54. sayi PDF sayfalar.qxd
Transkript
23 17 20 Köln Keupstrasse'de Açıldı İnsanoğlunun Hayatı Uyumla Geçiyor CSU Nürnberg'den Türk Açılımına Devam HAYAT Gerçekl er “ Haya t”ın İç inde Gizl idi r Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 77 • Yıl/Jahre: 10 • Şubat / Februar 2013 / Rebiu`l Evvel 1434 Psikolog Dr. Emine Seçmez Göçmen Olmak Bile Başlıbaşına Bir Risktir 27 Okumak Özgürlüktür! Aile ve Ailede Sorunlarla Düzen Yüzleşmek 05 Dr. Yusuf IŞIK Zeynep TOPÇU 12 Şehirlerin Müslüman ve Cemaatlerin İlahiyat Zihinlerin Kürsüleri’ndeki Gettoları Temsil Sorunu 11 A. Engin KARAHAN 13 Bizim Sülo’nun Rüyası ve Para Eden Köpekler Hacarabın Serüvenleri 64 Mahmut AŞKAR Mustafa KASALAK 21 M. Salih AYDIN 29 HAYAT Sevgili dostlar! Geçen sayımızdaki yazımızdan sonra pek çok dost ve okurumuzdan telefon, email ve şifahi olarak tebrikler aldık. Bunlar için çok teşekkür ederiz. Özellikle yakın dostlarımız gazetemizin bu zamana kadarki performansından duydukları memnuniyetleri dile getirirken şunu da eklemeyi ihmal etmediler. Son 5 senedir yazılı medyadaki yaşanan sıkıntıları gözönüne aldığımızda Hayat Gazetemizin katettiği mesafe takdire şayandır, dediler. Tabi bunda siz kıymetli okuyucularımızın katkısı oldukça büyüktür. Eğer siz bizlere teveccüh göstermese idiniz bizler bu mesafeleri katedemezdik. Geçen ayki yazımızda bizlerin hedeflerinden kısmen bahsetmiş ve gerçekleşen hedeflerimiz hakkında da bilgiler vermiştik. Bu hedeflere yenilerini eklememiz noktasında dostlarımız ve okuyucularımızdan değişik teklifler de gelmeye devam ediyor. Bunlardan birisi de özellikle burada bulunan insanımızın okumaya yönelik olan eksikliklerini giderebilecek çalışmaların yapılması yönünde idi. Son olarak Duisburg`da yapılan Astec Kitap Fuarına yapmış olduğumuz ziyarette bunu müşahhas olarak bir kere daha gördük. Sağolsun Astec Firmasındaki kardeşlerimiz olağanüstü bir gayretle insanımızı kitapla ve kültürlü hemhal etmeye çalışıyorlardı. Allah razı olsun inşallah hedefledikleri başarıyı da yakalarlar. Buradan yola çıkarak fikirlerine değer verdiğimiz büyüklerimizle yaptığımız istişarelerden çıkan sonuç neticesinde bizim de hedeflerimizde olan bir çalışmaya daha imza atmak üzere çalışmalarımızı hızlandırmış bulunuyoruz. Bu çalışma insanımızın okuma ile ilgili eksiklerine belki merhem olabilecek bir çalışma olacak inşallah. İnsallah bu çalışmamızı önümüzdeki ay sizlerin ilgisine sunacağız. Malumunuz Türk insanının ve genelde İslam Dünyasının okuma ile ilgili çok büyük eksiklikleri bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar özellikle Türk insanının ömrü boyunca okuduğu kitap sayısının maalesef 1 kitap bile olmadığını ortaya koymaktadır. Batı toplumlarına baktığınızda bu sayının bizimle kıyaslanmayacak kadar çok olduğunu görmek- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 03 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK [email protected] Okumak Özgürlüktür Haydi Okuma Seferberliğine teyiz. Bırakın bir ömür boyu 1 kitap okumayı yine yapılan araştırmalar bunun senelik ortalama 810 kitap seviyesinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bulunduğumuz toplumda bunun örneklerini her gün görmekteyiz. Bir tren yolculuğunda, uçak yolculuğunda vs. herkesin elinde okuduğu birşeyler bulunmakta ama bizim insanımızda ise bunu görememekteyiz. Bu istatistikler Türkiye insanı için yapılmış istatistikler ise bir de siz bunu bulunduğumuz Almanyadaki insanımız için düşünün bakalım durumumuz ne kadar vahimdir. Bırakın okuma ve yazmayı insanımız Türkçeyi konuşmaktan bile aciz durumdadır. Kendimizi kandırmayalım hepimizin muzdarip olduğu bir durum, evlatlarımız kendi anadillerini konuşamamaktadırlar. Bunun baş müsebbibleri de bizleriz. Evlatlarımıza gereken eğitimi vermekten aciz bir durumda onların geleceklerini inşaa noktasında hep eksik kalmaktayız. Allah aşkına ömründe toplam 5 kitap bile okumayan ve bunu ihtiyaç kabul etmeyen bir anne baba evlatlarına ne kadar faydalı olabilir. Kendisinin yapmadığı bir eylemi nasıl evlatlarından isteyebilir. Bırakın istemeyi sözünü geçirebilir mi? Evlerimizde en son teknoloji televizyonlar, bilgisayarlar mevcutken hangimizin evinde yeterli bir kütüphane mevcuttur. Bırakın yeterli bir kütüphaneyi acil lazım olabilecek mahiyette kaynak olan eserlerden herhangi biri mevcut mudur. Sonra kalkıp yok efendim Batı toplumları niye bizden ileri diye şikayette bulunuyoruz. Atalarımız bugün bizim içerisinde bulunduğumuz hali görselen herhalde en azından utanırlardı. Kusura bakmayın ama ilk önce iğneyi kendimize batırıp halimizi pür melalimizi görmek zorundayız. Yazımızın başlığını “Okumak Özgürlüktür” koymamızın sebebi de budur işte. Okumadığımız için başkaları bizler üzerinde hep haince planlar yapıyorlar, biz de bu planları göremediğimiz için sürekli boyunduruk altında inliyoruz. İşte İslam Dünyasının hali budur. Rahmetli Cemil Meriç`in güzel bir sözü var. Cemil Meriç diyorki; “Kamus (sözlük) namustur”. Yani kendi dilini iyi bilmeyenler fikir namuslarına da sahip çıkmaktan acizdirler. Gelin 50 senelik göç sürecinde yaşadığımız bu sıkıntıyı ki Devlet yetkililerimiz de bunun farkına varıp insanımıza sahip çıkmak için yeni yeni çalışmalara imza atarken bizler de yeni bir silkinişle nesillerimize ve kendimize sahip çıkmak için bir okuma seferberliği başlatalım. Bu seferberliği gerekirse imkanlarımızı zorlayarak yapalım. Nesillerine sahip çıkmayan geleceğine sahip olamaz sözünden hareketle sizleri bu seferberliğe davet ediyoruz. editörden Yukarıda açıklamaya çalıştığımız sıkıntılardan yola çıkarak bizler de inşallah bu seferberliğe bir katkı olması adına güzel bir kampanyaya başlama kararı aldık ve inşallah bunu sizlerle önümüzdeki aylarda paylaşmayı düşünüyoruz. İnsallah hayırlara vesile olur. Kıymetli kardeşim Tahir Özdamar Bey`in Babasının vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Kıymetli kardeşim Tahir Köksoy Bey`in Teyzesinin vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Kıymetli kardeşim Eşref Yücetaş Bey`in Teyzesinin vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Merhum ve Merhumelere Cenab-ı Allah`tan rahmet diliyorum. Kıymetli okuyucularımızdan birer Fatiha ricasında bulunuyorum. Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye HAYAT Aylık Ücretsiz Gazete Şubat - Februar 2013 Rebiü`l Evvel 1434 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Habib Yazıcı Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk, İskender Güngör Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Holokost Kurbanlarını Anma Günü: Anma Kültürünü Çocuklarımıza da Aktaralım 27 Ocak nasyonal sosyalizmin kurbanlarını anma günüdür.’’ hatırlatmasında bulunan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, herkesi anma kültürünü diri tutmaya çağırdı. Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti: ‘‘27 Ocak 2013, nasyonal sosyalizmin hüküm sürdüğü dönemde, totaliter bir rejim tarafından tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde hakları gasp edilen, zulmedilen ve öldürelen insanları anma günüdür. Bu münasebetle resmî binalara bayraklar asılacak ve bayraklar yarıya indirilecektir. Günümüzdeki aşırı sağcılığı, yabancı düşmanlığını ve antisemitizmi konu edinen birçok etkinliğin düzenlenmesi, artık bir anma kültürünün yerleşmiş olduğuna işaret etmektedir. Bundan çıkan sonuç ise açıktır; geçmişin anısını diri tutmak herkesin ortak sorumluluğudur. Aşırı sağcılara izin verildiğinde, neler yapabileceklerini özellikle bugünlerde kendi gözümüzle de gördük. Geçmişte yapılan hatalardan ibret alabilmek ve her türlü ırkçı tehdit ve tehlikeye karşı kararlı ve kalıcı bir şekilde önlem alabilmek için, geçmişte yaşananları sürekli suretle hatırlamak zorundayız. Bu sebeple anma gününü bir fırsat bilip, hatırlama kültürünü çocuklarımıza da aktarmamız gerekmektedir.” “ ➤ 04 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber Holokost Kurbanları Unutulmasın 0.01.2013 tarihinde Hitler‘in iktidara gelişinin 80. yıldönümü münasebetiyle Almanya genelinde pek çok anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu münasebetle Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, teşkilat, gençlik, kadın ve sosyal çalışma sorumlularından oluşan bir heyetle, çeşitli projelerde DİTİB’in kooperasyon ortağı olan ve aynı zamanda Nasyonal Sosyalistlerin ötanazi uygulaması kurbanlarının anısını canlı tutan yerlerden biri olan Hadamar Müzesi‘ni ziyaret etti. Hadamar Ötanazi Merkezi tarihle yüzleşmenin, akıl almaz, tüyler ürperten bir felaketi anlamanın, hatırlamanın ve gelecek nesillere bu müessif olayı aktarmanın en önemli mekânlarından biridir. Hadamar‘da zihinsel ve bedensel özürlü 10.000 insan çocuk, kadın, erkek demeden 1941 yılında yaklaşık altı ay zarfında “saf Alman ırkı”nı oluşturmak için önce gaz verilip öldürülmüş, sonra da fırınlarda yakılmıştır. 1933 yılında başlayan ve İkinci Dünya Savaşı ile devam eden bu tarihi süreçte en önemli olaylardan biri de Holokost’tur. Birleşmiş Milletler, Ausschwitz - Birkenau‘daki Toplama ve İmha Kampı‘nın Nasyonal Sosyalistlerin elinden kurtarılarak kapatıldığı 27 Ocak 1945 gününü, 2005 yılında Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü olarak ilan etti. Bu tarihi olaylar bizlere aşırı sağ zihniyetlerin kendiliğinden oluşmadığını, bilakis endişe verici sosyopolitik atmosferle içice ve ilintili olduğunu gösteriyor. Bu tür süreçler demokrasinin gizlice altının oyulması, kişisel hakların kısıtlanması ile başlayıp soykırıma kadar devam edebilmektedir. Bu olaylar bizlere kurbanları 3 insan olarak görmeyip çeşitli kategorilere ayırmanın ve dili propaganda aracı olarak kullanmanın nasıl bir felakete yol açtığını göstermektedir. DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Basın Sözcüsü Bekir Alboğa, konuyla ilgili açıklamasında şöyle dedi: “Aradan seksen yıl geçmesine rağmen, Avrupa’nın göbeğinde nasıl böyle bir olayın gerçekleşebilmiş olduğunu anlamakta halen zorluk çekiyor, adeta şok oluyoruz. Sadece 1933 yılında yaşanan ve devamındaki savaş yıllarında sinsice artarak bir dinin mensuplarına, toplumun en zayıf katmanlarına ve tüm topluma karşı akıl almaz bir insanlık suçu işleyen gelişmeler, insanın kanını donduruyor. Holokost, insanı hiçe sayan azılı ırkçılığıyla Alman tarihinin en karanlık sayfasıdır. Her türlü ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, yabancı korkusuna ve antisemitizme karşı birlik olmamız, bu tür felaketlerin tekerrür etmemesi için birlikte hareket etmemiz gerekir. Bunun için geniş katılımlı yerel inisiyatifler, şehir halkının ve sivil toplumun, mümkün olduğu kadar çok grupların, derneklerin, okulların ve dini cemaatlerin de dahil edildiği ortak girişimlerle buna karşı durmamız gerekmektedir. Gelişmeler çoğu zaman ilk etapta eğitim ve sosyal gruba aidiyet sorunları olarak karşımıza çıksa da tehlikelere karşı her daim teyakkuzda ve bu konulara duyarlı olup, birbirimize karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.” DİTİB Genel Sekreteri Suat Okuyan ise duygularını şu şekilde ifade etti: “Peygamber Efendimiz (sav), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi niteliğinde olan Veda Hutbesi‘nde şöyle buyurmuştur: ‘Ey insanlar, şuna dikkat ediniz, sizin Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana, beyazın siyaha, siyahın beyaza Allah’a itaat dışında bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah, sizin bedenlerinize ve suretlerinize bakmaz, ancak kalpleriniz ve amellerinize bakar.‘ buyurmuştur. Bu gibi yerler bizlere Peygamber Efendimiz (sav)’in Veda Hutbesi‘nde yaptığı ikazı, hepimizin Allah’ın yaratıkları olduğumuzu, insanın dini, dili, ırkı veya herhangi bir başka farklılığından ötürü saldırıya uğraması durumunda sorumlu olduğumuzu ve buna karşı çıkmamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Özellikle dışa da vuran, görünür olan dini ya da etnik aidiyetler ve farklılıkların insanları hedef haline getirerek şiddet ve saldırıya maruz kalmalarına dini açıdan da birlikte karşı çıkmalıyız!” ATiB Genel Başkanı İhsan Öner: Kuruluşlar İnsana Yatırım Yapmalılar TİB 26. Dönem 3. GYK Toplantısı, 2013 yılının ilk ayının son haftasında yeni Genel Merkez binasında gerçekleştirildi. Yoğun bir gündemi olan toplantıya teşkilatiçi faaliyetlerin değerlendirilmesi ve işleyişi kadar, Almanya merkezli Avrupa'daki gelişmeler de GYK gündeminde ağırlıklı bir yer işgal etti. ATİB Genel Başkanı İhsan Öner yaptığı açış konuşmasında, Avrupa Göçmen Türkleri/Müslümanları yakından ilgilendiren konulara ağırlık verdi. Geride bıraktığımız 2012 yılının, Batı Avrupa Türkleri açısından bir muhasebesini yapan Öner, şöyle dedi: "Neonazi Cinayetleri bize bir daha göstermiştir ki, Almanya Türkleri, Alman faşistleri için namlunun ucundaki asıl hedeftir. Henüz daha bu cinayetler üzerinden sır perdesinin tamamıyla kalkmamış olması bizi endişe- A lendirmektedir. Bunun dışında, Sünnet Yasağı olarak kamuoyunda aylarca tartışılan mahkeme kararının nihayet Alman Parlemantosu'nda, bazı tereddütlerimize rağmen, yeni bir kanun teklifiyle kaldırılmış olması, bizi rahatlatmıştır. Daha başında bulunduğumuz 2013 yılında benzeri olaylarla yeniden karşılaşmamayı umuyoruz." Konuşmasının devamında ATİB Ge- nel Başkanı İhsan Öner; "Kuruluşundan bağımsız olarak, bütün teşkilatlar insan yetiştirmeli, insan eğitimine ağırlık vermelidirler. Ancak yetişmiş insanlar sayesinde çevremize ve kendimize faydamız olur ve geleceğimizi teminat altına almış oluruz. Bir fikir hareketi olan ATİB, insan yetiştirilmesine herşeyeden daha çok ağırlık vermekte ve önemsemektedir" dedi. Genel Sekreter Mahmut Aşkar, "Ge- lişmeler Işığında Durum Tesbiti" başlığı altında, teşkilatiçi ve teşkilatdışı gelişmeler üzerine özet bilgilendirme sunmasından sonra, ATİB-GYK Üyeleri, yapılan faaliyetler üzerine söz aldılar, yapılması gereken hususlar için teklif ve görüş beyan ettiler. Genel Muhasipler Ramazan Çakır, Hac ve Umre Organizasyonu ve Abdullah Uzun da, mali durum ve yeni binanın giderleri hakkında kısa bilgilendirme yaptılar. Bilahare, ATİB Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Başkanı Hatice Sever, Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tibyan Taşkın, Gençlik Kolları Başkanı Süleyman Yıldırım ve ATİB-Hilal Yardım Kuruluşu adına Ramazan Özdemir, Cenaze Nakil Fonu (MHW) adına Kamuran Dönmez kendi sahalarındaki çalışmalar hakkında Genel Yönetim Kurulu (GYK) Üyelerini bilgilendirdiler. HAYAT ile karı - koca ve çocuklardan oluşur. Ancak, bazı ailelerde dede ve nine ile torunlar aileye dahil olabilir. Hatta bazen birinci derecede yakın olan kardeş, amca, dayı, teyze, hala gibi kişiler de aileye katılabilir. Aile, toplumun en küçük parçası olan bir sosyal kurumdur. Hz.Adem ile Havva’dan başlayarak günümüze kadar insanlar hep aile kurarak çoğalmışlardır. Kıyamete kadar da bu sistem böyle devam edecektir. Çünkü, aile toplumun temel taşıdır. Bu temel olmazsa toplum dağılır, sürü haline dönüşür. Ailenin kurulması evlenme ile gerçekleşir. Onun için evlilik kurumuna çok önem ve değer vermek gerekir. Kurulacak ailenin temeli ise, ahlâk esaslarına, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır. Sağlam ve güçlü toplumlar oluşturabilmek için bu şarttır. Zaten dinimiz İslâm da bu konu üzerinde ısrarla durmaktadır. Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır; -“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir topluluk için ibretler vardır.” (Rum: 21) -“İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lutfu ile zenginleştirir. Allah, lutfu bol olandır, bilendir.” (Nûr: 32) En son Nebî ve en son Resûl olan İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) ise; - “ E vl e nm e k b e ni m s ü nn e t i m dir... Evlenin! Zîra ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla öğüneceğim.” buyurmaktadır. Her şeye rağmen evlenemeyenler için de Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: -“Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfu (bağışı) ile zenginleştirinceye kadar iffetli (namuslu) davransınlar.” (Nûr: 33) Evlenmek ve aile kurmak sadece cinsel ve sosyal bir istek ve ihtiyaçtan dolayı gerçekleştirilemez. Çünkü şayet böyle olursa, o zaman insanın yalnızca bedensel ihtiyaçları öne çıkarılmış olur. Kaldı ki, insanın ve ailenin rûhî ve mânevî boyutu da vardır. Evlenme ve aile hayatı, eşlerin hem düzenli ve helâl A Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 05 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 Dr. Yusuf IŞIK [email protected] Aile ve Ailede Düzen - Gerçek huzur ve mutluluk duygusu ailede tadılır. Çünkü Allah, evlilik yoluyla kadınla erkek arasında gerçek sevgi ve muhabbeti oluşturmaktadır. Yine Allah, tek başına erkeğin veya kadının tam olamıyacağını, evlenip bir araya gelen eşlerin birbirlerini tamamladıklarını bize haber vermiştir. (meşrû) yoldan cinsel ihtiyaçlarını karşılamasına hem de birbirlerine maddî ve manevî destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasına vesile olmaktadır. Evlenmenin bir başka boyutu ise, aile hayatını bütün canlıların tabiatında saklı bulunan “neslini devam ettirme” güdüsünü en doğal ve makul biçimde karşılıyor olmasıdır. Bütün bunlardan dolayı İslam Dîni, gayr-i meşrû ve nikâhsız birlikte yaşamayı çirkin görmüş, haramların büyüklerinden kabul etmiş ve nikâhlı evliliği teşvik etmiştir. Dînimiz ve sosyal hayatımız açısından aile kurmanın önemi çok büyüktür. Şöyle ki; - Aile ilk temel eğitim kurumu ve bir çeşit okuldur. Çocuk aile çatısı altında eğitilip hayata hazırlanırken, “kendisini tanıması ve ibadet etmesi” için yaratan Yüce Rabbini de ilk önce burada tanır ve öğrenir. - Kişiler, mensup oldukları milletlerin millî ve mânevî değerlerini, dosya örflerini, âdetlerini ilk önce ailelerinde görerek benimserler. Dolayısıyla sosyalleşme olayı da önce ailede başlar. Sonra giderek çevreye yayılır ve içinde bulunduğu “topluma ait olma” duygusu burada gelişir. - Peygamberimiz şöyle buyurur: -“ Gençler!.. Ailesini geçindirebilecek kadar geliri olanlarınız derhal evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan daha fazla sakındırır. Nefsi daha fazla korur. Evlenmeye gücü yetmeyenler oruç tutsun. Zîra oruç şehveti kırar.” (Buhârî) Bu Hadis’te de ifade edildiği gibi, insanların zinaya yönelmemesi ve aynı zamanda temiz, soyu belli nesillerin yetişmesi için evlenerek aile kurmanın önemi büyüktür. - Gerçek huzur ve mutluluk duygusu ailede tadılır. Çünkü Allah, evlilik yoluyla kadınla erkek arasında gerçek sevgi ve muhabbeti oluşturmaktadır. Yine Allah, tek başına erkeğin veya kadının tam olamıyacağını, evlenip bir araya gelen eşlerin birbirlerini tamamladıklarını bize haber vermiştir. - Aile kurmak, yeni hısım ve akraba edinmek demektir. Akraba olan insanlar birbirlerine karşı sevgi ve saygı duyarlar. Ayrıca ailede anne-baba sevgisi, kardeşler arası maddî ve mânevî dayanışma, büyüklere saygı, küçüklere sevgi duygusu geliştirilir. Düzen, tertip, temizlik, merhamet, yardımlaşma gibi bütün duygular burada gelişir. Ailede geliştirilen bu duygular, önce kendi milletine, sonra bütün insanlığa dalga dalga buradan yayılır. Dolayısıyla insanlık sevgisi de ailede başlamış olur. - Sadakat ve vefa duygusu da ailede geliştirilen duygulardandır. Eşlerin birbirlerine sadık kalmaları, birbirlerini başkalarıyla aldatmamaları onların sadakat duygularını pekiştireceği gibi, aynı duygunun çocuklarına da geçmesini sağlar. Böylelikle “ahde vefâ” dediğimiz verilen sözde durma anlayışı ve dürüstlük örnekleri ailede perçinlenir. Âhir kelâm; İslâm, evlilik ve aile kurumunun karşılıklı sevgi, saygı ve ahlâk esasları üzerine kurulmasını ister. Bir şirket kurar gibi, sırf maddî çıkarlar veya cinsel tatmin için evlenilmesini kesinlikle reddeder. Ancak herşeye rağmen iki tarafın haklarının garanti altına alınmasını da ihmal etmez. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 06 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber Eschweiler DİTİB Cemaati’nin Büyük Sevinci Cuma Ezanı Açıktan Okundu schweiler DİTİB Kuba Camii cemaati üyeleri ile siyaset ve toplum temsilcileri tarihi bir olaya şahit oldular. Eschweiler Wollenweberstraße adresindeki DİTİB Kuba Camii’nde ilk kez açıktan ezan okundu. Dernek, 2011 yılının Nisan ayında açıktan ezan okuyabilmek için belediyeye başvurmuş, bir yıldan fazla süren bir karar sürecinin ardından da gerekli izni almıştı. Törene; T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er, DİTİB Yönetim Kurulu Üyeleri, Almanya Boşnak Müslümanları Cemaati Başkanı Edmin Atlagic, Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek, Eschweiler 1. Belediye Başkanı Rudi Bertram ve Belediye Meclis Üyeleri katıldılar. Kuba Camii'nin ev sahipliği yaptığı törende konuşmacılar, ezanın Müslüman cemaat, toplum ve onların toplumsal birliktelikleri için arz ettiği öneme vurgu yaptılar. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle açılan törenin açış konuşmasında Eschweiler DİTİB Kuba Camii Başkanı Bahri Çiftçi bu gelişmenin önemine değinerek, derneğe bu konuda destek veren siyasi ve dini temsilcilere ve törene katılan tüm konuklara desteklerinden dolayı teşekkürlerini sundu. Din Görevlisi Mustafa Necati Barış’ın ezanın anlam ve önemine dair konuşmasının ardından Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Zekeriya Bülbül, Müslüman ve gayrimüslimlerin birlikte yaşadı- E ğı toplumda camilerin önemine değindi. Eschweiler Belediye Başkanı Rudi Bertram, tarafların izin alma sürecinde yoğun ve yapıcı görüşmelerde bulunduğunu, bundan sonra da samimiyet ve güven içerisinde biraraya gelmelerini ve yaşanan bu hoşgörünün sürdürülmesi dilediğini dile getirdi. Eschweiler Belediye Meclisi’nde başvurunun uzun uzadıya tartışıldığını ve iznin çıkmasının uyuma giden yolda bir adım daha atıldığı anlamına geldiğini vurgulayan Bertram, bir birlikteliğin oluşmasında herkese sorumluluk düştüğünü ifade ederek; “Doğrusu bizi tenkit edenler de oldu. Buna rağmen böyle bir adımı atıyoruz. Hepimiz hoşgörünün oluşması ve yaygınlaşması adına elimizden geleni yapmalı, ayrıca hoşgörüyü bizatihi yaşamalıyız. Hoşgörü, her gün yeniden uygulamamız gereken bir olgudur” şeklinde sözlerini tamamladı. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er açıktan ezan izni konusunda desteklerini esirgemeyen Belediye Başkanı ve Meclis Üyelerine, ayrıca gösterdikleri anlayıştan ötürü Alman komşulara teşekkür etti. Belediye Başkanı Rudi Bertram‘ın konuşmasında ifade ettiği hoşgörüye değinen Prof. Er şöyle devam etti: “Bu samimi ve içten ortam bana Peygamberimiz döneminde yaşanan iki anektodu hatırlattı. Mekke’li ilk Müslümanlarla birlikte Medine’ye hicret eden Peygamber Efendimiz (s.a.v) burada ilk iş olarak yerli Hris- tiyan, Yahudi ve müşriklerle toplum hayatını düzenleyecek olan Medine Anlaşmasını yapmıştır. Bu anlaşmada Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve müşrikler tek bir ümmet olarak tanımlanmıştır. Burada şu noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Peygamber Efendimiz ‘in (s.a.v.) Medine Anlaşmasında ümmet olarak yer alan topluluk sadece Müslümanlardan oluşmuyor, bilakis bu topluluğu oluşturan diğer dinlerin mensuplarını ve Medine müşriklerini de içine alıyordu. Yani bu Anlaşmaya göre Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve müşrikler tek bir ümmet oluşturyordu, aynen bugün, bu yerde farklı etnisite ve dinlere mensup insanların biraraya gelerek oluşturduğu ümmet gibi. Bugün şahit olduğumuz bu gelişme, bana ayrıca Mescid-i Nebevi’de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sergilediği diğer bir hoşgörü örneğini de hatırlatıyor. Necd’den kalkıp Perygamber Efendimiz (s.a.v.) ile görüşmek için Medine’ye gelen bir grup Hristiyan, kendisine ayinlerin nerede eda edebileceklerini sorarlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevi’yi kastederek, 'burada‘ der. Medine´ nin ilk Müslüman mabedinde Hristiyanlar ayinlerini eda etmişlerdir. Bu olay Miladi 7. yüz yılda olmuştur. Günümüzde de benzer bir örneğini Antalya´da görüyoruz. Burada aynı çatı altında kilise, havra ve mescitten oluşan bir külliye mevcuttur. Cuma günleri Müslümanlar mescitte Cuma namazını eda et- mekte, Cumartesi günü havra bölümünde Yahudiler kendi ayinlerini ve Pazar günleri ise Hristiyanlar kilise bölümünde Pazar ayinlerini icra etmektedirler. Ayrıca halen İstanbul, İzmir ve Antakya gibi Türkiye´nin birçok kentinde kiliseler üyelerini açıktan çan çalarak mabedlerine çağırmaktadırlar. Bu durum Hristiyan cemaatinin Türkiye’de aktif bir dini hayatının olduğunun ve diğer din mensuplarına karşı var olan hoşgörünün göstergesidir. Artık Eschweiler´de de Müslümanların Cuma namazına açıktan okunan ezanla çağırılacak olmaları, onların bu toplumun bir parçası haline geldiklerinin, yaşanan katılımcılık ve hoşgörünün bir göstergesidir. Birlikte yaşama adına emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.” Son selamlama konuşmasını T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa yaptı. Basa konuşmasında, “Bu olay İslam’ın Almanya’nın bir parçası olup olmadığı hususunda sürdürülen tartışmaların ne kadar gereksiz olduğunu göstermektedir” dedi. Daha sonra tüm katılımcılar, Eschweiler’de okunan ilk açık Cuma ezanına şahit oldular ve hepbirlikte “ezan” konulu hutbeyi dinlediler. Tören, Eschweiler DİTİB Cemaati'nin misafirperver ikramıyla sona erdi. Müsiad Nürnberg’e Resmi Ziyaret Müsiad Hessen’den Ufuk Ekici’ye Hoşgeldiniz Ziyareti KP Kayseri Milletvekili Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis Üyesi Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır ve T.C. Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil, MÜSİAD Nürnberg/Nord Bayern'i ziyaret ederek, MÜSİAD üyelerini ve bir çok sivil toplum örgütünü bir araya getirdi. Avrupa'da Göçmenlerin durumu konusunda Avrupa Konseyine sunulmak üzere hazırlayacağı raporun hazırlıkları kapsamında Almanya ve Nürnberg`deki vatandaşlarımızın sorunları dile getirildi. Programın açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Nürnberg Başkanı İsmail Satır: "Bizi ziyaret eden AKP Kayseri Milletvekilimiz Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır Hanımefendiye ve bu toplantının MÜSİAD´da yapılmasını sağlayan T.C.Nürnberg Başkonsolosumuz Ece Öztürk Çil Hanımefendiye ve tüm misafir katılımcılara teşekkür ediyorum" dedi. Daha sonra kürsüye gelen T.C A Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil yaptığı açıklamada; bu güzel organizeyi yapan MÜSİAD Kuzey Bavyera Başkanı İsmail Satır`a ve ekibine teşekkür etti. Ardından kürsüye gelen AKP Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır yaptığı açıklamalarda: "MÜSİAD Nürnberg´te bulunduğundan dolayı çok memnun olduğunu, Nürnberg'i tekrar ziyaret edeceğini dile getirdi. Vekil: "Siz bizim için çok önemlisiniz" dedi ve daha sonra vatandaşlarımızın sorunlarını dinleyen vekil Pelin Gündeş Bakır, burada yaşayan vatandaşlarımız için Alman yöneticilerinden bazı taleplerimizin olduğunu raporuna alacağını dile getirdi. Bunlardan bazıları: Burada yaşayan vatandaşlarımıza Yerel Seçimlerde seçme ve seçilme haklarının verilmesini, Çifte Vatandaşlık hakkının verilmesini, Almanya`nın açık ve şeffaf şekilde ırkçılıkla mücadele etmesini, Bakıcı Aileler ile ilgili sorunlarımız vardır. Müslüman Çocukların Müslüman Bakıcı Ailelere verilmesi gerektiğini, Aile birleşiminin önündeki zorlukların kaldırılmasını, Çocuk parası (kindergeld) verilmesinde eşit davranılmasının gerektiğini, vb sorunları raporuna alacağını dile getirdi. Daha sonra; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç ile canlı telefon bağlantısı yapıldı. Yurtnaç yaptığı açıklamada vatandaşların yurtdışında yalnız olmadığını, artık eski Türkiye`nin olmadığını vatandaşların bir sorunu olduğunda Başkonsolosluğumuz üzerinden kendilerine ulaşılabileceğini bildirdi. Vatandaşarımızın yoğun ilgi ve alakalarından dolayı program geç vakitlere kadar sürdü. üstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Hessen Şubesi, görevine yeni başlayan T.C. Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici`yi makamında ziyaret ederek yeni görevinde başarılar diledi. Müsiad Hessen Başkanı Musa Aydın ve beraberindeki yönetim kurulundan arkadaşları gerçekleştirilen ziyarette; Başkonsolos Ufuk Ekici`ye yeni görevinde başarılar diledi. Sivil toplum kuruluşları olarak kendilerinin yanında olduklarını belirten Aydın; „başkonsolosluğumuzun bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yaptıkları tüm çalışmalarda yanında olduklarını belirtti. Kendi alanımızla alakalı olarak sizlere her türlü bilgi akışını sağlamak noktasında hazır olduğumuzu bir kere daha belirtmek isteriz diyen Aydın; kendisinin de eski bir Hessenli olduğunu öğrendiği Ekiciye başarı dileklerini bir kere daha iletti. T.C. Frankfurt Başkonsolusu Ufuk Ekici de yapılan ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. STK`ların önemine de değinen Ekici; “insanımızın her türlü ihtiyaçlarında yanında olduğumuzu belirtmek isterim” dedi. Karşılıklı tanışma ve bilgilendirmelerden sonra heyet ile birlikte çekilen fotoğraf ile ziyaret sona erdi. M Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 İlahiyatçı – Eğitimci Osman Arslantürk’ün “AVRUPA’DA MÜSLÜMAN AİLE ve ÇOCUK EĞİTİMİ” Kitabı Üzerine Söyleşi Hayat: “Hocam sizi kısaca tanıyabilir miyiz?’’ Osman Arslantürk: “1969 Trabzon / Of ’ta doğdum. İlkokulu ve aynı zamanda hafızlığı burada tamamladım. Orta Öğretimimi Trabzon ve İstanbul Fatih İmam Hatip Liselerinde tamamladıktan sonra 100. Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldum. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve T.C. Milli Eğitim Bakanlıklarında görev aldım. Şu an Avrupa’da İrşad ve Eğitim alanlarında hizmet vermekteyim. “Karizma ve Dini Liderlik” adlı bir araştırma kitabım yayınlanmış olup “Peygamber Efendimizin Liderlik Vasfı’’ ve “Avrupa’da Değerlerimizle Birlikte Yaşamak’’ adlı kitaplarım yayınlanmak üzere...’’ Hayat: “Böyle önemli bir eseri yazma- nızdaki etkenler nelerdir?” O.A.: “Yıllardan beri Avrupa’da insanlarımıza Eğitim ve İrşad alanlarında hizmet vermekteyiz. Bu esnada bir çok olumlu ve olumsuzluklarla karşı karşıya kaldık ve maalesef kalmaya devam etmekteyiz. İyiliklerin duyulması, çalışmamızı yapıp insanlarımızın hizmetine sunmayı bir borç olarak bildik.” Hayat: “Kitabınızda öncelikli olarak neleri ele aldınız?” O.A.: “Toplumları meydana getiren Aile’yi, bu ailede meydana gelecek olan çocukların eğitimini ele aldık.” Hayat: “Bu çok önemli konuya nerden ve nasıl başladınız?” O.A.: “Buna güzel dinimizin Kur’an’da aileye ve ailenin önemine işaret ettiği evliliğin anlatıldığı ayetlerle başladık. Buna paralel olarak sünnette evliliği ele alıp Peygamber Efendimizin ve ashabı kiramın yaptığı evlilikleri örnek verdik. Bundan sonra Avrupa’da ve günümüzde yapılan yanlış eş seçimlerine dikkatleri çekerek mutlu yuvaların ve altın neslin Kur’an ve sünnette göre eş seçimi ile izah ettik.” Hayat: “Kitabınızda çocuk eğitimine de önem verdiğinizi okumaktayız. Bu konuda neler söyliyeceksiniz?” O.A.: “Dünyada başarılı olan herşey ancak eğitim ile mümkün olmaktadır. Bunların içinde herşeye yön veren insan, eğitimi eksik veya dengesiz olursa ailede ve toplumda huzur ve mutluluğu bulmak mümkün değildir. Bunu başarabilmek, ço- cuklarımıza vereceğimiz zamana uygun, maddi ve manevi eğitim ile mümkündür. Ancak günümüzde bu, ihmal edildiğinden dolayı toplum huzursuzluklar içinde kıvranmaktadır.” Hayat: “Bu konuda hangi hatalar yapılmaktadır?” O.A.: “Toplum olarak yeterince aile eğitimine, çocuk eğitimine, dini değer ve kültürümüze önem vermiyoruz. Enteresandır bir pasta yada yemek yapmak için üç-dört ayrı aşçının kitapları incelenip araştırılırken bizi yarınlara taşıyacak istikbalimiz olan çocuklarımızın eğitimi için tek bir kitabın okunmayıp tatbik edilmeyişi vahim bir durumdur.” Hayat: “O zaman siz ailelerin sağlıklı ve mutlu bir şekilde yarınlara taşınması ve yapılacak olan hataların önlenmesi için kitabınızda hangi konulara yer verdiniz.” O.A.: “Kitabımızda insanlarımızı ilgilendiren pek çok konulara yer verdik. Hayat: “Bu önemli eserle kimlere seslenip, kimlerin muhakkak okunmasını istemektesiniz?” O.A.: “Avrupa’da yaşayan bütün müslümanların mutlu ve huzurlu olmak isteyen ailelerin bu kitabı muhakkak okumalarını tavsiye ediyoruz. Ayrıca mutluluğun ve başarıların devam edebilmesi için çocukların, gençlerin, evlenmek isteyenlerin, İslami aile ve neslin devam edebilmesi için bu v.b. eserlerin okunarak geleceğe hazırlanılmalıdır. Sonuç olarak çocukları ve gençleri eği- tecek anne ve babaların, eğitimcilerin ve idarecilerin kısaca herkesin bu tür eserleri okuması gerekmektedir.“ Hayat: “Okuyucular bu güzel esere nasıl sahip olabilirler?” Okuyucularımız aşağıdaki bilgilerden ulaşarak kitabı temin edebilirler. İrtibat: Osman Arslantürk Tel. Cep: 0157-85 30 96 86 E-Mail: [email protected] Sipariş: Kitap Kulubü Merheimerstr. 229 . 50733 Köln Tel.: 0221 – 739 04 41 www. Kitap-kulubu.de !"!# ((( )* $ % "! +, & -. !' /0 HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 09 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber IGMG Güney Bavyera’da Gönüllerin Fethi Gerçekleştirildi slam Toplumu Milli Görüş Gü- I ney Bavyera Bölgesi muhteşem bir proğrama daha imzasını attı. IGMG Güney Bavyera Bölgesi İrşad Başkanlığının ve Gençlik Teşkilatının ortaklaşa düzenlemiş olduğu Mekke`nin Fethi Proğramı katılanlara duygulu, coşkulu heyecan dolu anlar yaşattı. İlk defa düzenlenen bu proğram şubelerden gelen yoğun ilgiyle muazzam bir atmosferi beraberinde getirdi. Salonun dolup taşmasıyla karşı karşıya kalındığı Mekke`nin Fethi Proğramı, Erding Şubesinin Stadthallesinde gerçekleşti. Televizyonlardaki sohbetleriyle ün kazanmış Araştırmacı / Yazar Muhammed Emin YILDIRIM hocaefendinin, İranlı Kur`an`ı güzel okuma Dünya Birincisi Hasan SADİKİ’nin, Milli Görüş Teşkilatının sanatçılarından olan Televizyon ve Radyo yayınlarından tanınan Ufuk AKIN’ın katılımlarıyla gerçekleşen proğram okunan açılış Kur’an-ı Kerim’i ile başladı. Ardından açılış konuşmasını yapan çiçeği burnunda İrşad Başkanı Abdullah SEYDAOĞLU Mekke`nin Fethinden bir kaç kıssalar anlatarak konukları proğramın başında duygulandırdı. Böyle manevi anlamı yüksek olan proğramları hazırlamanın önemine deyinen İrşad Başkanı SEYDAOĞLU emeği geçen herkese ve katılımlarından dolayı gelenlere teşekkür ederek sözlerini tamamladı. Ardından selamlama konuşması için mikrofona gelen IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip SAYAN, Peygamber Efendimizin Mekke`nin Fethinden sekiz yıl önceki kendi şehrinden nasıl çıkışını ve Allah`ın yardımıyla nasıl geri döndüğünü dinleyicilere hatırlattı. Bu çalışma yılında gelinen noktalara da değinen Bölge Başkanı SAYAN yapılacak olan yeni faaliyetlerden bahsedip ileriye yönelik güzel müjdeler verdi. Bölge Başkanı SAYAN’dan sonra sahne alan ses sanatçısı Ufuk AKIN ezgileriyle, ilahileriyle salondakileri o eşsiz, Rasullah’ın Mekkeyi Feth ettiği günlere götürdü. Kalpleri titreten tilavetiyle İranlı Dünya Birincisi Hasan SADİKİ ise ardından Kur`an ziyafeti ile proğrama katılanların gönüllerine su serpti. Günün hatibi M. Emin YILDIRIM hocaefendi ise konuklara hitab etmeye başladığında herkesin sabırsızlıkla beklediği o an gelmişti. Salonun ahenkini değiştirecek bir eforla Mekke`nin Fethinin iç yüzünü anlatmaya başlayan Araştırmacı/ Yazar YILDIRIM, o günün anlam ve değerini hissedecek konulara değinerek herkesin teşkilat ruhunu, şuurunu tazeleyecek şekilde sunumunu gerçekleştirdi. Avrupa`da islami yaşamın belki zor olduğunu ama dava adına paha biçilmez bir emanet olduğunu aktaran YILDIRIM, kalbi bir dua ile sözlerini tamamladı. Kapanış Kur’an-ı Kerim’i ve kapanış dua’sı ile biten Mekke`nin Fethi proğramı, çekilen hatıra fotoğraflarıyla arşivlerde yerini buldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 10 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber IGMG Düsseldorf Bölgesi Kur’an-ı Kerim Bölge Finali Oberhausen’de Yapıldı GMG Düsseldorf Bölgesi İrşad Başkanlığının düzenlemiş olduğu Kur`an-ı Kerim tilavet yarışması, yoğun bir katılımla, Oberhausen Salon 2000`de gerçekleştirildi. I Yarışmanın sunucusu Oberhausen Akşemsettin Camii imamı Abdullah Coşkun Berber program akışını ve kurallarını açıkladıktan hemen sonra, açılış Kur´an-ı Kerim´ini 2012 Kur`an-ı Kerim 14-18 yaş arası birincisi Furkan Tok okudu. Yoklamayı yerine getiren IGMG Düsseldorf Bölge İrşad Başkanı Mustafa Bildik selamlama konuşmasında öncelikle uzaktan ve yakından programa iştirak eden bütün misafirlere teşekkürlerini iletti ve şöyle devam etti: “Başta yavrularımızın anne-babaları ve hocaları olmak üzere yavrularımıza çalışmalarında emeği geçen herkese can-ı gönülden teşekkürlerimi sunuyorum. Yavrularımız buraya gelerek ve yarışmaya katılarak en büyük fedakarlığı ve cesareti göstermişlerdir ve aslında şimdiden gözümüzde, gönlümüzde birinciliği hak etmişlerdir. Cenab-ı Allah onlardan razı olsun diyorum ve hepinizi sukunet içinde onları dinlemeye davet ediyorum” dedi. Jüri heyeti şu hocaefendilerden oluştu. Nihat Özcan Du-Meidrich, Süleyman Altuntaş Mülheim, Ahmet Taşcı Willich Cemiyetleri. Sinevizyon görüntüleri ile daha önce hazırlanan yarışmaya katılan öğrencilerin tamamının görüntülerinin yer aldığı tanıtım videosu yayınlandı, sonra yarışmaya geçildi. Değerlendirme konuşmasında IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim; “Bu yavrularımızın hepsi birincidir. Hepimiz birbirimizi çok sevelim, birlikten ve beraberlikten asla ayrılmayalım” diyen Erim; “Çocuklarımızın annelerine babalarına ve emeği geçen hocalarına ve de özveri ve büyük emek harcadıkları için kendilerine teşekkürler ediyorum. Geleceğimiz yavrularımızın avuçları arasındadır. Yavrularımızın ellerine neyi bırakırsak onu yaşar ve yaşatırlar, eğer ki geleceğimizin daha parlak daha barış dolu huzur dolu geçmesini istiyorsak, onların yüreklerine ektiğimiz tohumlara dikkat edelim diyorum ve hepinizi emanetlere en güzel sahip çıkan Yüceler Yücesi Rabbimize emanet ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı. Bedirhan Şimşek güzel bir şiir okuyarak salonu dolduran velilerden alkış aldı. IGMG Düsseldorf Bölge irşad Başkanı Mustafa Bildik başkanlığında gerçekleştirilen yarışmanın nihayetinde, bütün katılımcılara, IGMG Düsseldorf Bölge Başkanı Yaşar Erim tarafından takdir belgesi ve hediye plaketi takdim edildi. Jüri heyetinin titiz bir şekilde değerlendirme ve puanlama yaptığı programda, finalistler aşağıdaki şekilde oluştu. KÜÇÜKLERDE 1- Muhammed Ebrar Acer Solingen 264 puan 2İshak Patır Krefeld 258 Puan 3- Adem Keleş Mülheim 251 Puan BÜYÜKLER 1- A.Faruk Berber Oberhausen Akşemsettin 278 Puana 2- Ömer Verdi Krefeld 274 Puan 3- Mahmut Kayan Duisburg Hacı Bayram 265 Puan 2013 yılı büyüklerde birinci olan A. Faruk Berber`in okumuş oldugu Kur`an-ı Kerim`in ardından program sona erdi. HAYAT lman Haber Alma Teşkilatı, BND’nin; ABD’nin kendi topraklarında zengin petrol yatakları bulmasından sonra Ortadoğu petrollerine ihtiyacı kalmayacağından bölgeden çekileceğine dair raporunun basına sızdırılmasına kadar şahsen böyle bir gelişmeden haberim yoktu. Daha sonra Fransa’nın Mali’ye başlattığı askerî çıkarma ve buna Almanya’nın şimdilik lojistik destek vermesi, İngiltere’nin ise bütün askerî unsurlarıyla Fransa’nın yanında “Radikal İslâmcı”lara karşı savaşmaya hazır olduğunu beyan etmesi; Avrupa’nın, ABD’ye kaptırdığı Ortadoğu’daki rolünü yeniden üstlenmeğe hazır olduğunun en belirgin işaretiydi. Avrupa, ihtiyacı olan petrol ve diğer yeraltı kaynaklarını kontrol edebilmek için bundan sonra, iktisadî ve siyasî üstünlüğüne askeri gücünü de ilave ederek, Ortadoğu’da daha etkili olabilmenin gereğini yapacaktır. Bu da, daha çok kargaşa, ihtilaf, direniş ve kan demektir. ABD’nin öncülüğünde yürütülen askerî işgallerin etkisiyle, Avrupa Müslümanlarına kadar uzanan son derece menfî gelişmeler biraz olsun azalmak üzereyken, AB ülkelerinin doğrudan müdahil ve taraf oldukları gelişmelerin, buradaki Müslüman Göçmenlerin daha çok huzurunu kaçıracağı endişesini taşıyoruz. Ağırlıklı olarak, “Misafir İşçi” statüsünde Batı Avrupa’ya gelen Müslüman Göçmenler ve onların devamı nesillerin, yerleştikleri ülkelerle tarih (mazi) birliği olmadığından, onları bu topraklara bağlayan unsurlar, istikbale (geleceğe) yöneliktir. Farklı milliyetlerden müteşekkil müslümanların, yaşadıkları ülkelerin yerlileriyle birlikte daha güzel, huzurlu ve güvenilir bir gelecek hazırlamak ve arkadan gelen nesilleri de ona göre inşa etmekten başka çıkar yolları yoktur. Fakat diğer taraftan yukarıya aktardığımız Ortadoğu kaynaklı, enerji endeksli uluslararası ihtilafların neticesi olarak, Türk, Arap veya bir başka etnik kökene sahip müslümanın başı daha da ağrıyacağa benziyor. Bunu bilerek, öngörerek gelecekte beraber olmanın ve beraberce geleceği inşa etmenin yolları şimdiden tezi yok, belirlenlenmelidir! Zygmunt Bauman; “Yeni Dünya Düzeni`nin, kendisini sağlama alabilmesi, kökleşmesi için, lokal (ye- A Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 11 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 Mahmut AŞKAR [email protected] Şehirlerin ve Zihinlerin Gettoları rel) düzensizliklere ve mümkün olduğunca lokal ihtilaflara ihtiyacı var” diyor. Biz ise bunu; enerji kaynaklarının olduğu bölgelerdeki işgal, sömürü ve huzursuzluk; o kaynakları, kendi sanayi çarklarının dönmesi için, hâkimiyeti altında tutan ülkelerde huzur ve refaha dönüşür, şeklinde yorumlayabiliriz. Deniz, içindeki yabancı maddeleri kıyıya attığı misâli, yerli-çoğulcu toplumlar da içlerindeki “yabancı unsurları” kendi sosyal hayatlarının, yerleşim mekânlarının ve düşünce alanlarının merkezinden uzaklaştırır, yani hayatın ve düşüncenin kıyısına atarlar. Şehir hayatının ve düşünce dünyasının “gettoları” böyle oluşur. Eğer merkezdeki veya kendini öyle gören topluluk, sizi fizikî olarak kıyıya atamasa bile, değerler ve düşünce alanında, yani sizi zihin dünyasının kıyısına atar ve oradaki gettoya hapseder. Bundan sonra sizin her türünden düşünceniz veya inancınız “radikal” veya “aşırı”dır. Siz, Köln-Chorweiler’a, DuisburgMarxloh’ya veya Berlin-Kreuzberg’e aitsiniz: Şehir, kendi “yabancı unsurlarını”, denizdeki çer-çöp gibi, kıyıya atarak kendini temize çıkarmıştır. Temenni asla etmemekle birlikte, görünen odur ki; Avrupa Müslüman Göçmenlerini yarınlarda daha da fırtınalı ve belalı günler bekliyor. Yarının Türk/Müslüman toplum öncüleri, buna göre fikrî ve psikolojik bazda donanmalı ve donatılmalıdırlar. Kendi anadilini pek iyi konuşmasa da, en az bir-iki yabancı lisan bilen, eğitimli, bilgili nesiller yetişiyor yetişmesine de... Beğeniriz, beğenmeyiz. Kabul ederiz, kabul etmeyiz lâkin; dünküler, belki düşüncelerinin esiriydiler fakat ya bugünküler? Genelleme yapmamakla birlikte; kendine hayran, ben merkezli, ihtiraslarına tutsak dosya bir kuşak geliyor arkadan. Ki, medeniyetimizin çok önemli iki ilkesinden, mütevazilik ve diğergamlık, sadece bilinir fakat onlara hayat hakkı verilmez bu nesillerce... Çünkü yeni kuşak eğitimli Türkler / Müslümanlar; “Übermensch (insanüstü)” insan yaratma iddiasının zihinlerde yer ettiği bir felsefik coğrafyada yetişiyorlar. Fakat, E. Fromm’un tabiriyle; o adam, insan olamadan insanüstü olmak istedi. Fırtınalı, buhranlı bir Avrupa’da, Türk/Müslüman ve herşeyden önce insan olarak kendine sahip olmak, bu erdemliliği muhafaza edebilmek için; inancınız, iddianız, gayeniz sizinle değil, siz inancınız, iddianız ve gayenizle özdeşleşmeli, bütünleşmelisiniz. Sizin ve mensubu olduğunuz kitlenin kimliğini ilkeleriniz belirlemeli, ferdî istekleriniz değil! Ne yaşadığınız toplumda, ne de kendi camaatiniz, grubunuz, cemiyetiniz içinde fizikî ve fikrî gettolaşmalara zemin hazırlayın, fırsat verin! Sizin dışınızdaki ve müdahil olamayacağınız gelişmeler zaten sizi yeterince “merkez”in dışında tutmaya, kıyıya atmaya çalışacaktır. Her toplum kendi “öteki”sini yaratır veya kendisine, ötekileştirdiği bir kitle tayin eder. Bunu bizatihi gören ve yaşayanlar bari kendi içinde aynı yola heveslenmesin. Ortak paydalarda eylem birliği yapılmadığı müddetçe, gerek grup/kuruluş ve gerekse fert olarak, bütün “üstün meziyetleriniz”in ve maharetlerinizin karşılığını almanız mümkün değil. Özellikle bizim Türk/Müslüman (sivil kitle) kuruluşlarının, sözkonusu toplumun geleceğe endeksli hayatî çıkarları olunca, hiçbir kuruluş, “kuruluşüstü” olmadığı gibi, hiçbir temsilci de, “temsilciüstü” bir konumda kendisini göremez! Kuruluşlar topluma, yöneticiler de kuruluşa hizmeti ana ilke olarak benimser, içlerine sindirir ve başarının sırrını burada görürlerse; her türünden fizikî, sosyal ve fikrî gettoları tarümar edebilme şansını yakalamış olurlar. Avrupa Türkleri, kendi kültürel varlıklarını tehdit eden unsurlara karşı direndikleri takdirde, çalkantılı denizde seyreden geminin yolcuları gibidirler. Şayet “kaptanlar” ustaca manevra yaparlarsa, fazla zarar görmeden gemi sahile ulaşabilir. Aksi takdirde, gemiyi ve yolcularını, saile değil, kıyıya taşıma işini denizin kendisi üstlenir. HAYAT oplumu oluşturan en küçük sosyal kurum ailedir. Buna göre sağlıklı toplumların oluşması açısından çocuğun eğitimiyle ilgili olarak ailenin izlediği yol çok önemlidir. Eğitimciler her ailenin bir okul olduğunu ve anne babaların bu okulun hem öğrencisi hem de öğretmeni olduğunu önemle vurgular. Bu bağlamda her anne baba sorunsuz çocuk yetiştirme konusunda sorun yaşayabilir. Duyarlı ebeveynler bile, çocuklarını dikkatli yetiştirmelerine rağmen, bazı konularda farkına varmadan sorunlarla karşılaşabilirler. Burada önemli olan ve ailelere düşen görev, sorunsuz ve başarılı çocuk yetiştirme ve çocuk gelişim aşamaları konusunda uzmanlar tarafından yardım talep etmek. Almanya’nın küçük bir şehrinde 4 kız çocuk babası olan Ahmet Bey ise tamda bu noktada zorlanmış olsa gerek. Ailenin 12 yaşındaki ortancı kızı Arzu bir bayram ziyareti öncesi inatlaşarak, sıkıldığını ve yaşlı aileyi sevmediğini bahane ederek eve girmek istemeyince olanlar olur. İnatlaşan ve bağırmaya başlayan kızı kolundan dalavereli tutarak sürüklerken babanın bu davranışına şahit olan iki Alman vatandaş, hangi eve girdiklerini takip ederek polisi arar ve bu durumu polise bildirerek baba hakkında şikayet duruyurusunda bulunurlar. Bu duruma hemen müdahale edemeyen polis aileyi Jugendamt’a (Gençlik Dairesine) bildirerek aileyi takip altına alır. Başlıca çalışmalarının merkezine gençlere ve ailelelerine sosyal, pedagojik ve psikolojik yardım amacını yerleştiren Jugendamt, belediyelere bağlı bir kurum olarak çalışmalarına 1970’den beri devam etmekte. Çocuklarını ihmal eden veya şiddet uygulayan ailelerin çocuklarını ellerinden alma fonksiyonuyla daha çok tanınan Jugendamt, bu sevimsiz görüntüyle bir çok sorunlu/suz ailede korku uyandırabiliyor. Ahmet bey ise bir çok aileden farksız Jugendamt’ı sadece korkulu ve tehlikeli yönleriyle tanımakta. Akraba, eş ve dosta bu olanları ‘ayıplanmaktan’ korktuğu için anlatamadığını söyleyen baba, bu sorunla yalnız başetmeye çalışarak, olabildiğince Jugendamt’tan kaçmaya çalışıyor. Fakat Jugendamt görevlileri hayatlarının her alanını kuşatmaya T Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 12 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 Zeynep TOPÇU [email protected] Sorunlarla Yüzleşmek başlıyor. Haftanın bir kaç günü eve gelen bakıcılar, psikolog ve pedagoglar hem çocuklara hem de anne-babaya yardım amaçlı hiç bir karşılık beklemeden yardımcı oluyorlar. Çocuklarla ayrı, ebeveynlerle ayrı görüşmelerde bulunan pedagog ve psikologlar (başlınca) olumlu sonuçlar elde ettiklerinden bahsetmeye başlıyorlar. Aileye iyi gibi görünen yardım amaçlı destekler, daha sonrası aileyi zor duruma düşürüyor. Kurum anneye ev işlerinde yardımcı göndererek, yanısıra 4 çocukla başa çıkamıyor, ev işlerini tam manasıyla yapamıyor, çocuklar pis bir evde yaşamak zorunda kalıyor gerçeğini kabullendiriyor. Bunların yanısıra Arzunun ablası 15 yaşındaki Bahar okulda ders esnasında mektuplaştığı arkadaşına tipik ergen sorunları yüzünden “Ölmek istiyorum artık, herkes kötü bu dünyada..’’ yazınca okul yönetimi olayı Jugendamt’a haber veriyor. Çocuklara psikolog ve pedagog gönderen kurum, ailenin has- sasiyetlerini göz ardı ederek, aileye ve çocuklara ön yargılarla yaklaşıyor. Ailenin ve genelde türk ailelerin eğitim biçimlerine karşı çok fazla tolerans göstermeyen kurum, çocukların kafalarını karıştırmaya başlıyor. Arzu ve Baharı haftada iki gün Mc Donalds’a götürüp akşam yemeği esnasında “Erkek arkadaşınız var mı? Neden yok? Babanız mı izin vermiyor? Ondan korkuyormusunuz?’’ yada “Sınıf arkadaşınızla ders çalışmak istediğinizde, aileniz bu arkadaşınız erkek olduğunu öğrendiğinde izin veriyor mu?’’ veya “Akşamları saat kaçta evde olmak zorundasınız?’’ gibi sorularla çocuklarla muhabbet izlenimi vererek çocuklar üzerinden ailenin genel eğitim şeklini sorgulamaya başlıyorlar. Daha sonrasında ailede az çok var olan düzeni ve disiplini bozmak amaçlı çocuklara (15 ve 12 yaşında) bu özel görüşmede “Siz yetişkinsiniz, erkek arkadaşınız olabilir, babanız buna karışamaz’’, “Akşam saat 23.00’a kadar dışarda gezebilirsiniz, aileniz dosya sizi bu konuda engelleyemez, buna hakkınız var, siz buna kendiniz karar vermeniz gerekiyor’’ gibi farklı bir hayat düzenine alışkın olan çocukları baştan çıkarırcasına aileyle karşı karşıya getiriyor. Kurum çalışanları evden ayrıldıktan sonra çocukların söz dinlemediğini ve aileden gitgide uzaklaştığını anlatan Ahmet bey, çocukların bu tutumları karşısında zaman zaman çaresiz kaldığını üzgün ve yorgun bir ses tonuyla anlatıyor. Pedagojik bakış açısından ailenin psikolojik desteklenmesinin doğru olduğunu fakat kültürel ve dini farklılıkları dikkate alınmadan çocukları bu şekilde ailelerinden soğutmanın doğru olmadığını dillendiriyor baba. Jugendamt çalışanlarının Alman ulusal düşüncesinin dışına çıkması gerektiğini ve bazı Türk ailelerinin eğitiminde eksiklerinin olmasına rağmen küçümsenmemesini gerektiğini vurguluyor. Habersiz ve spontane aileye baskın yaparcasına sabahları ve umulmadık zamanlarda kapıya gelen Jugendamt sonunda mahkeme kararı ile Hatice hanım ve Ahmet beyin çocuklara sağlıklı bir gelecek sunamamak gerekçesiyle, Arzu ve Baharın bir Alman bakıcı ailesine verilmesini ön görüyor. Aile bu haber karşısında yıkılıyor. Farklı aile büyüklerine, dedeamca veya teyzeye verilmesi için yapılan başvuruları Jugendamt kabul etmiyor. Bu karardan sonra anne ve 4 çocuğu memlekete kaçırıyor aile büyükleri. 5 yıl önce gerçekleşen bu aile dramı sonunda iyi bir bitiş sergiliyor gibi. Bahar üniversitede tıp bölümünü kazanarak şuanda İstanbulun önde gelen üniversitelerinde okumakta. Arzu ise üniversite hazırlıklarını yapıyor. Üniversiteyi kazandıktan sonra Almanya’ya dönerek eski arkadaşlarıyla birlikte okumak istediğini anlatıyor. Çocuklar bugün başlarına gelen veya az daha başlarına gelecek olanlardan hala habersizler. Aile çıkan mahkeme kararını ve bunu gerektiren durumları çocuklarından saklayarak yeni bir başlangıç yaptı Türkiye’de. Başlarına gelen tüm bu musibetlerden sonra ailenin özel olarak 5 yıldan beri görüştüğü bir aile psikoloğu var. Ayrıca ayda bir kez aile eğitim seminerlerine katılan aile, eskiden bulundukları çaresizliğe bir daha dönmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. HAYAT übingen ve Münster Üniversiteleri’nde yeni kurulan İslam İlahiyatı Kürsüleri’nin denetleme kurullarının oluşturulmasında ortaya çıkan sorunlar, Almanya’da İslam İlahiyatı konusunu yine gündeme tartışmalı bir şekilde taşıdı. Tartışmaların temelinde, Alman Federal Bilim Bakanlığı’nın Kasım ayında açıklanan, Münster Üniversitesi’ne ilahiyat kürsüsünün denetleme kuruluna Müslüman cemaatlerden birinin temsilcisinin alınamayacağı, aksi takdirde üniversiteye yapılması beklenen milyonlarca Avro’luk desteğin verilmemesi tehdidi yatmakta. Almanya’nın anayasal düzeni ve din-devlet hukuku açısından bu haber şaşırtıcıydı. Çünkü Weimar Anayasası’ndan beri devlet üniversiteleri ilahiyat fakültelerinin içeriğini belirleyememekte. Kendisini dinen nötr ve seküler olarak tanımlayan devletin esasen dini cemaatlerin iç düzenine müdahele etme yetkisi yok. Dini cemaatin idarî kadrosuna kimi getirdiği ya da kim tarafından temsil edildiği de, iç düzen kavramının merkezinde bulunmakta. Söz konusu Müslümanlar ve Müslüman cemaatler olduğunda ise devletin yetkisi dışında müdahelesi bir ilki teşkil etmiyor. Almanya’da İslam İlahiyatı tartışmalarının başladığı ilk günden beri benzer müdaheleler karşımıza çıkmakta. İlk İslam İlahiyatı tecrübelerinden biri de zaten bu müdaheleden dolayı başarısızlıkla sonlanmıştı. 2004 yılında Müslüman cemaatlerin ciddi bir katkısı olmadan bir ilahiyatçı Münster Üniversitesi’nin “İslam Dîni” kürsüsüne atanmıştı. Ve sözde bir denetleme kurulu oluşturulmuş olmasına rağmen, fiiliyatta Müslüman kuruluşların herhangi bir denetimi sözkonusu değildi. Bu ilk maceranın sonucu ise malum: Kürsü sahibinde meydana gelen itikadî ve fikrî değişimlerden sonra, 2008’in Eylül ayında KRM bünyesindeki İslamî cemaatler Münster’de ilahiyat okumamayı tavsiye etmek zorunda kalmışlardı. Tarihçesinde İslam İlahiyatı konusunda bu şekil ‘‘kötü bir sabıkası’’ olan Münster Üniversitesi’nin, Federal Bilim Bakanlığı’nın baskısına boyun eğerek İslami cemaatlerin anayasal olarak şart olan katılımına müdahale edilmesine izin vermesi şaşırtıcı. Bu durum sadece Münster’de Kur’an ve Sünnet çizgisine bağlı bir ilahiyat öğretiminin mümkün olup olmadığı sorularını değil, aynı zamanda birçok Müslümanın aklına Alman üniversitelerinde ilahiyat eğitimi mümkün mü sorusunu da getirmekte. T Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 13 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 A. Engin KARAHAN [email protected] Alman Üniversiteleri’nde İlahiyat Eğitimi Mümkün mü? Müslüman Cemaatlerin İlahiyat Kürsüleri’ndeki Temsil Sorunu İslam İlahiyat Kürsüleri’nin Hukuki Çerçevesi Kendisini dinen nötr ve seküler olarak tanımlayan bir devlette, devlet üniversitelerinde ilahiyat kürsülerinin olması tabii değil. Devlet bir dinin temel unsurlarını ya da genel olarak içeriğinin hangi unsurlardan oluşacağını ne tesbit edebilir, ne de belirleyebilir. İlahiyat fakülteleri ise doğaları gereği bu tür tanımlamaların yapılmak zorunda olunduğu kurumlardır. Buna rağmen devletin ilahiyat fakültelerine, yani şarkiyatçılar gibi dini sadece yabancı bir bakışla tarif ve tasvir eden kişilere değil, bir iç perspektiften tanımlayan kurumlara ih- tiyacı var. Bunun sebeplerinden biri, okullarda verilen ve yine dinî cemaatlerinin katılımlarının sağlanması gereken din dersleri için duyulan öğretmen ihtiyacı. Pratik ihtiyaçların yanı sıra devlet dinî tedrisatı devlet üniversitelerine çekmekle dinî cemaatleri kamuoyundaki tartışmaların içine çekerek ve dahil olmalarını sağlayarak ‘‘ehilleşmelerini’’ ummakta. Alman Anayasası’nın bu konudaki düzenlemesi açık: İlahiyatların içeriği ile ilgili kararlar ancak ve ancak dinî cemaatler tarafından belirlenebilir. Cemaatlerin bu sürece katılımları, dinlerinin temel düsturlarının dikkate alınmasını sağlar. Kiliseler dosya bunu bizzat piskoposluklarının katılımı ile gerçekleştirir ve bu şekilde, kürsü sahibinin ve diğer öğretim üyelerinin atamaları ve müfredatın belirlenmesine gerekli katkıyı sağlar. İslam İlahiyatı’nda Farklı Bir Yol Konu İslam İlahiyatı’na geldiğinde siyaset ne yazık ki bu oturmuş ve anayasal açıdan gerekli olan prosedürü hayata geçirmekten imtina etmekte. Bu tutumun sebeplerinin arasında Almanya’da artık kalıcı olan Müslüman varlığını ve bunun kurumsallaşmasını kabullenememe refleks ve direnişi var. Müslüman cemaatlerin sözde yapısal ve temsil sorunları bahane edilerek temel kurumsal özgürlük hakları dahi engellenmekte. Ayrıca ‘‘Alman imamlar’’ tarafından öğretilen ‘‘Alman İslam’ı’’ hayali bazı çevreler için Müslümanların ve İslamî cemaatlerin ihtiyaçlarından önce gelmekte. Bütün bu çelişkili uygulamalar arasında, 2010 yılında Alman Bilim Kurulu hem siyasetin Müslüman cemaatlerin statüsünü tanımama ‘‘hassasiyetini’’ dikkate alan hem de öğretmen açığına çözüm getirecek ‘‘yeni’’ bir modeli tartışmaya açtı. Bu model İslami cemaatlerin katılımını sağlamakla birlikte ciddi manada kısıtlanmasını da öngörüyor. Anayasal olarak sadece cemaatlere ait olan katılım hakkını tek başlarına değil, denetleme kurulu (Beirat) adı verilen bir yapının içinde ‘‘kamuoyuna mal olmuş’’ kişiler ile birlikte kullanmalarını öngörmekte. Sözde ‘‘kamuoyuna mal olmuş’’ şahsiyetler ise ne seçim yolu ile, ne de başka yollarla Müslüman taban ile ilişki içinde olmak yerine, sadece konu ile ilgilenen bakanlığın ya da resmi kurumun ataması ile denetleme kuruluna alınmış olacaklar. Bilim Kurulu’nun tasarladığı bu model cemaatlerin özerklik haklarına ciddi bir müdahale anlamına geliyor. Bu modelin hayata geçirildiği Münster ve Tübingen Üniversiteleri’nde ise, fiiliyatta modelin öngördüğü sınırlı katılım hakkının dahi eksik uygulandığını görmekteyiz. Her iki yerde de Federal Bilim Bakanlığı ve Federal İçişleri Bakanlığı söz verilen destekleri ödememe tehdidi ile üniversiteler üzerinde baskı kurmakta. Halbuki federal hükümetin yetki olarak üniversitelerin şekillenmesinde hiçbir etkinliğinin olmaması gerekiyor. Mevcut İlahiyat Kürsüleri’nde Katılım Mevcut İlahiyat kürsülerini anayasal olarak gerçekleşmesi gereken katılım açısından değerlendirdiğimizde, karşımıza çok farklı bir port- HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir re çıkmakta. Şu an sadece Osnabrück Üniversitesi’ndeki kürsüler için dinî cemaatlerin katılımı olması gereken düzeyde. Orada kurulan denetleme kurulunun üyeleri sadece İslami cemaatlerin temsilcilerinden oluşmakta ve İslam ilahiyatı kürsülerinin oluşumunda kiliselerin kendi ilahiyatlarının kürsülerindeki katılımına denk bir katılımı gerçekleştirebilmekteler. Frankfurt’daki kürsüler ise şu an için daha farklı bir yol takip etmekte. Kuruluşunda ve sonraki tarihlerde Türkiye Diyaneti’nin vakfı ile finansmanları sağlanan Frankfurt kürsüleri Osnabrück’deki gibi İslami cemaatlerin temsilcilerinden oluşan bir denetleme kuruluna sahip olmasalar da, kurum kuruluşundan beri İslami cemaatler ile sıkı bir ilişki içinde. Mevcut iyi ilişkilerin kurumsal olarak geleceğe taşınabilmesi için Frankfurt İlahiyat Kürsüleri‘nin de yakın zamanda anayasanın gerektirdiği şekilde cemaatlerin katılımını kurumsal olarak sağlaması gerekecek. Bu süreçte Erlangen gibi Müslüman cemaatler ile herhangi bir irti- ➤ 14 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 bat kurmama noktasında özen gösteren kurumlar da mevcut. Prof. Harun Harry Behr yönetimindeki merkez İslam İlahiyatı yapma iddiasında olsa da, kamuoyunda ülkedeki İslami cemaatleri dikkate almadığını bizzat ifade edebilmekte. Erlangen’deki kürsüye bu dönem sadece üç öğrencinin kayıt yaptırmış olmasının sebepleri arasında bu tutumun da bir rol oynaması yüksek bir ihtimal. Bu şartlarda dinî cemaatler de Erlangen’deki kürsü ile ortak çalışma arayışı içinde olmayacaklardır. Tübingen ve Münster Üniversiteleri ise, Bilim Kurulu’nun tavsiye kararlarından sonra oluşan ya da yeniden oluşturulan iki yeni kürsü ile karşımıza çıkmakta. Kendi algılarında Bilim Kurulu’nun tavsiye ettiği, sadece yarısının cemaatlerin temsilcilerinden oluşan denetleme kurulu modelini uygulamaktalar. Cemaatlerin temsilcileri bu modelde kendinden meşrûiyete sahip olmayan ama ilahiyatın oluşmasında etkin olması beklenen diğer dört “atanmış” üyenin de varlıklarını meşrûlaştırmış olacaklar. İlginç olan, her iki üniversitenin ifadelerinin aksine Bilim Ku- IGMG Hessen Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Biriminden Panel “İslamic Banking in Deutschland” GMG Hessen Bölge Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Biriminin düzenlemiş olduğu “İslamic Banking in Deutschland’’ konulu panel üniversiteli gençlerin yoğun katılım ile Frankfurt şehrindeki Gençlik Evinde (Haus der Jugend) gerçekleştirildi. Haiger şubesinden Bünyamin Akdağ`ın okuduğu Kur’an-ı Kerimle açılışı yapılan program daha sonra tamamen Almanca olarak gerçekleşti. Macit Bozkurt`un sunduğu program, I IGMG Hessen Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birim Başkanı Nureddin Demir’in yaptığı açılış konuşması ile başladı. Daha sonra IGMG Hessen Bölge Gençlik Teşkilatı Başkanı Ahmet Sertkaya programda emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti ve gençlik teşkilatının çalışmalarıyla alakalı bilgilendirme yaptı. Programa katılan IGMG Gençlik Teşkilatı Genel Başkanı İsmail Karadöl konunun önemine binaen sürdürdüğü ko- nuşmasının ardından, avrupadaki gençlerin durumuna ve yapılması gerekenlere değinerek sözlerini tamamladı. Ardından konunun uzmanları olan misafir hatipler, İbrahim El-Zayat, (Geschäftsführer, Emug e.V), Zaid El-mogaddedi (IFIBAF), Uğur Soylu (Geschäftsführer Kuveyt Türk Bank) konuyla alakalı sunumularından sonra, kısa bir mola verildi. Molanın ardından, moderatörlüğünü Mehmed Arzıman’ın yaptığı programın panel bölümüne geçildi. Moderatörün yönelttiği sorulara cevap veren panelistlerin, çeşitli fikirlerini sunduğu programın sonunda üniversiteli gençlerin sorduğu sorulara verilen cevapların ardından, katılımcılara yapılan hediye takdiminin ardından kapanış Kur’an-ı Kerimi’yle program son buldu. rulu’nun bu kısıtlanmış katılımını dahi gerçekleştirmemeleridir. Bakan Schavan yönetimindeki Federal Bilim Bakanlığı her iki üniversiteye, denetleme kurulunda belirli bir Müslüman cemaatin temsilcisi olursa, söz verilen maddi desteğin yapılmayacağına açıkça bildirdi. Bu kararın sebebi sorulduğunda Bilim Bakanlığı adres olarak Federal İçişleri Bakanlığı’nı göstermekte. İçişleri bakanlığının ise uyum ve din siyaseti konularındaki “maharetini” birkaç ay önce “kayıp” afişleri kampanyası bağlamında şaşkınlıkla izlemiştik. Sonuç olarak her iki Üniversite’nin denetleme kurulunda, kurulun en azından yarısını oluşturması gereken ve onların itirazlarına karşı karar alınamaması gereken cemaat temsilcileri azınlığa düşmüş oldular. Bu yapı anayasanın şart koştuğu fakültelerdeki ilahiyat öğreniminin dinî cemaatlerin düsturlarına göre verilmesi şartının yerine getirilememesi anlamına gelmekte. Böylelikle her iki kurum da kendi itibarlarını ve İslami cemaatlerin katılımını Bilim Bakanlığı’nın maddi desteğine tercih etmiş ve ilahiyat eğitimlerini dosya nötr olması gereken bir bakanlığın etkisi altında bırakmaya kurban etmiş oldular. Aldıkları bu kararla her iki kurum sadece kendi itibarlarını değil, aynı zamanda mezunlarının geleceklerini de tehdit ediyorlar. Ayrıca devlet tarafından bu denli etki altına alınabilen bir ortamda, verdikleri ilahiyat eğitiminin sıhhatine ciddi gölge düşürmekteler. Ve bu şekilde, mezunlarının orta ve uzun vadede işveren olarak ihtiyaç duyacakları dinî cemaatlerin katılım sürecinin dışına atılmalarına izin vermekteler. Bu ise sözkonusu kürsüler ile bir güven ortamının oluşturulamamasına ve Frankfurt ve Osnabrück gibi ilahiyat fakültelerinin mezunlarının Münster ve Tübingen’in, hele hele Erlangen’in mezunlarına karşı öncelikli olarak dikkate alınmasına sebep olacaktır. Bu da Almanya’da verilen “islam İlahiyatı” eğitiminin başından itibaren Müslüman camia içinde farklı bir şekilde algılanmasına ve Tübingen, Münster ve Erlangen gibi üniversitelerin ilahiyat eğitimi için cazibesiz eğitim kurumları olarak algılanmasına sebep olacaktır. IGMG Köln Cemiyet Başkanları Yılın İlk Toplantısında Bir Arada slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Köln Bölge yürütme kurulu Bölge konferans salonunda aylık mutad toplantılarını, yoğun katılımla gerçekleştirdi. Toplantıda IGMG Onursal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan Genel merkez adına katılıp bir sunum yaptı. Çalışma toplantısı IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal başkanlığında ve yürütme kurul üyelerinin çalışanlar dışında tamamı toplantıda bölge faliyetleri için mesai harcadılar. IGMG Köln Bölge İrşad Başkanı Ahmet Çakılcı yapılan Kuran tilavet yarışmasına yarışmacı gönderen şubelere, yine çocukları teşvik eden hocalara ve velilere artı sponsorlara teşekkür etti. Önümüzdeki Ostern tatilinde yapılacak olan çocuk ve büyüklerin Umre gezisi, satın alınan cemiyetler- İ deki proğram ve hizmetler, özellikle Avrupadaki göçmen vatandaşlarımızın, dil, din, entegrasyon, dış münasebetler başkanlığının çalışmaları, Türk konsolosluğuyla koordinalı çalışmalar gibi farklı konular müzakere edildi. Yine 2013 yılı Hicret takvimlerine cemaatın teveccühü ve bazı şubelerde takvimlerin bu yıl erken tükendiği, ayrıca hazırlanıştaki bu yılki ayrıcalıklar gibi konular istişare edildi. Toplu olarak başlatılan toplantının ilerleyen bölümlerinde cemiyetlerin ilgili birimleri ayrı ayrı bir araya gelerek bölüm toplantılarını gerçekleştirdiler. IGMG Köln Bölgesinin cemiyet başkanları toplantısına Kadınlar Teşkilatının proğramının hatibi ilahiyatçı Ömer Döngeloğlu hoca da iştirak etti. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 15 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber IGMG Frankfurt Yunus Emre Camii Griesheim’a Değer Katacak rankfurt`un Griessheim semtinde açılması gereken IGMG Yunus Emre külliyesi için uzun süredir beklenen tanıtma, tanışma ve tartışma toplantısı gerçekleştirildi. Frankfurt`un en büyük mahallesi olan 6 nolu muhtarlığın daveti üzerine çok sayıda mukimin ve davetlinin katıldığı proğram oldukça akıcı ve heyecanlı bir havada geçti. IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz yine IGMG`den İsmail Köse, Frankfurt Yunus Emre Camii Yönetim Kurulu üyesi Muhammed Çağlayan ve külliyenin mimarı Shakil Ahmed davetlilerin arasındaydı. F Frankfurt Belediyesi İnşaat Dairesinden ve Çok Kültürlülük Dairesinden yetkililer ve 6. mahalle muhtarı Herr Lipp, Yeşillerden Thomas Schlimme da katılımcılar arasında idiler. Griesheim Vatandaşlık Derneği Başkanı Marita Saifarth camiye karşılıklarının altında IGMG`nin anayasayı koruma kuruluşunca takibi olayı idi. Sorulan sorulara IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü yetkin cevaplar verdi. Sadece IGMG`nin değil bazı Alman politikacıların da Anayasayı Koruma Örgütü tarafından takibat altında olduğunu söyleyen Üçüncü, yapılan bir değerlendirmede caminin Griesheim`in emlak değerini düşürdüğünü söyleyen katılımcıya şu cevabı verdi: “Nasıl emlak değerini düşürsün, biz burada milyonluk bir projesi Griesheim`a kazandırmak için çaba sarfediyoruz. Bu aksine emlak değerine katkı sağlar” dedi. Alman ve Türk medyasının ilgi gösterdiği program yaklaşık üç saat sürdü. Program sonunda görüştüğümüz katılımcıların pekçoğu aldıkları cevaplardan mutmain olduklarını söylediler. Katılımcılardan Frankfurt Yabancılar Meclisi Başkan Yardımcısı Asım Tozoğlu: “Keşke bu külliye Frankfurt Ginheim veya Bockenheim`da yapılsaydı. Griesheimlılar bundan gurur duymalılar” dedi. Frankfurt Camiler Birliği adına toplantıya katılan Dr. Hüseyin Kurt ise şunları söyledi: “Üyemiz olan IGMG`nin yaptığı hizmetleri takdirle takip ediyoruz. Birilerinin söylediği gibi IGMG korkulacak bir teşkilat değildir.” Frankfurt Belediye Başkanı Feldmann: 2013 SPD Yılı Olacak rankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Peter Feldmann, yeni yıl davetinde umutlu konuştu ve “2013 SPD yılı olacak” dedi. Her yılın ocak ayında alışılmış olan “yeni yıl daveti”ne Hessen Eyalet Başbakanı Volker Bouffıer, Bakanlar, Offenbach Belediye Başkanı, çok sayıda Belediye Meclisi üyesi ve iş adamının davetli olduğu buluşmada Frankfurt`un tarihi kral sarayında konuşmacılar ayakta dinlendiler. Feldmann Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesinin bir sürpriz olduğunu itiraf ederek, göçmen kökenli oylarla fark attığını ve Frankfurtlu göçmenlerin kapılarını çalarak dertlerini dinlediğini dile getirdi. Seçmenlere vefa borcunun olduğunu da dile F getiren başkan, Frankfurt`un en tipik problemlerinden birisinin konut sorunu olduğunu, eğitim ve öğretimin de ağırlıklı sorun hale geldiğini belirtti. Brezilya Başkonsolosunun misafir diplomat olarak konuştuğu davette ABG Holding başkanı uzun süre konuşunca davetlilerden Eyalet Başbakanı ve Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Petra Roth sanki sıkıldıklarını vücut dilleriyle dile getirdiler. Frankfurt Yabancılar Meclisi Yönetim kurulunun da davetli olduğu toplantıda, Frankfurt Belediye Başkanı Feldmann‚ Yabancılar Meclisi`ne bilhassa entegrasyon konusunda katkılarından dolayı teşekkür etti ve birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi. Kadir Topbaş IGMG Württemberg’i Ziyaret Etti irleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCLG) başkanlığı görevini de yürütmekte olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bir dizi görüşmelerde bulunmak üzere Stuttgart`a geldi. Dünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Başkanlığı görevi süresince Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmüş olan Stuttgart Belediye Başkanı Wolgang Schuster`in görevinden veda programına katılmak üzere gelen Topbaş Baden-Württemberg Eyalet Belediye Başkanı Fritz KUHN ile de bir araya geldi. Stuttgart`ın yeni Belediye Başkanı ile de bir araya gelen Topbaş Stuttgart Başkonsolosu M. Türker Arı ile IGMG Württemberg bölgesini de ziyaret etti. Misafirleri IGMG Genel Başkan Yardımcısı Musta- B fa Yeneroğlu, IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal Ünalan ve Bölge Yönetim Kurulu üyeleri karşıladılar. IGMG Württemberg Bölgesini ziyaret eden Topbaş ve Arı ziyaretlerinde Almanya`da yaşayan vatandaşlarımızla her konuda onlara yardıma hazır olduklarını belirttiler. Dünya Belediyeler Birliği Başkanı da olan Topbaş burada yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü için yerel yönetimler olarak görüşmelerimizde gereken girişimlerde bulunduklarını bildirdi. Dünyanın artık global bir köy haline geldiğini belirten Topbaş; “yerel diplomasi bünyesinde sorunları yetkililere ileteceğiz” dedi. Güzel bir atmosferde gerçekleşen ziyaret IGMG Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu Avrupadaki gelişmeler hakkında kısa bir bilgi sunarak, Avrupadaki Türk toplumunun sorunlarının çözümünde genel ve yerel yönetimlerden beklentileri olduğunu, bunlara çözümler beklediklerini söyledi. IGMG Württemberg Bölgesi Bölge Başkanı Ünal Ünalan da bölge olarak yapmış oldukları faaliyetler hakkında bilgiler verdi. TC Stuttgart Başkonsolosu M.Türker Arı da IGMG Württemberg bölgesinin çalışmalarından memnuniyet duyduklarını Meslek Eğitim Fuarı gibi eğitim faaliyetlerinin çok başarılı çalışmalar olduğunu vurguladı. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 16 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber IGMG Kadınlar Teşkilatından Meslek Eğitim Kursu GMG Bölgelerinin irşad hizmetlerinde aktif rol alan, kurslarında talebelere ders veren hocahanımların mesleki alanda kendilerini yenilemelerini, geliştirmelerini ve kaliteli eğitim verebilmelerini sağlamak için bu kurs kadınlar teşkilatı irşad birimi tarafından Otel Wesel ‘de başlatıldı. Meslek Eğitim Kursuna 29 bölgeden gelen 83 hocahanımın katılımı ile gerçekleştirildi. Dersler üç ayrı sınıfta verildi. A sınıfında Tashıh-i Huruf ve Kur’an Okuma Tekniklerine ağırlık verildi. B sınıfının katılımcıları hac eğitim seminerlerine ve fıkıh derslerine yoğunlaştı. C sınıfında ise hitabet ve sohbet teknikleri öncelikli konular arasında yer aldı. Evrad-ı Şerif bilgilendirmelerinin yanında akaid ve tashih-i huruf dersleri de verildi. Zehra Dizman, Nurdeniz İmamoğlu, Betül Özbay ve Hatice Kestel Tashih-i Huruf, tecvid ve mahreç derslerini verdiler. Türkiyeden gelen Azize Soylu hocahanım akaid derslerine girerken, Tünay Ermiş Fıkıh derslerini verdi. Hitabet Tekniklerini ise KT Eğitim Başkanı Handan Yazıcı hanım verdi. Genel merkez I hatibesi Cahide Yılmaz hanım helaller ve haramlar konusunu ve haccın sembollerini ders olarak verdi. İlahiyatçı Elif Köse hanım hac ibadeti ile alakalı pratik bilgiler verdi. Mesleki Eğitim Kursuna her gün bir seminerci katıldı. Hulusi Ünye; “Fetvalarda birlik, Hanımlarla ilgili özel meselelerdeki ihtilaflar, Hac İbadetinin Fıkhi Boyutu”, Zeki Şeker; “Evrad ve Toplu Zikir programlarının içerikleri. Toplu zikir ve evradların dayanakları ve Efendimiz Aleyhisselatu vessellemin hayatındaki yeri” başlıklı dersini aktardı. KT Hac ve Umre Sorumlumuz Cahide Yılmaz; “Hac ve Umre ile alakalı bilgilendirme ve hacı adaylarının en çok düştüğü hatalar ve hura- feler” konulu seminerini katılımcılarla paylaştı. IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, İrşad başkanlığının örnek proje ve çalışmalarını aktardı. Celil Yalınkılıç; “Neden evrad ve zikir” konularına önem verdikleri açıklamasını da yaptı. Mustafa Duman hoca da Din İstişare Kurulunda görüşülen meseleler hakkında ve verilen fetvalar hakkında detaylı bilgi verdi. IGMG KGT Başkanı Fatma Gündüz; “Gençlerin Hocahanımlardan Beklentileri ve Gençlere Tesir Edebilme Yolları” konulu seminerini verdi. IGMG KT Başkanı Hatice Şahin; “Hocahanımların Özellikleri ve Teşkilat Hizmetlerine Katkıları” konulu seminerini ve “Eğitim-Araştırma Metotları ve Hitabet Teknik- leri” konulu seminerini verdi. Gülizar Keskin; “Gayri Müslim Bir Topluma Kendimizi Nasıl Anlatabiliriz?” konusunu işledi. Bulunduğumuz toplum hakkında da gerekli bilgileri verdi. Cenaze yıkama ve kefenleme konusunda da IGMG KT İrşad Başkanı Tünay Ermiş uygulamalı bir seminer verdi. IGMG KT Teşkilatlanma Başkanı Nefiye Ermiş hanımın organizesini yaptığı sosyal aktivitelerden “ebru yapımı” katılımcıların en çok ilgi gösterdiği aktivite oldu. Akşamları yapılan Bilgi yarışması ve Tilavet yarışması da katılımcıların beğenisini kazandı. Sakal-ı Şerif ziyareti ile taçlanan, geceden de herkes çok etkilendi. Bergkamen Kız Koleji talebelerinin ve Safiye Yüzlü hocahanımın ziyaretleri ve şiir ziyafetleri de katılımcıları ziyadesiyle memnun etti. Yapılan kapanış programı da Aziye Soylu hocahanımın Kur ‘an Tilaveti ile başladı. Teşekkür konuşmaları ile devam etti. Her sınıf kendi sınıf hocalarının elinden sertifikalarını aldılar. Zehra Dizman hanımın okuduğu aşr-ı şerif ile proram sona erdi. Nișan ve Düğün Takı İhtiyaçlarında Hizmetinizdeyiz. Eski Altınlarınız Satın Alınır Niederkleiner Str. 47 • 35260 Stadtallendorf • Tel: 06428-40255 • www.trauringstudio-cil.de Birbirinden Leziz Antep Kebabları Artık Köln’de öln’ün tescilli baklava markası DAMLA gurubu tatlıdan sonra kebap sektörüne de girdi. Yüzlerce kişiyi direk ve endirek istihdam eden Özarıcı kardeşler baklavadan sonra farklı hizmetle daha vira bismillah dediler. Alinazik, Domates Ezmeli Kıyma Kebap, Beyan Çorbası. Zengin yerösel tatlarıyla tanınan Antep mutfağı Sahan Kebap restoranla Köln’e taşındı. Damla baklava ve pastaneler zinciri sahibi Ahmet ve Kazım Özarıcı kardeşlerin “Küçük İstanbul” Keup caddesinde açtığı Sahan Kebap, bir birinden lezzetli tatlar vaadediyor. Sanatçı Bedirhan Gökçe’nin de katıldığı açılışta Özarıcı kardeşleri eğitim gönüllüleri de yalnız bırakmadı. Almanya, İsviçre, Belçika ve Fran- K sa’da toplam dokuz şubeli Damla baklava ve pastaneler zincirinin sahipleri Ahmet ve Kazım Özarıcı kardeşlerin Keup caddesi 92 numarada açtığı Sahan Kebap’ın açılışına da ilgi büyük oldu. Eğitime verdikleri destekle tanınan Ahmet ve Kazım Özarıcı kardeşleri açılışta eğitimciler ve dost ve tanıdıkları yalnız bırakmadılar. Restoranın açılış kurdelesini T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcı ile sanatçı-şair Bedirhan Gökçe kesti. Açılışta konuşan TC. Köln Başkonsolosu Basa, “Almanya’daki Türk toplumunun bu ülkenin gelişmesine çok büyük katkılarda bulunduğu hepimizin bildiği bir gerçek. Bugün Almanya’daki Türklerin yaşadıkları bu ülkeye yeni bir çivi çakmalarına tanıklık ediyoruz. Çok güzel bir işletme, Köln’ün küçük İstanbul diye bilinen ve bu özelliğinden dolayı da geçmişte gadre uğrayan bir semtinde, yeni ve çok güzel bu işletmemizin açlışını yapıyoruz. Ben büyük kıvanç duyuyorum. Eskiden böyle işletmeleri moral vermek için ziyaret ederdik, şimdi kendimiz moral almak için gidiyoruz. Sizler gibi genç, başarılı işadamlarını gördükçe iftahar ediyoruz. İstihdam sağlayarak, Almanya’ya da katkı yaparak bu toplumun başı dik yürümesine katkı yapıyorsunuz. Hayırlı uğurlu olsun” dedi. Sanatçı Bedirhan Gökçe ise, “Gurbet ellerde ikinci, üçüncü adam olmaktan birinci adam olmaya yürüyor olmanız, dedelerinizin sizi Almanların eskileriyle büyüttüğü ülkede artık sizin işveren konumuna gelmiş olmanız be- nim milli gururumu okşuyor. Ayrıca Ahmet Bey gibi, ülkesinin Avrupa’daki evlatlarına sahip çıkmaya çalışan işverenlerimizin olmasını daha bir önemsiyorum” dedi. Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcı ise, “İnşallah Allah abimize bol müşteriler verecek, o da hizmet edecek. Hayırlı olsun” dedi. Sahan Kebap’la Abtep’in yeresel tatlarını buraya getirdiklerin belirten Ahmet Özarıcı, yöresel Beyran çorbasının yapılışını anlattı, Özarıcı “Farklı tatları Almanya’ya getirmek yıllardan beri hayalimizdi. Damla ile baklavayı Avrupalılara tanıttığımız gibi. Damla Baklavaları’nın İsviçre, Fransa, Belçika ve Almanya’da toplam dokuz şubesi var. Yemek kültürümüzü hem bizim insanımıza, hem Avrupalılara en güzel şekilde sunmak istiyoruz” dedi. HAYAT • Vergi karnesi “Lohnsteuerbescheinigung” (varsa eşinizin de vergi karnesi) • Banka hesap numaranız • Evlenme/boşanma/ayrılma tarihi • Eşinizin ve çocuklarınızın doğum tarihi • Alınan hastalık/işsizlik/annelik parasının alınan kurum tarafından belgesi • Eşlerden biri emeklilik parası alıyor ise gelen emeklilik parasının bildirisi • 18 yaşından büyük çocuklar için okul/meslek eğitimi belgesi • Ìşlem yapılan yıl içerisinde dünyaya gelen çocuklar için doğum belgesi • Türkiye`de veya dış ülkelerde olan bütün çocuklar için okul belgesi gereklidir. • Faiz / Kar payı gibi gelirlerin belgeleri (Örneğin Merkez bankası) • Derneklere yapılan bağışlar için bağış belgesi • Hastalık/Araba/Hayat/Kaza/ Sigortaları /Yurtdışı hastalık sigortası için belgeler (Bu sigortalar yıllık bürüte orantılı olarak belirlendiği için bürütün yüksek olduğu durumlarda geçersizdir.) • Hastane/gözlük/diş/ilaç masrafları cenaze-defin masrafları, boşanma masrafları (bu masraflar da bürüte ve çocuk sayısına orantılı olarak kabul edildiği için, az miktarlar vergi iadesinde etkili olmamaktadır) • Sizde veya aile fertlerinin birisinde bedensel veya zihinsel özür var ise, bunun için özürlülük kimliği veya belgesi • İş yolu uzaklığı (tek yön) - İş icabı değişik yerlere gitmek Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 18 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 Asım TOZOĞLU Diplom-Volkswirt Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı [email protected] Vergi İşlemlerinizde Gerekli Bilgi ve Belgeler UNUTMAYIN zorunda kalıyorsanız (montaj veya inşaat işçiliği gibi) veya şöför olarak çalışıyorsanız iş yerinizden yılda kaç gün ve günde kaç saat çalıştığınıza dair bir belge (Bescheinigung über die Einsatzwechseltätigkeit/ Fahrtätigkeit) - İş icabı evinizde bilgisayar kullanmanız gerekiyorsa veya bir çalışma odanız var ise bunların gerekliliği için iş yerinizden bir belge ve bunların masrafları. - İş yerinizin size ulaşması gerektiği durumlarda telefon masrafları - Mesleğinizde ilerlemek için eğitim alıyorsanız Kurs ücreti, yol masrafı, kitap ve gerekli malzemelerin faturaları - Çalışma odasının masrafları • Oturduğunuz evle ilgili tamiratların işçilik masrafları (bacacı, asansör bakımı, vs. evin yanmasrafları hesabında bakabilirsiniz) • Çocukların anaokul ve kreş masrafları • Birinci dereceden akrabalara (Anne/ Baba/ Büyükanne/ Büyükbaba/ Kayınvalide/ Kayınpeder) yapılan bakım: • Bakım yapılan kişiler 65 yaşından genç iseler sadece -emekli iseler- çalışamayacak kadar hasta iseler – 6 yaşından küçük çocuklara bakıyorlarsa – kabul olmaktadır. Aksi halde iş ve işçi bulma kurumundan iş aradıklarına dair belge • Bakıma muhtaç kişiler Türkiye`de yaşıyor iseler: - Türkiye`den her şahıs için ayrı ayrı vali veya kaymakamlıktan bakım belgesi - Havale makbuzları ve bunların bakım yapılan kişiler tarafından dosya alındığına dair Türkiye`den gelen ödendi bildirileri - (Bu belgelerin eksikliğinde bakımların vergi dairesi tarafından kabul edilemeyeceğine dikkat ediniz!) • Dikkat! Bakım miktarı 2011 yılı için azami 4.002.- EURdur. Fakat bunda havalelerin yılın içerisinde ilk defa yapıldığı ay gözönünde bulundurulduğu için, havalelerin ocak ayından itibaren ve en fazla 3 ay aralıklarla yapılmış olması gerekmektedir. Örneğin ilk havale Haziran ayında yapılmışsa kişi başına sadece 2001.- EUR kabul edilmektedir. • Bakıma muhtaç kişiler Almanya da yaşıyor iseler: - Kendilerinin yardım aldıklarına dair bir beyan (Bu formu bizden temin edebilirsiniz.) - Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri (Hastalık-İşsizlik-Emeklilik parası belgesi vs.) - Havaleler (Aynı evde yaşıyor iseniz havale gereksizdir.) - Gelirler göz önünde bulundurularak bu kişilere yıllık 8.004.EUR ya kadar bakım yapmak mümkündür - Almanya`da yaşayan ve 21 yaşını doldurmuş olan çocuklarınız varsa, bu çocuklara çocuk parası alınmamışsa ve bu çocukların gelirleri yoksa veya çok düşükse bu zaman içerisinde de geçimini siz temin etmişseniz, bakım gösterebilirsiniz. • Türkiye de SGK`ya ödenen sigorta pirimleri • Yurtdışından alınan emekli gelirleri Diĝer sorularınızda size her zaman yardımcı olmaya hazırız. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 19 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 röportaj IGMG Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü “Neslimizin Her Bakımdan Donanımlı Olmasına Büyük Önem Veriyoruz” GMG Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü ile Eğitim Başkanlığının çalışmaları ve yeni projeleri üzerine konuştuk. Ekrem Bey, Eğitim Başkanlığınız y e d i d e n y e t m i ş e h i zm e t s u n a n e n önemli birimlerden biri. Bu bağlamda üzerinizde büyük bir sorumluluk taşıyorsunuz. Kısaca hizmetlerinizden ve öncelik alanlarınızdan bahseder misiniz? Aslında eğitim alanında bütün çalışmalar önemli, lakin genel olarak gündemimizde olan çalışmaların başında eğitim alanlarımızın kurumsallaşması geliyor. Eğitim merkezlerimizin profilini genişletiyoruz. Dinî eğitimin yanısıra sosyo-kültürel çalışmalara ağırlık veriyoruz. Buralarda, yaşadığımız toplumda aile ve eğitim alanında karşılaştığımız sorunlara ve ihtiyaçlara cevap verecek hizmetler sunmayı hedefliyoruz. Bunun dışında birim olarak ivedelikle resmi okul ve anaokulu açma çalışmalarını Genel Merkez olarak bölgeler üzerinden takip ediyoruz. Bugüne kadar eğitim alanında yapılan çalışmaları gözden geçirip, yaşadığımız zamanın ihtiyaçlarına göre düzenleme yapılıyor. Bu bağlamda yeni çalışmalarla birlikte Eğitim Birimi yeni bir yapılanmaya geçmiş bulunuyor. Eğitim Başkanlığının en çok önem verdiği hususlardan biri şüphesiz anad i l d e eğ i t i m k o n u s u . T ü r k i y e ’ d e n u z a k t a b ü y ü y e n ç o c u k l a r ı m ı zı n v e gençlerimizin anadillerini daha iyi öğrenmeleri ve geliştirmeleri noktasında yürütülen çalışmalar nelerdir? Öncelikle, anadilin bizim açımızdan çok önemli olduğunu vurgulayarak sorunuza cevap vermeye başlamak istiyorum. Bir çocuk anadilini ne kadar iyi bir şekilde kullanırsa o denli özgüven sahibi bir birey olacaktır. Ayrıca geldiği ülkenin köklerine bağlı bir yaşam sürerken yaşadığı ülkenin de kültürüne zenginlik katacaktır. Aksi takdirde, “Ben kimim? Nereden geldim?” soruları çocuğun zihninde karşılığını bulamayacak, dolayısıyla da zamanla bir kimlik bunalımı yaşanacaktır. Araştırmalar, anadiline hakim olan çocukların diğer dilleri öğrenmede de başarılı olduklarını ortaya koymaktadır. Bu manada çok dillilik büyük bir zenginliktir. Anadili eğitimi, kültürel gelişim ve kültürler arasında karşılıklı etkileşim için de önemlidir. IGMG teşkilatları olarak kuruluşumuzdan günümüze, yaşadığımız topluma katkıda bulun- I mak adına, özellikle bu alandaki çalışmalarımızı büyük önem vererek sürdürmekteyiz. Bu tespitler çerçevesinde Eğitim Başkanlığımız çocuklarımızın anadili gelişimlerini sağlamak amacıyla bir müfredat çerçevesinde eğitim çalışmalarını yürütmektedir. Avrupa içinde, varolan kültürel kazanımlarımızı anadilimiz olan Türkçe ile yaparak dilimizin korunması ve yaygınlaşmasını amaçlıyoruz. Bu amaçla, çalışmalarımızda kullanılmak üzere Türkçe boyama, hikaye ve beceri kazandırma kitapları da hazırlandı. Farklı bölgelerde ise çift dilde eğitim veren ana okullarının açılması çalışmalarına hız verildi. Bildiğimiz kadarıyla, İslami bir kuruluş olarak hizmetleriniz tüm Müslümanlara yönelik olarak gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda hizmetlerinizden sadece Türkiye kökenliler değil, diğer milletlere mensup bireyler de yararlanıyor. Dolayısıyla da kimi çalışmaların faklı dillerde yapılması gerekiyor. Bu konuda Eğitim Başkanlığı olarak neler yapıyorsunuz? Sizin de belirttiğiniz gibi, İslami bir kuruluş olarak hizmetlerimizi tüm insanlığa yönelik olarak sürdürüyoruz. Ve bu anlamda yürütülen çalışmalarımıza hız vermiş durumdayız. Takdir edileceği üzere, iki dillilik genelde göçmen aile çocuklarında görülür. Ailelerin konumuna, sosyal yaşantıya ve eğitime verilen öneme göre çocuklarının dil gelişimi de bir şekil almaktadır. Dil sadece düşünmeyi geliştiren değil, aynı zamanda düşünmeyi oluşturan da bir faktördür. Bundan dolayı Ana Okulu Projemizde hassasiyetle dil gelişimine önem vermekteyiz. Nitekim dil, insana özgü ve güçlü bir iletişim aracı olup, toplumsallaşmış semboller kümesidir. Çok küçük yaşta ikinci bir dil öğrenmek çocuğun beynindeki duygusal bölge ve zekaya giden yolları da geliştirmektedir. Bu eğitime ne kadar geç başlanırsa, ikinci dili anadili gibi konuşan birinin gramer hakimiyeti ve aksanına sahip olması o kadar zorlaşmaktadır. Mesela, erken yaşta Almanca/Türkçe öğrenimi, çocuğun okulda Almanca derslerinde başarılı olmasına yardımcı olacağı gibi çocuğun dil öğrenmekten zevk almasını da sağlayacaktır. Bunun önemine inanan Eğitim Başkanlığımız bu alanda somut adımlar atarak oldukça faydalı çalışmalar ortaya koymuştur. Temel Eğitim derslerinde yerel lisanda verilen din dersleri, basılmış olan çift dilli yayınlar, eğitimcilere yönelik verilen seminerler bu çalışmalardan sadece bazılarıdır. Eğitim Başkanlığınızın çalışmalarına hız verdiği alanlardan biri de Gençlik Daireleri tarafından ailelerin ellerinden alınan çocuklarla ilgili “Koruyucu Aile”lik meselesi. Koruyucu ailelikle ilgili projenizden de biraz bahseder misiniz? Bilindiği gibi, Gençlik Daireleri çocukların iyi bir eğitim alabilmeleri ve yetiştirilmeleri için ebeveynlere, boşanma ve ayrılma durumlarında anne ve babaya yardım etmeyi hedefleyen bir devlet dairesidir. Yalnız, söz konusu çocuğun esenliği olduğunda Gençlik Daireleri’nin en çok tartışılan uygulaması, çocukların ailelerinden rızaları alınmaksızın onlardan koparılarak, himayeye alınmalarıdır. Asıl sorun ise çocuklar ailelerinden alındıktan sonra başlamaktadır. Bu konuda önleyici ve tamamlayıcı çalışmaların yapılması ge- rekmektedir. Başkanlığımız bu tespitten yola çıkarak Aile Eğitimi, Anne Baba Okulları, Çocuk Kulübü, Sosyal Faaliyetler, Ahlak ve Değerler Eğitimi gibi çalışmalarla birlikte, ailelere danışmanlık yardımı da sunmaktadır. Bu problemler ortaya çıkmadan alınan önlemlerin yanında, böyle bir durumla karşılaşıldığında nasıl hareket edileceği hususunda rehberlik hizmeti vermek ve çocukların mağduriyetini ortadan kaldırmak amacıyla, koruyucu aile olmak için teşvik ve bilgilendirmelerde de bulunuyoruz. Ayrıca aileye muhtaç olan çocuklara barınma imkanı ve barınma evleri oluşturulması gibi farklı konularda çalışmalar da yürütüyoruz. Koruyucu aile projeniz sadece Almanya’yı mı kapsıyor? Yoksa diğer Avrupa ülkelerinde de uygulanıyor mu? Bu konu Almanya’nın yanı sıra Hollanda ve Belçika gibi diğer bazı Avrupa ülkelerinde de oldukça önem taşıyor. Dolayısıyla bu projeyi Almanya’dan başlatıp, uzun vadede diğer Avrupa ülkelerinde de hayata geçirebilmeyi hedefliyoruz. Ancak dediğim gibi projeyi ilk etapta Almanya’da uygulamaya koyarak, burada konu hakkında donanımlı bir hale gelmeyi arzuluyoruz. Akabinde buradaki deneyim ve donanımlarımızdan yola çıkarak diğer ülkelere bu ve benzeri projelerin taşınması hedefleniyor. Eğitim Başkanlığının sunduğu eğitim hizmetleri dinî eğitim ile mi sınırlı? Tabii ki bizim çalışmalarımızın en önemli ayağını, burada doğmuş ve büyümüş çocuklarımızın inanç sahibi bireyler olmalarını sağlayan dinî eğitim çalışmalarımız oluşturmaktadır. Fakat biz yetişecek olan neslimizin her bakımdan donanımlı olmasına büyük önem veriyoruz. Bu bakımdan çocuklarımızın eğitimlerini devam ettirdikleri okullarda daha başarılı olabilmeleri, zayıf aldıkları veya anlayamadıkları derslerdeki problemlerine çözüm üretebilmeleri için okul derslerine yardım kursları düzenliyoruz. Bunun yanı sıra yerel lisanlarını geliştirebilmek, bilgilerini artırmak ve okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla kitap okuma programları da yapıyoruz. A v r u p a ’ d a y et i ş en ç o c u k l a r a v e gençlere yine burada yetişmiş eğitmenlerin öğretmenlik yapması daha verimli sonuç la r alınması nı sa ğlayacaktır kuşkusuz. Bu konuda geçtiğimiz ay HAYAT b a ş la t ı l a n “ H i z m e t İ ç i E ğ i t i m O k u l u ” n a d e ğ i n m ek i s t i y o r u m . B u okulun hedefleri nelerdir? Kendi eğitmenlerinizi yetiştirmek için yürütülen başka çalışmalar da var mı? İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim Başkanlığı kendi bünyesindeki eğitimcilerine ve idarecilerine yaşam boyu kaliteli ve sürekli eğitim çalışmaları düzenlemektedir. Gelişen ve değişen dünyada durağanlık öğretmenlerimizi geriye götürecektir. Bu okul projesindeki çalışmayla Eğitim Başkanlığımızın temel amacı, eğitimle ilgili yeni gelişimleri, bilgi ve becerileri öğretmenlerimize kazandırmaktır. Eğitimde görev alan eğitimcilerimize yeteneklerini gösterme imkanını vermek, yapılan çalışmaların verimliliğini ölçerek fayda-maliyet analizlerini ortaya koymak, öğretmenlere çocuk gelişim dönemleri ile ilgili bilgiler kazandırmak, öğretmelerimizin genel kültürlerini artırmak, pe- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 20 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 dagojik formasyon hususunda yeni bilgi ve becerileri kazandırmak, hizmetlerin daha düzenli yürütülmesini sağlamak, eğitime katılanlar aracılığıyla bölge ve şubelerde oluşan sorunları ele almak da bu projenin hedefleri arasındadır. Alan bilgisiyle ilgili olarak yeni öğretme metodları geliştirilmesine de yardımcı olacak bu çalışmalara katılan eğitimcilerimize dersler konuların uzmanı olan kişiler tarafından verilmektedir. Ve katılımcılar eğitimleri tamamladıktan sonra sertifikalı birer uzman eğitimci statüsü kazanmaktadırlar. Özetle, Hizmet İçi Eğitim Okuluyla ihtiyaç duyulan eğitimlerin verilmesi ve Eğitim Başkanlığının oluşturduğu vizyon ve misyon çerçevesinde hedeflenen amaçlara doğru toplu bir yönelim ve ilerleme amaçlanmaktadır. Eğitim ihtiyaçları bu yıl uygulamaya konulan yeni eğitim sisteminin tamamlanması ile daha etkin bir şekil alacaktır. Çeşitli bölgelerinizde de eğitimin daha iyi verilebilmesi amacıyla okullar, kurslar açılmasına devam ediliyor. Bu hususta ve kurumsallaşma konusunda neler söylemek istersiniz? Daha önce de kısaca belirttiğim gibi kurumsallaşma konusu gündemimizde olan ve oldukça önem taşıyan bir konu. Bu konuda bölge ve şubelerimizde ciddi adımlar atılıyor. Genel Merkez Eğitim Birimimizden, şubelerimize varana dek kurumsallaşma yönünde top yekün bir şekilde gösterilen bu gayret, bu topraklarda artık misafir değil yerli olduğumuz anlayışının yerleştiğinin işaretleridir. Yani insanımızın yaşadığı topluma entegre olduğunu, kaliteli eğitim kurumlarında kalifiyeli insanın yetişmesinin sağlanmaya çalışıldığını göstermektedir. Çalışmalarınızda hitap ettiğiniz camiadan ve resmi makamlardan beklen- röportaj tileriniz nelerdir? Yaptığımız hizmetler insan endeksli olduğu için tabii ki her kesimin ihtiyaçlarını gidermeyi ve insanımızı memnun etmeyi amaçlamaktayız. Bu manada böyle bir hizmeti gerçekleştirmenin zorlukları da oluyor ve bu noktada camiamızın destek vermesi çok önemli. Verilen desteklerle bu hizmetler daha kolay yürütülecek ve daha geniş kitlelere ulaşacaktır. Yapılan eğitim programları ise devletin yapması gereken çalışmalardır. Biz bu faaliyetleri yaparak devletin eğitim çalışmalarına katkı sağlıyoruz. Bundan dolayı devlet de bize maddi manevi destekte bulunmalıdır. Velilerimizin de yapılan çalışmalara destek vermelerini ve daha duyarlı olmalarını bekliyoruz. Eğitim ve öğretimde kararlaştırılan programların kurumlarımızda aynı şekilde uygulanması da mevcut başarımızı artıracaktır kuşkusuz. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er Uyum Kursunu Bitirenlere Diplomalarını Verdi İnsanoğlunun Hayatı Uyumla Geçiyor İTİB’in uyum kurslarına katılarak sertifika sınavını kazanan 29 öğrenciye sertifikaları düzenlenen törenle verildi. Burada konuşan DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er, “İnsanoğlunun hayatı uyumla geçiyor. Uyumumuzda ilk müracaat ettiğimiz de annemizdir” dedi. DİTİB kurslarıyla ilgili gazetemize bilgi veren Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu, genel merkez ve çevresinde 35 bin olmak üzere toplamda bugüne kadar 30 ülkeden 200 binin üzerinde insanın DİTİB’in kurslarına katıldığını aktardı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Eğitim ve Kültür Müdürlüğü’dün düzenlediği uyum kurslarına katılarak sertifika imtihanlarında başarılı olan öğrencilere diplomaları törenle verildi. DİTİB Genel Merkezi’nde düzenlenen ve moderatörlüğünü DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu’nun yaptığı törene DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er de katılarak öğrencilere sertifikalarını takdim D etti. Burada kısa bir selamlama konuşması yapan Genel Başkan Er, “İnsanoğlunun hayatı hep uyumla geçiyor. Doğduğumuz andan itibaren dünya hayatına uyum başlıyor. Ve yine bizim uyumumuzda ilk müracaat ettiğimiz de annemizdir. Bizi dünya hayatına uydurmaya, alıştırmaya çalışıyor. Gecesini gündüzüne katarak uyum sağlamamıza gayret gösteriyor” dedi. Eğitimin uzun bir süreç olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Er, “Eğitim uzun soluklu bir iştir. Uyum uzun soluklu bir meseledir. Sizler bir yıldır bu kurslara devam ederek uyumda önemli bir merhaleyi geçmiş durumdasınız. Gönlüm arzu ederdi ki ben de arkadaşlarım gibi size Almanca hitap edeyim. İnşallah ilerde bu da olur. Kursta başarılı olan arkadaşlarıma sertifikalarınız hayırlı olsun diyorum. Görev alan öğretmen arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Bu tür kurslarımızı sürdürmek istiyoruz” dedi. Daha sonra DİTİB Genel Başkanı Er ve Genel Sekreter Suat Okuyan ba- şarılı öğrencilere sertifikalarını takdim etti. DİTİB uyum kursları ve oranlarıyla ilgili Türk basınına açıklamalar yapan DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu, uyum kurslarına katılanlar için her iki ayda bir sertifika imtihanı düzenlendiğini bildiren Uğurlu, “Son sınava 31 öğrencimiz girdi, bunların 29’u sınavı kazanarak sertifikalarını aldı. Sınavı kazanların 19’u B1 sertifikası, 10’u A2 sertifikası aldı. Uyum Bakanı Maria Böhmer’in uyum kurslarında başarılı olup sertifika alanların oranı ortalama yüzde 43 diyordu. Bizde yüzde 80’leri buluyor. Bu da bizim daha organize çalıştığımızın bir işareti. Bu sınavları ilgili resmi daire yapıyor” dedi. Sadece Türkiye kökenlilere değil, tüm göçmenlere hizmet verdiklerini hatırlatan Uğurlu, “Gördüğünüz gibi öğrencilerimizin yaklaşık üçte biri Türkiye dışındaki ülkelerden. Senede 30 civarında farklı ülkeden insan kurslarımıza katılıyor. Müdürlüğümüz 1985’ ten itibaren toplam 17 bin kişiye Alma- ca ve uyum kursları verdi ve çok başarılı bir şekilde sonuçlandırdı. Diğer eğitim kurslarıyla birlikte bu rakam 25 bini buluyor. Bunlar genel merkez ve çevresi, Almanya çapında bu rakam 200 bini aşıyor. Ayrıca şu ana kadar 70 binden fazla kişiye eğitim ve kültür alanında danışmanlık hizmeti verildi. Kültür kurslarımıza da şimdiye kadar 10 bin civarında öğrenci katıldı. Yani 35 bin insan genel merkez ve çevresindeki eğitim ve kültür kurslarımızdan istifade etmiş oldu. Ayrıca Dinlerarası Diyalog ve Gençlik ve Spor Müdürlüklerimizin hizmetleri var. Yani DİTİB’in Almanya’daki Türkler ve göçmenlerin uyumuna büyük katkısı olmuştur. Bütün birimlerimizle milyonlara hizmet vermiş oluyoruz tabi” dedi. Eğitim ve Kültür Müdürlüğü olarak senede 100 civarında seminer ve konferans düzenlediklerini bildiren Uğurlu, “Konferanslar Almanya’da ciddi şekilde uyuma katkı sağlayan konferanslar. Örneğin gençlik, sağlık ve aile problemleri, uyuşturucu bağımlılığı” dedi. HAYAT Merhaba sevgili dostlar konuya hemen giriyorum. -Bir sabah işe vardım. Her zaman olduğu gibi kahve makinasından sütlü, şekersiz kahvemi çekiyorum. Bizim Sülo ile karşılaştık. Sülo dediğim yaşça benden bayağı genç saf kalpli bir arkadaş. Baktım gözleri kan çanağı gibi. Belli gece uyumamış. -Nedir bu hal Sülo? dedim. -Abi sorma moralim çok bozuk. Çok kötü bir rüya gördüm. -Hayırdır inşallah dedim. Sülo şüpheli şüpheli sağa sola baktıktan sonra. Gel biraz abi diyerek beni sigara içilmeyen yemekhaneye çekti ve ilk masaya ilişti. Bayağı meraklandım. Hele anlat bakalım şu rüyanı rahatlarsın belki dedim. Hazıra bakarmış başladı anlatmaya. -Issız dar bir yolda yalnız yürüyor idim. Bir anda etrafımı köpek sürüsü sardı, ben kaçtım onlar kovaladı... Bağırıyorum sesim çıkmıyor. Sanki boğuluyor gibi oluyorum. Neyseki uyandım. Kan ter içinde kaldım. Bir daha uyuyamadım, işte böylece sabahı ettim. Abi sen az çok anlarsın. Rüyamı nasıl tabir edersin diye sordu. Şaşırdım kaldım ben nere rüya tabir etmek nere. Aklıma rahmetli Babaannem geldi. Çocukken korkarak uykudan uyandığımız rüyaları anlatırdık. Babannem tam bir Osmanlı kadını idi. Hiç bir şey olmamış gibi oğlum poponuz açıkta kalmış haydi uyumaya devam edin derdi. Ve bizler de mışıl mışıl uykuya devam ederdik. Böylelikle bizim rüyaya takılıp kalmamızı önlemiş olurdu. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 21 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 Mustafa KASALAK [email protected] Bizim Sülo’nun Rüyası ve Para Eden Köpekler Bu misali Süloya vermeyi düşündüm. Uygun olmaz koskoca evli barklı adam. Hafife almak gibi olur. O ki bana güvendi. Önce rahatlaması için kendisine şükret ki köpekler seni rüyanda kovalamışlar. Bizi gerçek hayatta kovalayanlar çok oldu. Baktım morali biraz düzelir gibi oldu. Sülonun son zamanlar maddi sıkıntısının olduğunu bildiğim için; (Gerçi kimin maddi sıkıntısı yok da..!) - Yakın bir zamanda eline para geçecek dedim. - Bizim Sülo bir anda heyecanlandı, gözleri parladı. -Abi ne zaman ve ne kadar PARA? diye sormaz mı? - Ne zaman tam bilemiyorum amma seni her kovalayan köpek için 1000 Eurodan hesab et dedim. Ve usulca işimin başına dönerken baktım, bizim Sülo parmakları ile kovalayan köpekleri saymaya başladı bile. Dışarı çıktım ve ellerimi açarak duamı yaptım; “Allah`ım ben bana düşeni iyi niyetimle yaptım, para ile ilgili kısmı sana havale ediyorum. Bu garip kulunu mahçup etme” diyerek. En güzel yere havale ettim. Aradan beş, altı gün geçti. Cumartesi sabahı telefonum çaldı. Baktım bizim Sülo, önce tereddüt ettim sonra “Alo” dedim. Sülonun sesi çok net ve neşeli. Abi nasılsın? özel köşe İyiyim Sülo. “Abi hiç itiraz istemem bugün seni yemeğe götüreceğim diye ısrar etti. Hayırdır ne yemeği diye ısrar etsem de karşı tarafa laf anlatamadım. Yemekte bana anlatacakları var imiş, sürpriz dedi. Yemekten ziyade merakımdan dolayı davetini kabul ettim ve akşama Hanau`da arkadaşımız Harun Yürünün kendine ve Hanau`ya yakışır biçimde faaliyete yeni açtığı (Lalezar) Restaurantta saat 18`de buluştuk. Cama sıfır bir masaya oturduk ve siparişleri verdik. Anlat hele şu sürprizin nedir dedim. Sülo sen ne güzel rüya tabir edermişsin be abi diyerek söze başladı. Sana rüyamı anlattıktan iki gün sonra elime bir mektup geçti. 7 sene önce yaptığım bir sigortadan tam 8300 Euro param birikmiş gönderdiler ve inanki ilaç gibi geldi.Tam da darda idim deyince, şaşırdım içimden keşke ben de böyle bir rüya görse idim diye iç geçirdim. Sülo abi yalnız birşeyi anlayamadım dedi. Nedir o anlayamadığın şey diye sordum. Sen her bir köpek için 1000 Eurodan hesap et demiştin.Tamam sekiz köpekmiş demek beni kovalayan. 8 X 1000= 8000 Euro ediyor. Fakat bu fazlalık 300 Euro neyin nesi? diye sordu. O an camdan dışarı bakarken bir kedi gözüme ilişti. Gayri ihtiyarı seni kovalayan o kadar köpeklerin içinde mutlaka bir kedi vardır. Ama sen demekki korkudan fark edememişsin işte. O 300 Euro kedinin değeridir. Etti mi şimdi 8300 euro dedim. - Sülo hah şimdi oldu. Allah senden razı olsun abi dedi ve yemeğe koyulduk. ATİB Fürth Türk Ocağı’nda Ahmet Tanyıldız Dönemi TİB-Fürth Türk Ocağı, 35. olağan kongresini kendi dernek salonunda gerçekleştirdi. Batı Avrupa Türklerinin teşkilatçılık tarihinde önemli bir konuma sahip olan Fürth Türk Ocağı’nın 35. yıl kongresine, ATİB Genel Başkanı İhsan Öner de katıldı. Derneğin 34. Dönem Başkanı Gökhan Ulusoy’un görev süresinin tamamlanmasından sonra yapılan seçimlerde, Ahmet Tanyıldız Fürth Türk Kültür A Ocağı başkanlığına seçildi. Yoğun bir üye katılımıyla gerçekleşen kongrede, yeni başkan Ahmet Tanyıldız yaptığı teşekkür konuşmasında, “Derneğimizin 35 yıllık tarihinin 32 yılında bizzat bulundum ve 16 yaşımdan beri bu davaya gönül verdiğimden, hep teşkilatımın hizmetinde oldum. Bundan sonra da olmaya devam edeceğim” dedi. Konuşmasının devamında Ahmet Tanyıldız; gençlere ve kadınlara yönelik faaliyetleri önümüzdeki dönem daha da yoğunlaştıracaklarını söyledi. Bundan önce de, 6 dönem dernek başkanlığı yapmış olan Ahmet Tanyıldız’a, ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, başkanlığının 7. döneminde başarılar diledi. Yeni seçilen yönetim kurulundan özellikle genç nesillerin eğitimine ve onlara teşkilat hayatında daha çok yer vermelerini ve dernek lokaline gelebilecekleri ortamı hazırlamalarını, bekledikilerini söyleyen Genel Başkan, değişen Almanya ve hatta dünya şartları- na göre kendimizi ve teşkilatlarımıza hazırlamalıyız” dedi. Fürth Türk Ocağı’nın 35. dönem yönetim kuruluna aşağıdaki isimler seçildi: Başkan: Ahmet Tanyıldız, Başkan Yardımcısı: Ercan Camcı, Diğer yönetim kurulu üyelikleri: Faruk Tanyıldızz, Timur Sakancı, Hacı Çayır, Osman Camcı, Ömer Aktürk, Servet Özdemir, Hacı Aktürk, Fethi Altıntaş ve Hacı Ali Yaman. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 22 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber Münevver AYAŞLI: Bir Osmanlı Hanımefendisi’nin Portresi AYŞE MİMAROĞLU • [email protected] 906 Selanik doğumlu Münevver Ayaşlı nerede dünyaya geldiğini söylerken şunu eklemeyi ihmal etmezmiş: “Umumi manada anlaşıldığı gibi Selanikli değil, Türk’üm!’’ Bu vurgudan Ayaşlı’nın Selanikli olmaktan dolayı hayıflandığı zannedilmemelidir, haminne (yaşlı, saygı duyulan kadın) olarak tanınan Ayaşlı’nın Rumeli ve Selanik sevgisi kalbinden hiçbir zaman silinmemiştir. Babası Evlad-ı Fatihan’dan Cafer Tayyar Bey ve annesi Çerkes Abdi Paşa’nın kızı Hayriye Şerif Hanım’dır. Ayaşlı, babasının asker olması münasebetiyle imparatorluğun çeşitli bölgelerini gezme ve tanıma fırsatı bulmuştur. Eğitimini Alman okulu ve Fransa’da “College de France” ile “Şark Dilleri” okullarında tamamlayıp Arapça ve Farsça’yı da özel derslerle öğrenen Ayaşlı, 1947 yılında gazeteciliğe başlamıştır. Tasavvuf konusunda gözardı edilemez bir müktesebata sahip olan Ayaşlı, Osmanlı’nın sosyal ve politik hayatı, İstanbul’un geçmişi ile bugünü, bununla birlikte toplumun gelenek, örf ve âdetleri hakkında da geniş bir vukufiyete sahipti(r). 1930 yılında, Cumhuriyet’ten önce ve sonra sefirliklerde bulunmuş kıymetli bir hariciye mensubu olan Viyana Büyükelçisi Sadullah Paşa’nın oğlu Nusret Ayaşlı ile evlenen haminne, bu izdivacın ardından İstanbul Çengelköy’deki Sadullah Paşa Yalısı’na yerleşmiştir ve yalısının kapısı her zaman açıktır, çünkü yalıda oturamayan fakir fukaranın da kendi sahip olduğu imkanlardan yararlanmasını ister. Bununla birlikte Ayaşlı yalıda yaşamaya uzun süre devam etmez, yalının beddualı olduğunu ve aileye iyi gelmediğini düşünür ve ailece Teşvikiye’ye taşınırlar. Haminne 1942 yılında annesi Hayriye Hanım’ı, ardından 1944 yılında ise eşi Nusret Bey’i kaybeder. Ve onun için, çok uzun sürecek hüzünlü yıllar başlar. Her ölüm gibi, bu erken ölümler Münevver Hanım’ı çok sarsar. Ancak Yeni İstanbul Gazetesi’ndeki gazetecilik yılları onu yeniden hayata bağlar. Artık hayatını ve hatıralarını yazmaktadır. Köklü aile yapısı ve eşinin bulunduğu önemli devlet hizmetleri sayesinde birçok önemli ismi çok yakından tanımıştır ve hayatı boyunca birçok yazar, şair ve ressam ile yakından tanışmıştır. Her şeyden önemlisi Kayınpederi Sadullah Paşa’nın varlığıdır. Paşa saraydaki görevinden dolayı devrin padişahları hakkında birçok olaya şahit olmuştur. Ayaşlı’nın eşi Nusret Bey vefatından önce, babasından dinlediği ve öğrendiklerini Münevver Ayyaşlı’ya da nakleder. Bu bakımdan, 1973 yılında yayımlanan, ‘‘İşittiklerim, Görüdüklerim, Bildiklerim’’ adıyla yayımlanan hatıratı, kültür ve edebiyat tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Türk Edebiyatı’nın hatıra türü yönünden oldukça fakir olduğunu düşünen ve bunun için çok üzülen Ayaşlı, hatırat bırakmamayı ‘‘korkaklığı mezara götürmek’’ olarak nitelendirir. 1 “Pertev Bey’in Üç Kızı” (1968), “Pertev Bey’in İki Kızı” (1969) ve “Pertev Bey’in Torunları” (1976) adlı bir dizi romana da imza atan Ayaşlı, bu romanlarında Kafkas Cephesinde savaşmış Pertev Bey’i anlatır. Pertev Bey, aldığı yara nedeniyle Kurtuluş Savaşına iştirak ede- memiş bir Osmanlı Albayı’dır. Evinde Osmanlı kültürünün yaşandığı Pertev Bey ölür ve eşi ve 3 kızının yaşantıları romanda ayrıntılarıyla işlenir. Pertev Bey’in eşi için artık yeni bir devir başlamıştır. Büyük kızı da erken yaşta vefat eder. İki kızıyla devam ettiği hayatta en Yerel Yönetimlerin Avrupalılaşması ile İlgili Heyet Müsiad Nürnberg’i Ziyaret Etti B tarafından desteklenen “YEREL YÖNETİMLERİN AVRUPALILAŞMASI” isimli Eğitim Projesi kapsamında Türkiye’nin çeşitli Valiliklerinden gelen bir grup Müsiad Nürnberg ofisine bir ziyaret gerçekleştirdi. 14 kişilik heyetin arasında Kocaeli, Van ve Muş Valiliklerinden şu kişiler bulunmaktadır: KOCAELİ VALİLİĞİ Mustafa GÜNİ (Vali Yrd.) Abdullah ETİL (Vali Yrd.) Adem YAZICI (Gölcük Kaymakamı) Ali PARTAL (Başiskele Kaymakamı) Gülay PARTAL (Başiskele Kaym. Eşi) Enver DÜZ (İl AB Koord.) KANDIRA BELEDİYESİ Cengiz KAN (Belediye Başkanı) MAHALLİ İDARELER KOCAELİ ŞB. Fikret AYMAN (Yön. Kur. Üyesi) MUŞ VALİLİĞİ Fatih DEMİR (Vali Yrd.) A Ayla DEMİR (Vali Yrd. Eşi) Ahmet ÖKMEN (Uzman) MUŞ BELEDİYESİ Sadettin FERHATOĞLU (Başkan Baş Danışmanı) VAN VALİLİĞİ Atay USLU (Vali Yrd.) Sinan İMAMOĞLU (Koord.-Uzman) Kocaeli Valiliği AB Projeler Koordinasyon Merkezi tarafından hazırlanan bu önemli projede Müsiad Nürnberg yönetici ve üyeleriyle fikir alışverişinde bulundu. Projede amaç Almanya, İtalya, Norveç, Çek Cumhuriyeti, Estonya ve Letonyadaki yerel yönetimler incelenip AB bakanlığına bir rapor gönderilecektir. Müsiad Nürnberg Başkanı İsmail Satır yaptığı açıklamada böyle ziyaretlerin kendilerini ziyadesiyle memnun ettiğini dile getirdi ve ziyaretçilere Müsiad Nürnberg hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra kapımız herzaman bu tür ziyaretlere açıktır dedi. küçük kızının evliliğinden doğan 4 torunu ile her türlü kültüre açık yetişen yeni bir nesil meydana gelir. Biraz da bu nesli merkeze alan romanlar, toplumdaki gözle görülür değişimlerin olumlu ve olumsuz yönlerini ve nice değerlerin kaybolduğunu satır aralarında okuyucunun dikkatine sunar. 1973-1974 yılları arasında kaleme aldığı ‘‘Dersaadet’’ kitabında ise Ayaşlı, İstanbul’un tarihi kimliği, coğrafi dokusu ve felsefesini anlatır, Osmanlı’ya duyduğu hayranlığı ve Osmanlı kültürüne bağımlılığını dile getirir: ‘‘Osmanlı Devleti, ahlak, nizam ve ihlas üzerine kurulmuş bir devlettir. Biz ahlak üzerinde çok duracağız. Zira Osmanlılar kadar dindar ve İslam ahlakiyle ahlaklanmış olan ne başka bir millet ne de başında bulunan sultanlar gibi başka sultanlar gösterilebilir. Osmanlı padişahları yalnız ve yalnız Allah rızası ve İla-yı Kelimetullah için harp etmişlerdir. Kendi saltanat ve şanu şerefleri için Müslüman kırdırmamışlardır.’’ İstanbul Türkçesine özel bir ilgi ve hayranlığı olan Münevver Ayaşlı’nın, güzel Türkçe yazan ve dili muhafaza etmek için çabalayanlara karşı da büyük bir zaafı vardır. Seçkin bir ailede doğmasına, yine seçkin bir aileye gelin gitmesine ve seçkin bir muhitte üst düzey kişilerle muhatap olmasına rağmen Ayaşlı tevazuunu hiçbir zaman yitirmemiştir. Ayrıca Ayaşlı, İstanbul Vefa semtinde bulunan İlim Yayma Vakfı’nın kurucuları arasında yer almıştır. 1999 yılında vefat eden haminne bir imparatorluğun çöküşü ve yeni bir devletin kuruluşuna şahitlik etmiştir. Bu sebepten okuyucu Münevver Ayaşlı’nın kitaplarında Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sancılarına yakinen şahitlik edebilir. Vefatına kadar olan 93 yıllık hayatının önemli bir bölümünde İstanbul’un kültür hayatında sevilen ve hürmet gösterilen bir Osmanlı hanımefendisi olmuş olan Münevver Ayaşlı, İstanbul’un hareketli kültür ve sanat hayatıyla iç içe olmuş ve Türk Kültür ve Edebiyat tarihindeki kendine özgü, güzide yerini almıştır. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 23 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 haber CSU Nürnberg’den Türk Açılımına Devam SU Nürnberg-Kuzey İlçe Başkanlığı tarafından her sene geleneksel olarak organize edilen yeni yıl resepsiyonu bir çok Türk temsilçinin katılımı ile düzenlendi. CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Bölgebaşkanı ve Bavyera Maliye Bakanı Dr. Markus Söder himayesinde yapıldı. 300 davetlinin katılımı ile gerçekleşen resepsiyonda ayrıca Nürnberg-Kuzey CSU Federal Milletvekili Dagmar Wöhrl, Nürnberg Beledi- C ye Meçlisi CSU Grup Başkanı Sebastian Brehm, Nürnberg Belediyesi Ekonomi Müşaviri Dr. Michael Fraas, CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Kadınlar Kolu Başkanı Barbara Regitz, CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Uyum Kurulu Başkanı İsmail Akpınar ve THY Nürnberg Müdürü Dr. Osman Hasırcı hazır bulundular. Söder, finans krize rağmen Bavyera ekonomisi Almanya ve Avrupa’ da bir numara Bavyera Maliye Bakanı Dr. Markus Söder yapdığı konuşmada, CSU’nun Nürnberg ve çevresi için yaptıkları yatırımları ve ayırdıkları bütçeyi anlattı. Bakan Söder, geçmişte Münih ve Güney Bavyera ağırlıklı olan yatırımların kendinin göreve gelmesinden sonra adaletli bir şekilde Nürnberg ve Kuzey Bavyera’ ya yönlendirileceğini vurguladı. Avrupa Birliği’nde yaşanan finans krizine de değinen Söder, Almanya’nın ve özelikle Bavyera’nın ekonomisinin krize rağmen Avrupa ve Dünya’ da halen öncü olmasının nedeninin CSU ve CDU’lu hükümetler tarafından yönetilmesine bağladı. Bavyera’nın, Almanya’da tek borç geri ödeyen eyalet olduğunu söyleyen Maliye Bakanı, elde ettikleri bu ek finans kaynakları ile uyum, eğitim, belediyelere, araştırma ve geliştirme gibi önemli kalemlere ayıracaklarını söyledi. Türk Hava Yolları Türkiye’yi tanıttı Türk Hava Yolları CSU resepsiyonu’na bir stand ile hazır bulunması davetlilerin çok ilgisini çekti. Çok rağbet gören Stand’da Türk Hava Yolları ve Türkiye’nin tanıtımı yapıldı. Nürnberg Türk Hava Yolları Müdürü Dr. Osman Hasırcı’ da standa hazır bulundu ve CSU’lu konuklara şirketini ve faaliyetlerini anlatdı. Akpınar, “CSU’da Türk açılımı devam edecek” CSU Nürnberg-Fürth-Schwabach Uyum Kurulu Başkanı İsmail Akpınar gazetemize yapdığı açıklamada, CSU Nürnberg’in Türklere yönelik açılımın hızla devam edeceğini bildirdi: “CSU’da yapdığım 15 yıllık çalışmalar meyvesini vermeye başladı. Gördüğünüz gibi sıkça Türk toplumu ile ve Türk toplumuna yönelik çalışma yapıyoruz. 2011’de CSU Uyum Kurulu Başkanı olduktan sonra Türk toplumuna yönelik başlatılan çalışmalar bu yılda hızlı bir şekilde devam edecektir.“ Almanya’nın En Tatlı Fuarı Köln’de Açıldı lmanya’nın Köln şehrinde açılan Uluslararası Bisküvi ve Şekerleme Fuarı’nda (ISM 2013) Türkiye 72 firma ile katıldı. Türkiye’nin partner ülke olduğu geçen yılki fuara 64 Türk firması katılırken, bu yıl bu sayı 72’ye çıktı. ISM fuarına katılan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker fuarın açılışında şunları söyledi: “Bu uluslalarası fuar sektörümüz için çok önemli bir fuar. 43 yıllık bir uluslararası fuar ve Türkiye buraya yüksek düzeyde katılım gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye partner ülkeydi. Bu yıl da büyük bir iştirakle katılıyoruz. Bisküvi ve şekerli mamüller bizim aslında tarihsel marka alanımız. Bizim kültürümüz, gıda sektörümüz ve tarımsal üretimimizin aslında en önemli marka alanı bu alan. O nedenle dilimize de, kültürümüze de, edebiyatımıza, folklorümüze de yansıyan tatlı ve şekerle ilgili bir çok deyimimiz, sözümüz var. Biz bunları gündelik hayatımızda tüketiyor, geliştiriyoruz. Dünya pazarında bu ürünleri tanıtma konusunda Türkiye diğer ülkelerden daha önemli bir pozisyonda.“ Türkiye’nin dünyada önemli hammadde potansiyeli olduğunu dile getiren Eker, “Önemli bir potansiyelimiz var. Türkiye dünyanın fındık ihtiyacının yüzde 70’ini karşılıyor. Dünyada birinciyiz bu konuda. Dünyada kayısı üretiminde dünyada birinci bal ve çilek üretiminde ikinci, kestane, elma ve Antep fıstığında üçüncü, cevizde dördüncü, şeker pancarında da beşinciyiz” dedi. Türkiye’deki şeker ihtiyacına ilişkin bir soru üzerine ise Mehdi Eker, Türkiye’nin 2,2 milyon ton şeker üretimi olduğunu vurgulayarak, bu oranın bazen Bakanlar Kurulu kararıyla arttırabildiğini söyledi. Bakan Mehdi Eker daha sonra katılımcı firmaların stantlarını ziyaret ederek onlara katılım sertifikalarını takdim etti. Eker program sonunda Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Jürgen Roters ile bir süre görüştü. Eker, Roters’e lokum ve seramik bir tabak hediye etti. Fuara 68 ülkeden toplam bin 402 firma katılıyor. A HAYAT ORU 1: Merhaba Erhan Bey; Ben Selçuk Ç. 48 yaşındayım, 25 yıldır Almanya’dayım. 1989 yılından beri burada çalışmaktayım. Türkiye’de İstanbul’da ikamet etmekteyim. İleride Türkiye’ye kesin dönüş yapmak istiyorum. Ve Türkiye’den emeklilik işlemlerimi tamamlamak istiyorum. Araştırmalarıma göre Türkiye’de hiç sigortam bulunmadığından emekliliğimin Bağ-Kur’a sayılacağı bilgisini aldım. Ben hangi kurumdan hangi şartlarda ve nasıl emekli olurum? Şimdiden çok teşekkür ederim. Hayırlı günler. CEVAP 1: Değerli okurum; Türkiye’de hiç çalışması bulunmayanların borçlanması ve emekliliği Bağ-Kur’a sayılmaktadır. Fakat Yargı yolu ile Yurtdışında çalışması bulunanların, işe giriş tarihleri Türkiye’den sigorta başlangıcı olarak sayılmaktadır. Bu sebeple SSK`dan emekli olarak, daha az gün borçlanarak daha erken emekli olabilir ve daha yüksek maaş almaya hak kazanabiliyorsunuz. İyi Günler. MAVİ KART SAHİPLERİ MÜJDE! SORU 2: Hayırlı Günler Erhan Bey; Ben Ramazan Ş. Eşim ve ben mavi kart sahibiyiz. Sosyal haklarımızın saklı olduğunun bilincindeyiz, fakat borçlanma yapamamaktayız. Eşim ve ben Türkiye’den emekli olmak istiyoruz. Sizin yazılarınızı ve televizyon programlarınızı takip ediyoruz. Türk vatandaşlığına geçmemiz mi gerekiyor yoksa bu şekilde nasıl emekli ola- S Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 24 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 Erhan NACAR www.erhannacar.de TÜRKİYE’DEN EMEKLİ OLACAKLAR DİKKAT! YURTDIŞI İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ TÜRKİYE’DEN BAŞLANGIÇ SAYILIYOR! biliriz? Bilgilendirirseniz sevinirim. Başarılarınızın devamını diliyoruz, hayırlı günler. CEVAP 2: Sevgili okurum; Mavi kart sahipleri artık Türkiye’den borçlanma yapabilmekte, fakat sosyal güvenlik kurumunun sıkıntı çıkardığı bu durum Yargıtay yolu ile açılmıştır. Binlerce mavi kart sahipleri yargı yolu ile emekli olmuş bulunmaktadır. Emsal kararlar ve detaylı bilgi için www.ilkedanismanlik.com sitesini ziyaret edebilirsiniz ve 0151-47025407 Wuppertal’de Gençlik Gecesi ve 0711-50461068 nolu telefonlardan öğrenebilirsiniz. İyi günler. TÜRKİYE’DEN BİR AN ÖNCE DOSYA AÇIN! SORU 3: İyi Günler Erhan Bey; Ben Selma İ. 34 yaşındayım. Annemin Türkiye’de emeklilik işlemleri için 8. ayda İzmit’e gittim. Ev hanımı sürelerini borçlanma müracatında bulundum. Ve geçen ay 65bin tl sosyal güvenlik kurumunun hesabına yatırdık. Fakat sizi takip etmeye başladığımızdan beri yanlış yaptığımızın farkına W yoğundu. Açılış konuşmasını Cemiyet Başkanı Abidin Temel’in yaptığı programda Gençlik Teşkilatı başkanı Kazım Mollamehmetoğlu ve Bölge gençlikten Sinan OK günün anlam ve önemine uygun veciz birer konuşma yaptılar. İzzettin İliş’in sunuculuğunu yaptığı programda Eski Gençlik başkanı Mevlana Şahin Açık artırmalarla Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor Formalarını Açıkartırmada güzel rakamlarla satıldığı programda Stuttgart Freuden Stadt’dan misafir Zonguldak Ereğli Kaptaş Üveykli Köyünden Erkan Yanık da açıkartırmada el yazımı Bismillahirrahmanirra- him yazılı tabloyu alanlardan biri oldu. Birbirinden güzel elişlerinin sergilendigi programda Ticaret Başkanı Sabri Özkan Basın ve Gazetemiz konulu neşeli bir Fıkra anlattı. Gençler arasında yapılan yoğurt yarışında gençler kıyasıya yarıştılar. Çevredeki vatandaşlarımıza yönelik sosyal ve kültürel hizmetleri ile takdir kazanan Wuppertal Milli Görüş Teşkilatı vatandaşlarımızın hoşca vakit geçirmesini sagladı. Yarışmalar arasında Balon patlatma ve Güzel Ezan Okuma yarışması yapıldı dereceye giren yarışmacılar hediyelendirildi. Çekilişler ve ikramların da yer aldıgı program gece geç vakitlere kadar devam etti. Programın kapanış Kur’an-ı Kerimi Mustafa Özdemir okudu. vardık, Bağ-Kur`dan değil SSKdan emekli olma imkanı olduğunu ve 65bin tl yerine 38bin tl ödeyerek daha fazla emekli aylığı almaya hak kazandığımızı öğrendik. Benim sorum BağKur`a ödediğimiz parayı geri çekebilirmiyiz ve işlemlerimizin geri kalanını SSKdan devam ettirebilir miyiz? Ayrıca benim yaşım emeklilik için erken fakat ileride yararıma olabilecek bir şey varsa gerekli müracaatlarda bulunmak isterim. Teşekkür ederim başarılarınız daim olsun. CEVAP 3: Sevgili okurum; Anneniz için Bağ-Kur`a ödemiş olduğunuz borçlanma tutarını geri iade alabilir. Ve işlemlerinizi SSKdan tamamlayabilirsiniz. Müracatlarınız için gerekli dilekçe örnekleri ve izlemeniz gereken yol haritasını mail adresinize gönderiyorum. Sizin için de ileride emekliliğiniz için şu an dosya açmanız şart oldu diyebiliriz. Çünkü sadece Türkiye’de bulunan borçlanma yolu ile emeklilik yasası ileriki yıllarda kalkabilir. Ve emeklilik sizin için bir hayal olabilir. Bu yüzden 18 yaşını doldurmuş herkes Türkiye’den dosya açsın, hiçbir ücret ödemenize gerek yok, bu işlem sadece ileride yasa değişikliğinde hakkınızın kaybolmaması için yapılacak bir işlemdir. Detaylı bilgi için bize ulaşabilir ve sosyal güvenlik uzmanlarımızdan destek alabilirsiniz. İyi günler. ÜCRETSİZ DANIŞMA HATTI 0090 444 0 860 Türk Mobilya Firmaları Köln’de Görücüye Çıktı er yılın Ocak ayında açılan Uluslararası Köln Mobilya Fuarı kapılarını beklenen yüzbinlerce ziyaretçiye yine açtı. 17 Türk firmasının katıldığı Imm Köln 2013’ün bu yılki fuarında mutfak ve ev tasarımlarının birarada sergileneceği ve PRIME, COMFORT, SMART, SLEEP, PURE konsept başlıkları altında düzenleniyor. Köln Fuar müdürü Gerald Börse geçtiğimiz yıla göre % 17`lik artışla dünyadan 1250 firma bu yılki Köln Mobilya fuarına katıldığını bildirerek, ziyaretçilerin daha çok mobilyaların hangi üründen yapıldığını, elektrikli aletlerin ekonomik olup olmadığını sorguladıklarını basınla paylaşırken, Living Kitchenle beraber olan mobilya fuarının bu yıl daha geliştirildiğini yenilendiğini bildirdi. Köln fuarına global markalarımızdan Arçelik Beko‘yla beraber geniş bir alana kurduğu, Living Kitchen bölümünde ben de varım derken, Vestel de görkemli standıyla göz doldurdu. Fuarın son 7 yıldır sürekli katılımcısı Egenin İncisi İzmir Torbalıdan katılan‚ „Yatsan“ bazalı yatak ve kanepe gurubu fuarın en istikrarlı Türk markalarının başında yer alıyor. YATSAN (SERKAN CANÖZDEN): Son 6 H uppertal Milli Görüş Camii Gençlik teşkilatının düzenlemiş olduğu gençlik gecesine ilgi dosya yıldır sürekli fuara katılan, bünyesinde Tempur, Serta, Sealy, King Koıl’die bulunduran YATSAN gurubunun fuar müdürü Serkan Canözden Avrupa pazarından oldukca memnun olduklarını söyledi. Özellikle Almanya, Hollanda, Fransa, başta olmak üzere Avrupalı bayileri aracılığıyla Türk tebasının dışındaki uluslararası müşteri portföylerine ulaşmanın gururunu yaşadıklarını gazetemizle paylaştı. TERMİKEL (ANKARA): Büyük bir standla Avrupa`da görücüye çıkan firmalarımızdan biri de Ankaradan katılan Termikel gurubu da fuarın ilk açıldığı günde en yoğun ziyaret edilen standların başında gelenlerden oldu. Termikel Muhasebe Sorumlusu Filiz Öztürk, Almanya`nın Ham şehrindeki Avrupa Genel bayiliği yanı sıra dünyanın farklı ülkelerine üretimlerinin yüzde %60`ını ihracat yaptıklarını bildirdi. Fuara İstanbuldan 7, İzmirden 3. Ankara, Manisa, Amasya Merzifon, Kayseri, Eskişehirden birer Türk firması katılıyor. KÖLN FUARINA KATILAN TÜRK FİRMALARI: Adas, Arçelik, Beko, Bexel, Cadı, Dolmenlenler, Femas, Kromevye, Motorfan, Ödül, Platform, Polyatak, Silverline, Simfer, Termikel, Vestel, Yatsan HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 25 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 dosya Gurbetçilerimiz Yaşlılıklarını da Bulundukları Ülkelerde Geçiriyorlar aklaşık yarım asır önce Avrupa`ya iş, aş umuduyla giden gurbetcilerimizin bir kısmı, emekli olduktan sonraki hayatlarını da bulundukları ülkelerde geçiriyorlar. Bu çerçevede Almanyadaki huzur evlerinde, artık Türk vatandaşlarımız da barınıyorlar. TC Köln Baş Konsolosluğu tarafından başlatılan bir çalışmayla, Köln ve civarındaki huzur evlerinde ikamet eden yaşlı vatandaşlarımız, kendileri gibi Türk gönüllü özel yetişen bayanlar tarafından ziyaret edilip, manevi moral destek verme amaçlı bir projeyi yürürlüğe koydu. T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve eşi Vildan Basa’nın başlattığı projeye başta DiTiB ve IGMG teşkilatları kadın kolları olmak üzere farklı derneklerin bayan üyeleri katılım sağlıyorlar. Konunun uzmanı Nagihan Arslan Yüreğir Y hanımın vermeye devam ettiği seminerler sonunda alınan serttifikalarla, burada eğitimden geçen bayanlar resmi olarak Alman huzur evlerinde haftanın belirli günleri girip, Türk ya da Alman yaşlılarla ilgilenme moral desteği verme gibi, sırf gönüllülüğe dayalı hayırlı bir çalışmada bulunacaklar. Günde bir buçuk saat (90) dakika yardıma ihtiyacınız varsa, ve bu bakımınız altı (6) aydan fazla sürecekse yardıma ihtiyacınız var demektir. Bu durumda bakım sigortasına başvurma hakkına sahip oluyorsunuz. Nagihan Arslan Yüreğir seminerde önemli bilgileri kursiyerlerle paylaştı. Sağlık sigortası ve Bakım sigortasının ayrı ayrı çalıştığının önemle altını çizen Yüreğir konuşmasını söyle sürdürdü. Destek ve hareket organlarındaki kayıplar, bir insan felç geçirdikten sonra fonksiyon düzensizlikleri, bazen sağ yada sol tarafında düzensizlikleri olabiliyor. İç organlarda veya duyu organ düzensizlikleri kaybı olabiliyor. Eğer bir insan deprasyon ya da psikozları varsa olmayan şeyleri varmış gibi görebiliyor. Bu tip rahatsızlıklar sigortanın bakıma muhtaç kısmına giriyor ve yardım desteği hakkı doğuruyor’’ diyerek sigortalara başvuru formundan, evlere sigorta tarafından gönderilen ziyaretcilere, hakedişteki bazı inceliklere, kadar bir yığın teknik konuları kursiyerlerle paylaştı. Seminerin bir kısmında kursiyerleri ziyaret eden T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa her zaman bu ve buna benzeri kültürel ve sosyal tüm aktivitelerde konsolosluk himayesinin sürdürüleceğini bildirdi. Dünya hayatının en kıymetli nimeti, en güzel süsü olan çocevherini, özünü ve tarihini bilen nesiller olarak eğitip yetişti- rebilirsek, değil Avrupa`da dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, kendi inancı, kimliği ve değerleriyle yaşamayı başaracaktır. Bunu başarabilmek için İslam`a göre evliliği ciddiye alıp, sorumluluk taşıyan aileler kurmak zorundayız. Osman ARSLANTÜRK 1969 Trabzon / Of`ta doğdu. İlkokulu ve aynı zamanda hafızlığını burada tamamladı. Orta Öğrenimini Trabzon ve İstanbul Fatih İmam Hatip Liselerinde tamamladı. 100. YIl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve T.C. Milli Eğitim Bakanlıklarında görev alan yazar; Avrupa`da İrşad ve Eğitim alanlarında hizmet vermektedir. 4Karizma ve Dini Liderlik4 adlı bir araştırma kitabı da bulunan yazar, evli ve dört çocuk babasıdır. Kuracağımız bu ailenin huzuruna, geleceğine, çocuk eğiti- mine her yönüyle işin başından itibaren çok önem verip çalışmalıyız. Yaşadığımız Avrupa`da çocuklarımızı yetiştirirken, inanç ve değerlerimizden, örf ve adetlerimizden taviz vermeden maddi ve manevi olarak mükemmel bir şekilde yetiştirmek zo- rundayız. Allah (c.c.), muhafaza buyursun, bunu başaramazsak dağılan tesbih taneleri gibi her yönüyle asimile ve yok olmaya mahkumuz. Bu bakımdan Avrupa`da müslüman aile yapımızı ve çocuklarımızın eğitimini, insanlarımızın eğitimini; en önemlisi de iyi bir insan ve müslüman olarak yetiştirebilmemiz için bu kitabı kıymetli büyüklerimizle, bütün anne ve babalarla, çocukları- mızla, gençlerimizle, öğretmen ve eğitimcilerimizle, kısacası ilgili makam ve sorumluluk taşıyan herkesle paylaşmayı uygun gördük. Bu kitabımız dikkatlice okunup, uygulandıktan sonra, inançlı, başarılı ve eğitimli çocuklarımızın yetişeceği ve ailelerin ge- leceğe güvenle bakacağı kanaatindeyiz. Çalışmak bizden muvaffakiyet Allah (c.c.)`tandır. Yazarımız Osman Arslantürk’ün Kitabının Yeni Baskısı Çıktı A V R U P A ` D A M Ü S L Ü M A N A İ L E V E Ç OC U K E Ğ İ T İ M İ · OS M A N A R S L A N T Ü R K cuklarımızın inançlı, ahlaklı, şuurlu, şahsiyetli, aslını, esasını, Yazarımız Mahmut Aşkar’ın Yeni Kitabı Çıktı Siparişlerinizi bir telefonla kapınıza teslim ediyoruz Hanau Edisonstr. 6 . 63457 Hanau Tel: 06181-9456821 Frankfurt (Frischezentrum) Josef-Eicher-Str. 10 . 60437 Frankfurt Tel: 0163-2022024 At) (Kardan adam) DÜŞÜNCE DÜNYASI saniyede 20 kilometre Güneş’imiz saniyede 20 kilometre Güneş’imiz binbirkm.) birHerkül hızla Herkül ve (saatte(saatte 72 bin72 km.) hızla ve arasında bulunan Lyra takımyıldızları Lyra takımyıldızları arasında bulunan Vega yıldızına etmektedir. Vega yıldızına doğru doğru harekethareket etmektedir. olmadan bir günde 2 Farkında Farkında olmadan bir günde 2 kilometreye yakın yol alıyoruz. milyonmilyon kilometreye yakın yol alıyoruz. İlminyüzyılda 20. yüzyılda ancakancak keşfe-keşfeİlmin 20. debildiği bu gerçeği, Kur’an-ı debildiği bu gerçeği, Kur’an-ı Kerim,Kerim, günümüzden seneaçık önce açık günümüzden 14001400 sene önce açık anlatıyor: şöyle anlatıyor: açık şöyle de yörüngesinde yürüyüp “Güneş“Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu hüküm üstün hüküm ve hikmet Bu üstün ve hikmet Bir zamanlar insanoğlu Batlamyusgitmektedir. Bir zamanlar insanoğlu Batlamyus takdiridir.” asin, 38) Allah’ınAllah’ın takdiridir.” (Yasin,(Y 38) teorisine sahipbocalayıp çıktı, bocalayıp teorisine sahip çıktı, durdu. durdu. sahibi sahibi bile Kur’an-ı Kerim’in Bu bileBu Kur’an-ı Kerim’in açıkçaaçıkça bir bir Güneş’in görünürdeki hareketine Güneş’in görünürdeki hareketine olduğunu gösteriyor. olduğunu gösteriyor. aldanarak Dünya’yı sabit, Güneş’i de mucizemucize aldanarak Dünya’yı sabit, Güneş’i de onun etrafında dönüyor onun etrafında dönüyor sandı. sandı. İnci İnci Karaman Karaman Şu ayetler de oldukça ilgi çekicidir: Şu ayetler de oldukça ilgi çekicidir: bir çıktı, Galileaksini çıktı, aksini ayın hareketleri bir hesaBatı’daBatı’da bir Galile sa- sa“Güneş“Güneş ve ayınvehareketleri bir hesaOnaGüneş göre Güneş ba göredir.” (Rahman, vundu.vundu. Ona göre sabitti,sabitti, DünyaDünya ba göredir.” (Rahman, 5) 5) güneşin etrafında dönüyordu. Galile’nin güneşin etrafında dönüyordu. Galile’nin “Ne güneş aya yetişip “Ne güneş aya yetişip çatışır,çatışır, ne de ne de yüzyılda 16–17.16–17. yüzyılda gece gündüzü Her biriayrı ayrı ayrı gece gündüzü geçer. geçer. Her biri ayrı savunduğu savunduğu yörüngelerde yürürler.” (Enbiya, yörüngelerde yürürler.” (Enbiya, 33) 33) bu tez,bu tez, “Geceyi, gündüzü, “Geceyi, gündüzü, güneşigüneşi ve ayı ve ayı benimsendi. benimsendi. yaratan Her biri yörüngekendi yörüngeyaratan O’dur.O’dur. Her biri kendi Oysa âlimleri, İslam âlimleri, Oysa İslam sinde seyreder.” (Enbiya, sinde seyreder.” (Enbiya, 33) 33) Galile’den 7–8 yüzyıl önce aynı tezi Galile’den 7–8 yüzyıl önce aynı tezi İlim geliştikçe Kur’an’ın benzersiz Kur’an’ın benzersiz atmışlardı. yüzyıllarda). İlim geliştikçe ortayaortaya atmışlardı. (9–10.(9–10. yüzyıllarda). bir mucize büyük büyük bir mucize olduğuolduğu gerçeğigerçeği daha daha Şimdi bir basamak daha ilerledi. Şimdi ilim birilim basamak daha ilerledi. iyi anlaşılmakta, görmeyen de iyi anlaşılmakta, görmeyen gözler gözler de Güneş’in bütün sistemiyle Güneş’in bütün sistemiyle birliktebirlikte hare- haregörebilmektedir. görebilmektedir. KOMİK BİLMECELER KOMİK BİLMECELER Kolu vKolu va ar r, bacağ baca,ğı ı y Dikdö Dikdyöortk, ok, rtgeni geni v kares karesvai r, ar, i y o k. y o k. (Kap (Kapı) ı) ayak kayak İki kırkİki kır inbcireleşince ş le ir b r? r? o ne lu ne olu ile a ile KıymaKıym arasında arasaında mıymamıym fark var? nevar? ne fark a ile kıyma ile (Biri (Biri kıym ri diğeri diğelır, yapılır, yapı ) a ile…) mıym mıyma ile… uar) muar) (Ferm (Fer k deği kaval,k değil, ama sekkava ama YüksekYük l,n değil, deği insa n insa ama r ama Güle r Güle nir,gizlenir, gece gecer,gizle r, geze düz geze GündüzGün r?nedir? lım bu bu nedi Bilinlımbaka Bilin baka (Güneş) (Güneş) MİNİ TEST 4) Subhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber kelimeleri aşağıdakilerden hangi şekilde adlandırılırlar? a) Tespih sözcükleri b) Tövbe duaları c) Ezan Duası 5) Hangileri yanlış eşleştirilmiştir? a) Terzi-Mezura b) Doktor-Stetoskop c) Manav-Mala 6) Yazılışı aynı, manaları farklı olan kelimelere ne denir? a) Eşsesli kelimeler b) Eşanlamlı kelimeler c) Zıt anlamlı kelimeler 1) Aşağıdakilerden hangi kelime alfabe sıralamasına göre en sonda yer alır? a) Ağabey b) Ağustos c) Ağrı 2) Sunta, tahta, ağaç ve ağaç malzemeleri kullanarak dolap, sehpa gibi şeyler üretip satan meslek dalı aşağıdakilerden hangisidir? a) Mağaza b) Marangoz c) Doğramacı 3) 5 adet kuşla 7 adet kedinin ayak sayılarının toplamı kaçtır? a) 24 b) 36 c) 38 7) Aşağıdaki besinlerden hangisini hem sebze hem de meyve olarak tüketiriz? a) Havuç b) Brokoli c) Armut 8) Özellikle Türkiye’nin çok kar alan yüksek bölgelerinde kurulmuş olan, teller üzerinde kayarak ilerleyen hava taşıma aracına ne denir? a) Balon b) Bot c) Teleferik 9) Sekiz-dokuz-altı-yedi-bir-üç-beş. Yandaki tek sayıların toplamı kaçtır? a) 15 b) 25 c) 18 Ayşegül Akakuş Akgün il, Tarlada yeş Bakkalda siya h, Evde kırmızı. MÜSLÜMANLAR MUHASARA ALTINDA Muhammed Mustafa’ya (S.A.V.) peygamberlik verildiğinin yedinci senesinde, Mekke-i Mükerreme’deki müşrikler, Müslümanların günden güne artıp kuvvet bulduklarını görünce onlara eziyetlerini bir kat daha arttırmışlardı. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) mensup olduğu Beni Haşim’in ihtiyaç içinde yaşamaları için kendileriyle her türlü alışverişi ve münasebeti kesmişler hatta bu hususta bir ahitname de yazıp Kâbe-i Muzzama’nın duvarına asmışlardı. Artık Peygamberimizin kabilesi Beni Haşim’den olanlar, gerek Müslüman olsunlar ve gerek olmasınlar Ebu Talip’in mahallesinde mahsur bir vaziyette kalmış, son derece sıkıntıya uğramışlardı. Diğer Müslümanlar da gelip bu mahallelere toplanmışlardı. Bu kuşatma üç yıl devam etmiş nihayet bu ahitnamenin evvelindeki “Bismik’allahümme” (isminle ya Allah) ibaresinden başka bütün yazılarını güvelerin yemiş olduğunu Peygamber Efendimiz bir mucize olarak haber verdi. Gidip baktılar, bu hakikati anlayınca müşrikler biraz utandılar. Haşimiler aleyhindeki ittifakları bozdular, Beni Haşim de kurtulup biraz nefes aldı. BIRAKTIĞI YERD E O TLUYOR Bir gün Hoca, yükleyeceği kadar odun yükler eşeğine; bal tası ile baltasını da üstüne atar: “Haydi, uzun kulaklı arkada” der. “Sen şu dağ yolundan git, ben de dere boyundan. De baka lım, hangimiz daha erken inece ğiz köye?” Mübarek adam, bir taş üstü nde dinlenmeden, mendilini çıkar ıp alnının terini kurulamadan, yürü babam yürür! Bir de, kan ter içinde köye gelir ki, daha ortalıkta adı, sanı yok eşeğin. “Bin kere maşallah, ben eşekten daha yürükmüşüm!” diye güler. Karısı da: “Ya, maşallah, bugün eşeği de geçtin” diye güler. Kılı kırk yarmanın zamanı mı? Bu söze yüzünü buruşturacağın a, Yorgun, argın dönüp gider ki, oturur, eşeğin yolunu bekle r Hoca. seninkinin hiçbir şey umurunda Bir bekler, gelmez, iki bekle r, değil, yayılıp duruyor! gelmez; üçüncüsünde, içine bir Doğrusu bu hale Hoca’nın korku düşer. canı sıkılır: “Be birader, sen hâlâ bıraktığım yerde otluyorsun, gayri bu kadar da eşeklik olmaz ki, var ne halin varsa gör!” der, dönüp evin yolunu tutar. BİR KISSA BİN HİSSE ket ettiğini söylüyor. ket ettiğini söylüyor. (Fır- GÜNEŞ ALLAH’I GÖSTERİYOR GÜNEŞ ALLAH’I GÖSTERİYOR Muslu k n ed en damla damla akar? (Ha olduğ sta u için ) ta oşa n a Hızlı k ir? n e d en (Çay) Duruşu ömür, Gözleri kömür, Soğuk donduru r, Sıca k öldürür. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 27 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 röportaj Göçmen Olmak Bile Başlıbaşına Bir Risktir lman medyası tarafından sürekli gündemde tutulan ve zaman zaman da çarpıtalarak ‘Müslüman göçmen kadınları’nın meselelerini yazarımız Mahmut Aşkar bir Türk Psikologu Dr. Emine Seçmez’le1 konuştu. M.Aşkar: Farklı din ve buna bağlı olarak farklı kültürün hakim olduğu bir ülkede müslüman göçmen, hele bir de kadın olmak, birçok psikolojik sıkıntıları da beraberinde getirdiğini zannediyorum. Bir psikolog olarak sizin gözlemleriniz nelerdir? Dr. Seçmez: Belki öncelikle şunu belirtmek lazım. Göçmen olmak zaten tek başına Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir sağlık riski olarak kabul edilmiştir. Yani tartışılan, üzerinde fikir yürütülen bir nokta olarak değil, uzmanların üzerinde fikir birliği ettikleri bir sağlık riski faktörüdür göçmen olmak. Bu sadece MüslümanTürk toplumuna has bir özellik olarak değil, dünyanın neresinde olursa olsun her hangi bir ülkede göçmen olarak yaşıyorsa onun da bir tane sağlık riski var demektir. Tabi bu sağlık riskini hem bedensel hem ruhsal anlamda anlamak gerekiyor. Bir tanesi sadece göçmen olmanın getirdiği risk faktörü bir diğeri de inanç ve kültür olarak farklı olan bir toplum içerisinde yaşıyor olmamızdır. Yine genel anlamda baktığımızda hangi toplum yapısı olursa olsun, hangi ülke olursa olsun, ister kalkınmış, ister kalkınmamış, ister doğu ülkeleri, ister batı ülkeleri, genellikle toplumun sıkıntılarını çoğunlukla omuzlarında taşıyan veya birebir o sıkıntılarla yüzleşen durumda veya üstesinden gelme durumunda olan çoğunlukla kadınlar olmuşlardır. M.Aşkar: Birinci ve ikinci nesille veya birinci nesille kıyaslama yaptığınız da birinci neslin kadınlarıyla üçüncü neslin kadınları arasında size göre psikolojik problemlerle ilgili nasıl bir gelişme var? A Dr. Seçmez: Ben, yeni nesillerin problemleri daha az diyemem. Veya ikinci nesil daha rahattı da diyemem. Her neslin kendi yaşadığı dönemle ilgili sıkıntıları belki içerik olarak farklılık gösteriyor ama aynı şekilde yük oluşturuyor insanların üzerinde. Yani birinci nesil kadınlarımızın sıkıntıları, problemleri, ihtiyaçları daha farklıydı. Şu an ikinci, üçüncü, hatta dördüncü nesil dediğimiz daha belki üç yaşında, beş yaşında olan neslimizden içerik olarak farklı problemleri vardır. Ama meselelere sübjektif olarak baktığımızda insanın üzerinde oluşturduğu stres faktörü açısından, üstesinden gelmekle yükümlü olduğu konular açısından baktığımızda aynı sıkıntılar yaşanıyor diyebilirim. M.Aşkar: Peki bu ruhi sıkıntılar psikolojik sıkıntılar özelikle göçmen Türklerde midir? Yoksa farklı bir kültür coğrafyasında yaşamış olmaktan, y a b a n c ı o l m a k t a n, f a r k l ı b ir d i ne mensup olmaktan mı kaynaklanıyor ? Dr. Seçmez: Hepsinden kaynaklanıyor. Bir kere şunu görmemiz gerekiyor. Almanya’da yaşayan Türk toplumuna baktığımızda Türkiye’de yaşayan Türklerden farklılık gösteriyoruz biz burada. Aile yapımızda olsun, olaylara bakış açımızda olsun, yani bu 50 yıllık süreç içerisinde bir takım kendi içimizde bir nevi bir grup oluşturduğumuzu ben düşünüyorum. Yani hani bu ifadeler vardır ya ne tam olarak Türkiyeli ne tam olarak…. M.Aşkar: Ne oralı ne buralı yani? Dr. Seçmez: Evet. Bu bazen avantaj da olabiliyor. İki kültürü harmanlamak manasında. Ama şunu da açıklıkla kabul etmeliyiz ki bizler artık Türkiye’deki Türklerle düşünce ve duygu bakımından birebir değiliz ve gittikçe farklılaşıyoruz. Yani, Batı Avrupa Türkleri dediğimiz oluşumun, grubun yani Almanya’da yaşayan Müslüman Türklerin değerlendirmelerinin onlardan farklı olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda sorunuza eğer dönecek olursam: Aile yapısı bazı noktalarda farklılık gösteriyor. Ne gibi mesela? Çoğu konular tam olarak Müslüman Türk ailesinin özelliği olmadığı halde özellikle burada yaşayan bazı aileler tarafından kendi işlerine öyle geldiği için, ‘Türklerde bu böyledir, bizim adetlerimiz böyledir,’ diye kendi şahsi olaylarını yorumlamak için açık bir kapı buluyorlar. Ben daha da açık bir örnek vereyim size. Mesela bir beyefendiyle eşi dışarı çıkıp hava almak istiyor, belki sıradan bir örnek ama ne demek istediğimizi ifade etmek anlamında bunu söylemek istiyorum. Dışarı çıkarken evde bulunan annesine, babasına, ‘Biraz eşimle ge- zeceğim, dediğinde bazen anne, babalar müdahil olabiliyorlar. M.Aşkar: Yanlış mıdır? Dr. Seçmez: Bu bağlamda yanlıştır. Yani yetişkin insanlar için yanlıştır. Ama çocuklar için gereklidir. M.Aşkar: Alman medyasında sık sık gündeme gelen töre cinayetleri, namus cinayetleri o bağlamda onlarla ilgili bir takım şeyler söylüyorlar. Şu hakikat de var. Batı toplumu kendi geleneklerini yıkmış, hayatın dışına atmış bir toplumdur. Yani bir noktaya gelmişler bunu aslında bir bedelle de ödüyorlar. Fakat azınlıklar öyle değiller. Onlar biraz daha kendilerine daha çok sadık olurlar. Daha çok içe kapanırlar. Öyle değil mi? Dr. Seçmez: Tabii, ben de onu söylüyorum. Bu değerler önemli değerlerdir ve korunması gerekiyor elbette. Ama evlenmiş insanların bile bağımlı olmaları, iç içe yaşamaları bir sürü sorunları da beraberinde getiriyor. Ama yaşadığımız muhit ve ülkeyi, kültürü de göz önünde bulundurmamaz gerekiyor. M.Aşkar: Yani bir çok değerlerimizi geleneklerimizi yaşadığımız toplumun gerçekleriyle bağdaşlarıyla ona adapte ederek... Dr. Seçmez: Hayır. Tam öyle değil. Demek istediğim, yaşadığımız toplumun değerlerine adapte ederek değil. Türkiye’de olunsaydı nasıl olunurdu unutmadan. Yani o az önce dediğiniz kendi içine kapanmanın farkında olarak yaşamak nasıl sakıncalı olurdu. M .Aşk ar: P eki, yani bir kanaat vardır, Müslümanlar Türkler psikoloğa gitmezler... Bu o kadar söylendi ki Türkler de psikoloğa gitmek mecburiyetinde kaldılar. Sizin görevleriniz nedir? Dr. Seçmez: Ben bunun artık böyle olmadığını görüyorum, düşünüyorum. Artık psikoloğa gitmek bir deli olma boyutundan çıktığına ben çok seviniyorum açıkçası. Çünkü psikologlar zaten prensipte akıllı insanlarla çalışırlar. Yani deli olan yani toplumumuzun algıladığı anlamda deli olan insanla psikolog çalışamaz. Psikoloğun çalışabilmesi için akıllı olmak gerekiyor ve bu toplumumuzda bizim insanlarımızda da psikolojik destek almak, özellikle aile meselelerinde destek almak meselesi son yıllarda gerçekten çok arttı. Hatta biliyorsunuz, Türk erkekleri psikoloğa gitmezler, derler. Öyle değil! Karı koca olarak, eş olarak birlikte geliyorlar ve bu tür bir destek alıyorlar. M.Aşkar: Ben tanıdığım bir hanımefendi vardı zamanında Almanca çok iyi de bilmediği için kızıyla birlikte psikoloğa gidiyor, kız da annesine tercümanlık yapıyor. Alman psikolog doktor, hangi millettensiniz diyor? Tü r k ’ ü z , d i y o r l a r . S i z i n , p s i k o l o ğ a gelmenize ihtiyaç yok, diyor. Çünkü siz birbirinizle konuşuyorsunuz işte. Komşuluk ilişkileriniz var, aile ilişkileriniz var, diyor. Ben sonradan anladım ki insanların birbiriyle konuşması bile çok ciddi manada bir terapiymiş. Bu bizim için bir avantaj değil mi? Dr. Seçmez: Kesinlikle öyledir. Az önce konuştuğumuzda söyledik. Aile içinde değerlerimizin korunması önemlidir. Bunlar hepsi koruyucu faktörler, harikulade şeylerdir. Bu özeliklerini kaybetmiş insanlar veya aile içerisinde kaybolan özellikleri zaten psikologlar yeniden aktive etmek için uğraşıyorlar terapilerde. Yani sadece o bir koruyucu faktör olanın da dışında birebir bir metot olarak, bir tedavi metodu olarak psikologların uyguladığı bir çalışmadır. Eğer bir insanın çok fazla kendinden, ailesinden, yaşadığı çevreden soyutlandığını görüyorsak ki çoğunlukla göze çarpan bir özelik oluyor bu, onu biz işte dikkatlerini o kişinin dikkatini yeniden ailesiyle olan ilişkilerini çevresiyle, olan ilişkilerini sağlıklı bir şekilde yeniden oluşturması için destek oluyoruz. M.Aşkar: Türk hastalar, genellikle Türk doktorları, Türk psikologları daha çok tercih ediyorlar değil mi? Bir yerde okudum. Türkün birisi hastaneye yatıyor, tedavi görüyor, bir gün izin, alıyor eve gitmek istiyor, izin veriyorlar. Doktora diyor ki, Allah izin verirse tekrar döneceğim. Almanca söylüyor. Adam çıktıktan sonra doktor hemen yetkili birilerini arıyor ve ‘Bu adamın psikolojik sıkıntıları var, sanıyorum intihar edecek,’ diyor. Ama bizde gayet tabiidir. Dr. Seçmez: Orda çok ilginç şeyler var hakikaten. Özellikle Alman danışma merkezlerinden konu sadece dil meselesi olarak görülüyor. Yani Almancası iyi olan bir insan rahatlıkla Alman psikoloğa gidebilir, diye düşünülüyor. Oysa insanlarımız haklı olarak şunu söylüyorlar: Evet doğru, dil olarak sıkıntım yok, ben Almancayı çok güzel anlatabilirim, ama o meselemin arkasındaki kültürel kaynağı ben psikoloğuma, terapistime anlatmaya açıkçası gerek görmüyorum. Niye anlatayım ki? Eğer karşımdaki benimle aynı kültürden olursa daha hızlı anlayabilir, beni daha iyi anlayabilir. Meseleme daha hızlı yaklaşabiliriz, diye tercih ediyorlar. M.Aşkar: Köyde, kasabada hiç bir şekilde böyle bir şeye ihtiyaç duyulmazdı, nadir olurdu. Ama sanayileştikçe, şehirleştikçe, Batı tipi bir hayat HAYAT yaşadıkça, zaman içerisinde insanlar bir noktaya kadar geliyorlar. Türkiye’de bir hastalığımız, problemimiz olduğu zaman gidip danışabileceğimiz bir aile reisi var, bir akrabamız var, Fatma teyzesi var, Hacı Ahmet amcası var. Burada biraz da onlardan da yoksunluk var. Galiba bu içe kapanıklık daha çok risk yapıyor. Dr. Seçmez: Söylediklerinize kesinlikle katılıyorum. Meselelere kollektif yanaşmak daha da koruyucudur. Bizim kültürümüzde çok hoş, güzel ve hayatın içinde yaşanılan her konu ile ilgili onun bir sosyal fonksiyonu vardır. Mesela, bir bayanın eşi seyahate çıktığında komşuları ‘Allah kavuştursuna’ giderler. Bu insanı biraz olsun rahatlatıyor. Çünkü arkasında yatan o kadar derin bir mana, o kadar derin bir kültürel bir fonksiyon var ki orda onu tarif edemiyorsunuz. Veya işte yas olaylarında olsun. İşte birisi yeni eve taşınmıştır, ‘Güle güle oturuna’ gitmek mesela. Yani bunların hepsinin altında insan ruhunun ihtiyacı olan manevi gıdalar vardır… M.Aşkar: Birisi vefat etiği zaman ev dolar tasar baş sağlığına gelinir, yardımcı olurlar. Yani biraz o acıyı paylaşma… Dr. Seçmez: Evet, evet uzun bir süre o eve yemek götürülür mesela. Niye? Evdeki insanlar matemdedir, günlük işleriyle uğraşamazlar, yemek pişiremezler işte evini… Yani bunların altındaki bu fonksiyonlar insanoğlunun aslında fıtratından gelen ihtiyaçlarının tatminine yönelik çok güzel şeyler. M .Aşkar: Burada yaşayan Türk kadınlarının sıkıntıları yaşa göre değişiklik gösteriyor mu? Veya biraz dindar, muhafazakâr olmaya göre değişebiliyor mu? Gençlerde daha mı fazla olur, yaşlılarda daha mı az olur? Kendini dindar adlandıran insanlarda daha mı az olur? Bir de evlilikler... Dr. Seçmez: Tabii ki gösteriyor. Ama en büyük psikolojik faktör yabancılık ve hayal kırıklıklıklardır. Genç kadınların ayrı, yaşlı kadınların ayrı sıkıntıları olsa da bazen aynı problemleri de yaşayabiliyorlar. Büyük beklentiler içerisinde olan insanlar daha çok stres ve sıkıntı çekiyorlar. Şükür ve sabır kavramlarına sarılanlar daha az sıkıntı yaşıyorlar. Ama bu insanların yapıları ve yetişme tarzlarına da bağlıdır. Bazen aile kurulduğunda ve yanlış beklentiler içine girildiğinde kısa zamanda hayal kırıklıkları yaşanıyor ve çatırdamalar başlıyor. Şunu hemen belirtmek isterim maalesef bu bir gerçek bunu çünkü ben on küsur yıldır görüyorum. Tercih mesela. Türkiye’den biriyle evlendirilmesi tercih ediliyor delikanlının ya da genç kızın. İstisnalardan bahsetmiyorum. Gençler birbirini görüyor, çok beğeniyor, Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 28 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 âşık oluyorlar vesaire. Biraz orada durum farklı ama bu benim söylediğim genel manada bizim kültürümüzde vardır. Uygun bir insanla, uygun bir kişiyle tanıştırılıp evlendirme olayı. Burada şey çok önemli, yani bir nevi Türkiye’den birileriyle evlendirelim olumlu şekilde onun olumlu yönlerinden. Türkiye’de yetişme tarzı avantaj olarak görüldüğünden. Yani temiz aile kızı, iyi delikanlı olsun, buradaki yaşanılan toplum yapısında yetişmesin, diye ifadeler kullanılıyor ve gelen kişiye bir nevi insan olarak değil de, o planın bir parçası haline getirmekle yükümlü bir şahıs olarak bakılıyor. M.Aşkar: Şimdi Batı toplumunda (Maalesef Türkiye’de de artarak devam ediyor.) Almanya’da giderek bağımlılık artıyor. Sigaraya bağımlılık, tütüne bağımlılık, alkole bağımlılık, uyuşturucuya bağımlılık daha değişik şeylerde bağımlılık başlıyor. Bildiğim kadarıyla ortalama üç kişiden birisinin ya psikolojik tedavi gördüğünü veya bu rahatsızlıklarla ilgili bir ilaç kullandığı yazıyor. Yani Türk aile yapısını sağlam tutmamız lazım, diyoruz ama bütün bunlara rağmen bu realiteyle karşı karşıyayız. Bir psikolog olarak burada yaşayan, burada yetişen, burada iş hayatını kurmuş, aile hayatını kurmuş insanlara ne dersiniz? Tavsiyeleriniz neler olur? Dr. Seçmez: En önemli formül aslında belki okuyucularımıza bu farklı gelebilir, tuhaf gelebilir ama en önemli nokta, psikolojik rahatsızlıkların temelini oluşturan hayal kırıklıklarını önlemek lazım. Formül olarak söyleyebileceğimiz her şeyden önce hayal kırıklıklarını meydan verecek bir bakış açısından uzak durmak lazım. Aslında genel anlamda psikolojik rahatsızlık denildiğinde biliyorsunuz çoğunlukla depresyon, korku rahatsızlıklarıdır en sık ilk sırada yer alanlardır. İlk sırada depresyon, hemen arkasından korku rahatsızlıkları oluşturur. Bağımlılıklarda dâhil edebiliriz bunlara. Çünkü bağımlılık demek, ister kumar, ister alkol, ister bahsedilen işte üzüntülerini unutma, bir süreliğinde olsa işte hayattan tat almanın bir yolu olarak başlar. Yani hiç bir insan, ben bağımlı olayım diye yola çıkmaz. Ufak ufak kendini iyi hissettikçe farkına varmadan o maddeden o şeyden bağımlı hale gelir. Yani insanı bağımlı yapan alkolün kendisi değil, ya da otomata atılan bozuk paralar, ya da kumarın kendisi değildir, uyuşturucunun kendisi değildir, kişiyi bağımlı yapan, beyindeki zevk alma merkezidir. Kendini iyi hissetme merkezi. Yani bu şu anlama geliyor bir insan bağımlısı olduğu madde sayesinde sadece kendisini iyi hissediyorsa, buna alternatif başka haz alıcı meşguliyetler bulunması gerekiyor. Her hangi bir acı yaşamış, her hangi bir üzüntü yasamış oluyor genelde öncesinde. Acı dediğimiz olayda çoğunlukla ben bunu hem kendime mesleki tecrübelerime dayanarak hem de bilimsel manada söylüyorum. Çoğunlukla öncesinde üstesinden gelmesi gereken, hayatın getirdiği her hangi bir üzüntü veya acı yaşamıştır bu insan. Her hangi bir hayal kırıklığı, her hangi bir acı, üzüntü. Bu kişiden kişiye değişir. Yani benim için çok üzücü olan bir şey sizin için üzücü olmayabilir veya tersi olabilir ama kişiye özel acıdır o. Ve onun bir nevi üstesinden gelebilmenin yollarını bulamadıkça ve strateji, teselli ya da tutunabilecek her hangi bir şey bulamadıkça işte alkol, kumar, otomat, uyuşturucu burada bir alternatif oluşturuyor. İnsanın bağımlı hale gelme sebebi, tadını çok güzel olmasından değil, beyin merkezindeki rahatlama ve haz alma duygusu belli olduğundandır. Ve bırakamamanın da sebebi o zaten. M.Aşkar: Bu ‘kaynak’la neyi kast ettiniz? Biraz kültürüyle, inanışıyla alakalı bir şey mi? Dr. Seçmez: Tabii, işte değerler sistemi, önem verdiği konular. Hepsi bunun içine giriyor ve az önce şunu belirtmek istedim hayal kırıklıklarının olmasını da mümkün olduğu kadar önlemek lazım. Şimdi bunu duyunca insanlar şöyle diyorlar bana. Hayatta hayal kırıklığı nasıl önlenebilir? Beklenti olmayınca hayal kırklığına da gerek kalmıyor zaten. Yani ben size şöyle bir örnek vereyim. Bir hanım komşusuna bir iyilik yapıyor, yemek veriyor, iyi davranıyor. Veya her hangi bir arkadaşı, aile ferdi, arkadaşı olabilir, kayın validesi olabilir herkes olabilir. Çok iyilik yapıyor, fedakârlık yapıyor ve belirli bir zaman sonra bunu yaptığı için karşı tarafın da ona öyle bir muamele yapmasını bekliyor. Bilinçaltı olarak bekliyor. Yani benim her hangi bir beklentim yok, ben Allah rızası için yapıyorum helali hoş olsun dese de bekliyor ve karşıdaki insanında aynı onun gibi, ona davranmadığını gördüğü an bir film şeridi gibi geriye gidiyor insan ve yeniden değerlendirmeye alıyor her şeyi. Başka bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Ben bütün bunları diyor, boşuna yapmışım. Hiç bir anlamı yokmuş. Nasıl olur da bu karşıdaki insan benim bu kadar ona karşı olan iyiliğimin karşısında bu sözü söyleyebilir, nasıl olur ben ondan yardım ricasında bulunduğumda bana hayır diyebilir? Bunu bir türlü kabullenemiyor. Oysa burada en önemli kilit nokta şudur. Bir insan yaptığı ve yapmadığı bütün iyilikler, kötülükleri sonuç olarak hep sadece kendisi için yapıyordur. İnsan hiç bir zaman bu insanın fıtratı üzerinedir sonu kendisine değmeyen, ucu kendisine değmeyen hiç bir şey için insanoğlu parmağını kıpırdatmaz. Bu şu demek, iyilik yapıyorsa bir insan, yapsın! Zaten iyilik yapmak güzel bir şey- röportaj dir. Ve önce kendisi için yapıyor demektir. Niye? Aslında karşılığını direk alıyor insan. İyiliği yaptığı an kendini iyi hissediyor. Zaten alacağını almış oluyor. Karşıdaki insanın da iyilik yapmanın uzaktan yakından bir alakası yoktur. Tamamen kişinin kendisiyle alakalıdır. Psikolojik rahatsızlıklardan korunmak isteyen her insanın başlaması gereken nokta burasıdır. Yani o komşu hayır dediğinde, ya da kötü bir kelime kullandığında önceki yapılan iyiliklerle bunun hiç bir alakası yoktur, diye düşünmelidir. Size yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum. Gecenin bir vaktinde komşunun kapısı çalınıyor ve karşıda oturan komşu, ‘Komşu beni acilen falan yere götürür müsün? diye soruyor. Komşusunun üç çocuğu var ve eşi yeni işten gelmiş. Buna rağmen eşinden rica ediyor izin alıyor anahtarı alarak komşusunu istediği yere götürüyor. Aradan zaman geçiyor ve bu karşıdaki hanımın da aynı komşuya işi düşüyor. Misafiri gelecek yardım istiyor. Ve komşu, ‘Çok isterdim ama oğluma söz verdim, parka götürmem lazım, kusura bakma!’ diyor. Şimdi bu hikaye o hanımın bana anlatma şekli. `Doktor Hanım, başımdan kaynar sular döküldü, neye uğradığımı şaşırdım. diye anlattı. Ben o insan için yıllarca şunu şunu yaptım ve hatta gecenin birinde evde herkesi bırakıp onu oraya yetiştirmek için koşa koşa götürdüm. Nasıl olur da bana böyle basit bir konuda kusura bakma, yardım edemem diyebilir?` Kadın bunu o kadar ciddiye alıyor ki sonunda depresyona düşüyor. Ve o durumdayken bana geldi. Kendisinde şunu söyledim. Siz o gün o komşunuzu götürmeyeceğinizi söyleseydiniz ne olurdu ? Kusura bakma, ben şu an götüremem, müsait değilim, mümkün değil, deseydiniz ve kapıyı kapatsaydınız ne olurdu? Hanımefendinin cevabı şu oldu. ‘Doktor Hanım, olur mu öyle şey? Benim o gece bir damla uyku girmezdi gözüme, komşumu oraya götürmedim, bana ihtiyacı oldu diye. Peki, o zaman, dedim mesele yok, siz o gece komşunuz için gitmediniz o gittiğiniz yere. O gece rahat uyku uyuyabilmek için, kendiniz için gittiniz. Yani hayal kırıklığına uğramanızda hiç gerek yok. Ve inanın bu temel noktadan baktıktan sonra olaylar farklı görünmeye başlıyor ve bu hanım kısa sürede de kendini toparladı, depresyonu falan halletti. M . A ş k a r : A s l ı nd a s o n k ı s ı m d a hakkaten çok mütevazı şeyler, güzel şeyler anlatınız. Çok teşekkür ediyorum. 1 Dr. Emine Seçmez 1972 yılında Ordu’nun Fatsa ilçesinde doğdu. 2001 yılında Köln Üniversitesi’ni bitiren Dr. Seçmez Köln’de serbest psikolog olarak çalışmalarına devam etmektedir. HAYAT ALLAH’ın selamı rahmeti bereketi üzerinize olsun. Muhterem kardeşlerim. Sizlere bir soru sorsam: Yanıbaşımızda duran ve evimizin köşe taşları olan bu kişiler kim? Acaba bunları hiç hissettik mi? Veya olağan hergünkü durum mu? Nerede hata ettik? Nerede yanlış yaptık? Haram, helal derken sadece kazancımız mı? Veya eve getirdiğimiz yiyeceklerin etkisi de var mı? Onun için aşağıdaki yazıyı okuyalım. Ondan sonrada kendi kendimize düşünelim. Aynı ev içinde birbirini anlamayan insanlar yerine, birbirini seven insanlar olalım inşa-ALLAH. Buyurun lütfen okuyalım. Zamanımızı değerlendirelim. Kimle? Hayatımızda başımıza neler gelmiyor ki, bir bakmışsın ummadığın zamanlarda bir düzine sorun, problem ya da pürüz çıkıverir karşınıza. Biz insanoğlu hep ileride başkalarında aradık sevdiklerimizi seveceklerimizi, bir kez olsun bakmadık etrafımıza; acaba kim var? diye. Hangi olaylar vuku bulmuştu? Hepsini unutmuşmuyduk. Bizi sevenler ya da değer verenler kimlerdi? Yanıbaşımızda. İşte bütün bunları düşünerek. Zamanımızın en büyük hastalıkları insanın kendi evine, barkına, eşine, kızına, oğluna zamanı olmayanların, boşa zaman harcamada büyük maharetleri olduğu. Tabiki istinalar hariç. İnsanlar yalnızlıktan kendi eşinden ve çocuklarından daha çok bir evcil hayvanı daha çok sever olmuştur. Dünyada rahat yaşamak için, bütün işlerinde kolay ve lüks içinde yaşamak için teknikler geliştirilmiş ve geliştirilmektedir. Geliştirdikleri Bu aletleri sattığı kişilere sadece kolaylık ve vakit kazandırmıştır. Ama huzur, sevgi, güven verememiştir. En samimi konuştuğun kişiler arkanı döndüğünde hakkında söylediklerini duysa yüzleri kızarır söyleyenin adına. Tabii kızaracak yüzleri kaldı ise. Ha bulunan bunca alet edevatın faydası yok mu? Tabiki var. Bütün mesele kalan zamanı neyle meşgul olduğun. Demek istediğim evine sevgisini ve zamanını ayıramayan insan başkası ile ne kadar samimi olur? Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 29 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 M. Salih AYDIN [email protected] Hacarabın Serüvenleri 64 Belki bir kaç yarım arkadaş kazansa da evindeki en sevdiklerini birgün manen kaybedebilir. Bu yaşamın inişlerinde çıkışlarında yanında sadece o zamanını ayırmadığın kişiler ve belki bir kaç dostun kalacak. Aşağıdaki hikâye her şeyi anlatıyor diye düşünüyorum: Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki kızını kapının önünde beklerken bulur. Çocuk babasına sorar: “Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?” Yorgun gelen adam sertçe cevap verir: “Bu senin işin değil!” “Babacığım lütfen!” “Ne olacak? 20 TL.” “Peki bana 10 TL borç verir misin?” Adam iyice sinirlenip bağırır: “Benim, senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param yok! Hadi derhal odana git!” Çocuk mahzun, mahzun odasına girip kapısını kapatır. Adam sinirli, sinirli “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye düşünür. Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz daha sakinleşir. Çocuğa, belki de gerçekten lazım olduğunu düşünür. Odasına gidip henüz uyuyamamış olan çocuğa der ki: “Al bakalım istediğin 10 TL. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama yorucu bir gün geçirmiştim.” Çocuk sevinçle: “Teşekkürler babacığım!” diyerek babasını kucaklar. Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkararak babasının yüzüne bakar ve yavaşça paraları sayar. Bunu gören adam iyice sinirlenerek yine sertçe sorar: “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?” “Babacığım, yeterince yoktu.” Alzenau Yavuz Sultan Selim Gençlik Teşkilatı Futbol Turnuvası lzenau Yavuz Sultan Selim Gençlik Teşkilatının düzenlediği bir futbol turnuvasına toplam 10 takım katıldı. IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Başkanı Ahmet Sertkaya’nın da katıldığı turnuva neşeli bir ortamda geçti. A Cemiyet İmam Hatibinin de izlediği turnuvada takımlar kıyasıya ama dostça bir mücadele örneği sergilediler. Turnuva sırasında yiyecek ve içecek satışlarından gelen gelirin bir kısmı (100 €) Suriye`yeden göç eden Türkiyedeki mültecilere gönderildi. özel köşe Bu sırada elindeki paraları babasına uzatarak son sözünü söyler: İşte 20 TL babacığım. Bir saatini bana ayırır mısın? Alacağımız hisse kız olsun erkek olsun çocuklarınızı yetiştirirken duygularınızı göstermekten kaçınmayın. Çocuğunuza sadece arkadaş değil, anne veya baba olduğunuzu da gösterin. Çünkü çocuklarınızın arkadaşları birgün bir varmış bir yokmuş olacaklar. Bir sürü arkadaşları varmış olacak ama anne ve babaları bir taneymiş diye başlıyan bir hayat hikayesine dönüşecektir. İyi düşünmemiz gerekmektedir. Sermayeyi sermayemiz olan çocuklarımıza yatıralım. Hem manevi hem maddi olarak. Mevlana derki: Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel, B ul an m ad a n , d on m ad an ak m ak ne hoş, Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Ş i m d i y en i ş e y l er s ö y l e m e k l a zım… Alınteri. Zamanın birinde bir ülkede yabancılar yaşarmış. Bu yabancıların içinde yabancılara yabancı bir milletten insanlar yaşarmış. Bu insanlardan bir tanesi varmışki çatı ustasıymış bu çatı ustası anlatıyor: “Birgün çalışıyorum. Aniden yere uçtum. Nasıl olduğunu bile hatırlamıyorum. Bir anda heryer karardı ve herhalde öldüm dedim. Sonra sesler gelmeye başladı. İşte o zaman ölmediğimi anladım. Başka birisi anlatıyor: “İş yerinde çalışıyoruz. Ben transport işinde çalışıyorum. Arkadaş demiri tele çeviren yuvakların arasında gelen demiri makasla öbür yuvağa veriyor. Bir anda bir ses duydum. Baktım ki arkadaşın belinden demir girmiş. Kurtaramadık. Ve böyle sıralanır gider anlatılanlar bitmez tükenmez. İşte alın teri böyle birşey. Guck alle selbe farbe. Hacarap çocuk parası 2 ay gelmeyince. Çocuk parası ile ilgilenen memurun yanına gider işi halledemez. Eve gelir 7 çocuğunu alır memurun yanına götürür. Memurun şaşkın bakışları arasında çocukları içeri doldurur. Ve Memura: Guck alle selbe farbe. Burada gelecek yazıda buluşmak üzere demeden ALLAH`tan sağlık, sıhhat ve afiyet dilerim. ALLAH’a emanet olun gönül dostlarım. Selam ve dua ile. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 30 ➤ Şubat · Februar 2013 · Rebiü’l Evvel 1434 bulmaca İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON 11.90 - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
Benzer belgeler
PDF SAYI 93 - Hayat Online
Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.
DetaylıPDF SAYI 113 - Hayat Online
Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.
DetaylıGerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir
Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.
DetaylıEzan ve Hutbe Okuma Yarışmalarının Almanya Finalleri Yapıldı
değerlendirilmesi ve işleyişi kadar, Almanya merkezli Avrupa'daki gelişmeler de GYK gündeminde ağırlıklı bir yer işgal etti. ATİB Genel Başkanı İhsan Öner yaptığı açış konuşmasında, Avrupa Göçmen T...
Detaylı