34 - istanbul ymmo 19 eylül 2013 aylık toplantısı
Transkript
34 - istanbul ymmo 19 eylül 2013 aylık toplantısı
İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 19 EYLÜL 2013 AYLIK TOPLANTISI I.OTURUM OTURUM BAŞKANI : Sezai ONARAL AYIN KONUĞU : Seyit Ahmet BAŞ (Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanı) KONUŞMACILAR : Mehmet KAYA (Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkan Yardımcısı) : Rafet DİLMEN (Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Daire Başkanı) OTURUM KONUSU : Bağımsız Denetim Konularının Tartışılması TARİH : 19 Eylül 2013 - 14.00 -18.00 BAŞKAN SEZAİ ONARAL Değerli meslektaşlarım, Sayın Başkan, Sayın Başkan Yardımcısı, Sayın Daire Başkanı ve değerli meslektaşlarımız, Odamızın yeni sezonun ilk Aylık Toplantısına hoş geldiniz. Hanımefendilerle beraber hepinize çok teşekkür ediyorum. Bugün çok değerli konuklarımız var. Eskiden Sayın Başkan bizim toplantılarımıza tek başına geliyordu. Şimdi iki tane de yedekli olarak geliyor. Demek ki, bugünkü toplantı çok daha önemli bir noktaya geldi. Ben onu öyle deşifre etmek durumundayım. Bir defa Kamu Gözetim Kurumu’nu yürekten kutlamamız lazım. Dün bir ödül töreni vardı. Buradaki birçok YMM arkadaşlarımız oradaki ödül törenine katıldılar. Biz de katıldık, Bağımsız Denetim Ruhsatı’nı aldık. Gerçekten çok görkemli bir toplantıydı ve bana göre kurulduğu günden bu yana Kamu Gözetim Kurumu’nun yaptığı çok önemli bir etkinlikti. Ayrıntılarını Sayın Başkan anlatacak. İki Sayın Bakanımızın katıldığı toplantıda, gerçekten olağanüstü güzellikleri yaşadık. Odamızın tabii kurulduğu yıllarda yaşadığımız güzellikleri tekrar hatırladığımı en azından ifade etmek isterim. Biz de 90’lı yıllarda aşağı yukarı 100–150 kişi civarındayken, şimdi 2200 kişiye yaklaştık. Kamu Gözetim Kurumu’nun avantajı, yani şu anda mevcut birikimi olan meslektaşlarımızdan yararlanarak, hepimizin tartıştığı ve düşündüğü Türk modeline uygun bir meslek yaratılması konusunda hemfikir olduğumuzu ifade etmek isterim. Hatırlarsınız, Meslek Yasası’nda 1950 yılında başlanamadı, 90’da başlandı bizim 3568’e. Aradan 40 sene geçti. Ama bu 40 sene içerisinde muhasebeci, denetçi, birçok meslektaşlar bu işi fiilen yaptılar. 3568 Sayılı Yasa’yla ilgili ana çerçeve 90 senesinden bu yana uygulanıyor. Hatırlarsınız o zaman müktesep hak dolayısıyla bazı Yeminli Mali Müşavir arkadaş ve üstatlarımızın bu mesleğe katılmaları düşünülmekteydi. Çünkü böyle bir birikimi gözardı ederek devam etmemiz mümkün değil. Yani Odamızın 20 sene sonra geldiği standardı, bu birikimlerden yararlanılması adına düşünmüştüm. Şimdi dünkü toplantıda görebildiğim kadarıyla, Sayın Başkan ve değerli ekibi, bu şekilde değerlendirilen adı ne olursa olsun, bir meslek grubuna dayandırılarak bir model haline getirildi. Bu da tabii Kamu Gözetim Kurumu’nun kısa sürede yol almasına ve de standartları uygulamasına ve ülkemizin özlediği mesleğin uygulanmasına imkân sağlayacaktır. O açıdan özellikle Bakanlar Kurulu Kararı’yla YMM’lerin, belli kıdemdeki SMMM’lerin bu imkânlardan yararlandırılarak bir eğitimden geçmek suretiyle, modelin başlangıç noktası açısından da bizce çok doğru ve iyi bir uygulamadır, diye düşünüyoruz. Tabii ben size çok ana çizgileriyle anlattım. Önce Sayın Başkan ve ekibine biz ilk günden beri destek veriyoruz. Çünkü ülkemizde de benzeri örnekler var. Bu da esasen çok başlılığı ortadan kaldırmaktır. Hanımlar, beyler yeni bir kurum kurmak hiç kolay değil. Siz Yasa’yla yetki almış olsanız bile, biraz da galiba tutucu olan özelliklerimiz dolayısıyla sizin bu Kurumu çalıştırmanız mümkün olmayabilir. Yani ben şunu demek istiyorum. Geçmişte birçok kurumlar bu şekilde yaşandı. Ama Kamu Gözetim Kurumu’nda sevinerek ifade edeyim böyle olmadı, bütün tepkilere rağmen iyi bir çizgiye gelindi ve devam edecek. Yani başlangıç noktası devam edecek. Beni sevindiren en önemli unsurlardan bir tanesi de bu. Üstelik bütün dünyada muhasebe ve denetimle ilgili olayları, hocalarımız bizden çok daha iyi biliyorlar. O olayların hiçbirisi kolay değil. Üstelik yeniden kurulan bütün kurumların karşısında olmak çok kolay. Zaten bizim de özelliğimiz hocam, biraz her şeye karşı, hani Beşiktaş Çarşı gibi bir özelliğimiz olduğu için, bence olayı içinde bulunduğu koşullara göre değerlendirmemiz lazım. Destek vermemiz lazım. Eleştirileriniz olsa bile, olumlu çizgide “nasıl yardımcı olabilirizi” düşünmemiz lazım diye düşünüyorum. Biliyorsunuz ben başlangıç zamanında çok uzun konuşmam. İlk defa belki bugün çok uzun konuştum. Bu sezon başlangıcı ve biraz da bugünkü olayların heyecanı olarak değerlendirmenizi rica ediyorum. Daha ayrıntılı konuları Sayın Başkan ve arkadaşlarımız sizlere anlatacaklar. Müsaade ederseniz Sayın Başkan’a sözü vermek suretiyle toplantıya başlayalım. Buyurun Sayın Başkan. SEYİT AHMET BAŞ Sayın Başkan çok teşekkür ediyorum. Böyle bir güzide toplulukla, meslek mensuplarıyla bir arada olma imkanını oluşturduğunuz için İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Yönetimi’ne Sayın Başkan’ın şahsında teşekkür ediyorum. Değerli üstatlarım ve arkadaşlarım, değerli meslek mensupları. sayın Üstadımız bahsetti, Kanunda bize verilmiş olan görevler çerçevesinde kuruluştan yana pek çok çalışma yaptık,. Hepsini belki teker teker anlatma imkanımız bugün burada yok. Geçiş döneminde yetkilendirme faaliyetleri çerçevesinde yapmış olduğumuz en önemli uygulama “geçiş dönemi eğitimleri”dir. Daha önce kurumlar tarafından yapılmış olan yetkilendirme faaliyetleri, onların sınavları, bu sınavlarda alınan notlar, bu çerçevede doğmuş olan hakların korunması babında yetkilendirme faaliyetleri yaptık. Yetkilendirme faaliyetleriyle ilgili olarak da, şimdiye kadar dosyaları görüşülüp Kurul Kararı alınmış olan meslek mensuplarına tebligatta bulunduk, “harç ve ücretlerinizi yatırdığınız halde Bağımsız Denetim resmi sicilinde sizleri ilan edeceğiz” diye. Bugün itibariyle, Kurul’da dosyası onaylanmış olan meslek mensubu sayısı “1923”tür. “1400” civarında meslek mensubu da gerekli harç ve ücretlerini yatırmış, Bağımsız Denetim Sicili’nde “Yetkilendirilen Bağımsız Denetçiler” olarak ilan edilmiştir. Bu çalışmamızı ortaya koymak, kamuoyunun bilgisine sunmak, aynı zamanda da Kurum tarafından yapılan diğer faaliyetlerle ilgili bilgi vermek amacıyla dün bir tören düzenledik. “Bağımsız Denetçilik Belge Teslim Töreni”. Bu tören şüphesiz ki, öncelikle yetkilendirme faaliyetleriyle ilgili olarak düzenlenmiş bir törendi. Bu çerçevede, ekibiyle birlikte yoğun bir emek sarfeden Yetkilendirme Dairesi Başkanımız Rafet DİLMEN beye ve ekibine sizin de huzurunuzda teşekkür ediyorum. Sayın Bakanlar bana teşekkür ettiler, Maliye Bakanımız da orada açıkça ifade ettiler, “yapılan çalışmaları takdir ettiğini, Kamu Gözetimi Kurumu’nu Başkanı şahsında teşekkür ettiğini” belirtti. Ancak, bu teşekkürü hak eden gerçekten mutfakta çalışan arkadaşlarımız. Şüphesiz, daha üst düzeyde iradenin oluşturulması, siyasi destek alınması yönetimin işi, o hususlar bizim sorumluluğumuz içerisinde ve bu görevi, bu iradeyi ve bu yetkiyi, biz aldık. O yetki çerçevesinde de düzenlemeleri yaptık, yapıyoruz ve bundan sonra da yapılacak. Törenimize katılımları dolayısıyla bütün meslek mensuplarına teşekkür ediyorum. Katılan meslek mensuplarına belgelerini teslim ettik, katılamayanların belgelerini Kuruma gelmeleri halinde teslim edeceğiz yada bir şekilde kendilerine ileteceğiz. sayın Bakanlarımız tören salonundan ayrıldıktan sonra meslek mensuplarının fotoğraf çektirme talepleri oldu. “Ankara’ya kadar gelmişiz, hazır Başkan da burada iken Kurum Başkanı’ndan alalım, bir fotoğraf çektirelim” diye. Ben de, orada bekleyen son bir Muhasebeci Mali Müşavir arkadaşımız ayrılana kadar orada durdum. Talep edenlerle birlikte fotoğraf çektirdik. Gerçekten güzel bir tören oldu. “1000” kişiye yakın katılım oldu. Belgesini alabilecek olanlar şüphesiz geldiler. Belgesini alamayacak olup, törene iştirak etmek isteyen pek çok meslek mensubu da geldi, törene katıldı. Kurumumuzun, ilişkili olduğu Maliye Bakanımız ve Ticaret Kanunu uygulamakla ilgili sorumlu olan Gümrük ve Ticaret Bakanımız da törene iştirak etmek suretiyle bizlere siyaseten destek verdi. Şüphesiz yeni Ticaret Kanunu bu işin motoru, Ticaret Kanunu’yla başladı her şey. Ticaret Kanunu’nun gerek hazırlık ve yürürlüğe konulmasına ilişkin değişiklik çalışmalarında, Kamu Gözetimi Kurumu Başkanı olarak ben de bulundum. Dolayısıyla bu misyon üzerimize yüklendikten sonra çalışmalara katılıyor olmamız, orada oluşan siyasi iradeyi daha iyi özümsememizi ve de oluşmasına katkıda bulunmamıza da imkan sağladı. Oluşmuş olan bu siyasi iradeyi, yani gerek şirketlerin bağımsız denetime hazırlanması, gerekse bağımsız denetime yetkin bir kapasitenin oluşturulması anlamında Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda oluşmuş olan siyasi iradeyi, biz düzenlerimizle hayata geçirmeye çalıştık. Bağımsız Denetim Yönetmeliği, AB 8 No.lu Direktifinin tercümesi mahiyetindedir. Özellikle yetkilendirme, gözetim ve yaptırımlar, bir de sürekli eğitim kısmında 8 No.lu Direktife birebir uyumludur. Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin bir kısım hükümleri de Bağımsız Denetim Standartları’ndan gelen hükümlerdir. Bağımsız Denetim Standartlarını standartların genel özetini Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ne birer paragraf halinde işledik. Yönetmelikte genel olarak belirlemesi yapılmış olan bu standartlar da “Türkiye Denetim Standartları” başlığı ile yayınlanacak hayata geçecek,. İkinci kısım da ise, “geçiş hükümleri” var. Geçiş hükümleri tamamıyla Ticaret Kanunu’nun hazırlıkları sırasında oluşmuş olan siyasi iradenin hayata yansımasıdır. Dolayısıyla bir kısım meslek mensuplarımıza geçiş döneminde “acaba olur mu”, hani tereddütlü yaklaşmaları, bizim o konudaki kararlılığımız da herhangi bir değişiklik oluşturmamıştır. Biz oluşturduğumuz bu sistematiğin uygun olduğuna inanıyoruz. Geçiş döneminde Avrupa Birliği kriterlerinin de uygun bir şekilde yetkilendirme yapmak suretiyle, vereceğimiz yetkinin gerek Avrupa Birliği’nde, gerekse yakın zamanda irtibat kurduğumuz Amerika Birleşik Devletleri’nde kabul görmesini amaçlıyoruz. Yetki vermekle ben cebimden bir para vermiyorum. Yetki vermeyi, daraltmanın, zorlaştırmanın herhangi bir anlamı yok. Ancak, önümüzde madem ki Avrupa Birliği müzakere süreci var, yani en azından onu esas almak suretiyle, madem ki başta Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere ileri ülkelerde Kamu Gözetimi Sistemleri var ve onların arasında belli standartlar var, biz bu standartları ülkemizde oluşturmak ve uymak durumundayız. Geçiş döneminde de bunu kısmen eğitimle, kısmen sınavla, daha sonrasında ise, tamamen sınavla yetkilendirme yapmak suretiyle. Sayın Üstadın da bahsetmiş olduğu gibi, mevcut kapasiteyi mutlaka değerlendirmek gerektiğine inanıyoruz. 3568 Sayılı Kanun’dan sonra şüphesiz, elde 21 yıla yakın bir tecrübe var, sıfırdan başlamıyoruz. Avrupa Birliği düzenlemelerine baktığınızda da, Avrupa Birliği’nin düzenlemelerinin özellikle 8 No.lu Direktifin, 9 Numaralı Maddesi “muafiyet” hükmü çerçevesinde bu eğitim faaliyetlerini düzenledik. Eğitim faaliyetleriyle ilgili çok tartıştık. Görüştük üniversitelerle, meslek odalarıyla, bu işin sistematiğinin ne olması konusunda. Nihayetinde bir karar verdik. Çok eleştirildik. Eleştirilerde belki haklı yönleri var. Ancak gel gör ki, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlayabilmek açısından verilmiş olan karar, bizim inancımıza göre doğru bir karar. Bu çerçevede biz uygulama yapmayı istedik. Üniversitelerimizden bir kısmı bu uygulamaya tereddütle yaklaştılar. “olur”, “olmaz”, “nasıl olabilir”, Avrupa Birliği düzenlemesi nedir”, sonra biz YÖK’ten Bolonya sürecinin ne olduğunu öğrendik. Yapnış olduğumuz bu çalışma Polonya süreciyle ilgili olarak, Türkiye’de bir ilktir. Yani herhangi bir kamu kurumu tarafından yapılmış olan, onun gözetiminde yapılan eğitimlerin lisan üstü seviyede akademik krediden sayılması, Türkiye’de bir ilktir. bizim Avrupa Birliği Kredi Sistemi’ne göre yaptığımız bu çalışma, diğer kamu kurumlarına da benzer çalışmalar için örnek teşkil edecektir diye düşünüyoruz. Dün teslim töreni yaptığımız “Bağımsız Denetçi Belgesi” bir uluslararası yarışma sonrasında kararlaştırılmış bir belgedir. Vermiş olduğunuz Bağımsız Denetçilik Belgesini arkadaşlarımız çok takdir ettiler. Dizayn olarak profesyonelce hazırlanmış uluslararası yarışmanın ürünü olarak bir belge. Belge güzel, ancak belgeniz nerede geçiyor? Esas olan o. Yani Kurum tarafından oluşturulmuş olan yetkilendirme süreçleri, belgenin size vermiş olduğumuz yetkinin, gerek Amerika Birleşik Devletleri’nde, gerekse Avrupa Birliği müktesebatı açısından geçerli bir belge olması yönündedir. Temel amacımız, temel gayemiz budur. Kredi talebi karşısında, yazdığınız bir raporun Avrupa’da, herhangi bir ülkede, herhangi bir banka nezdinde kabul görmesi, herhangi denetim kuruluşunun yurt dışından sizden bir rapor istemesini, sizin oraya bir rapor gönderebiliyor olmanız, esas olan Türkiye açından, ülkemiz açısından elde edilmesi gereken Katma Değer budur. Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Kurum tarafından yapılan diğer faaliyetlere ben kısaca değindikten sonra, Başkan Yardımcım Mehmet KAYA bey, Ticaret Kanunu’yla Bağımsız Denetim bağlamında kısa bir sunum yapacak. Daha sonra da Eğitim ve Yetkilendirme Dairesi Başkanı arkadaşımız Rafet DiLMEN bey, eğitim ve yetkilendirme faaliyetleri konusunda bilgilendirme yapacak. Belki vakit müsait olursa bizim “EYBİS” dediğimiz, Eğitim ve Yetkilendirme Bilgi Sistemi ile ilgili bilgi verecek. Meslek mensupları tarafından EYBİS nasıl görünüyor? İdare tarafından görünen yüzü nasıl? Ne tür işlemler yapılıyor? Eksiklikler nasıl bildiriliyor? Bazı arkadaşlarımız, tırnak içinde belki kızıyorlar. Çünkü bir takım yüklemeler yapmış, onlara biz geri bildirim göndermişiz, SMS yoluyla geri bildirim yapıyoruz, “şuradaki tarih yanlış yazılmış” ya da “şu belge yerine bunun yüklenmesi gerekiyor” diye. EYBİS’te genel olarak uzman arkadaşlarımız değerlendirmeleri yapıyorlar ama, ben de fırsat buldukça bir şekilde meslek mensuplarının durumlarına ara ara bakıyorum ve mümkün mertebe de durumunu uygun görülmüş olanları yetkilendirme için, Kurula arz edilmek üzere, ilgili dosyasına yüklüyoruz. Dün akşam, yada önceki akşam bir arkadaşımızın durumuna baktım, ilk müracaatlardan birisi. Henüz daha Kurul tarafından “yetkilendirilecekler” dosyasına atılmamış. Üniversite mezuniyet belgesi, tıklıyoruz, o çıkıyor. Filanca üniversite, şu fakültesi mezuniyet bölümü şu, meslek mensubu ruhsatı Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, ruhsat tarih numarası yazılmış. Tıklıyoruz, ruhsatın çıkması gerekiyor, ama orada ikametgah ilmühaberi çıkıyor. Tabii doğal olarak arkadaşımız yüklemiş, diyor ki, “ben yaklaşık iki ay oldu müracaat edeli, ama hala yetkilendirmem çıkmadı”. Belki yanlışlıkla ikametgah ilmühaberini yükledi. Tabii oradan hemen kendisine de bir SMS yazdım. Yani “ikametgah ilmühaberi yerine ruhsatınızı yüklemeniz halinde, dosyanız değerlendirmeye alınacaktır” diye. Belki basit bir durum, ama nihayetinde bilgisayar onu gösteriyor. Siz de onun üzerinden işlem yapmak durumunda kalıyorsunuz. Bu çerçevede meslek mensuplarımızdan biz EYBİS’e yapılan yüklemelerle ilgili olarak, daha dikkatli olunmasını istiyoruz. Ne kadar dikkatli olunursa, o çerçevede işlemler daha hızlı yürür. Değerlendirmeyi, önce bilgisayar yapıyor, sonra uzmanlar yapıyor. Daha sonra da Kurula geliyor. Kurul uzman arkadaşlarımızın genel olarak “okeylediği” çerçeveyi, onlar hızlı bir değerlendirmeden sonra “onaylıyor”. Haftada yaklaşık 200 – 250 civarında biz yetkilendirme yapıyoruz. Bu Kurul kararından sonra, iş ilgili meslek mensubuna bakıyor, gerekli harç ve ücretleri ödemek. Bizim Kurul kararından sonra listeleri internete koymamızın temel sebebi, meslek mensubunun durumunu görmesi. Meslek mensubu kendi durumunu görsün, dosyasının onayına ilişkin Kurul Kararı çıkmış ise, artık harcını, ücretini yatırmak kendisine kalmış bir durum. Ne zaman gider harç ücretini yatırırsa, ondan sonra Bağımsız Denetim resmi sicilinde tescil ve ilan olunacak. Yetkilendirme tescil ve ilan ile birlikte hükmü ifade ediyor. Yetkilendirme yapıldıktan sonra, tabiri caizse hani lisans diplomasına benzer bir olay. Mezun olduktan sonra nasıl gidip iş müracaatı filan yapılıyor, belki diplomayı 20 sene sonra alıyorsunuz. Burada da biz belgeyi harç ve ücretler yatırıldıktan sonra ve sitesinden ilan ediyoruz ve yetkiyi vermiş oluyoruz. Bu yetki belgeyi göstermeden de geçerlidir. Belge, bunun tabiri caizse taçlandırılması. Ne zaman istenirse o zaman alınabilir. Muhasebe Standartları konusunda çok eleştiri vardı. Bu eleştiriler hala da devam ediyor. Muhasebe Standartlarının dilinin çok ağır olduğu, anlaşılmaz olduğu, belki de karmaşık olduğu yönünde. Standartların İngilizcesi de zor aslında. Bunlarla ilgili olarak, biz bir revizyon çalışması başlattık. Göreve ilk başladığımız da bu standartları, “Muhasebe Standartları bunlardır” diye, hemen geri olarak kabul edip, etmemeyi biraz tartıştık. Ancak dedik ki, “660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 1’inci Maddesi, bize bir imkan tanıyor. Yani mevcut standartlar uygulanmaya devam olunur” diye. Bu imkanı değerlendirerek bir revizyon çalışması başlattık. Bu revizyon çalışması çerçevesinde bütün tarafların temsilinin sağlandığı 17 tane komisyon kurduk. Pek çok meslek mensubu da bu komisyonlarda yer aldı. Komisyonlar çalışmalarını büyük ölçüde tamamladılar. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra, bir de Kurul’dan geçecek. Daha sonra da topluca biz onları Resmi Gazetede yayınlayacağız. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra, Muhasebe Standartları daha kolay anlaşılabilir, uygulanabilir bir hal almış olacak. Daha önce Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından Muhasebe Standartlarıyla ilgili yapılmış olan telif anlaşmasını da Kamu Gözetimi Kurumu adına yeniledik. İlgili kuruluşla, Uluslararası Muhasebe Standatları Kurulu (IASB) ile telif anlaşması yaptık. Aynı çerçevede, göreve başladıktan birkaç ay sonra Denetim Standartları’yla ilgili olarak müzakerelere başladık Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) ile, ancak onları telif anlaşmasına ilişkin müzakereler biraz uzun sürdü. Yani beklediğimizden daha uzun sürdü. Nihayetinde geçtiğimiz Temmuz ayı ortalarında Denetim Standartları ile ilgili telif anlaşmasını da imzaladık. Ancak bir taraftan anlaşma çalışmaları devam ederken, Denetim Standartlarına ilişkin olarak da, İFAC’ın öngörmüş olduğu prosedürleri işletmek suretiyle 4 tane Çalışma Komisyonu bir tane de Üst Komisyon kurduk. Bu komisyonlarda da yine ilgili tarafların temsili sağlandı. Denetim Standartlarının adaptasyon çalışmaları geçen seneden bu yana devam ediyor. Geldiğimiz noktada büyük bir kısmını tamamladık. Etik ve Eğitim Standardı hariç, Komisyon çalışmaları hemen hemen bitti. Şimdi Kurum’da uzman arkadaşlarımız ve ilgili Daire Başkanı’yla, Başkan Yardımcısıyla birlikte üzerinde çalışıyor Daha sonra Kurul’da görüşülecek ve yayınlanacak. Halihazırda üzerinde çalışmaları tamamlanmış olan ve Uluslararası Kalite Kontrol standardı 1 (ISQC-1)’e karşılık gelen Kalite Kontrol Standardı-1 kısaca (KKS-1) geçen hafta itibariyle Resmi Gazeteye gönderildi yayınlanmak üzere. Bugün, yarın Resmi Gazetede yayınlanmasını bekliyoruz Kalite Kontrol Standardının. Üç gün önce 200 No.lu Standardı yayınlanmak üzere Resmi Gazeteye gönderdik. Büyük ihtimalle o da önümüzdeki hafta yayınlanmış olacak. 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ne göre Türkiye Denetim Standartları, Uluslararası Bağımsız Denetim Standartlarından daha geniş bir çerçeveyi ifade ediyor. Bağımsız Denetim Standardı dediğimizde, daha ziyade 200 ila 800 numaralı Standartlar anlaşılıyor. Oysa 660 sayılı KHK ve Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde Türkiye Denetim Standartları, gerek Bağımsız Denetim Standartlarını, gerek İlgili Hizmetler Standartlarını, gerekse Etik ve Eğitim Standartlarını tanımlanmış durumdadır. Bu bakımdan biz Türkiye Denetim Standartları derken, bunların tamamını kapsıyoruz. Sadece Bağımsız Denetim Standartları dediğimizde ise, “BDS” diye kodlanmış olan standartlar anlaşılmaktadır. Önümüzdeki süreç, şimdiye kadar üzerinde fazla yoğunlaşmadığımız gözetim çalışmalarına ilişkin süreç olacak. Yıl sonuna kadar büyük ihtimalle eğitimleri tamamlanmış 4000, yada 5000 civarında meslek mensubu bu belgelerini almış, yetkilendirilmiş olacak. Bundan sonra biz gözetim faaliyetlerine biz ağırlık vereceğiz. Henüz, Bağımsız Denetim Standartları yürürlükte olmamakla birlikte, Geçici 1’inci Madde çerçevesinde mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam olunacağı hükmünden hareketle, bu konuya ilişkin olarak Sermaye Piyasası tarafından daha önce yürürlüğe konulan Tebliğin ilgili düzenlemeleri uygulanacak. Bağımsız Denetim Standartları yayınlandıkça, ilgili tebliğin, Seri 10’a 22 Numaralı Tebliğin ilgili hükümleri yürürlükten kalkmış olacak. Bu standartlar uygulanmaya başlanacak. Her bir standardın yürürlük hükmüne biz onu da koyuyoruz. Yani bu standart yürürlüğe girene kadar yapılmış olan uygulamalar, “bu standart çerçevesinde yapılmış olarak değerlendirilir” diye. “Bağımsız Denetim Sözleşmelerinin” Kuruma bildirilmesine yönelik bir çalışma başlattık. Bu çalışma esas itibariyle gözetim faaliyetlerine ilişkin ilk çalışma. Biz bir taraftan Denetimin, Bağımsız Denetim Standartlarında öngörülen süreçlere uygun olarak yapıldığının garanti edilmesini istiyoruz. Bütün ülkeler bunun kalite güvence garantisini kontrol etmek üzere sistemler kuruyorlar. Bu sistemler genellikle denetim faaliyetleri bittikten ve denetim raporu yazıldıktan sonra işletilen süreçlerden oluşuyor. Biz, denetim faaliyetlerinin, bağımsız denetim standartlarında öngörülen süreçlere uygun olarak yapılmasını temin etmek üzere, eş anlı işleyecek bir sistematik öngörüyoruz. Bu sistematik çerçevesinde bunun ilk adımını attık, Bağımsız Denetim Sözleşmeleri Kurumun bilgi-işlem sistemine yüklenilmesi. Bunu kademe kademe diğer adımlar takip edecek. Standartlar, sözleşmelerden sonra ne tür işlemler yapılmasını öngörmüşse, o işlemler sırasıyla her bir aşamada belli verileri almak suretiyle sistemimize yüklenmesini isteyeceğiz. Belki 2013 yılı, 2014 yılı itibariyle bu adımlar daha basit yapılabilecek işlemlerden oluşacak. Ancak süreç geçtikçe, zaman içerisinde üç, beş yıl sonra yapılacak bir bağımsız denetim çalışmasını en başından, sözleşmenin imzalanmasından önce işletmeyi tanımaya ilişkin işlemlerden başlamak üzere, en son nihai Bağımsız Denetim Raporu düzenlenip, sisteme yüklenilmesine kadar her bir işlemi bilgisayar ortamında izlemek istiyoruz. Bundan ne tür faydalar elde edeceğiz? Birincisi, meslek mensubuna, Bağımsız Denetçiye belli prosedürlerin uygulanmasını, uygulatılmasını sağlamak. Bu prosedürleri halen Bağımsız Denetim çalışması yapan arkadaşlarımız belki uyguluyor, belki de uygulamıyor. Bu ne zaman tespit edilebiliyor? Bu ancak sonrasında bağımsız denetim kuruluşuna gidilip, “getir arkadaş bu dosyalarına bakalım” dendiğinde. Esas olan bu prosedürlerin uygulandığından emin olmaktır. Bağımsız Denetim Standartlarının öngörmüş olduğu süreçlerin uygulanmasını temin etmek ve uygulandığından emin olmak üzere, bu sistematiği biz kendi bilgi işlemimiz üzerinde oluşturacağız ve uygulanmasını sağlayacağız. Görüştüğümüz ve ilişki kurduğumuz ülkelerde buna benzer bir uygulama görmedik. Amerika Birleşik Devletlerinde yaklaşık iki ay kadar önce “PCAOB”’ye, Amerikan Kamu Gözetim Kurumu’na bir ziyaret yaptık. Biz kendi kuruluşumuzun yapısını onlara anlattık. Onların yapısıyla bilgi aldık, Daire Başkanlıklarından sunumlar aldık. Kamu Gözetim Kurumu Başkanı’yla ve de “IFIAR”, Uluslar arası Denetim Otoriteleri Formu’nun Başkanıyla görüştük. Bu Formun Başkanı yanı zamanda Amerika Kamu Gözetimi Kurumu’nun beş üyesinden birisi. Denetim Dairesi Başkanı’yla toplantımız sırasında ben sordum. Dedim ki, “Siz gözetim faaliyetlerini ne zaman yapıyorsunuz?”. “Biz Bağımsız Denetim Raporu yazılıp, bittikten sonra gözetim faaliyetlerine başlar ve risk esaslı gözetim faaliyeti yaparız. Önce hangi alanlarda riskler olabileceğini ortaya koyuyoruz. Daha sonrasında o alanlarda işlemi olan şirketlerin bağımsız denetim dosyalarını inceliyoruz” dediler. “Peki, denetim faaliyetleri henüz devam ederken yaptığınız bir çalışma var mı?” dedim. “Yok, böyle bir çalışma yapmıyoruz, çünkü henüz denetim bitmemiş, bitmiş olması lazım ki, bakabilelim.” dediler. Onun üzerine beraber gittiğimiz arkadaşım bir soru sordu. “Peki, Bağımsız Denetim Sözleşmesinde diyelim ki üç kişilik bir ekip gördük. Bağımsız denetim faaliyetlerini bu üç kişilik ekip yapması gerekirken, onlar gitmedi. Onların yerine başkaları gitti. Şirketin tanıma olsun, oradan alınan teyitler, çalışma kağıtlarının hazırlanması, bunları tamamen farklı kişiler yaptı. O durumda ne olacak? Denetimi yürütenler farklı ama, nihayet denetim raporunu imzalayan farklı kişiler, denetim faaliyetinin içerisinde olmayanlar. Bu konuda sizin yaptığımız bir şey var mı?” Tabii onlar Amerikan mantığıyla çalıştığı için bu soru karşısında şoke oldu. Dedi ki, “Bu yasaya aykırı”, “Biz de biliyoruz yasaya aykırı da, olursa ne olacak?” Yasaya aykırı olduğunda şüphe yok. Onun mantığı öyle çalışıyor. “Yasaya aykırı olduğundan kimse bunu yapmaz” düşüncesiyle hareket ediyor. Bu ziyaret sırasında biz onlardan çok şey öğrendik ve kendileriyle işbirliği yapmak istediğimizi söyledik. Onlardan olumlu karşılıklar aldık. Ziyaret sonrasında da halihazırda emailler yoluyla bağlantımız onlarla devam ediyor. Dönüşten sonra da Avrupa Birliği’nde bir kısım Kamu Gözetimi Kurumlarıyla görüşmeler yaptık. IFIAR üyeliği konusunda müracaatımızı yaptık, Uluslararası Denetim Otoriteleri Formu’na biz de üye olalım diye. IFIAR Başkanı görüşmemiz sırasında, Türkiye’nin bu konuda bütün gereklilikleri ve şartları sağladığını ve kısa sürede üyelik yapılabileceğini, söyledi. Dolayısıyla, kısa süre sonra IFIAK değerlendirmesini tamamlar ve bu üyelik de gerçekleşmiş olur. IFIAR henüz bir forum, yani belli bir genel sekreterliği, genel merkezi, herhangi bir şeyi yok. Değerlendirmeleri ya dosya üzerinden e mail trafiği yoluyla oluyor, yada yıllık bir toplantı yapıyorlar. Dosya işlemlerinin, kısa sürede bitmesini biz de beklemiyoruz, ama oradan edindiğimiz intibaa çok olumlu. Görüştüğümü Kamu Gözetimi Kurumları, IFIAR’ın üyesi olanlar ki, en etkin olanı Amerika Birleşik Devletleri, onlardan da biz olumlu teyitler aldık. Önümüzdeki süreçte IFIAR büyük ihtimalle, bir forum olmaktan çıkıp, bir uluslararası kuruluş haline gelecek. Nihayetinde IFIAR bünyesine üye olan Kamu Gözetim Kurumları birbirlerinin yetkilerini tanıyacaklar ve Türkiye’yle işbirliği yapacaklar. Bu bakımdan Kurum’un güçlenmesi, Kurum’a vereceğiniz destek, sahada denetim kapasitesinin uluslararası standartlar da öngörülen çerçevede oluşturulması, bizim daha sonra IFIAR bünyesinde oluşturulacak olan karşılıklı tanıma ve işbirliğine katılmamızı daha da kolaylaştıracak. Ben sözlerimi daha fazla uzatmadan kısaca bu şekilde toparlamak istiyorum. Sözü Başkan Yardımcısı arkadaşıma devredeceğim. Ticaret Kanunu bağlamında Bağımsız Denetim konusunda Mehmet KAYA Bey kısaca sunum yapacak. Daha sonrada Rafet DİLMEN beye vereceğiz. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Başkan Bey bir dakika. Bu fevkalade işleri Sayın Başkan’dan dinledik. Yeni kurulan Kamu Kurumu’nun dünyada genel kabul gören bir takım kurumlarla ilişki kurması gerçekten bizi sevindirmiştir. Sayın Başkan biliyorsunuz, “İFAC” diye bir Kurum var. Yani sırası gelmişken ifade etmenizi rica ediyorum. Bununla olan ilişkilerimizde ne durumdayız? Bunu da söyleyebilir misiniz lütfen. SEYİT AHMET BAŞ Bahsetmiş olduğumuz telif anlaşmalarından Uluslararası Muhasebe Standartlarına ilişkin olanını Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) ile, Uluslararası Denetim Standartlarına ilişkin olanını İFAC ile yaptık BAŞKAN SEZAİ ONARAL İFAC’la yaptınız. SEYİT AHMET BAŞ İFAC’la sürekli koordinasyon halindeyiz. İFAC şimdiye kadar herhangi bir ülkeye yapmadığı bir imtiyazı da bize sağladı. Türkiye’nin biz özel durumunu dile getirdik. Biz bu standartları Türkiye Muhasebe Standartları’nda olduğu gibi, mevzuatımızın bir parçası haline getirmek ve uygulanmasını zorunlu hale getirmek istiyoruz. Dolayısıyla bunun başına Türkiye Standartları diye koymamız lazım. “Türkiye Muhasebe Standartları”nda olduğu gibi, “Türkiye Denetim Standartları” şeklinde olması lazım. Normal şartlarda İFAC bu standartların telif hakkını “Uluslararası Denetim Standartları” olarak kullanılmak üzere veriyor. Ancak Türkiye’ye özel olarak, mevzuatın bir parçası olarak yayınlanmak üzere “Türkiye Muhasebe Standartları”nda olduğu gibi “Türkiye Denetim Standartları” ismini kullanmak suretiyle mevzuata dahil edilmesini Türkiye’ye sağlamış özel bir imtiyazdır. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan, siz bize bunu açıklamıştınız da, arkadaşlar da duysunlar diye ben size tekrar izah etmenizi rica etmiştim, çok teşekkür ederiz. Buyurun Mehmet Bey SEYİT AHMET BAŞ Sözü Başkan yardımcımız Mehmet Kaya beye veriyorum. MEHMET KAYA Teşekkür ediyorum üstadım. Değerli Oda Başkanım, Odamızın değerli üyeleri, değerli konukları, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görebildiğim kadarıyla birçoğunuz yaş olarak benden büyüksünüz. Belki aranızda benim yaşım kadar bu mesleğe emek vermiş, hizmet vermiş büyüklerimiz var. Onların önünde konuşmaktan, buraya davet edilmiş olmaktan da ayrıca büyük bir onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Efendim konumuz malum, Bağımsız Denetimde yeni dönem. Özellikle yeni dönem deyince akla ilk başta gelen yeni TTK, yeni Türk Ticaret Kanunu. Ama yeni dönemi anlayabilmek için bazen iki adım geriye gidip, eskisi neydi, yenisi ne getirdi, bir karşılaştırma yapmak gerekiyor. Bu anlamda özellikle iki tane alt başlık ön plana çıkıyor, “Kapsam olarak” ve “İçerik olarak”. Müsaadenizle önce kapsam ile başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi yeni TTK’dan önce de bir Bağımsız Denetim mantığı vardı. KGK’yla bu gelmedi. SPK kendi alanı itibariyle bunu yapıyordu. Hazine yapıyordu. BDDK yapıyordu. Ama gelinen nokta itibariyle baktığımızda bu daha çok özel nitelikli bir uygulamaydı. Bu kurumların kendi görev alanları itibariyle tanımladıkları belli firmaların bağımsız denetimiyle alakalı bir gözetim ve değerleme faaliyetiydi. Ama artık Türk Ticaret Kanunu’yla birlikte bu özel nitelikli istisnai bir uygulamanın genel bir denetim tipi olarak Türkiye’deki tüm anonim şirketlere, bir kurumsal denetim mantığı olarak oturtulduğunu görüyoruz. Tabii bunu söylediğimizde ,”Mehmet bey öyle diyorsunuz da, ilk başta şöyleydi, sonra 2012’de şöyle oldu, kapsam daraltması oldu”, tabii bize bu sorular geldiğinde, Bağımsız Denetçi Belgeleri Teslim Töreninden önce de verdiğimiz bir cevap vardı. Dünkü törenle birlikte bu cevabımız, Bakanlarımızın da sunumuyla, konuşmalarıyla birlikte teyit edilmiş oldu. Biz diyoruz ki; bu bir başlangıç, bu hiçbir şey değil daha. Yani bununla biteceği anlamına gelmiyor. Biz inanıyoruz ki, bundan sonra da bu kriterler zamanla Türkiye’nin ihtiyaçları, kapasitesi de dikkate alınarak aşağıya doğru indirilecek ve bugün belki yetersiz gördüğümüz o kapsam, dar görünümlü kapsam, ileride genişleyecektir. Türk Ticaret Kanunu’na eğer ki bir ülkede genel ekonomik ve ticari faaliyetlerin düzenlendiği temel metin olarak bakıyor ve bu şekilde ona bir anlam yüklüyorsak ve yeni TTK ile eski yapıdaki denetim mantığı çıkartılarak uluslararası standartlarla ve uygulamalarla uyumlu bir denetim mantığı konuluyorsa, bu Türkiye’de çok ciddi bir değişim, dönüşüm anlamına gelmektedir. Zira böylelikle tüm anonim şirketler, yani ticari ve ekonomik faaliyetlerin ana nüvesi olan anonim şirketlerin üzerinden bir kurumsal yönetim mantığı yerleştirildiği anlamına geliyor. Burada Kanun metninin, kelimelerin, maddelerin ötesinde zihinsel anlayış farklılığını özellikle vurgulamak istiyorum. Artık bu noktada kapsamdan çıkıp içerik olarak yeni TTK’nın getirdiği değişime bakmamız gerekiyor. Önceden, kendi aramızda daha çok “murakıplık denetimi” diye ifade ettiğimiz bir denetim türü vardı. Yeni TTK’nın gerekçelerine; genel gerekçesine de, madde gerekçelerine de baktığımızda, yeni denetim tipinin mantığı ve getiriliş nedeni anlatılırken murakabe denetiminin mesleki bir yeterliliğe bağlı olmayan kişilerce yürütüldüğü, bir işlevi olmadığı, amaç itibariyle ortaya konulan ürünün dünyada bir karşılığı olmadığı yönünde, gayet mantıklı, kimsenin şüphesi olmayan eleştiriler vardı; dünyanın da, ülkemizin de bugünkü geldiği nokta itibariyle. Ve denetim mantığı olarak o denetim yerine, bağımsız denetimin gelmiş olmasıyla ve bağımsız denetimin yapısı gereği var olan mesleki yeterlilik, etik, eğitim, sürekli eğitim, sadece bir anlık eğitim değil, sürekli dinamik, kendini geliştirmeye yönelik bir eğitim mantığıyla eski denetim anlayışının bu sakıncalarının giderildiğini söyleyebiliriz. Peki, bu yeterli mi? Yani Murakabe Denetimi gitti, yerine onun bir takım problemlerini ortadan kaldıran Bağımsız Denetim geldi ve mekanik bir değişiklik oldu. İşte ikisi arasındaki tek farklılık bu mu? Kanaatimce burada, sadece olaya bu yönüyle baktığımızda Bağımsız Denetimi tam olarak anlamamış olabiliriz. Çünkü Murakabe Denetimi her şeyden önce, organizasyonel olarak denetlenen firmanın bünyesinde, adeta bugünün denetim komiteleri gibi, AB ülkelerinde, ABD ülkelerinde uygulanan “denetim komitesi” mantığına yaklaşan, ona yakın olarak iç denetim mantığına yakın bir şekilde yürütülen bir denetim tipiydi. Bu anlamda (murakabe denetiminin) mesleki yeterliliği ne kadar iyi olursa olsun, yaptığı işin karşılığı ne kadar geçerli olursa olsun, bir dış - mali denetim türü olarak, bağımsız denetimin ki, bağımsız denetim de güvence hizmetlerinin bir alt kümesidir, onun bir dalıdır, yerini alması mümkün değil. Bu anlamda sadece Murakabe Denetimi gitti, bağımsız denetim geldi diye bakmamak lazım. Bağımsız Denetimin adına layık bir şekilde organizasyonel olarak denetlenen firmadan bağımsız olarak yürütülmesi çok ciddi bir farklılıktır. Çünkü “bağımsızlık” dediğimiz şey, standartlarda da, uygulamada da ki bu yönetmeliğimize de artık girmiştir, sadece esasen değil, şeklen de bir bağımsızlıktır. Yaptığınız işin kalitesi ne kadar iyi olursa olsun dışarıdan bakan bir kişi denetlenen firmadan, sizi organizasyonel olarak bağımsız görmüyorsa, orada bağımsızlıktan bahsetmek mümkün değildir. O yüzden yeni yapıyı anlatırken, özellikle bu yapısal farklılara da, organizasyonel farklılıklara da vurguda bulunmak istiyorum. Peki, yeni dönem güzel, ama neden Bağımsız Denetim önemli? Eskiden de vardı, şimdi kapsam genişledi, ama hala şu soru var; “Neden Bağımsız Denetim önemli?” “Neden dünyada bu kadar kabul görüyor?” Ve neden Türkiye, AB müzakerelerinde yeni Türk Ticaret Kanununu Şirketler Hukuku faslının bir unsuru olarak, açılış kriteri olarak önünde buluyor? Hatta Kamu Gözetimi Kurumu’nu kuran, ona vücut veren, Kurumumuza vücut veren KHK’nın geçmesini de yine Şirketler Hukuku faslının bir kapanış kriteri olarak karşısında buluyor? Demek ki, buna yüklenen bir anlam var. Müsaadenizle biraz bunun hakkında konuşmak istiyorum. Biraz teorik olacak ama önce bir mikro perspektifle, sonra da makro perspektifle, boyutla bu konuya kısaca değinmek istiyorum. Burada “makro boyut” önemli. Bizim açımızdan, yani Kamu Gözetimi Kurumu olarak bizim için önemli. Çünkü bizim orada yapıya entegre olduğumuz boyut var ki, burada “kamu yararı” kavramının ön plana çıktığını görüyoruz. Öncelikle ben mikro boyuttan bahsetmek istiyorum, bağımsız denetimin önemiyle. Malumunuz, günümüzün modern toplumu, globalleşen dünya, artık neredeyse ağzımıza, dilimize yapıştı bu kelimeler. Bu yapının, bugünün dünyasının şirketler babında en önemli unsuru “modern şirket” dediğimiz, artık sınırları ülke sınırlarıyla kapsamı sınırlandırılamayacak, mal hareketleriyle, sermaye hareketleriyle, işçi hareketleriyle sınırları, bölgeleri, kıtaları aşan bir yapıdan bahsediyoruz. Ve bu yapı bugünün dünyasında var. Ancak bu yapının ilk belirtilerinin belki 100 yıl önceden başladığını görüyoruz. ABD gibi, Avrupa Birliği gibi, Birleşik Krallık gibi sermaye birikiminin yüksek olduğu ülkelerde bu sürecin 1900’lerden itibaren başladığını görüyoruz. Bu oluşum ile birlikte “sermayedar” ve “profesyonel yönetici” ayrımının başladığını ve bununla birlikte çıkar çatışmalarının gün yüzüne çıktığını görüyoruz. Peki, bu kurumsal yönetim alanında ne gibi problemleri beraberinde getirdi? Bilgi riski; yani (şirketçe paydaşlara verilen) bilginin kalitesiyle alakalı bir problem ortaya çıkardı. Bağımsız Denetimi biz mali tablolar aracılığı ile karar vericilere sağlanan bilginin kalitesini ölçmeye yönelik bir güvence denetimi olarak tanımlıyoruz. Peki, neydi bu bilgi riski ya da bilgi kalitesi riski? Yöneticiler ile hissedarlar/sahip arasında olan başta olmak üzere, yöneticiler ile diğer paydaşlar arasında, firmayla alakalı, işletmeyle alakalı, bilgilerin doğru akışı sağlanamıyordu. Simetrik bir bilgi akışı yoktu, asimetrikti daha çok ve bu da daha çok yöneticilerin dışında kalan ve bugün kurumsal yönetim ilkelerinde menfaat sahipleri olarak tanımladığımız kesim arasında şirketin yapmış olduğu, yöneticilerin yapmış olduğu raporlamalarla alakalı bir “güven bunalımı” diyelim biz buna, yaratıyordu. Zamanla bunun ortadan kaldırılmasına yönelik olarak da bir takım mekanizmalar geliştirildi. Bunların bir yanı teşviklerdi (incentives). Bir yönü de “monitoring activity” de denilen, izleme aktiviteleri eylemleridir. Bugün dünyada en önemli, geçerli kabul edilen , fayda-maliyet analizi yapıldığında en güvenilir, en etkin kabul edilen yöntem Bağımsız Denetim olarak ortaya çıktı. Bağımsız Denetim de denetleyen bir şirket var. Mali raporlar yoluyla bilgi sunumunda bulunan denetlenen şirket var ve aynı zamanda o bilgileri değerlendiren, denetçinin süzgecinden geçen bilgileri değerlendirerek karar verme aşamasında kullanan üçüncü taraflar, yani “karar vericiler” var. Özellikle Bağımsız Denetimin katma değer yarattığı kesim bu (karar vericiler). Yani şirket dışında konumlanmış olan karar vericilerin duymuş olduğu güven bunalımını gidermeye yönelik olarak zaman içinde ortaya çıkmış, kurum dışı bir gözün, yani bağımsız denetçinin, sisteme katıldığı mekanizma. Ama tabii ki bu ne sadece şirket (denetlenen) lehine olan bir durum, ne de sadece karar vericilerin lehine olan bir durum değil. Yani mikro perspektifte olaya böyle bakılabilir, olayın gelişimi itibariyle. Ama bunu birazda öteye, büyük resme, yani makro perspektife taşıdığımızda olayın toplum açısından da, tüm ülkedeki finansal ve ekonomik aktivitelerin istikrarı etkilemesi nedeniyle, çok büyük önem taşıdığını görüyoruz. Müsaadenizle bunu bir örnek vererek de izah etmek istiyorum. Lütfen bir dere yatağı düşünün. Yani bir, iki yerde de verdiğim bir örnek olduğu için, tekrar vereceğim. Dere yatağının etrafında irili ufaklı atölyeler, fabrikalar, imalat yapan sanayi teşebbüsleri olsun. Bu dere yatağı belli bir akım, debi içerisinde geliyor ve kanuna, mevzuata aykırı olarak da bu atölyeler, fabrikalar, ilk başta bir iki tanesi, atığını buraya bırakıyor. Dere yatağı doğal akışı içerisinde kendi kapasitesi, debisi gibi, bazı faktörler itibariyle bu atıkların bir kısmını tolere edebilir, temizleyebilir. Böylelikle bir, iki atölye arada kaynayabilir. Ama tüm atölyeler, fabrikalar veya çoğunluğun veya büyük montanlı üretim yapanların atıklarını mevzuata aykırı olarak buraya aktarmaya başlamaları durumunda bu söz konusu olmayacaktır. Artık o atölyelerin topluma vermiş olduğu faydadan daha fazla maliyet ortaya çıkmaya başlayacak; zira çevre kirlenecek; etraftaki insanlar üretim yapamaz hale gelecek; üretimi bırakın, belki sağlık problemleri yaşayacaklar ve hayatlarını kaybedecekler. Şirketlerin mali raporlamalarına da, sayın büyüklerim, böyle bakmak gerekiyor. Tek tük birkaç firmanın mali tablolarla alakalı yapmış oldukları hatalı-hileli raporlamalar arada kaynayabilir. “Ne olur ki, koskoca ekonomide benim, belki 10.000’de 1’lik bir raporlamamın, aktif büyüklük teşkil eden bir raporlamamın ne önemi olabilir” diye düşünülebilir. Ama bağımsız denetime tabi olan firmaların büyüklüğünü düşündüğümüzde, toplam ekonomik aktivite içerisindeki yerini, yüzdesini düşündüğümüzde, bu tür firmaların belli ölçüleri, normal kabul edilen ölçüleri aşar şekilde, TTK’daki tanımla dürüst resim ilkesine aykırı olarak yapacakları raporlamalar, makro anlamda iktisadi faaliyetlerin, ticari faaliyetlerin ve elbette finansal aktivitelerin aksamasına yol açacaktır ve bu da toplum nezdinde ciddi bir probleme, maliyete neden olacaktır. Nedir bu maliyet? Son zamanlar da sıklıkla kullanılan bir kavram var: “Finansal İstikrar”. “Finansal piyasa” dediğimiz bünyeye baktığımızda her şeyden önce bunun bir ekonomi için bir merkezi işletim sistemi, bir beyin gibi davrandığını görüyoruz. Nedir en büyük görevi ekonomi içerisinde finansal yapının? Kaynak dağılımının optimal bir şekilde yerine getirilmesini, yürütülmesini sağlamak. Finansal sistem kaynak dağıtımını bilgiye – mali bilgilere göre yapacağını biraz önce belirttiğimize göre, bilginin kalitesinin ne kadar güvenilir olduğu, ayrıca finansal sistemin de ne kadar etkin işleyeceğinin ve finansal istikrarın bir göstergesi olacaktır. Güvence denetimini biz, bilginin kalitesini artırmaya yönelik bağımsız bir mesleki faaliyet olarak tanımlıyorsak, işte tek başına bu tanım bile, şu verdiğim örnek bile, bağımsız denetimi kamu yararı adına ne kadar önemli olduğunu göstermeye yeterli olduğunu düşünüyorum. Bağımsız Denetim faaliyeti önemli burada. Dolayısıyla, bağımsız denetçi de önemli. Nasıl ki şirketlerin mali raporlamayı dürüst resim ilkesine göre yapması çok önemliyse, aynı şekilde bağımsız denetçilerin de, denetim kuruluşlarının da kendilerine verilen sorumlulukları, yetkileri, mevzuata uygun bir şekilde, düzgün, dürüst, etik bir şekilde kullanmaları o kadar önemli. Yani kısaca Bağımsız Denetim önemli, Bağımsız Denetçi önemli. O zaman Bağımsız Denetçinin (yaptığı işin kalitesinin) gözetimi de önemli. İşte 2001’de dünyanın geldiği nokta bu, malum ENRON olayından sonra bu. Önceden belli mesleki örgütler eliyle yürütülen faaliyetlerde istenen kamu yararı gözetiminin yeterince yürütülmediği gerçeğinden hareketle Kamu Gözetimi Kurumları ön plana çıkmaya başladı. Meslekten daha bağımsız olarak da bildiğiniz gibi dünyada başta ABD olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerinde ve AB müzakereleri süreciyle birlikte de ülkemizde “Kamu Gözetimi Kurumu” olarak Kurumumuz kuruldu. İşte makro perspektifte Kamu Gözetimi Kurumu’nun fonksiyonlarına, işlevlerine bu gözle, yani ekonomik ve finansal istikrar boyutuyla bakmakta fayda var. Bu anlamda, Kamu Gözetimi Kurumu varlığı itibariyle Bağımsız Denetçilerin gözetimini yürütecek. Ama Bağımsız Denetçiler bu işten hiç Katma Değer elde etmeyecek mi? Ben bir, iki yerde de söyledim. Burada da müsaadenizle söylemek istiyorum. Kendimin bir YMM olduğunu varsayıyorum; değilim, ama bir YMM olsam ve de Türkiye sınırlarında iş yapmayı hedefleyen öyle bir vizyona sahip biri olsam, herhalde en fazla Kamu Gözetimi Kurumu’nun varlığından memnun olurdum diye düşünüyorum. Neden? Şu nedenle, sadece şu nedenle, çok temel bir nedenle, “Emeğimin karşılığını almak”. Bugün bir Avrupa Birliği ülkesine gitmek istediğinizde, bir Şengen Vizesi aldığınızda, tüm Avrupa ülkelerinde bir sorun olmadan gezebiliyorsunuz. İnsanlığın var olduğundan beri temel haklarından biri, yolculuk edebilme hakkıdır, seyahat hakkıdır. Bu anayasalara da girer ve insanlığın insan olmaktan gelen haklarından biridir diğerleri gibi. Ama işte bir ülke büyükelçiliğine gidildiğinde, belli malum nedenlerden dolayı bazen iki büklüm oluyoruz vize alırken. Sıkıntılar yaşıyoruz. O Şengen vizesini aldığımızda, sanki cebimize tomarla para koymuş gibi seviniyoruz. İşte Kamu Gözetimi Kurumu’nun varlığı ve fonksiyonlarını layıkıyla yerine getirmesi, uluslararası denetim standartlarının varlığı, Kamu Gözetiminin bu anlamda varlığı, verdiğiniz emeğin, ürettiğiniz raporun üzerindeki Şengen vizesi işlevini görecektir. AB ülkeleri babında söylüyorum. Bu ABD’de de, diğer ülkelerde de aynı şekilde geçerli. Verdiğiniz emeğin karşılığını görebilmek bakımından önemli. Herhangi bir ülkeden, Almanya’dan, oradan, buradan iş aldığınızda, tekrar tekrar o ülkelerle ilgili prosedürlere takılmamak için önemli. Ve de en önemlisi, dünyaya açılmak bakımından önemli. Kamu Gözetimi Kurumu’na bu perspektifle baktığımızda, var olan yapının hem meslek mensuplarına, hem topluma, hem dünyaya belki, dünyayı da bir bütün olarak algıladığımızda, faydalı olduğunu ve buradan meslek mensuplarının da büyük Katma Değer temin edebilecek durumda olduklarını görmekte yarar var. Ben sözlerime son vereceğim, ama son vermeden önce özellikle, ben bu Kurum da yaklaşık bir yıldır çalışıyorum, bu süre zarfında gördüğüm bir eksiklik, daha doğrusu eksiklik demeyeyim de, gördüğüm bir sıkıntıdan bahsederek müsaadenizle sözlerime son vermek istiyorum. Bu dünyada da tartışılan bir konudur. AB’nin raporlarına bakıyoruz, “finansal istikrar” diyor. Finansal istikrarın bir boyutu da bağımsız denetimdir, bunun kalitesidir diyor. Bu çerçeveden bakıldığında; özellikle finansal sektörde büyük firmaların denetimini yürütebilecek kalitede dünya ölçeğinde hareket eden çok fazla denetim firmasının olmayışını önemli bir eleştiri noktası ve sistemin ekonomik, ticari faaliyetleri yürütülmesi anlamında büyük bir risk olarak görüyor AB. ENRON olayından sonra büyük denetim firmalarının yaşadığı sıkıntılar nedeniyle bu sayı daha da azaldı ve belli firmalar üzerindeki denetim işi yoğunlaşması arttı. Bugün finansal sektörün belki % 70’ini, % 80’ini büyük denetim firmaları denetliyor. Bu alanda denetim kapasitesine sahip yeterli sayıda firma olmadığı için, kurumsallaşmış büyük network firmaları olmadığı için, bu oranın zamanla daha da artması riski var. Şimdi düzenleyici, denetleyici kurumlar, kuruluşlar olaya bu perspektiften de bakmak zorunda. AB bu şekilde bakıyor. ABD bu şekilde bakıyor. Ve Kamu Gözetimi Kurumu olarak da olaya biz biraz da böyle bakıyoruz. Pazarın tüm segmentleriyle doğru bir şekilde oluştuğunu, dağıldığını görmek, denetlemek ve gözetlemek durumundayız. Buradan gelmek istediğim nokta şu; bu ülkede, bu topraklarda köklü, derin bir muhasebe, denetim, birikimi ve bilgisi var. Ama bu topraklarda adeta bu muhasebe, denetim bilgisini ki biz buna mesleki bilgi diyelim, bu mesleki bilgiyi birazda inkâr edercesine nedense bir türlü kurumsallaşıp da, büyük bir firma oluşturmak konusunda çok fazla örneğimiz yok. Belki bir, iki tane. Türkiye’de inanıyorum ki, bu kadar derin mesleki bilgiye sahip ülkemizde, büyüklerimizin, müteşebbislerimizin, görüş alanları Türkiye dışını da kapsayan meslek mensuplarının sayesinde Türkiye orijinli networklerin çıkabileceğini, Türkiye’nin doğusundaki, batısındaki, güneyindeki ülkelere, bu bilgi birikiminin götürebileceğini düşünüyorum. Bunun hamurunun, özünün bu ülkede, bu topraklarda var olduğuna inanıyorum. Tabii bu tek başına meslek mensuplarının yapabileceği bir şey de değil. Tek başına bizim de yapabileceğimiz bir şey değil. Bu uzun bir yol ve birlikte planlı bir şekilde çalışmayı gerektiriyor. Ben tekrar davetinizden dolayı en başta Oda Başkanımız olmak üzere tüm meslek mensuplarına teşekkür ediyor ve sözlerime burada son veriyorum. SEZAİ ONARAL Sayın Başkan Yardımcısı Mehmet beye çok teşekkür ederiz. Konuları çok güzel anlattılar. Söylediklerinde en önemli nokta şu; “Kamu Gözetim Kurumu’nu sahiplenelim, gözümüz gibi bakalım” diyor. Çok doğru, biz zaten bakıyoruz. Mehmet Bey bu ruhsatları verdikten sonra Kamu Gözetimi bir de bize müşteri bulursa o zaman daha zevkli olacak. Bir diğer nokta, şirketleşme. Şirketleşme, biliyorsunuz hiçbir serbest meslek faaliyetinde şirketleşme yok. 90 senesinde meslek yasası bir gece yarısı geldi. Çok büyük bir avantaj, size şu kadarını söyleyeyim. 2200 YMM arasında 475 şirketimiz var. Mehmet beyin söylediği tarzda “acaba olması gereken yerde şirketimizin adedi ne?” derseniz, 10 civarı. Bunun 100 olması lazım baylar. Bizim geldiğimiz kulvarlarda, biz daha çok ferdiyetçi olarak çalışmaya alışık insanlarız, hem geldiğimiz kurumlar, hem de ülke olarak, yani şirketleşmeyi bir Avrupalı gibi becerebildiğimizi söylemek gerçekçi değil. O yüzden tabii Bağımsız Denetimle ilgili ülkemizdeki gelişmeler büyük ihtimalle bizi motive edecek ve belki de zaten standartları biliyorsunuz, belli adedin altındaki şirketler, işte 5, 15 neyse, bu şekilde iş yapmalarını engelliyor. O yüzden biz Mehmet beye bu güzel konuşmaları için çok teşekkür ediyoruz. Gerçi kendisi YMM değilmiş ama bir gün de kendisini YMM Odasına üye olarak beklediğimizi ifade etmek isterim. Efendim çok teşekkür ediyoruz. Sayın Başkan söyleyeceğiniz bir şey var mı? Peki, buyurun Rafet bey. RAFET DİLMEN Çok teşekkür ediyorum, değerli meslek mensupları bugün sizlerle birlikte olmaktan ve sizlerle istişare etmekten memnuniyet duyduğu belirtmek istiyorum. İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’na ve siz değerli mensuplarına bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyorum. Başkanım ve Başkan Yardımcım, Bağımsız Denetim ve Ticaret Kanunu düzeyinde Bağımsız Denetim konularında gerekli açıklamaları yaptılar. Ben biraz daha bizim kendi işimize dönüp, kendi Kurumumuzun işine dönüp, daha somut yetkilendirme konusunda, yetkilendirmenin süreçleri konusunda nelere baktığımızı, neye nasıl baktığımızı, sizinle paylaşıp, karşılıklı biraz sohbet edip, ondan sonrada sorular olursa, birlikte bu soruları değerlendirmek istiyorum. Öncelikle Kurum olarak yetkilendirme de bireysel olarak kişileri “Bağımsız Denetçi”, kuruluşları da “Bağımsız Denetim Kuruluşu” olarak yetkilendiriyoruz. Eğitim ve Yetkilendirme Daire Başkanlığı olarak onların iş ve işlemlerini yürütüyoruz. Bu süreçte benim konuya geçmeden önce Bağımsız Denetimle ilgili, yetkilendirme süreciyle ilgili, öncelikle bir “Bağımsız Denetim Yönetmeliği”nin olduğunu ve bir çok hususun bu Yönetmelik de yazdığını ifade etmek istiyorum. Belki bu nezih topluluğun içerisinde yok ama birçok meslek mensubumuz Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ni okumadan yetkilendirme sürecine başlıyor ve her şeyi telefonla öğrenmek üzere harekete geçiyor ve işlem çok uzun sürüyor. 26 Aralık 2012 tarihinde Bağımsız Denetim Yönetmeliği Resmi Gazetede yayımlandı. Bunun 14’üncü maddesi bağımsız denetçilerin yetkilendirilmesini tane tane anlatıyor. 13’üçüncü maddesi de, denetim kuruluşların yetkilendirilmesini, aranılan şartları anlatıyor. Bu Yönetmeliğe istinaden 25 Ocak 2013 tarihinde de 4 adet biraz daha ayrıntılı olan tebliğler yayımlandı. Bunlar; “Yetkilendirme Tebliği”, “Uygulamalı Mesleki Eğitim Tebliği”, “Sınav Tebliği” ve “Resmi Sicil Tebliği”. Bu tebliğlerde de, eğer Yönetmelik de biraz kapalı yerler var ise, bu tebliğlerle açılmaya çalışıldı. Bunları niye bahsediyorum; Vaktimizin olduğunda önce bunlara bir bakma imkanımız olursa, belki birçok sorumuzu oradan karşılama imkanımız olacak. Bir de biz, “sık sorulan sorular” bölümü koyduk. Gerek meslek mensuplarımızdan gelen, gerekse bizim düşünüp soru olabilecek konuları orada açıklamaya çalıştık. Yetkilendirmede biz “denetçi” yetkilendiriyoruz, “denetim kuruluşu” yetkilendiriyoruz ve bunları tescil ve ilan ediyoruz. Bunların yanı sıra bugün biraz eğitimden biraz da sınavdan bahsedeceğim. Bağımsız Denetçi olmak için neler gerekiyor? Hangi şartlar aranıyor? Bunları neyle tevsik edeceğiz belge olarak baktığımızda? Birinci olarak, 3568 sayılı Kanunun meslek mensubu olmak için öngörmüş olduğu okullardan mezun olmak şartının hemen hemen aynısı Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nde de öngörülmekte, yani en az lisans seviyesinde hukuk, siyasal, iktisat, maliye, işletme gibi alanlardan mezun olma şartı aranmakta. Bunları alan olarak kabul ediyoruz. Örneğin Yönetmelik de, iş idaresi, ekonometri gibi bölümler sayılmamıştır. Bunlar işletme, iktisadın içerisinde değerlendirilmektedir. Bu hususu bize diploması, geçici mezuniyet belgesi gibi belgelerle tevsik etmesi halinde bu şartı yerine getirmiş olarak değerlendirmekteyiz. Olmazsa, olmaz diğer bir kural, meslek mensubu olması. Yani 3568 Sayılı Yasa çerçevesinde Yeminli Mali Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olması gerekmekte. Bunu da bize ruhsatlarını yükleyerek, EYBİS dediğimiz sistem üzerinden o belgeleri tevsik etmeleri halinde, o şartı da yerine getirmiş olarak değerlendirmekteyiz. Bugüne kadar yapmış olduğumuz yetkilendirme incelemelerinde bir tane meslek mensubunun durumu konusunda, meslek ruhsatı olduğu halde, okulu konusunda tereddüdümüz oldu. O, şu an için bekliyor. İleri ki süreçte daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirilecek. Şu ana kadar meslek mensubu olup da, lisans seviyesiyle eğitim durumuyla, meslek mensubu durumuyla bir problem yaşamadık. Diğer bir husus, Türkiye’de yerleşik olması, bunu ikametgahıyla tevsik etmesini istiyoruz. İleride anlatacağım üzere, bunları beyan üzerine, beyanını kabul ediyoruz. O nedenle, EYBİS üzerinde yapılan başvurularda bunlar pek problem yaratmayacaktır. Denetçi olabilmek için öngörülen hususlardan birisi de, sınavda başarılı olması. Bunun biraz ileride ayrıntısına gireceğim. Sınavda başarılı olmanın ne demek olduğunu, ya da hangi yollarla sınavda başarılı olunduğunu bir sonraki bölümde inşallah anlatacağım. Bir diğer aranan şart ise, Uygulamalı mesleki eğitimi tamamlamış olması, burada Yeminli Mali Müşavirler için pek sorun olmamakta. Özellikle Serbest Muhasebeci Mali Müşavir için sorun yaşanmakta. Çünkü uygulamalı mesleki eğitimde öngörülen şey, üç yıl denetim veyahut da 15 yıl “mesleki tecrübe” dediğimiz bir hizmetin olması. Ben daha iyi anlaşılması için, özellikle kısaca üç yıl denetçilik yapmak veya 15 yıl muhasebecilik yapmak gibi açıklamaya çalışıyorum. Üç yıllık denetim hizmeti, 15 yıllık mesleki tecrübeye, muhasebecilik hizmetine eş değer olarak kabul edilmiş. Bir diğer aranan şart, Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması, bu hususu beyan ile kabul etmekteyiz. Yani kendisini kısıtlayıcı herhangi bir mahkeme kararının olmaması bizim için yeterli olarak kabul edilmekte. Yine mahkumiyetinin olmaması, bunu da adli sicil kaydıyla tevsik etmelerini istiyoruz, ama “EYBİS” dediğimiz elektronik ortamda yaptıkları başvurular da, bunu da beyan olarak belirtmeleri bize yeterli. Sadece adli sicili var ise, “var” diye belirtip, adli sicil kaydı ve mahkeme kaydını koyduğunda o hususun ne olduğuna göre durumu değerlendirilmekte. Örneğin, en son bir tanesine baktığımızda altı aylık ceza almış. Ama incelediğimizde mahkeme kararında apartman yöneticisiymiş. Birisi aidat ödememiş, tartışma çıkmış, kavga olmuş, ceza almış. Onlar bizim için önemli değil. Bizim için önemli olan, meslekle ilgili yapmış olduğu işlerdeki almış olduğu cezalar ile rüşvet, irtikap gibi cezalar değerlendirilmekte. Her insanın başına gelebilecek normal hayattaki olaylar hiçbir şeyi etkilememekte bu konuda. Olumsuz bir itibara sahip olunmaması.Bu konu biraz muğlak, yoruma açık konular. Ancak Kurul bunlar üzerinde çok tartıştı. Fakat olmazsa, olmaz şartlardan birisi bunlar. Çünkü bağımsız denetçiliklerin Avrupa Birliği nezdinde sayılabilmesi için bunların olması gerekiyor. Bunu da Odalardan alınacak disiplin durumuyla ilgili belgelerle tevsik ederek sağlayabiliriz diye düşündük. Bu en çok YMM’leri ilgilendiren maddelerden birisi. çünkü tam tasdik raporlarında, eğer incelemeye tabi olmuş ise, bazılarında böyle disiplin cezalarına ilişkin hususlar söz konusu olmakta. Bu durumlar Kurul’da değerlendirildi, “uyarma” ve “kınama” cezaları bu konuda bir engel teşkil etmemekte. Biz Disiplin Kurulu Kararlarını Odalardan alarak meslek mensupları yüklüyorlar. Biz de, Kurulun değerlendirmesine sunuyoruz. Kurul da “uyarma” ve “kınama” cezaları şu an için engel olarak görülmedi,” geçici olarak meslekten men” ve “meslekten men” cezaları henüz daha karşımıza gelmedi, inşallah gelmez bundan sonrada. Genel şartlar bunlar. Bu şartların içerisinde ben, birkaçına daha ayrıntılı olarak değinmenin yararlı olacağını düşünmekteyim. Bunlardan bir tanesi, Bağımsız Denetçilik de sınav şartı; Bunu meslek mensuplarımız bugün için nasıl yerine getiriyor diye baktığımızda, daha önce Sermaye Piyasası tarafından verilmiş “SPL”, yani Sermaye Piyasası Lisanslama Sertifikasına sahip olanların belgelerini olduğu gibi kabul ediyoruz ve sınavı geçmiş olarak sayıyoruz. İkincisi, geçiş dönemi eğitimlerini başarıyla tamamlamak. Burada da 26 Aralık 2012 tarihi itibariyle, yani yönetmeliğin yayımlanmış olduğu tarih itibariyle, “Yeminli Mali Müşavirliğe hak kazanmış olanlar ile 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip SMMM’ler, geçiş dönemi eğitimlerinden yararlanma imkanına sahiplerdir.” 24 üniversiteyle bugün için anlaşma yapıldı. Türkiye’nin her tarafında bu eğitimler verilmekte. Bu eğitimler sonucunda almış oldukları sertifikaları Kuruma ibraz etmiş oldukları takdirde, sınav şartını yerine getirmiş olarak değerlendirilmekteler. Diğer bir sınavı yerine getirme hususu ise, Kurumumuz tarafından yapılan sınavlarda başarılı olmak. Daha önce bunları SPK yapıyordu. Artık Kurumumuza geçti. Bu eğitimlere girmek istemeyenler veyahut da YMM olmaya daha hak kazanmamış olanlar veya da 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olmayan SMMM’ler, Kurum tarafından yapılan Bağımsız Denetçilik sınavına girebilirler. İlki 25 Ağustos 2013 tarihinde, geçen ay yapıldı. Büyük bir ihtimalle de yarın sonuçları açıklanacak. O sınavda da başarılı olanlar, sınav şartını yerine getirmiş olarak değerlendirilmektedir. Bir hususu daha burada izah etmekte fayda var. Sonuncusu SPK tarafından Aralık 2012 tarihinde yapılan lisanslama sınavlarında başarılı olarak SPK belgesi alanları tam sayıyoruz. Sınavlarda bazı derslerden başarılı olan, ancak bazısından başarılı olamayanlar, eğer YMM olmaya hak kazanmış iseler, kalan derslerine eğitimle, YMM olmaya hak kazanmamış iseler, Kurum tarafından yapılacak sınavla o hususları tamamlayabilirler. Ancak, SPK sınavlarının geçerlilik süresi kadar ki sürede biz notları geçerli olarak sayıyoruz. SPK sınavlarının iki yıl geçerlilik süresi var. İki yıl içerisinde diğer hususu tamamladığı takdirde, tamamını sayıyoruz. Ama iki yıl içerisinde tamamlayamazsa, zaten SPK tarafından da o sınav sonuçları geçersiz kılındığı için, bizim tarafımızdan da geçersiz kabul edilmekte. Geçiş dönemi eğitimlerinde işbirliği yaptığımız üniversiteler yansıda görülmekte. Ayrıca web sayfasında da yer almaktadır. 24 tane üniversite. Baktığımızda Türkiye’nin her tarafına dağılmış durumdalar. İstenilen üniversitenin eğitimlerine, istenilen programlara uygun olarak, her meslek mensubu kendi programına uygun olarak eğitimlere katılabilirler. Geçiş dönemi eğitimlerinde konulara baktığımızda, Yeminli Mali Müşavirler üç konudan sorumlular, “Muhasebe Standartları”, “Denetim”, “Sermaye Piyasası Bankacılık ve Sigortacılık ve Özel Emeklilik Mevzuatı”. Bunlardan Muhasebe Standartları ve Denetim Standartları, mutlak surette örgün olarak ve sınıf ortamında alınmak zorunda. Sermaye Piyasası Bankacılık ve Sigortacılık Mevzuatı’nda ise, üniversitenin kendi durumuna göre ister örgün olarak, isterse online, elektronik ortamda bu dersler alınabilmekte. Dersler en az 42 saat olarak öngörülmekte ve bunu da en az 5’er günde derslerin yapılması zorunluluğu bulunmakta. Gelmeden önce eğitim durumlarına baktığımda, aslında bu geçen haftanın için üniversitelere kayıt yaptıranlar “5920” meslek mensubu üniversitelere “5650” kişi eğitimleri tamamlamış. Eğitimi devam edenler “270” kişi. Araya ve yaz tatilinin girmesi bu eğitimleri biraz yavaşlatmıştı. Ancak şu son bir ivme kazandı, devam ediyor şu an için. kayıtları. Eğitim kayıt yaptırmış. Ramazan ayının ayda tekrar bir Demin kısaca bahsettim. 25 Ağustos 2013 tarihinde ilk bağımsız denetçilik sınavını yaptık. Başvuruda sınava giren aday sayısı “1545”. Sonuçlar büyük bir ihtimalle yarın açıklanacak. Yılda en az iki kere bu sınavı ilkbahar ve sonbahar olarak yapmayı planlamaktayız. Ancak sıkıntımız, sınavın güvenliğini sağlamak ve gözlemci bulmak, salon bulmak konusunda kendimiz yeterli olmadığından dolayı bir kurumla anlaşmak zorundayız. Buda ya “ÖSYM”, ya “Milli Eğitim Bakanlığı”. ÖSYM bu sınavları yapmağa fazla yanaşmıyor, imtina ediyor, kendi iş yükü dolayısıyla. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da iş yükü fazla ama Milli Eğitim Bakanlığı’yla işbirliğimiz devam ediyor. Başvurumuzu yaptık. Bize gün verdiklerinde ilkbahar ve sonbahar için, o tarihleri de en kısa sürede ilan edeceğiz ve önceden sınava girmek isteyen meslek mensuplarımız, sınava girmek isteyen arkadaşlarımız bu durumu bilsinler, hazırlıklarını yapsınlar amacıyla. Sınav konularımız, “Muhasebe Standartları”, “Denetim”, “Sermaye Piyasası”, “Kurumsal Yönetim İlkeleri”, “Genel Muhasebe” ve “Genel Hukuk Mevzuatı”. İlk 3’ünden YMM’ler, ilk 4’ünden SMMM’ler, 6’sından da henüz meslek mensubu olmamış olanlar sorumlular. Görüldüğü gibi bu sınavlara henüz meslek mensubu olmamış olanlarda girebilirler. İki yıl içerisinde bu altı konuyu verdiklerinde sınav şartını yerine getirmiş olurlar. Diğer şartların yerine getirilmesini bekleyerek, o şartları da yerine getirdiklerinde Denetçilik için başvurularını yapabilirler. Mesleki tecrübeyi kısa geçeceğim. Çünkü Yeminli Mali Müşavirler için çok fazla sorun gözükmemekte. Deminde bahsettim, en az üç yıllık uygulamalı eğitime sahip olması, yani denetim tecrübesine sahip olması. Bu da tasdik ve vergi denetimleri bu kapsamda olduğu için, Yeminli Mali Müşavirler için çok fazla sorun olmamakta. Ya da en az 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olması. Yeminli Mali Müşavir olanlar bu şartı da % 99 yerine getiriyorlar. Çünkü 10 yılın sonunda Yeminli Mali Müşavir oluyorlar ve 4 yılda üzerine lisans eğitimini koyduğumuzda otomatik 14 yılı tamamlamış oluyorlar. Mesleki tecrübeyi nasıl hesaplandığına baktığımızda, staja başlama tarihinden itibaren hesaplamaya başlıyoruz. Bunlar daha çok SMMM’lere ilişkin. Meslek mensuplarının dosyaları bize geldiğinde inceliyoruz, Kurulumuzun onayına sunuyoruz. Kurulumuz inceliyor, yetkilendiriliyor. Meslek mensuplarımıza geri bildirimde bulunuyoruz. Kurum tarafından yetkilendirilenlere mesaj göndererek harç ve ücretleri ödedikleri takdirde, sicil numarası verilerek tescil ve ilan edileceklerini bildiriyoruz. Ücretleri konusunda da “1.035” lira Maliye harç alıyor Harçlar Kanunu’na göre. Bu vergi dairesine yatırılıyor. “400” lira da Kurum belge ücretiyle, kimlik ücreti alıyor, hepsi bu kadar. Yani meslek mensubu olmaktan daha kolay ve daha ucuz. Evet, bizim Kurum sadece 400 lira alıyor. Perşembe’ye kadar para yatırma, tescil ve ilan talebinde bulunmak isteyenleri Perşembe günü akşamına kadar bekliyoruz. Perşembe günü sicil numaralarını veriyoruz giriş sırasına göre. Cuma günü sitede ilan ediyoruz. Tekrar yine Cumartesi, Pazar, Pazartesi’nden başlayıp, Perşembeye kadar başvuruları alıyoruz sicil numarası verip, Cuma günleri genelde ilan ediyoruz sitede. Bugüne kadar Bağımsız Denetçi olarak yetkilendirilerek tescil ve ilan edilenler “1381”. Yetkilendirilen, ancak işlemleri devam ettiğinden henüz tescil ve ilan edilmeyenler “542” kişi. Yetkilendirilmek için başvurusu incelenenler, başvuru yapmış olanlar “1900” kişi. Bugün itibarıyla, yaklaşık “2000” kişi de başvuru işlemlerine başlamış, henüz başvurusunu tamamlamamış meslek mensubu bulunmaktadır. Biraz sonra internette bir aksilik olmazsa, bu EYBİS dediğimiz programı açıp, birlikte bakacağız. Orada da yaklaşık 2000 – 2200 kişi sisteme girmiş. Başvuru işlemlerini tamamlamamış olarak gözükmekte. Birazda Bağımsız Denetim Kuruluşlarından kısaca bahsetmek isterim. Aslında Yeminli Mali Müşavirlerimizin bu konuya eğilmesi ve bu konu üzerinde durmalarında fayda vardır. Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 13’üncü maddesinde, Bağımsız Denetim Kuruluşları için aranan şartlar 21 – 22 madde olarak sayılmış. Biz de bir check list oluşturduk, isteyenlere bunları gönderebiliriz. O minval üzerine hazırlıklarını yaptıklarında Bağımsız Denetim Kuruluşu olarak yetkilendirilmekteler. Kuruluşun doğal olarak bir ekibi olması lazım, Kurulumuzun en son değerlendirmesinde 5 kişilik bir ekibin denetim kuruluşunun kurulması için yeterli olacağına karar verildi. Bu da 3 tane denetçi, 2 tane sorumlu denetçi yeterli olacaktır. Bu 5 kişiden en az 3’ü ile bir ekip oluşacak. Her grubun, yani bir sorumlu denetçinin, bir sorumlu denetçiye yedek olacak, bir denetçi de diğer denetçilere yedek olacak, böylece, toplam 5 kişiyle denetim kuruluşunun kurulabileceği değerlendirildi. Bu doğrultuda uygulamalar devam ediyor. Sorumlu Denetçi olarak baktığımızda da, KAYİK’lerde 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olup ve iki yılda fiili denetim tecrübesi bulunanlar her konuda, yani KAYİK’ler dahil, “KAYİK” dediğimiz büyük kuruluşlar, Sorumlu Denetçi olabiliyorlar. Sadece 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olanlar ise, KAYİK dışındaki denetimlerde Sorunlu Denetçi olabiliyorlar. DİNLEYİCİ Affedersiniz, iki yıllık fiili denetimi biraz açıklayabilir misiniz? İmkân var mı? Yani fiili denetimde mesela Yeminli Mali Müşavirin yaptığı denetim fiili denetim mi? Yoksa bağımsız denetim olarak fiili…? RAFET DİLMEN Bağımsız Denetim de biz uygulamalı meslek eğitimini şöyle tarif ediyoruz; Bağımsız Denetçi veya Bağımsız Denetim Kuruluşunda çalışmış olanlar veya tasdik ve vergi denetiminde çalışmış olanlar ile Kamu kurumalarında denetim yetkisini almış olanların çalışmaları, uygulamalı meslek eğitiminden sayılır. Yeminli Mali Müşavirlerin yaptığı tasdik ve vergi denetimleri Uygulamalı Mesleki Eğitimden sayılmakta, ancak fiili denetimden sayılmamaktadır. DİNLEYİCİ Yeminli Mali Müşavirin yaptığı tam tasdik fiili denetim olsa gerek. Şirketlerde görev alabilecekler. Sağolun. SEZAİ ONARAL Reddedildi baştan. RAFET DİLMEN Yok, yok, hayır, yani bunu kabul ediyoruz biz İktisadi İdari İlimler. Buna “evet” diyoruz. Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ruhsatına bakıyoruz. 96’da almış Cemil TUNÇ. Buna da “evet” diyoruz. “Adli Sicil kaydı bulunmaktadır” demiş. “Adli Sicil kaydı yoktur”, yanlış işaretlemiş. Ama mahkeme kararı yüklemiş. Yok. Yanlış işaretlemiş. Burada işte inisiyatif kullanıyoruz. Ya bunu geri göndereceğiz düzeltecek, ya da biz bunu çıktı alıp, üstünü örteceğiz, ama istatistiki bilgilerimizde bu kişinin Adli Sicil kaydı varmış gibi gözükecek. Ben burada bu kişinin “evet” deyip, Adli Sicil kaydı yok, ama genelde gönderiyoruz, düzeltsin anlamında. “Medeni hakları kullanma ehliyetim var” diyor. Beyanda bulunmuş, “evet” diyoruz. “Disiplin cezam bulunmamaktadır Odalardan” diyor, “evet” diyoruz. “Tüm konuları geçiş dönemini de tamamladım” diyor, sertifikaya bakıyoruz. Evet, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden sertifikasını almış 4 dersten. Notlarına da bakıyorum, buna da “evet” diyoruz. 17 yıl 5 ay olarak hizmet olarak girmiş, burada herhalde bağımlı çalıştıysa, bağımlı çalıştığı yerden aldığı yazı ve sigorta dökümü. Bağımsız çalışmış ise, Oda kaydı, internet kaydı vergi dairesinden ve “mecburi sigorta” dediğimiz Bağ-Kur kaydına bakıyoruz, bu faaliyeti sürdürmüş mü? Açıp baktığımızda vergi dairesinden almış, işe başlama tarihi, 01.02.1996. Buna uygun olarak Bağ-Kur kaydı yüklemişse 15 yıl, 10 ay. Bu şartı da, mesleki tecrübe şartını da yerine getirdiğini değerlendiriyoruz. O zaman uygulamalı mesleği eğitim aramıyoruz. 15 yıllık şartı, “evet” diyoruz. Kaydettik. Cemil TUNÇ, şuradan “Kurul onayına sunulması uygundur, dosyası tamam”. Bu arkadaşımız yetkilendirme başvurusu yapılanlar klasöründen çıktı, aşağıdaki “Kurul onayına sunulanlar” klasörüne geldi. Kurul onayına sunulanlar da “193”tü, “194” oldu. Bu hafta Kurul onayına yetkilendirmek için gidecek. SEZAİ ONARAL Rafet bey bir tanede YMM yapabilir miyiz? Yani SMMM yaptınız. Arkadaşlar talep ediyorlar. RAFET DİLMEN Tabii, tabii, benim tarihlerde var zaten, oradan yapalım. Şimdi burada bir hususu belirtmek istiyorum. Hep dert yanarız. “Çok belge isteniyor. Noter onaylı isteniyor. Bunların hepsi hem masraf, hem kırtasiyecilik”. Biz beyana itibar ediyoruz, ama beyana itibar ederken de bunların hepsinin, sigortayı Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan, diplomayı YÖK’ten, Adli Sicili Adalet Bakanlığı’ndan, ikametgahı İçişleri Bakanlığı’ndan kontrol ediyoruz. Zaten sisteme ilk girdiğinizde kimlik bilgileriniz geliyor. Bunların hepsini kontrol ediyoruz. Tek kontrol etmediğimiz, şimdilik Odalardaki Disiplin cezaları, onları da bilahare yazıyla istiyoruz. Eğer bu belgeler sizin beyanlarınızı doğrulamıyor ise, biz beyanınızı kabul ettiğimizde, yaptırımı çok ağır. Yani Bağımsız Denetçi olsanız bile, iptal ediliyor ve ömür boyu yasak konuyor. O nedenle, hani bu hususu özellikle belirtmek istiyorum. Biz bunlara bir program yazdırdık. Kurumlarımızla protokol imzaladık ve sistemimize bağlantılarını şu an için yaptık. Otomatik bilgisayarla bu işlemleri yapıyoruz ve benim Dairemde de en çok sağolsun Başkanım, Kurumun personelinin çoğunu bizim Dairemize tahsis etti. Şu anda altı tane arkadaşımız bu yetkilendirme işlemlerini inceliyorlar. Başkan bey ve ben de inceliyorum. Bazen gelen telefonlara cevap veremiyoruz. Çünkü incelemeye başladığımda telefon 10 dakika sürüyor ve telefonla sonuçta alamıyorsun. O nedenle mesela meslek mensuplarımızdan o yönde çok sitem geliyor, “telefonlara ulaşamıyoruz, çıkaramıyoruz” diye, ama bu işleri yetiştirmekten, yada bu işlere bakmaktan, o telefonlara bakmak çok zor oluyor bizim için. Bir de kısaca bir-iki husus anlatayım, siz takdir ediniz. Telefonda gelen soru “ben bu belgeyi aldıktan sonra nerede kullanacağım, ne yapacağım”. Şimdi diğer birisi, sınav açtık. İki sayfa oturdum duyuru yazdım. Siteye koydum. İkinci sayfanın sonuna doğru “sınav ücreti nasıl ödenecek” başlığının altına dedim ki, “sınav ücreti başvuru esnasında sanal posttan kredi kartınızdan online olarak tahsil edilecektir”. Bu kadar. Arkadaşın bir tanesi, iki gün uğraşmış, ilanın başını okumuş, toplam iki sayfa. Açmış Kurum da iki günde bir kişiye ulaşmış. “ben sınav ücretini nereye yatıracağım” diyor, o da ilgisiz bir kişi. Demiş ki, “bizim sitede banka hesapları var”. Gitmiş hanımefendi parayı oraya yatırmış. Ondan sonra gelmiş başvuru yapmaya, elektronik ortamda. Başvuru yaparken girmiş bütün hepsini, en sonunda 4 ders seçmiş. 150 liradan 600 lira karşısına gelmiş, kredi kartı numarasını istiyor. “ben bu parayı yatırdım” diyor. Mecburen başvuruyu yapabilmek için kredi kartından ödeme yapıyor. Ondan sonra iki günde, o parayı nasıl geri alacağı için uğraşıyor. Ödüyoruz geriye, onda sorun yokta. Kaybolan zaman çok. DİNLEYİCİ hayatımda. Kredi kartı olmayanlar ne yapacak efendim? Benim hiç kredi kartım olmadı SEZAİ ONARAL Sana bir kredi kartı vereceğiz hanımefendi. Şimdi mademki, SMMM için yaptınız, bir de YMM’yi yapalım da, RAFET DİLMEN Başvuru yapmış bir YMM varsa, SEZAİ ONARAL Var, Mehmet YALÇIN Bey var. Yani şunu şurada yapalım da, dünya gözüyle şu muameleyi görelim. RAFET DİLMEN İki tane Mehmet YALÇIN var. Bunlardan bir tanesi SMMM, bir tanesi YMM. Herhalde YMM olan arkadaşımız değil mi? 03 Eylül’de başvurusunu yapmış, burada gözüküyor. Daha önce bu arkadaşımızın dosyası incelenmiş ve Sayın YALÇIN 3568 Sayılı Kanun uyarınca stajdan sayılan geçen sürenize istinaden YMM olmuş iseniz “hizmet belgenizi”, SMMM’likte fiilen geçirilen sürelere istinaden YMM olmuş iseniz, buna ilişkin Odanızdan alınacak belgeyi sisteme yükleyerek başvuru işleminizi yenileyin, diye mesaj gitmiş. Yani dosyası bir kere incelenmiş ve bildirilmiş. Eğer hani “KGK” diye mesaj gelip de bunu bir şirketten veya bir reklam şeyinden geldi diye sildiyse yapacak bir şey yok. Şimdi yeni yeni arkadaşlar Dairemize tahsis edildi. İnanın çok kısa sürede ben bu “1900” kişiyi bitireceğim, eriteceğiz. Şu ana kadar gerek arkadaşlarımızın az olmasından, gerekse ilk başta sınav, eğitim falan, onları tamamen şu anda yetkilendirme sürecine yoğunlaştık ve kısa sürede herkese döneceğiz. O yüzden hiç endişeniz olmasın. Evet, muhasebe denetim konusunda yüksek lisans yapmış, eğitim bölümüne “tamam” diyoruz. Ruhsatını da yüklemiş. 98 Yeminli Mali Müşavir Mehmet YALÇIN. Ruhsatına da “evet” diyoruz. Adli Sicil kaydım bulunmamaktadır. Ehliyete sahibim. Disiplin cezam bulunmamaktadır. Mükerrer yüklemiş. Tüm konuları Sermaye Piyasası’nda Bağımsız Denetim Lisanslama Sınavı ve Geçiş Dönemi eğitimiyle aldım. Yani bu demektir ki, SPK’da sınava girmiş. Birkaç dersten sınavı geçmiş. Kalan dersi de bizde eğitimle almış demektir. Evet SPK’dan üç dersten de başarılı olmuş, ama ortalamada , evet şu SPK’daki “60” notunun geçerlilik süresi 2010, o geçerliliğini kaybetmiştir. “64” ve “76” puan, bunları biz olduğu gibi geçerli sayıyoruz. 3’üncü dersten Sermaye Piyasası Sigortacılık Bankacılık konusundan eğitime girmiş. Bundan almış olduğu notla, diğer almış olduğu notların ortalaması “70” olduğunda “94”, diğer notlarla baktığımızda “70” ortalamayı sağlamış oluyor. Bu şartı da yerine getirmiş oluyor. DİNLEYİCİ Burada bir sorum var. Acaba mümkün mü efendim? RAFET DİLMEN Buyurunuz. DİNLEYİCİ Sermaye Piyasası imtihanlarında bütün geçerli notların “60” olmasına rağmen, “70”i tutturamamış, “69,5” almış. Şimdi bu şahıs ne yapacak? RAFET DİLMEN İçlerinden bir tanesini seçip, eğitime katılmalı. Eğer YMM ise, notunu yükselterek, SMMM ise, işlerinden bir tanesini veyahut da 4’üncü ders olarak koyulmuş olan “Kurumsal İlkeler ve Finansal Yönetim” dersini mutlak surette alması lazım. Böylece not ortalamasını “70”e yükselttiğinde başarılı olmuş olacak. 15 yılını doldurmuşsa eğitim ile ya da KGK tarafından yapılacak sınava girecek. SEZAİ ONARAL Başkan bey, Mehmet YALÇIN bey tamam mı? RAFET DİLMEN Şimdi 27 yıllık hizmet gözüküyor. 85’de başlangıç, 98’e ve 98’den 2003’e kadar. Biz sadece şu 2003 bölümüne baktığımızda sizin, sayın Başkanın yazısını koymuş. “98 tarihinde mesleki faaliyete devam edeceğiniz anlaşılmaktadır”. Siz bunları takip edebiliyorsunuz değil mi Başkanım? SEZAİ ONARAL Tabii, tabii, onlara Faaliyet Belgesi veriyoruz, çalışanlar listesinde olduğuna dair, yoksa bizi içeri atarlar. RAFET DİLMEN Bu arkadaşımız “bağımsız” mı çalışmış bu hizmetleri? SEZAİ ONARAL Bağımsız, bağımsız. RAFET DİLMEN Bağımsız çalışmış, ama SSK dökümüyle, yani demek istediğiniz bağımsız dökümüyle, Bağ-Kur dökümüyle bu işi desteklememiş çalışıp, çalışmadığını. Sadece sizin Oda’nıza kayıt yaptırmış. Şimdi “98 – 2003”e kadarki sürenin tamamı emeklilikte mi geçmiş? DİNLEYİCİ Belgeyi verdireceksiniz galiba? SEZAİ ONARAL YALÇIN diye. Amacımız o, Selami. Bak mikrofonda o kadar bekliyoruz, olsun Mehmet RAFET DİLMEN durumunu? Bu arkadaşın “98’den – 2003’e” kadar ki Sosyal Güvenlik açısından DİNLEYİCİ Evet, 4 a’mı, 4 b’mi? RAFET DİLMEN olacak yani. 4 b’dir. Bize bilgileri yüklediğinizde değerlendirmemiz çok daha kolay SEZAİ ONARAL Şimdi Mehmet bey senin işin zor kardeşim. RAFET DİLMEN Yok, yok hallederiz. Evet, sistemimiz böyle. İnşallah biz bu “1900” kişiyi çok kısa sürede emin olun eriteceğiz. Hiç kimsenin işini geciktirme diye bir durum söz konusu olmayacak. Beni dinlediğiniz için, hepinize çok teşekkür ediyorum. DİNLEYİCİ Marmara Üniversitesini saymadınız. RAFET DİLMEN Hocam son eklediğim için, alfabetik olarak olduğu için. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Efendim, Rafet DİLMEN beye çok teşekkür ederiz. Çok güzel açıklamalar yaptı. Şimdi baylar soru, cevap bölümüne geçeceğiz, uygun görürseniz şöyle yapalım. Soruları burada alalım. O zaman sorularımızı almaya başlıyoruz baylar. Lütfen isminizi söyleyerek, buyurun Hakan TAŞTAN bey, evet söyleyin. HAKAN TAŞTAN Kamu Gözetimi Kurumuna bilgileri bugün bizimle paylaştıkları için teşekkür ediyorum. Çünkü Bağımsız Denetçi belgesi verilmesi maalesef Kurumda çok yavaş işliyor. Kurum bu konuda fevkalade zayıf. Daha da acısı, esasen Rafet bey de ifade ettiler. Bir kamu kurumu olan koskoca Kamu Gözetim Kurumu’na telefon ile ulaşmak mümkün değil. Bir sekreter çıkıp da “alo” demiyor. On defa arıyorsunuz, ancak bir kere düşürebiliyorsunuz. O birinci kerede de bağlanmış olduğunuz memur, yada uzmana ulaşmak mümkün değil. Bu durumdan tabii haliyle insanlar son derece şikâyetçi oluyor. Kızıyor, sinirleniyor ve bir Daire Başkanı ile görüşmek istiyor, ya da bu sorunu ona aktarmak istiyor. Daire başkanının zar zor sekreterine ulaştığınızda da, hep daire başkanlarının maalesef toplantıda olduğunu duyuyoruz. Böyle ulaşmak mümkün olmayınca, göndermiş olduğumuz elektronik postalara da maalesef yine cevap alamıyoruz. Yani iletişim kısacası Kamu Gözetim Kurumuyla hiç de iyi değil. Bu söylediklerim de kesinlikle bir kerelik olmuş olay değil. Defalarca sınanmış olan sonuçtur. Şimdi müsaade ederseniz, iki tane soru sormak istiyorum. Birincisi, bugün yürürlükte olan “TMS” ve “TFRS”lerin değiştirileceğini söyledi Sayın Başkan. Bu önemli değişiklikler yapılacak olan değişiklikler mi? Çünkü bildiğimiz üzere SPK, UFRS ile tam uyumlu muhasebe standartları istemektedir. SPK ile bir çatışma yaşanacak mıdır? İkincisi, tüm işletmeler için tek model muhasebe standartları mı öngörüyorsunuz? Yani belli büyüklükteki, bugünkü söylem ile bağımsız denetime tabi işletmeler ile diğer işletmeler aynı muhasebe standartlarını mı uygulayacaklar? Ve son olarak da kapatılan TMSK’nın hazırlamış olduğu bir hesap planı var idi, taslak halinde. Bugün uygulamakta olduğumuz Muhasebe Sistemi Genel Tebliğinde yer alan hesap planımız, meslektaşlarımızın da bildiği üzere maalesef yetersiz. Bu konuda muhasebe standartlarıyla uyumlu bir hesap planı üzerinde, bir çalışmanız var mı? Son olarak, Sayın Başkan ifade etmişti. İFAC ile bir anlaşma olduğu söylendi. Ancak, İFAC sadece denetim standartlarının mülkiyetine sahip. Muhasebe standartlarının mülkiyetine, Uluslararası Finansal Raporlama Kurulu sahip. Acaba Kurul’la da bir anlaşma olmuş mudur? Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Hakan bey çok soru sordunuz. Ama birebir cevap vermek belki zor olur, topluca verilir. Evet devam edelim. Osman OKUR bey buyurun efendim. OSMAN OKUR Elektronik ortamda başvuru kabul edildiğine göre, elektronik ortamda, başvurunun hangi süreçte olduğunu öğrenebileceğimiz bir bölüm var mıdır? BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan ben şöyle anlıyorum; En iyisi sizin Kamu Gözetim Kurumu’nun bir bürosunu burada açalım, bunlara birebir muhatap olalım. Çünkü bu şekilde içinden çıkmak bayağı zorlaşacak. Evet, devam ediyoruz. Ahmet YELİZ bey buyurun. AHMET YELİZ Sayın Başkanım benim sorum Mehmet beye. Sunumu içerisinde de geçmişti. İki yıl sonunda olan ortak denetçilik, soru cevap kısmına ertelenmişti. Yeminli Mali Müşavirlerin iki yıl mesleği icra etmesi, sorumlu ortak Baş Denetçi olması için iki yıllık şartı yeterli mi? Yanımızdaki çalışan personel de aynı şekilde yeminli bürosunda çalıştığı için aynı grupta değerlendiriliyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Evet, devam ediyoruz. Buyurun Mustafa BUZE. MUSTAFA BUZE Öncelikle hazirunu saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanın açıklamalarında yazdığımız raporların sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, Amerika’da Avrupa’da da geçerli olacağını söyledi. Vize sorunundan bahsetti. Kendilerinin böyle bir vize sorunundan bahsetmesi, benim de aklıma vize sorununu getirdi. Bizim raporlarımız dünyada ve Avrupa ülkelerinde geçerli olacak. Ama biz geçerli değiliz. Çünkü bizim sizler gibi yeşil pasaportumuz yok. Ben Sayın Oda yetkilileriyle ve Kamu Gözetimi Kurumu’yla ortaklaşa bir çalışmayla, kamudan gelen Yeminli Mali Müşavir arkadaşların birçoğunun var ama kamudan gelmeyenlerle aralarında bir ikilik oluyor. Madem raporlar dünyada gezecek, biz niye gezemeyelim. En azından Yeminli Mali Müşavirlerin de yeşil pasaport haklarıdır. Olması gerektiğine inanıyorum. Bu konunun değerlendirilmesini rica ediyorum. İkinci olarak, bizim raporlar dünyada geçerli, ama Türkiye’de geçerli değil. SPK ayrı telden çalıyor ve ayrı şartlar belirliyor. Bu bir çelişki değil mi? Bir kurumlar arası çatışma mıdır? Bu hususta bir bilgi alabilirsek iyi olacak. Benim sorum bununla ilgiliydi, çok teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Yüksel ÖZUYSAL. YÜKSEL ÖZUYSAL Teşekkür ediyoruz Mustafa Bey. Devam ediyoruz, Sayın Efendim ben yazılı olarak takdim ettim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Tamam. O zaman geçiyorum. Sayın Mehmet BİLİCİ buyurun. MEHMET BİLİCİ Efendim iki konuda bilgi almak istiyoruz. 2000 yılından önceki dış denetim şirketleri kuruluşlarında SPK, kuruculara bir “Sorumlu Ortak Baş Denetçi” unvanıyla birer yazı veriyordu. Bu yazılar, şimdiki başvurularda geçerli olacak mı, olmayacak mı? Bir de diğer bir konu; bir kişi Yeminli Mali Müşavir olarak bağımsız çalışıyorsa, bu bağımsız çalıştığının karnesi değil midir? Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan tekrar bilgi almaya gerek var mıdır? BAŞKAN SEZAİ ONARAL Evet, Mehmet bey teşekkür ederiz. Sayın Hüsnü ERDOĞMUŞ HÜSNÜ ERDOĞMUŞ Teşekkür ederim. Aslında soracağım soru kısmen soruldu ama şöyle, kendi durumumuzu anlatarak soruya geçeyim. Bütün müracaatları EYBİS’ten yaptım. Herhangi bir eksiğim olduğunu zannetmiyorum. Bana bir dönüş, bir cevap gelmedi. Acaba ben bu 1900 kişilik listenin içinde miyim? Bu birincisiydi. İkincisi de, Yeminli Mali Müşavirlerin çalışanlar listesinde kaydının olması demek, vergi dairesine kaydının olması demek. Dolayısıyla 15 yıldır ki ben de öyleyim. 15 yıldır çalışanlar listesinde olan bir kişiden, ayrıca SSK, Bağ-Kur, vs gibi belgenin istenmesi gerekir mi? Arkadaş da onu dile getirdi. Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ederiz Hüsnü bey. Sayın Kamber KAYA. KAMBER KAYA Merhaba, hoş geldiniz. Benim sorum öncelikle şu, birkaç soru var ama bir tanesi, Bakanlar Kurulu Kararı yayınlandı. Bu yayınlanan “kapsamdaki firmalar rahatsız olur” diyorsunuz. Yani biz hangi sene, hangi tip firmaların bu kapsama girdiğini bilerek davransak daha iyi olmaz mı? Böyle bir düşünceniz var mı? Diye soruyorum. SEZAİ ONARAL “Ölçü ne olacak?” diye soruyorsun değil mi Kamber bey? KAMBER KAYA Evet, tabii, “Ne kadar firma kaç yılda kapsama girecek? diye soruyorum. Çünkü şu anda çok az firma giriyor ve hepsi de kapsamda. İkincisi, “kurumlaşma” önerildi, “kurumlaşmanın artırılması lazım” dendi, “özellikle tekelleşme çok yoğun sektörümüzde” dendi. Tekelleşmeyi engellemek anlamında, kurumlaşmayı teşvik etmek anlamında getirilen harçlar çok yüksek değil mi? Teşvik etmek için bu harçları düşürmek gerekmiyor mu? Örneğin, şu anda kapasite çok dar olmasına rağmen, KAYİK denetimi “34.500” lira harç yatırmak gerekiyor. Bu doğru mu? Ne düşünüyorsunuz? Bir diğer soru; Bu belge teslimlerini Ankara’da yaptınız. Bundan sonra en azından belli Odalara topluca teslimini düşünüyor musunuz? Ankara’ya mı gelmemiz lazım? Teşekkür ederim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Kamber Bey teşekkür ederiz. Sayın Başkan’la konuştuk. Zaman içerisinde bizim Odamızda bu şekildeki arkadaşlarımıza Sayın Başkanımızın katılımıyla vermeyi planlıyoruz. Yani herkesin Ankara’ya gitmesi şart olmayacak. Son soru Sayın Hürrem AYAZ. Buyurun. HÜRREM AYAZ Sayın Başkanım hoş geldiniz. Bir Yeminli Mali Müşavir hem bağımsız denetimi, hem tam tasdiki birlikte yapabilecekler mi? Şimdi Bağımsız Denetim kuruluşu için beş kişilik bir ekip isteniyor. Acaba hangisi doğru? Bir de şu anda, mesela bir bakıyorsunuz bir firmada veya bir yeminlinin üzerinde “1000” tane, “1500” tane tam tasdik var. Veya bir muhasebecinin üzerinde “1500” tane defter var. Yani bunlara bir kısıtlama getirilecek mi? Yani bu Yeminli Mali Müşavir veya Mali Müşavir allame-i cihan olsa, bir ayda “22” gün çalışma süresi var. Hiç hastalanmasa, sağlığı dört dörtlük de olsa, hiçbir problemi olmasa, ailesi, çoluk çocuğu olmasa, onların başarısına, diplomasına, seyahatine gitmese, her gün çalışsa 22 gün eder. Her gün iki firmaya gitse, 44 tane eder. Acaba bunlar belli bir şeyle sınırlandırılamaz mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Teşekkür ediyoruz. Sayın Başkanım lütfen, buyurun. SEYİT AHMET BAŞ Arkadaşlarımız sorunlarını dile getirdiler. Şüphesiz yapılan işlerde eksiklikler, aksaklıklar olacaktır. Eleştirmek sizin hakkınız. Eleştiri her zaman bakidir. Biz mümkün mertebe kanunların bize vermiş olduğu yetkileri kullanmak suretiyle, mesleki örgütlerimizle de, meslek mensuplarımızla da istişare etmek suretiyle bunlara bir şekilde bir çözüm yolu bulmaya çalışıyoruz. Bizim görevimiz de bu. Bunlara çözüm yolu bulmak, işleri yoluna koymak, halletmek. Temel sebebimiz budur. Oysa Kurumun kuruluş çalışmalarıyla ilgili olarak Sayın Başkan, ilk kısmında, açılışta bazı şeylerden bahsetti. Hani kamuda yeni bir kurum kurmak, işler hale getirmek, tabiri caizse sokakta doğmuş bir çocuğun büyümesine benziyor. Bu anlamda şimdiye kadar tabiri caizse ortaya bir doküman, bir faaliyet, bir şey koymamış isek, biraz ayaklarımızın üzerine basmaya çalıştığımızdan olmalı. Bu arada biz iki tane sınav açtık. Kurumun idari kapasitesinin güçlendirmeye yönelik olarak, kamudan da uzman transfer ettik. İmkânımız 18 uzman almaktı, ancak o kadar alabildik. 18 uzman aldık. 15, 15 olmak üzere de 30 tane de sınavla, ilk 15’ini görüyorum baş tarafta. İkinci 15’inde sınav yapıp bir ay sonra nasip olursa onları da göreve başlatacağız. Kurum kapasitesi geliştikçe sunulacak hizmetler daha kaliteli, daha zamanında, daha etkin bir şekilde olacak. Arkadaşlarımız eleştirilerinde bu çerçevede haklı. Yani hizmet almak için bir telefon, bir maile cevap, ya da yazılı ortamda, kağıt ortamında gönderilmiş bir şeye cevap bekliyorlar. Şüphesiz üzerinde işlem yapılıp, bekletilmediği sürece cevap bulur. İşleminize bir şekilde dönülmemiş ise, demek ki değerlendirme devam ediyordur. İmkânlar çerçevesinde o değerlendirilecek. Tabii doğal olarak meslek mensubumuz istiyor ki hani, “ben dilekçemi verdim” diyor, “dilekçeniz incelemede”, “dilekçeniz Kurul onayında”, “dilekçeniz onaydan çıktı, harcınızı yatırın” şeklinde düzenli aralıklarla bir bilgilendirmenin yapılmasını istiyorlar. Biz bu bilgilendirmeyi elektronik ortamda, yetkilendirme Kurul onayına sunulmadan önceki aşamaları da meslek mensubuna sunabilir miyiz? Onu yetkilendirmeden sorumlu Daire Bakanı arkadaşımız değerlendirir. Sunma imkânımız varsa, tabii ki biz onu sunarız, “dosyanız alındı, değerlendirme aşamasındadır”. Değerlendirme aşaması da, henüz uzmanın inceleme aşamasındadır. Ancak, bu tür eleştiriler geliyor hani, “telefonlarımıza cevap verilmiyor” şeklinde. En fazla kullanılan iletişim kaynağı şu aşamada “facebook”. Facebook sayfasına erişimi olan, bunu kullanan arkadaşlarım, Daire Başkanları, ben dâhil, hani facebook’dan yapılan müracaatlara, hepimiz artık kullanıyoruz bu tür iletişim kanallarını. Bulunduğumuz yerden, şu anda konferans sırasında da iki, üç tane ben facebook mesajına baktım, bir şey de yazdım oraya. Meslek mensubu yazısına cevap almış olmaktan dolayı mutlu oluyor. Bu anlamda facebook sayfasını da arkadaşlar kullanabilirler. Telefon çok etkin bir iletişim kaynağı değil. Hani yüz yüze de olmadığı için, bir şekilde karşıdakinin ifade ettiğini sizin olduğu gibi anlama imkânınız yok. Sisteme girip, durumunu görebilmeniz lazım. O bakımdan facebook’tan gelen mesaj, ya da e-mail’le gelen mesaj bir kenarda duruyor. Siz de girip bakıyorsunuz, cevabını yazıyorsunuz. Telefon ancak dairedeyken kullanılan bir araç, ama diğerleri, hani özellikle bu facebook iletişim kısmı, diyelim yolda giderken cep telefonundan cevabını verebileceği bir iletişim kaynağı. Genel olarak bunları belirttikten sonra, Hakan bey sanıyorum belki o sırada dışarıdaydı. “TMS” ile “TFRS”lerin revizyonuna ilişkin kısmını ben açıklarken, bunun dili konusundaki eleştirilerden hareketle, böyle bir çalışmaya ihtiyaç hissettiğimizi anlattım. O hiçbir şekilde Uluslararası Standartlarla uyumlu olmama anlamına gelmiyor. Kaldı ki, Ticaret Kanunumuz Uluslararası Standartlarla uyumlu TMS’leri, “Uluslararası Standartlarla Türkiye Denetim Standartlarının Kamu Gözetimi Kurumu tarafından yayınlanır” hükmü ortadayken, hiç kimsenin bu standartlardan sapmak gibi bir lüksü yok. Finansal Raporlamaya ilişkin bir standardı varsa, bu TMS veya TFRS’dir. Yani her ikisinde de standartlarımız bulunduğu için, bugün itibariyle “KOBİ TFRS” diye uygulamada herhangi bir standart yoktur. KOBİ Standartlarına ilişkin Avrupa Birliği’nin de şu aşamada kafası net değil. Avrupa Birliği henüz uygulamaya koymamışken, bizim işletmelerimizde idari yükler getiren herhangi bir standardı yürürlüğe koymamız söz konusu olmaz. Ülkemizde muhasebeyle ilgili herhangi bir düzenleme olmamış olsaydı, bu düşünülebilirdi. Ancak bugün itibariyle, meslek mensuplarının 20 yıldır tecrübe ettiği, uygulaması olan alt yapısı bütün muhasebecilerin sistematiğini bildiği bir “Tek Düzen Hesap Planı” uygulamamız var. Dolayısıyla bu uygulamayı tamamen bir kenara atıp, henüz ne olacağına tam olarak karar verilmemiş KOBİ TFRS’si, yada KOBİ Standardını oluşturamayız. O bakımdan tam set standardımız uygulamada. Bu standartların daha iyi uygulanır hale getirilmesine yönelik bir revizyon çalışması. Onun dışında da Uluslararası Standartlara da birebir uyuluyor. Uluslararası Standartları Türk Ticaret Kanunu koymuştur. Herhangi bir kurumun “uluslararası standart uygulaması şudur” deme lüksü yoktur. Hesap Planı, bugün itibariyle standartlara göre bir hesap planı gerektiren bir durum ortada yok. Meslek mensubu arkadaşlarımız Ticaret Kanunu değişikliklerini takip edememiş olabilirler. Ticaret Kanunu 84’üncü maddesine eklenen 5’inci fıkrayla, artık muhasebe sistematiği Vergi Usul Kanununa Standartlarına göre yapılacak. göre tutulacak. Raporlama, Finansal Raporlama Vergi Usul Kanunu uyarınca tutulacak muhasebeye ilişkin bir hesap planı zaten var. Bunu Maliye Bakanlığı tamamen yürürlüğe koymuş. Hani değişiklik yapar, yapmaz, o kısmını bilmiyoruz. Ancak bugün itibariyle muhasebeye ilişkin, yani Ticaret Kanunu’nun muhasebeye ilişkin maddesine, “Vergi Usul Kanunu uygulanabilir” hükmü koyduktan sonra, artık yapılacak herhangi bir şey yok. İFAC konusunda; İFAC konusunda bir yanlış anlamayı, ya da yanlış algılamayı belki düzeltmekte fayda var. İFAC açılmış adıyla “Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu”. İFAC bünyesinde iki tane kurul var. “Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu”, “Uluslararası Denetim Standartları Kurulu”, dolayısıyla üst kuruluş İFAC’tır. Biz telif anlaşmalarımızı İFAC ile yapıyoruz. İFAC ile konusuna göre muhasebe standartlarına ilişkin, konusuna göre denetim standartlarına ilişkin telif anlaşmaları yaptık. Elektronik ortamda paylaşma meseleleri, Osman OKUR arkadaşımız sorusunu belki Rafet bey açılımını yapabilir. Olmasa da biz o kısmı nasıl paylaşabiliriz, işin nasıl olduğunu ayrıca değerlendiririz. Ahmet YELİZ beyin sorusu var. KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için ne gerekiyor? Şimdi KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için, daha önce Sermaye Piyasası Kurulu’nun bir şartı vardı. 10 yıllık mesleki tecrübe ve 2 yıllık bağımsız denetim tecrübesi. Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde tanımlandığı şekilde, mesleki tecrübe 15 yıla çıktı, lisans eğitimi de bunun üzerine sayılmakta. Yani “niye üzerine çıktı, niye lisansı buna karıştırıyorsunuz” denilirse, bu şekil 8 No.lu Direktiften gelen bir tanımdır. Oysa biz tanımlarda farklılaştırma yapmayalım ki, kendimizi Avrupa Birliği’nde daha kolay anlatalım. Yani 8 Nolu Direktifi hemen hemen birebir tercümesi olarak, biz Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ndeki ifadeleri aynen kullandık. O bakımdan mesleki tecrübe bir yıl artmış oldu. “15 yıllık mesleki tecrübe” dediğimizde, aslında lisansı çıktığımızda 11 yıllık mesleki tecrübeye tekabül ediyor. Şimdi KAYİK’lerde denetim yapabilmek için, sorumlu denetçi olabilmek için gerekli olan şey, iki yıllık Bağımsız Denetçi tecrübesi. Bu Bakımdan Yönetmelikde iki yıl denetçi kıdem, Denetçi olarak, yahut Baş Denetçi olarak çalışma şartı aranır. Yani bilfiil Bağımsız Denetim yapma şartı arıyoruz KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için. KAYİK’lerde sorumlu denetçi olabilmek için başka herhangi bir şarta gerek yok. Yani Bağımsız Denetçi Belgesi’ni almış olan biri KAYİK’lerde denetçilik yapabilir. Geçiş düzenlemelerine baktığımız zaman, Geçici 1’inci Madde uyarınca, 15 yıllık mesleki tecrübesi olan meslek mensupları KAYİK’ler hariç, diğer şirketlerde sorumlu denetçi olabilirler. Yeşil Pasaport meselesi, iki hafta sonra tekrar… DİNLEYİCİ Üstat tekrar bu şeye döneceğim de, biraz evvel bahsetmiş olduğum, o zaman tam tasdik yapan Yeminli Mali Müşavirler eğer Bağımsız Denetçi Ruhsatı yoksa KAYİK’lerde denetim yapamayacak mı, daha doğrusu öyle anlaşılıyor. SEYİT AHMET BAŞ Şimdi KAYİK de denetçi olabilmek, ya da KAYİK’ de sorumlu denetçi olabilmek, ikisini ayırmak lazım. DİNLEYİCİ Sorumlu denetçi olmak için. SEYİT AHMET BAŞ Sorumlu denetçi olabilmek için, Bağımsız Denetim çalışması yapmak gerekiyor. DİNLEYİCİ Yeminli Mali Müşavirler şu durumda olamayacak yani. SEYİT AHMET BAŞ Sorumlu denetçi olamaz, Bağımsız Denetçi olabilir. ARİF AYTULUN Orada iki yıl çalışırsanız, SPK’ya da evraklarınızı götürürseniz, o da kabul ederse, o zaman KAYİK de olabiliyor. Ama iki yıllık bir tecrübeyi orası da istiyor. SEYİT AHMET BAŞ Şimdi SPK’nın düzenlemesini şu aşamada biz herhangi bir şekilde gündeme getirmedik. SPK’nın düzenlemesi, tartışılan bir düzenleme. Bizim açımızdan “yetkisiz” olarak yürürlüğe konmuş bir düzenlemedir. Mahkemeliktir. Biz de mahkemeye verdik, yani SPK’yla. Kamu kurumları birbirine mahkemeye verirler mi? Anlaşamayınca, mecburen veriyorsunuz. Dolayısıyla biz düzenlemeyi SPK’nın yetkisiz olarak yaptığına inanıyoruz, yani bizim yetki alanımıza girmiştir. Bir şekilde bu düzeltilecektir. Yani belki biraz zaman alabilir, ama bu düzeltilecektir. Orada herhangi bir tereddüdümüz yok. Yeşil Pasaport meselesini iki hafta sonra yapılacak Genel Kurul’da sorun. Yani bu tamamen meslek örgütlerini ilgilendiren konudur. Meslek örgütleri, meslek mensubunun haklarını, ya da taleplerini yukarıya, siyasi iradeyi taşımakla… SEZAİ ONARAL Dikkat ederseniz orada değildi o, üst örgüttü. SEYİT AHMET BAŞ Yani, tabii üst örgüttür. Orayı kaale alan belki olmayabilir ama yani üst örgüt… A.MASİS YONTAN Ama Türkiye’de bir örneği yok. Hiçbir meslek mensubu, meslek grubu Yeşil Pasaport almamış… SEZAİ ONARAL Ama Masis bey kamu görevi yapıyoruz. MUSTAFA BUZE Kamu görevi üstlendiğimiz için söylüyoruz üstat. SEYİT AHMET BAŞ Değerli arkadaşlar şimdiye kadar iş adamlarının, yani şu kadar ticaret yapan iş adamlarına “Yeşil Pasaport verilsin” taleplerini, gazetelerden, medyadan duyuyorum. Bunu ilk defa burada duyuyoruz. A.MASİS YONTAN Başka gruplara veriliyor, ama bize verilmiyor, verilmedi. O müracaatlar yapıldı, girişimler yapıldı, kamu görevlisi sayılmadığımız için… SEYİT AHMET BAŞ Ben de diyorum ki, iki hafta sonra mikrofonların başına geçecek olanlar söylesin. Alanımızla ilgili olan yerlerde biz işlerimizi yapmaya biz hevesliyiz de, diğer kısımlara elimiz, gücümüz yetmeyebilir. Mehmet BİLİCİ beyin, “iki yıl önce SPK uygulaması vardı. O durumda iki sene üst üste sorumlu denetçi olarak imzalamış olanlara veriliyordu” diye bir sorusu var. Şimdi SPK’nın geçmiş dönem uygulamaları, yani geçici dönemlerde yaptığı, daha sonra sınav sistematiğine çevirdiği, bir kısım hakları yeniden tanıdığı, süresini uzattığı çeşitli uygulamalar var. SPK’nın şimdiye kadar yapmış oldukları ve de tabiri caizse işlemi başlatıp, işlemi tamamlamamış olanlarla ilgili kazanılmış hakların hepsini kabul ediyoruz. Koruyoruz. Yeter ki Sermaye Piyasası Kurulu’ndan bize, “şu kişiye, şu dönemde çalışmasından, ya da rapor imzalamasından dolayı Bağımsız Denetçi yetkisi verilmiştir” gibisinden bir yazı gelsin, dolayısıyla kamu kurumlarında idarenin devamlılığı esası olması lazım. Mademki, kamu kurumu öyle bir yetkilendirme yapmış, bir varsayım koymuş, bir geçiş dönemi öngörmüş. Biz onların hepsini geçerli kabul ediyoruz. O konuda herhangi bir tereddüdümüz yok. Kişi sınavına başlamış, yarıda kalmış. Olsun, sınava bizde devam eder. İmkânı varsa eğitim alır. Ortalaması düşük gelmiş, ortalamasını yükseltir. O anlamda Kurumumuzun önceki dönem çalışmaları, önceki dönemde tanınmış olan haklar da herhangi bir tereddüt yok. Onları olduğu gibi kabul ediyoruz. Tek isteğimiz, buna ilişkin belge. İlgili kurumdan bir belgenin tedarik edilmiş olması. Eski dönemlere ilişkin SPK’nın elinde de bazen kayıt olmayabiliyor. Yani daha sonraki dönemlerde bu SPL’nin yürüttüğü dönemlerde sıkıntı yok. Ama daha önceki dönemlere ilişkin onlarda kayıt olmayabiliyor. Tabii o durumda ya ilgili, hani daha eski tarihte elde edilmiş, bir şekilde hani arşive konmuş bir kağıt olabilir, ya da bir şekilde o dairenin arşivinden bir şekilde çıkartılabilir. O durumda bizim de yapabileceğimiz bir şey yok. Zaten Bağımsız Denetim resmi sicilinin hani oluşturulması, bunun sürekli olarak kamuoyunun erişimine açık tutulması, bir taraftan iki, üç tane yedeğinin tutulması, bizim hâlihazırda oluşturduğumuz bu sistematiğin üç tane yedeğini alıyoruz, her 10 dakika itibariyle ki başına herhangi bir iş geldiğinde yedeğini hemen sunabilelim. Bizim bu yükümlülüğümüz, şüphesiz kamuoyuna olan sorumluluğumuz kadar, ileride işbirliği yapacağımız ülkelerin Kamu Gözetim Kurumlarıyla ve Avrupa Birliği’yle bir bilgi paylaşımı sırasında kullanılmak üzere. YMM’ler için SSK belgesi gerekir mi? Bu soruya Rafet bey cevap verir. Bakanlar Kurulu projeksiyonu ne olacak? diye bir notumuz var. Bakanlar Kurulu karar aldı. Ortada belli ölçütler var. Bu öneri, ilk taslak Bakanlar Kurulu çalışması sırasında da gündeme getirilmişti. Biz bunu yukarıya da taşıdık. İlgili bakanlarımızla bu öneriyi tartıştık. Tabii nihayetinde karar, Bakanlar Kurulu’nun kararı. Bugün itibariyle, hani 2014’ün çalışması yapılıyor. Ancak 2015, 2016 ne olacaktır? Orada limitler nereye kadar inecek? Bunu bugünden bizim öngörmemiz söz konusu değil. Biz bir çalışma yapıp yukarıya taşıyabiliriz ama nihayetinde Bakanlar Kurulu Kararı olarak çıkacağı için, bu çalışma sahaya yansımaz. Ancak şunu da belirtmekte fayda var. Dün bizim Bağımsız Denetçi Belge tesliminde, iki Sayın Bakanımız konuştu. Birisi Maliye camiası itibariyle, diğeri Ticaret Kanunu uygulamasından sorumlu Bakan, her iki Bakan da bu Bakanlar Kurulu Kararı’na değindi. Yani Bakanlar Kurulu Kararı’nın nasıl hazırlandığını, hangi mantaliteyle hazırlandığını ve kademeli olarak bu alanın genişleyeceğini. Dolayısıyla Sayın Bakanlar da bunu açıkça ifade ettiklerine göre, bu alanın verilen şu an kriterlerin zaman içerisinde kademeli olarak daha aşağılara indirileceğini söylemek mümkün. Yani Sayın Bakanlar bunu ifade ettiler zaten. Önümüzde bir yol haritası şüphesiz var. Nihayetinde Avrupa Birliği tarafından öngörülmüş olan kriterlere göre, Bağımsız Denetim şartı gelecek. Bu hangi yılda gelecek? 2017 mi olur? 2019 mu olur? O kısmını siyasi iradenin bileceği bir şey olduğu için, bir şey söylemek de bizim açımızdan pek doğru değil. Harçların yüksekliği meselesiyle ilgili olarak da, bu harçlar filan, Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşüldüğü sıralarda, aynı zamanda meslek mensubu olan arkadaşlarımızla, milletvekili olan arkadaşlarımızla istişarelerde bulunduk. Onların da bu yönde görüşleri oldu. Yani harçların yüksek, özellikle kurumlardan istenen, KAYİK’lerden istenen harçların yüksekliği meselesi gündeme geldi. Tabii orada çeşitli tartışmalar oldu. Bir kısmı, sadece sabit bir tarife konulması durumunda bütün kuruluşlardan bu harcın istenmesi, küçükler açısından zor olabilir. Peki, aynı harcı küçükle, büyükten aynısını istemek, bu da adaletsiz olur düşüncesiyle, Plan Bütçe’de bir öneriyle, hâsılatı belirli bir şeyin üzerine geçenlerde “% 3 harç alınır” diye bir hüküm eklendi. Dolayısıyla, nihayetinde Meclis komisyonlarında tartışılan bir konu olduğu için, ben o kısmı dile getirmekle yetineceğim. Bu mesele bayağı tartışılıp, Plan Bütçe’de karar verilen bir konu. Orada yüksekliği meselesi gündeme getirilince, “biraz düşürülüp üzerine nisbi bir şey koyalım” denildi ve bir önerge verildi ve nispi konmak suretiyle, büyük kuruluşların nispeten daha fazla harç ödemeleri şartı getirilmiş oldu. Bağımsız Denetim işi, esasen bir ekip işi. Bağımsız Denetim Standartları, biz onları kademe kademe yayınlayacağız. Kalite kontrol yolda, bugün, yarın bekliyoruz. 200 Numaralı Standart, o da Başbakanlığa gitti. Önümüzdeki hafta büyük ihtimal o da yayınlanır. Bağımsız Denetim Standartları, Bağımsız Denetimin bir ekip olarak yapılmasını öngörüyor. Ancak bireysel olarak da bir Bağımsız Denetçi de denetim yapabilir. Onu dışlamıyor, “bireysel olarak Bağımsız Denetim yapılmaz” gibi bir hüküm yok. Buradan hareketle Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin yazımı sırasında, biz de “Bağımsız Denetçinin bireysel olarak çalışabileceğine” yer verdik. Bugün itibariyle, hani bunda bir tereddüt yok. Geçiş döneminde 2013 yılına ilişkin Yeminli Mali Müşavir arkadaşlarımız, geçmiş dönemlerde müşterilerinin 2013 yılı denetimlerini yapabilmelerine imkân tanımak üzere de bir geçici madde koyduk. Bir kısım meslek mensubu arkadaşlarımız bizden talepte bulundular. Yaklaşık 70 civarında Yeminli Mali Müşavir arkadaşımıza da biz bu yönde izin verdik. Yani daha önceden gelen bir müşteriyse, “sen onun bağımsız denetimini, 2013 yılında vergi denetimiyle birlikte yapabilirsin” diye. Dolayısıyla bireysel olarak bağımsız denetim yapılabilir. Ancak, esas itibariyle bağımsız denetim bir ekip işidir. Şüphesiz meslek mensupları güç birliği yapmak suretiyle, hem müşteriye daha iyi bir güven verebilirler, hem de kendi kapasitelerini artırabilirler. Bir Bağımsız Denetçinin Cumartesi günleri dâhil, çalışma saati yıllık 2800 saat. Dolayısıyla 2800 çalışma saati içerisinde bugün itibariyle herhangi bir kamu kurumu sizin önünüze “şu kadar saatten fazla sen çalışamazsın” demediğine göre, yani bu bağımsız denetim işi yapılabilir. Ancak, biz geçtiğimiz bir, iki hafta içerisinde bir çalışma başlattık. Bunu şu aşamada görüşe sunduk. Gerek ilgili kurumlardan, kuruluşlardan, üst kurullardan ve meslek kuruluşlarından, bir denetçinin hani kapasitesi nedir? Denetlenecek şirketler itibariyle denetim saati ne olmalıdır? Buna yönelik bir çalışma başlattık. Önümüzdeki dönemde, büyük ihtimalle 2014 yılı içerisinde bu çalışmayı biraz daha ete, buda bindirmek suretiyle, somut bir hal alacak. Bunu sizlerle istişare ederek yapacağız. Nihayetinde sahada sizler varsınız. Meslek Odalarının da görüşlerini istiyoruz. Şimdiye kadar Bağımsız Denetim Raporlarını almış olan kuruluşların SPK’nın, BDDK’nın da görüşlerini istiyoruz. Bir taraftan da arkadaşlarımız, bu alana ilişkin uluslararası bir uygulama var mıdır? Buna yönelik olarak, hani iyi bir uygulama var mıdır herhangi bir ülkede? Onlara bakıyorlar. Bu çalışma olacak, ama hemen bugünden, yarına kısa dönemde olacak bir çalışma değil. Büyük ihtimalle 2014 yılı içerisinde de kapasiteyle ilgili bu çalışmayı tamamlamış oluruz, diye düşünüyorum. Bir taraftan ben yazılı olarak gelen sorulara bakarken, Rafet beye sorulan bir, iki soru vardı. Belki Rafet Bey onlara açıklık kazandırır. Daha sonra da yazılı olarak gelen sorulara da ben cevap veririm. RAFET DİLMEN Elektronik ortamda başvuruların ne aşamada olduğunu nasıl öğrenebiliriz? Bir de telefonlar konusunda kısaca bir açıklama yapmak isterim. Şu an için elektronik ortamda başvuru yapanlara, başvurularının alındığına ilişkin bir onay kodu verilmekte, ama henüz hangi aşamada olduğuna ilişkin herhangi bir mesaj gönderilmemekte. Sadece incelemede noksanlar tespit edilince, “şu noksanlarınız var, bunu tamamlayın” diye gönderilmekte. Belki ara ara gönderilebilir, ama mesaj gelmezse incelemede demektir. İkincisi, telefonlar konusunda, biz sizi çok iyi anlıyoruz. Bunu ben dile getirdim zaten siz söylemeden. Sizin de biraz bizi anlamanızı isteriz. Belki bu sorun üç ay sonra, dört ay sonra ortadan kalkacak. Çünkü şu 1900 başvuruyu, günde gelen 50 – 60 başvuruyu, 70’e kadar çıkan başvuruyu ben kısa sürüde eritip de günlük, ya da on günlük süreye indirdiğimde belki hiç kimse telefon etmeyecek. Onun da bilincindeyiz. Bugüne kadar 2400 dilekçeye yazılı cevap vermişiz, Toplam altı tane inceleyen elemanım var. Telefonlara biz birilerini mutlaka çıkarabiliriz, bu çok kolay. Ama meslek mensubuyla konuşacak, onun dilinden anlayacak, ona cevap verebilecek, onun sorununa yardımcı olabilecek kişilerin çıkması gerekecek. O kişiler de benim elimde toplam altı, yedi tane ve inceleme yaptırıyorum. Yukarıda Başkan Yardımcımızla bir toplantı yaptık, dedik ki, “her gelen telefona bir cevap verelim”, dört arkadaşı tahsis ettim. İnanınız telefonun birisi durmadan, öteki çaldı, sabahtan akşama kadar çağrı merkezi gibi. Ama gelen soruların yüzde 99’u ya yönetmelikte var, ya tebliğlerde var, ya sıkça sorulan sorularda var, yani bir yerlerde açıklamaları var. Hani başvuruyu yapıp, “başvurum alındı mı”, “hizmetlerim şu, tutuyor mu”, bunlara telefonda cevap vermek de zorlaşıyor, sonuç da alamıyoruz. Ama ben sizden sabır bekliyorum. Hoşgörü bekliyorum. Kısa sürede biz bu başvuruları eritebilirsek, sorular daha çok azalacaktır ve biz o zaman daha rahat telefonlara bakacağız. Belki de sizden, “telefon etseler artık” diye söyleyebileceğiz. Bu konuda hoş görünüze sığınıyoruz. Gelen birkaç sorudan, işte SPK’dan belge alan ve Kamu Gözetim Kurumu’na başvuru yaptım. Emeklilik şirketinin denetimi ve sigortacılık konusunda ayrıca eğitim alacak mıyım? Bu konuda yönetmeliğin geçici 1’inci maddesi çok açık, SPK’dan belge alanlar, Sermaye Piyasası Mevzuatı eğitimini alıyorlar. Bu eğitimin karşılığında da SPK ve bankacılık konusunda denetim yapabiliyorlar. Sigortacılık konusunda yapamıyorlar. O yüzden yönetmeliğin geçici 1’inci maddesine ek olarak konuldu. Eğer sigortacılık konusunda da denetim yapmak istiyorlarsa, 15 yılını doldurdu, SPK lisansı var, sigortacılık konusunda eğitim alarak, bu konuda da yetkilendirilebilir. Uygulamalı mesleki eğitim şartı için, SMMM şirketinde geçen süreler dikkate alınır mı? SMMM şirketinde geçen süreler de, SMMM hizmet sözleşmelerinize vergi denetimi konuları da yer almaktadır. Uygulamalı mesleki eğitimin tam anlaşılması için, yönetmeliğin 15’inci maddesinin, 1nci fıkrasında uygulamalı mesleki eğitimi tarif ediyor. Denetçi olmak isteyenlerin, en az üç yıl süreyle finansal tablo denetimi dâhil olmak üzere mesleki konularda denetçi yanında, ya da denetim kuruluşunda uygulamalı eğitim almaları şarttır. Denetçi yanında, ya da denetim kuruluşunda. 3568 Sayılı Kanun çerçevesinde tasdik, burada tasdik derken, tam tasdik kullanılmadı. İkisini de vergi iadesi kapsasın diye, tasdik ve vergi hizmetleri denetiminde geçen süreler ile aynı Kanunun 6’ncı maddesi, 2’nci fıkrasında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarında denetim yetkisini haiz olanların, bu kamu kurum kuruluşlarında geçirmiş oldukları, uygulamalı mesleki eğitimden sayılır. Bu çerçevede bunu değerlendirdiğimizde, uygulamalı mesleki eğitimden değil, mesleki tecrübe süresinden, yani “denetim” ve “muhasebe işleri” diye ayırmış olduğu, muhasebe işlerinde geçen hizmetlerden sayılacak mesleki tecrübe süresinde. Burada eğitimlerle ilgili iki soru var. Bunun birbiriyle birlikte cevaplamak isterim. Geçiş dönemi ücretlerini kredi kartıyla ödenirken taksitlendirme mümkün mü? Bir de, banka ve sigorta mezunu ön lisans olan bir kişi, sigortacılık ve sigorta mevzuatı dersinden muaf olabilir mi? Şimdi bu eğitimler tasarlanırken ve eğitimler üniversitelerle işbirliği yapılırken, en çok tartışılan konulardan birisiydi. Bu eğitimlerin kalitesini sağlamak, eğitimlerin yurt dışında geçerliliğini, bu eğitimlere dayanılarak verilen belgelerin yurt dışında geçerliliğini sağlamak için, eğitimlerinde belli bir kalitede olması ve Avrupa Birliği kriterlerine uygun olması şartları göz önünde bulunduruldu. Üniversitelerle yapılan işbirliği protokollerinde, üniversitelerin vermiş olduğu bu eğitimler “AKTS” dediğimiz, Avrupa Kredi Transferi Sistemi’ne uygun olarak yapılandırıldı. Bazıları “6” kredi, bazıları “7,5” kredi olarak bunları değerlendirdi. Tüm üniversiteler, yani 24 tane işbirliği yapan üniversitelerin senatolarında karar aldılar. Bu alınmış olan eğitimleri kendilerinin yüksek lisans eğitiminde kabul ettiler ve yüksek lisans yapanlar bu konulardan muaf olacaklar. Bu nedenle, bu ön lisans seviyesinde alınan dersin AKTS derecesinde şu an için olduğunu öngörmediğim için, kabul edilebilir olarak görmek mümkün değil. Ancak, hani AKTS düzeyinde, yüksek lisans düzeyindeyse bu değerlendirilebilir. Ama bugün için pek mümkün gözükmüyor. Para konusuna gelince, Kurumumuz öncelikle belli bir miktarı geçmemek üzere bir miktar belirlemişti. Fakat uygulamaya geçtiği anda, üniversitelerin ve meslek mensuplarının, bu eğitimlere katılanların, uygulamada değişik hususlarla karşılaşıyorsun. Bir, parasal konuda bir rekabete girmesi istenilmedi. Kalitenin eğitimde rekabet olması, kaliteyi sağlamak için eğitimde rekabet etmelerini, ücretde rekabet etmemeleri için ücret sabitlendi ve herkesten alınması istendi. Şimdi burada birisi taksitlendirmeye, bir başkası uzun vade yapmaya, işte birisi indirim yapmaya filan, onların tek sabit bir ücretle ve ayrıntı belirtilmedi ama taksitlendirme falan olmasın diye, uygulama şu ana kadar öyle geldi. Sadece eğitimin kalitesinde yarışsınlar diye bir uygulama başlatıldı. Mesleki tecrübem 92 – 2013, 15 yılı aştı. SSK emekliliği 91 yılı olduğu için, 15 yılın tamamında emekliydim. SGK’dan hizmet dökümü aldım. 91’e kadar gösteriyor. 98 – 2013 dönemi için SGK’dan belge alacak mıyım? Şimdi önceki hizmetleriniz sizin 15 yıllık süreyi kapsıyorsa, o dönemi korsunuz. Bize önemli olan eğitim hariç, 11 yılın belgelendirilmesi. Emeklilik süresine de ihtiyacınız var ise, o zaman ve çalışıyorsanız destekleme primi kesilmekte. Bize her yıl bir destekleme primi kesildiği hususunu belgelendirirse, biz emekli olduğunda da bu hizmeti yapmış olarak değerlendiririz. Bizim mesleki tecrübedeki esas aradığımız şey, fiili olarak bu işi yapıp, yapmadığı. Bunu bir şekilde bize belgelendirsin. Biz en kolayının SSK dökümü olduğundan bunu istiyoruz. Bize serbest meslek makbuzu koyabilir. Bize kazanç defterinden koyabilir. Bize incelemiş olduğu vergi beyannamelerinden koyabilir. Bize vergi levhalarından koyabilir. Biz şimdilik bunları istiyoruz. Oda yazısı onun faal olduğunu gösteriyor. DİNLEYİCİ Oda kaydı yetmez mi? SEYİT AHMET BAŞ Yeminli Mali Müşavirler açısından bunu bir değerlendirelim. SEZAİ ONARAL Şöyle olabilir. Bizim Faaliyet Belgeleri üç ay geçerlidir. Bu konu için şu tarihten, şu tarihe kadar faaliyettedir diye yazı verebiliriz. DİNLEYİCİ Biz zaten öyle bir yazı aldık Oda’dan, “şu anda Odamız üyesidir” diye. SEZAİ ONARAL Başkan başka bir şey söylüyor. Başkan demek istiyor ki, “şu tarihten itibaren çalışanlar listesinde”, yazı olursa, bunu yaparız. Neden? Çünkü biz onu otomatik üç ay süreli olarak veriyoruz ya, SEYİT AHMET BAŞ Bugün çalışıyor olması, hani bizim tarafımızdan çok anlam ifade etmiyor. DİNLEYİCİ 01.1994’ten itibaren Oda’nın üyesiyim. Öyle bir yazı veriyorlar, bende var. SEZAİ ONARAL Ekledik, veriyoruz. Tarihini de yazıyoruz değil mi? DİNLEYİCİ Var tabii, örneğin bana, “01.1994 tarihinden itibaren Çalışanlar Listesine kayıtlı olup, halen faaliyetine devam etmektedir” diye. Ama şimdi KGK’dan mesaj geldi, “vergi dairesi yazısı alınız” diye. SEZAİ ONARAL Ama o şöyle; Seyit Ahmet bey burada olduğu için oradan da geldi. Tamam, bunu hallederiz Sayın Başkan. Bu şekilde bir yazıyı belki devreye soktuğumuzda, evet, tamam, şimdi biz efendim neden “üç ay” diyoruz, biliyor musunuz? Odanın da kaynağa ihtiyacı var kardeşim. Üç ayda bir faaliyet belgesi, nasıl yürüteceğiz, o bakımdan öyle yaptık. Sen bana iyi bir tüyo verdin. Bu yazının birazda fiyatını artırarak, peki, bu yazıyı düzenleyebiliriz zor bir şey değil yani. SEYİT AHMET BAŞ Yüksel ÖZUYSAL beyin bir sorusu var. 100 ve 300 No.lu standartlarda, buna paralel olarak çalışma kağıdı şablonu da yayınlayacak mısınız? Tabii bir gözetim çalışması çerçevesinde bazı bilgilerin biz sisteme yüklenmesini isteyeceğimizden bahsettik. Bu o anlama geliyor zaten. Yani “çalışma kağıtlarınızı sisteme yükleyin” deyince, sisteme yüklenecek çalışma kağıdının hangi satırında, hangi sütununda neler yer alacağı, kimin imzasının, kimin parafının, kimin isminin, stajyer olarak çalışanlar dâhil olmak üzere yer alacağı yerler belli olacak. O şablonlar, hangi konular itibariyle, ne tür çalışma kâğıtları düzenlenecek onlara yer verilmiş olacak. Fakat bugün itibariyle öncelikli işimiz standartları yürürlüğe koymak. Büyük ihtimalle 2014 yılı içerisinde de her bir standartla ilgili olan yürürlüğe konuldukça, bu çalışmalar sisteme yüklenmek üzere hazırlanmış olacak. Yayınlanacak kalite güvence standartlarına göre KGK’nin gözetimi işlemi bağlamında denetim raporlarını hangi güvence denetimini yapacaklar belirlenecek mi? diye yine bir sorusu var. Bizim yapacağımız gözetim faaliyetleri takım denetim kuruluşlarında çalışan Kurulu’ndan denetçiler geliyor, denetim oradaki elemanların kalitesi, bilgisayar iki unsurdan oluşacak. Belki bugün itibariyle bir arkadaşlarımız zaten biliyorlar. Sermaye Piyasası dosyasını istiyorlar. Kurumun denetim kapasitesi ve alt yapısı, kullanılan programlar filan. Bu esasında kalite güvence denetimi, yani bir denetim kuruluşu kalite kontrol unsurlarını oluşturmuş mu? Kalite kontrol sistemini yazılı hale dökmüş mü? Bunlar sahada uygulanıyor mu? Her ne kadar denetim standartları öngörüyor olmakla birlikte, firma kendi süreçlerini oluşturmuş mu? Buna bakıyor. Bu süreçlerde uygun hareket ediyor mu? Bu kalite güvence denetimleri, ancak esas yapılması gereken denetimler şu aşamada, 01.01.2013’ten itibaren Türk Ticaret Kanunu uyarınca denetim faaliyetleri başladığı için bunlar rapor yazıldıktan sonra yapılacak eğitimler. Bağımsız Denetçi raporunu yazacak. Daha sonra Kurum’dan gidecek olan denetim elemanları riskli gördüğü alan durumuna göre, belki bir firmanın denetimini baştan aşağıya alıp denetlemek yerine, denetimde denetçinin uyguladığı teknikleri uygulayarak vardığı sonuçların doğru olup olmadığını test etmek. Belli alanlar itibariyle finansal raporlarında belli kalemler olan, örneğin işte şüpheli alacak karşılığı ayırmış olan denetimler, hangi müşteriler şüpheli alacak karşılığı ayrılmış, bir Bağımsız Denetim nasıl bakmış? Fireli enstrüman kullanmış olan firmaların denetimlerinin yeniden gözden geçirilmesi. Mesela, bu şekilde riskli alanlar belirlenmek suretiyle yapılacak olan esasa ilişkin denetimler de olacak. Onlar şu aşamada henüz arka planda. Ancak biz bunlara ilişkin gözetim rehberlerimizi oluşturma çalışmasına başladık. Yani esas denetim de nasıl yapılacak uzmanlar tarafından? Ona ilişkin gözetim rehberlerimiz oluşturuluyoruz. Tabii bunları kendi Kurum elemanlarımız bilecekler. Bunlardan Bağımsız Denetçiler haberdar olmayacak belki ama denetim elemanı kapısına geldiğinde, ya da dosyasını istediğinde, o zaman Kurum’dan gelen denetçi ne tür işler yapacak bizim dosyamız üzerinde? O zaman görülecek olan şeyler. Kalite güvencesi denetimleri ise, genel olarak yetkilendirme şartlarında aradığımız şartların, yeniden test edilmesi anlamına geliyor. Bir arkadaşımızın daha sorusu var. İsmini yazmamış, dolayısıyla bilemiyorum kim tarafından soruldu. Bu dönemde akdedilecek sözleşmelerde, henüz taslak olması nedeniyle, henüz yürürlüğe girmediği için, düşünülen “BDS” lerin hükümleri geçerli olacak mı? Şimdi konuşmam sırasında bunu belirttim. Biz Bağımsız Denetim Standartlarını yayınlayacağız. Ancak geçici madde dolayısıyla, Geçici 1’inci madde 660 Sayılı Kanunun “mevcut standart ve düzenlemelerin yürürlüğü devam eder” diyor. Dolayısıyla bu hükmü biz ilgili standardın bağlı olduğu tebliğe de koyuyoruz. Diyoruz ki, “bu tebliğ yürürlüğe girmeden önce, 660’ın geçici 1’inci maddesi uyarınca yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca yapılmış olan işlemler bu tebliğ çerçevesinde yapılmış kabul edilir”, dolayısıyla burada herhangi bir sıkıntı yok. Bugün geçerli mevzuat neyse, SPK’nın 10/22 tebliği, o tebliğ çerçevesinde yapılmış olan işlemler, bizim standardımız yürürlüğe girene kadar yapılacak işlemler geçerli. Geçici maddeyle YMM’ler için bu yıla verilen izin kapsamında yapılacak sözleşmelerinde yedek bir denetçi olmak zorunda mı? denetim Yönetmeliğin geçici 2’nci maddesi, buna esasen açıklık kazandırıyor. Biz orada Yeminli Mali Müşavir arkadaşımıza diyoruz ki, sen kendin bu yetkiyi 2013 yılı için al, yanında bir kişi daha çalıştır, SMMM olabilir, YMM olabilir, bu kişi de bu yetkiyi almadan çalışabilir. Üç kişilik bir çalışan ekibi göster. Çünkü almış olduğun senin bu firma, büyük bir firma, yani tek başına bir Bağımsız Denetçinin 2.800 saat harcayarak denetleyeceği bir firma değil. Yine de 70 arkadaşımızın, hani 70’inin değilse bile, 69’unun elindeki firmalar büyük firmalar. O bakımdan biz yedek ekip oluştur demedik. Ama bu denetimi birlikte yapacağın arkadaşlar eğitimleri bir şekilde alsınlar. Sen kendin yetkiyi yılsonuna kadar al. Onlar da eğitimlerini yılsonuna kadar alsınlar, yetkiyi alabilirler. Bağımsız Denetim Standartlarından haberdar olarak bu denetim işini gerçekleştirir demiş oluyorum. Sabırla sonuna kadar bekleyen arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz. SEZAİ ONARAL Efendim, toplantıyı kapatıyoruz. Sayın Başkan ve Yöneticilerine katıldığı için şükranlarımızı sunuyoruz. Ama dikkat ediyorsanız saat 14.00’ten, 17.00’ye kadar ara vermeksizin devam ettik. Bu şunu gösteriyor. Bu konular tüm Yeminli Mali Müşavir arkadaşlarımız tarafından dikkatle izleniyor. O yüzden biz Sayın Başkan ve ekibinden bundan sonra Odamıza teşrif ederek yine bizleri bilgilendirmelerini rica ediyoruz. Saygılar sunarız.