YEDİ ULU OZAN

Transkript

YEDİ ULU OZAN
YEDİ ULU OZAN
Seyyid Nesimi (1369-1417)
Seyyid Nesimi Bağdat'ın Nesimi Kasabasında yetişmiş. Küçük yaşta Kuran-ı
Kerimi ögrendiği, Türkçe-Farsca-Arapça bildiği bilinmektedir. Hallacı
Mansur'un gönül dostu şeyh Şibli'ye sonra Esterabi Fazullah'a baglandı.
Bunların Hurufilik görüşlerini benimsemiş ve başarılı bir propagandacı
olmuştur. Nesimi tam bir Hurifi'dir. Türkçe - Farsaça Divanı ve Arapca bir
divan boyutunda şiirleri elimizdedir. Tanrının yetkin (kamil) insanda
görüldüğü tasavvufi görüşünü benimser. Son olarak da'' Enelhak'' dediği
için 1417 yılında Emir Yeşbeg zamanında derisi yüzülerek öldürülmüştür. Bir
rivayete göre de dersisi eline verilip giderken Halep'in 12 kapısında aynı
anda çıktıgı görülmüştür. Yolda birisine'' Gerçek kabe'nin yolcusuyuz''.
Elinde derisini göstererek ''İhrarımız budur'' dediği beyti meşhurdur.
BENDE SIĞAR İKİ CİHAN
1 / 36
YEDİ ULU OZAN
Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş
Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
2 / 36
YEDİ ULU OZAN
Sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
3 / 36
YEDİ ULU OZAN
Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
Gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
4 / 36
YEDİ ULU OZAN
Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
Encüm ile felek benim vahy ile melek benim
Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
5 / 36
YEDİ ULU OZAN
Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
6 / 36
YEDİ ULU OZAN
Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
7 / 36
YEDİ ULU OZAN
Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim
Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam
8 / 36
YEDİ ULU OZAN
Şah Hatay-i 1487 yılında iran-Erdebil'de doğdu. Babası şeyh Haydar, anası
Akkoyunlu hükümdarı, Uzun Hasan'ın kızı Alemşah Halime Begüm
Sultan'dır. Babası Haydar'ın ölümünden (1488) sonra dayısı tarafından iki
kardeşiyle beraber Şiraz'a gönderildi. Şiraz valisinin bu üç kardeşi bir
süreligine hapsettiği söylenir. Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup'un ölümü
üzerine oğlu Rüstem kendi menfati için (saltanat mücadelesinde) üç kardeşi
hapisten kurtarır. Şah İsamil'in agabeyi Sultan Ali katıldıgı iki savaşı
kazanıp'ta döndüğünde bir törenle karşılanır. Bu üç kardeşin halk üzerindeki
manevi etkisinden Rüstem Bey korkar ve onları (üç kardeşi) ortadan
kaldırma yollarını arar. Bu durumu sezen Sultan Ali kardeşlerini de alarak
Erdebile kaçar. Rüstem Bey'in askerleri tarafından izlenen Sultan Ali yolda
öldürülür. Ama müridleriyle birlikte iki kardeşini Erdebil'e göndermeyi
başarır. Şah İsmail ve kardeşi İbrahim burada müritleri tarafIndan korunur.
Şah İsmail çok iyi bir eğitim almıştır. Müritlerini toplayıp Arvan'a (1500),
oradan da Erdebil'e gelir. Türk oymaklarından da yeterince kuvvetler
toplayınca ilk olarak babasının ve şiilere edilen eziyetlerin öcünü almaya
çalışır. Tebriz'e geçip taç giydiğin de (1502) Bakü'yü zaptetmiş, babasının
öcünü almış ve Nehcivan'da Elvend Beyi yenmiş. Osamanlı Padişahı Yavuz
Sultan Selim'le 19 Mart 1514'de yaptıgı çaldıran'daki savaşı kaybetti. Bu
onun için sonun başlangıcı oldu. 1524'de 37 iken Azerbeycan'da Hakka
9 / 36
YEDİ ULU OZAN
yürüdü. Cenazesi Erdebil'e götürülerek,dedesi Şeyh Safiyüddin'in türbesi
yanında toprağa verildi. Şah İsmail, Hatay-i mahlasıyla şiirler yazdı.
Şah İsmail'in Hatayi mahlasını nasıl amaçla kullandıgını konusunda, bir
söylentiye göre şah İsmail Bağdad'ı zaptettiğinde Kerbela'yı ziyaret etmiş ve
Hur Şehidin, bu faciaya sebeb olanlar arasında bulunduğunu, iş işten
geçtikten sonra imam Hüseyin tarafına geçtiğini düşünerek onun mezarını
açtırmış, yaralarındaki sargıları çıkarılan Hur'un vücudunun her tarafından
taze kan akması üzerine "Hata" ettim anlamına Hatayi mahlasını almıştır. Bu
mahlası alma nedeni ne olursa olsun ünü yeryüzüne yayılmış bulunan
Hatayi'nin şiirleri yüzyıllar boyu özellikle Alevi Bektaşi toplumunda
bestelenerek okunmuş saygı görmüş ve sevilmiştir.
Çok zor koşullar altında geçen çocukluğu sırasında da sanatcı kişiliği
oluştu. özellikle heceyle yazdıgı şiirler Anadolu'da gelişen tekke
edebiyatı'nın en güzel örneklerini sunar. Şiirlerinin ise daha çok tasavvufi
olduğu görülür. Hz Ali ve Hacı Bektaş Veli üzerine pek çok nefesleri vardır
Muhammed Ali'yi Candan Sevenler
Yorulup Yollarda Kalmaz İnşallah
İmam Hasan'ın Yüzün Görenler
Hüseyin'den Mahrum Olmaz İnşallah
İmam Zeynel'den Bir Dolu İçen
İmam Bakır'da Kaynayıp Coşan
Sıdk İmam Cafer'e koşan
Bundan Özge Yola Sapmaz İnşallah
İmam Musa'dan Gelen Erenler
Can Baş Feda Edip Ceme girenler
İmam Rıza'ya Zehir Verenler
Divanda Şefaat Bulmaz İnşallah
Bir Gün Olur Okuturlar Defteri
Şah Oğlunun elindedir Tebeni
Uyanınca Taki Naki Askeri
Açılan Gülümüz Solmaz İnşallah
10 / 36
YEDİ ULU OZAN
Hatayi Der Bu İş bir gün Biter
Özünü Kata Gör Ulu Katara
Mehdi Şevki Bu Cihanı Tutar a
Şah Oğluna Sitem Olmaz İnşallah
FUZULİ(1504-1556)
Fuzuli yedi ulu ozanlardan biridi. Asıl adı Mehmet olan Fuzuli 1504'de
Kerkük de doğdu. Türk divan şairidir. Türk Bayat boyundan ve Kürt olduğu
söylenmektedir. Ailesi önceleri göçebe hayatı yaşamışlar. Daha sonra o
yaşamı bırakıp, günümüzde Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat
boylarındandır. Kesin bir bilgiye rastlanmasa da,1483 yılında Akkoyunlular
zamanında şimdikli Irak'ta Kerbela yada Necef'te dünya'ya geldiği tahmin
ediliyor. Fuzuli eğitimini önce Müftü olan babasından sonra Rahmetullah
isminde bir öğretmenden almıştr. Sonrasına dair kesin bir bilgi yoktur.
11 / 36
YEDİ ULU OZAN
Azerice-Arapca ve Farsca divan şiirleri yazmıştır. Duygu ve düşüncelerini
çok içten bir şekilde ifade etmeyi de iyi başarmıştır. Kendisinden sonra
gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. Fuzuli'nin Kerbela'da 1556 yılında o
dönem yaygın olan veba yada kolera'dan öldüğü tahmin ediliyor.
Gazel(Beni Candan Usandırdı)
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı
12 / 36
YEDİ ULU OZAN
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
13 / 36
YEDİ ULU OZAN
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
14 / 36
YEDİ ULU OZAN
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Yemini 15. yüzyıllın sonu ile 16. yüzyılın ilk yarsında yaşamıştır. Adı Fazıl
oğlu Mehmet Yemini olarak bilinse de doğum ve ölüm tarihleri, eserleri
hakkında yeterli belge yok. Ancak yedi ululardan biri olarak bilinir. Yemini
Tuna Irmağı bölgesinde yaşamıştır. Baba velayet namesinde adı ''Hafız
Kalem Yemini'' olarak geçer, buradan da anlaşıldıgı gibi Kur'an-ı Kerim-i
ezbere okur. Eserlerinde koyu Alevi-Bektaşi inancını işler. Akyazılı İbrahim
Dede zaviyesinde hizmet ettiği ve ''Yemin-i'' mahlasını kullandıgını yazar.
Yemini şiirlerinde hece ve aruz ölçüsünde hatasız ve ustaca kullandıgı
görülüyor. 1519'da yazdıgı Alevilerce kutsal görülen, Hz Ali'nin mitolojik
yaşamını konu edilen Faziletname adlı kitabı 7300 beyitten oluşmaktadır.
Kitap bir erdem kitapıdır. Bu kitap Hz. Ali'nin yaşamının, Ehl-i beyt ve Ali
sevgisinin yolun bir biçimde işlediği temel yapıtlardan biridir. Mesnevi
15 / 36
YEDİ ULU OZAN
tarzından yazılmıştır. Yeni yazıyla Emek Basım evi basmıştır. Yemini, Alevi
ve Hurufi inancına baglı bir ozandır. İnsan Tanrı birliğinin harflerle
açıklanabileceğine bağlıdır .Yemini'nin doğruluğu, dürüstlüğü, yaşam biçimi
ve inan biçimi haline getirmesinden dolayı Yemini'ye daha fazla saygı
duyarlar.
Suretin nakında gördüm Fazl-ı ism-i a'zamı
Zülf ü kaf u kirpipindedir Süleyman hatemi
Limeallahın hayaalidir yüzün vech -i ilah
Gösterir mir'at-l mü'min on sekiz bin alemi
Kim ki sacid olmadı hüsnün önünde ey sanem
Sen anı merdd-i şeytan bil değildir ademi
Arif-i nefs olmayınca nefsini bilmez fakih
Ger olursa Hayderi vü jende-pür-i Edhemi
Ey Yemini tayyib ü tahir olunmaz böyle bil
Her kim içmez saki-i Kevserden ab-ı zemzemi
Virani
Doğum ve ölüm tarihi belli değildir. Yalnızca 16. yüzyılda Eğriboz obasında
16 / 36
YEDİ ULU OZAN
doğduğu söylenir. Hurifiliği benimsemiş bir Bektaşi ozanıdır. Viran-i bir süre
Necef'te Hz Ali'nin türbesinde türbedardlık yapmıştır. Viran-i Bulgaristan'da
Deliorman ve Debruca'yı dolaşmıştır. Necef'ten dönüşünde, Deliorman
yöresinde Demir Babay'la görüşmüştür. Demir Baba'ya Arap ve Acem
dillerini bilen bir kimse geldiği ve müridleriyle Rumeli'ye geçtigi bilinir.
Demir baba o tarihlerde yüz yirmi yaşına ulaşmış olan ulu bir ihtiyardır.
Viran-i,onun batın kılıcıyla yenilir, yerin dibine geçer Huzurunda niyaz eder.
Demir Baba'dan icazet ister. Viran-i Nasihatten sonra Demir baba, Virani'ye
icazet verir. Viran-i oradan Otman Baba'yı ziyaret etmek için ayrılır. Sabaha
karşı Karlı ovada Hafız zade Türbesine gelir. Viran-i orada öğle saatlerinde
rahtsızlanır ve hakka yürür. Avlu kapısı önüne gömülür. Viran-i Baba Divanı
ile Virani Baba Risalesi adlı eserleri günümüze kadar gelmiştir. Hz Ali
tutkusunu dile getiren çok sayıda şiir yazmıştır. Virani'ye göre'' Evrende ve
bütün nesnel varlıklarda görünen'' Hz. Ali dir. Bazı araştırmacılar; Virani aruz
ve vezni ile 300' yakın şiir söylediğini ve koca bir divan oluşturduğunu
bildirerek Ozan'ın az çok öğrenim görmüş olduğunu belirtirler.
Bilhamdillah şu dünyada Ali'den gayrı kimsem yok
Malım mülküm bu ortada Ali'den gayrı kimsem yok
17 / 36
YEDİ ULU OZAN
Gerekmez cümle dünyayı bana bir pareye versen
Gönül verdim ben o Şah'a Ali'den gayrı kimsem yok
Ezelden asl hem aslın kopar hem yine ahirde
Mahabbet etmezem yada Ali'den gayrı kimsem yok
O dem kim yok idi alem ne ins ü cinn ü ne adem
Eriştim ben o üstada Ali'den gayrı kimsem yok
18 / 36
YEDİ ULU OZAN
Sada-yı (kün) ki buyurdu dü alem halk olup durdu
Nazar kıldım bu alemde Ali'den gayrı kimsem yok
Ne bilsin bi-basiretler amel kılmaz münafıklar
Görünen bunca eşyada Ali'den gayrı kimsem yok
Bu halk Şirin için sandı melamet olduğun Ferhad
19 / 36
YEDİ ULU OZAN
Buluştum dedi Ferhad'a Ali'den gayrı kimsem yok
Kulak tut cümle eşyanın budur zikri kelamında
Getiren bizi icada Ali'den gayrı kimsem yok
Liasan-ı hal ile sordum anasır hak ile bada
Dediler ab ile nara Ali'den gayrı kimsem yok
20 / 36
YEDİ ULU OZAN
Viran Abdal'durur namım sera-yı her dü alemde
Feragat pak-i arada Ali'den gayrı kimsem yok
21 / 36
YEDİ ULU OZAN
Pir Sultan Abdal 1600.yy
Pir Sultan Abdal'ın 1500 yıllarında dogduğu tahmin ediliyor. Yaşamı
üzerine, yazılı kaynaklarda pek bir bilgi yoktur. Doğduğu yeri ise kendisi
şiirlerinde'' Benim Aslım Horasan'dan Hoy'dandır'' diyerek belirtiyor. Asıl adı
Haydar olan Pir Sultan Abdal'ın Sivas'ın Yıldızeli'ne bağlı Banaz köyün'den
olduğu söylenir. Şiirlerinden ise Safev-i Devleti hükümdarı Şah İsmail'in
oğlu olan şah Tahmasb zamanında yaşadıgı anlaşılıyor. Doğrudan doğruya
başından geçenleri, kavgasını, özlemlerini, katlandıgı acıları, yaşamın türlü
yönlerini yansıtan somut şiirler yazmıştır. Banaz'da bugün de Pir Sultan'ın
olduğu söylenen bir ev, evin önündeki ağacın altında şairin yaşadıgı
dönemden kaldıgına inanılan, asanın ucuna takıp Horasan'dan getiridiğine
inanılan bir değirmen taşı vardır. Pir Sultan güzel havalarda karısıyla birlikte
bu taşın üzerinde sohbet edermiş. Köylüler bu mekanı (Evi,ağacı ve taşı)
kutsal sayarlar. Pir Sultan,soyunun Yemen'li olduğunu, bir yerde
Peygamberin torunu olduğunu bir yerde imam Zeynel Abidin'den''Zeynel
dedem'' diye bahseder. Muhammed (peygamber) soyundan geldiklerini Seyyid'liklerini ileri sürmek tarikat ulular arasında bir gelenek haline
gelmiştir. Çocukluluğu çobanlıkla geçirdiği bilinmektedir. Divan edebiyatıyla
ilgilenmiştir. Söylentilere göre Pir Sultan Abdal'ın üç oglu bir kızı vardır.
Adları ise Seyyid Ali ( Banaz köyünde), Pir Mehmmed (Tokatın Doduk
köyünde) Er Gaib (Dersimde) ve kızı Senem. Pir Sultan Alevi Bektaşi
tarikatındandır. Müsahibi Ali Baba'dır. Bağlandıgı tekkenin piri şeyh
Hasan'dır. Sivas valisi Hızır Paşanın emriyle (dönen dönsün ben
dönemezem yolumdan dedigi için) asılmıştır.
Hızır Paşa Bizi Berdar Etmeden.
Hızır paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar Şaha Gidelim
22 / 36
YEDİ ULU OZAN
Siyaset Günleri Gelip yetmeden
Açılın kapılar şaha gidelim
Açılın kapılar şaha gidelim
Gönül çıkmak ister şahın köşküne
Can boyanmak ister Ali müşküne
Pirim Ali on ik'imam aşkına
Açılın kapılar şaha gidelim
Her nereye gitsem yolum dumandır
Bizi böyle kılan ahd-ü amandır
Zincir boynum sıktı hayli zamandır
Açılın kapılar şaha gidelim
Yaz selleri gibi akar çağlarım
Hançer aldım ciğerciğim dağlarım
Garip kaldım şu arada ağlarım
Açılın kapılar şaha gidelim
Ilgın ılgın eser seher yelleri
Yare selam eylen urum erleri
Bize peyik geldi şah bülbülleri
Açılın kapılar şaha gidelim
Pir Sultan'ım eydür mürvetli şahım
Yaram baş verdi sızlar ciğergahım
Arşa direk direk olmuştur ahım
Açılın kapılar şaha gidelim
Yıkılın zindanlar dosta gidelim
Pir Sultan Abdal
23 / 36
YEDİ ULU OZAN
Kul Himmet (16.yüzyılın ikinci yarısı)
Kul Himmet 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. Kul Himmet Tokat'a bağlı
Almus ilçesinin bugünkü adı Görümlü kasabasına bağlı olan Varslı
köyündendir. Kul Himmet hakkında, yakın zamana kadar üzerine pek
araştırma yapılmamıştır. Köylüleri onu, Bektaşi tarikatının Erdebil tekkesine
bağlı Safeviye koluna bağlarlar. Bütün nefeslerinde Hz. Ali, On iki imamlar
ve Hacı Bektaş Veliyi büyük bir içtenlikle anlatmaktadır. Kul Himmet
nefesleri de diğer ulu ozanların nefesleri gibi her Alevi ceminin vaz
geçilmezidir. İyi bir tekke ve tarikat eğitimi gören Kul Himmet'in Pir Sultan
Abdal'a bağlı olduğu,onun çevresinde yetişdiği, müridi olup Onu izlediği
şiirlerinde açıkça ortadadır. İnancından dolayı çok eziyetlere maruz kalmış
ve zindana atılmış. Ölümüyle ilgili kesin bir bilgi yoktur. Uzun süre kaçak
hayat yaşadıgı ve köyünde vefat ettiği tahmin ediliyor. Mezarı doğduğu yer
olan Tokat'ın Almus ilçesine bağlı Görümlü köyündedir.
Ezel Meclisinde Kırklar Cemi'nde
Muhammed nuruna bezendi Ali
Kırklar ile bile ayin-i cemde
Bu askın sırrına bezendi Ali
İlmin bası dedi kendin bilesin
Muhammede dedi ceme gelesin
Meydana getirdi askın dolusu
Kırklara şarabı sunandı Ali
Tuba Ağacından aldı dört yaprak
24 / 36
YEDİ ULU OZAN
Pençe-i Aba'ya taksim kılarak
Bir hırka ayırdı içinde el hakk
Giyindi eğnine donandı Ali Mansur kabul etti Hakk'ın Dar'ını
Erenlere verdi külli varını
Muhammed de gördü Hakk Didarı'nı Ol nura garkoldu bulandı Ali
Hû deyip birliğe kuruldu erkân
Hakikat sürüldü dem ile devran
Semaha kalktılar cümle asıkan
Kırk kere meydanı dolandı Ali
Kul Himmet'im eder Hakk muhabbete
Dahi yol gidermi birlikten öte
Muhabbetten kaçan eğri sıfata
Lanettullah dedi ah etti Ali
Hüseyin Aydugan
25 / 36
YEDİ ULU OZAN
26 / 36
YEDİ ULU OZAN
27 / 36
YEDİ ULU OZAN
28 / 36
YEDİ ULU OZAN
29 / 36
YEDİ ULU OZAN
30 / 36
YEDİ ULU OZAN
31 / 36
YEDİ ULU OZAN
32 / 36
YEDİ ULU OZAN
33 / 36
YEDİ ULU OZAN
34 / 36
YEDİ ULU OZAN
35 / 36
YEDİ ULU OZAN
36 / 36