Doğal Olmayan Balıklar Mutlu Olmak Deniz Akvaryumu İle

Transkript

Doğal Olmayan Balıklar Mutlu Olmak Deniz Akvaryumu İle
İKİ AYDA BİR YAYINLANAN AKVARYUM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
Deniz Akvaryumu İle
Mutlu Olmak
Doğal Olmayan Balıklar
Güneydoğu Asya Biotop
Paladaryumu
Amerikan Ciklitleri
Kapak foto: Davut Şems
Yıl:1 • Sayı:2 • EYLÜL / EKİM 2010 • Fiyatı: 4 TL
İçindekiler
Deniz Akvaryumu İle Mutlu Olmak
10
Doğal Olmayan Balıklar
Amerikan Çiklitleri
26
6
18
Güneydoğu Asya Biotop Paludariumu
Eren Yelkenci ile söyleşi
36
30
Işık neden bu kadar önemli?
Havuzumuzu Paylaşanlar
44
40
Tuzlu su akvaryumunda pH
Bulmaca
48
Sahibi: Güney Film Yapım Basım Ltd. adına Direnç Kıymaç
Sorumlu Yazı işleri Müdürü: Alper Tülek
Görsel Tasarım: Şeref Kartal
Editör:
Özge Özdemir
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Reklam için başvuru: Alper Tülek 0532 620 49 47
Yazarlar: İsa Aydın, Gökçe Göktan, İl Bilge
Aslıhan Okumuş, Selim Özadar, Talip Devrim Özgen, Gültekin Sabana, Davut Şems, Ali Ulvi Tekgüç, Hakan Toğuç, Ümit Uğur Tunç, Ergün Tunçkıran, Refet Ali
Yalçın
Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Duatepe mh. Avukat cd. Şahmerdan sk. No: 2/36 Şişli - İstanbul Tel: 0212. 279 23 48
Baskı: Matsa Basımevi
Web: www.akvaryumplus.com
e-mail: bilgi@ akvaryumplus.com
Merhaba sevgili Akvaryum Plus dergisi
okuyucuları,
İlk sayımıza göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı çok teşekkür ederiz. Bize gelen gerek
e-posta, gerek web sayfamızdaki yorumlar, gerekse forumlarda hep yapıcı yorumların olması gerçekten güzeldi. Birçok eksikliklerimizi sizin yorumlarınız doğrultusunda gidermek için yoğun çaba
sarf ediyoruz. Umarım bunda başarılı oluruz.
Bu sayımızda aramıza hepimizin çok iyi tanıdığı
yeni yazarların katılmış olması dergimizin gücüne
güç kattı.
Eylül ayının gelmesi; okulların açılması ve tatil dönüşleri sonucunda akvaryumlarda yeni yeni hareketlilikler başladı. Ev ve iş yerlerimize yeni kurulumlar, yeni tank yapımları, yeni dekorasyonlar,
kendin yap projeleri ve yeni canlıların tanklarımıza katılımları arttı. Tabii bunların yanında bizi, yaz
aylarında tuzlu su akvaryumlarında olduğu kadar
tatlı su akvaryumlarında da suyumuzun soğutma
derdinin de bir sene ertelenmesi başrolü oynuyor.
Bu sayıdan itibaren bu köşeyi sevgili editörümüz
Özge Özdemir’e bırakıyorum.
Şimdiden başarılar Özge ...
A. Alper TÜLEK
4
Deniz
Şişman
foto: Davut Şems
Deniz Akvaryumu Hobi mi,
Yoksa Stres Kaynağı mı?
Hobinin stresten uzaklaşmak, yeni kişiler ile tanışmak ve sosyalleşmek için bir araç olması gerekirken aynı zamanda hobiyi gerçekleştirirken ona
ayırdığımız gelir payımız mevcut hayatımızı devam ettirmemizi zorlamayacak oranda olmalıdır.
Bir çoğumuzun günlük hayatın stres ve ağırlığını
kaldırabilmek için kendimize ayırabildiğimiz çok
kısıtlı zaman aralıklarında ilgilendiği ortak noktamız olan deniz akvaryumculuğu sizin için acaba gerçekten bir hobimi yoksa ilave stres kaynağı mı?
Oysa internetteki buluşma platformları olan forumlarda, akvarist ziyaret ve sohbetlerinde gördüğüm kadarıyla deniz akvaryumu önemli bir
6
çoğunluk tarafından malesef yarış olarak görülmekte. Bu durumda bir çok hobicinin satın alma
kriteri beğeni veya ihtiyaçtan çok farklı noktalara kaymaktadır.
Bu tarz akvaristler yarışta öne çıkabilmek için diğer hobicilerden önce bir türü beslemeli veya
bir ekipmana ,ihtiyacı olmasa bile sahip olmalıdır. Bu hedefine ulaşılamayan uzun soluklu bir
maraton halini aldığında da hobi zihnimize dinginlik sağlamak yerine daha çok strese sebep olmaktadır. Maraton çizgisine ulaşamadan devamlı yeni oyuncular yarışa katılmakta ve eski hobici
yarışçıların gereksiz yere kendilerini tüketmelerine sebep olmaktadır.
Elbette bu hobinin gelişmesi için çok özel türlerin ve en son geliştirilmiş donanımların ülkemize gelmesi gerek. Ama onlar geldi diye her hobicinin ilk hedefi bunlara sahip olmak olmamalıdır.
Sonuçta bazı şeyleri gerçekleştirmek eninde sonunda ekonomik imkanlara ve hobi tecrübesine
dayanmaktadır.
Ekonomik imkanları yetse bile çok özel bir türü
hobi tecrübesi yetmediği halde beslemeye kalkan hobicinin, kısa süre sonra canlıyı kaybettiğinde yaşayacağı üzüntü acaba onu aldığında
etrafına yaptığı gösteriş ile duyduğu mutluluğu
gölgelemeyecek mi?
Kaybettiği ekonomik değerin yanında nadir bir
canlıyı yaşatamamış olmanın vereceği keder
buzdağının suyun altındaki görünmeyen bölümü olmasın sakın!
Eğer deniz akvaryumunun stres kaynağı yerine
mutluluk kaynağı olmasını istiyorsak yapmamız
gerekenler yarışmaktan çok daha kolay ve ucuz
olacaktır. Okyanuslardan sadece ufak ama başarılı bir kesiti evimizde görmek tahmin ettiğiniz-
den çok kolay olacaktır. Bunun için bazı basit
şartları yerine getirmek yeterlidir.
Kurulum öncesi için bazı öneriler:
• Akvaryumu yarışmak için değil, kendimiz için
kurmalıyız. Bu şekilde kurulan akvaryumlar zamanı geldiğinde emin olun bir çok yarışçının özlem ile seyredeceği bir akvaryum olacaktır.
• Ez az bulunan, en zor beslenen, en nadide türler
ile değil, basit ama doğru türler ile başlamalıyız.
Kurulum öncesi beslenecek türlerin yelpazesine
ana hatları ile de olsa karar verip, ihtiyaçlarını öğrenmek sistem tercihinde faydalı olacaktır.
• Başlarken okuyarak kaybedeceğinizi düşündüğünüz zaman, kurulum ve sonraki dönemde size
zaman ve nakit kazandırabilir. Tecrübesi ve bilgisi şüpheli olan kişilerin internette yazmak için bir
ehliyete ihtiyaçları yok. O yüzden internette yazan her şey doğru değildir. Kesinlikle sağlaması
yapılmalıdır.
Hayatı boyunca 6 ay sağlıklı bir akvaryumu olamamış internet yazarları mevcut.
7
• Akvaryuma eklenecek canlının besin ve ortam
ihtiyaçlarını karşılayabileceğinizden emin olun.
Yılın 365 günü canlı yem tedarik edemeyecekseniz denizatı beslemeye karar vermek başarısızlığın altına attığınız imza olacaktır.
• Canlıların mucize yaratmasını beklemeyin. Örneğin siz arzu etseniz bile hiç bir Chelmon Rostratus akvaryumunuzda sürü oluşturmaz. Çünkü
doğada da oluşturmuyor.
foto: Deniz Şişman
• Akvaryumunuza ekleyeceğiniz canlının başta
balıklar olmak üzere yem aldığından emin olun.
Bazı balıkların sunni yem alması da yeterli değildir. Doğru yemi onlara sunmanız gerekecektir. Örneğin antias türlerini uzun süre sağlıklı olarak sadece kuru yem ile beslemek zor olacaktır.
Bu tür akvaryumda da doğası gereği gün içerisinde birden fazla öğün hayvansal besin almalıdır. Çünkü doğada sabahtan gün batımına kadar
devamlı hayvansal plankton kovalamaktadır.
• Yeni ithal edilmiş balıkları akvaryuma eklerken 2
kere düşünün. Unutmayın ki yeni ekleyeceğiniz
balık 1 hafta önce okyanusta yüzüyordu. Adaptasyonu zor olabilir. Bırakın sizin için onu ,bedeli karşılığı bile olsa, tecrübeli akvaryumcunuz
adapte etsin. Yeni birey hastalık getirirse mevcut
balıklarınızı riske atmış olursunuz.
foto: Deniz Şişman
• Akvaryum kurulumlarında izlenecek yöntemler içinde bir tane doğru yoktur. Bir çok farklı sistem ile akvaryum kurulabilir. Önemli olan akvaristin ayırabileceği zaman, nakit, emek, sahip olduğu bilgi ve tecrübe paralelinde beslemek istediği canlıların ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterli sistemi tespit etmektir. Bu şartları karşılayan sistem sizin için dünyada ki en doğru olandır.
Akvaryumunuzun içine suyu koyduktan
sonrası için bazı öneriler:
• Su,ışık, sıcaklık gibi fiziksel şartlarda olabildiğince
doğaya yaklaşmaya çalışın.
• Akvaryuma ekleyeceğiniz canlılar sizin istediğiniz zaman değil, akvaryumun hazır olduğu zaman aileye katılmalıdır.
8
• Akvaryum üretimi canlıları ,daha pahalı olmalarına rağmen tercih etmeniz canlı kaybı, riskinizi en
aza indirirken doğadan bir bireyin daha az toplanmasına yardımcı olursunuz.
• Balık aldığınız veya akvaryum kurduracağınız
profesyonelin sağlıklı bir akvaryumu olup olmamasını dikkate almalısınız. Kendisinin sağlıklı akvaryumu yoksa eğer sizinkini ne kadar sağlıklı
kurabilir.
• Bir akvaryumun size zevk veren görsel bir şölen
olması için ona en az 10 ay izin ve emek verin.
• Moda rüzgarları doğrultusunda sisteminizi veya
donanımlarınızı 2 ayda bir değiştirmeyin. Unutmayın ki deniz akvaryumunda kötü olaylar dakikalar, iyiler aylar içinde gerçekleşir. Sisteme zaman tanıyın.
Bol tuzlu günler.
Refet Ali
Yalçın
Doğal
Olmayan
Balıklar
Her şeyin doğalının güzel olarak bilindiği dünyamızda doğal olmayan balıkların
popülerliği ve pazar payının artmasının nedeni basittir. Akvaryumların doğayı
barındıran bir ortam olmalarının yanı sıra, evlere veya bulunduğu ortamlara
görsel olarak katkıda bulunmaları beklenmektedir.
Doğada olan; doğada bulunan, doğal demektir.
Doğal ortamlarında bulunmayan balıklara Yazının devamında doğal olmayan balıklar diyebiliriz. Akvaryum, bir hobicinin doğayı anlamasına
yardımcı olur. Ortamına uyum sağlayan, ortamın
gerektirdiği özelliklere sahip canlıların hayatta
kalma ve doğada bulunma şansı, yani doğal
olma şansı çok yüksektir. Örneğin açık sudaki balıklar için hızlı yüzmek, kayalık bölgedeki balıklar
için ise kayalıklara iyi saklanabilmek, iyi gizlenmiş
olmak onların doğada kalma şansını yükseltir. Bu
sadece su canlıları için değil, doğadaki tüm canlılar için geçerlidir. Açık suyun benzerini Afrika savanalarında aslan ile ceylan arasında görebiliriz.
Her şeyin doğalının güzel olarak bilindiği dünyamızda doğal olmayan balıkların popülerliği ve
pazar payının artmasının nedeni basittir. Akvaryumların doğayı barındıran bir ortam olmalarının yanı sıra, evlere veya bulunduğu ortamlara
görsel olarak katkıda bulunmaları beklenmektedir. Bu nedenle renksiz bir balığa kıyasla kırmı-
10
zı bir balık çok daha göz alıcı ve bakanı tatmin
edici olacaktır. Doğal bir akvaryuma sahip olmak
isteyenler için bu durum rahatsızlık verici olabilir
ancak görselliği ön planda tutanlar bu durumdan rahatsız olmanın aksine görsellik nedeniyle
tatmin olmaktadırlar. Özellikle uzak doğulu üreticiler de çeşitlerini ve pazar paylarını arttırmak
için doğal olmayan balık üretimlerini teşvik etmektedirler.
Yapay seleksiyon sonucu
oluşmuş bir varyete
Çok
renkli, güzel bir Kılıç bizim ve türün
karşı cinsinin dikkatini çektiği gibi
doğadaki avcıların da dikkatini çekmektedir. Bu nedenle doğalında kırmızısı fazla bulunmayan Kılıç, Kakadu, Cüce Gurami gibi kırmızı renk geni fazlalaşan balıklar avcılar tarafından
seçilerek doğada bu balığın tam kırmızıya doğ-
ru gitmesi baskılanmaktadır ve kırmızılık belirli
bir düzeyde kalmaktadır. Ancak akvaryumlarda
avcı olmadığı için bu baskı kalkmakta ve doğadakinden daha kırmızı balıklar üretilmektedir.
Bunun tek dezavantajı doğal görünmemek olsa
önemsenecek bir durum oluşmaz ancak ne yazık ki doğal olmayan balıklar meydana gelirken
çok fazla dezavantaj ile birlikte geliyor. Meydana
geliş şekline göre bu dezavantajlarda çok sayıda
değişiklik oluyor, bu nedenle detaylı incelemek
daha doğru olacaktır.
deseni az olan dişilerin zor ayırt edilmeleri nedeni ile oldukça üst seviyelere ulaşmış ve saf tür
bulmak neredeyse şans haline gelmiştir.
Doğada da hibritleşme görülebiliyor, deniz balıklarında özellikle Tang türlerinde hibrit türler yakalanıp satılıyor. Bu durum genellikle fazla balık
Kırma bir tür olan
papağan balığı
Hem yapay seleksiyon,
hem de kırma bir tür
olan Flower Horn
Kırma (Hibrit) Balıklar
Bu balıklar iki veya daha fazla farklı türün çiftleşmesiyle oluşmuştur. Kimi durumda oluşan
bu türler üreyemez durumda olmaktadırlar (ör:
Papağan Cichlid erkeği) kimi zaman ise (eşleşen
türler yakın olduğunda) üreyebilmektedirler. Papağan Cichlid bu başlık için en bilindik örnektir.
Erkekleri verimli döl veremez, çoğunun ağzı tam
kapanamaz, iskelet yapıları deformedir, ebeveynleri kadar hızlı yüzemezler vb. Malawi cichlidlerinin kırılmasıyla oluşmuş Şeker Pembe de
sık bulunan kırma bir türdür ancak ebeveynleri
yakın türler olduğu için verimli döl verebilirler
yani yavrulayabilirler. Üreyebilen kırma türler ne
yazık ki saf türleri bozmakta ve hızlı bir şekilde
yayılmaktadır. Özellikle Malawi İmparatorlar’ın
da son derece kolay olan hibritleşme, renksiz ve
11
Yapay seleksiyon
ile üretilmiş bir
diskus balığı
yakalamaktan ve balıkların doğal ortamlarının
tahrip edilmesinden kaynaklanıyor. Balık doğada kısmen başarılı olmuştur, tamamen başarılı
sayılabilmesi için hayatta kalıp büyümesi yetmemekte, istikrarlı bir şekilde kendi de yavruları da
üremeyi ve kendine benzer yavrular dünyaya getirmeyi başarmalıdır. Bunu bin yıllarca gerçekleştirebilen canlılar yeni tür olarak kabul edilir ancak
yeni oluşup yaygınlaşmamış bu tarzdaki balıklar
için sadece tesadüf eseri oluşmuş diyebiliriz. Bu
tür balıkların sağlık ve dayanıklılık açısından doğal olan balıklardan bir farkı yoktur.
Yapay Seleksiyonla Üretilen Türler
Piyasadaki pek çok doğal olmayan balık bu yol
ile üretilmiştir. Yapay seleksiyon arzulanan bir
özelliğe sahip bireylerin seçilip kendi aralarında üretilmesidir. Örneğin bir popülasyondaki
uzun kuyruklu bireyler seçilerek uzun kuyruklu
olarak bahsedilen balıklar üretiliyor. Bunların da
en uzun kuyrukluları seçilerek “long fin” bireyler
üretiliyor. Bu üretimler yapılırken üreticiler 20–30
balıkla başlıyorlar. Bu balıkların yavruları onların
yavruları derken uzun kuyruk genini kaybetmemek için dışarıdan bir balık üretime katılmıyor.
12
Bu durum ne yazık ki gen havuzunun zayıflamasına yol açıyor. Yavrulardaki tüm genler o ilk
20–30 balıktan geliyor. Gen havuzunun dar olması çok ciddi sorunlara yol açar bunun nedeni
ise hasarlı genlerin akraba eşleşmeleri nedeniyle
balıkta ortaya çıkma ihtimalini arttırır (bu durum
bölüm sonunda detaylı olarak anlatılmıştır). Bunun sonucu olarak bağışıklığın düşüklüğü, duyu
eksiklikleri veya kayıpları, yavru bakımının olmaması, ölü doğum gibi genetik faktörlü pek çok
sorun ortaya çıkar. Bu durumun onlarca örneğini
saymak mümkündür. Eski Lepisteslerin çok dayanıklı olup yapay seleksiyonla üretilen yeni farklı kuyruklu özel türlerin çok kırılgan olmasının
temel nedeni budur. Akvaryumcularda gördüğümüz kıpkırmızı Discuslar doğada bulunmaz,
bu Discuslar ürediklerinde veya hastalandıklarında doğal Discusların gösterdiği renk karartma ve
bant belirginleştirme davranışını gösteremezler.
Doğala yakın kahverengi Discuslar daha sağlam,
daha hızlı büyüyen, yavrularına daha sorunsuz
bakan balıklar olurken yapay seleksiyon sonucu
gen havuzu daraltılmış Discuslarda pek çok açıdan (yavrunun anne babayı bulması, sağlık, dayanıklılık, geç olgunlaşma) sorun görülür ve Discus
zor olarak lanse edilir. Japon balıkları da yapay
seleksiyondan bolca nasiplenen balıklardandır.
Yapay seleksiyon arttıkça karakteristik pek çok
özelliklerini kaybedebilirler. Örneğin İnci Gövde
ve Balon Göz Japon, normal Japon balıklarına
oranla daha zor, daha yavaş yüzer bu yüzden o
Japonlarla beslenirse aç kalırlar. Kimi Japon balıklarında kumu ağza alıp atma davranışı kaybolur. Yine sağlık sorunları bu gibi balıklarda daha
sık gözlenir. Çekinik genin ortaya çıkması için akraba eşleşmesi ile ortaya çıkarılan Elektrik Mavisi
Jack Dempsey (EBJD) ise yine çok hassas olur ve
gözü çok çabuk kör olabilir. Kimi zaman sorunlar bu şekilde bariz fark edilir olsa da
kimi zaman durum fark edilmez
de olabilir veya başka bir nedene bağlanabilir. Örneğin balıkta
duyma koku alma gibi eksiklikleri fark etmek kolay değildir
bunun yanında
eksik olan gen
hayati
fonksiyon için şart bir
gense (örneğin
şekeri oksitleyip
enerji üreten enzimin bilgilerini taşıyan gen) bu
durumda yumurtaların yaklaşık %25’i döllenmemiş görüntüsü verip beyazlaşır. Aslında döllenmiştir ancak ne yazık ki anneden de babadan da
hasarlı gen gelmiş veya ilgili gen hiç gelmemiş
bu nedenle de bu yumurtalar canlanamamıştır.
Yapay seleksiyon sonucu
oluşmuş bir varyete
(Japon Balığı)
Yapay seleksiyon sonucu renk ve yüzgeçlerin değiştirilmesi eskiden beri rastlanan bir durumdur
ancak son dönemlerde Balon Ramirezi, Balon
Moli gibi balıklarda da görülebileceği üzere yapay seleksiyonla kısa ve eğri omurga geni öne
çıkarılıyor. Bu görsel amaçlarla, “kötü, hastalıklı”
olarak tabir edebileceğimiz bir
genin (kısa iskelet yapısı) ön plana çıkarılmasıdır ki hoş karşılanamayacak bir durumdur. Yapay seleksiyonla üretilmiş ancak sadece
renkleriyle oynanmış Kırmızı
Kılıç, Double - Triple Red
Kakadu gibi balıkları beslemek farklı, eğik omurgaya sahip balon Ramirezi gibi bir balığı beslemek
farklıdır.
13
Genetik sorunların ortaya çıkma nedeni teknik terimlere fazla girilmeden basitçe özetlersek, canlıdaki bir özelliği genellikle 1 çift alel belirler ve
bu çiftlerin biri anneden biri babadan gelir. Örneğin bu özellik göz rengi olsun, anneden yeşil
babadan siyah gelince çocuğun gözü siyah olur
çünkü siyah yeşile baskındır. Bu yüzden gözü siyah bir bireyin genlerinde yeşil de mavi de ela
da olabilir. Bunu sadece bireye bakıp anlayamayız. Siyahın yeşile baskın olduğu gibi sağlıklı gen
de hastalıklı gene baskındır. Örneğin anneden
sağlıksız babadan sağlıklı bir duyma geni gelsin,
birey duyma açısından sağlıklı olur. Sağlıklı da
görülsek genlerimizde pek çok sağlıksız veya eksik gen bulunabilir ancak bu durumun açığa çıkması ebeveynlerin bir diğerinin sağlıklı geni ile
14
engellenir. Sağlıksız bir genin açığa çıkması için
2 alelin de sağlıksız olması gerekiyor. Binlerce
gen arasında aynı genin hem anneden hem babadan sağlıksız gelme olasılığı çok düşük. Ama
bir dakika, ya bunlar akrabaysa? Bu durumda bu
genlerin karşılaşma olasılığı yükseliyor çünkü
aynı eksik gen havuzunu kullanıyorlar. Eğer bir
ailenin tüm genleri problemsizse ve üreme esnasında (sperm, yumurta oluşumu ve sperm ile
yumurtanın birleşmesi) hiç bir problem yaşanmazsa akraba eşleşmesinin sakıncası yoktur ancak yukarıdaki koşullar ne yazık ki gerçekleşmeyen koşullar. Bu tür problemlerin önüne geçmek
için, profesyonel üreticiler kolonilerine ara ara
doğadan yakalama balık katarak gen havuzlarını
güçlendirirler.
Boya enjekte edilip içten boyanmış cam balığı
Bu alt başlığa son bir örnek olarak yapay seleksiyonla üretimi anlatan bu makale okunabilir:
http://www.aquarticles.com/articles/breeding/
Drew_Black_swords.html. Makalede iyi kalite Siyah Kılıç üretiminden bahsediliyor. Normalde 3
ayda olgunlaşan Kılıçların yapay seleksiyon siyah
varyetelerinin 1 yaşında olgunlaştığını, kuyruğu
siyah olanların kanserli olduğunu ve bu kanserli
olanların bir süre sonra öldüğünden bahsediliyor. Yapay seleksiyon işlemini yapan kimseler bu
işte bilimi değil, kâr amacını ve yeni bir varyete
ortaya çıkarıp ünlü olma aşkını önde tutan kişiler. Bu nedenle yapay seleksiyon türler alınırken
temkinli olunmalı ve doğadaki varyetelerinden;
su değerleri, davranışları gibi temel konularda
bile ciddi şekilde farklı olabilecekleri unutulmamalıdır.
Albinoluk
Albino balıklara doğal değil demek hatalı olacaktır.
Bu balıklar renk pigmentlerinden mahrumdur,
doğan albino balıklar ortamlarına göre hayatta
kalabilmekte ve doğada gözlemlenebilmektedir.
Ancak albino balıklar ayrı bir türmüş gibi kendi
aralarında eşleştirildikleri için onlarda da gen havuzu daralmakta ve sağlık problemleri çıkmaktadır.
Genleriyle Oynanmış Balıklar
2003’de Zebra Danio’ya denizanasından bir gen
aktarılarak parlaması sağlanmış ve genetiği ile
oynanan ilk evcil hayvan olmuştur. Denizanasının ışıltısını yapan genin Zebraya aktarılması ile
üretilen balıklar parlamaya başlamıştır. Pek çok
yapay seleksiyon balık için laboratuar ortamında
üretilmiştir deniliyor ancak yapay seleksiyon için
bir laboratuar ortamı gerekmez, asıl laboratuar
ortamında üretilen balık bahsi geçen balıktır.
Balık dıştan boyanmadığı, genetiği değiştirildiği
için yavrularına da bu gen aktarılır. Durumun ilk
aşamada balığın doğallıktan uzak olması dışında
bir problemi olmaz ancak doğup satılacak yavruların fazla sayıda anne babadan çıkması ve gen
havuzunun geniş olmaması durumunda bu tür
canlılarda da yapay seleksiyonda oluşan sorunları görmek mümkündür.
Dıştan pulları
boyanmış
papağan
balığı
OB Türler
OB “Orange Blotched”’ın açılımıdır ve turuncu lekeli anlamını taşır. OB’lik sanıldığı gibi yapay bir durum değildir. Doğada pek çok OB türe rastlanır.
OB bir balık ile başka bir balık kırılarak OB’lik taşınabilir ancak bu doğal olmayan durum balığın
OB olmasından değil kırma olmasından kaynaklanır ve Kırma balıklar başlığının konusudur.
15
Genetik modifikasyonlu
gerçek laboratuvar
balığı zebra
16
Dışarıdan Boyanmış Balıklar
Papağan gibi bazı balıklar hibrit olmalarının yanında dışları boyanarak satılmaktalar. Uzak doğuda
üzerine takım isimleri ve kalp gibi şekiller konarak piyasaya sürülmekteler. Doğallıktan yana
olan hiçbir hobicinin böyle bir şeyi uygun bulacağını ve bu balıkları evine alıp besleyeceğini
mantığı ileri sürülmektedir. Bu boyama balıkların
genleriyle oynanmadığı için sonraki nesillere aktarılmaz, dıştan bir müdahale olduğu da balığın
davranışına veya fiziksel kabiliyetlerine bir etkide
bulunmaz. Tabi boyanan balık Papağan ise onun
için kendi bölümündeki (Hibrit Balıklar) dezavantajlar hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir.
Hormonlar
Balıklara hormon verilerek erken renklenmesi, erken üremesi, erken büyümesi veya kısırlaşması sağlanabilir. Ana konuyla ilgili kalmak açısından renk kısmına değinmek istiyorum. Malawi
cichlidleri’nin bazı türleri (ör: İmparatorlar) renksiz dişilere sahiptir. Yine bu balıklar ve Discuslar
gibi diğer pek çok cichlid küçükken cezp edici
renklerini gizlerler. Bu balıkların küçükken de satılabilmesi için balıklar hormonlarla veya astaxanthin gibi karides özlü renklendiricilerle renklendirilirler. Hormon bazlı renklendiriciler balıkları oldukça güzel renklere sokar ancak bu renkler
birkaç ay sonra kaybolur. Bu hormonlardan dola-
İçeriden Boyanmış Balıklar
Küçükken bu balıkları akvaryumcularda gördüğümde çok ilgimi çekerdi. Bu güzel ve parlak balıkları akvaryumumuzda Japon balıkları olduğu
için besleyemiyordum. Japon balıklarım öldükten sonra kurulan tropikal akvaryuma ilk aldığım
balıklardan biri olmuşlardı ancak kısa sürede öldüler. Bu balıklara boyalar enjeksiyon ile veriliyor
(evet kulağa korkunç geliyor) ve balıkların sadece %20’si akvaryumlarımızda hayatta kalabiliyor.
Balıklar genellikle yüzgeç erimesi ve beyaz benek gibi hastalıklardan ölüyorlar. Her türlü doğal
olmayan balıktan hoşlanmasam da, hoşgörülü
düşünüp yapay seleksiyon ve hatta belki de dışarıdan balığa zarar vermeden pulları boyanmış
balıkları dahi hoş görebilirim ancak balıklara boyanın enjeksiyonu kabul edilemez bir durum.
Bu tür balıkları almamak ve görüldüğü yerde
akvaryumcuları uygun bir şekilde uyarmak her
akvaristin görevidir. Neyse ki balıkların çok fazla ölmesinden ötürü akvaryumcular bu balıkları
alıp satmaktan vazgeçtiler böylece cam balıkları
boyanmadan yaşamlarına devam edebiliyorlar.
yı renksiz olan dişiler bile erkek gibi renkli görünebilirler. Balıklar çok fazla hormona maruz kalmamışsa yumurta yapıp üreyebilirler ancak ürememeleri de sıkça görülen bir durumdur. Astaxanthin, hormon gibi zararlı değildir etkisi geçicidir ancak pahallı odluğu için genellikle üreticiler hormonu tercih ederler.
Akvaryumlarımızda mümkün olduğu kadar doğal
balıklar beslemeliyiz. Doğal balıklar yapay varyeteleri kadar cezp edici olmasa da çok büyük
ihtimalle daha sağlıklı genlere sahiptir. Çok uzun
süreler içinde evrimleşip doğada en başarılı
olduğu, doğaya en uygun vücut şeklini ve desenini almıştır ve bu hali ile hem besinini en iyi
şekilde bulup hem de avcılardan başarılı bir şekilde kaçmıştır. Sadece bu özellikleri bile doğal
balıklara hayranlık duymaya yetip de artmakta.
Hobicilerin bu gibi balıkları almamanın yanı sıra
alacak başka hobicileri de bilinçlendirerek almamalarını sağlamaları gerekmektedir.
Bir daha ki sayıda görüşmek dileğiyle. Doğal balıklar...
Umut
Gülengümüş
Hypsophrys nicaraguensis
Amerika’yı yeniden keşfedin:
Amerikan Çiklitleri
Amerikan çiklitleri çok geniş ve değişken bir coğrafyaya yayılmış durumda ve
coğrafyadaki bu değişkenlik yüzbinlerce yıl içinde türlerdeki muazzam çeşitliliğe
ve farklara neden olmuş. Bu nedenle onları bir kalıba sokmak mümkün değil.
Bu yazıda Türkiye’de pek bilinmeyen ve yeterli ilgiyi
görmeyen Amerikan çiklitlerini sizlere ana hatlarıyla tanıtacağım. Ülkemiz akvaristleri Amerikan
çiklitlerine elbette aşina. Fakat bu aşinalık genel
olarak Papağan, Zebra, Midas gibi bilinen türleri
pek aşmıyor. Ve Amerikan çikliti olarak isim yapmış türlerin özellikleri biraz haksız bir şekilde bu
coğrafyanın tüm türlerine addediliyor. En başta şunu söylemeliyim ki, Amerikan çiklitlerini
genel olarak betimlemek imkânsızdır. Ne genel
olarak Midas ve Zebra gibi çok saldırgandırlar ve
dayanıklıdırlar denebilir, ne de Discus ve Melek
gibi uysal ve narindirler denebilir. Amerikan çiklitleri çok geniş ve değişken bir coğrafyaya yayılmış durumda ve coğrafyadaki bu değişkenlik
yüzbinlerce yıl içinde türlerdeki muazzam çeşitliliğe ve farklara neden olmuş. Bu nedenle onları bir kalıba sokmak mümkün değil. Kuşkusuz
bu özellikleri hobici için büyük bir avantaj. Kim
daha fazla renk, biçim, boyut, mizaç görmek istemez ki? Biraz klişe olacak ama gerçekten herkese
göre bir Amerikan çikliti mevcut. Bunu ilerleyen
18
satırlarda göstermeye çalışacağım. Ayrıca çeşitliliğin sadece morfolojik değil, davranışlar, mizaç
ve hatta üreme şekillerinde bile şaşırtıcı boyutta
olduğunu göreceksiniz. Şimdi alt başlıklar altında biraz daha ayrıntıya girelim.
Amerikan çiklitlerinin kökeni
Bildiğimiz gibi, milyonlarca yıl önce Dünya üzerinde tek bir kıta vardı. Ve şu an pek çok kıtada
aynı, yahut birbirinin muadili olan türlerin bulunması, tek-kıta döneminin bir sonucudur. Çiklitler, yani Cichlidae familyasının kökeni Afrika,
Tanganyika’dır. Atlantik’in öbür kıyısında, Amerika kıtasında da çiklitlerin bulunması, tek-kıta dönemiyle kolayca açıklanabilirdi. Fakat buna kronolojik bir engel var. Bildiğimiz modern kıtaların
ayrışması bundan yaklaşık 200 milyon yıl önce
gerçekleşirken, çiklitlerin beşiği Tanganyika gölü
ise 20 milyon yaşındadır. Bu durumda, Amerikan çiklitlerinin ataları son 20 milyon yıl içinde
Atlantik’i aşarak yeni Dünya’ya varmış olmalı. Bilim adamlarına göre, Dünya’nın geçirdiği son bu-
zul çağları deniz düzeyinin düşmesi ve suların istikrarsızlığı nedeniyle bu göçe yardım etmiş olabilir. Eğer bu göç gerçekleşmişse, görece daha
batıda bulunan Hemichromis (örneğin mücevher) ve Thylochromis türleri, Amerikan çiklitlerinin atası olabilir.
Amerikan çiklitlerinin kıtalardaki yayılımı
Afrika çiklitlerindeki iki ana grup gibi, Amerikan
çiklitlerini de coğrafyaya göre iki ana gruba ayırmak mümkün. Şimdi bu iki grubu tanıyalım:
Amerikan çiklitlerinin kıtalardaki yayılımı
Orta Amerika çiklitleri
Amerikan çiklitleri Amerika kıtalarında kuzeyde
Meksika’dan güneyde Arjantin’in kuzey sınırlarına kadar yayılmıştır. Orta Amerika denen coğrafya Nikaragua, Honduras, Guatemala, Panama
gibi anakaraya bağlı ülkeler ve Küba, Haiti gibi
ada-ülkeleri içerir. Orta Amerika çiklitleri bu coğrafyanın tüm tatlı ve acı sularına yayılmıştır; bunlara göller, volkanik göller, kanallar, deltalar, akarsular dahildir. Peki Orta Amerika çiklitleri hangi
türlerdir? Ülkemiz akvaryum piyasasından birkaç örnek verdiğimde kafanızda bir tip oluşacak:
Zebra, Midas, Rainbow, Jaguar, Jack Dempsey,
Texas, Ateşağız gibi türler hem dünyada hem ülkemizde en bilinen ve popüler Orta Amerika çiklitleridir. Ayrıca insan yapımı Papağan ve Flower
Horn balıkları da (bunlar gerçek bir “tür” değildir)
Orta Amerika kökenlidir. Bu türleri saydığımda
kafanızda bir model oluşmuş olmalı. Evet, Orta
Amerika çiklitleri çoğunlukla agresif, orta boy-
dan büyük boya doğru seyreden, dayanıklı balıklar. Hemen hepsi omnivordur ve bu sayede pek
yiyecek sıkıntısı çekmezler. Tatlı su omurgasızları, kabuklular, yosun ve küçük balıklar çoğu omnivor tür gibi onların da hayat boyu menüsünü
oluşturur. Üreme tipi tektir; hepsi tek eşlidir ve
düz yumurta dökerler. Her çiklit türü gibi yavrularını korurlar, ki bu çabaları çoğumuzun akvaryumlarında ciddi sorunlara yol açmıştır. Düz zemine yumurtlayan, ve ağızda kuluçka yapmayan
bir türün serbest gezen yavruları avcılardan korunması için geniş bir bölgeyi tutması (bu bölgenin alanı kimi büyük türlerde birkaç metrekarreyi bulabilir) ve son derece tetikte ve saldırgan olması lazımdır. Bu nedenledir ki tüm düz yumurta dökenler gibi Orta Amerika çiklitlerinin saldırganlığı üreme esnasında katlanarak artar. Ancak
bazı Orta Amerikalılar vardır ki, bunların terör estirmesi için üremesine gerek yoktur. Tüm üyelerinde bölge tutma ve tür içi saldırganlık bulunan
Orta Amerika çiklitlerinde bu davranışların etkisi
boyutla birlikte artar. Trimac, Jaguar, Midas, Motaguensis gibi türlerin boyu 30cm yi bulur. Mizaç olarak agresif olarak bilinseler, ve hatta “psikopat”, “katil” gibi insana özgü sıfatlarla özdeşleştirilseler de, akvaryumlardaki saldırganlıklarının
nedeni, içgüdüsel olarak beslenmek ve üremek
için bölge tutmaya ve bunu savunmaya programlanmış olmalarıdır. Yani aslında onlar kötü
değil, çevreleri kötüdür (yetersizdir).
Aequidens ‘goldsaum’
Şu ana kadar daha çok mizaçlarından bahsettik.
Biraz da iyi özelliklerine bakalım. Önceki paragraflarda Amerikan çiklitlerinin muazzam çeşitliliğinden söz etmiştim. Orta Amerikalılar da, Güney Amerikalılar kadar olmasa da görsel olarak
müthiş bir çeşitlilik sunarlar. Özellikle vücut tipi
çeşitliliği, örneğin Malawi çiklitlerindeki çeşitliliğin çok daha ilerisindedir. Büyük ve yüksek vü19
taları da kapsar. Öyle ki, okyanus sularında yavru
gezdiren Mayan çifti gördüğünü söyleyen tanıklar vardır! Bir diğer örnek, tuzlu su akvaryumunda aylarca beslenen ve gelişme gösteren FH lardır. Fakat elbette biz bunu denemenizi önermiyoruz.
Amatitlania nigrofasciata
Archocentrus multispinosus
cutlu tipin simgesi Midasın yanında, balık avcılığı için özelleşmiş, silindirik vücutlu ve büyük
ağızlı piskivor (balık yiyici) Jaguar, Dovii, Güney
Amerika toprak yiyenlerini hatırlatan şekilleriyle Torichthys cinsi (örn. Ateşağız), eşi benzeri olmayan Jack Dempsey, iri ve yüksek gövdeleri,
küçük ağızları ve bebeksi yüzleriyle büyük çiklit sevenlere iyi bir alternatif sunan Vieja ve Paratheraps cinsleri bu farklı tiplerden sadece birkaçıdır. Orta Amerika çiklitlerindeki farklılıklar o
denli fazladır ki, bilim adamları Salvini, Mayan ve
Beani gibi birtakım “kararsız” türleri hâlâ uygun
bir sınıflandırmaya sokamamıştır. Sınıflandırmadaki bu zorluk sürpriz değildir. Çünkü ne kadar
farklı görünseler de, Orta Amerikalılar kolay şekilde hibritleşir. Hatta kişisel olarak o kadar çok
farklı türün hibritine rastladım ki, artık bu türlerin hepsinin birbiriyle hibritleşebileceğine inanmaya başladım.
Orta Amerika çiklitlerinin bir diğer eğlenceli özelliği tuza olan dayanımlarıdır. Çiklitler ikincil (tuzlusudan tatlı suya geçmiş) tatlı su balıklarıdır. Dolayısıyla tuz dayanımları şaşırtıcı değildir. Ancak
Orta Amerika ’da ömrünün çoğunu acı/tuzlu
suda geçiren çiklit türleri vardır. Buna en iyi örnek Mayandır; bu türün habitatları lagünleri, del-
20
Güney Amerika Çiklitleri
Güney Amerika deyince akla Amazon gelir. Amazon nehrinin içerdiği binlerce tür içerisinde çiklitler de yerini almıştır. Güney Amerika çiklitlerine ülkemizden Discus, Melek, Severum, Güney
Amerika cüce çiklitleri, Astronot, Green Terror ve
toprak yiyenleri örnek olarak sayabilirim. Bu liste
bile bu gurubun ne denli çeşitli olduğuna dair
fikir veriyor. Ki aslında çeşitlilik Orta Amerika’nın
da üzerinde. Güney Amerika çiklitlerini bir yaşama sığdırabilmek çok güç. Sadece yüzlerce türden biri olan Discusun hobide ne kadar yer kapladığını ve ne denli sevildiğini düşünürsek, ilgiyi bekleyen diğer tüm türler insanı hem heyecanlandırıyor, hem de ürkütüyor. Discus hakkında bir parantez açayım. Yıllarca ayrı bir yerde tutulan Discus artık çoğumuzun bildiği gibi bir Güney Amerika çiklitidir. Onu özel yapan mukozayla yavru besleme, popülasyon içi hiyerarşi, ilginç
davranışlar ve interaktiflik aslında Amerikan çiklitlerinin çoğunda bulunan özelliklerdir.
Güney Amerika çiklitleri Amazon nehir sistemiyle birlikte her türlü suda bulunur. Bu denli farklılaşmalarının bir nedeni belki de, birbirinden bağımsız habitatlara yayılmış olmalarıdır. Bir popülasyon iki gruba ayrılır ve bağlantı kesilirse, biliriz ki birbirlerinden farklılaşmaları kaçınılmazdır..
Güney Amerika çiklitleri Orta Amerikalılar gibi
omnivor karakterdedir. Bunun yanı sıra, balık avlamak için özelleşmiş türler (Peacock Bass, Mızrak çiklitleri) ve çoğunlukla bitkisel beslenen türler de (Uaru) mevcuttur. Üreme yöntemleri yalnızca Orta Amerika da ki kuzenlerindeki gibi yumurta dökmekten ibaret değildir; yumurta dökmenin yanı sıra, ağızda kuluçka, gecikmeli ağızda kuluçka gibi yöntemleri de kullanırlar. Yavrulara bakım her türde dişi ve erkeğin ortak görevidir, hatta kimi türlerde erkek bile ağızda kuluçka yapabilir!
Bu grup içinde, Astronot, Cüceler, Acaralar (Green
Terror, Keyhole) ve Heroineler (Severum, Çikolata) zaten biliniyorlar. Fakat ben iki alt gruba daha
fazla değinmek istiyorum: Toprakyiyenler ve Mızrak çiklitleri. Bu iki grup kendi içinde müthiş bir
çeşitlilik barındırmakta ve buna rağmen ülkemizde yurtdışına nazaran çok az ilgi görmekte.
Toprakyiyenler (ing. Eartheater) zemindeki tortu ve
malzemeyi sürekli ağızda eleyerek beslendikleri
için bu adı almıştır. Dolayısıyla ağız aşağı doğru
evrilmiş, burun uzamıştır. Bu grubu çoğunlukla
Geophagus cinsine üye türler oluşturur. Bu zarif balıklar çoğunlukla ağızda kuluçka yöntemini
benimsemiştir. Bir çiklite göre son derece sakin
mizaçlıdırlar, boyları da 15-20cm civarında olduğu için, akvaryumlarda uyumlu bir alternatiftirler. Ancak türe özgü akvaryumda beslenmeleri,
onların doğal davranışlarını görebilmek ve görsel uyum açısından tercih edilmelidir.
Değinmek istediğim diğer grup Mızrak çiklitleri, yani Crenicichla cinsine mensup türler. Adından da anlaşılacağı üzere, silindirik bir gövdeye
sahiptirler, hatta görebileceğiniz en silindirik çiklitlerdir! Bu garip ve ilk bakışta göze çiklit gibi görünmeyen türler, kendi aralarında çok fazla farklılaşmıştır. 8cm den 45 cm ye kadar farklı boyda ve
bambaşka desen ve renktedirler. Mızrak çiklitleri ülkemize henüz giriş yapmamıştır, ancak çeşitlilikleri ve sıradışı yapıları nedeniyle üzerine eğilmeye değer bir grup olduklarını söyleyebilirim.
Sürü balıklarının uyumlu yüzüşlerini sevenler için
çiklitler şu ana dek pek iyi bir seçenek olmamıştır. Fakat bu coğrafyada onları da memnun edecek türler var. Bildiğimiz Discus ve Meleğin yanı
sıra, P. Altum ve Festivum (Türkçe adıyla Bayrak
çiklit), Amazon’da sürü halinde gezer. Yeterince
büyük bir hacim sağladığınız takdirde siz de bu
davranışı gözlemleyebilirsiniz.
Birbirinden bu kadar farklı türler içeren bir coğrafyadan rekorlar çıkması elbette kaçınılmaz. Peacock Bass grubuna ait olan, Amazonun “top
predator”lerinden Cichla Temensis 12 kg ye ulaşan ağırlığıyla en ağır çiklit türüdür. Diğer yandan çiklit dünyasının en küçük türleri de bu canavarla aynı suları paylaşmaktadır. Lakin onlar
Temensis gibi açık sularda balık avlanmak yerine, dipte yoğun bitki ve tortunun arasında dikkat çekmeden gezinirler. Ramirezi, Kakadu, Bolivian Ram gibi popüler örneklerden tanıdığımız
Güney Amerika cüce çiklitleri Cichlidae familyasındaki en küçük türlerden bazılarını oluşturur.
Akvaryumda Amerikan Çiklitleri
Şu ana kadar Amerikan çiklitlerinin coğrafik yayılı-
Astronotus ocellatus
Cleithracara maronii
mından ve çeşitlerinden bahsettim. Ancak tabi
ki, her balığı potansiyel akvaryum balığı olarak
gören biz akvaristler için akvaryumdaki durumları daha önemli. Çiklitlerin akvaryum hobisinde
patlama yapmalarına yol açmış avantajları Amerikan çiklitlerinde de değişen ölçeklerde mevcut.
Hemen hepsi PH ı sabit, nitrat oranı düşük, çevresel stres etkenleri azaltılmış (hacim, kalabalık,
saklanma yeri, agresiflik) bir akvaryumda rahatça yaşayıp serpileceklerdir. Özellikle Orta Amerika çiklitleri, hobide görebileceğiniz en dayanıklı balıklar arasındadır. Dayanıklılık konusunda
malesef Güney Amerika’da birkaç istisna var. Discus, melek, Güney Amerika cüceleri ve Altum bu
konuda başı çekiyor. Bu türleri beslerken, su kalitesine ve stres etmenlerine ekstra dikkat göstermek gerek. Bundan dolayı Amerikanlara veya
hobiye yeni başlayacaklar için uygun bir seçim
değiller. Ayrıca doğada çok uç su koşullarında
yaşayan, G.Balzanii ve kimi toprakyiyenlerin istediği şartları sağlamak her akvaristin yapabileceği bir şey değildir. İstedikleri şartları sağlamadığınız takdirde, en iyi ihtimalle üreme gerçekleşmeyecektir.
Amerikan çiklitlerinin üremeleri de son derece kolaydır. Özellikle Orta Amerika çiklitlerinde, bir
dişi, bir erkek ve bir çömlek üreme için çoğu za21
lara girişmek, felaketlere yol açabilir. Son ve bence en önemli nokta, karmada üremeye izin vermemektir. Çok geniş hacim ve küçük balıklardan
oluşan seyrek bir kadro söz konusu değilse, sonuç en azından strestir.
Cleithracara maronii
man yeterlidir. Zebraların üreme konusunda ne
kadar hevesli olduklarını biliriz; aslında tüm Orta
Amerika türleri ve çoğu Güney Amerika türü bu
konuda onlardan geride değildir. Üreme konusunda diğer çiklitlerden farklı olarak dikkat edilmesi gereken şey, üreme sırasındaki saldırganlıklarıdır. Orta derecede veya daha yüksek saldırganlığa sahip türlerin karma bir akvaryumda eş
tutmaları ve üremeleri diğer balıklar için ciddi sıkıntı yaratır, ölümlere yol açabilir. Bilinmesi gereken diğer bir husus karmada doğan yavruların çok geçmeden diğer balıklara yem olacakları gerçeğidir. Büyük ve agresif türlerde (Midas, Jaguar, Green Terror vs.) eşlere kendilerine özel geniş hacimli bir akvaryum sağlamak da güvenlik
için yeterli olmayabilir. Üreme esnasında çok agresifleşen eşler sıklıkla kavga edebilir.
Benim ve birçok hobicinin en sevdiği akvaryum
tipi olan karma akvaryum, Amerikan beslemek
isteyenlerin ilk aklında gelen akvaryum tipidir.
Bu inanılmaz çeşitli ve farklı karaktere sahip türleri birarada, etkileşirken gözlemek kuşkusuz çok
keyifli. Ve aslında çoğu Amerikan çiklidi de farklı ölçeklerde karmalar için uygundur. Fakat karma konusunda da dikkat edilmesi gereken birkaç önemli nokta var. İlk olarak, Afrika çiklitleriyle
Amerika çiklitlerini karıştırmayın. Bu ancak türleri çok iyi tanımayan birinin yapabileceği bir şeydir. Çoğunlukla sert su ve yüksek PH isteyen ve
farklı vücut diline sahip Afrikalılarla Amerikanları aynı anda mutlu etmek mümkün değildir.
İkinci olarak, karacağınız balıkların yakın mizaçta ve boyda olmasına dikkat edin. Yakın mizaçta
oldukları sürece, Green Terror, Severum ve Astronot gibi Güney Amerikalılarla Orta Amerikalıları karmak herhangi bir sorun yaratmayacaktır.
Diğer bir önemli nokta, Dovii, Midas, FH, Trimac
gibi hiper-agresif türlerden uzak durmaktır. Daha
az saldırgan türlerin karmasını denemeden bun-
22
Hiper-agresif türlerin karmaya uygun olmadığını
yazdım. Peki bu saldırgan oldukları kadar güzel
olan türleri nasıl besleyeceğiz? Elbette tek başına. Sadece hiper- agresif olanları değil, çoğu büyük Amerikanı (Astronot, Severum, Green Terror,
Texas) tek başına baktığınızda bu hobide olabilecek en sıradışı deneyimleri yaşayacaksınız. Çünkü tek başına bakıldıklarında, kendi aralarında hiyerarşik yaşayan ve sosyal olan bu hayvanlar, sizle de kendi tarzlarında sosyalleşmeye başlar. Bir
balıkla etkileşime girmek, onun tarafından muhatap alınmak, bana göre bir akvaristin bu hobiden alabileceği en büyük keyiflerden biri. Bu
keyfi de büyük Amerikan çiklitleri dışındaki balıklarla almanız pek olası değil. ABD de büyük
Amerikanları tek başına besleme çok yaygın bir
durum. Onlar tek başına besledikleri çiklitlere
“wet-pet” (ıslak ev hayvanı) diyorlar.
Amerikan çiklitlerini tanıtan bu yazıda başlangıç
için elbette öneriler vereceğim. Hobiye veya
Amerikan çiklitlerine yeni başlayan akvaristlere
uygun türler, dayanıklı, fazla saldırgan olmayan
türler olmalı. Dolayısıyla Orta Amerika’ dan Rainbow, Sajica, Nicaraguense, Güney Amerika’ dan
Severum, Çikolata, Blue Acara gibi türler önerilebilir.
Neden Amerikan çiklitleri?
Şu ana kadarki kısımda bu soruya kısmen cevap
verdiğimi düşünüyorum. Fakat gene de Amerikan çiklitlerinin kendine özgü ve akvariste keyif
verecek özelliklerini toparlamak gerekirse;
Görsellikleri: Gerçekten de Amerikanların bu konuda Afrikalı kuzenlerinden aşağı kalır yanı yok,
dahası, boyut, şekil, desen ve renkte çok daha
fazla çeşit sunuyorlar. Tabi ki bu “bambaşka” türleri (örneğin Astronot ve Remirezi) çoğu zaman
aynı akvaryumda besleyemiyoruz, fakat aynı
coğrafyanın balıkları olmaları, Amerikanlara eğilecek bir akvarist için önemli bir nokta. Hatta
bambaşka görünen türlerde Amerikanlara özgü
ortak karakteristiklere rastlamak oldukça heyecan verici olmalı!
Sosyallikleri: Tabi ki bu özellike bazı türler için “antisosyal” olarak da tanımlanabilir. Gene de uyum-
suz, düzen bozucu bir mizaç bile bana göre ruhsuzca akvaryumda dolanmalarından iyidir. Amerikan çikliti akvaryumlarında bölge tutma ve hiyerarşi oluşumu kaçınılmazdır. Oluşan hiyerarşi kolay kolay bozulmaz, balıklar statülerini bilirler. Bu türleri besleyen birinin hemen farkettiği
bir başka sıradışı özellik, bu balıkların kendilerine
özgü karakterleri olmasıdır. Karakter türden türe,
hatta tür içinde bireyden bireye göre bile değişiklik gösterebilir. Yani sakin ve uyumlu diye aldığınız Rainbow akvaryumda bir Salvini gibi terör
estirebilir. Bu gibi durumlar kimine göre bir sıkıntı, kimine göre ise hoş bir sürprizdir. Size de hoş
bir sürpriz olarak gelirse, Amerikanlarla olan ilişkiniz uzun olacak demektir. Balıkta karakter ve sıradışı davranış deyince akla ilk gelen balık kuşkusuz Astronot’tur. Astronot’u anlatmayı da başka
bir sayıya bırakalım.
Üreme: Amerikan çiklitleri kolay ürer. Tek eşlidirler
ve çoğu türde düz zemine yumurtlama ve eşle
birlikte yavru gezdirme görülür. Yavru gezdirme,
eğer daha önce rastlamadıysanız, sizi çok şaşırtacaktır. Eş tutma, kur merasimi dâhil tüm üreme süreci, Amerikanların en güzel yönlerinden
biridir. Üreme sürecinde hemen her türde renkler coşar. Ayrıca Sajica, Carpinte, Cutteri, ve Severum gibi bazı türlerde ise toptan bir renk değişimi görülür. Bu, seyredene müthiş keyif veren bir
olaydır. Temel nedeni ise tehlike sinyali vererek
çevredeki avcı ve rakipleri yavrulardan uzak tutmaktır. Balıklardaki renk kontrastının artması tehlike sinyali işlevi görür.
Dekorasyon: Eğer doğal görünen ve beslenen
canlının habitatına yakın dekorasyonlardan hoşlanıyorsanız, Amerikan çiklitleri tankınızı da güzelleştirecek demektir. Çoğu Amerikan çiklitinin habitatında bol miktarda kütük, kaya, tortu ve bitki artıkları bulunur. Kahverengi ve sarının tonları hakimdir. Böyle bir ortamı akvaryumlarımızda doğadan faydalanarak kolayca yaratabiliriz. Tanka konan bitki artıkları zamanla tannin
maddesi salacak ve su doğadaki gibi sararacaktır. Ayrıca bir kısım Orta Amerika ve Güney Amerika çiklitleri bitkilerle dosttur. Cüce Acaralar ve
Güney Amerika cüceleri gibi türler zaten doğada da bitkilerle iç içe yaşar, dolayısıyla böyle türlerin yanına bitki eklemeniz, hem akvaryumu
doğal gösterecek, hem de balıkları mutlu edecektir. Doğada bitkili bir ortamda yaşamamasına
rağmen Sajica, Salvini, Jaguar gibi türler de belli
bitkilerle birlikte beslenebilir. Fakat üreme duru-
munda çevrelerindeki her şey gibi bitkileri de elden geçirebilecekleri unutulmamalıdır.
Parachromis
managuensis
Eşeysel farklar: Çoğu Amerikan türü, çiklitlerdeki genel dişinin erkekten daha küçük ve daha
gösterişsiz olması kuralına uyar. Ancak bazı Orta
Amerika türlerinin dişileri için bunu söylemek
haksızlık olur. Motaguense, Salvini, Sajica, Red
Terror, Nicaraguense gibi türlerin dişileri, adeta
erkekten farklı bir türe ait gibi görünür ve gösterişte de geri kalmazlar. Bu yüzden bu türleri üretmek, cinsiyetlerin kendine özgü güzelliklerini
seyretmek açısından oldukça keyiflidir.
İlk paragrafta da belirttiğim gibi, Amerikan çiklitleri akvaristlere “yeni bir dünya” sunuyor. Bu dünya
öyle geniş ki, girdikten sonra geri dönmeniz oldukça zor olabilir. Ben, insanlar arasındaki mentalite uyumu gibi, bir akvarist ve beslediği türler
arasında da benzer bir uyum olduğuna, akvaristin bir şekilde kendine uygun türü bulacağına
inanırım. Amerikanlarda hemen her tür akvarist
için bir seçenek mevcut. Kimsenin size önyargılarını aşılamasına izin vermeyin. Kendiniz deneyerek öğrenin, ve keşfedin. Şayet çiklitlerin sosyal yaşamıyla ve ilginç davranışlarıyla büyülenmiş bir akvaristseniz Amerikanlar tam size göre
demektir. Tabi bu noktada bulunabilirlikleriyle
ilgili bir itiraz gelecektir. Ve oldukça haklı bir itiraz. Ülkemizde bu devasa balık grubuna karşı ilgi
çok az, dolayısıyla piyasadaki bulunabilirlikleri de
buna paralel seyrediyor. Bu yüzdendir ki, Amerikan çiklitleriyle ilgilenen akvaristler hobi ortamında biraz misyoner gibi çalışır. Çünkü bu türlerin yayılmasını sağlamanın yolu talep ve ilgi yaratmaktan geçiyor. Bu tanıtıcı yazı da bu gayretin bir parçası oldu. Umarım, Amerikan çiklitlerini bilsin veya bilmesin, okuyanlara onlar hakkında bir fikir verebilmiş ve ilgi uyandırabilmişimdir.
23
Gültekin
Sabana
26
Güneydoğu Asya
Biotop Paludariumu
Güneydoğu Asya, Asya kıtasından
Okyanusya’ ya kadar uzanan
bölgeye verilen genel isimdir.
Endonezya, Filipinler, Kamboçya,
Laos, Malezya, Burma, Singapur,
Tayland, Vietnam burada
bulunan ülkelerdir.
27
sürer. Ve sonrası ise çok nadir gerçeklesen yağışlar, göletlerde ve akarsularda düşen su seviyeleri
olarak; Güneydoğu Asya da ki sucul yaşamı oluşturur.
Geçen yazımda sizlerle yeni projeler ve tankların
inşası konusunda çalışmalar yapacağımızı söylemiştim. İlk olarak çok geniş bir sucul yaşam alanına sahip olan Güneydoğu Asya bölgesi ile başlamak istedim. Paludarium yapımına başlamadan
önce yapımına başlayacağımız bölgeyi tanımakla başlayalım.
Güneydoğu Asya, Asya kıtasından Okyanusya’ ya
kadar uzanan bölgeye verilen genel isimdir. Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya,
Burma, Singapur, Tayland, Vietnam burada bulunan ülkelerdir. Genellikle tropik iklim hâkimdir.
Haziran ve Eylül ayları arasında tropik Muson
yağmurları etkilidir. Ekim ayından itibaren serinlemeye başlayan hava sıcaklığı Ocak ayına kadar
28
Bu sayımızda örnek alacağımız Güneydoğu Asya
ülkesi Tayland. Tayland da iklim olarak üç farklı
bölge ile karşılaşırız. Güneyde üç mevsim (serin,
kurak ve yağmurlu) orta Tayland da iki mevsim
(sıcak ve yağmurlu) görülür. Kuzeyde ise yine üç
mevsimli fakat 5 ºC kadar düşebilen soğuk bir
hava ve çöl kadar sıcak olan bir kurak hava değişimi görülür. Bu değişiklikler doğal olarak bitki ve
hayvan dağılımında da coğrafi olarak farklılıklar
görülmesine sebep olur. Bu projemde Tayland
’ ın en büyük şelalesi olan Thi Lo su şelalesi ve
Mae Klong nehri üzerinde ki yaşamı örnek alıp,
fotoğraflarla beraber ilk önce hayal dünyamda
canlandırıp sizlerle paylaşacağım.
Thi Lo su şelalesi Tayland’ın kuzeybatısında Tag
şehrinde bulunuyor. Gidebilmek için öncelikle 100 km içerisine sığdırılmış 1800 keskin virajli bir yolu geçip, ardından 3,5 saatlik bir bot yolculuğu ve 12 km lik bir dağ yürüyüşünü aşmanız gerekiyor.
3,5 saat süren bot yolculuğu ise paludarium için
bize eşsiz bir ilham kaynağı oluyor. Yol üzerinde
irili ufaklı onlarca mini şelale ve mossların ve sucul canlıların müthiş görüntüleri bulunuyor.
Güneydoğu Asya biyotopunun olmazsa olmazı ise
nem. Buradaki nem durduğumuz yerde bizi sırılsıklam etmeye yetecek kadar yüksek. Özellikle bu tip yağmur ormanı bölgelerinde nem %90
a kadar çıkıyor. Yapacağımız sistemin tamamen
kapalı bir sistem olması nemi kontrol edebilmemiz için hayati önem taşıyor.
Resimlerde de görebileceğiniz gibi dekorasyonumuzun en önemli parçasını ağaç kökleri ve köpükten yapacağımız taklit kayalar oluşturacak.
Bu bölgede yüksek nemden ötürü her yer moss
duvarları ile kaplı. Yapacağımız paludariumda
hatalarımızı kapatmamıza en büyük yardımcıda
zaten bu mosslar olacak. Su özelliklerine gelince
bu bölge genelinde bulanık ve PH 6.5 civarında.
Akarsulardaki balık cinsleri ise genellikle kedibalığı türleri ve yılanbaşlar; durgun bölgelerde ise
Betalara ve Guramilere rastlanıyor. Durgun bölgelerde suyun oksijen yönünden fakir olmasından dolayı genellikle labirent sistemli balıklar
bulunuyor. Kurak sezonlarda pek çok akarsuyun
seviyesi de düştüğü için onların beslediği göller
ve göletlerde kuruyor veya kurumaya çok yaklaşıyor. Bu zamanlarda labirent sistemi ile nefes
alan balıklar bir sonraki yağmurlu sezona kadar
hayatta kalabiliyor.
Su bitkileri de genellikle sazlar, nilüferler ve su mercimeği türlerinden oluşuyor. Yapacağımız tankta bitkilerin durumu da tamamen yapacağımız
tankın ebadı ve suyun akıntısına bağlı. Eğer bir
durgun su similasyonu yapacaksak su mercimekleri ve hacme göre mini nilüferler kullanabiliriz. Eğer akarsu modeli veya şelale yapacak isek
suda oluşan akıntıdan dolayı mercimekler bir köşede sıkışıp kalır ve hoş bir görüntü yaratmaz.
Ayrıca yapacağımız sistemin devamlılığı da çok
önemli. Çok az bir dış yardımla kendisini idare
ettirebilen bir sistem yapabilirsek o kadar gerçeğe yaklaşmış oluruz. Tankın yapımını ve dekorasyonla ilgili diğer ayrıntıları bir dahaki sayımızda
sizlerle paylaşacağım. Gelecek sayımızda buluşmak üzere.
29
Eren
Yelkenci
xxxx
Bu ayki tank tanıtımızı resif akvaryumlarına ayırdık
ve söyleşimizi Eren Yelkenci ile yaptık
Hobi denildiğinde aklıma beni günlük streslerimden ve kafamın içerisinde gezen binlerce düşüncenin sebep olduğu baş ağrılarından kurtaran, mutluluk ve sakinlik veren aktiviteler geliyor.
İşte bu yüzdendir ki bir hobi aile fertleri tarafından istenilmiyor ve ciddi sıkıntılara yol açıyorsa
bu hobi olmaktan çıkar bir ızdırap ve bir saplantı halini alır. Aileyi oluşturan bireylerin birbirlerini
düşünerek davranmaları ve hoşgörünün hâkim
olmasına izin vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda eşimin hakkını yiyemem, gerçekten de yardımcı olmanın ötesinde benimle
birlikte hobiyi sahiplendi diyebilirim, canlılarımızın ve akvaryum üzerindeki emeğin en az üçte
biri kendisine aittir. Öncelikle eşime bu katkılarından dolayı çok teşekkür ederim.
Su canlılarıyla ilk tanışmam 9-10 yaşlarındayken
çoğu kişide olduğu gibi bir fanus ile oldu, fanusta beslediğim kırmızı Beta balığını uzun yıllar yaşatmayı başarmıştım. Fanusta Beta balığı beslerken beni en çok çeken şeylerden biri de sudan aldığım yosun, vb. parçacıkları mikroskopla inceleyip minik canlıları gözlemlemekti. Lise
süresince ara verdikten sonra üniversite için eve
çıktığımda 80-100 lt civarı olan ilk akvaryumumu kurdum ve çeşitli cichlid balıkları besledim.
Daha sonra evlilikle beraber yeni eve yeni bir ak-
30
varyum isteyerek 400 lt’lik cichlid, sonrasında taşınma ve yine yeni ev bahanesiyle şu anki akvaryumumu cichlid akvaryumu olarak kurdum. Neredeyse her cichlid türünü besledikten, her tür
kaya ile çeşitli dekorasyonlar yaptıktan sonra sistemi ellemeden uzun süreler kendi kendine devam etmesinden sadece seyretmekten sıkıldım
ve bu sıkıntı da tuzlu su macerasının başlangıcı
anlamına geldi.
Tatlı su akvaryumları ile ilgilenirken deniz akvaryumlarını hep göz ardı ederdim, balıklar pek
dikkatimi çekmezdi ve hoşuma gitmiyordu.
İlk kez güzel bir resif akvaryumu gördüğümde
çok etkilendim ve araştırmaya başladım. Araştırdıkça da ilgim ve sevgim arttı. Böylece evdeki 180x60x80 (h) cm ve sumpı 100x 45x45 (h)
cm ebatlarındaki tatlı su tankımı tuzlu suya çevirmeye başladım. Akvaryuma ilk tuzu döktüğüm tarih olan 20.01.2009 hayatımdaki yeni bir
dönemin başlangıcı oldu. Ayrıca sistemimde ilaveten 20x45x45 (h) cm ebadında bir su ekleme ünitem bulunmaktadır. Mobilyamın özellikleri ise 70 cm yükseklikte ve 5x5 cm metal iskelet üzerine membran kaplamadır. Çoğu resif akvaryumunun yapısından farklı olarak akvaryumun yüksekliğinin 80 cm, mobilya yüksekliğinin
ise 70 cm olmasının sebebi daha önce bahsetti-
Australia Cynarina Lacrymalis
Australia Cynarina Lacrymalis
Octopus
Scolymia
Australomussa
Acanthastrea
Echinopora Gemmacea
Acanthastrea
ğim gibi tatlı sudan dönme olmasından kaynaklanıyor. Bu yükseklikler sump içinde çalışma, akvaryum içinde çalışma, kaya tasarımı, vb. konularda fiziksel olarak işi çok zorlaştırdığı gibi aydınlatma, vb. teknik konularda da dezavantajlara
sahipti. Yine de çilesine katlanabilen için 80 cm
yükseklikte bir akvaryumu izlemek çok başka bir
duygu…
dim. Zamanlayıcılarla gün doğumu ve günbatımı efekti sağladım. T5 florasanları ve metal halide lambaları tavsiye edilenin dışında 18 ay boyunca kullandım ve hiçbir olumsuz etkisini görmedim. T5 florasanlar arasında renklenmeye en
etkili KZ Fiji Purple’ı görüyorum. Bir yenilik olarak
metal halidelerin yerine LED kullanacağım armatürün çalışmaları devam ediyor.
Başlangıçta konuyla ilgili yeterince bilinçli olmamam sebebiyle donanım konusunda profesyonel ürünlerden çok uygun fiyatlı ürünleri tercih
ettim. Protein Skimmer olarak 1500 lt için uygun
Venturi sistemli bir Reef Octopus, geri dönüş
motoru olarak NewJet 4500’ü ve akıntı motorları
olarak yeni nesil Seio Prop 1500 ve Hydor Koralia
3’ü kullanıyorum. Bunların dışında sert mercanlara girişle birlikte Tunze Wavebox 6212, fosfat
reaktörü, Teco Tr 20 soğutucu ve Bubble Magus
dozaj pompasıyla sistemi geliştirdim. Armatür
olarak 3x150W Metal Halide ve 8x54W T5 i birlikte kullanıyorum. Aydınlatmaya her zaman iki
farklı açıdan baktım, birincisi yeterlilik ve uygunluk ikincisi ise görsellik. Akvaryumun derinliğinin
80 cm olması sebebiyle metal halide lambaları
kullandım, yumuşak ve homojen ışık vermesi ve
renk çeşitliliği sebepleriyle de T5 ler ile destekle-
Bir Karadenizli ve çocukluğumdan beri yazları denizden çıkmayan biri olarak akıntı sistemini kurarken özellikle dalgalı havalarda dikkatimi çeken akıntıyı taklit etmeye çalıştım. Dip akıntısını
saat yönünde dönecek şekilde, yüzey akıntısı ise
dip akıntısı ile çarpışmadan saat yönünün tersine dönecek şekilde tasarladım. Yüzey akıntılarını
kuvvetli bir şekilde akıntı veren iki adet Seio Prop
1500, dip akıntılarını daha yumuşak ve yaygın
akıntı veren iki adet Karolia 3 ile sağladım. Tunze
Wavebox 6212 ile 3 cm’lik bir dalga oluşturdum.
Kumun kalkmaması için akıntı yönlerinin hassas ayarlanması gerekiyor, akıntıların çarpışması
kum kalkmasına ve aynı zamanda verimin düşmesine sebep oluyor. Buna ek olarak Wavebox’ın
sert mercanların polip açılımlarını gözle görünür
ölçüde etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
31
Clown tang
Anthias
Purple Fire goby
Nardoa Novaecaledoniae
Tomato Clown
Blue Mandarin
Sailfin Tang
Alg Eater Goby
Naso Tang
Tatlı su akvaryumumda kullandığım ince mercan
kırığını iyice yıkadım ve sistemi bu şekilde kurdum, üzerine 5 kg’lık üç torba canlı aragonit ekleyerek biyolojik oluşumu hızlandırmayı amaçladım. Kum yüksekliğini bir miktar DSB etkisi oluşturması amacıyla 8-10 cm civarı tuttum.
120 kg canlı kaya kullandım ve bu kayaların çoğu
2-3 yıllık olan 5 farklı akvaryumdan aldım. Bu sayede birçok faydalı ve birçok da zararlı canlı ile
birlikte sistemin oturması hızlandı. Beni çileden
çıkartacak ölçüde zararlı canlı sorunum hiç olmadı.
Akvaryum tatlı sudan çevirme olduğu için iniş sistemi güncel metotlardan biraz farklı olarak klasik
akvaryum tabanının delinmesi yöntemiyle gerçekleşiyor. İniş kulesi tamamıyla bioball ile dolu
ve üzerlerinden şelale şeklinde su iniyor. Biobalları kullanmamın asıl amacı sesi tamamen engellemeleriydi, bunun yanında bakteri için yüzey
oluşturmaları ve suyu havalandırması da avantajları. Bugün için iniş sistemi olarak daha modern ve uygun sistemler mevcut.
SPS tankları için soğutucunun olmazsa olmaz donanımlardan biri olduğu kanısındayım. Isı farklılıkları canlıları ciddi anlamda kötü etkileyebiliyor.
32
Bunun için hem ısıtma hem de soğutma özelliği
olan Teco Tr 20 yi kullanıyorum.
Katkı konusu benim için en karmaşık, kafa karıştıran konulardan biri oldu. Birçok katkıyı birlikte kullandığım için hangi katkının ne kadar işe
yaradığını çözmekte hep zorlandım ama kullanmaya da devam ettim. Birçok hata ve değişiklikler yaptım ve birçok sistem denedim. İlk başlarda Ca, Mg ve KH için Grotech ve Seachem’in
ürünlerini kullandım, belirli bir süre sonra tüketim arttıkça bu ürünler çok masraflı olmaya başladığı için dozaj pompası aldım ve balling yöntemine geçtim. Dozaj pompasının sağladığı iki
önemli avantajdan bahsedebiliriz; birincisi eklenen katkıyı güne yaydığı için su değerlerinde ani
oynamaların önüne geçmiş oluyoruz, ikincisi ise
hem çoğu katkı için elle katkı ekleme hem de sık
sık test yapma derdinden kurtuluyoruz. İşte bu
yüzden dozaj pompası en sevdiğim ve vazgeçmeyeceğim donanımlarımdan biridir.
Şu an için düzenli olarak kullandığım katkılar ise;
Sodyum Bikarbonat (Dozaj P. Günlük-500 ml),
Kalsiyum Klorür (Dozaj P. Günlük-70 ml), Magnezyum Klorür (%88) + Magnezyum Sülfat (%12)
(Dozaj P. Günlük-20 ml), Tropic Marin Mineral
Salt(Dozaj P. Günlük-400 ml), Brightwell Micro-
Red mushroom
Zoanthus
Tüp anemonu
Xenia
Zoanthus
Star polyp
Ricordea florida
Zoanthus
Glove Polyp
bacter 7 (Dozaj P. Günlük-5ml), KZ Meerwasser
Complex All in One (Dozaj P. Günlük- 3ml), Brightwell Replenish (Dozaj P. Günlük-1ml), Brightwell
Potassion, Grotech Vitamino M, Brightwell Koral Color, Brightwell Lugol’s, Seachem Strontium,
Seachem Reef Plus ve Tropic Marin Reef Aktif’i el
ile dozajloyorum.
Yemleme konusunda ilk bir yıl ve sonraki 6 ay olarak iki ayrı dönemden bahsetmem gerekiyor.
İlk bir yıl süresince 6-7 balık ile devam ettim. 1
kutu yemi 1 yılda bitirdim, yani çok az yemleme
ile gittim. Nitrat seviyem 5 ile 10 arasında değişiyordu. Sonrasında hızlı bir şekilde balık yükünü
arttırdım ve 40 balığa yaklaştım, bununla beraber yemlemeyi de kat be kat arttırdım, çeşitlendirdim. Bu süreçte de nitrat seviyem 5-15 (yemlemeden hemen sonra ve yemlemeden hemen
önce) arasında oldu.
Şu an için kullandığım yemler ise; New Life Spectrum Optimum Salt H2O (Otomatik Y.Günlük),
New Life Spectrum Thera – A (Otomatik
Y.Günlük), New Life Spectrum Marine Fish Formula (Otomatik Y.Günlük), Nutron Artemia (Otomatik Y.Günlük), Dondurulmuş Bitkisel Ağırlıklı Yem, Dondurulmuş Protein Ağırlıklı Yem,
Cyclop Eeze, Preis Coral Energizer, Brightwell
ZooPlanktos-S, Brightwell ZooPlanktos-L, Brightwell PhytoChrome, Brightwell PhytoGold-S,
Canlı PhytoPlankton, Brightwell Max Amino,
Brightwell Restor.
Ölçtüğüm Su değerleri
(Ortalama Aralıklar)
PH
8.2 - 8.3 PH
KH
7,5 – 8 dkH
Ca
450-460 ppm
Mg
1300-1350 ppm
Nitrat
5-10 mg/l
Nitrit
0 mg/l
Amonyak
0 mg/l
Fosfat
0,01-0,05 mg/l
Tuzluluk
34 - 35 ppt
Sıcaklık
26.5 ºC
Potasyum
~ 400 ppm
33
Tridacna Crocea
Montipora
Plate Montipora
Acropora
Montipora Digidata
Montipora Acropora millepora
Seriatopora hystrix
Tankımda bulunan canlılar
Balıklar : Tomato Clownfish(3), Sailfin Tang, Yellow Tang(3), Blue Mandarin (Dişi), Orange Spotted Goby, Yellow Wrassse, Sixline Wrasse, Alg Eater Goby, Blue Chromis(5), Purple Fire Goby(5),
Black and Gold Chromis (6), Anthias - Pseudanthias squamipinnis (1 Erkek- 4 dişi), Red Scooter
Blenny, Clown Tang, Lubbock’s Wrasse, Mirolabrichthys tuka, Doctor Wrasse.
Omurgasızlar : Counch(22), Turbo Snail(10), Cleaner Shrimp (4), Debelius Reef Lobster, Ağlı Deniz
Yıldızı (Nardoa Novaecaledoniae), Kum Anemonu (Yeşil), Tüp Anemonu, Kum Anemonu (Mor)
ve Tridacna Crocea(2).
SPS Mercanlar: Montipora Digidata (Yeşil), Pavona Cactus, Montipora Digidata (Kırmızı), Seriatopora Hystrix, Seriatopora Caliendrum, Acropora
Sp. (Yeşil - Mavi), Montipora Confusa (Kahve Rengi - Fıstık Yeşili), Montipora Confusa (Sarı), Montipora Plate (Yeşil), Montipora Plate (Pembe), Montipora Plate (Kırmızı), Acropora Sp. (Mor - Yeşil),
Montipora Undata, Süpermen Montipora, Acropora Millepora (Koyu Yeşil), Stylopora Pistillata (Yeşil-Mavi), Psammacora (Velvet Green), Pocillopora Sp., Montipora Digidata (Gri-Beyaz), Acropora Millepora (Pembe), Acropora Sp. (Yeşil),
Pavona Cactus (Yeşil), Acropora Sp. (Yeşil-Sarı),
Hydnopora (Yeşil) ve Montipora Digidata (Mavi).
34
Acropora
Acropora
LPS Mercanlar: Australia Cynarina Lacrymalis (Yeşil), Blastomussa (Kırmızı - Yeşil), Octopus Coral
(Yeşil - Pembe), Star Polip (Metalik Yeşil), Pectinia Cactus (Yeşil), Brain Coral (Yeşil-Mor-Kırmızı),
Scolymia Sp. (Bubble - Kırmızı), Australia Cynarina Lacrymalis (Kırmızı), Echinopora Lamellosa
- Blue Chalice, Star Polip (Floresan Çimen Yeşili),
Acanthastrea Coral (Kırmızı – Beyaz), Fragspawn
(Yeşil-Siyah), Coscinaraea Exesa (Beyaz), Merulina Coral, Australomussa Coral (Kırmızı), Echinopora Gemmacea (Chalice - Mavi-Mor-Yeşil), Echinopora Gemmacea (Chalice - Mavi Yeşil).
Soft Mercanlar: Leather, Xenia + Buton Polip
Kaya, Xenia + Mushroom (Mor Benekli) Kaya,
Zoa Kaya (Kahve-Mavi-Yavru Ağzı), Zoa Kaya
(Kahve-Mavi-Yavru Ağzı), Zoa Kaya (Fosfor Yeşil),
Zoa Kaya (Kahve-Turuncu), Mushroom Kaya (Kırmızı), Zoa Kaya (Pembe-Yeşil-Kırmızı), Ricordea
Yuma (Turuncu), Mushroom Kaya (Yeşil), Mushroom (Fosforlu Yeşil Filkulağı), Zoa (Sarı-Mor) +
Yeşil LPS Kaya, Zoa (Sarı-Kırmızı-Yeşil), Zoa Kaya
(Sarı-Kırmızı-Yeşil), Yeşil Mushroom Kaya, Ricordea Florida (Yeşil), Mushroom (Parlak Kırmızı),
Giant Mushroom (Yeşil), Zoa Kaya (Büyük Kafalı Gri-Yeşil), Zoa Kaya (Karışık), Palythoa + Bulleye Mushroom Kaya, Ricordea Florida (TuruncuYeşil), Ricordea Florida (Turuncu-Yeşil), Ricordea
Florida (Yeşil-Mor), Glove Polyp (Fosforlu Yeşil).
Akvaryumlarda bakım ve temizlik genelde işin en
can sıkıcı kısmıdır. Bende bu konuda genelden
çok farklı değilim. Ortalama üç günde bir camları siliyorum. Arka plan tamamen koralin alg kaplı olduğundan dolayı arka camda bir temizlik gerekli olmuyor. Beni en çok zorlayan konulardan
biri ise su değişimi ve ne yazık ki olması gerektiğinden çok daha az su değişimi ile idare etmeye
çalışıyorum. Temizlik için değil ama iyonik dengenin korunması amacıyla düzenli su değişimleri gerekli. İki ayda bir kez %10’luk su değişimi
yaparak, sodyum klorürsüz tuz ile destekleyerek
iyonik dengeyi ayakta tutmaya çabalıyorum.
Ekipman konusunda marka düşkünlüğünün dışında başarılı ürünleri iyi analiz ederek karar verilmesi gerektiğini de düşünüyorum.
Son olarak ne kadar her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışsak da bazen küçük kusurlar büyük so-
runlara yol açabiliyor. Önemli olan canlılarla ve
akvaryumla ilgilenirken eğlenmek, iyi zaman geçirmek, faydalı olduğunu hissetmektir. Özellikle
üniversite hayatım süresince ve sonrasında fotoğrafçılık, resim, bağlama gibi çeşitli hobi ve aktivitelere hatırı sayılır derecede zaman ayırdım
fakat resif akvaryumları bir özelliği ile diğerlerinden ayrılıyor; Canlı olması…
Bu hobide üniversite eğitimim gereği hayatımın
bir parçası olan fen bilimleri, matematik iş hayatımda pozisyonum gereği özel olarak ilgilendiğim sosyal bilimler ve hayatta görmekten, hissetmekten en çok tat aldığım sanat bir araya gelmiş durumda…
Bu canlılarla aynı ortamda bulunduğum her an ve
her saniye yaratanın sonsuz ilmine ve sanatına
hayran kalmamak mümkün değil…
*** Bu söyleyişi den sonra Eren beyin tatilde olduğu sürede, evindeki elektrik sigortalarının atması sonucunda maalesef tüm canlılarını
kaybetmiştir. Buradan kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Yeni ve daha güzel bir resif tankıyla aramıza tekrar gelmesi dileğiyle…
VorTech Dalga Motorları
Deniz akvaryumlarında, en son teknoloji ürünü olan Vortech dalga motorları,
mıknatıslı yapısı sayesinde motor kısmı camın dışarısında kalarak, suya herhangi
bir ısı vermedi gibi, çok az yer kaplayarak dalga motorlarında devrim yaratmıştır.
Geliştirilmiş gece modu ile motorların geceleyin daha yavaş çalışması, wireless
teknolojisi ile birden çok motoru kablo olmaksızın birbiriyle senkronize çalışması,
Random Crest modu gibi tamamen rastgele akıntı veren modları gibi bir çok
modu olduğu gibi, yemleme modu özellikleriyle akvaryum ortamında, tamamen
doğaya uygun bir ortam yaratılmasına yardımcı olmaktadır.
Modeller:
MP10: 750 - 6.000 lt/sa
MP20: 750 - 7.500 lt/sa
MP40: 3.750 -13.000 lt/sa
ekstremakvaryum.com.tr
Bahçekapı Mah. 2464. Sokak No: 4/1 (Doğukaradeniz Binası İçi) Şaşmaz / Ankara
Tel: 0312. 278 73 42 (pbx) Fax: 0321. 278 75 43 e-mail: [email protected]
DOĞU KARADENİZ
KURULUŞUDUR
Evimdeki Resif
Gökçe Ali Göktan
Işık
bu kadar önemli?
Dünyada ışığa gereksinim duymayan canlı sayısı
oldukça azdır. Işık dünya üzerinde yaşayan birçok canlının enerji kaynağı durumundadır. Pek
çok canlının hayatta kalmak ve gelişebilmek için
ışığa ihtiyaç duyduğu gibi, evlerimizdeki resif hayatının da ışığa olan ihtiyacı yadsınamazdır. Küçük polipli sert mercanlardan, pek çok sünger
türüne, makro yosunlardan, anemonlara kadar,
pek çok resif canlısı az ya da çok ışığa gereksinim duyar. Bu sebeplerden dolayı pek çok akvarist, ışık kaynakları hakkında bilgi edinebilmek
için yolun başından sonuna kadar oldukça fazla
zaman, emek ve para harcar. Akvaryumlarımızın
belki de en pahalı oyuncakları bu armatürlerdir.
Bununla beraber, en çok tasarruf etmeye kalktığımız ekipmanlar da bunlardır. Hep fiyat/performansta en iyi olanı bulma konusunda bir arayış
içinde oluruz.
Resiflerimizin baştacı olan pek çok tür mercan,
sığ tropik sularda yaşamaktadır. Sığ sularda yaşayan bu narin ve güzel canlılar, gün içinde güneş ışığına şiddetli bir şekilde maruz kalmaktadır.
Bazı çok açık günlerde güneş ışığı o kadar şiddetli olur ki, bu ışığı yapay yollarla elde etmek
mümkün değildir. Bu durum ışık kaynağı seçerken göz önünde bulundurmamız gereken çok
önemli bir noktadır. Mercanlarla simbiyotik (birlikte yaşayan) ilişki içinde olan zooxanthellae (bir
tür alg) ışıkla fotosentez yapmakta ve elde ettiği
enerji ile mercanın büyümesini ve renklenmesini sağlamaktadır. Zooxanthellae sağlıklı bir şekil36
neden
de yaşamaya devam etmesi ancak kaliteli ve yeterli ışık ile mümkün olabilir. Bu noktada akvaristin tercihi mercanların sağlığını korumaya yönelik olmalıdır.
Ülkemizde direkt güneş ışığını kullanmamız oldukça zor ve pek etkili değildir. Bunun yerine tanklarımızı genelde suni ışık kaynaklarıyla aydınlatırız.
Kısaca sıralamak gerekirse metal halide, T5 floresan, T8 floresan, power compact floresan, LED
gibi ışık kaynakları hali hazırda kullanılmaktadır.
Her lambanın kendine has özellikleri, avantaj ve
dezavantajları mevcuttur. Yine her lamba renk
spektrumu olarak farklı özellikler göstermektedir.
Kullanacağımız lambanın en azından zooxanthellae nın fotosentez yapabilmesi için yeterli olması gerekmektedir. Bunun için gerekli olan, öncelikle mavi ve sonra beyaz renk spektrumlarının
sağlanmasıdır. Yeşil ve kırmızı rengin mercanlar
için bir faydası yoktur. Hatta kırmızı ışık mercanların beyazlamasına sebep olabilir. Bu bağlamda,
ışık kaynağımızı seçerken, sırasıyla mavi ve beyaz
renk spektrumları üzerinde daha çok durmalıyız.
%60-75 arası mavi ve %40-25 arası beyaz lamba
kombinasyonu seçimi pek çok durumda pozitif
sonuç verecektir. Suni ışık kaynaklarının özelliklerine kısaca göz atacak olursak;
1- Metal halide: Kullanabileceğimiz en kuvvetli
ışık kaynaklarından bir tanesidir. Işık floresanda
olduğu gibi tüm lambadan değil lambanın ortasından yayılmaktadır. Noktasal ışık kaynağıdır.
Noktasal olduğu için oldukça kuvvetlidir. Metal
halide lambaların en güzel özelliklerinden biri,
kuvvetli ışığın su üzerindeki dalgacıklara çarparak tankımızın içinde çok hoş ışık dalgalanmaları yaratmalarıdır. Denize daldığımızda aşağıdan
yukarıya doğru bakınca güneş ışıklarının da benzer dalgalanmalar yarattığını pek çoğumuz görmüştür. Metal lambaların bu efekti doğal ortama çok yakın olduğu için, tercih edilmesinde bir
başka etken oluşturur. Bütün metal halide lambalar zararlı UV ışınlarını yayarlar. Bu ışınlar mercanlar için de öldürücü olduğundan, metal halide armatürlerinde UV filtreli camlar kullanılması
gerekmektedir. Aynı zamanda bu lambalar çok
kuvvetli oldukları için çok da fazla ısı üretirler. Bu
sebepten dolayı, metal halide kullanılan tanklarda genelde soğutucu kullanılmaktadır. Ekonomik olarak da, floresanlardan pahalıdırlar. Soğutucu kullanımını da hesaba katacak olursak, aylık
elektrik faturamız oldukça kabaracaktır. Genelde
kullanım ömürleri 9-15 ay arasında değişmektedir. İhtiyacımız olan her türlü renk sıcaklığında
lamba bulmak mümkündür.
2- Floresan: Bu ışık kaynağı T5, T8, power compact floresan gibi farklı fiziksel özelliklerde bulunmaktadır. Işık tek bir noktadan değil lambanın tümünden yayılmaktadır. Bu sebepten dolayı metal halide lambalar kadar kuvvetli değillerdir. Su içinde dalgalanma yaratmazlar ve bu açıdan daha suni bir görüntü ortaya çıkartırlar. Metal halidelere göre en büyük artıları daha az ısı
üretmesi ve daha ekonomik olmasıdır.
(dim etmek) istenen her türlü renk sıcaklığı elde
edilebilir, gün doğumu/gün batımı efektleri yapılabilir.
3- LED: “Light Emitting Diode”, Işık Yayan Diyot,
yarı-iletken, diyot temelli, ışık kaynağıdır. LED
teknolojisi son bir iki yıldır hızlı bir şekilde gelişmektedir. Küçük, kuvvetli, ısı yaymayan, uzun
ömürlü, düşük enerji tüketimi olan, sağlam, hızlı açılıp kapanabilen, kontrolü kolay olması gibi,
alternatiflerine göre pek çok artısı vardır. En büyük eksisi ilk maliyetinin yüksek olmasıdır. Ancak,
lamba değiştirmek gibi LED değiştirmeye uzunca bir süre (10-12 yıl) gerek olmadığı için aslında ekonomik olarak yine rakiplerinden üstündür.
Noktasal ışık kaynağı olduğu için oldukça kuvvetlidir. Lens kullanımı ile kuvveti onlarca kat artırılabilir. Suya ısı vermediği için de, ekonomiktir
denebilir. Tankın bulunduğu ortam çok sıcak değilse soğutucu kullanımına gerek bırakmayabilir. Su içinde dalgalanmalar yaratması sebebiyle metal halide lambalar gibi oldukça doğal bir
görüntü oluşturur. Kolay kontrol edilebildiği için
Işığın ne derece önemli olduğunu anlatırken kısaca fotonlardan da bahsetmek gerekir. Işığın temel birimine foton denir. Tüm elektromanyetik ışınların kalıbı olan en küçük temel parçacıktır. Fotonun içinde bulunan enerji, matematiksel olarak tespit edilebilir. Bizim ilgi alanımızdaki fotonlar 400-700 nm aralığında dalga boyu
olanlardır. Fotonun hem dalga hem de parçacık
özelliği gösterir. Durgundur, kütlesi sıfırdır, ışık
hızıyla gider, etkileşimlere parçacık olarak girebilir ancak dalga olarak yayılır, kütlesi sıfır
olduğu halde diğer parçacıklar gibi kütle çekiminden bile etkilenir, ışık dalga
özelliklerine de sahiptir, etkileşimlere
parçacık olarak girebilir ancak dalga olarak yayılır. Temelde bir ışık
kaynağı, sürekli bir foton kaynağıdır. Bizim kullandığımız
suni ışık kaynaklarında ise
37
bu fotonlar elektrik enerjisinden dönüşür. Bu sebepten dolayı; bir ışık kaynağını karakterize ederken, ilgilendiğimiz kısım bu ışık kaynağının bir
birim zaman içinde ne kadar çok foton üretebildiğidir. Buna foton akışı (ing. photon flux) denir.
Bu fotonlar oluşturulduktan sonra pek çok yöne
dağılır ve bir cisme çarparlar. Bu cisim, bizim resiflerimizde mercanlarımızdır. Işık kaynağı sürekli olarak sabit bir şekilde foton yayar. Kaynak ne
kadar yukarı kalkarsa, fotonların yayıldığı alan artar ve mercanlara çarpan foton sayısı azalır. Bizi
ilgilendiren, hedef alanımızda yer alan mercanlara (birim olarak 1 m2 kabul edilir) ne kadar çok
foton çarptığıdır. Buna foton yoğunluğu diyebiliriz. Diğer önemli olan konu, fotonların ne kadarının fotosentez için gerekli olan dalga boyunda
(400-700nm) olduğudur. Bunlara da fotosentetik
fotonlar diyebiliriz. Bu üç önemli unsur birleştirildiğinde karşımıza ölçüm yapmak için kullanabileceğimiz bir terim çıkmaktadır. Fotosentetik Foton Akışı Yoğunluğu (ing. Photosynthetic Photon Flux Density (PPFD)). Bir metrekareye düşen
400-700 nm dalga boyundaki foton sayısı. Bu birim de kısaca PAR (Photosynthetically Available
38
Radiation) olarak adlandırdığımız fotosentetiksel
olarak mevcut radyasyonu ölçmemizi sağlayan
birimdir. Işıkla ilgili tartışmalarımızda hep dilimize dolanan “bu lambanın PARı 200” ve bazen de
ne olduğunu tam olarak bilmeden kullandığımız
PAR ın anlamı budur.
Değişik ışık kaynakları 400-700 nm dalga boyları
arasında farklı sayılarda fotonlar yayar. Spektroradyometre denilen cihazla bunu ölçmek mümkündür. Bu cihazla ölçülen değerler Spektral Güç
Dağıtım grafiğine (ing. Spectral Power Distribution (SPD)) oturtulur. Aşağıdaki grafik buna bir örnektir.
Bu grafiği okurken birkaç noktaya
dikkat etmemiz gerekir;
1- Her bir fotonun enerjisi değişik dalga boylarında
farklı olduğu için, değişik dalga boylarında aynı
miktarda enerji üretebilmek için farklı sayılarda
fotona ihtiyaç duyulur. 400 nm de üretilen enerjiyi 700 nm de üretmek için yaklaşık %57 daha az
fotona ihtiyaç vardır. Yani 400 nm deki fotonlar
daha fazla enerji yüklüdür.
2- PPFD 400-700nm dalga boyu aralığındaki fotonların toplam sayısını gösterdiği için, iki farklı spektral dağılım aynı PPFD değerine sahip olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken, PPFD ve
spektral dağılım arasında birebir ilişki olmadığıdır. Yani PPFD değerini bildiğimiz bir ışık kaynağının fotonlarının dağılımının nasıl olduğunu
PPFD ile anlayamayız.
3- PPFD değeri karşılaştırılırken diğer dikkat edilmesi gereken nokta da, analiz edilen ışık kaynaklarının aynı yükseklikte analiz edilmesi gerektiğidir. PPFD değeri toplam foton sayısını verdiği
için, yükseklik arttıkça foton sayısı azalmaktadır,
bu da birebir karşılaştırma yapabilmek için yüksekliklerin aynı olmasını şart kılar.
Tavsiye: Işık kaynaklarını birbiriyle kıyaslarken pek
çok unsura dikkat edilmelidir. Tek bir taraftan
bakmak kötü analizdir. İyi analiz etmek mümkündür ama zaman alır, araştırma gerektirir. Günümüzde bu araştırmalara ulaşmak gerçekten
grafik: Sanjay Joshi
oldukça kolaydır. Yeter ki ayıracak zamanımız olsun. Evimizde misafir ettiğimiz bu muhteşem
güzellikteki canlılar için bu kısa analizleri, araştırmaları göz ardı etmeyelim. Daha çok okuyalım,
araştıralım ve bilgilenelim. Emin olun ki, sonuçları sizi fazlasıyla tatmin edecektir.
Işık resiflerinizin üzerinden eksik olmasın.
Dünyanın en kaliteli kumlarını üreten
firmasından
Aragalive ve Ocean Direct serisi canlı deniz kumları
Instant Aquarium ve Eco-Complate
serisi gibi tatlı su ve bitki akvaryumu
canlı ve ölü kumları
Purple up, AragaMilk,
AragaMight gibi
katkı maddeleri reaktör
malzemeleri ve ilaçları
ekstremakvaryum.com.tr
Bahçekapı Mah. 2464. Sokak No: 4/1 (Doğukaradeniz Binası İçi) Şaşmaz / Ankara
Tel: 0312. 278 73 42 (pbx) Fax: 0321. 278 75 43 e-mail: [email protected]
DOĞU KARADENİZ
KURULUŞUDUR
Ahmet Kadir
Şanlı
Havuzumuzu
Paylaşanlar
Bir havuz yaptığımızda, doğadaki canlılar bir şekilde havuzumuzu ziyaret edecektir. Bu ziyaretçilerle birlikte çok güzel ve komik anılarımız olacaktır. Doğadan yakaladığınız bazı türleri kendi balıklarınızla beraber bakmak isteyebilirsiniz.
Tabi doğadan toplanan balıkların belli bir süre
ilk önce karantina altında tutulması gerekecektir.
Kuşlar, böcekler ya da yoldan geçen bir kedi sadece su içmek için bile olsa, bu havuzdan yararlanmak isteyebilir. Üremek için havuzun üstünde
uçan helikopter böcekleriyle, kıyı kesimlere yumurta bırakmak isteyen sivrisinekler olabilir. Hatta bahar aylarında kara kurbağalarıyla, su kurbağaları üremek için sizin havuzunuzu tercih edebilirler. Bu döngü uzun bir liste olarak devam
eder… Vahşi kuşlara dikkat!
Bu canlıların üremesini ya da havuzunuzu bu şekilde ziyaret etmelerinden hoşlanmıyorsanız,
bazı canlıları engelleyebilmek yine sizin elinizde.
Tabi buna gerek kalmayacak. Kurbağaların bitkiler üzerinden vıraklama sesleri, böceklerin havuza yumurtlayarak balıklarınızın gelişimine katkı-
40
da bulunacağını bildiğiniz için bu döngüye ayak
uyduracak ve zevkle bu durumu izleyeceksiniz.
Sonuç olarak; küçük bir havuzunuz olsa da büyük
bir döngüye katkıda bulunduğunuzu unutmayın!
Havuzda bakabileceğiniz diğer türler
Cobitis Taenia: Diğer adıyla kum çöpçüsü olarak
da bilinir. Uysal ve diğer balıklar ile uyumlu şekilde yaşar. Daha çok geceleri gezen bir balıktır,
havuzunda bu balıktan bakacaklar dip kısımlara
oluklar ya da ince kum koymalarında yarar vardır.
Çünkü kendilerini tüm gün boyunca ya kuma
gömer ya da oluklara girer. Havuzda ekstra yem
atmaya gerek kalmaz bitkisel beslenebilirler. Bir
seferde 1000 -1600 arası yumurta bırakabilir. Havuzda rahatça bakılabilecek bir balıktır ve buzun
altında rahatlıkla yaşar. Büyük filtre sistemi olan
havuzlarda bu balık tercih edilmez.
Gambusia: Ülkemizde, sivrisinekle mücadele etmek için yararlanılan bir balıktır. Aynı şekilde büyük havuzların durgun su kısımlarında da sivrisineklerle başa çıkabilirler. Dere Lepistesi olarak da
bilinir. Canlı doğuran bir türdür. Ancak Koi ya da
Japon balıklarını üretecek kişiler, bu balığı havuza koyması zararlı olabilir. Çünkü havuzlarda sadece sığ kısımlarda ve kenarlarda gezen balık,
Koi ve Japon balıklarının yavrularını yiyecektir.
Buz altında da yaşayabilir. Erişkin dişiler bir kere
60’dan fazla yavru verebilirler. Dişiler, erkeklerin 3
katı büyüklüğe ulaşabilir.
Gobius: Ülkemiz sularında yaşayan bir kaya balığı türüdür. Sırt yüzgeçleri iki tanedir. Karnındaki
yüzgeç; kayalara, bitkilere asılı kalabilme özelliği
taşır. Havuzlarda bu balıktan bakılırsa salyangoz
popülasyonunda düşüş olacaktır. Genellikle dip
kısımlarda yaşamayı seven bir balıktır. Koi ve havuz balıklarına zarar veremezler ancak daha yeni
doğmuş Koi ve Japon balığı yavrularını yiyebilir.
Cobitis Taenia
Gambusia
Rhodeus sericeus: Bu balıkların en ilginç yönleri üreme şekilleridir. Rhodeuslar eğer etraflarında
tatlı su midyesi bulamazlarsa üreyemezler. Çünkü bu balıkların dişileri, üreme zamanında, karınlarının altından kendi boyu kadar tüpçük çıkarır
ve bu tüpü midyenin su emiş kısmana sokarak
yumurtlarını midyenin içine boşaltır. Ardından
erkek gelerek spermlerini midyenin içine boşaltır ve yumurtaları döller. 10 gün sonra midyeden
yavrular çıkar. Koilerle ve diğer balıklarla rahatlıkla bakılabilir. Bazı kaynaklarda Anchor worm parazitine yakalanan havuz balıklarının yanına bu
türlerin konulduğu söylenmektedir.
Lepomis gibbosus: Güneş Balığı olarak bilinir. Ül-
Gobius
41
Gobio gobio
Lepomis gibbosus
kemiz sularında bulunan bir balıktır. Renklerinin
güzelliğinden dolayı bu balığa bu ad vermiştir.
Havuzda bakılabilecek bir balık türüdür. Sadece
üreme zamanında diğer balıklarla anlaşamayabilir. Çünkü kendi yavrularına kendisi bakar. Bunun için havuzun derin kısımlarında ya da havuzun kıyı kısımlarına doğru büyük oluklar olması bu balığın üremesini kolaylaştır. Buzun altında
da rahatça yaşayabilen bir balık olup her yemi
severek tüketir. Kısa zamanda havuza alışır ve diğer türlerle beraber yüzmeye başlar.
Leuciscus idus: Yeni doğmuş yavrular hariç havuzda hiçbir balığa zarar vermez. Açık pembe renkli 75 cm kadar boya ulaşabilen bir balık
42
olup sazangiller familyasındandır. Özellikle küçük olanları akvaryum balığı, büyükleri ise havuz
balığı olarak bakılır. Soğuk su balığı olduğundan
4-22 ºC de rahatça yaşar. Yavaş gelişir, dayanıklı ve uyumlu bir balıktır. Doğadan bol miktarda
yakalanabilir. Yumurta balığıdır. Her türlü yemle
beslenebilir.
Gobio gobio: Dere Kaya Balığı olarak bilinen bu
balık en fazla 15 cm boya ulaşır. Yuvarlağımsı bir
vücudu, büyük bir kafası, aşağıya doğru ağzı ve
kalın dudaklarının iki yanında iki bıyığı vardır. Havuz balıklarıyla uyum içinde yaşar. Daima suyun
dibinde bulunur. Böcek larvaları, küçük yumuşak
hayvanlar ve kabuklu hayvanlar ile beslenir. Dere
Kaya Balığı yazın başlarında, 12-18 ºC su sıcaklığında geceleyin çiftleşirler. Yumurtaları su bitkilerine ve taşlara dört hafta boyunca yapışık ka-
lır. Bu yumurtalardan çıkan yavrular plankton ile
beslenirler.
Bunların yanında diğer ziyaretçiler tatlı su midyeleri olabilir. Havuzunuza tatlı su midyeleri koyarak havuzunuzu daha doğal hale getirebilirsiniz.
Midyeleri koyacağınız yere, 3 cm yüksekliğinde
kum koyarsanız midyelerin daha rahat yaşamasını sağlarsınız.
Diğer taraftan havuza Apple Snail (Elma Salyangozu) koyabilirsiniz. Ve bu canlıların doğadaki yaşamlarını seyredebilirsiniz. Sadece salyangozların çok küçük olmamasına dikkat edin. Ve tabi
kış aylarına doğru bu canlıları akvaryuma almayı
unutmayın. Yoksa havuzda donarak ölürler.
Bazı hobicilerde, havuzda kaplumbağa, yengeç,
tatlı su kereviti ya da tatlı su karidesi bakmayı isteyebilirler. Karidesler ne balıklara nede yavrulara zarar verecektir ancak kerevit, yengeç ve özellikle kaplumbağa bakmak isteyenler daha dikkatli olmalıdırlar. Özellikle uzun kuyruklu balıkların yanına asla konulmamalıdır. Ve her zaman
dikkat etmeniz gerekmektedir. Bunu söylemek
pek doğru olmasa da bazen kaplumbağalar havuzdaki balıklara alışıyor ve yan yana durabiliyorlar. Tabi bu her zaman böyle olmayabilir. Sonuç olarak, bu canlılara bakmak isteyenler onların ihtiyaçlarını da çok iyi öğrenmelidirler. Örne-
ğin; kaplumbağaların kendilerini kurutma ihtiyacı olduğu gibi…
En tehlikeli havuzu paylaşanlar, hiç şüphesiz su yılanları ve kedilerdir. Kediler için havuzun çevresini çok dekoratif şekilde çit yapabilirsiniz. Yılanlar
için ise özellikle şehirden uzak bir bölgede havuzu yapacaksanız, kıyı kısımlara çok fazla taş üstüne taş koymamaya dikkat edin. Bu şekilde yuvalanacak yer bulamayan yılan havuzdan ya gidecektir ya da sizin tarafınızdan hemen fark edilip
uzaklaştırılacaktır.
Her ne şekilde olursa olsun, havuzumuzu paylaşan
canlılarla, küçük bir havuzumuz bile olsa, doğanın ufak bir su birikintisindeki yaşamı fark edebilir ve doğanın küçük yerindeki büyük mucizelerini izlemekten zevk duyabilirsiniz.
43
Tuzlu su akvaryumunda
pH
Birçoğumuz akvaryum hobisiyle uğraştığı süreçte en azından bir dönem pH konusunda
sorun yaşamıştır. Önemli su parametrelerinden biri olan kH konusuna geçen sayımızda
değinmiş ve kH değeri ile pH değerlerinin ilişkisinden bahsetmiştik. Bu sayımızda tuzlu
su tankında pH değerinin ölçümü, yorumlanması konularına değineceğiz.
pH nedir?
pH değeri suda serbest halde bulunan hidrojen
iyonlarının yani protonların (H+) derişimlerinin bir
ölçüsüdür. Protonlar tank suyuna asit özeliği kazandıran iyonlardır ve başta hidroksi (OH-) iyonları
olmak üzere diğer iyonlar tarafından dengede tutulurlar. Çözeltilerdeki protonların miktarı arttıkça
çözelti asidik, hidroksi iyonlarının miktarı arttıkça
bazik bir yapıdadır. pH değeri logaritmik ölçekte ifade edilir.
pH = - log10[H+]
Dolayısı ile pH değerindeki küçük sapmalar gerçekte proton sayısında önemli farklılıkları ifade eder.
Örnek vermek gerekirse pH 7 değeri eşit sayıda
proton ve hidroksi iyonlarını ifade ederken, pH 8
de proton sayısı hidroksi iyonlarının sayısından
10 kat, pH 9 da ise 100 kat daha fazladır. Saf su
44
(H2O) bir proton (H+) ve hidroksi (OH-) iyonundan
meydana gelir. Saf su içerisinde proton ve hidroksi iyonlarının sayısı birbirine eşdeğer olduğu için
saf suyun pH değeri 7 dir.
H2O <=> H+ + OHpH değerinin önemi
Tuzlu su tanklarında, özellikle resif tanklarında hayat
çok hassas dengeler üzerine kurulmuştur. Tatlı su
kaynakları olan göller ve akarsular okyanus ve denizlere nazaran oldukça küçük su kütleleri olduğundan sıcaklık, alkalinite, kH, gH ve pH değerleri çok daha geniş aralıkta değişebilmektedir. Evrim sürecinde bu değişikliklere ayak uydurabilen
canlılar daha başarılı oldukları için tatlı su canlıları tuzlu su canlılarına ve özellikle resif canlılarına
göre daha dayanıklıdırlar. Bu nedenle tüm su pa-
rametreleri gibi pH değeri de özellikle resif tanklarında canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri açısından önemlidir. Doğada küresel ısınma ve insan
kaynaklı emisyonlar nedeniyle okyanuslar asidifikasyon tehlikesiyle karşı karşıyadır. Okyansusların
1990-2000 yılları arası pH ortalaması 8.1, havadaki
karbondioksit derişimi ise 300 ppm dir ve pH her
yüzyılda 0.05 düşüş göstermektedir. 2050 yılında
ise karbondioksit derişiminin 560 ppm, ortlama
pH değerinin doğal deniz suyunda 8.0 – 8.3 arasında olması beklenmektedir. Bakır, kurşun gibi
birçok zehirli metalin canlılar üzerindeki etkisi pH
değerine bağlıdır. Sert mercanlarda büyüme hızı
pH değeri azaldıkça düşmektedir.
Tuzlu su tanklarında ideal pH değeri ile ilgili birçok
yazı bulabilirsiniz. Ancak en az pH değeri kadar
kararlılık da önemlidir. Bir çok tankta 7.8 pH değeri hiç sorun çıkartmazken bu değeri arttırmak
için sürekli katkı dozlanan, düzensiz ve ani eklenen katkılarla pH değeri sürekli değişen tanklarda canlıların sağlıksız olduğu görülebilir. Kararlı
olması şartıyla bir tuzlu su tankı için 7.8-8.6 aralığında olan bir pH değeri normal kabul edilebilir.
Daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi sert
mercanlarda büyüme hızı yani kalsifikasyon pH,
alkalinite ve kalsiyum değerlerine bağlıdır. Alkalinitenin 9 dkH ve üzerinde olduğu değerlerde
düşük pH değerlerinde dahi yeterli büyüme hızı
elde edilebilmektedir. Kalsiyum reaktörü ile desteklenen tanklarda tanka sızan karbonik asit pH
değerini alt sınır olan 7.8 değerine yaklaştırsa dahi
kH değerinin normal değer olan 7dkh değerinin
oldukça üstüne çekilmesiyle büyüme sağlanabilmektedir. Benzeri şekilde kalsiyum değerleri de
yüksek tutularak düşük pH değerlerinde yeterli
biyo kalsifikasyon elde edilebilir. Diğer yandan pH
değerinin üst sınırlara yakın olması ve kH ve kalsiyum derişimlerinin doğal deniz suyu seviyelerinin
üzerinde olması abiyotik kalsifikasyon yani kalsiyum karbonat çökelmesini meydana getirmektedir. Sonuç olarak pH değerinin 7.8-7.9 bölgesine
yakın olması biyolojik kalsifikasyonu yavaşlatmakta, 8.3-8.4 bölgesine yakın olması ise abiyotik çökelmeyi hızlandırmaktadır.
pH ölçüm teknikleri
pH değeri ölçüm kitleri üreticileri tarafından renk
değiştiren sıvılar ya da indikatörler veya pH metreler ile ölçülür. pH ölçüm kitleri görsel hatalara
açık ve yaklaşık bir ölçüm sunucu sunmalarına
rağmen güvenilir ürünlerdir. pH metreler ise içeriklerinde potasyum klorür bulunduran sadece
protonları geçiren gözenekli bir cam ya da seramikten yapılmış elektrolitik hücreler olup oldukça
hassas modelleri piyasada bulunabilmektedir. pH
sıcaklıkla değişken olduğu için otomatik sıcaklık
düzeltimi (ATC) gerekli ve önemli bir özelliktir. pH
metreler sürekli tank suyu içerisinde tutulduklarında gözenekli uç zamanla tıkanmakta ve kalibre edilmeleri gerekmektedir. Kalitesiz ve kalibrasyonu bozuk bir pH metre ile ciddi sorunlar yaşana bilir.
Tuz su tankında pH değerini belirleyen
faktörler
Tuzlu suyu oluşturan temel bileşikler suda eritildiklerinde sodyum (Na+), potasyum (K+), magnezyum (Mg++), kalsiyum (Ca++), stronsiyum (Sr++),
klorür (Cl-), sülfat (SO4-), karbonat CO3-2, HCO3-,
HBO3- iyonlarını oluştururlar. Su tarafından dengelenmiş proton H+ ve hidroksi OH- derişimine ek
olarak tuzdan gelen karbonat, bikarbonat, borat,
ve silisik asit iyonları karışarak pH değeri 8.2-8.3
arasında olan tuzlu suyu oluşturur. Ancak burada oldukça önemli bir üçüncü bileşen daha mevcuttur. Havada bulunan karbon dioksit suda bulunan karbonat ve bikarbonat iyonlarıyla dengeli bir şekilde çözünür. Atmosferde karbondioksit
300 ppm civarında bulunmaktadır. Yani hacimsel
olarak 1 metreküp havada 300 mililitre karbon dioksit gazı mevcuttur. Birçok üretici tuz üretiminde havadaki 300 ppm karbon dioksit gazı ile dengeye geldiğinde pH değeri 8.2-8.3 arasında olacak şekilde bileşikleri formüle etmektedir. Ancak
karbondioksit miktarı tuz dışında birkaç değişkene de bağlıdır. Karbon dioksit tankta bulunan
canlılar tarafından gerçekleştirilen fotosentez sonucunda geceleri üretilen, gündüzleri ise tüketilen bir gazdır. Özellikle ikinci haznesi bulunmayan
kalsiyum reaktörleri tanka sürekli karbonik asit girişi sağlamaktadır. Benzer şekilde tankın bulunduğu ortamda bulunan insan aktivitesi, gazlı ısıtıcılar, yeterince havalandırılmayan mekânlar, aşırı ısı
yalıtımı amaçlı havasız bırakılmış mekânlar, sigara tüketimi, şehir trafiğinin oldukça yüksek olduğu bölgelerde havadaki karbon dioksit derişimi
oldukça artmakta ve 1000-1500 ppm seviyelerine kadar çıkabilmektedir. Karbondioksit derişimin
yüksek olduğu bu tür tanklarda pH seviyesi 7.67.9 aralığındadır. Birçok tuzlu su tankında yaşanan
düşük pH sorunu karbondioksit kaynaklıdır.
45
Düşük pH sorunu suda bulunan fazla karbondioksit gazından kaynaklanır. Çözümü için birçok alternatif mevcuttur;
1-Kalsiyum reaktörüne ikinci bir hazne bağlanarak
çözünmüş ancak reaktörde tepkimeye girmemiş
karbondioksitin bir miktar daha kalsiyum klorürü
eriterek, üstelik daha yüksek alkalinite ile tanka
dönüşü sağlanabilir.
2-Kalsiyum reaktör ile dönüşümlü çalışabilen kalkwasser reaktörü ile tanka kontrollü bir şekilde
kalsiyum hidroksit dozlanabilir. Kalsiyum hidroksit suda çözünmüş karbon dioksit fazlasıyla tepkimeye girerek alkalinite ve kalsiyum değerlerini
dengeli bir şekilde arttıracaktır. Ancak bu işlemin
Ph değerinde aşırı yükselmeye neden olmayacak
şekilde yavaş ve kontrollü yapılması gereklidir.
3-Şayet balling yöntemi, uygulanıyorsa alkalinite
bileşeninin sodyum karbonat (Na2CO3) seçilmesi
uygun olacaktır. Sodyum karbonat suda çözünen
karbondioksit ile tepkimeye girerek bikarbonata
dönüşür ve Ph değerini 8.4 değerine baskılar.
4-Su yüzeyinde akıntı arttırılabilir ya da sump girişinde suyun hava ile teması arttırılarak sudaki serbest karbondioksitin hava ile dengeye gelmesi
sağlanabilir.
5-Protein skimmerın etkin çalıştırılması sağlanabilir, bunun için daha fazla hava alma kapasitesine
sahip ya da daha büyük protein skimmer modelleri tercih edilebilir. Mümkünse protein skimmer
hava girişi dışarıdan yapılmalıdır.
Yüksek pH sorunu suda düşük miktarda karbondioksit bulunmasından kaynaklanır. Çözümü için;
1-Su yüzeyinde akıntı arttırılabilir ya da sump girişinde suyun hava ile teması arttırılarak havadaki
karbondioksitin su ile dengeye gelmesi sağlanabilir.
2-Şayet balling yöntemi, uygulanıyorsa alkalinite bileşeninin sodyum bikarbonat (NaHCO3) seçilmesi
uygun olacaktır. Sodyum karbonat suda tepkimeye girerek karbonik aside dönüşür ve pH değerini
8.2 değerine baskılar.
3-Suya kontrollü bir şekilde sirke dozlanabilir. Sirkede bulunan asetik asit suda iyonlaşarak pH değerinin düşmesini sağlar. Ayrıca bakteriler tarafından denitrifikasyonda kullanılır ve karbonat alkalinitesini yükselterek pH değerinin düşmesine dolaylı katkıda bulunur.
46
4-Protein skimmerın etkin çalıştırılması sağlanabilir,
bunun için daha fazla hava alma kapasitesine sahip ya da daha büyük protein skimmer modelleri
tercih edilmelidir.
Tankta gece gündüz arasında pH değerinin değişimi de canlılar üzerinde stres oluşturan bir faktördür. Doğada su kütleleri canlı kütlelerine oranla
çok büyük olduğu için gece gündüz pH salınımları ancak lagünlerde ve sığ bölgelerde sınırlı bir
aralıkta oluşabilir. Ancak tuzlu su tanklarında canlı
yükü genellikle yüksek tutulduğu için fotosentez
kaynaklı pH salınımı oldukça yüksektir. Düzenli
pH ölçümleri yapılarak gece ve gündüz arasındaki pH değişimleri izlenmeli ve farkın 0.3 pH değerinden fazla olduğu durumlarda önlem alınmalıdır. Gece gündüz arasında pH değişimi sorunlarının çözümü için;
1-Tanka eklenen bir refigiumda Chaetomorpha linum, caulerpa gibi makro yosun türleri yerleştirerek tanka dönüşümlü aydınlatma yapılarak
gece gündüz arasında gerçekleşen pH değişimi
azaltılabilir. Bu çözüm nitrat değerinin düşmesi
içinde etkilidir.
2-Geceleri kalkwasser dozlanarak fotosentez sonucunda üretilen karbondioksit gazı kalsiyum bikarbonata dönüştürülerek canlıların yararına sunulabilir. Ancak bu işlemin pH değerinde aşırı yükselmeye neden olmayacak şekilde yavaş ve kontrollü yapılması gereklidir.
3-Balling yöntemi uygulanıyorsa alkalinite bileşeni olarak sodyum karbonat (Na2CO3) seçilmeli ve
gece dozlanmalıdır.
Görüldüğü gibi pH sorunları aslında hiçte baş edilmeyecek sorunlar değildir. Bilinçli gözlem, yerinde ve sabırlı uygulamalarla kolayca çözülebilir.
Birçok amatörün uzun uğraşıları sonucunda birçok katkı ve kimyasal denedikten sonra farkına
vardıkları yegâne çözüm yeterli havalandırma ve
akıntıdır. Son olarak pH değerlerinin düzeltilmesi
için asla yapılmayacakları da sayalım;
1-Tankınıza asla asit, tuz ruhu, çamaşır suyu, porçöz
gibi kimyasallar eklemeyin. Kulaktan duyma uygulamalar tankınızda bulunan canlılar, hatta sizler için önemli bir tehdit olabilir.
2-Aşırı sirke ilavesi gibi sebebini bildiğiniz geçici bir
sorun olmadıkça borat esaslı ve benzeri tamponlayıcıları kullanmayın. Karbondioksit dengesini
çözmediğiniz sürece ekleyeceğiniz tamponlayıcı
iyonlar pH değerini normal düzeyinde sadece bir
süre tutabilir. Tankta birikecek her iyon zamanla
sorun oluşturacaktır.
ABONE FORMU
www.akvaryumplus.com
Ünvanı:
Adı, Soyadı:
Adresi:
1 Yıllk
5 sayı
20
TL
Telefon:
GSM:
e-mail:
Bilgi içinN
Banka Havalesi için hesap numarası:
Abdullah Alper TÜLEK / Garanti Bankası / IBAN : TR27 0006 2000 1810 0006 6939 79
A. Alper TÜLEK
0532. 620 49 47
[email protected]
Hazırlayan: Özge Özdemir
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
4
5
6
3
1
7
8
9
10
11
2
12
Anahtar Kelime
1
2
3
4
5
Bulmacayı çözün, anahtar kelimeyi
isim, adres ve telefon numaranızla birlikte
15 Ekim 2010 tarihine kadar
[email protected] adresine gönderin
yapılacak çekilişle PETMARKET’ten
50 TL’lik hediye çeki kazanın
11
Ödüllü
Bulmaca
Soldan Sağa:
1. Padişah divanı üyesi olan antlaşma, berat, menşur, name ve fermanların başına tuğra çeken görevli – Karışık renk. 2. Duyuru – Haberci, Haber veren kimse – Florun simgesi. 3.Anma, sözünü etme
– Güzel koku, utanç duyma. 4. Ağabey – Yüz güzelliği. 5. Utanma, utanç duyma – Kuzu sesi. 6. İsim
soylu kelimeye eklenerek kime neye ait olduğunu
bildiren ek – İki kardeş. 7. Yabancı - Hindistan ve
Honduras’ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju. 8. Bir işin yapılmasında harcanan beden ve kafa
gücü, ham maddesi gümüş olan Osmanlı Devleti
temel para birimi. 9. Magnesit Anonim Şirketi - İlgilendirmek, birinin olmak. 10. Büyük balıkçı kayığı –Kalayın simgesi. 11. Çelikten yapılan bir silah
ve aynı zamanda bir balık türü – Münasebet. 12.
Resimdeki canlı.
Yukarıdan Aşağı :
1- Eskiden kara ordusuna verilen ad - Dingil. 2. Kemiklerin iç boşluğunu dolduran madde – Yama
vurulmuş, yama ile onarılmış olan. 3. Şaka yapılan
kişi – Telefon konuşmasında kullanılan seslenme
sözü. 4. Bir anda oluveren, apansız – Bir soru eki.
5. İşaret – Oyun kağıtlarında mızrak ucuna benzer,
ayaklı siyah benek. 6. Bakırın simgesi – Kalma işini yapan. 7. Suyu, sıcak olarak yerden çıkaran hamam, kaplıca – Vakit zaman. 8. Gümüş balığı – Bir
nota (A). 9. Sanatta, siyasette, düşünce hayatında
ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket – Eti
yenecek hayvanları kesen veya dükkanında perakende olarak satan kimse. 10. Atıcı, atan kimse –
Bir element (Zn). 11. Bir suçu bir kusuru veya bir
hatayı bağışlama – Ağız yoluyla alınan tat – Bir binek hayvanı
Geçen sayımızda anahtar kelimemize
(REFİGİUM)
doğru cevabı veren okuyucularımızdan
Pelin Boğaç (Mersin)
hediye çekini kazanmıştır.
48