Untitled - 4. Uluslararası İletişim Öğrencileri Sempozyumu
Transkript
Untitled - 4. Uluslararası İletişim Öğrencileri Sempozyumu
London 2012 Olympic Games in Regards of Entertainment Marketing Serçin Uyar / Ege University One of the most important sports activities for entertainment marketing, Olympic Games doesn't only bring people who are 'world citizens' together every four years but also offers an unprecedented experience to postmodern consumers in regards of all elements of entertainment industry, especially art and sports. It also contributes to world peace by providing host countries with opportunity of communicating with the rest of the world. This study evaluates 2012 London Olympic Games in regards of entertainment industry and explains the evaluation of entertainment marketing based on Simulacra and Simulation Theory of Jéan Baudrillard who is one of the most important social theorists of 20th century. The history of Olympic Games which is one of the most important events in the world is briefly mentioned in the second part of the study. The following subjects are discussed in this section: How modern Olympic Games first started, communication efforts of Coubertin who is the creator of Olympics to make it more well-known and reputable. In the third part which is also the last part of the study, the communication strategies of London as a brand city are discussed. This section also contains an extensive analysis of the opening ceremony in the perspective of entertainment marketing. Keywords: Simulacra, simulation theory, entertainment marketing, post-modern consumers, Olympic Games Eğlence Pazarlaması Kapsamında 2012 Londra Olimpiyatları’na İlişkin Bir Değerlendirme Serçin Uyar / Ege Üniversitesi Eğlence pazarlamasının en önemli mega spor etkinliklerinden biri olan Olimpiyat Oyunları, dört senede bir “dünya vatandaşı” olan bireyleri bir araya getirirken, spor ve sanat başta olmak üzere eğlence sektörünün tüm unsurlarında post-modern tüketiciye benzeri olmayan bir deneyim sunmaktadır. Oyunlara ev sahipliği yapan ülkelere ise iletişim olanağı sunarak dünya barışına katkı sağlamaktadır. Eğlence pazarlaması kapsamında 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’na ilişkin bir değerlendirmenin yapıldığı bu çalışmada öncelikle 20. yüzyılın en önemli sosyal kuramcılarından Jéan Baudrillard’ın öne sürmüş olduğu Simülasyon Kuramı temel alınarak eğlence pazarlamasına ve nasıl geliştiğine yer verilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise insanlık tarihinin en önemli etkinliklerinden biri olan Olimpiyat Oyunları’nın tarihçesine kısaca değinilmektedir. Bu bağlamda, Modern Olimpiyat Oyunları’nın nasıl başladığı, yaratıcısı Coubertin’in etkinliğin dünyada yaygınlaşması ve saygınlık kazanması açısından yürüttüğü iletişim çabaları ile birlikte Olimpiyat tarihinde iletişim boyutunda yaşanan önemli gelişmeler de aktarılmaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise İngiltere’nin başkenti Londra’nın 2012 Londra Olimpiyatları’na hazırlanırken bir marka şehir olarak yürüttüğü iletişim stratejileri ele alınmaktadır. Bu bölümde ayrıca Açılış Töreni’nde yer alan eğlence pazarlamasına ilişkin unsurlara değinilen detaylı bir çözümleme yapılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Simülakr, Simülasyon Kuramı, eğlence pazarlaması, post-modern tüketici, olimpiyat oyunları. 1 Ownership of Media in Turkey That Has Been Reshaped in the Context of the Political Government and Television Broadcasting Which Has Been Changed: An Analysis About the Broadcasting Understanding of ATV and Star TV Whose Ownership Structure Has Been Changed Serhat Koca / Anadolu University Given the transformation in the field of media in Turkey, the developments that occurred in 1990s appear to be the beginning of a radical change. During this period, the capitalists who had been active on different business areas focused on media, thus causing significant changes within the property structure of media. When the field of media grew up to become an industry and started to occupy a larger area within social communication, media obtained privileges on creating and influencing public opinion. In democratic societies, media is considered to have an active mission in the supervision of political power and vocalization of opposition. However the overall picture does not seem to meet those expectations, on the contrary it shows that media has a style of functioning which contravenes or compromises with political power according to its own economic interests. This study aims to interpret changing structure of property and capital on the axis of media-politics relationships, and to explain the shifting construction of media ownership and political power during 2000s over the examples of ATV and Star TV. The critical political economy approach was applied in this research. Content analysis method was used. The study is limited to ATV and Star TV whose ownership structure had been changed. Keywords: Media, media-politics relation, economy-politic. Türkiye’de Değişen Siyasi İktidar ve Televizyon Yayıncılığı Bağlamında Yeniden Şekillenen Medya Sahipliği: Sahiplik Yapısı Değişen ATV ve Star TV’nin Yayıncılık Anlayışı Üzerine Bir İnceleme Serhat Koca / Anadolu Üniversitesi Türkiye’de medya alanında yaşanan dönüşümlere baktığımızda, 1990’lı yıllarda yaşanan gelişmeler köklü dönüşüm sürecinin başlangıcı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yıllarda farklı sektörlerde faaliyet gösteren sermaye sahiplerinin medya alanında yoğunlaşması, medyanın mülkiyet yapısında önemli değişikliklere neden olmuştur. Medya alanının hızla büyüyerek endüstri haline gelmesiyle birlikte toplumsal iletişimin içerisinde giderek daha geniş bir yer tutması, medyayı kamuoyu oluşturmada ve etkilemede ayrıcalıklı bir konuma getirmiştir. Demokratik toplumlarda, siyasal iktidarın denetlenmesinde ve muhalefetin sesini duyurmasında medyanın aktif görevler oynadığı kabul edilmekte ancak, ortaya çıkan tablo bu beklentileri karşılamamakta, tam aksine medyanın ekonomik çıkarları doğrultusunda siyasi iktidarla gerektiğinde çatışan gerektiğinde uzlaşan bir işleyiş biçimi olduğu gerçeğini ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, Türkiye’de medya alanında değişen mülkiyetsermaye yapısını, medya siyaset ilişkileri ekseninde yorumlayarak 2000’li yıllarda değişen siyasi iktidarla yeniden şekillenen medya sahipliğindeki dönüşümü ATV ve Star TV örnekleri üzerinden, yayıncılık anlayışlarını da ele alarak açıklamayı amaçlamaktadır. Araştırmada, eleştirel ekonomi politik yaklaşımına başvurulmuş ve içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma, ATV ve Star TV’nin değişen sahiplik yapısının incelenmesi ile sınırlandırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Medya, medya siyaset ilişkisi, ekonomi-politik. 2 Türk Televizyonlarinda Komedi Dizi Türünün Yükselişi: “Leyla ile Mecnun” Örneği Demet Öztürk / Selçuk Üniversitesi Komedi türünün başlangıcında karakter, töre ve entrika komedyası etrafında şekillenen bir tür olarak ilk örnekleri tiyatroda, edebi bir tür olarak ise 17. yüzyılda kabul görmeye başlamıştır. Temelleri Eski Yunan’a dayanan, Shakespeare, Molière gibi yazarların ele aldığı modern durum komedi örnekleri Rönesans Avrupası’nda verilmiştir. Durum komedisi, 1920’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde komedi alt türü olarak radyo programları şeklinde yayınlanırken, 1960’larda canlı stüdyolarda çekilen videobant kayıtlarıyla televizyonda yayınlanmaya başlamıştır. Bu gelişmelerin ardından tiyatro, edebiyat ve sinema ilişkisi ekseninde ortaya çıkan komedi türü filmler, televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte komedi dizileri olarak yayınlanmaktadır. Türk televizyonlarında, örnekleri 1970’li yıllarda yayınlanan “Kaynanalar” ile başlayan komedi dizileri, dünyada özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki popüler türler arasında yer almaktadır. Her türde olduğu gibi komedi de belirli kalıplar ve bir takım formülasyonlara dayanmaktadır. Karakterlerin gülünç ve eksik yanlarını, olaylar üzerinde merak uyandıracak hususları içinde yaşadığı toplum ve çalışma ortamları gibi alanlarda anlatmaya çalışan komedi türü, ülkemizde 1980’li yıllardan sonra ve özellikle 2000’lerde kendini var etme çabası içerisine girmiştir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan komedi kavramı ve komedi dizilerinin özellikleri incelenerek, devamında Türk televizyonlarında komedi dizilerinin gelişiminin araştırılması amaçlanmaktadır. Komedi dizi türünün yükselişini inceleyen çalışma, Leyla ile Mecnun dizisini sosyolojik çözümleme, kullanımlar ve doyumlar ve gündem belirleme yaklaşımı üzerinden incelenecek ve bu yaklaşımların dizide ne şekilde görünür kılındığı üzerinde durulacaktır. Buna göre Türk televizyonlarındaki komedi dizilerinde 2000 yılından sonra üretilen komedi dizilerinin ana akım uzlaşımlarına ne ölçüde uyduğu ve ne gibi öğeler taşıdığı sorularına “Leyla ile Mecnun” dizisinin analizi ekseninde cevap aranarak, incelenecektir. Yapılan araştırma, TRT’de yayınlanan Leyla ile Mecnun adlı komedi dizisi üzerine gerçekleşecektir. Bu çalışma dizinin 09.02.2011, 03.09.2012 ve 31.12.2012 tarihli üç bölümü ile sınırlandırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Komedi, diziler, televizyon, absürt komedi. The Rise of the Variety of the Turkish Television Comedy TV Series: “Leyla ile Mecnun” Example Demet Öztürk / Selcuk University Comedy at the beginning of the type of character, honor and intrigue as the first examples of a kind of comedy that formed around the theater, as a literary genre in the 17th century began to be considered. Based on the foundations of Ancient Greece, Shakespeare, Molière comedy writers such as case examples of a modern Renaissance Europe, are discussed (Wikipedia, 2012). Sitcom, comedy sub-genre of the 1920s in the United States in the form of radio programs broadcasted in the 1960s captured videotape recordings of live TV studios started running (Çelenk, 2007: 23). Following these developments, theater, literature and cinema emerging axis of the comedy genre movies, television comedy series are published together with the spread. Turkish television, in the 1970s, published examples of "mothers in law, starting with" comedy series in the world, especially in the United States are among the popular genres (Serim, 2007: 82). As with any type of comedy, and some formulations are based on certain patterns. Ridiculous and shoddy characters, events, intriguingly, on the issues of society and tries to convey the comedy genre in areas such as working environment, in our country, especially after the 1980s and into the 2000s, in an effort to have himself. The concept of comedy and comedy series that forms the subject of this study were analyzed and aimed to investigate the continuation of the development of Turkish television comedy series. Accordingly, the Turkish broadcasting of television comedy series comedy series produced after 2000, and what the extent to mainstream uzlaşımlarına questions carry items such as "Layla and Majnun" axis of sequence analysis searching for the answer, will be examined. Keywords: Comedy, series, television, absurd comedy. 3 Modern Ghettoes as a Model of Spatial Separation: A Review on Television Commercials Deniz Marmasan / Anadolu University This study is prepared for examining how the modern ghettoes (gated communities) as a model of spatial separation are presented through television commercials which are the part of consumption culture. The urbanization process in Turkey took shape with unemployment and also poverty. As a result of this it has increased its affect with requisite migrations, industrialization, neoliberal politics and global economy. The global economy has carried the great capital to the urban side, so the dislocation was seen from the dominant agricultural areas to the industrialized urban areas. This dislocation has created a differentiation between income levels. According to spatial change, in urban areas it has caused disparities about service sharing too. Depending to the increase of the population of law class in urban areas, particular classes have indicated the facts of crime, violence, crowd and insecurity and left the urban areas. This situation mediated the occurrence of the new centre focuses. It is possible to say, this spatial separation is legitimated by gated communities which are started to construct in 1990’s. The similarities of lifestyles of peoples who live in these places can be shown as ghettoes. This organization of the houses and the places which are particular of the globalization age are defined as units which are generally preferred by new middle class. Their borders are clearly defined and the stress on the safety is very strong. They are constructed by private construction firms and they can provide all the service opportunities in their borders. These settlements are shown as the tools of increasing status with isolation from the other lifestyles by the particular classes. According to the points of emphasizes which are mentioned; the sociopolitical inequalities which are created by spatial separation while the urbanization process continues and the reinforcement of commercials which are the parts of the consumption culture, constitutes this study’s problematique. In this study, the television commercials which were broadcasted on national channels between January 2013 and June 2013 were examined and descriptive analysis is used as a method. Keywords: Spatial separation, gated communities, consumption culture, new middle class, commercial. Bir Mekânsal Ayrişma Modeli Olarak Modern Gettolaşma: Televizyon Reklamlari Üzerine Bir İnceleme Deniz Marmasan / Anadolu Üniversitesi Bu çalışma; kentsel bir ayrışma modeli olan modern gettoların (kapalı topluluklar/ güvenlikli siteler) tüketim kültürünün parçası olan reklâmlar aracılığıyla nasıl sunulduklarını irdelemek amacıyla hazırlanmıştır. Türkiye’deki kentleşme süreci; işsizlik ve buna bağlı olarak yoksullaşma gibi unsurlar etrafında şekillenmiş, bunun sonucunda da zorunlu göçler, sanayileşme, neoliberal politikalar ve küresel ekonomi gibi dinamiklerle etkisini arttırmaya devam etmiştir. Küresel ekonominin, büyük sermayeyi kentsel mekâna taşımasıyla birlikte, tarımsal ekonominin baskın olduğu yerleşimlerden, sanayi toplumu modelindeki kentlere bir kayma yaşanmıştır. Yaşanan bu kayma, gelir dağılımında farklılaşma yaratırken, kentlerde de bu mekânsal değişime bağlı olarak rant ve hizmet paylaşımında eşitsizlikler yaşanmasına neden olmuştur. Kentteki alt sınıfın nüfusunun artışına bağlı olarak; suç, şiddet, kalabalık ve güvensizlik gibi unsurların da artışını neden olarak gösteren belirli sınıflar, kent merkezlerini terk etmeye başlamışlardır. Bu durum da, kent dışında yeni merkez odaklarının oluşmasına aracı olmuştur. Bu mekânsal ayrışmayı en meşru kılan yapılanmaların ise 1990’lı yıllarda inşalarına başlanan güvenlikli siteler olduğunu söylemek mümkündür. Küreselleşme çağına özgü bu ev ve mekân örgütlenmesi, yeni orta sınıfın tercih ettiği, sınırları keskin bir şekilde belirlenmiş, güvenlik vurgusunun çokça öne çıktığı, özel inşaat şirketleri tarafından inşa edilmiş ve tüm hizmet olanaklarını kendi sınırları dahilinde sağlayabilen birimler olarak tanımlanmaktadır. Farklı yaşam biçimlerinden kendini soyutlayarak, belirli sınıflar için statü arttırma aracı olarak görülen bu yapılanmalar, kimlik, aidiyet ve bağlılık gibi kavramları da öne çıkarmaktadır. Sözü edilen vurgu noktalarından hareketle, kentleşme sürecinde karşı karşıya kalınan mekânsal ayrışmanın yarattığı sosyo-politik eşitsizlik ve bunun tüketim kültürünün bir parçası olan reklamlarla pekiştirilmesi bu çalışmanın sorunsalını oluşturmaktadır. Çalışmada, Ocak 2013- Haziran 2013 tarih aralığında, ulusal kanallarda yayınlanmış olan reklamlar dönemsel olarak incelenmiş olunup, sorunsalın irdelenmesinde betimleyici analiz yöntemi kullanılmıştır. Anahtar Sözcükler: Mekânsal ayrışma, güvenlikli siteler, tüketim kültürü, yeni orta sınıf, reklam. 4 Investigation into Public Relations Event Management Framework of the Eskişehir Street Festival Kaan Öztamur / Anadolu University Since 2006 the International Street Festival activities have been organısed by Anadolu University’s Science Faculty department. Eskisehir and Büyükşehir Municipality have also been involved. To achieve key targets and results we have a close relationship with Public Relations Administration as a mediary of public contributions and donations. In addition to this the following has been planned to take place in the organisation process of the festival, Pre interval and Post Festival Projects, budgeting, ascertaining concepts, Operatinal plannings, analysis and presentation of results, reporting outcomes and conclusions, undertaking strategic decisions in order to achieve aims and targets. As a result, Public Relations Administrator will evaluate and anlayse feedback in order to report conclusions regarding meeting targets and evaluating donations. To conclude all findings and recommendations will be evaluated in order for İnternational Eskişehir Street Festival to proceed in a successful maner and attitude with the continuing support from Public Relations Administration. I would lıke to bring to your attention the strategic planning involved in the festival programme and developments at all stages of planning. Keywords: Public Relations, International Festivals, Eskisehir, Event Management Halkla İlişkilerde Etkinlik Yönetimi Çerçevesinde Eskişehir Sokak Festivali’nin İncelenmesi Kaan Öztamur / Anadolu Üniversitesi Uluslararası Eskişehir Sokak Festivali 2006 tarihinden bu yana Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen bir etkinliktir. Bu etkinliğe Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ortak olarak katılmaktadır. Etkinlikler, hedef kitlelere ulaşmak açısından önemli bir araç olmakla beraber mevcut halkla ilişkiler çalışmalarının kamuoyu ile buluşmada ortak paydasıdır. Bunlara ek olarak etkinlik planlamasında; etkinlik öncesi, esnası ve sonrasında projelendirme, tasarım tedarik, planlama, operasyon, ölçme değerlendirme, raporlama vb. stratejik esaslara dayalı olarak belirlenen hedefler doğrultusunda planlı biçimde yürütülmesidir. Halkla İlişkilerde etkinlik yönetiminin en son aşaması olarak değerlendirilen ölçümleme kısmı, programın hedefine ulaşması ve misyonunu sürdürmesine ne kadar yardım ettiğinin ölçülmesi ile gerçekleştirilir. Bu çalışmada tüm bu sonuçlara bakılarak Uluslararası Eskişehir Sokak Festivali’nin çok yönlü bir şekilde ele alınarak Halkla İlişkilerde Etkinlik Yönetimi çerçevesinde incelenmesini sağlamak ve değerlendirmektir. Bu değerlendirmeyle etkinlik planlamasının aşamalarını ve sürecini göstermek istedim. Anahtar Kelimeler: Halkla İlişkiler, Uluslararası Festivaller, Eskişehir, Etkinlik Yönetimi 5 Facebook Kullanım Davranışı ile Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişkiler Gülçin Salman – Ayhan Şengöz / Anadolu Üniversitesi Yeni nesil internetin (Web 2.0, Web 3.0), internet sitelerini işleyen platformlara dönüştürmesi diğer bir deyişle, kullanıcıların bir bilgi, haber ya da durumu paylaşmalarına, değiştirebilmelerine, yeniden yaratabilmelerine imkan sağlayabilmesi ile sosyal ağlar ortaya çıkmıştır. İnsanlar sosyal ağlarda bir konu ile ilgili düşüncelerini yazabilmekte, tartışabilmekte, çeşitli fotoğraf ve videolar paylaşabilmektedirler. Günümüzde Facebook, bu sosyal ağlar içerisinden en öne çıkanlardan bir tanesidir. İnsanların sosyal ağları bilgi paylaşımı, iletişim, eğlence ve kendini ifade etme amacıyla kullanmaları, sosyal ağ kullanımı ve davranışı ile kişilik özellikleri arasındaki ilişkileri gündeme getirmiştir. Bu çalışmanın temel amacı, iletişim fakültesi mezunlarının Facebook kullanımı ve davranışı ile kişilik özellikleri arasındaki ilişkiler konusunda bilgi elde etmektir. Ayrıca Facebook kullanım davranışı ile cinsiyet, yaş ve gelir düzeyi gibi demografik değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek de çalışmanın diğer bir amacını oluşturmaktadır. Çalışma grubunu Facebook kullanıcısı olan 52 Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi mezunu oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak; kişilik özelliklerinin belirlenmesinde Eysenck Kişilik Envanteri, Facebook kullanım davranışlarının belirlenmesinde ise Craig Ross ve arkadaşları tarafından oluşturulan Facebook kullanım anketi kullanılmıştır. Sonuç olarak, Facebook kullanımının cinsiyete ve kişilik özelliklerine bağlı olarak bir takım farklılıklar gösterdiği bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: İletişim teknolojileri, Sosyal ağ, Facebook, Eysenck kişilik envanteri Relation with Facebook Use Behavior and Personality Gülçin Salman – Ayhan Şengöz / Anadolu University Social networks appeared with the help of new generated internet. New generated internet supports that the users can share, transform or create an information or news. People can write their opinions about a topic, discuss or share some photographs or videos on social networks. Nowadays, Facebook is one of the most popular one. People’s using of social networks with the aims of sharing information, communication, entertainment and express theirselves have alluded relation with social network use and personality. The main aim of the present study is to find out information about the relation Facebook use behavior and personality of the people graduated from faculty of comminication. In addition, the relation with Facebook use behavior and demographical variables have been explored. The sample group have consisted of 52 faculty of communication graduated people using Facebook. In the research, as the data gathering item, Eysenck Personality Inventory for setting personality and the Facebook Use Questionnaire of Craig Ross and his friend for setting Facebook use behavior have been used. As a result; the Facebook use have showed same differances related with personality. Keywords: Communication technologies, Social network, Facebook, Eysenck personality inventory 6 In an Envoirment of Competition Logo and Emblem Design Özgün Özcan – Metehan Örnek – Begüm Mutlu / Ege University In an envoirment of competition, logo and emblem design ,one of the leading elements that will distinguish one company over it’s rivals, is of great importance regarding consumer’s behaviours. The logo is the companies way to express itself to the consumers by using visual components. Enblem however, functions more like a symbol and has more spesific rules of design. However both are vital factors that carry great importance. The most important point when designing logo and emblem is to decide which colours will be used. In the designs, new font types can be created, as well as the existing fonts can be used. One important point while chosing typography, is to make sure that the chosen font is suitable to the character of the company and the content of the message it wanted to convey to the consumers. If this point was not taken into account, the true design could not be accomplished. The important point in choosing the colours is to consider the physiological and psychological effects that will be imposed on to the consumer. Colour, is one of the most important agents that would influence the perception of the consumer. Therefore, colour choices must be adequate to deliver everything the company intended to. In this paper, the effects of logo and emblem design on the consumer’s behavior were examined. Accordingly, the definition of logo and emblem, which elements are being taken into account when designing a logo and emblem, the purpose, features and the definition of the typography Ǧ which is an important part of the design, and the factors that influence the font preferences were primarily examined. Apart from these, the element of colour choices, which has the most effective influence over consumer’s behaviors, was examined regarding its physiological and psychological effects on the consumer. In the light of all these data, logo and/or emblems of leading companies in their fields were analyzed and interpreted. Keywords: Logo, typography, perception, color psychology, color preference on logo design Logo ve Amblem Tasarımlarının Tüketici Algısına Etkisi Özgün Özcan – Metehan Örnek – Begüm Mutlu / Ege University Bir rekabet ortamında markanın rakiplerden ayrışmasını sağlayacak unsurların başında gelen logo ve amblem tasarımı tüketici davranışlarına etkisi bakımından büyük önem taşımaktadır. Logo, bir markanın görsel unsurlar ile kendini tüketiciye ifade etme biçimidir. Amblem ise, simge özelliği taşıyan logoya göre daha net ve kesin kurallara sahip şekillerdir. İkisi de marka için hayati önem taşıyan faktörlerdir. Logo ve amblem tasarlanırken dikkat edilecek en önemli nokta tipografi ve hangi renklerin kullanılacağıdır. Tasarımlarda yeni yazı karakterleri oluşturulabileceği gibi hazır fontlardan da yararlanılabilir. Tipografi seçiminde dikkat edilmesi gereken nokta, seçilen yazı karakterinin markanın kişiliğine ve tüketiciye iletmek istediği mesaj içeriğine uygun olmasıdır. Buna dikkat edilmediği takdirde doğru bir tasarım gerçekleşmemiş olacaktır. Renk seçiminde ise dikkat edilmesi gereken nokta, kullanılacak renklerin tüketici üzerinde uyandırdığı fizyolojik ve psikolojik etkilerdir. Renk, tüketici algısını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle markanın kişiliği ve tüketiciye söylemek istediği ne ise, kullanacağı renklerde buna uygun olmalıdır. Hazırlanan bu makalede logo ve amblem tasarımlarının tüketici davranışları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu doğrultuda öncelikle logo ve amblemin tanımı, logo ve amblem tasarımında hangi hususların göz önünde bulundurulduğu, tasarımın önemli elemanlarından olan tipografinin tanımı, amacı, özellikleri, font tercihlerini etkileyen faktörler irdelenmiştir. Bunun yanı sıra tüketici davranışları üzerindeki en büyük etkiye sahip faktörlerden biri olan renk unsuru fizyolojik ve psikolojik etkileri bakımından incelenmiştir. Tüm bu bilgiler ışığında kendi sektörlerinde öncü markaların logo ve/veya amblemleri analiz edilip, yorumlanmıştır. Anahtar sözcükler: Logo, tipografi, algılama, renk psikolojisi, logo tasarımında renk tercihi. 7 Spin Doctoring in Media: Masters of Manipulation Olcay Holat / Ege University Spin Doctors, used as communication authorities both in the world and in Turkish media in recent years, are referred as “Masters of Manipulation.” Spin Doctor refers to someone who knows well the media’s mechanism of work, the profession of journalism and the members of the media; who makes use the rhetoric well, yet exploits all the arguments in order to twist the truth for the benefits of the person or the group/institution he/she represents. At present day societies dominated by the communication technology, communication between the public and the institutions is done via written and visual media. From this point of view, press mediates between the public and the government along with its feature of information and announcements. In this sense, it is of vital importance to administrate this power of media. All around the world, administration of this power is led by the Spin Doctors. At the present day, all the working people under the title of advisor or communication authorities, in a way, are the continuation of Spin Doctoring. In this paper, the subject is going to be analysed under the subject headings such as “Who is a Spin Doctor?”, “What is a Spin Doctor’s main scope of duties?” Moreover, the subject is going to be deepened with examples of ways of applications of Communication, Public Relations, Media and Politics. In this context, analysing the counterparts of Spin Doctoring in media is the main purpose of this paper. A quantitative analysis is going to be done over with the examples of Spin Doctoring in media constituents so as to deepen the analysis of historical, contextual and field of applications. Furthermore, the extent to which Spin Doctoring is and its ways of applications are going to be analysed comparatively with the examples of both from Turkish and the world media. Keywords: Media, Spin Doctors, Manipulation Medyada Akıl Hocalığı (Spin Doctors): Manipülasyon Üstatları Olcay Holat / Ege Üniversitesi Son yıllarda hem dünya hem de Türk medyasında, bir iletişim uzmanı olarak kullanılan, Akıl Hocaları "Manipülasyon Üstatları" olarak da anılmaktadır. Akıl Hocası; medyanın çalışma mekanizmasını, gazetecilik mesleğini ve medya mensuplarını iyi tanıyan, retorik sanatını (söz söyleme sanatı) iyi kullanan ancak temsil ettiği kişi ya da grubun/kurumun çıkarları için gerçeği çarpıtarak inanılır hale gelmesi için bütün argümanları kullanan kişiye denir. İletişim teknolojilerinin hâkim olduğu günümüz toplumlarında, kurumların halk ile arasındaki iletişim, yazılı ve görsel basın aracılığıyla kurulmaktadır. Bu bakış açısıyla, basın kamuoyunu bilgilendiren ve haber verme özelliğinin yanı sıra hükümetlerin, kamuoyu ile iletişim kurmalarına da aracılık etmektedir. Basının bu gücünü yönetmek bu anlamda çok önemlidir. Tüm dünyada bu gücün yönetimi, Akıl Hocaları tarafından gerçekleştirilmektedir. Günümüzde danışman, iletişim uzmanları adı altında çalışan tüm kişiler, bir anlamda Akıl Hocalığı’nın bir başka uzantısıdır. Bu bildiride "Akıl Hocası kimdir?", "Akıl Hocası'nın görev alanları nelerdir?" gibi soru başlıkları altında konu irdelenecektir. Ayrıca bu kavramın İletişim, Halkla İlişkiler, Medya ve Siyaset alanlarında uygulama biçimleri üzerinden, örneklerle konuya derinlik kazandırılacaktır. Bu bağlamda, Akıl Hocalığı'nın medyadaki karşılığını incelemek, çalışmamızın temel amaçlarından biridir. Tarihsel, içeriksel ve uygulama alanları üzerindeki analizlerine derinlik kazandırmak amacıyla, medya içeriklerindeki Akıl Hocalığı'nın örnekleri üzerinden niteliksel bir çözümleme yapılacaktır. Ayrıca, Akıl Hocalığı'nın uygulama biçimleri ve ulaştığı boyutlar, Türk ve Dünya medyasındaki örnekleriyle karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir. Anahtar Sözcükler: Medya, Akıl Hocası, Manipülasyon 8 Küreselleşen Toplum-Yalnızlaşan Bireyler Emrah Akçay / Anadolu University Küreselleşme, post-modern dönem ya da tüketim çağı kavramları birbirine karışmış gibi olsa da, Türkiye için 1980 ve sonrasını kapsamaktadır. 1980 Askeri Müdahelesi ile Amerika’ya ve özünde küresel ekonomiye tamamen teslim olan ülke, tüketim çağını bu tarihten sonra yakalamış; ekonomik mallar bakımından bir bolluk dönemine girmiş, fakat refah açısından aynı bollaşmayı sağlayamamıştır. “Homo-economicus”tan, “tüketimus” insanına geçiş dönemi hayli sancılı olmuş, kapitale ve iş imkânlarına doğru olan yoğun göç şehirlerde gettolaşmayı ve aynı zamanda kaynaşmamışlık hali olan “kültürsüzlüğü” beraberinde getirmiştir. Pek çok bölgede “melez kültür söyleni yalnızca bir idealden ibarettir ve gerçekte nadiren rastlanmaktadır. Geleneksel bağlarından kurtulan birey, hangi yaşta olursa olsun kalabalıklar içerisinde yalnızdır ve bu yalnızlığını yenmenin geleneksel olmayan yollarını aramakta, her seferinde hayal kırıklığına uğramaktadır. Şehirler gitgide alışveriş merkezlerine benzemekte, bu alışveriş merkezleri tüm yaşam alanlarına örnek olurken tektipleşmeyi beraberinde getirmektedir. Küreselleşmenin getirdiği yoğun göçler, “süper-şehirler”i büyütürken, birbirlerine karışan kültürler melezleşmemekte, kültürsüzlüğü yaratmaktadır. Tüketim kültürü yalnız bireye, her şeye para sayesinde kolaylıkla ulaşabileceğini salık vermekte, o daha bir yanılgıdan uyanamadan kendisini bir başka yanılgının içerisinde bulmaktadır. Bu yazı, bir tüketim toplumuna dönüşen Türkiye’yi yaşam alanları boyutlarında incelemek ve küreselleşme yalanı ile insanların yalnızlaştırılmasına eleştirel bir bakış açısı getirme amacı ile yazılmıştır. Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, post-modern, tüketici, tüketim çağı, yalnızlık, homo- economicus. Globalizing Society-Isolating Individuals Emrah Akçay / Anadolu Üniversitesi Although globalization, post-modern period or consumer age concepts seem to be entangled, they correspond to 1980s and the period after for Turkey. The country, which surrendered to the USA and global economy by the 1980 coup, caught up with the consumer age after this time; passed through an abundance period in terms of economic goods, but it could not provide a similar abundance in terms of welfare. The process of passing from “homo-economicus” to “homo-consumericus” was quite painful. The migration towards capital and job opportunities resulted in ghettoization in cities and brought along illiberalness which is a state of separation. In many regions, "the myth of the hybrid culture” is just an ideal, and in reality it is scarcely seen. The individual who gets rid of his traditional ties is lonely in the crowd no matter what age he is and he seeks for non-traditional ways to beat this loneliness, being disappointed every time. Cities gradually resemble to shopping centers and these shopping malls bring along uniformity while being an example to all spheres of life. While mass migration that is brought about by globalization magnifies the “super-cities”, the cultures mixed each other cannot be hybridized and this creates illiberalness. The consumer culture recommends to the lonely individual that he can reach everything easily by the help of money; he finds himself in another misconception, before being awakened from one. This article is written in order to examine Turkey which has been transformed to a consuming society in the dimensions of living quarters and bring a new critical perspective to people’s getting isolated with the lie of globalization. Keywords: Globalization, post-modern, consumer, consumer age, solitude, homo-economicus. 9 From Past to Present: Censor Ali Tehnel / Cumhuriyet University The leading factor of development and becaming widespread of art and thought is mass media. In other words, media is the ear, speaker and the mirror of the society. Human being must access the knowledge. The easiest way of that is utilizing of media. The awners of power who are aware of that fact have tried to control the media all the time. Whether democratic or non democratic regimes censor. In turkish history, censor fact is deficient, however both in ottoman and Repuclic term censor is applied. The powerful applies this method to overwhelm the weak one fear, prohibition, torture and censor are not tolerated. Jesus was crucified because of the fact that he is talking about “love” “The one who creates the God is human. Human, God and nature are one withing the other” For saying these sentences Seyyid Nesimi was tortured to death. Şeyh Bedrettin was killed for his saying of “ There must be equality in production and sharing. The study is enriched with detailed researches and with this thought, the research consists of three chapters. At the first chapter of the study, the description and development of censor phenomenon and its place in the world are mentioned. In the second chapter, the censor phenomenon an media from ottoman Empire to present is mentioned. The buming of boks, forbidden boks, musics and films are mentioned. In this chapter the forbidden books, musics and films are invertigated in detailed way with their reasons of forbidding. In the last chapter, 15 Rtük the means of censor from the methods of censor juch as burning of boks, mosaicing? and Filtration of content? The answer of this question will be tried to be found. At last the studies of the poverment on “The Halal Internet Plan “ are mentioned. Keywords: Media, Censor, Methods of Censor, Why Censor ?, Freedom of Mass Media Geçmişten Günümüze Sansür Ali Tehnel / Cumhuriyet Üniversitesi Sanat ve düşüncenin gelişmesine, yaygınlaşmasına öncülük eden (kitap, dergi, gazete vs.) basındır. Diğer anlatımla basın toplumun kulağıdır, sözcüsüdür, aynasıdır. İnsanlar bilgiye ulaşmak zorundadırlar. Bunun en kolay yolu da medyadan yararlanmaktır. Bunun bilincinde olan iktidar sahipleri medya üzerinde her zaman bir denetim kurmak istemişlerdir. Gerek demokratik gerekse demokratik olmayan rejimlerde sansür uygulanmıştır. Türk tarihinde de sansür olgusu eksik olmakla beraber gerek Osmanlı‘da gerekse Cumhuriyet döneminde ve sonraki bütün iktidar dönemlerinde uygulanmıştır. Güçlü güçsüzü ezmek için bu yönteme başvurur. Korku, yasak, işkence ve sansürün hoşgörüsü olamaz. İsa sevgiden bahsettiği için çarmıha gerildi.”Tanrı’yı yaratan insandır. İnsan, Tanrı ve doğa iç içedir” dediği için Seyit Nesimi’nin derisi yüzüldü. Şeyh Bedrettin,” Üretimde, paylaşımda eşitlik olmalıdır” dediği için öldürüldü. Yapılan detaylı araştırmalarla çalışma zenginleştirilmiş ve bu düşüncelerden hareketle araştırma üç bölümden meydana gelmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde; geçmişten günümüze sansür olgusunun tanımından, gelişiminden, dünyada ki sansür olgusundan bahsedilmiştir. İkinci bölümde, Osmanlıdan günümüze kadar olan dönemde medya üzerideki sansür olgusunun varlığından ve medyadaki sansürden bahsedilmiştir. Kitap yakımından, yasaklanan filmlerden, yasaklanan müziklerden bahsedilmiştir. Bu bölümde Dünyada ve Türkiye’de yasaklanan kitaplar, müzikler, filmler yasaklanma nedenleriyle ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, kitap yakımı, mozaikleme, içerik filtreleme gibi sansür uygulama metotlarından, Rtük’ sansür aracı mıdır? Sorusuna cevap aranmaya çalışılacaktır. Son olarak ta hükümetin yapmış olduğu “Helal internet planı” üzerine çalışmalara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Medya, Sansür, Sansür Metotları, Neden Sansür, Basın Özgürlüğü 10 The Harlem Shake Madness as a Cultural Consequence of the Globalization Ayşe Gizem Erbuyurucu / Istanbul University In the studies about globalization, the economic, political, social, cultural or technical aspects of the globalization are emphasized and the fact of globalization is reduced to the one of these aspects. However, we should look at what is globalizing in order to analyze the globalization. In this study we handled the globalization as the spreading of the capitalist system and we internalized that the culture goes around the world like the economic, political and social facts. Nevertheless the circulation of the culture around the world is not a new phenomenon. Colonial countries carry their cultures to their colonies until 15. Century. However the current globalization is different from the cultural imperialism that the fact of the enforcement of the culture from a country to another country or region. The current globalization is a deterritorial globalization lost its origin and it serves to the capitalist system despite to including localities. The more the communication technology is becoming widespread, the more this process is accelerating. Especially in the medium calling social media a cultural moment from a tiny locality is rapidly spreading to the far geographies growing with including that region’s features to itself and at the last stage lost its origin. In this study we handled the cultural globalization as the spreading of the capitalist culture, we intended to examine the effects of the media and especially social media into the globalization of the popular culture. With this aim firstly we argued the cultural globalization with the help of the different cultural conceptualization of the George Ritzer and tried to make it clear. In the second part of the study, we investigated the relation of the social media and cultural globalization under the fact of the popular culture and deterritorialization. Finally in the last part, we examined the dance of Harlem Shake is a deterritorial and grobal popular culture product with the method of the discourse analyze. Keywords: cultural globalization, deterritorialization, grobalizaion, popular culture, Harlem Shake Küreselleşmenin Kültürel Bir Sonucu Olarak Harlem Shake Çılgınlığı Ayşe Gizem Erbuyurucu / İstanbul Üniversitesi Küreselleşme olgusuna dair çalışmalarda genellikle küreselleşmenin iktisadi, siyasi, toplumsal, kültürel ya da teknik yönleri vurgulanarak küreselleşme olgusu bunlardan birine indirgenmektedir. Oysa küreselleşmenin iyi bir şekilde analiz edilebilmesi için küreselleşenin ne olduğuna bakılmalıdır. Küreselleşenin kapitalist sistem olarak ele alındığı bu çalışmada, ekonomi, siyaset ve toplumsal olgular gibi, kapitalist kültürün de dünya çapında dolaşıma çıktığı savı temel alınmıştır. Ancak kültürün dünya çapında dolaşıma çıkması yeni bir olgu değildir. 15. yüzyıldan itibaren küreselleşme ile beraber sömürgeci ülkeler sömürdükleri ülkelere kendi kültürlerini de götürmüşlerdir. Ancak bugünün küreselleşmesi kültürel emperyalizm diyebileceğimiz, bir ülkenin başka ülke ya da bölgelere kendi kültürünü dayatması olan olgudan farklıdır. Bugünün kültürel küreselleşmesi kökenini kaybetmiş yersizyurtsuzlaşmış bir küreselleşmedir ve yerellikleri de içerisinde barındırmakla birlikte son kertede kapitalist sisteme hizmet etmektedir. Kültürel küreselleşmenin kapitalizmin kültürünün dünyaya yayılması olarak ele alındığı bu çalışmada, popüler kültürün küreselleşmesinde medyanın ve özel olarak da sosyal medyanın etkisini incelemek amaçlanmıştır. İlk olarak kültürel küreselleşmenin George Ritzer’in farklı kültürel küreselleşme kavramsallaştırmalarından faydalanılarak tartışıldığı ve bir zemine oturtulmaya çalışıldığı bu çalışmanın ikinci kısmında sosyal medya ve kültürel küreselleşme bağı popüler kültür ve yersiz yurtsuzlaşma kavramları ışığında irdelenmiş, son bölümde ise Harlem Shake dansı ismi verilen ve sosyal medya aracılığıyla yersiz yurtsuzlaşarak popüler kültür ürünü haline gelen ve küresel olarak yayılan ancak ulaştığı her bölgede bölgenin yerel özelliklerini de kendisine ekleyen videolar söylem analizi yöntemi ile incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: kültürel küreselleşme, yersizyurtsuzlaşma, küreyerelleşme, popüler kültür, Harlem Shake 11 Taboo Games as a Production of Popular Culture and Separatist Discourses in Practices of Ordinary Language Faruk Kurttekin / Izmir University of Economics In this study,it is focused on the question of taboo games which is itself a product of popular culture, recreates racist and sperarist dicsourse in ordinary language practices. The aim of the research is to make racist and sepatatist discourse which settled in the ordiary life and laguage, visible and creating a disccussion about transformation of the a means of entertainment like taboo games into a mechanism of re-production for dominant ideology. Content analysis was applied in order to see how much of words which have thougt that circulated thanks to it’s process of play, is based on the popular culture and to measure the degree of frequency of words are racist and separatist and associate these words with sosyo-politic conditions of the time when it is placed on the market. In the second part critical discourse analysis was applied to these problematical word. Consequently, it was seen that people who highly exposed to these discourse,are mostly women and it was found out that words that reinforce domination over women by using definition of ideal masculinity, were also found. In addition, some statement which refers to words that sign control over man and emphaize on ideal masculunity, are appeared with different rethoric ways, were found. Generally, it was seen that outside the it’s main objective that targets words which represent minorities, hate and separatist discourses have been performed over related and unrelated words by usig different rethoric ways and euphemism concepts. As a result, this study which were made over one of the most popular game in Turkey, can been added like a little discussion into series of researches which were made over different media mediums like newspapers, tv series , boks… etc in order to make to racist and separatist discourse in ordinary language and life visible. Keywords: taboo , colective memory, popular cultur , game culture , discourse, ideology Bir Popüler Kültür Ürünü Olan Tabu Oyunları ve Gündelik Dil Pratiklerindeki Ayrılıkçı Söylemler Faruk Kurttekin / İzmir Ekonomi Üniversitesi Bu araştırmada kendisi başlı başına bir popüler kültür ürünü olan tabu oyunlarının toplumsal hafızayı da kullanarak gündelik dil pratiklerine yerleşen ırkçı ve ayrılıkçı söylemleri tekrar üretmesi sorunsalı üzerinde durulmuştur. Araştırmanın amacı gündelik dil ve yaşam pratiklerine yerleşen ırkçı ve ayrılıkçı söylemleri görünür kılmak ve basit bir eğlence aracı gibi gözüken tabu oyunlarının egemen ideoloji için nasıl bir yeniden üretim mekanizmasına dönüştüğü üzerinden akademik bir tartışma yaratmaktır. Oyunun oynanma süreci ile dolaşıma sokulduğu düşünülen kelimelerin ne kadarının popüler kültür bazlı olduğunu görebilmek , ırkçı ve ayrılıkçı kelimelerin sıklık derecesini ölçmek ve bu kelimelerin piyasaya sürüldüğü tarihin sosyo-politik koşulları ile ilişkilendirebilmek için ilk olarak içerik analizi yapıldı. İkinci kısımda ise sorunlu ( her türlü nefret söylemi ve ayrılıkçı söylemler ) görülen kelimelere eleştirel söylem analizi uygulandı. Sonuç olarak bu söylemlere maruz kalan grupların daha çok kadınlar olduğu görülmüş ve yine erkekliğin tanımı üzerinden kadın üzerindeki tahakkümü pekiştiren kelimelere de rastlanmıştır. Bunlara ek olarak erkek üzerindeki kontrolü gösteren ve ideal erkeklik algısına vurgu yapan söylemlerin farklı retorik yolları ile tezahür ettiği bazı ifadelere ve farklı etnik gruplar hakkında aşağılayıcı ve ırkçı söylemlerin bulunduğu kelimelere de rastlanmıştır. Genel olarak nefret ve ayrılıkçı söylemlerin asıl hedefi azınlıkları temsil eden kelimeler dışında alakasız ya da ilişkili kelimeler üzerinden de farklı retorik yolları ve örtmece kavramları ile tezahür ettiği görülmüştür. Sonuçta ortaya çıkan bu araştırma; oyunun, oynanma sürecinde oyuncuların içinde yaşadıkları toplumsal belleğin yönlendirmesi ile ‘’encode’’ ve ‘’decode’’ süreçlerinde mütabakata varmak için geliştirdikleri pratik kodlamaların var olan söyleme olan karşıtlığı ve paralelliği de hesaba katılarak Türkiye’de çok popüler olan tabu oyun kartlarında yer alan kelimelerin incelenmesi ile ortaya atılan küçük bir tartışma olarak; gündelik dil ve yaşam pratiklerine yerleşen ırkçı ve ayrımcı söylemlerin görünür kılınması konusunda farklı medya mecraları üzerinden yapılan akademik çalışmalar serisine eklenebilir. Anahtar kelimeler: tabu , toplumsal hafıza, popüler kültür , oyun kültürü, söylem, ideoloji 12 Rap Subculture and Identity in Turkey: A Study in Eskişehir Bilal Kır / Anadolu University Karl Marx evaluates social formations as infrastructure and superstructure. Culture is a superstructural establishment. Both the usage of culture as an ideological tool to summon individuals’ consent and the evaluation of it as a field of resistance in the context of hegemony has transformed culture into an area of struggle. Cultural studies primarily research the possibilities of contra-hegemony in subcultures, non-symbolic readings by selfisation, and elements of resistance. This research, consists the case of current state of rap as a subculture through the considerations of the representatives of it’s producers in Eskisehir. Rap, began to take effect in Turkey in 90’s which at first occurred as a musical branch of HipHop culture in USA in 70’s. The audiences participated in HipHop culture from 90’s until today, have been the representatives of rap music in our country.The aim of this research is to reveal the current situation of rap music in Eskisehir as a subculture through the opinions of rap musicians perform in Eskisehir. To reach the aim of the research, 13ualitative research model used to gather data from 6 different musicians who live in Eskisehir and perform rap music at least 5 years. According to the findings, outcomes related to the current state of Turkish Rap have introduced. It’s revealed that the producers of rap music belive that Turkish Rap can’t reach the position as desired. However the producers of rap music wish the subculture was introduced by the entire society without any deformation, they think the subculture has problems which can be specified under the titles of producer, listener, society, and economy. Keywords: Cultural studies, Subculture, Youth subculture, Rap Subculture Türkiye’de Rap Altkültürü ve Kimlik: Eskişehir Örneği Üzerine Bir Çalışma Bilâl Kır / Anadolu Üniversitesi Toplumsal formasyonları Karl Marx, Altyapı ve Üstyapı olarak değerlendirir. Kültür bir Üstyapı kurumudur. Hem iktidarın bireylerin rızasını üretmek amacıyla kültürü bir ideolojik araç olarak kullanması hem de hegemonya bağlamında bir direniş alanı olarak değerlendirmesi kültürü bir mücadele alanı haline getirmiştir. Kültürel çalışmalar özellikle altkültürlerde karşı hegemonya ihtimalleri, kendileştirme yoluyla sembolik olmayan okumalar ve direniş unsurlarını araştırır.Bu araştırmada da rap altkültürünün bugünkü durumunun, Eskişehir’de bu altkültürün üreten kesimindeki temsilcileri aracılığıyla değerlendirilmesinden meydana gelmektedir. 70’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmış olan HipHop kültürünün müzik dalı olan rap, 90’larda etkisini Türkiye’de de göstermeye başlamıştır. Bu araştırmanın amacı, Eskişehir’deki rap müziğin bir altkültür olarak geldiği noktanın, Eskişehir’de rap müzik yapan kişilerden alınacak görüşler sonucunda ortaya konulmasıdır. Bu amaçla, Eskişehir’de yaşayan en az 5 yıldır rap müzikle uğraşan, 6 farklı temsilciden nitel yöntemlerle veri toplanmıştır. Elde edilen bulgulara göre, Türkçe rapin bugünkü durumuna ilişkin sonuçlar ortaya konulmuştur. Üreticilerin Türkçe rapin bugün istenilen konumda olmadığına inandığı görülmüştür. Üreticiler altkültürün bütün toplumca hiç bozulmadan tanıtılmasını istemekte, ancak üreten, dinleyen, toplum, ekonomi gibi başlıklarda altkültürün sorunlar yaşadığını düşünmektedir. Anahtar Sözcükler: Kültürel çalışmalar, Altkültür, Gençlik Altkültürleri, Rap Altkültürü 13 The Influences and Impressions of Politics upon Turkish Cinema and Film Industry Bahar Tugen / Marmara University The period between 1960 and 1980 has been a very significant and restless both for Turkey and for the Turkish cinema, at which there were a lot of changes and innovations in economic, social and political atmospheres locally. The 1960’s and 1980’s coups deeply impacted the economic and social life in Turkey and the indications of the nuisances of this era has been reflected in the Turkish cinema. In this era, there were movies which mirrored the worries of society and reflecting the problems of Turkish people. The great social changes like urbanization, alienation, immigration, the revealing of the shanty town culture, poverty, the problems of proletarians, unionization, the replacement of the individual and family in the urban life and the formation of middle class were all felt in Turkish cinema by all means. In the history of Turkish cinema, the period between 1960 and 1980 was considered as a period that Turkish cinema created a unique identity by its own. In this study, the movie Gurbet Kuşları by Halit Refiğ, Birleşen Yollar by Yücel Çakmaklı and Umut by Yılmaz Güney have been selected to be one of the best reflectors of the economic, political and social problems of the period 1960-1980, besides they were selected because they can be considered as frontrunners of the new styles for the Turkish Cinema for that time which were newly flourished and these are analyzed by considering the fundamental sociological concepts. Keywords: Turkish Policy, Turkish Cinema, Gurbet Kuşları, Birleşen Yollar, Umut. Türk Sinemasında Siyasetin İzleri ve Filmler Üzerinde Etkisi Bahar Tugen / Marmara Üniversitesi Türkiye’de, ekonomik, toplumsal ve siyasi açıdan birçok değişimin ve yeniliğin yaşandığı 1960 ve 1980 yılları arası, hem Türkiye hem de Türk Sineması açısından oldukça hareketli ve önemli bir dönem olmuştur. 1960 ve 1980 darbeleri Türk halkını ekonomik ve sosyal yönden ağır biçimde etkilemiş, yaşanan sıkıntılar dönemin Türk Sineması’na da yansımıştır. Bu dönemde topluma ve toplumsal endişelere ayna tutan, Türk insanının sorunlarına eğilen filmler çekilmiştir. Kentleşme, sanayileşme, yabancılaşma, göç, gecekondu kültürünün ortaya çıkması, yoksulluk, işçi sorunu, sendikalaşma, bireyin ve ailenin kent içinde aldığı konum ve kentli orta sınıfın oluşum süreci gibi büyük toplumsal değişimler Türk Sineması’nda kendini tüm boyutuyla hissettirmiştir. Türk Sinema tarihi içerisinde 1960–1980 yılları arasındaki dönem, Türk Sineması’nın kendine özgü bir kimlik oluşturduğu dönem olarak ele alınmıştır. Bu çalışmada, 1960-1980 yılları arasında Türkiye’de yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyal sorunları en iyi biçimde yansıtan ve o dönemde Türk Sineması’nda yeni yeni belirginleşen düşünce oluşumlarını en iyi şekilde ortaya koyan filmler arasından seçilen Halit Refiğ’in filmi Gurbet Kuşları, Yücel Çakmaklı’nın filmi Birleşen Yollar ve Yılmaz Güney’in filmi Umut, temel sosyolojik kavramlar açısından incelenerek analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Türk Siyaseti, Türk Sineması, Gurbet Kuşları, Birleşen Yollar, Umut. 14 Changing Representation of Child and Childhood in Today’s Cinema Of Turkey Özgür Çalışkan / Anadolu University All the elements cinema represents have the realistic components of life. The childhood that has significant place in human life is also represented in cinema. In the cinema of Turkey, there are films, which have child as the main character or dominant element in the story of the film. After 2000, almost every year, there are films that have child as the protagonist. There are a few studies, which compare recent and former representation of child in cinema, and studies that concentrate on contextual relation of childhood in society and cinema. Therefore, the problem of this paper is able to reach determinations and result about changing representation of child identity and childhood also considering the comparison of the former representation. This paper aims to study sociological and cultural representation of child identity and childhood through social context in cinema of Turkey analyzing dominant and common features of child characters. The answers for questions; how and what the situation of childhood in today’s society, which features of childhood come forward, what the meaning of childhood is Turkey’s society and how this meaning is represented in cinema forms the general frame of this paper. In this study, qualitative situation analysis is used with theoretical framework contextually. The examples of films are choose according to box office results in the last five years (2008 – 2012) from the films which have child character as one of the main characters of the films in cinema of Turkey. The films are; O... Çocukları, Umut, Prensesin Uykusu, Dedemin İnsanları and Can. As a result, titles such as orphanage of child, relation of child identity with the concept of hope and continual explanation of the conspicuity of child forms the outcomes of this study. Keywords: Childhood, representation, cinema of Turkey, qualitative situation analysis. Günümüz Türkiye Sinemasinda Çocuk ve Çocukluğun Değişen Temsili Özgür Çalışkan / Anadolu Üniversitesi Sinemanın temsil ettiği tüm öğeler yaşama ilişkin gerçekleri barındırmaktadır. Bireyin toplum içerisindeki yaşamında geçirdiği dönemler içerisinde önemli bir yere sahip olan çocukluk da sinemada temsili bulunan bir kavram olarak yer almaktadır. Türkiye sinemasında çocuğun hem ana karakter olarak yer aldığı hem de ana hikâyenin yanında baskın bir öğe olarak bulunduğu belirgin filmlere rastlanılmaktadır. 2000 sonrası Türkiye sinemasına baktığımızda, neredeyse her yıl bir adet ana karakterlerinden biri çocuk olan filmler çekilmiştir. Film çalışmaları alanında, günümüz çocukluk temsili ile geçmiş dönemdeki çocukluk temsilinin karşılaştırılmasına ilişkin çalışmalar ile günümüz Türkiye toplumunun gerçeğindeki çocuk kavramına ilişkin bağlamsal değerlendirmeler de sayıca azdır. Bu nedenle, bu çalışmanın sorunsalı bahsedilen karşılaştırma ve çocuk kimliğinin değişen temsiline ilişkin belirleme ve sonuçlara ulaşabilmektir. Bu çalışma, Türkiye sinemasında son 5 yılda gösterime girmiş ve ana karakteri çocuk olan filmlerde Türkiye toplumuyla bağlamsal olarak çocukluğun kültürel ve sosyolojik açıdan temsilini, filmlerdeki çocuk karakterlerin baskın ve ortak yönlerin incelenmesiyle, Türkiye sinemasındaki güncel çocuk temsilini çözümlemeyi amaçlamaktadır. Çocuk karakterler ve çocukluk, günümüz toplumunda nasıl ve nereye konumlandırılmış, çocukluğun hangi özellikleri ön plana çıkartılmış, “çocuk” bir kimlik olarak Türkiye toplumu için ne ifade etmektedir ve bu ifade biçimi sinemaya nasıl yansımıştır gibi sorulara verilen yanıtlar çalışmanın genel çerçevesini oluşturmuştur. Çalışmada, kuramsal çerçeve ile birlikte bağlamsal olarak niteliksel durum çözümlemesi yöntem olarak kullanılmıştır. Örnek olarak seçilen filmler; son beş yılda (2008 – 2012) gösterime girmiş ve en çok izlenen aynı zamanda da, ana karakterleri arasında çocuk olan Türk filmlerinden oluşturulmuştur. Bu bağlamda O... Çocukları, Umut, Prensesin Uykusu, Dedemin İnsanları ve Can filmleri seçilmiştir. Çocuğa ilişkin anne ve/veya baba yokluğu, çocuğun umut kavramıyla ilişkilendirilen temsili, olayların ve yaşamın ortasında bırakılan çocuk öğesinin sıkça işlenmesi, çözümleme bölümüne ilişkin alt başlıkları oluşturmuştur. Anahtar kelimeler: Çocukluk, temsil, Türkiye sineması, niteliksel durum analizi. 15 Television Representation of New Turkey Movie Özge Nilay Erbalaban Gürbüz / Dokuz Eylul University New Turkey Cinema has started to form with new films which its filmmakers grew at social dynamics of 1980’s and their critics of Yeşilçam’s cinema in 1990’s. These filmmakers narrate to personal and social signs of period which they live in or lived by use of self film language against to Yeşilçam’s discour and esthetic. Each of them has tried to reflect self political and social existence into his/her films’ world. Because of they are opposite to Yeşilçam’s esthetic and ideologic formation and try to afford their film’s cost by their own or international funds they are called as independent filmmakers. Their independent situations give them a chance to chose many subjects which have not been treated before or retreat to subjetcs with critical aspect which Yeşilçam takes those by mainstream approach. This work aims to indicate how television are represented at New Turkey Movie (independent movie) as a mass media through examples from New Turkey Movie. What television’s image is interms of New Turkey Movie which is both mass media and artistic creation is main question for this work. Films of first generation filmmakers as Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu whose a lot of contribition to New Turkey Movie and films of Seren Yüce, Erdem Tepegöz constitute a frame of this work. Semiology will be used as a method which we benefit from it to see sociological, political and economical tissue of Turkey. It is expected from questions or arguments that will emerge at the end of this work to be an initial as regards assessment on New Turkey Movie’s approach toward mass media especially T.V. Keywords: New Turkey Movie, Mass communication mediums, Television Yeni (Bağımsız) Türkiye Sinemasında Kitle İletişim Aracı Olarak Televizyonun Temsili Özge Nilay Erbalaban Gürbüz / Dokuz Eylül Üniversitesi Yeni Türkiye Sineması, 1980’li yılların toplumsal dinamikleri içinde yetişmiş bir grup yönetmenin 1990’lı yıllarda Yeşilçam Sinemasının reddi ve eleştirisi üzerinden kurdukları filmlerle oluşmaya başlamıştır. Bu yönetmenler Yeşilçam Sinemasının söylem ve estetiğine karşı, yaşadıkları dönemin ya da geçmişin bireysel ve toplumsal izlerini kendilerine ait bir sinema dili kullanarak anlatmışlardır. Her biri kendi politik ve toplumsal varoluşunu sinema evrenine yansıtmaya çalışmıştır. Yeşilçam’ın estetik ve ideolojisinden ayrı bir yerde konumlanmaları, filmlerinin yapım maliyetlerini uluslararası fonlarla ya da kendi çabalarıyla karşılıyor olmaları onları “bağımsız yönetmenler” kategorisine de dahil etmiştir. Onların bu bağımsız duruşları Türkiye Sinemasında daha önce yer bulmayan pek çok konuyu seçmelerine ya da daha önce genel kabullerle işlenen konuları eleştirel bir dille yeniden ele almalarına imkan vermiştir. Bu çalışma yeni (bağımsız) Türkiye Sinemasında yer alan filmlerden örneklerle televizyonun bir kitle iletişim aracı olarak nasıl temsil edildiğini göstermeyi amaçlıyor. Hem bir kitle iletişim aracı hem de bir sanatsal yaratım olarak yeni Türkiye Sinemasının gözünde televizyon nasıl bir imgeye sahip sorusu çalışmanın temel meselesini oluşturuyor. Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu gibi Yeni Sinemanın kurucu yönetmenleriyle Seren Yüce ve Erdem Tepegöz gibi daha yeni kuşak yönetmenlerin filmleri çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Bu örnekler incelenirken topluma ait tüm ideolojik, politik ve ekonomik hücreleri ortaya çıkarmaya imkan verecek göstergebilim yöntem olarak kullanılacaktır. Çalışmanın sonucunda ortaya çıkacak sonuç ve soruların, Yeni Türkiye Sinemasının televizyon özelinde, kitle iletişim araçlarına bakışını değerlendirme konusunda bir başlangıç oluşturması beklenmektedir. Anahtar sözcükler: Yeni Türkiye Sineması, Kitle İletişim Araçları, Televizyon 16 Perception of Rural Gezi Protests: A Sample Study in Küçükhüyük Meral Tosun / Anadolu University As it occurs in all countries around the world, Turkey does have a political regime that controls the media. So when the freedom of press is being discussed it’s necessary to take into account the social, cultural, economical and political situation, its impact upon mass media and a period of time it is related to. After the decision made by government to build up a shopping mall at the place of Gezi Park in Taksim (Istanbul), masses of people went out to streets to protest. The riots that have started on May 28th have spread around the whole country within 1 month. With the police intervention the riots turned into demonstrations. And traditional media that spreads those kinds of events is as important as social and local media. People living in countryside mostly get the news through traditional media. The aim of this research is to expose the usage of mass media by people that live in countryside and their comprehension of all the events that are shown through the press. Within the research we’ve prepared a survey that includes questionnaires of Likert scale system. According to demographic attributes the questions were imposed in order to get the answers of which TV channels and their programs are being watched, which newspapers and their articles are being read the most, whether internet is popular among the folk, and finally if people have got an opinion about the events that are related with Gezi Park. The survey has been shown to the expert. The questions that were not proper have been worked on. The survey has been applied in Küçükhüyük for 100 people. Keywords: Gezi Park Protests, Rural Area, Conventional Media Kırsal Kesimde Gezi Parkı Eylemlerinin Algılanışı: Küçükhüyük'te Örnek Bir Çalışma Meral Tosun / Anadolu Üniversitesi Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de içinde bulunulan siyasal rejim, basının işleyişini belirleyen temel etkenler arasında yer almaktadır. Bu nedenle basın özgürlüğünü tartışırken dönemin kendine özgü sosyal, kültürel, ekonomik ve politik özellikleri ve bunların kitle iletişim araçlarına etkileri üzerinde durulur. Devletin İstanbul Taksim'de bulunan Gezi Parkı'nın yerine AVM yapılacağı kararıyla birlikte halkın ciddi bir bölümü sokaklara çıkmıştır. 28 Mayıs'ta başlayan Gezi Parkı Eylemleri bir aylık sürece yayılmıştır. Bu sürecin ardından polis müdahalesiyle şekillenen eylemler parklarda düzenlenen forumlara dönüşmüştür. Bu süreçten tüm Türkiye'nin haberdar olmasında yurttaş gazeteciliği ve sosyal medyanın etkisi olduğu kadar geleneksel medyanın da önemi büyüktür. Özellikle kırsal kesimlerde halk daha çok geleneksel medya aracılığıyla güncel olaylardan haberdar olmaktadır. Araştırmanın amacı, kırsal halkın Gezi Parkı olaylarını algılamaları ile medya kullanım alışkanlıkları arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılmaya çalışılmasıdır. Bu algıyı tespit etmeye çalışırken içinde Likert türü bir ölçekle hazırlanmış soruların da bulunduğu bir anket ile veriler toplanmaya çalışılmıştır. Halkın demografik özelliklerine göre hangi kanalları, gazeteleri takip ettikleri, tercih ettikleri kanallarda hangi programları izledikleri, gazetelerde hangi haberleri okudukları, internet kullanıp kullanmadıkları, sosyal medya alışkanlıkları ve ardından Gezi Parkı'na dair fikir sahibi olup olmadıkları sorulmuştur. Anket uygulanıp uzman kişiye gösterilmiştir. Anketin işlemeyen soruları üzerine yeniden çalışılmış anket, Küçükhüyük'te 100 kişiye uygulanmıştır. Anket sonuçlara göre halkın haberleri genellikle televizyondan takip ettiği tespit edilmiştir. Halkın büyük bölümü Gezi Olayları'ndan haberdardır fakat olayları tanımlayabilenlerin oranı tanımlayamayanlara göre çok daha düşüktür. Bu durum tv kanallarının bilgi verici özelliğinin zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Gezi Parkı Protestoları, Kırsal Kesim, Geleneksel Medya 17 Thinking the Civil Disobedience Through the Concepts of Creating Public Opinion and Setting the Agenda: Examples of Conscience and Justice Watches Çağlar Ekinci / Akdeniz University This study examines the processes of civil disobedience through the concepts of setting the agenda and creating public opinion. In this context, it also seeks to give an example from Turkey. We will follow the Thoreauan definition of civil disobedience: Civil disobedience for Thoreau (Thoreau, 1968) is an illegal act that is open, nonviolent, conscientious but political at the same time, demanding a change in the governance policies or the laws. Similarly, quoting from Erdal Dağtaş (Dağtaş, 2008), another feature of the civil disobedience is that it is "a call for public conscience and a joint act against the injustice rather than the system as a whole.” When the civil disobedience is considered through the concepts of creating public opinion and setting the agenda, media becomes the most important point. This study will employ the possibilities of the content analysis as a method and, in line with the aforementioned theoretical framework, will present the media in which the Conscience and Justice Watches are used. These media are as follows: A blog page established for the Conscience and Justice Watches, “vicdanveadaletnobeti.wordpress.com”, a book written on it “İş Cinayetleri Almanağı” [Workplace Murders Almanac], a Facebook page for Conscience and Justice Watches, “https://www.facebook.com/VicdanVeAdaletNobeti” and a Twitter account “twitter.com/iscinayetleri”. In these contexts the main question is “Which media can the civil disobedience acts employ to create a public opinion and to set the agenda?” The examples used by the Conscience and Justice Watches between May 1, 2013 and July 1, 2013 will be analyzed. Based on the samples and within the framework of media potential and influence, this study aims to present how the forms of civil disobedience and the methods of creating public opinion and of setting the agenda are employed by the Conscience and Justice Watches during their attempts to express themselves. Keywords: Civil Disobedience, Creating Public Opinion, Setting the Agenda, Conscience and Justice Watches, Media Uses of Civil Disobedience. Kamuoyu Oluşturma ve Gündem Koyma Kavramlarıyla Sivil İtaatsizliği Düşünmek: Vicdan ve Adalet Nöbetleri Örneği Çağlar Ekinci / Akdeniz Üniversitesi Çalışma, sivil itaatsizliğin gündem koyma ve kamuoyu oluşturma süreçleri yoluyla kendini ortaya koyma biçimini irdeleyecektir. Aynı zamanda bu bağlamda Türkiye’den bir örnek verme amacı gütmektedir. Thoreau’nun sivil itaatsizlik tanımından yola çıkılacaktır: Thoreau’ya (Thoreau, 1968) göre sivil itaatsizlik: Yönetim siyasetinin ya da yasaların değişmesini isteyen, aleni, şiddetsiz, vicdani, fakat aynı zamanda siyasi olan, yasa dışı bir eylemdir. Aynı zamanda Erdal Dağtaş’tan (Dağtaş, 2008) aktarımla sivil itaatsizliğin bir diğer unsuru da “kamu vicdanına yönelik bir çağrı olması ve sistemin tamamına değil haksızlıklara karşı ortak eylem” olmasıdır. Kamuoyu oluşturma ve gündem koyma kavramlarıyla sivil itaatsizlik düşünüldüğünde medya etkisi belirleyici bir noktada yer almaktadır. Yöntem olarak içerik analizinin imkânlarından yararlanarak, belirlenen kuramsal çerçevede Vicdan ve Adalet Nöbetleri’nin kullandığı medya ortamları ortaya konacaktır. Bu medya ortamları şunlardır: Vicdan ve Adalet Nöbetleri için oluşturulmuş blog sayfası “vicdanveadaletnobeti.wordpress.com”, yazılmış olan kitap “İş Cinayetleri Almanağı”, Vicdan ve Adalet Nöbeti Facebook sayfası “https://www.Facebook.com/VicdanVeAdaletNobeti”, Twitter hesabı “Twitter.com/iscinayetleri”. Bu bağlamlarda oluşturulan temel soru “Sivil itaatsizlik, gündem koymak ve kamuoyu oluşturmak için hangi medyaları kullanabilir?” olacaktır. Vicdan ve Adalet Nöbetleri’nin kullandığı örnekler 1 Mayıs 2013 ve 1 Temmuz 2013 tarihleri arasında incelenecektir. Örnekleminden yola çıkarak bu çalışma; medya olanakları ve etkisi dolayımında Vicdan ve Adalet Nöbetleri’nin, meramını ortaya koyarken geliştirdiği sivil itaatsizlik biçimini, kamuoyu oluşturmak ve gündem koymak için hangi yolları izlediğini sunacaktır. Anahtar Kelimeler: Sivil İtaatsizlik, Kamuoyu Oluşturma, Gündem Koyma, Vicdan ve Adalet Nöbetleri, Sivil İtaatsizliğin Medya Kullanımı. 18 The Politics and the Reproduction of the Power Relations in the Network Society Ozan Yıldırım / Anadolu University This study is prepared for, how the relation between politics and power are being handling in network societies in a descriptive way. The technological developments which were the results of Industrial Revolution also influenced the communication tools with digitalism and as a result, communication tools got new features around the technology. Nowadays, new media and social networks are not only use for all the areas of the daily life, but also affect the treatment of the politics. According to the arguments of the information age, the information became the most important power that, the production of the information and its expansion started to become real with the social networks. The social networks which are the witnesses of the struggles between the opposite powers and the dominant system influence the process of democracy and democratic practices directly. The new media which have impressions on scandal politics, activist movements and the current revolutionary acts in the Middle East carries the power of eradication of the restraint which was established by the dominant system long years ago. Nevertheless, the advantages of the dominant system should not be ignored about the ownership structures and the control mechanisms. Virtual communities which are generated on the networks have some actual problems while the attendance of the process of democracy. This situation can cause an illusion of the democracy for individuals. Eventually, the efficiency of the new media and the social networks in democratic practices are depends on the conscious use of the tools by individuals. Furthermore, if the evaluations of the revolutions are restricted with only the new media framework, it causes to miss economical, social and cultural dynamics which have the vital roles on these revolutions. According to the points of emphasizes which are mentioned; the problematique of this study is the arguments about the affect of the social networks on the reproduction of the politics and the power relation in information societies. Descriptive analysis is the method which is in use of the study. Keywords: Information society, social networks, scandal politics, democracy. Ağ Toplumlarında Siyaset ve Güç İlişkilerinin Yeniden Üretimi Ozan Yıldırım / Anadolu Üniversitesi Bu çalışma, ağ toplumlarında siyaset ve güç ilişkilerinin; demokrasi bağlamında nasıl işlediğini irdelemek amacıyla betimsel olarak hazırlanmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte yaşanan teknolojik gelişmeler, iletişim araçlarının da elektronikleşerek özelliklerini arttırmalarına neden olmuştur. Günümüzde, yeni medya ve sosyal ağlar gündelik yaşamın her alanında kullanılırken, siyasetin işleyişine de etki etmeye başlamıştır. Enformasyon toplumu tartışmaları bağlamında, bilginin en önemli güç haline geldiği çağımızda; bilginin üretimi ve yayılması sosyal ağlar ile gerçekleşmeye başlamıştır. Karşıt güçler ve egemen sistemin çatışmalarına sahne olan sosyal ağlar, demokrasi ve demokrasi pratiklerinin işleyişine doğrudan etki etmektedir. Skandal siyaseti, aktivist hareketler ve yakın geçmişte Ortadoğu’da yaşanan devrim hareketlerinde etkili olan yeni medya, egemen sistemin uzun yıllardır kurmuş olduğu baskıyı yok etmede önemli bir güç olarak görülmektedir. Bununla beraber, sahiplik yapıları ve kontrol mekanizmaları açısından egemen sistemin avantajları da görmezden gelinmemelidir. Ağlar üzerinden oluşturulan sanal toplulukların, demokrasinin işleyişine fiili olarak katılımlarında bazı aksaklıklar yaşanmaktadır. Bu durum da, bireyler için demokrasi yanılsaması yaratabilmektedir. Sonuç olarak; yeni medya ve sosyal ağların, demokrasinin işleyişinde daha etkin olabilmesi, bu araçların daha fazla birey tarafından bilinçli bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Ayrıca, yaşanan devrimleri sadece yeni medya üzerinden değerlendirmek; bu devrimlerin yaşanmasında önemli pay sahibi olan, ekonomik, toplumsal ve kültürel dinamikleri gözden kaçırmamıza neden olacaktır. Sözü edilen vurgu noktalarından hareketle; bu çalışmanın sorunsalını enformasyon toplumlarında siyaset ve güç ilişkilerinin yeniden üretilmesinde, sosyal ağların etkisinin tartışılması oluşturmuştur. Çalışmada yöntem olarak ise; betimleyici analiz yöntemi kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Enformasyon toplumu, sosyal ağlar, skandal siyaseti, demokrasi. 19 The Role of the Effectiveness of Public Relations as Marketing Communications in an Action for Shopping Malls Preference Known as the New Consumption Spaces Gizem Ergülşen - Ayşe Pelin İnan – Emel Kuşku – Gözde Özdemir / Ege University Because of ensure the competitive environment, organizations that have adopted the marketing concept of the modern world, maintain their customers' expectations and desires on top of everything. The concept of marketing communications contains expectations and desires with the public relations activities. Before migration to large cities retail trade sector were enough to shopping. Now, retail trade sector has left its place to the shopping malls. Competition takes place between now shopping malls. At this point, they started to use marketing communications, social responsibility and other components of the public relations in order to retain and attract the potential customers. Shopping malls are mostly preferred in modern urban life for individuals their leisure time activities. These malls are based on making people spend money. Selection of the shopping mall is important in terms of their marketing communications, social responsibility and other components of the public relations activities. The researches addressing this issue have been found to be insufficient as a result of studies performed in the literature. This research was planned to present different perspectives to the literature on the subject. The main question of the study is how and why it is important that marketing communications and public relations activities for the choice of the consumer's shopping mall. This study planned in Izmir, and Forum Bornova shopping mall is selected based on certain factors. An appropriate sampling method is determined for the subject and population in the research process. The data obtained from this study is analyzed using the SPSS program and hypothesis are tested in accordance with the laws of statistics. Keywords: Shopping Malls, Marketing Communications, Social Responsibility, Public Relation. Yeni Tüketim Mekânlari Olan Alişveriş Merkezlerinin Tercihinde Bir Pazarlama İletişimi Faaliyeti Olarak Halkla İlişkiler Etkinliklerinin Rolü Gizem Ergülşen - Ayşe Pelin İnan – Emel Kuşku – Gözde Özdemir / Ege University Modern dünyada pazarlama anlayışını benimsemiş olan kuruluşlar rekabet ortamında üstünlüğü sağlamak için müşteri beklentilerini ve isteklerini her şeyin önünde tutmaktadırlar. Pazarlama iletişimi kavramı bu beklenti ve istekleri halkla ilişkiler faaliyetleriyle birlikte içinde barındırmaktadır. Büyük kentlere göçlerin yaygınlaşmasıyla perakende ticaret yerini alışveriş merkezlerine bırakmıştır. Pazarlama iletişimi, sosyal sorumluluk ve diğer halkla ilişkiler bileşenleri alışveriş merkezleri tarafından da var olan tüketiciyi elde tutmak ve potansiyel müşterileri çekmek amaçlı kullanılmaktadır. Modern kent yaşamında bulunan bireyler boş zamanlarını kullanmak için alışveriş merkezlerini tercih etmektedirler. Yalnızca harcamaya dayalı olan bu merkezlerde tüketicinin yapılan faaliyetleri dikkate alıp almadığı ve seçimini bu paralelde yönlendirmesi önem taşımaktadır. Literatürde yapılan incelemeler sonucunda özellikle bu konuyu ele alan araştırmaların yeterli olmadığı tespit edilmiştir. Bu noktada konunun literatürüne yeni bir çalışma katmak ve farklı bakış açıları sunmak amacıyla bu çalışma planlanmıştır. Araştırmanın temel sorusu ise; tüketicinin alışveriş merkezi tercihinde pazarlama iletişimi ve halkla ilişkiler faaliyetlerinin ne derecede önemli olduğu ve neden önemli olduğu sorusudur. İzmir’de yapılması planlanan bu araştırma için belirli faktörler baz alınarak Forum Bornova alışveriş merkezi seçilmiştir. Araştırma sürecinde konuya ve popülasyona uygun bir örneklem yöntemi belirtilmiş ve belirlenen örneklem üzerinde araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen veriler SPSS paket programı kullanılarak analiz edilmiş ve çalışma içerisinde tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Alışveriş Merkezi, Pazarlama İletişimi, Sosyal Sorumluluk, Halkla İlişkiler 20 The Evaluation of the Commercials, within the Global and Local Frame, of the Brands Trading in the International Market via Semiotic Analysis Method Gülsüm Tekin / Ege University Commercials are shaped according to the structure and the features of the market which is targeted. In other words, brands build up their marketing strategies on the features of the market within which they trade. One of these strategies is the concept of international advertising that emerged with the development of international trade. With the development of international trade, multinational commercial corporations emerged. These developments led to a change in the structure of the market, and an increase in the competitive environment accordingly. In this competitive environment, the trademarks of commercial corporations endeavour to hold on to within new markets. To be able to respond to the desires of the trademarks endeavouring to hold on to within new markets due to the increase in competitive environment, advertising agencies, which would like to trade within the international arena, started either agencies in other countries themselves or cooperated with other agencies. An advertising agency has to create the strategy of an international trademark in accordance with the features of the country where that trademark is going to trade. Therefore, agencies draw upon the cultural factors belonging to countries when they structure trademarks’ strategies. The first thing to consider is “cultural indicators”. Commercials are composed of images. Thus, from the point of view of advertising, it is an important issue to decide which image to use and for what reason. Accordingly, images which will be used in commercials must be selected very carefully as any image selected turns into a cultural indicator. For this reason, it is necessary to analyse well which image will mean what in a culture. On account of this, in international commercials, indicators should be created by taking cultural features into consideration. The aim of this study is to provide evaluations about how and which cultural codes occur in the commercials of international trademarks, comparing their global and local sample commercials by means of semiotic analysis method. Keywords: International advertising, semiotics, cultural indicators, sample commercials Uluslararası Pazarda Faaliyet Gösteren Markaların Hem Küresel Hem de Yerel Ölçekteki Reklamlarının Göstergebilimsel Analiz Yöntemiyle Değerlendirilmesi Gülsüm Tekin / Ege Üniversitesi Reklamlar, yönelinen pazarın yapısı ve özellikleri doğrultusunda şekillenmektedir. Bir başka deyişle, markalar faaliyet gösterdikleri pazarın özelliklerine göre pazarlama stratejilerini geliştirmektedirler. Bu stratejilerden biri uluslararası ticaretin gelişmesi ile ortaya çıkan uluslararası reklamcılık anlayışıdır. Uluslararası ticaretin gelişmesi ile birlikte çok uluslu şirketler meydana gelmiştir. Yaşanan bu gelişmeler pazar yapısının değişmesine, dolayısıyla da rekabet ortamının artmasına neden olmuştur. Uluslararası şirketlerin markaları, bu rekabet ortamında yeni pazarlarda tutunmaya çalışmaktadırlar. Rekabet ortamının artmasının bir sonucu olarak yeni pazarlarda tutunmaya çalışan markaların isteklerine cevap verebilmek için, uluslararası alanda faaliyet göstermek isteyen reklam ajansları ya kendileri diğer ülkelerde ajans açmaya ya da diğer ajanslarla iş birliği yapmaya başlamışlardır. Bir reklam ajansı uluslararası bir markanın stratejisini, o markanın faaliyet göstereceği ülkenin özellikleri doğrultusunda oluşturmak zorundadır. Bu nedenle ajanslar, markaların stratejilerini yapılandırırken ülkelere ait kültürel faktörlerden yararlanmaktadırlar. Bu bağlamda öncelikle dikkate alınan şey ‘kültürel göstergeler’dir. Reklamlar imgelerden meydana gelmektedirler. Bu nedenle hangi imgenin hangi amaçla kullanılacağı reklamcılık açısından önemli bir karardır. Dolayısıyla reklamlarda kullanılacak imgelerin çok iyi seçilmesi gerekmektedir. Çünkü seçilen her imge kültürel bir gösterge haline dönüşmektedir. Bu nedenle hangi imgenin hangi kültürde ne anlam taşıyacağının çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı uluslararası reklamlarda göstergeler, kültürel özellikler dikkate alınarak oluşturulmaktadır. Bu çalışmada göstergebilimsel analiz yöntemi kullanılarak, uluslararası markaların hem küresel hem de yerel reklam örneklerinden karşılaştırmalar yapılması yoluyla, bu markaların reklamlarında hangi kültürel kodların nasıl yer aldığına ilişkin değerlendirmeler yapılması amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Uluslararası Reklamcılık, göstergebilim, kültürel göstergeler, reklam örnekleri 21 Content Analysis Concerning the Use of Corporate Career Sites in the Process of Generating Employer Brand Fulya Gümülcine / Ege University Employer brand is one of the innovations of organization managements, which want to attain competitive advantage by means of human source. Employer brand means that an organization presents its functional, economic and psychological advantages with a wholistic approach to target group by positioning itself as an empoloyer. Studies for generating employer brand should be conducted strategically owing to the advantages of it. In this context, values concerning employer brand should be transferred by means of right communication channels to target group and brand messages should be designed according to expectations of target group. Corporate career sites are effective means of communication during the process of generating employer brand. These sites are more important than other means of communication in that they are the primary source of information to find qualified person. Employer brand can communicate with target group by bringing out messages about connotation, experience and innovation by means of corporate career sites. All these improvements have resulted in organizations’ converting their career pages on corporate sites into corporate career sites. In this study,which discusses concept and applications of employer brand within the scope of human resources management, it is intended to put forth how organizations use corporate career sites during the process of generating employer brand. This study has been qualitatively designed and has been carried out with the method of content analysis. The research consists of corporate career sites of 7 companies, which have been mentioned in a research called “The most favorite companies of Turkey” conducted by Bloomberg Businesweek Türkiye and Realta Consulting since 2013. Corporate career sites of regarding companies have been analiyzed within the context of employer brand. This study consists of examination of corporate career sites of regarding companies during the process of generating employer brand and building corporate sites from the point of form, content, functionality. Although empoloyer brand has recently been an important concept and application field in strategic human resources management, it has not been sufficiently studied in the literature. Therefore, this study is considered to contribute to the area. Keywords: Employer Brand, Strategic Human Resources Management, Corporate Career Sites, Content Analysis. İşveren Markası Oluşturma Sürecinde Kurumsal Kariyer Sitelerinin Kullanımına İlişkin Bir İçerik Analizi Fulya Gümülcine / Ege Üniversitesi İşveren markası, insan kaynağı aracılığıyla rekabet üstünlüğü elde etmek isteyen örgüt yönetimlerinin başvurduğu yeniliklerden biridir. İşveren markası; örgütün kendisini bir işveren olarak konumlayarak fonksiyonel, ekonomik ve psikolojik yararlarını bütünsel bir yaklaşımla hedef kitleye sunması anlamına gelmektedir. İşveren markası yaratma çalışmaları, vaat ettiği getiriler nedeniyle stratejik bir şekilde yürütülmelidir. Bu bağlamda işveren markasına ilişkin değerlerin, hedef kitleye doğru iletişim kanalları aracılığıyla iletilmesi ve marka mesajlarının hedef kitlenin beklentilerine uygun olarak tasarlanması gerekmektedir. Kurumsal kariyer siteleri, işveren markası oluşma sürecinde kullanılan etkili iletişim araçlarındandır. Öyle ki bu siteler, nitelikli insan kaynağı açısından birincil bilgi kaynağı olma özellikleri ile diğer iletişim araçlarına kıyasla görece yüksek bir öneme sahiptir. İşveren markası; kurumsal kariyer siteleri aracılığıyla çağrışım, deneyim ve yenilik içerikli mesajlar üreterek hedef kitleyle iletişim kurabilmektedirler. Tüm bu gelişmeler, örgütlerin kurumsal web sitelerinde bulunan kariyer sayfalarını kurumsal kariyer sitelerine dönüştürmeleri sonucunu doğurmuştur. İşveren markası kavram ve uygulamalarını stratejik insan kaynakları yönetimi çerçevesinde ele alan bu çalışma, örgütlerin kurumsal kariyer sitelerini işveren markası oluşturma sürecinde nasıl kullandıklarını ortaya koymayı amaçlamıştır. Çalışma, nitel olarak tasarlanmış ve içerik analizi yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini, Bloomberg Businesweek Türkiye ve Realta Danışmanlık tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’nin En Gözde Şirketleri” araştırmasında 2013 itibariyle konu edilen yedi şirketin kurumsal kariyer siteleri oluşturmaktadır. Söz konusu şirketlerin kurumsal kariyer siteleri, işveren markası bağlamında analiz edilmiştir. Çalışma; araştırma kapsamında ele alınan şirketlerin kurumsal kariyer sitelerinin işveren markası oluşturma süreci ve kurumsal web siteleri yaratma süreci açısından değerlendirilerek biçim, içerik, fonksiyonellik gibi özellikler açısından incelenmesini içermektedir. İşveren markası, stratejik insan kaynakları yönetiminde son dönemlerde önem kazanan bir kavram ve uygulama alanı olmasına rağmen, literatürde henüz yeterince çalışılmamıştır. Bu nedenle çalışmanın, alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: İşveren Markası, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Kurumsal Kariyer Siteleri, İçerik Analizi. 22 HIV / AIDS in the Reflections of Turkey’s Press Analysis: Example of World AIDS Day 1 December 2012 Okan Aksu / Anadolu University It this study, HIV/AIDS, epidemic which has become an important issue has been examined representation in Turkey’s media. As of 2013, according to data from the Ministry of Health HIV / AIDS spread out to the highest level in Turkey, and has increased by 150 percent. According to surveys conducted by the United Nations, the major reason for dissemination of HIV / AIDS; prejudice and ignorance, marginalization. Breaking prejudices and the press in informing the society / media have a great role. In this study, in terms of resolving the issue, press examined representing different ideological groups. 24 November 2012 – 07 December 2012 Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Radikal and Yeni Şafak analyzed. News texts and columnist of newspapers were examined. Newspapers, analyzed by the method of text analysis. A newspaper, a five-day period before and after the on December 1, World AIDS Day, has been examined how to reflect the analyzed pages the issue of HIV/AIDS. In the study, the ıssue of HIV/AIDS did not been represented in the selected papers were identified before 1 December 2012. After 1 December 2012, the issue of HIV/AIDS concluded with representation in Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu and Radikal. Keywords: New social movements, HIV / AIDS, alienation, Turkey press, the text analysis method HIV/AIDS Konusunun Türkiye Kamusal Alanında Basındaki Yasımalarının Çözümlenmesi: 1 Aralık Dünya Aıds Günü Örneği Okan Aksu / Anadolu Üniversitesi Bu çalışmada, günümüzde her geçen gün önemli bir konu haline gelen HIV/AIDS salgınının Türkiye basınında nasıl temsil edildiği sorun edilmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2013 yılı itibariyle HIV/AIDS yayılımı, Türkiye’de en üst seviyeye çıkmış ve yüzde 150 artış göstermiştir. Birleşmiş Milletler’in yaptığı araştırmalara göre ise; HIV/AIDS’in yayılımında en büyük neden HIV/AIDS’e karşı önyargılar ve bilgisizlik, beraberinde ötekileştirmedir. Yeni toplumsal hareketlerin merkezi sorunsallarından biri olan bu konuda, toplumsal önyargıların kırılmasında ve toplumun bilgilendirilmesinde basına/medyaya büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu çalışmada, konunun çözümlenmesi açısından merkeze çekilen Türkiye’deki basınını temsilen farklı ideolojik kesimlere seslenen gazeteler incelenmiştir. 24 Kasım 2012-07 Aralık 2012 tarihleri arasında Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Radikal ve Yeni Şafak gazeteleri çözümlenmiştir. Gazetelerdeki haber metinleri ve köşe yazıları incelemeye tabi tutulmuştur. Gazeteler, metin analizi yöntemi ile incelenmiştir. Gazetelerin, 1 Aralık Dünya AIDS günü öncesi ve sonrasındaki on beş günlük süreçte; HIV/AIDS konusunu sayfalarına nasıl yansıttığı çözümlenmiştir. Çalışmada, HIV/AIDS konusunun 1 Aralık 2012 tarihinden önce basını temsilen seçilen gazetelerde gündeme getirilmediği tespit edilmiştir. 1 Aralık 2012 tarihinden sonra ise, konunun Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu ve Radikal gazetelerinde temsiliyet kazandığı sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Yeni toplumsal hareketler, HIV/AIDS, ötekileştirme, Türkiye basını, metin analizi yöntemi. 23 Representation of Social Movements Against Neo-Liberal Globalism in Turkish Press: Examples of Paris, Seattle, Genoa Özgün Açıkalın / Anadolu University Within this study, it was attempted to examine how the movements, which might be considered as anti Neo Liberal Globalism, were presented by the Turkish Press. In this regard, the news articles and columns, published in the newspapers of Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Radikal and Yeni Şafak regarding the protests, held against Neo – Liberal Globalism in Paris in 1981, in Seattle in 1999 and in 2001 in Genoa, were analyzed. The problematique of the study, in which the newspapers were selected based on their ideological standpoint, is comprised of how those indicated protests, which were held in global scale and are considered as within the Newsocial Movements were presented by the written press in Turkey. Within the scope of the study, five daily newspapers, selected for a period of one week, following the date of occurrence of the analyzed events, were reviewed (Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Radikal and Yeni Şafak). The news and columns in those papers were examined by the textual analysis method and therefore, it was attempted to discuss which discourses were built, how and why they were built and in addition which ideologies they reproduced in the reflection of the examples of the anti – neo liberal globalism movements in the newspapers. In the review, conducted on how much the indicated case studies were featured in the selected papers, it was revealed that 217 texts were published in this regard. It was observed that how the case studies are presented in the press is related with the ideological tendencies of the newspapers. In the newspapers Yeni Şafak and Hürriyet, the protests were reviewed within the context of the incidents. The newspaper Radikal, which adopts a liberal left line, featured the events rather in terms of human rights and liberties. In the newspaper Cumhuriyet, the background information of the events that reflect the social and political side of the case events, was provided. It is seen that the Newspaper Ortadoğu, which is known to be a Nationalist paper, affirmed the demonstrations and provided background information in a similar manner and condemned the police brutality. As the result, the discourse that the newspapers established on the news making of the analyzed case events is the indication of an ideological bias in addition to the structural bias that necessarily emerge in media texts. Keywords: New- social Movements, Globalization, Textual analysis, Turkish press Neo-Liberal Küreselleşme Karşıtı Hareketlerin Türkiye Basınındaki Sunumu: Paris, Seattle, Cenova Örnekleri Özgün Açıkalın / Anadolu Üniversitesi Bu çalışma kapsamında, neo-liberal küreselleşme karşıtı olarak değerlendirilebilecek toplumsal hareketlerin Türkiye basınında nasıl sunulduğu incelenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda, 1998 Paris, 1999 Seattle ve 2001 Cenova’da yapılan neo-liberal küreselleşme karşıtı gösteriler hakkında Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Radikal ve Yeni Şafak gazetelerinde yer alan haber metinleri ve köşe yazıları çözümlenmiştir. Gazetelerin ideolojik yönelimlerine göre seçildiği çalışmanın sorunsalını, küresel ölçekte düzenlenen ve yeni toplumsal hareketler içerisinde değerlendirilen bu gösterilerin Türkiye’deki yazılı basında nasıl sunulduğu oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında, irdelenen olayların gerçekleştiği tarihten sonraki bir hafta boyunca seçilen beş günlük gazete (Cumhuriyet, Hürriyet, Ortadoğu, Radikal ve Yeni Şafak) taranmıştır. Bu gazetelerde yer alan haberler ve köşe yazıları metin çözümlemesi yöntemiyle analiz edilmiş; böylece neo-liberal küreselleşme karşıtı hareketlerin örneklerinin gazetelerdeki yansımasında hangi söylem yapılarının nasıl inşa edildiği hangi ideolojileri yeniden ürettikleri tartışılmaya çalışılmıştır. Örnek olayların seçilen gazetelerde ne oranda yer bulduğu konusunda yapılan araştırmada 217 metin yayımlandığı görülmüştür. Bu metinlerin basında nasıl sunulduğu konusunun, gazetelerin ideolojik yönelimleriyle ilintili olduğu gözlemlenmiştir. Yeni Şafak ve Hürriyet gazetelerinde gösteriler, çıkan olaylar bağlamında değerlendirilmiştir. Liberal sol bir çizgiyi benimseyen Radikal gazetesi, konuları daha çok insan hakları ve özgürlükler bağlamında ele almıştır. Cumhuriyet gazetesinde örnek olayların sosyal ve politik yönünü ifade e d e n ardalan bilgisine yer verilmiştir. Milliyetçi bir gazete olarak bilinen Ortadoğu gazetesinin de benzer şekilde ardalan bilgisine yer verdiği, gösterileri olumladığı, polis şiddetini kınadığı görülmektedir. İncelenen örnek olayların haberleştirilmesinde gazetelerin kurdukları söylem; medya metinlerinde karşımıza çıkan yapısal yanlılığa ek olarak, ideolojik bir yanlılığın varlığını ortaya koymuştur. Anahtar Sözcükler: Yeni toplumsal hareketler, küreselleşme, metin çözümlemesi, Türkiye basını 24 Analysis of the 12 September – 18 November Hunger Strikes in the Context of the Social Movements: Özgür Gündem and Yeni Şafak Journal Examples Nihan Yiğit / Anadolu University New social movements description, refers to the social movements which appeared in the period of postindustrial capitalism. The characteristic of the movements in this period that they focus on the demands about identity, gender and human rights. The mobilization of resources theory, suggests to analyze that social movements by getting the movement itself to the center. According to this, positivist organizations try to reach their goals by activating their resources accordance with their demands. The political process analysis arised from the criticism of that theory. It says that movementes occured by criticising the political environment which they are in, very well and they evaluate this environment’s facilities. The hunger strikes of Kurdish movement which has done between 12 September – 18 November was analyzed by the perspective of the mobilization of resources theory. As the each “factor which determines the political facilities” in the political process analysis forms a category, the news and corner posts which took place in the internet sites of Yeni Şafak and Özgür Gündem newspapers, has analyzed. When findings analyzed, it’s detected that the activism done by evaluating the political facilities. Keywrods: Mobilization of Resources, The Kurdish Movement, Yeni Şafak, Özgür Gündem, Political Process Analysis Yeni Toplumsal Hareketler Çerçevesinde 12 Eylül – 18 Kasım 2012 Açlık Grevlerinin Çözümlenmesi: Özgür Gündem Ve Yeni Şafak Gazeteleri Örnekleri Nihan Yiğit / Anadolu Üniversitesi Yeni toplumsal hareketler tanımlaması, sanayi sonrası kapitalizm döneminde ortaya çıkan toplumsal hareketlere işaret etmektedir. Dönemin hareketlerinin özelliği, kapitalist sistemin içerisinde kimlik, cinsiyet ve insan hakları çerçevesinde taleplere odaklanmalarıdır. Kaynak mobilizasyonu teorisi, bu toplumsal hareketleri, hareketin kendisini merkeze alarak çözümlemeyi önermektedir. Buna göre, pozitivist örgütler talepleri doğrultusunda kaynaklarını harekete geçirerek hedeflerine ulaşmaya çabalarlar. Siyasi süreç analizi ise bu kurama yapılan eleştiriler üzerinden doğmuştur. Hareketlerin, bulundukları siyasi ortamı iyi analiz ederek ortaya çıktıklarını ve bu ortamın olanaklarını değerlendirdiklerini söylemektedir. Çalışmada, Kürt hareketinin 12 Eylül – 18 Kasım 2012 tarihleri arasında yaptığı açlık grevleri, kaynak mobilizasyonu teorisi açısından çözümlenmiştir. Siyasi süreç analizindeki “siyasi fırsatları belirleyen faktörlerin” her biri bir kategori oluşturmak üzere, açlık grevi süresince Yeni Şafak ve Özgür Gündem gazetelerinin internet sitelerinde yer almış haberler ve köşe yazıları çözümlenmiştir. Bulgular değerlendirildiğinde, eylemliliğin siyasi fırsatları değerlendirerek yapıldığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kaynak Mobilizasyonu, Kürt Hareketi, Yeni Şafak, Özgür Gündem, Siyasi Süreç Analizi 25 Contributions of Financial Public Relations on Corporate Reputation Management Serçin Uyar / Ege University Financial public relations is a type of communication which increases the value of publicly traded companies and contributes to their capital which is the most important asset to sustain their facilities. Financial public relations is a type of strategic communication which requires significant amount of knowledge and experience. Researches show that the companies with the highest market value also have good corporate reputation. In other words, there is a positive correlation between financial public relations and corporate reputation. Companies with good corporate reputation also increase their market value, sustain their growth rate despite the economic crisis, have more influence in global markets during decision-making processes and attract attention of investors and press easier. As a result, nowadays, publicly traded companies seperate their strategic communication work into sections and employ experts for financial public relations. If financial public relations practices are not implemented during corporate reputation management process, publicly traded companies encounter many obstacles and even crisis. From this viewpoint, both corporate reputation and financial public relations are discussed in this study. Initially, definition of corporate reputation management, its current importance and why it’s needed are introduced. In the following parts, financial public realtions as well as the responsibilites and qualifications of financial public relations experts are explained. In the last section, the relation between corporate reputation and financial public relations are discussed. This part is supported with qualitative research methods and a case study is included. The case study analyses companies with the highest corporate reputation rankings according to the 2012 reseaecrh results of RepMan Reputation Research Center and GFK Turkey. Keywords: corporate reputation management, financial public relations, financial public relations expert Kurumsal İtibar Yönetimi Sürecinde Finansal Halkla İlişkilerin İşletmelere Katkısı Serçin Uyar / Ege Üniversitesi Finansal halkla ilişkiler (financial public relations), halka açık şirketlerin piyasa değerini artıran ve faaliyetlerini sürdürmedeki en önemli kaynak olan sermayeyi sağlayan, son derece bilgi ve deneyim gerektiren stratejik bir iletişim dalıdır. Finansal halkla ilişkiler alanında yapılan çalışmalar, piyasa değeri yüksek şirketlerin aynı zamanda kurumsal itibarlarının da yüksek olduğunu göstermektedir. Bir diğer ifadeyle, kurumsal itibar ve finansal halkla ilişkiler arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Kurumsal itibarı yüksek olan şirketlerin ayrıca piyasa değerlerinde artış ile birlikte ekonomik krize rağmen sürdürülebilir büyüme gerçekleştirdikleri, küresel pazarda söz sahibi olabildikleri ve yatırımcılar ile medyanın ilgisini kolayca kendilerine çekebildikleri gözlemlenmektedir. Günümüzde halka açık kurumlar bu bağlamda stratejik iletişim çalışmalarını bölümlere ayırarak finansal halkla ilişkiler çalışmaları için uzman kişiler istihdam etmektedir. Kurumsal itibar yönetimi (corporate reputation management) sürecinde finansal halkla ilişkiler uygulamalarından yararlanılmadığı takdirde ise yukarıdan belirtilen alanlarda büyük sıkıntılar yaşandığı ve hatta krizlerle karşılaşıldığı gözlemlenmektedir. Bu sorundan yola çıkılarak kurumsal itibar ve finansal halkla ilişkiler ilişkisinin incelendiği bu çalışmada ilk olarak kurumsal itibar yönetimi (corporate reputation management)nin tanımına, günümüzdeki önemine ve neden ihtiyaç duyulduğuna değinilmektedir. Çalışmanın devamında ise finansal halkla ilişkilere ve finansal halkla ilişkiler uzmanlarının görev ve niteliklerine yer verilmektedir. Son bölümde ise kurumsal itibar ve finansal halkla ilişkiler ilişkisi ele alınmaktadır. Nitel araştırma yöntemi uygulanarak desteklenen bu bölümde RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi ve GFK Türkiye’nin 2012’de gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre en yüksek itibar puanı alan şirketlerden örnek olaylar sunulmaktadır. Anahtar kelimeler: kurumsal itibar yönetimi, finansal halkla ilişkiler, finansal halkla ilişkiler uzmanı. 26 Green Performance Indeks of Brands on Environmental Sustainability: Production of Green Products and Green Advertising Gonca Doğru – Erdem Geçit / Ege University Environmental sustainability that constitute an important aspect of corporate sustainability, brands about the future of social competition has led to moves them along. Especially in the last century have become more intense and brands are still growing exponentially because of environmental issues, have begun to sign on social utility-based production and marketing efforts. Environmental issues that underlie the entire production and consumption processes, the point of being responsible to the environment and society, has created great pressure on brands. Accordingly ‘‘use of natural resources, environmental awareness, global climate change, sustainable energy efficiency’’concept such as have become the focal point of brands. Brands, in an effort to minimize damage to the natural environment, paid attention to produce sensitive products. Production of so-called green manufacturing environment and socially responsible products, begin to provide space for communication and promotion of brands has brought about environmental activities. Thus, products that do not harm the environment, transfer of eco-friendly consumers with advertising messages, led to the understanding of green advertising. Green advertising practices of brands, direct or indirect transfer of audio and visual elements, especially for consumers with high environmental sensitivity may be preferable. Transfer of environmental awareness is undoubtedly a positive image of the brand gained ads and is known to have a positive impact on the decision making process of buying by consumers is a reality. Working under the brands, importance in the production of green products and green advertising practices in which they are discussed. In this regard The Interbrand Best Global Green Brands carried out in 2013 (Best Global Green Brands) in the first three survey Toyota, Ford and Honda car brands environmentalist ads, in the context of product and image-oriented visual and auditory elements were analyzed by content analysis. Key words: Environmental sustainability, green products, green advertising. Çevresel Sürdürülebilirlikte Markaların Yeşil Performans Göstergesi: Yeşil Ürün Üretimi ve Yeşil Reklamcılık Gonca Doğru – Erdem Geçit / Ege Üniversitesi Kurumsal sürdürülebilirliğin önemli bir boyutunu oluşturan çevresel sürdürülebilirlik, sosyal rekabette markaların gelecek kaygısına kapılmalarına neden olmuştur. Özellikle geçtiğimiz yüzyılda yoğunluk kazanan ve hala katlanarak artan çevre sorunları nedeniyle markalar, sosyal fayda tabanlı üretim ve pazarlama çalışmalarına imza atmaya başlamışlardır. Çevresel sorunların temelinde yatan tüm üretim ve tüketim süreçleri, doğaya ve topluma karşı sorumlu olma noktasında, markalar üzerinde büyük baskılar yaratmıştır. Bu doğrultuda “doğal kaynak kullanımı, çevre bilinci, küresel iklim değişikliği, sürdürülebilir enerji verimliliği” gibi kavramlar markaların odak noktası haline getirmiştir. Markalar, doğal çevreye verdikleri zararı minimize etmeye gayret ederek, çevreye duyarlı ürünler üretmeye önem vermişlerdir. Yeşil üretim olarak adlandırılan doğaya ve topluma duyarlı ürün üretimleri, markaların iletişim ve tutundurma faaliyetlerinde çevreci öğelere yer vermeye başlamalarını beraberinde getirmiştir. Böylece doğaya zarar vermeyen ürünlerin, çevre dostu reklam mesajları ile tüketiciye aktarılması, yeşil reklamcılık anlayışını doğurmuştur. Markaların yeşil reklam uygulamalarında görsel ve işitsel öğelerin doğrudan ve dolaylı olarak aktarımı özellikle çevre duyarlılığı yüksek olan tüketiciler için bir tercih nedeni olabilmektedir. Hiç kuşkusuz çevre duyarlılığını aktaran reklamların markaya olumlu bir imaj kazandırdığı ve tüketiciler tarafından satın alma karar sürecine olumlu etkide bulunduğu bilinen bir gerçektir. Çalışma kapsamında markaların, yeşil ürün üretimi ile yeşil reklam uygulamalarına gösterdikleri önem üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda Interbrand’in 2013 yılında gerçekleştirdiği The Best Global Green Brands ( En iyi Küresel Yeşil Markalar) araştırmasında ilk üç sırada yer alan Toyota, Ford ve Honda otomobil markalarının çevreci reklamları, ürün ve imaj odaklı görsel ve işitsel öğeler bağlamında içerik ve göstergebilimsel analiz yöntemleri ile çözümlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çevresel sürdürülebilirlik, yeşil ürün, yeşil reklamcılık 27 Reflections of Communication Technologies on Media; Concept of Citizen Journalism within the Frame of the Changes in Reporting Structure of Media Emel Oturak / Ege University It is a fact that, internet, which emerged at the end of 20th century, has surrounded the world as a communication tool, has become widespread, developed and entered almost every part of our life. Especially in the last few years, internet has significant role in easing of reaching and spreading of information and communication, accordingly, opportunities it brought has turned this new technology into an essential tool. Internet journalism, which doesn’t require expensive investments like visual media, has a structure that includes the functions of both printed and visual media, and requires very low costs when compared to other sectors; because of all these reasons, it is ranked as a new concept in the field of mass communication. Although transition from traditional media to the new media didn’t cause a break in the profession of journalism, alternative news environments that emerged with internet have become frequently used environments. It seems like professional journalists, who are the news producers of newspapers which are thought to be unshakeable with permanent values and traditions, protect their distance to readers. Citizen journalism includes citizens in the process of news production and causes decrease in the distance between audiences and news. The element that has ensured people participate in the process of news production is the opportunities increased with the change in communication technologies. Starting from the beginning, there has been an interaction between technologic advances and media order. Citizen journalism’s way of thinking has benefited and fed from national journalism; but the serious difference between them is that professional journalists aren’t included in citizen journalism. The goal of this study is to firstly present the changes in professional and institutive structure in the process of transformation from traditional media to the new media and then to analyze the elements that create citizen journalism, the points of objection to traditional media and changes in the structure of media’s reporting style Keywords: New Media, New Communication Technologies, Journalism, Citizen Journalism İletişim Teknolojilerinin Medyaya Yansımaları; Medyanın Habercilik Yapısındaki Değişimler Çerçevesinde Vatandaş Gazeteci Kavramı Emel Oturak / Ege Üniversitesi 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan internetin, bir iletişim aracı olarak tüm dünyayı çevrelediği, hayatımızın hemen her alanına girecek şekilde yaygınlaştığı ve geliştiği bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda, bilgiye ulaşma, yayma, kısaca iletişim konusunda sağladığı imkânlar ve getirdiği kolaylıklar, bu yeni teknolojiyi vazgeçilmez bir araç haline getirmiştir. Gerek yazılı basının gerekse görsel medyanın pahalı yatırımlarına gerek duymayan, diğer habercilik sektörlerine göre çok küçük maliyetlerle, hem yazılı basının hem de görsel medyanın fonksiyonlarını da içeren yapısıyla internet gazeteciliği, kitle iletişimi alanında yeni bir olgu olarak yerini almıştır. Geleneksel medyadan yeni medyaya geçiş gazetecilik mesleğinde bir kopuşu meydana getirmese de internetin yaygınlaşmasıyla beraber var olan alternatif haber ortamları ciddi anlamda başvurulan ortamlar olmuşlardır. Yerleşik değerleri ve gelenekleriyle sarsılmaz sayılabilecek gazetelerin haber üreticileri olan profesyonel gazeteciler iletişimde okuyucu kitleye olan mesafelerini koruyor gözükmektedirler. Vatandaş Gazeteciliği, vatandaşın haber üretimine dâhil olarak habere ve okuyucusu ile olan mesafesinde azalma sağlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların haber üretim sürecine katılımını sağlayan unsur iletişim teknolojilerindeki değişimle artan olanaklar olmuştur. Başlangıcından beri teknolojik ilerlemeler ile medya düzeni arasında bir etkileşim görülmüştür. Yeni iletişim teknolojileriyle birlikte gelen vatandaş gazeteciliğinin düşünce iklimi de yurttaş gazeteciliğinin düşüncelerinden beslenmiştir. Ancak aralarındaki ciddi farklılık, profesyonel gazetecinin vatandaş gazeteciliğinde yer almamasıdır. Bu çalışmadaki amaç, geleneksel medyadan yeni medyaya geçişte mesleki ve kurumsal yapıda, kullanılan araçlarda yaşanan dönüşümlerin neler olduğunu ortaya koyduktan sonra, vatandaş gazeteciliğini yaratan unsurları, geleneksel medyaya itiraz noktalarını ve medyanın habercilik yapısında meydana gelen değişiklikleri incelemektir. Anahtar Kelimeler: Yeni medya, Yeni İletişim Teknolojileri, Gazetecilik, Vatandaş Gazeteciliği 28 Yeşilçam Reproductions of Hollywood Movies: Comparative Analyses of Movies “Some Like It Hot” (1959) and “Fistik Gibi Maşallah (How Magnificent! Very Good” (1964) Haşim Demirtaş / Anadolu University Human’s need to “speak” is reformed at the end of 19 th century: Cinema. Originating from France, this new format spread worldwide and it turned into a giant industry particularly in United States of America. Hollywood produced almost 400 films1 per year in ‘40s and undoubtedly, it has been the source of inspiration for cinema industries of other countries. In Turkey, cinema had a progression which associated with several problems including but not limited to qualified personnel and technical drawback, and it could not find history to narrate for long time. In the early years, Muhsin Ertugrul overcame this problem with reproductions of theater scenarios and next, novels were adapted. Irrespective of country, a popular theater drama and novel had always lent a hand to motion picture screen at any age. Such realities are also valid for Turkish cinema industry. However, if Hollywood is regarded as “center” with respect to number of films produced per year and exportation of those movies, cinema industries of other countries can be referred as “periphery”. Therefore, there is another source which feeds Yeşilcam, a “periphery” cinema. Hollywood. Reproductions of Hollywood movies supported Yeşilçam to overcome the problem of scenario. Considering popularity of those movies and the belief of producers that there will be a financial gain, such movies had attracted attention of directors, scenarists and the audience since there was no need to scenario. The only effort was that the story of source movie was completely or partially derived and characters, environment, dialogs and music were adapted to Turkish culture. In brief, this article focuses on the movie Some Like It Hot (1959), which was awarded prized in international movie contests such as Oscar, Golden Globe and BAFTA, and the movie “Fıstık Gibi Maşallah (How Magnificent! Very good) (1964), the Yeşilçam reproduction of the former one. This study addresses the question “Which components are changed in movies that are adapted from Hollywood to Turkish cinema? The study aims to determine story, component, environment and cultural values which are used in both original movie and the reproduction. Films were selected using purposeful sampling method and they were analyzed with content analysis method. Keywords: Reproduction, Hollywood, Yeşilcam, Novel, Movie Hollywood Filmlerinin Yeşilçam Uyarlamaları: Bazıları Sıcak Sever (1959) ile Fıstık Gibi Maşallah (1964) Filmlerinin Karşılaştırmalı Analizi Haşim Demirtaş / Anadolu Üniversitesi İnsanoğlunun “söz söyleme” ihtiyacı 19. yüzyılın sonlarında yeni bir biçim kazandı: Sinema. Fransa’dan tüm dünyaya yayılan bu yeni biçim, yıllar içerisinde özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde devasa bir endüstri haline geldi. 1940’lı yıllarda senede 400 film1 üreten Hollywood, şüphesiz, dünyanın geri kalan ülkelerinin sinemalarına da esin kaynağı olmuştur. Türkiye’de ise sinema, kalifiye eleman ve teknik eksiklikler gibi sorunlar başta olmak üzere, sıkıntılı bir şekilde ilerlemiştir ve uzunca bir süre anlatacak konu bulmada sıkıntı yaşamıştır. İlk yıllarda Muhsin Ertugrul’un tiyatrodan uyarlayarak aştığı bu soruna, roman uyarlamaları da destek vermiştir. Hangi ülkenin sineması olursa olsun popüler olmuş bir tiyatro oyunu ve roman, her dönemde beyaz perdenin yardımına koşmuştur. Türk sinemasını da bu ilişkilerden ayrı düşünemeyiz. Ancak, Hollywood gerek yıllık ürettiği film sayısı, gerekse bu filmlerin ihracatı bakımından “merkez” kabul edilirse, dünyanın geri kalan ülkelerinin sinemaları ise “çevre” olarak adlandırabilir. Dolayısıyla, bir “çevre” sineması olan Yeşilçam’ın beslendiği bir başka kaynak daha vardır: Hollywood. Hollywood filmlerinin uyarlamaları da senaryo sorununun çözülmesinde Yeşilçam’a destek vermiştir. Bu filmlerin popülerliği, maddi kazanç olarak geri döneceğine olan inançla yapımcılara, özgün bir senaryoya gerek kalmadığı için yönetmenlere, senaristlere ve tabi ki izleyiciye cazip gelmiştir. Yapılan tek şey, kaynak filmdeki konunun tamamen veya kısmen alınması, karakterlerin, çevrenin, diyalogların ve müziğin Türkçeleştirilmesinden ibarettir. Kısacası bu makale, Oscar, Altın Küre, BAFTA gibi uluslararası film yarışmalarında ödül alan Some Like İt Hot / Bazıları Sıcak Sever (1959) ile filmin Yeşilçam uyarlaması olan Fıstık Gibi Maşallah (1964) filmlerine odaklanmaktadır. “Hollywood'dan Türk sinemasına uyarlanan filmlerde değişen ögeler nelerdir?” sorusu bu çalışmanın problemidir. Her iki filmde yer alan konu, öğe, mekan ve kültürel değerlerin tespiti çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Amaçlı örneklem ile seçilen filmler, içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Uyarlama, Hollywood, Yeşilçam, Roman, Film. 1 http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDportre/bolum11.htm 29 Representation of Characters with Disability in Cinema: Movies of Çağan Irmak and Onur Ünlü Emin Paftalı / Anadolu University Disability can be defined as a physical or mental condition that limits a person’s movements, senses, or activities. Throughout history, representations of people with disabilities take place in mythology, theater, literature and tales. Recently, these representations frequently appear in mass media as cinema and TV. There are many studies indicating that disability representations in media are based on specific stereotypes. In this descriptive research, which was based on the perspective of previous studies, how people with disabilities were represented in movies was studied. In Turkish cinema, characters with disabilities often appear in especially two directors’ movies, Çağan Irmak and Onur Ünlü. The sample of this study consists of these two directors’ movies in which there are characters with disabilities: Mustafa Hakkında Herşey (2004), Polis (2006), Ulak (2007), Beş Şehir (2009). The representations of characters with disability in these movies were compared with previous studies and their established stereotypes. In conclusion, “the object of violence”, “sinister or evil”, “incapable of fully participating in everday life”, “super crip”, “his/her own-and-only worst enemy” were found as stereotypes of persons with disabilities in these movies. Keywords: Cinema, Disability, Representation, Stereotype. Sinemada Engelli Karakterlerin Temsili: Çağan Irmak ve Onur Ünlü Filmleri Emin Paftalı / Anadolu University Engellilik, bir bireyin hareketlerini, duyumlarını ya da aktivitelerini kısıtlayan fiziksel ya da zihinsel bir durum olarak tanımlanabilir. Tarih boyunca, mitolojiden tiyatroya, edebiyattan masallara bir çok alanda engelli temsilleri yer almıştır. Günümüzde bu temsillerin en çok yoğunlaştığı yer, televizyon ve sinema gibi kitle iletişim araçlarıdır. Dünyada yapılan bir çok araştırma, medyadaki engelli temsillerinin belirli kalıplara (stereotip) göre yapıldığını göstermektedir. Bu araştırmaların bakış açısını temel alan bu betimsel çalışma, sinemada engelli karakterlerin nasıl temsil edildiğini araştırmaktadır. Türk sinemasında, özellikle Çağan Irmak ve Onur Ünlü filmlerinde engelli karakterler sıklıkla görülmektedir. Çalışmanın örneklemi olarak bu iki yönetmenin içinde engelli karakterlere yer verdikleri filmleri seçilmiştir: Mustafa Hakkında Herşey (2004), Polis (2006), Ulak (2007), Beş Şehir (2009). Bu filmlerdeki engelli karakterlerin temsilleri, daha önce dünya literatüründe yapılan çalışmalarda ortaya konan kalıplarla karşılaştırılmıştır. Ulaşılan sonuç, “şiddetin nesnesi olarak”, “tekinsiz ya da şeytani olarak” “günlük hayata tam olarak katılamayan (katılmaya uygun olmayan)” kişi olarak, “süper engelli olarak” , “kendinin en büyük ve tek düşmanı olarak” engelli karakter temsil kalıplarının bu filmlerde mevcut olduğudur. Anahtar Kelimeler: Sinema, Engellilik, Temsil, Stereotip 30 Breaking Down the Holly Hale: Looking at the Mother- Daughter Representation Relations from the White Curtain Asuman Susam / Ege University – Zuhal Akmeşe / Istanbul University The yield/product about the recent Turkish cinema bring a typical micro-cosmos of Turkish society together with audience. This gives an opportunity for phenomena and concepts in the field of films and sociology to be read and interpreted again with an interdisciplinary interaction. The “realistic” language which the newgeneration movie-makers or the founder directors of new-generation movies have chosen as an attitude have placed a tough ,startling, and critical expression tone on transportation of documentary cinema method and point of view into imagery cinema and on the discussion of the reality. One of the problems which our country cannot cope with nowadays is the dominance on social sex representations and the subjectivity of woman. Today, woman is trying to head for becoming free from the center of a serious occupation in the context of nearly all representation relations with the cases even the state policies cannot be enough to protect. The existential problems of sometimes family and society and sometimes the subject create severe hinders in front of the woman’s socialization, becoming subject, and representation of her as herself. This study tries to look at the occupation of woman and her attempt to become free especially upon the concept of motherhood by films. Mother-daughter relations observed in many recent films and the woman’s anxious attempt to construct her existence upon her motherhood become prominent in remarkable examples. Of these films, Zefir, Gözetleme Kulesi emerge as products which make us close to the basic problem with the directors’ specific languages and differences in approaches. The objective of our study is to analyze these products both with specific attempts about the language of cinema and with the differences and noticeable aspects in forming the content. The study aims to present an new reading in the context of motherdaughter and body representation relations from the standpoint of this information. Keywords: New generation cinema, motherhood, representation Kutsal Haleyi Yıkmak: Anne- Kız Temsiliyet İlişkilerine Perdeden Bakmak Asuman Susam / Ege Üniversitesi – Zuhal Akmeşe / İstanbul Üniversitesi Son dönem Türkiye sinemasına dair verimler Türkiye toplumunun adeta tipik bir mikro-kozmosunu izleyiciyle buluşturmaktadır. Bu, filmlerle toplumbilimlerinin alanına giren olgu ve kavramların disiplinlerarası bir etkileşimle yeniden okunması ve yorumlanmasına bir olanak sunmaktadır. Özellikle yeni kuşak sinemacıların ya da yeni kuşak sinemasının kurucu yönetmenlerinin bir tavır olarak seçtikleri “gerçekçi” dil belgesel sinema yöntem ve bakışının imge sinemaya taşınması, gerçeğin tartışılmasına sert, irkiltici ve eleştirel bir ifade tonu da yerleştirmiştir. Günümüzde ülkemizin aşamadığı sorunlarından biri de toplumsal cinsiyet temsilleri ve kadının öznelik hallerine yönelen tahakkümlerdir. Devlet politikalarının dahi korumaya yetmediği durumlarla kadın bugün neredeyse tüm temsiliyet ilişkileri bağlamında ciddi bir kuşatılmışlığın içinden özgürleşmeye doğru yol almaya çalışmaktadır. Bazen aile, bazen toplum bazen de öznenin varoluşsal sorunları kadının sosyalleşme ve özne olabilme ve kendisini kendi olarak temsil edebilmesinin önünde ciddi engeller oluşturmaktadır. Bu çalışma özellikle annelik kavramı üzerinden kadının kuşatılmışlığına ve özgürleşme çabasına filmler üzerinden bakmaya çalışacaktır. Son dönem pek çok filmde gördüğümüz anne-kız ilişkileri ve kadının anneliği üzerinden varoluşunu kaygıyla inşa çabası dikkat çekici örneklerde öne çıkmaktadır. Bu filmlerden Zefir ve Gözetleme Kulesi yönetmenlerin özgün dilleri ve yaklaşım farklılıklarıyla bu temel soruna merceğini yaklaştıran verimler olarak görülmektedir. Çalışmamızın amacı, bu ürünleri hem sinema diline dair özgün çabaları hem de bunun içeriği kurmadaki farklılıkları ve dikkat çekici yönleriyle analiz etmektir. Çalışma bu bilgilerden hareketle anne-kız ve beden temsiliyet ilişkileri bağlamında toplumsala dair yeni bir okuma sunmayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Yeni kuşak sinema, annelik, temsiliyet 31 The Theme of Family and Patriarchy in the Films of Çağan Irmak: My Grandfather’s People (2011), Alone (2008), The Messenger (2007), My Father and Son (2005) Funda Can Çuvalcı / Anadolu University The theme of family and patriarchy in Turkish cinema has been used as a subject in most of the films directly or indirectly. It is observed that a great deal of importance has been attributed to family institution in which patriarchal values are produced; the relationship between individual-authority is established and recreated and individuals are raised who are obedient to traditional social order in Turkey, a country in which traditional values are determinant in social life. In this context, the representation of family institution and gender relations in Turkish cinema emerges as a significant subject in terms of exploring the way the patriarchal values have been recreated or questioned. For that purpose, the most popular four cinema films of Çağan Irmak, who is a film director becoming prominent through his emphasis on values belonging to family institution and through reviving the tradition of watching film in the movie theater together with the family members, have been chosen in order to be examined. My Grandfather’s People (2011), Alone (2008), The Messenger (2007) and My Father and Son (2005),which have been chosen according to the box office results, have been analyzed using the method of qualitative content analysis on the themes of family and patriarchy. As a result of the analyses, it has been found out that certain patriarchal values are questioned through the individual-authority relations in the chosen films. On the other hand, the main idea that it is possible to have a family atmosphere in which there is no power relations or suppression and the individual can realize himself/herself in spite of the existing hierarchical social structure has emerged as the common theme of these films. Finally, it has been discovered that the family atmosphere, aforementioned and presented as ideal, has been introduced as an assurance of a social order in which there are not any oppressive power relations. Keywords: Turkish films and family institution, patriarchal values, the films of Çağan Irmak Çağan Irmak Filmlerinde Aile ve Ataerkillik Teması: Dedemin İnsanları (2011), Issız Adam(2008), Ulak (2007), Babam ve Oğlum (2005) Funda Can Çuvalcı / Anadolu Üniversitesi Türk Sinemasında aile ve ataerkillik teması, doğrudan ya da dolaylı olarak birçok filme konu olmuştur. Ataerkil değerlerin üretildiği; birey-iktidar ilişkisinin kurulduğu ve yeniden üretildiği ve geleneksel toplumsal düzene uygun bireylerin yetiştirildiği bir ortam olan aile kurumuna, geleneksel değerlerin toplumsal yaşamda belirleyici olduğu bir ülke olan Türkiye’de büyük önem atfedildiği gözlenmektedir. Bu bağlamda, Türk sinemasında aile kurumu ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinin temsili ise geleneksel ataerkil değerlerin ne şekilde yeniden üretildiğini ya da sorgulandığını araştırmak açısından önemli bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada son dönem Türk sinemasında, aile kurumuna ait değerlere yaptığı vurguyla ve aileyle beraber sinemada film seyretme geleneğini yeniden canlandırmasıyla öne çıkmış bir yönetmen olan Çağan Irmak’ın en popüler dört sinema filmi incelenmek üzere seçilmiştir. En çok izlenme oranlarına göre seçilen Dedemin İnsanları (2011), Issız Adam (2008), Ulak (2007) ve Babam ve Oğlum (2005) filmleri, aile ve ataerkillik temaları ekseninde nitel içerik çözümlemesi yöntemiyle analiz edilmiştir. Bu analizin sonucunda, seçilen filmlerde birey-otorite ilişkileri üzerinden birtakım ataerkil değerlerin sorgulandığı tespit edilmiştir. Diğer yandan da, var olan hiyerarşik toplumsal yapılanmaya rağmen, iktidar ilişkilerinin ve baskının olmadığı; bireyin kendini gerçekleştirebileceği aile ortamlarının mümkün olabileceği ana düşüncesi, bu filmlerin ortak teması olarak ortaya çıkmıştır. Son olarak, ideal olarak ortaya konulan söz konusu aile ortamının, baskıcı iktidar ilişkilerinin olmadığı bir toplumsal düzenin teminatı olarak sunulduğu bulgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Türk filmleri ve aile kurumu, ataerkil değerler, Çağan Irmak filmleri 32 A Message-System Analysis about Physical Violence of Barda Ahmet Vehbi Şafak – Çiğdem Yasemin Ünlü – Canan Yalçın – Nihan Yiğit / Anadolu University There are lots of theories about effects of violence in the media on audiences. These theories are biological and psychological. There is one of the most important theories Cultivation Theory, which is improved by George Gerbner and friends in communication sciences sphere. Cultivation Theory includes to three processes. These are institutional process analysis, message-system analysis and cultivation analysis. In these study, a movie about intense physical violent, Barda, is analyzed with message-system analysis. Message system analysis is improved for violence in television content. But, using of violence in the movies is considerably significant, for this reason message system analysis is used for movie in this study. Therefore, the study is important. The study aims to make a detailed analysis about physical violence in Barda. For this, a content analysis is made with categories of message-system analysis. According to findings of analysis, 35 minutes of Barda covered physical violence and in these times 330 physical violent acts are represented. These violent acts are showed various forms and fairly. In the movie, violence occurs without cause or reason and low class members violent to middle class members. And then, low class members are exposed to violence, in the same ways. This presentation is satisfied on audiences thus, violence is legitimated. Keywords: Barda, physical violence, message-system analysis. Barda Filmindeki Fiziksel Şiddet Üzerine Bir Mesaj Sistem Çözümlemesi Ahmet Vehbi Şafak – Çiğdem Yasemin Ünlü – Canan Yalçın – Nihan Yiğit / Anadolu Universitesi Medyadaki şiddetin izleyiciler üzerindeki etkisini açıklamaya çalışan biyolojik ve psikolojik olarak birçok kuram ortaya atılmıştır. Bu konuda iletişim alanında geliştirilen en önemli kuram ise George Gerbner ve arkadaşlarının televizyon için geliştirdiği yetiştirme kuramıdır. Yetiştirme kuramı, televizyondaki şiddeti ve izleyici üzerindeki, etkisini açıklamaya çalışırken üç sürece odaklanır. Bunlar; kurumsal süreç çözümlemesi, mesaj sistem çözümlemesi ve yetiştirme çözümlemesidir. Bu çalışmada şiddetin yoğun olarak işlendiği Barda filmindeki fiziksel şiddet üzerine mesaj sistem çözümlemesi yapılmıştır. Çalışmada, televizyon için geliştirilen mesaj sistem çözümlemesi sinema filmi için kullanılmıştır. Şiddetin sinemada kullanımının oldukça yoğun olduğu dikkate alındığında çalışma, bu yöntemin sinema filmi için kullanılması bakımından önem taşımaktadır. Çalışmada mesaj sistem çözümlemesinin kategorileri çerçevesinde yapılan içerik analizi ile Barda filmindeki fiziksel şiddetin ayrıntılı olarak ortaya konulması amaçlanmıştır. Mesaj sistem çözümlemesi bulgularına göre, Barda filminin 35 dakikası fiziksel şiddet sahnelerinden oluşmakta; bu 35 dakikada toplamda 330 fiziksel şiddet hareketi sunulduğu ortaya çıkmaktadır. Çok açık biçimde gösterilen bu şiddet sahnelerinin çok çeşitli biçimlerde uygulandığı görülmektedir. Filmde nedensiz olarak başlayan şiddet, alt sınıflardan orta sınıflara karşı uygulanmakta; nedensiz şiddeti uygulayan kişilere filmin sonunda benzer biçimlerde şiddet uygulanmaktadır. Bu durum şiddete karşı izleyicide doyum duygusu yaratıp, şiddeti meşrulaştırmaktadır. Anahtar Kelimeler: Barda, fiziksel şiddet, mesaj sistem çözümlemesi. 33 A Cinema Experience in Antep Vicinity Mehmet Akif Günay / Kocaeli University The recent research on cinema in Turkey reveals the fact that almost all of the research projects were conducted in major cities, which means that what is intended to be learned is reached, or assumed to be reached, through the same general perspective. Since these research projects employ more or less the same perspective, it is highly probable that many significant details regarding cinema will be missed or ignored. Different perspectives continually bring forth different details and the acquisition of different data. Looking at the concept of cinema from a different angle, namely from the perspective of viewer experience, will thus provide us with a lot more findings regarding cinema. This research which used the method of oral history aims at focusing on the individual which is the main subject of social life by containing those left outside on the margins. By conducting an oral history project in Gaziantep which provides many data on cinema it is intended to understand the place cinema holds in the Turkish culture, to reach more reliable information regarding Turkish cinema history and to see the changes in cinema identity due to technological developments through a rural perspective based on the experiences the viewers had in front of the screen. Shortly after the first cinematic experience in Turkey in January 16, 1897, in many of the Anatolian cities, even in the small ones with a population of around 1000-2000 people, cinema halls were opened and many Turkish and non-Turkish movies were aired. One of these cities is Gaziantep, which had a cinema since the early years of Republican era. Cinema has been one of the sources of entertainment everyone wanted to enjoy. Particularly after cinema got its place in Antep culture, karagöz and meddah coffee houses were affected negatively and in the course of following years, were closed down one by one. To sum up briefly, the fact that cinema secured its place in our culture opened up the gates of a new and different world, regardless of culture, religion or gender. Keywords: Cinema, audience, experience, attendance Antep Yöresinde Sinema Deneyimi Mehmet Akif Günay / Kocaeli Üniversitesi Türkiye’de sinema üzerine yapılan araştırmalara baktığımızda, araştırmalar genel itibariyle büyük merkezi yerler baz alınarak yapılmıştır. Bu durum ise, sinema olgusuna dair öğrenilmek istenene genellikle aynı perspektiften bakılarak ulaşılmak istendiği veya ulaşıldığı anlamına gelmektedir. Sinema olgusuna ilişkin yapılan araştırmalar aynı perspektiften yapıldığından, sinemayla ilgili birçok önemli ayrıntının gözden kaçması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü farklı bakış açıları, devamlı farklı ayrıntıların veya farklı verilerin kazanılmasını kendisiyle getirir. Bundan dolayı sinema olgusuna başka bir açıdan bakmak, yani izleyici deneyimi perspektifinden bakmak, sinema olgusuna dair birçok yeni bulguya ulaşılmasını sağlayacaktır. Sözlü tarih yöntemiyle yapılan bu araştırmada yıllarca kenarda bırakılmış olanlar araştırma sürecine dahil edilerek, toplumsal olayların ana öznesi olan birey merkeze çekilmek amaçlanmıştır. Sinemaya ilişkin bize birçok veri sunan Gaziantep'te sözlü tarih çalışması yaparak, izleyicilerin beyaz perde karşısında yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak taşra perspektifiyle, sinemanın Türkiye kültüründeki yerini daha iyi anlamak, Türkiye sinema tarihine ilişkin daha sağlıklı verilere ulaşmak ve teknolojik gelişmelerle sinema kimliğindeki değişimleri görmek amaçlanmıştır.Türkiye’de 16 Ocak 1897 tarihinde ilk sinema deneyimi yaşanmasından hemen sonra, Anadolu’nun bir çok şehrinde hatta 1000-2000 kişilik çok küçük birimlerinde dahi sinema salonları açılmış ve birçok yerli ve yabancı film izleyicilerle buluşmuştur. Bu yerlerden bir tanesi, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren sinema salonlarıyla buluşmuş Gaziantep’tir. Bu yörede sinema, ilk çıktığı günden itibaren birçok kişinin gitmeyi arzuladığı en önemli eğlence merkezlerinden bir tanesiydi. Özellikle sinemanın Antep kültürü içinde yerini almasından kısa bir süre sonra, halkın en geleneksel eğlence merkezleri olan karagöz kahvehaneleri ve meddah kahvehaneleri olumsuz etkilenmiş ve tarihin ilerleyen dönemlerinde yavaş yavaş birçoğu kapanmıştır. Kısaca söylemek gerekirse sinemanın kültürümüz içerisinde yerleşmesi kültürü, dini, cinsiyeti ne olursa olsun bütün gruplara yeni ve farklı bir dünyanın kapısını açmıştır. Anahtar Kelimeler: Sinema, İzleyici, Deneyim, Katılım 34 The Effect of the Period of the Transition to Latin Alphabet to the Print Advertisement Murat Çelik / Ege University With the breakthroughs experienced in many areas at the first years of the Turkish republic, it was a period of change and transformation. One of the most important developments that provided these change an transformation was the transition to the Latin alphabet, with the best known expression Letter's Reform. The process of the transition to the Latin alphabet in the Turkish Republic started legally first at the date of 20 May 1928 "the law of the acceptance of the numbers" then at the 3rd of November 1928 with the number of 1353 "the law of the acceptance and the use of Turkish alphabet" then the 1st of December 1928 the Turkish press was obligatory to use latin alphabet and it was completed at the 1st of January 1929 the use of Latin alphabet has been obligatory progressively (the given time was up to june 1929) in to public institutions. This drastic change of the use of the Latin alphabet affected seriously many areas as well as the advertising field. In this study the efect of this reform , which has been implemented by the administration in a short period of time, to the advertisement on the newspapers of this period will be investigated. In this context, the advertisements taken place in the major newsletters Cumhuriyet and Hakimiyet-i Milliye of the period between June 1928 and December 1928 will be solved using the method of content analysis. Keywords: Letter's Reform, Latin Alphabet, Newspaper, Advertisement. Latin Alfabesine Geçiş Sürecinin Gazete Reklamlarına Olan Etkisi Murat Çelik / Ege Üniversitesi Cumhuriyet’in kuruluş yılları, gerçekleştirilen devrimler ile pek çok alanda değişim ve dönüşümün yaşandığı bir dönemdir. Bu değişim ve dönüşümü sağlayan en önemli gelişmelerden birisi Latin alfabesine geçiş, en bilinen ifadeyle Harf Devrimi’dir. 20 Mayıs 1928 tarih ve 1288 sayılı “Beynelmilel Erkamın (Rakamların) Kabulü Hakkında Kanun” ile başlayan Latin alfabesi geçiş süreci, 3 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun” ile yasal olarak, 1 Aralık 1928 tarihinde Türk basının Latin harfleri yazı düzeniyle çıkmasının mecburi hale gelmesi ve 1 Ocak 1929 tarihinden itibaren aşamalı olarak (1929 Haziran ayı başına kadar süre verilmiştir.) devlet dairelerinde de kullanımının zorunlu olmasıyla uygulama anlamında da Türkiye Cumhuriyeti’nde Latin alfabesine geçiş tamamlanmıştır. Latin alfabesinin kullanılması anlamında yaşanan bu köklü değişim, birçok alanı olduğu gibi reklamcılık alanını da ciddi anlamda etkilemiştir. Bu çalışmada, dönemin idaresi tarafından kısa süre içerisinde hayata geçirilen bu devrimin, dönemin gazete reklamlarına olan etkisi araştırılacaktır. Bu kapsamda Haziran 1928’den Aralık 1928’a kadar geçen dönemin önemli gazeteleri olan Cumhuriyet, ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde yer alan reklamlar içerik analizi yöntemi kullanılarak çözümlenecektir. Anahtar Kelimeler: Harf devrimi, Latin alfabesi, gazete, reklam 35 Product Placement in Books: “Street Cat Bob” Example Burçe Boyraz / Baskent University Nowadays, brand placement is a frequently used concept and practice in marketing and advertising. Brand placement is mostly seen in television programs, radio shows, movies, video games and smartphones. In addition to ordinary placement ways, we see brand placement in books as well. Effect of brand placement in books is more than other ordinary methods because of its four characteristics. Firstly, reading activity doesn’t allow readers to do any other activity at the same time intrinsically so readers focus on only reading things. Secondly, readers don’t often notice brand placement. In other words, readers notice brands in story, but they evaluate them as a part of plot. Thirdly; books which were prepared for special interest areas are powerful tools in order to directly reach to special interest groups. Finally, books are not common advertising channels. For instance, television audience know that they will exposure to ads while they watching. However, book readers don’t think to exposure ads while reading in any way. Analyzed bestseller book which is named “Street Cat Bob” was translated in 22 different languages .That book describes the changing life of a drug addicted man with a street cat. When content analysis method was applied to the book, numerous placed brands are seen. Together with placed brands, illegally placed brand practices were presented. In addition to content, semiotic analysis was applied on cover of the book and content analysis was interpreted again with semiotic analysis. Keywords: brand placement in books, product placement, advertising Kitapta Ürün Yerleştirme: “Sokak Kedisi Bob” Örneği Burçe Boyraz / Başkent Üniversitesi Marka yerleştirme, son zamanlarda pazarlama ve reklamcılıkta sıklıkla kullanılan bir kavram ve uygulamadır. Marka yerleştirme en çok televizyon programları, radyo şovları, sinema filmleri, video oyunları ve akıllı telefon uygulamalarında görülmektedir. Alışılmış biçimlerin dışında marka yerleştirme kitaplarda da karşımıza çıkmaktadır. Kitapta marka yerleştirmenin etkisi dört özelliğinden ötürü diğer alışılmış yöntemlere göre daha fazladır. İlk olarak okuma aktivitesi doğası gereği okurun kitap okurken başka hiçbir aktivite yapmasına izin vermez ve bu yüzden okur sadece okuduklarına odaklanır. İkinci olarak okur marka yerleştirmeyi çoğu kez fark etmemektedir. Bir diğer deyişle okur hikâyedeki markaları farkeder ancak onların bir tür reklam olduğuna inanmaz ve olay örgüsünün bir parçası olarak değerlendirir. Üçüncü olarak özel ilgi alanlarına yönelik hazırlanan kitaplar markaların doğrudan ilgi gruplarına ulaşmasında güçlü bir araçtır. Son olarak kitap yaygın bir reklam mecrası değildir. Örneğin televizyon izleyicisi bir programı izlerken program içinde veya program aralarında reklama maruz kalacağını bilir. Ancak kitap okuyucusu hiçbir şekilde okuma aktivitesinde reklama maruz kalacağını düşünmez. İncelenen “Sokak Kedisi Bob” adlı bestseller kitap 22 farklı dile çevrilmiştir. Kitap bir madde bağımlısının bir sokak kedisi ile değişen hayatını anlatmaktadır. Kitaba içerik çözümlemesi yöntemi uygulandığında olay örgüsüne yerleştirilmiş çok sayıda marka görülmektedir. Markaların yanı sıra kitaptaki yasal olmayan marka yerleştirme uygulamaları ortaya konmuştur. İçeriğe ek olarak kitabın kapağı göstergebilimsel açıdan çözümlenmiş ve içerik analizi göstergebilimsel çözümle ile yeniden yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: kitapta marka yerleştirme, ürün yerleştirme, reklamcılık 36 Evaluation of Social Criticism of Underground Turkish Novels in the Light of the Concept of Distopia Mine Durukan / Anadolu University The aim of this study is to exhibit the development of Underground Literature in Turkey and around the world, and to bring up the social criticism from the concept of dystopia by investigating this branch of literature which evolves into existence after 1985, via sample novels. In this study, novels which harbor the features of Underground Literature by their content, dialect and form (Piç, Kinyas ve Kayra, Ağır Roman, Pogo, Zargana, Giyotinli Labirent, Travesti Pinokyo) are chosen, and the social criticism is scrutinized over the concept of dystopia. The method of study is qualitative content analysis, and each novel is encoded by three encoders. The novels are evaluated by the answers of encoders, under titles of character, location, time, conflict and book structure. The derived conclusion is that the use of vulgarity is heavy, the characters are anti-heroic and they have problems with socialization, the locations can be described as illegal, the occuring conflicts are mostly internal, and the society is criticized in a dystopic way of narration. Keywords: underground, dystopia, social criticism, utopia, literature Türkiye’de Yeralti Edebiyati Romanlarindaki Toplum Eleştirisinin Distopya Kavrami Açisindan Değerlendirilmesi Mine Durukan / Anadolu Üniversitesi Bu çalışmanın amacı, Yeraltı Edebiyatı’nın dünyadaki ve Türkiye’deki gelişimini ortaya koymak, Türkiye’de 1985 sonrası gelişen bu edebiyat türünü örnek romanlar üzerinden inceleyerek, eserlerde yer alan toplum eleştirisini distopya kavramı açısından ortaya koymaktır. Bu çalışmada içerik, dil ve biçim açısından Yeraltı Edebiyatı özelliklerini taşıyan romanlar (Piç, Kinyas ve Kayra, Ağır Roman, Pogo, Zargana, Giyotinli Labirent, Travesti Pinokyo) seçilerek, eserlerdeki toplum eleştirisine distopya kavramı açısından bakılmıştır. Araştırmanın yöntemi nitel içerik çözümlemesi olup, her bir roman üçer kodlayıcı tarafından kodlanmıştır. Romanlar karakter, mekan, zaman, çatışma ve kitap yapısı başlıkları altında sorulan araştırma sorularına kodlayıcıların verdiği yanıtlara göre değerlendirilmiş; Yeraltı Edebiyatı eserlerinde argonun yaygın olarak kullanıldığı, karakterlerin anti-kahraman özelliğini taşıdığı ve toplumsallaşma sorunu yaşadığı, mekanların illegal olarak nitelendirilebileceği, yaşanan çatışmaların genelde içsel olduğu ve yapılan toplum eleştirisinin distopik bir şekilde anlatıldığı ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: yeraltı, distopya, toplum eleştirisi, ütopya, edebiyat 37 Theoretical Approaches on the Time Concept and Present Time on the Internet Nergiz Karadaş / Anadolu University The time always has indisputable importance in individual’s life in the historical process. Developments in communication and information technologies in the twenty first century have induced using internet/social media in an addictive manner, and using and perception of the time has also transformed in this process. The problem of this study is how the internet have created a transformation perception of present time. In this context, theoretical approaches on the time concept are initially analyzed and examined the facts on perception of present time in mass communication by taking into account alterations of perceptions on the time. Then descriptive analysis method made an assessment on the relationship between the Internet and the present time. Consequently, after this evaluation, it is deduced that the internet which combines the present time of different locations and/or individuals in its present time enables different interpretations for the present time via different messages and characteristics. Keywords: Time, Present Time, Traditional Media, New Media Zaman Kavramına Kuramsal Yaklaşımlar ve İnternette Şimdiki Zaman Nergiz Karadaş / Anadolu Üniversitesi Tarihsel süreç içerisinde zaman, daima bireylerin hayatında tartışmasız öneme sahip olmuştur. Yirmi birinci yüzyılda iletişim ve enformasyon teknolojileri alanında yaşanan gelişmeler, bireylerin bağımlılık düzeyinde internet/sosyal medya kullanımını arttırmış, bu süreçte zamana ilişkin kullanım ve algılamalar da dönüşüm geçirmiştir. Bu dönüşümden hareketle internetin şimdiki zamanın algılanmasına ilişkin nasıl bir dönüşüm yarattığı çalışmanın sorununu oluşturmaktadır. Bu sorun çerçevesinde çalışmada, öncelikle zaman kavramına ilişkin kuramsal yaklaşımlar üzerinde durulmuş ve kitle iletişim araçlarında şimdiki zamanın algılanmasına ilişkin olgulara yer verilmiştir. Ardından betimleyici çözümleme yöntemi ile internet ve şimdiki zaman ilişkisi üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Yapılan bu değerlendirme sonucunda farklı mekânlara ve/veya bireylere ilişkin şimdiki zamanı kendi şimdiki zamanında birleştiren internetin farklı iletileri ve özellikleri çerçevesinde sunduğu şimdiki zamana ilişkin farklı yorumlara imkân tanıdığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Zaman, Şimdiki Zaman, Geleneksel Medya, Yeni Medya 38 Digital Games and Addiction: Example of Anadolu University Seray Kabakum / Anadolu University Information technology is evolving and growing day by day. Developing technology brings along its own culture, changing the existing attitudes and behaviors and creating new attitudes and behaviors. This situation has created changes in the traditional media and traditional media gave its place to new media. New media provide that customizable and sent messages can receive more flexible and more easily. Digital games have crucial and big role inside of the new media and result of this it became an important and indispensable part of human life and hot topic. Digital games, reality is experienced in a different way, a steric dimension of real life. In this study, questioned why digital games preferred and played, is there a relationship between digital games and internet addiction plus questioned whether the effect of gender on game playing habits. . This research is limited in the 2012-2013 academic year and senior class students of Eskisehir Anadolu University Department of Communication Design and Management, Department of Public Relations and Advertising, Department of Cinema and Television and Department of Journalism. In the research, a questionnaire consisting of 44 questions will be applied. For the 36 questions, Richard A. Davis’ The Online Cognition Scale' is used and which has been developed as a tool to help identify problematic Internet use in 2002, at the same time in order to learn about the participants’ habits of the play, 8-demographic questionnaire was prepared. According to survey, male and female participants prefer to play the game while the maximum size of social comfort; at least they prefer to play the game because of loneliness/depression. Who has any membership of the games, playing strategy games, action games, web games, gigantic online games, and adventure games, it came into being that they have much more internet addiction more than others. Obtained that, gender did not make a significant difference on the result of the game playing habits. Keywords: New Media, Digital Games, Internet Addiction, Gender Dijital Oyunlar ve Bağımlılık: Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Örneği Seray Kabakum / Anadolu Üniversitesi Bilişim teknolojisi her geçen gün gelişerek büyümektedir. Gelişen teknoloji kendi kültürünü de beraberinde getirmekte, var olan tutum ve davranışı değiştirerek, yeni tutum ve davranışlar oluşturmaktadır. Bu durum geleneksel medyada da değişiklik yaratmış ve geleneksel medya yerini yeni medyaya bırakmıştır. Yeni medya, kişiselleştirilebilen ve gönderilen mesajların bireyler tarafından daha kolay ve esnek bir şekilde alınabilir olmasını sağlamıştır. Yeni medya içerisinde önemli ve büyük bir yer kaplayan dijital oyunlar, insan yaşamının vazgeçilmez temel bir parçası haline gelerek dikkat çekici bir konu haline gelmiştir. Dijital oyun, gerçekliğin farklı şekilde deneyimlendiği, gerçek yaşamın uzamsal bir boyutudur. Bu çalışmada dijital oyunların neden tercih edilip oynandığı, dijital oyunlar ile internet bağımlılığı arasında bir ilişki olup olmadığı ve cinsiyetin oyun oynama alışkanlıkları üzerinde etkisi olup olmadığı sorgulanmıştır. Araştırma Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi İletişim Tasarımı ve Yönetimi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık, Sinema ve Televizyon, Basın ve Yayın bölümü son sınıf öğrencileri ve 2012-2013 eğitim-öğretim yılı içerisinde sınırlandırılmıştır. Araştırmada katılımcılara 44 sorudan oluşan bir anket uygulanacaktır. Bu ankette de 36 soru için, Richard A. Davis tarafından 2002’de problemli internet kullanımını belirlemede yardımcı bir araç olarak geliştirilmiş olan ‘İnternette Bilişsel Durum Ölçeği’ kullanılmış, katılımcıların oyun oynama alışkanlıkları hakkında bilgi edinmek amacıyla da 8 tane demografik soru hazırlanmıştır. Yapılan araştırmaya göre, kadın ve erkek katılımcılar en fazla sosyal destek boyutunda oyun oynamayı tercih ederken; en az yalnızlık/ depresyon boyutundan oyun oynamayı tercih etmektedir. Herhangi bir oyuna üyeliği olanlar, strateji oyunları, aksiyon oyunları, ağ oyunları, devasa çevrimiçi oyunlar ve macera oyunları oynayan katılımcıların daha çok internet bağımlılığı olduğu ortaya çıkmıştır. Cinsiyetin oyun oynama alışkanlıkları üzerinde anlamlı bir fark yaratmadığı sonucu elde edilmiştir Anahtar Kelimeler: Yeni Medya, Dijital Oyunlar, İnternet Bağımlılığı, Cinsiyet 39 Violence Against Women as a Social Problem: Comparative Analysis of Domestic and Foreign Social Campaigns to Prevent Violence Against Women Gonca Doğru – Erdem Geçit – Zehra Atabey / Ege University The phenomenon of violence can be said to be a universal problem all over the world in the past as well as now. Violance is a bleeding wound of societies that occurs due to social, psychological, cultural and economic reasons. Violance that contains socio-cultural and psychological factors,is experienced individual and social, directly and indirectly, is seen as a problem-solving tool by the majority. Violence that permeates social life seriously , reveals the size of the danger of violence. It is the fact that women are most exposed sector to violance in the numerous studies.there are a set of reasons such cinsel, sosyal ve ekonomik in the base of violance against women. There are many national and international protocol and contract in order to put an end to violance against woman. however, the problem of violence against women has been growing like a snowball with each passing day. In this context, paralel to inefficient studies, social advertising campaigns which prepared to create awareness and social consciousness in society to prevent the violence against women come to the forefront. By means of implemented at the domestic and foreign, and global level social advertising campaign has been drawing attention to violence against women. via creative message strategies. Within the framework in this direction, social advertising campaigns carried out against violence to women in Turkey and the other countries will be resolved in the context of message and communication strategies as comparative by content. Keywords: Women, Violence, Violence Against Women. Toplumsal Bir Sorun Olarak Kadına Yönelik Şiddet: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Hazırlanan Yerli ve Yabancı Sosyal Kampanyaların Karşılaştırmalı Analizi Gonca Doğru – Erdem Geçit – Zehra Atabey / Ege Universitesi Şiddet olgusunun; geçmişte olduğu kadar bugün de, tüm dünyayı çepeçevre saran evrensel bir sorun olduğu söylenebilmektedir. Sosyal yaşamın kanayan bir yarası olan şiddet; özünde sosyal, psikolojik, kültürel ve ekonomik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyo- kültürel ve psikolojik faktörleri içinde barından şiddet; bireysel ve toplumsal, doğrudan ve dolaylı olarak yaşanmakta ve çoğunluk tarafından bir problem çözme aracı olarak görülmektedir. Şiddetin, baş edilemeyecek kadar toplumsal hayatın içine işlemiş olması ise şiddetin tehlike boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu güne kadar yapılan sayısız araştırmalarda şiddete en fazla maruz kalan kesimin kadınlar olduğu bilinen bir gerçektir. Kadına yönelik şiddetin temelinde; psikolojik, cinsel, sosyal ve ekonomik birtakım nedenler bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddete son vermek amacıyla ulusal ve uluslar arası platformda imzalanan birçok protokol ve sözleşme bulunmaktadır; ancak kadına yönelik şiddet sorunu her geçen gün bir çığ gibi büyümektedir. Bu bağlamda yetersiz kalan çalışmalara paralel olarak, kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak ve bilinç oluşturmak amacıyla hazırlanan sosyal reklam kampanyaları her geçen gün ön plana çıkmaktadır. Yerli, yabancı ve global düzeyde hayata geçirilen sosyal reklam kampanyaları ile kadına yönelik şiddete dikkat çekilmektedir. Bu doğrultuda çalışma kapsamında Türkiye’de ve yabancı ülkelerde kadına yönelik şiddete karşı gerçekleştirilen sosyal reklam kampanyaları mesaj ve iletişim stratejileri bağlamında içerik analizi yöntemi ile karşılaştırmalı olarak çözümlenecektir. Anahtar Kelimeler: Kadın, Şiddet, Kadına Yönelik Şiddeti. 40 Rituals of Spectatorship: The Case of Popular Theatres in Tehran Morteza Azimi / University of Tehran Not only are serious events ritualized in a society, but are events like going to parks, cinemas and theatres. We see rituals in diverse social settings such as, ceremonies, sport events, marriages, birthdays and memorials. The key point in studying rituals is focusing on participants` behaviors – dos and don`ts followed by them. It is these dos and don'ts which punctuate the individuals` and groups` behaviors. In this article we are going to see how participants` behaviors in popular theatres of Tehran are ritualized; how they use time and space to ritualize this experience. With the help of Turner`s concept liminality, we try to see how spectators experience Gennep`s rites of passage during this event. In the first part of the paper theories of ritual are discussed. Through the second part by the help of an ethnographic look at the spectators of popular theatres of Tehran, I am going to show that this cultural phenomenon is ritualized. Keywords: ritual; spectatorship; liminality; popular music; popular theatre; Iranian popular theatre 41