islam sanatlarına giriş

Transkript

islam sanatlarına giriş
İSLAM SANATLARINA GİRİŞ VE
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
TERMİNOLOJİ
• İslam Sanatlarına Giriş
• İslam Sanatları Terminolojisi
İSLAM SANATI
TARİHİ
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra
• İslam sanatlarının oluşum ve gelişim süreci ile
karakterini etkileyen faktörler hakkında genel
bilgilere sahip olacak
• İslam sanatlarının üslup birliği, çeşitliliği ve
farklılığını anlayabilecek
• İslam sanatları terminolojisini öğrenebileceksiniz.
ÜNİTE
1
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
İSLAM SANATLARINA GİRİŞ
Arap Yarımadası’nda Hz. Muhammed’in insanlığa tebliğ ettiği İslam dininin
doğuşu ve yeryüzüne yayılışı tarihin en büyük olaylarından biridir. VII. yüzyılın
başlarından itibaren putperest bir toplumun yaşam sürdüğü Mekke’de, bir olan
Allah’a inanmayı vazederek, İslam dininin gereklerini tebliğ etmeye başlayan Hz.
Muhammed ve ashabı, tarihte eşi görülmemiş işkencelere uğrayınca, 622’de
Medine’ye hicret etmek zorunda kalmışlar; bu olay Müslümanların devlet
olmalarına imkân sağlarken, Hicri Takvim’in de başlangıcını teşkil etmiştir.
Hz. Peygamberin 632 yılında ölümünden sonra, halifeler döneminde İslam
orduları bu yüce dinî yaymak için dünyanın dört bir tarafına akınlar düzenlemişler,
zalim hükümdarların baskısı altında ezilen halklar Müslümanlara kurtarıcı gözü ile
bakmaya başlamışlardır. Suriye (636), Kudüs ve Filistin Bölgesi (638),
Mezopotamya (641), Mısır (642), İran (651), Kuzey Afrika kıyıları (647-709),
Endülüs (711-12), Batı Çin (714) ve Fransa’nın Poitier şehrinin (732) ele geçirilmesi
ile İslam hâkimiyetinin doğu ucu, Çin’de Kaşgar’a, batı ucu da Avrupa içlerine
dayanmıştır. Bu genişleme ile beraber İslam medeniyeti ve kültürü de inanılmaz
derecede yükselmiş ve gelişme göstermiştir. Örneğin Abbasilerin başkenti Bağdat,
bin bir gece masallarının ihtişamıyla günümüz insanının hafızasında bile hâlâ
önemli bir yere sahiptir. Endülüs’ün merkezi olan Kurtuba, Müslümanların eline
geçişiyle birlikte tarım ve endüstri alanında büyük gelişmeler kaydetmiştir.
Valencia ve Granada’da yılda üç mahsul üretmeye imkân veren sulama kanalları ve
su bentleri, o dönemin izlerinin günümüze yansımalarıdır. Bunlara paralel olarak
Fatımilerin idaresindeki Mısır’ı 1046 yılında ziyaret eden ünlü gezgin Nasır-ı
Hüsrev’in yörenin zenginliğini, ileriliğini, insanlar için güven ve adaletini uzun uzun
anlatırken, Amr b. Âs’ın kurduğu Fustâd kentinin parlak devirler yaşadığını
aktarması da İslam toplumunun medeniyet seviyesini göstermesi bakımından
oldukça dikkate değerdir. 1221’de Horasan’ı gören Hoca Yâkut’un topraklarının
zenginliği, bolluğu ve bereketi, bahçelerinin güzelliği, yetiştirdiği bilginlerin çokluğu
ve ihtişamı ile Herat’ın Horasan’daki diğer bütün şehirlere üstün olduğunu
anlatması bu duruma ışık tutan bir başka delil olarak gösterilebilir.
Müslümanlar fethettikleri hemen her yerde, güçlü iman ve zafer neşesiyle
yorgun ve bitmiş enerjileri yeniden canlandırmayı başarmışlardır. İslamiyet’i yeni
benimseyenler de taze bir kuvvetle, coşkun akan su misali önemli katkılar yaptılar.
Issız çöllerde şehirler kuruldu; cami, medrese, kütüphane, han, hamam, hastane,
çeşme, sebil v.s. gibi çok çeşitli mimari eserlerle kentler, mamur ve yaşanabilir
yerler hâlini aldı. Hem mimaride, hem de el sanatları ve süsleme sanatlarında
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
ortaya konulan eşine az rastlanır sanat eserleri, İslam medeniyeti ve kültürünün
insanlık tarihine bıraktığı mirasın başyapıtlarıdır.
İlim, edebiyat, felsefe ve sanat; ticaret ve ziraat ile baş başa yürüdü. Abbasi
Halifesi Me’mun’un Bağdat’ta kurduğu Beytü’l-Hikme’de Antik Yunan’ın ünlü
düşünürlerine ait eserlerin Arapçaya çevirileri gerçekleştirilmiş, böylece yok olup
gitmekten kurtarılan Yunan ve Roma bilgisi, Mezopotamya’dan Kuzey Afrika’ya,
Endülüs’e, buradan da Avrupalının kendini yeniden keşfettiği Rönesans’ın merkezi
olan İtalya içlerine kadar ulaşmıştır. Batılıların Alfraganos olarak bildikleri Ebu’lAbbas Ahmed İbn-i Muhammed İbn-i Kesir el-Fergani ve Battani gibi astronomi
bilginleri, bir Matematik dehası olan Muhammed b. Musa el-Harezmî, ünlü cerrah
Ebu’l-Kasım Abbas, tarihçi İbn Haldun, sayılı filozoflar Farabi, İbn Rüşd ve İbn Arabî,
tıp biliminin önde gelen isimlerinden İbn Sina, İslam bilim ve felsefesini bütün
dünyaya duyurmuşlardır.
İslam sanatı, Atlas Okyanus’undan Çin’e kadar uzanan uçsuz bucaksız bir
coğrafyada ve sınırsız bir zaman diliminde etkili olmuştur ve olmaya devam
etmektedir. Hangi ülkede ve hangi dönemde yetişmiş, hangi millete mensup
ustalar ve sanatkârlarca ortaya konulursa konulsun, İslam mimarisi, süsleme ve el
sanatları, aynı ailenin bireyleri, ya da aynı dilin farklı lehçeleri gibi birbirlerinden
ayrılamaz benzerlikler sergilerler. Bu birliği sağlayan temel unsur İslam dinidir.
Bununla birlikte İslamiyet’in hâkim olduğu bölgelerin iklim benzerliğini de göz ardı
etmemek gerekir. Zamanla farklı iklim koşullarında yaşayan toplumların da
Müslüman olmasıyla İslam sanatının bölgesel çeşitliliği ortaya çıkmıştır. İslam
ülkelerinin sanat eserlerinde görülen üslup farklılıklarının oluşumundaki başlıca
diğer faktörler ise, Suriye, Filistin, Mezopotamya, Anadolu, İran, Afganistan,
Hindistan, Kuzey Afrika (Tunus, Fas, Cezayir), Endülüs gibi bölgelerin değişik tarihi
geleneklere, ayrı sanat elemanlarına sahip olmaları yanı sıra buralarda yaşayan
halkların kendi millî seciyelerindeki başkalıklar sayılabilir. Bütün bu değişkenliğine,
farklılığına ve ayrılığına karşın İslam sanatları, kendine has bir terminoloji
geliştirerek modern bilim dünyasında araştırılması ve incelenmesi, üzerinde
düşünülüp fikirler üretilmesi gereken bir alan hâlini almıştır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
İSLAM SANATLARI TERMİNOLOJİSİ
Ağaç Direkli Cami: Örtü bölümünü taşıyan ağaç direklere sahip cami tipidir. Çok
sayıda ağaç direkle taşınan ahşap çatılı bu yapılar, genellikle XIII. yüzyıl Anadolu
Selçuklu mimarlığında ve sonrasında yaygın bir tiptir. Diğer ağaç süsleme bölümleri
de önemlidir.
Alem: Yapıların kubbe ve külah gibi yerlerinin tepesinde, sancaklarda çoğunlukla
yarım aya benzer formda bezeme elemanı, bir çeşit tepelik. Maden ya da taştan
yapılmış olabilir.
Alınlık: Antik yapıların cephelerinde çatı ile korniş arasında yer alan üçgen
biçimindeki kısım. Bir taçkapının ya da bir pencerenin çerçeve içine alınmış üst
kısmına da bu ad verilir.
Almaşık Duvar: Farklı iki cins malzemenin atlamalı olarak meydana getirdiği örgü
türüdür. Daha çok erken İslam ve Osmanlılar döneminde görülür.
Altı Dayanaklı Cami: Merkezi planlı, üzerini örten büyük kubbesi altı sütun ya da
paye tarafından taşınan cami tipidir.
Altılı çiçek: Enine kesitli altı yapraklı hatayı (Bkz. Hatayi).
Altın kesim: Sanatta uyum ve oranlama konusunda en yetkin ölçüleri verdiğine
inanılan formül. Altın kesim, bir doğru parçası ikiye bölündüğünde küçük parçanın
büyüğe oranının, büyük parçanın bütüne oranına eşit olması olarak tanımlanabilir.
% 61.8 en yaklaşık değerdir.
Ampir: Batı dillerinde “Empire” olarak tanınan sanat akımının dilimizde kullanılan
şekli. Batı ülkelerinden alınan bir üslup olup, klasik antikitenin bazı özelliklerini
yansıtır.
Ana Kubbe: Camilerde fil ayaklara ya da ana duvar üzerindeki kasnağa oturtulmuş
orta kubbedir.
Antikite: Yaklaşık olarak İ.Ö. VI. yüzyıl ile İ.S. III. yüzyıl arasındaki Yunan ve Roma
kültürlerine verilen ad.
Apsis: Kiliselerde koronun arkasında bulunan ve camilerdeki mihrap kısmının
karşılığı olan, tonoz ya da kubbe ile örtülü bölüm.
Arasta: Çarşı, dizi dükkânlar. Bazen önlerinde revak ya da karşılıklı sıraların
arasında örtü bulunanlar bir tür kapalı çarşı oluştururlar.
Arz odası: Padişahların devlet büyüklerini ve yabancı elçileri kabul edip dinledikleri
odadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Askeri Rüşdiye: Askeri ortaokul.
Aslangöğsü: İçi mukarnaslarla dolu olan pandantif.
Avlu: En az üç yönden yapılar veya yüksek duvarlarla çevrili üstü açık mekân.
Avlulu Medrese: İç avlusunun üstü açık olan medreseler için kullanılan bir sanat
tarihi deyimi.
Ayak: Paye, taş ya da tuğladan örülmüş taşıyıcı mimari öğe.
Aydınlık Feneri: Örtülü iç mekânlara ışık sağlamak için düzenlenmiş bölüm.
Genellikle kubbe ya da çatının ortasında daha yüksek ve etrafı camekânlı ışıklık.
Avlu ve Eyvan
Aşçıbaşı: Saray mutfaklarındaki aşçıların başıdır.
Beyzi: Oval
Bordür: Kenar, genellikle süslemeli kenar şeridi.
Aynalı Tonoz: Manastır tonozun üst bölümünü yatay bir düzlemle keserek elde
edilen tonoz şeklidir.
Babüssaade Ağası: (Kapuağası/Sarayağası) Saraydaki hadım Darüssaade ağaları ile
Akağaların ve Enderun memuriyetlerinin genel amiri.
Bedesten ve Çarşı: Ticari amaçla kurulmuş, ahşaptan küçük yapılardır. Erken
Osmanlı döneminde yan yana sıralanan bu dükkânlar çarşıları meydana getirmiştir.
Bedestenler ise yine ticari amaçla kullanılmış ve çarşılara nazaran daha dayanıklı
taş yapılardır. Genellikle ortada dört taşıyıcının yer aldığı ve her mekânın üzerinin
kubbe ile örtülü olduğu yapılardır.
Bimarhane: Akıl hastanesi (Tımarhane).
Ribat: İslam’ın ilk dönemlerinde Arap-İslam ordularının hazır kuvvet bulundurmak
amacı ile sınır boylarına inşa ettikleri askeri üs yapılarına “Ribat” adı verilir.
Sonradan, han ve kervansaraylar ile tarikat yapıları ve misafirhaneler için geç
döneme kadar kullanılan yerleşik bir terim.
Cami: İçerisinde minberi bulunan ve cuma namazı kılınabilen İslam ibadet yapısıdır.
İlk cami yapısının Hz. Muhammed’in Medine’deki evi olduğu ve bu yapının sonraki
dönemlerde inşa edilecek olan camilere ilk örnek teşkil ettiği düşünülmektedir.
Mihrap, minber ve minare gibi fonksiyonel öğelerin ancak VIII. yüzyılda cami
mimarisine dâhil edildiği bilinir.
Cümle Kapısı: Cami harimine geçiş veren ana kapı.
Çadır: Göçebe ve yarı göçebe yaşayan topluluklarda barınak olarak kullanılan
mimari unsurdur. Türk topluluklarında gerek orta Asya gerekse Anadolu’da yaygın
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
bir biçimde kullanılmış ve hala günümüzde de özellikle hayvancılıkla uğraşılan
bölgelerde yaşayan topluluklar tarafından kullanılmaktadır. Çadır genel olarak Türk
mimarisinin gelişiminde mimari formu ve cephe düzenlemesiyle önemli bir unsur
olmuştur.
Çan Kulesi: Kilise çanının bulunduğu yapıdır. Başlı başına bir mimari yapıt
sayılabilecek örneklerine de rastlanır.
Çapraz Tonoz: Haçvari olarak birleşmiş kemerlerden meydana gelen tonoz.
Çeşme: Genel su sağlama sistemlerinden gelen suyun kamunun kullanımına
sunulduğu hayır yapılarıdır. İlk çeşme yapılarının Antik Roma’da ortaya çıktığı
biliniyor. Nympheum denilen bu yapılar hem hayvanların sulanması, hem içme
suyu sağlama, hem de görsel bir zenginlik sağlamak amacıyla yapılmıştır. Orta Çağ
Avrupa’sında çeşme küçük ve önemsiz bir yapıyken, Barok döneminde estetik ve
mimari açıdan gelişmiş çeşme yapıları inşa edilmeye başlanmıştır. Osmanlı
Devleti’nde Lale Devri’ne kadar çeşme küçük ve yalın, çoğu zaman bir duvara
yapışık yapılar halindedir. Anıtsal meydan çeşmeleri Osmanlı’da Avrupa kent
kültürünün tanındığı XVIII. yüzyıldan itibaren inşa edilmişlerdir.
Çeşme ve Bölümleri
Darülkurra: Cami, mescit gibi yerlerin hemen yanında yapılan kuran okuma yeri.
Darüssaade Ağası: Osmanlı saraylarında harem dairelerindeki hadım edilmiş
harem ağası.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Darüşşafaka: Eski "Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye" (İslami Eğitim Cemiyeti)
tarafından kurulmuş olan yetimler okulu.
Darüşşifa: Şifahane, hastane gibi sağlık kuruluşlarına verilen eski adlardan biri.
Deformasyon: Biçim bozma. Bir sanat yapıtında betimlenen figürlerin belli
yerlerinin figürü tanınmama derecesine vardırmadan bozulmaya uğratılması. Batı
sanatında özellikle Maniyerist üslubun kullandığı yöntemlerden biri olan
deformasyon, Rönesans sanatındaki kusursuz anatomik tanımlamaya karış çıkış
yollarından biridir.
Devşirme Malzeme: Başka yapılardan derlenmiş ve ikinci kez kullanılmış yapı ya da
süsleme malzemesi. Aynı dönemden olabileceği gibi, daha eski dönemden de
devşirme malzeme kullanmak her devirde yaygın bir değerlendirme yöntemi
olmuştur.
Dışavurumculuk (Expressionizm): XX. yüzyılın başlarında izlenimciliğe tepki olarak
ortaya çıkan ve sanatçının duygularını renklerle ya da deformasyon yoluyla
belirtmesini amaçlayan anlatımcı sanat akımı.
Dilimli Kubbe: 1- İçi yarım yuvarlak, dışı dilimli olan kubbe. 2- Tonoz parçalarından
oluşan kubbe.
Divani: Türklere özgü hareketli ve girift bir yazı üslubudur. Harfler ve sözcükler
birbirlerine kaynaşmıştır.
Diyagonal: Çapraz.
Dört Yarım Kubbeli Cami: Merkezi planlı, büyük kubbesi dört yandan birer yarım
kubbe ile desteklenen cami tipi.
Ebced Hesabı: Arap alfabesindeki her harfin bir sayıyı göstermesi kuralı ile
harflerden seçilerek düzenlenmiş anlamlı dizilerle bir olayın meydana geldiği yılı
belirtme yolu.
Eksedra: Camilerde yarım kubbelerin iki ya da üç yanına küçük yan kubbeciklerle
yapılan eklemelerdir. Ya da çeyrek kubbedir.
Elevasyon: Cephe çizimine verilen isimdir.
Enderun: Saray teşkilatıdır.
Evkaf: Vakıfların hepsi, tümüdür. Bu günkü Vakıflar Genel Müdürlüğü.
Eyvan: Üç tarafı ve üstü kapalı, bir tarafı bütün genişliği ile bir avluya ya da diğer bir
mekâna açılan yapı birimi.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Eyvan Tipi Türbe: Gövde bölümü eyvan biçiminde olan bir grup Anadolu mezar
anıtına verilen ad.
Fevkânî: Bulunduğu yerin eğimi ya da çevresindeki yapıların durumu yüzünden, bir
alt yapı üzerine oturtulan camiler için kullanılan bir terim. Yüksek, yükseltilmiş
anlamına gelir. Alt katta genellikle gelir getiren dükkânlar bulunur.
Fil Ayağı: Taş yapılarda büyük bir alanı kaplayan örülerek yapılan büyük çaptaki
ayaklara verilen isim.
Fresk: Yaş sıva üstüne boya ile yapılan resim ve süsleme.
Gotik: Avrupa’da Ortaçağ mimarisine verilen ad. XII. yüzyılın ortasından Rönesans’a
kadar olan süreyi içeren Gotik, resim ve heykeli de kapsayan genel bir üslup
halinde ele alınır. Geç Gotik, Uluslararası Gotik (Bkz. adı geçen madde) gibi alt
başlıklara da ayrılmıştır.
Gölge-Işık: Batı sanatında nesnelere hacim ve derinlik kazandırma yöntemi. Bir
sanat yapıtında belli kesimlerin karanlık bırakılması, buna karşın belli yerlerinde
parlak renklerle boyanması sonucu elde edilen görsel etki.
Gül Pencere: Genellikle Gotik katedrallerin cephelerinde yer alan daire biçimindeki
vitraylı pencere.
Haliç İşi: XV. yüzyıl sonunda mavi-beyaz tekniğin seramiklerde kullanılan bir
uygulaması. İnce spiral dallar üzerinde minik çiçekler, yapraklar yer alır.
Hamam: Kamusal nitelikte yıkanma yapısı veya mekânı. Özel olarak ısıtılan sıcak
suyu ile gerçek anlamda ilk hamam yapıları Romalılar döneminde inşa edilmiştir.
Ancak Roma hamamları sadece yıkanma yapıları değil, aynı zamanda birer
toplumsal merkezdirler. İslam inancında temizliğe verilen önem nedeniyle böyle
kamusal yıkanma yapıları Türk toplumunda olabildiğince yaygınlaşmıştır. Türk
mimarisinde hamam yapıları başlıca şu bölümlerden oluşmaktadır: Soyunmalık
(Camekân), Ilıklık, Sıcaklık, Halvet, Külhan.
Hamam ve Bölümleri
Han/Kervansaray: Orta Çağ’da ticaret yolları üzerinde belirli aralıklarla yapılmış
olan konaklama yapıları. Genelde ”Han” denilen ve ticari ya da yarı askeri sivil
mimarlık örnekleri olan bu yapılar, kent içlerinde de bulunabiliyordu.
Harem: Osmanlı camilerinde revaklı iç avlu, İslam ülkelerinde kadınlara ait bölüm.
Harem-i Hümayun: Sarayların kadınlara mahsus olan kısmı, Harem dairesi.
Harim: Camilerde ibadetin gerçekleştirildiği ana mekân. Belirli kısıtlamaların
olduğu mekândır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Hataî (Hatayi): Doğu Asya kökenli süsleme motifleri grubu. Stilize edilmiş şakayık,
nar, iri yapraklar ile bunların gonca ve sapları başlıca öğeleridir.
Hayat Ağacı: Türk ve İslam süsleme sanatlarında hurma ve benzeri ağaçlara verilen
ad. Cenneti sembolize eden resimlerde ya da süslemede simetri ekseni olarak
çokça görülür.
Hazire: Camilerin kıble tarafında bulunan küçük mezarlıktır.
Hünkâr Mahfili: Camilerde hükümdara ayrılan bölüm. Bazen galerinin bir bölümü,
bazen ayrı bir daire şeklindedir.
Hattat: Mesleği Arap harfleri ile güzel yazı yazmak olan kimse.
Hekimbaşı: Sarayda görev yapan hekimlerin başı, başhekimdir.
Hünkâr Kasrı: Padişahlara mahsus küçük donanıma sahip camiye bitişik odalardır.
İki Yarım Kubbeli Cami: Merkezi planlı, büyük kubbesi ana eksen üzerindeki iki
yarım kubbe tarafından desteklenen cami tipi.
İmaret: Çoğunlukla bir cami bünyesinde yapılan, bazen bir camiden ayrı olarak da
oluşturulan ve fakirlere özellikle yemek yardımı yapmak amacı ile kurulan ve vakıf
niteliğinde olan kuruluş.
İzlenimcilik (Empresyonizm): XIX. yüzyıl sonunda Fransa’da ortaya çıkan, ışık
etkilerine dayanarak doğayı anlık görüntüsü ile resimlemeye dayanan sanat akımı.
Kaburgalı Tonoz: Genellikle beşik tonozlarda ve diğerlerinde destek kaburga
sisteminin görülebildiği tonoz biçimidir.
Kadınlar Mahfili: Kadınların namaz kılması için ayrılan bölüm.
Kalem İşi: Yapıların genellikle iç yüzeylerinin bezenmesinde kullanılan bir süsleme
türü. Boya, taş, ahşap yüzeyler üzerine fırça ile boyanan renkli nakışlar.
Kasır: Saraylardan daha küçük ve yine padişah ve yakınlarının kaldıkları yapılardır.
Kasnak: Bir mimari yapıda kubbenin oturduğu ve yapının üslubuna, türüne göre
çokgen ya da yuvarlak olan kaide.
Kavsara: Taçkapı, mihrap gibi yerlerin yarım kubbeye benzeyen üst bölümü.
Kemer: İki sütun veya iki ayak arasındaki açıklığın üzerini örtmek için uçları sütun
veya ayaklara oturmak üzere yay şeklinde yapılan ahşap, maden, kâgir (taş) yapı
parçasıdır.
Kemer Çeşitleri
Kesit: Bir cismin dikey bir düzlem üzerinde kesildiği var sayılarak ölçekli olarak
çizilene denir. Enine kesit veya boyuna kesit şeklindedir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Kesme Taş: Düzenli yontulmuş taş. Hem duvar öğesi hem bezeme için düzenli
işlenmiş taş ve bu taşlarla örülmüş duvar tekniği. Çoğunlukla kaplama malzemesi
olarak yüzeylerde kullanılır.
Kontur: Çevre çizgisidir. Figürleri ya da motifleri çevreleyen çizgidir.
Kıble Taşı: Açık alanlarda oluşturulan namazgâhlarda kıblenin yönünü belirtmek
için dikilen taş.
Konservasyon: Bir yapının veya eserin mevcut bulunduğu yıpranma düzeyinde
korunması için yapılan müdahaledir.
Köprü: Aralarında su, çukur arazi veya yol gibi engeller bulunan iki yakayı birbirine
bağlayarak yolu bir yandan ötekine eriştirmek için yapılan ahşap, kâgir veya maden
yapılardır.
Köprü ve Bölümleri
Köşebent: Dikdörtgen ve kare formlu biçimlerde köşelere yapılan süslemelere
verilen ad.
Köşk: Saray ve kasırlara nazaran daha küçük yapılardır.
Köşk Mescit: Genellikle Sultan Hanı adı verilen bir dizi XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu
kervansarayının avlu ortasında dört kemer üstünde yer alan mescit bölümüne
verilen ad. Osmanlı döneminde de kullanılmıştır.
Kroki: Planın ölçeksiz fakat orantılı basit çizimine kroki denir.
Kubbe Ayağı: Kubbeyi taşıyan ayaklardan her biridir.
Kubbe Feneri: Kubbelerde içeriye ışık ve hava vermek amacıyla yapılmış çevresi
pencereli üstü kapalı daire ya da çokgen planlı penceredir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Kubbe Kasnağı: Bir kubbeyi taşıyan daire, kare ya da çokgen planlı kaidedir. Buna
kubbe bileziği ya da tambur da denir.
Kubbe: Yarım küre veya toparlakça yapı örtüsü bir kemer yayının tepe noktasından
inen dikin çevresine dönmesi ile meydana gelen örtü biçimidir.
Kubbeli Medrese: İç avlusunun üstü örtülü olan medreseler için kullanılan sanat
tarihi deyimi.
Kufi yazı: Arap harflerinin düz ve köşeli olarak kullanılmasıyla oluşmuş erken üslup
ve bundan geliştirilmiş bir yazı türü.
Kurgan: Orta Asya’nın kuzeyinde özellikle milattan önce ve miladın ilk yüzyıllarında
yaygın bir biçimde uygulanan toprak altı mezar yapısıdır. Kütüklerden ahşap yığma
tekniğiyle yapılmış bir mezar odası ve bunu gizleyen bir toprak yığınından oluşur.
Külliye: Medrese, hamam, imaret, şifahane ve çarşı gibi ek yapıları ile birlikte inşa
edilen cami.
Külliye
Küfeki Taşı: Basınç altında kaynaşmış kum taneciklerinden oluşmuş, işlenmesi
nispeten kolay olan ve su geçirmeyen bir taş cinsi.
Kümbet: Gömme bölümü, gövde (ziyaret) bölümü ve kubbesinin üstünde külahı
bulunan mezar anıtları için kullanılan sanat tarihi deyimi (Farsça=kubbe).
Künk: Su nakli için isale hatlarında kullanılan pişmiş toprak ya da çimentodan
yapılmış boru. Osmanlılar döneminde toprak künkler kullanılır ve şebekeden su
kaybını azaltmak için iç yüzeyleri sırla kaplanırdı.
Lahit: Tahta, taş (mermer), kurun ya da pişmiş topraktan yapılan, içine ölünün
yerleştirildiği özel sanduka.
Mağrip Üslubu: İspanya ve Kuzey Afrika’nın İslam sanatı üslubuna verilen genel ad.
Kümbet
Malakâri: Yapıların daha çok iç yüzeylerinde kullanılan ve yüzeysel alçı
kabartmanın renklendirilmesi ile elde edilen bir süsleme tekniği.
Mahfil: Bir mekânda belirli kişi ya da topluluklar için ayrılmış bölümler. Hünkâr
Mahfili, Müezzin Mahfili, Kadınlar Mahfili gibi.
Maslak: Ana su isale hattının kollara ayrıldığı yer.
Maşatlık: Hristiyan mezarlıklarına verilen isimdir.
Medrese: Bugünkü orta ve yüksek öğrenime denk düzeyde eğitim veren İslam
eğitim yapısı. İslamiyet’in erken dönemlerinde camilerde yapılan eğitim Büyük
Selçuklular zamanında belirli bir sistem içerisinde medreselerde verilmeye
başlanmıştır. Medreselerin ortaya çıkışındaki en önemli etken gittikçe yayılan Şii
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
inanç karşısında Sünni inancı güçlendirmek ve devlet yönetimine bu inanca sahip
kadrolar yetiştirmekti. İlk olarak Büyük Selçuklu veziri Nizâmülmülk tarafından
Bağdat’da kurulan ve Nizamiye Medreseleri olarak adlandırılan bu yapıların dört
eyvanlı bir şemaya sahip oldukları görülür. Bu yapı türünün kaynağı hakkında farklı
görüşler ileri sürülmekle birlikte yine zaman içerisinde toplumlara göre farklı plan
türlerinin geliştiği bir gerçektir. Anadolu Türk mimarisinde medrese yapılarının
temelde iki farklı plan şemasına sahip oldukları günümüze ulaşan örneklerden
anlaşılmaktadır. Bunlar açık avlulu medreseler ve avlusu kubbe ile örtülü kapalı
avlulu medreselerdir. Medreselerde dinî eğitim verilebildiği gibi pozitif bilimlerle
ilgili eğitim de verilmiştir. Bu amaca yönelik inşa edilen medrese yapılarının plan
kuruluşunda belirgin bir farklılık olmayıp medrese mimarisinin genel gelişimi
içerisinde yorumlanmışlardır. Darüşşifalar, tıp medreseleri ve rasathaneler bu tür
medrese yapılarının örnekleridir.
Merkezi Planlı Yapı: Bu tipin zemin şeması altıgen, sekizgen veya yuvarlaktır.
Üstleri kubbe ile örtülüdür.
Mihrap
Mihrap: Cami ve mescitler ile namazgâhlarda kıble yönünde belirleyici mimari öğe.
İmamın önünde durduğu bölümdür. Genellikle etrafı çerçevelenmiş, duvarda küçük
bir girinti biçiminde yapılmıştır.
Mescid: Minbersiz İslam ibadet yapısıdır. Diğer İslam ülkelerinde mescit sözcüğü
Türkçedeki cami karşılığında kullanılmıştır. Cami-mescit ayrımı sadece Anadolu
Türk mimarisinde geçerlidir. Mescitler tek mekânlı oldukça basit yapılardır.
Yalnızca secde edilen yer olarak günlük vakit namazlarının kılınabilmesi için
genellikle mahalle aralarında ve mahalle ölçeğinde inşa edilmiştir.
Mevlevihane: Mevlevilik tarikatına bağlı olanların, tarikat kurallarına göre
toplandıkları ve içinde özel odaları ve tören yerleri bulunan bina.
Mihrap Önü Kubbesi: Genellikle çok ayaklı Emevi, Abbasi, B. Selçuklu ve A. Selçuklu
camilerinin mihrap önündeki kubbeye verilen isim.
Minber
Minber: Camilerde cuma namazında hutbe okunan yer. Genellikle birkaç basamak
yükselen bir mimari öğedir. Kapı, basamak, basamak korkulukları, köşk ve külah
(taç) bölümleri bulunur. Ağaç ya da taştan olabilir. Çok basitlerinden çok
bezemelilerine kadar değişik türlerine rastlanır.
Minare: Camilerin dışında bazen bitişik bazen de tamamen ayrı olarak inşa edilen
ezan okumak için yapılan öğe. İslam mimarisinde ilk minareler Emeviler
döneminde ortaya çıkmıştır. Kaynağı konusunda farklı görüşler vardır. Bütün İslam
ülkelerinde aynı önemle ele alınmamıştır. Özellikle Osmanlı ve Hint-İslam
mimarisinde vazgeçilmez bir simge olarak görülmüştür.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Moloz Taş Duvarı: Taşların hafif düzeltilmesi ile örülen harçlı duvar örgüsüdür.
Mozaik Çini: Değişik renklerde sırlanmış levha ve parçaların alçı zemin içinde
dondurulmasıyla elde edilen bir süsleme tekniği.
Mukarnas: Kademeli olarak taşmalar yapacak biçimde, aşırtmalı olarak yan yana ve
üst üste gelen, üç boyutlu görünüm veren bir geçiş ve dolgu öğesi. Petek biçimi bir
görüntü ile yarım kubbelerin içini dolgulayan İslam sanatı öğesi (Sarkıtlı olanlarına
istalaktit denilir).
Mukarnas Sütun Başlığı: Başlık üzerinde hem taşıyıcı hem de süsleyici özelliği olan
küçük niş parçaların oluşturduğu mukarnaslardan meydana gelen sütun başlığı.
Musaffa Cami: Namazgâh denir. Ya da üstü açık cami anlamı taşımaktadır.
Mukarnas
Musalla Taşı: Camilerin önünde veya yanında yer alan üzerine cenaze konulan ve
arkasında namaz kılınan masa biçimindeki taş.
Maksem: Su dağıtma sandığı ve lüleler yardımıyla suyun çevredeki çeşmelere ve
diğer yapılara dağıtımının yapıldığı yer.
Muvakkithane: Saat imali ve tamiri yapılan yer.
Müderris: Eskiden
kullanılmıştır.
medresede
öğretmen,
sonraları
profesör
anlamında
Müezzin Mahfili: Osmanlı camilerinde müezzinler için ayrılmış yüksekçe seki ya da
kısa sütunlar üzerine inşa edilmiş küçük platformdur.
Mükebbire: Son cemaat yerinde imamın sesini arkadaki cemaate iletenin durduğu
balkonumsu çıkıntı yeridir.
Müştemilat: Eklenti-ek bina.
Nakkaş: Binaların duvar ve tavan gibi yerlerine ve kitaplara süslemeler yapan
resimci, süsleme ustası.
Müezzin Mahfili
Namazgâh (Musalla) : Yerleşim alanları dışında yoldan gelip geçenlerin ibadetlerini
yapabilmeleri için yol kenarına inşa edilen yerden hafifçe yükseltilmiş etrafı alçak
duvarlarla çevrili üstü açık ve kıble yönünde bir mihrap taşının bulunduğu ibadet
yapılarıdır. Gelibolu’daki namazgâhta olduğu gibi bazı örneklerinde bir de minber
bulunabilmektedir.
Natüralizm: Sanat yapıtının doğal gerçekliğe uygun bir biçimde yapılmasını
savunan anlayış. Batı sanatında Rönesans’la birlikte ortaya çıkan Natüralizm,
çağımızın başına kadar etkili olmuştur. Natüralist üslup içinde nesneler doğadaki
gibi, insan gözünün gördüğü gibi betimlenirler. Araştırıcılar natüralist üslubun ilk
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
belirtilerini İtalyan ressam Giotto’nun yapıtlarında bulurlar. Yine de natüralizmin
en olgun anlatımı Rönesans sanatçılarının yapıtlarında görülür.
Nef: Yapılarda sütunlarla ya da payelerle ayrılan her bir bölüm.
Neo-Klasik (Türk): XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında bir sanat akımı. Eski
Türk ve İslam sanatından alınmış mimari ve süsleme öğelerinin kullanılması ile
ortaya çıkan ilk ulusal akım.
Neo-Klasisizm: XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Almanya’da ortaya çıkan, ancak
Fransa’da daha çok uygulanma olanağı bulan ve antikiteden esinlenerek klasik
formlara dönüşü amaçlayan sanat anlayışı ve üslubu.
Nesih: Metinlerin kopya edilerek çoğaltılmasında kullanılan yuvarlak karakterli bir
yazı üslubu.
Niş: Duvarda küçük ölçüde ve düzgün girinti.
Oyma Ajur: Delikli olarak uygulanan süsleme biçimi.
Palmet: İlkçağ sanatından beri kullanılan bir bezeme motifi. Dilimli simetrik yaprak
şeklinde olup, adını Yunanca palma(el) sözcüğünden alır.
Pandantif: Bir kubbeyi taşıyan kemerler ile kubbe kaidesinin arasını kapatan ve
kare bir plandan kubbenin dairesel kaidesine geçmesini sağlayan küresel üçgen
veya dingi. Kubbe ile pandantif arasına çoğu kez bir kasnak girer.
Payanda: Destek, yükü karışlamak üzere eklenmiş duvar parçası.
Paye: Örülerek meydana getirilmiş tek taşıyıcı, ayak.
Pandantif Geçişleri
Perdah Tekniği (Lüster): Perdah tekniği çini ve seramik alanında bir sır üstü
çalışmasıdır. Kap istenen renkte sırla sırlanıp fırınlandıktan sonra perdah adı verilen
madde ile istenen örnekler yapılır ve az hararetli, dumanlı bir fırında tekrar
fırınlanır. Bu fırınlamadan sonra, kap madeni bir parlaklık kazanır.
Plan: Bir cismin yatay bir düzlem üzerinde kesildiği varsayılarak ölçekli olarak
çizilen şekline plan denir.
Rasathane: Gözlemevi, gökbilimi için kullanılan medrese türü.
Realizm: Romantisizme tepki olarak doğmuş, görünen gerçekliği olduğu gibi tuvale
aktarmayı amaçlayan sanat akımı.
Rekonstrüksiyon: Restitüsyona dayanılarak yapılan bir çalışmadır. Restitüsyona
göre yeniden inşa etmeyi ve bu şekilde inşa edilmiş bir yapılaşmayı ifade eder.
Renkli Sır Tekniği: Osmanlılar tarafından uygulanan bir çini tekniği. Bu teknikte
boya kullanılmaz. Sırın kendisi renklidir. İlk olarak, levha üzerinde sırların birbirine
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
karışmasını önleyen, kontur oluşturan bir madde ile sınırlar belirlenir. Daha sonra,
istenilen renkli sırlar boya gibi kullanılarak levha renklendirilir ve fırınlanır. Isı
karşısında eriyen sırlar kontur içinde kalarak birbirlerine karışmazlar.
Revak: Sütun ve payeler tarafından taşınan kemerler arkasında yer alan, üstü
örtülü, önü açık, mimari mekân.
Restitüsyon: Kısmen rölöveye dayanan bir çalışmadır. Kısmen veya tamamen yok
olmuş yapının çizimlerini kalıntısının rölövesine dayanarak yeniden çizilmesine
verilen ad.
Restorasyon: Bir yapının veya eserin yıkılan, harap olan bölümlerinin daha fazla
tahrip olmasını önlemek için aslına uygun biçimde onarılmasına verilen isimdir.
Rölöve: Bir yapının bütün boyutlarını ölçerek plan, kesit ve ölçüsünün yeniden
çıkarılmasına rölöve denir.
Rika: Türklerin ortaya çıkardığı bir yazı çeşidi. “Mim”lerin gözü kapanmış, “Sin” ve
benzeri harflerin dişleri kalkmış, noktalar çizgilere dönüşmüştür. Daha çok el
yazısında kullanılır.
Rokoko: XVIII. yüzyılda ortaya çıkan süslemeci sanat akımı. Resim sanatında saray
yaşamından alınan konular ön plana geçmiş, heykeller dekoratif amaçlı biblolara
dönüşmüş, mimaride ise bitkisel motifli bezemeler tavan ve duvar yüzeylerinde
süsleme amacıyla bolca kullanılmıştır.
Rumi: Türk ve İslam sanatında Batı kökenli süsleme motifi. Yarım palmetlerden
türediği ya da hayvansal kökenli olduğu araştırıcılarca tartışılan rumi, Batı illerinde
arabesk olarak adlandırılır.
Sahın: Camilerde sütun veya payelerle ayrılmış ibadet alanıdır.
Saka: İşi, çeşme ve sarnıç gibi yerlerden su alarak evlere dağıtmak olan kişidir.
Sanat: İnsanoğlunun yarattığı yapıtlarda güzellik ülküsünün ifadesidir. Doyurucu
estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisi.
Saray: Genellikle devlet yöneticilerinin ikamet ettikleri ve devleti yönettikleri
kompleks yapılardır.
Sarnıç: Su ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılan özel su toplama havuzu, su
deposu. Üstü açık ya da kapalı olabilir.
Sebil
Sebil: Cadde ya da sokak kenarlarında yoldan geçenlerin su içmesi için yapılmış
hayır yapıları sebillerin çeşmelerden farkı, bir su sağlama sistemine bağlı
olmamalarıdır. Daire ya da çokgen plan kuruluşları ile sebiller bir iç mekâna
sahiptirler ve bu mekân dışarıya üzerinde küçük pencere açıklıkları bulunan madeni
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
şebekelerle açılır. Sebiller bir külliyenin parçası olabileceği gibi bağımsız olarak da
inşa edilmişlerdir. Özellikle XVIII. yüzyıldan sonra İstanbul’da çok sayıda sebil inşa
edilmiştir.
Selsebiller: Çeşme ve sebilden farklı olarak saray veya köşklerin bahçe veya
duvarına bitişik olarak yapılan, yukardan aşağıya doğru büyüyen çanaklardan
oluşan su yapılarıdır. Osmanlı döneminde Divanhane toplantılarında gizlilik amaçlı
olarak kullanılmıştır.
Sekiz İstinatlı Cami: Merkezi planlı, büyük kubbesi sekiz paye ya da sütuna oturan
cami tipidir.
Selatin Cami: Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan camidir.
Sermimar: Mimarların başı, baş mimar.
Sekiz İstinatlı Cami
Sgrafitto: XI. yüzyıldan ilk Osmanlı dönemine değin kullanılan seramik tekniğidir.
Kullanılan hamur kırmızı renkli, kaba ve gözeneklidir. Kap astarlandıktan sonra sivri
uçlu bir aletle motifler çizilir ve istenilen renkte saydam bir sırla sırlanır. Çukur
kısımlarda sır daha koyu, diğer yerlerde ise daha açık olarak motifler belirlenmiş
olur.
Sıbyan Mektebi: Osmanlı döneminde ilkokul düzeyinde eğitim veren okul ve bunun
için inşa edilmiş yapı. Küçük çocukların okuma yazma ve Kur’an-ı Kerim okumayı
öğrendiği okul.
Sır: Seramikler üzerinde koruyucu, cam benzeri tabaka.
Sıraltı Tekniği: Seramik boyalarının bisküvi halindeki seramikler üzerine boyanarak
üstlerine sır çekilmesi, boyaların sır altında kalması ile oluşan teknik.
Silme: Duvar yüzeylerinde süsleme amacıyla yapılmış şerit biçimindeki çıkıntılara
verilen ad.
Sivri Kemer: Yarıçapı kemer açıklığının yarısından büyük olan ve kilit noktasından
birleşen iki daire yayından meydana gelen kemer çeşididir.
Slip Tekniği: İlk dönem Osmanlı seramiklerindeki hamur kırmızıdır. İşte bu kırmızı
rengi kapamak, beyaz ve düzgün bir yüzey elde etmek için seramikler astarlanır.
Slip tekniğinde de esas olan bu astardır. Bu teknikte süsleme astarla yapılır. Burada
astar, normaldeki hâlinden daha koyudur. Kırmızı hamurlu kap üzerine, istenen
motiflere göre fırça ile astarla süsleme yapılır ve istenen renk, saydam sırlanır.
Son Cemaat Yeri: XIV. yüzyıldan itibaren cami ve mescitlerde yaygın olarak
kullanılan, ana mekânın dışında namaza geç gelenlerin ibadetlerini yapabilmeleri
için yapılmış yarı açık hazırlık bölümü.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Son Cemaat Yeri
16
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Stilize: Üsluplaştırılmış. Doğadaki formların belli bir üslubun ya da tekniğin gereği
sadeleştirilmiş şekli. Stilize çiçek motifidir.
Stucco (Stuk): Alçı yoğunluklu süsleme tekniği.
Su Kemeri: Su borularının basınca dayanıklı yapılamadığı dönemlerde kentin su
ihtiyacını sağlayan suyolunun hep aynı yükseklikte ve çok az eğimli biçimde
yapılması gerekirdi. Bu amaçla vadilerin aşılması gerektiğinde kemer dizilerince
taşınan suyolları inşa edilmiştir. Köprüye benzeyen bu yapılara su kemeri adı verilir.
İlk su kemerleri Antik Roma döneminde yapılmıştır.
Sultan Hanı: Anadolu Selçuklu döneminde çoğu sultanlar tarafından yaptırılan han
ve kervansaraylar için kullanılan sanat tarihi deyimi. Genellikle biri kapalı, diğeri
açık avludan meydana gelen iki bölümlü bir şema gösterirler. Açık avlu ortasında
"köşk mescit" bulunur. Taş süslemeler özellikle girişlerde yoğunlaşır. Her türlü
konaklama gereksinimini karışlayan vakıf kuruluşlarıdır.
Sülüs: Yuvarlak karakterli, daha çok kitabelerde kullanılan, kitaplarda ise başlıklara
mahsus büyük boy bir yazı üslubu.
Sütun: Taştan veya ahşaptan yapılmış olup genellikle tek parçadan meydan gelen
taşıyıcı eleman.
Sütun Altlığı: Bir sütunun üzerine oturduğu kare, prizma veya silindir biçimli taban.
Sütun Başlığı: Sütunların üzerine konan üst düzeyi sütun çapından daha geniş olan
yapının yükünün sütuna aktarmak için sütunların başına yerleştirilen üstü geniş altı
dar olan süslü taş parçası.
Sütun Bileziği: Bir sütun gövdesini saracak şekilde madeni çember. Bu çemberin
amacı sütunun ağırlık altında dağılmasını önlemektir.
Sütun Gövdesi: Bir sütunun kaidesi ile başlığı arasındaki bölüm.
Sütunce: Küçük sütun. Mihrap ve taçkapı gibi yerlerde daha çok dekoratif amaçla
kullanılır.
Su Nazırı: Su işlerinin organizasyonundan sorumlu olan, devşirme ve acemi
oğlanlarından adam toplayarak gerekli işleri yaptıran görevli.
Su Terazisi: Şehre getirilen suyun havalandırılıp basınç kazandırılarak kamusal
yapılara dağıtılması için inşa edilmiş çoğunlukla kare planlı küçük kulelere “Su
Terazisi” denir.
Şadırvan: Bir çeşit meydan çeşmesidir. Özellikle cami avlularında veya bitişiğinde
abdest almak için yapılmış çepeçevre muslukları olan çokgen su tesisi.
Şadırvan
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Şam İşi: XVI. yüzyıl başında, hem çini hem de seramiklerde kullanılan bir tekniktir.
En önemli özelliği sırın pek parlak olmaması nedeniyle renklerin puslu
görünmesidir. En karakteristik renkler, puslu bir yeşil ve mordur.
Şemse: Süslemede kullanılan oval, dairesel biçimde dilimli ya da düz motifler.
Tabhane: Osmanlı imparatorluğunda Misafirhane. Dinî yapıların bir bölümü olup,
özellikle gezici dervişlerin misafir edildiği yapılara denir. Tabhane, Erken Osmanlı
mimarlığında cami yapılarıyla organik bütünlük içerisinde inşa edildiği için
Tabhaneli Cami, Zaviyeli Cami veya Ters T Planlı Cami gibi adlandırmalarla farklı bir
tipoloji doğmuştur. Tabhaneli Camilerin ilk örneklerinde Tabhane mekânları asıl
ibadet mekânlarından olabildiğince bağımsız ve dışarıya açılabilen müstakil
mekânlar halindeyken zamanla bağımsızlıklarını kaybetmiş ve asıl ibadet mekânının
bir devamı olarak cami bütünlüğüne katılmıştır.
Taçkapı ve Bölümleri
Taçkapı: Yapılarda giriş çıkışı sağlayan abidevi ölçülerdeki kapılardır.
Talik: Yatık çizgileri uzun, dik çizgileri kısa bir yazı çeşidi. Yaygın, hafif sağa yani
geriye yatıktır.
Tek Kubbeli Cami: İbadet mekânının tamamını ya da tamama yakın bölümünü tek
kubbenin örttüğü cami tipi.
Tekke: Genellikle yerleşim merkezlerine veya bu merkezlerin yanında yer alan ve
içerisinde sürekli barınan derviş ve müritlerin bulunduğu tarikat yapısıdır. Tekkeler
bir yapı bütünlüğü içerisinde birden fazla ihtiyaca cevap verebilecek fonksiyonel
mekânlardan oluşan plan kuruluşlarıyla dönemin külliyeleri olarak değerlendirilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
Tekne Tonoz: Şekli alttan bakıldığında teknelerin alt gövdelerine benzeyen tonoz
şeklidir.
Tepelik: Kompozisyonu oluşturan süs düzeninin üst ya da tepe kısımlarında
bulunan motifler.
Tonoz Çeşitleri
Tonoz: Taş ya da tuğladan örülerek meydana gelen bir mimari örtü elemanı.
Biçimine göre beşik tonoz, aynalı tonoz, çapraz tonoz, kaburgalı tonoz, yelken
tonoz gibi adlar alır.
Transept: Örtü sisteminde nefleri dik açı ile kesen ve altyapıya da yansıyan birim.
Kiliselerde apsisin önünde nefleri dik olarak kesen uzun mekân. Kilisenin planını bir
haç biçimine sokan bu mekânda, kral galerisi ve kilise orgu da yer alır. Bazı
kiliselerde haç biçimli planın doğusunda da ek bir transept bulunur.
Tromp
Tromp: Kare planlı bir mekânın üzerine kubbenin oturtulabilmesini sağlayan bir
geçiş öğesi (tonoz bingi). Karenin köşesine çaprazlamasına örülmüş bir kemerle
ona ardından eklemlenmiş bir tonozdan oluşur.
Tuğla: Duvar örmekte kullanılmak üzere kalıplara dökülerek kurutulduktan sonra
harman ocağı veya fırınlarda pişirilen toprak malzemedir. Türk standartlarındaki
tuğla, 5 x 3 x 19 cm’dir.
Tuğra: Padişahın adının yazılı bulunduğu ve karmaşık yazı tekniği ile yazılmış olan
sembol.
Türbe (Kümbet): Her iki terimde Türk-İslam mezar yapılarına verilen adlardır. Türbe
ve kümbetler genellikle silindirik, çokgen veya kare planlı olarak inşa edilmiş kubbe
veya külahla örtülmüş yapılardır.
Türbedar: Türbede hizmet gören ve türbeyi bekleyen kimsedir.
Türk Üçgeni: Kare planlı bir mekân üzerine kubbenin oturtulabilmesini sağlayan bir
geçiş öğesi. Örtülecek mekânın köşelerinin tepe noktaları aşağıda kalan bitişik
üçgenler oluşturacak biçimde pahlanması biçiminde tanımlanabilir. Bunlar
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
sayesinde, kare planlı mekânın üstünde en az bir düzgün sekizgen oluşturulmuş
olur. İlk kez Anadolu Selçuklu devri yapılarında rastlandığından bu adı almıştır.
Konya Karatay Medresesi’nde görüldüğü gibi.
Türk Sanatı: Tarih boyunca Türk devletleri ya da topluluklarınca oluşturulan
sanattır.
Ulu Cami: Her şehrin ya da büyükçe yerleşme merkezinin en büyük camisi. Cuma
namazının topluca kılınması yanı sıra cemaatin bir araya gelmesini gerektiren
durumlarda kullanılır. İran'daki adı Mescid-i Cuma'dır.
Vaaz Kürsüsü: Belli gün ve saatlerde imamın vaaz vermek için çıktığı, koltuk ya da
küçük balkon şeklindeki bölüm.
Vakfiye: Vakıf edilen malların ne şekilde kullanılacağı nerelere kullanıp
kullanılmayacağını düzenleyen yazılı belgelerdir. Vakıf mallarının satılmaması
vakfiye şartlarının yerine getirilmesi vakıf işleri mütevelli heyeti tarafından
denetlenir.
Vakıf: Bir hizmetin sürekli yapılabilmesi için belli koşullarla resmi bir yoldan
herhangi bir kimse tarafından bırakılan mülk ya da para. İlgili hizmet bu mülk ya da
paranın getirisi ile halka bedelsiz sunulur ve vakfın idaresi mütevelli denen bir kişi
tarafından yürütülür.
Vitray: Renkli camların belli bir kompozisyon düzeni içinde bir araya getirilişi.
Avrupa'da özellikle kiliselerin pencerelerini süsleyen vitraylarda, doğaya özgü
motiflerin yanında dinsel konular da belli bir düzen içinde resimlenmiştir.
Yalı: Özellikle devrin ileri gelenleri tarafından deniz kenarlarına yaptırılan
saraylardır.
Yıldız Tonoz: Çok sayıda tonoz parçasından meydan gelen yıldız biçimli tonoz
örtüdür.
Zaviye: Küçük tekkeye verilen isimdir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20
Özet
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
• İslam sanatının oluşumuna etki eden başlıca faktörler, İslam dini, coğrafi
şartlar ve iklim koşulları ile toplumların gelenek ve görenekleri, yani millî
seciyeleridir. İslam dini Mekke’de insanlığa tebliğ edildikten kısa bir süre
sonra bir ucu Çin’e, diğer ucu da Fransa’nın Poitier kentine dayanan
uçsuz bucaksız bir coğrafyada etkili olmuştur. Dolayısıyla çok farklı
milletlere ulaşmış, çok değişik kültürlerle karşılaşmıştır. Ekonomik
bakımdan zenginleşen Müslümanlar hemen her bölgede cami, medrese,
han, hamam, zaviye, tekke, kale, saray, köşk, çeşme, sebil v.s. gibi dinî,
askerî ve sivil mimari ile tezyini ve küçük el sanatlarında çok hatırı sayılır
eserler meydana getirmişlerdir. Bütün bunların sonucunda ‘İslam
Sanatları’ denilen bir alan ortaya çıkmıştır. Bu alanın kendine has
terminolojisi de zamanla gelişme göstermiştir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
21
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Sütun ve payeler tarafından taşınan kemerler arkasında yer alan, üstü
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
örtülü, önü açık, mimari mekâna ……… denir.
a) Revak
b) Son Cemaat Yeri
c) Nef
d) Sahın
e) Mahfil
2. Yarıçapı kemer açıklığının yarısından büyük olan ve kilit noktasından
birleşen iki daire yayından meydana gelen kemer türüne ne denir?
a) Yuvarlak Kemer
b) Basık Kemer
c) Sivri Kemer
d) Beşik Kemer
e) Armudi Kemer
3. Bir yapının veya eserin yıkılan, harap olan bölümlerinin daha fazla tahrip
olmasını önlemek için aslına uygun biçimde onarılmasına ……. denir.
a) Restorasyon
b) Restitüsyon
c) Rölöve
d) Rekonstrüksiyon
e) Elevasyon
4. Su dağıtma sandığı ve lüleler yardımıyla suyun çevredeki çeşmelere ve
diğer yapılara dağıtımının yapıldığı yere ne denir?
a) Sebil
b) Çeşme
c) Selsebil
d) Maksem
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
22
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
e) Sarnıç
5. En az üç yönden yapılar veya yüksek duvarlarla çevrili üstü açık mekâna
….. denir.
a) Avlu
b) Eyvan
c) Son Cemaat Yeri
d) Dershane
e) Sahın
Cevap Anahtarı:
1. a 2.c 3.a 4.d 5.a
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
23
İslam Sanatlarına Giriş ve Terminoloji
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER
KAYNAKLAR
Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi (1982) ,Görsel Yayınlar, İstanbul, (5Cilt).
Arseven, C.E. (1983). Sanat Ansiklopedisi, M.E.Basım Evi, İstanbul (5Cilt).
Aslanapa, O. (1993). Türk Sanatı, Remzi Kitapevi, İstanbul.
Aslanapa, O. (2005). Osmanlı Devri Mimarisi, İnkılâp Kitapevi, İstanbul.
Çakmak, Ş. (1999). Erken Osmanlı Dönemi Mimarisinde Taçkapılar (1300-1500), (T.
C. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi).
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi (1997). Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul.
Gombrich, E.H. (2005). Sanatın Öyküsü, Remzi Kitapevi, İstanbul.
Hasol, D. (1972). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, İstanbul.
Kuban, D. (1973). Mimarlık Kavramları, İstanbul.
Mülayim, S. (1994). Sanat Tarihi Metodu, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul.
Sanat Tarihi Ansiklopedisi (1981). Görsel Yayınlar, İstanbul. (5Cilt)
Sözen, M.- Uğur T. (1999). Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitapevi,
İstanbul.
Tansuğ, S. (1996). Çağdaş Türk Sanatı, Remzi Kitapevi, İstanbul.
Turani, A. (1997). Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitapevi, İstanbul.
Turani, A. (1968). Güzel Sanatlar Terimleri Sözlüğü, Ankara.
Wölfflin, H. (1985). Sanat Tarihinin Temel Kavramları, Remzi Kitapevi, İstanbul.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
24

Benzer belgeler