NİN SESİ
Transkript
NİN SESİ
’NİN SESİ NİSAN 2013 SAYI: 368 Uluslararası Nakliyeciler Derneği Yayın Organı Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, lojistik sektörünün iş kültürünü değiştirecek “AB’nin uyguladığı kotalar, maliyetler artırıyor” Fatih Şener : UND İcra Kurulu Başkanı “Tır sürücüsünden vize işlemi için ‘davetiye’ talep etmek mantık dışı” İŞ DÜNYASI Nail Olpak: Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı BAKIŞ AÇISI AYIN KONUĞU Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu 1 Ocak’tan itibaren uygulamaya alındı. Lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaları da yakından ilgilendiren yeni kanundaki düzenlemelerle sektörün iş kültüründe dönüşüm yaşanması bekleniyor. Hilal Suerdem: Kiğılı CEO’su “Nakliyede maliyetleri azaltmak için hız ve büyük araç gerekli” 1974’ten bugüne Türkiye Ulaştırma ve Lojistik Sektörünün SESİ, GÜCÜ, ÖNCÜSÜ ULUSLARARASI NAKLİYECİLER DERNEĞİ INTERNATIONAL TRANSPORTERS’ ASSOCIATION 8 6 3 6 ı anlığı’ndayd Şube Başk be ya Şu a on ny K Ko D İAD) bu, MÜSİA Derneği (MÜS ldi. Çalışma Gru ve İşadamları tı gerçekleştiri an pl Konya Bölge a Grubu, Müstakil Sanayici to ile i er üyel Çalışm tim kurulu Konya Bölge mşek ve yöne en Dr. Lütfi Şi Başkanı seçil 6 an geçiş bu toplandı a ve Kazakist i. Çalışma Gru Mart’taki toplantısında Rusy si değerlendirild ri ge le el de B ad iş m Geç ubu’nun 20 nergesi’nin ları Yö i Çalışma Gr i Dağıtım Esas Geçiş Belges Geçiş Belges a, sır nı ya in belgelerin seyi -Mısır İş Kon DEİK/Türk h, le Sa a Osam İş Konseyi ım Bakanı İK/Türk-Mısır Mısır Yatır ı şı yapılan DE ılı ıld aç rı ve n at lla k da şu fın ko na ra toplantısı omisi, yatırım l Mansfield ta 12 ha ekon eyi Başkanı Zu Saleh Mısır’ın DEİK İş Kons kanı Osama ptı. ısır Yatırım Ba ya M a , şm da ın nu tıs ko toplan r hakkında anan teşvikle Mısır’da sağl ni artırıyor” im süreleri leri ve tesl Birliği ile et pa iy ru al Av m an , p ol dığı kotalar ’lık paya sahi la 46 İşadamları e gu ve zd uy ci yü yi te in Sana aret “AB’n ten Müstakil a larının, dış tic 22 ın a kota il ettiğini belir aliyetli olmas Karayolu taşım da engel teşk lerin daha m est dolaşımın k, transit geçiş pa Ol il . Na ı di malların serb şkan getir İAD) Genel Ba uzattığını dile sürelerini de Derneği (MÜS rumun teslim du bu an ol neden 26 türünü rünün iş kül jistik sektö lo u, un an K liği ığı ve Güven bulundurma Yeni İş Sağl nliği uzmanı et gösteren rinde iş güve nu ile iş yerle öründe faaliy değiştirecek sekt i Kanu ltüründe alındı. Lojistik ı ve Güvenliğ sektörün iş kü uygulamaya Yeni İş Sağlığ zenlemelerle ’tan itibaren dü i ak ak Oc 1 nd u nu uğ ka zorunlul ndiren yeni kından ilgile firmaları da ya eniyor. kl be ı as nm şa dönüşüm ya ek mantık e’ talep etm iy et av ‘d in iç vize işlemi D İcra rücüsünden rgulayan UN 30“Tır sü duğunu vu e ına neden ol mesi sebebiyl maliyet kayb ve an avetiye” isten m “d za da örde asın kt ar ı se ar in kl ra rin le ev Vize işlem vize başvuru . ı Fatih Şener, dile getiriyor Kurulu Başkan r hal aldığını bi ı tıl ın sık da ha da n nu soru dışı” 38 et erdem zuatlarına Lojistik maliy O’su Hilal Su gümrük mev ın önemli lirten Kiğılı CE yurt dışında te tik ha hızlı olman jis da uğradığını be lo e , m ed iy de kl er na Su n . or içi üy ek yl dirm yansıdığını sö iyeti en aza in içinde ise mal etmenin, yurt . de ediyor olduğunu ifa 57 2 rekli” yük araç ge in hız ve bü birçok Kiğılı mağazasına iç ak tm al az üzerinde maliyetleri aynı güzergâh ine olumlu “Nakliyede için araçların in büyümeler t , bu stratejin ini azaltmak uygun hareke mmaries English Su 8 Nisan ’NİN SESİ 22 Uluslararası Nakliyeciler Derneği Taşımacılık Organizasyonu İktisadi İşletmesi Adına Sahibi Ömer Çetin Nuhoğlu Yazı İşleri Müdürü Melike Tümen Yazı işleri Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu Yayın Kurulu Ali Çiçekli, Şerafettin Aras, Nagihan Soylu 12 6 Yazı Kurulu Alper Özel, Evren Bingöl Muammer Ünlü, Elif Sevim Haber Merkezi Nazlı Karpat, Alpdoğan Kahraman Berkalp Kaya, Erman Ereke Meriç Katman, İbrahim Çolak, Burak Çığa Mali İşler Müdürü Salih Koca Reklam Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu 0212 359 26 00 / 208 38 Yayına Hazırlık Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Genel Yönetmen Yrd. Eser Yıldız 30 Görsel Yönetmen Yavuz Karakaş Editör Nihan Çetin Grafik Tasarım Şahin Bingöl Düzeltmen Editör Ersel Ergüz Fotoğraflar Damla Salor, Murat Güney 26 İletişim Yazı işleri: (0212) 440 27 83 Pazarlama: (0212) 440 27 65 [email protected] Baskı Dünya Yayıncılık A.Ş. Globus Dünya Basınevi 100. Yıl Mahallesi 34240 Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 440 24 24 3 Sektörümüz ile ilgili geçmişten gelen, yeni ortaya çıkan her konuyu sorguluyor, araştırıyor ve hakikati arıyoruz. Özellikle uzun yıllardır süregelen konularımızı, sorunlarımızı inceliyor, neden sorusunu soruyoruz. Sizlere birazdan bahsedeceğim iki konuda kamunun da desteği ile başarı sağlayacağımıza olan inancım tamdır. Bunlardan biri Avusturya’da Ro-La konusunda yaşadığımız sıkıntılar ve diğeri sürücü vize başvurularında bir şart haline getirilmiş olan davetiye talepleri. Çevrenin korunması amacıyla, 90’lı yılların ikinci yarısından bu yana Avusturya’nın dayattığı Ro-La, bugün artık Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerin Birliğe girmesi ile Türk nakliyecisine özel bir mod haline gelmiştir. Göreve geldiğimiz günden bu yana bu konu ile yakından ilgilendik. AB’nin genişleme süreci ile başlayan Ro-La şirketlerinin müşteri kayıpları ve Avusturya’nın sübvansiyonu kaldırması, bugün Avusturya, Macaristan ve Slovenya’daki Ro-La şirketlerinin kârlılıklarını, dolayısıyla varlıklarını sorgulatır hale getirdi. Bizim de bazı sorular sormamızın vaktidir. Avusturya’nın Ro-La dayatması ile Türk taşımacılarının dolayısıyla Türk mallarının maliyetini artırmaya ne hakkı vardır? Transit trafiğinde yüzde 3’ü bile bulmayan Türk araçları mıdır sadece çevreyi kirleten? Avusturya Transit taşımanın önüne engel koymakla altında imzası olduğu Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ihlal etmiyor mu? Bizim Gümrük Birliği ile elde ettiğimiz hakları ezip geçmiyor mu? Avusturyalı muhataplarımız ile 29-30 Nisan 2013 tarihlerinde Ankara’da KUKK Toplantısı için bir araya geleceğiz. Bu soruların hepsini soracak ve kamunun liderliğinde çözüme ulaşacağız. ÖMER ÇETİN NUHOĞLU BAfiYAZI Değerli dostlarım, Vize konusu da mantığın sınırlarını zorluyor. Schengen vizesi almak isteyen sürücülerinden vize başvurularında talep edilen evraklar arasında, AB’deki bir şirketten davet mektubu ya da iş ortaklığı belgesi de var. Türkiye’nin ihracat malını mı taşıyacaksın? Davetiyen var mı? diye soruyorlar. Sürücüyü kim niye davet etsin, Tır sürücülerinin iş ortaklığı belgeleri olabilir mi, tek kişinin/şirketin daveti vizenin kullanım süresi boyunca geçerli olabilir mi? Bu düpedüz engel, önlem değil. Bunun yanında Türkmenistan, Özbekistan ve Suudi Arabistan (transit geçişler için) gibi ülkelerde de davetiye talepleri var. Birilerinin çıkarına, nakliyecinin zaman ve para kaybına sebep olan bu uygulamaları 3 Nisan’da Dışişleri Bakanlığı’nda anlattık. Bürokratlar ile birlikte bunların üstesinden gelerek bu engelleri kaldıracağız. Neden sorusunu soruyoruz ve cevaplarımızı da alacağız. 5 Nisan 2013 UND’DEN Geçiş Belgesi Çalışma Grubu toplandı Geçiş Belgesi Çalışma Grubu’nun 20 Mart’taki toplantısında Rusya ve Kazakistan geçiş belgelerinin yanı sıra, Geçiş Belgesi Dağıtım Esasları Yönergesi’nin maddeleri değerlendirildi. GEÇİŞ Belgesi Çalışma Grubu, her yıl nisan ayında Geçiş Belgesi Dağıtım Esasları Yönergesi’ni değerlendirmek amacıyla bir araya gelen Danışma Kurulu’nun, geçiş belgesi dağıtımına ilişkin maddeleri günümüz koşulları çerçevesinde görüştüğü toplantı öncesinde bir araya geldi. 20 Mart’ta toplanan çalışma grubu UND’nin de katıldığı söz konusu toplantı için Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na iletilecek olan talepleri belirledi. Rusya ve Kazakistan geçiş belgelerinin ana gündem maddesi olduğu çalışma grubu toplantısında, yönergedeki maddelerin tamamının üzerinden geçilerek Konu ve Güzergâh çalışma gruplarından iletilen talep ve öneriler tartışıldı. Ayrıca RoLa hattının kaldırılması ile birlikte Macaristan ve Avusturya transit geçişlerindeki sıkıntılara ilişkin olarak Macaristan KUKK toplantısı hakkında bilgilendirme yapıldı. Toplantıda 7. maddenin j bendinde yer alan “Gabari dışı taşımalarda boş çıkan taşıtlara mevcut geçiş belgesi durumu dikkate alınarak Genel Müdürlük tarafından uygun görülmesi halinde geçiş belgesi tahsis edilir” ibaresinin değiştirilerek Bakanlık onayı olmadan taşımaya ilişkin kanıtlayıcı evrakın ibraz edilmesi halinde geçiş belgesinin ilgili ticaret odaları tarafından tahsis edilmesi talebi, çalışma grubuna iletildi. Toplantıda, başta Ro-Ro varışlı olmak üzere, Geçiş Belgesi Dağıtım Esasları Yönergesi’nde eksik olduğu belirtilen güzergâh talepleri alındı. Ayrıca UND’nin en son gerçekleştirdiği UBAK Karayolu Çalışma Grubu toplantısında görüşülen konulardan EURO III araçların durumu, UBAK baz kotaları ve Rusya’nın UBAK kısıtlaması hakkında gelişmeler katılımcılar ile paylaşıldı. Toplantıya, Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Şerafettin Aras (Hilaltrans), Genel Sekreter Ali Çiçekli (ALC), Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Baykara (Baynak), Yönetim Kurulu Üyesi Nagihan Soylu (UNO), Bülent Kutgün (Sıttnak), Sevim Soylu (UNO), Şenay Diren (Temel), Tahir Kapıcıoğlu (Ekol), Cumhur Erzurumluoğlu (Çoban-Tur), Ümit Töredi (Trans Otto), Murat Kunduracı (Omsan), Mehmet Dilmen (Trans Batur), Şeref Müsellim (Burkan), Nabir Baybars (UPİ), Necla Şener (Türksped) ve UND İcra Kurulu Başkan Vekili Melike Tümen, Başkan Yardımcısı Alper Özel ve Uzmanlar Meriç Katman ile Alpdoğan Kahraman katıldı. 6 Konya Bölge Çalışma Grubu, MÜSİAD Konya Şube Başkanlığı’ndaydı UND Konya Çalışma Grubu üyeleri, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Konya Şube Başkanlığı’na getirilen Dr. Lütfi Şimşek ve yönetim kurulu üyeleri ile bir araya geldi. Bölge ihracatçısı ve lojistikçilerin birbirleri ile sağlam bir altyapıda ve güven ortamında ilişki kurması gerektiğinin vurgulandığı görüşmede, düzenlenen ortak organizasyonlar ile iş birliğinin sağlanmasının Konya’nın menfaatleri için büyük önem taşıdığının altı çizildi. Konya’nın lojistik üs olma yönündeki çalışmalarının ele alındığı görüşmede Lütfi Şimşek, Konya’daki lojistik üs inşası için projelerin ve ihale süreçlerinin tamamlandığını, en kısa zamanda yapım ve inşaatına başlanacağını ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın öncülüğünde çalışmaların gerçekleştirileceğini belirten Şimşek, lojistik üssün kombine ve parsiyel taşımacılığa uygun olması ve taşıma şeklinin sadece demiryolu ile sınırlı kalmaması gerektiğini dile getirdi. Şimşek, karayolu taşımasının önemi ve lojistik üssün içinde uluslar arası nakliye firmalarının konuşlanması ve yatırımların içinde yer alması için Konyalı iş adamları olarak gerekli desteği vereceklerinin altını çizdi. Konya’daki nakliye firmalarının kurumsal yapıya sahip firmalar olduğunun belirtildiği toplantıda, Konya’daki ihracat ve ithalat yapan firmalarla iş birliğine gidilmesi ile istihdamın artacağı ve şehrin kalkınmasında nakliyecilerinde büyük bir katkı sağlayacağının altı çizildi. Bu konuda sanayicilerin ve bölge nakliyecilerinin ortak hareket edip desteklenmesinin önemi vurgulandı. Ayrıca Konya’da faaliyet gösteren firmaların sektörde artan rekabet ve maliyetlerden dolayı kendi aralarında iş birliği yapmaları ile bölgedeki lojistik firmalarının markalaştırılabileceği görüşüldü. Toplantıda çalışma grubu üyelerinden Alibey Yüksel (Yükseller), Hasan Öcal (Yörük), Tahsin Gümüş (Gölpak), İbrahim Şeflek (İbrahim Şeflek) ve UND Bölge temsilcisi Tahsin Faruk Kaya yer aldı. Nisan 2013 UND’DEN Rusya, Kazakistan ve BDT Ülkeleri Çalışma Grubu, Ankara’da toplandı Rusya, Kazakistan ve BDT Ülkeleri Çalışma Grubu toplantısı, Ankara’da 25 Mart’ta gerçekleşti. Toplantı sonrasında UND heyeti, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Sekreteri ve TürkKazak Dostluk Grubu Başkanı Haluk İpek ile bir görüşme yaptı. RUSYA, Kazakistan ve BDT Ülkeleri Çalışma Grubu, daha önce gerçekleştirilen toplantıda alınan karar doğrultusunda, 25 Mart 2013 tarihinde Ankara’da bir araya geldi. Toplantıda, düzenlenecek olan Geçiş Belgeleri Dağıtım Esasları toplantısı öncesi çalışma grubu taleplerinin belirlenmesi ana gündem konusuydu. Ayrıca 15 Nisan 2013 tarihinde iki ülke nakliyecilerini bir araya getirerek iş birliklerini güçlendirmek amacıyla Almata’da gerçekleştirilecek UND-KAZATO toplantısı, çalışma grubunda bir kez daha değerlendirildi. Bir sonraki çalışma grubunun, UND-KAZATO toplantısı öncesi Almata’da ve sonraki toplantının da Zonguldak’ta gerçekleştirilmesi kararı alındı. Toplantı sonrasında, Rusya, Kazakistan ve BDT Ülkeleri Çalışma Grubu Başkanı Sevim Soylu, Başkan Yardımcısı Serkan Başbilen, UND Ankara Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Demir, UND Ankara Temsilcisi Necla Albayrak ve Uzman Alpdoğan Kahraman, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Sekreteri ve Türk-Kazak Dostluk Grubu Başkanı Haluk İpek ile görüşme gerçekleştirdi. Toplantıda Sevim Soylu (UNO), Serkan Başbilen (Supet), Muzaffer Başbilen (Özbaşak Nakliyat), Ali Kuş (Özkuş Nakliyat), Emin Dablan (Şah), Orhan İşçi (Hasanoğulları), Musa Çelikcan (Hasanoğulları), Kubilay Kuyucu (Transtim), Adem Başbilen (Supet), İbrahim Aba (Aba Lojistik), Gökhan Kutlu (Trans Kutlu), Engin Yeniköylü (Logi Trans), Mustafa Acar (SMA Lojistik), İmdat Başbilen (Başbilen Nakliyat), Orhan Armut (Transtim Nakliyat), Talay Tufan (Yug Lojistics), Murat Karataş (Yardımcılar), Selen Alptekin (Yardımcılar), Yusuf Yaşin (Başkent), Uğur Demir (Uğur Nakliyat) yer aldı. Haluk İpek kimdir? 1963 yılında Suluova’da dünyaya gelen Haluk İpek, yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. İpek, Türk Hukuk Enstitüsü Genel 8 Başkanlığı, Hukuk ve Demokrasi Kurumu Genel Başkanlığı, Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Birliği ve Türkiye Ağaç İşleri Federasyonu Hukuk Müşavirliği görevlerinde bulundu. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi olan İpek, AK Parti Genel Merkez Seçim İşleri Başkan Yardımcılığı, 22. Dönem Ankara Milletvekilliği, Anayasa Komisyonu Üyeliği, TBMM AK Parti Grup Disiplin Kurulu Başkanlığı, AK Parti Grup Başkan Vekilliği, Türkiye-Azerbaycan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanlığı, Adalet Komisyonu Üyeliği görevlerinde bulundu. 23. Dönem Ankara Milletvekili olarak AK Parti MKYK üyesi ve Teşkilatlardan Sorumlu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olan İpek, bir dönem Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı da yaptı. Şu an AK Parti Genel Sekreterliği görevini yürüten Haluk İpek, evli ve üç çocuk babası. Yenilenme işlemi: Scania’nın tercihi TAMAMLANDI Fotoğrafta görülen araç, standart donanımlı araçtan farklılık gösterebilir, opsiyonel olarak sunulan bazı kabin, renk ve özellikleri içerebilir. Doğuş Otomotiv, Scania önceden bildirmeksizin araç özelliklerini değiştirme hakkını saklı tutar. Nisan 2013 UND’DEN UND üyelerine, KOSGEB desteği Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’nın (KOSGEB), nakliye ve lojistik sektöründeki KOBİ’lere yönelik sağladığı destekler konusunda UND üyelerini bilgilendirmek amacıyla 8 Nisan’da seminer gerçekleştirildi. KÜÇÜK ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), KOBİ’lerin rekabet seviyesinin artırılması ve KOBİ’lerin ihracat, Ar-Ge, kurumsallaşma gibi konularda kapasitelerinin geliştirilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı bir kamu kuruluşu olan KOSGEB, KOBİ’lerin küresel pazarda söz sahibi olması, KOBİ ve girişimcilik politikalarının belirlenmesi, KOBİ’lerin rekabet güçlerinin geliştirilmesi ve girişimcilik kültürünü yaygınlaştırmaya yönelik nitelikli hizmet ve destek sunuyor. Bu doğrultuda 8 Nisan’da KOSGEB’in nakliye ve lojistik sektöründeki KOBİ’lere yönelik desteklerini UND üyelerine tanıtmak amacıyla bilgilendirme semineri düzenlendi. Seminer, UND Eğitim Merkezi’nde KOSGEB tarafından KOSGEB Uzmanı Abdülkadir Omaç’ın katılımı ile gerçekleştirildi. Seminerde katılımcılara KOSGEB’e nasıl ulaşılacağı ve kayıt sürecinin nasıl olacağı konularının yanı sıra KOSGEB desteklerine başvuru koşulları, hangi sektörlerin bu desteklerden yararlanabileceği, KOSGEB destek programları, yararlanma koşulları ve destek tutarları ile ilgili bilgi aktarıldı. UND, önümüzdeki dönem içinde sektörün faydalanabileceği KOSGEB destekleri konusunda tüm bölgelerdeki üyelerine ücretsiz olarak seminerler düzenlemeyi planlıyor. İş Geliştirme Çalışma Grubu’nun ilk toplantısı yapıldı İş Geliştirme Çalışma Grubu, ilk toplantısını UND merkezde gerçekleştirdi. Toplantıda Ömer Çetin Nuhoğlu, sektörün 10 yıl önce kamu ile yaptığı Arama Konferansı’nda belirlenen hedeflerin çoğunu gerçekleştirdiğini ve ekonominin genel performansının üzerinde bir performans sergilediğini belirtti. TÜRKİYE uluslararası karayolu eşya taşımacılığı sektörünün çağın gerektirdiği standartlarda gelişimini sağlayacak, güncel sorunlarına çözüm getirebilecek ve küresel rekabet ortamında sektörü rakiplerinden ileri seviyelere taşıyabilecek şartları oluşturabilecek sektörel projelerin geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi amacıyla kurulan İş Geliştirme Çalışma Grubu, ilk toplantısını 27 Mart Çarşamba günü UND merkezinde gerçekleştirdi. Toplantıda UND Başkanı Ömer Çetin Nuhoğlu, sektörün 10 yıl önce kamu ile gerçekleştirdiği Arama Konferansı’nda belirlediği hedeflerin çoğunu gerçekleştirdiğini ve ekonominin genel performansının üzerinde bir performans göstermeyi başardığının altını 10 çizdi. Yeni kurulan İş Geliştirme Çalışma Grubu ile sektörün bugünkü ihtiyaçlarını ve mevcut sorunlarını belirleyeceklerini belirten Nuhoğlu, bu kapsamda 5 yıl sonra, sektörün hedeflenen seviyeye ulaşması, ihtiyaç duyacağı yetkinlikler, davranış ve çalışma modelleri, gelecek 10 yıl içinde taşıma modelleri, insan kaynağı, araç filosu gibi gerekli konularda iyileşme sağlanması için projeler geliştirileceğini dile getirdi. Nuhoğlu, ayrıca 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için lojistikte yapılması gerekenler ve kapasite artışına dair konulara yönelik projelerle de sektörün geleceği için model oluşturma çalışmalarının yürütülmesinin planlandığını açıkladı. UND adına Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çetin Nuhoğlu’nun başkanlık ettiği; Genel Sekreter Ali Çiçekli, Başkan Yardımcıları Damla Alışan ve Nagihan Soylu’nun İcra Kurulu Üyeleri ile birlikte katıldığı toplantıda, bünyelerinde kurdukları iş geliştirme departmanlarında sektörü ileri taşıyabilecek projeleri hayata geçiren ve bu yönde çalışmaları bulunan firmalardan İlker Baltacı (Borusan), Feyyaz Burak Baysal ve Murat Cömert (Sertrans), Pınar Özönder (Omsan), Ertuğrul Tarhan (Tırsan Treyler), Zafer Bölükbaşı (Kıta) gibi temsilciler de yer aldı. Nisan 2013 UND’DEN Mısır Yatırım Bakanı Osama Saleh, DEİK/Türk-Mısır İş Konseyi toplantısına katıldı DEİK İş Konseyi Başkanı Zuhal Mansfield tarafından açılışı yapılan DEİK/Türk-Mısır İş Konseyi toplantısında, Mısır Yatırım Bakanı Osama Saleh Mısır’ın ekonomisi, yatırım koşulları ve Mısır’da sağlanan teşvikler hakkında konuşma yaptı. MISIR Yatırım Bakanı Osama Saleh’in yer aldığı DEİK/Türk-Mısır İş Konseyi tarafından düzenlenen toplantı, 5 Nisan’da gerçekleştirildi. Toplantı açılışı, DEİK İş Konseyi Başkanı Zuhal Mansfield tarafından yapıldı. Mısır’da her türlü gelişmenin yaşanmasına rağmen Türk-Mısır dostluğunun devam ettiğini ifade eden Mansfield, iki ülke arasında üst seviyede bürokratik iş birliklerinin, Mısır’ın sahip olduğu lojistik konumunun, Afrika ve Arap ülkeleriyle Mısır’ın mevcut anlaşmalarıyla yatırım için ideal bir ülke olduğunu ifade etti. Zuhal Mansfield bölgeyle ilgili yaptığı 3 öneride petrolün alternatifi olmasına rağmen gıdanın alternatifi olmadığının altını çizdi. Anlaşmalı tarım sözleşmesinin oluşturulması, euro ve dolarda gerçekleşen dalgalanmalar gerekçesiyle ortak para birimi ve ortak banka oluşturulması ile vizelerde Mısır’ın her türlü kolaylığı gösterdiğine dikkat çeken Mansfield, buna rağmen vizelerin tamamıyla kalktığını ifade etti. Toplantıda söz alan Mısır Yatırım Bakanı Osama Saleh ise Mısır’da mevcut ekonomik durum, yatırım koşulları ve sağlanan teşvikler hakkında bilgi verdi. Toplantıda ayrıca General Authority for Investment (GAFI) kurumu, Mısır’daki devam eden projeler ve yatırım imkânlarını içeren bir sunum gerçekleştirildi. Bunların yanı sıra Mısır’da ulaştırma ve lojistik konularının da görüşüldüğü toplantıda konuşma yapan UND Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çetin Nuhoğlu, Mısır Hükümetine Suriye sınır kapısının kapanması sonrasında Ro-Ro hattının kurulması için gösterilen çaba için teşekkür etti. Ayrıca söz konusu hattın, sadece Türkiye için değil Mısır taşımacıları adına da hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Nuhoğlu, mevcut Ro-Ro hattıyla Mısır taşımacılarının da Avrupa’ya, Rusya’ya ve BDT ülkelerine Türkiye üzerinden karayolu ve multi-modal taşımacılık hatlarıyla ulaşmasının mümkün olduğunu dile getirdi. Türkiye ve Mısır arasında İkili Karayolu Anlaşması’nın imzalanmaması nedeniyle taşıma maliyetlerinin yükseldiğini söyleyen Çetin Nuhoğlu, sektörde anlaşmanın biran önce imzalanmasının beklendiğini ifade etti. 12 General Authority for Investment (GAFI), Mısır Hükümeti’nin ülkede yatırımların düzenlenmesi ve kolaylaştırılması için genel otoritesidir. Mısır’da yatırım yapmak veya ortak yatırım yapacakları Mısırlı firmalar hususunda bilgi almak isteyen UND üyeleri, GAFI’ye http://www.gafinet.org/English/ Pages/GAFIMission.aspx adlı internet sitesinden ulaşabiliyor. Nisan 2013 UND’DEN UND yönetim kurulu toplantısı bu ay Konya’da düzenlendi UND yönetim kurulu 20 Nisan’da Konya’da toplandı. Derneğin yönetim kurulu üyeleri ve Konya üyelerinin katıldığı toplantıda Konya lojistik merkezi çalışmaları hakkında bilgilendirme yapıldı. UND ’nin her ay farklı bir ilde düzenlediği yönetim kurulu toplantısı 20 Nisan’da Konya’da gerçekleştirildi. MÜSİAD Konya Şubesinde toplanan UND üyelerine Konya lojistik merkez çalışmaları ile ilgili bilgi sunuldu. Toplantıda ilk olarak Konya’daki lojistik merkez çalışmaları ile ilgili konuşma yapan Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) Genel Sekreteri Ahmet Akman, lojistik konusunda farkındalığı artırmak amacıyla yurt dışı seyahatleri olduğunu ifade etti. Özellikle lojistik konusunda yapılanları görmek için Güney Kore ve İspanya’dan bu alandaki çalışmalarla ilgili bilgi topladıklarını belirten Akman, buna göre bir yol haritası oluşturduklarının altını çizdi. Son dönemde ülkeler arası rekabetin yanı sıra şehirler arasında da rekabetçiliğin yaşandığına dikkat çeken Akman, “Konya kendine benzer illerle rekabet halinde ve bir üst lige atlamaya çalışıyor. Bu bağlamda bölgesel inovasyon merkezleri ve mesleki eğitim merkezleri kurulması yönünde adımlar atıldı. Son dönemde de lojistik ön plana çıktı. Biz de doğrudan faaliyet desteği kapsamında MÜSİAD Konya Şubesi ile ortak çalışma yaparak lojistik analizini ortaya çıkardık ve bir lojistik platform oluştu” dedi. Toplantıda Ahmet Akman’ın konuşmasının ardından MEVKA Uzmanı Erdem Koçoğlu, Konya’daki yatırım olanakları ve Konya’nın 2023 vizyonuyla ilgili sunum gerçekleştirdi. Toplantıda lojistik merkezle ilgili çalışmalarını anlatan MÜSİAD Konya Şube Başkanı Dr. Lütfi Şimşek, Konya, Karaman ve Mersin lojistik koridoru oluşturmak adına her üç ilin Bakanları, Milletvekilleri, Oda Başkanları, Belediye Başkanları ile ortak bir toplantı yaparak bölgenin Lojistik önemi ile ilgili çalışmalar yaptıklarını dile getirdi. Türkiye’de üretimin yüzde 60’a yakın bir bölümünün İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde gerçekleştiğini vurgulayan MÜSİAD Konya Şube Başkanı Dr. Lütfi Şimşek, şöyle devam etti: “Bu durum Türkiye’nin 2023 yılı 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalaması için yine bu bölgelerde üretime ağırlık verilmesi anlamına geliyor. Bu da dar bir alana sıkışıp kalan üretimin gerçekten kaliteli ve verimli olmasını imkânsız hale getiriyor. Bu nedenle Türkiye’nin üretim gücünün Anadolu’ya kayması gerekiyor. Konya’nın bu üretimde önemli bir yer alması için artı değerlerinin olması gerektiğine inanıyoruz. Lojistik merkez ile gerekli yatırımların önünün açılacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Şimşek, konuşmasının ardından lojistik merkezle ilgili bir sunum yaptı. MÜSİAD Konya Şubesi’nin lojistik ile ilgili çalışmalarının hayranlık verici olduğunu vurgulayan UND Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, kalkınma ajansları ile yapılan son görüşmelerde Türkiye’de lojistiğin her alanda nasıl etkinleştirilebileceği ve katma değerinin nasıl artırılabileceği çalışmalarının 14 başladığını gördüklerini kaydetti. Nuhoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2023 yılı hedeflerimiz açısından büyük önem taşıyan Konya’nın ihracat yapacağı ülkelere taşımacılık gerçekleştirilmesi için acil bir planlamaya ihtiyacı var. Konya’daki lojistik merkez, taşımacılığın temel altyapısı olacak. Bu yetkinliğin artırılabilmesi için insan kaynaklarına yatırım yapılması gerekiyor. Sizlerden insan kaynakları analizinin yapılması ile ilgili çalışma bekliyoruz. Gerek lojistik merkez, gerekse insan kaynakları analizi noktasında sizlere destek vermeye hazırız.” Yönetim kurulu toplantısının ardından CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, AKP İl Başkanı Ahmet Sorgun, Konya Sanayi Odası Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Ticaret Odası Meclis Başkanı Seyit Karaca, Konya Şoför Nakliye ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Kemal Can ve Konyalı UND üyesi firmalar, akşam yemeğinde bir araya geldi. Akşam yemeğinde konuklara hitap eden Çetin Nuhoğlu, Türkiye’de uluslar arası nakliyenin başlangıcından itibaren Konya’nın büyük önem taşıdığının altını çizdi. Kayseri, Mersin, Ankara, Gaziantep taşımacılığında Konyalı nakliyecilerin önemli görev aldığını ve bunu başarı ile gerçekleştirdiğini söyleyen Nuhoğlu, “Bugün görüştüğümüz kurumlar ve yaptığımız toplantılar neticesinde gördüğümüz çalışmaları takdirle karşılıyoruz” dedi. Konuşmasında eğitimin önemine de vurgu yapan Nuhoğlu, Konya’da 4 yıllık bir lojistik yüksek okulunun açılması gerektiğini dile getirdi. UND’DEN “1. Uluslararası İntermodal Taşımacılık için bir Avrupa Stratejisi Konferansı” yapıldı INTRAREGIO Konsorsiyumu tarafından, Grand Canaria’da proje bölgesindeki ilk uluslar arası intermodal taşımacılık konferansı olan “1. Uluslararası İntermodal Taşımacılık için bir Avrupa Stratejisi Konferansı” düzenlendi. UND’nin de ortakları arasında yer aldığı INTRAREGIO Konsorsiyumu, 17 ve 18 Nisan’da Grand Canaria’da proje bölgesindeki ilk uluslar arası intermodal taşımacılık konferansı olan “1. Uluslararası İntermodal Taşımacılık için bir Avrupa Stratejisi Konferansı”nı gerçekleştirdi. Konferans, intermodal taşımacılık alanında ileri gelen ve Avrupa Birliği çapında araştırma politikalarını ve fonlarını belirleyen çevrelerden gelen 200 kamu, özel sektör ve AB platformu paydaşını bir araya getirdi. Konferansta bölgesel, ulusal düzeyde ve Avrupa düzeyinde araştırma, teknoloji geliştirme ve ulaşım politikaları arasındaki sinerjiler, kesintisiz kapıdan kapıya dolaşım için araştırmadan kullanıma, ulaşım kümesi deneyimi konulu yuvarlak masa toplantısı, kentsel dolaşım: akıllı şehirler ve CIVITAS, ulaşım konulu S3 temalı konuları olmak üzere 5 temel çalıştay yapıldı. Çalıştaylarda AB çapında belirli alanlarda faaliyet gösteren firmaların bir araya gelerek koordineli çalışmalar yürüttüğü kümelenme çalışmalarının sektör gelişimi için önem taşıdığı ve ulaştırma ile lojistiğin, bölgelerin ekonomik kalkınmasında oynadığı stratejik rol ve bunun kesintisizliğinin sağlanmasının önemi vurgulandı. Konferansta ayrıca Avrupa Birliği’nin 2020 stratejilerinin altyapısını oluşturacak “AB Ufukları 2020 Programı” kapsamında gelecek 5 yılda AB’nin ulaştırma ve lojistik alanında ARGE ve inovasyon çalışmalarına vereceği desteklerin ana şartlarını belirleyen yeni “akıllı uzmanlaşma” kavramı açıklandı. 15 Nisan 2013 UND’DEN AB ihracatına Avusturya darbesi AVRUPA Avrupa’ya transit geçiş belgeleri ile ulaşan ihraç mallarının taşıyan Türk plakalı araçlar, Avusturya’nın keyfi yaklaşımları nedeniyle zor günler geçiriyor. Avusturya, Türk taşımacılarını Ro-La trenlerini kullanmak zorunda bıraktığı için “geçilmez” olma yolunda ilerliyor. Avusturya, uzun yıllardır ülkesi üzerinden yapılan transit taşımalarda (15 milyar dolarlık ihracat) gerekli 120 bin taşıma için Türkiye’ye sadece 15 bin geçiş hakkı tanıyordu. Avusturya, bu kotanın yetersiz kaldığı 100 bin civarında taşıma için Türk araçlarının Maribor (Slovenya), Fernetti (İtalya) ve Szeged (Macaristan) olmak üzere üç ayrı tren yolu hattını kullanarak ülkesini geçmesine izin veriyordu. Konuyla ilgili UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, aralık ayında Macaristan’daki tren yolu şirketinin Szeged hattını kapatması ile yıllık 25 bin tırın ortada kaldığını ifade ediyor. Oluşan kuyruklarda yaşanan 4 günü aşan beklemelerin ülke ihracatını tehdit ettiğini vurgulayan Şener, “260 km yol için tren kuyruklarında 4 gün beklenmesi, AB’ye yönelik ticarette ihracatın en önemli avantajlarından olan zaman ve maliyet açısından da büyük sıkıntıya neden oluyor. Tren kullanma zorunluluğu ne Türk ihracatçısı ne de taşımacısı tarafından kabul edilebilir değil. 90’lı yıllarda beraber tren beklediğimiz Slovaklar, Bulgarlar, Romenler, Çekler ve Polonyalılar AB üyesi olduktan sonra bu durumdan kurtuldu. Bugün trene binmek zorunda bırakılan bir tek biz kaldık. Kuyruklarda hep Türk plakalı araçlar var” diyor. Türk araçlarının beklemeler nedeniyle beş günde varacağı Almanya’ya 10 günde ancak ulaşabildiğini söyleyen Fatih Şener, bu nedenle Türk ürünlerinin Avrupa pazarında raflarda yer bulma şansını kaybettiğinin altını çiziyor. “Transit ülkeler coğrafi sorumluluklarını keyfi kullanamaz ve kendileri için avantaja dönüştüremez. Ülkemden karayolu ile geçmeyeceksin diyemez. Bunun için aynı hızda ve maliyette bir alternatif sunmak zorunda” diyen Şener, şunları ekliyor: 16 AB ihracatında transit konumda olan Avusturya’nın Türk taşımacıları Ro-La trenlerini kullanmak zorunda bırakması ihracata sekte vurdu. Avusturya’nın kapanan hatlar için alternatif sunmaması nedeniyle taşımalar gittikçe zorlaşıyor “Başka bir ülkeden geçiş sağlanmasının önerilmesi GATT Dünya Ticaret Örgütü V. Maddesi ve Gümrük Birliği yükümlülükleri ile bağdaşmaz. Tren dayatması sadece en yeni teknoloji ile donanmış Euro 5 araçlarına sahip olan Türk araçlarına yönelik olarak kaldı. Avusturya bu tutumu ile AB girişinde Türkler için ikinci bir Çin Seddi oluşturdu. Bu uygulama ile ülkemize boş gelerek AB yükü alan Bulgaristan ve Romanya araçlarının bu gecikme ve ek maliyete tabi olmamasından kaynaklanan haksız rekabet, sektöre ciddi zarar veriyor.” Dünya Ticaret Örgütü ve Gümrük Birliği kuralları gereği ülkelerin coğrafi konumlarının avantajını keyfi kullanamayacaklarının teminat UND’DEN Türkiye’den Almanya ve Kuzey Avrupa ülkelerine yük taşıyan tır sürücüleri, Avusturya üzerinden geçebilmek için Slovenya’nın Maribor kentinde 4 gün süren tren beklemeleri nedeniyle eylem yapıyor. altına alındığını belirten Fatih Şener, bu kurallara göre haksız rekabete neden olacak uygulamaların yapılamayacağını ifade ediyor. Şener, konuşmasına şöyle devam ediyor: Avusturya’nın yıllardır hiçbir neden göstermeden Türk taşımacısına dayattığı Ro-La’yı kullanmak istemiyoruz. Avusturya karayollarından başka ülkelere ait 4 milyon taşıma yapılırken, sadece 100 bin Türk plakalı taşımanın durdurulmasını ve sadece 300 kilometrelik bir yol için ticaretin engellenmesini kabul etmiyoruz. Ro-La hatları, Türk taşımacısı için artık bir zorunluluk değil, alternatif olmalı. Avusturya’nın Türk araçlarına bir ayrımcılık uygulaması suçtur. Gereksiz beklemeler nedeniyle sürücülerimizin hakkı ihlal ediliyor. Raylar değil, yollar bizim. “Tren dayatması Gümrük Birliği Anlaşması’na aykırı” Gümrük Birliği Anlaşmasına göre, anlaşmaya taraf olan ülkelerin mal dolaşımına ek vergi koyamayacaklarını ve miktar kısıtlaması yapamayacaklarını vurgulayan AB Uzmanı Can Baydarol, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Yapılan tren dayatması Gümrük Birliği Anlaşması’na ve yükümlülüklere açıkça aykırı. Söz konusu olay sadece Türk nakliyecilerin sorunu değil. Aynı zamanda burada üretim yapan AB menşeli firmaların, ihracatçının, ithalatçının, yabancı yatırımcının da sorunu. Bu durum doğrudan Türkiye ekonomisini etkiliyor. AB ülkesi olan Avusturya ile KUKK toplantıları yapılması bile aslında Gümrük Birliği’ne aykırı. Bu toplantılar, bir noktada kotayı kabul ettiğimizi gösteriyor.” 17 Nisan 2013 Rüzgâr enerjisi yatırımları proje taşımacılığını uçuracak Türkiye, yenilenebilir enerji sektöründe son dönemde alınan karar ve sağlanan teşviklerle özellikle rüzgar enerjisi alanında yeni yatırımlara sahne oluyor. Şu an 2 bin MW olan rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 2023 yılında 20 bin MW’a ulaşması hedeflenirken, artan lojistik destek gereksinimi ile enerji sektöründeki proje taşımacılığının kapasitesi de büyüyor. Bugün Türkiye’nin 12 ilinde 23 rüzgar enerji santrali yatırımı sürüyor. 18 LOJİSTİK T emiz enerji kaynakları ve temiz teknolojiler, 21. yüzyılın en önemli ekonomik fırsatı olarak değerlendiriliyor. Başta rüzgâr olmak üzere güneş, dalga, biyokütle, hidroelektrik, biyoyakıt gibi enerji kaynaklarının yakın gelecekte fosil yakıtların yerine geçeceği düşüncesiyle dünya yeşil enerjiye yöneliyor. Türkiye fosil yakıtlara sahip olmasa da yenilenebilir enerji kaynakları açısından yüksek potansiyeli ile özel sektörün iştahını kabartıyor. Rüzgar, güneş, dalga, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar, bu alanda yeni bir pazar yarattı. 2018’de küresel biyoyakıt, rüzgâr ve güneş enerjisi pazarının 325 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Özellikle yenilenebilir enerjiyle dışa bağımlılığı azaltmak isteyen Türkiye’de rüzgâr enerjisi alanında artan yatırımlar yenilenebilir enerjide konulan hedefleri de doğrular nitelikte. Yenilenebilir Enerji Kanunu’nun 2005 yılında yürürlüğe girmesiyle, rüzgâr enerjisi sektörüne giriş yapan yatırımcıların sayısı her geçen yıl artıyor. HIS Emerging Energy Research (EER) şirketinin araştırmasına göre, 2011 yılında dünyadaki toplam rüzgâr enerjisi kurulu gücü 41 GW oldu. Dünyadaki büyümeye paralel olarak, Türkiye rüzgâr enerjisi pazarı da önemli bir büyüme kaydetti ve ülkemiz 10 yıl önce sıfır düzeyinde olan rüzgâr enerjisinde, Avrupa’da ilk 10’a girdi. Dünyada ise rüzgâr enerjisi kapasitesiyle 16’ncı sırada yer alan Türkiye, 48 bin MW civarında tekno-ekonomik rüzgâr potansiyeline sahip bulunuyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kullanılmasına ilişkin kanun ile bu kaynaklardan özel sektör marifetiyle elektrik üretimi yapılmasına olanak sağlandı ve strateji belgesiyle 2023 yılında ulaşılması gereken hedefler belirlendi. Rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 2023 yılına kadar 20 bin MW’a çıkarılması hedeflendi. Mevcut durumda 9 bin MW civarında rüzgâr enerjisi projesi lisanslanmış olup, bu projelerden 2 bin 72 MW’ı işletmeye girdi. İnceleme değerlendirme aşamasında ise 15 bin MW’a yakın proje bulunuyor. Bu noktada sektör yetkilileri, strateji belgesindeki hedeflere ulaşılabilmesi için teşvik mekanizmalarının bir kez daha gözden geçirilmesini öneriyor. 2004 yılı itibarıyla 18 MW düzeyinde olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü, 2011 yılında bin 691 MW’a ulaştı. 1 Kasım 2011 öncesinde 3 bin 180 MW rüzgâr lisansı verildiği ve bunlardan bin 677 MW’ının işletmeye alındığı biliniyor. Yaklaşık 600 MW’ın ise inşası devam ediyor. Başvurulardan sonra geçen süreçte 5 bin 500 MW için 13 grup projesi lisans almaya hak kazandı. 2012 sonunda inşa halinde olan 600 MW’lık kapasitenin hayata geçmesi halinde ise toplamda 2 bin 300 MW kapasitede rüzgâr santralinin işletmede olması bekleniyor. 2013 yılında inşa halinde olan en az bin MW’lık rüzgâr santralinin de devreye girmesi bekleniyor. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Raporuna göre ise Türkiye’de 61 rüzgar enerji santrali bulunuyor. Bu santrallerin kurulu gücü 2 bin 312,15 megavat seviyesinde. Şu an 12 şehirde 23 rüzgar enerji santralinin yapımı ise sürüyor. Bu santrallerin 5’i İzmir’de, 4’ü Balıkesir’de, 3’ü Hatay’da kurulacak. Tüm bu gelişmeler, rüzgâr enerji santrallerinin inşası ve kurulumu aşamasında proje taşımacılığı sektöründe ciddi bir hareketlilik yarattı. Rüzgâr ekipmanlarının taşınması lojistik firmaları için ciddi bir gelir kaynağı sağlıyor. Özellikle rüzgâr enerjisinde kurulu gücün 20 bin MW’a çıkarılması hedefi düşünüldüğünde rüzgâr santrallerinin kurulumu için gereken taşıma vinç ve montaj hizmetleri lojistik destek sağlayan firmalar açısından büyük fırsat yaratıyor. RES taşımacılığında lojistik ciddi bir uzmanlık gerektiriyor. RES yatırımı yapan şirketler, anahtar teslim hizmet talep ediyor ve lojistik destek alacağı firmayı kalitesine göre seçiyor. Rekabette güçlenmek isteyen lojistik firmaları da RES yatırımları için paket çözümler sunuyor ve kendilerini yenileyerek kalite standartlarını artırmayı amaçlıyor. 19 Nisan 2013 Engin Kuzucu Hareket Proje Taşımacılığı ve Yük Mühendisliği Genel Müdürü “Rüzgâr enerji santrali projelerinde anahtar teslim hizmet sunuyoruz” Firma olarak proje taşımacılığı, ağır taşımacılık, ağır yük kaldırma ve montaj hizmetleri, vinç kiralama, rüzgâr enerji santrali (RES) taşıma ve montajı konularında Türkiye, Türkmenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Gürcistan, Ukrayna, Rusya, Yunanistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, İran, Katar, Suriye, Libya, Suudi Arabistan, Ürdün ve Yemen‘de önemli projelerde yerli ve yabancı şirketlere hizmet veriyoruz. RES ünitelerinin (Nacelle, Hub, Kule ve Kanatlar) gemiden tahliyesi, proje sahasına taşınması, proje sahasında stoklanması, vinç ile montajı ve elektrik-mekanik montajı aşamalarını gerçekleştirerek yatırımcılara anahtar teslim hizmet sunuyoruz. 2007 yılından bugüne kadar 384 adet 948 MW RES türbin montajı tamamlandı. Dört ayrı projede 43 adet 103 MW türbinin nakliye ve montajı ise devam ediyor. 45 metreye kadar uzatılabilen 25 uzatmalı Lowbed treyler, 200’ü aşan sayıda hidrolik dingil modüler treyler, 61 çekici, 25 ila 750 ton kapasiteli 3 adedi daralan paletli vinç olmak üzere, 16 adet paletli vinç ve 65 adet mobil vinç ile hizmet sunuyoruz. Konusunda uzman tecrübeli kadromuz ile şirketlerin yurt içi ve yurt dışı projelerinin her türlü taşıma, kaldırma ve montaj ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Şirketimiz tüm faaliyetlerini ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri sertifikaları ile sunuyor. Vinç sektöründe ağırlıklı olarak; petrokimya tesisleri, rafineriler, endüstriyel tesis montajları, enerji santralleri ve RES kurulumlarında hizmet veriyoruz. Rüzgâr enerji türbin komponentlerinin taşımalarına uygun olarak imal edilmiş 45 metreye kadar uzatılabilen dorseler, türbin sahalarında türbinler arası yürümeye uygun olarak imal edilmiş daralan paletli vinçler de dâhil olmak üzere son üç yıllık dönemde büyük çaplı yatırımlarımız oldu. 2010 yılında 17 milyon euro, 2011 yılında 4 milyon euro ve 2012 yılında 11 20 milyon euro olmak üzere son üç yılda toplam 32 milyon euroluk yatırım rakamına ulaştık. Bu yatırımlar ile şirketimizin 2010 yılı başında 180 olan çalışan sayısı 2012 yılı sonunda 300’e ulaştı. Hareket Proje Taşımacılığı, şu an aynı anda yedi RES şantiyesine taşıma, vinç ve montaj hizmeti verebilecek kapasiteye sahip. Bu yatırımlarımızın arasında bulunan Türkiye’nin ilk kendinden tahrikli 52 dingil modüler treylerini teslim almak üzereyiz. Büyük yükleri çekici olmadan kendinden tahrikli dingilleri ile taşıyabilen ve manevra kabiliyeti çok yüksek olan bu araçlar, konvansiyonel hidrolik dorselere göre çok daha iyi ve birçok manevra modu bulunuyor. Altı adet dingil THP/SL-E ve dört adet dingil THP/SL-E’den oluşan bu dorselerin toplam taşıma kapasitesi 2.600 ton olup dingil başına 50 ton istiap haddine sahip. Hareket’in elinde mevcut olan Goldhofer marka 52 dingil THP/SL dorseler ile kombine olabilen bu araçlarla, tek parçada taşınabilecek yük toplam 4.600 ton olacak. Özellikle rafinerilerde büyük yüklerin taşınması, petrol sahalarında petrol platformlarının taşınmasında ve tersanelerde gemilerin bir taraftan bir tarafa nakliyesinde kullanılan bu dorseler, Aralık 2012’de teslim alınmaya başladı. Teslimat Ocak 2013’te tamamlanacak. Bu araçlar ile firmamız, Türkiye’deki büyük yatırımlarına destek vermeye daha hızlı bir şekilde devam edecek. Türkiye son 10 yıl içinde istikrarlı bir büyüme sağladı. Bu büyümenin küçük dalgalanmalara rağmen sürdürüleceğini öngörüyoruz. Büyüme olmasa da artan enerji ihtiyacı ekonomik büyüme ile daha da ivmelenerek artıyor. Bu ihtiyacın karşılanması için yapılacak yatırımların kesintiye uğratılmadan devam ettirilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de nükleer enerji santralleri yapılacak. Termik santraller, hidroelektrik santraller, doğal gaz, fueloil santralleri ve rüzgâr santralleri yapılıyor. Bu yatırımlar büyük ve hacimli parçalardan oluşuyor. Bu parçaların taşınmaları ve yerlerine yerleştirilmeleri ise çok özel bir uzmanlık ve çok yüksek kapasitelerde ekipman parkları gerektiriyor. Biz bu konuda her yıl artarak devam eden talebi karşılamak için hem ekipman parkımızı LOJİSTİK sürekli olarak yeni yatırımlarımız ile geliştiriyoruz hem de ekibimizi sürekli olarak eğitimlere tabi tutuyoruz. “Rüzgâr, geleceğin enerjisi olacak” Rüzgâr enerjisi, çevre dostu yenilenebilir enerji olması nedeniyle geleceğin enerjisi olacak. Rüzgâr enerjisi yanında doğal gaz çevrim enerji santralleri, termik santraller, hidroelektrik santralleri ve nükleer santraller beklenen önemli yatırımlar arasında. Bunların yanı sıra yeni rafineri, petrokimya yatırımları, köprüler, otoyollar, hızlı trenler gibi ulaştırma altyapı yatırımları proje taşımacılığı konusunun gelişmesine katkıda bulunacak alanlar. Türkiye’de rüzgâr enerjisi alanında yatırımlar biraz gecikmeli olsa da başladı ve artarak devam ediyor. Kapasitenin 2020 yılında 20.000 MW’a ulaşacağını tahmin ediyorum. Mevcut tamamlanmış yatırımlar 2000 MW civarında. Bu hesaba göre, önümüzdeki sekiz yılda yaklaşık 18.000 MW yatırımın tamamlanması gerekecek. 18.000 MW rüzgâr santrali yatırımı yaklaşık 9 bin rüzgâr kulesinin taşınmasını ve montajını gerektirecek. Bu, her yıl eşit miktarda yapılsa, yıllık yaklaşık 1100 kulenin taşınması ve monte edilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla taşımacılık ve montaj sektörlerinde ciddi yatırımlar yapılması gerekiyor. Sektörümüz büyük çaplı yatırımlara hizmet üretiyor. Öncelikli olarak yaptığımız işin belirli standartlarda ve emniyetli olarak yapılmasına önem veriyoruz. Bu konuda hizmet verecek şirketlerin bilgi ve tecrübe birikimine, belirli kalite standartlarına sahip olması, işlerin emniyetli, çevre ve işçi sağlığına duyarlı ve verimli yürütülmesi çok önemli. Bu konularda yapılacak hatalar gerek yatırımcılar, gerekse ulusal ekonomimiz için büyük kayıplara neden olabiliyor. Bu nedenle yatırımcıların işlerini uzman ellere teslim etmelerini öneriyorum. RES yatırımları, ünitelerin uzun ve ağır olmaları nedeniyle uzatmalı dorselerin kullanımını yaygınlaştırdı. Bugün için türbin kanatları 45 metre uzunluğa sahip olabiliyor. Bu uzunluğa ulaşabilen dorselerin kullanılması lazım. Kanat boylarının ilerleyen zamanlarda uzaması mümkün görünmüyor, bu nedenle daha uzun dorselerin kullanımı gerekecek. Diğer taraftan, RES montajlarında yeni nesil daralan paletli vinçlerin kullanımı vinçlerin kuleler arasında çabuk yer değiştirmesini sağladığından montaj sürelerinin daha kısa zamanda tamamlanmasına önemli katkılarda bulundu. Bir diğer önemli konu ise rüzgâr enerjisi yatırımcılarının taşıma ve montaj ile ilgili tüm servisleri tek bir şirketten talep etme eğilimi göstermesi. Bu durum bizim elektrik ve mekanik montaj ekibi oluşturmamıza vesile oldu. Şirketimiz, RES taşıma ve montajını, elektrik ve mekanik montajı dâhil anahtar teslim hizmet olarak sunuyor. Emre Eldener Kıta Lojistik Genel Müdürü “Rüzgâr ekipmanları nakliye sektörü için ciddi bir gelir kaynağı” Kıta Lojistik olarak yaklaşık 15 yıldır proje taşımacılığı yapıyoruz. Proje taşımacılığı denince akla ilk gelen “marka” firmalar arasında yer alıyoruz. Son dönemde Türkiye’de özellikle enerji ile ilgili yatırımların artmasından dolayı bu alandaki proje taşımalarına yoğunlaştık. Mühendislerden ve lojistik uzmanlarından oluşan dinamik bir ekibimiz var. Çok çeşitli ve ağır tonajlı yükler taşıyoruz. Ağırlığı 300 tonun üzerinde malzemelerin taşımasını gerçekleştiriyoruz. Bunlar yollarda sık karşılaşmayacağınız türden malzemeler. Türkiye’de enerji sektöründeki taşımalarda yıllık 1,100 MW civarı taşıma yaparak güç bazında yaklaşık yüzde 30’luk bir paya sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Firmamızın rüzgâr santralleri ile ilgili uzmanlık alanı, kapıdan kapıya taşıma yapabiliyor olması. Dünyanın herhangi bir noktasından malzemeleri müşterimiz adına alıp hepsini bize bildirilen zamanlama ile şantiyeye teslim edebiliyoruz. Türkiye’nin ilk rüzgâr santralini yaklaşık 10 yıl önce biz taşıdık. Alaçatı, Bozcaada, Didim, Hatay, Bergama ve Osmaniye’deki rüzgâr santrali projelerini de başarıyla gerçekleştirdik.Türkiye rüzgârı bol olan bir ülke olduğu için, önümüzdeki dönemde bu alandaki yatırımların daha da artacağını düşünüyoruz. Rüzgâr santralleri genellikle hacimli ve gabari dışı yükler olduğundan ve ayrıca rüzgârın bol olduğu, ulaşılması zor yerlerde yoğunlaştığından uzmanlık gerektiriyor. Rüzgâr ekipmanları, Türkiye’de araç tipi çeşitliliğini sağladığı gibi sektörümüz için de ciddi bir gelir kaynağı oluşturuyor. Rüzgâr projeleri ile sektörümüz yalnızca taşıma değil aynı zamanda montaj ve mühendislik hizmetlerini de kapsayacak şekilde kabuk değiştiriyor. 21 Nisan 2013 NAİL OLPAK Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı 22 AYIN KONUĞU “AB’nin uyguladığı kotalar, maliyetleri ve teslim sürelerini artırıyor” Karayolu taşıma kotalarının, dış ticarette yüzde 46’lık paya sahip olan Avrupa Birliği ile malların serbest dolaşımında engel teşkil ettiğini belirten Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, transit geçişlerin daha maliyetli olmasına neden olan bu durumun teslim sürelerini de uzattığını dile getirdi. NAİL OLPAK Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı R ekabette güç için kalite, maliyet ve zaman üçlüsünün gerekli olduğunu ancak kotalar nedeniyle Türkiye’nin ihracat ve sanayide karayolu taşımacıları açısından haksız rekabete maruz kaldığını belirten Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, yaptığımız görüşmede, Türk karayolu taşımacılarına 27 AB üye ülkesinin 23’ü tarafından karayolu taşıma kotaları uygulandığını ifade etti. Bu nedenle dış ticarette yüzde 46’lık paya sahip olan Avrupa Birliği ile malların serbest dolaşımında sıkıntı yaşandığını söyleyen Olpak, kotalar nedeniyle Türkiye’den taşınan malların, teslim edileceği ülkeye en ekonomik yolla ulaşamadığı için transit geçişlerin daha maliyetli olduğunu ve teslim sürelerinin uzadığını belirtti. AB’nin, Türk mallarını taşıyan araçlara serbest giriş izni vermediğini; bazılarının ise, girişleri ücrete tabi tutarak, taşımaların maliyetini artırdığını vurgulayan Olpak, karayolundan diğer taşıma modlarına zorunlu bırakılan aktarmaların da zaman ve para kaybına neden olduğunu dile getirdi. Nail Olpak, konuyla ilgili şunları ekledi: “Türkiye-AB arasında yerleşik ve geçerli hukuka aykırı olduğu tespit edilen bu durumda, Türk tarafının haklılığının tescil edilmesine rağmen nakliyecilerin ve sürücülerin AB yollarındaki mağduriyetleri artarak devam ediyor. Nakliyecilerimize tahsis edilen geçiş belgesi kotalarının kısıtlı olması nedeniyle, özellikle AB ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızda sağlanan artış, son yıllarda Türkiye ihracatındaki yükselişin gerisinde kalıyor.” Şu an 35 şube ve 14 temsilcilik ile faaliyet gösteren MÜSİAD’ın kuruluş süreci ve amaçlarını anlatır mısınız? Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), tarihe ve topluma mal olmuş evrensel değerlerin korunduğu, gözetildiği, kendi içinde bütün, bölgesinde etkin, dünyada saygın bir Türkiye için yola çıkan iş adamları tarafından, 5 Mayıs 1990 tarihinde İstanbul’da kuruldu. Bu kapsamda hakkın ve hukukun, adaletin ve eşitliğin, barışın ve güvenin, refahın ve mutluluğun sağlandığı bir toplum oluşturmak hedefiyle faaliyet gösteriyoruz. Derneğimizin kişilerin, kurumların, ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın sosyalkültürel, siyasal-ekonomik, bilimsel-teknolojik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla oluşturulan bir “gelişim, diyalog, iş birliği ve güç birliği platformu” olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye genelinde 35 şube ve 14 temsilcilik sayısı ile MÜSİAD, 49 farklı ülkede yaklaşık 129 irtibat noktasıyla 6 bin 500’den fazla üyeyi bünyesinde bulunduruyor. İş dünyasına olduğu kadar toplumun diğer kesimleri için de örnek bir eğitim, rehberlik, danışmanlık merkezi haline gelen uygulama ve çalışmalarını profesyonel düşünce zeminine oturtan güçlü bir “sivil toplum kuruluşu” olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Lojistik Sektör Kurulunuzun faaliyetleri ve UND ile olan ilişkisinden bahseder misiniz? Lojistik Sektör Kurulumuz, MÜSİAD üyelerinin iş hacmini artıran, birbirleri ile olan ilişkilerini güçlendiren, ticari hayata bakışlarına yön veren bir kurul. Bu doğrultuda sektörün sorunlarının tespiti ve bu sorunların çözümüne yönelik çalışmalar gerçekleştiriyor. Gerek kendi kurulları gerek üniversiteler gerek diğer sektörel dernekler ve kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içinde çalışmalarda bulunan bir kurul olarak faaliyet gösteriyor. Diğer sektör kurulları gibi, “sürekli iyileştirme”yi kendisine ilke edinmiş, dinamik, özgüveni yüksek ve çözüm odaklı bir yapılanmaya sahip. Lojistik Sektör Kurulumuz, UND ile bu bağlamda işbirliği içinde. En son gerçekleştirilen UND Genel Kurulu toplantısında Lojistik Sektör Kurulu Başkanı Murat Baykara ile birlikte 11 arkadaşımız UND Yönetim Kurulunda yer aldı. İhracatın akıncıları olarak adlandırılan lojistik sektörünün günümüzde geldiği nokta ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Dünya ekonomileri içinde ilk 17 ekonomi arasında yer alan Türkiye, 2023 hedefi olarak milli gelirini 2.5 trilyon dolara ve ihracatını 500 milyar dolara çıkarma hedeflerini gerçekleştirmeye 23 Nisan 2013 NAİL OLPAK Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı hazırlanıyor. Ancak sınır ötesi rekabet arenasında engellerle karşılaşan karayolu taşımacılıkları, rakipleri tarafından giderek daha fazla kullanılan tarife dışı kısıtlamalara maruz kalıyor. Son yılların yükselen ekonomilerinden biri haline gelen Türkiye ekonomisine karşı Avrupa Birliği üye ülkeleri vize kısıtlamaları ve geçiş belgesi (taşıma)kotaları gibi kısıtlamalar ile aslında kendi rekabet güçlerini vurduklarını görmezden geliyor. Ekonomi uzmanları, bir ülkenin mallarını, rakip ülkeden bir gün daha önce teslim etme imkânına sahip olmasının, fiyatlamada yüzde 0.6 ila yüzde 2.3 kadar avantaj sağlayacağını belirtiyor. 500 milyar dolarlık 2023 ihracat stratejisinin gerçekleştirilmesinde büyük katkısı olacak olan uluslararası karayolu taşımacılarımıza, 27 AB üye ülkesinin 23’ü tarafından uygulanan “karayolu taşıma kotaları”, Türkiye ile dış ticaretinin yüzde 46’sını oluşturan Avrupa Birliği arasında malların serbest dolaşımına ciddi bir engel oluşturuyor. Bu ülkelerin tırlarımıza uyguladıkları her kısıtlama aslında “o araçlar tarafından taşınan ihraç sanayi mallarına” yöneliyor. Bir başka deyişle, Türk taşımacılarına karşı uygulanan kota aslında AB ülkelerine ihraç edilen sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerine yönelik oluyor. Biraz kendinizden ve meslek hayatınızdan bahseder misiniz? Biri mimarlık eğitimi, diğeri lise eğitimi gören 2 erkek çocuk babasıyım. Lise eğitimimi 1977’de Aydın Lisesi’nde, Üniversite Lisans Eğitimimi İTÜ Makina Fakültesi’nde, Yüksek Lisans eğitimimi Yıldız Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü’nde tamamladım. 1983 yılında Umar Makina AŞ’de Üretim Mühendisi olarak atıldığım iş hayatına, Özgün AŞ’de Fabrika Müdür Yardımcısı olarak devam ettim. 1989 yılında Cankurtaran Holding’de işe girdim ve sırasıyla; e lektrik sayaçları üreten Esem elektrik Sayaçları Genel Müdürü, Esem Elektrik Sayaçları, Molveno Anahtar Serileri, AVE Otomatik Sigortalar, Tekap Armatürleri üreten Elektrik Şirketleri Grup Başkanlığı görevlerinde bulundum. Rowenta, Tefal, Conti Elektrikli Süpürgeler, elektrik ve ev aletleri Grup Başkanlığı görevini de yürüttüm. Adidas, Slazenger, Arena Spor Malzemeleri dâhil tüm gruplardan sorumlu, Cankurtaran Holding Başkan Yardımcılığı da yaptım.2005 yılında sanayicilik hayatına başladığım Nora Elektrik Malzemeleri firmasında şu an Yönetim Kurulu Başkanı’yım. 24 Kotaların sektöre dolayısıyla Türk ekonomisine verdiği zarar ne boyutta? Avrupa ülkelerinin Türk plakalı taşıtlara uyguladığı kotalar nedeniyle Türkiye’den sevk edilen mallar, ekonomik olarak taşınamıyor. Dolayısıyla transit geçişler masraflı şekilde gerçekleşiyor. Nakliyecilerin teslim süresinin uzaması nedeniyle ortaya çıkan her ek maliyetin ya da her gereksiz yakıtın faturası, Türkiye’de yerleşik sanayici, üretici ve ihracatçıya çıkıyor. Üstelik bu fatura, Türkiye’de üretim ve ihracat yapan yerli ve yabancı sermayeli tüm şirketlere kesiliyor. Yani yüzde 70’i AB sermayeli olan şirketler de aynı sorunla karşı karşıya kalıyor. Küresel rekabet koşullarına ayak uydurmak için kalite, maliyet ve zaman üçlüsünün gerekli olduğunu düşünürsek, Türkiye’nin ihracatının ve sanayisinin karayolu taşımacıları üzerinden ciddi bir haksız rekabetle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Bu yolla Türkiye’de üretilen sanayi ürünlerinin Avrupa piyasasına erişimi engelleniyor. AB ülkelerinin nakliyecilerimize uyguladıkları taşıma kotaları, yıl sona ermeden tükeniyor. AB ülkelerinin ilgili makamları, Türk mallarını taşıyan araçlara, serbest giriş izni vermiyor. Bazı ülkeler ise, girişleri ücrete tabi tutarak, taşımaların maliyetini artırıyor. Zaman zaman da karayolundan diğer taşıma modlarına zorunlu bırakılan aktarmalar, hem zaman hem para kaybına neden oluyor. Türkiye-AB arasında yerleşik ve geçerli hukuka aykırı olduğu tespit edilen bu durumda, Türk tarafının haklılığının tescil edilmesine rağmen, nakliyecilerin ve sürücülerin AB yollarındaki mağduriyetleri artarak devam ediyor. Nakliyecilerimize tahsis edilen geçiş belgesi kotalarının kısıtlı olması nedeniyle, özellikle AB ülkelerine yönelik ihraç taşımalarımızda kaydedilen artış, son yıllarda Türkiye’nin ihracatta sağladığı yükselişin gerisinde kalıyor. Sürücü vizeleri konusunda yaşanan sıkıntılarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Aynı olumsuz durum, profesyonel sürücü vizeleri konusunda da yaşanıyor. Almanya, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde açılan ve Avrupa Adalet Divanı’nca nihai karara bağlanan davalarda, hizmet vermek için bu ülkelere girmek isteyen kişilerden vize aranmasını Türkiye-Avrupa Ekonomi Topluluğu (AET) ortaklığı hukukuna aykırı bulan kararlar alındı. Bu kararlar uyarınca “Türkiye’de kurulu şirketlerde çalışan Türk vatandaşlarına hizmet sunumu için AB üyesi ülkelere girişlerinde vize şartı getirilemeyeceği” teyit edilmiş oluyor. Dolayısıyla 1980 sonrasında AB ülkelerince, sektörün temel aktörleri olan “ticari taşıt sürücüleri” başta olmak üzere, bu ülkelere hizmet sunan Türk vatandaşlarına getirilen vizeler, AB hukukuna göre “meşru” değil. Peki sorun çözüldü mü? Ne yazık ki bu olumlu kararlar, bu hizmeti veren şoförlerimiz açısından sorunu çözmeye yetmedi. Kara nakliyesinde çalışan ve Türkiye’den AB ülkelerine taşımacılık AYIN KONUĞU yapan şoförlerimiz açısından Almanya’ya giriş serbestisinin Bulgaristan’ı ve bağlı ülkeleri aşma serbestisini getirmemesi durumunda, bir çözüm sağlanamıyor. Bir tır şoförünün tırı uçağa yükleyip Almanya’da indirip bu haktan yararlanabilmesinin imkânı olmadığı için bu kararın etkili olabilmesinin tek yolu, kararın Schengen alanının bütünü için genişletilebilmesi olacak. Almanya, Hollanda ve Danimarka’da ilk etapta sevindirici bir gelişme gibi algılanan bu “vize muafiyeti” kararları, beraberinde, şoförlerimiz için yine sınır kapılarında, bu kez “vize muafiyetinden yararlanabilir olunduğuna dair kanıtlar” bulma zorunluluklarıyla, yeni bir mağduriyet sistemini getirdi. Vize uygulamalarıyla eşdeğer zaman ve para kayıplarına yol açan bu uygulamalar, mesleği gereği günlerce, haftalarca sınırdan sınıra dolaşarak, yurtdışında görev yapması gereken şoförlerimizin, geçtikleri ülkelerdeki kalış sürelerini sınırlandırıyor. Ülkemizde bulunan Schengen vize sistemine dâhil olan ülkelerin diplomatik misyonları hem vize süresi hem de istenilen evrakta ayrı ayrı uygulamalar benimseniyor. Hatta aynı ülkenin farklı şehirlerindeki temsilciliklerinde bile değişik uygulamalar görülebiliyor. Normal bir Türk vatandaşının başvuru yapması halinde temin edebileceği 1 yıllık Schengen vizesi profesyonel olarak yaptığı iş icabı en gerekli olan tır şoförlerine, çok zor koşullarda ancak bazı konsolosluklar tarafından veriliyor. Bu konuda ne yapılmasını önerirsiniz? Bu noktada, Türkiye’ye karşı uygulanan vizenin kaldırılması için siyasi iradenin girişimlerine devam etmesi büyük önem taşıyor. AB ile yapılacak görüşmeler neticesinde Ankara Anlaşması gibi geçmişte yaptığımız anlaşmalardan doğan haklarımızı kullanarak vizesiz dolaşımın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Dış ticaretimizin can damarı olan uluslararası karayolu nakliyesi sektörü, özellikle AB’ye yapılan taşımalarda haksız yere muhatap olduğu “taşıma kotaları” ve “profesyonel şoför vizeleri” mağduriyetlerine bir çözüm getirilerek acilen kurtarılmak zorunda. Aksi halde, ülkemizdeki uluslararası nakliye sektörünün Avrupalı rakipleri karşısında rekabet gücünü kaybedeceği açık bir tehlike olarak karşımızda duruyor. MÜSİAD’d abugüne kadar hangi pozisyonlarda görev aldınız? MÜSİAD’da 2 yıl Enerji Sektör Kurulu Başkanlığı, Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. 28 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirilen 21. Olağan Genel Kurul ile MÜSİAD’ın 5. Genel Başkanı seçildim. Ayrıca, DEİK Yönetim Kurulu Üyesi, İTO Elektrik-Ekipman Meslek Komitesi’nde Komite ve Meclis Üyesi, Kandilli Kulübü Kurucu Üyesi ve Başkan Vekili, Huzur Hastanesi Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi, İnsan Gelişimi ve Toplumsal Eğitim Vakfı (İGETEV) Mütevelli Heyeti Üyesi, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) Yönetim Kurulu Üyesi, Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Enerji Verimliliği Derneği (ENVERDER) Eski Yönetim Kurulu Üyesiyim. Aynı zamanda Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKÜD), Elbistan Sanayici ve İş Adamları Derneği (ELSİAD) görevim devam ediyor. Genel Başkanlık seçimlerinin ardından MÜSİAD Başkanı olarak 2 yıldır çalışmalarımı sürdürüyorum. 25 Nisan Nisan 2013 2013 Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, lojistik sektörünün iş kültürünü değiştirecek 26 GÜNDEM Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu 1 Ocak’tan itibaren uygulamaya alındı. Lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaları da yakından ilgilendiren yeni kanundaki düzenlemelerle sektörün iş kültüründe dönüşüm yaşanması bekleniyor. Y eni yılla birlikte 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, tüm iş yerleri için tehlike sınıfına bağlı olarak türü farklılaşmak üzere iş güvenliği uzmanı bulundurması ya da bu konuda hizmet veren kurumlar üzerinden hizmet alması yasal zorunluluğu devreye girdi. Kanun ile birlikte tüm işverenlerin iş yerlerinde, iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve gerekli sağlık personeli görevlendirme zorunluluğu getirildi. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin alımı, desteklenmesi ve iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu kademeli olarak uygulanacak. Buna göre uygulama, kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için 1 Temmuz 2014 itibarıyla; 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1 Temmuz 2013’te geçerli olacak. 50’den fazla çalışanı olan diğer iş yerleri için ise 1 Ocak 2013’te uygulamaya alındı. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilen yükümlülüklerin, lojistik sektörüne olası etkileri çok yönlü olarak ele alınabilir. Çünkü bu durum bir yandan güvenli taşımacılık için olumlu bir adım olarak değerlendirilirken bir taraftan firmaların maliyetlerini de ciddi oranda artırıyor. Lojistik gibi taşeron çalışan, personel sirkülasyonunun çok olduğu bir sektörde uzman bulundurma zorunluluğu uygulanması zor bir yükümlülük. İşveren açısından yeni kanunun uygulanması ve kontrollü yürütebilmesi de zor ve maliyetli olacak. Ancak iş sağlığı ve güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi ile çalışma yükümlülüğü, lojistik gibi tehlikeli sektörlerde olumsuz durumların azalarak işveren ve çalışanlar ile iş yapış yöntemlerinde ciddi bir kültür değişimine neden olacak. Lojistik sektöründe iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu daha güvenli taşımacılık için de büyük bir adım olarak nitelendiriliyor. İş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu, sektör firmalarını mali açıdan zorlayacak bir uygulama olsa da iş güvenliğinin sağlanması açısından gerekli olduğu kabul ediliyor. İşverenlerin yükümlülüğü sadece iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi çalıştırma maliyetleri ile sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda eğitim, sağlık kontrolü, ölçüm ve çalışma ortamında yapılacak iyileştirme yatırımları nedeniyle de maliyetler artacak. Ancak günümüzün zorlaşan rekabet koşulları düşünüldüğünde bu durum kaçınılmaz. Çünkü firmaların mevcut çalışma verimliliklerini artırmak için iş güvenliği konusunda daha en üst önemi vermesi ve hayata geçirmesi gerekiyor. Bunun için de işgücü kaybının önlenmesi ve iş kazalarının oranının azaltılması için İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun iş yerlerinde uygulanması büyük önem taşıyor. Bu konuda çalışanların eğitilmesi, bilinçlendirilmesi, çalışma alanındaki risk ve tehlikelerin tespit edilmesi ve ö nleyici tedbirlerin alınması ile olası iş kazaları engellenebilecek. Bu uygulama ile ürünlerin istenilen miktar ve zamanda müşteriye en uygun maliyetlerde teslim edilmesi de sağlanabilecek. Nakliye esnasında sürücüler için yapılacak olan risk analizleri, trafik kazalarının da önüne geçilmesini sağlayacak. Türkiye İş Güvenliği Uzmanları ve İşyeri Hekimleri Topluluğu (TÜİSAG) Başkanı Levent Kavlak “Sistemin uygulamaları işverene ciddi yükümlülükler getiriyor” 1 Ocak 2013’te yürürlüğe giren yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile sayıları yaklaşık 23 milyon olan çalışanların tamamını kapsayan sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı sağlanmasını hedefliyor. Bunun için iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik iş yerlerinde yeni bir sistem uygulamaya konulacak. Böylece sağlıklı güvenli çalışma koşulları oluşturarak çalışma alanlarında mevcut durumunun iyileştirilmesi ve devamlılığının sağlanması amaçlanıyor. Bu sistemin uygulamaları işverene ciddi yükümlülükler getiriyor. Her işyerinde ‘İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Profesyonelleri’ diye isimlendirilen iş güvenliği uzmanları, iş yeri hekimleri ve diğer sağlık personelleri istihdam edilecek. İşverene iş sağlığı ve güvenliği hizmeti için alternatif çözümler sunuluyor. İşveren kendi bünyesinde bulunan personellerden ya da dışarıdan bünyesine katarak İSG uzmanı ve iş yeri hekimi belgesi olanları İSG profesyoneli olarak istihdam edebilir. Kendisi uygunsa bu görevi üstlenebilir ya da dışarıdan da bu hizmeti alabilir. Bu uygulama ile İSG profesyonellerine büyük bir sorumluluk yükleniyor. İSG profesyonellerinin, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konuları işverene iletmesi ve işverence uyulmayan hayati tehlike arz eden riskleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bildirmesi gerekiyor. Öte yandan Bakanlık, küçük işletmelere iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alma konusunda destek olacak. Kamu kurum ve kuruluşları hariç olmak üzere 10 kişiden az çalışanı olanlardan, çok tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri faydalanabilecek. Çalışanlar sağlık gözetiminden geçmeden işe başlamayacak. İş kazası ve meslek hastalıklarının kayıtları etkin ve güncel olacak. Bütün işyerleri için acil durumlara karşı eylem planı hazırlanacak. İSG, işyeri çalışanlarının katkı ve katılımıyla sağlanacak. Türkiye’nin yıllardır iş kazalarında kaybettiği ve iş göremez çalışanlarının, meslek hastalıklarının toplumda açtığı sosyal yaralar toplumun ruh sağlığını bozmakla birlikte ülke ekonomisini de ciddi bir şekilde tehdit etmeye başladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre Avrupa’daki gelişmiş ülkelerin iş kazalarında kullandığı ölçeğe göre 10 yıl önce iş kazalarında ölüm oranı her 100 bin çalışanda 16 iken, 2011 sonunda ise her 100 bin çalışanda 8 sayısına düştü. İş sağlığı ve güvenliği alanında en başarılı 27 Nisan 2013 Sevim Erpolat Gökbora Uluslararası Nakliyat Kalite Koordinatörü “Sürücülerimize iş güvenliği konusunda eğitim veriyoruz” Çalışma hayatı çok dinamik ve sürekli değişen bir yapıya sahip. Söz konusu insan yaşamı olunca, binlerce şirketten, işverenden ve işçiden bahsetmemiz gerekiyor. Bir işin veya iş yerinin olmazsa olmazı öncelikle güvenliktir. Güvenlik tedbirlerinin, olası maddi ve manevi kayıpların önüne geçmenin en önemli ve geçerli yolu olduğu kanaatindeyim. Geçtiğimiz yıllarda tersanelerde, maden ocaklarında ya da çadırlarda çıkan yangın sonucu hayatını kaybeden işçiler göz önüne alındığında, iş sağlığı ve güvenliği konusunun ne kadar büyük önem taşıdığı anlaşılıyor. Dolayısıyla iş güvenliği sağlığı konusuna daha fazla önem verilmesi gerektiği anlaşıldı ve kanun haline geldi. Önemli, köklü değişiklik ve yenilikler getiren kanunun, başta işverenler olmak üzere, tüm çalışanlara da büyük sorumluluk ve görev getirdiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte birçok kurumda üniversite mezunlarına iş olanağı sağlanması ile istihdamımız da artıyor. Yeni kanundaki şirketlerde uzman bulundurma zorunluluğuna gelirsek; aslında kurumsal ve büyük firmalarda kalite, ISO veya başka standartlar adı altında işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik tedbirler, önlemler ve gelişmeye açık çalışmalar, uzman ve danışmanlık hizmeti gibi desteklerin uzun zamandan beri uygulandığını söyleyebiliriz. Gökbora olarak bizde bu konularda eğitim ve seminerler aldık. Olası sorunları önlemeye yönelik tedbir almaya da dikkat ediyoruz. Kalitemiz gereği yeni kanunun getirdiği birçok uygulamayı uzun yıllardan bu yana gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları yabancı olmadığımız bir uygulama. Türkiye’de kanunla beraber büyük ya da küçük ölçekli birçok firmada çalışma yapılmaya başlandı. Lojistik sektöründe ise biraz daha ayrıntıya inersek kanun kapsamı içinde iyileştirmeye açık farklı alanların olduğunu düşünüyorum. İşimiz sürücülerle olduğu için onlara İSG kapsamında eğitimler veriyoruz. Fakat sürücülerde zorunlu olan SRC, psikoteknik gibi belgelerin eğitiminde İSG ve ilkyardım derslerinin 3-5 saatlik ders programlarının içine alınması, sıkıştırılması yerine daha kapsamlı olacak şekilde zorunlu hale getirilmesi fikrindeyim. Bu konu, firma olarak sürekli eğitimlerle desteklemeye çalışsak da, sektörün genel sorunu. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz. Fakat sürücülerin seferlerde ve uzun zaman yollarda olması nedeniyle alınan eğitimlerin süreci biraz daha vakit alıyor. Bu nedenle sektör olarak birlik içinde hareket etmek gerekiyor. Bununla beraber yetkili kurumların daha aydınlatıcı seminerlerle işletmeleri konuyla ilgili bilgilendirmesinin, kanunun net ve anlaşılır bir şekilde uygulanmasına daha fazla destek sağlayacağını düşünüyorum. 28 ülkelerden biri olan İngiltere’de bu oran 100 binde 1,3’tür. Yeni kanun ile bu sayının mümkün olduğu kadar düşürülmesi hedefleniyor. “Yeni İş Güvenliği Kanunu ‘önce insan’ diyor” Ülkemizde sanayinin hızla artmasıyla birlikte iş kazaları aynı hızda artmasa bile çalışanların ölümlerinin yıllık ortalaması değişmiyor. Son 10 yılda kaybedilen çalışan sayımız 11 bin 410’dur. Son 65 yılda ortalama her yıl 1000 çalışanımızı kaybettik. Birçok yaralı ve sayısını tahmin bile edemediğimiz meslek hastalığı mağduru var. 6331 sayılı yasa ile savaş bilançoları gibi korkunç olan bu tablonun değişmesi hedefleniyor. Yasanın en önemli görevi ise iş güvenliği uzmanları ve iş yeri hekimlerine düşüyor. 6331 İSG yasasından aldığı yetki ile iş yerlerinde bilimsel çalışmalar yaparak iş kazalarını öngörmek ve önlemler almak ile çalışan ölümlerinin, yaralanmalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçilmesi için düzenlendi. Bu şekilde iş kazalarının ve meslek hastalıklarının engellenmesi hedefleniyor. Kanun kısaca ‘önce insan’ diyor. Medeni bir toplum olmanın temel şartı, geride yaralı ve hasta çalışanlar bırakmamak bilinci ile hareket etmek. 6331 sayılı yasa da bunu hedefliyor. Türkiye İş Güvenliği Uzmanları ve İşyeri Hekimleri Topluluğu (TÜİSAG) 30 bin iş güvenliği uzmanı ve iş yerini bünyesinde bulunduruyor. Ülkemizdeki uzman ve hekimlerin tamamına yakınını çatımız altına almamızdan dolayı hedeflenen bu önemli görevi yerine getirmek bizim için çok önemli. Geleceğin Türkiye’sinde hiç iş kazası ve meslek hastalığı olmamasını sağlamak için yola çıktık. 6331 sayılı yasa ile birlikte iş güvenliği uzmanlığı ve iş yeri hekimliği çok popüler bir meslek haline geldi. Şu an itibarıyla 20 bine yakın iş güvenliği uzmanı sertifikasını aldı. İlerleyen yıllarda binlerce mühendis, mimar ve teknik personelin istihdamını sağlayacak olan bu kanun, binlerce kişiye ekmek kapısı açıyor. Yasanın çıkmasıyla birlikte 23 milyona yakın çalışanın sağlığı ve güvenliği garanti altına alınırken, ülkemizde iş bulmakta güçlük çeken binlerce genç bilim insanına da iş olanağı sağladı. Türkiye’de kamu ve özel sektör olmak üzere yaklaşık 1,5 milyon işletmeyi kapsamı içine alan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre tüm işletmelerde tehlike sınıflarına bakılmaksızın en az bir tek çalışanı dahi varsa iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu var. İSG profesyonellerinin çalışma sürelerine baktığımızda 10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde çalışan başına yılda en az 60 dakika A,B,C sınıfı iş güvenliği uzmanlarından herhangi biri hizmet verebilir. Diğer iş yerlerinden az tehlikeli sınıfta yer alanlarda, çalışan başına ayda en az 10 dakika A,B,C sınıfı iş güvenliği uzmanlarından herhangi biri hizmet verebilir. Tehlikeli sınıfta yer alanlarda, çalışan başına ayda en az 15 dakika B sınıfı iş güvenliği uzmanı ve 3 yıl süreyle geçici olarak C sınıfı iş güvenliği uzmanı hizmet verebilir. Çok tehlikeli sınıfta yer alanlarda çalışan başına ayda en az 20 dakika A sınıfı iş güvenliği uzmanı ve geçici olarak 4 yıl süreyle B sınıfı iş güvenliği uzmanı hizmet verebilir. Yukarda geçici olarak C sınıfı iş güvenliği uzmanları 3 yıl süreyle geçici olarak tehlikeli sınıflara B sınıfı iş güvenliği uzmanları çok tehlikeli sınıftaki iş yerlerine hizmet verebilir. Bunun sebebi yeteri kadar iş güvenliği uzmanı olmaması. 6331 sayılı yasa kapsamına aldığı iş yerlerinin sayısı ölçüsünde iş güvenliği uzmanı istihdamı sağlamak amacıyla yapılmış bir uygulama. “İş kazalarının büyük kısmı insan hatalarından kaynaklanıyor” Ülkemiz tarihinin en önemli yasalarından biri olarak çıkarıldığını düşündüğümüz 6331 sayılı yasanın uygulamaları ilerleyen yıllarda ülkemizde sayıları 23 milyona yakın kişinin çalışma alışkanlıklarını değiştirecek. İş kazalarının yüzde 98’lik bir kısmı önlenebilir iş kazalarıdır. Bu oranın yüzde 80’i insan kaynaklı olurken yüzde 18’i işletmedeki diğer etkenlerden kaynaklanıyor. İş kazalarının büyük bir oranının insan hatalarından kaynaklanması, çalışan eğitiminin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Eğitimin amacı çalışanlarımızın çalışma alışkanlıklarının iyileştirilerek iş kazalarına karşı daha duyarlı hâle gelmelerini sağlamak. TÜİSAG olarak ilerleyen yıllarda İSG kültürünü, toplumun her kesimine yayarak yaşam sağlığı ve güvenliği kültürüne dönüştürmeye çalışıyoruz. Bunu sağlamak için ülkemizdeki tüm sektörel fuarlarda standlar açarak işverenlerimizle saatlerce konuşarak ve seminerler vererek ‘önce insan’ kavramını yerleştirmeye çalışıyoruz. Çalışanlarımıza da eğitimler vererek hayata tutunmalarında gereken tüm bilimsel çalışmalara imza atıyoruz. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan İSG uzmanlarını ve iş yeri hekimlerini TÜİSAG çatısı altında ihtiyacı olan tüm bilimsel kütüphanesiyle ve mevzuatlara uygun çalışma bilgileriyle donatarak ülkemize büyük bir hizmet veriyoruz. Oktay Tarhan Tarhan Yapı firma sahibi “İş güvenliği uzmanlığı, maliyetleri büyük oranda artıracak” Türkiye’de 1 Ocak 2013 yılı itibarıyla yürürlüğe giren kanunla 50’den fazla işçi çalıştıran tüm iş yerlerinin iş uzmanı bulundurma zorunluluğu, 1 Temmuz 2013’ten itibaren çalışan sayısı 10 olan firmalar için de geçerli olacak. Bu zorunluluğun, insan sayısına bağlı olması yerine riskli iş sahalarında uygulanmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Diğer sektörlerde olduğu gibi lojistik sektöründe de iş güvenliği konusunda bir şeyler yapılması gerektiği kanaatindeyim. Ancak sadece uzman bulundurulması konusunu yeterli görmüyorum. Bu durumun aslında sıkıntıda olan lojistik sektörüne ciddi maliyet artışı getirecek olması en büyük handikap. İş yerinde uzman bulundurmak yerine daha makul ve düşük maliyetli çözümler getirilebileceğini düşünüyorum. Bu konuda eğitimsizlik en büyük sorun. Ancak mevcut iş güvenliği yasasının, devlet tarafından harfiyen uygulanmasının şirket sayısında çok ciddi azalmalara neden olacağını düşünüyorum. Bu tür yasal değişikliklerde bir türlü olması gereken noktayı tutturamıyoruz. Türkiye’de iş kazalarını azaltmak için yasal düzenleme şarttı. Ancak 12 çalışanı olan bir lojistik şirketinde iş güvenliği uzmanı ve sağlık personeli bulundurma zorunluluğu maliyetleri çok büyük oranda artırıyor. Biz uluslar arası taşımacılık konusunda faaliyet gösteren bir şirketiz. Türkiye’deki en verimli çalışan şirketlerden biriyiz. Verimlilikten kastım şirketin sahip olduğu kaynakların en iyi şekilde ve maksimum seviyede kullanılması. Dolayısıyla bizim araçlarımız ve o araçları kullanan sürücüler haftalık mesai günlerinde yolda seyahat halinde, yurt dışında, gümrüklerde, boşaltmada ve yükleme yerlerinde bulunuyor. Dolayısıyla şirketimizde bulundurmak ile yükümlü olduğumuz sağlık personeli gerekli hizmeti veremez. Biz çalışanlarımız hastalandığı anda hemen hastaneye gönderiyoruz. Ayrıca tüm çalışanlarımıza muhakkak sağlık raporu aldırıyoruz. 29 BAKIŞ AÇISI Nisan 2013 “Tır sürücüsünden vize işlemi için ‘davetiye’ talep etmek mantık dışı” 30 BAKIŞ AÇISI Vize işlemlerinin sektörde zaman ve maliyet kaybına neden olduğunu vurgulayan UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, vize başvuru evrakları arasında “davetiye” istenmesi sebebiyle sorunun daha da sıkıntılı bir hal aldığını dile getiriyor. FATİH ŞENER UND İcra Kurulu Başkanı N isan ayı itibarıyla UND İcra Kurulu Başkanlığı görevine getirilen Fatih Şener ile sürücü vizeleri problemi üzerine söyleşi gerçekleştirdik. Konu ile ilgili Şener, dış ticaretin en önemli ayağı olan uluslar arası karayolu taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren Türk sürücülerinin, Avrupa Birliği ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkelerinin birçoğuna yaptıkları taşımalarda vize temin problemi yaşadıklarını söylüyor. Mal hareketinin serbest dolaşımını sağlayan Gümrük Birliği anlaşmasına taraf olan AB ülkeleri için vize zorluklarının AB taahhütlerine de uygun olmadığını vurgulayan Şener, “En önemli rekabet unsurları kalite, hız ve maliyet olan sektörümüzde AB ülkeleri ele alındığında 3 günlük bir seyahat öncesinde vize temini için ortalama 7 gün kaybedilmesi kabul edilebilir bir durum değil. Sektörümüzde önemli ölçüde zaman ve maliyet kaybı oluyor. Tır sürücüleri için yılda ortalama 55 bin adet Schengen vizesi temin eden sektörün, Schengen vizesi maliyeti yıllık ortalama 7 milyon euro civarında” diyor. Bununla birlikte sürücülerin vize başvuru evrakları arasında “davetiye” talep edilmesi nedeniyle problemin daha da büyüdüğünü belirten Şener, davetiyenin, seyahate çıkan kişinin gittiği ülkede kalacağı adresi, ilgili ülkede kalacağı tarih aralığını ve seyahatten kendi ülkesine geri dönüşünü garanti etmek için istendiğini ifade ediyor. “Türk ihracat ve ithalat yükünü, ulusla rarası kurallar gereği belirlenmiş resmi evraklar çerçevesinde taşıyan tır sürücüleri teslim aldıkları yükleri, yine resmi evraklarda belirtilen adreslere teslim etmek amacıyla görevlerini yerine getiriyor” diyen Şener, her bir sefer için gerçekleştirilen bu organizasyonda, profesyonel tır sürücüleri için kalınacak adres ve dönüş garantisi olmadığından bu belgenin istenmesinin gereksiz olduğunun altını çiziyor. Türk taşımacıları için daima gündemde olan vize problemi konusunda bize bilgi verir misiniz? Karayoluyla uluslar arası taşımacılık faaliyetinde bulunan 2 bini aşkın firma ve eşya taşımacılığı faaliyetinde kullanılan 60 bini aşkın araç sayısı ile Türk filosu bugün Avrupa’nın en güçlü filolarından biri haline geldi. Bu kapasitedeki firma sayısı ve araç filosu ile ülkemizin dış ticaretinin çok önemli bir bölümü, Türk uluslar arası kara taşımacılığı sektörü tarafından sağlanıyor. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda sektörün önündeki en büyük tarife dışı engel geçiş belgeleri yani taşıma kotaları, ikincisi de sürücü vizeleri olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemiz dış ticaretin can damarı olan uluslar arası karayolu taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren Türk sürücüleri, gerek Avrupa Birliği ülkelerine gerek Türk Cumhuriyetleri’ne gerekse Orta Doğu ülkelerinin birçoğuna yaptıkları taşımalarda vize temin etmek zorunda kalıyor. 31 BAKIŞ AÇISI Nisan 2013 Bu durumun sektöre olan etkilerinden bahseder misiniz? Yük, tır ve sürücü üçlüsü karayolu taşımasının ayrılmaz parçalarıdır. Dolayısıyla sürücüyü kısıtlamak aracı, aracın hareketini kısıtlamak ise mal hareketini engelliyor. Mal hareketini serbest kılan Gümrük Birliği anlaşmasına taraf olduğumuz AB ülkeleri için vize zorlukları AB taahhütlerine aykırı. En önemli rekabet unsurları kalite, hız ve maliyet olan sektörümüzde AB ülkeleri ele alındığında 3 günlük bir seyahat öncesinde vize temini için ortalama 7 gün kaybedilmesi kabul edilebilir bir durum değil. Sektörümüzde önemli ölçüde zaman ve maliyet kaybı oluyor. Tır sürücüleri için yılda ortalama 55 bin adet Schengen vizesi temin eden sektörün, Schengen vizesi maliyeti yıllık ortalama 7 milyon euro civarında. Peki vize konusunda yaşanan temel problemler nedir? Bu konuda, vize temin süresi, konaklama süresi, alım maliyeti, temini için gerekli evrak ve prosedürler gibi birçok zorlukla karşı karşıya kalınıyor. En fazla taşıma yaptığımız AB ülkelerini ele alırsak, sürücülerimiz bu ülkelere yapacakları taşıma faaliyetlerinde Schengen vizesi almak zorunda. Her Schengen vize başvurusunda standart olarak “davetiye” dâhil en az 22 adet evrak isteniyor. Başvuru yapılan ya da yapılacak ülkelere göre maalesef söz konusu evrak sayısı artıyor ama azalmıyor. Ayrıca bu evrakların her altı ayda bir alınan vize işlemleri sırasında daha önce verilmemiş gibi tekrar istenmesi ise konunun anlaşılamaz olan bir başka yönü. Sürücü vizesinde davetiye neden isteniyor? Sürücülerin vize başvuru evrakları arasında talep edilen “davetiye” adı üzerinde, seyahate çıkan kişinin gittiği ülkede kalacağı adresi, ilgili ülkede kalacağı tarih aralığını ve seyahatten kendi ülkesine geri 32 dönüşünü garanti etmek amacıyla isteniyor. Türk ihracat ve ithalat yükünü, uluslar arası kurallar gereği belirlenmiş resmi evraklar çerçevesinde taşıyan tır sürücüleri teslim aldıkları yükleri, yine resmi evraklarda belirtilen adreslere teslim etmek amacıyla görevlerini yerine getiriyor. Her bir sefer için gerçekleştirilen bu organizasyonda, profesyonel tır sürücüleri için ne kalınacak adres ne de dönüş garantisi olmaması nedeniyle bu belgenin istenmesi çok gereksiz bir uygulama. Davetiye, her ülkede aynı koşullarda mı talep ediliyor? Ayrıca, ülkemizde bulunan Avrupa Birliği ülkeleri diplomatik temsilcileri tarafından talep edilen davetiye vizeyi veren ülkenin uygulamalarına göre farklılık gösteriyor. Bazı ülkelerin diplomatik temsilcileri, davetiye gönderen kişiden, seyahat edecek kişinin tüm sorumluluğunu alacağını beyan ederek noterden onaylı imza sirküleri ile davetiyenin orijinalini talep ediyor. Bazı ülkelerde ise bu uygulama tamamen formalite şeklinde yürütülüyor. Türkiye’den bir mal alacak Avrupalı müşteriden, o malı getirecek araç sürücüsünün tüm sorumluluğunu aldığını belirten noter onaylı bir taahhüdü istemenin o vize ile bir yıl boyunca onlarca sefer yapılacağı düşünülürse ne kadar anlamsız bir talep olduğu açıkça ortaya çıkıyor. BAKIŞ AÇISI Davetiye seferlik, vize ise sürelidir. Bu nedenle ilk seferinde davet mektubu gönderen müşterinin bir yıl boyunca yapılacak seferlerle ilgili yükümlülüğü nasıl olabilir? Bu noktada deniz taşımacılığında uygulanan “gemi adamı” statüsünün sektör mensuplarımız için de “kara adamı” modeli geliştirilerek uygulanması gerektiği kanaatindeyim. Sadece AB’ye üye ülkelere yapılan vize başvurularında mı sıkıntı var? Problem sadece AB ile sınırlı değil. Biraz önce de ifade ettiğim gibi davetiye meselesine sadece bir prosedür olarak bakan ve ciddiye almayan ülkeler yanında Türkmenistan gibi bazı ülkeler de konuyu çok ciddi bir gereklilik haline getirmiş durumda. Türkmenistan sektörümüz için çok ciddi bir şekilde zaman ve maliyet kaybına uğratacak bir uygulama ile “davetiye” uygulamasını ısrarla sürdürüyor. Davetiyenin düzenlenebilmesi için, Türkmenistan’da bulunan özel kişi ve kuruluşlar tarafından seyahat edecek kişi hakkında Türkmenistan’ın Devlet Göçmenler Dairesine başvuruda bulunulmasına yönelik süreç işliyor. Başvuru yapılan kişi için Devlet Göçmenler Dairesi (DGD) tarafından onay verilmesinin ardından davetiye tanzim ediliyor. Davetiye talep edilen özel kuruluşlar bu hizmeti 75-150 dolar arasında değişen fiyatlarla veriyor ve sürecin tamamlanması en iyi ihtimalle 15 iş gününü buluyor. Davetiye talep süreci olumsuz yönde seyrederse, yani sürücü “yasaklı” olduğu gerekçesi ile davetiye ve dolayısıyla vize talebi için Türkmen makamlarından “ret” cevabı alırsa; ilgili firmanın aynı süreci bir başka sürücü için başlatması gerekiyor. Türkmen makamları, ülkeye girişlerine izin verilmeyen “yasaklı” sürücüler için sebep bildirmeden (kalış süresi 5 günü geçmesi halinde bildirimin gecikmesi, sigara veya trafik cezası almak gibi) ret cevabı verebiliyor. Vize prosedürleri zorlaştıkça, nakliyecimiz çaresiz durumda kalıyor. Uygulamayı titizlikle sürdüren Türkmenistan gibi ülkeler söz konusu olduğunda vize daveti temin etmenin bazı fırsatçılar tarafından bir sektör haline getirildiği görülüyor. Nakliyeci, ret cevabı aldığında ne yapıyor? Vize elbette ülkelerin egemenlik hakları ile ilgili bir konu ancak IRU Genel Sekreteri Martin Marmy’nin “Uluslar arası taşımacılık faaliyetleri başladığından bu güne kadar iltica eden bir sürücü görülmedi” sözü her fırsatta söylenen bir gerçek. Taşıma yapılan ülkelerde sürücümüzün vizesini kullanarak o ülkede kalmaya çalışması akla hayale gelemeyecek bir durum. Bu nedenle vize de ısrar etmek taşımayı ve dolayısıyla ticareti de engelliyor. Ayrıca altyapı sorunları sebebiyle aşılamaz yanlışlıklar da yapılmıyor değil. Sadece“ isim benzerliği” sebebiyle daha önce hiç Türkmenistan’a gitmemiş sürücü veya iş adamları için de “yasaklı” olma konusu karşılaşılabilen enteresan bir durum. Örneğin, “Mehmet Yıldız” isimli bir kişi daha önce Türkmenistan’a gittiyse ve Türkmen kurallarına uygun hareket etmediyse ve sonucunda ülkeye girişine yasak konulduysa, söz konusu isimde başka biri için detaylı bir güvenlik soruşturması yapılmaksızın davetiye talepleri reddediliyor. Türkiye genelini bir yana bırakalım, Türk futbol liglerinde 203 tane “Mehmet Yıldız” isimli futbolcu olduğu düşünülürse bu durumun vahameti daha net anlaşılacak. Sonuç olarak, Türkmenistan’ın bu uygulaması ile aynı isim ve soyadına sahip yüzlerce kişi Türkmenistan’a vize alamaz hale geliyor. Bu konuya nasıl çözüm getirilebilir? Vize konusu, derneğimizin öncelikli meselelerinden biridir. Dolayısıyla sektörün bu önemli sorunu, UND Yönetim Kurulu tarafından İcra Kurulu’ndan öncelikli beklenti olarak belirtildi. Bu konuda UND Başkanı Ö. Çetin Nuhoğlu ile birlikte Dışişleri Bakanlığı’nda yetkili üst yöneticilerle toplantılar gerçekleştirildi. Bu doğrultuda özellikle sorun yaşanan birkaç ülke için çözüm amaçlı görüşmeler başlatıldı. Öte yandan Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçilerek karayolu taşımacılığı için kritik öneme sahip ülke sürücülerine Türkiye Cumhuriyeti tarafından uygulanan vize prosedürlerinin tespiti konusunda bilgi talep edildi. Bu çalışmalar kapsamında, ülkeye ve duruma göre özel çözüm için karşılıklılık ilkesinin işletilmesi de dâhil olmak üzere KUKK (Kara Ulaştırma Karma Komisyonu), KEK (Karma Ekonomik Komisyon) toplantıları gibi tüm platformlarda çözüm çabalarımız devam edecek. 33 Nisan 2013 34 en iyi cins taş kömürlerine ev sahipliği yapıyor “Kara elmas” Zonguldak “Kara elmas” diyarı Zonguldak’ı kent yapan, sanayisini geliştiren, ekonomisinin bel kemiği, 50 bine yakın insanın çalıştığı kömür madenleri… 150 yıllık geçmişe sahip olan madencilik ile buna bağlı gelişen sektörler, sadece Zonguldak için değil, ülke ekonomisi için de önemli bir yer tutuyor. HER kentin bir fotoğrafı vardır insan hafızasında… Hiç gitmediğiniz bir kentin adı geçtiğinde bile aklınıza ilk gelen, genellikle bu fotoğraf olur. Batı Karadeniz’in en güzel şehirlerinden Zonguldak’ın adı geçtiğinde de ilk akla gelen fotoğraf, madencilerdir. Zonguldak’ı kent yapan, sanayisini geliştiren, ekonomisinin bel kemiği, en iyi “kara elmas” benzetmesinin anlattığı kömür madenleri… 150 yıllık geçmişe sahip madencilik ve buna bağlı gelişen sektörler, sadece Zonguldak için değil, Türkiye ekonomisi için de önemli bir yer tutuyor. Zonguldak’tan ekonomik büyümeyle birlikte iki kent daha çıktı: Bartın ve Karabük. Zonguldak maden kömürü bakımından Türkiye’nin en zengin ili. Maden kömürü Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun Ereğli Kömür İşletmesi tarafından çıkarılıyor ve faal nüfusun yüzde 15’i, yaklaşık 50 bine yakın insan maden işinde çalışıyor. Maden kömürü çıkarılan üretim havzası 14 milyar ton kömür rezervine sahip. Kömür yatakları, Ereğli’nin doğusundaki Köseağzı yakınından başlayarak, Kozlu, Zonguldak, Kilimli arasında büyük damarlar halinde bulunuyor. Çatalağzı bölgesinde ise yer yer kayboluyor. Kömür havzasının boyu 180, eni ise 50 kilometre. 1829’da bulunan ve 20 sene sonra işletilmeye başlanan enerjisi yüksek ve kaliteli kömür, dünyanın en iyi cins taş kömürleri arasında yer alıyor. Senelik kömür üretimi 10 milyon tona yakın. Maden kömürünün yanı sıra, bölgede demir, manganez, barit, kalker, dolamit, kuvarsit, alüminyum ve kil gibi yer altı zenginlikleri de bulunuyor. Devrek’te bakır, Çaycuma’da volfram madenleri çıkarılıyor. fiEH‹R VE EKONOM‹ Sanayide 4. sırada yer alıyor Zonguldak sanayi gelişimi açısından İstanbul, Kocaeli ve İzmir’den sonra 4. sırada yer alıyor. Zengin maden kömürü yatakları, enerji santrali, liman şehri oluşu, gür orman varlığı, başta demir-çelik tesisleri olmak üzere pek çok sanayi tesisinin kurulmasını ve ilin ileri sanayi bölgesi haline gelmesini sağladı. Zonguldak; limanları, Çatalağzı Termik Santrali, Filyos Ateş Tuğla Fabrikası, Ereğli ve Bartın’daki büyük tersaneleri, mobilya, kireç, kâğıt ve bisküvi fabrikalarıyla çok çeşitli sektörlerde adından söz ettiriyor. Çaycuma’da Türkiye’nin üçüncü büyük kâğıt fabrikası, yem fabrikası, deri ve kösele atölyeleri, CDK Demir Sanayi, Devrektaş, Çaytaş, Dokap orman ürünleri fabrikaları faaliyet gösteriyor. Kentin en önemli sanayi kuruluşları ise KARDEMİR ve ERDEMİR demir-çelik fabrikalarıdır. Türkiye’de ağır sanayinin kalbi Ereğli ve Karabük’te atar. Ereğli’deki tesisler Orta Doğu’nun en büyük tesisleri olma özelliğine sahip. Karabük’te genel olarak inşaat demiri, pik boru benzeri yuvarlak maddeler, Ereğli’de ise sac levha, teneke gibi yassı madde üretimi gerçekleştiriliyor. Sanayideki gelişmişliğinin yanı sıra, kentte tarımsal üretim de gelişmiş durumda. Arpa, buğday, mısır, patates, ceviz ve kivi başlıca tarımsal ürünler. Son yıllarda sera sebzeciliğinde de önemli gelişme kaydediliyor. Hayvancılıkta ise yüksek kesimlerde koyun, kıl keçisi ve Ankara keçisi yetiştiriciliği yaygın. Kırsal alanlarda da sığır ve manda besiciliğinin yanı sıra, tavukçuluk ve arıcılık da yapılıyor. Hayvancılığa bağlı olarak, süt, peynir, yoğurt üretimi de gerçekleştiriliyor. Zonguldak’ın ekonomik hayatında balıkçılık da önemli yer tutuyor. Zonguldak ve Bartın açıkları hamsi sürülerinin Karadeniz’deki başlıca yumurtlama alanlarını oluşturuyor. Ereğli ve Amasra da balıkçı barınaklarına ev sahipliği yapıyor. Hamsinin yanı sıra, kalkan, istavrit, palamut, mezgit, lüfer ve torik de avlanıyor. Orman yönünden de zengin olan Zonguldak’ta halkın bir kesimi geçimini ormancılıktan sağlıyor. Başlıca ürün kalemi ise, uçsuz bucaksız yer altı ocaklarını taşıyan maden direkleri… Ayrıca, halı ve kilim tezgâhında dokumacılık, Devrek’te baston yapımı gibi küçük el sanatları da kent ekonomisine katkı sağlıyor. Son yıllarda yayla turizmi, dağcılık, mağaracılık ve av turizmi de yaygın biçimde yapılmaya başlandı. Ekonomiye hayat veren limanlar Zonguldak Limanı Zonguldak, büyük bir kömür üretim merkezi olmasının yanı sıra, önemli bir liman kentidir. Zonguldak Limanı, 1936 yılında Fransız sermayeli Ereğli şirketinden alınarak Türk hükümetine devredildi,1937 yılında Etibank tarafından kurumsallaştırıldı ve bugün halen Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından işletiliyor. 35 Nisan 2013 Limanda, Ukrayna limanlarına sefer yapan Ro-Ro gemileri için aynı anda üç Ro-Ro gemisinin yanaşabildiği rıhtım, genel kargo ve dökme yük gemilerinin yanaştığı iki rıhtım ve bir adet tren ferisi rıhtımı bulunuyor. Ukrayna limanlarına değişik firmalara ait beş adet gemiyle karşılıklı ve düzenli seferler yapılıyor. Eren Holding Limanı Zonguldak’ta Eren Holding’e ait bir liman da hizmet veriyor. Limanda 250 metre uzunluğu ve 14 metre su derinliği ile Panamax tipi gemilerin yanaşacağı rıhtım bulunurken, boşaltma dokunda iki adet vinç saatte 750 ton tahliye yapabiliyor. Cape Size tipi gemilerin yanaşabileceği boyu 300 metre ve su derinliği 20 metre olan rıhtımda ise iki adet vinçle saatte 1500 ton tahliye gerçekleştiriliyor. Erdemir Limanı Erdemir Limanı (Er-Port), Baba ve Çengel burunlarını birleştiren hattın sahil kesiminde yer alıyor. Er-Port’ta, 405 ve 350 metre boyunda iki dökme yük rıhtımı, 295 ve 200 metre uzunluğunda iki genel kargo rıhtımı, bir Ro-Ro, bir cüruf rıhtımı ile 11 liman vinci mevcut. Liman, ERDEMİR Fabrikaları’nın ham madde, yarı mamul gibi üretimi için gerekli malzemelerin tamamına yakını ile mamullerinin yüzde 35’inin denizyoluyla sevkini sağlıyor. Ayrıca, ülke ihtiyacı doğrultusunda, tüm sanayi ve ticari kuruluşların liman ihtiyaçlarını da karşılıyor. Bartın Limanı Bartın Belediyesi tarafından işletilen Bartın Limanı’nda gemi boyu sınırlı olmayıp 7.5 MT draftta yaklaşık 10 bin tona kadar yükleme gerçekleştirilebiliyor. Limanın yıllık yük kapasitesi 3 milyon ton ve 1500 metrekarelik iki adet kapalı transit deposu, 2000 metrekarelik stabilize transit açık alanı bulunuyor. Zonguldak ticari limanlarıyla tarihte de önemini korudu. Kent Tarihi Zonguldak’ın tarih öncesi çağlarıyla ilgili kesin bilgi bulunmuyor. MÖ VI. yüzyılın başlarında, Megaralı Kolonistler, Karadeniz kıyılarında birtakım ticari kentler ve iskeleler kurdu. Bunların başında Herakleia Pontika (Karadeniz Ereğlisi), Teion (Filyos-Hisarönü), Sesamos (Amasra) ve Kromnay geliyordu. Bu yerleşim alanları ve iskeleler yüzyıllar boyunca önemini korudu. Antik çağlarda Bithynia ile Paplagonia’nın kesiştiği noktada bulunan Zonguldak, Frig (MÖ 1200/750-676), Kimmer, Pers (MÖ 555-333), Makedonya (MÖ IV.yüzyıl), Bithynia ve Pontus Krallığı (MÖ IV-I. yüzyıl), Roma (MS.I-IV yüzyıl) ve Bizans (MS.IV-XIII. yüzyıl) dönemlerinde çeşitli yerleşimlere ev sahipliği yaptı. Bu dönemlere ait kalıntılar günümüze kadar geldi. Zonguldak,1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve kardeşi Mansur’un akınlarına uğradı. Emir Karatekin 1084’te Karadeniz Bölgesi’ndeki yerleşim alanlarıyla birlikte Zonguldak’ı da ele geçirdi. Ardından bölge Bizanslıların yönetimi altına girdi. Anadolu Selçukluları’nın çöküşünden sonra Kastamonu ve Zonguldak yöresinde beylik kuran Hüsamettin Çoban Bey, Zonguldak yöresini tamamen egemenliği altına aldı. Bu arada Cenevizliler ve Bizanslılar sürekli bölgeye akınlar düzenledi. Candaroğulları Beyliği yöreyi ele geçirdi ancak o dönemdeki siyasi karışıklık nedeniyle Zonguldak’ı alamadı. Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı topraklarına katılan Zonguldak’a, 1402’deki Ankara Savaşı’ndan sonra Timur hâkim oldu. Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra Çelebi Mehmet 1413’te Osmanlılarda bütünlüğü sağladı ve kent, Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1460’ta kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Şile’den Cide’ye kadar olan Karadeniz kıyılarındaki birçok iskele “hatab (odun) iskelesi” ismini taşıyordu. Bunlardan belli başlıları; Karasu, Ereğli, Filyos, Bartın, Amasra ve Cide’de bulunuyordu. Bugünkü 36 Zonguldak’ın il merkezinin bulunduğu yer Ereğli’ye bağlı Tahta İskelesi’nin çevresinde İstanbul’a gönderilecek kereste depoları yer alıyordu. XIX. yüzyılda Zonguldak’ta taş kömürü yataklarının bulunması ve üretime geçilmesiyle birlikte kent önem kazandı. 1899’da kaza merkezi yapılırken, yabancı şirketlerin Kozlu’daki yönetim merkezleri 1909’da buraya taşındı. Zonguldak’ın ilk belediyesi 1899’da kuruldu. Bu dönemde Kastamonu vilayetine bağlı, Kastamonu merkez sancağı ile Bolu sancağının sınırları içinde yer alan Zonguldak, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus donanması tarafından bombalandı. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra taş kömürü üretim bölgesini ele geçirmek isteyen Fransızlar, 8 Mart 1920’de Ereğli ile birlikte Zonguldak’ı da işgal etti. Fransız birlikleri 21 Haziran 1920’de yöreden çekildi ve Zonguldak, TBMM tarafından 1920’de bağımsız mutasarrıflık, sancakların kaldırılmasından sonra da 1924’te il konumuna getirildi. Tarihi eserler Zonguldak il merkezinde eski çağlara ait herhangi yapı bulunmuyor. Karadeniz Ereğlisi ile Filyos-Hisarönü, Herakleia Pontike ve Tieion antik kentlerine ev sahipliği yapıyor. Bu kentlere ait sur kalıntıları, su kemerleri, mimari parçalar, Ereğli Kalesi, Filyos Kalesi, Filyos Antik Limanı, Bizans dönemine ait kilise, Çeştepe fiEH‹R VE EKONOM‹ Zengin bitki örtüsüne sahip mevkisindeki tümülüs, Bozhane, Halil Paşa, Kırmanlı, Molla Halil, Ali Molla, İskele ve Ağa camileri, Hacı Eşref ve Akarca mescitleri, Kayabaşı Ziyaretgahı, Aktaş Şeyhi Türbesi, Seyit Nasrullah Efendi Türbesi, Keşif Tepe’deki (Çeştepe) Demirci Dede, kentteki Kuştepe ve kıyıdaki Mersin Dede türbeleri, Hacı Mehmet Çeşme ve Murtaza Mahallesi Çeşmesi, Uzun Mehmet Anıtı, Türk sivil mimarisinin örnekleri arasında yer alan evler kentin başlıca tarihi eserlerini oluşturuyor. Gökgöl, Kızıl Elma, Sofular, İnağzı, Çayırköy, Cumayanı, Ilıksu, Erçek ve Cehennemağzı mağaraları, Karaçayır Kaplıcası ve Harmankaya, Değirmenağzı, Güneşli Kayalıdere Şelaleleri ise, Zonguldak’ın belli başlı doğal güzellikleri… Cehennemağzı Mağaraları Antik Çağ’a ait arkeolojik kaynaklarda “Acheron-Akheron Vadisindeki Mağaralar” adıyla geçen Cehennemağzı Mağaraları (Kehanet Mağaraları), Karadeniz Ereğlisi’nin geçmişte Ayazma olarak adlandırılan İnönü Mahallesi’ndeki dört mağaranın ortak adı. Yunan mitolojisine konu olan Cehennemağzı Mağaraları, Hristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde gizli saklı yapılan ibadetler için kullanıldığı sanılan ilk mabetlerden biri. Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Zonguldak, doğusunda Karabük, batısında Düzce ve Karadeniz, güneyinde Çankırı ve Bolu, kuzeydoğusunda Bartın, kuzeyinde de Karadeniz ile çevrili. Dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahip olan kent, akarsu vadileriyle yer yer derin şekilde parçalanmış, Küre, Zonguldak ve Akçakoca dağlarının orta yükseklikteki alanlardan oluşuyor. Kentin büyük bir bölümünü kaplayan dağlık arazilerin dışında kalan alanlar ise platolarla kaplı. Filyos Çayı, Alaplı ve Gülüç ırmakları, Üzülmez Deresi, vadilerin arasından akıp gidiyor. İlin engebeli yapısından ötürü düzlük alanlar fazla değil. Yalnızca Çaycuma ve Ereğli’de akarsu vadi tabanlarının genişlediği kesimlerde küçük ovalar yer alıyor. Karadeniz ikliminin hüküm sürdüğü Zonguldak, her mevsim yağış alıyor. En fazla yağış sonbahar ve kış mevsimlerinde görülüyor. Denizden iç kesimlere doğru gidildikçe, iklim sertleşiyor. İl topraklarının büyük bir bölümü ormanlarla kaplı. Bu ormanlarda kayın, meşe, kestane, çınar, ıhlamur ve kızılağaç, gürgen, karaçam, sarıçam, kızılçam ağaçları bulunuyor. Akarsu kenarlarında da söğüt ve kavak ağaçları yer alıyor. Bitki örtüsü bakımından zengin olan ilde, her çeşit bitkiye rastlamak mümkün… Cumayanı ve Kızılelma mağaraları Çatalağzı’ndan 3 kilometre uzaklıktaki Cumayanı mağarasının iki girişi bulunuyor. İçerideki plajlar ve cadı kazanları görülmeye değer. 6.5 kilometre uzunluğundaki Kızılelma ise aktif bir mağara. 400 metre uzunluğundaki galerisinin sonunda bir göle ulaşılıyor. Devrek Zarif ağaç oymacılığıyla ilgilenenler, ünlü tahta bastonlardan almak için Zonguldak’ın 50 kilometre güneydoğusundaki şirin yerleşim merkezi Devrek’e uğrayabilir. Bu yeşil ve sevimli ilçenin çevresinde büyüleyici ormanlar yer alıyor. Uluyayla Safranbolu’ya 50 kilometre uzaklıktaki Uluyayla’ya,,Ovacuma kasabasından ulaşmak mümkün. Uluyayla, 1200 metre yükseklikte, köknar ağaçlarıyla kaplı tipik bir Karadeniz yaylası. Amasra MÖ 6. yüzyılda Miletler tarafından kurulduğunda, Sasamos adıyla anılan Amasra, Karadeniz kıyısının en güzel kasabalarından biri. MÖ 4. yüzyılda adını Prenses Amatris’ten alan Amasra, iki yanında birer körfez bulunan bir yarımada ile onun ucundaki ikinci bir yarımada olan Boztepe üzerine kurulu. 37 an Nis 3 201 “Nakliyede maliyetleri azaltmak için hız ve büyük araç gerekli” 38 İŞ DÜNYASI Lojistik maliyetini azaltmak için araçların aynı güzergâh üzerinde birçok Kiğılı mağazasına uğradığını belirten Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, bu stratejinin büyümelerine olumlu yansıdığını söylüyor. Suerdem, lojistikte yurt dışında gümrük mevzuatlarına uygun hareket etmenin, yurt içinde ise maliyeti en aza indirmek için nakliyede daha hızlı olmanın önemli olduğunu ifade ediyor. B ölge depoları, mağazalar ve diğer birimler arasında ürün akışını sağlayarak rotasyon, iade alımı, kargo gönderimi ile tüm lojistik süreçleri yöneten Kiğılı, 17’si yurt dışında olmak üzere 225 mağazada hizmet veriyor. Lojistik maliyetini azaltmak için araçların aynı güzergâh üzerinde birçok Kiğılı mağazasına uğradığını belirten Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, lojistikte yurt dışında gümrük mevzuatlarına göre ilerlemenin, yurt içinde ise maliyeti azaltmak için nakliyede daha hızlı olmanın ve büyük araçların tercih edilmesinin önemli olduğunu ifade ediyor. Lojistikte Türkiye’nin, konumu itibarıyla bölgesinde üs olmaya son derece uygun bir ülke olduğunu vurgulayan Suerdem, “Türkiye’nin kuzeyden güneye ve batıdan doğuya doğru gerçekleşen mal hareketlerinde doğal köprü vazifesi görmesi durumunda lojistik sektörünün elde edeceği payın en az iki katına yaklaşabileceğini söylememiz mümkün. Türkiye’nin orta ve uzun vadeli lojistik planlarında bölgesinde lojistik üs olması en önemli hedef olmalı. Ancak bu şekilde ülkenin genel büyümesinden otomatik olarak pay alacak olan sektör, çok daha fazla gelişme imkânına sahip olabilecek” diyor. lojistik merkez faaliyete geçti ve 2007 yılında da Kiğılı Eğitim Akademisi kuruldu. Şu an Kiğılı’da 48 ana kalem ürün satıyoruz. Kiğılı olarak günümüz trendlerine göre her sezon yenilenen koleksiyonumuzla her ihtiyacı karşılayacak ürün grubuna sahibiz. Takım elbise, ceket, gömlek, pantolon, triko, sweatshirt, mont kaban üretimimiz bulunuyor. Aksesuarlarda ise kemer, cüzdan, atkı, kol düğmesi, kravat, şapka, çanta üzerine hizmet veriyoruz. Yurt dışı yapılanmanız hakkında bilgi alabilir miyiz? Şu an kaç ülkede faaliyet gösteriyorsunuz? Kiğılı olarak bugün 225 mağaza ile hizmet veriyoruz. Bunun 17’si yurt dışındaki mağazalarımız. 18 de corner’ımız var. Türkiye’nin hemen hemen her ilinde mağazalarımız faaliyet gösteriyor. Yurt dışında şu anda en etkili pazarımız Azerbaycan. Beş yıl içinde yedi mağaza daha açmayı planlıyoruz. Azerbaycan dışında Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, İran, Irak, Gürcistan ve Kıbrıs’ta da mağazalarımız bulunuyor. Ayrıca Fransa, Avusturya ve Yemen’de corner’larımız var. Yurt dışı pazarda büyümek için gereken şartların oluşması çok önemli. Bu şartların başında insan kaynağına önem veren ve deneyimli 1938 yılından beri erkek giyimi üzerine başarılı bir grafik çizen Kiğılı’nın kuruluş sürecini anlatır mısınız? Kiğılı Giyim, 1938’de erkek kumaşı satışı ile başlayan girişimciliğinden bugüne kadar sadece erkek hazır giyimi üretimi ve perakendeciliğine odaklanarak, alanında fark yaratabilmeyi amaçlıyor. 1965 yılında Kiğılı etiketli olarak gömlek üretimine başladık. Gömlek üretimini, pantolon, takım elbise ve palto takip etti. İlk Kiğılı mağazası 1969’da Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde açıldı. 1975’te ise toptan satış ağımızın kurulmasının ardından Türkiye’nin 45 ilinde, 500’e yakın bayi ile Kiğılı markası Anadolu’da da tanınmaya başladı. 1988 yılına gelindiğinde Bakırköy Galleria AVM’de ikinci Kiğılı mağazası açıldı. 1994’te Akmerkez, Carousel ve Capitol’de dört Kiğılı perakende satış mağazası daha faaliyete geçti. Aynı yıl sadece Kiğılı mağazalarına üretim yapılmaya başlandı. 2000’li yılların başından itibaren ise sayıları hızla artan alışveriş merkezlerinde mağaza açarak, organize perakendeye geçiş yaptık. 2006 yılında, Gebze-Şekerpınar’da, 25 bin metrekarelik 39 an Nis 3 201 yatırımcılara ulaşmak geliyor. Bu yatırımcılarla bir araya geldiğimizde pazarda büyümemek için bir neden yok. Yani markamızı geliştirmek için hem Batı’da hem Doğu’da şansımız var. Ancak Batı ve Doğu’da farklı avantaj ve dezavantajlar söz konusu. Örneğin, Batı’da kalifiye insan kaynağına ulaşmak kolay, ancak tüketim doygunluğu ve rekabet fazla. Doğu’da ise kalifiye insan kaynağına ulaşmak pek kolay değil. Fakat tüketim alışkanlıkları süratle artma eğiliminde ve rekabet olsa da bu pazarlara ilk girenler çabuk yol alabiliyor. Hedef pazarlarınıza yönelik planlarınızdan bahseder misiniz? Özellikle Orta Doğu’da büyümek öncelikli hedefimiz. Bu pazarların ülkemize karşı bir sempatisi var. Birçoğu Türk markalarına ilgi gösteriyor. Bu bizim için çok önemli. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri’nde, özellikle Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan bölgesinde en az 5-6 mağazaya ulaşmayı planlıyoruz. 2013 yılında da yurt dışı yapılanmamız devam edecek. Şu an Çin’deki showroom’larımızda hizmet veriyoruz ve mağaza altyapı çalışmalarımız da tamamlanmak üzere. Bu yıl, Çin’de mağaza sayımızı artırmak hedeflerimiz arasında. Bunun için gerekli fizibilite çalışmaları ve pazar araştırmalarımızı yapıyoruz. Hilal Suerdem Kiğılı CEO’su Türkiye’de tekstil sektörünün geldiği noktayı dünya ile kıyasladığınızda ne düşünüyorsunuz? Türkiye hazır giyim sektöründe en önemli sorunlardan birinin, markalaşma süreçlerine gerektiği kadar yatırım yapılmaması olduğunu düşünüyorum. Geçmiş yıllara göre, bu konuda çok önemli atılımlar gerçekleştirmiş olsak da, yine de hazır giyim firmalarının sınırları aşması, uluslararası platformda olumlu bir imaj elde etmesi için daha çok Türk markasına ihtiyaç duyuluyor. Moda-marka tasarımına yönelerek, marka yönetimi konularında nitelikli elemanlarla çalışarak, tasarım ve ürün kalitesinde yaşanılan sorunları tamamen çözerek bu sorunların aşılabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca global bir sorun olarak, ülkeler arası ekonomik, siyasi, politik ilişkiler ve bunların uzantısı olarak doğabilecek savaş ortamı, hazır giyim sektörünü ve özellikle tüketiciyi birinci derecede etkileyen kriz ortamlarını sayabiliriz. 40 İŞ DÜNYASI Nakliye alanında nasıl bir sistemle çalışıyorsunuz? Öncelikle üretici firmalara gidecek kumaşların depolanması ve gönderimi yapılıyor. Daha sonra tedarikçi firmalardan gelen ürünler irsaliye bazında kontrol edilerek teslim alınıyor. Teslim alınan ürünler, doğru bir şekilde stok girişleri yapılarak uygun olarak depolanıyor. Ürün müdürlerinden gelen dağılım ve talimatlara göre hazırlanan ürün, ambalaj malzemesi, kırtasiye malzemesi ve benzeri malzemelerin dağılımı ve sevkiyatı yapılıyor. Kalan ürünler uygun bir şekilde depolanıyor. Son olarak da bölge depoları, mağazalar ve diğer birimler arasındaki ürün akışı, rotasyon, iade alımı, kargo gönderimi ile tüm lojistik akışı sağlanıyor. Bu süreçte yaşadığınız başlıca sorunlar nedir? Tüm bu lojistik süreçte yurt dışındaki ülkelerde gümrük mevzuatlarına göre ilerlemek çok önemli. Yurt içinde ise maliyetleri en aza indirmek için, nakliyede hızı artırmak ve büyük araçların tercih edilmesi gerekiyor. Bizim çözümlerimizden biri, araçların aynı güzergâh üzerinde birçok Kiğılı mağazasına uğramasını sağlamak. Böylece lojistik masraflarımızı bir miktar azaltabiliyoruz. Bu durum büyümemize de olumlu olarak yansıyor. Türkiye’nin lojistik konusunda avantajlı olduğu yönler nedir? Sektörün pazardan daha fazla pay alabilmesi için neler yapılması gerekiyor? Türkiye, konumu itibarıyla lojistik üs olmaya son derece müsait bir ülke. Öyle ki Türkiye’nin kuzeyden güneye ve batıdan doğuya doğru gerçekleşen mal hareketlerinde doğal köprü vazifesi görmesi durumunda lojistik sektörünün elde edeceği payın en az iki katına yaklaşabileceğini söylememiz mümkün. Dolayısıyla Türkiye’nin orta ve uzun vadeli lojistik planlarında bölgesinde lojistik üs haline gelmesi en önemli hedef olmalı. Ancak bu şekilde ülkenin genel büyümesinden otomatik olarak pay alacak olan sektör, çok daha fazla gelişme imkânına sahip olabilecek. Böylece sektörde faaliyet gösteren firma sayısında da artış sağlanabilir. Bu durum genel istihdam politikalarına da olumlu etki yapar. Hazır giyim sektöründeki büyüme paralelinde geçtiğimiz yıl nasıl bir satış grafiği çizdiniz? Önümüzdeki dönem hedefleriniz ne yönde? Organize perakende sektörü 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 7 oranında artış gösterdi. Ama hazır giyim alt kırılımına baktığımızda, yüzde 9’luk bir artış seyrediyor. Kiğılı olarak 2012’ye baktığımızda ise çok daha hareketli ve hızlı bir yıl geçirdiğimizi söyleyebilirim. Geçen yıl ilk dokuz aylık performansımızda, hedeflediğimiz ciroya ulaştık. Ama aynı zamanda, tüm süreçlerimizde daha kontrollü olduğumuz bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. 2013 yılı için ise yüzde 12 büyüme hedefliyoruz. Yurt içinde yeni açılacak AVM’lerle birlikte büyümemiz devam edecek. Lokasyon seçiminde daha titiz davranacağız. Verimlilik açısından, kan kaybettiren lokasyondaki mağazalarımızdan gerekirse vazgeçeceğiz. Gerek mağazacılık organizasyonumuzda, gerekse üretim planlama süreçlerimizde rantabl olmaya özen göstereceğiz. 2013 yılında yeni mağaza açılışlarımız, hem yurt içinde hem de yurt dışında devam edecek. 2013 yılında açılması planlanan bazı büyük ölçekli AVM’lerde şimdiden yerimizi belirledik. Yeterli verim alamadığımız altı mağazayı kapadık. 2013’te yurt içi ve yurt dışında toplam 25 mağaza açmayı planlıyoruz. Ayrıca, yatırımlarımızın büyük çoğunluğu, yeni açılacak yurt içi ve yurt dışı mağazacılık organizasyonlarımıza olacak. Bununla birlikte, Akademi Kiğılı’ya ciddi yatırım yapacağız. Uzaktan eğitim sisteminin tüm altyapı çalışmaları tamamlandı. Tüm çalışanlarımız, güncel eğitimleri internet üzerinden alabilecek. Amacımız 2013’te insana yatırım yapmak. 41 NİSAN 2 013 DÜNYADAN UPS, Vietnam’da büyüme stratejisini sürdürüyor UPS, iki ekspres taşımacılık şirketinin ortak girişimi olan VN Post Express’in yüzde 49 hissesinin satın alınmasının ardından Vietnam’da tamamına sahip olunan ilk global ekspres taşımacılık şirketi olmaya hazırlanıyor. Bu yatırım, Vietnam’ın hızla gelişen ekonomisinin UPS’in geniş ulaştırma ağı ile küresel pazarlara daha kolay ulaşması için büyük fırsat olacak. UPS, global büyüme stratejisinin bir parçası olarak, Ba Ria, Binh Duong, Hai Duong ve Bac Ninh şehirleri de dâhil olmak üzere Vietnam’ın dört bir yanındaki önemli ticari ve endüstriyel merkezlerde yeni tesisler ve teknolojilere yatırım yapmayı sürdürüyor. Yeni merkezler, stratejik olarak lojistik hizmetlerine yönelik yüksek talebin bulunduğu önemli ticari bölgelere konumlandırıldı. Bu merkezler, bölgedeki Vietnamlı şirketlere ve ihracatçılara, UPS’in lojistik hizmetlerine ve yetkinliklerine daha fazla erişim sağlayacak. Bu yeni merkezlere ek olarak Ho Ci Minh City’deki limandan Amerika Birleşik Devletleri’ne geleneksel LCL (konsolide konteyner yüklemesi) hizmetlerine oranla yüzde 40 daha hızlı hizmet veren tercihli LCL Denizyolu Taşımacılığı hizmetini uygulamaya sokan UPS, böylece başta olmak üzere son iki yıl içinde Vietnam’da başka önemli yatırımlara da imza atmış oldu. 2012 yılında, Internet Pickup ve UPS Quantum View Manage gibi gelişmiş gönderi ve takip çözümleri, UPS’in Vietnamlı şirketlerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda devam kararlılığını göstermek için, UPS.com Vietnamca hizmet vermeye başladı. IRU, Avrasya Karayolu Taşımacılığı toplantısı düzenlendi Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Polonya, Rusya ve Ukrayna parlamenterleri, Avrasya Karayolu Taşımacılığı’nı görüşmek amacıyla IRU tarafından Moskova’da düzenlenen toplantıda bir araya geldi. IRU tarafından Avrasya Karayolu Taşımacılığını görüşmek amacıyla ilk parlamentolar arası toplantı 27 Mart’ta Moskova’da gerçekleştirildi. Toplantıda Avrasya bölgesinden 8 ülkenin parlamenterleri bir araya geldi. Bu ülkeler arasında yer alan Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Polonya, Rusya ve Ukrayna’nın parlamento temsilcilerinin yer aldığı toplantıda Avrasya’da karayolu taşımacılığı ve ticareti hakkında bilgi alışverişinde bulunuldu. Avrasya bölgesi ülkelerinin karayolu taşımacılığını ilgilendiren yasal düzenlemeler konusunda iş birliği yapmaları, AB’nin uyguladığı kilit taşımacılık enstrümanlarının (Tır Konvansiyonu gibi) Avrasya ülkelerinde de etkin biçimde uygulanmasının sağlanması görüşüldü. Ayrıca yolcu taşımacılığı konusunda yeni bir uluslar arası yasal düzenlemeye gidilmesi konusu ele alındı. 42 DÜNYADAN London Gateway Lojistik Parkı, sektöre büyük fırsatlar sunuyor Öncü perakendeciler ile 3PL’lerden büyük ilgi gören ve dokuz milyon metrekare alana sahip olan London Gateway Lojistik Parkı birçok iş fırsatı sağlıyor. Thames’in kuzey kıyılarında yer alan tesisler, İngiltere’nin en büyük tekil tüketici pazarına ve ayrıca ülkenin büyük üretim ve dağıtım merkezlerine yakın bir konumda bulunuyor. Ürünler, doğrudan rıhtımdan alınıp, liman bölgesi içinde yer alan lojistik parkına nakledilebiliyor. Ulusal veya bölgesel dağıtım merkezlerini London Gateway Lojistik Parkı’na konuşlandıran işletmelere çeşitli tasarruf ve verimlilik avantajları sunuluyor. Parkın konumu, bir liman ve park kombinasyonu olması sayesinde büyük avantajlar sağlayan benzersiz bir liman temelli lojistik platformu oluşturuyor. Bu, genel masrafları ve malların nihai pazara ulaşana dek taşınması gereken mesafeyi kısaltıyor. Böylece tedarik zincirinin çevre üzerindeki etkisini de azaltıyor. İşletmelerin London Gateway Lojistik Parkı’na taşınması sonucunda, ortalama olarak yıllık 65 milyon millik mesafe tasarrufu sağlaması öngörülüyor. London Gateway’in M25’e yalnızca 10 mil uzaklıkta olması sayesinde, karayolu faaliyetleri, son derece verimli bir şekilde yapılabiliyor. Böylece şirketler, ulusal otoyol ağına ve Londra, Güneydoğu ve daha uzaktaki temel tüketici pazarlarına hızlı bir şekilde erişebilme imkanına sahip olabilecek. London Gateway Lojistik Parkı, ayrıca İngiltere’nin demiryolu ağına doğrudan bağlantı imkânı sunarak, hızlı ve güvenli nakliye faaliyetleri ile hem liman, hem de lojistik parkında yer alan demiryolu terminalleri aracılığıyla Londra, Güneydoğu ve daha büyük İngiltere pazarlarına erişim fırsatı için büyük önem taşıyor. Afrika’da lojistik harcamalar artıyor Lojistik alanındaki harcamaların son yıllarda hızla arttığı Afrika Kıtası’nda özellikle Kenya, Nijerya, Uganda ve Fas’ın harcamalarında artış olması bekleniyor. Önümüzdeki dönemde bu dört ülke ve Güney Afrika’nın lojistik harcamalarda yıllık yüzde 4’ten fazla artış sağlayacağı öngörülüyor. Uluslar arası pazar araştırma şirketi Analytiqa’nın hazırladığı ‘Afrika Lojistik Raporu’ verilerine göre kıtada lojistik harcamaları artmaya devam ediyor. Rapora göre, Afrika’da üretici ve perakendecilerin inhouse ve outsource lojistik harcamalarının 2016 yılında yüzde 38.4 artışla 28.8 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Kıtada 8 pazarın incelendiği rapordaki en fazla artışın Kenya, Nijerya, Uganda ve Fas’ta lojistik harcamaların olacağı öngörülüyor. Bu dört ülke ve ayrıca Güney Afrika’nın lojistik harcamalarında yıllık yüzde 4’ten fazla artış olacağı tahmin ediliyor. Bu ivmede en önemli rolün gıda/tarım sektörü tarafından üstleneceği belirtilirken bunun da 3PL şirketleriyle soğuk zincir taşımacılığı yapan lojistik firmalarına fırsatlar sunacağı vurgulanıyor. Analytiqa Araştırma Direktörü Mark O’Bornick kıta hakkında Avrupalı moda markalarının ve Çin otomotiv üreticilerinin, kıtanın etkileyici potansiyelinden yararlanabilmek için artık Avrupa’da konumlandıklarını ve Afrika’nın ‘Yeni Asya’ olarak tanımlandığının altını çiziyor. 43 NİSAN 2013 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ hiplerine, 2’ye Yetki belgesi sa düzenlenen 1 oranı olarak eli taşıt özmal-sözleşm arına uyum kullanım kurall ri için tanınan sağlayabilmele an 2013 sürenin 30 Nis ereceğini, tarihinde sona Yurt dışına çıkış yapmış olması durumunda geçiş belgesi talep eden ve Bakanlık tarafından yapılan değerlendirme neticesinde adına üçüncü kez geçiş belgesi tahsis edilen ilgili firmanın yetki belgelerinde kayıtlı tüm araçlarına, ihlale konu olan ülkeye/ülkelere ait geçiş belgesinin 10 gün süreyle tahsis edilmediğini, UBAK belgesi ile yapılan taşımaların U-Net sistemine kayıt edilmesine ilişkin takibin ve iadesi zorunlu belgeler için alınan 10 uyarının para cezasına çevrilmesi için yapılacak ödeme beyanlarının e-devlet üzerinden gerçekleştirilebildiğini, Hırvatistan’ın 1 Nisan 2013 tarihinden itibaren vize uygulamasına başladığını, 44 Araçların Yüklenmesine İlişkin Ölçü ve Usuller ile Tartı ve Boyut Ölçüm Toleransları Hakkında Yönetmelik kapsamında, konteyner ve oto taşımalarında karşılaşılan sorunların çözümlenebilmesi amacıyla Yönetmeliğin ilgili maddesinin konteyner ve oto taşıyan araçlara uygulanmasının 1 Temmuz 2014 tarihine ertelendiğini, UBAK belgelerinin etkin kullanımının sağlanabilmesi amacıyla UBAK Belgesi dağıtımına yönelik yapılacak değerlendirmelerde, UBAK belgeleri ile yapılan sefer sayılarının yüzde 25 artırımlı olarak değerlendirildiğini, SIKÇA SORULAN SORULAR Yetki belgeleri nasıl yenilenir? müracaat edilmesi halinde; yetki belgesi, yenileme ücretinin ödendiği tarih esas alınarak yenilenir. Yenileme ücretinin, söz konusu 60 günlük süre içinde ve ödeme tarihindeki geçerli yenileme ücreti olarak ödenmesi şartı bulunmaktadır. 61’inci gün ile 90’ıncı gün arasında Bakanlığa yazılı olarak müracaat edilmesi halinde ise; yetki belgesi, yenileme ücreti ödeme tarihindeki geçerli tam ücretin yarısı olarak alınır ve bu ücretin ödendiği tarih esas alınarak yetki belgesi yenilenir. Söz konusu yenileme ücretinin belirtilen 61’inci gün ile 90’ıncı gün arasında ve ödeme tarihinde geçerli ücret esas alınarak ödenmiş olması gerekiyor (tam ücret: C2 62.827 TL, L2 314.153 TL, R2 314.153 TL). Yetki belgesi sahipleri tarafından yetki belgesinin geçerlilik süresinin sona erdiği tarihten itibaren, bu maddenin 1 ve 2. fıkralarında belirtilen süreler içinde müracaat edilmemesi veya müracaat edildiği halde yetki belgesi yenilemenin şartlarının yerine getirilmemesi halinde yetki belgesi yenileme hakkı kaybedilir. Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 18. maddesi uyarınca, yetki belgelerinin yenilenmesi için yetki belgesinin geçerlilik süresinin sona erdiği tarihten itibaren 60 gün içinde Bakanlığa yazılı olarak Bulgaristan’da en çok alınan cezalar hangileridir? Dışişleri Bakanlığı tarafından Bulgaristan’da uygulanan cezalara ilişkin gönderilen bilgilendirme metninde en çok dikkat çeken konu, AETR Konvansiyonu çerçevesinde uyulması zorunlu olan sürüş ve dinlenme saatleri. Bu kapsamda, uluslararası taşımacılık yapan sürücülerin günlük ve haftalık dinlenme sürelerine riayet etmeleri, geriye dönük 28 günlük takograf kayıtlarını (analog ve/veya sayısal) muhafaza etmeleri ve kayıtlarının mevcut olmadığı zamanlar için yine AETR Konvansiyonu’nda son hali bulunan “İzin ve Hastalık Formu”nu yapılan kontrollerde ibraz etmeleri gerekiyor. Bulgaristan ceza çeşitleri ve miktarlarını belirttiği bilgi notu ve izin formu Bulgaristan ülke dosyasında bulunuyor. Türk nakliyecisinin geçiş belgeleri, UBAK, takograf gibi konularda en çok ceza ödediği ülke Bulgaristan’dır. Taşımacıya ait AB Lisansı, Geçiş Belgesi, UBAK Belgesi evrak eksikliklerinde ikili 1.500 euro, 3. ülke 3.000 euro ceza uygulanır. Sürücülere ait takograf kayıtlarında yaşanan eksikliklerde 250-1.500 euro arasında, araca ait UBAK teknik evrakı eksikliğinde ise 200-750 euro arasında ceza uygulanır. Araca ait teknik kontrol evrakındaki eksikliklerde de ceza 25 eurodur. Avrupa otoyol geçiş cihazları/kartları nedir? Avrupa’da otoban, köprü ve tünel geçiş ücretlerin yüksek olması, karayolu taşımacılığı yapan firmaları alternatif çözümler üzerinde durmaya yöneltti. Bu konuda otoban, köprü ve tünel geçişlerini indirimli olarak yapabilmek için otoban geçiş cihazları/ kartları kullanılıyor. Otoban geçiş cihazı/kartı ile Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Alp Dağları, Avusturya, Almanya, İspanya ve Polonya’daki otoban, köprü ve tünellerden indirimli olarak geçiş yapma hakkına sahip olunabiliyor. Türk plakalı araç Romanya’dan 3. ülke taşıması yapabilir mi? Romanya ile yapılan ikili toplantılar neticesinde yıllık belirlenen geçiş belgesi kotasında, Türk araçları için 3. ülke taşımasına yer verildi. Türk plakalı bir araç, Romanya’dan aldığı bir yükü ancak UBAK izin belgesi ile yine UBAK üyesi bir ülkeye gerçekleştirebilir. 45 Nisan 2013 H‹ZMET SEKTÖRÜ Hama, araç teslimatları ile çözüm ortağı olmaya devam ediyor Teslimatlarını sürdüren ağır vasıta araç kiralama şirketi Hama, Erol Kardeşler Lojistik’e 25 adet Mercedes Benz Actros 1841 LSRNL çekici teslimatı gerçekleştirdi. 500 adedi geçen filosunu, şubat ayında Ekol Lojistik’in yurt içi tedarikçiliğini yapan Erol Kardeşler Lojistik’e teslim ettiği 25 adet kiralık Actros 1841 LSRNL çekiciler ile büyüten Hama, firmaların çözüm ortağı olmaya devam ediyor. Erol Kardeşler Lojistik Hizmetleri Yönetim Kurulu Üyesi Sefa Erol, Hama ile yaptıkları yatırımla ilgili şunları söyledi: “30 yıllık deneyimli idari kadromuz, genç ve dinamik ekibimizle sektördeki gelişimden en üst düzeyde faydalanan İsveç, Norveç, Finlandiya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti hatlarında uzmanlaşarak özel hizmet anlayışıyla hızla gelişiyoruz. Bu hatlarda komple ve parsiyel taşımaların yanında gabari dışı taşımalarda da müşterilerimize hizmet veriyoruz. Yeni imzaladığımız yurt içi dâhili taşıma projesi kapsamında Hama’dan kiraladığımız 25 adet Mercedes Benz Actros 1841 LSRNL çekici ile Türkiye iç pazarında da hizmet kalitemizi artırmanın peşindeyiz.” Hama’nın sağladığı operasyonel kiralama sisteminin, bakım, onarım, sigorta, vergi ve amortisman gibi birçok maliyet unsurunu sabit bir ödeme altında toplayacağını vurgulayan Erol, böylece gerek operasyon gerek finansal açıdan birçok kolaylığa ve avantaja sahip olacaklarını dile getirdi. Mercedes-Benz Türk’ün 2. el ticaret hacmi büyüyor Faaliyete geçtiği 2009 yılından bugüne büyümesini sürdüren Mercedes-Benz Türk 2.el faaliyetlerinin satış performansı, geçtiğimiz yıl 125 milyon euro ciro seviyesine ulaştı. 2012 yılı sonu itibarıyla TruckStore 1.572 adet, BusStore 374 adet, Used1 1.002 adet ve EL2 306 adet olmak üzere 2.el faaliyetlerinde, toplam 3.254 adetlik satış gerçekleştirildi. Alım ve satım hacmi ise 6.600 adeti buldu. Bu hacmin yarısı Mercedes-Benz dışı markalardan oluştu. Bu yılda 2. el faaliyetleri büyümeye devam eden firma, 2013 yılı ilk çeyrek sonu itibarıyla toplamda 796 adet satışa ulaştı. Böylece geçen yılın aynı dönemindeki 579 adetlik satışa göre yüzde 38 oranında büyüme kaydedildi. Mercedes-Benz Türk 2.el faaliyetleri 2013 yılı itibarı ile 2.el pazarında takas, alt takas, finansman, sigorta, garanti, geri alım taahhütlü satışlarla müşterilerine tek noktadan hizmet verir hale geldi. Ayrıca BusStore, her marka ve model araç temin imkânlarıyla, ihracat pazarlarına yönelik tüm ticari potansiyellerini de değerlendiriyor. 46 H‹ZMET SEKTÖRÜ DKV Box ile Fransa yol vergilerinde yüzde 13’lük indirim DKV’den, Fransa’da 2013’ün son çeyreği itibarıyla 3,5 ton ve üzerinde yük taşıyan tırlar için yüzde 13’e varan oranda vergi indirimi sağlayan yeni bir sistem geliştirdi. Uluslararası lojistik şirketlerinin lojistiğini yapan DKV, DKV Box ile Fransa karayollarından geçen kullanıcılarına otoyol ve ulusal yol vergilerinde yüzde 13’e varan indirim sağlayacak. Fransa’da Ekim 2013’te yürürlüğe girmesi beklenen yeni uygulama sayesinde 3,5 ton ve üzerinde yük taşıyan tırlar için otoyol vergileri DKV Box aracılığıyla kaydedilerek faturalandırılabilecek. DKV Box hizmeti ile otoyol, köprü, tünel ve duble yol kullanımlarına ilişkin vergilerde yüzde 13’e varan indirim olanağı sunuluyor. DKV Box’ın tüm Avrupa çapında da kullanılması için çalışmalara başlanacağını belirten DKV Bölüm Yöneticisi Jürgen Steinmeyer konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Ürün beklentilerimizin üstünde ilgi gördü. Tahminimizin üstünde ön kayıt aldık. Çevrimiçi ek hizmetlerimiz de çok sayıda ödeme seçenekleri ve cazip indirimlerle beraber kullanılıyor. Artık Fransa’da tüm yol ücretleri kaydedilecek ve faturalanacak.” Kahramanlı Lojistik, “kara limanı” hizmeti sunmaya başladı Kahramanlı Lojistik Grup olarak, Türkiye’de yaygın olmayan; ancak dünyada özellikle Asya ve Avrupa’nın önemli liman kentlerinde mevcut olan Dry Port (Kara Limanı) hizmetini sunan bölgedeki ilk firma oldu. Firma Mersin Limanı- Otoban lokasyonunda limana 5 km mesafede bulunan Yalınayak Beldesi’nde; 6,500 metrekare kapalı, 40,000 metrekare açık gümrüklü sahasında Kahramanlı Dry Port adı altında geçici depolama/kara limanı hizmeti vermeye başladı. Firma yurt dışı ve yurt içindeki müşterilerinin Mersin Limanı’na en yakın gümrüklü konteyner sahası olma avantajını kullanarak depolama, iç boşaltma, iç yükleme, tespit ve tartı gibi terminal hizmetleri sunuyor. Kahramanlı Dry Port, ithalat ve transit gümrük işlemleri de dâhil olmak üzere bir limandan alınan hizmetin tamamını sağlıyor ve hız açısından firmalara güvenilir bir alternatif oluşturuyor. İstek doğrultusunda Mersin Limanı’nda gemiden tahliye/gemiye yükleme yapılacak konteyner/tırlar için Kahramanlı Dry Port’ta terminal hizmetleri alınabiliyor. Gümrük Müsteşarlığı memurlarının bulunduğu sahada emtianın gümrükleme işlemleri de yapılabiliyor. Böylece Kahramanlı Dry Port, herhangi bir limandaki iş sürecinin birebir aynısını gerçekleştirme imkânı sağlıyor. 47 Nisan 2013 UAR TAKVİMİ Nisan ayı yurt içi fuar takvimi 48 Organizatör Fuar Adı Tarih Yer Inarts Fuarcılık INARTS Yurtdışı ve Yurtiçi Sanat Okulları Fuarı 6-7 Nisan İstanbul Mercan Fuarcılık 3.Karmodef Fuarı 9-14Nisan Trabzon Arkitera Fuarcılık ArkiPARC Gayrimenkul Fuarı 10-11 Nisan İstanbul IDF Fuarcılık Art City İstanbul 10-14 Nisan İstanbul Globus Fuar 3. Evlilik Hazırlıkları ve Ev Gereçleri Fuarı 10-14 Nisan Trabzon İstanbul Fuarcılık İstanbul Teknik Tekstil 2013 11-13 Nisan İstanbul Demos Fuarcılık 10.DECOYAP Ege İnşaat Grup Fuarı 11-14 Nisan Denizli İzfaş İzmir Fuarcılık Plastech, Plastik, Ambalaj ve Teknolojileri Fuarı 11-14 Nisan İzmir Tüyap Ortadoğu 5.İnşaat Fuarı 2013 11-14 Nisan Diyarbakır Tüyap Ortadoğu 4.Belediye İhtiyaçları Fuarı 2013 11-14 Nisan Diyarbakır Sine Fuarcılık 19.Uluslararası Otomotiv Yan Sanayi Fuarı 11-14 Nisan İstanbul Eko Fuarcılık EQUİST At ve Binicilik Fuarı 12-14 Nisan İstanbul Tüyap Çukurova Otoshow Fuarı 16-27 Nisan Adana Globus Fuar Yerel Zincirler Buluşuyor 2013 Fuarı 17-18 Nisan İstanbul Anfaş Anfaş Cityexpo 2013 4.Şehircilik ve Teknolojileri 17-19 Nisan Antalya Hannover Messe TESKON –SODEX 17-20 Nisan İzmir Forum Fuarcılık Trabzon Turizm Fuarı 17-20 Nisan Trabzon NTSR Fuarcılık İstanbul Light 8.Uluslararası Aydınlatma Fuarı 18-21 Nisan İstanbul İkon Fuarcılık All Art / İstanbul 18-21 Nisan İstanbul Tüyap 18.İzmir Kitap Fuarı 20-28 Nisan İzmir Tüyap Diyarbakır 5.Tarım-Hayvancılık Fuarı 2013 23-27 Nisan Diyarbakır Sektörel Fuarcılık ICCI- 19.Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı 24-26 Nisan İstanbul YEM Fuarcılık 36.Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul 2013 24-28 Nisan İstanbul Tüyap K.MOB 2013, Kayseri 3.Mobilya Fuarı 24-28 Nisan Kayseri Küre Fuarcılık Diyet ve Sağlıklı Doğal Ürünler Fuarı 25-28 Nisan İstanbul FUAR TAKVİMİ Nisan ayı yurt dışı fuar takvimi Organizatör Fuar Adı Tarih Yer ITE Group World Food: Gıda, İçecekler, Ambalaj ve Gıda teknolojisi Fuarı 3-5 Nisan Taşkent Comexpo Equipauto Cezayir: Uluslararası Otomotiv Yan Sanayi Fuarı 4-7 Nisan Cezayir Primary BCTF: İngiliz El Sanatları Ticaret Fuarı 7-9 Nisan Harrogate CCPIT China Refrigeration/CR Expo: Soğutma, Isıtma, Havalandırma Fuarı 8-10 Nisan Şangay Messe Frankfurt ISH China: Isıtıcılar, Havalandırma, Ölçü Sistemleri ve Baca Yapımı 8-10Nisan Pekin Deutsche Messe Digital Factory: Bilgi Teknolojileri ve Telekomünikasyon 8-12 Nisan Hannover Deutsche Messe Promotion World: Promosyon Ürünleri Fuarı 8-12 Nisan Hannover Hannover Messe Hannover Messe: Uluslararası sanayi Fuarı 8-12 Nisan Hannover Reed Midem MIPTV: Dünya Eğlence Marketi 8-11 Nisan Cannes Strategic Wood Show Dubai: Ağaç işleme Makineleri Fuarı 9-11 Nisan Dubai Cosmit Euroluce: Aydınlatma Fuarı 9-14 Nisan Milano Comexpo DJAZAGRO 2013: 11. Uluslararası Gıda Sanayileri Fuarı 9-12 Nisan Safex Reed Exhibitions Aircraft İnteriors Expo: Havacılık Fuarı 9-11 Nisan Hamburg Asociation Expomahne EMAQH 2013: Makine ve Teknolojileri Fuarı 9-13 Nisan Buenos Aires Incheba&Gurtour Prago Medica: 34.Uluslararası Tıp Fuarı 9-11 Nisan Prag Cosmit Salone Ufficio: Ofis Mobilyaları Fuarı 9-14 Nisan Milano Incheba Slovrealınvest: 9. Emlak Fuarı 9-13 Nisan Bratislava CEF CEF 2013: Uluslararası Çin Elektronik Fuarı 10-12 Nisan Shenzhen Reed Exhibitions ISC West: Uluslararası Güvenlik Konferansı ve Fuarı 10-12 Nisan Las Vegas Messe Frankfurt Musikmesse: Müzik ve Sanat Fuarı 0-13 Nisan Frankfurt Messe Salzburg BWS: 33. Metal&Ağaç İşleme Makine ve Aletleri Fuarı 10-13 Nisan Salzburg ITE MIPS 2013: Güvenlik ve Yangın Fuarı 15-18 Nisan Moskova Comexposium INTERMAT 2013: Uluslararası İş ve İnşaat Makinaları Fuarı 16-21 Nisan Paris TMX Show Boat Asia 2013: Bot, Tekne, Spor, Eğlence Fuarı 18-21 Nisan Singapur Deutsche Messe Surface Technology: Yüzey İşlem Teknolojileri Fuarı 22-26 Nisan Hannover 49 NİSAN 2013 Asus’un yeni tableti 7 inç FonePad ASUS’un yeni tableti 7 inç FonePad cihazının Türkiye’de tanıtımına başlandı. Cihazın Türkiye’de çıkış tarihi ve fiyatı ile ilgili bilgiler henüz belli değil. 4.7 inç ekrana sahip FonePad, hem telefon hem tablet olarak kullanılabiliyor olması ile dikkat çekiyor. Android 4.1 işletim sistemini kullanılan tablet telefonun teknik olarak bakıldığında Intel Atom Z2420 işlemci, 1GB RAM, 1.2 MP ön ve 3MP arka kamera ve HSPA+ (21Mbit/s indirme, 5.76Mbit/s yükleme), 802.11b/g/n Wi-Fi, Bluetooth 3.0 bağlantı özelliklerine sahip. Ekran çözünürlüğü 1280 x 800 piksel olan cihaz, titanyum grisi ve şampanya sarısı olmak üzere iki renk seçeneği ile sunuluyor. Dünyanın en hafif Windows 8’li tableti: Lenovo ThinkPad Lenovo, yüksek performanslı ve dünyanın en hafif tableti olma özelliğine sahip ThinkPad Tablet’i piyasaya sundu. Tasarımı, inceliği, hafifliği, uzun pil ömrü, sorunsuz internet bağlantısı ve çoklu dokunmatik rahatlığıyla oldukça iddialı olan ThinkPad Tablet, opsiyonel sunduğu kalem ve ergonomik klavyesi ile büyük ilgi çekecek. Windows 8 işletim sistemli tabletler arasında 565 gram hafifliği ile sınıfındaki diğer tabletlerden çok daha hafif olan ThinkPad Tablet, 10.1 inç ekran boyutuna, 0.34 inç’lik inceliğe, 1366x768 piksel çözünürlüğe ve 2 GB Ram ile 64 GB dâhili hafızaya da sahip. Intel Atom Z2760 işlemcisiyle kullanılan bu cihaz, 10 saatlik pil ömrü ile de kullanıcılarına büyük bir rahatlık sağlıyor. Ön kamerası 2MP, 720p HD ve arka flaşlı kamerası 8MP otomatik odak özelliğine sahip olan ThinkPad Tablet, böylece kullanıcılara iş dışında da keyifli vakit geçirme olanağı sunuyor. Kullanılabilir kalem opsiyonu ile zaman zaman defter niteliği görecek olan bu cihaz, Bluetooth, Mini HDMI, Mini MicroSD yuvası, tam boyutlu USB, micro SD kart slotuna sahip. Toshiba, Ultra HD (UHD) TV serisinin yeni nesil ürünlerini tanıttı UHD süper çözünürlük özellikli yeni L9 serisi, en büyüğü 213 cm (84”) olan üç çarpıcı ekran boyutu ile sunuluyor. Toshiba süper çözünürlüklü televizyonları tüm dünyadaki tüketicilere ulaştırma öncülüğünü Quad Full HD televizyonlar ile üstleniyor. TNB Bilgisayar ve Görüntü Sistemleri A.Ş, L9 serisi Ultra HD (3840 x 2160 piksel) 3D Akıllı LED televizyonların 213cm (84”), 165 cm (65”) ve 146 cm (58”) olmak üzere üç ekran boyutuyla piyasaya sunulacak. 2010 yılında küçük boyutlu gözlüksüz 3D UHD televizyonların Japonya’da satışa sunulmasından sonra, yeni UHD televizyon serisi Toshiba’nın ikinci nesil göz alıcı tasarıma sahip parlak televizyon ekranlarını temsil ediyor. Güçlü Toshiba CEVOTM 4K çoklu işlemci ile desteklenen yeni L9 serisi filmler ve televizyon şovları, video oyunları, fotoğraf ve PC uygulamaları gibi her tür görüntülemede en yüksek noktayı sunuyor. 50 TEKNOLOJ‹ “Divephone” dalış dünyasında bir ilk Boğaziçi Sualtı Araştırma Merkezi’nin Innovasub markası tarafından piyasaya sürülen “Divephone” dünyada ilk kez cep telefonlarının dalış bilgisayarı olarak kullanılabilmesini sağlıyor. Boğaziçi Sualtı Araştırma Merkezi’nin üç senelik yoğun araştırma geliştirme çalışmalarının sonucunda geliştirilen divephone sistemi, dalış dünyasına bir ilki sunuyor. Divephone, iTunes veya Google Play üzerinden indirilen basit bir aplikasyon sayesinde cep telefonlarını piyasadaki en gelişmiş dalış bilgisayarlarının çok daha ötesinde bir dalış bilgisayarına dönüştürüyor. Divephone’un 120 m’ye kadar dayanıklı gövdesi, piyasadaki birçok Android, Windows ve iOS cihazları ile uyum sağlıyor. Divephone’un arka kısmında bulunan elektronik modül suyla temas ettiğinde devreye girerek dalış sırasında dalgıcın bulunduğu derinliği wi-fi vericisi üzerinden gövde içindeki cihaza kablosuz olarak aktarıyor. Dalış yapılacak yerin haritası Divephone’a indirilerek dalıştan önce görüntülenebiliyor ve dalışların kaydı sınırsız şekilde tutulabiliyor. Dalış profilleri, dalış sonrasında kablosuz olarak istenilen ortama aktarılabiliyor. Nikon kompak fotoğraf makinesi Coolpix A’yı tanıttı Nikon gerçek anlamda ilk gelişmiş kompakt fotoğraf makinesi Coolpix A’yı tanıttı. Şirketin birçok DSLR’ında yer alan 16.2 megapiksel DX format sensör ve bu sensöre eşlik eden 18.5 mm (28 mm eşdeğer) sabit f/2.8 prime lens içeren bu makine Nikon’un söylediğine göre mükemmel keskinlik ve bulanık arka planlara sahip kareler çekme fırsatı sunuyor. Nikan Coolpix A bu ay itibarıyla yurt dışında piyasaya çıkacak. Siyah ve gümüş renk seçenekleri ile müşterilerin beğenisine sunuluyor. Ayrıca optik vizör gibi çeşitli aksesuarlar da makineyle birlikte piyasaya sürülecek. Next&NextStar, YE-G 535 navigasyon cihazını sundu Next&NextStar, yeni YE-G 535 navigasyon cihazını kullanıcıların beğenisine sundu. En son teknoloji ile geliştirilen, YE-G 535 navigasyon cihazının Türkiye’de ilk kez kullanılan İGO Primo 2.0.1 sürücü uyarıları sistemi ve gelişmiş otoyol ekran bilgisi ile gidilecek yolun bilinmesine gerek kalmıyor. Türkiye’de ilk kez kullanılan iGO Primo 2.0.1 sürücü uyarıları sistemi ve gelişmiş otoyol ekran bilgisi içeriklerine sahip ürün, her türlü güzergâhta rahatlıkla ve anlaşılır biçimde yolunuzu takip etmeniz için kullanım kolaylığı sağlıyor. Türkiye’nin ilk SIRFatlasV 664+MHZ yüksek hızlı işlemcisine sahip YE-G 535 navigasyon cihazı sayesinde işlemleriniz kısa sürede gerçekleşiyor. Yüksek hassasiyetli Anti-Glare 5 TFT LCD dokunmatik ekran çözünürlüğü ile navigasyon kullanımı keyfe dönüşüyor. Alınacak ekstra bir aparatla canlı trafik bilgilerini alma özelliği de bulanan cihaz, trafik yoğunluğuna göre rota belirliyor. 51 Depeche Mode 17 Mayıs’ta İstanbul’da Nisan 2013 Depeche Mode, 2013 yazının en önemli ve gösterişli turnelerinden biri olacak Avrupa turnesine çıkıyor. Turne kapsamında Depeche Mode 17 Mayıs 2013’te İstanbul Küçükçiftlik Park’ta sahne alacak. Dave Gahan, Martin Gore ve Andy Fletcher Kuzey Amerika turnesine başlamadan önce 25 Avrupa ülkesinde, 34 konser ile 1.5 milyondan fazla hayranına ulaşacak. Grup, 7 Mayıs’ta başlayacak turnesinde Berlin Olimpiyat Stadı, Paris Stade de France, Moskova Locomotive stadyumu ve Roma Olimpiyat Stadı gibi tarihi stadyumlarda sahne alacak ve Avrupa turnesi 29 Temmuz’da Minsk Arena’da sona erecek. Bu konserler Depeche Mode’un 2009-2010 sezonunda dünyada gerçekleşen en büyük turnelerinden biri olan ve 142 konserle, 2.5 milyondan fazla bilet satan “Tour of the Universe” turnesinden sonra gerçekleşecek ilk canlı gösterileri olacak. Itzhak Perlman, 28 Mayıs’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde Dünyanın en önemli müzik otoritelerince 20. ve 21. yüzyılın en üstün keman virtüözü kabul edilen Itzhak Perlman, Yapı Kredi Private Banking ana sponsorluğunda 28 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde vereceği konser için Türkiye’ye geliyor. Her gittiği ülkede müzikseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşarak konser biletleri aylar önceden tükenen, Schindler’in Listesi filminden de tanınan Itzhak Perlman’ın konseri, Pilaka ve Piu Music iş birliği ile düzenleniyor. Yapı Kredi Private Banking ana sponsorluğunun yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği konsere Perlman geçmişte Yehudi Menuhin’e ait Stradivari’nin altın çağında yapılmış en iyi kemanı olduğu düşünülen 1714 yapımı antik Soil Stradivarius ile katılacak. “We Will Rock You” mayısta İstanbul’a geliyor Londra’nın en ünlü müzikali We Will Rock You, dünya turnesinin 10. yılında İstanbul’a geliyor. 3-12 Mayıs tarihleri arasında “We Will Rock You” müzikali Türkiye’de 16 gösteri sergileyecek. 17 ülkede 12 milyondan fazla kişi tarafından izlenen ve Queen’in en iyi 24 şarkısından oluşan müzikal, Avrupa Turnesi kapsamında BKM organizasyonu ile Türkiye’de ilk kez gösteri yapacak. 52 Suç Ortağı Yönetmen: Simon West Oyuncular: Nicolas Cage, Josh Lucas, Danny Huston FİLM bir banka soygunu sırasında ihanete uğrayıp, sekiz yıl hapis yatan usta bir soyguncu olan Will Montgomery’nin (Nicholas Cage) hikayesiyle başlıyor. Will Montgomery, hapisten yeni çıkmıştır ve artık sabıkalı geçmişini geride bırakıp uzun süredir görmediği kızı Alison Loeb (Sami Gayle) ile ilişkisini düzeltmeye hazırdır. Will Montgomery’nin 10 milyon dolarlık fidyeyi ulaştırabilmesi için yalnızca bir günü vardır. Hem FBI hem de Vincent’in (Josh Lucas) inanmamasına rağmen para onda değildir. Montgomery için bu durumda tek bir seçenek kalmıştır. Eski suç ortağı Riley Jeffers (Malin Akerman ) ile tekrar bir soygun daha yapmak ve çok geç olmadan kızını kurtarmak. Dönmek Mümkün Olsa Yazar: Marc Levy Yayınevi: Can Yayınları “New York Times’ın genç ve başarılı muhabiri Andrew Stilman gençlik aşkıyla yeni evlenmiş, bir yandan da hayatının en önemli haberinin izini sürmektedir. Ancak sabah koşusu için gittiği parkta bıçaklı saldırıya uğrayarak ağır yaralanır. Gözlerini açtığında zaman içinde iki ay öncesine gitmiştir, hem araştırmasını sona erdirmek hem de kendisine vahşice saldıran kişiyi bulmak için altmış günü vardır. New York’tan Buenos Aires’e kadar uzanan amansız bir yarış başlamıştır artık. Daha önce yaşadığı o altmış günü yeniden yaşamaya başladığında, kıskançlık ve intikam güdüleriyle onu öldürmek isteyecek insanların sayısının epeyce kalabalık olduğunu şaşkınlıkla fark eder. Peki, kimdir saldırgan: Karısı Valérie mi, barda tanıştığı esrarengiz kadın mı, çocuğu elinden alınan aile mi, yoksa baş belası meslektaşı Olson mu?” Avrupa Edebiyatı, Tarihi ve Kültüründe Hurrem Sultan Yazar: Galina Yermolenko Yayınevi: Koç Üniversitesi Yayınları GALİNA Yermolenko tarafından derlenen ve Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan Avrupa Edebiyatı, Tarihi ve Kültüründe Hurrem Sultan adlı kitap raflardaki yerini aldı. Kitapta Hurrem Sultan’ın “tarihsel bir figür olmaktan ziyade çeşitli kültürel fantezilerin ve inşaların bir karışımı ve alanı” oluşu, uluslararası bir figür olarak ötekine karşı değişken Avrupa tavrını yansıtışı ele alınıyor. Erken modern dönem kültürler arası değişim, kimlik ve benlik/öteki kavramları çalışmalarına önemli bir katkı sunan kitap, Türkiye’de de çeşitli tartışmaların konusu olan Hurrem Sultan’ın (yaklaşık 1505-1558) Avrupa imgelemindeki temsillerini ele alıyor. Palyaço Yazar: Heinrich Böll Yayınevi: Can Yayınları 20. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli isimlerinden Heinrich Böll’ün bu romanının kahramanı bir palyaço, bir pantomimcidir. Marie adında genç bir kızı sever. Birlikte evlerini ve yaşadıkları kenti terk ederler. Genç adam aralarındaki bağı resmî ve dini nikâhla perçinlemeyi gereksiz bulur. Fakat genç kız Katolik’tir ve “cemaatin” baskısından kurtulamayıp Katolik bir erkekle evlenir. Sevgilisi kendisini terk ettiğinde palyaço yıkılır, sanatı biter. Palyaçonun Marie’yle yaşadıklarını anlatması, yitirdiklerini tekrar kazanmak için giriştiği ümitsiz bir çabadır. Palyaço bütün acılarını, arzularını ve umutlarını donuk beyaz makyajlı yüzünün arkasına gizler. Hareketleri ve sözleriyle acı gerçekleri söyler. Günlük hayatın acımasızlıklarını, boş kurallarını, insani olmayan yanlarını herkes bilsin ister. Böll de palyaçonun maskesinin ardında en sarsıcı gerçekleri dile getirir. Tekinsiz Hikâyeler Yazar: Sir Arthur Conan Doyle Yayınevi: Can Yayınları SİR Arthur Conan Doyle’un kısa öykülerinden oluşan bu derleme, hayranlıkla, ama aynı zamanda içiniz ürpererek okuyacağınız hikâyeleri bir araya getiriyor. Dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Holmes’u yaratan Doyle’un, aynı tadı veren kısa öyküleri, Mısır’ın gizemlerinden Kutup Denizi’nin hayaletler ülkesindeki yalnızlığa ve hüzne, insanı dehşetle titreten intikam yöntemlerinden eşi görülmemiş canavarlara kadar pek çok “yeni dünya”nın kapılarını aralıyor. Okuru alacakaranlık kuşağının gizemlerini içine çeken ve bunu edebî bir tat katarak yapan Doyle, gerçeklik takıntısını da sürdürüyor. Gerçek mekânlar, öyküleri daha da inanılır kılıyor. Kurmaca olduğunu bilseniz de aklınızdan hep “acaba”lar geçiyor. 53 Nisan 2013 İSTATİSTİKLER 2011 KAPILARA GÖRE TOPLAM İHRAÇ-İTHAL-TRANSİT TAŞIMALAR ve GRAFİĞİ İHRAÇ PAZAR PAYI İTHAL TRANSİT İHRAÇ İHRAÇ PAZAR PAYI İTHAL TRANSİT TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI BATI KAPILARI 325,752 163,215 67% 33% 270,058 130,066 24,633 22,784 336,890 169,409 67% 33% 259,968 126,752 23,568 27,132 KAPIKULE 132,528 86,383 61% 39% 100,430 67,058 15,078 12,364 135,223 87,593 61% 39% 103,792 65,533 13,937 14,839 HAMZABEYLİ 42,352 51,550 45% 55% 36,294 39,841 1,257 4,327 42,297 55,819 43% 57% 33,549 39,399 1,188 4,547 İPSALA 40,067 18,242 69% 31% 23,560 14,619 749 4,030 35,333 18,039 66% 34% 21,700 12,175 737 4,308 PENDİK-TRİESTE 52,051 3,009 95% 5% 60,764 3,871 1,990 1,281 59,397 3,250 95% 5% 50,935 2,997 1,491 1,580 AMBARLI-TRIESTE 9,731 764 93% 7% 5,751 849 316 86 8,942 786 92% 8% 1,924 1,646 1,237 159 ÇEŞME-TRİESTE 21,156 245 99% 1% 16,461 336 127 71 22,140 445 98% 2% 17,910 412 92 15 MERSİN-TRİESTE 13,309 637 95% 5% 10,685 861 4,290 263 16,689 252 99% 1% 13,714 144 3,470 135 224 9 0% 0% 158 9 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 4,645 783 86% 14% 5,084 905 0 0 PENDİK/AMB-MARS/TOULON 14,334 2,376 86% 14% 15,955 2,622 826 362 12,224 2,442 83% 17% 11,360 3,541 1,416 1,549 DOĞU KAPILARI 206,034 40,637 84% 16% 25,406 21,795 1,810 13,545 206,927 56,090 79% 21% 30,926 35,512 2,747 18,227 SARP 82,755 10,224 89% 11% 3,968 650 725 2,079 96,818 15,520 86% 14% 4,704 1,187 827 2,105 TÜRKGÖZÜ 1,438 41 97% 3% 24 11 25 215 2,623 111 96% 4% 116 36 626 678 DİLUCU 44,228 0 100% 0% 337 0 0 0 41,110 0 100% 0% 323 0 0 0 GÜRBULAK 75,589 30,372 71% 29% 20,727 21,134 1,009 11,251 65,308 40,457 62% 38% 25,496 34,289 916 15,444 ESENDERE 2,024 0 100% 0% 350 0 51 0 1,068 2 100% 0% 287 0 378 0 GÜNEY KAPILARI 645,466 32,342 95% 5% 21,425 19,244 6,736 13,462 632,816 34,880 95% 5% 15,283 7,669 3,423 5,905 HABUR 522,642 16,574 97% 3% 7,251 61 511 63 608,228 23,818 96% 4% 11,349 7 173 186 NUSAYBİN/MERSİNMISIR/S.ARABİSTAN (2012) 1,578 0 100% 0% 580 0 0 0 1,944 37 0% 0% 1,287 23 40 0 AKÇAKALE 55,245 351 99% 1% 127 2,816 6 6,641 0 0 0% 0% 0 0 0 0 ÖNCÜPINAR 10,266 7,542 58% 42% 1,750 2,897 305 5,018 2,216 4,624 32% 68% 276 402 125 1,450 CİLVEGÖZÜ 55,735 7,875 88% 12% 11,717 13,470 5,914 1,740 16,820 6,224 73% 27% 2,286 7,149 2,937 4,167 0 0 0% 0% 0 0 0 0 3,608 177 95% 5% 85 88 148 102 KARADENİZ KAPILARI 11,513 6,606 64% 36% 9,339 3,138 1,627 1,238 12,375 9,152 57% 43% 9,610 4,223 1,503 811 ZONGULDAK-UKRAYNA 5,925 4,854 55% 45% 5,467 2,426 1,242 1,137 7,264 5,685 56% 44% 7,036 2,807 1,277 734 SAMSUN-RUSYA 2,822 669 81% 19% 2,187 201 322 90 1,371 187 88% 12% 1,020 71 105 14 TRABZON-RUSYA 15 0 100% 0% 0 0 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 HAYDARPAŞA-UKRAYNA 2751 1083 0.717527386 0.282472613 1685 511 63 11 3,740 3,280 53% 47% 1,554 1,345 121 63 KIBRIS KAPILARI 3,114 14,973 17% 83% 532 4,077 15 17 3,513 14,173 20% 80% 641 3,578 0 0 844 5,758 13% 87% 275 2,318 2 9 1,060 6,605 14% 86% 347 1,894 0 0 2,270 9,215 20% 80% 257 1,759 13 8 2,453 7,568 24% 76% 294 1,684 0 0 1,191,879 257,773 82% 18% 326,760 178,320 34,821 51,046 1,192,521 283,704 81% 19% 316,428 177,734 31,241 52,075 İSKENDERUN-MISIR PENDİK -KÖSTENCE/TEKİRDAĞ-TOULON TAŞUCU-LÜBNAN MERSİN-TAŞUCU KKTC İSKENDERUN-HAYFA TOPLAM 54 İHRAÇ 2012 İSTATİSTİKLER 2012 (Ocak-Şubat ) KAPILARA GÖRE TOPLAM İHRAÇ-İTHAL-TRANSİT TAŞIMALAR ve GRAFİĞİ İHRAÇ İHRAÇ PAZAR PAYI 2013 ( Ocak-Şubat) İTHAL TRANSİT İHRAÇ İHRAÇ PAZAR PAYI İTHAL TRANSİT TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI TÜRK YABANCI BATI KAPILARI 51,459 21,033 71% 29% 37,604 16,875 3,626 3,923 51,837 24,738 68% 32% 39,160 21,039 3,045 4,262 KAPIKULE 19,916 10,289 66% 34% 14,410 8,331 2,193 2,289 19,624 10,992 64% 36% 15,136 9,597 1,779 2,368 HAMZABEYLİ 5,502 7,449 42% 58% 4,774 5,439 174 628 7,485 9,585 44% 56% 6,154 7,812 166 723 İPSALA 5,239 2,164 71% 29% 3,310 1,748 64 531 5,278 3,127 63% 37% 3,442 2,425 132 500 PENDİK-TRİESTE 10,717 658 94% 6% 8,859 480 226 219 8,176 306 96% 4% 6,933 322 68 313 AMBARLI-TRIESTE 1,566 71 96% 4% 125 408 160 23 984 126 89% 11% 382 155 164 15 ÇEŞME-TRİESTE 3,597 52 99% 1% 2,511 51 24 0 3,436 73 98% 2% 2,597 59 10 0 MERSİN-TRİESTE 2,448 6 100% 0% 1,603 6 556 18 2,473 38 98% 2% 1,513 35 590 22 İSKENDERUN-MISIR 0 0 0% 0% 0 0 0 0 1,738 55 0% 0% 1,022 23 63 48 PENDİK -KÖSTENCE/TEKİRDAĞ-TOULON 0 0 0% 0% 0 0 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 PENDİK/AMB-MARS/TOULON 2,474 344 88% 12% 2,012 412 229 215 2,643 436 86% 14% 1,981 611 73 273 DOĞU KAPILARI 25,640 7,498 77% 23% 4,157 5,847 346 2,356 31,225 7,345 81% 19% 5,535 6,551 327 2,562 SARP 12,137 1,576 89% 11% 637 131 135 340 13,432 2,042 87% 13% 1,219 228 202 290 184 12 94% 6% 3 1 0 39 206 9 96% 4% 9 30 42 66 DİLUCU 2,396 0 100% 0% 69 0 0 0 8,750 6 100% 0% 21 0 1 0 GÜRBULAK 10,840 5,909 65% 35% 3,429 5,715 101 1,977 8,837 5,288 63% 37% 4,286 6,293 59 2,206 ESENDERE 83 1 99% 1% 19 0 110 0 0 0 0% 0% 0 0 23 0 GÜNEY KAPILARI 100,838 5,475 95% 5% 1,559 2,402 1,255 2,307 104,341 2,246 98% 2% 7,773 12 187 77 HABUR 96,353 2,890 97% 3% 542 0 29 70 95,750 2,230 98% 2% 6,446 6 24 1 NUSAYBİN/MERSİNMISIR/S.ARABİSTAN (2012) 0 0 0% 0% 0 0 0 0 1,463 11 0% 0% 916 6 17 4 AKÇAKALE 0 0 0% 0% 0 0 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 ÖNCÜPINAR 318 597 35% 65% 141 163 41 565 2,231 1 100% 0% 275 0 1 0 CİLVEGÖZÜ 4,167 1,988 68% 32% 876 2,239 1,185 1,672 4,349 4 100% 0% 94 0 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 548 0 100% 0% 42 0 145 72 KARADENİZ KAPILARI 1,919 1,103 64% 36% 1,403 633 364 125 5,062 1,828 73% 27% 4,391 1,010 51 127 ZONGULDAK-UKRAYNA 827 701 54% 46% 801 376 327 110 1,943 1,234 61% 39% 1,853 739 37 105 SAMSUN-RUSYA 264 43 86% 14% 180 29 21 7 135 4 97% 3% 127 0 0 0 TRABZON-RUSYA 0 0 0% 0% 0 0 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 HAYDARPAŞA-UKRAYNA 828 359 70% 30% 422 228 16 8 2,984 590 83% 17% 2,411 271 14 22 KIBRIS KAPILARI 457 1,978 19% 81% 83 704 0 0 605 2,418 20% 80% 438 1,082 7 22 MERSİN-TAŞUCU KKTC 457 1,978 19% 81% 83 704 0 0 539 2,402 18% 82% 416 1,082 0 0 0 0 0% 0% 0 0 0 0 66 16 80% 20% 22 0 7 22 180,313 37,087 83% 17% 44,806 26,461 5,591 8,711 193,070 38,575 83% 17% 57,297 29,694 3,617 7,050 TÜRKGÖZÜ TAŞUCU-LÜBNAN İSKENDERUN-HAYFA TOPLAM 55 56 Nisan 2013 April 2013 leading article ÖMER ÇETİN NUHOĞLU CHAIRMAN OF THE UND BOARD OF DIRECTORS logistic WIND ENERGY INVESTMENTS TO PROMPT PROJECT-BASED TRANSPORTS TO TAKE OFF guest of month NAİL OPAK CHAIRMAN OF ASSOCIATION OF INDEPENDENT INDUSTRIALISTS AND BUSINESSMEN (MUSIAD) “QUOTAS IMPOSED BY THE EU INCREASE COSTS AND PROLONG DELIVERY TIMES.” city and economy ZONGULDAK, THE ‘BLACK DIAMOND’, IS HOME TO HARD COAL OF TOP QUALITY Valuable friends, We look into and inquire all persisting or newly emerging issues concerning out sector, seeking the truth. We particularly examine long-standing issues and problems and ask the question ‘why’. I have full faith that we will succeed in the two points I will be explaining with the support of the public. One of them is about the demand for invitations, which has become a requirement when it comes to the Ro-La issues we have with Austria and other driver visa applications. The Ro-La system which was imposed by Austria for the purpose of protecting the environment starting from the second half of the 90’s has now become a mode exclusive to Turkish transporters after entry to the Union of countries like Bulgaria and Romania. Since the day we undertook our respective duties, we have been paying close attention to this issue. Client losses and Austria’s abolishment of the relevant subvention starting with the EU’s expansion process have led to the questioning of profitability and naturally the assets of Ro-La companies based in Austria, Hungary and Slovenia. It is time we asked some questions. Is Austria entitled to increases costs of Turkish transporters and also Turkish goods with the imposition of Ro-La? Is the environment polluted only by Turkish vehicles, which do not correspond even to 3% in transit traffic? Does Austria not violate the General Agreement on Tariffs and Trade by putting a barrier before transit transport? Does it not simply run over the rights we have acquired with the Customs Union? We will be meeting our Austrian counterparts in Ankara on April 29-30, 2013, for an RTMC meeting. We will ask all of these questions and attain a solution under leadership of the public. The point about visas compels the boundaries of logic as well. Documents submissions requested from drivers who wish to obtain Schengen visas include an invitation letter from an EUbased company or a business partnership certificate. Are you going to transport Turkey’s export goods? Then, they ask you whether you have an invitation. Why is a driver supposed to be invited by anyone? Could truck drivers really posses business partnership certificates? Could an invitation by a single person/company be valid throughout the visa period? Is this not obviously a barrier, a form of prevention? Additionally, invitations are also demanded by countries like Turkmenistan, Uzbekistan and Saudi Arabia (for transits). We discussed these practices, which cause loss of money and time for transporters just to indulge someone else’s benefits, at our Ministry of Foreign Affairs on April 3. We will overcome these and remove those barriers together with our bureaucrats. We ask why and we will get our answers. 58 ÖMER ÇETİN NUHOĞLU Leading article Logistic Wind energy investments to prompt project-based transports to take off Clean energy resources and technologies are considered to be the most outstanding economic opportunity of the 21st century. The entire world is marching towards green energy based on the idea that energy resources like wind -in particular-, solar power, wave power, biomass, hydroelectricity and biological fuels will be replacing fossil fuels in the near future. Although Turkey does not have fossil fuels, it still whets the appetite of the private sector with high potential of renewable energy sources. Investments made in renewable energy sources like wind, solar power, wave power and biomass have led to the creation of a new market in this regard. It is estimated that by 2018, the global biological fuel, wind power and solar power market will have reached a volume of 325 billion Dollars. Willing to be freed from foreign dependency especially through the use of renewable energy, the increasing scope of investments into wind power in Turkey verify the goals set in the field of renewable energy. After the Law on Renewable Energy entered into force in 2005, the number of investors stepping into the wind energy sector grew steadily year by year. According to research conducted by the firm HIS Emerging Energy Research (EER), the total installed wind power capacity in the world was 41 GW in 2011. In line with the growth on global scale, the Turkish wind energy market achieved significant growth as well and our country ranked among the top 10 in Europe in the field of wind energy, where we were at zero capacity only a decade ago. Ranking 16th in wind energy capacity globally, Turkey currently has around 48 thousand MW of technoeconomic wind potential. The law regarding use of renewable energy resources for the purpose of generating electricity enabled the private sector to utilize these resources for power production and goals to be met by 2023 were outlined in the strategy document accordingly. By 2023, the goal is to increase the installed wind energy capacity to 20 thousand MW. For the time being, wind power projects corresponding to around 9 thousand MW have been certified and a portion that takes up 2 thousand and 72 MW of the total figure has already become operational. Projects which are still undergoing review also constitute nearly 15 thousand MW. At this point, authorities of the sector recommend revising incentive mechanisms in order to ensure that the goals outlined in the strategy document can be attained. The installed wind energy capacity which was at the level of 18 MW in 2004 increased to one thousand and 691 MW by 2011. Before November 1, 2011, wind power projects corresponding to a capacity of 3 thousand and 180 MW were certified and a portion that correspond to one thousand and 677 MW became operational. The construction of facilities with a total capacity of approximately 600 MW is still in progress. During the process that followed the applications, 13 group projects with a corresponding capacity of 5 thousand and 500 MW were found worthy of getting certification. If the plant capacity of 600 MW that was still under construction as of the end of 2012 becomes activated, wind power plants with a total capacity of 2 thousand and 300 MW are expected to be operational. In 2013, expectations are that from among the plants under construction, a wind power capacity of at least one thousand MW will become active as well. 59 Guest of month “Quotas imposed by the EU increase costs and prolong delivery times.” Nail Olpak, Chairman of Association of Independent Industrialists and Businessmen (MUSIAD), notes that the triad of quality, costs and time was of essence in order to be powerful in competition, yet Turkey has to struggle with illicit competition in exports and industry when it comes to road transports. During our interview, he pointed out that 23 out of all 27 EU member states imposed road transport quotas on our transporters. Therefore, Olpak says, issues arise in terms of free movement of our goods in the European Union, which has a share of 46% in foreign trade. Meanwhile, transits become costlier because of the quotas and delivery times are prolonged when goods transported from Turkey cannot be delivered to their destinations in the most economical sense possible. Olpak stresses that the EU do not grant free entries to vehicles loaded with Turkish goods, whereas some states even impose entry fees, increasing costs even further. He also notes that transfers from road to other transport modes, which are also imposed, cause yet another instance of cost increases and financial loss: “Although in the rightfulness of the Turkish side has been proven in this ongoing situation between Turkey and the EU, which has been found to be in contradiction to the established and valid law, the unjust treatment our transporters and drivers have to face on the EU roads continues. Due to the limited number of transit permits provided to our transports, the increase in our export transports to EU countries in particular has remained behind the recent overall rising trend in Turkish exports.” Could you please tell us about the foundation process and objectives of MUSIAD, which is currently active with 35 branches and 14 representation offices? The Association of Independent Industrialists and Businessmen (MUSIAD) was founded in İstanbul on May 5, 1990, by businessmen who set off to realize a Turkey where universal values 60 that made history are protected and maintained, a Turkey that is a whole inside, active in its region and is respected worldwide. Within this scope, we operate in order to establish a society in which justice and law, peace and trust, welfare and happiness prevail. It may be said that our association is a ‘platform of improvement, dialogue, cooperation and collaboration’ that was established for the purpose of contributing to socio-cultural, political, economic, scientific and technological development of individuals, organizations, our country, our region and the world. With 35 branches and 14 representation offices spread across Turkey and about 129 contact points based in 49 different countries, MUSIAD has more than 6 thousand and 500 members. We sustain our operations as a powerful ‘non-governmental organization’ which bases its applications and activities on a professional approach, serving not only the business circle but also the other segments of the society as a center of education, guidance and consultancy. Could you please tell us about the activities of your Logistics Sectoral Board and its relations with UND? Our Logistics Sectoral Board is a board that boosts business volume of MUSIAD members, reinforces their relations with each other and guides their view of the business world. In this sense, the board works towards finding out issues of the sector and resolving them. It cooperates not only with our other boards but also with universities, other sectoral associations, public institutions and organizations. Just like other sectoral boards, it recognizes ‘constant improvement’ as a principle and maintains a dynamic and solution-oriented organization of highly confident members. Our Logistics Sectoral Board cooperates with UND in this context. At the latest UND General Board Meeting, Murat Baykara, Head of the Logistics Sectoral Board, and 11 of our colleagues accompanied the UND Board of Directors. What do you think about the current status of the logistics sector, which is described as the pioneer of export? Ranking among the top 17 economies of the world, Turkey is preparing to realize the goal of increasing national revenue to 2.5 trillion Dollars and export volume to 500 billion Dollars by 2023. However, facing barriers on the trans-boundary competition arena, road transporters are exposed to an increasing number of extra-tariff practices by their competitors. European Union member states ignore the fact that they are actually impairing their own competitive power by practicing restrictions like visa limitations and transit permit quotas against the Turkish economy, a rising economy of recent times. Experts of economy indicate that when a country is able to deliver its goods one day prior to a competitor country, this brings in a price advantage of 0.6% to 2.3%. ‘Road transport quotas’, which are imposed by 23 out of all 27 EU member states on our international road transporters, the parties to largely contribute to realization of the export goal of 500 Guest of month billion Dollars by 2023, gravely hinders free movement of goods between Turkey and the European Union, which corresponds to 46% of its foreign trade. Each instance of restriction imposed on our trucks by these countries is actually redirected towards ‘industrial export goods transported by those vehicles’. In other words, the quotas imposed on Turkish transporters actually impact the industrial goods and processed agricultural products exported to EU countries. What is the scale of damage dealt on the sector and naturally on Turkish economy due to the quotas? Because of the quotas imposed by European countries on vehicles with Turkish license plates, goods shipped from Turkey cannot be transported in an economical manner. Consequently, transits are realised in expensively. Each additional cost or each tank of additional fuel unnecessarily consumed becomes a burden on industrialists, manufacturers and exporters based in Turkey. What is more, this burden encumbers not only domestic but also foreigncapital companies which are engaged in manufacturing and export activities in Turkey. This means, companies with 70% EU capital also face the same problem. Bearing in mind that the triad of cost, quality and time are of essence in terms of keeping up with the global conditions of competition, it is safe to say Turkish industry and exporters are seriously impaired in competition. This impact is delivered to them through road transporters. Through this means, industrial products manufactured in Turkey are barred from accessing the European market. The transport quotas imposed by EU countries on our transport is used up before the end of the year. The relevant competent authorities of the EU states do not grant vehicles transporting these goods free entry. Some countries also collect fees for entry and further increase costs. From time to time, mandatory transfers from road to other modes of transport result in waste of time and money. Although in the rightfulness of the Turkish side has been proven in this ongoing situation between Turkey and the EU, which has been found to be in contradiction to the established and valid law, the unjust treatment our transporters and drivers have to face on the EU roads continues increasingly. Due to the limited number of transit permits provided to our transports, the increase in our export transports to EU countries in particular has remained behind the recent overall rising trend in Turkish exports. What do you think about driver visa issues? The same adversity goes on when it comes to professional driver visas as well. In lawsuits opened in countries like Germany, Netherlands and Denmark, it has been settled and also made final by the European Court of Justice that it is against the legislation of the partnership between Turkey and the European Economic Community (EEC) to make it mandatory for people who enter these countries for the purpose of offering a service to obtain a visa. As per these verdicts, it is originally confirmed that ‘the condition of obtaining visa does not have to be met in the case of Turkish citizens employed by companies that are based in Turkey, who enter EU countries for the purpose of offering a service’. Therefore, the visa requirements which have been imposed by EU countries since 1980 on Turkish citizens who offer services to those countries, primarily ‘commercial vehicle drivers’ - the basic actors of the sector-are not ‘legitimate’ in accordance with the EU jurisdiction. So, has the problem been solved? Sadly, these positive verdicts have not sufficed to resolve the problem for our drivers who offer such service. We may not really talk about a solution as long as the free entrance to Germany that is granted to our road transport drivers who conduct transports from Turkey to EU states is not expanded into free entrance to Bulgaria and the surrounding countries. As it is not humanely possible for a truck driver to load his truck on a plane, take it out on the road after arriving at Germany, the facility of practicing this right does not really exist. So, the only way of truly practicing it would be to expand it to cover the entire Schengen area. These ‘visa exemption’ verdicts which have been initially welcome in Germany, Netherlands and Denmark, only gave birth to another system of unjust treatment where our drivers are asked at border points to ‘provide proof that they are eligible to benefit from visa exemption’ this time. Matching the waste of time and money caused by previous visa applications, these practices limit the time that may be spent in the various countries on the route by our drivers, who may have to spend days and sometimes weeks moving from border to border in order to practice their profession. 61 Agenda Ali Sedat Özkazanç, General Director of MNG Airlines The new Occupational Health and Safety Law to change the business culture of the logistics sector As of the beginning of the year, the Law number 6331 on Occupational Health and Safety made it mandatory to employ an occupational safety expert at all workplaces -type of expert depending on the hazard classifications applicable- or receive such services from relevant corporations operating in this field. The law makes it necessary for all employers to assign occupational safety experts, workplace physicians and, if necessary, required level of medical staff at all workplaces. The obligation of receiving and supporting occupational health and safety services as well as employing an occupational safety expert and workplace physician at workplaces shall be put into practice in a gradual manner. Accordingly, the application will be fully obligatory for public institutions and workplaces with less than 50 employees which are classified slightly hazardous as of July 1, 2014 and for workplaces with less than 50 employees which are classified highly hazardous as of July 1, 2013. As for other workplaces with more than 50 employees, application has started as of January 1, 2013. Implications of obligations introduced with the Occupational Health and Safety Law for the logistics sector may be taken into consideration from various points of view, because this situation is received as a positive step taken towards safe transport on one hand and hints to significant costs on the other. It is quite a demanding requirement to employ an expert in such a sector as logistics, where contract work is common and personnel circulation is rapid. It will be difficult and costly for employers to practice the new law in a controlled manner. Nevertheless, the obligation to work together with an occupational health and safety expert as well as with a workplace physician will surely lead to a serious level of cultural shift in terms of business approaches of employees and employers and also reduce adverse incidents in hazardous sectors like logistics. Still, the obligation to employ an occupational safety expert is considered to be a big step for safer transport in the logistics sector. Although this obligation will put a certain level of financial burden on firms of the sector, it is acknowledged that the practice is necessary in order to secure occupational safety. The obligation of employers is not limited solely to employing an occupational health and safety expert and a workplace physician. At the same time, investments made into training, medical controls, measuring and workplace improvements will increase costs. However, this is only inevitable considering the ever-toughening present conditions of competition, because firms already have to invest higher importance in occupational safety and realize these obligations if they are to increase their level of efficiency. So, for the purpose of preventing loss of labor power and minimizing the frequency of occupational incidents, it is of essence to implement the Occupational Health and Safety Law at workplaces. Potential occupational incidents can be tackled by training employees, raising awareness, finding out respective risks and hazards and taking preventive precautions. This practice will also ensure that products are delivered to the customer at the most convenient prices, at desired amounts and on time. Risk assessments to be carried out for drivers during the course of transport will offer the additional benefit of preventing traffic accidents. Leven Kavlak, Chairman of the Union of Turkish Occupational Safety Experts and Workplace Physicians (TUISAG) “Applications of the system imply serious obligations for employers.” With the New Occupational Health and Safety Law, which entered into force on January 1, 2013, the aim is to ensure healthy and safe workplaces for the entire number of about 23 million employees. A new system aimed at putting in place occupational health and safety will be practiced at workplaces. This will establish healthy and safe occupational conditions, improve the current situation and ensure its continuity. Applications of the system, however, imply serious obligations for employers. At each workplace, occupational safety experts, workplace physicians -commonly referred to as ‘Occupational Health and Safety Professionals (OHSP)- and other medical personnel will be employed. Employers are provided with alternative solutions of occupational health and safety services. An employer may employ an OHSP expert from among his own 62 personnel or outside the workplace as well as an OHSP who is in possession of a workplace physician certificate. In accordance with how it is convenient, employers may fill this position with their own personnel or receive the relevant service from outside. This practice also implies a great responsibility for OHSP’s. OHSP’S are required to communicate to the employer issues about occupational health and safety and notify the Ministry of Labor and Social Security about life-threatening risks which are not addressed by the employer. On the other hand, the Ministry will be assisting enterprises of small scale in terms of receiving occupational health and safety services. Excluding public institutions and organizations, workplaces with 10 or less employees which are classified as hazardous and highly hazardous will be able to benefit from such support. Employees will not be allowed to start working without undergoing medical scan. Their occupational incident and disease records will be actively kept up-to-date. An emergency action plan will be issued for all workplaces and occupational health and safety will be ensured with contributions and participation of workplace employees. Employees Turkey has been losing to occupational incidents and employees who have been rendered incapable of working throughout the years as well as the social wounds occupational diseases have caused not only disturb the mental health of the society but also have started to threaten national economy seriously. According to data of the Ministry of Labor and Social Security, while mortality rate resulting from occupational incidents was 16 out of 100 thousand employees ten years ago -as per the scale used by developed European nations for occupational incidents-, it dropped down to 8 out of 100 thousand employees through the end of 2011. Businnes Comunity “Speed and large vehicles are essential to reduce transport costs.” Managing all of its logistics processes including product circulation, collection of returned products and cargo shipment by securing the flow of goods among regional warehouses, stores and other units, Kiğılı serves its customers in a total number of 225 stores, 17 of them located abroad. Noting that vehicles drop by various Kiğılı stores along their routes in order to reduce costs during the logistics process, Hilal Suerdem, CEO of Kiğılı, reports that transport speed and preferring larger vehicles are essential in order to ensure that operations comply with customs legislations abroad and logistics costs are reduced to minimum on domestic level. Suerdem stresses that Turkey has quite a convenient location fit for becoming a regional base: “It is safe to say that the share claimed by the logistics sector may at least be doubled is Turkey manages to act as a natural bridge for the movement of goods over the north-south and west-east axes. Becoming a regional logistics base should be the most prioritized goal of Turkey in its mid and long-term logistics plans. Only in this manner can the sector find the opportunity to flourish a lot further, being able to automatically claim its share out of the overall national development.” Could you please tell us about the foundation process of Kiğılı, which has been recording success in the field of menswear since 1938? Kiğılı Giyim aims to make a difference in its field of activity and has been focusing exclusively on manufacture and retailing of men’s ready wear for this purpose since 1938, when the firm started its enterprising move with sales of fabric for menswear. In 1965, we started manufacturing shirts bearing the label of Kiğılı. This was followed by manufacture of trousers, suits and overcoats. The first Kiğılı store was opened on İstiklal Avenue, Beyoğlu, in 1969. Then in 1975, our first wholesale sales network was established. From then on, the Kiğılı brand steadily became known all around Anatolia with around 500 branches based in 45 provinces of Turkey. The second Kiğılı store was opened in Bakırköy Galleria Shopping Center in 1988. A further number of 4 Kiğılı retail stores were opened in 1994 in Akmerkez, Carousel and Capitol shopping centers. Within the same year, manufactures were focused solely on Kiğılı stores. As of the early 2000’s, we kept opening stores in the increasing number of shopping centers and transitioned to organized retail. In 2006, our logistics center in Gebze-Şekerpınar became operational with a total area of 25 thousand square meters and the Kiğılı Training Academy was founded in 2007. At the moment, we sell 48 primary products at Kiğılı. We have under the brand of Kiğılı a range of products capable of meeting all needs with a collection that is refreshed every season in line with the current trends. We manufacture suits, jackets, shirts, trousers, woven garments, sweatshirts, overcoats and coats. Our accessory range includes belts, wallets, mufflers, wrist pins, ties, hats and bags as well. Could you inform us about your organization abroad? How many countries do you operate in for the time being? As Kiğılı, we currently offer service in 225 stores. Among them, 17 are located abroad and 18 are corner stores. Our stores can be found in almost all provinces of Turkey. Azerbaijan is our most active foreign market at the moment. Within five years, we plan to open 7 more stores. Apart from Azerbaijan, we have stores based in Kirghizstan, Tajikistan, Turkmenistan, Iran, Iraq, Georgia and Cyprus. Additionally, we have corner stores in France, Austria and Yemen. It is important that some preconditions are fulfilled before a brand can grow in foreign markets. Reaching out to experienced investors who place due importance on human resources is one of the primary ones. There are no reasons not to grow in that specific market once you start collaborating with such investors. This is to say, we have opportunities to exploit in both the west and the east. Nevertheless, the east and the west present differing advantages and disadvantages. It is relatively easier to reach out to qualified human resources in the west, yet consumption saturation level is high and competition is intense. In the east, on the other hand, it is not that easy to obtain qualified human resources. However, consumption habits tend to expand rapidly and debutants of these markets may make a lot of progress despite competition. What kind of system do you use for transports? First off, we store and then ship fabrics which are to be sent to manufacturing firms. Next, products sent by supplier firms are checked on the basis of dispatch lists and received. Received products are then duly recorded in the stock inventory and stored. In line with instructions and distribution specifics provided by product directors, products are readied and packaging materials, stationery products and similar materials are distributed and shipped. Remaining products are stored in an appropriate manner. Finally, product circulation, collection of returned products, cargo shipment and the entire logistics flow among regional warehouses, stores and other units are ensured. What are the main problems that you encounter during this process? Throughout all of this logistics process, it is very important to advance in accordance with customs legislations in foreign countries. And in order to reduce domestic costs to minimum, it is necessary to boost your transport speed and prefer larger vehicles. One of the solutions that we have employed is to ensure that our vehicles stop by various Kiğılı stores on the same route. Thus we are able to reduce our logistics costs to a certain extent and it has a positive influence on our growth. What advantages does Turkey have in logistics terms? What needs to be done so that the sector claims higher shares from the market? Turkey has quite a convenient location fit for becoming a regional base. It is so that the share claimed by the logistics sector may at least be doubled is Turkey manages to act as a natural bridge for the movement of goods over the north-south and west-east axes. Therefore, becoming a regional logistics base should be the most prioritized goal of Turkey in its mid and long-term logistics plans. Only in this manner can the sector find the opportunity to flourish a lot further, being able to automatically claim its share out of the overall national development. Thus, an increase could be ensured in the number of companies active in the sector.This situation will surely come with a positive impact on the general employment policies. 63 City and economy Zonguldak, the ‘Black Diamond’, is home to hard coal of top quality The human mind keeps a photo of every city in it. Whenever the name of a city that you have never visited is mentioned, you generally remember that photo instantly. And the photo of miners is the one that comes to your mind whenever the name of Zonguldak, one of the most beautiful cities of West Black Sea, is mentioned. What makes Zonguldak a city, has developed its industry and is the backbone to its economy are the coal mines, which are best described with the analogy of ‘black diamond’. With a history of 150 years, mining and the subsidiary sectors which emerged around it hold significance not only for Zonguldak but also the overall national economy. With economic growth, Zonguldak led to the emergence of two other cities: Bartın and Karabük. Zonguldak is the wealthiest province of Turkey in terms of hard coal reserves. Hard coal is mined by Ereğli Coal Mining Plant of the Turkish Coal Enterprises and about 15% of the active population, which corresponds to approximately 50 thousand people, is employed in mining operations. The coal mining production field has a reserve of 14 billion tons of coal. The coal beds start from the vicinity of Köseağzı, which is to the east of Ereğli, and expands into large veins between Kozlu, Zonguldak and Kilimli. Around Çatalağzı, they diminish partly. The length of the coal mining field is 180 kilometers and its width 50 kilometers. The highenergy quality coal that was discovered in 1829 and started to be mined 20 years after the discovery is listed among the top quality hard coals of the world. Annual coal production is close to 10 million tons. In addition to hard coal, the region also contains rich underground mineral reserves such as iron, manganese, barite, limestone, dolomite, aluminum and clay. Copper is mined in Devrek and wolfram in Çaycuma. 64 Ranks 4th industrially In terms of industrial development, Zonguldak ranks 4th in the wake of İstanbul, Kocaeli and İzmir. The presence of rich coal reserves and an energy plant, being a harbor city, the abundant forest cover and mainly the iron-steel facilities have led to foundation of various other industrial plants, turning the province into an advanced industrial area. Zonguldak manages to have its name pronounced with its harbors, the Thermal Power Plant of Çatalağzı, Filyos Fire Brick Plant, large shipyards located in Ereğli and Bartın and enterprises operating in a variety of sectors including furniture, lime, paper and biscuit manufacture. The third biggest paper factor of Turkey, a feedstuff factory, leather and stout leather processing workshops, CDK Iron Industry plant, Devrektaş, Çaytaş and Dokap forestry products plant are all based in Çaycuma. The most outstanding industrial establishments of the city are the iron-steel plants of KARDEMIR and ERDEMIR. As a matter of fact, the heart of heavy industry beats in Ereğli and Karabük in Turkey. The facilities based in Ereğli are actually the biggest in the Middle East. In general, round-shaped products like iron construction bars and cast-iron pipes are manufactured in Karabük, while flat materials like metal sheets and tinplates are manufactured in Ereğli. On top of its level of industrial development, agriculture thrives in the city as well. The primary agricultural products include wheat, barley, maize, potato, walnut and kiwi. Greenhouse vegetable production has flourished a lot recently too. As for livestock breeding activities, commonly bred animal breeds include sheep, wool goats and Ankara goats. Also in rural areas, beekeeping is common in addition to cattle and poultry breeding. In connection with the livestock breeding activities, production of milk, cheese and yoghurt is undertaken. Fishing is another field of activity that influences economic life in Zonguldak. Offshore waters of Zonguldak and Bartın constitute the main spawning point for schools of anchovies. Ereğli and Amasra are also home to fishing ports. Fishing species include turbot, bluefin, horse mackarel, whiting, bluefish, bonito as well as anchovy. Part of the population lives on silviculture in Zonguldak, which is also rich in terms of forestation. The primary items of production are the wooden stanchions, which bear the load of the endless range of underground mines. Handicrafts of smaller scale such as carpet and rug weaving and walking stick crafting of Devrek contribute to the city’s economy too. Recently, tourism has grown to be a common sector based on plateau, mountaineering, caverns and hunting.