KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU

Transkript

KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU
T.C.
SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU, GELĠġĠMĠ
VE METOTLARI)
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Muhammed Ali BAĞIR
Enstitü Anabilim Dalı
: Felsefe ve Din Bilimleri
Enstitü Bilim Dalı
: Dinler Tarihi
Tez DanıĢmanı: Doç Dr. Fuat AYDIN
MAYIS-2009
T.C.
SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠ (DOĞUġU, GELĠġĠMĠ
VE METOTLARI)
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Muhammed Ali BAĞIR
Enstitü Anabilim Dalı
: Felsefe ve Din Bilimleri
Enstitü Bilim Dalı
: Dinler Tarihi
Bu tez 11/05/2009 tarihinde aĢağıdaki jüri tarafından Oybirliği ile kabul edilmiĢtir.
Prof. Dr. Ali ERBAġ
Jüri BaĢkanı
Doç. Dr. Fuat AYDIN
Jüri Üyesi
Doç. Dr. Murteza BEDĠR
Jüri Üyesi
Kabul
Kabul
Kabul
Red
Red
Red
Düzeltme
Düzeltme
Düzeltme
BEYAN
Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, baĢkalarının eserlerinden
yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan
verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya
baĢka bir üniversitedeki baĢka bir tez çalıĢması olarak sunulmadığını beyan ederim.
Muhammed Ali Bağır
11.05. 2009
ÖNSÖZ
Kitab-ı Mukaddes, asırlar boyunca Yahudilerin ve Hıristiyanların dini ve sosyal
yaĢantılarının oluĢumunda çok önemli bir rol oynamıĢtır ve oynamaya da devam
etmektedir. Milyonlarca insan Kutsal Kitap‟ı Yüce bir Varlık tarafından gönderilmiĢ,
ilâhi bir kutsal eser olarak görür. Bu eserde anlatılan her bir olayın doğruluğuna,
güvenirliğine ve hakikiliğine iman eder. Kutsal Kitap‟ın bu tartıĢılamaz, sorgulanamaz
ve hiçbir Ģekilde reddedilemez üstünlüğü uzun asırlar boyunca devam etmiĢtir. Peki,
Kutsal Kitap, hakikati gerçekten güvenilir bir Ģekilde yansıtıyor mu? Kutsal Kitap
beyanları edebi ve tarihsel olarak otantik mi? Objektif bir bakıĢ açısıyla incelendiğinde
Kutsal Kitap tüm hatalardan berî mi?
Bu tür bir sorgulama aslında bir takım araĢtırmacılar tarafından, farklı zaman ve
mekânlarda çeĢitli Ģekillerde gündeme getirilmiĢti. Bu incelemeler her ne kadar
bilimsellikten uzak değerlendirmeler olsalar da ileriki asırlarda yapılacak profesyonel
araĢtırmalara yol göstermeleri bakımından oldukça değerli olarak kabul edilmelidirler.
Özellikle XIV. yüzyıldan itibaren Batı‟da, akıl ve bilim ıĢığında rasyonel düĢünmenin
artması Kutsal Kitap‟ı da etkilemiĢ ve O‟nu araĢtırma konusu haline getirmiĢtir. Daha
önceki yüzyıllarda hiçbir Ģekilde sorgulanmadan doğruluğu kabul edilen Kutsal Kitap
verilerine Ģüpheyle yaklaĢılmıĢ, doğruluk ve güvenirlik dereceleri araĢtırılmıĢtır. Akla
ve bilimsel verilere uygun olmayan beyanlar eleĢtirilmiĢ, bunların kutsal olarak görülen
bir eserde bulunmalarının mümkün olmadığı yüksek sesle dile getirilmiĢtir. Tabii olarak
bu Ģekilde ön plana çıkmanın da bir bedeli olmuĢtur. Bazı araĢtırmacılar bu bedeli farklı
Ģekillerde ödemek zorunda kalmıĢlardır.
ĠĢte, modern Ģekliyle Batı dünyasında ortaya çıkan, Kutsal Kitap‟ı her yönüyle araĢtıran
ve Kutsal Kitap‟ın hakikiliğini bilimsel ölçüler çerçevesinde ortaya çıkarmaya çalıĢan
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi bilim dalı araĢtırmamızın temel konusu olmuĢtur. Tez bir
giriĢ, dört bölüm ve sonuçtan oluĢmaktadır. Birinci bölümde tarih boyunca Kitab-ı
Mukaddes‟e yönelik yapılan eleĢtirel faaliyetler, ikinci ve üçüncü bölümlerde Kitâb-ı
Mukaddes EleĢtirisinin kullandığı metotlar, son bölümde de Kitab-ı Mukaddes
EleĢtirisinin sonuçları üzerinde durulmuĢtur.
Son olarak gerek konunun seçimiyle gerekse tezin yazımı esnasında yaptığı yapıcı
tenkitleriyle bu tezin ortaya çıkmasında ve tamamlanmasında bana yardımcı olan
değerli rehber hocam Doç. Dr. Fuat Aydın Bey‟e teĢekkürlerimi sunarım. Ayrıca
yardımlarını esirgemeyen arkadaĢlarıma ve aileme de çok teĢekkür ederim.
Muhammed Ali Bağır
11 Mayıs 2009
ĠÇĠNDEKĠLER
KISALTMALAR LĠSTESĠ ........................................................................................... iv
ÖZET…………………………………………………………………………………….v
SUMMARY……………………………………………………………………………..vi
GĠRĠġ………. .................................................................................................................. 1
BÖLÜM 1: KĠTÂB-I MUKADDES’E KRONOLOJĠK BĠR BAKIġ: ELEġTĠREL
FAALĠYETLER ........................................................................................... 9
1.1. Hıristiyanlık Öncesi ve Hıristiyanlığın Ġlk Asırlarından Reform Çağına Kadar
Yapılan EleĢtiri Faaliyetleri ....................................................................................... 9
1.1.1. Kilise DıĢında OluĢan EleĢtirel Faaliyetler.............................................................. 9
1.1.1.1. Ġslâm Dünyasında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ................................................. 14
1.1.2. Kilise Ġçinde OluĢan EleĢtirel Faaliyetler .............................................................. 19
1.2. Reform Çağında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ......................................................... 23
1.3. Modern EleĢtirinin Öncüleri .................................................................................... 25
1.3.1. Grotıus (Huig De Droot, 1583-1645) .................................................................... 25
1.3.2. Hobbes (1588-1679) .............................................................................................. 26
1.3.3. Spinoza (1632-1677) ............................................................................................. 27
1.3.3. Richard Simon (1638-1712) .................................................................................. 33
1.4. XVIII. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ......................................................... 35
1.4.1. Jean Astruc (1684-1766)........................................................................................ 35
1.4.2. J.G.Eichhorn (1752-1827) ..................................................................................... 37
1.4.3. Karl David Ilgen (1763-1834) ............................................................................... 38
1.5. XIX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ............................................................ 38
1.5.1. Alexander Geddes (1737-1802)............................................................................. 38
1.5.2. W.M.L. De Wette (1780-1849) ............................................................................. 39
1.5.3. H. Hupfeld (1796-1866) ........................................................................................ 40
1.5.4. K.H.Graf (1815-1869) ........................................................................................... 41
1.5.5. J.Wellhausen (1844-1918) ..................................................................................... 42
1.5.5.1. Dört Kaynak Teorisine Yönelik EleĢtiriler ........................................................ 46
1.6. XX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler ............................................................. 47
i
BÖLÜM 2: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI ................... 49
2.1. Metin EleĢtirisi (Textual Crıtıcısm-Lower Crıtıcısm) ............................................. 49
2.1.1. Metin eleĢtirisinin tanımı ....................................................................................... 49
2.2. Metin EleĢtirisinin Amacı ........................................................................................ 51
2.2.1. Eski Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı...................................................................... 52
2.2.2. Yeni Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı ..................................................................... 54
2.3. Kutsal Kitap‟ın Nakli Esnasında OluĢan Hatalar ..................................................... 55
2.3.1. Yazıcıların Bilinçsiz Olarak Yaptıkları Hatalar .................................................... 56
2.3.2. Yazıcıların Bilinçli Olarak Yaptıkları Hatalar ....................................................... 62
2.4. Metin EleĢtirisinin ĠĢleyiĢi ....................................................................................... 66
BÖLÜM 3: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI (HIGHER
CRITICISM-DERĠN ELEġTĠRĠ) ............................................................ 74
3.1. Tarihsel EleĢtiri ........................................................................................................ 74
3.1.1. Tarihsel EleĢtirinin Tanımı ................................................................................... 74
3.1.2. Kutsal Kitap‟ın Tarihsel EleĢtirisi......................................................................... 77
3.1.2.1. Tanımı ................................................................................................................ 77
3.1.2.2. Tarihsel EleĢtirinin Tarihi .................................................................................. 80
3.2. Biçim EleĢtirisi ......................................................................................................... 82
3.2.1. Tanımı ................................................................................................................... 82
3.2.2. Biçim EleĢtirisinin Tarihi ...................................................................................... 85
3.2.2.1. Hermann Gunkel (1862-1932) ........................................................................... 85
3.2.2.2. Martın Noth ( 1902-1968) .................................................................................. 86
3.2.2.3. Rudolf Bultmann (1884-1976) ........................................................................... 86
3.2.3. Eski Ahit ve Yeni Ahit‟te Yer Alan BaĢlıca Edebi Türler .................................... 87
3.3. Kaynak EleĢtirisi ...................................................................................................... 88
3.3.1. Tanımı ................................................................................................................... 88
3.3.2. Kaynak EleĢtirisinin Tarihi ................................................................................... 90
3.4. Redaksiyon EleĢtirisi................................................................................................ 92
3.4.1. Tanımı ................................................................................................................... 92
3.4.2. Redaksiyon EleĢtirisinin Tarihi ............................................................................. 94
3.5. Gelenek (Gelenek Tarihi; Sözlü Aktarım) EleĢtirisi ................................................ 96
ii
3.5.1. Tanımı ................................................................................................................... 96
3.5.2. Gelenek EleĢtirisinin Tarihi .................................................................................. 98
BÖLÜM 4: KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠNĠN SONUÇLARI VE BU
SONUÇLARA YÖNELĠK ĠNANANLARIN TAVRI ........................... 100
4.1. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Sonuçları ....................................................................... 100
4.2. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Yahudilerin Tavrı ................................................. 101
4.3. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Kilisenin Tavrı ..................................................... 103
SONUÇ…….. ............................................................................................................... 106
KAYNAKÇA ............................................................................................................... 110
ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................. 118
iii
KISALTMALAR LĠSTESĠ
A.g.e : Adı geçen eser
A.g.m : Adı geçen makale
Bkz
: Bakınız
CA
: Catholic Encyclopedia
Edi
: Editör
ERE : Encyclopedia of Religion and Ethichs
HBD : Harper‟s Bible Dictionary
IDB
: The Interpreter‟s Dictionary of the Bible
JBL
: Journal of Biblical Literature
JE
: Jewish Encyclopedia
OTS
: The Old Testament Student
S
: Sayfa
SDÜ : Süleyman Demirel Üniversitesi
Trc
: Tercüme Eden
TS
: Theological Studies
T.y
: Tarihi yok
V.b
: Ve benzeri
Vol
: Volume
Y.y.
: Yayın yeri yok
iv
Yüksek Lisans/Doktora Tez Özeti
SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tezin BaĢlığı: Kutsal Kitap EleĢtirisi (DoğuĢu, GeliĢimi ve Metotları)
Tezin Yazarı: Muhammed Ali BAĞIR
DanıĢman: Doç Dr. Fuat AYDIN
Kabul Tarihi: 01/05/2009
Sayfa Sayısı: VI (Ön Kısım) + 118 (Tez)
Anabilimdalı: Felsefe ve Din Bilimleri
Bilimdalı: Dinler Tarihi
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitap‟larının akıl ve bilim
ıĢığında, rasyonel metotların yardımıyla incelenmesi çalıĢmalarını yapan bir disiplindir.
Özellikle Batı kaynaklı olarak ortaya çıkan bu disiplin, Yahudilerin ve Hıristiyanların
kendi kutsal eserlerine olan bakıĢ açılarını Ģekillendirmesi açısından oldukça büyük bir
öneme sahiptir.
Tez giriĢ, dört bölüm ve sonuçtan oluĢmaktadır. Birinci bölümde Kitab-ı Mukaddes‟e
yönelik olarak tarih boyunca yapılan eleĢtiriler, eleĢtiri sahipleri ve eleĢtirdikleri
noktalar açıklanarak ele alınmıĢtır. Ġkinci bölümde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin
kullandığı metotlardan metin eleĢtirisi metodu, Kutsal Kitap‟tan örnekler verilerek
açıklanmıĢtır. Üçüncü bölümde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin kullandığı metotlardan
Derin EleĢtiri metotları (Tarihsel, Biçim, Kaynak, Redaksiyon ve Gelenek EleĢtirisi)
tek tek açıklanmıĢtır. Dördüncü bölümde ise Yahudiler ve Hıristiyanlar açısından
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin sonuçları iĢlenmiĢtir.
Anahtar Kelimeler: Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, Eski Ahit, Yeni Ahit, Tevrat, Ġncil,
Metin EleĢtirisi
v
Sakarya University Insitute of Social Sciences
Abstract of Master’s/PhD Thesis
Title of the Thesis: Biblical Criticism (Its Birth, Development and Methods)
Author: Muhammed Ali BAĞIR
Supervisor: Assistant Prof. Dr. Fuat AYDIN
Date: 01/05/2009
Nu. of pages: VI(Pre Text) + 118 (Main Body)
Department: Philosophy and Religion Science
Subfield: History of Religions
Biblical Criticism is a discipline which investigates Jewish and Christian sacred
books in light of intelligence and science with the assistance of rational methods.
This discipline that arisen expressly in the Western World is very important for the
purposes of Jewish and Christian to shape their viewpoint of sacred books.
This thesis consists of an introduction, four chapters and a conclusion. The
Criticism against the Bible throughout the history, the critics and their claims were
examined in the first chapter. In the second chapter, Textual Criticism that is one of
Biblical Criticism methods was expounded with giving examples from the Bible. In
the third chapter, Higher Criticism methods ( Historical, Form, Source, Redaction
and Tradition Criticism) were mentioned individually. The results of Biblical
Criticism in terms of Jewish and Christian were treated in the fourth chapter.
Keywords: Biblical Criticism, Old Testament, New Testament, Torah, Gospel,
Textual Criticism.
vi
GĠRĠġ
Konu
Kitâb-ı Mukaddes (The Bible), Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri eserlere
verilen isimdir. Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere iki kısma ayrılır. Yahudiler sadece
Eski Ahid‟i oluĢturan eserlerin kutsallığını kabul ederlerken Hıristiyanlar hem Eski
Ahit‟i hem de Yeni Ahit‟i oluĢturan eserlerin kutsal olduğuna inanırlar. Ancak,
Yahudilerin Eski Ahit‟i oluĢturan eserler, bu eserlerin sıralanması ve isimlendirilmesi
konusundaki inançları ile Hıristiyanların bu konudaki inançları arasında farklılıklar
vardır. Hatta Hıristiyanlar arasında bile hangi kitapların Kutsal Kitap olarak kabul
edilmesi gerektiği konusunda tam olarak bir fikir birliği bulunduğunu söylemek oldukça
zordur. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin, özellikle Eski Ahit bölümüne ait kitapların
oluĢumlarının ve resmi olarak kabul edilme süreçlerinin (kanon) yüzyıllar hatta binlerce
yıl süren oldukça geniĢ bir zaman aralığında gerçekleĢtiği bilinmektedir. Kutsal Kitap‟ı
oluĢturan bu iki bölüm, kutsal, güvenilir, hatadan berî ve doğru bilginin ana kaynağı
olan yegâne kitap olarak yüzyıllar boyunca Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından kabul
edilmiĢtir.
Batıda XIV. yüzyılda baĢlayan Rönesans ve Reform akımları beraberinde Aydınlanma
hareketini getirmiĢtir. Bu dönemde, daha önceki yüzyıllarda Kutsal Kitap‟ın
tartıĢılmayan mutlak otoritesi tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Din adamlarının Kutsal Kitap‟la
ilgili ortaya koydukları düĢünceler sorgulanmıĢ ve doğruluk dereceleri araĢtırılmıĢtır.
Daha sonra, Kutsal Kitap‟ın bizzat kendisi araĢtırma konusu olmuĢtur. Kutsal Kitap
üzerine çeĢitli incelemeler yapılmıĢtır.
Böylece yavaĢ yavaĢ Kutsal Kitap üzerine yapılmıĢ olan araĢtırmalar ortaya çıkmaya ve
çoğalmaya baĢladı. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin orijinal (adı geçen yazar
tarafından yazılmıĢ olan) olup olmadıklarını belirlemek için özel ilmî çabalar sarf
edildi. Kutsal Kitap dıĢındaki edebiyat alanında bulunan eserlere uygulanan eleĢtiri
metodu, din adamlarının ve kilisenin bütün baskılarına ve karĢı çıkmalarına rağmen
Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlere de uygulanmaya baĢlandı. EleĢtiri metodu, asıl olarak
belgelerin değerini inceler. Metinlerin otantik olup olmadıklarını, nispet edilen yazarlara
1
aidiyetlerini, orijinal Ģekliyle günümüze ulaĢıp ulaĢmadıklarını metin içi analiz (internal
evidence) ve metin dıĢı deliller (external evidence) yoluyla gösterir.
EleĢtiri metodunun Kutsal Kitap‟a uygulanmasıyla Kutsal Kitap EleĢtirisi (Biblical
Criticism) adı altında ayrı bir disiplin ortaya çıktı. XVII. yüzyılda özellikle Baruch
Spinoza ve Richard Simon‟ın yapmıĢ oldukları çalıĢmalar Kutsal Kitap EleĢtirisinin
temellerini atmıĢ ve sonraki asırlarda yapılacak çalıĢmaların öncüsü olmuĢlardır.
Bu çalıĢmada Kutsal Kitap EleĢtirisinin doğuĢu, geliĢmesi ve bugünkü hale geliĢi
sırasında geçirdiği aĢamalar ve bu konuda öncü olan kiĢiler ele alınacaktır. Ayrıca,
Kutsal Kitap EleĢtirisinin ele aldığı baĢlıca konular, bu konular incelenirken kullanılan
metotlar, ulaĢılan neticeler ve bu neticelerin Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar
için ifade ettiği önem üzerinde durulacaktır.
Konunun Önemi
Kutsal Kitap EleĢtirisi‟nin ayrı bir disiplin olarak ulaĢtığı neticeler, Ģifahi rivayetten
yazılı metne geçiĢi ve bu süreçte yaĢananları anlaĢılır kılacaktır. Bir önceki neslin
rivayetleri sonraki nesle aktarılırken hangi metotların ne Ģekilde kullanıldığının tespiti,
Kutsal Kitap‟ın otantikliğine olan bakıĢ açısını doğrudan etkileyecektir.
Günümüzde yaĢayan Yahudi ve Hıristiyanların en azından bir kısmının kendi kutsal
kitaplarına olan bakıĢ açıları, ortaçağda yaĢayan bir Yahudi veya Hıristiyanın bakıĢ
açısıyla aynı değildir. Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢmıĢ olduğu ilmî neticeler, Kutsal
Kitap‟ın mutlak otoritesini sarsmıĢ ve tamamen ilâhi vahiy mahsulü olduğu görüĢünü
zayıflatmıĢtır. Bu yüzden, Kutsal Kitap EleĢtirisi Yahudi ve Hıristiyanların kendi kutsal
kitaplarına olan bakıĢlarını ve bağlılıklarını doğrudan ilgilendiren bir disiplin
olduğundan bu dine inananlar için oldukça önemlidir.
Konu sadece bu dine inananları değil Kutsal Kitap‟ın varlığını kabul eden ancak tahrif
edildiğini savunan Müslümanları da yakından ilgilendirmektedir. Eski Ahit ve Yeni
Ahit‟i oluĢturan kitapların içerikleri, kimler tarafından ne zaman ve ne Ģekilde
yazıldıklarının bilinmesi, Müslümanların Kutsal Kitap‟a olan bakıĢlarını daha da
anlamlı bir hale getirecektir.
2
Kaynaklar
Her Ģeyden önce, bu konu modern dönem öncesi çalıĢmalarda (Rönesans, Yahudi ve
Ġslam) ele alınmıĢ olsa da bugünkü anlamında bu araĢtırmaların bilimsel bir disiplin
olarak batıda ortaya çıkıp Ģekillendiği için özellikle Ġngilizce ile yazılmıĢ kaynaklardan
yararlanılmıĢtır. Bu çerçevede özellikle Biblical Exegises, Handbook of Biblical
Criticism, To Each Its Own Meaning, Textual Criticism of the Bible gibi matbu
eserlerden ve www.newadvent.com gibi elektronik ansiklopedilerden geniĢ ölçüde
istifade edilmiĢtir.
Konular ele alınırken Türkçe kaynaklara da baĢvurulmuĢtur. Bu bağlamda, özellikle
Batı DüĢüncesindeki Büyük DeğiĢme, Kitâb-ı Mukaddes‟i Kim Yazdı, Yahudi
Kaynaklarına Göre Tevrat ve Dört Ġncil Farklılıkları ve ÇeĢitleri adlı eserlerden büyük
ölçüde faydalanılmıĢtır. Spinoza‟nın konuyla ilgili olarak ele alınmasında olduğu gibi
zaman zaman birinci dereceden kaynaklara da baĢvurulmuĢtur. Ayrıca, çeĢitli internet
kaynaklarından da adresleri belirtilmek suretiyle yararlanılmıĢtır.
Metodu
Konuyla ilgili kaynaklardan elde edilen bilgiler herhangi bir değerlendirmeye tâbi
tutulmadan tasvir metodu kullanılmak suretiyle ele alınmıĢtır. Konunun anlaĢılabilmesi
için zaman zaman etimolojik tahliller yapılmıĢtır.
Kutsal Kitap EleĢtirisinin tarihiyle ilgili bilgiler verilirken tarihsel analizden
yararlanılmıĢ, kaynaklardan elde edilen bilgiler, birbiriyle uyumlu hale getirilerek belli
bir düzen içerisinde sunulmuĢtur. Bu iĢlemler yapılırken herhangi bir yorum
yapılmamıĢ, geçmiĢte yaĢanan bu geliĢmeler olduğu gibi aktarılmaya çalıĢılmıĢtır.
Kutsal Kitap EleĢtirisinin metotlarının anlatıldığı bölümde ise yabancı terminolojinin
bol miktarda bulunması ve sık sık Kutsal Kitap metni ve tercümeleriyle ilgili bilgilerin
geçmesinden dolayı konunun anlaĢılabilmesi için verilen örnekler geniĢ bir Ģekilde izah
edilmiĢtir.
3
EleĢtiri Nedir?
EleĢtiri, genel olarak edebi belgeleri menĢe, derlenme, üslup ve tarih gibi çeĢitli
açılardan bilimsel olarak incelemektir1. Bu inceleme özellikle geçmiĢ dönemlerden
günümüze kadar ulaĢmayı baĢarmıĢ eserlerin, adı geçen yazarlara veya dönemlere olan
aidiyetlerinin hakiki olup olmadıklarını anlamak için kullanılır2. EleĢtiri (Criticism)
kelimesi, “hüküm vermek, yargılamak, ayırt etmek, bir hükmü oluĢturmada ya da bir
değerlendirme yapmada ayırt edici olmak” anlamlarına gelen Yunanca “krino”
kelimesinden türemiĢtir3. Terim olarak ise edebi metinlerin kaynak, derlenme, üslup ve
tarih gibi çeĢitli açılardan bilimsel olarak incelenme, sanatsal veya edebi bir eserin
kıymetini takdir etme ve özelliklerini açıklama sanatı anlamına gelir 4. EleĢtiri zamanla,
amacı edebi eserler hakkında ince hükümler vermek ve birtakım incelemeler yapmak
olan bir araĢtırma Ģekli olarak kabul edilmiĢtir. Edebi eserlere uygulandığında eleĢtiri,
kusur bulmak değil, adil bir Ģekilde metnin erdemlerini ve zayıf noktalarını tespit etme
anlamına gelmektedir. BaĢka bir ifade ile eleĢtirinin basit anlamı, ele alınan konu ne
olursa olsun, eleĢtirmenin olabileceği kadar tarafsız bir yargıda bulunması eylemidir5.
XVIII. yüzyıldan itibaren, eleĢtiri metodunun bütün ilimlere, özellikle de tarihi
belgelere uygulanmaya baĢlanmasıyla tarihi eleĢtiri ortaya çıkmıĢtır. Tarihi eleĢtiri
metodu, belgelerin değerini tespit eder, metnin otantik (hakiki) olup olmadığını ve ilk
bütünlüğü içinde orijinal Ģekliyle günümüze ulaĢıp ulaĢmadığını belirlemeye çalıĢır. Bu
eleĢtiri metodu, çalıĢmaları esnasında metne ait gerçekleri ortaya çıkarmak için iki tür
ölçü kullanır: DıĢ Ölçü ve Ġç Ölçü. DıĢ ölçü, eserin kaynağı ile ilgili sayılabilecek her
türlü rivayet, belge ya da tanıklıktır. Bunlar eserin otantikliğine olan yakınlıklarına göre
değerlendirilirler. Ġç ölçü ise metinde kullanılan üslup, dil karakteri ve metnin
muhtevasından çıkan delillerdir. Bu deliller, metnin yazıldığına inanılan dönemle ve bu
döneme ait geleneklerle olan iliĢkisine göre tahlil edilirler. EleĢtirmen, bütün bu
1
John F. McCarthy, Two Views Of Historical Criticism, Living Tradition Organ Of The Roman
Theological Forum, No 77 September 1998, http://www.rtforum.org/lt/lt77.html, 08.09.2007.
2
Wilhelm Martin Leberecht De Wette, Critical And Historical Introduction to the Canonical Scriptures
of the Old Testament, Harvard College Library, Boston 1843, s.377.
3
Paul J. Achtemier, “Biblical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary (HBD), Harper and Row, San
Francisco 1985, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 07.07.2007.
4
J. Strachan, “Criticism (Old Testament)”, Encyclopedia of Religion and Ethics (ERE), Edited by James
Hastings, Edinburg 1930, IV, 314.
5
John H. Hayes&Carl R. Holladay, Biblical Exegises, A Beginner’s Handbook, John Knox Press, Second
Edition, 1988, s. 26.
4
saydığımız eylemleri metin üzerinde tatbik ederken olabildiğince tarafsız ve peĢin
hükümlerden uzak olmalıdır6.
Ġki türlü eleĢtiriden bahsedilebilir:
1. Basit EleĢtiri (Lower Criticism-Metin EleĢtirisi)
Bu eleĢtiri, elimizde bulunan belge, kitap, tercüme, atıf ve elyazmalarından yola çıkarak
ilgilenilen metnin orijinal halini ya da orijinale en yakın halini elde etmeye çalıĢır.
Üzerinde çalıĢılan belgeyle ilgili olan bu tür malzemeleri bir araya getirir, düzenler ve
metnin ilk halini ortaya koymaya çabalar. Antik döneme ait metinlerin birçoğu, sonraki
nesillere yazıcıların elleriyle yazdıkları kopya metinler aracılığıyla aktarılıyordu.
Yazıcıların bu kopyalama esnasında bilinçli ya da bilinçsiz hata yapmaları kaçınılmazdı.
Bu yüzden bir eserin birbirinin aynısı olmayan yüzlerce nüshası bulunabiliyordu.
Örneğin, Shakspeare‟in birçok eserinin birbirinden farklı metinleri vardır. Günümüze
ulaĢan bu farklı kopya metinler arasında, hangi eserin orijinal ya da orijinale en yakın
olduğunu belirlemeye çalıĢmak hem zor hem de oldukça dikkat gerektiren bir iĢtir7.
2. Derin EleĢtiri (Higher Criticism-Edebi EleĢtiri)
Bu eleĢtiri türü ise, ilgilendiği belgenin menĢeini, yazarını, tarihini, kaynaklarını, yazılıĢ
tarzını ve edebi türünü araĢtırır. Söz konusu belgenin otantikliği üzerinde durur8. Bir
belgenin kim tarafından, nerede ve ne zaman yazıldığını ortaya çıkarmaya çalıĢır.
Kutsal Kitap EleĢtirisi
Kutsal Kitap EleĢtirisi (Biblical Criticism), en geniĢ anlamıyla rasyonel metotların
Kutsal Kitap‟ı anlamada kullanılması9 ve Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin tarihsel
değerlerinin ve kaynaklarının incelemeye tâbi tutulmasıdır10. Kutsal Kitap‟ın antik
dönemlerde yapılmıĢ birçok farklı tercümesi ve yine birbirinden çok farklı kopyaları
vardır. Bu eserler, günümüzde kullanılan Kutsal Kitap‟a kaynak olmaları açısından
6
Ömer Faruk Harman, Metin, Muhteva ve Kaynak Açısından Yahudi Kutsal Kitapları, Ġstanbul 1988,
s.203.
7
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.12.
8
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.203.
9
Richard N. Soulen & R. Kendall Soulen, Handbook of Biblical Criticism, Westminster John Knox Press,
Kentucky 2001, s. 18.
10
George J. Reid, “Biblical Criticism (Higher)”, Catholic Encyclopedia (CA), New York 1908, IV,
http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 12.08.2007.
5
büyük öneme sahiptir. Bu yüzden ilmî açıdan oldukça titiz bir Ģekilde incelemeye tâbi
tutulmaları gerekir. Dolayısıyla Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, bu eserlerin tarihsel açıdan
değerlerini ortaya koymaya ve kaynak olmaları bakımından güvenirliklerini, ilmî
ölçüler çerçevesinde, sorgulamaya çalıĢır.
Batı dünyasında akılcı anlayıĢın ortaya çıkması ve ilim dünyasında yaygınlaĢması,
batılıların Kutsal Kitap‟larına olan bakıĢ açılarında birtakım değiĢmelere yol açmıĢtır.
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, Kutsal Kitap‟a ortaçağın aĢırı tutuculuğu ile XIX. yüzyılın
liberalizmi arasında bir tutum ile yaklaĢmaktadır. Yani O‟nu bir yandan kutsal bir metin
olarak kabul ederken bir yandan da akılcılığın ve bilimselliğin getirmiĢ olduğu objektif,
rasyonel ve bilimsel prensipler ıĢığında incelenmesi gereken bir kitap olarak görür11.
Belgelerin değerini ve otantikliğini ortaya çıkarmak için kullanılan dıĢ ölçüler ve iç
ölçüler, diğer edebi ve tarihsel belgelere nasıl uygulandıysa aynen Kutsal Kitap‟a da
uygulanmıĢtır.
Batılılar, modern anlamda eleĢtiri metodunu XVIII. asırdan itibaren Kutsal Kitap‟larına
uygulamaya baĢlamıĢlardır. Ġlk olarak Eski Ahit‟i oluĢturan eserler, özellikle de Tevrat
metni üzerine yoğunlaĢılmıĢ, daha sonra da Yeni Ahit‟i oluĢturan eserlere bu eleĢtiri
metodu uygulanmıĢtır12.
ġayet Kutsal Kitap EleĢtirisi‟nden kastettiğimiz anlam, rasyonel metotların kutsal
sayılan metinlerin ve geleneklerin yorumlanması ve açıklanmasında kullanılması ise
Kutsal Kitap EleĢtirisinin bizzat Kutsal Kitap‟ın kendisi kadar eski olduğunu
belirtmemiz gerekir. Çünkü Kutsal Kitap‟ın birçok bölümünde bizzat Kutsal Kitap‟ın
kendisi, çeĢitli cümleleri ve gelenekleri yorumlamıĢ ve açıklamıĢtır. Örneğin I. ve II.
Tarihler kitaplarında, I. Krallar ve II. Samuel kitaplarında yer alan tarihsel açıklamalara
eleĢtirel bir yaklaĢımla bakan bölümler vardır. Ayrıca Eyüp kitabında, Tesniye‟de
anlatılan tarihe eleĢtirel bir yaklaĢım vardır. Yine Matta ve Luka, Markos‟un Hz. Ġsa‟nın
hayatını ve kiĢiliğini anlatma üslubunu eleĢtirirler. ĠĢte Kutsal Kitap yazarlarının bizzat
kendileri bile kendilerinden önceki gelenekte yer alan ve kutsal sayılan bir takım
değerleri eleĢtirmiĢlerdir. Kutsal Kitap‟ın önceki bölümlerinin yazarlarına göre sonraki
11
Mehmet Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001, s. 26.
ġaban Kuzgun, Dört İncil: Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farklılıkları, Çelişkileri, Ertem Matbaası,
Ankara 1996, s.79.
12
6
dönemlerde yaĢayan yazarların ortaya koydukları bu eleĢtirel bakıĢ açıları bile Kutsal
Kitap‟ta yer almıĢtır. Konuya bu açıdan bakıldığında Kutsal Kitap EleĢtirisi olarak
isimlendirdiğimiz bu ilim dalının aslında ne kadar uzun bir geçmiĢe sahip olduğu
anlaĢılacaktır13.
Kutsal Kitap EleĢtirisinin genel olarak Aydınlanma Hareketi sonucunda oluĢmuĢ bir
ilim dalı olduğu yönünde bir kabul vardır. Bu yargının tam olarak doğru olduğunu
söylememiz biraz zordur. Çünkü milattan sonraki ilk dört asırda Kutsal Kitap
EleĢtirisinin ilk örnekleri diyebileceğimiz ilk adımlar atılmıĢtır. Eski Ahit‟in oldukça
detaylı bir edisyon kritik (tenkitli neĢir)14 baskısı M.S. III. Yüzyılda yaĢamıĢ meĢhur
Kutsal Kitap âlimi Origene tarafından yapılmıĢtır. Ayrıca yine bu dönemde Eski Ahit
kitaplarının ne zaman ve kim ya da kimler tarafından yazıldığı, kitaplarda bulunan
çeliĢkilerin nasıl açıklanması gerektiği, dört incilin kendi aralarında bulunan çeliĢkilerin
nasıl izah edileceği, ileri gelen din adamları ve konunun uzmanları arasında tartıĢma
konusu olmuĢtur. Bu tartıĢmalar içinde yer alan Ġskenderiyeli papaz Dionysius (M.S. III.
y.y.) örnek olarak verilebilir. Dionysius, Vahiy kitabının yazarının Yuhanna kitabının
yazarı olan Aziz Yuhanna olamayacağını ileri sürmüĢtür. Delil olarak da bu iki kitabın
üslubunun aynı olmadığını ve aynı kimsenin eseri olamayacak kadar farklı olduğunu
göstermiĢtir. Dionysius‟un savunduğu fikirler kendi döneminde pek etkili olamasa da
modern dönemlerde yaĢayan bir eleĢtirmen hiç farkında olmadan Dionysius‟un ulaĢtığı
neticelere ulaĢmıĢtır15.
Netice itibarıyla eleĢtiri disiplininin, geçmiĢ dönemlerde yazılmıĢ eserlerin adı geçen
yazarlara ve dönemlere olan aidiyetleri konusunu, bilimsel araĢtırma metotları
kullanmak suretiyle ortaya çıkarmaya çalıĢan bir inceleme metodu olduğu
görülmektedir. Temelinde eleĢtiri disiplini olan Kutsal Kitap EleĢtirisi ise Kutsal Kitap
dıĢındaki eserlerin güvenirliklerini ortaya çıkarmak için uygulanan araĢtırma
metotlarının aynen Kutsal Kitap‟a da uygulanmasıdır. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin
ilmi açıdan değerini, tarihsel açıdan da ne kadar sahih ve güvenilir olduğunu belirler.
13
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 18.
EleĢtirel basım. Bu tür basımlarda farklı nüshaları bulunan yazma veya matbu eserlerin aralarındaki
ayrılıklar tespit edilir, farklılıklar dipnotlar halinde gösterilir, açıklayıcı bilgiler verilir ve böylelikle eser
aslına en uygun Ģekilde yayınlanır.
15
C.H.Dodd, “Bölüm II (The Approach To The Bible)”, The Bible To-day, Syndics of the University
Press, Cambridge 1956, http://www.religion-online.org/showchapter.asp?title=689&C=894, 29.08.2007.
14
7
Kutsal Kitap‟ı bir yandan kutsal bir metin olarak kabul ederken bir yandan da ilmi
ölçüler çerçevesinde incelenmesi gereken bir eser olarak kabul eder.
8
BÖLÜM 1: KĠTÂB-I MUKADDES’E KRONOLOJĠK BĠR BAKIġ:
ELEġTĠREL FAALĠYETLER
Kutsal Kitap asırlar boyunca milyarlarca insan tarafından kutsal bir eser olarak kabul
edilmiĢtir. Ancak zaman zaman bir takım din/ilim adamları tarafından çeĢitli açılardan
eleĢtiriye tâbi tutulmuĢtur. ÇalıĢmamızın birinci bölümünde, tarih boyunca Kutsal
Kitap‟ın kutsallığına ve ilâhi kaynaklı oluĢuna yönelik yapılan eleĢtiriler, bu eleĢtirilerin
değindikleri hususlar ve sonrakilere olan etkileri üzerinde durulacaktır.
1.1. Hıristiyanlık Öncesi ve Hıristiyanlığın Ġlk Asırlarından Reform Çağına Kadar
Yapılan EleĢtiri Faaliyetleri
1.1.1. Kilise DıĢında OluĢan EleĢtirel Faaliyetler
Eski Ahit‟i oluĢturan eserlere yönelik ilk ciddi eleĢtiri M.Ö. dördüncü asırda ortaya
çıkmıĢ olan Samiriler16 hareketi ile baĢlamıĢtır. Samirilerin Yahudilerden ayrılmasının
en önemli sebebi Yahudi Kutsal Kitap‟ının sonraki nesillere aktarılmasından sorumlu
olan Yazıcıların (Soferîm) faaliyetleridir. Samirilere göre yazıcılar bir yandan eğitim
öğretim iĢleriyle meĢgul olurlarken bir yandan da yazdıkları yeni kitapları Tevrat‟a
eklemeye, Tevrat‟ın yazısını ve okunuĢunu değiĢtirmeye baĢlamıĢlardı. Samiriler
yapılan bu ilâveleri ve değiĢtirmeleri kesinlikle reddetmiĢlerdir17. Yahudilerin
ellerindeki mevcut Tevrat‟ın yanlıĢlarla dolu olduğunu, doğru olan Tevrat metninin
kendi kullandıkları nüsha olduğunu iddia etmiĢlerdir. Samirilerin kullandıkları Tevrat
ile Yahudilerin kullandıkları Tevrat arasında, yazıcı hatalarından kaynaklanmasının
imkânsız olduğu birçok önemli farklılıklar (altı bine yakın) vardır18.
16
ġomronîm veya ġamerîm. Bugünkü adı ile Nablus, tarihteki adıyla ġomron Ģehrinde (Kutsal sayılan
Gerizim Dağı yanında) küçük bir cemaat halinde yaĢayan ve kendilerinin eski Ġsrail Krallığı‟nın
kalıntıları olduğunu iddia eden bir Yahudi mezhebidir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Tae Yeab Yoo,
“Reconstructing The Identity of Samaritan Christianity”, (Doktora Tezi), Claremont Graduate School,
California 1997, s.16-76; YaĢar Kutluay, İslam ve Yahudi Mezhepleri, Anka Yayınları, Nisan 2001,
s.196-211.
17
YaĢar Kutluay, a.g.e., s.200.
18
A. Cowley, “Samaritans”, Jewish Encyclopedia (JE), Vol. X, s.669,
http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=110&letter=S, 05.10.2007; Samiri Tevrat‟ı ile
Yahudilerin kullandığı Tevrat arasındaki farklılıklar için bakınız Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre
Tevrat, Pınar Yayınları, Ġstanbul 2002, s.141-145.
9
Hz. Ġsa öncesi dönemde Filistin-Ürdün taraflarında yaĢamıĢ heterodoks bir Yahudi grup
olan Nasuraizm ekolüne bağlı Nasuralar, Ortodoks Yahudilerin ellerinde bulunan
kitapların gerçek kutsal kitaplar olmadığını, uydurma eserler olduklarını savunuyorlardı.
Hz. Musa‟nın Allah‟tan ilâhi emir ve yasaklar ihtiva eden bir Kutsal Kitap aldığını
kabul ediyorlar, ancak Yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat‟ın bu kitap olmadığını
iddia ediyorlardı19.
Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, Hıristiyan olmayanlar arasında Kutsal Kitap‟a karĢı
eleĢtirel mahiyetli birçok entelektüel karĢı çıkıĢlar yaĢanmıĢtır. Celsus (M.S. II. y.y.) ve
Porphyry (M.S. IV. y.y.) gibi Roma‟nın pagan dinine mensup olan bazı yazarlar, Kutsal
Kitap‟a karĢı oldukça ağır diyebileceğimiz bir takım ithamlarda bulunmuĢlardır.
Yazdıkları eserlerle Kutsal Kitap‟ın güvenirliğini sorgulamıĢlardır.
Bu yazarlar arasında en dikkati çeken isim, en ağır ithamları yöneltmesi açısından
Celsus‟tur. Sonraki asırlarda yaĢayan bazı kilise babaları Celsus‟un özellikle
Hıristiyanlığa ve Kutsal Kitap‟a karĢı ileri sürdüğü bu ithamlarını cevaplamak ve Kutsal
Kitap‟ı savunmak için apolojik eserler yazmıĢlardır. Celsus‟un The True Word (Hakiki
Söz) adlı eseri aslında günümüze ulaĢamamıĢtır. Ancak Origene (M.S.185-254), Contra
Celsus (Celsus’a Karşı) adıyla Celsus‟un ileri sürdüğü fikirlere cevap niteliğindeki
eserinde hem Celsus‟un fikirlerine hem de kendisinin bu ithamlara verdiği cevaplara yer
vermiĢtir. Dolayısıyla Celsus‟un yönelttiği ithamlar, günümüze Origen vasıtasıyla
ulaĢmıĢlardır20. Celsus, Eski Ahit‟in YaradılıĢ kitabında anlatılan insanın yaradılıĢına ve
sonrasında yaĢanılan olaylara ait anlatıların ancak yaĢlı kadınlar tarafından anlatılan
masallardan biri olabileceğini iddia etmiĢtir21. Eski Ahit‟in saçmalıklarla dolu bir kitap
olduğunu, bunu da “ancak Musa gibi budala (!)” bir kimsenin kaleme alabileceğini ve
Kutsal Kitap‟ın tamamının “anlamsız” sözlerden oluĢtuğunu söylemiĢtir. Yeni Ahit‟in
sonradan ortaya çıkmıĢ boĢ bir itikat olduğunu ve içinde anlatılanların tamamıyla yalan
olduğunu savunmuĢtur22.
19
ġinasi Gündüz, Mitoloji ile İnanç Arasında, Etüt Yayınları, Samsun 1998, s. 85-86.
Aaron Christensen, Celsus and Modern Anti-Mormonism, s.1, www.farils.org/pubs/celsus.pdf,
22.10.2007.
21
Thomas Rodd, Arguments of Celsus, Porphyry and the Emperor Julian against the Christians, London
1830, s.27; John Granger Cook, The Reaction to the Bible in Paganism,
http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007.
22
Christensen, a.g.m., s. 3.
20
10
Kutsal Kitap‟ın vahyî oluĢuna ve güvenirliğine yönelik erken dönemde yapılan en ciddi
saldırılardan biri de Hıristiyan bir rahibin oğlu olan ve öğretileriyle M.S. II. yüzyılda
büyük bir üne kavuĢan Marcion tarafından yapılmıĢtır. Marcion, M.S. 138 yılında
Roma‟ya gelmiĢ ve orada iyi bir eğitim almıĢtır. Hangi kitapların Kutsal Kitap olarak
kabul edilmesi gerektiği noktasında kiliseden ayrı bir yol izlemiĢtir. Örneğin Eski Ahit
kitabını oluĢturan bütün eserlerin kutsallığını tamamıyla reddetmiĢtir23. Yeni Ahit‟te ise
Luka Ġncili ile Pavlus'un 10 mektubunu geçerli saymıĢ, diğerlerini güvenilir kabul
etmemiĢtir. Marcion, günümüz Yeni Ahit'inin temelini oluĢturan dört Ġncil arasında
yalnızca Luka Ġncili'ni sahih kabul etmiĢ; ancak bu metni de olduğu gibi değil, yeniden
gözden geçirerek ele almıĢtır. Marcion açısından Luka Ġncili, Ġncil metinleri arasında
Pavlus tarafından öğretilen orijinal Mesih Ġncili'nin tek derlemesiydi. Benzer Ģekilde O,
günümüz Yeni Ahit'inde yer alan ve Pavlus'a atfedilen 13 mektuptan yalnızca onunu
(Galatyalılara Mektup, Korintlilere Birinci ve Ġkinci Mektuplar, Romalılara Birinci ve
Ġkinci Mektuplar, Selaniklilere, Efeslilere, Koloselilere, Filipililere Mektuplar ile
Filimun'a Mektup) kanonik olarak kabul etmiĢtir. Timoteus‟a Birinci ve Ġkinci Mektup
ile Titus'a Mektubu ise kabul etmemiĢtir. Bundan baĢka günümüz Yeni Ahit'inde
bulunan, Resullerin ĠĢleri, Ġbranilere Mektup, Yakup‟un Mektubu ve benzeri diğer
metinler de Marcion tarafından sahih kabul edilmemiĢtir24.
Marcion, otantik kabul edip kendi Yeni Ahit'ine dâhil ettiği Luka Ġncili ve Pavlus'un 10
mektubunu da üzerinde bir takım değiĢiklikler yapmak suretiyle kanonik kabul etmiĢtir.
Bu metinlerdeki, kendine göre Ġsa Mesih'in mesajına uygun düĢmeyen ve Eski Ahit'in
uzantısı durumunda olduğuna inandığı kısımları çıkarmıĢtır. Örneğin bu çerçevede, Ġsa
Mesih'in doğum hikâyesini konu edinen Luka Ġncili'nin ilk iki bölümünü kabul
etmemiĢtir25. Pavlus‟un Galatyalılara Mektup ve Romalılara Mektubunu bazı
bölümlerini çıkartmak suretiyle kabul etmiĢtir. Örneğin Galatyalılara Mektup‟ta
23
Gerd Lüdemann, Heretics: The Other Side of Early Christianity, Westminster John Knox Press,
Kentucky, s.164.
24
ġinasi Gündüz, Sinoplu Marcion’un Gnostik Teolojisi, HoĢgörü Yılı ve Ġnanç Turizminde Göller
Bölgesi
Sempozyumu,
07-08
Eylül
2000,
http://www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/sinasigunduz/marcion.htm, 23.10.2007.
25
ġinasi Gündüz, a.g.m., http://www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/sinasigunduz/marcion.htm,
23.10.2007; Bart D. Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, Trc. Özlem Toprak, Truva Yayınları, Ġstanbul 2007,
s.51-52; Archibald Duff, History of Old Testament Criticism, London 1910, s.74.
11
Pavlus‟un Kifas ve Yakup‟la Kudüs‟te görüĢmesi (1/18-24) ve Pavlus‟un Hz.
Ġbrahim‟in imanı ile ilgili sözleri (3/6-9) Marcion‟un Yeni Ahit‟inde bulunmaz26.
Kutsal metinler konusundaki bu çalıĢmalarıyla Marcion, Hıristiyanlık tarihinde metin
eleĢtirisi konusundaki çalıĢmaları baĢlatan kiĢi olması yanında, Hıristiyan Yeni Ahit‟i
oluĢturacak kutsal kitap listesinin belirlenmesinin baĢlamasına vesile olması yönünden
de önemli bir konumdadır27.
Porphyry, Hıristiyanlara Karşı adlı eseriyle, özellikle Eski Ahit‟in Yunanca tercümesi
olan Septuaginte metnini eleĢtiriye tâbi tutmuĢtur. Yunus kitabında anlatılan Yunus
peygamber ile balığın hikâyesi ve HoĢea kitabında geçen HoĢea peygamber ile bir
fahiĢenin evlenmesi hikâyelerinin gerçek olmadıklarını iddia etmiĢtir. Vâiz kitabının
Septuaginte tercümesinin 4/828 cümlesinin, Allah‟ın bir “Oğlu”nun olamayacağı
gerçeğini yansıttığını düĢünmektedir29. Porphyry‟nin üzerinde en çok durduğu bölüm
Daniel kitabıdır. Daniel kitabının Ġbrani Kutsal Kitap‟ları arasında bulunmaması
gereken, aslında Yunanca yazılmıĢ uydurma bir eser olduğunu savunmaktadır. Bu
görüĢünün dayanak noktasını da Daniel kitabında geçen Susanna‟nın hikâyesi30
26
Cky J. Carrigan, Marcion And Marcionite Gnosticism, http://www.ontruth.com/marcion.html,
17.02.2008.
27
Konuyla ilgili olarak bakınız Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.50-54
28
Vâiz 4/8:” Bir adam var, ona ikinci yok; oğlu da kardeĢi de yok; ve bütün emeğinin sonu yok; ve gözleri
zenginliğe doymuyor. Öyle ise ben kimin için emek çekeyim ve canımı iyilikten mahrum edeyim? Diyor.
Bu da boĢ ve kötü bir zahmet.”
29
Cook, The Reaction to the Bible in Paganism,
http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007.
30
Elimizdeki Daniel kitabı on iki bölümden oluĢmaktadır. Ancak, “Susanna” isimli bir kadın hakkında
olan on üçüncü bölüm sonradan bu esere ilave edilmiĢtir. Bu bölüm Eski Ahit‟in apokrif (sahih olmayan)
kitapları listesinde yer alır. Katolikler ve Ortodokslar, Yahudiler ve Protestanların apokrif saydıkları bu
ilaveyi deuterokanonik (erken dönemde kilise babaları ve ileri gelen din âlimleri tarafından kutsallıkları
tartıĢıldıktan sonra kabul edilmiĢ, ikinci dereceden önemli sayılan sahih eserler) olarak saymıĢlar ve
Kutsal Kitap listesine eklemiĢlerdir (John H. Hayes, Introduction to the Bible, The Westminster Press,
Pennsylvania t.y., s.3-4). “Hikâye temelde, Daniel döneminden bağımsız ve belki de Daniel kitabından
oldukça önce yazılmıĢtır. Kitap, duĢ alırken, cinsel arzularla kendisine yaklaĢan iki nüfûz sahibi adamın
isteklerini reddettiği için bir kadının nasıl hapse düĢtüğünü anlatmaktadır. Susanna‟nın attığı çığlık ve
tecavüze yeltenen adamların yalanları kadının mahkemeye sevk edilmesine neden olmuĢtur. Susanna‟nın
kaderi mahkemede belirlenmiĢ; halk ve yargıçlar kendisini dinlemeden mahkûm etmiĢlerdir.
Recmedilmeye götürülürken Tanrı onun feryadını iĢitmiĢ (cümle 44) ve Daniel isimli bir genç, yargıçtan,
kadına karĢı ithamda bulunanların suçlamalarının çapraz bir biçimde tekrar gözden geçirilmesini
istemiĢtir. Hikâye, Tanrı‟nın inançlı ve faziletli bir kadına nasıl yardım ettiğini göstermekte ve Daniel‟in
Tanrı hikmetine sahip olduğunu açıklamaktadır. Ancak bu hikâye, M.Ö. II. asırda mahkemelerde
Ģahitlerin, gizli bir Ģekilde, çapraz ifadelerinin alındığı ve Helenistik dönem Yahudiliğinde mahkemelerde
bireylere (hatta kadınlara bile) birinci sınıf bir mevki verildiği iddialarını dile getirmemize olanak
vermektedir” (James H. Charlesworth, “Eski Ahit‟in Apokrif Kitapları”, Trc. Muhammed Tarakçı,
Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 2, 2003, s.394-395).
12
oluĢturur. Hikâyeye göre Daniel ileri gelenlerle konuĢurken Yunanca kelimeler
kullanmaktadır. Porphyry, bu noktadan hareket ederek eserin aslında Yunanca yazılmıĢ
uydurma bir eser olduğunu iddia eder31. Ayrıca, Daniel kitabının yazarının kesinlikle
Daniel peygamber olamayacağını, olsa olsa Yahuda eyaletinde M.Ö. II. yüzyılda Kral
Antiochus Epiphanes zamanında yaĢamıĢ bir yazar olabileceğini ileri sürmüĢtür.
Porphyry‟nin bu yazım tarihi ile ilgili görüĢü günümüzde yaĢayan ilim adamlarının
birçoğuna göre doğrudur32.
M.S. IX. yüzyılın son çeyreğinde Ġran‟ın Horasan eyaletindeki Belh Ģehrinde yaĢamıĢ
olan Hîvî el-Belhî Kutsal Kitap‟a karĢı yaptığı sert eleĢtirilerle tanınan bir Yahudi
âlimidir. Kutsal Kitap‟ın ilâhi kaynaklı olduğuna dair inancı, iki yüz itiraz noktası
belirlemiĢ ve Book of Two Hundred Questions (Ġki Yüz Soru Kitabı) isimli bir eser
yazarak eleĢtirmiĢtir. Hîvî‟nin ileri sürdüğü argümanları, kendi eseri günümüze
ulaĢamadığı için ancak baĢka yazarların eserlerindeki anlatımlardan öğrenebiliyoruz.
Kutsal Kitap‟ta bir takım çeliĢkiler bulunduğunu, bundan dolayı da Kutsal Kitap‟ın ilâhi
kaynaklı olamayacağını savunmuĢtur. II. Samuel 24/933 ile I. Tarihler 21/534; II. Krallar
8/2635 ile II. Tarihler 22/236 aralarındaki çeliĢkilere dikkat çekmiĢtir. ÇıkıĢ 14/2737‟de
anlatılan Hz. Musa‟nın denizi ikiye ayırma olayını da eleĢtirmiĢ, bunun ancak bir medcezir neticesinde olmuĢ olabileceğini söylemiĢtir. ÇıkıĢ 34/2938‟da anlatılan Hz.
Musa‟nın yüzünün parlamasının da mucizevî bir olay olmadığı, uzun süre Sina dağında
aç kalmasından dolayı yüzünün parladığını iddia etmiĢtir. Hîvî el-Belhî‟nin çağdaĢı olan
31
St. Jerome, Commentary on Daniel, trc (Ġngilizce). by Gleason L. Archer, s.15-17,
http://www.tertullian.org/fathers/jerome_daniel_02_text.htm, 20.10.2007.
32
Rodd,
Arguments
of
Celsus,
s.
.44;
Cook,
The
Reaction
to
the
Bible,
http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm, 22.10.2007;
St. Jerome, Commentary on Daniel, s. 16, http://www.tertullian.org/fathers/jerome_daniel_02_text.htm,
20.10.2007.
33
II. Samuel 24/9:” Ve Yoab yazılanların sayısını krala verdi; ve Ġsrail‟de kılıç çeken sekiz yüz bin yiğit
vardı; ve Yahuda adamları beĢ yüz bin kiĢi idi.”
34
I. Tarihler 21/5:” Ve Yoab yazılan kavmin sayısını Davud‟a verdi. Ve bütün Ġsrail, kılıç çeken bin
binler (“bir milyon” New King James Version) ve yüz bin kiĢi idi; ve Yahuda kılıç çeken dört yüz yetmiĢ
bin kiĢi idi.”
35
II. Krallar 8/26:“ Ahazya kral olduğu zaman yirmi iki yaĢında idi; ve YeruĢalim‟de bir yıl krallık etti.
Ve anasının adı Ġsrail kralı Omrinin kızı Atalya idi.”
36
II. Tarihler 22/2:“ Ahazya kral olduğu zaman kırk iki yaĢında idi; ve YeruĢalim‟de bir yıl krallık etti.
Ve anasının adı Ġsrail kralı Omrinin kızı Atalya idi.”
37
ÇıkıĢ 14/27:” Ve Musa elini deniz üzerine uzattı, ve sabaha karĢı deniz kendi akınına döndü; ve onun
karĢısından Mısırlılar kaçtılar; ve Rab Mısırlıları denizin ortasına silkip attı.”
38
ÇıkıĢ 34/29:” Ve Musa Sina dağından indiği zaman vaki oldu ki, dağdan inerken Ģehadetin iki levhası
kendi elinde idi; ve Musa Rab ile söyleĢtiğinden yüzünün derisi parladığını bilmiyordu.”
13
büyük Yahudi âlimi Saadia Gaon39 (Sa‟îd Ġbn-i Yusuf el-Feyyûmi, ö.942), Hîvî‟nin
eserinin okunmasını yasaklamıĢ ve bu esere cevap niteliğinde olan Kitab’ur-Redd âlâ
Hîvî el-Belhî isimli bir eser yazmıĢtır. Ancak bu eser de günümüze ulaĢamamıĢtır. Hîvî
el-Belhî bir heretik olarak kabul edilmiĢ, kendisinin ardından her türlü lanetleme
yapılmıĢ hatta soyadına nispetle anılırken El-Belhî (Belhli) olarak değil de El-Kelbî
(Köpeğin soyundan gelen, köpek tabiatlı) olarak zikredilmiĢtir40.
1.1.1.1. Ġslâm Dünyasında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler
Ġslâm‟ın ilk günlerinden itibaren Müslümanların Ehl-i Kitâp‟a karĢı giriĢtikleri
polemiklerin nüvesini, onların kendi kutsal kitaplarını tahrif, tebdil ve tağyir ettikleri
Ģeklindeki iddialar teĢkil eder. Ġslâm inancına göre Yahudiler Tevrat‟ı orijinal Ģekliyle
koruyamamıĢ, bu kitap üzerinde çeĢitli Ģekillerde değiĢiklikler yapmıĢlardır.
Yahudilerin yaptıkları iddia edilen değiĢiklikler Kur‟ân-ı Kerim‟de Ģu kavramlarla
anlatılır: Metnin veya mananın bozulması (Tahrif, Bakara Suresi 2/75), kelimelerin
baĢka kelimelerle değiĢtirilmesi (Tebdil, A‟raf Suresi 7/162), bazı bölümlerin
gizlenmesi (Kitmân, Bakara Suresi 2/42), metni okurlarken ağızlarını eğip bükmeleri
yoluyla mananın yanlıĢ anlaĢılmasını sağlamaları (Leyy, Nisa Suresi 4/46) ve kitapta
bulunan emir ve yasakların bir kısmının unutulması (Nisyan, Mâide Suresi 5/13).
Kur‟ân-ı Kerim ve sahih hadislere dayalı olarak Yahudilerin kendi Kutsal Kitap‟larını
bozdukları ve Allah‟ın indirdiği Ģekliyle muhafaza edemedikleri görüĢü genel olarak
kabul görmüĢtür. Buna karĢılık bir takım Yahudi ilim adamları da aslında Kur‟ân‟ın
Tevrat‟ın temeline oturan bir kitap olduğunu ve Hz. Muhammed‟in Kur‟ân‟ı yazarken
39
Sa‟îd b. Yusuf el- Feyyûmî (ö.942). Yahudi Tanrıbilimci ve yorumcularının ileri gelenlerindendir.
Ortaçağ Geonim dönemi felsefesinin en önemli düĢünürü ve bilimsel otoritesidir. “Yahudi felsefesinin
babası” olarak adlandırılmıĢtır. Aynı zamanda biyolog, gramer uzmanı, mütercim, Ģair ve halakhist
(doğrudan Musa kanunundan kaynaklanmayan hukukî kurallar uzmanı) olarak hatırlanır. Bağımsız
hareket ediĢi ve geniĢ çaplılığı ile birçok Yahudi entellektüel disiplinin baĢlatıcısı kabul edilmiĢtir.
Rabbinik Yahudilik otoritesini pekiĢtirmiĢtir. Eserlerini Ġbranî harfleriyle, fakat Arap diliyle yazmıĢtır.
Onun en önemli baĢarısı Tevrat‟ı Arapçaya kısmî bir yorumla tercümesidir. Yemen Yahudileri bu
tercümeyi, Ġbranîce metni ve Onkelos‟un Targum‟unu içeren bir cilt olan “Tac” (Tora‟nın Tacı) adı
altında hâlen kullanırlar. (Sami Baybal, Saadia Gaon Onun Ortaçağ Yahudi Felsefesini OluĢturma Ve
Yahudi Dogmasını Yeniden Formüle Etme Çabaları, Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2003
Bahar, Sayı XV, Konya 2003, s.169-186)
40
Richard J. H. Gottheil, Some Early Jewish Bible Criticism, Journal of Biblical Literature(JBL),
Published by The Society of Biblical Literature, Vol. 23, No. 1, (1904), s.6-7; Max Schloessinger, “Ḥıwı
Al-Balkhı”, JE, 429, http://www.jewishencyclopedia.com/view_page.jsp?artid=809&letter=H&pid=0,
01.06.2008; Theodore Pulcini, “Exegises as Polemical Discourse: Ibn Hazm on Jewish and Christian
Scriptures”, (Doktora Tezi), University of Pittsburgh, 1994, s.27.
14
Tevrat‟tan yararlandığını ileri sürmüĢlerdir. Yahudilerin bu iddialarına karĢılık olarak
Müslüman ilim adamları baĢta Tevrat olmak üzere Yahudi ve Hıristiyan Kutsal
Kitapları‟nı araĢtırmıĢlardır. Bu çalıĢmalar arasından, Modern Kutsal Kitap EleĢtirisinin
ulaĢtığı sonuçlara oldukça erken dönemlerde ulaĢan ve ilmi açıdan önemli bilgiler sunan
ilim adamlarının eserlerini özellikle belirtmekte fayda vardır.
Bunların baĢında Tevrat hakkındaki bilgisi Yahudi araĢtırmacılar tarafından da takdir
edilen ve modern eleĢtirmenlerin takip ettiği usullere yakın bir usulle baĢta Tevrat ve
Ġnciller olmak üzere Kutsal Kitap‟ın tamamı hakkında araĢtırmalar yapmıĢ olan Ġbn
Hazm (ö. 1064) gelir. Ġbn Hazm, Tevrat‟taki tarihsel ve sayısal bilgileri incelemiĢ,
bunlar arasındaki çeliĢkileri ortaya çıkarmıĢ ve Tevrat‟ın mevcut Ģekliyle Hz. Musa‟ya
ait olamayacağını ispat etmeye çalıĢmıĢtır. Ġbn Hazm, Tesniye kitabının son babında
Hz. Musa‟nın ölümünün, defninin ve sonrasının anlatıldığı kısımlara dikkati çekmiĢ ve
bu bölümlerin Tevrat‟ın sonradan değiĢtirildiğinin en açık delilleri olduğunu savunmuĢ
ve bu kısımların Hz. Musa tarafından yazılmıĢ olmasının imkânsız olduğunu iddia
etmiĢtir41. Tevrat‟ın Allah tarafından indirilmiĢ bir kitap olamayacağını, tam aksine bu
kitabın mel‟un ve mekzup bir kitap, yazıcısının ise Allah‟a, peygamberlerine ve
kitaplarına hakaret eden, aritmetik, astronomi, coğrafya ve teoloji gibi bilimlerde cahil
olan budala bir zındık olduğunu belirtmiĢtir42. Tevrat‟ta bir takım sayısal hatalar
bulunduğunu örneklerle anlatır: Tekvin kitabı 5/32. cümlesinde “ ve Nuh beĢ yüz
yaĢında idi; ve Samın, Hamın ve Yafetin babası oldu” bilgisi ve Tekvin kitabı 7/6.
cümlesinde de “ Ve yeryüzü üzerinde sular tufanı olduğu zaman Nuh altı yüz yaĢında
idi.” bilgisi verilir. Hâlbuki yine Tekvin 11/10. cümlede “Samın zürriyetleri bunlardır.
Sam yüz yaĢında idi, ve tufandan iki yıl sonra ArpakĢad‟ın babası oldu;” açıklaması
yapılır. Basit bir aritmetik hesabı bilen kimse buradaki yanlıĢlığı fark edebilir: Samın
ArpakĢad‟ın babası olduğunda 102 yaĢında olması gerekmektedir43. Ġbn Hazm,
Tevrat‟ın ilahi vahiy mahsulü olamayacağını ispat eden çeliĢkileri çeĢitli örnekler
vererek Ģöyle açıklar: Tevrat‟ta güzelliğinden dolayı Hz. Ġbrahim‟in eĢi Sara‟nın iki defa
yabancı krallar tarafından eĢ olarak alınmak istendiği anlatılmaktadır. Ġlki Mısır
Firavunu tarafından (Tekvin 12/14-15) ikincisi de Gerar Kralı Abimelek tarafından
41
Ġbn Hazm, El Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal, Daru‟l Ceyl, Beyrut t.y, I/285.
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.231; Pulcini, Exegises as Polemical Discourse, s.169.
43
Ġbn Hazm, El Fasl, I/212.
42
15
(Tekvin 20/2) gerçekleĢtirilmek istenmiĢtir. Ancak burada ilginç olan nokta Tevrat‟a
göre (Tekvin 17/17) bu olaylar yaĢandığında 90 yaĢlarında yaĢlı bir kadın olan Sara
nasıl oluyor da hâlâ çekici ve güzel bir kadın olarak baĢka erkeklerin dikkatini celbedici
bir halde kalabiliyor44? Bir baĢka örneği de ÇıkıĢ kitabından verir. Firavun‟un, Hz.
Musa‟ya Ġsrailoğullarını Mısır‟dan çıkarmasına izin vermemesinden dolayı karĢılaĢtığı
bela ve musibetlerin anlatıldığı bölümde, ÇıkıĢ 9/6. cümlede anlatılan (Ve Rab bu Ģeyi
ertesi gün yaptı; ve Mısırlıların bütün hayvanları öldüler; fakat Ġsrailoğullarının
hayvanlarından bir tane ölmedi.) musibete dikkat çektikten sonra ÇıkıĢ 9/9-10 (Ve
bütün Mısır diyarı üzerinde ince bir toz olacak, ve bütün Mısır diyarında insan ve
hayvan üzerinde irin çıkaran çıban olacak) ve ÇıkıĢ 9/19 (Ve Ģimdi hayvanlarını, ve
kırda sana ait olan her Ģeyi kaçır; çünkü kırda bulunan bütün insanlar ve hayvanlar eve
getirilmezlerse, onların üzerine dolu inecek, ve öleceklerdir.) cümlelerinde anlatılan
musibetleri saymıĢ ve önceki musibette bütün hayvanların telef olduğu belirtildiği halde
sonraki musibette de hayvanların vebadan telef olacakları söylenmiĢtir. Bu musibetlerin
aralarında bir veya iki günlük bir süre bulunduğuna göre, bu hayvanlar nereden
gelmiĢtir45?
Ġbn Hazm sadece Tevrat‟ı değil Ġncilleri de araĢtırmıĢ ve çeĢitli yönleriyle eleĢtiriye tâbi
tutmuĢtur. Matta ve Luka kitaplarında verilen Ġsa‟nın soyağacı ile ilgili bilgilere dikkati
çekmiĢtir. Luka‟nın Ġsa‟nın soyunu Nathan‟a (Davut‟un oğlu, Süleyman‟ın kardeĢi)
dayandırırken (Luka 3/31), Matta‟nın ise Süleyman‟a dayandırdığını (Matta 1/6) söyler.
Ya Matta‟nın ya da Luka‟nın verdiği bilgilerin yanlıĢ olduğunu, ya da her ikisinin de
yalan söylediğini iddia etmiĢtir46. Ġbn Hazm‟ın yaptığı bu çalıĢmalar, Batıda ileriki
yüzyıllarda bilimsel olarak yapılacak olan Kutsal Kitap eleĢtirisi çalıĢmalarının
prototipini oluĢturmuĢtur47.
44
Ġbn Hazm, El-Fasl, I/225; Ġbn-i Hazm‟ın dikkat çektiği bu nokta Yahudi din adamlarının da dikkatinden
kaçmamıĢ ve bu bölümü açıklamakta zorlanmıĢlardır. Bu bölümleri, Sara‟nın güzelliğinin zamanın
geçmesine veya yapmıĢ olduğu uzun yolculuklara bağlı olmadığını, O‟nun güzelliğinin hiçbir zaman
azalmadığını, kendisine güzelliğin simgesi olan Havva‟nın güzelliğinin bahĢedilmiĢ olduğunu ileri
sürerek yorumlama yoluna gitmiĢlerdir. (Pulcini, Exegises as Polemical Discourse, s.197)
45
Ġbn Hazm, a.g.e., I/252.
46
Ġbn Hazm, a.g.e., II/33.
47
Ignaz Goldziher, “Ehl-i Kitaba KarĢı Ġslam Polemiği II”, Trc. Cihad Tunç, Ankara Üniversitesi İlâhiyat
Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Sayı V, Ankara 1982, s.260.
16
Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitap‟larını asıl kaynaklarından inceleyerek bu eserleri
eleĢtiren bir baĢka önemli isim de el-Karafî (ö. 1286)‟dir. YazmıĢ olduğu “Kitabu’lEcvibeti’l-Fâhira Ani’l-Es’ileti’l-Fâcira” isimli eserinde Tevrat‟ın büyük bir kısmının
tahrif ve tebdil edildiğini savunmuĢtur. Bu iddiasını adı geçen eserin II. bâbının IX.
bölümünde toplam on sekiz adet olarak belirlediği Tevrat‟ın değiĢtirilmiĢ kısımlarını
açıklamak suretiyle ispatlamaya çalıĢmıĢtır48. Karafî‟ye göre Hz. Musa Tevrat‟ı yazmıĢ
ancak O‟nu Ġsrailoğullarından saklamıĢtır. Tevrat‟ı Harunoğullarına vermiĢtir.
Ġsrailoğullarına “Haazinu” olarak bilinen (Tesniye 31/9: Ve Musa bu Ģeriatı yazdı ve
onu Rabbin ahit sandığını taĢıyan Levi oğulları Kohenlere ve Ġsrailin bütün ihtiyarlarına
verdi.) surenin yarısını öğretmiĢtir. Bu cümle Musa‟nın Ġsrailoğullarına Tevrat‟ın
tamamını vermediğine, sadece bu sureyi verdiğine delildir. Zaten Tevrat‟ın geriye kalan
kısmından da haberdar olmamıĢladır. Tevrat‟ın kendilerine verildiği Harunoğulları ise
Tevrat‟ı korumanın gerektiğine inanmamıĢlardır. Daha sonra Buhtunnasr, Yahya b.
Zekeriyya‟nın kanından dolayı Harunoğullarını katletmiĢtir. Buhtunnasr Yahudileri
Bâbil‟e sürmüĢ, bu olaydan yetmiĢ sene sonra da Ezra Kohenlerin yanında bulunan
parçalardan Tevrat‟ı derlemiĢtir. Ezra‟nın Tevrat‟ı yeniden yazmasından dolayı
Yahudiler O‟na büyük saygı göstermiĢlerdir. Hâlbuki bu kitap hakikatte Allah‟ın
indirdiği bir kitap değil, Ezra‟nın yazdığı bir kitaptır. Bu kitap incelendiğinde cahil bir
insan tarafından yazıldığı kolaylıkla anlaĢılabilir49. Karafî Tevrat‟ta Hz. Ġbrahim‟e
Allah‟ın “senin zürriyetin Mısır‟da dört yüz yıl kulluk edecek” (YaradılıĢ 15/13)
dediğini aktarır. Devamında da Tevrat‟ın yazarının yukarıda aktarılan sözün aksine
Yahudilerin Mısır‟da 230 sene kaldığını (ÇıkıĢ 12/40-41) yazdığını iddia eder.
Dolayısıyla sonraki bilgi ile ilk bilgi arasında bir tenakuzun olduğunu bildirir. Tevrat‟ın
yalancılar tarafından yazılmıĢ bir eser olduğunu iddia eder 50. Karafî‟nin konuyla ilgili
iddialarına vereceğimiz son örnek Tevrat‟ın son kısmında anlatılanlarla ilgili olarak
yaptığı değerlendirmelerdir. Tesniye kitabının 34. bâbında anlatılanların zaruri olarak
48
El-Karafî, Kitabu’l-Ecvibeti’l-Fâhira Ani’l-Es’ileti’l-Fâcira, Alemü‟l Kütüb, Beyrut 2005, s.99-108.
El-Karafî, Kitabu’l-Ecvibe, s. 100-101.
50
El-Karafî, a.g.e., s. 105; Karafî‟nin burada 230 sene olarak belirttiği sürenin aslında 430 sene olması
gerekir (ÇıkıĢ 12/40-41: Ve Ġsrailoğullarının Mısır‟da oturdukları müddet dört yüz otuz yıl idi. Ve vaki
oldu ki, dört yüz otuz yılın sonunda, Rabbin bütün orduları Mısır diyarından aynı günde çıktılar). YanlıĢ
olarak tespit etse de yine de YaradılıĢ 15/13 ile ÇıkıĢ 12/40-41 arasında bir çeliĢki vardır ve bu durumu
sonraki ilim adamları da tespit etmiĢlerdir. Sözü edilen cümleler arasındaki çeliĢki ile ilgili geniĢ bir
değerlendirme için bkz. Maurice Bucaille, Çıkış Kitabı, Trc. AyĢe Meral, Ġbrahim Kapaklıkaya, Gelenek
Yayınları, Ġstanbul 2002, s.33-35.
49
17
Musa sonrasında yaĢamıĢ bir kimse tarafından yazılmıĢ olması gerektiğini, kesinlikle
Musa‟ya indirilmiĢ vahyî bir haber olamayacağını, çünkü burada anlatılanların Musa
sonrasına ait olduğunu söylemiĢtir. Özellikle “bugüne kadar hiç kimse O‟nun kabrinin
yerini bilmez” cümlesinin sonradan yazılmıĢ olduğunu gösteren kesin bir delil olduğunu
savunmuĢtur51.
Konuyla ilgili araĢtırma yapmıĢ bir baĢka önemli isim de Ġbn Kayyim El-Cevziyye
(ö.1351)‟dir. YazmıĢ olduğu “Hidayetü’l-Hayarâ Fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’n-Nasarâ” adlı
eserinde Tevrat‟ın tahrif edildiğini ve değiĢtirildiğini savunmuĢ, Tevrat nüshaları
arasındaki farklılıkları öne sürerek Tevrat‟ta eklemelerin ve çıkarmaların bulunduğunu
iddia etmiĢtir. Allah‟ın Hz. Musa‟ya indirdiği Tevrat‟ta bulunmayan bu farklılıkların
konunun ehli uzman kiĢilerce bilindiğini öne sürmüĢtür52. Ġbn Kayyim, Yahudilerin
kullandığı Tevrat ile Hıristiyanların ve Samirilerin kullandıkları Tevrat nüshalarının
birbirleriyle çeliĢtiğini, bunların aynı eser olmadıklarını belirtir53. Aynı Ģekilde
Hıristiyanların kutsal kitaplarından dört Ġncil‟de birbirleriyle çeliĢen ifadeler
bulunduğunu savunmuĢtur54. Ġbn Kayyim‟in Kutsal Kitap‟a yönelik eleĢtirilerinin
temelini Hz. Muhammed‟in peygamberliğine delalet eden ayetlerin lafızlarının
değiĢtirildiği ve anlamlarında tahrifat yapıldığı iddiaları oluĢturur. Bu iddiasına Tesniye
18/18 cümlesini örnek olarak gösterir. Ġbn Kayyim “KardeĢleri arasından Ġsrailoğulları
için senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve kelamımı O‟nun ağzına koyacağım”
cümlesini Yahudilerin, cümlenin baĢına mahzuf bir istifham-ı inkarî edatı getirerek
okuduklarını, dolayısıyla cümlenin anlamını “Onların kardeĢleri arasından bir
peygamber mi çıkaracağım?” Ģeklinde değiĢtirdiklerini söyler55. Ġbn Kayyim‟in yaptığı
eleĢtirilere vereceğimiz son örnek de YaradılıĢ 22/2 cümlesidir: “ Ve dedi: Ģimdi
oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, Ġshak‟ı al ve Moriya diyarına git, ve orada sana
söyleyeceğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et.”. Cümleye
göre Hz. Ġbrahim‟e biricik oğlu Ġshak‟ı kurban olarak kesmesi emredilmektedir. Ġbn
Kayyim‟e göre bu anlatımda iki temel çeliĢki vardır. Birincisi Hz. Ġbrahim‟in, birinci
51
El-Karafî, Kitabu’l-Ecvibe, s. 106.
Ġbn Kayyim El-Cevziyye, Hidayetü’l-Hayarâ Fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’n-Nasarâ, Daru‟l Kuteybe, Beyrut
2001, s.181.
53
Ġbn Kayyim, Hidayetü’l-Hayarâ, s.159.
54
Ġbn Kayyim, a.g.e., s.171.
55
Ġbn Kayyim, a.g.e., s.180.
52
18
evladı Hz. Ġsmail‟dir. Ġkinci çeliĢki ise Hz. Ġshak, Hz. Ġsmail‟in kurban olarak kesilmesi
emrinden sonra Allah tarafından melekler aracılığı ile Hz. Ġbrahim‟e doğacağı
müjdelenmiĢtir. Dolayısıyla bu emir geldiğinde henüz Hz. Ġshak doğmamıĢtır56.
1.1.2. Kilise Ġçinde OluĢan EleĢtirel Faaliyetler
Kilisenin ilk dönemlerinde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi önce Eski Ahit kitaplarının daha
sonra da Yeni Ahit kitaplarının incelenmesi ile baĢlamıĢtır57. Ġlk dönem kilise
babalarının bazı eserlerinde az da olsa eleĢtiri kokan bazı ifadeler vardır ama bunlar
kesinlikle kabul edilmiĢ olan kutsal kitaplar koleksiyonunun sistematik olarak
sorgulanması ile ilgili değildir. Aslında bu dönemde Kutsal Kitap‟ın vahiy mahsulü bir
eser olduğu inancında herhangi bir değiĢiklik yoktur. Ancak anlaĢılamayan bazı
noktaların anlaĢılması ve çeliĢkili ifadelerin açığa kavuĢturulması için Kutsal Kitap
EleĢtirisi‟nin habercisi diyebileceğimiz ilk adımlar bu dönemde atılmıĢtır58. Bunlardan
birkaç örnek vermek gerekirse Ģunları gösterebiliriz: Afrikalı Julius (M.S.160–240),
Origene‟e (M.S.185-254) yazmıĢ olduğu mektupta Ġbranice-Aramice yazılmıĢ olan
Daniel kitabında geçen (Daniel 13/54–55, 58–59) Susanna‟nın hikâyesi bölümünün
orijinalinin aslında Yunanca olduğunu, dolayısıyla bu bölümün Daniel kitabında
bulunmaması gerektiğini iddia etmiĢtir59.
Ġlkçağın en büyük Hıristiyan ilâhiyatçılarından Origene (M.S.185-254), yazmıĢ olduğu
“Hexapla” adlı eseriyle metin eleĢtirisinin adeta temellerini atmıĢtır. Origene, bu
eserinde Eski Ahit metninin kendi dönemine kadar yapılmıĢ olan Yunanca tercümelerini
ele almıĢ ve özellikle Septuaginte tercümesinde yapılmıĢ olan metin hatalarını
düzeltmiĢtir. Ayrıca Eski Ahit‟in Ġbranice metni ile Yunanca tercümesi olan Septuaginte
metnini karĢılaĢtırmalı olarak değerlendirmiĢtir. Birbirlerinde bulunmayan veya farklı
olan metinleri birtakım iĢaretlerle belirtmiĢ ve hatalı olan metinlerin düzeltilmiĢ Ģeklini
yine aynı kitapta göstermiĢtir. Metin tenkitçiliğinin ilk örneklerinden olması nedeniyle
56
Ġbn Kayyim, Hidayetü’l-Hayarâ, s.313.
K. Grobel, “Biblical Criticism”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible (IDB), George Arthur
Buttrick, Abingdon Press, New York 1962, I, 408.
58
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.211.
59
Grobel, a.g.m., IDB., I, 408.
57
19
eserin büyük bir önemi vardır60. Origene Kutsal Kitap‟ın anlaĢılması çalıĢmalarında
kelime (literal-zahiri) anlamına baĢvurmaktan ziyade alegorik61 yorumun tercih
edilmesinin gerektiğini savunmuĢtur. Origene‟e göre Kutsal Kitap‟ta bulunan bazı
bölümlerin literal anlama göre anlaĢılması oldukça saçma ve imkânsız sonuçlara
ulaĢılmasına neden olacaktır. Bu yüzden alegorik anlam tercih edilmelidir. Bu
bağlamda, Eski Ahit‟te yer alan bazı emir ve yasakları eleĢtirmiĢ ve Tanrı‟nın insanlara
bu tür bayağı ve sıradan emir ve yasakları vermiĢ olamayacağını savunmuĢtur. Ayrıca
Eski Ahit‟te yer alan Tanrı hakkındaki antropomorfik ifadeleri kesinlikle reddetmiĢtir.
Lût peygamberin kızlarıyla olan iliĢkisini ve Ġbrahim peygamberin Ģehvet düĢkünü
davranıĢlarının anlatıldığı Kutsal Kitap cümlelerinin gayri ahlâki ve uygunsuz olduğunu
belirtmiĢtir. YaradılıĢ kitabının 17/1462 cümlesinde sünnet olmamıĢ çocukların
öldürülmesini isteyen emrin insanlık dıĢı bir emir olduğunu savunmuĢtur. Ġncillerde yer
alan çeĢitli farklılıklara ve tenakuzlara dikkat çekmiĢtir63. Ayrıca Origene, ilerde metin
eleĢtirisinin kullanacağı içsel delillerin bir kısmından faydalanarak, Pavlus‟un,
Ġbranilere Mektup‟u yazmıĢ olması ihtimalinin oldukça düĢük olduğunu iddia etmiĢtir64.
Origene‟in öğrencilerinden Dionysius (M.S. 200-265), Vahiy kitabı hakkında o güne
kadar yazılmamıĢ eleĢtirel bir eser kaleme almıĢtır. Eserinde Vahiy kitabının yazarının,
Yuhanna Ġncili‟nin yazarı olan havari Yuhanna olamayacağını savunmuĢtur. Buna sebep
olarak da bu iki eserde kullanılan dil ve üslûbun, aynı yazar tarafından
kullanılamayacak kadar birbirlerinden farklı olduklarını ileri sürmüĢtür. Yunancanın,
Yuhanna Ġncili‟nde büyük bir maharet ve incelikle, mükemmel ifadelerle ve herhangi
60
Norman L. Geisler & William E Nix, A General Introduction to the Bible, Moody Press, Chicago 1986,
s. 446-447; Herbert Marsh, Lectures on the Criticism and Interpretation of the Bible, London 1842, s.5659.
61
Bir metnin alegorik yorumunun yapılmasıyla Ģu kastedilir: Metnin içinde kelime anlamının da ötesinde
anlatılmak istenen çok daha derin ve mistik bir anlam vardır. Bu anlam, kelimelerin doğrudan doğruya
tercüme edilmesiyle ortaya çıkmaz. Metinde bulunan o cümlenin anlamı üzerinde, kelimelerine
takılmadan daha derin düĢünmek gerekir.
Alegorik anlam bulma çabası ilk olarak Helenistik dönemde, Stoacı filozofların antik dönem Yunan
mitlerinde derin bir anlam bulma çalıĢmalarıyla ortaya çıkmıĢtır. Bu yolla, metnin görünen anlamının da
ötesinde derin bir anlam çıkarma çabası M.Ö. II. asırda Helenistik Yahudiler, özellikle de Ġskenderiye
Yahudileri arasında yaygınlaĢtı. M.S. I. yüzyılda Philo, Josephus, Matta ve Pavlus tarafından sıkça
baĢvurulan bir metot oldu. Erken dönem kilise babaları da alegorik yoruma büyük önem vermiĢlerdir.
Bunun en güzel örneğini, Augustine‟in Ġncil‟de geçen iyi Samiriyeli hakkında yaptığı meĢhur alegorik
yorum oluĢturur (Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.4-5).
62
YaradılıĢ 17/14:” Ve gulfe etinde sünnet olunmamıĢ sünnetsiz erkek varsa, o can kendi kavminden
kesilecektir; o benim ahdimi bozmuĢtur.”
63
Fred G. Bratton, Precursors of Biblical Criticism, JBL, Vol. 50, No. 3, 1931, s.178-179.
64
Reid, “Biblical Criticism (Higher)”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 12.08.2007.
20
bir dilbilgisi yanlıĢlığı yapılmadan kullanılırken Vahiy kitabında aynı incelik ve
maharetin bulunmadığını, tam tersine eserde zaman zaman dilbilgisi yanlıĢlıkları ve
kaba sayılabilecek ifadeler bulunduğunu iddia etmiĢtir. Bundan dolayı Vahiy kitabı
yazarının Yuhanna Ġncili yazarı havari Yuhanna olamayacağını ileri sürmüĢtür65.
Mopsuestialı Theodore (M.S.350–428), Süleymanın Meselleri kitabının edebi olarak
erotik bir Ģiir olarak anlaĢıldığını ve Eyüp kitabının yazarının bir Yahudi olmadığını
ileri sürmüĢtür66. Origene‟e yazmıĢ olduğu reddiyede, Kutsal Kitap‟a alınacak eserler
konusunda sıkı kurallar koyulması gerektiğini belirtmiĢtir. Tarihler, Ezra ve Nehemya
gibi kitapların tarih kitapları olduklarını ve bu yüzden resmi kanona alınmamaları
gerektiğini savunmuĢtur67. Yine aynı kilise babası, özellikle 51., 65. ve 127.
Mezmurların Hz. Davut zamanında değil, sürgün döneminde (M.Ö. 597-538) yazılmıĢ
olması gerektiğini iddia etmiĢtir68. Ayrıca, Hugo of St. Victor, XII. yüzyılda yapmıĢ
olduğu öngörüde Süleyman‟ın Meselleri kitabının Süleyman tarafından yazılmadığını
ve Daniel kitabının XI. bölümünün ancak I.ve II. Makkabiler kitaplarının yardımıyla
anlaĢılabileceğini ifade etmiĢtir69.
Ġspanya‟da yaĢayan Ġsaac ben Jesus (982–1051) isimli bir Yahudi ilim adamı, Tekvin
36/31‟de Hz. Musa döneminden sonra yaĢamıĢ olan Edom krallarının isimlerinin yer
aldığını, dolayısıyla bu cümlede bir sorun olduğunu yüksek sesle dile getirdi. Bu
listenin Hz. Musa‟dan sonra yaĢayan birisi tarafından yazıldığını iddia etti. Fakat bu
keĢif, kendisinin “ çam deviren Ġshak” olarak anılmasına neden oldu70.
XII. yüzyılın Müslüman Ġspanyası‟nda yaĢamıĢ olan meĢhur Yahudi din adamı
Abraham b. Ezra (1092–1167), Ġsaac ben Jesus‟a yukarıda zikrettiğimiz sıfatı
yakıĢtırmıĢtı. Ancak oldukça tuhaftır ki, Ġbn Ezra da Hz. Musa‟nın Kutsal Kitap‟taki
bazı bölümleri kendisinin yazmıĢ olamayacağı yönünde birtakım Ģüphelere sahip
olduğunu eserlerinde belirtmiĢtir. Tevrat‟ın içinde baĢka kalemlerin rol aldığını ve
65
F. C. Conybeare, History of New Testament Criticism, London t.y., s.3-5 ; R. Alan Culpepper, John,
the Son of Zebedee, y.y. 2000, s.145.
66
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 408.
67
Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, s.30.
68
Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 314.
69
Grobel, a.g.m., IDB., I, 408.
70
Richard Elliott Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, Trc. Muhammed Tarakçı, Kabalcı Yayınevi,
Ġstanbul 2004, s.24.
21
Tevrat kronolojisinin yanlıĢ olduğunu savunmuĢtur. Tevrat‟ta birbirleriyle oldukça
tutarsız ve çok sayıda tarih hatasını ihtiva eden ifadeler olduğunu tespit etmiĢtir. Fakat
bu ifadelerle Tevrat‟ın yazarının Hz. Musa olmadığını pek tabii ki iddia etmiyordu.
Yalnızca Ģöyle söylemekle yetiniyordu: “ve eğer anlarsan, o zaman hakikati idrak
edeceksin.”71. ÇeliĢkili ifadeleri incelediği YaradılıĢ 12/672 cümlesindeki “ Ve o vakit
Kenânlılar memlekette idiler.” ifadesinde bir sır olduğunu ve bu sırrı anlayanın sessiz
kalması gerektiğini söyledi. Ayrıca, ĠĢaya kitabının ĠĢaya peygamber tarafından tek
baĢına yazılmıĢ bir eser olamayacağını, mutlaka ikinci bir yazarının olması gerektiğini
ilk tespit edenlerden biri de Ġbn-i Ezra‟dır. Bu ikinci yazarın kesinlikle sürgün
sonrasında yaĢamıĢ olması gerektiğini, M.Ö. VIII. yüzyılda yaĢamıĢ olan ĠĢaya‟nın,
Yahudilerin dönmesine izin veren ve sürgünün bitmesini sağlayan Cyrus73 hakkında
yazmıĢ olamayacağını savunmuĢtur74.
XIV. yüzyılda ġam‟da yaĢamıĢ olan Bonfilis, Ġbn-i Ezra‟nın yapmıĢ olduğu
açıklamaları kabul etti ancak O‟nun sessiz kalma tavsiyesine itibar etmedi. Hz.
Musa‟nın sorunlu bölümleri yazmıĢ olamayacağını, bu bölümlerin ancak sonraki
peygamberlerden biri tarafından yazılmıĢ olması gerektiğini iddia etti. Metnin ilahi
oluĢunu reddetmedi. Bu metinlerin bir kısmının Hz. Musa tarafından yazılmadığı, sonra
gelen peygamberlerden biri tarafından yazıldığı sonucuna vardı75.
XV. yüzyılda Avila‟nın piskoposluğunu yapmıĢ olan Tostatus, özellikle Hz. Musa‟nın
ölümünü anlatan rivayetin Hz. Musa tarafından yazılmıĢ olamayacağını ileri sürdü. O,
bu bölümü Hz. Musa‟nın yerine geçen YeĢu‟nun yazdığına inanan eski bir gelenek
olduğunu ileri sürdü76. Tostatus‟un ileri sürdüğü bu gelenek Talmud‟un Baba Bathra
14b-15a bölümünde geçen “YeĢu kendi ismiyle anılan kitabı ve Tevrat‟ın son sekiz
ayetini yazdı.” açıklaması olmalıdır77.
71
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.24; Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 314.;
KürĢat Demirci, Dinler Tarihinin Meseleleri, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1997, s.38.
72
YaradılıĢ 12/6:” Ve Abram ġekem denilen yere, MoĢe meĢesine kadar olan memleketi geçti. Ve o
vakit Kenânlılar memlekette idiler.”
73
ĠĢaya peygamber M.Ö.740-687 yılları arasında peygamberlik yapmıĢtır. Yahudilerin Sürgün dönemi ise
M.Ö. 587-538 yılları arasındadır.
74
Bratton, Precursors of Biblical Criticism., JBL, s.181.
75
Friedman, a.g.e., s.24- 25.
76
Friedman, a.g.e., s.25.
77
Baba Bathra 14b-15a, Soncino Babylonian Talmud, edi. Rabbi Dr. I. Epstein, The Soncino Press,
London t.y., http://www.come-and-hear.com/bababathra/bababathra_14.html, 10.10.2007.
22
Kutsal Kitap‟a yönelik yapılan bütün bu ilk eleĢtirel faaliyetler, birbirlerinden
çoğunlukla bağımsız bir Ģekilde farklı zaman ve mekânlarda geliĢmiĢtir. Zaman
içerisinde yapılan araĢtırmaların daha ileriki safhalarında, ele geçen çeĢitli bilgilerin
kullanımı sonucunda aĢamalı olarak eleĢtirel faaliyetlerin temelleri atılmıĢ oldu. Fakat
bu çalıĢmaların Kutsal Kitap‟ın güvenirliğini sorgulamak amacında olmadığını
rahatlıkla belirtebiliriz. Aslında yapılmak istenen, Kutsal Kitap‟ta yer alan birtakım
açıklanamayan ve birbirleriyle tutarsız görünen hususların aydınlığa kavuĢturulması
çabalarından ibarettir. Zaten daha ileriye gidip Kutsal Kitap‟ın ilhamı meselesini
gündeme getirenlerin, kilise ve sinagog tarafından Engizisyon baskısıyla karĢı karĢıya
kalmaları muhtemeldi. Bu kimselerin ellerinde bulunan bu tür yayınların akıbeti de ya
fırında ya da hamur makinelerinde son bulmaktı. Kilise ve sinagogun Engizisyon
destekli bu susturma politikası, Rönesans ve Reform döneminde Kutsal Kitap üzerine
çeĢitli incelemeler yapan araĢtırmacıların sayılarının çoğalması ve seslerinin biraz daha
yüksek çıkması nedeniyle etkisini kaybetmeye baĢladı.
1.2. Reform Çağında Yapılan EleĢtirel Faaliyetler
Reform döneminin en belirgin özelliği, Kutsal Kitap ve Kutsal Kitap araĢtırmacıları
üzerinde kurmuĢ olduğu mutlak otorite ile yüzyıllar boyunca hüküm sürmüĢ olan
Kilise‟nin bu baskıcı anlayıĢını tartıĢmaya açmasıdır. Bu dönemde Kutsal Kitap
üzerinde yapmıĢ oldukları araĢtırmalar ve yorumlarla eleĢtirel bakıĢ açısının oluĢumuna
katkı sağlayan baĢlıca üç isim vardır: Martin Luther, Calvin ve Carlstad.
Reform döneminde göze ilk çarpan isim Luther‟dir. Bir reformcu olan Luther‟in Kutsal
Kitap‟lara bakıĢ açısı, kendi zamanının bakıĢ açısından farklıdır. Luther 1522 yılında
Yeni Ahit‟i oluĢturan kitapların Almancaya tercümesini yapmıĢtır. Bu tercümede,
Ġbranilere Mektup, Yakubun Mektubu, Yahudanın Mektubu ve Vahiy kitaplarını resmi
kanonda bulunan sıralarından çıkarmıĢ, diğer kitapları kanonik olarak kabul etmiĢtir.
Resmi kanonda bulunan bu dört eseri kitabının sonuna eklemiĢtir. Luther aynı
tercümenin sonunda yer alan Ġbranilere Mektup kitabının önsözünde, Yeni Ahit
kitaplarıyla ilgili olarak Ģöyle der: “ Daha önce açıkladığımız 23 kitap doğru olan ve
resmi olarak kabul edilmiĢ eserlerdir.” Luther bu ifadelerle Yeni Ahit‟i oluĢturan 27
kitaptan 23‟ünü kabul ettiğini, diğerlerini kanonik olarak görmediğini açıklamıĢtır. Bu
görüĢüne bazı eleĢtirel delillerle Ģöyle bir açıklama getirir: “Ġbranilere Mektubu ne
23
Pavlus ne de bir baĢka havari yazmıĢtır. Bu mektup, kendisine havarilerin öğretisi
ulaĢmıĢ olan muhtemelen de havarilerden çok sonra yaĢamıĢ bir öğrenci tarafından
yazılmıĢ olmalıdır. Yakubun Mektubu, havarilere ait değildir; çünkü bu kitap Pavlus‟un
görüĢleriyle çeliĢir ve ayrıca Ġsa‟nın çarmıha gerilmesinde duyduğu acıyı, ızdırabı ve
Ġsa‟nın yeniden dirilmesini pek de önemsemez. Yahudanın Mektubu Petrus‟un II.
Mektubu‟nun bir kopyasıdır. Vahiy kitabı ise çok karıĢıktır, Ġsa hakkında fazla bilgi
vermez”. Sonuç olarak der ki: “ Bana Ġsa‟yı açık ve net bir Ģekilde tanıtan kitaplarla
beraberim, ne Vahiy kitabı ne de diğer üç kitap bunu bana sağlamadığı için onlarla
beraber olamam.”78.
Luther, Yeni Ahit‟i eleĢtirel açıdan incelediği gibi Eski Ahit‟i de incelemiĢtir. Tevrat‟ın
yazarının Musa olmadığının söylenmesi durumunda neler olabileceğini irdelemeye
çalıĢmıĢtır. Tarihler kitaplarının güvenirliğinden Ģüphe duymaktadır. Peygamberlere ait
kitapların bir kısmının son Ģekillerinin daha sonraki zamanlarda yaĢamıĢ redaktörler
tarafından verildiğini tahmin etmektedir. Ayrıca, resmi kanonda Ester kitabı yerine I.
Makkabiler kitabının yer almasının daha doğru olduğunu ileri sürmüĢtür79.
Bu dönemin göze çarpan bir diğer ismi Calvin‟dir. O, Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisini
Luther‟in yukarıda saydığımız dört kitap bağlamında ele alır. Calvin‟in üzerinde yorum
yazmadığı tek kitap Vahiy kitabıdır. Yahudanın Mektubunun kanonikliği konusunda
Ģüphelidir. Bu eserin okunmasının inanalar için faydalı olması, havari öğretisine aykırı
herhangi bir ifade ihtiva etmemesi ve bazı ileri gelen âlimler tarafından kanonik kabul
edilmesi nedeniyle Yahudanın Mektubunu kanonik listeye dâhil etmede bir mahzur
görmediğini belirtir. Yakup‟un Mektubunun kanonik olarak kabul edilmesinin önünde
de herhangi bir engel görmemiĢtir. Fakat bu kitabı kanonik kabul etmeyenlerin de
bulunduğunu söylemiĢtir. Ġbranilere Mektubu kanonik kabul eder ancak yazarının
Pavlus olmadığını iddia eder. Eski Ahit‟te ise YeĢu ve Samuel kitaplarının yazarlarının,
YeĢu ve Samuel olmadığını savunmuĢtur80.
XVI. yüzyılda Almanya‟daki reformasyon hareketinin önde gelen isimlerinden
Bodenstein Carlstadt (1480-1541), 1520 yılında yazmıĢ olduğu De Canonicis Scripturis
78
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 408.
Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 314
80
Grobel, a.g.m., IDB., I, 408- 409.
79
24
Libellus adlı eserinde, Tevrat‟ı Hz. Musa‟nın yazıp yazmadığı meselesini tartıĢma
konusu yaptı. Ayrıca Hz. Musa‟nın ölümünün anlatıldığı Tesniye 32/5–12 cümlelerinde
kullanılan yazı üslubunun, Tevrat‟ın baĢka bölümlerinde de kullanıldığını iddia etti. Bu
durum YeĢu ya da baĢka birisinin Hz. Musa‟ya verildiğine inanılan Tevrat‟a yalnızca
birkaç cümle eklendiğini iddia etmeyi zorlaĢtırdı. Ayrıca, Tevrat‟ta hangi cümlelerin
gerçekten Musa‟ya ait olduğu ve hangi cümlelerin de baĢka birisi tarafından eklendiğine
iliĢkin bazı soruların sorulmasına neden oldu81.
Reform döneminin bu yazarlarında Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi‟nin ilk örneklerine
rastlanır ama bir ilim dalı olarak geliĢmesi için daha zaman vardır.
1.3. Modern EleĢtirinin Öncüleri
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi, ilmi bir disiplin olarak, dini araĢtırmalar sahasında
kendisini ilk defa XVIII. yüzyılda göstermeye baĢlamıĢtır. Daha önceki yüzyıllara
baktığımızda, özellikle kilisenin Kutsal Kitap‟ın eleĢtirel olarak incelenmesine olan
tavrı araĢtırmacılar üzerinde büyük bir baskı oluĢturuyordu. Bu durum da haliyle
araĢtırmacıların istedikleri gibi inceleme yapmalarına ve sonuçlarını yayınlamalarına
izin vermiyordu. Fakat Reform döneminde elde edilen ilerleme sayesinde, bu baskı
biraz olsun hafiflemeye baĢladı. Kitâb-ı Mukaddes metinlerinin oluĢumunda insanın
rolü, yazarların kendilerine has üslubu ve bunların metnin oluĢumundaki etkileri
üzerinde durulmaya baĢlandı. Ayrıca, bu metinler incelenirken metnin yazıldığı yer,
zaman, dil ve metni yazan yazar gibi unsurlar ciddi olarak inceleme konusu yapılmaya
baĢlandı. Kutsal Kitap‟ın eleĢtirel olarak incelenmesine kilise dıĢındaki ilim adamları da
katıldı. Bu dönemde, bu tür araĢtırmalarıyla Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi‟nin temellerini
atan ve bir disiplin olarak geliĢmesine katkıda bulunan birçok ilim adamı vardır.
AĢağıda bu ilim adamlarından bazıları tanıtılmaya çalıĢılacaktır.
1.3.1. Grotıus (Huig De Droot, 1583-1645)
Grotius, Eyüp kitabının Sürgün‟den önce yazılamayacağını iddia etmiĢtir. Ayrıca Ester
kitabının tarihselliğinden de büyük bir Ģüphe duyar. Ġbranilere Mektubu ise Pavlus‟un
yazmadığını, o kitabı Luke‟nin yazdığını savunur. Fakat tüm yukarıdakiler bir tarafa
81
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.25.
25
Grotius‟un asıl önemi, “ baĢka kitapları nasıl eleĢtirel bir bakıĢ açısı ile incelemeye
çalıĢıyor ve analizini yapıyorsak aynı Ģekilde Kutsal Kitap‟ı da eleĢtirel bir açıyla
incelemeye tâbi tutmalıyız ” görüĢünü yüksek sesle ifade etmesinden gelir82.
1.3.2. Hobbes (1588-1679)
Hobbes aslında ne Kutsal Kitap‟la ne de dini ilimlerle ilgilenmiĢtir. O‟nun asıl ilgi alanı
devlet düĢüncesidir. Devlet düĢüncesinde nihaî otoritenin kaynağını araĢtırırken,
otoritenin asıl kaynağı olan baĢ otoriteye yani Hıristiyan Kutsal Kitap‟larına tüm
dikkatini vermiĢ ve O‟nu araĢtırmaya baĢlamıĢtır. En önemli eseri Leviathan‟da, Eski
Ahit ve Yeni Ahit‟i oluĢturan eserler hakkındaki düĢüncelerini büyük bir cesaretle
açıklamıĢtır. Özellikle Eski Ahit‟i oluĢturan kitapların yazıldıkları tarihleri ve
yazarlarını sistematik bir Ģekilde araĢtırmıĢtır. Hobbes, kitapların isimlerinin, onların
yazarları hakkında bize bilgi vermesi noktasının Ģüphe ile karĢılanması gerektiğini
bildirmiĢtir. Musa‟nın, Tesniye kitabının son altı cümlesini yazmıĢ olamayacağını, bu
bölümün ancak O‟nun ölümünden sonra yaĢamıĢ biri tarafından kaleme alınmıĢ olması
gerektiğini savunmuĢtur. Ayrıca Tesniye kitabının son altı cümlesinin baĢkası
tarafından yazılmıĢ olabileceğini, ancak Tevrat‟ın geriye kalan bütün bölümlerinin
Musa tarafından yazıldığını iddia edenlere YaradılıĢ kitabının 12/6 ve Sayılar 21/14
cümlelerini incelemelerini önerir. Bütün bu kanıtların, Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitabın
yazarının Musa olamayacağını, bu eserlerin Musa‟nın ölümünden sonra yaĢamıĢ biri
tarafından yazıldığını ispatlamaya yeterli olduğunu söylemiĢtir83. YeĢu kitabının da
YeĢu 4/984, 5/985 ve 7/2686 cümleleri gereğince YeĢu‟dan çok sonra yazılmıĢ olması
gerektiğini iddia etti87. Hâkimler 18/3088 cümlesinde anlatılanlara göre bu kitabın
Sürgün‟den sonra yazılmıĢ olması gerektiğini savunmuĢtur. Samuel, Krallar ve Tarihler
82
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 409.
Thomas Hobbes, Leviathan, Editör A. R. Waller, Cambridge University Press, Cambridge 1904, s.276.
84
YeĢu 4/9: “ ve YeĢu Erden‟in ortasında, Ahit Sandığını taĢıyan Kohenlerin ayaklarının durduğu yerde
on iki taĢ dikti ve bugüne kadar oradadırlar.”
85
YeĢu 5/9: “ Ve Rab YeĢu‟ya dedi: Mısır utancını bugün üzerinizden yuvarladım. Ve bugüne kadar o
yerin adına Gilgal denilir.”
86
YeĢu 7/26: “ Ve onun üzerine büyük taĢ yığını yığdılar, bugüne kadar duruyor; ve Rab öfkesi
kızgınlığından döndü. Bunun için bugüne kadar o yerin adına Akor deresi denilir.”
87
Hobbes, a.g.e., s. 277.
88
Hâkimler 18/30: “ ve Dan oğulları oyma putları kendileri için diktiler ve diyar sürgüne götürüldüğü
güne kadar Musa oğlu, GerĢom oğlu Yonatan kendisi ve oğulları Daniler sıptına Kohenler oldular.”
83
26
kitaplarının tamamı Hobbes‟e göre Sürgün‟den sonra yazılmıĢtır89. Mezmurların çoğu
Davut tarafından yazılmıĢtır ancak 126. ve 137. Mezmurlar Yahudilerin Bâbil sürgünü
dönüĢünden sonra ilave edilmiĢtir90. Süleymanın Meselleri de çoğunlukla Süleyman‟a
aittir ama Süleyman sonrasında derlenmiĢ olduğunu söyler. Yunus kitabının yazarının
da Yunus olmasının çok düĢük bir ihtimal olduğunu iddia eder. Yeremya, Obadya,
Nahum ve Habbakuk kitaplarının yazarlarının bu peygamberler olup olmadığı
tartıĢmalıdır91. Eski Ahit‟in, Bâbil sürgününden dönüĢ (M.Ö. 538) sonrası ile Ptolemy
Philedelphus devri (M.Ö. 285-274) arasındaki zaman diliminde oluĢturulduğunu
düĢünür92.
Hobbes‟in hayatında ilginç olan nokta, Yeni Ahit‟i incelerken Eski Ahit‟i incelediği
gibi büyük bir titizlik göstermemesidir. Çok dikkatli bir üslup kullanarak Yeni Ahit
kitaplarını eleĢtirmekten uzak durur93.
1.3.3. Spinoza (1632-1677)
Spinoza‟yı, Modern Eski Ahit metin eleĢtirisinin babası olarak nitelendirebiliriz94.
Herkes tarafından bilinen Theological and Political Tract (Teolojik ve Politik
İncelemeler) adlı meĢhur eseri, sinagogdan ihraç edildikten 14 sene sonra 1670 yılında
neĢredilmiĢtir95. Bu eser, Eski Ahit metin eleĢtirisi konusunun anlaĢılmasında ve bu
konu üzerinde yapılan çalıĢmalar hakkında oldukça doyurucu bilgiler verir96. Eser,
toplumun düzenini ciddi anlamda sarsacak yeni fikirler ihtiva ediyordu. Nitekim eserin
neĢrinin hemen sonrasında tepkiler çığ gibi büyümüĢ ve Spinoza kendi çağdaĢları
tarafından “Süper Yıkıcı” ve “Lanetli” olarak anılmaya baĢlanmıĢtır 97. Daha öncesinde
ileri sürdüğü fikirler nedeniyle zaten sinagog tarafından 1656 yılında herem cezasına
çarptırılmıĢ ve Yahudi toplumundan uzaklaĢtırılmıĢtı98. ġimdi ise bu eseriyle hem
Yahudilerin hem de muhafazakâr Katolikler ve Protestanların büyük tepkisini
89
Hobbes, Leviathan, s. 277-278.
Hobbes, a.g.e., s. 279.
91
Hobbes, a.g.e., s. 279.
92
Hobbes, a.g.e., s. 280.
93
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB., I, 409-410.
94
Duff, History of Old Testament Criticism, s.101.
95
Grobel, a.g.m., IDB., I, 409.
96
Duff, a.g.e., s.101.
97
Paul Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Trc. Erol Güngör, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1999,
s.155-156.
98
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.212.
90
27
çekmiĢtir99. Eser, kilise tarafından Katolik mahkeme kararıyla yasaklanmıĢtır ve kitabın
basılması, satılması ve elde bulundurulması suç sayılmıĢtır. Ayrıca eser, Katolik
Ġndeksi‟ne (YasaklanmıĢ Kitaplar Listesi) dâhil edilmiĢtir. Bu eser aleyhine altı yıl
içinde otuz yedi buyruk yayınlanmıĢ ve Spinoza‟ya karĢı bu eserden dolayı suikast
giriĢimi düzenlenmiĢtir100.
Spinoza‟nın bu kadar acımasızca eleĢtirilmesine sebep olan eseri incelediğimizde,
Kutsal Kitap‟ın vahiy mahsulü olduğuna inananların niçin bu kadar tepki gösterdiklerini
kolaylıkla anlayabiliriz. Çünkü bu eserde ileri sürülen fikirler, kendi devrinde oldukça
yıkıcı fikirler olarak görülmüĢtür101.
Eserde 20 bölüm vardır. Eski Ahit metin eleĢtirisini asıl olarak ilgilendiren bölümleri
özellikle yedinci ve sekizinci bölümleridir. VII. bölümün alt baĢlığı “Kutsal Kitap‟ların
Açıklanması Hususunda”dır. Spinoza bu bölümde Kutsal Kitap‟ın açıklanması ve
yorumlanması konusunda takip edilmesi gereken doğru kuralları belirlemiĢtir.
Spinoza‟ya göre Kutsal Kitap‟ların yazıldığı orijinal dillerin ve bu dillerin tarihlerinin
çok iyi bilinmesi Ģarttır. Ardından Kutsal Kitap‟ı oluĢturan her bir kitabın beyanları ayrı
ayrı değerlendirilmeli ve eleĢtirel inceleme sonucu yeniden bir sıralama yapılmalıdır.
Daha sonra her bir kitabın tarihi ve bu kitapların yazarlarının içinde bulunduğu Ģartlar
tam olarak tespit edilmelidir102. Ayrıca, peygamberlerin kitaplarında bize kadar gelmiĢ
olan çeĢitli değiĢikliklerin tespit edilmesinin gerekliliği üzerinde durmuĢtur. Her bir
kitabın müellifinin hayatları, karakterleri, gayeleri, yazılarını hangi zamanda, hangi dille
ve kimin için yazdıklarının belirlenmesi gerekir103.
VIII. bölümde ise “Tevrat, YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar kitaplarının, bu eserlerde
tarif edilmiĢ olan kimseler tarafından yazılmadığı” görüĢü açıklanır. Bu bölümde, yan
baĢlıkta sayılan eserlerin her birinin tek yazarının mı yoksa birkaç yazarının mı olduğu,
ayrıca bu yazarların kimler olabileceği sorularının yanıtını bulmak için adı geçen
eserlerin dikkatli bir incelemesi yapılır. Bu bölüm, eserin belki de en ĢaĢırtıcı ve
insanların en fazla tepkisini çeken bölümüdür. Tevrat‟ın Musa tarafından yazılmıĢ
99
Duff, History of Old Testament Criticism, s.101
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.27
101
Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.156.
102
Duff, a.g.e, s.101.
103
Benedict de Spinoza, Tractatus Theologico-Politicus, London 1862, s.148.
100
28
olduğu Ģeklinde inanılan geleneksel görüĢü eleĢtirir. EleĢtirisinin temel dayanağını da
M.S. 1167 yıllarında ölmüĢ olan oldukça saygın ve bilgili bir Yahudi haham Rabbi
Abraham Ġbn Ezra‟ya dayandırır. Spinoza, bu saygın hahamın Musa‟nın kendisine
atfedilmiĢ olan kitapları yazdığına inanmadığını iddia ediyordu. Spinoza kendisinden
yaklaĢık olarak 500 yıl önce yaĢamıĢ ve oldukça bilgili olan bu hahamın, Musa‟nın
Tevrat‟ı yazdığı görüĢünü reddettiğini açıklar104. Spinoza, bu iddiasını Abraham Ġbn-i
Ezra‟nın tespit ettiği Ģu delillere dayandırır:
1. Tesniye kitabının hemen baĢında yer alan “ Erden‟in öte tarafında” ifadesi, Musa
tarafından yazılmıĢ olamaz. Çünkü Musa, hayattayken Erden‟in öte tarafına
geçmemiĢtir.
2. Tesniye 27. bâb, bize Musa tarafından yazılmıĢ olan kitabın tamamının, bir mezbah
üzerine yazıldığını haber verir. Yahudi din âlimlerinin açıklamalarına göre bu mezbah
on iki taĢtan yapılmıĢtır. Tevrat‟ın bütün sözlerinin bu on iki taĢ üzerine sığması
mümkün değildir. O halde, Musa‟nın kitabı on iki taĢ üzerine sığacak kadar kısa
olmalıdır.
3. Tesniye 31/9 cümlesi “Musa bu yasayı yazıp Rabbin AntlaĢma Sandığı'nı taĢıyan
Levili Kohenlere ve bütün Ġsrail ileri gelenlerine verdi.” Ģeklindedir. Görüldüğü üzere,
Musa‟nın yasayı yazdığı açıklanmaktadır. Ancak bu ifadeler Musa‟ya ait olamaz.
Musa‟nın hayatı ve yazıları hakkında bilgi veren baĢka birisine ait olmalıdır.
4. YaradılıĢ 12/6 cümlesinde Ġbrahim‟in Kenan topraklarına ulaĢması “Ve o vakit
Kenanlılar memlekette idiler.” ifadesiyle anlatılmaktadır. Metnin bu bölümü,
Kenanlıların o topraklardan sürülmelerinden sonra yazılmıĢ olmalıdır. Kenanlıların o
topraklardan sürülmeleri de Musa‟nın ölümünden sonra gerçekleĢmiĢtir. Dolayısıyla bu
metnin yazarı Musa sonrasında yaĢamıĢ birisi olmalıdır. Çünkü Musa zamanında
Kenanlılar hâlâ o topraklara sahiptiler. Abraham Ġbn-i Ezra tefsirinde bu metinden
bahsederken “ bu metinde bir sır vardır ve sırrı anlayan da sessiz kalmalıdır” Ģeklinde
bir açıklama yapar. Spinoza‟ya göre aslında bu metinde bulunan ve Ġbn-i Ezra‟nın
anlayanın sessiz kalmasını önerdiği sır, Musa‟nın zamanında bu metnin yazılmadığıdır.
104
Duff, History of Old Testament Criticism, s.103-104.
29
5. YaradılıĢ
22/14
isimlendirilmektedir.
cümlesinde
Bu
dağa,
Moriah
Tanrı‟nın
Dağı,
Dağı
Tanrı‟nın
ismi,
Dağı
Süleyman
olarak
Mabedi‟nin
yapılmasından sonra verilmiĢtir. Musa, Tanrı‟nın seçtiği hiçbir yer ismi belirtmemiĢtir.
Aksine Musa, Tanrı‟nın ilerde isminin “Tanrı‟nın Dağı” olacak olan bir yer seçeceğini
söylemiĢtir. Dolayısıyla bu metin de Musa tarafından yazılmıĢ olamaz. Olsa olsa
Süleyman Mabedi‟nin yapılmasından sonra yaĢamıĢ birisi tarafından yazılmıĢ olmalıdır.
6. Tesniye 3/11 cümlesinde, BaĢam Kralı Og ile ilgili bölümde, “ - Refalılar'dan yalnız
BaĢam Kralı Og sağ kalmıĢtı. Og'un Ammonlular'ın Rabba Kenti'ndeki yatağı
demirdendi. O gün kullanılan arĢın ölçüsüne göre uzunluğu dokuz, eni dört arĢındı.- “
cümlesi parantez içinde yazılmıĢtır. Bu parantezler açıkça bu cümlenin yazarının
Musa‟dan çok sonra yaĢadığını göstermektedir. Çünkü bu cümlenin üslubu buna delalet
etmektedir. Ayrıca, cümlede zikredilen Og‟un demirden yatağı ilk olarak, Rabba kentini
fetheden Davut tarafından bulunmuĢtur ( II. Samuel 12/30)105.
Spinoza, Ġbn-i Ezra kaynaklı argümanlarını saydıktan sonra, Ġbn-i Ezra‟nın gözden
kaçırdığını düĢündüğü ve daha önemli olarak kabul ettiği kendi delillerini de Ģöyle
açıklar:
1. Tevrat metninin birçok yerinde yazar, Musa ile ilgili bölümlerde O‟nunla üçüncü kiĢi
olarak konuĢmaktadır. Ayrıca, Musa‟nın dâhil olduğu ilgili cümlelerde, yazar sanki
olayın ĢahidiymiĢ gibi bir anlatım içinde bulunur: “Musa, Tanrı ile konuĢtu.”, “Rab,
Musa ile yüz yüze konuĢtu.”, “Musa yeryüzünde yaĢayan herkesten daha alçakgönüllü
birisiydi.”, “O günden bu yana Ġsrail‟de Musa gibi Rabbin yüz yüze görüĢtüğü bir
peygamber çıkmadı.”. Diğer yandan, özellikle Tesniye kitabında Musa‟nın insanlara
kanunu açıklamasının anlatıldığı bölümde, Musa olayları birinci tekil Ģahıstan anlatır:
“Rab bana söyleyip dedi:”. Musa‟nın kavmine olan konuĢması bittikten sonra,
cümlelerin devamına baktığımızda Musa‟dan yine üçüncü Ģahıs olarak bahsedildiğini ve
Musa‟nın açıkladığı kanun yasasını kavmine nasıl verdiğini, onları nasıl uyardığını,
Musa‟nın son günlerinin nasıl geçtiğini ve ölümünü görürüz. Metnin anlatım tarzından,
yazarın olaylara Ģahitlik yapan üslubundan ve metnin tamamında anlatılan olayların
içeriğinden bu kitapların Musa tarafından yazılmıĢ olamayacağını anlayabiliriz.
105
Spinoza, Tractatus, s.170-173.
30
2. Tesniye kitabının son bölümünde sadece Musa‟nın ölümü ve defni anlatılmaz.
Ġbranilerin Musa‟nın ölümünden sonra 30 gün boyunca yas tuttukları da anlatılır. Ayrıca
Musa‟dan sonra gelen peygamberle Musa‟yı mukayese eden cümleler vardır. Hatta
Musa‟nın hepsinden büyük bir peygamber olduğunu iddia eden cümleleri bile
görebiliriz: Tesniye 34/8: “Ġsrailliler Moav ovalarında Musa için otuz gün yas tuttular.
Sonra Musa için ağlama ve yas tutma günleri sona erdi.”, Tesniye 34/10: ” O günden bu
yana Ġsrail'de Musa gibi Rabbin yüz yüze görüĢtüğü bir peygamber çıkmadı.”. Tevrat‟ta
yer alan bu tür ifadeler, ne Musa tarafından ne de Musa‟dan hemen sonra yaĢamıĢ birisi
tarafından yazılmıĢtır. Ancak, yüzyıllar sonrasında yaĢamıĢ olan ve diğer peygamberleri
de görüp bir tarihçi gibi geçmiĢi değerlendirebilen bir kimse tarafından yazılmıĢ
olmalıdır. Özellikle Ģu cümleler dikkat çekicidir: Tesniye 34/6: “ .... bugüne kadar
kimse O‟nun kabrinin yerini bilmez.”.
3. Tevrat‟ta bulunan bazı mekân isimlerinin, Musa‟nın zamanında bilinen isimlerle
değil de daha sonraki devirlerde bilinen isimlerle anıldıklarını görüyoruz. Örneğin,
Hâkimler 18/9: ” Yakup'un oğlu olan ataları Dan'ın anısına kente Dan adını verdiler.
Kentin eski adı LayiĢ'ti.” cümlesinde ve YaradılıĢ 14/14: “Avram yeğeni Lut'un tutsak
alındığını duyunca, evinde doğup yetiĢmiĢ üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört
kralı Dan'a kadar kovaladı.” cümlesinde geçen Dan Ģehri, bu ismi en iyi bir tahminle
YeĢu‟nun ölümünden uzun bir süre sonra almıĢtır. Dolayısıyla bu ismin Musa
zamanında bilinmiĢ olmasına imkân yoktur.
4. ÇıkıĢ 16/35: “ Ġsrailliler yerleĢtikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl men
yedi.” cümlesinde Kenan‟a gelene kadar men yendiği anlatılmaktadır. Ancak biz hem
Tevrat‟taki bu cümlelerin öncesinde ve sonrasında bulunan bilgilerden hem de tarihi
bilgilerden bildiğimiz kadarıyla, Ġsrailoğulları Musa zamanında Kenan topraklarına
girmemiĢlerdir. YeĢu zamanında Kenan diyarına yerleĢilmiĢtir (YeĢu 6/12). Dolayısıyla
bu cümlelerin de diğerleri gibi Musa tarafından yazılmıĢ olmasına imkân yoktur106.
106
Spinoza, Tractatus, s.173-175.
31
Spinoza, Ġbn-i Ezra‟nın Tevrat üzerine yazdığı tefsirden bakarak tespit ettiği Ġbn-i Ezra
kaynaklı argümanlarını ve kendi tespit ettiği argümanları bu Ģekilde açıkladıktan sonra
Tevrat‟ın yazarının Musa olamayacağının gün gibi aĢikâr olduğunu söylemiĢtir107.
Yeri gelmiĢken Ģunu da belirtmek gerekir ki Spinoza sadece Tevrat‟la ilgili
düĢüncelerini açıklamakla yetinmemiĢ, Eski Ahit‟i oluĢturan diğer kitaplar üzerinde de
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisini yakından ilgilendirecek yorumlar yapmıĢtır.
YeĢu kitabının YeĢu tarafından yazılmıĢ olamayacağını, ancak YeĢu‟nun herkes
tarafından tanındığı bir zamanda yaĢamıĢ bir kimse tarafından yazılmıĢ olabileceğini
iddia etmiĢtir. YeĢu 6/27 cümlesinde geçen, “Rab YeĢu'yla birlikteydi. YeĢu'nun ünü
ülkenin her yanına yayıldı.” açıklamasından bu anlaĢılmaktadır. Ayrıca, YeĢu kitabında
yer alan bir takım anlatılar, YeĢu‟nun ölümünden sonra yazılmıĢtır. Örneğin, YeĢu
10/14‟de geçen “ Ne bundan önce, ne de sonra Rabbin bir insanın dileğini iĢittiği o
günkü gibi bir gün olmamıĢtır. Çünkü Rab Ġsrail'den yana savaĢtı.” cümlesinden YeĢu
kitabının, YeĢu‟nun ölümünden asırlarca sonra yazıldığı net bir Ģekilde anlaĢılmaktadır.
Söz konusu cümlede, Tanrı‟nın YeĢu‟nun yaptığı bir duayı kabul etmesi anlatılır, ancak
Tanrı‟nın bu tür bir duayı kabul etmesinin YeĢu‟dan sonra bir daha gerçekleĢmediği de
belirtilmektedir. Bunun bilinebilmesi, bu cümlenin ancak sonraki asırları yaĢayan bir
kimse tarafından yazılmıĢ olmasını gerektirir. Bundan dolayı YeĢu kitabı yazarının
YeĢu olmasına imkân yoktur108.
Hâkimler kitabının, bu dönemde yaĢamıĢ olan hâkimler tarafından yazıldığına inanmak
çok güçtür. Çünkü kitabın ikinci bölümünde anlatılan olayların genel bir
değerlendirmesi yapıldığında görülecektir ki bu bölümü daha sonraki asırlarda yaĢamıĢ
bir tarihçi yazmıĢtır. Ayrıca bu tarihçinin, bölümde sık sık değindiği Ġsrail‟de o zaman
bir kralın bulunmadığı bilgisinden de bu tarihçinin monarĢik bir devletin kurulduğu
zamanda yaĢadığı sonucunu çıkarabiliriz109.
Samuel kitabının yazarı da Samuel peygamber değildir, çünkü bu kitapta Samuel‟in
vefatından asırlarca sonra yaĢanmıĢ olaylar anlatılır. Samuel tarafından yazılmadığının
en kesin kanıtlarından biri I.Samuel 9/9 cümlede geçen “ (Evvelleri Ġsrail‟de Allah‟tan
107
Spinoza, Tractatus, s.175.
Spinoza, a.g.e., s.178-179.
109
Spinoza, a.g.e., s.179.
108
32
sormak için gittiği zaman adam böyle derdi: Gel Görene gidelim; çünkü Ģimdi
Peygamber denilene önceleri Gören denilirdi.) “ cümlesidir. Bu cümle, parantez içinde
verilmiĢtir. Metnin yazarı, kendi zamanında “Peygamber” olarak nitelendirilen bir
kimsenin, eskiden “Gören” olarak nitelendirildiği bilgisini parantez içinde bize aktarır.
Bu durum, metnin Samuel peygamberden asırlarca sonra yazıldığını bize ispatlar110.
Krallar kitabının, derleme bir eser olduğunu iddia eder. Özellikle, eserin incelenmesinde
içsel delillerin kullanılması sonucunda, Krallar kitabının, Süleyman‟ın ĠĢleri kitabı
(I.Krallar 11/41), Ġsrail Krallarının Tarihler kitabı (I.Krallar 14/19) ve Yahuda
Krallarının Tarihler kitabının (I.Krallar 14/29) bir derlemesi olduğu neticesine varır111.
Eski Ahit‟i oluĢturan bu eserler hakkındaki fikirlerini açıkladıktan sonra, bu eserlerin
tamamının (YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar) daha sonraki asırlarda yaĢamıĢ bir
tarihçi yazar tarafından kaleme alındığını söyler. Yazım sebebi olarak da Yahudilerin
antik dönemlerden mabedin birinci defa yıkılıĢına kadar olan zaman diliminde
yaĢadıklarını yazıya dökme isteğini gösterir. Bu tarihçinin Ezra olması gerektiğini,
çeĢitli deliller sayarak göstermeye çalıĢır112.
1.3.3. Richard Simon (1638-1712)
Richard Simon, Katolik kilisesinde Yahudi Eski Ahit‟i üzerine yapılan çalıĢmaların
öncüsü olmuĢtur113. Protestanlıktan Katolikliğe geçmiĢ bir papaz olan Simon, önceleri
felsefe tahsil etmiĢ ancak papaz olmak isteyince Paris papaz okuluna gitmiĢtir. Fakat
burada yaĢadığı bir takım pek “iğrenç” Ģeyler yüzünden okulu yarım bırakmıĢ, daha
sonra da ilâhiyat tahsil etmiĢtir. Ġbranice öğrenmiĢ ve Kutsal Kitap‟ı Ġbranice aslından
okumaya ve tenkitli Ģerhlerine çalıĢmaya baĢlamıĢtır114.
Spinoza‟nın eserlerini incelemiĢ ve O‟ndan etkilenmiĢtir. Sonunda 1678 yılında meĢhur
Histoire Critique du Vieux Testament -Eski Ahit’in Tenkidî Tarihi- adlı eserini
neĢretmiĢtir. Simon, üç cilt olarak hazırladığı bu eserinde, Eski Ahit‟i eleĢtirel bir bakıĢ
açısıyla incelemiĢtir. Eski Ahit‟in anlaĢılabilmesinin temel Ģartlarından birinin filolojik
110
Spinoza, Tractatus, s.179.
Spinoza, a.g.e., s.179-180.
112
Spinoza, a.g.e., s.181.
113
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.40.
114
Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.200-201.
111
33
bilgi olduğunu ısrarla belirtmiĢtir. Metinlerin hangi zaman ve yerlerde, hangi durumda
bulunduğunu ve üzerlerinde meydana gelen bütün değiĢimleri tam ve doğru bir Ģekilde
bilmeden Kutsal Kitap‟ları iyice anlamanın mümkün olamayacağını savunmuĢtur.
Ayrıca Eski Ahit metninin günümüze ulaĢana kadar bir takım değiĢikliklere uğradığını,
çözülmesi gereken kronolojik problemleri bulunduğunu ve bazı bölümlerinde oldukça
ilginç takdim ve tehirler bulunduğunu iddia etmiĢtir115. Simon‟a göre Tevrat metnini
Musa yazmamıĢtır. Musa‟dan baĢka bir kimse Tevrat‟ı derlemiĢ ve kaleme almıĢtır116.
Musa tarafından yazılmıĢ olamayacağı görüĢünü, Tevrat‟ta Musa zamanından öncesine
ait iktibaslar, atasözleri ve mısralar bulunduğunu ve Musa zamanından sonrasına ait
olayların anlatıldığını ileri sürerek delillendirmeye çalıĢmıĢtır. Bu görüĢüne örnek
olarak Tesniye kitabının son kısmında anlatılan Musa‟nın ölümü ve defnedilmesi
hikâyesini vermiĢtir. Bu hikâyenin Musa tarafından yazılmıĢ olmasının akıl tarafından
kabul edilemez olduğunu savunmuĢtur. Bir de Kutsal Kitap‟taki bazı hikâyelerin
anlatımında göze çarpan tekrar ifadeleri ve bu ifadeler arasındaki tenakuzlar üzerinde
durmuĢtur. Özellikle Tufan hikâyesinde geçen tekrar ifadelerini açıklamıĢ ve bu
hadisenin tek bir yazar tarafından kaleme alınmıĢ olmasının kesinlikle mümkün
olmadığını belirtmiĢtir117.
Simon‟ın Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi alanındaki bu büyük eseri, yayımlandığı yıl
Kraliyet meclisinin kararı ile yasaklanmıĢ ve basılı olan binüçyüz nüshasından altısı
hariç118 tamamı polis nezaretinde toplanıp hamur makinelerine atılmıĢtır. 1683 yılında
da Katolik kilisesi bu eseri Katolik Ġndeksi‟ne (YasaklanmıĢ Kitaplar Listesi) dâhil
etmiĢtir.
1689 yılında Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi alanındaki diğer önemli eseri Histoire Critique
du Texte du Nouveau Testament -Yeni Ahit’in Tenkidî Tarihi- neĢretti. Bunu Yeni
Ahit‟le ilgili olarak yazdığı diğer eserleri takip etti. Katolik kilisesinin bütün sansürüne
rağmen, ilimden baĢka bir Ģey düĢünmeyen bir ilim adamı olarak iĢine devam etti.
115
Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.202-208.
Richard Simon, A Critical History of the Old Testament, Translated into English by a Person of
Quality, London, 1682, s. 36.
117
Simon, a.g.e., s. 37-38.
118
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.28.
116
34
Richard Simon, modern Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi‟nin babası olarak birçok kaynakta
adı geçen bir ilim adamıdır. O, kendi zamanına kadar yazılan tüm eleĢtirel materyalleri
toplayıp dikkatli bir Ģekilde incelemeye tâbi tutmuĢtur. Simon‟ın yaptığı en önemli iĢ,
kutsal olmayan alanda yazılmıĢ olan eserlerin araĢtırılmasında kullanılan tekniklerin,
Kutsal Kitap üzerinde de kullanılmasının yolunu açmasıdır119. Bir baĢka önemli yanı da
ilk defa bir ilâhiyat uzmanı olarak Musa‟nın geleneksel olarak kendisine atfedilen
kitapların yazarının olamayacağını söyleme cesaretini göstermiĢ olmasıdır. Kendisinden
önce yaĢamıĢ olan bir takım ilim adamları, bu görüĢü açıklamıĢlardı; ancak ilk defa, bir
ilâhiyat uzmanı olarak Simon bu görüĢe sahip olduğunu söylemiĢtir. Ayrıca Eski Ahit‟i
oluĢturan diğer eserlerin, yazıldıklarına inanılan zamanda değil daha sonra yaĢamıĢ
yazarlar tarafından derlenmek ve son Ģekli verilmek suretiyle yazıldıklarını
savunmuĢtur120. YazmıĢ olduğu eserler sayesinde Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi,
prensipleri ve kuralları olan bir disiplin haline gelmiĢtir.
1.4. XVIII. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler
1.4.1. Jean Astruc (1684-1766)
Babası sonradan Hıristiyan olmuĢ bir Yahudi aileden gelen Astruc, önceleri bir
Protestan iken daha sonra Katolik olmuĢtur. Tıp alanında eğitim görmüĢ, tıp profesörü
olmuĢ ve Fransa kralı XIV. Louis‟in saray doktorluğunu yapmıĢtır121.
Astruc‟un önemi, hayatının sonlarına doğru yazdığı ve yayınlayıp yayınlamamakta uzun
süre tereddüt ettiği meĢhur eserinden gelir. Conjectures sur les mémoires originauz dont
il paroit que Moyse s'est servi pour composer le livre de la Génèse. Avec des remarques
qui appuient ou qui éclaircissent ces conjectures” -Musa’nın Yaradılış kitabını
yazarken yararlandığı sanılan asıl anılar hakkındaki düşünceler- isimli 1753 yılında
neĢrini yaptığı bu eseriyle Kitâb-ı Mukaddes ile ilgili yerleĢik bütün inançları altüst
edecek fikirler ortaya atmaya baĢlamıĢtır122. Yazarın bu eseri Tevrat‟ın kaynak eleĢtirisi
alanının en temel eserlerinden biridir. Astruc, kendisinden önce yaĢamıĢ olan ilim
119
Mehmet Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı, Ozan Yayıncılık, Ġstanbul 2004, s.69.
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB, I, 411.
121
Grobel, a.g.m., IDB., I, 410; Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat,.s.41; Harman, Yahudi Kutsal
Kitapları, s.214.
122
ġaban Kuzgun, Dört İncil: Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farklılıkları, Çelişkileri, Ertem
Matbaası, Ankara 1996, s.105; Duff, History of Old Testament Criticism, s.122.
120
35
adamlarının özellikle Eski Ahit‟le ilgili tespit ettiği problemleri belirledi. Ancak bu
noktada, Astruc diğerlerinin yapmadığını yaptı ve bu problemlerin nasıl çözülmesi
gerektiği hakkında çeĢitli fikirler sundu. Sunduğu bu çözüm önerileri yaklaĢık olarak iki
asır boyunca güncelliğini korumuĢtur.
Astruc, aydınlatılmasını gerekli gördüğü noktaları üç ana baĢlık altında toplamıĢtır:
A) Aynı olaya ait anlatımın, tekrar ifadelerle birkaç kez yeniden anlatılması.
B) Tanrı isminin Yehova ve Elohim olarak farklı iki Ģekilde geçmesi.
C) Metinde bulunan kronolojik hatalar123.
Astruc, Tevrat‟ın Ġbranice metninde Tanrı'nın iki ayrı isminin bulunduğunu124, Tanrı'ya,
Tevrat‟ta izafe edilen Elohim ve Yehova isimlerinin aslında birbirlerinin sinonimi
(müradifi-eĢanlamlısı) olmadıklarını, çünkü bazı yerlerde sadece Elohim adı geçerken,
diğer bazı yerlerde ise sadece Yehova adının geçtiğini, Ģayet Tevrat‟ı Musa yazmıĢsa bu
tür farklı ifadeleri O‟nun, ya hiç kullanmaması veya kullanmıĢsa ayrı ayrı yerlerde
değil, rastgele ve karıĢık olarak kullanması gerektiğini söylemiĢtir. O‟na göre bu durum,
Musa'dan sonraki dönemlerde yapılan kompozisyonlarda, farklı kaynaklardan istifade
edilmesi neticesinde ortaya çıkmıĢtır. O, Tekvin kitabının en az iki veya üç ayrı yazar
tarafından kaleme alınmıĢ metinlerden derlenmiĢ olduğunu, bu yazarlardan her birinin
Tanrı için ayrı ayrı isimler kullandıklarını, dolayısı ile onların metinleri aynen olduğu
gibi kopya etmeleri neticesinde bu durumun ortaya çıktığını söylemiĢtir125. Tevrat
metninde Tanrı için iki farklı isim kullanıldığının tespiti aslında kilise babalarından
Augustine ve Tertullian tarafından daha önce yapılmıĢtı. Ancak üzerinde pek fazla
durulmayan bu hususu Astruc, Tevrat üzerine yaptığı incelemesinin temel noktasına
koymuĢtur126.
Astruc, eserinde Tekvin kitabını incelemeye tabi tutmuĢ, metni dört sütun olarak
yazmıĢtır. Birincisini "A" (Elohim kaynağı), ikincisini "B" (Yahvist kaynak),
üçüncüsünü "C" (Tekvin‟in 7/20-24 cümleleri), dördüncüsünü "D" (Ġsrail‟e ait olmayan
123
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB, I, 410.
Duff, a.g.e., s.123.
125
Kuzgun, Dört İncil, s. 106.
126
Duff, History of Old Testament Criticism, s.123.
124
36
malzemeler) harfleri ile iĢaretlemiĢtir. Böylece Astruc, Tevrat‟ın değiĢik kaynaklardan
derlendiği teorisini ortaya atmıĢ oldu127. O‟na göre Tekvin, Musa zamanında
yazılmıĢtır, ancak daha sonraki dönemlerin tembel ve cahil yazarları, O‟nu yeniden
yazarlarken büyük yanlıĢlıklar ve hatalar yapmıĢlar ve bu kitapta keyfî değiĢikliklere
sebep olmuĢlardır128.
1.4.2. J.G.Eichhorn (1752-1827)
Bir protestan teolog olan Eichhorn, 1752 yılında bir papazın oğlu olarak doğdu. 1770
yılında Göttingen‟de ilâhiyat eğitimi aldı. 25 yaĢından itibaren Jena Üniversitesinde
Doğu Dilleri bölümünde öğretim görevlisi olarak uzun yıllar hizmet verdi. 1780-1783
yılları arasında ilim dünyasında genel kabul gören eseri “Eski Ahit‟e GiriĢ” adlı eserini
neĢretti129.
Tevrat metninin tamamı üzerine yaptığı ilmi çalıĢmalarında, Tevrat‟ta Musa„ya ait
bölümlerin bulunduğunu ancak, Musa‟ya ait olmayan baĢka kaynaklardan alınmıĢ
bilgilerin de Tevrat metninde bulunduğunu ifade etti. Astruc gibi O da, Tekvin
bölümünde Tanrı‟nın isimlerinin Yehova ve Elohim olarak geçtiğini tespit etti130.
Ayrıca Tevrat metninde, Yahvist ve Elohist kaynakların dıĢında Kohenler 131 kaynağının
da bulunduğunu iddia etti. Eichhorn‟a göre, bu kaynaklar, Musa‟nın yaĢamının
sonlarında ya da hemen ölümünden sonra bir araya getirilmiĢtir. Ġbrahim ve Ġshak
peygamberlerin hayatları Yahvist kaynaklardan, Yakup ile Yusuf peygamberlerin
hayatları Elohist kaynaklardan alınarak yazılmıĢtır132.
Eichhorn‟un ulaĢtığı bilimsel sonuçlar tam olarak doğru değildir. Ancak, bu sonuçların
kendisinden sonra yaĢayan Kutsal Kitap âlimlerinin, Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi
127
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.41.
Grobel, “Biblical Criticism”, IDB, I, 410.
129
T.K.Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, London, 1893, s.13-24; Grobel, a.g.m., IDB, I,
411.
130
Kuzgun, Dört İncil, s. 108; Reid, Biblical Criticism (Higher), CA, IV,
http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 15.07.2007.
131
Ġngilizcesi Priestly Source (P) olan Kohenler Kaynağı, Türkçeye genellikle “Ruhban Metni” olarak
tercüme edilmektedir.
132
Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.24-25.
128
37
alanında yapacakları çalıĢmalara cesaret verici bir etkide bulunduğunu belirtmek
gerekir133.
1.4.3. Karl David Ilgen (1763-1834)
Ilgen, Nulla Vestigia Retrorsum (1798) isimli eserinde, Tevrat‟ta sadece bir Elohist
metnin değil, iki ayrı Elohist metnin var olduğunu ileri sürmüĢtür. O‟na göre bu ikinci
Elohist metin, Levililer‟deki kohenler metnine çok benzemektedir134. Böylece O, Tevrat
metninin temel olarak üç dokümana dayandığını kabul etmiĢtir. Birinci kaynak Yahvist
(J) kaynaktır, ikinci kaynak Birinci Elohist (E1) kaynağıdır (daha sonra bu kaynak
Kohenler Metni (P) olarak adlandırılacaktır) ve üçüncü kaynak da Ġkinci Elohist (E2)
kaynaktır
(bu
adlandırılacaktır)
kaynak
135
da
daha
sonra
sadece
Elohist
(E)
kaynak
olarak
.
Eski Ahit‟in diğer kitapları üzerinde de bir takım fikirleri olan Ilgen, 1789 yılında Eski
Ahit metin eleĢtirisi alanında yazmıĢ olduğu bir eserinde, Eyüp kitabının Musa
zamanından önce yazılmıĢ bir eser olduğunu ve Ġsrailliler tarafından yazılmıĢ
olamayacağını iddia etmiĢtir136.
1.5. XIX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler
1.5.1. Alexander Geddes (1737-1802)
Ġskoçyalı bir papaz olan Alexander Geddes, Paris‟te ilâhiyat eğitimi almıĢtır. Sorbonne
Üniversitesi‟nde Ġbranice öğrenmiĢtir137. 1792 yılında The Holy Bible or The Book
Accorded Holy by The Jews and Christians adlı eserini yayınladı. Tevrat ve YeĢu
kitaplarının tercümelerini yaptı. 1800 yılında Critical Remaks On The Hebrew
Scriptures adlı meĢhur eserini neĢretti.
Geddes, 1800 yılında yayınladığı Eski Ahit‟in eleĢtirisi ile ilgili Critical Remaks adlı
eserinde, YeĢu kitabının üslup bakımından Tevrat gibi yazıldığını tespit ettiğini
söylemiĢtir. YeĢu kitabını, Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitap arasına dâhil etmiĢ ve böylece
133
Geisler&Nix, A General Introduction to the Bible, s.157-158.
Kuzgun, Dört İncil, s. 109.
135
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.214; Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.28-29.
136
Cheyne, a.g.e., s.27.
137
Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 315.
134
38
Tevrat‟ın kitaplarının sayısını altıya çıkarmıĢtır. Eskiden, beĢ kitaptan oluĢan Tevrat‟a
“Pentateuch” ismi verilirken, Ģimdi altı kitaptan oluĢan anlamında “Hexateuch (Altılı)”
ismi verilir olmuĢtur138. YeĢu kitabının Tevrat‟la birlikte Hexateuch adı altında aynı
yazardan çıkma tek bir külliyat olduğunu ileri sürmüĢtür139. Ayrıca, Astruc ve
Eichhorn‟un YaradılıĢ kitabının derlenmesinde temel olarak iki kaynak kullanıldığını
savunan görüĢünü geliĢtirmiĢ ve Hexateuch‟un sadece Yahvist ve Elohist kaynaklardan
değil bunlara ilaveten birçok kaynaktan derlendiğini iddia etmiĢtir140. Tevrat metninin
farklı dönemlerde ve farklı miktarlarda yazılmıĢ, muhtemelen Süleyman zamanında bir
redaktör tarafından derlenmiĢ bir derleme eser olduğunu savunmuĢtur141.
Alexander Geddes, Tevrat‟ın her bir kelimesinin ilâhi vahiy olmadığı görüĢünü
benimseyen
birçok
ilim
adamının
olduğunu
destekleyenlerden biri olduğunu belirtmiĢtir
koyduğu teorinin tersine, Tevrat‟ın
142
ve
kendisinin
de
bu
görüĢü
. Eserleri ile daha önce Astruc‟un ortaya
sadece
iki
veya üç kaynak metinden
düzenlenmediğini, aksine Tevrat‟ın tamamının, değiĢik çağlara ait ve ilmî değeri Ģüpheli
bilgilerle dolu pek çok kâğıt parçaları koleksiyonlarının, Süleyman zamanında bir kitap
haline getirilmesi ile oluĢturulduğunu söylemek sureti ile "Parçalar Hipotezi" (Fragment
Hypothesis)‟ni ortaya atmıĢtır143.
1.5.2. W.M.L. De Wette (1780-1849)
1780 yılında Almanya‟nın Weimar Ģehri yakınlarındaki Ulla kasabasında doğmuĢtur.
Babası rahip olan De Wette, ilk eğitimini Weimar lisesinde tamamlamıĢ ve 1799 yılında
Jena Üniversitesi‟ne gitmiĢtir144.
1805 yılında Tesniye kitabı üzerine yapmıĢ olduğu incelemeyle doktor ünvanını aldı.
YazmıĢ olduğu tezinde, Tesniye kitabında kullanılan edebi üslubun diğer dört kitapta
kullanılan üsluptan oldukça farklı olduğunu ve bu kitabı Musa‟nın yazmıĢ
olamayacağını belirtti. Tesniye kitabının yazarının, Tevrat‟ı oluĢturan yazarın diğer dört
kitabın yazarından farklı biri olduğunu ve diğerlerinden sonra yaĢadığını iddia etmiĢtir.
138
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.42.
Demirci, Dinler Tarihinin Meseleleri, s.45.
140
Adam, a.g.e, s.42. ; Strachan, a.g.m., ERE, IV, 315.
141
Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 315.
142
Duff, History of Old Testament Criticism, s.113.
143
Kuzgun, Dört İncil, s. 107.
144
Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.31.
139
39
Tesniye kitabının muhtemelen kral YoĢiya zamanında, M.Ö. 600 yılından önce
yazıldığını söyledi. Tesniye kitabının 12. ile 26. babları arasında kalan bölümünün,
farklı bir kaynaktan geldiğini ve kral YoĢiya zamanında bulunduğu rivayet edilen (II.
Krallar 22-23) ve YoĢiya‟nın reformlarına temel teĢkil eden Tevrat metni olduğunu ileri
sürdü145.
1806-1807 yıllarında, iki cilt olarak hazırladığı Contributions to the Old Testament
Introduction adlı eserini neĢretti. Bu kitaplarında Tarihler kitabının incelemesini yaptı.
Ayrıca Tevrat‟ta anlatılan hikâyelerin tarihselliği üzerinde durdu146. 1811 yılında
kaleme aldığı Mezmurların Yorumu adlı eserinde birçok mezmurun Davud‟a
atfedilmesini reddetti. Örneğin, 14. mezmurun, Sürgün sonrasına ait bir çalıĢma olması
gerektiğini, ayrıca 132. mezmurun da Davud‟a ait bir mezmur değil Süleyman‟a ait bir
mezmur olabileceğini savundu147.
1.5.3. H. Hupfeld (1796-1866)
1853 yılında yazdığı The Sources of Genesis –Yaradılış Kitabının Kaynakları- adlı
eserinde, daha önce Ilgen tarafından dile getirilen, Tevrat‟ta sadece bir Elohist metnin
değil, iki ayrı Elohist metnin var olduğu fikrini biraz daha geliĢtirmiĢtir148. Hupfeld,
Birinci Elohist metni (daha sonra Kohenler Metni olarak adlandırılacaktır) temel metin
olarak kabul etti. O‟na göre bu metin en eski metindi ve yaradılıĢtan itibaren, Ġbranilerin
Kenan diyarına yerleĢmelerine kadar olan kısmı anlatıyordu. Bu en eski metinden sonra,
yine aynı dönemi kapsayan bir baĢka müstakil eser, Yahvist metin geliyordu149.
Hupfeld‟e göre, YaradılıĢ kitabında Tanrı‟ya Elohim ismiyle hitap eden iki ayrı kaynak
vardır. Dolayısıyla YaradılıĢ kitabının oluĢmasında üç ayrı kaynağın var olduğunu iddia
etmiĢtir: Birinci Elohist (Kohenler Metni) kaynak, Yahvist kaynak ve Ġkinci Elohist
kaynak. Birbirlerinden müstakil bir Ģekilde yazılmıĢ olan bu kaynaklar, daha sonraki bir
145
Duff, History of Old Testament Criticism, s.127; Cheyne, Founders Of Old Testament Criticism, s.3233; Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.31; Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, 316.
146
Cheyne, a.g.e., s.33.
147
Cheyne, a.g.e., s.38; Duff, a.g.e., s.127.
148
Duff, a.g.e., s.126-127.
149
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.215.
40
zamanda yaĢamıĢ bilinmeyen bir editör tarafından bir araya getirilmiĢ ve bugünkü Ģekli
verilmiĢtir150.
1.5.4. K.H.Graf (1815-1869)
Eski Ahit eleĢtirisi üzerinde yüzyıllar süren uzun araĢtırmalar neticesinde, özellikle
Ilgen ve Hupfeld‟in ileri sürdükleri Tevrat‟ın dört ana kaynaktan oluĢtuğu (Tekvin‟de
bulunan üç kaynak ve Tesniye kaynağı) Ģeklinde özet olarak söyleyebileceğimiz
hipotezleri geniĢ yankı buldu. Tevrat‟ın dört ana kaynaktan oluĢtuğu hipotezi ortaya
çıkmıĢtı fakat bu kaynakların hangi tarihlere ait olduğu konusunda ilim adamları
arasında bir ittifak yoktu. Karl Heinrich Graf, 1865 yılında yazdığı Eski Ahit’in Tarihsel
Kitapları adlı eseriyle Kutsal Kitap metinlerindeki göndermelerden hareket ederek
mantıksal olarak hangi metinlerin önce, hangi metinlerin sonra gelmesi gerektiğini
tespit etmeye çalıĢtı151. Graf, bu eserinde, Hupfeld‟in ileri sürdüğü dört kaynak teorisini
kabul ettiğini, ancak kaynakların tarihlendirilmesi noktasında farklı düĢündüğünü ifade
ediyordu. Graf‟a kadar, en eski ve temel metin olarak Kohenler (P) kaynağı kabul
ediliyordu. Ancak, Graf yaptığı araĢtırmalar neticesinde, Kohenler kaynağının en geç
dönemde yazılan kaynak olduğunu bulduğunu ileri sürdü. Graf‟a göre, Kohenler
kaynağı Sürgün dönemi veya Sürgün sonrası bir dönemde yazılmıĢtır.
Graf, 1869 yılında yazmıĢ olduğu eseriyle Tevrat‟ın dört ana kaynaktan oluĢtuğunu ve
bu kaynakların tarihlendirilmesinin Ģöyle olması gerektiğini iddia etti: Yahvist ve
Elohist kaynaklar, Kutsal Kitap‟ın en eski dokümanlarıdır. Çünkü Kutsal Kitap‟ta bu
kaynaktan gelen anlatılar, diğer kaynaklardan gelen anlatılarda ele alınan meselelere hiç
değinmez. Bu iki kaynaktan sonra, M.Ö. 622 yılında Kral YoĢiya‟nın yaptığı reformdan
kısa bir süre önce yazılmıĢ olan Tesniye (D) kaynağı takip eder. Çünkü Tesniye
kaynağından gelen anlatılarda, tarihin sonraki dönemlerinde meydana gelen
geliĢmelerle ilgili bilgi verilmektedir. Sürgün döneminde, birisi bu üç kaynağı
birleĢtirir. Kohenler (P) kaynağı ise en son yazılan kaynaktır. Sürgün döneminden sonra
yazılmıĢ ve Ezra tarafından ilan edilmiĢtir. Diğer üç kaynakla birleĢtirilmiĢ ve Tevrat‟ı
oluĢturmuĢtur. En son yazılan kaynak olmasının delilleri arasında, Kohenler
kaynağından gelen anlatılarda, Peygamberlerin kitapları gibi Kutsal Kitap‟ın daha
150
151
Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, s.316.
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.33.
41
önceki kısımlarında bilinmeyen bir takım konulardan bahsedilmesini gösterebiliriz.
Ayrıca, Tevrat‟ta anlatılan kohenlik seremonilerinin ve kurban adama ritüellerinin
Ġsrail‟in erken dönemlerinde bulunmadığını, fakat Sürgün sonrasında ve peygamberler
döneminden sonra ortaya çıktığı tespitini de yaptı. Dolayısıyla bu anlatılar, daha sonraki
bir dönemde, Sürgün sonrasında yazılmıĢ olmalıdır. Kutsal Kitap‟ın Tesniye, YeĢu,
Hâkimler, I. ve II. Samuel ve I. ve II. Krallar kitaplarında bulunan anlatılarda, ÇıkıĢ,
Levililer ve Sayılar kitaplarında bulunan Ģeriat kuralları hakkında tam bir cehalet vardır.
O halde, ÇıkıĢ, Levililer ve Sayılar kitaplarında bulunan Ģeriat kurallarının geçtiği
bölümler, Tesniye, YeĢu, Hâkimler, I. ve II. Samuel ve I. ve II. Krallar kitaplarından
sonra yazılmıĢ olmalıdır152.
Graf, yapmıĢ olduğu çalıĢmalarla dört kaynak teorisini benimsemiĢ ve bu kaynakların
tarihlerinin tespit edilmesini sağlamıĢtır. K. H. Graf, Tesniye kaynağının yazılıĢ tarihini,
M.Ö. 622 yılının hemen öncesi olarak benimsemiĢtir. Buna göre, Tesniye kitabı Hz.
Musa'dan tam altı yüzyıl sonra yazılmıĢ oluyor. Yine Graf‟a göre, Tevrat‟taki üç ayrı
metin, birbirinden farklı üç ayrı çağa aittir. Kohenler (P) kaynağı ise kısmen tarihe,
kısmen de hukuka ait metinleri ihtiva eder, ancak bunlar birbirinden kopuktur. Tarih
metni Sürgün öncesine, hukuk metni ise Sürgün sonrasına aittir ve ikisinin arasında
birkaç asırlık bir zaman boĢluğu vardır153.
1.5.5. J.Wellhausen (1844-1918)
1844 yılında Almanya‟nın Hameln Ģehrinde doğmuĢtur. Protestan bir papazın oğludur.
Göttingen Üniversitesi‟nde meĢhur Eski Ahit âlimi Heinrich Ewald‟ın öğrenciliğini
yaptı. 1872 yılında Greifswald Üniversitesi‟nin Protestan Teoloji fakültesinde Eski Ahit
profesörü oldu. Sonraki yıllarda Halle, Marburg ve Göttingen üniversitelerinde Eski
Ahit ve Semitik diller üzerine dersler verdi. Yeni Ahit ve Ġslam dini üzerinde de çeĢitli
ilmi çalıĢmalar yapmıĢtır. 1878 yılında, Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi alanında ilim
dünyasında büyük yankı bulan eseri Prolegomena to the History of Ancient Israel -Eski
İsrail Tarihine Giriş- adlı eserini kaleme aldı154.
152
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları., s.215-216; Strachan, “Criticism (Old Testament)”, ERE, IV, s.317;
Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı, s.72-73; Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.33.
153
Kuzgun, Dört İncil, s. 112.
154
Soulen & Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.207.
42
Wellhausen, kendisinden önce Eski Ahit metin eleĢtirisi alanında yapılmıĢ olan
araĢtırmaları değerlendirdi ve bunları düzenli bir sentez içinde bir araya getirdi155. Eski
Ahit‟in değiĢik dokümanlardan oluĢtuğunu ileri süren görüĢler Wellhausen tarafından
benimsenmiĢ ve daha da geliĢtirilmiĢtir. YazmıĢ olduğu eserlerinde, günümüzde “Dört
Kaynak Teorisi” olarak bilinen Tevrat‟ın kaynaklarıyla ilgili hipotezi büyük bir
baĢarıyla geliĢtirdi/savundu. Bu hipotezin özünde, Eski Ahit‟in değiĢik dokümanlardan
oluĢtuğu görüĢü yatmaktadır. Wellhausen‟e göre, her biri kendine ait üsluba, ilgi
alanlarına, olaylara bakıĢ açısına, gramer yapısına ve kelime hazinesine sahip dört ayrı
edebi kaynak bulunmaktadır. Wellhausen, Hexateuch‟un uzun bir zaman diliminde
birçok yazar tarafından oluĢturulmuĢ derleme bir eser olduğunu ileri sürmüĢtür. Bu
eserlerin birbirinden farklı dört ayrı kaynaktan oluĢtuğunu savunmuĢtur. Bunlar Yahvist
(J), Elohist (E), Tesniyeci (D) ve Kohenler (P) metinleridir. Ayrıca, sonraki yüzyıllarda
yaĢayan, dört kaynağı düzenleyip tek bir metin haline getiren bir redaktörün
bulunduğunu da tespit etmiĢtir. Bu kaynakların her birinin kendine has kelimeleri,
içerikleri ve üslupları vardır. Metinde kullanılan üslubun ve kelimelerin, özellikle de
“Tanrı” için kullanılan isimlerin, ayrıca metnin gramer yapısının ve arka planında
anlatılan
siyasi
yapının
sayesinde
metnin
hangi
kaynağa
ait
olduğunun
belirlenebileceğini iddia etmiĢtir156.
Wellhausen bu dört kaynağı Ģu Ģekilde açıklamıĢtır:
1. J (Yahvist Kaynak):
Bu kaynakta Tanrı‟nın ismi devamlı olarak YHVH olarak zikredilmiĢtir. Yahvist metnin
Güney Yahuda krallığının baĢkenti Kudüs‟te Süleyman‟ın krallığından kısa bir süre
sonra (tahminen M.Ö. 950 yıllarında) yazıldığı tahmin edilmektedir. Bu metinde Davud
ile Süleyman‟ın kurduğu krallığın methi yapılır ve olaylara Güney Yahuda krallığı
açısından bakılır. Tanrı Yehova, insanlarla konuĢan ve yürüyen bir varlık olarak tasvir
edilir. Ġsrailoğullarının önde gelen liderlerinin hikâyelerine yer verilir. Yahvist kaynakta
genel olarak ilk ataların hikâyeleri, Mısır‟da yaĢanan baskı ve zulüm, Mısır‟dan çıkıĢ,
155
156
Friedman, a.g.e., s.35-36.
www.cs.umd.edu/~mvz/bible/doc-hyp.pdf, 27.06.2007.
43
çöldeki yaĢam, Sina dağındaki ahitleĢme ve vaat edilmiĢ topraklara ulaĢmadan önce
yaĢananlar anlatılır157.
2. E (Elohist Kaynak):
Bu kaynakta Tanrı‟nın ismi devamlı olarak Elohim olarak zikredilmiĢtir. Elohist metin,
Kuzey Ġsrail krallığında kaleme alınmıĢtır. Kuzeyde yaĢayan Yahudiler, Güney Yahuda
krallığının bakıĢ açısını yansıtan metnin gözden geçirilmiĢ ve kuzeylilerin bakıĢ açısını
yansıtması beklenen yeni bir versiyonuna ihtiyaç duydular. M.Ö. 850 yıllarında kaleme
alındığı tahmin edilen bu metinde Tanrı‟nın ismi Elohim olarak kullanıldı. Mekân
isimleri olarak Kuzeylilerin tanıdıkları isimler zikredildi. Tanrı ile ilgili olarak Yahvist
metinde geçen antropomorfik unsurlar bu kaynakta kullanılmadı. Kuzey Ġsrail
krallığının M.Ö.722 yılında düĢmesinden sonra güneye göç eden Kuzeyliler
beraberlerinde kendi yazdıkları Elohist metni de getirdiler. Yahvist ve Elohist
kaynaklar, Yahuda‟da beraberce yaĢayacak olan Kuzeyliler ve Güney Yahudalılar
tarafından sonraki yüzyılda birleĢtirilerek tek bir kaynak haline getirilmiĢtir158.
3. D (Deuteronist-Tesniyeci Kaynak):
Bu kaynağın yazarı, hemen hemen Tesniye‟nin tamamı, YeĢu, Hâkimler, Samuel ve
Krallar kitaplarını yazmıĢtır. Wellhausen‟e göre Tesniye, Kral YoĢiya‟nın zamanında,
M.Ö. 622 yılında bulunmuĢ olan kitaptır (II. Krallar, 22). Kudüs lehine olmak üzere
mabedin birliğini ilan eden bu kitap, Kudüs Ģehrinde yaĢayan din adamlarının iĢidir.
Nihayet, bir yazar Tesniye‟yi de diğer kaynaklara (JE) katmıĢ ve bu arada da bazı
değiĢiklikler olmuĢtur. Tesniye kitabı aslında Kral YoĢiya zamanında yazılmıĢ bir
eserdir. II. Krallar 22. babta anlatılan, bu eserin mabette bulunma hikâyesi bir hile-i
Ģer‟iyye olarak değerlendirilmiĢtir159.
4. P (Priestly Code- Kohenler Kaynağı):
Bâbil sürgünü döneminde ve sonrasında, Yahudi din adamları tarafından yazılmıĢ
bölümlerdir. Kaynaklarda P harfi ile gösterilir. M.Ö. 586 yılında Kudüs‟ün
157
Lawrence Boadt, Reading the Old Testament: An Introduction, Paulist Press, New Jersey 1984, s.9498.
158
Boadt, Reading the Old Testament, s.94-94; 101-103.
159
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.218
44
düĢmesinden sonra Bâbil‟e nakledilen Yahudiler tamamıyla yeni bir dini sorunla karĢı
karĢıya kalmıĢlardı: Yahudi cemaatin yabancı topraklardaki sosyal ve dini hayatının
düzene sokulması. ĠĢte bu dönemde yaĢayan Yahudi din adamları, bu Ģartlar altında hem
yeni kurallar koymak hem de Ġsrail tarihini yeni bir açıdan ele almak gayesiyle Ruhban
metnini yazmıĢlardır. Wellhausen‟e göre P kaynağı, Kutsal Kitap‟ın yazımında
kullanılan en son kaynaktır. P kaynağının yazımına Sürgün döneminde baĢlanmıĢ ve
Ezra–Nehemya reformları döneminde tamamlanmıĢtır. Sürgün sonrası dönemde
yaĢamıĢ olan meĢhur Ezra (Ezra‟nın görev tarihi M.Ö. 458 olarak belirlenmiĢtir)
tarafından P kaynağı yazıya geçirilmiĢtir. M.Ö. 400 yıllarına doğru, Kohenler sınıfına
ait bir yazar, daha önceki dokümanlarla P kaynağını birleĢtirmiĢtir. M.Ö. 330 yıllarında
Büyük Ġskender zamanında Tevrat artık kanonik kabul ediliyordu. Bu tarihten sonra,
Tevrat‟a herhangi bir ilave olmamıĢtır160.
Bu teoriye göre, Tevrat gerçekte farklı zamanlarda ve mekânlarda, dört ayrı kaynaktan
derlenen metinlerin bir araya getirilerek, iç içe geçirilip birleĢtirilmesinden
oluĢmaktadır. Böylece, günümüze ulaĢan Tevrat‟ın, Musa‟nın yazdığı bir kitap değil,
farklı zaman ve mekânlarda yazılmıĢ metinlerin, daha sonraki bir zamanda yaĢamıĢ
kiĢiler tarafından derlenmesi sonucu oluĢturulmuĢ bir eser olduğu ortaya çıkmıĢ
oluyordu.
Wellhausen‟in bu teorisi, sonraki eleĢtirmenler tarafından da büyük kabul görmüĢtür. R.
Pfeiffe, A. Lods, O. Eissfeldt ve A. Bentzen gibi Eski Ahit eleĢtirisi alanında çalıĢmalar
yapan
araĢtırmacılar,
bu
teoriyi
birkaç
küçük
farklılık
dıĢında
tamamıyla
benimsemiĢlerdir161. Günümüzde Kutsal Kitap üzerine ciddi bir eğitim alan hiçbir
öğrenci, Wellhausen‟in ileri sürdüğü bu “Dört Kaynak Teorisi”ni öğrenmeden eğitimine
devam edemez. Dört Kaynak Teorisi ortaya çıktığı günden günümüze kadar bu alandaki
egemenliğini sürdürmekte ve akademik çevrelerce de büyük kabul görmektedir162.
160
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.94;218; Boadt, Reading the Old Testament, s.103-106; Adam,
Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.42; www.cs.umd.edu/~mvz/bible/doc-hyp.pdf, 27.06.2007.
161
Harman, a.g.e., s.218-219.
162
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.38-39.
45
1.5.5.1. Dört Kaynak Teorisine Yönelik EleĢtiriler
Wellhausen‟in ileri sürdüğü bu teori,
Kutsal Kitap çalıĢmalarında yeni bir çığır
açmıĢtır. Ġsrail tarihi veya Ġbrani kültürüyle ilgi olarak yazılan yeni eserler,
Wellhausen‟in teorisi göz önünde bulundurularak kaleme alınmıĢtır. Wellhausen‟in
öğrencileri bu teoriyi daha da derinleĢtirmiĢler ve J, E, P ve D kaynaklarına en az otuz
kaynak daha eklemiĢlerdir. Her bir kaynağın, özellikle J ve E kaynaklarının, farklı
birçok kaynaktan oluĢtuğunu ve bu kaynakların her birinin farklı birçok editör
tarafından düzenlenerek diğerlerine eklendiğini iddia etmiĢlerdir163. Dört kaynak teorisi,
özellikle Eski Ahit uzmanı ve Encyclopedia Britannicca‟nın editörü olan William
Robertson Smith‟in çalıĢmalarıyla tanındı. Wellhausen‟in maddelerini yayımladı.
Ancak, Wellhausen karĢıtları tarafından din dıĢı davranmakla suçlandı, beraat etmesine
rağmen üniversitedeki görevinden uzaklaĢtırıldı164.
1908 yılında Alman B.D. Eerdmans, Wellhausen‟in teorisine uygulanamaz olduğu
gerekçesiyle karĢı çıktı. Bunun yerine kendi teorisinin uygulanmasını önerdi165. Rabbi
Samson Raphael Hirsch (1808-1888), Dr. David Hoffmann (1843-1921), Jacob Barth
(1851-1914) ve Rabbi Yitzchak Isaac Halevi (1847-1914) gibi önde gelen Yahudi ilim
ve din adamları teorinin savunulamayacak kadar mesnetsiz olduğunu iddia ettiler ve
kesin bir dille reddettiler. Bu teori, Benno Jacob (1862-1945), Umberto Cassuto (18831951) ve Yechezkel Kaufman (1889- 1963) gibi muhafazakâr olmayan ilim adamları
tarafından da eleĢtirildi. Özellikle Kaufman, Wellhausen ve okulunun savunduğu
Ġsrail‟in paganizmden yavaĢ yavaĢ monoteizme geçtiği fikrinin yanlıĢ olduğunu ileri
sürdü. Ġsrail‟de monoteizmin Musa ile baĢladığını ve yavaĢ süren bir geçiĢ sürecinin
olmadığını, toptan dini bir dönüĢüm yaĢandığını iddia etti166.
163
Rabbi Nathan Lopes Cardozo, On Bible Criticism and Its Counterarguments,
http://www.simpletoremember.com/vitals/Bible_Criticism_and_Its_Counterarguments.htm, 24.02.2008.
164
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s. 36.
165
James A. Montgomery, Present Tendencies in Old Testament Criticism, The Biblical World, Vol. 43,
No. 5 (May, 1914), s.314.
166
Cardozo,
On
Bible
Criticism,
http://www.simpletoremember.com/vitals/Bible_Criticism_and_Its_Counterarguments.htm, 24.02.2008.
46
1.6. XX. Yüzyılda Yapılan EleĢtirel Faaliyetler
Yirminci yüzyıl, Kutsal Kitap araĢtırmalarında yeni yöntemlerin keĢfedildiği ve
kullanıldığı bir yüzyıl olmuĢtur. Arkeoloji ve dilbilimi alanlarında baĢ döndürücü bir
hızla çeĢitli geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Bunun neticesinde de Kutsal Kitap araĢtırmalarında
da yeni metotlar ortaya çıkmıĢtır.
Hermann Gunkel (1862-1932), Martin Dibelius, K. L. Schmidt ve Rudolf Bultmann
(1884-1976) Kutsal Kitap biçim eleĢtirisi üzerine çalıĢmalar yaptılar. H. Gunkel, Eski
Ahit biçim eleĢtirisi, Martin Dibelius, K. L. Schmidt ve Rudolf Bultmann ise Yeni Ahit
biçim eleĢtirisi üzerine çalıĢmıĢlardır.
H. Gunkel, Kutsal Kitap araĢtırmalarında biçim eleĢtirisi adı verilen yeni bir metodun
prensiplerini belirlemiĢtir. Eski Ahit alanında yaptığı çalıĢmalarında özellikle Ģu üç
noktanın önemi üzerinde durmuĢtur: A) Yazılı belgelerin arka planında yer alan Ģifahi
rivayetin tespit edilmesi, B) Mısır ve Mezopotamya dinlerinde Ġbrani dinine benzer
kültürel ve mitolojik motiflerin belirlenmesi (ki bu sayede Ġsrail‟in bu bölgelerin
dinlerinden nasıl etkilendiği ve komĢu medeniyetlere karĢı nasıl bir tavır aldığı ortaya
çıkarılacaktır), C) Eski Ahit literatüründe bulunan hikâye, Ģiir, efsane veya kurallar gibi
farklı edebi biçimlerin eleĢtirel olarak incelenmesi. Gunkel bu tekniklerin tamamını,
Mezmurların yorumu ve YaradılıĢ kitabı ile ilgili olarak yazmıĢ olduğu eserlerinde
baĢarıyla kullanmıĢtır167.
Gunkel
Kutsal
Kitap‟ı
oluĢturan eserlerin
edebi
yapılarının
ve tarihlerinin
belirlenmesinin önemi üzerinde durmuĢtur. Bunun için de mukayese metodunun Ġbrani
edebiyatının diğer edebiyat türleriyle karĢılaĢtırılmasında kullanılmasının gerektiğini,
bu sayede Eski Ahit eserlerinin edebi yapılarının objektif olarak belirlenebileceğini ileri
sürmüĢtür168. Gunkel‟e göre araĢtırmalarda yapılması gereken Ģey, elde mevcut olan en
eski elyazması nüshalarla, daha sonraki zamanlarda bu nüshalardan yapılan kopya
eserleri karĢılaĢtırmak; en eski nüshalar, bu nüshalardan çıkarılan kopya eserler ve basılı
mevcut nüshalar arasındaki farklılıkları ortaya çıkarmak, içerik bakımından bu
kitaplardaki bilgileri birbirleri ile karĢılaĢtırarak bu eserlerin kendi aralarındaki tutarlı
167
168
S. J. De Vries, History of Biblical Criticism, IDB, I, 416.
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s. 219.
47
veya tutarsız yanlarını ortaya koymaktır169. Böylece güvenilir eserlerin hangileri olduğu
belirlenebilir.
Martin Dibelius, K.L. Schmidt ve Rudolf Bultmann, Gunkel‟den etkilenerek biçim
eleĢtirisi metodunu Yeni Ahit‟te özellikle de Ġnciller üzerinde kullanmıĢlardır.
Bultmann‟ın yazdığı History of the Synoptic Tradition (Sinoptik Geleneğin Tarihi) adlı
eseri, yazıldığı tarihten günümüze Ġncil araĢtırmalarında temel eser sayılmaktadır170.
XX. yüzyılda yaĢamıĢ bir baĢka önemli Kutsal Kitap eleĢtirmeni Martin Noth (19021968)‟dur. Eski Ahit‟in Tesniye kitabı üzerine araĢtırmalar yapmıĢtır. Tesniye kitabının
Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitap arasında bulunmaması gerektiğini savundu. Bunun yerine
Eski Ahit‟in tarihsel kitapları olan YeĢu, Rut, I. Samuel, II. Samuel, I. Krallar ve II.
Krallar kitaplarına bir giriĢ kitabı olarak değerlendirilebileceğini iddia etti171.
Wellhausen‟in Dört Kaynak Teorisi‟nde ileri sürülen D ( Tesniyeci Kaynak) kaynağının
Tesniye, YeĢu, Hâkimler, Samuel ve Krallar kitaplarının oluĢmasında etkili olduğu
görüĢü hâlâ geçerliydi. Ancak hiç kimse bu D kaynağı redaktörünün sadece metni
düzenleyen ve tashih eden bir redaktör değil, aynı zamanda bu metinlerin yazarı da
olabileceğini iddia etmemiĢti. ĠĢte ilk defa Noth, D kaynağına ait eserlerin redaktörden
ziyade tarihçi bir yazar tarafından kaleme alındığını söyledi. Bu yazar, kendi zamanına
kadar ulaĢan farklı türlerdeki materyalleri (tarihi kayıtlar, peygamber kıssaları, v.b.) bir
düzene koydu, bu rivayetler arasında seçim yaptı ve bunları ilgili kiĢilerin ağzından
anlatma biçimiyle yazdı. Ġsrailoğullarının Kenan topraklarına ayak basmalarından
sürgüne gönderilmelerine kadar olan Ġsrail tarihini anlattı. Noth‟a göre yalnızca bir
yazar bütün bu materyalleri derleyip toplamıĢ ve bu materyallerden D kaynağına ait
eserleri kaleme almıĢtır172.
169
Kuzgun, Dört İncil, s. 116.
De Vries, History of Biblical Criticism, IDB, 416.
171
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 123.
172
Erik Eynikel, The Reform of King Josiah and the Composition of the Deuteronomistic History, Brill
1996, s.10.
170
48
BÖLÜM 2: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI
Buraya kadar Kutsal Kitap EleĢtirisi disiplininin doğuĢu, geliĢimi, ilk temsilcileri ve bu
disiplini bilimsel bir ilim dalı hale getirenler hakkında tarihsel bilgiler verildi. Bu
bölümde ise Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinde kullanılan metotlar anlatılacaktır. Kitâb-ı
Mukaddes EleĢtirisinde kullanılan metotlar temel olarak iki kısımda incelenir: Metin
EleĢtirisi- Basit EleĢtiri- (Textual Criticism-Lower Criticism) ve Derin EleĢtiri (Higher
Criticism). Ġlk olarak Metin EleĢtirisi metodu hakkında bilgi verilecektir.
2.1.Metin EleĢtirisi (Textual Crıtıcısm-Lower Crıtıcısm)
2.1.1. Metin eleĢtirisinin tanımı
Kutsal Kitap‟ın orijinal elyazmalarının veya müsveddelerinin hiç birisi günümüze kadar
sağlam bir Ģekilde ulaĢamamıĢtır173. Bildiğimiz kadarıyla, orijinal elyazmalarının
aslından yahut ikinci elden yapılan kopyaları da zamanımıza kadar gelmemiĢtir.
Günümüze ulaĢanlar sadece yazıcılar tarafından el yazısı ile yazılmıĢ olan kopya
eserlerin kopyalarıdır. En eski parçalar genellikle Kutsal Kitap‟ın herhangi bir kitabının
kopyası ya da bu kitapların bazı bölümlerinin sadece bir parçasıdır. Eski Ahit‟in
günümüze kadar bulunmuĢ olan en eski elyazması M.Ö. III. yüzyıldan kalmadır. Yeni
Ahit‟in mevcut en eski elyazması ise Yuhanna Ġncili‟nin bir bölümüne ait olan parçadır
ve M.S. II. yüzyılın ilk yıllarına aittir. Buradan, Kutsal Kitap‟ın her bir kitabı
konusunda, orijinal elyazmalarının asıl yazarı veya derleyicisi ile günümüze kadar
ulaĢmıĢ olan en eski parçalar arasında tarihsel olarak bir zaman boĢluğu olduğu
sonucuna ulaĢılır174.
Antik dönemlerden beri binlerce Kutsal Kitap kopyası günümüze kadar ulaĢmıĢtır. Bu
parçalardan bazıları Ġbranice Eski Ahit‟in veya Yunanca Yeni Ahit‟in tamamını yahut
büyük bir kısmını ihtiva eden elyazmalarıdır. Ancak aynı parçaya ait olan
elyazmalarının hiç birisi bilgi olarak birbirinin aynısı değildir175.
173
Geisler & Nix, A General Introduction to the Bible, s.446-447; Hayes and Holladay, Biblical Exegises,
s.34; Paul D. Wegner, Textual Criticism of the Bible, Its History, Methods and Results, y.y. 2006, s. 23.
174
Hayes and Holladay, a.g.e., s. 34.
175
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s. 23.
49
M.Ö. III. yüzyılın ilk yıllarından itibaren, Eski Ahit önce Yunanca daha sonra da
Süryanice ve Latincenin de içinde bulunduğu birçok dile tercüme edildi. Yeni Ahit ise
yazıya geçirildikten çok kısa bir süre sonra önce Süryaniceye daha sonra da Latinceye
çevrildi. Mısır lehçesi olan Kıptice gibi daha az bilinen diğer dillere de tercümesi
yapıldı. Yapılan bu tercüme eserlerin elyazmaları incelendiğinde, aynı dile çevrilen
tercümelerin kendi aralarında bile hatırı sayılır derecede farklılıkların bulunduğu
görülecektir. Eski Ahit‟in bazı antik dillere yapılan tercümeleriyle Ġbranice elyazmaları
arasında çok önemli bazı farklılıklar mevcuttur. Örneğin, Eyüp kitabının Ġbranice
versiyonu, Yunanca versiyonundan altıda bir oranında daha uzundur. Yeremya kitabının
Yunanca versiyonu, Ġbranicesinden sekizde bir oranında daha kısadır ve ayrıca kitabın
içinde bulunan konuların birçoğunun sıralaması daha farklıdır176.
Kutsal Kitap yazılarının geniĢ bir çevre tarafından bilinmesi nedeniyle, Kutsal Kitap
konularıyla ilgili yazılmıĢ olan birçok eserde Kutsal Kitap metinleri iktibas edilmiĢtir.
Fakat yapılan bu alıntıların da asıl veya tercüme dillerde yazılmıĢ olan elyazmalarıyla
büyük bir farklılık arz ettiğini dile getirmek gerekir177.
Bütün bunları göz önünde bulunduran metin eleĢtirisi, orijinal elyazmaları günümüze
kadar ulaĢamamıĢ olan Kutsal Kitap‟ın mevcut elyazmaları, kopya nüshaları ve
tercümeleri üzerinde araĢtırma yaparak, mümkün olduğunca, orijinal Kutsal Kitap
metnine en yakın metni ortaya çıkarmaya çalıĢan bir bilim ve sanat dalıdır178.
Yazıcıların Kutsal Kitap metnini kopyalama esnasında yaptıkları çeĢitli türlerdeki
hataların özel bir takım kurallar çerçevesinde incelenmesi metin eleĢtirisinin bilim dalı
yönüne iĢaret eder. Metin incelemesinde kullanılan bu kuralların her durum ve Ģart
altında uygulanması ve aynı sonucu vermesi beklenemez. Bazen içsel öngörü ve vicdani
hüküm verme, en uygun ve güvenilir metnin belirlenmesi sürecinde baĢvurulan bir
metot olabilmektedir. Sürecin bu yönü de metin eleĢtirisinin sanatsal tarafını
oluĢturmaktadır179.
176
Hayes and Holladay, Biblical Exegises, s. 34.
Hayes and Holladay, a.g.e., s. 34-35.
178
P. Kyle Mc Carter, Jr, Textual Criticism, Recovering the Text of the Hebrew Bible, 1986, s.18; F. Prat,
“Biblical Criticism (Textual)”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04497a.htm, 14.08.2007.
179
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.24.
177
50
Antik dönemlerde yazılmıĢ bir eserin sonraki nesillere aktarımı yapılırken bu iĢi meslek
haline getirmiĢ olan özel yazıcılar görevlendirilmiĢlerdir. Yazıcılar elle kopyalama
iĢlemi yaptıklarından, çeĢitli sebeplere dayalı olarak, bilinçli ya da bilinçsiz bir Ģekilde,
orijinal (asıl - ana metin) eseri kopyalarken bir takım hatalar yapmıĢlardır. Yazıcının
orijinal eseri esas alarak oluĢturmaya çalıĢtığı kopya eser, kopyalamada yaĢanan bir
takım bilinçli ya da bilinçsiz hatalar neticesinde orijinallikten çıkmıĢ, hatalarla ve yanlıĢ
yazımlarla dolu bir eser haline dönüĢmüĢtür. ĠĢte genel bir görünüĢünü verdiğimiz bu
antik dönem eser kopyalama iĢlemi, Kutsal Kitap‟ı oluĢturan her bir eserin de baĢına
gelmiĢtir. Ġleriki bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz bazı yazıcı hataları
neticesinde kutsal kabul edilen metinlerde tahrifat oluĢmuĢ ve orijinal halinden farklı
metinler ortaya çıkmıĢtır. Kutsal Kitap‟ın asıl elyazması metinleri de günümüze kadar
çeĢitli sebeplerden dolayı ulaĢamadığı için tahrifata uğramıĢ bu metinlerle asıl metinleri
karĢılaĢtırma imkânı olamamıĢtır. ĠĢte bu noktada metin eleĢtirisi devreye girmektedir.
Kutsal Kitap‟ın asırlarca öncesine tanıklık yapan elyazması kopya nüshalar, diğer antik
dillere yapılmıĢ tercümeler ve bu tercümelerin kopya nüshaları metin eleĢtirisi
tarafından incelemeye alınır180. Üzerlerinde yine ileride detaylı olarak açıklayacağımız
bir takım metotlar kullanmak suretiyle her birinin kaynaklık açısından değerini belirler.
Bütün bu iĢlemleri, orijinal metne en yakın ve güvenilir metni belirlemek amacıyla
yapar.
Kutsal Kitap metin eleĢtirisi kendisine inceleme konusu edindiği Kutsal Kitap metni
hakkında olumlu ya da olumsuz bir görüĢ ya da yorum yapma ilmi değildir. Bunun
yerine yapılan sadece Kutsal Kitap‟ın günümüze kadar ulaĢmıĢ olan çeĢitli kaynaklarını
ve yazılı metinlerini, en orijinal ve güvenilir metne ulaĢmak için incelemekten ibarettir.
2.2.Metin EleĢtirisinin Amacı
Hem Eski Ahit hem de Yeni Ahit‟i oluĢturan eserlerin orijinal elyazması nüshalarının
günümüze kadar ulaĢamamalarından dolayı, metin eleĢtirisi genel olarak günümüzde
mevcut olan belgelerden yola çıkarak mümkün olduğunca orijinal elyazmalarına en
yakın metni oluĢturmayı kendisine amaç edinmiĢtir181. Metin eleĢtirisinin ulaĢmak
istediği temel amaçlardan biri de Kutsal Kitap metninin, bu metinleri bilen ve
180
181
Mc Carter, Textual Criticism, s.12.
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.29.
51
hayatlarına uygulayan bir toplum tarafından nasıl aktarıldığını ortaya çıkarmak,
sosyolojik ve dini veriler ıĢığında, bu aktarımı yapan toplumda farklı metin
okumalarının nasıl oluĢtuğunu anlayabilmektir182.
2.2.1. Eski Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı
Eski Ahit‟i oluĢturan eserlerin derlenmesinin ne zaman sona erdiğini ve bu eserlerin
nakil sürecinin ne zaman baĢladığını tam olarak belirlemek oldukça zordur. Bu yüzden
Eski Ahit metin eleĢtirisi yapmakla ulaĢılmak istenen hedef zaman içerisinde bir takım
değiĢikliklere uğramıĢtır.
Modern Kutsal Kitap EleĢtirisinin geliĢiminden önce, Eski Ahit metin eleĢtirmenleri
Kutsal Kitap metnini incelerken Musa, Davut, Süleyman ve ĠĢaya gibi ön plana çıkmıĢ
yazarların gerçek cümlelerinin (ipsissima verba) içinde bulunduğu orijinal metni ortaya
çıkarmayı hedeflemiĢlerdir. Bu görüĢü daha çok eski dönem metin eleĢtirmenleri ve
Roland K. Harrison gibi ilim adamları desteklemiĢlerdir183.
Ġbrani Kutsal Kitap‟ı üzerine yapılan tarihsel eleĢtiri ve kaynak eleĢtirisi araĢtırmalarının
ilerlemesi neticesinde, kutsal olarak kabul edilmiĢ olan metnin (received text) tarihte ön
plana çıkmıĢ olan Musa, Davut, Süleyman ve ĠĢaya gibi karizmatik Ģahsiyetlerin
sözlerinden oluĢmadığı, bir oluĢum sürecinden geçerek sonraki dönemlerde yaĢamıĢ bir
redaktör tarafından erken dönem Ģifahi ve yazılı kaynakların bir araya getirilip
derlenmesi ve son Ģeklinin verilmesi yoluyla oluĢturulduğu ortaya çıkmıĢtır. Bu neticeyi
dikkate alan birçok metin eleĢtirmenine göre metin eleĢtirisinin amacı, uzun bir süreçten
geçerek bir son redaktörün nihai Ģeklini verdiği o metni ortaya çıkarmaktır. Brotzman,
Deist ve Würthwein gibi modern dönem metin eleĢtirmenlerinin birçoğu bu görüĢü
benimsemektedir184.
Günümüzde yaĢayan Emanuel Tov ve Bruce Waltke gibi birkaç Eski Ahit metin
eleĢtirmenine göre, metin eleĢtirisinin amacı metnin nihai Ģeklini yeniden oluĢturmak
182
Dennis Bratcher, Sacred Words? or Words about the Sacred? A Basic Introduction to the Issues of Text
Criticism, s. 3, http://www.crivoice.org/pdf/textcriticism.pdf, 06.08.2007 Naklen Barth Ehrman, The
Orthodox Corruption of Scripture, Oxford University Press, New York 1993.
183
Bruce K. Waltke, Aims of OT Textual Criticism, Westminster Theological Journal 51,1 (Spring 1989),
s. 93-108, http://www.biblicalstudies.org.uk/article_textual_waltke.html, 27.08.2007.
184
Waltke, Aims of OT Textual Criticism, s.93-108,
http://www.biblicalstudies.org.uk/article_textual_waltke.html, 27.08.2007.
52
olmalıdır. Kutsal Kitap‟ın bazı bölümlerinin yalnızca bir tane son Ģekli yoktur, aksine
birbiriyle eĢdeğer kabul edilen ve geçerli sayılan birden fazla paralel metin vardır185. Bu
paralel metinlerden bazıları Ģunlardır: II. Samuel 22 ile Mezmurlar 18; II. Krallar 18/13
– 20/ 19 ile ĠĢaya 36‟dan 39. bölüme kadar olan kısım; II. Krallar 24/ 18 – 25/ 30 ile
Yeremya 52; ĠĢaya 2/ 2 - 4 ile Mika 4/ 1-3; Mezmurlar 14 ile 53; Mezmurlar 40/ 14 – 17
ile 70 ve Mezmurlar 57/ 8 – 11 ile 16/ 34 – 35. Bu paralel metinler, Kutsal Kitap‟a
eklenmeden önce birbirlerinden farklı olan ve nesilden nesile aktarılmaları esnasında bir
takım değiĢimlere uğrayan daha eski metinlere dayanmaktadırlar. Kutsal Kitap‟ın
varlığına tanıklık yapan bütün metinlerde bulunan bu paralel metinler arasında var olan
farklılıklar, çok eski dönemlerden itibaren metin kopyalanması esnasında oluĢan
değiĢimleri bize haber verebilir186. Bu yüzden Kutsal Kitap‟ın nihai Ģekli ifadesi bize
bütünüyle tek olan bir metni değil bazı bölümlerinin paralel okumalarının bulunduğu bir
metni ifade eder.
Sonuç olarak metin eleĢtirmeni, Kutsal Kitap‟a ait farklı metin okumalarını da içeren
metinleri bilimsel olarak toplar ve bunlar arasında mukayeseli bir değerlendirme yapar.
Daha sonra da en doğru, en güvenilir ve orijinal okumaya en yakın olduğuna inanılan
metni belirlemeye çalıĢır. Metin eleĢtirmeninin amacı konusunda, bir zamanlar Kutsal
Kitap‟ın kendilerine vahiy verildiğine inanılan yazarların kendi sözlerini (ipsissima
verba) yeniden oluĢturmak olması gerektiği düĢünülürken, günümüzde yaĢayan çoğu
metin eleĢtirmenine göre Eski Ahit‟i oluĢturan hiçbir eserin orijinal haliyle yeniden
oluĢturulabilmesinin imkânı yoktur. Eski Ahit‟in birçok bölümü sonraki zamanlarda bir
takım değiĢimlerden ve düzeltmelerden geçmiĢtir. Bu iddiayı, birçok cümle arasından
vereceğimiz iki örnek bile ispatlamak için yeterlidir: 1. Tekvin 14/ 14 cümlesinde
“LaiĢ” (Hâkimler 18/ 29) ya da “LeĢem” ( YeĢu 19/ 47) Ģehrinin adı “Dan” olarak
gösterilir. Ancak, Ģehrin isminin “Dan” olarak değiĢtirilmesinden çok uzun süre önce,
Tekvin bölümünde Ģehrin isminin bu Ģekilde geçmesinin tek bir izahı vardır: Sonraki
zamanlarda yaĢamıĢ bir editör, okuyucuların anlayabilmesi için Tekvin bölümünde
geçen Ģehrin ismini, kendi zamanında bilinen ismiyle değiĢtirmiĢtir. Bütün elyazması
metinlerde Tekvin 14/ 14 cümlesinde Ģehrin ismi “Dan” olarak geçer. 2. Tesniye 34.
bapta Hz. Musa‟nın ölümü anlatılır ve “o vakitten sonra (yani Musa‟nın ölümünden
185
186
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.31.
Emanuel Tov, Textual Criticism of the Bible, 1992, s.31.
53
sonra) Ġsrail‟de Musa gibi bir peygamber çıkmadı” Ģeklinde yer alan Musa sonrasında
O‟na benzeyen bir peygamber gelmediğini anlatan bir ifade vardır. Yahudi geleneğine
göre bu cümleyi YeĢu yazmıĢtır187. Fakat burada sorulması gereken söz konusu ifadenin
buraya ne zaman eklendiğidir. En muhtemel seçenek erken bir dönemde eklendiği ve
yazıcılar tarafından bu eklendiği Ģekliyle aktarıldığıdır. Çünkü bütün Ġbrani
elyazmalarında bu bölüm aynıdır, farklı okumaları gösteren bir elyazması metin yoktur.
Kutsal Kitap metni nihai biçimine, yani resmi listenin kesin olarak belirlendiği o metne
ulaĢırken bir takım değiĢikliklerden geçmiĢ olması oldukça muhtemeldir 188. ĠĢte metin
eleĢtirmeninin amacı nihai olarak belirlenen, güvenilir olarak inanılan ve daha sonra da
resmi liste olarak kabul edilen metni belirlemek olmalıdır. M.S. 90 yılında Yemnia‟da
resmi liste olarak kabul edilen nihai metnin (M.Ö. 300 yıllarında tamamlandığı
düĢünülmektedir) her bölümünün tam olarak belirlenebilmesi oldukça zor olsa da XX.
yüzyılda bulunan yeni keĢifler sayesinde (Ölüdeniz Elyazmaları, Nag Hammadi
Kalıntıları, v.b.) tamamına yakınını oluĢturabilmek mümkün olabilir189.
2.2.2. Yeni Ahit Metin EleĢtirisinin Amacı
Yeni Ahit metin eleĢtirmeninin amacı erken Hıristiyanlık döneminde yaĢamıĢ olan bu
inanç yanlılarının inandıkları ve okudukları Yeni Ahit metnini yeniden oluĢturmaktır.
Hıristiyanlık tarihinde yüzyıllar boyunca Yeni Ahit metninde meydana gelmiĢ olan
metin değiĢiklikleri ve tahrifatları gündeme getirilmemiĢtir. Dolayısı ile sahip oldukları
metinden daha doğru ve orijinale daha yakın bir metne sahip olma gayreti
gösterilmemiĢtir. Bizans döneminde yazılmıĢ olan kopya Kutsal Kitap metinleri sonraki
yüzyıllar boyunca, erken döneme ait elyazmalarının bulunamamasından dolayı,
geleneksel olarak, kabul edilmiĢ kutsal eserler olarak onaylanmıĢtır. Bu durum yaklaĢık
olarak XVIII. yüzyıla kadar aynen devam etmiĢtir. Ġlk defa XVII. yüzyılda, M.S. V.
yüzyıla ait farklı bir metin geleneğini yansıtan Yeni Ahit kitaplarına ait bir elyazması
metin bulununca, geleneksel metin hakkında Ģüphe duyulmaya baĢlandı. Bu metin daha
187
Baba Bathra 14b-15a, Soncino Babylonian Talmud, http://www.come-andhear.com/bababathra/bababathra_14.html, 10.10.2007.
188
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.30.
189
Wegner, a.g.e., s.37.
54
sonra Londra‟daki British Museum‟a 1627 yılında götürülmüĢ ve Codex Alexandrius190
olarak meĢhur olmuĢtur. Bu keĢiften sonra daha erken dönemlere ait diğer elyazmaları
da yavaĢ yavaĢ bulundu. Bu elyazmaları sayesinde geleneksel olarak orijinal kabul
edilip kullanılan Yunanca Yeni Ahit metninin aslında orijinal metinle tamamen aynı
olmadığı ortaya çıkmıĢtır. Orijinal metnin, mevcut Yeni Ahit metinleri ve erken döneme
ait Yeni Ahit elyazmaları sayesinde bilimsel olarak yeniden oluĢturulmaya çalıĢılması
neticesinde modern Yeni Ahit metin eleĢtirisi ortaya çıkmıĢ oldu191.
2.3.Kutsal Kitap’ın Nakli Esnasında OluĢan Hatalar
Metin eleĢtirisinin üzerinde durduğu en önemli hususlardan biri de metinde vuku
bulmuĢ ya da bulunması muhtemel metin değiĢikliklerinin tespit edilmesi ve aslî halinin
yeniden inĢa edilmesi çabasıdır. Metin eleĢtirmeni, üzerinde çalıĢtığı metnin varsa farklı
elyazmalarını bir araya getirir ve bunlar arasında mukayeseli bir çalıĢma yapar. Farklı
okumaların nasıl ve niçin ortaya çıktığını, bu metinlerin farklı Ģekilde okunma
sebeplerini araĢtırır. Böylelikle elde edilen sonuçlar, metnin orijinal Ģekline en yakın
biçimiyle yeniden oluĢturulması çalıĢmalarında kullanılır.
Kutsal Kitap metninin orijinal Ģekliyle günümüze kadar ulaĢamadığını artık hemen
hemen konuyla ilgili olan bütün ilim adamları kabul etmektedirler. Kutsal Kitap metni
çok eski zamanlardan itibaren nesilden nesile nakledilirken, bu iĢle görevlendirilmiĢ
yazıcılar tarafından elle yazılan elyazması metinler kullanılmıĢtır. Gerek bu elyazması
metinlerin niteliğinden gerek yazıcıların bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaptıkları
hatalardan dolayı bir sonraki nesile aktarılan elyazması kopya metinlerde bir takım
190
Codex Alexandrius: Yunanca Kutsal Kitap‟ın tamamını ihtiva eden erken dönemlere ait en önemli üç
kodeksten biridir (Diğerleri Codex Vaticanus ve Codex Sinaiticus‟tur.). M.S. V. yüzyılın baĢlarında Mısır
Ġskenderiye‟de kopyalanmıĢtır. Kitabın baĢındaki ve sonundaki boĢ sayfalardan bu eserin Mısır kaynaklı
olduğuna dair iĢaretler vardır. 1620 yıllarında önce Ġskenderiye daha sonra da Ġstanbul‟da patrik olan
Kyrillos Loukaris (Cyril Lucaris veya Cyril Lucar (1572– 1638) bu eserin geleneğe göre Mısırlı bir asil
olan Thecla isminde bir bayan tarafından 325 yılındaki Ġznik Konsilinden hemen sonra yazıldığını, hatta
bunun kanıtı olarak da eserin son sayfasında isminin bulunduğunu, fakat eserin fiziksel olarak tahrip
olmasından dolayı bu sayfanın kaybolduğunu iddia etmiĢtir. Cyril Lucar, bu eseri 1621 yılında
Ġskenderiye‟den alıp Ġstanbul‟a getirmiĢ, 1627 yılında da Ġngiltere Kralı I. Charles‟a takdim etmiĢtir. Eser
önce Krallık Kütüphanesi‟nde kalmıĢ daha sonra da British Museum‟da sergilenmiĢtir. Halen de oradadır.
Eserde Eski Ahit‟in tamamının Yunanca tercümesi, Yeni Ahit‟in çok büyük bir kısmı ve erken dönem
Hıristiyan yazılarının bir bölümü yer almaktadır (Philip W. Comfort, Essential Guide to Bible Versions,
Tyndale House Publishers, 2000, s.77-78).
191
K. W. Clark, “The Textual Criticism of the New Testament”, Peake’s Commentary on the Bible,
Editör Matthew Black ve H.H. Rowley, Hong Kong Mayıs 1962, s.663.
55
hatalar oluĢmuĢtur. Bunlar bir metne ait farklı elyazmaları arasında bulunan
farklılıkların baĢlıca sebepleridir.
Kutsal Kitap‟a ait olan elyazmaları, genellikle hayvan derileri (parĢömen) ve papirüsler
üzerine el yazısı ile yazılmıĢ olan metinlerdir. Elyazması metinlerin, el yazısı ile
yazılmıĢ olması metin eleĢtirisine ihtiyaç doğurmuĢtur. Antik dönem elyazmalarının
deri veya papirüs kâğıda yazılmıĢ olması ayrı bir zorluk kaynağıdır. Yüzyıllar içerisinde
gerçekleĢen tabii bozulmaya ve çürümeye dayalı olarak, günümüze ulaĢabilen antik
döneme ait elyazmalarının birçoğu parça parçadır ve okunabilmesi oldukça zordur.
Ayrıca bu deri parçaları ve papirüs kâğıtları üzerine metni yazmak için kullanılan
mürekkep ya da boyalar da zaman içinde dağılmıĢlardır. Bu durum da metnin
okunmasını zorlaĢtıran bir baĢka etmendir192.
Buraya kadar söylediklerimizin daha iyi anlaĢılması bakımından burada, Kutsal
Kitap‟ın çeĢitli sebeplerden dolayı ( metnin kullanılamayacak kadar tahrip olması,
metnin baĢka bir Ģehirde kullanılması için kopyalanmaya ihtiyaç duyulması, v.b.)
kopyalanması gerektiğinde, bu iĢle görevli olan yazıcıların metni kopyalarken yaptıkları
hatalar ele alınacaktır. Çoğu yazıcı hatalarına bağlı olarak gerçekleĢmiĢ olan bu
hatalar/tahrifatlar bilinçsiz ve bilinçli olarak yapılan hatalar olarak ikiye ayrılır.
2.3.1. Yazıcıların Bilinçsiz Olarak Yaptıkları Hatalar
1. YazılıĢta Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin KarıĢtırılması
Yazıcılar tarafından yapılan en yaygın hataların baĢında birbirine benzeyen harflerin ya
da kelimelerin karıĢtırılması ve yazılması gereken kelime yerine baĢka bir kelimenin
konulması gelmektedir. Ġbranicede ve Yunancada birbirleriyle karıĢtırılması muhtemel
birçok kelime vardır. Örneğin Ġbranicede
(d, dalet) harfi ile
(r, resh) harfleri
kolaylıkla birbirleriyle karıĢtırılabilir. Eski Ahit‟te geçen “Dodanim” ve Rodanim”
kelimeleri buna uygun bir örnek olarak zikredilebilir. Masoretik metinde, Tekvin 10/4
cümlede “Ve Yavanın oğulları: EliĢa ve TarĢiĢ, Kittim, ve Dodanim.”, I. Tarihler 1/7
cümlede ise “Ve Yavanın oğulları: EliĢa ve TarĢiĢ, Kittim, ve Rodanim.” Ģeklinde
geçmektedir. Septuaginte ve Samirice Tevrat‟ta ise bu kelime hem Tekvin 10/4.
192
Comfort, Essential Guide, s.30-32.
56
cümlede hem de I. Tarihler 1/7 cümlede “Rodanim” olarak geçmektedir. Metin
eleĢtirmenleri Masoretik metinde Tekvin 10/4 cümlede geçen “Dodanim” kelimesinin,
yazıcının yaptığı harf karıĢtırması neticesinde yanlıĢlıkla “Rodanim” kelimesi yerine
yazıldığını tespit etmiĢlerdir193.
2. ĠĢitildiğinde Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin KarıĢtırılması (Homophony)
ĠĢitildiğinde birbirine benzer ses veren harflerin ve kelimelerin birbirine karıĢtırılması
neticesinde ortaya çıkan hatalardır. Ġbranice daha çok sözlü iletiĢime dayalı bir kültüre
sahip olduğu için benzer sesli harflerin birbirine karıĢtırılması yaygındı. Özellikle boğaz
harflerinin ve sonu çeĢitli tonlarıyla –s sesi vererek biten harf ve kelimelerin
karıĢtırılması daha muhtemeldi. Örneğin
harfleri ve
(sameh) ile
(alef) ile
(ayın) harfleri;
(tav) ile
(tet)
(sin) harflerini tek olarak seslendirdiğimizde ayırt etmemiz
mümkün değildir. Metin kopyalanması esnasında, daha hızlı kopyalama yapmak için bir
görevli birkaç yazıcıya, kopyalanacak metni okur ve yazıcılar da görevlinin okumasına
göre duyduklarını yazıya geçirirlerdi. Kutsal Kitap‟ta yer alan bu tür hatalar daha çok
kopyalanma iĢleminin yukarıda açıkladığımız metotla yapıldığı eserlerde görülmektedir.
ĠĢaya kitabı 9/2 cümlesinde,
( “lo”, “olumsuzluk bildiren, hayır anlamını veren bir
ek”) eki, yazıcıların yaptığı bir hata sonucu
(“lô”, “ona, onun” anlamına gelen bir
zamir”) kelimesinin yerine yazılmıĢtır. King James Version‟da bu cümle “ milleti
çoğalttın ve sevincini artırmadın, …” olarak geçerken doğrusu Septuaginte‟de “ milleti
çoğalttın ve onların sevincini artırdın, …” olarak geçmektedir. Masoretik metinde de
yanlıĢ Ģekliyle geçmektedir, ancak metnin
kenarlarına masoretlerin eklediği
açıklamalarda bu kelimenin yanlıĢ yazıldığı ve doğrusunun zamir eki olması gerektiği
belirtilmiĢtir194. Yine aynı türden bir örneği Mezmurlar 100/3 cümlesi için de
verebiliriz. “Bilin ki Rab, o Allah‟tır; Bizi yaratan odur, biz onun değiliz; …”.
“lo”, “olumsuzluk bildiren ek) kelimesi,
(
(“lô”, “ona, onun” anlamına gelen bir
zamir”) kelimesi yerine hata sonucu yazılınca anlam tamamen değiĢmiĢtir. Masoretik
metin ve Septuaginte metni kelimeyi yanlıĢ Ģekliyle kullanmaktadır, ancak Masoretik
metnin kenarlarında bulunan açıklamalarda bu kelimenin yanlıĢ duymaya bağlı olarak
hatalı yazıldığı ve doğrusunun sonraki kelime olduğu belirtilmiĢtir. Sonraki tercüme
193
194
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.45.
Wegner, a.g.e., s.45-46.
57
eserlerde doğru Ģekliyle yer almıĢtır: “Bilin ki Rab, o Allah‟tır; Bizi yaratan odur, biz
onunuz; …”195.
3. GörünüĢte Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin Ortadan Kaldırılması
(Haplography) (Bir kez Yazmak)
Birbirine benzeyen harf ya da kelimelerin, metinde birbirlerine yakın yerlerde
bulunmaları neticesinde yazıcının gözünün aynı olan kelimelerden ya da harflerden
sonrakine kayması ve metni oradan itibaren yazmaya devam etmesi yoluyla oluĢan
metin tahrifatıdır. Masoretik metinde I. Samuel 17/46 cümlede “… Filisti ordusunun
leĢlerini bugün göklerin kuĢlarına ve yerin vahĢi canavarlarına vereceğim; …” Ģeklinde
geçen cümle, Septuaginte metninde “… senin leĢlerini ve Filisti ordusunun leĢlerini
bugün göklerin kuĢlarına ve yerin vahĢi canavarlarına vereceğim; …” Ģeklinde
geçmektedir. Septuaginte metninde, ardı ardına gelen Ġbranice “Peger” (“peh'gher”,
“leĢ”) kelimesi iki defa yazılırken, Masoretik metinde yazıcının yaptığı göz kayması
hatası neticesinde bir defa yazılmıĢtır ve anlamın değiĢmesine neden olmuĢtur196.
4. Birbirine Benzeyen Harf ya da Kelimelerin Ġkinci Defa Yazılması (Dittography) (Ġki
kez Yazmak)
Bazen yazıcılar kopyalama esnasında henüz yeni yazdıkları bir harfi, kelimeyi ya da
kelimeleri tekrar ikinci kez yazmak suretiyle metinde tahrifat yapmıĢlardır. Masoretik
metinde Hezekiel 16/6 cümle Ģöyledir “ ve yanından geçtim, ve seni kanında
yuvarlanmakta gördüm, ve sana dedim: Kendi kanında yaĢa; evet, sana dedim: Kendi
kanında yaĢa.” Ancak, Septuaginte metninde tekrar edilen kısım yoktur ve yazıcıların
yaptığı hata yer almamaktadır. Yine Masoretik metinde I. Samuel 20/3 cümle Ģöyle
baĢlamaktadır: “ ve Davut and ederek tekrar Ģöyle dedi: …”. Fakat Septuaginte ve
PeĢitta metinlerinde “tekrar” kelimesi yoktur. Muhtemelen, Masoretik metnin antik
dönemlerden gelen bir kopyasında Davut (
, “davud”) kelimesi yanlıĢlıkla iki kez
yazılmıĢ biçimiyle sonraki nesillere ulaĢtı. Daha sonra da yazıcılardan biri, birinci
Davut (
, “davud”) kelimesini yanlıĢlıkla “Tekrar” anlamına gelen “
195
” (wd)
Bratcher, Sacred Words?, s.10, http://www.crivoice.org/pdf/textcriticism.pdf, 06.08.2007;
http://net.bible.org/verse.php?book=Psa&chapter=100&verse=3, 08.09.2007.
196
Mc Carter, Textual Criticism, s.38-39; Allen Ross, The Study of Textual Criticism,
http://www.bible.org/page.php?page_id=2795, 08.09.2007.
58
kelimesi olarak okudu ve o Ģekilde yazdı. Sonraki yazıcılar da aynen bu Ģekilde
yazmaya devam etti. Ancak bu yanlıĢlık Septuaginte ve PeĢitta metninde yer
almamıĢtır197.
Masoretik metinde bazı yerlerde kelimeler iki defa yazılmıĢtır, ancak okunurken sadece
bir tanesi okunur. Hezekiel 48/16 cümlede, metinde “… ve güney tarafı dört bin beĢ beĢ
yüz …” yazılıdır, okunurken ikinci “beĢ” kelimesi okunmaz. Talmut‟ta Nedarim kitabı
37b-38a bölümünde Yahudi din âlimleri, metinde yazılan ancak okunmayan kelimeleri
(ketib wero qere) listelemiĢlerdir. Bunlar; 1. Hezekiel 48/16 cümlede güney tarafını
belirten bölümde iki defa geçen “beĢ” kelimesinin ikincisi; 2. Rut 3/12 cümlesinde
Türkçeye “ġayet, eğer” olarak tercüme edebileceğimiz Ġbranice “ki” eki iki defa
kullanılmıĢtır. “ki ‟omnam ki ‟im” cümlesinde ikinci “ki” eki okunmaz. “ve Ģimdi
benim yakın akrabadan olduğum doğrudur; fakat benden daha yakın akrabadan olan
var.”; 3. Tesniye 6/1 cümlede “ve mülk almak için geçeceğiniz diyarda yapmak üzere
Allah‟ınız Rabbin size öğretmeyi emrettiği emirler, kanunlar ve hükümler bunlardır;”
geçen “bunlardır” kelimesi yazılır ancak okunmaz198.
5. Ġki Harf ya da Kelimenin Yerlerinin DeğiĢtirilmesi (Metathesis)
Ġki harf ya da kelimenin yazıcılar tarafından yerlerinin değiĢtirilmesi yoluyla oluĢan
metin bozulmasıdır. Antik dönemlerde yazıcıların en sık yaptıkları hatalardan biridir.
Masoretik metinde Tesniye 31/1 cümle “ve Musa gitti ve bütün bu sözleri bütün Ġsrail‟e
söyledi.” Ģeklindedir. Kumran‟da IV. mağaradan çıkarılan Tesniye kitabına ait bir
elyazmasında ve Septuaginte metninde ise aynı cümle “ve Musa bütün Ġsrail‟e söylediği
bütün sözleri bitirdi.” Ģeklinde geçmektedir. Masoretik metinde “wayyelek moseh”
(Musa gitti) olarak yazılan cümle diğerlerinde “waykal moseh” (Musa bitirdi) olarak
yazılmıĢtır. Ġbranice
(Lamet) harfi
(Kaf) harfi ile yer değiĢtirmiĢtir. Bunun
sonucunda da farklı anlamları veren iki metin ortaya çıkmıĢtır. Burada orijinale yakın
olan “Musa bitirdi” Ģeklinde olan okumadır. Çünkü Tesniye 32/45 cümle, yukarıda
197
Mc Carter, Textual Criticism, s.29-31.
Nedarim Bölümü, 37b-38a, Soncino Babylonian Talmud,
http://www.come-and-hear.com/nedarim/nedarim_38.html#38a_2, 09.09.2007.
198
59
açıkladığımız cümle ile paraleldir ve bu okumayı desteklemektedir. “ ve Musa bütün
Ġsrail‟e bu sözlerin hepsini söylemeyi bitirdi;”199.
6. Harf ya da Kelimelerin YanlıĢ Ayrılması (Ġki Ayrı Kelimenin Tek Kelime Olarak ya
da Bir Kelimenin Ġki Ayrı Kelime Olarak Yazılması) (Fusion-Fission)
Antik dönemlerde yazıcılar, yazı materyallerinin oldukça pahalı olması ve üzerine yazı
yazılan materyali mümkün olduğunca kullanma zorunluluğundan dolayı, metni
yazarken kelimeler arasında boĢluk bırakmadan yazmıĢlardır. Sonraki dönemlerde
yaĢayan yazıcılar hece ayrımı ya da kelime ayrımı yaparlarken hece ya da kelimenin
nerede baĢlayıp nerede sona ereceğini bazen tam olarak tespit edememiĢler ve bunun
sonucunda da metinde bir takım anlam kaymalarının oluĢmasına neden olmuĢlardır.
Masoretik metinde Levililer 16/8 cümle “ve Harun bir kura Rab için ve bir kura Azazel
için olmak üzere iki ergeç üzerine kura çekecek.” Ģeklinde geçer. Ancak Septuaginte ve
Vulgate metinlerinde “ve Harun bir kura Rab için ve bir kura günah keçisi için olmak
üzere iki ergeç üzerine kura çekecek.” olarak geçer. Ġbranice metinde “la‟ aza‟ zel” olan
kelime “Azazel için” olarak tercüme edilir. Ancak ortaçağda yaĢayan Yahudi din
adamları, Azazel‟in200 kılları olan bir çöl Ģeytanı olduğunu, dolayısıyla böyle bir çöl
Ģeytanına Harun‟un niçin iki keçiden bir tanesini vereceğini sorgulamıĢlardır. Sonunda
da bu kelimenin ikiye bölünerek okunmasının ( “la‟ ez‟ozel”; “bırakılacak keçi için”
yani çöle bırakılacak olan keçi) daha anlamlı olacağını iddia etmiĢlerdir. Bu okunuĢ
199
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.48; Mc Carter, Textual Criticism, s.50.
Ġbrani dilinde Azazel, Tanrı'nın kuvvetlendirdiği anlamına gelir. Kefaret gününde (Yom Kippur)
mabetteki serviste yer alan iki keçiden halkın günahını yüklenen keçiyle ilgili bir isimdir. Kelime keçinin
kendisini nitelendirir diğer bir görüĢe göre de keçinin salıverildiği yere iĢaret eder. Bir diğer görüĢe göre
de Azazel çölde yaĢayan bir cinin adıdır. Azazel hakkında en eski rivayet apokrif Yahudi kitaplarından
Hanok'un kitabında yer alır. Eserde yer alan açıklamalara göre bu varlık insanoğullarını iğfal eden asi
cinlerin elebaĢlarından biridir.
Keçi, Ġsrail'in günahını çöle taĢımak, halkı günahlarından temizlemek için gönderilmektedir. Bu keçinin
öldürülüp öldürülmediği kesinlik taĢımamaktaysa da, onun çöle ulaĢması ve günahla yüklü olduğuna
inanıldığı için geri dönmemesi gerektiğinden baĢrahibin âyinlerle baĢlattığı bu iĢ sonunda her halde o
öldürülmekteydi. Yahudilerin sürgünde kaldıkları Babil'de de hastalığı keçiye yükletip onu çöle
salıvererek orada öldürülmesi geleneği vardı. Yahudilerde bir yer veya ruhanî güç anlamında Azazel'e
keçiyi gönderip orada onu geri dönmemesi için uçuruma itiveriyorlardı. Azazel'in tabiatüstü bir ruhanî
varlık olduğu anlaĢılmaktadır. Çünkü bir keçi Tanrı'ya, bir keçi de ona gönderilmektedir. Burada, Azazel,
Tanrı'ya denk tutulmuĢ olmaktadır. Tanrı'ya yakılmıĢ sunu, Azazel'e ise bir günah sunusu yapılmaktadır.
Çöl, cinlerin, görülmeyen ruhanî varlıkların meskeni olarak görüldüğünden kötülükten onu kaynağına
iade ederek ondan kurtulmak istenmektedir. Azazel'i bir yer, dağ, keçi, melek, sonradan bir cin haline
dönüĢtürülmüĢ bir Sami hayvan sürüsü tanrısı, kayan ilk yıldız olarak yorumlayan görüĢler varsa da,
Hanok'un kitabında açıklanan yeryüzüne inmiĢ cinler arasında adı geçen varlık olması ağırlık taĢımaktadır
(Günay Tümer, “Azazil”, Şamil İslam Ansiklopedisi, Akit Yayınları, Ġstanbul 2000, I, 185).
200
60
Ģekli Septuaginte ve Vulgate metninde kabul görmüĢtür201. Bir baĢka çarpıcı örneği de
HoĢea 6/5. cümlesinden verebiliriz. Masoretik metinde “Bundan ötürü onları
peygamberler eliyle kazıdım; onları ağzımın sözleriyle öldürdüm; ve senin hakkındaki
hükümler dıĢarı çıkan ıĢık gibidir.” olarak geçen cümle Septuaginte metninde “Bundan
ötürü onları peygamberler eliyle kazıdım; onları ağzımın sözleriyle öldürdüm ve benim
hükmüm ıĢık gibi ortaya çıkacaktır.” Ģeklinde geçer. Masoretik metinde son cümlenin
oldukça garip oluĢu ilk bakıĢta dikkati çeker. Bunun sebebi Masoretik metni yazan
yazıcıların metni “umishpatekha ‟or yetse‟ (senin hakkındaki hükümler dıĢarı çıkan ıĢık
gibidir)” olarak okumalarıdır. Hâlbuki böyle bir okuma cümlenin siyak ve sibakına
uymamaktadır ve oldukça saçma görünmektedir. Septuaginte metninde ise doğru bir
Ģekilde kelime ayrımı yapılmıĢ ve cümle “umishpati kha‟or yetse‟ (benim hükmüm ıĢık
gibi ortaya çıkacaktır)” Ģeklinde okunmuĢtur. Sonraki tercümelerde de bu okunuĢ kabul
edilmiĢtir202.
7. Sonu ya da BaĢı Birbirine Benzeyen Ġki Kelime ya da Ġfadenin Neden Oldukları
Metin Bozulması (Homoioteleuton – Homoioarkton)
Sonu ya da baĢ tarafı birbirine benzeyen kelime ya da ifadelerin, yazıcıların kopyalama
esnasında gözlerinin birbirine benzeyen bu kelime ya da ifadelere kayması neticesinde
arada kalan bölümlerin yazılmaması yoluyla oluĢan metin bozulmasıdır. Özellikle
sayıların kopyalanması esnasında bu tür metin bozulmasının yaĢanması ihtimali daha
yüksektir. Septuaginte ve sonraki tercüme metinlerde I. Samuel 14/41. cümle Ģöyledir: “
Saul dedi ki: “Ey Ġsrail‟in Tanrısı Rab, bugün neden kuluna yanıt vermedin? Suç bende
ya da oğlum Yonatan`daysa, ey Ġsrail Tanrısı Rab, Urim`i ver. Yok, eğer suç halkın
Ġsrail`deyse Thummim‟i ver” dedi.”. Masoretik metinde ise “ Saul dedi ki: “Ey Ġsrail‟in
Tanrısı Rab, Thummim‟i ver.” olarak geçer203. Muhtemelen bu ayeti yazan yazıcı,
201
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.48-49; Bratcher, Sacred Words, s.11.
Wegner, a.g.e., s.49; http://net.bible.org/bible.php?book=Hos&chapter=6#n16, 07.08.2007.
203
“Urim ve Thummim, kohenlerin, Tanrı‟nın iradesini tespit etmek için kullandıkları kutsal kuralardır.
Urim kelimesi, “bela getirmek” fiilinden gelmektedir. ġayet soru, basitçe, “Evet - Hayır” Ģeklinde
cevaplandırılacaksa, Urim hayır, Thummim ise evet anlamına gelmektedir. Urim ve Thummim‟in iki
yassı taĢ olduğu iddia edilmiĢtir. Buna göre, eğer taĢların ikisinin de aynı tarafı gelmiĢse, Tanrı‟dan cevap
alındığı kabul edilmiĢtir. Urim ve Thummim‟e aynı anda sadece bir soru sorulabilirdi. Urim ve
Thummim‟e danıĢmak isteyen kiĢi, baĢ kâhin ile birlikte çadıra girer ve ancak kendisinin duyabileceği bir
sesle sorusunu sorardı. Bazı ilim adamları Urim ve Thummim‟in, “Urlu ve Tamitu” denilen kader
tabletlerini kullanan Babilliler‟den Ġbrânîler‟e geçtiğini iddia etmiĢlerdir. Ancak yine de Urim ve
Thummim‟in anlamı ve nasıl uygulandığı konusu kapalı kalmıĢtır.
202
61
kopyasını çıkaracağı metni okuyup kopyalama iĢlemini yaparken, cümlede üç defa
“Ġsrail” kelimesi geçtiği için, birinci “Ġsrail” kelimesinden sonra yazması gereken
cümleyi göz kayması neticesinde yazamamıĢ ve üçüncü “Ġsrail” kelimesine atlamıĢtır.
Bundan dolayı da arada kalan cümle yazılmamıĢtır204.
2.3.2. Yazıcıların Bilinçli Olarak Yaptıkları Hatalar
Kutsal Kitap‟ta gerçekleĢmiĢ olan metin değiĢikliklerinin çoğu yazıcıların farkında
olmadan yaptıkları hatalar neticesinde oluĢmuĢtur. Ancak yazımı ve nakledilmesi uzun
asırlar boyunca devam etmiĢ olan Kutsal Kitap metninin yazıcılar tarafından bilinçli
olarak değiĢikliğe uğratıldığı bölümleri de mevcuttur. Yazıcıların Kutsal Kitap metnine
karĢı oldukça yoğun duygularla saygı duydukları bilinmektedir. Bu nedenle yazıcılar
bilinçli olarak değiĢiklik yaptıklarında, bunu metni bozmak amacıyla değil metnin
anlaĢılmasını kolaylaĢtırmak, dildeki geliĢmeler neticesinde metni bu geliĢmelere adapte
etmek, sakıncalı ya da itiraz edilebilir içerikleri ortadan kaldırmak ve teolojik
nedenlerden dolayı değiĢiklik yapma ihtiyacı hissetmek gibi bir takım nedenler ileri
sürerek bilinçli değiĢiklik yapmıĢlardır.
1. Yazıcıların Metin Tashihi Yapmaları (Tiqqune Sopherim)
Yazıcılar, bazen Kutsal Kitap metninde geçen bir cümlenin anlamının ağır olması ya da
söylenemeyecek derecede kaba olması nedeniyle, metni bu ağır ve kaba anlam yerine
daha hafif ve sade bir anlam verecek Ģekilde değiĢtirmiĢlerdir. Bazen de Allah hakkında
kullanılan antropomorfik ifadelerin, daha uygun bir hale getirilmesi için bir takım
kelimeler ya da cümleler değiĢikliğe uğratılmıĢtır205. Yazıcıların bu iĢlemi yapmakla
ulaĢmak istedikleri hedef, Allah‟ı ya da saygı duyulan üstün Ģahsiyetleri bir takım ağza
dahi alınamayacak kaba ifadelerden ve ağır sözlerden korumaktır. Masoretler,
yazıcıların yaptıkları bu bilinçli değiĢtirme iĢlemlerinin farkına varmıĢlar ve kutsal
I.Samuel Kitabı‟nda Urim ve Thummim, Tanrı‟nın insanla iletiĢim kurduğu meĢru vasıtalardan birisi
olarak kabul edilmiĢtir. Tanah‟ta anlatıldığına göre Saul, Filistîlerle savaĢma konusunda Tanrı‟ya
danıĢmıĢ; ancak cevap alamamıĢtır. Saul, Tanrı‟nın kendileriyle iletiĢim kurmamasını, kavim içinde
günah iĢlendiğine bağlamıĢ ve suçluyu ortaya çıkarmak için Urim ve Thummim‟e baĢvurmuĢtur. Saul ve
oğlu Yonatan bir tarafa, kavmin geri kalanları diğer tarafa ayrılmıĢ; Saul kötülük kendisinde veya oğlunda
ise Urim, kavimde ise Thummim çıkmasını dilemiĢtir. Cevap Urim olunca, Saul ile oğlu arasında tekrar
kura çekilmiĢ; böylece suçlunun Yonatan olduğu tespit edilmiĢtir.” (Muhammed Tarakçı, Tanah’ta Vahiy
Anlayışı, Uludağ Üniversitesi, Ġlahiyat Fakültesi, Cilt 11, Sayı 1, 2002, s.212-213.)
204
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.49.
205
Peake‟s Commentary on the Bible, s. 79.
62
metnin kenarlarına yazdıkları notlarla bu durumu açıklamıĢlardır. Bu değiĢikliklere
“Tiqqune Sopherim” (yazıcıların yaptıkları metin tashihi) adını vermiĢlerdir. Eski
Ahit‟te yazıcıların bu Ģekilde değiĢiklik yaptıkları 18 yer olduğu Masoretik metnin
kenarında yer alan açıklamalarda bulunmaktadır206. Bunlardan ilki YaradılıĢ 18/22.
cümlededir. Masoretik metinde cümle Ģöyledir: “ ve adamlar oradan dönüp Sodom‟a
doğru gittiler; fakat Ġbrahim hâlâ Rabbin önünde duruyordu.” Buradaki metin antik
dönemden gelen bir elyazmasına göre aslında “… ; fakat Rab hâlâ Ġbrahim‟in önünde
duruyordu.” Ģeklinde olmalıdır. Sonraki dönemlerde yaĢayan bir yazıcı, asıl metni
Allah‟a karĢı olan saygısından dolayı, “Rabbin hâlâ Ġbrahim‟in önünde durduğunu”
anlatan metni bu Ģekilde kopyalayıp aktarmanın doğru olmayacağına karar vermiĢ ve
“Ġbrahim‟in hâlâ Rabbin önünde durduğu” Ģekline değiĢtirmiĢtir. Bu değiĢiklik, metnin
kenarlarına cümlelerle ilgili açıklamalar yazan masoretler tarafından fark edilmiĢ, ancak
düzeltilmemiĢtir. Fakat bu cümlenin yazıcılar tarafından yapılan on sekiz metin
tashihinden biri olduğu metin kenarlarındaki açıklamalarda belirtilmiĢtir207.
Bir diğer örneği de I. Samuel 3/13. cümleden verebiliriz. Söz konusu cümle, Masoretik
metinde “… çünkü oğulları kendilerine lanet getirdiler, …” olarak geçerken Septuaginte
metninde “… çünkü oğulları Rabbe lanet getirdiler, …” olarak geçer. Masoretik metnin
kenarlarında bulunan açıklamalarda, bu ayetin de yazıcıların yaptığı on sekiz metin
tashihinden biri olduğu ve aslında bu metnin “… çünkü oğulları Rabbe lanet getirdiler,
…” Ģeklinde olduğu bilgisi verilmiĢtir. Muhtemelen yazıcılardan biri bu metni
kopyalarken Allah‟a karĢı duyduğu saygıdan ötürü, “Allah‟a lanet okunduğunu”
söyleyen cümleyi “kendilerine lanet okudular” Ģeklinde bilinçli olarak değiĢtirmiĢtir208.
Yazıcıların bu Ģekilde metin tashihi yaptıkları ve masoretlerin de metnin kenarlarında
bulunan açıklamalarda belirttikleri diğer on altı cümle Ģunlardır: Sayılar 11/15; Sayılar
12/12; II. Samuel 12/14; II. Samuel 16/12; Eyüp 1/5; Eyüp 7/20; Eyüp 32/3; Mezmurlar
206
The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), Appendix 33 (The Eighteen Emendations of
The Sopherim), http://levendwater.org/companion/append33.html, 15.09.2007.
207
The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), YaradılıĢ 18/22,
http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Genesis..pdf , 15.09.2007.
208
Mc Carter, Textual Criticism, s.58.
63
10/3; Mezmurlar 106/20; Yeremya 2/11; Yeremya‟nın Mersiyeleri 3/20; Hezekiel 8/17;
HoĢea 4/7; Habakkuk 1/12; Zekeriya 2/8; Malaki 3/9209.
2. Yazıcıların Metne Ġlave Yapmaları
Yazıcılar, yukarıda birinci maddede açıkladığımız nedenlerden dolayı bazen metne
kelime ilave etmiĢlerdir. Masoretik metinde II. Samuel 12/9 “Öyleyse neden Rabbin
gözünde kötü olanı yaparak, onun sözünü küçümsedin? …” cümlesinde bulunan “onun
sözünü” kısmı, Septuaginte‟in Lucian ve Eski Latin versiyonlarında “Öyleyse neden
Rabbin gözünde kötü olanı yaparak, onu küçümsedin? …” Ģeklinde geçer. Bu cümlede
yazıcılar, Allah‟a duydukları saygıdan dolayı doğrudan “Allah‟ın küçümsenmesi”
yerine “Allah‟ın sözlerinin küçümsenmesini” tercih edip cümlenin içine fazladan bir
kelime eklemiĢlerdir. Fakat asıl metin Septuaginte‟in Lucian ve Eski Latin
versiyonlarında korunmuĢtur210. Masoretik metne ait elyazmalarının birçoğunda
Hâkimler 18/30. cümle Ģöyledir: “ve Dan oğulları oyma putu kendileri için diktiler; ve
diyar sürgüne götürüldüğü güne kadar Menasseh oğlu, GerĢom oğlu Yonatan, kendisi
ve oğulları Danîler sıptına Kohenler oldular.” Ancak Masoretik metne ait birkaç
elyazması, Septuaginte ve Vulgate metinlerinde “… Menasseh oğlu…” kısmı “…Musa
oğlu…” olarak geçer. Masoretik metin yazıcıları, orijinal olarak “Musa” olması gereken
kelimeyi, ilk iki harfin arasına
(Nun) harfini eklemek suretiyle “Menasseh” Ģekline
dönüĢtürmüĢlerdir. Bunun sebebi, ayette anlatılan put dikilmesi olayı günah olan bir
eylemdir ve Musa‟nın adının ve hatırının böyle bir eylemle anılması hiç de hoĢ
olmayacaktır. Bu yüzden “Musa” kelimesi yerine “Menasseh” kelimesi kullanılmıĢtır.
Ancak orijinal okuma, Masoretik metne ait birkaç elyazması, Septuaginte ve Vulgate
metinlerinde korunmuĢtur211.
3. Yazıcıların Metni Yazmamaları
Yazıcılar bazı durumlarda kopyaladıkları metinde gördükleri açık bir yanlıĢlığı ne
düzeltme yoluna gitmiĢler ne de yeniden yazma ihtiyacı hissetmiĢlerdir. Bunların yerine
209
The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), Appendix 33 (The Eighteen Emendations of
The Sopherim), http://levendwater.org/companion/append33.html, 15.09.2007.
210
Mc Carter, Textual Criticism, s.59.
211
Mc Carter, a.g.e., s.59; http://net.bible.org/bible.php?book=Jdg&chapter=18#n65, 16.09.2007; The
Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible) Hâkimler 18/30,
http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Judges.pdf, 16.09.2007; Bratcher, Sacred Words, s. 13.
64
doğrudan doğruya o cümleyi, kopyaladıkları yeni metne yazmamıĢlardır. I. Samuel
13/1. cümle Masoretik metinde Ģöyledir: “Saul kral olduğu zaman bir yaĢında idi ve
Ġsrail‟e iki yıl hükümdarlık yaptı.” Metinde açıkça mantıksal bir hata vardır. Saul‟un bir
yaĢında kral olup iki yıl hükümdarlık yapması hem aklen hem de metnin devamında
gelen açıklamaya göre imkânsızdır212. ĠĢte bu yanlıĢlığı gören Septuaginte metni
çevirmenleri, böyle bir açık yanlıĢlığı devam ettirmemek için I. Samuel 13/1. cümleyi
kendi yazdıkları metne dâhil etmemiĢlerdir213.
4. Metinler Arasında Uyum Sağlamak Ġçin DeğiĢiklik Yapılması
Yazıcılar, paralel metinler arasında uyumluluğun artması için bu paralel metinlerden
birine bir kelime veya ifade eklemiĢlerdir. Levililer 5/18. cümle ile Levililer 6/6. cümle
paralel metinlerdir. Levililer 5/18. cümle “ ve kâhine, günah takdimesi olarak, senin
biçtiğin değere göre sürüden kusursuz bir koç getirecek, …” Ģeklindedir. Levililer 6/6.
cümle ise “Rabbe günah takdimesi olarak, senin biçtiğin değere göre, sürüden kusursuz
bir koç, kâhine günah takdimesi olarak getirecek;” Ģeklindedir. Ancak, 6/6. cümlede
geçen “kâhine” kelimesi orijinal metinde yoktur. Bu kelime, paralel metinler arasında
uyumluluk sağlanması maksadıyla yazıcılar tarafından metne sonradan ilave edilmiĢtir.
Günümüzde yapılan Kutsal Kitap tercümelerinde de bu kelime asıl metinden sayılmıĢ
ve metne dâhil edilmiĢtir214.
5. EĢanlamlı Kelime Kullanarak DeğiĢiklik Yapılması
Kutsal Kitap metni, insanların okuması ve anlaması için sonraki nesillere çoğaltma
yoluyla aktarılmıĢtır. Çoğaltma iĢlemini yapan yazıcılar, zaman zaman içinde
yaĢadıkları yüzyılın insanları tarafından Kutsal Kitap‟ın daha kolay bir Ģekilde
anlaĢılmasını sağlamak için bazı kelimelerin yerine eĢanlamlısı olarak kabul edilen
baĢka kelimeleri kullanmıĢlardır. Masoretik metinde ĠĢaya 39/1. cümlede Ġbranice
“hazaq” (iyileĢmek, sağlığına kavuĢmak) kelimesi kullanılmıĢtır. Cümlenin bu
kısmında, 1. Kumran mağarasında bulunan ĠĢaya kitabına ait elyazmalarında, o devirde
212
http://net.bible.org/bible.php?book=1Sa&chapter=13#n1, 16.09.2007.
Mc Carter, Textual Criticism, s.61.
214
Bratcher, Sacred Words, s.14.
213
65
daha yaygın olarak kullanılan Ġbranice “hâyâ” (iyileĢmek, sağlığına kavuĢmak) kelimesi
kullanılmıĢtır215.
2.4.Metin EleĢtirisinin ĠĢleyiĢi
(Mümkün Olan Orijinal Ya Da Orijinale En Yakın Metnin Tespit Edilme Süreci)
Metin eleĢtirisinin uygulanma süreci baĢlıca üç aĢamadan oluĢur:
A) Birinci aĢamada, Kutsal Kitap metnine tanıklık yapan çeĢitli metinler belirlenir ve
bir araya getirilir. Bir araya getirilen bu belgeler, taĢıdıkları değerlere ve önemlere göre
tasnif edilirler (Recensio)216. Ġbrani Kutsal Kitap‟ına tanıklık yaptığını bildiğimiz
baĢlıca kaynak metinler Ģunlardır:
A) Ġbranice Metinler
1.
Erken Dönem Ġbranice Metinler
a.
Silver Amulets
b.
Nash Papirüsleri
c.
Ölü Deniz Elyazmaları
d.
Severus Tomarları
2.
Ortaçağ‟a Ait Elyazmaları
a.
Leningrad Kodeksi
b.
Halep Kodeksi
c.
Kahire Kodeksi
d.
British Museum‟da bulunan Oriental 4445 Elyazması
B) Antik Dönem Tercümeleri ve Farklı Nüshalar
1.
Yunanca Septuaginte
2.
Samirice Tevrat
3.
Eski Latince Elyazmaları
4.
Latince Vulgate
5.
Süryanice Peshitta
215
216
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.52.
Mc Carter, Textual Criticism, s.62.
66
6.
Aramice Targumlar217
Ġbrani Kutsal Kitap‟ına ait temel kaynaklar bir araya getirilirken, değerlendirilmelerinde
en uygun sonuca ulaĢabilmek için bu kaynaklar birincil (temel, Ġbrani dilinde yazılmıĢ)
ve ikincil (Ġbranice dıĢında baĢka bir dilde yazılmıĢ) kaynaklar olarak da ikiye ayrılır:
A) Birincil (Temel, Ġbranice) Kaynaklar
1. Silver Amulets
2. Nash Papirüsü
3. Ölü Deniz Elyazmaları
4. Severus Tomarları
5. Murabbaa Vadisi Elyazmaları
6. Masada Elyazmaları
7. Habra Vadisi Elyazmaları
8. Kahire Geniza Elyazmaları
9. Masoretik Metne Ait Elyazmaları
a. Ben Asher Ailesi‟ne Ait Elyazmaları
1. Kahire Kodeksi
2. Halep Kodeksi
3. Oriental 4445
4. Leningrad Kodeksi
b. Leningrad (Eskiden Petersburg) Peygamberler Kodeksi
c. Damaskus Tevrat‟ı
d. Reuchlinianus Peygamberler Kodeksi
e. Erfurtensis Kodeksi
B) Ġkincil (Ġbranice Olmayan) Kaynaklar
1. Samiri Tevrat‟ı
2. Aramice Targumlar
a. Onkelos Targumu
b. Kudüs Targumu
c. Yonathan Targumu
217
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.121.
67
3. Septuaginte
a. Vatikan Kodeksi
b. Sina Kodeksi
c. Ġskenderiye Kodeksi
d. Efrayim Kodeksi
4. Kutsal Kitap‟ın Diğer Yunanca Nüshaları
a. Aquila Tercümesi
b. Theodotion Tercümesi
c. Symmachus Tercümesi
d. Origen‟in Filistin Nüshası (Hexapla Tercümesi)
e. Lucian‟ın Tercümesi
f. Mısırlı Hesychius Tercümesi
5. Süryanice Peshitta
6. Latince Vulgate
7. Philo‟nun Eski Ahit‟ten Yaptığı Ġktibaslar
8. Etiyopyaca Tercümesi
9. Ermenice Tercümesi
10. Arapça Tercümesi
11. Kıptice Tercümesi218.
Ġbrani Kutsal Kitap‟ının metin eleĢtirisi üzerine çalıĢmak isteyen bir araĢtırmacının
birinci aĢamada yerine getirmesi gereken görevleri Ģöyle sıralanır:
1. Bütün kaynak metinleri bir araya getirmek.
Metin eleĢtirmeni, üzerinde çalıĢtığı bölüme ait mevcut bütün kaynak metinleri,
elyazmalarıyla birlikte bir araya getirmelidir. Masoretik metni ve Masoretik metne ait
farklı elyazmalarını içermesi bakımından Biblia Hebraica Stuttgartensia (BHS) mutlaka
bulundurulması gereken bir kaynaktır. Ayrıca, BHS‟nin yanında, Ġbranice dıĢında
218
Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.124, 140-202.
68
yazılmıĢ kaynaklardan Septuaginte, Peshitta, Targumlar, Vulgate ve Samiri Tevrat‟ı da
metin eleĢtirmeninin iĢine yarayacak temel kaynaklardır219.
2. Septuaginte ile Septuaginte metninden yapılan diğer tercümeleri karĢılaĢtırmak.
Eski Latince, Kıptice, Etiyopyaca, Ermenice ve Süryanice Hexapla eserlerinde bulunan
önemli açıklamalar, metin eleĢtirmeninin zorlandığı sorunları kolaylıkla çözmesine
yardımcı olabilir220.
3. Masoretik metin ile diğer metinleri karĢılaĢtırmak.
Peshitta, Targumlar ve Vulgate metinleriyle Masoretik metin karĢılaĢtırılır ve aralarında
bulunan farklılıklar not edilir221.
4. Tekrar Ġbraniceye çevirmek.
Ġlk olarak Septuaginte metni esas alınarak yapılmıĢ olan tercüme metinlerde Septuaginte
metninden farklı olan bölümler ve ikinci olarak da Peshitta, Targumlar ve Vulgate
metinlerinde Masoretik metinden farklı olan bölümler bir araya getirilir. Tespit edilen
bu bölümler, kendi yazıldıkları dillerden Ġbraniceye tercüme edilirler222.
B) EleĢtirmen, birinci aĢamada öngörülen kuralları Kutsal Kitap metinlerine
uyguladığında sonuç olarak bir metnin en güvenilir ve bağımsız metnine ulaĢabiliyorsa,
amacına ulaĢmıĢ ve hedeflediği metni oluĢturmuĢtur. Ancak, çoğu zaman tek metin
yerine iki veya daha fazla metine ulaĢılır. Böyle durumlarda ikinci aĢamaya geçilir. Bu
aĢamada eleĢtirmen, tespit ettiği bu metinler arasında, bir takım kurallara göre bir seçim
yapmak zorundadır. Bu yüzden ikinci aĢama, metinler arasında seçim yapmaktır
(Examinatio)223.
EleĢtirmenin ikinci aĢamada yapacağı seçim yapma iĢleminde göz önünde bulundurmak
zorunda olduğu kurallar Ģunlardır:
219
Mc Carter, Textual Criticism, s.67-68.
Mc Carter, a.g.e., s.68; Wegner, Textual Criticism of the Bible, s.130.
221
Mc Carter, a.g.e., s.68; Wegner, a.g.e., s.131.
222
Mc Carter, a.g.e., s.68-70.
223
Mc Carter, a.g.e., s.71.
220
69
A) Ġçsel Kanıtlar
Ġçsel kanıtlar, bizzat metnin kendisiyle ilgili olan delillerdir. Metnin yazı stili, kullanılan
sözcükleri, metnin üslubu gibi özelliklerdir. Örneğin, elyazmaları arasında iki ya daha
fazla farklılık bulunduğunda, bunlardan birinde, yazarın eserinin geriye kalanında
bulunmayan farklı kelimeler ya da üslup özellikleri kullanılıyorsa, bu durumda bu
elyazmasının orijinal esere ait olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz224.
1.”Metnin daha kısa olması tercih sebebidir.”
Yazıcılar metni kopyalarken, kopyalanan metne bir takım açıklamalar ilave etmeye
daha meyilli olmuĢlardır. Ayrıca kısa kelimeleri kaldırıp yerine daha uzun kelimeler
yazmıĢlardır. Bu yüzden, mukayese edilen okumalardan, kısa olanının uzun olanına
tercih edilmesi ve güvenilir metin olarak kabul edilmesi kuralı koyulmuĢtur225.
Bu kural, karĢılaĢtırılan metinlerden kısa olanının, yazıcının hataen ya da kasıtlı olarak
metni kısalttığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı durumlar için geçerlidir226.
Ancak, burada çok dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır: Yazıcıların kopyalama
esnasında yaptıkları en sık hatalardan biri de görünüĢte birbirine benzeyen harf ya da
kelimeleri bir kez yazmak suretiyle metin kısaltması yapmaları. Böyle bir hata
neticesinde ortaya çıkan metin, bu kural ileri sürülerek tercih edilemez227.
2. “En zor okuma, orijinal olması en muhtemel metindir.”
Bu kural, yazıcıların hata olarak algıladıkları okumaları düzeltmeye, anlaĢılması zor
pasajları daha anlaĢılabilir ve basit hale getirmeye çalıĢtıklarının muhtemel olduğunu
bildiren bir önermedir. Ayrıca, yazıcılar metnin teolojisini kendi teolojik görüĢleriyle
uyumlu hale getirmeye de çalıĢmıĢlardır. EleĢtirmen, eĢit Ģartlarda bulunan muhtemel
iki veya daha fazla metin arasında seçim yapmak zorunda kaldığında, diğerine göre
anlamın daha zor ve karmaĢık olduğu metni seçmelidir228.
224
Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.166.
Mc Carter, Textual Criticism, s.73; Geisler&Nix, A General Introduction to the Bible, s.477.
226
http://www.skypoint.com/members/waltzmn/CanonsOfCrit.html#Internal, 29.10.2007.
227
Mc Carter, a.g.e., s.74.
228
Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s. 166; Geisler&Nix, a.g.e., s.477.
225
70
Bu kuralın kullanılması esnasında da dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta
vardır: Bazen yazıcıların yaptıkları bir hata sonucu oldukça tuhaf ve anlamı
karmakarıĢık bir okuma ortaya çıkabilir. Bu metin, diğer metin veya metinlerle
karĢılaĢtırıldığında “daha zor” olan metin olarak görülebilir ve bu kural gereği tercih
edilebilir. ĠĢte eleĢtirmen, bu noktaya çok dikkat etmeli, metnin anlamının oldukça
saçma ve anlamsız olduğu metinleri, bu kurala istinaden tercih etmek gibi bir yanlıĢa
düĢmemelidir229.
3. “Ġçinde bulunduğu bağlama uygunluğu en fazla olan metin tercih edilmelidir.”
KarĢılaĢtırılan metinlerden hangi metin, yazarın üslubuna yakınlık gösteriyorsa, hangi
metin metnin genel bakıĢ açısını daha iyi yansıtıyorsa ve siyak ve sibaka hangi okuma
daha uygunluk gösteriyorsa o metin güvenilir olarak kabul edilmelidir. Bu kuralın
uygulanması esnasında, eleĢtirmenin metinlerin dilsel özelliklerini, metinde anlatılan
tarihi, metnin tarihini ve konusunu çok iyi bilmesi ve bu bilgileri farklı metinleri
mukayese ederken göz önünde bulundurması gerekir230.
4.” Diğerlerinin var oluĢunu en iyi açıklayan okuma, orijinal olma ihtimali en yüksek
olan okumadır.”
GörünüĢte bir hata içeriyormuĢ veya metinle uyumsuzmuĢ gibi görünen ya da belirli bir
yere, bir kimseye, bir zamana özgüymüĢ gibi görünen okumalar, bir yazıcı tarafından
değiĢtirilmiĢ olması ihtimali yüksek okumalardır231.
B)DıĢsal Kanıtlar
DıĢsal kanıtlara dayalı önermeler, bir okumayı doğrulayan mevcut elyazmalarıyla
ilgilidir. Hangi elyazması bu okumayı tasdik eder, bu elyazmaları güvenilir midir,
güvenilir olmalarının ya da olmamalarının nedenleri nelerdir? Farklı okumalara sahip
elyazmaların ve tercümelerin hangisinin daha eski veya daha iyi olduğunun güvenirlik
açısından değerlendirilmesini ifade eder. Eski Ahit metninin farklı birçok dilde yazılmıĢ
olması ve farklı birçok kaynağının olması, bunların dikkatlice değerlendirilmesini
229
Mc Carter, Textual Criticism, s.72-73.
Mc Carter, a.g.e. , s.74.
231
Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.167.
230
71
gerektirir. Orijinalliği araĢtırılan metinlerin değerlendirilmesinde, söz konusu belgeler
özellikle dil, tarih, kaynak ve yazılma sebebi gibi çeĢitli açılardan incelenirler232.
1.” En iyi elyazmaları tarafından desteklenen okuma, muhtemel en orijinal okumadır.”
Bu, en önemli dıĢsal kanıt önermesidir. KarĢılaĢtırılan metinlerden hangisi, en iyi
elyazmalarında veya elyazmaları grubunda bulunuyorsa o metin güvenilir metin olarak
tercih edilir233.
2.” Farklı coğrafi bölgelerdeki elyazmaları tarafından en fazla desteklenen okuma,
diğerlerine göre tercihe Ģayandır.”
Aynı okumaya ait bir X metni, Roma, Kartaca ve Ġskenderiye elyazmaları tarafından
destekleniyor, diğer Y metni sadece Bizans elyazmaları tarafından destekleniyorsa X
metni tanıtlarının çok olmasından dolayı tercih edilmelidir. Y metnindeki okumanın
yerel bir değiĢikliğe uğradığı, X metnindeki okumanın ise daha eski olduğu ve büyük
bir ihtimalle orijinal metni koruduğu düĢünülür234.
3.” En erken döneme ait elyazmaları tarafından desteklenen okuma, orijinal olması en
muhtemel olan okumadır.”
Metnin en eski halinin elimizde bulunan en eski elyazmalarında bulunacağı, zamanın
geçmesiyle metnin daha fazla değiĢikliğe uğradığı varsayımına dayanarak, kuvvetle
muhtemel görülür. Ancak bu her durumda en eski elyazması metninin tercih edileceği
anlamına gelmez. Neticede, mukayese edilen okumalardan birini, en eski elyazmalarının
çoğu doğruluyorsa, bu bilgi o okumanın güvenilir metnin oluĢturulmasında orijinal
metin olarak sayılmasında etkili olacaktır235.
C) Metnin çeĢitli okumalarını destekleyen farklı tanıtların üzerinde yukarıda saydığımız
metotların uygulanması neticesinde metin eleĢtirmeni orijinal ya da orijinale en yakın
okumayı tespit edebilir. Ancak, bazı durumlarda baĢarıya ulaĢılamaz ve istenilen
232
Ehrman, İncil Nasıl Değiştirildi, s.162; Wegner, Textual Criticism of the Bible, s. 128.
http://www.skypoint.com/members/waltzmn/CanonsOfCrit.html#Internal, 29.10.2007; Ehrman, a.g.e.,
s.165.
234
Ehrman, a.g.e., s.164-165.
235
Ehrman, a.g.e., s.163-164.
233
72
okumanın oluĢturulabilmesi mümkün olmaz. Böyle durumlarda eleĢtirmen, üçüncü ve
son aĢama olan metin tashihine (emendatio) baĢvuracaktır.
Metin tashihi, eleĢtirmen tarafından mevcut Kutsal Kitap tanıtları arasından orijinali
oluĢturulamayan bir okumanın yeniden oluĢturulması çabasıdır. Üzerinde çalıĢılan
okumanın mevcut kaynaklarının, belli metotların takip edilmesi suretiyle incelenmesi
neticesinde, metnin orijinalinin hiçbir kaynakta tespit edilememesi durumunda,
eleĢtirmen farazi olarak metni belirlemeye çalıĢır. Bunu yaparken metnin orijinal dilini,
arkaplanını, cümlenin geliĢini, içinde bulunduğu bağlamı, kitabın yazarının kim
olduğunu, inançlarını ve kültürel yapısını çok iyi bilmelidir. Ayrıca, eleĢtirmenin kendi
yeteneği de oldukça önemli bir noktadır. Metin tashihi yapmak, diğer metotları
uygulamaktan biraz farklıdır. Çünkü diğer aĢamalar belli kurallar çerçevesinde iĢlev
kazanırken, bu aĢama daha çok eleĢtirmenin bireysel sezgileriyle ilgilidir. Bu sezgileri
ortaya çıkarmak ve nasıl kullanılacağını belirlemek amacıyla herhangi bir prensip ortaya
koymak imkânsızdır. Bu noktada, eleĢtirmenin kendi kendini özeleĢtiriye tâbi tutması
belki de koyulabilecek tek kuraldır. EleĢtirmenin metin tashihi neticesinde elde ettiği bir
okuma,
diğer
okumalara
uygulanan
değerlendirme
metotlarına
göre
değerlendirilmelidir. Önerilen metin tashihi okumanın bağlamına uygun mudur? Bu
değerlendirme ve bağlama uygunluğun incelenmesinden sonra olumlu bir sonuç elde
edilebiliyorsa, eleĢtirmen amacına ulaĢmıĢ ve en sonunda metnin orijinal ya da orijinale
en yakın okumasını oluĢturabilmiĢtir236.
236
Mc Carter, Textual Criticism, s.74-76; Comfort, Essential Guide, s.41-42.
73
BÖLÜM 3: KĠTÂB-I MUKADDES ELEġTĠRĠSĠNĠN METOTLARI
(HIGHER CRITICISM-DERĠN ELEġTĠRĠ)
Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisinin metotlarından Derin EleĢtiri metodunda metnin Ģekil,
muhteva ve üslup açısından değerlendirilmesi yapılır. Metnin yazıldığı dönem, yazar ve
kullanım alanı gibi bir takım noktalar belirlenmeye çalıĢılır. Kutsal Kitap‟ın asırlarca
süren tamamlanma sürecinde, metnin Ģekillenmesinde katkısı olan Ģahsiyetler, metnin
oluĢumunun ve aktarımının arkaplanında yer alan Ģifahi rivayetler, bu süreçte yaĢanılan
değiĢiklikler gibi çeĢitli sorulara cevaplar aranır. Bu bölümde bu sorulara cevaplar
aramaya çalıĢan Derin EleĢtiri metotlarının en önemlilerinden bahsedilecektir.
3.1. Tarihsel EleĢtiri
3.1.1. Tarihsel EleĢtirinin Tanımı
Tarihsel eleĢtiri, antik dönemlerde yazılmıĢ bir belgeyi, özellikle yazıldığı zaman ve
mekân bağlamında incelemeye tâbi tutarak anlamaya çalıĢan bir disiplindir237. Tarihsel
eleĢtiri doğruyu yanlıĢtan, hakikiyi sahteden ayırt etmeye çalıĢır. Bu disiplinin temel
amacı, geçmiĢte gerçekte neler yaĢandığını ortaya çıkartmaktır238. Bunun için de
titizlikle uygulanan bir takım ilmi kurallar çerçevesinde hareket eder.
Tarihte meydana gelmiĢ herhangi bir olayın hakikatini ortaya çıkarabilmek, bunların
ancak Ģahitliklere dayalı olarak yazılmıĢ belgeleri varsa mümkündür. Bunun için de üç
temel iĢlem yapılır: Hakikatin ortaya çıkarılmasına yardımcı olacak her türlü Ģahitlikleri
araĢtırmak, bunları kontrol etmek ve anlamak239. Bir metni kontrol etmek, aslında o
metni eleĢtiriye tâbi tutmak demektir. Bunun için genel olarak iki tür eleĢtiri iĢlemi
yapılır: DıĢ ölçü ve Ġç ölçü. DıĢ ölçü, metnin nereden çıktığını ve dıĢ değerini inceler,
bu bilgilere göre hükümde bulunur. Ġç ölçü ise metnin iç değerini belirler ve
anlaĢılmasını sağlar240.
237
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.79.
Edward Zinke, Historical Criticism,
http://www.adventistbiblicalresearch.org/documents/historicalcriticism.htm, 11.01.2008.
239
Léon – E. Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, Trc. Bahaeddin Yediyıldız, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara 2000, s.3.
240
Léon – E. Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, s. 23.
238
74
Temel amacı geçmiĢte yaĢanmıĢ olayların hakikatini ortaya çıkarmak olan tarihsel
eleĢtiri, bu amacını gerçekleĢtirebilmek için mutlaka tarihsel kaynakları kullanmak
zorundadır. Genel olarak değerlendirildiğinde üç farklı tarihsel kaynak vardır: Yazılı
belgeler, yazılı olmayan tanıtlar ve gelenek241.
1. Yazılı Belgeler
Resmi tarihe ait yazılı belgeler ve özel (resmi olmayan) tarihe ait belgeler olarak iki tür
yazılı belge vardır. Bu belgeler, tarihsel eleĢtiri tarafından üç farklı açıdan incelemeye
tâbi tutulurlar.
A) Gerçeklik
Söz konusu belgenin, gerçekten yazarına ve yazıldığı tarihe olan aidiyetine dair
incelemedir.
Metnin bu yönü araĢtırılırken paleografya, diplomatik, epigrafya ve
nümizmatik gibi yardımcı bilimlerden yararlanılır. Bu bilimlerin yardımıyla metnin ne
zaman yazıldığı ve yazdığı düĢünülen kimse tarafından mı yoksa sonraki dönemlerde
yaĢamıĢ meçhul biri tarafından mı yazıldığı ortaya çıkarılır.
B) Anlam
EleĢtirmen, yazılı belgenin gerçeklik problemini çözdükten sonra bu metni anlamaya
çalıĢmalıdır. Ancak bu, çoğu zaman hiç de kolay değildir. Her Ģeyden önce eleĢtirmen
metnin yazıldığı orijinal dili çok iyi bilmelidir. Metinde geçen anlaĢılması güç
kelimelere ve metnin gramer yapısına hâkim olmalıdır. Tercüme eserlere fazla
güvenmemelidir.
Metnin anlamını çok iyi çözebilmek için sadece dile hâkim olmak yetmez, ayrıca
metnin yazarının dini ve siyasi görüĢleri, o döneme ait çeĢitli kurumlar, yazarın
ilgilendiği konular ve genel olarak üslûbu gibi konuların bilinmesi metnin anlaĢılmasına
yardımcı olacaktır.
241
Charles De Smedt, “Historical Criticism”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm,
07.12.2007.
75
C) Güvenirlik
Bütün bu incelemelerden sonra, metnin gerçekten değeri nedir? Bu tarihsel belge, bilgi
verdiği ya da ilgili olduğu tarihsel konuda tanıt olmak için yeterli midir? Bu yazılı
belgenin bize sunduğu bilgi, güvenilebilirlik açısından tarihsel eleĢtiri tarafından Ģöyle
bir incelemeye tâbi tutulur: Bu belgenin yazarı, verdiği bilginin gerçekleĢtiği yer ve
zamanda yaĢamıĢ mıdır? Yazarın kullandığı kaynak güvenilir midir? Bu tür sorular, bu
yazılı belgenin ne kadar güvenilir bir yapıya sahip olduğunu ortaya çıkaracaktır242.
Belgelerin tarihsel eleĢtirisinin yapılması, bir metnin tarihsel olarak en azından iki
yönünün bulunduğu varsayımı üzerine temellendirilir: Metnin tarihle olan bağlantısı ve
bizzat metnin kendisinin tarihi. Bu yüzden “metinde anlatılan tarih” ile “metnin tarihi”ni
birbirinden ayrı tutmak gerekir. “Metinde anlatılan tarih” ifadesi metnin tarih ile
bağlantılı olarak insanlar, olaylar, sosyal Ģartlar ve düĢünceler gibi çeĢitli konularda ne
bilgi verdiği anlatılmak istenir. Metnin bize anlattıklarından, metinde zikredilen zaman
dilimindeki mevcut politik, sosyal veya dini durum hakkında bir takım sonuçlar ortaya
çıkarabiliriz. “Metnin tarihi” ifadesiyle anlatılmak istenen ise metnin hikâyesidir:
Metnin nasıl, niçin, ne zaman, nerede ve hangi Ģartlar altında yazıldığı; kim tarafından
ve kimin için kaleme alındığı, derlendiği, toplandığı ya da korunduğu; eserin niçin
üretildiği ve eserin ortaya çıkmasını, oluĢmasını, geliĢmesini, korunmasını ve naklini
etkileyen farklı etmenlerin neler olduğu. Örneğin M.Ö. V. yüzyılda yaĢamıĢ olan
Herodot‟un The Histories ( Tarihler) kitabını tarihsel eleĢtiri analizine tâbi tutacak
olursak, yukarıda açıkladığımız her iki yönü de ele almak gerekecektir. Eserde anlatılan
tarihsel ve kültürel anlatımların incelenmesi esnasında, eleĢtirmen Ģu tür sorular
soracaktır: Eserde kimin tarihi anlatılmaktadır? Hangi olaylar önemli olarak kabul
edilmektedir? Kim ve ne hakkında konuĢulmaktadır? Herodot‟un eserinin dıĢında, diğer
kaynaklardan bu eserin anlaĢılmasına yardımcı olması amacıyla hangi bilgiler elde
edilebilir?
Eserin içinde ön plana çıkan, eserin Ģekillenmesinde ağır basan, yazarın özellikle
üzerinde durduğu vurgular var mıdır? Herodot‟un olaylar ve konular hakkında verdiği
242
De Smedt, “Historical Criticism”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007.
76
bilgiler ne kadar güvenilirdir? Bütün bu sorular “metinde anlatılan tarih” ile ilgili olan
sorulardır. Bir de “metnin tarihi” ile ilgili olan sorular vardır: Bu eserin, yazarın edebi
hayatındaki yeri ile ilgili olarak bilinenler nelerdir? Zamanın hangi kültürel etmenleri bu
eserin ortaya çıkmasını açıklayabilir? Metnin oluĢmasını, biçimlenmesini ve içeriğini,
yazarın ve o devrin hangi eğilimleri ve ilgileri etkilemiĢtir? Herodot bu eseri kaleme
alırken hangi amaca ulaĢmayı hedeflemiĢtir? Bu gibi sorular da “metnin tarihi”ni
aydınlatacaktır243.
2. Yazılı Olmayan Tanıtlar
Mimari eserler, paralar, silahlar, iĢçilerin kullandığı aletler, ev malzemeleri ve bize
tarihle ilgili olarak bilgi sunabilecek her türlü materyal yazılı olmayan tanıt olarak
değerlendirilir. Bu materyaller değerlendirilirken nümizmatik, mühür bilimi, arkeoloji
ve dil bilimi gibi yardımcı bilimlerden yararlanılır ve hakikate ulaĢmaya çalıĢılır.
3. Gelenek
Bazen, izlerini ne yazılı ne de yazılı olmayan belgelerde bulduğumuz tarihi
söylencelerle karĢılaĢırız. Herkes tarafından bilinen bu hikâyeler, inandırıcı ve kabul
edilebilir bir kaynağa dayanmaktan yoksundurlar. Genelde Ģifahi geleneğe dayanırlar.
Bu söylenceler de tarihsel eleĢtiri tarafından incelemeye tâbi tutulurlar: Bu Ģifahi
gelenek ne kadar inandırıcıdır? Çünkü ilk defa kim ya da kimler tarafından söylendiği
ve günümüze kadar kimler tarafından nasıl aktarıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Ayrıca bu söylencelerde anlatılanlara tanıklık yapanların ve sonraki nesillerin güvenilir
bir Ģekilde bu bilgileri aktarabildiklerini nasıl anlayabiliriz? Tarihsel eleĢtiri, yaptığı
sorgulamalarla gelenek olarak adlandırdığımız bu bilgi kaynağının değerini ortaya
çıkarmaya çalıĢır244.
3.1.2. Kutsal Kitap’ın Tarihsel EleĢtirisi
3.1.2.1. Tanımı
Kutsal Kitap‟ın tarihsel eleĢtirisi, Kutsal Kitap‟ı antik dönemlere ait diğer edebi eserlere
uygulanan araĢtırma teknikleriyle incelemeye tâbi tutan bir araĢtırma metodudur.
243
244
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.45-46.
De Smedt, “Historical Criticism”, CA, http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007.
77
Tarihsel eleĢtiriye göre Kutsal Kitap, her ne kadar içinde Tanrı‟nın sözü bulunsa da,
oldukça uzun bir zaman diliminde farklı birçok yazar tarafından oluĢturulmuĢ antik
dönemlere ait bir eserdir. Dolayısıyla bu dönemlerde ortaya çıkmıĢ diğer eserlerin
hakiki olup olmadıklarını anlamak için kullanılan teknikler Kutsal Kitap‟ın hakikiliğini
araĢtırmada da kullanılmalıdır245. Tarihsel eleĢtiri, Kutsal Kitap metninin hakiki, doğru
ve bütün oluĢunu sorgular: Metin, yazarının yazdığı asıl Ģekilde midir yoksa sonradan
değiĢtirilmiĢ midir? Metin, yazarından ve ait olduğu çevre ve dönemden beklenen üslup
ve diğer özellikleri yansıtmakta mıdır?246
Kutsal Kitap‟ın tarihsel eleĢtirisi, antik dönemlere ait diğer metinlerin araĢtırılmasında
kullanılan tekniklere benzer; hem metinde anlatılan durumla (metinde anlatılan tarih)
hem de metnin ortaya çıkmasına neden olan durumla (metnin tarihi) ilgilenir. Metinde
anlatılan durum, Kutsal Kitap metninin YaradılıĢ - II. Krallar, I. ve II. Tarihler, Ezra,
Nehemya, Ġnciller ve Resullerin ĠĢleri gibi doğrudan tarihsel konularla ilgili olan
kitaplarıyla ilgilidir. Ayrıca Mezmurlar ve Süleyman‟ın Meselleri gibi tarihsel olmayan
kitaplarda yansıtılan kültürel Ģartlar da araĢtırılır. Hatta Kutsal Kitap yazınının
tamamında yansıtılmayan tarihsel ve kültürel Ģartların da araĢtırmaya dâhil edilmesi
gerekir247.
AraĢtırmacının üzerinde yoğunlaĢmak zorunda olduğu ikinci tarihsel boyut Kutsal Kitap
metninin tarihidir. Bir metnin tarihini belirlemede yapılacak en önemli iĢ, bu metnin
oluĢturulma zamanını tespit etmektir. Kutsal Kitap metninin bazı bölümlerinde çok açık
ifadeler olduğu için bazen bu mümkün olmaktadır (ĠĢaya 1/1; 6/1; Yeremya 1/1-3)248.
245
Joseph Fitzmayer, Historical Criticism: Its Role in Biblical Interpretation and Church Life,
Theological Studies (TS), 50 1989, s. 249; Edward Zinke, Historical Criticism,
http://www.adventistbiblicalresearch.org/documents/historicalcriticism.htm, 11.01.2008.
246
James F. Driscoll, “Biblical Criticism”, The New Schaff-Herzog Encyclopedia of Religious
Knowledge, Philip Schaff, Grand Rapids: Christian Classics Ethereal Library, Baker Book House, 1952,
II, 388.
247
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s. 46.
248
ĠĢaya 1/1:” Yahuda kralları Uzziya, Yotam, Ahaz ve Hizkiyanın günlerinde, Amotsun oğlu ĠĢaya‟nın
Yahuda ve YeruĢalim hakkında gördüğü rüyet.”
ĠĢaya 6/1:” Kral Uzziyanın öldüğü yıl, Rabbi yüce ve yüksek bir taht üzerinde oturmakta gördüm.”
Yeremya 1/1-3:” Benyamin diyarında Anatotta olan Kohenlerden Hilkiyanın oğlu Yeremya'nın
sözleri.2 Yahuda Kralı Amon oğlu YoĢiya'nın günlerinde, krallığının on üçüncü yılında Rabbin sözü
Yeremya'ya geldi.3 Yahuda Kralı YoĢiya oğlu Yehoyakim'in günlerinde, Yahuda Kralı YoĢiya oğlu
Tsedekiya'nın on birinci yılının sonuna kadar, beĢinci ayda YeruĢalimin sürgüne gönderilmesine kadar
geldi.”
78
Fakat çoğunlukla Kutsal Kitap metninin tarihini belirten hiçbir ipucu bulunmaz. Böyle
durumlarda, metinde zikredilen olayların, kiĢilerin veya mekânların tarihini veren
güvenilir kaynaklara baĢvurmak gerekir. Bunların baĢında arkeolojik kaynaklar ve antik
dönemlere ait diğer edebi eserler gelmektedir249.
Metnin tarihinin belirlenmesinde yapılması gereken bir diğer önemli iĢ yazarın
kimliğini tespit etmektir. Gelenek, her ne kadar Kutsal Kitap eserlerinin yazarları
hakkında bir takım isimleri ön plana çıkartsa da (örneğin Musa, YeĢu, ĠĢaya, Ezra,
Nehemya, Daniel, Matta, Markos, Luka, Yuhanna) günümüzde Kutsal Kitap‟ı oluĢturan
eserlerin birçoğunun yazarlarının kim olduğunun tam olarak bilinmediği görüĢü
hâkimdir. Aslında günümüzde, Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin müstakil olarak, tek
baĢına bir kimse tarafından yazıldığı görüĢünden ziyade on yıllar hatta yüz yıllar süren
ve birçok kimse ve grubun katıldığı bir süreçte oluĢturulmuĢ olduğu görüĢü yaygın bir
Ģekilde kabul edilmektedir. Yazarın tek baĢına baĢtan sona yazdığı görünen eserler
oldukça azdır. Hatta böyle durumlarda bile, bu eserlerin daha sonra ya yazar tarafından
ya da yazarın izinden giden bir halefi tarafından tekrar düzenlendiğini gösteren güçlü
deliller vardır250.
Kutsal Kitap‟ın tarihsel eleĢtirisi, Kutsal Kitap metni üzerinde, diğer edebi eserlerin
incelenmesinde kullanılan teknikleri kullanarak metnin orijinal olup olmadığını
belirlemeye çalıĢır. Bu inceleme esnasında;
1. Metnin hakiki olması, (Pavlus gerçekten Efeslilere Mektup‟u yazdı mı?)
2. Metnin bütünlüğü, (Pavlus Efeslilere Mektup‟un tamamını bizzat kendisi mi yazdı,
yoksa bu metne Pavlus‟tan sonra ilâveler yapılmıĢ mıdır?)
3. Metnin yazıldığı tarih ve yer,
4. Metnin içeriği, üslubu ve edebi olarak türü,
5. Metnin yazılıĢ amacı,
249
Paul J. Achtemier, “Historical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary,
http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 07.07.2007.
250
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.51.
79
6.Metnin tarihsel arkaplanı ( Eski Ahit yazarları Asur, Bâbil, Mısır ve Kenan
topraklarında bulunan medeniyetlerden, Yeni Ahit yazarları da Filistin Yahudileri,
Helenizm ve Doğu Akdeniz medeniyetlerinden etkilenmiĢler midir?)251 hakkında çeĢitli
ilmi araĢtırmalar yapar ve metnin gerçekten sözü edilen ya da geleneksel olarak inanılan
yazara, döneme ve yere olan aidiyetinin doğruluk derecesini belirlemeye çalıĢır.
3.1.2.2. Tarihsel EleĢtirinin Tarihi
Tarihsel eleĢtiri metodu, ayrı bir disiplin olarak Hıristiyanlığın erken dönemi, Ortaçağ
ve Reform dönemlerinde tam olarak kullanılmamıĢtır. Erken dönemlerde Origene,
Augustine ve Jerome gibi göze çarpan isimler vardır; ancak bu âlimlerin yaptıkları
çalıĢmalar tarihsel eleĢtiri metodu olarak değerlendirilmekten uzaktır.
Tarihsel eleĢtirinin kökenlerini Rönesans döneminde, özellikle de bu dönemin
“kaynaklara dönüĢ” anlayıĢında bulabiliriz. Bu dönemde Kutsal Kitap çalıĢmaları,
Kutsal Kitap‟ın orijinal dilleri olan Ġbranice, Aramice ve Yunanca dilleriyle yapılmaya
baĢlanmıĢtır252. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda, Hugo Grotius, Richard Simon ve Baruch
Spinoza‟nın ( Bir Protestan, Katolik ve Yahudi) çalıĢmalarıyla tarihsel eleĢtiri metodu
geliĢimini devam ettirmiĢtir.
XIX. yüzyılda, bir yandan Alman tarihçi Leopold Von Ranke‟nin geçmiĢin gerçekte
nasıl yaĢandığını ortaya çıkarmak için yaptığı çalıĢmalar, diğer yandan tarihsel
Hıristiyanlığa karĢı deistlerin yaptığı hamleler tarihsel eleĢtiri metodunu da etkilemiĢtir.
XVIII. yüzyıl deistlerinden Reimarus, yazmıĢ olduğu bir eseriyle böyle bir atakta
bulunmuĢ fakat sonuçlarından çekindiği için eserin basımını gerçekleĢtirmemiĢtir.
Ancak bu eserin yedi bölümü daha sonra Efraim Lessing tarafından yayımlanmıĢtır.
Reimarus‟un bu eseri, Hz. Ġsa‟nın hayatı araĢtırmalarının öncülüğünü yapması açısından
önemlidir. Chiristian Baur, Henrich Paulus, Strauss, Bruno Bauer ve Ernest Renan gibi
araĢtırmacılar tarihsel Nasıralı Ġsa çalıĢmaları yapmıĢlar ve Ġncillerin antik dönemlerde
yaĢananların, o dönemde yaĢayan insanlar tarafından tutulan sadece tarihsel bir kaydı
olduğunu savunmuĢlardır.
251
252
Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 249
Fitzmayer, a.g.m., TS, s. 246
80
XVIII. yüzyıl sonunda ve XIX. yüzyılın tamamında yapılan arkeolojik keĢifler, tarihsel
eleĢtirinin geliĢimine büyük katkıda bulunmuĢtur. Napolyon‟un Mısır gezisinde bir
görevlisi tarafından 1798-99 yıllarında Nil nehrinin batısında, en üstte Mısır hiyeroglif
yazısı, onun altında demotik adı verilen daha basit bir Mısır yazısı ve en altta Yunanca
dillerinde yazılmıĢ Rosetta TaĢı bulundu. 1822 yılında da bu taĢta ne yazıldığı tam
olarak çözüldü. Bu geliĢmeler, ilk defa Eski Ahit‟in Ġsrail‟in, batı komĢusu Mısır‟ın
edebi arkaplanıyla mukayese edilerek okunabilmesini sağladı. Aynı Ģekilde, antik
dönem Bâbil ve Asur edebi yazını, Bisitun yazıtının keĢfedilmesiyle Eski Ahit âlimleri
tarafından tanınmıĢtır. Elâmice, Akkadça ve eski Fars dilinde yazılmıĢ olan bu yazıt
1835 yılında Ġngiliz Henry Rawlinson tarafından keĢfedilmiĢ, 1846 yılında da Akkadça
tercümesi yayımlanmıĢtır. Böylelikle Ġsrail‟in doğu komĢusu olan Asur ve Bâbil‟in
edebi yazını tanınmıĢ oldu ve Eski Ahit‟in okunmasında mukayese etme imkânı ortaya
çıktı. Ayrıca Mısır papirüsleri arasında bulunan Yunanca yazılmıĢ binlerce mektup ve
diğer edebi eserler, Septuaginte ve Yunanca Yeni Ahit çalıĢmalarına yeni bir tarihsel
bakıĢ açısı kazandırmıĢtır. ĠĢte bu tür tarihsel ve arkeolojik keĢifler, Kutsal Kitap‟ın
araĢtırılmasında kullanılan tarihsel eleĢtiri metodunun geliĢimine oldukça derin bir
etkide bulunmuĢtur.
Bu geliĢmeler ıĢığında, 1902 yılında Papa XIII. Leo, Papalık Kutsal Kitap
Komisyonu‟nu topladı. Bu komisyonda, eleĢtirel çalıĢmalara karĢı Kutsal Kitap‟ın
savunulmasına karar verildi. Komisyonun çoğunluğu, tarihsel eleĢtiri metodunu
kullanarak bir takım sonuçlara ulaĢan (Sinoptik Ġnciller problemi, Dört Ġncilin tarihsel
özelliği, Tevrat‟ın Musa tarafından yazılıp yazılmadığı sorunu gibi) ilim adamlarının bu
çalıĢmaları hakkında olumsuz bir tavır takındı. Hatta Katolik müfessirlerin bu metodu
kullanmaları yasaklandı. Fakat Kudüs Dominikan Kutsal Kitap Okulu‟nun kurucusu M.
J. Lagranke, 1904 yılında bu metodun Katolik müfessirler tarafından kullanılabileceğini
açık bir Ģekilde savunan “Tarihsel Metot” isimli küçük bir kitap neĢretti. Dönemin
muhafazakâr yazarlarınca her ne kadar eleĢtirilse de bu olumsuz hava Papa XII. Pius‟un
1943 yılında yayımladığı genelgeyle (Divino Afflante Spiritu) ortadan kalktı.
XX. yüzyılda, özellikle kaynak, biçim ve redaksiyon eleĢtirileri, tarihsel eleĢtirinin
geliĢmesine yardımcı olmuĢtur. Ayrıca, tarihsel ve arkeolojik keĢifler tıpkı XVIII. ve
XIX. yüzyıllardaki gibi devam etmiĢ ve tarihsel eleĢtirinin geliĢmesini sağlamıĢtır.
81
Özellikle Ölü Deniz elyazmaları bu alanda yapılan çalıĢmalara büyük bir ivme
kazandırmıĢtır253.
3.2. Biçim EleĢtirisi
3.2.1. Tanımı
Biçim eleĢtirisi, insan tecrübelerinin Ģifahi olarak ifade edildiği farklı edebi biçimlerin
(ağıt, ilahi, efsane, v.b.) incelemeye tâbi tutulması olarak tarif edilebilir254. Biçim
eleĢtirisi (form criticism), Almanca “biçim tarihi” anlamına gelen “Formgeschichte”
kelimesinin tercümesidir. Bu terimi ilk defa Alman Kutsal Kitap araĢtırmacısı Martin
Dibelius, 1919 yılında yazdığı Gelenekten İncillere adlı eserinde kullanmıĢtır. Ancak
daha öncesinde Eski Ahit âlimi Hermann Gunkel, edebi türlerin araĢtırılması metodunu
(Gattungsgeschichte) bulmuĢ, prensiplerini de belirlemiĢti. Fakat Dibelius‟un kullandığı
terim, bu metodun adlandırılmasında kullanılan teknik bir tabir haline dönüĢtü. Buna
göre, biçim eleĢtirisinin isim babası Martin Dibelius, biçim eleĢtirisi metodunun
kurucusu ise Hermann Gunkel‟dir255.
Biçimsel eleĢtiri metodu Tevrat‟ın Musa‟nın eseri değil; uzun bir süreci içeren bir
derlenmenin sonucu olduğunu iddia eder. Tevrat‟ı oluĢturan bağımsız dokümanların
kendilerinin de eski sözlü aktarımların derlemesi olduğuna ve Sürgün esnasında ya da
Sürgün‟den sonra (M.Ö. 586) yazılmıĢ olduklarına dair görüĢü savunur. Ġddiaya göre,
bu dokümanların metinsel geliĢimi hakkında çok fazla bilgi edinme olasılığımız yoktur.
Biçim eleĢtirmenleri, metinlerin bağımsız kaynaklarına ayrıĢtırılmasının imkânsızlığını
savunurlar. Bu metoda göre, metinlere uygulanabilecek en pratik yöntem, yazılı
metinlerin arkaplanında bulunan sözlü aktarımı incelemek, orijinal materyalin aslı olan
sözlü formun (biçimin) kategorilerini tespit etmek, arkasından bu sözlü ifadelerin yazılı
Ģekle ulaĢana kadar geçirdikleri evrimi takip etmek olacaktır. Bu çeĢitli kategorilerin
yazılı forma ulaĢana kadar geçirdikleri evrimin tespitinde en fazla üzerinde durulan
konu, sözlü aktarım sahiplerinin sosyal Ģartları olmuĢtur (Sitz im Leben)256.
253
Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 247-248.
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 61.
255
Raymond F. Collins, Introduction to the New Testament, New York 1987, s. 156
256
http://www.hristiyan.net/mcdowell/15.htm, 20.04.2008.
254
82
Biçim eleĢtirisinin üzerinde durduğu en önemli nokta, önceleri Ģifahi olarak nesilden
nesle aktarılan ve sonradan yazıya geçirilen anlatıların arkaplanında Ģifahi bir geleneğin
bulunduğu hakikatidir. Bu Ģifahi geleneğin sonraki yazılı edebiyata olan etkisini ilk defa
Gunkel incelemiĢtir. ġifahi geleneğin yazılı edebiyata Ģekilsel bir etkide bulunduğunu
ve biçimsel açıdan farklı metinlerin ortaya çıkmasının sebebi olduğunu ileri
sürmüĢtür257. Gunkel, Kutsal Kitap‟ta bulunan eserleri türleri itibarıyla genel olarak
ikiye ayırmıĢtır: Nesir türü ve Ģiir türü. Nesir türü içinde efsaneler, masallar, halk
hikâyeleri ve tarihsel anlatılar vardır. ġiirsel eserler ise peygamber ilhamları, Ģiirler,
ilahiler, dualar ve eskatolojik mezmurlardır. Gunkel‟e göre bu edebi biçimlerin her biri
belli bir zamanda ve mekânda oluĢtuğundan dolayı, içinde doğduğu ortamın sosyal
yapısı hakkında bize bilgi verebilir258.
Biçim eleĢtirmeni, Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin hangi edebi türlerle yazıldığını ve
bu edebi türlerin ortaya çıktıkları, Ģekillendikleri ve kullanıldıkları Ģartları belirlemeye
çalıĢır. Sosyal hayatta kullanılan çeĢitli ifade türlerinin nasıl ortaya çıktığına ve
kullanıldığına dikkat çeker259. Çünkü Kutsal Kitap‟ın yazılı edebiyatında yer alan her
anlatımın hayat içinde bir yeri vardır. Dolayısıyla araĢtırmacı bu metnin ilk biçimini,
yani ağıt, Ģarkı, mektup, ilâhi, Ģiir gibi farklı herhangi bir biçimini belirleyebilirse
metnin oluĢtuğu dönem ve hayat Ģartları hakkında çok önemli bilgilere de ulaĢmıĢ
olacaktır260. EleĢtirmen, dokümanın içinde yazıldığı sosyal yapıyı belirlemek
zorundadır. Çünkü dokümana üslubunu ve biçimini veren sosyal yapıdır. Ġster yazılı
ister Ģifahi olsun ifadeler ile sosyal yapılar arasında karĢılıklı bir iliĢki vardır 261. Bu
bakımdan, incelemeye tâbi tutulan anlatımda kimin konuĢtuğu, muhatabın kim olduğu,
ne söylendiği, nerede söylendiği ve amacın ne olduğu gibi çeĢitli sorulara cevap
bulmaya çalıĢılır. Bu sorular yoluyla metnin ortaya çıktığı sosyal Ģartlar (Sitz im Leben)
tespit edilir.
Metinlerin hangi edebi türde yazıldıklarının bilinmesinin sağlayacağı faydalardan bir
tanesi de edebi biçimlerin metnin anlamını doğrudan doğruya nasıl etkilediğinin
257
Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, s.39.
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 62.
259
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.83.
260
Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, s.39.
261
Paçacı, a.g.e., s.42.
258
83
belirlenmesini sağlamasıdır. Örneğin, günümüz okuyucusu gazetede yer alan bir
reklâmın kendine has özelliklere sahip bir metin olduğunu bilir. Satılık bir malı anlatan
ilan metniyle, aynı malın özelliklerini anlatan bir yazının birbirlerinden farklı türlerde
yazılar olduğunun farkına varır. ĠĢte Kutsal Kitap biçim eleĢtirisi de aynı bakıĢ açısıyla
hareket eder. AraĢtırmacı, herhangi bir Kutsal Kitap metninde anlatılanları ve içeriğini
anlamak için metnin türünün yani edebi biçiminin ne olduğunu bilmek zorundadır262.
Biçim eleĢtirisinin uygulama safhası genel hatlarıyla beĢ kademeden oluĢur:
1. Ġncelemeye tâbi tutulacak metinlerin belirlenmesi,
2. Belirlenen metinlerin edebi türlerine göre sınıflandırılması,
3. Ġncelenen metinde anlatılan sosyal (hayat) Ģartların araĢtırılması,
4. Metnin tarihinin gelenekteki (aktarım süreci) yerinin saptanması,
5. Metnin oluĢumu ve nakli ile ilgili olarak uygun bir nihai sonuca ulaĢılması263.
Biçim eleĢtirisi Kutsal Kitap‟ın tamamından çok, geniĢ metinlerdeki kısa fakat bir
hikâyesi olan müstakil metinleri incelemeye çalıĢır. BaĢlangıçta bu metinlerin Ģifahi
olduğu varsayımından yola çıkar ve birçok Ģifahi geliĢim aĢamalarından geçtikten sonra
yazıya döküldüklerini kabul eder. Belki de Kutsal Kitap‟ta son haliyle görününceye
kadar birçok farklı yazılı versiyonları da olmuĢtur. Bu geliĢim süreçleri biçim eleĢtirisi
tarafından incelenir, çünkü aynı Kutsal Kitap metinleri, Kutsal Kitap‟ın farklı
bölümlerinde farklı biçimlerde yer almaktadır. Bu farklı biçimlerde bulunan metinlerin
gerek dil gerek içerik açısından incelenmesi, metinlerin içinde doğup kullanıldıkları
toplumlardaki geliĢmeleri yansıtmaları bakımından oldukça önemlidir264.
262
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.83-84.
Collins, Introduction, s. 170.
264
Achtemier, “Biblical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary,
http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm, 14.04.2007
263
84
3.2.2. Biçim EleĢtirisinin Tarihi
3.2.2.1. Hermann Gunkel (1862-1932)
Modern biçimsel eleĢtiri çalıĢmalarının ilk örneklerini Gunkel‟in yazdığı eserlerde
bulabiliriz. Gunkel, Wellhausen‟in kaynak eleĢtirisi alanında yaptığı araĢtırmalarından
etkilenmiĢtir.
Gunkel, Kutsal Kitap metinlerinin arkaplanında bulunan mitolojik ve folklorik Ģifahi
gelenekler dünyasına, Kutsal Kitap kaynaklarının en erken dönemlerine ait metinlerinin
incelenmesiyle ulaĢılabileceğine inanıyordu. Bu yüzden, Tekvin kitabındaki yaradılıĢ
hikâyesinin ve Vahiy kitabındaki dünyanın sonu geldiğinde yaĢanacaklara dair
açıklamaların aslında Bâbil kaynaklı mitolojik geleneklerin erken dönemlerde Ģifahi
olarak nesilden nesle aktarımı yoluyla oluĢtuğunu iddia etti. Tekvin kitabı hakkında
yazdığı tefsirinde, bu kitabın aslında sadece tarihsel bir kitap olmadığını, bir destan
kitabı olarak da değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdü. Öyle ki Ġsrail‟in birlik olup bir
devlet kurmasından çok önce, kabilelerin veya ailelerin kendi kurdukları dünyalarında
sonraki nesillerine Ģifahi olarak aktardıkları efsanevi Ģahsiyetlere ait hikâyelerin Tekvin
kitabında bulunduğunu söyledi.
Gunkel, Kutsal Kitap üzerine yaptığı biçimsel eleĢtiri araĢtırmalarını daha çok Tekvin
kitabının kısa ve kendi içinde bütünlük taĢıyan müstakil bölümleri üzerinde
yoğunlaĢtırmıĢtır. Çünkü nesilden nesle Ģifahi olarak aktarılan bu hikâyelerin ne kadar
kısa olursa orijinal olarak doğru bir Ģekilde aktarımın da o kadar mümkün olacağına
inanıyordu. Gunkel, hayatı boyunca Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin kaynaklarını ve
çıkıĢ noktalarını araĢtırdı. Bundan dolayı, antik dönem Ġsrail toplumunun sosyal yapısını
en doğru ve orijinal Ģekliyle yansıttığını düĢündüğü için metinlerdeki kısa ve kendi
içinde bütünlük taĢıyan pasajlara öncelik tanıdı.
Gunkel, hayatının son dönemlerinde Mezmurlar hakkında da bir tefsir yazdı.
Mezmurlar‟ın antik dönem Ġsrail toplumunda insanların Tanrı Yahve ve dünya ile olan
iliĢkilerinde
yaĢadıkları
farklı
tecrübelerin
85
ifadelerinden
oluĢtuğunu
söyledi.
Mezmurlar‟da birbirlerinden farklı türlerde yazılmıĢ metinler olduğunu ileri sürdü:
Festival ilâhileri, toplumsal feryatlar, bireysel yakınmalar, Ģükür duaları, v.b265.
3.2.2.2. Martın Noth ( 1902-1968)
Aslında bir tarihçi olan Noth, biçimsel eleĢtiri alanında dikkate değer araĢtırmalar
yapmıĢtır. Tesniyeci kaynağın tarihi hakkında yaptığı incelemeler neticesinde YeĢu
kitabından II. Krallar kitabına kadar olan bölümde Ġsrail‟in Tanrı Yahve ile olan tarihsel
tecrübelerini anlatan, edebi ve teolojik açıdan büyük benzerlikler gösteren kısa ve
müstakil metinlerin olduğunu ileri sürdü. Bu tezden yola çıkarak, YeĢu kitabından II.
Krallar kitabına kadar olan bölümün, tek bir tarihçinin erken döneme ait materyalleri
toplaması ve bunları bir edebi metin olarak kompoze etmesi yoluyla oluĢtuğunu iddia
etti.
Noth sonraki dönemlerde yaptığı çalıĢmalarında Tevrat‟ın oluĢumu üzerinde yoğunlaĢtı.
Tevrat‟ın, yazılı kayıtların tutulmadığı beĢ farklı süreçten geçerek oluĢtuğunu savundu.
Bunlar; Mısır‟dan çıkıĢ, ekilebilir topraklara yerleĢme, atalara verilen söz, çöldeki
yaĢam ve Sina dağındaki vahiy266. Tesniye kitabının, Tevrat‟ın ilk dört kitabına
yapılmıĢ bir eklemeden ziyade Eski Ahit‟in tarihsel kitaplarına (YeĢu-II. Krallar) bir
giriĢ kitabı olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia etti267.
3.2.2.3. Rudolf Bultmann (1884-1976)
Biçim eleĢtirisi metodunu Yeni Ahit‟e baĢarıyla uygulamıĢtır. Bultmann‟a göre biçim
eleĢtirisinin amacı Ġsa‟nın söylediğine inanılan bir sözün veya hikâyenin orijinal
biçimini belirlemektir. Bu belirleme sürecinde, orijinaline sonradan yapılan eklemeler
tespit edilebilir ve bu sayede de metnin aktarım sürecinin tarihi hakkında çok önemli
sonuçlara ulaĢılabilir.
Bultmann Yeni Ahit‟te yer alan Ġsa‟ya ait sözleri içerikleri itibarıyla üç ana baĢlık
altında toplamıĢtır: (1) Hikmetli sözler, (2) Dünyanın sonunda yaĢanacaklara dair sözler
ve (3) Toplumsal kurallarla ilgili sözler. Bunları da kendi aralarında alt türlere
265
Marvin A. Sweeney, “Form Criticism”, To Each Its Own Meaning, Edi. Steven L. Mc Kenzie, Stephen
R. Haynes, Westminister John Knox Press, Kentucky 1999, s. 60-62.
266
Sweeney, “Form Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.64.
267
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 123.
86
bölmüĢtür. Örneğin, Hikmetli sözleri izah edici, öğüt verici ve soru sorucu biçimlerde
olmak üzere üç alt türde sınıflandırmıĢtır268.
3.2.3. Eski Ahit ve Yeni Ahit’te Yer Alan BaĢlıca Edebi Türler
Eski Ahit‟te yer alan metinlerin belli baĢlı edebi biçimlerini Ģöyle sıralayabiliriz:
1. Mitler (Efsaneler): Dünyanın oluĢum Ģekli ve insanlığın ilk nesilleri gibi çeĢitli
hikâyelerin ait olduğu edebi türdür. Tekvin, ÇıkıĢ‟ın bir kısmı, Sayılar ve Tesniye
kitaplarında bulunan anlatılar bu türe aittir.
2. Kanunlar: Ġnsanların yaĢamlarıyla ilgili çeĢitli emir ve yasakların anlatıldığı edebi
türdür. Levililer, Sayılar ve Tesniye kitaplarında bulunur.
3. ġecereler: Nesillerin anlatıldığı listelerdir. YaradılıĢ ve Sayılar kitaplarının bir
bölümlerinde yer alır.
4. Yıllıklar: Tarih boyunca yaĢanan çeĢitli olayların, özellikle bazı liderlerin politik ve
askeri iĢlerinin hikâyevari bir Ģekilde anlatıldığı edebi türdür. YeĢu, Hâkimler, I. Ve II.
Krallar, I. Ve II. Samuel kitaplarındaki metinler bu türe aittir.
5. Ġlhamlar (Kehanet Türü): Tanrı‟nın peygamberler aracılığıyla insanlara söylediğine
inanılan sözlerin ait olduğu edebi türdür. ĠĢaya, Yeremya, Hezekiel gibi kitaplarda yer
alan anlatılar bu türe aittir.
6. Mezmurlar (Kaside, ġarkı): Toplu ya da bireysel ibadetler için yazılmıĢ, coĢkulu
Ģiirsel ilâhi veya Ģarkı biçiminde olan edebi türdür. Mezmurlar kitabındaki metinler bu
türe aittir.
7. Dua ve yakarıĢ: Ġnsanlar tarafından zor ve sıkıntılı zamanlarda Allah‟a yapılan
münacatlardır. Mersiyeler kitabı bu türde yazılmıĢtır.
8. Hikmet edebiyatı: Ġnsanların bilgece bir hayat yaĢamaları için çeĢitli ilâhi hikâyelerin
anlatıldığı edebi türdür. Eyüp kitabı bu türde yazılmıĢtır.
268
Collins, Introduction, s. 175.
87
9. Apokalips: Daha iyi bir gelecek umudu sağlamak için tarihte yaĢanan bazı sıkıntıları
Tanrı‟nın bakıĢ açısıyla yorumlayan, sembolik hikâyelerden oluĢan bir edebi türdür.
Daniel kitabında anlatılanlar apokaliptik türe verilebilecek en güzel örneklerdendir.
Yeni Ahit‟te yer alan metinlerin belli baĢlı edebi biçimlerini de Ģöyle sıralayabiliriz:
1. Ġnciller: Ġnsanların Ġsa‟ya iman etmelerini ve iman etmiĢ olanların da imanlarının
güçlenmesini sağlamak için Ġsa‟nın hayatını, yaptıklarını ve öğretilerini anlatan
metinlerin ait olduğu edebi türdür. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna kitapları bu edebi
türdedir.
2. ĠĢler: Erken dönemlerde Hıristiyanlığın doğuĢunun ve geliĢmesinin, özellikle birkaç
havari üzerinde yoğunlaĢılarak anlatıldığı edebi türdür. Resullerin ĠĢleri kitabında yer
alan metinler bu türde yazılmıĢtır.
3. Mektuplar: Pratik ve teolojik konuların anlatıldığı, özellikle Pavlus tarafından
yazılmıĢ gerçek mektuplardır. Pavlus‟un Mektupları bu edebi türde yazılmıĢtır.
4. Apokalips: Daha iyi bir gelecek umudu sağlamak için tarihte yaĢanan bazı sıkıntıları
Tanrı‟nın bakıĢ açısıyla yorumlayan, sembolik hikâyelerden oluĢan bir edebi türdür.
Vahiy kitabında anlatılanlar apokaliptik türe verilebilecek en güzel örneklerdendir269.
3.3. Kaynak EleĢtirisi
3.3.1. Tanımı
Kaynak eleĢtirisi, günümüzde kullanılan Kutsal Kitap‟ın resmi metninin arkaplanında
yer alan yazılı kaynakları ortaya çıkarmaya çalıĢan bir metottur270. Bu metot Kutsal
Kitap‟ın oluĢumu esnasında hangi kaynakların kim tarafından ve ne Ģekilde
kullanıldığını belirlemeye çalıĢır. Kaynakların belirlenmesinden sonra, kaynak
eleĢtirmeni her bir kaynağı yazar, tarih, üslup, sosyal yapı ve amaç açılarından
incelemeye tâbi tutar. Kutsal Kitap‟ın yazılı kaynaklarının tespit edilmesi kaynak
eleĢtirisinin üzerinde en fazla yoğunlaĢtığı noktadır. Her ne kadar Ģifahi kaynakların
269
270
http://catholic-resources.org/Bible/Genres.htm, 24.04.2008.
Boadt, Reading the Old Testament, s. 81.
88
incelenmesi de kaynak eleĢtirisinin inceleme alanına dâhil olsa da bu konu daha çok
biçim eleĢtirisinin inceleme alanında yer alır271.
Kutsal Kitap‟ın kaynaklarını inceleme iĢi bizzat Kutsal Kitap metninin incelenmesiyle
baĢlar. Bazı durumlarda, metnin oluĢmasında kullanılan kaynaklar metnin kendisi
tarafından açıklanmıĢtır. Örneğin, Sayılar 21/14 cümlesinde Rabbin Savaşları Kitabı,
YeĢu 10/13 ve II. Samuel 1/18 cümlelerinde Yaşar Kitabı‟ndan bahsedilir. Bu
kaynakların isimleri dıĢında, içeriklerinin ne olduğu veya nasıl bir eser oldukları
konusunda hiçbir bilgi yoktur. Ancak bu kaynaklardan alınan alıntılardan bir takım
sonuçlara ulaĢıp bir yargıya varabiliriz. Buna göre, muhtemelen Rabbin Savaşları
Kitabı kutsal bir savaĢı anlatan bir hikâyeler derlemesidir ve Yaşar Kitabı da Ģiir
kitabıdır272.
Kaynak eleĢtirisinin asıl ilgi alanının Kutsal Kitap‟ta doğrudan belirtilmeyen, adı
geçmeyen kaynakların tespit edilmesi olduğunu söylemek daha doğru olur. Kaynak
eleĢtirisine göre, Kutsal Kitap‟ta bulunan eserlerin yazarları olduğuna inanılan kimseler,
adı geçen eserleri kendileri yazmamıĢlardır. Onlar, içinde yaĢadıkları toplumda Ģifahi
veya yazılı olarak zaten asırlardır var olmuĢ olan bu anlatıları yazıya geçirmiĢlerdir.
Antik dönemlerde yaĢamıĢ olan Kutsal Kitap yazarlarının bu anlatıları kendi bakıĢ
açılarına göre ne kadar değiĢtirerek yazıya geçirdiklerini tam olarak tespit edemesek de,
kaynak eleĢtirisi yazarların bu geleneksel anlatılara çeĢitli ekleme veya çıkarma yaparak
ve bunları kendi dünyalarına göre yeniden yorumlayarak yazıya geçirdiklerini kabul
eder. Sonraki dönemlerde yaĢayan yazarlar veya redaktörler de yine aynı Ģekilde kendi
dönemlerine ulaĢan bu anlatıları, kendi bakıĢ açılarına göre yeniden yorumlayarak
yazmıĢlar veya düzenlemiĢlerdir. Bu süreç resmi olarak kabul edilmiĢ bir metnin
(received text) oluĢmasına kadar asırlar boyunca aynı Ģekilde devam etmiĢtir. Kaynak
eleĢtirisi, bu süreçte her bir yazarın veya redaktörün günümüzde kullanılan resmi olarak
kabul edilmiĢ metnin oluĢumundaki payını belirlemeye çalıĢır. Böylelikle Kutsal Kitap
metnini oluĢturan kaynakların neler olduğunu, metnin oluĢmasındaki rolünü ve önemini
belirlemiĢ olur273.
271
Paoline A. Viviano,“Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.35-36.
Viviano, “Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.36.
273
Viviano, a.g.m., To Each Its Own Meaning, s.36-37.
272
89
Kaynak eleĢtirisi bu iĢlemi yaparken belirli bir takım ölçütleri gözönünde bulundurur.
Kaynak eleĢtirisine göre metinde belli bir uyum, ahenk ve birliktelik varsa, bu metinde
yer alan herhangi bir farklılık baĢka bir kaynağın bu metne dâhil edildiğini gösterir.
Aynı Ģekilde, bir yazarın kendi yazdığı eserine birbiriyle çeliĢkili ifadeleri
koymayacağını, dolayısıyla eğer metinde çeliĢkili ifadeler varsa bu metnin birden fazla
yazar tarafından oluĢturulduğunu söyleyebiliriz. Metnin akıĢındaki ani değiĢimler,
metne sonraki redaktörler tarafından ilaveler yapıldığını gösterir. Aynı hikâyeye ait
farklı birden fazla anlatımlar veya bir hikâye içindeki farklı tekrarlar, bu metnin
oluĢumunda birden fazla yazarın katkısının bulunduğuna iĢarettir. ĠĢte bütün bu ölçütler
kaynak eleĢtirisi tarafından metnin arkaplanında yer alan yazılı kaynakların tespiti için
kullanılır274.
3.3.2. Kaynak EleĢtirisinin Tarihi
Ġlim adamlarının XVII. ve XVIII. asırlarda Kutsal Kitap‟ı seküler bir bakıĢ açısıyla
incelemeye baĢlamalarıyla kaynak eleĢtirisinin ilk örnekleri ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır.
Kutsal Kitap‟ın ilmi bir Ģekilde incelenmesiyle metinde bir takım tutarsızlıkların,
tekrarların,
metnin
üslubunda
ani
değiĢimlerin
kullanımlarının bulunduğu ortaya çıkmıĢtır
275
ve
uygun
olmayan
kelime
. Kaynak eleĢtirisi özellikle Tevrat‟ta
bulunan tekrarlar ve çeliĢkili ifadelerin doğurduğu sorulara cevap bulma amacıyla
geliĢmiĢtir276.
Kaynak eleĢtirisi çalıĢmalarının baĢlangıç noktasını, Musa‟nın Tevrat‟ın yazarı
olduğuna inanan Yahudi ve Hıristiyan inancının, özellikle XVII. ve XVIII. asırlarda B.
Spinoza, R. Simon ve J. Astruc gibi ilim adamlarının yaptıkları çalıĢmalar neticesinde
sorgulanmaya baĢlaması oluĢturur. Bu araĢtırmacıların yaptıkları çalıĢmalar neticesinde
Eski Ahit‟i oluĢturan eserlerin, özellikle de Tevrat‟ın geleneksel olarak inanılan ait
oldukları yazarlar tarafından kaleme alınmadıkları ortaya çıktı. XIX. asırda da devam
eden benzer tartıĢmalar neticesinde, Julius Wellhausen‟in Tevrat‟ın birbirlerinden farklı
dört kaynağa dayandığı görüĢü genel bir kabul gördü. Bu teoriye göre, Tevrat gerçekte
farklı zamanlarda ve mekânlarda, dört ayrı kaynaktan derlenen metinlerin bir araya
274
Viviano, “Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.37.
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 178.
276
Boadt, Reading, s.81.
275
90
getirilerek, iç içe geçirilip birleĢtirilmesinden oluĢmaktaydı. Böylece, günümüze ulaĢan
Tevrat‟ın, Musa‟nın yazdığı bir kitap değil, farklı zaman ve mekânlarda yazılmıĢ
metinlerin bir araya getirilmesiyle oluĢmuĢ bir eser olduğu ortaya çıkmıĢ oluyordu.
Kaynak eleĢtirisinin Yeni Ahit kitaplarına uygulanması süreci XIX. asırda baĢladı.
Ġsa‟nın hayatı konusunda inceleme yapmak isteyen araĢtırmacılar Ġncillere yöneldiler.
Ancak, Ġnciller arasında bulunan benzerlikler ve farklılıklar araĢtırmacılar için çeĢitli
sorunlara yol açıyordu. Bu yüzden araĢtırmacılar için Ġsa‟nın hayatına dair en güvenilir
Ģahitliği Ġnciller arasında hangisinin yapması gerektiği sorunu ortaya çıktı. En eski ve
muhtemelen diğerlerine kaynaklık yapmıĢ olan Ġncil en güvenilir olanıydı. Ayrıca Ġncil
yazarlarının birbirlerine olan bağımlılıklarının miktarı ve bu yazarların muhtemel
kaynaklarının neler olduğu da cevaplanması gereken sorulardı. ĠĢte Yeni Ahit kaynak
eleĢtirisi, Yeni Ahit‟te yer alan herhangi bir eserin yazarının eserini yazarken kaynak
kullanıp kullanmadığını, kullandı ise hangi kaynakları ne miktarda kullandığını ortaya
çıkarmak için geliĢtirilen bir metot olmuĢtur277. Ġnciller üzerindeki kaynak eleĢtirisi
çalıĢmaları, aralarındaki benzerlikten dolayı daha çok Sinoptik Ġnciller üzerinde
yoğunlaĢmıĢtır. Matta, Markos ve Luka Ġncillerine Sinoptik (mukayeseli, uyumlu)
Ġnciller denmektedir. Sebebi ise bu üç Ġncil´in arasında sıkı bir münasebetin ve
benzerliklerin bulunmasıdır. Aynı konuyu anlatan üç Ġncil metinleri yanyana
getirildiğinde, ilk bakıĢta metinlerin birbirlerinden nerelerde farklılaĢtıklarını, nerelerde
birbirleriyle çakıĢtıklarını görebilmek mümkün olmaktadır. Sinoptik Ġnciller arasındaki
benzerlikler, bu üç Ġncil´in müĢterek bir kaynaktan faydalanılarak yazıldığı kanaatini
doğurmuĢtur. Zira Markos´un anlattıklarının yüzde doksanı kısaltılmıĢ olarak Matta‟da,
yüzde ellisi de Luka´da bulunmaktadır. Bu müĢterek kaynak konusunda ise farklı
teoriler ortaya atılmıĢtır. Bunlar arasında en fazla taraftar bulanı Holtzmann (1863)‟nın
geliĢtirdiği Ġki Kaynak Teorisi‟dir. Bu teoriye göre, Markos Ġncilinin diğer iki Ġncilden
daha uzun olması ve O‟nda bulunan malzemenin, kullanılan müfredatın ve anlatılan
olayların sırasının diğer iki Ġncille benzeĢmesi, Markos Ġncilinin Matta ve Luka
Ġncillerinin kaynaklarından birisi olduğunu gösterir. Matta ve Luka Ġncillerinin diğer
277
Collins, Introduction, s. 117-122.
91
kaynağı ise Almanca “kaynak” anlamına gelen “Quelle” kelimesinin kısaltılmıĢ Ģekli
olarak “Q” kaynağıdır278.
Markos
(Q) (Quelle)
Matta’nın özel
Luka’nın
Kaynağı
özel
Kaynağı
Matta
Luka
3.4. Redaksiyon EleĢtirisi
3.4.1. Tanımı
YazılmıĢ bir metin üzerinde gerekli düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma
getirme iĢlemine redaksiyon denir. Bu iĢi yapan kimseye de redaktör ismi verilir279.
Redaksiyon eleĢtirisi, Kutsal Kitap yazarlarının, eserlerini kaleme alırlarken kendi
dönemlerine ulaĢan yazılı veya Ģifahi geleneği düzenlemede kullandıkları teknikleri
(düzeltme, ekleme veya çıkarma), bu yazarların tarihsel ve teolojik bakıĢ açılarıyla
ortaya çıkarmaya çalıĢan bir Kutsal Kitap eleĢtirisi metodudur280. “Redaksiyon
EleĢtirisi”
tabiri
ilk
defa
Willi
Marxsen
tarafından
kullanılan
Almanca
“Redaktionsgeschichte” (redaksiyon tarihi) kelimesinin tercümesidir. Bu metotta, bir
editörün veya müellifin kendisine ulaĢan Ģifahi veya yazılı kaynakları, kendi teolojik
görüĢleri doğrultusunda nasıl redakte ettiği ve bu kaynakları kullanarak görüĢlerini
eserine nasıl yansıttığı araĢtırma konusu yapılır281. Redaksiyon eleĢtirisinde asl olan
günümüze ulaĢan Kutsal Kitap eserlerinin yazarlarının, kendi yazdıkları bu eserlere olan
katkılarının ne olduğunun belirlenmesidir.
278
Collins, Introduction, s. 126-133; Maurice Bucaille, Müspet İlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’an,
Trc. Mehmet Ali Sönmez, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, Ankara 1998, s. 126-130.
279
http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3FB36B5C02E760
7F&KELIME=redaksiyon, 09.05.2008.
280
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 158.
281
http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008.
92
Redaksiyon eleĢtirisi aslında Sinoptik Ġncillere uygulanan bir araĢtırma metodudur. Ġncil
yazarları, eserlerini mevcut Ģifahi ve yazılı kaynaklardan, kendi edebi yaratıcılıkları ve
teolojik görüĢleri çerçevesinde, yararlanmak suretiyle kaleme almıĢlardır282. Bu
yazarların, kitaplarını yazmak için gerekli materyalleri topladıkları, bunlar üzerinde
çeĢitli düzenlemeler yaptıkları ve sonunda da kafalarındaki belli bir hedefe göre
yazdıkları varsayımından yola çıkar283. ĠĢte redaksiyon eleĢtirisi, editör veya yazar
tarafından gerçekleĢtirilen bu tashihlerin ve katkıların neler olduğunu, niçin yapıldığını
ve metne olan etkisini araĢtırır. Örneğin, Sinoptik Ġncillerin incelenmesinde “Ġki Kaynak
Teorisi‟ni kabul eden redaksiyon eleĢtirisi, Luka‟nın (Luka 9/7-9) Markos (Markos
6/15-16) kaynağından aldığı Vaftizci Yahya‟nın Ġlya olup olmaması ile ilgili olan
anlatıyı değiĢtirdiğini tespit eder ve niçin böyle bir tashih yapma ihtiyacı hissettiğini
araĢtırır284.
Redaksiyon eleĢtirisi, bir kaynağın veya geleneğin nesilden nesle aktarımı esnasında
uğradığı değiĢiklikleri belirlemeye çalıĢan diğer disiplinlerin (kaynak, biçim ve gelenek
eleĢtirisi) verilerini de kaynak olarak kullanır. AraĢtırmacı bu verileri kullanmak
suretiyle hem söz konusu materyalin biçim ve içerik açısından geçirdiği değiĢiklikleri
belirlemiĢ olur hem de bu değiĢikliklerin nasıl, niçin ve ne ölçüde olduğunu öğrenmiĢ
olur. Böylelikle bu materyalin, metnin nihai biçimini ve anlamını nasıl etkilediğini de
tespit etmeye çalıĢmıĢ olur285. Çünkü redaksiyon eleĢtirisi kaynakların tek tek
özelliklerinden daha çok bu kaynakların çeĢitli parçalarını tek bir çalıĢmada bir araya
getiren nihai eser üzerinde yoğunlaĢır.
Redaksiyon eleĢtirisi, yazarın eserini oluĢtururken kullandığı teknikler ve yazarın
teolojik bakıĢ açısı çerçevesinde, eserin oluĢması sürecinde karĢılaĢılan dört ana nokta
üzerinde yoğunlaĢır:
282
Gail P. Streete, “Redaction Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.105.
Collins, Introduction, s.204.
284
Soulen&Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s. 158.
285
Hayes&Holladay, Biblical Exegises, s.101.
283
93
1.Yazarın, kullandığı kaynaklardan eserine neyi dâhil ettiğinin ve neyi de hariç
tuttuğunun tespiti286.Yazarın bu seçimi, aslında onun teolojik görüĢlerini göstermesi
bakımından bir ipucu niteliği taĢır.
2. SeçilmiĢ olan malzemeler üzerinde yapılan değiĢiklikler. Ġncil yazarlarının
kaynaklardan seçerek aldıkları dokümanlar üzerinde eklemeler ve çıkarmalar yaptıkları
belirlenmiĢtir. Örneğin, Matta ve Luka Ġncillerinin yazarları, Markos ve Q kaynağından
aldıkları metinleri, üzerinde değiĢiklikler yaparak kendi eserlerinde kullanmıĢlardır287.
3. SeçilmiĢ olan malzemelerin düzenlenmesi.
4. Yazarın kendi edebi becerisinin, eserin oluĢumuna olan katkısının belirlenmesi288.
3.4.2. Redaksiyon EleĢtirisinin Tarihi
Redaksiyon eleĢtirisinin ilk örneklerini William Wrede‟nin 1901 yılında yazmıĢ olduğu
The Messianic Secret -Mesihçi Gizem- isimli eserinde görebiliriz. Wrede‟den önce,
araĢtırmacılar arasında Markos Ġncili tarihsel Ġsa hakkında bilgi veren en güvenilir
kaynak olarak kabul ediliyordu. Wrede bu görüĢe karĢı çıktı ve Markos Ġncili‟nin
teolojik bir amaç doğrultusunda kaleme alınmıĢ bir eser olduğunu savundu. Yani
Markos Ġncili‟nin sadece tarihi hakikatleri bünyesinde bulunduran, objektif bir bakıĢ
açısıyla yazılmıĢ, güvenilir bir kaynak olmaktan çok yazarının kendi teolojik
düĢüncelerini ihtiva eden bir eser olduğunu iddia etti289. Dolayısıyla Markos Ġncili her
ne kadar en erken yazılan Ġncil olsa da diğerlerinden daha güvenilir kabul edilmesinin
bir gereği yoktur.
Markos‟un bir tarihçiden ziyade bir teolog olarak Ġncili‟ni yazdığı ve bu yüzden de
eserinde bizzat kendisi tarafından redaktasyon yapıldığı fikri Willi Marxsen tarafından
geliĢtirilmiĢtir. Marxsen, bu görüĢlerini açıklamak için 1956 yılında doktora tezi olan
Mark the Evangelist adlı eseriyle redaksiyon eleĢtirisinin ilk örneğini verdi. Markos
Ġncili‟nin bizzat kendi yazarı tarafından çeĢitli tashihlere tâbi tutulduğunu savunmuĢtur.
286
Collins, Introduction, s.205.
http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008.
288
Collins, a.g.e., s.205.
289
Streete, “Redaction Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.105; Collins, a.g.e., s.207;
http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008.
287
94
Eserin ilk bölümünde Vaftizci Yahya konusu ele alınmıĢtır. Marxsen‟e göre Markos,
Ġncili‟nin giriĢine, kendi teolojik görüĢleri doğrultusunda, Ġsa‟nın habercisi olan Vaftizci
Yahya‟nın hikâyesiyle baĢlamıĢtır. Aslında Markos‟un herhangi bir Ģekilde vaftiz
geleneği ile bir ilgisi yoktur, bu hikâyeyi eserine dâhil etmesinin tek sebebi Ġsa‟nın
geleceğinin Vaftizci Yahya tarafından haber verilmiĢ olmasıdır290. Eserin ikinci
bölümünde Markos Ġncili‟ndeki coğrafi mekânlar araĢtırılmıĢtır. Marxsen‟e göre
Markos Ġncili yazarı için Galile Ģehri son derece önemli bir Ģehirdir. Markos‟un teolojik
inancına göre Ġsa ikinci kez geliĢini (Parousia) Galile Ģehrine yapacaktır. Galile Ģehrinin
teolojik öneminden dolayı Markos bu Ģehir üzerinde özellikle durmuĢtur291. Sonuç
olarak Marxsen, Markos Ġncili yazarının eserini kaleme alırken kullandığı kaynakları
olduğu gibi aktarmadığı, bu kaynakları kendi teolojik görüĢlerini desteklemek için
redaktasyon iĢleminden geçirmek suretiyle kullandığını ve eserini bu Ģekilde
oluĢturduğunu ileri sürmüĢtür.
Marxsen‟in eseri (Mark the Evangelist) henüz akademik çevrelerce incelenirken, Hans
Conzelmann Luka Ġncili hakkında The Theology of Saint Luke isimli ses getiren eserini
yazdı. Conzelmann, eserinde Luka‟nın geleneksel olarak inanılan tarihçi bir yazar
olduğu görüĢüne karĢı çıkar ve Luka‟nın bir teolog olduğunu, eserini de bu çerçevede
kaleme aldığını iddia eder. Bu iddiasının kanıtı olarak da Luka‟nın 3/18-20 ve 16/16
bölümlerini gösterir. Conzelmann‟a göre bu bölümlerde kurtuluĢ tarihinin üç dönemi
anlatılır: 1) Vaftizci Yahya‟nı geliĢiyle biten Ġsrail dönemi, 2) Ġsa‟nın dönemi ve 3)
Kilise dönemi. Conzelmann, Luka‟nın Ġsa‟nın ikinci geliĢinin ertelenmesi fikrini ve
kilisenin varlığının (devam eden son dönemin göstergesi olarak) devam etmesini
savunduğunu ileri sürer. Dolayısıyla Luka‟nın bu bölümleri, aslında kullandığı yazılı
veya Ģifahi kaynaklarda bu Ģekilde geçmediği halde kendi teolojik fikirleri çerçevesinde
bu kaynaklara müdahalede bulunarak yazdığını söyler.292.
290
Collins, Introduction, s.209.
http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008.
292
Collins, a.g.e., s.209; Clare K. Rothschild, Luke-Acts and the Rhetoric of History: An Investigation of
Early Christian Historiography, Mohr Siebeck Yayınları, y.y. 2004, s.41.
291
95
3.5. Gelenek (Gelenek Tarihi; Sözlü Aktarım) EleĢtirisi
3.5.1. Tanımı
Gelenek eleĢtirisi, geleneksel olarak nesilden nesile aktarılan Kutsal Kitap anlatılarının
yazıya geçirilmeden önceki durumlarını araĢtırma konusu yapan bilim dalıdır293.
Gelenek eleĢtirisi tabiri ile hem nakil süreci hem de nakil sürecinde aktarımı yapılan
gelenek (kaynak, hikâye, anlatı) eleĢtirisi kastedilir294.
Gelenek eleĢtirisi, Ģifahi olarak asırlar boyunca nesilden nesle aktarımı yapılan
geleneğin tarihini araĢtırma konusu yapar. Kutsal Kitap‟taki herhangi bir metnin yazıya
geçirilme zamanına kadar Ģifahi olarak nasıl aktarıldığını ve bu süreçte meydana gelen
değiĢimleri araĢtırır. Örneğin, Hz. Ġbrahim, Hz. Ġshak, Hz. Yakup ve Hz. Yusuf gibi
atalara ait hikâyeler, muhtemelen yazıya geçirilinceye kadar asırlar boyunca Ģifahi
olarak sonraki nesillere aktarıldı. Bu Ģifahi gelenek uzun asırlar boyunca devam eden
aktarım sürecinde mutlaka çeĢitli değiĢimlere uğramıĢtır. ĠĢte gelenek eleĢtirisi bu
anlatılara yapılan ekleme-çıkarma veya yerlerini değiĢtirme gibi müdahalelerin neler
olduğunu, bu anlatıların sonraki gelenekteki hali ile erken dönemlerdeki hali (tespit
edilebiliyorsa orijinal hali) arasındaki farklılıkların neler olduğunu tespit etmeye
çalıĢır295. Gelenek eleĢtirisi, Eski Ahit'in tarihselliğini kabul ederek O‟nu oluĢturan
eserleri ve bu eserlerdeki anlatıları oldukça geniĢ bir geleneksel edebiyatın bir parçası
olduklarını ileri sürer. Bu kabulden Kutsal Kitap'ın oldukça uzun bir derleme ve aktarım
süreci sonunda oluĢmuĢ bir eser olduğu sonucuna ulaĢır296.
Gelenek eleĢtirisine göre metnin oluĢum ve aktarım sürecinde yaĢanan Ģifahi nakil
safhası, nihai biçimine ulaĢmıĢ bir metnin anlaĢılmasında çok önemli bir rol oynar. Bu
eleĢtiri türü, Kutsal Kitap‟ta yer alan herhangi bir geleneği bağımsız bir kaynak olarak
ortaya çıktığı ilk dönemlerinden nihai biçimine ulaĢıp Kutsal Kitap‟ta yazılı bir Ģekilde
yer aldığı son dönemlerine kadar geçirdiği her safhayı inceler. Bu inceleme, geleneğin
Ģifahi olarak ortaya çıkıĢ safhasını, sonraki nesillere aktarım sürecini, Ģifahi nakilden
yazılı nakle geçiĢi, bu geçiĢte yaĢanılan metnin yeniden oluĢturulmasıyla ilgili
293
Geisler&Nix, A General Introduction to the Bible, s.438.
Soulen &Soulen, Handbook of Biblical Criticism, s.198.
295
Geisler&Nix, a.g.e, s.438-439; Soulen &Soulen, a.g.e., s.198-199.
296
Robert A. Di Vito, “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.91.
294
96
değiĢiklikleri ve bu geleneğe nihai biçimi verilirken yapılan redaksiyonel müdahaleleri
ihtiva eder297.
Gelenek eleĢtirisinin Kutsal Kitap‟ta bulunan materyaller ve bunların aktarım süreci
hakkında yaptığı araĢtırmaları üç ana baĢlık altında toplayabiliriz.
1. Gelenek eleĢtirisine göre bu süreçte malzemelerin aktarımından sorumlu olan
kimseler ve bu süreçte oynadıkları roller hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olursak bu
geleneğin gerçek anlamını ve antik dönemlerde içinde bulunduğu toplum için taĢıdığı
önemi o derece daha iyi belirleyebiliriz. Antik dönem Ġsrail toplumunda gelenek
aktarımından sorumlu olan bu tür görevlilere örnek olarak yerel havralarda ve
Kudüs‟teki Süleyman Tapınağı‟nda görevli olan hahamları, büyük peygamberlerin
soylarından gelenleri ve hâkim ve bilge olarak kabul edilen kimseleri verebiliriz.
2. Aktarım sürecinin aydınlatılmasında araĢtırılması gereken bir diğer baĢlık da Kutsal
Kitap geleneklerinin ortaya çıkıp geliĢtikleri coğrafi mekânlardır. Bir geleneğin ait
olduğu coğrafi mekânın belirlenmesi, araĢtırmacıya bu geleneğin o mekânda yaĢayan
toplum için taĢıdığı tarihsel önemi ortaya koyması bakımından önemlidir. Dolayısıyla
bu mekânlar hakkında elde edilecek bilgiler, Kutsal Kitap‟ta bulunan ilgili geleneğin
anlaĢılmasına pozitif bir katkıda bulunacaktır.
3. Gelenek eleĢtirisinin üzerinde durduğu üçüncü nokta bir geleneğin ortaya çıktığı ve
aktarımının yapıldığı süreçtir. Özellikle antik dönem Ġsrail toplumunda Ģifahi geleneğin
nasıl ortaya çıktığını ve yapısını araĢtırır. Toplumda Ģifahi olarak ortaya çıkan
gelenekten kim sorumludur? Bu Ģifahi geleneğin oluĢumunda ve naklinde kullanılan
edebi metotlar nelerdir? ġifahi iletiĢim ile yazılı iletiĢim arasındaki iliĢki nedir? ġifahi
bir geleneğin yazılı biçime geçirmeye sebep olan nedir? Bu geçiĢ sürecinde söz konusu
gelenekte ne gibi değiĢiklikler yaĢanmıĢtır? ĠĢte gelenek eleĢtirisi, geleneğin aktarımı
sürecinde yaĢanılanları belirlemek ve geleneğin anlaĢılmasını sağlamak için bu tür bir
araĢtırma yapar298.
297
298
Di Vito, a.g.m., To Each Its Own Meaning, s.92.
Di Vito, “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.93-94.
97
3.5.2. Gelenek EleĢtirisinin Tarihi
XIX. yüzyılda Tevrat‟ın kaynaklarıyla ilgili olarak Dört Kaynak Teorisini ortaya atan
Julius Wellhausen‟i gelenek eleĢtirisinin haber vericisi olarak kabul edebiliriz.
Wellhausen‟e göre Tevrat‟ı oluĢturan dört kaynak, bu eserlerin yazarlarının edebi
yaratıcılıkları ve üstün gayretleri neticesinde ortaya çıkmıĢtır. Eserlerde yer alan erken
dönemlere ait anlatıları bizzat yazarlar düzenlemiĢtir. Fakat bu anlatılar arasında çok
fazla bir iliĢki bulunmadığından, bunların tarihsel bir değeri yoktur. Anlatılar ne kadar
eski olursa bunların halkın uydurması, hayal ürünü bir eser olma ihtimali yüksektir.
Sonuç olarak, Tevrat‟ın kaynakları araĢtırmacıya bu eserlerin gerçekten yazıya
geçirildiği antik dönemlere ait çok az bilgi verebilir. Çünkü bu anlatılar sonraki
dönemlerde, Dört Kaynak Teorisine göre, farklı dört yazar tarafından yeniden
düzenlenerek kaleme alınmıĢlardır. Dolayısıyla Wellhausen‟e göre Atalar ve Hz. Musa
dönemlerine ait tarihsel bilgi edinmek oldukça zor, hatta imkânsızdır299.
Gelenek eleĢtirisinin habercisi Wellhausen olsa da bugünkü anlamda onun kurucusu
Hermann Gunkel‟dir. Tevrat‟ın arkaplanında yer alan Ġsrail‟in erken dönem tarihine ait
kaynakların belirlenebilmesi için bir metot geliĢtirmiĢtir. Gunkel‟e göre Tevrat‟ın
yazarları kendi dönemlerine ulaĢan geleneksel anlatıları toplamıĢlar ve bunlara kendileri
az da olsa ilaveler yapmıĢlar ve sonunda da Tevrat‟ı oluĢturmuĢlardır. Yazarlara ulaĢan
anlatılar, uzun asırlar nesilden nesile büyük bir bağlılıkla Ģifahi olarak aktarımı yapılan
geleneksel anlatılardır. Zaman boyunca bu geleneksel anlatılar zamanın ve mekânın
Ģartlarına uygun olarak bir takım değiĢimlerden geçmiĢlerdir. Ancak yine de bu anlatılar
orijinal Ģeklinden tamamen kopmamıĢlardır.
Gelenek eleĢtirisinin en önemli temsilcisi Martin Noth (1902-1968)‟dur. YazmıĢ olduğu
A History of Pentateuchal Traditions -Pentatök Geleneklerinin Bir Tarihi- isimli
eseriyle Tevrat‟ı oluĢturan metinlerde bulunan geleneklerin tarihinin araĢtırılması
üzerinde durmuĢtur. Noth‟un asıl amacı Tevrat‟ta bulunan gelenekleri, Ģifahi olarak
ortaya çıkıp yine Ģifahi olarak aktarımlarının yapıldığı dönemlerden yazılı biçime
299
Di Vito, “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning, s.94-95.
98
geçirildiği ve nihai Ģekline kavuĢtuğu dönemlere kadar araĢtırmaktır 300. Tevrat‟ın beĢ
ana tema etrafında oluĢtuğunu savundu. Bu temaların yazılı kayıtların tutulmadığı beĢ
farklı süreçten geçerek oluĢtuğunu ileri sürdü. Bunlar; Mısır‟dan çıkıĢ, ekilebilir
topraklara yerleĢme, atalara verilen söz, çöldeki yaĢam ve Sina dağındaki vahiy. Bu
temalar, daha sonra Ġsrail toplumunu oluĢturacak olan çeĢitli aĢiret gruplarının dinsel
kutlamaları sırasında Ģifahi olarak ortaya çıkmıĢtır. Zaman içerisinde bu beĢ temanın
içeriği çeĢitli hikâyelerle, kronolojik sıraya uygun olarak doldurulmuĢtur. Atalar
dönemini anlatan hikâyelerin öncesine de dünyanın yaratılıĢı ve ilk zamanları ile ilgili
anlatılar (YaradılıĢ 1-11) ilâve edilmiĢtir301.
300
http://homepage.mac.com/rmansfield/thislamp/Library/page3/files/691943ee5b8396dd13ce492144ee0a
f7-3.html, 25.05.2008.
301
J. Philip Hyatt, Book Reviews (A History of Pentateuchal Traditions), Theology Today, Vol. 29, No. 3
October 1972, s.355, http://theologytoday.ptsem.edu/search/index-browse.htm, 25.05.2008.
99
BÖLÜM 4: KUTSAL KĠTAP ELEġTĠRĠSĠNĠN SONUÇLARI VE BU
SONUÇLARA YÖNELĠK ĠNANANLARIN TAVRI
4.1. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Sonuçları
Kutsal Kitap EleĢtirisi, Kutsal Kitap‟ın modern araĢtırma ve inceleme teknikleriyle,
bilimsel açıdan her yönüyle incelemeye tâbi tutulmasıdır. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan
eserlerin her birinin yazarını, yazıldığı yeri ve zamanı belirlemeye çalıĢır. Bu iĢlemler
yapılırken, antik döneme ait diğer edebi veya tarihi eserlerin güvenirliğini araĢtırmada
kullanılan teknikler aynen Kutsal Kitap‟a da uygulanır. Ayrıca, aynı metne ait
elyazmaları, tercümeler ve antik dönemdeki diğer eserlerde bulunan Kutsal Kitap
alıntıları, metin hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için kullanılır. Kutsal Kitap
EleĢtirisinin bütün bu çalıĢmalardan beklediği tek bir Ģey vardır: Gerçeğe ulaĢmak.
Kutsal Kitap EleĢtirisi yaptığı araĢtırmalarda ulaĢtığı sonuçlar itibarıyla bazı yönleriyle
Hıristiyan ve Yahudiler için olumsuz olarak nitelendirilebilecek birtakım hükümlere
ulaĢmıĢtır. Özellikle bazı eserlerin yazarları hakkında ulaĢılan neticeler yerleĢik
inançlara ters düĢmektedir. Ancak mevcut inançların bir kısmının yanlıĢ olduğunu iddia
ederken çoğunlukla bu yanlıĢların yerine geçmesi gereken doğrunun ne olduğunu
söyleyememektedir. ĠĢte bu yüzden insanlar arasında Kutsal Kitap EleĢtirisinin olumsuz
ve yıkıcı olduğu yönünde yaygın bir kanaat hâkimdir302.
Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢmıĢ olduğu ilk ve en önemli sonuç, günümüzde mevcut
Ģekliyle Tevrat‟ın Hz. Musa tarafından yazılmıĢ bir eser olmadığı yargısıdır.
Ġncelemeler neticesinde Tevrat‟ın tek bir yazar tarafından kaleme alınmadığı ortaya
çıkmıĢtır. Tevrat, oldukça uzun bir süreç içerisinde farklı zaman ve mekânlarda yaĢayan
birçok yazarın katkısıyla oluĢmuĢtur. Tevrat‟ı oluĢturan beĢ kitabın sıralaması da
kronolojik sıraya uygun değildir. Örneğin, Tesniye kitabı sıralamada beĢincidir, ancak
üçüncü sıradaki Levililer kitabından önce yazılmıĢtır. Tevrat‟ın yazarları eserlerini
yazarlarken kendi dönemlerinde bulunan malzemeleri kullanmıĢlardır. Örneğin,
YaradılıĢ kitabında birbirlerinden oldukça farklı birkaç kaynaktan gelen malzemeler
302
D. G. Lyon, “The Results of Modern Biblical Criticism”, The Old Testament Student (OTS), Vol. 3,
No. 4, (December 1883), s. 104.
100
birleĢtirilmiĢ ve tek bir metin gibi eserde yer almıĢlardır. Bunlara verilebilecek en dikkat
çekici örnek YaradılıĢ ve Tufan hikâyelerinin anlatıldığı bölümlerdir303.
Kutsal Kitap EleĢtirisi sadece Tevrat‟ı değil, Eski Ahit‟in diğer bölümlerinin de eleĢtirel
açıdan incelemesini yapmıĢ ve bir takım neticelere ulaĢmıĢtır. Örneğin, Hâkimler
kitabında bulunan anlatılarda çeĢitli uyumsuzlukların ve kesintilerin bulunuĢu bu eserin
birçok safhada oluĢturulduğu fikrini ön plana çıkarmıĢtır304.
Samuel kitaplarının
mevcut biçimine ulaĢmasının birçok safhada gerçekleĢtiği ileri sürülmüĢtür. Çünkü
kitapta birçok tekrarlar ve çeliĢkili anlatımlar vardır. Örneğin, Saul‟ün ölüm hikâyesi iki
defa ve çeliĢkili olarak anlatılır (I. Samuel 31/4-5 ve II. Samuel 1/6-10). I. Samuel
15/35‟de Samuel‟in ölünceye kadar bir daha Saul‟ü görmediği anlatılırken, I. Samuel
19/22-24‟de Samuel ve Saul tekrar karĢılaĢırlar. ĠĢaya kitabının, eleĢtirel açıdan
incelenmeden önce uzun asırlar boyunca aynı adlı peygambere ait olduğuna
inanılıyordu. EleĢtirel faaliyetler neticesinde, kitabın tamamının ĠĢaya peygambere ait
olmadığı, çeĢitli devirlerde farklı kiĢilerce kaleme alınarak bir araya getirildiği kabul
edildi305.
Asırlar boyunca Ġncillerde ve Resullerin ĠĢleri kitaplarında anlatılan Hz. Ġsa ve erken
dönem kilise hayatı ile ilgili bilgilerin, bu eserlerde anlatıldığı biçimde olduğuna
inanıldı. Fakat zamanla yapılan tarihsel eleĢtiri çalıĢmaları neticesinde durumun hiç de
inanıldığı gibi olmadığı ortaya çıktı. Ġncillerin yazarlarının tarihsel gerçekleri anlatırken
tarihsel olmadıkları, kendi teolojik düĢüncelerini yazdıkları eserlerine yansıttıkları tespit
edildi. Hz. Ġsa‟ya inanan havarilerin anlatıldığı Resullerin ĠĢleri kitabında ise özellikle
baĢta Petrus ve Pavlus olmak üzere sadece birkaç havarinin anlatıldığı, diğerlerinin
dıĢlandığı belirlenmiĢtir306.
4.2. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Yahudilerin Tavrı
Klasik Yahudilikte (M.Ö. II. Asır ile M.S. XVIII. asır arasındaki Rabbâni zihniyetin
hâkim olduğu dönemde yaĢanan Yahudilik) Tevrat‟ın baĢtan sona bütün harf ve
kelimeleriyle vahiy mahsulü bir eser olduğuna inanılır. MiĢna‟da Tevrat‟ın vahiy
303
Lyon, “The Results of Modern Biblical Criticism”, OTS, s.105.
Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s.104.
305
Harman, a.g.e., s.113-114.
306
Hayes and Holladay, Biblical Exegises, s.142-143.
304
101
mahsulü olduğunu inkâr edenin gelecek dünyada yerinin olmadığı belirtilmiĢtir307.
Saadya Gaon, Maimonides, Abraham Ġbn-i Davud ve Yosef Albo gibi klasik Rabbâni
Yahudiliğin önde gelen isimleri Tevrat‟ta herhangi bir değiĢikliğin meydana
gelmediğini savunmuĢlardır. Bu isimlere göre Tevrat, Hz. Musa‟ya verildiği Ģekilde
muhafaza edilmiĢtir308. Bu anlayıĢ çerçevesinde, uzun bir süre mutlak bir Kutsal Kitap
anlayıĢının yanlıĢ olduğunu, Tevrat‟ta çeliĢkilerin bulunduğunu yüksek sesle dile
getiren bir kimse ortaya çıkmadı. Bu konuda ilk ciddi karĢı çıkıĢı yapan Spinoza,
Yahudi cemaatinden oldukça sert bir tepki aldı. Fikir ve davranıĢları sapkınlık olarak
nitelendirildi. 1656 yılında Amsterdam Sinagogu tarafından lanetlenerek Yahudi
cemaatinden atıldı. Bu olay Rabbâni Yahudilerin Kutsal Kitap EleĢtirisinin daha bir
bilim dalı olarak doğmadan önce, Yahudi bir araĢtırmacının Tevrat hakkında günümüz
Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢtığı sonuçlara ulaĢıp, bunları yayımlamasına verdikleri
tepkiyi göstermesi bakımından çok önemlidir.
Klasik Yahudilik anlayıĢını günümüzde devam ettiren Ortodoks Yahudilik de Tevrat‟ın
bütün harf ve kelimeleriyle Allah‟ın Hz. Musa‟ya ilâhi vahiy olarak gönderdiği bir eser
olduğuna mutlak olarak iman eder. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Tevrat‟ın yazarının Hz.
Musa olamayacağı ve Tevrat‟ın farklı kaynaklardan oluĢmuĢ beĢeri bir eser olduğu
iddiaları karĢısında, kendi görüĢlerinin doğruluğunu göstermek için Tevrat‟ın
lafızlarının diziliĢinde mucizevîlik olduğunu iddia etmiĢtir. Lafızlarının diziliĢinde ve
kullanılıĢında geçmiĢ ve gelecekte yaĢanacakların kodlarının bulunduğunu, dolayısı ile
böyle bir eserin kesinlikle ilahi vahiy mahsulü olması gerektiğini savunmuĢlardır309.
Reformist Yahudilik Eski Ahit‟in ve özellikle de Tevrat‟ın içeriğinin tümüyle vahiy
kaynaklı olmadığına inanır. Reformistler Tevrat‟ı modern bilimin verileri altında
eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla incelemeye tâbi tutarlar310.
307
Herbert Danby, The Mishnah: Translated from the Hebrew with Introduction and Brief Explanatory
Notes, Oxford University Press, 1933, s. 397.
308
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.169-170, 191.
309
Adam, a.g.e., s.205-209; Bu diziliĢ hakkındaki anlayıĢın hâlâ devam ettiğinin bir örneği olarak bakınız
Michael Drosnin, Tevrat’ın Şifresi, 7. Basım, Varlık Yayınları, Ġstanbul 2004 ve aynı yazarın Tevrat’ın
Şifresi II, 2. Basım, Cep Kitapları A.ġ., Ġstanbul 2003.
310
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.195-196.
102
Liberal Yahudilik Eski Ahit‟in muhtevasına eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmaktadır.
Liberallere göre Eski Ahit ve özellikle de Tevrat bir yazarın eseri değildir. Hatta aynı
zaman diliminde yaĢamıĢ bir veya birden fazla yazarın da eseri değildir. Tevrat‟ta ve
Eski Ahit‟in diğer kitaplarında çeliĢkiler mevcuttur. Liberal düĢüncede önemli olan
modern hayat ve akıldır. Tevrat‟ın modern hayatın Ģartlarına ve akla uygun olan
öğretileri kabul edilir, bunlarla çeliĢenler ise reddedilir311.
Günümüzde yaĢayan Yahudilerin mensup olduğu en önemli mezheplerin, Kutsal Kitap
EleĢtirisinin Eski Ahit ve özellikle de Tevrat hakkında ulaĢtığı neticeler karĢısındaki
tavırlarını bu Ģekilde özetleyebiliriz. Türkiye‟de yaĢayan Yahudilerin bağlı olduğu
Ġstanbul HahambaĢılığı‟nın Kutsal Kitap hakkındaki görüĢlerini göstermesi bakımından
2002 yılında Yahudi cemaatin öğrenimine yönelik hazırlanan Tevrat metni oldukça
önemlidir. Ġstanbul HahambaĢılığı‟nın önsözüyle hazırlanan bu eserde Tevrat‟ın
doğrudan Tanrısal kaynaklı olduğu, Hz. Musa‟ya verilmiĢ olan Tevrat ile günümüzdeki
Tevrat
metninin
aynı
olduğu,
bu
metnin
hiçbir
Ģekilde
değiĢtirilmediği,
değiĢtirilemeyeceği, herhangi bir Ģeyin eklenmediği ve eklenemeyeceği anlatılır312.
Modern Kutsal Kitap EleĢtirisi araĢtırmalarının sonuçlarıyla tamamen ters düĢen bu
dogmatik düĢüncelerin ısrarla devam ettirilmesi oldukça manidardır.
4.3. Kutsal Kitap EleĢtirisine KarĢı Kilisenin Tavrı
Kilise, uzun asırlar boyunca Kutsal Kitap‟ın güvenirliğini, söz konusu yazarlara olan
aidiyetini, yazım zamanını ve yerini araĢtırmak için yapılan her türlü faaliyetin
karĢısında olmuĢtur. Özellikle XVII. asırdan itibaren yapılan Kutsal Kitap EleĢtirisi
çalıĢmalarına çok sert tepki göstermiĢtir. Kutsal Kitap EleĢtirisinin en önemli
temsilcilerinden Richard Simon‟ın Eski Ahit ve Yeni Ahit‟in eleĢtirel bir incelemesi
sayılabilecek eserlerini Katolik kilisesi Katolik Ġndeksi‟ne (YasaklanmıĢ Kitaplar
Listesi) dâhil etmiĢtir. Basılı nüshalarını toplatarak kâğıt hamuru makinasına
attırmıĢtır313. Kendisini de Katolik cemiyetinden kovmuĢtur. Daha sonraki yıllarda John
Hampden ismindeki bir araĢtırmacı Simon‟ın eserini Ġngilizceye çevirmiĢtir. Ancak bu
fikirleri paylaĢmadığını özellikle belirtmiĢtir. Muhtemelen böyle bir açıklamayı 1688
311
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, s.199-200.
Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı, s.40-41.
313
Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, s.196-210.
312
103
yılında Simon‟ın fikirlerini savunmaktan dolayı kuleden bırakılma cezasına
çarptırılmadan hemen önce yapmıĢtır314. Sadece verdiğimiz bu örneklerden kilisenin
XVII. asırda Kutsal Kitap EleĢtirisi çalıĢmalarına karĢı olduğunu, bu iĢe kalkıĢanları
baskı yoluyla döndürmeye çalıĢtığını ve bu çalıĢmalar karĢısında büyük bir tehdit olarak
durduğunu çıkarabiliriz.
Kilisenin Kutsal Kitap‟ın eleĢtirel bakıĢ açısıyla araĢtırılmasına olan muhalefeti sonraki
asırlarda da devam etti. XIX. yüzyılda metin eleĢtirisi alanında çok önemli çalıĢmalar
yapan William Robertson Smith (1846-1894) kilise tarafından sapkınlıkla suçlandı.
Yargılanıp beraat etmesine rağmen üniversitedeki görevinden uzaklaĢtırıldı315. Kuzey
Afrika‟da yaĢayan Anglikan piskoposu John Colenso, Kutsal Kitap EleĢtirisinin ulaĢtığı
sonuçları savunduğundan dolayı Anglikan kilisesi tarafından “mel‟un piskopos” olarak
adlandırılmıĢtır316.
Katolik kilisesinin asırlardır süren muhalefeti XX. Yüzyılda değiĢmeye baĢladı. 1902
yılında Papa XIII. Leo, Papalık Kutsal Kitap Komisyonu‟nu topladı. Bu komisyonda,
eleĢtirel çalıĢmalara karĢı Kutsal Kitap‟ın savunulmasına karar verildi. Komisyonun
çoğunluğu, tarihsel eleĢtiri metodunu kullanarak bir takım sonuçlara ulaĢan (Sinoptik
Ġnciller problemi, Dört Ġncilin tarihsel özelliği, Tevrat‟ın Musa tarafından yazılıp
yazılmadığı sorunu gibi) ilim adamlarının bu çalıĢmaları hakkında olumsuz bir tavır
takındı. Hatta Katolik müfessirlerin bu metodu kullanmaları yasaklandı. Fakat Kudüs
Dominikan Kutsal Kitap Okulu‟nun kurucusu M. J. Lagranke, 1904 yılında bu metodun
Katolik müfessirler tarafından kullanılabileceğini açık bir Ģekilde savunan Tarihsel
Metot isimli küçük bir kitap neĢretti. Dönemin muhafazakâr yazarlarınca her ne kadar
eleĢtirilse de bu olumsuz hava Papa XII. Pius‟un 1943 yılında yayımladığı genelgeyle
ortadan kalktı317. 30 Eylül 1943 tarihinde Papa XII. Pius‟un yayımladığı Divino Afflante
Spiritu isimli genelge büyük bir dönüm noktası oldu. Bu genelgede Papa, Kutsal
Kitap‟ın doğru bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için tarihsel eleĢtiri metodunda kullanılan
prensiplerden yararlanılmasını tavsiye eder. Kutsal Kitap‟ın orijinal dillerinde
314
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.28
Friedman, a.g.e., s.36;
http://www.william-robertson-smith.net/en/e060heresytrialEN.htm, 30.05.2008.
316
Friedman, a.g.e., s.36;
317
Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 247-248.
315
104
çalıĢılması gerektiğini söyler. Antik dönemlere ait metinlerin bu çalıĢmalarda göz
önünde bulundurulmasının önemini vurgular. Ayrıca son dönemlerde yapılan
arkeolojik, tarihsel ve edebi keĢiflerin Kutsal Kitap‟ın anlaĢılmasında kullanılabileceği
üzerinde durur. Papa‟nın Kutsal Kitap çalıĢmalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili
olarak verdiği bu bakıĢ açısı, Roma Katolik kilisesinin Trente Konsili sonrasında
takındığı koyu dogmatik düĢünceyi biraz olsun yumuĢatmıĢtır318. Bilim adamlarını
Kutsal Kitap yazarlarını araĢtırmaları için cesaretlendirmiĢ ve genelgesini Ģöyle
bitirmiĢtir: “ O zaman yorumcuların kutsal yazarın içinde bulunduğu Ģartları ve özel
karakterini, yaĢadığı dönemi, bu yazarın baĢvurduğu yazılı ya da sözlü kaynakları ve
kullandığı ifade kalıplarını tespit etmek için son araĢtırmalardan elde edilen herhangi bir
bilgiyi ihmal etmeksizin büyük bir özenle çalıĢmalarına izin veriniz”319.
Kutsal Kitap EleĢtirisine karĢı uzun asırlardır devam eden dinsel muhalefet biraz olsun
kırılmıĢtır. Artık Katolik araĢtırmacılar tarafından da eleĢtirinin ilkeleri kabul edilip
uygulanmaktadır. Bu muhalefet Protestanlar arasında da azalmıĢtır. Birçok Protestan
okulunda Kutsal Kitap EleĢtirisi bir bilim dalı olarak okutulmakta, eleĢtirel bilim
adamları bu kurumlarda çeĢitli araĢtırmalar yapmaktadır. Hatta muhafazakârlığı ile ünlü
reformist bir rabbi okulu olan Hebrew Union College ve Jewish Theological Seminary
gibi önde gelen Yahudi okullarında bile bu tür eleĢtirel araĢtırmalar yapılmakta ve
Kutsal Kitap EleĢtirisi alanında uzman kimseler tarafından ders verilmektedir320.
318
Fitzmayer, Historical Criticism, TS, s. 255.
Friedman, Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, s.37.
320
Friedman, a.g.e., s.38.
319
105
SONUÇ
Eski Ahit ve Yeni Ahit olarak iki kısımdan oluĢan Kutsal Kitap, asırlar boyunca hem
Yahudiler hem de Hıristiyanlar tarafından sosyal ve dini yaĢantılarının kurallarını
belirleyen, yüce bir Varlık tarafından ilahi olarak gönderilmiĢ kutsal eserler olarak
değerlendirilmiĢledir. Kutsal Kitap‟ı oluĢturan eserlerin doğru, güvenilir ve orijinal
Ģekliyle kendilerine ulaĢtığını, kendilerinin de aynı Ģekilde sonraki nesillere
aktardıklarını iddia ettiler. Ġnananların büyük bir kısmının Kutsal Kitap‟ın yazılı olduğu
dilleri bilmemeleri sebebiyle, uzun asırlar boyunca Kutsal Kitap üzerinde herhangi bir
araĢtırma yapılamamıĢtır. Dogmatik bir Ģekilde Kutsal Kitap bilgilerinin yanılmaz
(infallible), güvenilir ve doğru olduğuna inanıldı. Her ne kadar zaman zaman bu inancı
sorgulayan ve Kutsal Kitap‟ta bir takım tenakuzların bulunduğunu söylemeye çalıĢan
araĢtırmacılar ortaya çıksa da bunlar kilise baskısıyla karĢılaĢtıklarında iddialarından
vazgeçtiler.
Ancak,
Batıda XIV. yüzyılda baĢlayan Rönesans ve Reform akımları beraberinde
Aydınlanma hareketini getirmiĢtir. Bu dönemde, daha önceki yüzyıllarda Kutsal
Kitap‟ın tartıĢılmayan mutlak otoritesi tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Din adamlarının Kutsal
Kitap‟la ilgili ortaya koydukları düĢünceler sorgulanmıĢ ve doğruluk dereceleri
araĢtırılmıĢtır. Daha sonra, Kutsal Kitap‟ın bizzat kendisi araĢtırma konusu olmuĢtur.
Kutsal Kitap üzerine çeĢitli incelemeler yapılmıĢtır. Bilimsel alanda yapılan icatlar,
coğrafi keĢifler ve hemen hemen her alanda gerçekleĢtirilen ilerlemeler neticesinde
sorgulayan, Ģüphe eden, doğruluk derecesini araĢtıran ve ulaĢtığı neticeleri biraz daha
yüksek sesle haykırmaya cesaret edebilecek araĢtırmacılar ortaya çıktı. Bu araĢtırma ve
sorgulama akımından Kutsal Kitap da nasibini aldı. Edebi ve tarihi belgelerin doğruluk
derecelerini, hakiki olup olmadıklarını ilmi ölçüler içinde incelemeye çalıĢan eleĢtiri
metodu ilim adamları tarafından aynen Kutsal Kitap‟a da uygulandı. Kutsal Kitap‟ın
metni içi ve metin dıĢı tahlilleri yapıldı. Metnin kendi içindeki tutarsızlıklar, tenakuzlar,
tarihsel yanlıĢlıklar araĢtırıldı. Metinlerin otantik olup olmadıkları, nispet edilen
yazarlara olan aidiyetleri, orijinal Ģekliyle günümüze ulaĢıp ulaĢmadıkları bilimsel
metotlar uygulanmak suretiyle ortaya çıkarılmaya çalıĢıldı. ĠĢte sözünü ettiğimiz bu
araĢtırma metodunun Kutsal Kitap‟a uygulanmasıyla Kitâb-ı Mukaddes EleĢtirisi
(Biblical Criticism) adı altında ayrı bir disiplin ortaya çıktı. XVII. yüzyılda özellikle
106
Baruch Spinoza ve Richard Simon, XVIII. yüzyılda Jean Astruc ve Eichhorn, XIX.
yüzyılda A. Geddes, De Wette, Hupfeld ve Wellhausen yaptıkları çalıĢmalarla Kutsal
Kitap EleĢtirisinin bilimsel bir disiplin olarak ortaya çıkmasını ve geliĢmesini
sağlamıĢlardır.
Kilise ve sinagog, bu tür araĢtırmalara ilk zamanlarda kesinlikle izin vermemiĢtir.
Ġzinsiz bir Ģekilde araĢtırma yapanları da çok sert bir Ģekilde cezalandırmıĢtır. Örneğin
Spinoza yaptığı araĢtırmalar neticesinde elde ettiği bilgileri kitap halinde basınca
Yahudi toplumundan kovulmuĢ ve aĢağılayıcı lakaplarla anılır olmuĢtu. Bir baĢka
çarpıcı örnek de Richard Simon‟dır. Simon‟ın uzun yıllar emek vererek hazırladığı Eski
Ahit ve Yeni Ahit hakkındaki eserleri kilise kararıyla toplatılmıĢ ve hamur makinelerine
atılmak suretiyle imha edilmiĢtir. Zaman ilerledikçe Yahudilerin ve Hıristiyanların
Kutsal Kitap eleĢtirisine olan bakıĢ açılarında da değiĢiklik olmuĢtur. Birbirinden farklı
çok sayıda mezhebe bölünen Yahudilikte Kutsal Kitap EleĢtirisinin sonuçlarına olumlu
bir Ģekilde yaklaĢan da vardır, olumsuz yaklaĢan da vardır. Klasik Yahudilik anlayıĢını
günümüzde devam ettiren Ortodoks Yahudilikte Tevrat‟ın bütün harf ve kelimeleriyle
Allah‟ın Musa‟ya ilâhi vahiy olarak gönderdiği bir eser olduğuna mutlak olarak iman
edilir. Kutsal Kitap EleĢtirisinin Tevrat‟ın yazarının Musa olamayacağı ve Tevrat‟ın
farklı kaynaklardan oluĢmuĢ beĢeri bir eser olduğu iddiaları karĢısında, kendi
görüĢlerinin doğruluğunu savunur. Reformist ve Liberal Yahudilikte ise Tevrat‟ın
içeriğinin tümüyle vahiy kaynaklı olmadığına inanılır. Tevrat‟ın ve Eski Ahit‟in modern
bilimin verileri altında eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla incelemeye tâbi tutulması gerektiğinin
altı çizilir. Kilisenin bakıĢ açısı da XX. asırda değiĢmeye baĢlamıĢtır. Papa XII. Pius‟un
30 Eylül 1943 tarihinde yayımladığı Divino Afflante Spiritu isimli genelge büyük bir
dönüm noktası oldu. Bu tebliğde Papa, Kutsal Kitap‟ın doğru bir Ģekilde anlaĢılabilmesi
için tarihsel eleĢtiri metodunda kullanılan prensiplerden yararlanılmasını tavsiye
etmiĢtir. Kutsal Kitap‟ın orijinal dillerinde çalıĢılmasının gerekliliği, antik dönemlere ait
metinlerin ve son dönemlerde yapılan arkeolojik, tarihsel ve edebi keĢiflerin Kutsal
Kitap‟ın anlaĢılmasında kullanılabilirliliğin üzerinde durmuĢtur. Papa‟nın Kutsal Kitap
çalıĢmalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili olarak verdiği bu bakıĢ açısı, Roma
Katolik kilisesinin Trente Konsili sonrasında takındığı koyu dogmatik düĢünceyi biraz
olsun yumuĢatmıĢtır.
107
Kutsal Kitap EleĢtirisinin, Kutsal Kitap‟ı incelemede kullandığı birçok metot vardır.
Metin eleĢtirisi metodu, orijinal elyazmalarının veya müsveddelerinin hiç birinin
günümüze ulaĢmadığı Kutsal Kitap metnini, mevcut elyazmaları, kopya nüshaları ve
tercümeleri üzerinde araĢtırma yaparak, mümkün olduğunca, orijinal metnine en yakın
metni ortaya çıkarmaya çalıĢır. Tarihsel eleĢtiri, Kutsal Kitap metninin hakiki, doğru ve
bütün oluĢunu sorgular. Metnin, yazarından ve ait olduğu çevre ve dönemden beklenen
üslup ve diğer özellikleri ne kadar yansıttığını, dolayısıyla söz konusu metnin gerçekten
hakiki Kutsal Kitap metni olup olmadığını inceler. Biçim eleĢtirisi, önceleri Ģifahi
olarak nesilden nesle aktarılan ve sonradan yazıya geçirilen anlatıların arkaplanında
Ģifahi bir geleneğin bulunduğunu iddia eder. Bu Ģifahi gelenek sonraki yazılı edebiyata
Ģekilsel bir etkide bulunmuĢtur ve biçimsel açıdan farklı metinlerin ortaya çıkmasına
neden olmuĢtur. Dolayısıyla araĢtırmacı bu metnin ilk biçimini belirleyebilirse metnin
oluĢtuğu dönem ve hayat Ģartları hakkında çok önemli bilgilere de ulaĢmıĢ olacak ve bu
sayede metnin nasıl oluĢtuğunu belirleyebilecektir. Kaynak eleĢtirisi, günümüzde
kullanılan Kutsal Kitap‟ın resmi metninin arkaplanında yer alan yazılı kaynakları ortaya
çıkarmaya çalıĢır. Bu metot Kutsal Kitap‟ın oluĢumu esnasında hangi kaynakların nasıl,
kim tarafından ve ne Ģekilde kullanıldığını belirler. Kaynakların belirlenmesinden sonra,
kaynak eleĢtirmeni her bir kaynağı yazar, tarih, üslup, sosyal yapı ve amaç açılarından
incelemeye tâbi tutar. Redaksiyon eleĢtirisi, bir editörün veya müellifin kendisine ulaĢan
Ģifahi veya yazılı kaynakları, kendi teolojik görüĢleri doğrultusunda nasıl redakte
ettiğini ve bu kaynakları kullanarak kendi görüĢlerini eserine nasıl yansıttığını araĢtırma
konusu yapar. Günümüze ulaĢan Kutsal Kitap eserlerinin yazarlarının, kendi yazdıkları
bu eserlere olan katkılarının ne olduğu belirlenmeye çalıĢır. Son olarak Gelenek
eleĢtirisi ise Ģifahi olarak asırlar boyunca nesilden nesle aktarımı yapılan geleneğin
tarihini araĢtırma konusu yapar. Kutsal Kitap‟taki herhangi bir metnin yazıya geçirilme
zamanına kadar Ģifahi olarak nasıl aktarıldığını ve bu süreçte meydana gelen değiĢimleri
araĢtırır.
Anlatılara
yapılan
ekleme-çıkarma
veya
yerlerini
değiĢtirme
gibi
müdahalelerin neler olduğunu, bu anlatıların sonraki gelenekteki hali ile erken
dönemlerdeki hali arasındaki farklılıkların neler olduğunu tespit etmeye çalıĢır.
ĠĢte araĢtırmamızın konusu olan Kutsal Kitap EleĢtirisi, Yahudi ve Hıristiyanların kendi
Kutsal Kitap‟larına olan bakıĢ açılarını öyle ya da böyle etkilemiĢtir. Çünkü ortada
108
bilimsel metotlarla yapılan araĢtırmalar neticesinde ulaĢılan sonuçlar vardır. Bu
sonuçlar, ne kadar muhafazakâr olursa olsun inanan bir insanı mutlaka etkilemiĢtir /
etkilemelidir. Biz, Kutsal Kitap EleĢtirisinin inançlı bir Yahudi ya da Hıristiyanın
inancını zayıflatması veya değiĢtirmesi gerektiğini iddia etmiyoruz. Sadece hakikate
ulaĢmak için bilimsel metotlarla ulaĢılan sonuçlar üzerinde düĢünülmesi gerektiğini
savunuyoruz. Aklen ve bilimsel olarak kabul edilmesi imkânsız olan, sonradan bir takım
insanlar tarafından ilave edildikleri, çıkarıldıkları ve değiĢtirildikleri ilmi olarak
ispatlanmıĢ ancak hâlâ Allah tarafından ilâhi bir vahiyle gönderildiğine ve kutsal
olduğuna inanılan Kutsal Kitap sözlerinin üzerinde biraz daha düĢünülmesinin aklen bir
zorunluluk olduğuna inanıyoruz.
109
KAYNAKÇA
ACHTEMIER, Paul J. (1985), “Biblical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary, Harper
and
Row,
San
Francisco,
http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-
criticism.htm, 07.07.2007
……....... ……….(1985),“Historical Criticism”, Harper’s Bible Dictionary, Harper and
Row, San Francisco, http://www.bibletexts.com/glossary/biblical-criticism.htm,
07.07.2007
ADAM, Baki (2002), Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Pınar Yayınları, Ġstanbul
BAYBAL, Sami (2003), “Saadia Gaon Onun Ortaçağ Yahudi Felsefesini OluĢturma Ve
Yahudi Dogmasını Yeniden Formüle Etme Çabaları”, Selçuk Üniversitesi İlâhiyat
Fakültesi Dergisi, 2003 Bahar, Sayı XV, Konya.
BOADT, Lawrence (1984), Reading the Old Testament: An Introduction, Paulist Press,
New Jersey.
BRATCHER, Dennis, Sacred Words? or Words about the Sacred? A Basic Introduction
to the Issues of Text Criticism, http://www.crivoice.org/pdf/textcriticism.pdf,
06.08.2007 .
BRATTON, Fred G. (1931), “Precursors of Biblical Criticism”, Journal of Biblical
Literature (JBL), Vol. 50, No. 3,.
BUCAILLE, Maurice (1998), Müspet İlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’an,
Çeviren Mehmet Ali Sönmez, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, Ankara.
.............. ............. (2002),Çıkış Kitabı, Trc. AyĢe Meral, Ġbrahim Kapaklıkaya, Gelenek
Yayınları, Ġstanbul
CARDOZO, Rabbi Nathan Lopes, On Bible Criticism and Its Counterarguments,
http://www.simpletoremember.com/vitals/Bible_Criticism_and_Its_Counterargu
ments.htm, 24.02.2008
CARRIGAN, Cky J., Marcion And Marcionite Gnosticism,
http://www.ontruth.com/marcion.html, 17.02.2008
110
CHARLESWORTH, James H. (2003), “Eski Ahit‟in Apokrif Kitapları”, Trc.
Muhammed Tarakçı, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 12,
Sayı 2.
CHEYNE, T.K. (1893), Founders Of Old Testament Criticism, London.
CHRISTENSEN, Aaron, Celsus and Modern Anti-Mormonism,
www.farils.org/pubs/celsus.pdf, 22.10.2007
CLARK, K. W. (1962), “The Textual Criticism of the New Testament”, Peake’s
Commentary on the Bible, Editör Matthew Black ve H.H. Rowley, Hong Kong
COLLINS, Raymond F. (1987), Introduction to the New Testament, Image Books, New
York.
COMFORT, Philip W. (2000), Essential Guide to Bible Versions, Tyndale House
Publishers, y.y. .
CONYBEARE, F. C., History of New Testament Criticism, London t.y.
COOK, John Granger, The Reaction to the Bible in Paganism,
http://www.bibleinterp.com/articles/Cook_Reaction_Bible_Paganism.htm,
22.10.2007
COWLEY, A., “Samaritans”, Jewish Encyclopedia ,
http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=110&letter=S, 05.10.2007
CULPEPPER, R. Alan (2000), John, the Son of Zebedee, y.y.
DE SMEDT, Charles (1908), “Historical Criticism”, Catholic Encyclopedia (CA), IV,
Robert Appleton Company, New York,
http://www.newadvent.org/cathen/04503a.htm, 07.12.2007
DE VRIES, S. J. (1962), “History of Biblical Criticism”, The Interpreter’s Dictionary of
the Bible (IDB), George Arthur Buttrick, Abingdon Press, New York, I.
DE WETTE, Wilhelm Martin Leberecht (1843), Critical And Historical Introduction to
the Canonical Scriptures of the Old Testament, Harvard College Library, Boston
111
DEMĠRCĠ, KürĢat (1997), Dinler Tarihinin Meseleleri, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul
DI VITO, Robert A., “Tradition-Historical Criticism”, To Each Its Own Meaning
DODD, C.H. (1956), “Bölüm II (The Approach To The Bible)”, The Bible To-day,
Syndics of the University Press, Cambridge,
http://www.religiononline.org/showchapter.asp?title=689&C=894, 29.08.2007
DRISCOLL, James F. (1952), “Biblical Criticism”, The New Schaff-Herzog
Encyclopedia of Religious Knowledge, Philip Schaff, Grand Rapids: Christian
Classics Ethereal Library, Baker Book House, II.
DUFF, Archibald (1910), History of Old Testament Criticism, London
EHRMAN, Bart D. (2007), İncil Nasıl Değiştirildi, Trc. Özlem Toprak, Truva
Yayınları, Ġstanbul
…………………… (1993), The Orthodox Corruption of Scripture, Oxford University
Press, New York
EL-KARAFÎ (2005), Kitabu’l-Ecvibeti’l-Fâhira Ani’l-Es’ileti’l-Fâcira, Alemü‟l Kütüb,
Beyrut
EYNIKEL, Erik (1996), The Reform of King Josiah and the Composition of the
Deuteronomistic History, Brill.
FITZMAYER, Joseph (1989), “Historical Criticism: Its Role in Biblical Interpretation
and Church Life”, Theological Studies (TS), 50
FRIEDMAN, Richard Elliott (2004), Kitâb-ı Mukaddes’i Kim Yazdı, Trc. Muhammed
Tarakçı, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul
GEISLER, Norman L. ve William E Nix (1986), A General Introduction to the Bible,
Moody Press, Chicago
GOTTHEIL, Richard J. H. (1904), Some Early Jewish Bible Criticism, Journal of
Biblical Literature (JBL), Published by The Society of Biblical Literature, Vol.
23, No.1,
112
GOLDZIHER, Ignaz (1982), “Ehl-i Kitaba KarĢı Ġslam Polemiği II”, Trc. Cihad Tunç,
Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Ankara,
Sayı V.
GROBEL, K. (1962), “Biblical Criticism”, The Interpreter’s Dictionary of the Bible
(IDB), I, George Arthur Buttrick, Abingdon Press, New York
GÜNDÜZ, ġinasi (1998), Mitoloji ile İnanç Arasında, Etüt Yayınları, 1. Basım, Samsun
……….…………(2000), Sinoplu Marcion’un Gnostik Teolojisi, HoĢgörü Yılı ve Ġnanç
Turizminde Göller Bölgesi Sempozyumu, 07-08 Eylül,
http://www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/sinasigunduz/marcion.htm,
23.10.2007
HALKIN, Léon – E. (2000), Tarih Tenkidinin Unsurları, Trc. Bahaeddin Yediyıldız,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
DANBY, Herbert (1933), The Mishnah: Translated from the Hebrew with Introduction
and Brief Explanatory Notes, Oxford University Press,
HARMAN, Ömer Faruk (1988), Metin, Muhteva ve Kaynak Açısından Yahudi Kutsal
Kitapları, (BasılmamıĢ Doçentlik Tezi), Ġstanbul
HAYES, John H. ve Carl R. Holladay (1988), Biblical Exegises, A Beginner’s
Handbook, John Knox Press, Second Edition,
HAYES, John H., Introduction to the Bible, The Westminster Press, Pennsylvania t.y.
HAZARD, Paul (1999), Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Trc. Erol Güngör,
Ötüken Yayınları, Ġstanbul
HOBBES, Thomas (1904), Leviathan, Editör A. R. Waller, Cambridge University
Press, Cambridge
http://catholic-resources.org/Bible/Genres.htm, 24.04.2008
http://homepage.mac.com/rmansfield/thislamp/Library/page3/files/691943ee5b8396dd1
3ce492144ee0af7-3.html, 25.05.2008
113
http://net.bible.org/verse.php?book=Psa&chapter=100&verse=3, 08.09.2007
http://www.abu.nb.ca/courses/NewTestament/Gospels/REDACCR.htm, 09.05.2008
http://www.hristiyan.net/mcdowell/15.htm, 20.04.2008
http://www.skypoint.com/members/waltzmn/CanonsOfCrit.html#Internal, 29.10.2007
http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3F
B36B5C02E7607F&KELIME=redaksiyon, 09.05.2008
http://www.william-robertson-smith.net/en/e060heresytrialEN.htm, 30.05.2008
HYATT, J. Philip (1972), “Book Reviews (A History of Pentateuchal Traditions)”,
Theology Today, Vol. 29, No. 3 October,
http://theologytoday.ptsem.edu/search/index-browse.htm, 25.05.2008
ĠBN HAZM, El Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal, Daru‟l Ceyl, Beyrut t.y.
ĠBN KAYYĠM EL-CEVZĠYYE (2001), Hidayetü’l-Hayarâ Fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’nNasarâ, Daru‟l Kuteybe, Beyrut
Kitâb-ı Mukaddes (2000), Kitâb-ı Mukaddes ġirketi, Acar Matbaacılık, Ġstanbul
KUTLUAY, YaĢar (2001), İslam ve Yahudi Mezhepleri, Anka Yayınları, Nisan
KUZGUN, ġaban (1996), Dört İncil: Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farklılıkları,
Çelişkileri, Ertem Matbaası, Ankara.
LÜDEMANN Gerd, Heretics: The Other Side of Early Christianity, Westminster John
Knox Press, Kentucky.
LYON, D. G. (1883), “The Results of Modern Biblical Criticism”, The Old Testament
Student, Vol. 3, No. 4, December.
MARSH, Herbert (1842), Lectures on the Criticism and Interpretation of the Bible,
London
MC CARTER, P. Kyle (1986), Jr, Textual Criticism, Recovering the Text of the Hebrew
Bible.
114
MC CARTHY, John F. (1998), “Two Views Of Historical Criticism”, Living Tradition
Organ Of The Roman Theological Forum, No 77 September,
http://www.rtforum.org/lt/lt77.html, 08.09.2007
MONTGOMERY, James A. (1914), “Present Tendencies in Old Testament Criticism”,
The Biblical World, Vol. 43, No. 5 May.
Nedarim Bölümü, 37b-38a, Soncino Babylonian Talmud, http://www.come-andhear.com/nedarim/nedarim_38.html#38a_2, 09.09.2007
PAÇACI, Mehmet (2001), Kutsal Kitaplarda Ölümötesi, Ankara Okulu Yayınları,
Ankara.
PRAT, F., Biblical Criticism (Textual) (1908), Catholic Encyclopedia (CA), IV, Robert
Appleton Company, New York, http://www.newadvent.org/cathen/04497a.htm,
14.08.2007
PULCINI, Theodore (1994), Exegesis as Polemical Discourse: Ibn Hazm on Jewish and
Christian Scriptures, (Doktora Tezi), University of Pittsburgh,
REID, George J. (1908), “Biblical Criticism (Higher)”, Catholic Encyclopedia (CA),
IV, Robert Appleton Company, New York,
http://www.newadvent.org/cathen/04491c.htm, 12.08.2007
RODD, Thomas (1830),
Arguments of Celsus, Porphyry and the Emperor Julian
against the Christians, London
ROSS, Allen, The Study of Textual Criticism,
http://www.bible.org/page.php?page_id=2795, 08.09.2007
ROTHSCHILD, Clare K. (2004), Luke-Acts and the Rhetoric of History: An
Investigation of Early Christian Historiography, Mohr Siebeck Yayınları.,y.y.
SAKĠOĞLU, Mehmet (2004), Tevrat’ı Kim Yazdı, Ozan Yayıncılık, Ġstanbul
SCHLOESSINGER, Max, “Hiwi Al-Balkhi”, Jewish Encyclopedia (JE),
http://www.jewishencyclopedia.com/view_page.jsp?artid=809&letter=H&pid=0,
01.06.2008
115
SIMON, Richard (1682), A Critical History of the Old Testament, Translated into
English by a Person of Quality, London,
Soncino Babylonian Talmud, Editör Rabbi Dr. I. Epstein, The Soncino Press, London
t.y., http://www.come-and-hear.com/bababathra/bababathra_14.html, 10.10.2007
SOULEN, Richard N. ve R. Kendall Soulen (2001), Handbook of Biblical Criticism,
Westminster John Knox Press, Kentucky
SPINOZA, Benedict de (1862), Tractatus Theologico-Politicus, London
ST. JEROME, Commentary on Daniel, Trc. (Ġngilizce) by Gleason L. Archer,
http://www.tertullian.org/fathers/jerome_daniel_02_text.htm, 20.10.2007
STRACHAN, J. (1930), “Criticism (Old Testament)”, Encyclopedia of Religion and
Ethics (ERE), Editör: James Hastings, V. IV, Edinburg
STREETE, Gail P. (1999), “Redaction Criticism”, To Each Its Own Meaning, Editör
Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press,
Kentucky
SWEENEY, Marvin A. (1999), “Form Criticism”, To Each Its Own Meaning, Editör
Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press,
Kentucky
ŞAMİL İSLAM ANSİKLOPEDİSİ (2000), Akit Yayınları, Ġstanbul.
TARAKÇI, Muhammed (2002), “Tanah‟ta Vahiy AnlayıĢı”, Uludağ Üniversitesi,
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 11, , Sayı 1.
The
Companion
Bible
Condensed
(The
Bullinger
Bible)
Hâkimler
18/30,
http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Judges.pdf, 16.09.2007
The Companion Bible Condensed (The Bullinger Bible), Appendix 33 (The Eighteen
Emendations of The Sopherim),
http://levendwater.org/companion/append33.html, 15.09.2007
The Companion Bible Condensed (The
Bullinger Bible), YaradılıĢ
http://www.companionbiblecondensed.com/OT/Genesis..pdf , 15.09.2007
116
18/22,
TOV, Emanuel (1992), Textual Criticism of the Bible, y.y.
TÜMER, Günay (1990), “Azazil”, ġamil Ġslam Ansiklopedisi, I, Ġstanbul
VIVIANO, Pauline A. (1999), “ Source Criticism”, To Each Its Own Meaning, Editör
Steven L. Mc Kenzie, Stephen R. Haynes, Westminister John Knox Press,
Kentucky
WALTKE, Bruce K. (1989), “Aims of OT Textual Criticism”, Westminster Theological
Journal, 51,1Spring,
http://www.biblicalstudies.org.uk/article_textual_waltke.html, 27.08.2007
WEGNER, Paul D. (2006), Textual Criticism of the Bible, Its History, Methods and
Results, y.y.
www.cs.umd.edu/~mvz/bible/doc-hyp.pdf, 27.06.2007
ZINKE, Edward, Historical Criticism,
http://www.adventistbiblicalresearch.org/documents/historicalcriticism.htm,
11.01.2008
117
ÖZGEÇMĠġ
Muhammed Ali Bağır Kayseri‟de dünyaya geldi. Ġlk ve ortaöğrenimini Afyon ve
Antalya‟da tamamladı. Marmara Üniversitesi Ġlâhiyat Fakültesi‟nden 2002 yılında
mezun oldu. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din bilimleri
Anabilim Dalının Dinler Tarihi Bölümü‟nde “Kitab-ı Mukaddes EleĢtirisi (DoğuĢu,
GeliĢimi ve Metotları)” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Arapça ve Ġngilizce
bilmektedir.
118

Benzer belgeler