iki balık, bir kuş ve isyaaaan!

Transkript

iki balık, bir kuş ve isyaaaan!
ECE TEMELKURAN
MENDERES SAMANCILAR
İKİ BALIK, BİR KUŞ
VE İSYAAAAN!
B
iz büyürken balığın adı Küçük Kara Balık’tı.
Büyük denizi merak ettiği için belinde bıçağıyla,
tek tabanca denize açılıyordu. Zalimle karşılaşınca
-Küçük Kara Balık pelikanın kesesinde bir sürü
küçük balıkla birlikte mideye indirilmek üzere
beklemektedir- çareyi dayanışmada buluyordu.
Kesedeki balıkları örgütlüyor ve hep birlikte
pelikana direniyor, nihayet özgür kalıyorlardı.
Çünkü kitabın yazarı Samed Behrengi böyle bir
hayata inanıyordu. Eşitlik, özgürlük, adalet ve
dayanışma istediği için İran Şah’ı tarafından nehirde
boğdurulmuştu. Bizler Küçük Kara Balık’ı okurken
kitabın başında bu “gerçeği” de görüyorduk. İnsanın
direnirse başına neler gelebileceğini...
Yeğenlerim 7,5 ve 5,5 yaşında. Onlar büyürken
balığın adı Nemo oldu, “Kayıp Balık Nemo”.
Hollywood öyle güzel bir dünya ki küçük balığa
pelikan yardım ediyordu. Kurtuluş ise ancak
şansınızın yaver gitmesine bağlıydı.Ve evet ha ha ha
her şey hep komikti. Küçük Kara Balık’ın tersine
Kayıp Balık Nemo’un yaratıcıları para ve güç
sahipleri tarafından bir nehirde boğdurulmadılar,
bunun yerine milyon dolarlara boğuldular. Hikayenin
pelikanla ilgili kısmında bir yamukluk
olduğunun en büyük kanıtı buydu zaten.
patlatmıyor mesela. Aç ve çıplak dilenci çocuklar
açık araba camlarından içeri saldırıp insanların
yüzünü gözünü parçalamıyorlar. Suriye’den gelip
günde üç işte çalışan ve elinde işkembe çorbalarıyla
uykusuzluktan sallanan garson çocuk bir müşteriyi
rehin alıp çıldırmıyor. Oturmaları, tuvalete gitmeleri
bile yasaklanan kasiyer kızlar market sahibinin
kafasına sıkmıyor.Yoksulluk karşısında sahip
oldukları yüzünden duydukları utançtan kalbi kömür
olmuş orta sınıf mensupları bu kahırdan kurtulmak
için silahlı bir örgüt kurmuyor. Alışveriş merkezleri
yağmalanmıyor, bankalar soyulmuyor, rezidanslara
saldırılmıyor. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan dünya,
kendini kaldırıp zengin dünyanın üzerine çullanmıyor.
Bu yüzyıl, evet, insanın hiçbir şey yapmadan, tonlarca
vicdani yükle ne kadar durup durabildiğine hayret
ederek ve bunun nedenini anlamaya çalışarak
geçiyor. Bu öyle sınırsız bir kabulleniş ki kudret
sahiplerini bile şaşırtıyor. O yüzden olmalı, basıncın
tehlikeli düzeyde artmasından endişe eden muktedir
arada bir gaz almak için yüksek hasılatlı isyan filmleri
üretiyor. İzliyor ve başımıza bir şey gelmeden
evlerimize gidiyoruz. Evlerimizde “geceyi aç geçirip
de kılıcına davranmadan yaşayanların” sağduyusuna
tam bir güven içinde uyuyoruz.
Bana öyle
Şimdi büyüyecek
geliyor ki
çocuklar için de bir
Çocuklarına
bir şeyler
kuş var: Alaycı Kuş!
olacak. Gezi gibi
Küçük Kara Balık’ı
“Açlık Oyunları”
“karnavalesk” şeyler
okutmaktan
korkup,
adlı çok satan
değil. Hiç estetik
dayanışma, direniş,
kitaptan yapılan
şeyler değil, çok daha
yüksek gişeli film
eşitlik, özgürlük
sert şeyler. Hiç friendly
serisinin yeni
sözcüklerini
olmayan bir tür isyan. Öyle
devam filminde
yasaklayan dünya
bir isyan ki o kelimeyi
izleyeceğimiz konu
(ve
bu
ülke)
kullanmaya bir daha
önceki devam
cesaret edemeyecek
bu
yaptığının
bedelini
filminden belliydi:
reklamcılar, öyle bir
çok
ağır
İsyaaaan! Bu kez
isyan.Ve epeydir
ödeyecek.
filmimizin genç kahramanları
büyüyen
isyan edecekler! Neye?
çocuklar da
Alayına! Ya da bunun gibi bir
dayanışma
şey... Bu isyaaan’ın sembolü de
denen bilgiden uzak oldukları için bu hiç de
alaycı kuş. Halil Sezai gibi bir şey yani.
Küçük Kara Balık’ın sonu gibi bitmeyecek. O
Yani öyle bir isyan ki kredi kartı reklamıyla
TOKİ’ler filan var ya, oralardan bir şey gelecek.
da uyumlu, yüksek hasılatlı bir Hollywood
Öyle şeyler olacak ki oralardan geçemeyecekler
filmiyle de. Sermaye-friendly-isyan!
arabalar. Öyle şeyler ki aç çocuklardan korkacak
insanlar. Duvarları yükseltecekler rezidanslar ve
(Kelimeleri esas sahiplerinden çalanları
alışveriş merkezleri. Öyle şeyler olacak yani. Bir
cezalandıracaklar bir gün, bir cezası olmalı bunun,
şey de demeyecekler, bir şey de istemeyecekler,
evet!)
sonsuz şiddet olacak sonunda. Zenginliği paylaşmayı,
Ezcümle, biz büyürken her şey kendine benziyordu.
bunun pazarlığını yapmayı reddedenler karşılarında
Şimdi ise her şey biraz olsun adını andırmak için
artık konuşmayanları bulacaklar. “Bizimle masaya
görsel efekt kullanmak zorunda...
oturun” diyen sendikacılar filan değil, masayı
paramparça eden yoksullarla karşılaşacak dünya.
Geçtiğimiz yüzyılın epeyce bir bölümü -1. ve
Öyle yüksek hasılatlı filmi yapılacak bir isyan
2. Dünya Savaşları ve sömürgecilik sebebiyleolmayacak bu. Hiç de şık olmayacak görüntüsü,
insanoğlunun yapabileceği kötülüğün sınırsızlığına
yakışıklı olmayacak. Alıcılarınızı ayarlayın: 36hayret ederek ve bunun nedenini öğrenmeye
42 Kuzey enlemleri, 26-45 Doğu boylamları!
çalışarak geçti. Bu yüzyıl -bana sorarsanız- insanın ne
Gördükleriniz bulanık olacak. Alıcınızın ayarlarıyla
kadar uzun süre hiçbir şey yapmadan durabileceğine
oynamayın.
hayret ederek geçiyor. Bizim memleket de bu
yeni yüzyılın en iyi izlenebildiği kadrajlardan birini
Çocuklarına Küçük Kara Balık’ı okutmaktan korkup,
sunuyor; alıcılarınızı 36-42 Kuzey enlemleri ve 26-45
dayanışma, direniş, eşitlik, özgürlük sözcüklerini
Doğu boylamlarına ayarlarsanız Zeitgeist’ı çok net
yasaklayan dünya (ve bu ülke) bu yaptığının bedelini
görebilirsiniz! Ermenek’teki maden katliamından
çok ağır ödeyecek. Sözcükleri olmayan bir isyan
sonra yırtık gislavetlerle oğlunun cenazesinde bir
gelecek... En kötüsü bu olacak.Yakında bence. Bir his
mazlum heykeli gibi duran baba kendini bir yerde
bu. İnce, keskin bir his... Konuşmayanlar gelecek...
ot_dergi_22.indd 12
BİZE NE
LAZIM
Bize bizden
yakın olanlar lazım
Selamsız sabahsız
geçenler değil
Bize sevgi dolu yürekler lazım
İnsanı insandan seçenler değil
Bize altın başaklı
buğdaylar lazım
Ambarı tüketen sıçanlar değil
Bize kardeş sevgisini
sunanlar lazım
Kurşunu sıkıp kaçanlar değil
Bize deniz gibi dalgalar lazım
Sandalı dağılmış kürekler değil
Bize yarınları yazanlar lazım
Halkın emeğini çalanlar değil
25.11.2014 08:40:27