Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir

Transkript

Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir
Türkiye’nin İlk Helal Turizm Hizmet BVB Dortmund Artık
Biz Misyon Olarak Ozanlık Geleneğini Frankfurt Yakın Tarihin En Renkli
Havayolları
İle
Uçacak
Türk
Sayfa:
10
Belgesini Adenya Otel Aldı Sayfa: 23
Sayfa: 06 Günlerinden Birini Yaşadı Sayfa: 12
Beynelminel Hale Getirdik
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • S a y ı /N r . : 8 0 • Yıl/Jahre: 10 • Mayıs / Mai 2013 / Cemaziye'l Ahir 1434
Kuklaları Değil Kuklacıyı Bulun
Müfsit,
Muslih
İkileminde
Mümin ve
Münkir’in
Durumu
05
Dr. Yusuf IŞIK
Ümmet
Ülkücülüğü
Mahmut AŞKAR
11
Üç
Önemli
Konu
Asım TOZOĞLU
13
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Kuklaları Değil
Kuklacıyı Bulun!
[email protected]
Impressum / Künye
S
Sinan AKTÜRK
Bizim beklentimiz diğer insanlar gibi
bu davanın gereği gibi sonuçlanması ve sadece karanlık yapılanmanın görünen yüzü
olan NSU teröristlerinin, yani kuklaların
adaletten gerekli cezaları almaları değildir.
Asıl bu kuklaları kullanan arka plandaki
kuklacıların da ortaya çıkartılıp adalet
önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır.
Alman toplumunda huzur ortamının
devam edebilmesi için bu çok önemli bir
konudur. Bu toplumun huzuru sadece Almanlar için değil, burada yaşayan herkes
için önemlidir. Çünkü birileri istemese bile bizler bu toplumda beraberce yaşıyoruz.
Bu toplumun sevinçleri de üzüntüleri de
ortak değerlerimizdir.
Yok efendim devletimizin âli menfaatleri nutukları ile nasıl ki Türkiye`de hem
binlerce insanın hayatına malolan hem de
milyarlarca dolar paranın havaya savrulduğu bir dönemin geçirildiği ve şu anda
zor ama sonunda inşallah güzel neticelerin
alınacağı yeni bir dönemin oluşturulmaya
çalışıldığı dikkate alınırsa, Alman adalet
sistemi de burada böyle tecrübelerin yaşanmaması için bu tür yapılanmaların
önünü kapatmalı ve buraya bulaşmış kim
olursa olsun herkesi adaletin önüne çıkartmalıdır. O zaman bu toplumda huzur ortamını kimse bozamaz.
Evet bu gelişmelerin yanında bu toplumun huzuru için gereken güzel çalışmalara da katkı sağlamalıyız. Karanlık odaklar
boş durmazken biz aydınlık geleceği isteyenler de çalışmalarımıza hız vermeliyiz.
İşte gazetemizin sayfalarında da görüleceği
gibi bir kaç örnek. Türkiye`den Eskişehir
ve Almanya`dan Frankfurt`un kardeş şehir olması münasebeti ile yapılan etkinlikler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı münasebeti ile yapılan etkinliklere katılan Alman siyasilerin yaptığı güzel
açıklamalar. Bu toplumun tüm meseleleri-
Alman toplumunda huzur ortamının devam
edebilmesi için bu çok önemli bir konudur.
Bu toplumun huzuru sadece Almanlar için
değil, burada yaşayan herkes için önemlidir.
Çünkü birileri istemese bile bizler bu toplumda beraberce yaşıyoruz. Bu toplumun sevinçleri de üzüntüleri de ortak değerlerimizdir.
ne katkı sağlayan ortak çalışmalara destek
olan mesela temizlik kampanyalarına göçmen ve Alman tüm gençlerin destek vermesi. Burada örneklerini çoğaltabileceğimiz aktivitelerle birileri bu toplumu karanlıklara sürüklemek istese bile biz daha
aydınlık bir gelecek istediğimizi ve aynı
gemide olan bizlerin buranın ortak kaderine katkı sağladığımızı göstermemiz gerekmektedir. Bırakın birileri bizi bunun
dışında göstermek çabasında olursa olsun.
Önemli olan bizim niyetimizi halis bir şekilde hayatta ortaya koymamızdır.
Son dönemde Milli Gururumuz Türk
Havayollarındaki gelişmeleri hepimiz göğsümüz kabararak izlemekteyiz. Son olarak
Almanya`da THY önemli iki gelişmeye
imza attı. Gazetemizin sayfalarında da görüleceği gibi BVB Dortmund takımının
sponsorluğu ve Friedrichshafen’a başlayan
uçak seferleri. Buradan bu çalışmalara imza atan başta Doç. Dr. Temel Kotil bey ve
tüm THY personeline sevgilerimizi gönderiyoruz. Yaptığınız çalışmalar sadece
göğsümüzü kabartmıyor, bizlere yol gösterici örnekler oluyorlar.
Not: Selam Food GmbH`nın Genel
Müdürü Halil Ayan Ağabeyin kıymetli
Kayınpederi Hakk`ın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Cenab-ı Allah`tan rahmet diliyoruz.
Kıymetli kardeşim Abdurrahman Polat
Bey`in Mustafa Emre adını verdikleri bir
evladı dünyaya gelmiştir. Yavrumuza Cenab-ı Allah`tan hayırlı uzun ömürler diler
aileyi tebrik ederiz.
Kıymetli Zeki Sezer Bey`in evladı Enes
dünya evine girmiştir. Yeni aileyi tebrik
ederiz.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
HAYAT
Yayın Kurulu
Aylık Ücretsiz Gazete
Mayıs - Mai 2013
Cemaziye’l Ahir 1434
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz,
M. Salih Aydın, Habib Yazıcı, Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk,
İskender Güngör
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
editör
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
hasbihalhasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
evgili dostlar!
NSU davasının ilk duruşması
nihayet kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan tüm yaygaralara rağmen gecikmeli de olsa gerçekleştirildi.
Türk ve Alman medyasının tabii olarak
yoğun şekilde ilgi gösterdiği davanın ilk
duruşması karşılıklı gövde gösterisine
döndü. NSU mensupları gayet rahat tavırlar içerisinde mahkeme salonunda arzı endam ettiler. Salon dışında da mağdurların
yanında olan hem Alman hem de yabancılar sayı olarak azımsanmayacak kadar
çoktu. Özellikle medyanın ilgisi yoğundu.
Kısa olarak hatırlatmak gerekirse; tesadür eseri ortaya çıkmamış olsaydı kamuoyunda dönerci cinayetleri diye adlandırılmaya çalışılan cinayetlerin aslında öyle olmadığı ortaya çıkınca birileri telaşlandı ve
bu eylemlerde kullandıkları kuklaları teker
teker ortadan kaldırttılar. Sözde bir tanesi
ele geçirildi ve şu an adalet önüne çıktı.
Bunlara örtülü koruma sağlayan bazı
kurumların bazı yöneticileri istifa ederek
bu sorumluluktan kurtulmaya çalıştılar.
Sözde bu hareketleri ile kamuoyunda bir
yumuşama oluşturmak istediler ama nafile. Sadece biz göçmenler değil akl-ı selim
Almanlar da bu durumdan pek hoşnut olmadılar. Çünkü; hukuk devleti olarak adlandırılan Almanya`da böyle hukuk dışı
yapılanmalara çanak tutan bazı devlet kurumlarından bazı yöneticilerin yaptıkları
tahribat bu toplumun geleceğini karanlıklara götürmektedir.
Almanya gibi bir ülke buna benzer karanlık yapılanmaların sıkıntılarını yaşamış
ve bedelini çok ağır ödemiş dönemlerden
geçmiştir. Böyle ağır tecrübeleri yaşamış
bir toplumda benzer tecrübelerin yaşanması için zemin hazırlayan yapılanmalara
hiçbir devlet yetkilisinin çanak tutması
akla bile gelmemelidir.
❬
❬ 03 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
‘‘Dinî gözlem’’ Araştırması:
Kavramları Doğru Seçmek ve
Kullanmak Durumundayız!
slam Toplumu Millî
Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu,
Bertalsmann Vakfı’nın
yayınladığı, “Dinî Gözlem” (Religionsmonitor) araştırması ile ilgili
olarak bir açıklamada
bulundu. Araştırmayı,
“Bir araştırma sonuçları
daha, kamuoyunda çarpıtılmış bir İslam tablosunun, Müslümanların bir
tehdit oluşturduğu kanaatinin yerleştirdiğini belgeliyor. Bunu değiştirmek ortak hedefimiz olmalıdır.” sözleri ile değerlendiren Yeneroğlu açıklamasında ayrıca şu ifadelerde bulundu:
“Almanya’daki Müslümanların hemen hemen
%80’i demokratik hükümet şeklini olumlu değerlendiriyor. Bu oran demokratik sistemin kabul
gördüğünü açıkça ifade ediyor. Ancak, ankete katılan Almanların %51’i İslam’ı aslında bir tehdit
olarak gördüklerini ifade ediyor. Çok az sayıda
Müslümanın yaşadığı Doğu Almanya’da ise bu görüşte olanların oranı %57’ye çıkıyor.
Araştırmaya göre bunun sebebi gayet nettir:
İslam’ın bu şekilde algılanması kişisel ilişkilere değil, basma kalıp klişelere dayanmaktadır. Zira bu
araştırmayla ilgili bilgiler göstermektedir ki, farklı
dinlere mensup kişilerle kurulan ilişkiler daha
yüksek oranda bir karşılıklı anlayışı da beraberinde getirmektedir.
Buradan ise iki sonuç çıkmaktadır: Birincisi,
daha fazla bir araya gelme ve böylece karşılıklı tanışmayı geliştiren ve teşvik eden imkânları oluşturma zorunluluğu; ikincisi, her şeyden önce medya ve içişleri bakanlıklarının yeni bir düşünce yapısına sahip olmalarının gerekliliği.
Dinî bir cemaat olarak bizler, yıllardan beri,
insanların bir araya gelerek tanışıp kaynaşabildikleri bu tür buluşma mekanları oluşturmuş durumdayız. Örneğin, her yıl 3 Ekim tarihinde, düzenli
olarak yapılan Açık Cami Günleri’nin yanı sıra,
cemiyetlerimiz yerel olarak pek çok programla
böyle imkânlar oluşturmak için yoğun çaba harcıyor.
Ancak bu yöndeki çabalara medyanın da katkı
sağlaması gerekmektedir. Zira araştırma, ortaya çıkan bu çarpık İslam algısının medya aracılığı ile
yaygınlaştırıldığını göstermektedir. Ayrıca rapor,
Alman medyasındaki İslam ve Müslümanlarla ilgili haberlerde sıklıkla şiddet görüntülerinin hakim
olduğunu ve bu haberlerin çoğunlukla tek yanlı
olarak işlendiğini göstermektedir.
İşte bu bağlamda, hem federal hem de eyalet
içişleri bakanlıklarının İslam ve Müslümanlarla ilgili olarak kullandıkları dilin medya tarafından da
benimsenerek kullanılması çok elim sonuçlar doğurmaktadır. Eskiden olduğu gibi, “İslamcılık” veya “İslamcı” benzeri olumsuzluk yüklü terimler
genel görüntüye hakim olmaktadır. Bu terimlerde
“İslam” kelimesinin yer alması bile tek başına, pek
çok insanın temelde “İslam”ı ve dolayısıyla Müslümanları bir tehdit olarak görmesine yol açmaktadır.
Bunun için hepimizin ortak hedefi, uyumlu ve
birbirine hoşgörü ile yaklaşan insanlardan müteşekkil bir toplumun inşası olmalıdır. Buna ulaşabilmek için ise, toplumun kaynaşmasına engel teşkil eden faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Bu yüzden, kullanılan terim ve kavramlar masaya yatırılıp birlikte yaşamı engelleyen değil, aksine, teşvik
eden bir dil geliştirilmelidir.”
İ
❬ 04 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Myanmar’daki Zulüm Dolayısıyla Uygulanan
Ambargonun Kaldırılması Büyük Bir Hatadır!
slam Toplumu Millî Görüş
(IGMG) Genel Başkanı Kemal
Ergün, Avrupa Birliği Dışişleri
Bakanlarının, özellikle Arakan eyaletindeki Rohingiya Müslümanlarına
karşı yürütülen insanlık suçunu görmezlikten gelerek Myanmar’a uygulanan ambargoyu resmen sona erdirmesini kınadı. “Ülkede demokratik
gelişmeler oluyor, diyerek Myanmar’a uygulanan ambargonun kaldırılmasını endişe ile izliyoruz.” açıklamasında bulunan Ergün, ayrıca şu
ifadelerde bulundu:
“Arakan’daki Müslümanlara olduğu gibi, şimdi de Meiktila başta
olmak üzere ülkenin diğer bölgelerindeki Müslümanlara karşı yapılan
saldırılar ve bu saldırılarda hükümet
güçlerinin rolü, ülkedeki demokratik
reformların bir göz boyamadan ibaret olduğunu göstermektedir. Myanmar hükümetinin Rohingiyalıların
vatandaşlıklarını bir türlü kabul et-
İ
memesi dahi ambargo için yeterli bir
sebep iken, AB’nin, Müslümanlara
karşı yapılan insanlık suçlarını görmezlikten gelmesi ülkedeki sözde demokratik gelişmeleri desteklemeyecektir. Aksine, verilen bu uluslararası
destek istismar edilecektir. Nitekim
bunun emareleri şimdiden görülmektedir. Dolayısıyla, ambargonun
kaldırılması çok büyük bir hata olmuştur.
Öte yandan, Kachin, Shan ve
Chin asıllılar başta olmak üzere diğer
etnik azınlıklara karşı da silahlı baskı
ve zulüm uygulayan Myanmar hükümeti, ülkenin doğal kaynaklarının
kullanımında da tekelci davranarak
bu kaynakların kullanımında sadece
merkezî idareyi yetkilendirmekte ve
parlamentoda askeri idareye 100 sandalye ayırmış bulunmaktadır. Bu gelişmeler, demokratik sürecin istismar
edildiğini açıkça göstermektedir. Avrupa Birliği de aldığı bu kararla,
Myanmar hükümetinin yanlışına
destek vermiş olmaktadır.
Bu sebeple, Avrupa Birliği’nden
ambargoyu kaldırmadan önce, başta
Müslüman azınlık olmak üzere diğer
tüm etnik azınlıklıkların ve muhaliflerin en temel insani haklarını garanti edecek tedbirler alınmasını sağlamasını talep ediyoruz.”
Kızılkaya: ‘‘Okullardaki Yüzme Dersleri Hakkında Sürdürülen
Tartışmalar, Ne Objektif Ne de Güven Verici Niteliktedir’’
ederal Almanya Başbakanı’nın
okullardaki yüzme dersleri
hakkında görüşlerini beyan etmesi üzerine bir açıklamada bulunan, Federal Almanya İslam Konseyi
Başkanı Ali Kızılkaya, ‘‘Federal İdare
Mahkemesi 1993 yılında aldığı ve bu
konuda belirleyici olan kararla tüm
okul idarelerine, eğer organizasyonu
sağlayabiliyorlarsa, tüm imkânlarını
kullanarak spor derslerini kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı yapma
yükümlülüğü getirmiştir. Buna rağmen kararın entegrasyon politikası
açısından yanlış olduğu sonucuna
varan kimi kesimlerin gerekçeleri ise
anlaşılmaz niteliktedir.’’ ifadelerinde
bulundu. Kızılkaya açıklamasını şöyle sürdürdü:
‘‘Federal İçişleri Bakanlığı’na
bağlı Alman İslam Konferansı (AİK),
‘tüm kız veya erkek öğrencilerin katılabileceği, cinsiyet ayrımı uygulanan
spor veya yüzme dersleri düzenlenmesini’ önemle tavsiye etmektedir.
Bakanlık, 2009 yılında ‘okullarda dini gerekçeli uygulamalar’ başlıklı
broşüründe konuya bakış açısını şu
şekilde açıklamaktadır: ‘Entegrasyonun başarılı olabilmesi, hem kız ve
erkek öğrencilerin kişiliklerini geliştirmelerinde hem de ebeveynlerinin
en kapsamlı şekilde topluma katılımlarının sağlanmasında her türlü imkânın ısrarla kullanılmasına bağlıdır.
Müslümanların kapsamlı bir biçimde topluma katılabilmelerinin önkoşulu ise, öğrenci ve ebeveynlerin,
anayasanın onlara garanti ettiği din
özgürlüğüne kayıtsız şartsız dayana-
F
bilmeleridir.’’ Bu nedenle Federal Almanya İslam Konseyi, bu hafta sonu
Almanya Başbakanı´nın da katıldığı
tartışmayı büyük bir şaşkınlıkla izlemiştir. ‘‘Güvenilir bir iletişim başka
türlü olmalıdır. Yıllar sonra siyasi
keyfiyetin aniden değişmesiyle beraber, geçmişte anlaşmaya varılan hususların tekrar sorgulanması, doğal
olarak güvenirliliği arttıran bir durum yaratmamaktadır.
Ayrıca konuyla ilgili açıklığa kavuşturulması gereken bir husus vardır. O da, derslerde, cinsiyet ayrımı
yapıldığında, cinsiyetlerin eşit haklara sahip olduğunun öğrenciler tarafından yeterince benimsenmediği,
fakat kız erkek karışık olan sınıflarda
daha çok benimsendiği iddiasıdır.
Bununla ilgili olarak Kızılkaya
ayrıca şu tespitlerde bulundu: ‘‘Federal İdare Mahkemesi´nin 30 Ocak
2013 tarihinde verdiği karar, sadece
kız veya sadece erkek öğrencilerin
bulunduğu sınıflarla eğitim yapmayı
öngören bir okula, devlet izin verip
vermemesi ile ilgiliydi. Bu okullar,
yedek okul sıfatında faaliyet gösterecek olan özel okullardır. Mahkeme,
okul pedagojisi ile ilgili teorilerde,
kız ve erkek öğrencilere cinsiyet ayrımı uygulanmasının avantaj ve dezavantajları hakkında çelişkili tartışmaların sürmekte olduğunu tespit etmiştir. Şu ana kadar cinsiyet ayrımı
konusunda standartlaşan ve pedagojik açıdan eleştirilmeyen bir öğreti
ortaya konulamamıştır. Cinsiyetlerin
eşit haklara sahip olduğu bilincinin
öğrenciler tarafından hangi öğretim
şeklinde (ayrı veya karışık) daha iyi
benimsendiği hususunda da herhangi bir öğreti bulunmamaktadır. Cinsiyet ayrımının sadece tek derste tatbik edilmesi hâlinde de aynı durum
geçerlidir. Ancak bilim insanları arasında, yüzme ve spor derslerinin kız
ve erkeklerle karışık yapılmasının padagojik ve spor uzmanlığı açısından
kabul edilemez bir uygulama olduğu
görüşüne sahip olanların sayısı hiç de
az değildir.
Bu açıdan, cinsiyet ayrımının uygulandığı yüzme ve spor derslerinin
Alman okullarında yaygın olması bir
sürpriz değildir. Alman Spor Birliği’nin yaptırmış olduğu Sprint adlı
araştırmaya göre, spor derslerinde
Baverya eyaletindeki okulların
%93,2’si, Baden-Württemberg eyaletindeki okulların %88,3’ü ve Saksonya eyaletindeki okulların ise
%73,8’i spor derslerinde cinsiyet ayrımı uygulanmaktadır.’’
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Müfsit, Muslih
İkileminde Mümin ve
Münkir’in Durumu
[email protected]
u konunun tam olarak
anlaşılabilmesi için öncelikle ifsat olgusu ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de geçen iki
kaideyi belirtmekte fayda vardır.
Bunlardan birisi, ifsadın bir sürece bağlı olarak gerçekleştiği, ikincisi ise, müfsitlerin bozguncu ve
ifsat edici olduklarını hiç bir suretle kabul etmemeleri, bilâkis ıslahatçı olduklarını iddia etmeleridir.
Birinci hususa Kur’an’da şöyle
vurgu yapılır:
-“Bir toplum kendi durumunu
değiştirmediği sürece, Allah onlar ı n du r u m u n u d e ğ i ş t i r m e z . ”
(Ra’d: 11).
Küllî/İlâhî irade elbetteki insanların hidayetinden, insan topluluklarının ıslahı ve kurtuluşundan yanadır. Ancak bir toplum
uygunsuz tercihleri neticesinde
fıtrat ve hidayet yolundan sapar,
karşı karşıya bulunduğu ilahî nimetlerin kıymetini bilmeyip, dalâlet yolunda adım adım ilerler ve
bu konuda inatçı davranırsa, imtihanın sırrına binaen yapılacak
bir şey yoktur.
İslâmî de olsa bir toplumun
fıtrî ekseninden kayması, hidayet
rayından çıkması ve zamanla ifsat
toplumu haline gelmesi, kısa veya
uzun bir sürece bağlı olarak vuku
bulmaktadır. Toplumların ifsadı
noktasında bu şekilde işleyen kaide, toplumların iyileşmesi ve ıslahı noktasında da aynı şekilde işlemektedir. Yani toplumların ıslahı
da bir eğitim ve terbiye sürecine
bağlı olarak gerçekleşmektedir.
Bir başka realite; gerek tarihin
seyri içerisinde, gerekse de günümüzde müfsitlerin hiç bir suretle
bozguncu ve ifsatçı olduklarını
kabul etmemeleri, kendilerini ıslahatçı, yapıcı ve düzeltici olarak
lânse etmeleridir. Fesatçıların bu
karakteristik ahlâkı Kur’an-ı Kerîm’de şu şekilde bildirilmektedir;
-“Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde, biz
ancak ıslah edicileriz derler. Dikkat edin, onlar bozguncuların ta
B
Dr. Yusuf IŞIK
kendileridir, ancak farkında değillerdir.” (Bakara: 11-112)
Hal böyle olunca, ifsat ve ıslah
olgularının göreceliği de ortaya
çıkmaktadır. Yani ifsatçılar, kokuşmuş sistem ve uygulamalarını
ıslahat, çağdaşlık, medeniyet, eğitim ve benzeri masum kavramların arkasına sığınarak yapmaktadırlar. Mü’min/Muslih ve Müslümanlara göre ise ifsat, kişiyi ve
toplumu yaratılış fıtratından, Allah’ın koymuş olduğu kurallardan uzaklaştıran şu veya bu isim
altındaki her türlü faaliyettir. İlâhî kural ve kaidelere uyulmayan
yerde ıslahattan bahsedilemez.
Kur’an hükümleri ve Hz. Peygamberin pratiğine zıtlık ve aykırılık teşkil eden uygulamaların
olduğu bir yerde ıslahattan söz
edilemez.
Şurası da bir vakıadır ki, İslâm
toplumunun ifsadın eşiğine gelmesinde, İslâmî yeterliliği olmayan veya İslâm ile hiç bir şekilde
alâkası olmayan idareci ve yöneticilerin İslâm dışı uygulamaları ve
dayatmalarının etkisi çok büyüktür. Buna İslâm bilginlerinin veya
dînî konularda söz sahibi olan
mercîlerin suskunluğu, lâkayıtlığı
ve pasifize edilmeleri de eklenince, durum içinden çıkılmaz bir
hal almıştır.
Dolayısıyla böyle bir toplumun ıslahı, bu kötü gidişatın sona ermesi, öncelikle Allah’tan
korkan, hesap-kitap ve âhiret endişesi taşıyan imanlı ve İslâmî
şahsiyete sahip yönetici, idareci
ve âmirlerin; hâkezâ, İslâmî yeterliliğe sahip öncü alimlerin insiyatif almalarıyla mümkün olacaktır. Hal bu iken, İslâm Toplumunun, Mü’min/ muslih ve müslüman idarecilerini yetiştirecek
çalışmaları ivedilikle yürütmesi,
kıymetli emanetlerini ve yüce değerlerini teslim edeceği şahsiyetleri kendi bağrından ve kendi
kalbinden çıkarması ve kendilerine öncülük edebilecek âlimlere
temsiliyet yetkisini tevdî etmesi
gerekmektedir.
❬
❬ 05 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
dosya
Mü’min/Muslih ve Müslümanlara göre ise ifsat,
kişiyi ve toplumu yaratılış fıtratından, Allah’ın
koymuş olduğu kurallardan uzaklaştıran şu veya
bu isim altındaki her türlü faaliyettir. İlâhî kural
ve kaidelere uyulmayan yerde ıslahattan bahsedilemez. Kur’an hükümleri ve Hz. Peygamberin pratiğine zıtlık ve aykırılık teşkil eden uygulamaların
olduğu bir yerde ıslahattan söz edilemez.
Bütün bunlardan sonra, şu
tesbit özet olarak konunun daha
iyi anlaşılmasına vesile olacaktır;
İfsata uğramış bir toplumun ıslahı; cihet-i sitte dediğimiz her taraftan (önden, arkadan, sağdan,
soldan, üstten, alttan) yapılacak
ihya, irşad, eğitim ve ıslâhat çalışmalarıyla mümkün olabilecektir.
Böyle bir toplumun ıslahı, ticaretinde, siyasetinde, eğitiminde, örfünde âdetinde, kültüründe, sanatında, estetiğinde... yapılacak köklü ıslâhat ile mümkündür.
Bu toplumun ıslâhı, bireyden
âileye, âileden topluma, camiden
okula, okuldan sokağa... her katman ve kategoride yapılacak ıslah
çalışmalarıyla mümkündür.
Bu toplumun ıslâhı, âmirinden memuruna, âliminden avamına, öğretmeninden öğrencisine, kentlisinden köylüsüne, gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine... yönelik yapılacak köklü
bir eğitim ve bilinçlenme ile
mümkün olacaktır.
Bu toplumun ifsadı kadından
başlayarak olmuşsa, ıslâhı da kadından başlamak suretiyle olacaktır. Bu toplumun ifsadında
çağdaş iletişim araçları belirgin
rol oynamışsa, ıslahında da bu
iletişim araçlarının büyük rolü
olacaktır.
Bu toplumun ifsadı gençler
üzerinden olmuşsa, ıslahı da yine
gençler üzerinden olacaktır.
Yani anlaşılan şu ki; “Islah, ifsadın yapıldığı noktadan başlamalıdır.”
Dolayısıyla, İlâhî öğretiler ve
İslâm Medeniyeti perspektifinde
toplumun ihyasını, irşadını ve ıslâhını temel gaye edinen, cemaat,
cemiyet ve hareketlerin, dâvet ve
eğitim çalışmalarını çok geniş bir
alanda icra etmeleri, bir köşeye
veya bir sahaya sıkışıp kalmamaları gerekmektedir. Aksi takdirde
şeytanlar ve müfsitler bulabildikleri her boşluğu bir şekilde dolduracak, fitne ve fesat ortalığı kasıp kavurmaya devam edecektir.
Köln Emniyet Müdürü Wolfgang Albert’ten Müslüman
Kadınlar Danışma ve Eğitim
Merkezine Ziyaret
öln Emniyet Müdürü Wolfgang Albers, Müslüman
Kadınlar Danışma ve Eğitim Merkezi’ni (BFmF
e.V.) ziyaret etti.
BFmF müdürü Amina Erika Theißen ve müdür yardımcısı Hanim Ezder tarafından karşılanan Emniyet Müdürü Wolfgang Albers’e Ehrenfeld’te görev yapan polis memurları Viktoria Hamel ve Thomas Krämer refakat etti.
1996 yılında kamu yararına hizmet veren bir danışma
ve eğitim merkezi olarak kurulan BFmF’in bünyesinde
Müslüman Kadınlar Eğitim Merkezi ve Müslüman Aile
Eğitim Merkezi bulunuyor. BFmF çatısı altında İşsizlik
Danışmanlığı (ALG-II Danışmanlığı), Göç Danışmanlığı,
Aile Danışmanlığı, Okul ve Veliler Danışmanlığı, Borçlular ve Tüketici İflas Danışmanlığı ve Psikolojik Danışmalık gibi alanlarda hizmet veriliyor. Ayrıca Almanca, ev
ödevlerine yardım kursları ve Ortaokulu bitirme imkanı
sunuluyor, ağırlıklı olarak günlük hayatı ilgilendiren konularda seminerler düzenleniyor. BFmF çatısı altındaki çocuk
yuvasında, kurslara ve seminerlere katılanların çocuklarının bakımı üstleniliyor. Çokkültürlü bir kuruluş olan
BFmF’nin hizmetlerinden Japonya’dan gelen kadınlar da
dahil olmak üzere 40’ı aşkın farklı ülkeden gelen insanlar
faydalanıyor.
Amina Erika Theißen ve Hanim Ezder, Wolfgang Albers’e BFmF’in kuruluşu, gayeleri ve hizmetleri hakkında
sunum yaptılar. Sunumun başında, Dünya Anadili Günü’nde “Herkesin bir anadili vardır” sloganı ile BFmF tarafından hazırlanan “Anadili” filmini gösterdiler. Filmde,
tam 35 ayrı dilde konuşan insanlar, “BFmF’ye hoş geldiniz” diyorlar.
Yaklaşık üç saat BFmF’in çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi alan ve bütün birimleri gezen Wolfgang Albers,
BFmF birim sorumluları ile öğle yemeğine katıldı ve çekimi “frautv” tarafından yapılan ve WDR-frautv’de yayınlanan “Babalar Kulubü –Paşalıktan Babalığa” filmini seyretti.
BFmF, karşılıklı önyargıları ve korkuları gidermek, fikir alışverişinde bulunmak gayesiyle yaklaşık üç yıldır Ehrenfeld polisi ile ortak bir proje çalışması yürütüyor.
BFmF’in çalışmaları hakkında yerinde bilgi almak istediğini belirten Wolfgang Albers, çalışmalardan etkilendiğini belirterek güven duygusunun çok önemli olduğunu
söyledi: “Polise güvenmenizi ve kendinizi Almanya’da güvende hissetmenizi istiyoruz.” Göçmen kökenlilerin de polis olabilecekleri duygusunu verebilmek için Emniyet Müdürlüğü’nde bilgilendirme toplantıları düzenlediklerini,
Alman vatandaşı olmayan, fakat ihtiyaç duyulan alanlarda
ana dilini çok iyi konuşanların da polis olabileceğini ifade
eden Wolfgang Albers, “göçmen kökenli olmak polislik
mesleğinde artık önemli bir rol oynuyor” dedi.
BFmF müdürü Amina Erika Theißen, Köln Emniyet
Müdürü Wolfgang Albers’in ziyaretinden ve BFmF’nin çalışmalarından etkilendiğini öğrenmiş olmaktan büyük bir
memnuniyet duyduklarını söyledi.
K
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 06 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
röportaj
Biz Misyon Olarak Ozanlık Geleneğini Beynelminel Hale Getirdik
rankfurt`ta bir konser öncesi arkadaşımız Habib Yazıcı`nın Uğur Işılak
ile yaptığı röportajı sunuyoruz.
Uğur Bey size ilk sorumuzu klasik televizyonda sorulan sorular gibi değil de
farklı açıdan sorular sormak istiyoruz.
Uğur Işılak`ın kendisini tanıtan bir açıklama ile başlamanızı arzu ederiz. Uğur Işılak`ın Almanya doğumlu olduğunu biliyoruz. Buradan Türkiye`ye gitmiş biri olduğunuzu biliyoruz. Uğur Işılak nasıl bir
çocukluk dönemi geçirdi. Türk edebiyatına, Türk şiirine ilgisi nasıl başladı?
Bu ilgi aslında genetik bir olay da diyebilirim. Bizim ailede çok şiire edebiyata
düşkün olan insanlar var. Oradan bize sirayet eden bir arzu, istek, ilgi olarak tanımlayabiliriz bu durumu. Böyle bir süreçle başladı. 6-7 yaşlarında edebiyat kitapları elime geçmeye başladı. Yunus Emre Divanı vardı evde. Onları okuyordum.
Tabi 6-7 yaşında bir çocuk Yunus Emre
Divanından fazla bir şey anlamaz ama,
oradaki ahengi hisseder. Bu his meselesidir
yani. Dolayısıyla bütün bunları okuyarak
ve bu hisler ışığında farklı bir alana girmiş
oldum aslında. Farkında olmadan. Ve bu
10-15-20 yaşına kadar devam etti ve ondan sonra bu işin; belki benim bir yaratılış gayem olduğunu, bu alanda hizmet etmem gerektiğini düşündüm ve ogün bugündür bu yolda devam ediyorum ve bu
hedefe ilgi böyle başladı.
Müziğe ilginiz de çocuk yaşlarda başladı o zaman?
Tabi müziğe ilgim de 10 yaşlarında
başladı. Abim de bu işle çok yakından ilgili olduğu için, aile de yine dayım var bu
alanda ilgili olan. Aile bireylerinde ilgili
olanlar olduğu için bize bu ilgiyi fitilleyenler onlar oldu.
Sizinle ilgili biraz bilgi toplarken baktığımızda Sezai Karakoç`tan, Abdurrahim
Karakoç`tan da bahsetmişsiniz.
Sezai Karakoç ve Abdurrahim Karakoç`tan etkilendim. Daha çok Abdurrahim Karakoç. Sezai Karakoç çocuk yaşta
birisi için biraz ağır olur. Abdurrahim Karakoç halk edebiyatı dendiği zaman biraz
daha etkileyici bir şairdir. Bu yönüyle Abdurrahim Karakoç demek daha doğru
olur.
Daha sonraki dönemde Türkiye`ye
dönmekten amacınız profesyönel amaçla
müzik yapmak mı idi. Yoksa daha farklı
bir amacı var mı idi?
Aslında ozanlık geleneğini bir manada
Türkiye genelinde daha geniş yelpazelere
duyurmak ve özellikle kendi jenerasyonumun ozanlık geleneğiyle tanışmasını sağlamak. Yani benim ana gayem buydu.
Ozanlık eskiden ihtiyarların dinlediği bir
müzik tarzıydı. Yani kırkında ellisinden
sonra insanların özellikle ozanlara ilgi
duyduğu bilinirdi Türkiye`de. Ozanlar
atışma yapardı, karşı tarafa da insanlar
gerçerdi ve onları dinlerdi. Ayak uyak verirdi ona göre ozanlar kendi aralarında atışırlardı, doğaçlama birşeyler söylerlerdi.
Ozanlık bu kadardı Türkiye`de. Ben aslında ozanlığı daha evrensel bir zemine taşıdım. Ve ben 20-25 yıldır bunun mücadelesini veriyorum. Ve artık Türkiye`de beni
F
ozan olarak biliyorlar. Ve ozanlığın artık
kahve köşelerinde atışma yapanlardan ibaret olmadığını da biliyorlar. Biz aslında
ozanlık kavramını Türkiye`ye yeniden getirdik. Ozanlık kavramını daha canlı hale
getirdik. Ve bunu canlı tutuyoruz yaptığımız icraatlarla. Benim asıl gayem de buydu. Yani ozanlığı daha beynelminel bir hale getirmek, Türkiye sınırları dışına da çıkarmak ve yeni jenerasyonla tanıştırmak.
Bunu Allah`a şükür gerçekleştirdik. Bundan dolayı çok mutluyum. Dönüşümün
bu manada karşılığını da gördük. Bugün
Türkiye`de hemen hemen gitmediğimiz
üniversite kalmadı. Yeni jenerasyondan
bahsedecek olursak biz bu geleneği en güzel şekilde icra ettik ve sunduk. Gençlere
ozanlığın böyle bir şey olduğunu ve sanat
perspektifinin böyle bir şey olduğunu onlara ifade etmiş olduk.
Aslında tarz olarak sadece halk müziği
dinlenecek, sadece rack pop dinlenecek
diye bir kaide yok. Klasik müzikten hoşlanan var, tasavvuf musikisinden hoşlanan
var. Biz aslında bir de böyle bir pencere açtık. Yeni jenerasyona dedik ki bakın aslında bir de bu pencereden bakabilirsiniz. Bir
de böyle bir tarz var, Bunu da dinleyin. Bu
da sizin kültürünüzün bir parçası.
Aslında zor bir yoldu. Ozanlığın bir de
sanki geri kalmış, doğunun, Anadolu`nun
bir köşesine hapsolmuş ve şehir hayatına
bir türlü açılamamış bir kimliği vardı. Biz
bu kimliği de yıktık. Yeni bir kimlik inşaa
ettik. Ozanlığı şehre taşıdık. Köyden şehre
taşıdık. Hatta şehirden uluslararası bir zemine taşıdık. Ve bu biraz uzun bir süreçti
ama 20 yılın sonunda bakıyorum ki Allah`a şükür bayağı bir mesafe katetmişiz.
İlk albümlerinize baktığımızda sizin ve
Abdurrahim Karakoç`un şiirlerinin eserlerinizde yoğunlukta olduğunu görüyoruz.
2011`den sonraki çalışmalarınıza baktığımızda burada kendi eserleriniz olmasına
rağmen Üstad`ın eserlerini yani Necip Fazıl Kısakürek`in eserlerini bestelemekle
farklı bir boyuta geldiğini görüyoruz.
Miras isimli çalışmamızla başladık. 19.
Yüzyıl halk ozanlarının eserlerini besteledik. Arkasından Üstad Necip Fazıl`ın 12
eseri ile devam etti. Üstad`ın eserlerini
besteledim. Çünkü bu güne kadar
Üstad`ın eserleri bestelenmedi ve sunulmadı. Mesela Sakarya Türküsü çok sevilen
bir eserdir, maalesef sunulmadı. Biraz da
bestelenmesi zor bir şiir olduğu için. Biz
de baktık yaş 40`a geldi. Kırkından sonra
önemli işler yapmak lazım. Üstad Necip
Fazıl`ın eserlerini 30 yaşında bir gencin
bestelemesi hoş olmaz. Okuduğu sözü
tam olarak anlamaz ki bestesini yapsın.
Dolayısıyla 40 yaşından sonra yapılacak
çalışmalardı bunlar. Gerek 19. Yüzyıl halk
ozanları ile ilgili çalışma olsun, gerek Üstadla ilgili çalışmalar olsun ve son olarak
da Makam-ı Sultan dediğimiz üç büyük
padişahın şiirlerini besteledim ve sadeleştirdim ve aynı zamanda aruzu heceye ce-
virdim. Bu da biryıla yakın zamanımı aldı.
Kırk yaşı sonrası yapılacak işlerdi ve ben
kırkına ayak basar basmaz bunlara başladım ve devam edecek bu tür çalışmalar inşallah.
Uğur Işılak buna böyle baktığında sanatsal anlamda bir zirve olarak kabul edilebilir mi?
Yok yok. Daha Allah nasip ederse kafamda yapacağım pek çok işler var. Zaten
ben bunun yanında geleneksel Uğur Işılak
projelerine de devam edeceğim. Bir taraftan proje ve çalışmalarım devam edecek.
Allah ömür verirse bunların her birine
farklı farklı zaman dilimlerinde devam etmek istiyorum. Çünkü işim bu benim.
Benim başka bir işim yok. Kültür adına
yapılan işler bunlar. Bunlar sadece insanları eğlendirelim diye yapılan işler değil.
Bunlar edebi açıdan da ülkemize, insanımıza katkı sağlayacak ve edebi hazinemize
bir artı sağlayacak, bir de bizden bir katkı
olsun diyeceğimiz çalışmalar.
Mesela Türkiye`de bir çok edebiyat fakültesinde Miras albümümüz talebelere
dinletiliyor. Orada derslerde halk şairlerinden örnek verileceği zaman Miras albümünün dinletildiğini duydum ve çok sevindim. Bunlar tabi çok önemli gelişmeler.
Belki cevap vermekte zorlanacaksınız.
Kişinin kendi hakkında yargıya varması
tabiki zor olabilir. Bizim bir tanımlamamız var; çıraklık, kalfalık, ustalık diye.
Uğur Işılak bu tanımlamanın neresinde?
Aslında çıraklık, kalfalık, ustalık bunlar bir süreç. Usta olabilmek için ciddi
manada tecrübe sahibi olmak lazım. Maharetiniz ne kadar uç noktada olursa olsun
bu usta olduğunuzu göstermez, çünkü ustalık tecrübe ile bilinir. Ben yavaş yavaş
tecrübe yönüyle tabi bilgi birikimim tamam ama tecrübe yönüyle de insan kırkını aştıktan sonra da yavaş yavaş olgunluğa
adım atmış demektir. Hala atmadıysa kendisini sorgulaması gerekir. Tabi bundan
sonra kalfalık mı ustalık mı orasını bilemem. Ama önemli projeleri yapmaya müsait bir kıvamda olduğumu düşünüyorum. Birileri bunu ustalık, kalfalık veya çıraklık olarak niteleyebilir. Beni pek ilgilendirmiyor. Bana göre kırkından sonra
yapılan işler önemli. İnsan buna dikkat etmeli diye düşünüyorum. Herşeyden önce
kişiler kendisine yakışanı yapar. Siz de yaşınıza yakışanı yapmalısınız. Bu manada
proje albümlerini önemsiyorum.
Uğur Işılak son dönemde hangi kitapları okuyor diye sormak istiyorum?
Son olarak Alman Filozof Arthur
Schopenhauer`in Aşkın Metafiziği isimli
kitabını okuyorum. Geçen bir kaç paragrafını okumuştum. Hoşuma gitti başladım ve devam ediyorum.
Son olarak Hayat Gazetesi okuyucularına ne söylemek istersiniz?
Buradan tüm Hayat gazetesi okurlarına selam ve muhabbetlerimi iletiyorum.
Avrupa`da yaşayan insanımızı hasretle kucaklıyor ve burada olduğum zamanlar onlarla birlikte geçirdiğim programları gerçekten özlüyorum ve buradan hepsine
hürmetlerimi, muhabbetlerimi gönderiyorum.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 07 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Almanya MÜSİAD Köln’de Ankara ORSİAD’dan Gelen İşadamlarını Ağırladı
lmanya`nın Köln şehrinde düzenlenen İkinci el iş
makinaları fuarına katılmak için dünyanın farklı
ülkelerinden sanayici ve iş adamları Köln`e akın
ettiler. Bu çerçevede Ankara`nın Ostim sanayi bölgesinde
A
on binlerce çalışanı binlerce üyesi olan ORSİAD Genel
Başkanı Özcan Ülgener’in de katıldığı 55 iş adamı Köln
ve çevresinde temaslarda bulunuyorlar.
MÜSİAD Kuzey Ren Westfalya Bölge Başkanı Orhan
Bilen Ankara`dan gelen iş adamları onuruna Köln Tuna
restorantta bir akşam yemeği verdi. Yemeğe T.C. Köln
Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Serhan Alparslan, IGMG
Onursal Başkanı Yavuz Çelik Karahan, MÜSİAD’ın Eyalet Başkan Yardımcısı Gazi Koç, Köln
ve çevresindeki iş adamları da yemeğe katıldılar.
NRW MÜSİAD Başkanı Orhan Bilen konuşmasında Türkiyeden gelen ORSİAD gurubuna
burası sizin bir kardeş gurubunuz sizlere elimizden gelen her türlü desteği vermeye hazırız’’ diyerek şunları aktardı. Almanya`da kesin olmamakla
birlikte 30 bin Türk iş adamı olduğunu, bazı iş
yerlerinin isimleri Almanca olduğunu bazı vatandaşlarımız Alman vatandaşlığına geçtiğini eyalette
yaşayan Türk vatandaşlarımızın 300 bin civarında
olduğunu bilgisini satır aralarında aktardı.
Bilen‘in ardından Ankara ORSİAD’dan gelen
iş adamları grubunun başkanı Özcan ÜlgenerB
“Biz Ankara Organize Sanayi Ostimden geliyoruz. Toplam 12768 tane iş yeri 70 bin kişiye istihdam sağlayan dev bir ordu var. Biz 2003 yılında
ilk dış ziyarete çıktığımızada Karlsruhe`ye ikinci
el fuarına gelmiştik. 8 kişiyle geldiğimiz o yıl arkadaşlar makinaları kapış kapış satın almışlardı.
10 yıl içinde kat etttiğimiz yolu o makinalarla
yaptık. Fakat bu gün üzülerek söyleyebilirimki
Köln İkinci el Makina fuarına geldik. Arkadaşlar
bu makinaları beğenmediler. Birinci el makinaları
istediler. İkinci el makina dönemi bitti. İleri teknolojiye uygun katma değeri yüksek Almanya`nın
yüksek teknolojisini istiyoruz. Sizlere MÜSİAD`a
sanayiciye ihtiyacımız var’’ diyerek sözlerini sonlandırdı.
T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Serhan Alparslan Türkiye artık eski Türkiye
değil diğerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü. “Alman yetkililerde son zamanlarda Türkiyenin yakaladığı bu başarıyı sıklıkla sözetmeye başladılar. Buradaki vatandaşlarımızda bu gelişmenin
farkında. Ticari ve ekonomik anlamda bizim iş
adamlarımızın bir bakıyorsunuzki Afrikadalar bir
bakıyorsunuz dünyanın bir başka noktasındalar.
Bu sinerji hem Türkiye`nin hem dünyanın gelişmesine katkı sağlayan bir süreç haline geldi’’ diğerek sözlerini sürdürdü.
Köln Başkonsolosu M. Kemal Basa 23 Nisan
sebebiyle Ulusal Bayramı tebrik ederek başlattığı
konuşmasının ardından sözlerini şu şekilde sürdürdü. “Arkadaşlar biz uluslararası ticaret arenasına yeni girdik. Eskiden buralarda yoktuk. Ben çok
iyi hatırlıyorum Almanyadaki ilk fuara katıldığımızda çok küçük standlarda broşürlerle bulunurken geldiğimiz noktada, mesela geçen seneki Anuga fuarına katılım için kontenjan uyguladık. Bir
sürü firma dışarda kaldı. Malını buralara getiremedi. Geldiğimiz nokta yine en son mobilya fuarında Türk firmaları olağanüstü sunum yapıyorlar,
A kalitesi şampiyonlar liginde üretim yapıyorlar.
İşgal ettiğimiz reyonlar sadece firma bazında yüzlerce metrekare alan tutuluyor. Basın mensubu arkadaşlar bilirler şöyle demiştik. Biz eskiden fuarlara moral vermeye gelirdik, şimdi şahsen ben moral almaya geliyorum. Türkiye bu noktaya geldi”
dedi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 08 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Ufuk Ekici, Frankfurt Yabancılar Meclisi (KAV) Yönetim Kurulunu Ziyaret Etti
rankfurt`a atandığından bu yana çeşitli kurum
ve kuruluşları ziyaret eden Başkonsolos Ufuk
Ekici, Frankfurt Yabancılar Meclisini de ziyaret
ederek yönetim kurulu üyelerinden meclis çalışmaları
hakkında bilgi aldı.
Frankfurtta yaşayan 172 milletten, 28 listeden seçilen ve 37 üyeden oluşan Yabancılar Meclisinin nasıl
bir seçimle meydana geldiği Başkan Enis Gülegen tarafından dile getirildi.
Başkonsolosluk ile KAV arasında bir işbirliğinin arzulandığı toplantıda, bilhassa çocukların Türkçe derslerine katılmalarının teşvik edilmesi gereği ve meslek
eğitiminde daha aktif olamk için Frankfurt Ticaret ve
F
Sanayi Odası (IHK) ve Türk işadamlarının ortaklaşa çalışabileceği
bir platformun oluşturulması gerektiği vurgulandı.
Türkçe öğreniminin ana okulundan itibaren verilmesini arzu ettiğini dile getiren Başkonsolos Ekici, bu konuda tüm kurum ve kuruluşlardan destek istedi.
Yabancılar Meclisi ile tekrar görüşmek isteyen Başkonsolos Ekici,
KAV yönetim kurulu üyesi Asım
Tozoğlu`nun ‘buyrun 13 Mayısta-
TALEP SİZDEN, PARA BİZDEN, EV BİZDEN
DEWA
PR
MA
GMBH
İcradaki evinizi kurtarıyoruz.
Schufa’nız olsa bile destek imkanı sağlıyoruz
∂ Annelere Özel İmkanlar
∂ “Vadesi Dolmuş Ev
www.dewaeg.de
Ödemelerinizi Günün
En Cazip İmkanları
İle Yeniliyoruz”
Çalışsanız ya da çalışmasanız, yardım dahi alsanız,
hayal kurduğunuz, bize gösterdiğiniz evi alıyoruz.
Hiç kredi kullanmadan sizi ev sahibi yapıyoruz.
Köln
0221-78804100
Stuttgart
0711-99764300
Mannheim
0621-8624070
G-MEDIA UG c
BANKAS IZ SCH UFASIZ
HERKESE EV ALMA İMKANI
wohnungsbau eG
ki toplantımıza katılın. İslam dinderslerinin nasıl verileceği konusunda halka açık toplantımıza konuk olun’ davetine gelmeye çalışacağım
şeklinde cevap verdi. KAV üyeleri, toplantıların
tarihlerini belirten bir kartı Başkonsolosa sunarak, kapılarının her zaman açık olduğunu dile
getirdiler.
T.C. Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici,
Başkan Enis Gülegen, Yardımcıları Asım Tozoğlu, Hacı Hacıoğlu, Ömer Zengin ve KAV
Büro amiri Hatice Erken ile hatıra resmi çekildi.
Furtwangen’de 23
Nisan Çocuk Şenliği
urtwangen ve Villingen Schwenningen
okul aile birliği tarafından düzenlenen 23
Nisan Çocuk şenliği Furtwangen Festhalle’de gerçekleştirildi.
Proğrama öğrencilerin yanı sıra veliler katılırken, Belediye Başkanı Josef Herdner de katıldı.
Okul Aile Birliği Başkanı İsmail Dilek katılımcılara hoş geldiniz diyerek, birlik ve beraberliğin önemine değindi. Türkçe öğretmenleri
Battal Yazlak (Villingen) ve Metin Özcan (Furtwangen) günün önemine binaen konuşma yaparak, Belediye Başkanı da yabancıların içinde
yaşanılan ülkeye uyum noktasında alıştığına
dikkat çekti.
Öğrenciler tarafından katılımcılara şiirler
okundu, oyunlar oynandı ve yarışmalar düzenlendi.
Okul aile birliği tarafından, proğrama emeği geçenlere çeşitli hediyeler verildi.
F
Bodrum’da 1 Yılın Yorgunluğunu Atma Fırsatı
ULTAN BEACH HOTEL’in İşletmecisi Ali BIÇAKÇI
ile yaklaşan tatil dolayısı ile işletme ve genel hizmetleri
hakkında görüştük.
Ali bey SULTAN BEACH ve Bodrum hakkında öncelikle neler söylemek istersiniz?
Doğal ve sakin bir ortam Bodrum`da. -Ege’nin incisi Bodrum, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile sakin, doğal güzelliklerini bozulmadan günümüze taşıyan Gümüşlük beldesi, dünyaca bilinen oksijen-nem dengesi oranıyla, insan bünyesine en
uygun oranda bulunmasıyla ün yapmış ve özellikle astım hastalarına hava değişimi olarak önerilen, Gümüşlük beldesinin
tarihi büyük şahsiyetlerinden Koyunbaba’nın adını taşıyan
koydaki tek işletme SULTAN BEACH’dır.
Bu özelliğiyle, işletmemiz muhafazakar, İslami hassasiyetlere riayet eden ve Otelcilikte en uygun fiziki doğa koşullarına
sahip ender otellerden birisidir
SULTAN BEACH HOTEL şu anda hangi aşamada?
-Otelimiz 2009 yılında; BAL BEACH HOTEL olarak,
muhafazakar otelciliği seçmiş ancak, ilk yıllarda gördüğümüz
fiziki uyumsuzluk ve idari eksiklerimizi gidererek bazı ünitelerimizi de yeniledik. Misafirlerimize yeterli hizmeti sunmanın
gayreti içerisindeyiz.
“2012 sezonunun ilk aylarından bu yana, ‘’SULTAN BEACH HOTEL’’ ismi ile müşteri memnuniyeti odaklı, konuklarımızı en iyi şekilde ağırlamak için her ayrıntıyı düşündük.
Muhafazakar İslami hassasiyetlere uyan bir Otel kimliğinin
mesuliyetlerini kabul ederken, ticari bir girişim olarak düşünmemiş, Bodrum’un tüm değerlerinden, muhafazakar kesimin
S
SULTAN BEACH OTEL SEZONA HAZIR
de faydalanmasını arzu ederek, kusursuz bir hizmet sunmayı
amaç edindik. 2012 yılında, SULTAN BEACH HOTEL olarak hizmete başladığından beri her yıl bir öncekine nazaran
edindiğimiz tecrübeler sonucu hizmet kalitemizi yükselterek
bugünlere geldik. İyi niyetli yoğun çabalarla her yıl kısmi bir
iyileşme gösterdik. Fakat yine boş durmadık, geçtiğimiz yıldaki son tecrübelerimiz de 2013 sezonu hazırlıkları için referans
olmus ve fikir vermiştir. Bu doğrultuda bu yıl daha da yenilenmiş ve tecrübeli bir kadroyla hizmet kalitemizi misafirlerimize
sunacağız.
SULTAN BEACH HOTEL’imize gelecek olan misafirlerimiz bu sezonda daha da konforlu, rahat, sıcak aile ortamında
güzel bir tatil yapacaklar.
Otelinizde ne gibi yenilikler yaptınız?
-Evet, 59 Standart, 6 (1+1) ve 6 (2+1 ) aile, toplam 71
odamızın tamamını balkonlu hale getirdik ve odaları deniz
cephesinden 1,5-2 metre civarında genişlettik. Balkonlar arasında ve bölme yaptık ve misafirlerimiz üst odalardan ve yan
odalarından rahatsız olmadan arzu ederse balkonunda güneşlenebilirler, sevdikleri ile hoş vakitler geçirebilirler.
Odaların tamamının mobilya aksamını fabrikadan rahat,
modern ve şık mobilyalarla değiştirdik, yerler parke, duvarlar
duvar kağıtlarıyla kaplandık. Tekstili kaliteli kumaşlardan yeniledik ve odalarımızdan perdeyi açtığınızda denizi izleyebilecek ve huzuru hissedeceksiniz.
150 kişilik toplantı odamız, bayan erkek mescitlerimiz,
hem sahilde, hem de ana binamızda mevcuttur. Cuma namazlarımızı otelimizde kılabileceğiz. Merkezi sistem vakit namazı
ezanları okunmaktadır.
Yenilikleri sadece odalarımızda değil, tüm alanlarımızda
yaptık. Görüntüye izole edilmiş bayanlar havuzunu genişlettik, etrafında sosyal yasam alanları oluşturduk, servis üniteleri,
mescit, giyinme kabini, eğlence ve spor alanı ve kız çocukları
için çocuk yavuzu yaptık. Çevre düzenlemesi, peysaj çalışmalarıyla yeşil alanlar oluşturduk. Çocuk kulübü ile çocuklar hoca eşliğinde hoşça vakit geçirirken, ailelerin tatilin keyfini çıkaracakları animasyon eğlenceleri ve aktiviteler ekledik.
Otel dışında aktiviteleriniz var mı?
Herşey dahil sistem. Yeni SULTAN BEACH OTEL konuklarını bekliyor. -Bodrum’un tarihi ve kültürel güzelliklerini keşfedeceğiniz rehber eşliğinde Şehir Turları, en güzel koylara demir atan tekne turları, en güzel mehtaplı akşamlarda denizden Bodrum’u gezebileceğiniz Mehtap Turları düzenledik.
KISACA; Herşey dahil konseptimiz içinde nefis yöresel ve
Osmanlı mutfağı sunan otelimiz, unutamayacağınız aktivite
ve eğlenceleriyle de, huzur, dinlence ve eğlenceyi misafirlerimizin hassasiyetleri gözetilerek sunmayı amaç edindik.”
Ali bey anlaşılan SULTAN BEACH HOTEL’ini baştan
sona yenilediniz. Otelinize gelecek olan Hayat okurlarına son
olarak neler söyleyeceksiniz?
-Hayat okurlarına
‘GELİN, MİSAFİRİMİZ OLUN’ diyoruz. Erken Rezervasyon avantajlarımız devam ediyor, bundan yararlansınlar.
Avrupa`da yaşayan dostlara unutamayacakları bir tatil için biz
hazırız.
Geniş bilgi için telefonumuz:
0090-252 388 61 78
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 10 ❭
haber
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
BVB Dortmund Artık Türk Havayolları İle Uçacak
ignal Iduna Parkta düzenlenen imza töreniyle artık bundan sonra BVB Dortmund takımı futbolcuları Türk Hava Yolları ile uçacak. Yerli ve
birçok medya temsilcisinin katıldığı törene THY Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Temel Kotil, Borussia
Dortmund Başkanı Hans Joachim Watzke ve teknik
direktör Jürgen Klopp katıldı.
Önce ev sahibi Borussia Dortmund Başkanı Hans
Joachim Watzke söz aldı ve Türk Hava Yolları ile yaptıkları anlaşmadan dolayı çok memnun olduklarını ve
anlaşmanın artık Dortmund takımının uluslararası
arenada var olduklarının bir isbatı olduğunu ifade etti. THY´nin de aynı kendileri gibi son yıllarda yükselişte olduğunu ifade eden Watzke Londraya Şampiyonlar Ligi Final maçına THY özel dış görünümlü
uçak ile uçacaklarından çok mutlu olduklarını bildirdi. THY çalışanlarına çabalarından dolayı teşekkür
eden Watzke; “biz sade imza kısmını yapıyoruz ama
S
perde arkası çalışan tüm arkadaşlarımıza buradan teşekkür ederim”
dedi.
THY Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Temel Kotil de Dortmund`da
olmaktan mutluluk duyduklarını
ifade ederek şunları belirtdi; “Bizler BVB ile yapmış olduğumuz
sözleşmeden dolayı memnunuz,
BVB Dortmund ve THY`nin ortak noktası var ikisi de kendi alanında yükselen ve dünya markası
olmaya aday iki marka haline geldi. Biz hava yolu olarak karar verdiğimiz her şeyi yaparız. Bütün
kaynaklarımızı sonuna kadar çok planlı bir şekilde
kullanırız hiç birini israf etmeyiz” diyen Kotil biz yolcularımıza müşteri gibi değil misafir gibi bakıyoruz
ifade etti. Gelecek 100 yılın dünyanın en büyük ve iyi
havayolu olmayı hedeflediklerini söyleyen Kotil; “temennim odurki BVB Dortmund takımı da aynı şekilde en başarılı takımı olur” şeklinde konuştu. Anlaşmalarının şuan 3 yıllık olduğunu ifade eden Kotil; “birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var, biz artık kendiyle yarışan bir hava yolu olduk kendimizi aşar olduk” şeklinde ifade etti. Dortmund havalimanına şuan için büyük uçakların pistin kısa olmasından dolayı
iniş yapamadığını söyleyen Kotil bununla alakalı bir
çalışma başlattıklarını bildirdi.
BVB Dortmund takımının teknik direktörü Jürgen Klopp Türkiye`ye tatil için gittiğini THY ile daha
hiç uçmadığını ama bundan sonra uçacağı için mutlu
olduğunu söyledi. Takımında oynayan Türk oyunculara Nuri Şahin ve İlkay Gündoğan’a da övgüler yağdıran Klopp, ikisi de iyi aile terbiyesi almış disiplinli
olduklarını ifade etti.
Karşılıklı verilen hediyeler sonrası gelen basın
mensuplarına teşekkür edilerek basın açıklaması son
buldu.
REIFEN
ÖZKAN
Seit 25 Jahren
Ihr kompetenter Partner rund ums Auto
Groß- und Einzelhandel
Dutenhofen (35582)
Industriestr. 14
Tel: 0641-25100
Fax: 0641-25039050
Kleinlinden (35398)
Wetzlarer Strasse 108
Tel: 0641-966 10 700
Fax: 0641-966 10 701
Mobil: 0172-675 16 54
E-Mail: [email protected]
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 11 ❭
Ümmet
Ülkücülüğü*
[email protected]
oğuk Savaş döneminin ideolojik
kamplaşmalarını yaşamış olanların bir kesimi için ümmetçilik,
kendi dünya görüşünü ifade
eden bir kavram olsa da, diğer kesimler ve
hele “resmi ideoloji” için menfiliklerle dolu, “tehlikeli” bir kavram olarak zihinlerde
yer etmişti. O döneme ait ideolojik/siyasî
kavramların artık kısmen veya tamamen
anlam kaybetmesinden sonra, ümmet ve
ümmetçilik de, daha peşinhükümsüz ve
önyargısız ele alınabilir.
Bu değişimi ‘Kendi Eksenine Dönüş”te
şöyle izah etmiştim: Batı’dan ithal ettiğimiz, en sağından en soluna kadar her türlü
ideoloji bugün itibariyle tedavülden kalktığından dolayı, dünün bütün müslüman
kimlikli her türünden ideolojik insanları,
kendilerini tarif ve kategorize etmekte hayli zorlanıyorlar. Düne kadar çok kalın çizgiler ve kırmızı hatlarla belirlenen sınırlar,
artık Avrupa Birliği’ne dahil ülkelerin sınırları gibi oldu: İsteyen, istediği tarafa sorgusuz sualsiz geçebiliyor ve yeni oluşumlar
meydana getirebiliyorlar. Orada da, “Soğuk Savaş” dönemine ait ideolojik paradigmaların iflas ettiğini artık rahatlıkla görebiliyoruz.
Bizim, “ümmet ülkücülüğü”ne dudak
bükenler, bu da nereden çıktı diyenler; hep
baktıkları Batı’yı biraz da bu yönüyle görsünler: Avrupa Birliği, Hıristiyan Ümmeti’ne mensup ülkelerin oluşturdukları bir
“Hıristiyan Kulübü” yani o dine mensup
milletlerin oluşturdğu ümmet birliğidir.
Bu birliğin oluşumu için mücadele eden,
gayret gösteren ve şimdiki gibi iktisadî
krizlerle sarsılmasına rağmen, AB’nin ayakta kalması ülküsüne inanmış her Batılı bir
ümmetçidir. Eskiye kıyasla ve Batı’daki gelişmelere bakarak, belki günümüzdeki ümmetçi oluşumları daha iyi tahlil ve idrak
edebiliriz.
Dünyanın bu kadar dağınıklığı kaldıramayacağını; imparatorlukların parçalanmasından sonra ortaya çıkan ulus devletlerin yeniden kendilerine yakın veya ortak
değerlere sahip olan ülkelerle birlikteliklere
gideceğini, uluslararası gelişmelerden anlamak mümkün.
Şimdi kendi bölgesinde ve gönül coğrafyasındakileri derleyip toparlayacak bir
bölge gücü haline gelen Türkiye’nin dinî
çıkışlı ve millî çıkışlı fikir hareketleri, bu
gelişmeler ışığında, millet-ümmet kavramları kadar, milliyetçi-ümmetçi kavramlarına da yeniden ortak misyon yüklemeledirler: Milletçi/milliyetçi olanlar ümmeti,
ümmetçi olanlar milleti/milliyeti düne kadar ve belli kesimlerde hâlâ geri plana atarken; dünyanın hem kendi, hem de güneşin
etrafında dönmeyi aynı zamanda tamamladığı gibi, biz de ilk daireyi millî kimliğimiz
S
❬
dosya
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
Mahmut AŞKAR
etrafında, ikinci büyük daireyi de ümmetin
etrafında dönerek tamamlamalıyız.
Önce kendimizi ispat edelim...
Şeyhin birisi bir mecliste: “Ben on dört
delil getirerek Allah’ı ispat ettim” deyince,
Şems-i Tebrizî ona cevaben diyor ki: Allah
adına sana teşekkür ederim! Be adam! Sen
git kendini ispat et. Allah’ın senin ispatına
ihtiyacı yok!
Hadiseler karşısındaki duruşu, yaşadığı
hayat tarzı; söyledikleriyle eylemleri arasındaki tutarlılığı ortaya koyamadan, bir davayı savunmaya kalkışana, yukarıdaki kıssadan hissede olduğu gibi; “Be adam, sen
“dava”nı anlatmadan evvel kendini bir ortaya koy da görelim!” derler.
Meselâ, Almanya gibi bir ülkede Müslüman-Türk olarak yaşıyorsunuz: İslâm
ümmetinin önemli bir kesimini teşkil eden
Türk Milleti’ne mensup olan siz, bazen dininize, bazen de kültürünüze haksızca saldırılara karşı savunmaya geçiyorsunuz. Bu
durumda siz de, şimdiye kadar benzeri suçlamalar karşısında diğer Türklerin/Müslümanların sergiledikleri tavırlardan daha
farklı bir tavır sergilemiyorsunuz... Yani;
dininizin doğruluk ve güzelliklerini, kültürünüzün zerafet ve zenginliğini veya milletinizin alicenaplılığını anlatıyorsunuz. Fakat karşıdakinin sizin anlattığınıza değil,
bizatihi sizin sözünü ettiğiniz, hararetle savunduğunuz değerleri ne derece temsil
edip etmediğinize, yaşayıp yaşamadığınıza
bakarak not düştüğünü artık anlamanız gerek! Propaganda bizim lügatımıza sonradan ithal yoluyla girmiş bir sözcüktür. Davanın propagandası (bizde) yapılmaz, o sadece yaşanır! Çünkü bizde misyonerlik
yok, sadece tebliğ vardır. Ülkücü, davasını
ete kemiğe büründüren adamdır.
Bir ümmet ülkücüsü; “Benim yapabileceğim ancak kendimi, kalemimi, dilimi,
bilgimi satmamak, korkudan sessiz kalmamak veya huzurlu, eziyetsiz, zevkli bir yaşam için ve yarınımı güvence altına alma
endişesiyle omuzumda taşıdığım bu sorumluluk yükünü yere bırakmamak ve bütün imkânlarımı, yeteneklerimi ve ömrümün her anını bu yolda feda etmektir (A.
Şeriati, Aşina Yüzlerle)” diyordu. Kendi
ifadesiyle bazen; birkaç karışlık betondan
bir kafeste veya kabir gibi dar ve karanlık
bir dünyada yapayalnızdı, bazen de; “Evde
yalnız, sokakta yalnız, aydınlar arasında
yalnız, müminler arasında yalnız, başıma
üşüşen heyecanlı ve çığırtkan kalabalıklar
içinde yine yalnız... Daha da yalnız“ olduğunu söylüyordu. Ve bütün bunlara rağmen azmini, inancını, mefkuresini, gayesini, yani ülkücülüğünü elden bırakmıyor
ve; “Ben yenilmeyeceğim! İman ve sevgi
benim gövdemi tunca dönüştürdü” diyordu. Şimdi bu satırları okuyan ve kendisini
Yani; dininizin doğruluk ve güzelliklerini, kültürünüzün zerafet ve zenginliğini veya milletinizin
alicenaplılığını anlatıyorsunuz. Fakat karşıdakinin
sizin anlattığınıza değil, bizatihi sizin sözünü ettiğiniz, hararetle savunduğunuz değerleri ne derece
temsil edip etmediğinize, yaşayıp yaşamadığınıza
bakarak not düştüğünü artık anlamanız gerek!
de “dava adamı” veya inandığı yolun “ülkücüsü” olarak gören herkes, elini vicdanına koyarak, kendisine ayna tutsun...
Ümmet Ülküdaşlığı
Ümmet/Medeniyet Ülkücülüğü’nün,
şimdiye kadar bizim ülkü, ülkücü veya ülkücülük’ten anladığımız, bildiğimiz ve gördüklerimizden farkı; geniş açılımlı, engin
ufuklu, çokkültürlü fakat sadece İslâm
merkezli bir ülkü anlayışı... Mensubu olduğu veya mensubiyet duyduğu milletin
kültürel varlığını ve özelliğini yaşatırken
diğerlerine üstünlük sağlamak, baskı aracı
olarak kullanmak veya ayırımcılık gayesiyle değil, hele ondört asırlık bir birikime sahip medeniyet dairesi içinde tek bir ırka veya kültüre dayalı ülkücülük hiç değil, tam
tersine, insanlığın huzur ve selameti için,
merkezinde insan olan ve o insanı da, Yaratıcı’ya olan teslimiyetten dolayı, ‘yaratılmışların en üstünü’ noktasında gören bir
medeniyet anlayışı ve yolun yolcusu, iddiası olan inanmış insanlar...
Benim ülkücü dediğime, siz isterseniz
“mefkûreci” veya “idealist” deyiniz. Eğer
bir davanız varsa, “dava adamı”, şayet bir
iddianız varsa, “iddia adamı” da olabilirsiniz, itiraz etmem! Siz, “sağcı” veya “solcu”
olabilir, Fars, Kürt, Türk, Arap veya Allah’ın yarattığı başka kavimlerden olabilirsiniz; kabulümdür. Namaz-niyazınız azlığı
çokluğu sizin meseleniz. Siz, ben müslümanım diyor ve benim bir iddiam, bir davam, bir gayem veya bir ülküm var diyorsanız, sizinle yola çıkılır. Sizinle hem dindaşız hem de ülküdaş... Yola koyulmadan
önce, eski ideolojik alışkanlıklarımızı, bildik kural-kaidelerimizi rafa kaldırıyor ve
ezberimizdekini unutuyor, yani burda da
köklü bir paradigma değişimine gidiyoruz:
Nihaî hedefimiz; varoluş gayesinden saptırılalı beri kimlik bunalımına saplanmış
olan insanı, insan merkezli Aşk Medeniyeti’yle tanıştırmaktır.
21. yüzyılın yeniden ülkücülüğü; İslâm
dairesi içinde fakat kavimlerüstü, ırka dayanmaz fakat ırkı inkâr da etmez, üstünlük
tayini ve derecesini Allah’a havale eder, reaksiyoner değil, ideolojik hiç değil, cihanşumül şiarı; “emri bil maruf, nehyi anil
münker”dir.
Yeniden ülkücülük; gayesiz, iddiasız
müslümanlığa, ideolojik müslümanlığa,
elinden ve dilinden dostlara faydası gelmeyen müslümanlığa, ırkçı müslümanlığa ve
müslüman ülkede ırkçılığa karşı, elinden
ve dilinden insana ve insanlığa fayda veren
müslümanlıktır. (M. Aşkar, Kendi Eksenine Dönüş, s. 78-79)
(*): Kavmiyetçilik, Milliyetçilik, Ülkücülük
başlıklı, iki bölümlük bu makaleyi Merhum
Muhsin Yazıcıoğlu’nun 4. Ölüm Yıldönümü
münasebetiyle kaleme aldım. Allah’ın rahmeti
onun üzerine olsun.
T.C. Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici
ve Ekibinden MÜSİAD
Hessen’e Ziyaret
.C. Frankfurt Başkonsolosu
Ufuk Ekici, Ticaret Ataşesi Gülay Babadoğan Tarakçıoğlu,
Ekonomi Ataşesi Gürol Başaran ile birlikte MÜSİAD Hessen’in Frankfurt Am
Hauptbahnhof 10’da bulunan bürosuna bir ziyarette bulundu.
Ziyarette MÜSİAD Hessen Yönetim Kurulu Üyeleri de hazır bulundular.
Kısa tanışma faslından sonra MÜSİAD Hessen Başkanı Musa Aydın kuruluşları hakkında kısa bir bilgilendirmede bulundu. Almanya`da uzun zamandır faaliyet gösteren Almanya MÜSİAD`ın Merkezinin Berlin`de olduğunu ve çeşitli şehirlerde MÜSİAD şubelerinin bulunduğunu belirten Aydın;
MÜSİAD Hessen`in yeni bir yapılanma
ve yeni bir heyecan ile 2013 yılında
önemli bir atılım içerisinde olduğunu
ve yeni yönetim kuruluyla bunu başaracaklarını dile getirdi.
T.C. Frankfurt Başkonsolosu Ufuk
Ekici de MÜSİAD`ı Türkiyedeki faaliyetlerinden iyi tanıdıklarını dile getirdi.
Almanya`daki MÜSİAD temsilciliklerinin de buradaki ekonomiye katkılarının
yadsınamayacak durumda olduğunu ve
Türkiye ve Almanya arasındaki ekonomik ve sosyal faaliyetlere katkısını takdirle takip ettiklerini dile getirdi. Ayrıca
göreve başladığı ilk günlerde kendisini
ziyaret eden MÜSİAD Hessen Yönetim
Kuruluna bir iade-i ziyarette bulunduklarını da dile getirdi.
MÜSİAD Yönetim Kurulundan
Cengiz Şahbaz ve Ercüment Balta yapılan faaliyetler ve ileriye yönelik faaliyetler hakkında bilgilendirmelerde bulundular.
Yine T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Gülay Babadoğan Tarakçıoğlu ve Ekonomi Ataşesi Gürol Başaran beraberce yapılabilecek çalışmalar
hakkında bilgilendirmelerde bulundular.
Güzel bir ortamda ve sohbet tadında geçen ziyaretin sonunda MÜSİAD
Hessen Başkanı Musa Aydın Başkonsolos Ufuk Ekici`ye ziyaretin anısına bir
hediye takdim etti.
Program hatıra fotografının çekimi
ile sona erdi.
T
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 12 ❭
haber
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
IGMG Hessen Bölgesi Kuzey Kadınlar Gençlik Teşkilatı Berlin’deydi
GMG Hessen Bölgesi Kuzey
Kadınlar Gençlik Teşkilatı Avrupa`da genç kızların eğitimi
için düzenlenen farklı faaliyetler
değişik yer ve mekanlarda yapılmaya devam ediliyor. Genç kızların
müslüman kimliklerini ve kişiliklerini kazandırmak için yapılan eğitim çalışmalarının yanında sosyal
ve kültürel aktiviteler de organize
ediliyor.
Geçtiğimiz günlerde IGMG
Hessen Kuzey Kadınlar Gençlik
Teşkilatı bu seneki Kültür ve Sanat
gezisini Almanya’nın Başkenti Berlin’de gerçekleştirdi. Toplam 25 kişiyle yola çıkan IGMG Hessen Kuzey KGT, ilk durağı “Berlin Şehitlik Camii”si oldu ve ardından
IGMG Berlin Bölgesine ziyarette
bulundu. IGMG Berlin Bölgesi
KGT Başkanı Merve Türker ve ekibi tarafından çok sıcak karşılandılar ve Berlin Bölgesini tanıma fırsat
buldular.
Üç gün süren proğramda Berlin’in önemli tarihi yerleri gezildi.
Başta “Almanya Federal Meclisi”
(Reichstag), “Berlin Duvarı” ve
“Bergama İslami Eserler Müzesi”
olmak üzere gençler Berlin şehrinin tarihi yerlerini yerinde inceleyerek öğrendiler. Gezide “Emir
Sultan Camii”ni ziyaret ederek,
oradaki gençlerle de tanışma fırsatı
buldular.
Yapılan çalışmadan dolayı
memnuniyetini dile getiren gençler
bu ve benzeri çalışmaların devam
etmesi gerektiğini belirttiler.
I
Frankfurt Yakın Tarihin En Renkli Günlerinden Birini Yaşadı
ir yandan Federal Belediyeler
Birliğine ev sahipliği yaparken,
aynı zamanda Eskişehir ile kardeş şehir anlaşması imzaladı. İmza tarihinin 23 Nisan oluşu da olaya daha
büyük boyut kazandırdı.
Türk sanat müziğinin eski kraliyet
sarayında çalınması izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı.
Dünya devletleri arasında barış ve
kardeşliğin simgesi haline gelen şehirlerarası kardeşlik anlaşmalarına bir yenisi daha eklendi. Geçen yıl Fatih ile
Hessen eyaleti başkenti Wiesbaden
arasında yapılan anlaşmadan sonra,
bu yıl 23 Nisan günü Frankfurt kraliyet sarayında düzenlenen coşkulu bir
törenle Eskişehir ile Frankfurt arasında kardeş şehir anlaşması imzalandı.
Anlaşmanın imzalanmasından önce konuşma yapan heyet yetkilileri,
kardeş şehirler anlaşmasıyla siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel her sahada
karşılıklı bilgi alış verişinin önemini
dile getirdiler.
Yunus Emre ve Goethe`den sözlerle konuşmasına renk katan Eskişehir
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.
Dr. Yılmaz Büyükerşen, Frankfurt`un
tarihi anlaşma kitabına da Yunus Emrenin ‘sevelim, sevilelim bu dünya
kimseye kalmaz’ dizelerini yazdı ve
imzaladı.
İkinci dünya savaşından sonra yalnız kalan Almanya`nın önce Belçika,
Hollanda, Fransa, İngiltere gibi dev-
B
letlerle köy köy, şehir şehir kardeşlik
anlaşmaları imzalayarak, düşmanlıkların biterek yerini dostlukların almasına vesile olduklarını ve böylece barış
kapılarının açıldığını anlattı.
Eskişehir Frankfurt kardeşlik anlaşması öncesinde başta öğrenci değiş tokuş projeleri olmak üzere çeşitli alanlarda çalışmaların başlayacağını anlatan Büyükerşen, Eskşehirspor`un ve
Eintracht Frankfurt`un renlerinin bile
aynı olduğuna dikkat çekerek, hep birinci ligde kalacağız dedi.
Frankfurt`un ev sahipliğini yaptığı
binbeşyüz belediye başkanının tarihi
‘eski opera binasında düzenlenen toplantıda bir Türk belediye başkanının
delegelere hitap etmesi de Almanya tarihinde bir ilk oldu.
Alman Belediyeler Birliğinin Başkanlığına Nürnberg Belediye Başkanı
Ulrich Maly (SPD) seçilirken, eski
başkanlardan ve Frankfurt`un 17 yıl
büyükşehir belediye başkanlığını yapan Petra Roth oy birliğiyle onursal
başkan seçildi.
Tarihi kraliyet sarayında yapılan
törende konuşan Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Peter Feldmann,
Eskişehir ziyaretinde Türk misafirperverliğinin zirvesini yaşadıklarını dile
getirdi. Porsuk nehri üzerinde gondolla seyahat ettiklerini ve Frankfurt`la
Höchst arasında Main nehri üzerinde
böyle bir projenin olmasını arzu ettiğini dile getirdi.
T.C. Frankfurt Başkonsolosu Ufuk
Ekici`nin hem almanca, hem Türkçe
konuşması, büyük alkış topladı ve dinleyiciler arasında ilk defa bir başkonsolos almanca konuşuyor denildi.
Eskişehir ile Frankfurt`un kardeş
şehir olmasından büyük mutluluk
duyduğunu dile getien Ekici, bir başkonsolos olarak, devletimizin imkanlarını kullanırım, aynı zamanda bir
Frankfurtlu vatandaş olarak da elimden geleni yaparım, umarım ki, somut
projelerle somut adımlar atılır. Bu gibi
kardeş şehirler anlaşmasının Almanya`nın diğer şehirleriyle Türkiyemizin
diğer şehirleri arasında da yapılmasını
arzu ediyorum, diyen Başkonsolos
Ufuk Ekici, yaşadığım topluma ve ülkemize katkı sağlayacağına inandığım
bu anlaşmaya imza atanlara başarılar
diliyorum” dedi.
Konuşmacılar, Eskişehirliler Derneğinin bu anlaşmada rol oynadığını
dile getirirken, Başkan Adnan Erden`e
teşekkür ettiler.
Türk sanat müziğinden parçalar
sunan grup, eski dostlar yeni dostlar
şarkısıyla ayakta alkışlandı.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Üç
Önemli Konu
Asım TOZOĞLU
[email protected]
. Emekliler Vergi Denkleştirmesi Yapmak Zorunda!
Birçok emekli okuyucumuz maliyeye müracaat
ederek vergiden muaf olmalarını istemektedirler. Ne var ki, maliye çok az
istisnai hallerde bu dileği kabul etmektedir.
Yalnız yaşayanlarda 8.130 euro ve
evlilerde yıllık gelir 16.260 euronun
üstünde ise vergi denkleştirme yapılmak zorundadır.
Maliye, yedi yıl geriye dönük olarak vergi denkleştirme isteyebilir. Yani, bu yıl 2006 yılından bu yana verilmemiş vergi denkleştirme işlemini isteyebilir.
(Finanzgericht Düsseldorf,
24.04.2012, Az: 10 K752/10 E)
2. Kiracı Aranan Evde İlan Şartı
Yeni alınan ve ilerde kiralanması
düşünülen evlerde, yapılan tamirat ve
tadilat masraflarının kabul edilmesi
için mutlaka eve kiracı arandığına dair ilan verilmesi ve bu ilan masraflarının ispat edilmesi gereklidir. Bulunduğunuz şehirde küçük de olsa yerel
gazetelere verilen ilanları saklayınız ve
ilan masraflarını da denkleştirmede
ibraz ediniz (Örneğin banka dekon-
1
❬
❬ 13 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
tu). Mahalledeki markete yazdığınız
ilan yetersizdir. Böylelikle, eve yapılan
masraflar (kiralanan bölüm için) faiz
ve yıpranma (Abschreibung) vergi
denkleştirmede size kazanç sağlar.
Tabii ki kendi oturduğunuz bölüm için yaptığınız montaj ve ustalık
masrafları da havale edilmek kaydıyla
vergiden düşülür.
Maliye, çok uzun süre ‘ilerde kiraya verilecek’ iddiasıyla kabul ettiği
masrafları, daha sonra kontrol ederek
geriye dönük olarak kabul etmeyebilir.
3. Konusu Çok Önemli
Türkiye`de daha önce kısa süre de
olsa çalışanların çok büyük avantaj
sağladığı borçlanarak emekli olma
hakkı, Almanya`da en az yirmi yıl
ikamet eden kimseler için büyük kazanç sağlamaktadır.
Almanyadaki ev hanımları da dahil olmak üzere herkesin müracaat
ederek emeklilik hakkı kazanması, tabir caizse, bir velinimettir. Bir yandan
Türkiyeden emeklilik hakkı doğarken, öbür yandan da Türkiye SGK
(SSK, Bağkur, Emekli Sandığı)na yatırılan paraların Alman maliyesine geliri azaltıcı faktör olarak (masraf ) ka-
bul olmasıdır. Türkiye`de para yatırdıkları halde, maliyenin haberi olmasın düşüncesiyle hareket edilmesini
kesinlikle tavsiye edemeyiz. Zira, maliye isterse söz konusu Türkiye emeklisini tesbit edebilir. Almanya ile Türkiye arasında imzalanan ‘çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması’ gereğince bilgi alış verişi mümkündür. O
halde, gelir olarak emekliliğimizi bildirmek zorundaysak, neden onun
için yatırdığımız parayı vergiden düşmeyelim?.
Bilhassa, paralı çıkış alan okurlarımızın, SGK`ya yatırdıkları paradan
çok büyük miktarını geri aldıkları bir
gerçektir ve kaçırılmaz bir fırsattır.
Yıllık aile geliri ellibin euro civarında bir ailenin ise, SGK`ya yatırılan
parayı bölerek yatırmasını ve daha
çok vergi iadesinden yararlanmasını
salık veririz. Örneğin 2013 yılının
aralık ayında onbeşbin euro, 2014 yılının ocak ayında da mesela kalan onbin euroyu yatıran kimse, hem
SGK`nın üç ay içinde parayı yatırın
şartını yerine getirmiş oluyor ve hem
de iki yıla bölerek daha fazla vergi iadesi alıyor. Atalarınızın deyimiyle
‘Arife tarif gerekmez’...
Finalde Hutbeyi En Güzel Okumak için Yarıştılar
in Hizmetleri Müşavirliği ve DİTİB işbirliği ile düzenlenen Almanya 13. Güzel Hutbe Okuma
Yarışması Almanya Finali Ahlen DİTİB
Ulu Camii’nde yapıldı.
Yarışmaya, Din Hizmetleri Müşavir V.
Kazım Türkmen, Düsseldorf Din Hizmetleri Ataşesi Ramazan Ilıkkan, Hamburg Din Hizmetleri Ataşesi Zekeriya
Bülbül, Münster Din Hizmetleri Ataşe V.
Reşat Üstün, DİTİB Münster Eyalet Birliği Başkanı Erol Kesici, din görevlileri,
dernek yöneticileri, öğrenci velileri ile çok
D
sayıda davetli katıldı.
Yarışma, Kur’an-ı Kerim tilavetinin
ardından Ahlen DİTİB Ulu Camii Dernek Başkanı Veli Çubukçu’nun selamlama ve Din Hizmetleri Ataşe V. Reşat Üstün’ün yaptığı açılış konuşması ile başladı.
Düsseldorf Din Hizmetleri Ataşesi
Ramazan Ilıkkan’ın juri başkanlığını yaptığı yarışma finalinde Almanya geneli 13
bölge birincisi katıldı. Güzel Hutbe Okuma alanında bu yıl, konusu “İnsan Onuru” olan hutbe metnini içtenlikle seslendirdi.
Yarışma jürisinin yaptığı değerlendirme sonucunda Almanya finalinde birinciliği Münster Bölgesi’nden Enes Aydınlık
alırken, ikinciliği Karlsruhe bölgesinden
Sefa Cici, üçüncülüğü ise Essen Bölgesi’nden Enes Altunkaya elde etti.
Yarışmanın ardından bir konuşma yapan Din Hizmetleri Müşavir V. Kazım
Türkmen, “Bu yarışmaları yaparken asıl
amacın teşvik etmek ve daha fazla öğrencinin yetişmesine vesile olmaktır” dedi.
En önemli görevimiz çocuklarımızı
ahlak bilgisiyle donatmak olduğunu, ya-
dosya
rışmada birinciliğin hedef olmadığını
söyleyen Türkmen konuşmasını şöyle
sürdürdü: “Yarışmacılar çok güzel
hazırlanmışlar. Kendilerini yetiştiren
ailelerine, hocalarına teşekkür ediyorum. Cami görevlileri izine ayrıldığı
zaman onların yerine bakabilecek derecede olduklarını gördüm. Aslında
okul tatillerinde çocuklarımız camilerde hutbe okumalı ve hutbe okumak için hazırlanmalıdırlar. Yarışan
yavrularımızı seçmek, jüri açısından
hayli zor olmuştur. Bu öğrenciler önce kendi derneklerinde, sonra Ataşelik bölgelerinde dereceye girerek finale kadar gelmişlerdir. Finale kadar gelebilmek demek zaten birinci olmak
demektir. En büyük motive aracı sevmek ve takdir etmektir. Bugün gençlerimizde problem var ise ailelerdeki
sevgi ve değer eksikliğindendir. Bu
hususta anne ve babalar büyük sorumluluk düşmektedir. Çocukların
öğrendiklerini unutmamaları Ailelerin desteğine ve gayretine bağlıdır.
Bilhassa bayan kardeşlerimiz, Camilerde kurslara katılmalı ve çocuklarını nasıl eğiteceklerini öğrenmelidirler. Çocuklarımıza daha fazla zaman
ayırmalıyız. Haftada en az bir akşamı
evde sohbet ve kitap okuma günü
ilan edip çocuklarımızın dini ve ahlaki eğitimine katkı sağlamalıyız.
Önemli olan yarışmak değil, bu güzel sahneyi, bu güzel atmosferi birlikte yaşamaktır. Bu güzelliklerin devamını diliyorum.”
Almanya 13. Güzel Hutbe Okuma
Yarışması Finali, dereceye giren yarışmacılara, belge ve ödüllerin takdim edilmesiyle sona erdi.
13. Güzel Hutbe Okuma Bölge Birinci ve Almanya Finalistleri: Berlin Bölgesi:
Necip Akgül, Düsseldorf Bölgesi: Mehmet Çam, Essen Bölgesi: Enes Altunkaya
(Almanya Üçüncüsü), Frankfurt Bölgesi:
Turan Kılıçarslan, Hamburg Bölgesi: Abdurrahman Duman, Hannnover Bölgesi:
Muhammed Uygun, Karlsruhe Bölgesi:
Sefa Cici (Almanya İkincisi), Köln Bölgesi: İbrahim Keleş, Mainz Bölgesi: Sefa Saraç, Münih Bölgesi: Bekir Varlı, Münster
Bölgesi: Enes Aydınlık (Almanya Birincisi), Nürnberg Bölgesi: Mikail Tepeler,
Stuttgart Bölgesi: Resul Er.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 14 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Bielefeld Stadthalle’de Alemlere Rahmet
Hz. Muhammed ve Maide-i Kur’an Programı
slam Toplumu Milli Görüş Kuzey Ruhr Bölgesi düzenlediği Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)
ve Maide-i Kur`an programını bu yıl da Bielefeld
Stadthalle`de gerçekleştirdi.
Yaklaşık 2000 kişinin iştirak ettiği program, saat
12:30 da kapıların açılmasıyla start aldı.
Hafız’lardan, İran’lı Hasan Sadığı, Türkiye’den Ekrem Nalbant ve Mısır’dan Muhammed Buhayri Kari
olarak katıldılar. Sanatçı Ömer Karaoğlu, programın
sunucusu Bekir Develi, günün hatibi Avusturya Bölge
Başkanı Muhammed Turhan hocaefendi, IGMG Genel Merkez’den Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı ve Kuzey Ruhr Bölgesinin eski Bölge
Başkanı Murat İleri ve Muhammet Ali Toptaş günün
katılımcılarıydı.
Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) ve Maide-i Kur`an Bölge Kur`an-ı Kerim Yarışması birincisi
Abdulkerim İleri’nin açılış Kur`an-ı Kerim’ini okumasıyla başladı.
Açılış Kur`an-ı Kerim’inden sonra çok güzel kısa ve
hatırlatmalarla programı süsleyen sunucu Bekir Develi’nin mikrofonu alıp salondaki tüm katılımcıların ayağa kalkmasını rica edip İstiklal Marşını okuttuktan
sonra, Develi programı takdim etmesiyle devam etti.
Bekir Develi ilk olarak IGMG Kuzey Ruhr Bölge
Başkanı Ufuk Ulun`u açılış konuşmasını yapması için
mikrofona davet etti.
Sayın Ulun sözlerine; “Allah`ın rahmetine nail olmak, kalplerimizin pasını gidermek, ruhumuzu arındırmak, mahlukatın en şereflisini anmak ve anlamak
maksadıyla geleneksel olarak düzenlediğimiz Alemlere
Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) ve Maide-i Kur`anKuran ziyafetinde, bizleri bu güzel salonda bir araya getiren Allah’a hamd ederek ve Rasulü Muhammed Mustafa’ya da salat ve selam ederek” başladı. Konuşmasına
şu şekilde devam etti: “Avrupa’da yaşayan biz müslümanlar ise bilhassa Kur’ân’ı anlamaya ve Hz. Muhammed (s.a.v)i örnek almaya çok daha fazla muhtacız.
Çünkü yaşadığımız çağ biz müslümanları, çeşitli so-
İ
runlarla karşı karşıya bırakmakta ve bu sorunlar, sadece bizi değil, tüm insanlığı derinden etkilemektedir”
dedi.
Ufuk Ulun’dan sonra sözü Alemlere Rahmet Hz.
Muhammed (s.a.v) ve Maide-i Kur`an Komisyon üyesi Nihat Köse aldı. Köse’nin konuşmasını Almanca yapıp Alman katılımcılarına seslendi. Bu açılış konuşmasından sonra Türkiye’den katılan Sanatçı Ömer Karaoğlu okumuş olduğu dört ezgiyle devam etti.
Selamlama konuşması yapmak için IGMG Genel
Merkez’den Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma
Başkanı Murat İleri sahneye çıktı. Konuşmasına
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün beyin selamlarını
iletip, kendisinin elde olmayan bazı sebeblerden dolayı
bu muazzam programa katılamadığından dolayı üzüntü duyduğunu söyledi. İleri konuşmasını bu tarz programların IGMG Teşkilatlarında artık düzenli olarak
gerçekleştirildiğini ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) hayatının anlatılması ve tüm
müslümanların duygu dolu anlar yaşandığı bir program olduğunu dile getirdi. İleri; “İslam dini sadece
müslümanlar’ın saadeti için değil, tüm insanlığın saadeti için indirildiğini ve Peygamber Efendimiz ümmeti için çok merhametli” olduğunu hatırlattı.
Program IGMG Kuzey Ruhr Bölgesinin
2012/2013 sezonun faaliyetler klibiyle devam edip,
akabinde ise dört çekiliş gerçekleştirildi. Bu hediyeler
sponsorların katkısıyla alınıp, programa katılan misafirlere çekilişle birlikte takdim edildi. Programın büyük
çekilişi olan Umre çekilişi ikinci bölümde gerçekleştirildi.
Günün hatibi IGMG Avusturya Bölge Başkanı
Muhammed Turhan hocaefendi sahneye çıktı. Muhammet Turhan hoca zamanı iyi kullanarak islamiyeti
adeta tamamını özetleyen veciz bir konuşma yaptı. Konuşmasında katılımcıların göz yaşlarına hakim olamadığı duygusal sahneler yaşandı. Turhan konuşmasında
dikkatleri özellikle hayatımızı şekillendirmesi gereken
Kur`an-ı Kerim ve Sünnetullah üzerine çekti. Onlara
sımsıkı sahip çıkılması gerektiğini, onlara karşı edep ve
hayada asla hata yapılmaması gerektiğinin atını çizdi.
Bu güzel sohbetden sonra ikindi molasına gitmeden
önce, programa maddi ve manevi katkı sağlayan tüm
sponsorların sahneye çağırılarak özel hazırlanan plaketleri takdim edildi. Bu takdimden sonra IGMG Kuzey
Ruhr Bölgesinin Gençlik Teşkilatı Yönetimin Kurulu
Üyesi Muhammed Ali Toptaş Nat-ı Şerif okudu.
İkinci bölüm muhterem hafızların ağırlıklı olan bölümüydü. Söz ve mikrofon hafızlara verilmeden evvel
Umre klibiyle birlikte Umre çekilişi yapıldı. Umreye
gitmeye hak kazanan bayan misafir çok duygu dolu anlar yaşadı ve ilk kez Umre’ye gideceğini belirtti. Daha
sonra ilk bölümde olduğu gibi Sanatçı Ömer Karaoğlu
sahneye davet edildi ve ikinci bölüme hazırladığı üç ezgisini okuyarak herkese veda etti.
Sunucu Bekir Develi Maide-i Kur`an bölümünü ve
hafızların takdimini yapması için IGMG Kuzey Ruhr
Bölgemizin İrşad ve Sosyal Hizmetler Başkanı Osman
Arslantürk hocayı sahneye davet etti. Pogramda yer
alan bütün misafirlere emeği geçen herkese teşekkür
ederek Karileri tekbirlerle sahnedeki yerlerine davet etti.
Hasan Sadigi Kur`an-ı Kerim`in Kaf Süresi 31-45
ayetlerini okudu. Misafirlerin kulaklarının paslarını silerken Bölgenin hazırlamış olduğu Almanca ve Türkçe
meali ekranda yansıyordu. İkinci olarak Türkiye’den
Ekrem Nalbant hocaefendi mikrofonu aldı ve Ali İmran Suresinin 144-148 ayetleri ve Hucurat Suresinin 710 ayetlerini okudu. Son hafız olarak da Mısır’dan Muhammed Buhayri sahne aldı.
Bölgenin güzide gençlerinden olan, Bielefeld Hicret
Camisinde yetişen Abdussamed Türkseven kardeşimizin okumuş olduğu kapanış Kur`an-ı Kerimiyle günün
duası için Muhammed Turhan hocaefendi tekrar mikrofona gelerek, aylardır hatimlerin okunduğu, selat ve
selamların getirildiği ve nice ibadetlerin, hayır ve hasenatlerin dualarının yapılması herkesin memnuniyeti,
takdiri ve teşekkürü ile son buldu.
HAYAT
❬ 15 ❭
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
haber
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
Wuppertal’da
23 Nisan Şenliği
ŪSTANBUL
163 €
ANTALYA
*
203 €*
SAMSUN
*
€
3
3
2
RA
ANKA
*
€
203
TRABZON
233 € *
HATA
Y
273 € *
ŪZMŪR
203 €*
ADANA
233 €*
ERCAN
292 €*
*Kampanya fiyatları 31 Mart tarihine kadar başlayacak seyahatlerde,
sınırlı sayıda koltuk için geçerlidir. Uçuşlar, günde iki kere 11:30 ve 18:40
saatlerinde gerçekleşecek olup, biletleme uçuştan 14 gün öncesine kadar
yapılmış olmalıdır. Parkur, tarih değişikliğine ve iadeye izin vermemektedir.
Tüm vergiler dahil, gidiş dönüş web sitesi başlangıç ücretidir.
turkishairlines.de
uppertal Grundschule Markomannenstr. 39 adresinde 23 Nisan Bayramı organize edildi.
Bir haftadır hummalı bir çalışmanın sonucu
herhesin emeğiyle tabiki en fazla emek ve organizeyi Türkçe öğretmeni Sabiye Bozat yaptı.
Günün anlam ve önemine uygun oyunlar,
piyesler ve Türk Mutfağının yemek ve tatlıları
da davetlilere sunuldu.
Programa katılanlar arasında Schulleiter
Frau Taubald Schmidt, Pädagog Serdar Dogan
ve çok sayıda davetlinin katıldığı programdan
herkes memnun ayrıldı.
Yusuf Muhammed Elmas 3`üncü sınıf ve
Rabia Elmas 1`inci sınıf Türkçe dersine gidiyorlar. Gazetemize resimlerinin yayınlanması
için poz verdiler.
Türkçe Öğretmeni Sabiye Bozat programın
sonunda velilere emek ve katılımlarından dolayı teşekkür etti.
W
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 16 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Türk Havayolarının Yeni Uçuş Noktası Friedrichshafen
ürk Hava Yolları'nın Almanya'da 12. Dünya'da 223. uçus noktası olan Friedrichshafen'e
ilk seferi yapıldı.
İstanbul-Friedrichshafen seferini yapan THY uçağının Bodensee Uluslararası Havalimanı'na inişi münasebetiyle inen uçak geleneksel olarak su sıkılarak
karşılandı.
2011 ve 2012 yıllarında Avrupa'nın en iyi havayolu seçilen ve Dünyada en çok ülkeye uçan havayolu
olan THY'nin ilk uçuş günü Friedrichshafen havalimanında THY rüzgarı esti.
Türk Hava Yolları'nın Friedrichshafen havalimanındaki törene,
THY Genel Müdürü Dr. Temel KOTIL,
T.C. Stuttgart Başkonsolosu M.Türker ARI,
Baden Württemberg Eyalet Başbakan Yardımcısı ve
Maliye Bakanı Dr. Nils Schmid,
Friedrichshafen Belediye Başkanı Stefan Köhler,
Bodensee Havalimanı Denetleme Kurulu Bşk.
Dieter Hornung,
T
THY Friedrichshafen Müdürü İbrahim Günaydın,
THY Nürnberg Müdürü Osman Nuri Hasırcı,
THY Hannover Müdürü Orhan Kabaoğlu,
THY Stuttgart Müdürü Mehmet İlker Başaran,
THY Stuttgart Müdür Yrd. Ebubekir Özdemir,
THY çalışanları, davetliler ve çok sayıda basın mensubu katıldı.
Törende konuşan Baden Württemberg Eyalet Başbakan Yardımcısı Dr. Nils Schmid,
Bu hava köprüsünün Baden Württemberg Türkiye
arasındaki ticari ilişkilere destek olacağını dile getirdi.
Dr. Nils Schmid, Genel Müdür Temel Kotil'e
THY'nin ilk seferi anısına rozet hediye etti.
THY büyümeye devam edecek.
THY Genel Müdürü Temel Kotil yaptığı konuşmada; '10 yıl içinde daha da güçleneceğine inandığımız Türkiye-Almanya arasında THY olarak iyi bir
köprü olmayı amaçlıyoruz.Türk Hava Yolları'nın son
10 yılda çok büyük gelişme sağladığını belirtmek isterim. 2012 yılında 39 milyon misafir taşıdık.
Bu yıl taşımayı hedeflediğimiz misafir sayısı 46
milyon'dur.
Dr. Nils Schmid'e özel ödül için teşekkür eden Kotil; 'Türk-Alman dostluğu çok önemli. Bu dostluğun
güçlenerek devam edeceğine inaniyorum' dedi.
Törende konuşan Türkiye Cumhuriyeti Stuttgart
Başkonsolosu M.Türker ARI; 'Tarihi bir gün yaşıyoruz. THY'nin bu uçuş noktası Friedrichshafen çevresi
için çok önemli olduğu gibi Avusturya ve İsviçre için
de bir o kadar önem arzetmektedir. Şimdilik 4 olan
haftalık uçuş sayısı ilerde her gün olursa daha iyi olur
kanaatindeyim' dedi.
THY'nin seferleri hakkkında bilgi veren THY Friedrichshafen Müdürü İbrahim Günaydın, 'Haftada 4
frekans olmak üzere Salı, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri karşılıklı olarak icra edilecek' dedi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 17 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
ATİB’de “Alem O’na Muhtaç” Kutlu Doğum Programları
TİB’in, geleneksel olarak “Alem O‘na Muhtaç”
adı altında gerçekleştirdiği Kutlu Doğum programları bu yıl da büyük bir coşkuyla kutlandı.
Pogramlar 20 Nisan’da Remscheid Türk Kültür
Ocağı‘nda, 21 Nisan‘da Darmstadt`ta gerçekleştirildi.
Proğramlara ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, Genel Başkan Yardımcısı Tibyan Taşkın, Kadın Kolları
Başkanı Hatice Sever, GYK üyelerinden Nurdoğan
Aktaş, Yavuz Kul, Oğuzhan Erkmen, ATİB-KRV Bölge Başkanı Harun Kılıç, Remscheid Türk Kültür Ocağı Başkanı Hasan Aktaş, Darmstadt Türk-İslam Kültür
Derneği Başkanı Ragıp Yazıcı ve dernek yönetim kurulu üyeleriyle kalabalık bir dinleyici kitlesi katıldı.
Proğramlara Türkiye‘den davet edilen İlahiyatcı,
Araştırmacı-Yazar Mehmet Fatih Çıtlak ve sanatcı Musab’ın yanısıra Kur`an-ı Kerim tilaveti ve kasideleriyle
Yüksel Eroğlu katıldılar.
M. Fatih Çıtlak konuşmasında, her müslüman için
A
Kutlu Doğum, insanlık üzerine çöken kabusun, zulmet bulutlarının yok olduğu karanlık bir dönemin yerini aydınlığa terk ettiği gün olduğunu, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizin, kıyamete kadar insanlığın önünü aydınlatacak, insanlığın
muzdarip olduğu tüm dertlere çare olacağı, evrensel
kurtarıcı mesajını insanlığa sunduğunu, bu kutlu mesajın doğru algılandığı ve anlaşıldığı zaman, insanlık,
içinde bulunduğu tüm sıkıntılardan, problemlerden
uzaklaşarak huzura kavuşacağını, kin ve husumet yerine sevgi, dostluk ve barışın hâkim olacağını dile getirdi.
ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, günün anlamına
binaen yaptığı konuşmada özet olarak şöyle dedi:
‘‘Kutlu Doğum programlarında gayemiz, Peygamber
sevgisi ve ahlakı ile bir neslin yetişmesi ve insanlığa
hizmet etmesidir. ATİB olarak gelenek haline getirdiğimiz Alem O’na Muhtaç Kutlu Doğum Proğramlarımızda, Efendimizin her yönüyle günümüzde anlatıl-
ması ve daha iyi anlaşılması için gayret göstermekteyiz.
Özellikle gençlerimizin bu yılki proğramlara büyük teveccüh göstermesi bizleri hem memnun etmiş, hem de
umutlarımızı pekiştirmiştir. Proğramlara göstermiş oldukları ilgiden dolayı gençlerimize ve katılan bütün
kardeşlerimize teşşekkür ediyorum.”
ATİB-KRV Bölge Başkanı Harun Kılıç da, ‘‘Alemlere Rahmet olarak gönderilen insanlığın iftihar tablosu, örnek insan Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın Kutlu Doğumu münasebetiyle, ATİB’e bağlı
bütün derneklerde programlar yapıldı. ATİB kurulduğu günden beri Efendimizi sadece anmak için değil,
anlamak için bu proğramları gelenek haline getirmiştir. Hz. Peygamber‘i anlamak, O’nu sevmek, gönüllerde O’na yer ayırmak, O‘nu özlemek, sadece ümmeti
için değil, insanlığın içine düştüğü bunalımdan kurtuluşu için de ihtiyaç vardır. Çünkü O’nu anlamak hayatı ve gayesini anlamak, insan sevgisini tanımak, kin ve
nefretten arınmak, huzura kavuşmaktır” dedi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Türkiye’de SGK’dan
Emekli Olmak İçin
Çalışmayın
www.erhannacar.de
azı Tv ve Medyada çıkan
haberleri duymakta ve izlemektesiniz. Fakat herşeyden
habersiz
Türkiye'den Emekli Olma İsteğiniz ve SGK üzerinden emekli olanların daha az ücret ödeyerek
Sosyal Güvenlik Kurumundan
Emekli olmalarının avantaj olduğunu sağır sultan bile biliyor.
Peki Siz AVRUPA'lılar bilmiyor
musunuz ki nerede bir ballı börekli
imkan varsa altından hep
bir sorun çıkar.
Yine YURTDIŞI EMEKLİLİK
ile ilgili birçok kişinin canı yanacak.
Her zaman söyledim. Bu sebep ile bu
yazım son. Artık benim de yeniden
Tv ekranlarında olma zamanım geldi.
Sebebi ise bu gidişe bir son vermek Türkiye`de emekli müracaatınızı yapmadan önce SGK`lı bir işte bir
kaç gün çalışın deniliyor. (VARAN
1) Sizce bu doğru mu?
Avrupa`da çalışıyorsan parasız
izin alınarak Türkiye`de SGK`lı çalışın deniliyor. (VARAN 2) Peki bu
doğru mu? İşte bu saydıklarım Türkiyeden emekli olmak için sadece bir
kaç tanesi...
İşte cevapları ve yaşanabilecek so-
B
❬
❬ 19 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
Erhan NACAR
runlar neler?
VARAN 1.
Türkiye`de Sigortalı Olmak. İleride emekli olduktan sonra İŞ MÜFETTİŞLERİ her an sizi çağırabilir
demektir.
Bu korku ile yaşamaktan ise her
şeyin yasal olması bence daha iyidir.
Emekli maaşın iptal olduğu gibi.
Bir de gecikme faizleri ile sizden geri
istenmekte ve devleti dolandırmaktan savcıların açtığı usülsüz adli davalarına girmek zorunda kalırsınız.
Peki sizi kim kurtaracak söyleyin
lütfen.
VARAN 2.
AVRUPA`da çalışarak Türkiye`de
SGK`lı olmak ve de parasız izin almak imkansız bir şey. İş Müfettişleri
Onun da peşinde ve ekibin başında
bakın kim var. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU REHBERLİK TEFTİŞ BAŞKANI SIDDIK TOPALOĞLU var.
İsteyenler bana inanmayanlar benim adımı da vererek ANKARA`yi
arayarak da sorabilirsiniz. Kısacası
2012 ile 2013 YILIN DA SAHTE
SİGORTACILIK PEŞİNDE KURULAN EKİP İLE 100LERCE KİŞİ
Yakaladılar. Şimdi Anladınız mı Bakın Ballı Börek İle Gelin Sizleri
SGK`dan emekli yaparım diyenlerin
ilerideki karşılaşabileceğiniz sorunları okudunuz benden söylemesi. Gerisi Sizin Bileceğiniz Şeyler.
HER CUMA saat: 19 ile 21 Arası www.kanalavrupa.TV CANLI İlke
ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Programını izleyebilirsiniz.
AVRUPA`DA
ÇALIŞARAK
TÜRKİYE`DEN MAAŞ ALAMAZSINIZ YOK BÖYLE BİR ŞEY?
Hangi yasa demiş bunu yazın da
bilelim öğrenelim. Evet haklısınız
ben hata yaptım özür diler bu SOSYAL GÜVENLİK MESLEĞİMİ bırakırım Hodri Meydan.
Türkiye`de bir yasa var. Sosyal
destek primi 15% ödeyerek hem çalışılabilir hem de emekli aylıklarınızdan kesintiler yapılarak MAAŞ almaya devam edebilirsiniz.
Siz danışman ve avukatlar bu konu ile ilgili bir karar yok ise sırf insanlardan para kazanmak düşüncesinde olmamalısınız. Sizlerin bu olmayan çalışarak Türkiyeden emekli
maaşı alınabilir söylemlerine ben
SGK UZMANI olarak kesinlikle katılmıyorum. Mahkeme karar verir ise
sorun yok. Ama kesin elde olan birşey de yok doğrusu...
Herkes elini vicdanına koysun...
Gençlerden Çevre Temizliğine Katkı
GMG Freiburg Donau Bölgesi ile
Villingen cemiyeti gençleri Villingen
Belediyesinin düzenlediği “Çevre temizliği” etkinliğine katkıda bulundular.
Hafta sonu Cumartesi yapılan çevre
temizliği sabah 10.30`da başladı ve
14.00’a kadar sürdü. IGMG’li gençlere
kentin Kopsbühl ve Schwenninger Steig
bölümü düştü. Neşe içinde 15 torba çöp
toplayan gençler; “burda doğduk, içinde
yaşadığımız kentin temizliğinde yer al-
I
mak bizim içinde bir sorumluluktur” dediler.
Temizlik bittikten sonra da saat
16.00`da Villingen Rote Kreuz’de gönüllülere belediye tarafından yemek ikram
edildi. Burada bir konuşma yapan Belediye Başkanı Kubon 77 dernek ve 1700 gönüllüye teşekkür etti. Gazetemize açıklamada bulunan IGMG Freiburg Donau
Bölge Dış İlişkiler Başkanı Nusrettin Ergün, amaçlarının yaşanılan yere katkıda
bulunmak ve topluma faydalı olmak olduğunu söyledi.
Ayrıca çevre temizliğine IGMG Freiburg Donau Bölge Başkanı Ahmet Ölmez, IGMG Freiburg Donau Bölge
Gençlik Başkanı Ahmet Koç, IGMG
Freiburg Donau Bölge Kadınlar Gençlik
Başkanı Emine Tunçkaşık, Villingen Cemiyet Başkanı Haşim Günlü de katıldılar.
dosya
Freiburg’da
2 Haftalık
Eğitim Kampı
GMG Freiburg Donau Bölgesi
Kadınlar Teşkilatı Eğitim Başkanlığı tarafından düzenlenen
“Genç Kızlara 2 Haftalık Eğitim
Kampı” başarılı bir şekilde sona erdi.
Proğram, 12-16 yaş arası genç
kızlara Schramberg Feriendorf (Tatil köyünde) yapıldı.
Belçika İbn-i Sina İslam-i İlimler enstitüsü mezunlarından Asiye
Enise Feyzullah ve Ümmü Gülsüm
Güler hocahanımlar katılırken,
bölgeden 22 genç kız bu kursa katıldılar.
2 hafta süresince işlenen konular ise; Kur`an-ı Kerim, Akaid, Siyer, Tefsir, Fıkıh, Hadis, Ahlak konuları oldu.
İki sınıf şeklinde yapılan eğitim
seminerleri 12-13 yaş ve 14-16 yaş
hergün saat 10.00 ila 16.00 arası
gerçekleşti. Ayrıca sosyal etkinliklerinde yapıldığı eğitim kampının
başarılı geçtiğini söyleyen IGMG
Freiburg Donau Kadınlar Teşkilatı
Eğitim Başkanı Ayşe Hümeyra Ergün, bu vesileyle kızların kaynaştıklarını ve arkadaşlık sağladıklarını
da dile getirdi. Genç kızlar da düzenlenen eğitim kampında emeği
geçenlere teşekkür ederken, memnun bir şekilde kamptan ayrıldılar.
I
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 20 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
biyografi
İlimle Yoğrulmuş Bir Hayatın Öyküsü:
Annemarie Schimmel
AYŞE MİMAROĞLU • [email protected]
nnemarie Schimmel, birçok ülkede konferanslar vermiş, aralarında 1995 Alman Kitapçılar Birliği Barış Ödülü’nün de bulunduğu
birçok uluslararası ödüle layık görülmüştür. Yüze yakın eser kaleme almış olan Schimmel akademik hayatı boyunca özellikle Mevlânâ, İbn Atâullah ve
Hallâc üzerinde yoğunlaşmıştı.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de İslam tarihi, düşüncesi ve sanatı pek çok Batılı aydın ve ilim
adamının ilgisini çekmekte, Avrupa ve Amerika’da
bu alanlarda araştırmalar yapıp çeşitli eserler ortaya
koyan birçok ilim adamı bulunmaktadır. Oryantalist ya da müsteşrik olarak adlandırılan bu Batılı
araştırmacıların gayret ve çalışmalarına, bilhassa Edward Said’in “Oryantalizm” adlı çığır açan eserinde
sıraladığı, genelde İngiliz ve Fransız müsteşriklerini
hedef alan tezlerinden sonra İslam Dünyası’nda
şüpheyle yaklaşılsa da, bazı Batılı Oryantalistlerin
meseleye yaklaşımları ve ortaya koydukları eserler
nazar-ı dikkate alındığında Said tarafından sunulan
“Or yantalist” tanımına uymadıkları kolaylıkla anlaşılacaktır. Bu tanım dışında kalan or yantalistlerden
biri de bu sene doğumunun 91. yılını kutladığımız,
çalışmaları ve düşünceleriyle sadece Batı’nın değil
Doğu’nun da takdir ve saygısına mazhar olmuş merhum Prof. Dr. Annemarie Schimmel’dir.
7 Nisan 1922 yılında Erfurt’da mistik ve felsefi
konulara meraklı bir baba ve okumayı seven bir anneden dünyaya gelen Annemarie Schimmel küçük
yaşlardan itibaren Doğu’ya ve İslam’a karşı büyük
bir ilgi beslemeye başlar. Schimmel bu ilginin onda
ilk olarak büyükbabasından miras kalan ‘‘Padmanaba und Hassan’’ isimli bir masal kitabını okuduktan
sonra uyandığını ifade eder. Kitapta rastladığı “İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar” mealindeki hadis-i şerif onu derinden etkiler. Doğu Kültürleri profesörü Friedrich Rückert’in şiirleriyle tanıştıktan sonra Arap ve Fars edebiyatına ilgisi artan
Schimmel, onbeş yaşındayken L atince hocasının
vasıtasıyla tanıştığı gazeteci ve or yantalist Dr. Hans
Ellenberg’ten Arapça dersleri almaya başlar. Schimmel anılarında “Efendi” lakaplı Arapça hocası Ellenberg’ten sevgi ve coşkuyla bahseder.
Schimmel, başarılı bir öğrenci olduğundan iki
sene sınıf atlayarak on altı yaşında mezun olduğu liseden sonra B erlin Üniversitesi’nde eğitimine devam etmiş, ilki 1941’de ikincisi 1945’te olmak üzere iki doktora yaparak, henüz 23 yaşındayken Marburg Üniversitesi’nde doçent olarak ders vermeye
başlamıştır. Marburg’un yanısıra Bonn Üniversitesi’nde de Dinler Tarihi ve Tasavvuf dersleri vermiş
olan Schimmel, ayrıca Arapça, Farsça, Urduca,
Türkçe ve Sindçe’den Almanca’ya çeviriler yapacak
kadar bu dillere hakim, Doğu felsefesi ve edebiyatı
hakkında geniş bilgi birikimine sahip çok yönlü bir
ilim insanıydı. Hayran olduğu Muhammed İkbal’in
‘‘Cavidname’’ adlı eserini önce Almanca’ya sonra da
Türkçe’ye kazandırmış, büyük ilgi duyduğu tasavvuf
kültürünün bir parçası olan mûsikî, İslam mimarîsi,
minyatür ve hat sanatını da içeren çok geniş bir yelpazede birbirinden değerli eserler vermiştir.
İlk defa 1952 yılında tarihi el yazmalarını incelemek için geldiği İstanbul’da Behçet Necatigil ve eşi
A
tarafından karşılanan Schimmel, İstanbul’da kaldığı
süre içerisinde Yahya Kemal, Salah Birsel, Haldun
Taner gibi yazar ve sanatçılarla, Samiha Ayverdi gibi
Kenan Rıfai tasavvuf halkasının önemli isimleriyle
tanışmış, İstanbul, Yeditepe, Hayat gibi çeşitli edebiyat dergilerinde “Cemile Kıratlı” maslahıyla makaleler yazmıştır. 1954-1959 yılları arasında Ankara
Ünivesitesi İlahiyat Fakültesi’nde Karşılaştırmalı
Dinler Tarihi dersleri veren genç profesör, bu dönemde derslerini Türkçe verdiği gibi yazdığı kitapları da Türkçe olarak kaleme almıştır.
Schimmel’in ziyaret ettiği İslam ülkelerinde kurduğu ilişkiler sadece akademik düzeyde kalmamış;
o, adım attığı memleketlerin kültür ve düşünce
dünyasını daha yakından tanıyabilmek adına sıradan insanlarla da tanışıp biraraya gelmeye özen göstermiştir. Bunun bilimsel çalışmaları için olmazsa
olmaz bir deneyim olduğunu düşünen Schimmel,
Türkiye’de yaşadığı dönemde en önemli destekçim
ve eleştirmenim dediği annesini de yanına alarak
Anadolu’yu gezmiştir.
Alanında çok önemli bir isim olan Annemarie
Schimmel, birçok ülkede konferanslar vermiş, aralarında 1995 Alman Kitapçılar Birliği Barış Ödülü’nün de bulunduğu birçok uluslararası ödüle layık
görülmüştür. Yüze yakın eser kaleme almış olan
Schimmel akademik hayatı boyunca özellikle Mevlânâ, İbn Atâullah ve Hallâc üzerinde yoğunlaşmıştı. 1967 yılından 1992’de emekli oluncaya dek Harvard Üniversitesi’nde Hint-İslam Kültürü dersleri
de vermiş olan Profesör, “Doğu ve Batı. Batılı-Doğulu Hayatım” (Morgenland und Abendland. Mein
west-östliches Leben) isimli hatıratının yayımlanmasından kısa bir süre sonra, 27 Ocak 2003 gecesi,
80 yaşında, Bonn’da hayata gözlerini yummuştur.
Bonn’da metfun olan yazarın mezar taşı üzerinde Almanca ve Arapça olarak o çok sevdiği “İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar” hadis-i şerifi yazılıdır.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 21 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
gezi notları
Hacarab’ın Serüvenleri 67
Bir Gezi ve Geriye Bıraktığı İzler. İstanbul–Çanakkale Gezisi
7 Mart Çarşamba günü İstanbul – Çanakkale yolculuğu başladı. Saat 11:50`de Wetzlar’dan yola çıktık. Frankfurt havaalanına 12:40`ta vardık. Diğer
arkadaşlar da 10`ar dakika önce ve sonra geldiler. Daha
sonra Bayram abi birkaç kişiye emanet olan sazları dağıttı. Tanıdığı birinin emaneti imiş İstanbul`da verilecekmiş. Bayram abiye, İrfan`a ve Ahmet yetkil`e sazlar güzel yakıştı. Sanki bir ekip oluştu. İşlemler yapıldıktan
sonra öğle namazını Frankfurt havaalanındaki mescidde
kıldık. Daha sonra kontrollerden geçerek uçağın kalkacağı salona gittik. Arka sıra numaralardan başlıyarak uçağa
alındık. Türk havayollarının özel hizmetlerinden faydalandık. Hedefe varınca heyecanlandık. İstanbul Atatürk
havaalanına inişten sonra çıkış kolay oldu. Midibüslerle
otele gittik ve yerleştik. İstanbul bizi rahmetle karşıladı.
21:30`da hotele yakın bir lokantada yemeğimizi yedik.
Hotele 100 metre kadar yakın olan Fatih camiinin heybeti gözümde Fatih`i canlandırırken içimden ağlamaklı
bir his yükseldi. Yemekten sonra kadınlar otele dönerken
erkekler yakında olan saray çay sefasına gittik. Tabii insana değişik bir hava oluşturdu. Gece 23:30`da otele geri
döndük. 28 Mart Perşembe sabah namazı Fatih camiindeyiz. (Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmed tarafından
Fatih semtinde yaptırıldı. Cümle kapısının iki yanında
ve üstünde bulunan Arapça kitabeye göre yapımına
1467 yılında başlanan Fatih Camii, 1470 yılında tamamlanabildi. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah’tır. Cami, plan olarak anıtsal bir biçimde yapılmıştır.
Merkezi kubbe, iki fil ayağı ile iki sütun üzerine oturtulmuştur. Fatih Camii, 1766 yılında yaşanan bir depremden dolayı harabe haline geldiği için Sultan Üçüncü
Mustafa, 1767 ve 1771 yılları arasında camii Mimar
Mehmed Tahir Ağa’ya tamir ettirtti.) Sabah namazını
eda ederken kendimi Mescid-i Nebevi`de zannettim.
Çünkü hocaefendi Medinedeki kıraati okuyordu. İçimde
adeta depremler oluşurken manevi bir havaya büründüm. O hava içinde yapıya baktım hayranlıkla. Hem mimarı hem işçileri sadece sanatlarını değil ruhlarını da
katmışlardı. Daha sonra İrfan ve oğlumla surları gezdik.
Daha sonra otelde biraz dinlendikten sonra güzel bir
kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra midibüsle Beykoza
Yuşa a.s. kabrine doğru yola çıktık. Giderken Bayram abi
şakadan:
Plaja gidiyoruz, içinizde kim yüzme biliyor? dedi. Kimi biliyorum dedi, kimi bilmiyorum dedi.
İrfan:
-Salih abi sen yüzme biliyor musun? diye sordu.
Ben de:
-Ne şekilde yüzme istersen dedim.
Bayram abi:
-Ben biliyordum Karaman’da deniz olduğunu dedi,
gülüştük.
2
Yuşa a.s. kabrini ziyaret ettik. En uzun kabirmiş, deniz görüntüsü çok güzeldi. Tabii böyle kabirlerin yanlarında dikkat edilecek önemli hususlardan biri sevap işleyeceğim derken günah işlemek. Çünkü istirmacılar etrafı sarmışlar. Dikkat etmek gerek. Artık herşeyi paraya,
menfaate çevirmeye bir sürü kulp bulunmuş. Hem de seni manevi yerinden vurarak. Kabir ziyaretleri ibret için
yapılır. Ziyaretten sonra Mihrimah Sultan Camii`ne gittik.
(Bu eserin garip hikayesi şudur: Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında,
iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü
Mah, Farsça’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa
diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir.
Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren
bir kadının” dış çizgilerini verir. Derken, ilk kez padişah
fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a.
Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet
incecik kubbesi üzerindeyse 161 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven
saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.
Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı
anda görebileceğiniz bi yer seçin. Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür. Göreceğiniz manzaraysa şudur: Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır;
nasıl bir güzellik anlayışıdır) Tabii biz camii ziyaret edemedik. Çünkü İstanbul’da bir çok cami ve külliye inşaat
halinde tamire alınmış. Biz yolumuza devam ettik. Aziz
Mahmut Hüdai Hazretlerinin istirahatgahına ulaştık.
Daha sonra tepeye doğru gideceğimizi öğrendik. Tepe
bayağı dik olduğundan bayağı zorlandım desem yalan olmaz. Ziyaretimizden sonra yolumuz minyatür kültür
bahçesine çıktı. Tabii bu küçücük yapıların içinde ecdadın ve insanlığın neler bıraktığını ve bunların yüzde 1 bile olmadığını bilerek gördük. Rüzğarlı bir hava olduğundan adeta donduk. Daha sonra deniz kenarından İstanbul turu yaptık. Sayısız yapıları ve Kız Kulesini hayran
hayran seyrettik. Durağımız Merkez Efendi idi. Oranın
da tamirde olduğunu gördük. Namaz kılmak için büyük
bir cadır mescid kurmuşlar. Öğle namazını kıldıktan
sonra Muhterem Erbakan hocamızın ve ailesinin kabrini
manevi bir havada ziyaret ettik. Bu manevi havaya bürünmüşken Panorama 1453`e gittik. Orada Fatih’in ve
fethe katılan ecdadın o anki yaşadıkları manevi havayı
adeta yaşadık. Bu ruhla Eyyup Sultan hazretlerini ve camiini ziyarete gittik. (Ebu Eyyûb Halid bin Zeyd veya
Ebu Eyyûb El- Ensarî Türkçe’de zaman zaman Eyüp
Sultan olarak anılan sahabedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman O’nu evinde ilk misafir eden sahabidir. Bu sebeple
kendisine bu olaydan sonra Mihmandar-ı Nebevî de
dendiği olmuştur. 80 küsür yaşlarında İslam ordusuyla
İstanbul kuşatmasına katılmış sefer sırasında şehit olmuştur. Vasiyeti üzerine İstanbul surlarının dibine gömüldüğüne dair bir rivayet vardır. Rivayetlere ggöre daha
sonra Akşemsettin manevi keşif yoluyla mezarını bulur.
Şu anda onun adına bir türbe, kendi adı ile anılan Eyüp
semtinde ve kendi adı verilen Eyüp Sultan Camii’sinde
bulunmaktadır.) Eyyüp camii ve Eyyüp Sultanı ziyaretten sonra (Eyyüp camii ve kabir tamiratta) ikindi namazını kıldık. Namazdan sonra önce yemek daha sonra Necip Fazıl Kısakürek ve diğer zatı muhteremlerin kabirlerini ziyaretten sonra Akşam namazını Eyyüp’te kıldıktan
sonra Otele gitmek için yola çıktık. Otele varınca yatsı
namazı vaktinin girdiğini görünce namazı Fatih camiinde kıldık. Otelde istirahate çekildik. Çünkü 23:00 gibi
kalkılacak ve Çanakkale gidilecekti.
29.03.2013. Bizi götürecek midibüs gelince Çanakkaleye doğru yola koyulduk. Tekirdağı geçtikten sonra
01:30 sıralarında bir dinlenme servisinde çorba içtikten
sonra yola koyulduk. Bir jandarma kontrolünde durdurulduk. Yurt dışından geldiğimizi ve Çanakkale ziyaretine gittiğimizi öğrenince beklemeyin devam edin hayırlı
yolculuklar dediler. Yolculuğa devam ettik. Saat 04:30`
da Eceabata vardık. Sabah namazı ezanına yakındı namazı eda etmek için bir camii bulduk. Deniz manzaralı buz
gibi soğuk havada, hoplaya hoplaya abdest aldık. Sabah
namazını eda ettikten sonra bir kahvede deniz manzaralı çay içtik. Rehberimiz Hüseyin abiyi bekledik. Hüseyin
abi gelince Eceabattan başlıyarak ziyaretlerimize başladık. Uzun bir gün başlamıştı. Yola koyulduk. Manevi
hislerin doruk noktaya ulaştığı bu günde rehberimizin
anlatışı ile adeta Çanakkale şavaşını yeniden yaşadık. Yaşanmamış hayatın bir hiç olduğunu ve o savaş günlerinde acının sadece Çanakkale`de olmadığını annelerin, babaların, eşlerin, nişanlıların, çocukların aynı acıyı yaşadıklarını, hatta diğer 9 cephede daha zor şartlarda olunduğunu ama Çanakkale ön planda olduğunu sanki yaşadık. Osmanlı evladlarının yokluk ve düşmanla savaştığını düşlerimize koyuyoruz. Tabii düşününce öbür cephelere gitmeyen az da olsa yardımlar Çanakkale`ye gidince
öbür cephelerden yenilgi haberleri gelirken, tek cephedeki galibiyet buruk olmuştur. Bunun üzerine acı bir anlaş-
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
maya imza atıldığı bu bizim olmayan savaşın tuzu biberi
olmuştur. İşgal kuvvetleri İstanbul`u işgal etmişler. Biz
yolumuza devam ettik. Settül bahir, Kilit bahir ve diğer
cepheleri Seyyid Çavuşu ve diğer fedakar vatan evladlarının kabirlerini veya sembolik kabirleri ziyaret ettik. Alçıtepe köyünde Cuma namazını eda ettikten sonra öğle yemeği yedik. Şehidlik ve Conkbayırını ve diğer önemli
yerleri ziyaret ettikten sonra bir ziyaret yerinde ikindi namazını eda ettik. Daha sonra bir dakika dahi bıkmadan
bize Çanakkale savaşını yerinde anlatımı ile adeta yaşatan rehberimiz Hüseyin abiyi (ALLAH ondan razı olsun)
Eceabata bıraktıktan sonra İstanbul`a doğru yola çıktık.
Akşam namazını bir dinlenme tesisinde eda ettik. Yine
yollara düştük, yine İstanbul`a doğru yol aldık. Otele varır varmaz herkes istirahata çekildi.
30.03.2013. Sabah namazını Fatih camiinde kıldıktan sonra istirahate çekildik. Kahvaltıdan sonra gün yeniden başladı. Fatihi ziyaretten sonra Şehzade Camiini ve
Mimar Sinan`ın kabrini Süleymaniye Camiini ve Kanuni`nin kabrini ziyaret ettik. Tabii ecdadın ruhlarına fatiha hediye ettik. Ağa kapısında Osmanlı çayı içerek istirahat ettik. Eminönü Yeni Camii de öğle namazı kıldıktan
sonra ekmek arası balık yedik. Daha sonra Yerebatan Camii ve Sahabeleri ziyaret ettik. Sıra Galata kulesine gelmişti. Gitmek isteyen istemeyenler ayrıldı. Biz gitmeyenlerin arasındaydık. Eminönünde serin bir çay bahçesinde
çay, kahve içtik. Daha çayımızı içmemiştikki Galata kulesine giden gurup geri geldi. Sıra çok olduğundan çıkamamışlar. Sıra deniz turuna gelmişti. 1.5 saatlik boğaz
turundan sonra ikindi ve akşam namazını Eminönü Yeni camiide kıldıktan sonra iki guruba ayrılarak Mısır çarşısına alış veriş için gittik. Bana sorarsanız tavsiye etmem
dışardaki ile yarı, yarıya fark var. Alışveriş bittikten sonra taksi ile otele geldik. Eşyaları bıraktıktan sonra yatsı
namazını Fatih camiin de kıldıktan sonra İrfanlarla İsmailağa camii tarafına yürüdük. Orada bazı mağazalara
baktıktan sonra İrfan kardeşimin ısmarladığı helal dürümden afiyetle yedik. Daha sonra otele geri döndük..
31.03.2013. Sabahleyin yine Fatih camii ve sabah
namazı kahvaltı ve yollara düştük. İstanbul Üniversitesi
Beyazıd camii kapalı olduğundan Kur’an kursu tarafını
ziyaret ettik. Daha önce yazdığım gibi bir çok yerler tamiratta olduğundan ziyarete kapalı. Yılların verdiği tahribattan sonra tamir gerekli idi. Sıra Topkapı sarayına
gelmişti. Bir zamanlar dünyanın siyaset kararlarının alındığı o muazzam devletin yani Al-i Osmani cihan devletinin yönetildiği Topkapı Sarayını ziyaret ettik. Dahi görFatih Sultan Mehmed tadükki ne ihtişam ne ihtişam. (F
rafından 1478’de yaptırılan Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar
yaklaşık 380 sene Devletin idare merkezi ve Osmanlı sultanlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında
yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda yer alan Saray’ın bugünkü alanı 80.000 m.² dir.
Topkapı Sarayı, Saray halkının Dolmabahçe, Yıldız
ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da
içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı önemini hiç kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır.
Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından ziyaret edi-
❬ 22 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
len Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının
yapılmasına ayrı bir özen gösterilmiştir.
Daha sonra batılıların mavi camii dedikleri sultan
Ahmet camiini ziyaret ettik. (Su ltanahmet Meydanı’ndaki Sultanahmet Camii mavi, yeşil ve beyaz renkli
İznik çinileriyle bezendiği için, yarım kubbeleri ve büyük
kubbesinin içi de gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca, Mavi Camii (Blue Mosque)
olarak adlandırılıyor.
Sultan Ahmet camiini ziyaretten sonra öğle namazını
kıldık. Bu güzel esere doyamadan arkadaşları kaybettik.
Oğlan resim çekecem derken biz de oğlanı aradık, işte bu
arada arkadaşları kaybettik. Ama arkadaşların Yerebatan
Sarnıcına geleceğini bildiğimden bu boşlukta
Ayasofya`yı gezdikten sonra Yerebatan Sarnıcının önünde arkadaşları bekledik. (Ayasofya’nın yapımına 23 Aralık 532`de başlanmış, 27 Aralık 537`de tamamlanmıştır.
Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân,
iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup,
üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde,
30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.
Ayasofya İstanbul’un fethi ile birlikte başlayan Türk
döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi,
Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin Kur`an’dan alınma bir
suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer,
Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hüseyin’in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.
Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III.
Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut’un
şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan
Abdülmecid’in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya’daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.)
Arkadaşlar gelince Yerebatan Sarnıcını gezdik. Yalnız
burada bir yorum yapacağım. Camiiler olsun diğer ziyaret yerleri olsun. İstismara açık bir halde. Camileri ziyaret eden bayan turist ve bazı yerli turislerin kurallara riayet etmediğini, sarnıcın içinde hala batıl işlerin yapıldı-
gezi notları
ğını gördüm. Bu durum beni rahatsız etmiş durumda.
Yerebatan sarnıcından çıkarken İrfan kardeşin ikram ettiği portakal suyu iyi geldi. Taksiye bineceğiz diye anayola çıkalım derken yorgun bir halde otele döndük. Daha
sonra istirahate çekildik. Yazacak birçok olaylar oldu. Kimine gülümsedik, kimi gördüklerimiz hüzünlendirdi.
Kimisi midibüste kafayı yaralayıp bant yapıştırdı. Kimilerine ise olay şöyle oldu: 01.04.2013. Sabahleyin Fatih
camiinde namazı eda ettikten sonra bir kahvehanede çay
içtik. Sonra giderek otelde kahvaltı yaptık. Taksiye binerek Kapalı Çarşıya alışverişe gittik. Kapalı Çarşıdan girdik aşağılara kadar indik. Olay tam burada oldu. İrfan
yakasız gömlek almak istedi ve bir tane xl denedi. Gömlek kirli çıktığı için, satıcı:
Kardeş sana xxl vereyim yıkayınca çekebilir dedi. Daha sonra Wetzlar şube başkanımız
Kadir Terzi xl`i denedi işte olay o zaman oldu. Giydiği gömleği iki kişi zor çıkardık yani xxxl ancak kurtardı. Alış verişlerden sonra yorgun bir halde sahile kendimizi zor attık. Önce birer çay daha sonra ekmek arası balık yedik. Bir müddet istirahatten sonra taksilerle otele
döndük. Bu sırada oğlanla benim eskiyen ayakkabıları
tamir ettirdikten sonra öğle namazını eda edip istirahate
çekildik. İkindi namazını da otelde kıldıktan sonra alışverişe devam ettik. Akşam ve yatsı fatih camiinde eda ettik. Oğlanla bir yemek yedik ve oğlanı saç tıraşı ettirdim.
Saray pastahanesinde çay içtikten sonra geç vakit istirahate çekildik.
02.04.2013. Bugün geri dönüş günü idi. Sabah namazını son olarak Fatih camiinde kıldıktan sonra valizler
hazırlandı. Kahvaltıya indik. İrfanla bir masaya oturduk,
Kadir başkan geldi selamlaştık. Daha sonra Hamza geldi, Kadir başkan Hamza`ya:
-Gut morgen dedi.
Ben de fırsatı buldum ya:
-Ne o vatandaşına ayrı selam mı dedim.
Gülüştük.
Kahvaltıdan sonra dışarıda bir tur daha yaptım. Ne
de olsa Fatih`in yattığı yerden biraz sonra uzaklara gideceğiz. Belki bir daha ya nasip olur, ya olmaz. Efendimizin övdüğü bir komutan bir emirin yanından ayrılacağız.
Daha sonra İrfan kardeşle lazım olan bazı şeyleri almak
için çarşıya gittik. Alacakları aldıktan sonra kalan paketleri hazırladık. Biraz istirahat ettikten sonra havaalanına
yolculuk başladı. Hamza ve başkan cemiyetimize lazım
olan 5 büyük tencereyle otele geldi. Yükleri yükledikten
sonra havaalanına gittik. Havaalanında yükleri ayarladıktan sonra işlemleri yaptırdık ve uçağa bindik. Ve sağsalim Frankfurt havaalanına indik. Daha sonra evlerimize dağıldık. Bir gezinin portresi burada bitti. Yazılacak
çok şey vardı ama bazılarını unuttum bazılarını yorgunluktan takip edemedim. İstanbul 5-6 günde gezilecek bir
şehir değil. 600 senenin hatırası var. Gidenlerin ziyaret
yerlerine bol vakit ayırması, not alması yerinde resimlemesi detayları kaçırmaması gerekir. İstanbul bütün gitmeyenleri bekliyor. Tavsiye ederim.
Sevgili dostlar sizleri ALLAH’a emanet ediyorum.
Selam ve dua ile. M. Salih Aydın
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 23 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Türkiye’nin İlk Helal Turizm Hizmet Belgesini Adenya Otel Aldı
lir, ancak turizmde artışın ortalama oranının
ürkiye’de Dünya Helal Birliği’nden otel
yüzde 3,3 olduğunu söyledi. 10 yılda bu oranın
bazında ilk helal turizm hizmet belgesini
yüzde 33’e tekabül ettiğini işaret eden Gelir,
Antalya’nın Alanya ilçesinde bulunan
normal şartlarda 50 milyon turisti yakalamalarıAdenya Otel aldı. nın mümkün olmadığını kaydetti. Ancak buBir yıl önce Dünya Helal Birliği’ne helal hiznun yeni alanların açılmasıyla mümkün olacağımet belgesi için başvuran otele Dünya Helal Birnı ifade eden Gelir, Malezya’nın dünya turizm
liği Başkanı Ahmet Gelir helal hizmet belgesi versıralamasında 21. sıradayken 3 yılda 11. sıraya
di. Belgeyi Adenya Yönetim Kurulu Başkanı İlkyerleştiğini söyledi. Kendi düşüncesinde olan 57
nur Tataroğlu Sarıdağ’a veren Gelir, Adenya
İslam
ülkesinin turistini ülkesine çekmeyi başarOtel’in Türkiye’de ilk helal turizm hizmet belgedığını belirten Gelir, Türkiye o gün 9. sıradaysini talep eden otel olduğunu söyledi.
ken bugün 6. sırada olduğunu kaydetti.
Buradan hizmet alabilecek kişilere yönelik
Belgeyi alan Adenya Otelin Yönetim Kurusağlık ve ya da maddi anlamda zarar gelebilecek
lu
Başkanı
İlknur Tataroğlu Sarıdağ, bu belgeyi
bir çalışma olmaması gerektiğini söyleyen Ahmet
yalnız
değil,
otelin personeli adına aldığını söyGelir, kriterlerin en önemlisinin de İslam inancıledi.
Bir
yıl
boyunca ekibiyle birlikte çalışarak
na uygunluğu olduğunu ifade etti. Otele gelen kibugünlere geldiklerini ifade eden Sarıdağ, Türşilerin tercihini yapıp geldiğini kaydeden Gelir,
Türkiye’de ilk helal hizmet belgesi alan otel, 7 hilali otelin kiye’de bir ilk olarak öncü olduklarını dile getir“Buraya gelenin eline kulağına, diline yani İslam’ın uygun görmediği bir şeye bulaşmamalı. girişine taktı. 5 yıldızlı olan otele dünyanın birçok ülkesin- di. Bunun için çok mutlu olduklarını kaydeden
Kendi evinde nasılsa evinde de bunu hissetmeli.
den turist geliyor. Yaklaşık bin kişilik olan otelde yaklaşık Sarıdağ, katılımcılara ve destek verenlere teşeketti. İlknur Tataroğlu Sarıdağ, Türkiye’den
Rahat olmalı. Yediklerinden emin olmalı. Gözü300 kişi istihdam ediliyor. Bayan ve erkek kompleksi ayrı kür
örnek olan bu ilk belgenin diğer otellerin önüne yanlış bir şey ilişmeyeceğinden emin olmalı.
olan otelin birçok ünitesi bayan ve erkek olarak ayrılıyor. nü açacağına inandığını dile getirdi. Buradan döndüğünde iyi ki helal turizmi tercih
Türkler Belediye Başkanı Hayri Çavuşoğlu,
ettim diyebilmeli. Biz birlik olarak burada önce
Emişbeleni Belediye Başkanı Nurettin Uludağ ve Avsallar
bir sistem kurduk. Buradaki gıdaların menşeinden tedarik- YON DEĞİL, 120 MİLYON TURİST GELİR”
çilerine kadar, helalliğinden hizmet kalitesine kadar hijyen
Türkiye’nin 2012 yılı turizm girdisinin 23 milyar do- Belediye Başkanı Hüseyin Enver Görgülü kürsüye çıkarak
sürekli takibata tutuldu ve bir programa bağlandı. Biz bel- lar olduğunu belirten Ahmet Gelir, 2012 turist sayısının konuşma yaptı. Alanya’da bu tür otellerin artmasını beklegeyi bir kereliğine vermiyoruz. Verdiğimiz belge sürekli de- da 30 milyon kişi olduğunu hatırlattı. Türkiye’de 2023 yı- diklerini ifade eden Çavuşoğlu, ilk olan bu hizmetin Alannetlenebilir bir sisteme bağlıdır. Biz bunu takibata aldığı- lında 50 milyon turistin gelmesi hedeflendiğini kaydeden ya’dan ve beldesinden çıkmasından dolayı ayrı bir heyecan
mız sürece bu sistem onların hata yapmalarını önleyecek- Gelir, buna göre her yıl turizm potansiyelini artırmak ge- ve mutluluğu yaşadığını dile getirdi. Sanatçı Yaşar Alptetir” dedi. rektiğini dile getirdi. Bunun, gelecek turist sayısının 10 kin’in konuşması ve halk oyunlarının gösterisiyle tören son
“İNANÇ TURİZMİNİ DE EKLERSEK 50 MİL- yılda yüzde 80 artması anlamına geldiğini ifade eden Ge- buldu.
T
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 24 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
JUNG MÜSİAD Nürnberg
1. CUP 2013'ün Şampiyonu
ELEGANZ Firması oldu
ürnberg'te Young MÜSİAD tarafından birincisi organize edilen 1. MÜSİAD CUP Futbol Turnuvasına katılım ve ilgi büyüktü.
MÜSİAD üyeleri arasında ilk defa düzenlenen MÜSİAD CUP Young MÜSİAD'ın başarılı organizasyonuyla gerçekleşti.
Young MÜSİAD'ın turnuva birincisine
takdim ettiği 500 euroluk, birincilik pirimini
ELEGANZ Güzel bir jestle parayı Afrikadaki
Yetim Çocukların Yararına bağışta bulundu.
Takımlarıyla katılan şirketler Ahsen Grillhähnchen, aiva -Werbeagentur, Gün Markt,
Intelligenzknoten, Izmir Markt, Lo Kanta, Safa Möbel, 1001 Salon, Eleganz ve Zara-Markt
oldu.
Saat 11'de başlayan programın açılışını Young MÜSİAD Başkanı Janberk Şuruh yaptı.
Açılış konuşmasında hedefilerinin firmaları
buna benzer sosyal aktivitelerle kaynaştırmak
olduğunu söyledi.
Ardından Muhammed Bilal Gençalioğlu'nun Kur'an-ı Kerim tilavetiyle devam edildi.
Daha sonra mikrofona gelen MÜSİAD
Nürnberg Nordbayern Başkanı İsmail Satır
Organizeyi gerçekleştiren YOUNG MÜSİAD
Başkanı Janberk Şuruh ve ekibine teşekkür etti ve “bu turnuvamızın üyeler arası iletişim ve
kaynaşma hedefine büyük katkı sağlayacak”
dedi. Ardından grupların belirlenmesi için çekiliş yapıldı ve iki gruptan oluşan turnuvaya
başlanıldı.
A Grubunda yer alan takımlar aiva -Werbeagentur, Elegenz, Ahsen, Zara Markt ve Salon 1001 oldu.
B Grubunda ise İzmir Markt, Intelligenzknoten, Lo Kanta, Safa Möbel ve Gün Markt oldu.
Gruplarını birinci olarak aiva -Werbeagentur ve Izmir Markt Hof oldu.
Grupların ikinciliğini ise Eleganz ve Safa
Möbel oldu.
Turnuvanın birincisi İlyas Şahan'ın "ELEGANZ" Firması oldu.
Finalde "AİVA -Werbeagentur" ekibi ile
karşılaşan "ELEGANZ" rakibini mağlup ederek birincilik kupasını aldı. Organizede üçüncülüğü "İzmir Markt", dördüncülüğü "Safa
Möbel" kazandı.
Saat 16'ya kadar süren turnuvada yemekler,
pasta çeşitleri, soğuk ve sıcak içecekler hizmet
olarak sunuldu. Finallerin ardından her takıma
Madalyalar ve Mazbata verildi. İlk üç takıma
kupa takdim edildi.
N
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 25 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
reklam
IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Genişletilmiş Bölge
Yürütme Kurulları Toplantısı Mannheim’da Yapıldı
Hüseyin Sarı’yı
Cenab-ı Hakk’a Uğurladık
GMG Freiburg Donau Bölgesi eski başkanlarından, Villingen cemiyeti eski başkanlarından Sivas’lı Hüseyin Sarı 02 Mayıs 2013 Perşembe sabah vakitlerinde kalp krizi sonucu Steinbach’da
Hakk`ın rahmetine kavuştu.
Öncelerde Villingen’de ikamet eden ve daha sonra
Steinbach’a giden ve orada çalışan, ikamet eden Hüseyin Sarı 55 yaşındaydı ve 4 çocuk babasıydı.
Vefatının aynı gününde ikindi namazına müteakip DİTİB Steinbach Camiinde cenaze namazı kılınan Hüseyin Sarı, defnedilmek için memleketi Sivas’a
gönderildi.
Hüseyin Sarı 2 yıl Villingen cemiyet başkanlığı, 1
yıl kadar da IGMG Freiburg Donau Bölge başkanlığı
yapmıştı.
Geçtiğimiz günlerde Villingen 30. yıl kutlamasında ödül alan ve çevresinde çok sevilen Hüseyin Sarı’ya
biz de gazetemiz adına Allah’tan rahmet diliyoruz.
I
slam Toplumu Milli Görüş Rhein Neckar Saar
Bölgesi Genişletilmiş BYK´lar toplantısını yoğun
bir katılımla Mannheim Fatih Camii konferans salonunda gerçekleştirdi.
Toplantı IGMG Rhein Neckar Saar Bölge İrşad
Başkanı Özer Demiral`ın okumuş olduğu Kur`an-ı
Kerimle başladı.
Ardından IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Gündüz yoklamayı aldıktan
sonra sözü IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı
Şerif Aslan`a verdi. Bütün bölge birimlerindeki arkadaşlarını selamlayarak konuya başlayan Aslan, Kur`anı Kerimin Ankebut suresinin ilk ayetlerinden bahsetti.
Yani inandık demekle herşeyin bitmediğini asıl görev
ve sorumlulukların bu cümleyi söyledikten sonra başladığını hakkın ortaya çıkması için mücadelenin son
nefese kadar sürmesi gerektiğini, ayrıca Ebu Talha hazretlerinin hayatlarından örnekler vererek teşkilat çalışmalarında çok disiplinli ve örnek çalışmalar yapılması
gerektiğini vurgulayarak konuşmasına son verdi.
İ
Siparişlerinizi bir telefonla kapınıza teslim ediyoruz
Hanau
Edisonstr. 6 . 63457 Hanau
Tel: 06181-9456821
Daha sonra yeni göreve atanan IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı Selime Ökten bir selamlama konuşması yaparak nasıl bir çalışma
yapacaklarını anlattı.
IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Gençlik Teşkilatı
Başkanı Murat Sağdıç vekaleten sözü İbrahim Köroğlu alarak gençlere yönelik yaptıkları çalışmaları sinevizyon eşliğinde anlattı.
Ardından sırasıyla diğer birim başkanları çalışmalarından bahsettiler.
Toplantının sonunda Genel Merkezden katılan
misafir hatip Mehmet Ateş kendine has üslubuyla "teşkilat çalışma prensiplerimiz" adlı güzel bir seminer
verdi.
Dilek ve temennilerin ardından değerlendirme yapılarak tekrar kapanış konuşmasını yapmak üzere sözü
IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Şerif Aslan
aldı.
Kapanış Kur`an-ı Kerimini Gençlik Teşkilatında
İsmail Melih Tuzlacı okudu.
Frankfurt (Frischezentrum)
Josef-Eicher-Str. 10 . 60437 Frankfurt
Tel: 0163-2022024
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 26 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
haber
Almanya’da 50 Yıl Sonra Türkçe Konuşan Kalmayacak
lmanya’daki Türkçe erozyonu Köln’de düzenlenen Anadil Türkçe Çalıştayı’nda masaya yatırıldı. Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Derneği
UKİD ve Türkçem Anadilim Geleceğim (TAG) Ana
Dil Türkçe Koordinasyon Kurulu’nun birlikte düzenlediği çalıştayda, Almanya’da yeni nesillerin ana dil Türkçe sorunları tespit edildi, çözüm için yol haritası çıkarıldı. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal
Yıldız burada “Almanya’daki anadil Türkçe eğitiminin
şu anki durumu” adlı kapsamlı araştırmasını tanıtarak,
“Türk çocukları ’50 yıl içinde Almanya’da Türkçe yok
olup gidecek’ diyor” dedi.
TAG’ın kurucusu STK’lardan İslam Toplumu Milli
Görüş (IGMG) temsilcisi Ramazan Başlık ise, “50 yıldır ilk defa bu kadar geniş katılımlı bir araya geliyoruz
TAG’da. Avrupa’da Türkçe konusunda çok kritik bir
noktadayız, artık kendi çocuğuyla anlaşamayan ailelerle
A
karşılaşıyoruz” dedi.
Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ise, “Almanya’da Türkçe sadece mutfak diline dönüşmüştür, bir nesil sonra dedelerin diline dönüşme tehlikesi vardır. Dilin prestiji toplumun prestijine
bağlı, Türkiye gibi siz prestijinizi yükselttikçe Türkçe’nin prestiji artacaktır” dedi, Berlin, Köln ve Frank-
furt’ta kütüphaneleri olan YEE şubeleri açacaklarını bildirdi.
Moderatörlüğünü UKİD Genel Sekreteri Şefik
Kantar’ın yaptığı çalıştayda TAG’daki STK’lar adına ilk
konuşmayı yapan DİTİB Sözcüsü Dr. Bekir Alboğa DİTİB’e bağlı 900’ün üzerinde cami bulunduğunu hatırlatarak, “900 cami 900 dersanelik demek. Camilerimiz
büyük bir Türkçe hizmeti veriyor ama bunun
kalitesini arttırmalıyız. Ulaşamadığımız çocuklarımız asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Keşte bu toplantı 15 yıl önce yapılsa. Almanya’da Türk cemaati olan 2 bin camimiz var, namaz aralarında boş. Bunları iyi değerlendirmeliyiz” dedi.
İslam Kültür Merkezleri’nden (VIKZ) Erol
Pürlü ise, “Almanya’da 600 bin civarında Türk
öğrenci var, camilerde en fazla yüzde 20’sine ulaşıyoruz” derken ATİB Genel Başkanı İhsan
Öner, STK’ların bu sorunu çözecek güce sahip
olmadığını, bunu devletin yapması gerektiğini
vurguladı.
Almanya Türk Öğretmen Dernekleri Federasyonu’ndan (ATÖF) Nilüfer Barlas ise anadil
Türkçe dersine katılan Türk öğrencilerin yüzde
20’lerde kalmasının nedenini “Araştırmalar tersini söylese de anne babalar Türkçe dersine kayıt
yaptırmanın Almanca öğrenmeye engel olacağını düşünüyor” diye açıklarken KRV Veli Dernekleri Federasyonu FÖTEV’den Ercan Gürer,
“Bu gidişata dur demezsek Almanya’da 20 yıl
sonra Türkçe konuşan kalmayacak” dedi. UETD
Başkanı Süleyman Çelik, “Aileler dil konusunda
duyarlı olmalı, dil olmayınca dini de unuturuz”
dedi. UKİD Başkanı Musa Serdar Çelebi ise,
“Türk STK’ların birlikte TAG’ı kurmuş olması
çok önemlidir, budan sonra tüm çalışmalar TAG
üzerinden yapılacaktır” dedi.
TAG’ın temelini oluşturan Türkçe Platformu’nun koordinatörü olan Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Berlin Müdürü Dr. Yılmaz Bulut,
Türkçe’nin herkesin ortak meselesi olduğunu,
çalışmaların STK’lar tarafından yürütülmesi gerektiğini vurgularken, TAG’dan Rafet Öztürk,
geçen yıl Dortmund’da yapılan Türkçe çalıştayının sonuçlarını özetledi.
Prof. Dr. Cemal Yıldız anket araştırmasında
Türk öğrencilerin Türkçe öğretmenlerini Alman
öğretmenlerinden çok sevdiğini, ancak dersin
yapılma yönteminden memnun olmadığını söylediğini aktardı, Türkçe derslerinin katılımın
yüzde 20’lerde kalmasının vahim olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Nihat Öztoprak, “Dini öğrettiğiniz dilde o dinin terminolojisi yoksa o eğitim eksik kalır” derken, Prof. Dr. Murat Demirkan, anadil Türkçe çalışmaları için Türkiye ve
AB’deki kurumlardan proje finansmanı bulunabileceğini bildirdi. Çalıştayın sonunda çözüm
için başta kurumsallaşma olmak üzere TAG’ın
yapacakları sıralandı, hocalar ekibi Türkçe için
müfredat ve materyal çalışmasına katkı yapacaklarını bildirdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ayşe Hanım; IGMG Çocuk Kulubü ne zaman
ve hangi ihtiyaçlara binaen kuruldu?
IGMG Çocuk Kulübü, 1997 yılında kuruldu.
O zamanın imkânlarıyla azınlık bir toplumda iki
kültür arasında yetişen; okul ve aile arasında bocalayan Türkiye kökenli Müslüman çocuklar için
kendi değer yargıları çerçevesinde sosyal faaliyetler
sunan alternatif bir kulübe ihtiyaç duyulmuştu,
Çocuk Kulübü de bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla hayata geçirildi.
Çalışmalarınızı hangi yaş gruplarına yönelik
olarak yürütüyorsunuz?
Çalışmalarımız temelde her yaştaki çocuklara ve
çocuk ruhunu kaybetmeyenlere yöneliktir. Fakat
genel olarak hizmetlerimiz 3 ile 13 yaş arası çocuk
ve ergenlere yönelik hazırlanıyor. 3-6 yaş arası çocuklar ana sınıfı ve anaokulu eğitiminin yanında
Çocuk Kulübüne dahil oluyorlar. 6-13 yaş arası çocuklar ise şubelerde aldıkları Temel Eğitim Kurslarının yanında Çocuk Kulübünün hizmetlerinden
faydalanabiliyorlar. Bunun yanı sıra veliler ve eğitimciler de kulübümüze üye olup çalışmalarımızı
takip edebiliyorlar.
Çocuk Kulübü daha önce Kadınlar Teşkilatı
(KT) bünyesinde iken Eğitim Başkanlığına geçti.
Ne zamandan beri Eğitim Başkanlığı kapsamında
hizmet vermektesiniz ve bu değişikliğe neden gerek
duyuldu? KT ile çalışmalarda iş birliğine devam
ediliyor mu?
Çocuk Kulübü Eğitim Başkanlığının bünyesine
2012 yılında dâhil oldu. Kulüp belli bir hedef grubun eğitimine katkı sağlayan faaliyetler üretmektedir, dolayısıyla Eğitim Başkanlığıyla birçok ortak
çalışmamız oluyor. Hedefimiz cemiyetlerimizde
eğitim alan bütün çocuklarımıza ulaşmak. Bu şekilde takip ve koordinasyon daha kolay sağlanabiliyor.
❬ 27 ❭
Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
Kadınlar Teşkilatı daha çok kadınlara yönelik çalışmaları organize etmektedir. Yeni yapı gereği Çocuk
Kulübü sorumluları Eğitim Başkanlığının komisyonunda yer alıyorlar. Kadınlar Teşkilatı da bazı şubelerde aracı veya muhatap olarak devreye girebiliyor. Çünkü bazı şubelerimizde henüz Çocuk Kulübü, Eğitim Başkanlığı tarafından organize edilebilmiş değil. Bir de çocuklar ile ilgili yapılan çalışmalar, sadece kadınlarca takip edilmesi gereken çalışmalardan ziyade, bütün insanları ilgilendiren eğitim çalışmalarıdır; bu nedenle Çocuk Kulübünün
Eğitim Başkanlığı bünyesinde faaliyet göstermesi
daha kuşatıcı bir boyuta sahip.
Çocuk Kulübü tarafından çıkartılan ve minik
okuyucuların merakla bekledikleri aylık Gökkuşağı
dergisine okuyucular nasıl ulaşabiliyorlar?
Aylık Gökkuşağı dergimize sahip olmak isteyen
çocukların Genel Merkez Çocuk Kulübüne üye
olmaları gerekmektedir. Her ne kadar cemiyetlerimizdeki sosyal faaliyetlerden üye olmayan çocuklarımız faydalanabiliyorsa da, Gökkuşağı dergisine ve
hediyelerine sahip olmak isteyenlerin kulübümüze
kayıtlarını yaptırarak üye olmaları gerekmektedir.
Bu, Genel Merkeze üye olmanın ilk adımı ve
aynı zamanda teşkilata açılan ilk kapıdır.
Dergide Türkçenin yanı sıra Fransızca ve Almanca dillerinde de metinler yer alıyor. Neden
farklı diller?
Dergimizde anadilimiz Türkçeye elbette ağırlık
veriyoruz; fakat üyelerimizin yoğun talepleri üzerine bazı metinleri Almanca ve Fransızcaya çeviriyoruz. Dergimiz Türkiye, Norveç ve Avustralya dahil
olmak üzere toplam 13 farklı dilin konuşulduğu ülkelere gidiyor. Buna rağmen en çok üyemiz olan ülkeler Almanya ve Fransa. Bu nedenle şimdilik hikayelerimiz sadece bu iki dile çevriliyor. Fakat ülke-
röportaj
lerdeki üye artışına göre bunlara başka diller de eklenebilir. Farklı dillerde sunulan hikayeler çocuklarımızın yaşadıkları ülkelerin dillerine hakimiyetlerini geliştirecek, hem de bazı dinî kavramları yerel
dillerinde öğrenmelerini sağlayacaktır. Ayrıca şunu
da belirtmeliyim ki, Avrupa’da yetişen çocukların
dikkatini yerel dillerdeki metinler daha fazla çekiyor.
Gerçekleştirilmesi planlanan projelerden biri de
izcilik projesi. Daha önce bu tür bir proje gerçekleştirildi mi? Bize kısaca projeden bahseder misiniz?
İzcilik projesi ilk defa başlatacığımız bir proje.
İzcilik uluslararası olarak çok yaygın ve etkin bir
eğitim metodudur. Dünyada 216 ülkede 40 milyon civarında izci vardır. İzcilik çocuklara, aile ve
okulları dışında kalan boş zamanlarını özellikle doğa ortamında değerlendirebilecekleri faydalı sosyal
faaliyetler sunar. Biz de IGMG Çocuk Kulübü olarak kendi izci gruplarımızı kurmak istiyoruz. Bu
gruplarda çocukları izcilik eğitimiyle hem hayata
hazırlamak, hem de aşama ve ödül sistemiyle kişisel
ve manevi gelişimlerine katkıda bulunmak istiyoruz. Ayrıca çocuklara heyecan verecek olan çevre
gözleme, çadır kurma, harita ve yön bulma gibi faaliyetlerle onların keşfetme ve macera yaşama duygularına da hitap edeceğiz. Osmanlı’da da yürütülen izcilik hareketine bu yüzden “keşşaflık” deniyordu.
Bu çalışma hem çocuklara, hem de gençlere yönelik olduğundan Gençlik Teşkilatıyla ortak takip
edilecek. Çocuk izciliği (yavrukurt) eğitimi alan
üyelerimiz genç izci olarak eğitime devam edecek.
Çocuklara yönelik ilk izci kampımız bu senenin
Ağustos ayında Türkiye’de gerçekleşecek.
Dileyen herkes izcilik projesine katılabilecek
mi?
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
İlgili tüm çocuklar bölgelerde oluşturulacak izci
gruplarına dâhil olabilirler. Tabii ilk etapta her bölgede gruplar oluşmayabilir. Bunun altyapısının
oluşması için biraz zaman gerekiyor. Bunun için
mayıs ayında bölgelerde izcilik gruplarını kuracak
“Liderlik Kursları” organize ediyoruz. Burada eğitim alan izci liderleri çocuk ve gençlere yönelik yerel izci gruplarını organize edecekler. Bu yıl Türkiye’de yapacağımız kampa ise 11 ile 15 yaş arası tüm
çocuklar katılabilir. Bunun ile ilgili bilgilendirmeleri kampa yakın yapacağız.
Su kuyusu, “Hayırda koşuyoruz projesi” gibi
çocukları sosyal yardımlaşmaya teşvik edici çalışmalar başlattınız. Bu projelerle neleri amaçlamaktasınız?
Sosyal yardım projeleri Çocuk Kulübü için çok
önemli. Çocuklara küçük yaşta yardımlaşma ve
paylaşma gibi meziyetleri bu tür projeler ile öğretmeye çalışıyoruz. Bu projeler ile aynı zamanda çocuklara mutlu olmanın yolunun sadece tüketimden geçmediğini, hayır yaparak da mutlu olabileceklerini göstermeye çalışıyoruz. Ayrıca bu tür projeler çocukların sosyalleşme sürecinde de faydalı
oluyor.
Çocuk Kulübüne gösterilen ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Müslüman aileler tarafından
bu imkân yeterince değerlendiriliyor mu?
Sayılara bakarsak elbette yeterince aileye ulaşamıyoruz. Avrupa’da beş milyon civarında Türkiye
kökenli aile yaşıyor. Gökkuşağı, Avrupa’nın Müslü-
❬ 28 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
manlara yönelik ilk ve tek dinî içerikli çocuk dergisi olmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görmüyor. Bunu etkileyen farklı faktörler var. IGMG Çocuk Kulübü olarak bizler fazla dışa açılamıyoruz ve tanıtımda zayıf kalıyoruz. Genelde kendi cemaatimize
yönelik çalışıyoruz. Oysa Çocuk Kulübü hizmetlerimiz her çocuğa hitap eden çalışmalar. Bu yüzden
kurumlaşmamız ve marka hâline gelmemiz çok
önemli. Bunun yanında veliler, kulübümüzün faaliyetlerinin çocuk üzerindeki manevi katkısının farkında değiller. Üyeliğe sadece bir dergi aboneliği
gözüyle bakıyorlar. Oysa Çocuk Kulübü aboneliğinin kimlik ve aidiyet belirleyici etkenleri var. Çocukların o yaşlarda bir gruba dâhil olma, muhatap
alınma, sosyalleşme gibi şahsiyetlerini oluşturacak
birçok ihtiyacı vardır. İslami bir teşkilat olarak bu
ihtiyaçlara biz cevap veremezsek çocuklar bu ihtiyaçlarını farklı kulüpler, televizyon ve internet aracılığı ile karşılayacaklardır.
Çocuklarla iç içe olan bir kulübün başındasınız,
yorucu ancak bir o kadar da zevkli bir meşguliyete
sahipsiniz. Bu meşguliyetin zorlukları nelerdir?
Çocukları mutlu etmek kadar hayal kırıklığına
uğratmak da kolay olabiliyor. Bu nedenle hizmetimizin çok dikkat edilerek yerine getirilmesi gerekiyor. Bizim için küçük ve önemsiz olan şeyleri çocuklar unutmuyor. Örneğin; doğum günü hediyelerini aldıklarında -küçük bir hediye dahi olsamutluluklarını mektup ve resim göndererek masum bir
şekilde ifade ediyorlar. Küçük bir hizmetin çocuklarda büyük etkisini görmek bizi mutlu ediyor. Fa-
röportaj
kat hediyeleri veya dergileri herhangi bir aksaklık
nedeniyle ulaşmadığı takdirde de bu durum onlar
için büyük bir üzüntüye sebep olabiliyor. Bunun
telafisi bazen duygusal bağlamda çok zor oluyor.
Diğer taraftan derginin içeriğini ve projeleri hazırlarken çocukların algı, anlayış ve psikolojisini sürekli ön planda tutmak ve onların algısına göre hazırlamak zorundayız. Bunun için çocukların yetiştiği ve yaşadığı sosyokültürel ortamı çok iyi tanımamız gerekiyor. Özellikle iki kültür arasında yetişen çocuklarda bu daha da önemli. Bunun için sosyolog ve pedagog arkadaşlar ile devamlı istişare hâlindeyiz. Çocuk Kulübü olarak çocuklara yetişkinliğe giden yolda refakat etmek ve çocukluk dönemlerinde unutulmayacak izler bırakmak güzel bir
hizmet.
Son olarak çocuklarımıza ve ailelerine neler söylemek istersiniz?
Veliler çocukların okul eğitimine gösterdikleri
önemi onların ahlaki eğitimine de göstermeliler.
Çocuklarımızın eğitimli, ama aynı zamanda ahlak
ve maneviyat anlamında da kendilerini geliştirmiş
olarak yetişmeleri için IGMG’nin çocuklara yönelik sunmuş olduğu hizmetlerden mutlaka yararlanmalılar. Çocuklara ancak manevi bir eğitim vererek
çağımızın illetleri olarak bilinen narsizm, bencillik,
doyumsuzluk gibi ahlaki çöküntülerden uzak tutabiliriz. Çocuklar ise bizi takip etmeye devam etsinler ve Çocuk Kulübüyle hayatlarını paylaşsınlar.
Onlar bizim neşe ve sevgi kaynağımız; onlardan
güzel haberler almak bizleri mutlu ediyor.
Köln Belediye Başkanı 23 Nisan Şenliklerinde
Roters: “Bu Festival Köln’ün Gurur Kaynağıdır”
3 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle Köln’de düzenlenen 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivali şölenine
çoğu çocuk 30 binin üzerinde kişi kaltıldı. 23
Nisan Dernek Başkanı ve Köln Belediye Encümeni Malik Karaman gelecek yıl için de şimdiden aynı yer ve mekanda kutlamaları yapacaklarını Köln Belediye Başkanı Roters’in bizzat teşvik
ettiğini bildirdi.
Türkiye’nin Köln Başkonsolosluğu ve Köln
Büyükşehir Belediyesi himayesi altında 23 Nisan
Derneği’nin organize ettiği etkinliğe ilgi büyük
oldu. Köln’ün Heumarkt meydanında gerçekleşen kutlamada çocuklar birbirinden güzel gösterileri izledi. Etkinliğe Köln Büyükşehir Belediye
Başkanı Jürgen Roters ve Türkiye’nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa da katılarak birer
2
konuşma yaptı.
Başkan Rotes Türk ve Almanların burada çocuk bayramını birlikte kutlamasına, “birlikteliğin güzel bir göstergesi” nitelemesi yaparak, “Bu
kadar çok katılımla gerçekleşen bu festival Köln
kenti adına bizim gurur kaynağımızdır. Köln olarak çok kültürlü bir kent olduğumuzu bu etkinlikle bir daha gösterdik. Burada, bizi ayırmak isteyen ırkçılar, aşırı sağcılara iyi bir mesaj verdik.
Onlara birlikteliğin nasıl yaşandığı burada gösterdik. Göçmenleri ve Almanların bir şöleni barış içinde kutlayabildiklerini göstermiş olduk.
Bunun en iyi örneği bugündür. Bu, geçtiğimiz
senelerde de böyle oldu” dedi.
Türkiye’nin Köln Başkonosolosu Mustafa Kemal Basa ise Köln’ün İstanbul ile kardeşşehir olduğunu hatırlattı. Basa, “İstanbul’un kardeş şeh-
ri olan Köln’ün bizim için ayrı bir yeri vardır. Almanya’da Türklerin ilk geldiği yerlerden biri
Köln’dü. Köln Türklerin en yoğun yaşadığı kentlerden biridir. Bugün birlikte güzel bir şölen kutluyoruz. Bu etkinliği gerçekleştirebilmeyi mümkün kılan Alman dostlarımıza, resmi makamlar
ve sponsor olan şirketlere bu etkinliğe katkı yaptıkları için teşekkür ediyorum. Bundan daha güzel bir şölen hayal edemem. 23 Nisan Derneği
Başkanı Malik Karaman ve organizasyonu yapan
Rakkas’a ayrıca teşekkür ederim” dedi.
Konuşmalardan sonra standları gezen Basa ve
Roters çocukların bayramlarını kutladı. Daha
sonra sahnedeki renkli gösterileri izleyen çocuklar ve ebeveynleri, meydanın etrafında kurulan
çok sayıda standda, Ebru sanatından, yüz boyamaya kadar bir çok etkinliğe ilgi gösterdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Münih Yolculuğu-1
Benim İnadımı Hoca
da Kurtaramadı...
[email protected]
erhaba sevgili dostlarım!
Alzenau ve çevresindeki
dost ve okurlarım arayarak, son yazımdaki Veli isimli şahsı
tanıyamadıklarını, kimdir diye sual
ettiler. Ben de Allah’ın “VELİ” kulları kendilerini ifşaa etmezler. Yazımda ölçülerini belirttim gerisi size
ait. Arife tarif ne hacet diye takıldım. (Gerçekte ise arkadaşım deşifre
olmasın diye Veli takma adını kullandım.)
Geçtiğimiz Mart ayının ortalarına doğru, acilen hanımla Münih´e
gitmemiz lazim. Yeğenimin önemli
bir ameliyat için hastahaneye yatması gerek. (Bu arada Münih deyince
camiada hemen herkesin tanıdığı
Yunus Pala, Erding Cemiyet başkanı
Ali İmamoğlu, eski bölge başkanları
Ömer Kaykaç ve Mehmet Abi gibi
bir sürü dost ve arkadaşlarıma o zor
günlerimizde bizimle beraber olup
ilgi ve alakalarından dolayı kalbi teşekkürlerimi sunarım).
İşte cemiyetciliğin en güzel yönlerinden birisi de insanın her yerde
eş ve dostlarının olması. Allah’a şükür bu yönden çok zengin biriyim.
Gerçek dost zor günde yanında
olandır. Zor günü fırsat bilip vuran
ALÇAKTIR. Yakınımda olsa bana
göre bu böyledir.
Günlerden Pazartesi saat 17 suları. Hanım tüm hazırlıkları yaptığını,
istersem hemen yola çıkabileceğimizi söyledi. Normal şartlarda seyahat
veya ziyaret mevzubahis olduğu an
hane halkı içinde ivedice hazır olup
evden çıkasıya kadar hiç birine huzur vermem. Çoğu kez çocuklar,
ayakkabı ve ceketlerini apar topar
araba içinde giyerler. Etrafım bunu
çok iyi bilir. Bu sefer ne hikmetse yarın sabah kahvaltısından sonra çıkmamızı söyledim. Hanım yarı şaşkın
bir vaziyette tekraren yarın ne olur
ne olmaz yolcu yolunda gerek ortam
hazırken çıkalım akşama inşallah
Münihte oluruz diye ısrarını yeniledi. Olacak işte tembellik mi desem,
yoksa hanım teklif yaptı diye egomu
yaptım bilemiyorum. Bildiğim tek
şey mismilliğim tuttu işte o kadar.
Hanım üstelemedi peki ozaman vardır bunda da bir hayır dedi.
Ertesi sabah yani Salı sabahı. Erkenden kalktım. Çatı kattaki çalışma odasının yatay olan penceresini
M
❬
❬ 29 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
Mustafa KASALAK
havalandırmak amacıyla açmak istedim. Allah Allah açılmadı pencere.
Sanki çatıda camın üzerinde biri
oturuyor. Önce buzlandı sandım.
Var gücümle kolu yukarı doğru ittim. Zorla aralanan pencereden bir
anda çığ düşer gibi koca bir öbek kar
odanın icine doldu. Şaşkınlıkla beraber yarı aralanan pencereden en az
bir karış karla kaplanmış ovayı seyrettim. İnanılmaz haz aldım. Münih
yolculuğu aklıma gelince çatıdan
sarkan buz saçakları gibi dona kaldım. Nasıl olacak şimdi bizim yolculuk? İçimi bir hüzün kapladı. Tablo
gibi bembeyaz önümde duran manzara yerini karanlık bakış ve düşüncelere terk etti. Dün akşam yola çıkmamız için ısrar eden hanıma durumu nasıl izah ederim. Aşağıda mutfakta hem yol hem de gideceğimiz
yeğenim için börek, çörek yapan hanıma haydi gözün aydın çok ısrar ettin dün gitmemiz için ben de kabul
etmedim. Allah da beni cezalandırdı
her taraf kar, fırtına, tufan dedim.
Hani bir söz var hem suçlu hem güçlü diye. Benimkisi o misal.
Hanımdan haklı olarak anti bir
cevap beklerken o herzamanki sakinliği ile bunda da bir hayır vardır
devamla. “Dün dünde kaldı bu gün
bu vaziyette araba ile gidemeyiz gel
trenle gidelim” dedi. Kafaya koydum birkere araba ile gideceğimi yine ısrar ettim. Beni vazgeçirmek için
ne dedi ise nafile. Velhasıl arabamı
garajdan çıkarmak için evden ayrıldım. Hanım tüm paket ve bavulları
kapının önüne hazırlamış beni bekliyor. Bekle bekle bu adam acaba nerede kaldı diye merakla garajın bulunduğu rampanın başına gelmiş.
Benim 15-20 dakikadır arabayı düze
çıkarayım diye bir ileri bir geri yaptığımı görünce hemen geri dönüp
çocuklara babanız arabayı garajdan
dahi çıkaramıyor. Ta Münih´e nasıl
gideceğiz. Siz bari ikna edin diyerek
evde oğlan, kız, gelin ne varsa karşımda belirdiler. Tam bu an güç bela
düze çıkabildim. Nihayet tüm aile
halkının ikaz ve ısrarına rağmen. Saat 10 gibi sağa sola badanaj yapa yapa evden ayrıldık. Autobahn´a girdiğimde sanki sol şeritte hiç siftah yapılmamış. Herkes sağ şeritten 50 bilemediniz 60 süratle seyrediyor.
Dünya kelamını kesip 11 defa Aye-
te’l Kürsi’yi okuyup bitirdiğim an
Hanau civarına anca gelebildik. A3
Würzburg istikametine otoban değiştirdim. İşte o an önümde uzunluğu meçhul ve ne kadardan beri beklediği belli olmayan kuyruğun içinde kendimi buldum. Gayri ihtiyari
ağzımdan Ankaralı Hüseyin amcanın sıkça kullandığı Veladdalin
Amin! kelimesi dökülüverdi. 5 dakika cılız bir ümitle arabanın motorunu rolentide çalışır bir vaziyette beklettim. Mamafih benden başka araba
çalıştıran yok. Mecburen stop ettim.
Hanım manalı manalı gördün
mü? Daha yolun başında başımıza
geleni diye haklı olarak sitem etti.
Hanım haklı ona diyecek bir cevabım yok; ama esas hesab soracağım biri var o da beni çok seven bir
Hoca arkadaşım. Hemen cep telefonumla Hocayı aradım.
- Alo: Selam aleyküm Hocam.
- Aleyküm selam başkan. Buyur
dedi.
Ben:
- Hocam dün sana bir insanın
yola çıkmadan önce ne yapması gerektiğini sordum. Sen de yola çıkarken en az 7 hele 11 tane Ayete’l Kürsi’yi okursa yol su olur akar gider dedin. Ben de sana güvendim değil 7
tam 11 tane okudum. Biter, bitmez
kuyruğun içinde buldum kendimi.
Ben mi yanlış yaptım sen mi yazlış
fetva verdin. Yoksa Münih’e kadar
hiç durmadan mı okuyacaktık?
Söyle bana ben şimdi ne yapacağım?
Hoca gayet rahat cevapladı. Yapacak bir şey yok eller gibi kuzu kuzu yolun açılmasını bekleyeceksin.
Ben sana üç sart söyledim.
1) Abdestli yola çıkmalı
2) 11 Ayete’l Kürsi’yi doğru okumalı
3) Ve en önemlisi tedbir almak.
Sana kim dedi bir karış kar ve tipide
araba ile yola çık diye?
Tam da Hoca’ya yolun açılması
için okunacak duayı soracakken telefon gitti.
Not: Bu arada unutmadan sevgili M. Salih Aydin kardeşim bize yazısında aramıza hoşgeldin demiş.
Hoşbulduk, sefa bulduk sevgili kardeşim.
dosya
MÜSİAD Hessen
“İş Akademisi”
Eğitimlere Başlıyor
üstakil Sanayici ve İş Adamları
Derneği (MÜSİAD) Hessen Yönetim Kurulu, düzenlediği basın
toplantısında, Mayıs ayından itibaren iş
adamlarının ve genç girişimcilerin iktisadi,
sosyal ve kültürel alanlardaki gelişimlerini
desteklemek için çalışmalara başlayacak bir
eğitim akademisi kurulduğunu duyurdu.
Dünyada artık yeni bir ticaret anlayışının yerleştiğini belirten MÜSİAD Hessen
Eğitim Komisyonu Başkanı M. Ercüment
Balta, Türk işletmelerinin bu yeni sistemde
yer edinebilmesi için eğitime ciddi zaman
ve kaynak ayrılması gerektiğini ve MÜSİAD Akademi’nin bu doğrultuda çalışmalar
yapacağını söyledi.
MÜSİAD Hessen Başkanı Musa Aydın, 1990 yılında İstanbul’da kurulan MÜSİAD’ın yaklaşık 15 bin firmayı temsil ettiğini ifade ederek, “Derneğimizin Türkiye
ekonomisinde %15 paya sahip olan üyeleri, 1,2 milyon kişiye istihdam sağlıyor. 49
ülkede temsilciliği bulunan MÜSİAD’ın
Almanya’da da 8 şubesi var. Biz de Hessen
Eyaleti’ndeki iş adamlarını bir araya getirmek, eğitim seminerleri düzenlemek, fuar
ziyaretleri yapmak ve birlikte daha hızlı
ilerleme kaydedebilmek adına bölgemizdeki faaliyetlerimize devam ediyoruz” dedi.
MÜSİAD Hessen’i, geleceğin büyük iş
adamlarını bünyesinden çıkaracak bir kurum haline getirmek istediklerini kaydeden
Başkan Yardımcısı Cengiz Şahbaz ise, günümüzde artık markalaşma ve uzun soluklu ticaret esasının geçerli olduğunu görüyoruz. Eskisi gibi ‘Bir dönerci açayım, beş
sene sonra satarım’ mantığı işlemiyor. Üyelerimizin bu yeni sisteme ayak uydurmalarını sağlamaya çalışacağız. Hem Almanya’nın, hem de Türkiye’nin iyi yetişmiş elemanlara ihtiyacı var. Bu noktada da önemli bir rol oynamak istiyoruz” şeklinde konuştu.
M
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 30 ❭ Mayıs · Mai 2013 · Cemaziye’l Ahir 1434
bulmaca

Benzer belgeler

54. sayi PDF sayfalar.qxd

54. sayi PDF sayfalar.qxd dünya evine girmiştir. Yeni aileyi tebrik ederiz. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun.

Detaylı

PDF SAYI 95 - Hayat Online

PDF SAYI 95 - Hayat Online aileyi tebrik ederiz. Kıymetli Zeki Sezer Bey`in evladı Enes dünya evine girmiştir. Yeni aileyi tebrik ederiz. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak ...

Detaylı