buraya

Transkript

buraya
#1(1) OCAK `12
KIBRIS TEKNIK
KIBRIS`IN İNŞAAT DERGİSİ
ISSN:1986-440X
Ülkemizden İnşaat Manzaraları • Meksika’nın Yer Delen Piramidi • Türkiye Van Bölgesi Depremi • Betonarme
Yol Bariyerleri • Zemin iyileştirme yöntemleri, zemin etüdü ve uygulama alanları • The Shard • Building
Information Modelling(BIM) - Yapi Bilgi Sistemi Bilgisayar • Yeşil Bina Tasarımı • Portland çimentosuna
Katkı Olarak Kullanılan Ek çimentolu Malzemeler • Termal Kütle • Hazır Beton Ve Deprem • Sürücülerin
Yavaşlaması İçin İşlek Londra Sokakları Kaldırımlardan Arındı
Önsöz
Bizler gerek akademik gerek tecrübe alanında edindiğimiz bilgileri inşaat alanının çeşitli unvanları ile, vizyonumuz aracılığıyla,
güzel adamız Kıbrıs’ı daha güzel günlere götürmek için, deneyimlerimizi paylaşmak ve mesleğimizle ülkemizi daha iyi, daha
bayındır, daha yaşanılabilir bir konuma getirmek için bir yola
cıktık. Bu yolun ilk adimi Kıbrıs Teknik kuruluşudur.
Gerek adamızda gerekse dünyada gelişen yapı/inşaat haber ve
teknolojilerini bilimsel yöntemlerle kamuoyuna objektif olarak
paylaşmak görevlerimiz arasındadır. Bizler bilime olan güvenimiz
sayesinde akademik ve inşaat sektörü arasında bir köprü inşasına
başlamış bulunmaktayız.
Bu ilk sayımızda, uzun süren calismalarimizin sadece bazilarini
yayinlayabilme sansimiz oldu. Herhangi bir kar amacimizin ol-
Abdullah Ekinci
[email protected]
Ortaokul ve lise eğitimini Kıbrıs
Girne Amerikan Koleji`nde
tamamladıktan sonra 2003 yilinda
Inşaat Mühendisligi eğitimine Ingilterenin
Coventry University`de başladi. Lisans egitimi
suresince Kibris`da bulunan bircok Inşaat firmasında staj fırsatı buldu. Lisans egitimi ardindan
2007 yilinda Yuksek Lisans egitimini ayni
Universite`de Part Time yaparken Ingiltere`nin
Birmingham sehrinde bulunan Shires Consulting firmasinda Geoteknik bolumu altinda
zemin iyileştirme projelerinde Saha ve Dizayn
Muhendisi olarak 2009 yılına kadar çalıştı. 2009
yılından gunumuze ise Ingiltere “Highways
Agency” ve “Mouchel” firmasinin destekledigi
EPSRC projesi olan “Fiber Katki Maddelerinin
Kullanilmasi Vasitasi ile Killi Topragin Islahi”
konulu proje icin University College London`da
Doktora eğitimini sürdürmektedir.
madigi gibi herhangi bir kurulusla da baglantimiz yoktur. Bu dergi
tamamen gonullu kisiler tarafindan olusturulmustur ve uluslararasi
kimlige sahiptir. Uluslarasi Seri Numarasi Standardina yani ISSN`e
kaydimiz yapilmistir. Baslangic icin iyi bir temel olduguna inandigimiz ve yaklasik 4 aydir yayinda olan internet sitemiz araciligiyla
guncel haber/yaziya ulasmak mumkundur. Oncelikli hedefimiz,
ulkemizin acil ihtiyaci olan konulari islemek olacaktir. Bu konular
oncelikle Surdurulebilirite ve Avrupa standartlaridir.
Bizler şartların yardımcı olmadığı bu koşullarda tamamen amatör
yollarla uretilen bu urunu Kibris Turk halkina sunuyoruz. Kadromuz ise cok dinamik bir yapiya sahiptir. Insaat alanindan herkese
kapimiz aciktir. Bilgiyi saklamayi degil de paylasmayi kendine
ilke edinen herkes, aramiza katilmalidir.
2005-2009 yılları arasında Amerika’da
Nashville’de bulunan Vanderbilt
University’de İnşaat Mühendisliği bölümünü
tamamladı. Lisans dönemi boyunca Forman
International Ltd. ve Akcan Mimarlık ve
Mühendislik bürosunda staj yaparak inşaat
yönetim ve proje tasarım konularında tecrübe
kazandı. 2009-2010 yıllarında University
College London’da Construction Economics and Management (İnşaat Ekonomisi ve
Yönetimi) konusunda yüksek lisans çalışmalarını tamamladı. Yüksek Lisans tezi olarak
Building Information Modelling (Yapı Bilgi
Sistemleri)’nin proje yönetiminde etkisi
konusunda araştırma yaptı. Halen İnşaat
Mühendisliği ve Proje Yönetimi alanlarında
çalışmalarına devam etmektedir.
Sevket Can Bostanci
[email protected]
Ortaokul ve lise eğitimini
Bayraktar ve Türk Maarif
Ismail Safkan
Kolej`lerinde tamamladıktan
[email protected]
sonra 2006 yılında Lisans eğitimine UniverLise eğitimini Fen Lisesinde
sity of Wolverhampton`da başladı. 2007 yıtamamladıktan sonra 2007
lında Kingston Üniversitesi`ne transfer oldu
yılında Wolverhampton Üniver- ve tezini sürdürülebilir çimento çeşitlerinden
sitesinde Lisans eğitimine başladı. Daha sonra “Uçucu Kül`ün Betondaki Kullanımı ve
Londra`daki Kingston Üniversitesine transfer
Etkisi” üzerine yaptı. Lisans eğitimi sırasında
olarak 2011 yılında İnşaat Mühendisliği ana
yaz ayları boyunca Tel-Za Construction
bilim dalından mezun oldu. Bitirme projesi
Ltd.`de calıştı. Yüksek Lisans eğitimini de
olarak “Kıbrıs’ın Depremselliği ve Adadaki
yine Kingston Üniversitesi`nde “SürdürülebiBetonarme Binaların Türk ve Avrupa Stanlir Beton Yapılar ve İnşaat Yönetimi” üzerine
dardında Tasarımı” konusunu işledi. Lisans
yaptı ve tezinde Birleşik Krallık`ta yürürprogramı süresince yaz tatillerinde Bayındırlükte olan Code for Sustainable Homes`un
lık ve Ulaştırma Bakanlığı, Planlama İnşaat
Kuzey Kıbrıs`a uygulanabilirliğini araştırdı.
Dairesinde stajyer inşaat mühendisi olarak
2011 yılında eğitimini gördüğü Kingston
çalıştı. Bu süreçteki çoğu betonarme ve çelik
Üniversitesi`nde “Düşük Karbonlu Sürdürüyapıların projesinde emeği bulunmaktadır. Şu
lebilir Beton Dizaynı ve İnşası” konulu bursan için University College London`da Deprem lu Doktora programını kazandı ve Doktora
Mühendisliği ve Afet Yönetimi dalında Yüksek eğitimini sürdürmektedir.
Lisansını sürdürmektedir.
Nesil Garanti
Mentes Zorba
[email protected]
[email protected]
Ortaokul ve lise eğitimini
Ortaokul ve lise eğitimiLefkoşa Türk Maarif Koleji’nde
ni Kıbrıs’daki Turk Maatamamladıktan sonra, 2005
rif Koleji’nde tamamladı.
yılında Ankara Gazi Üniversitesi Mühendis-
lik – Mimarlık Fakültesi’nde, Şehir ve Bölge
Planlama Bölümü’nde lisans eğitimine başladı. 2008 yılında Erasmus Öğrenci değişim
programından faydalanarak Polonya’da Silesian University of Technology’de (Politechnika
Śląska) bir dönem eğitim aldı. Yaz stajlarını
KKTC Şehir Planlama Dairesi’nde yaparak,
KKTC’deki planlama sistemini ve gelişmeleri yakından takip etti. Bitirme tezinde
“Türk Çevre Mevzuatı’nın Planlama Açısından Değerlendirilmesi”ni konu alan Nesil
Garanti, 2009 yılında Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü’nü, bölüm üçüncüsü olarak tamamladı. 2010 yılında yüksek lisans için Cardiff
University – “MSc Sustainability Planning
and Environmental Policy” bölümüne şartsız
kabul aldı. 2011 yılında, gönüllü şehir plancısı
olarak görev aldığı, Lefkoşa için hazırlanan üç
etaplı Tramvay Projesi’ne imza attı.
Cise Unluer
[email protected]
Ortaokul ve lise egitimini
Kibris’da bulunan Yakin Dogu
Koleji’nde tamamladiktan
sonra 2006 yilinda kazandigi Fulbright bursu
ile Vandebilt University’de Insaat Muhendisligi ve Matematik bolumlerinden mezun
oldu. 2005 ve 2006 yillarinin yaz aylarinda
aralarinda Orlando’daki Lennar Homes
olmak uzere farkli insaat sirketlerinde staj
yaparak bu alanda pratik tecrube kazandi.
2006-2007 akademik yilinda Imperial College London’da Ileri Beton Yapilar ve Isletme
Yoneticiligi masteri yapti. Master programi sonrasinda Ramboll Group’un Londra
ofislerinde 1.5 sene yapi muhendisi olarak
calisti. 2009 yilinin Nisan ayinda Cambridge
Universitesi Muhendislik Fakultesi’ndeki
Geoteknik bolumunde doktora calismalarina
basladi. Arastirma konusu olan “havadan
CO2 emerek guclenen MgO-cimento iceren
gozenekli bloklar” ile 2010 yilinda dunyaca
unlu Dow Sustainability Award kazandi.
Halen surdurmekte oldugu doktora calismalarinin yaninda cesitli yayin kuruluslarinda
yesil yasam ve surdurulebilirlik ile ilgili kose
yazilari yazmaktadir
İçerik
4
5
6
8
9
12
15
18
21
25
26
27
Ülkemizden İnşaat Manzaraları
Meksika’nın Yer Delen Piramidi
Türkiye Van Bölgesi Depremi
Betonarme Yol Bariyerleri
Zemin iyileştirme yöntemleri,
zemin etüdü ve uygulama alanları
The Shard
Building Information Modelling(BIM) Yapi Bilgi Sistemi
Bilgisayar – Insaat Baglantisinda Yeni Bir Çağ
Yeşil Bina Tasarımı
Portland çimentosuna Katkı Olarak
Kullanılan Ek çimentolu Malzemelerin Beton
Mukavemetine ve Dayanıklılığına Etkisi
Termal Kütle
Hazır Beton Ve Deprem
Sürücülerin Yavaşlaması İçin İşlek
Londra Sokakları Kaldırımlardan Arındı
Dünyanın 2012 Ajandası
ülkelerden 1500`den fazla katılımcı boy gösterecektir.
Bunun dışında inşaat mühendisliğinin çeşitli alanlarını
kapsayan seminerler ve ücretsiz konferanslar da fuarda
yer alacaktır.
Fuara katılmak isteyenler resimde görülen EcoBuild
fuarının web sitesinden ücretsiz kayıt yaptırabilirler.
Kıbrıs Teknik üyelerinin de geçen yıl katıldığı ve her
sene düzenlenen Ecobuild fuarı dünyanın en büyük
sürdürülebilir tasarım, inşaat ve çevre yapılanması
ve ayrıca Britanya`nın en büyük inşaat fuarıdır. 2011
yılında 1,300 katılımcı ve 55,000 ziyaretçiye ev sahipliği
yapan fuar, 2012 yılında yine Londra`da ExCeL Sergi
ve Konferans Merkezi`nde 20-22 Mart tarihleri arasında
gerçekleşecektir.
Fuarda aralarında en büyük sürdürülebilir inşaat
malzemeleri tedarik eden şirketlerin de bulunacağı çeşitli
15. Dünya Deprem Konferansı 24-28 Eylül
2012 tarihlerinde Portekizin Lisbon şehrinde
gerçekleştirilecektir. Bildiri yayınlamak isteyenler en
geç 5 Kasım 2011 tarihine kadar bildirinin özetini ve 15
Nisan 2012′ye kadar ise bildirinin tamamını göndermek
zorundadır. Müracaatlar http://15wcee.com/ adresınden
yapılabilir. Katılım ücreti bir günlük kayıt için 300Euro.
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
3
HABERLER
Ülkemizden İnşaat
Manzaraları
Yukarıdaki fotoğrafta göründüğü gibi 5 palet tuğlayı konsol döşemenin üstüne bilinçsizce yerleştirilmiş. Umarız
tasarım aşamasında bu yükler gerçekten eklendi döşeme
yüküne.
Yine konsol döşeme üstüne yüklenmiş kolonlar. Yeni deprem yönetmeliği yükleri göz ardı ederek devamsız olan
kolonları yasaklamıştır.
Yer altı su seviyesinin yüksek olduğu Gönyeli semtinde büyük granüllü dolgu zemin üzerine yüzeysel temel
seçimi dersek akla ilk gelen herhalde sıvılaşma faktörünün
arttığıdır. Ne yazık ki kontrol mekanizmasının tam olarak
işlemediği ülkemizde, bu gibi uygulamalara rastlamak çok
kolay.
Kolon içi su olukları. Eski bir uygulama ve estetik uğruna
yapılan bu uygulamada kolonun narinliği artıyordu.
10 ayaklar kaale alınmadan yapılan kazı ve ıslak gecen bir
kışın sonucunda meydana gelen çökmeler. Ara duvarın bulunduğu zemin tamamen kaymış durumda ve su
seviyesinin yüksek olusu inşaatı tamamen durdurdu. Tabi
Belediye de komşunun garajı kaymaya başlayınca mecbur
kazılan toprağı biraz da olsa geri getirip en azından komuyu kurtardı fakat ayni şeyi yol için söylemek mümkün
değil.
4
KIBRIS TEKNIK
HABERLER
Meksika’nın Yer Delen
Piramidi
Meksika için yer altında
300 metre derinliğe ulaşacak 65 katli bina tasarlandı.
Ters piramit şeklindeki yapı
Mexico City’nin merkezinde yer alacak.
Şehir planlamasında 8
kat sınırı olan yasalardan
etkilenmeyeceği söyleniyor.
Yapının en üstü ise 240m
x 240m şeffaf malzemeden
inşa edilip yapının ışık
kaynağı olacak.
Kat Adedi
10
10
10
35
Kullanım Amacı
Konut
Müze
Alışveriş
Ofis
Kaynak: Daily Mail UK
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
5
ARTICLES
Türkiye Van Bölgesi
Depremi
Abdullah Ekinci – Ismail Safkan
[email protected]
Türkiye Van iline 16 km mesafede gerçekleşen deprem
maddi ve manevi birçok kayba neden olurken şu ana
kadar 644 kişi hayatini kaybettiği ve çok sayıda vatandaşın kayıp olduğu bildirildi. Kurtarma çalışmaları halen
sürerken birçok bölge ülkesi Iran, Azerbaycan ve Erme-
Şekil 1. Farklı Ölçeklerin farklı doyum limitleri
nistan dâhil olmak üzere bölgeye yardım ekipmanları ve
kurtarma ekipleri göndermiş bulunmaktadır.
Deprem sonrasında ortaya çıkan en ilginç konulardan biri
ise medyada deprem ölçeğinin değişik kurumlar tarafından farklı büyüklükte bildirilmesi oldu. Bu konuda oluşan
karışıklığın sebebinin Richter ölçeği ile Moment magniBüyüklük
7.2 (Moment)
Gün - Zaman
Pazar, Ekim 23, 2011 01:41:21 PM
Konum
38.628°N, 43.486°E
Derinlik
20 km (12.4 miles)
Bölge
Bati Türkiye
16 km (9 miles) NNE of Van, Turkey
118 km (73 miles) N of Hakkari, Turkey
127 km (78 miles) SSE of Ağrı (Karakose),
Turkey
929 km (577 miles) E of ANKARA, Turkey
Nph=0, Dmin=0 km, Rmss=0 sec, Gp= 0,
M-type=Merkezi Moment (Mw), Version=1
Mesafe
Parametreler
6
tüd ölçeği değerlerinin birbiriyle karıştırılması sebebi ile
yaşanmış olacağına inanmaktayız.
Bu kapsamda Richter ve Moment ölçekleri hakkında
kısa bilgiler verip iki ölçekte Van depreminin değerlerine
bakacağız.
Richter ölçeği ya da yerel magnitüd ölçeği, sismoloji´de
kullanılan, dünya genelinde meydana gelen depremlerin
aletsel büyüklüklerini ve sarsıntı oranını (magnitüd,
İngilizce: magnitude) belirleyen ve sınıflara ayıran
uluslararası ölçüm birimi. Moment magnitüd ölçeği (İngilizce: Moment magnitude scale), depremler esnasında
ortaya çıkan enerjiyi ölçmeye yarayan bir sistem. Bu
ölçek 1979 yılında Thomas C. Hanks ve Hiroo Kanamori tarafından yaratılmıştır Günümüzde, özellikle büyük
ölçekli depremlerde moment magnitüd ölçeği, Richter'in
yerini almıştır. (Viki)
Moment magnitüd ölçeğinin önemli bir avantajı, üst limitte satürasyona (doyuma) uğramasıdır. Bu durum, belirli
bir değeri geçen büyük ölçekli depremlerin, aşağı yukarı
aynı magnitüde sahip olamayacağı anlamına gelir. Bu nedenle moment magnitüd ölçeği, özellikle büyük depremleri ölçmekte kullanılan en yaygın sistemdir. USGS (United
States Geological Survey), bu sistemi 3,5 değerinden
düşük depremleri ölçmekte kullanmaz (Viki). Surface
magnitud (yuzeysel magnitüd) Ms, Richter magnitüd ML
ve Moment Magnitude ise Mw ile isimlendirilir. Aşağıdaki resim bize doyum limitleri ve ölçekler hakkında bir
fikir verebilir.
Yazının devamında dünya genelinde gerçeklesen depremler konusunda en kapsamlı veritabanına sahip olan ve
dünya genelinde akademisyenler tarafından en güvenilir
veritabanı kabul edilen Birleşik Devletler Jeoloji Araştırma Örgütü (USGS) tarafından Van depremi hakkında
yayınladıkları detayları Moment magnitude ölçeğinde
değerlendirilmesini görebilirsiniz.
Ayni örgüt tarafından depremden iki saat sonra yayınla-
Sekil 2. Van depremi Konumu
KIBRIS TEKNIK
nan raporda birçok faktörün değerlendirilerek( deprem
bölgesindeki popülasyon yoğunluğu, bina özellikleri, şehir
planlaması vs.) aşağıdaki semalarda görüldüğü gibi 32%
olasılıkla can kaybının 1000-10000 arası değişebileceği
mal kaybının ise 34% olasılıkla 10 – 100 milyar dolar
arasında değişebileceği tahminlerinde bulunulmuştur.
Bu değerlendirmeye göre kırmızı renkle ölçümlendirilen
Van depreminin etkisinin bölgede geniş Alana yayılacağı,
can ve mal kaybının ise yüksek miktarda olacağı tahmin
edilmiştir. Kırmızı seviyede değerlendirilmiş depremlerde
bölgenin ulusal ve uluslararası yardıma ihtiyacı olabileceği belirtilmiştir.
Arabistan ve Avrupa plakasının birleştiği Doğu Anadolu
bölgesindeki sismik hareketlerde ters fay özellikleri bulunur. 7,2’lik Moment Magnitüd değeri ilk bağlamda fazla
büyük bir değer olarak gözükmeyebilir fakat derinlik,
kopan fayın yüzey alanı ve bölgenin jeolojisi de hesaba
katılınca yüksek zemin ivmesi değerlerine ulaşılabilinir.
USGS in raporuna göre yatay düzlemde ölçülen yaklaşık
zemin ivmesi 0,6g olarak belirlendi. Depremin merkez
üssü Erciş Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasında 1.
Derecede ve Van ise 2. Derecede. Yani 1. Derecede olan
Richter
ölçeğine göre
büyüklük
6.2
Moment
ölçeğine
göre şiddet
7.2
Sekil 3. USGS raporuna göre Van depreminde öngörülen can ve mal kaybı
Enerji
Hissetme ve Etkiler
• korku ve paniğe neden olma
olasılığı vaqardır.
• hareket vaziyetindeki araba içinde hissedilebilir.
• 160 km içindeki binalarda
hasarlar oluşturabilir ve çökmeler
meydana gelebilir.
• yaralanmalar ve ölümler olabilir.
sahil kenarlarında tsunami olabilir.
ton TNT güç
eşitliği
(1–22) 106
(büyük
çaplı Atom
bombası)
Joule enerji
eşitliği
(4..90)
1015
Oluşma
sıklığı
yılda 120 kez
Sekil 4. Richter- ve Moment-Deprem büyüklük-şiddet ölçeğinde Van depremi.
yapılar 50 yılda aşılma olasılığı %10 olan 0,4g zemin
ivmesiyle 2. Derecede olanlar ise 0,3g maksimum zemin
ivmesiyle tasarımı yapılıyor.
Tabii ki bu bütün binalar yıkılacak demek değil. Tasarımda kullanılan değer her ne kadar ölçülen değerden
küçük de olsa, Türkiye Deprem Yönetmeliğine göre “1.
ve 2. Derecedeki binalar Süneklik Seviyesi Yüksek olarak
tasarlanmak zorundadır” maddesi yeni yapılan bütün binaların sağlam tasarımını gerektirir. Bu özellik yeni binaların
çoğunu kurtarmıştır. Fakat eski yönetmeliklere göre tasarlanan binalarda (yapısal tasarımdaki uyumsuz elemanlar
eski deprem yönetmeliğinde sorun teşkil etmiyordu) ve
yapıların inşası sürecindeki kontrol mekanizmasının işlememesi nedeniyle çoğu yapı zarar gördü ve birçok yapı
yıkıldı. Köylerde ise tamamen ilkel yöntemlerle yapılan
yığma ve kerpiç yapıların çoğu yıkıldı.
Ülkemizde de Türkiye Deprem Yönetmeliği kullanılıyor ve yürürlükteki Deprem Bölgeleri Haritasına göre
Kıbrıs’ın çoğu 2. Derece olarak nitelendiriliyor. Farklı
bir şekilde söylemek gerekirse, ayni tehlike adamız için
de geçerli. Bu bağlamda riski azaltmak için ülkemizdeki
kontrol mekanizmasını bir an önce harekete geçirip yanlış
uygulamaları engellemek ve depreme karsı eski binaları
güçlendirmek gerekiyor.
Sekil 5. Van ili deprem haritasi
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
7
Betonarme Yol Bariyerleri
İsmail Safkan.
[email protected]
Ülkemizin acı bir gerçeğidir ki trafik kazalarından meydana gelen ölümler günden güne artmaktadır. Sadece 2010
yılında trafik kazalarından kaynaklanan ölü sayısı 41. Hız
kameralarının ise kesin bir çözüm olacağı tezi de daha ilk
günlerden çürütülmüşe benziyor. Kazaların büyük bir çoğunluğu ise karsı seride geçip yüz yüze çarpışmakla sonuçlanıyor ve bu en fazla can ve mal kaybının olması demek.
Son 50 yıldır dünya genelinde sürekli gelişen yol mühendisliği can güvenliğini temel alıp çeşitli çözümlerle
çarpması sonucu bariyerin herhangi bir hasar almaması
gerekiyor. Yani farklı standartlar altında tasarlanan bariyerlerin aslında ayni özellikleri taşıdığı bir gerçektir. Fakat farklı
ülkelerin farklı standartları kullanması rekabeti sağlıyor. Bu
rekabet “en iyi” standardı bulma yolunda sürdürülebilirlik
ilkesini esas alır. Sürdürülebilirlik çatısı altında ekonomi,
ekoloji ve insan sağlığı kriterleri ön plandadır. Farklı bir dilde
söylemek gerekirse, ucuz bir bariyerin çevreyle dost materyal
ve tasarımla performansından ödün vermeden üretilip kul-
Şekil 1. Örnek bariyer ünitesi
Şekil 2. 13 tonluk otobüs ile yapılan test
yollarda güvenliği ve konforu artırmayı bir hedef bilmiştir.
Hiç şüphesiz Amerika`da “Jersey Barrier” Avrupa`da ise
“Road Restraint Systems” olarak bilinen şeritleri ayıran
prefabrik betonarme yol bariyerleri son 50 yılın mucizelerinden biri. Her ne kadar mevcut çelik bariyerler güvenli
gözükse de, kazalar aksini söylüyor.
Avrupa Birliğindeki ülkelerde EN1317 standardı altında
otoyollarda kullanılması mecburi olan bu betonarme bariyerler, neredeyse hiç bakim gerektirmeden ağır vasıtaların
bile karşı şeride geçişlerini engelleyebiliyor. Özellikle prekast inşa şekliyle hızın ve ekonominin sınırlarını zorluyor.
Belirli aralıklarla üretilen prekast betonarme bariyerlerin
ön gerilimli kablolarla birbirine kenetlenmesi sonucu
çarpışma sırasında oluşacak yük diğer ünitelere de dağıtılıyor. Bu sayede deplasman minimum seviyede tutuluyor.
Temel derinliğini de doğrudan etkileyen on germe kuvveti
dayanıklılığın esas kaynağıdır. Bunların dışında yüksek
dayanımlı materyaller de göz önünde bulundurulması
gerekir. Örneğin kullanılacak betonun minimum basınç
dayanımı 28MPa (C28) olmalıdır.
Farklı ülkelerin farklı standartlar altında uygulanan betonarme bariyerlerin hepsi tasarlandığı gibi servis vermektedir.
Tasarlama surecinde on planda tutulan esas kriterler ise “çarpışma açısı” “çarpışma hızı” ve “araç kütlesi”dir. Örneğin 13
tonluk bir otobüsün 75 kilometrelik hız ve 25 derecelik acıyla
lanılmasında büyük rol oynayan iyileştirmeler her gün için
artmaktadır. Bu yüzdendir ki ülkeler belirli aralıklarla tasarım
standartlarını yenilemektedirler.
Ülkemizde güvenli yaşam koşulları yaratmak uğruna
yapılması gereken o kadar çok şey var ki, herhalde betonarme yol bariyerleri sadece onda birini kapsıyor bu iyileştirmelerin. Ama ne olursa olsun hiçbir maddi engel can
sağlığını riske atmamalı. İşte bu yüzden hangi standardın
kullanıldığı önemli değil, ülkemizde can sağlığını esas
alan hangi atılımların yapıldığıdır önemli.
Kullanilacak Materyallerin Ozellikleri (Kaynak: Brit Pave)
Donatı Karakteristik Akma Dayanımı (fyk)
500 MPa
Betonun minimum basınç dayanımı
28 MPa (C28)
Minimum Agrega çapı
20 mm
Maksimum su/çimento oranı
0.55
Minimum polipropilen fiber
0.9 kg / m3
8
Kaynak:
• Brit Pave (2010). Concrete Barriers. [online] <http://
concretebarrier.org.uk/>
• European Committee for Standardization (2010). EN
1317-2010 Road Restraint Systems. Brussels.
Şekil 3. Kesit Detay Çizimi (Brit Pave, 2010)
KIBRIS TEKNIK
Zemin iyileştirme
yöntemleri, zemin etüdü
ve uygulama alanları
Abdullah Ekinci.
[email protected]
Mühendislik yapılarının temel sistemlerinin tasarımında,
zeminde oturma ve taşıma kapasitesi ile deprem durumunda sıvılaşma problemi olmaması durumunda genellikle
yüzeysel temeller kullanılarak çözümler yapılmaktadır.
Temel zeminlerinin problemli olması durumunda ise en
basit çözüm derin temel sistemi (kazıklı temeller) seçilerek yapıların çözülmesidir. Son yıllarda gelişen makine
teknolojisi ve mühendislik uygulamalarının (araştırma ve
projelerin) artması problemli zeminlerde yeni çözümlerin
bulunmasına neden olmuştur. Bu çözümler zemin iyileştirmesi yapılarak problemli zeminlerin ortadan kaldırılması olmuştur. 1970'li yıllardan beri üretilen birçok yeni
yöntemle problemli zeminler iyileştirilerek, zemindeki
oturma
problemi ortadan kaldırılmakta, taşıma kapasitesi güvenlik sayısı artırılmakta ve depremlere dayanıklılık artmaktadır.
Zemin iyileştirme en eski inşaat mühendisliği dallarından
biri olmasına rağmen, en hızlı gelişen sektörlerden biridir.
Groteskin mühendisliğinin de ana dallarından biri olması
nedeniyle gerek ulusal, gerekse uluslararası konferans
ve sempozyumlarda en fazla ilgi gören ve araştırmacıları
cezbeden bilim durumundadır. Bu kapsamda (Van Impe
1989; Holtz et al. 1991; Bergado et al. 1996; Mitchell and
Jardine 2002; Bo et al. 2003; Smoltczyk 2003; Moseley
and Kirsch 2004; Indraratna and Chu 2005; Woodward
2005; Kitazume 2005) kitaplar yayınlanmıştır . Buna ek
olarak bu alanda birçok makale ve teknik yayınlar bulunmaktadır.
Etkili bir zemin iyileştirme projesinin gerçekleştirilebilmesi için Mühendislik sanatını kullanarak tasarlanan
yöntemin akılcı bir yolla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu sadece zemin iyileştirme projeleri değil inşaat
mühendisliğinin her dalında izlenmesi gereken yoldur.
Zemin iyileştirme alanında tasarlanan konseptin sağlıklı
bir şekilde uygulanabilmesi için mühendisin zeminin temel davranış ilkeleri, çeşitli zemin iyileştirme yöntemleri,
zemin ile yapı arasındaki etkileşim, donanım ve maliyetle
ilgili kapsamlı bilgi dağarcığına sahip olması gerekmektedir. Bunun yanısıra mühendislik alanındaki tecrübeler
gözardı edilmeyecek avantajlar sağlamaktadır.
Tüm bunların bir araya gelmesi ile de ana tasarı ortaya
çıkartılır. Sonuç olarak bir veya birden fazla yöntem ele
alınarak problemli zeminin iyileştirilmesi sağlanır.
Zemin iyileştirme için yapılan projelerde bir diğer önemli
parametre zemin etüdüdür. Milyonlarca metreküplük top-
rağın iyileştirilmesi birkaç kg’lık örselenmiş toprağın test
sonuçlarına dayanarak iyileştirilmesi katastrofik sonuçlar
ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle geniş
kapsamlı laboratuvar testlerine ek olarak alan testleri bir
arada değerlendirilip bu bilgiler ışığında akılcı ve işlevsel
bir tasarı ortaya çıkartılmalıdır.
Bu kriterlerde bir tasarının ortaya çıkartılabilmesi için
bu makalede çeşitli zemin iyileştirme yöntemleri inceledikten sonra uygulanabilecek yöntem veya yöntemleri
seçmemize yardımcı olacak laboratuvar ve/ya alan testleri
inceleyeceğiz.
Zemin iyileştirme yöntemleri
Zemin iyileştirmesi sadece konsept ve parametrelerin
geliştirilmesi dışında ekipmanların kullanılarak hayata
geçirildiği bir işlemdir. Zemin iyileştirme alanındaki
gelişmelerdeki katkıların en büyük pay bu ekipmanları
geliştiren ve devamlı yenilikler getiren üretici firmalarındır.
Şekil 1 Bircok zemin iyilestirme yonteminin kullanildigi Dubai Palm Adasi
Zemin iyileştirme yöntemleri zaman içerisinde birçok
araştırmacı tarafından değişik biçimlerde sınıflandırılmıştır. Bunlar içerisinde geoteknik camiası tarafından en fazla
ilgi gösterileni ve itibar edileni Mitchel (1981) raporu
oldu. Mitchel (1981) bu raporunda zemin iyileştirme
yöntemlerini 6 ana başlığa ayırmıştı:
• Kohezyonsuz zeminin yerinde derin kompaksiyonu
• On ve fazla yüklem
• Enjeksiyon ve Harç (Derz) dolgu
• Katkı maddeleri
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
9
• Termal iyileştirme
• Geotekstil ve Geosentetik ile güçlendirme
Terashi ve Jaran (2000) kendi çalışmalarına benzer sınıflandırmayı adapte edip yeni bir kategori olan “ Değiştirme” yöntemini eklemişlerdir. Bu sınıflandırmayı yaparken
farklı bir maddenin toprağın mevcut yapısı ile değiştirilip
değiştirilmediğine bakarak yapmışlardır.
En yakın geçmişte ise TC17 (Workshop at the 2007 ECSMGE, Precidings of the 17th International Conferance on
Soil Mechanics and Geotechnical Engineering) çalıştığında tüm bu sınıflandırmalar değerlendirilip geoteknik
camiasının hemfikir olduğu bir sınıflandırma yapmışlardır.
Bu sınıflandırma aşağıdaki şekilde olmuştur:
A. Kohezyonsuz zeminin katkı maddeleri kullanılmadan
iyileştirilmesi
B. Kohesif toprağın katkı maddeleri kullanılmadan iyileştirilmesi
C. Katkı maddeleri ile zemin iyileştirme
D. Harç türü katkı malzemesi ile zemin iyileştirme
E. Zemin Takviyesi
Çalıştaydan ortaya çıkan sınıflandırma zemin davranışındaki değişimlere (Or. Kohezyonlu ve Kohezyonsuz toprağın değişik durumlardaki tepkilerine bakılarak) ve katkı
maddesi kullanılıp kullanılmadığına bakılarak yapılmıştır.
Katkı maddesi kullanılmadan yapılan iyileştirmelerde
zeminin davranışındaki değişimleri yoğun bir şekilde gözlemleyerek ve kalite kontrolü ile denetimleyerek uygulamıştır. Örneğin bu kategoride bulunan dinamik kompaksiyon yöntemi, geniş saha kalibrasyonlarının yapılması ile
güvenilir dizaynlar elde edilmesi sağlanır. Diğer yandan
katkı maddeleri ile yapılan iyileştirmede başarılı bir tasarı
için doğru katkı maddesi, donanım boyut seçimi gibi ön
hazırlıkların gereksinimine dikkat çekilmiştir.
TC17’de yapılan sınıflandırma başlıkları altına yerleştirilebilecek yöntemler detayli olarak olarak incelenmiştir.
Bu incelemelerin detaylarina kibristeknik.com internet
adresinden ulasabilirsiniz. Bu incelenmenin yapılmasındaki amaç daha önce de belirttiğimiz gibi sağlıklı bir
yöntem uygulayabilmek için mevcut yöntemler hakkında
bilgimizi geliştirmektir.
Şekil 2. «Trial Pit» ve örselenmemiş zemin örneği.
10
Zemin Etüdü:
Bir önceki bölümde de görüldüğü üzere günümüzde birçok zemin iyileştirme yöntemi mevcuttur. Belli başlı zeminlerde birçoğu ayrı ayrı kullanılabildiği kadar iki veya
üç ayrı yöntem birleştirilerek de kullanılması mümkündür.
Kıbrıs adasının jeolojik haritası 1862 yıllarında başlatılan
çalışmalarla yaratılmaya başlanmış ve 1950 yılında Kıbrıs
Jeoloji dairesinin kurulması ile çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Günümüzde bu haritalar ve bölgelerin jeolojik
yapıları ile ilgili bilgiler KKTC jeoloji dairesinde mevcuttur. Daha önceden de belirttiğimiz gibi zemin iyileştirme
uygulamalarının tasarımı, hangi yöntemin kullanılacağı
ile ilgili kararlar jeolojik dokümanlar ve zemin etüdünden
elde edilen veriler ışığında yapılmalıdır. Yakın geçmişte
zemin etüdü uygulamalarının adamızda başlamış olmasına
rağmen gerek proje sahipleri gerekse proje mühendisleri tarafından yeterli önemi görüp projeler kapsamında
olmazsa olmaz hale gelmemiştir. İnşaat sahibi genelde
kaba inşaatı en ekonomik şekilde bitirmek istemektedir
ancak daha sonradan ortaya çıkabilecek tamir işlemlerinin
bunun üzerine ek olarak bir ekonomik getirisi olduğunu
düşünmemektedir. Zemin etüdünün mühendislik yapılarının inşaatı için gerekli en önemli unsurlardan biri olduğu
halkın bilincine getirilip yapılmadığı durumlarda ne tür
katastrofik sonuçlara yol açacağı anlatılmalıdır. Bu işlemlerin doğal afetlerden korunmadan yapının yaşam süresine
kadar birçok etkisinin bulunduğu halka anlatılmalıdır.
Zemin etüdü saha deneyleri ve laboratuvar deneyleri olmak üzere iki ana guruba ayrılabilir. Bu iki ana
gurubun yanında görsel inceleme yöntemi de kapsamlı
bir zemin etüt raporu hazırlığında gereklidir. Şu aşamada
ana unsurları guruplara ayırmak yerine zemin iyileştirme
projeleri esnasında zemin etüdünün hangi aşamalardan
geçilerek ve ne tür adımlar izlenerek yapılması gerektiğini anlatacağız.
İlk olarak inşaatın yapılacağı alanda ve etrafında görsel
inceleme yapılmalıdır. Bu inceleme esnasında mühendis
aşağıdaki soruları cevaplamaya çalışmalıdır;
• Etraftaki binalarda çatlaklar oluşmuş mu? Bu çatlakların
bina üzerindeki bölgeleri nelerdir?
• Etrafta asfalt yollar mevcutsa bu yollarda herhangi bir
deformasyon görülüyor mu?
• Kaldırım veya geçitler mevcutsa bu yapılarda herhangi
bir bozulma var mı?
• Etraftaki vejetasyonun durumu ne?
Bu ve bunun gibi direkt incelemeler bazen rapor veya yayınlardan elde edilen bilgilerden çok daha fazla yardımcı
olmaktadır. Bu incelemeler daha sonradan hazırlanacak
kapsamlı rapor için kayda alınmalı ve yapılacak deneylerle birlikte değerlendirilmelidir.
İyileştirme yönteminin uygulanacağı arazide kaç deney
yapılacağı, hangi derinliklerde yapılacağı ve ne tür deneyler yapılacağı önemlidir. Bunun yanında gerekli deneylerin yapılması sırasında proje mühendisinin mevcut olması
önemlidir. Mühendisin mevcut olamadığı durumlarda ise
işlemi gerçekleştirecek teknisyene alana ne tür bir yapı yapılacağı belirtilmeli ve açılan sondaj kuyusu ile ilgili tüm
detaylar özenle not edilmesi gerekliliği telkin edilmelidir.
Tek ailelik ev projelerinde inşaatın yapılacağı alanda evin
büyüklüğüne göre 1 veya 2 sondaj kuyusu açılması tavsiye edilir. Açılacak kuyu en az 6 m. derinliğe kadar inip her
1.5 m.’ den örnekler alınmalıdır. Eğer zeminde değişiklik-
KIBRIS TEKNIK
ler varsa 1.5 m. aralığı azaltılarak daha fazl örnek alınmalıdır. Site şeklinde birçok evden oluşan projelerde ise test
kuyusu inşaatın yapılacağı lokasyona yakın açılmalıdır ki
değişen zemin koşulları belirlenebilsin.
Daha büyük ticari projelerde ( köprü, residend, baraj,
elektrik santralleri vs.) sondaj kuyuları birbirinden 12, 15
m. aralıklarla açılıp her yarım metrede zemin örnekleri
alınması kaydı ile yapılmalıdır. Örneğin yol projelerinde
her km.’ de açılacak sondaj kuyuları veya köprü projelerinde projenin büyüklüğüne bağlı olarak her köprü ayağında açılacak kuyu başlangıç için yeterli bilgi alınmasını
sağlayacaktır.
Daha büyük projelerde veya problemli zemin türlerinde
örselenmemiş örnek alınabilmesi için “trial-pit” dediğimiz
önce ekskavatör daha sonra da elle dikkatlice kazılarak örnekler alınması ile yapılan işlemdir. Şekil 1’de trial pitten
örselenmemiş örnek alım işlemi görülmektedir.
Bu yöntemle sondaj aleti ile elde edilemeyen örselenmemiş zemin örneği alınabilmektedir. “Shelby tube” yöntemi
ise bu iki deneyin arasındaki bir yöntem olup zeminin en
az miktarda örselenmesi sağlanmak istenmektedir. “Trial
Pit” yöntemi zemin hakkında en gerçekçi bulguları elde
etmemize yardımcı olur. Bu yöntem ile elde edilen örnekler
üzerinde yapılan zemin yoğunluk deneyleri zeminin
gerçek durumunu öğrenmemizi sağlar. Alınan örneklerle
“Attelberg Limit” deneyleri altında sıvılaşma limiti ve
plastikleşme limiti gibi basit laboratuvar deneyleri yapılarak
zeminin genişleme eğilimi öğrenilebilir. Bunun yanında
laboratuvarda yapılacak özgül ağırlık deneyi, mekanik dane
çapı analizi, kompaksiyon deneyi, konsolidasyon deneyi ve
3-Eksenli Gerilme deneyleri aracılığı ile zeminin en doğru
şekilde tanımlanması sağlanır. Filtre kâğıdı, Thermocouple,
psychometer veya tensiometer zeminin “suction” emme
gücünün ölçülmesini sağlayan deneylerdir. Standart penetrometer (SPT) ve Cone penetration (CPT) deneyleri ise
zeminin genişleme “expansion” özelliği hakkında on bilgi
verir. SPT ve CPT iki deney yöntemleri geoteknik mühendisleri tarafından hızlı, ucuz ve tahmini bilgiler sağlayabildikleri için en çok tercih edilen deneylerdirler.
Bunun yanında Pressuremeter deney zeminin elastik
modüllüsünü öğrenmek için gerekli gerilim-birim uzama
ilişkisinin ölçülebilmesi için yapılır. (BS5930)
Bir diğer deney ise “vane shear” adi verilen deneydir. Bu
deney ile doymuş kil zeminin drensiz kesme mukavemetinin saha yöntemi ile ölçülmesi vasıtası ile yapılır. Bu
deney laboratuvar deneyleri ile elde edilecek mukavemet
ölçümüne göre daha ucuza mal olmakta, daha kısa surede
ve kolay uygulanabilir olduğundan tercih edilmektedir
Kaynak:
• Van Impe, W. F. 1989. Soil improvement techniques and
their evolution: Taylor & Francis.
• Holtz, R.D., Jamiolkowski, L.R., & Pedroni, R. 1991.
Prefabricated Vertical Drains: Design & Performance. CIRIA Ground Engineering Report, Butterworth-Heinemann
Ltd., London.
• Bergado, D.T., Anderson, L.R., Miura, N., & Balasubramaniam, A.S. 1996. Soft Ground Improvement in
Lowland and Other Environments. ASCE Press, ASCE,
New York, USA.
• Mitchell, J.M., & Jardine, F.M. 2002. A Guide to Ground Treatment. CIRIA.
Şekil 3. CPT deney şeması (http://www.geotechdata.info/geotest/cone-penetration-test)
Şekil 4. Pressuremeter deney şeması.( http://www.geotechdata.info/geotest/pressuremeter-test)
• Smoltzyk, U. 2003. Ground dewatering. Geotechnical
Engineering Handbook – Volume 2: Procedures, ErnstandSohn Verlag, Germany, 365-398.
• Bergado, D.T. & Lorenzo, G.A. 2005. A full-scale study
on cement deep mixing in soft Bangkok clay, Chapter 11,
Ground Improvement - Case Histories, B. Indraratna & J.
Chu (Eds.), Elsevier, 305-326.
• Woodward, J. 2005. An introduction to geotechnical
processes: Taylor & Francis.
• Kitazume M., 2005, The Sand Compaction Method,
Balkema Publishers, Taylor & Francis Group, London.
• Terashi, M., & Juran, I. 2000. Ground ImprovementState of the Art, Proceedings of GeoEng2000. Melbourne,
Australia. 1: 461-519.
• Yan, S.W. & Chu, J. 2005. Soil improvement for a storage
yard using the combined vacuum and fill preloading method. Canadian Geotechnical Journal. 42(4): 1094-1104.
• Chu, J., Yan, S.W. & Indraratna, B. 2008. Vacuum
preloading techniques - recent developments and applications. GeoCongress, New Orleans, Geosustainability and
Geohazard Mitigation GPS 178, Reddy, KR, Khire, MV,
Alshawabkeh, AN (eds): 586-595.
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
11
The Shard
Şevket Can Bostancı.
[email protected]
12
İngiltere’nin başkenti Londra’da inşası devam eden ve
2012`de tamamlanması beklenen Shard, Shard of Glass,
310 metre yüksekliğinde olan tamamlandığı zaman Avrupa
Birligi’nin en yüksek, Dünya’nın ise 45’inci yüksek binası
olacak. Ayrıca 18 yıldır İngiltere`nin en yüksek binası
olan Canary Wharf Towers`ın tahtını elinden alacak. 1976
yılında inşa edilen Southwark Towers’ın yerine inşa edilen
72 kattan oluşacak binada buna ek olarak çatıda 15 radyatör
katı bulunmaktadır. Bina günümüz gereksinimlerini dizaynıyla kusursuzca yerine getirmiş durumda. Gelişmiş ülkelerin en büyük sorunlarından biri olan kısıtlı inşaat alanlarına
bağlı olarak önemi artan Bina Ayakizi (Building Footprint)
bu yapıda mükemmel bir şekilde uygulanmıştır. Kısaca
Bina Ayakizi kısıtlı olan alanın en iyi şekilde değerlendirilmesi ve binanın multifonksiyonelliğini artırma amacını
güder. Bu göz önüne alındığında Shard, alt katlarındaki ev,
ofis ve yaşam alanları ve üst kısımlardaki otel mükemmel
bir yapılanmanın olduğunun göstergesidir.
Mimarisi Paris`teki Pomdou Merkezi`ni de dizayn eden
Renzo Piano ve Britanya`lı Richard Rogers tarafından
yapıldı. Dizayn aşamasında Dünya Ticaret Merkezi`nin
2001 yılında çökmesi göz önüne alınmış ve bu gibi zor
koşullarda stabilitesini koruyacak şekilde tasarlanmıştır.
Shard, düzensiz bir üçgen seklinde dizayn edilmiş ve
tümüyle cam ile kaplanmış olacak. Bu cam kaplama ise
binanın görünümünün hava ve mevsimlere göre değişik
olacağını bu yüzden üzerinde güneş ışığını ve gökyüzünü
yasıtma amacıyla tasarlanmıştır. Üstelik dizaynın etkinliğinden yararlanmak icin 72. katta Londra`yi 310 metreden izlemek icin bir gözlem salonu yer alacak. Binanın
kat profili ve taban alanları aşağıdaki tabloda belirtildiği
gibi olacaktır ve ayrıca Shard Avrupa`nın ilk 5 yıldızlı
Shangri-La otelini bünyesinde barındıracaktir
Tüm Dünya`da olduğu gibi Shard`da ekonomik darboğazdan etkilenmiş fakat Qatari Diar Real Estate Sirketi`nin
finansmanıyla inşasına devam edilmiştir.
Önemle tasarlanan bina olabildiğince ekonomik koşulları
sağlamış ve buna ek olarak dizaynı değiştirmeyecek kiralama amaçlı yeni katlar eklenmiştir. Bu Hibrit konstrüksiyon binanın yapımı beton zemini ile başlamış ve 40. kata
kadar çelik konstrüksiyon ile devam edilmiştir. Bunun
üstüne 40.-72. katlar arası beton inşasından sonra üstü
yine çelik dizaynı yer almıştır. Daha fazla havalandırma
sağlamak amacı ile çelik ve beton kombinasyonu düşünülmüş ve bina görünümünü estetik hale getirmek icin boru
döşemeleri çelik kirişler yardımıyla saklanmıştır.
Alt katlardaki konutların bina geneline oranla daha az boru
döşemesi yer almasından dolayı ard (sonradan) gerilimli beton seçeneği düşünüldü. Buna ek olarak, konut katlarındaki
döşemelerde betonarme kullanımı kat yüksekliğini azaltmaya
olanak sağlamış ve ayrıca sağladığı ilave ağırlıkla binanın
dinamiğine yardımcı olup titreşimi önleme amaçlı tampon
KIBRIS TEKNIK
Şekil 1. Shard, günün farklı zaman nasıl görüneceğini gösteren resimler (http://en.wikipedia.org/wiki/File:Shard_London_Bridge_night_and_day.jpg)
ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Bina temeli ve zemin katları
kazı işlerini azaltma amacıyla betonarme olarak düşünülmüş
böylece betondaki donatının yeraltındaki sulfatla kimyasal
reaksiyon gerçekleştirip dayanıklılığını etkilemesi önlenmesi
amaçlandı. Ticari amaçlı kısımlarda çelik konstrüksiyon göze
çarpıyor. Bu kısımlarda artan havalandırma ihtiyacını, kirişlerin aralarına havalandırma işlemcileri konarak karşılanması
planlanmıştır. Tüm binanın çelik konstrüksiyon olarak yapılması planlanmış fakat çeliğin yeterli ağırlığı sağlayamayacağı ve binanın dinamik yapısının yeteri kadar iyi olamayacağı
hesaba katıldıktan sonra 20cm`lik plaka ile hem kat sayısı
artırılmış hemde bina titresimi ve ses yalıtımı performansında
artış sağlanmıştır.
Binanın merkezi beton çekirdeği yanal stabilitenin sağlayan temeldir. Binayı kaplayan bu çekirdek şapka makasla
çevre sütunlara bağlıdır. Binanın ortasından yükselen
bu beton çekirdek, rüzgar yüküne karşı çevre sütunlarla
bağlanarak binanın sertliğini sağlamaktadır.
Dizayn edilirken Avrupa`daki en yüksek bina olması
Katlar
75–87
68–72
53–65
52
34–52
31–33
2–28
0-1
Taban Alanı
8,159 sq ft (758 m2)
62,129 sq ft (5,772 m2)
174,355 sq ft (16,198 m2)
63,992 sq ft (5,945 m2)
586,509 sq ft (54,488 m2)
22,627 sq ft (2,102 m2)
Alan Tanımı
Kule Tepesi
Gözlem Evi
Konutlar
Spa
Shangri-La Hotel
Restoranlar
Ofisler
Lobi
Tablo 1. Katlar ve Katların Spesifik Özellikleri
Şekil 2. Shard`ın yükseklik analizi
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
13
Şekil 3. Çelik Kolon ve Kirişler (http://www.google.co.uk)
Şekil 5. Shard Kazık Temel örneği (http://www.skyscrapercity.com/
showthread.php?t=407549&page=279)
Şekil 4. Shard`ın Beton Çekirdeği (http://www.cybertects.co.uk/
gallery2/v/architecture/london/shard/20110411_0089.jpg.html)
amaçlanan bu gökdelen Moskova`daki Mercury City
Tower`in tasarımı sonrası daha yapım aşamasında bu
amacına ulaşamamıştır.
Binayı diğer inşaatlardan farklı kılan ise, altyapı ile üstyapısının ayni anda inşa edilmesidir bir diğer deyişle, beton
çekirdeği yer zemininden başlayıp temeli inşa edilirken
üstyapısı da ayni anda inşa edilmeye başlanmıştır. Bu da
inşaatın yapım süresini kısaltmıştır. Çok sıkışık bir alanda
inşa edilen Shard, malzemelerin inşaat süresince depolanmasının zorluğu göz önüne alınarak kazı işlemleri başlamadan zemin plakası dökülmüştür. Boylece 16.5 metrelik
zemin yukarıdan aşağıya doğru üst yapı olarak inşa edilmiş
ve zemin üstünde ise bina çekirdeği inşasına başlanmıştır.
Buna neden olarak ise, bina çekirdeğinin aşağıdan yukarıya
inşasının daha uzun süre alacağı öngörülmüştür.
Temel inşasında kazık temel tercih edilmiştir. 90cm çapındaki bu kazıklar zemine gömülmüş ve sekant zemin
duvarları icin kullanılmıştır. Zemin katları destekleyen
ve 150cm ve 180cm çapında olan bu kazıklar 53 metre
derinliğinde olup zemin seviyesinden 16 metre derinliğe
kadar beton ile doldurulmuştur. Çekirdek için ise büyük
dalma sütunlar kullanılarak millerin boş sütunlarını
besleyerek kazıkları meydana getirmiştir. Bu dalma
sütunlar betona 5 metre gömüldükten sonra köpük beton
kullanılarak dalma sütunların etrafındaki boşlukların
doldurulması amaçlanmıştır. Böylece zemin kazılırken
dalma sütunlar çekirdeği desteklemiştir. 50cm çapındaki
bu germeli kaplama kolonlar yaklaşık olarak 800 kg/m
olup 19 MN yük taşıma kapasitesine sahiptir. Zemin kazısının aşağıya ulaşması ile beton duvarlar inşa edilmiş
ancak bu süre zarfında bina inşa halindeyken çekirdeğin
yükünü bu kolonlar taşımıştır.
Birincil Kullanım Amacı
İkincil Kullanım Amacı
Taban Alanı (M2)
Kat Sayısı
Otel Odası
Araba Park Yeri Sayısı
İnşaat Maliyeti
Durum
Tasarı
İnsaat Başlama Tarihi
Bitiş Tarihi
Stil
Doruk Yüksekligi
Doruk Tipi
Çatı Yüksekligi
En Üst Kat Yüksekligi
Toplam Kat
Asansör Sayısı
Tablo 2. Shard Bina Analizi
14
Ofis Binası
Otel
129,000.00
72
197
47
£ 435,000,000
İnsaat halinde
2003
2009
2012
Fütürist
310 m
Kule şeklinde
309.88 m
243.80 m
87
43
Kaynak:
http://www.emlakkulisi.com/shard_kulesi_bati_avrupa_
nin_en_yuksek_binasi_olacak_-53998.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Shard_London_Bridge
http://v3.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem
&ID=58568
http://www.sonhaberi.com/avrupa-birligi-londranin-yenien-yuksek-binasi-ama
http://www.building.co.uk/buildings/the-shard-londonstallest-building/5018014.article
http://www.sonhaberi.com/avrupa-birligi-londranin-yenien-yuksek-binasi-ama
http://www.nce.co.uk/the-shard-down-at-thebridge/5200168.article
KIBRIS TEKNIK
Building Information
Modelling(BIM) - Yapi
Bilgi Sistemi
Bilgisayar – Insaat
Baglantisinda Yeni Bir Çağ
Menteş Zorba.
[email protected]
İnşaat projeleri bir çok farklı meslekten kişilerin bir araya
gelip tamamladığı, ancak planlı bir takım çalışmasıyla
başarıya ulaştırılabilen işlerdir. Modern inşaat projeleri
özellikle statik dizayn, mimari estetik ve alt yapı bakımından oldukça komplike yapılar haline gelmişlerdir. İnşaat
sektörü maalesef çoğu zaman gündeme bütçeyi aşan, ve bir
türlü bitmeyen projelerle gündeme gelir. Peki, bir projenin
başarılı veya başarısız bir şekilde bitirilmesinin sebepleri
nelerdir? Yapılan araştırmalar bu faktörlerden en önemli
birkaç tanesinin bir proje hakkındaki bilgilerin bir taraftan
diğer tarafa yanlış bir biçimde aktarılması, bilgilerin bir
şekilde saptırılması ve bu problemlerin çözümünde şimdi
kullanılan proje yönetimi araçlarının yetersiz kalmasını
gösteriyor. Bu bilgi aktarımı problemlerinin projelerde
verimliliği düşürdüğü, masrafları arttırdığı ve kar marjını
büyük oranda düşürdüğü çeşitli araştırmalarda görülmüştür.
Peki, gelişen bilgisayar ve bilgi teknolojileri bu konuda
inşaat sektörüne nasıl yardımcı olabilir? 1980lerden itibaren
hızla gelişen bilgisayar teknolojisinin inşaat alanında da
çeşitli uygulamaları olmuştur. Önce AutoCAD gibi programlarla proje dökümanları kağıt formatından bilgisayar
dosyası formatına geçmiş, STA4CAD ve SAP2000 gibi
programlarla statik analiz ve dizayn çok daha hızlı bir
şekilde yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca Primavera Project
Planner kullanılarak proje programları, Microsoft Excel
kullanılarak maliyet hesaplarının çok daha hızlı ve doğru
bir şekilde hazırlanmasına olanak sağlamıştır. Gündemde
olan sıradaki yeni nesil teknoloji ise Building Information
Modelling – Yapı Bilgi Sistemi olarak adlandırılmıştır.
BIM Nedir?
1990ların ortasında ilk defa ortaya atılan Building Information Modelling terimi, kısaca BIM, dilimize Yapı Bilgi Sistemi olarak çevrilebilir. BIM özet olarak bir inşaat projesinin sanal ortamda ‘akıllı’ elementlerle 3 boyutlu bir şekilde
inşa edildiği süreç olarak tanımlanabilir. BIM teknolojisinin
temelini oluşturan ‘akıllı’ yapı parçalarıdır. Bu parçalar,
örnek olarak bir betonarme eleman, bir pencere veya bir
duvar, inşaat çizimlerinde olduğu gibi sadece temsili çizgilerden oluşmuyor, aynı zamanda bu elemanın malzeme,
fiyat, alan ve hacim gibi özellikleri ve bu elemanın diğer
elemanlarla olan bağlantısı hakkında da veri içermektedir.
BIM sayesinde bir yapı, gerçek hayatta inşa edilmeye
başlamadan önce sanal ortamda inşa edilebilir. Böylece
projenin amaçları ve bilgileri, projede görev alacak olanlar
tarafından çok daha iyi bir şekilde anlaşılabilir. Ayrıca BIM
bütün mesleklerin proje hakkındaki bilgiyi paylaşabileceği
bir platform olarak bilgi paylaşımının daha verimli ve karlı
bir biçimde yapılmasını böylece proje yönetimi performansının yükselmesini ve bilgi paylaşımının sebep olduğu
ekstra masrafın ve israfın büyük ölçüde azalmasını sağlar.
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
15
BIMin bir inşaat projesinde nasıl uygulandığı hakkında
bir örnekle yazımıza devam edelim: BIM programları projenin ik etaplarında konsept dizayn aşamasında
kullanılmaya başlanır; bu aşamada ortaya çıkan ilk
model daha sonraki etaplarda modelin geliştirilmesi için
temel oluşturur. Mimari konsept dizayn bittikten sonra,
aynı model üstünde statik dizayn yapılır, binanın statik
sistemi kolonlar ve kirişler belirlenir. Bu süreçte müşteri,
mühendis, mimar ve müteaahit devamlı işbirliği halinde
bulunarak binaya ve sanal modele son hali verilir, çok
hızlı bir şekilde plan, cephe ve kesit çizimleri ortaya çıkarılır. Model üstündeki herhangi bir değişiklik anında proje
çizimleri ve dökümanları üstünde ortaya çıkar. Binayı
inşa edecek olan müteeahit değişiklerden anında haberdar
olur, ve bu değişikliklerin inşaat programını ve maliyeti nasıl etkileyeceği anlaşılır. Müteahit ayrıca bu yapı
modelini kullanarak sanal ortamda simulasyon yapabilr
ve ortaya çıkacak olan çeşitli problemleri sanal ortamda
görür. Model inşaat süreci bittikten sonra da binanın enerji
bakımından en verimli şekilde kullanılması amacıyla kullanılabilir. Şu anda kullanılan en populer BIM programları
arasında Autodesk Revit, Graphisoft ArchiCAD, Bentley
Archictecture, Tekla Structures sayılabilir.
BIM Avantajları
3 Boyutlu Göruntüler
BIM modelinin en önemli avantajlarından biri yapıyı sanal
ortamda 3 boyutlu ve detaylı bir şekilde resmetmesidir.
3 boyutlu model, yapının çeşitli inşaat safhalarında nasıl
görüneceğini 2 boyutlu plan ve kesitlerden çok daha temiz
ve güzel bir şekilde gösterir. Böylece müşterinin veya
malsahibinin tam olarak inşaat ekibinden nasıl bir ürün
istediği mimar, mühendis ve müteahit tarafından en iyi
16
şekilde anlaşılır. Burada bir BIM modelinin BIM’in diğer
CAD programlarıyla yapılmış 3 boyutlu modellerden ne
farkı olduğu sorgulanabilir. Ama BIM’i CAD’den ayıran en
büyük özellik 3 boyutlu modellerin arkasında bulunan ve
binanın her bir parçası için içerdiği fiyat, malzeme, hacim
ve lokasyon gibi verilerin bulunduğu veritabanıdır.
Daha Çok İşbirliği
BIM sadece projenin 3 boyutlu göründüğü güzel resimlerden ibaret değildir. BIM projenin her aktörünün katkı
koyduğu ve kullandığı bir bilgi vertabanını oluşturur. BIM
modeli mimarın, mühendisin, müteahitin ve müşterinin
bir araya gelip proje hakkındaki bilgiyi paylaşıp, herhangi
bir problemi tartışıp uygun yöntemlerle çözebilecekleri bir
platform olarak görev yapar. Geleneksel proje yönetimi
surecinin aksine, işbirliği projenin en ilk safhalarından itibaren başlar, taraflar arasındaki iletişimin kalitesini artırır ve
bilgi akışının saptırmalardan uzak bir şekilde rahat olmasını
sağlar. Ayrıca BIM kullanan şirketlerde çalışanın motivasyonu ve verimliliğinin de arttığı görülmüştür.
BIM’in ayrıca şöyle özellikleri vardır:
• Modelden proje dökumanları, plan, kesit ve cephe
görünüşleri otomatik olarak üretilebilir. Modelde yapılan
herhangi bir değişiklik gerçek zamanlı olarak proje çizimlerinde de güncellenecektir. Böylece çizimlerde gördüğümüz
çizimler sadece çizgi olmaktan çıkıp birbiriyle bağlantılı
elemanlar haline gelir. Bu çizimlerin hazır olması için
AutoCAD benzeri programlarda harcanan zamanın büyük
bir ölçüde kısalması anlamına da geliyor.
• Yapı ile ilgili bütün dizayn bir model üstünden hazırlanır.
Statik dizayn, mekanik sistemlerin dizaynı, elektrik sistemlerinin dizaynı aynı platformda paylaşılır. Böylece çeşitli
elemanlar arasındaki yer çatışmaları, gerçek inşaat ortamına
KIBRIS TEKNIK
girmeden önce sanal ortamda çözülür.
• BIM modelini o yapı elemanının miktarı ve dolayısıyla
maliyeti hakkında bilgiyi de içeriğinde bulundurur. Hazırda
olan veriyi kullanarak maliyet hesapları da BIM modelini kullanarak çabuk ve hızlı bir şekilde hazırlanır, çeşitli
dizaynlar kullanarak en ekonomik şekilde nasıl olacağı yine
hızlı ve verimli bir şekilde öğrenilmiş olur.
• Ayrıca BIM modeli günümüzde gelişen yeşil teknolojiler
ve verimli enerji ve su kullanımı ile ilgili analizler yapılmasına da olanak sağlar.
• BIM sadece dizayn sürecinde değil, inşaat sürecinde
de kapsamlı olanarak kullanılır. Proje ve şantiye mühendisleri planlama ve program hazırlama sürecinde
hazırlayıp takip etmek için kullanılır. 3 Boyutlu modele,
zaman boyutu da eklendiğinde, model inşaat süreci simule
etmek için kullanılır. Böylece çeşitli senaryolar denebilir, problem yaratabilecek unsurlar ortadan kaldırılabilir.
Böylece programda çıkabilecek aksaklıklar ve dolayısıyle
gecikmeler önlenebilir, kar ve verimlilik artar. Ayrıca BIM
modeli kullanarak inşaat sürecini gösteren kısa filmler hazırlanabilir, müşteriye ve şantiye ekibinin süreci ve ortaya
çıkabilecek güvenlik problemlerini daha iyi anlamasi için
çok faydalı bir featuredur. Benzer şekilde model herkesin
inşaat sürecinin durumu hakkında bilgi alabileceği bir
ortak platform olarak da kullanılabilir.
BIM Dezavantajları
BIMin avantajlarını ve özelliklerinin anlattıktan sonra biraz
da hikayenin diğer tarafına, bu teknolojinin dezavantajlarına ve eksikliklerine bakmakta yarar var.
Yapılan araştırmalar şu anda BIM’in en büyük dezavantajının uygulama maliyetleri olduğunu gösteriyor. BIM
modelleri ilk etapta güçlü bilgisayarlar ve tabii ki modeli
yaratmayı sağlayan bilgisayar programlarına gereksinim
duyar. Ayrıca personelin bu programı verimli bir şekilde
kullanması için eğitilmesi de uygulama masrafları arasına
girer. İnşaat şirketleri bu global kriz ortamında hayatta kalabilmek icin masrafları kısmaya çalışırken, yeni bir teknolojinin kulfetinin altina girmekten çekinmektedir. BIM gibi
bir teknolojiye yatirim yapilmasi icin detayli fayda/zarar
analizinin yapilmasi şirket yonetimlerinin şartı olmuştur.
Teknik Problemler:
BIM son zamanlarda bayağı ilerleme kaydetmesine
rağmen, birkaç teknik sorun halen daha aşılmış değil.
Bunlardan en önemlisi değişik BIM programlari arasindaki
‘interoperability’ yani programlarinin beraber çalışabilmesi
olayıdır. Bir BIM modelinde çoğu zaman birkaç değişik
programın beraber kullanılması gerekmektedir. Şu anda bir
programin, rakip bir programin yarattığı dosyayı okuması
konusunda bazı problemler yaşanmaktadır. Bu ileride standardisazyonla çözülmesi gereken bir problem olarak karşımıza çıkıyor. BIM’in asıl amacı olan ‘ortak bilgi platformu’
amacına tam olarak ulaşması icin bu problemin kesinlikle
yakın gelecekte çözülmesi gerekiyor.
BIM ve Kıbrıs İnşaat Sektörü
Bu yazıda gelecek vaaden BIM yani Yapı Bilgi Teknoljisini tanıtıldı. Peki bu teknolojiyi Kıbrıs inşaat sektöründe
nasıl ve ne zaman görebiliriz? Bugünlerde özellikle 3 Boyutlu mimari resimlerin ve çizimlerin neredeyse her proje
için kullanıldığını görüyoruz. BIM tahmin ettiğimiz kadar
uzak değil. Özellikle İngiltere ve Avrupa BIM kullanımını yavaş yavaş mecburi hale getirilmektedir. Ülkemizde
İnşaat sektörü gelişirken, mimarlarımız ve mühendislerimiz tarafından yeni modern, verimli yapıların dizaynı ve
inşaasında bu teknolojiyi yerleştirmenin, hem profesyoneller hem de malsahipleri için karlı bir yatırım olacağına
inanıyorum. Özet olarak akıllı yapı bilgi modelleri bilgi
alışverişinin sorunsuz bir şekilde yapılabileceği bir bilgi
platformu olarak dizayn ve inşaat sırasındaki hataları en
aza indirgeyerek, verimliliği artırarak, bütün tarafların daha
kârlı iş yapmasını sağlayacaktır. Bu teknolojinin önumüzdeki günlerde nasıl gelişeceğini hep beraber göreceğiz.
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
17
Yeşil Bina Tasarımı
Çise Ünlüer.
[email protected]
Şekil 1. Yenilenebilir enerji kaynakları [1]
Hepimizin bildiği gibi, doğada bulunan sera gazları,
insanların çeşitli faaliyetleri sonucu ortaya çıkar. Bulunduğumuz ortamları ısıtmak, motorlu taşıtlar kullanmak, ve
elektrik üretmek için yaktığımız fosil yakıtlar, katı akıtlar,
ağaç ve ağaç ürünleri, atmosfere dahil olan karbondioksit miktarını artırırlar. Dünyadaki toplam karbondioksit
emisyonlarının yaklaşık olarak yüzde altmış (60%)’ından
sorumlu tutulan inşaat sektörü tarafından bu duruma
çözüm olarak geliştirilmiş olan “yeşil bina” kavramı, doğa
ile barışık ve dünyada hızla yayılan bir vizyon olarak
nitelendirilmektedir.
18
“Sürdürülebilir” ya da “sıfır karbon” şeklinde tanımlanan
çevre dostu binalar, inşa aşamasından itibaren daha az
doğal kaynak ve enerji kullanmayı hedefleyerek tasarlanmaktadırlar. Bu binalar, küresel ısınma, susuzluk, çevre
kirliliği, ve doğal kaynakların hızla tüketilmesinden dolayı
meydana gelmiş olan zararın bundan sonra mümkün
olduğu kadar azaltılması yönünde büyük bir adım olarak
görülmektedir. Yapı sektörü içerisinde belli standartlar
getirilerek sertifikalanmakta olan yeşil binalar, doğaya
saygılı, ekolojik, konforlu, ve enerji tüketimini azaltan
yeni bir yönelim ortaya çıkarmıştır. Bu binalar, yer seçimi,
KIBRIS TEKNIK
tasarım, inovasyon, kullanılan yapı malzemelerinin
özellikleri, yapım tekniği ve atık malzemelerinin yeniden
kullanımı konularındaki mantıklı ve yenilikçi seçimlerinden dolayı “yeşil” olma ünvanını kazanırlar.
Yeşil mimari, tasarım ve kullanım aşamalarında “temiz
enerji” diye adlandırılan güneş enerjisi, rüzgar enerjisi,
bio-yakıtlar ve malzemelere büyük önem gösterir (şekil 1).
Doğaya uyumlu bir mimari anlayışla tasarlanan bu binalar,
bulundukları alanlara değer katmakla kalmayıp, yapım
aşamasında doğal çevre tahribatını en aza indirger, temiz
teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesine ortam sağlar,
ve eskiyen yapılardan ortaya çıkan atık malzemelerin değerlendirilmesine yardımcı olur. Güneş enerjisi ve bununla
gelen doğal ışıklandırmadan yararlanmanın yanında, yeşil
çatı uygulaması sayesinde arındırılan yağmur sularının
kullanımı ile kanalizasyon sisteminin yükü azaltılır. Bunlara
ek olarak, enerji tasaruffu sağlamak amacı ile düzenlenmiş
olan izolasyon sistemleri ile ısıtma-soğutma maliyetlerinin
ve karbonsioksit salınımlarının azalması mümkün kılınır.
Doğal çevre ile uyumlu bir yapılanmayı sağlamak için,
BREEAM (Bina Araştırma Kuruluşu Çevresel Değerlendirme Metodu) ve LEED (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) gibi yeşil bina standartları kullanılmaktadır.
Esas amacı binaların çevresel performansları için doğru
kriterleri belirlemek olan BREEAM Çevresel Değerlendirme Metodu’nun ana hedefi tarasrımcıları çevresel konulara karşı daha duyarlı hale getirmektir. Bunu sağlamak
için, ürün geliştiricilerin, tasarımcıların ve kullanıcıların
çevreyle dost binaları tercih ve talep etmeleri ve bu yönde
bir piyasa oluşmasının sağlanması; toplum genelinde binaların küresel ısınma, asit yağmurları, ve ozon tabakasındaki incelme üzerindeki büyük etkisi konusunda farkındalığının yükseltilmesi; binaların çevreye olan uzun vadeli
etkilerinin en aza indirilmesi; gün geçtikçe azalan su ve
fosil yakıtlar gibi kaynakların kullanımının azaltılması; ve
bina içerisindeki ortamın kalitesini ve kullanıcılara sunduğu konforunun artırılması teşvik edilmektedir.
Binalarda çevre dostu ve enerji tasarrufu yapan uygulamaları desteklemek amaçlı sertifika veren bir diğer
kuruluş olan LEED, tasarlanan bir projeye, “sürdürülebilir araziler”, “su kullanımında etkinlik”, “enerji ve
atmosfer”, “malzeme ve kaynaklar”, “iç hava kalitesi”, ve
“inovasyon ve tasarım” olmak üzere 6 alanda puan verir.
Değerlendirmeden geçen binalar, puanlama neticesine
göre “sertifika”, “gümüş”, “altın”, ve “platin” şeklinde
isimlendirilen 4 ayrı seviyede sertifika alabilirler. Enerji
ve su kullanımında yeşil olmayanlara kıyasla yüzde elli
(50%)’ye varan oranlarda tasarruf sağlayan yeşil binalar
için standartlaşma ve sertifika çalışmaları yapan kurumların oluşması ile sertifika çalışmaları başlamıştır. Bu alanda
belirli bir seviyeye ulaştığı için sertifikalandırılmış binalar
yeşil bina ünvanı ile prestij kazanmakla kalmamış, aynı
zamanda satış ve kira değerleri de artmıştır.
Estetik olarak daha çekici ve sağlıklı bir ortam sağlayan,
doğayla uyumlu yeşil binaların uygulama özellikleri
arasında etkili yalıtım sistemleri ile enerji tasarrufunun
sağlanması, ses ve ısı yalıtımının oluşturulması, az su
tüketen bitki ve ağaçlar ile peyzaj düzenlemesi, atık malzemelerden dönüştürülerek üretilen yapı malzemelerinin
kullanılması, harekete duyarlı sensörlerle havalandırma
ve ışıklandırma yapılması, ve binanın kendi elektriğini
üreten sistemlerin kurulması gibi yöntemler gelmekte-
dir. En başlardaki yapı maliyetlerinin yüzde beş ile on
(5-10%) arasında artırdığı tahmin edilen yeşil binaların,
enerji kullanımında sağladığı büyük tasarruflar ve uzun
dönemdeki işletme maliyetinin düşük olması neticesinde
kârlı bir yatırım olduğu kaçınılmaz bir gerçektir! Birçok
gelişmiş ülkede olduğu gibi, ülkemizde yeni yapılacak konut, işyerleri ve fabrika binaları için böylesi zorunluluklar
getirildiği ölçüde yeşil bina sektörü de ciddi bir gelişme
potansiyeli gösterebilir.
Sera gazları emisyonlarının artması ve küresel ısınmaya
karşı verilen savaşta en önemli etkenlerden birinin yeşil
alanların korunması olduğunu düşünerek, bu olanağın
giderek azaldığı hızla yapılaşan kentlerde, park ve bahçe
gibi yeşil alanlara ek olarak, çatı, teras, garaj üstü gibi
yapı bölümlerinin de mümkün oldukça yeşil alanlara
katılması büyük bir önem taşımaktadır. Yeşil binaların en
önemli uygulamalarından olan yeşil çatı sistemlerinin,
sadece estetik görünüm açısından değil, çevre bilinci bakımından da bulunduğu binaya ve doğaya birçok yararları
vardır (şekil 3).
Düz veya eğilimli çatıların yeşillendirilmesini mümkün
kılan yeşil çatı sistemi, yağmur suyunu kullanıp yeşil
örtüye dönüştürdüğünden atık su miktarını hafifletir.
Yağmur suyuna havadan karışan ağır metaller ve tuz, yeşil
çatıyı oluşturmak için kullanılan toprak tarafından tutulur
ve sudan arındırılır. Çatılara kurulan bu yeşil alanlar sayesinde temelde kaybedilen yaşamsal toprak geri kazanılır
ve insanların zevkle kullanabileceği yeni ve canlı ortamlar
yaratılır. Biyolojik çeşitliliği artıran yeşil çatılardaki malzemeler geri dönüşümlü olmakla birlikte, elde edilmeleri
ve uygulamalarında sadece insan gücü yeterli olduğundan
Şekil 2: LEED (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) logosu [2]
çok düşük enerji kullanılır. Bu sistemler genel olarak
uygulandıkları yapı bünyesinde doğa ile teması sağlar,
güvenli ve sağlıklı ortamlar yaratır.
Yeraltı otoparkların üstleri, konut olarak veya diğer
amaçlarla inşa edilen binaların çatıları gibi alanların yeşillendirilmesi Avrupa’da yatırımcılar, mimarlar, ve inşaat
firmaları tarafından uzun yıllardır yaygın olarak kullanılan
bir sistemdir. Birçok farklı tabakanın biraraya gelmesi ile
hazırlanan yeşil çatıların en üst tabakası, sistem dahilinde
kullanıldıkları takdirde yıllarca bozulmadan ve bölgenin
iklim şartlarına uygun olarak kendiliğinden uzun yıllar
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
19
ısı ve alev geçirmezler ve dolayısı ile yangın korunumunu
en üst seviyeye çıkarırlar.
Sürekli artan bir şekilde beton yığını haline dönüşen ülkemizde, yeni yeşil alanlar yaratmak için önemli ve şık bir
alternatif olan teras ve bahçe çatılar, yeşil çatı sistemleri ile
yepyeni bir görünüme kavuşabilir. Bu durumda tek düşünmemiz gereken faktör, ülkemizin en büyük sorunlarından
olan kuraklıktır. Ancak bu sorunu, kurakçıl peyzaj düzenlemeleri sağlayarak çözmek mümkündür. Çatılarımızı, ülkemizin iklimine uygun ve büyümesi için en az miktarda suya
ihtiyaç duyan bitkiler kullanarak donatabilir, böylece yeşil
çatı sistemlerini kendi iklimimize göre uygulayabiliriz.
Şekil 3. Dünyanın farklı yerlerinden yeşil çatı örnekleri [3]
yaşayabilen bitki türlerinden oluşur (şekil 4). Bulunduğu
çatıyı yeşillendiren bu bitki tabakasının hemen altına, özel
malzemelerle oluşturulan ve adına “bitki taşıyıcı tabaka”
denilen katman yerleştirilerek, bitkilerin canlılıklarını
uzun yıllar korumaları için gerekli olan besin ihtiyacı
karşılanmaktadır. Bunların altına üçüncü katman olarak
konulan “filtre ve drenaj tabakası”, üst katmanlardan
gelen suyu süzerek, hem yağmursuz günler için depolar,
hem de biriken fazla suyu bitkilerin çürümesini engellemek amacıyla drene ederek atar.
Yeşil çatıların oluşumunda bu üç tabakanın altında
bulunan ve çürümeye dayanıklı özel keçelerden oluşan
dördüncü katman, mekanik etkilere karşı korumak için gerekli olan basınç mukavemetine sahiptir. Beşinci katman
“kök tutucu tabaka” ise bitki köklerinin yalıtıma zarar
vermesini engelleyen özel kök tutucu tabaka veya köklere
dayanıklı su yalıtımını sağlar. Son olarak, yeşil çatı
sistemlerinin altıncı katmanı, iyi bir su yalıtımı ve yeterli
taşıyıcılığa sahip bir çatı konstrüksiyonunu sağlar. Geniş
çatı alanlarının kullanılır hale getirilmesine ve peyzaj
düzenlemelerine olanak sağlayan yeşil çatılar, tasarım ve
estetik zenginliği olarak sunduğu yeni açılımlara ilaveten, yeşil ile bütünleşmiş yeni mimari işlevlere kapı açar.
Bunlara ek olarak yapıyı ultraviyole ışınlarından, çatıyı
da mekanik hasarlardan korur. Çatı ve yapı ömrünü uzatır,
yenileme maliyetini ve işletim giderlerini düşürür. Yeşil
çatıların bünyesinde hiçir yanıcı malzeme olmadığından
20
Kaynak:
[1] http://www.dfg.ca.gov/habcon/energy/images/RenewableEnergy.jpg
[2] http://www.thegreenporch.com/wp-content/
uploads/2009/02/leed-gold.gif
[3] http://www.yapi.com.tr/V_Images/2009/
haberler/65778_nanyang.jpg
http://www.raf.com.tr/images/Image/
product/2008/15/70_71_02.jpg
[4] http://www.raf.com.tr/urun_472_onduline-sistemondugreen-yesil-cati-sistemi.html
Şekil 4. Yeşil çatı sistemlerini oluşturan farklı katmanlar [4]
KIBRIS TEKNIK
Portland çimentosuna
Katkı Olarak Kullanılan Ek
çimentolu Malzemelerin
Beton Mukavemetine ve
Dayanıklılığına Etkisi
Şevket Can Bostancı.
[email protected]
Beton su kullanımından sonra Dünya`da en yaygın olarak
kullanılan ikinci madde ve en fazla kullanılan inşaat
malzemesidir. Günümüzde betonda en fazla kullanılan çimento olan Portland çimentosunun kullanım oranı gitgide
azalmaktadır. Bunun en başlıca nedeni ise bu çimentonun
çevreye verdiği zararın yüksek boyutta olmasıdır. Örnek
olarak 1 ton Portland çimentosunun üretimi sırasında
atmosfere 1 ton CO2 salınılmasi gösterilebilir.
Buna ek olarak, bu çimento, beton üretiminde açığa çıkan
CO2 salınımının %90`ından sorumludur. Beton servis
hayatı düşünüldüğünde küresel anlamda CO2 salınımının
%6`sını oluşturmaktadır yani küresel miktarın %5`ini belirtildiği gibi Portland çimentosu oluşturmaktadır. Bunun
dışında, gitgide azalan ve tükenmekte olan kireç taşı, alçı
taşı ve kum gibi ham madde ihtiyaçları da ek çimentolu
malzemelerin beton üretiminde kullanılmaya başlamasında bir diğer faktördür. Dünya`nın bu ihtiyacı doğrultusunda revize edilen ve çevresel antlaşmaların da dikkate
alındığı Avrupa Standardları klinker oranını (Portland
çimentosunu) belirli oranda yer değiştirerek ek çimentolu
malzemelerin kullanılmasına izin vermektedir. Böylece,
betonun mukavemetini iyileştirmek, dayanıklılığını artırmak ve çevresel etkisini azaltmak amaçlanmaktadır.
Portland çimentosunun yaklaşık kimyasal bileşimi yukarıda belirtilmektedir.Portland çimentosunun yapısında
yüksek miktarda bulunan Kalsiyum oksit (CaO), betonun
erken mukavemetinde önemli rol oynamaktadır. Buna
rağmen, kalsiyum hidroksit (Ca(OH)2) oranının fazlalığı
betonun uzun dönemdeki mukavemetinde önemli rol
oynamaktadır. Portland çimentosu yapısında bulunan
Trikalsiyum Aluminat ve Silikat, Di-kalsiyum Silikat ve
Tetra-kalsiyum Alumino Ferrit`in suyla kimyasal tepkimesi sonucu hidratlaşmış çimento hamurunda, %25
Kalsiyum hidroksit (KH) ve %75 Kalsiyum Silikat Hidrat
(K-S-H jeli) oluşur. KSH jeli betona mukavemetini veren
jeldir.
Şekil 1. Çimento bileşiklerinin Içerilmiş CO2 emülsiyonu
1
SiO2 Al2O3 Fe2O3 CaO MgO Na2O
Yuzdelik
20.47 5.46 3.2 62.71 2.23 0.28
(%)
Tablo 1. Portland çimentosunun Kimyasal Bileşimi
Özellikle son dönemlerde giderek artan ve ülkelerin yarış
içine girdiği gökdelen yapıtların inşası yüksek dayanımlı
beton ihtiyacını doğurmuştur. Yüksek dayanımlı beton
ihtiyacı yan-ürünlerin kullanımını beraberinde getirmiştir.
Bu malzemelerin en yaygın olanları, Uçucu Kül, Yüksek
Fırın Cürufu ve Silis Dumanıdır. Betonda kullanılan ek
çimentolu malzemeler bunlarla kalmayıp uygun bölgesel malzemelerın ve yan ürünlerin de Dünya`da beton
üretiminde yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Yan ürünlerin kullanımı arasında Dünya`nın en yüksek
binası Burj Kalifa ve inşa edilmekte Avrupa Birliği`nin en
yüksek binası olacak olan Shard`da sırası ile uçucu kül ve
yüksek fırınlı cüruf kullanılmıştır.
Bölüm 1 – uçucu kül
Uçucu kül bir yan ürün olup elektrik santrallerinden elde
edilmektedir. Elektrik üretiminde yakıt olarak kullanılan
kömürün ısıtılmış havayla karıştırılıp yakılmasından sonra
kurtarılan ağırlıklı olarak küresel şekildeki cam parçacık-
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
21
K2O
SO3
0.54
2.64
Şekil 2. Karışım suyu içinde çimento parçasının hidratasyonu
ların ince toz partikülleridir. Alkalin özelliğe sahip olup
pH oranı 9 aşmaktadır. Avrupa Standardları kapsamında
kullanımı EN 450`ye uygun olarak gerçekleşir. Bu standarda göre 45 μm elekte %40 tutulacak incelikteki küller
uygundur. Buna ek olarak, kızdırma kaybı da %7`ye kadar
standart tarafından kabul görmektedir.
Puzolanik ve hidrolik bir özelliğe sahiptir ve bu nedenle
kimyasal tepkimeleri 28 günden fazla sürmektedir. Hid-
Şekil 3. Portland çimentosu ve Ek Çimentolu Malzemeler
rolik özelliği doğrultusunda bu yan ürün suya eklenince
katılaşmaz, bu yüzden Portland çimentosuna eklenip
kimyasal tepkimeyi gerçekleştirirler. Klinker yerine değiştirme oranı %35`e kadar olup kullanım amacı doğrultusunda değişmektedir ve dayanımı 42,5 ve daha fazla olan
Portland çimentosuyla kombine edilmelidir. EN 197-1
çimento sınıflarında CEM II tip çimentolari arasındadır.
Element SiO2 Al2O3 Fe2O3 CaO MgO Na2O K2O
Yuzdelik
46.08 22.43 7.52 13.92 2.47 0.88 0.93
(%)
SO3
1.15
Tablo 2. Uçucu külün kimyasal bileşimi
Kimyasal bilesimi aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Daha önce belirtildiği gibi çimento hamurunda oluşan KH,
KSH`den daha zayıf bir bağ oluşturur ve bu da Portland
çimentolu, CEM I, betonlarda dayanıklılık problemine
yol acar. Ucucu kül, eklenildiği zaman, hamurdaki KH ile
tepkimeye girip ilave KSH oluşturup beton mukavemetini
ve dayanıklılığını artırır. EN197-1`a uyumluluk kapsamında yapısında en az %25 Silikon Dioksit (SiO2) bulunması
gerekmektedir. Tabloda görüldüğü gibi CaO oranının
Portland çimentosuyla karşılaştırıldığında az olması, uçucu
22
küllü betonlarda erken yaş mukavemetinde azalmalara yol
acar. Fakat yapısındaki SiO2 reaktif bir rol oynamasına
neden olmaktadır böylece zayıf olan erken yaş mukavemeti uzun sürede giderilmiş olur. Bunun dışında uçucu
kül kullanımı betonun hidratasyon ısısını azaltır ve olası
bir büzülme sırasında olusabilecek olan mikro çatlakların
oluşmasını engeller. Ayni mukavemeti elde etme doğrultusunda uçucu kül kullanımı betondaki su kullanımını azaltır
böylece çimentolu bağlayıcı/su oranı da azalır. Bununla
ilgili örnek yazının son kısmında işlenecektir. Bunlar
sadece uçucu külle ilgili teknik bilgilerdir, bunun dışında
betondaki kullanımı, Portland çimentosunun kimyasal bileşiminden çok etkilenir. Uçucu külün de kimyasal bileşeni
ve inceliği beton özellikleri üstünde belirleyici rol oynar.
Özellikle, daha ince ucucu külün daha reaktif olduğu
bilinmektedir. Açıklamak gerekirse, daha ince yapılı küller
beton içindeki KH Portland çimento taneciklerinin dolduramadığı boşlukları doldurarak betonun porozitesini yani
geçirgenliğini azaltarak daha dayanıklı yapar. Porozitenin
azalması dayanıklılık faktörlerini önemli oranda iyileştirir. Uçucu kül betonun karbonasyon direncini, klorür
difüzyonunu, sulfat saldırısını, alkali-silika reaksiyonunu
ve aşınma ve donma-cözülme performanslarını iyilestirir.
Özellikle, klorür difüzyonunu iyileştirmesi, uçucu külün
deniz kenarı inşaatlarda betonarme icin tercih edilmesini
sağlamaktadır. Bunlarla birlikte, işlenebilirliği ve plastik
büzülmeyi artırdığı görülmüştür.
Kaynak:
• Concrete Centre (2011) Specifying Sustainable Concrete. TCC/05/24, Surrey; The Concrete Centre
• Dr. David Searle (2006) Materials & Technology Lecture. Wolverhampton; University of Wolverhampton. 10
pages handout, circulated November 2006 for Module
“Civil Engineering Technology”
• Professor Satish Desai (2009) 55 slides presentation
for Module Sustainable and Concrete Construction on
Fit-For-Purpose Constituents For Sustainable Concrete
Construction, Kingston University
• Spence, W. P. (2006) Construction Materials, Methods
and Techniques. 2nd Ed. , New York: Thomson Delmar
Learning
• Teychenne DC, Franklin RE, Erntroy HC. Design of
normal concrete mixes. DoE, London: Building Research
Establishment, 1998
KIBRIS TEKNIK
Termal Kütle
Şevket Can Bostancı.
[email protected]
Termal kütle kısaca bir materyalin/malzemenin ısıyı absorbe edip salma yeteneğidir. Gelişen dünya koşullarının
enerji kullanımı sonucunda atmosferde oluşan Karbondioksit gazının ciddi boyutlara ulaşması nedeniyle termal
kütle gelişmis ülkelerin inşaat sektörlerinde çok sık duyulan bir terim haline gelmiştir. Termal kütlenin uygulanmasında bina yalıtımının rolü çok büyüktür. Termal kütlenin
öncelikle hedefi ev sakinlerinin yaşam kalitesini artırmaktır. Bilindiği üzere ülkemizin en büyük sorunlarından biri
evlerimizin oda sıcaklıklarını istenilen seviyeye çekmek
için harcanan enerjidir (ki bu da ortalama bir ailenin yıllık
enerji tutari 4260 TL civarindadir).
Beton yüksek termal kütle özelliğiyle ahşap veya çelik
gibi diğer yapı tiplerinden daha ekonomik ve çevre dostu
çözümler sağlar. Ayrıca beton yapıda bütünlük sağlayıp
binada estetiğe olanak sağlar. Buna ek olarak, beton
plakalar ısıyı absorbe etme konusunda en iyi performansa sahiptirler hele de yazları asırı ısınma ve kışları aşırı
soğumanın önüne geçebilme konusunda gerekli yalıtım
malzemelerinin de yardımıyla iyi performans sergilerler.
Gerek konutlarda gerekse ofis amaçli binalarda 20-40 cm
arası yerinde dökme veya prekast beton plaka kalınlığı
cok etkili bir performans sağlar. Burda en önem verilmesi
gereken konu ise işi geçirgenliğini belirleme yöntemleridir. Alttaki resimde göründüğü gibi yalitim malzemesinin
yanı sıra aradaki hava boşluğu da efektif bir yalıtım etkisi
yapıp malzemeden tasarruf sağlar.
Beton plakalarla beraber döşemelerin önemi çok büyüktür
ve termal kütlenin verimliliğini artırır, plaka üstüne döşenen kiremit veya parke döşeme bunun en iyi örnekleridir
fakat daha pratik olmasından dolayı parke amacına daha
fazla uygun bir çözümdur. Dizayn aşamasında dikkate
alınabilecek gereksinimler termal kütleyi daha verimli
hale getirilebilir. En başlıca olarak binanin konumu ve
araziye oturtuluş yönü çok önemli bir etkendir. Bilhassa,
binanin güney yönüne bakan yönünde sırlama oranının
artması kış aylarında ısı kazancını artırıp ısıtma ihtiyacını
azaltacaktir. Bununla beraber, cok kullanılan odaların
güney yönüne dizayn edilmesi ısı ihtiyacını kaydadeğer
biçimde düşürecektir. Bizim evlerimizdeki aşırı ısınmanın
temel nedeni yetersiz izolasyondur, çatı gölgelikleri ciddi
anlamda olması bile yararlı çözüm seçeneklerindendir.
Şekil 1. Duvar yapıları (The Concrete Centre – Thermal Mass yayınından)
Bu özellikler dışında en çok dikkat edilmesi gereken
ise asma tavanlardan kaçınılıp olabildiğince geçirgen
tavanlara yer verilmesi gerekmektedir. Bunun başarılması durumunda bina yüksekliği alçaltılıp daha ekonomik
seçimlere olanak sunulabilir.
Kısaca, termal kütle, küresel ısınma dikkate alındığında, bir amaçdan çok bir gereksinim olacaktır.
Kıbrıs`ta bunun eksikliği fazlasıyla hissediliyor. Özetlemek gerekirse, ülkemizde uygulanan beton binalar
bize uygun zemin hazırlamaktadır fakat yalıtım malzemelerinin yetersizliği ve daha ucuz yapıların tercih
edilmesi nedeniyle bu uygulama ülkemizde görülememektedir, bu da ülkemizdeki yönetmelik eksiklikleriyle birebir alakalıdır. Dizaynlar güneş enerjisinden
faydalanmak amaçli ve uzun vadeli düşünülmesi
gerekmektedir (cevre binaların kazancını kesmemek
için bina yuksekliğine göre gölge boyu ölçülüp 2 bina
arası olması gereken minimum mesafe saptanmalı) ki
burda en az 50 yıllık bina ömüründen bahsedebiliriz,
günümüzü kurtarma amaçlı yapılacak binalar ilerisi
için bize yarar sağlamayacaktır. Bu uygulamanın
desteklenmesi ülkemiz sektörünün ufkunu genişletip
ileride Avrupa`ya örnek bir Pazar olabilecek hale
gelebiliriz. Gerekli arastırmaların yapılıp yönetmelik
hazırlanması durumunda Kıbrıs için en makul market
İngiltere`de olduğu gibi binaların tadilat (refurbishment) yapılıp şu anda durgun olan sektörümüzün de
canlanmasına yararlı olacaktır, böylece hem halkımız
yükselen enerji fiyatlarından ileriki yıllarda tasarruf
edecek ve yaşam kalitesi artmiş olacak ve inşaat pazar
durgunluğu geçiçi de olsa önlenecektir.
Kaynak:
• Concrete Centre (2005) Thermal Mass. TCC/05/05,
Surrey; The Concrete Centre.
• Concrete Centre (2008) Thermal Mass for Housing.
TCC/04/05, Surrey; The Concrete Centre.
Şekil 2. Termal Kütlenin Çalişma Prensibi (“The Concrete Centre – Thermal Mass for Housing” yayınından)
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
23
Hazır Beton Ve Deprem
Hatice Baytın.
[email protected]
Deprem ve beton ilişkisini anlatmadan önce biraz deprem
ve binanın temel yapısından biri olan beton & hazır beton
hakkında biraz bilgi vermek gerekirse:
“Yer kabuğu içerisindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak
ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak
geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına kısaca
deprem denilir.
Beton, agrega ( ince ve kaba agrega ), çimento ve suyun,
kimyasal ve mineral katkı maddeleri ilave edilerek veya
edilmeden homojen olarak üretim teknolojisine uygun
olarak karıştırılmasından oluşan, başlangıçta plastik
kıvamda olup, zamanla katılaşıp sertleşerek mukavemet
kazanan önemli bir yapı malzemesidir.
Hazır beton, kullanıcıya teslim edilmek üzere hazırlanmış,
plastik ve sertleşmemiş durumdaki betondur. Hazır betonu
klasik yöntemlerle elde edilen (el ile veya betonyer ile
) betondan ayıran temel unsur, hazır betonun modern
tesislerde bilimsel yöntemlerle, standartlara uygun olarak
üretilmesidir.”
Deprem bugün için önlenmesi mümkün olmayan ancak
gerekli önlemleri
alındığında verdiği zarar ( can ve mal kaybını ) en aza
indirilebilen bir doğal felakettir. Bu önlemler içerisindeki
en önemli unsurlardan biri ise, yapıyı oluşturan temel yapı
malzeme olan betonun HAZIR BETON olarak kullanılmasıdır. Çünkü hazır beton modern tesislerde standartlara
uygun olarak üretilen döküm öncesi ve sonrası denetimi
yapılan temel yapı malzemesidir. Mühendislerin ve vatandaşlarımızın depremin yıkıcı etkisinden kurtulmak için
dikkat etmesi gereken konular vardır. Konut inşaa eden,
proje çizen, teknik uygulama sorumluluğu yapan kişilerin
yürürlükteki teknik şartname ve yönetmenliklere harfiyen
uymaları, deprem zararlarının en aza indirilmesi açısından
son derece önemlidir. Yapılarda hazır beton kullanımı za-
24
rarların en aza indirilmesi bakımından çok önemlidir. Örneğin; İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 1994 yılında
İstanbul'da yapılan bir araştırmada, yerinde dökme betonla
hazır betonun karşılaştırıldığı rapor sonuçları çarpıcı bir
şekilde yerinde dökme betonların gerek ortalama basınç
dayanımları gerekse standart sapmalarının kabul edilmez
seviyede olduklarını göstermektedir. Hazır betonun ise
bu betonlara oranla iki kat daha güvenli olduğu sonucu
saptanmıştır. İnşası tamamlanan yapıda, oluşabilecek bir
hasar sonrası betonun iyileştirme imkanının bulunmadığı veya çok pahalı olabileceği göz önüne alınırsa, hazır
betonun hem daha güvenli hem de daha ekonomik olduğu
belirlenebilir.
Haziran 1998'de Adana ve Ceyhan'da meydana gelen 6.3
şiddetindeki
Deprem incelenecek olursa, konunun ve durumun ciddiyetini bir kez daha ve çok acı bir şekilde gözler önüne
sermiş olur. Türkiye Hazır Beton Birliği'nin talebi üzerine
akademik bir heyet bölgeye giderek, yıkılan binalardan
alınan beton örnekleri üzerinde araştırmalar yapılarak bir
Adana Depremi Beton Araştırma Raporu hazırlanmıştır.
Elde edilen sonuçlar, betonların kalitesi konusundaki
vahim gerçeği ortaya koymuş, yıkılan binaların elle dökülen, standart dışı betonlarla yapıldığı anlaşılmıştır. Adana
Depremi'nde, hazır betonla üretilen binalarda herhangi
bir hasara rastlanmaması, bu konudaki uyarıların ne denli
yerinde olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Dinar ve Adana depremlerinde olduğu gibi, Marmara
Depremi'nde de, İstanbul Teknik
Üniversitesi, bölgede yıkılan binalardan alınan beton
örnekleri üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Marmara Depremi Beton Araştırma Raporu adıyla basın ve kamuoyuna
duyurulan rapor, depremde standart dışı, kalitesiz beton
kullanımı ve hatalı beton uygulamalarının bina yıkımlarında önemli rol oynadığını gözler önüne sermiştir.
Şubat 2000 tarihinde revize edilen TS 500 «Betonarme
Yapıların Tasarım
ve Yapım Kuralları Standardı», hacim usülüyle beton
imalatını yasaklayarak, otomatik tartım usülüyle beton
imalatını zorunlu kılmakta ve C 14 ve daha aşağı mukavemet sınıflarındaki betonların taşıyıcı sistemlerde kullanılamayacağını hükme bağlamaktadır. Afet Yönetmeliği'ne
(1998) göre 1.4 ve 1.5 önem katsayısına sahip sosyal
amaçlı binalarda kullanılacak asgari beton sınıfı
C 20'dir; bu sınftaki betonların ise bilgisayar otomasyonlu
hazır beton tesisleri dışında, şantiyelerde ilkel yöntemlerle
üretilmesi mümkün değildir. 01.01.1998 tarihinde yürürlüğe giren yeni deprem yönetmeliği bu durumu gözönüne
alarak, yapı kalitesinin yükseltilmesi ve depreme gerçekten dayanıklı binalar üretilmesi için deprem bölgelerinde
kullanılacak en düşük beton dayanım sınıfını C 20 olarak
belirlemiş, böylelikle bir deprem esnasında olası can ve
mal kaybını en aza indirmeye yönelik önemli bir adım
atılmıştır.
KIBRIS TEKNIK
Sürücülerin Yavaşlaması
İçin İşlek Londra Sokakları
Kaldırımlardan Arındı
Nesil Garanti.
[email protected]
Londra’da, trafik konusunda yeni ve devrimci bir teknik
uygulanmaya başlandı. Londra şehir merkezinde, Exhibition Road (Sergi yolu) olarak bilinen sokağın yeniden
inşaası sonrasında yaya kaldırımları söküldü. Alışılagelmiş
sistem olan yaya kaldırımı – taşıt yolu şeklinde kullanılan
güzergah, yeni ve değişik bir uygulamayla; yaya – bisiklet
ve taşıtın karma kullanımını mümkün kılan hemzemin ve
sürekli bir güzergah haline dönüştürüldü.
Yandaki Fotograf 1’de de görüldüğü üzere, yol üzerinde
ne herhangi bir yayageçidi, ne şerit çizgisi, ne levha ne
de güvenlik bariyeri bulunmaktadır. Yayalaştırılmış bir
gezi rotası için oldukça mükemmel olan Exhibition Road
üzerinde Londra’nın üç büyük müzesi ve bir üniversitesi
bulunmaktadır. Ayrıca bölge, her yıl 11.5 milyon ziyaretçiyi
ağırlamaktadır.
Hollandalı trafik mühendisi Hans Monderman tarafından
tasarlanan bu paylaşımlı alan konsepti (shared space),
yollara farklı bir bakış açısı olarak ifade ediliyor. Alışılmış
yaya ve taşıt levhaları kaldırılarak, yürüme, bisiklet sürme,
alışveriş yapma, araç kullanma gibi karma aktivitelerle,
yollara insan odaklı bakış açısı getiriliyor.
Ortak Kullanım Konsepti yaratıcısı Monderman’a göre
yollar, trafik kontrol edicilerinden (levha, şerit, vb) arındırılınca, sürücüler, levhalar yerine insanlara bakarak trafikte
seyrediyor. Sezgilere aykırı gibi görünse de, trafik daha yavaş akıyor ve büyük kazalar büyük ölçüde önlenmiş oluyor.
Londra’daki yerel yetkililer, Exhibition Road üzerindeki
yeni düzenlemeyle birlikte, bu yolu kullanan sürücülerin
yaklaşık 20mil hızla yola devam etmek zorunda olduklarını
ifade ediyor.
Yolun üçte ikisini, Exhibition Road üzerinde hareket eden
yayalar kullanmaktadır. Yolu karşıdan karşıya geçmenin
ardındaki fikir, insanların bir müzeden diğerine ya da bir
binadan diğer binaya daha rahat geçmesini sağlamaktır.
Yapılan yeni düzenlemeyle, yayaların diagonal olarak bir
noktadan diğer bir noktaya daha rahat geçmeleri ve mekanda daha rahat hareket etmeleri sağlanmıştır (Fotoğraf 3).
Ayrıca, Exhibition Road üzerindeki çalışmalar yapılırken engelli bireyler de gözardı edilmemiştir. Kaldırımlar
söküldüğü zaman, yerdeki seviye farkı ortadan kalkacağı
için, görme engelli bireyler kaldırımın nerede bittiğini
ve yolun nerede başladığını kavrayamayacaklardı; ancak
farklı dokulardaki zemin kaplamaları kullanılarak, alanlar
tanımlanmıştır.
Yeni haliyle hizmet veren Exhibition Road, henüz birkaç
haftadır açık olmasına rağmen, yer altı tünellerinde yürüyen
Şekil 1. Exhibition Road, yeniden inşaa edildikten sonraki hali.
Şekil 2. Exhibition Road üzerinde Yaya – Bisiklet – Otomobil ortak kullanımı
Şekil 3. Yol üzerinde özgürce hareket eden yayalar.
Şekil 4. Görme Engelliler için tasarlanan farklı dokulardaki zemin
kaplamaları.
yayaların sayısına oranla, sokakta yürüyenlerin ve banklarda oturup bu manzaranın keyfine varanların sayısı oldukça
fazla!
Kaynak:
http://www.treehugger.com/urban-design/new-idea-forsharing-urban-roads-sidewalks.html, Aralık, 2011.
WWW.KIBRIS TEKNIK.COM
25
26
KIBRIS TEKNIK

Benzer belgeler

Doğru Yerdesiniz The Flooring Co.

Doğru Yerdesiniz The Flooring Co. Yukarıdaki fotoğrafta göründüğü gibi 5 palet tuğlayı konsol döşemenin üstüne bilinçsizce yerleştirilmiş. Umarız tasarım aşamasında bu yükler gerçekten eklendi döşeme yüküne. Yine konsol döşeme üstü...

Detaylı