Teknoloji 101

Transkript

Teknoloji 101
3 Şubat 2010
Teknoloji 101 - Sayı 4
http://www.teknoloji101.com
Bu sayımızda neler var?
Sayfa -3
Sayfa -9
Sayfa -11
Sayfa -14
Kendimiz Yapalım KöĢesi: Elektronik Devre Kartları
Elektrikte Tarihi KapıĢma: Edison – Tesla SavaĢları
2010 Opel Astra
Bir Fincan Su ile 20 Kg ÇamaĢır Yıkanır mı
Erdem Taylan ile Söyleşi
A.R.O.G, Arabalar, The Incredibles, Kayıp
Balık Nemo ve Shrek gibi filmlerin animasyon
ve grafiklerinin mimarı Erdem Taylan ile
öğrencilik yılları, IEEE ve teknoloji dünyasını
yakından ilgilendiren çalıĢmaları üzerine
keyifli bir röportaj yaptık....
Tek101 : Animasyon ve grafikle ilgilenmeyi
düĢünenler okulda mühendisler olsun grafik
tasarımda okuyanlar olsun hangi dersleri
almalılar ya da hangi dersleri almalarını
tavsiye edersiniz. Yani pixar gibi büyük
Ģirketler hangi nitelikleri hangi dersleri almıĢ
olmalarını istiyorlar?
Erdem Taylan : Aslında Ģöyle düĢünün yani zaten birkaç tane alan var pixar gibi bir Ģirkete
girebileceğiniz. Artistik bir yönden gidip girebilirsiniz yada mühendislik içeren teknik bir
yönden bir yönden girebilirsiniz. Artistik yönden düĢünecek olursanız zaten yeteneğinizi
gösteren birĢeyler göstermeniz lazım Ģirketlere, ders almanızla alakalı değil. Siz genel olarak
artistik kalitenizi yükselttiğiniz zaman örneğin resim çiziyorsunuz, karakter çiziyorsunuz,
illüstrasyon yapıyorsunuz, heykel yapıyorsunuz vs. somut Ģeyler olduğu için hazırladığınız
bir portfolyoyu göstermek aslında daha doğru. O yöne gidecek hangi dersi almanız
gerekiyorsa mesela life drawing yani karakalem çizimi çok güzel bir ders olabilir, yararlı olur.
Onlar zaten ana eğitimin bir parçası olacağı için mutlaka alacağınız Ģeyler olmalı. Aslında
pixar gibi Ģirketin görmek istediği yaptığınız iĢte özgünlük olması. Yaptığınız iĢin
mühendislik iĢi ya da teknik bir iĢ olduğunu önemsemeksizin bir probleme getireceğiniz
özgün çözüm yolunu düĢünce tarzınızı görmek istiyorlar. Mühendislik alanından gelirseniz
de ne oluyor tabiki temel bir computer science, electrical engineering yani bunların hepsi
açık. Bizim prodüksyonlarda çalıĢanların çoğu mühendistir. Elektrik mühendisleri, bilgisayar
mühendisleri, mimarlar, makine mühendisleri gibi farklı mesleklerden çalıĢanlar var. Birkaç
tane böyle hit alan var dolayısıyla onlara bakmak gerekir. AkıĢkanlar dinamiği iyi bir ders. Su
simülasyonu gibi bu tür Ģeyler mekanikten gelen teoriler. C graph diye bir oluĢum var.
Onların yayınladıkları bir liste var, insanların hangi alanlara yöneldiğini görebilirsiniz bu
listeden. Dolayısıyla iyi matematik bilgisi iyidir, programlama c veya c’nin herhangi bir
varyantını bilmeniz iyi bir Ģey. Ama dediğim gibi programlama veya teknik altyapıdan
geliyorsanız o zaman o hit alanlardan birinde bir Ģeyler yapmıĢ olmanız sizin için bir avantaj
olur. Ben baĢvururken diplomam olmasının ne kadar yararı vardı deseniz çok yok aslında
ama o olmasa amerikaya gidip çalıĢamazdım çünkü vize alamazdım dolayısıyla o önemli bir
Ģey ve aldığınız vizenin türü değiĢiyo mühendis olunca. Okulda kendinize özgü bir stil
geliĢtirmeniz yaptığınız her iĢte önemli bir Ģey. Matematik altyapısı fizik altyapısı bunların
hepsi kullanabileceğiniz Ģeyler ileride. Hocalarınızla gidip çok konuĢmanız gerekiyorya
hocam bize grafikle ilgili dersler verin basic graphic teori yani obje al döndür bunlara
hocalarınızı ikna etmeniz gerekiyor bu tür Ģeylere. Hocanız size Signals and systems dersi
veriyordur siz ne olduğunu hiç düĢünmezsiniz ama benim iĢlerimde devamlı kullandığım bir
Ģey. Mühendislik okuyanların artistik dersleri alması çok yararlı olabilir örneğin fotoğraf dersi
alabilirler çizim yapmayı seviyorsa gidip çizim dersi alabilirler aynı Ģekilde artistik yerden
gelen öğrenci mimari dersi alabilir endüstriyel tasarım dersi alabilir iĢin biraz teknik yönünü
de öğrenir araba tasarımı dersi alabilir o tür dersler varsa yararlı olabilir. Genel iĢi yapan
olmak daha iyi bir Ģey yani sadece matematikte ufak bir yeri çözüyorum demek çok doğru bir
Ģey demek değil. ġu anda sizin olabildiği kadar olasılıklarınızı artırmanız lazım o daha iyi bir
Ģey.
Siz Boğaziçi elektrik-elektronik mühendisliği mezunusunuz. Elektrik elektronikten
animasyon iĢine nasıl geçiĢ yaptınız?
Aslında benim ikisi birlikte olan bir Ģey. Lise yıllarında ve liseden sonra okulda ilk 2 sene pek
bir Ģey öğrenemedim. Fen lisesindeyken öğrenmiĢtik bir çok Ģeyi . Dolayısıyla ben müziğe
çok meraklıydım devamlı etrafta çalıyordum gruplarda. Sonra Amiga diye bir bilgisayar çıktı.
Grafik o zamanlar baĢka bilgisayarda yapılmıyordu önce ona merak saldım, sonra oyun
oynadım, sonra bu oyunlardaki grafikler nasıl yapılıyor dedim, sonra 3d nasıl yapılıyor
dedim, sonra ufak bir 3d program kullanmaya baĢladım. Onu kullanmaya baĢlayınca iyice
merak ettim ve bu Ģekilde onunla ilgili biraz programlama yapmaya baĢladım. Yaptığım
iĢlerden sonra Amiga’nın Türkiye distribütörü olan firma bana geldi ve iĢ teklifinde bulundu.
3d animasyona bu iĢleri yaparken merak saldım. Hobi zamanla iĢe dönüĢtü. Okulu bitirdikten
sonra Türkiye’de televizyon kanallarında çalıĢtım bir süre.
Animasyon genelde güzel sanatlar öğrencilerinin, grafik tasarım, iletiĢim tasarımı
öğrencilerinin tercih ettiği ya da onların ilgilenildiği alan gibi görülüyor. Bu konuyu biraz
daha açabilir miyiz?
Aslında hiç öyle değil. Üniversitelere gitmemin sebebi zaten bu. Bir çok değiĢik disiplindeki
adamı barındırabilen bir iĢ bu. Pixara Ģimdi bakarsanız 800 kiĢi çalıĢıyor bunların içinde
sistem mühendisleri var 60-70 kiĢi sadece pixarın bilgisayar altyapısını kurmak için var,
network iyi çalıĢsın, linux etkili iĢlesin diye uğraĢırlar. R&D dediğimiz research and
development yapan sadece yazılım yazan pixarın kendi yazılımını yazan br grup var.
Pixar’daki animasyon sistemi endüstrideki en hızlı animasyon sistemi. Pixarda yerleĢik
çalıĢan profesörler var mesela sadece alanlarında computer graphicste iyi adamlar bunlar.
MBA adamına da iĢ var, iĢletme yapılacak prodüksyon iĢi tamamen iĢletme iĢi çok zor bir iĢ
aslında, karıĢık bir iĢ. Birisinin iĢletme planlaması yapması gerekiyor. Farklı disiplinden
insanları içeren bir iĢ bizimki, çok değiĢik bir alan.
Peki Ģu anda üzerinde çalıĢtığınız projeler var mı?
Türkiye’ye geldikten sonra ben ilk AROG’da çalıĢtım görsel efekt süpervizörü olarak. Ondan
sonra Ģöyle bir gözlemim oldu, San Francisco’dayken Amerika’nın en büyük sanat
üniversitesi orada ders veriyordum. Buradaki düzene alıĢkın değilim ben artık unutmuĢum
onu. 10 sene yurt dıĢında çalıĢınca oradaki çalıĢma mantığına göre düĢünmeye
baĢlıyorsunuz. Buradaki çalıĢma mantığı bizimki gibi prodüksiyonlar yapmaya uygun değil.
Dolayısıyla onunla ilgili baya problem yaĢadım. Mesela ilk yaptığım Ģey proje bittikten sonra
bir okul açmak oldu. www.camptr.com oradan bakabilir arkadaĢlar. O okul benim kafama
göre adam yetiĢtirmek için kullandığım, dersleri benim verdiğim bir yer. Dolayısıyla haftanın
bir kısmını ona harcıyorum Ģu anda. Cave diye baĢka bir firmam var orada da karakter
geliĢtirme, bunun gibi projeler gelirse onları geliĢtirme üzerine çalıĢıyorum. ġu anda birkaç
tane yazılımla animasyonu birleĢtiren proje üzerine çalıĢıyorum. ġu an aslında daha çok fikir
geliĢtirme, hikaye yazma o tür iĢler üzerine çalıĢıyorum ve tabi bu arada bir tane daha AROG
gibi bir proje çıkmasını bekliyorum. Bu tür projeler her sene çıkmıyor Türkiye’de malesef.
Gelecekte çalıĢmayı düĢündüğünüz projeler var mı buna benzer?
Birkaç tane proje var bu Ģu anda bildiğim, üzerinde çalıĢılan projeler de var. Fakat ekonomik
durum onları da etkilemiĢ durumda. Cem yeni film yaptı ama hiç görsel efekt kullanmadık
filminde aslında görsel efekti baya seven birisi. Türkiye’de bizim pazar çok ufak olduğu için
bu tür varyasyonlardan çok etkileniyor. Istanbulla ilgili bir proje vardı , onlar Ģu anda
yapılmıyor masraflı oldukları için.
Türkiyede animasyon iĢinin geliĢmesi için bir çaba sarfetmemiz gerekiyor ama bunu direk
animasyona yatırım yaparak mı yoksa bazı yan sektörlere yatırım yaparak mı geliĢtirmek
daha uygun olur?
Bence birlikte yapılması lazım. Bu iĢ geliĢecekse birilerinin araĢtırma yapıyor olması lazım,
birilerinin onu yapması lazım, birilerinin resimlerini çizmesi lazım yani hepsi birlikte olmalı.
Bizim iĢin zorluğuda bu bütün parçaların bir anda bir araya gelmiĢ olması lazım.
Türkiyede animasyonun geliĢememesinin tek sebebi para mı?
Fransızlar mesela avrupada iyi bu iĢte. Avrupadaki en iyi animasyon okullarının 3 tanesi
Fransa’da. Her sene 200 kiĢi piyasaya çıkıyor. Bir Ģekilde bir iĢ olacak yani.
Bunu halkın ilgisine de bağlayabilir miyiz?
Halk ilgili ama… Ice Age filmine bir milyon kiĢi gitmiĢ. Ortalama bir filme göre çok fazla bir
rakam ben inanamadım ilk gördüğümde bir milyon kiĢi çok fazla. ġunu unutmayın aileler için
bizim filmler çok güzel filmler, mesajları güzel, artık yetiĢkinler de izliyor.Halka bağlamak
doğru değil. Halk iyi bir Ģey verildiği zaman gider. Nasıl iyi mal üreten satıyorsa iyi film
üretirsen satarsın, benim düĢüncem o.
Son zamanlarda bir moda var kısa metrajlı animasyonlar genelde pixarın yaptığı. Hatta
bunlarla ilgili ödüllü yarıĢmalar da var. Bu tarz projelerde hiç bulundunuz mu?
Onun neden olduğunu size söyleyeceğim. Çok ilginç bir Ģey ama Amerikalının nasıl endüstri
yarattığını göreceksiniz. Ben bir filmde çalıĢtım, bir sonraki filmde çalıĢmaya baĢlayacağım
ama farzedin film hazır değil. 3 ay boyunca yapacağım iĢ yok. Hemen bir tane kısa film
yapalım diyorlar, genelde o kısa filmler de yeni geliĢtirilen bir teknolojiyi denemek için
kullanılır..Avantajlı bir teknik. Pixar, short dvd ismiyle dvd çıkarıyor ve onun filmin masrafını
bu Ģekilde karĢılıyor. Bir de oscar yapıyor onunla ilgili her sene onun da lafı geçiyor. Sektör
oluĢtu ve herkes de onu izliyor ondan sonra. O shortlar onun için çok güzel bir Ģey. Ben de
Ģimdi okulda mesela öğrencilerle o tür shortlar yapacağım öyle planlarımız var. Amaç hem
onlar bilensin hemde birĢeyler çıksın ortaya.
Mater and Ghostlight’ta çalıĢmıĢtınız sanırım...
Filmden sonra Türkiye’ye dönecektim. Up filminde efekt supervisorluğu önermiĢlerdi.
Türkiye’ye döneceğim için reddettim. Mater and Ghostlight’i bitirmemi istediler sonrasında
döndüm.
Neden döndünüz?
Türkiye’yi daha çok seviyorum. YurtdıĢında yaĢamak güzel daha rahatsın çünkü. Ancak
unutmamak lazım her Ģeyin bir fiyatı var herĢeyin bedelini mutlaka ödüyorsunuz. O da nedir
ailenizden uzaksınız, anneniz babanız burda. Annen yaĢlanıyor bir Ģey olsa atlayıp
gelemezsin. Olayların sosyal tarafları var. Bir de Amerika kültürüyle Avrupa kültürü oldukça
farklı. Mesela benim aradaĢlarımın çoğu yabancılardı genelde, San Francisco ne kadar
kozmopolit bir yer olsa da Türk isen Türkiye’de rahatsın. Ama ben daha çok sosyal
sebeplerden dolayı döndüm, ailemle yakın olmak istedim.
Türkiyeye döndükten sonra camp adlı bir okul
kurdunuz ve animasyon üzerine eğitimler
veriyorsunuz. Bununla ilgili biraz bilgi alabilir miyiz?
Türkiye’ye dönüĢte ilk AROG’da çalıĢtım. Film
bittikten sonra gördüm ki sadece endüstride değil
eğitimde de problemler var. Tutorial izleyelim hazır
bilgiyi alalım onu böyle dinleyelim ezberleyelim
özümsemeyelim tekerleğin nasıl döndüğünü
bilmeyelim üzerine kurulmuĢ bir sistem var. O Ģekilde
dünyadaki adamlarla rekabet edemezsiniz. Onlar yapar, siz onların yaptıklarını yaparsınız.
Ben öyle bir Ģey istemediğim için, bir de AROG’daki ekipte anlayıĢ farklılıkları sezdiğim için
en kolay yolun insanlara ders vermem olduğunu düĢündüm. En azından benim kafamdan
çıksınlar bu adamlar piyasaya en azından bir iĢ geldiğinde beraber çalıĢırız. Böyle bir çekim
grubu oluĢsun, yeni adamlar gelsin sonra o adamlar ders vermeye baĢlasın. Öyle geliĢsin
istedim. Onun için büyük dershane gibi bir Ģey değil 5er kiĢilik sınıflarla çalıĢıyoruz Ģu anda.
Bir hedefe yönelik Ģu anda 4 ayrı kurs var. Geliyor, 3 ay modelleme öğreniyor, 3 ay kaplama
ve rendering öğreniyor, sonra 3 ay animasyon öğreniyor, 3 ay efekt öğreniyor bir yıllık bir
programı bitiriyor. Ondan sonra öğrenci sayısı arttıkça daha uzun 2 yıllık bir program
yapmayı düĢünüyorum. Ama Ģu anda bu Ģekilde çalıĢıyoruz. Herkesle bire bir ilgilenebildiğim
tekernek nasıl döneri hata nasıl yapılırı gösteren bir eğitim olsun istiyorum, benim sevdiğim
eğitim tarzı o önemli olan volume değil o yüzden.
Kimleri öğrenci olarak kabul ediyorsunuz, kimler baĢvuruyor?
Bana Ģöyle değiĢik yerlerden insanlar geliyor, sizin gibi üniversitede okuyan gençler de
geliyor. Mimar Sinan’dan, BahçeĢehir’den öğrencilerim var. Okullardan gelenler olduğu gibi
piyasada çalıĢan birkaç kiĢi geldi, tamamen karıĢık bir topluluk. Öğrenciliği çok iyi
değerlendirmeniz lazım. O yüzden Ģimdi ne kadar itelerseniz kariyeriniz için o kadar iyi olur.
Kursta en iyi verim aldığım adamlar öğrenciler yada mezun olup Ģu anda master yapan
adamlar.
Kurs sadece Ġstanbul’da Ģu an
ileride haftanın belirli günleri
Ankara’da olabilir mi?
Kursun belirli bir büyüklüğe
eriĢmesi lazım. Haziranda
baĢladık, 2 tane sınıf açıldı Ģu
anda 3. Sınıfımı veriyorum. Bir
dahaki dönem 3 tane sınıf
açacağız dolayısıyla 6 sınıf olmuĢ
olacak. Sonra sayı artacak, sayı
arttıkça bütün dersleri ben
veriyorum baĢka adamlar almak
zorunda kalacağım. Volume arttıkça böyle bir takım oluĢacağı için öyle bir Ģey yapıp
Ankara’ya da gelmek isterim, Ġzmir’de de sordular bu soruyu, Ġzmir’e gitmekte istiyorum.
Ama aslında en güzel metod ben bunu online yapmak istiyorum.
Yeteneğin bu alandaki rolü nedir?
Yetenek çok önemli. Belli bir aĢamadan sonra iki adam arasındaki farkı belirleyen Ģey
yetenek. Ama unutmayın pixardaki 800 kiĢinin hepsi manyak gibi yetenekli herifler değil,
iĢlerinde baĢarılı olanların sayısı da çok fazla. Yani bir iĢi alıp iyi yapan adamda var. Yani illa
yetenekli olacak diye bir Ģey yok bazen iĢi yapacak adamda gerekiyor. Bu iĢin yetenek kısmı
var ama elmas çıktığı gibi kalırsa pek bir iĢe yaramıyor birinin yontması gerekiyor onu iĢte o
yüzden yetenekle beraber çalıĢmakta gerekiyor.
Kursta sizin anlattıklarınızı bulabileceğimiz yazılı bir kaynak var mıdır?
Basılı Ġngilizce kaynaklar var, birebir aynısı değil tabiki ama maya programıyla ilgili kaynaklar
var güzel anlatan. Ama herkesin deneyimi ayrı bir kitapta bütün deneyimleri anlatmak zor,
herkes kendi bakıĢ açısına göre anlatır o yüzden. Bir de kitap pasif bir öğrenme tarzı onu da
unutmamak lazım. En güzel öğrenme tarzı açıkcası bir Ģey yapıp hata yapıp yanlıĢ yapıp
düzeltip yanlıĢ yapıp düzeltip öyle öğrenmek. Kurslarda öyle bir Ģansı oluyor öğrencilerin
ister istemez elini bulaĢtırıyor iĢe. Yani tek bir kaynak yeterli değil, bir sürü kitap bir sürü
kaynak lazım. Çok güzel tutoriallarda var internette ama öğrenci ordan hangi bilgiyi alması
gerektiğini bilmediği için yönlendiren birine ihtiyaç duyuyor ki öğretmen dediğimiz
insanlarda bu iĢe yarıyor.
Bize bu konuda tavsiyeleriniz var mı
acaba grafik yada animasyon
konusunda yapsanız iyi olur gibi?
Bütün sanatsal Ģeylerle ilgilenin, müzik
yapın. Çünkü yaĢamın en güzel
Ģeylerinden biri sanatsal Ģeyler
yapmak. Sanat insana olaylara baĢka
açılardan bakabilmek gibi bir avantaj
sağlıyor çünkü sanat limiti olmayan bir
Ģey.
Öğrenci aktivitelerine IEEE’ye ,CS’e bakıĢ açınız nedir?
Ġlk olarak BahçeĢehir Üniversitesi’ne gittim 350 kiĢilik bir salon tamamen doldu. Onlar da
sizin gibi çok güzel karĢıladılar beni. Daha sonra Ġzmir’e gittim 4,5 saat sürdü oradaki
seminer. O yüzden önceden de tanıyorum IEEE’yi. Yani öğrencilerin böyle Ģeyler yapmaları
çok güzel çünkü insan sosyal olunca insan olduğunu hissediyor. Size de ayrıca çok teĢekkür
ediyorum bugün burada çok güzel ağırladınız beni. Bu en güzel Ģeylerden biri deneyiminizi
anlatıyorsunuz, paylaĢıyorsunuz insanlarla. Ondan ne alacağı ona kalmıĢ bir Ģey siz
görevinizi yapıyorsunuz sonuçta güzel bir Ģey yani çok baĢarılı bir topluluk IEEE.
Sizinle röportaj yapmak çok keyifliydi. Bize zaman ayırdığınız için teĢekkür ederiz...
Röportaj:
Görkem Ġlbay
Ġlker Saraç
Nisa Elif Aydın
Google’dan Gelen Bir Dalga: Google Wave
Google, arama motoru ve Gmail olarak bildiğimiz e-mail
sağlayıcısıyla hayatımızda büyük bir çığır açtı. ġu
zamanlarda ise Google wave ile internetin sınırını
zorlamaya devam ediyor. Aylardır herkesin dilinden
düĢüremediği, Google’ın bile anlatmak için bir saatlik
videoya ihtiyaç duyduğu, Google Wave, tek bir kelime ile
anlatması da oldukça güç bir uygulama. “Peki nedir bu
Google Wave?” diye baktığınızda karĢınıza birden çok
cevap çıkıyor.
Kelime anlamı olarak “dalga” anlamına gelen Wave, hepimizi yakından ilgilendiren bir
platform. Günlük hayatmızda çoğumuz internet üzerinden e-posta hizmetlerini kullanmayı
tercih ederiz. Ancak bu hizmetler kısıtlamalardan dolayı ihtiyaçlarımızı tam olarak
karĢılayamaz. ĠĢte Google , bu kısıtlamaları bazılarını hayatımızdan kaldırmak için Google
wave ile e-postayı yeniden keĢfetti. 2007 yılında baĢlayan ve geliĢmekte olan Google Wave
projesi için Lars Rasmussen :"E-postayı bugün icat etmiĢ olsaydık, nasıl olmasını isterdik
sorusundan yola çıktık" diyor.
Nedir bu Google Wave’i farklı kılan?
Bazı internet kaynakları Google Wave'i Gmail ve Gtalk'un birleĢimi olan yeni bir Google
hizmeti olarak tanımlamıĢtır. Wave aslında , birden fazla kullanıcının eĢ zamanlı olarak
iletiĢim kurmasına imkan veren ; dosya, resim ve videolarını paylaĢıp, dökümanlar üzerinde
çalıĢma yapmayı sağlayan bir sistemdir. Ġsterseniz web sitenize veya blogunuza Google
Wave'i kolaylıkla entegre edebilirsiniz.
Google Wave Java dilinde yazılmıĢ , Google Web Toolkit kullanılarak hazırlanmıĢtır. Wave açık
kaynak kodludur. Bu özelliği de Wave üzerinde değiĢiklikler yapılabilmesini hatta Wave
sunucusu kurmanızı bile sağlıyor.Yeni nesil tüm tarayıcılar ile çalıĢabilmesi de Wave'in
artılarından biri...
Google Wave arayüzünü tanıyalım:
Google Wave ekranına baktığımız zaman sol tarafında bir kenar çubuğu bulunuyor. Bu kenar
çubuğunun üst tarafında ana gezinme menüsü (Navigation), altında ise Google Contacts'ta
(rehber) bulunan kiĢileriniz / arkadaĢlarınız bulunuyor.
Ekranın orta bölümüne baktığımız zaman, Wave'lerinizin bulunduğu bir gelen kutusu
bulunuyor. Bu kısmı Gmail 'in gelen kutusuna(inbox) benzetebiliriz. Herhangi bir Wave'e
tıkladığınızda hemen sağ tarafında bir pencere olarak seçtiğiniz wave'in içeriği gözüküyor.
Seçtiğiniz Wave'de i diğer kiĢilerin mesajlarını görebiliyor ve onlara yanıt verebiliyorsunuz.
Eğer online durumdaysalar anlık ileti olarak mesajlaĢabiliyorsunuz. Ayrıca seçtiğiniz Wave'e
metin, resim, video vb. içerik ekleyebiliyor ve düzenlemeler yapabiliyorsunuz.
Eğer bir arkadaĢınızı, seçtiğiniz Wave' e eklemek istiyorsanız sol menüdeki kiĢiler listesinden
sürükle-bırak ile Wave'e ekleyebilirsiniz.
Google wave'i kullanmak için bir çok neden var , iĢte günlük hayatımızda iĢlerimizi
kolaylaĢtıracak özelliklerinden bahsedelim:
HTML 5 uygulaması olarak geliĢtirilen Wave, aslında ilk bakıĢta bir e-posta uygulamasına
benziyor. Fakat e-postadan farklı olarak göndericiler arasında gidip gelen mesajlar
yerine, mesajlar tek bir noktada toplanıyor ve bu mesajların katılımcıları diledikleri
zaman bu iletiĢime, istedikleri Ģekilde dahil oluyorlar. Devam eden bir mesajlaĢmaya yeni
bir kiĢi istendiği anda dahil olabiliyor ve Wave'in "Playback" özelliği sayesinde,
görüĢmenin baĢını kaçıran katılımcılar adım adım ona kadar yapılmıĢ tüm eklemeleri ve
değiĢiklikleri takip edebiliyorlar.
Wave'in en heyecan verici özelliklerinden biri ise, e-postanın yanı sıra anında mesajlaĢma
kavramını da değiĢtiriyor olması. Hepimiz MSN veya Gtalk'ta karĢınızdaki kiĢinin o anda
bir Ģeyler yazdığını ufak bir bilgi satırından görebildiğimizi biliyoruz. Wave'de ise yazılan
her karakter neredeyse anında karĢı tarafın ekranında beliriyor. Üstelik yazan kiĢi daha
cümlesini bitirmeden, diğeri yanıt yazmaya baĢlayabiliyor ve karĢılıklı olarak her bir
karakter anında görünecek Ģekilde iletiĢim devam edebiliyor.
Sürükle bırak
özelliğini de
tamamen
destekleyen Wave, bu
sayede örneğin
fotoğraflarınızı
devam eden bir
"dalga" içerisinde
paylaĢmak için tek
yapmanız gereken
bilgisayarınızdaki
dosyaları seçtikten
sonra, Dalga'nın
içerisine sürükleyip
bırakmak. Yalnız, bu özelliği aktif hale getirebilmek için bilgisayarınıza ufak bir eklenti
indirip kurmalısınız.
Wave'in diğer bir güzel özelliği ise dalga'nın herhangi bir bölümünü seçip, o kısmından
yeni bir dalga oluĢturabilmek. Bu sayede farklı kullanıcılar, dalga'nın sadece kendileri ile
paylaĢılan bölümünü takip ederek, bu bölüme yazı veya baĢka görseller ile katkıda
bulunabiliyorlar.
Google Wave iletiĢiminin yanı sıra aynı dalga üzerinde birden fazla kiĢinin çalıĢmasına da
olanak veriyor. Özellikle iĢ ve eğitim alanında faydalı olması beklenen bu özellik
sayesinde, oluĢturulan bir dalga'da tüm davet edilmiĢ katılımcılar, aynı anda, aynı
doküman üzerinde gerekli gördükleri değiĢiklikleri yapabiliyorlar ve daha güzeli herkesin
yaptığı değiĢiklikler neredeyse anında takip edilebiliyor.
Google Wave 'in eklenti desteğinin olması da en iyi özelliklerinden biri. Çünkü Google
Chrome bu özelliğe sahip olmadığı için eleĢtiriliyordu. Google'ın ilk geliĢtirdiği eklentiler
arasında bir Ġngilizce yazı düzeltme aracı yer alıyor. Google'ın geliĢtirdiği diğer eklentiler
arasında metin içerisindeki web bağlantılarını otomatik algılayıp, tıklanabilir hale getirme,
Google Maps eklentisi ve Wave içerisinde Google arama penceresi de yer alıyor.
Google Wave ile herkes aynı
alt yapıya sahip kendi Wave
sunucularını kurabileceğinden
bahsetmiĢtik . ġimdi ise bu
konuyla yakından ilgili olan
“sunucu bağımsız iletiĢim”
özelliğini anlatalım. Wave
üzerindeki tüm iletiĢim
bilgileri ilgili Wave
sunucusunda tutuluyor. Bu yüzden iletiĢimin de aynı sunuyu kullanan kiĢiler ile sınırlı
olması gerektiği düĢünülebilir. Fakat baĢka Wave sunucularını kullanan kiĢiler de dahil
edilebiliyor. Böylece ortak çalıĢma konusunda farklı platformların yol açabileceği
kısıtlamalar da giderilmiĢ oluyor.
Burada Google wave 'in özelliklerinden kısaca bahsettik. Siz de Google wave'i keĢfetmek için
hemen bir wave hesabı edinin ve bu keĢif yolculuğuna katılın. ĠĢte yolculuğunuzda size
yardımcı olabilecek linkler:
http://wave.google.com/help/wave/about.html
http://wave-samples-gallery.appspot.com/
http://code.google.com/intl/tr-TR/apis/wave/
http://completewaveguide.com/
Tuba Kesten
Kaynaklar
http://wave.google.com/help/wave/about.html
http://www.chip.com.tr
http://en.wikipedia.org/wiki/Google_Wave
Hibrit Arabalar
Hayattaki en önemli Ģeylerden birisi hayatın hızına ayak uydurmaktır. Teknolojinin
ilerlemesiyle birlikte daha çok iĢ daha az zamanda yapılabilmektedir. Özellikle bilgisayarlar,
bize sağladıkları kolaylıklardan dolayı hayatımızın vazgeçilemez bir parçası olmuĢlardır. Bu
Ģekilde gittikçe hızlanan yaĢamımıza Ģimdi de nanoteknoloji girmek üzeredir. Bunun anlamı,
hayat insanoğlu için daha da hızlanacaktır. Bu hızı yakalayabilmek ve hatta bu hızı
geçebilmek için, insanların baĢetmesi gereken sorunların baĢında, gitmek zorunda oldukları
yerlere eskiden olduğundan daha kısa sürede ulaĢmaları gerekmektedir. Bu amaç
doğrultusunda birçok Ģey icat edilmiĢtir. Örneğin, uçaklar kıtalar arası yolculukların süresini
günlerden bir güne daha kısa bir zamana indirmiĢtir. Diğer bir örnek ise trenlerdir. Çok uzun
zamandır kullanılmakta olan trenler, ağır yüklerin kısa zamanda istenilen bir noktaya
ulaĢtırılmasını mümkün kılmıĢtır. Ancak insan hayatı için bu konudaki en büyük geliĢme
arabaların icadıdır. Kısaca arabalar, her kesimden insana kiĢisel olarak hızlı ulaĢımı mümkün
kılmıĢtır. ġu anda arabalar, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiĢtir. Ancak, çalıĢma
prensiplerinden ötürü arabaların bize sağladıkları, bizden alabileceklerinden fazla değildir.
Dünyada 7 milyardan fazla insan olduğunu ve bu insanların çoğunluğunun araba kullanıyor
olduğunu göz önünde bulundurursak, arabaların özellikle insan sağlığı ve çevreye olan
etkilerinin oldukça büyük ve tehlikeli olduğunu kolayca görebiliriz. Bu sorunun ciddiyetinin
oldukça büyük olması nedeniyle, bu konu hakkında alternatif çözüm yolları araĢtırılmaktadır.
ġu anda bu alternatiflerden en öne çıkanı Hybrid teknolojisidir. Petrolden kesinlikle daha
temiz olan elektrik enerjisinin kullanıldığı bu teknoloji, yüksek oranda petrol tüketiminin
neden olduğu sorunlara biraz da olsa çözüm önermektedir.
Ġlk olarak, hybrid arabaların ne oldukları üzerinde duralım. Arabalar için bir dönüm noktası
olacak olan hybrid teknolojisi, arabalarda benzinli motora ek olarak bir tane elektrikli
motorun da kullanılması Ģeklinde açıklanabilir. Hybrid arabalar günümüz arabalarından
oldukça farklı bir çalıĢma prensibine sahip olduklarından dolayı, daha farklı bir mekanizmaya
sahiplerdir. Kısaca, bir benzinli arabayı özetleyelim. Benzin deposu, motor ve vites
kutusundan oluĢan ve kimyasal bağ enerjisini mekanik enerjiye dönüĢtüren bir sistemdir.
Hybrid arabalarda ise bu sisteme ek olarak bir elektrikli motor bulunmaktadır. Bataryalar bu
durumun sisteme getirdiği eklemelerden birisidir. Hybrid arabalardaki elektrik motorunun
uzun süreli ve etkili bir Ģekilde çalıĢmasını sağlamak için güçlü bataryalara ihtiyaç vardır.
Diğer bir deyiĢle, benzin deposu motor için ne demekse, bataryalar da elektrik motoru için
aynı anlamı ifade etmektedir. Ancak, günümüzün teknolojisiyle üretilen bataryalar, çok etkili
olmamalarının yanı sıra oldukça da ağırdırlar. Ġkinci olarak, hybrid arabaların içinde büyük bir
dinamo bulunmaktadır. Bu araçlar ihtiyaç duydukları bütün elektriği sadece Ģarj olurken
bataryada biriken elektrikten karĢılayamazlar. Mümkün oldukça her türlü kaynağın
kullanılması gerekmektedir. Dinamo ise bu kaynakları elektrik
enerjisine çevirmede kullanılır. Tekerleklerin dönerken bir yandan
bataryaları doldurması dinamolar sayesinde mümkün kılınmıĢtır.
Ayrıca, benzinli motorun gerektiği zaman çalıĢtırılması da
dinamolardan sağlanan elektrikle oluĢmaktadır. Diğer bir ek
parça PSD (Power Split Device) dir. Oldukça önemli bir parça olan
PSD, benzinli motoru, elektrik motoru ve dinamoyu birbirine
bağlayan bir vites kutusu gibi karmaĢık bir görevi üstlenmektedir.
Tanımdan da kolayca anlaĢılacağı gibi PSD, bu sistemin
belkemiğidir. Ayrıca benzinli motor ile elektrikli motorun
bağımsız Ģekilde ya da gerektiği zaman birlikte arabaya güç
aktarmalarını sağlamaktadır. Ek olarak, benzinli motorun dinamo
doğrultusuyla bataryaları doldurması da PSD sayesinde olmaktadır. Son olarak, sisteme bir
de elektrikli motor eklenmiĢtir. Görmeye alıĢtığımız oyuncak arabalardakine kıyasla oldukça
büyük ve güçlü olan bu elektrikli motorlar, bir tona yakın bir arabayı belli hızlarla tek baĢına
hareket ettirebilmektedir.
Hybrid arabaların hayatımızda birçok Ģeyi
değiĢtireceği kesindir. Bu teknolojinin bize
sağlayacağı yararların yanında dezavantajları da
bulunmaktadır. Öncelikle avantajlarından
bahsedelim. Bu teknolojinin en büyük
yararlarından birisi, arabaların doğaya verdikleri
zararı azaltabilecek olmasıdır. Dünyada o kadar
çok araba vardır ki bu arabalardan çıkan gazlar küresel ısınma probleminde etken
nedenlerden birisi olmuĢtur. Bu noktada, hybrid arabalar doğaya verilen zararı en aza
indirmede büyük bir görev üstlenmiĢlerdir. Hybrid teknolojisiyle, bir arabanın benzin
tüketimini %50 ye varan oranda düĢürebiliyor olması da bu konunun önemini net bir Ģekilde
açıklamaktadır. Benzin tüketiminin azalması sadece doğaya değil, aracın kullanıcısına da
yararlıdır. Özellikle hybrid arabalar, benzini az tüketmelerinden dolayı ekonomik açıdan
oldukça kullanıĢlıdır. Bu arabaların kullanıcıları, benzin fiyatındaki değiĢimleri neredeyse hiç
hissetmezler. Son olarak, hybrid arabalar sadece elektrikle çalıĢmadığı için, sürüĢ sırasında
gereken elektriğin bir kısmını aracın kendisi yenileyebilmektedir. Bunu, benzinli motoru ve
fren sistemini kullanarak yapmaktadır. Avantajlarının yanında hybrid arabaların bazı
dezavantajları da vardır. Ġçerdikleri sistem nedeniyle satıĢ fiyatları normal arabalarınkine göre
fazladır. Bu durum, görünüĢte dezavantaj gibi görünüyor olsa da, uzun vadede kullanıcı için
daha avantajlı olacaktır. Nedeni ise, bu araçların benzin tüketiminin normal arabalarınkine
göre oldukça düĢük olmasıdır. Diğer bir dezavantaj, içerdikleri bataryalar nedeniyle çok ağır
olmalarıdır. Büyük bir arabayı bir elektrik motoruyla uzun bir süre hareket ettirmek için çok
fazla elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. Bu ise daha fazla batarya ve daha çok ağırlık demektir.
ġu anda bir sorun olarak görünse de ilerde teknolojinin ilerlemesiyle bu sorun da kolaylıkla
çözülecektir. Son olarak, hybrid arabaların diğer bir dezavantajı, herhangi bir kaza anında
içerdiği bataryalar yüzünden hem arabanın içindekiler hem de arabanın dıĢındakiler için
hayati tehlikeye neden olabilecek olmasıdır. Bu durumda, aracın içindekilerin yaĢama Ģansı
oldukça düĢerken, yardım edecek olanların da hayatı tehlike altına girmiĢ olmaktadır. Her ne
kadar bir umut gibi görülse de, hybrid arabalar yeni sorunlar da doğurabilirler.
Hybrid arabalar Ģu anda çok fazla yaygın olmasalar da büyük araba firmaları bu konu
üzerinde oldukça ciddi bir Ģekilde çalıĢmaktadırlar. Her ne kadar firmaların bu araçları yapma
Ģekilleri farklı olsa da amaçları aynıdır, az benzin tüketimi ve daha uzun mesafe kat etmek.
Bu firmalardan birisi Honda’dır. Örneğin, Honda’nın Insight modeli bir hybrid arabadır. Bir
elektrikli motor ile bir benzinli motorun birleĢmesinden oluĢan bu sistemde, elektrikli
motorun bazı görevleri vardır. Bunlar, hızlanırken veya yokuĢ çıkarken, benzinli motora
yardımcı olmak, marĢ motorunun görevini üstlenmek ve bataryaların doldurulmasını
sağlamaktır. Ancak Honda’nın az benzinle en uzun mesafeyi kat etmek için bu arabada
kullandığı strateji sadece hybrid bir motor kullanmak değildir. Honda Insight oldukça hafif
olmasının yanı sıra etkili bir aerodinamik yapıya sahiptir. Aracın dıĢ kısmı alüminyumdan
yapılmıĢtır. Oldukça hafif olan, 56 kg’lık 3 silindirli bir motora sahiptir. Sadece iki kiĢinin
seyahat edebileceği bu araba, bütün bu kısıtlamaların sayesinde toplam olarak 838 kg
ağırlığındadır. Bu sayede, Insight gibi küçük bir araba, küçük bir motorla 100km/h hıza 11
saniyede çıkabilmekte, Ģehir içinde yaklaĢık olarak 90 kilometrede 3,78 litre, Ģehir dıĢında
ise yaklaĢık olarak 100 kilometrede 3,78 litre benzin tüketmektedir. Insight gibi hybrid bir
araba olan Toyota Prius, Insight’dan biraz daha farklı bir sisteme sahiptir. Prius’da PSD
kullanılmıĢtır. Bu parça benzinli motoru, elektrikli motoru ve dinamoyu birbirine
bağlamaktadır. Bu sayede Insight’la kıyaslandığında oldukça etkili bir araba olduğunu
söyleyebiliriz. Çünkü Prius’da aracın ağırlığı hakkında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiĢtir.
Toplam ağırlığı 1.315 kg olan Prius, sahip olduğu güçlü elektrik motoru sayesinde benzinli
motoru kullanmadan 24 km/h hıza ulaĢmaktadır. Prius’un benzinli motoru sadece gerektikçe
devreye girmektedir. Insight’ta ise elektrikli motor gerektiğinde devreye girmektedir. Insight
ile Prius arasındaki temel farkları bu Ģekilde açıklayabiliriz. Bu örneklerden de kolayca
görebiliriz ki, her firma hybrid teknolojisine farklı açılardan bakmaktadırlar. Bu sayede hybrid
arabalar, yeni fikirler sayesinde, gün geçtikçe geliĢmekte, daha verimli bir hal almaktadırlar.
Hybrid teknolojisi Ģu anda emekleme dönemini geçirmektedir. Özellikle küresel ısınma,
dünyadaki petrolün azalması ve petrolün gittikçe pahalılaĢması, insanları bu teknolojiyi
geliĢtirmeye mecbur bırakmıĢtır. Bu sektördeki geliĢme devam ettiği sürece yaklaĢık 10 yıl
içinde sokaklarda hybrid arabaları daha çok göreceğiz. ġu anda yüksek maliyetleri ve toplum
tarafından çok iyi tanınmamaları nedeniyle pazarda büyük bir paya sahip değiller. Ancak
Honda’nın Insight’ı, Toyota’nın Prius’u ve Chevrolet’in Volt’u bize bu konunun büyük araba
firmaları tarafından ne derece ciddiye alındığını göstermektedir. Her ne kadar bazı
dezavantajları da olsa, hybrid teknolojisi birçok soruna gerçekçi çözümler önermektedir.
Kısaca hybrid arabalar daha az ve daha temiz enerjiyle, daha çok iĢ yapmak adına
hayatımızda yer almak için son süratle geliyorlar.
Onur Berkay Gamgam
Kaynaklar
http://green.wikia.com/wiki/How_Hybid_Cars_Work
http://www.blogcini.net/hybrid-motor-teknolojileri-ve-hybrid-motorlu-araclar-arasindakiyaslama
http://auto.howstuffworks.com/hybrid-car1.htm
http://www.articlesbase.com/cars-articles/hybrid-cars-advantages-and-disadvantages-
397138.html
http://www.hybridcars.com/frontpage
Assasin’s Creed Efsanesi Kaldığı Yerden Devam Ediyor
Assassin’s Creed ilk oyunuyla geniĢ bir hayran
kitlesine ulaĢmayı baĢarmıĢtı. Ubisoft yapımcıları
hayranlarını üzmedi ve serinin ikinci oyununu
piyasaya sürdüler. ġuan için oyun PS3 ve Xbox
konsolları için satıĢa sunuluyor fakat PC için çıkıĢ
tarihi Ģubat olarak belirlenmiĢ. Sizin de tahmin
edeceğiniz üzere PC için bekleyemedim, oyunun
PS3 versiyonunu oynadım ve ilk izlenimlerimi
sizlerle paylaĢmak istiyorum.
Assassin’s Creed II’ yi ilk oyundan farklı yapan en
belirgin etmen kahramanımızın nam-ı diğer Ezio
Auditore da Firenze çevresiyle olan iliĢkileri biraz
daha arttırılmıĢ ayrıca oyunda Leonardo da Vinci Ezio’yonun sıkı dostu. Neyse lafı fazla
uzatmadan oyunun incelemesine geçelim.
SUNUM:
Oyunun menüsü ilk sürümündekiyle çok yakın benzerlik gösteriyor. Görsel sadelik menü
seçeneklerine de sıçramıĢ durumda, çünkü multiplayer modu da bulunmayan oyunda pek
seçenek yok ekranımızda. Görevinize devam edeceğiniz bölüm, ekstralar ve ayarlar
menüdeki seçenekler. Animus’un zihnimize atalarımızın anılarını yüklediği geçiĢ bölümü ile
uyum içinde ilerleyen sade beyaz menü basit gözükse de etkileyici ayrıca göz yormuyor.
Oyun Rönesans Ġtalya’sında geçiyor ve yapımcılar oynayanlara zengin bir çevre modeli
sunuyor. Birebir aynı tarihi binaları ve oyun içinde geçen yaĢamıĢ insanları görebiliyorsunuz.
ÖYKÜ:
Oyuna Assasin’s Creed’in bittiği yerden baĢlanıyor. Laboratuarlarından kaçan Desmond Miles
ve doktor Lucy Stillman bir depoya sığınıyor ve burada Desmond tıpkı ilk bölümdeki Altair
gibi yeni oyundaki kahramanımız Ezio’nun da atarlının geçmiĢine gidebileceği makineyi
(Animus 2.0) buluyorlar.
Kahramanımız Ezio, Ġtalya’da yaĢayan bir asilzadedir. Ezio’nun babası gerçekte suikastçidir
ve bunu Ezio ailesinin katledilmesinden sonra öğrenir. Artık kendine bir yol çizmiĢtir;
babasının yolundan giderek suikastlere devam edecektir. Bu yolda onun en büyük yardımcısı
annesinin tanıĢtırdığı sonrada sıkı dost haline gelen Leonardo da Vinci’dir.
Oyundaki asıl amacımız ailemizin ölmesine neden olan kiĢileri bulup onlardan intikam almak.
Oyun sırasında isterseniz büyük görevlere ara verip, Ģehirde serbestçe gezebiliyorsunuz,
küçük görevleri geçebiliyorsunuz ya da kötü Ģöhrete neden olan resimlerinizi duvardan
sökmekle meĢgul olabiliyorsunuz. Assassin’s Creed 2’deki en büyük değiĢiklik çevreyle olan
iliĢki, gayet baĢarılı ve oynarken büyük keyif alıyorsunuz.
Oyunun genel dinamiklerine derinlik kazandıran Ģey sadece yan görev çeĢitliliğinde yatmıyor.
Artık sizi kovalayan askerlerle farklı yöntemler kullanarak çarpıĢabilecek veya dikkatlerini
dağıtmak için yeni özellikler kullanabileceksiniz. Hemen örneklendirelim; Ģehirdeki fahiĢeleri
makul bir fiyata ayarlayabilir ve yürürken düĢmanların sizi görmesini engelleyecek Ģekilde
çember oluĢturmalarını sağlayabilirsiniz. Üstelik askerlere yaklaĢtığınız zaman hepsinin aklı
sizden çok kadınlarda kalacak ve onlarla gidecekler.
Bu kümesel saklanma sistemini yolda yürüyen normal gruplara veya rahiplere karıĢarak da
gerçekleĢtirebilirsiniz ancak onların askerler üzerinde kadınlar kadar etkisi olmadığı bir
gerçek. Bir diğer özellik ise; düĢmana çok yaklaĢmadan veya onlardan kaçarken yere para
saçmak. Bunu yaptığınız zaman halk ve askerler aç bir Ģekilde paralara üĢüĢecek, siz de
yolunuza görünmeden devam edeceksiniz. Son olarak; Ģehirde kol gezen hırsızlardan
bahsedelim. Çete halinde gezen hırsızları para karĢılığı kiralayabiliyor, olası bir çatıĢmada
size destek çıkmalarını sağlayabiliyorsunuz. DavranıĢlarınıza ve sızmak istediğiniz yere
girmek için taktik geliĢtirdiğinizde büyük bir özgürlük kazandırıyor oyun size.
Oyunda karakterimizi istediğimiz gibi düzenleyebiliyoruz. DıĢ görünüĢü vs. ayrıca
Leonardo’nun gerçek tasarladığı aletleri oyunda kullanabiliyoruz.
Oyunda para önemli bir yer kaplıyor. Haritada yer alan tüm dükkanlarda bu olmazsa olmaz
nesneyi kullanıyoruz da o yüzden. Oyuna derinlik katan bir diğer özellik de bu dükkanlarda
ortaya çıkıyor. Terziler sayesinde kıyafetinizi ve rengini değiĢtirebilirsiniz. Böylece yoğun bir
Ģekilde arandığınız zamanlarda farklı bir kıyafet giyerek kafa karıĢtırma Ģansına sahipsiniz.
Demirciler size hem yeni silah ve zırh satıyorlar, hem de hasar almıĢ silah ve zırhlarınızı ufak
bedeller karĢılığında onarıyorlar. Asıl önemli kısım doktorlarda ortaya çıkıyor. Uzun burunlu
bir maske takan sokak doktorları sayesinde enerji kutularını dolduracak kapsüller satın
alabiliyor ve enerjinizi bir anda doldurmalarını sağlayabiliyorsunuz. Elbette bunların hepsi
parayla yapabileceğiniz Ģeyler, o yüzden hırsızlık oldukça önem kazanıyor. Para kazanmanın
bir diğer yolu ise sanat galerilerinden satın alacağınız hazine haritalarında yatıyor. Bu
haritaları aldığınızda mevcut haritanızda gizlenmiĢ para kutularının yerleri beliriyor. Bunları
keĢfedip kısa zamanda köĢeyi dönmek ise tamamen size bağlı.
Sözün özü Ubisoft Assasin’s Creed 2 ile cidden büyük bir baĢarı yakalayacağa benziyor.
Oynanabirlik, konu ve grafik bakımından Assassin’s Creed 2 gayet baĢarılı. ġuan da tek
yapılması gereken oyunun PC için çıkmasını beklemek. Hepinize iyi eğlenceler.
Ozan Ünsal
Bilkent IEEE Teknik Proje Köşesi : "Kendimiz Yapalım!"
Son iki sayımızda elektronik yazılımlara ve farklı programlama dillerine odaklanmıĢtık. Bu
sayımızda ise Pozitif 20 tekniğini kullanarak bir elektronik kart baskısı gerçekleĢtireceğiz.
Elektronik Devre Kartları
Elektronik devre kartları, elektronik devreleri oluĢturan devre elemanlarının bir araya
getirilerek belirli bir düzen içinde (kurulmak istenen devrenin Ģemasına uygun olarak) bakır
levhalara sabitlenmesiyle oluĢur. Devre kartlarının hazırlanması elektronik cihazların
üretimini hızlandırmakla birlikte cihazların daha az yer kaplamasını (daha küçük olmasını)
sağladığı için maliyeti düĢürür.
ġekil 1. Elektronik devre kartları (üzerlerine devre elemanları monte edilmiĢ Ģekilde).
ġekil 2. Elektronik devre kartları (üzerlerine devre elemanları monte edilmemiĢ Ģekilde).
Devre ġeması
Devre Ģeması, bir elektronik devrenin elemanlarının birbirleriyle olan bağlantılarını gösteren
bir tasarımdır. Kağıt üzerinde veya bilgisayar ortamında oluĢturulabilir. Bütün devre
elemanları için, devre elemanının hangi bacağının (“pin”) nereye bağlanacağı bu Ģema ile
planlanır.
ġekil 3. Örnek bir devre Ģeması (devre elemanları açıkça belirtilmiĢ).
ġekil 4. BaĢka bir devre Ģeması (devre elemanları açıkça belirtilmemiĢ).
Birazdan göreceğimiz gibi, yukarıdaki devre Ģemalarından ikincisine benzeyen tasarımlar
baskı devremizi hazırlamak konusunda daha kullanıĢlı olacaktır; çünkü ikinci resimde aynı
zamanda bir yerleĢim düzeni de verilmektedir.
Baskı Devre Çıkarma Teknikleri
Devre Ģemasının bakır levha üzerine aktarılması iĢlemine baskı devre çıkarma denir. Bunun
için önce Ģemanın baskı görüntüsünün (baskı devre Ģemasının) hazırlanması gerekir. Baskı
devre Ģemasının devre Ģemasından farkı, ġekil 3’teki gibi çapraz atlamaların veya kart
üzerinde uygulanması zor olan bağlantı ve geçiĢlerin bulunmaması, yani devrenin kart
üzerine hiçbir yol birbiriyle kesiĢmeyecek Ģekilde nasıl monte edileceğini göstermesidir.
Günümüzde baskı devre çıkarmada kullanılan teknikler Ģunlardır:
1. Baskı Devre Kalemi
2. Ġpek Baskı
3. Pozitif 20
Bugün Pozitif 20 tekniğini adım adım uygulayacağız.
Baskı devre kartlarıyla ilgili genel bilgi edinmek için;
http://en.wikipedia.org/wiki/Printed_circuit_board adresini ziyaret edebilir, devre kartı
oluĢturma yöntemleri için “Patterning” baĢlığına bakabilirsiniz.
Pozitif 20 Tekniğinin UygulanıĢı
Malzemeler:
Bakır levha (kuracağınız devreye uygun boyutta)
Aydınger kağıt
Temizlik malzemesi
NaOH
FeCl3
Ilık su
Pozlandırma sistemi (etrafında cam vitrin olan bir lamba uygun olabilir)
Karanlık oda
Pozitif 20
Endüstriyel fırın ya da ısı tabancası
Matkap
Yapılacaklar:
1. Kart üzerine baskısını yapmak istediğimiz devreyi seçiyoruz. Örneğin ġekil 3’deki devreyi
seçelim.
2. Devrede kullanacağımız devre elemanlarını temin ediyoruz. Devre elemanlarının boyutları
bakır plaka boyutunu seçerken ve baskı devre Ģemasını hazırlarken dikkat edeceğimiz faktör
olacaktır.
3. Baskı devre Ģemasını (bilgisayar ortamında veya elle) hazırlıyoruz. Bağlantı hatlarının
birbirini kesmemesine ve Ģemanın ölçekli olmasına dikkat ediyoruz.
ġekil 5. Bilgisayarda hazırlanmıĢ baskı devre Ģeması.
ġekil 6. Bilgisayarda hazırlanmıĢ baskı devre Ģeması (elemanların nereye oturacağı
gösterilmiĢ).
Hazırladığımız yerleĢim planının aydınger kağıt üzerine bir çıktısını alıyoruz.
ġekil 7. FlaĢör devre için bilgisayarda hazırlanmıĢ olan baskı devre Ģemasının aydınger çıktısı.
4. . Kullanacağımız bakır plakaya Pozitif 20 sıkacağımız ve bu maddenin yüzeye kolayca
yapıĢabilmesini istediğimiz için iĢlemi yapmadan önce bakır plakanın temiz olduğundan
(yüzeyinde herhangi bir kimyasal veya yağ bulunmadığından) emin olmamız gerekiyor.
ġekil 8. Bakır plakamızı temizleyici madde (tercihen Vim) kullanarak nemli bir bezle kir, pas
ve yağı gidene kadar siliyoruz. Temizleme iĢlemi tamamlandıktan sonra plakayı musluğun
altına tutuyoruz. Kurulandıktan sonra parmak izi kalmamasına dikkat ediyoruz.
5. . Bakır plakaya Pozitif 20 püskürtme iĢlemini tercihen loĢ ıĢıklı bir odada yapıyoruz. Spreyi
15-20 cm mesafeden bakır plakaya püskürtüyoruz. Bu iĢlemi yaparken plakanın her yerine
aynı miktarda Pozitif 20 püskürtmeye dikkat ediyoruz.
ġekil 9. Püskürtme iĢlemini yapmadan önce maske ve eldiven takmak kullanacağımız
kimyasal maddelerin sağlık açısından zararlı etkilerini önler.
ġekil 10. Püskürtme iĢlemi belirli bir mesafeden yapılmalı ve bakır yüzeyin tamamının Pozitif
20 ile kaplandığından emin olunmalıdır.
Püskürtme iĢlemini tamamladıktan sonra plakayı karanlık bir odada bekletiyor ve
tozlanmaması için dikkat ediyoruz.
6. Karanlık bir ortama bırakılan bakır plaka normalde kendiliğinden 24 saatte kurur. Fakat
iĢlemi hızlandırmak için bir ısı tabancası veya endüstriyel fırın kullanabiliriz. 50-70o
arasındaki sıcaklıklarda kuruma iĢlemi 3-5 dakika sürer.
ġekil 11. Plakayı kuruturken 70o üzerindeki sıcaklıkların ve 20 dakikadan uzun kurutma
süresinin plakaya zararlı olabileceğini göz önünde bulunduruyoruz.
7. Bakır plakayı kuruttuktan sonra pozlandırma iĢlemine geçiyoruz. Bu iĢlemin karanlık bir
odada gerçekleĢtirilmesi daha uygundur.
ġekil 12. Pozlandırma aparatımız temel olarak etrafı cam vitrinle kaplı bir ıĢık kaynağı
olmalıdır.
Üzerine baskı devre Ģemasının çıktısını aldığımız ya da Ģemayı elle çizdiğimiz aydınger
kağıdını bakır plakaya bantlayarak bu vitrinin üzerine yerleĢtiriyoruz.
8. Pozlandırma süresi ıĢık kaynağı olarak kullandığımız lambanın çeĢidine ve plakaya olan
uzaklığına bağlıdır. Örnek olarak aĢağıdaki tabloyu inceleyebiliriz.
Lambanın Gücü Plakanın Lambaya Uzaklığı Poz Süresi
500W
20 cm
3 dk.
300W
25 cm
30-60 sn.
9. Pozlandırma iĢlemini tamamladıktan sonra banyo iĢlemine geçiyoruz. Bu iĢlemin temel
amacı, bakır plaka üzerinde devre yollarının olacağı yerler haricindeki bütün bakırın Pozitif
20 maddesi ile birlikte dökülmesidir. Banyo çözeltisi aĢağıdaki Ģekilde hazırlanmalıdır:
1lt su içine 7gr NaOH
Banyo çözeltisinin hassas bir Ģekilde hazırlanması, bakır tabakasının çözünmesinde hata
olmaması açısından çok önemlidir.
PozlandırılmıĢ olan plakayı bu çözeltinin içine atıp 2-3 dakika kadar bekliyoruz. Bu süre
sonunda ıĢık gören yerlerdeki bakırın eriyerek dağıldığını görmemiz gerekiyor.
Eğer bakırda hiçbir bir erime gerçekleĢmiyorsa bu pozlandırma süresinin yetersiz olduğunu
gösterir.
Eğer devre yollarının olması gereken (ıĢık görmeyen) yerlerdeki bakır da eriyorsa bu
pozlandırma süresinin çok uzun olduğunu gösterir.
Her iki durumda da bakır plakayı asetonla temizleyip bütün iĢlemlere yeniden baĢlamamız
gerekir.
10. Birinci banyo iĢlemi gerçekleĢtirildikten sonra bakır plakayı çözeltinin içinden çıkarıp bol
suyla yıkıyoruz. Sırada, ikinci banyo iĢlemi var.
Bu iĢlem, birinci banyo sırasında erimemiĢ olan bakırın yüzeye yedirilmesi iĢlemidir. Bu
bölgeler devre elemanları arasındaki iletim iĢlevini görecektir. Ġkinci banyonun çözeltisi Ģu
Ģekilde hazırlanmalıdır:
150gr su içine 100gr FeCl3
Bakır plakayı hazırladığımız çözeltinin içine atarak bekliyoruz. Erimenin gerçekleĢebilmesi
için bakır yüzeyin üzerine her zaman temiz çözelti gelmesi gerektiğinden 1-2 dakikalık
aralıklarla çözeltiyi koyduğumuz kabı hafifçe sallıyoruz. Eritme süresi çözeltinin deriĢimiyle
alakalıdır, 20-30 dakika sürmesi beklenebilir.
Eritme iĢlemi sona erdiğinde devre yolları haricindeki bütün bakır alanlar erimiĢ olmalıdır.
11. Bakır plakayı tiner ya da aseton ile temizleyip bakır yolları ortaya çıkarıyoruz.
12. Devre elemanlarının bacaklarının yerleĢeceği yerleri matkap ucu ile delerek malzemeleri
kartın üzerine yerleĢtiriyoruz.
13. Devre elemanlarını kart üzerine lehimliyoruz. Devremiz artık çalıĢtırmaya hazır!
Çise MIDOĞLU
[email protected]
Kaynaklar:
http://www.eproje.com/modules.php?name=News&file=article&sid=87
http://elektroteknoloji.com/Elektrik_Elektronik/Temel_Eletronik/BASKi_DEVRE_CiKARMA_TE
KNiKLERi_Resimli_Anlatim.html
http://picasaweb.google.com/bilkent.ieee.gallery
Otomobile Yeni Bir Bakış Açısı : 2010 Opel Astra
Otomobil deyince ilk akla gelen markalardan Opel, yenilediği Astra’sını, Eylül ayında yapılan
Frankfurt Fuarı’nda otomobil meraklılarına tanıtarak, yeni Vectra yani “Insignia”’dan sonra,
adeta bir bomba daha patlattı. Tanıtılan Opel Astra’nın en çok dikkat çeken kısmı ise 1.4
benzinli motoruna 120 ve 140 beygirlik araçlar üretecek olmaları. Bunun yanında Dizel
motor seçenekleri beklediğimiz gibi 1.3 ve 1.7 litre CDTI motor kullanılacak. ĠĢin özü
temmuz ayında kasa yenileyeceği açıklanan Opel Astra’yı tanıyanların çoğu memnun olmuĢ
olmalı ki daha 2010 Astra çıkmadan çoğu otomobil meraklısı Astra’yı Volkswagen Golf, Audi
A3 ve BMW 1serisi ile karĢılaĢtırmaya baĢladılar. Kısacası büyük bir rekabetin olduğu orta
sınıf C segmentindeki mücadeleye Astra’da dahil oldu. Çoğunun fikri ise Astra’nın onlardan
daha iyi olabileceği yönündeydi. Bazıları ise bunun tam tersi yönde, yeni Astra’nın eskisinden
farklı olmadığını iddia ediyordu. Sanırım buna yeni Astra’yı inceledikten sonra karar vermek
daha uygun olacaktır.
Tasarımdan baĢlayacak olursak 2010 model
Astra’da bizleri çok yenilikler bekliyor. Yeni
nesil Astra’da bizi yine yeni nesil Golf ve
Megane’daki gibi daha keskin hatlar
bekliyor. Aracın ön tarafı yeni Vectra yani
Insignia’dan örnek alınarak yapılmıĢ. Bunun
yanında eski Astra’dan daha sert bakan,
cesur farları showroom’larda ilk dikkatimizi
çeken unsurlardan biri olabilir. Bunun
yanında aracın tasarımında dikkatimizi çeken
baĢka bir unsur da aracımızın arkası. Belki
de arka konusunda bir uzman olan Seat
markasının en iyi otomobillerinden biri olan
Leon’un arkası örnek alınarak yapılmıĢ gibi olan Astra, gerçekten arkadan bakanlara güzel
bir manzara sunuyor.
Aracın iç tasarımına geçildiği
zaman, yeni Astra insanın içinde
bambaĢka bir ferahlık uyandırıyor,
inceliği ve yüksek teknolojisi ile
kaliteyi hemen hissettiriyor. Aracın
ön konsolu yapılırken yine
Insignia’dan örnek alınarak
yapılmıĢ. Nefes kesen hatların
konsola uyumu ayrı bir güzellikte.
Konsolun yanında ise CD çalar,
Klima, Kalorifer, GPS gibi
özelliklerin bulunduğu bölüm ise
krom kaplı. Bu da kullanıcıyı
büyüleyen baĢka bir etken. Bu orta konsol sürücüye doğru 30 derece eğilmiĢ durumda, bu da
çoğu zaman karĢılaĢılan bir tehlikeyi yani sürücünün orta konsol ile ilgilenirken dikkatinin
dağılmasını engelliyor. Sürücüyü büyüleyen baĢka bir unsura geçecek olursak kontak
anahtarını çevirdiğinizde arabanın içi kıpkırmızı oluyor. Otomobilin içindeki bütün kırmızı
ıĢık efektleri çalıĢıyor ve ortalığı aydınlatıyorlar.
Yeni Astra’da birçok yeni teknoloji de bizleri
bekliyor. Bunların baĢında da dokuz farklı açı
alabilen, C segmenti otomobillerinin en geliĢmiĢ
far sistemine sahip olmak geliyor. Sensörleri
sayesinde yağmur, sis gibi dıĢ etkenlere karĢı en iyi
far ayarını otomatik olarak sunuyor yeni Astra.
Bunun yanında çevredeki otomobilleri algılayan
sensörler sayesinde de farlarınız baĢkalarının
gözüne vurmuyor bu da baĢka araçların sürücüleri
için büyük bir güvenlik sağlıyor. Bunun yanında keskin dönüĢlerde ve virajlarda görüĢü daha
iyileĢtirerek dönüĢünüze göre otomatik ayarlanıyor farlar. 2010 Astra’da bulunan baĢka bir
teknoloji de koltuklara oturulduğunda anlaĢılıyor. Her vücuda uyum sağlaması amacıyla 6
farklı koltuk ayarı bulunmakta. Bunun yanında fazladan gözenekli deri koltuk seçeneği ile
aracınıza daha lüks görüntüsü verebilirsiniz. BaĢka bir teknoloji olarak ise bisiklet
tutkunlarına müjdemiz var. Çoğu zaman bisiklet götürmek için iplerle boğuĢmaya bir çözüm
getirildi. Bu çözümün adı da Flex-Fix. Arka tamponun içinde kaybolan ve dıĢ görünüĢ olarak
fark edilmeyen düzenek sayesinde 2 bisiklet bile taĢımak mümkün. Bu sistemin baĢka bir
artısı da geri gelirken park sensörlerinin bisikleti dikkate alması ve ona göre ses çıkarması.
Yani, hem aracınız hem bisikletiniz güvende olmuĢ oluyor.
Araçta, teknoloji diyemeyeceğimiz ancak sürüĢü kolaylaĢtıran baĢka donanımlar ise daha
geniĢ tekerlere sahip olup yol tutuĢunu arttırması. Bunun yanında arka süspansiyona sahip
birleĢik krank sistemi ile hem az yakıt tüketimi hem de daha fazla yol tutuĢ sağlıyor.
Yeni Opel Astra’nın sunduğu baĢka bir güzellik ise
çevreye. 1.3 CDTI ecotec motorlu Opel Astra 95
beygirlik bir güç üreterek çevreye 110g/km’lik
karbondioksit veriyor. Buda çevreye diğer araçlardan
çok daha az zarar veriyor. Bunun yanında ise 95
beygir ürettiği nedeniyle aracın performansından
kaybettirmiyor, aynı sürüĢ keyfini sağlıyor.
Yeni Astra size sunduğu bu kadar imkanın yanında da çok ekonomik. Benzinli seçenekte
1.4litre ecotec motoru Ģehir için 100km’de ortalama 7.8 litre benzin yakarken Ģehir dıĢında
100km’de 4.7 litre benzin yakıyor ki bu rakamlar sürücünün cebini de gerçekten hafifletiyor.
Dizel motor seçenekleri de aynı Ģekilde. Zaten dizel motorun az yakmasının artılarının yanına
birde yeni Astra’nın teknolojisi eklenince 1.3litre ecotec motor seçeneği ile Ģehir içinde
100km’de ortalama 5.1 litre Ģehir dıĢında ise 100km’de 3.6 litre mazot yakıyor. Motorda bu
kadar sürüĢü kolaylaĢtıran imkanın yanında aracın Ģanzımanı da sürücüyü rahatlatmak için
tasarlanmıĢ adeta. Debriyajı nerdeyse hissettirmeyen MT-5 tipinde Ģanzıman otomobilde
mevcut. Bu da vites değiĢtirirken nerdeyse hiçbir sarsılma yaĢatmıyor.
Bu kadar özelliğin yanında Opel Astra piyasaya
çıkar çıkmaz birde ödülün sahibi oldu. Motor,
güvenlik, enerji tüketimi gibi konularda
rakiplerine açık ara fark atan yeni Opel Astra,
Altın Direksiyon ödülünün sahibi oldu. Bu ödül
sırasında jüride Ralf Schumacher ve Walter
Röhrl gibi ustalar da vardı ve Astra 8
üzerinden 7 puan alarak ödülün sahibi oldu.
Bu kadar imkanın yanında son olarak Astra’nın
0km’lerinin fiyatlarından bahsedeceğim.
Bilindiği gibi Astra’nın 3 ayrı seçeneği bulunmakta ve bunlar Enjoy, Sport ve Cosmo
seçenekleri. Enjoy paketi 41.175 TL’den baĢlarken, Sport 47.831’den, Cosmo ise 52.685
TL’den baĢlamakta ve modeller 59.969TL’de son bulmakta.
Sürücülerinin ne kadar Ģanslı olduğunu hatırlatıp tüm sürücülere iyi ve güvenli sürüĢler
diliyorum.
Murat Nalçakan
Kaynaklar:
http://www.opel.com.tr/microsites/astra_ng_TR/index.html
http://otomobil.mynet.com/haberler/34-haberler/1753-yeni-opel-astranin-fiyatlariaciklandi
http://www.arabam.com/haber.aspx?PID=681&HID=1&haberID=282723
19.Yüzyıl Edison- Tesla Akım
Savaşları
Elektrik bugün insanoğlunun hayatında kuĢkusuz çok büyük yere ve öneme sahip. Bugün
artık elimiz kolumuz olan pek çok araç elektrik ile çalıĢmakta. Fakat elektiriğin tarihinde
Thomas Alva Edison ve Nikola Tesla arasında yaĢanmıĢ kelimenin tam anlamıyla “Akım
SavaĢları” diyebilceğimiz bir rekabet söz konusu. Edison, akım savaĢlarında doğrusal akım
tarafını oluĢtururken, Tesla ise alternatif akım cephesini oluĢturmuĢtur. Bu savaĢın galibi
bugünkü elektriğin barajlardan evimizdeki prize kadar taĢınmasında söz sahibi olmuĢ kiĢi
aslında.
Niye doğrusal akım?
Bildiğiniz gibi doğru akım ve alternatif akım olmak üzere iki farklı yolla elektrik akımından
yararlanılmaktadır. Elektrikle çalıĢan cihazların çoğu doğrusal akım tüketmektedir. Bunun
nedeni birçok cihazın sağlıklı çalıĢabilmesi için devrenin stabil dediğimiz konumda (denge
durumu) olması gerekmektedir. Doğrusal akım zamana göre sabit bir değerdir. Bu olay
devrenin stabil konumda olmasını sağladığı için, evlerde kullandığımız elektrikli aletler
doğrusal akımla çalıĢır.
Niye Alternatif akım?
Bilindiği gibi, alternatif akımın gücü transformatörlerle arttırılabilir veya azaltılabilir. Ġletim
sırasında nakil hatlarında oluĢan gerilim düĢümünü indirgemek için yüksek gerilimler
kullanılır. Alternatif akımda gerilimi yükselterek aynı güç daha az akım ile iletilebilmektedir.
Türkiye için iletim hatlarında 154 ve 380 kV(kilovolt) kullanılır. (Burada iletim hattından
kasdedilen santral ile Ģehir Ģebeke giriĢleri arasıdır.) Akımın azalması aynı zamanda iletim ve
dağıtımda kullanılan kablonun kesitinin küçülmesini de sağlayacağından maliyetin de
düĢmesini sağlar. Gerek maliyetin ucuza gelmesi gerekse, gücün daha verimli Ģekilde nakil
edilebilmesi sebebiyle elektriğin taĢınması ve iletiminde alternatif akım kullanılır.
Edison-Tesla KapıĢması
Tesla New York'da AIEE (ġimdiki IEEE)'nin bir toplantısında çok gösteriĢli konferans verip, tek
ve çok fazlı alternatif akım sistemlerinin gösterisini yaptı. Dünya mühendisleri, muazzam
geliĢmenin kapısını açarak, telle yapılan elektrik enerjisi iletimindeki sınırlamaların giderilmiĢ
olduğunu gördüler. Ancak Tesla çalıĢmalarını anlatabilceği böyle bir ortamı öyle hemen
bulamamıĢtı. New York’taki bu fırsat karĢısına çıkmadan önce zorlu aĢamalardan geçmiĢti.
New York’taki laboratuvarında geliĢtirdiği akkor lambasına pazar aramakla meĢgul olan
Edison ile ilk karĢılaĢmasında Tesla büyük bir heyecanla çalıĢmalarından Edison’a söz etti.
Edison böyle teorik çalıĢmalarla vakit harcaması yerine onunla birlikte çalıĢmasını önerdi
Tesla’ya. Edison o yıllarda kurduğu Ģirket ile (General Electronics) Ģehirlere doğrusal akım
kullanarak elektrik üreten santraller inĢa ediyordu. Fakat bu santrallerin ürettiği akım kısa
mesafelere iletilebildiği için ve tam verimli çalıĢmadığından dolayı o yıllarda Amerika’da sık
sık elektrik kesintileri yaĢanmaktaydı. Tesla, Edison’un yanında çalıĢmaya baĢladıktan kısa
bir süre sonra santrallerdeki sorunları çözmeyi baĢardı. Ancak Edison’un kendisine söz
verdiği ücreti talep ettiğinde Edison ĢaĢırmıĢ bir Ģekilde “tam bir Amerikalı gibi düĢünmeye
baĢladığında Amerikan Ģakalarından da anlayabileceğini” söyledi ve bir ücret ödemedi. Tesla
derhal istifa etti. Kısa süren birlikte çalıĢma dönemini, uzun süreli bir rekabet izledi.
Edison'un icat ettiği elektrikli sandalye
1887 yılına gelindiğinde ABD’de Edison’un doğrusal akımı kullanan 121 tane elektrik santrali
bulunmaktaydı ve alternatif akımı kullanımı tartıĢılmaya baĢlamıĢtı. Bu olaydan sonra Edison
alternatif akımın doğrusal akıma göre çok daha öldürücü olduğu propagandasını yapmaya
baĢladı. Hatta bu konudaki çalıĢmaları onun bugün halen Amerika’da bir idam aracı olarak
kullanılan elektrikli sandalyeyi icat etmesini sağladı. Gene Edison propagandasının bir
sonucu olarak, iddiasının doğruluğunu kanıtlayabilmek için Ģehir Ģehir dolaĢıp topladığı
baĢıboĢ sahipsiz sokak hayvanlarına elektrik vererek insanlara alternatif akımın ne kadar
ölümcül olabilceğini ispat etmeye çalıĢtı.
Tesla ise alternatif akımın iddia edildiği kadar zararlı olmadığını ispatlayabilmek için 1893′te
Chicago’da düzenlenen Dünya Fuarı’nda vücudundan geçirdiği elektrik ile çok sayıda ampul
yaktı. Daha sonra kendi adını verdiği bobinleri kullanarak ĢimĢek yaratıp bunları izleyicilerin
üzerine fırlattı. Tabi kimse bu olaydan harhangibir zarar görmedi.
Tesla, Edison için bir keresinde Ģöyle demiĢti; “Edison, bir samanlıkta kayıp bir iğneyi bulmak
durumunda olsa bir balarısı çalıĢkanlığı ile tüm samanların altına tek tek bakarak söz konusu
iğneyi bulmaya çalıĢır. Ben bilimsel çalıĢmalarında buna sık sık tanık olurdum. Oysa biraz
teorik çalıĢma, biraz da hesaplama yapmak suretiyle harcadığı vakit ve emeğin yüzde
doksanından tasarruf edebilirdi.”
Nikola Tesla- KeĢfedilmemiĢ dahi
Bugün elektrikten söz açıldığından birçok insanın aklına ilk etapta Edison’un ismi geliyor.
Ġcatlarıyla Edison’un bilime yaptığı katkılar kuĢkusuz büyük. Edison aynı zamanda yaptığı
icatlarla en çok patante sahip bilim adamı olarak da görülmekte hala. Fakat Tesla bilim
çevreleri tarafından hak ettiği ilgiyi bulabilseydi Edisonun ünvanını alabilirdi. Florasan
lambayı, neon ıĢıklarını, hız ölçeri, otomobillerdeki ateĢleme sistemini, radarın temellerini,
elektron mikroskobunu ve mikrodalga fırını Tesla’nın bulduğunu bilen insan sayısı ne yazıkki
çok fazla değildir. Bugün Tesla’nın bu kadar çok tanınmamasının en büyük sebeplerinden
biri Edison’un ona karĢı bir karalama yürütmesidir.
1. Dünya SavaĢı sırasında Alman denizaltılarını tespit edebilmek için Amerika, Edison’dan bir
sistem geliĢtirmesini istedi. Tesla’nın önerisi bunun için bugünkü radar teknolojisinin de
temellerini oluĢturan enerji dalgalarını kullanmak oldu. Fakat, Edison bu öneriye Ģiddetle
karĢı çıktı ve bu sebeple radarların ortaya çıkıĢı yaklaĢık 25 yıl gecikmiĢ oldu.
Tesla’nın aldığı az sayıdaki ödül içerisinde Edison Madalyası en önemlilerinden biridir.
Edison’un Teslaya karĢı takındığı durum düĢünüldüğünde bu ödülün de aslında ne kadar
ironik olduğu anlaĢılabilir.
Tesla teorik alandaki çalıĢmalarını, mali imkansızlıklar ve yeterli ilginin gösterilememesi
yüzünden uygulamaya geçirme fırsatını pek bulamamıĢtır. Ocak 1943’te beĢ parasız öldüğü
zaman çalıĢmalarını not ettiği kağıtlara FBI tarafından el konularak bunların günıĢığına
çıkarılması engellenmiĢtir. Kablosuz elektrik transferi Tesla’nın ölmeden önce uğraĢtığı
önemli konulardan biriydi. Kendi adını taĢıyan Tesla bobinini (Tesla Coil) kullarak çıplak elle
tuttuğu florasan lambayı yakmayı baĢarmıĢtır. Yüksek frekanslı transformatörden çıkan
elektrik akımı ĢimĢek Ģeklinde lambaya doğru hücüm etmektedir.
Tesla Bobini
Caner Odabaş
[email protected]
Kaynakça
http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Alva_Edison
http://www.mentalfloss.com/blogs/archives/category/tournament-of-genius/page/2
http://en.wikipedia.org/wiki/Electrical_chair
http://www.uzmanportal.com/nikola-tesla-kimdir-hayati.html/
Ay’da Yaşamsal Sıvı: Su
Gece gökyüzünden Ay’a baktığımızda üzerinde
gördüğümüz gri bölgeler, Ay’ın “denizleri” dir.
Gökbilimciler, eskiden bu bölgelerin gerçekten de
deniz olduklarını düĢünürlerken, ilerleyen teknoloji
sayesinde yapılan çalıĢmalar sonucu, Ay’da “deniz”
olarak adlandırılan, meteor çarpmaları sonucunda
oluĢan bu bölgelerin aslında “kuru” kraterler
oldukları anlaĢılmıĢtır. Ancak yapılan son
araĢtırmalar ayın aslında düĢünüldüğü kadar da
“kuru” olmadığı yönünde.
Ay’ın dünya çevresinde ve kendi çevresinde dönüĢ
süresi eĢit olup, 29 gündür. Bu sebeple, dünyadan
Ay’ın sadece bir yüzü görülür. GüneĢ’ten aldığı ıĢığı yansıtarak görülebilir olan bu yüzey ayın
%59’unu kapsar, geri kalan %41’lik bölüm ise, hiçbir zaman güneĢ ıĢığı almaz ve bu yüzden
soğuktur. Bu sebeple uzun süre bu bölgede araĢtırma yapılmamıĢtır.
Ay üzerinde yapılan son önemli araĢtırma için NASA, Ay Kraterleri Gözlem ve Algılama
Uydusu LCROSS1 ve Ay KeĢif Aracı LRO’yu2 Cape Canaveral Uzay Üssü’nden Atlas V roketi ile
18 Haziran 2009 günü 375000 km uzakta bulunan Ay’a fırlattı. LRO’nun bu deneydeki görevi
Ay alt yörüngesine girdikten sonra Ay’ın yüzeyi ile ilgili veriler toplamaken, LCROSS’un görevi
ise Ay üzerinde bombalama yapıp, alınan verileri Dünya’ya göndermekti.
LCROSS ve LRO’nun Ay üzerinde yapacağı araĢtırmalar
çok önceden belirlenmiĢti ve bu göreve uygun olarak
LCROSS Ekim 2009’da Ay’ın güney kutbundaki Cabeus
adı verilen kratere “bombalama” yaptı. LCROSS’un bir
parçası olan Centuar, bu bölgeye 5600 mil/saat hızla3 Ay
yüzeyine çarptı. Bu çarpıĢma sonucu yüzeyde 60-100
feetlik (yaklaĢık 18 metre- 30 metre ) bir oyuk oluĢtu.
LCROSS bu çarpıĢmanın ardından çıkan toz bulutunun
içinden geçerek örnekler aldı ve kendisi de Ay üzerine sert bir iniĢ gerçekleĢtirdi.
Bu çarpıĢmalardan çıkan toz bulutundan alınan örneklerin incelenmesinin ardından Kasım
2009’da Anthony Colaprete’in yaptığı açıklamaya göre Ay’da “önemli miktarda” su bulundu.
YaklaĢık 20 metre geniĢliğindeki oyuktan 100 kilogramlık buz çıkarmanın öneminden
bahseden Colaprete’ye göre, “Su bulundu demek, Ay’ın Dünya gibi ıslak olduğu anlamına
gelmez ancak Dünya’daki en kurak çölden daha nemli olduğunu söyleyebiliriz.”.
Ay’da su bulunması aslında bir ilk değil, bundan önce de Chandrayaan-1 adlı uzay aracının
yaptığı incelemelerde, bu büyüklükte olmasa bile çok ince bir katman su bulunmuĢtu. 2008
yılında ise Ay’da suyun varlığı toplanan taĢ parçalarının içinde rastlanan su moleküllerinden
ibaretti.
Bulunan suyun kaynağı ise araĢtırma konusu. TaĢların içinde bulunan su moleküllerinin,
Ay’ın yeni soğuyan bir kütle olduğu zamanlarda Ay’a çarpan meteroidlerin sebep olduğu
volkanik patlamalar sonucunda oluĢtuğu düĢünülüyor. En son bulunan su örneğinin ise,
kuyruklu yıldızlardan gelebileceği gibi Ay kaynaklı da olabilir.
Ay’da buzun bulunmasının sağlayacağı faydalar ise çok geniĢ. Ay’daki su ile gelecekte
burada bulunacak astronotlara su kaynağı sağlayabileceği gibi suyu yapı taĢları olan hidrojen
ve oksijene ayırıp, hidrojeni enerji kaynağı olarak oksijeni ise astronotlara soluyacak hava
olarak kullanmak mümkün.
Alınan örneklerin araĢtırılmasının tamamen bitmediğini, alınan örneklerin içinde organik
maddelerin de var olabileceğini söyleyen Colaprete, bu örneklerin Ay’ın geçmiĢi hakkında
bizlere daha fazla bilgi vereceği düĢüncesinde.
ġuan ABD tarafından Ay’a insanların çıkması yasak ancak 2004 yılında alınan bir karara göre
2020 yılından sonra Ay’a tekrar insanlar gidebilecekler. Ay’da yaĢanılabilecek bir üs kurmayı
amaçlayan NASA yapılan bu araĢtırmalarla gelecekte Ay üzerinde Dünya’dan fazla malzeme
götürülmeden bir üs inĢa edilebilecek.
1
2
the Lunar Crater Observation and Sensing Satellite
the Lunar Reconnaissance Orbiter
3
mil yaklaĢık 1.6 k.metre
N. Elif Kurt
Kaynaklar
http://www.wired.com/wiredscience/2008/07/water-found-on/
http://uzaydabiryer.net/aya-geri-donus-yolculugu-basliyor/
http://www.nytimes.com/2009/11/14/science/14moon.html
http://www.space.com/scienceastronomy/091113-lcross-moon-crash-waterdiscovery.html
Jahorina Winter Exchange’10
Yer: East Sarejova (Doğu Saraybosna)
Organizasyon: LC East Sarejova
Web sitesi: http://eestec.etf.unssa.rs.ba/index.php
EESTEC Elektrik-Elektronik ve Bilgisayar öğrencilerinin oluĢturduğu Avrupa'daki
üniversiteleri, teknik okulları buluĢturan bir yapıdır. Ankara'da ODTÜ IEEE Öğrenci Kolu'nun
altında yerel komitesi bulunan (LC:Local Commitee) EESTEC'in amacı Avrupa'daki öğrencilerin
teknik bilgilerini arttırmak, uluslararası bir ağ oluĢturmak ve öğrencilere diğer ülkelerdeki
eğitim sistemlerini ve iĢ alanlarını tanıtmak.
EESTEC LC Ankara'nın aracılığıyla, 11-18 Ocak 2010 tarihleri arasında LC East Sarejova
tarafından düzenlenen Jahorina Winter Exchange'e katıldım. Bu sene altıncısı düzenlenen
exchange 4 günlük kayak programı, 3 günlük Ģehir turu ve gezilerden oluĢuyordu.
JWE’den kısa-kısa:
ULAġIM: East Sarejova’ya en kolay ulaĢım yolu Ġstanbul Atatürk Havalimanı’ndan
Sarejova Havalimanı’na gitmek.
Para birimi KM (Convertable Mark) olan Doğu Saraybosna'da gidilen yerlerde genelde
kağıt banknot olarak Euro verip karĢılığında KM alabiliyorsunuz.
Etkinlik sırasında akĢam partilerde içilen içkiler haricindeki her türlü masraf LC
tarafından karĢılanıyor.
1984'te KıĢ Olimpiyatları'nın düzenlendiği Jahorina Dağı’nda daha öncesinde
herhangi bir kayak/snowboard deneyiminiz yoksa snowboard ya da kayak
hocalarından ders alabiliyorsunuz. Skipass ücretleri katılımcılara ait olmakla birlikte
kayak ve snowboard kiraları LC tarafından karĢılanıyor.
Gezilen yerler arasında Bogatici Güç Santral’i (Bosna Hersek’in en eski hidroelektrik
santrali) ve Orlovaca Mağarası da yer alıyor.
Etkinlikte Banja Luka, BudapeĢte, Maribor, Nis, Podgorica,Skopje ve Tuzla’dan
katılımcılar vardı. Macaristan ve Slovenya gibi birkaç ülke dıĢında genellikle tüm
katılımcılar Eski Yugoslavya’nın parçalarından geldikleri için Sırpça anlaĢabiliyorlar.
Her ne kadar ülke parçalandıktan sonra her biri kendi dilini sahiplenmiĢ olsa da
yıllarca birarada yaĢamanın getirdiği kültür ve ortak kelime hazinesi sayesinde herkes
kendi dilini konuĢtuğunda dahi anlaĢabiliyorlar.
Saraybosna’ya gezi sırasında Avusturya Macaristan Ġmparatorluğu’nun, Osmanlı
Ġmparatorluğu’nun ve Eski Yugoslavya’nın mimarilerinin örneklerini iç içe
görebiliyorsunuz. Aynı izleri Sırpça kelimelerde de yakalamak mümkün.
Etkinlik süresince yediğimiz yemeklerden içtiğimiz içkilere kadar her yerde Osmanlı
mutfağı ve Türk adetlerinin izlerini görmek mümkündü.
Yerli içkileri olan “rakija” Türk rakısından farklı olarak genelde hala evlerde üretiliyor
ve yapımında armut, erik, üzüm gibi değiĢik meyveler kullanılabiliyor.
Ġlk EESTEC etkinliğim olan JWE’de EESTEC ruhunu daha iyi anlama ve yaĢama fırsatı buldum.
Gündüz etkinlikler akĢamları da partilerle geçen yorucu ama eğlenceli bir haftanın ardından
dilleri farklı ama kültürleri hemen hemen aynı insanlarla tanıĢtım.
Etkinlik Programı:
11 Ocak
VarıĢ
12 Ocak
13 Ocak
07:30-
07:30-
09:30
09:30
Kahvaltı
Kahvaltı
14
Ocak
07:3009:30
Kahval
tı
15 OCak
16 Ocak
17 Ocak
07:30-
07:30-
07:30-
-
09:30
09:30
09:30
09:30
Kahvaltı
Kahvaltı
Kahvaltı
Kahval
tı
10:00-
13:00
16:00
16:00
Sarajev Bogatici
10:00
10:00-
10:00-
16:00
16:00
Jahorina(kay Jahorina(kay o
Güç Santrali Jahorina(kay Jahorina(kay
ak ve diğer
ak ve diğer
Turu,
Gezisi
aktiviteler)
aktiviteler)
Bowlin
ak ve diğer
ak ve diğer
aktiviteler)
aktiviteler)
19:00
19:00
13:00
Lunch
14:00
Öğle
14:00
Yemeğ Orlovaca
i
Mağarası
Gezisi
HoĢgeldin 19:00
19:00-
19:00
Ocak
07:30
10:00-
g
18
19:00
AyrılıĢ
iz Partisi
AkĢam
21:00
Yörese AkĢam
AkĢam
AkĢam
Yemeği
Ortodoks
l Gece Yemeği
Yemeği
Yemeği ve
Yeni Yılı
Veda Partisi
21:00
21:00
Doğu
Doğu
Saraybosna' Saraybosna'
da Parti
da Parti
Bir Fincan Su ile Yirmi Kilo Çamaşır Yıkanır mı?
Ġnsanlar yaĢam koĢullarını iyileĢtirmek adına sadece kendilerini düĢünerek bencilce
davranıĢlar sergiliyorlar. Örneğin aĢırı tüketim ve aĢırı lükse meraklarından dolayı,
kendilerinin de parçası oldukları doğaya kalıcı zararlar veriyorlar. Çevreye verilen zararların
yanında aĢırı miktarda kullanılan suyun da doğal dengenin bozulmasına neden olduğunu
biliyoruz. Ancak yaĢamımızda suya olan bağlılığımız tamamen su sarfiyatını bitirmemize izin
vermiyor . Bu yüzden de kullandığımız aletlerin çalıĢması için gereken su miktarını azaltarak,
su kullanımında tasarrufa gidilmeye çalıĢılıyor.
Örneğin Ġngiliz mucitler tarafından geliĢtirilen bir çamaĢır makinesi, bir fincan su ve bir o
kadar da deterjanla çamaĢırları tamamen yıkıyor ve neredeyse kuru bırakıyor.
AraĢtırmacıların söylediğine göre bu makine normal yöntemlerle çamaĢır yıkayan bir
makinenin kullandığı su ve enerjinin %2 sini kullandığından dolayı, her yıl milyarlarca litre su
kullanımını engelleyebilir. Leeds Üniversitesi’ndeki akademisyenler tarafından oluĢturulmuĢ
bu makine, her birinin boyutu yaklaĢık yarım santimetre olan binlerce plastik çiple çalıĢıyor.
Bu çipler çamaĢırlardaki kiri emmek ve ortadan kaldırmak için kullanılıyor. Her yüklemede
yirmi kilo civarında çip kullanılıyor. Normal
bir çamaĢır makinesi görünümünde olan bu
makine teknolojisine verilen isim ise XEROS
olarak düĢünülmüĢ. Makineye kirli çamaĢırlar
ve yıkanmaları için gereken bir fincan su ile
aynı miktarda deterjan koyulduktan sonra
makinenin arkasında bulunan haznedeki
çipler bırakılıyor. Kirlerin çipler tarafından
emilmesini kolaylaĢtırmak için , yıkama
döngüsü sırasında su ısıtılıyor. Su,
çamaĢırlardaki kirleri çözüyor. Çipler ve
çamaĢırlar aynı anda tamburlu yıkama sistem
ile iĢleme sokuluyor ve çipler kiri tutuyor.
Makinenin dönmesi durduğunda çipler
%99.95 oranında çamaĢırlardan ayrılıyorlar.
Makinenin alt kısmında açılan haznede bu
çipler depolanıyorlar. Makineyi geliĢtiren akademisyenler çiplerin her yıkamada çamaĢırlarda
ayrılması gerektiğini ancak aynı çiplerin, yüz yıkamaya kadar yani altı ay sürecince
kullanılabileceğini belirtiyorlar. XEROS yıkama sistemi henüz kullanılmaya hazır değil ancak
makinenin prototipi yapıldıktan sonra ticari çamaĢırhanelerde denenebilecek. Sistem bir defa
baĢarıyla kanıtlandığında ve en uygun hale getirildiğinde satıĢa hazır olacaktır.
Bu makinenin önemli miktarda su tasarrufunu sağlaması için büyük kitleler tarafından
kullanılması gerekebilir. Ayrıca, ticari çamaĢır endüstrilerinin de bu makineyi kullanması
gereksiz su kullanımına engel olabilir. Böylece hem su kullanımı hem de enerji kullanımında
tasarrufa gidilmiĢ olur.
Zülal Aydın
Kaynaklar
http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-1025043/Spin-dry-The-washing-machineneeds-just-cup-water.html
http://www.xerosltd.com/
Afişler