KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU
Transkript
KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU
T.C. SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU, GELĠġĠMĠ VE METOTLARI) YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Muhammed Ali BAĞIR Enstitü Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Enstitü Bilim Dalı : Dinler Tarihi Tez DanıĢmanı: Doç Dr. Fuat AYDIN MAYIS-2009 T.C. SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU, GELĠġĠMĠ VE METOTLARI) YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Muhammed Ali BAĞIR Enstitü Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Enstitü Bilim Dalı : Dinler Tarihi Bu tez 11/05/2009 tarihinde aĢağıdaki jüri tarafından Oybirliği ile kabul edilmiĢtir. Prof. Dr. Ali ERBAġ Jüri BaĢkanı Doç. Dr. Fuat AYDIN Jüri Üyesi Doç. Dr. Murteza BEDĠR Jüri Üyesi Kabul Kabul Kabul Red Red Red Düzeltme Düzeltme Düzeltme BEYAN Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya baĢka bir üniversitedeki baĢka bir tez çalıĢması olarak sunulmadığını beyan ederim. Muhammed Ali Bağır 11.05. 2009 ÖNSÖZ Kitab-ı Mukaddes, asırlar boyunca Yahudilerin ve Hıristiyanların dini ve sosyal yaĢantılarının oluĢumunda çok önemli bir rol oynamıĢtır ve oynamaya da devam etmektedir. Milyonlarca insan Kutsal Kitap‟ı Yüce bir Varlık tarafından gönderilmiĢ, ilâhi bir kutsal eser olarak görür. Bu eserde anlatılan her bir olayın doğruluğuna, güvenirliğine ve hakikiliğine iman eder. Kutsal Kitap‟ın bu tartıĢılamaz, sorgulanamaz ve hiçbir Ģekilde reddedilemez üstünlüğü uzun asırlar boyunca devam etmiĢtir. Peki, Kutsal Kitap, hakikati gerçekten güvenilir bir Ģekilde yansıtıyor mu? Kutsal Kitap beyanları edebi ve tarihsel olarak otantik mi? Objektif bir bakıĢ açısıyla incelendiğinde Kutsal Kitap tüm hatalardan berî mi? Bu tür bir sorgulama aslında bir takım araĢtırmacılar tarafından, farklı zaman ve mekânlarda çeĢitli Ģekillerde gündeme getirilmiĢti. Bu incelemeler her ne kadar bilimsellikten uzak değerlendirmeler olsalar da ileriki asırlarda yapılacak profesyonel araĢtırmalara yol göstermeleri bakımından oldukça değerli olarak kabul edilmelidirler. Özellikle XIV. yüzyıldan itibaren Batı‟da, akıl ve bilim ıĢığında rasyonel düĢünmenin artması Kutsal Kitap‟ı da etkilemiĢ ve O‟nu araĢtırma konusu haline getirmiĢtir. Daha önceki yüzyıllarda hiçbir Ģekilde sorgulanmadan doğruluğu kabul edilen Kutsal Kitap verilerine Ģüpheyle yaklaĢılmıĢ, doğruluk ve güvenirlik dereceleri araĢtırılmıĢtır. Akla ve bilimsel verilere uygun olmayan beyanlar eleĢtirilmiĢ, bunların kutsal olarak görülen bir eserde bulunmalarının mümkün olmadığı yüksek sesle dile getirilmiĢtir. Tabii olarak bu Ģekilde ön plana çıkmanın da bir bedeli olmuĢtur. Bazı araĢtırmacılar bu bedeli farklı Ģekillerde ödemek zorunda kalmıĢlardır. ĠĢte, modern Ģekliyle Batı dünyasında ortaya çıkan, Kutsal Kitap‟ı her yönüyle araĢtıran ve Kutsal Kitap‟ın hakikiliğini bilimsel ölçüler çerçevesinde ortaya çıkarmaya çalıĢan Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi bilim dalı araĢtırmamızın temel konusu olmuĢtur. Tez bir giriĢ, dört bölüm ve sonuçtan oluĢmaktadır. Birinci bölümde tarih boyunca Kitab-ı Mukaddes‟e yönelik yapılan eleĢtirel faaliyetler, ikinci ve üçüncü bölümlerde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin kullandığı metotlar, son bölümde de Kitab-ı Mukaddes EleĢtirisinin sonuçları üzerinde durulmuĢtur. Son olarak gerek konunun seçimiyle gerekse tezin yazımı esnasında yaptığı yapıcı tenkitleriyle bu tezin ortaya çıkmasında ve tamamlanmasında bana yardımcı olan değerli rehber hocam Doç. Dr. Fuat Aydın Bey‟e teĢekkürlerimi sunarım. Ayrıca yardımlarını esirgemeyen arkadaĢlarıma ve aileme de çok teĢekkür ederim. Muhammed Ali Bağır 11 Mayıs 2009 ĠÇĠNDEKĠLER KISALTMALAR LĠSTESĠ ........................................................................................... iv ÖZET…………………………………………………………………………………….v SUMMARY……………………………………………………………………………..vi GĠRĠġ………. .................................................................................................................. 1 BÖLÜM 1: KĠTÂB-I MUKADDES’E KRONOLOJĠK BĠR BAKIġ: ELEġTĠREL FAALĠYETLER ........................................................................................... 9 1.1. Hıristiyanlık Öncesi ve Hıristiyanlığın Ġlk Asırlarından Reform Çağına Kadar Yapılan EleĢtiri Faaliyetleri ....................................................................................... 9 1.1.1. Kilise DıĢında OluĢan EleĢtirel Faaliyetler.............................................................. 9 1.1.1.1. Ġslâm Dünyasında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ................................................. 14 1.1.2. Kilise Ġçinde OluĢan EleĢtirel Faaliyetler .............................................................. 19 1.2. Reform Çağında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ......................................................... 23 1.3. Modern EleĢtirinin Öncüleri .................................................................................... 25 1.3.1. Grotıus (Huig De Droot, 1583-1645) .................................................................... 25 1.3.2. Hobbes (1588-1679) .............................................................................................. 26 1.3.3. Spinoza (1632-1677) ............................................................................................. 27 1.3.3. Richard Simon (1638-1712) .................................................................................. 33 1.4. XVIII. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ......................................................... 35 1.4.1. Jean Astruc (1684-1766)........................................................................................ 35 1.4.2. J.G.Eichhorn (1752-1827) ..................................................................................... 37 1.4.3. Karl David Ilgen (1763-1834) ............................................................................... 38 1.5. XIX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ............................................................ 38 1.5.1. Alexander Geddes (1737-1802)............................................................................. 38 1.5.2. W.M.L. De Wette (1780-1849) ............................................................................. 39 1.5.3. H. Hupfeld (1796-1866) ........................................................................................ 40 1.5.4. K.H.Graf (1815-1869) ........................................................................................... 41 1.5.5. J.Wellhausen (1844-1918) ..................................................................................... 42 1.5.5.1. Dört Kaynak Teorisine Yönelik EleĢtiriler ........................................................ 46 1.6. XX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ............................................................. 47 i BÖLÜM 2: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI ................... 49 2.1. Metin EleĢtirisi (Textual Crıtıcısm-Lower Crıtıcısm) ............................................. 49 2.1.1. Metin eleĢtirisinin tanımı ....................................................................................... 49 2.2. Metin EleĢtirisinin Amacı ........................................................................................ 51 2.2.1. Eski Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı...................................................................... 52 2.2.2. Yeni Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı ..................................................................... 54 2.3. Kutsal Kitap‟ın Nakli Esnasında OluĢan Hatalar ..................................................... 55 2.3.1. Yazıcıların Bilinçsiz Olarak Yaptıkları Hatalar .................................................... 56 2.3.2. Yazıcıların Bilinçli Olarak Yaptıkları Hatalar ....................................................... 62 2.4. Metin EleĢtirisinin ĠĢleyiĢi ....................................................................................... 66 BÖLÜM 3: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI (HIGHER CRITICISM-DERĠN ELEġTĠRĠ) ............................................................ 74 3.1. Tarihsel EleĢtiri ........................................................................................................ 74 3.1.1. Tarihsel EleĢtirinin Tanımı ................................................................................... 74 3.1.2. Kutsal Kitap‟ın Tarihsel EleĢtirisi......................................................................... 77 3.1.2.1. Tanımı ................................................................................................................ 77 3.1.2.2. Tarihsel EleĢtirinin Tarihi .................................................................................. 80 3.2. Biçim EleĢtirisi ......................................................................................................... 82 3.2.1. Tanımı ................................................................................................................... 82 3.2.2. Biçim EleĢtirisinin Tarihi ...................................................................................... 85 3.2.2.1. Hermann Gunkel (1862-1932) ........................................................................... 85 3.2.2.2. Martın Noth ( 1902-1968) .................................................................................. 86 3.2.2.3. Rudolf Bultmann (1884-1976) ........................................................................... 86 3.2.3. Eski Ahit ve Yeni Ahit‟te Yer Alan BaĢlıca Edebi Türler .................................... 87 3.3. Kaynak EleĢtirisi ...................................................................................................... 88 3.3.1. Tanımı ................................................................................................................... 88 3.3.2. Kaynak EleĢtirisinin Tarihi ................................................................................... 90 3.4. Redaksiyon EleĢtirisi................................................................................................ 92 3.4.1. Tanımı ................................................................................................................... 92 3.4.2. Redaksiyon EleĢtirisinin Tarihi ............................................................................. 94 3.5. Gelenek (Gelenek Tarihi; Sözlü Aktarım) EleĢtirisi ................................................ 96 ii 3.5.1. Tanımı ................................................................................................................... 96 3.5.2. Gelenek EleĢtirisinin Tarihi .................................................................................. 98 BÖLÜM 4: KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠNĠN SONUÇLARI VE BU SONUÇLARA YÖNELĠK ĠNANANLARIN TAVRI ........................... 100 4.1. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Sonuçları ....................................................................... 100 4.2. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Yahudilerin Tavrı ................................................. 101 4.3. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Kilisenin Tavrı ..................................................... 103 SONUÇ…….. ............................................................................................................... 106 KAYNAKÇA ............................................................................................................... 110 ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................. 118 iii KISALTMALAR LĠSTESĠ A.g.e : Adı geçen eser A.g.m : Adı geçen makale Bkz : Bakınız CA : Catholic Encyclopedia Edi : Editör ERE : Encyclopedia of Religion and Ethichs HBD : Harper‟s Bible Dictionary IDB : The Interpreter‟s Dictionary of the Bible JBL : Journal of Biblical Literature JE : Jewish Encyclopedia OTS : The Old Testament Student S : Sayfa SDÜ : Süleyman Demirel Üniversitesi Trc : Tercüme Eden TS : Theological Studies T.y : Tarihi yok V.b : Ve benzeri Vol : Volume Y.y. : Yayın yeri yok iv Yüksek Lisans/Doktora Tez Özeti SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tezin BaĢlığı: Kutsal Kitap EleĢtirisi (DoğuĢu, GeliĢimi ve Metotları) Tezin Yazarı: Muhammed Ali BAĞIR DanıĢman: Doç Dr. Fuat AYDIN Kabul Tarihi: 01/05/2009 Sayfa Sayısı: VI (Ön Kısım) + 118 (Tez) Anabilimdalı: Felsefe ve Din Bilimleri Bilimdalı: Dinler Tarihi Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitap‟larının akıl ve bilim ıĢığında, rasyonel metotların yardımıyla incelenmesi çalıĢmalarını yapan bir disiplindir. Özellikle Batı kaynaklı olarak ortaya çıkan bu disiplin, Yahudilerin ve Hıristiyanların kendi kutsal eserlerine olan bakıĢ açılarını Ģekillendirmesi açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Tez giriĢ, dört bölüm ve sonuçtan oluĢmaktadır. Birinci bölümde Kitab-ı Mukaddes‟e yönelik olarak tarih boyunca yapılan eleĢtiriler, eleĢtiri sahipleri ve eleĢtirdikleri noktalar açıklanarak ele alınmıĢtır. Ġkinci bölümde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin kullandığı metotlardan metin eleĢtirisi metodu, Kutsal Kitap‟tan örnekler verilerek açıklanmıĢtır. Üçüncü bölümde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin kullandığı metotlardan Derin EleĢtiri metotları (Tarihsel, Biçim, Kaynak, Redaksiyon ve Gelenek EleĢtirisi) tek tek açıklanmıĢtır. Dördüncü bölümde ise Yahudiler ve Hıristiyanlar açısından Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin sonuçları iĢlenmiĢtir. Anahtar Kelimeler: Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, Eski Ahit, Yeni Ahit, Tevrat, Ġncil, Metin EleĢtirisi v Sakarya University Insitute of Social Sciences Abstract of Master’s/PhD Thesis Title of the Thesis: Biblical Criticism (Its Birth, Development and Methods) Author: Muhammed Ali BAĞIR Supervisor: Assistant Prof. Dr. Fuat AYDIN Date: 01/05/2009 Nu. of pages: VI(Pre Text) + 118 (Main Body) Department: Philosophy and Religion Science Subfield: History of Religions Biblical Criticism is a discipline which investigates Jewish and Christian sacred books in light of intelligence and science with the assistance of rational methods. This discipline that arisen expressly in the Western World is very important for the purposes of Jewish and Christian to shape their viewpoint of sacred books. This thesis consists of an introduction, four chapters and a conclusion. The Criticism against the Bible throughout the history, the critics and their claims were examined in the first chapter. In the second chapter, Textual Criticism that is one of Biblical Criticism methods was expounded with giving examples from the Bible. In the third chapter, Higher Criticism methods ( Historical, Form, Source, Redaction and Tradition Criticism) were mentioned individually. The results of Biblical Criticism in terms of Jewish and Christian were treated in the fourth chapter. Keywords: Biblical Criticism, Old Testament, New Testament, Torah, Gospel, Textual Criticism. vi GĠRĠġ Konu Kitâb-ı Mukaddes (The Bible), Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri eserlere verilen isimdir. Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere iki kısma ayrılır. Yahudiler sadece Eski Ahid‟i oluĢturan eserlerin kutsallığını kabul ederlerken Hıristiyanlar hem Eski Ahit‟i hem de Yeni Ahit‟i oluĢturan eserlerin kutsal olduğuna inanırlar. Ancak, Yahudilerin Eski Ahit‟i oluĢturan eserler, bu eserlerin sıralanması ve isimlendirilmesi konusundaki inançları ile Hıristiyanların bu konudaki inançları arasında farklılıklar vardır. Hatta Hıristiyanlar arasında bile hangi kitapların Kutsal Kitap olarak kabul edilmesi gerektiği konusunda tam olarak bir fikir birliği bulunduğunu söylemek oldukça zordur. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin, özellikle Eski Ahit bölümüne ait kitapların oluĢumlarının ve resmi olarak kabul edilme süreçlerinin (kanon) yüzyıllar hatta binlerce yıl süren oldukça geniĢ bir zaman aralığında gerçekleĢtiği bilinmektedir. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan bu iki bölüm, kutsal, güvenilir, hatadan berî ve doğru bilginin ana kaynağı olan yegâne kitap olarak yüzyıllar boyunca Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından kabul edilmiĢtir. Batıda XIV. yüzyılda baĢlayan Rönesans ve Reform akımları beraberinde Aydınlanma hareketini getirmiĢtir. Bu dönemde, daha önceki yüzyıllarda Kutsal Kitap‟ın tartıĢılmayan mutlak otoritesi tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Din adamlarının Kutsal Kitap‟la ilgili ortaya koydukları düĢünceler sorgulanmıĢ ve doğruluk dereceleri araĢtırılmıĢtır. Daha sonra, Kutsal Kitap‟ın bizzat kendisi araĢtırma konusu olmuĢtur. Kutsal Kitap üzerine çeĢitli incelemeler yapılmıĢtır. Böylece yavaĢ yavaĢ Kutsal Kitap üzerine yapılmıĢ olan araĢtırmalar ortaya çıkmaya ve çoğalmaya baĢladı. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin orijinal (adı geçen yazar tarafından yazılmıĢ olan) olup olmadıklarını belirlemek için özel ilmî çabalar sarf edildi. Kutsal Kitap dıĢındaki edebiyat alanında bulunan eserlere uygulanan eleĢtiri metodu, din adamlarının ve kilisenin bütün baskılarına ve karĢı çıkmalarına rağmen Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlere de uygulanmaya baĢlandı. EleĢtiri metodu, asıl olarak belgelerin değerini inceler. Metinlerin otantik olup olmadıklarını, nispet edilen yazarlara 1 aidiyetlerini, orijinal Ģekliyle günümüze ulaĢıp ulaĢmadıklarını metin içi analiz (internal evidence) ve metin dıĢı deliller (external evidence) yoluyla gösterir. EleĢtiri metodunun Kutsal Kitap‟a uygulanmasıyla Kutsal Kitap EleĢtirisi (Biblical Criticism) adı altında ayrı bir disiplin ortaya çıktı. XVII. yüzyılda özellikle Baruch Spinoza ve Richard Simon‟ın yapmıĢ oldukları çalıĢmalar Kutsal Kitap EleĢtirisinin temellerini atmıĢ ve sonraki asırlarda yapılacak çalıĢmaların öncüsü olmuĢlardır. Bu çalıĢmada Kutsal Kitap EleĢtirisinin doğuĢu, geliĢmesi ve bugünkü hale geliĢi sırasında geçirdiği aĢamalar ve bu konuda öncü olan kiĢiler ele alınacaktır. Ayrıca, Kutsal Kitap EleĢtirisinin ele aldığı baĢlıca konular, bu konular incelenirken kullanılan metotlar, ulaĢılan neticeler ve bu neticelerin Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için ifade ettiği önem üzerinde durulacaktır. Konunun Önemi Kutsal Kitap EleĢtirisi‟nin ayrı bir disiplin olarak ulaĢtığı neticeler, Ģifahi rivayetten yazılı metne geçiĢi ve bu süreçte yaĢananları anlaĢılır kılacaktır. Bir önceki neslin rivayetleri sonraki nesle aktarılırken hangi metotların ne Ģekilde kullanıldığının tespiti, Kutsal Kitap‟ın otantikliğine olan bakıĢ açısını doğrudan etkileyecektir. Günümüzde yaĢayan Yahudi ve Hıristiyanların en azından bir kısmının kendi kutsal kitaplarına olan bakıĢ açıları, ortaçağda yaĢayan bir Yahudi veya Hıristiyanın bakıĢ açısıyla aynı değildir. Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢmıĢ olduğu ilmî neticeler, Kutsal Kitap‟ın mutlak otoritesini sarsmıĢ ve tamamen ilâhi vahiy mahsulü olduğu görüĢünü zayıflatmıĢtır. Bu yüzden, Kutsal Kitap EleĢtirisi Yahudi ve Hıristiyanların kendi kutsal kitaplarına olan bakıĢlarını ve bağlılıklarını doğrudan ilgilendiren bir disiplin olduğundan bu dine inananlar için oldukça önemlidir. Konu sadece bu dine inananları değil Kutsal Kitap‟ın varlığını kabul eden ancak tahrif edildiğini savunan Müslümanları da yakından ilgilendirmektedir. Eski Ahit ve Yeni Ahit‟i oluĢturan kitapların içerikleri, kimler tarafından ne zaman ve ne Ģekilde yazıldıklarının bilinmesi, Müslümanların Kutsal Kitap‟a olan bakıĢlarını daha da anlamlı bir hale getirecektir. 2 Kaynaklar Her Ģeyden önce, bu konu modern dönem öncesi çalıĢmalarda (Rönesans, Yahudi ve Ġslam) ele alınmıĢ olsa da bugünkü anlamında bu araĢtırmaların bilimsel bir disiplin olarak batıda ortaya çıkıp Ģekillendiği için özellikle Ġngilizce ile yazılmıĢ kaynaklardan yararlanılmıĢtır. Bu çerçevede özellikle Biblical Exegises, Handbook of Biblical Criticism, To Each Its Own Meaning, Textual Criticism of the Bible gibi matbu eserlerden ve www.newadvent.com gibi elektronik ansiklopedilerden geniĢ ölçüde istifade edilmiĢtir. Konular ele alınırken Türkçe kaynaklara da baĢvurulmuĢtur. Bu bağlamda, özellikle Batı DüĢüncesindeki Büyük DeğiĢme, Kitâb-ı Mukaddes‟i Kim Yazdı, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat ve Dört Ġncil Farklılıkları ve ÇeĢitleri adlı eserlerden büyük ölçüde faydalanılmıĢtır. Spinoza‟nın konuyla ilgili olarak ele alınmasında olduğu gibi zaman zaman birinci dereceden kaynaklara da baĢvurulmuĢtur. Ayrıca, çeĢitli internet kaynaklarından da adresleri belirtilmek suretiyle yararlanılmıĢtır. Metodu Konuyla ilgili kaynaklardan elde edilen bilgiler herhangi bir değerlendirmeye tâbi tutulmadan tasvir metodu kullanılmak suretiyle ele alınmıĢtır. Konunun anlaĢılabilmesi için zaman zaman etimolojik tahliller yapılmıĢtır. Kutsal Kitap EleĢtirisinin tarihiyle ilgili bilgiler verilirken tarihsel analizden yararlanılmıĢ, kaynaklardan elde edilen bilgiler, birbiriyle uyumlu hale getirilerek belli bir düzen içerisinde sunulmuĢtur. Bu iĢlemler yapılırken herhangi bir yorum yapılmamıĢ, geçmiĢte yaĢanan bu geliĢmeler olduğu gibi aktarılmaya çalıĢılmıĢtır. Kutsal Kitap EleĢtirisinin metotlarının anlatıldığı bölümde ise yabancı terminolojinin bol miktarda bulunması ve sık sık Kutsal Kitap metni ve tercümeleriyle ilgili bilgilerin geçmesinden dolayı konunun anlaĢılabilmesi için verilen örnekler geniĢ bir Ģekilde izah edilmiĢtir. 3 EleĢtiri Nedir? EleĢtiri, genel olarak edebi belgeleri menĢe, derlenme, üslup ve tarih gibi çeĢitli açılardan bilimsel olarak incelemektir1. Bu inceleme özellikle geçmiĢ dönemlerden günümüze kadar ulaĢmayı baĢarmıĢ eserlerin, adı geçen yazarlara veya dönemlere olan aidiyetlerinin hakiki olup olmadıklarını anlamak için kullanılır2. EleĢtiri (Criticism) kelimesi, “hüküm vermek, yargılamak, ayırt etmek, bir hükmü oluĢturmada ya da bir değerlendirme yapmada ayırt edici olmak” anlamlarına gelen Yunanca “krino” kelimesinden türemiĢtir3. Terim olarak ise edebi metinlerin kaynak, derlenme, üslup ve tarih gibi çeĢitli açılardan bilimsel olarak incelenme, sanatsal veya edebi bir eserin kıymetini takdir etme ve özelliklerini açıklama sanatı anlamına gelir 4. EleĢtiri zamanla, amacı edebi eserler hakkında ince hükümler vermek ve birtakım incelemeler yapmak olan bir araĢtırma Ģekli olarak kabul edilmiĢtir. Edebi eserlere uygulandığında eleĢtiri, kusur bulmak değil, adil bir Ģekilde metnin erdemlerini ve zayıf noktalarını tespit etme anlamına gelmektedir. BaĢka bir ifade ile eleĢtirinin basit anlamı, ele alınan konu ne olursa olsun, eleĢtirmenin olabileceği kadar tarafsız bir yargıda bulunması eylemidir5. XVIII. yüzyıldan itibaren, eleĢtiri metodunun bütün ilimlere, özellikle de tarihi belgelere uygulanmaya baĢlanmasıyla tarihi eleĢtiri ortaya çıkmıĢtır. Tarihi eleĢtiri metodu, belgelerin değerini tespit eder, metnin otantik (hakiki) olup olmadığını ve ilk bütünlüğü içinde orijinal Ģekliyle günümüze ulaĢıp ulaĢmadığını belirlemeye çalıĢır. Bu eleĢtiri metodu, çalıĢmaları esnasında metne ait gerçekleri ortaya çıkarmak için iki tür ölçü kullanır: DıĢ Ölçü ve Ġç Ölçü. DıĢ ölçü, eserin kaynağı ile ilgili sayılabilecek her türlü rivayet, belge ya da tanıklıktır. Bunlar eserin otantikliğine olan yakınlıklarına göre değerlendirilirler. Ġç ölçü ise metinde kullanılan üslup, dil karakteri ve metnin muhtevasından çıkan delillerdir. Bu deliller, metnin yazıldığına inanılan dönemle ve bu döneme ait geleneklerle olan iliĢkisine göre tahlil edilirler. EleĢtirmen, bütün bu 1 John F. McCarthy, Two Views Of Historical Criticism, Living Tradition Organ Of The Roman Theological Forum, No 77 September 1998, http://www.rtforum.org/lt/lt77.html, 08.09.2007. 2 Wilhelm Martin Leberecht De Wette, Critical And Historical Introduction to the Canonical Scriptures of the Old Testament, Harvard College Library, Boston 1843, s.377. 3 Paul J. Achtemier, “Biblical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary (HBD), Harper and Row, San Francisco 1985, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 07.07.2007. 4 J. Strachan, “Criticism (Old Testament)”, Encyclopedia of Religion and Ethics (ERE), Edited by James Hastings, Edinburg 1930, IV, 314. 5 John H. Hayes&Carl R. Holladay, Biblical Exegises, A Beginner’s Handbook, John Knox Press, Second Edition, 1988, s. 26. 4 saydığımız eylemleri metin üzerinde tatbik ederken olabildiğince tarafsız ve peĢin hükümlerden uzak olmalıdır6. Ġki türlü eleĢtiriden bahsedilebilir: 1. Basit EleĢtiri (Lower Criticism-Metin EleĢtirisi) Bu eleĢtiri, elimizde bulunan belge, kitap, tercüme, atıf ve elyazmalarından yola çıkarak ilgilenilen metnin orijinal halini ya da orijinale en yakın halini elde etmeye çalıĢır. Üzerinde çalıĢılan belgeyle ilgili olan bu tür malzemeleri bir araya getirir, düzenler ve metnin ilk halini ortaya koymaya çabalar. Antik döneme ait metinlerin birçoğu, sonraki nesillere yazıcıların elleriyle yazdıkları kopya metinler aracılığıyla aktarılıyordu. Yazıcıların bu kopyalama esnasında bilinçli ya da bilinçsiz hata yapmaları kaçınılmazdı. Bu yüzden bir eserin birbirinin aynısı olmayan yüzlerce nüshası bulunabiliyordu. Örneğin, Shakspeare‟in birçok eserinin birbirinden farklı metinleri vardır. Günümüze ulaĢan bu farklı kopya metinler arasında, hangi eserin orijinal ya da orijinale en yakın olduğunu belirlemeye çalıĢmak hem zor hem de oldukça dikkat gerektiren bir iĢtir7. 2. Derin EleĢtiri (Higher Criticism-Edebi EleĢtiri) Bu eleĢtiri türü ise, ilgilendiği belgenin menĢeini, yazarını, tarihini, kaynaklarını, yazılıĢ tarzını ve edebi türünü araĢtırır. Söz konusu belgenin otantikliği üzerinde durur8. Bir belgenin kim tarafından, nerede ve ne zaman yazıldığını ortaya çıkarmaya çalıĢır. Kutsal Kitap EleĢtirisi Kutsal Kitap EleĢtirisi (Biblical Criticism), en geniĢ anlamıyla rasyonel metotların Kutsal Kitap‟ı anlamada kullanılması9 ve Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin tarihsel değerlerinin ve kaynaklarının incelemeye tâbi tutulmasıdır10. Kutsal Kitap‟ın antik dönemlerde yapılmıĢ birçok farklı tercümesi ve yine birbirinden çok farklı kopyaları vardır. Bu eserler, günümüzde kullanılan Kutsal Kitap‟a kaynak olmaları açısından 6 Ömer Faruk Harman, Metin, Muhteva ve Kaynak Açısından Yahudi Kutsal Kitapları, Ġstanbul 1988, s.203. 7 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.12. 8 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.203. 9 Richard N. Soulen & R. Kendall Soulen, Handbook of Biblical Criticism, Westminster John Knox Press, Kentucky 2001, s. 18. 10 George J. Reid, “Biblical Criticism (Higher)”, Catholic Encyclopedia (CA), New York 1908, IV, http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 12.08.2007. 5 büyük öneme sahiptir. Bu yüzden ilmî açıdan oldukça titiz bir Ģekilde incelemeye tâbi tutulmaları gerekir. Dolayısıyla Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, bu eserlerin tarihsel açıdan değerlerini ortaya koymaya ve kaynak olmaları bakımından güvenirliklerini, ilmî ölçüler çerçevesinde, sorgulamaya çalıĢır. Batı dünyasında akılcı anlayıĢın ortaya çıkması ve ilim dünyasında yaygınlaĢması, batılıların Kutsal Kitap‟larına olan bakıĢ açılarında birtakım değiĢmelere yol açmıĢtır. Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, Kutsal Kitap‟a ortaçağın aĢırı tutuculuğu ile XIX. yüzyılın liberalizmi arasında bir tutum ile yaklaĢmaktadır. Yani O‟nu bir yandan kutsal bir metin olarak kabul ederken bir yandan da akılcılığın ve bilimselliğin getirmiĢ olduğu objektif, rasyonel ve bilimsel prensipler ıĢığında incelenmesi gereken bir kitap olarak görür11. Belgelerin değerini ve otantikliğini ortaya çıkarmak için kullanılan dıĢ ölçüler ve iç ölçüler, diğer edebi ve tarihsel belgelere nasıl uygulandıysa aynen Kutsal Kitap‟a da uygulanmıĢtır. Batılılar, modern anlamda eleĢtiri metodunu XVIII. asırdan itibaren Kutsal Kitap‟larına uygulamaya baĢlamıĢlardır. Ġlk olarak Eski Ahit‟i oluĢturan eserler, özellikle de Tevrat metni üzerine yoğunlaĢılmıĢ, daha sonra da Yeni Ahit‟i oluĢturan eserlere bu eleĢtiri metodu uygulanmıĢtır12. ġayet Kutsal Kitap EleĢtirisi‟nden kastettiğimiz anlam, rasyonel metotların kutsal sayılan metinlerin ve geleneklerin yorumlanması ve açıklanmasında kullanılması ise Kutsal Kitap EleĢtirisinin bizzat Kutsal Kitap‟ın kendisi kadar eski olduğunu belirtmemiz gerekir. Çünkü Kutsal Kitap‟ın birçok bölümünde bizzat Kutsal Kitap‟ın kendisi, çeĢitli cümleleri ve gelenekleri yorumlamıĢ ve açıklamıĢtır. Örneğin I. ve II. Tarihler kitaplarında, I. Krallar ve II. Samuel kitaplarında yer alan tarihsel açıklamalara eleĢtirel bir yaklaĢımla bakan bölümler vardır. Ayrıca Eyüp kitabında, Tesniye‟de anlatılan tarihe eleĢtirel bir yaklaĢım vardır. Yine Matta ve Luka, Markos‟un Hz. Ġsa‟nın hayatını ve kiĢiliğini anlatma üslubunu eleĢtirirler. ĠĢte Kutsal Kitap yazarlarının bizzat kendileri bile kendilerinden önceki gelenekte yer alan ve kutsal sayılan bir takım değerleri eleĢtirmiĢlerdir. Kutsal Kitap‟ın önceki bölümlerinin yazarlarına göre sonraki 11 Mehmet Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001, s. 26. ġaban Kuzgun, Dört İncil: Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farklılıkları, Çelişkileri, Ertem Matbaası, Ankara 1996, s.79. 12 6 dönemlerde yaĢayan yazarların ortaya koydukları bu eleĢtirel bakıĢ açıları bile Kutsal Kitap‟ta yer almıĢtır. Konuya bu açıdan bakıldığında Kutsal Kitap EleĢtirisi olarak isimlendirdiğimiz bu ilim dalının aslında ne kadar uzun bir geçmiĢe sahip olduğu anlaĢılacaktır13. Kutsal Kitap EleĢtirisinin genel olarak Aydınlanma Hareketi sonucunda oluĢmuĢ bir ilim dalı olduğu yönünde bir kabul vardır. Bu yargının tam olarak doğru olduğunu söylememiz biraz zordur. Çünkü milattan sonraki ilk dört asırda Kutsal Kitap EleĢtirisinin ilk örnekleri diyebileceğimiz ilk adımlar atılmıĢtır. Eski Ahit‟in oldukça detaylı bir edisyon kritik (tenkitli neĢir)14 baskısı M.S. III. Yüzyılda yaĢamıĢ meĢhur Kutsal Kitap âlimi Origene tarafından yapılmıĢtır. Ayrıca yine bu dönemde Eski Ahit kitaplarının ne zaman ve kim ya da kimler tarafından yazıldığı, kitaplarda bulunan çeliĢkilerin nasıl açıklanması gerektiği, dört incilin kendi aralarında bulunan çeliĢkilerin nasıl izah edileceği, ileri gelen din adamları ve konunun uzmanları arasında tartıĢma konusu olmuĢtur. Bu tartıĢmalar içinde yer alan Ġskenderiyeli papaz Dionysius (M.S. III. y.y.) örnek olarak verilebilir. Dionysius, Vahiy kitabının yazarının Yuhanna kitabının yazarı olan Aziz Yuhanna olamayacağını ileri sürmüĢtür. Delil olarak da bu iki kitabın üslubunun aynı olmadığını ve aynı kimsenin eseri olamayacak kadar farklı olduğunu göstermiĢtir. Dionysius‟un savunduğu fikirler kendi döneminde pek etkili olamasa da modern dönemlerde yaĢayan bir eleĢtirmen hiç farkında olmadan Dionysius‟un ulaĢtığı neticelere ulaĢmıĢtır15. Netice itibarıyla eleĢtiri disiplininin, geçmiĢ dönemlerde yazılmıĢ eserlerin adı geçen yazarlara ve dönemlere olan aidiyetleri konusunu, bilimsel araĢtırma metotları kullanmak suretiyle ortaya çıkarmaya çalıĢan bir inceleme metodu olduğu görülmektedir. Temelinde eleĢtiri disiplini olan Kutsal Kitap EleĢtirisi ise Kutsal Kitap dıĢındaki eserlerin güvenirliklerini ortaya çıkarmak için uygulanan araĢtırma metotlarının aynen Kutsal Kitap‟a da uygulanmasıdır. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin ilmi açıdan değerini, tarihsel açıdan da ne kadar sahih ve güvenilir olduğunu belirler. 13 Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 18. EleĢtirel basım. Bu tür basımlarda farklı nüshaları bulunan yazma veya matbu eserlerin aralarındaki ayrılıklar tespit edilir, farklılıklar dipnotlar halinde gösterilir, açıklayıcı bilgiler verilir ve böylelikle eser aslına en uygun Ģekilde yayınlanır. 15 C.H.Dodd, “Bölüm II (The Approach To The Bible)”, The Bible To-day, Syndics of the University Press, Cambridge 1956, http://www.religion-online.org/showchapter.asp?title=689&C=894, 29.08.2007. 14 7 Kutsal Kitap‟ı bir yandan kutsal bir metin olarak kabul ederken bir yandan da ilmi ölçüler çerçevesinde incelenmesi gereken bir eser olarak kabul eder. 8 BÖLÜM 1: KĠTÂB-I MUKADDES’E KRONOLOJĠK BĠR BAKIġ: ELEġTĠREL FAALĠYETLER Kutsal Kitap asırlar boyunca milyarlarca insan tarafından kutsal bir eser olarak kabul edilmiĢtir. Ancak zaman zaman bir takım din/ilim adamları tarafından çeĢitli açılardan eleĢtiriye tâbi tutulmuĢtur. ÇalıĢmamızın birinci bölümünde, tarih boyunca Kutsal Kitap‟ın kutsallığına ve ilâhi kaynaklı oluĢuna yönelik yapılan eleĢtiriler, bu eleĢtirilerin değindikleri hususlar ve sonrakilere olan etkileri üzerinde durulacaktır. 1.1. Hıristiyanlık Öncesi ve Hıristiyanlığın Ġlk Asırlarından Reform Çağına Kadar Yapılan EleĢtiri Faaliyetleri 1.1.1. Kilise DıĢında OluĢan EleĢtirel Faaliyetler Eski Ahit‟i oluĢturan eserlere yönelik ilk ciddi eleĢtiri M.Ö. dördüncü asırda ortaya çıkmıĢ olan Samiriler16 hareketi ile baĢlamıĢtır. Samirilerin Yahudilerden ayrılmasının en önemli sebebi Yahudi Kutsal Kitap‟ının sonraki nesillere aktarılmasından sorumlu olan Yazıcıların (Soferîm) faaliyetleridir. Samirilere göre yazıcılar bir yandan eğitim öğretim iĢleriyle meĢgul olurlarken bir yandan da yazdıkları yeni kitapları Tevrat‟a eklemeye, Tevrat‟ın yazısını ve okunuĢunu değiĢtirmeye baĢlamıĢlardı. Samiriler yapılan bu ilâveleri ve değiĢtirmeleri kesinlikle reddetmiĢlerdir17. Yahudilerin ellerindeki mevcut Tevrat‟ın yanlıĢlarla dolu olduğunu, doğru olan Tevrat metninin kendi kullandıkları nüsha olduğunu iddia etmiĢlerdir. Samirilerin kullandıkları Tevrat ile Yahudilerin kullandıkları Tevrat arasında, yazıcı hatalarından kaynaklanmasının imkânsız olduğu birçok önemli farklılıklar (altı bine yakın) vardır18. 16 ġomronîm veya ġamerîm. Bugünkü adı ile Nablus, tarihteki adıyla ġomron Ģehrinde (Kutsal sayılan Gerizim Dağı yanında) küçük bir cemaat halinde yaĢayan ve kendilerinin eski Ġsrail Krallığı‟nın kalıntıları olduğunu iddia eden bir Yahudi mezhebidir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Tae Yeab Yoo, “Reconstructing The Identity of Samaritan Christianity”, (Doktora Tezi), Claremont Graduate School, California 1997, s.16-76; YaĢar Kutluay, İslam ve Yahudi Mezhepleri, Anka Yayınları, Nisan 2001, s.196-211. 17 YaĢar Kutluay, a.g.e., s.200. 18 A. Cowley, “Samaritans”, Jewish Encyclopedia (JE), Vol. X, s.669, http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=110&letter=S, 05.10.2007; Samiri Tevrat‟ı ile Yahudilerin kullandığı Tevrat arasındaki farklılıklar için bakınız Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Pınar Yayınları, Ġstanbul 2002, s.141-145. 9 Hz. Ġsa öncesi dönemde Filistin-Ürdün taraflarında yaĢamıĢ heterodoks bir Yahudi grup olan Nasuraizm ekolüne bağlı Nasuralar, Ortodoks Yahudilerin ellerinde bulunan kitapların gerçek kutsal kitaplar olmadığını, uydurma eserler olduklarını savunuyorlardı. Hz. Musa‟nın Allah‟tan ilâhi emir ve yasaklar ihtiva eden bir Kutsal Kitap aldığını kabul ediyorlar, ancak Yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat‟ın bu kitap olmadığını iddia ediyorlardı19. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, Hıristiyan olmayanlar arasında Kutsal Kitap‟a karĢı eleĢtirel mahiyetli birçok entelektüel karĢı çıkıĢlar yaĢanmıĢtır. Celsus (M.S. II. y.y.) ve Porphyry (M.S. IV. y.y.) gibi Roma‟nın pagan dinine mensup olan bazı yazarlar, Kutsal Kitap‟a karĢı oldukça ağır diyebileceğimiz bir takım ithamlarda bulunmuĢlardır. Yazdıkları eserlerle Kutsal Kitap‟ın güvenirliğini sorgulamıĢlardır. Bu yazarlar arasında en dikkati çeken isim, en ağır ithamları yöneltmesi açısından Celsus‟tur. Sonraki asırlarda yaĢayan bazı kilise babaları Celsus‟un özellikle Hıristiyanlığa ve Kutsal Kitap‟a karĢı ileri sürdüğü bu ithamlarını cevaplamak ve Kutsal Kitap‟ı savunmak için apolojik eserler yazmıĢlardır. Celsus‟un The True Word (Hakiki Söz) adlı eseri aslında günümüze ulaĢamamıĢtır. Ancak Origene (M.S.185-254), Contra Celsus (Celsus’a Karşı) adıyla Celsus‟un ileri sürdüğü fikirlere cevap niteliğindeki eserinde hem Celsus‟un fikirlerine hem de kendisinin bu ithamlara verdiği cevaplara yer vermiĢtir. Dolayısıyla Celsus‟un yönelttiği ithamlar, günümüze Origen vasıtasıyla ulaĢmıĢlardır20. Celsus, Eski Ahit‟in YaradılıĢ kitabında anlatılan insanın yaradılıĢına ve sonrasında yaĢanılan olaylara ait anlatıların ancak yaĢlı kadınlar tarafından anlatılan masallardan biri olabileceğini iddia etmiĢtir21. Eski Ahit‟in saçmalıklarla dolu bir kitap olduğunu, bunu da “ancak Musa gibi budala (!)” bir kimsenin kaleme alabileceğini ve Kutsal Kitap‟ın tamamının “anlamsız” sözlerden oluĢtuğunu söylemiĢtir. Yeni Ahit‟in sonradan ortaya çıkmıĢ boĢ bir itikat olduğunu ve içinde anlatılanların tamamıyla yalan olduğunu savunmuĢtur22. 19 ġinasi Gündüz, Mitoloji ile İnanç Arasında, Etüt Yayınları, Samsun 1998, s. 85-86. Aaron Christensen, Celsus and Modern Anti-Mormonism, s.1, www.farils.org/pubs/celsus.pdf, 22.10.2007. 21 Thomas Rodd, Arguments of Celsus, Porphyry and the Emperor Julian against the Christians, London 1830, s.27; John Granger Cook, The Reaction to the Bible in Paganism, http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007. 22 Christensen, a.g.m., s. 3. 20 10 Kutsal Kitap‟ın vahyî oluĢuna ve güvenirliğine yönelik erken dönemde yapılan en ciddi saldırılardan biri de Hıristiyan bir rahibin oğlu olan ve öğretileriyle M.S. II. yüzyılda büyük bir üne kavuĢan Marcion tarafından yapılmıĢtır. Marcion, M.S. 138 yılında Roma‟ya gelmiĢ ve orada iyi bir eğitim almıĢtır. Hangi kitapların Kutsal Kitap olarak kabul edilmesi gerektiği noktasında kiliseden ayrı bir yol izlemiĢtir. Örneğin Eski Ahit kitabını oluĢturan bütün eserlerin kutsallığını tamamıyla reddetmiĢtir23. Yeni Ahit‟te ise Luka Ġncili ile Pavlus'un 10 mektubunu geçerli saymıĢ, diğerlerini güvenilir kabul etmemiĢtir. Marcion, günümüz Yeni Ahit'inin temelini oluĢturan dört Ġncil arasında yalnızca Luka Ġncili'ni sahih kabul etmiĢ; ancak bu metni de olduğu gibi değil, yeniden gözden geçirerek ele almıĢtır. Marcion açısından Luka Ġncili, Ġncil metinleri arasında Pavlus tarafından öğretilen orijinal Mesih Ġncili'nin tek derlemesiydi. Benzer Ģekilde O, günümüz Yeni Ahit'inde yer alan ve Pavlus'a atfedilen 13 mektuptan yalnızca onunu (Galatyalılara Mektup, Korintlilere Birinci ve Ġkinci Mektuplar, Romalılara Birinci ve Ġkinci Mektuplar, Selaniklilere, Efeslilere, Koloselilere, Filipililere Mektuplar ile Filimun'a Mektup) kanonik olarak kabul etmiĢtir. Timoteus‟a Birinci ve Ġkinci Mektup ile Titus'a Mektubu ise kabul etmemiĢtir. Bundan baĢka günümüz Yeni Ahit'inde bulunan, Resullerin ĠĢleri, Ġbranilere Mektup, Yakup‟un Mektubu ve benzeri diğer metinler de Marcion tarafından sahih kabul edilmemiĢtir24. Marcion, otantik kabul edip kendi Yeni Ahit'ine dâhil ettiği Luka Ġncili ve Pavlus'un 10 mektubunu da üzerinde bir takım değiĢiklikler yapmak suretiyle kanonik kabul etmiĢtir. Bu metinlerdeki, kendine göre Ġsa Mesih'in mesajına uygun düĢmeyen ve Eski Ahit'in uzantısı durumunda olduğuna inandığı kısımları çıkarmıĢtır. Örneğin bu çerçevede, Ġsa Mesih'in doğum hikâyesini konu edinen Luka Ġncili'nin ilk iki bölümünü kabul etmemiĢtir25. Pavlus‟un Galatyalılara Mektup ve Romalılara Mektubunu bazı bölümlerini çıkartmak suretiyle kabul etmiĢtir. Örneğin Galatyalılara Mektup‟ta 23 Gerd Lüdemann, Heretics: The Other Side of Early Christianity, Westminster John Knox Press, Kentucky, s.164. 24 ġinasi Gündüz, Sinoplu Marcion’un Gnostik Teolojisi, HoĢgörü Yılı ve Ġnanç Turizminde Göller Bölgesi Sempozyumu, 07-08 Eylül 2000, http://www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/sinasigunduz/marcion.htm, 23.10.2007. 25 ġinasi Gündüz, a.g.m., http://www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/sinasigunduz/marcion.htm, 23.10.2007; Bart D. Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, Trc. Özlem Toprak, Truva Yayınları, Ġstanbul 2007, s.51-52; Archibald Duff, History of Old Testament Criticism, London 1910, s.74. 11 Pavlus‟un Kifas ve Yakup‟la Kudüs‟te görüĢmesi (1/18-24) ve Pavlus‟un Hz. Ġbrahim‟in imanı ile ilgili sözleri (3/6-9) Marcion‟un Yeni Ahit‟inde bulunmaz26. Kutsal metinler konusundaki bu çalıĢmalarıyla Marcion, Hıristiyanlık tarihinde metin eleĢtirisi konusundaki çalıĢmaları baĢlatan kiĢi olması yanında, Hıristiyan Yeni Ahit‟i oluĢturacak kutsal kitap listesinin belirlenmesinin baĢlamasına vesile olması yönünden de önemli bir konumdadır27. Porphyry, Hıristiyanlara Karşı adlı eseriyle, özellikle Eski Ahit‟in Yunanca tercümesi olan Septuaginte metnini eleĢtiriye tâbi tutmuĢtur. Yunus kitabında anlatılan Yunus peygamber ile balığın hikâyesi ve HoĢea kitabında geçen HoĢea peygamber ile bir fahiĢenin evlenmesi hikâyelerinin gerçek olmadıklarını iddia etmiĢtir. Vâiz kitabının Septuaginte tercümesinin 4/828 cümlesinin, Allah‟ın bir “Oğlu”nun olamayacağı gerçeğini yansıttığını düĢünmektedir29. Porphyry‟nin üzerinde en çok durduğu bölüm Daniel kitabıdır. Daniel kitabının Ġbrani Kutsal Kitap‟ları arasında bulunmaması gereken, aslında Yunanca yazılmıĢ uydurma bir eser olduğunu savunmaktadır. Bu görüĢünün dayanak noktasını da Daniel kitabında geçen Susanna‟nın hikâyesi30 26 Cky J. Carrigan, Marcion And Marcionite Gnosticism, http://www.ontruth.com/marcion.html, 17.02.2008. 27 Konuyla ilgili olarak bakınız Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.50-54 28 Vâiz 4/8:” Bir adam var, ona ikinci yok; oğlu da kardeĢi de yok; ve bütün emeğinin sonu yok; ve gözleri zenginliğe doymuyor. Öyle ise ben kimin için emek çekeyim ve canımı iyilikten mahrum edeyim? Diyor. Bu da boĢ ve kötü bir zahmet.” 29 Cook, The Reaction to the Bible in Paganism, http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007. 30 Elimizdeki Daniel kitabı on iki bölümden oluĢmaktadır. Ancak, “Susanna” isimli bir kadın hakkında olan on üçüncü bölüm sonradan bu esere ilave edilmiĢtir. Bu bölüm Eski Ahit‟in apokrif (sahih olmayan) kitapları listesinde yer alır. Katolikler ve Ortodokslar, Yahudiler ve Protestanların apokrif saydıkları bu ilaveyi deuterokanonik (erken dönemde kilise babaları ve ileri gelen din âlimleri tarafından kutsallıkları tartıĢıldıktan sonra kabul edilmiĢ, ikinci dereceden önemli sayılan sahih eserler) olarak saymıĢlar ve Kutsal Kitap listesine eklemiĢlerdir (John H. Hayes, Introduction to the Bible, The Westminster Press, Pennsylvania t.y., s.3-4). “Hikâye temelde, Daniel döneminden bağımsız ve belki de Daniel kitabından oldukça önce yazılmıĢtır. Kitap, duĢ alırken, cinsel arzularla kendisine yaklaĢan iki nüfûz sahibi adamın isteklerini reddettiği için bir kadının nasıl hapse düĢtüğünü anlatmaktadır. Susanna‟nın attığı çığlık ve tecavüze yeltenen adamların yalanları kadının mahkemeye sevk edilmesine neden olmuĢtur. Susanna‟nın kaderi mahkemede belirlenmiĢ; halk ve yargıçlar kendisini dinlemeden mahkûm etmiĢlerdir. Recmedilmeye götürülürken Tanrı onun feryadını iĢitmiĢ (cümle 44) ve Daniel isimli bir genç, yargıçtan, kadına karĢı ithamda bulunanların suçlamalarının çapraz bir biçimde tekrar gözden geçirilmesini istemiĢtir. Hikâye, Tanrı‟nın inançlı ve faziletli bir kadına nasıl yardım ettiğini göstermekte ve Daniel‟in Tanrı hikmetine sahip olduğunu açıklamaktadır. Ancak bu hikâye, M.Ö. II. asırda mahkemelerde Ģahitlerin, gizli bir Ģekilde, çapraz ifadelerinin alındığı ve Helenistik dönem Yahudiliğinde mahkemelerde bireylere (hatta kadınlara bile) birinci sınıf bir mevki verildiği iddialarını dile getirmemize olanak vermektedir” (James H. Charlesworth, “Eski Ahit‟in Apokrif Kitapları”, Trc. Muhammed Tarakçı, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 2, 2003, s.394-395). 12 oluĢturur. Hikâyeye göre Daniel ileri gelenlerle konuĢurken Yunanca kelimeler kullanmaktadır. Porphyry, bu noktadan hareket ederek eserin aslında Yunanca yazılmıĢ uydurma bir eser olduğunu iddia eder31. Ayrıca, Daniel kitabının yazarının kesinlikle Daniel peygamber olamayacağını, olsa olsa Yahuda eyaletinde M.Ö. II. yüzyılda Kral Antiochus Epiphanes zamanında yaĢamıĢ bir yazar olabileceğini ileri sürmüĢtür. Porphyry‟nin bu yazım tarihi ile ilgili görüĢü günümüzde yaĢayan ilim adamlarının birçoğuna göre doğrudur32. M.S. IX. yüzyılın son çeyreğinde Ġran‟ın Horasan eyaletindeki Belh Ģehrinde yaĢamıĢ olan Hîvî el-Belhî Kutsal Kitap‟a karĢı yaptığı sert eleĢtirilerle tanınan bir Yahudi âlimidir. Kutsal Kitap‟ın ilâhi kaynaklı olduğuna dair inancı, iki yüz itiraz noktası belirlemiĢ ve Book of Two Hundred Questions (Ġki Yüz Soru Kitabı) isimli bir eser yazarak eleĢtirmiĢtir. Hîvî‟nin ileri sürdüğü argümanları, kendi eseri günümüze ulaĢamadığı için ancak baĢka yazarların eserlerindeki anlatımlardan öğrenebiliyoruz. Kutsal Kitap‟ta bir takım çeliĢkiler bulunduğunu, bundan dolayı da Kutsal Kitap‟ın ilâhi kaynaklı olamayacağını savunmuĢtur. II. Samuel 24/933 ile I. Tarihler 21/534; II. Krallar 8/2635 ile II. Tarihler 22/236 aralarındaki çeliĢkilere dikkat çekmiĢtir. ÇıkıĢ 14/2737‟de anlatılan Hz. Musa‟nın denizi ikiye ayırma olayını da eleĢtirmiĢ, bunun ancak bir medcezir neticesinde olmuĢ olabileceğini söylemiĢtir. ÇıkıĢ 34/2938‟da anlatılan Hz. Musa‟nın yüzünün parlamasının da mucizevî bir olay olmadığı, uzun süre Sina dağında aç kalmasından dolayı yüzünün parladığını iddia etmiĢtir. Hîvî el-Belhî‟nin çağdaĢı olan 31 St. Jerome, Commentary on Daniel, trc (Ġngilizce). by Gleason L. Archer, s.15-17, http://www.tertullian.org/fathers/jerome_daniel_02_text.htm, 20.10.2007. 32 Rodd, Arguments of Celsus, s. .44; Cook, The Reaction to the Bible, http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007; St. Jerome, Commentary on Daniel, s. 16, http://www.tertullian.org/fathers/jerome_daniel_02_text.htm, 20.10.2007. 33 II. Samuel 24/9:” Ve Yoab yazılanların sayısını krala verdi; ve Ġsrail‟de kılıç çeken sekiz yüz bin yiğit vardı; ve Yahuda adamları beĢ yüz bin kiĢi idi.” 34 I. Tarihler 21/5:” Ve Yoab yazılan kavmin sayısını Davud‟a verdi. Ve bütün Ġsrail, kılıç çeken bin binler (“bir milyon” New King James Version) ve yüz bin kiĢi idi; ve Yahuda kılıç çeken dört yüz yetmiĢ bin kiĢi idi.” 35 II. Krallar 8/26:“ Ahazya kral olduğu zaman yirmi iki yaĢında idi; ve YeruĢalim‟de bir yıl krallık etti. Ve anasının adı Ġsrail kralı Omrinin kızı Atalya idi.” 36 II. Tarihler 22/2:“ Ahazya kral olduğu zaman kırk iki yaĢında idi; ve YeruĢalim‟de bir yıl krallık etti. Ve anasının adı Ġsrail kralı Omrinin kızı Atalya idi.” 37 ÇıkıĢ 14/27:” Ve Musa elini deniz üzerine uzattı, ve sabaha karĢı deniz kendi akınına döndü; ve onun karĢısından Mısırlılar kaçtılar; ve Rab Mısırlıları denizin ortasına silkip attı.” 38 ÇıkıĢ 34/29:” Ve Musa Sina dağından indiği zaman vaki oldu ki, dağdan inerken Ģehadetin iki levhası kendi elinde idi; ve Musa Rab ile söyleĢtiğinden yüzünün derisi parladığını bilmiyordu.” 13 büyük Yahudi âlimi Saadia Gaon39 (Sa‟îd Ġbn-i Yusuf el-Feyyûmi, ö.942), Hîvî‟nin eserinin okunmasını yasaklamıĢ ve bu esere cevap niteliğinde olan Kitab’ur-Redd âlâ Hîvî el-Belhî isimli bir eser yazmıĢtır. Ancak bu eser de günümüze ulaĢamamıĢtır. Hîvî el-Belhî bir heretik olarak kabul edilmiĢ, kendisinin ardından her türlü lanetleme yapılmıĢ hatta soyadına nispetle anılırken El-Belhî (Belhli) olarak değil de El-Kelbî (Köpeğin soyundan gelen, köpek tabiatlı) olarak zikredilmiĢtir40. 1.1.1.1. Ġslâm Dünyasında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler Ġslâm‟ın ilk günlerinden itibaren Müslümanların Ehl-i Kitâp‟a karĢı giriĢtikleri polemiklerin nüvesini, onların kendi kutsal kitaplarını tahrif, tebdil ve tağyir ettikleri Ģeklindeki iddialar teĢkil eder. Ġslâm inancına göre Yahudiler Tevrat‟ı orijinal Ģekliyle koruyamamıĢ, bu kitap üzerinde çeĢitli Ģekillerde değiĢiklikler yapmıĢlardır. Yahudilerin yaptıkları iddia edilen değiĢiklikler Kur‟ân-ı Kerim‟de Ģu kavramlarla anlatılır: Metnin veya mananın bozulması (Tahrif, Bakara Suresi 2/75), kelimelerin baĢka kelimelerle değiĢtirilmesi (Tebdil, A‟raf Suresi 7/162), bazı bölümlerin gizlenmesi (Kitmân, Bakara Suresi 2/42), metni okurlarken ağızlarını eğip bükmeleri yoluyla mananın yanlıĢ anlaĢılmasını sağlamaları (Leyy, Nisa Suresi 4/46) ve kitapta bulunan emir ve yasakların bir kısmının unutulması (Nisyan, Mâide Suresi 5/13). Kur‟ân-ı Kerim ve sahih hadislere dayalı olarak Yahudilerin kendi Kutsal Kitap‟larını bozdukları ve Allah‟ın indirdiği Ģekliyle muhafaza edemedikleri görüĢü genel olarak kabul görmüĢtür. Buna karĢılık bir takım Yahudi ilim adamları da aslında Kur‟ân‟ın Tevrat‟ın temeline oturan bir kitap olduğunu ve Hz. Muhammed‟in Kur‟ân‟ı yazarken 39 Sa‟îd b. Yusuf el- Feyyûmî (ö.942). Yahudi Tanrıbilimci ve yorumcularının ileri gelenlerindendir. Ortaçağ Geonim dönemi felsefesinin en önemli düĢünürü ve bilimsel otoritesidir. “Yahudi felsefesinin babası” olarak adlandırılmıĢtır. Aynı zamanda biyolog, gramer uzmanı, mütercim, Ģair ve halakhist (doğrudan Musa kanunundan kaynaklanmayan hukukî kurallar uzmanı) olarak hatırlanır. Bağımsız hareket ediĢi ve geniĢ çaplılığı ile birçok Yahudi entellektüel disiplinin baĢlatıcısı kabul edilmiĢtir. Rabbinik Yahudilik otoritesini pekiĢtirmiĢtir. Eserlerini Ġbranî harfleriyle, fakat Arap diliyle yazmıĢtır. Onun en önemli baĢarısı Tevrat‟ı Arapçaya kısmî bir yorumla tercümesidir. Yemen Yahudileri bu tercümeyi, Ġbranîce metni ve Onkelos‟un Targum‟unu içeren bir cilt olan “Tac” (Tora‟nın Tacı) adı altında hâlen kullanırlar. (Sami Baybal, Saadia Gaon Onun Ortaçağ Yahudi Felsefesini OluĢturma Ve Yahudi Dogmasını Yeniden Formüle Etme Çabaları, Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2003 Bahar, Sayı XV, Konya 2003, s.169-186) 40 Richard J. H. Gottheil, Some Early Jewish Bible Criticism, Journal of Biblical Literature(JBL), Published by The Society of Biblical Literature, Vol. 23, No. 1, (1904), s.6-7; Max Schloessinger, “Ḥıwı Al-Balkhı”, JE, 429, http://www.jewishencyclopedia.com/view_page.jsp?artid=809&letter=H&pid=0, 01.06.2008; Theodore Pulcini, “Exegises as Polemical Discourse: Ibn Hazm on Jewish and Christian Scriptures”, (Doktora Tezi), University of Pittsburgh, 1994, s.27. 14 Tevrat‟tan yararlandığını ileri sürmüĢlerdir. Yahudilerin bu iddialarına karĢılık olarak Müslüman ilim adamları baĢta Tevrat olmak üzere Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitapları‟nı araĢtırmıĢlardır. Bu çalıĢmalar arasından, Modern Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢtığı sonuçlara oldukça erken dönemlerde ulaĢan ve ilmi açıdan önemli bilgiler sunan ilim adamlarının eserlerini özellikle belirtmekte fayda vardır. Bunların baĢında Tevrat hakkındaki bilgisi Yahudi araĢtırmacılar tarafından da takdir edilen ve modern eleĢtirmenlerin takip ettiği usullere yakın bir usulle baĢta Tevrat ve Ġnciller olmak üzere Kutsal Kitap‟ın tamamı hakkında araĢtırmalar yapmıĢ olan Ġbn Hazm (ö. 1064) gelir. Ġbn Hazm, Tevrat‟taki tarihsel ve sayısal bilgileri incelemiĢ, bunlar arasındaki çeliĢkileri ortaya çıkarmıĢ ve Tevrat‟ın mevcut Ģekliyle Hz. Musa‟ya ait olamayacağını ispat etmeye çalıĢmıĢtır. Ġbn Hazm, Tesniye kitabının son babında Hz. Musa‟nın ölümünün, defninin ve sonrasının anlatıldığı kısımlara dikkati çekmiĢ ve bu bölümlerin Tevrat‟ın sonradan değiĢtirildiğinin en açık delilleri olduğunu savunmuĢ ve bu kısımların Hz. Musa tarafından yazılmıĢ olmasının imkânsız olduğunu iddia etmiĢtir41. Tevrat‟ın Allah tarafından indirilmiĢ bir kitap olamayacağını, tam aksine bu kitabın mel‟un ve mekzup bir kitap, yazıcısının ise Allah‟a, peygamberlerine ve kitaplarına hakaret eden, aritmetik, astronomi, coğrafya ve teoloji gibi bilimlerde cahil olan budala bir zındık olduğunu belirtmiĢtir42. Tevrat‟ta bir takım sayısal hatalar bulunduğunu örneklerle anlatır: Tekvin kitabı 5/32. cümlesinde “ ve Nuh beĢ yüz yaĢında idi; ve Samın, Hamın ve Yafetin babası oldu” bilgisi ve Tekvin kitabı 7/6. cümlesinde de “ Ve yeryüzü üzerinde sular tufanı olduğu zaman Nuh altı yüz yaĢında idi.” bilgisi verilir. Hâlbuki yine Tekvin 11/10. cümlede “Samın zürriyetleri bunlardır. Sam yüz yaĢında idi, ve tufandan iki yıl sonra ArpakĢad‟ın babası oldu;” açıklaması yapılır. Basit bir aritmetik hesabı bilen kimse buradaki yanlıĢlığı fark edebilir: Samın ArpakĢad‟ın babası olduğunda 102 yaĢında olması gerekmektedir43. Ġbn Hazm, Tevrat‟ın ilahi vahiy mahsulü olamayacağını ispat eden çeliĢkileri çeĢitli örnekler vererek Ģöyle açıklar: Tevrat‟ta güzelliğinden dolayı Hz. Ġbrahim‟in eĢi Sara‟nın iki defa yabancı krallar tarafından eĢ olarak alınmak istendiği anlatılmaktadır. Ġlki Mısır Firavunu tarafından (Tekvin 12/14-15) ikincisi de Gerar Kralı Abimelek tarafından 41 Ġbn Hazm, El Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal, Daru‟l Ceyl, Beyrut t.y, I/285. Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.231; Pulcini, Exegises as Polemical Discourse, s.169. 43 Ġbn Hazm, El Fasl, I/212. 42 15 (Tekvin 20/2) gerçekleĢtirilmek istenmiĢtir. Ancak burada ilginç olan nokta Tevrat‟a göre (Tekvin 17/17) bu olaylar yaĢandığında 90 yaĢlarında yaĢlı bir kadın olan Sara nasıl oluyor da hâlâ çekici ve güzel bir kadın olarak baĢka erkeklerin dikkatini celbedici bir halde kalabiliyor44? Bir baĢka örneği de ÇıkıĢ kitabından verir. Firavun‟un, Hz. Musa‟ya Ġsrailoğullarını Mısır‟dan çıkarmasına izin vermemesinden dolayı karĢılaĢtığı bela ve musibetlerin anlatıldığı bölümde, ÇıkıĢ 9/6. cümlede anlatılan (Ve Rab bu Ģeyi ertesi gün yaptı; ve Mısırlıların bütün hayvanları öldüler; fakat Ġsrailoğullarının hayvanlarından bir tane ölmedi.) musibete dikkat çektikten sonra ÇıkıĢ 9/9-10 (Ve bütün Mısır diyarı üzerinde ince bir toz olacak, ve bütün Mısır diyarında insan ve hayvan üzerinde irin çıkaran çıban olacak) ve ÇıkıĢ 9/19 (Ve Ģimdi hayvanlarını, ve kırda sana ait olan her Ģeyi kaçır; çünkü kırda bulunan bütün insanlar ve hayvanlar eve getirilmezlerse, onların üzerine dolu inecek, ve öleceklerdir.) cümlelerinde anlatılan musibetleri saymıĢ ve önceki musibette bütün hayvanların telef olduğu belirtildiği halde sonraki musibette de hayvanların vebadan telef olacakları söylenmiĢtir. Bu musibetlerin aralarında bir veya iki günlük bir süre bulunduğuna göre, bu hayvanlar nereden gelmiĢtir45? Ġbn Hazm sadece Tevrat‟ı değil Ġncilleri de araĢtırmıĢ ve çeĢitli yönleriyle eleĢtiriye tâbi tutmuĢtur. Matta ve Luka kitaplarında verilen Ġsa‟nın soyağacı ile ilgili bilgilere dikkati çekmiĢtir. Luka‟nın Ġsa‟nın soyunu Nathan‟a (Davut‟un oğlu, Süleyman‟ın kardeĢi) dayandırırken (Luka 3/31), Matta‟nın ise Süleyman‟a dayandırdığını (Matta 1/6) söyler. Ya Matta‟nın ya da Luka‟nın verdiği bilgilerin yanlıĢ olduğunu, ya da her ikisinin de yalan söylediğini iddia etmiĢtir46. Ġbn Hazm‟ın yaptığı bu çalıĢmalar, Batıda ileriki yüzyıllarda bilimsel olarak yapılacak olan Kutsal Kitap eleĢtirisi çalıĢmalarının prototipini oluĢturmuĢtur47. 44 Ġbn Hazm, El-Fasl, I/225; Ġbn-i Hazm‟ın dikkat çektiği bu nokta Yahudi din adamlarının da dikkatinden kaçmamıĢ ve bu bölümü açıklamakta zorlanmıĢlardır. Bu bölümleri, Sara‟nın güzelliğinin zamanın geçmesine veya yapmıĢ olduğu uzun yolculuklara bağlı olmadığını, O‟nun güzelliğinin hiçbir zaman azalmadığını, kendisine güzelliğin simgesi olan Havva‟nın güzelliğinin bahĢedilmiĢ olduğunu ileri sürerek yorumlama yoluna gitmiĢlerdir. (Pulcini, Exegises as Polemical Discourse, s.197) 45 Ġbn Hazm, a.g.e., I/252. 46 Ġbn Hazm, a.g.e., II/33. 47 Ignaz Goldziher, “Ehl-i Kitaba KarĢı Ġslam Polemiği II”, Trc. Cihad Tunç, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Sayı V, Ankara 1982, s.260. 16 Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitap‟larını asıl kaynaklarından inceleyerek bu eserleri eleĢtiren bir baĢka önemli isim de el-Karafî (ö. 1286)‟dir. YazmıĢ olduğu “Kitabu’lEcvibeti’l-Fâhira Ani’l-Es’ileti’l-Fâcira” isimli eserinde Tevrat‟ın büyük bir kısmının tahrif ve tebdil edildiğini savunmuĢtur. Bu iddiasını adı geçen eserin II. bâbının IX. bölümünde toplam on sekiz adet olarak belirlediği Tevrat‟ın değiĢtirilmiĢ kısımlarını açıklamak suretiyle ispatlamaya çalıĢmıĢtır48. Karafî‟ye göre Hz. Musa Tevrat‟ı yazmıĢ ancak O‟nu Ġsrailoğullarından saklamıĢtır. Tevrat‟ı Harunoğullarına vermiĢtir. Ġsrailoğullarına “Haazinu” olarak bilinen (Tesniye 31/9: Ve Musa bu Ģeriatı yazdı ve onu Rabbin ahit sandığını taĢıyan Levi oğulları Kohenlere ve Ġsrailin bütün ihtiyarlarına verdi.) surenin yarısını öğretmiĢtir. Bu cümle Musa‟nın Ġsrailoğullarına Tevrat‟ın tamamını vermediğine, sadece bu sureyi verdiğine delildir. Zaten Tevrat‟ın geriye kalan kısmından da haberdar olmamıĢladır. Tevrat‟ın kendilerine verildiği Harunoğulları ise Tevrat‟ı korumanın gerektiğine inanmamıĢlardır. Daha sonra Buhtunnasr, Yahya b. Zekeriyya‟nın kanından dolayı Harunoğullarını katletmiĢtir. Buhtunnasr Yahudileri Bâbil‟e sürmüĢ, bu olaydan yetmiĢ sene sonra da Ezra Kohenlerin yanında bulunan parçalardan Tevrat‟ı derlemiĢtir. Ezra‟nın Tevrat‟ı yeniden yazmasından dolayı Yahudiler O‟na büyük saygı göstermiĢlerdir. Hâlbuki bu kitap hakikatte Allah‟ın indirdiği bir kitap değil, Ezra‟nın yazdığı bir kitaptır. Bu kitap incelendiğinde cahil bir insan tarafından yazıldığı kolaylıkla anlaĢılabilir49. Karafî Tevrat‟ta Hz. Ġbrahim‟e Allah‟ın “senin zürriyetin Mısır‟da dört yüz yıl kulluk edecek” (YaradılıĢ 15/13) dediğini aktarır. Devamında da Tevrat‟ın yazarının yukarıda aktarılan sözün aksine Yahudilerin Mısır‟da 230 sene kaldığını (ÇıkıĢ 12/40-41) yazdığını iddia eder. Dolayısıyla sonraki bilgi ile ilk bilgi arasında bir tenakuzun olduğunu bildirir. Tevrat‟ın yalancılar tarafından yazılmıĢ bir eser olduğunu iddia eder 50. Karafî‟nin konuyla ilgili iddialarına vereceğimiz son örnek Tevrat‟ın son kısmında anlatılanlarla ilgili olarak yaptığı değerlendirmelerdir. Tesniye kitabının 34. bâbında anlatılanların zaruri olarak 48 El-Karafî, Kitabu’l-Ecvibeti’l-Fâhira Ani’l-Es’ileti’l-Fâcira, Alemü‟l Kütüb, Beyrut 2005, s.99-108. El-Karafî, Kitabu’l-Ecvibe, s. 100-101. 50 El-Karafî, a.g.e., s. 105; Karafî‟nin burada 230 sene olarak belirttiği sürenin aslında 430 sene olması gerekir (ÇıkıĢ 12/40-41: Ve Ġsrailoğullarının Mısır‟da oturdukları müddet dört yüz otuz yıl idi. Ve vaki oldu ki, dört yüz otuz yılın sonunda, Rabbin bütün orduları Mısır diyarından aynı günde çıktılar). YanlıĢ olarak tespit etse de yine de YaradılıĢ 15/13 ile ÇıkıĢ 12/40-41 arasında bir çeliĢki vardır ve bu durumu sonraki ilim adamları da tespit etmiĢlerdir. Sözü edilen cümleler arasındaki çeliĢki ile ilgili geniĢ bir değerlendirme için bkz. Maurice Bucaille, Çıkış Kitabı, Trc. AyĢe Meral, Ġbrahim Kapaklıkaya, Gelenek Yayınları, Ġstanbul 2002, s.33-35. 49 17 Musa sonrasında yaĢamıĢ bir kimse tarafından yazılmıĢ olması gerektiğini, kesinlikle Musa‟ya indirilmiĢ vahyî bir haber olamayacağını, çünkü burada anlatılanların Musa sonrasına ait olduğunu söylemiĢtir. Özellikle “bugüne kadar hiç kimse O‟nun kabrinin yerini bilmez” cümlesinin sonradan yazılmıĢ olduğunu gösteren kesin bir delil olduğunu savunmuĢtur51. Konuyla ilgili araĢtırma yapmıĢ bir baĢka önemli isim de Ġbn Kayyim El-Cevziyye (ö.1351)‟dir. YazmıĢ olduğu “Hidayetü’l-Hayarâ Fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’n-Nasarâ” adlı eserinde Tevrat‟ın tahrif edildiğini ve değiĢtirildiğini savunmuĢ, Tevrat nüshaları arasındaki farklılıkları öne sürerek Tevrat‟ta eklemelerin ve çıkarmaların bulunduğunu iddia etmiĢtir. Allah‟ın Hz. Musa‟ya indirdiği Tevrat‟ta bulunmayan bu farklılıkların konunun ehli uzman kiĢilerce bilindiğini öne sürmüĢtür52. Ġbn Kayyim, Yahudilerin kullandığı Tevrat ile Hıristiyanların ve Samirilerin kullandıkları Tevrat nüshalarının birbirleriyle çeliĢtiğini, bunların aynı eser olmadıklarını belirtir53. Aynı Ģekilde Hıristiyanların kutsal kitaplarından dört Ġncil‟de birbirleriyle çeliĢen ifadeler bulunduğunu savunmuĢtur54. Ġbn Kayyim‟in Kutsal Kitap‟a yönelik eleĢtirilerinin temelini Hz. Muhammed‟in peygamberliğine delalet eden ayetlerin lafızlarının değiĢtirildiği ve anlamlarında tahrifat yapıldığı iddiaları oluĢturur. Bu iddiasına Tesniye 18/18 cümlesini örnek olarak gösterir. Ġbn Kayyim “KardeĢleri arasından Ġsrailoğulları için senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve kelamımı O‟nun ağzına koyacağım” cümlesini Yahudilerin, cümlenin baĢına mahzuf bir istifham-ı inkarî edatı getirerek okuduklarını, dolayısıyla cümlenin anlamını “Onların kardeĢleri arasından bir peygamber mi çıkaracağım?” Ģeklinde değiĢtirdiklerini söyler55. Ġbn Kayyim‟in yaptığı eleĢtirilere vereceğimiz son örnek de YaradılıĢ 22/2 cümlesidir: “ Ve dedi: Ģimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, Ġshak‟ı al ve Moriya diyarına git, ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et.”. Cümleye göre Hz. Ġbrahim‟e biricik oğlu Ġshak‟ı kurban olarak kesmesi emredilmektedir. Ġbn Kayyim‟e göre bu anlatımda iki temel çeliĢki vardır. Birincisi Hz. Ġbrahim‟in, birinci 51 El-Karafî, Kitabu’l-Ecvibe, s. 106. Ġbn Kayyim El-Cevziyye, Hidayetü’l-Hayarâ Fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’n-Nasarâ, Daru‟l Kuteybe, Beyrut 2001, s.181. 53 Ġbn Kayyim, Hidayetü’l-Hayarâ, s.159. 54 Ġbn Kayyim, a.g.e., s.171. 55 Ġbn Kayyim, a.g.e., s.180. 52 18 evladı Hz. Ġsmail‟dir. Ġkinci çeliĢki ise Hz. Ġshak, Hz. Ġsmail‟in kurban olarak kesilmesi emrinden sonra Allah tarafından melekler aracılığı ile Hz. Ġbrahim‟e doğacağı müjdelenmiĢtir. Dolayısıyla bu emir geldiğinde henüz Hz. Ġshak doğmamıĢtır56. 1.1.2. Kilise Ġçinde OluĢan EleĢtirel Faaliyetler Kilisenin ilk dönemlerinde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi önce Eski Ahit kitaplarının daha sonra da Yeni Ahit kitaplarının incelenmesi ile baĢlamıĢtır57. Ġlk dönem kilise babalarının bazı eserlerinde az da olsa eleĢtiri kokan bazı ifadeler vardır ama bunlar kesinlikle kabul edilmiĢ olan kutsal kitaplar koleksiyonunun sistematik olarak sorgulanması ile ilgili değildir. Aslında bu dönemde Kutsal Kitap‟ın vahiy mahsulü bir eser olduğu inancında herhangi bir değiĢiklik yoktur. Ancak anlaĢılamayan bazı noktaların anlaĢılması ve çeliĢkili ifadelerin açığa kavuĢturulması için Kutsal Kitap EleĢtirisi‟nin habercisi diyebileceğimiz ilk adımlar bu dönemde atılmıĢtır58. Bunlardan birkaç örnek vermek gerekirse Ģunları gösterebiliriz: Afrikalı Julius (M.S.160–240), Origene‟e (M.S.185-254) yazmıĢ olduğu mektupta Ġbranice-Aramice yazılmıĢ olan Daniel kitabında geçen (Daniel 13/54–55, 58–59) Susanna‟nın hikâyesi bölümünün orijinalinin aslında Yunanca olduğunu, dolayısıyla bu bölümün Daniel kitabında bulunmaması gerektiğini iddia etmiĢtir59. Ġlkçağın en büyük Hıristiyan ilâhiyatçılarından Origene (M.S.185-254), yazmıĢ olduğu “Hexapla” adlı eseriyle metin eleĢtirisinin adeta temellerini atmıĢtır. Origene, bu eserinde Eski Ahit metninin kendi dönemine kadar yapılmıĢ olan Yunanca tercümelerini ele almıĢ ve özellikle Septuaginte tercümesinde yapılmıĢ olan metin hatalarını düzeltmiĢtir. Ayrıca Eski Ahit‟in Ġbranice metni ile Yunanca tercümesi olan Septuaginte metnini karĢılaĢtırmalı olarak değerlendirmiĢtir. Birbirlerinde bulunmayan veya farklı olan metinleri birtakım iĢaretlerle belirtmiĢ ve hatalı olan metinlerin düzeltilmiĢ Ģeklini yine aynı kitapta göstermiĢtir. Metin tenkitçiliğinin ilk örneklerinden olması nedeniyle 56 Ġbn Kayyim, Hidayetü’l-Hayarâ, s.313. K. Grobel, “Biblical Criticism”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible (IDB), George Arthur Buttrick, Abingdon Press, New York 1962, I, 408. 58 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.211. 59 Grobel, a.g.m., IDB., I, 408. 57 19 eserin büyük bir önemi vardır60. Origene Kutsal Kitap‟ın anlaĢılması çalıĢmalarında kelime (literal-zahiri) anlamına baĢvurmaktan ziyade alegorik61 yorumun tercih edilmesinin gerektiğini savunmuĢtur. Origene‟e göre Kutsal Kitap‟ta bulunan bazı bölümlerin literal anlama göre anlaĢılması oldukça saçma ve imkânsız sonuçlara ulaĢılmasına neden olacaktır. Bu yüzden alegorik anlam tercih edilmelidir. Bu bağlamda, Eski Ahit‟te yer alan bazı emir ve yasakları eleĢtirmiĢ ve Tanrı‟nın insanlara bu tür bayağı ve sıradan emir ve yasakları vermiĢ olamayacağını savunmuĢtur. Ayrıca Eski Ahit‟te yer alan Tanrı hakkındaki antropomorfik ifadeleri kesinlikle reddetmiĢtir. Lût peygamberin kızlarıyla olan iliĢkisini ve Ġbrahim peygamberin Ģehvet düĢkünü davranıĢlarının anlatıldığı Kutsal Kitap cümlelerinin gayri ahlâki ve uygunsuz olduğunu belirtmiĢtir. YaradılıĢ kitabının 17/1462 cümlesinde sünnet olmamıĢ çocukların öldürülmesini isteyen emrin insanlık dıĢı bir emir olduğunu savunmuĢtur. Ġncillerde yer alan çeĢitli farklılıklara ve tenakuzlara dikkat çekmiĢtir63. Ayrıca Origene, ilerde metin eleĢtirisinin kullanacağı içsel delillerin bir kısmından faydalanarak, Pavlus‟un, Ġbranilere Mektup‟u yazmıĢ olması ihtimalinin oldukça düĢük olduğunu iddia etmiĢtir64. Origene‟in öğrencilerinden Dionysius (M.S. 200-265), Vahiy kitabı hakkında o güne kadar yazılmamıĢ eleĢtirel bir eser kaleme almıĢtır. Eserinde Vahiy kitabının yazarının, Yuhanna Ġncili‟nin yazarı olan havari Yuhanna olamayacağını savunmuĢtur. Buna sebep olarak da bu iki eserde kullanılan dil ve üslûbun, aynı yazar tarafından kullanılamayacak kadar birbirlerinden farklı olduklarını ileri sürmüĢtür. Yunancanın, Yuhanna Ġncili‟nde büyük bir maharet ve incelikle, mükemmel ifadelerle ve herhangi 60 Norman L. Geisler & William E Nix, A General Introduction to the Bible, Moody Press, Chicago 1986, s. 446-447; Herbert Marsh, Lectures on the Criticism and Interpretation of the Bible, London 1842, s.5659. 61 Bir metnin alegorik yorumunun yapılmasıyla Ģu kastedilir: Metnin içinde kelime anlamının da ötesinde anlatılmak istenen çok daha derin ve mistik bir anlam vardır. Bu anlam, kelimelerin doğrudan doğruya tercüme edilmesiyle ortaya çıkmaz. Metinde bulunan o cümlenin anlamı üzerinde, kelimelerine takılmadan daha derin düĢünmek gerekir. Alegorik anlam bulma çabası ilk olarak Helenistik dönemde, Stoacı filozofların antik dönem Yunan mitlerinde derin bir anlam bulma çalıĢmalarıyla ortaya çıkmıĢtır. Bu yolla, metnin görünen anlamının da ötesinde derin bir anlam çıkarma çabası M.Ö. II. asırda Helenistik Yahudiler, özellikle de Ġskenderiye Yahudileri arasında yaygınlaĢtı. M.S. I. yüzyılda Philo, Josephus, Matta ve Pavlus tarafından sıkça baĢvurulan bir metot oldu. Erken dönem kilise babaları da alegorik yoruma büyük önem vermiĢlerdir. Bunun en güzel örneğini, Augustine‟in Ġncil‟de geçen iyi Samiriyeli hakkında yaptığı meĢhur alegorik yorum oluĢturur (Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.4-5). 62 YaradılıĢ 17/14:” Ve gulfe etinde sünnet olunmamıĢ sünnetsiz erkek varsa, o can kendi kavminden kesilecektir; o benim ahdimi bozmuĢtur.” 63 Fred G. Bratton, Precursors of Biblical Criticism, JBL, Vol. 50, No. 3, 1931, s.178-179. 64 Reid, “Biblical Criticism (Higher)”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 12.08.2007. 20 bir dilbilgisi yanlıĢlığı yapılmadan kullanılırken Vahiy kitabında aynı incelik ve maharetin bulunmadığını, tam tersine eserde zaman zaman dilbilgisi yanlıĢlıkları ve kaba sayılabilecek ifadeler bulunduğunu iddia etmiĢtir. Bundan dolayı Vahiy kitabı yazarının Yuhanna Ġncili yazarı havari Yuhanna olamayacağını ileri sürmüĢtür65. Mopsuestialı Theodore (M.S.350–428), Süleymanın Meselleri kitabının edebi olarak erotik bir Ģiir olarak anlaĢıldığını ve Eyüp kitabının yazarının bir Yahudi olmadığını ileri sürmüĢtür66. Origene‟e yazmıĢ olduğu reddiyede, Kutsal Kitap‟a alınacak eserler konusunda sıkı kurallar koyulması gerektiğini belirtmiĢtir. Tarihler, Ezra ve Nehemya gibi kitapların tarih kitapları olduklarını ve bu yüzden resmi kanona alınmamaları gerektiğini savunmuĢtur67. Yine aynı kilise babası, özellikle 51., 65. ve 127. Mezmurların Hz. Davut zamanında değil, sürgün döneminde (M.Ö. 597-538) yazılmıĢ olması gerektiğini iddia etmiĢtir68. Ayrıca, Hugo of St. Victor, XII. yüzyılda yapmıĢ olduğu öngörüde Süleyman‟ın Meselleri kitabının Süleyman tarafından yazılmadığını ve Daniel kitabının XI. bölümünün ancak I.ve II. Makkabiler kitaplarının yardımıyla anlaĢılabileceğini ifade etmiĢtir69. Ġspanya‟da yaĢayan Ġsaac ben Jesus (982–1051) isimli bir Yahudi ilim adamı, Tekvin 36/31‟de Hz. Musa döneminden sonra yaĢamıĢ olan Edom krallarının isimlerinin yer aldığını, dolayısıyla bu cümlede bir sorun olduğunu yüksek sesle dile getirdi. Bu listenin Hz. Musa‟dan sonra yaĢayan birisi tarafından yazıldığını iddia etti. Fakat bu keĢif, kendisinin “ çam deviren Ġshak” olarak anılmasına neden oldu70. XII. yüzyılın Müslüman Ġspanyası‟nda yaĢamıĢ olan meĢhur Yahudi din adamı Abraham b. Ezra (1092–1167), Ġsaac ben Jesus‟a yukarıda zikrettiğimiz sıfatı yakıĢtırmıĢtı. Ancak oldukça tuhaftır ki, Ġbn Ezra da Hz. Musa‟nın Kutsal Kitap‟taki bazı bölümleri kendisinin yazmıĢ olamayacağı yönünde birtakım Ģüphelere sahip olduğunu eserlerinde belirtmiĢtir. Tevrat‟ın içinde baĢka kalemlerin rol aldığını ve 65 F. C. Conybeare, History of New Testament Criticism, London t.y., s.3-5 ; R. Alan Culpepper, John, the Son of Zebedee, y.y. 2000, s.145. 66 Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 408. 67 Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, s.30. 68 Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 314. 69 Grobel, a.g.m., IDB., I, 408. 70 Richard Elliott Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, Trc. Muhammed Tarakçı, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul 2004, s.24. 21 Tevrat kronolojisinin yanlıĢ olduğunu savunmuĢtur. Tevrat‟ta birbirleriyle oldukça tutarsız ve çok sayıda tarih hatasını ihtiva eden ifadeler olduğunu tespit etmiĢtir. Fakat bu ifadelerle Tevrat‟ın yazarının Hz. Musa olmadığını pek tabii ki iddia etmiyordu. Yalnızca Ģöyle söylemekle yetiniyordu: “ve eğer anlarsan, o zaman hakikati idrak edeceksin.”71. ÇeliĢkili ifadeleri incelediği YaradılıĢ 12/672 cümlesindeki “ Ve o vakit Kenânlılar memlekette idiler.” ifadesinde bir sır olduğunu ve bu sırrı anlayanın sessiz kalması gerektiğini söyledi. Ayrıca, ĠĢaya kitabının ĠĢaya peygamber tarafından tek baĢına yazılmıĢ bir eser olamayacağını, mutlaka ikinci bir yazarının olması gerektiğini ilk tespit edenlerden biri de Ġbn-i Ezra‟dır. Bu ikinci yazarın kesinlikle sürgün sonrasında yaĢamıĢ olması gerektiğini, M.Ö. VIII. yüzyılda yaĢamıĢ olan ĠĢaya‟nın, Yahudilerin dönmesine izin veren ve sürgünün bitmesini sağlayan Cyrus73 hakkında yazmıĢ olamayacağını savunmuĢtur74. XIV. yüzyılda ġam‟da yaĢamıĢ olan Bonfilis, Ġbn-i Ezra‟nın yapmıĢ olduğu açıklamaları kabul etti ancak O‟nun sessiz kalma tavsiyesine itibar etmedi. Hz. Musa‟nın sorunlu bölümleri yazmıĢ olamayacağını, bu bölümlerin ancak sonraki peygamberlerden biri tarafından yazılmıĢ olması gerektiğini iddia etti. Metnin ilahi oluĢunu reddetmedi. Bu metinlerin bir kısmının Hz. Musa tarafından yazılmadığı, sonra gelen peygamberlerden biri tarafından yazıldığı sonucuna vardı75. XV. yüzyılda Avila‟nın piskoposluğunu yapmıĢ olan Tostatus, özellikle Hz. Musa‟nın ölümünü anlatan rivayetin Hz. Musa tarafından yazılmıĢ olamayacağını ileri sürdü. O, bu bölümü Hz. Musa‟nın yerine geçen YeĢu‟nun yazdığına inanan eski bir gelenek olduğunu ileri sürdü76. Tostatus‟un ileri sürdüğü bu gelenek Talmud‟un Baba Bathra 14b-15a bölümünde geçen “YeĢu kendi ismiyle anılan kitabı ve Tevrat‟ın son sekiz ayetini yazdı.” açıklaması olmalıdır77. 71 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.24; Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 314.; KürĢat Demirci, Dinler Tarihinin Meseleleri, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1997, s.38. 72 YaradılıĢ 12/6:” Ve Abram ġekem denilen yere, MoĢe meĢesine kadar olan memleketi geçti. Ve o vakit Kenânlılar memlekette idiler.” 73 ĠĢaya peygamber M.Ö.740-687 yılları arasında peygamberlik yapmıĢtır. Yahudilerin Sürgün dönemi ise M.Ö. 587-538 yılları arasındadır. 74 Bratton, Precursors of Biblical Criticism., JBL, s.181. 75 Friedman, a.g.e., s.24- 25. 76 Friedman, a.g.e., s.25. 77 Baba Bathra 14b-15a, Soncino Babylonian Talmud, edi. Rabbi Dr. I. Epstein, The Soncino Press, London t.y., http://www.come-and-hear.com/bababathra/bababathra_14.html, 10.10.2007. 22 Kutsal Kitap‟a yönelik yapılan bütün bu ilk eleĢtirel faaliyetler, birbirlerinden çoğunlukla bağımsız bir Ģekilde farklı zaman ve mekânlarda geliĢmiĢtir. Zaman içerisinde yapılan araĢtırmaların daha ileriki safhalarında, ele geçen çeĢitli bilgilerin kullanımı sonucunda aĢamalı olarak eleĢtirel faaliyetlerin temelleri atılmıĢ oldu. Fakat bu çalıĢmaların Kutsal Kitap‟ın güvenirliğini sorgulamak amacında olmadığını rahatlıkla belirtebiliriz. Aslında yapılmak istenen, Kutsal Kitap‟ta yer alan birtakım açıklanamayan ve birbirleriyle tutarsız görünen hususların aydınlığa kavuĢturulması çabalarından ibarettir. Zaten daha ileriye gidip Kutsal Kitap‟ın ilhamı meselesini gündeme getirenlerin, kilise ve sinagog tarafından Engizisyon baskısıyla karĢı karĢıya kalmaları muhtemeldi. Bu kimselerin ellerinde bulunan bu tür yayınların akıbeti de ya fırında ya da hamur makinelerinde son bulmaktı. Kilise ve sinagogun Engizisyon destekli bu susturma politikası, Rönesans ve Reform döneminde Kutsal Kitap üzerine çeĢitli incelemeler yapan araĢtırmacıların sayılarının çoğalması ve seslerinin biraz daha yüksek çıkması nedeniyle etkisini kaybetmeye baĢladı. 1.2. Reform Çağında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler Reform döneminin en belirgin özelliği, Kutsal Kitap ve Kutsal Kitap araĢtırmacıları üzerinde kurmuĢ olduğu mutlak otorite ile yüzyıllar boyunca hüküm sürmüĢ olan Kilise‟nin bu baskıcı anlayıĢını tartıĢmaya açmasıdır. Bu dönemde Kutsal Kitap üzerinde yapmıĢ oldukları araĢtırmalar ve yorumlarla eleĢtirel bakıĢ açısının oluĢumuna katkı sağlayan baĢlıca üç isim vardır: Martin Luther, Calvin ve Carlstad. Reform döneminde göze ilk çarpan isim Luther‟dir. Bir reformcu olan Luther‟in Kutsal Kitap‟lara bakıĢ açısı, kendi zamanının bakıĢ açısından farklıdır. Luther 1522 yılında Yeni Ahit‟i oluĢturan kitapların Almancaya tercümesini yapmıĢtır. Bu tercümede, Ġbranilere Mektup, Yakubun Mektubu, Yahudanın Mektubu ve Vahiy kitaplarını resmi kanonda bulunan sıralarından çıkarmıĢ, diğer kitapları kanonik olarak kabul etmiĢtir. Resmi kanonda bulunan bu dört eseri kitabının sonuna eklemiĢtir. Luther aynı tercümenin sonunda yer alan Ġbranilere Mektup kitabının önsözünde, Yeni Ahit kitaplarıyla ilgili olarak Ģöyle der: “ Daha önce açıkladığımız 23 kitap doğru olan ve resmi olarak kabul edilmiĢ eserlerdir.” Luther bu ifadelerle Yeni Ahit‟i oluĢturan 27 kitaptan 23‟ünü kabul ettiğini, diğerlerini kanonik olarak görmediğini açıklamıĢtır. Bu görüĢüne bazı eleĢtirel delillerle Ģöyle bir açıklama getirir: “Ġbranilere Mektubu ne 23 Pavlus ne de bir baĢka havari yazmıĢtır. Bu mektup, kendisine havarilerin öğretisi ulaĢmıĢ olan muhtemelen de havarilerden çok sonra yaĢamıĢ bir öğrenci tarafından yazılmıĢ olmalıdır. Yakubun Mektubu, havarilere ait değildir; çünkü bu kitap Pavlus‟un görüĢleriyle çeliĢir ve ayrıca Ġsa‟nın çarmıha gerilmesinde duyduğu acıyı, ızdırabı ve Ġsa‟nın yeniden dirilmesini pek de önemsemez. Yahudanın Mektubu Petrus‟un II. Mektubu‟nun bir kopyasıdır. Vahiy kitabı ise çok karıĢıktır, Ġsa hakkında fazla bilgi vermez”. Sonuç olarak der ki: “ Bana Ġsa‟yı açık ve net bir Ģekilde tanıtan kitaplarla beraberim, ne Vahiy kitabı ne de diğer üç kitap bunu bana sağlamadığı için onlarla beraber olamam.”78. Luther, Yeni Ahit‟i eleĢtirel açıdan incelediği gibi Eski Ahit‟i de incelemiĢtir. Tevrat‟ın yazarının Musa olmadığının söylenmesi durumunda neler olabileceğini irdelemeye çalıĢmıĢtır. Tarihler kitaplarının güvenirliğinden Ģüphe duymaktadır. Peygamberlere ait kitapların bir kısmının son Ģekillerinin daha sonraki zamanlarda yaĢamıĢ redaktörler tarafından verildiğini tahmin etmektedir. Ayrıca, resmi kanonda Ester kitabı yerine I. Makkabiler kitabının yer almasının daha doğru olduğunu ileri sürmüĢtür79. Bu dönemin göze çarpan bir diğer ismi Calvin‟dir. O, Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisini Luther‟in yukarıda saydığımız dört kitap bağlamında ele alır. Calvin‟in üzerinde yorum yazmadığı tek kitap Vahiy kitabıdır. Yahudanın Mektubunun kanonikliği konusunda Ģüphelidir. Bu eserin okunmasının inanalar için faydalı olması, havari öğretisine aykırı herhangi bir ifade ihtiva etmemesi ve bazı ileri gelen âlimler tarafından kanonik kabul edilmesi nedeniyle Yahudanın Mektubunu kanonik listeye dâhil etmede bir mahzur görmediğini belirtir. Yakup‟un Mektubunun kanonik olarak kabul edilmesinin önünde de herhangi bir engel görmemiĢtir. Fakat bu kitabı kanonik kabul etmeyenlerin de bulunduğunu söylemiĢtir. Ġbranilere Mektubu kanonik kabul eder ancak yazarının Pavlus olmadığını iddia eder. Eski Ahit‟te ise YeĢu ve Samuel kitaplarının yazarlarının, YeĢu ve Samuel olmadığını savunmuĢtur80. XVI. yüzyılda Almanya‟daki reformasyon hareketinin önde gelen isimlerinden Bodenstein Carlstadt (1480-1541), 1520 yılında yazmıĢ olduğu De Canonicis Scripturis 78 Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 408. Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 314 80 Grobel, a.g.m., IDB., I, 408- 409. 79 24 Libellus adlı eserinde, Tevrat‟ı Hz. Musa‟nın yazıp yazmadığı meselesini tartıĢma konusu yaptı. Ayrıca Hz. Musa‟nın ölümünün anlatıldığı Tesniye 32/5–12 cümlelerinde kullanılan yazı üslubunun, Tevrat‟ın baĢka bölümlerinde de kullanıldığını iddia etti. Bu durum YeĢu ya da baĢka birisinin Hz. Musa‟ya verildiğine inanılan Tevrat‟a yalnızca birkaç cümle eklendiğini iddia etmeyi zorlaĢtırdı. Ayrıca, Tevrat‟ta hangi cümlelerin gerçekten Musa‟ya ait olduğu ve hangi cümlelerin de baĢka birisi tarafından eklendiğine iliĢkin bazı soruların sorulmasına neden oldu81. Reform döneminin bu yazarlarında Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi‟nin ilk örneklerine rastlanır ama bir ilim dalı olarak geliĢmesi için daha zaman vardır. 1.3. Modern EleĢtirinin Öncüleri Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, ilmi bir disiplin olarak, dini araĢtırmalar sahasında kendisini ilk defa XVIII. yüzyılda göstermeye baĢlamıĢtır. Daha önceki yüzyıllara baktığımızda, özellikle kilisenin Kutsal Kitap‟ın eleĢtirel olarak incelenmesine olan tavrı araĢtırmacılar üzerinde büyük bir baskı oluĢturuyordu. Bu durum da haliyle araĢtırmacıların istedikleri gibi inceleme yapmalarına ve sonuçlarını yayınlamalarına izin vermiyordu. Fakat Reform döneminde elde edilen ilerleme sayesinde, bu baskı biraz olsun hafiflemeye baĢladı. Kitâb-ı Mukaddes metinlerinin oluĢumunda insanın rolü, yazarların kendilerine has üslubu ve bunların metnin oluĢumundaki etkileri üzerinde durulmaya baĢlandı. Ayrıca, bu metinler incelenirken metnin yazıldığı yer, zaman, dil ve metni yazan yazar gibi unsurlar ciddi olarak inceleme konusu yapılmaya baĢlandı. Kutsal Kitap‟ın eleĢtirel olarak incelenmesine kilise dıĢındaki ilim adamları da katıldı. Bu dönemde, bu tür araĢtırmalarıyla Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi‟nin temellerini atan ve bir disiplin olarak geliĢmesine katkıda bulunan birçok ilim adamı vardır. AĢağıda bu ilim adamlarından bazıları tanıtılmaya çalıĢılacaktır. 1.3.1. Grotıus (Huig De Droot, 1583-1645) Grotius, Eyüp kitabının Sürgün‟den önce yazılamayacağını iddia etmiĢtir. Ayrıca Ester kitabının tarihselliğinden de büyük bir Ģüphe duyar. Ġbranilere Mektubu ise Pavlus‟un yazmadığını, o kitabı Luke‟nin yazdığını savunur. Fakat tüm yukarıdakiler bir tarafa 81 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.25. 25 Grotius‟un asıl önemi, “ baĢka kitapları nasıl eleĢtirel bir bakıĢ açısı ile incelemeye çalıĢıyor ve analizini yapıyorsak aynı Ģekilde Kutsal Kitap‟ı da eleĢtirel bir açıyla incelemeye tâbi tutmalıyız ” görüĢünü yüksek sesle ifade etmesinden gelir82. 1.3.2. Hobbes (1588-1679) Hobbes aslında ne Kutsal Kitap‟la ne de dini ilimlerle ilgilenmiĢtir. O‟nun asıl ilgi alanı devlet düĢüncesidir. Devlet düĢüncesinde nihaî otoritenin kaynağını araĢtırırken, otoritenin asıl kaynağı olan baĢ otoriteye yani Hıristiyan Kutsal Kitap‟larına tüm dikkatini vermiĢ ve O‟nu araĢtırmaya baĢlamıĢtır. En önemli eseri Leviathan‟da, Eski Ahit ve Yeni Ahit‟i oluĢturan eserler hakkındaki düĢüncelerini büyük bir cesaretle açıklamıĢtır. Özellikle Eski Ahit‟i oluĢturan kitapların yazıldıkları tarihleri ve yazarlarını sistematik bir Ģekilde araĢtırmıĢtır. Hobbes, kitapların isimlerinin, onların yazarları hakkında bize bilgi vermesi noktasının Ģüphe ile karĢılanması gerektiğini bildirmiĢtir. Musa‟nın, Tesniye kitabının son altı cümlesini yazmıĢ olamayacağını, bu bölümün ancak O‟nun ölümünden sonra yaĢamıĢ biri tarafından kaleme alınmıĢ olması gerektiğini savunmuĢtur. Ayrıca Tesniye kitabının son altı cümlesinin baĢkası tarafından yazılmıĢ olabileceğini, ancak Tevrat‟ın geriye kalan bütün bölümlerinin Musa tarafından yazıldığını iddia edenlere YaradılıĢ kitabının 12/6 ve Sayılar 21/14 cümlelerini incelemelerini önerir. Bütün bu kanıtların, Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitabın yazarının Musa olamayacağını, bu eserlerin Musa‟nın ölümünden sonra yaĢamıĢ biri tarafından yazıldığını ispatlamaya yeterli olduğunu söylemiĢtir83. YeĢu kitabının da YeĢu 4/984, 5/985 ve 7/2686 cümleleri gereğince YeĢu‟dan çok sonra yazılmıĢ olması gerektiğini iddia etti87. Hâkimler 18/3088 cümlesinde anlatılanlara göre bu kitabın Sürgün‟den sonra yazılmıĢ olması gerektiğini savunmuĢtur. Samuel, Krallar ve Tarihler 82 Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 409. Thomas Hobbes, Leviathan, Editör A. R. Waller, Cambridge University Press, Cambridge 1904, s.276. 84 YeĢu 4/9: “ ve YeĢu Erden‟in ortasında, Ahit Sandığını taĢıyan Kohenlerin ayaklarının durduğu yerde on iki taĢ dikti ve bugüne kadar oradadırlar.” 85 YeĢu 5/9: “ Ve Rab YeĢu‟ya dedi: Mısır utancını bugün üzerinizden yuvarladım. Ve bugüne kadar o yerin adına Gilgal denilir.” 86 YeĢu 7/26: “ Ve onun üzerine büyük taĢ yığını yığdılar, bugüne kadar duruyor; ve Rab öfkesi kızgınlığından döndü. Bunun için bugüne kadar o yerin adına Akor deresi denilir.” 87 Hobbes, a.g.e., s. 277. 88 Hâkimler 18/30: “ ve Dan oğulları oyma putları kendileri için diktiler ve diyar sürgüne götürüldüğü güne kadar Musa oğlu, GerĢom oğlu Yonatan kendisi ve oğulları Daniler sıptına Kohenler oldular.” 83 26 kitaplarının tamamı Hobbes‟e göre Sürgün‟den sonra yazılmıĢtır89. Mezmurların çoğu Davut tarafından yazılmıĢtır ancak 126. ve 137. Mezmurlar Yahudilerin Bâbil sürgünü dönüĢünden sonra ilave edilmiĢtir90. Süleymanın Meselleri de çoğunlukla Süleyman‟a aittir ama Süleyman sonrasında derlenmiĢ olduğunu söyler. Yunus kitabının yazarının da Yunus olmasının çok düĢük bir ihtimal olduğunu iddia eder. Yeremya, Obadya, Nahum ve Habbakuk kitaplarının yazarlarının bu peygamberler olup olmadığı tartıĢmalıdır91. Eski Ahit‟in, Bâbil sürgününden dönüĢ (M.Ö. 538) sonrası ile Ptolemy Philedelphus devri (M.Ö. 285-274) arasındaki zaman diliminde oluĢturulduğunu düĢünür92. Hobbes‟in hayatında ilginç olan nokta, Yeni Ahit‟i incelerken Eski Ahit‟i incelediği gibi büyük bir titizlik göstermemesidir. Çok dikkatli bir üslup kullanarak Yeni Ahit kitaplarını eleĢtirmekten uzak durur93. 1.3.3. Spinoza (1632-1677) Spinoza‟yı, Modern Eski Ahit metin eleĢtirisinin babası olarak nitelendirebiliriz94. Herkes tarafından bilinen Theological and Political Tract (Teolojik ve Politik İncelemeler) adlı meĢhur eseri, sinagogdan ihraç edildikten 14 sene sonra 1670 yılında neĢredilmiĢtir95. Bu eser, Eski Ahit metin eleĢtirisi konusunun anlaĢılmasında ve bu konu üzerinde yapılan çalıĢmalar hakkında oldukça doyurucu bilgiler verir96. Eser, toplumun düzenini ciddi anlamda sarsacak yeni fikirler ihtiva ediyordu. Nitekim eserin neĢrinin hemen sonrasında tepkiler çığ gibi büyümüĢ ve Spinoza kendi çağdaĢları tarafından “Süper Yıkıcı” ve “Lanetli” olarak anılmaya baĢlanmıĢtır 97. Daha öncesinde ileri sürdüğü fikirler nedeniyle zaten sinagog tarafından 1656 yılında herem cezasına çarptırılmıĢ ve Yahudi toplumundan uzaklaĢtırılmıĢtı98. ġimdi ise bu eseriyle hem Yahudilerin hem de muhafazakâr Katolikler ve Protestanların büyük tepkisini 89 Hobbes, Leviathan, s. 277-278. Hobbes, a.g.e., s. 279. 91 Hobbes, a.g.e., s. 279. 92 Hobbes, a.g.e., s. 280. 93 Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 409-410. 94 Duff, History of Old Testament Criticism, s.101. 95 Grobel, a.g.m., IDB., I, 409. 96 Duff, a.g.e., s.101. 97 Paul Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Trc. Erol Güngör, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1999, s.155-156. 98 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.212. 90 27 çekmiĢtir99. Eser, kilise tarafından Katolik mahkeme kararıyla yasaklanmıĢtır ve kitabın basılması, satılması ve elde bulundurulması suç sayılmıĢtır. Ayrıca eser, Katolik Ġndeksi‟ne (YasaklanmıĢ Kitaplar Listesi) dâhil edilmiĢtir. Bu eser aleyhine altı yıl içinde otuz yedi buyruk yayınlanmıĢ ve Spinoza‟ya karĢı bu eserden dolayı suikast giriĢimi düzenlenmiĢtir100. Spinoza‟nın bu kadar acımasızca eleĢtirilmesine sebep olan eseri incelediğimizde, Kutsal Kitap‟ın vahiy mahsulü olduğuna inananların niçin bu kadar tepki gösterdiklerini kolaylıkla anlayabiliriz. Çünkü bu eserde ileri sürülen fikirler, kendi devrinde oldukça yıkıcı fikirler olarak görülmüĢtür101. Eserde 20 bölüm vardır. Eski Ahit metin eleĢtirisini asıl olarak ilgilendiren bölümleri özellikle yedinci ve sekizinci bölümleridir. VII. bölümün alt baĢlığı “Kutsal Kitap‟ların Açıklanması Hususunda”dır. Spinoza bu bölümde Kutsal Kitap‟ın açıklanması ve yorumlanması konusunda takip edilmesi gereken doğru kuralları belirlemiĢtir. Spinoza‟ya göre Kutsal Kitap‟ların yazıldığı orijinal dillerin ve bu dillerin tarihlerinin çok iyi bilinmesi Ģarttır. Ardından Kutsal Kitap‟ı oluĢturan her bir kitabın beyanları ayrı ayrı değerlendirilmeli ve eleĢtirel inceleme sonucu yeniden bir sıralama yapılmalıdır. Daha sonra her bir kitabın tarihi ve bu kitapların yazarlarının içinde bulunduğu Ģartlar tam olarak tespit edilmelidir102. Ayrıca, peygamberlerin kitaplarında bize kadar gelmiĢ olan çeĢitli değiĢikliklerin tespit edilmesinin gerekliliği üzerinde durmuĢtur. Her bir kitabın müellifinin hayatları, karakterleri, gayeleri, yazılarını hangi zamanda, hangi dille ve kimin için yazdıklarının belirlenmesi gerekir103. VIII. bölümde ise “Tevrat, YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar kitaplarının, bu eserlerde tarif edilmiĢ olan kimseler tarafından yazılmadığı” görüĢü açıklanır. Bu bölümde, yan baĢlıkta sayılan eserlerin her birinin tek yazarının mı yoksa birkaç yazarının mı olduğu, ayrıca bu yazarların kimler olabileceği sorularının yanıtını bulmak için adı geçen eserlerin dikkatli bir incelemesi yapılır. Bu bölüm, eserin belki de en ĢaĢırtıcı ve insanların en fazla tepkisini çeken bölümüdür. Tevrat‟ın Musa tarafından yazılmıĢ 99 Duff, History of Old Testament Criticism, s.101 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.27 101 Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.156. 102 Duff, a.g.e, s.101. 103 Benedict de Spinoza, Tractatus Theologico-Politicus, London 1862, s.148. 100 28 olduğu Ģeklinde inanılan geleneksel görüĢü eleĢtirir. EleĢtirisinin temel dayanağını da M.S. 1167 yıllarında ölmüĢ olan oldukça saygın ve bilgili bir Yahudi haham Rabbi Abraham Ġbn Ezra‟ya dayandırır. Spinoza, bu saygın hahamın Musa‟nın kendisine atfedilmiĢ olan kitapları yazdığına inanmadığını iddia ediyordu. Spinoza kendisinden yaklaĢık olarak 500 yıl önce yaĢamıĢ ve oldukça bilgili olan bu hahamın, Musa‟nın Tevrat‟ı yazdığı görüĢünü reddettiğini açıklar104. Spinoza, bu iddiasını Abraham Ġbn-i Ezra‟nın tespit ettiği Ģu delillere dayandırır: 1. Tesniye kitabının hemen baĢında yer alan “ Erden‟in öte tarafında” ifadesi, Musa tarafından yazılmıĢ olamaz. Çünkü Musa, hayattayken Erden‟in öte tarafına geçmemiĢtir. 2. Tesniye 27. bâb, bize Musa tarafından yazılmıĢ olan kitabın tamamının, bir mezbah üzerine yazıldığını haber verir. Yahudi din âlimlerinin açıklamalarına göre bu mezbah on iki taĢtan yapılmıĢtır. Tevrat‟ın bütün sözlerinin bu on iki taĢ üzerine sığması mümkün değildir. O halde, Musa‟nın kitabı on iki taĢ üzerine sığacak kadar kısa olmalıdır. 3. Tesniye 31/9 cümlesi “Musa bu yasayı yazıp Rabbin AntlaĢma Sandığı'nı taĢıyan Levili Kohenlere ve bütün Ġsrail ileri gelenlerine verdi.” Ģeklindedir. Görüldüğü üzere, Musa‟nın yasayı yazdığı açıklanmaktadır. Ancak bu ifadeler Musa‟ya ait olamaz. Musa‟nın hayatı ve yazıları hakkında bilgi veren baĢka birisine ait olmalıdır. 4. YaradılıĢ 12/6 cümlesinde Ġbrahim‟in Kenan topraklarına ulaĢması “Ve o vakit Kenanlılar memlekette idiler.” ifadesiyle anlatılmaktadır. Metnin bu bölümü, Kenanlıların o topraklardan sürülmelerinden sonra yazılmıĢ olmalıdır. Kenanlıların o topraklardan sürülmeleri de Musa‟nın ölümünden sonra gerçekleĢmiĢtir. Dolayısıyla bu metnin yazarı Musa sonrasında yaĢamıĢ birisi olmalıdır. Çünkü Musa zamanında Kenanlılar hâlâ o topraklara sahiptiler. Abraham Ġbn-i Ezra tefsirinde bu metinden bahsederken “ bu metinde bir sır vardır ve sırrı anlayan da sessiz kalmalıdır” Ģeklinde bir açıklama yapar. Spinoza‟ya göre aslında bu metinde bulunan ve Ġbn-i Ezra‟nın anlayanın sessiz kalmasını önerdiği sır, Musa‟nın zamanında bu metnin yazılmadığıdır. 104 Duff, History of Old Testament Criticism, s.103-104. 29 5. YaradılıĢ 22/14 isimlendirilmektedir. cümlesinde Bu dağa, Moriah Tanrı‟nın Dağı, Dağı Tanrı‟nın ismi, Dağı Süleyman olarak Mabedi‟nin yapılmasından sonra verilmiĢtir. Musa, Tanrı‟nın seçtiği hiçbir yer ismi belirtmemiĢtir. Aksine Musa, Tanrı‟nın ilerde isminin “Tanrı‟nın Dağı” olacak olan bir yer seçeceğini söylemiĢtir. Dolayısıyla bu metin de Musa tarafından yazılmıĢ olamaz. Olsa olsa Süleyman Mabedi‟nin yapılmasından sonra yaĢamıĢ birisi tarafından yazılmıĢ olmalıdır. 6. Tesniye 3/11 cümlesinde, BaĢam Kralı Og ile ilgili bölümde, “ - Refalılar'dan yalnız BaĢam Kralı Og sağ kalmıĢtı. Og'un Ammonlular'ın Rabba Kenti'ndeki yatağı demirdendi. O gün kullanılan arĢın ölçüsüne göre uzunluğu dokuz, eni dört arĢındı.- “ cümlesi parantez içinde yazılmıĢtır. Bu parantezler açıkça bu cümlenin yazarının Musa‟dan çok sonra yaĢadığını göstermektedir. Çünkü bu cümlenin üslubu buna delalet etmektedir. Ayrıca, cümlede zikredilen Og‟un demirden yatağı ilk olarak, Rabba kentini fetheden Davut tarafından bulunmuĢtur ( II. Samuel 12/30)105. Spinoza, Ġbn-i Ezra kaynaklı argümanlarını saydıktan sonra, Ġbn-i Ezra‟nın gözden kaçırdığını düĢündüğü ve daha önemli olarak kabul ettiği kendi delillerini de Ģöyle açıklar: 1. Tevrat metninin birçok yerinde yazar, Musa ile ilgili bölümlerde O‟nunla üçüncü kiĢi olarak konuĢmaktadır. Ayrıca, Musa‟nın dâhil olduğu ilgili cümlelerde, yazar sanki olayın ĢahidiymiĢ gibi bir anlatım içinde bulunur: “Musa, Tanrı ile konuĢtu.”, “Rab, Musa ile yüz yüze konuĢtu.”, “Musa yeryüzünde yaĢayan herkesten daha alçakgönüllü birisiydi.”, “O günden bu yana Ġsrail‟de Musa gibi Rabbin yüz yüze görüĢtüğü bir peygamber çıkmadı.”. Diğer yandan, özellikle Tesniye kitabında Musa‟nın insanlara kanunu açıklamasının anlatıldığı bölümde, Musa olayları birinci tekil Ģahıstan anlatır: “Rab bana söyleyip dedi:”. Musa‟nın kavmine olan konuĢması bittikten sonra, cümlelerin devamına baktığımızda Musa‟dan yine üçüncü Ģahıs olarak bahsedildiğini ve Musa‟nın açıkladığı kanun yasasını kavmine nasıl verdiğini, onları nasıl uyardığını, Musa‟nın son günlerinin nasıl geçtiğini ve ölümünü görürüz. Metnin anlatım tarzından, yazarın olaylara Ģahitlik yapan üslubundan ve metnin tamamında anlatılan olayların içeriğinden bu kitapların Musa tarafından yazılmıĢ olamayacağını anlayabiliriz. 105 Spinoza, Tractatus, s.170-173. 30 2. Tesniye kitabının son bölümünde sadece Musa‟nın ölümü ve defni anlatılmaz. Ġbranilerin Musa‟nın ölümünden sonra 30 gün boyunca yas tuttukları da anlatılır. Ayrıca Musa‟dan sonra gelen peygamberle Musa‟yı mukayese eden cümleler vardır. Hatta Musa‟nın hepsinden büyük bir peygamber olduğunu iddia eden cümleleri bile görebiliriz: Tesniye 34/8: “Ġsrailliler Moav ovalarında Musa için otuz gün yas tuttular. Sonra Musa için ağlama ve yas tutma günleri sona erdi.”, Tesniye 34/10: ” O günden bu yana Ġsrail'de Musa gibi Rabbin yüz yüze görüĢtüğü bir peygamber çıkmadı.”. Tevrat‟ta yer alan bu tür ifadeler, ne Musa tarafından ne de Musa‟dan hemen sonra yaĢamıĢ birisi tarafından yazılmıĢtır. Ancak, yüzyıllar sonrasında yaĢamıĢ olan ve diğer peygamberleri de görüp bir tarihçi gibi geçmiĢi değerlendirebilen bir kimse tarafından yazılmıĢ olmalıdır. Özellikle Ģu cümleler dikkat çekicidir: Tesniye 34/6: “ .... bugüne kadar kimse O‟nun kabrinin yerini bilmez.”. 3. Tevrat‟ta bulunan bazı mekân isimlerinin, Musa‟nın zamanında bilinen isimlerle değil de daha sonraki devirlerde bilinen isimlerle anıldıklarını görüyoruz. Örneğin, Hâkimler 18/9: ” Yakup'un oğlu olan ataları Dan'ın anısına kente Dan adını verdiler. Kentin eski adı LayiĢ'ti.” cümlesinde ve YaradılıĢ 14/14: “Avram yeğeni Lut'un tutsak alındığını duyunca, evinde doğup yetiĢmiĢ üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dan'a kadar kovaladı.” cümlesinde geçen Dan Ģehri, bu ismi en iyi bir tahminle YeĢu‟nun ölümünden uzun bir süre sonra almıĢtır. Dolayısıyla bu ismin Musa zamanında bilinmiĢ olmasına imkân yoktur. 4. ÇıkıĢ 16/35: “ Ġsrailliler yerleĢtikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl men yedi.” cümlesinde Kenan‟a gelene kadar men yendiği anlatılmaktadır. Ancak biz hem Tevrat‟taki bu cümlelerin öncesinde ve sonrasında bulunan bilgilerden hem de tarihi bilgilerden bildiğimiz kadarıyla, Ġsrailoğulları Musa zamanında Kenan topraklarına girmemiĢlerdir. YeĢu zamanında Kenan diyarına yerleĢilmiĢtir (YeĢu 6/12). Dolayısıyla bu cümlelerin de diğerleri gibi Musa tarafından yazılmıĢ olmasına imkân yoktur106. 106 Spinoza, Tractatus, s.173-175. 31 Spinoza, Ġbn-i Ezra‟nın Tevrat üzerine yazdığı tefsirden bakarak tespit ettiği Ġbn-i Ezra kaynaklı argümanlarını ve kendi tespit ettiği argümanları bu Ģekilde açıkladıktan sonra Tevrat‟ın yazarının Musa olamayacağının gün gibi aĢikâr olduğunu söylemiĢtir107. Yeri gelmiĢken Ģunu da belirtmek gerekir ki Spinoza sadece Tevrat‟la ilgili düĢüncelerini açıklamakla yetinmemiĢ, Eski Ahit‟i oluĢturan diğer kitaplar üzerinde de Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisini yakından ilgilendirecek yorumlar yapmıĢtır. YeĢu kitabının YeĢu tarafından yazılmıĢ olamayacağını, ancak YeĢu‟nun herkes tarafından tanındığı bir zamanda yaĢamıĢ bir kimse tarafından yazılmıĢ olabileceğini iddia etmiĢtir. YeĢu 6/27 cümlesinde geçen, “Rab YeĢu'yla birlikteydi. YeĢu'nun ünü ülkenin her yanına yayıldı.” açıklamasından bu anlaĢılmaktadır. Ayrıca, YeĢu kitabında yer alan bir takım anlatılar, YeĢu‟nun ölümünden sonra yazılmıĢtır. Örneğin, YeĢu 10/14‟de geçen “ Ne bundan önce, ne de sonra Rabbin bir insanın dileğini iĢittiği o günkü gibi bir gün olmamıĢtır. Çünkü Rab Ġsrail'den yana savaĢtı.” cümlesinden YeĢu kitabının, YeĢu‟nun ölümünden asırlarca sonra yazıldığı net bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Söz konusu cümlede, Tanrı‟nın YeĢu‟nun yaptığı bir duayı kabul etmesi anlatılır, ancak Tanrı‟nın bu tür bir duayı kabul etmesinin YeĢu‟dan sonra bir daha gerçekleĢmediği de belirtilmektedir. Bunun bilinebilmesi, bu cümlenin ancak sonraki asırları yaĢayan bir kimse tarafından yazılmıĢ olmasını gerektirir. Bundan dolayı YeĢu kitabı yazarının YeĢu olmasına imkân yoktur108. Hâkimler kitabının, bu dönemde yaĢamıĢ olan hâkimler tarafından yazıldığına inanmak çok güçtür. Çünkü kitabın ikinci bölümünde anlatılan olayların genel bir değerlendirmesi yapıldığında görülecektir ki bu bölümü daha sonraki asırlarda yaĢamıĢ bir tarihçi yazmıĢtır. Ayrıca bu tarihçinin, bölümde sık sık değindiği Ġsrail‟de o zaman bir kralın bulunmadığı bilgisinden de bu tarihçinin monarĢik bir devletin kurulduğu zamanda yaĢadığı sonucunu çıkarabiliriz109. Samuel kitabının yazarı da Samuel peygamber değildir, çünkü bu kitapta Samuel‟in vefatından asırlarca sonra yaĢanmıĢ olaylar anlatılır. Samuel tarafından yazılmadığının en kesin kanıtlarından biri I.Samuel 9/9 cümlede geçen “ (Evvelleri Ġsrail‟de Allah‟tan 107 Spinoza, Tractatus, s.175. Spinoza, a.g.e., s.178-179. 109 Spinoza, a.g.e., s.179. 108 32 sormak için gittiği zaman adam böyle derdi: Gel Görene gidelim; çünkü Ģimdi Peygamber denilene önceleri Gören denilirdi.) “ cümlesidir. Bu cümle, parantez içinde verilmiĢtir. Metnin yazarı, kendi zamanında “Peygamber” olarak nitelendirilen bir kimsenin, eskiden “Gören” olarak nitelendirildiği bilgisini parantez içinde bize aktarır. Bu durum, metnin Samuel peygamberden asırlarca sonra yazıldığını bize ispatlar110. Krallar kitabının, derleme bir eser olduğunu iddia eder. Özellikle, eserin incelenmesinde içsel delillerin kullanılması sonucunda, Krallar kitabının, Süleyman‟ın ĠĢleri kitabı (I.Krallar 11/41), Ġsrail Krallarının Tarihler kitabı (I.Krallar 14/19) ve Yahuda Krallarının Tarihler kitabının (I.Krallar 14/29) bir derlemesi olduğu neticesine varır111. Eski Ahit‟i oluĢturan bu eserler hakkındaki fikirlerini açıkladıktan sonra, bu eserlerin tamamının (YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar) daha sonraki asırlarda yaĢamıĢ bir tarihçi yazar tarafından kaleme alındığını söyler. Yazım sebebi olarak da Yahudilerin antik dönemlerden mabedin birinci defa yıkılıĢına kadar olan zaman diliminde yaĢadıklarını yazıya dökme isteğini gösterir. Bu tarihçinin Ezra olması gerektiğini, çeĢitli deliller sayarak göstermeye çalıĢır112. 1.3.3. Richard Simon (1638-1712) Richard Simon, Katolik kilisesinde Yahudi Eski Ahit‟i üzerine yapılan çalıĢmaların öncüsü olmuĢtur113. Protestanlıktan Katolikliğe geçmiĢ bir papaz olan Simon, önceleri felsefe tahsil etmiĢ ancak papaz olmak isteyince Paris papaz okuluna gitmiĢtir. Fakat burada yaĢadığı bir takım pek “iğrenç” Ģeyler yüzünden okulu yarım bırakmıĢ, daha sonra da ilâhiyat tahsil etmiĢtir. Ġbranice öğrenmiĢ ve Kutsal Kitap‟ı Ġbranice aslından okumaya ve tenkitli Ģerhlerine çalıĢmaya baĢlamıĢtır114. Spinoza‟nın eserlerini incelemiĢ ve O‟ndan etkilenmiĢtir. Sonunda 1678 yılında meĢhur Histoire Critique du Vieux Testament -Eski Ahit’in Tenkidî Tarihi- adlı eserini neĢretmiĢtir. Simon, üç cilt olarak hazırladığı bu eserinde, Eski Ahit‟i eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla incelemiĢtir. Eski Ahit‟in anlaĢılabilmesinin temel Ģartlarından birinin filolojik 110 Spinoza, Tractatus, s.179. Spinoza, a.g.e., s.179-180. 112 Spinoza, a.g.e., s.181. 113 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.40. 114 Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.200-201. 111 33 bilgi olduğunu ısrarla belirtmiĢtir. Metinlerin hangi zaman ve yerlerde, hangi durumda bulunduğunu ve üzerlerinde meydana gelen bütün değiĢimleri tam ve doğru bir Ģekilde bilmeden Kutsal Kitap‟ları iyice anlamanın mümkün olamayacağını savunmuĢtur. Ayrıca Eski Ahit metninin günümüze ulaĢana kadar bir takım değiĢikliklere uğradığını, çözülmesi gereken kronolojik problemleri bulunduğunu ve bazı bölümlerinde oldukça ilginç takdim ve tehirler bulunduğunu iddia etmiĢtir115. Simon‟a göre Tevrat metnini Musa yazmamıĢtır. Musa‟dan baĢka bir kimse Tevrat‟ı derlemiĢ ve kaleme almıĢtır116. Musa tarafından yazılmıĢ olamayacağı görüĢünü, Tevrat‟ta Musa zamanından öncesine ait iktibaslar, atasözleri ve mısralar bulunduğunu ve Musa zamanından sonrasına ait olayların anlatıldığını ileri sürerek delillendirmeye çalıĢmıĢtır. Bu görüĢüne örnek olarak Tesniye kitabının son kısmında anlatılan Musa‟nın ölümü ve defnedilmesi hikâyesini vermiĢtir. Bu hikâyenin Musa tarafından yazılmıĢ olmasının akıl tarafından kabul edilemez olduğunu savunmuĢtur. Bir de Kutsal Kitap‟taki bazı hikâyelerin anlatımında göze çarpan tekrar ifadeleri ve bu ifadeler arasındaki tenakuzlar üzerinde durmuĢtur. Özellikle Tufan hikâyesinde geçen tekrar ifadelerini açıklamıĢ ve bu hadisenin tek bir yazar tarafından kaleme alınmıĢ olmasının kesinlikle mümkün olmadığını belirtmiĢtir117. Simon‟ın Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi alanındaki bu büyük eseri, yayımlandığı yıl Kraliyet meclisinin kararı ile yasaklanmıĢ ve basılı olan binüçyüz nüshasından altısı hariç118 tamamı polis nezaretinde toplanıp hamur makinelerine atılmıĢtır. 1683 yılında da Katolik kilisesi bu eseri Katolik Ġndeksi‟ne (YasaklanmıĢ Kitaplar Listesi) dâhil etmiĢtir. 1689 yılında Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi alanındaki diğer önemli eseri Histoire Critique du Texte du Nouveau Testament -Yeni Ahit’in Tenkidî Tarihi- neĢretti. Bunu Yeni Ahit‟le ilgili olarak yazdığı diğer eserleri takip etti. Katolik kilisesinin bütün sansürüne rağmen, ilimden baĢka bir Ģey düĢünmeyen bir ilim adamı olarak iĢine devam etti. 115 Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.202-208. Richard Simon, A Critical History of the Old Testament, Translated into English by a Person of Quality, London, 1682, s. 36. 117 Simon, a.g.e., s. 37-38. 118 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.28. 116 34 Richard Simon, modern Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi‟nin babası olarak birçok kaynakta adı geçen bir ilim adamıdır. O, kendi zamanına kadar yazılan tüm eleĢtirel materyalleri toplayıp dikkatli bir Ģekilde incelemeye tâbi tutmuĢtur. Simon‟ın yaptığı en önemli iĢ, kutsal olmayan alanda yazılmıĢ olan eserlerin araĢtırılmasında kullanılan tekniklerin, Kutsal Kitap üzerinde de kullanılmasının yolunu açmasıdır119. Bir baĢka önemli yanı da ilk defa bir ilâhiyat uzmanı olarak Musa‟nın geleneksel olarak kendisine atfedilen kitapların yazarının olamayacağını söyleme cesaretini göstermiĢ olmasıdır. Kendisinden önce yaĢamıĢ olan bir takım ilim adamları, bu görüĢü açıklamıĢlardı; ancak ilk defa, bir ilâhiyat uzmanı olarak Simon bu görüĢe sahip olduğunu söylemiĢtir. Ayrıca Eski Ahit‟i oluĢturan diğer eserlerin, yazıldıklarına inanılan zamanda değil daha sonra yaĢamıĢ yazarlar tarafından derlenmek ve son Ģekli verilmek suretiyle yazıldıklarını savunmuĢtur120. YazmıĢ olduğu eserler sayesinde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, prensipleri ve kuralları olan bir disiplin haline gelmiĢtir. 1.4. XVIII. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler 1.4.1. Jean Astruc (1684-1766) Babası sonradan Hıristiyan olmuĢ bir Yahudi aileden gelen Astruc, önceleri bir Protestan iken daha sonra Katolik olmuĢtur. Tıp alanında eğitim görmüĢ, tıp profesörü olmuĢ ve Fransa kralı XIV. Louis‟in saray doktorluğunu yapmıĢtır121. Astruc‟un önemi, hayatının sonlarına doğru yazdığı ve yayınlayıp yayınlamamakta uzun süre tereddüt ettiği meĢhur eserinden gelir. Conjectures sur les mémoires originauz dont il paroit que Moyse s'est servi pour composer le livre de la Génèse. Avec des remarques qui appuient ou qui éclaircissent ces conjectures” -Musa’nın Yaradılış kitabını yazarken yararlandığı sanılan asıl anılar hakkındaki düşünceler- isimli 1753 yılında neĢrini yaptığı bu eseriyle Kitâb-ı Mukaddes ile ilgili yerleĢik bütün inançları altüst edecek fikirler ortaya atmaya baĢlamıĢtır122. Yazarın bu eseri Tevrat‟ın kaynak eleĢtirisi alanının en temel eserlerinden biridir. Astruc, kendisinden önce yaĢamıĢ olan ilim 119 Mehmet Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı, Ozan Yayıncılık, Ġstanbul 2004, s.69. Grobel, “Biblical Criticism”, IDB, I, 411. 121 Grobel, a.g.m., IDB., I, 410; Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat,.s.41; Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.214. 122 ġaban Kuzgun, Dört İncil: Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farklılıkları, Çelişkileri, Ertem Matbaası, Ankara 1996, s.105; Duff, History of Old Testament Criticism, s.122. 120 35 adamlarının özellikle Eski Ahit‟le ilgili tespit ettiği problemleri belirledi. Ancak bu noktada, Astruc diğerlerinin yapmadığını yaptı ve bu problemlerin nasıl çözülmesi gerektiği hakkında çeĢitli fikirler sundu. Sunduğu bu çözüm önerileri yaklaĢık olarak iki asır boyunca güncelliğini korumuĢtur. Astruc, aydınlatılmasını gerekli gördüğü noktaları üç ana baĢlık altında toplamıĢtır: A) Aynı olaya ait anlatımın, tekrar ifadelerle birkaç kez yeniden anlatılması. B) Tanrı isminin Yehova ve Elohim olarak farklı iki Ģekilde geçmesi. C) Metinde bulunan kronolojik hatalar123. Astruc, Tevrat‟ın Ġbranice metninde Tanrı'nın iki ayrı isminin bulunduğunu124, Tanrı'ya, Tevrat‟ta izafe edilen Elohim ve Yehova isimlerinin aslında birbirlerinin sinonimi (müradifi-eĢanlamlısı) olmadıklarını, çünkü bazı yerlerde sadece Elohim adı geçerken, diğer bazı yerlerde ise sadece Yehova adının geçtiğini, Ģayet Tevrat‟ı Musa yazmıĢsa bu tür farklı ifadeleri O‟nun, ya hiç kullanmaması veya kullanmıĢsa ayrı ayrı yerlerde değil, rastgele ve karıĢık olarak kullanması gerektiğini söylemiĢtir. O‟na göre bu durum, Musa'dan sonraki dönemlerde yapılan kompozisyonlarda, farklı kaynaklardan istifade edilmesi neticesinde ortaya çıkmıĢtır. O, Tekvin kitabının en az iki veya üç ayrı yazar tarafından kaleme alınmıĢ metinlerden derlenmiĢ olduğunu, bu yazarlardan her birinin Tanrı için ayrı ayrı isimler kullandıklarını, dolayısı ile onların metinleri aynen olduğu gibi kopya etmeleri neticesinde bu durumun ortaya çıktığını söylemiĢtir125. Tevrat metninde Tanrı için iki farklı isim kullanıldığının tespiti aslında kilise babalarından Augustine ve Tertullian tarafından daha önce yapılmıĢtı. Ancak üzerinde pek fazla durulmayan bu hususu Astruc, Tevrat üzerine yaptığı incelemesinin temel noktasına koymuĢtur126. Astruc, eserinde Tekvin kitabını incelemeye tabi tutmuĢ, metni dört sütun olarak yazmıĢtır. Birincisini "A" (Elohim kaynağı), ikincisini "B" (Yahvist kaynak), üçüncüsünü "C" (Tekvin‟in 7/20-24 cümleleri), dördüncüsünü "D" (Ġsrail‟e ait olmayan 123 Grobel, “Biblical Criticism”, IDB, I, 410. Duff, a.g.e., s.123. 125 Kuzgun, Dört İncil, s. 106. 126 Duff, History of Old Testament Criticism, s.123. 124 36 malzemeler) harfleri ile iĢaretlemiĢtir. Böylece Astruc, Tevrat‟ın değiĢik kaynaklardan derlendiği teorisini ortaya atmıĢ oldu127. O‟na göre Tekvin, Musa zamanında yazılmıĢtır, ancak daha sonraki dönemlerin tembel ve cahil yazarları, O‟nu yeniden yazarlarken büyük yanlıĢlıklar ve hatalar yapmıĢlar ve bu kitapta keyfî değiĢikliklere sebep olmuĢlardır128. 1.4.2. J.G.Eichhorn (1752-1827) Bir protestan teolog olan Eichhorn, 1752 yılında bir papazın oğlu olarak doğdu. 1770 yılında Göttingen‟de ilâhiyat eğitimi aldı. 25 yaĢından itibaren Jena Üniversitesinde Doğu Dilleri bölümünde öğretim görevlisi olarak uzun yıllar hizmet verdi. 1780-1783 yılları arasında ilim dünyasında genel kabul gören eseri “Eski Ahit‟e GiriĢ” adlı eserini neĢretti129. Tevrat metninin tamamı üzerine yaptığı ilmi çalıĢmalarında, Tevrat‟ta Musa„ya ait bölümlerin bulunduğunu ancak, Musa‟ya ait olmayan baĢka kaynaklardan alınmıĢ bilgilerin de Tevrat metninde bulunduğunu ifade etti. Astruc gibi O da, Tekvin bölümünde Tanrı‟nın isimlerinin Yehova ve Elohim olarak geçtiğini tespit etti130. Ayrıca Tevrat metninde, Yahvist ve Elohist kaynakların dıĢında Kohenler 131 kaynağının da bulunduğunu iddia etti. Eichhorn‟a göre, bu kaynaklar, Musa‟nın yaĢamının sonlarında ya da hemen ölümünden sonra bir araya getirilmiĢtir. Ġbrahim ve Ġshak peygamberlerin hayatları Yahvist kaynaklardan, Yakup ile Yusuf peygamberlerin hayatları Elohist kaynaklardan alınarak yazılmıĢtır132. Eichhorn‟un ulaĢtığı bilimsel sonuçlar tam olarak doğru değildir. Ancak, bu sonuçların kendisinden sonra yaĢayan Kutsal Kitap âlimlerinin, Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi 127 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.41. Grobel, “Biblical Criticism”, IDB, I, 410. 129 T.K.Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, London, 1893, s.13-24; Grobel, a.g.m., IDB, I, 411. 130 Kuzgun, Dört İncil, s. 108; Reid, Biblical Criticism (Higher), CA, IV, http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 15.07.2007. 131 Ġngilizcesi Priestly Source (P) olan Kohenler Kaynağı, Türkçeye genellikle “Ruhban Metni” olarak tercüme edilmektedir. 132 Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.24-25. 128 37 alanında yapacakları çalıĢmalara cesaret verici bir etkide bulunduğunu belirtmek gerekir133. 1.4.3. Karl David Ilgen (1763-1834) Ilgen, Nulla Vestigia Retrorsum (1798) isimli eserinde, Tevrat‟ta sadece bir Elohist metnin değil, iki ayrı Elohist metnin var olduğunu ileri sürmüĢtür. O‟na göre bu ikinci Elohist metin, Levililer‟deki kohenler metnine çok benzemektedir134. Böylece O, Tevrat metninin temel olarak üç dokümana dayandığını kabul etmiĢtir. Birinci kaynak Yahvist (J) kaynaktır, ikinci kaynak Birinci Elohist (E1) kaynağıdır (daha sonra bu kaynak Kohenler Metni (P) olarak adlandırılacaktır) ve üçüncü kaynak da Ġkinci Elohist (E2) kaynaktır (bu adlandırılacaktır) kaynak 135 da daha sonra sadece Elohist (E) kaynak olarak . Eski Ahit‟in diğer kitapları üzerinde de bir takım fikirleri olan Ilgen, 1789 yılında Eski Ahit metin eleĢtirisi alanında yazmıĢ olduğu bir eserinde, Eyüp kitabının Musa zamanından önce yazılmıĢ bir eser olduğunu ve Ġsrailliler tarafından yazılmıĢ olamayacağını iddia etmiĢtir136. 1.5. XIX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler 1.5.1. Alexander Geddes (1737-1802) Ġskoçyalı bir papaz olan Alexander Geddes, Paris‟te ilâhiyat eğitimi almıĢtır. Sorbonne Üniversitesi‟nde Ġbranice öğrenmiĢtir137. 1792 yılında The Holy Bible or The Book Accorded Holy by The Jews and Christians adlı eserini yayınladı. Tevrat ve YeĢu kitaplarının tercümelerini yaptı. 1800 yılında Critical Remaks On The Hebrew Scriptures adlı meĢhur eserini neĢretti. Geddes, 1800 yılında yayınladığı Eski Ahit‟in eleĢtirisi ile ilgili Critical Remaks adlı eserinde, YeĢu kitabının üslup bakımından Tevrat gibi yazıldığını tespit ettiğini söylemiĢtir. YeĢu kitabını, Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitap arasına dâhil etmiĢ ve böylece 133 Geisler&Nix, A General Introduction to the Bible, s.157-158. Kuzgun, Dört İncil, s. 109. 135 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.214; Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.28-29. 136 Cheyne, a.g.e., s.27. 137 Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 315. 134 38 Tevrat‟ın kitaplarının sayısını altıya çıkarmıĢtır. Eskiden, beĢ kitaptan oluĢan Tevrat‟a “Pentateuch” ismi verilirken, Ģimdi altı kitaptan oluĢan anlamında “Hexateuch (Altılı)” ismi verilir olmuĢtur138. YeĢu kitabının Tevrat‟la birlikte Hexateuch adı altında aynı yazardan çıkma tek bir külliyat olduğunu ileri sürmüĢtür139. Ayrıca, Astruc ve Eichhorn‟un YaradılıĢ kitabının derlenmesinde temel olarak iki kaynak kullanıldığını savunan görüĢünü geliĢtirmiĢ ve Hexateuch‟un sadece Yahvist ve Elohist kaynaklardan değil bunlara ilaveten birçok kaynaktan derlendiğini iddia etmiĢtir140. Tevrat metninin farklı dönemlerde ve farklı miktarlarda yazılmıĢ, muhtemelen Süleyman zamanında bir redaktör tarafından derlenmiĢ bir derleme eser olduğunu savunmuĢtur141. Alexander Geddes, Tevrat‟ın her bir kelimesinin ilâhi vahiy olmadığı görüĢünü benimseyen birçok ilim adamının olduğunu destekleyenlerden biri olduğunu belirtmiĢtir koyduğu teorinin tersine, Tevrat‟ın 142 ve kendisinin de bu görüĢü . Eserleri ile daha önce Astruc‟un ortaya sadece iki veya üç kaynak metinden düzenlenmediğini, aksine Tevrat‟ın tamamının, değiĢik çağlara ait ve ilmî değeri Ģüpheli bilgilerle dolu pek çok kâğıt parçaları koleksiyonlarının, Süleyman zamanında bir kitap haline getirilmesi ile oluĢturulduğunu söylemek sureti ile "Parçalar Hipotezi" (Fragment Hypothesis)‟ni ortaya atmıĢtır143. 1.5.2. W.M.L. De Wette (1780-1849) 1780 yılında Almanya‟nın Weimar Ģehri yakınlarındaki Ulla kasabasında doğmuĢtur. Babası rahip olan De Wette, ilk eğitimini Weimar lisesinde tamamlamıĢ ve 1799 yılında Jena Üniversitesi‟ne gitmiĢtir144. 1805 yılında Tesniye kitabı üzerine yapmıĢ olduğu incelemeyle doktor ünvanını aldı. YazmıĢ olduğu tezinde, Tesniye kitabında kullanılan edebi üslubun diğer dört kitapta kullanılan üsluptan oldukça farklı olduğunu ve bu kitabı Musa‟nın yazmıĢ olamayacağını belirtti. Tesniye kitabının yazarının, Tevrat‟ı oluĢturan yazarın diğer dört kitabın yazarından farklı biri olduğunu ve diğerlerinden sonra yaĢadığını iddia etmiĢtir. 138 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.42. Demirci, Dinler Tarihinin Meseleleri, s.45. 140 Adam, a.g.e, s.42. ; Strachan, a.g.m., ERE, IV, 315. 141 Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 315. 142 Duff, History of Old Testament Criticism, s.113. 143 Kuzgun, Dört İncil, s. 107. 144 Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.31. 139 39 Tesniye kitabının muhtemelen kral YoĢiya zamanında, M.Ö. 600 yılından önce yazıldığını söyledi. Tesniye kitabının 12. ile 26. babları arasında kalan bölümünün, farklı bir kaynaktan geldiğini ve kral YoĢiya zamanında bulunduğu rivayet edilen (II. Krallar 22-23) ve YoĢiya‟nın reformlarına temel teĢkil eden Tevrat metni olduğunu ileri sürdü145. 1806-1807 yıllarında, iki cilt olarak hazırladığı Contributions to the Old Testament Introduction adlı eserini neĢretti. Bu kitaplarında Tarihler kitabının incelemesini yaptı. Ayrıca Tevrat‟ta anlatılan hikâyelerin tarihselliği üzerinde durdu146. 1811 yılında kaleme aldığı Mezmurların Yorumu adlı eserinde birçok mezmurun Davud‟a atfedilmesini reddetti. Örneğin, 14. mezmurun, Sürgün sonrasına ait bir çalıĢma olması gerektiğini, ayrıca 132. mezmurun da Davud‟a ait bir mezmur değil Süleyman‟a ait bir mezmur olabileceğini savundu147. 1.5.3. H. Hupfeld (1796-1866) 1853 yılında yazdığı The Sources of Genesis –Yaradılış Kitabının Kaynakları- adlı eserinde, daha önce Ilgen tarafından dile getirilen, Tevrat‟ta sadece bir Elohist metnin değil, iki ayrı Elohist metnin var olduğu fikrini biraz daha geliĢtirmiĢtir148. Hupfeld, Birinci Elohist metni (daha sonra Kohenler Metni olarak adlandırılacaktır) temel metin olarak kabul etti. O‟na göre bu metin en eski metindi ve yaradılıĢtan itibaren, Ġbranilerin Kenan diyarına yerleĢmelerine kadar olan kısmı anlatıyordu. Bu en eski metinden sonra, yine aynı dönemi kapsayan bir baĢka müstakil eser, Yahvist metin geliyordu149. Hupfeld‟e göre, YaradılıĢ kitabında Tanrı‟ya Elohim ismiyle hitap eden iki ayrı kaynak vardır. Dolayısıyla YaradılıĢ kitabının oluĢmasında üç ayrı kaynağın var olduğunu iddia etmiĢtir: Birinci Elohist (Kohenler Metni) kaynak, Yahvist kaynak ve Ġkinci Elohist kaynak. Birbirlerinden müstakil bir Ģekilde yazılmıĢ olan bu kaynaklar, daha sonraki bir 145 Duff, History of Old Testament Criticism, s.127; Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.3233; Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.31; Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 316. 146 Cheyne, a.g.e., s.33. 147 Cheyne, a.g.e., s.38; Duff, a.g.e., s.127. 148 Duff, a.g.e., s.126-127. 149 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.215. 40 zamanda yaĢamıĢ bilinmeyen bir editör tarafından bir araya getirilmiĢ ve bugünkü Ģekli verilmiĢtir150. 1.5.4. K.H.Graf (1815-1869) Eski Ahit eleĢtirisi üzerinde yüzyıllar süren uzun araĢtırmalar neticesinde, özellikle Ilgen ve Hupfeld‟in ileri sürdükleri Tevrat‟ın dört ana kaynaktan oluĢtuğu (Tekvin‟de bulunan üç kaynak ve Tesniye kaynağı) Ģeklinde özet olarak söyleyebileceğimiz hipotezleri geniĢ yankı buldu. Tevrat‟ın dört ana kaynaktan oluĢtuğu hipotezi ortaya çıkmıĢtı fakat bu kaynakların hangi tarihlere ait olduğu konusunda ilim adamları arasında bir ittifak yoktu. Karl Heinrich Graf, 1865 yılında yazdığı Eski Ahit’in Tarihsel Kitapları adlı eseriyle Kutsal Kitap metinlerindeki göndermelerden hareket ederek mantıksal olarak hangi metinlerin önce, hangi metinlerin sonra gelmesi gerektiğini tespit etmeye çalıĢtı151. Graf, bu eserinde, Hupfeld‟in ileri sürdüğü dört kaynak teorisini kabul ettiğini, ancak kaynakların tarihlendirilmesi noktasında farklı düĢündüğünü ifade ediyordu. Graf‟a kadar, en eski ve temel metin olarak Kohenler (P) kaynağı kabul ediliyordu. Ancak, Graf yaptığı araĢtırmalar neticesinde, Kohenler kaynağının en geç dönemde yazılan kaynak olduğunu bulduğunu ileri sürdü. Graf‟a göre, Kohenler kaynağı Sürgün dönemi veya Sürgün sonrası bir dönemde yazılmıĢtır. Graf, 1869 yılında yazmıĢ olduğu eseriyle Tevrat‟ın dört ana kaynaktan oluĢtuğunu ve bu kaynakların tarihlendirilmesinin Ģöyle olması gerektiğini iddia etti: Yahvist ve Elohist kaynaklar, Kutsal Kitap‟ın en eski dokümanlarıdır. Çünkü Kutsal Kitap‟ta bu kaynaktan gelen anlatılar, diğer kaynaklardan gelen anlatılarda ele alınan meselelere hiç değinmez. Bu iki kaynaktan sonra, M.Ö. 622 yılında Kral YoĢiya‟nın yaptığı reformdan kısa bir süre önce yazılmıĢ olan Tesniye (D) kaynağı takip eder. Çünkü Tesniye kaynağından gelen anlatılarda, tarihin sonraki dönemlerinde meydana gelen geliĢmelerle ilgili bilgi verilmektedir. Sürgün döneminde, birisi bu üç kaynağı birleĢtirir. Kohenler (P) kaynağı ise en son yazılan kaynaktır. Sürgün döneminden sonra yazılmıĢ ve Ezra tarafından ilan edilmiĢtir. Diğer üç kaynakla birleĢtirilmiĢ ve Tevrat‟ı oluĢturmuĢtur. En son yazılan kaynak olmasının delilleri arasında, Kohenler kaynağından gelen anlatılarda, Peygamberlerin kitapları gibi Kutsal Kitap‟ın daha 150 151 Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, s.316. Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.33. 41 önceki kısımlarında bilinmeyen bir takım konulardan bahsedilmesini gösterebiliriz. Ayrıca, Tevrat‟ta anlatılan kohenlik seremonilerinin ve kurban adama ritüellerinin Ġsrail‟in erken dönemlerinde bulunmadığını, fakat Sürgün sonrasında ve peygamberler döneminden sonra ortaya çıktığı tespitini de yaptı. Dolayısıyla bu anlatılar, daha sonraki bir dönemde, Sürgün sonrasında yazılmıĢ olmalıdır. Kutsal Kitap‟ın Tesniye, YeĢu, Hâkimler, I. ve II. Samuel ve I. ve II. Krallar kitaplarında bulunan anlatılarda, ÇıkıĢ, Levililer ve Sayılar kitaplarında bulunan Ģeriat kuralları hakkında tam bir cehalet vardır. O halde, ÇıkıĢ, Levililer ve Sayılar kitaplarında bulunan Ģeriat kurallarının geçtiği bölümler, Tesniye, YeĢu, Hâkimler, I. ve II. Samuel ve I. ve II. Krallar kitaplarından sonra yazılmıĢ olmalıdır152. Graf, yapmıĢ olduğu çalıĢmalarla dört kaynak teorisini benimsemiĢ ve bu kaynakların tarihlerinin tespit edilmesini sağlamıĢtır. K. H. Graf, Tesniye kaynağının yazılıĢ tarihini, M.Ö. 622 yılının hemen öncesi olarak benimsemiĢtir. Buna göre, Tesniye kitabı Hz. Musa'dan tam altı yüzyıl sonra yazılmıĢ oluyor. Yine Graf‟a göre, Tevrat‟taki üç ayrı metin, birbirinden farklı üç ayrı çağa aittir. Kohenler (P) kaynağı ise kısmen tarihe, kısmen de hukuka ait metinleri ihtiva eder, ancak bunlar birbirinden kopuktur. Tarih metni Sürgün öncesine, hukuk metni ise Sürgün sonrasına aittir ve ikisinin arasında birkaç asırlık bir zaman boĢluğu vardır153. 1.5.5. J.Wellhausen (1844-1918) 1844 yılında Almanya‟nın Hameln Ģehrinde doğmuĢtur. Protestan bir papazın oğludur. Göttingen Üniversitesi‟nde meĢhur Eski Ahit âlimi Heinrich Ewald‟ın öğrenciliğini yaptı. 1872 yılında Greifswald Üniversitesi‟nin Protestan Teoloji fakültesinde Eski Ahit profesörü oldu. Sonraki yıllarda Halle, Marburg ve Göttingen üniversitelerinde Eski Ahit ve Semitik diller üzerine dersler verdi. Yeni Ahit ve Ġslam dini üzerinde de çeĢitli ilmi çalıĢmalar yapmıĢtır. 1878 yılında, Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi alanında ilim dünyasında büyük yankı bulan eseri Prolegomena to the History of Ancient Israel -Eski İsrail Tarihine Giriş- adlı eserini kaleme aldı154. 152 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları., s.215-216; Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, s.317; Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı, s.72-73; Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.33. 153 Kuzgun, Dört İncil, s. 112. 154 Soulen & Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.207. 42 Wellhausen, kendisinden önce Eski Ahit metin eleĢtirisi alanında yapılmıĢ olan araĢtırmaları değerlendirdi ve bunları düzenli bir sentez içinde bir araya getirdi155. Eski Ahit‟in değiĢik dokümanlardan oluĢtuğunu ileri süren görüĢler Wellhausen tarafından benimsenmiĢ ve daha da geliĢtirilmiĢtir. YazmıĢ olduğu eserlerinde, günümüzde “Dört Kaynak Teorisi” olarak bilinen Tevrat‟ın kaynaklarıyla ilgili hipotezi büyük bir baĢarıyla geliĢtirdi/savundu. Bu hipotezin özünde, Eski Ahit‟in değiĢik dokümanlardan oluĢtuğu görüĢü yatmaktadır. Wellhausen‟e göre, her biri kendine ait üsluba, ilgi alanlarına, olaylara bakıĢ açısına, gramer yapısına ve kelime hazinesine sahip dört ayrı edebi kaynak bulunmaktadır. Wellhausen, Hexateuch‟un uzun bir zaman diliminde birçok yazar tarafından oluĢturulmuĢ derleme bir eser olduğunu ileri sürmüĢtür. Bu eserlerin birbirinden farklı dört ayrı kaynaktan oluĢtuğunu savunmuĢtur. Bunlar Yahvist (J), Elohist (E), Tesniyeci (D) ve Kohenler (P) metinleridir. Ayrıca, sonraki yüzyıllarda yaĢayan, dört kaynağı düzenleyip tek bir metin haline getiren bir redaktörün bulunduğunu da tespit etmiĢtir. Bu kaynakların her birinin kendine has kelimeleri, içerikleri ve üslupları vardır. Metinde kullanılan üslubun ve kelimelerin, özellikle de “Tanrı” için kullanılan isimlerin, ayrıca metnin gramer yapısının ve arka planında anlatılan siyasi yapının sayesinde metnin hangi kaynağa ait olduğunun belirlenebileceğini iddia etmiĢtir156. Wellhausen bu dört kaynağı Ģu Ģekilde açıklamıĢtır: 1. J (Yahvist Kaynak): Bu kaynakta Tanrı‟nın ismi devamlı olarak YHVH olarak zikredilmiĢtir. Yahvist metnin Güney Yahuda krallığının baĢkenti Kudüs‟te Süleyman‟ın krallığından kısa bir süre sonra (tahminen M.Ö. 950 yıllarında) yazıldığı tahmin edilmektedir. Bu metinde Davud ile Süleyman‟ın kurduğu krallığın methi yapılır ve olaylara Güney Yahuda krallığı açısından bakılır. Tanrı Yehova, insanlarla konuĢan ve yürüyen bir varlık olarak tasvir edilir. Ġsrailoğullarının önde gelen liderlerinin hikâyelerine yer verilir. Yahvist kaynakta genel olarak ilk ataların hikâyeleri, Mısır‟da yaĢanan baskı ve zulüm, Mısır‟dan çıkıĢ, 155 156 Friedman, a.g.e., s.35-36. www.cs.umd.edu/~mvz/bible/doc-hyp.pdf, 27.06.2007. 43 çöldeki yaĢam, Sina dağındaki ahitleĢme ve vaat edilmiĢ topraklara ulaĢmadan önce yaĢananlar anlatılır157. 2. E (Elohist Kaynak): Bu kaynakta Tanrı‟nın ismi devamlı olarak Elohim olarak zikredilmiĢtir. Elohist metin, Kuzey Ġsrail krallığında kaleme alınmıĢtır. Kuzeyde yaĢayan Yahudiler, Güney Yahuda krallığının bakıĢ açısını yansıtan metnin gözden geçirilmiĢ ve kuzeylilerin bakıĢ açısını yansıtması beklenen yeni bir versiyonuna ihtiyaç duydular. M.Ö. 850 yıllarında kaleme alındığı tahmin edilen bu metinde Tanrı‟nın ismi Elohim olarak kullanıldı. Mekân isimleri olarak Kuzeylilerin tanıdıkları isimler zikredildi. Tanrı ile ilgili olarak Yahvist metinde geçen antropomorfik unsurlar bu kaynakta kullanılmadı. Kuzey Ġsrail krallığının M.Ö.722 yılında düĢmesinden sonra güneye göç eden Kuzeyliler beraberlerinde kendi yazdıkları Elohist metni de getirdiler. Yahvist ve Elohist kaynaklar, Yahuda‟da beraberce yaĢayacak olan Kuzeyliler ve Güney Yahudalılar tarafından sonraki yüzyılda birleĢtirilerek tek bir kaynak haline getirilmiĢtir158. 3. D (Deuteronist-Tesniyeci Kaynak): Bu kaynağın yazarı, hemen hemen Tesniye‟nin tamamı, YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar kitaplarını yazmıĢtır. Wellhausen‟e göre Tesniye, Kral YoĢiya‟nın zamanında, M.Ö. 622 yılında bulunmuĢ olan kitaptır (II. Krallar, 22). Kudüs lehine olmak üzere mabedin birliğini ilan eden bu kitap, Kudüs Ģehrinde yaĢayan din adamlarının iĢidir. Nihayet, bir yazar Tesniye‟yi de diğer kaynaklara (JE) katmıĢ ve bu arada da bazı değiĢiklikler olmuĢtur. Tesniye kitabı aslında Kral YoĢiya zamanında yazılmıĢ bir eserdir. II. Krallar 22. babta anlatılan, bu eserin mabette bulunma hikâyesi bir hile-i Ģer‟iyye olarak değerlendirilmiĢtir159. 4. P (Priestly Code- Kohenler Kaynağı): Bâbil sürgünü döneminde ve sonrasında, Yahudi din adamları tarafından yazılmıĢ bölümlerdir. Kaynaklarda P harfi ile gösterilir. M.Ö. 586 yılında Kudüs‟ün 157 Lawrence Boadt, Reading the Old Testament: An Introduction, Paulist Press, New Jersey 1984, s.9498. 158 Boadt, Reading the Old Testament, s.94-94; 101-103. 159 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.218 44 düĢmesinden sonra Bâbil‟e nakledilen Yahudiler tamamıyla yeni bir dini sorunla karĢı karĢıya kalmıĢlardı: Yahudi cemaatin yabancı topraklardaki sosyal ve dini hayatının düzene sokulması. ĠĢte bu dönemde yaĢayan Yahudi din adamları, bu Ģartlar altında hem yeni kurallar koymak hem de Ġsrail tarihini yeni bir açıdan ele almak gayesiyle Ruhban metnini yazmıĢlardır. Wellhausen‟e göre P kaynağı, Kutsal Kitap‟ın yazımında kullanılan en son kaynaktır. P kaynağının yazımına Sürgün döneminde baĢlanmıĢ ve Ezra–Nehemya reformları döneminde tamamlanmıĢtır. Sürgün sonrası dönemde yaĢamıĢ olan meĢhur Ezra (Ezra‟nın görev tarihi M.Ö. 458 olarak belirlenmiĢtir) tarafından P kaynağı yazıya geçirilmiĢtir. M.Ö. 400 yıllarına doğru, Kohenler sınıfına ait bir yazar, daha önceki dokümanlarla P kaynağını birleĢtirmiĢtir. M.Ö. 330 yıllarında Büyük Ġskender zamanında Tevrat artık kanonik kabul ediliyordu. Bu tarihten sonra, Tevrat‟a herhangi bir ilave olmamıĢtır160. Bu teoriye göre, Tevrat gerçekte farklı zamanlarda ve mekânlarda, dört ayrı kaynaktan derlenen metinlerin bir araya getirilerek, iç içe geçirilip birleĢtirilmesinden oluĢmaktadır. Böylece, günümüze ulaĢan Tevrat‟ın, Musa‟nın yazdığı bir kitap değil, farklı zaman ve mekânlarda yazılmıĢ metinlerin, daha sonraki bir zamanda yaĢamıĢ kiĢiler tarafından derlenmesi sonucu oluĢturulmuĢ bir eser olduğu ortaya çıkmıĢ oluyordu. Wellhausen‟in bu teorisi, sonraki eleĢtirmenler tarafından da büyük kabul görmüĢtür. R. Pfeiffe, A. Lods, O. Eissfeldt ve A. Bentzen gibi Eski Ahit eleĢtirisi alanında çalıĢmalar yapan araĢtırmacılar, bu teoriyi birkaç küçük farklılık dıĢında tamamıyla benimsemiĢlerdir161. Günümüzde Kutsal Kitap üzerine ciddi bir eğitim alan hiçbir öğrenci, Wellhausen‟in ileri sürdüğü bu “Dört Kaynak Teorisi”ni öğrenmeden eğitimine devam edemez. Dört Kaynak Teorisi ortaya çıktığı günden günümüze kadar bu alandaki egemenliğini sürdürmekte ve akademik çevrelerce de büyük kabul görmektedir162. 160 Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.94;218; Boadt, Reading the Old Testament, s.103-106; Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.42; www.cs.umd.edu/~mvz/bible/doc-hyp.pdf, 27.06.2007. 161 Harman, a.g.e., s.218-219. 162 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.38-39. 45 1.5.5.1. Dört Kaynak Teorisine Yönelik EleĢtiriler Wellhausen‟in ileri sürdüğü bu teori, Kutsal Kitap çalıĢmalarında yeni bir çığır açmıĢtır. Ġsrail tarihi veya Ġbrani kültürüyle ilgi olarak yazılan yeni eserler, Wellhausen‟in teorisi göz önünde bulundurularak kaleme alınmıĢtır. Wellhausen‟in öğrencileri bu teoriyi daha da derinleĢtirmiĢler ve J, E, P ve D kaynaklarına en az otuz kaynak daha eklemiĢlerdir. Her bir kaynağın, özellikle J ve E kaynaklarının, farklı birçok kaynaktan oluĢtuğunu ve bu kaynakların her birinin farklı birçok editör tarafından düzenlenerek diğerlerine eklendiğini iddia etmiĢlerdir163. Dört kaynak teorisi, özellikle Eski Ahit uzmanı ve Encyclopedia Britannicca‟nın editörü olan William Robertson Smith‟in çalıĢmalarıyla tanındı. Wellhausen‟in maddelerini yayımladı. Ancak, Wellhausen karĢıtları tarafından din dıĢı davranmakla suçlandı, beraat etmesine rağmen üniversitedeki görevinden uzaklaĢtırıldı164. 1908 yılında Alman B.D. Eerdmans, Wellhausen‟in teorisine uygulanamaz olduğu gerekçesiyle karĢı çıktı. Bunun yerine kendi teorisinin uygulanmasını önerdi165. Rabbi Samson Raphael Hirsch (1808-1888), Dr. David Hoffmann (1843-1921), Jacob Barth (1851-1914) ve Rabbi Yitzchak Isaac Halevi (1847-1914) gibi önde gelen Yahudi ilim ve din adamları teorinin savunulamayacak kadar mesnetsiz olduğunu iddia ettiler ve kesin bir dille reddettiler. Bu teori, Benno Jacob (1862-1945), Umberto Cassuto (18831951) ve Yechezkel Kaufman (1889- 1963) gibi muhafazakâr olmayan ilim adamları tarafından da eleĢtirildi. Özellikle Kaufman, Wellhausen ve okulunun savunduğu Ġsrail‟in paganizmden yavaĢ yavaĢ monoteizme geçtiği fikrinin yanlıĢ olduğunu ileri sürdü. Ġsrail‟de monoteizmin Musa ile baĢladığını ve yavaĢ süren bir geçiĢ sürecinin olmadığını, toptan dini bir dönüĢüm yaĢandığını iddia etti166. 163 Rabbi Nathan Lopes Cardozo, On Bible Criticism and Its Counterarguments, http://www.simpletoremember.com/vitals/Bible_Criticism_and_Its_Counterarguments.htm, 24.02.2008. 164 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s. 36. 165 James A. Montgomery, Present Tendencies in Old Testament Criticism, The Biblical World, Vol. 43, No. 5 (May, 1914), s.314. 166 Cardozo, On Bible Criticism, http://www.simpletoremember.com/vitals/Bible_Criticism_and_Its_Counterarguments.htm, 24.02.2008. 46 1.6. XX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler Yirminci yüzyıl, Kutsal Kitap araĢtırmalarında yeni yöntemlerin keĢfedildiği ve kullanıldığı bir yüzyıl olmuĢtur. Arkeoloji ve dilbilimi alanlarında baĢ döndürücü bir hızla çeĢitli geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Bunun neticesinde de Kutsal Kitap araĢtırmalarında da yeni metotlar ortaya çıkmıĢtır. Hermann Gunkel (1862-1932), Martin Dibelius, K. L. Schmidt ve Rudolf Bultmann (1884-1976) Kutsal Kitap biçim eleĢtirisi üzerine çalıĢmalar yaptılar. H. Gunkel, Eski Ahit biçim eleĢtirisi, Martin Dibelius, K. L. Schmidt ve Rudolf Bultmann ise Yeni Ahit biçim eleĢtirisi üzerine çalıĢmıĢlardır. H. Gunkel, Kutsal Kitap araĢtırmalarında biçim eleĢtirisi adı verilen yeni bir metodun prensiplerini belirlemiĢtir. Eski Ahit alanında yaptığı çalıĢmalarında özellikle Ģu üç noktanın önemi üzerinde durmuĢtur: A) Yazılı belgelerin arka planında yer alan Ģifahi rivayetin tespit edilmesi, B) Mısır ve Mezopotamya dinlerinde Ġbrani dinine benzer kültürel ve mitolojik motiflerin belirlenmesi (ki bu sayede Ġsrail‟in bu bölgelerin dinlerinden nasıl etkilendiği ve komĢu medeniyetlere karĢı nasıl bir tavır aldığı ortaya çıkarılacaktır), C) Eski Ahit literatüründe bulunan hikâye, Ģiir, efsane veya kurallar gibi farklı edebi biçimlerin eleĢtirel olarak incelenmesi. Gunkel bu tekniklerin tamamını, Mezmurların yorumu ve YaradılıĢ kitabı ile ilgili olarak yazmıĢ olduğu eserlerinde baĢarıyla kullanmıĢtır167. Gunkel Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin edebi yapılarının ve tarihlerinin belirlenmesinin önemi üzerinde durmuĢtur. Bunun için de mukayese metodunun Ġbrani edebiyatının diğer edebiyat türleriyle karĢılaĢtırılmasında kullanılmasının gerektiğini, bu sayede Eski Ahit eserlerinin edebi yapılarının objektif olarak belirlenebileceğini ileri sürmüĢtür168. Gunkel‟e göre araĢtırmalarda yapılması gereken Ģey, elde mevcut olan en eski elyazması nüshalarla, daha sonraki zamanlarda bu nüshalardan yapılan kopya eserleri karĢılaĢtırmak; en eski nüshalar, bu nüshalardan çıkarılan kopya eserler ve basılı mevcut nüshalar arasındaki farklılıkları ortaya çıkarmak, içerik bakımından bu kitaplardaki bilgileri birbirleri ile karĢılaĢtırarak bu eserlerin kendi aralarındaki tutarlı 167 168 S. J. De Vries, History of Biblical Criticism, IDB, I, 416. Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s. 219. 47 veya tutarsız yanlarını ortaya koymaktır169. Böylece güvenilir eserlerin hangileri olduğu belirlenebilir. Martin Dibelius, K.L. Schmidt ve Rudolf Bultmann, Gunkel‟den etkilenerek biçim eleĢtirisi metodunu Yeni Ahit‟te özellikle de Ġnciller üzerinde kullanmıĢlardır. Bultmann‟ın yazdığı History of the Synoptic Tradition (Sinoptik Geleneğin Tarihi) adlı eseri, yazıldığı tarihten günümüze Ġncil araĢtırmalarında temel eser sayılmaktadır170. XX. yüzyılda yaĢamıĢ bir baĢka önemli Kutsal Kitap eleĢtirmeni Martin Noth (19021968)‟dur. Eski Ahit‟in Tesniye kitabı üzerine araĢtırmalar yapmıĢtır. Tesniye kitabının Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitap arasında bulunmaması gerektiğini savundu. Bunun yerine Eski Ahit‟in tarihsel kitapları olan YeĢu, Rut, I. Samuel, II. Samuel, I. Krallar ve II. Krallar kitaplarına bir giriĢ kitabı olarak değerlendirilebileceğini iddia etti171. Wellhausen‟in Dört Kaynak Teorisi‟nde ileri sürülen D ( Tesniyeci Kaynak) kaynağının Tesniye, YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar kitaplarının oluĢmasında etkili olduğu görüĢü hâlâ geçerliydi. Ancak hiç kimse bu D kaynağı redaktörünün sadece metni düzenleyen ve tashih eden bir redaktör değil, aynı zamanda bu metinlerin yazarı da olabileceğini iddia etmemiĢti. ĠĢte ilk defa Noth, D kaynağına ait eserlerin redaktörden ziyade tarihçi bir yazar tarafından kaleme alındığını söyledi. Bu yazar, kendi zamanına kadar ulaĢan farklı türlerdeki materyalleri (tarihi kayıtlar, peygamber kıssaları, v.b.) bir düzene koydu, bu rivayetler arasında seçim yaptı ve bunları ilgili kiĢilerin ağzından anlatma biçimiyle yazdı. Ġsrailoğullarının Kenan topraklarına ayak basmalarından sürgüne gönderilmelerine kadar olan Ġsrail tarihini anlattı. Noth‟a göre yalnızca bir yazar bütün bu materyalleri derleyip toplamıĢ ve bu materyallerden D kaynağına ait eserleri kaleme almıĢtır172. 169 Kuzgun, Dört İncil, s. 116. De Vries, History of Biblical Criticism, IDB, 416. 171 Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 123. 172 Erik Eynikel, The Reform of King Josiah and the Composition of the Deuteronomistic History, Brill 1996, s.10. 170 48 BÖLÜM 2: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI Buraya kadar Kutsal Kitap EleĢtirisi disiplininin doğuĢu, geliĢimi, ilk temsilcileri ve bu disiplini bilimsel bir ilim dalı hale getirenler hakkında tarihsel bilgiler verildi. Bu bölümde ise Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinde kullanılan metotlar anlatılacaktır. Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinde kullanılan metotlar temel olarak iki kısımda incelenir: Metin EleĢtirisi- Basit EleĢtiri- (Textual Criticism-Lower Criticism) ve Derin EleĢtiri (Higher Criticism). Ġlk olarak Metin EleĢtirisi metodu hakkında bilgi verilecektir. 2.1.Metin EleĢtirisi (Textual Crıtıcısm-Lower Crıtıcısm) 2.1.1. Metin eleĢtirisinin tanımı Kutsal Kitap‟ın orijinal elyazmalarının veya müsveddelerinin hiç birisi günümüze kadar sağlam bir Ģekilde ulaĢamamıĢtır173. Bildiğimiz kadarıyla, orijinal elyazmalarının aslından yahut ikinci elden yapılan kopyaları da zamanımıza kadar gelmemiĢtir. Günümüze ulaĢanlar sadece yazıcılar tarafından el yazısı ile yazılmıĢ olan kopya eserlerin kopyalarıdır. En eski parçalar genellikle Kutsal Kitap‟ın herhangi bir kitabının kopyası ya da bu kitapların bazı bölümlerinin sadece bir parçasıdır. Eski Ahit‟in günümüze kadar bulunmuĢ olan en eski elyazması M.Ö. III. yüzyıldan kalmadır. Yeni Ahit‟in mevcut en eski elyazması ise Yuhanna Ġncili‟nin bir bölümüne ait olan parçadır ve M.S. II. yüzyılın ilk yıllarına aittir. Buradan, Kutsal Kitap‟ın her bir kitabı konusunda, orijinal elyazmalarının asıl yazarı veya derleyicisi ile günümüze kadar ulaĢmıĢ olan en eski parçalar arasında tarihsel olarak bir zaman boĢluğu olduğu sonucuna ulaĢılır174. Antik dönemlerden beri binlerce Kutsal Kitap kopyası günümüze kadar ulaĢmıĢtır. Bu parçalardan bazıları Ġbranice Eski Ahit‟in veya Yunanca Yeni Ahit‟in tamamını yahut büyük bir kısmını ihtiva eden elyazmalarıdır. Ancak aynı parçaya ait olan elyazmalarının hiç birisi bilgi olarak birbirinin aynısı değildir175. 173 Geisler & Nix, A General Introduction to the Bible, s.446-447; Hayes and Holladay, Biblical Exegises, s.34; Paul D. Wegner, Textual Criticism of the Bible, Its History, Methods and Results, y.y. 2006, s. 23. 174 Hayes and Holladay, a.g.e., s. 34. 175 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s. 23. 49 M.Ö. III. yüzyılın ilk yıllarından itibaren, Eski Ahit önce Yunanca daha sonra da Süryanice ve Latincenin de içinde bulunduğu birçok dile tercüme edildi. Yeni Ahit ise yazıya geçirildikten çok kısa bir süre sonra önce Süryaniceye daha sonra da Latinceye çevrildi. Mısır lehçesi olan Kıptice gibi daha az bilinen diğer dillere de tercümesi yapıldı. Yapılan bu tercüme eserlerin elyazmaları incelendiğinde, aynı dile çevrilen tercümelerin kendi aralarında bile hatırı sayılır derecede farklılıkların bulunduğu görülecektir. Eski Ahit‟in bazı antik dillere yapılan tercümeleriyle Ġbranice elyazmaları arasında çok önemli bazı farklılıklar mevcuttur. Örneğin, Eyüp kitabının Ġbranice versiyonu, Yunanca versiyonundan altıda bir oranında daha uzundur. Yeremya kitabının Yunanca versiyonu, Ġbranicesinden sekizde bir oranında daha kısadır ve ayrıca kitabın içinde bulunan konuların birçoğunun sıralaması daha farklıdır176. Kutsal Kitap yazılarının geniĢ bir çevre tarafından bilinmesi nedeniyle, Kutsal Kitap konularıyla ilgili yazılmıĢ olan birçok eserde Kutsal Kitap metinleri iktibas edilmiĢtir. Fakat yapılan bu alıntıların da asıl veya tercüme dillerde yazılmıĢ olan elyazmalarıyla büyük bir farklılık arz ettiğini dile getirmek gerekir177. Bütün bunları göz önünde bulunduran metin eleĢtirisi, orijinal elyazmaları günümüze kadar ulaĢamamıĢ olan Kutsal Kitap‟ın mevcut elyazmaları, kopya nüshaları ve tercümeleri üzerinde araĢtırma yaparak, mümkün olduğunca, orijinal Kutsal Kitap metnine en yakın metni ortaya çıkarmaya çalıĢan bir bilim ve sanat dalıdır178. Yazıcıların Kutsal Kitap metnini kopyalama esnasında yaptıkları çeĢitli türlerdeki hataların özel bir takım kurallar çerçevesinde incelenmesi metin eleĢtirisinin bilim dalı yönüne iĢaret eder. Metin incelemesinde kullanılan bu kuralların her durum ve Ģart altında uygulanması ve aynı sonucu vermesi beklenemez. Bazen içsel öngörü ve vicdani hüküm verme, en uygun ve güvenilir metnin belirlenmesi sürecinde baĢvurulan bir metot olabilmektedir. Sürecin bu yönü de metin eleĢtirisinin sanatsal tarafını oluĢturmaktadır179. 176 Hayes and Holladay, Biblical Exegises, s. 34. Hayes and Holladay, a.g.e., s. 34-35. 178 P. Kyle Mc Carter, Jr, Textual Criticism, Recovering the Text of the Hebrew Bible, 1986, s.18; F. Prat, “Biblical Criticism (Textual)”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04497a.htm, 14.08.2007. 179 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.24. 177 50 Antik dönemlerde yazılmıĢ bir eserin sonraki nesillere aktarımı yapılırken bu iĢi meslek haline getirmiĢ olan özel yazıcılar görevlendirilmiĢlerdir. Yazıcılar elle kopyalama iĢlemi yaptıklarından, çeĢitli sebeplere dayalı olarak, bilinçli ya da bilinçsiz bir Ģekilde, orijinal (asıl - ana metin) eseri kopyalarken bir takım hatalar yapmıĢlardır. Yazıcının orijinal eseri esas alarak oluĢturmaya çalıĢtığı kopya eser, kopyalamada yaĢanan bir takım bilinçli ya da bilinçsiz hatalar neticesinde orijinallikten çıkmıĢ, hatalarla ve yanlıĢ yazımlarla dolu bir eser haline dönüĢmüĢtür. ĠĢte genel bir görünüĢünü verdiğimiz bu antik dönem eser kopyalama iĢlemi, Kutsal Kitap‟ı oluĢturan her bir eserin de baĢına gelmiĢtir. Ġleriki bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz bazı yazıcı hataları neticesinde kutsal kabul edilen metinlerde tahrifat oluĢmuĢ ve orijinal halinden farklı metinler ortaya çıkmıĢtır. Kutsal Kitap‟ın asıl elyazması metinleri de günümüze kadar çeĢitli sebeplerden dolayı ulaĢamadığı için tahrifata uğramıĢ bu metinlerle asıl metinleri karĢılaĢtırma imkânı olamamıĢtır. ĠĢte bu noktada metin eleĢtirisi devreye girmektedir. Kutsal Kitap‟ın asırlarca öncesine tanıklık yapan elyazması kopya nüshalar, diğer antik dillere yapılmıĢ tercümeler ve bu tercümelerin kopya nüshaları metin eleĢtirisi tarafından incelemeye alınır180. Üzerlerinde yine ileride detaylı olarak açıklayacağımız bir takım metotlar kullanmak suretiyle her birinin kaynaklık açısından değerini belirler. Bütün bu iĢlemleri, orijinal metne en yakın ve güvenilir metni belirlemek amacıyla yapar. Kutsal Kitap metin eleĢtirisi kendisine inceleme konusu edindiği Kutsal Kitap metni hakkında olumlu ya da olumsuz bir görüĢ ya da yorum yapma ilmi değildir. Bunun yerine yapılan sadece Kutsal Kitap‟ın günümüze kadar ulaĢmıĢ olan çeĢitli kaynaklarını ve yazılı metinlerini, en orijinal ve güvenilir metne ulaĢmak için incelemekten ibarettir. 2.2.Metin EleĢtirisinin Amacı Hem Eski Ahit hem de Yeni Ahit‟i oluĢturan eserlerin orijinal elyazması nüshalarının günümüze kadar ulaĢamamalarından dolayı, metin eleĢtirisi genel olarak günümüzde mevcut olan belgelerden yola çıkarak mümkün olduğunca orijinal elyazmalarına en yakın metni oluĢturmayı kendisine amaç edinmiĢtir181. Metin eleĢtirisinin ulaĢmak istediği temel amaçlardan biri de Kutsal Kitap metninin, bu metinleri bilen ve 180 181 Mc Carter, Textual Criticism, s.12. Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.29. 51 hayatlarına uygulayan bir toplum tarafından nasıl aktarıldığını ortaya çıkarmak, sosyolojik ve dini veriler ıĢığında, bu aktarımı yapan toplumda farklı metin okumalarının nasıl oluĢtuğunu anlayabilmektir182. 2.2.1. Eski Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı Eski Ahit‟i oluĢturan eserlerin derlenmesinin ne zaman sona erdiğini ve bu eserlerin nakil sürecinin ne zaman baĢladığını tam olarak belirlemek oldukça zordur. Bu yüzden Eski Ahit metin eleĢtirisi yapmakla ulaĢılmak istenen hedef zaman içerisinde bir takım değiĢikliklere uğramıĢtır. Modern Kutsal Kitap EleĢtirisinin geliĢiminden önce, Eski Ahit metin eleĢtirmenleri Kutsal Kitap metnini incelerken Musa, Davut, Süleyman ve ĠĢaya gibi ön plana çıkmıĢ yazarların gerçek cümlelerinin (ipsissima verba) içinde bulunduğu orijinal metni ortaya çıkarmayı hedeflemiĢlerdir. Bu görüĢü daha çok eski dönem metin eleĢtirmenleri ve Roland K. Harrison gibi ilim adamları desteklemiĢlerdir183. Ġbrani Kutsal Kitap‟ı üzerine yapılan tarihsel eleĢtiri ve kaynak eleĢtirisi araĢtırmalarının ilerlemesi neticesinde, kutsal olarak kabul edilmiĢ olan metnin (received text) tarihte ön plana çıkmıĢ olan Musa, Davut, Süleyman ve ĠĢaya gibi karizmatik Ģahsiyetlerin sözlerinden oluĢmadığı, bir oluĢum sürecinden geçerek sonraki dönemlerde yaĢamıĢ bir redaktör tarafından erken dönem Ģifahi ve yazılı kaynakların bir araya getirilip derlenmesi ve son Ģeklinin verilmesi yoluyla oluĢturulduğu ortaya çıkmıĢtır. Bu neticeyi dikkate alan birçok metin eleĢtirmenine göre metin eleĢtirisinin amacı, uzun bir süreçten geçerek bir son redaktörün nihai Ģeklini verdiği o metni ortaya çıkarmaktır. Brotzman, Deist ve Würthwein gibi modern dönem metin eleĢtirmenlerinin birçoğu bu görüĢü benimsemektedir184. Günümüzde yaĢayan Emanuel Tov ve Bruce Waltke gibi birkaç Eski Ahit metin eleĢtirmenine göre, metin eleĢtirisinin amacı metnin nihai Ģeklini yeniden oluĢturmak 182 Dennis Bratcher, Sacred Words? or Words about the Sacred? A Basic Introduction to the Issues of Text Criticism, s. 3, http://www.crivoice.org/pdf/textcriticism.pdf, 06.08.2007 Naklen Barth Ehrman, The Orthodox Corruption of Scripture, Oxford University Press, New York 1993. 183 Bruce K. Waltke, Aims of OT Textual Criticism, Westminster Theological Journal 51,1 (Spring 1989), s. 93-108, http://www.biblicalstudies.org.uk/article_textual_waltke.html, 27.08.2007. 184 Waltke, Aims of OT Textual Criticism, s.93-108, http://www.biblicalstudies.org.uk/article_textual_waltke.html, 27.08.2007. 52 olmalıdır. Kutsal Kitap‟ın bazı bölümlerinin yalnızca bir tane son Ģekli yoktur, aksine birbiriyle eĢdeğer kabul edilen ve geçerli sayılan birden fazla paralel metin vardır185. Bu paralel metinlerden bazıları Ģunlardır: II. Samuel 22 ile Mezmurlar 18; II. Krallar 18/13 – 20/ 19 ile ĠĢaya 36‟dan 39. bölüme kadar olan kısım; II. Krallar 24/ 18 – 25/ 30 ile Yeremya 52; ĠĢaya 2/ 2 - 4 ile Mika 4/ 1-3; Mezmurlar 14 ile 53; Mezmurlar 40/ 14 – 17 ile 70 ve Mezmurlar 57/ 8 – 11 ile 16/ 34 – 35. Bu paralel metinler, Kutsal Kitap‟a eklenmeden önce birbirlerinden farklı olan ve nesilden nesile aktarılmaları esnasında bir takım değiĢimlere uğrayan daha eski metinlere dayanmaktadırlar. Kutsal Kitap‟ın varlığına tanıklık yapan bütün metinlerde bulunan bu paralel metinler arasında var olan farklılıklar, çok eski dönemlerden itibaren metin kopyalanması esnasında oluĢan değiĢimleri bize haber verebilir186. Bu yüzden Kutsal Kitap‟ın nihai Ģekli ifadesi bize bütünüyle tek olan bir metni değil bazı bölümlerinin paralel okumalarının bulunduğu bir metni ifade eder. Sonuç olarak metin eleĢtirmeni, Kutsal Kitap‟a ait farklı metin okumalarını da içeren metinleri bilimsel olarak toplar ve bunlar arasında mukayeseli bir değerlendirme yapar. Daha sonra da en doğru, en güvenilir ve orijinal okumaya en yakın olduğuna inanılan metni belirlemeye çalıĢır. Metin eleĢtirmeninin amacı konusunda, bir zamanlar Kutsal Kitap‟ın kendilerine vahiy verildiğine inanılan yazarların kendi sözlerini (ipsissima verba) yeniden oluĢturmak olması gerektiği düĢünülürken, günümüzde yaĢayan çoğu metin eleĢtirmenine göre Eski Ahit‟i oluĢturan hiçbir eserin orijinal haliyle yeniden oluĢturulabilmesinin imkânı yoktur. Eski Ahit‟in birçok bölümü sonraki zamanlarda bir takım değiĢimlerden ve düzeltmelerden geçmiĢtir. Bu iddiayı, birçok cümle arasından vereceğimiz iki örnek bile ispatlamak için yeterlidir: 1. Tekvin 14/ 14 cümlesinde “LaiĢ” (Hâkimler 18/ 29) ya da “LeĢem” ( YeĢu 19/ 47) Ģehrinin adı “Dan” olarak gösterilir. Ancak, Ģehrin isminin “Dan” olarak değiĢtirilmesinden çok uzun süre önce, Tekvin bölümünde Ģehrin isminin bu Ģekilde geçmesinin tek bir izahı vardır: Sonraki zamanlarda yaĢamıĢ bir editör, okuyucuların anlayabilmesi için Tekvin bölümünde geçen Ģehrin ismini, kendi zamanında bilinen ismiyle değiĢtirmiĢtir. Bütün elyazması metinlerde Tekvin 14/ 14 cümlesinde Ģehrin ismi “Dan” olarak geçer. 2. Tesniye 34. bapta Hz. Musa‟nın ölümü anlatılır ve “o vakitten sonra (yani Musa‟nın ölümünden 185 186 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.31. Emanuel Tov, Textual Criticism of the Bible, 1992, s.31. 53 sonra) Ġsrail‟de Musa gibi bir peygamber çıkmadı” Ģeklinde yer alan Musa sonrasında O‟na benzeyen bir peygamber gelmediğini anlatan bir ifade vardır. Yahudi geleneğine göre bu cümleyi YeĢu yazmıĢtır187. Fakat burada sorulması gereken söz konusu ifadenin buraya ne zaman eklendiğidir. En muhtemel seçenek erken bir dönemde eklendiği ve yazıcılar tarafından bu eklendiği Ģekliyle aktarıldığıdır. Çünkü bütün Ġbrani elyazmalarında bu bölüm aynıdır, farklı okumaları gösteren bir elyazması metin yoktur. Kutsal Kitap metni nihai biçimine, yani resmi listenin kesin olarak belirlendiği o metne ulaĢırken bir takım değiĢikliklerden geçmiĢ olması oldukça muhtemeldir 188. ĠĢte metin eleĢtirmeninin amacı nihai olarak belirlenen, güvenilir olarak inanılan ve daha sonra da resmi liste olarak kabul edilen metni belirlemek olmalıdır. M.S. 90 yılında Yemnia‟da resmi liste olarak kabul edilen nihai metnin (M.Ö. 300 yıllarında tamamlandığı düĢünülmektedir) her bölümünün tam olarak belirlenebilmesi oldukça zor olsa da XX. yüzyılda bulunan yeni keĢifler sayesinde (Ölüdeniz Elyazmaları, Nag Hammadi Kalıntıları, v.b.) tamamına yakınını oluĢturabilmek mümkün olabilir189. 2.2.2. Yeni Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı Yeni Ahit metin eleĢtirmeninin amacı erken Hıristiyanlık döneminde yaĢamıĢ olan bu inanç yanlılarının inandıkları ve okudukları Yeni Ahit metnini yeniden oluĢturmaktır. Hıristiyanlık tarihinde yüzyıllar boyunca Yeni Ahit metninde meydana gelmiĢ olan metin değiĢiklikleri ve tahrifatları gündeme getirilmemiĢtir. Dolayısı ile sahip oldukları metinden daha doğru ve orijinale daha yakın bir metne sahip olma gayreti gösterilmemiĢtir. Bizans döneminde yazılmıĢ olan kopya Kutsal Kitap metinleri sonraki yüzyıllar boyunca, erken döneme ait elyazmalarının bulunamamasından dolayı, geleneksel olarak, kabul edilmiĢ kutsal eserler olarak onaylanmıĢtır. Bu durum yaklaĢık olarak XVIII. yüzyıla kadar aynen devam etmiĢtir. Ġlk defa XVII. yüzyılda, M.S. V. yüzyıla ait farklı bir metin geleneğini yansıtan Yeni Ahit kitaplarına ait bir elyazması metin bulununca, geleneksel metin hakkında Ģüphe duyulmaya baĢlandı. Bu metin daha 187 Baba Bathra 14b-15a, Soncino Babylonian Talmud, http://www.come-andhear.com/bababathra/bababathra_14.html, 10.10.2007. 188 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.30. 189 Wegner, a.g.e., s.37. 54 sonra Londra‟daki British Museum‟a 1627 yılında götürülmüĢ ve Codex Alexandrius190 olarak meĢhur olmuĢtur. Bu keĢiften sonra daha erken dönemlere ait diğer elyazmaları da yavaĢ yavaĢ bulundu. Bu elyazmaları sayesinde geleneksel olarak orijinal kabul edilip kullanılan Yunanca Yeni Ahit metninin aslında orijinal metinle tamamen aynı olmadığı ortaya çıkmıĢtır. Orijinal metnin, mevcut Yeni Ahit metinleri ve erken döneme ait Yeni Ahit elyazmaları sayesinde bilimsel olarak yeniden oluĢturulmaya çalıĢılması neticesinde modern Yeni Ahit metin eleĢtirisi ortaya çıkmıĢ oldu191. 2.3.Kutsal Kitap’ın Nakli Esnasında OluĢan Hatalar Metin eleĢtirisinin üzerinde durduğu en önemli hususlardan biri de metinde vuku bulmuĢ ya da bulunması muhtemel metin değiĢikliklerinin tespit edilmesi ve aslî halinin yeniden inĢa edilmesi çabasıdır. Metin eleĢtirmeni, üzerinde çalıĢtığı metnin varsa farklı elyazmalarını bir araya getirir ve bunlar arasında mukayeseli bir çalıĢma yapar. Farklı okumaların nasıl ve niçin ortaya çıktığını, bu metinlerin farklı Ģekilde okunma sebeplerini araĢtırır. Böylelikle elde edilen sonuçlar, metnin orijinal Ģekline en yakın biçimiyle yeniden oluĢturulması çalıĢmalarında kullanılır. Kutsal Kitap metninin orijinal Ģekliyle günümüze kadar ulaĢamadığını artık hemen hemen konuyla ilgili olan bütün ilim adamları kabul etmektedirler. Kutsal Kitap metni çok eski zamanlardan itibaren nesilden nesile nakledilirken, bu iĢle görevlendirilmiĢ yazıcılar tarafından elle yazılan elyazması metinler kullanılmıĢtır. Gerek bu elyazması metinlerin niteliğinden gerek yazıcıların bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaptıkları hatalardan dolayı bir sonraki nesile aktarılan elyazması kopya metinlerde bir takım 190 Codex Alexandrius: Yunanca Kutsal Kitap‟ın tamamını ihtiva eden erken dönemlere ait en önemli üç kodeksten biridir (Diğerleri Codex Vaticanus ve Codex Sinaiticus‟tur.). M.S. V. yüzyılın baĢlarında Mısır Ġskenderiye‟de kopyalanmıĢtır. Kitabın baĢındaki ve sonundaki boĢ sayfalardan bu eserin Mısır kaynaklı olduğuna dair iĢaretler vardır. 1620 yıllarında önce Ġskenderiye daha sonra da Ġstanbul‟da patrik olan Kyrillos Loukaris (Cyril Lucaris veya Cyril Lucar (1572– 1638) bu eserin geleneğe göre Mısırlı bir asil olan Thecla isminde bir bayan tarafından 325 yılındaki Ġznik Konsilinden hemen sonra yazıldığını, hatta bunun kanıtı olarak da eserin son sayfasında isminin bulunduğunu, fakat eserin fiziksel olarak tahrip olmasından dolayı bu sayfanın kaybolduğunu iddia etmiĢtir. Cyril Lucar, bu eseri 1621 yılında Ġskenderiye‟den alıp Ġstanbul‟a getirmiĢ, 1627 yılında da Ġngiltere Kralı I. Charles‟a takdim etmiĢtir. Eser önce Krallık Kütüphanesi‟nde kalmıĢ daha sonra da British Museum‟da sergilenmiĢtir. Halen de oradadır. Eserde Eski Ahit‟in tamamının Yunanca tercümesi, Yeni Ahit‟in çok büyük bir kısmı ve erken dönem Hıristiyan yazılarının bir bölümü yer almaktadır (Philip W. Comfort, Essential Guide to Bible Versions, Tyndale House Publishers, 2000, s.77-78). 191 K. W. Clark, “The Textual Criticism of the New Testament”, Peake’s Commentary on the Bible, Editör Matthew Black ve H.H. Rowley, Hong Kong Mayıs 1962, s.663. 55 hatalar oluĢmuĢtur. Bunlar bir metne ait farklı elyazmaları arasında bulunan farklılıkların baĢlıca sebepleridir. Kutsal Kitap‟a ait olan elyazmaları, genellikle hayvan derileri (parĢömen) ve papirüsler üzerine el yazısı ile yazılmıĢ olan metinlerdir. Elyazması metinlerin, el yazısı ile yazılmıĢ olması metin eleĢtirisine ihtiyaç doğurmuĢtur. Antik dönem elyazmalarının deri veya papirüs kâğıda yazılmıĢ olması ayrı bir zorluk kaynağıdır. Yüzyıllar içerisinde gerçekleĢen tabii bozulmaya ve çürümeye dayalı olarak, günümüze ulaĢabilen antik döneme ait elyazmalarının birçoğu parça parçadır ve okunabilmesi oldukça zordur. Ayrıca bu deri parçaları ve papirüs kâğıtları üzerine metni yazmak için kullanılan mürekkep ya da boyalar da zaman içinde dağılmıĢlardır. Bu durum da metnin okunmasını zorlaĢtıran bir baĢka etmendir192. Buraya kadar söylediklerimizin daha iyi anlaĢılması bakımından burada, Kutsal Kitap‟ın çeĢitli sebeplerden dolayı ( metnin kullanılamayacak kadar tahrip olması, metnin baĢka bir Ģehirde kullanılması için kopyalanmaya ihtiyaç duyulması, v.b.) kopyalanması gerektiğinde, bu iĢle görevli olan yazıcıların metni kopyalarken yaptıkları hatalar ele alınacaktır. Çoğu yazıcı hatalarına bağlı olarak gerçekleĢmiĢ olan bu hatalar/tahrifatlar bilinçsiz ve bilinçli olarak yapılan hatalar olarak ikiye ayrılır. 2.3.1. Yazıcıların Bilinçsiz Olarak Yaptıkları Hatalar 1. YazılıĢta Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin KarıĢtırılması Yazıcılar tarafından yapılan en yaygın hataların baĢında birbirine benzeyen harflerin ya da kelimelerin karıĢtırılması ve yazılması gereken kelime yerine baĢka bir kelimenin konulması gelmektedir. Ġbranicede ve Yunancada birbirleriyle karıĢtırılması muhtemel birçok kelime vardır. Örneğin Ġbranicede (d, dalet) harfi ile (r, resh) harfleri kolaylıkla birbirleriyle karıĢtırılabilir. Eski Ahit‟te geçen “Dodanim” ve Rodanim” kelimeleri buna uygun bir örnek olarak zikredilebilir. Masoretik metinde, Tekvin 10/4 cümlede “Ve Yavanın oğulları: EliĢa ve TarĢiĢ, Kittim, ve Dodanim.”, I. Tarihler 1/7 cümlede ise “Ve Yavanın oğulları: EliĢa ve TarĢiĢ, Kittim, ve Rodanim.” Ģeklinde geçmektedir. Septuaginte ve Samirice Tevrat‟ta ise bu kelime hem Tekvin 10/4. 192 Comfort, Essential Guide, s.30-32. 56 cümlede hem de I. Tarihler 1/7 cümlede “Rodanim” olarak geçmektedir. Metin eleĢtirmenleri Masoretik metinde Tekvin 10/4 cümlede geçen “Dodanim” kelimesinin, yazıcının yaptığı harf karıĢtırması neticesinde yanlıĢlıkla “Rodanim” kelimesi yerine yazıldığını tespit etmiĢlerdir193. 2. ĠĢitildiğinde Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin KarıĢtırılması (Homophony) ĠĢitildiğinde birbirine benzer ses veren harflerin ve kelimelerin birbirine karıĢtırılması neticesinde ortaya çıkan hatalardır. Ġbranice daha çok sözlü iletiĢime dayalı bir kültüre sahip olduğu için benzer sesli harflerin birbirine karıĢtırılması yaygındı. Özellikle boğaz harflerinin ve sonu çeĢitli tonlarıyla –s sesi vererek biten harf ve kelimelerin karıĢtırılması daha muhtemeldi. Örneğin harfleri ve (sameh) ile (alef) ile (ayın) harfleri; (tav) ile (tet) (sin) harflerini tek olarak seslendirdiğimizde ayırt etmemiz mümkün değildir. Metin kopyalanması esnasında, daha hızlı kopyalama yapmak için bir görevli birkaç yazıcıya, kopyalanacak metni okur ve yazıcılar da görevlinin okumasına göre duyduklarını yazıya geçirirlerdi. Kutsal Kitap‟ta yer alan bu tür hatalar daha çok kopyalanma iĢleminin yukarıda açıkladığımız metotla yapıldığı eserlerde görülmektedir. ĠĢaya kitabı 9/2 cümlesinde, ( “lo”, “olumsuzluk bildiren, hayır anlamını veren bir ek”) eki, yazıcıların yaptığı bir hata sonucu (“lô”, “ona, onun” anlamına gelen bir zamir”) kelimesinin yerine yazılmıĢtır. King James Version‟da bu cümle “ milleti çoğalttın ve sevincini artırmadın, …” olarak geçerken doğrusu Septuaginte‟de “ milleti çoğalttın ve onların sevincini artırdın, …” olarak geçmektedir. Masoretik metinde de yanlıĢ Ģekliyle geçmektedir, ancak metnin kenarlarına masoretlerin eklediği açıklamalarda bu kelimenin yanlıĢ yazıldığı ve doğrusunun zamir eki olması gerektiği belirtilmiĢtir194. Yine aynı türden bir örneği Mezmurlar 100/3 cümlesi için de verebiliriz. “Bilin ki Rab, o Allah‟tır; Bizi yaratan odur, biz onun değiliz; …”. “lo”, “olumsuzluk bildiren ek) kelimesi, ( (“lô”, “ona, onun” anlamına gelen bir zamir”) kelimesi yerine hata sonucu yazılınca anlam tamamen değiĢmiĢtir. Masoretik metin ve Septuaginte metni kelimeyi yanlıĢ Ģekliyle kullanmaktadır, ancak Masoretik metnin kenarlarında bulunan açıklamalarda bu kelimenin yanlıĢ duymaya bağlı olarak hatalı yazıldığı ve doğrusunun sonraki kelime olduğu belirtilmiĢtir. Sonraki tercüme 193 194 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.45. Wegner, a.g.e., s.45-46. 57 eserlerde doğru Ģekliyle yer almıĢtır: “Bilin ki Rab, o Allah‟tır; Bizi yaratan odur, biz onunuz; …”195. 3. GörünüĢte Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin Ortadan Kaldırılması (Haplography) (Bir kez Yazmak) Birbirine benzeyen harf ya da kelimelerin, metinde birbirlerine yakın yerlerde bulunmaları neticesinde yazıcının gözünün aynı olan kelimelerden ya da harflerden sonrakine kayması ve metni oradan itibaren yazmaya devam etmesi yoluyla oluĢan metin tahrifatıdır. Masoretik metinde I. Samuel 17/46 cümlede “… Filisti ordusunun leĢlerini bugün göklerin kuĢlarına ve yerin vahĢi canavarlarına vereceğim; …” Ģeklinde geçen cümle, Septuaginte metninde “… senin leĢlerini ve Filisti ordusunun leĢlerini bugün göklerin kuĢlarına ve yerin vahĢi canavarlarına vereceğim; …” Ģeklinde geçmektedir. Septuaginte metninde, ardı ardına gelen Ġbranice “Peger” (“peh'gher”, “leĢ”) kelimesi iki defa yazılırken, Masoretik metinde yazıcının yaptığı göz kayması hatası neticesinde bir defa yazılmıĢtır ve anlamın değiĢmesine neden olmuĢtur196. 4. Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin Ġkinci Defa Yazılması (Dittography) (Ġki kez Yazmak) Bazen yazıcılar kopyalama esnasında henüz yeni yazdıkları bir harfi, kelimeyi ya da kelimeleri tekrar ikinci kez yazmak suretiyle metinde tahrifat yapmıĢlardır. Masoretik metinde Hezekiel 16/6 cümle Ģöyledir “ ve yanından geçtim, ve seni kanında yuvarlanmakta gördüm, ve sana dedim: Kendi kanında yaĢa; evet, sana dedim: Kendi kanında yaĢa.” Ancak, Septuaginte metninde tekrar edilen kısım yoktur ve yazıcıların yaptığı hata yer almamaktadır. Yine Masoretik metinde I. Samuel 20/3 cümle Ģöyle baĢlamaktadır: “ ve Davut and ederek tekrar Ģöyle dedi: …”. Fakat Septuaginte ve PeĢitta metinlerinde “tekrar” kelimesi yoktur. Muhtemelen, Masoretik metnin antik dönemlerden gelen bir kopyasında Davut ( , “davud”) kelimesi yanlıĢlıkla iki kez yazılmıĢ biçimiyle sonraki nesillere ulaĢtı. Daha sonra da yazıcılardan biri, birinci Davut ( , “davud”) kelimesini yanlıĢlıkla “Tekrar” anlamına gelen “ 195 ” (wd) Bratcher, Sacred Words?, s.10, http://www.crivoice.org/pdf/textcriticism.pdf, 06.08.2007; http://net.bible.org/verse.php?book=Psa&chapter=100&verse=3, 08.09.2007. 196 Mc Carter, Textual Criticism, s.38-39; Allen Ross, The Study of Textual Criticism, http://www.bible.org/page.php?page_id=2795, 08.09.2007. 58 kelimesi olarak okudu ve o Ģekilde yazdı. Sonraki yazıcılar da aynen bu Ģekilde yazmaya devam etti. Ancak bu yanlıĢlık Septuaginte ve PeĢitta metninde yer almamıĢtır197. Masoretik metinde bazı yerlerde kelimeler iki defa yazılmıĢtır, ancak okunurken sadece bir tanesi okunur. Hezekiel 48/16 cümlede, metinde “… ve güney tarafı dört bin beĢ beĢ yüz …” yazılıdır, okunurken ikinci “beĢ” kelimesi okunmaz. Talmut‟ta Nedarim kitabı 37b-38a bölümünde Yahudi din âlimleri, metinde yazılan ancak okunmayan kelimeleri (ketib wero qere) listelemiĢlerdir. Bunlar; 1. Hezekiel 48/16 cümlede güney tarafını belirten bölümde iki defa geçen “beĢ” kelimesinin ikincisi; 2. Rut 3/12 cümlesinde Türkçeye “ġayet, eğer” olarak tercüme edebileceğimiz Ġbranice “ki” eki iki defa kullanılmıĢtır. “ki ‟omnam ki ‟im” cümlesinde ikinci “ki” eki okunmaz. “ve Ģimdi benim yakın akrabadan olduğum doğrudur; fakat benden daha yakın akrabadan olan var.”; 3. Tesniye 6/1 cümlede “ve mülk almak için geçeceğiniz diyarda yapmak üzere Allah‟ınız Rabbin size öğretmeyi emrettiği emirler, kanunlar ve hükümler bunlardır;” geçen “bunlardır” kelimesi yazılır ancak okunmaz198. 5. Ġki Harf ya da Kelimenin Yerlerinin DeğiĢtirilmesi (Metathesis) Ġki harf ya da kelimenin yazıcılar tarafından yerlerinin değiĢtirilmesi yoluyla oluĢan metin bozulmasıdır. Antik dönemlerde yazıcıların en sık yaptıkları hatalardan biridir. Masoretik metinde Tesniye 31/1 cümle “ve Musa gitti ve bütün bu sözleri bütün Ġsrail‟e söyledi.” Ģeklindedir. Kumran‟da IV. mağaradan çıkarılan Tesniye kitabına ait bir elyazmasında ve Septuaginte metninde ise aynı cümle “ve Musa bütün Ġsrail‟e söylediği bütün sözleri bitirdi.” Ģeklinde geçmektedir. Masoretik metinde “wayyelek moseh” (Musa gitti) olarak yazılan cümle diğerlerinde “waykal moseh” (Musa bitirdi) olarak yazılmıĢtır. Ġbranice (Lamet) harfi (Kaf) harfi ile yer değiĢtirmiĢtir. Bunun sonucunda da farklı anlamları veren iki metin ortaya çıkmıĢtır. Burada orijinale yakın olan “Musa bitirdi” Ģeklinde olan okumadır. Çünkü Tesniye 32/45 cümle, yukarıda 197 Mc Carter, Textual Criticism, s.29-31. Nedarim Bölümü, 37b-38a, Soncino Babylonian Talmud, http://www.come-and-hear.com/nedarim/nedarim_38.html#38a_2, 09.09.2007. 198 59 açıkladığımız cümle ile paraleldir ve bu okumayı desteklemektedir. “ ve Musa bütün Ġsrail‟e bu sözlerin hepsini söylemeyi bitirdi;”199. 6. Harf ya da Kelimelerin YanlıĢ Ayrılması (Ġki Ayrı Kelimenin Tek Kelime Olarak ya da Bir Kelimenin Ġki Ayrı Kelime Olarak Yazılması) (Fusion-Fission) Antik dönemlerde yazıcılar, yazı materyallerinin oldukça pahalı olması ve üzerine yazı yazılan materyali mümkün olduğunca kullanma zorunluluğundan dolayı, metni yazarken kelimeler arasında boĢluk bırakmadan yazmıĢlardır. Sonraki dönemlerde yaĢayan yazıcılar hece ayrımı ya da kelime ayrımı yaparlarken hece ya da kelimenin nerede baĢlayıp nerede sona ereceğini bazen tam olarak tespit edememiĢler ve bunun sonucunda da metinde bir takım anlam kaymalarının oluĢmasına neden olmuĢlardır. Masoretik metinde Levililer 16/8 cümle “ve Harun bir kura Rab için ve bir kura Azazel için olmak üzere iki ergeç üzerine kura çekecek.” Ģeklinde geçer. Ancak Septuaginte ve Vulgate metinlerinde “ve Harun bir kura Rab için ve bir kura günah keçisi için olmak üzere iki ergeç üzerine kura çekecek.” olarak geçer. Ġbranice metinde “la‟ aza‟ zel” olan kelime “Azazel için” olarak tercüme edilir. Ancak ortaçağda yaĢayan Yahudi din adamları, Azazel‟in200 kılları olan bir çöl Ģeytanı olduğunu, dolayısıyla böyle bir çöl Ģeytanına Harun‟un niçin iki keçiden bir tanesini vereceğini sorgulamıĢlardır. Sonunda da bu kelimenin ikiye bölünerek okunmasının ( “la‟ ez‟ozel”; “bırakılacak keçi için” yani çöle bırakılacak olan keçi) daha anlamlı olacağını iddia etmiĢlerdir. Bu okunuĢ 199 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.48; Mc Carter, Textual Criticism, s.50. Ġbrani dilinde Azazel, Tanrı'nın kuvvetlendirdiği anlamına gelir. Kefaret gününde (Yom Kippur) mabetteki serviste yer alan iki keçiden halkın günahını yüklenen keçiyle ilgili bir isimdir. Kelime keçinin kendisini nitelendirir diğer bir görüĢe göre de keçinin salıverildiği yere iĢaret eder. Bir diğer görüĢe göre de Azazel çölde yaĢayan bir cinin adıdır. Azazel hakkında en eski rivayet apokrif Yahudi kitaplarından Hanok'un kitabında yer alır. Eserde yer alan açıklamalara göre bu varlık insanoğullarını iğfal eden asi cinlerin elebaĢlarından biridir. Keçi, Ġsrail'in günahını çöle taĢımak, halkı günahlarından temizlemek için gönderilmektedir. Bu keçinin öldürülüp öldürülmediği kesinlik taĢımamaktaysa da, onun çöle ulaĢması ve günahla yüklü olduğuna inanıldığı için geri dönmemesi gerektiğinden baĢrahibin âyinlerle baĢlattığı bu iĢ sonunda her halde o öldürülmekteydi. Yahudilerin sürgünde kaldıkları Babil'de de hastalığı keçiye yükletip onu çöle salıvererek orada öldürülmesi geleneği vardı. Yahudilerde bir yer veya ruhanî güç anlamında Azazel'e keçiyi gönderip orada onu geri dönmemesi için uçuruma itiveriyorlardı. Azazel'in tabiatüstü bir ruhanî varlık olduğu anlaĢılmaktadır. Çünkü bir keçi Tanrı'ya, bir keçi de ona gönderilmektedir. Burada, Azazel, Tanrı'ya denk tutulmuĢ olmaktadır. Tanrı'ya yakılmıĢ sunu, Azazel'e ise bir günah sunusu yapılmaktadır. Çöl, cinlerin, görülmeyen ruhanî varlıkların meskeni olarak görüldüğünden kötülükten onu kaynağına iade ederek ondan kurtulmak istenmektedir. Azazel'i bir yer, dağ, keçi, melek, sonradan bir cin haline dönüĢtürülmüĢ bir Sami hayvan sürüsü tanrısı, kayan ilk yıldız olarak yorumlayan görüĢler varsa da, Hanok'un kitabında açıklanan yeryüzüne inmiĢ cinler arasında adı geçen varlık olması ağırlık taĢımaktadır (Günay Tümer, “Azazil”, Şamil İslam Ansiklopedisi, Akit Yayınları, Ġstanbul 2000, I, 185). 200 60 Ģekli Septuaginte ve Vulgate metninde kabul görmüĢtür201. Bir baĢka çarpıcı örneği de HoĢea 6/5. cümlesinden verebiliriz. Masoretik metinde “Bundan ötürü onları peygamberler eliyle kazıdım; onları ağzımın sözleriyle öldürdüm; ve senin hakkındaki hükümler dıĢarı çıkan ıĢık gibidir.” olarak geçen cümle Septuaginte metninde “Bundan ötürü onları peygamberler eliyle kazıdım; onları ağzımın sözleriyle öldürdüm ve benim hükmüm ıĢık gibi ortaya çıkacaktır.” Ģeklinde geçer. Masoretik metinde son cümlenin oldukça garip oluĢu ilk bakıĢta dikkati çeker. Bunun sebebi Masoretik metni yazan yazıcıların metni “umishpatekha ‟or yetse‟ (senin hakkındaki hükümler dıĢarı çıkan ıĢık gibidir)” olarak okumalarıdır. Hâlbuki böyle bir okuma cümlenin siyak ve sibakına uymamaktadır ve oldukça saçma görünmektedir. Septuaginte metninde ise doğru bir Ģekilde kelime ayrımı yapılmıĢ ve cümle “umishpati kha‟or yetse‟ (benim hükmüm ıĢık gibi ortaya çıkacaktır)” Ģeklinde okunmuĢtur. Sonraki tercümelerde de bu okunuĢ kabul edilmiĢtir202. 7. Sonu ya da BaĢı Birbirine Benzeyen Ġki Kelime ya da Ġfadenin Neden Oldukları Metin Bozulması (Homoioteleuton – Homoioarkton) Sonu ya da baĢ tarafı birbirine benzeyen kelime ya da ifadelerin, yazıcıların kopyalama esnasında gözlerinin birbirine benzeyen bu kelime ya da ifadelere kayması neticesinde arada kalan bölümlerin yazılmaması yoluyla oluĢan metin bozulmasıdır. Özellikle sayıların kopyalanması esnasında bu tür metin bozulmasının yaĢanması ihtimali daha yüksektir. Septuaginte ve sonraki tercüme metinlerde I. Samuel 14/41. cümle Ģöyledir: “ Saul dedi ki: “Ey Ġsrail‟in Tanrısı Rab, bugün neden kuluna yanıt vermedin? Suç bende ya da oğlum Yonatan`daysa, ey Ġsrail Tanrısı Rab, Urim`i ver. Yok, eğer suç halkın Ġsrail`deyse Thummim‟i ver” dedi.”. Masoretik metinde ise “ Saul dedi ki: “Ey Ġsrail‟in Tanrısı Rab, Thummim‟i ver.” olarak geçer203. Muhtemelen bu ayeti yazan yazıcı, 201 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.48-49; Bratcher, Sacred Words, s.11. Wegner, a.g.e., s.49; http://net.bible.org/bible.php?book=Hos&chapter=6#n16, 07.08.2007. 203 “Urim ve Thummim, kohenlerin, Tanrı‟nın iradesini tespit etmek için kullandıkları kutsal kuralardır. Urim kelimesi, “bela getirmek” fiilinden gelmektedir. ġayet soru, basitçe, “Evet - Hayır” Ģeklinde cevaplandırılacaksa, Urim hayır, Thummim ise evet anlamına gelmektedir. Urim ve Thummim‟in iki yassı taĢ olduğu iddia edilmiĢtir. Buna göre, eğer taĢların ikisinin de aynı tarafı gelmiĢse, Tanrı‟dan cevap alındığı kabul edilmiĢtir. Urim ve Thummim‟e aynı anda sadece bir soru sorulabilirdi. Urim ve Thummim‟e danıĢmak isteyen kiĢi, baĢ kâhin ile birlikte çadıra girer ve ancak kendisinin duyabileceği bir sesle sorusunu sorardı. Bazı ilim adamları Urim ve Thummim‟in, “Urlu ve Tamitu” denilen kader tabletlerini kullanan Babilliler‟den Ġbrânîler‟e geçtiğini iddia etmiĢlerdir. Ancak yine de Urim ve Thummim‟in anlamı ve nasıl uygulandığı konusu kapalı kalmıĢtır. 202 61 kopyasını çıkaracağı metni okuyup kopyalama iĢlemini yaparken, cümlede üç defa “Ġsrail” kelimesi geçtiği için, birinci “Ġsrail” kelimesinden sonra yazması gereken cümleyi göz kayması neticesinde yazamamıĢ ve üçüncü “Ġsrail” kelimesine atlamıĢtır. Bundan dolayı da arada kalan cümle yazılmamıĢtır204. 2.3.2. Yazıcıların Bilinçli Olarak Yaptıkları Hatalar Kutsal Kitap‟ta gerçekleĢmiĢ olan metin değiĢikliklerinin çoğu yazıcıların farkında olmadan yaptıkları hatalar neticesinde oluĢmuĢtur. Ancak yazımı ve nakledilmesi uzun asırlar boyunca devam etmiĢ olan Kutsal Kitap metninin yazıcılar tarafından bilinçli olarak değiĢikliğe uğratıldığı bölümleri de mevcuttur. Yazıcıların Kutsal Kitap metnine karĢı oldukça yoğun duygularla saygı duydukları bilinmektedir. Bu nedenle yazıcılar bilinçli olarak değiĢiklik yaptıklarında, bunu metni bozmak amacıyla değil metnin anlaĢılmasını kolaylaĢtırmak, dildeki geliĢmeler neticesinde metni bu geliĢmelere adapte etmek, sakıncalı ya da itiraz edilebilir içerikleri ortadan kaldırmak ve teolojik nedenlerden dolayı değiĢiklik yapma ihtiyacı hissetmek gibi bir takım nedenler ileri sürerek bilinçli değiĢiklik yapmıĢlardır. 1. Yazıcıların Metin Tashihi Yapmaları (Tiqqune Sopherim) Yazıcılar, bazen Kutsal Kitap metninde geçen bir cümlenin anlamının ağır olması ya da söylenemeyecek derecede kaba olması nedeniyle, metni bu ağır ve kaba anlam yerine daha hafif ve sade bir anlam verecek Ģekilde değiĢtirmiĢlerdir. Bazen de Allah hakkında kullanılan antropomorfik ifadelerin, daha uygun bir hale getirilmesi için bir takım kelimeler ya da cümleler değiĢikliğe uğratılmıĢtır205. Yazıcıların bu iĢlemi yapmakla ulaĢmak istedikleri hedef, Allah‟ı ya da saygı duyulan üstün Ģahsiyetleri bir takım ağza dahi alınamayacak kaba ifadelerden ve ağır sözlerden korumaktır. Masoretler, yazıcıların yaptıkları bu bilinçli değiĢtirme iĢlemlerinin farkına varmıĢlar ve kutsal I.Samuel Kitabı‟nda Urim ve Thummim, Tanrı‟nın insanla iletiĢim kurduğu meĢru vasıtalardan birisi olarak kabul edilmiĢtir. Tanah‟ta anlatıldığına göre Saul, Filistîlerle savaĢma konusunda Tanrı‟ya danıĢmıĢ; ancak cevap alamamıĢtır. Saul, Tanrı‟nın kendileriyle iletiĢim kurmamasını, kavim içinde günah iĢlendiğine bağlamıĢ ve suçluyu ortaya çıkarmak için Urim ve Thummim‟e baĢvurmuĢtur. Saul ve oğlu Yonatan bir tarafa, kavmin geri kalanları diğer tarafa ayrılmıĢ; Saul kötülük kendisinde veya oğlunda ise Urim, kavimde ise Thummim çıkmasını dilemiĢtir. Cevap Urim olunca, Saul ile oğlu arasında tekrar kura çekilmiĢ; böylece suçlunun Yonatan olduğu tespit edilmiĢtir.” (Muhammed Tarakçı, Tanah’ta Vahiy Anlayışı, Uludağ Üniversitesi, Ġlahiyat Fakültesi, Cilt 11, Sayı 1, 2002, s.212-213.) 204 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.49. 205 Peake‟s Commentary on the Bible, s. 79. 62 metnin kenarlarına yazdıkları notlarla bu durumu açıklamıĢlardır. Bu değiĢikliklere “Tiqqune Sopherim” (yazıcıların yaptıkları metin tashihi) adını vermiĢlerdir. Eski Ahit‟te yazıcıların bu Ģekilde değiĢiklik yaptıkları 18 yer olduğu Masoretik metnin kenarında yer alan açıklamalarda bulunmaktadır206. Bunlardan ilki YaradılıĢ 18/22. cümlededir. Masoretik metinde cümle Ģöyledir: “ ve adamlar oradan dönüp Sodom‟a doğru gittiler; fakat Ġbrahim hâlâ Rabbin önünde duruyordu.” Buradaki metin antik dönemden gelen bir elyazmasına göre aslında “… ; fakat Rab hâlâ Ġbrahim‟in önünde duruyordu.” Ģeklinde olmalıdır. Sonraki dönemlerde yaĢayan bir yazıcı, asıl metni Allah‟a karĢı olan saygısından dolayı, “Rabbin hâlâ Ġbrahim‟in önünde durduğunu” anlatan metni bu Ģekilde kopyalayıp aktarmanın doğru olmayacağına karar vermiĢ ve “Ġbrahim‟in hâlâ Rabbin önünde durduğu” Ģekline değiĢtirmiĢtir. Bu değiĢiklik, metnin kenarlarına cümlelerle ilgili açıklamalar yazan masoretler tarafından fark edilmiĢ, ancak düzeltilmemiĢtir. Fakat bu cümlenin yazıcılar tarafından yapılan on sekiz metin tashihinden biri olduğu metin kenarlarındaki açıklamalarda belirtilmiĢtir207. Bir diğer örneği de I. Samuel 3/13. cümleden verebiliriz. Söz konusu cümle, Masoretik metinde “… çünkü oğulları kendilerine lanet getirdiler, …” olarak geçerken Septuaginte metninde “… çünkü oğulları Rabbe lanet getirdiler, …” olarak geçer. Masoretik metnin kenarlarında bulunan açıklamalarda, bu ayetin de yazıcıların yaptığı on sekiz metin tashihinden biri olduğu ve aslında bu metnin “… çünkü oğulları Rabbe lanet getirdiler, …” Ģeklinde olduğu bilgisi verilmiĢtir. Muhtemelen yazıcılardan biri bu metni kopyalarken Allah‟a karĢı duyduğu saygıdan ötürü, “Allah‟a lanet okunduğunu” söyleyen cümleyi “kendilerine lanet okudular” Ģeklinde bilinçli olarak değiĢtirmiĢtir208. Yazıcıların bu Ģekilde metin tashihi yaptıkları ve masoretlerin de metnin kenarlarında bulunan açıklamalarda belirttikleri diğer on altı cümle Ģunlardır: Sayılar 11/15; Sayılar 12/12; II. Samuel 12/14; II. Samuel 16/12; Eyüp 1/5; Eyüp 7/20; Eyüp 32/3; Mezmurlar 206 The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), Appendix 33 (The Eighteen Emendations of The Sopherim), http://levendwater.org/companion/append33.html, 15.09.2007. 207 The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), YaradılıĢ 18/22, http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Genesis..pdf , 15.09.2007. 208 Mc Carter, Textual Criticism, s.58. 63 10/3; Mezmurlar 106/20; Yeremya 2/11; Yeremya‟nın Mersiyeleri 3/20; Hezekiel 8/17; HoĢea 4/7; Habakkuk 1/12; Zekeriya 2/8; Malaki 3/9209. 2. Yazıcıların Metne Ġlave Yapmaları Yazıcılar, yukarıda birinci maddede açıkladığımız nedenlerden dolayı bazen metne kelime ilave etmiĢlerdir. Masoretik metinde II. Samuel 12/9 “Öyleyse neden Rabbin gözünde kötü olanı yaparak, onun sözünü küçümsedin? …” cümlesinde bulunan “onun sözünü” kısmı, Septuaginte‟in Lucian ve Eski Latin versiyonlarında “Öyleyse neden Rabbin gözünde kötü olanı yaparak, onu küçümsedin? …” Ģeklinde geçer. Bu cümlede yazıcılar, Allah‟a duydukları saygıdan dolayı doğrudan “Allah‟ın küçümsenmesi” yerine “Allah‟ın sözlerinin küçümsenmesini” tercih edip cümlenin içine fazladan bir kelime eklemiĢlerdir. Fakat asıl metin Septuaginte‟in Lucian ve Eski Latin versiyonlarında korunmuĢtur210. Masoretik metne ait elyazmalarının birçoğunda Hâkimler 18/30. cümle Ģöyledir: “ve Dan oğulları oyma putu kendileri için diktiler; ve diyar sürgüne götürüldüğü güne kadar Menasseh oğlu, GerĢom oğlu Yonatan, kendisi ve oğulları Danîler sıptına Kohenler oldular.” Ancak Masoretik metne ait birkaç elyazması, Septuaginte ve Vulgate metinlerinde “… Menasseh oğlu…” kısmı “…Musa oğlu…” olarak geçer. Masoretik metin yazıcıları, orijinal olarak “Musa” olması gereken kelimeyi, ilk iki harfin arasına (Nun) harfini eklemek suretiyle “Menasseh” Ģekline dönüĢtürmüĢlerdir. Bunun sebebi, ayette anlatılan put dikilmesi olayı günah olan bir eylemdir ve Musa‟nın adının ve hatırının böyle bir eylemle anılması hiç de hoĢ olmayacaktır. Bu yüzden “Musa” kelimesi yerine “Menasseh” kelimesi kullanılmıĢtır. Ancak orijinal okuma, Masoretik metne ait birkaç elyazması, Septuaginte ve Vulgate metinlerinde korunmuĢtur211. 3. Yazıcıların Metni Yazmamaları Yazıcılar bazı durumlarda kopyaladıkları metinde gördükleri açık bir yanlıĢlığı ne düzeltme yoluna gitmiĢler ne de yeniden yazma ihtiyacı hissetmiĢlerdir. Bunların yerine 209 The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), Appendix 33 (The Eighteen Emendations of The Sopherim), http://levendwater.org/companion/append33.html, 15.09.2007. 210 Mc Carter, Textual Criticism, s.59. 211 Mc Carter, a.g.e., s.59; http://net.bible.org/bible.php?book=Jdg&chapter=18#n65, 16.09.2007; The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible) Hâkimler 18/30, http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Judges.pdf, 16.09.2007; Bratcher, Sacred Words, s. 13. 64 doğrudan doğruya o cümleyi, kopyaladıkları yeni metne yazmamıĢlardır. I. Samuel 13/1. cümle Masoretik metinde Ģöyledir: “Saul kral olduğu zaman bir yaĢında idi ve Ġsrail‟e iki yıl hükümdarlık yaptı.” Metinde açıkça mantıksal bir hata vardır. Saul‟un bir yaĢında kral olup iki yıl hükümdarlık yapması hem aklen hem de metnin devamında gelen açıklamaya göre imkânsızdır212. ĠĢte bu yanlıĢlığı gören Septuaginte metni çevirmenleri, böyle bir açık yanlıĢlığı devam ettirmemek için I. Samuel 13/1. cümleyi kendi yazdıkları metne dâhil etmemiĢlerdir213. 4. Metinler Arasında Uyum Sağlamak Ġçin DeğiĢiklik Yapılması Yazıcılar, paralel metinler arasında uyumluluğun artması için bu paralel metinlerden birine bir kelime veya ifade eklemiĢlerdir. Levililer 5/18. cümle ile Levililer 6/6. cümle paralel metinlerdir. Levililer 5/18. cümle “ ve kâhine, günah takdimesi olarak, senin biçtiğin değere göre sürüden kusursuz bir koç getirecek, …” Ģeklindedir. Levililer 6/6. cümle ise “Rabbe günah takdimesi olarak, senin biçtiğin değere göre, sürüden kusursuz bir koç, kâhine günah takdimesi olarak getirecek;” Ģeklindedir. Ancak, 6/6. cümlede geçen “kâhine” kelimesi orijinal metinde yoktur. Bu kelime, paralel metinler arasında uyumluluk sağlanması maksadıyla yazıcılar tarafından metne sonradan ilave edilmiĢtir. Günümüzde yapılan Kutsal Kitap tercümelerinde de bu kelime asıl metinden sayılmıĢ ve metne dâhil edilmiĢtir214. 5. EĢanlamlı Kelime Kullanarak DeğiĢiklik Yapılması Kutsal Kitap metni, insanların okuması ve anlaması için sonraki nesillere çoğaltma yoluyla aktarılmıĢtır. Çoğaltma iĢlemini yapan yazıcılar, zaman zaman içinde yaĢadıkları yüzyılın insanları tarafından Kutsal Kitap‟ın daha kolay bir Ģekilde anlaĢılmasını sağlamak için bazı kelimelerin yerine eĢanlamlısı olarak kabul edilen baĢka kelimeleri kullanmıĢlardır. Masoretik metinde ĠĢaya 39/1. cümlede Ġbranice “hazaq” (iyileĢmek, sağlığına kavuĢmak) kelimesi kullanılmıĢtır. Cümlenin bu kısmında, 1. Kumran mağarasında bulunan ĠĢaya kitabına ait elyazmalarında, o devirde 212 http://net.bible.org/bible.php?book=1Sa&chapter=13#n1, 16.09.2007. Mc Carter, Textual Criticism, s.61. 214 Bratcher, Sacred Words, s.14. 213 65 daha yaygın olarak kullanılan Ġbranice “hâyâ” (iyileĢmek, sağlığına kavuĢmak) kelimesi kullanılmıĢtır215. 2.4.Metin EleĢtirisinin ĠĢleyiĢi (Mümkün Olan Orijinal Ya Da Orijinale En Yakın Metnin Tespit Edilme Süreci) Metin eleĢtirisinin uygulanma süreci baĢlıca üç aĢamadan oluĢur: A) Birinci aĢamada, Kutsal Kitap metnine tanıklık yapan çeĢitli metinler belirlenir ve bir araya getirilir. Bir araya getirilen bu belgeler, taĢıdıkları değerlere ve önemlere göre tasnif edilirler (Recensio)216. Ġbrani Kutsal Kitap‟ına tanıklık yaptığını bildiğimiz baĢlıca kaynak metinler Ģunlardır: A) Ġbranice Metinler 1. Erken Dönem Ġbranice Metinler a. Silver Amulets b. Nash Papirüsleri c. Ölü Deniz Elyazmaları d. Severus Tomarları 2. Ortaçağ‟a Ait Elyazmaları a. Leningrad Kodeksi b. Halep Kodeksi c. Kahire Kodeksi d. British Museum‟da bulunan Oriental 4445 Elyazması B) Antik Dönem Tercümeleri ve Farklı Nüshalar 1. Yunanca Septuaginte 2. Samirice Tevrat 3. Eski Latince Elyazmaları 4. Latince Vulgate 5. Süryanice Peshitta 215 216 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.52. Mc Carter, Textual Criticism, s.62. 66 6. Aramice Targumlar217 Ġbrani Kutsal Kitap‟ına ait temel kaynaklar bir araya getirilirken, değerlendirilmelerinde en uygun sonuca ulaĢabilmek için bu kaynaklar birincil (temel, Ġbrani dilinde yazılmıĢ) ve ikincil (Ġbranice dıĢında baĢka bir dilde yazılmıĢ) kaynaklar olarak da ikiye ayrılır: A) Birincil (Temel, Ġbranice) Kaynaklar 1. Silver Amulets 2. Nash Papirüsü 3. Ölü Deniz Elyazmaları 4. Severus Tomarları 5. Murabbaa Vadisi Elyazmaları 6. Masada Elyazmaları 7. Habra Vadisi Elyazmaları 8. Kahire Geniza Elyazmaları 9. Masoretik Metne Ait Elyazmaları a. Ben Asher Ailesi‟ne Ait Elyazmaları 1. Kahire Kodeksi 2. Halep Kodeksi 3. Oriental 4445 4. Leningrad Kodeksi b. Leningrad (Eskiden Petersburg) Peygamberler Kodeksi c. Damaskus Tevrat‟ı d. Reuchlinianus Peygamberler Kodeksi e. Erfurtensis Kodeksi B) Ġkincil (Ġbranice Olmayan) Kaynaklar 1. Samiri Tevrat‟ı 2. Aramice Targumlar a. Onkelos Targumu b. Kudüs Targumu c. Yonathan Targumu 217 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.121. 67 3. Septuaginte a. Vatikan Kodeksi b. Sina Kodeksi c. Ġskenderiye Kodeksi d. Efrayim Kodeksi 4. Kutsal Kitap‟ın Diğer Yunanca Nüshaları a. Aquila Tercümesi b. Theodotion Tercümesi c. Symmachus Tercümesi d. Origen‟in Filistin Nüshası (Hexapla Tercümesi) e. Lucian‟ın Tercümesi f. Mısırlı Hesychius Tercümesi 5. Süryanice Peshitta 6. Latince Vulgate 7. Philo‟nun Eski Ahit‟ten Yaptığı Ġktibaslar 8. Etiyopyaca Tercümesi 9. Ermenice Tercümesi 10. Arapça Tercümesi 11. Kıptice Tercümesi218. Ġbrani Kutsal Kitap‟ının metin eleĢtirisi üzerine çalıĢmak isteyen bir araĢtırmacının birinci aĢamada yerine getirmesi gereken görevleri Ģöyle sıralanır: 1. Bütün kaynak metinleri bir araya getirmek. Metin eleĢtirmeni, üzerinde çalıĢtığı bölüme ait mevcut bütün kaynak metinleri, elyazmalarıyla birlikte bir araya getirmelidir. Masoretik metni ve Masoretik metne ait farklı elyazmalarını içermesi bakımından Biblia Hebraica Stuttgartensia (BHS) mutlaka bulundurulması gereken bir kaynaktır. Ayrıca, BHS‟nin yanında, Ġbranice dıĢında 218 Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.124, 140-202. 68 yazılmıĢ kaynaklardan Septuaginte, Peshitta, Targumlar, Vulgate ve Samiri Tevrat‟ı da metin eleĢtirmeninin iĢine yarayacak temel kaynaklardır219. 2. Septuaginte ile Septuaginte metninden yapılan diğer tercümeleri karĢılaĢtırmak. Eski Latince, Kıptice, Etiyopyaca, Ermenice ve Süryanice Hexapla eserlerinde bulunan önemli açıklamalar, metin eleĢtirmeninin zorlandığı sorunları kolaylıkla çözmesine yardımcı olabilir220. 3. Masoretik metin ile diğer metinleri karĢılaĢtırmak. Peshitta, Targumlar ve Vulgate metinleriyle Masoretik metin karĢılaĢtırılır ve aralarında bulunan farklılıklar not edilir221. 4. Tekrar Ġbraniceye çevirmek. Ġlk olarak Septuaginte metni esas alınarak yapılmıĢ olan tercüme metinlerde Septuaginte metninden farklı olan bölümler ve ikinci olarak da Peshitta, Targumlar ve Vulgate metinlerinde Masoretik metinden farklı olan bölümler bir araya getirilir. Tespit edilen bu bölümler, kendi yazıldıkları dillerden Ġbraniceye tercüme edilirler222. B) EleĢtirmen, birinci aĢamada öngörülen kuralları Kutsal Kitap metinlerine uyguladığında sonuç olarak bir metnin en güvenilir ve bağımsız metnine ulaĢabiliyorsa, amacına ulaĢmıĢ ve hedeflediği metni oluĢturmuĢtur. Ancak, çoğu zaman tek metin yerine iki veya daha fazla metine ulaĢılır. Böyle durumlarda ikinci aĢamaya geçilir. Bu aĢamada eleĢtirmen, tespit ettiği bu metinler arasında, bir takım kurallara göre bir seçim yapmak zorundadır. Bu yüzden ikinci aĢama, metinler arasında seçim yapmaktır (Examinatio)223. EleĢtirmenin ikinci aĢamada yapacağı seçim yapma iĢleminde göz önünde bulundurmak zorunda olduğu kurallar Ģunlardır: 219 Mc Carter, Textual Criticism, s.67-68. Mc Carter, a.g.e., s.68; Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.130. 221 Mc Carter, a.g.e., s.68; Wegner, a.g.e., s.131. 222 Mc Carter, a.g.e., s.68-70. 223 Mc Carter, a.g.e., s.71. 220 69 A) Ġçsel Kanıtlar Ġçsel kanıtlar, bizzat metnin kendisiyle ilgili olan delillerdir. Metnin yazı stili, kullanılan sözcükleri, metnin üslubu gibi özelliklerdir. Örneğin, elyazmaları arasında iki ya daha fazla farklılık bulunduğunda, bunlardan birinde, yazarın eserinin geriye kalanında bulunmayan farklı kelimeler ya da üslup özellikleri kullanılıyorsa, bu durumda bu elyazmasının orijinal esere ait olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz224. 1.”Metnin daha kısa olması tercih sebebidir.” Yazıcılar metni kopyalarken, kopyalanan metne bir takım açıklamalar ilave etmeye daha meyilli olmuĢlardır. Ayrıca kısa kelimeleri kaldırıp yerine daha uzun kelimeler yazmıĢlardır. Bu yüzden, mukayese edilen okumalardan, kısa olanının uzun olanına tercih edilmesi ve güvenilir metin olarak kabul edilmesi kuralı koyulmuĢtur225. Bu kural, karĢılaĢtırılan metinlerden kısa olanının, yazıcının hataen ya da kasıtlı olarak metni kısalttığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı durumlar için geçerlidir226. Ancak, burada çok dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır: Yazıcıların kopyalama esnasında yaptıkları en sık hatalardan biri de görünüĢte birbirine benzeyen harf ya da kelimeleri bir kez yazmak suretiyle metin kısaltması yapmaları. Böyle bir hata neticesinde ortaya çıkan metin, bu kural ileri sürülerek tercih edilemez227. 2. “En zor okuma, orijinal olması en muhtemel metindir.” Bu kural, yazıcıların hata olarak algıladıkları okumaları düzeltmeye, anlaĢılması zor pasajları daha anlaĢılabilir ve basit hale getirmeye çalıĢtıklarının muhtemel olduğunu bildiren bir önermedir. Ayrıca, yazıcılar metnin teolojisini kendi teolojik görüĢleriyle uyumlu hale getirmeye de çalıĢmıĢlardır. EleĢtirmen, eĢit Ģartlarda bulunan muhtemel iki veya daha fazla metin arasında seçim yapmak zorunda kaldığında, diğerine göre anlamın daha zor ve karmaĢık olduğu metni seçmelidir228. 224 Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.166. Mc Carter, Textual Criticism, s.73; Geisler&Nix, A General Introduction to the Bible, s.477. 226 http://www.skypoint.com/members/waltzmn/CanonsOfCrit.html#Internal, 29.10.2007. 227 Mc Carter, a.g.e., s.74. 228 Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s. 166; Geisler&Nix, a.g.e., s.477. 225 70 Bu kuralın kullanılması esnasında da dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır: Bazen yazıcıların yaptıkları bir hata sonucu oldukça tuhaf ve anlamı karmakarıĢık bir okuma ortaya çıkabilir. Bu metin, diğer metin veya metinlerle karĢılaĢtırıldığında “daha zor” olan metin olarak görülebilir ve bu kural gereği tercih edilebilir. ĠĢte eleĢtirmen, bu noktaya çok dikkat etmeli, metnin anlamının oldukça saçma ve anlamsız olduğu metinleri, bu kurala istinaden tercih etmek gibi bir yanlıĢa düĢmemelidir229. 3. “Ġçinde bulunduğu bağlama uygunluğu en fazla olan metin tercih edilmelidir.” KarĢılaĢtırılan metinlerden hangi metin, yazarın üslubuna yakınlık gösteriyorsa, hangi metin metnin genel bakıĢ açısını daha iyi yansıtıyorsa ve siyak ve sibaka hangi okuma daha uygunluk gösteriyorsa o metin güvenilir olarak kabul edilmelidir. Bu kuralın uygulanması esnasında, eleĢtirmenin metinlerin dilsel özelliklerini, metinde anlatılan tarihi, metnin tarihini ve konusunu çok iyi bilmesi ve bu bilgileri farklı metinleri mukayese ederken göz önünde bulundurması gerekir230. 4.” Diğerlerinin var oluĢunu en iyi açıklayan okuma, orijinal olma ihtimali en yüksek olan okumadır.” GörünüĢte bir hata içeriyormuĢ veya metinle uyumsuzmuĢ gibi görünen ya da belirli bir yere, bir kimseye, bir zamana özgüymüĢ gibi görünen okumalar, bir yazıcı tarafından değiĢtirilmiĢ olması ihtimali yüksek okumalardır231. B)DıĢsal Kanıtlar DıĢsal kanıtlara dayalı önermeler, bir okumayı doğrulayan mevcut elyazmalarıyla ilgilidir. Hangi elyazması bu okumayı tasdik eder, bu elyazmaları güvenilir midir, güvenilir olmalarının ya da olmamalarının nedenleri nelerdir? Farklı okumalara sahip elyazmaların ve tercümelerin hangisinin daha eski veya daha iyi olduğunun güvenirlik açısından değerlendirilmesini ifade eder. Eski Ahit metninin farklı birçok dilde yazılmıĢ olması ve farklı birçok kaynağının olması, bunların dikkatlice değerlendirilmesini 229 Mc Carter, Textual Criticism, s.72-73. Mc Carter, a.g.e. , s.74. 231 Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.167. 230 71 gerektirir. Orijinalliği araĢtırılan metinlerin değerlendirilmesinde, söz konusu belgeler özellikle dil, tarih, kaynak ve yazılma sebebi gibi çeĢitli açılardan incelenirler232. 1.” En iyi elyazmaları tarafından desteklenen okuma, muhtemel en orijinal okumadır.” Bu, en önemli dıĢsal kanıt önermesidir. KarĢılaĢtırılan metinlerden hangisi, en iyi elyazmalarında veya elyazmaları grubunda bulunuyorsa o metin güvenilir metin olarak tercih edilir233. 2.” Farklı coğrafi bölgelerdeki elyazmaları tarafından en fazla desteklenen okuma, diğerlerine göre tercihe Ģayandır.” Aynı okumaya ait bir X metni, Roma, Kartaca ve Ġskenderiye elyazmaları tarafından destekleniyor, diğer Y metni sadece Bizans elyazmaları tarafından destekleniyorsa X metni tanıtlarının çok olmasından dolayı tercih edilmelidir. Y metnindeki okumanın yerel bir değiĢikliğe uğradığı, X metnindeki okumanın ise daha eski olduğu ve büyük bir ihtimalle orijinal metni koruduğu düĢünülür234. 3.” En erken döneme ait elyazmaları tarafından desteklenen okuma, orijinal olması en muhtemel olan okumadır.” Metnin en eski halinin elimizde bulunan en eski elyazmalarında bulunacağı, zamanın geçmesiyle metnin daha fazla değiĢikliğe uğradığı varsayımına dayanarak, kuvvetle muhtemel görülür. Ancak bu her durumda en eski elyazması metninin tercih edileceği anlamına gelmez. Neticede, mukayese edilen okumalardan birini, en eski elyazmalarının çoğu doğruluyorsa, bu bilgi o okumanın güvenilir metnin oluĢturulmasında orijinal metin olarak sayılmasında etkili olacaktır235. C) Metnin çeĢitli okumalarını destekleyen farklı tanıtların üzerinde yukarıda saydığımız metotların uygulanması neticesinde metin eleĢtirmeni orijinal ya da orijinale en yakın okumayı tespit edebilir. Ancak, bazı durumlarda baĢarıya ulaĢılamaz ve istenilen 232 Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.162; Wegner, Textual Criticism of the Bible, s. 128. http://www.skypoint.com/members/waltzmn/CanonsOfCrit.html#Internal, 29.10.2007; Ehrman, a.g.e., s.165. 234 Ehrman, a.g.e., s.164-165. 235 Ehrman, a.g.e., s.163-164. 233 72 okumanın oluĢturulabilmesi mümkün olmaz. Böyle durumlarda eleĢtirmen, üçüncü ve son aĢama olan metin tashihine (emendatio) baĢvuracaktır. Metin tashihi, eleĢtirmen tarafından mevcut Kutsal Kitap tanıtları arasından orijinali oluĢturulamayan bir okumanın yeniden oluĢturulması çabasıdır. Üzerinde çalıĢılan okumanın mevcut kaynaklarının, belli metotların takip edilmesi suretiyle incelenmesi neticesinde, metnin orijinalinin hiçbir kaynakta tespit edilememesi durumunda, eleĢtirmen farazi olarak metni belirlemeye çalıĢır. Bunu yaparken metnin orijinal dilini, arkaplanını, cümlenin geliĢini, içinde bulunduğu bağlamı, kitabın yazarının kim olduğunu, inançlarını ve kültürel yapısını çok iyi bilmelidir. Ayrıca, eleĢtirmenin kendi yeteneği de oldukça önemli bir noktadır. Metin tashihi yapmak, diğer metotları uygulamaktan biraz farklıdır. Çünkü diğer aĢamalar belli kurallar çerçevesinde iĢlev kazanırken, bu aĢama daha çok eleĢtirmenin bireysel sezgileriyle ilgilidir. Bu sezgileri ortaya çıkarmak ve nasıl kullanılacağını belirlemek amacıyla herhangi bir prensip ortaya koymak imkânsızdır. Bu noktada, eleĢtirmenin kendi kendini özeleĢtiriye tâbi tutması belki de koyulabilecek tek kuraldır. EleĢtirmenin metin tashihi neticesinde elde ettiği bir okuma, diğer okumalara uygulanan değerlendirme metotlarına göre değerlendirilmelidir. Önerilen metin tashihi okumanın bağlamına uygun mudur? Bu değerlendirme ve bağlama uygunluğun incelenmesinden sonra olumlu bir sonuç elde edilebiliyorsa, eleĢtirmen amacına ulaĢmıĢ ve en sonunda metnin orijinal ya da orijinale en yakın okumasını oluĢturabilmiĢtir236. 236 Mc Carter, Textual Criticism, s.74-76; Comfort, Essential Guide, s.41-42. 73 BÖLÜM 3: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI (HIGHER CRITICISM-DERĠN ELEġTĠRĠ) Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin metotlarından Derin EleĢtiri metodunda metnin Ģekil, muhteva ve üslup açısından değerlendirilmesi yapılır. Metnin yazıldığı dönem, yazar ve kullanım alanı gibi bir takım noktalar belirlenmeye çalıĢılır. Kutsal Kitap‟ın asırlarca süren tamamlanma sürecinde, metnin Ģekillenmesinde katkısı olan Ģahsiyetler, metnin oluĢumunun ve aktarımının arkaplanında yer alan Ģifahi rivayetler, bu süreçte yaĢanılan değiĢiklikler gibi çeĢitli sorulara cevaplar aranır. Bu bölümde bu sorulara cevaplar aramaya çalıĢan Derin EleĢtiri metotlarının en önemlilerinden bahsedilecektir. 3.1. Tarihsel EleĢtiri 3.1.1. Tarihsel EleĢtirinin Tanımı Tarihsel eleĢtiri, antik dönemlerde yazılmıĢ bir belgeyi, özellikle yazıldığı zaman ve mekân bağlamında incelemeye tâbi tutarak anlamaya çalıĢan bir disiplindir237. Tarihsel eleĢtiri doğruyu yanlıĢtan, hakikiyi sahteden ayırt etmeye çalıĢır. Bu disiplinin temel amacı, geçmiĢte gerçekte neler yaĢandığını ortaya çıkartmaktır238. Bunun için de titizlikle uygulanan bir takım ilmi kurallar çerçevesinde hareket eder. Tarihte meydana gelmiĢ herhangi bir olayın hakikatini ortaya çıkarabilmek, bunların ancak Ģahitliklere dayalı olarak yazılmıĢ belgeleri varsa mümkündür. Bunun için de üç temel iĢlem yapılır: Hakikatin ortaya çıkarılmasına yardımcı olacak her türlü Ģahitlikleri araĢtırmak, bunları kontrol etmek ve anlamak239. Bir metni kontrol etmek, aslında o metni eleĢtiriye tâbi tutmak demektir. Bunun için genel olarak iki tür eleĢtiri iĢlemi yapılır: DıĢ ölçü ve Ġç ölçü. DıĢ ölçü, metnin nereden çıktığını ve dıĢ değerini inceler, bu bilgilere göre hükümde bulunur. Ġç ölçü ise metnin iç değerini belirler ve anlaĢılmasını sağlar240. 237 Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.79. Edward Zinke, Historical Criticism, http://www.adventistbiblicalresearch.org/documents/historicalcriticism.htm, 11.01.2008. 239 Léon – E. Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, Trc. Bahaeddin Yediyıldız, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000, s.3. 240 Léon – E. Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, s. 23. 238 74 Temel amacı geçmiĢte yaĢanmıĢ olayların hakikatini ortaya çıkarmak olan tarihsel eleĢtiri, bu amacını gerçekleĢtirebilmek için mutlaka tarihsel kaynakları kullanmak zorundadır. Genel olarak değerlendirildiğinde üç farklı tarihsel kaynak vardır: Yazılı belgeler, yazılı olmayan tanıtlar ve gelenek241. 1. Yazılı Belgeler Resmi tarihe ait yazılı belgeler ve özel (resmi olmayan) tarihe ait belgeler olarak iki tür yazılı belge vardır. Bu belgeler, tarihsel eleĢtiri tarafından üç farklı açıdan incelemeye tâbi tutulurlar. A) Gerçeklik Söz konusu belgenin, gerçekten yazarına ve yazıldığı tarihe olan aidiyetine dair incelemedir. Metnin bu yönü araĢtırılırken paleografya, diplomatik, epigrafya ve nümizmatik gibi yardımcı bilimlerden yararlanılır. Bu bilimlerin yardımıyla metnin ne zaman yazıldığı ve yazdığı düĢünülen kimse tarafından mı yoksa sonraki dönemlerde yaĢamıĢ meçhul biri tarafından mı yazıldığı ortaya çıkarılır. B) Anlam EleĢtirmen, yazılı belgenin gerçeklik problemini çözdükten sonra bu metni anlamaya çalıĢmalıdır. Ancak bu, çoğu zaman hiç de kolay değildir. Her Ģeyden önce eleĢtirmen metnin yazıldığı orijinal dili çok iyi bilmelidir. Metinde geçen anlaĢılması güç kelimelere ve metnin gramer yapısına hâkim olmalıdır. Tercüme eserlere fazla güvenmemelidir. Metnin anlamını çok iyi çözebilmek için sadece dile hâkim olmak yetmez, ayrıca metnin yazarının dini ve siyasi görüĢleri, o döneme ait çeĢitli kurumlar, yazarın ilgilendiği konular ve genel olarak üslûbu gibi konuların bilinmesi metnin anlaĢılmasına yardımcı olacaktır. 241 Charles De Smedt, “Historical Criticism”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007. 75 C) Güvenirlik Bütün bu incelemelerden sonra, metnin gerçekten değeri nedir? Bu tarihsel belge, bilgi verdiği ya da ilgili olduğu tarihsel konuda tanıt olmak için yeterli midir? Bu yazılı belgenin bize sunduğu bilgi, güvenilebilirlik açısından tarihsel eleĢtiri tarafından Ģöyle bir incelemeye tâbi tutulur: Bu belgenin yazarı, verdiği bilginin gerçekleĢtiği yer ve zamanda yaĢamıĢ mıdır? Yazarın kullandığı kaynak güvenilir midir? Bu tür sorular, bu yazılı belgenin ne kadar güvenilir bir yapıya sahip olduğunu ortaya çıkaracaktır242. Belgelerin tarihsel eleĢtirisinin yapılması, bir metnin tarihsel olarak en azından iki yönünün bulunduğu varsayımı üzerine temellendirilir: Metnin tarihle olan bağlantısı ve bizzat metnin kendisinin tarihi. Bu yüzden “metinde anlatılan tarih” ile “metnin tarihi”ni birbirinden ayrı tutmak gerekir. “Metinde anlatılan tarih” ifadesi metnin tarih ile bağlantılı olarak insanlar, olaylar, sosyal Ģartlar ve düĢünceler gibi çeĢitli konularda ne bilgi verdiği anlatılmak istenir. Metnin bize anlattıklarından, metinde zikredilen zaman dilimindeki mevcut politik, sosyal veya dini durum hakkında bir takım sonuçlar ortaya çıkarabiliriz. “Metnin tarihi” ifadesiyle anlatılmak istenen ise metnin hikâyesidir: Metnin nasıl, niçin, ne zaman, nerede ve hangi Ģartlar altında yazıldığı; kim tarafından ve kimin için kaleme alındığı, derlendiği, toplandığı ya da korunduğu; eserin niçin üretildiği ve eserin ortaya çıkmasını, oluĢmasını, geliĢmesini, korunmasını ve naklini etkileyen farklı etmenlerin neler olduğu. Örneğin M.Ö. V. yüzyılda yaĢamıĢ olan Herodot‟un The Histories ( Tarihler) kitabını tarihsel eleĢtiri analizine tâbi tutacak olursak, yukarıda açıkladığımız her iki yönü de ele almak gerekecektir. Eserde anlatılan tarihsel ve kültürel anlatımların incelenmesi esnasında, eleĢtirmen Ģu tür sorular soracaktır: Eserde kimin tarihi anlatılmaktadır? Hangi olaylar önemli olarak kabul edilmektedir? Kim ve ne hakkında konuĢulmaktadır? Herodot‟un eserinin dıĢında, diğer kaynaklardan bu eserin anlaĢılmasına yardımcı olması amacıyla hangi bilgiler elde edilebilir? Eserin içinde ön plana çıkan, eserin Ģekillenmesinde ağır basan, yazarın özellikle üzerinde durduğu vurgular var mıdır? Herodot‟un olaylar ve konular hakkında verdiği 242 De Smedt, “Historical Criticism”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007. 76 bilgiler ne kadar güvenilirdir? Bütün bu sorular “metinde anlatılan tarih” ile ilgili olan sorulardır. Bir de “metnin tarihi” ile ilgili olan sorular vardır: Bu eserin, yazarın edebi hayatındaki yeri ile ilgili olarak bilinenler nelerdir? Zamanın hangi kültürel etmenleri bu eserin ortaya çıkmasını açıklayabilir? Metnin oluĢmasını, biçimlenmesini ve içeriğini, yazarın ve o devrin hangi eğilimleri ve ilgileri etkilemiĢtir? Herodot bu eseri kaleme alırken hangi amaca ulaĢmayı hedeflemiĢtir? Bu gibi sorular da “metnin tarihi”ni aydınlatacaktır243. 2. Yazılı Olmayan Tanıtlar Mimari eserler, paralar, silahlar, iĢçilerin kullandığı aletler, ev malzemeleri ve bize tarihle ilgili olarak bilgi sunabilecek her türlü materyal yazılı olmayan tanıt olarak değerlendirilir. Bu materyaller değerlendirilirken nümizmatik, mühür bilimi, arkeoloji ve dil bilimi gibi yardımcı bilimlerden yararlanılır ve hakikate ulaĢmaya çalıĢılır. 3. Gelenek Bazen, izlerini ne yazılı ne de yazılı olmayan belgelerde bulduğumuz tarihi söylencelerle karĢılaĢırız. Herkes tarafından bilinen bu hikâyeler, inandırıcı ve kabul edilebilir bir kaynağa dayanmaktan yoksundurlar. Genelde Ģifahi geleneğe dayanırlar. Bu söylenceler de tarihsel eleĢtiri tarafından incelemeye tâbi tutulurlar: Bu Ģifahi gelenek ne kadar inandırıcıdır? Çünkü ilk defa kim ya da kimler tarafından söylendiği ve günümüze kadar kimler tarafından nasıl aktarıldığı tam olarak bilinmemektedir. Ayrıca bu söylencelerde anlatılanlara tanıklık yapanların ve sonraki nesillerin güvenilir bir Ģekilde bu bilgileri aktarabildiklerini nasıl anlayabiliriz? Tarihsel eleĢtiri, yaptığı sorgulamalarla gelenek olarak adlandırdığımız bu bilgi kaynağının değerini ortaya çıkarmaya çalıĢır244. 3.1.2. Kutsal Kitap’ın Tarihsel EleĢtirisi 3.1.2.1. Tanımı Kutsal Kitap‟ın tarihsel eleĢtirisi, Kutsal Kitap‟ı antik dönemlere ait diğer edebi eserlere uygulanan araĢtırma teknikleriyle incelemeye tâbi tutan bir araĢtırma metodudur. 243 244 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.45-46. De Smedt, “Historical Criticism”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007. 77 Tarihsel eleĢtiriye göre Kutsal Kitap, her ne kadar içinde Tanrı‟nın sözü bulunsa da, oldukça uzun bir zaman diliminde farklı birçok yazar tarafından oluĢturulmuĢ antik dönemlere ait bir eserdir. Dolayısıyla bu dönemlerde ortaya çıkmıĢ diğer eserlerin hakiki olup olmadıklarını anlamak için kullanılan teknikler Kutsal Kitap‟ın hakikiliğini araĢtırmada da kullanılmalıdır245. Tarihsel eleĢtiri, Kutsal Kitap metninin hakiki, doğru ve bütün oluĢunu sorgular: Metin, yazarının yazdığı asıl Ģekilde midir yoksa sonradan değiĢtirilmiĢ midir? Metin, yazarından ve ait olduğu çevre ve dönemden beklenen üslup ve diğer özellikleri yansıtmakta mıdır?246 Kutsal Kitap‟ın tarihsel eleĢtirisi, antik dönemlere ait diğer metinlerin araĢtırılmasında kullanılan tekniklere benzer; hem metinde anlatılan durumla (metinde anlatılan tarih) hem de metnin ortaya çıkmasına neden olan durumla (metnin tarihi) ilgilenir. Metinde anlatılan durum, Kutsal Kitap metninin YaradılıĢ - II. Krallar, I. ve II. Tarihler, Ezra, Nehemya, Ġnciller ve Resullerin ĠĢleri gibi doğrudan tarihsel konularla ilgili olan kitaplarıyla ilgilidir. Ayrıca Mezmurlar ve Süleyman‟ın Meselleri gibi tarihsel olmayan kitaplarda yansıtılan kültürel Ģartlar da araĢtırılır. Hatta Kutsal Kitap yazınının tamamında yansıtılmayan tarihsel ve kültürel Ģartların da araĢtırmaya dâhil edilmesi gerekir247. AraĢtırmacının üzerinde yoğunlaĢmak zorunda olduğu ikinci tarihsel boyut Kutsal Kitap metninin tarihidir. Bir metnin tarihini belirlemede yapılacak en önemli iĢ, bu metnin oluĢturulma zamanını tespit etmektir. Kutsal Kitap metninin bazı bölümlerinde çok açık ifadeler olduğu için bazen bu mümkün olmaktadır (ĠĢaya 1/1; 6/1; Yeremya 1/1-3)248. 245 Joseph Fitzmayer, Historical Criticism: Its Role in Biblical Interpretation and Church Life, Theological Studies (TS), 50 1989, s. 249; Edward Zinke, Historical Criticism, http://www.adventistbiblicalresearch.org/documents/historicalcriticism.htm, 11.01.2008. 246 James F. Driscoll, “Biblical Criticism”, The New Schaff-Herzog Encyclopedia of Religious Knowledge, Philip Schaff, Grand Rapids: Christian Classics Ethereal Library, Baker Book House, 1952, II, 388. 247 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s. 46. 248 ĠĢaya 1/1:” Yahuda kralları Uzziya, Yotam, Ahaz ve Hizkiyanın günlerinde, Amotsun oğlu ĠĢaya‟nın Yahuda ve YeruĢalim hakkında gördüğü rüyet.” ĠĢaya 6/1:” Kral Uzziyanın öldüğü yıl, Rabbi yüce ve yüksek bir taht üzerinde oturmakta gördüm.” Yeremya 1/1-3:” Benyamin diyarında Anatotta olan Kohenlerden Hilkiyanın oğlu Yeremya'nın sözleri.2 Yahuda Kralı Amon oğlu YoĢiya'nın günlerinde, krallığının on üçüncü yılında Rabbin sözü Yeremya'ya geldi.3 Yahuda Kralı YoĢiya oğlu Yehoyakim'in günlerinde, Yahuda Kralı YoĢiya oğlu Tsedekiya'nın on birinci yılının sonuna kadar, beĢinci ayda YeruĢalimin sürgüne gönderilmesine kadar geldi.” 78 Fakat çoğunlukla Kutsal Kitap metninin tarihini belirten hiçbir ipucu bulunmaz. Böyle durumlarda, metinde zikredilen olayların, kiĢilerin veya mekânların tarihini veren güvenilir kaynaklara baĢvurmak gerekir. Bunların baĢında arkeolojik kaynaklar ve antik dönemlere ait diğer edebi eserler gelmektedir249. Metnin tarihinin belirlenmesinde yapılması gereken bir diğer önemli iĢ yazarın kimliğini tespit etmektir. Gelenek, her ne kadar Kutsal Kitap eserlerinin yazarları hakkında bir takım isimleri ön plana çıkartsa da (örneğin Musa, YeĢu, ĠĢaya, Ezra, Nehemya, Daniel, Matta, Markos, Luka, Yuhanna) günümüzde Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin birçoğunun yazarlarının kim olduğunun tam olarak bilinmediği görüĢü hâkimdir. Aslında günümüzde, Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin müstakil olarak, tek baĢına bir kimse tarafından yazıldığı görüĢünden ziyade on yıllar hatta yüz yıllar süren ve birçok kimse ve grubun katıldığı bir süreçte oluĢturulmuĢ olduğu görüĢü yaygın bir Ģekilde kabul edilmektedir. Yazarın tek baĢına baĢtan sona yazdığı görünen eserler oldukça azdır. Hatta böyle durumlarda bile, bu eserlerin daha sonra ya yazar tarafından ya da yazarın izinden giden bir halefi tarafından tekrar düzenlendiğini gösteren güçlü deliller vardır250. Kutsal Kitap‟ın tarihsel eleĢtirisi, Kutsal Kitap metni üzerinde, diğer edebi eserlerin incelenmesinde kullanılan teknikleri kullanarak metnin orijinal olup olmadığını belirlemeye çalıĢır. Bu inceleme esnasında; 1. Metnin hakiki olması, (Pavlus gerçekten Efeslilere Mektup‟u yazdı mı?) 2. Metnin bütünlüğü, (Pavlus Efeslilere Mektup‟un tamamını bizzat kendisi mi yazdı, yoksa bu metne Pavlus‟tan sonra ilâveler yapılmıĢ mıdır?) 3. Metnin yazıldığı tarih ve yer, 4. Metnin içeriği, üslubu ve edebi olarak türü, 5. Metnin yazılıĢ amacı, 249 Paul J. Achtemier, “Historical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 07.07.2007. 250 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.51. 79 6.Metnin tarihsel arkaplanı ( Eski Ahit yazarları Asur, Bâbil, Mısır ve Kenan topraklarında bulunan medeniyetlerden, Yeni Ahit yazarları da Filistin Yahudileri, Helenizm ve Doğu Akdeniz medeniyetlerinden etkilenmiĢler midir?)251 hakkında çeĢitli ilmi araĢtırmalar yapar ve metnin gerçekten sözü edilen ya da geleneksel olarak inanılan yazara, döneme ve yere olan aidiyetinin doğruluk derecesini belirlemeye çalıĢır. 3.1.2.2. Tarihsel EleĢtirinin Tarihi Tarihsel eleĢtiri metodu, ayrı bir disiplin olarak Hıristiyanlığın erken dönemi, Ortaçağ ve Reform dönemlerinde tam olarak kullanılmamıĢtır. Erken dönemlerde Origene, Augustine ve Jerome gibi göze çarpan isimler vardır; ancak bu âlimlerin yaptıkları çalıĢmalar tarihsel eleĢtiri metodu olarak değerlendirilmekten uzaktır. Tarihsel eleĢtirinin kökenlerini Rönesans döneminde, özellikle de bu dönemin “kaynaklara dönüĢ” anlayıĢında bulabiliriz. Bu dönemde Kutsal Kitap çalıĢmaları, Kutsal Kitap‟ın orijinal dilleri olan Ġbranice, Aramice ve Yunanca dilleriyle yapılmaya baĢlanmıĢtır252. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda, Hugo Grotius, Richard Simon ve Baruch Spinoza‟nın ( Bir Protestan, Katolik ve Yahudi) çalıĢmalarıyla tarihsel eleĢtiri metodu geliĢimini devam ettirmiĢtir. XIX. yüzyılda, bir yandan Alman tarihçi Leopold Von Ranke‟nin geçmiĢin gerçekte nasıl yaĢandığını ortaya çıkarmak için yaptığı çalıĢmalar, diğer yandan tarihsel Hıristiyanlığa karĢı deistlerin yaptığı hamleler tarihsel eleĢtiri metodunu da etkilemiĢtir. XVIII. yüzyıl deistlerinden Reimarus, yazmıĢ olduğu bir eseriyle böyle bir atakta bulunmuĢ fakat sonuçlarından çekindiği için eserin basımını gerçekleĢtirmemiĢtir. Ancak bu eserin yedi bölümü daha sonra Efraim Lessing tarafından yayımlanmıĢtır. Reimarus‟un bu eseri, Hz. Ġsa‟nın hayatı araĢtırmalarının öncülüğünü yapması açısından önemlidir. Chiristian Baur, Henrich Paulus, Strauss, Bruno Bauer ve Ernest Renan gibi araĢtırmacılar tarihsel Nasıralı Ġsa çalıĢmaları yapmıĢlar ve Ġncillerin antik dönemlerde yaĢananların, o dönemde yaĢayan insanlar tarafından tutulan sadece tarihsel bir kaydı olduğunu savunmuĢlardır. 251 252 Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 249 Fitzmayer, a.g.m., TS, s. 246 80 XVIII. yüzyıl sonunda ve XIX. yüzyılın tamamında yapılan arkeolojik keĢifler, tarihsel eleĢtirinin geliĢimine büyük katkıda bulunmuĢtur. Napolyon‟un Mısır gezisinde bir görevlisi tarafından 1798-99 yıllarında Nil nehrinin batısında, en üstte Mısır hiyeroglif yazısı, onun altında demotik adı verilen daha basit bir Mısır yazısı ve en altta Yunanca dillerinde yazılmıĢ Rosetta TaĢı bulundu. 1822 yılında da bu taĢta ne yazıldığı tam olarak çözüldü. Bu geliĢmeler, ilk defa Eski Ahit‟in Ġsrail‟in, batı komĢusu Mısır‟ın edebi arkaplanıyla mukayese edilerek okunabilmesini sağladı. Aynı Ģekilde, antik dönem Bâbil ve Asur edebi yazını, Bisitun yazıtının keĢfedilmesiyle Eski Ahit âlimleri tarafından tanınmıĢtır. Elâmice, Akkadça ve eski Fars dilinde yazılmıĢ olan bu yazıt 1835 yılında Ġngiliz Henry Rawlinson tarafından keĢfedilmiĢ, 1846 yılında da Akkadça tercümesi yayımlanmıĢtır. Böylelikle Ġsrail‟in doğu komĢusu olan Asur ve Bâbil‟in edebi yazını tanınmıĢ oldu ve Eski Ahit‟in okunmasında mukayese etme imkânı ortaya çıktı. Ayrıca Mısır papirüsleri arasında bulunan Yunanca yazılmıĢ binlerce mektup ve diğer edebi eserler, Septuaginte ve Yunanca Yeni Ahit çalıĢmalarına yeni bir tarihsel bakıĢ açısı kazandırmıĢtır. ĠĢte bu tür tarihsel ve arkeolojik keĢifler, Kutsal Kitap‟ın araĢtırılmasında kullanılan tarihsel eleĢtiri metodunun geliĢimine oldukça derin bir etkide bulunmuĢtur. Bu geliĢmeler ıĢığında, 1902 yılında Papa XIII. Leo, Papalık Kutsal Kitap Komisyonu‟nu topladı. Bu komisyonda, eleĢtirel çalıĢmalara karĢı Kutsal Kitap‟ın savunulmasına karar verildi. Komisyonun çoğunluğu, tarihsel eleĢtiri metodunu kullanarak bir takım sonuçlara ulaĢan (Sinoptik Ġnciller problemi, Dört Ġncilin tarihsel özelliği, Tevrat‟ın Musa tarafından yazılıp yazılmadığı sorunu gibi) ilim adamlarının bu çalıĢmaları hakkında olumsuz bir tavır takındı. Hatta Katolik müfessirlerin bu metodu kullanmaları yasaklandı. Fakat Kudüs Dominikan Kutsal Kitap Okulu‟nun kurucusu M. J. Lagranke, 1904 yılında bu metodun Katolik müfessirler tarafından kullanılabileceğini açık bir Ģekilde savunan “Tarihsel Metot” isimli küçük bir kitap neĢretti. Dönemin muhafazakâr yazarlarınca her ne kadar eleĢtirilse de bu olumsuz hava Papa XII. Pius‟un 1943 yılında yayımladığı genelgeyle (Divino Afflante Spiritu) ortadan kalktı. XX. yüzyılda, özellikle kaynak, biçim ve redaksiyon eleĢtirileri, tarihsel eleĢtirinin geliĢmesine yardımcı olmuĢtur. Ayrıca, tarihsel ve arkeolojik keĢifler tıpkı XVIII. ve XIX. yüzyıllardaki gibi devam etmiĢ ve tarihsel eleĢtirinin geliĢmesini sağlamıĢtır. 81 Özellikle Ölü Deniz elyazmaları bu alanda yapılan çalıĢmalara büyük bir ivme kazandırmıĢtır253. 3.2. Biçim EleĢtirisi 3.2.1. Tanımı Biçim eleĢtirisi, insan tecrübelerinin Ģifahi olarak ifade edildiği farklı edebi biçimlerin (ağıt, ilahi, efsane, v.b.) incelemeye tâbi tutulması olarak tarif edilebilir254. Biçim eleĢtirisi (form criticism), Almanca “biçim tarihi” anlamına gelen “Formgeschichte” kelimesinin tercümesidir. Bu terimi ilk defa Alman Kutsal Kitap araĢtırmacısı Martin Dibelius, 1919 yılında yazdığı Gelenekten İncillere adlı eserinde kullanmıĢtır. Ancak daha öncesinde Eski Ahit âlimi Hermann Gunkel, edebi türlerin araĢtırılması metodunu (Gattungsgeschichte) bulmuĢ, prensiplerini de belirlemiĢti. Fakat Dibelius‟un kullandığı terim, bu metodun adlandırılmasında kullanılan teknik bir tabir haline dönüĢtü. Buna göre, biçim eleĢtirisinin isim babası Martin Dibelius, biçim eleĢtirisi metodunun kurucusu ise Hermann Gunkel‟dir255. Biçimsel eleĢtiri metodu Tevrat‟ın Musa‟nın eseri değil; uzun bir süreci içeren bir derlenmenin sonucu olduğunu iddia eder. Tevrat‟ı oluĢturan bağımsız dokümanların kendilerinin de eski sözlü aktarımların derlemesi olduğuna ve Sürgün esnasında ya da Sürgün‟den sonra (M.Ö. 586) yazılmıĢ olduklarına dair görüĢü savunur. Ġddiaya göre, bu dokümanların metinsel geliĢimi hakkında çok fazla bilgi edinme olasılığımız yoktur. Biçim eleĢtirmenleri, metinlerin bağımsız kaynaklarına ayrıĢtırılmasının imkânsızlığını savunurlar. Bu metoda göre, metinlere uygulanabilecek en pratik yöntem, yazılı metinlerin arkaplanında bulunan sözlü aktarımı incelemek, orijinal materyalin aslı olan sözlü formun (biçimin) kategorilerini tespit etmek, arkasından bu sözlü ifadelerin yazılı Ģekle ulaĢana kadar geçirdikleri evrimi takip etmek olacaktır. Bu çeĢitli kategorilerin yazılı forma ulaĢana kadar geçirdikleri evrimin tespitinde en fazla üzerinde durulan konu, sözlü aktarım sahiplerinin sosyal Ģartları olmuĢtur (Sitz im Leben)256. 253 Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 247-248. Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 61. 255 Raymond F. Collins, Introduction to the New Testament, New York 1987, s. 156 256 http://www.hristiyan.net/mcdowell/15.htm, 20.04.2008. 254 82 Biçim eleĢtirisinin üzerinde durduğu en önemli nokta, önceleri Ģifahi olarak nesilden nesle aktarılan ve sonradan yazıya geçirilen anlatıların arkaplanında Ģifahi bir geleneğin bulunduğu hakikatidir. Bu Ģifahi geleneğin sonraki yazılı edebiyata olan etkisini ilk defa Gunkel incelemiĢtir. ġifahi geleneğin yazılı edebiyata Ģekilsel bir etkide bulunduğunu ve biçimsel açıdan farklı metinlerin ortaya çıkmasının sebebi olduğunu ileri sürmüĢtür257. Gunkel, Kutsal Kitap‟ta bulunan eserleri türleri itibarıyla genel olarak ikiye ayırmıĢtır: Nesir türü ve Ģiir türü. Nesir türü içinde efsaneler, masallar, halk hikâyeleri ve tarihsel anlatılar vardır. ġiirsel eserler ise peygamber ilhamları, Ģiirler, ilahiler, dualar ve eskatolojik mezmurlardır. Gunkel‟e göre bu edebi biçimlerin her biri belli bir zamanda ve mekânda oluĢtuğundan dolayı, içinde doğduğu ortamın sosyal yapısı hakkında bize bilgi verebilir258. Biçim eleĢtirmeni, Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin hangi edebi türlerle yazıldığını ve bu edebi türlerin ortaya çıktıkları, Ģekillendikleri ve kullanıldıkları Ģartları belirlemeye çalıĢır. Sosyal hayatta kullanılan çeĢitli ifade türlerinin nasıl ortaya çıktığına ve kullanıldığına dikkat çeker259. Çünkü Kutsal Kitap‟ın yazılı edebiyatında yer alan her anlatımın hayat içinde bir yeri vardır. Dolayısıyla araĢtırmacı bu metnin ilk biçimini, yani ağıt, Ģarkı, mektup, ilâhi, Ģiir gibi farklı herhangi bir biçimini belirleyebilirse metnin oluĢtuğu dönem ve hayat Ģartları hakkında çok önemli bilgilere de ulaĢmıĢ olacaktır260. EleĢtirmen, dokümanın içinde yazıldığı sosyal yapıyı belirlemek zorundadır. Çünkü dokümana üslubunu ve biçimini veren sosyal yapıdır. Ġster yazılı ister Ģifahi olsun ifadeler ile sosyal yapılar arasında karĢılıklı bir iliĢki vardır 261. Bu bakımdan, incelemeye tâbi tutulan anlatımda kimin konuĢtuğu, muhatabın kim olduğu, ne söylendiği, nerede söylendiği ve amacın ne olduğu gibi çeĢitli sorulara cevap bulmaya çalıĢılır. Bu sorular yoluyla metnin ortaya çıktığı sosyal Ģartlar (Sitz im Leben) tespit edilir. Metinlerin hangi edebi türde yazıldıklarının bilinmesinin sağlayacağı faydalardan bir tanesi de edebi biçimlerin metnin anlamını doğrudan doğruya nasıl etkilediğinin 257 Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, s.39. Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 62. 259 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.83. 260 Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, s.39. 261 Paçacı, a.g.e., s.42. 258 83 belirlenmesini sağlamasıdır. Örneğin, günümüz okuyucusu gazetede yer alan bir reklâmın kendine has özelliklere sahip bir metin olduğunu bilir. Satılık bir malı anlatan ilan metniyle, aynı malın özelliklerini anlatan bir yazının birbirlerinden farklı türlerde yazılar olduğunun farkına varır. ĠĢte Kutsal Kitap biçim eleĢtirisi de aynı bakıĢ açısıyla hareket eder. AraĢtırmacı, herhangi bir Kutsal Kitap metninde anlatılanları ve içeriğini anlamak için metnin türünün yani edebi biçiminin ne olduğunu bilmek zorundadır262. Biçim eleĢtirisinin uygulama safhası genel hatlarıyla beĢ kademeden oluĢur: 1. Ġncelemeye tâbi tutulacak metinlerin belirlenmesi, 2. Belirlenen metinlerin edebi türlerine göre sınıflandırılması, 3. Ġncelenen metinde anlatılan sosyal (hayat) Ģartların araĢtırılması, 4. Metnin tarihinin gelenekteki (aktarım süreci) yerinin saptanması, 5. Metnin oluĢumu ve nakli ile ilgili olarak uygun bir nihai sonuca ulaĢılması263. Biçim eleĢtirisi Kutsal Kitap‟ın tamamından çok, geniĢ metinlerdeki kısa fakat bir hikâyesi olan müstakil metinleri incelemeye çalıĢır. BaĢlangıçta bu metinlerin Ģifahi olduğu varsayımından yola çıkar ve birçok Ģifahi geliĢim aĢamalarından geçtikten sonra yazıya döküldüklerini kabul eder. Belki de Kutsal Kitap‟ta son haliyle görününceye kadar birçok farklı yazılı versiyonları da olmuĢtur. Bu geliĢim süreçleri biçim eleĢtirisi tarafından incelenir, çünkü aynı Kutsal Kitap metinleri, Kutsal Kitap‟ın farklı bölümlerinde farklı biçimlerde yer almaktadır. Bu farklı biçimlerde bulunan metinlerin gerek dil gerek içerik açısından incelenmesi, metinlerin içinde doğup kullanıldıkları toplumlardaki geliĢmeleri yansıtmaları bakımından oldukça önemlidir264. 262 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.83-84. Collins, Introduction, s. 170. 264 Achtemier, “Biblical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 14.04.2007 263 84 3.2.2. Biçim EleĢtirisinin Tarihi 3.2.2.1. Hermann Gunkel (1862-1932) Modern biçimsel eleĢtiri çalıĢmalarının ilk örneklerini Gunkel‟in yazdığı eserlerde bulabiliriz. Gunkel, Wellhausen‟in kaynak eleĢtirisi alanında yaptığı araĢtırmalarından etkilenmiĢtir. Gunkel, Kutsal Kitap metinlerinin arkaplanında bulunan mitolojik ve folklorik Ģifahi gelenekler dünyasına, Kutsal Kitap kaynaklarının en erken dönemlerine ait metinlerinin incelenmesiyle ulaĢılabileceğine inanıyordu. Bu yüzden, Tekvin kitabındaki yaradılıĢ hikâyesinin ve Vahiy kitabındaki dünyanın sonu geldiğinde yaĢanacaklara dair açıklamaların aslında Bâbil kaynaklı mitolojik geleneklerin erken dönemlerde Ģifahi olarak nesilden nesle aktarımı yoluyla oluĢtuğunu iddia etti. Tekvin kitabı hakkında yazdığı tefsirinde, bu kitabın aslında sadece tarihsel bir kitap olmadığını, bir destan kitabı olarak da değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdü. Öyle ki Ġsrail‟in birlik olup bir devlet kurmasından çok önce, kabilelerin veya ailelerin kendi kurdukları dünyalarında sonraki nesillerine Ģifahi olarak aktardıkları efsanevi Ģahsiyetlere ait hikâyelerin Tekvin kitabında bulunduğunu söyledi. Gunkel, Kutsal Kitap üzerine yaptığı biçimsel eleĢtiri araĢtırmalarını daha çok Tekvin kitabının kısa ve kendi içinde bütünlük taĢıyan müstakil bölümleri üzerinde yoğunlaĢtırmıĢtır. Çünkü nesilden nesle Ģifahi olarak aktarılan bu hikâyelerin ne kadar kısa olursa orijinal olarak doğru bir Ģekilde aktarımın da o kadar mümkün olacağına inanıyordu. Gunkel, hayatı boyunca Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin kaynaklarını ve çıkıĢ noktalarını araĢtırdı. Bundan dolayı, antik dönem Ġsrail toplumunun sosyal yapısını en doğru ve orijinal Ģekliyle yansıttığını düĢündüğü için metinlerdeki kısa ve kendi içinde bütünlük taĢıyan pasajlara öncelik tanıdı. Gunkel, hayatının son dönemlerinde Mezmurlar hakkında da bir tefsir yazdı. Mezmurlar‟ın antik dönem Ġsrail toplumunda insanların Tanrı Yahve ve dünya ile olan iliĢkilerinde yaĢadıkları farklı tecrübelerin 85 ifadelerinden oluĢtuğunu söyledi. Mezmurlar‟da birbirlerinden farklı türlerde yazılmıĢ metinler olduğunu ileri sürdü: Festival ilâhileri, toplumsal feryatlar, bireysel yakınmalar, Ģükür duaları, v.b265. 3.2.2.2. Martın Noth ( 1902-1968) Aslında bir tarihçi olan Noth, biçimsel eleĢtiri alanında dikkate değer araĢtırmalar yapmıĢtır. Tesniyeci kaynağın tarihi hakkında yaptığı incelemeler neticesinde YeĢu kitabından II. Krallar kitabına kadar olan bölümde Ġsrail‟in Tanrı Yahve ile olan tarihsel tecrübelerini anlatan, edebi ve teolojik açıdan büyük benzerlikler gösteren kısa ve müstakil metinlerin olduğunu ileri sürdü. Bu tezden yola çıkarak, YeĢu kitabından II. Krallar kitabına kadar olan bölümün, tek bir tarihçinin erken döneme ait materyalleri toplaması ve bunları bir edebi metin olarak kompoze etmesi yoluyla oluĢtuğunu iddia etti. Noth sonraki dönemlerde yaptığı çalıĢmalarında Tevrat‟ın oluĢumu üzerinde yoğunlaĢtı. Tevrat‟ın, yazılı kayıtların tutulmadığı beĢ farklı süreçten geçerek oluĢtuğunu savundu. Bunlar; Mısır‟dan çıkıĢ, ekilebilir topraklara yerleĢme, atalara verilen söz, çöldeki yaĢam ve Sina dağındaki vahiy266. Tesniye kitabının, Tevrat‟ın ilk dört kitabına yapılmıĢ bir eklemeden ziyade Eski Ahit‟in tarihsel kitaplarına (YeĢu-II. Krallar) bir giriĢ kitabı olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia etti267. 3.2.2.3. Rudolf Bultmann (1884-1976) Biçim eleĢtirisi metodunu Yeni Ahit‟e baĢarıyla uygulamıĢtır. Bultmann‟a göre biçim eleĢtirisinin amacı Ġsa‟nın söylediğine inanılan bir sözün veya hikâyenin orijinal biçimini belirlemektir. Bu belirleme sürecinde, orijinaline sonradan yapılan eklemeler tespit edilebilir ve bu sayede de metnin aktarım sürecinin tarihi hakkında çok önemli sonuçlara ulaĢılabilir. Bultmann Yeni Ahit‟te yer alan Ġsa‟ya ait sözleri içerikleri itibarıyla üç ana baĢlık altında toplamıĢtır: (1) Hikmetli sözler, (2) Dünyanın sonunda yaĢanacaklara dair sözler ve (3) Toplumsal kurallarla ilgili sözler. Bunları da kendi aralarında alt türlere 265 Marvin A. Sweeney, “Form Criticism”, To Each Its Own Meaning, Edi. Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press, Kentucky 1999, s. 60-62. 266 Sweeney, “Form Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.64. 267 Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 123. 86 bölmüĢtür. Örneğin, Hikmetli sözleri izah edici, öğüt verici ve soru sorucu biçimlerde olmak üzere üç alt türde sınıflandırmıĢtır268. 3.2.3. Eski Ahit ve Yeni Ahit’te Yer Alan BaĢlıca Edebi Türler Eski Ahit‟te yer alan metinlerin belli baĢlı edebi biçimlerini Ģöyle sıralayabiliriz: 1. Mitler (Efsaneler): Dünyanın oluĢum Ģekli ve insanlığın ilk nesilleri gibi çeĢitli hikâyelerin ait olduğu edebi türdür. Tekvin, ÇıkıĢ‟ın bir kısmı, Sayılar ve Tesniye kitaplarında bulunan anlatılar bu türe aittir. 2. Kanunlar: Ġnsanların yaĢamlarıyla ilgili çeĢitli emir ve yasakların anlatıldığı edebi türdür. Levililer, Sayılar ve Tesniye kitaplarında bulunur. 3. ġecereler: Nesillerin anlatıldığı listelerdir. YaradılıĢ ve Sayılar kitaplarının bir bölümlerinde yer alır. 4. Yıllıklar: Tarih boyunca yaĢanan çeĢitli olayların, özellikle bazı liderlerin politik ve askeri iĢlerinin hikâyevari bir Ģekilde anlatıldığı edebi türdür. YeĢu, Hâkimler, I. Ve II. Krallar, I. Ve II. Samuel kitaplarındaki metinler bu türe aittir. 5. Ġlhamlar (Kehanet Türü): Tanrı‟nın peygamberler aracılığıyla insanlara söylediğine inanılan sözlerin ait olduğu edebi türdür. ĠĢaya, Yeremya, Hezekiel gibi kitaplarda yer alan anlatılar bu türe aittir. 6. Mezmurlar (Kaside, ġarkı): Toplu ya da bireysel ibadetler için yazılmıĢ, coĢkulu Ģiirsel ilâhi veya Ģarkı biçiminde olan edebi türdür. Mezmurlar kitabındaki metinler bu türe aittir. 7. Dua ve yakarıĢ: Ġnsanlar tarafından zor ve sıkıntılı zamanlarda Allah‟a yapılan münacatlardır. Mersiyeler kitabı bu türde yazılmıĢtır. 8. Hikmet edebiyatı: Ġnsanların bilgece bir hayat yaĢamaları için çeĢitli ilâhi hikâyelerin anlatıldığı edebi türdür. Eyüp kitabı bu türde yazılmıĢtır. 268 Collins, Introduction, s. 175. 87 9. Apokalips: Daha iyi bir gelecek umudu sağlamak için tarihte yaĢanan bazı sıkıntıları Tanrı‟nın bakıĢ açısıyla yorumlayan, sembolik hikâyelerden oluĢan bir edebi türdür. Daniel kitabında anlatılanlar apokaliptik türe verilebilecek en güzel örneklerdendir. Yeni Ahit‟te yer alan metinlerin belli baĢlı edebi biçimlerini de Ģöyle sıralayabiliriz: 1. Ġnciller: Ġnsanların Ġsa‟ya iman etmelerini ve iman etmiĢ olanların da imanlarının güçlenmesini sağlamak için Ġsa‟nın hayatını, yaptıklarını ve öğretilerini anlatan metinlerin ait olduğu edebi türdür. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna kitapları bu edebi türdedir. 2. ĠĢler: Erken dönemlerde Hıristiyanlığın doğuĢunun ve geliĢmesinin, özellikle birkaç havari üzerinde yoğunlaĢılarak anlatıldığı edebi türdür. Resullerin ĠĢleri kitabında yer alan metinler bu türde yazılmıĢtır. 3. Mektuplar: Pratik ve teolojik konuların anlatıldığı, özellikle Pavlus tarafından yazılmıĢ gerçek mektuplardır. Pavlus‟un Mektupları bu edebi türde yazılmıĢtır. 4. Apokalips: Daha iyi bir gelecek umudu sağlamak için tarihte yaĢanan bazı sıkıntıları Tanrı‟nın bakıĢ açısıyla yorumlayan, sembolik hikâyelerden oluĢan bir edebi türdür. Vahiy kitabında anlatılanlar apokaliptik türe verilebilecek en güzel örneklerdendir269. 3.3. Kaynak EleĢtirisi 3.3.1. Tanımı Kaynak eleĢtirisi, günümüzde kullanılan Kutsal Kitap‟ın resmi metninin arkaplanında yer alan yazılı kaynakları ortaya çıkarmaya çalıĢan bir metottur270. Bu metot Kutsal Kitap‟ın oluĢumu esnasında hangi kaynakların kim tarafından ve ne Ģekilde kullanıldığını belirlemeye çalıĢır. Kaynakların belirlenmesinden sonra, kaynak eleĢtirmeni her bir kaynağı yazar, tarih, üslup, sosyal yapı ve amaç açılarından incelemeye tâbi tutar. Kutsal Kitap‟ın yazılı kaynaklarının tespit edilmesi kaynak eleĢtirisinin üzerinde en fazla yoğunlaĢtığı noktadır. Her ne kadar Ģifahi kaynakların 269 270 http://catholic-resources.org/Bible/Genres.htm, 24.04.2008. Boadt, Reading the Old Testament, s. 81. 88 incelenmesi de kaynak eleĢtirisinin inceleme alanına dâhil olsa da bu konu daha çok biçim eleĢtirisinin inceleme alanında yer alır271. Kutsal Kitap‟ın kaynaklarını inceleme iĢi bizzat Kutsal Kitap metninin incelenmesiyle baĢlar. Bazı durumlarda, metnin oluĢmasında kullanılan kaynaklar metnin kendisi tarafından açıklanmıĢtır. Örneğin, Sayılar 21/14 cümlesinde Rabbin Savaşları Kitabı, YeĢu 10/13 ve II. Samuel 1/18 cümlelerinde Yaşar Kitabı‟ndan bahsedilir. Bu kaynakların isimleri dıĢında, içeriklerinin ne olduğu veya nasıl bir eser oldukları konusunda hiçbir bilgi yoktur. Ancak bu kaynaklardan alınan alıntılardan bir takım sonuçlara ulaĢıp bir yargıya varabiliriz. Buna göre, muhtemelen Rabbin Savaşları Kitabı kutsal bir savaĢı anlatan bir hikâyeler derlemesidir ve Yaşar Kitabı da Ģiir kitabıdır272. Kaynak eleĢtirisinin asıl ilgi alanının Kutsal Kitap‟ta doğrudan belirtilmeyen, adı geçmeyen kaynakların tespit edilmesi olduğunu söylemek daha doğru olur. Kaynak eleĢtirisine göre, Kutsal Kitap‟ta bulunan eserlerin yazarları olduğuna inanılan kimseler, adı geçen eserleri kendileri yazmamıĢlardır. Onlar, içinde yaĢadıkları toplumda Ģifahi veya yazılı olarak zaten asırlardır var olmuĢ olan bu anlatıları yazıya geçirmiĢlerdir. Antik dönemlerde yaĢamıĢ olan Kutsal Kitap yazarlarının bu anlatıları kendi bakıĢ açılarına göre ne kadar değiĢtirerek yazıya geçirdiklerini tam olarak tespit edemesek de, kaynak eleĢtirisi yazarların bu geleneksel anlatılara çeĢitli ekleme veya çıkarma yaparak ve bunları kendi dünyalarına göre yeniden yorumlayarak yazıya geçirdiklerini kabul eder. Sonraki dönemlerde yaĢayan yazarlar veya redaktörler de yine aynı Ģekilde kendi dönemlerine ulaĢan bu anlatıları, kendi bakıĢ açılarına göre yeniden yorumlayarak yazmıĢlar veya düzenlemiĢlerdir. Bu süreç resmi olarak kabul edilmiĢ bir metnin (received text) oluĢmasına kadar asırlar boyunca aynı Ģekilde devam etmiĢtir. Kaynak eleĢtirisi, bu süreçte her bir yazarın veya redaktörün günümüzde kullanılan resmi olarak kabul edilmiĢ metnin oluĢumundaki payını belirlemeye çalıĢır. Böylelikle Kutsal Kitap metnini oluĢturan kaynakların neler olduğunu, metnin oluĢmasındaki rolünü ve önemini belirlemiĢ olur273. 271 Paoline A. Viviano,“Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.35-36. Viviano, “Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.36. 273 Viviano, a.g.m., To Each Its Own Meaning, s.36-37. 272 89 Kaynak eleĢtirisi bu iĢlemi yaparken belirli bir takım ölçütleri gözönünde bulundurur. Kaynak eleĢtirisine göre metinde belli bir uyum, ahenk ve birliktelik varsa, bu metinde yer alan herhangi bir farklılık baĢka bir kaynağın bu metne dâhil edildiğini gösterir. Aynı Ģekilde, bir yazarın kendi yazdığı eserine birbiriyle çeliĢkili ifadeleri koymayacağını, dolayısıyla eğer metinde çeliĢkili ifadeler varsa bu metnin birden fazla yazar tarafından oluĢturulduğunu söyleyebiliriz. Metnin akıĢındaki ani değiĢimler, metne sonraki redaktörler tarafından ilaveler yapıldığını gösterir. Aynı hikâyeye ait farklı birden fazla anlatımlar veya bir hikâye içindeki farklı tekrarlar, bu metnin oluĢumunda birden fazla yazarın katkısının bulunduğuna iĢarettir. ĠĢte bütün bu ölçütler kaynak eleĢtirisi tarafından metnin arkaplanında yer alan yazılı kaynakların tespiti için kullanılır274. 3.3.2. Kaynak EleĢtirisinin Tarihi Ġlim adamlarının XVII. ve XVIII. asırlarda Kutsal Kitap‟ı seküler bir bakıĢ açısıyla incelemeye baĢlamalarıyla kaynak eleĢtirisinin ilk örnekleri ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Kutsal Kitap‟ın ilmi bir Ģekilde incelenmesiyle metinde bir takım tutarsızlıkların, tekrarların, metnin üslubunda ani değiĢimlerin kullanımlarının bulunduğu ortaya çıkmıĢtır 275 ve uygun olmayan kelime . Kaynak eleĢtirisi özellikle Tevrat‟ta bulunan tekrarlar ve çeliĢkili ifadelerin doğurduğu sorulara cevap bulma amacıyla geliĢmiĢtir276. Kaynak eleĢtirisi çalıĢmalarının baĢlangıç noktasını, Musa‟nın Tevrat‟ın yazarı olduğuna inanan Yahudi ve Hıristiyan inancının, özellikle XVII. ve XVIII. asırlarda B. Spinoza, R. Simon ve J. Astruc gibi ilim adamlarının yaptıkları çalıĢmalar neticesinde sorgulanmaya baĢlaması oluĢturur. Bu araĢtırmacıların yaptıkları çalıĢmalar neticesinde Eski Ahit‟i oluĢturan eserlerin, özellikle de Tevrat‟ın geleneksel olarak inanılan ait oldukları yazarlar tarafından kaleme alınmadıkları ortaya çıktı. XIX. asırda da devam eden benzer tartıĢmalar neticesinde, Julius Wellhausen‟in Tevrat‟ın birbirlerinden farklı dört kaynağa dayandığı görüĢü genel bir kabul gördü. Bu teoriye göre, Tevrat gerçekte farklı zamanlarda ve mekânlarda, dört ayrı kaynaktan derlenen metinlerin bir araya 274 Viviano, “Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.37. Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 178. 276 Boadt, Reading, s.81. 275 90 getirilerek, iç içe geçirilip birleĢtirilmesinden oluĢmaktaydı. Böylece, günümüze ulaĢan Tevrat‟ın, Musa‟nın yazdığı bir kitap değil, farklı zaman ve mekânlarda yazılmıĢ metinlerin bir araya getirilmesiyle oluĢmuĢ bir eser olduğu ortaya çıkmıĢ oluyordu. Kaynak eleĢtirisinin Yeni Ahit kitaplarına uygulanması süreci XIX. asırda baĢladı. Ġsa‟nın hayatı konusunda inceleme yapmak isteyen araĢtırmacılar Ġncillere yöneldiler. Ancak, Ġnciller arasında bulunan benzerlikler ve farklılıklar araĢtırmacılar için çeĢitli sorunlara yol açıyordu. Bu yüzden araĢtırmacılar için Ġsa‟nın hayatına dair en güvenilir Ģahitliği Ġnciller arasında hangisinin yapması gerektiği sorunu ortaya çıktı. En eski ve muhtemelen diğerlerine kaynaklık yapmıĢ olan Ġncil en güvenilir olanıydı. Ayrıca Ġncil yazarlarının birbirlerine olan bağımlılıklarının miktarı ve bu yazarların muhtemel kaynaklarının neler olduğu da cevaplanması gereken sorulardı. ĠĢte Yeni Ahit kaynak eleĢtirisi, Yeni Ahit‟te yer alan herhangi bir eserin yazarının eserini yazarken kaynak kullanıp kullanmadığını, kullandı ise hangi kaynakları ne miktarda kullandığını ortaya çıkarmak için geliĢtirilen bir metot olmuĢtur277. Ġnciller üzerindeki kaynak eleĢtirisi çalıĢmaları, aralarındaki benzerlikten dolayı daha çok Sinoptik Ġnciller üzerinde yoğunlaĢmıĢtır. Matta, Markos ve Luka Ġncillerine Sinoptik (mukayeseli, uyumlu) Ġnciller denmektedir. Sebebi ise bu üç Ġncil´in arasında sıkı bir münasebetin ve benzerliklerin bulunmasıdır. Aynı konuyu anlatan üç Ġncil metinleri yanyana getirildiğinde, ilk bakıĢta metinlerin birbirlerinden nerelerde farklılaĢtıklarını, nerelerde birbirleriyle çakıĢtıklarını görebilmek mümkün olmaktadır. Sinoptik Ġnciller arasındaki benzerlikler, bu üç Ġncil´in müĢterek bir kaynaktan faydalanılarak yazıldığı kanaatini doğurmuĢtur. Zira Markos´un anlattıklarının yüzde doksanı kısaltılmıĢ olarak Matta‟da, yüzde ellisi de Luka´da bulunmaktadır. Bu müĢterek kaynak konusunda ise farklı teoriler ortaya atılmıĢtır. Bunlar arasında en fazla taraftar bulanı Holtzmann (1863)‟nın geliĢtirdiği Ġki Kaynak Teorisi‟dir. Bu teoriye göre, Markos Ġncilinin diğer iki Ġncilden daha uzun olması ve O‟nda bulunan malzemenin, kullanılan müfredatın ve anlatılan olayların sırasının diğer iki Ġncille benzeĢmesi, Markos Ġncilinin Matta ve Luka Ġncillerinin kaynaklarından birisi olduğunu gösterir. Matta ve Luka Ġncillerinin diğer 277 Collins, Introduction, s. 117-122. 91 kaynağı ise Almanca “kaynak” anlamına gelen “Quelle” kelimesinin kısaltılmıĢ Ģekli olarak “Q” kaynağıdır278. Markos (Q) (Quelle) Matta’nın özel Luka’nın Kaynağı özel Kaynağı Matta Luka 3.4. Redaksiyon EleĢtirisi 3.4.1. Tanımı YazılmıĢ bir metin üzerinde gerekli düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getirme iĢlemine redaksiyon denir. Bu iĢi yapan kimseye de redaktör ismi verilir279. Redaksiyon eleĢtirisi, Kutsal Kitap yazarlarının, eserlerini kaleme alırlarken kendi dönemlerine ulaĢan yazılı veya Ģifahi geleneği düzenlemede kullandıkları teknikleri (düzeltme, ekleme veya çıkarma), bu yazarların tarihsel ve teolojik bakıĢ açılarıyla ortaya çıkarmaya çalıĢan bir Kutsal Kitap eleĢtirisi metodudur280. “Redaksiyon EleĢtirisi” tabiri ilk defa Willi Marxsen tarafından kullanılan Almanca “Redaktionsgeschichte” (redaksiyon tarihi) kelimesinin tercümesidir. Bu metotta, bir editörün veya müellifin kendisine ulaĢan Ģifahi veya yazılı kaynakları, kendi teolojik görüĢleri doğrultusunda nasıl redakte ettiği ve bu kaynakları kullanarak görüĢlerini eserine nasıl yansıttığı araĢtırma konusu yapılır281. Redaksiyon eleĢtirisinde asl olan günümüze ulaĢan Kutsal Kitap eserlerinin yazarlarının, kendi yazdıkları bu eserlere olan katkılarının ne olduğunun belirlenmesidir. 278 Collins, Introduction, s. 126-133; Maurice Bucaille, Müspet İlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’an, Trc. Mehmet Ali Sönmez, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, Ankara 1998, s. 126-130. 279 http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3FB36B5C02E760 7F&KELIME=redaksiyon, 09.05.2008. 280 Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 158. 281 http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008. 92 Redaksiyon eleĢtirisi aslında Sinoptik Ġncillere uygulanan bir araĢtırma metodudur. Ġncil yazarları, eserlerini mevcut Ģifahi ve yazılı kaynaklardan, kendi edebi yaratıcılıkları ve teolojik görüĢleri çerçevesinde, yararlanmak suretiyle kaleme almıĢlardır282. Bu yazarların, kitaplarını yazmak için gerekli materyalleri topladıkları, bunlar üzerinde çeĢitli düzenlemeler yaptıkları ve sonunda da kafalarındaki belli bir hedefe göre yazdıkları varsayımından yola çıkar283. ĠĢte redaksiyon eleĢtirisi, editör veya yazar tarafından gerçekleĢtirilen bu tashihlerin ve katkıların neler olduğunu, niçin yapıldığını ve metne olan etkisini araĢtırır. Örneğin, Sinoptik Ġncillerin incelenmesinde “Ġki Kaynak Teorisi‟ni kabul eden redaksiyon eleĢtirisi, Luka‟nın (Luka 9/7-9) Markos (Markos 6/15-16) kaynağından aldığı Vaftizci Yahya‟nın Ġlya olup olmaması ile ilgili olan anlatıyı değiĢtirdiğini tespit eder ve niçin böyle bir tashih yapma ihtiyacı hissettiğini araĢtırır284. Redaksiyon eleĢtirisi, bir kaynağın veya geleneğin nesilden nesle aktarımı esnasında uğradığı değiĢiklikleri belirlemeye çalıĢan diğer disiplinlerin (kaynak, biçim ve gelenek eleĢtirisi) verilerini de kaynak olarak kullanır. AraĢtırmacı bu verileri kullanmak suretiyle hem söz konusu materyalin biçim ve içerik açısından geçirdiği değiĢiklikleri belirlemiĢ olur hem de bu değiĢikliklerin nasıl, niçin ve ne ölçüde olduğunu öğrenmiĢ olur. Böylelikle bu materyalin, metnin nihai biçimini ve anlamını nasıl etkilediğini de tespit etmeye çalıĢmıĢ olur285. Çünkü redaksiyon eleĢtirisi kaynakların tek tek özelliklerinden daha çok bu kaynakların çeĢitli parçalarını tek bir çalıĢmada bir araya getiren nihai eser üzerinde yoğunlaĢır. Redaksiyon eleĢtirisi, yazarın eserini oluĢtururken kullandığı teknikler ve yazarın teolojik bakıĢ açısı çerçevesinde, eserin oluĢması sürecinde karĢılaĢılan dört ana nokta üzerinde yoğunlaĢır: 282 Gail P. Streete, “Redaction Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.105. Collins, Introduction, s.204. 284 Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 158. 285 Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.101. 283 93 1.Yazarın, kullandığı kaynaklardan eserine neyi dâhil ettiğinin ve neyi de hariç tuttuğunun tespiti286.Yazarın bu seçimi, aslında onun teolojik görüĢlerini göstermesi bakımından bir ipucu niteliği taĢır. 2. SeçilmiĢ olan malzemeler üzerinde yapılan değiĢiklikler. Ġncil yazarlarının kaynaklardan seçerek aldıkları dokümanlar üzerinde eklemeler ve çıkarmalar yaptıkları belirlenmiĢtir. Örneğin, Matta ve Luka Ġncillerinin yazarları, Markos ve Q kaynağından aldıkları metinleri, üzerinde değiĢiklikler yaparak kendi eserlerinde kullanmıĢlardır287. 3. SeçilmiĢ olan malzemelerin düzenlenmesi. 4. Yazarın kendi edebi becerisinin, eserin oluĢumuna olan katkısının belirlenmesi288. 3.4.2. Redaksiyon EleĢtirisinin Tarihi Redaksiyon eleĢtirisinin ilk örneklerini William Wrede‟nin 1901 yılında yazmıĢ olduğu The Messianic Secret -Mesihçi Gizem- isimli eserinde görebiliriz. Wrede‟den önce, araĢtırmacılar arasında Markos Ġncili tarihsel Ġsa hakkında bilgi veren en güvenilir kaynak olarak kabul ediliyordu. Wrede bu görüĢe karĢı çıktı ve Markos Ġncili‟nin teolojik bir amaç doğrultusunda kaleme alınmıĢ bir eser olduğunu savundu. Yani Markos Ġncili‟nin sadece tarihi hakikatleri bünyesinde bulunduran, objektif bir bakıĢ açısıyla yazılmıĢ, güvenilir bir kaynak olmaktan çok yazarının kendi teolojik düĢüncelerini ihtiva eden bir eser olduğunu iddia etti289. Dolayısıyla Markos Ġncili her ne kadar en erken yazılan Ġncil olsa da diğerlerinden daha güvenilir kabul edilmesinin bir gereği yoktur. Markos‟un bir tarihçiden ziyade bir teolog olarak Ġncili‟ni yazdığı ve bu yüzden de eserinde bizzat kendisi tarafından redaktasyon yapıldığı fikri Willi Marxsen tarafından geliĢtirilmiĢtir. Marxsen, bu görüĢlerini açıklamak için 1956 yılında doktora tezi olan Mark the Evangelist adlı eseriyle redaksiyon eleĢtirisinin ilk örneğini verdi. Markos Ġncili‟nin bizzat kendi yazarı tarafından çeĢitli tashihlere tâbi tutulduğunu savunmuĢtur. 286 Collins, Introduction, s.205. http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008. 288 Collins, a.g.e., s.205. 289 Streete, “Redaction Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.105; Collins, a.g.e., s.207; http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008. 287 94 Eserin ilk bölümünde Vaftizci Yahya konusu ele alınmıĢtır. Marxsen‟e göre Markos, Ġncili‟nin giriĢine, kendi teolojik görüĢleri doğrultusunda, Ġsa‟nın habercisi olan Vaftizci Yahya‟nın hikâyesiyle baĢlamıĢtır. Aslında Markos‟un herhangi bir Ģekilde vaftiz geleneği ile bir ilgisi yoktur, bu hikâyeyi eserine dâhil etmesinin tek sebebi Ġsa‟nın geleceğinin Vaftizci Yahya tarafından haber verilmiĢ olmasıdır290. Eserin ikinci bölümünde Markos Ġncili‟ndeki coğrafi mekânlar araĢtırılmıĢtır. Marxsen‟e göre Markos Ġncili yazarı için Galile Ģehri son derece önemli bir Ģehirdir. Markos‟un teolojik inancına göre Ġsa ikinci kez geliĢini (Parousia) Galile Ģehrine yapacaktır. Galile Ģehrinin teolojik öneminden dolayı Markos bu Ģehir üzerinde özellikle durmuĢtur291. Sonuç olarak Marxsen, Markos Ġncili yazarının eserini kaleme alırken kullandığı kaynakları olduğu gibi aktarmadığı, bu kaynakları kendi teolojik görüĢlerini desteklemek için redaktasyon iĢleminden geçirmek suretiyle kullandığını ve eserini bu Ģekilde oluĢturduğunu ileri sürmüĢtür. Marxsen‟in eseri (Mark the Evangelist) henüz akademik çevrelerce incelenirken, Hans Conzelmann Luka Ġncili hakkında The Theology of Saint Luke isimli ses getiren eserini yazdı. Conzelmann, eserinde Luka‟nın geleneksel olarak inanılan tarihçi bir yazar olduğu görüĢüne karĢı çıkar ve Luka‟nın bir teolog olduğunu, eserini de bu çerçevede kaleme aldığını iddia eder. Bu iddiasının kanıtı olarak da Luka‟nın 3/18-20 ve 16/16 bölümlerini gösterir. Conzelmann‟a göre bu bölümlerde kurtuluĢ tarihinin üç dönemi anlatılır: 1) Vaftizci Yahya‟nı geliĢiyle biten Ġsrail dönemi, 2) Ġsa‟nın dönemi ve 3) Kilise dönemi. Conzelmann, Luka‟nın Ġsa‟nın ikinci geliĢinin ertelenmesi fikrini ve kilisenin varlığının (devam eden son dönemin göstergesi olarak) devam etmesini savunduğunu ileri sürer. Dolayısıyla Luka‟nın bu bölümleri, aslında kullandığı yazılı veya Ģifahi kaynaklarda bu Ģekilde geçmediği halde kendi teolojik fikirleri çerçevesinde bu kaynaklara müdahalede bulunarak yazdığını söyler.292. 290 Collins, Introduction, s.209. http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008. 292 Collins, a.g.e., s.209; Clare K. Rothschild, Luke-Acts and the Rhetoric of History: An Investigation of Early Christian Historiography, Mohr Siebeck Yayınları, y.y. 2004, s.41. 291 95 3.5. Gelenek (Gelenek Tarihi; Sözlü Aktarım) EleĢtirisi 3.5.1. Tanımı Gelenek eleĢtirisi, geleneksel olarak nesilden nesile aktarılan Kutsal Kitap anlatılarının yazıya geçirilmeden önceki durumlarını araĢtırma konusu yapan bilim dalıdır293. Gelenek eleĢtirisi tabiri ile hem nakil süreci hem de nakil sürecinde aktarımı yapılan gelenek (kaynak, hikâye, anlatı) eleĢtirisi kastedilir294. Gelenek eleĢtirisi, Ģifahi olarak asırlar boyunca nesilden nesle aktarımı yapılan geleneğin tarihini araĢtırma konusu yapar. Kutsal Kitap‟taki herhangi bir metnin yazıya geçirilme zamanına kadar Ģifahi olarak nasıl aktarıldığını ve bu süreçte meydana gelen değiĢimleri araĢtırır. Örneğin, Hz. Ġbrahim, Hz. Ġshak, Hz. Yakup ve Hz. Yusuf gibi atalara ait hikâyeler, muhtemelen yazıya geçirilinceye kadar asırlar boyunca Ģifahi olarak sonraki nesillere aktarıldı. Bu Ģifahi gelenek uzun asırlar boyunca devam eden aktarım sürecinde mutlaka çeĢitli değiĢimlere uğramıĢtır. ĠĢte gelenek eleĢtirisi bu anlatılara yapılan ekleme-çıkarma veya yerlerini değiĢtirme gibi müdahalelerin neler olduğunu, bu anlatıların sonraki gelenekteki hali ile erken dönemlerdeki hali (tespit edilebiliyorsa orijinal hali) arasındaki farklılıkların neler olduğunu tespit etmeye çalıĢır295. Gelenek eleĢtirisi, Eski Ahit'in tarihselliğini kabul ederek O‟nu oluĢturan eserleri ve bu eserlerdeki anlatıları oldukça geniĢ bir geleneksel edebiyatın bir parçası olduklarını ileri sürer. Bu kabulden Kutsal Kitap'ın oldukça uzun bir derleme ve aktarım süreci sonunda oluĢmuĢ bir eser olduğu sonucuna ulaĢır296. Gelenek eleĢtirisine göre metnin oluĢum ve aktarım sürecinde yaĢanan Ģifahi nakil safhası, nihai biçimine ulaĢmıĢ bir metnin anlaĢılmasında çok önemli bir rol oynar. Bu eleĢtiri türü, Kutsal Kitap‟ta yer alan herhangi bir geleneği bağımsız bir kaynak olarak ortaya çıktığı ilk dönemlerinden nihai biçimine ulaĢıp Kutsal Kitap‟ta yazılı bir Ģekilde yer aldığı son dönemlerine kadar geçirdiği her safhayı inceler. Bu inceleme, geleneğin Ģifahi olarak ortaya çıkıĢ safhasını, sonraki nesillere aktarım sürecini, Ģifahi nakilden yazılı nakle geçiĢi, bu geçiĢte yaĢanılan metnin yeniden oluĢturulmasıyla ilgili 293 Geisler&Nix, A General Introduction to the Bible, s.438. Soulen &Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.198. 295 Geisler&Nix, a.g.e, s.438-439; Soulen &Soulen, a.g.e., s.198-199. 296 Robert A. Di Vito, “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.91. 294 96 değiĢiklikleri ve bu geleneğe nihai biçimi verilirken yapılan redaksiyonel müdahaleleri ihtiva eder297. Gelenek eleĢtirisinin Kutsal Kitap‟ta bulunan materyaller ve bunların aktarım süreci hakkında yaptığı araĢtırmaları üç ana baĢlık altında toplayabiliriz. 1. Gelenek eleĢtirisine göre bu süreçte malzemelerin aktarımından sorumlu olan kimseler ve bu süreçte oynadıkları roller hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olursak bu geleneğin gerçek anlamını ve antik dönemlerde içinde bulunduğu toplum için taĢıdığı önemi o derece daha iyi belirleyebiliriz. Antik dönem Ġsrail toplumunda gelenek aktarımından sorumlu olan bu tür görevlilere örnek olarak yerel havralarda ve Kudüs‟teki Süleyman Tapınağı‟nda görevli olan hahamları, büyük peygamberlerin soylarından gelenleri ve hâkim ve bilge olarak kabul edilen kimseleri verebiliriz. 2. Aktarım sürecinin aydınlatılmasında araĢtırılması gereken bir diğer baĢlık da Kutsal Kitap geleneklerinin ortaya çıkıp geliĢtikleri coğrafi mekânlardır. Bir geleneğin ait olduğu coğrafi mekânın belirlenmesi, araĢtırmacıya bu geleneğin o mekânda yaĢayan toplum için taĢıdığı tarihsel önemi ortaya koyması bakımından önemlidir. Dolayısıyla bu mekânlar hakkında elde edilecek bilgiler, Kutsal Kitap‟ta bulunan ilgili geleneğin anlaĢılmasına pozitif bir katkıda bulunacaktır. 3. Gelenek eleĢtirisinin üzerinde durduğu üçüncü nokta bir geleneğin ortaya çıktığı ve aktarımının yapıldığı süreçtir. Özellikle antik dönem Ġsrail toplumunda Ģifahi geleneğin nasıl ortaya çıktığını ve yapısını araĢtırır. Toplumda Ģifahi olarak ortaya çıkan gelenekten kim sorumludur? Bu Ģifahi geleneğin oluĢumunda ve naklinde kullanılan edebi metotlar nelerdir? ġifahi iletiĢim ile yazılı iletiĢim arasındaki iliĢki nedir? ġifahi bir geleneğin yazılı biçime geçirmeye sebep olan nedir? Bu geçiĢ sürecinde söz konusu gelenekte ne gibi değiĢiklikler yaĢanmıĢtır? ĠĢte gelenek eleĢtirisi, geleneğin aktarımı sürecinde yaĢanılanları belirlemek ve geleneğin anlaĢılmasını sağlamak için bu tür bir araĢtırma yapar298. 297 298 Di Vito, a.g.m., To Each Its Own Meaning, s.92. Di Vito, “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.93-94. 97 3.5.2. Gelenek EleĢtirisinin Tarihi XIX. yüzyılda Tevrat‟ın kaynaklarıyla ilgili olarak Dört Kaynak Teorisini ortaya atan Julius Wellhausen‟i gelenek eleĢtirisinin haber vericisi olarak kabul edebiliriz. Wellhausen‟e göre Tevrat‟ı oluĢturan dört kaynak, bu eserlerin yazarlarının edebi yaratıcılıkları ve üstün gayretleri neticesinde ortaya çıkmıĢtır. Eserlerde yer alan erken dönemlere ait anlatıları bizzat yazarlar düzenlemiĢtir. Fakat bu anlatılar arasında çok fazla bir iliĢki bulunmadığından, bunların tarihsel bir değeri yoktur. Anlatılar ne kadar eski olursa bunların halkın uydurması, hayal ürünü bir eser olma ihtimali yüksektir. Sonuç olarak, Tevrat‟ın kaynakları araĢtırmacıya bu eserlerin gerçekten yazıya geçirildiği antik dönemlere ait çok az bilgi verebilir. Çünkü bu anlatılar sonraki dönemlerde, Dört Kaynak Teorisine göre, farklı dört yazar tarafından yeniden düzenlenerek kaleme alınmıĢlardır. Dolayısıyla Wellhausen‟e göre Atalar ve Hz. Musa dönemlerine ait tarihsel bilgi edinmek oldukça zor, hatta imkânsızdır299. Gelenek eleĢtirisinin habercisi Wellhausen olsa da bugünkü anlamda onun kurucusu Hermann Gunkel‟dir. Tevrat‟ın arkaplanında yer alan Ġsrail‟in erken dönem tarihine ait kaynakların belirlenebilmesi için bir metot geliĢtirmiĢtir. Gunkel‟e göre Tevrat‟ın yazarları kendi dönemlerine ulaĢan geleneksel anlatıları toplamıĢlar ve bunlara kendileri az da olsa ilaveler yapmıĢlar ve sonunda da Tevrat‟ı oluĢturmuĢlardır. Yazarlara ulaĢan anlatılar, uzun asırlar nesilden nesile büyük bir bağlılıkla Ģifahi olarak aktarımı yapılan geleneksel anlatılardır. Zaman boyunca bu geleneksel anlatılar zamanın ve mekânın Ģartlarına uygun olarak bir takım değiĢimlerden geçmiĢlerdir. Ancak yine de bu anlatılar orijinal Ģeklinden tamamen kopmamıĢlardır. Gelenek eleĢtirisinin en önemli temsilcisi Martin Noth (1902-1968)‟dur. YazmıĢ olduğu A History of Pentateuchal Traditions -Pentatök Geleneklerinin Bir Tarihi- isimli eseriyle Tevrat‟ı oluĢturan metinlerde bulunan geleneklerin tarihinin araĢtırılması üzerinde durmuĢtur. Noth‟un asıl amacı Tevrat‟ta bulunan gelenekleri, Ģifahi olarak ortaya çıkıp yine Ģifahi olarak aktarımlarının yapıldığı dönemlerden yazılı biçime 299 Di Vito, “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.94-95. 98 geçirildiği ve nihai Ģekline kavuĢtuğu dönemlere kadar araĢtırmaktır 300. Tevrat‟ın beĢ ana tema etrafında oluĢtuğunu savundu. Bu temaların yazılı kayıtların tutulmadığı beĢ farklı süreçten geçerek oluĢtuğunu ileri sürdü. Bunlar; Mısır‟dan çıkıĢ, ekilebilir topraklara yerleĢme, atalara verilen söz, çöldeki yaĢam ve Sina dağındaki vahiy. Bu temalar, daha sonra Ġsrail toplumunu oluĢturacak olan çeĢitli aĢiret gruplarının dinsel kutlamaları sırasında Ģifahi olarak ortaya çıkmıĢtır. Zaman içerisinde bu beĢ temanın içeriği çeĢitli hikâyelerle, kronolojik sıraya uygun olarak doldurulmuĢtur. Atalar dönemini anlatan hikâyelerin öncesine de dünyanın yaratılıĢı ve ilk zamanları ile ilgili anlatılar (YaradılıĢ 1-11) ilâve edilmiĢtir301. 300 http://homepage.mac.com/rmansfield/thislamp/Library/page3/files/691943ee5b8396dd13ce492144ee0a f7-3.html, 25.05.2008. 301 J. Philip Hyatt, Book Reviews (A History of Pentateuchal Traditions), Theology Today, Vol. 29, No. 3 October 1972, s.355, http://theologytoday.ptsem.edu/search/index-browse.htm, 25.05.2008. 99 BÖLÜM 4: KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠNĠN SONUÇLARI VE BU SONUÇLARA YÖNELĠK ĠNANANLARIN TAVRI 4.1. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Sonuçları Kutsal Kitap EleĢtirisi, Kutsal Kitap‟ın modern araĢtırma ve inceleme teknikleriyle, bilimsel açıdan her yönüyle incelemeye tâbi tutulmasıdır. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin her birinin yazarını, yazıldığı yeri ve zamanı belirlemeye çalıĢır. Bu iĢlemler yapılırken, antik döneme ait diğer edebi veya tarihi eserlerin güvenirliğini araĢtırmada kullanılan teknikler aynen Kutsal Kitap‟a da uygulanır. Ayrıca, aynı metne ait elyazmaları, tercümeler ve antik dönemdeki diğer eserlerde bulunan Kutsal Kitap alıntıları, metin hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için kullanılır. Kutsal Kitap EleĢtirisinin bütün bu çalıĢmalardan beklediği tek bir Ģey vardır: Gerçeğe ulaĢmak. Kutsal Kitap EleĢtirisi yaptığı araĢtırmalarda ulaĢtığı sonuçlar itibarıyla bazı yönleriyle Hıristiyan ve Yahudiler için olumsuz olarak nitelendirilebilecek birtakım hükümlere ulaĢmıĢtır. Özellikle bazı eserlerin yazarları hakkında ulaĢılan neticeler yerleĢik inançlara ters düĢmektedir. Ancak mevcut inançların bir kısmının yanlıĢ olduğunu iddia ederken çoğunlukla bu yanlıĢların yerine geçmesi gereken doğrunun ne olduğunu söyleyememektedir. ĠĢte bu yüzden insanlar arasında Kutsal Kitap EleĢtirisinin olumsuz ve yıkıcı olduğu yönünde yaygın bir kanaat hâkimdir302. Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢmıĢ olduğu ilk ve en önemli sonuç, günümüzde mevcut Ģekliyle Tevrat‟ın Hz. Musa tarafından yazılmıĢ bir eser olmadığı yargısıdır. Ġncelemeler neticesinde Tevrat‟ın tek bir yazar tarafından kaleme alınmadığı ortaya çıkmıĢtır. Tevrat, oldukça uzun bir süreç içerisinde farklı zaman ve mekânlarda yaĢayan birçok yazarın katkısıyla oluĢmuĢtur. Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitabın sıralaması da kronolojik sıraya uygun değildir. Örneğin, Tesniye kitabı sıralamada beĢincidir, ancak üçüncü sıradaki Levililer kitabından önce yazılmıĢtır. Tevrat‟ın yazarları eserlerini yazarlarken kendi dönemlerinde bulunan malzemeleri kullanmıĢlardır. Örneğin, YaradılıĢ kitabında birbirlerinden oldukça farklı birkaç kaynaktan gelen malzemeler 302 D. G. Lyon, “The Results of Modern Biblical Criticism”, The Old Testament Student (OTS), Vol. 3, No. 4, (December 1883), s. 104. 100 birleĢtirilmiĢ ve tek bir metin gibi eserde yer almıĢlardır. Bunlara verilebilecek en dikkat çekici örnek YaradılıĢ ve Tufan hikâyelerinin anlatıldığı bölümlerdir303. Kutsal Kitap EleĢtirisi sadece Tevrat‟ı değil, Eski Ahit‟in diğer bölümlerinin de eleĢtirel açıdan incelemesini yapmıĢ ve bir takım neticelere ulaĢmıĢtır. Örneğin, Hâkimler kitabında bulunan anlatılarda çeĢitli uyumsuzlukların ve kesintilerin bulunuĢu bu eserin birçok safhada oluĢturulduğu fikrini ön plana çıkarmıĢtır304. Samuel kitaplarının mevcut biçimine ulaĢmasının birçok safhada gerçekleĢtiği ileri sürülmüĢtür. Çünkü kitapta birçok tekrarlar ve çeliĢkili anlatımlar vardır. Örneğin, Saul‟ün ölüm hikâyesi iki defa ve çeliĢkili olarak anlatılır (I. Samuel 31/4-5 ve II. Samuel 1/6-10). I. Samuel 15/35‟de Samuel‟in ölünceye kadar bir daha Saul‟ü görmediği anlatılırken, I. Samuel 19/22-24‟de Samuel ve Saul tekrar karĢılaĢırlar. ĠĢaya kitabının, eleĢtirel açıdan incelenmeden önce uzun asırlar boyunca aynı adlı peygambere ait olduğuna inanılıyordu. EleĢtirel faaliyetler neticesinde, kitabın tamamının ĠĢaya peygambere ait olmadığı, çeĢitli devirlerde farklı kiĢilerce kaleme alınarak bir araya getirildiği kabul edildi305. Asırlar boyunca Ġncillerde ve Resullerin ĠĢleri kitaplarında anlatılan Hz. Ġsa ve erken dönem kilise hayatı ile ilgili bilgilerin, bu eserlerde anlatıldığı biçimde olduğuna inanıldı. Fakat zamanla yapılan tarihsel eleĢtiri çalıĢmaları neticesinde durumun hiç de inanıldığı gibi olmadığı ortaya çıktı. Ġncillerin yazarlarının tarihsel gerçekleri anlatırken tarihsel olmadıkları, kendi teolojik düĢüncelerini yazdıkları eserlerine yansıttıkları tespit edildi. Hz. Ġsa‟ya inanan havarilerin anlatıldığı Resullerin ĠĢleri kitabında ise özellikle baĢta Petrus ve Pavlus olmak üzere sadece birkaç havarinin anlatıldığı, diğerlerinin dıĢlandığı belirlenmiĢtir306. 4.2. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Yahudilerin Tavrı Klasik Yahudilikte (M.Ö. II. Asır ile M.S. XVIII. asır arasındaki Rabbâni zihniyetin hâkim olduğu dönemde yaĢanan Yahudilik) Tevrat‟ın baĢtan sona bütün harf ve kelimeleriyle vahiy mahsulü bir eser olduğuna inanılır. MiĢna‟da Tevrat‟ın vahiy 303 Lyon, “The Results of Modern Biblical Criticism”, OTS, s.105. Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.104. 305 Harman, a.g.e., s.113-114. 306 Hayes and Holladay, Biblical Exegises, s.142-143. 304 101 mahsulü olduğunu inkâr edenin gelecek dünyada yerinin olmadığı belirtilmiĢtir307. Saadya Gaon, Maimonides, Abraham Ġbn-i Davud ve Yosef Albo gibi klasik Rabbâni Yahudiliğin önde gelen isimleri Tevrat‟ta herhangi bir değiĢikliğin meydana gelmediğini savunmuĢlardır. Bu isimlere göre Tevrat, Hz. Musa‟ya verildiği Ģekilde muhafaza edilmiĢtir308. Bu anlayıĢ çerçevesinde, uzun bir süre mutlak bir Kutsal Kitap anlayıĢının yanlıĢ olduğunu, Tevrat‟ta çeliĢkilerin bulunduğunu yüksek sesle dile getiren bir kimse ortaya çıkmadı. Bu konuda ilk ciddi karĢı çıkıĢı yapan Spinoza, Yahudi cemaatinden oldukça sert bir tepki aldı. Fikir ve davranıĢları sapkınlık olarak nitelendirildi. 1656 yılında Amsterdam Sinagogu tarafından lanetlenerek Yahudi cemaatinden atıldı. Bu olay Rabbâni Yahudilerin Kutsal Kitap EleĢtirisinin daha bir bilim dalı olarak doğmadan önce, Yahudi bir araĢtırmacının Tevrat hakkında günümüz Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢtığı sonuçlara ulaĢıp, bunları yayımlamasına verdikleri tepkiyi göstermesi bakımından çok önemlidir. Klasik Yahudilik anlayıĢını günümüzde devam ettiren Ortodoks Yahudilik de Tevrat‟ın bütün harf ve kelimeleriyle Allah‟ın Hz. Musa‟ya ilâhi vahiy olarak gönderdiği bir eser olduğuna mutlak olarak iman eder. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Tevrat‟ın yazarının Hz. Musa olamayacağı ve Tevrat‟ın farklı kaynaklardan oluĢmuĢ beĢeri bir eser olduğu iddiaları karĢısında, kendi görüĢlerinin doğruluğunu göstermek için Tevrat‟ın lafızlarının diziliĢinde mucizevîlik olduğunu iddia etmiĢtir. Lafızlarının diziliĢinde ve kullanılıĢında geçmiĢ ve gelecekte yaĢanacakların kodlarının bulunduğunu, dolayısı ile böyle bir eserin kesinlikle ilahi vahiy mahsulü olması gerektiğini savunmuĢlardır309. Reformist Yahudilik Eski Ahit‟in ve özellikle de Tevrat‟ın içeriğinin tümüyle vahiy kaynaklı olmadığına inanır. Reformistler Tevrat‟ı modern bilimin verileri altında eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla incelemeye tâbi tutarlar310. 307 Herbert Danby, The Mishnah: Translated from the Hebrew with Introduction and Brief Explanatory Notes, Oxford University Press, 1933, s. 397. 308 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.169-170, 191. 309 Adam, a.g.e., s.205-209; Bu diziliĢ hakkındaki anlayıĢın hâlâ devam ettiğinin bir örneği olarak bakınız Michael Drosnin, Tevrat’ın Şifresi, 7. Basım, Varlık Yayınları, Ġstanbul 2004 ve aynı yazarın Tevrat’ın Şifresi II, 2. Basım, Cep Kitapları A.ġ., Ġstanbul 2003. 310 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.195-196. 102 Liberal Yahudilik Eski Ahit‟in muhtevasına eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmaktadır. Liberallere göre Eski Ahit ve özellikle de Tevrat bir yazarın eseri değildir. Hatta aynı zaman diliminde yaĢamıĢ bir veya birden fazla yazarın da eseri değildir. Tevrat‟ta ve Eski Ahit‟in diğer kitaplarında çeliĢkiler mevcuttur. Liberal düĢüncede önemli olan modern hayat ve akıldır. Tevrat‟ın modern hayatın Ģartlarına ve akla uygun olan öğretileri kabul edilir, bunlarla çeliĢenler ise reddedilir311. Günümüzde yaĢayan Yahudilerin mensup olduğu en önemli mezheplerin, Kutsal Kitap EleĢtirisinin Eski Ahit ve özellikle de Tevrat hakkında ulaĢtığı neticeler karĢısındaki tavırlarını bu Ģekilde özetleyebiliriz. Türkiye‟de yaĢayan Yahudilerin bağlı olduğu Ġstanbul HahambaĢılığı‟nın Kutsal Kitap hakkındaki görüĢlerini göstermesi bakımından 2002 yılında Yahudi cemaatin öğrenimine yönelik hazırlanan Tevrat metni oldukça önemlidir. Ġstanbul HahambaĢılığı‟nın önsözüyle hazırlanan bu eserde Tevrat‟ın doğrudan Tanrısal kaynaklı olduğu, Hz. Musa‟ya verilmiĢ olan Tevrat ile günümüzdeki Tevrat metninin aynı olduğu, bu metnin hiçbir Ģekilde değiĢtirilmediği, değiĢtirilemeyeceği, herhangi bir Ģeyin eklenmediği ve eklenemeyeceği anlatılır312. Modern Kutsal Kitap EleĢtirisi araĢtırmalarının sonuçlarıyla tamamen ters düĢen bu dogmatik düĢüncelerin ısrarla devam ettirilmesi oldukça manidardır. 4.3. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Kilisenin Tavrı Kilise, uzun asırlar boyunca Kutsal Kitap‟ın güvenirliğini, söz konusu yazarlara olan aidiyetini, yazım zamanını ve yerini araĢtırmak için yapılan her türlü faaliyetin karĢısında olmuĢtur. Özellikle XVII. asırdan itibaren yapılan Kutsal Kitap EleĢtirisi çalıĢmalarına çok sert tepki göstermiĢtir. Kutsal Kitap EleĢtirisinin en önemli temsilcilerinden Richard Simon‟ın Eski Ahit ve Yeni Ahit‟in eleĢtirel bir incelemesi sayılabilecek eserlerini Katolik kilisesi Katolik Ġndeksi‟ne (YasaklanmıĢ Kitaplar Listesi) dâhil etmiĢtir. Basılı nüshalarını toplatarak kâğıt hamuru makinasına attırmıĢtır313. Kendisini de Katolik cemiyetinden kovmuĢtur. Daha sonraki yıllarda John Hampden ismindeki bir araĢtırmacı Simon‟ın eserini Ġngilizceye çevirmiĢtir. Ancak bu fikirleri paylaĢmadığını özellikle belirtmiĢtir. Muhtemelen böyle bir açıklamayı 1688 311 Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.199-200. Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı, s.40-41. 313 Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.196-210. 312 103 yılında Simon‟ın fikirlerini savunmaktan dolayı kuleden bırakılma cezasına çarptırılmadan hemen önce yapmıĢtır314. Sadece verdiğimiz bu örneklerden kilisenin XVII. asırda Kutsal Kitap EleĢtirisi çalıĢmalarına karĢı olduğunu, bu iĢe kalkıĢanları baskı yoluyla döndürmeye çalıĢtığını ve bu çalıĢmalar karĢısında büyük bir tehdit olarak durduğunu çıkarabiliriz. Kilisenin Kutsal Kitap‟ın eleĢtirel bakıĢ açısıyla araĢtırılmasına olan muhalefeti sonraki asırlarda da devam etti. XIX. yüzyılda metin eleĢtirisi alanında çok önemli çalıĢmalar yapan William Robertson Smith (1846-1894) kilise tarafından sapkınlıkla suçlandı. Yargılanıp beraat etmesine rağmen üniversitedeki görevinden uzaklaĢtırıldı315. Kuzey Afrika‟da yaĢayan Anglikan piskoposu John Colenso, Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢtığı sonuçları savunduğundan dolayı Anglikan kilisesi tarafından “mel‟un piskopos” olarak adlandırılmıĢtır316. Katolik kilisesinin asırlardır süren muhalefeti XX. Yüzyılda değiĢmeye baĢladı. 1902 yılında Papa XIII. Leo, Papalık Kutsal Kitap Komisyonu‟nu topladı. Bu komisyonda, eleĢtirel çalıĢmalara karĢı Kutsal Kitap‟ın savunulmasına karar verildi. Komisyonun çoğunluğu, tarihsel eleĢtiri metodunu kullanarak bir takım sonuçlara ulaĢan (Sinoptik Ġnciller problemi, Dört Ġncilin tarihsel özelliği, Tevrat‟ın Musa tarafından yazılıp yazılmadığı sorunu gibi) ilim adamlarının bu çalıĢmaları hakkında olumsuz bir tavır takındı. Hatta Katolik müfessirlerin bu metodu kullanmaları yasaklandı. Fakat Kudüs Dominikan Kutsal Kitap Okulu‟nun kurucusu M. J. Lagranke, 1904 yılında bu metodun Katolik müfessirler tarafından kullanılabileceğini açık bir Ģekilde savunan Tarihsel Metot isimli küçük bir kitap neĢretti. Dönemin muhafazakâr yazarlarınca her ne kadar eleĢtirilse de bu olumsuz hava Papa XII. Pius‟un 1943 yılında yayımladığı genelgeyle ortadan kalktı317. 30 Eylül 1943 tarihinde Papa XII. Pius‟un yayımladığı Divino Afflante Spiritu isimli genelge büyük bir dönüm noktası oldu. Bu genelgede Papa, Kutsal Kitap‟ın doğru bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için tarihsel eleĢtiri metodunda kullanılan prensiplerden yararlanılmasını tavsiye eder. Kutsal Kitap‟ın orijinal dillerinde 314 Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.28 Friedman, a.g.e., s.36; http://www.william-robertson-smith.net/en/e060heresytrialEN.htm, 30.05.2008. 316 Friedman, a.g.e., s.36; 317 Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 247-248. 315 104 çalıĢılması gerektiğini söyler. Antik dönemlere ait metinlerin bu çalıĢmalarda göz önünde bulundurulmasının önemini vurgular. Ayrıca son dönemlerde yapılan arkeolojik, tarihsel ve edebi keĢiflerin Kutsal Kitap‟ın anlaĢılmasında kullanılabileceği üzerinde durur. Papa‟nın Kutsal Kitap çalıĢmalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili olarak verdiği bu bakıĢ açısı, Roma Katolik kilisesinin Trente Konsili sonrasında takındığı koyu dogmatik düĢünceyi biraz olsun yumuĢatmıĢtır318. Bilim adamlarını Kutsal Kitap yazarlarını araĢtırmaları için cesaretlendirmiĢ ve genelgesini Ģöyle bitirmiĢtir: “ O zaman yorumcuların kutsal yazarın içinde bulunduğu Ģartları ve özel karakterini, yaĢadığı dönemi, bu yazarın baĢvurduğu yazılı ya da sözlü kaynakları ve kullandığı ifade kalıplarını tespit etmek için son araĢtırmalardan elde edilen herhangi bir bilgiyi ihmal etmeksizin büyük bir özenle çalıĢmalarına izin veriniz”319. Kutsal Kitap EleĢtirisine karĢı uzun asırlardır devam eden dinsel muhalefet biraz olsun kırılmıĢtır. Artık Katolik araĢtırmacılar tarafından da eleĢtirinin ilkeleri kabul edilip uygulanmaktadır. Bu muhalefet Protestanlar arasında da azalmıĢtır. Birçok Protestan okulunda Kutsal Kitap EleĢtirisi bir bilim dalı olarak okutulmakta, eleĢtirel bilim adamları bu kurumlarda çeĢitli araĢtırmalar yapmaktadır. Hatta muhafazakârlığı ile ünlü reformist bir rabbi okulu olan Hebrew Union College ve Jewish Theological Seminary gibi önde gelen Yahudi okullarında bile bu tür eleĢtirel araĢtırmalar yapılmakta ve Kutsal Kitap EleĢtirisi alanında uzman kimseler tarafından ders verilmektedir320. 318 Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 255. Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.37. 320 Friedman, a.g.e., s.38. 319 105 SONUÇ Eski Ahit ve Yeni Ahit olarak iki kısımdan oluĢan Kutsal Kitap, asırlar boyunca hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar tarafından sosyal ve dini yaĢantılarının kurallarını belirleyen, yüce bir Varlık tarafından ilahi olarak gönderilmiĢ kutsal eserler olarak değerlendirilmiĢledir. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin doğru, güvenilir ve orijinal Ģekliyle kendilerine ulaĢtığını, kendilerinin de aynı Ģekilde sonraki nesillere aktardıklarını iddia ettiler. Ġnananların büyük bir kısmının Kutsal Kitap‟ın yazılı olduğu dilleri bilmemeleri sebebiyle, uzun asırlar boyunca Kutsal Kitap üzerinde herhangi bir araĢtırma yapılamamıĢtır. Dogmatik bir Ģekilde Kutsal Kitap bilgilerinin yanılmaz (infallible), güvenilir ve doğru olduğuna inanıldı. Her ne kadar zaman zaman bu inancı sorgulayan ve Kutsal Kitap‟ta bir takım tenakuzların bulunduğunu söylemeye çalıĢan araĢtırmacılar ortaya çıksa da bunlar kilise baskısıyla karĢılaĢtıklarında iddialarından vazgeçtiler. Ancak, Batıda XIV. yüzyılda baĢlayan Rönesans ve Reform akımları beraberinde Aydınlanma hareketini getirmiĢtir. Bu dönemde, daha önceki yüzyıllarda Kutsal Kitap‟ın tartıĢılmayan mutlak otoritesi tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Din adamlarının Kutsal Kitap‟la ilgili ortaya koydukları düĢünceler sorgulanmıĢ ve doğruluk dereceleri araĢtırılmıĢtır. Daha sonra, Kutsal Kitap‟ın bizzat kendisi araĢtırma konusu olmuĢtur. Kutsal Kitap üzerine çeĢitli incelemeler yapılmıĢtır. Bilimsel alanda yapılan icatlar, coğrafi keĢifler ve hemen hemen her alanda gerçekleĢtirilen ilerlemeler neticesinde sorgulayan, Ģüphe eden, doğruluk derecesini araĢtıran ve ulaĢtığı neticeleri biraz daha yüksek sesle haykırmaya cesaret edebilecek araĢtırmacılar ortaya çıktı. Bu araĢtırma ve sorgulama akımından Kutsal Kitap da nasibini aldı. Edebi ve tarihi belgelerin doğruluk derecelerini, hakiki olup olmadıklarını ilmi ölçüler içinde incelemeye çalıĢan eleĢtiri metodu ilim adamları tarafından aynen Kutsal Kitap‟a da uygulandı. Kutsal Kitap‟ın metni içi ve metin dıĢı tahlilleri yapıldı. Metnin kendi içindeki tutarsızlıklar, tenakuzlar, tarihsel yanlıĢlıklar araĢtırıldı. Metinlerin otantik olup olmadıkları, nispet edilen yazarlara olan aidiyetleri, orijinal Ģekliyle günümüze ulaĢıp ulaĢmadıkları bilimsel metotlar uygulanmak suretiyle ortaya çıkarılmaya çalıĢıldı. ĠĢte sözünü ettiğimiz bu araĢtırma metodunun Kutsal Kitap‟a uygulanmasıyla Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi (Biblical Criticism) adı altında ayrı bir disiplin ortaya çıktı. XVII. yüzyılda özellikle 106 Baruch Spinoza ve Richard Simon, XVIII. yüzyılda Jean Astruc ve Eichhorn, XIX. yüzyılda A. Geddes, De Wette, Hupfeld ve Wellhausen yaptıkları çalıĢmalarla Kutsal Kitap EleĢtirisinin bilimsel bir disiplin olarak ortaya çıkmasını ve geliĢmesini sağlamıĢlardır. Kilise ve sinagog, bu tür araĢtırmalara ilk zamanlarda kesinlikle izin vermemiĢtir. Ġzinsiz bir Ģekilde araĢtırma yapanları da çok sert bir Ģekilde cezalandırmıĢtır. Örneğin Spinoza yaptığı araĢtırmalar neticesinde elde ettiği bilgileri kitap halinde basınca Yahudi toplumundan kovulmuĢ ve aĢağılayıcı lakaplarla anılır olmuĢtu. Bir baĢka çarpıcı örnek de Richard Simon‟dır. Simon‟ın uzun yıllar emek vererek hazırladığı Eski Ahit ve Yeni Ahit hakkındaki eserleri kilise kararıyla toplatılmıĢ ve hamur makinelerine atılmak suretiyle imha edilmiĢtir. Zaman ilerledikçe Yahudilerin ve Hıristiyanların Kutsal Kitap eleĢtirisine olan bakıĢ açılarında da değiĢiklik olmuĢtur. Birbirinden farklı çok sayıda mezhebe bölünen Yahudilikte Kutsal Kitap EleĢtirisinin sonuçlarına olumlu bir Ģekilde yaklaĢan da vardır, olumsuz yaklaĢan da vardır. Klasik Yahudilik anlayıĢını günümüzde devam ettiren Ortodoks Yahudilikte Tevrat‟ın bütün harf ve kelimeleriyle Allah‟ın Musa‟ya ilâhi vahiy olarak gönderdiği bir eser olduğuna mutlak olarak iman edilir. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Tevrat‟ın yazarının Musa olamayacağı ve Tevrat‟ın farklı kaynaklardan oluĢmuĢ beĢeri bir eser olduğu iddiaları karĢısında, kendi görüĢlerinin doğruluğunu savunur. Reformist ve Liberal Yahudilikte ise Tevrat‟ın içeriğinin tümüyle vahiy kaynaklı olmadığına inanılır. Tevrat‟ın ve Eski Ahit‟in modern bilimin verileri altında eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla incelemeye tâbi tutulması gerektiğinin altı çizilir. Kilisenin bakıĢ açısı da XX. asırda değiĢmeye baĢlamıĢtır. Papa XII. Pius‟un 30 Eylül 1943 tarihinde yayımladığı Divino Afflante Spiritu isimli genelge büyük bir dönüm noktası oldu. Bu tebliğde Papa, Kutsal Kitap‟ın doğru bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için tarihsel eleĢtiri metodunda kullanılan prensiplerden yararlanılmasını tavsiye etmiĢtir. Kutsal Kitap‟ın orijinal dillerinde çalıĢılmasının gerekliliği, antik dönemlere ait metinlerin ve son dönemlerde yapılan arkeolojik, tarihsel ve edebi keĢiflerin Kutsal Kitap‟ın anlaĢılmasında kullanılabilirliliğin üzerinde durmuĢtur. Papa‟nın Kutsal Kitap çalıĢmalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili olarak verdiği bu bakıĢ açısı, Roma Katolik kilisesinin Trente Konsili sonrasında takındığı koyu dogmatik düĢünceyi biraz olsun yumuĢatmıĢtır. 107 Kutsal Kitap EleĢtirisinin, Kutsal Kitap‟ı incelemede kullandığı birçok metot vardır. Metin eleĢtirisi metodu, orijinal elyazmalarının veya müsveddelerinin hiç birinin günümüze ulaĢmadığı Kutsal Kitap metnini, mevcut elyazmaları, kopya nüshaları ve tercümeleri üzerinde araĢtırma yaparak, mümkün olduğunca, orijinal metnine en yakın metni ortaya çıkarmaya çalıĢır. Tarihsel eleĢtiri, Kutsal Kitap metninin hakiki, doğru ve bütün oluĢunu sorgular. Metnin, yazarından ve ait olduğu çevre ve dönemden beklenen üslup ve diğer özellikleri ne kadar yansıttığını, dolayısıyla söz konusu metnin gerçekten hakiki Kutsal Kitap metni olup olmadığını inceler. Biçim eleĢtirisi, önceleri Ģifahi olarak nesilden nesle aktarılan ve sonradan yazıya geçirilen anlatıların arkaplanında Ģifahi bir geleneğin bulunduğunu iddia eder. Bu Ģifahi gelenek sonraki yazılı edebiyata Ģekilsel bir etkide bulunmuĢtur ve biçimsel açıdan farklı metinlerin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Dolayısıyla araĢtırmacı bu metnin ilk biçimini belirleyebilirse metnin oluĢtuğu dönem ve hayat Ģartları hakkında çok önemli bilgilere de ulaĢmıĢ olacak ve bu sayede metnin nasıl oluĢtuğunu belirleyebilecektir. Kaynak eleĢtirisi, günümüzde kullanılan Kutsal Kitap‟ın resmi metninin arkaplanında yer alan yazılı kaynakları ortaya çıkarmaya çalıĢır. Bu metot Kutsal Kitap‟ın oluĢumu esnasında hangi kaynakların nasıl, kim tarafından ve ne Ģekilde kullanıldığını belirler. Kaynakların belirlenmesinden sonra, kaynak eleĢtirmeni her bir kaynağı yazar, tarih, üslup, sosyal yapı ve amaç açılarından incelemeye tâbi tutar. Redaksiyon eleĢtirisi, bir editörün veya müellifin kendisine ulaĢan Ģifahi veya yazılı kaynakları, kendi teolojik görüĢleri doğrultusunda nasıl redakte ettiğini ve bu kaynakları kullanarak kendi görüĢlerini eserine nasıl yansıttığını araĢtırma konusu yapar. Günümüze ulaĢan Kutsal Kitap eserlerinin yazarlarının, kendi yazdıkları bu eserlere olan katkılarının ne olduğu belirlenmeye çalıĢır. Son olarak Gelenek eleĢtirisi ise Ģifahi olarak asırlar boyunca nesilden nesle aktarımı yapılan geleneğin tarihini araĢtırma konusu yapar. Kutsal Kitap‟taki herhangi bir metnin yazıya geçirilme zamanına kadar Ģifahi olarak nasıl aktarıldığını ve bu süreçte meydana gelen değiĢimleri araĢtırır. Anlatılara yapılan ekleme-çıkarma veya yerlerini değiĢtirme gibi müdahalelerin neler olduğunu, bu anlatıların sonraki gelenekteki hali ile erken dönemlerdeki hali arasındaki farklılıkların neler olduğunu tespit etmeye çalıĢır. ĠĢte araĢtırmamızın konusu olan Kutsal Kitap EleĢtirisi, Yahudi ve Hıristiyanların kendi Kutsal Kitap‟larına olan bakıĢ açılarını öyle ya da böyle etkilemiĢtir. Çünkü ortada 108 bilimsel metotlarla yapılan araĢtırmalar neticesinde ulaĢılan sonuçlar vardır. Bu sonuçlar, ne kadar muhafazakâr olursa olsun inanan bir insanı mutlaka etkilemiĢtir / etkilemelidir. Biz, Kutsal Kitap EleĢtirisinin inançlı bir Yahudi ya da Hıristiyanın inancını zayıflatması veya değiĢtirmesi gerektiğini iddia etmiyoruz. Sadece hakikate ulaĢmak için bilimsel metotlarla ulaĢılan sonuçlar üzerinde düĢünülmesi gerektiğini savunuyoruz. Aklen ve bilimsel olarak kabul edilmesi imkânsız olan, sonradan bir takım insanlar tarafından ilave edildikleri, çıkarıldıkları ve değiĢtirildikleri ilmi olarak ispatlanmıĢ ancak hâlâ Allah tarafından ilâhi bir vahiyle gönderildiğine ve kutsal olduğuna inanılan Kutsal Kitap sözlerinin üzerinde biraz daha düĢünülmesinin aklen bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. 109 KAYNAKÇA ACHTEMIER, Paul J. (1985), “Biblical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary, Harper and Row, San Francisco, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical- criticism.htm, 07.07.2007 ……....... ……….(1985),“Historical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary, Harper and Row, San Francisco, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 07.07.2007 ADAM, Baki (2002), Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Pınar Yayınları, Ġstanbul BAYBAL, Sami (2003), “Saadia Gaon Onun Ortaçağ Yahudi Felsefesini OluĢturma Ve Yahudi Dogmasını Yeniden Formüle Etme Çabaları”, Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2003 Bahar, Sayı XV, Konya. BOADT, Lawrence (1984), Reading the Old Testament: An Introduction, Paulist Press, New Jersey. BRATCHER, Dennis, Sacred Words? or Words about the Sacred? A Basic Introduction to the Issues of Text Criticism, http://www.crivoice.org/pdf/textcriticism.pdf, 06.08.2007 . BRATTON, Fred G. (1931), “Precursors of Biblical Criticism”, Journal of Biblical Literature (JBL), Vol. 50, No. 3,. BUCAILLE, Maurice (1998), Müspet İlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’an, Çeviren Mehmet Ali Sönmez, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, Ankara. .............. ............. (2002),Çıkış Kitabı, Trc. AyĢe Meral, Ġbrahim Kapaklıkaya, Gelenek Yayınları, Ġstanbul CARDOZO, Rabbi Nathan Lopes, On Bible Criticism and Its Counterarguments, http://www.simpletoremember.com/vitals/Bible_Criticism_and_Its_Counterargu ments.htm, 24.02.2008 CARRIGAN, Cky J., Marcion And Marcionite Gnosticism, http://www.ontruth.com/marcion.html, 17.02.2008 110 CHARLESWORTH, James H. (2003), “Eski Ahit‟in Apokrif Kitapları”, Trc. Muhammed Tarakçı, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 2. CHEYNE, T.K. (1893), Founders Of Old Testament Criticism, London. CHRISTENSEN, Aaron, Celsus and Modern Anti-Mormonism, www.farils.org/pubs/celsus.pdf, 22.10.2007 CLARK, K. W. (1962), “The Textual Criticism of the New Testament”, Peake’s Commentary on the Bible, Editör Matthew Black ve H.H. Rowley, Hong Kong COLLINS, Raymond F. (1987), Introduction to the New Testament, Image Books, New York. COMFORT, Philip W. (2000), Essential Guide to Bible Versions, Tyndale House Publishers, y.y. . CONYBEARE, F. C., History of New Testament Criticism, London t.y. COOK, John Granger, The Reaction to the Bible in Paganism, http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007 COWLEY, A., “Samaritans”, Jewish Encyclopedia , http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=110&letter=S, 05.10.2007 CULPEPPER, R. Alan (2000), John, the Son of Zebedee, y.y. DE SMEDT, Charles (1908), “Historical Criticism”, Catholic Encyclopedia (CA), IV, Robert Appleton Company, New York, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007 DE VRIES, S. J. (1962), “History of Biblical Criticism”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible (IDB), George Arthur Buttrick, Abingdon Press, New York, I. DE WETTE, Wilhelm Martin Leberecht (1843), Critical And Historical Introduction to the Canonical Scriptures of the Old Testament, Harvard College Library, Boston 111 DEMĠRCĠ, KürĢat (1997), Dinler Tarihinin Meseleleri, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul DI VITO, Robert A., “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning DODD, C.H. (1956), “Bölüm II (The Approach To The Bible)”, The Bible To-day, Syndics of the University Press, Cambridge, http://www.religiononline.org/showchapter.asp?title=689&C=894, 29.08.2007 DRISCOLL, James F. (1952), “Biblical Criticism”, The New Schaff-Herzog Encyclopedia of Religious Knowledge, Philip Schaff, Grand Rapids: Christian Classics Ethereal Library, Baker Book House, II. DUFF, Archibald (1910), History of Old Testament Criticism, London EHRMAN, Bart D. (2007), İncil Nasıl Değiştirildi, Trc. Özlem Toprak, Truva Yayınları, Ġstanbul …………………… (1993), The Orthodox Corruption of Scripture, Oxford University Press, New York EL-KARAFÎ (2005), Kitabu’l-Ecvibeti’l-Fâhira Ani’l-Es’ileti’l-Fâcira, Alemü‟l Kütüb, Beyrut EYNIKEL, Erik (1996), The Reform of King Josiah and the Composition of the Deuteronomistic History, Brill. FITZMAYER, Joseph (1989), “Historical Criticism: Its Role in Biblical Interpretation and Church Life”, Theological Studies (TS), 50 FRIEDMAN, Richard Elliott (2004), Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, Trc. Muhammed Tarakçı, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul GEISLER, Norman L. ve William E Nix (1986), A General Introduction to the Bible, Moody Press, Chicago GOTTHEIL, Richard J. H. (1904), Some Early Jewish Bible Criticism, Journal of Biblical Literature (JBL), Published by The Society of Biblical Literature, Vol. 23, No.1, 112 GOLDZIHER, Ignaz (1982), “Ehl-i Kitaba KarĢı Ġslam Polemiği II”, Trc. Cihad Tunç, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Ankara, Sayı V. GROBEL, K. (1962), “Biblical Criticism”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible (IDB), I, George Arthur Buttrick, Abingdon Press, New York GÜNDÜZ, ġinasi (1998), Mitoloji ile İnanç Arasında, Etüt Yayınları, 1. Basım, Samsun ……….…………(2000), Sinoplu Marcion’un Gnostik Teolojisi, HoĢgörü Yılı ve Ġnanç Turizminde Göller Bölgesi Sempozyumu, 07-08 Eylül, http://www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/sinasigunduz/marcion.htm, 23.10.2007 HALKIN, Léon – E. (2000), Tarih Tenkidinin Unsurları, Trc. Bahaeddin Yediyıldız, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara DANBY, Herbert (1933), The Mishnah: Translated from the Hebrew with Introduction and Brief Explanatory Notes, Oxford University Press, HARMAN, Ömer Faruk (1988), Metin, Muhteva ve Kaynak Açısından Yahudi Kutsal Kitapları, (BasılmamıĢ Doçentlik Tezi), Ġstanbul HAYES, John H. ve Carl R. Holladay (1988), Biblical Exegises, A Beginner’s Handbook, John Knox Press, Second Edition, HAYES, John H., Introduction to the Bible, The Westminster Press, Pennsylvania t.y. HAZARD, Paul (1999), Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Trc. Erol Güngör, Ötüken Yayınları, Ġstanbul HOBBES, Thomas (1904), Leviathan, Editör A. R. Waller, Cambridge University Press, Cambridge http://catholic-resources.org/Bible/Genres.htm, 24.04.2008 http://homepage.mac.com/rmansfield/thislamp/Library/page3/files/691943ee5b8396dd1 3ce492144ee0af7-3.html, 25.05.2008 113 http://net.bible.org/verse.php?book=Psa&chapter=100&verse=3, 08.09.2007 http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008 http://www.hristiyan.net/mcdowell/15.htm, 20.04.2008 http://www.skypoint.com/members/waltzmn/CanonsOfCrit.html#Internal, 29.10.2007 http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3F B36B5C02E7607F&KELIME=redaksiyon, 09.05.2008 http://www.william-robertson-smith.net/en/e060heresytrialEN.htm, 30.05.2008 HYATT, J. Philip (1972), “Book Reviews (A History of Pentateuchal Traditions)”, Theology Today, Vol. 29, No. 3 October, http://theologytoday.ptsem.edu/search/index-browse.htm, 25.05.2008 ĠBN HAZM, El Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal, Daru‟l Ceyl, Beyrut t.y. ĠBN KAYYĠM EL-CEVZĠYYE (2001), Hidayetü’l-Hayarâ Fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’nNasarâ, Daru‟l Kuteybe, Beyrut Kitâb-ı Mukaddes (2000), Kitâb-ı Mukaddes ġirketi, Acar Matbaacılık, Ġstanbul KUTLUAY, YaĢar (2001), İslam ve Yahudi Mezhepleri, Anka Yayınları, Nisan KUZGUN, ġaban (1996), Dört İncil: Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farklılıkları, Çelişkileri, Ertem Matbaası, Ankara. LÜDEMANN Gerd, Heretics: The Other Side of Early Christianity, Westminster John Knox Press, Kentucky. LYON, D. G. (1883), “The Results of Modern Biblical Criticism”, The Old Testament Student, Vol. 3, No. 4, December. MARSH, Herbert (1842), Lectures on the Criticism and Interpretation of the Bible, London MC CARTER, P. Kyle (1986), Jr, Textual Criticism, Recovering the Text of the Hebrew Bible. 114 MC CARTHY, John F. (1998), “Two Views Of Historical Criticism”, Living Tradition Organ Of The Roman Theological Forum, No 77 September, http://www.rtforum.org/lt/lt77.html, 08.09.2007 MONTGOMERY, James A. (1914), “Present Tendencies in Old Testament Criticism”, The Biblical World, Vol. 43, No. 5 May. Nedarim Bölümü, 37b-38a, Soncino Babylonian Talmud, http://www.come-andhear.com/nedarim/nedarim_38.html#38a_2, 09.09.2007 PAÇACI, Mehmet (2001), Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara. PRAT, F., Biblical Criticism (Textual) (1908), Catholic Encyclopedia (CA), IV, Robert Appleton Company, New York, http://www.newadvent.org/cathen/04497a.htm, 14.08.2007 PULCINI, Theodore (1994), Exegesis as Polemical Discourse: Ibn Hazm on Jewish and Christian Scriptures, (Doktora Tezi), University of Pittsburgh, REID, George J. (1908), “Biblical Criticism (Higher)”, Catholic Encyclopedia (CA), IV, Robert Appleton Company, New York, http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 12.08.2007 RODD, Thomas (1830), Arguments of Celsus, Porphyry and the Emperor Julian against the Christians, London ROSS, Allen, The Study of Textual Criticism, http://www.bible.org/page.php?page_id=2795, 08.09.2007 ROTHSCHILD, Clare K. (2004), Luke-Acts and the Rhetoric of History: An Investigation of Early Christian Historiography, Mohr Siebeck Yayınları.,y.y. SAKĠOĞLU, Mehmet (2004), Tevrat’ı Kim Yazdı, Ozan Yayıncılık, Ġstanbul SCHLOESSINGER, Max, “Hiwi Al-Balkhi”, Jewish Encyclopedia (JE), http://www.jewishencyclopedia.com/view_page.jsp?artid=809&letter=H&pid=0, 01.06.2008 115 SIMON, Richard (1682), A Critical History of the Old Testament, Translated into English by a Person of Quality, London, Soncino Babylonian Talmud, Editör Rabbi Dr. I. Epstein, The Soncino Press, London t.y., http://www.come-and-hear.com/bababathra/bababathra_14.html, 10.10.2007 SOULEN, Richard N. ve R. Kendall Soulen (2001), Handbook of Biblical Criticism, Westminster John Knox Press, Kentucky SPINOZA, Benedict de (1862), Tractatus Theologico-Politicus, London ST. JEROME, Commentary on Daniel, Trc. (Ġngilizce) by Gleason L. Archer, http://www.tertullian.org/fathers/jerome_daniel_02_text.htm, 20.10.2007 STRACHAN, J. (1930), “Criticism (Old Testament)”, Encyclopedia of Religion and Ethics (ERE), Editör: James Hastings, V. IV, Edinburg STREETE, Gail P. (1999), “Redaction Criticism”, To Each Its Own Meaning, Editör Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press, Kentucky SWEENEY, Marvin A. (1999), “Form Criticism”, To Each Its Own Meaning, Editör Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press, Kentucky ŞAMİL İSLAM ANSİKLOPEDİSİ (2000), Akit Yayınları, Ġstanbul. TARAKÇI, Muhammed (2002), “Tanah‟ta Vahiy AnlayıĢı”, Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 11, , Sayı 1. The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible) Hâkimler 18/30, http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Judges.pdf, 16.09.2007 The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), Appendix 33 (The Eighteen Emendations of The Sopherim), http://levendwater.org/companion/append33.html, 15.09.2007 The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), YaradılıĢ http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Genesis..pdf , 15.09.2007 116 18/22, TOV, Emanuel (1992), Textual Criticism of the Bible, y.y. TÜMER, Günay (1990), “Azazil”, ġamil Ġslam Ansiklopedisi, I, Ġstanbul VIVIANO, Pauline A. (1999), “ Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, Editör Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press, Kentucky WALTKE, Bruce K. (1989), “Aims of OT Textual Criticism”, Westminster Theological Journal, 51,1Spring, http://www.biblicalstudies.org.uk/article_textual_waltke.html, 27.08.2007 WEGNER, Paul D. (2006), Textual Criticism of the Bible, Its History, Methods and Results, y.y. www.cs.umd.edu/~mvz/bible/doc-hyp.pdf, 27.06.2007 ZINKE, Edward, Historical Criticism, http://www.adventistbiblicalresearch.org/documents/historicalcriticism.htm, 11.01.2008 117 ÖZGEÇMĠġ Muhammed Ali Bağır Kayseri‟de dünyaya geldi. Ġlk ve ortaöğrenimini Afyon ve Antalya‟da tamamladı. Marmara Üniversitesi Ġlâhiyat Fakültesi‟nden 2002 yılında mezun oldu. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din bilimleri Anabilim Dalının Dinler Tarihi Bölümü‟nde “Kitab-ı Mukaddes EleĢtirisi (DoğuĢu, GeliĢimi ve Metotları)” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Arapça ve Ġngilizce bilmektedir. 118