54. sayi PDF sayfalar.qxd

Transkript

54. sayi PDF sayfalar.qxd
23
17
20
Köln Keupstrasse'de Açıldı
İnsanoğlunun Hayatı
Uyumla Geçiyor
CSU Nürnberg'den
Türk Açılımına Devam
HAYAT
Gerçekl er “ Haya t”ın İç inde Gizl idi r
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 77 • Yıl/Jahre: 10 • Şubat / Februar 2013 / Rebiu`l Evvel 1434
Psikolog Dr. Emine Seçmez
Göçmen Olmak
Bile Başlıbaşına
Bir Risktir
27
Okumak
Özgürlüktür!
Aile
ve
Ailede
Sorunlarla
Düzen
Yüzleşmek
05
Dr. Yusuf IŞIK
Zeynep TOPÇU
12
Şehirlerin
Müslüman
ve
Cemaatlerin
İlahiyat
Zihinlerin
Kürsüleri’ndeki
Gettoları
Temsil Sorunu
11
A. Engin KARAHAN 13
Bizim
Sülo’nun
Rüyası
ve Para Eden
Köpekler
Hacarabın
Serüvenleri
64
Mahmut AŞKAR
Mustafa KASALAK
21
M. Salih AYDIN
29
HAYAT
Sevgili dostlar!
Geçen sayımızdaki yazımızdan
sonra pek çok dost ve okurumuzdan telefon, email ve şifahi olarak
tebrikler aldık. Bunlar için çok teşekkür ederiz. Özellikle yakın
dostlarımız gazetemizin bu zamana kadarki performansından duydukları memnuniyetleri dile getirirken şunu da eklemeyi ihmal etmediler. Son 5 senedir yazılı medyadaki yaşanan sıkıntıları gözönüne aldığımızda Hayat Gazetemizin
katettiği mesafe takdire şayandır,
dediler. Tabi bunda siz kıymetli
okuyucularımızın katkısı oldukça
büyüktür. Eğer siz bizlere teveccüh
göstermese idiniz bizler bu mesafeleri katedemezdik.
Geçen ayki yazımızda bizlerin
hedeflerinden kısmen bahsetmiş
ve gerçekleşen hedeflerimiz hakkında da bilgiler vermiştik. Bu hedeflere yenilerini eklememiz noktasında dostlarımız ve okuyucularımızdan değişik teklifler de gelmeye devam ediyor. Bunlardan birisi de özellikle burada bulunan
insanımızın okumaya yönelik olan
eksikliklerini giderebilecek çalışmaların yapılması yönünde idi.
Son olarak Duisburg`da yapılan
Astec Kitap Fuarına yapmış olduğumuz ziyarette bunu müşahhas
olarak bir kere daha gördük. Sağolsun Astec Firmasındaki kardeşlerimiz olağanüstü bir gayretle
insanımızı kitapla ve kültürlü
hemhal etmeye çalışıyorlardı. Allah razı olsun inşallah hedefledikleri başarıyı da yakalarlar.
Buradan yola çıkarak fikirlerine değer verdiğimiz büyüklerimizle yaptığımız istişarelerden çıkan sonuç neticesinde bizim de
hedeflerimizde olan bir çalışmaya
daha imza atmak üzere çalışmalarımızı hızlandırmış bulunuyoruz.
Bu çalışma insanımızın okuma
ile ilgili eksiklerine belki merhem
olabilecek bir çalışma olacak inşallah. İnsallah bu çalışmamızı önümüzdeki ay sizlerin ilgisine sunacağız.
Malumunuz Türk insanının ve
genelde İslam Dünyasının okuma
ile ilgili çok büyük eksiklikleri bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar
özellikle Türk insanının ömrü boyunca okuduğu kitap sayısının
maalesef 1 kitap bile olmadığını
ortaya koymaktadır.
Batı toplumlarına baktığınızda
bu sayının bizimle kıyaslanmayacak kadar çok olduğunu görmek-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 03 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
[email protected]
Okumak Özgürlüktür
Haydi Okuma Seferberliğine
teyiz. Bırakın bir ömür boyu 1 kitap okumayı yine yapılan araştırmalar bunun senelik ortalama 810 kitap seviyesinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bulunduğumuz
toplumda bunun örneklerini her
gün görmekteyiz. Bir tren yolculuğunda, uçak yolculuğunda vs. herkesin elinde okuduğu birşeyler bulunmakta ama bizim insanımızda
ise bunu görememekteyiz.
Bu istatistikler Türkiye insanı
için yapılmış istatistikler ise bir de
siz bunu bulunduğumuz Almanyadaki insanımız için düşünün bakalım durumumuz ne kadar vahimdir. Bırakın okuma ve yazmayı
insanımız Türkçeyi konuşmaktan
bile aciz durumdadır. Kendimizi
kandırmayalım hepimizin muzdarip olduğu bir durum, evlatlarımız
kendi anadillerini konuşamamaktadırlar. Bunun baş müsebbibleri
de bizleriz. Evlatlarımıza gereken
eğitimi vermekten aciz bir durumda onların geleceklerini inşaa noktasında hep eksik kalmaktayız.
Allah aşkına ömründe toplam 5
kitap bile okumayan ve bunu ihtiyaç kabul etmeyen bir anne baba
evlatlarına ne kadar faydalı olabilir. Kendisinin yapmadığı bir eylemi nasıl evlatlarından isteyebilir.
Bırakın istemeyi sözünü geçirebilir mi?
Evlerimizde en son teknoloji
televizyonlar, bilgisayarlar mevcutken hangimizin evinde yeterli
bir kütüphane mevcuttur. Bırakın
yeterli bir kütüphaneyi acil lazım
olabilecek mahiyette kaynak olan
eserlerden herhangi biri mevcut
mudur. Sonra kalkıp yok efendim
Batı toplumları niye bizden ileri
diye şikayette bulunuyoruz.
Atalarımız bugün bizim içerisinde bulunduğumuz hali görselen
herhalde en azından utanırlardı.
Kusura bakmayın ama ilk önce
iğneyi kendimize batırıp halimizi
pür melalimizi görmek zorundayız.
Yazımızın başlığını “Okumak
Özgürlüktür” koymamızın sebebi
de budur işte. Okumadığımız için
başkaları bizler üzerinde hep haince planlar yapıyorlar, biz de bu
planları göremediğimiz için sürekli boyunduruk altında inliyoruz. İşte İslam Dünyasının hali
budur.
Rahmetli Cemil Meriç`in güzel
bir sözü var. Cemil Meriç diyorki;
“Kamus (sözlük) namustur”. Yani
kendi dilini iyi bilmeyenler fikir
namuslarına da sahip çıkmaktan
acizdirler.
Gelin 50 senelik göç sürecinde
yaşadığımız bu sıkıntıyı ki Devlet
yetkililerimiz de bunun farkına
varıp insanımıza sahip çıkmak
için yeni yeni çalışmalara imza
atarken bizler de yeni bir silkinişle
nesillerimize ve kendimize sahip
çıkmak için bir okuma seferberliği
başlatalım. Bu seferberliği gerekirse imkanlarımızı zorlayarak yapalım. Nesillerine sahip çıkmayan
geleceğine sahip olamaz sözünden
hareketle sizleri bu seferberliğe
davet ediyoruz.
editörden
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız sıkıntılardan yola çıkarak bizler de inşallah bu seferberliğe bir
katkı olması adına güzel bir kampanyaya başlama kararı aldık ve
inşallah bunu sizlerle önümüzdeki
aylarda paylaşmayı düşünüyoruz.
İnsallah hayırlara vesile olur.
Kıymetli kardeşim Tahir Özdamar Bey`in Babasının vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım.
Kıymetli kardeşim Tahir Köksoy Bey`in Teyzesinin vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım.
Kıymetli kardeşim Eşref Yücetaş Bey`in Teyzesinin vefatını
üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım.
Merhum ve Merhumelere Cenab-ı Allah`tan rahmet diliyorum.
Kıymetli okuyucularımızdan birer
Fatiha ricasında bulunuyorum.
Rabbim mekanlarını cennet eylesin.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
HAYAT
Aylık Ücretsiz Gazete
Şubat - Februar 2013
Rebiü`l Evvel 1434
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş,
Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aşkar,
Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz,
M. Salih Aydın, Habib Yazıcı
Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk,
İskender Güngör
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve
Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Holokost Kurbanlarını Anma
Günü: Anma Kültürünü
Çocuklarımıza da Aktaralım
27 Ocak nasyonal sosyalizmin kurbanlarını
anma günüdür.’’ hatırlatmasında bulunan
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel
Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, herkesi
anma kültürünü diri tutmaya çağırdı. Yeneroğlu
açıklamasında şunları kaydetti:
‘‘27 Ocak 2013, nasyonal sosyalizmin hüküm
sürdüğü dönemde, totaliter bir rejim tarafından
tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde hakları gasp edilen, zulmedilen ve öldürelen insanları
anma günüdür. Bu münasebetle resmî binalara
bayraklar asılacak ve bayraklar yarıya indirilecektir. Günümüzdeki aşırı sağcılığı, yabancı düşmanlığını ve antisemitizmi konu edinen birçok
etkinliğin düzenlenmesi, artık bir anma kültürünün yerleşmiş olduğuna işaret etmektedir.
Bundan çıkan sonuç ise açıktır; geçmişin anısını diri tutmak herkesin ortak sorumluluğudur.
Aşırı sağcılara izin verildiğinde, neler yapabileceklerini özellikle bugünlerde kendi gözümüzle
de gördük. Geçmişte yapılan hatalardan ibret
alabilmek ve her türlü ırkçı tehdit ve tehlikeye
karşı kararlı ve kalıcı bir şekilde önlem alabilmek
için, geçmişte yaşananları sürekli suretle hatırlamak zorundayız. Bu sebeple anma gününü bir
fırsat bilip, hatırlama kültürünü çocuklarımıza
da aktarmamız gerekmektedir.”
“
➤ 04 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
Holokost Kurbanları Unutulmasın
0.01.2013 tarihinde Hitler‘in
iktidara gelişinin 80. yıldönümü münasebetiyle Almanya
genelinde pek çok anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu münasebetle Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, teşkilat, gençlik, kadın ve sosyal çalışma sorumlularından oluşan bir heyetle, çeşitli projelerde
DİTİB’in kooperasyon ortağı olan
ve aynı zamanda Nasyonal Sosyalistlerin ötanazi uygulaması kurbanlarının anısını canlı tutan yerlerden biri olan Hadamar Müzesi‘ni
ziyaret etti.
Hadamar Ötanazi Merkezi tarihle yüzleşmenin, akıl almaz, tüyler ürperten bir felaketi anlamanın,
hatırlamanın ve gelecek nesillere
bu müessif olayı aktarmanın en
önemli mekânlarından biridir. Hadamar‘da zihinsel ve bedensel
özürlü 10.000 insan çocuk, kadın,
erkek demeden 1941 yılında yaklaşık altı ay zarfında “saf Alman ırkı”nı oluşturmak için önce gaz verilip öldürülmüş, sonra da fırınlarda yakılmıştır.
1933 yılında başlayan ve İkinci
Dünya Savaşı ile devam eden bu tarihi süreçte en önemli olaylardan
biri de Holokost’tur. Birleşmiş Milletler, Ausschwitz - Birkenau‘daki
Toplama ve İmha Kampı‘nın Nasyonal Sosyalistlerin elinden kurtarılarak kapatıldığı 27 Ocak 1945
gününü, 2005 yılında Uluslararası
Holokost Kurbanlarını Anma Günü olarak ilan etti. Bu tarihi olaylar
bizlere aşırı sağ zihniyetlerin kendiliğinden oluşmadığını, bilakis
endişe verici sosyopolitik atmosferle içice ve ilintili olduğunu gösteriyor. Bu tür süreçler demokrasinin
gizlice altının oyulması, kişisel hakların kısıtlanması ile başlayıp soykırıma kadar devam edebilmektedir. Bu olaylar bizlere kurbanları
3
insan olarak görmeyip çeşitli kategorilere ayırmanın ve dili propaganda aracı olarak kullanmanın
nasıl bir felakete yol açtığını göstermektedir.
DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi
ve Basın Sözcüsü Bekir Alboğa, konuyla ilgili açıklamasında şöyle dedi: “Aradan seksen yıl geçmesine
rağmen, Avrupa’nın göbeğinde nasıl böyle bir olayın gerçekleşebilmiş
olduğunu anlamakta halen zorluk
çekiyor, adeta şok oluyoruz. Sadece
1933 yılında yaşanan ve devamındaki savaş yıllarında sinsice artarak
bir dinin mensuplarına, toplumun
en zayıf katmanlarına ve tüm topluma karşı akıl almaz bir insanlık
suçu işleyen gelişmeler, insanın kanını donduruyor. Holokost, insanı
hiçe sayan azılı ırkçılığıyla Alman
tarihinin en karanlık sayfasıdır.
Her türlü ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, yabancı korkusuna ve antisemitizme karşı birlik olmamız, bu
tür felaketlerin tekerrür etmemesi
için birlikte hareket etmemiz gerekir.
Bunun için geniş katılımlı yerel inisiyatifler, şehir halkının ve sivil toplumun, mümkün olduğu kadar çok
grupların, derneklerin, okulların ve
dini cemaatlerin de dahil edildiği ortak girişimlerle buna karşı durmamız gerekmektedir. Gelişmeler çoğu
zaman ilk etapta eğitim ve sosyal
gruba aidiyet sorunları olarak karşımıza çıksa da tehlikelere karşı her
daim teyakkuzda ve bu konulara duyarlı olup, birbirimize karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.”
DİTİB Genel Sekreteri Suat
Okuyan ise duygularını şu şekilde
ifade etti: “Peygamber Efendimiz
(sav), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi niteliğinde olan Veda
Hutbesi‘nde şöyle buyurmuştur:
‘Ey insanlar, şuna dikkat ediniz, sizin Rabbiniz birdir, babanız birdir.
Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana, beyazın siyaha,
siyahın beyaza Allah’a itaat dışında
bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah, sizin bedenlerinize ve suretlerinize bakmaz, ancak kalpleriniz ve
amellerinize bakar.‘ buyurmuştur.
Bu gibi yerler bizlere Peygamber
Efendimiz
(sav)’in
Veda
Hutbesi‘nde yaptığı ikazı, hepimizin Allah’ın yaratıkları olduğumuzu, insanın dini, dili, ırkı veya herhangi bir başka farklılığından ötürü saldırıya uğraması durumunda
sorumlu olduğumuzu ve buna karşı çıkmamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Özellikle dışa da vuran,
görünür olan dini ya da etnik aidiyetler ve farklılıkların insanları hedef haline getirerek şiddet ve saldırıya maruz kalmalarına dini açıdan
da birlikte karşı çıkmalıyız!”
ATiB Genel Başkanı İhsan Öner: Kuruluşlar İnsana Yatırım Yapmalılar
TİB 26. Dönem 3. GYK Toplantısı, 2013 yılının ilk ayının son haftasında yeni Genel Merkez binasında gerçekleştirildi. Yoğun bir gündemi
olan toplantıya teşkilatiçi faaliyetlerin
değerlendirilmesi ve işleyişi kadar, Almanya merkezli Avrupa'daki gelişmeler
de GYK gündeminde ağırlıklı bir yer işgal etti.
ATİB Genel Başkanı İhsan Öner yaptığı açış konuşmasında, Avrupa Göçmen
Türkleri/Müslümanları yakından ilgilendiren konulara ağırlık verdi. Geride bıraktığımız 2012 yılının, Batı Avrupa
Türkleri açısından bir muhasebesini yapan Öner, şöyle dedi: "Neonazi Cinayetleri bize bir daha göstermiştir ki, Almanya Türkleri, Alman faşistleri için namlunun ucundaki asıl hedeftir. Henüz daha
bu cinayetler üzerinden sır perdesinin tamamıyla kalkmamış olması bizi endişe-
A
lendirmektedir.
Bunun dışında, Sünnet Yasağı olarak kamuoyunda aylarca tartışılan mahkeme
kararının nihayet Alman Parlemantosu'nda, bazı tereddütlerimize rağmen,
yeni bir kanun teklifiyle kaldırılmış olması, bizi rahatlatmıştır. Daha başında
bulunduğumuz 2013 yılında benzeri
olaylarla yeniden karşılaşmamayı umuyoruz."
Konuşmasının devamında ATİB Ge-
nel Başkanı İhsan Öner; "Kuruluşundan
bağımsız olarak, bütün teşkilatlar insan
yetiştirmeli, insan eğitimine ağırlık vermelidirler. Ancak yetişmiş insanlar sayesinde çevremize ve kendimize faydamız
olur ve geleceğimizi teminat altına almış
oluruz. Bir fikir hareketi olan ATİB, insan yetiştirilmesine herşeyeden daha çok
ağırlık vermekte ve önemsemektedir" dedi.
Genel Sekreter Mahmut Aşkar, "Ge-
lişmeler Işığında Durum Tesbiti" başlığı
altında, teşkilatiçi ve teşkilatdışı gelişmeler üzerine özet bilgilendirme sunmasından sonra, ATİB-GYK Üyeleri, yapılan
faaliyetler üzerine söz aldılar, yapılması
gereken hususlar için teklif ve görüş beyan ettiler. Genel Muhasipler Ramazan
Çakır, Hac ve Umre Organizasyonu ve
Abdullah Uzun da, mali durum ve yeni
binanın giderleri hakkında kısa bilgilendirme yaptılar. Bilahare, ATİB Genel
Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Başkanı Hatice Sever, Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tibyan Taşkın, Gençlik Kolları Başkanı Süleyman
Yıldırım ve ATİB-Hilal Yardım Kuruluşu
adına Ramazan Özdemir, Cenaze Nakil
Fonu (MHW) adına Kamuran Dönmez
kendi sahalarındaki çalışmalar hakkında
Genel Yönetim Kurulu (GYK) Üyelerini
bilgilendirdiler.
HAYAT
ile karı - koca ve çocuklardan oluşur. Ancak, bazı ailelerde dede ve nine ile torunlar aileye dahil olabilir. Hatta
bazen birinci derecede yakın olan
kardeş, amca, dayı, teyze, hala gibi
kişiler de aileye katılabilir.
Aile, toplumun en küçük parçası olan bir sosyal kurumdur.
Hz.Adem ile Havva’dan başlayarak
günümüze kadar insanlar hep aile
kurarak çoğalmışlardır. Kıyamete
kadar da bu sistem böyle devam
edecektir. Çünkü, aile toplumun
temel taşıdır. Bu temel olmazsa
toplum dağılır, sürü haline dönüşür.
Ailenin kurulması evlenme ile
gerçekleşir. Onun için evlilik kurumuna çok önem ve değer vermek
gerekir. Kurulacak ailenin temeli
ise, ahlâk esaslarına, karşılıklı sevgi
ve saygıya dayalı olmalıdır. Sağlam
ve güçlü toplumlar oluşturabilmek
için bu şarttır. Zaten dinimiz İslâm
da bu konu üzerinde ısrarla durmaktadır.
Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır;
-“Kaynaşmanız için size kendi
(cinsi)nizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi
de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen
bir topluluk için ibretler vardır.”
(Rum: 21)
-“İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli
olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lutfu ile zenginleştirir. Allah, lutfu bol olandır, bilendir.” (Nûr: 32)
En son Nebî ve en son Resûl
olan İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) ise;
- “ E vl e nm e k b e ni m s ü nn e t i m dir... Evlenin! Zîra ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla
öğüneceğim.” buyurmaktadır.
Her şeye rağmen evlenemeyenler için de Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
-“Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfu (bağışı) ile zenginleştirinceye kadar iffetli (namuslu) davransınlar.” (Nûr: 33)
Evlenmek ve aile kurmak sadece
cinsel ve sosyal bir istek ve ihtiyaçtan dolayı gerçekleştirilemez. Çünkü şayet böyle olursa, o zaman insanın yalnızca bedensel ihtiyaçları
öne çıkarılmış olur. Kaldı ki, insanın ve ailenin rûhî ve mânevî boyutu da vardır. Evlenme ve aile hayatı, eşlerin hem düzenli ve helâl
A
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 05 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
Dr. Yusuf IŞIK
[email protected]
Aile ve Ailede Düzen
- Gerçek huzur ve mutluluk duygusu ailede
tadılır. Çünkü Allah, evlilik yoluyla kadınla
erkek arasında gerçek sevgi ve muhabbeti
oluşturmaktadır. Yine Allah, tek başına erkeğin veya kadının tam olamıyacağını, evlenip bir araya gelen eşlerin birbirlerini tamamladıklarını bize haber vermiştir.
(meşrû) yoldan cinsel ihtiyaçlarını
karşılamasına hem de birbirlerine
maddî ve manevî destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasına vesile olmaktadır. Evlenmenin bir başka
boyutu ise, aile hayatını bütün canlıların tabiatında saklı bulunan
“neslini devam ettirme” güdüsünü
en doğal ve makul biçimde karşılıyor olmasıdır. Bütün bunlardan
dolayı İslam Dîni, gayr-i meşrû ve
nikâhsız birlikte yaşamayı çirkin
görmüş, haramların büyüklerinden kabul etmiş ve nikâhlı evliliği
teşvik etmiştir.
Dînimiz ve sosyal hayatımız açısından aile kurmanın önemi çok
büyüktür. Şöyle ki;
- Aile ilk temel eğitim kurumu
ve bir çeşit okuldur. Çocuk aile çatısı altında eğitilip hayata hazırlanırken, “kendisini tanıması ve ibadet etmesi” için yaratan Yüce Rabbini de ilk önce burada tanır ve öğrenir.
- Kişiler, mensup oldukları milletlerin millî ve mânevî değerlerini,
dosya
örflerini, âdetlerini ilk önce ailelerinde görerek benimserler. Dolayısıyla sosyalleşme olayı da önce ailede başlar. Sonra giderek çevreye
yayılır ve içinde bulunduğu “topluma ait olma” duygusu burada gelişir.
- Peygamberimiz şöyle buyurur:
-“ Gençler!.. Ailesini geçindirebilecek kadar geliri olanlarınız derhal
evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan daha fazla sakındırır. Nefsi daha fazla korur. Evlenmeye gücü yetmeyenler oruç tutsun. Zîra
oruç şehveti kırar.” (Buhârî)
Bu Hadis’te de ifade edildiği gibi, insanların zinaya yönelmemesi
ve aynı zamanda temiz, soyu belli
nesillerin yetişmesi için evlenerek
aile kurmanın önemi büyüktür.
- Gerçek huzur ve mutluluk
duygusu ailede tadılır. Çünkü Allah, evlilik yoluyla kadınla erkek
arasında gerçek sevgi ve muhabbeti oluşturmaktadır. Yine Allah, tek
başına erkeğin veya kadının tam
olamıyacağını, evlenip bir araya
gelen eşlerin birbirlerini tamamladıklarını bize haber vermiştir.
- Aile kurmak, yeni hısım ve akraba edinmek demektir. Akraba
olan insanlar birbirlerine karşı sevgi ve saygı duyarlar. Ayrıca ailede
anne-baba sevgisi, kardeşler arası
maddî ve mânevî dayanışma, büyüklere saygı, küçüklere sevgi duygusu geliştirilir. Düzen, tertip, temizlik, merhamet, yardımlaşma
gibi bütün duygular burada gelişir.
Ailede geliştirilen bu duygular, önce kendi milletine, sonra bütün insanlığa dalga dalga buradan yayılır.
Dolayısıyla insanlık sevgisi de ailede başlamış olur.
- Sadakat ve vefa duygusu da ailede geliştirilen duygulardandır.
Eşlerin birbirlerine sadık kalmaları, birbirlerini başkalarıyla aldatmamaları onların sadakat duygularını pekiştireceği gibi, aynı duygunun çocuklarına da geçmesini sağlar. Böylelikle “ahde vefâ” dediğimiz verilen sözde durma anlayışı
ve dürüstlük örnekleri ailede perçinlenir.
Âhir kelâm;
İslâm, evlilik ve aile kurumunun karşılıklı sevgi, saygı ve ahlâk
esasları üzerine kurulmasını ister.
Bir şirket kurar gibi, sırf maddî çıkarlar veya cinsel tatmin için evlenilmesini kesinlikle reddeder. Ancak herşeye rağmen iki tarafın haklarının garanti altına alınmasını da
ihmal etmez.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 06 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
Eschweiler DİTİB Cemaati’nin Büyük Sevinci
Cuma Ezanı Açıktan Okundu
schweiler DİTİB Kuba Camii
cemaati üyeleri ile siyaset ve
toplum temsilcileri tarihi bir
olaya şahit oldular. Eschweiler Wollenweberstraße adresindeki DİTİB
Kuba Camii’nde ilk kez açıktan ezan
okundu. Dernek, 2011 yılının Nisan
ayında açıktan ezan okuyabilmek
için belediyeye başvurmuş, bir yıldan fazla süren bir karar sürecinin
ardından da gerekli izni almıştı.
Törene; T.C. Köln Başkonsolosu
Mustafa Kemal Basa, DİTİB Genel
Başkanı Prof. Dr. İzzet Er, DİTİB
Yönetim Kurulu Üyeleri, Almanya
Boşnak Müslümanları Cemaati Başkanı Edmin Atlagic, Kuzey Ren
Vestfalya Eyalet Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek, Eschweiler 1.
Belediye Başkanı Rudi Bertram ve
Belediye Meclis Üyeleri katıldılar.
Kuba Camii'nin ev sahipliği yaptığı
törende konuşmacılar, ezanın Müslüman cemaat, toplum ve onların
toplumsal birliktelikleri için arz ettiği öneme vurgu yaptılar.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle açılan
törenin açış konuşmasında Eschweiler DİTİB Kuba Camii Başkanı Bahri Çiftçi bu gelişmenin önemine değinerek, derneğe bu konuda destek
veren siyasi ve dini temsilcilere ve
törene katılan tüm konuklara desteklerinden dolayı teşekkürlerini
sundu. Din Görevlisi Mustafa Necati Barış’ın ezanın anlam ve önemine
dair konuşmasının ardından Köln
Başkonsolosluğu Din Hizmetleri
Ataşesi Zekeriya Bülbül, Müslüman
ve gayrimüslimlerin birlikte yaşadı-
E
ğı toplumda camilerin önemine değindi.
Eschweiler Belediye Başkanı Rudi Bertram, tarafların izin alma sürecinde yoğun ve yapıcı görüşmelerde bulunduğunu, bundan sonra da
samimiyet ve güven içerisinde biraraya gelmelerini ve yaşanan bu hoşgörünün sürdürülmesi dilediğini dile getirdi. Eschweiler Belediye Meclisi’nde başvurunun uzun uzadıya
tartışıldığını ve iznin çıkmasının
uyuma giden yolda bir adım daha
atıldığı anlamına geldiğini vurgulayan Bertram, bir birlikteliğin oluşmasında herkese sorumluluk düştüğünü ifade ederek; “Doğrusu bizi
tenkit edenler de oldu. Buna rağmen
böyle bir adımı atıyoruz. Hepimiz
hoşgörünün oluşması ve yaygınlaşması adına elimizden geleni yapmalı, ayrıca hoşgörüyü bizatihi yaşamalıyız. Hoşgörü, her gün yeniden
uygulamamız gereken bir olgudur”
şeklinde sözlerini tamamladı.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr.
İzzet Er açıktan ezan izni konusunda desteklerini esirgemeyen Belediye Başkanı ve Meclis Üyelerine, ayrıca gösterdikleri anlayıştan ötürü Alman komşulara teşekkür etti. Belediye Başkanı Rudi Bertram‘ın konuşmasında ifade ettiği hoşgörüye
değinen Prof. Er şöyle devam etti:
“Bu samimi ve içten ortam bana
Peygamberimiz döneminde yaşanan
iki anektodu hatırlattı. Mekke’li ilk
Müslümanlarla birlikte Medine’ye
hicret eden Peygamber Efendimiz
(s.a.v) burada ilk iş olarak yerli Hris-
tiyan, Yahudi ve müşriklerle toplum
hayatını düzenleyecek olan Medine
Anlaşmasını yapmıştır. Bu anlaşmada Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve
müşrikler tek bir ümmet olarak tanımlanmıştır. Burada şu noktaya
özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Peygamber Efendimiz ‘in (s.a.v.)
Medine Anlaşmasında ümmet olarak yer alan topluluk sadece Müslümanlardan oluşmuyor, bilakis bu
topluluğu oluşturan diğer dinlerin
mensuplarını ve Medine müşriklerini de içine alıyordu. Yani bu Anlaşmaya göre Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve müşrikler tek bir ümmet
oluşturyordu, aynen bugün, bu yerde farklı etnisite ve dinlere mensup
insanların biraraya gelerek oluşturduğu ümmet gibi. Bugün şahit olduğumuz bu gelişme, bana ayrıca Mescid-i Nebevi’de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sergilediği diğer bir
hoşgörü örneğini de hatırlatıyor.
Necd’den kalkıp Perygamber Efendimiz (s.a.v.) ile görüşmek için Medine’ye gelen bir grup Hristiyan,
kendisine ayinlerin nerede eda edebileceklerini sorarlar. Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevi’yi kastederek, 'burada‘ der. Medine´ nin ilk Müslüman mabedinde
Hristiyanlar ayinlerini eda etmişlerdir. Bu olay Miladi 7. yüz yılda olmuştur. Günümüzde de benzer bir
örneğini Antalya´da görüyoruz. Burada aynı çatı altında kilise, havra ve
mescitten oluşan bir külliye mevcuttur. Cuma günleri Müslümanlar
mescitte Cuma namazını eda et-
mekte, Cumartesi günü havra bölümünde Yahudiler kendi ayinlerini ve
Pazar günleri ise Hristiyanlar kilise
bölümünde Pazar ayinlerini icra etmektedirler. Ayrıca halen İstanbul,
İzmir ve Antakya gibi Türkiye´nin
birçok kentinde kiliseler üyelerini
açıktan çan çalarak mabedlerine çağırmaktadırlar. Bu durum Hristiyan
cemaatinin Türkiye’de aktif bir dini
hayatının olduğunun ve diğer din
mensuplarına karşı var olan hoşgörünün göstergesidir. Artık Eschweiler´de de Müslümanların Cuma namazına açıktan okunan ezanla çağırılacak olmaları, onların bu toplumun bir parçası haline geldiklerinin, yaşanan katılımcılık ve hoşgörünün bir göstergesidir. Birlikte yaşama adına emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”
Son selamlama konuşmasını T.C.
Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal
Basa yaptı. Basa konuşmasında, “Bu
olay İslam’ın Almanya’nın bir parçası olup olmadığı hususunda sürdürülen tartışmaların ne kadar gereksiz olduğunu göstermektedir” dedi.
Daha sonra tüm katılımcılar,
Eschweiler’de okunan ilk açık Cuma
ezanına şahit oldular ve hepbirlikte
“ezan” konulu hutbeyi dinlediler.
Tören, Eschweiler DİTİB Cemaati'nin misafirperver ikramıyla
sona erdi.
Müsiad Nürnberg’e Resmi Ziyaret
Müsiad Hessen’den Ufuk
Ekici’ye Hoşgeldiniz Ziyareti
KP Kayseri Milletvekili Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis
Üyesi Prof. Dr. Pelin Gündeş
Bakır ve T.C. Nürnberg Başkonsolosu
Ece Öztürk Çil, MÜSİAD Nürnberg/Nord Bayern'i ziyaret ederek,
MÜSİAD üyelerini ve bir çok sivil
toplum örgütünü bir araya getirdi.
Avrupa'da Göçmenlerin durumu
konusunda Avrupa Konseyine sunulmak üzere hazırlayacağı raporun hazırlıkları kapsamında Almanya ve
Nürnberg`deki vatandaşlarımızın sorunları dile getirildi.
Programın açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Nürnberg Başkanı İsmail Satır: "Bizi ziyaret eden AKP
Kayseri Milletvekilimiz Prof. Dr. Pelin
Gündeş Bakır Hanımefendiye ve bu
toplantının MÜSİAD´da yapılmasını
sağlayan T.C.Nürnberg Başkonsolosumuz Ece Öztürk Çil Hanımefendiye ve
tüm misafir katılımcılara teşekkür
ediyorum" dedi.
Daha sonra kürsüye gelen T.C
A
Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk
Çil yaptığı açıklamada; bu güzel organizeyi yapan MÜSİAD Kuzey Bavyera
Başkanı İsmail Satır`a ve ekibine teşekkür etti.
Ardından kürsüye gelen AKP Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır yaptığı açıklamalarda: "MÜSİAD Nürnberg´te bulunduğundan
dolayı çok memnun olduğunu, Nürnberg'i tekrar ziyaret edeceğini dile getirdi. Vekil: "Siz bizim için çok önemlisiniz" dedi ve daha sonra vatandaşlarımızın sorunlarını dinleyen vekil Pelin Gündeş Bakır, burada yaşayan vatandaşlarımız için Alman yöneticilerinden bazı taleplerimizin olduğunu
raporuna alacağını dile getirdi.
Bunlardan bazıları:
Burada yaşayan vatandaşlarımıza
Yerel Seçimlerde seçme ve seçilme
haklarının verilmesini,
Çifte Vatandaşlık hakkının verilmesini,
Almanya`nın açık ve şeffaf şekilde
ırkçılıkla mücadele etmesini,
Bakıcı Aileler ile ilgili sorunlarımız vardır. Müslüman Çocukların
Müslüman Bakıcı Ailelere verilmesi
gerektiğini,
Aile birleşiminin önündeki zorlukların kaldırılmasını,
Çocuk parası (kindergeld) verilmesinde eşit davranılmasının gerektiğini, vb sorunları raporuna alacağını
dile getirdi.
Daha sonra; Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanı Kemal
Yurtnaç ile canlı telefon bağlantısı yapıldı.
Yurtnaç yaptığı açıklamada vatandaşların yurtdışında yalnız olmadığını, artık eski Türkiye`nin olmadığını
vatandaşların bir sorunu olduğunda
Başkonsolosluğumuz üzerinden kendilerine ulaşılabileceğini bildirdi.
Vatandaşarımızın yoğun ilgi ve
alakalarından dolayı program geç vakitlere kadar sürdü.
üstakil Sanayici ve İşadamları Derneği
Hessen Şubesi, görevine yeni başlayan T.C.
Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici`yi makamında ziyaret ederek yeni görevinde başarılar diledi.
Müsiad Hessen Başkanı Musa Aydın ve beraberindeki yönetim kurulundan arkadaşları gerçekleştirilen ziyarette; Başkonsolos Ufuk Ekici`ye yeni görevinde başarılar diledi. Sivil toplum kuruluşları olarak kendilerinin yanında olduklarını belirten Aydın;
„başkonsolosluğumuzun bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da yaptıkları tüm çalışmalarda yanında olduklarını belirtti. Kendi alanımızla alakalı olarak sizlere her türlü bilgi akışını sağlamak noktasında hazır olduğumuzu bir kere daha belirtmek isteriz
diyen Aydın; kendisinin de eski bir Hessenli olduğunu öğrendiği Ekiciye başarı dileklerini bir kere daha
iletti.
T.C. Frankfurt Başkonsolusu Ufuk Ekici de yapılan ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
STK`ların önemine de değinen Ekici; “insanımızın
her türlü ihtiyaçlarında yanında olduğumuzu belirtmek isterim” dedi.
Karşılıklı tanışma ve bilgilendirmelerden sonra
heyet ile birlikte çekilen fotoğraf ile ziyaret sona erdi.
M
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
İlahiyatçı – Eğitimci Osman Arslantürk’ün
“AVRUPA’DA MÜSLÜMAN AİLE ve ÇOCUK EĞİTİMİ” Kitabı Üzerine Söyleşi
Hayat: “Hocam sizi kısaca tanıyabilir
miyiz?’’
Osman Arslantürk: “1969 Trabzon /
Of ’ta doğdum. İlkokulu ve aynı zamanda
hafızlığı burada tamamladım. Orta Öğretimimi Trabzon ve İstanbul Fatih İmam Hatip Liselerinde tamamladıktan sonra 100.
Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldum. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı
ve T.C. Milli Eğitim Bakanlıklarında görev
aldım. Şu an Avrupa’da İrşad ve Eğitim
alanlarında hizmet vermekteyim.
“Karizma ve Dini Liderlik” adlı bir
araştırma kitabım yayınlanmış olup “Peygamber Efendimizin Liderlik Vasfı’’ ve “Avrupa’da Değerlerimizle Birlikte Yaşamak’’
adlı kitaplarım yayınlanmak üzere...’’
Hayat: “Böyle önemli bir eseri yazma-
nızdaki etkenler nelerdir?”
O.A.: “Yıllardan beri Avrupa’da insanlarımıza Eğitim ve İrşad alanlarında hizmet vermekteyiz. Bu esnada bir çok olumlu ve olumsuzluklarla karşı karşıya kaldık
ve maalesef kalmaya devam etmekteyiz.
İyiliklerin duyulması, çalışmamızı yapıp
insanlarımızın hizmetine sunmayı bir borç
olarak bildik.”
Hayat: “Kitabınızda öncelikli olarak
neleri ele aldınız?”
O.A.: “Toplumları meydana getiren Aile’yi, bu ailede meydana gelecek olan çocukların eğitimini ele aldık.”
Hayat: “Bu çok önemli konuya nerden
ve nasıl başladınız?”
O.A.: “Buna güzel dinimizin Kur’an’da
aileye ve ailenin önemine işaret ettiği evliliğin anlatıldığı ayetlerle başladık. Buna
paralel olarak sünnette evliliği ele alıp Peygamber Efendimizin ve ashabı kiramın
yaptığı evlilikleri örnek verdik. Bundan
sonra Avrupa’da ve günümüzde yapılan
yanlış eş seçimlerine dikkatleri çekerek
mutlu yuvaların ve altın neslin Kur’an ve
sünnette göre eş seçimi ile izah ettik.”
Hayat: “Kitabınızda çocuk eğitimine de
önem verdiğinizi okumaktayız. Bu konuda
neler söyliyeceksiniz?”
O.A.: “Dünyada başarılı olan herşey
ancak eğitim ile mümkün olmaktadır.
Bunların içinde herşeye yön veren insan,
eğitimi eksik veya dengesiz olursa ailede ve
toplumda huzur ve mutluluğu bulmak
mümkün değildir. Bunu başarabilmek, ço-
cuklarımıza vereceğimiz zamana uygun,
maddi ve manevi eğitim ile mümkündür.
Ancak günümüzde bu, ihmal edildiğinden
dolayı toplum huzursuzluklar içinde kıvranmaktadır.”
Hayat: “Bu konuda hangi hatalar yapılmaktadır?”
O.A.: “Toplum olarak yeterince aile eğitimine, çocuk eğitimine, dini değer ve kültürümüze önem vermiyoruz. Enteresandır
bir pasta yada yemek yapmak için üç-dört
ayrı aşçının kitapları incelenip araştırılırken bizi yarınlara taşıyacak istikbalimiz
olan çocuklarımızın eğitimi için tek bir kitabın okunmayıp tatbik edilmeyişi vahim
bir durumdur.”
Hayat: “O zaman siz ailelerin sağlıklı ve
mutlu bir şekilde yarınlara taşınması ve yapılacak olan hataların önlenmesi için kitabınızda hangi konulara yer verdiniz.”
O.A.: “Kitabımızda insanlarımızı ilgilendiren pek çok konulara yer verdik.
Hayat: “Bu önemli eserle kimlere seslenip, kimlerin muhakkak okunmasını istemektesiniz?”
O.A.: “Avrupa’da yaşayan bütün müslümanların mutlu ve huzurlu olmak isteyen
ailelerin bu kitabı muhakkak okumalarını
tavsiye ediyoruz. Ayrıca mutluluğun ve başarıların devam edebilmesi için çocukların,
gençlerin, evlenmek isteyenlerin, İslami aile ve neslin devam edebilmesi için bu v.b.
eserlerin okunarak geleceğe hazırlanılmalıdır.
Sonuç olarak çocukları ve gençleri eği-
tecek anne ve babaların, eğitimcilerin ve
idarecilerin kısaca herkesin bu tür eserleri
okuması gerekmektedir.“
Hayat: “Okuyucular bu güzel esere nasıl sahip olabilirler?”
Okuyucularımız aşağıdaki bilgilerden
ulaşarak kitabı temin edebilirler.
İrtibat: Osman Arslantürk
Tel. Cep: 0157-85 30 96 86
E-Mail: [email protected]
Sipariş: Kitap Kulubü
Merheimerstr. 229 . 50733 Köln
Tel.: 0221 – 739 04 41
www. Kitap-kulubu.de
!"!#
((( )*
$ % "!
+,
&
-.
!'
/0
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 09 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
IGMG Güney Bavyera’da Gönüllerin Fethi Gerçekleştirildi
slam Toplumu Milli Görüş Gü-
I
ney Bavyera Bölgesi muhteşem
bir proğrama daha imzasını attı.
IGMG Güney Bavyera Bölgesi İrşad Başkanlığının ve Gençlik Teşkilatının ortaklaşa düzenlemiş olduğu
Mekke`nin Fethi Proğramı katılanlara
duygulu, coşkulu heyecan dolu anlar
yaşattı. İlk defa düzenlenen bu proğram şubelerden gelen yoğun ilgiyle
muazzam bir atmosferi beraberinde
getirdi. Salonun dolup taşmasıyla karşı karşıya kalındığı Mekke`nin Fethi
Proğramı, Erding Şubesinin
Stadthallesinde gerçekleşti.
Televizyonlardaki sohbetleriyle ün kazanmış Araştırmacı / Yazar Muhammed
Emin YILDIRIM hocaefendinin, İranlı Kur`an`ı güzel
okuma Dünya Birincisi Hasan SADİKİ’nin, Milli Görüş Teşkilatının sanatçılarından olan Televizyon ve
Radyo yayınlarından tanınan Ufuk AKIN’ın katılımlarıyla gerçekleşen proğram
okunan açılış Kur’an-ı Kerim’i ile başladı.
Ardından açılış konuşmasını yapan çiçeği burnunda İrşad Başkanı Abdullah SEYDAOĞLU Mekke`nin Fethinden bir kaç
kıssalar anlatarak konukları proğramın başında duygulandırdı. Böyle manevi
anlamı yüksek olan proğramları hazırlamanın önemine deyinen İrşad Başkanı SEYDAOĞLU emeği geçen herkese ve katılımlarından dolayı gelenlere teşekkür ederek sözlerini tamamladı.
Ardından selamlama
konuşması için mikrofona
gelen IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip
SAYAN, Peygamber Efendimizin Mekke`nin Fethinden sekiz yıl önceki kendi
şehrinden nasıl çıkışını ve
Allah`ın yardımıyla nasıl
geri döndüğünü dinleyicilere hatırlattı. Bu çalışma
yılında gelinen noktalara
da değinen Bölge Başkanı
SAYAN yapılacak olan yeni faaliyetlerden bahsedip ileriye yönelik güzel müjdeler verdi.
Bölge Başkanı SAYAN’dan sonra sahne alan
ses sanatçısı Ufuk AKIN ezgileriyle, ilahileriyle
salondakileri o eşsiz, Rasullah’ın Mekkeyi Feth
ettiği günlere götürdü.
Kalpleri titreten tilavetiyle İranlı Dünya Birincisi Hasan SADİKİ ise ardından Kur`an ziyafeti ile proğrama katılanların gönüllerine su
serpti.
Günün hatibi M. Emin YILDIRIM hocaefendi ise konuklara hitab etmeye başladığında herkesin sabırsızlıkla beklediği o an gelmişti. Salonun ahenkini değiştirecek bir eforla Mekke`nin
Fethinin iç yüzünü anlatmaya başlayan Araştırmacı/ Yazar YILDIRIM, o günün anlam ve değerini hissedecek konulara değinerek herkesin teşkilat ruhunu, şuurunu tazeleyecek şekilde sunumunu gerçekleştirdi. Avrupa`da islami yaşamın
belki zor olduğunu ama dava adına paha biçilmez bir emanet olduğunu aktaran YILDIRIM,
kalbi bir dua ile sözlerini tamamladı.
Kapanış Kur’an-ı Kerim’i ve kapanış dua’sı ile
biten Mekke`nin Fethi proğramı, çekilen hatıra
fotoğraflarıyla arşivlerde yerini buldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 10 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
IGMG Düsseldorf Bölgesi Kur’an-ı Kerim Bölge Finali Oberhausen’de Yapıldı
GMG Düsseldorf Bölgesi İrşad Başkanlığının düzenlemiş olduğu Kur`an-ı Kerim tilavet yarışması, yoğun
bir katılımla, Oberhausen Salon 2000`de gerçekleştirildi.
I
Yarışmanın sunucusu Oberhausen Akşemsettin Camii
imamı Abdullah Coşkun Berber program akışını ve kurallarını açıkladıktan hemen sonra, açılış Kur´an-ı Kerim´ini
2012 Kur`an-ı Kerim 14-18 yaş arası birincisi Furkan Tok
okudu. Yoklamayı yerine getiren
IGMG Düsseldorf Bölge İrşad Başkanı Mustafa Bildik selamlama konuşmasında öncelikle uzaktan ve
yakından programa iştirak eden
bütün misafirlere teşekkürlerini
iletti ve şöyle devam etti: “Başta
yavrularımızın anne-babaları ve
hocaları olmak üzere yavrularımıza çalışmalarında emeği geçen herkese can-ı gönülden teşekkürlerimi
sunuyorum. Yavrularımız buraya
gelerek ve yarışmaya katılarak en
büyük fedakarlığı ve cesareti göstermişlerdir ve aslında şimdiden
gözümüzde, gönlümüzde birinciliği hak etmişlerdir. Cenab-ı Allah
onlardan razı olsun diyorum
ve hepinizi sukunet içinde onları dinlemeye davet ediyorum” dedi.
Jüri heyeti şu hocaefendilerden oluştu. Nihat Özcan
Du-Meidrich, Süleyman Altuntaş Mülheim, Ahmet Taşcı
Willich Cemiyetleri.
Sinevizyon görüntüleri ile
daha önce hazırlanan yarışmaya katılan öğrencilerin tamamının görüntülerinin yer
aldığı tanıtım videosu yayınlandı, sonra yarışmaya
geçildi.
Değerlendirme konuşmasında IGMG Düsseldorf
Bölge Başkanı Yaşar Erim; “Bu yavrularımızın hepsi
birincidir. Hepimiz birbirimizi çok sevelim, birlikten
ve beraberlikten asla ayrılmayalım” diyen Erim; “Çocuklarımızın annelerine babalarına ve emeği geçen
hocalarına ve de özveri ve büyük emek harcadıkları
için kendilerine teşekkürler ediyorum. Geleceğimiz
yavrularımızın avuçları arasındadır. Yavrularımızın
ellerine neyi bırakırsak onu yaşar ve yaşatırlar, eğer
ki geleceğimizin daha parlak daha barış dolu huzur
dolu geçmesini istiyorsak, onların yüreklerine ektiğimiz tohumlara dikkat edelim diyorum ve hepinizi
emanetlere en güzel sahip çıkan Yüceler Yücesi Rabbimize emanet ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı.
Bedirhan Şimşek güzel bir şiir okuyarak salonu
dolduran velilerden alkış aldı.
IGMG Düsseldorf Bölge irşad Başkanı Mustafa
Bildik başkanlığında gerçekleştirilen yarışmanın nihayetinde, bütün katılımcılara, IGMG Düsseldorf
Bölge Başkanı Yaşar Erim tarafından takdir belgesi
ve hediye plaketi takdim edildi. Jüri heyetinin titiz
bir şekilde değerlendirme ve puanlama yaptığı programda, finalistler aşağıdaki şekilde oluştu.
KÜÇÜKLERDE
1- Muhammed Ebrar Acer Solingen 264 puan 2İshak Patır Krefeld 258 Puan 3- Adem Keleş Mülheim 251 Puan
BÜYÜKLER
1- A.Faruk Berber Oberhausen Akşemsettin 278
Puana 2- Ömer Verdi Krefeld 274 Puan 3- Mahmut
Kayan Duisburg Hacı Bayram 265 Puan
2013 yılı büyüklerde birinci olan A. Faruk Berber`in okumuş oldugu Kur`an-ı Kerim`in ardından
program sona erdi.
HAYAT
lman Haber Alma Teşkilatı,
BND’nin; ABD’nin kendi
topraklarında zengin petrol
yatakları bulmasından sonra Ortadoğu petrollerine ihtiyacı kalmayacağından bölgeden çekileceğine dair raporunun basına sızdırılmasına
kadar şahsen böyle bir gelişmeden
haberim yoktu.
Daha sonra Fransa’nın Mali’ye
başlattığı askerî çıkarma ve buna
Almanya’nın şimdilik lojistik destek vermesi, İngiltere’nin ise bütün
askerî unsurlarıyla Fransa’nın yanında “Radikal İslâmcı”lara karşı
savaşmaya hazır olduğunu beyan
etmesi; Avrupa’nın, ABD’ye kaptırdığı Ortadoğu’daki rolünü yeniden
üstlenmeğe hazır olduğunun en belirgin işaretiydi.
Avrupa, ihtiyacı olan petrol ve
diğer yeraltı kaynaklarını kontrol
edebilmek için bundan sonra, iktisadî ve siyasî üstünlüğüne askeri
gücünü de ilave ederek, Ortadoğu’da daha etkili olabilmenin gereğini yapacaktır. Bu da, daha çok
kargaşa, ihtilaf, direniş ve kan demektir. ABD’nin öncülüğünde yürütülen askerî işgallerin etkisiyle,
Avrupa Müslümanlarına kadar
uzanan son derece menfî gelişmeler biraz olsun azalmak üzereyken,
AB ülkelerinin doğrudan müdahil
ve taraf oldukları gelişmelerin, buradaki Müslüman Göçmenlerin
daha çok huzurunu kaçıracağı endişesini taşıyoruz.
Ağırlıklı olarak, “Misafir İşçi”
statüsünde Batı Avrupa’ya gelen
Müslüman Göçmenler ve onların
devamı nesillerin, yerleştikleri ülkelerle tarih (mazi) birliği olmadığından, onları bu topraklara bağlayan unsurlar, istikbale (geleceğe)
yöneliktir. Farklı milliyetlerden
müteşekkil müslümanların, yaşadıkları ülkelerin yerlileriyle birlikte
daha güzel, huzurlu ve güvenilir bir
gelecek hazırlamak ve arkadan gelen nesilleri de ona göre inşa etmekten başka çıkar yolları yoktur.
Fakat diğer taraftan yukarıya aktardığımız Ortadoğu kaynaklı, enerji
endeksli uluslararası ihtilafların
neticesi olarak, Türk, Arap veya bir
başka etnik kökene sahip müslümanın başı daha da ağrıyacağa
benziyor. Bunu bilerek, öngörerek
gelecekte beraber olmanın ve beraberce geleceği inşa etmenin yolları
şimdiden tezi yok, belirlenlenmelidir!
Zygmunt Bauman; “Yeni Dünya
Düzeni`nin, kendisini sağlama alabilmesi, kökleşmesi için, lokal (ye-
A
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 11 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
Mahmut AŞKAR
[email protected]
Şehirlerin ve
Zihinlerin Gettoları
rel) düzensizliklere ve mümkün olduğunca lokal ihtilaflara ihtiyacı
var” diyor. Biz ise bunu; enerji kaynaklarının olduğu bölgelerdeki işgal, sömürü ve huzursuzluk; o kaynakları, kendi sanayi çarklarının
dönmesi için, hâkimiyeti altında
tutan ülkelerde huzur ve refaha dönüşür, şeklinde yorumlayabiliriz.
Deniz, içindeki yabancı maddeleri kıyıya attığı misâli, yerli-çoğulcu toplumlar da içlerindeki “yabancı unsurları” kendi sosyal hayatlarının, yerleşim mekânlarının
ve düşünce alanlarının merkezinden uzaklaştırır, yani hayatın ve
düşüncenin kıyısına atarlar. Şehir
hayatının ve düşünce dünyasının
“gettoları” böyle oluşur. Eğer merkezdeki veya kendini öyle gören
topluluk, sizi fizikî olarak kıyıya
atamasa bile, değerler ve düşünce
alanında, yani sizi zihin dünyasının
kıyısına atar ve oradaki gettoya
hapseder. Bundan sonra sizin her
türünden düşünceniz veya inancınız “radikal” veya “aşırı”dır. Siz,
Köln-Chorweiler’a,
DuisburgMarxloh’ya veya Berlin-Kreuzberg’e aitsiniz: Şehir, kendi “yabancı unsurlarını”, denizdeki çer-çöp
gibi, kıyıya atarak kendini temize
çıkarmıştır.
Temenni asla etmemekle birlikte, görünen odur ki; Avrupa Müslüman Göçmenlerini yarınlarda daha
da fırtınalı ve belalı günler bekliyor. Yarının Türk/Müslüman toplum öncüleri, buna göre fikrî ve
psikolojik bazda donanmalı ve donatılmalıdırlar. Kendi anadilini pek
iyi konuşmasa da, en az bir-iki yabancı lisan bilen, eğitimli, bilgili
nesiller yetişiyor yetişmesine de...
Beğeniriz, beğenmeyiz. Kabul ederiz, kabul etmeyiz lâkin; dünküler,
belki düşüncelerinin esiriydiler fakat ya bugünküler? Genelleme yapmamakla birlikte; kendine hayran,
ben merkezli, ihtiraslarına tutsak
dosya
bir kuşak geliyor arkadan. Ki, medeniyetimizin çok önemli iki ilkesinden, mütevazilik ve diğergamlık,
sadece bilinir fakat onlara hayat
hakkı verilmez bu nesillerce... Çünkü yeni kuşak eğitimli Türkler /
Müslümanlar; “Übermensch (insanüstü)” insan yaratma iddiasının
zihinlerde yer ettiği bir felsefik coğrafyada yetişiyorlar. Fakat, E.
Fromm’un tabiriyle; o adam, insan
olamadan insanüstü olmak istedi.
Fırtınalı, buhranlı bir Avrupa’da,
Türk/Müslüman ve herşeyden önce
insan olarak kendine sahip olmak,
bu erdemliliği muhafaza edebilmek
için; inancınız, iddianız, gayeniz sizinle değil, siz inancınız, iddianız
ve gayenizle özdeşleşmeli, bütünleşmelisiniz. Sizin ve mensubu olduğunuz kitlenin kimliğini ilkeleriniz belirlemeli, ferdî istekleriniz
değil!
Ne yaşadığınız toplumda, ne de
kendi camaatiniz, grubunuz, cemiyetiniz içinde fizikî ve fikrî gettolaşmalara zemin hazırlayın, fırsat
verin! Sizin dışınızdaki ve müdahil
olamayacağınız gelişmeler zaten sizi yeterince “merkez”in dışında tutmaya, kıyıya atmaya çalışacaktır.
Her toplum kendi “öteki”sini yaratır veya kendisine, ötekileştirdiği
bir kitle tayin eder. Bunu bizatihi
gören ve yaşayanlar bari kendi içinde aynı yola heveslenmesin. Ortak
paydalarda eylem birliği yapılmadığı müddetçe, gerek grup/kuruluş
ve gerekse fert olarak, bütün “üstün
meziyetleriniz”in ve maharetlerinizin karşılığını almanız mümkün
değil.
Özellikle bizim Türk/Müslüman
(sivil kitle) kuruluşlarının, sözkonusu toplumun geleceğe endeksli
hayatî çıkarları olunca, hiçbir kuruluş, “kuruluşüstü” olmadığı gibi,
hiçbir temsilci de, “temsilciüstü”
bir konumda kendisini göremez!
Kuruluşlar topluma, yöneticiler de
kuruluşa hizmeti ana ilke olarak
benimser, içlerine sindirir ve başarının sırrını burada görürlerse; her
türünden fizikî, sosyal ve fikrî gettoları tarümar edebilme şansını yakalamış olurlar.
Avrupa Türkleri, kendi kültürel
varlıklarını tehdit eden unsurlara
karşı direndikleri takdirde, çalkantılı denizde seyreden geminin yolcuları gibidirler. Şayet “kaptanlar”
ustaca manevra yaparlarsa, fazla
zarar görmeden gemi sahile ulaşabilir. Aksi takdirde, gemiyi ve yolcularını, saile değil, kıyıya taşıma
işini denizin kendisi üstlenir.
HAYAT
oplumu oluşturan en küçük
sosyal kurum ailedir. Buna
göre sağlıklı toplumların
oluşması açısından çocuğun eğitimiyle ilgili olarak ailenin izlediği
yol çok önemlidir. Eğitimciler her
ailenin bir okul olduğunu ve anne
babaların bu okulun hem öğrencisi
hem de öğretmeni olduğunu
önemle vurgular. Bu bağlamda her
anne baba sorunsuz çocuk yetiştirme konusunda sorun yaşayabilir.
Duyarlı ebeveynler bile, çocuklarını dikkatli yetiştirmelerine rağmen, bazı konularda farkına varmadan sorunlarla karşılaşabilirler.
Burada önemli olan ve ailelere düşen görev, sorunsuz ve başarılı çocuk yetiştirme ve çocuk gelişim
aşamaları konusunda uzmanlar tarafından yardım talep etmek.
Almanya’nın küçük bir şehrinde
4 kız çocuk babası olan Ahmet Bey
ise tamda bu noktada zorlanmış olsa gerek. Ailenin 12 yaşındaki ortancı kızı Arzu bir bayram ziyareti
öncesi inatlaşarak, sıkıldığını ve
yaşlı aileyi sevmediğini bahane
ederek eve girmek istemeyince
olanlar olur. İnatlaşan ve bağırmaya başlayan kızı kolundan dalavereli tutarak sürüklerken babanın
bu davranışına şahit olan iki Alman vatandaş, hangi eve girdiklerini takip ederek polisi arar ve bu
durumu polise bildirerek baba
hakkında şikayet duruyurusunda
bulunurlar.
Bu duruma hemen müdahale
edemeyen polis aileyi Jugendamt’a
(Gençlik Dairesine) bildirerek aileyi takip altına alır.
Başlıca çalışmalarının merkezine gençlere ve ailelelerine sosyal,
pedagojik ve psikolojik yardım
amacını yerleştiren Jugendamt, belediyelere bağlı bir kurum olarak
çalışmalarına 1970’den beri devam
etmekte. Çocuklarını ihmal eden
veya şiddet uygulayan ailelerin çocuklarını ellerinden alma fonksiyonuyla daha çok tanınan Jugendamt, bu sevimsiz görüntüyle bir
çok sorunlu/suz ailede korku
uyandırabiliyor.
Ahmet bey ise bir çok aileden
farksız Jugendamt’ı sadece korkulu
ve tehlikeli yönleriyle tanımakta.
Akraba, eş ve dosta bu olanları
‘ayıplanmaktan’ korktuğu için anlatamadığını söyleyen baba, bu sorunla yalnız başetmeye çalışarak,
olabildiğince Jugendamt’tan kaçmaya çalışıyor.
Fakat Jugendamt görevlileri hayatlarının her alanını kuşatmaya
T
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 12 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
Zeynep TOPÇU
[email protected]
Sorunlarla Yüzleşmek
başlıyor. Haftanın bir kaç günü eve
gelen bakıcılar, psikolog ve pedagoglar hem çocuklara hem de anne-babaya yardım amaçlı hiç bir
karşılık beklemeden yardımcı oluyorlar. Çocuklarla ayrı, ebeveynlerle ayrı görüşmelerde bulunan
pedagog ve psikologlar (başlınca)
olumlu sonuçlar elde ettiklerinden
bahsetmeye başlıyorlar. Aileye iyi
gibi görünen yardım amaçlı destekler, daha sonrası aileyi zor duruma düşürüyor. Kurum anneye ev
işlerinde yardımcı göndererek, yanısıra 4 çocukla başa çıkamıyor, ev
işlerini tam manasıyla yapamıyor,
çocuklar pis bir evde yaşamak zorunda kalıyor gerçeğini kabullendiriyor.
Bunların yanısıra Arzunun ablası 15 yaşındaki Bahar okulda ders
esnasında mektuplaştığı arkadaşına tipik ergen sorunları yüzünden
“Ölmek istiyorum artık, herkes kötü bu dünyada..’’ yazınca okul yönetimi olayı Jugendamt’a haber veriyor. Çocuklara psikolog ve pedagog gönderen kurum, ailenin has-
sasiyetlerini göz ardı ederek, aileye
ve çocuklara ön yargılarla yaklaşıyor. Ailenin ve genelde türk ailelerin eğitim biçimlerine karşı çok
fazla tolerans göstermeyen kurum,
çocukların kafalarını karıştırmaya
başlıyor. Arzu ve Baharı haftada iki
gün Mc Donalds’a götürüp akşam
yemeği esnasında “Erkek arkadaşınız var mı? Neden yok? Babanız mı
izin vermiyor? Ondan korkuyormusunuz?’’ yada “Sınıf arkadaşınızla ders çalışmak istediğinizde,
aileniz bu arkadaşınız erkek olduğunu öğrendiğinde izin veriyor
mu?’’ veya “Akşamları saat kaçta
evde olmak zorundasınız?’’ gibi sorularla çocuklarla muhabbet izlenimi vererek çocuklar üzerinden
ailenin genel eğitim şeklini sorgulamaya başlıyorlar. Daha sonrasında ailede az çok var olan düzeni ve
disiplini bozmak amaçlı çocuklara
(15 ve 12 yaşında) bu özel görüşmede “Siz yetişkinsiniz, erkek arkadaşınız olabilir, babanız buna
karışamaz’’, “Akşam saat 23.00’a kadar dışarda gezebilirsiniz, aileniz
dosya
sizi bu konuda engelleyemez, buna
hakkınız var, siz buna kendiniz karar vermeniz gerekiyor’’ gibi farklı
bir hayat düzenine alışkın olan çocukları baştan çıkarırcasına aileyle
karşı karşıya getiriyor. Kurum çalışanları evden ayrıldıktan sonra çocukların söz dinlemediğini ve aileden gitgide uzaklaştığını anlatan
Ahmet bey, çocukların bu tutumları karşısında zaman zaman çaresiz
kaldığını üzgün ve yorgun bir ses
tonuyla anlatıyor. Pedagojik bakış
açısından ailenin psikolojik desteklenmesinin doğru olduğunu fakat kültürel ve dini farklılıkları dikkate alınmadan çocukları bu şekilde ailelerinden soğutmanın doğru
olmadığını dillendiriyor baba. Jugendamt çalışanlarının Alman ulusal düşüncesinin dışına çıkması gerektiğini ve bazı Türk ailelerinin
eğitiminde eksiklerinin olmasına
rağmen küçümsenmemesini gerektiğini vurguluyor.
Habersiz ve spontane aileye baskın yaparcasına sabahları ve umulmadık zamanlarda kapıya gelen Jugendamt sonunda mahkeme kararı
ile Hatice hanım ve Ahmet beyin
çocuklara sağlıklı bir gelecek sunamamak gerekçesiyle, Arzu ve Baharın bir Alman bakıcı ailesine verilmesini ön görüyor.
Aile bu haber karşısında yıkılıyor. Farklı aile büyüklerine, dedeamca veya teyzeye verilmesi için
yapılan başvuruları Jugendamt kabul etmiyor. Bu karardan sonra anne ve 4 çocuğu memlekete kaçırıyor aile büyükleri. 5 yıl önce gerçekleşen bu aile dramı sonunda iyi
bir bitiş sergiliyor gibi. Bahar üniversitede tıp bölümünü kazanarak
şuanda İstanbulun önde gelen üniversitelerinde okumakta. Arzu ise
üniversite hazırlıklarını yapıyor.
Üniversiteyi kazandıktan sonra Almanya’ya dönerek eski arkadaşlarıyla birlikte okumak istediğini anlatıyor. Çocuklar bugün başlarına
gelen veya az daha başlarına gelecek olanlardan hala habersizler. Aile çıkan mahkeme kararını ve bunu
gerektiren durumları çocuklarından saklayarak yeni bir başlangıç
yaptı Türkiye’de.
Başlarına gelen tüm bu musibetlerden sonra ailenin özel olarak
5 yıldan beri görüştüğü bir aile psikoloğu var. Ayrıca ayda bir kez aile
eğitim seminerlerine katılan aile,
eskiden bulundukları çaresizliğe
bir daha dönmemek için ellerinden
geleni yapıyorlar.
HAYAT
übingen ve Münster Üniversiteleri’nde yeni kurulan İslam
İlahiyatı Kürsüleri’nin denetleme kurullarının oluşturulmasında
ortaya çıkan sorunlar, Almanya’da
İslam İlahiyatı konusunu yine gündeme tartışmalı bir şekilde taşıdı.
Tartışmaların temelinde, Alman Federal Bilim Bakanlığı’nın Kasım
ayında açıklanan, Münster Üniversitesi’ne ilahiyat kürsüsünün denetleme kuruluna Müslüman cemaatlerden birinin temsilcisinin alınamayacağı, aksi takdirde üniversiteye yapılması beklenen milyonlarca Avro’luk desteğin verilmemesi tehdidi
yatmakta.
Almanya’nın anayasal düzeni ve
din-devlet hukuku açısından bu haber şaşırtıcıydı. Çünkü Weimar
Anayasası’ndan beri devlet üniversiteleri ilahiyat fakültelerinin içeriğini
belirleyememekte. Kendisini dinen
nötr ve seküler olarak tanımlayan
devletin esasen dini cemaatlerin iç
düzenine müdahele etme yetkisi
yok. Dini cemaatin idarî kadrosuna
kimi getirdiği ya da kim tarafından
temsil edildiği de, iç düzen kavramının merkezinde bulunmakta.
Söz konusu Müslümanlar ve
Müslüman cemaatler olduğunda ise
devletin yetkisi dışında müdahelesi
bir ilki teşkil etmiyor. Almanya’da İslam İlahiyatı tartışmalarının başladığı ilk günden beri benzer müdaheleler karşımıza çıkmakta. İlk İslam
İlahiyatı tecrübelerinden biri de zaten bu müdaheleden dolayı başarısızlıkla sonlanmıştı. 2004 yılında
Müslüman cemaatlerin ciddi bir katkısı olmadan bir ilahiyatçı Münster
Üniversitesi’nin “İslam Dîni” kürsüsüne atanmıştı. Ve sözde bir denetleme kurulu oluşturulmuş olmasına
rağmen, fiiliyatta Müslüman kuruluşların herhangi bir denetimi sözkonusu değildi. Bu ilk maceranın sonucu ise malum: Kürsü sahibinde
meydana gelen itikadî ve fikrî değişimlerden sonra, 2008’in Eylül ayında KRM bünyesindeki İslamî cemaatler Münster’de ilahiyat okumamayı
tavsiye etmek zorunda kalmışlardı.
Tarihçesinde İslam İlahiyatı konusunda bu şekil ‘‘kötü bir sabıkası’’
olan Münster Üniversitesi’nin, Federal Bilim Bakanlığı’nın baskısına boyun eğerek İslami cemaatlerin anayasal olarak şart olan katılımına müdahale edilmesine izin vermesi şaşırtıcı. Bu durum sadece Münster’de
Kur’an ve Sünnet çizgisine bağlı bir
ilahiyat öğretiminin mümkün olup
olmadığı sorularını değil, aynı zamanda birçok Müslümanın aklına
Alman üniversitelerinde ilahiyat eğitimi mümkün mü sorusunu da getirmekte.
T
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 13 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
A. Engin KARAHAN
[email protected]
Alman Üniversiteleri’nde İlahiyat Eğitimi Mümkün mü?
Müslüman Cemaatlerin
İlahiyat Kürsüleri’ndeki
Temsil Sorunu
İslam İlahiyat Kürsüleri’nin
Hukuki Çerçevesi
Kendisini dinen nötr ve seküler
olarak tanımlayan bir devlette, devlet üniversitelerinde ilahiyat kürsülerinin olması tabii değil. Devlet bir
dinin temel unsurlarını ya da genel
olarak içeriğinin hangi unsurlardan
oluşacağını ne tesbit edebilir, ne de
belirleyebilir. İlahiyat fakülteleri ise
doğaları gereği bu tür tanımlamaların yapılmak zorunda olunduğu kurumlardır.
Buna rağmen devletin ilahiyat fakültelerine, yani şarkiyatçılar gibi dini sadece yabancı bir bakışla tarif ve
tasvir eden kişilere değil, bir iç perspektiften tanımlayan kurumlara ih-
tiyacı var. Bunun sebeplerinden biri,
okullarda verilen ve yine dinî cemaatlerinin katılımlarının sağlanması
gereken din dersleri için duyulan öğretmen ihtiyacı. Pratik ihtiyaçların
yanı sıra devlet dinî tedrisatı devlet
üniversitelerine çekmekle dinî cemaatleri kamuoyundaki tartışmaların içine çekerek ve dahil olmalarını
sağlayarak ‘‘ehilleşmelerini’’ ummakta.
Alman Anayasası’nın bu konudaki düzenlemesi açık: İlahiyatların içeriği ile ilgili kararlar ancak ve ancak
dinî cemaatler tarafından belirlenebilir. Cemaatlerin bu sürece katılımları, dinlerinin temel düsturlarının
dikkate alınmasını sağlar. Kiliseler
dosya
bunu bizzat piskoposluklarının katılımı ile gerçekleştirir ve bu şekilde,
kürsü sahibinin ve diğer öğretim
üyelerinin atamaları ve müfredatın
belirlenmesine gerekli katkıyı sağlar.
İslam İlahiyatı’nda Farklı Bir Yol
Konu İslam İlahiyatı’na geldiğinde siyaset ne yazık ki bu oturmuş ve
anayasal açıdan gerekli olan prosedürü hayata geçirmekten imtina etmekte. Bu tutumun sebeplerinin
arasında Almanya’da artık kalıcı olan
Müslüman varlığını ve bunun kurumsallaşmasını kabullenememe
refleks ve direnişi var. Müslüman cemaatlerin sözde yapısal ve temsil sorunları bahane edilerek temel kurumsal özgürlük hakları dahi engellenmekte. Ayrıca ‘‘Alman imamlar’’
tarafından öğretilen ‘‘Alman İslam’ı’’
hayali bazı çevreler için Müslümanların ve İslamî cemaatlerin ihtiyaçlarından önce gelmekte.
Bütün bu çelişkili uygulamalar
arasında, 2010 yılında Alman Bilim
Kurulu hem siyasetin Müslüman cemaatlerin statüsünü tanımama ‘‘hassasiyetini’’ dikkate alan hem de öğretmen açığına çözüm getirecek ‘‘yeni’’ bir modeli tartışmaya açtı. Bu
model İslami cemaatlerin katılımını
sağlamakla birlikte ciddi manada kısıtlanmasını da öngörüyor. Anayasal
olarak sadece cemaatlere ait olan katılım hakkını tek başlarına değil, denetleme kurulu (Beirat) adı verilen
bir yapının içinde ‘‘kamuoyuna mal
olmuş’’ kişiler ile birlikte kullanmalarını öngörmekte. Sözde ‘‘kamuoyuna mal olmuş’’ şahsiyetler ise ne
seçim yolu ile, ne de başka yollarla
Müslüman taban ile ilişki içinde olmak yerine, sadece konu ile ilgilenen
bakanlığın ya da resmi kurumun
ataması ile denetleme kuruluna alınmış olacaklar.
Bilim Kurulu’nun tasarladığı bu
model cemaatlerin özerklik haklarına ciddi bir müdahale anlamına geliyor. Bu modelin hayata geçirildiği
Münster ve Tübingen Üniversiteleri’nde ise, fiiliyatta modelin öngördüğü sınırlı katılım hakkının dahi
eksik uygulandığını görmekteyiz.
Her iki yerde de Federal Bilim Bakanlığı ve Federal İçişleri Bakanlığı
söz verilen destekleri ödememe tehdidi ile üniversiteler üzerinde baskı
kurmakta. Halbuki federal hükümetin yetki olarak üniversitelerin şekillenmesinde hiçbir etkinliğinin olmaması gerekiyor.
Mevcut İlahiyat Kürsüleri’nde
Katılım
Mevcut İlahiyat kürsülerini anayasal olarak gerçekleşmesi gereken
katılım açısından değerlendirdiğimizde, karşımıza çok farklı bir port-
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
re çıkmakta. Şu an sadece Osnabrück Üniversitesi’ndeki kürsüler için
dinî cemaatlerin katılımı olması gereken düzeyde. Orada kurulan denetleme kurulunun üyeleri sadece
İslami cemaatlerin temsilcilerinden
oluşmakta ve İslam ilahiyatı kürsülerinin oluşumunda kiliselerin kendi
ilahiyatlarının kürsülerindeki katılımına denk bir katılımı gerçekleştirebilmekteler.
Frankfurt’daki kürsüler ise şu an
için daha farklı bir yol takip etmekte. Kuruluşunda ve sonraki tarihlerde Türkiye Diyaneti’nin vakfı ile finansmanları sağlanan Frankfurt
kürsüleri Osnabrück’deki gibi İslami
cemaatlerin temsilcilerinden oluşan
bir denetleme kuruluna sahip olmasalar da, kurum kuruluşundan beri
İslami cemaatler ile sıkı bir ilişki
içinde. Mevcut iyi ilişkilerin kurumsal olarak geleceğe taşınabilmesi için
Frankfurt İlahiyat Kürsüleri‘nin de
yakın zamanda anayasanın gerektirdiği şekilde cemaatlerin katılımını
kurumsal olarak sağlaması gerekecek.
Bu süreçte Erlangen gibi Müslüman cemaatler ile herhangi bir irti-
➤ 14 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
bat kurmama noktasında özen gösteren kurumlar da mevcut. Prof. Harun Harry Behr yönetimindeki merkez İslam İlahiyatı yapma iddiasında
olsa da, kamuoyunda ülkedeki İslami cemaatleri dikkate almadığını
bizzat ifade edebilmekte. Erlangen’deki kürsüye bu dönem sadece
üç öğrencinin kayıt yaptırmış olmasının sebepleri arasında bu tutumun
da bir rol oynaması yüksek bir ihtimal. Bu şartlarda dinî cemaatler de
Erlangen’deki kürsü ile ortak çalışma
arayışı içinde olmayacaklardır.
Tübingen ve Münster Üniversiteleri ise, Bilim Kurulu’nun tavsiye kararlarından sonra oluşan ya da yeniden oluşturulan iki yeni kürsü ile
karşımıza çıkmakta. Kendi algılarında Bilim Kurulu’nun tavsiye ettiği,
sadece yarısının cemaatlerin temsilcilerinden oluşan denetleme kurulu
modelini uygulamaktalar. Cemaatlerin temsilcileri bu modelde kendinden meşrûiyete sahip olmayan ama
ilahiyatın oluşmasında etkin olması
beklenen diğer dört “atanmış” üyenin de varlıklarını meşrûlaştırmış
olacaklar. İlginç olan, her iki üniversitenin ifadelerinin aksine Bilim Ku-
IGMG Hessen Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Biriminden Panel
“İslamic Banking in Deutschland”
GMG Hessen Bölge
Gençlik
Teşkilatı
Üniversiteliler Biriminin düzenlemiş olduğu “İslamic Banking in
Deutschland’’ konulu panel üniversiteli gençlerin
yoğun katılım ile Frankfurt şehrindeki Gençlik
Evinde (Haus der Jugend) gerçekleştirildi.
Haiger şubesinden
Bünyamin
Akdağ`ın
okuduğu Kur’an-ı Kerimle açılışı yapılan program
daha sonra tamamen Almanca olarak gerçekleşti.
Macit
Bozkurt`un
sunduğu
program,
I
IGMG Hessen Gençlik
Teşkilatı Üniversiteliler
Birim Başkanı Nureddin
Demir’in yaptığı açılış
konuşması ile başladı.
Daha sonra IGMG
Hessen Bölge Gençlik
Teşkilatı Başkanı Ahmet
Sertkaya
programda
emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti ve
gençlik teşkilatının çalışmalarıyla alakalı bilgilendirme yaptı.
Programa
katılan
IGMG Gençlik Teşkilatı
Genel Başkanı İsmail Karadöl konunun önemine
binaen sürdürdüğü ko-
nuşmasının ardından,
avrupadaki gençlerin durumuna ve yapılması gerekenlere değinerek sözlerini tamamladı.
Ardından konunun
uzmanları olan misafir
hatipler, İbrahim El-Zayat, (Geschäftsführer,
Emug e.V), Zaid El-mogaddedi (IFIBAF), Uğur
Soylu (Geschäftsführer
Kuveyt Türk Bank) konuyla alakalı sunumularından sonra, kısa bir
mola verildi. Molanın ardından, moderatörlüğünü Mehmed Arzıman’ın
yaptığı programın panel
bölümüne geçildi. Moderatörün yönelttiği sorulara cevap veren panelistlerin, çeşitli fikirlerini sunduğu programın sonunda üniversiteli gençlerin
sorduğu sorulara verilen
cevapların ardından, katılımcılara yapılan hediye
takdiminin ardından kapanış Kur’an-ı Kerimi’yle
program son buldu.
rulu’nun bu kısıtlanmış katılımını
dahi gerçekleştirmemeleridir. Bakan
Schavan yönetimindeki Federal Bilim Bakanlığı her iki üniversiteye,
denetleme kurulunda belirli bir
Müslüman cemaatin temsilcisi olursa, söz verilen maddi desteğin yapılmayacağına açıkça bildirdi. Bu kararın sebebi sorulduğunda Bilim Bakanlığı adres olarak Federal İçişleri
Bakanlığı’nı göstermekte. İçişleri bakanlığının ise uyum ve din siyaseti
konularındaki “maharetini” birkaç
ay önce “kayıp” afişleri kampanyası
bağlamında şaşkınlıkla izlemiştik.
Sonuç olarak her iki Üniversite’nin denetleme kurulunda, kurulun en azından yarısını oluşturması
gereken ve onların itirazlarına karşı
karar alınamaması gereken cemaat
temsilcileri azınlığa düşmüş oldular.
Bu yapı anayasanın şart koştuğu fakültelerdeki ilahiyat öğreniminin dinî cemaatlerin düsturlarına göre verilmesi şartının yerine getirilememesi anlamına gelmekte. Böylelikle
her iki kurum da kendi itibarlarını
ve İslami cemaatlerin katılımını Bilim Bakanlığı’nın maddi desteğine
tercih etmiş ve ilahiyat eğitimlerini
dosya
nötr olması gereken bir bakanlığın
etkisi altında bırakmaya kurban etmiş oldular.
Aldıkları bu kararla her iki kurum sadece kendi itibarlarını değil,
aynı zamanda mezunlarının geleceklerini de tehdit ediyorlar. Ayrıca
devlet tarafından bu denli etki altına
alınabilen bir ortamda, verdikleri
ilahiyat eğitiminin sıhhatine ciddi
gölge düşürmekteler. Ve bu şekilde,
mezunlarının orta ve uzun vadede
işveren olarak ihtiyaç duyacakları
dinî cemaatlerin katılım sürecinin
dışına atılmalarına izin vermekteler.
Bu ise sözkonusu kürsüler ile bir güven ortamının oluşturulamamasına
ve Frankfurt ve Osnabrück gibi ilahiyat fakültelerinin mezunlarının
Münster ve Tübingen’in, hele hele
Erlangen’in mezunlarına karşı öncelikli olarak dikkate alınmasına sebep
olacaktır. Bu da Almanya’da verilen
“islam İlahiyatı” eğitiminin başından itibaren Müslüman camia içinde
farklı bir şekilde algılanmasına ve
Tübingen, Münster ve Erlangen gibi
üniversitelerin ilahiyat eğitimi için
cazibesiz eğitim kurumları olarak algılanmasına sebep olacaktır.
IGMG Köln Cemiyet Başkanları
Yılın İlk Toplantısında Bir Arada
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Köln Bölge yürütme kurulu
Bölge konferans salonunda aylık
mutad toplantılarını, yoğun katılımla
gerçekleştirdi.
Toplantıda IGMG Onursal Genel
Başkanı Yavuz Çelik Karahan Genel
merkez adına katılıp bir sunum yaptı.
Çalışma toplantısı IGMG Köln
Bölge Başkanı Mehmet Dal başkanlığında ve yürütme kurul üyelerinin çalışanlar dışında tamamı toplantıda
bölge faliyetleri için mesai harcadılar.
IGMG Köln Bölge İrşad Başkanı Ahmet Çakılcı yapılan Kuran tilavet yarışmasına yarışmacı gönderen şubelere, yine çocukları teşvik eden hocalara ve velilere artı sponsorlara teşekkür
etti. Önümüzdeki Ostern tatilinde yapılacak olan çocuk ve büyüklerin
Umre gezisi, satın alınan cemiyetler-
İ
deki proğram ve hizmetler, özellikle
Avrupadaki göçmen vatandaşlarımızın, dil, din, entegrasyon, dış münasebetler başkanlığının çalışmaları, Türk
konsolosluğuyla koordinalı çalışmalar gibi farklı konular müzakere edildi.
Yine 2013 yılı Hicret takvimlerine
cemaatın teveccühü ve bazı şubelerde
takvimlerin bu yıl erken tükendiği,
ayrıca hazırlanıştaki bu yılki ayrıcalıklar gibi konular istişare edildi.
Toplu olarak başlatılan toplantının
ilerleyen bölümlerinde cemiyetlerin
ilgili birimleri ayrı ayrı bir araya gelerek
bölüm
toplantılarını
gerçekleştirdiler.
IGMG Köln Bölgesinin cemiyet
başkanları toplantısına Kadınlar Teşkilatının proğramının hatibi ilahiyatçı
Ömer Döngeloğlu hoca da iştirak etti.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 15 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
IGMG Frankfurt Yunus Emre Camii Griesheim’a Değer Katacak
rankfurt`un Griessheim semtinde açılması gereken IGMG Yunus Emre külliyesi için uzun süredir beklenen tanıtma, tanışma ve tartışma toplantısı gerçekleştirildi.
Frankfurt`un en büyük mahallesi
olan 6 nolu muhtarlığın daveti üzerine
çok sayıda mukimin ve davetlinin katıldığı proğram oldukça akıcı ve heyecanlı bir havada geçti.
IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal
Kaçmaz yine IGMG`den İsmail Köse,
Frankfurt Yunus Emre Camii Yönetim
Kurulu üyesi Muhammed Çağlayan ve
külliyenin mimarı Shakil Ahmed davetlilerin arasındaydı.
F
Frankfurt Belediyesi İnşaat Dairesinden ve Çok Kültürlülük Dairesinden yetkililer ve 6. mahalle muhtarı
Herr Lipp, Yeşillerden Thomas Schlimme da katılımcılar arasında idiler.
Griesheim Vatandaşlık Derneği
Başkanı Marita Saifarth camiye karşılıklarının altında IGMG`nin anayasayı
koruma kuruluşunca takibi olayı idi.
Sorulan sorulara IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü yetkin cevaplar
verdi. Sadece IGMG`nin değil bazı Alman politikacıların da Anayasayı Koruma Örgütü tarafından takibat altında olduğunu söyleyen Üçüncü, yapılan
bir değerlendirmede caminin Griesheim`in emlak değerini düşürdüğünü
söyleyen katılımcıya şu cevabı verdi:
“Nasıl emlak değerini düşürsün, biz
burada milyonluk bir projesi Griesheim`a kazandırmak için çaba sarfediyoruz. Bu aksine emlak değerine katkı
sağlar” dedi.
Alman ve Türk medyasının ilgi gösterdiği program yaklaşık üç saat sürdü.
Program sonunda görüştüğümüz katılımcıların pekçoğu aldıkları cevaplardan mutmain olduklarını söylediler.
Katılımcılardan Frankfurt Yabancılar Meclisi Başkan Yardımcısı Asım
Tozoğlu: “Keşke bu külliye Frankfurt
Ginheim veya Bockenheim`da yapılsaydı. Griesheimlılar bundan gurur
duymalılar” dedi.
Frankfurt Camiler Birliği adına
toplantıya katılan Dr. Hüseyin Kurt ise
şunları söyledi: “Üyemiz olan
IGMG`nin yaptığı hizmetleri takdirle
takip ediyoruz. Birilerinin söylediği gibi IGMG korkulacak bir teşkilat değildir.”
Frankfurt Belediye Başkanı Feldmann: 2013 SPD Yılı Olacak
rankfurt Büyükşehir
Belediye Başkanı Peter
Feldmann, yeni yıl davetinde umutlu konuştu ve
“2013 SPD yılı olacak” dedi.
Her yılın ocak ayında alışılmış olan “yeni yıl daveti”ne
Hessen Eyalet Başbakanı Volker Bouffıer, Bakanlar, Offenbach Belediye Başkanı, çok
sayıda Belediye Meclisi üyesi
ve iş adamının davetli olduğu
buluşmada Frankfurt`un tarihi kral sarayında konuşmacılar ayakta dinlendiler.
Feldmann Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesinin bir sürpriz olduğunu
itiraf ederek, göçmen kökenli
oylarla fark attığını ve Frankfurtlu göçmenlerin kapılarını
çalarak dertlerini dinlediğini
dile getirdi. Seçmenlere vefa
borcunun olduğunu da dile
F
getiren başkan, Frankfurt`un
en tipik problemlerinden birisinin konut sorunu olduğunu, eğitim ve öğretimin de
ağırlıklı sorun hale geldiğini
belirtti.
Brezilya Başkonsolosunun misafir diplomat olarak
konuştuğu davette ABG Holding başkanı uzun süre konuşunca davetlilerden Eyalet
Başbakanı ve Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Petra
Roth sanki sıkıldıklarını vücut dilleriyle dile getirdiler.
Frankfurt
Yabancılar
Meclisi Yönetim kurulunun
da davetli olduğu toplantıda,
Frankfurt Belediye Başkanı
Feldmann‚ Yabancılar Meclisi`ne bilhassa entegrasyon
konusunda katkılarından dolayı teşekkür etti ve birlikte
hatıra fotoğrafı çektirdi.
Kadir Topbaş IGMG Württemberg’i Ziyaret Etti
irleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCLG)
başkanlığı görevini de yürütmekte olan İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bir
dizi görüşmelerde bulunmak üzere Stuttgart`a geldi.
Dünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Başkanlığı görevi süresince Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmüş olan Stuttgart Belediye Başkanı Wolgang
Schuster`in görevinden veda programına katılmak
üzere gelen Topbaş Baden-Württemberg Eyalet Belediye Başkanı Fritz KUHN ile de bir araya geldi. Stuttgart`ın yeni Belediye Başkanı ile de bir araya gelen
Topbaş Stuttgart Başkonsolosu M. Türker Arı ile
IGMG Württemberg bölgesini de ziyaret etti.
Misafirleri IGMG Genel Başkan Yardımcısı Musta-
B
fa Yeneroğlu, IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal
Ünalan ve Bölge Yönetim Kurulu üyeleri karşıladılar.
IGMG Württemberg Bölgesini ziyaret eden Topbaş
ve Arı ziyaretlerinde Almanya`da yaşayan vatandaşlarımızla her konuda onlara yardıma hazır olduklarını
belirttiler. Dünya Belediyeler Birliği Başkanı da olan
Topbaş burada yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının
çözümü için yerel yönetimler olarak görüşmelerimizde
gereken girişimlerde bulunduklarını bildirdi.
Dünyanın artık global bir köy haline geldiğini belirten Topbaş; “yerel diplomasi bünyesinde sorunları
yetkililere ileteceğiz” dedi.
Güzel bir atmosferde gerçekleşen ziyaret IGMG
Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu Avrupadaki gelişmeler hakkında kısa bir bilgi sunarak, Avrupadaki Türk toplumunun sorunlarının çözümünde genel ve yerel yönetimlerden beklentileri olduğunu, bunlara çözümler beklediklerini söyledi.
IGMG Württemberg Bölgesi Bölge Başkanı Ünal
Ünalan da bölge olarak yapmış oldukları faaliyetler
hakkında bilgiler verdi.
TC Stuttgart Başkonsolosu M.Türker Arı da IGMG
Württemberg bölgesinin çalışmalarından memnuniyet
duyduklarını Meslek Eğitim Fuarı gibi eğitim faaliyetlerinin çok başarılı çalışmalar olduğunu vurguladı.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 16 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
IGMG Kadınlar Teşkilatından Meslek Eğitim Kursu
GMG Bölgelerinin irşad hizmetlerinde aktif rol alan, kurslarında talebelere ders veren hocahanımların mesleki alanda kendilerini yenilemelerini, geliştirmelerini ve kaliteli eğitim verebilmelerini
sağlamak için bu kurs kadınlar teşkilatı irşad birimi tarafından Otel
Wesel ‘de başlatıldı.
Meslek Eğitim Kursuna 29 bölgeden gelen 83 hocahanımın katılımı
ile gerçekleştirildi. Dersler üç ayrı
sınıfta verildi. A sınıfında Tashıh-i
Huruf ve Kur’an Okuma Tekniklerine ağırlık verildi. B sınıfının katılımcıları hac eğitim seminerlerine
ve fıkıh derslerine yoğunlaştı. C sınıfında ise hitabet ve sohbet teknikleri öncelikli konular arasında yer
aldı. Evrad-ı Şerif bilgilendirmelerinin yanında akaid ve tashih-i huruf
dersleri de verildi.
Zehra Dizman, Nurdeniz İmamoğlu, Betül Özbay ve Hatice Kestel
Tashih-i Huruf, tecvid ve mahreç
derslerini verdiler. Türkiyeden gelen
Azize Soylu hocahanım akaid derslerine girerken, Tünay Ermiş Fıkıh
derslerini verdi. Hitabet Tekniklerini ise KT Eğitim Başkanı Handan
Yazıcı hanım verdi. Genel merkez
I
hatibesi Cahide Yılmaz hanım helaller ve haramlar konusunu ve haccın sembollerini ders olarak verdi.
İlahiyatçı Elif Köse hanım hac ibadeti ile alakalı pratik bilgiler verdi.
Mesleki Eğitim Kursuna her gün
bir seminerci katıldı. Hulusi Ünye;
“Fetvalarda birlik, Hanımlarla ilgili
özel meselelerdeki ihtilaflar, Hac
İbadetinin Fıkhi Boyutu”, Zeki Şeker; “Evrad ve Toplu Zikir programlarının içerikleri. Toplu zikir ve evradların dayanakları ve Efendimiz
Aleyhisselatu vessellemin hayatındaki yeri” başlıklı dersini aktardı.
KT Hac ve Umre Sorumlumuz Cahide Yılmaz; “Hac ve Umre ile alakalı bilgilendirme ve hacı adaylarının en çok düştüğü hatalar ve hura-
feler” konulu seminerini katılımcılarla paylaştı. IGMG İrşad Başkanı
Celil Yalınkılıç, İrşad başkanlığının
örnek proje ve çalışmalarını aktardı.
Celil Yalınkılıç; “Neden evrad ve zikir” konularına önem verdikleri
açıklamasını da yaptı. Mustafa Duman hoca da Din İstişare Kurulunda görüşülen meseleler hakkında ve
verilen fetvalar hakkında detaylı bilgi verdi. IGMG KGT Başkanı Fatma
Gündüz; “Gençlerin Hocahanımlardan Beklentileri ve Gençlere Tesir
Edebilme Yolları” konulu seminerini verdi. IGMG KT Başkanı Hatice
Şahin; “Hocahanımların Özellikleri
ve Teşkilat Hizmetlerine Katkıları”
konulu seminerini ve “Eğitim-Araştırma Metotları ve Hitabet Teknik-
leri” konulu seminerini verdi. Gülizar Keskin; “Gayri Müslim Bir Topluma Kendimizi Nasıl Anlatabiliriz?” konusunu işledi. Bulunduğumuz toplum hakkında da gerekli
bilgileri verdi. Cenaze yıkama ve kefenleme konusunda da IGMG KT
İrşad Başkanı Tünay Ermiş uygulamalı bir seminer verdi.
IGMG KT Teşkilatlanma Başkanı
Nefiye Ermiş hanımın organizesini
yaptığı sosyal aktivitelerden “ebru
yapımı” katılımcıların en çok ilgi
gösterdiği aktivite oldu.
Akşamları yapılan Bilgi yarışması ve Tilavet yarışması da katılımcıların beğenisini kazandı. Sakal-ı Şerif ziyareti ile taçlanan, geceden de
herkes çok etkilendi. Bergkamen
Kız Koleji talebelerinin ve Safiye
Yüzlü hocahanımın ziyaretleri ve şiir ziyafetleri de katılımcıları ziyadesiyle memnun etti.
Yapılan kapanış programı da
Aziye Soylu hocahanımın Kur ‘an
Tilaveti ile başladı. Teşekkür konuşmaları ile devam etti.
Her sınıf kendi sınıf hocalarının
elinden sertifikalarını aldılar.
Zehra Dizman hanımın okuduğu
aşr-ı şerif ile proram sona erdi.
Nișan ve Düğün Takı İhtiyaçlarında Hizmetinizdeyiz. Eski Altınlarınız Satın Alınır
Niederkleiner Str. 47 • 35260 Stadtallendorf • Tel: 06428-40255 • www.trauringstudio-cil.de
Birbirinden Leziz Antep Kebabları Artık Köln’de
öln’ün tescilli baklava markası
DAMLA gurubu tatlıdan sonra
kebap sektörüne de girdi. Yüzlerce kişiyi direk ve endirek istihdam
eden Özarıcı kardeşler baklavadan
sonra farklı hizmetle daha vira bismillah dediler.
Alinazik, Domates Ezmeli Kıyma
Kebap, Beyan Çorbası. Zengin yerösel
tatlarıyla tanınan Antep mutfağı Sahan
Kebap restoranla Köln’e taşındı. Damla
baklava ve pastaneler zinciri sahibi Ahmet ve Kazım Özarıcı kardeşlerin “Küçük İstanbul” Keup caddesinde açtığı
Sahan Kebap, bir birinden lezzetli tatlar vaadediyor.
Sanatçı Bedirhan Gökçe’nin de katıldığı açılışta Özarıcı kardeşleri eğitim
gönüllüleri de yalnız bırakmadı.
Almanya, İsviçre, Belçika ve Fran-
K
sa’da toplam dokuz şubeli Damla baklava ve pastaneler zincirinin sahipleri
Ahmet ve Kazım Özarıcı kardeşlerin
Keup caddesi 92 numarada açtığı Sahan Kebap’ın açılışına da ilgi büyük oldu. Eğitime verdikleri destekle tanınan
Ahmet ve Kazım Özarıcı kardeşleri açılışta eğitimciler ve dost ve tanıdıkları
yalnız bırakmadılar.
Restoranın açılış kurdelesini T.C.
Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcı ile sanatçı-şair Bedirhan Gökçe kesti.
Açılışta konuşan TC. Köln Başkonsolosu Basa, “Almanya’daki Türk toplumunun bu ülkenin gelişmesine çok büyük katkılarda bulunduğu hepimizin
bildiği bir gerçek. Bugün Almanya’daki
Türklerin yaşadıkları bu ülkeye yeni bir
çivi çakmalarına tanıklık ediyoruz.
Çok güzel bir işletme, Köln’ün küçük
İstanbul diye bilinen ve bu özelliğinden
dolayı da geçmişte gadre uğrayan bir
semtinde, yeni ve çok güzel bu işletmemizin açlışını yapıyoruz. Ben büyük kıvanç duyuyorum. Eskiden böyle işletmeleri moral vermek için ziyaret ederdik, şimdi kendimiz moral almak için
gidiyoruz. Sizler gibi genç, başarılı işadamlarını gördükçe iftahar ediyoruz.
İstihdam sağlayarak, Almanya’ya da
katkı yaparak bu toplumun başı dik yürümesine katkı yapıyorsunuz. Hayırlı
uğurlu olsun” dedi.
Sanatçı Bedirhan Gökçe ise, “Gurbet ellerde ikinci, üçüncü adam olmaktan birinci adam olmaya yürüyor olmanız, dedelerinizin sizi Almanların
eskileriyle büyüttüğü ülkede artık sizin
işveren konumuna gelmiş olmanız be-
nim milli gururumu okşuyor. Ayrıca
Ahmet Bey gibi, ülkesinin Avrupa’daki
evlatlarına sahip çıkmaya çalışan işverenlerimizin olmasını daha bir önemsiyorum” dedi.
Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcı ise, “İnşallah Allah abimize bol müşteriler verecek, o da hizmet edecek. Hayırlı olsun” dedi.
Sahan Kebap’la Abtep’in yeresel tatlarını buraya getirdiklerin belirten Ahmet Özarıcı, yöresel Beyran çorbasının
yapılışını anlattı, Özarıcı “Farklı tatları
Almanya’ya getirmek yıllardan beri hayalimizdi. Damla ile baklavayı Avrupalılara tanıttığımız gibi. Damla Baklavaları’nın İsviçre, Fransa, Belçika ve Almanya’da toplam dokuz şubesi var. Yemek kültürümüzü hem bizim insanımıza, hem Avrupalılara en güzel şekilde sunmak istiyoruz” dedi.
HAYAT
• Vergi karnesi “Lohnsteuerbescheinigung”
(varsa eşinizin de vergi karnesi)
• Banka hesap numaranız
• Evlenme/boşanma/ayrılma tarihi
• Eşinizin ve çocuklarınızın doğum tarihi
• Alınan hastalık/işsizlik/annelik
parasının alınan kurum tarafından
belgesi
• Eşlerden biri emeklilik parası
alıyor ise gelen emeklilik parasının
bildirisi
• 18 yaşından büyük çocuklar
için okul/meslek eğitimi belgesi
• Ìşlem yapılan yıl içerisinde
dünyaya gelen çocuklar için doğum
belgesi
• Türkiye`de veya dış ülkelerde
olan bütün çocuklar için okul belgesi gereklidir.
• Faiz / Kar payı gibi gelirlerin
belgeleri (Örneğin Merkez bankası)
• Derneklere yapılan bağışlar
için bağış belgesi
• Hastalık/Araba/Hayat/Kaza/
Sigortaları /Yurtdışı hastalık sigortası için belgeler (Bu sigortalar yıllık bürüte orantılı olarak belirlendiği için bürütün yüksek olduğu durumlarda geçersizdir.)
• Hastane/gözlük/diş/ilaç masrafları cenaze-defin masrafları, boşanma masrafları (bu masraflar da
bürüte ve çocuk sayısına orantılı
olarak kabul edildiği için, az miktarlar vergi iadesinde etkili olmamaktadır)
• Sizde veya aile fertlerinin birisinde bedensel veya zihinsel özür
var ise, bunun için özürlülük kimliği veya belgesi
• İş yolu uzaklığı (tek yön)
- İş icabı değişik yerlere gitmek
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 18 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
Asım TOZOĞLU
Diplom-Volkswirt
Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı
[email protected]
Vergi İşlemlerinizde Gerekli Bilgi ve Belgeler
UNUTMAYIN
zorunda kalıyorsanız (montaj veya
inşaat işçiliği gibi) veya şöför olarak
çalışıyorsanız iş yerinizden yılda
kaç gün ve günde kaç saat çalıştığınıza dair bir belge (Bescheinigung
über die Einsatzwechseltätigkeit/
Fahrtätigkeit)
- İş icabı evinizde bilgisayar kullanmanız gerekiyorsa veya bir çalışma odanız var ise bunların gerekliliği için iş yerinizden bir belge ve
bunların masrafları.
- İş yerinizin size ulaşması gerektiği durumlarda telefon masrafları
- Mesleğinizde ilerlemek için
eğitim alıyorsanız
Kurs ücreti, yol masrafı, kitap ve
gerekli malzemelerin faturaları
- Çalışma odasının masrafları
• Oturduğunuz evle ilgili tamiratların işçilik masrafları (bacacı,
asansör bakımı, vs. evin yanmasrafları hesabında bakabilirsiniz)
• Çocukların anaokul ve kreş
masrafları
• Birinci dereceden akrabalara
(Anne/ Baba/ Büyükanne/ Büyükbaba/ Kayınvalide/ Kayınpeder) yapılan bakım:
• Bakım yapılan kişiler 65 yaşından genç iseler sadece -emekli iseler- çalışamayacak kadar hasta iseler – 6 yaşından küçük çocuklara
bakıyorlarsa – kabul olmaktadır.
Aksi halde iş ve işçi bulma kurumundan iş aradıklarına dair belge
• Bakıma muhtaç kişiler Türkiye`de yaşıyor iseler:
- Türkiye`den her şahıs için ayrı
ayrı vali veya kaymakamlıktan bakım belgesi
- Havale makbuzları ve bunların
bakım yapılan kişiler tarafından
dosya
alındığına dair Türkiye`den gelen
ödendi bildirileri
- (Bu belgelerin eksikliğinde bakımların vergi dairesi tarafından
kabul edilemeyeceğine dikkat ediniz!)
• Dikkat! Bakım miktarı 2011 yılı için azami 4.002.- EURdur. Fakat
bunda havalelerin yılın içerisinde
ilk defa yapıldığı ay gözönünde bulundurulduğu için, havalelerin
ocak ayından itibaren ve en fazla 3
ay aralıklarla yapılmış olması gerekmektedir. Örneğin ilk havale
Haziran ayında yapılmışsa kişi başına sadece 2001.- EUR kabul edilmektedir.
• Bakıma muhtaç kişiler Almanya da yaşıyor iseler:
- Kendilerinin yardım aldıklarına dair bir beyan (Bu formu bizden
temin edebilirsiniz.)
- Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri (Hastalık-İşsizlik-Emeklilik
parası belgesi vs.)
- Havaleler (Aynı evde yaşıyor
iseniz havale gereksizdir.)
- Gelirler göz önünde bulundurularak bu kişilere yıllık 8.004.EUR ya kadar bakım yapmak
mümkündür
- Almanya`da yaşayan ve 21 yaşını doldurmuş olan çocuklarınız
varsa, bu çocuklara çocuk parası
alınmamışsa ve bu çocukların gelirleri yoksa veya çok düşükse bu zaman içerisinde de geçimini siz temin etmişseniz, bakım gösterebilirsiniz.
• Türkiye de SGK`ya ödenen sigorta pirimleri
• Yurtdışından alınan emekli
gelirleri
Diĝer sorularınızda size her zaman yardımcı olmaya hazırız.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 19 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
röportaj
IGMG Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü
“Neslimizin Her Bakımdan Donanımlı
Olmasına Büyük Önem Veriyoruz”
GMG Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü ile Eğitim Başkanlığının çalışmaları ve yeni projeleri üzerine
konuştuk.
Ekrem Bey, Eğitim Başkanlığınız
y e d i d e n y e t m i ş e h i zm e t s u n a n e n
önemli birimlerden biri. Bu bağlamda
üzerinizde büyük bir sorumluluk taşıyorsunuz. Kısaca hizmetlerinizden ve
öncelik alanlarınızdan bahseder misiniz?
Aslında eğitim alanında bütün çalışmalar önemli, lakin genel olarak
gündemimizde olan çalışmaların başında eğitim alanlarımızın kurumsallaşması geliyor. Eğitim merkezlerimizin profilini genişletiyoruz. Dinî eğitimin yanısıra sosyo-kültürel çalışmalara ağırlık veriyoruz. Buralarda, yaşadığımız toplumda aile ve eğitim alanında
karşılaştığımız sorunlara ve ihtiyaçlara
cevap verecek hizmetler sunmayı hedefliyoruz. Bunun dışında birim olarak
ivedelikle resmi okul ve anaokulu açma
çalışmalarını Genel Merkez olarak bölgeler üzerinden takip ediyoruz. Bugüne kadar eğitim alanında yapılan çalışmaları gözden geçirip, yaşadığımız zamanın ihtiyaçlarına göre düzenleme
yapılıyor. Bu bağlamda yeni çalışmalarla birlikte Eğitim Birimi yeni bir yapılanmaya geçmiş bulunuyor.
Eğitim Başkanlığının en çok önem
verdiği hususlardan biri şüphesiz anad i l d e eğ i t i m k o n u s u . T ü r k i y e ’ d e n
u z a k t a b ü y ü y e n ç o c u k l a r ı m ı zı n v e
gençlerimizin anadillerini daha iyi öğrenmeleri ve geliştirmeleri noktasında
yürütülen çalışmalar nelerdir?
Öncelikle, anadilin bizim açımızdan çok önemli olduğunu vurgulayarak sorunuza cevap vermeye başlamak
istiyorum. Bir çocuk anadilini ne kadar
iyi bir şekilde kullanırsa o denli özgüven sahibi bir birey olacaktır. Ayrıca
geldiği ülkenin köklerine bağlı bir yaşam sürerken yaşadığı ülkenin de kültürüne zenginlik katacaktır. Aksi takdirde, “Ben kimim? Nereden geldim?”
soruları çocuğun zihninde karşılığını
bulamayacak, dolayısıyla da zamanla
bir kimlik bunalımı yaşanacaktır. Araştırmalar, anadiline hakim olan çocukların diğer dilleri öğrenmede de başarılı olduklarını ortaya koymaktadır. Bu
manada çok dillilik büyük bir zenginliktir. Anadili eğitimi, kültürel gelişim
ve kültürler arasında karşılıklı etkileşim için de önemlidir. IGMG teşkilatları olarak kuruluşumuzdan günümüze,
yaşadığımız topluma katkıda bulun-
I
mak adına, özellikle bu alandaki çalışmalarımızı büyük önem vererek sürdürmekteyiz.
Bu tespitler çerçevesinde Eğitim
Başkanlığımız çocuklarımızın anadili
gelişimlerini sağlamak amacıyla bir
müfredat çerçevesinde eğitim çalışmalarını yürütmektedir. Avrupa içinde,
varolan kültürel kazanımlarımızı anadilimiz olan Türkçe ile yaparak dilimizin korunması ve yaygınlaşmasını
amaçlıyoruz.
Bu amaçla, çalışmalarımızda kullanılmak üzere Türkçe boyama, hikaye ve
beceri kazandırma kitapları da hazırlandı. Farklı bölgelerde ise çift dilde
eğitim veren ana okullarının açılması
çalışmalarına hız verildi.
Bildiğimiz kadarıyla, İslami bir kuruluş olarak hizmetleriniz tüm Müslümanlara yönelik olarak gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda hizmetlerinizden sadece Türkiye kökenliler değil, diğer
milletlere mensup bireyler de yararlanıyor. Dolayısıyla da kimi çalışmaların
faklı dillerde yapılması gerekiyor. Bu
konuda Eğitim Başkanlığı olarak neler
yapıyorsunuz?
Sizin de belirttiğiniz gibi, İslami bir
kuruluş olarak hizmetlerimizi tüm insanlığa yönelik olarak sürdürüyoruz.
Ve bu anlamda yürütülen çalışmalarımıza hız vermiş durumdayız.
Takdir edileceği üzere, iki dillilik
genelde göçmen aile çocuklarında görülür. Ailelerin konumuna, sosyal yaşantıya ve eğitime verilen öneme göre
çocuklarının dil gelişimi de bir şekil almaktadır. Dil sadece düşünmeyi geliştiren değil, aynı zamanda düşünmeyi
oluşturan da bir faktördür. Bundan dolayı Ana Okulu Projemizde hassasiyetle dil gelişimine önem vermekteyiz.
Nitekim dil, insana özgü ve güçlü
bir iletişim aracı olup, toplumsallaşmış
semboller kümesidir. Çok küçük yaşta
ikinci bir dil öğrenmek çocuğun beynindeki duygusal bölge ve zekaya giden
yolları da geliştirmektedir. Bu eğitime
ne kadar geç başlanırsa, ikinci dili anadili gibi konuşan birinin gramer hakimiyeti ve aksanına sahip olması o kadar zorlaşmaktadır. Mesela, erken yaşta Almanca/Türkçe öğrenimi, çocuğun
okulda Almanca derslerinde başarılı
olmasına yardımcı olacağı gibi çocuğun dil öğrenmekten zevk almasını da
sağlayacaktır.
Bunun önemine inanan Eğitim Başkanlığımız bu alanda somut adımlar
atarak oldukça faydalı çalışmalar ortaya koymuştur. Temel Eğitim derslerinde yerel lisanda verilen din dersleri, basılmış olan çift dilli yayınlar, eğitimcilere yönelik verilen seminerler bu çalışmalardan sadece bazılarıdır.
Eğitim Başkanlığınızın çalışmalarına hız verdiği alanlardan biri de Gençlik Daireleri tarafından ailelerin ellerinden alınan çocuklarla ilgili “Koruyucu Aile”lik meselesi. Koruyucu ailelikle ilgili projenizden de biraz bahseder misiniz?
Bilindiği gibi, Gençlik Daireleri çocukların iyi bir eğitim alabilmeleri ve
yetiştirilmeleri için ebeveynlere, boşanma ve ayrılma durumlarında anne
ve babaya yardım etmeyi hedefleyen
bir devlet dairesidir. Yalnız, söz konusu
çocuğun esenliği olduğunda Gençlik
Daireleri’nin en çok tartışılan uygulaması, çocukların ailelerinden rızaları
alınmaksızın onlardan koparılarak, himayeye alınmalarıdır. Asıl sorun ise
çocuklar ailelerinden alındıktan sonra
başlamaktadır. Bu konuda önleyici ve
tamamlayıcı çalışmaların yapılması ge-
rekmektedir. Başkanlığımız bu tespitten yola çıkarak Aile Eğitimi, Anne Baba Okulları, Çocuk Kulübü, Sosyal
Faaliyetler, Ahlak ve Değerler Eğitimi
gibi çalışmalarla birlikte, ailelere danışmanlık yardımı da sunmaktadır.
Bu problemler ortaya çıkmadan alınan önlemlerin yanında, böyle bir durumla karşılaşıldığında nasıl hareket
edileceği hususunda rehberlik hizmeti
vermek ve çocukların mağduriyetini
ortadan kaldırmak amacıyla, koruyucu
aile olmak için teşvik ve bilgilendirmelerde de bulunuyoruz. Ayrıca aileye
muhtaç olan çocuklara barınma imkanı ve barınma evleri oluşturulması gibi
farklı konularda çalışmalar da yürütüyoruz.
Koruyucu aile projeniz sadece Almanya’yı mı kapsıyor? Yoksa diğer Avrupa ülkelerinde de uygulanıyor mu?
Bu konu Almanya’nın yanı sıra Hollanda ve Belçika gibi diğer bazı Avrupa
ülkelerinde de oldukça önem taşıyor.
Dolayısıyla bu projeyi Almanya’dan
başlatıp, uzun vadede diğer Avrupa ülkelerinde de hayata geçirebilmeyi hedefliyoruz. Ancak dediğim gibi projeyi
ilk etapta Almanya’da uygulamaya koyarak, burada konu hakkında donanımlı bir hale gelmeyi arzuluyoruz.
Akabinde buradaki deneyim ve donanımlarımızdan yola çıkarak diğer ülkelere bu ve benzeri projelerin taşınması
hedefleniyor.
Eğitim Başkanlığının sunduğu eğitim hizmetleri dinî eğitim ile mi sınırlı?
Tabii ki bizim çalışmalarımızın en
önemli ayağını, burada doğmuş ve büyümüş çocuklarımızın inanç sahibi bireyler olmalarını sağlayan dinî eğitim
çalışmalarımız oluşturmaktadır. Fakat
biz yetişecek olan neslimizin her bakımdan donanımlı olmasına büyük
önem veriyoruz. Bu bakımdan çocuklarımızın eğitimlerini devam ettirdikleri okullarda daha başarılı olabilmeleri, zayıf aldıkları veya anlayamadıkları
derslerdeki problemlerine çözüm üretebilmeleri için okul derslerine yardım
kursları düzenliyoruz. Bunun yanı sıra
yerel lisanlarını geliştirebilmek, bilgilerini artırmak ve okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla kitap okuma
programları da yapıyoruz.
A v r u p a ’ d a y et i ş en ç o c u k l a r a v e
gençlere yine burada yetişmiş eğitmenlerin öğretmenlik yapması daha verimli sonuç la r alınması nı sa ğlayacaktır
kuşkusuz. Bu konuda geçtiğimiz ay
HAYAT
b a ş la t ı l a n “ H i z m e t İ ç i E ğ i t i m
O k u l u ” n a d e ğ i n m ek i s t i y o r u m . B u
okulun hedefleri nelerdir? Kendi eğitmenlerinizi yetiştirmek için yürütülen
başka çalışmalar da var mı?
İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim
Başkanlığı kendi bünyesindeki eğitimcilerine ve idarecilerine yaşam boyu
kaliteli ve sürekli eğitim çalışmaları düzenlemektedir. Gelişen ve değişen dünyada durağanlık öğretmenlerimizi geriye götürecektir. Bu okul projesindeki
çalışmayla Eğitim Başkanlığımızın temel amacı, eğitimle ilgili yeni gelişimleri, bilgi ve becerileri öğretmenlerimize kazandırmaktır. Eğitimde görev alan
eğitimcilerimize yeteneklerini gösterme imkanını vermek, yapılan çalışmaların verimliliğini ölçerek fayda-maliyet analizlerini ortaya koymak, öğretmenlere çocuk gelişim dönemleri ile ilgili bilgiler kazandırmak, öğretmelerimizin genel kültürlerini artırmak, pe-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 20 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
dagojik formasyon hususunda yeni bilgi ve becerileri kazandırmak, hizmetlerin daha düzenli yürütülmesini sağlamak, eğitime katılanlar aracılığıyla bölge ve şubelerde oluşan sorunları ele almak da bu projenin hedefleri arasındadır.
Alan bilgisiyle ilgili olarak yeni öğretme metodları geliştirilmesine de
yardımcı olacak bu çalışmalara katılan
eğitimcilerimize dersler konuların uzmanı olan kişiler tarafından verilmektedir. Ve katılımcılar eğitimleri tamamladıktan sonra sertifikalı birer uzman
eğitimci statüsü kazanmaktadırlar.
Özetle, Hizmet İçi Eğitim Okuluyla
ihtiyaç duyulan eğitimlerin verilmesi
ve Eğitim Başkanlığının oluşturduğu
vizyon ve misyon çerçevesinde hedeflenen amaçlara doğru toplu bir yönelim
ve ilerleme amaçlanmaktadır. Eğitim
ihtiyaçları bu yıl uygulamaya konulan
yeni eğitim sisteminin tamamlanması
ile daha etkin bir şekil alacaktır.
Çeşitli bölgelerinizde de eğitimin
daha iyi verilebilmesi amacıyla okullar,
kurslar açılmasına devam ediliyor. Bu
hususta ve kurumsallaşma konusunda
neler söylemek istersiniz?
Daha önce de kısaca belirttiğim gibi kurumsallaşma konusu gündemimizde olan ve oldukça önem taşıyan
bir konu. Bu konuda bölge ve şubelerimizde ciddi adımlar atılıyor. Genel
Merkez Eğitim Birimimizden, şubelerimize varana dek kurumsallaşma yönünde top yekün bir şekilde gösterilen
bu gayret, bu topraklarda artık misafir
değil yerli olduğumuz anlayışının yerleştiğinin işaretleridir. Yani insanımızın yaşadığı topluma entegre olduğunu, kaliteli eğitim kurumlarında kalifiyeli insanın yetişmesinin sağlanmaya
çalışıldığını göstermektedir.
Çalışmalarınızda hitap ettiğiniz camiadan ve resmi makamlardan beklen-
röportaj
tileriniz nelerdir?
Yaptığımız hizmetler insan endeksli
olduğu için tabii ki her kesimin ihtiyaçlarını gidermeyi ve insanımızı memnun etmeyi amaçlamaktayız. Bu manada böyle bir hizmeti gerçekleştirmenin
zorlukları da oluyor ve bu noktada camiamızın destek vermesi çok önemli.
Verilen desteklerle bu hizmetler daha
kolay yürütülecek ve daha geniş kitlelere ulaşacaktır.
Yapılan eğitim programları ise devletin yapması gereken çalışmalardır.
Biz bu faaliyetleri yaparak devletin eğitim çalışmalarına katkı sağlıyoruz.
Bundan dolayı devlet de bize maddi
manevi destekte bulunmalıdır. Velilerimizin de yapılan çalışmalara destek
vermelerini ve daha duyarlı olmalarını
bekliyoruz. Eğitim ve öğretimde kararlaştırılan programların kurumlarımızda aynı şekilde uygulanması da mevcut
başarımızı artıracaktır kuşkusuz.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er Uyum Kursunu Bitirenlere Diplomalarını Verdi
İnsanoğlunun Hayatı Uyumla Geçiyor
İTİB’in uyum kurslarına katılarak sertifika sınavını kazanan
29 öğrenciye sertifikaları düzenlenen törenle verildi. Burada konuşan DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er, “İnsanoğlunun hayatı uyumla
geçiyor. Uyumumuzda ilk müracaat ettiğimiz de annemizdir” dedi.
DİTİB kurslarıyla ilgili gazetemize
bilgi veren Eğitim ve Kültür Müdürü
Işık Uğurlu, genel merkez ve çevresinde 35 bin olmak üzere toplamda bugüne kadar 30 ülkeden 200 binin üzerinde insanın DİTİB’in kurslarına katıldığını aktardı
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği
(DİTİB) Eğitim ve Kültür Müdürlüğü’dün düzenlediği uyum kurslarına
katılarak sertifika imtihanlarında başarılı olan öğrencilere diplomaları törenle verildi. DİTİB Genel Merkezi’nde
düzenlenen ve moderatörlüğünü DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık
Uğurlu’nun yaptığı törene DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er de katılarak öğrencilere sertifikalarını takdim
D
etti. Burada kısa bir selamlama konuşması yapan Genel Başkan Er, “İnsanoğlunun hayatı hep uyumla geçiyor. Doğduğumuz andan itibaren dünya hayatına uyum başlıyor. Ve yine bizim uyumumuzda ilk müracaat ettiğimiz de
annemizdir. Bizi dünya hayatına uydurmaya, alıştırmaya çalışıyor. Gecesini gündüzüne katarak uyum sağlamamıza gayret gösteriyor” dedi.
Eğitimin uzun bir süreç olduğuna
dikkat çeken Prof. Dr. Er, “Eğitim uzun
soluklu bir iştir. Uyum uzun soluklu
bir meseledir. Sizler bir yıldır bu kurslara devam ederek uyumda önemli bir
merhaleyi geçmiş durumdasınız. Gönlüm arzu ederdi ki ben de arkadaşlarım
gibi size Almanca hitap edeyim. İnşallah ilerde bu da olur. Kursta başarılı
olan arkadaşlarıma sertifikalarınız hayırlı olsun diyorum. Görev alan öğretmen arkadaşlarımı tebrik ediyorum.
Bu tür kurslarımızı sürdürmek istiyoruz” dedi.
Daha sonra DİTİB Genel Başkanı
Er ve Genel Sekreter Suat Okuyan ba-
şarılı öğrencilere sertifikalarını takdim
etti.
DİTİB uyum kursları ve oranlarıyla
ilgili Türk basınına açıklamalar yapan
DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık
Uğurlu, uyum kurslarına katılanlar için
her iki ayda bir sertifika imtihanı düzenlendiğini bildiren Uğurlu, “Son sınava 31 öğrencimiz girdi, bunların 29’u
sınavı kazanarak sertifikalarını aldı. Sınavı kazanların 19’u B1 sertifikası, 10’u
A2 sertifikası aldı. Uyum Bakanı Maria
Böhmer’in uyum kurslarında başarılı
olup sertifika alanların oranı ortalama
yüzde 43 diyordu. Bizde yüzde 80’leri
buluyor. Bu da bizim daha organize çalıştığımızın bir işareti. Bu sınavları ilgili resmi daire yapıyor” dedi.
Sadece Türkiye kökenlilere değil,
tüm göçmenlere hizmet verdiklerini
hatırlatan Uğurlu, “Gördüğünüz gibi
öğrencilerimizin yaklaşık üçte biri Türkiye dışındaki ülkelerden. Senede 30
civarında farklı ülkeden insan kurslarımıza katılıyor. Müdürlüğümüz 1985’
ten itibaren toplam 17 bin kişiye Alma-
ca ve uyum kursları verdi ve çok başarılı bir şekilde sonuçlandırdı. Diğer eğitim kurslarıyla birlikte bu rakam 25 bini buluyor. Bunlar genel merkez ve çevresi, Almanya çapında bu rakam 200
bini aşıyor. Ayrıca şu ana kadar 70 binden fazla kişiye eğitim ve kültür alanında danışmanlık hizmeti verildi. Kültür
kurslarımıza da şimdiye kadar 10 bin
civarında öğrenci katıldı. Yani 35 bin
insan genel merkez ve çevresindeki eğitim ve kültür kurslarımızdan istifade
etmiş oldu. Ayrıca Dinlerarası Diyalog
ve Gençlik ve Spor Müdürlüklerimizin
hizmetleri var. Yani DİTİB’in Almanya’daki Türkler ve göçmenlerin uyumuna büyük katkısı olmuştur. Bütün birimlerimizle milyonlara hizmet vermiş
oluyoruz tabi” dedi. Eğitim ve Kültür
Müdürlüğü olarak senede 100 civarında seminer ve konferans düzenlediklerini bildiren Uğurlu, “Konferanslar Almanya’da ciddi şekilde uyuma katkı
sağlayan konferanslar. Örneğin gençlik, sağlık ve aile problemleri, uyuşturucu bağımlılığı” dedi.
HAYAT
Merhaba sevgili dostlar konuya
hemen giriyorum.
-Bir sabah işe vardım. Her zaman olduğu gibi kahve makinasından sütlü, şekersiz kahvemi çekiyorum. Bizim Sülo ile karşılaştık. Sülo dediğim yaşça benden bayağı
genç saf kalpli bir arkadaş. Baktım
gözleri kan çanağı gibi. Belli gece
uyumamış.
-Nedir bu hal Sülo? dedim.
-Abi sorma moralim çok bozuk.
Çok kötü bir rüya gördüm.
-Hayırdır inşallah dedim.
Sülo şüpheli şüpheli sağa sola
baktıktan sonra. Gel biraz abi diyerek beni sigara içilmeyen yemekhaneye çekti ve ilk masaya ilişti.
Bayağı meraklandım. Hele anlat
bakalım şu rüyanı rahatlarsın belki
dedim. Hazıra bakarmış başladı
anlatmaya.
-Issız dar bir yolda yalnız yürüyor idim. Bir anda etrafımı köpek
sürüsü sardı, ben kaçtım onlar kovaladı... Bağırıyorum sesim çıkmıyor. Sanki boğuluyor gibi oluyorum. Neyseki uyandım. Kan ter
içinde kaldım. Bir daha uyuyamadım, işte böylece sabahı ettim. Abi
sen az çok anlarsın. Rüyamı nasıl
tabir edersin diye sordu. Şaşırdım
kaldım ben nere rüya tabir etmek
nere. Aklıma rahmetli Babaannem
geldi. Çocukken korkarak uykudan uyandığımız rüyaları anlatırdık. Babannem tam bir Osmanlı
kadını idi. Hiç bir şey olmamış gibi
oğlum poponuz açıkta kalmış haydi uyumaya devam edin derdi. Ve
bizler de mışıl mışıl uykuya devam
ederdik. Böylelikle bizim rüyaya
takılıp kalmamızı önlemiş olurdu.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 21 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
Mustafa KASALAK
[email protected]
Bizim Sülo’nun Rüyası
ve Para Eden Köpekler
Bu misali Süloya vermeyi düşündüm. Uygun olmaz koskoca evli
barklı adam. Hafife almak gibi
olur. O ki bana güvendi. Önce rahatlaması için kendisine şükret ki
köpekler seni rüyanda kovalamışlar. Bizi gerçek hayatta kovalayanlar çok oldu. Baktım morali biraz
düzelir gibi oldu. Sülonun son zamanlar maddi sıkıntısının olduğunu bildiğim için; (Gerçi kimin
maddi sıkıntısı yok da..!)
- Yakın bir zamanda eline para
geçecek dedim.
- Bizim Sülo bir anda heyecanlandı, gözleri parladı.
-Abi ne zaman ve ne kadar PARA? diye sormaz mı?
- Ne zaman tam bilemiyorum
amma seni her kovalayan köpek
için 1000 Eurodan hesab et dedim.
Ve usulca işimin başına dönerken
baktım, bizim Sülo parmakları ile
kovalayan köpekleri saymaya başladı bile. Dışarı çıktım ve ellerimi
açarak duamı yaptım; “Allah`ım
ben bana düşeni iyi niyetimle yaptım, para ile ilgili kısmı sana havale ediyorum. Bu garip kulunu mahçup etme” diyerek. En güzel yere
havale ettim.
Aradan beş, altı gün geçti. Cumartesi sabahı telefonum çaldı.
Baktım bizim Sülo, önce tereddüt
ettim sonra “Alo” dedim. Sülonun
sesi çok net ve neşeli. Abi nasılsın?
özel köşe
İyiyim Sülo. “Abi hiç itiraz istemem
bugün seni yemeğe götüreceğim
diye ısrar etti. Hayırdır ne yemeği
diye ısrar etsem de karşı tarafa laf
anlatamadım. Yemekte bana anlatacakları var imiş, sürpriz dedi. Yemekten ziyade merakımdan dolayı
davetini kabul ettim ve akşama Hanau`da arkadaşımız Harun Yürünün kendine ve Hanau`ya yakışır
biçimde faaliyete yeni açtığı (Lalezar) Restaurantta saat 18`de buluştuk. Cama sıfır bir masaya oturduk
ve siparişleri verdik. Anlat hele şu
sürprizin nedir dedim. Sülo sen ne
güzel rüya tabir edermişsin be abi
diyerek söze başladı. Sana rüyamı
anlattıktan iki gün sonra elime bir
mektup geçti. 7 sene önce yaptığım
bir sigortadan tam 8300 Euro param birikmiş gönderdiler ve inanki
ilaç gibi geldi.Tam da darda idim
deyince, şaşırdım içimden keşke
ben de böyle bir rüya görse idim
diye iç geçirdim. Sülo abi yalnız
birşeyi anlayamadım dedi. Nedir o
anlayamadığın şey diye sordum.
Sen her bir köpek için 1000 Eurodan hesap et demiştin.Tamam sekiz köpekmiş demek beni kovalayan. 8 X 1000= 8000 Euro ediyor.
Fakat bu fazlalık 300 Euro neyin
nesi? diye sordu. O an camdan dışarı bakarken bir kedi gözüme ilişti. Gayri ihtiyarı seni kovalayan o
kadar köpeklerin içinde mutlaka
bir kedi vardır. Ama sen demekki
korkudan fark edememişsin işte. O
300 Euro kedinin değeridir. Etti mi
şimdi 8300 euro dedim.
- Sülo hah şimdi oldu. Allah
senden razı olsun abi dedi ve yemeğe koyulduk.
ATİB Fürth Türk Ocağı’nda Ahmet Tanyıldız Dönemi
TİB-Fürth Türk Ocağı, 35. olağan kongresini kendi dernek salonunda gerçekleştirdi. Batı Avrupa Türklerinin teşkilatçılık tarihinde
önemli bir konuma sahip olan Fürth
Türk Ocağı’nın 35. yıl kongresine,
ATİB Genel Başkanı İhsan Öner de katıldı.
Derneğin 34. Dönem Başkanı Gökhan Ulusoy’un görev süresinin tamamlanmasından sonra yapılan seçimlerde,
Ahmet Tanyıldız Fürth Türk Kültür
A
Ocağı başkanlığına seçildi.
Yoğun bir üye katılımıyla gerçekleşen kongrede, yeni başkan Ahmet Tanyıldız yaptığı teşekkür konuşmasında,
“Derneğimizin 35 yıllık tarihinin 32 yılında bizzat bulundum ve 16 yaşımdan
beri bu davaya gönül verdiğimden, hep
teşkilatımın hizmetinde oldum. Bundan sonra da olmaya devam edeceğim”
dedi. Konuşmasının devamında Ahmet
Tanyıldız; gençlere ve kadınlara yönelik
faaliyetleri önümüzdeki dönem daha
da yoğunlaştıracaklarını söyledi.
Bundan önce de, 6 dönem dernek
başkanlığı yapmış olan Ahmet Tanyıldız’a, ATİB Genel Başkanı İhsan Öner,
başkanlığının 7. döneminde başarılar
diledi. Yeni seçilen yönetim kurulundan özellikle genç nesillerin eğitimine
ve onlara teşkilat hayatında daha çok
yer vermelerini ve dernek lokaline gelebilecekleri ortamı hazırlamalarını, bekledikilerini söyleyen Genel Başkan, değişen Almanya ve hatta dünya şartları-
na göre kendimizi ve teşkilatlarımıza
hazırlamalıyız” dedi.
Fürth Türk Ocağı’nın 35. dönem
yönetim kuruluna aşağıdaki isimler seçildi:
Başkan: Ahmet Tanyıldız, Başkan
Yardımcısı: Ercan Camcı, Diğer yönetim kurulu üyelikleri: Faruk Tanyıldızz,
Timur Sakancı, Hacı Çayır, Osman
Camcı, Ömer Aktürk, Servet Özdemir,
Hacı Aktürk, Fethi Altıntaş ve Hacı Ali
Yaman.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 22 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
Münevver AYAŞLI: Bir Osmanlı Hanımefendisi’nin Portresi
AYŞE MİMAROĞLU • [email protected]
906 Selanik doğumlu Münevver
Ayaşlı nerede dünyaya geldiğini
söylerken şunu eklemeyi ihmal etmezmiş: “Umumi manada anlaşıldığı gibi Selanikli değil, Türk’üm!’’ Bu vurgudan Ayaşlı’nın Selanikli olmaktan dolayı
hayıflandığı zannedilmemelidir, haminne (yaşlı, saygı duyulan kadın) olarak tanınan Ayaşlı’nın Rumeli ve Selanik sevgisi kalbinden hiçbir zaman silinmemiştir.
Babası Evlad-ı Fatihan’dan Cafer Tayyar
Bey ve annesi Çerkes Abdi Paşa’nın kızı
Hayriye Şerif Hanım’dır. Ayaşlı, babasının asker olması münasebetiyle imparatorluğun çeşitli bölgelerini gezme ve tanıma fırsatı bulmuştur. Eğitimini Alman
okulu ve Fransa’da “College de France” ile
“Şark Dilleri” okullarında tamamlayıp
Arapça ve Farsça’yı da özel derslerle öğrenen Ayaşlı, 1947 yılında gazeteciliğe
başlamıştır. Tasavvuf konusunda gözardı
edilemez bir müktesebata sahip olan
Ayaşlı, Osmanlı’nın sosyal ve politik hayatı, İstanbul’un geçmişi ile bugünü, bununla birlikte toplumun gelenek, örf ve
âdetleri hakkında da geniş bir vukufiyete
sahipti(r).
1930 yılında, Cumhuriyet’ten önce ve
sonra sefirliklerde bulunmuş kıymetli bir
hariciye mensubu olan Viyana Büyükelçisi Sadullah Paşa’nın oğlu Nusret Ayaşlı
ile evlenen haminne, bu izdivacın ardından İstanbul Çengelköy’deki Sadullah
Paşa Yalısı’na yerleşmiştir ve yalısının kapısı her zaman açıktır, çünkü yalıda oturamayan fakir fukaranın da kendi sahip
olduğu imkanlardan yararlanmasını ister. Bununla birlikte Ayaşlı yalıda yaşamaya uzun süre devam etmez, yalının
beddualı olduğunu ve aileye iyi gelmediğini düşünür ve ailece Teşvikiye’ye taşınırlar. Haminne 1942 yılında annesi
Hayriye Hanım’ı, ardından 1944 yılında
ise eşi Nusret Bey’i kaybeder. Ve onun
için, çok uzun sürecek hüzünlü yıllar
başlar. Her ölüm gibi, bu erken ölümler
Münevver Hanım’ı çok sarsar. Ancak Yeni İstanbul Gazetesi’ndeki gazetecilik yılları onu yeniden hayata bağlar. Artık hayatını ve hatıralarını yazmaktadır. Köklü
aile yapısı ve eşinin bulunduğu önemli
devlet hizmetleri sayesinde birçok önemli ismi çok yakından tanımıştır ve hayatı
boyunca birçok yazar, şair ve ressam ile
yakından tanışmıştır. Her şeyden önemlisi Kayınpederi Sadullah Paşa’nın varlığıdır. Paşa saraydaki görevinden dolayı
devrin padişahları hakkında birçok olaya
şahit olmuştur. Ayaşlı’nın eşi Nusret Bey
vefatından önce, babasından dinlediği ve
öğrendiklerini Münevver Ayyaşlı’ya da
nakleder. Bu bakımdan, 1973 yılında yayımlanan, ‘‘İşittiklerim, Görüdüklerim,
Bildiklerim’’ adıyla yayımlanan hatıratı,
kültür ve edebiyat tarihi açısından büyük
önem taşımaktadır. Türk Edebiyatı’nın
hatıra türü yönünden oldukça fakir olduğunu düşünen ve bunun için çok üzülen
Ayaşlı, hatırat bırakmamayı ‘‘korkaklığı
mezara götürmek’’ olarak nitelendirir.
1
“Pertev Bey’in Üç Kızı” (1968), “Pertev Bey’in İki Kızı” (1969) ve “Pertev
Bey’in Torunları” (1976) adlı bir dizi romana da imza atan Ayaşlı, bu romanlarında Kafkas Cephesinde savaşmış Pertev Bey’i anlatır. Pertev Bey, aldığı yara
nedeniyle Kurtuluş Savaşına iştirak ede-
memiş bir Osmanlı Albayı’dır. Evinde
Osmanlı kültürünün yaşandığı Pertev
Bey ölür ve eşi ve 3 kızının yaşantıları romanda ayrıntılarıyla işlenir. Pertev
Bey’in eşi için artık yeni bir devir başlamıştır. Büyük kızı da erken yaşta vefat
eder. İki kızıyla devam ettiği hayatta en
Yerel Yönetimlerin Avrupalılaşması ile İlgili
Heyet Müsiad Nürnberg’i Ziyaret Etti
B tarafından desteklenen “YEREL
YÖNETİMLERİN AVRUPALILAŞMASI” isimli Eğitim Projesi
kapsamında Türkiye’nin çeşitli Valiliklerinden gelen bir grup Müsiad Nürnberg
ofisine bir ziyaret gerçekleştirdi.
14 kişilik heyetin arasında Kocaeli,
Van ve Muş Valiliklerinden şu kişiler bulunmaktadır:
KOCAELİ VALİLİĞİ
Mustafa GÜNİ (Vali Yrd.)
Abdullah ETİL (Vali Yrd.)
Adem YAZICI (Gölcük Kaymakamı)
Ali PARTAL (Başiskele Kaymakamı)
Gülay PARTAL (Başiskele Kaym. Eşi)
Enver DÜZ (İl AB Koord.)
KANDIRA BELEDİYESİ
Cengiz KAN (Belediye Başkanı)
MAHALLİ İDARELER KOCAELİ
ŞB.
Fikret AYMAN (Yön. Kur. Üyesi)
MUŞ VALİLİĞİ
Fatih DEMİR (Vali Yrd.)
A
Ayla DEMİR (Vali Yrd. Eşi)
Ahmet ÖKMEN (Uzman)
MUŞ BELEDİYESİ
Sadettin FERHATOĞLU (Başkan Baş
Danışmanı)
VAN VALİLİĞİ
Atay USLU (Vali Yrd.)
Sinan İMAMOĞLU (Koord.-Uzman)
Kocaeli Valiliği AB Projeler Koordinasyon Merkezi tarafından hazırlanan bu
önemli projede Müsiad Nürnberg yönetici ve üyeleriyle fikir alışverişinde bulundu. Projede amaç Almanya, İtalya,
Norveç, Çek Cumhuriyeti, Estonya ve
Letonyadaki yerel yönetimler incelenip
AB bakanlığına bir rapor gönderilecektir.
Müsiad Nürnberg Başkanı İsmail Satır yaptığı açıklamada böyle ziyaretlerin
kendilerini ziyadesiyle memnun ettiğini
dile getirdi ve ziyaretçilere Müsiad Nürnberg hakkında kısa bir bilgi verdikten
sonra kapımız herzaman bu tür ziyaretlere açıktır dedi.
küçük kızının evliliğinden doğan 4 torunu ile her türlü kültüre açık yetişen yeni
bir nesil meydana gelir. Biraz da bu nesli
merkeze alan romanlar, toplumdaki gözle görülür değişimlerin olumlu ve olumsuz yönlerini ve nice değerlerin kaybolduğunu satır aralarında okuyucunun
dikkatine sunar.
1973-1974 yılları arasında kaleme aldığı ‘‘Dersaadet’’ kitabında ise Ayaşlı, İstanbul’un tarihi kimliği, coğrafi dokusu
ve felsefesini anlatır, Osmanlı’ya duyduğu hayranlığı ve Osmanlı kültürüne bağımlılığını dile getirir: ‘‘Osmanlı Devleti,
ahlak, nizam ve ihlas üzerine kurulmuş
bir devlettir. Biz ahlak üzerinde çok duracağız. Zira Osmanlılar kadar dindar ve
İslam ahlakiyle ahlaklanmış olan ne başka bir millet ne de başında bulunan sultanlar gibi başka sultanlar gösterilebilir.
Osmanlı padişahları yalnız ve yalnız Allah rızası ve İla-yı Kelimetullah için harp
etmişlerdir. Kendi saltanat ve şanu şerefleri için Müslüman kırdırmamışlardır.’’
İstanbul Türkçesine özel bir ilgi ve
hayranlığı olan Münevver Ayaşlı’nın, güzel Türkçe yazan ve dili muhafaza etmek
için çabalayanlara karşı da büyük bir zaafı vardır. Seçkin bir ailede doğmasına, yine seçkin bir aileye gelin gitmesine ve
seçkin bir muhitte üst düzey kişilerle muhatap olmasına rağmen Ayaşlı tevazuunu
hiçbir zaman yitirmemiştir. Ayrıca Ayaşlı, İstanbul Vefa semtinde bulunan İlim
Yayma Vakfı’nın kurucuları arasında yer
almıştır.
1999 yılında vefat eden haminne bir
imparatorluğun çöküşü ve yeni bir devletin kuruluşuna şahitlik etmiştir. Bu sebepten okuyucu Münevver Ayaşlı’nın kitaplarında Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sancılarına yakinen şahitlik edebilir.
Vefatına kadar olan 93 yıllık hayatının
önemli bir bölümünde İstanbul’un kültür
hayatında sevilen ve hürmet gösterilen
bir Osmanlı hanımefendisi olmuş olan
Münevver Ayaşlı, İstanbul’un hareketli
kültür ve sanat hayatıyla iç içe olmuş ve
Türk Kültür ve Edebiyat tarihindeki kendine özgü, güzide yerini almıştır.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 23 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
haber
CSU Nürnberg’den Türk Açılımına Devam
SU Nürnberg-Kuzey İlçe Başkanlığı tarafından
her sene geleneksel olarak organize edilen yeni
yıl resepsiyonu bir çok Türk temsilçinin katılımı ile düzenlendi. CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach
Bölgebaşkanı ve Bavyera Maliye Bakanı Dr. Markus
Söder himayesinde yapıldı. 300 davetlinin katılımı ile
gerçekleşen resepsiyonda ayrıca Nürnberg-Kuzey CSU
Federal Milletvekili Dagmar Wöhrl, Nürnberg Beledi-
C
ye Meçlisi CSU Grup Başkanı Sebastian
Brehm, Nürnberg Belediyesi Ekonomi
Müşaviri Dr. Michael Fraas, CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Kadınlar Kolu
Başkanı Barbara Regitz, CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Uyum Kurulu
Başkanı İsmail Akpınar ve THY Nürnberg Müdürü Dr. Osman Hasırcı hazır
bulundular.
Söder, finans krize rağmen Bavyera
ekonomisi Almanya ve Avrupa’ da bir
numara
Bavyera Maliye Bakanı Dr. Markus
Söder yapdığı konuşmada, CSU’nun
Nürnberg ve çevresi için yaptıkları yatırımları ve ayırdıkları bütçeyi anlattı. Bakan Söder, geçmişte Münih ve Güney Bavyera ağırlıklı olan yatırımların kendinin göreve gelmesinden sonra adaletli bir
şekilde Nürnberg ve Kuzey Bavyera’ ya yönlendirileceğini vurguladı. Avrupa Birliği’nde yaşanan finans krizine de değinen Söder, Almanya’nın ve özelikle Bavyera’nın ekonomisinin krize rağmen Avrupa ve Dünya’
da halen öncü olmasının nedeninin CSU ve CDU’lu
hükümetler tarafından yönetilmesine bağladı. Bavyera’nın, Almanya’da tek borç geri ödeyen eyalet olduğunu söyleyen Maliye Bakanı, elde ettikleri bu ek finans
kaynakları ile uyum, eğitim, belediyelere, araştırma ve
geliştirme gibi önemli kalemlere ayıracaklarını söyledi.
Türk Hava Yolları Türkiye’yi tanıttı
Türk Hava Yolları CSU resepsiyonu’na bir stand ile
hazır bulunması davetlilerin çok ilgisini çekti. Çok
rağbet gören Stand’da Türk Hava Yolları ve Türkiye’nin
tanıtımı yapıldı. Nürnberg Türk Hava Yolları Müdürü
Dr. Osman Hasırcı’ da standa hazır bulundu ve CSU’lu
konuklara şirketini ve faaliyetlerini anlatdı.
Akpınar, “CSU’da Türk açılımı devam edecek”
CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Uyum Kurulu
Başkanı İsmail Akpınar gazetemize yapdığı açıklamada, CSU Nürnberg’in Türklere yönelik açılımın hızla
devam edeceğini bildirdi: “CSU’da yapdığım 15 yıllık
çalışmalar meyvesini vermeye başladı. Gördüğünüz
gibi sıkça Türk toplumu ile ve Türk toplumuna yönelik
çalışma yapıyoruz. 2011’de CSU Uyum Kurulu Başkanı olduktan sonra Türk toplumuna yönelik başlatılan
çalışmalar bu yılda hızlı bir şekilde devam edecektir.“
Almanya’nın En Tatlı Fuarı
Köln’de Açıldı
lmanya’nın Köln şehrinde açılan Uluslararası
Bisküvi ve Şekerleme Fuarı’nda (ISM 2013)
Türkiye 72 firma ile katıldı. Türkiye’nin partner
ülke olduğu geçen yılki fuara 64 Türk firması katılırken, bu yıl bu sayı 72’ye çıktı.
ISM fuarına katılan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker fuarın açılışında şunları söyledi: “Bu uluslalarası fuar sektörümüz için çok önemli
bir fuar. 43 yıllık bir uluslararası fuar ve Türkiye buraya
yüksek düzeyde katılım gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl
Türkiye partner ülkeydi. Bu yıl da büyük bir iştirakle
katılıyoruz. Bisküvi ve şekerli mamüller bizim aslında
tarihsel marka alanımız. Bizim kültürümüz, gıda sektörümüz ve tarımsal üretimimizin aslında en önemli
marka alanı bu alan. O nedenle dilimize de, kültürümüze de, edebiyatımıza, folklorümüze de yansıyan tatlı ve
şekerle ilgili bir çok deyimimiz, sözümüz var. Biz bunları gündelik hayatımızda tüketiyor, geliştiriyoruz.
Dünya pazarında bu ürünleri tanıtma konusunda Türkiye diğer ülkelerden daha önemli bir pozisyonda.“
Türkiye’nin dünyada önemli hammadde potansiyeli olduğunu dile getiren Eker, “Önemli bir potansiyelimiz var. Türkiye dünyanın fındık ihtiyacının yüzde
70’ini karşılıyor. Dünyada birinciyiz bu konuda. Dünyada kayısı üretiminde dünyada birinci bal ve çilek üretiminde ikinci, kestane, elma ve Antep fıstığında üçüncü, cevizde dördüncü, şeker pancarında da beşinciyiz”
dedi. Türkiye’deki şeker ihtiyacına ilişkin bir soru üzerine ise Mehdi Eker, Türkiye’nin 2,2 milyon ton şeker
üretimi olduğunu vurgulayarak, bu oranın bazen Bakanlar Kurulu kararıyla arttırabildiğini söyledi.
Bakan Mehdi Eker daha sonra katılımcı firmaların
stantlarını ziyaret ederek onlara katılım sertifikalarını
takdim etti. Eker program sonunda Köln Büyükşehir
Belediye Başkanı Jürgen Roters ile bir süre görüştü.
Eker, Roters’e lokum ve seramik bir tabak hediye etti.
Fuara 68 ülkeden toplam bin 402 firma katılıyor.
A
HAYAT
ORU 1: Merhaba Erhan Bey; Ben
Selçuk Ç. 48 yaşındayım, 25 yıldır Almanya’dayım. 1989 yılından beri burada çalışmaktayım. Türkiye’de İstanbul’da ikamet etmekteyim. İleride Türkiye’ye kesin dönüş
yapmak istiyorum. Ve Türkiye’den
emeklilik işlemlerimi tamamlamak istiyorum. Araştırmalarıma göre Türkiye’de hiç sigortam bulunmadığından
emekliliğimin Bağ-Kur’a sayılacağı
bilgisini aldım. Ben hangi kurumdan
hangi şartlarda ve nasıl emekli olurum? Şimdiden çok teşekkür ederim.
Hayırlı günler.
CEVAP 1: Değerli okurum; Türkiye’de hiç çalışması bulunmayanların
borçlanması ve emekliliği Bağ-Kur’a
sayılmaktadır. Fakat Yargı yolu ile
Yurtdışında çalışması bulunanların,
işe giriş tarihleri Türkiye’den sigorta
başlangıcı olarak sayılmaktadır. Bu sebeple SSK`dan emekli olarak, daha az
gün borçlanarak daha erken emekli
olabilir ve daha yüksek maaş almaya
hak kazanabiliyorsunuz. İyi Günler.
MAVİ KART
SAHİPLERİ MÜJDE!
SORU 2: Hayırlı Günler Erhan
Bey; Ben Ramazan Ş. Eşim ve ben mavi kart sahibiyiz. Sosyal haklarımızın
saklı olduğunun bilincindeyiz, fakat
borçlanma yapamamaktayız. Eşim ve
ben Türkiye’den emekli olmak istiyoruz. Sizin yazılarınızı ve televizyon
programlarınızı takip ediyoruz. Türk
vatandaşlığına geçmemiz mi gerekiyor yoksa bu şekilde nasıl emekli ola-
S
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 24 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
Erhan NACAR
www.erhannacar.de
TÜRKİYE’DEN EMEKLİ OLACAKLAR DİKKAT!
YURTDIŞI İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ TÜRKİYE’DEN
BAŞLANGIÇ SAYILIYOR!
biliriz? Bilgilendirirseniz sevinirim.
Başarılarınızın devamını diliyoruz,
hayırlı günler.
CEVAP 2: Sevgili okurum; Mavi
kart sahipleri artık Türkiye’den borçlanma yapabilmekte, fakat sosyal güvenlik kurumunun sıkıntı çıkardığı bu
durum Yargıtay yolu ile açılmıştır.
Binlerce mavi kart sahipleri yargı yolu
ile emekli olmuş bulunmaktadır. Emsal kararlar ve detaylı bilgi için
www.ilkedanismanlik.com sitesini ziyaret edebilirsiniz ve 0151-47025407
Wuppertal’de Gençlik Gecesi
ve 0711-50461068 nolu telefonlardan
öğrenebilirsiniz. İyi günler.
TÜRKİYE’DEN BİR AN
ÖNCE DOSYA AÇIN!
SORU 3: İyi Günler Erhan Bey;
Ben Selma İ. 34 yaşındayım. Annemin
Türkiye’de emeklilik işlemleri için 8.
ayda İzmit’e gittim. Ev hanımı sürelerini borçlanma müracatında bulundum. Ve geçen ay 65bin tl sosyal güvenlik kurumunun hesabına yatırdık.
Fakat sizi takip etmeye başladığımızdan beri yanlış yaptığımızın farkına
W
yoğundu.
Açılış konuşmasını Cemiyet Başkanı
Abidin Temel’in yaptığı programda Gençlik Teşkilatı başkanı Kazım Mollamehmetoğlu ve Bölge gençlikten Sinan OK günün anlam ve önemine uygun veciz birer
konuşma yaptılar.
İzzettin İliş’in sunuculuğunu yaptığı
programda Eski Gençlik başkanı Mevlana
Şahin Açık artırmalarla Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor Formalarını Açıkartırmada güzel rakamlarla satıldığı programda Stuttgart Freuden
Stadt’dan misafir Zonguldak Ereğli Kaptaş
Üveykli Köyünden Erkan Yanık da açıkartırmada el yazımı Bismillahirrahmanirra-
him yazılı tabloyu alanlardan biri oldu.
Birbirinden güzel elişlerinin sergilendigi programda Ticaret Başkanı Sabri Özkan Basın ve Gazetemiz konulu neşeli bir
Fıkra anlattı. Gençler arasında yapılan yoğurt yarışında gençler kıyasıya yarıştılar.
Çevredeki vatandaşlarımıza yönelik
sosyal ve kültürel hizmetleri ile takdir kazanan Wuppertal Milli Görüş Teşkilatı vatandaşlarımızın hoşca vakit geçirmesini
sagladı.
Yarışmalar arasında Balon patlatma
ve Güzel Ezan Okuma yarışması yapıldı
dereceye giren yarışmacılar hediyelendirildi. Çekilişler ve ikramların da yer aldıgı
program gece geç vakitlere kadar devam
etti.
Programın kapanış Kur’an-ı Kerimi
Mustafa Özdemir okudu.
vardık, Bağ-Kur`dan değil SSKdan
emekli olma imkanı olduğunu ve
65bin tl yerine 38bin tl ödeyerek daha
fazla emekli aylığı almaya hak kazandığımızı öğrendik. Benim sorum BağKur`a ödediğimiz parayı geri çekebilirmiyiz ve işlemlerimizin geri kalanını SSKdan devam ettirebilir miyiz?
Ayrıca benim yaşım emeklilik için erken fakat ileride yararıma olabilecek
bir şey varsa gerekli müracaatlarda
bulunmak isterim. Teşekkür ederim
başarılarınız daim olsun.
CEVAP 3: Sevgili okurum; Anneniz için Bağ-Kur`a ödemiş olduğunuz
borçlanma tutarını geri iade alabilir.
Ve işlemlerinizi SSKdan tamamlayabilirsiniz. Müracatlarınız için gerekli dilekçe örnekleri ve izlemeniz gereken
yol haritasını mail adresinize gönderiyorum.
Sizin için de ileride emekliliğiniz
için şu an dosya açmanız şart oldu diyebiliriz. Çünkü sadece Türkiye’de bulunan borçlanma yolu ile emeklilik yasası ileriki yıllarda kalkabilir. Ve
emeklilik sizin için bir hayal olabilir.
Bu yüzden 18 yaşını doldurmuş herkes Türkiye’den dosya açsın, hiçbir ücret ödemenize gerek yok, bu işlem sadece ileride yasa değişikliğinde hakkınızın kaybolmaması için yapılacak bir
işlemdir. Detaylı bilgi için bize ulaşabilir ve sosyal güvenlik uzmanlarımızdan destek alabilirsiniz. İyi günler.
ÜCRETSİZ DANIŞMA HATTI
0090 444 0 860
Türk Mobilya Firmaları Köln’de Görücüye Çıktı
er yılın Ocak ayında açılan Uluslararası Köln Mobilya Fuarı kapılarını
beklenen yüzbinlerce ziyaretçiye yine
açtı. 17 Türk firmasının katıldığı Imm Köln
2013’ün bu yılki fuarında mutfak ve ev tasarımlarının birarada sergileneceği ve PRIME,
COMFORT, SMART, SLEEP, PURE konsept
başlıkları altında düzenleniyor. Köln Fuar müdürü Gerald Börse geçtiğimiz yıla göre %
17`lik artışla dünyadan 1250 firma bu yılki
Köln Mobilya fuarına katıldığını bildirerek, ziyaretçilerin daha çok mobilyaların hangi
üründen yapıldığını, elektrikli aletlerin ekonomik olup olmadığını sorguladıklarını basınla
paylaşırken, Living Kitchenle beraber olan
mobilya fuarının bu yıl daha geliştirildiğini yenilendiğini bildirdi.
Köln fuarına global markalarımızdan Arçelik Beko‘yla beraber geniş bir alana kurduğu,
Living Kitchen bölümünde ben de varım derken, Vestel de görkemli standıyla göz doldurdu. Fuarın son 7 yıldır sürekli katılımcısı Egenin İncisi İzmir Torbalıdan katılan‚ „Yatsan“
bazalı yatak ve kanepe gurubu fuarın en istikrarlı Türk markalarının başında yer alıyor.
YATSAN (SERKAN CANÖZDEN): Son 6
H
uppertal Milli Görüş Camii
Gençlik teşkilatının düzenlemiş olduğu gençlik gecesine ilgi
dosya
yıldır sürekli fuara katılan, bünyesinde Tempur, Serta, Sealy, King Koıl’die bulunduran
YATSAN gurubunun fuar müdürü Serkan Canözden Avrupa pazarından oldukca memnun
olduklarını söyledi. Özellikle Almanya, Hollanda, Fransa, başta olmak üzere Avrupalı bayileri aracılığıyla Türk tebasının dışındaki
uluslararası müşteri portföylerine ulaşmanın
gururunu yaşadıklarını gazetemizle paylaştı.
TERMİKEL (ANKARA): Büyük bir standla Avrupa`da görücüye çıkan firmalarımızdan biri de Ankaradan katılan Termikel gurubu da fuarın ilk açıldığı günde en yoğun ziyaret edilen standların başında gelenlerden oldu.
Termikel Muhasebe Sorumlusu Filiz Öztürk,
Almanya`nın Ham şehrindeki Avrupa Genel
bayiliği yanı sıra dünyanın farklı ülkelerine
üretimlerinin yüzde %60`ını ihracat yaptıklarını bildirdi. Fuara İstanbuldan 7, İzmirden 3.
Ankara, Manisa, Amasya Merzifon, Kayseri,
Eskişehirden birer Türk firması katılıyor.
KÖLN FUARINA KATILAN TÜRK
FİRMALARI: Adas, Arçelik, Beko, Bexel, Cadı, Dolmenlenler, Femas, Kromevye, Motorfan, Ödül, Platform, Polyatak, Silverline, Simfer, Termikel, Vestel, Yatsan
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 25 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
dosya
Gurbetçilerimiz Yaşlılıklarını da Bulundukları Ülkelerde Geçiriyorlar
aklaşık yarım asır önce Avrupa`ya iş, aş
umuduyla giden gurbetcilerimizin bir
kısmı, emekli olduktan sonraki hayatlarını da bulundukları ülkelerde geçiriyorlar.
Bu çerçevede Almanyadaki huzur evlerinde,
artık Türk vatandaşlarımız da barınıyorlar.
TC Köln Baş Konsolosluğu tarafından başlatılan bir çalışmayla, Köln ve civarındaki huzur
evlerinde ikamet eden yaşlı vatandaşlarımız,
kendileri gibi Türk gönüllü özel yetişen bayanlar
tarafından ziyaret edilip, manevi moral destek
verme amaçlı bir projeyi yürürlüğe koydu.
T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve eşi Vildan Basa’nın başlattığı projeye başta
DiTiB ve IGMG teşkilatları kadın kolları olmak
üzere farklı derneklerin bayan üyeleri katılım
sağlıyorlar.
Konunun uzmanı Nagihan Arslan Yüreğir
Y
hanımın vermeye devam ettiği seminerler sonunda alınan serttifikalarla, burada eğitimden
geçen bayanlar resmi olarak Alman huzur evlerinde haftanın belirli günleri girip, Türk ya da
Alman yaşlılarla ilgilenme moral desteği verme
gibi, sırf gönüllülüğe dayalı hayırlı bir çalışmada
bulunacaklar.
Günde bir buçuk saat (90) dakika yardıma
ihtiyacınız varsa, ve bu bakımınız altı (6) aydan
fazla sürecekse yardıma ihtiyacınız var demektir. Bu durumda bakım sigortasına başvurma
hakkına sahip oluyorsunuz.
Nagihan Arslan Yüreğir seminerde önemli
bilgileri kursiyerlerle paylaştı. Sağlık sigortası ve
Bakım sigortasının ayrı ayrı çalıştığının önemle
altını çizen Yüreğir konuşmasını söyle sürdürdü.
Destek ve hareket organlarındaki kayıplar, bir
insan felç geçirdikten sonra fonksiyon düzensizlikleri, bazen sağ yada sol tarafında düzensizlikleri olabiliyor. İç organlarda veya duyu organ
düzensizlikleri kaybı olabiliyor. Eğer bir insan
deprasyon ya da psikozları varsa olmayan şeyleri varmış gibi görebiliyor. Bu tip rahatsızlıklar sigortanın bakıma muhtaç kısmına giriyor ve yardım desteği hakkı doğuruyor’’ diyerek sigortalara başvuru formundan, evlere sigorta tarafından
gönderilen ziyaretcilere, hakedişteki bazı inceliklere, kadar bir yığın teknik konuları kursiyerlerle paylaştı.
Seminerin bir kısmında kursiyerleri ziyaret
eden T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal
Basa her zaman bu ve buna benzeri kültürel ve
sosyal tüm aktivitelerde konsolosluk himayesinin sürdürüleceğini bildirdi.
Dünya hayatının en kıymetli nimeti, en güzel süsü olan çocevherini, özünü ve tarihini bilen nesiller olarak eğitip yetişti-
rebilirsek, değil Avrupa`da dünyanın neresinde yaşarsa
yaşasın, kendi inancı, kimliği ve değerleriyle yaşamayı
başaracaktır. Bunu başarabilmek için İslam`a göre evliliği
ciddiye alıp, sorumluluk taşıyan aileler kurmak zorundayız.
Osman ARSLANTÜRK
1969 Trabzon / Of`ta
doğdu. İlkokulu ve aynı
zamanda hafızlığını burada tamamladı.
Orta Öğrenimini Trabzon
ve İstanbul Fatih İmam
Hatip Liselerinde tamamladı.
100. YIl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun
oldu.
T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve T.C. Milli Eğitim
Bakanlıklarında
görev
alan yazar; Avrupa`da
İrşad ve Eğitim alanlarında hizmet vermektedir.
4Karizma ve Dini Liderlik4
adlı bir araştırma kitabı
da bulunan yazar, evli ve
dört çocuk babasıdır.
Kuracağımız bu ailenin huzuruna, geleceğine, çocuk eğiti-
mine her yönüyle işin başından itibaren çok önem verip çalışmalıyız.
Yaşadığımız Avrupa`da çocuklarımızı yetiştirirken, inanç ve
değerlerimizden, örf ve adetlerimizden taviz vermeden
maddi ve manevi olarak mükemmel bir şekilde yetiştirmek zo-
rundayız. Allah (c.c.), muhafaza buyursun, bunu başaramazsak dağılan tesbih taneleri gibi her yönüyle asimile ve yok
olmaya mahkumuz.
Bu bakımdan Avrupa`da müslüman aile yapımızı ve çocuklarımızın eğitimini, insanlarımızın eğitimini; en önemlisi de iyi
bir insan ve müslüman olarak yetiştirebilmemiz için bu kitabı
kıymetli büyüklerimizle, bütün anne ve babalarla, çocukları-
mızla, gençlerimizle, öğretmen ve eğitimcilerimizle, kısacası
ilgili makam ve sorumluluk taşıyan herkesle paylaşmayı uygun
gördük.
Bu kitabımız dikkatlice okunup, uygulandıktan sonra, inançlı,
başarılı ve eğitimli çocuklarımızın yetişeceği ve ailelerin ge-
leceğe güvenle bakacağı kanaatindeyiz.
Çalışmak bizden muvaffakiyet Allah (c.c.)`tandır.
Yazarımız Osman Arslantürk’ün
Kitabının Yeni Baskısı Çıktı
A V R U P A ` D A M Ü S L Ü M A N A İ L E V E Ç OC U K E Ğ İ T İ M İ · OS M A N A R S L A N T Ü R K
cuklarımızın inançlı, ahlaklı, şuurlu, şahsiyetli, aslını, esasını,
Yazarımız Mahmut Aşkar’ın Yeni Kitabı Çıktı
Siparişlerinizi bir telefonla kapınıza teslim ediyoruz
Hanau
Edisonstr. 6 . 63457 Hanau
Tel: 06181-9456821
Frankfurt (Frischezentrum)
Josef-Eicher-Str. 10 . 60437 Frankfurt
Tel: 0163-2022024
At)
(Kardan
adam)
DÜŞÜNCE DÜNYASI
saniyede
20 kilometre
Güneş’imiz
saniyede
20 kilometre
Güneş’imiz
binbirkm.)
birHerkül
hızla Herkül
ve
(saatte(saatte
72 bin72
km.)
hızla
ve
arasında
bulunan
Lyra takımyıldızları
Lyra takımyıldızları
arasında
bulunan
Vega yıldızına
etmektedir.
Vega yıldızına
doğru doğru
harekethareket
etmektedir.
olmadan
bir günde
2
Farkında
Farkında
olmadan
bir günde
2
kilometreye
yakın
yol alıyoruz.
milyonmilyon
kilometreye
yakın yol
alıyoruz.
İlminyüzyılda
20. yüzyılda
ancakancak
keşfe-keşfeİlmin 20.
debildiği
bu gerçeği,
Kur’an-ı
debildiği
bu gerçeği,
Kur’an-ı
Kerim,Kerim,
günümüzden
seneaçık
önce açık
günümüzden
14001400
sene önce
açık anlatıyor:
şöyle anlatıyor:
açık şöyle
de yörüngesinde
yürüyüp
“Güneş“Güneş
de yörüngesinde
yürüyüp
gitmektedir.
Bu hüküm
üstün hüküm
ve hikmet
Bu üstün
ve hikmet
Bir zamanlar
insanoğlu
Batlamyusgitmektedir.
Bir zamanlar
insanoğlu
Batlamyus
takdiridir.”
asin, 38)
Allah’ınAllah’ın
takdiridir.”
(Yasin,(Y
38)
teorisine
sahipbocalayıp
çıktı, bocalayıp
teorisine
sahip çıktı,
durdu. durdu. sahibi sahibi
bile Kur’an-ı
Kerim’in
Bu bileBu
Kur’an-ı
Kerim’in
açıkçaaçıkça
bir bir
Güneş’in
görünürdeki
hareketine
Güneş’in
görünürdeki
hareketine
olduğunu
gösteriyor.
olduğunu
gösteriyor.
aldanarak
Dünya’yı
sabit, Güneş’i
de mucizemucize
aldanarak
Dünya’yı
sabit, Güneş’i
de
onun etrafında
dönüyor
onun etrafında
dönüyor
sandı. sandı.
İnci İnci
Karaman
Karaman
Şu ayetler
de oldukça
ilgi çekicidir:
Şu ayetler
de oldukça
ilgi çekicidir:
bir çıktı,
Galileaksini
çıktı, aksini
ayın hareketleri
bir hesaBatı’daBatı’da
bir Galile
sa- sa“Güneş“Güneş
ve ayınvehareketleri
bir hesaOnaGüneş
göre Güneş
ba göredir.”
(Rahman,
vundu.vundu.
Ona göre
sabitti,sabitti,
DünyaDünya
ba göredir.”
(Rahman,
5) 5)
güneşin
etrafında
dönüyordu.
Galile’nin
güneşin
etrafında
dönüyordu.
Galile’nin
“Ne güneş
aya yetişip
“Ne güneş
aya yetişip
çatışır,çatışır,
ne de ne de
yüzyılda
16–17.16–17.
yüzyılda
gece gündüzü
Her
biriayrı
ayrı ayrı
gece gündüzü
geçer. geçer.
Her biri
ayrı
savunduğu
savunduğu
yörüngelerde
yürürler.”
(Enbiya,
yörüngelerde
yürürler.”
(Enbiya,
33) 33)
bu tez,bu tez,
“Geceyi,
gündüzü,
“Geceyi,
gündüzü,
güneşigüneşi
ve ayı ve ayı
benimsendi.
benimsendi.
yaratan
Her
biri yörüngekendi yörüngeyaratan
O’dur.O’dur.
Her biri
kendi
Oysa âlimleri,
İslam âlimleri,
Oysa İslam
sinde seyreder.”
(Enbiya,
sinde seyreder.”
(Enbiya,
33) 33)
Galile’den
7–8
yüzyıl
önce
aynı
tezi
Galile’den 7–8 yüzyıl önce aynı tezi
İlim geliştikçe
Kur’an’ın
benzersiz
Kur’an’ın
benzersiz
atmışlardı.
yüzyıllarda). İlim geliştikçe
ortayaortaya
atmışlardı.
(9–10.(9–10.
yüzyıllarda).
bir mucize
büyük büyük
bir mucize
olduğuolduğu
gerçeğigerçeği
daha daha
Şimdi
bir basamak
daha ilerledi.
Şimdi ilim
birilim
basamak
daha ilerledi.
iyi anlaşılmakta,
görmeyen
de
iyi anlaşılmakta,
görmeyen
gözler gözler
de
Güneş’in
bütün sistemiyle
Güneş’in
bütün sistemiyle
birliktebirlikte
hare- haregörebilmektedir.
görebilmektedir.
KOMİK
BİLMECELER
KOMİK
BİLMECELER
Kolu vKolu va
ar
r,
bacağ baca,ğı
ı
y
Dikdö Dikdyöortk, ok,
rtgeni geni
v
kares karesvai r, ar,
i y o k. y o k.
(Kap (Kapı)
ı)
ayak kayak
İki kırkİki kır
inbcireleşince
ş
le
ir
b
r? r?
o
ne lu ne olu
ile a ile
KıymaKıym
arasında
arasaında
mıymamıym
fark var?
nevar?
ne fark
a ile
kıyma ile
(Biri
(Biri kıym
ri diğeri
diğelır,
yapılır, yapı
) a ile…)
mıym
mıyma ile…
uar) muar)
(Ferm (Fer
k deği
kaval,k değil,
ama
sekkava
ama
YüksekYük
l,n değil,
deği
insa
n
insa
ama
r
ama
Güle
r
Güle
nir,gizlenir,
gece
gecer,gizle
r, geze
düz
geze
GündüzGün
r?nedir?
lım bu
bu nedi
Bilinlımbaka
Bilin baka
(Güneş)
(Güneş)
MİNİ TEST
4) Subhanallah, Elhamdülillah, Allahu
Ekber kelimeleri aşağıdakilerden hangi şekilde
adlandırılırlar?
a) Tespih sözcükleri
b) Tövbe duaları
c) Ezan Duası
5) Hangileri yanlış eşleştirilmiştir?
a) Terzi-Mezura
b) Doktor-Stetoskop
c) Manav-Mala
6) Yazılışı aynı, manaları farklı olan kelimelere ne denir?
a) Eşsesli kelimeler
b) Eşanlamlı kelimeler
c) Zıt anlamlı kelimeler
1) Aşağıdakilerden hangi kelime alfabe
sıralamasına göre en sonda yer alır?
a) Ağabey
b) Ağustos
c) Ağrı
2) Sunta, tahta, ağaç ve ağaç malzemeleri
kullanarak dolap, sehpa gibi şeyler üretip
satan meslek dalı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Mağaza
b) Marangoz
c) Doğramacı
3) 5 adet kuşla 7 adet kedinin ayak
sayılarının toplamı kaçtır?
a) 24
b) 36
c) 38
7) Aşağıdaki besinlerden hangisini hem
sebze hem de meyve olarak tüketiriz?
a) Havuç
b) Brokoli
c) Armut
8) Özellikle Türkiye’nin çok kar alan yüksek bölgelerinde kurulmuş olan, teller üzerinde
kayarak ilerleyen hava taşıma aracına ne
denir?
a) Balon b) Bot c) Teleferik
9) Sekiz-dokuz-altı-yedi-bir-üç-beş. Yandaki tek sayıların toplamı kaçtır?
a) 15 b) 25 c) 18
Ayşegül Akakuş Akgün
il,
Tarlada yeş
Bakkalda siya h,
Evde kırmızı.
MÜSLÜMANLAR MUHASARA ALTINDA
Muhammed Mustafa’ya (S.A.V.)
peygamberlik verildiğinin yedinci
senesinde, Mekke-i Mükerreme’deki müşrikler, Müslümanların günden
güne artıp kuvvet bulduklarını
görünce onlara eziyetlerini bir kat
daha arttırmışlardı.
Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)
mensup olduğu Beni Haşim’in
ihtiyaç içinde yaşamaları için
kendileriyle her türlü alışverişi ve
münasebeti kesmişler hatta bu hususta bir ahitname de yazıp Kâbe-i
Muzzama’nın duvarına asmışlardı.
Artık Peygamberimizin kabilesi Beni Haşim’den olanlar,
gerek Müslüman olsunlar ve gerek
olmasınlar Ebu Talip’in mahallesinde
mahsur bir vaziyette kalmış, son
derece sıkıntıya uğramışlardı. Diğer
Müslümanlar da gelip bu mahallelere
toplanmışlardı. Bu kuşatma üç yıl
devam etmiş nihayet bu ahitnamenin evvelindeki “Bismik’allahümme”
(isminle ya Allah) ibaresinden başka
bütün yazılarını güvelerin yemiş
olduğunu Peygamber Efendimiz bir
mucize olarak haber verdi.
Gidip baktılar, bu hakikati
anlayınca müşrikler biraz utandılar.
Haşimiler aleyhindeki ittifakları
bozdular, Beni Haşim de kurtulup
biraz nefes aldı.
BIRAKTIĞI YERD E O
TLUYOR
Bir gün Hoca, yükleyeceği
kadar odun yükler eşeğine; bal
tası
ile baltasını da üstüne atar:
“Haydi, uzun kulaklı arkada”
der. “Sen şu dağ yolundan
git, ben
de dere boyundan. De baka
lım,
hangimiz daha erken inece
ğiz
köye?”
Mübarek adam, bir taş üstü
nde
dinlenmeden, mendilini çıkar
ıp
alnının terini kurulamadan,
yürü
babam yürür!
Bir de, kan ter içinde köye
gelir
ki, daha ortalıkta adı, sanı yok
eşeğin.
“Bin kere maşallah, ben eşekten daha
yürükmüşüm!” diye güler.
Karısı da:
“Ya, maşallah, bugün eşeği
de geçtin” diye güler.
Kılı kırk yarmanın zamanı mı?
Bu söze yüzünü buruşturacağın
a,
Yorgun, argın dönüp gider ki,
oturur, eşeğin yolunu bekle
r Hoca. seninkinin
hiçbir şey umurunda
Bir bekler, gelmez, iki bekle
r,
değil, yayılıp duruyor!
gelmez; üçüncüsünde, içine
bir
Doğrusu bu hale Hoca’nın
korku düşer.
canı
sıkılır:
“Be birader, sen hâlâ bıraktığım
yerde otluyorsun, gayri bu
kadar
da eşeklik olmaz ki, var ne
halin
varsa gör!” der, dönüp evin
yolunu
tutar.
BİR KISSA BİN HİSSE
ket ettiğini
söylüyor.
ket ettiğini
söylüyor.
(Fır-
GÜNEŞ
ALLAH’I
GÖSTERİYOR
GÜNEŞ
ALLAH’I
GÖSTERİYOR
Muslu
k n ed
en
damla
damla
akar?
(Ha
olduğ sta
u için
)
ta
oşa n a
Hızlı k
ir?
n e d en
(Çay)
Duruşu ömür,
Gözleri kömür,
Soğuk donduru r,
Sıca k öldürür.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 27 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
röportaj
Göçmen Olmak Bile Başlıbaşına Bir Risktir
lman medyası tarafından sürekli gündemde tutulan ve zaman zaman da çarpıtalarak
‘Müslüman göçmen kadınları’nın meselelerini yazarımız Mahmut Aşkar
bir Türk Psikologu Dr. Emine Seçmez’le1 konuştu.
M.Aşkar: Farklı din ve buna bağlı
olarak farklı kültürün hakim olduğu
bir ülkede müslüman göçmen, hele
bir de kadın olmak, birçok psikolojik
sıkıntıları da beraberinde getirdiğini
zannediyorum. Bir psikolog olarak sizin gözlemleriniz nelerdir?
Dr. Seçmez: Belki öncelikle şunu
belirtmek lazım. Göçmen olmak zaten tek başına Dünya Sağlık Örgütü
tarafından bir sağlık riski olarak kabul
edilmiştir. Yani tartışılan, üzerinde fikir yürütülen bir nokta olarak değil,
uzmanların üzerinde fikir birliği ettikleri bir sağlık riski faktörüdür göçmen olmak. Bu sadece MüslümanTürk toplumuna has bir özellik olarak
değil, dünyanın neresinde olursa olsun her hangi bir ülkede göçmen olarak yaşıyorsa onun da bir tane sağlık
riski var demektir. Tabi bu sağlık riskini hem bedensel hem ruhsal anlamda anlamak gerekiyor. Bir tanesi sadece göçmen olmanın getirdiği risk faktörü bir diğeri de inanç ve kültür olarak farklı olan bir toplum içerisinde
yaşıyor olmamızdır. Yine genel anlamda baktığımızda hangi toplum yapısı olursa olsun, hangi ülke olursa olsun, ister kalkınmış, ister kalkınmamış, ister doğu ülkeleri, ister batı ülkeleri, genellikle toplumun sıkıntılarını çoğunlukla omuzlarında taşıyan
veya birebir o sıkıntılarla yüzleşen durumda veya üstesinden gelme durumunda olan çoğunlukla kadınlar olmuşlardır.
M.Aşkar: Birinci ve ikinci nesille
veya birinci nesille kıyaslama yaptığınız da birinci neslin kadınlarıyla
üçüncü neslin kadınları arasında size
göre psikolojik problemlerle ilgili nasıl bir gelişme var?
A
Dr. Seçmez: Ben, yeni nesillerin
problemleri daha az diyemem. Veya
ikinci nesil daha rahattı da diyemem.
Her neslin kendi yaşadığı dönemle ilgili sıkıntıları belki içerik olarak farklılık gösteriyor ama aynı şekilde yük
oluşturuyor insanların üzerinde. Yani
birinci nesil kadınlarımızın sıkıntıları, problemleri, ihtiyaçları daha farklıydı. Şu an ikinci, üçüncü, hatta dördüncü nesil dediğimiz daha belki üç
yaşında, beş yaşında olan neslimizden içerik olarak farklı problemleri
vardır. Ama meselelere sübjektif olarak baktığımızda insanın üzerinde
oluşturduğu stres faktörü açısından,
üstesinden gelmekle yükümlü olduğu
konular açısından baktığımızda aynı
sıkıntılar yaşanıyor diyebilirim.
M.Aşkar: Peki bu ruhi sıkıntılar
psikolojik sıkıntılar özelikle göçmen
Türklerde midir? Yoksa farklı bir kültür coğrafyasında yaşamış olmaktan,
y a b a n c ı o l m a k t a n, f a r k l ı b ir d i ne
mensup olmaktan mı kaynaklanıyor ?
Dr. Seçmez: Hepsinden kaynaklanıyor. Bir kere şunu görmemiz gerekiyor. Almanya’da yaşayan Türk toplumuna baktığımızda Türkiye’de yaşayan Türklerden farklılık gösteriyoruz
biz burada. Aile yapımızda olsun,
olaylara bakış açımızda olsun, yani bu
50 yıllık süreç içerisinde bir takım
kendi içimizde bir nevi bir grup oluşturduğumuzu ben düşünüyorum. Yani hani bu ifadeler vardır ya ne tam
olarak Türkiyeli ne tam olarak….
M.Aşkar: Ne oralı ne buralı yani?
Dr. Seçmez: Evet. Bu bazen avantaj da olabiliyor. İki kültürü harmanlamak manasında. Ama şunu da açıklıkla kabul etmeliyiz ki bizler artık
Türkiye’deki Türklerle düşünce ve
duygu bakımından birebir değiliz ve
gittikçe farklılaşıyoruz. Yani, Batı Avrupa Türkleri dediğimiz oluşumun,
grubun yani Almanya’da yaşayan
Müslüman Türklerin değerlendirmelerinin onlardan farklı olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda sorunuza
eğer dönecek olursam: Aile yapısı bazı noktalarda farklılık gösteriyor. Ne
gibi mesela? Çoğu konular tam olarak
Müslüman Türk ailesinin özelliği olmadığı halde özellikle burada yaşayan
bazı aileler tarafından kendi işlerine
öyle geldiği için, ‘Türklerde bu böyledir, bizim adetlerimiz böyledir,’ diye
kendi şahsi olaylarını yorumlamak
için açık bir kapı buluyorlar. Ben daha
da açık bir örnek vereyim size. Mesela
bir beyefendiyle eşi dışarı çıkıp hava
almak istiyor, belki sıradan bir örnek
ama ne demek istediğimizi ifade etmek anlamında bunu söylemek istiyorum. Dışarı çıkarken evde bulunan
annesine, babasına, ‘Biraz eşimle ge-
zeceğim, dediğinde bazen anne, babalar müdahil olabiliyorlar.
M.Aşkar: Yanlış mıdır?
Dr. Seçmez: Bu bağlamda yanlıştır.
Yani yetişkin insanlar için yanlıştır.
Ama çocuklar için gereklidir.
M.Aşkar: Alman medyasında sık
sık gündeme gelen töre cinayetleri,
namus cinayetleri o bağlamda onlarla
ilgili bir takım şeyler söylüyorlar. Şu
hakikat de var. Batı toplumu kendi
geleneklerini yıkmış, hayatın dışına
atmış bir toplumdur. Yani bir noktaya gelmişler bunu aslında bir bedelle
de ödüyorlar. Fakat azınlıklar öyle değiller. Onlar biraz daha kendilerine
daha çok sadık olurlar. Daha çok içe
kapanırlar. Öyle değil mi?
Dr. Seçmez: Tabii, ben de onu söylüyorum. Bu değerler önemli değerlerdir ve korunması gerekiyor elbette.
Ama evlenmiş insanların bile bağımlı
olmaları, iç içe yaşamaları bir sürü sorunları da beraberinde getiriyor. Ama
yaşadığımız muhit ve ülkeyi, kültürü
de göz önünde bulundurmamaz gerekiyor.
M.Aşkar: Yani bir çok değerlerimizi geleneklerimizi yaşadığımız toplumun gerçekleriyle bağdaşlarıyla ona
adapte ederek...
Dr. Seçmez: Hayır. Tam öyle değil.
Demek istediğim, yaşadığımız toplumun değerlerine adapte ederek değil.
Türkiye’de olunsaydı nasıl olunurdu
unutmadan. Yani o az önce dediğiniz
kendi içine kapanmanın farkında olarak yaşamak nasıl sakıncalı olurdu.
M .Aşk ar: P eki, yani bir kanaat
vardır, Müslümanlar Türkler psikoloğa gitmezler... Bu o kadar söylendi ki
Türkler de psikoloğa gitmek mecburiyetinde kaldılar. Sizin görevleriniz
nedir?
Dr. Seçmez: Ben bunun artık böyle olmadığını görüyorum, düşünüyorum. Artık psikoloğa gitmek bir deli
olma boyutundan çıktığına ben çok
seviniyorum açıkçası. Çünkü psikologlar zaten prensipte akıllı insanlarla
çalışırlar. Yani deli olan yani toplumumuzun algıladığı anlamda deli olan
insanla psikolog çalışamaz. Psikoloğun çalışabilmesi için akıllı olmak gerekiyor ve bu toplumumuzda bizim
insanlarımızda da psikolojik destek
almak, özellikle aile meselelerinde
destek almak meselesi son yıllarda
gerçekten çok arttı. Hatta biliyorsunuz, Türk erkekleri psikoloğa gitmezler, derler. Öyle değil! Karı koca olarak, eş olarak birlikte geliyorlar ve bu
tür bir destek alıyorlar.
M.Aşkar: Ben tanıdığım bir hanımefendi vardı zamanında Almanca
çok iyi de bilmediği için kızıyla birlikte psikoloğa gidiyor, kız da annesine
tercümanlık yapıyor. Alman psikolog
doktor, hangi millettensiniz diyor?
Tü r k ’ ü z , d i y o r l a r . S i z i n , p s i k o l o ğ a
gelmenize ihtiyaç yok, diyor. Çünkü
siz birbirinizle konuşuyorsunuz işte.
Komşuluk ilişkileriniz var, aile ilişkileriniz var, diyor. Ben sonradan anladım ki insanların birbiriyle konuşması bile çok ciddi manada bir terapiymiş. Bu bizim için bir avantaj değil
mi?
Dr. Seçmez: Kesinlikle öyledir. Az
önce konuştuğumuzda söyledik. Aile
içinde değerlerimizin korunması
önemlidir. Bunlar hepsi koruyucu
faktörler, harikulade şeylerdir. Bu
özeliklerini kaybetmiş insanlar veya
aile içerisinde kaybolan özellikleri zaten psikologlar yeniden aktive etmek
için uğraşıyorlar terapilerde. Yani sadece o bir koruyucu faktör olanın da
dışında birebir bir metot olarak, bir
tedavi metodu olarak psikologların
uyguladığı bir çalışmadır. Eğer bir insanın çok fazla kendinden, ailesinden,
yaşadığı çevreden soyutlandığını görüyorsak ki çoğunlukla göze çarpan
bir özelik oluyor bu, onu biz işte dikkatlerini o kişinin dikkatini yeniden
ailesiyle olan ilişkilerini çevresiyle,
olan ilişkilerini sağlıklı bir şekilde yeniden oluşturması için destek oluyoruz.
M.Aşkar: Türk hastalar, genellikle
Türk doktorları, Türk psikologları
daha çok tercih ediyorlar değil mi?
Bir yerde okudum. Türkün birisi hastaneye yatıyor, tedavi görüyor, bir
gün izin, alıyor eve gitmek istiyor,
izin veriyorlar. Doktora diyor ki, Allah izin verirse tekrar döneceğim. Almanca söylüyor. Adam çıktıktan sonra doktor hemen yetkili birilerini arıyor ve ‘Bu adamın psikolojik sıkıntıları var, sanıyorum intihar edecek,’ diyor. Ama bizde gayet tabiidir.
Dr. Seçmez: Orda çok ilginç şeyler
var hakikaten. Özellikle Alman danışma merkezlerinden konu sadece dil
meselesi olarak görülüyor. Yani Almancası iyi olan bir insan rahatlıkla
Alman psikoloğa gidebilir, diye düşünülüyor. Oysa insanlarımız haklı olarak şunu söylüyorlar: Evet doğru, dil
olarak sıkıntım yok, ben Almancayı
çok güzel anlatabilirim, ama o meselemin arkasındaki kültürel kaynağı
ben psikoloğuma, terapistime anlatmaya açıkçası gerek görmüyorum. Niye anlatayım ki? Eğer karşımdaki benimle aynı kültürden olursa daha hızlı anlayabilir, beni daha iyi anlayabilir.
Meseleme daha hızlı yaklaşabiliriz,
diye tercih ediyorlar.
M.Aşkar: Köyde, kasabada hiç bir
şekilde böyle bir şeye ihtiyaç duyulmazdı, nadir olurdu. Ama sanayileştikçe, şehirleştikçe, Batı tipi bir hayat
HAYAT
yaşadıkça, zaman içerisinde insanlar
bir noktaya kadar geliyorlar. Türkiye’de bir hastalığımız, problemimiz
olduğu zaman gidip danışabileceğimiz bir aile reisi var, bir akrabamız
var, Fatma teyzesi var, Hacı Ahmet
amcası var. Burada biraz da onlardan
da yoksunluk var. Galiba bu içe kapanıklık daha çok risk yapıyor.
Dr. Seçmez: Söylediklerinize kesinlikle katılıyorum. Meselelere kollektif yanaşmak daha da koruyucudur. Bizim kültürümüzde çok hoş, güzel ve hayatın içinde yaşanılan her konu ile ilgili onun bir sosyal fonksiyonu
vardır. Mesela, bir bayanın eşi seyahate çıktığında komşuları ‘Allah kavuştursuna’ giderler. Bu insanı biraz olsun rahatlatıyor. Çünkü arkasında yatan o kadar derin bir mana, o kadar
derin bir kültürel bir fonksiyon var ki
orda onu tarif edemiyorsunuz. Veya
işte yas olaylarında olsun. İşte birisi
yeni eve taşınmıştır, ‘Güle güle oturuna’ gitmek mesela. Yani bunların hepsinin altında insan ruhunun ihtiyacı
olan manevi gıdalar vardır…
M.Aşkar: Birisi vefat etiği zaman
ev dolar tasar baş sağlığına gelinir,
yardımcı olurlar. Yani biraz o acıyı
paylaşma…
Dr. Seçmez: Evet, evet uzun bir süre o eve yemek götürülür mesela. Niye? Evdeki insanlar matemdedir, günlük işleriyle uğraşamazlar, yemek pişiremezler işte evini… Yani bunların altındaki bu fonksiyonlar insanoğlunun
aslında fıtratından gelen ihtiyaçlarının tatminine yönelik çok güzel şeyler.
M .Aşkar: Burada yaşayan Türk
kadınlarının sıkıntıları yaşa göre değişiklik gösteriyor mu? Veya biraz
dindar, muhafazakâr olmaya göre değişebiliyor mu? Gençlerde daha mı
fazla olur, yaşlılarda daha mı az olur?
Kendini dindar adlandıran insanlarda
daha mı az olur? Bir de evlilikler...
Dr. Seçmez: Tabii ki gösteriyor.
Ama en büyük psikolojik faktör yabancılık ve hayal kırıklıklıklardır.
Genç kadınların ayrı, yaşlı kadınların
ayrı sıkıntıları olsa da bazen aynı
problemleri de yaşayabiliyorlar. Büyük beklentiler içerisinde olan insanlar daha çok stres ve sıkıntı çekiyorlar.
Şükür ve sabır kavramlarına sarılanlar
daha az sıkıntı yaşıyorlar. Ama bu insanların yapıları ve yetişme tarzlarına
da bağlıdır.
Bazen aile kurulduğunda ve yanlış
beklentiler içine girildiğinde kısa zamanda hayal kırıklıkları yaşanıyor ve
çatırdamalar başlıyor. Şunu hemen
belirtmek isterim maalesef bu bir gerçek bunu çünkü ben on küsur yıldır
görüyorum. Tercih mesela. Türkiye’den biriyle evlendirilmesi tercih
ediliyor delikanlının ya da genç kızın.
İstisnalardan bahsetmiyorum. Gençler birbirini görüyor, çok beğeniyor,
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 28 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
âşık oluyorlar vesaire. Biraz orada durum farklı ama bu benim söylediğim
genel manada bizim kültürümüzde
vardır. Uygun bir insanla, uygun bir
kişiyle tanıştırılıp evlendirme olayı.
Burada şey çok önemli, yani bir nevi
Türkiye’den birileriyle evlendirelim
olumlu şekilde onun olumlu yönlerinden. Türkiye’de yetişme tarzı avantaj olarak görüldüğünden. Yani temiz
aile kızı, iyi delikanlı olsun, buradaki
yaşanılan toplum yapısında yetişmesin, diye ifadeler kullanılıyor ve gelen
kişiye bir nevi insan olarak değil de, o
planın bir parçası haline getirmekle
yükümlü bir şahıs olarak bakılıyor.
M.Aşkar: Şimdi Batı toplumunda
(Maalesef Türkiye’de de artarak devam ediyor.) Almanya’da giderek bağımlılık artıyor. Sigaraya bağımlılık,
tütüne bağımlılık, alkole bağımlılık,
uyuşturucuya bağımlılık daha değişik
şeylerde bağımlılık başlıyor. Bildiğim
kadarıyla ortalama üç kişiden birisinin ya psikolojik tedavi gördüğünü
veya bu rahatsızlıklarla ilgili bir ilaç
kullandığı yazıyor. Yani Türk aile yapısını sağlam tutmamız lazım, diyoruz ama bütün bunlara rağmen bu
realiteyle karşı karşıyayız. Bir psikolog olarak burada yaşayan, burada yetişen, burada iş hayatını kurmuş, aile
hayatını kurmuş insanlara ne dersiniz? Tavsiyeleriniz neler olur?
Dr. Seçmez: En önemli formül aslında belki okuyucularımıza bu farklı
gelebilir, tuhaf gelebilir ama en önemli nokta, psikolojik rahatsızlıkların temelini oluşturan hayal kırıklıklarını
önlemek lazım. Formül olarak söyleyebileceğimiz her şeyden önce hayal
kırıklıklarını meydan verecek bir bakış açısından uzak durmak lazım. Aslında genel anlamda psikolojik rahatsızlık denildiğinde biliyorsunuz çoğunlukla depresyon, korku rahatsızlıklarıdır en sık ilk sırada yer alanlardır. İlk sırada depresyon, hemen arkasından korku rahatsızlıkları oluşturur.
Bağımlılıklarda dâhil edebiliriz bunlara. Çünkü bağımlılık demek, ister
kumar, ister alkol, ister bahsedilen işte üzüntülerini unutma, bir süreliğinde olsa işte hayattan tat almanın bir
yolu olarak başlar. Yani hiç bir insan,
ben bağımlı olayım diye yola çıkmaz.
Ufak ufak kendini iyi hissettikçe farkına varmadan o maddeden o şeyden
bağımlı hale gelir. Yani insanı bağımlı
yapan alkolün kendisi değil, ya da
otomata atılan bozuk paralar, ya da
kumarın kendisi değildir, uyuşturucunun kendisi değildir, kişiyi bağımlı
yapan, beyindeki zevk alma merkezidir. Kendini iyi hissetme merkezi. Yani bu şu anlama geliyor bir insan bağımlısı olduğu madde sayesinde sadece kendisini iyi hissediyorsa, buna alternatif başka haz alıcı meşguliyetler
bulunması gerekiyor. Her hangi bir
acı yaşamış, her hangi bir üzüntü yasamış oluyor genelde öncesinde. Acı
dediğimiz olayda çoğunlukla ben bunu hem kendime mesleki tecrübelerime dayanarak hem de bilimsel manada söylüyorum. Çoğunlukla öncesinde üstesinden gelmesi gereken, hayatın getirdiği her hangi bir üzüntü veya
acı yaşamıştır bu insan. Her hangi bir
hayal kırıklığı, her hangi bir acı,
üzüntü. Bu kişiden kişiye değişir. Yani
benim için çok üzücü olan bir şey sizin için üzücü olmayabilir veya tersi
olabilir ama kişiye özel acıdır o. Ve
onun bir nevi üstesinden gelebilmenin yollarını bulamadıkça ve strateji,
teselli ya da tutunabilecek her hangi
bir şey bulamadıkça işte alkol, kumar,
otomat, uyuşturucu burada bir alternatif oluşturuyor. İnsanın bağımlı hale gelme sebebi, tadını çok güzel olmasından değil, beyin merkezindeki
rahatlama ve haz alma duygusu belli
olduğundandır. Ve bırakamamanın
da sebebi o zaten.
M.Aşkar: Bu ‘kaynak’la neyi kast
ettiniz? Biraz kültürüyle, inanışıyla
alakalı bir şey mi?
Dr. Seçmez: Tabii, işte değerler sistemi, önem verdiği konular. Hepsi bunun içine giriyor ve az önce şunu belirtmek istedim hayal kırıklıklarının
olmasını da mümkün olduğu kadar
önlemek lazım. Şimdi bunu duyunca
insanlar şöyle diyorlar bana. Hayatta
hayal kırıklığı nasıl önlenebilir? Beklenti olmayınca hayal kırklığına da gerek kalmıyor zaten. Yani ben size şöyle bir örnek vereyim. Bir hanım komşusuna bir iyilik yapıyor, yemek veriyor, iyi davranıyor. Veya her hangi bir
arkadaşı, aile ferdi, arkadaşı olabilir,
kayın validesi olabilir herkes olabilir.
Çok iyilik yapıyor, fedakârlık yapıyor
ve belirli bir zaman sonra bunu yaptığı için karşı tarafın da ona öyle bir
muamele yapmasını bekliyor. Bilinçaltı olarak bekliyor. Yani benim her
hangi bir beklentim yok, ben Allah rızası için yapıyorum helali hoş olsun
dese de bekliyor ve karşıdaki insanında aynı onun gibi, ona davranmadığını gördüğü an bir film şeridi gibi geriye gidiyor insan ve yeniden değerlendirmeye alıyor her şeyi. Başka bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Ben bütün bunları diyor, boşuna yapmışım.
Hiç bir anlamı yokmuş. Nasıl olur da
bu karşıdaki insan benim bu kadar
ona karşı olan iyiliğimin karşısında
bu sözü söyleyebilir, nasıl olur ben
ondan yardım ricasında bulunduğumda bana hayır diyebilir? Bunu bir
türlü kabullenemiyor. Oysa burada en
önemli kilit nokta şudur. Bir insan
yaptığı ve yapmadığı bütün iyilikler,
kötülükleri sonuç olarak hep sadece
kendisi için yapıyordur. İnsan hiç bir
zaman bu insanın fıtratı üzerinedir
sonu kendisine değmeyen, ucu kendisine değmeyen hiç bir şey için insanoğlu parmağını kıpırdatmaz. Bu şu
demek, iyilik yapıyorsa bir insan, yapsın! Zaten iyilik yapmak güzel bir şey-
röportaj
dir. Ve önce kendisi için yapıyor demektir. Niye? Aslında karşılığını direk
alıyor insan. İyiliği yaptığı an kendini
iyi hissediyor. Zaten alacağını almış
oluyor. Karşıdaki insanın da iyilik
yapmanın uzaktan yakından bir alakası yoktur. Tamamen kişinin kendisiyle alakalıdır. Psikolojik rahatsızlıklardan korunmak isteyen her insanın
başlaması gereken nokta burasıdır.
Yani o komşu hayır dediğinde, ya da
kötü bir kelime kullandığında önceki
yapılan iyiliklerle bunun hiç bir alakası yoktur, diye düşünmelidir.
Size yaşanmış bir olayı anlatmak
istiyorum. Gecenin bir vaktinde komşunun kapısı çalınıyor ve karşıda oturan komşu, ‘Komşu beni acilen falan
yere götürür müsün? diye soruyor.
Komşusunun üç çocuğu var ve eşi yeni işten gelmiş. Buna rağmen eşinden
rica ediyor izin alıyor anahtarı alarak
komşusunu istediği yere götürüyor.
Aradan zaman geçiyor ve bu karşıdaki hanımın da aynı komşuya işi düşüyor. Misafiri gelecek yardım istiyor.
Ve komşu, ‘Çok isterdim ama oğluma
söz verdim, parka götürmem lazım,
kusura bakma!’ diyor. Şimdi bu hikaye o hanımın bana anlatma şekli.
`Doktor Hanım, başımdan kaynar sular döküldü, neye uğradığımı şaşırdım. diye anlattı. Ben o insan için yıllarca şunu şunu yaptım ve hatta gecenin birinde evde herkesi bırakıp onu
oraya yetiştirmek için koşa koşa götürdüm. Nasıl olur da bana böyle basit bir konuda kusura bakma, yardım
edemem diyebilir?` Kadın bunu o kadar ciddiye alıyor ki sonunda depresyona düşüyor. Ve o durumdayken bana geldi.
Kendisinde şunu söyledim. Siz o
gün o komşunuzu götürmeyeceğinizi
söyleseydiniz ne olurdu ? Kusura bakma, ben şu an götüremem, müsait değilim, mümkün değil, deseydiniz ve
kapıyı kapatsaydınız ne olurdu? Hanımefendinin cevabı şu oldu. ‘Doktor
Hanım, olur mu öyle şey? Benim o gece bir damla uyku girmezdi gözüme,
komşumu oraya götürmedim, bana
ihtiyacı oldu diye. Peki, o zaman, dedim mesele yok, siz o gece komşunuz
için gitmediniz o gittiğiniz yere. O gece rahat uyku uyuyabilmek için, kendiniz için gittiniz. Yani hayal kırıklığına uğramanızda hiç gerek yok. Ve inanın bu temel noktadan baktıktan sonra olaylar farklı görünmeye başlıyor
ve bu hanım kısa sürede de kendini
toparladı, depresyonu falan halletti.
M . A ş k a r : A s l ı nd a s o n k ı s ı m d a
hakkaten çok mütevazı şeyler, güzel
şeyler anlatınız. Çok teşekkür ediyorum.
1 Dr. Emine Seçmez 1972 yılında
Ordu’nun Fatsa ilçesinde doğdu. 2001
yılında Köln Üniversitesi’ni bitiren Dr.
Seçmez Köln’de serbest psikolog olarak
çalışmalarına devam etmektedir.
HAYAT
ALLAH’ın selamı rahmeti bereketi
üzerinize olsun.
Muhterem kardeşlerim.
Sizlere bir soru sorsam:
Yanıbaşımızda duran ve evimizin
köşe taşları olan bu kişiler kim?
Acaba bunları hiç hissettik mi?
Veya olağan hergünkü durum mu?
Nerede hata ettik?
Nerede yanlış yaptık?
Haram, helal derken sadece kazancımız mı?
Veya eve getirdiğimiz yiyeceklerin
etkisi de var mı?
Onun için aşağıdaki yazıyı okuyalım.
Ondan sonrada kendi kendimize
düşünelim.
Aynı ev içinde birbirini anlamayan
insanlar yerine, birbirini seven insanlar olalım
inşa-ALLAH.
Buyurun lütfen okuyalım.
Zamanımızı değerlendirelim.
Kimle?
Hayatımızda başımıza neler gelmiyor ki, bir bakmışsın ummadığın zamanlarda bir düzine sorun, problem
ya da pürüz çıkıverir karşınıza.
Biz insanoğlu hep ileride başkalarında aradık sevdiklerimizi seveceklerimizi, bir kez olsun bakmadık etrafımıza; acaba kim var? diye.
Hangi olaylar vuku bulmuştu?
Hepsini unutmuşmuyduk.
Bizi sevenler ya da değer verenler
kimlerdi?
Yanıbaşımızda.
İşte bütün bunları düşünerek.
Zamanımızın en büyük hastalıkları insanın kendi evine, barkına, eşine,
kızına, oğluna zamanı olmayanların,
boşa zaman harcamada büyük maharetleri olduğu. Tabiki istinalar hariç.
İnsanlar yalnızlıktan kendi eşinden
ve çocuklarından daha çok bir evcil
hayvanı daha çok sever olmuştur.
Dünyada rahat yaşamak için, bütün işlerinde kolay ve lüks içinde yaşamak için teknikler geliştirilmiş ve geliştirilmektedir.
Geliştirdikleri Bu aletleri sattığı kişilere sadece kolaylık ve vakit kazandırmıştır. Ama huzur, sevgi, güven verememiştir.
En samimi konuştuğun kişiler arkanı döndüğünde hakkında söylediklerini duysa yüzleri kızarır söyleyenin
adına.
Tabii kızaracak yüzleri kaldı ise.
Ha bulunan bunca alet edevatın
faydası yok mu?
Tabiki var.
Bütün mesele kalan zamanı neyle
meşgul olduğun.
Demek istediğim evine sevgisini
ve zamanını ayıramayan insan başkası
ile ne kadar samimi olur?
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 29 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
M. Salih AYDIN
[email protected]
Hacarabın Serüvenleri 64
Belki bir kaç yarım arkadaş kazansa da evindeki en sevdiklerini birgün
manen kaybedebilir.
Bu yaşamın inişlerinde çıkışlarında yanında sadece o zamanını ayırmadığın kişiler ve belki bir kaç dostun
kalacak.
Aşağıdaki hikâye her şeyi anlatıyor
diye düşünüyorum:
Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki kızını kapının önünde beklerken
bulur.
Çocuk babasına sorar:
“Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?”
Yorgun gelen adam sertçe cevap
verir:
“Bu senin işin değil!”
“Babacığım lütfen!”
“Ne olacak? 20 TL.”
“Peki bana 10 TL borç verir misin?”
Adam iyice sinirlenip bağırır:
“Benim, senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param
yok! Hadi derhal odana git!”
Çocuk mahzun, mahzun odasına
girip kapısını kapatır.
Adam sinirli, sinirli “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye
düşünür.
Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz daha sakinleşir.
Çocuğa, belki de gerçekten lazım
olduğunu düşünür.
Odasına gidip henüz uyuyamamış
olan çocuğa der ki:
“Al bakalım istediğin 10 TL.
Sana az önce sert davrandığım için
üzgünüm.
Ama yorucu bir gün geçirmiştim.”
Çocuk sevinçle:
“Teşekkürler babacığım!” diyerek
babasını kucaklar.
Yastığının altından diğer buruşuk
paraları çıkararak babasının yüzüne
bakar ve yavaşça paraları sayar.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek yine sertçe sorar:
“Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?”
“Babacığım, yeterince yoktu.”
Alzenau Yavuz Sultan Selim Gençlik Teşkilatı Futbol Turnuvası
lzenau Yavuz Sultan Selim
Gençlik Teşkilatının düzenlediği bir futbol turnuvasına toplam 10 takım katıldı.
IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Başkanı Ahmet Sertkaya’nın da
katıldığı turnuva neşeli bir ortamda
geçti.
A
Cemiyet İmam Hatibinin de izlediği turnuvada takımlar kıyasıya ama
dostça bir mücadele örneği sergilediler.
Turnuva sırasında yiyecek ve içecek satışlarından gelen gelirin bir kısmı (100 €) Suriye`yeden göç eden Türkiyedeki mültecilere gönderildi.
özel köşe
Bu sırada elindeki paraları babasına uzatarak son sözünü söyler:
İşte 20 TL babacığım. Bir saatini
bana ayırır mısın?
Alacağımız hisse kız olsun erkek
olsun çocuklarınızı yetiştirirken duygularınızı göstermekten kaçınmayın.
Çocuğunuza sadece arkadaş değil,
anne veya baba olduğunuzu da gösterin.
Çünkü çocuklarınızın arkadaşları
birgün bir varmış bir yokmuş olacaklar.
Bir sürü arkadaşları varmış olacak
ama anne ve babaları bir taneymiş diye başlıyan bir hayat hikayesine dönüşecektir.
İyi düşünmemiz gerekmektedir.
Sermayeyi sermayemiz olan çocuklarımıza yatıralım.
Hem manevi hem maddi olarak.
Mevlana derki:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
B ul an m ad a n , d on m ad an ak m ak
ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait,
Ş i m d i y en i ş e y l er s ö y l e m e k l a zım…
Alınteri.
Zamanın birinde bir ülkede yabancılar yaşarmış. Bu yabancıların içinde
yabancılara yabancı bir milletten insanlar yaşarmış. Bu insanlardan bir
tanesi varmışki çatı ustasıymış bu çatı
ustası anlatıyor:
“Birgün çalışıyorum. Aniden yere
uçtum. Nasıl olduğunu bile hatırlamıyorum. Bir anda heryer karardı ve
herhalde öldüm dedim. Sonra sesler
gelmeye başladı. İşte o zaman ölmediğimi anladım.
Başka birisi anlatıyor:
“İş yerinde çalışıyoruz. Ben transport işinde çalışıyorum. Arkadaş demiri tele çeviren yuvakların arasında
gelen demiri makasla öbür yuvağa veriyor. Bir anda bir ses duydum. Baktım ki arkadaşın belinden demir girmiş. Kurtaramadık. Ve böyle sıralanır
gider anlatılanlar bitmez tükenmez.
İşte alın teri böyle birşey.
Guck alle selbe farbe.
Hacarap çocuk parası 2 ay gelmeyince. Çocuk parası ile ilgilenen memurun yanına gider işi halledemez.
Eve gelir 7 çocuğunu alır memurun
yanına götürür. Memurun şaşkın bakışları arasında çocukları içeri doldurur.
Ve Memura:
Guck alle selbe farbe.
Burada gelecek yazıda buluşmak
üzere demeden ALLAH`tan sağlık,
sıhhat ve afiyet dilerim.
ALLAH’a emanet olun gönül dostlarım.
Selam ve dua ile.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 30 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434
bulmaca
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
HACI ADAYLARININ DİKKATİNE
HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ
HİZMETİNİZE SUNUYORUZ
Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz
www.hacdunyasi.de
- HAC'DA YÜK
PROBLEMİNE SON
11.90
- KALİTE GARANTİSİ
- İADE GARANTİSİ
- LÜX HEDİYELİK PAKET
- 20 SET VE ÜZERİ
SİPARİŞLERDE POSTA
ÜCRETİ BİZDEN
HEDİYELİK SETİMİZDE
BULUNAN MALZEMELER
seccade - takke - kina - tesbih - esans
- misvak - sürme - namaz başörtüsü
iTiBAR
EN
euro'dan
HED
HAC S İYELİK
ETLER
İMİZ
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]

Benzer belgeler

PDF SAYI 93 - Hayat Online

PDF SAYI 93 - Hayat Online Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.

Detaylı

PDF SAYI 113 - Hayat Online

PDF SAYI 113 - Hayat Online Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.

Detaylı

Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir

Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.

Detaylı

Ezan ve Hutbe Okuma Yarışmalarının Almanya Finalleri Yapıldı

Ezan ve Hutbe Okuma Yarışmalarının Almanya Finalleri Yapıldı değerlendirilmesi ve işleyişi kadar, Almanya merkezli Avrupa'daki gelişmeler de GYK gündeminde ağırlıklı bir yer işgal etti. ATİB Genel Başkanı İhsan Öner yaptığı açış konuşmasında, Avrupa Göçmen T...

Detaylı