Turkish sentences from Tatoeba 13

Transkript

Turkish sentences from Tatoeba 13
vocapp.es
Turkish sentences from Tatoeba 13
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
Come and see us sometime.
Bir ara bizi görmeye gel.
Come as soon as possible.
Come in, the door's open.
Come on any day you like.
Could I park my car here?
Could I sit on the aisle?
Could you drive Tom home?
Could you please help me?
Crime is on the increase.
Curiosity killed the cat.
Custer refused to listen.
Did he tell you anything?
Did I hurt your feelings?
Did she have a hard time?
Did you brush your teeth?
Did you enjoy the film?
Did you enjoy your visit?
Did you ever talk to him?
Did you forget something?
Did you go to the doctor?
Did you have fun?
Did you pay for the book?
Did you sew this by hand?
Did you turn off the gas?
Didn't you hear a scream?
Didn't you read the book?
Do as you are told to do.
Do it when you have time.
Do not eat too much cake.
Do whatever he tells you.
Do whatever he tells you.
Do you also want a shave?
Do you believe his story?
Do you believe in ghosts?
Do you feel like resting?
Do you have a girlfriend?
Do you have a pen on you?
Do you have a subway map?
Do you have any brothers?
Do you have any children?
Do you have any quarters?
Do you have any rock CDs?
Do you have enough money?
Do you have many friends?
Do you have many hobbies?
Do you know how to drive?
Do you know what he said?
Do you know what this is?
Do you know where she is?
Do you know who they are?
Do you like French wines?
Do you mean what you say?
Do you need an ambulance?
Do you object to my idea?
Do you often eat granola?
Do you plan to go abroad?
Mümkün olduğunca kısa sürede gel.
Buyrun, kapı açık.
İstediğin herhangi bir günde gel.
Arabamı buraya parkedebilir miyim?
Koridor tarafında oturabilir miyim?
Tom'u eve götürür müsün?
Lütfen bana yardım eder misiniz?
Suç artmakta.
Merak kediyi öldürdü.
Custer dinlemeyi reddetti.
O size bir şey söyledi mi?
Duygularını incittim mi?
Zor zaman geçirdi mi?
Dişlerini fırçaladın mı?
Filmden hoşlandınız mı?
Ziyaretinizden zevk aldınız mı?
Onunla hiç konuştun mu?
Bir şey unuttun mu?
Doktora gittin mi?
Eğlendin mi?
Kitap için ödeme yaptın mı?
Bunu elle mi diktin?
Gazı kapattın mı?
Bir çığlık duymadın mı?
Kitabı okumadın mı?
Sana yapılması söylenildiği gibi yap.
Zamanın olursa, onu yap.
Çok fazla kek yeme.
O sana her ne söylerse yap.
O sana ne söylerse yap.
Sen de tıraş olmak ister misin?
Onun hikayesine inanıyor musunuz?
Hayaletlere inanıyor musunuz?
Canınız dinlenmek istiyor mu?
Bir kız arkadaşın var mı?
Yanınızda bir kaleminiz var mı?
Bir metro haritan var mı?
Hiç erkek kardeşin var mı?
Hiç çocuğun var mı?
Hiç çeyrek doların var mı?
Hiç rock CD'lerin var mı?
Yeterli paran var mı?
Çok arkadaşın var mı?
Çok hobin var mı?
Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
Onun ne dediğini biliyor musun?
Bunun ne olduğunu biliyor musun?
Onun nerede olduğunu biliyor musunuz?
Onların kim olduklarını biliyor musunuz?
Fransız şarapları sever misiniz?
Gerçekten onu mu demek istiyorsun?
Bir ambulansa ihtiyacın var mı?
Benim fikrime itiraz ediyor musun?
Genellikle granola yer misiniz?
Yurtdışına gitmeyi planlıyor musunuz?
- Página 1 -
vocapp.es
57. Do you plan to stay long?
58. Do you remember his name?
59. Do you talk to your cats?
60. Does he come home at six?
61. Does he need to help her?
62. Does she always go there?
63. Does this make any sense?
64. Does Toshio like Sachiko?
65. Don't be in such a hurry.
66. Don't be late for school.
67. Don't break the branches.
68. Don't change the subject.
69. Don't drink so much beer.
70. Don't kick the door open.
71. Don't let go of the rope.
72. Don't make fun of others.
73. Don't make fun of people.
74. Don't make so much noise.
75. Don't overexert yourself.
76. Don't play baseball here.
77. Don't play in the street.
78. Don't play with that key!
79. Don't scare me like that!
80. Don't smoke in this room.
81. Don't spoil the children.
82. Don't take it personally.
83. Don't throw in the towel.
84. Don't try God's patience.
85. Don't turn off the light.
86. Don't worry about my dog.
87. Don't worry about others.
88. Don't you have a bicycle?
89. Don't you have any money?
90. Don't move from here.
91. Don't you want to go out?
92. Draw a line on the paper.
93. Each of them sang a song.
94. Each player did his best.
95. Education begins at home.
96. Either come in or go out.
97. Either you or I am right.
98. Emily ate tofu at dinner.
99. English is easy to learn.
100. Enjoy life while you may.
101. Every house had a garden.
102. Everybody has weaknesses.
103. Everybody knows his name.
104. Everyone talked about it.
105. Everything went smoothly.
106. Excuse me for being late.
107. Exercise improves health.
108. Fire is always dangerous.
109. First come, first served.
110. Flour is made from wheat.
111. Flour is made into bread.
112. Ford was poorly educated.
113. Four ideas were proposed.
114. George married my sister.
115. Germs can cause sickness.
116. Get off at the next stop.
117. Get out of the classroom.
Uzun kalmayı planlıyor musun?
Onun adını hatırlıyor musun?
Kedilerinle konuşur musun?
O, eve altıda mı gelir?
Ona yardım etmesi gerekiyor mu?
O her zaman oraya gider mi?
Bu mantıklı mıdır?
Toshio Sachiko'yu seviyor mu?
Böyle acele etmeyin.
Okula geç kalma.
Dalları kırma.
Konuyu değiştirme.
Çok bira içmeyin.
Kapıyı tekmeleyerek açmayın.
İpi bırakma.
Diğerleriyle alay etmeyin.
İnsanlarla alay etmeyin.
Bu kadar gürültü yapmayın.
Kendini aşırı yorma.
Burada beyzbol oynama.
Sokakta oynama.
Bu tuşla oynama!
Beni öyle korkutma!
Bu odada sigara içmeyin.
Çocuklara yüz verip şımartma.
Onu kişisel olarak almayın.
Yenilgiyi kabul etmeyin.
Allah'ın sabrını denemeyin.
Işığı kapatmayın.
Benim köpeğim hakkında endişelenmeyin.
Diğerleri hakkında endişe etmeyin.
Bir bisikletin yok mu?
Hiç paran yok mu?
Buradan ayrılmayın.
Dışarı çıkmak istemiyor musun?
Kağıdın üzerine bir çizgi çizin.
Onlardan her biri bir şarkı söyledi.
Her oyuncu elinden geleni yaptı.
Eğitim evde başlar.
Ya içeri gel ya da dışarı git.
Ya sen yada ben haklıyım.
Emily akşam yemeğinde soya peyniri yedi.
İngilizce öğrenmek kolaydır.
Çıkarabilirken hayatın tadını çıkarın.
Her evin bir bahçesi vardı.
Herkesin zayıflıkları vardır.
Herkes onun adını bilir.
Herkes o konu hakkında konuştu.
Her şey yolunda gitti.
Geç kaldığım için beni bağışlayın.
Egzersiz sağlığı geliştirir.
Ateş her zaman tehlikelidir.
İlk gelene ilk servis yapılır.
Un buğdaydan yapılır.
Un ekmeğe dönüştürülür.
Ford kötü eğitim gördü.
Dört fikir önerildi.
George kız kardeşimle evlendi.
Mikroplar hastalığa neden olabilir.
Bir sonraki durakta inin.
Sınıftan çıkın.
- Página 2 -
vocapp.es
118. Get your things together.
119. Give me a bottle of wine.
120. Give me a coffee, please.
121. Give me a glass of water.
122. Give me a hand, will you?
123. Give me a piece of chalk.
124. Give me a piece of paper.
125. Give me a sheet of paper.
126. Give me something to eat.
127. Give me the bill, please.
128. Give me the same, please.
129. Go and see him in person.
130. Good students study hard.
131. Has the snow stopped yet?
132. Have some tea, won't you?
133. Have you eaten lunch yet?
134. Have you ever been on TV?
135. Have you ever seen a UFO?
136. Have you fed the dog yet?
137. Have you met him already?
138. Have you seen my new car?
139. Haven't I met you before?
140. Haven't you gone too far?
141. He admitted his mistakes.
142. He also was very serious.
143. He and I walked together.
144. He asked for a cigarette.
145. He became a famous actor.
146. He began to be a problem.
147. He began to make excuses.
148. He believed in the truth.
149. He bought a plane ticket.
150. He came back from Canada.
151. He came back last August.
152. He came down with a cold.
153. He came here before noon.
154. He can also speak French.
155. He can speak French well.
156. He can't be under thirty.
157. He can't have told a lie.
158. He can't make a decision.
159. He caught her by the arm.
160. He cut the envelope open.
161. He denied the accusation.
162. He did his best to drink.
163. He did not agree with it.
164. He did not die of cancer.
165. He did not like children.
166. He didn't come after all.
167. He died at the age of 70.
168. He discovered a new star.
169. He disregarded my advice.
170. He does not get up early.
171. He doesn't have a sister.
172. He doesn't have any pets.
173. He drank a cup of coffee.
174. He drank a lot yesterday.
175. He enjoys playing tennis.
176. He extinguished the fire.
177. He fell and hurt his leg.
178. He fell in love with her.
Eşyalarını toparla.
Bana bir şişe şarap ver.
Bana bir kahve ver, lütfen.
Bana bir bardak su ver.
Bana yardımcı ol, olur mu?
Bana bir parça tebeşir verin.
Bana bir parça kağıt ver.
Bana bir kağıt verin.
Bana yiyecek bir şeyler ver.
Bana hesabı getir, lütfen.
Bana aynısını ver lütfen.
Bizzat git ve onunla görüş.
İyi öğrenciler çok çalışır.
Kar henüz durdu mu?
Biraz çay al, ne dersin?
Öğle yemeğini henüz yedin mi?
Hiç televizyonda çıktın mı?
Hiç bir ufo gördünüz mü?
Henüz köpeği besledin mi?
Zaten onunla tanışıyormuydun?
Yeni arabamı gördün mü?
Daha önce sizinle tanışmadım mı?
Çok ileri gitmedin mi?
O, hatalarını itiraf etti.
O da çok ciddidir.
O ve ben birlikte yürüdük.
O, bir sigara istedi.
O, ünlü bir aktör oldu.
O bir sorun olmaya başladı.
O, muazaret göstermeye başladı.
O, gerçeğe inanıyordu.
O bir uçak bileti satın aldı.
O, Kanada'dan döndü.
O, geçen Ağustos ayında geri geldi.
O, soğuk algınlığına yakalandı.
O buraya öğleden önce geldi.
Ayrıca Fransızca da konuşabilmektedir.
O, Fransızcayı iyi konuşabilir.
O otuzdan aşağı olamaz.
O, yalan söylemiş olamaz.
O bir karar veremez.
O, onu kolundan yakaladı.
O zarfı açmak için kesti.
O, suçlamayı reddetti.
İçmek için elinden geleni yaptı.
O onu kabul etmedi.
O kanserden ölmedi.
O, çocuklardan hoşlanmıyordu.
Beklenenin tersine gelmedi.
O, yetmiş yaşında öldü.
Yeni bir yıldız keşfetti.
O benim tavsiyemi görmezden geldi.
O, erken kalkmaz.
Onun bir kız kardeşi yok.
Onun hiç evcil hayvanı yok.
O bir fincan kahve içti.
O, dün çok içti.
O tenis oynamaktan hoşlanıyor.
O, yangını söndürdü.
O düştü ve bacağını incitti.
O, ona aşık oldu.
- Página 3 -
vocapp.es
179. He
180. He
181. He
182. He
183. He
184. He
185. He
186. He
187. He
188. He
189. He
190. He
191. He
192. He
193. He
194. He
195. He
196. He
197. He
198. He
199. He
200. He
201. He
202. He
203. He
204. He
205. He
206. He
207. He
208. He
209. He
210. He
211. He
212. He
213. He
214. He
215. He
216. He
217. He
218. He
219. He
220. He
221. He
222. He
223. He
224. He
225. He
226. He
227. He
228. He
229. He
230. He
231. He
232. He
233. He
234. He
235. He
236. He
237. He
238. He
239. He
fired most of his men.
found a broken camera.
gave a sigh of relief.
got them to reject it.
got up in the morning.
got wonderful results.
had been there before.
had dinner by himself.
had few other friends.
had his wallet stolen.
had to clean his room.
had trouble breathing.
has a good reputation.
has already gone home.
has already had lunch.
has broken the record.
has got a good camera.
has just arrived here.
has lots of new ideas.
has never been abroad.
has never been abroad.
has never played golf.
has no sense of humor.
has nobody to consult.
has written two books.
hasn't been here long.
heard the dog barking.
intended to marry her.
invited me to a party.
is a cheerful old man.
is a man of character.
is a pretty great guy.
is a typical Japanese.
is a very fussy eater.
is a very good batter.
is absent from school.
is afraid of swimming.
is after a better job.
is after a better job.
is always complaining.
is always on the move.
is an intelligent boy.
is anxious to see you.
is as healthy as ever.
is being very careful.
is by no means bright.
is by no means stupid.
is certain to turn up.
is crazy about skiing.
is deeply in debt now.
is eager to go abroad.
is employed in a bank.
is famous as a doctor.
is good at arithmetic.
is good at gymnastics.
is in the tenth grade.
is known to everybody.
is known to everybody.
is liked by everybody.
is lying on the bench.
is not an English boy.
O adamlarının çoğunu kovdu.
O, bozuk bir kamera buldu.
O rahat bir nefes verdi.
O onlara onu geri çevirtti.
O, sabah kalktı.
O, harika sonuçlar aldı.
O daha önce orada bulunmuştu.
O, tek başına akşam yemeği yedi.
Onun diğer birkaç arkadaşı vardı.
O, cüzdanını çaldırdı.
O, odasını temizlemek zorunda kaldı.
Nefes alma zorluğu vardı.
O iyi bir üne sahiptir.
O zaten eve gitti.
O zaten öğle yemeği yedi.
O, rekor kırdı.
Onun iyi bir kamerası var.
O az önce buraya vardı.
Onun çok sayıda yeni fikirleri var.
O, hiç yurt dışında bulunmadı.
O hiç yurt dışına gitmedi.
O asla golf oynamadı.
Onun espri anlayışı yoktur.
Onun danışacak kimsesi yok.
O iki kitap yazdı.
Uzun süredir burada bulunmadı.
Köpeğin havladığını duydum.
Onunla evlenmek niyetindeydi.
O beni bir partiye davet etti.
O, neşeli, yaşlı bir adam.
O kişilikli bir insandır.
O oldukça büyük bir adam.
O tipik bir Japon.
O, zor beğenen bir yiyicidir.
O, çok iyi bir top vurucusu.
O, okulda yok.
O, yüzmekten korkuyor.
O daha iyi bir iş peşinde.
O daha iyi bir iş arıyor.
O her zaman şikayet ediyor.
O sürekli aktif.
O akıllı bir çocuk.
O seni görmek için hevesli.
O her zamanki gibi sağlıklı.
O, çok dikkatli davranıyor.
O, hiçbir şekilde zeki değil.
O hiçbir şekilde aptal değil.
O, kesin dönecek.
O, kayak yapmak için deli oluyor.
O, şimdi don derece borçlu.
O, yurt dışına gitmek için istekli.
O, bir bankada görevlidir.
O bir doktor olarak ünlüdür.
O, aritmetikte iyidir.
O jimnastikte iyidir.
O onuncu sınıfta.
O, herkes tarafından bilinir.
O, herkes tarafından tanınır.
O herkes tarafından sevildi.
O, bankta uzanıyor.
O bir İngiliz çocuk değildir.
- Página 4 -
vocapp.es
240. He
241. He
242. He
243. He
244. He
245. He
246. He
247. He
248. He
249. He
250. He
251. He
252. He
253. He
254. He
255. He
256. He
257. He
258. He
259. He
260. He
261. He
262. He
263. He
264. He
265. He
266. He
267. He
268. He
269. He
270. He
271. He
272. He
273. He
274. He
275. He
276. He
277. He
278. He
279. He
280. He
281. He
282. He
283. He
284. He
285. He
286. He
287. He
288. He
289. He
290. He
291. He
292. He
293. He
294. He
295. He
296. He
297. He
298. He
299. He
300. He
is not at all foolish.
is not up to the task.
is nothing but a fool.
is nothing but a liar.
is now short of money.
is opening the window.
is playing over there.
is rotten to the core.
is stronger than I am.
is tired, and so am I.
is too tired to study.
is very good at poker.
is wearing sunglasses.
is writing a book now.
jumped into the water.
jumped over the hedge.
keeps this gun loaded.
knew he could not win.
knows a lot of people.
lay down on the grass.
leveled his gun at me.
lifted her to the bed.
likes music very much.
likes to travel alone.
lived here for a time.
lives next door to us.
looked after the baby.
looked over my report.
looks as poor as ever.
looks like a good boy.
looks like his father.
looks much better now.
looks old for his age.
looks old for his age.
lost his movie ticket.
made a fortune in oil.
made a tour of Europe.
made a will last year.
married a pretty girl.
may have lost his way.
might change his mind.
missed the last train.
must be an honest man.
must be the principal.
must be Tom's brother.
never stopped writing.
often walks to school.
owns a good few sheep.
painted the door blue.
picked up a red stone.
plays the guitar well.
promised not to smoke.
promised to marry her.
put a cap on his head.
put his room in order.
put on clean trousers.
put on the black coat.
put on the red jacket.
put the room in order.
quit school last week.
reached for the apple.
O hiçte aptal değil.
O, iş için uygun değil.
O, bir aptaldan başka bir şey değil.
O yalancıdan başka birşey değil.
Onun şimdi parası yok.
O pencereyi açıyor.
O orada oynuyor
O, tamamen bozulmuş.
O benden daha güçlüdür.
O yorgun, ve ben de.
O çalışamayacak kadar çok yorgun.
O pokerde çok iyidir.
O güneş gözlüğü takıyor.
O şimdi bir kitap yazıyor.
O suya atladı.
O, çitin üzerinden atladı.
O, bu silahı yüklü bulundurur.
O kazanamayacağını biliyordu.
O, birçok insan tanıyor.
O çimin üstüne uzanmıştı.
O, silahını bana doğru çevirdi.
O onu yatağa kaldırdı.
O, müziği çok sever.
O tek başına seyahat etmeyi sever.
O, bir süre burada yaşadı.
O, bize bitişik yaşıyor.
O bebekle ilgilendi.
O, raporumu gözden geçirdi.
O, her zamanki gibi fakir görünüyor.
O, iyi bir çocuğa benziyor.
O, babasına benziyor.
O, şimdi çok daha iyi görünüyor.
O, yaşına göre yaşlı görünüyor.
O yaşına göre yaşlı görünüyor.
O, sinema biletini kaybetti.
O, petrolde bir servet yaptı.
O, bir Avrupa turu yaptı.
O geçen yıl vasiyetini hazırladı.
O güzel bir kız ile evlendi.
O, yolunu kaybetmiş olabilir.
O, fikrini değiştirebilir.
O son treni kaçırdı.
O, dürüst bir adam olmalı.
O, müdür olmalı.
O Tom'un erkek kardeşi olmalı.
O, yazmaktan asla vazgeçmedi.
O sık sık okula yürür.
O birkaç iyi koyuna sahiptir.
Kapıyı maviye boyadı.
O kırmızı bir taş aldı.
O iyi gitar çalar.
O sigara içmemeye söz verdi.
O, onunla evlenmek için söz verdi.
O, kafasına bir kep giydi.
O, odasını düzenledi.
O, temiz pantolon giydi.
O, siyah ceketi giydi.
O, kırmızı ceketi giydi.
O, odayı düzenledi.
Okuldan geçen hafta ayrıldı.
O, elmaya uzandı.
- Página 5 -
vocapp.es
301. He
302. He
303. He
304. He
305. He
306. He
307. He
308. He
309. He
310. He
311. He
312. He
313. He
314. He
315. He
316. He
317. He
318. He
319. He
320. He
321. He
322. He
323. He
324. He
325. He
326. He
327. He
328. He
329. He
330. He
331. He
332. He
333. He
334. He
335. He
336. He
337. He
338. He
339. He
340. He
341. He
342. He
343. He
344. He
345. He
346. He
347. He
348. He
349. He
350. He
351. He
352. He
353. He
354. He
355. He
356. He
357. He
358. He
359. He
360. He
361. He
really makes me angry.
resigned as president.
said he did not do it.
seems as busy as ever.
seldom goes to church.
showed me her picture.
slept well last night.
slowly raised the gun.
stared at the picture.
studied for ten years.
studies day and night.
swam across the river.
tasted the cheesecake.
taught himself French.
taught me how to swim.
told me where to shop.
told us to keep quiet.
took a trip to Europe.
took his sister along.
took off his overcoat.
took out his passport.
took part in the race.
tore the paper in two.
tried to get up early.
tried to kill himself.
tried to learn French.
tried to persuade her.
used to be a nice boy.
used to read at night.
usually comes in time.
visited China in 1998.
waited until she came.
walked back and forth.
walked past the house.
wanted to be a farmer.
wants to go to Africa.
was a forceful leader.
was a poet and writer.
was accused of murder.
was alone in the room.
was beaten too easily.
was by no means happy.
was completely honest.
was easily influenced.
was elected president.
was executed as a spy.
was exposed to danger.
was framed for murder.
was held in captivity.
was here at that time.
was humiliated by her.
was killed in the war.
was knee-deep in snow.
was lying on his back.
was paralyzed by fear.
was playing the piano.
was small, but strong.
was the first to come.
was then a boy of ten.
was very busy all day.
was very kind to them.
O beni gerçekten kızdırır.
O, başkan olarak istifa etti.
O, onu yapmadığını söyledi.
O her zamanki kadar meşgul görünüyor.
O nadiren kiliseye gider.
Bana onun resmini gösterdi.
O, dün gece iyi uyudu.
O, yavaşça silahı kaldırdı.
O, resme baktı.
O, on yıl çalıştı.
O, gece gündüz çalışır.
O, nehir boyunca yüzdü.
O, peynirli kekin tadına baktı.
Kendisine Fransızca öğretti.
O, bana yüzmeyi öğretti.
O bana nerede alışveriş yapacağını söyledi.
O bize sessiz kalmamızı söyledi.
O, Avrupa'ya geziye gitti.
O, kız kardeşini yanında götürdü.
O, paltosunu çıkardı.
O, pasaportunu çıkardı.
O, yarışa katıldı.
O, kağıdı ikiye ayırdı.
O, erken kalkmaya çalıştı.
Kendini öldürmeye çalıştı.
Fransızca öğrenmek için gayret etti.
O, onu ikna etmeye çalıştı.
O, hoş bir çocuktu.
O geceleri kitap okurdu.
O genellikle zamanında gelir.
O, 1998 yılında Çin'i ziyaret etti.
O, o gelene kadar bekledi.
İleri geri büyüdü.
O yürüyerek evin yanından geçti.
O, bir çiftçi olmak istedi.
Afrika'ya gitmek istiyor.
O, güçlü bir liderdi.
O bir şair ve yazardı.
O cinayetle suçlandı.
O, odada yalnızdı.
O, çok kolay tenifi.
O hiçbir şekilde mutlu değildi.
O, tamamen dürüsttü.
O, kolayca etkilendi.
O başkan seçildi.
O bir casus olarak idam edildi.
O, tehlikeye maruz kaldı.
O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
O, esaret altında tutuldu.
O, o zaman buradaydı.
O, onun tarafından aşağılandı.
O, savaşta öldürüldü.
O diz boyu karın içindeydi.
O sırtüstü yatıyordu.
O korkuyla felç oldu.
O piyano çalıyordu.
O küçük, ama güçlüydü.
O ilk varandı.
O, o zaman on yaşında bir çocuktu.
Bütün gün çok meşguldü.
O, onlara karşı çok nazikti.
- Página 6 -
vocapp.es
362. He went aboard the plane.
363. He went there by himself.
364. He went there by himself.
365. He whistled as he walked.
366. He will be back tomorrow.
367. He will be free tomorrow.
368. He will come in a moment.
369. He will end up in prison.
370. He will go in your place.
371. He will have to go there.
372. He will love her forever.
373. He will not listen to me.
374. He will soon return home.
375. He won the next election.
376. He wore a light blue tie.
377. He worked for a rich man.
378. He writes me once a week.
379. He wrote to me yesterday.
380. He'll be glad to see you.
381. He'll be here any moment.
382. He'll be here until noon.
383. He's a bit of a drunkard.
384. He's a strange character.
385. He's in bed with the flu.
386. He's very angry with you.
387. He's very good at guitar.
388. He’s still sick in bed.
389. Helen, this is my cousin.
390. Hello, Tom. Good morning.
391. Help me with my homework.
392. Help yourself to a drink.
393. Her answer was incorrect.
394. Her car is two years old.
395. Her family is very large.
396. Her friends call him Ned.
397. Her hair is turning gray.
398. Her house is very modern.
399. Her husband is in prison.
400. Her speech was excellent.
401. Here is a letter for you.
402. Here, please have a seat.
403. Here's my account number.
404. Here's some news for you.
405. His argument was logical.
406. His book was upside down.
407. His car is gaining on us.
408. His clothes are worn out.
409. His family is very large.
410. His father calls him Tom.
411. His house was burnt down.
412. His ideas are up to date.
413. His new car is wonderful.
414. His overcoat is worn out.
415. His patience is worn out.
416. His speech was too short.
417. His study faces the park.
418. His work is now complete.
419. His work is washing cars.
420. Hitomi looked very happy.
421. Hold on a minute, please.
422. Hold on a moment, please.
O, uçağa bindi.
O, tek başına oraya gitti.
O, oraya kendisi gitti.
O yürürken ıslık çaldı.
Yarın geri dönecek.
O yarın boş olacak.
O, birazdan gelecek.
O, hapishaneyi boylayacak.
O, senin yerine gidecek.
Oraya gitmek zorunda kalacak.
Onu sonsuza kadar sevecek.
O, beni dinlemeyecektir.
Yakında eve dönecektir.
O, bir sonraki seçimi kazandı.
O, açık mavi kravat takmıştı.
Zengin bir adam için çalıştı.
O bana haftada bir kez yazar.
O dün bana yazdı.
Seni gördüğüne memnun olacaktır.
O, her an burada olacak.
O, öğleye kadar burada olacak.
O, biraz ayyaştır.
O garip bir kişilik.
O gripten dolayı yatakta.
O size çok kızgın.
O, gitarda çok iyidir.
O, hala yatakta hasta.
Helen, bu benim kuzenim.
Merhaba, Tom. Günaydın.
Ev ödevimde bana yardımcı ol.
Kendinize bir içki alın.
Onun cevabı doğru değildi.
Onun arabası iki yaşında.
Onun ailesi çok geniş.
Arkadaşları onu Ned diyor.
Onun saçı ağarıyor.
Onun evi çok moderndir.
Onun kocası hapiste.
Onun konuşması mükemmeldi.
İşte senin için bir mektup.
Buraya oturun, lütfen.
İşte benim hesap numaram.
İşte sizin için biraz haber.
Onun argümanı mantıklı idi.
Onun kitabı tersti.
Onun arabası bize yaklaşıyor.
Onun elbiseleri yıpranmış.
Onun ailesi çok geniştir.
Onun babası onu Tom olarak çağırır.
Onun evi yakıldı.
Onun fikirleri çağdaş.
Onun yeni arabası harika.
Onun paltosu yıpranmış.
Onun sabrı kalmamış.
Onun konuşması çok kısaydı.
Onun çalışma odası parka bakıyor.
Onun çalışması tam.
Onun işi arabaları yıkamaktır.
Hitomi çok mutlu görünüyordu.
Bir dakika bekle, lütfen.
Biraz bekleyin, lütfen.
- Página 7 -
vocapp.es
423. How about a cup of cocoa?
424. How about going swimming?
425. How about playing tennis?
426. How about tomorrow night?
427. How did he take the news?
428. How do you feel about it?
429. How do you like New York?
430. How does he go to school?
431. How high is the mountain?
432. How is the weather there?
433. How is the weather today?
434. How large is your family?
435. How long are you staying?
436. How long do we stop here?
437. How long have you waited?
438. How long is the stopover?
439. How long may I keep this?
440. How many caps do you own?
441. How much is the bus fare?
442. How much is this T-shirt?
443. How much should they get?
444. How much TV do you watch?
445. How often do you see him?
446. How tall is your brother?
447. How well do you know Tom?
448. I acknowledge my mistake.
449. I adhered to my decision.
450. I admit that he is right.
451. I agree to your proposal.
452. I agree with his opinion.
453. I agreed to the proposal.
454. I almost caught the fish.
455. I almost didn't meet her.
456. I am able to drive a car.
457. I am about to leave here.
458. I am at a loss for words.
459. I am content with my job.
460. I am glad to be with you.
461. I am interested in music.
462. I am just warming up now.
463. I am quite all right now.
464. I am ready to follow you.
465. I am sure of her success.
466. I am sure of his honesty.
467. I am sure of his victory.
468. I am tired of hearing it.
469. I am very poor at sports.
470. I am watching wild birds.
471. I am willing to help you.
472. I arrived at the station.
473. I arrived here yesterday.
474. I asked him to wait here.
475. I ate breakfast at eight.
476. I barely passed the exam.
477. I barely passed the exam.
478. I began living by myself.
479. I believe you are honest.
480. I bet he doesn't make it.
481. I bought a pair of boots.
482. I bought a pair of shoes.
483. I bought the TV from her.
Bir bardak kakaoya ne dersin?
Yüzmeye ne dersin?
Tenis oynamaya ne dersin?
Yarın akşama ne dersin?
O haberi nasıl aldı?
Bu konuda ne hissediyorsunuz?
New York nasıl buluyorsun?
O, okula nasıl gider?
Dağın yüksekliği nedir?
Orada hava nasıl?
Bugün hava nasıl?
Aileniz ne kadar büyük?
Ne kadar kalıyorsun?
Biz burada ne kadar dururuz?
Ne kadar bekledin?
Mola ne kadar sürer?
Bunu ne kadar süre saklayabilirim?
Kaç tane şapka kazandın?
Otobüs ücreti ne kadar?
Bu tişört ne kadar?
Ne kadar almalılar.
Ne kadar TV izlersin?
Ne sıklıkta onu görürsün?
Kardeşin ne kadar uzun?
Tom'u ne kadar iyi tanıyorsunuz?
Ben, hatamı kabul ediyorum.
Kararıma sadık kaldım.
Ben onun haklı olduğunu kabul ediyorum.
Önerini kabul ediyorum.
Ben onun fikrine katılıyorum.
Öneriyi kabul ettim.
Neredeyse hiç balık yakalamadım.
Neredeyse onunla hiç buluşmadım.
Bir araba sürebilirim.
Buradan ayrılmak üzereyim.
Ne söyleyeceğimi şaşırdım.
İşimden memnunum.
Seninle birlikte olduğuma memnunum.
Ben müzikle ilgilenirim.
Şimdi sadece ısınıyorum.
Ben şimdi tamamen iyiyim.
Seni izlemeye hazırım.
Onun başarısından eminim.
Ben onun dürüstlüğünden eminim.
Onun zaferinden eminim.
Ben onu duymaktan usandım.
Sporda çok kötüyüm.
Yabani kuşları izliyorum.
Sana yardım etmeye istekliyim.
İstasyona vardım.
Dün buraya ulaştım.
Onun burada beklemesini rica ettim.
Sabah kahvaltısını sekizde yedim.
Ben zar zor sınavı geçtim.
Ben sınavı güçlükle geçtim.
Tek başıma yaşamaya başladım.
Ben senin dürüst olduğuna inanıyorum.
Onu yapmayacağına bahse girerim.
Bir çift bot aldım.
Bir çift ayakkabı aldım.
Ondan TV satın aldım.
- Página 8 -
vocapp.es
484. I
485. I
486. I
487. I
488. I
489. I
490. I
491. I
492. I
493. I
494. I
495. I
496. I
497. I
498. I
499. I
500. I
501. I
502. I
503. I
504. I
505. I
506. I
507. I
508. I
509. I
510. I
511. I
512. I
513. I
514. I
515. I
516. I
517. I
518. I
519. I
520. I
521. I
522. I
523. I
524. I
525. I
526. I
527. I
528. I
529. I
530. I
531. I
532. I
533. I
534. I
535. I
536. I
537. I
538. I
539. I
540. I
541. I
542. I
543. I
544. I
can not find my ticket.
can solve this problem.
can't afford a new car.
can't afford to buy it.
can't apologize enough.
can't approve the plan.
can't do anything else.
can't drink this stuff.
can't find my suitcase.
can't give up my dream.
can't hide my feelings.
can't keep up with you.
can't live without you.
can't stand that noise.
can't stand this noise.
can't take it any more.
can't talk with people.
can't thank you enough.
can't thank you enough.
can't use this machine.
can't walk any farther.
can't walk any further.
cannot afford the time.
cannot lift this stone.
cannot stand this heat.
caught cold last month.
cook soup in a big pot.
could not speak to him.
decided to be a lawyer.
deny all those charges.
did it against my will.
didn't know what to do.
didn't mean to do that.
do hope you'll succeed.
do not read his novels.
do want to go with you.
don't care if it snows.
don't eat chicken skin.
don't feel like eating.
don't feel like joking.
don't go in for sports.
don't know all of them.
don't know either girl.
don't know either twin.
don't know for certain.
don't know her address.
don't know how to cook.
don't know how to swim.
don't know where to go.
don't like any of them.
don't like long drives.
don't like the traffic.
don't like this camera.
don't like this jacket.
don't like to be alone.
don't mind hot weather.
don't mind if it's hot.
don't quite follow you.
don't think he'll come.
don't understand music.
don't want to eat here.
Biletimi bulamıyorum.
Bu sorunu halledebilirim.
Yeni bir arabayı göze alamam.
Onu satın almayı göze alamam.
Yeterince özür dileyemiyorum.
Ben planı onaylayamam.
Ben başka bir şey yapamam.
Bu şeyi içemem.
Valizimi bulamıyorum.
Hayalimden vaz geçemiyorum.
Duygularımı gizleyemiyorum.
Sana ayak uyduramıyorum.
Sensiz yaşayamam.
O gürültüye katlanamam.
Bu gürültüye katlanamam.
Artık onu alamam.
İnsanlarla konuşamam.
Sana yeterince teşekkür edemem.
Ben yeterince teşekkür edemiyorum.
Ben bu makineyi kullanamam.
Daha ileri yürüyemem.
Ben daha ileri yürüyemem.
Ben zamanı göze alamam.
Bu taşı kaldıramam.
Bu ısıya dayanamam.
Geçen ay soğuk aldım.
Ben çorbayı büyük tencerede pişiririm.
Onunla konuşamadım.
Bir avukat olmaya karar verdim.
Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
Onu kendi irademe karşı yaptım.
Ne yapacağımı bilmiyordum.
Onu yapmak istemedim.
Başaracağınızı umuyorum.
Ben onun romanlarını okumam.
Seninle gitmek istemiyorum.
Kar yağarsa umursamam.
Ben tavuk derisi yemem.
Canım yemek istemiyor.
Canım şaka yapmak istemiyor.
Sporla ilgilenmiyorum.
Onların hepsini tanımıyorum.
Kızların her ikisini de tanımıyorum.
İkizlerin hiçbirini tanımıyorum.
Kesin bilmiyorum.
Onun adresini bilmiyorum.
Nasıl pişireceğimi bilmiyorum.
Nasıl yüzeceğimi bilmiyorum.
Nereye gideceğimi bilmiyorum.
Onların hiçbirinden hoşlanmıyorum.
Ben uzun araba gezintilerini sevmiyorum.
Ben trafiği sevmiyorum.
Ben bu kamerayı sevmiyorum.
Ben bu ceketi sevmiyorum.
Yalnız kalmak istiyorum.
Sıcak havadan rahatsız olmam.
Hava sıcak olsada umurumda değil.
Seni tamamen izlemiyorum.
Onun geleceğini sanmam.
Ben müzikten anlamıyorum.
Burada yemek istemiyorum.
- Página 9 -
vocapp.es
545. I
546. I
547. I
548. I
549. I
550. I
551. I
552. I
553. I
554. I
555. I
556. I
557. I
558. I
559. I
560. I
561. I
562. I
563. I
564. I
565. I
566. I
567. I
568. I
569. I
570. I
571. I
572. I
573. I
574. I
575. I
576. I
577. I
578. I
579. I
580. I
581. I
582. I
583. I
584. I
585. I
586. I
587. I
588. I
589. I
590. I
591. I
592. I
593. I
594. I
595. I
596. I
597. I
598. I
599. I
600. I
601. I
602. I
603. I
604. I
605. I
don't want to go alone.
doubt if Tom is single.
feed my dog once a day.
feel cold this morning.
feel good this morning.
feel like another beer.
felt like running away.
felt much more relaxed.
felt sorry for the boy.
found her very amusing.
found his house easily.
gave in to her demands.
gave some books to him.
gave up eating dessert.
get depressed at times.
go to a driving school.
go to church every day.
go to church on Sunday.
go to Hyogo University.
go to Tokyo University.
got a hole in my jeans.
got her to wash dishes.
got lost in the forest.
got on the wrong train.
got there just in time.
got this book from him.
got up early yesterday.
grew up in the country.
guess we should go now.
had a physical checkup.
had a stroke last year.
had him do my homework.
had him paint my house.
had no idea what to do.
had the flu last month.
had to fix the toaster.
had to give up my plan.
had two cups of coffee.
handed the mike to him.
have a book in my hand.
have a good dictionary.
have a lot of homework.
have a lot to do today.
have a pain in my foot.
have a rash on my neck.
have a sharp pain here.
have a slight headache.
have a stupid question.
have an ache in my arm.
have an identical twin.
have broken my glasses.
have caught a bad cold.
have confidence in Ken.
have decided to retire.
have drunk all my milk.
have few English books.
have found another job.
have good news for you.
have just arrived here.
have lost all my money.
have many things to do.
Yalnız gitmek istemiyorum.
Tom'un bekar olup olmadığından şüpheliyim.
Köpeğimi günde bir kez beslerim.
Bu sabah üşüyorum.
Bu sabah iyi hissediyorum.
Canım bir bira daha istiyor.
Canım kaçmak istedi.
Ben çok daha rahat hissettim.
Çocuk için üzüldüm.
Ben onu çok eğlenceli buldum.
Onun evini kolayca buldum.
Onun isteklerine boyun eğdim.
Ona bazı kitaplar verdim.
Tatlı yemeyi bıraktım.
Zaman zaman depresyona girerim.
Bir sürücü okuluna gidiyorum.
Her gün kiliseye giderim.
Pazar günü kiliseye giderim.
Hyogo Üniversitesi'ne gidiyorum.
Tokyo Üniversitesine gidiyorum.
Kotumda bir delik var.
Ona bulaşıkları yıkattım.
Ormanda kayboldum.
Ben yanlış trene bindim.
Tam zamanında oraya vardım.
Bu kitabı ondan aldım.
Ben dün erken kalktım.
Kırsalda büyüdüm.
Sanırım şimdi gitmeliyim.
Ben bir sağlık kontrolü yaptırdım.
Geçen yıl bir inme geçirdim.
Ona ev ödevimi yaptırdım.
Ona evimi boyattım.
Ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu.
Geçen ay grip oldum.
Ben tost makinesini tamir etmek zorunda kaldım.
Planımdan vazgeçmek zorunda kaldım.
İki fincan kahve içtim.
Mikrofonu ona uzattım.
Elimde bir kitap var.
İyi bir sözlüğüm var.
Benim bir sürü ev ödevim var.
Bugün yapacak çok işim var.
Ayağımda bir ağrı var.
Boynumda bir kızarıklık var.
Benim burada keskin bir ağrım var.
Hafif bir baş ağrım var.
Aptalca bir sorum var.
Kolumda bir ağrı var.
Benim bir tek yumurta ikizim var.
Gözlüğümü kırdım.
Kötü bir soğuk algınlığına yakalandım.
Ken'e güvenim var.
Emekli olmaya karar verdim.
Bütün sütümü içtim.
Birkaç İngilizce kitabım var.
Ben başka bir iş buldum.
Senin için iyi haberim var.
Ben az önce buraya vardım.
Bütün paramı kaybettim.
Yapacak çok şeyim var.
- Página 10 -
vocapp.es
606. I
607. I
608. I
609. I
610. I
611. I
612. I
613. I
614. I
615. I
616. I
617. I
618. I
619. I
620. I
621. I
622. I
623. I
624. I
625. I
626. I
627. I
628. I
629. I
630. I
631. I
632. I
633. I
634. I
635. I
636. I
637. I
638. I
639. I
640. I
641. I
642. I
643. I
644. I
645. I
646. I
647. I
648. I
649. I
650. I
651. I
652. I
653. I
654. I
655. I
656. I
657. I
658. I
659. I
660. I
661. I
662. I
663. I
664. I
665. I
666. I
have never been abroad.
have no homework today.
have no one to help me.
have no plans at all.
have nothing to do now.
have seen a panda once.
have seen a UFO before.
have some chores to do.
have to brush my teeth.
have to cover his loss.
have to do my homework.
have to get some sleep.
have to go to the bank.
have to help my mother.
have to study Japanese.
have to walk to school.
have worn out my shoes.
haven't met him before.
hear footsteps outside.
heard an unusual sound.
heard someone knocking.
heard the boys singing.
helped her wash dishes.
hope it rains tomorrow.
hope she will get well.
hope that I'll see her.
hope you get well soon.
hope you get well soon.
hung my hat on the peg.
invited all my friends.
invited Jane to dinner.
just finished the work.
keep a diary every day.
know both of the girls.
know he is watching me.
know nothing about her.
know that you are busy.
know what your game is.
know who likes Sachiko.
learned a lot from him.
left my key in my room.
left out two sentences.
lent the record to Ken.
like English and music.
like English very much.
like my meat well done.
like oranges very much.
like playing the piano.
like that singer a lot.
like that tie of yours.
like the way you smile.
like to be spontaneous.
like to ride on trains.
looked down at the sea.
looked him in the eyes.
looked in the cupboard.
lost my notebook today.
lost my wife last year.
lost your mail address.
love my yellow sweater.
love to collect stamps.
Hiç yurt dışında bulunmadım.
Bugün ev ödevim yok.
Bana yardım edecek kimsem yok.
Hiç planım yok.
Şu an yapacak bir şeyim yok.
Bir keresinde bir panda gördüm.
Daha önce bir UFO gördüm.
Yapacak bazı ev işlerim var.
Dişlerimi fırçalamak zorundayım.
Onun kaybını karşılamak zorundayım.
Ev ödevimi yapmalıyım.
Biraz uyumalıyım.
Bankaya gitmek zorundayım.
Anneme yardım etmek zorundayım.
Japonca çalışmak zorundayım.
Okula yürümek zorundayım.
Ayakkabılarımı eskittim.
Daha önce onunla karşılaşmadım.
Dışarıda ayak sesleri duyuyorum.
Ben sıradışı bir ses duydum.
Birinin kapıyı çaldığını duydum.
Ben erkek çocukların şarkı söylediğini duydum.
Ona bulaşıkları yıkaması için yardım ettim.
İnşallah yarın yağmur yağar.
Umarım iyileşecektir.
Onu göreceğimi umuyorum.
İnşallah yakında iyileşirsin.
Umarım kısa zamanda sağlığına kavuşursun.
Şapkamı kancaya astım.
Bütün arkadaşlarımı davet ettim.
Jane'i akşam yemeğine davet ettim.
Az önce işi bitirdim.
Ben her gün bir günlük tutuyorum.
Kızların her ikisini tanıyorum.
Onun beni izlediğini biliyorum.
Ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Ben sizin meşgul olduğunuzu biliyorum.
Senin oyununun ne olduğunu biliyorum.
Sachiko'yu kimin sevdiğini biliyorum.
Ondan çok şey öğrendim.
Anahtarımı odamda bıraktım.
İki cümleyi atladım.
Plağı Ken'e verdim.
İngilizce ve müziği severim.
İngilizceyi çok severim.
Etimi iyi pişmiş severim.
Portakalları çok severim.
Piyano çalmayı seviyorum.
O şarkıcıdan çok hoşlanırım.
Senin o kıravatını seviyorum.
Gülümseme tarzını seviyorum.
Doğal olmak isterim.
Ben trenlere binmekten hoşlanırım.
Ben denize baktım.
Onun gözlerine baktım.
Ben dolaba baktım.
Bu gün dizüstü bilgisayarımı kaybettim.
Karımı geçen sene kaybettim.
E-posta adresinizi kaybettim.
Ben sarı kazağımı seviyorum.
Pul toplamayı seviyorum.
- Página 11 -
vocapp.es
667. I
668. I
669. I
670. I
671. I
672. I
673. I
674. I
675. I
676. I
677. I
678. I
679. I
680. I
681. I
682. I
683. I
684. I
685. I
686. I
687. I
688. I
689. I
690. I
691. I
692. I
693. I
694. I
695. I
696. I
697. I
698. I
699. I
700. I
701. I
702. I
703. I
704. I
705. I
706. I
707. I
708. I
709. I
710. I
711. I
712. I
713. I
714. I
715. I
716. I
717. I
718. I
719. I
720. I
721. I
722. I
723. I
724. I
725. I
726. I
727. I
love you more than her.
made a serious mistake.
made him open the door.
made my son a new suit.
make too many mistakes.
met a friend of Mary's.
met Fred on the street.
met her on my way home.
met her three days ago.
met him at the station.
met him on my way home.
met him the day before.
met Jane the other day.
met Jane the other day.
met the prince himself.
might flunk the course.
must decide what to do.
must have it shortened.
must help these people.
must renew my passport.
never saw him in jeans.
never work on weekends.
often go to the movies.
only did as I was told.
opened the door slowly.
ordered two hamburgers.
ordered you to get out.
owe him 10 dollars.
paid 10 dollars for it.
paid $200 for this bag.
put cream in my coffee.
ran as fast as I could.
ran into an old friend.
read an exciting story.
read the letter to him.
received an invitation.
recognized him at once.
regard him as an enemy.
regret that I told you.
returned home by train.
rushed out of my house.
sat waiting on a bench.
saw a man with a child.
saw her clean the room.
saw her enter the room.
saw her play the piano.
saw him cross the road.
saw the movie on video.
saw them play baseball.
see a bird on the roof.
see a book on the desk.
seldom go to a library.
shared a room with him.
shouldn't have done it.
smell something rotten.
stared her in the face.
stayed home for a week.
study Japanese history.
suppose he's gone home.
taught him how to swim.
telephoned her at once.
Seni ondan daha çok seviyorum.
Ciddi bir hata yaptım.
Ona kapıyı açtırdım.
Oğluma yeni bir takım elbise yaptım.
Ben çok hata yaparım.
Mary'nin bir arkadaşı ile karşılaştım.
Ben sokakta Fred'e rastladım.
Evime giderken onunla karşılaştım.
Üç gün önce ona rastladım.
Onunla istasyonda tanıştım.
Evime giderken ona rastladım.
Ben bir gün önce onunla tanıştım.
Geçenlerde Jane ile karşılaştım.
Bir kaç gün önce Jane ile karşılaştım.
Prensin kendisiyle buluştum.
Kurda başarısız olabilirim.
Ne yapacağıma karar vermeliyim.
Onu kısalttırmalıyım.
Bu insanlara yardım etmeliyim.
Pasaportumu yenilemeliyim.
Onu asla pantolonlu olarak görmedim.
Hafta sonları asla çalışmam.
Sık sık sinemaya giderim.
Ben sadece bana söylenileni yaptım.
Kapıyı yavaşça açtım.
İki hamburger sipariş ettim.
Sana çıkmanı emrettim.
Ona on dolar borçluyum.
Ben onun için on dolar ödedim.
Bu çanta için 200 dolar ödedim.
Kahveme krema koyarım.
Elimden geldiğince hızlı koştum.
Ben eski bir arkadaşa rastladım.
Ben heyecan verici bir hikaye okudum.
Mektubu ona okudum.
Bir davetiye aldım.
Ben onu derhal tanıdım.
Onu bir düşman olarak görüyorum.
Sana söylediğime pişmanım.
Eve trenle döndüm.
Ben evimden dışarı koştum.
Bir bankta beklerken oturdum.
Adamı bir çocukla birlikte gördüm.
Onun odayı temizlediğini gördüm.
Onun odaya girdiğini gördüm.
Onun piyano çaldığını gördüm.
Onun yolu geçtiğini gördüm.
Filmi videoda izledim.
Onların basketbol oynadığını gördüm.
Çatıda bir kuş görüyorum.
Masanın üstünde bir kitap görüyorum.
Nadiren bir kütüphaneye giderim.
Odamı onunla paylaştım.
Onu yapmamalıydım.
Çürük bir şeyin kokusunu alıyorum.
Onun yüzüne baktım.
Evde bir hafta kaldım.
Japon tarihi çalışıyorum.
Sanırım o eve gitti.
Ona nasıl yüzeceğini öğrettim.
Onu derhal aradım.
- Página 12 -
vocapp.es
728. I
729. I
730. I
731. I
732. I
733. I
734. I
735. I
736. I
737. I
738. I
739. I
740. I
741. I
742. I
743. I
744. I
745. I
746. I
747. I
748. I
749. I
750. I
751. I
752. I
753. I
754. I
755. I
756. I
757. I
758. I
759. I
760. I
761. I
762. I
763. I
764. I
765. I
766. I
767. I
768. I
769. I
770. I
771. I
772. I
773. I
774. I
775. I
776. I
777. I
778. I
779. I
780. I
781. I
782. I
783. I
784. I
785. I
786. I
787. I
788. I
think he can't do that.
think he is a good man.
think it will be sunny.
think it won't succeed.
think it's a good idea.
think it's around here.
think it's worth a try.
think it's worth a try.
think she can't answer.
think that he is right.
think that Tom is kind.
think this tastes good.
thought of a good idea.
thought she was pretty.
took part in the party.
usually get up at 6:00.
usually wake up at six.
usually walk to school.
visited Tony yesterday.
waited for ten minutes.
walked across the park.
walked along the river.
walked toward the park.
want something to read.
want this suit cleaned.
want to be an engineer.
want to climb Mt. Fuji.
want to eat fresh fish.
want to enter the club.
want to feel important.
want to make her happy.
want to read this book.
want to see them again.
want to think about it.
wanted him to go there.
wanted to surprise her.
was a little surprised.
was afraid I'd be late.
was asked to wait here.
was at a movie theater.
was aware of that fact.
was born in the winter.
was caught in a shower.
was caught in the rain.
was eating dinner then.
was frozen to the bone.
was given a new jacket.
was in Tokyo yesterday.
was late for the train.
was on a trip to India.
was on time for dinner.
was raised in Yokohama.
was robbed of my purse.
was scratched by a cat.
was thinking about you.
was too happy to sleep.
was too tired to stand.
was traveling in Japan.
was ushered to my seat.
was ushered to my seat.
was waiting for a taxi.
Sanırım o onu yapamaz.
Sanırım o iyi bir adam.
Sanırım hava güneşli olacak.
Sanırım başarılı olmayacak.
Ben onun iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.
Sanırım o bu civarda.
Onun denemeye değer olduğunu düşünüyorum.
Sanırım o denemeye değer.
Sanırım o cevap veremez.
Ben onun haklı olduğunu düşünüyorum.
Tom'un nazik olduğunu düşünüyorum.
Sanırım bunun tadı iyi.
İyi bir fikir düşündüm.
Onun güzel olduğunu düşündüm.
Ben partiye katıldım.
Ben genellikle saat 6:00 da kalkarım.
Genellikle saat altıda kalkarım.
Ben genellikle okula yürürüm.
Dün Tony'yi ziyaret ettim.
On dakika bekledim.
Ben park boyunca yürüdüm.
Ben nehir boyunca yürüdüm.
Ben parka doğru yürüdüm.
Okumak için bir şey istiyorum.
Bu takımın temizlenmesini istiyorum.
Bir mühendis olmak istiyorum.
Mt. Fuji'ye tırmanmak istiyorum.
Taze balık yemek istiyorum.
Kulübe girmek istiyorum.
Önemli hissetmek istiyorum.
Onu mutlu etmek istiyorum.
Bu kitabı okumak istiyorum.
Onları tekrar görmek istiyorum.
Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.
Onun oraya gitmesini istedim.
Ona sürpriz yapmak istedim.
Biraz şaşırdım.
Geç kalmaktan korktum.
Benim burada beklemem istendi.
Ben sinemadaydım.
Ben gerçeğin farkındaydım.
Ben kışın doğdum.
Bir duşta mahsur kaldım.
Yağmura yakalandım.
O zaman akşam yemeği yiyordum.
İliklerime kadar dondum.
Bana yeni bir ceket verildi.
Dün Tokyo'daydım.
Tren için geç kaldım.
Hindistan'a bir geziye gittim.
Akşam yemeği için zamanında geldim.
Yokohoma'da yetiştirildim.
Cüzdanım soyuldu.
Ben bir kedi tarafından tırmalandım.
Senin hakkında düşünüyordum.
Uyuyamayacak kadar çok mutluydum.
Ayakta duramayacak kadar yorgunum.
Japonya'da seyahat ediyordum.
Koltuğumu bana gösterdiler,
Beni yerime götürdüler.
Ben bir taksi bekliyordum.
- Página 13 -
vocapp.es
789. I wash clothes every day.
790. I went there to meet him.
791. I will be sixteen in May.
792. I will be your guarantor.
793. I will come by all means.
794. I will do the best I can.
795. I will explain it to her.
796. I will go, rain or shine.
797. I will have to help them.
798. I will help him tomorrow.
799. I won't do it again.
800. I will sweep out my room.
801. I will try to do my best.
802. I will write to you soon.
803. I will write to you soon.
804. I wish I could use magic.
805. I wish I had been a bird.
806. I wish I had married her.
807. I wish this job was over.
808. I wish this was all over.
809. I won't go skating today.
810. I won't leave you behind.
811. I wonder if he will come.
812. I wonder if this is love.
813. I wonder what time it is.
814. I wonder where he is now.
815. I wonder where she lives.
816. I wonder which way to go.
817. I wonder who invented it.
818. I wonder who invented it.
819. I wonder why he did that.
820. I worked hard last month.
821. I worked hard to succeed.
822. I would like to meet him.
823. I wrote the song for her.
824. I'd better go to bed now.
825. I'd like a bus route map.
826. I'd like a cup of coffee.
827. I'd like a gin and tonic.
828. I'd like a glass of beer.
829. I'd like an orange juice.
830. I'd like some more water.
831. I'd like the bill please.
832. I'd like to be a teacher.
833. I'd like to get a refund.
834. I'd like to go to Hawaii.
835. I'd like to go to London.
836. I'd like to go to London.
837. I'd like to pay by check.
838. I'd like to return a car.
839. I'd like to see a doctor.
840. I'd like to talk to John.
841. I'd like to visit London.
842. I'd like you to go there.
843. I'll answer you tomorrow.
844. I'll be back before dark.
845. I'll be free next Sunday.
846. I'll be glad to help him.
847. I'll be here for a while.
848. I'll be there right away.
849. I'll be there right away.
Her gün çamaşır yıkarım.
Onunla görüşmek için oraya gittim.
Mayısta on altı olacağım.
Ben senin garantörün olacağım.
Ne olursa olsun geleceğim.
Ben yapabileceğimin en iyisini yapacağım
Onu ona açıklayacağım.
Ne olursa olsun, gideceğim.
Ben onlara yardım etmek zorunda kalacağım.
Yarın ona yardım edeceğim.
Onu asla tekrar yapmayacağım.
Odayı baştan aşağı temizleyeceğim.
Elimden geleni yapmaya çalışacağım.
Yakında sana yazacağım.
Yakında size yazacağım.
Keşke sihir kullanabilsem.
Keşke bir kuş olsaydım.
Keşke onunla evlenseydim.
Keşke bu iş bitse.
Keşke bu tamamen bitse.
Bugün buz patenine gitmeyeceğim.
Seni arkada bırakmayacağım.
Onun gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
Bunun aşk olup olmadığını merak ediyorum.
Saatin kaç olduğunu merak ediyorum.
Onun şimdi nerede olduğunu merak ediyorum.
Onun nerede yaşadığını merak ediyorum.
Ben hangi yoldan gideceğimi merak ediyorum.
Onu kimin icat ettiğini merak ediyorum.
Onu kim icat etti acaba?
Onun bunu neden yaptığını merak ediyorum.
Geçen ay çok çalıştım.
Başarmak için sıkı çalıştım.
Onunla tanışmak istiyorum.
Şarkıyı onun için yazdım.
Şimdi yatmaya gitsem iyi olur.
Ben bir otobüs güzergahı haritası istiyorum.
Ben bir fincan kahve istiyorum.
Bir cin tonik istiyorum.
Bir bardak bira istiyorum.
Ben bir portakal suyu istiyorum.
Biraz daha su istiyorum.
Hesabı istiyorum lütfen.
Bir öğretmen olmak istiyorum.
Para iadesi istiyorum.
Hawaii'ye gitmek istiyorum.
Londra'ya gitmek istiyorum.
Londraya gitmek istiyorum.
Çek ile ödeme yapmak istiyorum.
Arabayla dönmek istiyorum.
Bir doktorla görüşmek istiyorum.
John'la konuşmak istiyorum.
Londra'yı ziyaret etmek istiyorum.
Oraya gitmeni istiyorum.
Yarın sana cevap vereceğim.
Karanlıktan önce döneceğim.
Ben önümüzdeki Pazar boş olacağım.
Ona yardım etmekten memnun oluruz.
Bir müddet burada olacağım.
Ben hemen orada olacağım.
Ben derhal orada olacağım.
- Página 14 -
vocapp.es
850. I'll be with you forever.
851. I'll bet anybody on that.
852. I'll call you back later.
853. I'll do everything I can.
854. I'll give you a check-up.
855. I'll give you this money.
856. I'll leave Tokyo tonight.
857. I'll let it go this time.
858. I'll make you a new suit.
859. I'll never do this again.
860. I'll never see her again.
861. I'll see you next summer.
862. I'll stay here until ten.
863. I'll take the yellow one.
864. I'll treat you to dinner.
865. I'm afraid it won't work.
866. I'm all for her proposal.
867. I'm as hungry as a horse.
868. I'm as tall as my father.
869. I'm completely exhausted.
870. I'm crazy about football.
871. I'm doing the best I can.
872. I'm feeding the goldfish.
873. I'm fine, too, thank you.
874. I'm going to have a baby.
875. I'm going to take a bath.
876. I'm going to take my car.
877. I'm looking for a wallet.
878. I'm not about to ask him.
879. I'm not as rich as I was.
880. I'm not fond of her face.
881. I'm not going to sell it.
882. I'm not much of a singer.
883. I'm not much of a writer.
884. I'm not much of an actor.
885. I'm on the football team.
886. I'm only thinking of you.
887. I'm really tired today.
888. I'm serious about my job.
889. Excuse me for being late.
890. I'm sorry for what I did.
891. I'm sorry she's not here.
892. I'm sorry to trouble you.
893. I'm staying at my aunt's.
894. I'm surprised to see you.
895. I'm talking on the phone.
896. I'm thinking of the plan.
897. I'm tired of watching TV.
898. I'm too busy to help her.
899. I'm too busy to help him.
900. I'm trying to save money.
901. I'm very glad to see you.
902. I'm very tired from work.
903. I'm working in Tokyo now.
904. I've already tested them.
905. I've been to Canada once.
906. I've been to Paris twice.
907. I've come to say goodbye.
908. I've just finished lunch.
909. I've never been to Paris.
910. I've only just come back.
Sonsuza kadar sizinle olacağım.
Onunla ilgili herkesle bahse girerim.
Ben sizi daha sonra tekrar arayacağım.
Ben elimden gelen herşeyi yapacağım.
Sizi bir kontrol edeceğiz.
Ben bu parayı size vereceğim.
Bu gece Tokyo'dan ayrılacağım.
Bu defa gitmesine izin vereceğim.
Ben sana yeni bir takım yapacağım.
Ben asla bunu tekrar yapmayacağım.
Onu asla tekrar görmeyeceğim.
Gelecek yaz görüşürüz.
Saat ona kadar burada kalacağım.
Ben sarı olanını alacağım.
Ben size akşam yemeği ısmarlayacağım.
Maalesef o çalışmıyor.
Ben tamamen onun teklifinden yanayım.
Bir at kadar açım.
Babam kadar uzun boyluyum.
Ben tamamen tükendim.
Futbolu çok fazla seviyorum.
Yapabildiğimin en iyisini yapıyorum.
Akvaryum balığı besliyorum.
Ben de iyiyim, teşekkür ederim.
Bir çocuğum olacak.
Banyo yapacağım.
Benim arabayı alacağım.
Ben bir cüzdan arıyorum.
Ona sormaya niyetim yok.
Eskisi kadar zengin değilim.
Onun yüzüne düşkün değilim.
Ben onu satmayacağım.
Ben çok iyi bir şarkıcı değilim.
Ben çok iyi bir yazar değilim.
Ben çok iyi bir aktör değilim.
Ben futbol takımındayım.
Ben sadece seni düşünüyorum.
Bugün gerçekten yorgunum.
İşim hakkında ciddiyim.
Geç kaldığım için özür dilerim.
Yaptığım şey için üzgünüm.
Üzgünüm o burada değil.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
Ben halamlarda kalıyorum.
Seni gördüğüme şaşırdım.
Ben telefonda konuşuyorum
Ben planı düşünüyorum.
TV izlemekten usandım.
Ben ona yardımcı olamayacak kadar çok meşgulüm.
Ben ona yardım edemeyecek kadar çok meşgulüm.
Para tasarruf etmeye çalışıyorum.
Seni gördüğüme çok memnun oldum.
Ben işten çok yoruldum.
Şimdi Tokyo'da çalışıyorum.
Zaten onları test ettim.
Ben bir kez Kanada'da bulundum.
İki kez Pariste bulundum.
Hoşçakal demek için geldim.
Öğle yemeğini az önce bitirdim.
Paris'te hiç bulunmadım.
Sadece ben geri döndüm.
- Página 15 -
vocapp.es
911. I've spent all the money.
912. Inflation was controlled.
913. Iron is harder than gold.
914. Is it this hot every day?
915. Is that as heavy as this?
916. Can the baby walk?
917. Is the museum open today?
918. Is the plane on schedule?
919. Is there any mail for me?
920. Is there any room for me?
921. Is there any tax on this?
922. Is there still any sugar?
923. Is this a duty-free shop?
924. Is this fish still alive?
925. Is this price acceptable?
926. Is this typewriter yours?
927. Is your father a teacher?
928. Is your wife a good cook?
929. It doesn't mean anything!
930. It happened in Milwaukee.
931. It happened last October.
932. It is almost ten o'clock.
933. It is going to rain soon.
934. It is he who is to blame.
935. It is next to impossible.
936. It is nice and cool here.
937. It is no laughing matter.
938. It is no use complaining.
939. It is no use going there.
940. It is not a real mansion.
941. It is nothing but a joke.
942. It is quite a big number.
943. Lying is wrong.
944. It looks like Tom is mad.
945. It poured for three days.
946. It prevented a civil war.
947. It rained hard yesterday.
948. It rains in early autumn.
949. It seems that he is fine.
950. It snowed hard yesterday.
951. It turned out to be true.
952. It was a beautiful sight.
953. It was a terrible affair.
954. It was beginning to snow.
955. It was cloudy that night.
956. It was just as I thought.
957. It was published in 1969.
958. It was raining yesterday.
959. It wasn't much of a plan.
960. It wasn't much of a view.
961. It wasn't much of a yard.
962. It will be fine tomorrow.
963. It's 7:50 in the morning.
964. It's a beautiful country.
965. It's a little cold today.
966. It's a quarter past nine.
967. It's about time to start.
968. It's as lovely as a rose.
969. It's cool today for July.
970. It's crowded again today.
971. It's for my personal use.
Ben bütün parayı harcadım.
Enflasyon kontrol altına alındı.
Demir altından daha serttir.
Hergün bu kadar sıcak mı?
O bunun kadar ağır mıdır?
Bebek yürüyebiliyor mu?
Müze bugün açık mı?
Uçak zamanında mı?
Benim için mektup var mı?
Benim için yer var mı?
Bununla ilgili herhangi bir vergi var mı?
Orada hala hiç şeker var mı?
Bu bir gümrüksüz-mallar mağazası mı?
Bu balık hala canlı mı?
Bu fiyat kabullenebilir mi?
Bu daktilo sizin mi?
Senin baban bir öğretmen mi?
Karın, iyi bir aşçı mı?
O bir şey demek değildir!
O, Milwaukee'de oldu.
O geçen Ekim ayında oldu.
Neredeyse saat on.
Yakında yağmur yağacak.
Suçlanacak kişi odur.
O imkansıza yakın.
Burası güzel ve serin.
Gülecek bir şey yok.
Şikayet etmenin bir faydası yok.
Oraya gitmenin faydası yok.
O gerçek bir konak değil.
O şakadan başka birşey değil.
Bayağı büyük bir numara.
Yalan söylemek yanlıştır.
Tom çılgın gibi görünüyor.
Üç gün şiddetli yağmur yağdı.
Bu bir iç savaş engelledi.
Dün şiddetli yağmur yağdı.
Sonbaharın başlarında yağmur yağar.
Onun iyi olduğu görünüyor.
Dün şiddetli kar yağdı.
Onun gerçek olduğu ortaya çıktı.
Güzel bir manzaraydı.
O, korkunç bir olaydı.
Kar yağmaya başlıyordu.
O gece bulutlu idi.
O tam düşündüğüm gibiydi.
1969 yılında yayımlandı.
Dün yağmur yağıyordu.
Büyük bir plan değildi.
Büyük bir görüş değildi.
Büyük bir bahçe değildi.
Yarın hava güzel olacak.
Sabah 7:50.
O güzel bir ülkedir.
Bugün biraz soğuk.
Saat dokuzu çeyrek geçiyor.
Neredeyse başlama zamanıdır.
O, bir gül kadar güzeldir.
Temmuz ayı için bugün hava serin.
Bugün yine kalabalık.
O benim kişisel kullanımım için.
- Página 16 -
vocapp.es
972. It's hot today, isn't it?
973. It's in my jacket pocket.
974. It's junk. Throw it away.
975. It's like summer outside.
976. It's my duty to help you.
977. It's not good to overeat.
978. It's not healthy for you.
979. It's on the eighth floor.
980. It's out of the question.
981. It's pitch black outside.
982. It's six o'clock already.
983. It's time to take a bath.
984. It's too early to get up.
985. It's up to you to decide.
986. It's very stuffy in here.
987. It's warm enough to swim.
988. Jane is not able to swim.
989. Japan has a mild climate.
990. Japan is in eastern Asia.
991. Jeans go with everything.
992. Jim hasn't been home yet.
993. Jim is a man of his word.
994. Jim left Paris yesterday.
995. Jim resembles his father.
996. Jiro wants to drink Coke.
997. Joe looked sad yesterday?
998. John has no friends here.
999. John was married to Jane.
1000.Judy is kind to everyone.
Bugün hava sıcak değil mi?
O, benim ceket cebimde.
O, çöp. Onu atın.
Dışarıda hava yaz gibi.
Size yardım etmek benim görevim.
Aşırı yemek iyi değildir.
O sizin için sağlıklı değil.
O sekizinci kattadır.
O söz konusu değil.
Dışarısı zifiri karanlık.
Saat zaten altı.
Şimdi banyo yapma zamanı.
Kalkmak için çok erken.
Karar vermek sana kalmış.
Burası çok havasız.
Yüzmek için yeterince sıcak.
Jane yüzemez.
Japonya, ılıman bir iklime sahiptir.
Japonya Doğu Asya'dadır.
Kot pantolonlar her şeyle gider.
Jim henüz evde değil.
Jim sözünün adamı.
Jim dün Paris'ten ayrıldı.
Jim babasına benzer.
Jiro kola içmek istiyor.
Joe dün üzgün görünüyordu.
John'un burada hiç arkadaşı yok.
John Jane ile evliydi.
Judy herkese karşı naziktir.
- Página 17 -
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Turkish sentences from Tatoeba 20

Turkish sentences from Tatoeba 20 65. Don't be in such a hurry. 66. Don't be late for school. 67. Don't break the branches. 68. Don't change the subject. 69. Don't drink so much beer. 70. Don't kick the door open. 71. Don't let go ...

Detaylı

NOW IT IS TIME TO SPEAK ENGLISH!

NOW IT IS TIME TO SPEAK ENGLISH! 163. He did not agree with it. 164. He did not die of cancer. 165. He did not like children. 166. He didn't come after all. 167. He died at the age of 70. 168. He discovered a new star. 169. He dis...

Detaylı