ilgili Daire Başkanı’yla, Başkan Yardımcısıyla birlikte üzerinde çalışıyor
Daha sonra Kurul’da görüşülecek ve yayınlanacak.
Halihazırda üzerinde çalışmaları tamamlanmış olan ve Uluslararası Kalite Kontrol standardı 1 (ISQC-1)’e karşılık gelen Kalite Kontrol Standardı-1 kısaca (KKS-1) geçen hafta itibariyle
Resmi Gazeteye gönderildi yayınlanmak üzere. Bugün, yarın Resmi Gazetede yayınlanmasını
bekliyoruz Kalite Kontrol Standardının.
Üç gün önce 200 No.lu Standardı yayınlanmak üzere Resmi Gazeteye gönderdik. Büyük
ihtimalle o da önümüzdeki hafta yayınlanmış olacak.
660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ne göre Türkiye
Denetim Standartları, Uluslararası Bağımsız Denetim Standartlarından daha geniş bir
çerçeveyi ifade ediyor. Bağımsız Denetim Standardı dediğimizde, daha ziyade 200 ila 800
numaralı Standartlar anlaşılıyor. Oysa 660 sayılı KHK ve Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde
Türkiye Denetim Standartları, gerek Bağımsız Denetim Standartlarını, gerek İlgili Hizmetler
Standartlarını, gerekse Etik ve Eğitim Standartlarını tanımlanmış durumdadır. Bu bakımdan
biz Türkiye Denetim Standartları derken, bunların tamamını kapsıyoruz. Sadece Bağımsız
Denetim Standartları dediğimizde ise, “BDS” diye kodlanmış olan standartlar anlaşılmaktadır.
Önümüzdeki süreç, şimdiye kadar üzerinde fazla yoğunlaşmadığımız gözetim çalışmalarına
ilişkin süreç olacak. Yıl sonuna kadar büyük ihtimalle eğitimleri tamamlanmış 4000, yada
5000 civarında meslek mensubu bu belgelerini almış, yetkilendirilmiş olacak. Bundan sonra
biz gözetim faaliyetlerine biz ağırlık vereceğiz. Henüz, Bağımsız Denetim Standartları
yürürlükte olmamakla birlikte, Geçici 1’inci Madde çerçevesinde mevcut düzenlemelerin
uygulanmasına devam olunacağı hükmünden hareketle, bu konuya ilişkin olarak Sermaye
Piyasası tarafından daha önce yürürlüğe konulan Tebliğin ilgili düzenlemeleri uygulanacak.
Bağımsız Denetim Standartları yayınlandıkça, ilgili tebliğin, Seri 10’a 22 Numaralı Tebliğin
ilgili hükümleri yürürlükten kalkmış olacak. Bu standartlar uygulanmaya başlanacak. Her bir
standardın yürürlük hükmüne biz onu da koyuyoruz. Yani bu standart yürürlüğe girene kadar
yapılmış olan uygulamalar, “bu standart çerçevesinde yapılmış olarak değerlendirilir” diye.
“Bağımsız Denetim Sözleşmelerinin” Kuruma bildirilmesine yönelik bir
çalışma başlattık.
Bu çalışma esas itibariyle gözetim faaliyetlerine ilişkin ilk çalışma. Biz bir taraftan
Denetimin, Bağımsız Denetim Standartlarında öngörülen süreçlere uygun olarak yapıldığının
garanti edilmesini istiyoruz. Bütün ülkeler bunun kalite güvence garantisini kontrol etmek
üzere sistemler kuruyorlar. Bu sistemler genellikle denetim faaliyetleri bittikten ve denetim
raporu yazıldıktan sonra işletilen süreçlerden oluşuyor. Biz, denetim faaliyetlerinin, bağımsız
denetim standartlarında öngörülen süreçlere uygun olarak yapılmasını temin etmek üzere, eş
anlı işleyecek bir sistematik öngörüyoruz. Bu sistematik çerçevesinde bunun ilk adımını attık,
Bağımsız Denetim Sözleşmeleri Kurumun bilgi-işlem sistemine yüklenilmesi. Bunu kademe
kademe diğer adımlar takip edecek. Standartlar, sözleşmelerden sonra ne tür işlemler
yapılmasını öngörmüşse, o işlemler sırasıyla her bir aşamada belli verileri almak suretiyle
sistemimize yüklenmesini isteyeceğiz. Belki 2013 yılı, 2014 yılı itibariyle bu adımlar daha
basit yapılabilecek işlemlerden oluşacak. Ancak süreç geçtikçe, zaman içerisinde üç, beş yıl
sonra yapılacak bir bağımsız denetim çalışmasını en başından, sözleşmenin imzalanmasından
önce işletmeyi tanımaya ilişkin işlemlerden başlamak üzere, en son nihai Bağımsız Denetim
Raporu düzenlenip, sisteme yüklenilmesine kadar her bir işlemi bilgisayar ortamında izlemek
istiyoruz.
Bundan ne tür faydalar elde edeceğiz? Birincisi, meslek mensubuna, Bağımsız Denetçiye
belli prosedürlerin uygulanmasını, uygulatılmasını sağlamak. Bu prosedürleri halen Bağımsız
Denetim çalışması yapan arkadaşlarımız belki uyguluyor, belki de uygulamıyor. Bu ne zaman
tespit edilebiliyor? Bu ancak sonrasında bağımsız denetim kuruluşuna gidilip, “getir arkadaş
bu dosyalarına bakalım” dendiğinde. Esas olan bu prosedürlerin uygulandığından emin
olmaktır. Bağımsız Denetim Standartlarının öngörmüş olduğu süreçlerin uygulanmasını temin
etmek ve uygulandığından emin olmak üzere, bu sistematiği biz kendi bilgi işlemimiz
üzerinde oluşturacağız ve uygulanmasını sağlayacağız.
Görüştüğümüz ve ilişki kurduğumuz ülkelerde buna benzer bir uygulama görmedik. Amerika
Birleşik Devletlerinde yaklaşık iki ay kadar önce “PCAOB”’ye, Amerikan Kamu Gözetim
Kurumu’na bir ziyaret yaptık. Biz kendi kuruluşumuzun yapısını onlara anlattık. Onların
yapısıyla bilgi aldık, Daire Başkanlıklarından sunumlar aldık. Kamu Gözetim Kurumu
Başkanı’yla ve de “IFIAR”, Uluslar arası Denetim Otoriteleri Formu’nun Başkanıyla
görüştük. Bu Formun Başkanı yanı zamanda Amerika Kamu Gözetimi Kurumu’nun beş
üyesinden birisi. Denetim Dairesi Başkanı’yla toplantımız sırasında ben sordum. Dedim ki,
“Siz gözetim faaliyetlerini ne zaman yapıyorsunuz?”. “Biz Bağımsız Denetim Raporu yazılıp,
bittikten sonra gözetim faaliyetlerine başlar ve risk esaslı gözetim faaliyeti yaparız. Önce
hangi alanlarda riskler olabileceğini ortaya koyuyoruz. Daha sonrasında o alanlarda işlemi
olan şirketlerin bağımsız denetim dosyalarını inceliyoruz” dediler. “Peki, denetim faaliyetleri
henüz devam ederken yaptığınız bir çalışma var mı?” dedim. “Yok, böyle bir çalışma
yapmıyoruz, çünkü henüz denetim bitmemiş, bitmiş olması lazım ki, bakabilelim.” dediler.
Onun üzerine beraber gittiğimiz arkadaşım bir soru sordu. “Peki, Bağımsız Denetim
Sözleşmesinde diyelim ki üç kişilik bir ekip gördük. Bağımsız denetim faaliyetlerini bu üç
kişilik ekip yapması gerekirken, onlar gitmedi. Onların yerine başkaları gitti. Şirketin tanıma
olsun, oradan alınan teyitler, çalışma kağıtlarının hazırlanması, bunları tamamen farklı kişiler
yaptı. O durumda ne olacak? Denetimi yürütenler farklı ama, nihayet denetim raporunu
imzalayan farklı kişiler, denetim faaliyetinin içerisinde olmayanlar. Bu konuda sizin
yaptığımız bir şey var mı?” Tabii onlar Amerikan mantığıyla çalıştığı için bu soru karşısında
şoke oldu. Dedi ki, “Bu yasaya aykırı”, “Biz de biliyoruz yasaya aykırı da, olursa ne olacak?”
Yasaya aykırı olduğunda şüphe yok. Onun mantığı öyle çalışıyor. “Yasaya aykırı olduğundan
kimse bunu yapmaz” düşüncesiyle hareket ediyor.
Bu ziyaret sırasında biz onlardan çok şey öğrendik ve kendileriyle işbirliği yapmak
istediğimizi söyledik. Onlardan olumlu karşılıklar aldık. Ziyaret sonrasında da halihazırda emailler yoluyla bağlantımız onlarla devam ediyor. Dönüşten sonra da Avrupa Birliği’nde bir
kısım Kamu Gözetimi Kurumlarıyla görüşmeler yaptık. IFIAR üyeliği konusunda
müracaatımızı yaptık, Uluslararası Denetim Otoriteleri Formu’na biz de üye olalım diye.
IFIAR Başkanı görüşmemiz sırasında, Türkiye’nin bu konuda bütün gereklilikleri ve şartları
sağladığını ve kısa sürede üyelik yapılabileceğini, söyledi. Dolayısıyla, kısa süre sonra IFIAK
değerlendirmesini tamamlar ve bu üyelik de gerçekleşmiş olur. IFIAR henüz bir forum, yani
belli bir genel sekreterliği, genel merkezi, herhangi bir şeyi yok. Değerlendirmeleri ya dosya
üzerinden e mail trafiği yoluyla oluyor, yada yıllık bir toplantı yapıyorlar. Dosya işlemlerinin,
kısa sürede bitmesini biz de beklemiyoruz, ama oradan edindiğimiz intibaa çok olumlu.
Görüştüğümü Kamu Gözetimi Kurumları, IFIAR’ın üyesi olanlar ki, en etkin olanı Amerika
Birleşik Devletleri, onlardan da biz olumlu teyitler aldık. Önümüzdeki süreçte IFIAR büyük
ihtimalle, bir forum olmaktan çıkıp, bir uluslararası kuruluş haline gelecek. Nihayetinde
IFIAR bünyesine üye olan Kamu Gözetim Kurumları birbirlerinin yetkilerini tanıyacaklar ve
Türkiye’yle işbirliği yapacaklar.
Bu bakımdan Kurum’un güçlenmesi, Kurum’a vereceğiniz destek, sahada denetim
kapasitesinin uluslararası standartlar da öngörülen çerçevede oluşturulması, bizim daha sonra
IFIAR bünyesinde oluşturulacak olan karşılıklı tanıma ve işbirliğine katılmamızı daha da
kolaylaştıracak.
Ben sözlerimi daha fazla uzatmadan kısaca bu şekilde toparlamak istiyorum. Sözü Başkan
Yardımcısı arkadaşıma devredeceğim. Ticaret Kanunu bağlamında Bağımsız Denetim
konusunda Mehmet KAYA Bey kısaca sunum yapacak. Daha sonrada Rafet DİLMEN beye
vereceğiz.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Başkan Bey bir dakika. Bu fevkalade işleri Sayın Başkan’dan
dinledik. Yeni kurulan Kamu Kurumu’nun dünyada genel kabul gören bir takım kurumlarla
ilişki kurması gerçekten bizi sevindirmiştir. Sayın Başkan biliyorsunuz, “İFAC” diye bir
Kurum var. Yani sırası gelmişken ifade etmenizi rica ediyorum. Bununla olan ilişkilerimizde
ne durumdayız? Bunu da söyleyebilir misiniz lütfen.
SEYİT AHMET BAŞ Bahsetmiş olduğumuz telif anlaşmalarından Uluslararası Muhasebe
Standartlarına ilişkin olanını Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) ile,
Uluslararası Denetim Standartlarına ilişkin olanını İFAC ile yaptık
BAŞKAN SEZAİ ONARAL
İFAC’la yaptınız.
SEYİT AHMET BAŞ İFAC’la sürekli koordinasyon halindeyiz. İFAC şimdiye kadar
herhangi bir ülkeye yapmadığı bir imtiyazı da bize sağladı. Türkiye’nin biz özel durumunu
dile getirdik. Biz bu standartları Türkiye Muhasebe Standartları’nda olduğu gibi,
mevzuatımızın bir parçası haline getirmek ve uygulanmasını zorunlu hale getirmek istiyoruz.
Dolayısıyla bunun başına Türkiye Standartları diye koymamız lazım. “Türkiye Muhasebe
Standartları”nda olduğu gibi, “Türkiye Denetim Standartları” şeklinde olması lazım. Normal
şartlarda İFAC bu standartların telif hakkını “Uluslararası Denetim Standartları” olarak
kullanılmak üzere veriyor. Ancak Türkiye’ye özel olarak, mevzuatın bir parçası olarak
yayınlanmak üzere “Türkiye Muhasebe Standartları”nda olduğu gibi “Türkiye Denetim
Standartları” ismini kullanmak suretiyle mevzuata dahil edilmesini Türkiye’ye sağlamış özel
bir imtiyazdır.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan, siz bize bunu açıklamıştınız da, arkadaşlar da
duysunlar diye ben size tekrar izah etmenizi rica etmiştim, çok teşekkür ederiz. Buyurun
Mehmet Bey
SEYİT AHMET BAŞ Sözü Başkan yardımcımız Mehmet Kaya beye veriyorum.
MEHMET KAYA Teşekkür ediyorum üstadım. Değerli Oda Başkanım, Odamızın değerli
üyeleri, değerli konukları, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görebildiğim kadarıyla
birçoğunuz yaş olarak benden büyüksünüz. Belki aranızda benim yaşım kadar bu mesleğe
emek vermiş, hizmet vermiş büyüklerimiz var. Onların önünde konuşmaktan, buraya davet
edilmiş olmaktan da ayrıca büyük bir onur duyduğumu belirtmek istiyorum.
Efendim konumuz malum, Bağımsız Denetimde yeni dönem. Özellikle yeni dönem deyince
akla ilk başta gelen yeni TTK, yeni Türk Ticaret Kanunu. Ama yeni dönemi anlayabilmek
için bazen iki adım geriye gidip, eskisi neydi, yenisi ne getirdi, bir karşılaştırma yapmak
gerekiyor. Bu anlamda özellikle iki tane alt başlık ön plana çıkıyor, “Kapsam olarak” ve
“İçerik olarak”. Müsaadenizle önce kapsam ile başlamak istiyorum.
Bildiğiniz gibi yeni TTK’dan önce de bir Bağımsız Denetim mantığı vardı. KGK’yla bu
gelmedi. SPK kendi alanı itibariyle bunu yapıyordu. Hazine yapıyordu. BDDK yapıyordu.
Ama gelinen nokta itibariyle baktığımızda bu daha çok özel nitelikli bir uygulamaydı. Bu
kurumların kendi görev alanları itibariyle tanımladıkları belli firmaların bağımsız denetimiyle
alakalı bir gözetim ve değerleme faaliyetiydi. Ama artık Türk Ticaret Kanunu’yla birlikte bu
özel nitelikli istisnai bir uygulamanın genel bir denetim tipi olarak Türkiye’deki tüm anonim
şirketlere, bir kurumsal denetim mantığı olarak oturtulduğunu görüyoruz. Tabii bunu
söylediğimizde ,”Mehmet bey öyle diyorsunuz da, ilk başta şöyleydi, sonra 2012’de şöyle
oldu, kapsam daraltması oldu”, tabii bize bu sorular geldiğinde, Bağımsız Denetçi Belgeleri
Teslim Töreninden önce de verdiğimiz bir cevap vardı. Dünkü törenle birlikte bu cevabımız,
Bakanlarımızın da sunumuyla, konuşmalarıyla birlikte teyit edilmiş oldu. Biz diyoruz ki; bu
bir başlangıç, bu hiçbir şey değil daha. Yani bununla biteceği anlamına gelmiyor. Biz
inanıyoruz ki, bundan sonra da bu kriterler zamanla Türkiye’nin ihtiyaçları, kapasitesi de
dikkate alınarak aşağıya doğru indirilecek ve bugün belki yetersiz gördüğümüz o kapsam, dar
görünümlü kapsam, ileride genişleyecektir.
Türk Ticaret Kanunu’na eğer ki bir ülkede genel ekonomik ve ticari faaliyetlerin düzenlendiği
temel metin olarak bakıyor ve bu şekilde ona bir anlam yüklüyorsak ve yeni TTK ile eski
yapıdaki denetim mantığı çıkartılarak uluslararası standartlarla ve uygulamalarla uyumlu bir
denetim mantığı konuluyorsa, bu Türkiye’de çok ciddi bir değişim, dönüşüm anlamına
gelmektedir. Zira böylelikle tüm anonim şirketler, yani ticari ve ekonomik faaliyetlerin ana
nüvesi olan anonim şirketlerin üzerinden bir kurumsal yönetim mantığı yerleştirildiği
anlamına geliyor. Burada Kanun metninin, kelimelerin, maddelerin ötesinde zihinsel anlayış
farklılığını özellikle vurgulamak istiyorum. Artık bu noktada kapsamdan çıkıp içerik olarak
yeni TTK’nın getirdiği değişime bakmamız gerekiyor.
Önceden, kendi aramızda daha çok “murakıplık denetimi” diye ifade ettiğimiz bir denetim
türü vardı. Yeni TTK’nın gerekçelerine; genel gerekçesine de, madde gerekçelerine de
baktığımızda, yeni denetim tipinin mantığı ve getiriliş nedeni anlatılırken murakabe
denetiminin mesleki bir yeterliliğe bağlı olmayan kişilerce yürütüldüğü, bir işlevi olmadığı,
amaç itibariyle ortaya konulan ürünün dünyada bir karşılığı olmadığı yönünde, gayet mantıklı,
kimsenin şüphesi olmayan eleştiriler vardı; dünyanın da, ülkemizin de bugünkü geldiği nokta
itibariyle. Ve denetim mantığı olarak o denetim yerine, bağımsız denetimin gelmiş olmasıyla
ve bağımsız denetimin yapısı gereği var olan mesleki yeterlilik, etik, eğitim, sürekli eğitim,
sadece bir anlık eğitim değil, sürekli dinamik, kendini geliştirmeye yönelik bir eğitim
mantığıyla eski denetim anlayışının bu sakıncalarının giderildiğini söyleyebiliriz. Peki, bu
yeterli mi? Yani Murakabe Denetimi gitti, yerine onun bir takım problemlerini ortadan
kaldıran Bağımsız Denetim geldi ve mekanik bir değişiklik oldu. İşte ikisi arasındaki tek
farklılık bu mu?
Kanaatimce burada, sadece olaya bu yönüyle baktığımızda Bağımsız Denetimi tam olarak
anlamamış olabiliriz. Çünkü Murakabe Denetimi her şeyden önce, organizasyonel olarak
denetlenen firmanın bünyesinde, adeta bugünün denetim komiteleri gibi, AB ülkelerinde,
ABD ülkelerinde uygulanan “denetim komitesi” mantığına yaklaşan, ona yakın olarak iç
denetim mantığına yakın bir şekilde yürütülen bir denetim tipiydi. Bu anlamda (murakabe
denetiminin) mesleki yeterliliği ne kadar iyi olursa olsun, yaptığı işin karşılığı ne kadar
geçerli olursa olsun, bir dış - mali denetim türü olarak, bağımsız denetimin ki, bağımsız
denetim de güvence hizmetlerinin bir alt kümesidir, onun bir dalıdır, yerini alması mümkün
değil. Bu anlamda sadece Murakabe Denetimi gitti, bağımsız denetim geldi diye bakmamak
lazım. Bağımsız Denetimin adına layık bir şekilde organizasyonel olarak denetlenen firmadan
bağımsız olarak yürütülmesi çok ciddi bir farklılıktır. Çünkü “bağımsızlık” dediğimiz şey,
standartlarda da, uygulamada da ki bu yönetmeliğimize de artık girmiştir, sadece esasen değil,
şeklen de bir bağımsızlıktır. Yaptığınız işin kalitesi ne kadar iyi olursa olsun dışarıdan bakan
bir kişi denetlenen firmadan, sizi organizasyonel olarak bağımsız görmüyorsa, orada
bağımsızlıktan bahsetmek mümkün değildir.
O yüzden yeni yapıyı anlatırken, özellikle bu yapısal farklılara da, organizasyonel farklılıklara
da vurguda bulunmak istiyorum.
Peki, yeni dönem güzel, ama neden Bağımsız Denetim önemli? Eskiden de vardı, şimdi
kapsam genişledi, ama hala şu soru var; “Neden Bağımsız Denetim önemli?” “Neden
dünyada bu kadar kabul görüyor?” Ve neden Türkiye, AB müzakerelerinde yeni Türk Ticaret
Kanununu Şirketler Hukuku faslının bir unsuru olarak, açılış kriteri olarak önünde buluyor?
Hatta Kamu Gözetimi Kurumu’nu kuran, ona vücut veren, Kurumumuza vücut veren
KHK’nın geçmesini de yine Şirketler Hukuku faslının bir kapanış kriteri olarak karşısında
buluyor? Demek ki, buna yüklenen bir anlam var. Müsaadenizle biraz bunun hakkında
konuşmak istiyorum.
Biraz teorik olacak ama önce bir mikro perspektifle, sonra da makro perspektifle, boyutla
bu konuya kısaca değinmek istiyorum. Burada “makro boyut” önemli. Bizim açımızdan, yani
Kamu Gözetimi Kurumu olarak bizim için önemli. Çünkü bizim orada yapıya entegre
olduğumuz boyut var ki, burada “kamu yararı” kavramının ön plana çıktığını görüyoruz.
Öncelikle ben mikro boyuttan bahsetmek istiyorum, bağımsız denetimin önemiyle.
Malumunuz, günümüzün modern toplumu, globalleşen dünya, artık neredeyse ağzımıza,
dilimize yapıştı bu kelimeler. Bu yapının, bugünün dünyasının şirketler babında en önemli
unsuru
“modern
şirket”
dediğimiz,
artık
sınırları
ülke
sınırlarıyla
kapsamı
sınırlandırılamayacak, mal hareketleriyle, sermaye hareketleriyle, işçi hareketleriyle sınırları,
bölgeleri, kıtaları aşan bir yapıdan bahsediyoruz. Ve bu yapı bugünün dünyasında var. Ancak
bu yapının ilk belirtilerinin belki 100 yıl önceden başladığını görüyoruz. ABD gibi, Avrupa
Birliği gibi, Birleşik Krallık gibi sermaye birikiminin yüksek olduğu ülkelerde bu sürecin
1900’lerden itibaren başladığını görüyoruz. Bu oluşum
ile birlikte “sermayedar” ve
“profesyonel yönetici” ayrımının başladığını ve bununla birlikte çıkar çatışmalarının gün
yüzüne çıktığını görüyoruz. Peki, bu kurumsal yönetim alanında ne gibi problemleri
beraberinde getirdi? Bilgi riski; yani (şirketçe paydaşlara verilen) bilginin kalitesiyle alakalı
bir problem ortaya çıkardı.
Bağımsız Denetimi biz mali tablolar aracılığı ile karar vericilere sağlanan bilginin kalitesini
ölçmeye yönelik bir güvence denetimi olarak tanımlıyoruz. Peki, neydi bu bilgi riski ya da
bilgi kalitesi riski? Yöneticiler ile hissedarlar/sahip arasında olan başta olmak üzere,
yöneticiler ile diğer paydaşlar arasında, firmayla alakalı, işletmeyle alakalı, bilgilerin doğru
akışı sağlanamıyordu. Simetrik bir bilgi akışı yoktu, asimetrikti daha çok ve bu da daha çok
yöneticilerin dışında kalan ve bugün kurumsal yönetim ilkelerinde menfaat sahipleri olarak
tanımladığımız kesim arasında şirketin yapmış olduğu, yöneticilerin yapmış olduğu
raporlamalarla alakalı bir “güven bunalımı” diyelim biz buna, yaratıyordu. Zamanla bunun
ortadan kaldırılmasına yönelik olarak da bir takım mekanizmalar geliştirildi. Bunların bir yanı
teşviklerdi (incentives). Bir yönü de “monitoring activity” de denilen, izleme aktiviteleri
eylemleridir. Bugün dünyada en önemli, geçerli kabul edilen , fayda-maliyet analizi
yapıldığında en güvenilir, en etkin kabul edilen yöntem Bağımsız Denetim olarak ortaya çıktı.
Bağımsız Denetim de denetleyen bir şirket var. Mali raporlar yoluyla bilgi sunumunda
bulunan denetlenen şirket var ve aynı zamanda o bilgileri değerlendiren, denetçinin
süzgecinden geçen bilgileri değerlendirerek karar verme aşamasında kullanan üçüncü taraflar,
yani “karar vericiler” var. Özellikle Bağımsız Denetimin katma değer yarattığı kesim bu
(karar vericiler). Yani şirket dışında konumlanmış olan karar vericilerin duymuş olduğu
güven bunalımını gidermeye yönelik olarak zaman içinde ortaya çıkmış, kurum dışı bir
gözün, yani bağımsız denetçinin, sisteme katıldığı mekanizma. Ama tabii ki bu ne sadece
şirket (denetlenen) lehine olan bir durum, ne de sadece karar vericilerin lehine olan bir durum
değil. Yani mikro perspektifte olaya böyle bakılabilir, olayın gelişimi itibariyle. Ama bunu
birazda öteye, büyük resme, yani makro perspektife taşıdığımızda olayın toplum açısından
da, tüm ülkedeki finansal ve ekonomik aktivitelerin istikrarı etkilemesi nedeniyle, çok büyük
önem taşıdığını görüyoruz. Müsaadenizle bunu bir örnek vererek de izah etmek istiyorum.
Lütfen bir dere yatağı düşünün. Yani bir, iki yerde de verdiğim bir örnek olduğu için, tekrar
vereceğim. Dere yatağının etrafında irili ufaklı atölyeler, fabrikalar, imalat yapan sanayi
teşebbüsleri olsun. Bu dere yatağı belli bir akım, debi içerisinde geliyor ve kanuna, mevzuata
aykırı olarak da bu atölyeler, fabrikalar, ilk başta bir iki tanesi, atığını buraya bırakıyor. Dere
yatağı doğal akışı içerisinde kendi kapasitesi, debisi gibi, bazı faktörler itibariyle bu atıkların
bir kısmını tolere edebilir, temizleyebilir. Böylelikle bir, iki atölye arada kaynayabilir. Ama
tüm atölyeler, fabrikalar veya çoğunluğun veya büyük montanlı üretim yapanların atıklarını
mevzuata aykırı olarak buraya aktarmaya başlamaları durumunda bu söz konusu
olmayacaktır. Artık o atölyelerin topluma vermiş olduğu faydadan daha fazla maliyet ortaya
çıkmaya başlayacak; zira çevre kirlenecek; etraftaki insanlar üretim yapamaz hale gelecek;
üretimi bırakın, belki sağlık problemleri yaşayacaklar ve hayatlarını kaybedecekler.
Şirketlerin mali raporlamalarına da, sayın büyüklerim, böyle bakmak gerekiyor. Tek tük
birkaç firmanın mali tablolarla alakalı yapmış oldukları hatalı-hileli raporlamalar arada
kaynayabilir. “Ne olur ki, koskoca ekonomide benim, belki 10.000’de 1’lik bir raporlamamın,
aktif büyüklük teşkil eden bir raporlamamın ne önemi olabilir” diye düşünülebilir. Ama
bağımsız denetime tabi olan firmaların büyüklüğünü düşündüğümüzde, toplam ekonomik
aktivite içerisindeki yerini, yüzdesini düşündüğümüzde, bu tür firmaların belli ölçüleri,
normal kabul edilen ölçüleri aşar şekilde, TTK’daki tanımla dürüst resim ilkesine aykırı
olarak yapacakları raporlamalar, makro anlamda iktisadi faaliyetlerin, ticari faaliyetlerin ve
elbette finansal aktivitelerin aksamasına yol açacaktır ve bu da toplum nezdinde ciddi bir
probleme, maliyete neden olacaktır.
Nedir bu maliyet? Son zamanlar da sıklıkla kullanılan bir kavram var: “Finansal İstikrar”.
“Finansal piyasa” dediğimiz bünyeye baktığımızda her şeyden önce bunun bir ekonomi için
bir merkezi işletim sistemi, bir beyin gibi davrandığını görüyoruz. Nedir en büyük görevi
ekonomi içerisinde finansal yapının? Kaynak dağılımının optimal bir şekilde yerine
getirilmesini, yürütülmesini sağlamak. Finansal sistem kaynak dağıtımını bilgiye – mali
bilgilere göre yapacağını biraz önce belirttiğimize göre, bilginin kalitesinin ne kadar güvenilir
olduğu, ayrıca finansal sistemin de ne kadar etkin işleyeceğinin ve finansal istikrarın bir
göstergesi olacaktır. Güvence denetimini biz, bilginin kalitesini artırmaya yönelik bağımsız
bir mesleki faaliyet olarak tanımlıyorsak, işte tek başına bu tanım bile, şu verdiğim örnek bile,
bağımsız denetimi kamu yararı adına ne kadar önemli olduğunu göstermeye yeterli olduğunu
düşünüyorum.
Bağımsız Denetim faaliyeti önemli burada. Dolayısıyla, bağımsız denetçi de önemli. Nasıl ki
şirketlerin mali raporlamayı dürüst resim ilkesine göre yapması çok önemliyse, aynı şekilde
bağımsız denetçilerin de, denetim kuruluşlarının da kendilerine verilen sorumlulukları,
yetkileri, mevzuata uygun bir şekilde, düzgün, dürüst, etik bir şekilde kullanmaları o kadar
önemli. Yani kısaca Bağımsız Denetim önemli, Bağımsız Denetçi önemli. O zaman Bağımsız
Denetçinin (yaptığı işin kalitesinin) gözetimi de önemli.
İşte 2001’de dünyanın geldiği nokta bu, malum ENRON olayından sonra bu. Önceden belli
mesleki örgütler eliyle yürütülen faaliyetlerde istenen kamu yararı gözetiminin yeterince
yürütülmediği gerçeğinden hareketle Kamu Gözetimi Kurumları ön plana çıkmaya başladı.
Meslekten daha bağımsız olarak da bildiğiniz gibi dünyada başta ABD olmak üzere, Avrupa
Birliği ülkelerinde ve AB müzakereleri süreciyle birlikte de ülkemizde “Kamu Gözetimi
Kurumu” olarak Kurumumuz kuruldu. İşte makro perspektifte Kamu Gözetimi Kurumu’nun
fonksiyonlarına, işlevlerine bu gözle, yani ekonomik ve finansal istikrar boyutuyla bakmakta
fayda var.
Bu anlamda, Kamu Gözetimi Kurumu varlığı itibariyle Bağımsız Denetçilerin gözetimini
yürütecek. Ama Bağımsız Denetçiler bu işten hiç Katma Değer elde etmeyecek mi? Ben bir,
iki yerde de söyledim. Burada da müsaadenizle söylemek istiyorum. Kendimin bir YMM
olduğunu varsayıyorum; değilim, ama bir YMM olsam ve de Türkiye sınırlarında iş yapmayı
hedefleyen öyle bir vizyona sahip biri olsam, herhalde en fazla Kamu Gözetimi Kurumu’nun
varlığından memnun olurdum diye düşünüyorum. Neden? Şu nedenle, sadece şu nedenle, çok
temel bir nedenle, “Emeğimin karşılığını almak”. Bugün bir Avrupa Birliği ülkesine gitmek
istediğinizde, bir Şengen Vizesi aldığınızda, tüm Avrupa ülkelerinde bir sorun olmadan
gezebiliyorsunuz. İnsanlığın var olduğundan beri temel haklarından biri, yolculuk edebilme
hakkıdır, seyahat hakkıdır. Bu anayasalara da girer ve insanlığın insan olmaktan gelen
haklarından biridir diğerleri gibi. Ama işte bir ülke büyükelçiliğine gidildiğinde, belli malum
nedenlerden dolayı bazen iki büklüm oluyoruz vize alırken. Sıkıntılar yaşıyoruz. O Şengen
vizesini aldığımızda, sanki cebimize tomarla para koymuş gibi seviniyoruz. İşte Kamu
Gözetimi Kurumu’nun varlığı ve fonksiyonlarını layıkıyla yerine getirmesi, uluslararası
denetim standartlarının varlığı, Kamu Gözetiminin bu anlamda varlığı, verdiğiniz emeğin,
ürettiğiniz raporun üzerindeki Şengen vizesi işlevini görecektir. AB ülkeleri babında
söylüyorum. Bu ABD’de de, diğer ülkelerde de aynı şekilde geçerli. Verdiğiniz emeğin
karşılığını görebilmek bakımından önemli. Herhangi bir ülkeden, Almanya’dan, oradan,
buradan iş aldığınızda, tekrar tekrar o ülkelerle ilgili prosedürlere takılmamak için önemli. Ve
de en önemlisi, dünyaya açılmak bakımından önemli. Kamu Gözetimi Kurumu’na bu
perspektifle baktığımızda, var olan yapının hem meslek mensuplarına, hem topluma, hem
dünyaya belki, dünyayı da bir bütün olarak algıladığımızda, faydalı olduğunu ve buradan
meslek mensuplarının da büyük Katma Değer temin edebilecek durumda olduklarını
görmekte yarar var.
Ben sözlerime son vereceğim, ama son vermeden önce özellikle, ben bu Kurum da yaklaşık
bir yıldır çalışıyorum, bu süre zarfında gördüğüm bir eksiklik, daha doğrusu eksiklik
demeyeyim de, gördüğüm bir sıkıntıdan bahsederek müsaadenizle sözlerime son vermek
istiyorum. Bu dünyada da tartışılan bir konudur. AB’nin raporlarına bakıyoruz, “finansal
istikrar” diyor. Finansal istikrarın bir boyutu da bağımsız denetimdir, bunun kalitesidir diyor.
Bu çerçeveden bakıldığında; özellikle finansal sektörde büyük firmaların denetimini
yürütebilecek kalitede dünya ölçeğinde hareket eden çok fazla denetim firmasının olmayışını
önemli bir eleştiri noktası ve sistemin ekonomik, ticari faaliyetleri yürütülmesi anlamında
büyük bir risk olarak görüyor AB. ENRON olayından sonra büyük denetim firmalarının
yaşadığı sıkıntılar nedeniyle bu sayı daha da azaldı ve belli firmalar üzerindeki denetim işi
yoğunlaşması arttı. Bugün finansal sektörün belki % 70’ini, % 80’ini büyük denetim firmaları
denetliyor. Bu alanda denetim kapasitesine sahip yeterli sayıda firma olmadığı için,
kurumsallaşmış büyük network firmaları olmadığı için, bu oranın zamanla daha da artması
riski var.
Şimdi düzenleyici, denetleyici kurumlar, kuruluşlar olaya bu perspektiften de bakmak
zorunda. AB bu şekilde bakıyor. ABD bu şekilde bakıyor. Ve Kamu Gözetimi Kurumu olarak
da olaya biz biraz da böyle bakıyoruz. Pazarın tüm segmentleriyle doğru bir şekilde
oluştuğunu, dağıldığını görmek, denetlemek ve gözetlemek durumundayız.
Buradan gelmek istediğim nokta şu; bu ülkede, bu topraklarda köklü, derin bir muhasebe,
denetim, birikimi ve bilgisi var. Ama bu topraklarda adeta bu muhasebe, denetim bilgisini ki
biz buna mesleki bilgi diyelim, bu mesleki bilgiyi birazda inkâr edercesine nedense bir türlü
kurumsallaşıp da, büyük bir firma oluşturmak konusunda çok fazla örneğimiz yok. Belki bir,
iki tane. Türkiye’de inanıyorum ki, bu kadar derin mesleki bilgiye sahip ülkemizde,
büyüklerimizin, müteşebbislerimizin, görüş alanları Türkiye dışını da kapsayan meslek
mensuplarının
sayesinde
Türkiye
orijinli
networklerin
çıkabileceğini,
Türkiye’nin
doğusundaki, batısındaki, güneyindeki ülkelere, bu bilgi birikiminin götürebileceğini
düşünüyorum. Bunun hamurunun, özünün bu ülkede, bu topraklarda var olduğuna
inanıyorum. Tabii bu tek başına meslek mensuplarının yapabileceği bir şey de değil. Tek
başına bizim de yapabileceğimiz bir şey değil. Bu uzun bir yol ve birlikte planlı bir şekilde
çalışmayı gerektiriyor.
Ben tekrar davetinizden dolayı en başta Oda Başkanımız olmak üzere tüm meslek
mensuplarına teşekkür ediyor ve sözlerime burada son veriyorum.
SEZAİ ONARAL Sayın Başkan Yardımcısı Mehmet beye çok teşekkür ederiz. Konuları çok
güzel anlattılar. Söylediklerinde en önemli nokta şu; “Kamu Gözetim Kurumu’nu
sahiplenelim, gözümüz gibi bakalım” diyor. Çok doğru, biz zaten bakıyoruz. Mehmet Bey bu
ruhsatları verdikten sonra Kamu Gözetimi bir de bize müşteri bulursa o zaman daha zevkli
olacak.
Bir diğer nokta, şirketleşme. Şirketleşme, biliyorsunuz hiçbir serbest meslek faaliyetinde
şirketleşme yok. 90 senesinde meslek yasası bir gece yarısı geldi. Çok büyük bir avantaj, size
şu kadarını söyleyeyim. 2200 YMM arasında 475 şirketimiz var. Mehmet beyin söylediği
tarzda “acaba olması gereken yerde şirketimizin adedi ne?” derseniz, 10 civarı. Bunun 100
olması lazım baylar. Bizim geldiğimiz kulvarlarda, biz daha çok ferdiyetçi olarak çalışmaya
alışık insanlarız, hem geldiğimiz kurumlar, hem de ülke olarak, yani şirketleşmeyi bir
Avrupalı gibi becerebildiğimizi söylemek gerçekçi değil. O yüzden tabii Bağımsız Denetimle
ilgili ülkemizdeki gelişmeler büyük ihtimalle bizi motive edecek ve belki de zaten standartları
biliyorsunuz, belli adedin altındaki şirketler, işte 5, 15 neyse, bu şekilde iş yapmalarını
engelliyor. O yüzden biz Mehmet beye bu güzel konuşmaları için çok teşekkür ediyoruz.
Gerçi kendisi YMM değilmiş ama bir gün de kendisini YMM Odasına üye olarak
beklediğimizi ifade etmek isterim. Efendim çok teşekkür ediyoruz.
Sayın Başkan söyleyeceğiniz bir şey var mı? Peki, buyurun Rafet bey.
RAFET DİLMEN Çok teşekkür ediyorum, değerli meslek mensupları bugün sizlerle birlikte
olmaktan ve sizlerle istişare etmekten memnuniyet duyduğu belirtmek istiyorum. İstanbul
Yeminli Mali Müşavirler Odası’na ve siz değerli mensuplarına bundan sonraki çalışmalarında
başarılar diliyorum. Başkanım ve Başkan Yardımcım, Bağımsız Denetim ve Ticaret Kanunu
düzeyinde Bağımsız Denetim konularında gerekli açıklamaları yaptılar. Ben biraz daha bizim
kendi işimize dönüp, kendi Kurumumuzun işine dönüp, daha somut yetkilendirme konusunda,
yetkilendirmenin süreçleri konusunda nelere baktığımızı, neye nasıl baktığımızı, sizinle
paylaşıp, karşılıklı biraz sohbet edip, ondan sonrada sorular olursa, birlikte bu soruları
değerlendirmek istiyorum.
Öncelikle Kurum olarak yetkilendirme de bireysel olarak kişileri “Bağımsız Denetçi”,
kuruluşları da “Bağımsız Denetim Kuruluşu” olarak yetkilendiriyoruz. Eğitim ve
Yetkilendirme Daire Başkanlığı olarak onların iş ve işlemlerini yürütüyoruz. Bu süreçte
benim konuya geçmeden önce Bağımsız Denetimle ilgili, yetkilendirme süreciyle ilgili,
öncelikle bir “Bağımsız Denetim Yönetmeliği”nin olduğunu ve bir çok hususun bu
Yönetmelik de yazdığını ifade etmek istiyorum. Belki bu nezih topluluğun içerisinde yok ama
birçok meslek mensubumuz Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ni okumadan yetkilendirme
sürecine başlıyor ve her şeyi telefonla öğrenmek üzere harekete geçiyor ve işlem çok uzun
sürüyor. 26 Aralık 2012 tarihinde Bağımsız Denetim Yönetmeliği Resmi Gazetede
yayımlandı. Bunun 14’üncü maddesi bağımsız denetçilerin yetkilendirilmesini tane tane
anlatıyor. 13’üçüncü maddesi de, denetim kuruluşların yetkilendirilmesini, aranılan şartları
anlatıyor. Bu Yönetmeliğe istinaden 25 Ocak 2013 tarihinde de 4 adet biraz daha ayrıntılı olan
tebliğler yayımlandı. Bunlar; “Yetkilendirme Tebliği”, “Uygulamalı Mesleki Eğitim Tebliği”,
“Sınav Tebliği” ve “Resmi Sicil Tebliği”. Bu tebliğlerde de, eğer Yönetmelik de biraz kapalı
yerler var ise, bu tebliğlerle açılmaya çalışıldı. Bunları niye bahsediyorum; Vaktimizin
olduğunda önce bunlara bir bakma imkanımız olursa, belki birçok sorumuzu oradan karşılama
imkanımız olacak. Bir de biz, “sık sorulan sorular” bölümü koyduk. Gerek meslek
mensuplarımızdan gelen, gerekse bizim düşünüp soru olabilecek konuları orada açıklamaya
çalıştık.
Yetkilendirmede biz
“denetçi” yetkilendiriyoruz, “denetim kuruluşu” yetkilendiriyoruz ve
bunları tescil ve ilan ediyoruz. Bunların yanı sıra bugün biraz eğitimden biraz da sınavdan
bahsedeceğim.
Bağımsız Denetçi olmak için neler gerekiyor? Hangi şartlar aranıyor? Bunları neyle tevsik
edeceğiz belge olarak baktığımızda?
Birinci olarak, 3568 sayılı Kanunun meslek mensubu olmak için öngörmüş olduğu okullardan
mezun olmak şartının hemen hemen aynısı Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nde de
öngörülmekte, yani en az lisans seviyesinde hukuk, siyasal, iktisat, maliye, işletme gibi
alanlardan mezun olma şartı aranmakta. Bunları alan olarak kabul ediyoruz. Örneğin
Yönetmelik de, iş idaresi, ekonometri gibi bölümler sayılmamıştır. Bunlar işletme, iktisadın
içerisinde değerlendirilmektedir. Bu hususu bize diploması, geçici mezuniyet belgesi gibi
belgelerle tevsik etmesi halinde bu şartı yerine getirmiş olarak değerlendirmekteyiz.
Olmazsa, olmaz diğer bir kural, meslek mensubu olması. Yani 3568 Sayılı Yasa çerçevesinde
Yeminli Mali Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olması gerekmekte. Bunu da
bize ruhsatlarını yükleyerek, EYBİS dediğimiz sistem üzerinden o belgeleri tevsik etmeleri
halinde, o şartı da yerine getirmiş olarak değerlendirmekteyiz.
Bugüne kadar yapmış olduğumuz yetkilendirme incelemelerinde bir tane meslek mensubunun
durumu konusunda, meslek ruhsatı olduğu halde, okulu konusunda tereddüdümüz oldu. O, şu
an için bekliyor. İleri ki süreçte daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirilecek. Şu ana kadar
meslek mensubu olup da, lisans seviyesiyle eğitim durumuyla, meslek mensubu durumuyla
bir problem yaşamadık.
Diğer bir husus, Türkiye’de yerleşik olması, bunu ikametgahıyla tevsik etmesini istiyoruz.
İleride anlatacağım üzere, bunları beyan üzerine, beyanını kabul ediyoruz. O nedenle, EYBİS
üzerinde yapılan başvurularda bunlar pek problem yaratmayacaktır.
Denetçi olabilmek için öngörülen hususlardan birisi de, sınavda başarılı olması. Bunun biraz
ileride ayrıntısına gireceğim. Sınavda başarılı olmanın ne demek olduğunu, ya da hangi
yollarla sınavda başarılı olunduğunu bir sonraki bölümde inşallah anlatacağım.
Bir diğer aranan şart ise, Uygulamalı mesleki eğitimi tamamlamış olması, burada Yeminli
Mali Müşavirler için pek sorun olmamakta. Özellikle Serbest Muhasebeci Mali Müşavir için
sorun yaşanmakta. Çünkü uygulamalı mesleki eğitimde öngörülen şey, üç yıl denetim veyahut
da 15 yıl “mesleki tecrübe” dediğimiz bir hizmetin olması. Ben daha iyi anlaşılması için,
özellikle kısaca üç yıl denetçilik yapmak veya 15 yıl muhasebecilik yapmak gibi açıklamaya
çalışıyorum. Üç yıllık denetim hizmeti, 15 yıllık mesleki tecrübeye, muhasebecilik hizmetine
eş değer olarak kabul edilmiş.
Bir diğer aranan şart, Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması, bu hususu beyan ile
kabul etmekteyiz. Yani kendisini kısıtlayıcı herhangi bir mahkeme kararının olmaması bizim
için yeterli olarak kabul edilmekte.
Yine mahkumiyetinin olmaması, bunu da adli sicil kaydıyla tevsik etmelerini istiyoruz, ama
“EYBİS” dediğimiz elektronik ortamda yaptıkları başvurular da, bunu da beyan olarak
belirtmeleri bize yeterli. Sadece adli sicili var ise, “var” diye belirtip, adli sicil kaydı ve
mahkeme kaydını koyduğunda o hususun ne olduğuna göre durumu değerlendirilmekte.
Örneğin, en son bir tanesine baktığımızda altı aylık ceza almış. Ama incelediğimizde
mahkeme kararında apartman yöneticisiymiş. Birisi aidat ödememiş, tartışma çıkmış, kavga
olmuş, ceza almış. Onlar bizim için önemli değil. Bizim için önemli olan, meslekle ilgili
yapmış olduğu işlerdeki almış olduğu cezalar ile rüşvet, irtikap gibi cezalar
değerlendirilmekte. Her insanın başına gelebilecek normal hayattaki olaylar hiçbir şeyi
etkilememekte bu konuda.
Olumsuz bir itibara sahip olunmaması.Bu konu biraz muğlak, yoruma açık konular. Ancak
Kurul bunlar üzerinde çok tartıştı. Fakat olmazsa, olmaz şartlardan birisi bunlar. Çünkü
bağımsız denetçiliklerin Avrupa Birliği nezdinde sayılabilmesi için bunların olması gerekiyor.
Bunu da Odalardan alınacak disiplin durumuyla ilgili belgelerle tevsik ederek sağlayabiliriz
diye düşündük. Bu en çok YMM’leri ilgilendiren maddelerden birisi. çünkü tam tasdik
raporlarında, eğer incelemeye tabi olmuş ise, bazılarında böyle disiplin cezalarına ilişkin
hususlar söz konusu olmakta. Bu durumlar Kurul’da değerlendirildi, “uyarma” ve “kınama”
cezaları bu konuda bir engel teşkil etmemekte. Biz Disiplin Kurulu Kararlarını Odalardan
alarak meslek mensupları yüklüyorlar. Biz de, Kurulun değerlendirmesine sunuyoruz. Kurul
da “uyarma” ve “kınama” cezaları şu an için engel olarak görülmedi,” geçici olarak meslekten
men” ve “meslekten men” cezaları henüz daha karşımıza gelmedi, inşallah gelmez bundan
sonrada.
Genel şartlar bunlar. Bu şartların içerisinde ben, birkaçına daha ayrıntılı olarak değinmenin
yararlı olacağını düşünmekteyim.
Bunlardan bir tanesi, Bağımsız Denetçilik de sınav şartı; Bunu meslek mensuplarımız bugün
için nasıl yerine getiriyor diye baktığımızda, daha önce Sermaye Piyasası tarafından verilmiş
“SPL”, yani Sermaye Piyasası Lisanslama Sertifikasına sahip olanların belgelerini olduğu gibi
kabul ediyoruz ve sınavı geçmiş olarak sayıyoruz.
İkincisi, geçiş dönemi eğitimlerini başarıyla tamamlamak. Burada da
26 Aralık 2012 tarihi
itibariyle, yani yönetmeliğin yayımlanmış olduğu tarih itibariyle, “Yeminli Mali Müşavirliğe
hak kazanmış olanlar ile 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip SMMM’ler, geçiş dönemi
eğitimlerinden yararlanma imkanına sahiplerdir.” 24 üniversiteyle bugün için anlaşma yapıldı.
Türkiye’nin her tarafında bu eğitimler verilmekte. Bu eğitimler sonucunda almış oldukları
sertifikaları Kuruma ibraz etmiş oldukları takdirde, sınav şartını yerine getirmiş olarak
değerlendirilmekteler.
Diğer bir sınavı yerine getirme hususu ise, Kurumumuz tarafından yapılan sınavlarda başarılı
olmak. Daha önce bunları SPK yapıyordu. Artık Kurumumuza geçti. Bu eğitimlere girmek
istemeyenler veyahut da YMM olmaya daha hak kazanmamış olanlar veya da 15 yıllık
mesleki tecrübeye sahip olmayan SMMM’ler, Kurum tarafından yapılan Bağımsız Denetçilik
sınavına girebilirler. İlki 25 Ağustos 2013 tarihinde, geçen ay yapıldı. Büyük bir ihtimalle de
yarın sonuçları açıklanacak. O sınavda da başarılı olanlar, sınav şartını yerine getirmiş olarak
değerlendirilmektedir.
Bir hususu daha burada izah etmekte fayda var. Sonuncusu SPK tarafından Aralık 2012
tarihinde yapılan lisanslama sınavlarında başarılı olarak SPK belgesi alanları tam sayıyoruz.
Sınavlarda bazı derslerden başarılı olan, ancak bazısından başarılı olamayanlar, eğer YMM
olmaya hak kazanmış iseler, kalan derslerine eğitimle, YMM olmaya hak kazanmamış iseler,
Kurum tarafından yapılacak sınavla o hususları tamamlayabilirler. Ancak, SPK sınavlarının
geçerlilik süresi kadar ki sürede biz notları geçerli olarak sayıyoruz. SPK sınavlarının iki yıl
geçerlilik süresi var. İki yıl içerisinde diğer hususu tamamladığı takdirde, tamamını sayıyoruz.
Ama iki yıl içerisinde tamamlayamazsa, zaten SPK tarafından da o sınav sonuçları geçersiz
kılındığı için, bizim tarafımızdan da geçersiz kabul edilmekte.
Geçiş dönemi eğitimlerinde işbirliği yaptığımız üniversiteler yansıda görülmekte. Ayrıca web
sayfasında da yer almaktadır. 24 tane üniversite. Baktığımızda Türkiye’nin her tarafına
dağılmış durumdalar. İstenilen üniversitenin eğitimlerine, istenilen programlara uygun olarak,
her meslek mensubu kendi programına uygun olarak eğitimlere katılabilirler.
Geçiş dönemi eğitimlerinde konulara baktığımızda, Yeminli Mali Müşavirler üç konudan
sorumlular, “Muhasebe Standartları”, “Denetim”, “Sermaye Piyasası Bankacılık ve
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Mevzuatı”. Bunlardan Muhasebe Standartları ve Denetim
Standartları, mutlak surette örgün olarak ve sınıf ortamında alınmak zorunda. Sermaye
Piyasası Bankacılık ve Sigortacılık Mevzuatı’nda ise, üniversitenin kendi durumuna göre ister
örgün olarak, isterse online, elektronik ortamda bu dersler alınabilmekte. Dersler en az 42 saat
olarak öngörülmekte ve bunu da en az 5’er günde derslerin yapılması zorunluluğu
bulunmakta.
Gelmeden önce eğitim durumlarına baktığımda, aslında bu geçen haftanın
için üniversitelere kayıt yaptıranlar “5920” meslek mensubu üniversitelere
“5650” kişi eğitimleri tamamlamış. Eğitimi devam edenler “270” kişi. Araya
ve yaz tatilinin girmesi bu eğitimleri biraz yavaşlatmıştı. Ancak şu son bir
ivme kazandı, devam ediyor şu an için.
kayıtları. Eğitim
kayıt yaptırmış.
Ramazan ayının
ayda tekrar bir
Demin kısaca bahsettim. 25 Ağustos 2013 tarihinde ilk bağımsız denetçilik sınavını yaptık.
Başvuruda sınava giren aday sayısı “1545”. Sonuçlar büyük bir ihtimalle yarın açıklanacak.
Yılda en az iki kere bu sınavı ilkbahar ve sonbahar olarak yapmayı planlamaktayız. Ancak
sıkıntımız, sınavın güvenliğini sağlamak ve gözlemci bulmak, salon bulmak konusunda
kendimiz yeterli olmadığından dolayı bir kurumla anlaşmak zorundayız. Buda ya “ÖSYM”,
ya “Milli Eğitim Bakanlığı”. ÖSYM bu sınavları yapmağa fazla yanaşmıyor, imtina ediyor,
kendi iş yükü dolayısıyla. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da iş yükü fazla ama Milli Eğitim
Bakanlığı’yla işbirliğimiz devam ediyor. Başvurumuzu yaptık. Bize gün verdiklerinde
ilkbahar ve sonbahar için, o tarihleri de en kısa sürede ilan edeceğiz ve önceden sınava girmek
isteyen meslek mensuplarımız, sınava girmek isteyen arkadaşlarımız bu durumu bilsinler,
hazırlıklarını yapsınlar amacıyla.
Sınav konularımız, “Muhasebe Standartları”, “Denetim”, “Sermaye Piyasası”, “Kurumsal
Yönetim İlkeleri”, “Genel Muhasebe” ve “Genel Hukuk Mevzuatı”. İlk 3’ünden YMM’ler, ilk
4’ünden SMMM’ler, 6’sından da henüz meslek mensubu olmamış olanlar sorumlular.
Görüldüğü gibi bu sınavlara henüz meslek mensubu olmamış olanlarda girebilirler. İki yıl
içerisinde bu altı konuyu verdiklerinde sınav şartını yerine getirmiş olurlar. Diğer şartların
yerine getirilmesini bekleyerek, o şartları da yerine getirdiklerinde Denetçilik için
başvurularını yapabilirler.
Mesleki tecrübeyi kısa geçeceğim. Çünkü Yeminli Mali Müşavirler için çok fazla sorun
gözükmemekte. Deminde bahsettim, en az üç yıllık uygulamalı eğitime sahip olması, yani
denetim tecrübesine sahip olması. Bu da tasdik ve vergi denetimleri bu kapsamda olduğu için,
Yeminli Mali Müşavirler için çok fazla sorun olmamakta. Ya da en az 15 yıllık mesleki
tecrübeye sahip olması. Yeminli Mali Müşavir olanlar bu şartı da % 99 yerine getiriyorlar.
Çünkü 10 yılın sonunda Yeminli Mali Müşavir oluyorlar ve 4 yılda üzerine lisans eğitimini
koyduğumuzda otomatik 14 yılı tamamlamış oluyorlar.
Mesleki tecrübeyi nasıl hesaplandığına baktığımızda, staja başlama tarihinden itibaren
hesaplamaya başlıyoruz. Bunlar daha çok SMMM’lere ilişkin. Meslek mensuplarının
dosyaları bize geldiğinde inceliyoruz, Kurulumuzun onayına sunuyoruz. Kurulumuz inceliyor,
yetkilendiriliyor. Meslek mensuplarımıza geri bildirimde bulunuyoruz. Kurum tarafından
yetkilendirilenlere mesaj göndererek harç ve ücretleri ödedikleri takdirde, sicil numarası
verilerek tescil ve ilan edileceklerini bildiriyoruz. Ücretleri konusunda da “1.035” lira Maliye
harç alıyor Harçlar Kanunu’na göre. Bu vergi dairesine yatırılıyor. “400” lira da Kurum belge
ücretiyle, kimlik ücreti alıyor, hepsi bu kadar. Yani meslek mensubu olmaktan daha kolay ve
daha ucuz. Evet, bizim Kurum sadece 400 lira alıyor. Perşembe’ye kadar para yatırma, tescil
ve ilan talebinde bulunmak isteyenleri Perşembe günü akşamına kadar bekliyoruz. Perşembe
günü sicil numaralarını veriyoruz giriş sırasına göre. Cuma günü sitede ilan ediyoruz. Tekrar
yine Cumartesi, Pazar, Pazartesi’nden başlayıp, Perşembeye kadar başvuruları alıyoruz sicil
numarası verip, Cuma günleri genelde ilan ediyoruz sitede.
Bugüne kadar Bağımsız Denetçi olarak yetkilendirilerek tescil ve ilan edilenler “1381”.
Yetkilendirilen, ancak işlemleri devam ettiğinden henüz tescil ve ilan edilmeyenler “542” kişi.
Yetkilendirilmek için başvurusu incelenenler, başvuru yapmış olanlar “1900” kişi. Bugün
itibarıyla, yaklaşık “2000” kişi de başvuru işlemlerine başlamış, henüz başvurusunu
tamamlamamış meslek mensubu bulunmaktadır. Biraz sonra internette bir aksilik olmazsa, bu
EYBİS dediğimiz programı açıp, birlikte bakacağız. Orada da yaklaşık 2000 – 2200 kişi
sisteme girmiş. Başvuru işlemlerini tamamlamamış olarak gözükmekte.
Birazda Bağımsız Denetim Kuruluşlarından kısaca bahsetmek isterim. Aslında Yeminli Mali
Müşavirlerimizin bu konuya eğilmesi ve bu konu üzerinde durmalarında fayda vardır.
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 13’üncü maddesinde, Bağımsız Denetim Kuruluşları için
aranan şartlar 21 – 22 madde olarak sayılmış. Biz de bir check list oluşturduk, isteyenlere
bunları gönderebiliriz. O minval üzerine hazırlıklarını yaptıklarında Bağımsız Denetim
Kuruluşu olarak yetkilendirilmekteler. Kuruluşun doğal olarak bir ekibi olması lazım,
Kurulumuzun en son değerlendirmesinde 5 kişilik bir ekibin denetim kuruluşunun kurulması
için yeterli olacağına karar verildi. Bu da 3 tane denetçi, 2 tane sorumlu denetçi yeterli
olacaktır. Bu 5 kişiden en az 3’ü ile bir ekip oluşacak. Her grubun, yani bir sorumlu
denetçinin, bir sorumlu denetçiye yedek olacak, bir denetçi de diğer denetçilere yedek olacak,
böylece, toplam 5 kişiyle denetim kuruluşunun kurulabileceği değerlendirildi. Bu doğrultuda
uygulamalar devam ediyor.
Sorumlu Denetçi olarak baktığımızda da, KAYİK’lerde 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olup
ve iki yılda fiili denetim tecrübesi bulunanlar her konuda, yani KAYİK’ler dahil, “KAYİK”
dediğimiz büyük kuruluşlar, Sorumlu Denetçi olabiliyorlar. Sadece 15 yıllık mesleki
tecrübeye sahip olanlar ise, KAYİK dışındaki denetimlerde Sorunlu Denetçi olabiliyorlar.
DİNLEYİCİ
Affedersiniz, iki yıllık fiili denetimi biraz açıklayabilir misiniz? İmkân var mı?
Yani fiili denetimde mesela Yeminli Mali Müşavirin yaptığı denetim fiili denetim mi? Yoksa
bağımsız denetim olarak fiili…?
RAFET DİLMEN Bağımsız Denetim de biz uygulamalı meslek eğitimini şöyle tarif
ediyoruz; Bağımsız Denetçi veya Bağımsız Denetim Kuruluşunda çalışmış olanlar veya tasdik
ve vergi denetiminde çalışmış olanlar ile Kamu kurumalarında denetim yetkisini almış
olanların çalışmaları, uygulamalı meslek eğitiminden sayılır. Yeminli Mali Müşavirlerin
yaptığı tasdik ve vergi denetimleri Uygulamalı Mesleki Eğitimden sayılmakta, ancak fiili
denetimden sayılmamaktadır.
DİNLEYİCİ Yeminli Mali Müşavirin yaptığı tam tasdik fiili denetim olsa gerek. Şirketlerde
görev alabilecekler. Sağolun.
SEZAİ ONARAL Reddedildi baştan.
RAFET DİLMEN Yok, yok, hayır, yani bunu kabul ediyoruz biz İktisadi İdari İlimler. Buna
“evet” diyoruz.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ruhsatına bakıyoruz. 96’da almış Cemil TUNÇ. Buna da
“evet” diyoruz.
“Adli Sicil kaydı bulunmaktadır” demiş. “Adli Sicil kaydı yoktur”, yanlış işaretlemiş. Ama
mahkeme kararı yüklemiş. Yok. Yanlış işaretlemiş. Burada işte inisiyatif kullanıyoruz. Ya
bunu geri göndereceğiz düzeltecek, ya da biz bunu çıktı alıp, üstünü örteceğiz, ama istatistiki
bilgilerimizde bu kişinin Adli Sicil kaydı varmış gibi gözükecek. Ben burada bu kişinin
“evet” deyip, Adli Sicil kaydı yok, ama genelde gönderiyoruz, düzeltsin anlamında.
“Medeni hakları kullanma ehliyetim var” diyor. Beyanda bulunmuş, “evet” diyoruz.
“Disiplin cezam bulunmamaktadır Odalardan” diyor, “evet” diyoruz.
“Tüm konuları geçiş dönemini de tamamladım” diyor, sertifikaya bakıyoruz. Evet, İstanbul
Ticaret Üniversitesi’nden sertifikasını almış 4 dersten. Notlarına da bakıyorum, buna da
“evet” diyoruz.
17 yıl 5 ay olarak hizmet olarak girmiş, burada herhalde bağımlı çalıştıysa, bağımlı çalıştığı
yerden aldığı yazı ve sigorta dökümü. Bağımsız çalışmış ise, Oda kaydı, internet kaydı vergi
dairesinden ve “mecburi sigorta” dediğimiz Bağ-Kur kaydına bakıyoruz, bu faaliyeti
sürdürmüş mü? Açıp baktığımızda vergi dairesinden almış, işe başlama tarihi, 01.02.1996.
Buna uygun olarak Bağ-Kur kaydı yüklemişse 15 yıl, 10 ay. Bu şartı da, mesleki tecrübe
şartını da yerine getirdiğini değerlendiriyoruz. O zaman uygulamalı mesleği eğitim
aramıyoruz. 15 yıllık şartı, “evet” diyoruz. Kaydettik.
Cemil TUNÇ, şuradan “Kurul onayına sunulması uygundur, dosyası tamam”.
Bu arkadaşımız yetkilendirme başvurusu yapılanlar klasöründen çıktı, aşağıdaki “Kurul
onayına sunulanlar” klasörüne geldi.
Kurul onayına sunulanlar da “193”tü, “194” oldu. Bu hafta Kurul onayına yetkilendirmek için
gidecek.
SEZAİ ONARAL
Rafet bey bir tanede YMM yapabilir miyiz? Yani SMMM yaptınız.
Arkadaşlar talep ediyorlar.
RAFET DİLMEN Tabii, tabii, benim tarihlerde var zaten, oradan yapalım. Şimdi burada bir
hususu belirtmek istiyorum. Hep dert yanarız. “Çok belge isteniyor. Noter onaylı isteniyor.
Bunların hepsi hem masraf, hem kırtasiyecilik”. Biz beyana itibar ediyoruz, ama beyana itibar
ederken de bunların hepsinin, sigortayı Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan, diplomayı YÖK’ten,
Adli Sicili Adalet Bakanlığı’ndan, ikametgahı İçişleri Bakanlığı’ndan kontrol ediyoruz. Zaten
sisteme ilk girdiğinizde kimlik bilgileriniz geliyor. Bunların hepsini kontrol ediyoruz. Tek
kontrol etmediğimiz, şimdilik Odalardaki Disiplin cezaları, onları da bilahare yazıyla
istiyoruz.
Eğer bu belgeler sizin beyanlarınızı doğrulamıyor ise, biz beyanınızı kabul ettiğimizde,
yaptırımı çok ağır. Yani Bağımsız Denetçi olsanız bile, iptal ediliyor ve ömür boyu yasak
konuyor. O nedenle, hani bu hususu özellikle belirtmek istiyorum. Biz bunlara bir program
yazdırdık. Kurumlarımızla protokol imzaladık ve sistemimize bağlantılarını şu an için yaptık.
Otomatik bilgisayarla bu işlemleri yapıyoruz ve benim Dairemde de en çok sağolsun
Başkanım, Kurumun personelinin çoğunu bizim Dairemize tahsis etti. Şu anda altı tane
arkadaşımız bu yetkilendirme işlemlerini inceliyorlar. Başkan bey ve ben de inceliyorum.
Bazen gelen telefonlara cevap veremiyoruz. Çünkü incelemeye başladığımda telefon 10
dakika sürüyor ve telefonla sonuçta alamıyorsun. O nedenle mesela meslek mensuplarımızdan
o yönde çok sitem geliyor, “telefonlara ulaşamıyoruz, çıkaramıyoruz” diye, ama bu işleri
yetiştirmekten, yada bu işlere bakmaktan, o telefonlara bakmak çok zor oluyor bizim için.
Bir de kısaca bir-iki husus anlatayım, siz takdir ediniz. Telefonda gelen soru “ben bu belgeyi
aldıktan sonra nerede kullanacağım, ne yapacağım”.
Şimdi diğer birisi, sınav açtık. İki sayfa oturdum duyuru yazdım. Siteye koydum. İkinci
sayfanın sonuna doğru “sınav ücreti nasıl ödenecek” başlığının altına dedim ki, “sınav ücreti
başvuru esnasında sanal posttan kredi kartınızdan online olarak tahsil edilecektir”. Bu kadar.
Arkadaşın bir tanesi, iki gün uğraşmış, ilanın başını okumuş, toplam iki sayfa. Açmış Kurum
da iki günde bir kişiye ulaşmış. “ben sınav ücretini nereye yatıracağım” diyor, o da ilgisiz bir
kişi. Demiş ki, “bizim sitede banka hesapları var”. Gitmiş hanımefendi parayı oraya yatırmış.
Ondan sonra gelmiş başvuru yapmaya, elektronik ortamda. Başvuru yaparken girmiş bütün
hepsini, en sonunda 4 ders seçmiş. 150 liradan 600 lira karşısına gelmiş, kredi kartı
numarasını istiyor. “ben bu parayı yatırdım” diyor. Mecburen başvuruyu yapabilmek için
kredi kartından ödeme yapıyor. Ondan sonra iki günde, o parayı nasıl geri alacağı için
uğraşıyor. Ödüyoruz geriye, onda sorun yokta. Kaybolan zaman çok.
DİNLEYİCİ
hayatımda.
Kredi kartı olmayanlar ne yapacak efendim? Benim hiç kredi kartım olmadı
SEZAİ ONARAL Sana bir kredi kartı vereceğiz hanımefendi. Şimdi mademki, SMMM için
yaptınız, bir de YMM’yi yapalım da,
RAFET DİLMEN Başvuru yapmış bir YMM varsa,
SEZAİ ONARAL Var, Mehmet YALÇIN Bey var. Yani şunu şurada yapalım da, dünya
gözüyle şu muameleyi görelim.
RAFET DİLMEN İki tane Mehmet YALÇIN var. Bunlardan bir tanesi SMMM, bir tanesi
YMM. Herhalde YMM olan arkadaşımız değil mi?
03 Eylül’de başvurusunu yapmış, burada gözüküyor. Daha önce bu arkadaşımızın dosyası
incelenmiş ve Sayın YALÇIN 3568 Sayılı Kanun uyarınca stajdan sayılan geçen sürenize
istinaden YMM olmuş iseniz “hizmet belgenizi”, SMMM’likte fiilen geçirilen sürelere
istinaden YMM olmuş iseniz, buna ilişkin Odanızdan alınacak belgeyi sisteme yükleyerek
başvuru işleminizi yenileyin, diye mesaj gitmiş.
Yani dosyası bir kere incelenmiş ve bildirilmiş. Eğer hani “KGK” diye mesaj gelip de bunu
bir şirketten veya bir reklam şeyinden geldi diye sildiyse yapacak bir şey yok.
Şimdi yeni yeni arkadaşlar Dairemize tahsis edildi. İnanın çok kısa sürede ben bu “1900”
kişiyi bitireceğim, eriteceğiz. Şu ana kadar gerek arkadaşlarımızın az olmasından, gerekse ilk
başta sınav, eğitim falan, onları tamamen şu anda yetkilendirme sürecine yoğunlaştık ve kısa
sürede herkese döneceğiz. O yüzden hiç endişeniz olmasın.
Evet, muhasebe denetim konusunda yüksek lisans yapmış, eğitim bölümüne “tamam”
diyoruz.
Ruhsatını da yüklemiş. 98 Yeminli Mali Müşavir Mehmet YALÇIN. Ruhsatına da “evet”
diyoruz.
Adli Sicil kaydım bulunmamaktadır. Ehliyete sahibim. Disiplin cezam bulunmamaktadır.
Mükerrer yüklemiş. Tüm konuları Sermaye Piyasası’nda Bağımsız Denetim Lisanslama
Sınavı ve Geçiş Dönemi eğitimiyle aldım. Yani bu demektir ki, SPK’da sınava girmiş. Birkaç
dersten sınavı geçmiş. Kalan dersi de bizde eğitimle almış demektir. Evet SPK’dan üç dersten
de başarılı olmuş, ama ortalamada , evet şu SPK’daki “60” notunun geçerlilik süresi 2010, o
geçerliliğini kaybetmiştir. “64” ve “76” puan, bunları biz olduğu gibi geçerli sayıyoruz.
3’üncü dersten Sermaye Piyasası Sigortacılık Bankacılık konusundan eğitime girmiş. Bundan
almış olduğu notla, diğer almış olduğu notların ortalaması “70” olduğunda “94”, diğer
notlarla baktığımızda “70” ortalamayı sağlamış oluyor. Bu şartı da yerine getirmiş oluyor.
DİNLEYİCİ Burada bir sorum var. Acaba mümkün mü efendim?
RAFET DİLMEN Buyurunuz.
DİNLEYİCİ Sermaye Piyasası imtihanlarında bütün geçerli notların “60” olmasına rağmen,
“70”i tutturamamış, “69,5” almış. Şimdi bu şahıs ne yapacak?
RAFET DİLMEN İçlerinden bir tanesini seçip, eğitime katılmalı. Eğer YMM ise, notunu
yükselterek, SMMM ise, işlerinden bir tanesini veyahut da 4’üncü ders olarak koyulmuş olan
“Kurumsal İlkeler ve Finansal Yönetim” dersini mutlak surette alması lazım. Böylece not
ortalamasını “70”e yükselttiğinde başarılı olmuş olacak. 15 yılını doldurmuşsa eğitim ile ya
da KGK tarafından yapılacak sınava girecek.
SEZAİ ONARAL
Başkan bey, Mehmet YALÇIN bey tamam mı?
RAFET DİLMEN Şimdi 27 yıllık hizmet gözüküyor. 85’de başlangıç, 98’e ve 98’den
2003’e kadar. Biz sadece şu 2003 bölümüne baktığımızda sizin, sayın Başkanın yazısını
koymuş. “98 tarihinde mesleki faaliyete devam edeceğiniz anlaşılmaktadır”. Siz bunları takip
edebiliyorsunuz değil mi Başkanım?
SEZAİ ONARAL
Tabii, tabii, onlara Faaliyet Belgesi veriyoruz, çalışanlar listesinde
olduğuna dair, yoksa bizi içeri atarlar.
RAFET DİLMEN Bu arkadaşımız “bağımsız” mı çalışmış bu hizmetleri?
SEZAİ ONARAL Bağımsız, bağımsız.
RAFET DİLMEN Bağımsız çalışmış, ama SSK dökümüyle, yani demek istediğiniz bağımsız
dökümüyle, Bağ-Kur dökümüyle bu işi desteklememiş çalışıp, çalışmadığını. Sadece sizin
Oda’nıza kayıt yaptırmış.
Şimdi “98 – 2003”e kadarki sürenin tamamı emeklilikte mi geçmiş?
DİNLEYİCİ
Belgeyi verdireceksiniz galiba?
SEZAİ ONARAL
YALÇIN diye.
Amacımız o, Selami. Bak mikrofonda o kadar bekliyoruz, olsun Mehmet
RAFET DİLMEN
durumunu?
Bu arkadaşın “98’den – 2003’e” kadar ki Sosyal Güvenlik açısından
DİNLEYİCİ
Evet, 4 a’mı, 4 b’mi?
RAFET DİLMEN
olacak yani.
4 b’dir. Bize bilgileri yüklediğinizde değerlendirmemiz çok daha kolay
SEZAİ ONARAL Şimdi Mehmet bey senin işin zor kardeşim.
RAFET DİLMEN
Yok, yok hallederiz. Evet, sistemimiz böyle. İnşallah biz bu “1900”
kişiyi çok kısa sürede emin olun eriteceğiz. Hiç kimsenin işini geciktirme diye bir durum söz
konusu olmayacak.
Beni dinlediğiniz için, hepinize çok teşekkür ediyorum.
DİNLEYİCİ Marmara Üniversitesini saymadınız.
RAFET DİLMEN Hocam son eklediğim için, alfabetik olarak olduğu için.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Efendim, Rafet DİLMEN beye çok teşekkür ederiz. Çok güzel
açıklamalar yaptı. Şimdi baylar soru, cevap bölümüne geçeceğiz, uygun görürseniz şöyle
yapalım. Soruları burada alalım. O zaman sorularımızı almaya başlıyoruz baylar. Lütfen
isminizi söyleyerek, buyurun Hakan TAŞTAN bey, evet söyleyin.
HAKAN TAŞTAN Kamu Gözetimi Kurumuna bilgileri bugün bizimle paylaştıkları için
teşekkür ediyorum. Çünkü Bağımsız Denetçi belgesi verilmesi maalesef Kurumda çok yavaş
işliyor. Kurum bu konuda fevkalade zayıf. Daha da acısı, esasen Rafet bey de ifade ettiler. Bir
kamu kurumu olan koskoca Kamu Gözetim Kurumu’na telefon ile ulaşmak mümkün değil.
Bir sekreter çıkıp da “alo” demiyor. On defa arıyorsunuz, ancak bir kere düşürebiliyorsunuz.
O birinci kerede de bağlanmış olduğunuz memur, yada uzmana ulaşmak mümkün değil. Bu
durumdan tabii haliyle insanlar son derece şikâyetçi oluyor. Kızıyor, sinirleniyor ve bir Daire
Başkanı ile görüşmek istiyor, ya da bu sorunu ona aktarmak istiyor. Daire başkanının zar zor
sekreterine ulaştığınızda da, hep daire başkanlarının maalesef toplantıda olduğunu duyuyoruz.
Böyle ulaşmak mümkün olmayınca, göndermiş olduğumuz elektronik postalara da maalesef
yine cevap alamıyoruz. Yani iletişim kısacası Kamu Gözetim Kurumuyla hiç de iyi değil. Bu
söylediklerim de kesinlikle bir kerelik olmuş olay değil. Defalarca sınanmış olan sonuçtur.
Şimdi müsaade ederseniz, iki tane soru sormak istiyorum.
Birincisi, bugün yürürlükte olan “TMS” ve “TFRS”lerin değiştirileceğini söyledi Sayın
Başkan. Bu önemli değişiklikler yapılacak olan değişiklikler mi? Çünkü bildiğimiz üzere
SPK, UFRS ile tam uyumlu muhasebe standartları istemektedir. SPK ile bir çatışma
yaşanacak mıdır?
İkincisi, tüm işletmeler için tek model muhasebe standartları mı öngörüyorsunuz? Yani belli
büyüklükteki, bugünkü söylem ile bağımsız denetime tabi işletmeler ile diğer işletmeler aynı
muhasebe standartlarını mı uygulayacaklar?
Ve son olarak da kapatılan TMSK’nın hazırlamış olduğu bir hesap planı var idi, taslak
halinde. Bugün uygulamakta olduğumuz Muhasebe Sistemi Genel Tebliğinde yer alan hesap
planımız, meslektaşlarımızın da bildiği üzere maalesef yetersiz. Bu konuda muhasebe
standartlarıyla uyumlu bir hesap planı üzerinde, bir çalışmanız var mı?
Son olarak, Sayın Başkan ifade etmişti. İFAC ile bir anlaşma olduğu söylendi. Ancak, İFAC
sadece denetim standartlarının mülkiyetine sahip. Muhasebe standartlarının mülkiyetine,
Uluslararası Finansal Raporlama Kurulu sahip. Acaba Kurul’la da bir anlaşma olmuş mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Hakan bey çok soru sordunuz. Ama birebir cevap vermek
belki zor olur, topluca verilir. Evet devam edelim. Osman OKUR bey buyurun efendim.
OSMAN OKUR Elektronik ortamda başvuru kabul edildiğine göre, elektronik ortamda,
başvurunun hangi süreçte olduğunu öğrenebileceğimiz bir bölüm var mıdır?
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan ben şöyle anlıyorum; En iyisi sizin Kamu
Gözetim Kurumu’nun bir bürosunu burada açalım, bunlara birebir muhatap olalım. Çünkü bu
şekilde içinden çıkmak bayağı zorlaşacak. Evet, devam ediyoruz. Ahmet YELİZ bey buyurun.
AHMET YELİZ Sayın Başkanım benim sorum Mehmet beye. Sunumu içerisinde de
geçmişti. İki yıl sonunda olan ortak denetçilik, soru cevap kısmına ertelenmişti. Yeminli Mali
Müşavirlerin iki yıl mesleği icra etmesi, sorumlu ortak Baş Denetçi olması için iki yıllık şartı
yeterli mi? Yanımızdaki çalışan personel de aynı şekilde yeminli bürosunda çalıştığı için aynı
grupta değerlendiriliyor mu? Teşekkür ederim.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Evet, devam ediyoruz. Buyurun Mustafa BUZE.
MUSTAFA BUZE Öncelikle hazirunu saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanın
açıklamalarında yazdığımız raporların sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, Amerika’da
Avrupa’da da geçerli olacağını söyledi. Vize sorunundan bahsetti. Kendilerinin böyle bir vize
sorunundan bahsetmesi, benim de aklıma vize sorununu getirdi. Bizim raporlarımız dünyada
ve Avrupa ülkelerinde geçerli olacak. Ama biz geçerli değiliz. Çünkü bizim sizler gibi yeşil
pasaportumuz yok. Ben Sayın Oda yetkilileriyle ve Kamu Gözetimi Kurumu’yla ortaklaşa bir
çalışmayla, kamudan gelen Yeminli Mali Müşavir arkadaşların birçoğunun var ama kamudan
gelmeyenlerle aralarında bir ikilik oluyor. Madem raporlar dünyada gezecek, biz niye
gezemeyelim. En azından Yeminli Mali Müşavirlerin de yeşil pasaport haklarıdır. Olması
gerektiğine inanıyorum. Bu konunun değerlendirilmesini rica ediyorum.
İkinci olarak, bizim raporlar dünyada geçerli, ama Türkiye’de geçerli değil. SPK ayrı telden
çalıyor ve ayrı şartlar belirliyor. Bu bir çelişki değil mi? Bir kurumlar arası çatışma mıdır? Bu
hususta bir bilgi alabilirsek iyi olacak. Benim sorum bununla ilgiliydi, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL
Yüksel ÖZUYSAL.
YÜKSEL ÖZUYSAL
Teşekkür ediyoruz Mustafa Bey. Devam ediyoruz, Sayın
Efendim ben yazılı olarak takdim ettim.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Tamam. O zaman geçiyorum. Sayın Mehmet BİLİCİ buyurun.
MEHMET BİLİCİ Efendim iki konuda bilgi almak istiyoruz.
2000 yılından önceki dış denetim şirketleri kuruluşlarında SPK, kuruculara bir “Sorumlu
Ortak Baş Denetçi” unvanıyla birer yazı veriyordu. Bu yazılar, şimdiki başvurularda geçerli
olacak mı, olmayacak mı?
Bir de diğer bir konu; bir kişi Yeminli Mali Müşavir olarak bağımsız çalışıyorsa, bu bağımsız
çalıştığının karnesi değil midir? Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan tekrar bilgi almaya gerek var
mıdır?
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Evet, Mehmet bey teşekkür ederiz. Sayın Hüsnü ERDOĞMUŞ
HÜSNÜ ERDOĞMUŞ Teşekkür ederim. Aslında soracağım soru kısmen soruldu ama şöyle,
kendi durumumuzu anlatarak soruya geçeyim. Bütün müracaatları EYBİS’ten yaptım.
Herhangi bir eksiğim olduğunu zannetmiyorum. Bana bir dönüş, bir cevap gelmedi. Acaba
ben bu 1900 kişilik listenin içinde miyim? Bu birincisiydi.
İkincisi de, Yeminli Mali Müşavirlerin çalışanlar listesinde kaydının olması demek, vergi
dairesine kaydının olması demek. Dolayısıyla 15 yıldır ki ben de öyleyim. 15 yıldır çalışanlar
listesinde olan bir kişiden, ayrıca SSK, Bağ-Kur, vs gibi belgenin istenmesi gerekir mi?
Arkadaş da onu dile getirdi. Teşekkür ederim.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ederiz Hüsnü bey. Sayın Kamber KAYA.
KAMBER KAYA Merhaba, hoş geldiniz. Benim sorum öncelikle şu, birkaç soru var ama bir
tanesi, Bakanlar Kurulu Kararı yayınlandı. Bu yayınlanan “kapsamdaki firmalar rahatsız olur”
diyorsunuz. Yani biz hangi sene, hangi tip firmaların bu kapsama girdiğini bilerek davransak
daha iyi olmaz mı? Böyle bir düşünceniz var mı? Diye soruyorum.
SEZAİ ONARAL “Ölçü ne olacak?” diye soruyorsun değil mi Kamber bey?
KAMBER KAYA Evet, tabii, “Ne kadar firma kaç yılda kapsama girecek? diye soruyorum.
Çünkü şu anda çok az firma giriyor ve hepsi de kapsamda.
İkincisi, “kurumlaşma” önerildi, “kurumlaşmanın artırılması lazım” dendi, “özellikle
tekelleşme çok yoğun sektörümüzde” dendi.
Tekelleşmeyi engellemek anlamında, kurumlaşmayı teşvik etmek anlamında getirilen harçlar
çok yüksek değil mi? Teşvik etmek için bu harçları düşürmek gerekmiyor mu? Örneğin, şu
anda kapasite çok dar olmasına rağmen, KAYİK denetimi “34.500” lira harç yatırmak
gerekiyor. Bu doğru mu? Ne düşünüyorsunuz?
Bir diğer soru; Bu belge teslimlerini Ankara’da yaptınız. Bundan sonra en azından belli
Odalara topluca teslimini düşünüyor musunuz? Ankara’ya mı gelmemiz lazım? Teşekkür
ederim.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Kamber Bey teşekkür ederiz. Sayın Başkan’la konuştuk.
Zaman içerisinde bizim Odamızda bu şekildeki arkadaşlarımıza Sayın Başkanımızın
katılımıyla vermeyi planlıyoruz. Yani herkesin Ankara’ya gitmesi şart olmayacak.
Son soru Sayın Hürrem AYAZ. Buyurun.
HÜRREM AYAZ Sayın Başkanım hoş geldiniz. Bir Yeminli Mali Müşavir hem bağımsız
denetimi, hem tam tasdiki birlikte yapabilecekler mi? Şimdi Bağımsız Denetim kuruluşu için
beş kişilik bir ekip isteniyor. Acaba hangisi doğru?
Bir de şu anda, mesela bir bakıyorsunuz bir firmada veya bir yeminlinin üzerinde “1000”
tane, “1500” tane tam tasdik var. Veya bir muhasebecinin üzerinde “1500” tane defter var.
Yani bunlara bir kısıtlama getirilecek mi? Yani bu Yeminli Mali Müşavir veya Mali Müşavir
allame-i cihan olsa, bir ayda “22” gün çalışma süresi var. Hiç hastalanmasa, sağlığı dört
dörtlük de olsa, hiçbir problemi olmasa, ailesi, çoluk çocuğu olmasa, onların başarısına,
diplomasına, seyahatine gitmese, her gün çalışsa 22 gün eder. Her gün iki firmaya gitse, 44
tane eder. Acaba bunlar belli bir şeyle sınırlandırılamaz mı? Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ediyoruz. Sayın Başkanım lütfen, buyurun.
SEYİT AHMET BAŞ Arkadaşlarımız sorunlarını dile getirdiler. Şüphesiz yapılan işlerde
eksiklikler, aksaklıklar olacaktır. Eleştirmek sizin hakkınız. Eleştiri her zaman bakidir. Biz
mümkün mertebe kanunların bize vermiş olduğu yetkileri kullanmak suretiyle, mesleki
örgütlerimizle de, meslek mensuplarımızla da istişare etmek suretiyle bunlara bir şekilde bir
çözüm yolu bulmaya çalışıyoruz. Bizim görevimiz de bu. Bunlara çözüm yolu bulmak, işleri
yoluna koymak, halletmek. Temel sebebimiz budur.
Oysa Kurumun kuruluş çalışmalarıyla ilgili olarak Sayın Başkan, ilk kısmında, açılışta bazı
şeylerden bahsetti. Hani kamuda yeni bir kurum kurmak, işler hale getirmek, tabiri caizse
sokakta doğmuş bir çocuğun büyümesine benziyor. Bu anlamda şimdiye kadar tabiri caizse
ortaya bir doküman, bir faaliyet, bir şey koymamış isek, biraz ayaklarımızın üzerine basmaya
çalıştığımızdan olmalı.
Bu arada biz iki tane sınav açtık. Kurumun idari kapasitesinin güçlendirmeye yönelik olarak,
kamudan da uzman transfer ettik. İmkânımız 18 uzman almaktı, ancak o kadar alabildik. 18
uzman aldık. 15, 15 olmak üzere de 30 tane de sınavla, ilk 15’ini görüyorum baş tarafta.
İkinci 15’inde sınav yapıp bir ay sonra nasip olursa onları da göreve başlatacağız. Kurum
kapasitesi geliştikçe sunulacak hizmetler daha kaliteli, daha zamanında, daha etkin bir şekilde
olacak.
Arkadaşlarımız eleştirilerinde bu çerçevede haklı. Yani hizmet almak için bir telefon, bir
maile cevap, ya da yazılı ortamda, kağıt ortamında gönderilmiş bir şeye cevap bekliyorlar.
Şüphesiz üzerinde işlem yapılıp, bekletilmediği sürece cevap bulur. İşleminize bir şekilde
dönülmemiş ise, demek ki değerlendirme devam ediyordur. İmkânlar çerçevesinde o
değerlendirilecek. Tabii doğal olarak meslek mensubumuz istiyor ki hani, “ben dilekçemi
verdim” diyor, “dilekçeniz incelemede”, “dilekçeniz Kurul onayında”, “dilekçeniz onaydan
çıktı, harcınızı yatırın” şeklinde düzenli aralıklarla bir bilgilendirmenin yapılmasını istiyorlar.
Biz bu bilgilendirmeyi elektronik ortamda, yetkilendirme Kurul onayına sunulmadan önceki
aşamaları da meslek mensubuna sunabilir miyiz? Onu yetkilendirmeden sorumlu Daire
Bakanı arkadaşımız değerlendirir. Sunma imkânımız varsa, tabii ki biz onu sunarız, “dosyanız
alındı, değerlendirme aşamasındadır”. Değerlendirme aşaması da, henüz uzmanın inceleme
aşamasındadır. Ancak, bu tür eleştiriler geliyor hani, “telefonlarımıza cevap verilmiyor”
şeklinde. En fazla kullanılan iletişim kaynağı şu aşamada “facebook”. Facebook sayfasına
erişimi olan, bunu kullanan arkadaşlarım, Daire Başkanları, ben dâhil, hani facebook’dan
yapılan müracaatlara, hepimiz artık kullanıyoruz bu tür iletişim kanallarını. Bulunduğumuz
yerden, şu anda konferans sırasında da iki, üç tane ben facebook mesajına baktım, bir şey de
yazdım oraya. Meslek mensubu yazısına cevap almış olmaktan dolayı mutlu oluyor. Bu
anlamda facebook sayfasını da arkadaşlar kullanabilirler. Telefon çok etkin bir iletişim
kaynağı değil. Hani yüz yüze de olmadığı için, bir şekilde karşıdakinin ifade ettiğini sizin
olduğu gibi anlama imkânınız yok. Sisteme girip, durumunu görebilmeniz lazım. O bakımdan
facebook’tan gelen mesaj, ya da e-mail’le gelen mesaj bir kenarda duruyor. Siz de girip
bakıyorsunuz, cevabını yazıyorsunuz. Telefon ancak dairedeyken kullanılan bir araç, ama
diğerleri, hani özellikle bu facebook iletişim kısmı, diyelim yolda giderken cep telefonundan
cevabını verebileceği bir iletişim kaynağı.
Genel olarak bunları belirttikten sonra, Hakan bey sanıyorum belki o sırada dışarıdaydı.
“TMS” ile “TFRS”lerin revizyonuna ilişkin kısmını ben açıklarken, bunun dili konusundaki
eleştirilerden hareketle, böyle bir çalışmaya ihtiyaç hissettiğimizi anlattım. O hiçbir şekilde
Uluslararası Standartlarla uyumlu olmama anlamına gelmiyor. Kaldı ki, Ticaret Kanunumuz
Uluslararası Standartlarla uyumlu TMS’leri, “Uluslararası Standartlarla Türkiye Denetim
Standartlarının Kamu Gözetimi Kurumu tarafından yayınlanır” hükmü ortadayken, hiç
kimsenin bu standartlardan sapmak gibi bir lüksü yok. Finansal Raporlamaya ilişkin bir
standardı varsa, bu TMS veya TFRS’dir. Yani her ikisinde de standartlarımız bulunduğu için,
bugün itibariyle “KOBİ TFRS” diye uygulamada herhangi bir standart yoktur. KOBİ
Standartlarına ilişkin Avrupa Birliği’nin de şu aşamada kafası net değil. Avrupa Birliği henüz
uygulamaya koymamışken, bizim işletmelerimizde idari yükler getiren herhangi bir standardı
yürürlüğe koymamız söz konusu olmaz. Ülkemizde muhasebeyle ilgili herhangi bir
düzenleme olmamış olsaydı, bu düşünülebilirdi. Ancak bugün itibariyle, meslek
mensuplarının 20 yıldır tecrübe ettiği, uygulaması olan alt yapısı bütün muhasebecilerin
sistematiğini bildiği bir “Tek Düzen Hesap Planı” uygulamamız var. Dolayısıyla bu
uygulamayı tamamen bir kenara atıp, henüz ne olacağına tam olarak karar verilmemiş KOBİ
TFRS’si, yada KOBİ Standardını oluşturamayız. O bakımdan tam set standardımız
uygulamada. Bu standartların daha iyi uygulanır hale getirilmesine yönelik bir revizyon
çalışması. Onun dışında da Uluslararası Standartlara da birebir uyuluyor. Uluslararası
Standartları Türk Ticaret Kanunu koymuştur. Herhangi bir kurumun “uluslararası standart
uygulaması şudur” deme lüksü yoktur.
Hesap Planı, bugün itibariyle standartlara göre bir hesap planı gerektiren bir durum ortada
yok. Meslek mensubu arkadaşlarımız Ticaret Kanunu değişikliklerini takip edememiş
olabilirler. Ticaret Kanunu 84’üncü maddesine eklenen 5’inci fıkrayla, artık muhasebe
sistematiği Vergi Usul Kanununa
Standartlarına göre yapılacak.
göre
tutulacak.
Raporlama,
Finansal
Raporlama
Vergi Usul Kanunu uyarınca tutulacak muhasebeye ilişkin bir hesap planı zaten var. Bunu
Maliye Bakanlığı tamamen yürürlüğe koymuş. Hani değişiklik yapar, yapmaz, o kısmını
bilmiyoruz. Ancak bugün itibariyle muhasebeye ilişkin, yani Ticaret Kanunu’nun muhasebeye
ilişkin maddesine, “Vergi Usul Kanunu uygulanabilir” hükmü koyduktan sonra, artık
yapılacak herhangi bir şey yok.
İFAC konusunda; İFAC konusunda bir yanlış anlamayı, ya da yanlış algılamayı belki
düzeltmekte fayda var. İFAC açılmış adıyla “Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu”. İFAC
bünyesinde iki tane kurul var. “Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu”, “Uluslararası
Denetim Standartları Kurulu”, dolayısıyla üst kuruluş İFAC’tır. Biz telif anlaşmalarımızı
İFAC ile yapıyoruz. İFAC ile konusuna göre muhasebe standartlarına ilişkin, konusuna göre
denetim standartlarına ilişkin telif anlaşmaları yaptık.
Elektronik ortamda paylaşma meseleleri, Osman OKUR arkadaşımız sorusunu belki Rafet
bey açılımını yapabilir. Olmasa da biz o kısmı nasıl paylaşabiliriz, işin nasıl olduğunu ayrıca
değerlendiririz.
Ahmet YELİZ beyin sorusu var. KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için ne gerekiyor?
Şimdi KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için, daha önce Sermaye Piyasası Kurulu’nun
bir şartı vardı. 10 yıllık mesleki tecrübe ve 2 yıllık bağımsız denetim tecrübesi. Bağımsız
Denetim Yönetmeliğinde tanımlandığı şekilde, mesleki tecrübe 15 yıla çıktı, lisans eğitimi de
bunun üzerine sayılmakta. Yani “niye üzerine çıktı, niye lisansı buna karıştırıyorsunuz”
denilirse, bu şekil 8 No.lu Direktiften gelen bir tanımdır. Oysa biz tanımlarda farklılaştırma
yapmayalım ki, kendimizi Avrupa Birliği’nde daha kolay anlatalım. Yani 8 Nolu Direktifi
hemen hemen birebir tercümesi olarak, biz Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ndeki ifadeleri
aynen kullandık. O bakımdan mesleki tecrübe bir yıl artmış oldu. “15 yıllık mesleki tecrübe”
dediğimizde, aslında lisansı çıktığımızda 11 yıllık mesleki tecrübeye tekabül ediyor.
Şimdi KAYİK’lerde denetim yapabilmek için, sorumlu denetçi olabilmek için gerekli olan
şey, iki yıllık Bağımsız Denetçi tecrübesi. Bu Bakımdan Yönetmelikde iki yıl denetçi kıdem,
Denetçi olarak, yahut Baş Denetçi olarak çalışma şartı aranır. Yani bilfiil Bağımsız Denetim
yapma şartı arıyoruz KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için. KAYİK’lerde sorumlu
denetçi olabilmek için başka herhangi bir şarta gerek yok. Yani Bağımsız Denetçi Belgesi’ni
almış olan biri KAYİK’lerde denetçilik yapabilir.
Geçiş düzenlemelerine baktığımız zaman, Geçici 1’inci Madde uyarınca, 15 yıllık mesleki
tecrübesi olan meslek mensupları KAYİK’ler hariç, diğer şirketlerde sorumlu denetçi
olabilirler. Yeşil Pasaport meselesi, iki hafta sonra tekrar…
DİNLEYİCİ Üstat tekrar bu şeye döneceğim de, biraz evvel bahsetmiş olduğum, o zaman
tam tasdik yapan Yeminli Mali Müşavirler eğer Bağımsız Denetçi Ruhsatı yoksa
KAYİK’lerde denetim yapamayacak mı, daha doğrusu öyle anlaşılıyor.
SEYİT AHMET BAŞ Şimdi KAYİK de denetçi olabilmek, ya da KAYİK’ de sorumlu
denetçi olabilmek, ikisini ayırmak lazım.
DİNLEYİCİ Sorumlu denetçi olmak için.
SEYİT AHMET BAŞ Sorumlu denetçi olabilmek için, Bağımsız Denetim çalışması yapmak
gerekiyor.
DİNLEYİCİ Yeminli Mali Müşavirler şu durumda olamayacak yani.
SEYİT AHMET BAŞ
Sorumlu denetçi olamaz, Bağımsız Denetçi olabilir.
ARİF AYTULUN
Orada iki yıl çalışırsanız, SPK’ya da evraklarınızı götürürseniz, o da
kabul ederse, o zaman KAYİK de olabiliyor. Ama iki yıllık bir tecrübeyi orası da istiyor.
SEYİT AHMET BAŞ Şimdi SPK’nın düzenlemesini şu aşamada biz herhangi bir şekilde
gündeme getirmedik. SPK’nın düzenlemesi, tartışılan bir düzenleme. Bizim açımızdan
“yetkisiz” olarak yürürlüğe konmuş bir düzenlemedir. Mahkemeliktir. Biz de mahkemeye
verdik, yani SPK’yla. Kamu kurumları birbirine mahkemeye verirler mi? Anlaşamayınca,
mecburen veriyorsunuz. Dolayısıyla biz düzenlemeyi SPK’nın yetkisiz olarak yaptığına
inanıyoruz, yani bizim yetki alanımıza girmiştir. Bir şekilde bu düzeltilecektir. Yani belki
biraz zaman alabilir, ama bu düzeltilecektir. Orada herhangi bir tereddüdümüz yok.
Yeşil Pasaport meselesini iki hafta sonra yapılacak Genel Kurul’da sorun. Yani bu tamamen
meslek örgütlerini ilgilendiren konudur. Meslek örgütleri, meslek mensubunun haklarını, ya
da taleplerini yukarıya, siyasi iradeyi taşımakla…
SEZAİ ONARAL Dikkat ederseniz orada değildi o, üst örgüttü.
SEYİT AHMET BAŞ Yani, tabii üst örgüttür. Orayı kaale alan belki olmayabilir ama yani
üst örgüt…
A.MASİS YONTAN Ama Türkiye’de bir örneği yok. Hiçbir meslek mensubu, meslek grubu
Yeşil Pasaport almamış…
SEZAİ ONARAL Ama Masis bey kamu görevi yapıyoruz.
MUSTAFA BUZE Kamu görevi üstlendiğimiz için söylüyoruz üstat.
SEYİT AHMET BAŞ Değerli arkadaşlar şimdiye kadar iş adamlarının, yani şu kadar ticaret
yapan iş adamlarına “Yeşil Pasaport verilsin” taleplerini, gazetelerden, medyadan duyuyorum.
Bunu ilk defa burada duyuyoruz.
A.MASİS YONTAN
Başka gruplara veriliyor, ama bize verilmiyor, verilmedi. O
müracaatlar yapıldı, girişimler yapıldı, kamu görevlisi sayılmadığımız için…
SEYİT AHMET BAŞ Ben de diyorum ki, iki hafta sonra mikrofonların başına geçecek
olanlar söylesin. Alanımızla ilgili olan yerlerde biz işlerimizi yapmaya biz hevesliyiz de, diğer
kısımlara elimiz, gücümüz yetmeyebilir.
Mehmet BİLİCİ beyin, “iki yıl önce SPK uygulaması vardı. O durumda iki sene üst üste
sorumlu denetçi olarak imzalamış olanlara veriliyordu” diye bir sorusu var.
Şimdi SPK’nın geçmiş dönem uygulamaları, yani geçici dönemlerde yaptığı, daha sonra sınav
sistematiğine çevirdiği, bir kısım hakları yeniden tanıdığı, süresini uzattığı çeşitli uygulamalar
var. SPK’nın şimdiye kadar yapmış oldukları ve de tabiri caizse işlemi başlatıp, işlemi
tamamlamamış olanlarla ilgili kazanılmış hakların hepsini kabul ediyoruz. Koruyoruz. Yeter
ki Sermaye Piyasası Kurulu’ndan bize, “şu kişiye, şu dönemde çalışmasından, ya da rapor
imzalamasından dolayı Bağımsız Denetçi yetkisi verilmiştir” gibisinden bir yazı gelsin,
dolayısıyla kamu kurumlarında idarenin devamlılığı esası olması lazım. Mademki, kamu
kurumu öyle bir yetkilendirme yapmış, bir varsayım koymuş, bir geçiş dönemi öngörmüş. Biz
onların hepsini geçerli kabul ediyoruz. O konuda herhangi bir tereddüdümüz yok. Kişi
sınavına başlamış, yarıda kalmış. Olsun, sınava bizde devam eder. İmkânı varsa eğitim alır.
Ortalaması düşük gelmiş, ortalamasını yükseltir. O anlamda Kurumumuzun önceki dönem
çalışmaları, önceki dönemde tanınmış olan haklar da herhangi bir tereddüt yok. Onları olduğu
gibi kabul ediyoruz. Tek isteğimiz, buna ilişkin belge. İlgili kurumdan bir belgenin tedarik
edilmiş olması. Eski dönemlere ilişkin SPK’nın elinde de bazen kayıt olmayabiliyor. Yani
daha sonraki dönemlerde bu SPL’nin yürüttüğü dönemlerde sıkıntı yok. Ama daha önceki
dönemlere ilişkin onlarda kayıt olmayabiliyor. Tabii o durumda ya ilgili, hani daha eski
tarihte elde edilmiş, bir şekilde hani arşive konmuş bir kağıt olabilir, ya da bir şekilde o
dairenin arşivinden bir şekilde çıkartılabilir. O durumda bizim de yapabileceğimiz bir şey
yok. Zaten Bağımsız Denetim resmi sicilinin hani oluşturulması, bunun sürekli olarak
kamuoyunun erişimine açık tutulması, bir taraftan iki, üç tane yedeğinin tutulması, bizim
hâlihazırda oluşturduğumuz bu sistematiğin üç tane yedeğini alıyoruz, her 10 dakika itibariyle
ki başına herhangi bir iş geldiğinde yedeğini hemen sunabilelim. Bizim bu yükümlülüğümüz,
şüphesiz kamuoyuna olan sorumluluğumuz kadar, ileride işbirliği yapacağımız ülkelerin
Kamu Gözetim Kurumlarıyla ve Avrupa Birliği’yle bir bilgi paylaşımı sırasında kullanılmak
üzere.
YMM’ler için SSK belgesi gerekir mi? Bu soruya Rafet bey cevap verir.
Bakanlar Kurulu projeksiyonu ne olacak? diye bir notumuz var. Bakanlar Kurulu karar aldı.
Ortada belli ölçütler var. Bu öneri, ilk taslak Bakanlar Kurulu çalışması sırasında da gündeme
getirilmişti. Biz bunu yukarıya da taşıdık. İlgili bakanlarımızla bu öneriyi tartıştık. Tabii
nihayetinde karar, Bakanlar Kurulu’nun kararı. Bugün itibariyle, hani 2014’ün çalışması
yapılıyor. Ancak 2015, 2016 ne olacaktır? Orada limitler nereye kadar inecek? Bunu
bugünden bizim öngörmemiz söz konusu değil. Biz bir çalışma yapıp yukarıya taşıyabiliriz
ama nihayetinde Bakanlar Kurulu Kararı olarak çıkacağı için, bu çalışma sahaya yansımaz.
Ancak şunu da belirtmekte fayda var. Dün bizim Bağımsız Denetçi Belge tesliminde, iki
Sayın Bakanımız konuştu. Birisi Maliye camiası itibariyle, diğeri Ticaret Kanunu
uygulamasından sorumlu Bakan, her iki Bakan da bu Bakanlar Kurulu Kararı’na değindi.
Yani Bakanlar Kurulu Kararı’nın nasıl hazırlandığını, hangi mantaliteyle hazırlandığını ve
kademeli olarak bu alanın genişleyeceğini. Dolayısıyla Sayın Bakanlar da bunu açıkça ifade
ettiklerine göre, bu alanın verilen şu an kriterlerin zaman içerisinde kademeli olarak daha
aşağılara indirileceğini söylemek mümkün. Yani Sayın Bakanlar bunu ifade ettiler zaten.
Önümüzde bir yol haritası şüphesiz var. Nihayetinde Avrupa Birliği tarafından öngörülmüş
olan kriterlere göre, Bağımsız Denetim şartı gelecek. Bu hangi yılda gelecek? 2017 mi olur?
2019 mu olur? O kısmını siyasi iradenin bileceği bir şey olduğu için, bir şey söylemek de
bizim açımızdan pek doğru değil.
Harçların yüksekliği meselesiyle ilgili olarak da, bu harçlar filan, Plan Bütçe Komisyonu’nda
görüşüldüğü sıralarda, aynı zamanda meslek mensubu olan arkadaşlarımızla, milletvekili olan
arkadaşlarımızla istişarelerde bulunduk. Onların da bu yönde görüşleri oldu. Yani harçların
yüksek, özellikle kurumlardan istenen, KAYİK’lerden istenen harçların yüksekliği meselesi
gündeme geldi. Tabii orada çeşitli tartışmalar oldu. Bir kısmı, sadece sabit bir tarife
konulması durumunda bütün kuruluşlardan bu harcın istenmesi, küçükler açısından zor
olabilir. Peki, aynı harcı küçükle, büyükten aynısını istemek, bu da adaletsiz olur
düşüncesiyle, Plan Bütçe’de bir öneriyle, hâsılatı belirli bir şeyin üzerine geçenlerde “% 3
harç alınır” diye bir hüküm eklendi. Dolayısıyla, nihayetinde Meclis komisyonlarında
tartışılan bir konu olduğu için, ben o kısmı dile getirmekle yetineceğim. Bu mesele bayağı
tartışılıp, Plan Bütçe’de karar verilen bir konu. Orada yüksekliği meselesi gündeme
getirilince, “biraz düşürülüp üzerine nisbi bir şey koyalım” denildi ve bir önerge verildi ve
nispi konmak suretiyle, büyük kuruluşların nispeten daha fazla harç ödemeleri şartı getirilmiş
oldu.
Bağımsız Denetim işi, esasen bir ekip işi. Bağımsız Denetim Standartları, biz onları kademe
kademe yayınlayacağız. Kalite kontrol yolda, bugün, yarın bekliyoruz. 200 Numaralı
Standart, o da Başbakanlığa gitti. Önümüzdeki hafta büyük ihtimal o da yayınlanır.
Bağımsız Denetim Standartları, Bağımsız Denetimin bir ekip olarak yapılmasını öngörüyor.
Ancak bireysel olarak da bir Bağımsız Denetçi de denetim yapabilir. Onu dışlamıyor,
“bireysel olarak Bağımsız Denetim yapılmaz” gibi bir hüküm yok. Buradan hareketle
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin yazımı sırasında, biz de “Bağımsız Denetçinin bireysel
olarak çalışabileceğine” yer verdik. Bugün itibariyle, hani bunda bir tereddüt yok. Geçiş
döneminde 2013 yılına ilişkin Yeminli Mali Müşavir arkadaşlarımız, geçmiş dönemlerde
müşterilerinin 2013 yılı denetimlerini yapabilmelerine imkân tanımak üzere de bir geçici
madde koyduk. Bir kısım meslek mensubu arkadaşlarımız bizden talepte bulundular. Yaklaşık
70 civarında Yeminli Mali Müşavir arkadaşımıza da biz bu yönde izin verdik. Yani daha
önceden gelen bir müşteriyse, “sen onun bağımsız denetimini, 2013 yılında vergi denetimiyle
birlikte yapabilirsin” diye. Dolayısıyla bireysel olarak bağımsız denetim yapılabilir. Ancak,
esas itibariyle bağımsız denetim bir ekip işidir. Şüphesiz meslek mensupları güç birliği
yapmak suretiyle, hem müşteriye daha iyi bir güven verebilirler, hem de kendi kapasitelerini
artırabilirler. Bir Bağımsız Denetçinin Cumartesi günleri dâhil, çalışma saati yıllık 2800 saat.
Dolayısıyla 2800 çalışma saati içerisinde bugün itibariyle herhangi bir kamu kurumu sizin
önünüze “şu kadar saatten fazla sen çalışamazsın” demediğine göre, yani bu bağımsız denetim
işi yapılabilir.
Ancak, biz geçtiğimiz bir, iki hafta içerisinde bir çalışma başlattık. Bunu şu aşamada görüşe
sunduk. Gerek ilgili kurumlardan, kuruluşlardan, üst kurullardan ve meslek kuruluşlarından,
bir denetçinin hani kapasitesi nedir? Denetlenecek şirketler itibariyle denetim saati ne
olmalıdır? Buna yönelik bir çalışma başlattık. Önümüzdeki dönemde, büyük ihtimalle 2014
yılı içerisinde bu çalışmayı biraz daha ete, buda bindirmek suretiyle, somut bir hal alacak.
Bunu sizlerle istişare ederek yapacağız. Nihayetinde sahada sizler varsınız. Meslek Odalarının
da görüşlerini istiyoruz. Şimdiye kadar Bağımsız Denetim Raporlarını almış olan kuruluşların
SPK’nın, BDDK’nın da görüşlerini istiyoruz. Bir taraftan da arkadaşlarımız, bu alana ilişkin
uluslararası bir uygulama var mıdır? Buna yönelik olarak, hani iyi bir uygulama var mıdır
herhangi bir ülkede? Onlara bakıyorlar. Bu çalışma olacak, ama hemen bugünden, yarına kısa
dönemde olacak bir çalışma değil. Büyük ihtimalle 2014 yılı içerisinde de kapasiteyle ilgili bu
çalışmayı tamamlamış oluruz, diye düşünüyorum.
Bir taraftan ben yazılı olarak gelen sorulara bakarken, Rafet beye sorulan bir, iki soru vardı.
Belki Rafet Bey onlara açıklık kazandırır. Daha sonra da yazılı olarak gelen sorulara da ben
cevap veririm.
RAFET DİLMEN Elektronik ortamda başvuruların ne aşamada olduğunu nasıl
öğrenebiliriz? Bir de telefonlar konusunda kısaca bir açıklama yapmak isterim.
Şu an için elektronik ortamda başvuru yapanlara, başvurularının alındığına ilişkin bir onay
kodu verilmekte, ama henüz hangi aşamada olduğuna ilişkin herhangi bir mesaj
gönderilmemekte. Sadece incelemede noksanlar tespit edilince, “şu noksanlarınız var, bunu
tamamlayın” diye gönderilmekte. Belki ara ara gönderilebilir, ama mesaj gelmezse
incelemede demektir.
İkincisi, telefonlar konusunda, biz sizi çok iyi anlıyoruz. Bunu ben dile getirdim zaten siz
söylemeden. Sizin de biraz bizi anlamanızı isteriz. Belki bu sorun üç ay sonra, dört ay sonra
ortadan kalkacak. Çünkü şu 1900 başvuruyu, günde gelen 50 – 60 başvuruyu, 70’e kadar
çıkan başvuruyu ben kısa sürüde eritip de günlük, ya da on günlük süreye indirdiğimde belki
hiç kimse telefon etmeyecek. Onun da bilincindeyiz.
Bugüne kadar 2400 dilekçeye yazılı cevap vermişiz, Toplam altı tane inceleyen elemanım var.
Telefonlara biz birilerini mutlaka çıkarabiliriz, bu çok kolay. Ama meslek mensubuyla
konuşacak, onun dilinden anlayacak, ona cevap verebilecek, onun sorununa yardımcı
olabilecek kişilerin çıkması gerekecek. O kişiler de benim elimde toplam altı, yedi tane ve
inceleme yaptırıyorum. Yukarıda Başkan Yardımcımızla bir toplantı yaptık, dedik ki, “her
gelen telefona bir cevap verelim”, dört arkadaşı tahsis ettim. İnanınız telefonun birisi
durmadan, öteki çaldı, sabahtan akşama kadar çağrı merkezi gibi. Ama gelen soruların yüzde
99’u ya yönetmelikte var, ya tebliğlerde var, ya sıkça sorulan sorularda var, yani bir yerlerde
açıklamaları var. Hani başvuruyu yapıp, “başvurum alındı mı”, “hizmetlerim şu, tutuyor mu”,
bunlara telefonda cevap vermek de zorlaşıyor, sonuç da alamıyoruz. Ama ben sizden sabır
bekliyorum. Hoşgörü bekliyorum. Kısa sürede biz bu başvuruları eritebilirsek, sorular daha
çok azalacaktır ve biz o zaman daha rahat telefonlara bakacağız. Belki de sizden, “telefon
etseler artık” diye söyleyebileceğiz. Bu konuda hoş görünüze sığınıyoruz.
Gelen birkaç sorudan, işte SPK’dan belge alan ve Kamu Gözetim Kurumu’na başvuru yaptım.
Emeklilik şirketinin denetimi ve sigortacılık konusunda ayrıca eğitim alacak mıyım?
Bu konuda yönetmeliğin geçici 1’inci maddesi çok açık, SPK’dan belge alanlar, Sermaye
Piyasası Mevzuatı eğitimini alıyorlar. Bu eğitimin karşılığında da SPK ve bankacılık
konusunda denetim yapabiliyorlar. Sigortacılık konusunda yapamıyorlar. O yüzden
yönetmeliğin geçici 1’inci maddesine ek olarak konuldu. Eğer sigortacılık konusunda da
denetim yapmak istiyorlarsa, 15 yılını doldurdu, SPK lisansı var, sigortacılık konusunda
eğitim alarak, bu konuda da yetkilendirilebilir.
Uygulamalı mesleki eğitim şartı için, SMMM şirketinde geçen süreler dikkate alınır mı?
SMMM şirketinde geçen süreler de, SMMM hizmet sözleşmelerinize vergi denetimi konuları
da yer almaktadır. Uygulamalı mesleki eğitimin tam anlaşılması için, yönetmeliğin 15’inci
maddesinin, 1nci fıkrasında uygulamalı mesleki eğitimi tarif ediyor.
Denetçi olmak isteyenlerin, en az üç yıl süreyle finansal tablo denetimi dâhil olmak üzere
mesleki konularda denetçi yanında, ya da denetim kuruluşunda uygulamalı eğitim almaları
şarttır. Denetçi yanında, ya da denetim kuruluşunda.
3568 Sayılı Kanun çerçevesinde tasdik, burada tasdik derken, tam tasdik kullanılmadı. İkisini
de vergi iadesi kapsasın diye, tasdik ve vergi hizmetleri denetiminde geçen süreler ile aynı
Kanunun 6’ncı maddesi, 2’nci fıkrasında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarında denetim
yetkisini haiz olanların, bu kamu kurum kuruluşlarında geçirmiş oldukları, uygulamalı
mesleki eğitimden sayılır. Bu çerçevede bunu değerlendirdiğimizde, uygulamalı mesleki
eğitimden değil, mesleki tecrübe süresinden, yani “denetim” ve “muhasebe işleri” diye
ayırmış olduğu, muhasebe işlerinde geçen hizmetlerden sayılacak mesleki tecrübe süresinde.
Burada eğitimlerle ilgili iki soru var. Bunun birbiriyle birlikte cevaplamak isterim. Geçiş
dönemi ücretlerini kredi kartıyla ödenirken taksitlendirme mümkün mü?
Bir de, banka ve sigorta mezunu ön lisans olan bir kişi, sigortacılık ve sigorta mevzuatı
dersinden muaf olabilir mi?
Şimdi bu eğitimler tasarlanırken ve eğitimler üniversitelerle işbirliği yapılırken, en çok
tartışılan konulardan birisiydi. Bu eğitimlerin kalitesini sağlamak, eğitimlerin yurt dışında
geçerliliğini, bu eğitimlere dayanılarak verilen belgelerin yurt dışında geçerliliğini sağlamak
için, eğitimlerinde belli bir kalitede olması ve Avrupa Birliği kriterlerine uygun olması şartları
göz önünde bulunduruldu. Üniversitelerle yapılan işbirliği protokollerinde, üniversitelerin
vermiş olduğu bu eğitimler “AKTS” dediğimiz, Avrupa Kredi Transferi Sistemi’ne uygun
olarak yapılandırıldı. Bazıları “6” kredi, bazıları “7,5” kredi olarak bunları değerlendirdi. Tüm
üniversiteler, yani 24 tane işbirliği yapan üniversitelerin senatolarında karar aldılar. Bu
alınmış olan eğitimleri kendilerinin yüksek lisans eğitiminde kabul ettiler ve yüksek lisans
yapanlar bu konulardan muaf olacaklar. Bu nedenle, bu ön lisans seviyesinde alınan dersin
AKTS derecesinde şu an için olduğunu öngörmediğim için, kabul edilebilir olarak görmek
mümkün değil. Ancak, hani AKTS düzeyinde, yüksek lisans düzeyindeyse bu
değerlendirilebilir. Ama bugün için pek mümkün gözükmüyor.
Para konusuna gelince, Kurumumuz öncelikle belli bir miktarı geçmemek üzere bir miktar
belirlemişti. Fakat uygulamaya geçtiği anda, üniversitelerin ve meslek mensuplarının, bu
eğitimlere katılanların, uygulamada değişik hususlarla karşılaşıyorsun.
Bir, parasal konuda bir rekabete girmesi istenilmedi. Kalitenin eğitimde rekabet olması,
kaliteyi sağlamak için eğitimde rekabet etmelerini, ücretde rekabet etmemeleri için ücret
sabitlendi ve herkesten alınması istendi. Şimdi burada birisi taksitlendirmeye, bir başkası uzun
vade yapmaya, işte birisi indirim yapmaya filan, onların tek sabit bir ücretle ve ayrıntı
belirtilmedi ama taksitlendirme falan olmasın diye, uygulama şu ana kadar öyle geldi. Sadece
eğitimin kalitesinde yarışsınlar diye bir uygulama başlatıldı.
Mesleki tecrübem 92 – 2013, 15 yılı aştı. SSK emekliliği 91 yılı olduğu için, 15 yılın
tamamında emekliydim. SGK’dan hizmet dökümü aldım. 91’e kadar gösteriyor. 98 – 2013
dönemi için SGK’dan belge alacak mıyım?
Şimdi önceki hizmetleriniz sizin 15 yıllık süreyi kapsıyorsa, o dönemi korsunuz. Bize önemli
olan eğitim hariç, 11 yılın belgelendirilmesi. Emeklilik süresine de ihtiyacınız var ise, o
zaman ve çalışıyorsanız destekleme primi kesilmekte. Bize her yıl bir destekleme primi
kesildiği hususunu belgelendirirse, biz emekli olduğunda da bu hizmeti yapmış olarak
değerlendiririz.
Bizim mesleki tecrübedeki esas aradığımız şey, fiili olarak bu işi yapıp, yapmadığı. Bunu bir
şekilde bize belgelendirsin. Biz en kolayının SSK dökümü olduğundan bunu istiyoruz. Bize
serbest meslek makbuzu koyabilir. Bize kazanç defterinden koyabilir. Bize incelemiş olduğu
vergi beyannamelerinden koyabilir. Bize vergi levhalarından koyabilir. Biz şimdilik bunları
istiyoruz. Oda yazısı onun faal olduğunu gösteriyor.
DİNLEYİCİ Oda kaydı yetmez mi?
SEYİT AHMET BAŞ
Yeminli Mali Müşavirler açısından bunu bir değerlendirelim.
SEZAİ ONARAL Şöyle olabilir. Bizim Faaliyet Belgeleri üç ay geçerlidir. Bu konu için şu
tarihten, şu tarihe kadar faaliyettedir diye yazı verebiliriz.
DİNLEYİCİ Biz zaten öyle bir yazı aldık Oda’dan, “şu anda Odamız üyesidir” diye.
SEZAİ ONARAL
Başkan başka bir şey söylüyor. Başkan demek istiyor ki, “şu tarihten
itibaren çalışanlar listesinde”, yazı olursa, bunu yaparız. Neden? Çünkü biz onu otomatik üç
ay süreli olarak veriyoruz ya,
SEYİT AHMET BAŞ Bugün çalışıyor olması, hani bizim tarafımızdan çok anlam ifade
etmiyor.
DİNLEYİCİ
01.1994’ten itibaren Oda’nın üyesiyim. Öyle bir yazı veriyorlar, bende var.
SEZAİ ONARAL Ekledik, veriyoruz. Tarihini de yazıyoruz değil mi?
DİNLEYİCİ
Var tabii, örneğin bana, “01.1994 tarihinden itibaren Çalışanlar Listesine
kayıtlı olup, halen faaliyetine devam etmektedir” diye. Ama şimdi KGK’dan mesaj geldi,
“vergi dairesi yazısı alınız” diye.
SEZAİ ONARAL Ama o şöyle; Seyit Ahmet bey burada olduğu için oradan da geldi.
Tamam, bunu hallederiz Sayın Başkan. Bu şekilde bir yazıyı belki devreye soktuğumuzda,
evet, tamam, şimdi biz efendim neden “üç ay” diyoruz, biliyor musunuz? Odanın da kaynağa
ihtiyacı var kardeşim. Üç ayda bir faaliyet belgesi, nasıl yürüteceğiz, o bakımdan öyle yaptık.
Sen bana iyi bir tüyo verdin. Bu yazının birazda fiyatını artırarak, peki, bu yazıyı
düzenleyebiliriz zor bir şey değil yani.
SEYİT AHMET BAŞ Yüksel ÖZUYSAL beyin bir sorusu var. 100 ve 300 No.lu
standartlarda, buna paralel olarak çalışma kağıdı şablonu da yayınlayacak mısınız?
Tabii bir gözetim çalışması çerçevesinde bazı bilgilerin biz sisteme yüklenmesini
isteyeceğimizden bahsettik. Bu o anlama geliyor zaten. Yani “çalışma kağıtlarınızı sisteme
yükleyin” deyince, sisteme yüklenecek çalışma kağıdının hangi satırında, hangi sütununda
neler yer alacağı, kimin imzasının, kimin parafının, kimin isminin, stajyer olarak çalışanlar
dâhil olmak üzere yer alacağı yerler belli olacak. O şablonlar, hangi konular itibariyle, ne tür
çalışma kâğıtları düzenlenecek onlara yer verilmiş olacak. Fakat bugün itibariyle öncelikli
işimiz standartları yürürlüğe koymak. Büyük ihtimalle 2014 yılı içerisinde de her bir
standartla ilgili olan yürürlüğe konuldukça, bu çalışmalar sisteme yüklenmek üzere
hazırlanmış olacak.
Yayınlanacak kalite güvence standartlarına göre KGK’nin gözetimi işlemi bağlamında
denetim raporlarını hangi güvence denetimini yapacaklar belirlenecek mi? diye yine bir
sorusu var.
Bizim yapacağımız gözetim faaliyetleri
takım denetim kuruluşlarında çalışan
Kurulu’ndan denetçiler geliyor, denetim
oradaki elemanların kalitesi, bilgisayar
iki unsurdan oluşacak. Belki bugün itibariyle bir
arkadaşlarımız zaten biliyorlar. Sermaye Piyasası
dosyasını istiyorlar. Kurumun denetim kapasitesi ve
alt yapısı, kullanılan programlar filan. Bu esasında
kalite güvence denetimi, yani bir denetim kuruluşu kalite kontrol unsurlarını oluşturmuş mu?
Kalite kontrol sistemini yazılı hale dökmüş mü? Bunlar sahada uygulanıyor mu? Her ne kadar
denetim standartları öngörüyor olmakla birlikte, firma kendi süreçlerini oluşturmuş mu? Buna
bakıyor. Bu süreçlerde uygun hareket ediyor mu? Bu kalite güvence denetimleri, ancak esas
yapılması gereken denetimler şu aşamada, 01.01.2013’ten itibaren Türk Ticaret Kanunu
uyarınca denetim faaliyetleri başladığı için bunlar rapor yazıldıktan sonra yapılacak eğitimler.
Bağımsız Denetçi raporunu yazacak. Daha sonra Kurum’dan gidecek olan denetim elemanları
riskli gördüğü alan durumuna göre, belki bir firmanın denetimini baştan aşağıya alıp
denetlemek yerine, denetimde denetçinin uyguladığı teknikleri uygulayarak vardığı sonuçların
doğru olup olmadığını test etmek. Belli alanlar itibariyle finansal raporlarında belli kalemler
olan, örneğin işte şüpheli alacak karşılığı ayırmış olan denetimler, hangi müşteriler şüpheli
alacak karşılığı ayrılmış, bir Bağımsız Denetim nasıl bakmış? Fireli enstrüman kullanmış olan
firmaların denetimlerinin yeniden gözden geçirilmesi. Mesela, bu şekilde riskli alanlar
belirlenmek suretiyle yapılacak olan esasa ilişkin denetimler de olacak. Onlar şu aşamada
henüz arka planda. Ancak biz bunlara ilişkin gözetim rehberlerimizi oluşturma çalışmasına
başladık. Yani esas denetim de nasıl yapılacak uzmanlar tarafından? Ona ilişkin gözetim
rehberlerimiz oluşturuluyoruz. Tabii bunları kendi Kurum elemanlarımız bilecekler.
Bunlardan Bağımsız Denetçiler haberdar olmayacak belki ama denetim elemanı kapısına
geldiğinde, ya da dosyasını istediğinde, o zaman Kurum’dan gelen denetçi ne tür işler
yapacak bizim dosyamız üzerinde? O zaman görülecek olan şeyler.
Kalite güvencesi denetimleri ise, genel olarak yetkilendirme şartlarında aradığımız şartların,
yeniden test edilmesi anlamına geliyor.
Bir arkadaşımızın daha sorusu var. İsmini yazmamış, dolayısıyla bilemiyorum kim tarafından
soruldu.
Bu dönemde akdedilecek sözleşmelerde, henüz taslak olması nedeniyle, henüz yürürlüğe
girmediği için, düşünülen “BDS” lerin hükümleri geçerli olacak mı?
Şimdi konuşmam sırasında bunu belirttim. Biz Bağımsız Denetim Standartlarını
yayınlayacağız. Ancak geçici madde dolayısıyla, Geçici 1’inci madde 660 Sayılı Kanunun
“mevcut standart ve düzenlemelerin yürürlüğü devam eder” diyor. Dolayısıyla bu hükmü biz
ilgili standardın bağlı olduğu tebliğe de koyuyoruz. Diyoruz ki, “bu tebliğ yürürlüğe girmeden
önce, 660’ın geçici 1’inci maddesi uyarınca yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca yapılmış
olan işlemler bu tebliğ çerçevesinde yapılmış kabul edilir”, dolayısıyla burada herhangi bir
sıkıntı yok. Bugün geçerli mevzuat neyse, SPK’nın 10/22 tebliği, o tebliğ çerçevesinde
yapılmış olan işlemler, bizim standardımız yürürlüğe girene kadar yapılacak işlemler geçerli.
Geçici maddeyle YMM’ler için bu yıla verilen izin kapsamında yapılacak
sözleşmelerinde yedek bir denetçi olmak zorunda mı?
denetim
Yönetmeliğin geçici 2’nci maddesi, buna esasen açıklık kazandırıyor. Biz orada Yeminli Mali
Müşavir arkadaşımıza diyoruz ki, sen kendin bu yetkiyi 2013 yılı için al, yanında bir kişi daha
çalıştır, SMMM olabilir, YMM olabilir, bu kişi de bu yetkiyi almadan çalışabilir. Üç kişilik
bir çalışan ekibi göster. Çünkü almış olduğun senin bu firma, büyük bir firma, yani tek başına
bir Bağımsız Denetçinin 2.800 saat harcayarak denetleyeceği bir firma değil. Yine de 70
arkadaşımızın, hani 70’inin değilse bile, 69’unun elindeki firmalar büyük firmalar. O
bakımdan biz yedek ekip oluştur demedik. Ama bu denetimi birlikte yapacağın arkadaşlar
eğitimleri bir şekilde alsınlar. Sen kendin yetkiyi yılsonuna kadar al. Onlar da eğitimlerini
yılsonuna kadar alsınlar, yetkiyi alabilirler. Bağımsız Denetim Standartlarından haberdar
olarak bu denetim işini gerçekleştirir demiş oluyorum.
Sabırla sonuna kadar bekleyen arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz.
SEZAİ ONARAL Efendim, toplantıyı kapatıyoruz. Sayın Başkan ve Yöneticilerine katıldığı
için şükranlarımızı sunuyoruz. Ama dikkat ediyorsanız saat 14.00’ten, 17.00’ye kadar ara
vermeksizin devam ettik. Bu şunu gösteriyor. Bu konular tüm Yeminli Mali Müşavir
arkadaşlarımız tarafından dikkatle izleniyor. O yüzden biz Sayın Başkan ve ekibinden bundan
sonra Odamıza teşrif ederek yine bizleri bilgilendirmelerini rica ediyoruz. Saygılar sunarız.

Benzer belgeler