3. hava kirliliği - Prof. Dr. Sücaattin KIRIMHAN

Transkript

3. hava kirliliği - Prof. Dr. Sücaattin KIRIMHAN
HAVA KİRLİLİĞİ
VE
KONTROLÜ
Prof. Dr.
Sücaattin KIRIMHAN
Mart 2006- Ankara
ii
http:// www.kirimhan.com
Çevre Yönetimi Dizisi No:3
ISBN 975-00284-1-4
©1.Basım, Mart 2006
HAVA KİRLİLİĞİ VE KONTROLÜ
Prof.Dr.Sücaattin KIRIMHAN
©Copyright 2006
Bu kitabın bütün hakları yazarına aittir.
Yazarının yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının
elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltılması ve dağıtımı
yapılamaz.
Dağıtım:
http://www.kirimhan.com
Baskı ve Cilt:
Turhan Kitabevi
Ofset Matbaacılık Tesisleri
Tel: 0 312 341 18 13
KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI
Kırımhan, Sücaattin
Hava Kirliliği ve Kontrolü
1.Baskı, 400 s, 160x240 mm
Kaynakça var
ISBN 975-00284-1-4
1.Hava Kirliliği, 2. Hava Kirliliği Kontrolü, 3. İklim Değişikliği
iii
Her ilkbaharda yenilenen doğaya,
Tüm çiçeklere,
Dünyaya gelen her çocuğa,
Babama ve rahmetli anneme armağan ediyorum.
iv
H2SO4 HNO3
CO
CFC PAN
O3
CO2
NH3
SO=4
CxHy
NOx
SOx
PM
HCl
CH4
v
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖNSÖZ ……………………………………………………………
vii
1. BÖLÜM
GİRİŞ ………………………………………………………………..
1
2. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİNİN KAYNAKLARI VE KİRLETİCİ MADDELER
41
3. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİ METEOROLOJİSİ …………………………
71
4. BÖLÜM
HAVA KALİTESİ STANDARDLARI, ÖLÇÜM VE ANALİZ ...
105
5. BÖLÜM
HAVA KİRLETİCİ GAZLARIN LABORATUARDA İNCELENMESİ .
127
6.BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ ………………………………
151
7. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİNİN KONTROLÜ ……………………………
199
8. BÖLÜM
TÜRKİYE’DE HAVA KALİTESİ YÖNETİMİ …………………
221
9. BÖLÜM
TÜRKİYE’DE HAVA KİRLİLİĞİ KONTROLÜ MEVZUATI …
241
10. BÖLÜM
KAYNAKLAR ……………………………………………………
385
vi
4207 Sayılı
Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
Madde 2. Sağlık, eğitim-öğretim ve kültür hizmeti veren yerler ile
kapalı spor salonlarında ve toplu taşımacılık yapılan her türlü nakil
vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında, kamu hizmeti yapan
kurum ve kuruluşlardan beş veya beşten fazla kişinin görev yaptığı
kapalı mekanlarda tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaktır.
vii
ÖNSÖZ
Hava kirliliği, çevre sorunlarının en önemli unsurlarından biridir.
Önceleri yerel boyutta fark edildi, daha sonra ülkeler boyutunda
değerlendirildi, günümüzde de uluslararası bir sorun olarak karşımıza çıktı.
İnsan, hayvan ve bitki sağlığı üzerinde oldukça önemli olumsuz etkileri
izlendi. Sosyal sorunlar ekonomik sorunlara dönüştü. Küresel boyutta
ekolojik etkileri görüldü. Ulusal sınırları aşan kirletici maddeler uluslararası
sorunlar oluşturdu. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri, ozon tabakasının
incelmesi, ormansızlaşma, kuraklık, asit yağışlar, su ve toprak kirliliği,
biyolojik çeşitliliğin azalması gibi sorunlar hep hava kirliliğine neden olan
kirletici maddelerin etkisi olarak gündeme geldi.
Sorunun çözümü için ulusal ve uluslararası çalışmalar başlatıldı.
Anlaşmalar imzalandı. Protokoller yapıldı. Her ülke kendine uygun yasal
düzenlemeler geliştirdi. Ancak, bütün bu çabalara karşın sorun hala
karşımızda durmaktadır. Uygulamalar yetersiz kalmaktadır. Var olan yasal
düzenlemelere yeterince uyulmamaktadır. Avrupa Birliği’nin oluşmasını
izleyen dönemde, Avrupa’da hava kirliliği konusunda çok iyi gelişmelerin
olduğu açık olarak görülmektedir. Özellikle Kyoto Protokolü’ne uyum
çalışmaları gelecek için umut vermektedir.
Ülkemizde ilk hava kirliliği olayları 1960’lı yıllara kadar geri
gitmektedir. Sanayileşmeye geçiş döneminde, siyasetçiler fabrikaları
seçmenlerine yakın kurdurmayı tercih ettiler ve fabrikaların bacalarının
tütmesini alacakları oy sayıları ile eşdeğerde gördüler. Yanlış yer seçimi,
uygun olmayan teknolojilerin kullanımı, çevre koruma önlemlerine yer
verilmemesi gibi olumsuz etmenler tüm fabrikaların çevresinde önemli hava
kirliliği olaylarının meydana gelmesine neden oldu. Daha sonra, düzensiz
kentleşme, hızlı nüfus artışı, köyden kente göç, ısınmada uygun olmayan
yakıt ve teknoloji kullanımı yerleşim yerlerinde, özellikle kış aylarında,
önemli hava kirliliği sorunlarına yol açtı. Ülkemizin birçok kentinde bu
sorun yoğun bir şekilde yaşandı. Buna ek olarak, trafiğe çıkan motorlu kara
taşıtlarının sayısındaki önemli artış da hava kirliliğinin giderek artmasına
neden oldu. Isınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin giderilmesinde,
tamamen dışa bağımlı ve stratejik bir öneme sahip olan doğal gaz tercih
edildi. Siyasi nedenlerle dikkatleri üzerinde toplayan doğal gaz dış alımları,
hava kirliliğini azaltırken sosyal, politik ve ekonomik sorunları da
beraberinde getirdi.
Ülkemizdeki hava kirliği sorunu üzerinde ilk çalışmalarım 1970’li
yıllarda başladı. Atatürk Üniversitesi bünyesinde 1978 yılında kurduğum ve
viii
Erzurum’dan ayrıldığım Eylül 1985 ayına kadar müdürlüğünü yürüttüğüm
Çevre Sorunları Araştırma Merkezi’nde ilk araştırma konusu Erzurum
kentinin hava kirliği olmuştur. Kentin değişik yerlerinde kurulan sabit
istasyonlarda ve gezici ölçüm aracı ile günlük ve saatlik hava kirliliği
ölçümleri yapılarak değerlendirilmiş, hava kirliliği konusunda konferanslar
verilmiş, kaloriferci-ateşçi eğitimleri sürdürülmüş, hava kirliliğinin kar
yığınlarına, kent içi yeşil alanlara, metalik çatı kaplamalarına etkileri
araştırılmış, kirliliğin önlenmesi için yerel yöneticilerle işbirliği çalışmaları
sürdürülmüş, bacalardan salınan is ve kurumu tutmak amacıyla kurum tutucu
siklonlar ve ıslak yıkama sistemleri geliştirilmiştir. Hava kirliliği başta
olmak üzere diğer çevre sorunlarını da kapsayan konularda yapılan araştırma
çalışmaları, 1979 yılından başlanmak üzere 1985 yılına kadar, her yıl ulusal
boyutta düzenlenen çevre sempozyumlarında katılımcıların bilgilerine
sunulmuştur. Sempozyumlarda sunulan bildiriler kitaplar haline
yayınlanmıştır. Bu faaliyetler kapsamında, bir zamanlar endüstriyel hava
kirliliği konusunda ülkemizin gündemini işgal eden Murgul Bakır
İşletmeleri’nde incelemelerde bulunulmuş, Konya-Seydişehir Alüminyum
Fabrikası’ndan salınan hidrojen flüorürün topraklar üzerindeki etkisi
araştırılmış, Erzincan Kenti’nde hava kirliliği incelenmiş, Atatürk
Üniversitesi yerleşkesindeki bazı kapalı ortamlarda yaşam kalitesini ve insan
sağlığını etkileyen parametreler araştırılmıştır. Daha sonra görev aldığım
İnönü, Fırat ve Pamukkale Üniversiteleri’nde de benzer konulardaki
çalışmalarım devam etmiş, araştırma faaliyetlerim yüksek lisans tezi
yöneticiliği halinde yürütülmüştür.
Bu çalışmalarımda, Atatürk Üniversitesi’nin var olan olanaklarından
yararlanmamı sağlayan ve sürekli olarak destekleyen hocam ve o günlerin
saygın rektörü Prof.Dr.Sayın Hurşit ERTUĞRUL’u ve kendisi ile yakın bir
işbirliği içerisinde çalışmaktan her zaman büyük bir mutluluk duyduğum,
bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım, değerli hocam Prof.Dr. Sayın
Nazmi ORUÇ’u en içten ve samimi duygularımla, saygıyla anmayı bir
görev biliyor ve kendilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca, emeklilik nedeniyle
devlet memurluğundan ayrılan ve halen, başta Atatürk Üniversitesi olmak
üzere, diğer üniversitelerimizin değişik birimlerinde görevlerini sürdürmekte
olan, o günlerdeki özverili çalışma arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyor,
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Hava Kirliliği ve Kontrolü kitabım, Çevre Yönetimi adlı dizinin
üçüncü kitabını oluşturmaktadır. İyi ya da kötü, bu ürünler 35 yıllık bir
birikimin sonucudur. Kitabın “Kaynaklar” bölümünde de görüleceği gibi,
yazılan her bölüm, geçmişte yapılan ve yayınlanan araştırmalarla
ix
desteklenmiştir. Diğer kitaplarda olduğu gibi, bu kitabın kapağını da kendim
tasarladım. Arka kapağın üzerinde bana ait olan ortadaki fotoğrafı
28.12.2005 tarihinde oturduğum dairenin penceresinden çektim. Ankara’da
inversiyonun olduğu bir kış günü sabahı görülen hava kirliliği olayını çok
açık biçimde yansıtmaktadır. Kentte doğal gaz tüketimi ısınmadan
kaynaklanan hava kirliliğini azaltmış olmasına karşın egzoz kirliliğinin ne
boyutta olduğunu vurgulamak amacıyla bu fotoğrafı kapağa yerleştirdim.
Bu kitabı, başta Çevre Mühendisliği Bölümü öğrencileri olmak
üzere, ilgili herkese yardımcı olmasını düşünerek yazdım. Çevreyi yönetmek
onu tanımadan mümkün olmuyor. Belki mümkün oluyor gibi görünüyor ise
de doğru olmuyor. Çoğu bilimsel ve yönetimle ilgili toplantılarda da sıklıkla
vurguladığım gibi, bu ülkede artık çevre mühendisleri var, onlar dört veya
beş yıllık lisans öğrenimleri boyunca bu mühendislik dalına özgü dersleri
alırlar, projeler hazırlarlar, sınavlarına girerler, başarırlar ve genç çevre
mühendisleri olarak mezun olurlar. Kendi çalışma alanlarında iş bulma ve iş
kurma sıkıntısı çekerler. İnsan kaynakları gelişmekte olan ülkelerin en
önemli zenginliğidir. “Adama iş değil, işe adam” ilkesinin özenle dikkate
alınması zorunludur. Günümüzdeki yasal düzenlemelerle, çok doğru bir
yaklaşım olarak, pek çok uygulamada olduğu gibi, çevrenin korunması ve
geliştirilmesinde yerel yönetimlere önemli görevler verilmiştir. Özellikle
belediye başkanlarımızın, bu zor görevi yerine getirebilmeleri için, çalışma
arkadaşlarının arasındaki teknik kadrolarda, yeterli sayıda çevre mühendisi
de istihdam etmeleri bir zorunluluk haline gelmiştir. Diğer taraftan, değişik
sektörlerdeki özelleştirme çalışmaları giderek artmaktadır. Bir zamanlar
çevreyi en fazla kirleten kamu yatırımları zamanla el değiştirdi. Özel
sektörün mevcut çevre koruma mevzuatına uyum içinde faaliyet
sürdürebilmesi yine çevre mühendisi istihdamı ile yakından ilgilidir.
Özellikle Avrupa Birliği uyum sürecinde, çevre koruma önlemleri ve
yatırımları, bu tesislerin bilinçli işletilmesi daha da önemli duruma
gelmektedir. Umarım bu düşünceler kısa zamanda gerçekleşir.
Bu duygularla, Hava Kirliliği ve Kontrolü kitabımın okuyuculara
yararlı olmasını ve temel insan hakları kapsamında, daha temiz bir çevrede
sağlıklı, mutlu ve barış dolu gelecekler dilerim.
Saygılarımla,
Prof.Dr.Sücaattin KIRIMHAN
28 Şubat 2006- Ankara
x
1. BÖLÜM
GİRİŞ
Hava kirliliği; herhangi bir atmosferik ortamda, havanın doğal
olarak içerdiği madde miktarının çeşitli nedenlerle artarak çevredeki canlı
ve cansız varlıklara zarar verecek düzeye ulaşması olarak tanımlanabilir.
Hava kirliliğine neden olan faktörler; doğal olaylar ve insan
faaliyetleri olmak üzere iki grup altında toplanabilir. Örnek olarak,
yıldırımların neden olduğu orman yangınları, toz fırtınaları, polen
dağılımı ve volkan patlaması gibi olaylar sonucu önemli miktarda
2
kirletici madde atmosfere yayılır. Ancak, bu şekilde ortaya çıkan hava
kirliliği sorunu insan faaliyetleri ile meydana gelen kirlenme ile
karşılaştırılacak olursa, çevredeki canlı ve cansız varlıklar üzerindeki
etkisinin daha az olduğu görülür. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak
atmosfere salınan kirletici maddelerin en önemli kaynakları arasında;
fabrikalar, enerji üretim tesisleri, motorlu ulaştırma taşıtları sayılabilir.
Hava kirliliği, üç esas bileşenden oluşan bir sistem olarak
düşünülebilir. Bu bileşenlerden birincisi kirletici kaynaktır. Kirletici
kaynaktan çevreye salınan gaz ve parçacık durumundaki kirletici
maddeler atmosfer içerisinde; radyasyon, nisbi nem, hava sıcaklığı,
atmosfer basıncı ve hava akımları gibi atmosferik faktörlerin etkisi ile
hava karışımına katılarak ve bir kısım kimyasal değişmelere uğrayarak
yayılırlar. Bu yayılma ve taşınmada etkili olan ortam atmosferdir.
Sistemin üçüncü bileşeni ise, çevrenin canlı ve cansız varlıklarından
oluşan ve hava kirliliğinden etkilenen alıcı ortamdır.
Hava kirliliği sisteminin iyi bir şekilde analiz edilmesi; kaynaktaşıyıcı ortam-alıcı ortam arasındaki ilişkilerin ortaya konulması,
kirleticilerin çevresel etkilerinin belirlenmesi, hava kirliliğinin önlenmesi
ve denetlenmesi amacıyla alınması gereken önlemlerin bir bütün halinde
incelenmesi ile mümkün olacaktır (Çizim 1.1).
KİRLETİCİ
KAYNAK
(1)
TAŞIYICI
ORTAM
(2)
ALICI
ORTAM
(3)
Çizim 1.1. Hava kirliliği sisteminde ortamlar
Hava Kirliliği ve Kontrolü adını taşıyan bu kitapta, kirletici
maddeler, özellikleri ve kaynakları, hava kirliliği meteorolojisi, hava
3
kirliliğinin kimyası, atmosferdeki yayılım esasları, kirletici maddelerin
çevredeki etkileri, hava kirliliğinin ölçüm yöntemleri, hava kalitesi
standardları ve hava kirliliği denetimi gibi konular incelenecektir.
1.1. Hava Kirliliğinin Tarihçesi
İnsan faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği
sorunu, oldukça eski tarihlere kadar gerilere gider. Belki de bu sorun
insanlık tarihi ile eş yaşlıdır. Özellikle ateşin kullanılmağa başladığı
tarihten günümüze kadar, hava kirliliği gittikçe büyüyen bir sorun haline
gelmiştir. Geçmişte daha çok endüstriyel alanların çevresinde görülen
hava kirliliği sorunu, daha sonraları yerleşim yerlerinin büyümesi ve
nüfus yoğunluğunun artışı ile orantılı olarak ısıtma amacıyla kullanılan
fosil kökenli yakıtların artışına bağlı olarak yerleşim yerlerinde de önemli
artış göstermiştir. Hava kirletici maddeler çevreye yayıldığı ülkelerin
ulusal sınırları da aşarak uluslararası ve hatta kıtalar arası bir yayılım
göstermişlerdir. Sonuçta uluslararası bir sorun haline gelmiş olan hava
kirliliğinin etkileri yıllarca önce ortaya konulmuştur.
Hava kirliliği tarihinde önemli olarak nitelendirilen olayların,
daha çok kömürün ısıtma amacıyla ve enerji üretiminde kullanılması ile
meydana gelmiş olduğu eski kayıtlardan anlaşılmaktadır. Ünlü filozof
Seneca (M.Ö. 3-M.S. 65) M.S.61 yılında, Roma’da bacalardan yayılan
duman ve is nedeniyle havanın ağırlaştığını, çevreye yayılan pis kokunun
ve zehirin zararlı olduğunu ifade etmiştir. İngiltere'de, Nottingham’da
Tutbury Şatosu’nda yakılan odun dumanından şikâyetçi olan
II.Henry’nin eşi 1157 yılında şatodan taşınmıştır. I. Edward döneminde
(1272-1307) asilzadelerin, kullanılmakta olan kömürün kokusundan
şikâyetçi oldukları ve bu durumu Kıral’a iletmiş oldukları bilinen tarihi
gerçekler arasında ilk belgeleri oluşturmaktadır. Daha sonra, II.Edward
döneminde (1307-1327) kömürlerin yakılması sonucu meydana gelen
kokunun rahatsız edici etkisi nedeniyle, koku yayılmasının denetlenmesi
ile ilgili olarak önlemlerin alınmış olduğu ve bu önlemlerin artırılarak
IİI.Richard (1377-1399) ve V. Henry (1413-1422) dönemlerinde de
sürdürüldüğü belirtilmektedir. Londra’da V.Henry döneminde kömür
yakımı üzerinde ciddi bir şekilde durulmuş ve yakımı izne bağlanmıştır.
Daha sonraki 250 yıllık dönemde de zaman zaman alınan kararlarla hava
kirliliğinin denetlenmesine çalışılmıştır. Bu dönem içerisinde, 1661
4
yılında II.Charles tarafından yayınlanan bir genel emir, bu konuda ne
kadar ciddi davranıldığını gösteren örnekler arasındadır.
Daha çok “kirli sis” olarak ifade edilen, kömür dumanının
meydana getirmiş olduğu hava kirliliği sorunu 19. yüzyılda artarak
devam etmiştir. İngiliz parlamentosunda oluşturulan özel bir komisyon
tarafından 1819 yılında, yine kömürün neden olduğu hava kirliliği sorunu
üzerinde bir rapor hazırlanarak alınması gereken önlemler belirtilmiştir
(Foto 1.1). Londra “kirli sis” olayından sürekli etkilenmiştir. Yukarıda
açıklanan olaylara benzer olayların daha önceki yıllarda da meydana
gelmiş olduğu eski kayıtların incelenmesi ile anlaşılmaktadır. Örnek
olarak, 1873 yılında meydana gelen olaydaki ölüm sayısı kesin olarak
bilinmemekle beraber oldukça ciddi olduğu ifade edilmiştir. Bunun
yanında, 1911 yılında görülen hava kirliliği olayı ile 1.150 kişinin
hayatını kaybetmiş olduğu belirtilmiştir. Benzer olaylar 1879-1880 ve
1901-1902 kış ayları için de rapor edilmiştir. Bu raporu takip eden 133
yıllık dönemde çok sayıda rapor hazırlanmış ve öneriler ileri sürülmüş ise
de uygulamadaki eksiklikler nedeniyle, Londra’da 5-9 Aralık 1952
tarihleri arasında meydana gelen ve bir kaç gün içerisinde 4.000 kişinin
ölümü ile sonuçlanan hava kirliliği olayının önüne geçilememiştir. Bu
tarihler arasındaki soğuk ve yüksek basınç koşulları, sisli ve durgun hava
ortamında bacalardan yayılan dumanın kent üzerinde birikmesine yol
açmıştır. Bacalardan yayılan parçacık miktarı, WHO tarafından verilen
24 saatlik ortalama sınır olan 100-150 µg/m3 değerini önemli ölçüde
aşarak 5.000 µg/m3’e yükselmiştir. Benzer şekilde, kükürt dioksit
miktarları da WHO tarafından belirlenen sınır değerini (24 saatlik
ortalama 100-150 µg/m3) aşarak 3.000-4.000 µg/m3’e ulaşmıştır. Kükürt
dioksitin sülfürik asite dönüşmesi ile havada asılı durumdaki asit
damlacıklarının pH değerleri 1,4-1,9 arasında tahmin edilmiştir. Görüş
mesafesi 5 m’ye kadar düşmüştür. Londra’daki toplu taşıma araçları yolu
görebilmek için farlarını yakmak durumunda kalmıştır (Foto 1.2. ve Foto
1.3.). Londra ve çevresinde etkili olan zehirli sis 50 km yarıçapındaki bir
alanı 5 gün boyunca etkisi altında tutmuştur. Sonuçta, normal ölümlere
göre 4.000 daha fazla ölüm görülmüştür. Ölenlerin çoğu solunum yolları
sorunları olan yaşlı ve hasta insanlar olmuştur. Bazı araştırmacılar bu
sayının gerçeklerin çok altında olduğunu ifade etmiş, etkilenmeyi takip
eden günlerde zaman içerisinde en az 10.000 kişinin yaşamını kaybetmiş
olacağını ileri sürmüşlerdir. Çizim 1.2.‘de Londra’da Aralık 1952
5
ayındaki hava kirliliğinin ulaştığı boyutlar ve artan ölümler
gösterilmektedir. İngiliz parlamentosu bu istenmeyen olaylar karşısında,
1956 yılında Temiz Hava Kanunu’nu kabul etmiş ve kömür yakımına
önemli sınırlamalar getirmiştir.
Kömür kullanımına dayalı olarak sürdürülen endüstriyel üretimin
Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri’ nde de
yaygınlaştırılması ile hava kirliliği sorunu daha da büyümüştür.
A.B.Devletleri Pennsylvania eyaletinin 14.000 nüfuslu endüstri kasabası
Donora’da, 26-31 Ekim 1948 tarihleri arasında meydana gelen ve 20
kişinin ölümüne ve 7.000 kişinin hastanelik olmasına neden olan tipik
hava kirliliği olayı tarihe geçen önemli olaylar arasındadır. Hava kirliliği
28 Ekim 1948 tarihinde en üst düzeye ulaşmış, tarihe “Donora Zehirli Sis
Faciası” olarak geçmiştir (Foto 1.4.). Monongahela Nehri’nin kıyısında
yer alan Donora’da bulunan çinko, demir ve sülfürik asit fabrikalarından
salınan ağır metal parçacıkları, karbon monoksit ve kükürt dioksit
antisiklonik koşullar nedeniyle dar bir nehir vadisindeki kent
atmosferinde yoğunlaşmış, beş gün boyunca etkisini sürdürmüş, ölüm
vakalarını artırmış, nüfusun % 43’ünün hastalanmasına neden olmuştur.
Havanın karışımındaki kükürt dioksit miktarı 5.500 μg/m3’e ulaşmıştır.
Olayın giderek büyümesi üzerine Donora Çinko İşletmesi’nin faaliyeti
durdurulmuş ve ertesi gün yağan yağmur zehirli sisi dağıtmıştır.
Donora’daki hava kirliliği, yakınında yer alan başka bir yerleşim yeri
olan Webster’i de etkilemiştir. Aslında buna benzer bir olay da 1918
yılında görülmüş, hava kirliliğinden etkilenen Donora ve Webster
sakinleri şikâyetçi olmuş ancak gerekli önlemler alınmamıştır. Yerleşim
yeri sakinleri ve çiftçiler, hem kendi sağlıklarına ve hem de hayvanlarına
zarar verildiği için 1920’li yıllarda sürekli olarak şikâyetçi olmuşlar,
bunun üzerine 1926 yılında hava örneklerinin toplanmasına ve analizine
başlanmış, ancak işletmenin faaliyetleri 1935 yılında durdurulmuştur.
Fabrika sahipleri yasal cezalarını ödeyerek faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
Bu olayı takiben, St.Louis, Cincinnati ve Pittsburgh gibi şehirlerde de
hava kirliliği önemli boyutlara ulaşmış ve halk tarafından protesto
edilmiştir (Foto 1.5.). Daha sonra, 1955 yılında Temiz Hava Kanunu
kabul edilmiştir. 1957 yılında Donora Çinko İşletmesi tamamen
kapatılmıştır.
Pensilvanya’da günümüzde görülen zehirli sis Donora’daki
zehirli sisten farklıdır. Bugün görülen zehirli sisin nedeni azot oksitler,
6
uçucu organik bileşikler ve ozon oluşumudur.
Foto 1.1. Londra’da hava kirliliği, 1849
Foto 1.2. Londra’da hava kirliliği (7 Aralık 1952)
7
Foto 1.3. Londra’da hava kirliliği (7 Aralık 1952)
Foto 1.4 . ABD’de, Donora, PA’da 28 Ekim 1948 tarihinde öğle
saatlerinde caddelerden görüntüler
Meksika'da, Meksika Körfezi’ndeki 15.000 nüfuslu Poza Rica’da,
doğal gazdan kükürt elde edilen bir fabrika 24 Kasım 1950 tarihinde
meydana gelen bir kaza sonucu, 25 dakika boyunca havaya kükürtlü
hidrojen gazı yayılmıştır. İnversiyon olayına bağlı sisli günde, kükürtlü
hidrojen gazı 22 kişinin ölümüne ve 320 kişinin de hastalanmasına neden
olmuştur.
8
Çizim 1.2. Londra’da 1952 yılında görülen hava kirliliği olayında
parçacık ve kükürt dioksit miktarının neden olduğu ölümler
Diğer taraftan, Avrupa'nın bir başka ülkesinde de benzer olaylar
görülmüştür. Belçika'nın 25 km uzunluğundaki Meuse (Valley)
vadisinde, kok fırınları, demir fabrikası, maden eritme ocakları, çinko
işletmeleri, cam fabrikaları ve sülfürik asit fabrikasından kaynaklanan
kükürt dioksit, ağır metal tozları ve duman inversiyonun etkisi ile vadide
yoğunlaşmıştır. Kükürt dioksit miktarının havadaki karışımı 22.600
μg/m3’e ulaşmıştır. Havada asılı olarak sülfürik asit damlacıkları
oluşmuştur. Hava kirliliği nedeniyle, 1-5 Aralık 1930 tarihleri arasında
600 kişi hastalanmış ve 63 kişi yaşamını kaybetmiştir.
9
Foto 1.5. ABD’de, Pittsburg’da duman bacaları (1906)
A.B.Devletleri'nin New York kentinde, 24-30 Kasım 1966
tarihleri arasında meydana gelen olayda, duman ve kükürt dioksit gazının
etkisi sonucu 168 ölüm olayı görülmüştür. Cincinnati, Ohio’da, 25
Ağustos 1968 tarihinde bir kimyasal madde üreten fabrikanın kükürt
dioksit borusu patlamış ve havaya 8 saat boyunca 1.300 kg dolayında gaz
salınmıştır. 200 m mesafedeki yerleşimlerde halk koku nedeniyle
uykusundan uyanmış, solunum sıkıntısı çekmiş, ancak herhangi bir ölüm
olayı olmamıştır.
Benzer bir örnek oluşturması bakımından Şili’nin Santiago
kentinde yaşanan hava kirliliği olayı Foto 1.6.’da gösterilmiştir.
Tarih boyunca görülen ve önemli olaylar olarak nitelendirilen
hava kirliliği olayları ve etkileri Çizelge 1.1.’de verilmiştir.
Bu önemli hava kirliliği olayları, kısa süre içerisinde ve daha çok
meteorolojik özel durumlar nedeniyle yoğunlaşan kirletici gaz ve parçacıkların etkileri ile meydana gelmiştir.
10
Foto 1.6.. Şili’nin Santiago kentinde hava kirliliği
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisini artıran en
önemli olay, atmosfere salınan kirleticilerin, durgun ve sisli atmosfer
ortamında birikmesi, bir kısım kimyasal olaylarla daha zararlı kimyasal
bileşiklere dönüşmesidir. Türkçe karşılığı olarak, “zehirli sis”
diyebileceğimiz “smog” sözcüğü; “smoke-duman” ve “fog-sis”
sözcüklerinden, 1905 yılında Dr.Harold Antoine des Voeux tarafından
türetilmiştir.
Bunların dışında, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen
kirletici maddeler nedeniyle, her yıl, dünya genelinde binlerce insan
hastalanmakta, tedavi görmektedir. Ayrıca çok sayıdak insanın da
yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Örnek olarak, A.B. Devletleri’ nde, her
yıl 6.000 kişinin değişik kaynaklı hava kirliliği sonucunda hayatını
kaybetmekte olduğu belirtilmektedir. Sağlık istatatistikleri düzgün
olmayan ülkelerde hava kirliliğinin neden olduğu ölüm olayları kesin
olarak bilinmemektedir.
Hava kirliliği tarihinde yer alacak olan en önemli olaylardan biri
de, 2-3 Aralık 1984 gecesi Hindistan'da Bhopal kentinde meydana gelen
500.000 kişi etkileyen, 120.000 kişi hastalanmasına ve 8.000 kişinin
ölümüne neden olan, Union Carbide pestisid fabrikasından 27 ton
dolayında öldürücü zehirli gaz (metil izosiyanat) sızıntısıdır.
11
Çizelge 1.
Dünya genelinde önemli hava kirliliği olayları
(Seinfeld, 1975).
Yer
Tarih
Kirletici
Belirtiler ve Etkileri
Belçika,
Meuse Valley
1-5
Aralık
1930
SO2
(9,6-38,4
ppm)
Göğüs ağrısı, öksürme, göz ve
genizde tahriş, bütün yaşlardaki
insanları etkilemiş, 63 ölüm
olmuştur.
A.B.D.
Donora,
Pennsylvania
2631Ekim
1948
SO2 ve
parçacık
(0,5-2
ppm)
Göğüs ağrısı, öksürme, göz ve
geniz "tahrişi, daha çok yaşlı
insanlarda etkili olmuş ve 20
kişi ölmüştür.
Meksika,
Poza Rica
24
Kasım,
1950
H2S
Her yaştaki insanları etkilemiş,
320 kişi tedavi altına alınmış ve
20 kişi ölmüştür.
İngiltere,
Londra
5-9
Aralık
1952
SO2 ve
parçacık
4.000 kişinin ölümü ile
sonuçlanmıştır
A.B.D.
New York
24-30
Kasım
1966
S02 ve
Parçacık
168 kişinin ölümüne neden
olmuştur
Ayrıca; 26 Nisan 1986 tarihinde, SSCB sınırları içerisinde,
Ukrayna’nın Pripyat yerleşim bölgesinde, Çernobil kentinin 18 km
kuzeybatısında, Ukrayna ve Belarus arasındaki sınıra 16 km mesafede
bulunan Çernobil Nükleer Santralinde meydana gelen patlamayı takiben
220.000 kişi doğrudan etkilenmiştir. Patlamayı takiben 203 kişi
hastaneye kaldırılmış, bunların 31’i yaşamını kaybetmiştir. Yaşamını
kaybedenlerin 28’inin akut radyasyona maruz kaldığı bildirilmiştir.
Belarus ve Ukrayna’da etkili olan radyoaktif serpinti, rüzgar ve yağışlarla
daha geniş alanlara yayılmış ve Avrupa’ya kadar ulaşmıştır. Radyoaktif
12
çökelmenin % 60’ının Belarus’da meydana geldiği rapor edilmiştir.
Patlamadan yıllar sonra yapılan değerlendirmelerde radyoaktivite
nedeniyle çok sayıda insanın kansere yakalanarak yaşamını kaybettiği ve
çoğu insanın da sakat kaldığı belirtilmiştir. İnsan sağlığı yanında diğer
canlıların da etkilendiği ifade edilmiştir (Foto 1.7.). Günümüzde, 2006
yılı itibariyle yapılan açıklamalarda, Çernobil Nükleer Santrali Kazası’nı
takiben, doğrudan ve dolaylı olarak en az on bin kişinin yaşamını
kaybettiği ileri sürülmektedir.
Foto 1.7. Kazadan sonra Çernobil Nükleer Santrali (1986)
Isınmadan ve sanayiden kaynaklanan hava kirliliği yanında,
motorlu kara, deniz ve hava taşıtlarının salımları da önemli ölçüde hava
kirliliğine neden olmaktadır. Bu atıklar gaz veya parçacık halinde
olmaktadır. Yine durgun hava koşullarında ve sisli günlerde bu atıkların
13
atmosferde birikmesi ile önemli hava kirliliği sorunları yaşanmaktadır.
Özellikle trafik yoğunluğu ile ortaya çıkan sorun, ölüm vakalarını
artırmakta insanların hastalanmasına yol açmaktadır. Londra’da, 13-15
Aralık 1991 tarihinde, antisiklonik hava durumu ve yer seviyesindeki
soğuk durgun hava koşullarını meydana getirmiş, motorlu taşıtların
egzozunun yayılmayarak birikmesine neden olmuştur. Güneş ışınlarının
sağladığı enerji kimyasal reaksiyonları hızlandırmış, bunun sonucu olarak
da cadde seviyesindeki azot dioksit miktarı 809 μg/m3’e ulaşmıştır. Bu
gibi durumlar için WHO tarafından verilen üst sınır değer 400 μg/m3’
dür. Bu olay sonucunda normal ölüm vakaları 160 artış göstermiştir. 2428 Haziran 1994 tarihinde, yüksek basınçlı sıcak hava, İngiltere’nin çoğu
kentinde, trafik yoğunluğuna bağlı olarak fotokimyasal sis oluşuma
neden olmuştur. Yer seviyesindeki ozon miktarında önemli artışlar
görülmüştür. Özellikle astımlı hastalar etkilenmiş, 30 hastaneye 1.210
kişi başvurmuştur. Diğer taraftan, hava kalitesinin iyi olmaması yanında
bu mevsimdeki polen yayılımı da sağlık riskini artırmıştır.
Gelişmekte olan ülkelerde, nüfus ve trafik yoğunluğu, yakıt
kalitesinin uygun olmayışı ve iklim faktörlerinin etkisiyle büyük yerleşim
yerlerinde önemli hava kirliliği sorunları yaşanmaktadır. Bunlara en iyi
örnekler olarak Delhi (Hindistan), Kahire (Mısır) ve Sao Paulo (Brezilya)
kentleri sayılabilir. Ancak, dünyanın 20 mega kenti birlikte
değerlendirildiğinde hava kirliliği bakımından en kirli kentin Mexico
City olduğu görülmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında; 3
milyon taşıt, açık ve güneşli günler, yüksek oranda güneş ışığı, dağlarla
çevrili bir topoğrafya ve 2.000 m’nin üzerindeki yükselti sayılmaktadır.
Bu kentte temel ulaşım araçları motorlu taşıtlardır. Eski model ve
bakımsız araçlar daha fazla yakıt tüketmekte, ayrıca kentin yükseltisi
nedeniyle oldukça zengin yakıt karışımı gerekmektedir. Buna bağlı
olarak da, fazla miktarda yanmamış hidrokarbonlar atmosfere
salınmaktadır. Sonuçta ozon, parçacıklar, karbon monoksit, kurşun ve
kükürt dioksit salımı artmaktadır. Örnek olarak, 1992 yılının 358
gününde karbon monoksit, parçacık ve ozon miktarı sınır değerlerin
üzerinde görülmüştür. Ekim 1992 ayında yer seviyesindeki ozon miktarı
1.200 μg/m3’e ulaşmıştır. WHO tarafından verilen saatlik sınır değer 150200 μg/m3’dür. Bunun sonucu olarak 2 milyon insanın hava kirliliğinden
rahatsız olduğu ileri sürülmüştür.
Hindistan’ın Delhi kentinde hava kirliliği sorunun görülmesini
14
takiben kentteki kurşunlu benzin satışı durdurulmuş, tüm akaryakıt satış
istasyonlarında kurşunsuz benzin ve düşük kükürtlü dizel satışı
sağlanmıştır. Ancak yeterli önlem alınmadığı için atmosfere benzen
salımı giderek artmış, Mart ve Haziran 1999 aylarında, 180 noktada
yapılan ölçüm sonuçlarına göre, benzen miktarı dünya standardlarına
göre müsaade edilebilen sınır değerin 100 kat üzerinde bulunmuştur. Bu
sınır değer 30 mg/m3 olmasına karşın ölçülen değerler 1.000- 4.000
mg/m3 arasında görülmüştür. Bunun yanında, kent havasındaki parçacık,
karbon monoksit ve kükürt dioksit miktarının da müsaade edilebilen sınır
değerlerinin üzerinde olduğu ifade edilmiştir.
Hava kirliliğinin neden olduğu sorunların ortaya çıkmasını
takiben, ulusal ve uluslararası boyutta alınan önlemlerle sorunun
boyutları önemli ölçüde azaltılmıştır. Isınmadan kaynaklanan hava
kirliliğinin azaltılmasında, düşük kaliteli katı yakıtlar yerine kirleticilik
özellikleri daha az ve ısıl değeri daha yüksek olan kömürlerin seçilmiş
olması, yakıt tüketiminde doğal gaz oranının artırılması, yakma
yöntemlerinin geliştirilmesi, soba ve kazanlarda ısı veriminin artırılması
etkili olmuştur. Sanayide, merkezi güç üretimine gidilmesi, yakıtın
iyileştirilmesi, yanmadan önce ve yanma sonrası teknik önlemlerin
alınması, kükürt giderimi gibi işlemler kirleticilerin salımını azaltmıştır.
Küresel boyutlu hava kirliliği sorunları ile de karşı karşıya
kalınmaktadır. Kirletici maddeler atmosfere salındıkları kaynaktan
itibaren, başta atmosferik olaylar olmak üzere, birçok faktörün etkisi ile
uzun mesafelere taşınmakta ve olumsuz etkilerini ulaştıkları noktalarda
göstermektedir. Örnek olarak; savaşlarda yakılan petrol kuyularından ve
orman yangınlarından kaynaklanan gaz ve parçacık halindeki kirleticiler,
rüzgarlarla taşınan ince kum ve toz parçacıkları, yoğun endüstri
bölgelerinden atmosfere salınan kirleticiler, ulusal sınırlara takılmadan
bir ülkeden diğerine ve hatta bir kıtadan diğer bir kıtaya
yayılabilmektedir.
Şubat 1991’deki Körfez Savaşı’nda Irak ordusu tarafından
Kuveyt’teki 500-600 petrol kuyusunu ele geçirmesini takiben Mart 1991
ayında meydana gelen petrol kuyusu yangınlarında yanan petrol miktarı
bir günde 4 milyon varile ulaşmıştır (Foto 1.8.). Bu miktardaki petrol
dünya genelinde tüketilen günlük petrolün % 10’u kadardı. Duman 1.200
km’ye yayıldı. Dumanın etkilediği alan Kuveyt’in kendi yüzölçümüne
eşit olacak şekilde 11.000 km2’ye ulaştı. Dumanın parçacık yoğunluğu
15
0,5-1 g/m3 olarak verildi. Duman troposferin ilk yarısına kadar, 5.000 m
kadar yükseldi. Dumanın karışımında kükürt dioksit, azot oksitler,
yanmamış hidrokarbonlar ve toplam yıllık salımın % 3’ü kadar karbon
dioksit yer almaktaydı. Çevresel etkisi oldukça önemli boyutlarda
görüldü. Güneşten gelen 800 W/m2’lik kısa dalga radyasyon sıfıra kadar
azaldı. Gündüz saatleri sıcaklığı 10oC azaldı. Mart-Eylül 1991
döneminde aylık ortalama sıcaklıkta 0,8-2,4 oC’lik azalma görüldü.
Kuveyt’ten 2.000 km uzaklarda da sıcaklık azalması 1-2 oC’yi buldu.
Kuveyt’ten 2.600 km uzaklıktaki Pakistan dağlarına ve Kashmir’e siyah
kar yağdı. Petrol yanması ile oluşan is ve kurum birkaç ay sonra Japonya,
Kuzey Amerika ve Havai’de fark edildi. Yanmamış petrol damlaları
kuyulardan onlarca kilometre uzaklıktaki yerlere yağdı, insanların,
hayvanların, bitkilerin, su kaynaklarının, binaların üzerine bulaştı.
Parçacıklar akut ve kronik sağlık sorunlarına neden oldu, özellikle
çocuklarda ve yaşlılarda solunum sorunlarına yol açtı. Akut sorunlar
arasında baş ağrısı ve mide bulantısı yaygın olarak görüldü. Komşu
ülkelerde pH’sı 3,0-3.6’ya kadar düşen asit yağışlar meydana geldi.
Foto 1.8 . Kuveyt’te petrol kuyularında yangın (1991)
ABD’nin Teksas Eyaleti’nde 18 Ağustos 2002 tarihinde Houston
Fuel Oil Terminali’ndeki yakıt tankının patlaması ve patlamayı takiben
meydana gelen akaryakıt yangınında binlerce ton gaz ve parçacık
halindeki kirletici madde atmosfere salınmıştır (Foto 1.9.).
Küresel boyuttaki hava kirliliğine diğer bir örnek Eylül-Ekim
1997 aylarında Endenozya’da meydana gelen orman yangınlarıdır (Foto
1.10.). Kalimantan (Borneo), Sumatra ve Irian Jaya (New Guinea)’de
olağan yıllık bitki örtüsü yakımı ile birlikte El Nino vakasının birlikte
16
etkisi ile oluşan aşırı kuraklık aşırı orman yangınları ile sonuçlandı.
Yanan alanlardan muazzam dumanlar yükseldi. Duman fotokimyasal sis
oluşumu ile birlikte komşu ülkeler Malezya ve Singapur da dahil olmak
üzere tüm bölgeyi kapladı. Yaklaşık 70 milyon insan etkilendi. Eylül
1997 ayının sonlarına doğru, çoğu çocuk ve yaşlı olmak üzere, 15.000
Malezyalı ve 45.000 Endenozyalı dumandan rahatsızlandı. Görüş
mesafesinin kısalması sonucu Endenozya Hava Yolları’na ait bir uçak
düştü ve 234 kişi yaşamını kaybetti.
Foto 1.9. ABD, Teksas’da Houston Fuel Oil Terminali’ndeki yakıt
tankında patlama ve yangın sonucu atmosfere kirletici salımı
Dünya genelinde meydana gelen depremlerde yıkılan binalardan
çevreye yayılan kirleticilerin ve daha sonra görülen yangınların da hava
kirliliğinde etkili olduğu bilinmektedir. ABD’nin San Francisco kentinde
20 Nisan 1906 tarihinde meydana gelen depremden hemen sonra oluşan
yangınlar birçok binanın yanmasına neden olmuş, atmosfere önemli
ölçüde kirletici madde yayılmıştır.
17
Foto 1.10. Endenozya’da orman yangını (1997)
Deprem sonrası yangınlarla ilgili diğer bir örnek Kobe
depremidir. Japonya’nın önemli limanlarından biri olan Kobe’yi
etkileyen Richter ölçeğine göre 7,2 büyüklüğündeki deprem, 17 Ocak
1995 tarihinde meydana gelmiştir. O günlerde nüfusu 1,5 milyon olan
Kobe kenti 20 saniye boyunca sarsılmıştır. Deprem 5.100 kişinin
ölümüne yol açmıştır. 102.000 bina hasar görmüştür. Depremi takiben
350 dolayında irili ufaklı yangın meydana gelmiş, 6.965 bina yanmıştır.
Sadece yanarak ölenlerin sayısı 500’ü bulmuştur (Foto 1.11.).
Ülkemizde, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara
Depremi’nde ortaya çıkan TÜPRAŞ yangını da önemli boyutta çevre ve
hava kirliliğine neden olmuştur. Bu yangının uydudan çekilen fotoğrafı
ve uçaklar eşliğinde sürdürülen yangın söndürme faaliyetleri Foto
1.12.’de verilmektedir. Yoğun çalışmalar sonucunda, çevresel boyutta
çok büyük bir olumsuz etki gösterebilecek yangın söndürülmüştür.
Avrupa’da, sanayileşme dönemini takiben hava kirliliğinin en
önemli kaynakları endüstriyel üretim birimleri olmuştur. Bunun nedeni
kirlilik özelliği fazla olan kömürlerin yakılması ve kirliliği önleyici
tedbirlere yeterince yer verilmemesidir. Ancak hava kirliliğinin giderek
yoğunlaşması, yerel ölçekli etkileri yanında ulusal ve uluslararası boyutta
da etkili olması ile sonuçlanmıştır. Örneğin, asit yağışlar insan sağlığı
yanında bitki örtüsü, su kaynakları ve cansız varlıklar üzerinde de etkili
olmuştur. Diğer taraftan, kirletici maddeler ulusal sınırları aşarak diğer
ülkelere de zarar vermeye başlamıştır.
18
Foto 1.11. Japonya’nın Kobe Liman kentinde meydana gelen deprem
sonrası yangınlar (1995)
Foto 1.12. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde meydana gelen
TÜPRAŞ yangınının uydu fotoğrafı ve söndürme faaliyetleri
Bunun en belirgin örneği, endüstrileşmiş Batı Avrupa
ülkelerindeki fabrikaların bacalarından atmosfere salınan asidik özellikli
19
(SOx, NOx) gazlarının atmosferin üst katmanlarındaki hava akımları ile
İskandinav ülkelerine ulaşarak asit yağışlara dönüşmesi ve başta Norveç
ve İsveç olmak üzere çökeldiği bölgelerde zararlı olmasıdır. Hava
kirliliği sorununun ulusal ve uluslararası boyutta önemli bir sorun olması
üzerine, hava kirliliğinin denetimine ilişkin önemli yasal düzenlemeler
getirilmiş, uluslararası boyutta anlaşmalar gündeme gelmiştir. Bu
uygulamalara bağlı olarak hava kirletici maddelerin salımında önemli
azalmalar izlenmiştir. Avrupa Birliği’nin oluşmasını izleyen dönemlerde
alınan kararların etkisi ile kirletici salımlarındaki azalmalar daha dikkat
çekici duruma gelmiştir. Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tarafından 2003
yılında yayınlanan ve 1990-2000 yılları arasında Avrupa’da hava
kirliliğini değerlendiren raporda belirtilen hususlar şöyle özetlenebilir:
Hava kirliliğine neden olan yakıtlar yerine daha uygun yakıtların
tüketilmesi, baca gazı arıtımı, daha az kükürt ihtiva eden yakıtların
kullanımı, otomobillerde katalitik konvertörlerin (dönüştürücü) kullanımı
gibi önlemlerle, azot oksitler % 27, kükürt dioksit % 60, metan dışı uçucu
organik bileşikler % 29, ince parçacık madde salımı % 34 ve özellikle
enerji üretimine bağlı PM10 salımı % 46 oranında azalmıştır.
Metan dışı uçucu organik bileşikler ve azot oksit salımları
İspanya, Yunanistan ve Portekiz’de, 1990 yılı salımlarına oranla artış
göstermesine karşın, diğer AB ülkelerinde önemli azalmalar görülmüştür.
En fazla salım azalması Almanya ve İngiltere’de izlenmiştir. Tüm AB
ülkelerinde, 1990 yılı salımlarına oranla 2010 yılı için salım azaltma
hedefleri belirlenmiştir. Bu oranlar Yunanistan için % 5, Almanya için %
65, diğer ülkeler için de % 40-60 arasında değişmektedir.
1990-2000 yılları arasında kirletici salımlarının azaltıldığı
sektörler, enerji endüstrisi, ulaştırma ve tarım olmuştur. Salımlardaki
azalma; karbon monoksitte % 35, metan dışı uçucu organik bileşiklerde
% 29, azot oksitlerde % 26, metanda % 20 olarak gerçekleşmiştir. Bu
kirleticilerin yanında ince parçacık madde salımı da önemli ölçüde
azaltılmıştır. Almanya ve İngiltere’de bu azalma % 50’nin üzerinde
gerçekleşmiştir. Bunun aksine Yunanistan ve Portekiz’de % 10 oranında
artış izlenmiştir. Genel olarak, PM10 salımı % 18, azot dioksit eşdeğeri
olarak azot oksitler % 26, kükürt dioksit % 60 ve amonyak salımı % 7
azalmıştır. Bu azalmaların en fazla görüldüğü sektörler enerji üretimi,
sanayi ve ulaştırma olmuştur.
Yerleşim yerleri, kırsal alan ve trafikte geçerli olan kirleticiler
20
için müsaade edilebilen sınır değerler (standardlar) giderek aşağı
çekilmiş, hava kalitesinin gelişmesi sağlanmıştır.
Yakın tarihimizde önemli olaylardan biri de, ABD’de New
York’ta Dünya Ticaret Merkezi (WTC) ikiz kulelerine uçakla yapılan
saldırı ve sonuçlarıdır. 11 Eylül 2001 tarihinde kaçırılan uçaklarla kuzey
ve güney kulelere doğrudan çarpmak suretiyle yapılan saldırıda, en az
3.000 kişi yaşamını kaybetmiş, 6.291 kişi hastanelik olmuş, birçok insan
sakat kalmış ve işini kaybetmiştir. Bunun yanında, başta ABD olmak
üzere dünya ekonomisi üzerinde milyarlarca dolar zararla sonuçlanan
ekonomik kayıplar meydana gelmiştir. Diğer taraftan, doğrudan çarpma
sonucu oluşan patlama ve daha sonra gelişen yangınlarla önemli çevre
sorunları görülmüştür. Çevreye yayılan kirletici maddelerin neden olduğu
hava kirliliği yakın ve uzak çevrede kendini göstermiştir. Patlamada
90.000 litre jet yakıtının yandığı, meydana gelen yangınlarla atmosfere
önemli miktarda parçacık madde ve gaz yayıldığı yapılan çalışmalarla
ortaya konulmuştur. Çevreye yayılan kirletici maddeler, New York’ta,
daha çok Manhattan ve Broorklyn’i etkisi altına almıştır. Foto 1.13.’de
uçakların ikiz kulelere çarpması ve çarpmadan sonra meydana gelen
patlama ve yangınlar görülmektedir. Faciadan kısa bir süre sonra olay
yerinde yoğun araştırma çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmalardan bir
bölümü de facianın çevresel etkisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Farklı meslek
dallarından bir grup araştırmacının görev aldığı “Dünya Ticaret Merkezi
Faciasının Sağlık ve Çevre Yönünden Araştırılması” konulu çalışmaların
raporu Mayıs 2004 tarihinde yayınlanmıştır. Bu rapora göre, faciayı
izleyen 12 saat içerisinde jet yakıtı yanmaya devam etmiş, yangınlar
meydana gelmiş ve ikiz kulelerin çöküşü izlenmiştir. Birinci ve ikinci
günlerde, jet yakıtının yanması devam etmiş, binalardaki çökmeleri
takiben toz yığınları çevreye dağılmıştır. Üçüncü ve on üçüncü günler
arasında alevsiz duman yayılımı izlenmiştir. On dördüncü gün alevsiz
duman yayılımı devam etmiş, enkaz kaldırmaları esnasında çalışan
kamyon ve diğer araçlar tozumaya yol açmıştır.Jet yakıtının yanması ve
binalarda çıkan yangınların sonucu, yüksek sıcaklıkta yanabilen
maddelerin özelliklerine bağlı olarak çok değişik yanma ürünleri çevreye
yayılmıştır. Binalardaki çökmelere bağlı olarak toz yayılımı çok büyük
boyutlara ulaşmıştır. Çökelen tozlarda yapılan analizler sonucunda; tozun
pH değerinin oldukça alkali (pH 9-11) düzeyde olduğu, çimento tozu,
asbest, odun, kağıt, pamuk lifleri, cam elyafı, değişik yapı malzemesi
21
parçacıkları (demir, alüminyum, kurşun, çinko, kalsiyum, titanyum,
antimon) tespit edilmiştir. Toz içersindeki asbest miktarı % 0,8-3
arasında görülmüştür. Toplanan hava örneklerinde yapılan analizlerde,
yanma sonucu oluşan kirleticilere ek olarak dioksin, polisiklik aromatik
hidrokarbonlar (PAHs), poliklorürlü bifeniller (PCBs), poliklorürlü furan
ve değişik özelliklerdeki pestisidler saptanmıştır. Hava kirletici parçacık
halindeki maddelerde PM2,5 ve PM10 miktarlarında önemli artışlar
görülmüştür. Atmosfere salınan gaz ve parçacık halindeki kirleticilerin
büyük bir bölümünün kanserojen olarak bilinmesi olayın ciddiyetini daha
da artırmıştır. Ayrıca, serpintiler arasında bir kısım radyoaktif maddenin
de bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Bu kadar büyük bir facianın
etkilerinin kısa bir süre içerisinde geçmesi mümkün değildir.Olayın
sosyal, ekonomik ve ekolojik etkilerinin uzun bir süre devam edeceği
görülmektedir. Gerçek dünya barışının sağlanması ile bu gibi olayların
önüne geçmek mümkündür.
1.2. Türkiye'de Hava Kirliliği
Türkiye'deki hava kirliliği olaylarının, 1950’li yıllarda başlayan
sanayileşme eğilimleri ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak bir sorun haline
geldiği söylenebilir. Ancak, bu tarihlerde, insan faaliyetleri daha çok
insan ihtiyaçlarının temini amacıyla yoğunlaştırılmış, toplumdaki
modernleşme eğilimleri bu sorunlarının varlığını veya ilerideki yıllarda
görülebileceği gerçeğinin
düşünülmesine
imkan
vermemiştir.
Sanayileşme ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak, meteorolojik, jeolojik ve
yerleşim yerlerinin konum özelliklerinin de etkisiyle önemli boyutlara
ulaşan hava kirliliği sorunları dikkati çekmeğe başlamıştır.
Türkiye'de sanayi kaynaklı hava kirliliği sorunlarının belirgin ilk
örnekleri, daha çok endüstriyel üretimin yoğun olduğu bölgelerde
görülmüştür. Murgul Bakır İşletmeleri bu örneklerin başında yer
almaktadır. Diğer taraftan yerleşim yeri kaynaklı hava kirliliğinin tipik
ilk örnekleri Ankara ve Erzurum başta olmak üzere birçok kentteki hava
kirliliğidir. Zamanla bu kentlerimize yeni eklenmeler olmuş ve Ankara,
Erzurum, Kayseri, Malatya, Erzincan, Eskişehir ve Zonguldak gibi
kentlerimizde hava kirliliği insan sağlığını tehdit eder seviyeye
ulaşmıştır.
22
Foto 1.13. ABD’de, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz
kulelerine 11 Eylül 2001 tarihinde yapılan saldırılar
23
Bu kentlerimizdeki hava kirliliğinin büyük ölçüde ısıtma sistemlerinden kaynaklandığının belirlenmesi üzerine, ısıtma amacıyla
kullanılan yakıtların iyileştirilmesine gidilmiş, daha kaliteli kömür, uygun
özellikteki sıvı kalorifer yakıtı ve daha sonra da doğal gaz kullanımı ile
kirlilik önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu iyileştirmenin ilk örneği de
Ankara olmuştur. Dış kaynaklı doğal gaz temin edilmiş ve kalorifer
sistemleri doğal gaza dönüştürülmek suretiyle hava kirliliği önemli
ölçüde azaltılmıştır. Doğal gaz ve daha iyi kaliteli sıvı ve katı yakıtların
kullanılması ile diğer kentlerimizde de hava kirliliğinde belirli oranlarda
azalma gözlenmiştir. Motorlu taşıtlarda kurşunsuz benzin uygulaması
başlatılmış, yeni model motorlarda yakma veriminin daha fazla olması
karbon monoksit yayılımını azaltmış, yıllık egzoz gazı analizleri zorunlu
hale getirilmiş ve yapılan diğer düzenleme ve denetimlerle kirletici
maddelerin salımı azaltılmıştır. Bu gelişmelere karşın, hava kirliliğinin
denetiminde yeterli olduğu söylenemez.
Türkiye'de endüstriyel üretime bağlı hava kirliliği, genel olarak
yanlış yer seçimi ve atık gazların yeteri kadar teknik önlem alınmaksızın
atmosfere salınması sonucu meydana gelmektedir. Diğer taraftan bir
kısım tesislerde, üretim teknolojisi uygun olmadığı için de kirletici
madde miktarının salımı artmaktadır. Ülkemizde sanayileşmenin
yoğunlaşmış olduğu İstanbul-İzmit kentleri arası, Adapazarı, Samsun,
Murgul, İzmit, Adana, Tarsus, Kırıkkale, Karadeniz Ereğlisi, Karabük
gibi yöreler endüstri kaynaklı hava kirliliğinin etkili olduğu yörelerdir.
Ülkemizde, endüstriyel üretime bağlı olarak görülen en eski hava
kirliliği olayı, Murgul’da Bakır İşletmeleri'nden atmosfere salınan kükürt
dioksit gazının etkisi ile meydana gelen çevre kirliliğidir. Artvin ilinin
Borçka ilçesi sınırları içerisinde, zengin bakır yataklarına sahip olan
Murgul (Göktaş) yöresinde 1907 yılında işletmeye açılan tesislerin
faaliyeti I.Dünya Savaşı zamanında durdurulmuş ve 1951 yılında Etibank
tarafından izabe tesisleri kurularak yeniden işletmeye açılmıştır. Bu
dönemde, tesisin bacasından çevreye yayılmakta olan kükürt dioksit
gazının çevredeki zararlı etkisini azaltmak ve aynı zamanda ekonomik bir
değeri olan sülfürik asit üretmek amacıyla kurulan asit fabrikası gaz
salımını % 25 oranında giderebilmiştir. Bu durumun uzun yıllar boyunca
devam etmesi sonucu atmosfere salınan kükürt dioksit nedeniyle başta
orman dokusu olmak üzere, doğal çevre tahrip olmuş ve tarımsal üretim
önemli ölçüde etkilenmiştir. Gaz yayılımına bağlı olarak, fabrikada
24
çalışan işçilerde ve yörenin sakinlerinde önemli sağlık sorunları
görülmüştür.
Zonguldak-Kozlu-Kilimli-Çatalağzı yöresinde, vadi içerisinde
kurulmuş bulunan tesisler ve Çatalağzı termik santrali nedeniyle çevrede
önemli bir hava kirliliği sorunu yaşanmıştır. Maden (Elâzığ) yöresinde
1939 yılında kurulmuş bulunan Bakır İşletmeleri tesislerinden atmosfere
salınan kükürt dioksit gazı çevrenin doğal bitki örtüsünü tahrip etmiş ve
insan sağlığını önemli ölçüde etkilemiştir. Tarım alanlarındaki bitkisel
üretimi önemli ekonomik kayıplar meydana getirecek şekilde etkileyen
hava kirliliği sorunu uzun bir süre devam etmiştir.
Belirtilen bu yörelerimizin dışında, yurdumuzun diğer
taraflarında üretim faaliyetlerinde bulunan çimento ve şeker fabrikaları,
tekstil fabrikaları, petrol rafinerileri, petrokimya tesisleri, tarımsal
mücadele ilaç fabrikaları, demir ve çelik endüstrisi tesisleri, kağıt ve
selüloz fabrikaları ve termik santrallerimiz önemli kirletici kaynaklardır.
Önemli boyutta hava kirliliğine neden olan termik santrallere
örnek gösterilebilecek Yatağan Termik Santrali günümüzde de
ciddiyetini sürdürmektedir (Foto 1.14.). Düşük vasıflı linyit yakarak
elektrik enerjisi üreten tesisten atmosfere salınan kirletici maddeler,
özellikle kükürt dioksit, yörede yaşayan insanların sağlığını tehdit ettiği
gibi, orman ağaçlarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle
havanın durgun olduğu günlerde atmosferde dağılmadan biriken kirletici
maddeler daha belirgin olarak etkisini göstermektedir.
Foto 1.14. Yatağan Termik Santrali
25
Yatağan Termik Santrali’nin çevresel etkisi çok sıklıkla gündeme
gelmektedir. Örnek olarak, Hürriyet Gazetesi’nin Internet üzerindeki 26
Mayıs 2001 tarihli ve “Yatağan Cehennemi” başlıklı bir haber aşağıda
verilmiştir:
“Yatağan Cehennemi
Hüseyin KOCABIYIK – Cem KAYTAN / MUĞLA, DHA
Havadaki kükürtdioksit oranı, dün saat 10.00 sıralarında 3000
mikrogram/metreküp olarak belirlendi. İnsanlar yine soluk alamaz hale geldi.
Santral devre dışı bırakıldı. Belediye hoparlöründen yapılan anonslarla halkın
zorunlu olmadıkça sokağa çıkmaması istendi.
Yatağan, termik santral bacalarından çıkan kükürtdioksitin kentin üzerine
çökmesi yüzünden yine zehire boğuldu. Baca gazı arıtma tesislerinin arıza nedeniyle
devre dışı olduğu sırada yaşanan inversiyon, halkı soluksuz bıraktı. Santral devre
dışı bırakıldı. Belediye hoparlöründen yapılan anonslarla halkın zorunlu olmadıkça
sokağa çıkmaması istendi. Yatağan’da havadaki kükürtdioksit oranı, dün saat 10.00
sıralarında 3000 mikrogram/metreküp olarak belirlendi. İnversiyonun yol açtığı
yoğun kirlilik, vatandaşları soluk alamaz hale getirdi. Sıcak havanın yükseleceği
yerde alçalması, atmosfere karışan kükürtdioksitin de bu meteorolojik olayla kente
çökmesi üzerine, Yatağan Kaymakamlığı, santralın faal 2 ünitesini saat 10.35’te
devredışı bıraktırdı.
Santralda 24 Nisan’da devreye alınan üçüncü üniteye ait bacagazı arıtma
tesisiyle 15 Mayıs’ta faaliyete geçirilen ikinci üniteye ait arıtma tesisinin, hafta
başından bu yana arızalar nedeniyle sık sık devre dışı kaldığı, inversiyonun da
arıtmaların devrede olmadığı sırada meydana geldiği öğrenildi. Santralın birinci
ünitesinde ise bakım çalışmasından dolayı enerji üretimine daha önce ara verilmişti.
Muğla Valiliği’nin çıkardığı, Yatağan’ın özel koruma bölgesi ilan edilmesiyle ilgili
tebliğe göre, santralın arıtma tesisleri tam olarak devreye girinceye kadar, Yatağan
26
ve çevresinde kirlilik oranının 500 mikrogramın üzerine çıkması durumunda,
ünitelerde önce güç düşürmeye gidiliyor. Meteorolojik veriler doğrultusunda kirlilik
artış eğilimi gösterirse santral tamamen devre dışı bırakılıyor.
Yatağan Termik Santralı, 2000’in sonbaharından bu yana, inversiyon
nedeniyle sürekli gündemde kaldı. Muğla’da çevre yarası açan üç termik santraldan
Yatağan Termik Santralı’nın bacalarından püskürttüğü kükürtdioksit, hayatı
işkenceye çevirdi. 1982’de üretime geçen santralın baca gazı arıtma tesislerinin
yapımı gibi, devreye alınması da yılan hikayesine döndü. Havadaki kükürtdioksit
oranının tehlike sınırının 400 mikrogram/metreküp olduğunu belirten uzmanlar,
‘‘Ancak değerler 700 mikrogram/metreküpü aştığında kükürtdioksit insan ve çevre
sağlığını ciddi şekilde tehdit etmeye başlar’’ dedi.
Belediye hoparlörlerinden yapılan yayınlarla vatandaşlar uyarılarak,
zorunlu olmadıkça sokağa çıkılmaması istendi. Duyuruda, özellikle yaşlıların ve
çocukların sokağa kesinlikle çıkmamaları gerektiğine dikkat çekildi. Okullarda sınıf
pencereleri kapatıldı. Öğrenciler teneffüse çıkarılmadı. 12.15 sıralarında çıkan
rüzgar kükürtdioksiti dağıttı, yaşam normale döndü. 2 ünite tekrar devreye alındı.”
Diğer taraftan, 2 Eylül 2005 tarihinde, Internet üzerindeki “Kent
Haber” sitesinde yayınlanan bir haberde, Yatağan Termik Santrali’nden
salınan kirletici maddelerin, Yatağan İlçe Merkezi ile Muğla Kent
Merkezi’ndeki durumunu izlemek üzere, her iki yerleşim yerinde de birer
adet hava kirliliği sabit ölçüm istasyonu kurulduğu ifade edilmiştir. Bu
sabit istasyonlardan birine ait fotoğraf Foto 1. 15’de verilmiştir.
Foto 1.15. Yatağan İlçe Merkezi’nde kurulan hava kirliliği sabit ölçüm
ve izleme istasyonu
27
Yerleşim alanlarındaki insan faaliyetleri sonucu meydana gelen
hava kirliliğinin tipik ilk örneğinin Ankara kentinde görülen hava kirliliği
olduğu daha önce de belirtilmişti. Bu kentimizdeki hava kirliliği
sorununa, daha ilk zamanlarında, 1927 yılında hazırlanmış bulunan bir
raporda işaret edilmiştir. Kış aylarında yoğun sis olaylarının görüldüğü
bu yerleşim yerinde, kentsel gelişmenin önemli hava kirliliği olayına
neden olacağı belirtilmiştir. Ancak, başkent oluşundan hemen sonra
başlayan hızlı kentleşme faaliyetleri arasında bu saptamalar dikkate
alınmadığı için kısa süre içerisinde hava kirliliği önemli boyutlara
ulaşmıştır. Yaklaşık olarak her 10 yıl içerisinde nüfusu iki katına
çıkmakta olan Ankara'da 1960 yılından sonra, kaloriferli binaların
inşasındaki hızlı artış, sobalarda yakılan kirleticilik özelliği çok az olan
kok kömürü yerine linyit ve fuel-oil gibi daha fazla kirletici madde yayan
yakıtların kullanımı yaygınlaşmıştır. Kış aylarında görülen sis olayı ile
birlikte, bacalardan atmosfere salınan kirletici gaz ve parçacıklar çevre
faktörlerinin de etkisi ile yoğunlaşarak kent üzerinde yığılıp kalmıştır. Bu
kirletici maddelere ilave olarak, hızlı bir şekilde artmakta olan motorlu
kara taşıtlarının egzozları ve kent içerisindeki endüstriyel birimlerden
salınan kirleticiler hava kirliliğini önemli ölçüde artırmıştır.
Ankara'da hava kirliliği ölçümleri 1969 yılında, NATO/GGMS
çalışmaları ile başlatılmış ve 1972 yılına kadar 13 istasyonda
sürdürülmüştür. Daha sonra, Hıfzısıhha Enstitüsü Hava Kirliliği
Laboratuarı tarafından sürdürülen ölçümlerde kükürt dioksit ve duman
miktarının kış aylarında arttığı ve yaz aylarında azaldığı ortaya
konulmuştur. Özellikle, Aralık, Ocak ve Şubat aylarındaki hava
kirliliğinin, kitlesel ölümlere neden olabilecek seviyeye ulaştığı ifade
edilmiştir (İleri, 1980).
Son yıllarda ısıtmada doğal gaza geçilmesi, kalitesiz kömür
satışlarının ve yakımının önlenmesi ve denetimlerin sıkılaştırılması ile
ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğini önemli ölçüde azaltmıştır. Ancak,
ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği belirli ölçüde azaltılmış olmasına
karşın, trafikteki motorlu kara taşıtlarının artışına bağlı olarak egzoz
kirliliği giderek artmaktadır. Buna bağlı olarak, Ankara kentindeki hava
kirliliği günümüzde de zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır.
Örneğin, 28.12.2005 tarihindeki durgun hava koşullarına bağlı olarak
oluşan inversiyonla birlikte ortaya çıkan hava kirliliği Foto 1.16.‘da tüm
açıklığı ile görülmektedir.
28
Foto 1.16. Ankara’da hava kirliliği (28.12.2005)
Ülkemizde Ankara’dan sonra, hava kirliliğinin en yoğun olarak
hissedildiği kentimiz Erzurum olmuştur. Kentte, ısıtma amacıyla 1978
yılına kadar kok kömürü kullanılmakta iken, bu yıldan sonra kok
kömürünün tahsisinin durdurulması ve yerine kirleticilik özelliği fazla
olan linyit ve asfaltitlerin tahsis edilmesine bağlı olarak hava kirliliği
sorunu gündeme gelmiştir. 1978-1979 kış döneminde ilk kez görülen
hava kirliliği sorunu, daha sonraki yıllarda artarak devam etmiştir.
Erzurum'daki hava kirliliği sorunu, 1978 yılında tarafımdan
kurulan, Atatürk Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma Enstitüsü (daha
sonra Araştırma Merkezi) çalışmaları kapsamında, 20 Şubat 1979
tarihinden itibaren izlenmiştir. Bu amaçla kentin muhtelif yerlerinde
oluşturulan ölçüm istasyonlarında kükürt dioksit ve duman ölçümleri
yapılmıştır. Kent merkezindeki ölçüm sonuçlarına göre 1 Mart 1979
tarihinde kükürt dioksit miktarı 1.057 μg/m3’e ulaşmıştır. Kentte yaşayan
insanların aşırı derecede tedirgin olduğu bugünde inversiyon, sis, durgun
hava koşulları ve aşırı soğuk kükürt dioksitin yoğunlaşmasına neden
olmuştur. İnversiyon olayı ve yoğun kirlilik kent dışından çekilen
fotoğraflarla da tespit edilmiştir (Foto 1.17.). Bu tarih Erzurum kenti için
hava kirliliği bakımından önemli bir gün olarak kaydedilmiştir. Mart
29
1979 ayına ait ortalama günlük kükürt dioksit miktarı 381 μg/m3 olarak
belirlenmiştir. Mart 1979 ayında birçok gün WHO tarafından verilen sınır
değerlerin üzerinde seyretmiştir. Erzurum’daki hava kirliliği olayının
1978-1979 kış döneminde itibaren görülmesinin en önemli nedeni, daha
önce kentte kok kömürünün yakıt olarak kullanılmasına karşın, bu kış
döneminden başlanarak kok kömürünün sanayiye tahsis edilmesi ve
ısıtmada kullanımının sınırlandırılması olmuştur (Kırımhan,1980).
Yüksek ısıl değerli ve kirleticilik özelliği en az olan kok kömürü
yerine fazla miktarda kirletici yayan asfaltit ve düşük kaliteli linyit
kullanımı hava kirliliğini dayanılmaz düzeye ulaştırmıştır. Daha sonra da,
kömürlü kalorifer tesislerin büyük bir bölümü fuel-oil’e dönüştürülmüş
ve bu tesislerde çok fazla miktarda yanar kükürt içeren fuel-oil yakımı
sürdürülmüştür. O tarihlerde fuel-oil ile çalışan kalorifer tesislerinden ve
merkezi sistemle çalışan ısı ve buhar tesislerinden atmosfere önemli
miktarda yanmamış hidrokarbon ve kükürt dioksit salınmıştır.
Bunlara bir örnek olması bakımından o tarihlerdeki Atatürk
Üniversitesi Merkezi Isıtma Tesisi’ne ait bir görüntü Foto 1.18.’de
verilmiştir. Kükürt dioksit miktarının, günlük ortalamalar olarak, Aralık
1979 ayında 519 μg/m3 ve Ocak 1980 ayında 655 μg/m3 değerlerine
ulaştığı izlenmiştir. Nisan ayında 62 μg/m3’e düşmüştür. Aralık 1979 ayı
içerisindeki bazı günlerde, değişik ölçüm istasyonlarında kükürt dioksitin
günlük miktarı 1.275 μg/m3, 1.246 μg/m3 ve 1.089 μg/m3 olarak
izlenmiştir. Kükürt dioksit, azot dioksit ve parçacık ölçüm sonuçlarına
göre, kış aylarında hava kirliliğinin en fazla olduğu aylar, Kasım, Aralık,
Ocak ve Şubat ayları olarak belirlenmiştir. Ölçümü yapılan kirleticilerin
miktarlarına göre sıralaması, kükürt dioksit, parçacıklar ve azot oksitler
olarak görülmüştür (Kırımhan, 1991).
Alınan önlemlerle, hava kirliliği 1983-1984 kış döneminde % 60
oranında azaltılmıştır. Ancak, bu yüksek orandaki azalmağa rağmen,
hava kirliliği WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) tarafından verilen sınır
değerlerin üzerinde olmuştur.
Erzurum kentindeki hava kirliliğinde, yakılan yakıtın kirleticilik
özelliği yanında, yakma yöntemi, meteorolojik faktörler, topoğrafik
özellikler ve kentin konumu da etkili olmuştur. Yakıtın iyileştirilmesi ve
yakma yönteminin geliştirilmesi ile hava kirliliğinde önemli oranda bir
azalma saptanmıştır. Ancak alınan önlemlerin sürekliliği sağlanamadığı
için sorun tekrarlanmıştır.
30
Foto 1.17. Erzurum kentinde hava kirliliği (01 Mart 1979)
Foto 1.18. Atatürk Üniversitesi Merkezi Isıtma Tesisi’nden duman
yayılımı(1983)
31
Türkiye’de yeterli ve çok düzenli olmamasına karşın, kentsel
yerleşim merkezlerinin bazılarında hava kalitesini belirlemek amacıyla
ölçümler yapılmaktadır. Bu ölçümlerin çoğu, herhangi bir ölçüm ağı
oluşturulmaksızın, sadece parçacık ve kükürt dioksit ölçümünü
kapsamaktadır. Hava kirliliği ölçümlerinden elde edilen veri toplanarak
Devlet İstatistik Enstitüsü (TİK, Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından
yayımlanmaktadır. Bu bağlamda yayınlanan 2004 yılı istatistiklerine
göre, yıllık ortalama parçacık ve kükürt dioksit miktarları esas alınarak
yapılan sıralama sonuçları Çizelge 1.2. ve Çizelge 1.3. ‘de verilmiştir.
Çizelge 1.2.
Parçacık miktarlarının (μg/m3) yıllık ortalama değerlerine göre en kirli
yerleşim yerleri
Yıllar
Kütahya
Kayseri
Rize
Çorum
Sivas
Denizli
Balıkesir
Isparta
Ankara
Konya
2002
111
88
83
82
79
77
75
73
68
63
Kütahya
Balıkesir
Kayseri
Çorum
Gaziantep
Bingöl
Ankara
Antalya
Bursa
Sivas
2003
89
76
72
68
68
61
56
56
54
52
Kütahya
Balıkesir
Çorum
Kayseri
Gaziantep
Bursa (Orhangazi)
Kastamonu
Aksaray
Antalya
Bingöl
2004
95
84
81
77
63
58
56
54
52
52
TİK tarafından yayınlanan Hava Kirliliği Haber Bültenleri’nden
alınan bilgiye göre; 2004 yılında yıllık kükürt dioksit (SO2)
ortalamalarının en yüksek bulunduğu il merkezleri kirlilik sırasına göre;
Kütahya, Erzurum, Çanakkale, Çorum ve Bingöl'dür. Aynı dönemde
parçacık madde (duman) ortalamalarının en yüksek bulunduğu il
merkezleri ise kirlilik sırasına göre; Kütahya, Balıkesir, Çorum, Kayseri
ve Gaziantep’tir.
2004 yılı kükürt dioksit (SO2) ortalamalarında bir önceki
yıla göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri; % 51 ile Çanakkale, %
29 ile Bilecik, % 25 ile Uşak, %20 ile Kayseri ve % 16 ile Kastamonu ve
Kocaeli (Gölcük)’dür. Aynı dönemde en çok azalış görülen il ve ilçe
32
merkezleri ise; % 70 ile Samsun, % 49 ile Balıkesir, % 47 ile Edirne, %
38 ile Yozgat ve % 32 ile Niğde (Bor)'dur.
Çizelge 1.3.
Kükürt dioksit miktarlarının (μg/m3) yıllık ortalama değerlerine göre en
kirli yerleşim yerleri
Yıllar
Yozgat
Kütahya
Çorum
Edirne
Erzurum
Samsun
Denizli
Bingöl
Ağrı
Kayseri
2002
152
144
134
119
119
119
99
90
88
87
Kütahya
Tekirdağ
Bingöl
Edirne
Çorum
Samsun
Bursa
Gaziantep
Niğde
Manisa
2003
128
117
110
110
96
94
84
84
82
81
Kütahya
Erzurum
Çanakkale
Çorum
Bingöl
Bursa
Tekirdağ
Elazığ
Kayseri
Gaziantep
2004
145
132
107
101
98
95
95
84
84
82
2004 yılı parçacık madde (duman) ortalamalarında bir önceki yıla
göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri; % 65 ile Samsun, % 60 ile
Bursa (İnegöl), % 47 ile Kastamonu, % 44 ile Uşak ve % 24 ile
Niğde’dir. Aynı dönemde en çok azalış görülen il ve ilçe merkezleri ise
% 36 ile Bolu, %31 ile Yozgat, % 28 ile İzmir, % 21 ile Edirne ve % 20
ile Manisa’dır.
Hava kirliliği ölçümleri yapılan yerleşim merkezleri bazında,
2003 ve 2004 yıllarına ait parçacık madde ve kükürt dioksit ölçüm
sonuçları, karşılaştırmalı olarak, sırasıyla Çizim 1.3. ve Çizim 1.4.’de
grafik olarak gösterilmiştir.
2004 yılında Ankara ve İzmir il merkezleri ile İzmir (Bergama)
ve İzmir (Ödemiş) ilçe merkezlerinde ölçüm yapılan istasyonlardan elde
edilen kükürt dioksit ortalamaları incelendiğinde, “Hava Kalitesinin
Korunması Yönetmeliği”nde verilen Hedef Sınır değeri Ankara'da
Küçükesat'da aşılmış olduğu görülmüştür. Kısa Vadeli Sınır (KVS)
değeri ve 1. Uyarı Kademesi Sınır (1.UKS) değeri ölçüm yapılan hiçbir
istasyonda aşılmamıştır.
33
2003
2004
150
89
95
76
mg/m
3
100
84
81
68
72
77
68
63
58
56
50
54
56 52
61
52
38
50
(..)
0
Kütahya Balıkesir
Çorum
Kayseri Gaziantep Bursa Kastamonu Aksaray Antalya
(Orhangazi)
Bingöl
Çizim 1.3. Türkiye’de bazı yerleşim merkezlerinde yıllara göre parçacık
madde miktarının değişimi
2003
2004
250
200
mg/m
3
146
150
132
128
107
100
96 101
110
117
98
71
84
95
95
79 84
70
84
84 82
50
(..)
0
Küt ahya Erzurum Çanakkale Çorum
(Merkez)
Bingöl
Bursa T ekirdağ
(Merkez)
Elazığ
Kayseri Gaziant ep
Çizim 1.4. Türkiye’de bazı yerleşim merkezlerinde yıllara göre kükürt
dioksit değişimi
Aynı dönemde parçacık madde ortalamaları incelendiğinde,
Hedef Sınır değeri Ankara’da Bahçelievler, Cebeci, Demetevler,
Küçükesat, Sıhhiye ve Yenidoğan'da aşılmıştır. Kısa Vadeli Sınır (KVS)
değeri ve 1.Uyarı Kademesi Sınır (1.UKS) değeri ise, Ankara ve İzmir il
merkezleri ile İzmir (Bergama) ve İzmir (Ödemiş) ilçe merkezlerinde
34
ölçüm yapılan hiçbir istasyonda aşılmamıştır.
2004-2005 kış sezonunda kükürt dioksit (SO2) ortalamalarının
en yüksek bulunduğu il ve ilçe merkezleri kirlilik sırasına göre; Kütahya,
Çanakkale, Kayseri, Uşak ve Tekirdağ’dır. Aynı dönemde parçacık
madde (duman) ortalamalarının en yüksek bulunduğu il ve ilçe
merkezleri ise kirlilik sırasına göre; Kütahya, Kayseri, Zonguldak, Isparta
ve Bursa (Orhangazi)’dır.
2004-2005 kış sezonu kükürt dioksit (SO2) ortalamalarında bir
önceki yılın aynı dönemine göre en çok artış görülen il ve ilçe
merkezleri; % 144 ile Bursa (İnegöl), % 77 ile Niğde (Bor), % 74 ile
Kayseri, % 49 ile Kırıkkale ve % 45 ile Samsun ‘dur. Aynı dönemde en
çok azalış görülen il ve ilçe merkezleri ise; % 50 ile Konya, % 49 ile
Bolu ve Kocaeli (Gebze), % 47 ile Kocaeli (Gölcük), % 46 ile Kocaeli,
% 30 ile Manisa'dır.
2004-2005 kış sezonu parçacık madde (duman) ortalamalarında
bir önceki yılın aynı dönemine göre en çok artış görülen il ve ilçe
merkezleri; % 90 ile Erzurum, % 86 ile Samsun, % 33 ile Niğde, % 31 ile
Çanakkale ve % 25 ile Kayseri'dir. Aynı dönemde en çok azalış görülen
il ve ilçe merkezleri ise % 47 ile Bolu, % 44 ile İzmir, % 41 ile Çorum, %
35 ile Balıkesir ve % 31 ile Bursa (İnegöl)’dür.
Türkiye’de, 2003-2004 ve 2004-2005 kış dönemlerinde, bazı
yerleşim yerlerindeki parçacık madde ve kükürt dioksit değişimleri Çizim
1.5. ve Çizim 1.6.’da verilmiştir.
2004-2005 kış sezonunda (Ekim-Mart) Ankara ve İzmir il
merkezlerinde ölçüm yapılan istasyonlardan elde edilen kükürt dioksit
ortalamaları incelendiğinde, Kısa Vadeli Sınır (KVS) değeri ölçüm
yapılan hiçbir istasyonda aşılmamıştır.
Aynı dönemde parçacık madde miktarlarının ortalamaları
incelendiğinde, Kısa Vadeli Sınır (KVS) değeri Ankara’da Cebeci'de
aşılırken, İzmir il merkezinde ölçüm yapılan istasyonda aşılmamıştır.
Türkiye’de 2004-2005 kış döneminde kükürt dioksit ve parçacık
madde miktarlarının en fazla olduğu yerleşim yerleri Çizelge 1.4.’de
gösterilmiştir.
Diğer taraftan, 2004-2005 kış döneminde, yerleşim yerlerine
göre, Hava Kalitesi Kontrol Yönetmeliği’nde verilen kısa vadeli sınır
değerlerin aşıldığı gün sayıları; parçacık madde için, Kütahya 24,
Erzurum 5, Bursa (Orhangazi) 4, Kayseri 3, Isparta 2 ve Zonguldak 1,
35
kükürt dioksit için, Kütahya 18, Tekirdağ 13, Kayseri 6, Çanakkale 4 ve
Erzurum 2 gündür.
2003-2004
2004-2005
250
182
200
163
mg/m
3
151
134
125
150
108 109
100
108
120
105 101
93
96
78
100
80 76
73 75
Sivas
Aksaray
49
50
0
Kütahya Kayseri Zonguldak Isparta
Bursa
Çorum Erzurum Balıkesir
(Orhangazi)
Çizim 1.5. Türkiye’de bazı yerleşim yerlerinde 2003-2004 ve 2004-2005
kış döneminde parçacık madde miktarının değişimi
2003-2004
2004-2005
300
250
223
234
mg/m
3
195
184
200
152
151
150
100
114
143
184
137
183
132
130
131
87
87
134
111
105
43
50
0
Kütahya Çanakkale Kayseri
(Merkez)
Uşak
Tekirdağ Erzurum Çorum
Kırıkkale
Bingöl
Bursa
(İnegöl)
Çizim 1.6. Türkiye’de bazı yerleşim yerlerinde 2003-2004 ve 2004-2005
kış döneminde kükürt dioksit miktarının değişimi
36
Sonuç olarak, Türkiye’de görülen hava kirliliği olaylarının büyük
bir bölümü kış döneminde, ısınma amacıyla yakıt tüketiminden
kaynaklanmaktadır. Ayrıca, egzoz kirliliği giderek artmaktadır. Noktasal
kirletici kaynak olarak , daha çok güç üretimi yapan termik santraller
önem taşımaktadır. Bunların yanında, fabrikalar, petrol rafinerileri,
organize sanayi bölgeleri, düzgün depolanmayan katı atık yığınları hava
kirliliği bakımından riskli görülmektedir.
Çizelge 1.4.
Türkiye’de 2004-2005 kış döneminde kükürt dioksit ve parçacık
madde miktarlarının ortalamalarının en yüksek olduğu yerleşim
yerleri
μg/m3 (mikrogram/metreküp)
Kükürt dioksit (SO2)
Parçacık Madde (Duman)
Kütahya
Çanakkale (Merkez)
Kayseri
Uşak
Tekirdağ
Erzurum
Çorum
Kırıkkale
Bingöl
Bursa (İnegöl)
234
152
151
143
137
132
131
130
111
105
Kütahya
Kayseri
Zonguldak
Isparta
Bursa (Orhangazi)
Çorum
Erzurum
Balıkesir
Sivas
Aksaray
182
125
109
108
101
96
93
78
76
75
1.3. Hava Kirliliğinin Etkileri
Hava kirliliğinin etkileri; kirletici kaynaktan atmosfere salınan
kirletici maddenin cinsine, miktarına, meteorolojik faktörlere bağlı olarak
yayılımına, atmosfer içerisindeki kimyasal değişimlere, alıcı ortamın
özelliklerine ve alınan önlemlere bağlı olarak derişmektedir. Genel
anlamda hava kirliliğinin etkileri; atmosferik olaylar, cansız varlıklar,
doğal bitki örtüsü ve tarımsal alanlardaki bitkisel üretim, yabanıl ve evcil
hayvanlar ve insanlar üzerinde görülmektedir.
Hava kirliliğinin atmosferik olaylar üzerindeki etkileri daha çok
yerleşim alanlarında dikkati çekmektedir. Bu etkiler; ısı adası oluşumu,
37
görüş uzaklığının azalması, smog (zehirleyici sis) oluşumu, güneş
ışınlarının azalması, sıcaklık ve hava akımlarındaki değişme şeklinde izlenmektedir. Atmosfere yayılan parçacıklar ve renkli gazlar görüş
mesafesini azaltarak trafik kazalarında riski artırmakta ve kazaların
meydana gelmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan, güneşten gelen
ışınları tutarak radyasyon miktarını azaltmakta, bunun sonucunda da kent
içerisinde güneş enerjisi ile çalışmakta olan tesislerde verim düşüklüğüne
neden olmaktadır.
Özellikle son yıllarda, fosil kökenli yakıtların kullanılması sonucu
atmosfere yayılan karbon dioksit gazına bağlı olarak, havanın normal
karışımında bulunan miktarın hızlı bir artış gösterdiği, bunun sonucu
olarak atmosferde karbon dioksit miktarının arttığı ileri sürülmekte ve bu
iddialar ölçümlerle de gösterilmektedir. Aynı kaynaklar, karbon dioksit
derişiminin artışına bağlı olarak hava sıcaklığının gittikçe artmakta
olduğunu, bunun bir sonucu olarak, kurak alanlarda çölleşme olaylarının
görüleceğini, yarı kurak bölgelerin kurak duruma geleceğini, sıcaklık
artışı ile buzullarda erimenin hızlanacağını ve bu nedenle deniz
seviyelerinde bir yükselmenin meydana gelebileceğini ileri sürmektedir.
Hava kirliliğinin diğer bir etkisi, ekonomik kayıplara yol açacak
şekilde, cansız varlıklar üzerinde görülmektedir. Örnek olarak, bazı
gazların korozif (aşındırıcı) etkisi ile metaller aşınmakta, asit yağışlar
nedeniyle tarihi eserler ve yapı malzemeleri tahrip olmakta, otomobil
lastikleri hava kirliliğinden etkilenmektedir.
Hava kirliliğinin doğal yaşam üzerindeki etkisi; türlerin azalması,
ekolojik dengenin bozulması ve estetik görünümün etkilenmesi şeklinde
görülmektedir. Örnek olarak, atmosfere bol miktarda kükürt dioksit salan
bir kirletici kaynağın çevresindeki ve hatta bu kaynağın uzağındaki
ortamlarda bitki örtüsü tahrip olmakta, toprak çıplaklaştığı için erozyon
olayı başlamakta, ormanlar yok olmakta, bu ortamların barındırdığı
yaban hayvanları gittikçe azalmaktadır.
Kirletici maddeler tarımsal üretimi de etkileyerek önemli ölçüde
ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Özellikle bitkilerin yapraklarını
tahrip ederek bitkinin fotosentez ve solunun olayını etkileyen kirletici gaz
ve parçacıklar, toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerini de
etkilemektedir.
Belirtilen bu etkilerin yanında, insan sağlığı da hava kirliliğinin
tehdidi altında bulunmaktadır. Doğal olarak insan vücudunun sürekli
38
olarak hava ile temasta bulunan organları daha fazla etkilenmektedir.
Ellerde ve yüzde, ciltte görülen sertleşme, gözlerin tahrişi, göz sulanması,
ağız ve boğazda hissedilen yanma hava kirliliğinin başlangıçta görülen
tipik etkileridir. Bunun yanında, kirletici maddelerin cinsine ve miktarına
bağlı olarak, özellikle solunun sisteminde önemli hastalıkların
görülmesine ve mevcut hastalıkların artarak sağlığı tehdit etmesine neden
olmaktadır. Bunun yanında, hava kirliliği, sindirim, dolaşım ve sinir
sistemleri üzerinde de etkili olmaktadır.
1.4. Gelecekte Hava Kirliliği Sorunu
Hava kirliliğinin günümüzdeki durumu dikkate alınacak olursa;
hızlı nüfus artışına bağlı olarak yerleşim alanlarının gittikçe büyümesi,
insan ihtiyaçlarının artışına bağlı olarak endüstriyel üretimdeki artış,
enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için daha düşük vasıflı ve kirlilik etkisi
fazla olan yakıtların tüketimindeki artış kirletici madde miktarının
artışına neden olabilecek faktörler arasında bulunmaktadır. Bunun
yanında, gelecekte teknolojik olanaklardaki artışın da dikkate alınarak,
kirletici madde miktarlarının yayılmasına neden olan kaynaklar yerine
daha temiz teknolojilerin getirilebileceği olasılığı üzerinde de durmak
gerekir. Örnek olarak, motorlu kara taşıtlarının egzozlarından, fabrika ve
termik santrallerin bacalarından atmosfere yayılan kirletici maddelerin
daha etkili filtre veya denetim sistemleri ile azaltılması mümkün olabilir.
Bu iki farklı düşünceye rağmen, günümüzdeki hava kirliliği
olayının giderek artmakta olduğu bir gerçektir. Özellikle 1974 yılında
belirgin olarak ortaya çıkan petrol krizi, insanları enerji üretimi amacıyla
yeniden kömür kaynakları üzerinde düşünmeğe yönlendirmiştir. Düşük
vasıflı linyit kaynaklarının enerji üretimi amacıyla, termik santrallerde
kullanılması ve yerleşim yerlerinde ısı üretimi amacıyla yakılması hava
kirliliği sorunun büyümesine neden olmuştur.
Değişik kaynaklardan çevreye yayılan kükürt dioksit ve azot oksit
gazlarının meydana getirmiş olduğu asit yağışların etkisi, artık ulusal
sınırları da aşarak uluslararası sorun durumuna gelmiştir. Örnek olarak,
Batı Avrupa ülkelerindeki yoğun endüstri bölgelerinden kaynaklanan
asidik özellikli gazların oluşturduğu asit yağışların, İskandinav ülkelerinde önemli doğal varlık tahribatına neden olduğu artık bilinmektedir.
Bunun yanında, fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak artış gösteren
39
atmosferik karbon dioksit miktarının daha fazla artmayacağını söylemek
fazlaca iyimserlik olur. O halde bu gazın artışına bağlı olarak, alışılmışın
aksine yeni durumlarla karşılaşılması kaçınılmazdır.
Belirtilen bu örneklere başkalarını da eklemek mümkündür. Bu
nedenle, gelecekte ortaya çıkabilecek daha ciddi boyutlardaki hava
kirliliği olayları için şimdiden önlem almak ve bu önlemleri sorunlar
meydana gelmeden önce uygulama zorunluluğu vardır.
Gelecekte görülmesi muhtemel hava kirliliği sorunlarının
belirlenmesi ve mevcut sorunlara çözüm araştırılması amacıyla,
günümüzde yoğun faaliyetler sürdürülmektedir. Bu amaçla yeni araştırma
birimleri oluşturulurken, eski kuruluşların bu yeni araştırma konularına
göre teşkilatlanmasına ve donatılmasına çalışılmakta, hava kirliliği
konusundaki eğitim çalışmalarına yer verilmekte, bu konuda uzmanların
yetiştirilmesine çaba gösterilmekte
ve uluslararası işbirliği
oluşturulmasına gayret edilmektedir.
Bu çabaların istenilen düzeyde gerçekleştirilebilmesi için,
yaşamakta olan tüm insanların kendilerine düşen görevi yerine getirmesi
bir insanlık görevi olarak değerlendirilmektedir.
40
41
2. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİNİN KAYNAKLARI
ve
KİRLETİCİ MADDELER
Hava kirliliğine neden olan kaynakları, öncelikle doğal olaylar ve
insan faaliyetleri olarak iki gruba ayırmak mümkündür. Geçmiş tarihi
dönemlere bakıldığında, hava kirliliğine neden olan doğal olayların
başında yanardağ (volkan) püskürmelerinin geldiği görülmektedir. Bu
püskürmelerle atmosfere hem parçacık ve hem de gaz halindeki
kirleticiler yayılmaktadır. Bunların çok sıcak olduğu da dikkate alınacak
olursa ne derecede önemli hava kirliliği ve çevre yıkımı meydana
getirdiği kolayca anlaşılmaktadır. Çok yüksek sıcaklıkta erimiş katı
maddelerin akışı (lav) çevredeki her türlü maddeyi eriterek veya yakarak
ilerlerken yanardağın atmosfere saldığı zehirli gaz ve parçacıklar ölüm
saçmıştır. Atmosferde asılı olarak kalan koyu renkli gaz ve parçacıklar
güneşten gelen ışınları kapattığı için gündüz saatlerinde karanlık
42
olmuştur. Yine bunun sonucu olarak güneş ışınlarının engellenmesi ile
ani soğumalar ve yaz aylarında kar yağışları görülmüştür. Çok değişik
özellikteki gazlar, örneğin SOx, NOx, CH4, CO2
ve yanmamış
hidrokarbonlar çevresel etkilerini yanardağın yakın çevresinde olduğu
kadar uzak mesafelerde de göstermiştir. Doğal bitki örtüsü yanında tarım
alanları tahrip olmuş, orman yangınları meydana gelmiş, su ve toprak
kaynakları kirlenmiş ve yerleşim yerleri boşaltılmıştır (Foto 2.1.).
Foto 2.1. ABD’de Mt. St. Helens yanardağı ve çevresel etkisi
Hava kirliliğine neden olan doğal olayların diğer bir grubu da,
doğal orman ve bitki örtüsü yangınlarıdır. Her yıl binlerce hektarlık
alanda orman ve bitki örtüsü yangınları meydana gelmekte, ekonomik
etkilerinin yanında daha da önemlisi etkilerinin ekolojik olumsuz etkileri
görülmektedir. Milyonlarca ağaçla beraber, orman ekosistemi
içerisindeki hayvansal ve bitkisel canlılarla birlikte doğal yaşam
ortamları da yok olmaktadır. Bu bitki yangınları ile binlerce ton SOx ,
NOx , CO, CO2 ve yanmamış hidrokarbon atmosfere salınmaktadır (Foto
2.2.).
43
Çok kuvvetli rüzgarların neden olduğu toz fırtınaları da doğal
kirletici kaynaklardır. Hem doğal ortamları ve hem de tarımsal alanları
etkileyen kuvvetli rüzgarlar toprağı aşındırarak kopardıkları parçacıkları
bulundukları yerlerin çok uzaklarına taşıyarak zarar vermektedir. Bunun
sonucu olarak yaban yaşam, yollar, su kanalları ve tarım alanları tahrip
olmakta, topraklar verimsizleşmekte, yerleşim alanlarındaki insanlar
önemli sağlık riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle kurak ve yarı
kurak bölgelerde meydana gelen toz fırtınalarının olumsuz etkileri tarih
boyunca görülmüştür (Foto 2.3.).
Foto 2.2. Bir orman yangını ve çevresel etkisi
Polen yayılımı doğal bir olay olmasına karşın özellikle alerjik
özelliği nedeniyle bir kirlilik olayı olarak değerlendirilmektedir.
Korunmak amacıyla polen yayılımının yoğun olduğu günlerde dışarıya
çıkılmaması veya polen maskesi takılması önerilmektedir (Foto 2.4.).
İnsan faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği
başlangıçtan günümüze kadar artarak gelmiştir. Özellikle yerküre
üzerindeki insan sayısının çok hızlı bir şekilde artışına paralel olarak
ihtiyaçların artması hava kirliliğinin artmasında önemli olmuştur.
İhtiyaçların daha yeterli karşılanması amacıyla doğal kaynak ekonomisi
ve ekolojik varlığı dikkate alınmaksızın veya bu değerler ihmal edilerek
sürdürülen üretim sonucu atmosfere salınan kirletici miktarı giderek
artmıştır.
44
Foto 2.3. ABD’de 1930’lu yıllarda Great Plains’de toz fırtınaları
Foto 2.4 . Çam ağaçlarının polenleri alerjik etkiye sahiptir
45
İnsan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere salınan kirletici
maddeleri kaynaklarına göre; endüstriyel, enerji üretimi, ulaşım, yerleşim
yeri ve tarımsal
kaynaklı kirleticiler olarak gruplandırabiliriz.
Endüstriyel üretime örnek olarak, daha yaygın olan demir-çelik
fabrikaları, çimento fabrikaları, bakır fabrikaları, selüloz ve kağıt
fabrikaları, tekstil fabrikaları sayılabilir. Bu endüstriyel üretim
birimlerinde, hammadde kaynağından üretim sürecinin değişik
kademelerinde hava kirletici maddelerin salımı söz konusudur.
Enerji üretiminde kullanılan yakıtın özelliğine bağlı olarak termik
santraller önemli kirletici kaynaklardır. Nükleer santraller radyasyon
yayma riski ve atıkların giderilmesindeki zorluklar bakımından duyarlı
kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Elektrik enerjisi iletim sistemlerine,
yüksek gerilim ağları boyunca oluşan magnetik alan ve ozon oluşumu
(korona olayı) hava kirliliği bakımından dikkate alınmaktadır. Hava
ulaşımda kullanılan uçak ve helikopterler, deniz ulaşımında kullanılan
vapur, gemi ve tankerler, kara ulaşımında kullanılan tır, kamyon,
kamyonet, otobüs, minibüs ve otomobil, raylı taşımacılıkta trenler az
veya çok, değişik miktar ve özelliklerde kirletici madde yaymaktadır.
Yerleşim yerlerinde ısı üretmek amacıyla sıvı, gaz ve katı yakıtların
kullanılması sonucu kirletici madde salımı olmaktadır. Tarım alanlarında
anız yakımı, kimyasal ilaç kullanımı, toprak işleme ve hasat işlemlerinde
atmosfere önemli miktarda kirletici madde yayılmaktadır.
Bu insan faaliyetleri, daha çok insanın yaşam düzeyini ve
rahatlığını artırmak amacıyla sürdürülen ekonomik faaliyetlerdir.
Bunların dışında, nedeni ne olursa olsun, daha olumlu sosyal
yaklaşımlarla çözümü mümkün olabilen ulusal veya uluslararası boyutlu
sorunların yol açtığı savaşlar insan yaşamını yok ettiği gibi, ekonomik ve
ekolojik yıkımlara da neden olmaktadır. Günümüzde en son olarak
izlenen ve sıcaklığını hala devam ettirmekte olan Irak Savaşı’nda olduğu
gibi, savaş boyunca hem doğal yaşam ortamları ve hem de yerleşim
yerleri tahrip edilmekte, kültür birikimleri yok olmaktadır. Irak’ın
başkenti Bağdat’ta bombalanan alanlardan çevreye yayılan kirletici
maddeler bunun en belirgin yakın örneğidir (Foto 2.5.).
Yerküre üzerindeki en önemli yaşam ortamlarından biri olan
atmosferdeki yaşamı hava sağlamaktadır. Atmosfer tabakası çeşitli
katmanlardan meydana gelmiştir. İçerisinde bulunduğumuz katman
troposfer olarak adlandırılmaktadır. Yeryüzünden itibaren kalınlığı
46
ekvatorda 15 km ve kutuplarda 10 km dolayında bulunan troposfer
katmanındaki hava, çeşitli gazların karışımından oluşmaktadır. Bu
karışım içerisinde bulunan gazların bir kısmının miktarı genel olarak
sabit olmasına rağmen, bir kısmının miktarı da çevre koşullarına bağlı
olarak değişmektedir. Bu nedenle, hava karışımında yer alan gazlar,
miktarları değişmeyen gazlar ve miktarları değişen gazlar olarak iki grup
altında toplanabilmektedir (Çizelge 2.1.).
Bu çizelgenin incelenmesiyle görüleceği gibi; Azot (N2) gazının
hava karışımı içerisindeki payı, hacimsel olarak % 78 'dir. Miktar
bakımından ikinci sırada bulunan Oksijen (O2) % 21 ve üçüncü sırada yer
alan Argon (Ar) % 1 dolaylarındadır. Bu üç gazın yanında, miktarları
değişmeyen gazlar arasında az miktarda Neon (Ne), Helyum (He),
Kripton (Kr), Hidrojen (H2), Nitroz Oksit (N2O) ve Xenon (Xe) gibi
gazlar da bulunmaktadır. Miktarı değişmeyen gazlardan, oksijen ve azot,
yaşam için mutlak gerekli olan gazlardır.
Atmosferde, miktarı en fazla değişmeye uğrayan gaz su buharıdır.
Diğer taraftan, fosil kökenli yakıtların kullanılmasına bağlı olarak karbon
dioksit (CO2) miktarında da önemli değişmeler izlenmektedir. Özellikle
son yıllarda karbon dioksit miktarındaki artış nedeniyle, iklimlerde
değişmelerin meydana geldiği ileri sürülmektedir. Atmosferdeki karbon
dioksit gazı fotosentez olayındaki görevi nedeniyle özel bir öneme
sahiptir. Miktarı değişen gazlardan bir bölümü hem doğal olaylar ve hem
de insan faaliyetleri sonucu atmosfere yayılmaktadır. Ancak, insan
faaliyetleri ile çevreye yayılan gazların büyük bir kısmı kirletici
özelliktedir.Bunlar, karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), azot
oksitler (NOx ) ve hidrojen sülfür (H2S) gibi gazlardır. Metan (CH4) ve
amonyak (NH3) gazlarının çevreye yayılımı daha çok doğal yollarla
olmaktadır.
Belirtilen bu gazların yanında, havada asılı olarak hareket eden,
farklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerdeki parçacıklar da
mevcuttur. Bu parçacıkların kaynakları doğal olaylar ve insan faaliyetleri
olabilmektedir. Parçacıkların büyüklükleri gaz moleküllerinden daha
fazladır.
Gaz moleküllerinden daha ağır olan parçacıklar, atmosfere
salınmış oldukları kaynakların hemen yakınlarına çökelebilmekte veya
daha küçük parçacıklar da havada asılı olarak rüzgarların etkisiyle
uzaklara taşınabilmektedir.
47
Foto 2.5 . Savaşta bombalanan Bağdat’ta, gelecek nesillerin emaneti
yanarken, atmosfere salınan kirleticiler küresel boyutta çevresel etkiye
neden olmaktadır
48
Bazı kirletici maddeler için gaz veya parçacık ayırımı yapmak
güçtür. Çünkü, atmosfere salındığı kaynağı gaz olarak terk eden kirletici
maddelerin bir bölümü, atmosferde, çevre koşullarına bağlı olarak sıvı
veya katı faza dönüşebilmektedir. Çizim 2.1.'de verilen Venn
Diyagramı'nda kirletici maddelerin bir bölümünün gaz ve parçacık
durumlarındaki değişmeler gösterilmektedir. Doğrudan doğruya
parçacıklar grubuna giren kirleticilere örnek olarak atmosferde asılı olan
patojenler verilmektedir. Bunun yanında, karbon monoksit de yalnızca
gaz fazda gösterilmektedir. Ancak, kükürt oksitler, azot oksitler,
pestisidler, radyoaktif serpintiler, ağır metaller ve hidrokarbonlar hem
gaz ve hem de parçacık grubunda yer almaktadır.
Kirletici maddelerden gaz halinde olanların miktarları ise hacım
esasından % (yüzde), ppm (milyonda kısım), ppb (milyarda kısım) ve
ağırlık/hacım esasından µg/m3 olarak gösterilmektedir. Bazı araştırma
makalelerinde pphm gibi birimlere de rastlanmaktadır. Bu birim, yüz
milyonda kısım olarak ifade edilmiştir.
Genel gaz kanunlarına göre; normal şartlar (0oC ve 760 mmHg)
altında bir molekül gazın kaplamış olduğu hacım 22.400 cm3 (22,4 L)
dür. Bu hacım standart şartlar (25°C ve 760 mmHg) için;
V1 . P1 / T1 = V2 . P2 / T2 ........................................................ (2.1)
eşitliğinden yararlanılarak 24.451 cm3 (24,451 L) olarak hesaplanır. Bu
eşitlikte, T = 273 + 0C ‘dir.
Buna göre; hava kirliliği için standart olarak kabul edilen
ortamda, bir molekül gazın kaplamış olduğu hacım 24.451 cm3 dür.
Hacım esasından, ppm (milyonda kısım) cm3/m3 olacağından, 1 cm3
gazın ağırlığı, gazın molekül ağırlığının 24.451 cm3 ’e bölünmesiyle elde
edilecektir. O halde;
1 cm3 (gaz) = (Gazın Molekül Ağırlığı / 24.451) x 106 µg………..(2.2)
yazılabilir. Bu eşitlikten yararlanılarak 1 cm3/m3 (ppm) oranı,
ağırlık/hacım şeklinde yazılarsa 2.3 eşitliği elde edilir.
1 ppm (gaz) = (Gazın Molekül Ağırlığı / 24.451) x 106 µg/m3…….(2.3)
Aynı eşitlik, 1 µg/m3 için aşağıdaki şekilde yazılabilir:
49
Çizelge 2.1.
Deniz seviyesinde kuru havanın karışımında bulunan gazlar ve miktarları
(Seinfeld, 1975)
GAZLAR
Kimyasal
Sembol
% Hacım
ppm
(cm3/m3 )
Değişmeyen Gazlar
Azot
N2
78,084
780.840
Oksijen
O2
20,946
209.460
Argon
Ar
0,934
9.340
Neon
Ne
18
Helyum
He
5
Kripton
Kr
1
Hidrojen
H2
0,5
N2O
0,3
Xe
0,09
Nitroz Oksit
Xenon
Değişen Gazlar
Su Buharı
H2O
0,7
7.000
Karbon Dioksit
CO2
0,0315
315
Metan
CH4
1,5
Karbon Monoksit
CO
0,1
Ozon
O3
0,02
Amonyak
NH3
0,01
Azot Dioksit
NO2
0,001
Kükürt Dioksit
SO2
0,0002
Hidrojen Sülfür
H2S
0,0002
50
SOx
Ağır
Metaller
NOx
Patojenler
PARÇACIKLAR
CO
Radyoaktiflik
Pestisidler
CxHx
Çizim 3.1. Hava kirletici maddelerin gaz ve parçacık durumlarının
değişimi (Venn Diyagramı).
1 µg/m3 = ((ppm x 24.451) / Molekül Ağırlığı) x 10-6 .……….…...(2.4)
Verilen bu eşitlikler genelleştirilirse;
µg/m3 = ((ppm x Molekül Ağırlığı) / 24.451) x 106 ……..…….…(2.5)
ppm = (µg/m3 x 24.451) / Molekül Ağırlığı) x 10-6 …………...….(2.6)
elde edilir.
51
Değişik bir ifade ile;
1 ppm = 40,9 x Molekül Ağırlığı µg/m3
ve
1 µg/m3 = 24,451/ Molekül Ağırlığı ppm
olarak yazılabilir.
Kirletici gazların molekül ağırlıkları ve yukarıda verilen son iki
eşitlik esas alınarak gazların standart koşullardaki (25oC ve 760 mmHg)
birim dönüşüm çarpanları Çizelge 2.2.’de verilmiştir.
Kirletici maddelerin bir bölümü doğrudan doğruya herhangi bir
kaynaktan salınarak çevresini etkiler. Bu kirletici maddeler birincil
(primer) kirleticiler olarak adlandırılır. Karbon monoksit (CO), kükürt
dioksit (SO2), is parçacıkları gibi kirletici maddeler birincil kirleticiler
için verilebilecek en uygun örneklerdir.
Diğer taraftan, atmosfere yayılan birincil kirleticiler ile havanın
karışımında bulunan maddeler arasındaki kimyasal reaksiyonlarla
atmosferde oluşan kirletici maddeler de ikincil (sekonder) kirleticiler
olarak bilinmektedir. Kükürt trioksit (SO3), azot oksitlerin bir bölümü,
atmosferik sülfürik asit (H2SO4) ve nitrik asit (HNO3) ikincil kirletici
maddeler için tipik örneklerdir (Çizim 2.2.).
Atmosferik ozon (O3) doğrudan doğruya atmosferde oluşan
ikincil bir kirleticidir. Ozon'un doğrudan doğruya yayılımına neden olan
belirgin bir kaynak bulunmamasına karşın, atmosferdeki derişimi zaman
zaman 0,5 ppm’e kadar yükselebilmektedir.
Hava kirliliğinde açıklanması gereken terimlerden bazıları toz,
duman ve sistir. Toz, parçacık halindeki katı maddelerin gaz faz
içerisinde bulunmasıdır. Örnek olarak, rüzgarların etkisiyle toprak
yüzeyinden kopan parçacıkların hava içerisine karışmış olması toz olarak
bilinir ve önemli ölçüde hava kirliliğine neden olur.
Duman ise daha küçük parçacıkların bir ortam içerisinde
yoğunlaşması olarak tanımlanmaktadır. Örnek olarak, fosil yakıtların
yakılması sonucu bacadan yayılan koyu renkli hidrokarbon parçacıkları
duman olarak adlandırılır.
52
Çizelge 2.2.
Bazı kirletici gazların molekül ağırlıkları ve birim dönüşüm çarpanları
Kirleticiler
Amonyak (NH3)
Karbon dioksit (CO2)
Karbon monoksit (CO)
Klor (Cl2)
Etilen (C2H4)
Hidrojen klorür (HCl)
Hidrojen flüorür (HF)
Hidrojen sülfür (H2S)
Metan (CH4)
Azot dioksit (NO2)
Azot oksit (NO)
Ozon (O3)
Peroksiasetilnitrat (PAN*)
Kükürt dioksit (SO2)
Kükürt trioksit (SO3)
Molekül
Ağırlığı
ppm’den
µg/m3’e
dönüşüm
çarpanı
µg/m3’den
ppm’e
dönüşüm
çarpanı
17
44
28
71
28
36,5
20
34
16
46
30
48
121
64
80
695
1.800
1.150
2.900
1.150
1.490
820
1.390
655
1.880
1.230
1.960
4.950
2.620
3.272
1,44
0,56
0,87
0,34
0,87
0,67
1,22
0,72
1,53
0,53
0,81
0,51
0,20
0,38
0,31
*PAN (Peroksiasetilnitrat) C2H3O5N
Sis, bir gaz ortamında buharın yoğunlaşması ile meydana gelen
ve bu faz içerisinde asılı olarak bulunan sıvı damlacıkların oluşturduğu
olaydır. Atmosfer ortamında su buharının yoğunlaşması sis için tipik bir
örnektir. Bunların dışında, hava kirliliğinde önemli bir yere sahip bulunan
diğer bir olay smog olarak adlandırılan, fotokimyasal sis veya dumanlı sis
olarak da bilinen, çevre sağlığını önemli ölçüde tehdit eden olaydır. Bu
olay, değişik kaynaklardan atmosfere yayılan kirletici maddelerin
atmosferdeki bir seri fotokimyasal olaylar sonucunda değişimi ile
meydana gelmektedir. Smog oluşumu daha sonraki kısımlarda ayrıntılı
olarak açıklanacaktır.
53
Çizim 2.2. Kirletici kaynaklar ve kirletici maddeler
Günümüzde hava kirliliği konusunda sık sık kullanılan diğer bir
terim de asit yağışlardır. Atmosfere yayılan asit oluşturabilen gazların
(SOx ve NOx ) meydana getirmiş olduğu bu olay, kirletici madde salım
kaynaklarının yakın çevresinde ve çok uzak mesafelere taşınmak
suretiyle, zararlı etkisini kaynağın çok uzağında da gösterebilmektedir.
Asit yağışlar hakkında ayrıntılı bilgi ilerideki konular arasında
verilecektir.
Buraya kadar verilen genel bilgilerden sonra, kirletici maddelerin
ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla kirletici maddeleri
gaz ve parçacıklar olmak üzere iki grup altında inceleyebiliriz.
2.1. Gazlar
Hava kirliliğinde etkili olan gazlar, genel olarak, kükürtlü gazlar,
azotlu gazlar, karbon oksitler, hidrokarbonlar ve diğer gazlar olmak üzere
beş grup altında toplanabilir.
54
2.1.1. Kükürtlü Gazlar
Atmosferde bulunan en önemli kükürtlü gazlar; kükürt dioksit
(SO2), kükürt trioksit (SO3) ve hidrojen sülfür (H2S) dir. Bu gazların
yanında, atmosferde bulunan sülfürik asit (H2SO4) ve sülfat (SO4=) tuzları
da kükürtlü bileşikler arasında yer almaktadır.
Atmosferdeki kükürtlü bileşiklerin kaynakları; fosil kökenli yakıtların yakılması, organik maddenin yakılması ve mikrobiyolojik yollarla
ayrışması, kuvvetli rüzgarlarla okyanus ve deniz suyunun püskürmesi
sonucu sudaki sülfatlı tuzların atmosfere karışması, volkan patlaması ve
kükürt ihtiva eden madenlerin ergitilmesi veya işlenmesi esnasında
kükürtlü bileşiklerin çevreye salınmasıdır. Bu kaynaklardan atmosfere
yayılan kükürtlü bileşikler, ıslak veya kuru çökelme yolu ile yeniden
yeryüzüne dönebilmektedir.
1970’li yılların başında yapılan tahminlere göre; bir yıl içerisinde
atmosfere salınan toplam kükürt miktarı 200 x 106 ton dolayındadır.
Bunun 75 x 106 ton'luk bölümünün kaynağını insan faaliyetleri
oluşturmaktadır. Bu miktarın her yıl % 4 oranında bir artış gösterdiği de
tahmin edilmiştir. Çizelge 2.3.'de, 1970’li yılların başında, bir yıl
içerisinde insan faaliyetlerine bağlı olarak çeşitli kaynaklardan atmosfere
salınan kükürt dioksit miktarı verilmiştir. Çizelgenin incelenmesiyle
görüleceği gibi; yıllık kükürt dioksit salımının büyük bir bölümünü
kömür yakınıma bağlı olarak atmosfere yayılan kükürt dioksit
oluşturmaktadır. İkinci sırayı ise, petrol rafinerisi ve petrol ürünlerinin
kullanımı esnasındaki kükürt dioksit yayılımı almaktadır. Cevher
işlemesine bağlı olarak yayılan kükürt dioksit miktarı ise 16 x 106 ton
dolayındadır. Bu miktarların 1980’li yıllar içerisinde, toplam olarak 200
x 106 ton'a yükseleceği tahmin edilmiştir.
Doğal olaylar veya insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan
kükürtlü bileşikler, atmosferde bir kısım kimyasal reaksiyonlarla
değişikliklere uğrayarak, yağışlarla yeryüzüne iner, toprak ve bitkiler
tarafından tutulabilir, yüzey su kaynaklarına karışabilir. Bir kısım sülfatlı
bileşik de atmosferden kuru çökelme yolu ile kuru sülfat tuzları halinde
yeryüzüne dönebilirler. Çizim 2.3.'de görüldüğü gibi, atmosfere salınan
kükürtlü bileşikler atomik oksijen, oksijen ve ozonla oksitlendikten
sonra, atmosferdeki bir kısım maddelerle fotokimyasal veya kimyasal
yollarla yeni bileşiklere dönüşebilmektedir. Bu çevrim nedeniyle, değişik
55
kaynaklardan çevreye yayılan kirletici maddeler su-toprak-atmosfer
ortamları arasında sürekli olarak döngü içerisine girer.
Çizelge 2.3.
1970’li yıllarda, insan faaliyetlerine bağlı olarak değişik kaynaklardan bir
yıl içerisinde atmosfere salınan kükürt dioksit miktarı
(Seinfeld, 1975)
Kaynak
Kömür yakımı
Petrol rafinerisi ve petrol ürünleri yakımı
Kükürt Dioksit
(106 ton)
102,0
28,5
Ergitme İşlemleri
Bakır
12,9
Kurşun
1,5
Çinko
1,3
TOPLAM
146,2
Kükürtlü gazların temiz bir hava içerisinde bulunabilecek en
düşük miktarını vermek oldukça güçtür. Bu miktar; çevredeki kirletici
kaynakların varlığına, kirletici kaynağın uzaklığına, çevrenin
meteorolojik özelliklerine bağlı olarak önemli oranda değişiklik
göstermektedir. Ancak, genel anlamda bir değer vermek gerekirse, kükürt
dioksit miktarı 0,002-0,01 ppm, hidrojen sülfür 0,002-0,02 ppm ve sülfat
tuzları da yaklaşık olarak 2 µg/m3 dolaylarındadır.
2.1.2. Azotlu Gazlar
Atmosferde bulunan azotlu bileşikler, diazot oksit (N2O), azot
monoksit (NO), azot dioksit (NO2) ve amonyak (NH3) gibi gazlar ve
nitrat (NO3-) ve amonyum (NH4+) tuzlarıdır.
Bu bileşiklerden N2O renksiz bir gaz olup doğal kaynaklardan
atmosfere yayılmaktadır. Genel olarak topraklardaki bakteri faaliyeti ve
atmosferin üst kesimlerinde azotun (N2), oksijen ve ozon ile reaksiyonu
sonucu meydana gelmektedir. Bu gaz, pratikte anestezik olarak
kullanılmakta ve güldürücü gaz olarak da bilinmektedir. Normal
56
sıcaklıklarda inert bir özellik gösterir. Genel anlamda kirletici özellikte
bir gaz değildir.
O, O2 ve O3 ile
oksidasyon
H2 S
SO2
Su damlaları içerisinde O2
tarafından NH3 ile
oksidasyon,
hidrokarbonlar ve O3 ile
gaz faz reaksiyonu,
fotokimyasal oksidasyon
Parçacık halindeki
sülfatlar
Yağmurla
yıkanma ve
ıslak çökelme
İnsan
faaliyetleri
Doğal
kaynaklar
(Biyosfer)
SO2 absorbsiyonu ve
yıkanması
Deniz
püskürmesi
Çizim 2.3. Atmosferdeki kükürtlü bileşiklerin dönüşümü,
(Seinfeld, 1975).
Nitrik oksit veya azot monoksit olarak bilinen (NO), hem doğal
olaylar sonucu ve hem de insan faaliyetlerine bağlı olarak çevreye
yayılmaktadır. Fosil yakıtların yüksek sıcaklıklarda yakılması esnasında,
bacadan önemli miktarda NO çıkışı olmaktadır. Azot dioksit (NO2), nitrik
oksit ile birlikte yayılır. Bunun yayılan miktarı daha azdır. Ancak NO
atmosfere yayıldığında, havadaki oksijenle reaksiyona girerek hemen
NO2'ye dönüşür. Bu iki gaz da önemli kirletici gazlardır.
Azot'un diğer oksitleri, örnek olarak N2O3, N2O4, NO3 ve N2O5
atmosferde çok az miktarlarda bulunur. Bu gazlar kirletici gazlar arasında
düşünülmez.
Azotlu gazların diğeri amonyak (NH3) dır. Bu gaz kirletici
özelliktedir. Daha çok doğal olaylar sonucu atmosfere yayılır. Ancak,
insan faaliyetlerine bağlı olarak çevreye yayılan miktarı da önemlidir.
Belirtilen bu gazların atmosfer içerisindeki kimyasal dönüşümü
sonucunda, nitrat ve amonyum tuzları meydana gelmekte ve bu tuzlar
57
kuru veya ıslak çökelme yolu ile yeryüzüne dönmektedir. Azot oksitler
(NOx ) asit yağışların oluşumunda da etkili olmaktadır.
Daha çok biyolojik ayrışma sonucu meydana gelen amonyak,
atmosferde bir kısım değişimlere uğramaktadır. Ortama bağlı olarak;
ıslak yüzeyler tarafından NH4+ formunda absorbe edilebilir, gaz veya
amonyum durumunda asitlerle reaksiyona girebilir veya nitrata
dönüşebilir. Bunlardan ilk ikisi % 75 ve üçüncüsü ise % 25 oranında
gerçekleşmektedir.
Atmosfere daha çok gaz halinde yayılan azotlu bileşikler,
atmosferi parçacık durumunda terk ederler. Atmosferde nitrit veya nitratlı
bileşiklere dönüşen azot oksitler, azot çevriminde önemli bir yere
sahiptir. Çizim 2.4.'de hava kirliliğinde önemli bir etkiye sahip olan azot
çevrimi görülmektedir.
Yerleşim yerlerindeki hava kirliliği olayında büyük bir öneme
sahip olan azot oksitlerin ve diğer azotlu bileşiklerin değişik
kaynaklardan yayılma durumlarına göre, çevredeki normal derişimleri ve
kalıcılık süreleri Çizelge 2.4.'de verilmiştir. Bu çizelgenin incelenmesiyle
görüleceği gibi, azot oksitler daha çok fosil yakıtların yakılmasına bağlı
olarak atmosfere yayılırken, amonyak biyolojik ayrışma, nitratlı bileşikler
azot oksitlerin atmosferdeki oksidasyonu ve amonyum tuzları da
amonyağın kimyasal dönüşümü ile meydana gelmektedir.
Azot oksitlerin 1965 yılı verilerine göre, atmosfere yayılan
miktarı 48 x 106 ton olarak tahmin edilmiştir. Bu miktarın çok büyük bir
bölümünün fosil kökenli yakıtların yakımı sonucu meydana geldiği
Çizelge 2.5.'de görülmektedir.
Azotlu ve kükürtlü gazların atmosferdeki veya biyolojik yolla
oksidasyonu genel olarak aşağıdaki reaksiyonlarla meydana gelmektedir:
NO + ½ O2 → NO2
4 NO2 + 2 H2O + O2 → 4 HNO3
H2S + 3/2 O2 → SO2 + H2O
SO2 + ½ O2 → SO3
SO3 + H2O → H2SO4
58
Atomik oksijenle
oksitlenme
(üst troposfer ve
stratosferde)
NO+NO2
N2O
İnsan
Faaliyetleri
Doğal
Kaynaklar
Su ile oksidasyon,
Fotokimyasal
oksidasyon,
Ozonla oksidasyon
NH3
Nitrit ve
Nitratlı
bileşikler
Yağışla yıkanma
Doğal Kaynaklar
Çizim 2.4. Hava kirliliğinde etkili olan azotlu bileşiklerin kaynakları ve
çevrimi (Seinfeld, 1975)
2.1.3. Karbon Oksitler
Kirletici gazlardan karbon oksitler bölümüne girenler karbon
dioksit (CO2) ve karbon monoksit (CO) dir. Normal olarak atmosferde %
0,03 oranında bulunan karbon dioksit, biyosferdeki karbon çevriminin en
önemli elemanıdır.
Fotosentez olayındaki rolü nedeniyle, karbon dioksit bitkisel
üretim ve bitkisel üretime bağlı canlı varlığı için mutlak gerekli olan bir
gazdır. Bu nedenle, genel anlamda karbon dioksit kirletici bir gaz olarak
düşünülmemektedir.
Ancak, son yıllarda artan enerji ihtiyacı nedeniyle petrol, kömür
ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere bol miktarda
karbon dioksit yayılmaktadır.
59
Çizelge 2.4.
Atmosferik azotlu bileşiklerin kaynakları, çevredeki normal derişimleri
ve kalıcılık süreleri (Seinfeld, 1975)
Azotlu
Bileşikler
NO
NO2
NO2
NH3
NO3NH4+
Kaynak
Yanma
Yanma
Biyolojik
Biyolojik
NO2 oksidasyonu
NH3 dönüşümü
Normal
Derişimi
Kalıcılık
Süresi
1,0 ppb (NO2)
5 gün
6,0 ppb
0,2 µg/m3
1,0 µg/m3
2 hafta
2-8 gün
Çizelge 2.5.
Azot oksitlerin 1965 yılı verilerine göre kaynaklara bağlı olarak salımı
(Seinfeld, 1975).
Kaynak
Salım, NO2 10 6 ton
Kömür Yakımı
24,4
Petrol İşlemleri ve Yakımı
20,2
Doğal Gaz Yakımı
1,9
Diğer Kaynaklar
1,5
TOPLAM
48,0
Yapılan tahmin ve ölçüm sonuçlarına göre; hacım esasından,
1700’lü yıllarda 276 ppm olan CO2’in atmosferdeki derişimi, 1950
yılında 310 , 2000 yılında 369 ve 2003 yılında 375 ppm’e yükselmiştir.
Bu artış nedeniyle, özellikle iklim değişiklikleri başta olmak üzere
önemli çevresel etkilerin ortaya çıkabileceği ileri sürülmektedir. Bu
60
etkilerin neler olabileceği ilerideki kısımlarda ayrıntılı olarak
açıklanacaktır.
Karbon kaynağı olan kömür, petrol ve doğal gazın iyi havalanan
ortamlarda tam yanması ile karbon dioksit ve diğer bileşikler meydana
gelirken enerji açığa çıkar. Bu enerji değişik amaçlarla insan ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla kullanılır. Aşağıdaki kimyasal reaksiyonlarda tam
yanma olayında karbon dioksit çıkışı gösterilmektedir.
C + O2 → CO2 + Enerji
CH4 + 2O2 → CO2 + 2H2O + Enerji
(Kömür Yakımı)
(Doğal Gaz Yakımı)
C6 H12 O6 + 6O2 → 6CO2 + 6H2O + Enerji
(Solunum)
Doğal olarak atmosferik karbon dioksitin fotosentez olayındaki
kullanımı da aşağıdaki kimyasal reaksiyonda gösterilmiştir.
Işık
6CO2 + 6H20 → C6 H12 O6 + 6O2
(Fotosentez)
_____________________
Glikoz
Tam olmayan yanma olaylarında, karbon dioksit ile birlikte veya
tamamen karbon monoksit gazı açığa çıkabilir. Karbon monoksit
atmosferin alt kesimlerinde görülen en önemli kirletici maddelerden
biridir.
2 C + O2 →2 CO + Enerji
(Yetersiz Yanma)
Karbon monoksit salımının
en önemli kaynağını doğal
mikrobiyolojik ayrışma ile oluşan metan (CH4) oluşturur. Fosil yakıtlarda
olduğu gibi, metanın da yetersiz havalanma şartlarında oksidasyonu ile
karbon monoksit meydana gelmektedir.
2 CH4 + 3O2 → 2CO + 4H2O + Enerji
61
Dünya genelinde karbon monoksit yayılımının en önemli kaynağı
doğal olaylar olmasına rağmen, büyük yerleşim yerlerinde ve trafik
yoğunluğunun fazla olduğu yollarda ve çevresinde de motorlu kara
taşıtlarıdır. Yerleşim yerlerinde ısınma ve diğer amaçlı yakıt kullanımına
bağlı olarak da meydana gelen karbon monoksit nedeniyle, yerleşim
yerlerindeki derişimi genel olarak normal atmosferik miktarın 50-100
katına yükselebilmektedir. Çizelge 2.6.'da, 1970 yılı tahminlerine göre,
bir yıl içerisinde atmosfere yayılan karbon monoksit miktarı ve
kaynakları gösterilmektedir.
Çizelge 2.6.
İnsan faaliyetleri sonucunda 1970 yılında atmosfere salınan karbon
monoksit miktarı (Seinfeld, 1975)
Kaynaklar
Motorlu taşıtlar
Diğer hareketli kaynaklar
Kömür yakımı
Fuel-oil yakımı
Endüstriyel işlemler
Petrol rafinerileri
Katı atık giderimi
Diğer (tarımsal atıkların yakımı gibi)
TOPLAM
CO, 106 ton
222
25
11
40
22
5
23
23
371
Büyük yerleşim alanları içerisindeki trafik yoğunluğuna bağlı
olarak karbon monoksit yayılımını gösteren en tipik örnek
A.B.Devletleri'nde New York kentinin Manhattan bölgesinde izlenmiştir.
Çizim 2.5.'de görüldüğü gibi, sabah erken saatlerinde trafik yoğunluğu
oldukça azdır. Trafik yoğunluğu saat 6.00 'dan sonra artmağa başlarken,
buna paralel olarak karbon monoksit miktarı da artış göstermektedir.
Saat 8.00-18.00 arasında 12-15 ppm'e yükselen karbon monoksit derişimi
saat 20.00'den sonra 5 ppm'in altına düşmektedir.
Motorlu kara taşıtlarının egzozlarında yapılan analizlerde, egzoz
içerisindeki karbon monoksit miktarının % 3 veya 30.000 ppm'e kadar
62
Saatlik Araç Sayısı
Karbon Monoksit, ppm
yükseldiği görülmüştür. Egzozlardan yayılan bu zehirli, renksiz ve
kokusuz gaz, yerleşim alanlarında birikerek insan sağlığını olumsuz
yönde etkilemektedir.
Kalabalık kentlerdeki karbon monoksit değişimini gösteren diğer
bir örnek, Londra'da Ekim 1956-Ekim 1957 arasında soğuk bir günde
karbon monoksit miktarının 360 ppm'e kadar yükselmesidir.
A.B.Devletleri’nde beş büyük şehirde 1962-1967 yıllarında yapılan
ölçümlerde elde edilen karbon monoksit miktarları Çizelge 2.7.'de
verilmiştir. Bu değerler incelendiğinde, büyük kentlerdeki CO miktarının
zaman zaman insan sağlığını tehdit edebilecek seviyeyi aştığı açık olarak
görülmektedir.
Çizim 2.5. A.B.Devletleri'nde New York-Manhattan kent merkezinde
günün saatlerine göre saatlik trafik yoğunluğu ve karbon monoksit
derişimi (USDHEW, 1970)
Kalabalık kentlerdeki karbon monoksit değişimini gösteren diğer
bir örnek, Londra'da Ekim 1956-Ekim 1957 arasında soğuk bir günde
karbon monoksit miktarının 360 ppm'e kadar yükselmesidir.
A.B.Devletleri’nde beş büyük şehirde 1962-1967 yıllarında yapılan
ölçümlerde elde edilen karbon monoksit miktarları Çizelge 7'de
verilmiştir. Bu değerler incelendiğinde, büyük kentlerdeki CO miktarının
63
zaman zaman insan sağlığını tehdit edebilecek seviyeyi aştığı açık olarak
görülmektedir.
Atmosfere değişik kaynaklardan salınan CO, bu ortam içerisinde
bazı doğal olaylar sonucunda, yayılmış olduğu miktarı değişebilmektedir.
Karbon monoksit, daha çok atmosferik oksijenle oksitlenerek karbon
dioksite dönüşmektedir. Daha sonra da karbonatlar halini alabilmektedir
(Çizim 2.6.).
2.1.4. Hidrokarbonlar
Daha önceki açıklamalarda gaz halindeki kirletici maddelerin
isimleri ayrı ayrı verilmiş, özellikleri kısmen belirtilmiş ve tek tek olarak
salım kaynakları ifade edilmiş olmasına rağmen, aynı işlemi
hidrokarbonlar için yapmak mümkün olamamaktadır. Bu nedenle, bu
başlık altında hidrokarbonlardan gaz fazda bulunanların tümünü
kapsayacak şekilde bilgi verilecek, parçacık halindeki hidrokarbonlar ise
daha sonra açıklanacaktır.
Çizelge 2.7.
A.B.Devletleri'nde, 1962-1967 yıllarında beş büyük kentte ölçülen CO
miktarının 8 saatlik ve 5 dakikalık en yüksek ortalamaları (Seinfeld,
1975)
KENT
Chicago
Denver
Los Angeles
Philadelphia
Washington
8 saatlik CO, ppm 5 dakikalık CO, ppm
44
37
32
36
34
78
73
81
67
49
Tüm yerkürede, 1965 yılı içerisinde atmosfere salınan toplam
hidrokarbon miktarı 1.684x106 ton olarak tahmin edilmiştir. Çizelge
2.8.'in incelenmesiyle görüldüğü gibi, bu miktarın 80x106 ton'luk
bölümünün salım nedeni insan faaliyetleridir. İnsan faaliyetlerine bağlı
olarak yayılan bu miktarın faaliyet kollarına göre dağılımı da Çizelge
2.9.'da verilmiştir.
64
İçten Yanmalı
Motorlar
Açık Yangınlar
Oksitlenme
CO
HAVA
Yakma
SU
Yıkanma ve
Yüzey Akış
TOPRAK
Karbonatlar (Yağışla)
Çizim 2.6. Karbon monoksitin ortamdaki değişimi
Görüldüğü gibi, benzin kullanımına bağlı olarak hidrokarbon
yayılımı diğer faaliyet kollarından daha fazladır. İkinci sırayı da katı
artıkların yakımı almaktadır. Bu iki kaynak genelde büyük yerleşim
alanlarının içerisinde veya yakın çevresinde bulunmaktadır. Bunun bir
sonucu olarak da, yerleşim alanları içerisindeki hidrokarbon miktarı
kırsal alanlardan daha fazladır.
Çizelge 2.8 .
Yerkürede 1965 yılında atmosfere yayılan hidrokarbon miktarı
(Seinfeld, 1975)
Hidrokarbon
Kaynak
Metan
Terpenler
Karışık
Toplam
Doğal Olaylar
Bitkiler
İnsan Faaliyetleri
Salım, 106 ton
1.450
154
80
1.684
65
Çizelge 2.9.
İnsan faaliyetlerine bağlı olarak 1965 yılı tahminlerine göre atmosfere
yayılan hidrokarbonların kaynakları (Seinfeld, 1975)
Kaynaklar
Kömür
Termik santraller
Endüstri
Ulaşım ve Nakliye
Petrol
Rafineriler
Benzin
Buharlaşma
Diğer
Çözücü (solvent) kullanımı
Katı atıkların yakımı
Odun yakımı
Toplam
Salım, 106 ton
0,1
8
0,6
3
1,8
0
5,7
0
30,
80
7,1
0
0,4
0
9,1
0
22,
60
1,7
0
80,
10
Hidrokarbonların bulunduğu ortamın özelliklerine bağlı olarak,
azot oksitlerin varlığı halinde diğer organik bileşiklere dönüşümler
olmaktadır. Bu dönüşümlerle ilgili ayrıntılı bilgi ilerideki bölümlerde
verilecektir.
66
Çoğu ölçüm sonuçlarına göre, atmosferdeki metan miktarı 1,2-1,5
ppm arasında değişmektedir. Verilen değişime rağmen, atmosferdeki CH4
miktarı 1,5 ppm olarak kabul edilmektedir. Bu genel kabule karşın,
yerleşim alanları içerisindeki miktar bunun çok üzerine çıkmaktadır.
2003 yılında yapılan ölçüm sonuçlarına göre atmosferdeki metan gazı
derişimi 1,7 ppm’e yükselmiştir. Metan gazı da karbon dioksite benzer
şeklide, yıllar ilerledikçe atmosferdeki birikimi artmaktadır. Metan da
atmosferde sera etkisi gösteren en önemli gazlardan biridir.
Metan yanında, özellikle yerleşim alanları içerisinde 56 adet
değişik hidrokarbonun bulunduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Ancak bunların büyük bir bölümü oldukça düşük derişimdedir.
2.1.5. Diğer Gazlar
Belirli gruplar altında toparlanamayan kirletici gazların bir
bölümü de bu alt başlık altında açıklanacaktır. Bu gazların başında ozon
( O3 ) gelmektedir. Ozon, normal bir ortamda havanın karışımında çok az
miktarda (0,02 ppm) bulunan bir gazdır. Hava karışımı içerisinde bulunan
bu miktar zararlı değildir. Ancak, karışım içerisindeki miktarı arttıkça
zararlı olur. Doğal olarak atmosfer içerisindeki elektriksel boşalımlarla
stratosfer tabakası içerisinde oluşan ozon, düşey doğrultudaki hava
akımları ile troposfere taşınır. Aslında düşey doğrultudaki ozon taşınması
fazla olmamakla birlikte yine de troposferdeki miktarını önemli ölçüde
değiştirir. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere yayılan azot oksitler
ve hidrokarbonların atmosferdeki fotokimyasal reaksiyonları sonucu
ozon oluşur ve çevreye yayılır. Bu insan faaliyetlerinin başında, motorlu
taşıtların egzozları ve ısı üretimi amacıyla fosil yakıt kullanımı
gelmektedir.
Atmosferdeki oksitleyici gazların % 90'ını ozon oluşturur. Bu
gazın oluşumu güneş ışınına bağlı olduğundan, güneşin en güçlü olduğu
öğlen saatlerinde ve mevsimlerde ozon miktarı daha fazladır. Geceleri ve
kış mevsimlerinde en düşük düzeye iner.
Atmosfer içerisinde ozonun oluşum reaksiyonu çok basit bir
şekilde;
Güneş Işını
O2 + O + M
→
O3 + M
67
olarak gösterilebilir. Bu kimyasal reaksiyonda yer alan ve M ile
gösterilen maddeler, değişik kaynaklardan atmosfere yayılmış olan azot
oksitler ve gaz durumundaki hidrokarbonlardır.
Diğer gazlar grubu içerisinde incelenmesi gereken diğer bir
kirletici gaz hidrojen flüorür (HF) dir. Bu gaz daha çok endüstriyel
üretime bağlı olarak atmosfere yayılır ve bu nedenle de zararlı etkisi daha
çok kaynak çevresinde görülür.Hidrojen flüorür gazının salımına neden
olan önemli kirletici kaynaklar; süper fosfat gübre fabrikaları, alüminyum
fabrikaları, demir-çelik fabrikalarıdır. Bunların yanında, cam sanayi,
çömlek, tuğla, seramik imalatına ait tesislerden de bir kısım flüorür
yayılımı olmaktadır. Yerleşim yerlerinde ısı üretimi amacıyla kullanılan
kömürün özelliklerine bağlı olarak, atmosfere hidrojen flüorür gazı
yayıldığı da bilinmektedir. Aynı şekilde, kömürle çalışan termik santrallerin çevresinde de HF'nin zararlı etkisi izlenmektedir.
Burada belirtilmesi gereken diğer kirletici gazlardan bazıları da
hidrojen klorür (HCl), klor (Cl2), Peroksiasetilnitrat (PAN) olarak
sayılabilir.
Daha önce de kısmen belirtildiği gibi; değişik kirletici
kaynaklardan atmosfere salınan hava kirletici maddeler ki, bunlar SOx,
NOx gibi asidik gazlar, CO ve CO2 , bu gazların yanında yanmamış
hidrokarbonlar (CxHx) birincil kirleticilerdir. Bu kirletici gaz ve
parçacıklar, atmosferik ortamda, başta su buharı olmak üzere bir kısım
diğer gazlarında etkisi ile, güneş ışınlarının kimyasal reaksiyonları
hızlandırıcı etkisine bağlı olarak, daha karmaşık kimyasal yapıdaki ikincil
kirleticilere dönüşürler. Bu arada atmosferik oksijenin bir kısmı da ozona
dönüşür. Ozonun kuvvetli oksitleyici etkisi ile durum biraz daha
karmaşık hal alır. Sonuçta, atmosferde, fotokimyasal sis (smog) oluşumu
gerçekleşir (Çizim 2.7.). Bu şekilde oluşan yoğun kirlilik birincil
kirleticilerin meydana getirdiği zararlı etkiden çok daha fazladır.
Fotokimyasal sisin kısmen koyu renkli olması görüş mesafesini de
önemli ölçüde azalır. Bu olay güneş ışınlarının varlığı ile yakından ilgili
olduğu için, Çizim 2.8.’de görüldüğü gibi, gün içerisinde güneş
ışınlarının daha fazla olduğu saatlerde meydana gelir. Bu olay
inversiyonla bir araya geldiğinde kirletici Maddelerin atmosferdeki
birikimi daha da artar.
68
Çizim 2.7. Fotokimyasal sis oluşumu
Çizim 2.8. Gün içinde fotokimyasal sis oluşumunun değişimi
69
2.2. Parçacıklar
Hava kirlenmesine neden olan maddelerden bir bölümü de
atmosferde asılı olarak hareket eden, salındığı kaynağın çevresinde veya
hava akımları ile taşınmış olduğu ortamlarda çökelebilen parçacıklardır.
Bunların büyüklükleri yanında fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri
de hava kirlenmesinde önemlidir. Çizim 2.9.'da atmosferik parçacıkların
bir kısmının büyüklükleri verilmiştir. Parçacıkların büyüklükleri,
atmosferden yeryüzüne çökelmelerinde oldukça önemli bir özelliktir.
Gaz halindeki kirleticilerde olduğu gibi, parçacıkların yayılmış
olduğu kaynaklar da; doğal olaylar ve insan faaliyetleri olarak iki bölüm
altında toplanabilir. Çizelge 2.10. incelendiğinde, 1968 yılı tahminlerine
göre, atmosfere yayılan yıllık parçacık miktarının % 10'unu insan
faaliyetleri oluşturmaktadır. Diğer büyük bölümü ise doğal olaylar
sonucu atmosfere yayılmaktadır. Salınan bu parçacıkların bir bölümü
yayıldığı kaynağı terk ettiği an kirletici durumdadır. Bu parçacıklar sıvı
veya katı fazda olabilirler. Böyle parçacıklar birincil veya primer
parçacık halindeki kirleticiler olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir kısım
parçacıklar da atmosfere yayılmış olan gazlardan, atmosferdeki bir kısım
kimyasal reaksiyonların dönüştürücü etkisiyle meydana gelir. Sonradan
meydana gelen ve yine sıvı veya katı durumda olabilen kirletici maddeler
de ikincil veya sekonder parçacıklar olarak adlandırılmaktadır.
Atmosfere yayılan kirletici maddelerden bazıları cansız olduğu
halde, doğal olaylar sonucu yayılan canlı haldeki kirleticiler de vardır.
Bunlar; polenler, bakteriler, mantarlar ve küfler, sporlar ve küçük
böceklerdir.
Parçacıkların yayılım kaynaklarını gösteren Çizelge 2.10.'un
incelenmesiyle, doğal kaynaklar arasında deniz ve okyanuslardan
rüzgarların etkisi ile atmosfere yayılan tuzların en büyük paya sahip
olduğu görülmektedir. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak en fazla yayılım
da kömür yakınıma bağlı olmaktadır.
70
Çizim 2.9. Havadaki küçük parçacıklar ve çökelme hızları
Çizelge 2.10.
Değişik kaynaklardan atmosfere salınan kirletici maddelerden parçacık
durumunda olanların 1968 yılı tahminlerine göre miktarı
(Seinfeld, 1975).
Kaynaklar
Yayılım, 106 ton
Doğal
İnsan
Olaylar
Faaliyetleri
71
Birincil Parçacıklar:
Kömür yakımına bağlı uçucu kül
Demir ve Çelik Endüstrisi atıkları
Fosil olmayan yakıtlar (odun gibi)
Petrol yanması
Organik artıkların yakımı
Tarımsal alanlardan yayılım
Çimento üretimine bağlı yayılım
Diğer kaynaklar
Deniz tuzları
Toprak tozları
Volkanik parçacıklar
Orman yangınları
Alt Toplam
İkincil Parçacıklar
(Gaz-parçacık dönüşümü)
H2S'den oluşan sülfatlar
SO2'den oluşan sülfatlar
NOx 'den oluşan nitratlar
NH3'den oluşan amonyum tuzları
Hidrokarbonlardan oluşan
parçacıklar
Alt Toplam
Genel Toplam
36,0
9,0
8,0
2,0
4,0
10,0
7,0
16,0
1.000,0
200,0
4,0
200,0
1.404,0
92,0
202,0
430,0
269,0
198,0
1.099,0
2.503,0
147,0
30,0
27,0
204,0
296,0
72
3. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİ METEOROLOJİSİ
Herhangi bir kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddeler, bu
ortamın özelliklerine bağlı olarak ya bir kısım değişikliklere uğrayarak
veya salındıkları gibi özelliklerini değiştirmeden kaynağın çevresine veya
uzaklarına birikir ya da taşınırlar. İşte, kirletici maddelerin değişikliğe
uğramasında ve taşınmasında atmosferin özellikleri önemli rol oynar. Bu
nedenle, atmosferde meydana gelen meteorolojik olaylar ile hava kirliliği
arasındaki ilişkinin incelenmesi gerekmektedir.
Atmosferin önemli özelliklerinden olan enerji dengesi, radyasyon,
atmosferde düşey doğrultudaki sıcaklık değişimleri, hava akımları,
atmosferin nem durumu, yağışlar gibi meteorolojik faktörlerin
73
incelenmesiyle hava kirliliğinin daha anlaşılır duruma getirilmesi
mümkündür.
3.1. Atmosferde Enerji Dengesi
Yerkürenin temel enerji kaynağını güneş oluşturur. Güneşten
gelen ışınların atmosfer veya yer tarafından tutulması veya tekrar
atmosfere doğru kaybı, yeryüzünün sıcaklığını ve iklim özelliklerini
belirleyen faktörlerin başında gelir. Güneşten gelen ve tekrar uzaya
yansıyan enerji arasındaki ilişki, atmosferik enerji dengesi olarak
tanımlanır.
Güneş ışınlarının yoğunluğu, birim zaman içerisinde birim alana
ulaşan enerji miktarı ile ölçülmektedir. Bu birim, genel olarak, “cal/cm2
/dak” şeklinde kullanılmaktadır. Güneş ışınları dalgalar halinde
yeryüzüne ulaşmaktadır. Bu ışınların dalga boyları λ ve frekansları v ile
gösterilecek olursa; v = c / λ ilişkisi vardır. Bu eşitlikteki c, ışık hızını
ifade etmekte ve 2,998 x 1010 cm/sn olarak bilinmektedir. Güneş
ışınlarının dalga boyu genel bir alışkanlık olarak mikrometre (µm), 10- 4
cm, veya angström (Ǻ), 10- 8 cm olarak ifade edilir. Güneşten gelen
ışınların dalga boyları birbirlerinden oldukça farklıdır. Bu durumda,
ışınların dalga boylarına göre tanımlanması gerekir. Elektromagnetik
spektrum incelendiğinde güneş ışınlarının sağlamış olduğu enerjinin daha
çok görülebilir ışınlar olan 4.000-7.000 Ǻ ışınlar çevresinde yer almakta
olduğu görülmektedir.
Daha düşük bir enerji seviyesine bir elektronun düşmesi ile
radyasyon yayılır. Başlangıç ve son durumdaki enerji farklılığı, Δε ,
yayılan ışınların frekansı ile ilgilidir. Bu ilişki Planck Kanunu’na göre
aşağıdaki şekilde gösterilir.
Δε = hv = hc / λ ……………………..……………………(3.1)
Verilen bu eşitlikte h = 6,63 x 10-34 joule-sn dir. İki enerji
seviyesi arasında bir elektronun nakli ile yayılan elektromagnetik dalga,
bir foton olarak adlandırılır. Enerji farklılığı fazla ise (Δε), yayılan
fotonun frekansı yüksek (çok kısa dalga boylu) ve radyasyon x-ışınları
veya gama ışınları bölgesindedir. Planck Kanunu, moleküller tarafından
foton enerjisi absorpsiyonu için de kullanılır. Böylece, eğer radyasyonun
74
dalga boyu iki enerji düzeyi arasındaki farklılıkla uyuşum gösterirse,
molekül ışınım enerjisi absorbe edebilir. Enerjiler arasındaki farklılık,
moleküllerin şekil ve yapılarının farklılığına bağlı olarak değiştiğinden
absorbe edilen enerjinin spektrumdaki yeri de farklı olacaktır.
Bir cisimden yayılan enerjinin miktarı, o cismin daha çok
sıcaklığı ile ilgilidir. Deneysel olarak yapılan çalışmalarda, verilen bir
sıcaklıkta cismin yaydığı enerji izlenmiş ve en yüksek seviyedeki
ışınımlar saptanmıştır. Belirli bir sıcaklıkta yayılan en yüksek radyasyon,
siyah cisim radyasyonu olarak tanımlanmıştır. Aynı şekilde, belirli bir
sıcaklıkta en yüksek ışınım veren cisim de siyah cisim olarak
adlandırılmıştır. Buna göre, siyah cisim olarak adlandırılan her cismin
özelliğine bağlı olarak yayılan radyasyon miktarı farklılık gösterecektir.
Siyah cisim, cisimlerinin renkleri ile ilgili bir terim değildir. Bir siyah
cismin yaydığı radyasyonun yoğunluğu, dalga boyu, sıcaklık ve yüzey
genişliğin bir fonksiyonudur.
Dünyanın enerji kaynağı olan güneş, 6.000 °K sıcaklıkta bir siyah
cisim olarak kabul edilebilir. Güneşin dış tabakası olan fotosfer 400 km
kalınlığındadır. Bu katmanın sıcaklığı, tabanda 8.000 °K ve yüzeyde
4.000 °K olarak değişmektedir. Belirtilen bu sıcaklık durumu, gerçek bir
siyah cisimden beklenen termodinamik dengeye sahip değildir. Bu
yüzden güneş spektrumu tam bir siyah cisim spektrumu özelliğini
göstermez. Mevcut radyasyonun maksimum intensitesi görülebilir
spektrum olan takriben 5.000 Ǻ civarındadır. Bunun yanında yeryüzünün
sıcaklığı genel olarak 300 °K olarak kabul edilirse, bu sıcaklıktaki siyah
cismin spektrumunda maksimum radyasyon 100.000 Ǻ dur. Bu dalga
boyu görülmeyen durumdaki kızılötesi (infrared) durumdadır. Güneşten
gelen radyasyon 1,92 cal/cm2/dak dır. Bu değer güneş sabiti olarak
bilinmektedir.
Gazlar tarafından radyasyonun absorbe edilmesi hem yerkürenin
meteorolojisi ve hem de atmosfer kimyası yönünden en önemli faktördür.
Gaz molekülleri, elektromagnetik enerjiyi titreşim, dönüşüm ve
elektronik enerjiye çevirerek absorbe ederler. Yüksek enerjili bir foton
bir elektronu dışarıya atarak molekülü pozitif yüklü hale getirebilir. Hatta
daha yüksek enerjinin bir foton molekülü tamamen ayırabilir. Örnek
olarak, N2 ,O2 ve O3, radyasyon altında farklı dalga boylarında ayrılır.
N2 + hv → N + N
<1.200Ǻ
75
O2 + hv → O + O
O3 + hv → O + O2
<2.400Ǻ
2.200 Ǻ < λ <1.200Ǻ
Atmosfer içerisinde radyasyonun absorbsiyonunda en önemli
maddeler; oksijen, ozon, su buharı, karbon dioksit ve tozdur. Bu
maddelerin, ışınları absorblamadaki önemleri; özelliklerine, molekül
yapılarına ve şekillerine bağlı olarak değişmektedir.
Atmosferin üst kesimlerinde bulunan ozon, 2.900 Ǻ dan daha kısa
olan radyasyonu absorbe etmektedir. Ozonun, atmosferin alt kesimini
oluşturan ( 10-15 km kalınlığında) troposfer katmanındaki derişimi 0,03
ppm dolayındadır. Ancak bu miktar fotokimyasal sisin oluştuğu
dönemlerde 0,5 ppm’e kadar yükselebilmektedir. Bu durumda ozon
kirletici bir gaz halini almaktadır.
Atmosferin üst kesimlerinde meydana gelen reaksiyonların
sonucu, ozon miktarı 0,2 ppm’e kadar yükselmektedir. Ancak, atmosferin
bu kesiminde ozon miktarının artışı bir kirlenme olayı olarak
düşünülemez. Aksine bu mutlak gerekli bir durumdur. Çünkü, ozon
güneşten gelen zararlı kısa dalga radyasyonun yeryüzüne ulaşmasını
engeller.
Atmosferin üst kesimlerinde ozon miktarının fazla oluşu hem
fotokimyasal ve hem de termal reaksiyonlarla açıklanabilmektedir. Bu
atmosfer kesiminde oksijen 2.400 Ǻ den daha kısa radyasyon almasıyla
ayrışmakta, meydana gelen atomik oksijenler molekül halindeki oksijenle
birleşerek ozonu oluşturmaktadır. Bu olay aşağıdaki reaksiyonlarla
gösterilebilmektedir.
O2 + hv → O + O
λ < 2.400 Ǻ
O + O2 + M → O3 + M
İkinci reaksiyonda yer alan M, üçüncü bir maddeyi göstermektedir. Bunun diğer bir oksijen molekülü olması da mümkündür. Üçüncü
maddenin görevi, reaksiyonun meydana gelebilmesi için dengeyi
sağlamaktır. Başlangıç reaksiyonda ortaya çıkan fazla enerjiyi absorbe
ederek bu görevi yerine getirir. Aslında ikinci reaksiyon iki kademeli
olarak yazılabilir. Birinci kademede meydana gelen ozon yeterince
76
dengeli değildir. İkinci kademede ozon, üçüncü madde (M) tarafından
dengeye getirilmektedir.
O + O2
↔ O3 *
O3* + M ↔ O3 + M
Atmosferin 20 km'lik yükseltilerinde ozon konsantrasyonu en
yüksek seviyeye ulaşır. Daha yükseklerde, yerden 100 km yükseklikte,
molekül halindeki oksijen, birinci reaksiyon nedeniyle oldukça azdır.
Bunun sonucu olarak ikinci reaksiyonun meydana gelebilmesi için
atomik oksijenlerin molekül haline geçmesi gerekir. Bu reaksiyon sonucu
meydana gelen oksijen molekülü ikinci reaksiyonun devamını sağlar. Bu
sınırlı durum nedeniyle atmosferin daha üst kesimlerinde ozon miktarı
azdır.
O + O + M → O2 + M
Atmosferin alt katmanlarında da ikinci reaksiyon çok az olarak
meydana gelebilir. Bunun nedeni birinci reaksiyondaki atomik
oksijenlerin meydana gelebilmesi için 2.400 Ǻ’dan daha kısa dalga
boyundaki ışınlara ihtiyaç duyulması ve bu ışınların da bu katmanlara
yeteri miktarda ulaşamamasıdır.
Yeryüzünün veya atmosferin herhangi bir noktasındaki sıcaklığı
tayin eden faktörler oldukça karmaşıktır. Yeryüzünün yüzey özellikleri,
gaz moleküllerinin ve parçacıkların karakterleri, gelen radyasyon miktarı,
absorbe edilen, yansıyan ve yayılan radyasyon bu faktörlerden en önemli
olanlarıdır.
Güneşten gelen ışınların % 3'e yakın bir bölümü stratosfer
tabakasındaki ozon tarafından absorbe edilir. Atmosferin alt katlarına
doğru yoluna devam eden radyasyonun bir bölümü atmosferdeki su
buharı tarafından absorbe edilir, bir bölümü de bulutlar ve atmosferde
asılı olarak bulunan parçacıklar tarafından yansıtılarak uzaya geri
gönderilir. Gazlar, parçacıklar ve bulutlar tarafından absorbe edilen
güneş ışınlarının miktarı, gelen ışınların % 20'si kadardır. Atmosfer ve
yeryüzünden yansıyan ışın miktarı da, gelen miktarın % 30-50'si
kadardır. Absorpsiyon dikkate alınmadığı taktirde, radyasyonun yansıma
77
ve dağılma yolu ile geri dönen miktarı % 34 dolaylarındadır. Cisimlerin
güneş ışınlarını yansıtma oranları "albedo" olarak tanımlanmaktadır.
Albedo miktarı, yeryüzünün yüzey özelliklerine bağlı olarak önemli
ölçüde değişiklik göstermektedir. Örnek olarak kutup bölgelerinde,
yeryüzü buz ve karlarla örtülü olduğu için yüzeyin yansıtma oranı
oldukça fazladır. Halbuki ekvator bölgesinde, okyanuslarla kaplı olan
yüzeylerde yansıma oldukça azdır. Bu nedenle enerjinin büyük bir
bölümü okyanuslar tarafından emilmekte ve sıcaklık yükselmektedir.
Özet olarak, güneşten gelen enerji miktarı 100 birim olarak kabul
edilirse, bunun % 47'si yeryüzü tarafından absorbe edilmekte, % 34'ü
uzaya geri gönderilmekte ( % 25'i bulutlar tarafından yansıtılmakta, %
7'si atmosferde yayılmakta, % 2'si yeryüzünden yansımakta) ve % 19'u
da atmosfer tarafından absorbe edilmektedir.
Yeryüzü sıcaklığı 285 - 300 oK olan bir siyah cisim olarak kabul
edilirse, buradan yayılan ışınımın maksimum intensiteye sahip olan dalga
boyu 105 Å dur. Atmosfer bu dalga boyundaki ışınımı sürekli olarak
yeryüzünden saklayarak absorbe eder. Uzun dalga olarak bilinen bu
ışınım, atmosferde CO2 ve H2O molekülleri tarafından tutulur. Bazı
durumlarda bu ışınım yeniden yeryüzüne dönmektedir. Dolayısıyla,
güneşten yeryüzüne ulaşan kısa dalga ışınım ile yeryüzünden atmosfere
dönen uzun dalga ışınım arasında bir ilişki mevcuttur. Bu ilişkinin
durumuna bağlı olarak da yeryüzünün ısınması ve soğuması meydana
gelmektedir.
Daha öncede belirtildiği gibi, güneşten gelen kısa dalga
radyasyon, yeryüzünün özelliklerine bağlı olarak atmosfere yeniden
yayılır ve bu uzun dalga radyasyon karbon dioksit ve su buharı tarafından
absorbe edilerek, toprak yüzeyine yakın bir yükseltide tutulur. Bu durum
sera etkisi olarak adlandırılmaktadır. Bu olayda, su buharının katkısı
karbon dioksite oranla daha fazladır. Bunun nedeni atmosferdeki karbon
dioksit miktarının su buharına oranla daha az oluşudur.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan görüldüğü gibi, atmosferik
enerji dengesi üzerinde ozon, su buharı ve karbon dioksit önemli bir role
sahiptir. İklimde meydana gelebilecek ilerideki değişiklikler bu gazların
miktarlarının derişmesi ile yakından ilgili olacaktır. Örnek olarak, 1880
yılında 300 ppm dolayında bulunan atmosferdeki karbon dioksit miktarı
1970 yılında 330 ppm’e yükselmiştir. Karbon dioksit gazı sera etkisinde
önemli bir yere sahip olduğuna göre, bu iki tarih arasındaki dönemde
78
yeryüzünün sıcaklığında bir artışın beklenmesi normal bir olay olarak
görülmektedir. Bu durum daha sonra ayrıca incelenecektir.
3.2. Atmosferde Sıcaklık Değişimi
Atmosfer, değişik özellikleri dikkate alınarak amaca uygun olarak
katmanlar şeklinde olduğu var sayılabilir. Örnek olarak, atmosferin
sıcaklık, yoğunluk ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak katmanlara
ayrılması ve bu katmanların isimlendirilmesi mümkündür. Hava kirliliği
olayında, kirletici maddelerin yayılımı dikkate alındığında, sıcaklık
yönünden sınıflandırma daha uygun görülmektedir. Buna göre,
atmosferin alt kesimlerinden başlamak üzere üst katlarına doğru sıcaklık
değişimi göz önüne alınarak, atmosfer; Troposfer, Stratosfer, Mezosfer
ve Termosfer olarak dört farklı katman halinde düşünülmektedir (Çizim
3.1.).
Bu katmanların özellikleri özlü olarak şöyledir:
Troposfer: Yeryüzüne en yakın olan atmosfer katmanıdır.
Yeryüzünden itibaren kalınlığı, ekvator yöresinde 15 km ve kutuplarda
10 km dolayındadır. Bu katmanda sıcaklık yerden yükseldikçe 6,5
°C/km’lik bir azalma göstermektedir. Bu özelliği nedeniyle hava karışımı
oldukça homojendir.
Stratosfer: Yerden yüksekliği 50 km’ye kadar ulaşır. Kalınlığı
ise 40 km dolayındadır. Bu katmanın alt tarafında sıcaklık oldukça sabittir. Ancak daha üst katlarda bulunan ozon katmanı tarafından kısa dalga
güneş ışınlarının absorpsiyonu ile sıcaklık yükselir. Stratosferin en üst
kesiminde sıcaklık 270 oK 'e ulaşır. Stratosferdeki düşey karışım oldukça
azdır.
Mezosfer: Atmosferin en soğuk katmanı olan mezosfer yerden
itibaren 50. ve 85. kilometreler arasında yer alır. Bu katmanın sıcaklığı
üst kesimlerde 175 oK’e kadar düşer.
Termosfer: Bu katmandaki sıcaklık 1000 °K'e kadar yükselir.
Termosfer katmanındaki molekül yoğunluğu 1013 molekül/cm3 dür.
Deniz seviyesindeki molekül yoğunluğunun 5 x 1019 molekül/cm3 olduğu
dikkate alınacak olursa, bu katmanın yoğunluğunun oldukça düşük
olduğu görülür. Termosferdeki yoğun çok kısa dalgalı ışınım nedeniyle
N2 ve O2 ayrışması gerçekleşir.
Hava kirliliği olayı daha çok atmosferin en alt kesimi olan
79
Troposfer içerisinde meydana geldiği için bu katmanın daha ayrıntılı
olarak tanıtılması gerekmektedir.Atmosferdeki sıcaklık değişimini
Troposfer’de diğer katmanlara oranla daha önemli bir özelliğe sahiptir.
Sıcaklık normal durumlarda yükselti ile azalmaktadır. Bazı kaynaklar bu
azalmayı (termal gradyant) 6,5 oC/km olarak, bir kısım kaynaklar da
1°C/100 m olarak ifade etmektedir.Hava ideal bir gaz olarak
düşünüldüğünde, atmosferin herhangi bir noktasındaki basınç,
p = ρ. R. T / Ma ………………………..……….………… (3.2)
olarak yazılabilir. Burada, ρ havanın kütle yoğunluğu (kg/m3 ), R
üniversal gaz sabiti (8,134 joule/°K-mol) ve Ma havanın molekül
ağırlığıdır (28,97).
Çizim 3.1. Atmosferik katmanlarda yükselti ile sıcaklık değişimi
Atmosferdeki herhangi bir noktadaki basınç, o noktanın
üzerindeki havanın ağırlığına bağlıdır. Dolayısıyla herhangi bir noktadaki
80
basınç o noktanın yükseltisi ile yakından ilgilidir. Diğer bir ifade ile,
basınç yükseltiye bağlı olarak değişmektedir.
dp(z) / dz = - ρ.g ……..………………………….………(3.3)
Yukarıda verilen bu iki eşitlik birlikte dikkate alınırsa; herhangi
bir z yükseltisindeki basınç ve sıcaklık arasındaki ilişki,
dp(z) / dz = - (g. Ma . p) / (R .T)
……………………….(3.4)
yazılabilir. Eğer, T yükselti ile değişmiyor sabit kalıyor ise, herhangi bir
yükseltideki basınç;
p(z) = po . e
-g.M .z/ R.T
a
….…………………….……… (3.5)
elde edilir. Bu eşitlikte, po yeryüzündeki basıncı ifade etmektedir.
Ortalama deniz seviyesi basıncı 1,013 x 105 newton/m2 veya 1,013 x 106
din/cm2 dir.
Çizim 3.1.'de görüldüğü gibi, troposfer tabakasındaki sıcaklık
yükseltiye bağlı olarak değişmektedir. Bu değişim, Çizim 3.2.'de daha
açık olarak gösterilmiştir. Yükseltiye bağlı olarak basınçtaki değişim,
p(z), sıcaklık değişimindeki değişimle ilişkili olmaktadır.
Troposfer içerisindeki sıcaklık profilinin gerçek durumu ortaya
konulabilir. Bu katman içerisindeki bir hava paketinin veya belirli bir
miktarının varlığını düşünelim. Bu belirli hacım atmosferin üst
kısımlarına doğru yükselirken sıcaktır ve yükseldikçe sıcaklığının bir
miktarını kaybeder. Aynı sıcaklığa ulaştığında, bulunduğu yükselti
içerisinde yükselmeden kalır. Bu nedenle, hava paketinin yükselmesi
doğrudan doğruya çevresindeki havanın sıcaklığına bağlıdır. Bunun,
sonucu olarak da, atmosfere salınan kirletici maddelerin yükselmesi çevre
sıcaklığı ve atmosferdeki sıcaklık değişimi ile yakından ilgilidir.
Kuru bir hava paketinin yükselerek soğuması, sabit sıcaklık
demişimi ile olur. Bu durum genel olarak, adiabatik değişim oranı olarak
adlandırılır. Bu sıcaklık değişim oranını ortaya koymak amacıyla, ideal
gaz kanunu ve termodinamiğin birinci kanunundan yararlanılır.
Termodinamiğin birinci kanununa göre;
81
dU = dQ – dW ……………………………………………. (3.5)
yazılır. Burada; dU , sistemin iç enerjisindeki artış, dQ sisteme giren
enerji ve dW sistemin enerji kaybıdır. Enerji kaybı, sistemin hacminin
değiştirilmesinde kullanılan enerjidir. Bu enerji, p dV olarak gösterilir. İç
enerjinin değişimi dU, Cv . dT değerine eşittir. Burada, Cv , sabit
hacımdaki sistemin ısı kapasitesidir.
Çizim 3.2. Troposfer tabakasında sıcaklığın yükseltiye bağlı olarak
değişimi
İdeal gaz kanundan yararlanılarak pV= mRT/Ma yazılabilir.
Burada m değeri, havanın kütlesini ifade etmektedir. Bu eşitlikler
biraraya getirilirse;
d (pV) = (m . R . dT)/ Ma = p dV + V dp …..………….…(3.6)
82
elde edilir. Bu eşitlik, adiabatik durum
düşünülerek, termodinamiğin birinci kanunu,
dQ = 0
ile birlikte
Cv . dT = V . dp – (m . R . dT)/Ma
= ((m . R . T)/Ma ). (dp/p) - (m . R . dT)/Ma ……....(3.7)
yazılır. Bu eşitliğin düzenlenmesi ile;
dT/dp = (m . R . T / Ma . p)/ (Cv + m. R / Ma)…………...….(3.8)
elde edilmektedir. Yükselti (z) ile T ve p arasındaki ilişkilere dayalı 3.4
ve 3.8 numaralı eşitlikler birleştirilirse;
dT/dz = - (m.g) / (Cv + m. R / Ma) = - g/ (Ĉv + R / Ma) ….. (3.9)
Bu eşitlikte, Ĉv birim hava kütlesinin sabit hacımdaki ısı
kapasitesidir. Birim hava kütlesinin sabit basınçtaki ısı kapasitesi Ĉp =
Cv + R / Ma olarak yazılırsa;
dT/dz = - g / Ĉp …………….………….………….…….(3.10)
Bu eşitlik, adiabatik olarak yükselmekte olan kuru bir hava
paketinin yükseltiye bağlı olarak sıcaklık değişimini göstermektedir.
Eşitliğin sağ tarafı kuru hava için sabit olup, 1°C/102,39 m veya
0,986°C/100 m dir. Bu sabit değer, kuru hava için sabit sıcaklık değişim
oranı olarak adlandırılarak Γ olarak sembolize edilmektedir.
Havayı her zaman için kuru olarak düşünmek mümkün değildir.
Bu nedenle, eğer hava belirli miktarda nem ihtiva ediyor ise Ĉp değerinin
düzeltilmesi gerekir. Bilinen bir hava hacmi için, su buharı miktarının
kuru hava miktarına oranı ω ise, düzeltilmiş Ĉ’p değeri;
Ĉ’p = (1- ω) Ĉphava + ω Ĉpsubuharı ………………….…….. (3.11)
olarak yazılır. Belirli bir miktarda su buharı ihtiva eden atmosferik
ortamdaki yükseltiye bağlı olarak sıcaklık azalması kuru havaya oranla
83
daha azdır. Örnek olarak, atmosfer basıncının % 3'ü kadar su buharı
ihtiva eden bir atmosferik ortamda -dT/dz = l°C/103 m dir.
Eğer hava paketi su buharı ihtiva ediyorsa, su buharının kısmi
basıncı doygun su buharı basıncına ulaşıncaya kadar soğuyarak
yükselecektir. Eğer uygun bir çekirdek mevcut ise yoğunlaşma ve yağış
meydana gelecektir. Bu durunda artık adiabatik şartlar yoktur.
Yoğunlaşan su buharı çevreye ısı yaydığı için, sabit sıcaklık değişim
oranı etkilenecektir.
Su buharının yoğunlaşmasına, bağlı olarak ısı yayılımı
dQ = - Δ H . dω …………………………………………. (3.12)
eşitliği ile gösterilirse;
- Δ H . dω/dz = Ĉp . dT/dz –V.dp/dz ……………..……(3.13)
elde edilir. Daha önce verilen 3.4 numaralı eşitliğin kullanılması ile,
doygun şartlar için değişim oranı eşitliği geliştirilebilir. Bu eşitlik;
- dT/dz = g / Ĉp + ΔH/ Ĉp . d ω/dz …..………………….(3.14)
Su buharı kütlesinin hava kütlesine oranının değişimi, dω/dz , su
buharının yoğunlaşması nedeniyle yükselen hava paketi için negatiftir.
Verilen bu son eşitlikteki son terim pozitiftir. Böylece, nemli bir hava
paketinin yükselirken soğuması kuru havanın soğuma hızından daha
yavaştır. Doygun su buharı basıncı sıcaklıkla önemli ölçüde değişiklik
gösterdiğinden, dω/dz oranı sıcaklıkla önemli ölçüde değişmektedir.
Buna göre, nemli ortamlarda yükseltiye bağlı olarak sıcaklık değişim
oranı sabit değildir. Sıcak tropik havanın, nemli adiabatik değişim oranı
kuru adiabatik değişim oranının üçte biri dolayındadır. Ancak, bu
değişim soğuk kutup bölgelerinde oldukça azdır.
Bir atmosferik ortamda iki farklı yükseltide sıcaklık ve basınç
arasındaki ilişki 3.8 numaralı eşitliğin kullanılması ile elde edilebilir.
İdeal gaz ilişkisi Ĉp = Ĉv + R/Ma ve γ= Ĉp / Ĉv tanımlaması kullanılarak,
3.8 numaralı eşitliğin bu iki nokta arasındaki integrasyonu sonucu,
T(z2) / T(z1) = [p(z2) / p(z1)](γ – 1)/ γ …….…………….… (3.15)
84
elde edilir, örnek olarak, eğer z1 yeryüzü seviyesi olarak alınırsa, kuru
havanın sıcaklığının T olması halinde θ sıcaklığı p ve po durumuna göre
değer alacaktır.
θ = T (p/ po) -(γ – 1) / γ ………………………………..……(3.16)
3.16 numaralı eşitlikte verilen θ sıcaklığı potansiyel sıcaklık olarak
adlandırılmaktadır. Gerçek atmosferik ortamda adiabatik durum ender
olarak görüldüğünden potansiyel sıcaklığın belirtilmesine gerek
duyulmuştur. Potansiyel sıcaklığı esas alan adiabatik sıcaklık profili , z
ve θ değerlerinin işlendiği bir grafik üzerinde düşey yönde görülür. θ
sıcaklığının z 'ye bağlı olarak değişimi, mutlak sıcaklık T ve adiabatik
değişim oranı Γ ile ifade edilebilir. 3.16 numaralı eşitlikten yararlanılarak
aşağıdaki eşitlik yazılabilir.
(1/ θ).(dθ/dz) = (1/T).(dT/dz) – (γ-1/ γ) . (1/p) . (dp/dz)
= (1/T).((dT/dz) + Γ ) ……………………...…….…..…(3.17)
Bu eşitlikte, po yüzey basıncı olarak alınırsa z=0 durumunda θ = T olur.
Gerçekte θ sıcaklığı T değerine çok yakın olduğundan,
dθ/dz = (dT/dz) + Γ……………………………….……..(3.18)
yazılabilmektedir. Böylece dθ/dz adiabatik durumdan gerçek sıcaklık
profiline geçişin bir ölçüsüdür. 3.18 numaralı eşitlikten
θ = T + Γ z ……………….……………………………(3.19)
elde edilir.
Atmosferdeki sıcaklık değişiminde adiabatik değişimin her zaman
sabit olmamasının nedeni; rüzgarlar, dünya yüzeyine güneşten gelen
ışınların değişimi ve diğer çevre faktörleridir. Bu faktörlerde meydana
gelen değişmeler sıcaklık profilini etkilemektedir.
Atmosferin alt katlarındaki sıcaklık değişimi düşey hava
hareketinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Eğer ortamda adiabatik
değişim oranı varsa, hava paketi çevredeki sıcaklıkla denge haline
85
gelinceye kadar yükselir. Bu durumda düşey doğrultudaki hava hareketi
çevre kuvvetleri tarafından etkilenmemektedir. Bu durum doğal denge
veya nötr denge olarak adlandırılır. Ancak, yeryüzünde meydana gelen
ısınmalar ve yöresel iklim etkileri nedeniyle adiabatik sıcaklık profili
bozulur. Bu durumda, ya düşey hareketi yukarı doğru hızlandıran
dengesiz (durgun olmayan) veya düşey hareketi ters yönde etkileyen
dengeli (durgun) şartlar oluşur. Atmosferdeki nem miktarının değişimi de
bu şartların oluşmasını etkileyen önemli faktörler arasındadır. Çizim
3.3.'de atmosferin alt katlarında meydana gelen sıcaklık değişmelerine
bağlı olarak ortaya çıkan durumlar özetlenmiştir.
Hava kirliliği yönünden inversiyon (sıcaklık terselmesi) olayı
büyük önem taşımaktadır. Bu şartlarda sıcaklık yukarıya doğru çıkıldıkça
artış gösterdiğinden oldukça dengeli ve durgun bir atmosfer olduğundan
kirletici maddelerin yukarıya doğru yükselmesi ve atmosfer içerisinde
yayılması mümkün olamamaktadır. Bunun sonucu olarak da kirleticiler
atmosferin alt katlarında yoğunlaşarak zararlı olmaktadır. Çizim 3.3.'de
görülen inversiyon olayı genellikle ya alttan başlayan soğuma veya üstten
başlayan ısınma sonucu oluşmaktadır.
Gece yer yüzünün soğumağa başlaması nedeniyle bu olay daha
çok gece meydana gelir. Bir hava kütlesinin sıcak bir yüzeyden (kara)
soğuk bir yüzeye (su) doğru yatay hareketi sonucunda da inversiyon olayı
meydana gelmektedir.
Bu şekilde oluşan inversiyon olayları yüzey veya yer inversiyonu
adını almaktadır. Aynı yolla veya diğer faktörlerin etkisi ile inversiyon
olayı bazı durumlarda da atmosferin belirli bir katmanında oluşur. Bu
şekilde görülen inversiyon da tabaka inversiyonu olarak adlandırılır
(Çizim 3.4. ve Çizim 3.5.).
İnversiyon olayı gün içerisindeki sıcaklık değişimi ile büyük
ölçüde etkilenmektedir. Örnek olarak sabaha karşı saat 4 civarında
yeryüzü atmosfere doğru sıcaklık yaymış olduğundan atmosferin alt
kesimleri soğuk, üst kısımlar ise daha sıcaktır. Bu durumda inversiyon
olayı görülür.
Güneşin yükselmesi ile yavaş yavaş yer ısınır ve sabahleyin saat
9-10 civarında kısmen subadiabatik bir durum görülür. Isınmanın devam
etmesi ile saat 14 dolaylarında süperadiabatik ve daha sonra soğumanın
başlaması ile saat 16 civarında adiabatik durum meydana gelir.
86
Çizim 3.3. Atmosferde sıcaklık değişimi (Seinfeld, 1975).
1.Adiabatik : Hava sıcaklığı üst katmanlara çıkıldıkça azalır. Bu
azalma oranı l°C/100 m dolaylarındadır. Bu durum doğal denge hali olarak
bilinir.
2.Süperadiabatik : Yükselti ile meydana gelen sıcaklık azalması
adiabatik duruma oranla daha fazladır. Dengesiz durumdur.
3.Subadiabatik : Yükselti ile sıcaklık azalması adiabatik duruma
oranla daha azdır. Dengeli durumdur.
4.Eşsıcaklık (İzotermal) : Yükselti ile sıcaklık değişimi meydana
gelmez, sıcaklık sabittir.Dengeli durumdur.
5.Sıcaklık Terselmesi (İnversiyon) : Sıcaklık yükselti arttıkça artar.
Oldukça dengeli durumdur.
87
Çizim 3.4. Yüzeyde ve belirli bir yükseklikte oluşan inversiyon
Çizim 3.5. İnversiyon (sıcaklık terselmesi) olayının şematik görünümü
88
Tabaka inversiyonun oluştuğu durumlarda kirli hava belirli bir
yükseltiye kadar yayılır, bu seviyede çevredeki sıcaklık ile dengeye
ulaştığından daha fazla yükselme meydana gelmez ve kirletici madde
yoğunluğu artar. Bu olayın meydana gelişi ve kirletici maddelerin
yükselmesi üzerindeki etkisi Çizim 3.6.'da ayrıntılı olarak görülmektedir.
(a)
(b)
Çizim 3.6. Sıcaklık İnversiyonu: (a) Sıcak hava yukarıya doğru
yükseldiğinden beraberinde kirletici maddeleri de üst kesimlere taşır ve
kirletici maddelerin atmosferde dağılımı sağlanır, (b) Sıcaklık
inversiyonu nedeniyle, kirleticilerin yoğun olarak bulunduğu soğuk hava
tabakasının üzerinde yer alan sıcak katman kirleticilerin yükselerek
dağılmasına karşı koyar.
İnversiyon olayının kent ortamında meydana gelmesi hava
kirliliği sorununu daha da artırmaktadır (Çizim 3.7.). Bu durumlarda,
özellikle küçük çocuklar ve yaşlı insanlar daha fazla etkilenmektedir.
İnversiyon olayının görüldüğü saatlerde bu insanların ve özellikle hasta
yaşlıların dışarıya çıkmamaları gerekmektedir.
Bir yerleşim yeri içerisinde bacalardan atmosfere yayılan sıcak
duman, otomobil egzozlarının sıcaklığı, binalardan ısı kaybı, yapı
elemanlarının ve malzemesinin güneş ışınlarını tutarak yavaş yavaş
salması, soğuk rüzgarların kent içerisine kolayca sızamaması gibi
89
nedenlerle, kent havasının sıcaklığı aynı andaki çevre havasından daha
fazladır. Bu durumda kent içerisinde bir ısı adası oluşumu söz konusudur.
Bu ısı adası inversiyon olayının olumsuz etkisini daha da artırmaktadır.
Çizim 3.7. Kent ortamında görülen inversiyon olayı
Çizim 3.7.’de görüldüğü gibi, herhangi bir nokta kaynaktan
salınan kirletici maddelerin yayılmasında düşey sıcaklık farklılığı
oldukça önemlidir. Doğal olarak kirletici maddelerin yayıldıkları
ortamdaki hava sıcaklığına oranla daha sıcak olduklarından, soğuk hava
içerisinde yukarıya doğru yükselecektir. Bu yükselme hava sıcaklığı ile
duman sıcaklığının eşit olduğu (Δt = 0oC) yükseltiye kadar devam
edecektir. Bu esnada herhangi bir yönden esen rüzgarın etkisi de dikkate
alınacak olursa, dumanın yayılımı iki kuvvetin bileşkesi doğrultusunda
gerçekleşecektir. Dumanın yayılımı devam ederken kaynağa en yakın
mesafede en iri parçacıklar çökelecektir. Parçacıkların çökelme hızı
parçacığın büyüklüğü ve yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Kirletici
kaynaktan uzaklaştıkça parçacıkların büyük bir bölümü çökelir, çok ince
parçacıklarla gaz molekülleri oldukça uzak mesafelere taşınabilir.
Kirletici kaynak çevresinde inversiyon olayının varlığı halinde,
sıcaklık terselmesinin meydana geldiği hava katmanına, sıcaklık değişim
oranına ve rüzgar durumuna bağlı olarak dumanın yayılma şekli değişir.
Kaynaktan sonraki herhangi bir uzaklıkta duman içerisindeki gaz ve
90
parçacıkların derişimi üç boyutlu bir koordinat sisteminde incelenir
(Çizim 3.8.).
Çizim 3.8. Herhangi bir nokta kaynaktan salınan kirleticiler hava
koşullarına bağlı olarak kaynaktan uzaklaşırlar. Bu çizimde yeryüzünden
yukarıya doğru sıcaklık değişimindeki farklılığın baca dumanının
yayılışını nasıl etkilediği görülmektedir.
91
3.3. Rüzgarlar
Yeryüzüne gelen ve dönen enerji arasında genellikle bir denge
olmasına rağmen, bu denge sürekli değildir. Yeryüzüne güneşten gelen
enerji miktarı yüzey özelliklerine (kara, deniz gibi), bulutluluk durumuna,
enlem derecesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Bunun sonucunda
yerküre üzerinde farklı derecede ısınmalar meydana gelir ve hava
akımları oluşur. Hava akımları yatay olduğu gibi düşey doğrultularda da
görülür.
Gelen ve dönen enerji miktarları arasındaki ve bölgeler arasındaki
enerji farklılıkları nedeniyle hava hareketleri meydana gelir. Ayrıca, gece
ile gündüz arasındaki ve mevsimlere bağlı olarak görülen ısınma
farklılıklarına göre hava akımlarının yönü ve hızı değişiklik gösterir.
Yerkürede oluşan alçak ve yüksek basınç alanlarına göre rüzgârların
genel durumu Çizim 3.9.’da gösterilmiştir.
Yeryüzü hava akımları yüzey pürüzlülüğünden önemli derecede
etkilenir. Bunun sonucu olarak yüzey rüzgârlarının hızı, daha üst
kesimdeki rüzgârların hızından azdır. Bu ilişki;
v(z) = v(za) (z/za )p
…………………………………….. (3.20)
olarak verilmektedir. Bu eşitlikte; v(z), z yüksekliğinde rüzgar hızı, v(za)
rüzgar hızının ölçüldüğü yükseklikteki hız, p de genel olarak 0,1-0,4
arasında değişen bir sayıdır.
Rüzgârların hızı, esme süresi, esme zamanı ve bunlara bağlı olan
rüzgâr kuvveti, değişik kaynaklardan çevreye yayılan kirletici maddelerin
atmosfer içerisinde üst katlara doğru yayılması ve kaynaktan uzaklara
taşınması ile yakından ilgilidir. Bu nedenle hava kirliliği olayında
rüzgârların iyi bir şekilde etüt edilmesi gerekir (Kırımhan, 1979).
Atmosfere salınan kirletici maddelerin yayılımında en önemli
etkenlerden birisi yatay rüzgârlardır. Rüzgârların hızı, yönü ve esme
süreleri bir kaynaktan yayılan kirletici maddelerin uzun mesafelere
taşınmasında önemli etkiye sahiptir. Rüzgâr hızı arttıkça kirleticiler daha
hızlı bir şekilde yayılmakta ve herhangi bir noktadaki kirletici madde
birikimi azalmaktadır.
92
Herhangi bir yönden esen rüzgarların hava kitlelerini etkileyen
kuvveti; rüzgar hızının üçüncü kuvveti ve esme süresinin tüm yönlerdeki
rüzgârların toplam esme sürelerine oranı ile doğru orantılıdır.
Çizim 3.9. Yerkürede Ocak ve Temmuz aylarında basınç ve yüzey
rüzgarların değişimi
93
Bu bağıntı aşağıdaki gibi gösterilmektedir.
rj = vj3 . fj ……………………………………….………....(3.21)
Bu eşitlikte; v, j yönünden esmekte olan rüzgarın ortalama hızı (m/sn) ve
f, j yönünden esen rüzgarın toplam esme süresi içerisindeki yüzde
değeridir. f değeri esme süresine bağlı olarak 3.22'de verilmiştir.
f = (N.100)/∑N ……………………………..………….…. (3.22)
Herhangi bir noktaya gelen rüzgârların on altı farklı yönden
(yönler arası 22,5o ) estiği kabul edilirse, rüzgârların oluşturduğu toplam
etkileyici kuvvet (FT), aşağıdaki eşitlikle gösterilebilir.
FT = ∑ rj = ∑ v3j . fj …………...……………………………(3.23)
FT değeri bir noktayı 16 farklı yönden etkileyen rüzgârların
toplam kuvvetidir. Ancak atmosfere salınan kirletici maddelerin
taşınması toplam kuvvetten daha çok, bir doğrultudaki kuvvetlerin
toplamı, diğer bir ifade ile kuvvetlerin bileşkesi ile ilgilidir.
Çoklu bir koordinat sistemi üzerinde, sistemin orijininden geçen
bir doğrultuyu seçerek, rüzgâr kuvvetlerinin bu doğrultu üzerindeki
izdüşümlerini alırsak, her yön için izdüşüm kuvveti (r’j) 3.24 eşitliği
şeklinde yazılır. Bu eşitlikteki ø açısı, seçilen doğrultu ile herhangi bir
yön arasındaki açıdır.
r’j = rj . cos øj …………………………………………….(3.24)
Seçilen doğrultu üzerinde, on altı yönden esen rüzgar
kuvvetlerinin izdüşümleri toplanacak olursa, bu doğrultuya paralel
kuvvetler toplamı, FP , elde edilir.
FP = ∑ r’j = ∑ rj . cos øj ........................................................ (3.25)
Aynı doğrultu üzerindeki rüzgarların etkisini ortaya koymak amacıyla
mutlak değerler alınmıştır. 3.25 numaralı eşitlikte görüldüğü gibi, seçilen
94
doğrultuya paralel kuvvetlerin toplamı bu doğrultunun konumuna göre
değişir. Çoklu koordinat sistemi üzerinde, başlangıç noktası olarak kabul
edilen N-S (kuzey-güney) doğrultusu ile seçilen doğrultu arasındaki
açının θ olması halinde, FP kuvvetler toplamını yeniden yazmak
mümkündür. Seçilen doğrultu ile rüzgârın esme yönü arasındaki açı, ø,
aşağıdaki şekilde yazılırsa;
øj = (j-1) 22,5 – θ ………………….………………………..(3.26)
3.25 numaralı eşitlik aşağıdaki duruma dönüştürülebilir
FP = ∑ rj │ cos ((j-1) 22,5 – θ │ …………………………(3.27)
Yukarıdaki açıklamalara benzer olarak, seçilen doğrultuya dik durumda
olan rüzgarların toplam kuvveti 3.28' de gösterildiği gibi yazılabilir.
FR = ∑ rj │ sin ((j-1) 22,5 – θ │ …………………………(3.28)
Yukarıda verilen FP ve FR eşitlikleri birbirlerine oranlanacak olursa,
belirli bir doğrultuya paralel olan rüzgâr kuvvetleri ile bu doğrultuya dik
durumdaki rüzgâr kuvvetleri toplamının oranı (R) elde edilir.
R = (∑ rj │ cos ((j-1) 22,5 – θ │) / ( ∑ rj │ sin ((j-1) 22,5 – θ │) ..(3.29)
Bu eşitlikte (3.29) görüldüğü gibi, R değerini en büyük yapacak oran;
R = FPmax / FR min …………………...…………………(3.30)
şeklinde yazılabilir. Buna göre; FPmax değeri, rüzgarın etkili olduğu
doğrultudaki rüzgârların toplam kuvveti, FRmin de etkili doğrultuya dik
doğrultudaki rüzgâr kuvvetlerinin toplamıdır (Kırımhan, 1979).
Herhangi bir kirletici kaynaktan çevreye yayılan kirleticilerin
kaynaktan uzaklaşması, yayılması ve dağılması gibi durumlar doğrudan
doğruya rüzgârın yönüne ve kuvvetine bağlı olduğundan rüzgarların
özelliklerinin bilinmesinde büyük yarar vardır. Bu nedenle, rüzgârların
ölçülebilen özellikleri kaydedilerek rüzgâr gülleri oluşturulur ve bu
rüzgâr güllerinden yararlanılarak kirletici maddelerin yayılımı hakkında
95
fikir yürütülür. Örnek olması bakımından bir rüzgâr gülü Çizim 3.10.'da
verilmiştir. Bu çizimde görüldüğü gibi, rüzgâr gülü üzerine, her yön için
rüzgâr hızı ve frekansları işlenmiştir.
Çizim 3.10. Bir yörede esen rüzgarların onaltı farklı yöne göre hızları ve
frekansları esas alınarak değerlendirilmesi (rüzgar gülü)
Çizimde görüldüğü gibi, rüzgâr güllerinin hazırlanmasında
rüzgârların onaltı farklı yönden esmekte olduğu kabul edilmektedir. Her
yön arasındaki açı ise 360/16= 22,5 derecedir. Herhangi bir gözlem
istasyonuna ait bu rüzgâr gülünden, NE yönündeki rüzgârların daha etkili
olduğu anlaşılmaktadır. Diğer çevre faktörlerinin herhangi bir etkisinin
olmadığı düşünülecek olursa, rüzgâr gülünün temsil ettiği yörede,
96
herhangi bir kirletici kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddeler NESW doğrultusunda hareket edecektir.
Herhangi bir kaynaktan salınan kirletici maddelerin yayılımı
birçok faktöre bağlıdır. Bunlar; kirletici gaz ve parçacıkların cinsi ve
özellikleri, miktarı, salım noktasının yerden yüksekliği (baca yüksekliği
gibi), hava durumu (sıcaklık, düşey sıcaklık değişimi, rüzgarların hızı ve
yönü, atmosfer basıncı, nisbi nem, yağışlar, sis) olarak sıralanabilir.
Koordinat sistemi üzerinde, kirletici maddelerin salındığı noktadan
itibaren herhangi bir noktadaki derişimi değişik dispersiyon (yayılım)
modelleri ile belirtilmektedir. Bunlardan en çok bilinen Gaussian
Denklemi’dir. Kirletici kaynaktan rüzgar doğrultusunda x uzaklıkta,
duman huzmesi ekseninden y yan uzaklıkta ve yine eksenden z düşey
uzaklıktaki bir noktadaki (x,y,z) kirletici derişimi bu denklemle
hesaplanabilmektedir. Herhangi bir nokta kaynağın (0,0,H)
koordinatlarında bulunmasına göre duman yayılımı Çizim 3.11.’de
görüldüğü gibidir.
Çizim 3.11. Herhangi bir nokta kaynaktan duman yayılımı
97
C = Q . (1/u) . (g1/σy√2π) . (g2/σz√2π) ………………….(3.31)
Bu denklemde;
C, derişim, g/m3
Q, salım hızı, g/sn
u, rüzgar hızı, m/sn
σy, yatay yayılım halindeki duman derişimin standard sapması, m
σz, düşey yayılım halindeki duman derişimin standard sapması, m
L, karışım yüksekliği, m
hs, bacanın fiziksel yüksekliği, m
H, salımın etkili yüksekliği, m
x, bacadan rüzgar doğrultusundaki uzaklık, m
y, duman huzmesi ekseninden yatay uzaklık, m
z, yerden yükseklik, m
g1 = exp (-0,5 y2/σ2y) …………………………………… (3.32)
g2 = exp [-0,5 (z - H)2/ σ2z) ] + exp [-0,5 (z + H)2/ σ2z) ]…(3.33)
Eğer y = 0 veya z = 0, ya da hem z ve hem de 0 ise denklem daha basit
bir hal alacaktır.
Baca dumanın ulaştığı en yüksek derişim;
C max = (2Q /π u e H2) . (σz /σy) …………………………..(3.34)
olacaktır.
Derişimin en yüksek olduğu uzaklık, σz = H / √2 olduğu uzaklıktır.
Bu denklemin geçerliliği atmosferik denge durumu ile yakından
ilgilidir. Rüzgar hızının ve yönünün, düşey sıcaklığın ani değişmeleri
denge durumunu değiştireceği için sonuçlar yeterince güvenilir
olmayabilir. Diğer taraftan, baca dumanı sıcaklığı ve kirletici
miktarlarındaki değişim de tahminleri yanıltabilir.
Dispersiyon (yayılım) denkleminin daha gerçekçi sonuçlar
verebilmesi için atmosferik denge durumun bilinmesi gerekir. Bu da
A,B,C,D, E ve F harfleri ile belirtilen denge sınıfları altında
değerlendirilmektedir. Çizelge 3.1.’de verilen koşullara uygun olarak bir
atmosferik denge sınıfı belirlendikten sonra, rüzgar doğrultusundaki
mesafeler dikkate alınarak Çizim 3.12. ve Çizim 3.13.’den yatay ve
98
düşey doğrultulardaki standard sapmalar bulunarak asıl denklemde yerine
konularak denklem çözülür.
Bu dispersiyon (yayılım) denkleminde görüldüğü gibi etkili baca
yüksekliği oldukça önemlidir. H yüksekliğinin mümkün olduğu kadar
fazla olması için fiziki baca yüksekliğinin de fazla olması gerekir. Bu
nedenle yerden 300 m yükseklikte bacalar inşa edildiği de bilinmektedir.
Günümüzde bu düşünce yerini kaybetmiştir. Önemli olan, bacalardan
atmosfere kirletici salımından önce gerekli önlemlerin alınarak hava
kalitesinin korunmasıdır.
Çizelge 3.1.
Rüzgar hızı ve diğer atmosfer özelliklerine göre denge durumu sınıfları
Yüzey
Güneşlenme
Gece
Rüzgar
(Gelen güneş ışınları)
(Karanlık)
Hızı,
Kuvvetli
Orta
Önemsiz
Az
Çok bulutlu
m/sn
bulutlu
≤2
A
A-B
B
2-3
A-B
B
C
E
E
3-5
B
B-C
C
D
D
5-6
C
C-D
D
D
D
≥6
C
D
D
D
D
A-B için , A ve B’ye verilen değerlerin ortalaması alınır
Gaussian Denklemi’nin çözümüne bir örnek olarak; 40 m etkili
yüksekliği olan bir kirletici kaynak bacasından 0,37 g/sn ‘lik kirletici
salımı ve 2 m/sn rüzgar hızı olması halinde, duman derişiminin en fazla
olacağı yatay uzaklığı ve atmosferdeki denge durumunun B sınıfında
bulunduğu ortamda bu noktadaki duman derişimini tahmin ettiğimizde;
en yüksek duman derişimine ulaşıldığında σz = H/√2 olacağından,σz =
40/ √2 = 28,3 m bulunur. Çizim 3.13.’den, bu standard sapmaya karşı
gelen yatay mesafe 0,28 km olarak elde edilir. Çizim 3.12’den bu nokta
için σy değeri 49 m olarak bulunur. Bu verilen ve çizimlerden elde edilen
değerler 3.34 numaralı eşitlikte yerine konulduğunda; C =
((2(0,37))/(π.2.e.402))(28,3/49) = 1,56.10-5 g/m3 olarak en yüksek derişim
hesaplanır.
99
Çizim 3.12. Yatay yayılım (dispersiyon) katsayısı (σy)
Çizim 3.13 . Düşey yayılım (dispersiyon) katsayısı (σz)
100
3.4. Hava Kirliliği ve İklim Değişimi
İklim değişiklikleri üzerinde, başka faktörlerin yanında atmosfere
yayılan kirletici maddelerin de etkili olduğu bilinmektedir. Doğal bir
kirletici olan volkan patlamalarından sonra yörenin ikliminde önemli
değişmeler olduğu yapılar araştırmalarla kesin olarak ortaya
konulmuştur. Bir taraftan koyu renkli parçacıklar güneşten gelen ışınların
yeryüzüne ulaşmasını engelleyerek soğumağa neden olurken, bir yandan
da bir kısım gaz halindeki kirleticiler yeryüzünden geri yansımayı
tutularak daha fazla ısı birikimine yardımcı olmak suretiyle yeryüzünde
sıcaklığın artmasını sağlamaktadır.
Bölgesel olarak meydana gelen iklim değişmeleri yanında
yerkürenin tümünü etkileyen iklim değişmeleri de ortaya çıkmaktadır. Bu
gibi iklim değişmesinde en önemli faktör, fosil yakıtların kullanımına
bağlı olarak atmosfere yayılan karbon dioksit gazı ve bu gazın
atmosferdeki derişiminin gün geçtikçe hızlı bir şekilde artışıdır. Karbon
dioksitin hava sıcaklığını artırıcı etkisi "sera" etkisi olarak bilinmektedir.
Güneşten gelen kısa dalga boylu ışınlar atmosfer tabakasını geçerek
yeryüzüne ulaşmakta, ancak uzun dalga boylu ışınlar halinde
yeryüzünden geriye yansıyan ışınlar karbon dioksit tarafından
engellenerek ısının kaybını engellemektedir. Bu nedenle atmosferdeki
karbon dioksit miktarının zamana bağlı olarak değişimi önem
kazanmaktadır.
Çizim 3.14'de görüldüğü gibi, 1880 yılından 1970 yılına kadar,
atmosferdeki karbon dioksit miktarı sürekli olarak artarken, dünya
sıcaklığında da önemli değişmeler izlenmiştir. Atmosferdeki karbon
dioksit miktarı 1950 yılı itibariyle, hacım olarak 306 ppm olarak
belirlenmiştir. Tüm atmosfer kütlesi 5,14x 1021 g olduğuna göre, bu
tarihteki CO2 miktarı 2,39 x 1018 g olarak tahmin edilmektedir. Aynı yıl
içerisinde fosil yakıtlara bağlı olarak atmosfere yayılan karbon dioksit
miktarı da 0,67 x 1016 g olarak tahmin edilmiştir. 1960 yılında CO2
miktarı 313 ppm’e yükselmiştir. Bu durumda atmosferik karbon dioksit
miktarı 2,44 x 1018 g dır. 1950-1960 yılları arasındaki on yıllık dönemde,
atmosfere eklenen karbon dioksit miktarı 8,24 x 1016 g dır. Verilen bu
miktarın % 50'ye yakın kısmının fosil kökenli yakıtların yakımına bağlı
olarak atmosfere yayılan karbon dioksitin oluşturduğu tahmin
edilmektedir. Kullanılan fosil yakıtların miktarındaki yıllık % 4'lük artış
101
dikkate alınacak olursa, karbon dioksit miktarının 2000 yılında 379 ppm'e
yükseleceği tahmin edilmiştir. Çizim 3.14'deki 1950 yılından sonra
görülen sıcaklık azalması, atmosferdeki koyu renkli parçacıkların artışına
bağlanmaktadır.
Çizim 3.15'de bir başka kaynak tarafından verilen, 1850-2000
yılları arasındaki karbon dioksit değişimi görülmektedir. Yapılan
tahminlere göre son on yıl içerisindeki karbon dioksit artış hızı 1 ppm /yıl
dır.
Çizim 3.14. Yıllara göre CO2 derişimi ve dünyanın yıllık ortalama
sıcaklığındaki değişme (Seinfeld, 1975).
Görüldüğü gibi, atmosferdeki karbon dioksit miktarı ile enerji
üretimi için kaynak kullanımı arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır.
Bu nedenle de fosil kaynaklar yerine diğer enerji kaynaklarının kullanımı
önerilmektedir. Aslında iklim değişiklikleri sadece karbon dioksitin
artışına bağlı değildir. Başta metan (CH4) gazı olmak üzere, diğer
gazların atmosferdeki derişimlerinin artışı, sera etkileri nedeniyle iklim
değişimleri üzerinde etkilidir. İklim değişimleri üzerinde metan gazının
etkisi karbon dioksite oranla daha fazladır.
102
Çizim 3.15. Atmosferik karbon dioksit derişiminin yıllara göre değişimi
3.5. Hava Kirliliğinde Önemli Meteorolojik Ölçümler
Hava kirliliği ile yörenin iklim özellikleri arasında önemli ilişkiler
mevcuttur. Diğer faktörler aynı olmasına rağmen, iklim farklılıkları bir
yörenin hava kirliliğinden daha fazla etkilenmesine neden olabilmektedir.
Örnek olarak; atmosfer basıcı, günlük sıcaklık değişimi, radyasyon
miktarı, nisbi nem, rüzgâr hızı ve yönü, sis ve yağış gibi meteorolojik
parametreler hava kirliliği yönünden oldukça önemlidir. Bu nedenle hava
kirliliği değişkenleri ile birlikte meteorolojik değişkenlerin de uygun
yöntem ve araçlarla ölçülmesi ve izlenmesi gerekmektedir.
Herhangi bir kaynaktan atmosfere salınan kirleticilerin yayılması;
kirletici maddelerin özelliği yanında diğer çevre faktörlerinin de
etkisindedir. Çevrenin topoğrafik özellikleri ile birlikte en etkili olan
faktör ise rüzgârlardır. Rüzgârların hızı ve yönü, ayrıca türbülans durumu
bu etkinin boyutlarını belirleyen değişkenlerdir.
Rüzgârların yönlerinin belirlenmesinde kullanılan aletler, belirli
103
bir yöne sıfırlanarak, esen rüzgârların yönü, seçilen sabit yön ile esme
yönü arasındaki açı olarak belirlenir. Genel olarak sabit yön kuzey (N)
olarak seçilir. Rüzgâr hızı, genel olarak, m/sn olarak ölçülerek
değerlendirilmektedir. Bu iki ölçüm, yani, rüzgâr yönü göstericisi ile
rüzgâr hızı ölçen anemometreler birlikte kullanılarak bir bilgisayar
aracılığı ile kayıtlar tutularak değerlendirilebilmektedir.
Atmosferdeki sıcaklık değişimleri ve nem miktarı da hava kirliliği
olayında önemli olduğundan, bu iklimsel değişkenler de meteorolojik
ölçümler arasında yer almaktadır. Bu iki değişken ayrı ayrı ölçülebildiği
gibi, birleştirilmiş bir cihazla da ölçülebilmektedir. Higrotermograf adı
verilen bu özel cihazla ölçülen sıcaklık ve nisbi nem miktarları günlük,
haftalık ve aylık olarak grafiklerle gösterilebilmektedir.
Kirletici maddelerin atmosfer içerisindeki oksidasyonunda önemli
bir etkiye sahip olması nedeniyle, güneşten gelen ışınların ölçümüne de
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla piranometre, aktinometre veya
solarimetre adı verilen cihazlar kullanılmaktadır. Ölçüm sonuçları
cal/cm2/dak veya watt/m2/saat olarak alınmaktadır. Bu cihazların bir
bölümü ölçüm sonuçlarını doğrudan doğruya verebildiği gibi, bazıları da
zamana bağlı olarak grafikle gösterebilmektedir.
Belirtilen bu ölçümlerin yanında yağmur ve kar halindeki
yağışların miktarı, görüş mesafesi, atmosfer basıncı, güneşlenme süresi,
hava kirliliği meteorolojisinde önemli olan değişkenlerdir. Ölçümler
istenilen yüksekliğe yerleştirilen platformlarda yapılarak, sonuçlar telefon
üzerinden veya özel veri hattı veya diğer kitle iletişim araçları ile
istenilen yere ulaştırılabilmektedir. Foto 3.1.'de, çoğu meteorolojik
değişkenleri ölçebilen, gerekli enerjisini güneş pilleri ile karşılayabilen ve
toplanan veriyi belirli zaman aralıklarında gönderebilen, taşınabilir
meteoroloji istasyonu görülmektedir.
Herhangi bir yörede hava kirliliğinin özellikleri ve değişimi
belirlenirken, meteorolojik ölçümlerle birlikte kirleticilerin miktarları da
ölçülür. Bu nedenle iki grup ölçüm işlemi birlikte sürdürülür. Elde edilen
veri zamana bağlı olarak istatistiksel olarak değerlendirilerek,
meteorolojik değişkenlerin hava kirliliğini nasıl etkilediği veya bunun
tersi olarak hava kirliliğinin meteorolojik değişkenleri etkileyip
etkilemediği veya nasıl etkilediği ortaya konulur. Bu işlem bir ölçüm ağı
oluşturularak genişletilir. Zamana bağlı olarak hava kirliliği haritaları
çıkarılır. Haritalar üzerinde değerlendirmeler yapılır.
104
Foto 3.1. Çoğu meteorolojik değişkenleri ölçebilen taşınabilir
meteoroloji istasyonu örnekleri
105
Hava kirliliği modelleri sorunların çözümünde önemli araçlardır.
Bu fotoğraf yıllarca önce, Times’ın Beverly (MA) fotoğrafçısı Ralph Turcotte
tarafından, bir soğuk Şubat günü sabahında, Salem, Massachusetts’de
çekildi. Yerden 75 m yükseklikteki yan yana üç baca ve yerden 150 m
yükseklikteki bir bacadan duman yayılımı görülmektedir. Rüzgar ve düşey
sıcaklık farklılığı nedeniyle ortaya çıkan bu görüntü oldukça ilginçtir
(Kaynak: Seinfeld, 1986).
106
4. BÖLÜM
HAVA KALİTESİ STANDARDLARI
VE
ÖLÇÜM VE ANALİZ YÖNTEMLERİ
Kentsel ve kırsal alanlarda hava kalitesinin korunması ve
geliştirilmesi, insan, hayvan ve bitki sağlığı bakımından olduğu kadar
tabiat ve kültür varlıklarının korunması ve yabanıl yaşam bakımından da
önemlidir.
Hava kirliliğinin önlenerek hava kalitesinin korunması ve
iyileştirilmesi çalışmaları 1970’li yılların başından itibaren küresel
boyutta dikkatleri çeker duruma gelmiştir. Bazı ülkeler ve uluslararası
kuruluşlar kendi koşullarına uygun, uygulanabilir ve sürdürülebilir hava
kalitesi standardları geliştirmiştir. Bu standardlar, kirletici maddelerin
belirli zaman aralıklarındaki müsaade edilebilir ortalama değerleri ile
kısa süreler için ulaşabilecekleri en fazla miktarları kapsar.
Başlangıçta, kirletici maddelerin miktarları daha fazla tutulmuş
olmasına karşın, zaman içerisinde hava kalitesindeki iyileşmelere bağlı
olarak sınır değerler daha aşağıya çekilmiştir. Standardlardaki sınır
değerlerin başlangıçta çok düşük tutulmaması, ekonomik ve teknolojik
zorluklar nedeniyle uygulanabilir olmayışından kaynaklanmıştır.
Standardlar kapsamında, sadece kirleticiler ve bunların sınır
107
değerleri yoktur. Bunlarla birlikte, kirleticilerin örnekleme, ölçüm ve
analiz yöntemleri ve birimleri de yer almaktadır. Ayrıca, hangi atmosfer
basıncında ve hangi sıcaklık derecesine göre verilmeleri gerektiği de
belirtilmektedir. Bilindiği gibi, normal şartlar 0oC ve 760 mmHg
basıncıdır. Aksine bir durum olmadıkça, kirleticilerin miktarları standard
şartlar olarak tanımlanan 25oC ve 760 mmHg basıncına göre düzeltilerek
verilmektedir. Kirleticilerin hava karışımı içerisinde çok veya az bulunuş
miktarlarına göre; %, g/m3, mg/m3, μg/m3, ppm (milyonda kısım ) ve
ppb (milyarda kısım) olarak verilmeleri tercih edilmektedir.
Çevresel hava kalitesini belirleyen standardlar yanında, çevre
kirliliğini önlemek amacıyla belirlenmiş kirletici kaynaklardan salımı
sınırlayan standardlar da vardır. Bunlar emisyon veya salım standardları
olarak adlandırılmaktadır. Örneğin, belirli bir kapasitedeki ısı santralinin
bacasından salınan parçacık ve gazların üst sınırı bu standardlarla
verilmektedir. Bunlar da ilgili mevzuatta yer almaktadır.
Hava kalitesinin korunması veya iyileştirilmesi amacıyla
geliştirilen standardlara örnek olarak, Avrupa Komisyonu’nun 2003 yılında
yayınlanan Avrupa Birliği (EU) direktiflerine göre, Avrupa Birliği ülkeleri
için geçerli olan, hava kirletici maddelerin çevre havasının karışımında
müsaade edilen sınır değerleri ve uygulanacağı hedef yıllar Çizelge 4.1.‘de
verilmiştir.
Bu standardlar, WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) tarafından 2000
yılında yayınlanan hava kalitesi standardları ile karşılaştırıldığında, NO2
ve O3 için verilen sınır değerler aynıdır. WHO standardlarından farklı
olarak, SO2 için yıllık sınır değer 50 μg/m3 ve 10 dakikalık ortalama
değer 500 μg/m3olarak verilmektedir. Ayrıca, inorganik cıva buharı
olarak, cıva için getirilen sınır değer yıllık ortalama olarak 1 μg/m3’dür.
Hava kirliliğine ait sınır değerler verilirken, kirletici maddelerin
belirlenmesinde ve miktarlarının analizinde hangi analiz yöntemlerinin
kullanıldığının da belirtilmesi gerekmektedir. Az da olsa analiz
yöntemlerinin farklılığından kaynaklanan değişiklikler olabilmektedir.
ABD için verilen standard analiz yöntemleri; ozon için ultraviyole
fotometri, parçacıklar için tartım, karbon monoksit için NDIR (dispersif
olmayan infrared fotometre), azot dioksit için gaz faz chemiluminescence
metodu, kükürt dioksit için ultraviole flüoresans veya spektrofotometre
(pararosaniline metodu), kurşun için atomik absorpsiyon, sülfatlar için
iyon kromatografi, hidrojen sülfür için ultraviole flüoresans, vinil klorür
için gaz kromatografi analiz yöntemleridir. Ayrıca analiz ve ölçüm
108
sonuçları, standard koşullar olan 25 oC ve 760 mmHg basıncı için
düzeltilmektedir.
Çizelge 4.1.
Avrupa Biriliği’nde hava kirliliği sınır değerleri ve hedefler
Kirletici
Madde
PM10
(1.Kademe)
Yıllık ortalama
Günlük ortalama
40 μg/m3
50 μg/m3
PM10
(2.Kademe)
Yıllık ortalama
Günlük ortalama
20 μg/m3
50 μg/m3
NO2
Yıllık ortalama
Saatlik ortalama
40 μg/m3
200 μg/m3
O3
8 saatlik ortalama
120 μg/m3
SO2
Günlük ortalama
125 μg/m3
Saatlik ortalama
350 μg/m3
8 saatlik ortalama
Yıllık ortalama
Yıllık ortalama
10 mg/m3
0,5 μg/m3
5 μg/m3
CO
Pb
Benzen
Sınır / Hedef Değerler
Açıklama
Bir yılda 35 gün
bu değer aşılabilir
Bir yılda 7 gün
bu değer aşılabilir
Bir yılda 18 saat
bu değer aşılabilir
Bir yılda 25 gün
bu değer aşılabilir
Bir yılda 3 gün
bu değer aşılabilir
Bir yılda 24 saat
bu değer aşılabilir
Hedef
Yılı
2005
2005
2010
2010
2010
2010
2010
2005
2005
2005
2005
2005
ABD’de Federal Yönetim ve Kaliforniya Eyaleti standardları
dikkate alındığında Çizelge 4.2..’deki durum görülmektedir.
AB ve ABD için verilen sınır değerler yanında, ülkemizde 2872 sayılı
Çevre Kanunu’nu takiben çıkarılan ve 02.11.1986 tarih ve 19269 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan “Hava Kalitesini Koruma Yönetmeliği”nde
verilen sınır değerler oldukça yüksektir. Yönetmelikte verilen “Hava
Kalitesi Sınır Değerleri”, insan sağlığının korunması, çevrede, kısa ve
uzun vadeli olumsuz etkilerin ortaya çıkmaması için atmosferdeki hava
kirleticilerin, bir arada bulunduklarında, değişen zararlı etkileri de göz
önüne alınarak tespit edilmiş derişim birimleriyle ifade edilen
seviyelerdir. Uzun Vadeli Sınır Değerleri (UVS), aşılmaması gereken,
109
bütün ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması olan değerleri, Kısa Vadeli
Sınır Değerleri (KVS), maksimum günlük ortalama değerler veya
istatistik olarak bütün ölçüm sonuçları sayısal değerlerinin büyüklüğüne
göre dizildiğinde, ölçüm sonuçlarının % 95’ini aşmaması gereken
değerler olarak ifade edilmektedir. Çöken tozlar için farklı olarak
aşılmaması gereken maksimum aylık ortalama değerdir. UVS ve KVS
değerler için öngörülen süreler, bazı durumlarda farklılıklar gösterse de,
genellikle bir yıllık periyotları kapsamaktadır (Çizelge 4.3.).
Çizelge 4.2.
ABD’de Kaliforniya Eyaleti ve Federal Yönetim tarafından verilen hava
kirliliği standardları
Kirletici Madde
Ozon
(O3)
Parçacık
(PM10)
Parçacık
(PM2,5)
Karbon monoksit
(CO)
Azot dioksit
(NO2)
Kükürt dioksit
(SO2)
Kurşun
(Pb)
Sülfatlar
Hidrojen sülfür
(H2S)
Vinil klorür
Süre
1 saatlik ortalama
8 saatlik ortalama
24 saatlik ortalama
Yıllık ortalama
24 saatlik ortalama
Yıllık ortalama
8 saatlik ortalama
1 saatlik ortalama
Yıllık ortalama
1 saatlik ortalama
Yıllık ortalama
24 saatlik ortalama
3 saatlik ortalama
1 saatlik ortalama
30 günlük ortalama
4 aylık ortalama
24 saatlik ortalama
1 saatlik ortalama
ABD Kaliforniya
180 μg/m3
137 μg/m3
50 μg/m3
20 μg/m3
12 μg/m3
10 mg/m3
23 mg/m3
470 μg/m3
105 μg/m3
655 μg/m3
1,5 μg/m3
25 μg/m3
42 μg/m3
ABD Federal
157 μg/m3
150 μg/m3
50 μg/m3
65 μg/m3
15 μg/m3
10 mg/m3
40 mg/m3
100 μg/m3
80 μg/m3
365 μg/m3
1.300 μg/m3
1,5 μg/m3
-
24 saatlik ortalama
26 μg/m3
-
Kış aylarında, binaların ısıtılmasıyla ortaya çıkabilen hava
kirlenmelerine yol açan hava kirleticiler için Ekim-Mart ayları arasında
yerleşim bölgelerinde yapılan ölçümlerin ortalamaları, aşılmaması
110
gereken kış sezonu ortalaması UVS sınır değerleri ile mukayese edilir
(Çizelge 4.4.).
Çizelge 4.3.
Türkiye’de çeşitli hava kirletici maddeler için uyulması gereken uzun
ve kısa vadeli sınır değerler
Kirletici Maddeler
Birim
UVS
KVS
Kükürt Dioksit (SO2) Kükürt Trioksit (SO3) Dahil
a) Genel
b) Endüstri Bölgeleri
Karbon Monoksit (CO)
(μg/m3)
(μg/m3)
(μg/m3)
150
250
10.000
400 (900)
400 (900)
30.000
Azot Dioksit (NO2)
(μg/m3)
100
300
Azot Monoksit (NO)
(μg/m3)
200
600
Klor (Cl2)
(μg/m3)
100
300
Klorlu Hidrojen (HCl) ve
Gaz Halde Anorganik
Klorürler (Cl‾)
Florlu Hidrojen (HF) ve
Gaz Halde Anorganik
Flüorürler (F‾)
Ozon (O3) Fotokimyasal
Oksitleyiciler
(μg/m3)
100
300
(μg/m3)
-
10
(30)
(μg/m3)
-
(240)
Hidrokarbonlar (HC)
(μg/m3)
-
140 (280)
Hidrojen Sülfür (H2S)
(μg/m3)
-
40 (100)
Havada Asılı Partikül maddeler (PM) (10 Mikron ve Daha Küçük Partiküller)
a) Genel
b) Endüstri Bölgeleri
PM içinde Kurşun (Pb) ve
bileşikleri
PM İçinde Kadmiyum (Cd)
ve bileşikleri
(μg/m3)
(μg/m3)
(μg/m3)
150
200
2
300
400
-
0,04
111
(mg/m2gün)
Çöken Tozlar (10
mikrondan büyük
partiküller dahil)
a) Genel
b) Endüstri Bölgeleri
350
450
650
800
Çöken Tozlarda Kurşun ve
bileşikleri
(mg/m2gün)
500
-
Çöken Tozlarda kadmiyum
ve bileşikleri
(mg/m2gün)
7,5
-
Çöken Tozlarda Talyum
(Tl) ve bileşikleri
(mg/m2gün)
10
-
NOT: Parantez içindeki rakamlar referans maksimum saatlik sınır değerlerdir.
Çizelge 4.4.
Kış sezonu hava kalitesi standardları
Kirletici Maddeler
Kış Sezonu Ortalaması Sınır Değerleri
Kükürt Dioksit
Havada Asılı Parçacık Madde
250 (μg/m3)
200 (μg/m3)
Yönetmelikte, hava kalitesi sınır değerlerinin zaman içerisinde
düşürülerek, daha temiz hava kalitelerine ulaşmak için, yaygın olarak
ortaya çıkan hava kirleticilere ait, hedeflenmiş sınır değerlerin
belirleneceği, kükürt dioksit ve havada asılı parçacık maddeler için
aşağıdaki hedef sınır değerlerin tespit edildiği ifade edilmiştir. Bu
hedeflere mümkün olan en yakın zamanda ulaşmak için programlar
geliştirileceği vurgulanmıştır. Hedef alınan sınır değerler Çizelge 4.5.’de
verilmiştir.
Çizelge 4.5.
Hedeflenen hava kalitesi standardları
Hedef Sınır Değerler
Yıllık Aritmetik Ortalama
Kış Sezonu (Ekim-Mart) Ortalaması
Maksimum 24 Saatlik Değer
1 Saatlik Değer
SO2 (μg/m3) PM (μg/m3 )
60
60
120
120
150
150
450
-
112
Özellikle hassas hayvan, bitki ve eşyayı hava kirliliğinin zararlı
etkilerinden korumak için özel koruma alanlarında kükürt dioksit, gaz
halinde anorganik klor ve flor bileşikleri, çöken tozlarda kurşun ve
kadmiyum miktarları için Çizelge 4.6.’deki özel sınır değerler uygulanır.
Çizelge 4.6 .
Hassas bölgeler için hava kalitesi standardları
Kirletici Maddeler
Kükürt Dioksit
Gaz Halinde Anorganik Klor Bileşikleri
Gaz Halinde Anorganik Flor Bileşikleri
Kurşun
Kadmiyum
Birim
μg/m3
μg/m3
μg/m3
μg/m2gün
μg/m2gün
UVS
60
60
0,3
250
2,5
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’ne göre, alt sınırı
yerden 700 metreden daha az olan bir hava tabakası mevcut ve hava
sıcaklığı bu yükseklikte en azından 2°C artıyorsa, rüzgâr hızı 12 saatlik
ortalama olarak 1,5 m/sn’den az ise bu durum kritik meteorolojik
durum olarak adlandırılmaktadır. Yönetmelikte sıcaklık terselmesinin
(inversiyon) olup olmadığını tespit için, Meteoroloji Genel Müdürlüğü
tarafından, kirlenme bölgesini temsil edebilecek bir yerde, yerden en az
1.000 m yükseklikte atmosferin dikey sıcaklık profilinin belirleneceği
ifade edilmektedir.
Yönetmeliğe göre, hava kirliliğinin çok hızlı artış gösterdiği
durumlarda uyarı kademelerinin uygulanması gerekmektedir. Uyarı
kademeleri, kükürt dioksit ve parçacık maddelerden ileri gelen hava
kirlenmeleri için Çizelge 4.7.’deki gibidir.
Çizelge 4.7.
Hava kirliliğinde uyarı kademeleri
Kademeler
1. Kademe
2. Kademe
3. Kademe
4. Kademe
SO2
(μg/m3)
700
1.000
1.500
2.000
Havada Asılı Parçacık Madde
(μg/m3)
400
600
800
1.000
Not: Verilen değerler 24 saatlik ortalamalardır.
113
Hava kalitesi sınır değerleri aşılarak, hava kirliliği bu kademelere
ulaştığında, bölge özelliklerine göre alınacak tedbirler Valiliklerce tebliğ
halinde yayımlanır. Valilikler bu tedbirleri belirlerken Çevre ve Orman
Bakanlığı’nın görüşünü alırlar.
Her kademe için alınacak tedbirler düzenlenirken meteorolojik
veriler göz önüne alınır. Sis, sıcaklık terselmesi (inversiyon), durgun
meteorolojik koşullar ve izotermal durumlarda bir sonraki kademenin
tedbirleri veya ilave tedbirler uygulanabilir. Nisbi nem miktarının %
90’ın üzerine çıkması halinde yukarıdaki uyarı kademelerindeki kirlilik
derecelerinin % 10 eksiğinde bile ilgili kademenin tedbirleri uygulanır.
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nde, hava kalitesini
etkileyen kirletici maddelerin ölçüm ve analiz yöntemleri aşağıda
gösterilmiştir:
1 – Kükürt Dioksit
1) Test çözeltisinde Redoks
2) Konduktometrik Metod
3) Alev Fotometrik Metod (FPD)
4) Tetrakloro Merkürat (TCM) Metodu
2 – Karbon Monoksit
1) İnfrared (Kızılötesi) Absorpsiyonu
3 – Azot Dioksit
1) Fotometrik Metod
2) Salzman Reaktifi ile Fotometrik Metod
3)Kemiluminessans (Kimyasal Işıma Metodu)
4 – Klor
1) Gümüş Nitratla Potansiyometrik Titrasyon
2) Cıva Rodanürle Fotometrik Tayin Metodu
3) Infrared (Kızıl ötesi) Absorpsiyonu
5 – Flor ve Gaz Halindeki Anorganik Flor Bileşikleri
1) Gümüş Küre Metodu
2) Destilasyon metodu
6 – Ozon
1) Kemiluminessans (kimyasal ışıma metodu)
2) Potasyum İyodür Metodu
7 – Toplam Hidrokarbon
1) Alev İyonizasyon Dedektörü (FID)
114
8 – Hidrojen Sülfür
1) Test Çözeltisinde Redoks
9 – Havada Asılı Parçacık Maddeler
1) Filtre sisteminde kütle konsantrasyonu
2) Filtre Sistemli á ışınları kırınımı Metodu
3) Optik metodlar
10 – PM`de kurşun
1) X ışınları Floresans Metodu
2) Atomik Absorpsiyon Metodu
11 – Çöken tozlar
1) Bergerhoff Metodu.
Hava kalitesi ölçümleri veya örneklemeleri kural olarak, yer
seviyesinden, 1,5-4,0 m arasındaki yüksekliklerde ve binadan en az 1,5
m uzakta tutularak yapılmalıdır. Diğer ayrıntılar yönetmelikte yer
almaktadır.
Hava kalitesinin belirlenmesinde yapılacak örnekleme ve
ölçümler, sabit istasyonlarda yapılabildiği gibi gezici araçlarla gerekli
görülen yerlerde de yapılabilir. Yerleşim yerlerinde, endüstri bölgelerinde
veya
kırsal alanlarda hava kalitesinin sürekli olarak izlenmesi
gerekiyorsa en doğru olan uygun aralıklarda sabit örnekleme veya ölçümanaliz istasyonlarının oluşturulmasıdır.
Verinin güvenilir olması çok önemlidir. Bunu etkileyen faktörler
arasında, sabit istasyon için seçilen yerin hava kalitesini temsil etmesi,
topoğrafik koşullar, kirletici kaynaklara yakınlığı veya uzaklığı,
meteorolojik etmenler, örnekleme, ölçüm ve analiz yöntemleri sayılabilir.
Hava kalitesi veya kirliliğinin değerlendirilmesinde meteorolojik
değişkenler çok önemlidir. Bu nedenle, kirletici madde ölçümleri ile eş
zamanlı olarak meteorolojik değişkenlerin de ölçülmesi gerekmektedir.
Hava kirliliği değerlendirmelerinde dikkate alınması gereken
meteorolojik değişkenler; atmosfer basıncı, sıcaklık, nisbi nem, güneş
ışınlarının şiddeti, güneşlenme süresi, rüzgar yönleri ve hızları, yağışlar,
sis olarak sıralanabilir.
Sabit istasyonlarda kirletici ölçümleri yerinde yapılamıyorsa,
uygun yöntemlerle örnekleme yapılarak hava örnekleri laboratuara
getirilir ve gerekli fiziksel ve kimyasal analizler laboratuarlarda
yapılabilir. Foto 4.1.‘de sabit istasyonlardan alınan hava örneklerinin
analiz edildiği iyi donanımlı bir laboratuar görülmektedir. Örneklerin
115
analizinde kullanılan cihazlar bilgisayarlara bağlıdır ve sonuçlar
istenildiğinde rakamsal veya grafikler halinde alınabilmektedir.
Foto 4.4. İyi donanımlı bir hava kirliliği laboratuarından görünüm
Hava kalitesini veya hava kirliliğinin ulaştığı boyutları belirlemek
için gezici ölçüm veya laboratuar araçları da kullanılmaktadır. Bu
araçlarda, hava kirliliği ile birlikte, eş zamanlı olarak meteorolojik
değişkenlerin ölçümü de yapılabilmektedir. Gezici araçlarda, sabit
istasyonlarda olduğu gibi örnekleme veya otomatik cihazlarla ölçümler
gerçekleşebilmektedir.
Çoğu kez elde edilen veri bir mikro bilgisayara yüklenmekte ve
değerlendirilmektedir. Foto 4.2.‘de değişik görünümdeki gezici iki araç
görülmektedir. Foto 4.3.’de de daha küçük, fakat iyi donanımlı diğer bir
gezici hava kirliliği ölçüm ve izleme aracı verilmektedir.
Hava kalitesi ölçümleri zaman zaman kapalı ortamlarda da
yapılmaktadır. Örneğin, işçi sağlığı bakımından fabrika benzeri
işyerlerinde, maden ocaklarında, hastane, okul, alışveriş merkezi, sinema,
tiyatro ve toplantı salonları, kapalı spor salonları gibi topluca bulunulan
yerlerde kapalı ortam hava kalitesinin belirlenmesi gerekmektedir.
Özellikle, hasta bina sendromunun yaşandığı büyük kapalı binalarda
insan sağlığı bakımından önem arbeden, sıcaklık, nisbi nem, CO, CO2,
gerekli görülen kirletici gazlar, radon, radyoaktivite ve mikrobiyolojik
ölçüm ve analizlerinin yapılması gerekmektedir.
116
Bu ölçümlerin bazıları için
görülmektedir.
kullanılan bir cihaz Foto 4.4.’de
Foto 4.2. Hava kalitesi ve meteorolijik ölçümlerde kullanılmakta olan
iki farklı özellikteki gezici ölçüm araçları görülmektedir
117
Foto 4.3. Hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerin ölçümünü yapan
bir gezici araç ve donanımları
118
Foto 4.4. Kapalı ortamlarda hava kalitesinin belirlenmesi amacıyla bazı
değişkenlerin ölçümümde kullanılan bir cihaz
Herhangi bir nokta kaynaktan atmosfere salınan kirletici
maddenin cins ve miktarının belirlenmesi amacıyla özel ölçüm ve analiz
cihazları kullanılmaktadır. Bu cihazlara bağlı problar bacanın uygun bir
yüksekliğindeki gözlem ve ölçüm penceresine yerleştirilerek ölçümler
yapılmaktadır. Kirletici parçacık madde miktarlarının yanında, baca
gazları, baca dumanının debisi, duman sıcaklığı vb ölçümü yapılan
değişkenler arasındadır.
Bu ölçümler özellikle emisyon (salım) izinlerinin verilmesinde ve
gerekli denetimlerin yapılmasında kullanılmaktadır. Nokta kaynak
özelliğindeki tesislerde baca dumanı ölçümlerinde kullanılan iki farklı
model cihaz Foto 4.5.’de görülmektedir.
Benzer şekilde, motorlu taşıtların egzoz analizleri de
yapılmaktadır. Bu amaçla, sabit istasyonlar veya gezici araçlar
119
kullanılmaktadır. Foto 4.6.’da motorlu kara taşıtlarında egzoz analizi
yapan bir cihaz verilmektedir.
Foto 4.5. Baca gazı ölçümlerinde kullanılan iki farklı model cihaz
Foto 4.6. Motorlu araçlarda egzoz ölçümünde kullanılan bir cihaz
120
Ülkemizde hava kirliliği araştırmalarında ilkler arasında yer alan
ve ilk aşamada 1979-1985 yılları arasında sürdürülen “Erzurum Kentinde
Hava Kirliliği Araştırmaları” konulu TÜBİTAK tarafından desteklenen
araştırma projesinde, hava kirliliği ölçümlerinde sabit istasyonlarla
birlikte gezici laboratuar aracı da kullanılmıştır (Kırımhan,1991). Bu
amaçla, bir minibüs özel tasarımla gezici laboratuar haline getirilmiştir.
Dış havanın örneklenmesi, parçacık maddelerin tutulması ve değişik
gazların yıkanması amacıyla özel düzenekler araç içerisine
yerleştirilmiştir. Bu düzeneklere ait şematik görünün Çizim 4.1.’de ve
araç içerisindeki görünümü Foto 4.8.’de verilmiştir.
Çizim 4.1.Dış havanın örneklenmesi, parçacık tutulması ve gaz
yıkamasında kullanılan düzeneğin şematik görünümü
Foto 4.7. Gezici laboratuar aracı içerisindeki örnekleme ve ölçüm
düzenekleri
121
Bu amaçla kullanılan hava kirliliği izleme aracı Foto 4.8’de
verilmiştir. Gezici laboratuar aracı hem hava kirliliği değişkenlerinin
örnekleme, ölçüm ve analiz düzeneklerini ve hem de meteorolojik
değişkenlerin ölçüm ve analizlerinde kullanılan otomatik meteoroloji
cihazı ile donatılmış, meteorolojik değişkenlere ait veri zamana bağlı
olarak bir bilgisayarda (Foto 4.9.) toplanmış ve değerlendirilmiştir.
Kentte hava kirliliği araştırmaları, önceleri değişik binalara yerleştirilen
on ve daha sonra beş sabit istasyonda sürdürülürken, gezici araçla daha
çok saatlik değişimler izlenmiştir.
Foto 4.8 . Erzurum kentinde hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerin
ölçüm ve analizinde kullanılmış olan gezici laboratuar (1983)
Erzurum kentinde hava kirliliği değişkenlerinin ölçümleri izleyen
veri değerlendirmelerine örnek olarak, 1981-1983 ve 1984-1985 kış
dönemlerindeki Aralık,Ocak, Şubat aylarına ait günlük ortalama kükürt
dioksit miktarlarının dağlımı Çizim 4.2. ve Çizim 4.3.’de verilmiştir.
122
Foto 4.9. Araç içerisinde meteorolojik değişkenlere ait veriyi zamana
bağlı olarak kaydeden bilgisayar
Çizim 4.2. Erzurum kentinde 1981-1982 kış dönemimde (Aralık-OcakŞubat) günlük ortalama kükürt dioksit dağılımı (Kırımhan, 1991 )
123
Çizim 4.3 . Erzurum kentinde 1984-1985 kış dönemimde (Aralık-OcakŞubat) günlük ortalama kükürt dioksit dağılımı (Kırımhan, 1991)
Günümüzde, hava kirliliği değişkenlerinin ölçüm ve izlenmesinde
oldukça gelişmiş cihazlar kullanılmakta, bu cihazlar bir set haline
getirilerek bilgisayar sistemi ile desteklenmekte, ölçüm ve izleme ağları
oluşturulmaktadır. Çizim 4.4.’de oluşturulan bir ağ ve Foto 4.10.‘da bu
ağda yer alan sabit istasyonlarda kullanılan cihazlara ait bir set
görülmektedir.
Sabit veya gezici istasyonlardan oluşturulan ölçüm ağında, elde
edilen hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlere ait veri, uygun
yazılımlar altında bilgisayarlarda toplanarak değerlendirilmektedir.
Değerlendirmelerde; hava kirletici maddelerin cins ve miktarları ile
meteorolojik değişkenler arasındaki ilişkiler, kirliliğin zamana göre
değişimi, verilen standard sınır değerlerle karşılaştırılması, ortalama, en
düşük ve en yüksek değerler, hava kirliliği haritaları, kirletici maddelerin
yayılımı dikkate alınır. Diğer taraftan, alansal, çizgisel veya noktasal
kaynaklarının hava kirliliğindeki önemi ortaya konulur. Bu ölçüm ve
değerlendirmelere bir örnek, bilgisayar çıktısı olarak Çizim 4.5.‘de
verilmiştir.
124
Foto 4.10. Sabit istasyonlarda hava kirliliği değişkenlerinin ölçümünde
kullanılan cihazlardan oluşan bir set
Hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerin istatistiksel olarak
değerlendirilmesi ile değişik matematiksel modeller ortaya
konulabilmektedir. Örneğin, Erzurum’da, 1979-1985 yılları arasında
sürdürülen hava kirliliği araştırmalarında 24 saatlik ve saatlik ölçüm ve
analizlerden elde edilen verinin istatistiksel olarak değerlendirilmesi ile
meteorolojik değişkenlerle kirleticilerin ve kirletici maddelerin kendi
aralarında istatistiksel olarak önemli ilişkiler belirlenmiştir
(Kırımhan,1991). Meteorolojik değişkenler olarak atmosfer basıncı
(mb), hava sıcaklığı (oC), nisbi nem (%), rüzgar hızı (m/sn), rüzgar yönü
(16 farklı yön), güneş ışınları şiddeti (cal/cm2/dak), güneşlenme süresi
(dak/gün) ve hava kirliliği değişkenleri olarak kükürt dioksit (SO2), azot
dioksit (NO2) ve parçacık madde ölçümleri yapılmıştır. Kirletici madde
miktarları μg/m3 olarak 25oC ve 760 mmHg ‘ye göre düzeltilmiştir.
Örnek olarak, saatlik ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi ile, kükürt
125
dioksit miktarının hava sıcaklığına bağlı olarak değişimi SO2 (μg/m3) =
211,9 – 55,4 T (oC) eşitliği ile gösterilmiştir. Bu eşitlik, korelasyon
katsayısının (r = - 0,921) incelenmesiyle, istatistiksel olarak % 1 hata
düzeyinde önemli bulunmuştur.
Çizim 4.4. Hava kirliliği ölçüm ve izleme ağı ile sabit istasyonlarındaki
verinin toplanması
126
Çizim 4.5. Hava kirliliği ve meteorolojik verilerin değerlendirilmesi
Bu ilişkiler o ölçüm istasyonu ve değişkenlerin ölçülen
miktarlarının aralıkları için geçerlidir. Benzer ilişkiler NO2 ve parçacık
madde için de elde edilmişidir. Sonuçta, hava sıcaklığının azalmasına
bağlı olarak kirletici madde miktarlarındaki artışın önemli olduğu ortaya
konulmuştur. Bu ilişkilerin bir bölümü doğrusal, bazıları da doğrusal
olmayan ilişkiler olarak görülmüştür. Bu araştırmada kullanılan
matematiksel modeller aşağıda gösterilmiştir. Burada Y bağımlı
değişken, X bağımsız değişken olarak tanımlanmıştır.
Y = a + bX
Y = a . e bX
Y = a + b . ln X
b
Y=a.X
Y = a + b X + c X2
Y = a + b X 1 + c X 2 +…….+ m X n
doğrusal regrasyon
eksponansiyal regrasyon
logaritmik regrasyon
üstlü regrasyon
kuadratik regrasyon
çoklu regrasyon
127
Hava kirliliğinin zamana bağlı olarak değişimi bir grafik yazılımı
ile değişik şekil modelleri kullanılarak gösterilebilir. Hava kirliliği ve
meteorolojik değişkenlerinin değerlendirilmesi amacıyla ticari olarak
hazırlanan ve satışı yapılan yazılımlarından yararlanmak mümkündür. Bu
yazılımlar temin edilemediğinde Microsoft Excel programı rahatlıkla
kullanılabilir. İstatistiksel analizlerde varyans analizi (ANOVA),
regrasyon ve korelasyon, F ve T testleri gibi yöntemlerin kullanılması
gerekebilir (Kırımhan,1991; Kırımhan, 1995). Bu amaçla ilgili
yazılımlardan yararlanılabilir. Kirleticilerin bir alan üzerindeki dağılımını
görebilmek için en uygun yöntem, kirlilik izleme istasyonlarında ölçülen
değişkenlerin bir harita üzerinde gösterilmesidir. Bu amaçla, haritacılıkta
kullanılan eş yükselti eğrilerini çizen yazılımlardan yararlanılabilir
(Çizim 4.6.).
Çizim 6.4. Hava kirliliğine neden olan kirleticilerin dağılımı
128
5. BÖLÜM
HAVA KİRLETİCİ GAZLARIN
LABORATUARDA İNCELENMESİ
Havanın kirlenmesine neden olan gazların örnekleme ve ölçümlerinin yanında, bu gazlardan bazılarının laboratuarlarda elde
edilmeleri, özellikleri ve tanınmaları hakkında, kısa da olsa, bilgi
edinilmesi yararlı olacaktır. Bu amaçla; bu bölümde önemli görülen bazı
gazların laboratuarlarda bulunan bir kısım cam malzeme ve kimyasal
maddeden yararlanılarak elde edilişleri hakkında bilgi verilecek, bu
amaçla kullanılabilecek basit düzenekler çizimleri ile gösterilecek ve elde
edilen gazların özellikleri ve tanınmaları açıklanacaktır (Alpar, Hakdiyen
ve Bigat, 1971; Hogg, Alley and Bickel,1957; Goddard and Hutton,
1964; Handbook of Chm. And Pys., 1975).
129
5.1. Karbon Oksitler
Bu grup içerisinde karbon dioksit ve karbon monoksit gazlarının
laboratuar şartlarındaki hazırlanışları, özellikleri ve tanınması gözden
geçirilecektir.
5.1.1. Karbon Dioksit, CO2
Daha önceki bölümlerde de belirtilmiş olduğu gibi, karbon dioksit
gazı, atmosferdeki karbon döngüsünün en önemli elemanıdır. Temiz bir
hava karışımındaki miktarı 310-315 ppm dolaylarındadır. Son yıllarda
fosil kökenli yakıtların fazlaca kullanılması sonucu atmosfere yayılan
karbon dioksit araştırmacıların ve bilim adamlarının dikkatini üzerinde
toplamıştır.
Karbon dioksit gazının laboratuarda elde edilişinde, genel olarak,
kalsiyum karbonat üzerine asit ilâvesi yöntemi kullanılmaktadır. Çizim
5.1. 'de görüldüğü gibi, 1+3 oranında sulandırılan hidroklorik asit bir cam
balon içerisinde bulunan kalsiyum karbonat üzerine dökülmektedir.
Reaksiyon sonucunda oluşan gaz ise yine camdan yapılmış bir kavanoz
içerisinde toplanmaktadır.
Karbon dioksit renksiz, kokusuz ve havadan 1,5 kat ağır olan bir
gazdır (mol. ağırlığı 44). Yanma olayı sonucu meydana gelen karbon
dioksit yanıcı değildir. Havadan ağır oluşu ve yanmayışı gibi özellikleri
nedeniyle yangın söndürücü olarak kullanılmaktadır. Hava karışımı
içerisindeki miktarı % 5'e ulaştığında toksik etki göstermektedir.
Ca CO3 + 2HCl → Ca Cl 2 + H 2 O + CO 2
↑
Karbon dioksit gazının herhangi bir atmosfer ortamındaki varlığı,
havanın kalsiyum hidroksit veya baryum hidroksit çözeltisinden
geçirilmesi ile kolayca anlaşılır.
Karbon dioksit gazının varlığı halinde kalsiyum hidroksit
çözeltisinde beyaz renkli kalsiyum karbonat oluşur ve dibe çöker.
Çözeltiden geçen karbon dioksit miktarı fazla olursa, suda çözünebilen
kalsiyum bikarbonat meydana gelir ve beyaz renkli çökelek kaybolur.
Ancak, çözelti ısıtılacak olursa, karbon dioksitin fazlası gaz halinde
ortamdan ayrılır ve yine kalsiyum karbonat çökeleği görülür.
130
Çizim 5.1. Karbon dioksit gazının laboratuarda hazırlanmasında
kullanılan düzenek
Ca (OH) 2 + CO 2 → CaCO 3 ↓ + H2O
CaCO 3 + CO 2 + H 2O → Ca (HCO 3) 2
Ca (HCO 3) 2 → CaCO 3 ↓ + H 2O + CO 2 ↑
Karbon dioksit gazının varlığı halinde baryum hidroksit çözeltisi
içerisinde baryum sülfat meydana gelir ve çözelti süt rengine dönüşür.
Ba (OH) 2 + CO2 → BaCO 3 + H 2O
Karbon dioksit gazı sodyum hidroksit ve potasyum hidroksit
çözeltilerinde de absorbe edilebilir.
5.1.2. Karbon Monoksit, CO
Laboratuarda saf haldeki karbon monoksit gazının elde
edilmesinde formik asit veya oksalik asit kullanılır. Bu amaçla Çizim5.2.
'de verilen düzenekten yararlanılır.
131
İçerisinde 20 g formik asit veya 10 g oksalik asit bulunan cam bir
balona bağlanan huniden yararlanılarak 20 ml sülfürik asit damla damla
boşaltılır. Gaz üretiminde oksalik asit kullanılırsa, eşit hacimlerde karbon
dioksit ve karbon monoksit meydana gelir. Karbon dioksitin ortamdan
ayrılması için, çıkan gaz karışımı bir sodyum hidroksit çözeltisinden
geçirilir. Saf hale gelen karbon monoksit ise bir şişede toplanır.
H2C2O4.2H2O + H2SO4 → H2SO4. 3H2O + CO↑ + CO2↑
Çizim 5.2. Oksalik asit kullanılarak laboratuarda karbon monoksit elde
edilişi
Formik asit kullanıldığında karbon dioksit gazı çıkışı olmayacağından, düzeneğe sodyum hidroksit çözeltisi ilavesi gerekmez.
HCOOH + H2SO4 → H2SO4. 3H2O + CO↑
Laboratuar koşullarında karbon monoksit elde edilmesinde
yararlanılan diğer bir yöntem de, karbon dioksit gazının Çizim 5.3. 'de
verilen düzenekten yararlanılarak karbon monoksite dönüştürülmesidir.
132
Çizim 5.3. Karbon dioksit gazının karbon monoksit gazına
dönüştürülmesi
Bu amaçla, kalsiyum karbonat üzerine sulandırılmış hidroklorik
asit dökülmesi ile elde edilen karbon dioksit gazı, içerisinde odun kömürü
bulunan ve alttan kuvvetli bir şekilde ısıtılmakta olan bir demir borudan
geçirilir. Bu esnada karbon dioksit gazı karbon monoksit gazına dönüşür.
Karbon dioksitin bir kısmı karbon monoksite dönüşmeden ısıtılmış
boruyu terk edebilir. Bu gazın karbon monoksitten ayrılabilmesi için yine
sisteme bir sodyum hidroksit çözeltisi bağlanır.
Karbon monoksit çok zehirli bir gaz olduğundan bu çalışmaların
bir çeker ocak altında veya çok iyi havalanabilen bir laboratuarda
yapılması gerekir.
Karbon monoksit renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır. Suda çok
az miktarda çözünür. Mavi bir alevle yanarak karbon dioksite dönüşür.
2 CO + O2
→
2 CO2
Hava içerisinde kolayca yayılabilen karbon monoksit çok zehirli
bir gazdır. Hava karışımındaki miktarı % 0,1 oranına ulaştığında 30
dakika içerisinde öldürücü etkiye sahiptir. Renksiz ve kokusuz
olduğundan ortamdaki varlığı hissedilemez. Hava içerisinde 10 ppm gibi
az miktarlarda bulunuşunda bile insan sağlığını olumsuz yönde
etkileyebilmektedir.
133
Laboratuarda elde edilen gazın teşhisinde, düzenekte toplanan gaz
dar ağızlı bir boru ile dışarı çıkarılırken yakılır. Eğer soluk mavi bir
alevle yanıyorsa çıkan gaz karbon monoksittir.
5.2. Kükürtlü Gazlar
Kükürtlü gazlar içerisinde hava kirliliğinde en önemli yere sahip
olanlar kükürt dioksit, kükürt trioksit ve kükürtlü hidrojen gazlarıdır.
5.2.1. Kükürt Dioksit, SO2
Kükürt dioksitin laboratuarda hazırlanmasında iki basit yöntem
kullanılabilir.
Birinci yöntem, sodyum sülfit üzerine sülfürik asit damlatılması
ile kükürt dioksit gazının üretilmesidir. Bu işlemde kullanılabilecek bir
düzenek Çizim 5.4. 'de verilmiştir. Geniş bir test tüpü içerisine 10 g
sodyum sülfit konularak üzerine damlalar halinde 5 ml sülfürik asit
dökülmektedir. Kuvvetli bir reaksiyon sonucunda meydana gelen kükürt
dioksit gazı bir cam şişede toplanmaktadır.
Na2SO3 + H2SO4
→ Na2SO4 + H2O + SO2↑
Çizim 5.4. Laboratuarda sodyum sülfit kullanılarak kükürt dioksit
gazının hazırlanışı
134
İkinci yöntem, bakır talaşı üzerine sülfürik asit dökülerek kükürt
dioksit üretimidir. Çizim 5.5. ‘de gösterildiği gibi, cam bir balon içerisine
konulan 25 g bakır talaşı üzerine derişik sülfürik asit dökülmekte ve bu
esnada cam balon alttan hafif bir alevle ısıtılmaktadır. Kimyasal
reaksiyon sonunda oluşan gaz bir cam silindirde toplanmaktadır.
Bu yöntemde kimyasal reaksiyon iki aşamada tamamlanmaktadır.
Birinci aşamada, sülfürik asit, bakırı bakır okside oksitlemekte ve
sülfürik asitin kendisi sülfüro asite (SO2+H2O) indirgenmektedir. İkinci
aşamada ise, bakır oksit geri kalan sülfürik asit ile yeniden reaksiyona
girmekte ve bakır sülfat ile su meydana gelmektedir.
Cu + H2SO4
→ CuO + H2SO3
CuO + H2SO4 → CuSO4 + 2 H2O
(Birinci reaksiyon)
(İkinci reaksiyon)
İki aşamada tamamlanan reaksiyon aşağıda gösterildiği gibi
birleştirilebilir.
Cu + 2H2SO4 → CuSO4 + H2O + SO2↑
Çizim 5.5. Bakır talaşı ile sülfürik asit reaksiyonu sonucunda kükürt
dioksit elde edilişi.
135
Kükürt dioksit renksiz, havadan 2,2 kat ağır (molekül ağırlığı 64)
ve keskin kokulu bir gazdır. Solunum yoluyla alındığında boğazın arka
kısmında hissedilen yakıcı etkisiyle kolayca teşhis edilir. Bu yakıcı etkisi
nedeniyle, aynı özelliğe sahip olan hidrojen klorür gazı ile
karıştırılabilmektedir. Kükürt dioksit gazı oldukça zehirli bir gazdır.
Laboratuarda üretilen kükürt dioksit su içerisinden geçirilirse, su
asidik bir özellik alır. Brom krosel yeşili ve metil kırmızısı karışık
indikatörü ile başlangıçta yeşil renk veren su, gaz geçirildikten sonra
kırmızı bir renk alır. Normal olarak kükürt dioksitin suda çözünmesi
sonucunda sülfüroz asit meydana gelmektedir. Bu asit dengesiz bir asit
olduğundan, ısıtılması ile kükürt dioksit yeniden serbest hale
geçebilmektedir.
SO2 + H2O → H2SO3
Kükürt dioksit gazının teşhisinde kullanılabilen bir diğer yöntem,
fuksin çözeltisine daldırılarak renklendirilmiş filtre kağıtlarının
kullanılmasıdır. Bu şekilde hazırlanan filtre kağıdı gaza maruz
bırakıldığında renk kaybolmaktadır.
Bunun yanında, kükürt dioksit gazı portakal renkli potasyum
dikromat (K2Cr2O7) çözeltisinden geçirildiğinde çözeltinin rengi yeşile
dönmektedir. Bu test, kükürt dioksit için verilen standard bir
uygulamadır.
5.2.2. Kükürt Trioksit, SO3
Kükürt trioksit gazı, platinin katalizatörlüğü altında, kükürt
dioksit ile oksijenin doğrudan doğruya reaksiyonu sonucu elde edilir.
2 SO2 + O2
→
2 SO3
Bu amaçla Çizim 5.6.'da verilen düzenekten yararlanılır.
İçerisinde 2,5 cm derinliğinde derişik sülfürik asit bulunan cam şişeye
kükürt dioksit ve oksijen gazları bağlanır. Bu gaz karışımı sülfürik asit
içerisinden geçirilerek kurutulur. Yukarıda verilen kimyasal reaksiyon ile
kükürt dioksit gazı elde edilir.
136
Bu kimyasal reaksiyonun arzu edilen şekilde sonuçlanabilmesi
için, kükürt dioksit gazı miktarının oksijen miktarının iki katı olması
gerekir.
Kurutulmuş gaz karışımı, aleve dayanıklı iki ucu cam yünü ile
kapalı içerisinde platinli asbest bulunan cam borudan geçirilir. Meydana
gelen beyaz dumanlı kükürt trioksit gazı bir soğutucu içerisinde sıvı
halde toplanır.
Düzenekte yer alan platinli asbestin hazırlanışında, lif halindeki
asbest platin klorür çözeltisine daldırılarak ıslatılır ve daha sonra kuvvetli
bir alev altında kurutulur.
Soğutucu içerisinde sıvı halde tutulan kükürt trioksit renksizdir.
Kaynama noktası 45 °C ve erime noktası 15 °C dir. Su ile reaksiyona
girmesi sonucu sülfürik asit meydana gelir.
SO3 + H2O → H2SO4
Çizim 5.6. Platin katalizatörlüğünde kükürt trioksit hazırlanışı
Bu reaksiyonun varlığı nedeniyle, düzenek içerisinde kükürt
trioksit sülfürik asite dönüşmüş olabilir. Kükürt tri oksit su tarafından
kolaylıkla absorbe edilemediğinden sülfürik asit damlacıklarının neden
olduğu sisli bir görünün meydana gelebilir. Molekül ağırlığı 80 olan
kükürt dioksit gazı havadan 2,7 kat ağırdır.
137
5.2.3. Kükürtlü Hidrojen (hidrojen sülfür) H2S
Kükürtlü hidrojen veya hidrojen sülfür renksiz, çok zehirli ve
bozulmuş yumurta kokusunda bir gazdır. Molekül ağırlığı 34 olan
kükürtlü hidrojen havadan 1,18 kat ağırdır.
Bu gaz, kükürdün hidrojen gazı eşliğinde 300°C'de ısıtılması ile
elde edilebilir. Reaksiyon sıcaklığının istenilen düzeye ulaşmaması
halinde herhangi bir reaksiyon görülmez.
Laboratuar şartlarında kükürtlü hidrojen gazı elde etmenin en
uygun yolu; metal sülfürler üzerine seyreltik asit uygulamasıdır. Bu
amaçla kullanılabilecek en uygun metal sülfür ise demir sülfür’dür. Çizim
5.7'de gösterildiği gibi, bir düzenek hazırlanarak cam balon içerisine bir
miktar demir sülfür (FeS) konulur ve üzerine seyreltik hidroklorik asit
veya sülfürik asit dökülür. Her iki asitin kullanılmasıyla da aşağıda
verilen kimyasal reaksiyonların sonucunda kükürtlü hidrojen gazı
meydana gelir ve bu gaz çıkışı kokusuyla kolaylıkla anlaşılır.
FeS + 2 HCl → FeCl2 + H2S
FeS + H2SO4 →
FeSO4 + H2S
Çizim 5.7. Demir sülfür kullanılarak kükürtlü hidrojen gazının elde
edilişi
Kurşun asetat çözeltisi emdirilmiş bir filtre kağıdı, gazın
depolandığı cam silindirin üzerine kapatılacak olursa, beyaz renkli filtre
138
kağıdı kısa süre içerisinde kahverengimsi siyah bir renk alır. Bunun
nedeni kağıdın gaz ile temas eden yüzeyinde kurşun sülfür oluşmasıdır.
Bu yöntem kükürtlü hidrojen gazı için standard teşhis yöntemi olarak
kullanılmaktadır.
PbA2 + H2S → PbS ↓ + 2 HA
(A asetat )
Hidrojen sülfür gazı havada mavi bir alevle yanarak kükürt
dioksite dönüşür. Kararsız bir gaz olan H2S ısıtıldığında kolaylıkla
ayrışır.
2 H2S + 3 O2 →
2 H2O + 2 SO2
H2S → H2 + S
Hidrojen sülfür, alışılmış sıcaklıklarda, gümüşten daha az aktif
olan metaller dışında, bütün metallerle reaksiyona girer. Örnek olarak;
hava karışımında çok az miktarda bulunursa gümüş eşya üzerinde
kahverengimsi siyah renkte gümüş sülfür tabakasının meydana gelmesine
neden olur.
Yanabilen bu gazın hava içerisindeki karışımı % 4,5-45,5
oranında olduğu zaman patlayıcıdır. Çok zehirli olan kükürtlü hidrojenin
hava karışımı içerisinde müsaade edilebilen en yüksek miktarı 20
ppm’dir. Gazın zehirleyici etkisi, önce koku alma sinirlerini felce
uğratması ile görülmektedir. Hava içerisindeki miktarı 800 ppm’e ulaştığı
zaman, merkezi sinir sistemi felcine neden olarak insan ve hayvanların
ölümüne sebep olmaktadır.
Hidrojen sülfür, su içerisinde çözünerek hidrosülfürik asite
dönüşür. Çok zayıf bir asit olan hidrosülfürik asitin iyonizasyonu
aşağıdaki gibidir.
H2S
↔
2H++ S–
5.3. Azotlu Gazlar
Bu grupta bulunan gazlar içerisinde etkili olanlar amonyak, azot
monoksit ve azot dioksit gazlarıdır. Ancak, bu gruba giren kirletici
139
özellikteki azotlu gazların oluşumunda atmosferdeki serbest azotun
önemli bir etkisi bulunduğundan azot gazı da ele alınmaktadır. Diğer
taraftan, diazot oksit gazının laboratuar şartlarında elde edilme tekniği de
açıklanmaktadır.
5.3.1. Azot, N2
Deniz seviyesindeki kuru bir havanın karışımında % 78 civarında
azot gazı bulunur. Bu gaz doğal olarak gerekli olan bir gazdır ve tek
başına hava kirliliğinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Ancak, daha
önceki bölümlerde belirtildiği gibi, atmosferdeki serbest azotun çeşitli
yollarla oksidasyonu sonucu oluşan azot oksitler hava kirlenmesinde
oldukça etkilidir.
Laboratuarda saf azot elde edilmesinde Çizim 5.8.'de verilen
düzenek kullanılabilir. Bu amaçla, düzenekteki cam balon içerisine 15 g
sodyum nitrit ve 10 g amonyum klorür karışımı konulur ve cam balon
alttan hafif bir alevde ısıtılır. Isı artırılırsa reaksiyonun hızı çok fazla
miktarda artmaktadır.
Reaksiyonun hızlı olmasından dolayı meydana gelen tehlikeli
durumu önlemek amacıyla, cam balon, daha önceden hazır olarak
bulundurulan soğuk su küvetine daldırılmalıdır.
Çizim 5.8. Laboratuarda saf azot hazırlanışı
140
5.3.2. Amonyak, NH3
Amonyak renksiz ve keskin kokulu bir gazdır. Hava karışımı
içerisindeki miktarı fazla olduğunda zehirleyicidir. Alkali özellikteki bu
gaz pH indikatörlerinde bazik karakterli renk verir. Örneğin, kırmızı
renkli litmus kağıdını mavi renge dönüştürür. Molekül ağırlığı 17 olan
amonyak havadan hafiftir. Su içerisinde fazla miktarda çözünür.
Laboratuar şartlarında amonyak gazının hazırlanışı Çizim 5.9'da
gösterilmiştir. Ağırlık esasına göre, iki kısım amonyum sülfat ve bir
kısım kalsiyum hidroksit kuru olarak bir test tüpüne konulur ve tüp hafif
bir şekilde ısıtılır. Bu esnada oluşan amonyak gazı, düzenekteki şişenin
içerisinde toplanır.
Ca (OH)2 + (NH4)2SO4
→ CaSO4 + H2O + 2 NH3↑
Amonyak gazının elde edilmesinde amonyum sülfat yerine
amonyum klorür kullanılması da mümkündür.
Ca (OH)2 + 2 NH4 Cl → Ca Cl2 + 2 H2O + 2 NH3↑
Çizim 5.9. Laboratuarda amonyak hazırlanışı
141
5.3.3. Diazot Oksit, N2O
Diazot oksit veya nitrous oksit renksiz, hafif kokulu, soğuk su
içerisinde çok fazla çözünen, ancak sıcak suda çözünmeyen bir gazdır.
Kolaylıkla sıvılaşan bu gaz, oksijenle birlikte anestezik olarak (protoksit)
ameliyatlarda kullanılmaktadır. Azot oksidul olarak da bilinen gaz yanıcı
değildir. Ancak yanmakta olan bir maddenin hava içerisindeki yanmasını
hızlandırır. Bunun nedeni, ısı aldığı zaman kendisini meydana getiren
azot ve oksijene kolaylıkla ayrışması ve ortama bol miktarda oksijen
sağlamasıdır.
2 N2 O
→ 2 N2 + O2
Molekül ağırlığı 44 olan diazot oksit gazı güldürücü gaz olarak da
bilinir. Havadan 1,5 kat ağırdır. Bu gazın laboratuar şartlarında elde
edilmesinde kullanılan düzenek Çizim 5.10'da gösterilmiştir. Düzenekte
verilen cam balonun içerisine 5 g amonyum nitrat konulur ve hafif bir
alevde ısıtılır. Meydana gelen gaz, soğuk su içerisinde fazlaca
çözündüğünden, sıcak sudan geçirilir ve bir şişede toplanır. Cam balonun
ısıtılması esnasında dikkatli olunması gerekir. Zira, yüksek sıcaklıklarda
nitrous oksit patlayıcı bir reaksiyonla ayrışır.
NH4NO3
→
N2O + 2 H2O
Çizim 5.10. Laboratuarda diazot oksit elde edilmesi
142
5.3.4. Azot Monoksit, NO
Nitrik oksit olarak da bilinen bu gaz, renksiz ve suda az çözünen
bir gazdır. Azot monoksit gazının laboratuar şartlarında elde edilmesinde
Çizim 5.11'de verilen düzenekten yararlanılır. Düzenekte gösterilen cam
balon içerisine 10 g bakır talaşı konularak üzerine 50 ml sulandırılmış (25
ml su + 25 ml derişik asit) nitrik asit boşaltılır. Eğer reaksiyon hızı yeterli
görülmezse, cam balon hafif bir alevde ısıtılabilir. Reaksiyon esnasında
cam balon içerisinde kahverengi bir gazın meydana geldiği görülür.
Ancak toplama şişesinde biriken gaz, renksiz azot monoksittir. Şişenin
ağzı açılarak hava ile teması sağlanırsa yeniden kahverengi gaz meydana
gelir. Bu gaz azot dioksittir. Görüldüğü gibi, azot monoksit hava ile
temas ettiğinde, hava karışımındaki oksijenle reaksiyona girerek azot
dioksite yükseltgenmektedir. Bu nedenle şişede oluşan azot monoksit
gazını koklayarak kokusu hakkında fikir edinmek mümkün
olamamaktadır.
Çizim 5.11. Laboratuar koşullarında azot monoksit hazırlanışı
Azot monoksitin hazırlanışındaki kimyasal reaksiyon burada
belirtilmeğe çalışıldığından daha karışıktır. Başlangıçta oluşan bakır
143
oksit, geri kalan nitrik asit ile yeniden reaksiyona girerek bakır nitrata
dönüşür. Dolayısıyla iki aşamalı bir kimyasal reaksiyon meydana gelir.
3 Cu + 2 HNO3
→ 3 CuO + H2O + 2 NO↑
3 CuO + 6 HNO3 → 3 Cu (NO3)2 + 3 H2O
Bu iki aşamalı reaksiyon bir arada gösterilecek olursa,
3 Cu + 8 HNO3 → 3 Cu(NO3)2 + 4 H2O + 2 NO↑
eşitliği yazılır. Molekül ağırlığı 30 olan azot monoksit havadan daha
ağırdır. Atmosferik oksijenle reaksiyona girerek kahverengi azot dioksite
dönüşür.
2 NO + O2
→ 2 NO2
5.3.5. Azot Dioksit, NO2
Azot dioksit; kahverengi, çok zehirli ve klor kokusuna benzer
kokulu bir gazdır. Molekül ağırlığı 46 olduğundan havadan 1,6 kat
ağırdır. Azot dioksitin en önemli özelliklerinden biri renginin sıcaklık ile
değişmesidir. Sıcak ortamlarda koyu kahverengi olan gaz, ortamın
soğutulması ile sarı bir renge dönüşür. Bu renk farklılığı, sıcaklığın
etkisiyle molekül yapısındaki dizilişin değişmesi sonucu meydana
gelmektedir. Genel olarak ortam sıcaklığının 140oC olması halinde
kahverengi olan azot dioksit, ortam sıcaklığı 0oC ye düşünce sarı
olmaktadır. Bu iki sıcaklık arasındaki ortamlarda NO2 ve N2O4, karışımı
şeklinde bulunmaktadır.
N2O4
(Soluk Sarı)
↔
2 NO2
(Kahverengi)
Azot dioksit gazının laboratuarda hazırlanmasında genel olarak
kurşun nitrat kullanılmaktadır. Bir test tüpüne konulan 5 g kurşun nitrat
orta derecede bir alevde ısıtılır. Çıkan gaz azot dioksittir. Bu gaz bir tüp
içerisinde biriktirilebildiği gibi, soğutucudan geçirilerek sıvı hale de
144
dönüştürülebilir. Elde edilen sıvı açık sarı renklidir. Bu kimyasal
reaksiyon sonucu meydana gelen oksijen su içerisinden geçirilerek
toplanabilir. Eğer azot dioksit gaz olarak gerekiyorsa bir miktar sıvı azot
dioksit başka bir tüpü aktarılarak gaz haline geçmesi sağlanabilir. Azot
dioksit elde edilmesi ile ilgili düzenek Çizim 5.12'de verilmiştir.
2 Pb(NO3)2 → 2 PbO + 4 NO2↑ + O2 ↑
Azot dioksit asidik bir özelliğe sahiptir. Suda çözünürken
reaksiyona girer. Eğer su soğuk ise nitrik ve nitrous asitlerin karışımı bir
asit meydana gelir.
H2O + 2 NO2
→ HNO3 + HNO2
Eğer su normal oda sıcaklığında ise, dengesiz olan nitrous asit
oluşmaz, nitrik asit ve azot monoksit meydana gelir.
H2O + 3 NO2
→ 2 HNO3 + NO
Çizim 5.12. Laboratuarda azot dioksit gazının hazırlanışı
Bu özelliği nedeniyle azot dioksit gazı sağlık yününden çok
zararlıdır. Solunum yolu ile alındığında akciğerlerde nitrik asitin
meydana gelmesine ve ciğer dokusunun tahriş olmasına neden olur.
145
4 NO2 + 2 H2O + O2 →
4 HNO3
Azot oksit gazının tanınmasında iyotlu nişasta kağıdı kullanılır.
5.4. Diğer Gazlar
Hava kirlenmesinde etkili olan diğer gazlar klor, hidrojen klorür,
hidrojen flüorür ve ozon gibi gazlardır.
5.4.1. Klor, Cl2
Molekül ağırlığı 71 olan klor havadan 2,5 kat ağır, zehirli,
yeşilimsi sarı renkli ve keskin kokulu bir gazdır. Basınç altında kolaylıkla
sıvılaştırılabilen klor, çelik silindirlerde depo edilmekte veya
taşınmaktadır. Bakterileri etkilemesi nedeniyle içme sularının dezenfekte
edilmesinde oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Çok zehirli olan
klor ile çalışılırken özel gaz maskelerinin kullanılması gerekmektedir.
Hava içerisindeki çok az miktardaki klor dahi boğaz tahrişine, sürekli ve
kuvvetli öksürüğe neden olmaktadır.
Klor
gazının
laboratuar
şartlarında
hazırlanmasında
yararlanılabilecek iki yöntem vardır. Bunlardan biricisi, mangan dioksit
üzerine hidroklorik asit dökülerek klor gazı elde edilmesidir. Bu
yöntemle ilgili düzenek Çizim 5.13.'de gösterilmiştir. Bu amaçla 5 g
mangan dioksit üzerine 10 ml derişik hidroklorik asit dökülür, reaksiyon
hızını artırmak için cam balon hafif bir alevde ısıtılabilir. Meydana gelen
gaz, önce sudan geçirilerek hidrojen klorür gazı tutulur. Daha sonra klor
gazı derişik sülfürik asitten geçirilerek kurutulur ve depo edilir. Klor gazı
çok zehirli olduğundan bu çalışmanın bir çeker ocak altında yapılması
gerekir.
MnO2 + 4 HCl → MnCl2 + 2 H2O + Cl2 ↑
Laboratuarda klor elde edilmesinde kullanılabilecek ikinci
yöntem, potasyum permanganat üzerine hidroklorik asit dökülmesidir. Bu
yöntemle ilgili düzenek Çizim 5.14.'de verilmiştir.
2 KMnO4 + 16 HC1 → 2 KCl + 2 MnCl2 + 8 H2O + 5 Cl2 ↑
146
Klor oldukça fazla reaktif bir gazdır. Altın ve platin dahil bütün
metallerle ve oksijen, azot, karbon dışında, bütün metal olmayan
elementlerle reaksiyona girer. Örnek olarak sodyum ile reaksiyona
girerek parlak bir alevle yanar.
2 Na + Cl2
→ 2 NaCl
Isıtılmış bir demir parçası klor içerisinde yanarak kahverengi
demir klorüre dönüşür. Benzer şekilde, metal haldeki bakır, klor ile
reaksiyona girerek bakır klorürü meydana getirir.
2 Fe + Cl2
Cu + Cl2
→ 2 FeCl3
→
CuCl2
Klor, güneş ışığı altında hidrojenle de reaksiyona girer. Klor ve
hidrojen gazları eşit miktarda karıştırılarak bir araya getirilirse normal
oda sıcaklığında yavaş ve sessiz bir şekilde birleşirler. Bu gaz karışımı
yoğun bir güneş ışığına maruz bırakılacak olursa reaksiyon kuvvetli bir
patlama ile sonuçlanır.
H2 + Cl2
→ 2 HCl↑
Çizim 5.13. Mangan dioksit kullanılarak laboratuarda klor hazırlanışı
147
Çizim 5.14. Potasyum permanganat kullanılarak laboratuarda klor
hazırlanışı
Klor suda çözünür ve aynı zamanda su ile reaksiyona girer. Bu
reaksiyonun sonucunda önemli bir renk ağartıcı ve dengesiz olan
hipoklorür asiti (HOCl) meydana gelir.
5.4.2. Hidrojen Klorür, HCl
Hidrojen klorür gazı gerek laboratuar ve gerekse endüstride
klorür tuzlarının derişik sülfürik asitle reaksiyonu sonucu elde edilir.
Çizim 5.15.'de gösterilen düzeneğin kullanılmasıyla, 10 g sodyum
klorür üzerine damla damla 5 ml derişik sülfürik asit dökülür. Çıkan gaz
doğrudan doğruya bir şişe içerisinde toplanabildiği gibi, bir başka
şişedeki sülfürik asitten geçirilerek kurutulduktan sonra da toplanabilir.
Bu ikinci durumda meydana gelen kabarmalardan gazın çıkış hızı da
izlenebilir.
Bu reaksiyon iki aşamada tamamlanır. İlk olarak meydana gelen
sodyum bisülfat ikinci aşamada yeniden sodyum klorür ile reaksiyona
girerek daha fazla gaz çıkışı sağlar. İkinci reaksiyon çoğu kez laboratuar
şartlarında gerçekleştirilemez. Bu ikinci reaksiyonun meydana gelmesi
için yüksek derecede ısıtılması gerekir.
148
Çizim 5.15. Laboratuarda hidrojen klorür hazırlanışı
NaCl + H2SO4
→ NaHSO4 + HCl ↑
NaCl + NaHSO4 → Na2SO4 + HCl ↑
Molekül ağırlığı 36,5 olan hidrojen klorür havadan daha ağırdır.
Renksiz olan gaz, boğucu ve asit özelliklidir. Amonyak ile reaksiyona
girdiğinde beyaz renkli bir duman meydana gelir.
HCl + NH3 → NH4Cl↓
Hidrojen klorür hava içerisinde yanmadığı gibi, yanmayı da
hızlandırıcı bir özelliği yoktur. Su içerisinde çok fazla miktarda çözünür
ve hidroklorik asite dönüşür. Doygun durumdaki asit çözeltisinde, ağırlık
olarak takriben % 40 oranında hidrojen klorür bulunur. Derişik
hidroklorik asitteki HCl oranı % 35'dir.
5.4.3. Hidrojen Flüorür, HF
Bütün metaller flüorin tarafından etkilenir. Çelik, flüorin
149
tarafından etkilendiğinde yüzeyinde demir flüorür meydana gelir ve daha
sonraki etkilenmelere karşı çeliği korur. Bu nedenle flüorin gazının
depolanmasında çelik silindirler kullanılmaktadır.
Flüorürlü bileşiklerin tümü zehirlidir. Örnek olarak, sodyum
flüorür böcek öldürücü (insektisid) olarak kullanılır. Flüorürler içerisinde
en önemlisi hidrojen flüorürdür.
Hidrojen flüorür, fluospar (kalsiyum flüorür) ile derişik sülfürik
asitin reaksiyonu sonucu elde edilir.
CaF2 + H2SO4 → CaSO4 + 2 HF↑
Hidrojen flüorür camı ve porseleni etkilediğinden bu reaksiyon
için kurşun bir küvet kullanılır.
Camın ana maddesi olan silika (SiO2) ve silikatlar (örnek olarak
sodyum silikat Na2SiO3) hidrojen flüorür ile reaksiyona girer. Bu
reaksiyonlarla meydana selen silikon tetrafluorür gaz ve sodyum flüorür
ise suda çözünebilen bir tuzdur. Camın yapısındaki maddelerin hidrojen
flüorürden etkilenmesinden yararlanılarak cam üzerine işleme yapılır.
SiO2 + 4 HF→ 2 H2O + SiF4
Na2SiO3 + 6 HF → 2 NaF + 3 H2O + SiF4
Bu nedenle hidrofluorik asitin depolanmasında ve taşınmasında
plastik kaplar kullanılmaktadır.
5.4.4. Ozon, O3
Karakteristik bir kokuya sahip olan ozon havadan ağırdır. Ozon,
oksijenin oksitlenmesi ile elde edilebilir. Ancak laboratuar şartlarında
hazırlanması bu amaçla yapılmış bir ozon üretecinin mevcudiyetinde
mümkündür. Bu amaçla, cam bir tüp üzerine sarılan bir direnç teline
50.000 voltluk bir elektrik akımını uygulamak suretiyle, tüpün bir
ucundan verilen saf oksijenin ozona yükseltgenmesi sağlanabilir.
3 O2 + enerji ↔ 2 O3
150
Ozon’un tanınmasında mangan klorür çözeltisine daldırılmış filtre
kağıdı kullanılır. Ozon’un varlığında kağıdın rengi kahverengine döner.
Fazla konsantrasyondaki ozon zehirli mavi bir gazdır. Ancak
laboratuarda hazırlanışında zehirleyici seviyeye yükselmez ve renksizdir.
Su içerisindeki çözünürlüğü oksijenden çok fazladır. Kuvvetli bir
oksitleyici olan ozon içme sularının dezenfeksiyonunda kullanılmaktadır.
Isıtıldığı zaman kolaylıkla oksijene dönüşmektedir.
O3 → O2 + O
Ozon, hidrojen peroksit gibi, koyu renkli kurşun sülfürü beyaz
renkli kurşun sülfüre dönüştürür.
PbS + 4 O3 → PbSO4 + 4 O2
Laboratuarda elde edilme yolları, tanınmaları ve özellikleri
verilen gazların diğer bazı özellikleri toplu olarak Çizelge 5.1.'de
verilmiştir. Bu çizelgenin incelenmesiyle görüleceği gibi, gazların sudaki
çözünürlükleri farklı olduğu gibi, çözündükleri suyun sıcaklığına da bağlı
olarak değişmektedir. Genel bir kural olarak suyun sıcaklığı arttıkça
gazların çözünürlüğü azalmaktadır.
Herhangi bir kaynaktan atmosfere yayılan kirletici gazların
giderilmesi bölümünde de görüleceği gibi, gazların sudaki çözünürlükleri
giderilmelerinde gerekli olan sistemlerin planlanmasında önemli bir role
sahiptir. Diğer taraftan, hava içerisinde kolaylıkla yayılan, havanın
yoğunluğuna yakın yoğunluktaki gazlar, örneğin karbon monoksit kapalı
ortam zehirlenmelerinde önemlidir. Durgun hava koşullarında, soba veya
şofben bacalarının yeterince çekmemesi sonucu, karbon monoksit gazı
kapalı ortam havasına karışır, giderek miktarı artar ve öldürücü derişime
yükselir. Her yıl çok sayıda insan bu nedenle yaşamını kaybetmektedir.
Diğer taraftan, havadan daha ağır olan gazlar, kapalı ortamlarda
yükselmeden tabana yakın bir yükseklikte birikir. Klor ve kükürtlü
hidrojen gazlarının etkisi bu şekilde görülmektedir. Gazların diğer bir
özelliği de, atmosferik ortamda, güneş ışınlarının etkisine bağlı olarak
reaksiyonlarındaki artıştır. Ayrıca, atmosferik ortamda, suda kolaylıkla
çözünen asidik gazlar asit yağışlarının oluşumunu sağlar. Ya da asit
damlacıkları halinde atmosferde asılı olarak kalır. Havanın soğuması ile
151
yoğunlaşır. Atmosferdeki karbon dioksit gazının temiz bir hava
karışımındaki miktarı, basınç ve sıcaklığa bağlı olarak değişmekle
birlikte, 350 ppm dolayındadır. Bu miktardaki gaz yağmurda
çözündüğünde, zayıf bir asit olan karbonik asit (H2CO3) meydana getirir,
bu yağışın pH’sı 5,6 dolayındadır. Yani zayıf bir asit reaksiyonu gösterir.
Bu durum normaldir. Ancak herhangi bir yağışın pH değerinin altına
düşmesi onun asit yağış olduğunu gösterir. Bu durum havanın
karışımında fazla miktarda kükürt dioksit veya azot oksitlerin
bulunduğuna işaret eder.
Çizelge 5.1.
Hava kirliliğinde etkili olan bazı gazların özellikleri
Kimyasal
Sembolü
Mol.Ağr.
Yoğunluğu
g/L
Özgül
Ağırlığı
Sudaki Çözünürlüğü
g/100 ml
CO2
CO
SO2
SO3
H2S
NH3
NO
NO2
Cl2
HCl
HF
O3
44,00
28,01
64,06
80,06
34,08
17,03
30,01
46,01
70,91
36,46
20,01
48,00
1,800
1,146
2,620
3,275
1,394
0,696
1,227
1,882
2,900
1,491
0,818
1,963
1,519
0,967
2,211
2,763
1,176
0,588
1,036
1,588
2,447
1,258
0,691
1,657
0,35 (0oC); 1,15 (25oC)
3,5 ml (0oC); 2,3 ml (20 oC)
22,8 (0 oC); 0,58 (90 oC)
Çok Fazla
437 ml (0 oC); 186 ml(40 oC)
89,9 (0 oC); 7,4 (100 oC)
Hava
28,96
1,185
1,000
7,34 ml (0 oC); 2,37 ml (60 oC)
Çözünür
310 ml (10 oC);177 ml (30 oC)
82,3 (0 oC); 56,1 (60 oC)
Çok Fazla
49 ml (0 oC)
Not:
25 oC ve 760 mm Hg atmosfer basıncındaki standard şartlara göre verilmiştir.
Standard şartlardaki havanın yoğunluğu esas alınmıştır.
152
6. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ
Hava kirliliğinin çevresel etkisi oldukça değişkendir. Bu
değişkenlik; kirletici kaynağın özelliklerine, kirletici maddelerin cins ve
miktarına, taşıyıcı ortama ve alıcı ortamın özelliklerine bağlıdır.
Herhangi bir kirletici kaynaktan atmosfere salınan, gaz, sıvı ve katı
haldeki kirletici maddelerin çevresel etkisi birincil kirleticilerin ikincil
veya üçüncül kirleticilere dönüşmesiyle de yakından ilgilidir. Alıcı
ortamlar esas alınarak bir değerlendirme yapılacak olursa, hava kirliliği,
kirletici kaynağın yakın çevresinden başlayarak, birkaç yüz metre
153
uzaklıktan yüzlerce kilometre uzaklığa kadar canlı ve cansız varlıkları
etkilemektedir. Herhangi bir kirletici kaynaktan atmosfere salınan
kirletici maddelerin derişimi kaynaktan uzaklaştıkça seyrelerek
azalmasına ve zarar verebilecek eşik düzeyin altına inmesine karşın,
atmosfer ve meteorolojik koşullara bağlı olarak kaynaktan çok uzak
mesafelerde de zararlı etkilerini sürdürebilmektedir (Çizim 6.1. ve Çizim
6.2.). Bu nedenle hava kirliliği yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası
boyutta çevresel etkiye sahiptir.
Genel olarak hava kirliliğinin çevresel etkisini; insan sağlığı ve
refahına etkisi, bitkilere ve hayvanlara etkisi, malzeme ve yapılar
üzerindeki etkisi, atmosfer, toprak ve su kaynakları üzerindeki etkisi
başlıklarında toplayabiliriz.
Çizim 6.1. Normal hava koşullarında hava kirletici maddeler
salındıkları kaynaktan itibaren seyrelerek yayılmaya devam eder
6.1. İnsan Sağlığına ve Yaşam Kalitesine Etkisi
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisi vücudun hava ile
temasta olduğu organları ile başlamakta, hemen hemen insanın tüm
organlarını ve ruhsal sağlığını etkilemektedir.
Öncelikle, ciltle temas eden kirletici maddeler fiziksel, kimyasal
ve biyolojik özelliklerine bağlı olarak cildi etkilemekte ve ciltle ilişkili
sağlık sorunlara neden olmaktadır. Ciltte tahriş, kaşıntı ile başlayan etki
154
kirleticilerin cins ve miktarı yanında maruz kalınan süreye bağlı olarak
giderek artmaktadır. Yine hava ile temasta bulunan saçlar hava
kirliliğinden fazlaca etkilenmektedir. Gözlerde tahriş, yanma, kaşıntı ve
göz sulanması kirletici maddelerin genel etkileri arasındadır. Cilt, saç ve
gözler üzerinde özellikle asidik özellikli gazlar daha etkilidir.
Çizim 6.2. Belirli bir rüzgar hızı etkisinde baca dumanı içindeki gaz ve
parçacıkların dağılım (Stern, 1962).
Solunum sistemi hava kirliliğinden doğrudan etkilenmektedir.
Ağız ve burun yolu ile alınan havanın karışımına girmiş olan kirletici
maddelerin solunum yolu üzerindeki tahriş edici etkisi hastalık yapıcı
mikroorganizmaların vücuda kolaylıkla yerleşmesine yardımcı
olmaktadır. Hava kirliliğinin solunum yolu ile insan sağlığı üzerindeki
etkisinin daha iyi anlayabilmek için solunum sisteminin gözden
geçirilmesi gerekmektedir.
Solunum iki anlamda kullanılabilir. Birincisi, hücre kapsamında,
hücresel oksidatif metabolizma anlamındadır. İkincisi, organizma
kapsamında, gaz değişim yüzeylerinin, yani akciğerlerin atmosfer havası
ile havalanması demektir. Solunum sistemi, dolaşım sisteminin
atmosferle olan bağlantısını sağlar. Solunum hastalıkları genellikle, soluk
havasının ya sigara dumanı ya da kirli hava ile kirlenmesinden
kaynaklanır.
Solunum sistemi burun, ağız, farinks (yutak), larinks (gırtlak),
trakea (soluk borusu), bronşlar, bronsioller ve alveollerden oluşur (Çizim
155
6.3.). Trakeadan sonra ilk dallanan yapılara bronşlar, broşlardan sonraki
daha dar çaplı yapılara da bronsioller denilmektedir. Bronşlar, bronsioller
ve terminal bronsiollerde gaz alışverişi olmaz, bu kanallar anatomik ölü
boşluk olarak adlandırılır. Anatomik ölü boşlukta bulunan hava hacmi
150 ml dir. Gaz değişimi yapılan alanlar ise respiratuvar bronsiol, duktus
alveolaris ve alveol keseleridir. Anatomik ölü boşluk nedeni ile her bir
solunum ile akciğerlere alınan 500 ml havanın 350 ml’sinde gaz değişimi
yapılır.
Gerek akciğerlerde gerekse hücre düzeyinde gaz alışverişi
diffüzyon yolu ile olmaktadır. Bu diffüzyon pasif bir olaydır, yani gazlar
derişim farkları doğrultusunda diffüzyona uğrar. Bir sıvıda çözünmüş
olan gazın derişimi o gazın kısmi basıncı ile ifade edilir. Gazın kısmi
basıncı büyüdükçe, derişimi de artmaktadır. Akciğerlere gelen venöz
kanda, alveol içindeki atmosfer havasına oranla, CO2 basıncı daha
yüksek, O2 basıncı ise daha düşüktür. Bu nedenle, CO2 alveol içine
verilirken, O2 de kana geçer. Kanda oksijenin % 97’si eritrositler içinde
hemoglobine bağlı olarak taşınır, geri kalan % 3 ise plazmada fiziksel
olarak çözünmüş halde taşınmaktadır. Karbon dioksit ise 4 şekilde taşınır.
% 70 oranında plazmada HCO-3 iyonu seklinde taşınır. Hücrelerde oluşan
CO2, kana geçtiği zaman eritrositler içine alınır. Eritrositler içinde CO2,
karbonik anhidraz enziminin etkisiyle H2O ile birleşir.
CO2 + H2O → HCO3- + H+
Yukarıdaki reaksiyonda ortaya çıkan hidrojen iyonları
hemoglobin molekülüne bağlanır, bikarbonat iyonları ise eritrositlerden
plazmaya çıkar ve akciğerlere kadar plazmada gelir. Kan akciğerlere
gelince, bikarbonat iyonlarının eritrositler içine girmesi ile reaksiyon
tersine döner, sonuçta su ve karbon dioksit oluşur ve solunum yoluyla
dışarı atılır. Karbon dioksitin % 70’i bu yolla taşınır. Karbon dioksitin bir
kısmı doğrudan hemoglobin molekülüne bağlanarak taşınır. Çok az bir
kısmı plazmada fiziksel olarak çözünmüş halde taşınır. Az bir kısmı da
plazma proteinleri ile karboamino bileşikleri oluşturarak taşınır.
Solunum sisteminin fonksiyonları; oksijen temin etmek, karbon
dioksiti atmak, kanın hidrojen iyonu derişimini (pH’sını) düzenlemek,
konuşmak için gerekli sesleri üretmek, mikroplara karşı vücudu
savunmak, kan pıhtısını tutmak ve eritmek olarak sıralanmaktadır.
156
Solunum sisteminin kapsamında, sağ ve sol olmak üzere iki
akciğer vardır. Akciğerler esas olarak alveol denilen içi hava dolu küçük
keseciklerden oluşur. Alveol kanla, atmosfer havasının gaz değiştirdikleri
yerdir ve her bir akciğerde yaklaşık 150 milyon alveol vardır. Havayolu
dış ortamla alveol arasında havanın geçtiği tüm tüplere verilen isimdir.
Inspirasyon soluk alma demektir ve solunum sırasında dış ortamdan,
havanın havayolları aracılığı ile alveollere hareket etmesidir. Ekspirasyon
ise soluk verme demektir ve havanın alveollerden dış ortama, yine
havayolu aracılığı ile verilmesi demektir. Soluk alıp verme sırasında, 1
dakikada yaklaşık 4 litre hava alveollere girip çıkarken, alveollerin
çevresindeki kılcal damarlardan ise 1 dakikada 5 litre kan geçer. Ağır
egzersiz sırasında hava akışı 30-40 kat artabilirken, kan akımı da 5-6 kat
artabilir. Her zaman için alveole giren hava ile alveol çevresindeki kılcal
damarlar içindeki kan birbiriyle orantılı olmalıdır. Alveoler hava ile
kılcal damarlardaki kan birbirinden çok ince bir zar ile ayrılmıştır, bu zar
oksijen ve karbondioksitin diffüze olmasına olanak tanır.
Soluk alma sırasında, hava ya ağızdan ya da burundan farenkse
geçer, farenks hem yiyecekler hem de hava için ortak bir geçiş yoludur.
Farinks iki tüpe ayrılır, birisi özafagustur (yemek borusu) ki buradan
yiyecekler mideye geçer, diğeri ise larinks dir ki, bu havayolunun bir
parçasıdır. Ses telleri larinkste bulunur, geçen havanın bu telleri titretmesi
ile ses oluşur. Larinks trakea denilen uzun bir tüpe açılır. Trakeada iki
bronşa dallanır. Bir bronş sağ akciğere bir bronş da sol akciğere girer.
Trakea ve bronşların duvarları kartilaj denilen kıkırdak dokusu içerir ve
kartilaj bu yapılara esneklik ve dayanıklılık verir.
Akciğerler içerisinde bronşların dallanması devam eder, her bir
dallanma daha dar, daha kısa ve daha çok sayıda tüp oluşması ile
sonuçlanır. Bu dallanmalar sırasında kartilaj içermeyen ilk
dallanmalardaki tüplere bronsiyol denir. Alveoller, respiratuvar
bronsiyollerden itibaren görülmeye başlar. Havayolları larinksten itibaren
iletici kısım ve respiratuvar kısım olarak iki bölüme ayrılır. İletici
kısımda hiç alveol olmadığı için bu kısımda gaz değişimi olmaz.
Respiratuvar kısım ise respiratuvar bronsiollerden itibaren başlar. Bu
kısımda gaz değişimi olur. Farinksten, respiratuvar bronsiollerin sonuna
kadar tüm havayolu boyunca, epitelyal yüzeyler silya içerir. Tüm
havayolu boyuna ayrıca mukus salgılayan epitel hücreleri ile çeşitli
bezler bulunur. Silyalar sürekli olarak farinkse doğru hareket halindedir.
157
Bu yapı mukustan yapılmış bir yürüyen merdivene benzetilebilir. Bu
yürüyen merdiven sayesinde solunum havasındaki toz mukusa yapışır ve
yavaş ama sürekli hareket halindeki silya hareketleriyle farinkse doğru
iletilir ve farinkse varınca, burada yutulur. Bu mukus yürüyen merdiveni
akciğerleri temiz tutmak için çok önemlidir. Silyer aktivite zararlı pek
çok etkenle inhibe edilebilir.
Çizim 6.3. İnsana ait solunum sistemi
158
Örneğin sigara içmek silyaları saatlerce immobilize eder. Silyer
aktivitenin azalması akciğer enfeksiyonu ile ya da atılamayan mukusun
havayolunu tıkamasıyla sonuçlanabilir. İkinci koruma mekanizması
fagositlerdir. Tüm havayolu ve alveoller boyunca bulunan fagositler
solunumla alınan küçük parçacıkları ve bakterileri fagosite ederek
bunların öteki akciğer hücrelerine ya da kan dolaşımına geçmesini
önlerler.
Alveoller küçük, içi hava dolu keseciklerdir. Alveol duvarının
havaya bakan iç yüzleri yalnızca bir hücre kalınlığındadır. Bu iç yüzey
epitel hücreleri tarafından bir sıra olarak oluşturulmuştur. Alveollerin
duvarları aynı zamanda kılcal damarları da içerir. Kılcal (kapiller)
damarların endotel hücreleri, alveol endotel hücrelerinden çok az bir
interstisiyel sıvı ve bir bazal membranla ayrılmıştır. Sonuç olarak kılcal
damarlardaki kan, alveollerdeki havadan yalnızca 0,2 mm kalınlığında bir
bariyerle ayrılmıştır. Ortalama bir eritrositin çapının 7 mm olduğunu
düşünürsek, 0,2 mm lik bir bariyerin ne kadar ince olduğu çok açıktır.
Kılcal damarlar ile temas eden alveol yüzeyinin toplam alanı 75 m2 dir ki
bu bir tenis kortunun alanına eşittir, ya da bir diğer deyişle, vücut dış
yüzeyinin 80 katıdır. Bu kadar ince ve büyük bir alan olması dolayısıyla
oksijen ve karbon dioksit büyük miktarlarda hızlıca değişmektedir.
Hava karışımı içerisinde CO bulunması halinde, hemoglobinin
bileşiminde bulunan demir, oksijen yerine 210 kat daha fazla olarak CO’i
tercih etmekte ve kanda karboksihemoglobin (COHb) oluşumuna yol
açarak kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltmaktadır. COHb oluşumu
havadaki CO miktarına ve maruz kalma süresine bağlı olarak
değişmektedir (Çizim 6.4.). Çizim 6.5.‘de de görüldüğü gibi, baş ağrısı
ve mide bulantısı ile başlayan karbon monoksitin etkisi koma haline ve
ölüme kadar götürmektedir. Karbon monoksit gazının renksiz ve kokusuz
olması nedeniyle farkına varılamayışı ölümleri artırmaktadır. Çoğu kış
aylarında, yetersiz havalandırma ve bilinçsizlik nedeniyle soba ve şofben
kullanımına bağlı olarak karbon monoksit zehirlenmelerine sıklıkla
rastlanmaktadır.
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisini konu alan çok
sayıda bilimsel araştırma ve yayın yapılmıştır. Bu çalışmaların
sonuçlarına göre, hava kirliliğinden en fazla etkilenenler, bebekler,
çocuklar ve yaşlı insanlardır. Özellikle solunum yolu ve kalp hastası olan
insanlarda hava kirliliğinin etkisi daha fazla görülmektedir. Sigara
159
alışkanlığı dış ortam hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz
etkisini daha da artırmaktadır.
Çizim 6.4. Karbon monoksit derişimi ve maruz kalma süresinin
karboksihemoglobin oluşumuna etkisi (USDHEW, 1970)
İnsan sağlığının bozulması ruhsal sağlığını da önemli ölçüde
etkilemekte, tedavi giderleri ekonomik durumu sarsmakta ve ayrıca
hastalık durumu iş ve iş gücü kayıplarına yol açmaktadır.
Dış ortam hava kirliliğinde olduğu gibi kapalı ortamlardaki hava
kirliliği de insan sağlığını etkilemektedir. Bu nedenle kapalı ortamlarda
da hava kalitesinin korunması ve geliştirilmesi önem taşımaktadır.
160
Çizim 6.5. Değişik derişimlerdeki karbon monoksite maruz kalma
süresinin insan sağlığına etkisi (Seinfeld, 1975).
6.2 Bitkiler ve Hayvanlar Üzerindeki Etkisi
Hava kirliliğinin tarımsal üretimdeki bitkisel ve hayvansal
canlılar üzerindeki etkisi yanında, yaban ortamlardaki bitkiler ve
hayvanlar üzerindeki etkisi de önemlidir. Bu nedenle olumsuz etkiler
ekonomik olduğu kadar ekolojik olarak da önemlidir. Küresel boyutta
biyolojik çeşitliliğin ve zenginliğin azalması üzerindeki değişik kaynaklı
olumsuz etki giderek artarken, hava kirliliğinin de önemli boyutta
etkisinin olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Sera gazlarının neden
olduğu iklim değişiklikleri, ozon tabakasındaki ozon derişimini azaltan
gazların etkisi ile yeryüzüne daha fazla mor ötesi ışının ulaşması, kirletici
gazların, sıvı ve katı formlardaki parçacıkların doğrudan etkileri, asit
yağışlar doğal yaşam ortamlarında olduğu kadar insan yönetimindeki
bitkisel ve hayvansal üretimi etkilemektedir.
161
Bitkiler ve hayvansal yaşam üzerindeki olumsuz etkiler bu
canlıların beslenme düzenlerinin bozulması ve yaşam ortamlarındaki
alışılmış sürecin değişimi ile yakından ilgilidir. Örneğin, asit yağışların
etkisi ile bitki besin elementleri yıkanmış olan verimsiz toprakta bitkisel
yaşam gerilemekte ve hatta yok olmaktadır. Yine asit yağışların etkisi ile
kurumuş ağaçlardan oluşan bir ormanlık alanda hayvansal yaşamın
sağlıklı olmasını düşünmek mümkün değildir.
Hava kirletici maddeler bitki dokuları üzerine ıslak veya kuru
olarak çökelebildikleri gibi, dokulara gaz alış verişi yolu ile
girebilmektedir. Bitkiler, alt ve üst yüzeylerindeki gözenekler (stomat)
yolu ile gaz alış verişi yaparlar. Solunum için oksijen ve fotosentez için
karbon dioksit alımı ile birlikte solunum sonucu oluşan karbon dioksit
atımı bu yolla olmaktadır (Çizim 6.6.). Aynı yol gaz halindeki kirletici
maddeler için de açık olduğundan kirleticiler bu yolla bitki dokusuna
girebilmektedir.
C6H12O6 + 6 O2 → 6 H2O + 6 CO2
(Solunum)
6 CO2 + 6 H2O → C6H12O6 + 6 O2
(Fotosentez)
Yaprak dokusu içerisine giren gaz halindeki kirleticiler dokudaki
su ile reaksiyona girerek asit damlacıklarını oluşturmaktadır. Doğrudan
doğruya katı parçacıkların bir bölümü gözenekleri tıkarken, suda
çözünebilenler sıvı haldeki kirleticiler gözeneklerden girebilmektedir.
Kirletici maddelerin bitkiler üzerindeki zararlı etkisi kirleticinin
cins ve miktarı ile maruz kalma süresine bağlı olarak değişmektedir.
Çizim 6.7.’de fotokimyasal sisin (smog) bitki yaprağı üzerindeki
etkisi görülmektedir. Gözeneklerden yaprak içerisindeki hava
boşluklarına giren kirleticiler sünger parankima hücrelerine zarar
vermekte, bunun sonuca olarak yaprak özelliğini ve işlevini
kaybetmektedir.
Çizim 6.8.’de, hava karışımı içerisine girmiş bulunan kükürt
dioksit gazının hem geniş yaprak ve hem de iğne yapraktaki etkisi
verilmiştir. Olumsuz etki palisat ve sünger parankima hücrelerinde
görülmektedir. Yaprakta klorofil oluşumu da engellenmektedir.
162
Daha çok endüstriyel üretimden kaynaklanan hidrojen flüorür,
kaynak çevresindeki bitkiler üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Çizim
6.9.’da bu gazın yaprak dokusu üzerimdeki etkisi görülmektedir.
Hava karışımında ozon miktarının artışına bağlı olarak, daha çok
kent içerisindeki yeşil alanlarda bulunan yeşil bitkiler zarar görmektedir.
Yaprak dokusunun bozulması ile yaprak üzerinde kuru ölü noktalar
dikkati çekmektedir (Çizim 6.10.).
Çizim 6.6. Normal bir yaprak ve kesiti (Stern, 1962)
163
Çizim 6.7. Fotokimyasal sisin bitki yaprakları üzerindeki etkisi
(Stern, 1962)
Çizim 6.8. Kükürt dioksitin bitki yaprakları üzerindeki etkisi
(Stern, 1962)
164
Çizim 6.9. Flüorürün bitki yaprakları üzerindeki etkisi (Stern, 1962)
Çizim 6.10. Ozonun bitki yaprakları üzerindeki etkisi (Stern, 1962)
165
Hava kirletici maddelerin bitkiler üzerindeki etkisi daha belirgin
olarak Foto 6.1., Foto 6.2., Foto 6.3. ve Foto 6.4.’de verilmiştir. Bu
fotoğraflarda da görüldüğü gibi, hava kirletici maddeler bitkileri olumsuz
yönde etkileyerek ekonomik ve ekolojik kayıplara neden olmaktadır
(Kırımhan, 1978).
Hava kirliliği, özellikle biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskısı ile
yabanıl yaşamı da etkilemekte, türlerin azalmasına ve hatta yok olmasına
yol açmaktadır.
Foto 6.1. Patates yaprağı üzerinde ozonun zararlı etkisi görülmektedir.
Yaprakların üst ve alt yüzeylerinde kahverengi ölü noktalar vardır.
166
Foto 6.2. Ozon gazının pamuk bitkisinin yaprağındaki etkisi, kızarıklıklar
ve kırmız renkli kuru noktalar halinde görülmektedir
Foto 6.3. Ozon gazının çam ağaçlarının yaprakları üzerindeki etkisi.
yaprak uçlarda kuruma ve genelde renksizleşme halinde görülmektedir
167
Foto 6.4. Solda normal bir çam ağacı ve sağda kükürt dioksit gazından
etkilenmiş bir çam ağacı görülmektedir
Otlak ve çayırlıklardaki bitkilerde ağır metal birikimleri bitkilerin
gelişmesi üzerinde etkili olduğu gibi, gıda zinciri kapsamında bu bitkileri
yiyerek beslenen hayvanların sağlığını da olumsuz yönde etkilemektedir.
Bunun tipik örneği olarak kurşun gösterilebilir. Özellikle benzine katılan
kurşun bileşiklerinin kurşun oksitler halinde egzoz gazları arasında dışarı
atılması ile yol kenarlarında toprakta ve bitkilerde kurşun birikimi
oldukça yaygın olarak görülür. Diğer taraftan, alüminyum ve gübre
fabrikalarının çevresindeki otlaklarda, toprakta ve bitki bünyesinde
biriken flüorürlü bileşikler hayvanların iskelet sistemi üzerinde tahrip
edici etkiye sahiptir. Özellikle eklem bölgelerinde kemiklerde meydana
gelen gevşek yapı dolayısıyla hayvanlar yürüyemez hale gelmektedir.
6.3. Malzeme ve Yapılar Üzerindeki Etkisi
Hava kirliliği her türlü malzemeyi ve yapıyı etkileyerek sanat
eserlerini bozar, estetik ve ekonomik değer kaybına neden olur. Örneğin
kireç taşından yapılmış ve günümüze yakın bir zamana kadar sanat
168
değerini koruyarak gelmiş birçok değerli sanat eseri asit yağışların etkisi
ile zarar görmüştür. Çoğu tarihi değeri olan sanat ve kültür yapıları
kirlenmiş ve görselliğini kaybetmiştir (Foto 6.5.). Metal yapıtlar
oksitlenmiş ve dayanıklılığını yitirmiştir.
Foto 6. 5. Almanya’da Ruhr Bölgesi’nde 1702 yılında kumtaşından
yapılmış bir heykelin 1908 ve 1969 yıllarında çekilmiş fotoğrafları
Sanat ve kültür eserlerinin yanında, yakın zaman önce yapılmış
veya inşa edilmiş olan yapılar da hava kirliliğinden etkilenmiştir. Metalik
çatı malzemeleri asidik gazların ve asit yağışların etkisi ile korozyona
uğramış ve işlevlerini kaybetmiştir. Özellikle yerleşim yerleri içerisindeki
hava kirliliği nedeniyle, binalar kirlenmekte, otomobil boyaları ve
lastikleri yıpranmakta, yapı malzemeleri normal koşullara oranla
dayanıklılıklarını kaybetmektedir (Kırımhan ve ark., 1985).
6.4. Atmosfer, Toprak ve Su Kaynakları Üzerindeki Etkisi
Atmosfer, toprak ve su olağan doğal yaşam ortamlarıdır ve bu
yaşam ortamları arasında, yaşamın olmazsa olmazı olan madde döngüleri
vardır. Bu ortamlardan herhangi birinin olumsuz yönde etkilenmesi veya
belirli özelliklerinin zamanla değişmesi ile doğal yaşamın çok önemli
boyutta etkileneceği bir gerçektir. Örneğin oksijen, karbon, azot ve su
döngüsü yanında kısmen bu döngüleri de kapsayan enerji döngüsü yaşam
için mutlak gereklidir. Bu döngülerin kopması ile yeterli oksijen, yeterli
ve temiz su ve yeterli gıda maddesi sağlanması olası değildir.
169
Değişik kaynaklardan atmosfere salınan kirletici maddeler, cins
ve miktarlarına bağlı olarak öncelikle olumsuz etkilerini atmosferin
özellikleri üzerinde gösterir. Her şeyden önce atmosferi oluşturan
havanın karışımında önemli farklılıklar meydana gelir. Kirletici
kaynaktan salınan asidik SOx ve NOx gazları, atmosferde değişikliklere
uğrayarak asit yağışları oluşturur (Çizim 6.11). Asit yağışlar ekolojik
dengeyi olumsuz yönde etkiler (Çizim 6.12.). Kirletici maddeler
nedeniyle atmosferin doğal gaz dengesi bozulur. Örneğin karbon dioksit
ve metan gibi gazların miktarındaki artışlar sera etkisi ile hava
sıcaklığının artışına neden olur. Hava sıcaklığının artışı ile bitkilerin su
tüketimi ve kullanımı (transpirasyon ve evapotranspirasyon) artar,
topraktan ve serbest su yüzeylerinden daha fazla buharlaşma meydana
gelir, yarı kurak alanlarda kuraklık, kurak alanlarda çölleşme görülür.
İklim değişiklikleri alışılmış doğal yaşam koşullarını önemli ölçüde
bozar, beklenmeyen fırtınalar ve seller meydana gelir. İnsan eli ile
yapılmış çoğu yapı ve tesis zarar görür. Küresel ısınmaya bağlı olarak
buzullardaki erime deniz seviyesinin yükselmesine, deniz düzeyine yakın
yükseltilerdeki tarım topraklarının, tatlı su kaynaklarının ve yerleşim
yerlerinin tuzlu su baskınlarına maruz kalmasına neden olur (Foto 6.6.).
Çizim 6.12. Atmosferdeki kükürt dioksit miktarı ile sülfürik asit
oluşumu arasındaki ilişki nisbi nem miktarına bağlı olarak değişmektedir
170
Çizim 6.11. Atmosferde asit yağış oluşumu ve etkisi
Foto 6.6. Sera etkisine bağlı olarak hava sıcaklığındaki artışlar
buzulların erimesine neden olmaktadır
171
6.5. Hava Kirliliği ve Küresel Boyutlu Asitleşme
Hava kirliliğinin uluslararası boyutta ele alınması daha eski
yıllara kadar geri giderse de, bu konuda ilk önemli uluslararası ilişkilerin
başlangıcı 1970’li yılların başı olduğu bilinir. Aradan geçen 30 yılı aşkın
bir süre boyunca, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) başta
olmak üzere, gelişmiş Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri sorunun önemi
üzerine yoğun bir şekilde eğilmiş, birçok uluslararası bilimsel toplantı ile
birlikte, devlet ve hükümet temsilcilerinin katıldığı zirve toplantıları
gerçekleştirilerek, protokoller ve sözleşmeler imzalanmıştır. Diğer bir
anlatımla, sorun hem bilimsel ve hem de siyasi otoriteler tarafından
dünya kamuoyunun gündemine taşınmıştır.
Dünyanın hangi bölgesinde, hangi devletin sınırları içerisinde ve
hangi kaynaktan salınırsa salınsın, hava kirletici maddelerin, gaz ve
parçacıklar halinde atmosfere salımının önlenmesi amacıyla alınan
yaptırımcı kararların uygulamaya sokulması sonucu, küresel boyutta
salımların bir miktar azalmış olduğu, yapılan izleme çalışmalarının
sonuçlarından anlaşılmaktadır. Ancak, bu sonuçların yeterli olduğunu
söylemek olası değildir.
Avrupa Birliği’ne aday ülkelerden biri olarak Türkiye’nin de taraf
olduğu uluslararası anlaşmalar vardır. Bu anlaşmalar uyarınca, ülkemizde
de atmosfere salınan kirletici maddelerin denetlenmesi ve denetim
sonuçlarının ortaya konulabilmesi için izleme çalışmalarının yapılması
gerekmektedir. Özellikle AB’ye giriş sürecinde bu çalışmalar daha da
önem kazanmaktadır. Bu nedenle, ülkemizdeki tüm kamu kurum ve
kuruluşları ile özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının duyarlılığı
yanında, çevre gönüllü kuruluşlarının da, özellikle bilinçli bir kamuoyu
oluşturulması bakımından, duyarlı olmaları gerektiği herkes tarafından
çok iyi bir şekilde bilinmektedir. Gönüllü kuruluşlarda “bilinçli
duyarlılık” anlayışı çok önemlidir. Bunun sağlanabilmesi için, gönüllü
kuruluş içerisinde bulunan bireylerin, ilgili konularda bilgilendirilmesi
gerekir.
Yakın geçmişte, 2003 Mayıs ayında, Avrupa Çevre Dairesi
(European Environment Agency-EEA) tarafından, Birleşmiş Milletler
Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) himayesinde
Kiev’de
gerçekleştirilen Bakanlar Toplantısı için hazırlanan Avrupa’nın Çevresi:
Üçüncü Değerlendirme Raporu’nda; Avrupa Birliği’nin çevre
172
mevzuatının uygulanmasındaki kararlılığa bağlı olarak alınan önlemler
sonucunda, iklim değişikliklerine, stratosferik ozon derişiminin
azalmasına ve hava kirliliğine neden olan salımların önemli miktarda
azaldığı ve bu azalmanın devam etmekte olduğu vurgulanmıştır. Bu
konuda başarıya ulaşılmasında, mevzuatın yürürlülüğe girmesi ve var
olan mevzuata uyum önemli görülmüştür.
Çevre gönüllü kuruluşlarının şemsiyesi altında, bilinçli kamuoyu
oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla, “Hava Kirliliğinin Uluslararası
Önemi” başlıklı bu yazı dizisinde, birinci bölüm olarak “Hava Kirliliği ve
Asitleşme” konusu gündeme getirilmiştir. Konunun tanıtımında, sorunu
tüm doğal ekosistemleri üzerinde birebir yaşamış olan İskandinavya
ülkelerinin deneyimleri esas alınmıştır.
Asitleşmenin Nedenleri
Avrupa’daki asitleşme olayı ciddi boyutlarda hissedildiğinde,
“kritik yük” ifadesi ortaya atılmış, bu amaçla Avrupa’nın bir asitlik
haritası hazırlanarak SOx ve NOx kaynakları ve alıcı ortamlar
belirlenmiştir. Bunun sonucunda asidik gazların salımının azaltılması
amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Alplerin kuzeyindeki Avrupa’nın çoğu
alanında, 1980 yılına oranla % 70-90 oranında azalma olmuştur. Hava
Kirliliğinin Sınırlar Ötesi Uzun Menzilli Taşınımı Sözleşmesi bu gerçeği
gündeme getirmiştir. Salım miktarının azaltılması oranları, kabul
edilebilir ve uygulanabilir olmalıdır. Prensip olarak, 1972 yılında
Stockholm’de ve 1992 yılında Rio’da ortaya konulan esaslar, kirletici
yayan ülkelere sorumluluk yüklemiştir. Kirleten öder prensibi,
asitleşmenin önlenmesinde, özellikle doğu ve orta Avrupa ülkelerine
önemli mali yükler getirmiştir.
1987 yılına göre karşılaştırıldığında, resmin parlak yüzü,
atmosferik ozon ve asitleşme ile ilgili olarak, Avrupa’da ve Kuzey
Amerika’da sorumluluğun kabul edilmemesiydi. Bunun yanında sorunları
azaltacak yeterli teknik de bilinmemekteydi. Resmin karanlık yüzü de bu
önlemlerin alınmasını takiben karşılaşılacak ekonomik, sosyal ve politik
zorluklardı.
1950’li yıllarda, doğa bilimciler İskandinavya’nın güneyindeki
göllerde balık yaşamının giderek azalmakta olduğuna dikkatleri
çekmişlerdi. Bazı yerlerde balıkların tamamen yok olduğu ifade
ediliyordu. Ancak, 1960’lı yıllara kadar bilim adamları bunun özel bir
etkinin sonucunda meydana geldiği konusunda ilişki kuramamışlardı.
173
Daha sonra bunun çok uzaklardan gelen atmosferik kirleticilerden
kaynaklandığını ortaya koymuşlardı.
İskandinavya’da on binlerce göl ve akarsu asitleşmenin etkisinde
kalmıştı. Ayrıca, milyonlarca kişinin içme suyu kaynaklarını oluşturan
yer altı suyunun da asidik duruma geldiği, bunun sonucu olarak da su
içerisinde zararlı metal miktarının giderek artmakta ve sağlık riski
yaratmakta olduğu biliniyordu. Yine bilinen diğer bir gerçek, orta
Avrupa’da ve İskandinavya’da ormanların aşırı biçimde hasar
görmesiydi. Bunun nedeninin de hava kirliliği olduğu biliniyordu. Hava
kirliliği doğrudan doğruya insan sağlığını etkilediği gibi bitki örtüsünü de
etkiliyordu. Kentlerde ve yol boylarında zarar görmüş ağaçlar bazı
şeylerin yanlış gittiğinin açık göstergesiydi. Dünya genelinde, endüstri
alanlarından ve kentlerde, motorlu taşıtlardan, fabrikalardan ve yakma
tesislerinden kaynaklanan kirleticilerle karşı karşıya gelinmişti.
1980’li yıllarda, hava kirliliğinin ormanlar üzerindeki etkisi
üzerinde dikkatler yoğunlaşmaya başladı. Tehlike sinyalleri özellikle
Batı Almanya’dan geliyordu. Bu ülkede hava kirliliğinin etkisi ile
ormanlar giderek artan bir hızda tahrip olmaktaydı. Topraklar giderek
asitleşiyordu. Hava kirleticilerinin herhangi bir kaynaktan atmosfere
salımını izleyen süreçte, kirletici maddeler farklı kimyasallara dönüşerek
daha zararlı olmaktaydı ve bu konuda araştırmalar yoğunlaştırılmıştı.
Kükürtlü ve azotlu gazlar asitlere dönüşürken, azot oksitler ve
hidrokarbonlar, başta ozon olmak üzere, fotokimyasal oksitleyicilere
dönüşmekteydi. Ozon bitkiler için çok tehlikeli bir oksitleyiciydi.
Fotokimyasal oksitleyiciler asidik olmadıkları için, orman tahribatı
sadece asitleşmeden meydana gelmiyordu, fotokimyasal oksitleyicilerin
de önemli payı vardı. Daha doğrusu, asitleşme ve fotokimyasal
oksitleyicilerin birlikte etkisi daha fazlaydı.
Bu gerçeklerin saptanmasını takiben, hava kirletici maddelerin
kaynakları ve uzun menzilli taşınımları üzerinde araştırmalar planlandı ve
gerçekleştirildi. Yüzlerce ve hatta binlerce kilometre uzaklardaki kirletici
kaynaklardan atmosfere salınan kirletici maddeler rüzgarlarla taşınıyor,
ormanların üzerinde yoğunlaşarak çökeliyor ve ormanlara zarar
veriyordu. Avrupa’da bazı ülkeler kirletici yayan, bazıları da
kirleticilerden etkilenen alıcı ortam durumundaydı. Bu genelleme ile, asit
yağışların, asitleşmenin ve hava kirliliğinin uluslararası boyutu
vurgulanıyordu. Hava kirliliğinden sadece bir ülke sorumlu değildi. Tüm
174
ülkelerin ayrı ayrı kendi atmosferlerini temiz tutması arzu ediliyordu.
Dolayısıyla, hem kendi ülkelerindeki öz kaynaklarına ve hem de diğer
ülkelerin doğal kaynaklarına zarar verilmeyecekti. Bu yapılabilirdi. Hem
yaşamakta olan ve hem de gelecekte bu ortamlarda yaşayacak insanlık
için bu gerekliydi. Ulaşılan bilgi ve teknolojik düzey buna olanak
sağlıyordu. Ancak, sorunun çözümü biraz ekonomikti. Ek masraflar
gerektiriyordu. Sorunun ortaya konulmasında ve çözüm önerilerinin
geliştirilmesinde, bu sorundan en fazla etkilenen İskandinavya ülkelerinin
öncülük ettiği bir gerçektir. Bu ülkelere göre beş temel sorunun
cevaplandırılması gerekiyordu. Bunlar;
1. Asitleşme nedir? Neden kaynaklanmaktadır?
2. Asitleşmenin bilinen ve gelecekte karşılaşılabilecek çevresel
etkisi nedir?
3. Asitleşmenin önlenmesi için neler yapılabilir?
4. Asitleşme sorunu neden uluslararası ilgi ve sorumluluk
gerektirmektedir?
5. Asitleşmenin önlenmesi için bugüne kadar neler yapılmıştır,
gelecekte neler yapılabilir?
Hava kirletici maddeler çevre üzerinde doğrudan etkiye sahiptir.
Kükürt dioksit (SO2) ve azot oksit gazları (NOx) atmosferde, havanın
karışımında yüksek derişimde bulunduğunda, ağaçlara ve likenlere zarar
verir, insan sağlığını olumsuz yönde etkiler, yapı malzemelerini aşındırır.
Bu nedenle çevresel etkileri ekolojik ve ekonomiktir. Doğrudan etkiler
daha çok kirletici kaynaklara yakın alanlarda görülür. Bu iki gaz grubu,
kükürtlü ve azotlu gazlar, atmosferdeki değişik süreçleri takiben sülfürik
asit ve nitrik aside dönüşerek, kaynaklarının çok uzağına rüzgarlarla
taşınır ve zararlı etkilerini oralarda gösterir. Bu asitler ikincil
kirleticilerdir. Yağmur ve kar suyu ile birlikte toprak ve su kaynaklarının
asitleşmesine neden olurlar. Toprak ve su kaynaklarının asitleşme
miktarı, asidik maddelerin etkisine karşı koyma potansiyellerine göre
değişir.
Kükürtlü Bileşikler
Toprak ve su kaynaklarının asitleşmesinde etkili olan gazlar
kükürt dioksit ve azot oksitlerdir. Kükürtlü bileşikler yağışların
asitleşmesinde 2/3, azotlu bileşikler de 1/3 oranında sorumludur.
175
Kükürtlü gazlardan, kükürt dioksit (SO2) genel olarak petrol ürünlerinin
ve kömürün yakılmasından kaynaklanmaktadır. Bu fosil kökenli yakıtlar,
birkaç yüz milyon yıl öncesinden başlayan süreçlerle bu güne
gelmişlerdir. Organik maddenin yapısında değişik miktarlarda kükürt
bulunması doğal bir sürecin gereğidir. Ham petrol ve kömürüm kükürt
içeriği oldukça büyük farklılıklar gösterir. Ancak, az veya çok, petrol ve
kömürde değişik miktarlarda kükürt bulunmaktadır. En az kükürt, bazen
sıfıra yakın miktarda, yine bir fosil yakıt olan doğal gazda bulunur. Petrol
ve kömürdekine oranla yok denecek kadar azdır. İşte, petrol ve
kömürlerin yakılması sonucu, atmosfere salınan kükürt dioksitin kaynağı
bu organik maddenin yapısında yer alan kükürttür. Değişik amaçlarla
bugüne kadar yakılmış olan fosil kökenli yakıtlardan atmosfere aşırı
miktarda kükürt dioksit yayılmıştır ve halen de bu salım devam
etmektedir. Dünya üzerinde halen çok miktarda petrol ve kömür
varlığının olduğu bilindiğine göre, bu yakıtların yakılmasına bağlı olarak,
gerekli önlemler alınmadığı taktirde, kükürt dioksit salımı artan bir hızla
devam edecektir.
Dünya üzerindeki ülkeler dikkate alındığında, ülke bazında
atmosfere salınan kükürt miktarı oldukça büyük farklılıklar
göstermektedir. EMEP (European Monitoring and Evaluation
Programme) –Avrupa İzleme ve Değerlendirme Programı- verilerine
göre, Avrupa genelinde, yıllık kükürt salım miktarı 1980 yılında
27.030.000 ton ve 1990 yılında 19.167.000 ton’dur. Buna göre, alınan
önlemlerim sonucunda on yıl içerisinde kükürt salımı % 29 oranında
azaltılmıştır. Yine 1990 yılı verilerine göre, atmosfere en fazla kükürt
salımı yapan ülkeler, eski Sovyetler Birliği (4.168.000 ton S), eski Doğu
Almanya (2.400.000 ton S), İngiltere (1.887.000 ton S), Polonya
(1.605.000 ton S), eski Çekoslovakya (1.222.000 ton S), İspanya
(1.158.000 ton S), İtalya (1.090.000 ton S) ve Bulgaristan (1.010.000 ton
S) olarak verilmiştir. Aynı yıl için Türkiye’nin kükürt salımı 177.000 ton
olarak verilmektedir ki, bu miktar Avrupa kaynaklı toplam salımın %
1’inin altındadır.
Avrupa’da, İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde, atmosfere
kükürt yayılımında çok hızlı bir artış görülmüştür. Bunun nedeni, nerede
ise her yıl % 10 oranında artış gösteren petrol yakılması olmuştur. 1970
yılında, 1945 yılına oranla 15 kat daha fazla petrol tüketilmiştir.
Eski Sovyetler Birliği dikkate alınacak olursa, 1990 yıllarının ilk
176
yarısında atmosfere salınan kükürt miktarı, yıllık olarak, 20 milyon ton
dolayındadır. Bunun % 80’i fosil kökenli yakıtlardan, geri kalanı
endüstriyel işlemlerden kaynaklanmıştır. Batı Avrupa’da en fazla kükürt
salımı, bu dönemde, Federal Almanya ve İngiltere, Doğu Avrupa’da ise
eski Sovyetler Birliği ve Polonya’dır. Alınan bir seri önlem sonucu,
Avrupa’da kükürt salımı yıllara göre azalma eğilimi göstererek devam
etmektedir. 1990’lı yıllarda, Kuzey Amerika’da yıllık kükürt salımı 12
milyon tondur, bunun 10 milyon tonu ABD’ye aittir. Dünya genelinde,
insan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere salınan yıllık kükürt miktarı 80
milyon ton olarak tahmin edilmektedir.
Kükürt salımı sadece insan faaliyetlerine bağlı kalmamaktadır.
Aslında, doğal bir süreç olan küresel madde döngüsü kapsamında da
doğal kükürt salımı vardır. Ayrıca, volkan patlamaları, denizler ve
okyanuslar, tatlı su ortamları doğal kükürt salımının kaynakları
arasındadır. Doğal olarak atmosfere yayılan kükürt miktarı insan
faaliyetleri sonucunda salınan kükürt miktarına yakındır. Burada en
önemli olan bir husus, küresel boyutta bir yıl içerisinde atmosfere salınan
kükürt miktarının % 90’a yakın bir bölümünün Avrupa ve Kuzey
Amerika’nın endüstrileşmiş bölgelerinden kaynaklanmasıdır. Bu miktar
doğal olarak tüketilebilecek atmosferik kükürt miktarının 10 katından
fazladır. Avrupa’da yağışların kimyasal özellikleri çok önceden başlatılan
çalışmalarla ölçülmektedir. Bu analizlerin sonuçlarına göre, 1950’li
yılları takiben kükürt miktarlarında artışlar olduğu, 1970’li yıllarda
oldukça yüksek ve sabit değerlere ulaştığı ve daha sonraki yıllarda
azalma eğilimi gösterdiği saptanmıştır.
Azotlu Bileşikler
Kükürtlü bileşiklerle birlikte, toprak ve su kaynaklarının
asitleşmesine neden olan diğer grup, azotlu bileşikler ve özellikle azot
oksitler (NOx)’dir. Bu grupta yer alan gazlar azot monoksit (NO) ve azot
dioksit (NO2) gazlarıdır. Azot oksitler her türlü yanma sonucu oluşur.
Kükürt dioksitin oluşumundan farklı olarak, atmosferdeki azot gazının
oksijenle yaptığı bileşiklerdir. Atmosferde, solumakta olduğumuz
katmandaki hava karışımında bulunan hava % 78 azot ve % 21 oranında
oksijen içermektedir. Bu karışım ısıtıldığında, azot ve oksijen birleşerek
azot oksitleri oluşturmaktadır. Yakma sıcaklığı arttıkça azot oksitlerin
oluşumu artmaktadır. Bunun yanında, yakıtlarda, organik maddenin
yapısında bulunan azotun yanmasıyla da azot oksitler oluşmaktadır. Bir
177
çok ülkede azot oksitlerin en önemli kaynağı motorlu taşıtların
egzozudur. İskandinavya’da motorlu taşıtlardan kaynaklanan azotlu
gazların toplam miktar içerisindeki payının 2/3 olduğu bilinmektedir.
Kükürtlü gazlara oranla, azot oksitlerin salım miktarını tahmin
etmek daha zordur. Buna rağmen, 1960’lı yıllarda, azot oksitlerin
salımının daha önceki yıllara oranla iki kat arttığı tahmin edilmiştir.
Yapılan bu tahminlere göre, Avrupa’da her yıl atmosfere salınan azot
oksit miktarı, NO2 eşdeğeri olarak, 22 milyon ton dolayındadır. Trafik
yoğunluğunun giderek artması bu artışta önemli etken olmuştur. 1990
yılındaki artış, 1980 yılına göre % 3,5 olmuştur. Kükürt salımının
denetim altına alınması çabaları, asitleşmede azot oksitlerin önemini
giderek artırmaktadır.
EMEP verilerine göre, 1990 yılında en fazla azot oksit salımına
neden olan ülkeler, eski Sovyetler Birliği (4.248.000 ton NO2), İngiltere
(2.727.000 ton NO2), Batı Almanya (2.600.000 ton NO2), İtalya
(1.761.000 ton NO2), Fransa (1.750.000 ton NO2) olarak belirtilmektedir.
Türkiye için bu miktar 175.000 ton NO2 olarak verilmektedir.
Atmosferik azot kirliliğinde, tarımsal amaçlarla kullanılmakta
olan kimyasal gübreler de önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca, hayvan
gübresinin mikrobiyolojik ayrışmasına bağlı olarak atmosfere fazla
miktarda amonyak (NH3)
salımı olmaktadır. Amonyak gerçekte
yağışların pH’sını bir miktar yükseltmesine karşın, yağmur ve kardaki
amonyum iyonu (NH4+) toprak mikroorganizmaları tarafından
dönüştürülerek etkisi giderilmektedir.
Aşırı miktarlarda kullanılan azotlu gübreler, topraktan yüzey akış
suları ile uzaklaştırılarak yüzey su kaynaklarına ulaştırılmakta ve başka
kaynaklardan gelen fosforla birlikte toplam etki oluşturarak önemli su
kirliliği (ötrifikasyon) sorunları oluşturmaktadır. Bunun dışında, derine
yıkanan azotlu bileşikler yer altı sularının kirlenmesine de neden
olmaktadır.
Diğer Kirleticiler
Havanın normal karışımı içerisinde fazla miktarda bulunmasına
karşın, insan faaliyetleri sonucu giderek artmakta olan karbon dioksit
(CO2) sera etkisi oluşturması bakımından dikkate alınmakta ve salımının
denetlenmesi gereği üzerinde durulmaktadır.
Atmosfere salınan hidrokarbonlar da oldukça önemlidir. Bunlar
atmosfere girmelerini takiben değişik süreçlerin etkisi ile en az on farklı
178
yeni bileşiğin meydana gelmesine neden olarak hava kirliliğinde etkili
olmaktadır.
Otomobil egzozları, boya atölyeleri ve petrokimya tesislerinden
yayılan hidrokarbonlar atmosferde güneş ışığının katalitik etkisi ile
fotokimyasal oksitleyicilere dönüşürler.
Önemli bir oksidant olan ozon’un miktarı, 1950’li yıllardan bu
yana Kuzey Avrupa’da giderek artmıştır. Bunun en önemli nedeni,
motorlu kara taşıtlarının yoğunluğundaki artışa bağlı olarak
hidrokarbonların ve azot oksitlerin artışıdır. Ozon (O3) en önemli
fotokimyasal oksitleyicilerden biridir. Diğer PAN (peroksi asetil nitrat)
gibi oksidantlar bitkilere zarar vermektedir.
Asitleşme
Kükürt dioksit ve azot oksitler su ile temas ettiklerinde kuvvetli
asitler olan sülfürik asit ve nitrik aside dönüşürler. Bu durum
atmosferdeki su damlaları içerisinde oksitlerin çözünmesiyle meydana
gelir. Oluşan asit damlaları yere ulaştıklarında yağmur veya kar şeklinde
bitkilerle temas eder. Ancak, asidik oksitler doğrudan doğruya gaz
halinde de bitki örtüsü ile temas edebilir veya havada asılı olarak bulunan
kuru parçacıklara da bağlanabilirler. Asidik gazların bu şekilde çökelmesi
“kuru çökelme”, yağışlarla birlikte çökelmesi ise “ıslak çökelme” olarak
adlandırılmaktadır. Kuru çökelme ile çökelen asidik gazlar su ile temas
edince yine asitler meydana gelir.
Asitlerin tipik özellikleri, ortama hidrojen (H+) iyonlarını
salmalarıdır. Asitleşme miktarı salınan hidrojen iyonlarının miktarına
bağlıdır. Herhangi bir çözeltideki asitlilik, hidrojen iyonlarının
derişiminin bir göstergesidir. Asitlilik pH olarak ifade edilir.
pH = - log [H+] şeklinde formüle edildiğinden, asitlilik arttıkça
pH değeri düşer. Diğer bir ifade ile pH değerinin düşük olması asitliliğin
veya hidrojen iyonlarının fazlalığına işaret eder. Nötr pH 7’dir. Bu
değerin altında olması asidik, üzerinde olması alkalilik olarak ifade edilir.
pH değişimi logaritmik ölçekte olduğu için, pH değerindeki bir birimlik
azalma, hidrojen iyonu miktarında 10 kat artışı gösterir. Örneğin, pH’sı 6
olan bir çözeltideki hidrojen iyonlarının miktarı, pH’sı 7 olan bir
çözeltideki hidrojen iyonları miktarından 10 kat fazladır. Toprak ve su
ortamlarındaki kimyasal ve biyolojik süreçler ortamın pH değeri ile
yakından ilgilidir.
pH’nın ani değişikliklerine karşı, toprak ve su ortamlarında doğal
179
bir mekanizma vardır. Buna, ortamın “tamponlama kapasitesi” adı
verilmektedir. Doğal bir göl suyunda tamponlama işlevi, suda çözünmüş
olarak bulunan bikarbonat (HCO3¯ ) iyonları tarafından sağlanmaktadır.
Kireççe zengin olan göl sularında bol miktarda bulunan bikarbonat
iyonları nedeniyle bu göllerin asitleşmesi (suyun ekşi tat alması) belirli
bir noktaya kadar önlenir. İskandinavya’da doğal göllerin sadece küçük
bir bölümü yeterince kireçlidir. Danimarka ve İsveç ile Norveç’te Oslo
dolaylarındaki bazı göller bu bağlamda nispeten kireçli sayılabilir. Bu
alanların dışındaki göller yeterince bikarbonat iyonuna sahip değildir.
Bunun sonucu olarak da asitleşmeye karşı oldukça duyarlıdırlar. Bu göl
sularına dışarıdan asidik maddeler karıştığında suyun pH değeri önemli
ölçüde azalmaktadır.
Topraklardaki pH ölçümü sudaki ölçümlere oranla karmaşıktır.
Toprağın kendisi homojen bir yapı ve özelliğe sahip olmadığından, ayrıca
toprak içerisindeki kimyasal ve biyolojik süreçler devam etmekte
olduğundan, pH ölçümlerinde dikkatli olunması gerekmektedir. Ölçüm
şekline göre farklı değerler elde edilmemesi için, en uygun yöntem olarak
önerilen, toprak örneğinin belirli miktardaki saf su ile karıştırılması,
zaman zaman çalkalanarak en az bir saat kadar bekletildikten sonra
pH’sının ölçülmesidir.
Topraklarda ani pH değişimini önleyen birkaç süreç vardır.
Toprak, farklı mineralleri ihtiva eden kayaların aşınması ile meydana
gelmiş olduğundan, oldukça farklı mineralleri bünyesinde bulundurur.
Toprakta kalkerli-kireçli- mineraller varsa, toprak pH’sı yüksektir. Bu
topraklarda kirecin bulunuşu, ortama dışarıdan gelen asidik maddelerin
pH’yı aniden düşürmesine karşı koyar. Ancak asit birikiminin miktarı ve
sürekliliğine bağlı olarak pH’da azalma görülebilir. Bunun sonucu olarak,
bazik-alkali- pH değerlerinde toprakta çözünmeden bulunan metalik
bileşikler pH’nın düşmesi ile çözünmeye başlar ve metaller toprak
çözeltisine geçer. Buna tipik örnek alüminyumdur. Serbest hale geçen
alüminyum bitki köklerine zarar verir. Toprak derinliklerine doğru
hareket halinde olan su ile yer altı suyuna ulaşır. Benzer şekilde yüzey
sularına da karışır. Bu durumda göllerde varlığını sürdürmekte olan
balıklar başta olmak üzere diğer canlılar da etkilenir.
Asitleşmenin Çevresel Etkisi
Göller ve Akarsular Üzerine Etkisi
İskandinavya’da asitleşme olayı önce göllerde kendisini
180
göstermiştir. Bu nedenle asitleşmenin göl ve akarsulardaki etkisi çok iyi
bilinmektedir. Yüzeysel su ortamlarının asitleşmesi, bu su kaynakları ile
bağlantılı olan topraklarla yakından ilgilidir. Göl ve akarsuları oluşturan
suyun % 90’ı toprak kaynaklarını geçerek bu ortamlara ulaşmaktadır.
Suyun, % 10’u da doğrudan doğruya su yüzeylerine atmosferden düşen
yağmur veya kar suyudur. Asitleşmenin ilk görüldüğü göller,
çevresindeki toprak kaynakları yeterli tamponlama kapasitesine sahip
olmayan, kireçsiz topraklardır. Bu nedenle, göl suyunun tamponlama
kapasitesi de yetersiz olduğundan asitleşme gerçekleşmektedir.
Norveç’in güneyinde, geçtiğimiz yüzyılın ikinci ve üçüncü on
yıllarında da akarsularda balık ölümleri görülmüştür. İsveç’in güneyinde
bulunan daha hassas göller, 1950 ve 1970 yılları arasındaki aşırı kükürt
salımına bağlı olarak asitleşmişlerdir. Başlangıçta asitleşmeye karşı
koyuş nedeniyle asitleşme yavaş seyretmiş, ancak tamponlama özelliği
kaybolunca asitleşme hızlanmıştır. Belirli bir süre boyunca pH azalması
devam etmiş ve daha sonra asidik denge durumuna gelmiştir.
Hayvanlar ve Bitkiler Üzerine Etkisi
Asitleşmiş göllerin suyu aldatıcı bir şekilde, temiz, parlak ve
berrak görünür. Korkutucu yanı sudaki canlıların yok oluşudur. Asitliğin
etkisi ile balıklar kaybolur, diğer bitkisel ve hayvansal canlı varlığında
önemli azalma görülür. Sudaki planktonlar yok olduğu ve su içerisindeki
humus gölün tabanına çöktüğü için su berraktır.
Asitleşmiş göllerde çoğu su bitkisi olumsuz yönde etkilenir. Bu
sonuç, sadece doğrudan suyun pH’sındaki azalıştan kaynaklanmaz.
Suyun pH’sının düşmesi ile serbest hale gelen alüminyumun zararlı etkisi
görülür. Balıkların yok olmasında da, pH’nın düşmesiyle birlikte
alüminyumun serbest hale geçmesi etkili olmuştur. Benzer şekilde,
sudaki kadmiyum, çinko, kurşun miktarı da zamanla artmaktadır. Bunlar
da, alüminyumda olduğu gibi, su içerisindeki derişimleri belirli bir
düzeye ulaştığında bitkisel ve hayvansal canlılar için zararlı olmaktadır.
Herhangi bir gölde meydana gelen bu istenmeyen kimyasal maddeler, su
akıntıları ile bir gölden diğer bir göle de taşınabilmektedir.
Suyun kimyasal özelliklerinde ortaya çıkan bu değişiklikler
biyolojik özelliklerini de etkiler. Balıkların yok olması ile bazı böcek
varlığında artış olur. Bunun nedeni, böceklerle beslenen balıkların
azalması veya yok oluşudur. Bu nedenle, bir bakıma, asitleşmiş göller
biyolojik olarak ölü göller değildir.
181
Göldeki asitlilik, gölü besleyen su kaynaklarına ve yağışlara bağlı
olarak mevsimlik farklılıklar gösterir. Göl ve akarsuları asitliliklerinin en
yüksek olduğu mevsim, karların erimesini takiben asidik suların göle
karıştığı ilkbahardır. Bunun yanında, sonbahardaki yağmurlarla da suyun
asitliliği artar.
Cıva
İsveç’te, uzun bir zamandan beri cıva önemli bir sorundur.
1960’lı yıllardan bu yana, balıklardaki cıva birikiminin sağlığa zarar
verecek düzeye ulaşmış olması nedeniyle birçok göl kara listeye
alınmıştır. Alınan önlemlerle göllere cıvalı atıkların boşaltılmasının
önüne geçilmiş, böylece sorunun az veya çok çözüldüğü düşünülmüştür.
Ancak, sonuç öyle olmamıştır. Aksine, özellikle besin maddesi
bakımından yetersiz ve pH’sı düşük olan göllerde cıva miktarı müsaade
edilebilir değerlerin üzerine çıkmıştır. Bu cıva derişimi yüksek bulunan
göllerin büyük bir bölümü atıksuların boşaltıldığı yerlerden oldukça
uzakta bulunan göllerdir. Kara listeye alınan göllerdeki balıklar satılamaz
ve dolayısıyla de yenilemez. Kara listeye alınan göller için belirlenen
cıva miktarı sınır değeri, balıklarda 1 mg Hg/kg’dır. Bu değer WHO
standartlarına göre 0,5 mg Hg/kg ‘dır. 1990’lı yıllarda, İsveç’te 200 göl
bu nedenle kara listeye alınmıştır. Ayrıca, 5.000-10.000 gölün de risk
altında bulunduğu belirlenmiştir. Asitleşme sorunu görülmeyen bazı
göllerde de, cıva düzeyleri kara listeye alınma sınırına yaklaşmıştır.
Cıva, insanlarda, cenin durumunda iken beyin gelişmesini
engellemektedir. Bunun anlamı, hamile kadınların cıvaya karşı daha fazla
risk taşımasıdır. İsveçliler daha az tatlı su balığı tüketmelerine karşın yine
de bu konuda duyarlıdırlar. Etinde yüksek oranda cıva birikmiş olan
balıkların bulunduğu göl suları zararlı değildir. Bu sularda banyo
yapılabilir ve hatta içilebilir. Burada akla gelen önemli bir soru, suların
içilebilmesine karşın neden bu sulardaki balıkların yenmemesidir. Bunun
nedeni, sudaki cıva göl ortamındaki canlılar tarafından alınarak
depolanmaktadır. Sudaki bitkiler, fitoplanktonlar, zooplanktonlar ve
böcekler cıvayı vücutlarında depolar. Bu canlılar daha büyük hayvanlar
tarafından yenildiğinde gıda zinciri boyunca vücutlarında aşırı miktarda
cıva birikmiş olur. Su ortamında daha çok balıklarda biriken cıva, balık
yiyen insanlarda ve kuşlarda daha fazla zararlı etkiye sahip olmaktadır.
Balıklar cıva birikiminden nadiren zarar görürler. Ancak, hemen
belirtmek gerekir ki asitleşmiş göllerdeki balıklarda cıva birikimi daha
182
üst düzeylerdedir.
Asidik topraklardaki cıva, diğer ağır metallere göre daha farklı bir
davranış gösterir. Toprak çözeltisine salınması beklenirken, aksine
toprağa, özellikle humusa, daha sıkı bağlanır. Humusla birlikte göl
tabanına çökelebilir veya diğer göl ve akarsulara taşınabilir.
Suların kireçlenmesi ile balıklardaki cıva birikimi azaltılabilir.
Suyun pH değeri kireçleme ile artırıldığı için canlı türleri ve varlıkları
giderek artar. Gölde daha önceden birikmiş olan cıvanın miktarı sabit
olduğundan, göl ortamındaki canlı varlığının artması ile canlılardaki cıva
birikimi her bir canlı için oransal olarak azalır. Bunun sonucu olarak da
balıklardaki cıva birikimi sınır değerlerin altında kalabilir.
Toprağın Asitleşmesi
Toprağın asitleşmesi sonucunda bitkilerin besin maddesi alımı
önemli ölçüde etkilenir. Asitleşme, aslında toprakta olağan bir süreçtir.
Bitkiler topraktan kökleri ile pozitif değerlikli besin elementlerini alırken
toprağa H+ iyonları veririler. Ayrıca, toprakta bulunan organik maddenin
mikrobiyolojik yolla ayrışması sonucunda da asidik maddeler oluşur.
Özellikle iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlarda toprak üzerinde
biriken bitki artıklarının ayrışması ile toprağa önemli miktarda hidrojen
iyonu karışır. Ancak bunlar doğal süreçlerdir ve toprağın tamponlama
kapasitesine bağlı olarak fazla asidik hal almazlar. Dışarıdan farklı
kaynaklardan toprağa yeni asidik maddeler ulaşıncaya kadar bu denge
devam eder. Toprağa asidik maddenin gelmesi ile, pH’da, yine
tamponlama özelliğine bağlı olarak, yavaş bir şekilde düşmeler meydana
gelir. Asidik madde ilavesi devam ettiği taktirde tamponlama kapasitesi
yeterli olamaz ve toprak asidik bir hal alır. Toprak pH’sındaki düşüşe
bağlı olarak, toprakta bulunan alüminyum ve diğer toksik metaller serbest
hale geçer, toprak çözeltisindeki miktarları artar. Diğer taraftan,
çözünürlüğün artışına bağlı olarak, potasyum, kalsiyum ve magnezyum
gibi bitki besin elementleri de çözeltiye geçerek toprağın derinliklerine
doğru yıkanırlar. Bitki kök bölgesinden uzaklaştıkları için artık bitkiler
için yararlı durumdan çıkarlar.
Bilim adamları, daha önceki yıllarda toprakların tamponlama
özellikleri nedeniyle asitleşmenin mümkün olmayacağını söylemelerine
karşın, İskandinavya’da toprakların pH değerlerinde 0,3-1 birim azalma
meydana gelmiştir. Bazı yerlerde bu azalma 1,5 birime kadar ulaşmıştır.
Toprakların üst 1 m’lik katmanı asidik duruma gelmiştir. Batı Almanya
183
ve Avusturya’da, son 20-40 yıl içerisinde, toprak pH’sında 0,3-1,5
birimlik azalma olmuştur.
Toprak pH’sının düşmesinden toprak canlıları önemli ölçüde
etkilenir. Toprak canlıları toprağa düşen organik artıkların ayrışmasında
önemli görev üstlendiklerinden, bu canlıların azalması veya yok olması
sonucu, toprağa düşen organik atıklar ayrışmadan uzun bir süre kalır ve
birikim meydana gelir. Ayrışmanın azalması veya durması ile bitkiler
için mineral besin maddesi temini de yavaşlar. Asidik topraklarda mantar
varlığında artış görülür.
Sudakine oranla topraklardaki asitleşme süreci daha yavaş olarak
seyreder. Ancak zamanla toprakta ağır metal birikimi artar ve bitki besin
maddeleri yıkanarak kaybolur. Bu sorunları gidermek oldukça zordur.
Toprak kaynaklarının bu şekilde asitleşmesine neden olan asidik gazların
salımı durdurulsa bile, toprakların eski hallerine döndürülmesi oldukça
uzun zaman alır.
Tarım Alanları ve Tarımsal Üretim
Çoğu bitkiler toprak pH’sının 6’nın üzerinde olması durumunda
daha iyi gelişir. Bu pH değeri civarında, bitkilerin topraktan su ve besin
maddesi alımları ve zararlı maddelerden korunmaları daha uygundur.
Tarım topraklarında asitleşmeye neden olan tek faktör atmosferik
çökelme değildir. Günümüzdeki tarımsal uygulamalar da topraklardaki
hidrojen iyonlarının artmasına yol açmaktadır. Örneğin, toprağa bitki
besin maddesi olarak azot ilavesinde amonyumlu kimyasal gübrelerlerin
verilmesi sonucu, amonyumun nitrata dönüşümünde önemli miktarda
hidrojen iyonu toprağa geçmektedir. Bu şekildeki gübreleme topraktaki
asitleşmenin % 15-50 ‘sini oluşturmaktadır. Diğer taraftan hasatla
topraktan uzaklaştırılan biyokütle ile birlikte aşırı miktarda bitki besin
maddesi de topraktan uzaklaşmaktadır. Bunun sonucu olarak da
toprakların tamponluk kapasitesi giderek azalmaktadır. Ancak topraklara
kireç ilavesi ile pH düşüşleri önlenebilmektedir.
Hava kirliliğinin bitkiler üzerindeki doğrudan etkisi nedeniyle de
tarımsal üretim etkilenmektedir. Ozon, birçok bitkiye doğrudan zarar
vererek tarımsal alanlardan alınan ürünün miktarını önemli ölçüde
etkilemekte ve kalitesini bozmaktadır. ABD’de 1970’li yılların başında
yapılan tahminlere göre, ozon her yıl bitkisel üretimde 2-4 milyar dolarlık
kayıplara neden olmuştur. Bunun anlamı, toplam bitkisel üretim gelirinde
% 4-7 oranında azalmadır. Benzer hasar İsveç’te rapor edilmiş, ürün
184
kaybının % 10’a kadar yükseldiği ifade edilmiştir.
Ormanlar
Hava kirliliğinin ormanlar üzerindeki etkisi oldukça farklılık
göstermektedir. İskandinavya’da başlıca iki tip orman toprağı vardır. En
yaygın olanlar podzollar ve kahverengi topraklardır. Podzollar genel
olarak iğne yapraklı ağaçlarla kaplıdır. Bu yöreler oldukça fazla miktarda
yağmur alır. Kireç bakımından oldukça fakirdir ve bitki besin maddeleri
topraktan giderek yıkanmıştır. Bu topraklar kısmen asidiktir. Bu nedenle
asit yağışlara karşı oldukça duyarlıdır. Podzolların aksine, kahverengi
toprakların pH’sı daha yüksektir. Bitki besin maddesi bakımından daha
zengindir. Bu topraklar genelde çayır ve yaprağını döken ağaçlarla
kaplıdır. Kahverengi topraklar asit yağışlarla karşı karşıya geldiğinde,
topraktaki kil minerallerine bağlı olan alüminyum serbest duruma geçer
ve böylece toprak çözeltisindeki derişimi giderek artar. İğne yapraklı
ağaçların dikilmesi ile kahverengi topraklar da zamanla podzola
dönüşebilir. Bunun nedeni iğne yapraklı ağaçların asitleştirici etkisidir.
Ormancılık faaliyetleri de toprakların asitleşmesine neden
olabilmektedir. Ormandaki ağaç kesimleri ile birlikte, her türlü bitkisel
ürünün orman ekosistemi dışına çıkarılması yoluyla bitki besin maddeleri
de orman dışına çıkarılmaktadır. Bunun sonucu olarak, mineral madde
teminindeki doğal süreç bozulmuş olur ve toprağın asitleşmeye karşı
direnci azaldığı gibi kendiliğinden de asidik duruma gelir. Ayrıca
tıraşlama ile orman toprağının üzeri bitki örtüsünden yoksun duruma
getirildiğinde, toprağın yüzeysel su tutma kapasitesi azalacağından,
yüzeysel sular çevredeki göl ve akarsulara ulaşarak onların da
asitleşmesine neden olur. Ayrıca, ormanların geliştirilmesi amacıyla
asidik özellikli kimyasal gübrelerin kullanılması ile de toprak asitliği
artırılır.
Orman topraklarının asitleşmesi ve birçok yörede ağaçların zarar
görmüş olması modern ormancılık faaliyetlerinin etkisi ile açıklanamaz.
Avrupa’nın, özellikle orta kesiminde, yüksek miktardaki hava kirliliği,
yoğun olarak kükürtlü ve azotlu bileşiklerin çökelmesi, hem ormanlara ve
hem de topraklara önemli zararlar vermektedir. Avrupa’da 1983 yılından
beri orman tahribatı bazı ülkeler tarafından araştırılmaktadır. 1986
yılından bu yana, çoğu Avrupa ülkesi uluslararası işbirliği ile bir çerçeve
programı kapsamında sorunları ele almaktadır. Bu programın yürütülmesi
Almanya’nın sorumluluğuna verilmiştir. Yirmi üç Avrupa ülkesini
185
kapsayan programın beşinci aşaması 1990 yılında gerçekleştirilmiştir.
Program kapsamında 130 milyon hektarlık ormanlık alan bulunmaktadır.
Bu alan Avrupa’daki tüm ormanların 2/3’ü içerisine almakta, eski
Sovyetler Birliği’nin Avrupa’daki bölümünün büyük bir kısmını da
kapsamaktadır. Yapılan etüt çalışmalarından elde edilen bilgiye göre, bu
program kapsamındaki ormanlarda görülen hasar beş sınıf altında
toplanmaktadır. Sınıflara göre hasar oranları, 0.Sınıf % 0-10, 1.Sınıf %
11-25, 2. Sınıf % 26-60, 3. Sınıf % 60’ın üzeri, 4. Sınıf ölü ağaçlardır.
1986-1990 yılları arasında gerçekleştirilen etütlerde, hasar düzeyleri ile
ilgili olarak yıllık önemli farklılıklar izlenmiştir. Orman tahribatında,
kuraklık, rüzgar, don gibi doğal olaylarla birlikte hava kirliliğinin etkili
olduğu görülmüştür. Bir genelleme yapılarak, orman tahribatının daha
çok yaşlı ağaçlar ve yüksek yerlerdeki ağaçlarda görüldüğü, Avrupa
genelinde, en etkili faktörün hava kirliliğinin doğrudan veya dolaylı etkisi
olduğu ifade edilmiştir.
Herhangi bir olumsuz faktörün doğrudan veya dolaylı etkisi
altında kalmış ağaçlardaki hasarın izleri ve belirtiler oldukça açık olarak
görülür. Ancak bu zararın hangi faktörün etkisi ile meydana geldiğini
söylemek çoğu kez kolay değildir. Herhangi bir olumsuzluk iklim,
böcekler veya hava kirliliğinden kaynaklanmış olabilir.
Kirli hava ağaçları doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir.
Doğrudan etki yapraklardaki zararlardır. Asit yağışlar, kükürt dioksitin
kuru çökelmesi veya ozon, ağaç yaprağını koruyan mum tabakasını
aşındırır, yaprak dokusundaki gözeneklerde hasara yol açar. Geniş ve
iğne yaprakların iç dokusunda bulunan yarı geçirgen zarları tahrip
ederek, ağacın gaz, su ve besin maddesi dengesini bozar.
Dolaylı etki, toprakların asit yağışların etkisi ile asitleşmesi
sonrasında görülür. Topraktaki besin maddesinin azalması nedeniyle ağaç
yeterince beslenemez. Ayrıca, toprak çözeltisinde giderek artan,
alüminyum gibi zehirli maddeler ağaca zarar verir. Ağaç kökleri hasar
görür, kılcal kökler su ve besin maddesi alımını gerçekleştiremez. Bu
şekilde giderek zayıf düşen ağaçlar, hastalık ve böceklere karşı
dayanıksız hale gelir. Bunu takiben, bir-iki sıcak yaz mevsiminin
kuraklık etkisi, zor kış koşulları ile de karşı karşıya gelirse ağaçlar kurur.
Farklı ağaç türleri, hava kirliliğinin doğrudan veya dolaylı
etkisinden farklı bir şekilde etkilenir. Yapraklarını döken ağaçlar, iğne
yapraklı ağaçlara oranla daha az hassastır. Bunun nedeni, geniş yapraklı
186
ağaçların toplam yaprak yüzeyi genişliğinin iğne yapraklı ağaçlara oranla
daha az olmasıdır. Ayrıca, her sonbaharda dökülen yapraklar nedeniyle
hava kirleticilere daha az süre maruz kalmaktadırlar. İğne yapraklı
ağaçlarda ibreler önce sarımsı bir renk almakta, daha sonra kahverengine
dönüşerek kurumakta ve dökülmektedir. Bitki kökleri saçak kılcal
uzantılarını kaybetmekte ve kök gelişmesi yavaşlamaktadır. Ağaçlardaki
ibrelerin boyu kısalmakta, ağaç gövdesindeki yıllık halkalar daralmakta
ve dallar kendini taşıyamaz duruma gelerek sarkmaktadır.
İskandinavya’daki ormanlar tüm batı Avrupa için önemlidir. Bu
ormanlar bölgedeki odun menşeli endüstrinin ham maddesidir. İsveç ve
Finlandiya’da orman ürünlerinin % 80’i ihraç edilir. Başlıca pazarlar da
İngiltere ve Almanya’dır. İskandinavya’daki ormanlar üretkenliklerini
sürdüremedikleri taktirde, üretim ve işleme süreçlerinde önemli iş
kayıpları meydana gelecek ve hem ulusal ve hem uluslararası
ekonomilerde gerilemeler görülecektir. Bunun sonucu olarak sosyal ve
siyasal çalkantılar ortaya çıkabilecektir.
Ormanlar, ekonominin ötesinde, doğal varlıklar ve değişik
ekosistemlerdir. Doğal yaşam ortamlarıdır. Binlerce böcek ve küçük
hayvan türünü, sayısız bitki türünü, çok sayıda memeli hayvan türünü ve
bu türlerin varlıklarını barındırırlar. İklimlerin oluşmasında, su
kaynaklarının sürekliliğinde, toprakların erozyonla kaybolmasının
önlenmesinde görev üstlenirler. İnsanlar için rekreasyon alanlarıdır. İsveç
ve Çekoslovakya’da kuruyan ağaçlar nedeniyle yok olan ormanların
sonucunda toprak erozyonunun arttığı ifade edilmektedir.
Bitkiler Üzerindeki Etkiler
Hava kirliliğinden sadece ormanlar veya orman ağaçları zarar
görmez. Diğer bitkisel canlılar da benzer şekillerde etkilenir. Yani,
doğrudan hava kirletici maddelere, kükürtlü ve azotlu kirletici gazlara ve
ozon’a maruz kalarak veya dolaylı yolla, toprakların asitleşmesine bağlı
olarak, zarar görürler. Bu etkilenmede en hassas olanlar, likenler ve
yosunlardır. Bunun en önemli nedeni koruyucu parafin tabakasına sahip
olmamalarıdır. Likenler hava kirliliğinin çok tipik göstergesidir. Özellikle
kükürt dioksit gazının etkisinin belirlenmesinde çok iyi sonuç verirler.
Likenler oldukça geniş bir yayılım alanına sahiptir. Ormanlarda, kırsal
alanlarda, kentlerde ve endüstri bölgelerinde de belirli koşullarda
varlıklarını sürdürebilirler. Ancak, kentlerde ve endüstri bölgelerinde
hava kirliliğinden zarar görme oranına bağlı olarak kaybolurlar. Çiçek
187
açan bitkiler ve eğrelti otları hava kirliliğinden nispeten fazla
etkilenmezler. Bunun yanında, atmosferik azotu alarak köklerindeki özel
dokularında biriktiren baklagiller, hava kirliliğinden daha az etkilenirler.
En azından toprakların asitleşmesi sürecinde kaybolan bitki besin
maddesinin bir bölümünü kendileri karşılar. İsveç’te yapılan
araştırmalarda 150 bitki türünün asitleşme nedeniyle yok olma tehlikesi
ile karşı karşıya kaldığı görülmüştür.
Hayvanlar Üzerindeki Etkiler
Asitleşmenin etkisinde kalmayan hayvan yok gibidir. Asitli
göllerden sadece balıklar kaybolmaz. Kurbağalar da doğal dengenin
bozulmasından önemli derecede etkilenir. Küçük kuşlar asitli sulardan
uzaklaşır. Kuş yumurtalarının kabuklarında incelmeler görülür. Bunun
nedeni böcek yiyen kuşlardaki alüminyum etkisidir. Asitli göllerde balık
kalmadığı için balık yiyerek beslenen kuşların o yörede barınması
mümkün değildir.
Toprakların asitleşmesine bağlı olarak bitkilerde ağır metal
birikimi görülür. Bu bitkilerle beslenen hayvanlarda da ağır metal
birikimi kaçınılmazdır. Özellikle karaciğerlerinde ve böbrek dokularında
kadmiyum birikimi oldukça yaygındır.
Asitliliğin hayvanlar üzerindeki olumsuz etkisi, daha çok bitki
örtüsünün etkilenmesi ile orantılıdır. Bitki örtüsünün çeşitliliği ve
zenginliği önemlidir. Örneğin, ormanlar önemli derecede hasar görmüş
ise bu ekosistemlerde barınmakta olan hayvan türleri de önemli ölçüde
etkilenir ve ortamdan uzaklaşırlar. Sonuç olarak, ormanlardaki etkiye
benzer şekilde, hava kirliliği dorudan ve dolaylı olarak tüm flora ve
faunayı da etkilemektedir.
Yeraltı Suyu
Yağışların çok büyük bir bölümü yağmur ve kar şeklindedir.
Yeryüzüne düşen yağışların bir bölümü değişik yollarla yeraltı suyuna
ulaşır. Toprak yüzeyinin su sızdırma özelliğine ve toprak katmanlarının
geçirgenliğine bağlı olarak, yeraltı suyuna ulaşan su miktarı değişir. Eğer
topraklar yeterince geçirgen değilse, toprak yüzeyine ulaşan su, eğime
bağlı olarak yüzey akışa geçer. Böylece, yeraltı suyundan daha çok
akarsu ve göllere ulaşır. Yeraltı suyuna ulaşan su daha sonra yeraltı
suyunu besleyerek önemli su kaynaklarını oluşturur. İsveç’te yaklaşık
olarak 8 milyon insan su ihtiyacını yeraltı su kaynaklarından
karşılamaktadır. Bu yöredeki çok sayıda göl asidiktir. Toprak hem
188
fiziksel bir filtre görevini üstlenmekte ve hem de içerisinden aşağıya
doğru süzülmekte olan suyu kimyasal olarak nötralize etmektedir. Bunun
sonucu olarak da, yeraltı suları yüzey sularına oranla daha az asidiktir.
Yeraltı suyunun asitleşmesi belirli durumlara bağlı olarak
gerçekleşmektedir. En önemlisi toprağın asidik yağış suyunu nötralize
edebilme yeteneği, içerdiği sülfat, kalsiyum ve potasyum miktarıdır.
Toprağın tamponlama özelliği yeterli değilse veya zamanla azalmış ise,
toprak yüzeyinden sızarak alt katmanlara doğru süzülen su asidik
özelliğini sürdürdüğü için korozif (aşındırıcı) olabilir. Topraktaki bazı
metalleri de çözerek yeraltı suyuna ulaşır. Bu şekilde yeraltı suyu da
etkilenmiş olur. pH’sı düşer ve kimyasal özellikleri değişir. Su korozif
hale gelir. Hem içme suyu ve hem de kullanma suyu bakımından
istenmeyen duruma gelir.
İnsan Sağlığına Etkisi
Asitli sular insan sağlığı bakımından risk oluşturur. Suyun
asitlilik düzeyine bağlı olarak içerdiği zehirli metallerin, özellikle
alüminyum ve kadmiyum miktarı da artar. İskandinavya’da asit
yağışların etkisinde kalmış suların pH’sının 5,2-6,4 arasında değiştiği, bu
sularda fazla miktarda kurşun, çinko ve kadmiyum görüldüğü rapor
edilmiştir.
Kadmiyum, oldukça hareketli bir ağır metaldir. Daha çok beyin
zarında birikerek doku bozulmalarına neden olur. Vücudu çok yavaş
olarak terk eder. İskandinavya’da topraklardaki kadmiyum miktarı
oldukça fazladır. Bunun en önemli nedeni asitleşme olmasına karşın,
tarımsal amaçlarla kullanılan kimyasal gübreler de önemli kadmiyum
kaynağıdır.
Bakır, daha çok çocuklarda ishale neden olur. Su asidik duruma
geldiğinde, bakır içeren boru ve benzeri araçları aşındırarak bakırı alır,
böylece bakır suya karışmış olur.
Alüminyum, yer yüzünün yapısında fazla miktarda bulunur.
Toprakları oluşturan mineraller içerisinde oldukça sıkı bağlantılar
halindedir. Ancak asitleşmeyi takiben toprak çözeltisine geçer. Buradan
da su kaynaklarına ulaşır. Sudaki alüminyum, özellikle böbrekler
üzerinde etkilidir. Diyalizle kana karışır. İskelet ve beyin dokusu
üzerinde olumsuzluklar oluşturur. Zamanla vücuttaki birikimin artması
ile Alzheimer ve Parkinson hastalıklarına da yol açtığı belirtilmektedir.
Kurşun, benzer şekilde asitleşmenin sonucu olarak sulara karışır.
189
Özellikle çocukların sinir sistemi üzerinde etkilidir.
Yeraltı suyunun asitleşmesi ile serbest hale gelen metallerin insan
sağlığı üzerindeki etkisi, suyun metal içeriği ve suyun kullanılma miktar
ve süresine bağlıdır.
Korozyon
Hava kirliliği çoğu metali etkiler. Bu etki doğrudan doğruya hava
içerisinde bulunan asidik gazların etkisiyle, atmosferik korozyon
(aşınma) veya toprak ve suyun asitleşmesi ile oluşur. Bazı yörelerdeki
atmosferik korozyonun nedeni, yerel olarak hava kirletici maddelerin
salımıdır. Bu durumlarda hava kirliliğinin etkisi, kırsal alanlardan daha
çok, yerleşim veya endüstri bölgelerinde görülür. En etkili gaz kükürt
dioksittir. Azot oksitler, ozon, asit yağmur ve asidik kar da metal veya
malzeme aşınmasına ve bozulmasına neden olur. Demir, çinko, kum taşı,
kireç taşı, plastikler, kağıt, deri ve dokumalar hava kirliliğinden etkilenen
malzemelerdir.
Çoğu materyal de hava kirliliğinin dolaylı etkisi altındadır. Asidik
toprak ve su ile temasta bulunan demir borular, toprağa gömülü boru
hatları, benzeri demir ve çelik yapılar, beton havuzlar korozyon etkisinde
kalmaktadır. Korozyondan etkilenme oranı malzemenin aşınmaya karşı
kaplanması ile azalmaktadır. Binalarda, asidik sular nedeniyle aşınan
demir su borularında oluşan delikler nedeniyle borular su sızdırabilir,
ıslak alanlarda kullanılan lavabo, küvet, klozet, sifon gibi gereçlerde
bozulma ve renk değişikliği görülebilir. Renk değişikliğinin nedeni, suda
çözünmüş olan demir ve bakır gibi metallerin çökelmesi ve oksidasyon
süreçlerine bağlı olarak değişik renk almasıdır. Suyun içerdiği demir ve
mangan miktarına bağlı olarak yıkanan çamaşırlarda da renkli lekeler
oluşabilir. Korozyonun neden olduğu maddi zarar oldukça fazladır. Aynı
zamanda sağlıklı yaşamı tehdit eder. Sanat eserlerine zarar vererek
kültürel etki yapar.
Sağlık Üzerinde Doğrudan Etki
Genel olarak, kirli hava, insanın yaşam kalitesini bozar, sağlık
sorunlarına ve ölümlere neden olur. Özellikle yerleşim yerlerindeki hava
karışımı içerisinde çok sayıda ve miktarda kirletici madde bulunabilir.
Hava kirliliği bu ortamlarda, astımlı insanları, çocukları ve yaşlıları daha
fazla etkiler. Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, solunum kapasitesinin
azalması en önemli etkileri arasındadır. Hava içerisinde bulunan asidik
kirleticiler öncelikle solunum sistemini tahriş eder, zamanla kronik etkiler
190
gösterir. Solunum güçlüğü çekilir ve değişik doku ve organlar da hasar
görülür.
Çevresel Etkinin Azaltılması
Hava kirliliğinin çevresel etkisini en aza indirebilmek amacıyla
yapılabilecekler, süre bakımından, kısa ve uzun dönem içerisinde
gerçekleştirilebilir. Ancak kısa dönemde alınacak önlemlerle yeterli
oranda başarıya ulaşmak mümkün değildir.
Yüzey Suları
Akarsu ve göllerdeki asitleşme ve etkisi, kısa dönem içerisinde,
kireçleme yapılarak önlenebilir. Suya kireç ilavesi ile pH’sı
yükseltilebilir. Böylece suda çözünmüş olarak bulunan alüminyum ve
diğer metaller çökelir, balıkların vücutlarında biriken cıva miktarı
zamanla azalabilir. Asitleşmenin etkisi ile su ortamlarından uzaklaşmış
olan bitkisel ve hayvansal canlılar zamanla yaşam ortamlarına geri
gelebilirler. Gıda zinciri içerisinde, balıkların çoğalması ile su kuşları da
çoğalır. Kurbağalar yaşamlarını sürdürmeye devam eder. Ancak sorun
gölün dibine çökmüştür. Zararlı maddeler beklemeye alınmıştır. Bu
nedenle asit yağışların devam ettiği süre boyunca kireçlemenin yapılması
gerekir. Aksi halde dibe çökelmiş olan kirletici maddeler tekrar yukarı
çıkarak suya karışabilirler.
Kireçleme her 3-5 yılda bir yapılmaktadır. 1992 yılında İsveç’te
kireçleme giderleri 28 milyon dolar olmuştur. İsveç ve Norveç bu amaçla
oldukça fazla para harcamaktadır. Bu maddi harcamalara karşın,
kireçlemenin, alüminyum ve ağır metallerin topraktan suya sızmasını
önlemede sınırlı kaldığı bilinmektedir.
Tarım Toprakları
Gerek asit yağışlar ve gerekse topraklar üzerinde yetiştirilen
bitkisel ürünlerin hasadı ile uzaklaştırılan bitki besin maddeleri ve asidik
kimyasal gübrelerin kullanılması ile, tarım toprakları asitleşmektedir. Bu
şekildeki asitleşmenin kısa dönem içerisinde önlenmesinin etkin yöntemi
de kireçleme yapılmasıdır.
Ormanlık Alanlar
Tarım topraklarındakine benzer bir şekilde, asit yağışlarla birlikte
orman ürünlerinin hasadı ile bitki besin maddelerinin uzaklaştırılması ve
asidik kimyasal gübrelerin kullanımı ile asitleşmiş olan orman
topraklarının da kireçlenmesi gerekmektedir. Federal Almanya’da
asitleşmenin etkisini azaltmak amacıyla yoğun kireçleme programları
191
uygulanmıştır. Aynı işlemler İsveç’te gerçekleştirilmiştir. Bu
uygulamaların maliyeti oldukça yüksektir. Güney İsveç’te yer alan 1,4
milyon hektarlık alanda, pH’sı 4,7 ‘nin altında olan toprakların
kireçlenmesi 400 milyon dolara mal olmuştur.
Yeraltı Suyu
Asidik yeraltı suyu, kuyu tabanına yerleştirilen filtrelerle
iyileştirilebilmektedir. Diğer bir uygulama olarak, kuyu çevresindeki
toprak kireçlenmektedir. Asidik yeraltı sularının kullanımı korozyona
dayanıklı malzemeden yapılmış borularla sağlanmaktadır.
Kirletici Maddelerin Salımının Denetlenmesi
Kirletici maddelerin kaynakta denetlenerek salımlarının ve
atmosferde
yayılımlarının
önlenmesi,
uzun
dönemde
gerçekleştirilebilecek en uygun çalışmalardır. Bu amaçla, en uygun yakıt,
en verimli yakma yöntemi, enerji tasarrufu, baca gazından kirleticilerin
giderilmesi gibi önlemler gündeme gelmiştir.
Avrupa genelinde, en önemli kükürt salım tesisleri petrol ve
kömür yakan enerji santralleridir. Kirletici salımını azaltmak amacıyla,
yakma öncesi, yakma esnasında ve yakma sonrasında alınabilecek
önlemler vardır. Yakıt seçiminde, düşük kükürt değerine sahip olan
yakıtlar tercih edilebilir. Piyasalarda % 0,5 oranında, oldukça az miktarda
kükürt ihtiva eden kömürler vardır. Ancak bu gibi yakıtların doğal
depolama miktarı sınırlıdır. Bu nedenle, teknik olarak yakıttan kükürt
giderilmesi gündeme gelmektedir. Bir kükürt giderme yöntemi olarak,
öncelikle kömür öğütülmekte, fiziksel olarak en hafiften en ağıra doğru
ayrılmaktadır. Bu yöntemle kükürt miktarı yarı yarıya azaltılmaktadır.
Petrolde de kükürt giderimi mümkündür. Kükürt miktarı % 3’den % 1’e
indirildiğinde, uzaklaştırılan her ton kükürt başına maliyeti 700 dolara
ulaşmaktadır.
Diğer taraftan, kükürt, eski tip veya akışkan yataklı yakma
tesislerinde kireç ilavesiyle de tutulabilmektedir. Kükürt’ün büyük bir
bölümü kireç tarafından tutulmakta ve külle beraber alınmaktadır. Bu
yöntemde maliyet fazla değildir.
Yanmış baca gazlarından kükürt giderilmesi amacıyla yeni
teknikler geliştirilmiştir. Bunlar genel olarak ıslak/kuru yöntemlerdir.
Asidik dumana ıslak kireç püskürtülmekte ve kuru olarak kükürt
alınmaktadır. Kömür ve petrol tesislerinde kullanılabilen bu yöntem
oldukça uygulanabilir ve pahalı olmayan bir yöntemdir. Bu işlemle
192
kükürt miktarı % 90 oranında azaltılabilmektedir. Yeni kurulan termik
santrallerde mutlaka kükürt giderme işlemi uygulanmaktadır.
Termik santrallerden atmosfere salınan azot oksit gazları yakma
yönteminin iyileştirilmesi ile azaltılabilmektedir. Bunun için yakma
süresinin ve yakma sıcaklığının azaltılması gerekmektedir. Böylece NOx
salımı % 20-80 oranında azalmaktadır. Bu amaçla Japonlar tarafından
geliştirilen yeni teknolojik uygulamalarla azot oksitler % 85 oranında
azaltılabilmektedir. Bu yöntem, azot oksit gazlarının azot ve suya
dönüştürülmesini esas almaktadır.
İskandinavya’da azot oksit gazlarının % 60’ı motorlu taşıtlardan
kaynaklanmaktadır. Trafik yoğunluğunun ve hız sınırının azaltılması, bu
sınırlamaya uyum sağlanması, katalitik konvertörlerin (katalitik
dönüştürücü) yaygın kullanımı ile azot oksit salımı azaltılabilmektedir.
Ayrıca, uzun dönemde, enerji tasarrufu, enerji üretiminde
verimliliğin artırılması, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması, enerji
üretiminde temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranının
artırılması ile asidik gazların salımı önemli ölçüde azaltılabilecektir.
Kritik Kirlilik Yükü
Son yıllarda, zararlı olma eşiği olarak kabul edilebilecek kirlilik
miktarı ile ilgili seri çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarla “kritik kirlilik
yükü” terimi ortaya atılmıştır. Bu terim, kirleticilerin çevre, insan sağlığı
ve diğer materyallere zarar vermeyen üst sınır olarak kabul edilmiştir.
1988 yılının ilkbaharında, kritik kirlilik yükü ilgili iki uluslararası
konferans düzenlenmiştir. Birinci konferansta kükürtlü ve azotlu
çökelmeler ele alınmıştır. İkinci konferansta da kükürt dioksit, azot
oksitler ve ozon’un atmosferik düzeyi üzerinde durulmuştur.
Kükürt çökelmeleri için kritik yük, en yüksek miktar olarak, 3 kg
S/ha olarak belirlenmiştir. Eğer kükürt çökelmesi bunun üzerinde olursa,
duyarlı çoğu orman toprakları ve yeraltı su sistemi uzun süreli asitleşme
ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu eşik düzey, İsveç’in ormanlık alanlarına
çökelen 15-30 kg S/ha’lık miktarla karşılaştırıldığında sorunun ne kadar
önemli olduğu görülür. Kükürt çökelmelerinin en fazla olduğu orta
Avrupa’da bu miktar 100 kg S/ha’a ulaşmıştır. Bu hassas alanların
asitleşmenin etkisinden kurtarmak için çökelmenin % 80-90 oranında
azaltılması gerekmektedir.
Azotlu bileşiklerin çökelmelerinde kritik yükün belirlenmesi
oldukça zordur. Kritik azot yükü, ekosistemin üretim kapasitesine,
193
topraktaki mikroorganizmaların faaliyetine ve bitki örtüsünün
çeşitliliğine ve miktarına bağlıdır. Bu karmaşık duruma rağmen, kritik
azot yükü 3-15 kg N/ha/yıl olarak belirlenmiştir. Daha duyarlı
ekosistemler için bu sınırlamanın 3-10 kg/ha olması kabul edilmiştir.
Orta Avrupa ülkelerinde gerçek azot çökelmesi 30-40 kg N/ha’a
ulaşmıştır. İsveç’te bu miktar 20-30 kg N/ha, Hollanda’da iğne yapraklı
ağaç ormanlarında 100 kg N/ha düzeyine çıkmıştır. Bu sınırlamalar
dikkate alındığında, doğal alanlarda azot çökelmesinin % 50-75 oranında
azaltılması gerekmiştir.
Kükürt dioksit için, havadaki kritik miktar, yıllık ortalama olarak
20-30 µg/m3, günlük üst sınır ise 70 µg/m3 ’dür.
Bitkiler ozonun zararlı etkisine karşı daha duyarlıdır. Bu nedenle
bitki gelişme döneminde, yani yaklaşık olarak yılın altı aylık döneminde,
O3 miktarı 50 µg/m3 değerini aşmamalıdır. Ozonun etkisi diğer gazlarda
da olduğu gibi, havadaki karışımı ve maruz kalma süresi ile yakından
ilgilidir. Ayrıca, diğer kirletici gazların ortamdaki varlıkları ve miktarları
ozonun etkisini artırmaktadır.
Azot oksitler, kükürt dioksit ve ozona oranla bitkiler için daha az
zararlı olarak bilinir. Ancak, NO2 (azot dioksit) NO’ya (azot monoksit)
oranla daha zararlıdır. Yıllık ortalama miktar 30 µg/m3 ve 4 saatlik üst
değeri de 90 µg/m3 olarak belirlenmiştir.
Verilen bu sınır değerlerine karşın, sürdürülmekte olan araştırma
çalışmalarıyla bu kritik yüklerin daha aşağıya çekilmesi gereği
görülmektedir.
Uluslararası Boyutta Asitleşme ve Önlemler
İskandinavya’nın büyük bir bölümü oldukça ince ve kireç ihtiva
etmeyen toprak tabakası ile kaplıdır. Bu nedenle toprak ve su kaynakları
asitleşmeye karşı oldukça duyarlıdır. Daha çok batıdan ve güney batıdan
esen rüzgarlar, kuzey Avrupa üzerinden geçerek bu bölgeye çok miktarda
hava kirletici madde getirirler. Ancak asitleşme sadece bu yörenin sorunu
değildir. İskoçya’da, Hollanda’da ve eski adı ile Batı Almanya’da da
asidik göller vardır. Orman tahribatı çoğu Avrupa ülkesinde de meydana
gelmiştir. Kirli hava Venedik ve Londra gibi Avrupa kentlerindeki tarihi
eserler üzerinde de etkisini göstermiştir.
Hava kirliliğinin dünyanın sadece bir bölümünü etkilediğini
söylemek mümkün değildir. Endüstrileşme ve yakıt tüketiminin giderek
artması ile orantılı olarak kükürt salımı ve yayılımı artmıştır. Bu nedenle
194
hava kirliliği ve etkileri dünyanın birçok yöresinde hissedilmiştir.
Brezilya’da, Güney Afrika’da, Hindistan’da ve güney Asya’da da hava
kirliliğinin etkileri görülmüştür.
Her hangi bir ülkenin hava kalitesi bir başka ülkeden salınan
kirleticilerden etkilenir hale gelmiştir. Bu nedenle her ülkenin kendisine
ait
salımı denetlemesi ve azaltması gerekmektedir. Bunun için
uluslararası işbirliği gerçek çözümü getirecektir.
1960’lı yılların sonunda, İskandinavyalı bilim adamları kendi
ülkelerinde zararlı etkileri olan kirletici maddelerin, özellikle kükürt
dioksitin, orta Avrupa ve İngiltere’den gelmiş olduğu konusunda aynı
görüşteydiler. 1972 yılında, Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş
Milletler İnsan Çevresi Konferansı’nda İsveç Hükümeti tarafından hava
kirletici maddelerin sınırlar ötesi taşınımı ile ilgili bir rapor sunmuştur.
Bu rapor genel bir ilgi görmüştür. Konferansta herhangi bir ülkenin diğer
ülkelere zarar vermeyecek şekilde faaliyetlerini düzenlemeleri gereği
konusunda bir karar alınmıştır.
Birleşmiş Milletler bu konuya giderek daha fazla önem vermiştir.
1970’li
yıllarda
kirleticilerin
uluslararası
hareketi
üzerine
İskandinavya’da yeni projeler ve araştırma programları geliştirilmiştir.
Bunlardan biri, EMEP (European Monitoring and Evaluation
Programme) idi. Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’nda
(ECE-United Nations Economic Comission for Europe) yer alan 25
ülkede 90 ölçüm istasyonu kurulmuştur.
1979 yılında, önemli bir politik gelişme olmuştur. ECE
ülkelerinin katılımı ile Cenevre’de yapılan Çevre Bakanları toplantısında
ilk önemli kararlar alınmıştır. Bu toplantıya ECE ülkelerinin
temsilcilerinin yanında, Kuzey Amerika’dan da katılımlar olmuştur. 34
ülkenin katıldığı bu toplantıda, Hava Kirliliğinin Sınırlar Ötesi Uzun
Menzilli Taşınımı (Convention on Long-Range Transboundary Air
Pollution) anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma, Aralık 1982’ye kadar
yeterli sayıda ülke tarafından kabul görmemiştir. Ancak 16 Mart 1983
tarihinde uygulanabilir duruma gelebilmiştir. Bu anlaşma ülkelerin
kirletici madde salımlarını azaltmalarını istemekteydi. Genel ilkeler
olarak, ülkelerin bireysel sorumluluklarını öne çıkarmakta ve en uygun
teknolojileri kullanmalarını önermekteydi.
1982 yılının yazında, Stockholm’de asitleşme ve etkileri üzerine
bir uluslararası konferans düzenlendi. Bu konferansın temel amacı,
195
uluslararası boyutta bir koordinasyon oluşturulmasıydı. Aslında bu, aynı
zamanda sürdürülen iki konferans halindeydi. Birincisi, farklı ülkelerden
gelen bilim adamlarının toplantısı, ikincisi ise, ilgili değişik ülkeleri
temsilen katılan bakan ve üst yöneticilerin toplantısı idi. Bu konuda ilk
kez konferansa katılan bilim adamları, yöneticiler ve siyasetçiler arasında
uyum sağlanıyor ve birlikte kararlar alınıyordu. Bu toplantılarda ulaşılan
ortak görüşler:
*Kükürt çökelmesi için sınır değer (kritik yük) 0,5 g S/m2/yıl (5
kg S/ha/yıl) olmalıdır,
*Çökelmenin mümkün olduğu kadar azaltılması çevrenin
korunması bakımından önemlidir,
*Hava kirleticilerin salımını önleyecek teknikler ticari olarak
mevcuttur,
*Koordinasyon programlarının hazırlanmasında kükürt dioksitle
birlikte azot oksitler de dikkate alınacaktır,
* Mevcut olan en uygun teknik ve teknolojilerin kullanılması
gerekmektedir.
Bilim adamları ve araştırmacılar tarafından öne sürülen görüşler,
tehlikenin ulaştığı boyutlar dikkate alınarak, toplantıya katılan
politikacılar tarafından da kabul görmüştür.
1983 yılının ilkbaharında, Stockholm Konferansı’nın sonuçları
dikkate alınarak, 4 Kuzey Avrupa ülkesi (İsveç, Norveç, Danimarka ve
Finlandiya) birlikte bir proje önerisi sundular. Bu proje teklifi, ECE
ülkelerinin 1980 yılı kükürt salımlarının esas alınarak 1993 yılına kadar
salımlarının % 30 oranında azaltılmasını amaçlanmaktaydı. Bu teklif
Batı Almanya, İsviçre, Avusturya ve Kanada tarafından desteklendi.
Proje önerisini kabul eden ülkeler, daha sonra,“Yüzde Otuz Kulübü”
olarak adlandırılmıştır.
SO2 Protokolü
1984 yılının yazında, ECE ülkelerinin çevreden sorumlu
bakanları Münih’te bir araya gelerek kükürt salımının % 30 oranında
azaltılması için bir anlaşma yaptılar. Bir yıl sonra Helsinki’de, 21 ülkenin
çevre bakanları bu dokümanı imzaladılar. Diğer 14 ülke bu dokümanı
imzalamadı. Polonya, İngiltere, ABD bu ülkeler arasındaydı. Polonya ve
bazı güney Avrupa ülkeleri için ekonomik engeller vardı. Ancak, ABD
ve İngiltere, başlangıçta aynı görüşlere katılmış olmalarına karşın, hava
kirliliğinin yayılımı, çökelme etkileri, alınacak önlemler gibi konular
196
üzerinde daha fazla araştırma yapmanın gerektiğini ileri sürdüler.
İngiltere biraz daha ileri giderek, hedeflenen indirim oranının ve
zamanının bilimsel verilere dayanmadığını ileri sürmüştür. Daha sonra
doküman 16 ülke tarafından da imzalanınca, kükürt protokolü 2 Eylül
1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
NOx Protokolü
1 Kasım 1988 tarihinde, 25 ülke Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da
NOx sınırlandırılması ile ilgili bir sözleşme imzaladılar. Bu protokolde,
esas olarak, salınan NOx miktarının 1994 yılına kadar 1987 yılındaki
salım düzeyinde tutulması istenmekteydi. Diğer bir ifade ile, gerçek bir
azaltma yerine, 1987 yılına oranla artışın önlenmesi öneriliyordu. Bu işin
ilk basamağıydı. İkinci basamak olarak, NOx miktarının 1987 yılındaki
salıma göre azaltılması yoluna gidilecekti. Bu ikinci basamak çalışmaları
1996 yılından sonra ele alınacaktı. Yeterli sayıda ülkenin protokolü
imzalamasıyla 14 Şubat 1991 tarihinde yürürlüğe girdi.
NOx protokolünü imzalamalarına karşın 12 ülke, 1998 yılına
kadar NOx miktarını % 30 oranında azaltabileceklerini taahhüt
edemiyordu. Bu ülkeler; Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya,
Fransa, Federal Almanya Cumhuriyeti, İtalya, Lihtenştayn, Hollanda,
Norveç, İsveç ve İsviçre idi.
Sofya toplantısının önemli olan diğer bir çıktısı, iki yeni çalışma
grubunun oluşturulmasıdır. Birinci grup, hidrokarbonlardan (VOCvolatile organic compounds-uçucu organik bileşikler) sorumluydu. Bu
grup VOC’lerin salımını ve bununla ilgili olarak ozon gibi fotokimyasal
oksitleyicilerin oluşmasını azaltmak amacıyla sözleşmeye esas olacak bir
taslak protokol metni hazırlayacaktı. Diğer grup ise, azaltma stratejileri
çalışma grubu idi. Böylece kritik yük yaklaşımının yaygınlaştırılması
sağlanacaktı. Bu gruba verilen bir diğer görev de, 1993 yılından sonra
süresi dolacak olan Helsinki kükürt protokolünün devamını sağlayacak,
kükürt salımının azaltılmasını esas alan yeni bir protokol çalışmasını
yapmaktı.
Uçucu Organik Bileşikler (VOC) Protokolü
Üç yıl süren görüşmeleri takiben, 19 Ekim 1991 tarihinde,
Cenevre’de 21 ülkenin imzalaması ile, uçucu organik bileşikler protokolü
yürürlüğe girmiştir. Özellikle ozon’un çevresel etkisinin en aza
indirilmesi amaçlanmaktaydı. Protokolü imzalayan çoğu ülkeler, 1988
yılındaki seviyeyi esas alarak 1999 yılına kadar salımlarını % 30
197
oranında azaltmayı kabul ediyordu. Üç ülke (Norveç, Kanada ve
Ukrayna) kendi ülkelerindeki bazı özel alanlarda -troposferik ozon
yönetim alanları- azaltma oranını % 30’la sınırladılar. Az miktarda
kirletici salımına neden olan bazı ülkeler bu sınırlamayı sadece soğutucu
olarak kullanılmakta olan gaz salımları için uygulamayı kabul ediyordu.
Ayrıca, 1988 yılı salım miktarları yerine en son salım miktarının esas
alınmasını öneriyordu.
Önlemlerle İlgili Çalışmaların Sonuçları
Kükürt Dioksit
1993 yılına kadar, son on yıl içerisinde Avrupa’da kükürt salımı
% 25 oranında azaltılmıştır. Bunun sonucu olarak İskandinavya’da kükürt
çökelmesinde önemli miktarda azalma görülmüştür. Bazı Avrupa ülkeleri
kükürt salımlarını azaltma konusunda duyarlı ve kararlıdır. Geri kalanlar
ise öyle veya böyle kükürt salımlarını azaltma çabası içerisine girmiştir.
Alınan kararlar uyarınca, ısıl gücü 50 MW’dan daha büyük olan ısı
santralleri, 1980 yılı esas alınarak, 1993 yılına kadar kükürt salımlarını
% 23, 1998’e kadar % 42, 2003’e kadar % 58 oranında azaltabilecek
planlamaları yapmışlardı. Gerçekten de 1980 yılına oranla 1990 yılı
ortalarında, İskandinavya’da kükürt çökelmesinin % 30 oranında azaldığı
tahmin edilmiştir.
1980’li yıllarda, Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizleri
Enstitüsü (The International Institute for Applied Systems AnalysisIIASA), Avusturya’da RAINS (Regional Acidification Information and
Simulation) olarak adlandırılan bir bilgisayar modeli geliştirerek
Avrupa’da asitleşme olayını araştırmıştır. Bu model, çoğu Avrupa ülkesi
için, asitleşme üzerinde etkili olan, enerji kullanımı, salım faktörleri,
denetim teknolojileri, taşınma, çökelme, kükürtlü ve azotlu bileşiklerin
çevresel etkileri gibi faktörleri kapsamıştır.
Bu çalışmaları takiben, kirletici maddelerin salımlarını azaltıcı
senaryolar hazırlanmıştır. Bu senaryolardan biri, toplam olarak Avrupa
için, 1980 yılına göre 2000 yılında SO2 salımını % 18 oranında
azaltabilmekteydi. Bu model, ülkelerden alınan verileri esas alarak
çalışmaktaydı. Batı Avrupa’daki bazı ülkeler güneydeki ve doğudaki
Avrupa ülkelerine oranla SO2 salımlarını daha fazla azaltabilecekti. Bazı
ülkelerde ise, örneğin, Yunanistan, Türkiye, Yugoslavya
ve
Romanya’da, bu senaryolara göre salımların artması bekleniyordu.
Diğer bir senaryo da, her ülke için (The Best Available
198
Technology –BAT) en uygun teknolojilerin kullanılması ile kükürt
salımlarının azaltılması potansiyelini ortaya koymayı amaçlamıştı.
Senaryonun uygulanmasını takiben, Avrupa’nın kükürt salımının % 80
oranında azaltılabileceği görülüyordu. BAT senaryosunun uygulanması
yıllık olarak 85 milyar DM gibi büyük bir harcamayı gerektiriyordu. İlk
senaryo ise 12 milyon DM’ye mal olmaktaydı. En iyi teknolojinin
kullanılması ile elde edilecek sonuç oldukça başarılı olacaktı, ancak
Avrupa’da kişi başına 100 DM’lik bir maliyet getirmekteydi.
Azot Oksitler
Daha önce de açıklandığı gibi, azot oksitlerin salımı konusunda
yeterli veri yoktu. Ancak mevcut salımın % 50’sinin batı Avrupa
ülkelerindeki benzin ve mazot yakan motorlu taşıtlardan kaynaklandığı
tahmin ediliyordu. Enerji üretimi ile salım toplam miktarın % 30’u
dolayındaydı. Bunun çoğu da kömür yakan tesislerden kaynaklanıyordu.
Azot oksitlerin motorlu taşıt trafiğine bağlı olarak salımı ülkeden
ülkeye değişmekteydi. Motor özellikleri, yakıt cinsi, egzoz gazının
temizlenmesi için alınan önlemler azot oksit salımı üzerinde etkili
olmaktadır. Düşük hızla seyreden otomobiller daha az azot oksit yayarlar.
Ayrıca iki zamanlı motorların azot oksit salımı dört zamanlı motorlara
oranla daha azdır. Bu sorunun azaltılması için silindir hacmi 2 litrenin
üzerinde olan otomobillerde en iyi teknoloji uygulamaları kapsamında üç
yollu katalitik konvertör kullanımı gerekecekti.
1989 yılında, başta Danimarka olmak üzere Hollanda, Federal
Almanya Cumhuriyeti, Yunanistan ve diğer bazı ülkelerin baskıları
sonucu, EC ülkelerinin bakanları 1989 yılında daha etkili önlemlerin
alınmasını ve standartların yürürlüğe girmesini kabul ettiler. Bu
standartlar ancak 1993 yılında yürürlüğe girebildi.
Mazotlu ağır vasıtalarda NOx salımını azaltılması için henüz etkili
iyi bir yöntem yoktur. Ancak bu vasıtalarda da NOx salımının % 50
oranında azaltılabilmesi için turbo, iç soğutucu kullanımı ve motor
değişikliği gerekmektedir. Kamyon ve otobüslerden salımların
azaltılması için diğer yollar, yakıt kalitesinin geliştirilmesi, mazot yerine
benzin, gaz veya alkol yakıtların kullanılması gereklidir. Bu yakıtları
kullanan araçlar üç yollu katalitik konvertörlerle uyumlu olmalıdır.
Model çalışmaları ile ortaya konulan diğer bir görüş, fabrikalarda,
enerji üretim tesislerinde ve ulaşım hizmetlerinde daha uygun
teknolojilerin kullanılmasıdır. Temiz yakıt tüketimi, temiz enerji
199
kaynakları, hız sınırının düşülmesi, demiryolu taşımacılığının
geliştirilmesi, toplu taşımacılığın özendirilmesi gibi önlemlerle salımlar
arzu edilen düzeylere indirilebilecektir.
İnsan ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşam kalitesinin giderek
yükseltilmesi amacıyla, doğal kaynaklarının kullanımına bağlı olarak
meydana gelen hava kirliliği sorunu, sadece bir ülkenin veya dünya
coğrafyasında bir bölgenin sorunu olmaktan öteye önem taşımaktadır.
Hava kirliliği sorunu dünya üzerinde yaşamakta olan tüm canlıların ve
tüm varlıkların sorunu haline gelmiştir. Sorunun boyutları ve etkileri
giderek artmaktadır. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmaların
sonuçları, tüm insanları ve devletleri, uluslararası kuruluşları bu konuda
daha duyarlı olmaya davet etmektedir.
Hava kirliliği sınır tanımayan, bir ülke üzerindeki hava
katmanları ile yüzlerce ve binlerce kilometre uzaklardaki diğer ülkelerin
atmosferine taşınarak zararlı etkisini gösteren küresel bir sorun haline
gelmiştir. Doğrudan ve dolaylı etkileri bakımından, bugün olduğu kadar,
gelecek dönemlerde de, canlı ve cansız varlıkları olumsuz olarak
etkileyebilecek bir özellik taşımaktadır. Stratosferik ozon tabakasının
incelmesi, iklim değişmeleri, kuraklık, çölleşme, toprak ve su
kaynaklarının asitleşmesi, ormansızlaşma gibi etkiler giderek belirgin
hale gelmektedir.
Sorunun çözümü uluslararası boyutta, daha ciddi yaklaşımlarla
ele alınmalıdır. Özellikle Birleşmiş Milletler Örgütü bu konuda daha
güçlü bir yapıya kavuşturulmalı, bu konuda alınan uluslararası kararlara
ve sözleşmelere uyum zorunlu hale getirilmelidir. Kirleten öder prensibi
yerine, kirletmenin kesinlikle önlenmesi ilkesi dikkate alınmalıdır.
Ekonomik zorunluluklar nedeniyle gerekli önlemleri alamayan, geri
kalmış ve gelişmekte olan ülkeler, oluşturulacak fonlarla
desteklenmelidir.
200
7. BÖLÜM
HAVA KİRLİLİĞİNİN KONTROLÜ
Hava kirliliği denetimi veya kontrolü, çevresel etkisi olabilecek
uygulamalardan kaynaklanacak kirletici maddelerin oluşumunun
önlenmesi, tutulması veya zararsız hale getirilmesidir. Hava kirliliğine
bir sistem yaklaşımı ile bakıldığında, sistemin üç temel elemanı olarak,
kirletici kaynak, taşıyıcı ortam ve alıcı ortam görülür. Etkili bir denetimin
yapılabilmesi için bu temel sistem elemanlarının sırası ile gözden
geçirilmesi gerekmektedir (Çizim 7.1.).
Alıcı ortam, canlı ve cansız varlıkları bulundukları veya
barındıkları ortamdır. Örneğin, içerisinde her türlü bitkisel ve hayvansal
canlıyı barındıran ormanlar, insan yerleşimleri olan köy, kasaba ve
201
kentler, tarihi eserler, meralar, tarım alanları, endüstri bölgeleri alıcı
ortamlardır. Çünkü buralarda, insanlar, bitkiler, diğer canlılar ve cansız
varlıklar bulunmaktadır.
KİRLETİCİ
KAYNAK
TAŞIYICI
ORTAM
ALICI
ORTAM
Çizim 7.1. Hava kirliliği sisteminde temel elemanlar
Hava kirletici maddelerin etkisi ile yaşam ortamlarında bulunan
tüm varlıklar olumsuz olarak etkilenmektedir. Hava kirliliğinin olumsuz
etkisinden korunmak için alıcı ortamlarda gerekli önlemler ileri
sürülebilir. Örneğin, hava kirliliğinin yoğun olarak görüldüğü günlerde,
belirli yerlerde ve belirli saatlerde insanlara gaz maskesi takmaları veya
sokağa çıkmamaları, asit yağışlardan etkilenmiş, aşınmış ve çürümüş
metalik çatı kaplamaları yerine korozyona dayanıklı farklı metaller veya
çatı kaplamaları, kükürt dioksitten daha fazla etkilenen ağaç türleri yerine
dayanıklı türler önerilebilir. Kent içerisindeki veya bir endüstri bölgesi
yakınındaki yeşil alanların veya tarım topraklarının korunması için örtü
ile kaplanması düşünülebilir. Hava kirliliğinden etkilenecek kuşlara ne
yapmak gerekir? Her birine birer gaz maskesi mi takmalı? Ancak
bunların hiç birisi uygulanabilir değildir. Ekonomik değildir. O halde
hava kirletici maddelerin çevresel etkisini azaltmak veya önlemek için
alıcı ortamlarda fazlaca bir şeyler yapabilmek olası görülmemektedir.
Hava kirliliği kapsamında değerlendirildiğinde, kirletici
maddeleri taşıyıcı ortam atmosferdir. Herhangi bir kirletici kaynaktan
202
atmosfere salınan sıvı, katı ve gaz halindeki kirletici maddeler,
meteorolojik faktörlere bağlı olarak farklı davranışlar gösterir.
Rüzgarların etkisi ile kaynaktan çok uzaklara ve hava ortamında
dağılarak yayılabilir, derişimleri azalabilir veya durgun hava ortamında
birikerek derişimleri artabilir. Güneş ışığının etkisi altında havanın nemi
ve diğer gaz ve parçacıklarla kimyasal ve fotokimyasal yollarla
değişikliğe uğrayabilirler. Atmosferde, ölümcül fotokimyasal sis (smog)
ve asit damlacıkları oluşabilir. Bu durumda hava kirliliğini gidermek
amacıyla atmosferdeki taşınma, yoğunlaşma ve değişimlerin önüne
geçmek gerekir. Bu da olası değildir.
Hava kirliliği sisteminin diğer elemanı kirletici kaynaktır.
Kirletici kaynaklar; noktasal, çizgisel ve alansal kaynaklar olarak
gruplandırılabilir. Örnek olarak, herhangi bir termik santral, bir fabrika
veya bir baca tek başına bir nokta kaynaktır. Motorlu kara taşıt trafiğinin
çok yoğun olduğu kentiçi veya kentler arası yollar çizgisel kaynaklardır.
Hava kirliliğinin yoğun olarak yaşandığı bir yerleşim biriminin tümü ve
çok sayıda fabrikayı kapsayan bir sanayi bölgesi alansal kirletici
kaynaklardır. Dolayısıyla kirleticilerin kaynakta denetimi denildiğinde,
kirlilik kaynaklarının tek tek ele alınması zorunluluğu vardır. Kent
içerisindeki motorlu kara taşıtlarının her biri veya ısı merkezi, kalorifer
tesisi ve ısıtma amaçlı soba bacaları ile birlikte kent içerisindeki fırın,
hamam, küçük ölçekli sanayi birimlerinin tek tek incelenmesi
gerekmektedir (Çizim 7.2.).
Aynı düşünce sanayi bölgeleri ve çizgisel kaynak için de
geçerlidir. Yani tüm kirletici kaynaklar, birer birer değerlendirilmelidir.
Bu kirletici kaynakların özellikleri birbirine çok benzeyebilir
veya çok farklı olabilir. Benzer özellikli olanlar için ortak çözümler
üretmek mümkündür. Örneğin, Ankara’daki hava kirliliğinin
giderilmesinde olduğu gibi, kirleticilik özelliği fazla olan kömür, fuel-oil
veya kalorifer yakıtı yerine doğal gazın yakıt olarak kullanımı ile çok
sayıdaki kirletici kaynak için ortak çözüm üretilmiştir. Bunun nedeni, ev,
apartman ve işyerlerindeki ısı üretiminin benzer yöntemlerle
yapılmasıdır.
Buna diğer bir örnek olarak bütün otomobiller için kurşunsuz
benzin uygulaması gösterilebilir Ancak, bu çözüm yöntemlerinin farklı
özellikteki her kirletici kaynak için uygulanması düşünülemez.
203
Çizim 7.2. Yerleşim yerlerinde değişik kaynaklardan salınan kirletici
maddeler ve rüzgar doğrultusundaki taşınması
Sonuç olarak, hava kirliliği denetiminde, kirletici maddelerin
atmosfere salınmadan önce tutulması ve giderilmesi esastır. Bunun
yanında kirletici yaymayan üretim süreçleri kullanılabilmektedir. Ayrıca,
başta yakıt olmak üzere, üretim sürecinde çevre dostu teknolojiler tercih
edilebilir. Herhangi bir üretim süreci sonunda çevreye yayılma riski
taşıyan bir kirletici madde, belirli bir süreci takiben ekonomik yarar
sağlayan başka bir maddeye de dönüştürülebilir.
7.1. Ev ve İşyerlerinden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü
İnsanların yoğun olarak yaşamakta olduğu yerleşim birimlerinde,
tek tek yakılan soba veya benzeri ısıtma elemanları, toplu ısıtmaya
yönelik kalorifer tesisleri veya bir merkezden ısıtma (merkezi ısıtma
tesisleri) hava kirliliği üzerinde etkilidir. Özellikle ısıtmaya gereksinim
duyulan, genel olarak Ekim-Nisan aylarında, yoğun olarak da KasımŞubat aylarında, bacalardan yerleşim birimi atmosferine salınan kirletici
maddeler yoğun hava kirliliği sorunlarına neden olmaktadır. Kirletici
maddelerinin salımına neden olan etmenler oldukça fazladır. Bunlara
204
örnek olarak, yakıtın cinsi ve kalitesi, kullanılan yakma kazanı veya soba
teknolojisi, yakma yöntemi, binaların mimari özellikleri, inşaat kalitesi,
ısı yalıtımı kalitesi, baca ve çatı özellikleri sayılabilir. Ayrıca, kirletici
maddelerin salımını azaltıcı toz, kurum ve gaz tutucuların bulunup
bulunmadığı da önemlidir. Bu etmenlerin bir bölümü çok ekonomik
olarak yönetilerek hava kirletici maddelerin salımı azaltılabilir (Foto 7.1.
ve Foto 7.2.).
Ev ve işyerlerinden atmosfere salınan kirleticiler, genel olarak,
kükürt dioksit, azot oksitler, karbon monoksit, yanmamış hidrokarbonlar
ve parçacıklar olarak verilebilir. Doğal olarak, bu kirletici maddelerin
yanında karbon dioksit de salınmaktadır. Önemli bir sera gazı olan
karbon dioksitin iklim değişimleri üzerindeki etkisi dikkate
alınmadığında, şimdilik, kirletici olarak düşünülmemektedir. Ancak,
uluslararası anlaşmalar gereği olarak karbon dioksit gazının salımında
sınırlamalara gidileceğinden, ısıtmada fosil kökenli yakıtların
kullanımının zamanla azaltılması gerekmektedir.
Isıtma amaçlı tüketimde yakıt seçimi oldukça önemlidir. Özellikle
katı, sıvı ve gaz yakıtların seçiminde, yakıtın fiziksel ve kimyasal
özellikleri ile birlikte yakıtın kalori başına fiyatı, teminindeki kolaylık,
depolama koşulları, kullanım kolaylığı gibi faktörler dikkate alınmalıdır.
Katı yakıtlarda yanabilen kükürt, uçucu madde ve kül miktarı az, kalori
değeri yüksek olmalıdır.
Foto 7.1. Katı yakıt (kömür) kullanılarak ısı üreten
bir kalorifer kazanı
205
Foto 7.2. Binaların ısıtılmasında kullanılan yöntem ve yakıta bağlı olarak
bacadan kirletici madde yayılımı değişmektedir
Isıtmada temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanılmasının özendirilmesi gerekmektedir. Ülkemiz için, hidrolik,
rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklardan üretilecek elektrik enerjisi bu
amaçla kullanılabilir. Potansiyel olarak bu olanağa sahip olan ülkemizde,
döviz karşılığı olarak dış kaynaklardan satın alınan fosil yakıtların zaman
içerisinde azaltılması ile, hem hava kirliliği önlenecek ve hem de önemli
ölçüde ekonomik kazanç sağlanabilecektir (Foto 7.3. ve Foto 7.4.).
Foto 7.3. Binalar güneş enerjisinden yararlanılarak ısıtılmakta ve sıcak
su elde edilmektedir
206
Katı, sıvı ve gaz yakıtların kullanılmasında kazan ve soba
verimi oldukça önemlidir. Bu konuda önemli gelişmeler olmuştur. Eski
teknoloji ürünü olan kazan ve sobaların kullanılması ile hem çok fazla
miktarda kirletici madde atmosfere salınmakta ve hem de gereğinden
fazla para harcanmaktadır.
Diğer taraftan, binalardaki ısı yalıtımı yakıt ekonomisi
yönünden oldukça önemlidir. Dış duvarlar, döşeme ve tavanlar,
pencereler ısı değişiminde oldukça önemlidir. Buralarda uygulanacak
yalıtımla daha az yakıt tüketimi gerçekleşeceğinden kirletici madde
salımı da azalacaktır. Gereğinden fazla yakıt tüketimi ekonomik de
değildir (Çizim 7.3.)
Foto 7.4. Türkiye’de Denizli-Kızıldere jeotermal alanı
Binaların planlama aşamalarında, mimari tasarımları yapılırken,
binanın dış elemanları ile iç elemanlarının ısı ve enerji tasarrufu ilkeleri
doğrultusunda ele alınması gerekir. Yörenin coğrafik ve meteorolojik
özellikleri ile uyumlu tasarımlar ve projeler yakıt ekonomisinde oldukça
önemlidir. Çevre düzenlemesi ve yeşil alan planlaması da binaların yakıt
tüketimini etkilemektedir.
207
Çizim 7.3. Binalarda ısı kayıplarının azaltılması ile önemli miktarda
yakıt tasarrufu sağlanabilir
7.2. Motorlu Taşıtlarda Hava Kirliliği Denetimi
Yerleşim yerlerinde ve kentler arası karayollarında trafik
yoğunluğuna bağlı olarak, motorlu taşıtların neden olduğu hava kirliliği
canlı ve cansız varlıklar üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiye sahiptir.
Ev ve işyerlerinden kaynaklanan hava kirliliği bazı kentlerde azaltılmış
olmasına karşın, motorlu kara taşıtlardan kaynaklanan kirleticiler halen
oldukça fazladır. Bunun en önemli nedeni her gün çok sayıda motorlu
aracın trafikte var olan araçlara eklenmesidir (Foto 7.5.).
Motorlu taşıtlardan çevreye salınan kirleticilerin cins ve miktarı,
aracın özelliklerine, yakıt cinsine ve kullanım koşullarına bağlı olarak
değişmektedir. Ancak bir genelleme yapılacak olursa, motor egzozu ile
208
çevreye salınan birincil kirleticiler SOx, NOx, CO, HC ve parçacıklar
olarak sıralanabilir. Ancak bu kirletici maddeler birincil kirleticilerdir.
Bunların atmosferdeki değişimi ile çok daha zararlı kimyasal maddeler
oluşabilmektedir. Bunların arasında, fotokimyasal sis ve peroksiasetil
nitrat (PAN) gelmektedir.
Foto 7.5. Toplu taşımacılıkta beklenen iyileşme sağlanamadığından
bireysel otomobillerin trafikteki sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır
Motorlu taşıtlardan kaynaklanan kirleticilerin azaltılabilmesi için,
aracın tasarımından kullanımına kadar birçok etmeni birlikte ele almak
gerekmektedir. Aracın aerodinamik yapısı, ağırlığı, motor verimi ve gücü
yakıt tasarrufunda önemlidir. Araçta kullanılan yakıtın cinsi, kalorisi,
katkı maddeleri gibi özellikleri kirleticilerin salımında etkilidir. Diğer
taraftan araçtan salınan kirletici maddeleri azaltmak amacıyla alınan
209
önlemler de önemlidir. Bu önlemlere örnek olarak, motor çıkışında,
egzoz susturucusundan önce egzoz borusuna bağlanan bir katalitik
konvertör Çizim 7.4.‘de verilmiştir. Çizimde görüldüğü gibi, egzoz
içerisinde bulunan NOx, CH ve CO gibi zararlı atıklar, katalitik
konvertörde zararsız N2, H2O ve CO2 ‘ye dönüştürülmektedir. Katalitik
konvertörlerde arı peteği şeklindeki bir yapı katalizatör görevi yapan ve
kimyasal reaksiyonları tetikleyen metallerle kaplıdır. Bu metallerden
bazıları platin, paladyum ve rodyum olarak bilinmektedir. Yakıt olarak
kurşunsuz benzin kullanımı ile çevreye yayılan ve oldukça zararlı
çevresel etkiye sahip olan kurşun oksitlerin miktarı da azalmaktadır.
Yeni teknolojilerin geliştirilmesi ile bir araçtan çevreye yayılan
kirletici miktarı önemli ölçüde azalmasına karşın araç sayısının giderek
artması toplam kirlilik yükünün azalmasını engellemektedir. Bu nedenle
motorlu taşıtların hava kirliliği üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla
gerekli denetim çalışmalının sürdürülmesi kaçınılmazdır. Bu uygulamalar
arasında üzerinde önemle durulması gereken hususlar; eski model ve
kirleticilik özelliği fazla olan araçların trafiğe çıkmasının önlenmesi,
araçların tasarımından kullanımına kadar her süreç aşamasında km/litre
değerinin artırılması, yakıtın iyileştirilmesi, toplu taşım araçlarının
özendirilmesi sayılabilir.
Türkiye’de DEİ tarafından açıklanan veriye göre, 1973 yılında
trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtlarının sayısı 543.318 iken 1999 yılında
6.627.027’ye yükselmiştir. Yine 1973 yılı verilerine göre kayıtlı otomobil
sayısı 240.360 iken 1999 yılında 4.073.022 olmuştur. Görüldüğü gibi
trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtlarının % 61,5’ini otomobiller
oluşturmaktadır.
Yanmamış hidrokarbon ve karbon monoksit salımını azaltmak
amacıyla yakıtta değişiklik yapılması üzerinde yoğun çalışmalar
yapılmaktadır. Benzin yerine LPG (sıvılaştırılmış petrol gazı), LNG
(sıvılaştırılmış doğal gaz) ve CNG (sıkıştırılmış doğal gaz) uygulamaları
giderek artmaktadır.
Günümüzde, yakıt olarak benzin yerine LPG kullanımının
yaygınlaşmış olması, kirliliğin azalmasında önemli bir katkı sağlamış
olmasına karşın, hem dolum istasyonlarında ve hem de seyir halindeki
araçlarda tehlike riskini artırmıştır. Özellikle yerleşim yerleri içerisindeki
gaz doldurma istasyonlarında teknik önlem ve sınırlandırmalara yeterince
uyulmaması riski daha da artırmaktadır.
210
Dizel motorlu, mazotu yakıt olarak kullanan, araçlardan salınan
kirletici maddeler, genel olarak, azot oksitler, kükürt oksitler, parçacıklar
ve organik bileşiklerdir. Egzoz dumanı koyu çıkan bir dizel araçta
yakıt/hava karışım oranı uygun değildir. Bunun sonucu olarak da
çevreye çok fazla miktarda yanmamış hidrokarbon salınmaktadır.
Mazotlu araçlardan salınan kirletici madde miktarının azaltılması için
yakma veriminin artırılması ve daha az kükürt ihtiva eden yakıt kullanımı
önerilmektedir.
Katalitik Konvertör (Dönüştürücü): Motordan çıkan zararlı
maddeleri zararsız maddelere dönüştürmek için araçlara takılır.
Seramikten yapılan ve gözenekleri katalitik etki sağlayan maddelerle
(katalizör) kaplı katalitik dönüştürücünün içinden geçen egzoz gazları
reaksiyona girerek zararsız maddelere dönüşür. Dönüştürücüye NOx (azot
Oksitler), CO (karbon monoksit) ve HC (hidrokarbonlar) olarak giren
maddeler reaksiyon sonucunda canlılara zararsız N2 (azot), CO2 (karbon
dioksit) ve H2O (su) olarak egzozdan dışarı verilir.
Üç yönlü olan katalitik konvertörler, CO, uçucu organik bileşikler
ve azot oksitleri zararsız kimyasal formlara dönüştürmektedir.
Dönüştürücülerde iki farklı tip katalizatör görev yapmaktadır. Bunlar
indirgeyici ve oksitleyici katalizatör maddelerdir. Bu amaçla, genel
olarak platin, rhodium ve/veya palladium kullanılmaktadır. Birinci
aşamada, indirgenmede, azot oksit molekülleri katalitik maddelerin
etkisi ile azot ve oksijen moleküllerine dönüşmektedir.
2 NO → N2 + O2
veya
2 NO2
→ N2 + 2 O2
İkinci aşamada, oksidasyonda, yanmamış hidrokarbonlar ve
karbon monoksit katalitik maddelerin etkisi ile (oksitlenmekte)
yanmaktadır. Motordaki yanma verimi artırılarak yakıt tasarrufu
yapılırken egzozdan dışarı atılan kirletici maddeler de azaltılmaktadır.
Bu amaçla hava-yakıt oranının çok iyi ayarlanması
gerekmektedir. Son yıllarda gündeme gelen en iyi karışım oranı,
stokiometrik olarak 14,7 dir. Yani bir birim yakıt için 14,7 birim hava
gerekmektedir. Böyle bir karışımda tam yanma sağlanarak egzozdan
karbon dioksit atılmaktadır. Hava kirliliğinin azaltılması yanında birim
yakıttan daha fazla enerji sağlanmış olduğu için yakıt daha ekonomik
olarak değerlendirilmiş olmaktadır.
211
2 CO + O2 → 2 CO2
CxHx + 3 O2 → CO2 + H2O
Çizim 7.4. Katalitik konvertör (kimyasal dönüştürücü)
212
7.3. Endüstri Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü
Endüstriyel üretime bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği,
hammaddenin alındığı yerden üretim birimine, üretim biriminde,
üretimden pazara kadar geniş bir alanı kaplar. Bu nedenle endüstriyel
kaynaklı hava kirliliği hem çeşitliliği ve hem de kapladığı alan
bakımından oldukça önemlidir.
Endüstrinin çeşitliliğine, hammadde kullanımına ve üretim süreç
ve teknolojisine bağlı olarak hava kirliliğinin boyutları değişir. Bu
bağlamda alınacak önlemlerde ve denetimde de farklı uygulamalar
gerekir. Örnek olarak, bir termik santralde kullanılan yakıt ve enerji
üretim teknolojisi kirleticilerin salımında farklılar yaratır. Kömür yakan
bir termik santral, doğal gaz yakan bir termik santrale oranla oldukça
farklı bir yönetim gerektirirken, linyit yakan bir termik santral taşkömürü
yakan bir santralden daha farklı yönetimi gerektirir. Alınacak önlemler
veya genel anlamda hava kirliliği yönetimi endüstriyel üretim biriminin
özelliklerine göre değişir. Bu nedenle hava kirliliği yönetimi yapılacak
herhangi bir tesisin tüm özelliklerinin hammadde kaynağından başlanarak
üretime ve üretimden pazara kadar değerlendirilmesi zorunludur.
Kömürle çalışarak elektrik enerjisi üreten bir termik santral
incelendiğinde; sırasıyla kömür ocağı, kömür hazırlama, kömür taşıma,
depolama, yakma ve kül giderme aşamalarında, gerekli önlemler
alınmadığı taktirde, önemli ölçüde kirletici madde atmosfere salınır. Bu
kirletici maddeler, başlangıçta, SOx, NOx, CxHx, CO, uçucu kül olarak
sayılabilir. Bunların yanında CO2 salımı da oldukça önemlidir. Birincil
kirleticiler daha sonra, atmosfer koşullarına bağlı olarak, H2SO4 ve HNO3
olarak asit yağışlara dönüşebilirler. Bu da kirleticilerin çevresel etkisini
daha da artırır. Bu gibi termik santrallerin hava kirletici madde
salımlarını azaltmak amacıyla, kömürün kükürt içeriğine bağlı olarak
yakıtta kükürt giderme (desülfürizasyon), baca gazında kükürt ve toz
giderme işlemleri uygulanır. Baca gazı, ıslak yöntemle % 99’un
üzerindeki bir oranında SO2 gazından arındırılabilir. Bu giderme
sisteminde kireç taşı (CaCO3), kireç (CaO) ve sodyum hidroksit (NaOH)
gibi kükürt dioksit gazı ile reaksiyona girerek nötralize edebilecek
kimyasal maddeler kullanılır. Bu reaksiyonların sonunda jips (CaSO4)
elde edilir. Elde edilen jips çimento fabrikaları gibi ihtiyaç duyulan diğer
endüstriyel üretim birimlerine satılarak arıtma maliyeti azaltılır. Böylece
213
kükürt dioksitin bacadan atmosfere salımı engellenmiş olur. Bu işlemlerle
ilgili iki uygulama Foto 7.6. ve Çizim 7.5.’de gösterilmiştir.
Foto 7.6. Bir termik santral ve ıslak yöntemle kükürt dioksit giderilmesi
Çizim 7.5.
Termik santralde SOx ve NOx giderimi
214
Çizim 7.6.’daki kirletici gaz yıkama sisteminde NOx giderilmektedir.
Aşağıda verilen kimyasal reaksiyon sonucunda, NO ve NO2 gazları N2 ve
H2O dönüştürülmektedir.
4 NO + 4 NH3 + O2 → 4 N2 + 6 H2O
NO + NO2 + 2 NH3 → 2 N2 + 3 H2O
Çizim 7.5. Kimyasal madde katkılı bir sistemde kirli gazın yıkanması
Genel olarak, herhangi bir yöntem veya aygıtla kirleticilerin
giderilmesinde, kirleticilerin azaltılma verimi önemlidir. Belirli bir
maliyeti gerektiren uygulamalar sonucunda iyi bir verim sağlanamaması
denetim sistemini başarısızlığa götürmektedir. Eğer bir tesisten salınan
215
kirletici madde miktarı 500 kg/saat ve yasal mevzuata göre salım için
sınır değer 25 kg/saat ise kirlilik giderme veriminin % 95 dolayında
olması gerekecektir. Bu verimin yerine getirilebilmesi için uygun aygıtın
veya yöntemlerin seçilmesi ve ayrıca maliyeti azaltıcı önlemlerin
alınması gereklidir.
Verim = (500-25)/500 = 0, 95 = % 95
Kirlilik gidermede kullanılan yöntem veya aygıtların verimlerinin
hesaplanmasında farklı yollar izlenebilir. Çizim 7.7.‘de görüldüğü gibi,
kirletici giderme sistemine giren kirletici madde miktarı (A), atmosfere
salınan miktar (B) ve sistemde tutulan kirletici madde miktarı (C) ise;
% Verim = (C/A) 100 , A = B + C ise,
% Verim = (C/(B+C)) 100 veya (A-B)/A veya (A – B)/(B + C)
olarak gösterilebilir.
B
A
C
Çizim 7.7. Kirleticilerin giderilmesinde sistem verimi
Kirleticilerin giderilmesinde kirletici maddenin özellikleri büyük
ölçüde sınırlandırıcı veya yönlendirici olmaktadır.Bu nedenle kuru
216
parçacıklar, sıvı damlacıklar ve buhar, gaz ve koku giderimi başlıkları
altında incelemek doğru olacaktır.
Kuru parçacıkların tutularak giderilmesine filtreler kullanılabilir.
Filtreler lifli maddelerden dokunmuş olabilir, katı bir elek veya bölme
olabilir, kum havuzu gibi küçük katı parçacıklardan oluşabilir, hasır veya
keçe şekline olabilir. Bunları şekilleri de tüp, boru, akışkan yatak veya
başka bir şekilde olabilir.
Filtre malzemesi olarak doğal veya insan yapımı lifler, kumaş,
bez, keçe, kağıt, metal, seramik, cam veya plastik kullanılabilmektedir.
Herhangi bir ortamında parçacıkların tutulması, yerçekimine bağlı
çökelme, sıcaklık farklılıklarından dolayı ısıl çökelme veya statik
elektriklenme yolu ile olmaktadır.
Foto 7.7. ve Çizim 7.8.‘de görülen torba fitreler pamuk veya
sentetik liflerden yapılmaktadır. Bunlar nispeten düşük sıcaklıklı
ortamlarda kullanılmaktadır. Filtre maddesinin seçiminde ortamın
sıcaklığı önemlidir. Daha yüksel sıcaklıklı ortamlarda cam liflerinden
yapılan filtreler kullanılmaktadır. Bu ortamlarda sıcaklık 290 oC’ye kadar
yükselebilmektedir.
Torba filtrelerin kullanımında sınırlayıcı olan bir diğer husus,
filtre yüzeyine gelen gaz akımıdır. Bunun için kabul edilen sınır, genel
olarak, 0,6-1,5 m3/dak/m2 dir. Bir dakikada bir metre karelik filtre
yüzeyine gelen gaz debisi arttıkça parçacık tutma verimi azalmaktadır.
Filtrelerde tutulan veya alıkonulan parçacıkların belirli aralıklarla
alınması gerekir. Filtrelerin temizlenme şekilleri imalatçı firmalar
tarafından belirtilmektedir. Genel olarak fitrelerin temizlenmesi; mekanik
olarak yerinde silkeleme, ters yönden hava püskürtülmesi veya yerinden
çıkarılarak silkelenmesi şeklinde yapılmaktadır.
Yüksek voltajlı elektrostatik çöktürücüler, yirminci yüzyılın
başlarında Fredrick Cottrell tarafından geliştirilmesini takiben tüm
dünyada parçacıkların tutulmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu
sistemler yüksek sıcaklıklı ortamlarda kullanılabilmektedir. Çok az
miktarda basınç düşmesine neden oldukları için vantilatör giderleri
oldukça düşüktür. Parçacık tutma verimleri oldukça yüksektir. Daha ince
parçacıkları tutma özelliğine sahiptir. İyi tasarlanıp ve iyi inşa edilirlerse
oldukça düşük masrafta çalışırlar. Olumsuz yanları, ilk kuruluş
masraflarının yüksek oluşu, geniş bir yer kaplamaları ve yanabilen
217
parçacıkları tutulmasında kullanılmamalarıdır. Günümüzde en yaygın
olarak çimento fabrikalarında kullanılmaktadır (Foto 7.8.).
Foto 7.7. Çoklu torba filtreden oluşan bir parçacık tutucu
Çizim 7.8.
Çok torba filtreli bir toz tutucunun iç görünümü
218
Elektrostatik filtreler, parçacıkları özelliklerine göre elektriksel
olarak yükleme esasına göre çalışır. Elektriksel olarak yüklenmiş
parçacıklar farklı elektik yüklü yüzeylerde toplanarak çökelirler.
Parçacıkların tutulmasında, fiziksel olarak atalete (durgunlaşma)
bağlı çökelme de kullanılmaktadır. Bu sistemler parçacık çökelmesi,
çökelme odasına hızla giren baca gazının aniden hacim genişlemesi ile
hızını kaybetmesi esnasında gaz içerisindeki parçacıkların da hızını
kaybederek çökelmesi ile gerçekleşir. Bu sistemlerde siklonlar yaygın
olarak kullanılmaktadır. Gaz giriş hızının yeterli olmadığı durumlarda
siklona giriş hızı vantilatör kullanılarak artırılmaktadır. Bu sistemlerde
merkez kaç kuvveti de çökelme üzerinde etkili olmaktadır (Foto 7.9. ve
Çizim 7.9.).
Foto 7.8. Elektrostatik parçacık tutucu sistemler (ESP)
Parçacık tutulmasında kullanılan başka bir yöntem de gazların
yıkanarak parçacıklardan arındırılmasıdır. Bu gruptaki aygıtlar ıslak
tutucular olarak adlandırılmaktadır. Sisteme giren gaz ve parçacık
karışımı üzerine sıvı püskürtülmekte ve ortamda biriken parçacıklar
sitemin alt tarafından dışarıya alınmaktadır (Çizim 7.9., Çizim 7.10. ve
Çizim 7.11.).
Verilen bu hava kirliliği kontrol sistemleri içerisinde, 0,1-1,0 μ
büyüklüğündeki parçacıkların en iyi tutulduğu sistem elektrostatik
tutuculardır. Bu sistem en çok 400 oC’lik bir ortam için uygundur. Torba
filtreler hangi malzemeden (pamuk, naylon, orlon, teflon, cam lifi)
219
yapılmış olurlarsa olsunlar 0,1-1,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların
tutulmasında başarılı olamamaktadır. Venturi yıkayıcılar elektrostatik
filtrelerden sonra ikinci sırayı almaktadır. Bunlarda ortam sıcaklığına
540 oC’ye kadar müsaade edilebilmektedir. Ancak diğerlerine oranla en
fazla maliyet artırıcı sistemlerdir.
Foto 7.9. Parçacıkların tutulmasında kullanılmakta olan bir siklon
Parçacıklar irileştikçe sistemlerin verimleri de değişmektedir.
Örneğin, 1,0 – 10,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların tutulmasında en
verimli olan sistemler, yine elektrostatik ve venturi tutucular olmasına
karşın, 10,0 – 50,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların tutulmasında pamuk,
naylon, orlon ve teflon dokumalı filtreler de oldukça verimli
çalışmaktadır. Ancak dokuma torba filtreler yüksek sıcaklıklara dayanıklı
değildir.
Parçacıkların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri
tutulmalarında seçilecek yöntemlerin belirlenmesinde önemlidir. Kuru,
ıslak, nemli, yapışkan, kolay çözünen veya çözünmeyen, az veya fazla
yoğunluklu, uçuşan, kokulu veya kokusuz , hastalık amili olup olmama,
elektriksel yüklenmeye müsait veya değil gibi özellikler yöntem
belirlenmesine etkilidir. Uygun yöntem seçilmediği taktirde hem parçacık
tutma verimi azalır ve hem de ekonomik olmaz.
220
Çizim 7.9. Parçacıkların ayrılmasında kullanılan bir siklonun çalışma
şekli görülmektedir.
Çizim 7.9. Islak gaz yıkama ve parçacık tutucu (Venturi)
221
Çizim 7.10. Parçacık ve gaz giderici sıvı püskürtmeli yıkama sistemi
Çizim 7.11. Yandan sıvı püskürtmeli yıkama sistemi
222
8. BÖLÜM
TÜRKİYE’DE
HAVA KALİTESİ YÖNETİMİ
Türkiye’de genel çevre mevzuatının temelinde 1982
Anayasası’nın 56.maddesi yer almaktadır. Buna göre; “Herkes, sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve
vatandaşların ödevidir.” Bu Anayasa hükmüne bağlı olarak 1983 yılında
kabul edilen 2872 Sayılı Çevre Kanunu gerekli düzenlemeleri
sağlamaktadır. Kanun’un “Kirletme Yasağı” başlığı altında yer alan 8.
maddesinde; “Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde,
ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı
olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak,
223
taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak
yasaktır.Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer
kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten,
kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak
için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.” ifadesine yer
verilmektedir. Ayrıca, “İşletme İzni ve Haber Verme Yükümlülüğü”
başlığında, Kanun’un 11. maddesi altında, “Gerçekleştirilmesi planlanan
kurum, kuruluş ve işletmeler mevzuatta öngörülen arıtma tesisi veya
sistemlerini müstakil veya ortak olarak kurmakla yükümlüdürler.
Arıtma tesis veya sistemleri kurulup işletmeye hazır hale getirilmedikçe,
kurum, kuruluş ve işletmelere işletme ve kullanım izni verilmez.”
hükmü oldukça bağlayıcıdır.
Kanun’da yer alan, hava kirliliği denetimi ile ilişkili
yönetmeliklerin ilki, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği başlığı
ile 02.11.1986 tarih ve 19269 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu Yönetmelikte 27.12.1986 tarih ve 19324 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan bir düzeltme yapılmış, daha sonra bazı değişiklikler
geçirmiştir. Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında ve görülen
eksikliklerin giderilmesi amacıyla, Resmi Gazete: 07.10.2004 tarih ve
25606 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Endüstriyel Kaynaklı Hava
Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve 13.01.2005 tarih ve 25699 Sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Isınmadan Kaynaklanan Hava
Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bu üç
yönetmelik de halen yürürlükte olup, birinci yönetmelikte yer alan ilgili
hükümler için ikinci ve üçüncü yönetmeliklerdeki hükümler geçerlidir.
Aslında karışıklıklara meydan vermemek için, ikinci ve üçüncü
yönetmeliklerin yayımlanmasından sonra birinci yönetmeliğin yeniden
gözden geçirilmesinde yarar vardır.
Diğer taraftan motorlu taşıtların egzozları ile salınan kirletici
maddelerin denetimi amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Trafikte
Seyreden Motorlu Kara Taşıtlarından Kaynaklanan Egzoz
Emisyonlarının Kontrolüne Dair Yönetmelik 08.07.2005 terih ve
25869 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın hava kirliliğinin önlenmesini esas
alan genelgeleri yanında, illerde Mahalli Çevre Kurullarının kararları da
düzenleyici olmaktadır. Özellikle kış sezonlarından önce alınan kararlar
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmektedir. Bu nedenle,
224
Türkiye’de Hava Kirliliği Denetimi ile ilgili olarak yürürlükteki
mevzuatla birlikte, örnek olması bakımından, İzmir Valiliği tarafından
Resmi Gazate’de yayımlanan bir Mahalli Çevre Kurulu Kararı da bir
sonraki bölümde tam metin olarak verilmiştir.
Türkiye’de çevrenin korunması ve geliştirilmesi amacıyla, kamu
ve özel kuruluşların, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve gönüllü
kuruluşların katkıları ve katılımları ile gerçekleştirilen şura
çalışmalarında hava kirliliği olayına özel bir önem verilmektedir. Bu
şuralarda alınan kararlar incelendiğinde sorunun ne kadar önemli olduğu
bir kere daha gözler önüne serilmektedir. Ayrıca, beşer yıllık dönemleri
kapsayan kalkınma planlarında ve AB uyum sürecinde 2007-2013
yıllarını kapsayan 9. Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu’nda
da hava kirliliği dikkatleri üzerinde toplayan bir çevre sorunu olarak
gündeme gelmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan ve özel ihtisas
komisyonlarının raporlarına dayandırılan kalkınma planlarına geçmişle
ilgili bir örnek olması bakımından, Beşinci Beş Yıllık (1985-1990)
Kalkınma Planı’nda doğrudan hava kirliliği ile ilgili iki paragraf
şöyledir; “Başta Ankara olmak üzere hava kirliğinin sağlık yönünden
ciddi tehlike teşkil ettiği şehirlerde acil tedbirler alınmalı, bu amaçla hava
kirliliği kontrol istasyonları ağı geliştirilmeli, iyi kalitede ve yeterli
miktarda yakıt temin edilerek soruna köklü çözümler bulmak için yeni
yakıt türleriyle ısınma proje çalışmaları yapılmalıdır.” ve “Çevre alanında
sürdürülmesi gerekli olan araştırma ve geliştirme faaliyetlerine öncelik
tanınarak ilgili üniversite ve kuruluşlar desteklenmelidir.”
Benzer şekilde, 2001-2005 yıllarını kapsayan, 8. Beş Yıllık
Kalkınma Planı’nda yer alan paragraflardan bazıları; “Kamu kuruluşları
başta olmak üzere, bütün sektörlerde çevreye duyarlılığın artırılması ve
kirliliğin önlenmesi için gerekli çalışmalar sürdürülecektir. Hava
kirliliğinin önlenmesi konusunda tüm sektörlerde emisyon faktörleri
belirlenerek emisyon envanterleri çıkarılacaktır.”, “Ulaştırma, enerji,
sanayi ve konutlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını kontrol etmek
ve azaltmak amacıyla enerji verimliliğinin artırılması ve tasarruf
sağlanması yönünde düzenlemeler yapılacaktır.”, “Enerji kaynakları,
üretim ve tüketim aşamasında çevreyi olumsuz etkileyen özelliklere
sahiptir. Çevresel sorunların giderilmesi ise önemli bir maliyet
unsurudur. Küresel kirlenme uluslararası alanda ortak politikalar
225
oluşturulması gereken konulardan biri haline gelmiştir.”
Türkiye’de son yıllarda, çevre yönetimi alanındaki en önemli
gelişme, 8.5.2003 tarih ve 25102 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 4856 numaralı “Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun” gereğince, Çevre ve Orman Bakanlığı
bünyesinde, “Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü”nün kurulmuş olmasıdır.
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün görevleri 4856 numaralı
Kanun’un 9. maddesinde sıralanmaktadır. Bunlar arasında hava kirliliği
ile ilgili olanlar şöyledir;
►Çevre kirliliği ile ilgili olarak ölçüm, tespit ve kalite kriterlerini
belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak; çevreyle ilgili her
türlü ölçüm-izleme, analiz ve kontroller yapacak laboratuarlar kurmak,
kurdurmak, bunların akreditasyon işlemlerini yapmak, hava, su ve toprak
konusunda ölçüm yapacak kuruluşları belirlemek, kurulacak tesisler için,
alıcı ortam özelliklerine göre çevre kirliliği yönünden görüş vermek,
izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek, mevcut ve kurulacak tesislere
emisyon ön izni ve emisyon izni vermek, emisyonları ve arıtma
sistemlerini izlemek ve denetlemek.
►Hava kalitesinin korunması, hava kirliliği, gürültü, titreşim ve
iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kontrolü, azaltılması veya bertaraf
edilmesi için hedef ve ilkeleri belirleyerek her türlü tedbiri almak ve
uygulanmasını sağlamak, bu konuda yönetim ve acil müdahale plânları
yapmak, yaptırmak, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli
çalışmalar yaparak müdahale etmek, kriter ve standartları belirlemek,
uygulamak, uygulanmasını sağlamak, ölçüm yaptırmak, verileri toplamak
ve değerlendirmek.
►Yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji
kullanımını desteklemek, yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak
şekilde kullanılabilmesi için gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
çevreye uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla, kurulacak
tesislerin vasıflarını saptamak.
►Serbest bölgeler de dahil olmak üzere, ülke genelinde çevreye olumsuz
etkileri olan atık ve kimyasallar ile hava kirliliği, gürültü, titreşim ve
iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ile ilgili her türlü faaliyeti izlemek, yer
üstü ve yer altı sularına, denizlere ve toprağa olumsuz etkileri olan her
türlü faaliyeti belirlemek, denetlemek, tehlikeli hallerde veya gerekli
durumlarda faaliyetleri durdurmak.
226
►Motorlu
kara taşıtları işletenlerin, egzoz emisyonlarının yönetmelikle
belirlenen standartlara uygunluğunu belgelemek üzere Bakanlığa ait ya
da Bakanlıkça yetkili kılınacak egzoz ölçüm istasyonlarında ölçüm
yaptırmalarını sağlamak, bu konuda idarî, malî ve teknik esas ve usulleri
belirlemek.
Bu genel müdürlük kapsamında yer alan Hava Yönetimi Dairesi
Başkanlığı; Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Şube
Müdürlüğü, Isınma ve Motorlu Taşıtlar Kaynaklı Hava Kirliliği Şube
Müdürlüğü, Gürültü ve Titreşim Kontrolü Şube Müdürlüğü, Sınır Ötesi
Hava Kirliliği İzleme Şube Müdürlüğü, Kontrole Tabi Yakıt ve
Maddeleri İzleme Şube Müdürlüğü’nden oluşmaktadır. Hava Yönetimi
Dairesi Başkanlığı’nın görevleri;
►Hava kalitesinin korunması, hava kirliliği, gürültü, titreşim ve
iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kontrolü, azaltılması veya önlenmesi
için hedef ve ilkeleri belirleyerek her türlü tedbiri almak ve
uygulanmasını sağlamak; gerektiğinde müdahale etmek; bu konuda
yönetim ve acil müdahale planları yapmak, yaptırmak, konuyla ilgili
kurum ve kuruluşlarla koordineli çalışmak,
►Isınma, endüstriyel faaliyetler ve motorlu taşıt kullanımı sonucu
atmosfere verilen bütün kirletici emisyonları ve arıtma sistemlerini
izlemek, denetlemek,
►Hava
Kalitesinin Korunması Yönetmeliği, Gürültü Kontrolü
Yönetmeliği ve diğer ilgili mevzuat çerçevesinde valilikler tarafından
yapılacak çalışmaları izlemek, il mahalli çevre kurulu çalışmalarını çevre
politikaları ve stratejileri doğrultusunda yönlendirmek,
►Hava kirliliği ile ilgili olarak ölçüm, tespit ve kalite kriterlerini
belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak, ölçüm sonuçlarını
değerlendirmek,
►Kurulacak tesisler için hava alıcı ortam özelliklerine göre hava kirliliği
ve gürültü yönünden görüş vermek, izlemek ve gerektiğinde müdahale
etmek,
►Hava kirliliğinin önlenmesi, hava kalitesinin korunması ve gürültünün
azaltılması amacıyla ülke şartlarına ve çevreye uygun teknolojileri
belirlemek, bu maksatla kurulacak tesislerin vasıflarının tespit edilmesi
amacıyla çalışmalar yapmak,
►Sınır ötesi hava kirliliği ve iklim değişikliği ile ilgili çalışmalar
yapmak,
227
►Mevcut
ve kurulacak tesislere emisyon ön izni ve emisyon izni vermek,
bölgeler de dahil olmak üzere, ülke genelinde çevreye olumsuz
etkileri olan hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan
radyasyon ile ilgili her türlü faaliyeti izlemek, belirlemek, denetlemek,
tehlikeli hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetleri durdurmak,
►Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı görev alanına giren konularda
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile nükleer güvenlik konusunda işbirliği
yapmak,
►Motorlu kara taşıtlarını işletenlerin, egzoz emisyonlarının Hava
Kalitesinin Korunması Yönetmeliği ile belirlenen standartlara
uygunluğunu belgelemek üzere Bakanlığa ait ya da Bakanlıkça yetkili
kılınacak egzoz ölçüm istasyonlarında ölçüm yaptırmalarını sağlamak, bu
konuda idari, mali ve teknik esas ve usulleri belirlemek,
►Yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji
kullanılmasını desteklemek ve temiz enerji sağlayacak stratejilerin
geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak,
►Enerji tasarrufu ve enerjinin etkin kullanılması, binalarda ısı ve ses
yalıtımı için ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli çalışmalarda
bulunmak,
►Fosil yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak şekilde kullanılabilmesi
için gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
►Yasaklanacak ve kullanımı kısıtlanacak kontrole tabi olan yakıtlar ile
hava kirliliğine yol açabilecek kimyasal maddelerin ithalat ve ihracatına
ilişkin kriterleri belirlemek, bununla ilgili kontrol ve uygunluk belgesi
taleplerini değerlendirmek ve sonuçlandırmak,
►Etkili bir hava yönetimi için gerekli ekonomik araçları belirlemek,
uygulamak ve uygulanmasını sağlamak, görev alanı ile ilgili standartları
diğer kuruluşlarla işbirliği yaparak belirlemek,
►Ozon tabakasının incelmesine neden olan maddelerin kontrolüne ilişkin
olarak ulusal stratejilerin belirlenmesi amacıyla çalışmalar yapmak,
►Görev alanına giren konularda uluslararası çalışmaları izlemek,
değerlendirmek ve ulusal düzeyde uygulanmasını sağlamaktır.
Türkiye’de, I. Çevre Şurası, 18-21 Eylül 1991 tarihlerinde
Ankara’da, II. Çevre Şurası , 28 Şubat - 2 Mart 1994 tarihlerinde
İstanbul’da, III. Çevre Şurası, 4 - 6 Aralık 1996 tarihlerinde Antalya’da
ve IV.Çevre Şurası 6 - 8 Kasım 2000 tarihlerinde İzmir’de toplanmıştır.
Bu şuralarda alınan kararların hava kirliliği ile ilgili olanları aşağıda
►Serbest
228
verilmiştir:
I. Çevre Şurası (18-21 Eylül 1991), Ankara:
►Çevrenin
korunması ve geliştirilmesi, kirlenmenin önlenmesi ve
giderilmesi konusunda alınacak tedbirlere yerel yönetimlerin katılımının
sağlanması ve yerel yönetimlere mali, hukuki ve teknik açıdan destek
verilmesi konusunda düzenlemeler yapılmalıdır.
►Teknoloji seçimi ve transferi, yerli teknolojinin geliştirilmesi
konularında çevre açısından uyumlu ve ekonomik yönden verimli ve
gerçekçi ulusal stratejiler belirlenmelidir.
►Enerji politikaları yeniden gözden geçirilerek temiz ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmelidir.
►Çevrenin kirlendikten sonra kirliliğin giderilmesi yönünde politikalar
yerine kirliliğin oluşmadan önlenmesi yönündeki politikalar tercih
edilmelidir.
►Türkiye genelinde üniversiteler ve kamu kuruluşlarını laboratuar
donanımlarından yararlanılarak çevre kirliliğinin izlenmesinin sağlanması
amacıyla gerekli eşgüdüm ve protokoller yardımıyla ölçüm ağı kurulmalı
ve kurulacak bir merkez referans laboratuarı ile koordineli çalışarak ülke
kirlilik envanteri oluşturulmalıdır.
►Merkezi ve bölgesel referans laboratuarları kurulmalıdır.
►Kirlilik önleme çalışmalarında standardizasyon sağlanmalıdır.
►Kirletenlere caydırıcı vergiler getirilmeli ve bu kaynak çevre kirliliğini
önleme çalışmalarında kullanılmalıdır.
►Çevre kirliğinin önlenmesi ve giderilmesi çalışmalarında destek
personel adı altında çevre teknikeri ve çevre zabıtası yetiştirilmesi
programları oluşturulmalıdır.
►Arıtma tesislerinin yapımı teşvik edilerek, işletme için gerekli olan
elektrik enerjisinin ucuza temini ile yurt dışından temin edilmesi gereken
arıtma tesisi ekipmanlarının yurda girişlerinde gümrük kolaylığı
sağlanmalıdır.
►Atıklar kaynağında minimize edilmelidir.
►Az atıklı ve atıksız teknolojiler teşvik verilmelidir.
►Çevre sorunlarının çözümünde vergi, harç, satılabilir izin, depozito ve
teşvik sistemleri gibi ekonomik araçlar kullanılmalıdır.
►Ulusal radyoaktif atık yönetim planı oluşturulmalıdır.
229
►Acil
müdahale planları ivedilikle uygulamaya alınmalıdır.
alanlarda çöp biriktirilmesi önlenmelidir.
►Tüm kirletici kriterlerini ölçmek üzere tam otomatik cihazlarla
donanmış ülke çapında bir ölçüm ağı kurulmalıdır.
►Veri güvenirliği açısından laboratuarlar arası interkalibrasyona
gidilmelidir.
►Trafik
kirliliğini önlemek amacıyla katalitik konvertörlerin
uygulanabilmesi, ileri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış araç
muayene istasyonları oluşturulmalıdır.
►Emisyon izni için başvuru yapmayan fabrikalar valilikler tarafından sıkı
bir şekilde takip altına alınmalıdır.
►Kent imar planlarında hakim rüzgar akımlarını engellemeyecek şekilde
düzenlemelere gidilmeli ve yeşil alan miktarının artırılması imkanları
araştırılmalıdır.
►Kirliliğin tarımsal üretim potansiyeline ve besin zincirine etkisinin
önlenmesi için gerekli izleme faaliyetleri yoğunlaştırılmalıdır.
►Bisiklet yolları yapılarak kullanımı teşvik edilmelidir.
►Çevre
Kanununun uygulanmasına yönelik çıkarılmış bulunan
yönetmelikler anlaşılamadığından, yönetmelikler basitleştirilmeli,
anlaşılır halde olmalı ve uygulanmalıdır, ama yorumlanmamalıdır.
►Özellikle yönetmelikler, bilimsel tartışmadan geçmeden fiiliyatta
yasanın muhatabı olacak kimselerden görüş alınmadan ve pratik
uygulaması düşünülmeden hazırlanmaktadır.
►Çevre konusunda mevzuatın çokluğu ve çok fazla kurumun yetkili
olması sonucu kurumların birbirlerinin yetkilerine tecavüzü söz
konusudur. Özellikle merkezi hükümet ve yerel yönetimler açısından
konu ele alınmalıdır.
►Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi için gerekli süreler çok
kısa tutulmakta, neticede ilgili merciler tarafından sürekli uzatılmakta ve
ciddiyetini kaybetmektedir.
►Tarım ilaçlarının ruhsatlandırılmasında sadece Tarım Bakanlığının
değil, aynı zamanda Çevre Bakanlığının da yetkili kılınması,
►Zehirlilik ve kalıcı özellikleri yüksek çevre kirletici ilaçların
kullanımının yasaklanması,
►Yanlış toprak işleme ve anız yakılması, yanlış sulamanın önlenmesi,
►Tesislerin işletilmesi aşamasında su ve enerji tüketiminin asgariye
indirgenmesi, azami madde geri döngüsü ve tasarrufunun sağlanması,
►Açık
230
►Sürekli
ve dengeli kalkınma hedefleri doğrultusunda, global iklim
değişikliği, asit yağmurları, bölgesel sağlık sorunları gibi çevre
problemlerinin azaltılmasında çevreye uyumlu ulaşım metotlarının ve
teknolojilerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
►Ülke koşullarına uygun düşük yakıt tüketim ve düşük emisyonu olan
şehir içi ve şehirlerarası taşıma sistemlerinin uygulanmasına olanak
sağlayan yeni teknolojilere ihtiyaç vardır. Ayrıca, deniz ve demiryolları
işletmelerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
►Çevresel açıdan en güvenilir nükleer enerji üretim çalışmaları
hızlandırılmalıdır.
►Turizm alan ve merkezlerinde bulunan mevcut sanayi tesisleri için
mümkün, pratik ve ekonomik olan teknolojilerin uygulanması,
►ÇED raporları hazırlanırken, çevre üzerinde meydana gelen olumsuz
sonuçları düzeltmek yerine, sebepleri ortadan kaldırmayı hedefleyen bir
yaklaşım benimsenmelidir.
►Planlanan hedeflere ait ÇED raporlarında kümülatif ve sinerjik etkiler
ortaya konulmalıdır.
►Çevre sorunlarının önlenmesi sırasında kaynakların sınırlı olması
sebebiyle, çevre sorunlarının belli kriterlere göre sıralanması ve
çözümlerinin bu öncelikler çerçevesinde yapılması gereklidir.
►Çevre sorunlarının önlenmesi amacıyla uygulanacak çevre yönetim
sisteminin işletilmesi için “Çevre Yönetim Bilgi Sistemi” nin kurulması
gerekmektedir.
►İşletmelerde işletmelerin doğuracağı çevre sorunlarından sorumlu bir
birimin bulunması gereklidir.
►Çevre sorunlarının sosyal maliyetinin milli gelir hesaplarına dahil
edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle seçilmiş su, toprak, orman
kaynakları ve hava kirlenmesi gibi konularda yeni hesap kalemleri
eklenmelidir. Bu tarzdaki hesaplamalarda çevre sorunları refah kavramı
içerisine dahil edilmiş olacaktır.
►Yatırım kararlarının alınması sırasında fayda maliyet analizleri
yapılırken çevre maliyetleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Yatırımın
gerçekleştirilmesi halinde ortaya çıkacak dışsallıkların uygun bir şekilde
içsel hale dönüştürülmesi ve yatırımların fizibilite aşamasında mutlaka
sosyal maliyet ve faydaların hesaplara dahil edilmesi gerekmektedir. Bu
prensibin uygulanmasında kullanılabilecek vergi, harç, depozito ve kota
sistemleri gibi ekonomik araçların uygun bir şekilde kullanılabilmesi için
231
çalışmalar yapılmalıdır.
II. Çevre Şurası (28 Şubat - 2 Mart 1994), İstanbul:
►Çevre
yönetiminde yerel yönetimlerin etkin ve aktif olması
sağlanmalıdır.
►Çevre sorunları ve yatırımların yerel idari sınır tanımaması nedeniyle
doğal kaynakların belirleyeceği havza boyutunda çevre yönetimi esası
getirilmelidir.
►Yerinden yönetim ilkesine uygun olarak merkezi-yerel yönetim işbirliği
sağlanmalıdır.
►Doğal kaynakların koruma ve kullanma kararlarının alınması,
uygulanması ve denetlenmesi sırasında ilgili kişi, kurum ve kuruluşların
katılımları ile hak ve yetkilerin yanı sıra görev ve sorumlukların
paylaşılması esastır.
►Teknik eğitimli, gerekli yetkilerle donatılmış “çevre zabıtaları”
örgütlenmelidir.
►Sağlık Bakanlığı bünyesindeki
çevre sağlığı birimlerinin yetki ve
sorumlukları Çevre Bakanlığının merkez ve taşra birimlerine
devredilmelidir.
►Tam otomatik ölçüm cihazlarıyla teçhiz edilmiş, anlık ve sürekli ölçüm
yapabilecek sistemler kurulmalı ve on-line sistemiyle etkin bir izleme
sistemi oluşturulmalıdır.
►Bütün illerimizde emisyon kadastroları çıkarılarak temiz hava planları
ve bu planlar kent planlamasında dikkate alınmalıdır.
►Kirlenmeyi önleyici teşebbüsler ve kirlenmeyi azaltacak yakıt üretimini
sağlayan yatırımlar teşvik edilmelidir.
►Isınmada kullanılacak kaynakların çeşitliliğinin sağlaması açısından
küçük bölgesel elektrik enerjisi üretim tesislerinin kurulması,
►Türkiye’ de üretilen tüm kömürlerin kalite ve nitelikleri tespit edilerek
yerel yönetimlere bildirilmelidir.
►Hava kirliliği ölçüm sonuçları isteyen kurum ve kuruluşlar ve basına
açık ve net bir şekilde duyurulmalı ve kamuoyu sürekli
bilgilendirilmelidir.
►Kurşunsuz benzin üretimi artırılmalıdır.
►Katalitik konvertöre geçiş konusunda çalışmalar hızlandırılarak, araç
kullanıcılarına sağlanacak vergi indirimleri ve teşviklerle konvektör
232
kullanımı artırılmalıdır.
►Benzin katkı maddelerinin ülkemizde de üretilmesi çalışmaları
başlatılmalıdır.
►Ozon tabakasını incelten maddelere alternatif ikame madde ve
teknolojilerin kullanımına geçiş konusunda ivedi çalışmalar yapılmalıdır.
►Ozon tabakasını incelten maddeleri kullanan sektörlerdeki sanayi
kuruluşlarının azaltma programlarını ivedilikle hazırlamaları,
►Devlet
Meteoroloji
Genel
Müdürlüğü
koordinatörlüğünde
sürdürülmekte olan Ulusal İklim Koordinasyon Kurulu faaliyetlerine tüm
kuruluşların aktif olarak katılımı özendirilmelidir.
►Kombine
santrallerin sayılarının artırılması enerjinin verimli
kullanılması, temiz ve yenilenebilir, jeotermal, güneş, rüzgar vb. enerji
kaynaklarının kullanımına ağırlık verilmelidir.
►Sürekli CO2 ölçümleri yapılarak ölçüm veri tabanı oluşturulmalı,
stratosfere salınan CO2 emisyonlarının dağılımları konusunda çalışmalar
yapılmalıdır.
►Bisiklet yolları açılmalıdır.
►Anız yakılması önlenmelidir.
►Uçakla tarımsal mücadele uygulaması azaltılmalıdır.
►Türkiye’ de pek çok yerleşim alanı asbest, ağır metaller ve radyoaktif
yatakları üstünde veya yakınında yer almaktadır. Risk faktörü
önceliklerine göre başka alanlarda iskan edilmelerine yönelik çalışmalar
yapılmalıdır.
►Tehlikeli atıklarla ilgili geniş kapsamlı bir envanter çalışması yapılmalı,
ilgili sektör ve kuruluşların bu çalışmaya katılımları sağlanmalıdır.
►Türkiye’de nükleer enerji kullanımı için doğacak ihtiyaçlar göz önüne
alınarak yüksek seviyeli radyoaktif atıkların yönetimi konusu şimdiden
incelenmeli, bu atıkların nihai depolanmasına yönelik araştırmalar
yapılmalıdır.
►Turistik tesislerin ve turizm potansiyeli olan yerleşim birimlerinin
kirlilik yüklerinin minimuma indirilebilmesi için arıtma tesisleri, çöp
deponi alanları, yok etme sistemleri ile alt yapı tamamlanmalı ve
denetlenmelidir.
►Meydana gelebilecek bir endüstriyel kaza anında hemen müdahale
edebilecek teknik personel ve ekipman bulundurulmalı ve bu amaçla
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
►Tehlikeli atıkların miktarını
en aza indirmek için hammadde ve
233
yardımcı madde olarak kullanılan zararlı kimyasal maddelerin yerine
alternatif maddeler araştırılmalı ve kullanılması teşvik edilmelidir.
►Atıkları
geri kazanılması ve yeniden kullanım imkanlarının
araştırılmalıdır.
►Sanayici, atıkların özellik ve miktarını gösteren bildirim formları
hazırlamalıdır.
►Çevre standartlarının belirlenmesinde ülkemizin koşulları, bölgesel ve
sektörel özellikler dikkate alınarak değişkenlik ve dinamiklik
sağlanmalıdır.
►Faaliyete, yetkili makam tarafından verilecek , yükümlülüklerin yerine
gerilme süresi, ortaya çıkan kusuru giderecek olan tesisin proje ve tesis
yapımına yetecek kadar olmalıdır.
►Çıkarılacak kirlilik haritalarına göre, halen enerji üretimi yapılan
bölgelerde kirlilik durumu göz önüne alınarak, alınması gerekli önlemler
saptanmalı, ve bu önlemlere uyum sağlanmalıdır.
►Uçakla tarımsal ilaçlama önemli çevre kirliliğine yol açmaktadır. Bu
konuda alternatif projeler desteklenmelidir.
►Kullanan
öder prensibinin uygulanması titizlikle sağlanmalı,
caydırıcılığı sağlayacak güçte “ekonomik araçlar” kullanılmalıdır.
III. Çevre Şurası (4-6 Aralık 1996), Antalya:
►Şura
kararlarının hayata geçirilmesi için izleme komisyonu
kurulmalıdır.
►Milletlerarası ticarette, özellikle çevre etiketleri ile ilgili AB tüzük ve
direktiflerinin standart hale dönüştürülmesini beklemeden Türk mevzuat
sistemine dahil edilmesi imkanları araştırılmalıdır.
►Temiz üretim teknolojisi uygulayacak ISO 14001 Çevre Yönetim
Sistemi belgesi alacak olan kuruluşların teşviklerden yararlanması için
gerekli çalışmalar yapılmalı ve konu ile ilgili usul ve esaslar Çevre
Bakanlığınca belirlenmelidir.
►Çevre yönetim standartlarının nihai amacı, çevrenin sürekli olarak
iyileştirilmesidir. Çevre yönetim sistemi standartları arasında yer alan
ÇED ve çevre icra değerlendirmesi gibi standartlarda öngörülen şartların
yerine getirilmesi için mahalli, milli ve global çevrenin belirli bir
tarihteki durumunu tespiti ve daha sonraki değişikliklerin buna göre
ölçülmesi için çevre etütlerine ihtiyaç vardır. Çevre Bakanlığı tarafından
234
etüt faaliyetleri ivedi olarak sonuçlandırılmalıdır.
►Ülkemizde uluslar arası kabul görmüş standartlara uygun olarak
seçilmiş cihazların “iyi laboratuar uygulamaları” çerçevesinde
oluşturulan fiziki şartların, analiz ölçüm sistemlerinin ve standartlarının,
numune alınmasından analiz sonuçlarını yorumuna kadar geçen sürecin
değerlendirilmesi amacıyla, bu merkez, laboratuarlar arası koordinasyonu
sağlamalıdır.
►Oluşturulacak yeni yapı, özel sektöre ve kamuya ait laboratuarlarda
metot ve cihaz standardizasyonu sağlamalıdır.
►Verilerin tüm talep edenlere kolay ve zamanında ulaştırılmasını
sağlayacak bir bilgi sistemi kurulmalıdır. Kurulacak bu sistem, çevre
konusunda veri üreten ve ürettiği verilerin güvenirliği tespit edilmiş özel
sektör ve kamu sektörüne açık olmalıdır.
►Sürdürülebilir kalkınmayı teşvik edecek ve AB yönetmelikleri ile uyum
sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir. Bu doğrultuda bölgesel “bazda
atık yönetim planları” ve “atık yönetim birimleri“ oluşturulmalıdır.
►İmar planları hazırlanırken topoğrafik ve meteorolojik şartlarla birlikte
pasif bina ısıtmasına yönelik mimari projeler oluşturulmalıdır.
►Öncelikle resmi dairelerin yakıt ödenekleri, illerdeki hava kirliliği
derecesine ve mahalli çevre kurul kararları doğrultusunda belirlenmelidir.
►Petrol kokunun ısıtmada kullanımını önlemek amacıyla öğütülmüş
dışında parça petrol koklarının girişine izin verilmemeli, bu amaçla
ihtisas gümrükleri oluşturulmalıdır.
►Yeni kurulan tesislerin teknoloji transferinde dikkatli davranmak, eski
ve kirletici olanlarının ülkeye girişini önlemek için yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
►Sanayi tesisleri hava kirliliği ve insan sağlığı açısından kritik durumlar
ve kaza halleri için acil önlem planları hazırlayarak uygulamaya
konulmalıdır.
►Katı yakıtlar çöp yakma tesislerinde yakılarak enerji elde edilmesi
yönüne gidilmeli bunun için belediyelere bilgi ve finansman akışı
sağlanmalıdır.
►Katalitik konvertörlü araç alan tüketicilere vergi indirimi sağlanmalıdır.
►Akaryakıtlara solvent katılmasının önlenmesi ile ilgili tüm tedbirler ve
etkin denetimler yapılmalıdır.
►Ülkemiz orman kaynaklarının, sera gazı olan CO2’ i tutma kapasitesinin
belirlenmesi için çalışmalar yapılmalı, ormanlarımızın CO2 tutma
235
kapasitesinin artırılması için ormanlaştırma, ağaçlandırma ve biyolojik
üretkenliği geliştirme çalışmaları yaygınlaştırılmalıdır.
►Hava kalitesinin Korunması ve Gürültü Kontrol Yönetmelileri revizyon
tabi tutulmalı, sınır değerler günün şartlarına göre yeniden gözden
geçirilmeli, uygulamadan sorumlu kuruluşlar açıkça tanımlanmalıdır.
►Emisyon izinlerinin alınmasına esas olan ölçümler, kesinlikle yeterli alt
yapıya sahip tarafsız kuruluşlarca yapılmalıdır.
►Trafiğin düzenlenmesi konusunda yerel yönetimlere yetki verilmeli, il
çevre müdürlükleri il trafik komisyonlarında temsil edilmelidir.
►Belediyeler bünyesinde çevre mühendisi istihdamı zorunlu hale
getirilerek yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
IV. Çevre Şurası (6-8 Kasım 2000), İzmir:
►Çevre
Kanunu gereği çıkarılan yönetmelikler AB müktesebatı da göz
önüne alınarak revize edilmeli, standartlar bulunabilir en iyi teknolojiler
göz önüne alınarak belirlenmelidir.
►Çevre kirliliğini önleyici tedbir alan kurum ve kuruluşlara, belirlenecek
standartlara göre teşvik edici muafiyet ve indirimler getirilmeli, teknik
destek verilmeli, mevzuatın ayarlanması ile çifte standarttan
kaçınılmalıdır.
►Sanayide çevresel sorunların en aza indirilmesi, AB uygulamalarına
uyum kapsamında, çevresel yönetim sistemleri (ISO-14000 gibi) ve
gönüllü sanayi taahhütlerinin (kimya sanayindeki gibi üçlü sorumluluk)
yaygınlaştırılması teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
►Özellikle büyük şehirlerde trafikten kaynaklanan kirliliğin tespiti
amacıyla hava kalitesi ölçümleri uçucu organik bileşikler ve ozonu da
ölçecek şekilde genişletilmelidir.
►Hava Kalitesi Kontrolü Yönetmeliğinde koku konusundaki emisyon ve
emisyon standartları eklenmeli, ölçüm analizine ilişkin esaslar
belirlenmelidir.
►Sürdürülebilir
kalkınma kavramının anlamı ilgili mevzuata
yansıtılmalıdır.
►Çevre
hakkının uygulanmasında güçlük yaratması nedeniyle
mevzuattaki karmaşa ve çelişkiler giderilerek bütünlük sağlanmalıdır.
►Verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve hizmete sunumu konusunda
ülke standartlarının belirlenmesi,
236
►Ulusal
Çevre ve Kalkınma Gözlemevinin kurulması,
para cezalarının verilmesinde belediyelerin de yetkili kılınması
sağlanmalıdır.
►Yerel yönetimlerin çevre birimleri kadro ve personel olarak
güçlendirilmeli, kadronun alınması, atamaların yapılması konularındaki
iş ve işlemler basitleştirilmeli, merkezi yönetimin kullandığı yetkiler il
valilerine aktarılmalıdır.
Türkiye’de, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kurulmasından önce
düzenlenen dört Çevre Şurasını takiben, Bakanlığın bu yeni haliyle
kurulmasından sonra, özellikle Avrupa Birliği Süreci dikkate alınarak
düzenlenen ve 22-24 Mart 2005 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen
1.Çevre ve Ormancılık Şurası’nda alınan hava kirliliği ile ilgili kararlar
aşağıda verilmiştir.
►İdari
1. Çevre ve Ormancılık Şurası (22-24 Mart 2005, Antalya):
►Belediyelerin
kurumsal altyapılarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.
kirlilik haritaları hazırlanarak yapılaşma yakıt seçimi vb.
konularda bölgeye has çözümler üretilmelidir.
►Sanayide temiz teknolojilerin kullanılması sağlanmalıdır.
►Alt yapı tesislerinin inşası ve işletmesi için gerekli olan finansman için
uygun finans modelleri geliştirilmelidir. Özellikle yap işlet ve/veya yap
işlet devret modellerinin teşvik edilmesine özen gösterilmelidir.
►Hava kirlenmesi ve gürültünün önlenmesi ile ilgili olarak temiz yakıt
kaliteli yakma tesisleri ve çevre dostu araçların kullanılması teşvik
edilmelidir.
►Çevre yönetimi konusunda belediyelerde uzman personel istihdam
edilen bir birim oluşturulmalıdır.
►Belediyelerin çevre ile ilgili yatırım projeleri ve bunların işletilmesinde
kullanılmak üzere şans oyunlarından belirli bir yüzde alınmalıdır.
►Yapılarda ısı, nem ve gürültü yalıtımının sağlanması zorunlu hale
getirilerek enerji tasarrufu, dolayısıyla gürültü ve hava kirlenmesi
kontrolü sağlanmalıdır.
►Yerel yönetimlerin kurumsal alt yapılarını güçlendirmek için
Üniversitelerde özel bölümlerin açılması ve yerel yönetimlere ara
elemanlar yetiştirmek için
Meslek Yüksek Okullarında ilgili
programların açılması teşvik edilmelidir.
►Bölgelerin
237
►Çevre
kirliliğinin önlenmesi konusunda kamu, üniversite, sanayi,
meslek ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır.
►Etkin bir çevre yönetimi için çevre sektörünün uluslararası standartlarda
oluşturulması teşvik edilmelidir.
►Çevre yatırımları için mali destek, teşvik ve benzeri kolaylıklar
getirilmelidir.
►Çevre ve Orman Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatları ile yerel
yönetimlerin çevre bilimi ve teknolojisi konusunda eğitim almış yönetici,
teknik eleman ve altyapı eksikliği giderilmelidir.
►Atık ve emisyon envanterlerinin oluşturulması, sürekli güncellenmesi,
veri bankasına aktarılması ve ilgili mevzuat uyarınca kullanıma
sunulması sağlanmalıdır.
►Atık yönetimi konusunda yatırım yapacak belediyelerin proje
safhasında, finansman ve teknoloji seçimi de dahil olmak üzere diğer
kuruluşlar yanında Çevre ve Orman Bakanlığından da onay almaları
konusunda düzenleme getirilmelidir.
►Atık yönetimi konusunda toplumsal katılım ve bilinci geliştirmek üzere
her düzeyde eğitim programı yaygınlaştırılmalıdır.
►Uluslararası sözleşme ve protokollerle üstlenilen yükümlülükler
çerçevesinde eylem planları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
►Ulusal programda gösterilen takvim çerçevesinde AB uyum süreci
kesintisiz olarak devam ettirilmelidir.
►Çevresel risk değerlendirmesi ve acil eylem planlarının oluşturulması
sağlanmalıdır.
►Bölgesel izleme laboratuarlarının oluşturulması sağlanmalıdır.
►Bakanlığın oluşturacağı politikalar çerçevesinde teknik izleme ve
denetim faaliyetlerinin, oluşturulacak bir çevre ajansı tarafından
gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
►Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri bulunan yerlerde
yeni münferit sanayi yapılaşmalarına kesinlikle izin verilmemelidir.
►Çevre mevzuatının ulusal programa uyarlanması ve AB direktiflerinin
yerine getirilmesi takvimi hazırlanırken, ülkenin; sanayi, ticaret, eğitim
ve istihdam alt yapısı, bunların rehabilitasyonu için gerekli kaynak ve
zaman ihtiyacı ile ülke menfaatleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Politikalar oluşturulurken katılımcılığı esas alan politikalar ile birlikte
"Teşvik Et - Özendir -Oluştur" politikaları uygulanmalıdır.
►Hava kirliliğinin kaynakta, kullanılan yakıtta ve arıtma tekniklerinde
238
kontrolüne yönelik stratejiler bir bütün olarak değerlendirilmeli ve AB
fon mekanizmalarının devreye alınması sağlanmalıdır.
►AB'deki gelişmelere paralel olarak, Ulusal Program kapsamında Temiz
Hava Kanunu çıkarılmalıdır.
►Hava
kalitesinin korunmasında Türkiye dışından gelebilecek
kirleticilerin tür ve miktarları ile izleme mekanizmaları belirlenmelidir.
Ayrıca, Türkiye içinde bölgeler arasındaki kirletici taşınımlarının
izlenmesine yönelik çalışmalar da yapılmalıdır.
►İzin prosedürünün işletme bazında ele alınarak faaliyet sahibinin her bir
alıcı ortama vermiş olduğu kirlilik yükünün bir raporda değerlendirilmesi
ve tüm izinlerin bir formatta ve tek bir kurum tarafından verilmesine
ilişkin yasal düzenleme yapılmalıdır.
►Ön değerlendirme çalışmaları ülke genelinde uygulanarak, ölçülecek
parametre ve ölçüm noktalarının tespitinden sonra, izleme ve
değerlendirmeye yönelik hava kalitesi ölçüm ağı oluşturulmalıdır.
Kurumların alacakları hava kalitesi ölçüm cihazları Çevre ve Orman
Bakanlığı'nın hava kalitesi ölçüm ağına entegre edilebilmeli, gelişigüzel
"cihaz satın alarak" kamu kaynaklarını ziyan etmeleri de önlenmelidir.
Bu konuda; bakanlıklar, üniversiteler ve RSHM gibi kurumlar arasında
işbirliği yapılmalıdır.
►Hava kirliliğinin ölçülmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesinde; ulusal
ölçekte kurumlar arasındaki yetki-sorumluluk paylaşımı düzenlenmelidir.
Hava kalitesi ölçümlerinin saklanacağı veri bankası oluşturulmalıdır.
►Meteorolojik amaçlı ölçümler/gözlemler ile istasyon ağları hava
kirliliği ve iklim değişikliği çalışmalarına katkı sağlayacak şekilde
gözden geçirilmelidir.
►Hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde ölçüm ve izleme ağının
kurulması ile elde edilen ölçüm sonuçları ve meteorolojik faktörler göz
önünde bulundurularak kritik durumlarda uygulanabilecek acil önlem
planları hazırlanmalıdır.
►Termik santrallerin çevreye olası etkileri yapılacak arıtım sistemleri ile
limit değerleri sağlayacak şekilde en aza indirilmelidir.
►Hava kirliliği yönünden önem arz eden sanayi tesislerinin baca
gazlarının arıtılması için baca gazı temizleme üniteleri kurulmalı, atıksız
veya az atıklı teknolojiler seçilmelidir.
►Eski ve kirletici yoğun teknolojilerin ülkeye girişini önlemek için yasal
düzenlemeler yapılmalıdır.
239
►Ülkemizde
üretilen ve tüketime sunulan düşük vasıflı kömürler
iyileştirilmeli, düşük kükürtlü fuel-oil üretimi için gerekli yatırımlar
yapılmalı, kullanılan yakıtlara uygun soba, kazan standartları
oluşturulmalıdır.
►İllerde akredite olmuş yakıt analiz laboratuvarı kurulmalıdır. Yüksek
kükürtlü kömürlerin evsel ısınmada kullanımının önlenebilmesi için;
illerde sorumlu ve yetkili kurumlar açık olarak belirlenmelidir.
►Enerji sektöründe artan ihtiyaçlarla birlikte ortaya çıkan kirlilik
problemlerinin önlenmesinde rasyonel bir enerji-çevre politikasına
yönelinmeli,
birleşik
ısı-güç
sistemleri
(kojenerasyon)
yaygınlaştırılmalıdır.
►Ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmeli, ülke
potansiyeli araştırılmalı ve uygun olan yerlerde uygulamaya geçilmeli bu
amaçla ilgili kurumlarca gereken teşvik sağlanmalıdır. Ülkenin kullandığı
enerji kaynakları çeşitlendirilmelidir. Bu sayede hem dışa bağımlılık
azaltılmalı, hem de temiz ve alternatif enerjiler; bölgesel özellikler de
dikkate alınarak (güneş, jeotermal, dalga, akıntı, fotovoltatik, yakıt pili,
hidrojen, küçük HES vb.) geliştirilmelidir.
►Ülkemizde artan enerji ihtiyacını karşılamadaki sınırlı kaynaklar göz
önüne alınarak enerji darboğazının aşılması için alternatif enerji
kaynakları düşünülmelidir. Ancak her bir alternatif kaynağın seçiminde
gerek teknoloji ve yer seçiminde gerekse işletilmesinde ve atıklarının
bertarafında gerekli tüm güvenlik tedbirleri alınmalı ve bununla ilgili
yasal mevzuat oluşturulmalıdır.
►Motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz emisyonlarının önlenmesi ve
denetimi amacıyla; Otomotiv Sanayi Çevre Laboratuarı kurulmalı,
kurşunsuz benzin, biyodizel ve alkol türevlerinin kullanımı
yaygınlaştırılmalı, benzinli ve dizel araçlarda kullanılan yakıt kalitesi
iyileştirilmelidir.
►Yaşlı araçlar kentsel kirlilikte önemli bir pay sahibidir. Bu yüzden taşıt
vergileri yaş gruplarına göre belirlenmeli ve taşıt yaşı arttıkça vergi
artmalıdır. Yaşlı taşıtların trafikten kontrollü olarak çekilmesi için teşvik
sistemleri uygulanmalıdır.
►Yurt
içi ulaşımda demiryolu ve deniz yolu taşımacılığı
yaygınlaştırılmalıdır.
►Taraf olunan uluslararası anlaşmalar çerçevesindeki yükümlülüklerin
yerine getirilebilmesi için teknik ve hukuki altyapı oluşturulmalıdır.
240
►İklim
değişikliğinin sektörlere/alanlara (enerji, tarım, ormancılık,
sanayi, ekonomi, su kaynakları, insan yerleşimleri, kıyı alanları,
ekosistemler, vb.) etkilerinin belirlenmesi ve bu etkilerin azaltılmasına
yönelik önlem ve politikaların geliştirilmesiyle ilgili çalışmalara ağırlık
verilmelidir. Ülkemiz için özellikle, su ve arazi kaynaklarının daha etkili,
akılcı ve ekonomik yönetimine; ormanların korunmasına; ve toprak
erozyonu ile vejetasyon formasyonlarındaki ve/ya da örtülerindeki
değişikliklere karşı uyum seçeneklerinin belirlenmesine öncelik
verilmelidir.
►Ormanların ve turbalıkların birer karbon yutağı olduğu da dikkate
alınarak, ormanlaştırma, yeniden ormanlaştırma, erozyon kontrolü, ve
çayır/mera ıslahı için bütçeden yeterli kaynak aktarılmalıdır.
►Sera gazı emisyonlarının azaltılması için sektörel önlemlerin ve
politikaların değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bir Ulusal
İklim Değişikliği Eylem Planı hazırlanmalıdır.
►Yeni ve yenilenebilir (rüzgar, jeotermal, güneş, hidrojen, biyokütle,
enerji ormanları vb.) enerji kaynaklarıyla ilgili araştırma- geliştirme
çalışmaları arttırılmalı ve bu enerji kaynaklarının ülkemizdeki
potansiyelleri değerlendirilerek birincil enerji tüketiminde ve elektrik
üretiminde yenilenebilir enerjileri payının arttırılmasına yönelik sayısal
hedefler belirlenmelidir.
►Özellikle sanayi, ulaştırma ve bina sektörlerinde enerji verimliliği
artırılmalı; enerji verimliliği hizmet şirketlerinin kurulması/geliştirilmesi
özendirilmeli ve enerji verimliliği uygulamalarında teşvik ve destek
mekanizmaları oluşturulmalıdır.
►Türkiye'de afet olaylarından sorumlu kurul ve kuruluşların mevzuat ve
çalışmaları olağanüstü hava olaylarına karşı yapılacak faaliyetleri
içerecek şekilde detaylandırılmalıdır.
►Enerji, ulaştırma, sanayi, atık, tarım ve ormancılık sektörlerinde, farklı
kalkınma senaryolarına göre (örneğin, IPCC 3 Değerlendirme Raporu, 6
değişik kalkınma senaryosu) 6 sera gazı için emisyon projeksiyonlarını
içeren model çalışmaları yapılmalıdır.
►Yerli fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminde verimliliği arttırıcı,
emisyon ve sera gazlarını azaltıcı teknolojiler öncelikli olarak
geliştirilmelidir.
►Elektrik iletim ve dağıtım sisteminde % 15 dolayında olan dağıtım
kayıp ve kaçak oranının azaltılması, dünya standartlarına indirilmesi,
241
elektrik dağıtım sisteminin iyileştirilmesi için gerekli olan önlemler
alınmalıdır.
►AB müktesebatına uyum kapsamında kojenerasyon ve binaların enerji
performansıyla ilgili düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Bu beş şurada alınan kararlara ve DPT tarafından hazırlanan
Kalkınma Planlarında yeterince yer verilmiş olmasına karşın, diğer çevre
sorunlarına benzer olarak, hava kirliliğinin denetiminde de önemli bir yol
alınamamıştır. Uygulamalar yetersiz kalmıştır.
Küresel Isınma
242
9. BÖLÜM
TÜRKİYE’DE
HAVA KİRLİLİĞİ KONTROLÜ MEVZUATI
Resmi Gazete Tarih: 07.10.2004
Sayı: 25606
Çevre ve Orman Bakanlığından:
Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Kanuni Dayanak, İstisnalar ve Tanımlar
Amaç
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı, sanayi ve enerji üretim tesislerinin faaliyeti
sonucu atmosfere yayılan is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halindeki emisyonları
kontrol altına almak; insanı ve çevresini hava alıcı ortamındaki kirlenmelerden doğacak
tehlikelerden korumak; hava kirlenmeleri sebebiyle çevrede ortaya çıkan umuma ve
komşuluk münasebetlerine önemli zararlar veren olumsuz etkileri gidermek ve bu
etkilerin ortaya çıkmamasını sağlamaktır.
Kapsam
Madde 2- Bu Yönetmeliğin hükümleri, 1 inci maddede belirtilen amaca ulaşmak
için; tesislerin kurulması ve işletilmesi için gerekli olan ön izin, izin, şartlı ve kısmi izin
başvuruları, tesisten çıkan emisyonun ve tesisin etki alanı içerisinde hava kirliliğinin
önlenmesi tetkik ve tespiti ile, tesislerin, yakıtların, ham maddelerin ve ürünlerin
üretilmesi, kullanılması, depolanması ve taşınmasına ilişkin esasları kapsar.
Kanuni Dayanak
Madde 3- 2872 sayılı Çevre Kanununun 1 ve 3 üncü maddelerinde öngörülen
amaç ve ilkeler doğrultusunda, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerine ve 4856 sayılı
243
Çevre ve Orman Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 1, 2, 3, 9, 10,
13, 29 ve 30 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
İstisnalar
Madde 4- Bu Yönetmelik;
a) 2690 sayılı Kanun ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna verilen yetki alanına
giren, insan sağlığı ve çevrenin nükleer yakıt ve diğer radyoaktif maddelerin
radyasyonundan korunmasında; ilgili tesis, alet ve düzeneklerde,
b) İşçi sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamına giren işyeri atmosferlerinde (açık
ortam hariç),
c) Hava alıcı ortamına baca, kapı, pencere ya da benzeri açıklıklardan herhangi
bir emisyonun söz konusu olmadığı tesis, alet ve düzeneklerde,
uygulanmaz.
Tanımlar
Madde 5- Bu Yönetmelikte gecen;
Dış Hava: Çalışma mekanları hariç, troposferde bulunan dış ortamlardaki
havayı,
Kirletici: Doğrudan veya dolaylı olarak insanlar tarafından dış havaya bırakılan
ve insan sağlığı üzerinde ve/veya bütün olarak çevre üzerinde muhtemel zararlı etkileri
olan her türlü maddeyi,
Hava Kalitesi: İnsan ve çevresi üzerine etki eden çevre havasında, hava
kirliliğinin göstergesi olan kirleticilerinin artan miktarıyla azalan kaliteleri,
Emisyonlar: Yakıt ve benzerlerinin yakılmasıyla; sentez, ayrışma, buharlaşma ve
benzeri işlemlerle; maddelerin yığılması, ayrılması, taşınması ve diğer mekanik işlemler
sonucu bir tesisten atmosfere yayılan hava kirleticileri,
Tesis: Atmosfere emisyon veren her bir üniteyi,
Makineler, aletler ve diğer sabit düzenekleri,
Üzerinde madde depolanan, boşaltılan ve iş yapılan mülkleri, (Tesislerin bütünü,
işletme olarak adlandırılır).
Yakma Tesisi: Sıcak su, buhar ve benzeri üreterek enerji sağlayan tesisleri,
Üretim Prosesi: Yakıtın ham madde ile birlikte muamele gördüğü veya yakıttan
elde edilen enerjinin ham maddeyi veya ürünü kurutma, kavurma ve benzeri işlemlerde
kullanıldığı ve bacasından proses kaynaklı baca gazı emisyonlarının ve yanma gazlarının
birlikte çıktığı tesisler veya sadece proses kaynaklı baca gazı emisyonlarının çıktığı
tesisleri,
Biyokütle: İhtiva ettiği enerjiyi kazanmak için yakıt olarak kullanılabilen tarım
veya ormancılıktan sağlanan bitkisel bir maddenin kendisi, tamamı ya da bir kısmından
elde edilen ürünlerdir. Bu ürünler tarım ve ormancılık kaynaklı bitkisel atıklar, gıda
işleme sanayinden kaynaklanan bitkisel atıklar, ham kağıt hamuru ve hamur kağıt
üretiminden kaynaklanan bitkisel atıklar, şişe mantarı, ahşap atıklarını, (Ahşap
koruyucuları tatbik edilmiş veya kaplama işlemine bağlı olarak halojenli organik
birleşikler ihtiva eden ve bu tür atıkları içeren özellikle inşaat ve yıkımdan kaynaklanan
ahşap atıklar hariç).
Yetkili Merci: Çevre ve Orman Bakanlığı ve Valiliği,
İzin: Emisyon Ön İzni ve Emisyon İznini,
244
Teknolojik Seviye: Sürekli işletilmesinde başarısı tecrübeyle sabit, kıyaslanabilir
metotlar, düzenekler ve işletme şekilleriyle kontrolleri yapılabilen; emisyon sınırlama
tedbirlerini pratikleştiren ve kullanışlı hale getiren, ileri ve ülke şartlarında uygulanabilir
teknolojik metotlar, düzenekler, işletme biçimleri ve temizleme metotlarının geldiği
seviyeyi, (Az Atıklı Teknolojiler: Teknolojik seviye tanımında kirletmeyen, temiz üretim
teknikleri temel alınır, bu tür temiz ve az atıklı teknolojiler, tercih sıralamasında arıtmaya
dayanan teknolojik seviye tanımından daha önce gelir).
Üretmek: Ürün elde etmek, işlemek, üretim amacıyla tüketmek ve diğer
kullanımlarını, (İthalat ve diğer amaçlara yönelen nakliyatlar aynı anlamda mütalaa
edilir).
Emisyon Envanteri: Sınırları belirlenmiş herhangi bir bölgede, hava kirletici
kaynaklardan belli bir zaman aralığında atmosfere verilen kirleticilerin listesi, miktarı ve
bunların toplam kirlilik içindeki paylarını gösteren bilgileri,
Kritik Bölge: Bir yıl boyunca yapılan hava kalitesi ölçüm sonuçlarına göre kısa
vadeli sınır değerlerin en az 15 gün aşıldığı yerleri,
Kısa Vadeli Sınır Değer: Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde belirtilen
sınır değeri,
Uzun Vadeli Sınır Değer: Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde
belirtilen sınır değeri,
Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
Belge: Emisyon İzin Belgesini,
Yönerge: Emisyon Ön İzni ve Emisyon İzni almaya esas teşkil edecek
dokümanları içeren Yönergeyi,
Emisyon İzin Dosyası: Bu Yönetmeliğe göre hazırlanan Yönergede belirtilen
tüm belge, bilgi ve dokümanları içeren emisyon iznine esas dosyayı,
Yönetmelik: Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğini,
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği (HKKY): 2/11/1986 tarihli ve
19269 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmeliği,
İçten Yanmalı Motorlar: Gaz Motorları ve Dizel Motorlarını,
Gaz Motorları: Otto çevrimi, kıvılcım ateşlemeli ateşleme sistemine sahip
motorları,
Dizel Motorları: Kendiliğinden sıkıştırmalı ateşlemeli motorları,
Kritik Meteorolojik Şartlar: Atmosferde alt sınırı yerden 700 (yediyüz) metre
veya daha az yüksekte olan bir enversiyon tabakası mevcutsa ve bu tabakada hava
sıcaklığı bu yükseklikle en azından 2C/100m artıyorsa, ayrıca yerden 10m yükseklikte
ölçülen rüzgar hızı 12 (oniki) saatlik ortalamada 1,5 m/s’den az ise bu durum kritik
meteorolojik durumu,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
İzne Tabi Tesisler, İzin Alma, İzne Tabi Olmayan Tesisler İçin Uyulması Gereken
Esaslar
İzne Tabi Tesisler
Madde 6- Çalışmaları ve yapısı nedeniyle insan sağlığı ve çevre üzerinde önemli
olumsuz etkisi olan Ek 3, A ve B listelerinde yer alan tesislerin kurulması ve işletilmesi
245
için, bu Yönetmelik hükümlerine göre Emisyon Ön İzni (planlama aşamasında) ve
Emisyon İzni (işletme aşamasında) alınması gerekmektedir.
Ek 3 Liste A’da yer alan tesislerin izni, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından
verilir.
Ek 3, Liste B’de verilen tesislerin izni, İl Mahalli Çevre Kurulunun uygun görüşü
alınarak, Valilik tarafından verilir.
İzne Tabi Tesislerin Kurulması ve İşletilmesinde Uyulması Gereken Esaslar
Madde 7- İzne tabi tesislerin kurulması ve işletilmesinde;
a) Tesisin kamuya ve çevreye zararlı etkilerinin teknolojik seviyeye uygun olarak
azaltılması ve tehlike yaratmaması,
b) Bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uyulması,
c) Bu Yönetmelikte belirtilen emisyon sınırlarının aşılmaması,
d) Tesis etki alanında HKKY’de verilen hava kalitesi sınır değerlerinin
aşılmaması,
e) Mevcut tesislerin baca gazı emisyonlarının bu Yönetmelikte belirtilen usullere
uygun olarak tesisi işleten tarafından ölçülmesi, baca dışından emisyon yayan tesisler
için hesaplama yöntemi kullanılarak saatlik kütlesel debilerin tespit edilmesi, (kg/saatm2)
f) Mevcut tesisler için, Madde-40, Tablo 40.1.’deki kütlesel debilerin aşılması
halinde tesisi işleten tarafından, tesis etki alanında, Madde-40’da belirtilen esaslar
çerçevesinde hava kirliliği seviyesinin ölçülmesi ve tesisin kirleticiliğinin
değerlendirilmesi amacıyla Uluslar arası kabul görmüş bir dağılım modeli kullanılarak,
Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin Hesaplanması,
g) Yeni kurulacak tesislerin baca gazı emisyonlarının (kg/saat ve mg/Nm3
olarak) ve baca dışından emisyon yayan tesislerin atmosfere verdiği emisyonların
saatlik kütlesel debilerinin tespit edilmesi, (kg/saat-m2)
h) Yeni kurulacak tesisler için; Madde-40 Tablo-40.1 ’deki kütlesel debilerin
aşılması halinde tesisi işleten tarafından; tesis etki alanında, tesisin kirleticiliğinin
değerlendirilmesi amacıyla bir dağılım modelli kullanılarak hava kirlenmesine katkı
değerinin hesaplanması, tesisin kurulacağı alanda hava kirliliğinin önemli boyutlara
ulaştığı kuşkusu varsa, hava kalitesinin bu Yönetmelikte belirtilen usullere uygun olarak
ölçülmesi,
i) İşletmede meydana gelen artık ve atık maddelerin kullanılması, teknik yönden
mümkün değilse usulüne uygun olarak arıtılması ve bertaraf edilmesi,
j) Tesisin kurulu bulunduğu bölgede hava kirleticilerin HKKY’de belirlenen hava
kalitesi sınır değerlerini aşması durumunda, tesis sahibi ve/veya işleticisi tarafından,
Valilikçe hazırlanan eylem planlarına uyulması,
gerekmektedir.
Emisyon Ön İzni
Madde 8- Emisyon ön izni verilirken aşağıdaki esaslar uygulanır:
a) Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği kapsamında yer alan
tesisler için ÇED Yönetmeliğine göre alınan ÇED Olumludur Kararı veya ÇED Gerekli
Değildir Kararı, Emisyon Ön İzni yerine geçer. ÇED Olumlu Kararı veya Çevresel Etki
Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı’nın iptal edilmesi halinde Emisyon Ön İzni de
246
iptal edilmiş sayılır. ÇED Yönetmeliği kapsamında yer almayan ancak bu Yönetmeliğin
Ek 3, A ve B listelerinde yer alan tesisler emisyon ön iznine tabidir.
b) Emisyon ön izni tesislerin planlama aşamasında verilir.
c) Emisyon Ön İzni; tesisin çevrede oluşturabileceği etkilerin değerlendirilmesine
esas teşkil edecek bilgi ve belgeler sağlanmışsa ve tesisin çevre üzerine olabilecek zararlı
etkilerine karşı gerekli tedbirin alınacağı görülüyor ve garanti ediliyorsa, ayrıca ön izin
verilmesi makul gerekçeye dayanıyor ise yetkili merciler tarafından verilir.
d) Ek 3, Liste A ve B’de yer alan tesislere Emisyon Ön İzni almak için bir dilekçe
ile Ek 5, Ek 6 ve Yönerge’de belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak Emisyon Ön
İzin Başvuru Formu’nda belirtilen dokümanlarla birlikte Valiliğe başvuru yapılır.
1) Valilik tarafından emisyon ön izin dosyası ve dokümanlar incelenir. Dosya
eksik ve yetersiz bulunursa dosyanın tamamlanması için başvuru sahibine süre verilir.
2) Dosya tamamlandıktan sonra, sadece Ek-3 Liste A’da yer alan tesisler için
tesis sahibi tesisin kurulacağı bölgede dağıtımı yapılan ve yüksek tirajlı yurt çapında
yayın yapan en az bir gazete ile bir yerel gazetede ilan verir. İlanda;
2.1 Tesisin yeri, üretimi, kapasitesi ve kullanacağı yakıt türü,
2.2 İtiraz süresinin 15 gün olduğu,
2.3 İzin başvurusunun ve eklerinin ne zaman ve nerede inceleneceğini,
2.4 İtirazların inceleme süresi içerisinde yapılması gerektiği hususunu ve itirazın
yapılması gereken makamı,
2.5 İtiraz sahibi hazır bulunmasa bile gerekçeli itirazların değerlendirileceğini ve
değerlendirme tarihini,
2.6 100 kişiden fazla itiraz sahibi varsa kararın ilan yoluyla tebliğ edilebileceğini,
belirtir.
Tesis için yapılan itirazlar Valilik tarafından değerlendirilir ve emisyon ön izin
dosyasına eklenir. Valilik itirazları değerlendirirken gerekli gördüğünde itiraz edenler ve
faaliyet sahibi ile görüşür. İtiraz süresinden sonra yapılacak itirazlar dikkate alınmaz.
3) Dosya tamamlandıktan sonra tesis Ek 3, Liste B’de yer alıyor ise Valilik
tarafından 20 (yirmi) işgünü içerisinde değerlendirme yapılarak sonuçlandırılır. Tesis Ek
3, Liste A’da yer alıyor ise Valilik tarafından dosya Bakanlığa gönderilir ve Bakanlık
tarafından 40 (kırk) işgünü içerisinde değerlendirme yapılarak sonuçlandırılır. Belirtilen
süre, dosya Bakanlığa ulaştıktan sonra başlar. Eksikliklerin tamamlanması için verilen
süreler buna dahil değildir.
e)Yetkili Merci Madde-19’da belirtilen iptal yetkisini Emisyon Ön İzni için de
kullanabilir.
f) 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı maddesi uyarınca verilecek ön izin için, bu
Yönetmelikte söz konusu edilen Emisyon Ön İzninin alınması şarttır.
g) Emisyon ön izin verilen tesisler, üretime geçilmesini takiben 1 (bir) yıl içinde
Emisyon İzni için başvurmazlar ise Emisyon İzni kendiliğinden geçersiz sayılır.
Emisyon İzni Başvurusu
Madde 9- Emisyon izni başvurusu aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde
yapılır.
a) Ek-3, Liste A ve B’de yer alan tesislere Emisyon İzni almak için dilekçe ile Ek
5, Ek 6 ve Yönerge’de belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak Emisyon İzin
Başvuru Formu’nda belirtilen dokümanlarla birlikte Valiliğe başvuru yapılır.
247
b) Valilikçe; 20 (yirmi) işgünü içerisinde incelenir. Dosya eksik ve yetersiz
bulunursa dosyanın tamamlanması için başvuru sahibine süre verilir.
Emisyon İzni alınması sırasında yapılabilecek itirazlar, ÇED sürecinde,
Emisyon Ön İzni alma safhasında yapılmamışsa dikkate alınmaz. Ancak tesisin
kurulması esnasında veya daha sonra tesisin kurulu bulunduğu yörede yapılan ölçümlere
dayalı olarak tesisten daha önceden bilinmeyen çevre kirlenmesinin ortaya çıkması
halinde itirazlar dikkate alınır ve emisyon izni verilmeyebilir.
c) Ek-3, Liste A ve B’de yer alan tesis Valilikçe oluşturulan komisyon tarafından
bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yerinde incelenir, hazırlanan teknik rapor
Emisyon İzni Dosyasına eklenir. Valilik tarafından gerekli görülmesi halinde ilgili
kurum/kuruluş ve belediyelerden komisyona teknik eleman talep edilebilir.
Emisyon İzni Dosyasının İncelenmesi ve Karar Verilmesi
Madde 10- Madde 9’da belirtilen hususlar yerine getirildikten sonra, aşağıda
belirtilen hususlar çerçevesinde emisyon izin dosyası incelenmesi yapılır ve karar verilir.
a) Tesis Ek 3, Liste B’de ise hazırlanmış olan Emisyon İzin Dosyası Valilik
tarafından Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yirmibeş iş günü içerisinde
değerlendirilir ve uygun bulunması halinde il mahalli çevre kuruluna sunulur.
Eksikliklerin tamamlanması için geçen süreler belirtilen süreye dahil değildir.
b) Tesis Ek 3, Liste A da ise Yönetmelikte belirtilen hususlar çerçevesinde
hazırlanmış olan emisyon izin dosyası Valilik tarafından oluşturulacak komisyonca
incelenerek uygun bulunması halinde Bakanlığa gönderilir. Bakanlık tarafından emisyon
izin dosyası Yönetmelik hükümleri çerçevesinde başvuru evraklarının tam olarak
Bakanlığa sunulmasından sonra 45 (kırkbeş) işgünü içerisinde incelenerek
sonuçlandırılır. Gerektiği hallerde yerinde inceleme yapılır. Belirtilen süreler, dosya
Bakanlığa ulaştıktan sonra başlar. Eksikliklerin tamamlanması için geçen süreler
belirtilen süreye dahil değildir.
c) İzin vermeye yetkili merci, gerekirse konu ile ilgili uzman kişi ve kuruluşların
da görüşünü alır.
d) Madde 7’de ve Yönetmeliğin diğer hükümlerinde belirtilen yükümlülüklerin
yerine getirilip getirilmediği incelenir.
e) Sunulan dokümanlar iş ve endüstriyel sırları ihtiva ediyorsa işaretlenerek ayrı
bir grup halinde sunulur. Bu durumda diğer dokümanların tesisin çevreye olan etkilerini
açıkça ortaya koyacak özellikte olmasına dikkat edilir.
f) Söz konusu tesise ait başvuru evraklarının yetkili mercie sunulmasından sonra
1 (bir) yıl içerisinde belirtilen eksiklikler tamamlanamazsa emisyon iznine yeniden
başvurulması gerekir.
g) Yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde yapılan inceleme ve değerlendirme
sonucuna göre emisyon izninin verilip verilmeyeceğine karar verilir.
Emisyon İzni Belgesi Verilmesi
Madde 11- Emisyon izni verilmesine karar verildikten sonra emisyon izni
emisyon izni belgesi ile belgelendirilir ve tesis sahibine verilir. Emisyon izin belgesi
muhtevası ve gerekli hususlar yetkili merci tarafından belirlenir.
a) EK 3 Liste A ‘da yer alan tesisler için emisyon izin belgesi Bakanlık
tarafından verilir. İzin kararı ve gerekçeleri, talep edilmesi halinde ilgililere bildirilir.
248
b) Ek 3 Liste B’de yer alan tesisler için emisyon izin belgesi Valilik tarafından
verilir. İzin kararı ve gerekçeleri, talep edilmesi halinde Valilik tarafından ilgililere
bildirilir.
Şartlı ve Kısmi İzin
Madde 12- Faaliyet sahibinin başvurusu üzerine işletmenin tümü veya bir
bölümünün kurulmasına ve işletilmesine şartlı veya kısmi izin verilir.
a) Baca gazı emisyon sınır değerlerini sağlaması kaydıyla, işletmenin test
edilmesi amacı ile bir defaya mahsus kısa süreli kısmi veya şartlı izin verilir. Bu süre 6
(altı) ayı geçemez.
b) Tesisin bir kısmının kurulması ve işletmenin baca gazı emisyonlarının
sınırlarını sağlaması şartı ile kısa süreli olarak şartlı ve kısmi izin verilebilir. Bu süre 6
(altı) ayı geçemez.
c) Madde 7 ve 10’da öngörülen esasların yerine getirildiğinin belirlenmesi
durumunda gerekirse şartlı ve süreli izin verilir.
Diğer Kararlar
Madde 13- Bir tesisten kaynaklanan emisyonların etkilerinin komşu bir
taşınmaza zarar vermesini önlemek amacıyla daha önce verilen ve kesinleşen bir izin
kaldırılamaz. Ancak bu zararlı etkinin ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin
alınması faaliyet sahibinden istenir.
İzne Tabi Tesislerde Yapılacak Değişiklikler
Madde 14- İzne tabi tesislerde yapılacak değişiklikler aşağıda belirtilmiştir:
a) Tesisin işletilmesinde, yakıtında, yakma sisteminde ve prosesinde yapılan
değişiklik ve iyileştirmeler; Bakanlıkça emisyon ölçümü yapma konusunda yetki verilen
kurum veya kuruluş tarafından ek rapor olarak hazırlanır ve emisyon raporuyla birlikte 6
(altı) ay içerisinde yetkili mercie sunulur.
b) İzne tabi bir tesisin konumunda, özelliklerinde ya da işletiminde bir değişiklik
planlandığı (veya yapıldığı ) bildirildiğinde, değişikliğin bu Yönetmeliğin hükümlerine
göre izne tabi olup olmadığı izni veren yetkili merci tarafından incelenir.
c) İzne tabi bir değişikliğin incelenmesi yapılan değişiklikler kapsamında
emisyon izni için uygulanan prosedür çerçevesinde yapılır. Eğer yapılan değişiklik ve
iyileştirmeler izne tabi ise madde-9, 10 ve 11’deki hususlar uygulanır.
d) Yapılan değişiklikler sonucu hava kirliliğini artıran ek emisyon ve bundan
kaynaklanan herhangi bir tehlike hasıl olmuyorsa, izin vermeye yetkili merci
dokümanların kamu incelemesine açılması ve gazete ilanı verilmesi hususlarını
uygulamayabilir.
Teyit Zorunluluğu
Madde 15- Tesis yetkilileri, emisyon izni alan Ek 3, Liste A’da yer alan tesisler
için her 2 (iki) yılda bir, Ek 3, Liste B’de yer alan tesisleri için her 3 (üç) yılda bir, izin
anında öngörülen verilerden herhangi bir sapma olup olmadığını ve tesiste yapılan
iyileştirmeleri rapor etmek zorundadır. Rapor, Bakanlık tarafından belirlenen veya
uluslar arası kabul görmüş ISO, EPA, DIN ve benzeri standartlara uygun numune alma
koşulları ve ölçüm metotları dikkate alınarak, emisyon ölçümleri yapılarak hazırlanır.
Raporun bir nüshası tesiste muhafaza edilir, bir nüshası da tesisin bulunduğu valiliğe
sunulur ve valilikçe değerlendirilir. Ek 3, Liste A’da yer alan tesisler için emisyon ölçüm
249
raporu, valilik görüşü ile birlikte Bakanlığa gönderilir. Ayrıca tesis yetkilileri tesiste
yapılan iyileştirmeleri raporda sunmak zorundadır.
Ek Düzenlemelerin Uygulanması
Madde 16- Ek düzenlemelerin uygulanmasında;
a) Bu Yönetmeliğin esaslarını yerine getirmek amacı ile izin vermeye yetkili
merci izin verildikten sonra gerektiğinde
ek düzenlemeler isteyebilir. Bu ek
düzenlemede Ek 4’deki esaslar dikkate alınır.
b) Yapılacak ek düzenleme, işletici ve işletilen tesis için aşırı ekonomik yük
getiriyorsa ve teknolojik seviye bakımından uygulanabilir değilse bu konuda bir
mecburiyet getirilemez. Ek düzenleme teknolojik olarak uygulanabilir olmakla beraber
ancak belli bir süre sonra ekonomik hale gelecekse yetkili merci ek düzenlemenin bu
süreden sonra uygulanmasını kabul edebilir. Bir ek düzenleme teknolojik olarak
uygulanabildiği halde, ekonomik sebeplerle tesisi işleten tarafından uygulanamazsa izin
Madde 19 hükümlerine göre iptal edilebilir.
c) Ek düzenleme tesisin yeri, yapısı ve işletmesi üzerinde önemli değişiklikler
gerektiriyorsa, yapılacak değişiklikler Madde 14’de öngörülen hükümlere tabidir.
d) Ek düzenlemeler, Geçici Madde 1 ile söz konusu edilen tesislere de
getirilebilir.
İznin Sona Ermesi veya Uzatılması
Madde 17- İznin sona ermesi veya uzatılmasında;
a) İzin;
1) İzin verilen tesis, öngörülen zamanda işletmeye alınmamışsa,
2) Bir tesis üç yıldan daha fazla bir süre sürekli olarak işletme dışı bırakılmışsa,
sona erer.
b) (a) bendinde sözü edilen süreler geçtikten sonra bu Yönetmeliğin ve bu
Yönetmeliğe esas teşkil eden Kanunun amacına aykırı düşmediği takdirde, izni yetkili
merci tarafından izin süresi uzatılabilir veya izin yenilenebilir.
Yasaklama, Kapatma ve Kaldırma
Madde 18- a) İzne tabi tesisin işleticisi bu Yönetmelikte belirtilen esas ve
standartlara ve ek düzenlemelere
uymazsa faaliyetten men edilir.
b) Gerekli izin alınmadan kurulan, işletilen veya değişikliğe uğratılan tesisler
kısmen veya tamamen faaliyetten men edilir.
c) Yetkili merci bir tesisi çalıştırmakla sorumlu operatör veya kişilerin, çevrenin
korunması için uyulması gerekli şartlara uymadığını tespit ederse, tesisin başka bir kişi
veya operatör tarafından işletilmesini emredebilir.
İznin İptal Edilmesi
Madde 19- a) Bu Yönetmelik esasları dahilinde verilen bir izin, aşağıdaki
hususlardan birisi ile
karşılaşılırsa;
1) İzin Madde 12’ye göre verilmişse ve izin sahibi bu şartlara uymamışsa,
2) İzin verilmesinde esas alınan emisyon sınırları aşılmışsa sürekli emisyon
ölçümü yapılan tesislerde,
1 (bir) yıl içinde yapılan ölçümlerin zamanın % 95’inde
limit değerleri aşması halinde veya tesisi işleten Madde 15’de belirtilen sürelerde, izin
anında öngörülen verilerden herhangi bir sapma olup olmadığını emisyon raporu ile izin
250
vermeye yetkili mercie bildirmediği takdirde,
3) Yetkili merci tarafından bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilmesinden
sonra, izin verilmesine mani olacak ek bilgiler edinilmişse ve iznin kaldırılmaması kamu
menfaatini tehlikeye sokuyorsa,
4) Daha önce verilen izin henüz uygulamaya konulmadan, yetkili merci izin
esaslarının değiştirilmesi sonucu izin veremiyor ise ve iznin kaldırılmaması kamu
menfaatini tehlikeye sokuyorsa,
5) Çevre sağlığına gelebilecek önemli zararları ortadan kaldırmak söz konusu ise,
iptal edilir.
b) İzin iptal kararının tebliğ edildiği tarihte, izin geçersiz sayılır.
Tesisin İşletilmesine Son Verilmesi
Madde 20- İşletmeci tarafından, izne tabi bir tesisin işletmesine son verildiği
takdirde, 60 (altmış) gün içerisinde yetkili mercie bilgi verilir.
El ve İsim Değiştirme
Madde 21- Bir işletme transfer, kira veya satış yoluyla el veya isim değiştirirse,
atmış gün içerisinde izin vermeye yetkili mercie bilgi verilir. İşletme sahibi, izin anında
öngörülen verilerden herhangi bir sapma olup olmadığını izin vermeye yetkili mercie 1
(bir) yıl içerisinde hazırlanacak bir emisyon raporu ile bildirmek mecburiyetindedir.
İzne Tabi Olmayan Tesisleri İşletenlerin Yükümlülükleri
Madde 22- İzne tabi olmayan tesislerin kurulması ve işletilmesinde aşağıdaki
şartlara uyulur:
a) Çevreye olan zararlı etkilerin teknolojik seviyeye uygun olarak azaltılmasına
çalışılır.
b) İleri teknoloji uygulanarak, kirleticilerin çevreye olan zararlı etkileri asgari
düzeyde tutulur.
c) Tesislerin işletilmesi aşamasında ve sonunda açığa çıkan atıklar ve artıklar
uygun metotlarla bertaraf edilir.
İzne Tabi Olmayan Tesislerin Kurulması, Yapısal Özellikler ve
İşletilmesinde Aranacak Şartlar
Madde 23- İzne tabi olmayan tesisler:
a) Bu tesislerden yayılan emisyonlar bu Yönetmelikte belirtilen sınırların
üzerinde olamaz.
b) Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından Resmî Gazete’de yayımlanmış
standartlar ile Başbakanlık, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları
tarafından yayımlanan yönetmelik, tebliğ ve yönergelerle tespit edilen teknik özelliklere
uyulur.Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde Valilikçe alınan kararlara uyulur.
c) Yetkili merci tarafından gerekli görülmesi durumunda tesisten kaynaklanan
emisyonların ölçümleri ile bu ölçümler için yapılacak harcamaların karşılanması, Madde
31’de belirtildiği şekilde yapılır.
İzne Tabi Olmayan Tesislerin Denetlenmesi
Madde 24- İzne tabi olmayan tesislerin Madde 23’de belirtilen esaslara uygun
olarak faaliyet gösterip göstermediği Valilikçe gerekli görülmesi halinde denetlenir.
İzne Tabi Olmayan Tesisler İçin Ek Düzenlemeler
Madde 25- Yetkili merci Madde 23’deki hususların uygulanması için ek
251
düzenlemeler getirebilir.
Yasaklama
Madde 26- a) Madde 25’e göre getirilen ek düzenlemeye bir tesisin işleticisi
uymazsa, işletme, yetkili merci tarafından getirilen düzenlemeye uyuluncaya kadar
kısmen veya tamamen faaliyetten men edilir.
b) Bir tesisin çevre üzerinde yarattığı zararlı etkiler insan hayatı, sağlığı ve mal
varlığı üzerinde tehlike yaratıyorsa ve kamu menfaati başka metotlarla yeterince
korunamıyorsa, Valilik tarafından tesisin kurulması durdurulur ve tesisin işletilmesi
kısmen veya tamamen faaliyetten men edilir.
Emisyon Tespiti ve Sınırlaması
Madde 27- Emisyon tespiti ve sınırlamasında:
a) Bir tesisin çevreye zararlı etkilerinin tespiti amacıyla yetkili merci, izne tabi
veya izne tabi olmayan bir tesisin işleticisine, yetkili merci tarafından belirlenmiş uzman
bir kurum/kuruluş veya kişiye tesisinden çıkan emisyonun ölçtürmesini ve/veya bu
emisyonun hava kirlenmesine katkı değerinin hesaplatmasını ve/veya hava kirliliği
seviyesinin ölçümünü yaptırmasını emreder; böylece bir emisyon raporu hazırlanır ve
bedeli Madde 31’de belirtildiği şekliyle karşılanır.
b) Hava kirliliğinin önemli boyutlarda olduğu kritik bölgelerde, izne tabi
tesislerden kaynaklanan emisyonların miktarı ile zamana ve yere göre dağılımını
gösteren Hava Kirlenmesine Katkı Değerini içeren bir Emisyon Raporu yetkili merci
tarafından istenebilir. Bu raporun her yıl yenilenmesi istenebilir.
c) Emisyonların ölçümünde Madde 40’de belirtilen, tesis etrafında yapılması
gerekli görülen hava kirliliği ölçümlerini düzenleyen ilgili mevzuattaki esaslar dikkate
alınır. Tesis etki alanında hava kirliliğinin ölçümünde ise Madde 40’da yer alan esaslar
dikkate alınır.
d) Tesis etki alanında hava kirliliğinin tespitine yönelik yapılacak ölçümlerle
ilgili koordinasyonu valilik sağlar, bu ölçümler için yapılacak harcamalar Madde 31’de
belirtildiği şekilde karşılanır.
Emisyon Ölçüm Raporu
Madde 28- Bakanlık, bu Yönetmeliğin 15 inci maddesinde ve 27 nci
maddesinin (a) ve (b) bentlerinde belirtilen Emisyon Ölçüm Raporunun içeriğini tespit
eder (Ek 6). Emisyon Ölçüm Raporundaki bilgilerde tesisin endüstriyel ve iş sırları varsa
tesis sahibinin veya işleticisinin talebi üzerine Emisyon Ölçüm Raporundaki bu bilgiler
umuma ifşa edilemez.
İzne Tabi Tesislerde Yapılacak İlk ve Periyodik Ölçümler
Madde 29- İzne tabi tesisleri işletenler;
a) Tesisin işletmeye alınmasından sonra veya Madde 14’de sözü edilen
değişikliklerden sonra 6 (altı) ay içerisinde,
b) Madde 15’de belirtilen süreler içerisinde,
ölçümlerini yaptırıp yetkili mercie sunmak zorundadır.
Sürekli Ölçümler
Madde 30- Sürekli ölçümlerde:
a) Yetkili merci, sürekli ölçüm yapılmasına karar verilirken esas alınan limit
değerlerde geçerli olmak üzere, izne tabi tesislerden Madde 27 ve Madde 29
kapsamındaki ölçümlerin yerine, bu ölçümleri kayıt cihazlı ölçüm aletleriyle sürekli
252
olarak yapılmasını isteyebilir.
b) Tesis etki alanında kritik bölgelerde ve kirlenme ihtimalinin olduğu hallerde
yetkili merci gerekli gördüğü takdirde izne tabi olmayan tesislerden de emisyon ve hava
kalitesi ölçümlerinin yapılması isteyebilir.
Bu ölçümler için yapılacak harcamalar Madde 31’de belirtildiği şekilde
karşılanır.
Ölçümler İçin Yapılacak Harcamalar
Madde 31-Emisyon ve tesis çevresindeki hava kalitesinin belirlenmesi için
yapılacak ölçümlerin masrafları tesisi işleten tarafından karşılanır.
Ölçüm Sonuçları Hakkında Bilgi Verilmesi
Madde 32-Madde 27, 29 ve 30’da belirtilen ölçümlerin sonuçları tesisi işleten
tarafından yetkili mercie verilir. Ölçüm kayıtları tesisi işleten tarafından en az 5 (beş) yıl
muhafaza edilir.
Toplam Emisyon Sınırlaması
Madde 33- Valilik, sanayi tesislerinin yoğun olarak bulunduğu, kritik bölgelerde
faaliyet gösteren tesislerin tümünden herhangi bir anda dış havaya verilen toplam
emisyonu sınırlandırıcı tedbirler isteyebilir. Kritik bölgeler Valilik tarafından
belirlenir.Valilik, bu bölgelere kurulacak izne tabi olan veya olmayan yeni bir tesisin
toplam emisyon miktarıyla ilgili olarak geçici veya sürekli sınırlandırma kararları alabilir
veya yeni bir tesisin bölge içinde kurulmasına izin vermeyebilir. Gerekli görülmesi
halinde Bakanlık bu yetkiyi kullanır.
Belirli Bölgelerin Korunması
Madde 34- Belirli bölgelerin korunması’nda:
a) Bir bölgedeki tesislerden, ulaşımdan ve ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği
insan ve çevresi üzerindeki zararlı etkileri normal tedbirlerle ortadan kaldırılamıyorsa bu
bölgeler yetkili merci tarafından koruma bölgesi olarak ilan edilebilir.
Yetkili merci koruma bölgelerinde:
1) Hareketli ve sabit tesisleri çalıştırmamaya,
2) Sabit tesisleri kurdurmamaya,
3) Hareketli ve sabit tesisleri sadece belirli zamanlarda çalıştırmaya veya
bunlardan yüksek işletme teknikleri talep ederek çalıştırmaya,
4) Tesislerde yakıt kullandırmamaya veya sınırlı olarak kullandırmaya,
yetkilidirler.
b) Yetkili merci, kritik meteorolojik şartların mevcut olduğu veya olacağı, hava
kirlenmelerinin çok hızlı artış gösterdiği bölgelerde, insan ve çevresi üzerinde meydana
gelecek zararlara karşı ;
1) Hareketli veya sabit tesisleri sadece belirli zamanlarda çalıştırmaya,
2) Önemli ölçülerde hava kirlenmelerine yol açabilen yakıtların tesislerde
kullanılmasını yasaklamaya veya sadece kısıtlamaya,
yetkilidirler.
c) Hava kirliliğinin çok hızlı artış gösterdiği durumlarda HKKY de belirlenen
uyarı kademeleri uygulanır.
Hava kalitesi sınır değerleri aşılarak, hava kirliliği HKKY de belirtilen değerlere
ulaştığında, bölge özelliklerine göre alınacak tedbirler valiliklerce tebliğ halinde
yayımlanır. Valiliklerce bu tebliğleri belirlerken Bakanlık görüşü alınır.
253
Her kademe için alınacak tedbirler düzenlenirken meteorolojik veriler göz önüne
alınır. Sis, enversiyon, durgun meteorolojik şartlar ve izotermal durumlarda bir sonraki
kademenin tedbirleri veya ilave tedbirler uygulanabilir. Nisbi nem miktarının % 90’ın
üzerine çıkması halinde uyarı kademelerinin belirlenmesinde HKKY de verilen kirlilik
derecelerinin % 10 eksiği esas alınır.
Yakıt ve Hammadde Sınırlaması
Madde 35-Yetkili merci, hava kirliliğinin ciddi boyutlara eriştiği zamanlarda ve
bölgelerde, yakıt ve hammaddesi değiştirilebilen tesislerde hava kirliliğinin azaltılması
amacıyla uygun evsafta yakıt veya hammadde kullanılmasını belirleyebilir.
Kaza Sonucu Emisyon
Madde 36-Bir tesisten ihmal sonucu veya ihmale dayalı gereken tedbirlerin
alınmaması sonucu normal çalışmasında öngörülenden fazla ve hava kirliliğine yol
açacak şekilde emisyon yayılırsa veya özel, sakıncalı kimyasal maddeler ortama atılırsa,
tesisi çalıştıran, emisyonun en kısa sürede normal seviyeye inmesi için gerekeni yapar.
Yetkili merci, kaza sonucu çıkan emisyonun normal seviyeye indirilmesi için tesisin
sahibine veya işletmecisine gerekli tedbirleri almasını ister. Bu durum uzun sürerse ve
Yönetmelik’te belirtilen sınır değerler aşılırsa cezai işlem uygulanır.
Yakıt Özellikleri
Madde 37-Hava kirliliğinin azaltılması amacıyla sanayi tesislerinde kullanılacak
olan katı, sıvı ve gaz yakıtların özellikleri Bakanlık tarafından ilgili kamu kurum ve
kuruluşların görüşleri de alınarak belirlenir.
Yakıtlar ithal ediliyorsa ithal işlemleri, Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından
yayımlanan Dış Ticaret Standardizasyon Tebliği kapsamında ve ithal izni veren yetkili
merci tarafından belirlenen ve aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde yapılır:
a) İthalatı yapan kuruluş gümrüğe, yakıt özelliklerini beyan eden ve üretici firma
tarafından tasdikli bir belge vermek zorundadır. Bu belge yakıtın ilk varış yerine yakıtla
birlikte gönderilir.
b) İthalatı yapan kuruluş bu belgenin bir kopyasını dosyalarında muhafaza eder.
c) İthal edilen yakıt doğrudan satışa sunuluyorsa, ithalatçı kuruluş yakıtın
satılacağı ilin mülki amirine yakıt miktarı ve özellikleri hakkında bilgi verir.
d) Ticari amaçla katı, sıvı veya gaz yakıt satan şahıs veya kuruluşlar sattıkları
yakıtların menşeini ve özelliklerini belirten, üretici tarafından tasdikli belgeleri
muhafaza ve istenildiğinde ibraz etmek mecburiyetindedir.
e) Katı, sıvı veya gaz yakıtları şehirlerarası yollarda nakledilen araç kullanıcıları
naklini yaptıkları yakıtın menşeini belirten, üreticiden tasdikli belgeyi araçta taşımak ve
istenildiğinde ibraz etmek mecburiyetindedir.
f) İthal edilen sıvı yakıtlar için yetkili kurum ve kuruluşlardan uygunluk belgesi
alınmalıdır.
Yakıt olmayan ancak yakıt olarak değerlendirilebilen biyokütlenin kullanım
esasları Bakanlıkça belirlenir. Biyokütleyi yakıt olarak kullanan tesis bu Yönetmelik
hükümlerine uymak zorundadır.
İzne Tabi Tesislerin Denetlenmesi
Madde 38- İzne tabi tesislerin denetlenmesinde:
a) Bu Yönetmelik kapsamında izne tabi tesisler, faaliyetlerin Yönetmelikte
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirilip getirilmediğinin tespiti amacıyla
254
yetkili merciin görevlendirdiği konusunda uzman kişilerce denetlenir.
b) Tesis sahipleri ve işleticileri ;
1) Yetkili merciin görevlendirdiği kişilerin veya yetkili mercii temsil eden
kişilerin tesislere girmesi için izin vermeye,
2) Emisyon ve hava kalitesi değerlerinin belirlenmesi maksadı ile görevli kişiler
tarafından testler yapılmasına, izin vermeye ve kolaylık göstermeye,
3) Görevli kişilere çevre mevzuatı kapsamında istenen ve gerekli olan doküman
ve bilgileri vermeye,
mecburdur.
Yetkili merciin isteği üzerine, kuruluşların işleticileri yukarıda (a) ve (b)
bentlerindeki çalışmalar sırasında tesiste gerekli düzenlemeleri yapmak üzere istek
üzerine çalışan görevlileri hizmete tahsis ederler. (a) ve (b) bentlerindeki çalışmaların
yapılabilmesi için tesisi işletenler ve sahipleri iş güvenliği açısından gerekli olan
koruyucu malzemeleri ve ulaşım araçlarını temin ederler.
c) (a) bendi hükümleri, 37 nci madde kapsamına giren yakıtlar, ürünler,
maddeler ve tesisleri de içine alır. Bu durum tesis sahipleri ve işleticileri için de
geçerlidir. Bu işleticiler veya sahipler yetkili merciin görevlendirdiği kişilerin veya
yetkili merciyi temsil eden kişilerin örnek almasına, tesis içinde ve bacasında kontroller
yapmasına izin verirler.
d) Denetim işlemleri ile ilgili olarak yapılan testler ve ölçümlerin masrafları, (a)
ve (b) bentlerinin hükümlerine göre örnek alınması, bunların analizi, test yapılması
dolayısıyla ortaya çıkan masraflar, tesisi işleten veya tesis sahibi tarafından karşılanır.
e) Bilgi vermekle zorunlu taraf sorulan sorulara cevap vermekten kaçınırsa bu
husus tutanakla kayda geçirilir.
f) Bu maddenin (b), (c) ve (e) bentlerine göre elde edilen bilgi ve belgeler başka
amaçlar için kullanılamaz.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Emisyon İznine Tabi Tesisler İçin Esaslar ve Sınır Değerler
İzne Tabi Tesisler İçin Emisyon Sınırları
Madde 39- Ek 3, Liste A ve B’de yer alan izne tabi bir tesis için Madde 43’de
herhangi bir emisyon sınırlaması getirilmemişse Madde 39’da verilen emisyon sınırlarına
ve Madde 42’de belirtilen esaslara uyulması mecburidir. Sanayi tesislerinde bulunan ve
ısınma amaçlı kullanılan yakma tesisleri emisyon iznine tabi olmamakla birlikte bu
Yönetmelikte yer alan emisyon sınır değerlerini sağlayacak şekilde faaliyet göstermek
zorundadır.
İşletmelerde:
a) İs:
1) Atık gazlardaki isliliğin derecesi, katı yakıtlı tesislerde Bacharach skalasında 3
(üç) veya daha küçük olmalıdır.
2) Sıvı yakıt yakan tesislerin atık gazlarındaki islilik derecesi Bacharach
skalasına göre motorin yakanlarda en fazla 2 ( iki), fuel oil yakanlarda en fazla 3 (üç)
olması gerekir.
b) Toz şeklinde emisyon:
1) Atık gazlarda bulunan toz şeklindeki emisyon aşağıda ikinci fıkrasında
sınırlandırılmamışsa, (h) bendindeki sınırlar ile diyagram 1’deki sınırları aşamaz.
255
2) Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma ve öğütme tesislerinden çıkan gazlarla
atılan toz emisyonları, aşağıda verilen sınır değerleri sağlamak zorundadır. Bu işlemler
sırasında çıkan toz, özel toz ise aşağıda belirtilen sınır değerlerin aşılmaması şartıyla 39
uncu maddenin (h) bendinde yer alan hükümlere tabidir.
Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma ve öğütme tesislerinden çıkan gazlarla
atılan toz emisyonları sınır değerleri:
toz emisyonları
200 mg/Nm3
(1,5kg/saat veya altındaki emisyon debileri için)
toz emisyonları
150 mg/Nm3
(1,5kg/saat –2,5 kg/saat arası emisyon debileri için)
toz emisyonları
100 mg/Nm3
(2,5 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma, öğütme işlemleri sabit tesislerde kapalı
alanlarda gerçekleştirilmelidir. (Kamyonların malzeme boşalttığı ilk kırma ünitesi hariç).
Kurulduğu yerde bir yıldan az süreli faaliyet gösteren tesislerde hava kalitesini
sağlamaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Oluşan toz emisyonunun, yukarıda yer alan sınır
değerleri sağlaması esas olup, bu amaçla gerekli tedbirler (toz tutma ünitesi kurulması
veya su püskürtme sistemleri kurulması gibi) alınmalıdır. Aynı ünitede çok sayıda baca
varsa, bacaların atık gazlarının kütlesel debileri toplanarak değerlendirilir.
c) Tozlu maddelerin üretimi, işlenmesi, taşınması, doldurulması, boşaltılması ve
tasnifi:
Çapı 5 milimetre ve daha küçük tane boyutlu maddelerin üretimi, parçalanması,
tasnifi, doldurulması ve diğer işlemleri sırasında ortaya çıkan tozlar toplanıp, toz ayırma
sisteminden geçirilir. Bu tesislerden kaynaklanan toz emisyonu 75 mg/Nm3 sınır değerini
geçemez.
256
Çapı 5 milimetre den küçük tane boyutlu maddelerle üretim yapan makineler
kapalı mekanlarda çalıştırılır. Bu boyutta toz emisyonu yayan maddelerin boşaltma ve
paketleme tesislerinde toz emisyonlarına karşı tedbir alınır.
Şayet üst yüzeydeki nem oranı en az %10 olacak şekilde tesis donatılmamışsa,
çapı 2 milimetreden küçük öğütülmüş, tozlu maddelerin taşınması, kapalı sistemlerle
yapılır ve kapalı alanlarda depolanır.
Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma, öğütme işlemlerinin yapıldığı
tesislerden kaynaklanan toz emisyonunun önlenmesi; kimyasal toz bastırma sistemi veya
basınçlı pülverize su kullanılması ile de gerçekleştirilebilir. Bu durumda hakim rüzgar
yönü de dikkate alınarak toz kaynağından 3 metre uzaklıkta toz konsantrasyonu (PM 10)
en fazla 3 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Baca dışındaki yerlerden toz emisyonlarının
kaynaklandığı tesisler için emisyon faktörü kullanılarak kütlesel debi hesaplanır, bu
değerin Madde 40’da belirtilen sınırları aşması halinde bu işletmeler etrafında hakim
rüzgar yönü de dikkate alınarak ölçülen çöken toz miktarı 450 mg/m2 -gün değerini
aşamaz.
Çöken toz emisyonu tespiti 40 ıncı maddenin (g) bendi çerçevesinde yapılır.
Tesisin bulunduğu bölgede toz emisyonuna neden olan diğer tesisler var ise bu tesislerin
katkı değerleri de aynı ölçüm metodu ile belirlenir .
Toz emisyonu su kullanılarak
önlenecek ise toz kaynağı olan ünitenin faaliyete geçmesi ile birlikte su püskürtme
sistemi eş zamanlı olarak devreye girmeli ve üretim süresince çalışmalıdır. Kimyasal toz
bastırma sisteminde kullanılacak maddeler insan ve çevre sağlığına toksik etki
göstermemelidir.
d) Açıkta depolanan yığma malzeme:
Açıkta depolanan yığma malzeme, hava kalitesi standartlarını sağlamak şartıyla
açıkta depolanabilir. Bu amaçla aşağıda bazı örnekleri verilen tedbirler alınır.
-Araziye rüzgarı kesici levhalar yerleştirir, duvar örülür veya rüzgarı kesici
ağaçlar dikilir,
-Konveyörler ve diğer taşıyıcıların ve bunların birbiri üzerine malzeme boşalttığı
bağlantı kısımlarının üstü kapatılır,
-Savurma yapılmadan boşaltma ve doldurma yapılır,
-Malzeme üstü naylon branda veya tane büyüklüğü 10 mm’den fazla olan
maddelerle kapatılır,
-Üst tabakalar %10 nemde muhafaza edilir. Bu durumu sağlamak için gerekli
donanım kurulur.
e) Toz yapıcı yanma ve üretim artıklarının taşınması ve depolanması:
Toz yapan yanma ve üretim artıklarının taşınmasında taşınan malzemenin
tozumayı önleyecek derecede nemli olmaması halinde kapalı taşıma sistemleri kullanılır.
Bunların açıkta depolanmasında yukarıdaki (d) bendindeki tedbirler alınır. Depolama
işlemi tamamlanan sahalar toprakla örtülüp üstü yeşillendirilir.
f) Tesis içi yolların durumu:
Tesis içi yollar hava kalitesini olumsuz yönde etkiliyorsa yolların bitümlü
kaplama malzemeleri, beton veya benzeri malzemelerle kaplanması, düzenli olarak
temizlenmesi veya toz bağlayan maddelerle muameleye tabi tutulması gereklidir.
g) Filtrelerin boşaltılması:
Toz biçimindeki emisyonu tutan filtrelerin boşaltılmasında toz emisyonunu
257
önlemek için toz, kapalı sistemle boşaltılır veya boşaltma sırasında nemlendirilir.
h) Atık gazlardaki özel tozların emisyonları için sınırlar:
Tesisin üretim prosesine göre, bu emisyonların oluşma ve atmosfere deşarj
edilme periyodu dikkate alınarak tesis en yüksek kapasitede çalışırken bu emisyonlar
ölçülür. Sınır değerler için 01/01/2007 tarihinden itibaren Ek 2’de verilen sınır değerler
ve tablolar geçerli olacaktır.
Toplam emisyonların sınırlanmasının gerekli görüldüğü hallerde; yetkili merci
yerleşim bölgelerinde kurulacak olan veya mevcut tesislerde, yörenin; meteorolojik,
topografik durumuna ve mevcut kirlilik yüküne bağlı olarak, aşağıda verilen özel toz
emisyonları için konsantrasyon ve kütlesel debi sınırlarını 1/3 oranında azaltabilir.
Aynı işletmede çok sayıda bacadan atık gaz atılıyorsa, aynı sınıftan olan
emisyonlar (kg/saat) toplanarak değerlendirilir. Ancak; bacalar birbirlerinin etki alanları
dışında ise her bir baca tek başına değerlendirilir. Etki alanı bu Yönetmeliğin 40 ıncı
maddesinin (b) bendinin birinci paragrafında tanımlanmıştır.
Tablo 39.1.’de I, II ve III olarak sınıflandırılan özel toz emisyonları, aynı sınıftan
birden fazla madde bulunması durumu dahil, bunların toplam konsantrasyonları
aşağıdaki değerleri aşamaz.
Tablo 39.1 de I, II ve III olarak sınıflandırılan özel toz emisyonları aşağıdaki
sınırlara tabidir.
I’inci sınıfa giren toz emisyonları
20 mg/Nm3
(0.1kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
II’inci sınıfa giren toz emisyonları
(1kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
50 mg/Nm3
III’üncü sınıfa giren toz emisyonları
75 mg/Nm3
(3 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
Yukarıda her sınıf için ayrı ayrı verilen konsantrasyon sınırları aşılmaması
kaydıyla: I inci ve II inci sınıflara giren özel toz emisyonlarının bir arada bulunması
durumunda toplam emisyon konsantrasyonu 50 mg/Nm3, I inci ve III üncü veya II nci ve
III üncü sınıflara giren özel toz emisyonlarının bir arada bulunması durumunda ve I inci,
II nci ve III üncü sınıfa giren emisyonların bir arada bulunması durumunda toplam toz
emisyon konsantrasyonu 75 mg/Nm3 sınırını aşamaz.
Tablo 39.1. Toz emisyonunda özel maddeler
I.sınıf maddeler
-Bakır dumanı
-Civa ve bileşikleri
(Civa Sülfür minerali hariç)
-Çözünen Flor bileşikleri
-Fosforpentaoksit
-Kadmiyum ve çözünen bileşikleri
(Nefesle alınabilen toz ve
aerosoller içindeki kadmiyum
klorür hariç)
-Krom VI bileşikleri
(Kanserojen olmayanlar)
-Kurşun ve çözünen bileşikleri
II.sınıf maddeler
-Antimon ve çözünen bileşikleri
- Baryum bileşikleri (Çözünenler)*
-Bortriflorür
-Çinko ve bileşikleri
-Florit minerali
-Gümüş bileşikleri
(Gümüş Nitrat gibi kolay çözünenler)
-İyot bileşikleri
-Kalsiyum florür
-Katran
(Linyit kömürü katranı hariç)
-Koyu katran
III. sınıf maddeler
-Alüminyum karbür
-Alüminyum nitrür
-Amonyum bileşikleri
-Bakır ve çözünen
bileşikleri
-Baryum Sülfat
-Bitümler
-Bizmut
-Bor bileşikleri
(Çözünenler)
-Ferrosilisyum
-Fosfatlar
258
-Nikel bileşikleri
(Kanserojen olanlar hariç)
- Selen ve çözünen bileşikleri
-Talyum ve bileşikleri
-Tellür ve bileşikleri
-Uranyum ve bileşikleri
-Vanadyum bileşikleri
(Linyit kömürü katranı hariç)
-Kiselgur
-Kobalt bileşikleri
(Kanserojen olmayanlar)
-Kristobolit
(5 mikrondan küçük partiküller)
-Kurum
-Kuvarz (Partikül büyüklüğü 5
mikrondan küçük)
-Kuvars minerali tridimit
(5 mikrondan küçük partiküller)
-Stronsiyum ve bileşikleri
-Tozlarda organik bileşikler, örneğin
antrosen, aminler, 1-4 benzokinon,
naftalin)
-Kalsiyum Siyanamid
-Kalsiyum hidroksit
-Kalsiyum Oksit
-Magnezyum hidroksit
-Magnezyum oksit
-Molibden ve çözünen
bileşikleri
-Silisyum karbür
-Tungsten ve
bileşikleri
(Tungsten
karbür
hariç)
Tablo 39.1. ve buna ait sınır değerleri 01/01/2007 tarihine kadar geçerlidir.
i) Gaz ve buhar emisyonları:
Tesisin üretim prosesine göre, bu emisyonların oluşma ve atmosfere deşarj
edilme periyodu dikkate alınarak tesis en yüksek kapasitede çalışırken bu emisyonlar
ölçülecektir.
Toplam emisyonların sınırlanmasının gerekli görüldüğü hallerde; yetkili merci
yerleşim bölgelerinde kurulacak olan veya mevcut tesislerde, yörenin; meteorolojik,
topografik durumuna ve mevcut kirlilik yüküne bağlı olarak, aşağıda verilen gaz ve
buhar emisyonları için konsantrasyon ve kütlesel debi sınırlarını 1/3 oranında azaltabilir.
Aynı işletmede çok sayıda bacadan atılan atık gaz akımları varsa, aynı sınıftan
olan emisyonlar (kg/saat) toplanarak değerlendirilir. Bacalar birbirlerinin etki alanları
dışında ise her bir baca tek başına değerlendirilir. Etki alanı bu Yönetmeliğin 40 ıncı
maddesinin (b) bendinin birinci paragrafında tanımlanmıştır.
1) İnorganik Klor Emisyonu
Gaz biçimindeki inorganik klorür emisyonları 0,3 kg/saat veya üzerinde ise, atık
gaz içerisindeki klorür (C1-) konsantrasyonu 30 mg/Nm3’ü aşamaz.
2) İnorganik Flor Emisyonu
Gaz biçimindeki inorganik florür emisyonları, 0,15 kg/saat veya üzerinde ise, atık
gaz içerisindeki florür (F-) konsantrasyonu 5 mg/Nm3’ü aşamaz.
3) İnorganik ve Organik Buhar ve Gaz Emisyonları
Tablo 39.2’de I inci, II nci ve III üncü olarak sınıflandırılan, atık gazlarda
bulunan organik bileşiklerin buhar ve gaz biçimindeki emisyonları, aynı sınıftan birden
fazla bileşik bulunsa dahi bunların toplam emisyonları, aşağıdaki değerleri aşamaz.
I'inci sınıfa giren organik bileşikler (0,1 kg/saat ve üzerindeki
emisyon debileri için)
II'nci sınıfa giren organik bileşikler (3 kg/saat ve üzerindeki
emisyon debileri için)
III'üncü sınıfa giren organik bileşikler (6 kg/saat ve üzerindeki
emisyon debileri için)
20 mg/Nm3
150 mg/Nm3
300 mg/Nm3
Tablo 39.2. Organik buhar ve gazlar
I. sınıf
II. sınıf
III. sınıf
259
-Akrilaldehit
-Akrilikasit
-Akrilikasit etilesteri
-Akrilikasit metilesteri
-Anilin
-Butirilasit = Bütanoikasit
-Dietilamin
-1,2 - Dikloretan
- Diklorofenol
- Dimetilamin
- Dimetilanilin
-Dimetiletilamin
- Dimetilsülfür
- Dinitrobenzen
-Difenil
- Etilenoksit
- Fenol
- Formaldehit
- Formik Asit
- Fosgen
- Furfurol
- Hekzametilendiizosiyanat
- Hekzanoik asit =Kaproik asit
- Kurşun tetraetil
-Karbonsülfür
-Krezol =Hidroksi toluen
- Keten = Karbometen = Etanon
- Kloropropionik asit
-Merkaptanlar
-Monoklorasetik asit
-Metilamin
- Metilizosiyanat
-Monoetilamin
- Nitrobenzen
- Nitrokrezol
(2 - Nitro p-hidroksitoluen
- Nitrofenol
- Poliklorlu Difeniller
- Piridin
- Tetrakloretan
- Tiyoeter
- Tiyofenol
- Tiyokrezol=Tiyo hidroksitoluen
- Toluendizosiyanat
- Trietilamin
- Trimetilamin
- 1, 1, 2-Trikloretan
- Triklorfenol
- Valerikasit = Pentanoik asit
-Amilasetat
- Asetaldehit
- Asetik asit
- Asetikasit n-metil esteri
-Asetik metil esteri
- Vinil Asetat
- Benzin) (Kütle yüzdesi olarak %25
den fazla C7 ve C8 aromatik ihtiva
eden)
-Bütadien (1,3)
- Diasetonalkol
- Dietanolamin
-1,1-Dibrometan
-1, 1 - Dikloretan (Etilenklorür)
- p- Diklorbenzen ve o-Diklorbenzen
- Dimetilformamid
-1,4-dioksan
-Etilbenzen
- Etilendiamin
-Etilenglikol monometileter
(Metilglikol)
-2-Etil -1-hekzanol
-2 Klor-1,3bütadien
-Kloroform=Triklormetan
- Ksilen
-Metakrilik asit metil esteri
-Metilsiklohekzanon
-Metilnaftalin
-Morfolin-Dietilen İmidoksit
-Monoetenolamin
-Monoklorbenzen
-Naftalin
-Nitrotoluen
-Propilen oksit
-Propionik asit
-Siklohekzanon
-Stiren – Feniletilen = Vinil benzen
-Tetrahidrofuran
-Tetrahidronaftalin
-Toluen
-Trietanolamin
-1,1,1-trikloretan
-Trikloretilen
-Trioksan metaformaldehit
-Aseton
- Asetikasit Etilesteri
-Asetikasit n-butil
esteri
-n-bütil alkol
-n-bütilasetat
-Dietil eter
-1,2-Dikloretilen
-Diklorometan
- Dimetilsülfoksit
-Diizopropileter
-Etanol (Etil alkol)
- Etil Klorür
-Etilenglikol
-Etilglikol
-n-Heptan
-4-Hidroksi-4-metil-2pentanon
-n-Hekzan
-İzo butil alkol
-İzopropileter
-Metanol-Metil alkol
-Metilsiklohekzan
-Metiletilketon
-Metilbütilketon
-Metilizobütilketon
-n-Pentan
-1-pentanol
- i-propanol - İzopropil
alkol
-Siklohekzan
-Siklohekzanol
-Tetrakloroetilen
-Trietilenglikol
-1, 1, 1-Trikloretan
Tablo 39.2. ve buna ait sınır değerler 01/01/2007 tarihine kadar geçerlidir.
Yukarıda verilen konsantrasyon sınırları aşılmaması kaydıyla; I inci ve II nci
sınıflara giren organik buhar ve gazların bir arada bulunması durumunda toplam emisyon
konsantrasyonu 150 mg/Nm3, I nci ve III üncü veya II nci ve III üncü sınıflara giren
260
organik buhar ve gazların bir arada bulunması durumunda ve I nci, II nci ve III üncü
sınıflara giren organik buhar ve gazların bir arada bulunması durumunda toplam emisyon
konsantrasyonu 300 mg/Nm3 sınırını aşamaz.
j) Kanser yapıcı maddelerin emisyon sınırları:
Tesisin üretim prosesine göre bu emisyonların oluşma ve atmosfere deşarj
edilme periyodu dikkate alınarak tesis en yüksek kapasitede çalışırken bu emisyonlar
ölçülmelidir.
Toplam emisyonların sınırlanmasının gerekli görüldüğü hallerde; yetkili merci
yerleşim bölgelerinde kurulacak olan veya mevcut tesislerde, yörenin; meteorolojik,
topografik durumuna ve mevcut kirlilik yüküne bağlı olarak, aşağıda verilen kanser
yapıcı madde emisyonları için konsantrasyon ve kütlesel debi sınırlarını 1/3 oranında
azaltabilir.
Aynı işletmede çok sayıda bacadan atılan atık gaz atılıyorsa, aynı sınıftan
emisyonlar (kg/saat) toplanarak değerlendirilir. Bacalar birbirlerinin etki alanları dışında
ise her bir baca tek başına değerlendirilir. Etki alanı bu Yönetmeliğin 40 ıncı maddesinde
tanımlanmıştır.
Atık gazlarda bulunan kanser yapıcı maddeler prensip olarak en düşük düzeyde
tutulur. Bu konuda işyeri atmosferlerinde (açık ortam hariç) İş Sağlığı ve Güvenliği
Mevzuatı da dikkate alınır.
Tablo 39.3’de I, II ve III olarak sınıflandırılan maddelerin, aynı sınıftan birden
fazla madde bulunması durumunda bunların toplam konsantrasyonları aşağıdaki
değerleri aşamaz.
I’inci sınıfa giren maddeler
(0,5 g/saat ve üzerindeki emisyon debileri için)
0,1 mg/Nm3
II’nci sınıfa giren maddeler
(5 g/saat ve üzerindeki emisyon debileri için)
1 mg/Nm3
III’üncü sınıfa giren maddeler
(25 g/saat ve üzerindeki emisyon debileri için)
5 mg/Nm3
Yukarıda verilen konsantrasyon sınırları aşılmaması kaydıyla, I inci ve II nci
sınıflara giren kanser yapıcı maddelerin bir arada bulunması durumunda toplam emisyon
konsantrasyonu 1 mg/Nm3, I inci ve III üncü veya II nci ve III üncü sınıflara giren kanser
yapıcı maddeler bir arada bulunması durumunda ve I inci, II nci ve III üncü sınıflara
giren kanser yapıcı maddeler bir arada bulunması durumunda toplam emisyon
konsantrasyonu 5 mg/Nm3’ü sınırını aşamaz.
Tablo 39.3.Kanser yapıcı maddeler
I.sınıf
- Asbest (İnce toz halinde Krisotil,
Krosidolit, amosit, antopilit, Aksiyonolit,
trmolit)
-Benzopiren
-Berilyum ve bileşikleri
-Dibenzoantrasen
-2-Naftilamin ve tuzları
II.sınıf
-Arseniktrioksit ve arsenikpentaoksit
Arsenikli asitler, arsenik ve tuzları (As
olarak verilmiştir.)
-3,3-Diklorbenzidin
-Dimetil sülfat
- Etilenimin
-Krom VI bileşikleri (Kalsiyum kromat,
Krom III kromat, Stronsiyum Kromat ve
Çinkokromat, Cr olarak verilmiştir.)
- Kobalt (Nefesle alınabilir toz ve
aerosoller içinde Kobalt metali ve zor
III.sınıf
-1,2Dibrommetan
-Hidrazin
-1-Klor-2,3epoksipropan
(Epiklorhidrin)
261
çözünen kobalt tuzları, Co olarak
verilmiştir.)
-Nikel (Nikel metalinin nefesle
alınabilentozları ve aerosolleri, Nikel
sülfür ve sülfitli mineralleri, Nikeloksit
ve Nikel karbonil; Ni olarak verilmiştir.)
Tablo 39.3. ve buna it sınır değerler 01/01/2007 tarihine kadar geçerlidir.
k) Aşırı derece tehlikeli maddeler :
Aşağıda listelenen maddeler, ortamda kalıcı ve birikim etkisi gösterdiğinden,
baca gazındaki emisyon konsantrasyonu 0,01 ng/Nm3 seviyesini geçmeyecek şekilde
gerekli her türlü önlem alınmalıdır.
 Polibrom dibenzodioksinler
 Polibrom dibenzofuran
 Poliklor bifeniller (PCB)
 Poliklor dibenzodioksinler (PCDD)
 Poliklor dibenzofuranlar (PCDF)
 Polihalojen dibenzodioksir
 Polihalojen dibenzofuranlar
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Tesislerin Hava Kirlenmesine Katkı Değerlerinin Hesaplanması ve Hava Kalitesi
Ölçümü
Madde 40- Mevcut ve yeni kurulacak tesislerin etki alanında Hava Kirlenmesine
Katkı Değeri (HKKD)’nin dağılım modellemesi kullanılarak hesaplanması, tesis etki
alanında hava kalitesinin ölçülmesi ve ölçüm metotları aşağıdaki esaslara göre yapılır:
Mevcut ve yeni kurulacak tesislerin bacalarından veya baca dışından atmosfere
verilen emisyonların saatlik kütlesel debileri, mevcut tesisler için bacalarda ölçülerek,
baca dışından atmosfere verilen emisyonlar ile yeni kurulacak tesisler için emisyon
faktörleri kullanılarak tespit edilir. Saatlik kütlesel debi (kg/saat) değerleri aşağıdaki
Tablo 40.1’de verilen değerleri aşması halinde, tesis etki alanında emisyonların Hava
Kirlenmesi Katkı Değeri (HKKD) mümkünse saatlik, aksi taktirde, günlük, aylık ve
yıllık olarak hesaplanır. Mevcut tesis için aylık olarak hesaplanmış Hava Kirlenmesine
Katkı Değeri (HKKD)’nin en yüksek olduğu inceleme alanı içinde iki noktada bir ay
süreyle, sürekli hava kalitesi ölçümü yapılır. Kirliliğin aylara bağlı olarak değiştiği ve
arttığı bölgelerde yetkili merci ölçüm zamanını belirler. Ölçüm sonuçları HKKY’de
belirtilen Uzun Vadeli Sınır değer (UVS) değerinin % 60’ından yüksek olması
durumunda hava kalitesi ölçümlerinin süresi uzatılır, ölçüm süresi yetkili mercii
tarafından belirlenir.
Tablo 40.1 Kütlesel Debiler
Emisyonlar
Toz
Kurşun
Kadmiyum
Talyum
Klor
Hidrojen klorür ve Gaz Halde
Normal işletme şartlarında ve haftalık iş günlerindeki işletme
saatleri için kütlesel debiler (kg/saat)
Bacadan
Baca Dışındaki Yerlerden
15
1.5
0.5
0.05
0.01
0.001
0.01
0.001
20
2
20
2
262
İnorganik Klorür Bileşikleri
Hidrojen florür ve Gaz
2
0.2
Halde İnorganik Florür Bileşikleri
Hidrojen Sülfür
4
0.4
Karbon Monoksit
500
50
Kükürt Dioksit
60
6
Azot Dioksit [NOx (NO2 cinsinden)]
40
4
Toplam Uçucu Organik Bileşikler
30
3
Not : Tablodaki emisyonlar tesisin tamamından (bacaların toplamı) yayılan saatlik kütlesel
debilerdir.
a) Tesisin Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin (HKKD) hesaplanmasında
gözönünde bulundurulan hususlar:
Hava Kirlenmesine Katkı Değerleri, aşağıdaki faktörler ele alınarak; gazlar,
havada asılı partikül maddeler ve çöken tozlar için hesaplanır.
1) Tesis etki alanındaki topografik yapının etkileri ve Madde 42’de belirtilen baca
yükseklikleri göz önüne alınır.
2) Tesis etki alanındaki binaların etkisi göz önüne alınır. Eğer bacalar, bina veya
kulelere bina veya kule yüksekliklerinin 4 katından daha az uzaklıklarda ise: baca
yüksekliği binadan 1,7 kat, soğutma kulesinden 1,5 kat fazla olduğu takdirde, binaların
etkisi ihmal edilir.
3) Çok zayıf rüzgarların hüküm sürdüğü şartların sık ortaya çıktığı durumlar göz
önüne alınır. Bu husus, tesisin bulunduğu yerde, 1 (bir) yıl boyunca % 30’unu geçen
saatlerde, 10 dakikalık ortalama değerler halinde verilen ortalama rüzgar hızı 1,0 m/s den
küçükse, geçerlidir.
4) Hesaplamalar, tesis etki alanı dahilinde ortaya çıkan emisyonların, bir
kimyasal veya fiziksel değişmeye uğramadığı kabul edilerek yapılır.
5) Emisyonların yayılması hesaplanırken, her bir durum için yayılma şartlarının
sabit olduğu kabul edilir.
b) Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin Hesaplanacağı ve Hava Kalitesinin
Ölçüleceği Alanın Belirlenmesi:
Tesisten açık havaya verilen emisyonların Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin
(HKKD) hesaplanmasında veya hava kalitesi ölçümlerinin yapılmasında tesis etki alanı,
inceleme alanı ve tepe noktaları dikkate alınır.
1) Tesis Etki Alanı: Emisyonların merkezinden itibaren bu yönetmelikte Madde
42’de verilen esaslara göre tespit edilmiş baca yüksekliklerinin 50 (elli) katı yarı çapa
sahip alan, tesis etki alanıdır. Zeminden itibaren emisyonların effektif yüksekliği (h+h)
30 m’den daha az olan tesislerde, tesis etki alanı, bir kenar uzunluğu 2 km olan kare
şeklindeki alandır. Emisyon kaynaklarının yüzey dağılımı 0,04 km2’den büyükse, tesis
etki alanı, bir kenar uzunluğu 2 km olan kare şeklindeki alandır. Emisyon kaynaklarının
yüzeydeki dağılımının tespitinde tesisin etki alanı esas alınır.
2) İnceleme Alanı: Tesis etki alanı içinde kenar uzunlukları 1 km olan kare
şeklindeki alanlardır. Kirlenme hakkında kararın verilemediği özel durumlarda inceleme
alanının kenar uzunlukları 0,5 km olarak alınır.
3) Tepe Noktası : Emisyon kaynağının kuzeyinden itibaren saat yönünde 10
derecelik ardışık açılarla emisyon kaynağına çizilen R m. yarıçapındaki çemberin kare
263
şeklindeki inceleme alanı içinde kalan yayı kestiği noktalar tepe noktası olarak kabul
edilir
c) Hava Kirlenmesine Katkı Değerleri:
Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD), tesis etki alanı içinde her bir inceleme
alanındaki tüm tepe noktalarında ve bütün yayılma durumları için hesaplanan değerin
aritmetik ortalamasıdır. Bu değer, Meteoroloji Genel Müdürlüğünden saatlik
meteorolojik verilerin alınabilmesi halinde saatlik, yoksa günlük, aylık ve yıllık olarak
hesaplanır.
d) Hava Kalitesi Değerleri:
Uzun Vadeli Değer (UVD): Yapılan bütün ölçüm sonuçlarının aritmetik
ortalaması olan değerdir.
Kısa Vadeli Değer (KVD): Bütün ölçüm sonuçları sayısal değerlerinin
büyüklüğüne göre düzenlendiğinde ölçüm sayısının % 95’ine tekabül eden değerdir.
e) Toplam Kirlenme Değeri:
Toplam Kirlenme Değeri (TKD); tesis etki alanı içinde hesaplanmış Hava
Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD) ile Ölçüm veya hesapla bulunan Uzun Vadeli
Değerin (UVD) toplamından, yeni kurulacak tesisler için teşkil edilir.
TKD= HKKD+UVD
f) Emisyon Kaynakları ve Kütlesel Debi:
1) Emisyon Kaynağı: Emisyon kaynakları, hava kirleticilerinin tesisten atmosfere
yayıldığı yerlerdir. Emisyonlarını bir baca üzerinden atmosfere veren tesislerin bacaları
nokta kaynak, baca dışından veya çok sayıda birbirine yakın küçük bacaların bulunduğu
alanlardan atmosfere verilen kirletici kaynaklar alan kaynak, hareketli kirletici kaynaklar
çizgi kaynak olarak nitelendirilir.
2) Emisyonların Kütlesel Debisi: İşletme şartlarında emisyon kaynaklarından
açık havaya verilen hava kirleticilerinin ortalama saatlik kütlesel (kg/saat) debileridir.
Emisyonların kütlesel debilerinde bir saatten daha kısa periyotlarda azalan veya artan
salınışlar oluyorsa bu salınışların ortalaması saatlik kütlesel debi olarak belirlenir.
Emisyonlarını baca dışındaki yerlerden veren tesisler ile yeni kurulacak tesislerin
kütlesel debileri emisyon faktörleri kullanılarak bulunur.
g) Tesis Etki Alanında Hava Kalitesinin Ölçümü, Hesaplanması ve Ölçüm
Süresi:
Mevcut tesisin etki alanında, uluslar arası kabul görmüş ve yaygın olarak
kullanılan dağılım modellerine ve metotlara ve Madde 40’da yer alan esaslar
çerçevesinde, inceleme alanlarının tepe noktaları için hesaplanan Hava Kirlenmesine
Katkı Değerlerinin (HKKD) en yüksek olduğu inceleme alanında en az iki istasyon
kurularak bir ay süre ile sürekli olarak hava kalitesi ölçümleri yapılır. Kirliliğin aylara
bağlı olarak değiştiği ve arttığı bölgelerde yetkili merci ölçüm zamanını belirler. Ölçüm
sonuçları HKKY’de belirtilen UVS değerinin % 60’ından yüksek olması durumunda
hava kalitesi ölçümlerinin süresi uzatılır, ölçüm süresi yetkili mercii tarafından belirlenir
Yeni kurulacak tesislerde, tesis etki alanında, bu bölümün Madde 40’ın (a)
bendinden (g) bentlerine kadar olan esaslar çerçevesinde, Hava Kirlenmesine Katkı
Değeri bulunur. Ayrıca, tesis etki alanında mevcut tüm önemli kirleticiler de dikkate
alınarak hesap veya ölçüm yolu ile Uzun Vadeli Değer (UVD) bulunur. Tesis etki alanı
içinde hesaplanmış Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD) ile ölçüm veya hesapla
264
bulunan Uzun Vadeli Değerin (UVD) toplamından, yeni kurulacak tesisler için Toplam
Kirlenme Değeri (TKD) bulunur. Kurulacak tesisin etki alanında bulunan kirletici
kaynak yoğunluğuna bağlı olarak, gerekirse yetkili merci 1 (bir) ay süre ile bir
istasyonda hava kalitesi ölçümleri yaptırabilir.
Bir ay süre ile yapılan hava kalitesi ölçümlerinin aritmetik ortalaması, HKKY’de
belirtilen Uzun Vade Sınır Değerin % 60’ının üzerinde olması durumunda ölçüm süresi
yetkili merci tarafından uzatılır ve istasyon sayısı artırılabilir.
Hava kalitesi ölçümlerinde Pasif Örnekleme Metodu kullanılması halinde, 2 (iki)
ay süre için en az
8 (sekiz) örnekleme noktası seçilir. Örnekleme yeri ve sayısı
tesisin kapasitesi ve kirletici emisyon yüküne bağlı olarak yetkili merci tarafından
arttırılır . Örnek alma süresi yetkili merci tarafından uzatılabilir.
h) Çöken toz ölçümü:
Çöken toz ölçümü sırasında tesis inceleme alanı içinde en az 2 (iki) ölçüm
noktasında hakim rüzgar yönü dikkate alınır. Aynı bölgede toz emisyonuna neden olan
başka kaynakların da bulunması durumunda ölçüm noktası sayısı tesis dışındaki diğer
kaynakların katkılarının belirlenmesi için attırılabilir. Ölçüm süresi birer aylık 2 (iki)
ölçüm olup, toplam 2 (iki) aydır. Aylık olarak bulunacak değerler gün sayısına bölünerek
bir günde çöken ortalama toz miktarı hesaplanır.
Hava kalitesi ölçümleri kural olarak yer seviyesinden, 1,5 - 4,0 metre arasındaki
yüksekliklerde, binadan (veya ekili alandan) en az 1,5 metre yan mesafe tutularak yapılır.
Ormanda yapılan ölçümler, ağaç yüksekliğinden daha yukarıda yapılmalıdır.
i) Ölçme Metotları:
Metotların kabul edilebilirlikleri TSE tarafından standartlaştırıldıktan ve
Bakanlıkça tebliğ edildikten sonra tescil edilir. İlgili TSE Standardı mevcut değilse,
güvenilirliği Bakanlıkça kabul edilen DIN, EPA normlarına uygun metot standartları
tatbik edilir. Metotlar tebliği ile ilan edilir.
j) Ölçüm Yapacak Kurum ve Kuruluşlar:
Tesis etki alanında hava kalitesi ve emisyon ölçümleri, akredite edilmiş veya
Bakanlıkça uygun bulunan laboratuarlara sahip olan özel veya kamu kurum kuruluşları
tarafından yapılır.
Emisyonun Tespiti
Madde 41- Emisyonun tespitinde:
a) Emisyonun Ölçüm Yerleri:
Tesislerde emisyon ölçüm yerleri Türk Standartlarına, EPA, DIN veya CEN
normlarına uygun, teknik yönden hatasız ve tehlike yaratmayacak biçimde ölçüm
yapmaya uygun, kolayca ulaşılabilir ve ölçüm için gerekli bağlantıları yapmaya imkan
verecek şekilde seçilmelidir.
b) Ölçüm Programı:
Emisyon ölçümleri, ölçüm sonuçlarının birbirleri ile karşılaştırılmasını mümkün
kılacak şekilde yapılmalıdır. Ölçüm cihazları ve metotları Türk Standartlarına, DIN, EPA
veya CEN normlarına uygun olarak belirlenir. Genelde sürekli rejimde çalışan tesislerde
emisyon ölçümleri, izne esas olan en büyük yükte en az üç ardışık zamanda yapılmalıdır.
Buna ilave olarak emisyon değerlendirmesinde önemli olan temizleme, rejenerasyon,
kurum atma, uzun işletmeye alma ve benzeri gibi şartlarda en az bir ölçme yapılmalıdır.
İzokinetik şartların sağlandığı noktalarda ölçüm yapılmalıdır.
265
Genelde değişen işletme şartlarında çalışan tesislerde emisyon ölçümleri yeter
sayıda fakat en az ve en fazla emisyonun meydana geldiği altı işletme şartındaki
çalışmaları da içeren yeterli sayıda yapılmalıdır.
Numune alma noktaları ölçüm yapılması esnasında kolayca ulaşılabilir olmalıdır.
Toz ölçümlerinin izokinetik şartlarda yapılması zorunludur.
Emisyon ölçüm süreleri kısa olmalıdır. Baca gazı, atık gaz ve atık hava kanalı
kesitlerinin ölçülmesinin gerekli olduğu ve ölçmelerin zor olduğu durumlarda ölçme
süresi 2 (iki) saati geçmemelidir.
c) Değerlendirme ve Rapor:
Rapor, emisyon ölçüm değerlerinin ve ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi için
gerekli ayrıntılı ölçüm verileri ile birlikte ölçüm metotlarını ve işletme şartlarını ihtiva
etmelidir. Raporda ayrıca yakıt, ham madde ve yardımcı maddeler, ürün ve yardımcı
ürünler ile atık gaz temizleme tesisinin işletme şartları hakkında bilgiler bulunmalıdır.
Ölçülen emisyon değerlerinin hiç biri, Yönetmelikte verilen sınır değerleri
aşmıyorsa, tesis için emisyon yönünden herhangi bir cezai işlemde bulunulamaz.
d) Emisyonun Sürekli İzlenmesi:
1) Genel
Emisyonun sınır değerlerini aşıp aşmadığı kaydedicili cihazlarla sürekli ölçülerek
kontrol edilir. Bu ölçümler ayrıca toz tutucu, gaz yıkayıcı ve son yakıcı gibi atık gaz
temizleme tesislerinin etkinliklerinin belirlenmesi ile hammadde ve proseslerden
kaynaklanan emisyonların tespiti için de gereklidir.
Sürekli ölçümler çerçevesinde, sonuçların değerlendirilmesi, 1 (bir) yıl içindeki
işletim saatleri açısından aşağıdakilerin karşılandığını gösteriyorsa,
1.1. Hiç bir takvim ayındaki emisyon ölçümlerinin ortalaması emisyon sınır
değerlerini geçmiyorsa,
1.2. Kükürt dioksit ve toz için: 48 saatlik tüm ortalama değerlerin %97'si,
emisyon sınır değerlerinin %110'unu geçmiyorsa,
1.3. Azot oksitler için: 48 saatlik tüm ortalama değerlerin %95'i, emisyon sınır
değerlerinin %110'unu geçmiyorsa,
emisyon sınır değerlerine uyulduğu kabul edilir.
2) Toz Emisyonların Sürekli Ölçümü:
Isıl kapasitesi 100 GJ/h (27778 kW) ve üstünde olan katı yakıt ve fuel-oil ile
çalışan yakma sistemleri ile 15 kg/saat ve üstünde toz emisyon yayan (bu emisyona
yanıcı partiküller de dahildir.) tesisler toz emisyonu konsantrasyonunu sürekli ölçen
yazıcılı bir ölçüm cihazı ile donatılmalıdır. Tesisten kaynaklanan kütlesel debinin
belirlenebilmesi için hacimsel debinin de sürekli ölçülmesi gereklidir.
Madde 39’un (c) bendinde belirtilen toz emisyona neden olan tesisler ve I inci
sınıfa dahil olup da
2 kg/saat’ ın üzerinde, II’nci sınıfa dahil olup da 5
kg/saat’ın üzerinde toz emisyonu emisyon yayan tesislerde bu maddelerin günlük
emisyonları tespit edilmelidir.
Bir tesisin işletme şartlarının değişmesi, atık gaz temizleme tesislerindeki arızalar
ve benzeri nedenlerden kaynaklanan emisyonun belirlenen sınır değerlerini kısa süreler
için bile aşmamasını sağlamak amacı ile 1. paragraf da verilen yakma sistemi ısıl
kapasiteleri ve 2. paragraf da verilen emisyon kütle debileri altında da sürekli toz
emisyon ölçümleri yapılması yetkili merci tarafından istenebilir.
266
Ölçüm değerleri en az 5 (beş) yıl muhafaza edilir.
Birden fazla yakma sisteminin bir bacaya bağlanması durumunda baca başına
düşen toplam ısıl kapasite kullanılacaktır.
3) Gaz Emisyonlarının Sürekli Ölçümü:
Bir tesisten, aşağıda verilen maddelerin herhangi birisi karşısında belirtilen
miktarın üzerinde emisyon yayılıyorsa, bu sınırları aşan maddeler, yazıcılı ölçüm aletleri
ile sürekli olarak ölçülmeli veya otomatik bilgisayar sistemi ile kontrol edilmeli ve
ölçüm sonuçları kaydedilmelidir. Tesisten kaynaklanan kütlesel debinin belirlenebilmesi
için hacimsel debinin de sürekli ölçülmesi gereklidir.
Kükürt dioksit
60 kg/saat
Klor
1 kg/saat
Organik bileşikler (Karbon olarak verilmiştir.)
10 kg/saat
Azot oksit (NO olarak verilmiştir.)
20 kg/saat
İnorganik gaz biçimindeki klorür bileşikleri (C11 kg/saat
olarak verilmiştir.)
Hidrojen sülfür
1 kg/saat
İnorganik gaz biçiminde florür bileşikleri (F- olarak
2 kg/saat
verilmiştir.)
Karbon monoksit ( Yakma Tesisleri İçin )
5 kg/saat
Karbon monoksit ( Diğer Tesisler İçin )
50 kg/saat
Ölçüm değerleri en az 5 yıl muhafaza edilir.
4) Yanma Kontrolü için Sürekli Ölçüm:
Isıl kapasitesi 36 GJ/saat (10 MW) ve üstünde olan sıvı ve katı yakıtlı yakma
sistemleri yanma kontrolü için yazıcılı bir baca gazı analiz cihazı (CO2 veya O2 ve CO)
ile donatılmalıdır.
Birden fazla yakma sisteminin bir bacaya bağlanması durumunda baca başına
düşen toplam ısıl kapasite kullanılacaktır.
e) Kabul Ölçümleri:
Bir tesisin kabulünde, tesisin işletmeye alınmasından en erken üç ay, en geç oniki
ay sonra Bakanlıkça belirlenecek bir kurum veya kuruluş tarafından öngörülen emisyon
sınırlarının bu tesiste aşılıp aşılmadığının tespit edilmesi yetkili merci tarafından
istenecektir.
f) Ölçümlerin Güvenirliliği:
Bu maddenin (d) bendinin 2, 3 ve 4 nolu alt bentlerinde belirtilen ölçümler için
uygun ölçüm cihazlarının özellikleri ile, bunların uygunluk testleri, bakım, montaj ve
kalibrasyonları hakkındaki esaslar, Bakanlıkça güvenilirliği kabul edilen, TSE tarafından
standartlaştırılmış metotlara uygun olmalıdır. İlgili standartlar henüz TSE tarafından
hazırlanmamış ise Bakanlık tarafından kabul edilen DIN, EPA normlarına uygun metot
standartları tatbik edilir.
İzne Tabi Tesislerde Baca Yüksekliği ve Hızının Tespiti
Madde 42- İzne Tabi Tesislerde:
a) Baca Gazı Hızı:
1) Yakma tesislerinden kaynaklanan baca gazı hızları;
Atık gazlar serbest hava akımı tarafından, engellenmeden taşınabilecek biçimde
267
dikey çıkışla atmosfere verilmelidir. Bu amaçla; baca kullanılmalı, anma ısıl gücü 500
kW’ın üzerindeki tesisler için, gazların bacadan çıkış hızları en az 4 m/s olmalıdır.
Tesisin üretimi ve dizaynı gereği; baca çapının daraltılamadığı ve cebri çekişin
uygulanmadığı hallerde baca gazı hızı en az 3 m/s olmalıdır. 300 kW  Anma ısıl gücü
500 kW olan tesislerde baca gazı hızı en az 2 m/s olmalıdır. Anma ısıl gücü 300 kW’ın
altında olan tesislerde baca gazı hızı 2 m/s’nin altında olabilir.
2) Üretim Şeklinden Kaynaklanan Baca Gazları Hızı;
Prosesden kaynaklanan atık gazlar serbest hava akımı tarafından, engellenmeden
taşınabilecek biçimde atmosfere verilmelidir. Bu amaçla baca kullanılmalı, gazların
bacadan çıkış hızları, cebri çekişin uygulanmadığı tesislerde en az 3 m/s olmalıdır.
b) Baca Yüksekliği;
1) Küçük Ölçekli Tesislerde Asgari Baca Yüksekliği;
Anma ısıl gücü 500 kW’ın altında olan tesislerde bacanın çatı üzerinden itibaren
asgari yüksekliği
aşağıdaki gibi belirlenir.
1.1. Eğik Çatı;
Baca yüksekliği, çatının en yüksek noktasından en az 0,5 m daha yüksek
olmalıdır. Anma ısıl gücü 500 kW’ın altında olan tesislerde baca çatının tepe noktasına
çok yakın değilse, çatı tabanından en az 1 m yüksekliğinde olmalıdır.
1.2. Düz Çatı;
Baca yüksekliği çatının en yüksek noktasından itibaren en az 1,5 m olmalıdır.
Ancak, tesisin anma ısıl gücü
500 kW’ın altındaysa bu yükseklik 1 m olabilir.
2) Orta Ölçekli Tesislerde Asgari Baca Yüksekliği;
Anma ısıl gücü 500 kW ile 1,2 MW arasında bulunan tesislerde bacanın çatı
üzerinden itibaren asgari yüksekliği aşağıdaki gibi belirlenir.
2.1.Eğik Çatı;
Düz veya eğim açısı 200’ün altında olan eğik çatılarda baca yüksekliği, çatı
eğimini 200 kabul ederek hesaplanan eğik çatının en yüksek noktasından itibaren en az
1,5 m’den daha fazla olarak tespit edilir.
2.2.Düz Çatı
Bacanın yüksekliği çatının en yüksek noktasından itibaren en az 2 m olmalıdır.
3) Büyük Ölçekli Tesislerde Asgari Baca Yüksekliği
Anma ısıl gücü 1,2 MW ve üzerinde olan tesislerde baca yüksekliği aşağıda
verilen esaslara göre belirlenir. Bacanın tabandan yüksekliği en az 10 m ve çatı üstünden
yüksekliği ise en az 3 m olmalıdır. Çatı eğimi 200’ün altında ise baca yüksekliği hesabı
çatı yüksekliği 200’lik eğim kabul edilerek yapılır.
Benzer tür emisyon yayan ve yaklaşık aynı yükseklikteki bacalar arasındaki yatay
mesafe, baca yüksekliğinin 1,4 katından az ise ve emisyonların birbiri üzerine
binmemesi için farklı yüksekliklerde baca kullanılması zorunlu görülmüyorsa; yeni
tesislerde tek baca kullanılır. Bu paragrafta yukarıda belirlenen baca yüksekliği
kullanılması halinde bu Yönetmelik Madde 40’da belirtilen Toplam Kirlenme Değeri
(TKD) ve HKKY’de öngörülen hava kalitesi sınır değerini aşıyorsa ilk önce emisyon
değerinin düşürülmesine çalışılır. Bu ekonomik veya teknolojik olarak mümkün değilse,
baca yükseltilerek hava kalitesi sınır değerinin aşılması önlenir.
Aşağıdaki gibi belirlenen, engebelere göre düzeltilmiş baca yüksekliği Madde-
268
16’da yer alan ek düzenlemeler kapsamına girmiyorsa 250 m’yi aşmayacaktır. Madde16’da yer alan ek düzenlemeler kapsamına giriyor ise; baca yüksekliğinin 200 m’den
yüksek çıkması durumunda, teknolojik seviyeye uygun emisyon azaltıcı tedbirlere
başvurulur.
3.1. Abak kullanılarak baca yüksekliğinin belirlenmesi;
3.1.1.Baca yükseklikleri aşağıda verilen Abak kullanılarak
belirlenecektir.
Burada verilen değerler:
H' m
: Abak kullanılarak belirlenen baca yüksekliği,
d m
: Baca iç çapı veya baca kesiti alanı eşdeğer çapı,
t oC : Baca girişindeki atık gazın sıcaklığı,
R Nm3/h
: Nemsiz durumdaki atık baca gazının normal şartlardaki
hacimsel debisi,
Q Kg /h
: Emisyon kaynağından çıkan hava kirletici maddelerin
kütlesel debisi,
S
: Baca yüksekliği belirlenmesinde kullanılan faktörü (Tablo
42.1’daki S değerleri kullanılacaktır.)
t, R ve Q için, kullanılan yakıt ve hammadde türlerine ve işletme şartlarına göre
hava kirliliği yönünden en elverişsiz değerler kullanılacaktır. Azot oksit emisyonu
durumunda azot oksitin azot dioksite dönüşüm oranı % 60 alınacaktır. Yani azot
monoksit kütlesel debisi 0,92 ile çarpılacak ve azotdioksitin kütlesel debisi Q olarak
abakta kullanılacaktır.
Özel durumlarda Tablo 42.1.de verilen S değerleri Bakanlık tarafından
azaltılabilir.
Ancak tabloda verilen değerlerin % 70’inden daha düşük değerler kullanılamaz.
3.1.2.Engebeli arazide ve yüksek binaların bulunduğu bölgelerde baca
yüksekliğinin belirlenmesi;
Tesisin bir vadi içinde olması veya emisyonunun yayılımının engebeler ve
yükseklikler nedeniyle engellenmesi baca yüksekliğinin belirlenmesinde göz önünde
bulundurulmalıdır. Bu durumda abaktan elde edilen baca yüksekliklerinde düzeltmeler
yapılır.
Eğer tesisin bulunduğu alan, engebeli arazi veya mevcut ya da yapımı öngörülen
bina ve yükseltilerce çevrelenmişse, Tablo 42.1. e göre belirlenen baca yüksekliği H', J
miktarında artırılır.
J değeri aşağıdaki diyagramdan bulunur.
Burada:
H m
:Düzeltilmiş baca yüksekliği (H=H’+ J)
J' m
:10 H' yarıçapındaki engebeli arazinin tesis temininden ortalama
yüksekliği veya imar planına göre tespit edilmiş azami bina yüksekliklerinin 10 H' yarı
çapındaki bölge içindeki tesis zeminine göre yükseklik ortalaması.
269
Tablo 42.1 S – Değerleri
EMİSYONLAR
Havada Asılı Toz
Hidrojen klorür (Cl olarak gösterilmiştir)
Klor
Hidrojen florür ve gaz biçiminde inorganik flor
bileşikleri (F olarak gösterilmiştir.)
Karbon monoksit
Kükürt dioksit
Hidrojen Sülfür
Azot dioksit
Ek-3 deki maddeler:
Sınıf
I
Sınıf
II
Sınıf
III
Kurşun
:
Kadmiyum
:
Civa
:
Talyum
:
Ek-4 deki maddeler:
Sınıf
I
Sınıf
II
Sınıf
III
Ek-5 deki maddeler:
Sınıf
I
Sınıf
II
Sınıf
III
S – DEĞERLERİ
0,2
0,1
0,15
0,003
15
0,2
0,005
0,15
0,02
0,1
0,2
0,005
0,0005
0,005
0,005
0,05
0,2
1,0
0,0001
0,001
0,01
270
271
3) Isıl gücü olmayan tesislerde asgari baca yüksekliği çatının en yüksek
noktasından itibaren dağılımı
engellemeyecek şekilde en az 1.5 m olacaktır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Kirletici Vasfı Yüksek Tesisler İçin Özel Emisyon Sınırları
Madde 43- Hava kirliliği açısından Kirletici Vasfı Yüksek olan Tesislerin
emisyonları bu bölümde verilen sınırları aşamaz.
Kirletici vasfı yüksek tesisler için aşağıda yer alan emisyon sınırları,
Yönetmeliğin diğer kısımlarında verilen diğer emisyon sınırlarından daha öncelikli
olarak uygulanır.
A) BİRİNCİ GRUP TESİSLER: Yakma Tesisleri
Tesislerde kullanılacak kazanlarda; buhar kazanı ve baca sistemi birbirleriyle
uyumlu olmalıdır. Bu konuda ilgili TSE standartları uygulanmalıdır. Kazanların ısı
tekniği ve ekonomisi açısından TSE’nin ilgili standartlarına uygun olmalıdır. Buhar
kazanları işletme muayene ve bakımları TSE’nin ilgili standartlarına uygun olmalıdır.
Kazanlarda ısı veriminde DIN’nin ilgili normlarına uygunluğu tesis sahibi tarafından
belgelenecektir.
1) Katı yakıtlı yakma tesisleri:
1.1) Toz emisyonları;
1.1.1) Katı yakıtlı yakma tesislerinin baca gazlarındaki toz emisyonları aşağıdaki
sınır değerleri aşmamalıdır. Baca gazında % 6 hacimsel oksijen esas alınır.
272
Yakıt ısıl gücü  500 kW olan tesislerde islilik derecesi Bacharach skalasına göre
en çok 4 olmalıdır.
500 kW  yakıt ısıl gücü  5 MW olan tesislerde toz emisyonu 200 mg/Nm3 ün,
5 MW  yakıt ısıl gücü  50 MW olan tesislerde toz emisyonu 150 mg/Nm3
ün,
Yakıt ısıl gücü  50 MW olan tesislerde baca gazındaki toz emisyonu 100
mg/Nm3’ ün
altında olmalıdır.
Yakıt ısıl gücü 50 MW ın üzerinde olan ve kömür ve odun dışında başka katı
yakıtlar kullanan tesislerin atık gazlarındaki toz halinde arsenik, kurşun, kadmiyum,
krom, kobalt, nikel ve bunların bileşiklerinin her biri
0,5 mg/m3 ü geçmemelidir.
Cıva ve Talyum bileşikleri için bu değer 0,05 mg/m3 ü aşmamalıdır.
1.1.2) Paragraf (1.1.1) de öngörülen emisyon sınırlandırmaları kurum
üfleyicilerin çalıştığı sürelerde de geçerlidir.
1.2) Karbon monoksit emisyonları;
Baca gazları karbon monoksit emisyonları 200 mg/Nm3 ü aşmayacaktır. Bu sınır
değeri paragraf (1.1.1) de verilen baca gazındaki hacimsel oksijen miktarı ve anma yakıt
ısıl gücündeki işletme şartları için geçerlidir.
1.3) Azotoksit (NOx) emisyonları;
Azot oksit emisyonları, baca gazı geri besleme veya ikincil hava ile yakma
yoluyla alev sıcaklığının düşürülmesi ve benzeri teknik tedbirlerle düşürülmelidir.
Isıl kapasitesi 50 MW ve üzerinde olan tesislerde baca gazında % 6 hacimsel
oksijen esas alınarak;
1.3.1) Katı yakıt kullanan yakma tesislerinde, azot monoksit ve azot dioksit
emisyonları (Azot dioksit üzerinden) 800 mg/Nm3 ü, aşamaz.
1.3.2) Yakıt olarak toz halinde taş kömürü kullanılıyorsa ve taş kömürü ergimiş
kül bırakarak yakılıyorsa bu değer 1800 mg/Nm3 olarak alınır. Toz taşkömürü yakan
kuru küllü tesisler için sınır değer 1300 mg/Nm3 dür.
1.4) Halojen bileşikleri emisyonları;
Baca gazında % 6 hacimsel oksijen esas alınarak;
1.4.1) 50 MW ≤ yakma ısıl gücü ≤ 300 MW arasında olan tesislerde:
inorganik gaz halindeki klor bileşikleri: 200 mg/Nm3 ü,
inorganik gaz halindeki flor bileşikleri : 30 mg/Nm3 ü,
aşamaz.
1.4.2) Yakma ısıl gücü > 300 MW olan yakma tesislerinde;
inorganik gaz halindeki klor bileşikleri 100 mg/Nm3 ü (klorlu hidrojen üzerinden)
inorganik gaz halindeki flor bileşikleri 15 mg/Nm3 ü (hidrojen florür üzerinden)
aşamaz.
1.5) Kükürtdioksit emisyonu;
Katı yakıt yakan tesislerin baca gazlarından çıkan kükürt dioksit emisyonu
önlenmelidir. Burada kükürt dioksit ve kükürt trioksit miktarları baca gazında kükürt
dioksit üzerinden verilmiştir.
1.5.1) Katı yakıt kullanan tesislerden baca gazındaki SO2 ve SO3 emisyonu
(eşdeğer SO2 olarak verilmiştir) %6 hacimsel oksijen esas alınarak aşağıdaki sınırların
altında olanlar için ayrıca bir kükürt arıtma tesisi gerekmez.
273
Yakıt ısıl gücü  100 MW olan tesislerde baca gazında 2000 mg/Nm3,
100 Yakıt ısıl gücü  300 MW olan tesislerde baca gazında 1300 mg/Nm3,
Yakıt ısıl gücü  300 MW olan tesislerde baca gazında 1000 mg/Nm3,
1.5.2) Eğer paragraf (1.5.1)’e verilen sınırlar aşılıyorsa kükürt dioksit emisyon
derecesini yakıt ısıl gücü 300 MW’a kadar olan tesislerde %10’a, 300 MW üzerinde olan
tesislerde ise %5 e kadar düşürecek, yanma öncesi, yanma esnasında veya yanma
sonrasında tatbik edilebilecek bir kükürt tutma işlemi uygulanarak paragraf (1.5.1) deki
sınırların altında kalınmaya çalışılır. Buna rağmen (1.5.1) deki sınır değerlerini
gerçekleştirmeyen tesislerden yakıt ısıl gücü 300 MW kadar olanlar kükürt emisyon
derecesini en fazla %10, gücü 300 MW dan büyük olanlar ise kükürt emisyon derecesini
en fazla %5 de muhafaza edebilecek kükürt azaltımı tedbirleriyle çalıştırılabilir.
1.5.3) Belirli bir süre için bir tesis, tasarımında öngörülen kömür oranlı kömür
bulamaz ise ve baca yüksekliği bu orandaki kükürt için uygun biçimde düzenlenmiş ise
2500 mg/Nm3 kükürt oksitleri emisyonuna izin verilebilir. Bu tipteki çalışma 6 (altı) ayı
aşamaz.
1.5.4) Bir yakma tesisinin, kükürt oksitleri emisyonunu azaltan arıtma tesisinin
devreden çıkması durumunda ilgililere bildirmek şartıyla birbirini takip eden 72 saat
veya bir takvim yılı içinde 240 saati geçmeyen süre içinde çalıştırılmasına izin
verilebilir.
2) Petrol Kokunun Yakma Tesislerinde Kullanılması:
Yakma tesislerinde enerji elde etmek için petrol koku kullanılması halinde; Petrol
kokunun pülverize edildiği veya yüklendiği bölgede, baca gazında en az %6 hacimsel
oksijen baz alındığında; yanma gazlarının 0,3 saniye kalma süresi içindeki bölgede fırın
sıcaklığı en az 1000 0C olmalıdır. Yanma sonucu oluşan kükürtdioksit absorplanarak
tutulmalıdır. Bu şartların sağlanamadığı fırınlar bir son yanma bölümüne sahip olmalı ve
destek brülörü ile donatılmalıdır. Bu tür enerji üretim tesislerinin anma ısıl güçleri en az
5 MW olmalıdır.
Tesisten kaynaklanan emisyonlar için hacimsel oksijen oranı %6 alınarak
hesaplanır.
2.1) Toz emisyonu;
Atık gaz içindeki toz emisyonu 20 mg/Nm3 olmalıdır.
2.2) İnorganik toz emisyonları;
İnorganik toz emisyonları aynı sınıftan çok sayıda bulunması halinde dahi
toplamda aşağıda belirtilen atık gaz içindeki kütle konsantrasyonlarını ve kütle debilerini
aşmamalıdır.
I inci sınıfa giren inorganik toz emisyonlarının kütlesel debisi 250 mg/saat ya da
her birinin kütle konsantrasyonu 0,05 mg/m3,
II nci sınıfa giren inorganik toz emisyonlarının kütlesel debisi 2500 mg/saat ya da
her birinin kütle konsantrasyonu 0,5 mg/m3,
III üncü sınıfa giren inorganik toz emisyonlarının kütlesel debisi 5000 mg/saat ya
da her birinin kütle konsantrasyonu 1 mg/m3,
değerini aşmamalıdır.
2.3) Karbon monoksit emisyonu;
Atık gaz içindeki CO emisyonu
150 mg/Nm3 kütle konsantrasyonunu
aşmamalıdır.
274
2.4) Azot oksit emisyonu;
Atık gaz içindeki NO ve NO2 emisyonları için sınır değerler aşağıda NO2
biçiminde gösterilen kütle konsantrasyonlarını aşmamalıdır.
5 MW  Yakma ısıl gücü  10 MW olan tesislerde 500 mg/Nm3 değerini
aşmamalıdır
Yakma ısıl gücü  10 MW olan tesislerde 400 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
2.5) Kükürt dioksit emisyonu;
Tesisten kaynaklanan SO2 emisyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
2.6) Organik emisyonlar;
Atık gaz içindeki Organik bileşikler 39 uncu madde de belirtilen sınır değerlere
uygun olmalıdır.
2.7) Sürekli ölçümler:
5 MW ve üzeri ısıl gücü olan tesisler; toz, CO, SO2, NOX emisyonları için sürekli
yazıcılı ölçüm cihazı ile donatılmalıdır.
Sıcaklık sürekli ölçülmeli ve kayıt edilmelidir.
2.8) Madde 39’da belirtilen diğer esaslara uyulmalıdır.
3) Biyokütlenin Yakıt Olarak Kullanıldığı Tesisler :
Yakıt olarak kullanılacak biyokütle; tarım ve ormancılık kaynaklı bitkisel atıklar,
gıda işleme sanayiinden kaynaklanan bitkisel atıklar, ham kağıt hamuru ve hamurdan
kağıt üretiminden kaynaklanan bitkisel atıklar, atık şişe mantarları, ahşap koruyucuları
tatbik edilmiş veya kaplama işlemine bağlı olarak tuzlu (halojenli) organik bileşikler
ihtiva eden ve bu tür atıkları içeren özellikle inşaat ve yıkım atıklarından kaynaklanan
ahşaplar hariç, ahşap atıklarıdır.
3.1) Yukarıda tanımı yapılan yakıtların (biyokütle) kullanımına ilişkin esaslar
aşağıda belirlenmiştir.
3.1.1) Biyokütlenin (pirina , ayçiçeği kabuğu, pamuk çiğiti ve benzeri) yakıt
olarak kullanıldığı ve anma ısıl gücü 500 kW’ın üzerinde olan zeytinyağı üretim tesisleri
ve diğer yakma tesisleri (enerji üretim tesisleri, çimento ve kireç fabrikaları ve benzeri)
sekonder hava beslemeli yakma sistemi özelliğine sahip olmalıdır. Tablo 43.1’de verilen
baca gazı emisyon değerlerinin sağlanması zorundadır.
Tablo 43.1 Baca gazı emisyon değerleri**
Kirletici
Parametre
500kW15 MW
15MW50 MW
>50 MW
CO
mg/Nm3
460
NO
mg/Nm3
-
SOx
mg/Nm3
200
HCI
mg/Nm3
-
HF
mg/Nm3
-
PM
mg/Nm3
375
TOC
mg/Nm3
-
460
-
200
200
30
375
30
460
400
200
200
30
280
30
Çimento ve kireç fabrikalarının uyması zorunlu emisyon sınır değerleri ve esaslar
ilgili bölümde belirtildiğinden yukarıda belirtilen esaslar aranmayacaktır.
3.1.2) Baca gazında; %6 hacimsel oksijen ile 0 ºC ve 1 atm basınca tekabül eden
normal şartlar ve kuru baz dikkate alınır.
3.1.3) Zeytinyağı üretim tesisleri başta olmak üzere, biyokütlenin (pirina,
ayçiçeği kabuğu, pamuk çiğiti ve benzeri) yakıt olarak kullanılacağı tesislerde, uyulması
zorunlu olan ve aşağıda sıralanan kriterlerin dikkate alınması gerekli görülmüştür. Bu
kapsamda;
275
3.1.3.1) Yakıt olarak kullanılacak pirinanın içeriğindeki nem oranı max %15, yağ
oranı (kuru bazda) max %1,5 ve kalorifik değeri (min) 3700 Kcal/kg, Sodyum (Na) 300
ppm, kül %4'ü geçemez. Pirinayı yakıt olarak kullanan işletmeler, kullanılan pirinanın
özelliklerini analiz sertifikası ile belgelemek zorundadır. Gerekli hallerde Valilik
yetkililerince analiz yapılabilir veya yaptırılabilir.
3.1.3.2) Yakıt beslemeli, sekonder hava beslemeli, yakma sistemi özelliğine sahip
olan anma ısıl gücü 500 kW’ın altında olan tesislerde yakıt olarak kullanılabilir.
3.1.3.3) Yılda 120 günden uzun sürmeyen mevsimlik faaliyetlerini sürdüren
zeytinyağı üretim tesislerinde (yağhanelerde) pirinanın yakıt olarak kullanımına izin
verilmektedir. Bu işletmeler Tablo 43.1’de verilen emisyon sınır değerlerinden muaf
olmakla birlikte, atık gazlarındaki islilik derecesi Bacharach skalasına göre en çok dört
olmalıdır.
3.1.3.4) Çevreyi rahatsız edici koku ve yağmur etkisiyle sızıntı suyu oluşmasını
önlemek için, yakıt olarak kullanılacak pirinanın kapalı alanlarda depolanması ve
saklanması gerekmektedir.
4) Sıvı Yakıtlı Yakma Tesisleri :
4.1) Toz emisyonlar: Sıvı yakıtlı yakma tesislerinde aşağıdaki esaslara
uyulacaktır;
4.1.1) Yakıt ısıl gücü 2 MW’a kadar olan tesislerden motorin yakanlarda islilik
derecesi Bacharach skalasına göre 2, 4 nolu fuel oil (kalorifer yakıtı) ve biodizel
yakanlarda 3’ü geçemez.
4.1.2) Yakıt ısıl gücü 2 MW’ın üzerinde olan tesislerin baca gazındaki toz
emisyonları, soğurulan sülfürik asit çıkarıldıktan sonra ve hacimsel oksijen miktarı %3
esas alındığında aşağıdaki Diyagramda verilen sınır değerlerini aşamaz. Kalorifer yakıtı
ve biodizel 4 nolu fuel-oil gibi değerlendirilir. Nafta kullanılması halinde motorin için
verilen değer uygulanır.
4.1.3) Yakıt ısıl gücü, 50 MW ve üzerinde olan tesislerin kullandıkları yakıtlarda,
nikel miktarı 1 kg yakıt başına 12 mg/kg’ı aşan fuel oillerde veya fuel oil dışındaki sıvı
yakıtlarda arsenik, kurşun, kadmiyum, krom, kobalt, nikel ve bunların bileşikleri
276
halindeki toz emisyonu (baca gazında %3 oksijen miktarı üzerinden) 2 mg/Nm3 ü
aşamaz.
4.2) Karbonmonoksit emisyonu;
Hacimsel oksijen miktarının %3 esas alındığı baca gazındaki karbon monoksit
emisyonu 150 mg/Nm3 ü aşamaz.
4.3) Azot oksitleri emisyonu;
Yakma ısıl gücü 50 MW ve üzerinde olan tesislerde, hacimsel oksijen miktarının
%3 esas alındığı baca gazlarında NO ve NO2 emisyonları (NO2 cinsinden) 800 mg/Nm3
değerini aşmamaldır.
Azot oksit emisyonları, baca gazı geri besleme veya ikincil hava ile yakma
yoluyla alev sıcaklığının düşürülmesi gibi teknik tedbirlerle düşürülmelidir.
4.4) Kükürt oksitleri emisyonu;
4.4.1) Sıvı yakıt kullanan tesislerden baca gazındaki SO2 ve SO3 emisyonu
(eşdeğer SO2 olarak verilmiştir.) aşağıdaki sınırların altında olanlar için ayrıca kükürt
arıtma tesisi gerekmez.
4.4.1.1) Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan tesislerde % 1 kükürt ihtiva eden
TÜPRAŞ spektlerine uygun Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’ndan ithal izni almış
ithal fuel-oil kullanılması halinde; baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alınarak SO2
1700 mg/Nm3 sınır değeri aşılamaz.
Ancak; Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan tesislerde baca gazında %3
hacimsel oksijen esas alınarak %1,5 kükürt ihtiva eden fuel-oillerde 2400 mg/Nm3
sınır değeri aşılamaz. Bu değer petrol rafinerileri yatırımlarını tamamlayıp %1 kükürtlü
sıvı yakıt üretilinceye kadar geçerlidir.
4.4.1.2) Yakıt ısıl gücü 100-300 MW arasında olan tesislerde baca gazında %3
hacimsel oksijen esas alınarak 1700 mg/Nm3 değerini aşamaz.
4.4.1.3) Yakıt ısıl gücü 300 MW vey üzerinde olan tesislerde baca gazında %3
hacimsel oksijen esas alınarak 800 mg/Nm3 değerini aşamaz.
4.4.2) Eğer paragraf (4.4.1) de verilen sınırlar aşılıyorsa kükürt emisyon
derecesini yakıt ısıl gücü
300 MW’a kadar olan tesislerde %10’ a, 300 MW ve
üzerinde olan tesislerde ise %5 e kadar düşürecek bir kükürt arıtma tesisi kullanarak
paragraf (4.4.1) daki sınırların altında kalınmaya çalışılır. Buna rağmen paragraf (4.4.1)
deki sınır değerlerini gerçekleştiremeyen tesislerden yakıt ısıl gücü 300 MW a kadar
olanlar kükürt emisyon derecesini en fazla %10, gücü 300 MW dan büyük olanlar ise
kükürt emisyon derecesini en fazla %5 de muhafaza edebilecek arıtma tesisleriyle
çalıştırılabilirler.
4.4.3) Eğer tesisin tasarımında öngörülen kükürt oranlı fuel oil bulunamamış ve
baca yüksekliği uygun ise, en fazla altı ay gibi bir süre için, yetkililerin onayı ile, 3000
mg/Nm3 e kadar kükürt oksitleri emisyonuna izin verilebilir.
4.4.4) Kükürt oksit emisyonunu yukarıdaki sınırlara kadar azaltmayı sağlayan
arıtma tesisi devreden çıkarsa, tesis birbirini takip eden 72 saati veya bir takvim yılı
içinde toplam 240 saati geçmek şartıyla çalıştırılabilir.
5) Gaz yakıtlı yakma tesisleri:
277
Tablo 43.2. Yakma ısıl gücü 100’MW ın altındaki tesisler için baca gazı
emisyonlarının sınır değerleri *
Yakıtlar
Kükürt
Karbon
Azot dioksit
Toz
dioksit
monoksit
mg/m3
mg/m3
3
3
mg/m
mg/m
Doğal Gaz, LPG, 100
100
800
10
Rafineri gazı
Kok Fabrikası Gazı
200
100
100
Biyogaz
800
100
100
*Baca gazlarındaki hacimsel oksijen miktarı %3 esas alınır.
Tablo 43.3. Yakma ısıl gücü 100’MW olan tesisler için baca gazı
emisyonlarının sınır değerleri *
Yakıtlar
Kükürt
dioksit
mg/m3
60
Karbon
Monoksit
mg/m3
100
Azot
dioksit
mg/m3
500
Toz
mg/m3
Aldehitler
(Formaldehit
olarak)
20
Doğal Gaz, LPG,
10
Rafineri gazı
Kok Fabrikası Gazı
60
100
500
10
20
Biyogaz
800
100
500
10
20
*Baca gazlarındaki hacimsel oksijen miktarı %3 esas alınır.
6) Çift yakıt yakan tesisler:
6.1) Çoklu-yakıtlı ateşleme ünitesi olan ve iki veya daha fazla yakıtı aynı anda
kullanan tesisler için emisyon sınır değerleri aşağıda verilen şekilde belirlenecektir.
6.1.1) Öncelikle, her yakıt ve kirletici için, yakma tesislerinin, yakıt ısıl gücü
değerlerine tekabül eden emisyon sınır değerlerini alarak,
6.1.2) İkinci olarak, yukarıdaki her emisyon sınır değerini, her bir yakıtın verdiği
yakıt ısıl gücü değeri ile çarpıp, çarpım değerini tüm yakıtların verdiği yakıt ısıl gücü
değerlerinin toplamına bölmek suretiyle, yakıt-ağırlıklı emisyon sınır değerlerini tespit
ederek,
6.1.3) Üçüncü olarak, yakıt-ağırlıklı emisyon sınır değerlerinin toplanması ile,
bulunur.
6.2) Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan çoklu yakıtlı ateşleme ünitesi olan
tesislerde kullanılan yakıtlardan birinin sıvı yakıt olması durumunda kükürt dioksit
emisyonu konsantrasyonu baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alındığında 2400
mg/Nm3 değeri aşılmamalıdır. Bu değer petrol rafinerileri yatırımlarını tamamlayıp %1
kükürtlü sıvı yakıt üretilinceye kadar geçerlidir.
Yetkili merci, kükürt dioksit emisyonu için 41 inci maddenin (d) bendinin 3 üncü
paragrafında belirtilen saatlik kütlesel debi aşılmasa dahi, yazıcılı cihazla sürekli ölçüm
zorunluluğu getirebilir.
6.3) Çoklu-yakıtlı ateşleme ünitesi olan ve iki veya daha fazla yakıtı dönüşümlü
olarak kullanan tesislerde, her bir yakıt için verilen değerlere tekabül eden emisyon
sınır değerleri uygulanacaktır.
278
7) İçten yanmalı motorlar:
İçten yanmalı motorlar aşağıda belirtilen ateşleme prensiplerine ve kullandıkları
yakıtlara göre aşağıda belirtildiği şekilde sınıflandırılacak ve belirtilen sınır değerlere
uyacaklardır.
7.1) Gaz motorları;
Otto çevrimi, kıvılcım ateşlemeli olarak da adlandırılan gaz motorlarının emisyon
sınırlamalarında baca gazında hacimsel oksijen miktarı % 5 alınacaktır.
7.1.1) Toz emisyonu;
Toz biçimindeki emisyonları 130 mg/Nm3 değerini aşamaz.
7.1.2) Karbon monoksit emisyonu;
Baca gazındaki karbon monoksit emisyonu 650 mg/Nm3 değerini aşamaz.
7.1.3) Azot oksit emisyonları (Azot dioksit cinsinden);
Baca gazındaki azot dioksit emisyonu 500 mg/Nm3 değerini aşamaz.
7.1.4- Kükürt dioksit emisyonu;
Baca gazındaki kükürt dioksit 60 mg/Nm3 değerini aşamaz.
Verim Kriteri: Yüksek birincil cevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında
güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar
ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine
çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda
verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerler artırılır.
Gaz Motor Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim:
Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi %37 nin üzerindeki motorlar için
K= Motor mekanik verimi/37
Yeni Emisyon Sınır değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri
Kojenerasyon Verimi
Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 63 ü geçen kojenerasyon
uygulamaları için
K= Santral Kojenerasyon Verimi/63
Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri
7.2) Dizel motorlar
Dizel çevrimi, kendiliğinden sıkıştırmalı ateşlemeli olarak da adlandırılan dizel
motorların emisyon sınırlamalarında baca gazında hacimsel oksijen miktarı % 15 alınır.
7.2.1) Toz emisyonu;
Toz biçimindeki emisyonları 75 mg/Nm3 değerini aşamaz. İslilik derecesi
Bacharach Skalasına göre 2’yi aşamaz.
7.2.2) Karbon monoksit emisyonu;
Baca gazındaki karbon monoksit emisyonu 250 mg/Nm3 değerini aşamaz.
7.2.3) Azot oksit emisyonları (Azot dioksit cinsinden);
Baca gazındaki azot oksit emisyonları 1000 mg/Nm3 değerini aşamaz.
Tamamen acil durumlarda kullanılan, acil güç sistemleri (sürekli çalıştırılmayan,
herhangi bir arıza durumunda veya elektrik kesintisinden dolayı işletmeye sokulan ve bu
durumların ortadan kalkması ile işletmeden alınan ve senede asgari 500 saat’e kadar
kullanılan) için NOx emisyon standartları uygulanmayacaktır. Bu tesislerin işletmecileri
her yıl içindeki bu tür kullanımlara ilişkin bir raporu Yetkili mercilere sunmak
zorundadır.
279
7.2.4) Kükürt oksit emisyonu (Kükürt dioksit cinsinden);
7.2.4.1) Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan sıvı yakıt kullanan motorlarda
kükürt oksit emisyonları 900mg/Nm3 değerini aşmayacaktır.
7.2.4.2) Yakıt ısıl gücü 100 MW ve üzerinde olan sıvı yakıtlar kullanan
motorlarda kükürt oksit emisyonları 300 mg/Nm3 değerini aşmayacak şekilde düşük
kükürtlü sıvı yakıt kullanacak, bu söz konusu değilse yeterli emisyon azaltma tedbirleri
alınacaktır.
Verim Kriteri: Yüksek birincil çevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında
güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar
ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine
çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda
verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerleri artırılacaktır.
Gaz Motor Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim:
Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi % 45 in üzerindeki motorlar için
K= Motor mekanik verimi/45
Yeni Emisyon Sınır değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri
Kojenerasyon Verimi
Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 63 ü geçen kojenerasyon
uygulamaları için
K= Santral Kojenerasyon Verimi/63
Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri
7.3) Çift yakıtlı motorlar;
Sıvı yakıtla dizel motorunda çalışırken dizel motor, pilot ateşlemeli olarak gaz
yakıt yakarken karbon monoksit emisyonu dışında gaz motor emisyon değerleri için
getirilen sınır değerler sağlanır.
7.3.1) Karbon monoksit emisyonu:
Çift yakıtlı motorlarda doğal gaz çalışma motorunda, egzoz gazında % 5 O2 baz
alınarak atık gazdaki karbon monoksit emisyonu 1500 mg/Nm3 değerini aşamaz.
Verim Kriteri: Yüksek birincil çevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında
güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar
ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine
çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda
verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerleri artırılır.
Çift Yakıtlı Motor Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim:
Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi % 40 ın üzerindeki motorlar için
K= Motor mekanik verimi/40
Yeni Emisyon Sınır değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri
Kojenerasyon Verimi
Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 63 ü geçen kojenerasyon
uygulamaları için
K= Santral Kojenerasyon Verimi/63
Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri
8) Gaz türbinleri:
Gaz türbinleri aşağıda belirtilen sınır değerlere uyacaklardır. Emisyon
değerlerinde atık gazdaki hacimsel oksijen oranı %15 alınacaktır.
280
8.1) Partiküler madde;
Yakıt ısıl gücü 10 MW ve üzeri olan gaz türbinleri için sürekli işletme esnasında
islilik derecesi Bacharach skalasına göre 3, çalışmaya başlama sırasında Bacharach
skalasına göre 4 değerini aşamaz.
Yakıt ısıl gücü 10 MW’a kadar olan gaz türbinleri için islilik derecesi işletme
şartlarında Bacharach skalasına göre 4 değerini aşamaz.
8.2) Karbon monoksit emisyonu;
Atık gazlardaki karbon monoksit emisyonları sürekli işletme sırasında 100
mg/Nm3 değerini aşamaz.
8.3) Azot oksitler (azot dioksit cinsinden);
Yakıt ısıl gücü  10 MW olanlarda 350 mg/Nm3,
Yakıt ısıl gücü  10 MW olanlarda 300 mg/Nm3,
değerini aşamaz.
Tablo 43.4. Yeni gaz türbinlerinde yakıt ısıl gücü > 50 MW olan tesislerde azot
oksitler (azot dioksit cinsinden) emisyon sınır değerleri.
Yakıtlar
mg/Nm3
Doğal gaz
75
Sıvı yakıtlar (1)
120
Gaz yakıtlar (doğal
120
gazın dışındakiler)
Baca gazında % 15 hacimsel oksijen baz alınır.
(1) Emisyon sınır değeri yalnızca, hafif ve orta derecede distile edilmiş yakıt
kullanan gaz türbinlerine uygulanır.
Tamamen acil durumlarda kullanılan, acil güç sistemleri (sürekli çalıştırılmayan,
herhangi bir arıza durumunda veya elektrik kesintisinden dolayı işletmeye sokulan ve bu
durumların ortadan kalkması ile işletmeden alınan ve yılda asgari 500 saat’ e kadar
kullanılan) için NOx emisyon standartları uygulanmayacaktır. Bu tesislerin işletmecileri
bir yıl içindeki bu tür kullanımlara ilişkin bir raporu yetkili mercilere sunmak
zorundadır.
8.4) Kükürt oksit emisyonu (Kükürt dioksit cinsinden);
Atık gazlardaki kükürt dioksit emisyonu 60 mg/Nm3 değerini aşamaz.
Sıvı yakıt kullanılması halinde, kükürt oksit emisyonları 300 mg/Nm3 değerini
aşmayacak şekilde düşük kükürtlü sıvı yakıt kullanılacak, bu söz konusu değilse yeterli
emisyon azaltma tedbirleri alınacaktır.
Verim Kriteri: Yüksek birincil çevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında
güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar
ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine
çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda
verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerleri artırılacaktır.
Gaz Türbini Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim:
Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi % 35 in üzerindeki motorlar için
K= Türbin mekanik verimi/35
Yeni Emisyon Sınır Değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri
Kojenerasyon Verimi
281
Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 75 ü geçen kojenerasyon
uygulamaları için
K= Santral Kojenerasyon Verimi/75
Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri
Kombine kapalı devre sistemleri toplam verim % 55 i geçen uygulamalar için
K= Kombine Çevrim Verimi/55
Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri
B) İKINCI GRUP TESISLER: Atıkların Ortadan Kaldırıldığı Tesisler
1) Hurda Parçalama Tesisleri:
1.1) Döner tip hurda parçalama tesislerinin baca gazından atılan toz emisyon 150
mg/Nm3 sınır değerini aşamaz.
1.2) Madde 39’da belirtilen ilgili hükümlere uyulmalıdır.
2) Atık geri kazanım ve nihai bertaraf tesisleri:
2.1) Tehlikeli atıkların yakılarak bertaraf edildiği nihai bertaraf tesislerinde,
29/08/1995 tarihli ve 22387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tehlikeli Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği’nde ve bu Yönetmelikte belirtilen hüküm ve sınır değerleri,
2.2) Katı atıkların yakılarak bertaraf edildiği ve geri kazanıldığı tesislerde,
14/03/1991 tarihli ve 20814 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış Katı Atıkların Kontrolü
Yönetmeliği’nde ve bu Yönetmelikte belirtilen hüküm ve sınır değerleri,
2.3) Atık geri kazanım tesisleri; 29/08/1995 tarihli ve 22387 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen veya
21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Atık Yağların Kontrolü
Yönetmeliği’nde belirtilen ve bu Yönetmelikte belirtilen hüküm ve sınır değerleri,
sağlayarak Lisans İzni de almak zorundadır.
C) ÜÇÜNCÜ GRUP TESİSLER :Toprak Ürünleri Tesisleri.
1) Taş çıkarma, Kırma ve Sınıflandırma Tesisleri:
Taş çıkarma, kırma ve sınıflandırma tesislerinde Madde-39’da verilen esaslar
dikkate alınmalı, teknolojik uygulamalarda ilgili Türk Standartlarına, toz emisyonun
azaltılmasıyla ilgili olarak da yetkili mercilerce yayınlanan esaslara ve duyulara
uyulmalıdır.
2) Şist, Kil ve Benzeri Maddelerin Patlatıldığı ve Öğütüldüğü Tesisler:
2.1) Şist, kil ve benzeri maddelerin patlatıldığı ve öğütüldüğü tesislerde aşağıdaki
esaslara uyulmalıdır.
2.1.1) Ön kurutma ve patlatmada oluşan atık gazlardaki toz emisyon % 3 CO2
esas alındığında 200 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
2.1.2) Yardımcı organik patlatma maddelerinin eklendiği tesislerde, bu katkı
maddeleri baca gazındaki yanıcı organik maddelerin karbon oranını 20 mg/Nm3 sınır
değeri üzerine çıkarılmamalıdır.
2.1.3) Organik yardımcı maddelerin kullanılması durumunda kurutucuların atık
gazları değerlendirilmeye çalışmalı veya son yakıcıya gönderilmelidir.
2.2) Madde 39’un (f) bendindeki hükümler taş ocaklarından ön kırıcılara giden
yollara uygulanmaz.
2.3) Yukarıda belirtilen hususlar dışında Madde-39 da verilen ilgili esaslara
uyulmalıdır.
282
2.4) Kil patlatma tesislerinden büyük boyutlarda kükürt dioksit ve flor bileşikleri
emisyonları ile organik bileşiklerden oluşan emisyonlar meydana gelebilir.
3) Boksit, Dolomit, Feldspat, Alçı, Kizelgur, Manyezit, Mineral Boyalar, Midye
Kabukları, Pegmatif Kumu, Kuvars, Şamot, Curuf, Sabun Taşı, Talk, Tras ve Benzeri
Maddelerin öğütüldüğü tesisler.
3.1) Bu uygulamalarda taş ocağı ile ön kırma tesisleri arasındaki yollara Madde39’un (f) bendindeki esaslar uygulanmaz.
3.2) Madde-39 da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
4) Dolomit, Manyezit ve Kömür Yakma Tesisleri:
4.1) Dolomit, manyezit ve kömür yakma tesislerinde, fırın baca gazında toz
emisyonu 200 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Taş ocağı ile ön kırma tesisi arasındaki
yollara 39 uncu maddenin (f) bendinde verilen esaslar uygulanmaz. Madde-39’da verilen
diğer esaslara uyulmalıdır.
4.2) Fırın ve Öğütme tesisleri bacalarındaki toz emisyonları ölçülmesi için teknik
yönden uygunsa yazıcılı bir ölçü cihazı konulmalıdır. Bu tesisler toz emisyonlarının yanı
sıra kok gazı ile karbonmonoksit emisyonunun da meydana gelebileceği dikkate
alınmalıdır.
4.3) Dolomit, Manyezit ve Kömür Yakma Tesislerinde petrolkoku kullanılması
halinde aşağıdaki esaslar geçerlidir:
4.3.1) Dolomit ve Manyezit fabrikaları mevcut en iyi tekniklerin kullanıldığı
fırınlara sahip olmalı,
4.3.2) Hacimsel oksijen miktarı % 7 alındığında atık gazdaki kükürt dioksit
emisyon konsantrasyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalı,
4.3.3) Atık gaz is oranı Bacharach skalasına göre 2 yi geçmemeli,
4.3.4) Petrol kokunun pülverize edildiği veya yüklendiği bölgede, baca gazında
petrol kokunun yanması sonucu oluşan yanmış gaz yanma bölgesinde 9000C en az 0,3
saniye kalmalı,
4.3.5) Bu tesislerde yukarıda belirtilen sıcaklık seviyesinin sürekli sağlandığının
tespiti için sıcaklık yazıcılı cihazla sürekli kaydedilerek kontrol edilmeli, (Söz konusu
kayıt işlemi yukarıda belirtilen sıcaklık değerinin sağlandığını gösterecek şekilde iki
noktada, destek brülörü ile donatılan sistemlerde aynı zamanda fırına petrol koku
yüklenen kesitte, birden fazla fırın baca gazının toplanarak tek bir bacadan verilen
sistemlerde ayrıca baca gazı debisi de ölçülmelidir. Yakıt ve hammadde yüklemesinin
bilgisayar kontrolunda yapılması durumunda zamana göre sıcaklık değişimlerinin
bilgisayar ortamında kaydedilerek kontrol edilebildiği tesislerde ayrıca sabit yazıcılı
cihaz takılması istenmeyebilir).
4.3.6) Hacimsel oksijen miktarı % 11 alındığında atık gazdaki yanıcı organik
maddelerin içerisindeki karbon emisyonu 50 mg/ Nm3 değerini aşmamalı,
4.3.7) Fırın baca gazındaki toz emisyonu 3 kg/saat'in altında 200 mg/Nm3, 3
kg/saat'in üzerinde ise
75 mg/Nm3 değerini aşmamalı,
4.3.8) Petrol kokunun toprakla karışmaması ve tozumaması için gerekli tedbirler
alınmalı,
4.3.9) Tesis içi yol ve kırma eleme üniteleri için Yönetmelikte belirtilen hususlar
sağlanmalıdır.
5) Kireç Fabrikaları:
283
5.1) Kireç fabrikalarında, katı, sıvı ve gaz yakıt kullanılması halinde fırın baca
gazında toz emisyonu
200 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Taş ocağı ile ön kırma
tesisi arasındaki yollara 39 uncu maddenin (f) bendindeki verilen esaslar uygulanmaz.
Madde-39’da verilen diğer esaslara uyulmalıdır.
5.2) Fırın ve Öğütme tesisleri bacalarındaki toz emisyonları ölçülmesi için teknik
yönden uygunsa yazıcılı bir ölçü cihazı konulmalıdır. Bu tesisler toz emisyonlarının yanı
sıra kok gazı ile karbonmonoksit emisyonunun da meydana gelebileceği dikkate
alınmalıdır.
5.3) Kireç fabrikalarında petrolkoku kullanılması halinde aşağıdaki esaslar
geçerlidir:
5.3.1) Kireç fabrikası mevcut en iyi tekniklerin kullanıldığı fırınlara sahip olmalı,
5.3.2) Hacimsel oksijen miktarı % 7 alındığında atık gazdaki kükürt dioksit
emisyon konsantrasyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalı,
5.3.3) Atık gaz is oranı Bacharach skalasına göre 2'i geçmemeli,
5.3.4) Petrol kokunun pülverize edildiği veya yüklendiği bölgede, baca gazında
petrol kokunun veya atık yağın yanması sonucu oluşan yanmış gaz yanma bölgesinde
9000C en az 0,3 saniye kalmalı,
5.3.5) Bu tesislerde yukarıda belirtilen sıcaklık seviyesinin sürekli sağlandığının
tespiti için sıcaklık yazıcılı cihazla sürekli kaydedilerek kontrol edilmeli, (Söz konusu
kayıt işlemi yukarıda belirtilen sıcaklık değerinin sağlandığını gösterecek şekilde iki
noktada, destek brülörü ile donatılan sistemlerde aynı zamanda fırına petrol koku
yüklenen kesitte, birden fazla fırın baca gazının toplanarak tek bir bacadan verilen
sistemlerde ayrıca baca gazı debisi de ölçülmelidir. Yakıt ve kireç yüklemesinin
bilgisayar kontrolunda yapılması durumunda zamana göre sıcaklık değişimlerinin
bilgisayar ortamında kaydedilerek kontrol edilebildiği tesislerde ayrıca sabit yazıcılı
cihaz takılması istenmeyebilir).
5.3.6) Hacimsel oksijen miktarı % 11 alındığında atık gazdaki yanıcı organik
maddelerin içerisindeki karbon emisyonu 50 mg/Nm3 değerini aşmamalı,
5.3.7) Fırın baca gazındaki toz emisyonu 3 kg/saat'in altında 200 mg/Nm3, 3
kg/saat'in üzerinde ise
75 mg/Nm3 değerini aşmamalı,
5.3.8) Petrol kokunun toprakla karışmaması ve tozumaması için gerekli tedbirler
alınmalı,
5.3.9) Tesis içi yol ve kırma eleme üniteleri için Yönetmelikte belirtilen hususlar
sağlanmalı, atık toz kireç açıkta depolanmamalı ve uygun bir şekilde değerlendirilmeli,
5.3.10) Petrol koku kullanımına izin verilen/verilecek kireç fabrikalarında Tablo
43.5’de verilen birim kalori miktarları sağlanmalı.
Tablo 43.5. Birim kalori miktarları
Yakıt
Aktif CaO yüzdesine göre birim ürün için harcanan
kullanım yöntemi
kalori (Kcal/kg)
70-80
80-85 85-90
= 90
Pülverize
850
900
950
1000
Diğer
900
1000
1100
1200
Birim kalori: Kcal/kg sönmemiş kireç
5.4) Atıkların kireç fabrikalarında yakılması için esaslar: (Tehlikeli atıklar hariç)
284
5.4.1) Atık yağın yanması sonucu oluşan yanmış gaz yanma bölgesinde 9000C en
az 0,3 saniye kalmak zorundadır.
5.4.2) Madde-39 da verilen diğer esaslara uyulmalıdır.
5.4.3) Emisyon izni almış olan kireç fabrikalarında Ek Yakıt olarak atıkların
yakılması veya kullanılması halinde 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında Bakanlığımız tarafından
Lisans İzni verilen kireç fabrikaları için, bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesi çerçevesinde
değerlendirme yapılır.
6) Alçı Kavurma Tesisleri:
6.1) Alçı kavurma tesislerinde kavurma sırasında meydana gelen atık gazdaki toz
emisyonu 200 mg/Nm3 sınır değeri aşmamalıdır.
6.2) Toz tutucuların kullanıldığı tesislerde atık gazdaki toz emisyonu 100
mg/Nm3 ü geçmemelidir.
6.3) Madde-39’un (f) bendindeki belirtilen sınırlamalar bu tesislerde taş ocağı ile
ön kırma tesisi arasındaki yollarda geçerli değildir.
6.4) Madde-39 da verilen diğer esaslara uyulmalıdır.
7) Çimento Üreten Tesisler:
7.1) Çimento üreten tesislerde aşağıda belirtilen esaslara uyulacaktır.
(Emisyon sınır değerleri döner fırın baca gazında % 10 hacimsel oksijen esas
alınarak verilmiştir).
7.1.1) Atık gazlardaki toz emisyonları:
Üretim metodu gereği elektrikli toz filtreleri ile donatılmamış olan mevcut
tesislerde 75 mg/Nm3,
Üretim metodu gereği elektrikli toz filtreleri ile donatılmış olan mevcut tesislerde
120 mg/Nm3,
değeri aşılmamalıdır.
10/02/1993 tarihinde imzalanmış Çimento Sanayi Çevre Deklerasyonu’ndan
sonra kurulmuş ve kurulacak yeni tesisler ile mevcut tesislere yapılacak yeni üretim
ünitesi ilaveleri için atık gazlardaki toz emisyon değeri 50 mg/Nm3 ü aşmamalıdır.
7.1.2) Klinker malzemesi kapalı hacimlerde depolanacaktır veya aynı etkiyi
sağlayan tedbirlerle depolama ve yüklemede toz emisyonu önlenecektir. Kış üretim
dönemi fazla ürünler açıkta depolanabilir.
7.1.3) Çimento fırını (klinker döner fırın bacası), toz emisyon konsantrasyonunu
sürekli ölçüp kaydeden bir ölçü cihazı ile donatılmalıdır.
7.2) Klinker soğutucusu atık gazı olabildiğince tam olarak değerlendirmelidir.
7.3) Madde-39’un (f) paragrafındaki esaslar, taş ocağı ile ön kırıcılar arasındaki
yollarda uygulanmaz.
7.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
7.5) Eğer yakıtın ihtiva ettiği kükürt çimento klinkerinin kavrulmasında öğütücü
kurutucularda veya buharlaştırıcı soğutucularda tutulabiliyor ve çimento kalitesi
yönünden bir mahsur bulunmuyorsa, kükürt oranı yüksek yakıtlar kullanılabilir. Çimento
sanayi adına ithal edilecek kuru bazda azami % 5’e kadar kükürt içeren petrol koku
kısmen veya tamamen başkasına satılmaksızın, sadece çimento fırınlarında, parça
halindeki kısımları da öğütülüp kullanıma uygun hale getirilmelidir.
7.6) Baca gazındaki kükürt dioksit emisyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
285
7.7) Enerji kesilmesi ve dalgalanmaları, ani karbon monoksit yükselmeleri ile ilk
ateşleme gibi zorunlu haller dışında, tesisler filtreler devre dışı iken çalıştırılmayacaktır.
Değerlendirmelerde elde olmayan ve önceden tedbiri mümkün olmayan sebeplerden
dolayı oluşan duruşlardan sonra fırınların ve değirmenlerin tekrar devreye alınma süreleri
hariç tutulacak, bu durumlar aylık raporlar halinde belgelendirilecektir.
7.8) Kullanılan yakıt, hammadde, katkı maddeleri ve üretimden dolayı atık
gazlarda; Toz Emisyonunda Özel Maddeler (CaO,MgO, nikel ve bileşikleri, vanadyum
ve bileşikleri, krom ve bileşikleri), Kanser Yapıcı Maddeler (nikel ve bileşikleri, krom
VI bileşikleri) bulunuyorsa, Madde-39’da bu maddeler için belirtilen sınır değerler
aşılmamalıdır.
7.9) Çimento Fırını atık gazındaki azotoksit (azotdioksit cinsinden) emisyonu;
Izgaralı ön ısıtıcılı fırınlarda 1500 mg/Nm3,
Siklon ön ısıtıcılı fırınlarda 1300 mg/Nm3, (baca gazı değerlendirmeli)
Siklon ön ısıtıcılı fırınlarda 1800 mg/Nm3, (baca gazı değerlendirmesiz)
değerini aşmamalıdır.
Çimento fabrikalarında, enerji elde etmek amacıyla atık yakan tesisler yaktıkları
atığın cinsine göre; 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Atık
Yağların Kontrolü Yönetmeliğinde veya Çimento Fabrikalarında Atıkların Alternatif
veya Ek Yakıt Olarak Kullanılmalarına ilişkin olarak 08/12/2001 tarihli ve 24607 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebliğe veya bu hususla ilgili olarak
yapılacak düzenlemelere uymak zorundadır.
Ancak, yukarda belirtilen Yönetmelik ve Tebliğlerde bulunmayan hususlar bu
Yönetmelikte belirtilen esaslara tabidir.
Emisyon izni almış olan çimento fabrikalarında ek yakıt olarak atıkların
yakılması veya kullanılması halinde, 08/12/2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Tebliğ veya 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında Bakanlığımız
tarafından Lisans İzni verilen çimento fabrikaları için, bu Yönetmeliğin 14 üncü
maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılır.
8) Tuğla ve Benzeri Kaba Seramik Ürünlerin Pişirildiği Tesisler:
8.1) Ateşe dayanıklı tuğla, seramik borular, yapı tuğlası, kiremit klinker ve
benzeri kaba seramik ürünlerin pişirildiği tesisler aşağıdaki esaslara uyacaktır.
8.1.1) Baca gazlarındaki inorganik flor bileşikleri (Fˉolarak verillmiştir) hacimsel
CO2 miktarı % 3 esas alındığında 30 mg/Nm3 sınır değerini geçmemelidir. Tesisin
bulunduğu topoğrafik durum zarar oluşma endişesini veriyorsa, (F olarak verilen)
inorganik gaz flor emisyonları baca gazında hacimsel % 3 CO2 esas alındığında
5 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
8.1.2) İnorganik gaz flor bileşiklerinin tutulması amacıyla toprak alkali metallerin
kullanılması durumunda, baca gazında % 3 hacimsel CO2 miktarı esas alındığında toz
biçimindeki emisyonlar 200 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
8.1.3) Kükürt Oksitleri Emisyonları;
%0,12’den daha az kükürt oranına sahip hammadde kullanan tesislerde atık
gazdaki SO2 ve SO3 emisyonları (SO2 cinsinden) 10 kg/saat veya daha fazla kütlesel
debilerde 500 mg/Nm3,
%0,12 veya daha fazla kükürt oranına sahip hammadde kullanan tesislerde atık
286
gazdaki SO2 ve SO3 emisyonları (SO2 cinsinden) 10 kg/saat veya daha fazla kütlesel
debilerde 1500 mg/Nm3 ü,
aşmamalıdır.
Emisyonları atık gaz temizleme üniteleri yoluyla azaltmak için bütün olasılıklar
kullanılacaktır.
8.1.4) İnorganik Klorür Emisyonları;
Atık gazdaki gaz biçimindeki inorganik klorür emisyonları 3 kg/saat veya
üzerinde ise, bu bileşiklerin atık gaz içindeki konsantrasyonu (C1-) 30 mg/Nm3 ü
aşmamalıdır.
8.1.5) Azot Oksit Emisyonları;
Atık gazdaki SO2 nin 10 kg/saat ve üzerindeki kütlesel debilerinde, (NO2
cinsinden) 500 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
8.1.6) Hammadde kazanım tesisleri ile hazırlama tesisleri arasındaki yollarda 39
uncu maddenin (f) bendinde verilen esaslar uygulanmaz.
8.1.7) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
8.1.8) Teknolojik uygulamalarda Türk Standartlar Enstitüsü’nün yayınladığı
standartlara yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır.
D) DÖRDÜNCÜ GRUP TESISLER
1) Yüksek Fırınlar:
Pik demirin üretildiği yüksek fırınlarda, aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
1.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyon 30 mg/Nm3 sınır değerini
aşmamalıdır. Eğer yüksek fırın gazı, baca üstünde yakılıyorsa, toz emisyon 75 mg/Nm3
sınır değerini aşamaz.
1.2) Madde-39 ’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
1.3) Eğer, yakıtın ihtiva ettiği kükürt cürufta tutulabiliyorsa ve ham demir kalitesi
yönünden bir mahzur bulunmuyorsa, kükürt oranı yüksek yakıtlar kullanılabilir.
1.4) Teknolojik uygulamalar ve toz emisyonların sınırlandırılması konusunda
yayınlanan ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır.
2) Demir Dışı Metallerin Kazanıldığı Tesisler:
Demir dışı metallerin kazanıldığı tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
2.1) Hacimsel SO2 içeriği % 2 ve üzerinde olan atık gazlar değerlendirilmelidir.
Değerlendirmeden sonra SO2 emisyonu, ton sülfürik asit üretimi başına 0,4 kg’ı
aşmamalıdır. Hacimsel SO2 içeriği % 2 nin altında olan atık gazlarda, kükürtdioksit
emisyonu 3 g/Nm3 le sınırlandırılmalıdır.
2.2) Kurşundan korunmak için tesislerin bacalarından atılan atık gazlardaki toz
biçimindeki emisyon
30 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. Ayrıca, 39 uncu
maddenin (h) bendindeki verilen esaslar göz önünde tutulmalıdır.
2.3) Tesisin teknolojisi ile toz ve gaz biçimindeki emisyonların azaltılması ile
ilgili uygulamalarda ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere
uyulmalıdır.
E) BEŞINCI GRUP TESISLER
1) Demir Sinterleme Tesisleri:
Demir sinterleme tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
1.1) Sinter tesisi baca gazında toz emisyonu 50 mg/Nm3 sınır değerini
aşmamalıdır.
287
1.2) F- olarak verilen inorganik flor bileşiklerinin gaz biçimindeki emisyonları
10 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
1.3) Tesisten kaynaklanan kükürt dioksit emisyonu % 16 oksijen oranına göre
500 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
1.4) Üretim metotları yönünden diğer işlemler için daha az bir nem miktarı
gerekli ise, depolama ve yüklemede toz emisyonlar önlenebiliyorsa, dış yüzey neminin
% 10 un altında olması (kütlesel oran) halinde de ince cevher açıkta depolanabilir.
Ayrıca, Madde-39’da verilen diğer esaslara uyulmalıdır.
1.5) Tesis teknolojileri ile toz ve kükürt dioksit biçimindeki emisyonların
azaltılması ile ilgili uygulamalarda yayımlanan ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut
en iyi tekniklere uyulmalıdır.
2) Ham Fosfat Konsentrelerinin Sinterlendiği Tesisler:
Ham fosfat sinterleme tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
2.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 100 mg/Nm3 değerini
aşmamalıdır.
2.2) Atık gazlardaki gaz biçiminde inorganik florür bileşikleri (F- olarak
verilmiştir) emisyonları 10 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
2.3) 39 uncu maddenin (b) bendinde verilen esaslar burada uygulanamaz. Gaz
biçimindeki inorganik klor bileşikleri emisyonları bu maddede verilen sınır değerlerinde
tutulmalıdır.
2.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
F) ALTINCI GRUP TESISLER
1) Kupol Ocakları:
Pik demirin ergitildiği kupol ocaklarında aşağıdaki esaslara uyulmalıdır.
1.1) Devreye alma sırasında kupol ocaklarından çıkan atık gazlar toplanıp bir toz
arıtma tesisine gönderilmelidir.
1.2) Ergitme kapasitesi 14 ton/saat ve üzerinde olan kupol ocaklarında, ergime
süresince meydana gelen atık gazlar toplanıp bir toz ayırma tesisine gönderilmelidir.
Ergitme kapasitesi 14 ton/saat kadar olan kupol ocaklarında da aynı metod
uygulanmalıdır. Ergitme kapasitesi 20 ton/saat’in üzerindeki kupol ocaklarında ocak
gazları tamamen toplanmalı ve arıtılmalıdır.
1.3) Toz emisyon sınırları:
1.3.1) Ergitme kapasitesi 14 ton/saat’e kadar olan tesislerde toz emisyonlar
Diyagram 2’den elde edilen sınır değerlerini aşmamalıdır.
1.3.2) Kapasitesi 14 ton/saat’in üzerinde olan kupol ocaklarında üretilen ton
başına bacadan yayılan toz miktarı 0,150 kg’ı geçmemelidir.
1.4) Baca gazının ihtiva ettiği karbon monoksit gazı değerlendirilmeli, yakılmalı,
eğer % 90 ve üzerindeki bir yanma verimi ile yakılması mümkün olmuyorsa Madde42’ye göre atmosfere atılmalıdır.
1.5) Sistem teknolojisi ve toz emisyonlarının sınırlandırılması ile ilgili
uygulamalarda yayınlanan ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere
uyulmalıdır.
1.6) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
288
2) Çelik Üretilen Konverterler, Elektrikli Ark Ocakları, İndüksiyonla Ergitme ve
Vakumlu Ergitme Tesisleri
Çelik üreten ark ocakları, konverterler, indüksiyonla ergitme ve vakumlu ergitme
tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır.
2.1) Bütün işletme şartlarında (doldurma, boşaltma, karıştırma ve kükürt alma
işlemleri ve benzeri) atık gazlar toplanmalı ve bir toz ayırma tesisine gönderilmelidir.
2.2) Atık gazların toz emisyonu 50 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
Hammadde olarak cevher kullanan ve entegre demir-çelik tesislerinde bulunan, çelik
üreten ünitelerden kaynaklanan toz emisyonu, 39 uncu maddenin (h) bendinde verilen
sınır değerleri sağlamak şartı ile 75 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
2.3) Karbon monoksit emisyonu değerlendirilmeli, yakılmalı veya % 90 ve
üzerinde bir yanma verimi ile yakılamıyorsa Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır.
2.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
2.5) Üflemeli konverterlerle ilgili teknoloji ve toz emisyonların azaltılmasıyla
ilgili çalışmalarda yayımlanan ilgili Türk Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere
uyulmalıdır.
3) Elektrikli Cüruf Ergitme Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
3.1) Gaz biçimindeki inorganik flor bileşikleri (Fˉ olarak verilmiştir) emisyonları
1 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
3.2) İnorganik flor hidrojenlerin tutulması amacıyla toprak alkali metallerinin
kullanıldığı durumlarda atık gazlardaki toz emisyonlar, 75 mg/Nm3 sınır değerini
aşmamalıdır.
3.3) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
4) Çeliğin Isıl İşlem Gördüğü Tesisler (Tav Fırınları):
Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
289
4.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 120 mg/Nm3 değerini
aşmamalıdır.
4.2) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
4.3) %3 hacimsel oksijen düzeltmesi yapılarak;
Sıvı yakıt kullanan tesislerde kükürt dioksit emisyonu 2400 mg/Nm3 değerini,
Gaz yakıt kullanan tesisler ise 100 mg/Nm3 sınır değerini,
Yakıt olarak kokgazı kullanan tesislerde 200 mg/Nm3 değerini,
geçmemelidir.
Çift yakıt (sıvı+gaz) kullanılan tesislerde ise %3 hacimsel oksijen düzeltmesi
yapılarak kükürt dioksit emisyonu 2400 mg/Nm3 değeri sağlanmalı ve sürekli yazıcılı bir
baca gazı analiz cihazı ile donatılmalıdır.
4.4) Sıvı yakıt kullanan tesislerde islilik Bacharach skalasına göre 3’ü
geçmemelidir.
5) Alüminyum Ergitme Tesisleri :
Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
5.1) Atık gazların islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 2’nin altında
olmalıdır.
5.2) Atık gazlardaki kuru ölçme metoduna göre belirlenen toz emisyonu 100
mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
5.3) Rafine tesislerinin atık gazlarındaki klor emisyonu 3 mg/Nm3 değerini
aşmamalıdır.
5.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
5.5) Yağlı alüminyum hurda, boya ve plastik ihtiva eden alüminyum hurda
kullanımı, tuzların curuf tutucu olarak kullanılması veya klorun rafinasyon için kullanımı
bu tesislerde tuz aerosol, klor, hidrojen klorür, hidrojen florür, kurum ve hidrokarbon
emisyonlarına neden olabilir. Ergitme öncesi hurda malzemenin mümkün olduğu kadar
safsızlıklardan temizlenmesi gereklidir.
6) Alüminyum Hariç Demir Dışı Metallerin ve Bileşiklerinin Ergitildiği Tesisler :
6.1) Tüm atık gazlardaki islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 2’nin altında
olmalıdır.
6.2) Kuru ölçme metoduna göre atık gazlarda belirlenen toz emisyonlar 100
mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
6.3) Rafine tesisleri atık gazlarındaki klorür emisyonları 3 mg/m3, florür
emisyonu 2 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
6.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
6.5) Yağlı hurda, boya ve plastik ihtiva eden hurda kullanımı, tuzların curuf
tutucu olarak kullanılması bu tesislerde tuz aerosol, hidrojen klorür, hidrojen florür,
kurum ve hidrokarbon emisyonlarına neden olabilir. Ergitme öncesi hurda malzemenin
mümkün olduğu kadar safsızlıklardan temizlenmesi gereklidir.
G) YEDINCI GRUP TESISLER : Dökümhaneler:
Demir, temper, çelik dökümhaneleri ile demir dışı metallerin döküldüğü
tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulacaktır.:
1) Toz ihtiva eden artık gazlar bir toz tutma sisteminden geçirildikten sonra dış
havaya atılmalıdır.
2) Atık gazlardaki toz emisyonları kütlesel debisi 3 kg/saat’in altında olan
290
tesisler 150 mg/Nm3, 3 kg/saat’in üzerinde olanlar ise 75 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
3) Kükürtlü katkıların kullanılarak magnezyum ve bileşiklerinin döküldüğü
dökümhanelerden yayınlanan emisyonlar Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır.
4) Maça üretimi, döküm ve soğutmadan oluşan organik gaz bileşikleri toplanmalı,
mümkünse geri kazanılmalı ve arıtma tesisine gönderilmelidir. Tesisten kaynaklanan
organik gazlar için 39 uncu maddenin (i) bendinde verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
5) Madde-39’de verilen diğer esaslara uyulmalıdır.
H) SEKIZINCI GRUP TESISLER : Asıt Üretım Tesıslerı:
1) Hidroklorik Asit Üretim tesisleri
Hidrojen ve klordan hidroklorik asit üreten tesislerde, atık gazlardaki HCl
emisyonu 10 mg/m3 değerini aşmamalıdır.
2) Nitrikasit Üretim Tesisleri
Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır:
2.1) Azot monoksit (NO) olarak verilen atık gazlardaki azot oksitin (NOx)
emisyonları Diyagram 3’de, Eğri 1’den elde edilen sınır konsantrasyon değerlerini
aşmamalıdır. Meteorolojik şartlarla soğutma suyu sıcaklığında artış nedenlerinden atık
gazlardaki NOx emisyonu, yıllık işletme süresinin %5’ini geçmemek kaydıyla Diyagram
3, Eğri 2’den elde edilen sınır değerlerine ulaşabilir.
2.2) Yüksek konsantreli (derişik) nitrik asit üretilen tesislerde ise paragraf
(2.1)’deki sınırlar yerine Diyagram 4’den elde edilen sınır değerleri kullanılır.
2.3) Yukarıda (2.1) ve (2.2)’de belirtilen tesislerin atık gazları Madde-42’ye göre
renksiz bir biçimde atmosfere verilmelidir. Bacadan atılan NOx emisyonların kullanımı
veya zararsız hale getirilmesi mümkünse atık gazın rengi alkolik absorbsiyon yoluyla
giderilmelidir. Katalitik redüksiyon metodu ile NOx emisyonları organik yanıcı
maddelerdeki toplam karbonla birlikte 200 mg/Nm3 mertebesine düşürülebilir.
Eğer, baca gazındaki NO2 konsantrasyonu aşağıdaki formül ile belirlenen değeri
geçmiyorsa, genel olarak atık gazlar renksiz kabul edilebilir.
Burada d (cm) en büyük baca kesiti iç yarı çapını tanımlamaktadır.
2.4) Tesisler sürekli kaydedicili bir ölçü cihazı ile donatılmalıdır.
3) Kükürtdioksit, Kükürttrioksit ve Sülfürik Asit Üretim Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulacaktır:
3.1) Absorbsiyon veya sıvılaştırılma metodu ile %100 mertebeli kükürt dioksit
üreten tesislerde son gaz alkali yıkama tesisine veya sülfürik asit tesisine gönderilir.
Alkalik yıkama metodunda baca gazındaki SO2 emisyonu 30 mg/Nm3 değerini,
sülfürik asit üretiminde ise paragraf (2)’de verilen değeri aşmamalıdır.
3.2) Kullanım gazında hacimsel SO2 oranının %8 ve üzerinde olduğu
kükürttrioksit ve sülfürik asit üretilen tesislerde dönüşüm derecesi en az %99,5,
işletmede arızalar meydana gelmesi esnasında ise, dönüşüm derecesi en az %99,
kullanım gazındaki hacimsel SO2 miktarının %6-%8 arasında olduğu tesislerde ise
dönüşüm derecesi %99’da tutulmalıdır. Burada ton başına sülfürik asit üretiminde SO3
emisyonu 0,4 kg’ı geçmemelidir.
3.3) Kullanım gazında hacimsel SO2 oranının %6’sının üzerinde olduğu
kükürttrioksit ve sülfürik asit üretilen tesislerde veya üretim kapasitesinin 100 ton/saat’in
altında olduğu ıslak katalizörlü tesislerde dönüşüm oranı en az %97,5’de tutulmalıdır.
Burada üretilen ton H2SO4 başına SO3 emisyonu 0,6 kg’ı geçemez.
291
3.4) Aerosol biçimindeki emisyonlar, aerosol ayırıcılar yardımı ile azaltılmalıdır.
3.5) Bu tesislerdeki SO2 emisyonu ton başına sülfürik asit üretimi için 5 kg’ı
geçmemelidir.
3.6) Kükürt trioksit SO3 emisyonu; sabit gaz şartlarında 60 mg/Nm3 ve diğer
durumlarda 120 mg/Nm3 ü aşamaz.
I) DOKUZUNCU GRUP TESİSLER:
1) Alüminyum Üretim Tesisleri:
1.1) Alüminyum oksit üreten tesislerde kalsinasyon fırını baca gazlarındaki toz
biçimindeki emisyon
75 mg/m3 değerini aşmamalıdır.
1.2) Alüminyum üreten tesislerde gaz biçimindeki inorganik florür bileşikleri (Folarak verilmiştir.) aşağıdaki sınır değerleri aşmamalıdır.
İç Astarlı Fırınlar (fırın atık gazlarının toplandığı ve temizlendiği) 1 kg/ton-Al
Açık Fırınlar (hava akımlı) 0,8 kg/ton-Al
Islak temizleme tesisinden geçirildikten sonra bacadan geçirilerek Madde-42’ye
göre atmosfere atılan atık gazlardaki F- olarak verilen hidrojen florür emisyonları 2
mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
1.3) Alüminyum üretin tesislerde üretilen ton alüminyum başına baca gazlarından
olan toz emisyonu (günlük ortalaması) 5 kg’ı geçemez. Emisyon ölçümünde prozitesi
3mm olan memran filtre esas alınmalıdır.
1.4) Fırın atık gazı toplanması durumunda, fırın astarlarının açık olması halinde
bile işletme esnasında emiş ağzında atmosfer altı basınç meydana gelmelidir.
1.5) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
1.6) Gaz biçimindeki florür bileşiklerinin fırın çıkışına yerleştirilen kuru toz
tutucular ile tutulduğu astarlı fırınlarda paragraf (1.2) ve (1.3) de kütlesel oran olarak
belirtilen emisyon sınırlarının altına inilebilir.
1.7) Alüminyum üretim teknolojisi ve toz biçimindeki emisyonun azaltılmasıyla
ilgili uygulamalarda yayınlanan Türk Standartlarına uyulmalıdır.
2) Korund ( Alumina) Üretim Tesisleri:
2.1) Atık gazlardaki toz emisyonu aşağıdaki değeri aşmamalıdır:
Kalsinasyon Fırınları
: 75 mg/Nm3
Fırınlar
: 75 mg/Nm3
2.2) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
2.3) Tesis teknolojisi ve emisyonların indirilmesiyle ilgili çalışmalarda Türk
Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır.
J) ONUNCU GRUP TESİSLER
1) Karpit Üretim Tesisleri
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 50 mg/Nm3 değerini
aşmamalıdır.
1.2) Atık gazlarda bulunan karbon monoksit gazı değerlendirilmeli veya
yakılmalıdır.
1.3) Tesis teknolojisi ve emisyonların azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda Türk
Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır.
2) Klor Üretim Tesisleri
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
292
2.1) Atık gazlardaki Cl2 emisyonu normal işletme şartlarında 3 mg/Nm3 değerini,
kısa süreli arızalarda ise 6 mg/Nm3’ü aşmamalıdır. Sıvı klor üretim tesislerinde ise Cl2
emisyonu 6 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
2.2) Klor Amalgam Yönteminin uygulandığı tesislerde havalandırma havasında
civa emisyonu üretilen ton klor başına 3 gram sınır değerini aşmamalıdır.
2.3) Tesis teknolojisi ve klor emisyonlarının azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda
Türk Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır.
3) Florür Üretim Tesisleri
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
3.1) Hidrojen florür kütlesel debilerinin 150 kg/saat ve üzerinde olduğu
tesislerde, florlu hidrojenin atık gazlarla olan emisyonu, Diyagram 5’den elde edilen sınır
değerlerini aşmamalıdır.
3.2) Madde- 39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
4) Hidroflorik Asit Üreten Tesisler
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
4.1) Hidrojen florür debisinin 150 kg/saat ve üzerinde olduğu asit üretim,
doldurma ve artık hazırlama tesislerinde, atık gazlardaki florlu hidrojen emisyonu
Diyagram 5’ten elde edilen sınır değerleri aşmamalıdır.
4.2) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
5) Kükürt Üretim Tesisleri (Claus Tesisleri)
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
5.1) Claus tesislerinde dönüşüm derecesi en az %98 olacaktır. Claus tesisleri
proses gazı kromotografi ile kontrol edilmelidir.
5.2) Kükürtlü hidrojen ihtiva eten atık gazlar, bir son yanma bölümüne
gönderilmelidir. Son yanma bölümünden atık gaz çıkış sıcaklığı en az 8000C olacaktır.
Atık gazlardaki kükürtlü hidrojen emisyonu 10 mg/Nm3 değerini geçmemelidir.
5.3) Paragraf (5.1) ve (5.2)’nin dışında, doğal gazla çalışan Claus tesislerinde
dönüşüm derecesi en az %97 olmalıdır. Son yanma bölümünden atılan atık gazlardaki
kükürtlü hidrojen emisyonu sınırlandırılmalıdır.
5.4) Son yanma uygulanması durumunda kükürtdioksit emisyonu 1 ton/saat ve
üzerinde bekleniyorsa, son yanmaya girmeden önce kükürtlü hidrojen elementel kükürt
veya sülfirik asite dönüştürme gibi ilave metodlarla azaltılmalı veya son yanmadan çıkan
atık gazdan kükürt ayrıştırılmalıdır.
K) ONBIRINCI GRUP TESISLER Sunta ve Benzeri Ağaç Ürünleri Üretim
Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1) Zımparalama ve talaş taşıma çalışmalarında meydana gelen atık gazlardaki toz
biçimindeki emisyonlar 75 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
2) Talaş kurutma tesisleri atık gazlarındaki toz biçimindeki emisyon 200 mg/Nm3
değerini aşmamalıdır. Tesislerde islilik derecesi Bacharach skalasına göre en çok 3
olmalıdır.
3) Diğer tüm ağaç işleme tesisleri atık gazlarında toz biçimindeki emisyon
değerler Diyagram 6’dan elde edilen sınır değerlerini aşmamalıdır.
4) Sunta presleme tesisleri atık gazlarındaki yanıcı organik maddelerdeki toplam
karbon emisyonu 20 mg/Nm3 ile sınırlandırılmalıdır.
293
5) Madde-39’ da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
6) Tesislerin teknolojisi ve emisyonların sınırlandırılması konusundaki
çalışmalarda ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır.
L) ONIKINCI GRUP TESISLER :
1) Petrol Rafinerileri ve Depolama Tesisleri :
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1.1) 20 0C’de buhar basıncı 13 mbar’ın üzerinde olan ham petrol ve ara ürünlerin
depolanması için rafineri gaz borusuna bağlantılı, yüzer tavanlı veya sabit tavanlı depolar
veya bunlara eş değer tesisler öngörülmelidir. Yüzer tavanlı depolar etkili kenar contaları
ile donatılmalıdır. Depolama şartlarında gaz biçiminde olan zehirli maddeler sabit
tavanlı depolarda depolanmalı, gaz emisyonları toplama depolarına gönderilmeli ve
yakma suretiyle yok edilmelidir. Yakma tesisinde meydana gelen yanma gazları Madde42’ye göre atmosfere atılmalıdır.
1.2) Flanş bağlantıları ancak üretim metodu, emniyet veya bakım ve benzeri
yönünden gerekli ise uygulanmalıdır. Zehirli ve keskin kokulu maddelerin taşındığı veya
işlendiği boru ve aparatlar da, yüksek kaliteli contalar kullanılmalıdır. Ventil ve
vanaların millerinin geçme yerlerinde de özel sızdırmazlık tedbirleri alınmalıdır.
1.3) Basınç düşürme armatürleri ve blöf işlemlerinde açığa çıkan gaz ve buharlar
tehlike yaratmayacak biçimde gaz toplama depolarına gönderilmelidir.
1.4) Yüksek tehlike sınıfına dahil olan ve buharlaşma bitişi 200 0C’ye kadar olan
maddelerin taşınmasında en az kaçak kaybı olan pompalar kullanılmalıdır.
1.5) Proses tesislerinden, katalizörlerin rejenerasyonu ve bakım ve temizleme
işlemlerinden meydana gelen emisyonlar yakılma yoluyla ortadan kaldırılmalı veya aynı
etkinlikteki yıkama veya yoğuşturma yoluyla ayrıştırılmalıdır.
1.6) Tesisin işletmeye alınması, durdurulması ve benzeri gibi durumlarda çıkan
gazların değerlendirilmesi için tesis, gerekli sistemlerle donatılmalıdır.
1.7) H2S ihtiva eden gazlar Madde-42’ye göre bacadan atılmadan önce kükürtlü
hidrojen emisyonlarına
10 mg/m3 sınırlarını aşmıyacak biçimde, kimyasal dönüşüm
uygulanmalı veya yakılmalıdır. % 0,4 ve üzerinde hacimsel kükürtlü hidrojen ihtiva eden
gazlar, kükürtlü hidrojen debisi 2 ton/gün üzerinde ise, Claus tesisi ilaveli amin yıkama
ve benzeri metodlarla değerlendirilmelidir.
1.8) 20 0C’de buhar basıncı 13 mbar olan ham, ara ve diğer işlenmiş ürünlerin
doldurulup boşaltılmasında çıkan hidrokarbon emisyonları ve düşük buharlaşma basınçlı
keskin kokulu maddelerin emisyonları uygun metotlarla önlenmelidir. Yakma
durumunda, yanma gazlarının Madde-42’ye göre atmosfere atılmasına özen
gösterilmelidir.
1.9) Proses suyu, önce gazı alındıktan sonra açık bir sisteme gönderilmelidir.
Gazlar yıkama ve yakma yoluyla ortadan kaldırılabilir. Yakma durumunda yanma gazları
Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır.
1.10) Paragraf (1.9)’a göre muamele gören kirli atık proses suları, kapalı su
tasfiye sistemlerinde temizlenmelidir.
1.11) Örnek almada emisyonların meydana gelmesi önlenmelidir.
1.12) Arıtma tesisinde biriken tortuların yakılmasında oluşan yanma odası çıkış
sıcaklığı 9000C meydana gelen gazlar, son yakma bölümünden geçirilerek yakılmalıdır.
294
1.13) Genelde petrokimyasal işleme proseslerinin bulunmadığı rafinerilerden
çıkan organik gaz ve buhar emisyonları, işlenen ham petrolün % 0,04’ünü geçemez.
1.14) Madde-39 ve HKKY’de hava kalitesi sınır değerlerine de uyulmalıdır.
1.15) Sistem teknolojisi ve gaz biçimindeki emisyonların önlenmesiyle ilgili
çalışmalarda Türk Standartlarına uyulmalıdır.
2) Katalitik Kraking Tesisleri :
2.1) Akışkan yataklı prosedürde; Katalitik Kraking için, kullanılan tesislerden,
atık gazındaki emisyonlar kataliz rejenere edildiğinde, aşağıdaki kütle
konsantrasyonlarını aşmamalıdır.
Partikül madde, 200 mg/Nm3,
NO ve NO2 (NO2 cinsinden) 800 mg/Nm3,
SO2 ve SO3 (SO2 cinsinden) 1700 mg/Nm3,
2.2) Proses teknik tedbirlerini uygulama yoluyla azotoksitleri ve kükürtoksitleri
emisyonlarını azaltmak için olanaklar tamamen kullanılır.
2.3) Bu tesisler için; petro kimya tesisleri ve petrol rafinerilerinin sınırları
dahilinde uyulması istenilen HKKY’deki hava kalitesi sınır değerlerine ve diğer sınır
değerlere uyulmalıdır.
M) ONÜÇÜNCÜ GRUP TESISLER: Taş Kömürü Gazlaştırma Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1) Koklaştırma kamaralarının alttan ateşlenmesinde kükürtsüz veya kükürtten
arındırılmış gaz kullanılmalıdır. Bu ateşleme gazlarında kütlesel H2S konsantrasyonu 0,5
g/Nm3, diğer kükürtlü bileşiklerin konsantrasyonu ise 0,3 g/Nm3 değerini aşmamalıdır.
Bu değerler saatlik ortalama değerler olarak ölçülmelidir.
2) Kok ocaklarının doldurulmasında çıkan gazlarda kısa sürelerde islilik derecesi
Bacharach Skalası’na göre 3’ü aşmamalıdır.
3) Taş kömürü gazlaştırma tesisleri baca gazı toz emisyonu 50 mg/Nm3 değerini
aşmamalıdır.
4) Yanmamış gazların kamaralardan sızmaları önlenmelidir.
5) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
6) Koklaştırma kamaralarında çalışanların işçi sağlığı ve güvenliği yönünden
korunması sağlanmalıdır.
7) Tesis teknolojileri ve emisyonların önlenmesiyle ilgili çalışmalarda Türk
Standartlarına uyulmalıdır.
N) ONDÖRDÜNCÜ GRUP TESISLER: Bitümlü Yol Yapim Maddelerinin
Üretildiği ve İşlendiği Tesisler, Asfalt Üretim Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1) Atık gazlardaki toz emisyonu, yanma gazlarında %4 CO2 esas alındığında 50
mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Asfalt betonun hazırlanması ve benzeri işlemlerde toz
emisyon 50 mg/Nm3 sınır değeri aşmamalıdır.
2) Atık gazlar en az 12 m yüksekliğindeki bir bacadan Madde-42’ye göre
atmosfere atılmalıdır.
3) Karıştırıcı ve depolardan bağlayıcı madde buharlarının çevreye sızması
önlenmelidir. Baca gazında bulunan organik bileşikler Madde-39’ da verilen organik
buhar ve gaz emisyonları sınır değerlerini geçmemelidir.
4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
295
5) Tesis teknolojileri ve emisyonların azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda Türk
Standartlarına uyulmalıdır.
O) ONBESINCI GRUP TESISLER: Grafit ve Benzeri Ürünlerin Üretildiği
Tesisler:
Elektrodlar ve diğer aparatlar için yakma metodu ile grafit ve benzerlerini üreten
bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1) Yanma gazlarında %7 CO2 esas alındığında atık gazlardaki toz biçimindeki
emisyon 150 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
2) Fırın atık gazlarında yanıcı organik maddelerdeki toplam karbon emisyonu %8
CO2 esas alındığında 250 mg/m3 değerini aşmamalıdır. Atık gazlardaki 700C’de ölçülen
katran kökenli emisyonlar 50 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
3) Zift, katran veya diğer gazlaşabilen bağlayıcı ve akışkanlaştırıcı maddelerin
yüksek sıcaklıkta işlendiği karıştırıcıların atık gazları bir son yakıcı bölüme
gönderilmelidir. Atık gazlarda, yanıcı organik maddelerdeki toplam karbon emisyonları
100 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır.
4) Baca gazları islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 2 olmalıdır.
5) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır.
P) ONALTINCI GRUP TESISLER: Cam Üretım Tesıslerı:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1) Cam üretim tesislerinde emisyon değerleri; fosil yakıtlarla ısıtılan cam ergitme
fırınlarında, atık gazdaki hacimsel oksijen miktarı %8, pota fırınları ile günlük tank
fırınlarında hacimsel oksijen miktarı % 3 esas alınacaktır.
2) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonu mevcut tesislerde 150 Nmg/Nm3
değerini aşmamalıdır. Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde
faaliyet sahibi fırın ömürlerini Bakanlığa bildirecektir. Bu beyana göre tabi olunan
emisyon değeri Bakanlık tarafından ilgiliye bildirilecektir. Yeni kurulacak tesislerde ve
revizyona tabi tutulan fırınlar için 75 mg/Nm3 sınır değeri uygulanacaktır.
3) Cam ergitme fırınlarının atık gazlarındaki florür (F-) olarak tanımlanan
anorganik florür bileşikleri emisyonları kütlesel debi değeri 0,15 kg/saat veya üzerinde
ise, bu bileşiklerin gaz içindeki florür konsantrasyonu (F-) 15 mg/Nm3 sınır değerini
aşmamalıdır.
4) Madde-39’da verilen esaslara uyulmalıdır.
5) Aşağıda verilen tablodaki sınır değerlere uyulması gerekmektedir. Yeni
tesislerde; mevcut en iyi teknikler göz önüne alınarak atık gazdaki NO ve NO2
emisyonları azaltılacaktır.
6) Mevcut tesislerde; mevcut en iyi teknikler göz önüne alınarak atık gazdaki NO
ve NO2 emisyonları azaltılması esastır.
7) Atık gazdaki SO2 ve SO3 emisyonları (SO2 cinsinden) alevle ısıtılan;
Cam ergitme tesislerindeki % 8 hacimsel oksijen miktarı değerine göre;
rejeneratif ve reküperatif fırınlarda 1800 mg/Nm3,
Pota fırınları ve günlük tanklarında % 3 hacimsel oksijen değerine göre; 1100
mg/Nm3,
sınır değerini aşmamalıdır.
296
Tablo 43.6 Cam fırınları NO ve NO2 (NO olarak ) emisyon sınır değerleri
Sıvı
Gaz Yakıtlar
Emisyon kaynakları
Yakıtlar
mg/Nm3
3
mg/Nm
Pota fırınları
Reküperatif fırınlar
Rejeneratif arkadan ateşlemeli fırınlar
Rejeneratif yandan ateşlemeli fırınlar
Günlük Tank
1.200
1.200
1.800
3.000
1.600
1.200
1.400
2.200
3.900
1.600
R) ONYEDINCI GRUP TESISLER : Kimyasal Gübre Üretim Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1) Azot oksitleri emisyonlarında 8 inci grup tesisleri (2) fıkrasındaki esaslara
uyulacaktır.
2) Kükürtdioksit, kükürt trioksit emisyonlarında 8 inci grup tesisleri (3)
fıkrasındaki esaslara uyulmalıdır.
3) Amonyak ihtiva eden gazlar yıkanır. Yıkama çözeltisi prosese geri döndürülür
veya atık su kanalına verilir. Atık su kanalına verildiği alıcı hava ortamdaki amonyak
konsantrasyonu 30 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Atık gazlardaki NH3 emisyonu da; 50
mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
4) Atık gazlardaki F- üzerinden verilen gaz biçimindeki flor bileşikleri
konsantrasyonu 10 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Bu konuda 39 uncu maddenin (i )
bendi uygulanmaz.
5) Atık gazlardaki toz emisyonları 100 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
6) Gübre komplekslerindeki yakma ve gazlaştırma tesislerinde bu ekin ilgili
gruplarındaki hükümler geçerlidir.
7) Yukarıda belirtilen hususlar dışında Madde-39’un ilgili hükümleri geçerlidir.
S) ONSEKIZINCI GRUP TESISLER Amonyak Üretım Tesıslerı:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır
1) Bu tesislerde oluşacak amonyak emisyonları Ek-2’de yer alan İnorganik ve
Organik Buhar ve Gaz Emisyonlarının IV . Grup emisyonları arasındadır.
2) IV üncü sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu (5 Kg/saat veya
üzerindeki emisyon debileri için) 200 mg/Nm3 değerini aşamaz.
Yukarıda yer alan sınır değerler 01 Ocak 2007 tarihinden itibaren geçerli
olacaktır.
3)Yukarıda belirtilen hususlar dışında Madde-39’un ilgili hükümleri geçerlidir.
T) ONDOKUZUNCU GRUP TESISLER
1) Kümesler, Ahırlar ve Kesimhaneler:
Bu tesisler aşağıda verilen esaslara uyacaklardır:
1.1) Kesimhaneler:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:
1.1.1) Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra kurulacak izne tabi
kesimhanelerin mevcut veya planlanmış en yakın yerleşim alanına uzaklığı en az 500 m
297
olmalıdır.
1.1.2) Koku oluşturabilecek mezbaha yan ürünleri kapalı konteynır veya odalar
içinde tutulacak ve esas olarak soğuk ortamda depolanmalıdır.
1.1.3) Üretim tesisleri, mezbaha yan ürünleri veya artıklarının işlendiği ve
depolandığı tesislerden kaynaklanan koku yayan maddeleri içeren atık gazlar toplanmalı
ve bir atık gaz temizleme tesisine gönderilmeli veya emisyon azaltımı için eşdeğer
tedbirler uygulanmalıdır.
1.1.4) Büyükbaş ve küçükbaş kesimhanelerinde sıvı gübre, mevzuatta belirtilen
deşarj kriterlerini sağlaması durumunda, sıvı gübrenin depolanmasına dair hüküm hariç,
tesiste aşağıdaki (1.2) nci bentte belirtilen diğer hususlar yerine getirilmelidir.
1.2) Kümesler ve Ahırlar:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
1.2.1) Tesislerin yerleşim alanına olan asgari uzaklığı, aşağıdaki Asgari Mesafe
Eğrisi grafiğinden okunan değerin altında olmayacaktır. Eğer yüksek kokulu atık gaz
filtre edilerek koku problemi gideriliyorsa, asgari uzaklık belirlenen değerin altında
olabilir.
1.2.2) Tam bir temizlik ve kuruluk sağlanmalıdır.
1.2.3) Havalandırma sistemi bulunmalıdır.
1.2.4) Katı dışkılar için sıvılara karşı geçirgen olmayan bir depolama platformu
yapılmalı ve depolamadan kaynaklanarak çevreyi rahatsız edecek sorunlar giderilmelidir
(koku, sinek vs.).
1.2.5) Kümes ve ahır ile sıvı dışkı kanalları ve konteynırları arasında koku
önleyici tedbirler alınmalıdır.
1.2.6) Sıvı dışkılar, sıvılara karşı geçirgen olmayan alanlar ve kapalı kanallardan
geçirilerek ahırların dışında kapalı konteynırlarda veya eşdeğer emisyon azaltma
tedbirleri alınmış yerlerde depolanmalıdır.
1.2.7) Sıvı ve katı dışkı depolama kapasitesi temel olarak üç aylık miktar dikkate
alınarak belirlenmelidir. Bu maddelerin değerlendirilme yerleri ve süreleri ile
kompostlama, kurutma veya atık gaz tesisleri gibi uygun tesislerde işleme tabi tutulma
durumu dikkate alınarak, emisyon izni veren yetkili merci tarafından bu süre artırılabilir
veya azaltılabilir.
Asgari Mesafe Eğrisi
(Üstteki eğri, kümesi hayvanları için geçerli olan asgari mesafe eğrisini, alttaki
ise büyükbaşlar için geçerli olan eğriyi gösterir.)
Tablo 43.7 Büyükbaş hayvanları cinsinden, hayvan yeri sayısını canlı hayvan
kütlesine dönüştürme faktörleri,
Hayvan Cinsi
Ortalama Münferit Hayvan
Kütlesi
(Büyükbaş/Hayvan)
Büyükbaş Hayvanlar
1. Yüklü ya da yüksüz dişi
0,30
2. 10 kg’a kadar yavrulu dişi
0,40
3. Yetiştirilen yavru (25 kg’a kadar)
0,03
4. Genç dişi (90 kg’a kadar)
0,12
298
5. Besi hayvanları (110 kg’a kadar)
0,13
6. Besi hayvanları (120 kg’a kadar)
0,15
1(GV) büyükbaş hayvan birimi = 500 kg canlı hayvan
Tablo 43.7’de gösterilen barındırma yönteminden büyük ölçüde farklı üretim
yöntemleri için ortalama münferit hayvan kütlesi (Büyükbaş/Hayvan cinsinden) münferit
olarak tespit edilebilir.
Tablo 43.8 Kümes hayvanları cinsinden, hayvan yeri sayısını canlı hayvan
kütlesine dönüştürme faktörleri,
Hayvan Cinsi
Ortalama Münferit
Hayvan Kütlesi
(Büyükbaş/Hayvan)
Kümes Hayvanları
Yumurtlayan kümes hayvanları
0,0034
Genç kümes hayvanları (18. haftaya kadar)
0,0014
35 güne kadar besi piliçleri
0,0015
49 güne kadar besi piliçleri
0,0024
Yetiştirilen pekin ördekleri (3. haftaya kadar)
0,0013
Besi pekin ördekleri (7. haftaya kadar)
0,0038
Yetiştirilen uçan ördek (3. haftaya kadar)
0,0012
Besi uçan ördeği (10. haftaya kadar)
0,0050
Yetiştirilen hindi (6. haftaya kadar)
0,0022
Besi hindisi, dişi kanatlılar (16. haftaya
0,0125
kadar)
Besi hindisi, erkek kanatlılar (21. haftaya
0,0222
kadar)
1.2.8) Tesisin kuruluşunda kural olarak azota karşı hassasiyeti bulunan bitkiler
(örneğin fidanlıklar, kültür bitkileri) ve ekolojik sistemlerle (örneğin fundalık, bataklık,
orman) arasındaki mesafesi asgari 150 m olmalıdır.
1.3) Asgari uzaklık koşulunun sağlanmasının mümkün olmadığı durumlar ile izne
tabi olmayan tesislerde mesafe, Valilikçe; yerleşim yerinin özellikleri, tesis kapasitesi,
tesiste alınacak tedbirler, rüzgar yönleri v.s hususlar dikkate alınarak belirlenir.
2) Hayvan Yağlarının Eritildiği Tesisler:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
Keskin kokulu maddeler;
2.1) Kokunun oluşabileceği depolama sahaları da dahil işleme tesisleri kapalı
odalarda tutulmalıdır.
2.2) İşleme tesislerinin yanısıra bu odaların da atık gazları toplanmalıdır.
2.3) Koku oluşması beklenen ham madde ve ara ürünler kapalı konteynerlarda
veya odalarda depolanacak ve soğutulmalıdır.
2.4) Koku yayan maddeleri içeren atık gazlar toplanacak ve bir atık gaz
temizleme tesisine gönderilecek veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler
uygulanmalıdır.
3) Et ve Balık Ürünlerinin Tütsülendiği Tesisler :
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
299
Keskin kokulu maddeler;
Tütsüleme fırınlarının atık gazları toplanacak ve bir atık gaz temizleme tesisine
gönderilecek veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler uygulanmalıdır.
4) Jelatin, Post Tutkalı, Deri Tutkalı veya Kemik Tutkalı Üreten Tesisler;
Kesimhane Yanürünü Kemikleri, Hayvan Kılları, Tüyleri, Boynuz, Tırnak veya
Kanlarından Hayvan Yemi veya Gübresi veya Teknik Yağların Üretildiği Tesisler;
Muamele Edilmemiş Hayvan Kıllarının Depolandığı veya İşlendiği Tesisler; Muamele
Edilmemiş Kemiklerin Depolandığı Tesisler ve Hayvan Cesetlerinin Bertaraf Edildiği
Tesisler ile Bu Tesislerde Bertaraf Edilmesi için Hayvan Cesetleri veya Hayvan Ürünleri
Parçalarının Toplandığı veya Depolandığı Tesisler.
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
Keskin kokulu maddeler:
4.1) Koku oluşması beklenen depolama sahaları da dahil işleme tesisleri kapalı
odalar içine yerleştirilmelidir.
4.2)İşleme tesislerinin atık gazları ile bu odalardaki hava toplanmalıdır.
4.3) Koku oluşması beklenen ham madde ve ara ürünler kapalı konteynırlarda
veya odalarda depolanacak ve soğutulmalıdır
4.4) Koku yayan maddeleri içeren atık gazlar toplanacak ve bir atık gaz
temizleme tesisine gönderilecek veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler
uygulanmalıdır
5) Gübre (Tezek) Kurutma Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
Keskin kokulu maddeler:
Koku oluşması beklenen depolama sahaları da dahil işleme tesisleri kapalı odalar
içine yerleştirilmeli; işletme tesislerinin atık gazları ile içerideki hava toplanmalı ve bir
atık gaz temizleme tesisine beslenmelidir.
U) YİRMİNCİ GRUP TESISLER: Bitki Koruma Aktif Maddeleri veya
Pestisitlerin Üretildiği, Öğütüldüğü ve Paketlendiği Tesisler:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
1) Azinfosetil, karbofuran, dinitro-o-kresol, paration-metil gibi yavaş çözünen ve
kolayca biriken veya yüksek toksitesi olan aktif maddeler ile bitki koruyucu aktif
maddelerin veya pestisidlerin üretildiği tesislerin atık gazlarındaki toz emisyonları 25
g/saat ve üzerinde ise partikül madde konsantrasyonu 5 mg/Nm3 ü aşmamalıdır.
2) Madde-39’daki esaslara uyulmalıdır.
V) YIRMIBIRINCI GRUP TESISLER: Metal Yüzeylerin Boyandığı Tesisler:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
1) Motorlu araçların boyanması ve verniklenmesi:
1.1) Az çözücü içeren veya hiç çözücü içermeyen boyaların seçilmesi, etkin
kaplama yöntemlerinin kullanılması, özellikle sprey alanlarında atık gaz temizleme
yöntemleri gibi uygulamalarla tesislerden kaynaklanan organik emisyonların kütlesel
debilerini azaltmak için uygun tedbirler alınmalıdır. Tesisler bu konudaki çalışmaları
01/01/2008 tarihine kadar gerçekleştirmelidir.
1.2) Tesisteki boyama ve kurutma ünitelerinden kaynaklanan atık gazdaki
organik buhar ve gaz emisyonları 39 uncu maddenin (i) bendinde verilen sınır değerleri
aşmamalıdır. Bu tesislerden kaynaklanan organik gaz ve buhar emisyonları, 01/01/2008
300
tarihinden itibaren Ek 2 Tablo 2.2 ‘de yer alan sınır değerlere uygun olacaktır.
1.3) Atık gazlardaki toz emisyonları 20 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır.
1.4) Bunların dışında Madde 39’daki ilgili esaslara uyulmalıdır.
2) Beyaz Eşyaların, Metal Yüzeylerin ve Ahşap Malzemelerin Boyandığı Tesisler
2.1) Tesisteki boyama ve kurutma ünitelerinden kaynaklanan atık gazdaki
organik buhar ve gaz emisyonları 39 uncu maddenin (i) bendinde verilen sınır değerleri
aşmamalıdır. Bu tesislerden kaynaklanan organik gaz ve buharlar emisyonları,
01/01/2008 tarihinden itibaren Ek 2 Tablo 2.2 de yer alan sınır değerlere uygun
olmalıdır.
2.2) Atık gazlardaki toz emisyonu 20 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır
2.3) Bunların dışında, Madde-39’deki ilgili esaslara uyulmalıdır.
Y) YIRMIIKINCI GRUP TESISLER: Petrol ve Sıvı Yakitlarin Depolandığı
Tesisler:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır
1) 20 ºC’de 13 mbar’dan daha fazla buhar basınçlı ürünlerin depolanması için,
hareketli kapağı olan sabit tavanlı veya yüzer tavanlı tanklar veya eşdeğer tedbirler
alınmalıdır. Hareketli kapaklı yüzer tavanlı tankların kenarları etkili contalarla teçhiz
edilecektir. Eğer depolanan maddelerin içinde Madde 39 kapsamında değerlendirilen
maddeler de bulunuyorsa, sabit çatılı tanklar cebri havalandırma ile teçhiz edilecektir.
Buradan yayılan gazlar bir gaz toplama sistemine beslenmelidir. Depolama tesislerinden
(bağlantı noktaları, dolum boşaltım noktaları) kaynaklanacak kaçak organik gazlar için
emisyon faktörleri kullanılarak hesaplanan organik gazların kütlesel debilerinin Madde40’daki Tablo 40.1’de verilen sınır değerleri aşması durumunda tesis etrafında hava
kalitesi ölçümleri yapılmalıdır.
2) Tankların boyası; sabit çatılı tanklar kısa vadede güneşin radyasyon
enerjisinin %70’ini yansıtacak, uzun vadede de en azından %50’sini yansıtacak boyalarla
kaplanmalıdır.
3) Tesis teknolojileri ve emisyonların önlenmesiyle ilgili çalışmalarda Türk
Standartlarına uyulmalıdır.
Z) YİRMiÜÇÜNCÜ GRUP TESISLER: Maya Üretim Tesisleri:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır
Toplam karbon olarak organik madde emisyonu Madde 39 un (i) bendindeki
değerleri geçmemelidir.
AA) YİRMİDÖRDÜNCÜ GRUP TESISLER: Bitkisel Ham Maddeden Katı ve
Sıvı Yağ Üretim Tesisleri
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:.
1) Atık gazlar; örneğin tohum silosu, tohum hazırlama, tostlama, kurutma,
soğutma, kaba tahıl silosu, paketleme, kaba tahıl yükleme gibi ortaya çıktığı yerde
toplanmalı ve bir atık gaz temizleme tertibatına aktarılmalı ya da emisyonu azaltmaya
yönelik eşdeğer tedbirler alınmalıdır.
2) Kükürt oksit emisyonu;
Kokuyu azaltıcı biyolojik filtre kullanılıyorsa, aşağıda belirtilen kükürt oksit
emisyonu hakkındaki sınır değerler geçerli değildir Ancak; biyolojik filtre
kullanılmıyorsa aşağıdaki belirtilen kükürt oksit emisyonu hakkındaki sınır değerler
geçerlidir.
301
Kükürt oksidi (kükürt dioksit ve kükürt trioksit), kükürt dioksit olarak gösterilir.
Kütlesel debisi
1,8 g/saat veya
Konsantrasyonu
0,35 mg/Nm3
değerlerini geçmemelidir.
3) Toplam toz;
Tohum kondisyonlama (havalandırma), tohum hazırlama, tostlama ve soğutma
tesisi kurutucu bölümü, kaba tahıl kurutma ve soğutma, paletleme gibi işlemler sırasında
nemli toz emisyonu ortaya çıkması durumunda Madde 39 da yer alan Diyagram 1
geçerlidir.
BB) YIRMIBEŞINCI GRUP TESISLER Şeker Fabrikaları:
1) Şeker Pancarı Küspesi Kurutma Tesisi:
Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır.
Şeker pancarı küspesi kurutma tesisi dolaylı kurutma (buharla kurutma) tekniğine
göre kurulmalı ya da emisyonu azaltmaya yönelik eş değer tedbirler alınmalıdır. Tesisin
kurutma ya da enerji santrali gibi birimlerde değişiklik olması halinde orantılılık ilkesi
göz önünde bulundurulmak suretiyle dolaylı kurutma talep edilip edilmeyeceği gözden
geçirilmelidir.
1.1) Organik Maddeler:
Atık gaz içindeki toplam karbon olarak organik madde emisyonları 0,65
kg/saatlik kütle debisini geçmemelidir. Organik madde emisyonları için Madde-39’daki
sınır değerler geçerli değildir.
1.2) Doğrudan kurutma yöntemli tesisler için atık gazlardaki emisyonlar için
hacimsel O2 miktarı % 12 alınarak aşağıdaki kurallar esas alınır.
Koku emisyonu azaltmak amacıyla tambur giriş sıcaklığı 750C’yi,
Atık gaz halindeki toz haldeki emisyonlar 60 mg/Nm3,
değerini aşamaz.
1.3) Kükürt dioksit ve azot oksit emisyonları için Madde 43.1 deki sınır değerler
geçerlidir.
1.4) Bunların dışında, şeker fabrikalarında Madde-39’daki esaslara uyulmalıdır.
CC) YİRMİALTINCI GRUP TESISLER Diğer Tesisler:
Ek 3’ de emisyon iznine tabi tesisler arasında bulunmasına karşın yukarıdaki
gruplarda yer almayan tesisler aşağıdaki hüküm ve sınır değerlere tabidir.
1) Atık gazlarda bulunan toz şeklindeki emisyon, özel toz emisyonu değilse
Madde-39, Diyagram 1’de yer alan sınır değerini aşmamalıdır. Tesisten kaynaklanan
özel toz emisyonları Madde-39’ da yer alan özel toz sınır değerleri aşmamalıdır.
2) Atık gazlarda bulunan organik bileşiklerin buhar ve gaz biçimindeki
emisyonları Madde-39’da yer alan sınır değerleri aşmamalıdır.
3) Baca gazı hızı ve yüksekliği Madde-42’ye uygun olmalıdır.
4) Bunların dışında, Madde-39’daki esaslara uyulacaktır.
ALTINCI BÖLÜM
Son Hükümler
Sera Gazlarının Azaltılması
Madde 44- Tesis sahipleri veya işleticileri tesislerinde üretimden, yakıt
tüketiminden ve yakma sistemlerinden kaynaklanan sera gazlarını azaltıcı önlemleri
almak ve emisyon raporlarında alınan önlemleri belirtmekle yükümlüdür.
302
İdari Yaptırımlar
Madde 45- Bu Yönetmelik kapsamına giren tesisleri işletenler ve sahipleri;
a) Madde-6’ya göre izin almaksızın bir tesis kurarsa,
b) İzne tabi tesislerin işletilmesi sırasında Madde-12’deki şartların yerine
getirilmesi için yetkili mercinin bu Yönetmelik sınırları içindeki taleplerine uymazsa,
c) Madde-12’ye göre koyulan bir şartı, icra edilebildiği halde zamanında yerine
getiremezse,
d) İzne tabi bir tesisin işletilmesi veya yapısı ile ilgili olarak Madde-14’de
öngörülen şartları yerine getirmeden değişiklik yaparsa,
e) Madde16, 25, 27, 30 ve 33 ile getirilen icrası mümkün şartları ve talepleri
zamanında yerine getirmezse,
f) Madde 26’ye göre getirilen icrası mümkün bir yasaklama kararına rağmen bir
tesisi işletirse,
g) Madde 23, 30 ve 37’a göre getirilen şartlara ve taleplere icrası mümkün olduğu
halde uymazsa,
h) Madde-15’de öngörülen bilgileri zamanında vermezse,
i) Madde 27 ve 28’e göre verilmesi gereken emisyon raporunu eksiksiz ve
zamanında vermezse,
j) Madde-32’ye göre ölçüm sonuçlarını bildirmez veya ölçüm aleti grafiklerini ve
ölçüm kayıtlarını muhafaza etmezse,
k) Madde-38’e göre; görevlilerin meskun yerlere veya taşınmazlara girmelerine
veya test ve incelemeler yapmalarına izin vermezse; doğru ve tam bilgiyi, belgeleri veya
kayıtları zamanında ibraz etmezse; iş gücü veya yardımcı malzemeleri hazır tutmazsa;
örnek almaya izin vermezse,
2872 sayılı Çevre Kanununun ilgili maddeleri uyarınca cezai işlem uygulanır.
Yürürlükten Kaldırılan Hükümler
Madde 46- Bu Yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2/11/1986
tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren HKKY’nin Madde
5’deki Hava Kalitesi, Emisyonlar, Tesis, Yetkili Merci, İzin, Ön izin, Teknolojik seviye,
Üretmek tanımları ile bu Yönetmelikle ilgili maddeleri 50 işgünü sonunda yürürlükten
kalkar.
Geçici Madde 1- Bu Yönetmeliğin yayımlanmasından önce kurulmuş ve
emisyon izni almış olan tesisler, bu Yönetmelikte yer alan esas ve sınır değerlere 2 yıl
içinde uymak için gerekli tedbirleri alarak Emisyon İzin Belgesini yenilemek amacıyla
Valiliğe başvurur. Yetkili merci, bu başvuruları 6 (altı) ay içinde değerlendirir ve sonuca
bağlar.
Geçici Madde 2- Organik, inorganik ve diğer özel toz emisyonları, organik
inorganik gaz ve buhar emisyonları ve kanserojen maddeler ve bunlar için verilen sınır
değerler için 01/01/2007 tarihinden itibaren Ek 2’deki tablolar ve sınır değerler
uygulanır.
Geçici Madde 3- Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce yetkili mercie
intikal etmiş, emisyon izin dosyaları 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren HKKY’ne göre değerlendirilecektir. Emisyon izin
dosyasını yetkili mercie teslim etmiş olan tesisler Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliğindeki hüküm ve sınır değerlere 2 yıl içerisinde uyacaklardır.
303
Yürürlük
Madde 47- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 48- Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı Yürütür.
EKLER
EK-1
GENEL KURALLAR, BİRİMLER, SEMBOLLER, ÇEVİRMELER
1) Hava Kalitesi
Kütle Konsantrasyonu: Havanın birim hacminde hava kirleticinin kütlesidir. Birim g/m3,
mg/m3 veya µg/m3 dir.
Çöken tozlar için konsantrasyon: Birim zamanda örtülen birim yüzeyde tozun kütlesidir. g/m2
gün, mg/m2 gün ve µg/m2 gün birimleriyle verilir.
Hacim Konsantrasyonu: Havanın milyon hacmindeki hava kirleticinin hacmidir. Birim olarak
ppm ile verilir.
µm: Mikrometre
1 µm = 0,001 mm
ng : Nanogram
1 ng = 0,001 µg
µg : Mikrogram
1 µg = 0,001 mg
mg : Miligram
1 mg = 0,001 g
1 ppm (parts per million)x M 103
P :
V :
= mg/m3
RT/P
M :
Hava kirleticinin mol
kütlesi hava kirleticinin mol kütlesi
R :
Gaz sabiti: 0,08207
T :
Mutlak Sıcaklık (0K)
Atmosfer Basıncı (atm.)
Hacim (lt)
1 lt = 1 dm3
1 dm3 = 0,001 m3
2) Emisyonlar
Kütle Konsantrasyonu: Atık gazın birim hacmi başına yayılan hava kirleticinin kütlesidir.
g/Nm3, mg/Nm3 birimleriyle verilir.
a) Normal şartlardaki (00C ve 1 atm. de) atık gazda su buharından ileri gelen nem çıkartılarak,
(Kuru bazda)
b) Normal şartlardaki (00C ve 1 atm. de) atık gazda su buharı ile birlikte (Islak bazda)
hesaplanır.
Bu Yönetmelikte belirtilen emisyon sınır değerleri kuru baz ve normal şartlar esas alınarak
belirlenmiştir.
Kütlesel Debi: Birim zamanda yayılan hava kirleticinin kütlesidir. Kg/saat, g/saat, mg/saat
birimleriyle verilir.
Ürün başına Kütle: Elde edilen veya işlenilen ürün kütlesi başına yayılan hava kirleticinin
kütlesidir. kg/ton, g/ton birimleriyle verilir.
Baca Gazı: Bir baca üzerinden verilen katı, sıvı ve gaz halindeki emisyonları taşıyan atık
gazlardır.
1 atm. = 1013 mbar, 1mbar = 0,001 bar = 100 Paskal
KJ/h :
Bir saatte kilo joule
MJ/h :
Bir saatte Mega joule 1 MJ = 1000 kJ
304
GJ/h :
Bir saatte Giga joule 1 GJ = 1000 MJ
TJ/h :
Bir saatte Tega joule 1 TJ = 1000 GJ
t:
ton
h:
saat
s:
saniye
m3/h : Bir saatte metreküp (Hacimsel Debi)
Isıl Güç (Yakıt Isıl Gücü, Anma Isıl Gücü): Bir yakma tesisinde birim zamanda yakılan yakıt
miktarının yakıt alt ısıl değeriyle çarpılması sonucu bulunan asıl güç değerdir. KW, MW
birimleri ile verilir.
Isıl Güç: kg/saat x kcal/kg x 4.18 kJ/kcal x h/3600 s = kW
Birim Zamanda Tüketilen Yakıt: kg/saat
Alt Isıl Değer: kcal/kg
4,18 kJ : 1kcal
1 saat (h): 3600 s
1000 KW: 1 MW
Kükürt Emisyon Derecesi: Bir yakma tesisinin kükürt emisyon derecesi,
Yayılan Toplam Kükürt Miktarı
x 100
Yakıtla Verilen Toplam Kükürt Miktarları
şeklinde tanımlanır.
Mevcut Tesis : Yönetmeliğin yayınlanmasından önce kurulmuş veya kurulmakta olan tesisler
Yeni Tesis: Yönetmeliğin yayınlanmasından sonra kurulacak olan tesisler
1.3 Fazla Havada Karbondioksit ve Oksijen Dönüşümleri
Karbondioksit Dönüşümü aşağıdaki formülle hesaplanır:
mg/Nm3 (ref.) =
CO2 %(ref)
x mg/Nm3 (ölçülen)
CO2 %(ölçülen)
mg/Nm3 (ref) : Düzeltilmiş kütle konsantrasyonu
CO2 % (ref): Referans alınan karbon dioksit yüzdesi
CO2 %(ölçülen): Baca gazında ölçülen karbon dioksit yüzdesi.
mg/Nm3 (ölçülen): Baca gazında ölçülen kütle konsantrasyonu
Oksijen Dönüşümü aşağıdaki formülle hesaplanır:
mg/Nm3 (ref.) =
21-O2 %(ref)
x mg/Nm3 (ölçülen)
21-O2 %(ölçülen)
mg/Nm3 (ref) : Düzeltilmiş kütle konsantrasyonu
O2 % (ref): Referans alınan oksijen yüzdesi
O2 %(ölçülen): Baca gazında ölçülen oksijen yüzdesi.
mg/Nm3 (ölçülen): Baca gazında ölçülen kütle konsantrasyonu
Fazla hava hacminde karbon dioksit yüzdesi verilmişse, aşağıdaki formülle, hacimdeki yüzde
oksijen dönüşümü hesaplanır:
O2 % = 21 x CO2 % (Ölçülen)
CO2 % ( max)
Fazla havasız yanma olduğu zaman farklı yakıtlar için, aşağıdaki verilen maksimum (max)
karbondioksit değeri kullanılır:
305
Evsel Atık : 20 %
Kömür
: 19 %
Fuel-oil
: 18%
Dizel-oil
: 16%
Doğalgaz
: 12%
EK-2
01/01/2007’den sonra geçerli olacak İnorganik ve Organik Toz Emisyonları, İnorganik ve
organik buhar ve gazlar, kanserojen maddeler ve bunlara ait sınır değerleri:
01/01/2007 tarihinden itibaren geçerli olacak Tablo 1.1 ve Tablo 1.2. de belirtilen İnorganik
ve Organik Toz Emisyonları ve bunlara ait sınır değerler aşağıdadır.
İnorganik toz emisyonları için emisyon sınır değerleri (Tablo 1.1)
I’inci sınıfa giren inorganik Toz emisyonu
0.20 mg/Nm3 .
(1g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
II’inci sınıfa giren inorganik Toz emisyonu
(5g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
1 mg/Nm3
III’üncü sınıfa giren inorganik Toz emisyonu
(25g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
5 mg/Nm3 Max
Tablo 1.1. İnorganik toz emisyonunda özel maddeler
I.sınıf maddeler
-Arsenik ve bileşikleri
-Civa ve İnorganik civa
bileşikleri
-Cüruf yünü elyafı (fiberler)
-Demir pentakarbonil
-Gümüş ve bileşikleri
-Kadmiyum ve bileşikleri
-Kristobolit
-Kuvarz, solunabilen
-Platin bileşikleri
-Radyum bileşikleri
-Seramik fiberler
-Silika elyaflar, özellikle
Kristabolit ve tridimit, ve
solunabilen kuvarz
-Talyum ve bileşikleri
-Tridimit
-Vanadyum bileşikleri, özellikle
Vanadyum oksitler, halajenürler
ve sülfatlar, ve Vanatlar
II.sınıf maddeler
-Bakır (kokulu gaz)
-Cam yünü elyaf
-Kobalt (füme) ve kobalt
bileşikleri
-Krom III Klorür (CrCI3)
-Kurşun ve inorganik kurşun
bileşikleri
-Kurşun molibdat
-Rodyum ve bileşikleri (suda
çözünemeyen)
-Selenyum ve bileşikleri
-Taş yünü fiberler
-Tellür ve bileşikleri
III. sınıf maddeler
-Antimon ve bileşikleri
-Bakır ve bileşikleri
- Baryum ve bileşikleri
- Çinko klorür (kokulu gaz)
-Floresan
-Florürler
-Kalay ve inorganik kalay
bileşikleri
-Kalsiyum florür
-Kalsiyum Oksit
-Krom ve bileşikleri (2.3.1’de
sözü edilen Cr (VI) bileşikleri
dışında)
-Mangan (kokulu gaz) ve mangan
bileşikleri
-Palladyum ve bileşikleri
-Platin ve suda çözünemeyen
Platin bileşikleri
-Potasyum ferrisiyanür
-Potasyum hidroksit
-Siyanürler
-Sodyum hidroksit
-Tantal
-Vanadyum, Vanadyum
alaşımları ve Vanadyum Karpit
-Yitriyum
- Yitriyum oksit
306
Organik toz emisyon maddeleri için sınır değerleri (Tablo 1.2)
I’inci sınıfa giren organik toz emisyonu
(0,1kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
10 mg/Nm3 .
Max.25 mg/Nm3
II’inci ve III’üncü sınıfa giren organik toz emisyonu
Atık gaz emisyon debisi 0,5 kg/saat den küçük olanlar için
50 mg/Nm3 Max.
Atık gaz emisyon debisi 0,5 kg/saat eşit veya büyük olanlar
için (Filtre Çıkışı)
10 mg/Nm3
Tablo 1.2. Organik toz emisyonunda özel maddeler
I.sınıf maddeler
-Antrasen
-Bifenil
-Difenil
-Difenil eter
-Difenilmethan-2,4-diisosiyanat
-MAA (Maleik asit anhidrit)
- Maleik anhidrit
-MDI (Difenil-2-metan)
-Metil-2,4-fenil-diizosiyanat
-Metil-2,6-fenil-diizosiyanat
-Nitro-kresoller
-Nitrofenoller
-Nitrotoluenler
-Ftalik anhidrit
-TDI (2-metil-1,4-fenilendiizosiyanat)
-Toluen-2,4-diizosiyanat
-Toluen-2,6-diizosiyanat
II.sınıf maddeler
-Naftalin
-Polietilen glikol
-Antrasen
aminler,
benzokinon, naftalin
III. sınıf maddeler
-Benzoik asit metil ester
-Metil benzoat
1-4
- Tablo 1.1., Tablo 1.2. ve bu tablolara ait sınır değerleri 01/01/2007 tarihinden itibaren
geçerlidir.
Tablo 2.1.’de I, II, III ve IV olarak sınıflandırılan, proses, depolama, nakil vb işlemlerden
atılan veya kaçan atık gazlarda bulunan organik bileşiklerin buhar ve gaz biçimindeki
emisyonları, aynı sınıftan birden fazla bileşik bulunsa dahi, bunların toplam emisyonları,
aşağıdaki değerleri aşamaz
İnorganik Buhar ve Gaz Emisyonları sınır değerleri (Tablo 2.1)
I’inci sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu
1 mg/Nm3
(10g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
II’inci sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu
5 mg/Nm3
(50g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
III’üncü sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu
30 mg/Nm3
(300g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
IV’üncü sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu
200 mg/Nm3
307
(5 Kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
Tablo 2.1. İnorganik buhar ve gazlar
I. sınıf
-Arsenik trihidrür
(Arsin)
-Klordioksit
-Siyanojen klorür
-Diboran (B2H6)
-Fosgen
-Fosfin
(Fosfor
trihidrit)
II. sınıf
-Bor triklorür
-Bor triflorür
-Brom ve bileşikleri (HBr
olarak hesaplanır)
-CI2 (gaz)
-Flor ve bileşikleri
(HF olarak hesaplanır)
-Germanyum hidrür
-Hidrojen Siyanür (HCN)
-Hidrojen İyodür
-Hidrojen sülfür
-Azot triflorür
-Fosforik asit
-Silisyum tetraflorür
-Silisyum tetrahidrür
-Sülfürik asit
III. sınıf
-Klorürler ve bileşikleri
(HCl olarak hesaplanır)
-Diklorosilisyumdihidrit
-Nitrik asit (duman)
-Silisyum tetraklorür
-Kükürt hekzaflorür
-Triklorsilan
IV. sınıf
-Amonyak
-NO X (NO2 olarak
hesaplanır)
-SO X (SO2 olarak
hesaplanır))
Tablo 2.1. ve ona ait sınır değerler 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerlidir.
01/01/2007 tarihinden itibaren geçerli olan Organik buhar ve gazlar ve bunlara ait sınır
değerleri aşağıdadır.
Organik Buhar ve Gaz Emisyonları için sınır değerleri (Tablo 2.2)
I’inci sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu
20 mg/Nm3
(0,1 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
II’inci sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu
100 mg/Nm3
(2 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
III’üncü sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu
150 mg/Nm3
(3 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için)
Tablo 2.2 Organik buhar ve gazlar
I. sınıf
-Asenaften
-Asenaftilen
-Akrilikasit
-Akrilikasit etilesteri
-Akrilikasit metilesteri
-Akrolein (propenal)
-Alkillendirilmiş kurşun
bileşikleri
-Amino benzen
-Amino etan (etil amin)
-Amino metan (metil
amin)
-sec- amil asetat
-Anilin
- Asetaldehit
-Asetik anhidrit
-Aziridin (etilen imin)
-Benzal klorür
II. sınıf
- Asetik asit
-Asetik metil esteri (Metil
asetat)
-Asetik vinil esteri (Vinil
asetat)
-Asetonitril
-Alkoletilen-oksit-fosfat
esteri(c12/c14 monomerleri,
dimerleri ve trimerlerinin
karışımı)
-6-Aminohekzanoik asit
(dimer)
-6-Aminohekzanoik asit
(monomer)
-6-Aminohekzanoik asit
(trimer)
-i- Amilasetat
-n- Amilasetat
III. sınıf
-Aseton
- Asetikasit etilesteri
-Asetikasit n-butil esteri
-Asetik ester
-Asetilen
-Alkilalkoller
-1-Brombütan
-Bromklormetan
-1-Brompropan
-Ter-bütanol
-2-Bütanon
-iso-Bütilasetat
-n-Bütilasetat
-Bütilstearat
-Dekametilsiklopentasiloksan (d5)
-Diasetonalkol
-Dibütil eter
-2,2-diklor-1,1,1-trifloretan
308
-Benzilbütilftalat
-Benzilklorür
-Benzo(g,h,i)perilen
-Benzotriklorür
-Bisfenol A
-2,2
bis(4hidroksifenil)propan
-Bromdiklormetan
-Bütilakrilat
-1,2 diaminmetan
-2,4-dibromfenol
- Dietilamin
-Di-izobütilftalat
-1,2 diklorbenzen
-1,1 dikloretilen
- Diklorofenoller
- Dimetilamin
-N,N dimetilanilin
-Dimetilizopropilamin
-Dimetilmerkaptan
-Di(2-metilpropil)ftalat
-1,4-dioksan
-Dinonilftalat
-Distearildimetilamonyum bisülfat
-Distearildimetilamonyum metasülfat
- Etanal
-Etilakrilat
-Etilamin
-Etilenimin
-Etilpropenoat
- Fenol
-Fenantren
- Formaldehit
- Formik Asit
- Furaldehit
- Furfurol
-Glioksal
-Heksafloropropen
-1,6 Hekzandiizosiyanat
Hekzametilendiizosiyanat
-İzopropil-3klorfenilkarbomat
-İzopropilfenilkarbamat
-Kaprolaktam
-Karbontetraklorür
-Ketilpridinyumklorür
-Klorasetaldehit
-Klorasetikasit
-2-kloretanal
-Kloroform
-Klormetan (metil klorür)
-Anisol
-Benzaldehit
-Benzilalkol
-Bisiklo(4,4,0)dekan
-Bütanal
-n- bütanol
-i- bütanol
-2- bütanol
-sec- bütanol
-bütildiglikol
-bütilglikol
-bütilglikolasetat
-bütilglikolat
-3-bütoksi-1-propanol
-1-bütoksi-2-etilasetat
-1-bütoksi-2-propanol
-2-bütoksietanol
-2-(2-bütoksi-etoksi)-etanol
-2-(2-bütoksi-etoksi)-etilasetat
-Bütil laktat
-n-bütilmetakrilat
-Bütil alkol
-n-bütilaldehit
-Dekahidronaftalin
-Dekalin
-Di(2-etilhekzil)ftalat
-1,4- Diklorbenzen
-1, 1 - Dikloretan
-1,2- diklorpropan
- Dietanolamin
-Dietilbenzen
(1,2-;1,3-;1,4- izomerleri)
-Dietilkarbonat
-Dietilenglikol bütileter
-Dietilenglikol monoetileter
-Dietiloksalat
-1,1- difLoreten
-1,3- dihidroksi benzen
-Diizobütilketon
-Diizopropilbenzen
-N,N- dimetilasetamit
-Dimetilaminoetanol
-N,N- dimetilformamit
-2,6- dimetil-heptan-4-on
-Dioktilftalat
-Dipropilenglikol
monometileter
-DOP
-2-Etoksietanol
-2-Etoksietilasetat
-Etoksipropilasetat
-Etil laktat
-Etilsilikat
-Etil--hidroksipropionat
-1,2-diklor-1,1,2-trifloretan
-1,2-Dikloretilen
-Diklormetan
-Dodesilmaleat
-Dietileter
-Diizobüten
-Diizopropileter
-2,3-dimetilbütan
-Dimetileter
-1,2-Etandiol
-Etanol
-Etanolamin
-Etilasetat
-Etilklorür
-Etilen
-Etilenglikol
-Etilformiat
-Etilmetilketon
-Etin
-Gliserol
-Gilkol
-Hekzafloraetan
-Hekzametilsiklo-trisiloksan (d3)
-Hidrokarbonlar, olefinik
-Hidrokarbonlar, parafinik
-4-Hidroksi-4-metil-2-pentanon
-İzobütanol-2-amin
-İzobüten
-İzobütilen
-İzobütilmetilketon
-İzobütilstearat
-İzo-dekanol
-İzo-propanol
-2-İzopropoksipropan
-İzopropil asetat
-Karbontetraflorür
-Kloroetan
-Sıvı parafin
-MEK (2-bütanon)
-Metanol
-3-Metil-2-bütanon
-4-metil-2-pentanon
-2-metil-2-propanol
-Metilsiklohekzan
-Metilenklorür
-Metiletilketon
-Metilizobütilketon
-Metilizopropilketon
-2-metilpropen
-Metilpropilketon
-n-Metilprolidon
-MIBK (4-metil-2-pentanon)
-Alifatik hidrokarbonların karışımı
-Oktaflorpropan
309
--klor toluen
-Krezoller
=hidroksi
toluen
-Merkaptanlar
-Metil metakrilat
-Metanal
-Metil-(2-metil)-propinoat
-Metilakrilat
-Metilamin
-2-Metilanilin
-2-metilbromür
-Metilklorür
-Metiletilketonperoksit
-Metilmetakrilat
-Metilfenoller
-Metilpropenoat
-2-Metoksietilasetat
- Nitrobenzen
-Organostannic bileşikler
-Organik kalay bileşikleri
-Perasetik asit
-Piperazin
-Piridin
-Propenal
-Propenoik asit
-n-propilamin
-Tehylheksilkrilat
-Terfenil
-1,1dimetiletilhidroperoksit
-1,2,3,4-tetrabrommetan
-1,1,2,2-tetrakloretan
-Tetraklormetan
-Tiyoalkoller
-Tiyobismetan
- Tiyoeterler
-o-toluidin
-Tribrommetan
-2,4,6-tribromfenol
-Trietilamin
-Trifenilfosfat
-1,1,2-Trikloretan
-Triklorfenoller
-Triklormetan(Kloroform)
-Ksenoller
-Etilbenzen
-Etildiglikol
-Etilenglikol monoetileter
-Etilenglikol monometileter
-Fenoksietanol
-Fenoksipropanol
-Formik asit metilesteri
-Furfurilalkol
-2-Hidroksimetilfuran
-2,2’-İmindietanol
-İsokumol
-İzoforon
-İzo-oktil/nonil-fenil-polİglikol
eter ( 5 etilen oksit kısımları
ile)
-İzopropenilbenzen
-İzopropilbenzen
-Limonen
-Karbon disülfür
- hintyağı etoksilat (15 etilen
oksit kısımları ile)
-2-Klor-1,3-bütadien
-Klorbenzenler
-2-klorpren
-2-klorpropan
- Ksilen
-2,4-Ksenol (2,4- dimetilfenol)
-Kümen
-1-metoksi2-propanol
-1-metoksi-2-propilasetat
-2-metoksietanol
-3-metoksietoksietanol
-2-metoksipropanol
-2-metoksipropilasetat
-Metoksipropilasetatlar
-5-metil-2-hekzanon
-1-metil-3-etilbenzen
-N-metilasetamit
-Metilasetat
-Metilbenzen
-Metilkloroform
-Metilsiklohekzanon
-Metilformat
-Metilglikol
-Metilizoamilketon
--metilstiren
-Metil-tartar-bütileter (MTBE)
-Aromatik hidrokarbon
karışımları
-Monoetileter asetat
-1,2- pentadiol
-Perkloretilen
-Propanal
-1,2- propandiol
-Oktametilsiklo-tetrasiloksan(d4)
-Penta-eritrol ve c9-c10 uçucu asit
esterleri
-Pentan
-2-Pentanon
-3-Pentanon
- Petrol (benzin)
-Mineral Petrol yağları
-Pinenler
-Potasyum oleat
-2-Propanol
-Propanon
-n-propenol
-i-Propilasetat
-Silikon yağı
-Siklohekzan
--Terpinol
-Tetraflormetan
-Tridekanol (izomerlerin karışımı)
-Tridesil alkol
-Triflormetan
-2,4,4-Trimetil-1-penten
-Trimetilbromat
-Beyaz alkol
310
-Propanoik asit
-Propanaldehit
-Propionik asit
-n-propilasetat
-n-propilbenzen
-Propilenglikol
-Resorkinol
-Siklohekzanol
-Siklohekzanon
-Sorbitalhekzaoleat,etoksilat
-Stiren
-Tetrakloretilen
-Tetraetil ortasilikat
-Tetrahidrofuran
-1,2,3,4-Tetrahidronaftalin
-Tetralin
-1,2,3,4-Tetrametilbenzen
-1,2,3,5-Tetrametilbenzen
-1,2,4,5-Tetrametilbenzen
-Toluen
-1,1,1-Trikloretan
-Trikloretilen TRI
-Trietanolamin
-Trietilen tetramin
-Trimetil benzen
-Bitkisel yağ, sülfatı
-Vinil asetat
-Vinil benzen
-Viniliden florür
Tablo 2.2. ve ona ait sınır değerleri 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerlidir.(Petrolkoku
kullanarak enerji elde edilen tesislerde Tablo-2.2. ve ona ait sınır değerler Yönetmelik
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerlidir).
01/01/2007 tarihinden itibaren geçerli olacak maddeler ve sınır değerleri:
Kanserojen maddeler ve Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) için sınır değerler (Tablo
3.1 ve 3.2)
I. sınıf
0,5 g/saat
0,10 mg/Nm3
II. sınıf
5 g/saat
1 mg/Nm3
III. sınıf
25 g/saat
5 mg/Nm3
Tablo 3.1. Kanserojen maddeler
I.sınıf
-Benzo(a)antrasen
-Benzo(a)piren
-Benzo(j)florenten
-Benzo(k)florenten
-Berilyum ve bileşikleri
-Cr(VI) bileşikleri
-Dibenzo(a,h)-antrasen
-2-Naftilamin
(+
tuzları)
II.sınıf
-3,3’-Diklora-(1,1’-bifenil)
-3,3-Diklorbenzidin (+tuzları)
-Dietil sülfat
-Dimetil sülfat
-1,2-Epoksietan
-Etenoksit
-Etilenoksit
-Nikel ve bileşikleri
III.sınıf
-Akrilonitril
-Benzen
-1,3-bütadien
-Bütadien
-1-Klor-2,3-epoksipropan
(Epiklorhidrin)
-Kloreten
-1,2-Dibrommetan
-1,2-dikloretan
311
-2-Nitropropan
-1,2-Epoksipropan
-Hidrazin (+tuzları)
-Propen oksit
-Propennitril
-Propilen oksit
-Vinil klorür
Tablo 3.2.
Polisiklik aromatik hidrakarbonlar (PAH)- I. sınıf Kansorejen Maddeler
-3,6-dimetil-fenantren
-3-metilklorantren
-5-metilkrisen
-7H-dibenzo-(c,g)karbazol
-Asenaften
-Asenaftilen
-Antrasen
-Benzo(a)antrasen
-Benzopiren
-Benzo(b)florenten
-Benzo(b)floren
-Benzo(e)piren
-Benzo(g,h,i)perilen
-Benzo(j)florenten
-Benzo(k)florenten
-Krisen
-Koronen
-Dibenzo(a,e)piren
-Dibenzo(a,h)antrasen
-Dibenzo(a,h)piren
-Dibenzo(a,i)piren
-Dibenzo(a,i)antrasen
-Dibenzo(a,l)piren
-Dibenzo(a,h)akridin
-Florenten
-Floren
-İnden(1,2,3-c,d)piren
-Naftalin
-Fenantren
-Piren
Tablo 3.1. ve Tablo 3.2. ve ona ait sınır değerler 01/01/2007 tarihinden itibaren
geçerlidir.
312
EK 3
İZNE TABİ TESİSLER LİSTESİ
LİSTE A
Bu listedeki tesisler için izin, Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından verilir.
LİSTE B
Bu listedeki tesisler için izin, Mahalli Çevre
Kurulunun görüşü alınarak Yetkili merci Valilik
tarafından verilir.
1.
Enerji Üretimi
1. 1. Katı, sıvı ve gaz yakıtlı termik santraller, Katı, sıvı ve gaz yakıtlı termik santraller, ısı
ısı santralleri:
santralleri:
Katı (Kömür, kok, kömür briketi, turba, odun,
a) Katı (Kömür, kok, kömür briketi, turba, a)
odun,
plastik
ve
kimyasal
maddelerle plastik ve kimyasal maddelerle kaplanmamış ve
kaplanmamış ve muameleye tabi tutulmamış muameleye tabi tutulmamış odun artıkları, petrol
odun artıkları, petrol koku) ve sıvı (fuel-oil, koku) ve sıvı (fuel-oil, nafta, motorin, biyodizel
nafta, motorin, biyodizel vb.) yakıtlı tesislerden vb.) yakıtlı tesislerden toplam yakma sistemi ısıl
toplam yakma sistemi ısıl gücü 50 MW veya gücü 1 MW’tan büyük 50 MW’tan küçük olanlar.
daha fazla olanlar.
Gaz yakıtlı tesislerden toplam yakma sistemi b) Gaz yakıtlı tesislerden toplam yakma sistemi
ısıl gücü 2 MW’tan büyük 50 MW’tan küçük
ısıl gücü 50 MW veya daha fazla olanlar.
olanlar
1. 2. Aşağıdaki yakıtları yakan tesisler:
Aşağıdaki yakıtları yakan tesisler,
b)
a)
Kömür, kok, kömür briketi, turba, fuel-oil,
nafta, motorin, odun, plastik ve kimyasal
maddelerle kaplanmamış ve muameleye tabi
tutulmamış odun artıkları, biyodizel yakan veya
yakma sistemi ısıl gücü toplam 50 MW veya
daha fazla olan tesisler.
a)
Kömür, kok, kömür briketi turba, fuel-oil,
nafta, motorin, odun, plastik ve kimyasal
maddelerle kaplanmamış ve muameleye tabi
tutulmamış odun artıkları, biyodizel yakan ve
toplam yakma sistemi ısıl gücü 1 MW’dan büyük
50 MW’den küçük olan tesisler.
b)
Gaz yakıt (doğalgaz, sıvılaştırılmış petrol b) Gaz yakıt (doğalgaz, sıvılaştırılmış petrol
gazı, kokgazı, yüksek fırın gazı, fuel gaz) yakan gazı, kokgazı, yüksek fırın gazı, fuel gaz) yakan ve
ve yakma sistemi ısıl gücü toplam 50 MW veya toplam yakma sistemi ısıl gücü 2 MW’den büyük
daha fazla olan tesisler.
ve 50 MW’den küçük olan tesisler.
c)
Biyokütlenin (Pirina, ayçiçeği, pamuk çiğiti
vb) yakıt olarak kullanıldığı yakma ısıl gücü 50
MW tan büyük olan tesisler.
1. 3. Paragraf 1.2’de belirtilen yakıtlar dışındaki
katı ve sıvı yanıcı maddelerle çalışan, toplam
yakma ısıl gücü 5 MW ve üzerinde olan yakma
tesisleri.
c)
1.4. Yakma ısıl gücü 5 MW ve üzeri kombine
çevrim, birleşik ısı güç santralleri ve içten
yanmalı motorlar ve gaz türbinleri. (Mobil
santrallerde kullanılan içten yanmalı motorlar ve
gaz türbinler dahil).
Yakma ısıl gücü 1 MW’tan büyük 5 MW’tan
küçük olan kombine çevrim, birleşik ısı güç
santralleri
içten yanmalı motorlar ve gaz
türbinleri. (Mobil santrallerde kullanılan içten
yanmalı motorlar ve gaz türbinler dahil).
Biyokütlenin (pirina, ayçiçeği, pamuk çiğiti
vb) yakıt olarak kullanıldığı yakma ısıl gücü 500
kW den büyük 50 MW tan küçük olan tesisler.
Paragraf 1.2. de belirtilen yakıtlar dışındaki katı ve
sıvı yanıcı maddelerle çalışan, toplam yakma ısıl
gücü 500 KW’dan büyük 5 MW’tan küçük olan
yakma tesisleri.
1.5. Yakma ısıl gücü 5 MW ve üzerinde olan Yakma ısıl gücü 1 MW’tan büyük 5 MW’tan
jeneratör ve iş makinaları tahrikinde kullanılan küçük olan jeneratör ve iş makinaları tahrikinde
gaz türbinleri. Kapalı çevrim gaz türbinleri, kullanılan gaz türbinleri. Kapalı çevrim gaz
313
sondaj tesisleri ve acil durumlarda kullanılan türbinleri, sondaj tesisleri ve acil durumlarda
Jeneratörler hariç.
kullanılan Jeneratörler hariç.
1.6. 30 ton/saat ve üzerinde kapasiteli kömür Kapasitesi 1 ton/saat’den büyük 30 ton/saat’den
öğütme ve kurutma tesisleri.
küçük olan kömür öğütme ve kurutma tesisleri.
1. 7. Linyit ve taş kömürü briketleme tesisleri.
1. 8. 500 ton/gün ve üzerindeki kapasitedeki 500 ton/gün altındaki kapasitedekiler taş kömürü,
taş kömürü, linyit, odun, turba, koyu katran ve linyit, odun, turba, koyu katran ve benzeri
benzeri maddeleri kullanan kuru damıtma maddeleri kullanan kuru damıtma tesisleri
tesisleri (Koklaştırma, gazlaştırma, uçucu (Koklaştırma, gazlaştırma, uçucu maddeleri alma,
maddeleri alma, vs.) Odun kömürü üretimi hariç. vs.) Odun kömürü üretimi hariç.
1. 9. Katran, katran ürünleri, katran suyu veya
gazı damıtma ve işlenmesiyle ilgili tesisler.
1. 10. Katı yakıtlardan jeneratör ve su gazı
üretim tesisleri.
1. 11. Parçalama yoluyla hidrokarbonlardan gaz
yakıt elde edilen tesisler.
1. 12. Kömür gazlaştırma ve sıvılaştırma
tesisleri.
1. 13. Şist ve benzeri diğer taş ve kumlardan
sıvı yakıt elde etmede kullanılan tesisler ile bu
yakıtın damıtılması ve işlenmesi için kurulan
tesisler.
2. Taş, Toprak, Cam, Seramik ve Yapı Malzemeleri
2.1.
-
2.2.
-
2.3. Çimento ve çimento klinkeri üretme tesisleri.
2.4. Boksit, dolomit, alçı, kireç, kireçtaşı, kiselgur, magnezit,
kuvars veya şamot üretme ocakları ve pişirme tesisleri
2.5.
-
2.6. Asbest üretme, işleme ve biçimlendirme tesisleri.
2.7. Perlit, Şist ve kil patlatma tesisleri.
2.8. 20 ton/günü geçen eritme kapasitesine sahip, cam üretim
tesisleri. Haberleşme ve medikal alanda kullanılan ürünleri
hazır cam çubuk, bilye ve kütükten üreten tesisler, hazır cam
çubuk, bilye ve kütükten elyaf çekme yoluyla camelyaf üreten
tesisler ve cam kırıklarından cam üreten tesisler hariçtir.
2.9.
-
Dinamit ve alev püskürtücü kullanan
taş ocakları.
Doğal ve yapay taşlar ile cüruf ve
molozların kırılması, öğütülmesi,
elenmesi için kurulan tesisler. Kum
ve çakıl eleme tesisleri hariçtir.
Alçı, kiselgur, magnezit, mineral
boya, midye kabuğu, talk, kil, tras,
kromit ve çimento klinkeri öğütme
tesisleri
Asbest ürünlerinin makinalarda
mekanik
biçimlendirilmesi
ve
işlenmesi
20
ton/günün altında
eritme
kapasitesine sahip, cam üretim
tesisleri. Haberleşme ve medikal
alanda kullanılan ürünleri hazır cam
çubuk, bilye ve kütükten üreten
tesisler, hazır cam çubuk, bilye ve
kütükten elyaf çekme yoluyla
camelyaf üreten tesisler ve cam
kırıklarından cam üreten tesisler
hariçtir.
Cam ve cam ürünlerini asitlerle
parlatan veya matlaştıran tesisler.
314
2.10. Günlük üretimi 75 tonun üzerinde bir kapasiteyle çalışan
ve/veya fırın kapasitesi 4m3’ün üzerinde ve her fırın için
belirlenen yoğunluk 300 kg/m3’ün üzerinde olmak üzere
pişirme (fırınlama) yoluyla, özellikle çatı kiremitleri, tuğla, ateş
tuğlası, yassı kiremit, toprak veya seramik ve porselen ürünlerin
imalatının yapıldığı tesisler.
2.11.
-
2.12.
2.13. Üretim kapasitesi 5 ton/saat ve üzerinde olan, çimento
veya diğer bağlayıcı maddeler kullanarak, sıkıştırma darbe,
sarsma ve titreşim yoluyla şekillendirilmiş malzeme üreten
tesisler.
2.14.Yol malzemesi hazırlayan tesislerle, katran eritme ve
püskürtme tesisleri dahil, kuruldukları yerde bir yıldan fazla
kalacak olan mineral malzemeli bitüm veya katran karışımlarını
eriten ve üreten tesisler.
2.15. Mineral Maddelerin Ergitildiği tesisler.
3. Çelik, Demir ve Diğer Metallerin Üretilmesi ve İşlenmesi
3.1. Cevherleri kavuran (oksit haline getirmek için hava altında
ısıtılma), eriten ve sinterleyen (ince taneli maddelerin ısıtma
yoluyla bir araya bağlanması), tesisler.
Günlük üretimi 75 tonun altında bir
kapasiteyle çalışan ve/veya fırın
kapasitesi 4m3’ün altında ve her fırın
için belirlenen yoğunluk 300
kg/m3’ün altında olmak üzere
pişirme (fırınlama) yoluyla, özellikle
çatı kiremitleri, tuğla, ateş tuğlası,
yassı kiremit, toprak veya porselen
ürünlerin
imalatının
yapıldığı
tesisler.
Gazlı beton blokları ve buhar basıncı
altında kum-kireç briketi veya
elyaflı çimento levhaların üretildiği
tesisler.
Üretim kapasitesi 10 m3/h ve
üzerinde olan, çimento kullanarak
beton, harç veya yol malzemesi
üreten tesisler; malzemelerin sadece
kuru oldukları zaman karıştırıldıkları
yerler dahil.
Üretim kapasitesi 1 ton/saat’den
büyük, 5 ton/saat’den küçük olan,
çimento veya diğer bağlayıcı
maddeler kullanılarak, sıkıştırma,
darbe, sarsma ve titreşim yoluyla
şekillendirilmiş malzeme üreten
tesisler.
Yol malzemesi hazırlayan tesislerle,
katran eritme ve püskürtme tesisleri
dahil, kuruldukları yerde bir yıldan
az kalacak olan mineral malzemeli
bitüm veya katran karışımlarını
eriten ve üreten tesisler.
-
-
3.2. Saat kapasitesi 20 ton ve üzerindeki ham demir veya demir Saatlik kapasitesi 2 tondan büyük
dışı ham metalleri üreten tesisler.
20 tondan küçük ham demir veya
demir dışı ham metalleri üreten
tesisler.
3.3. Çelik üretim tesisleri ile, döküm demiri veya ham çelik Ergitme kapasiteleri 2.5 ton/saat’e
ergitme tesisleri. (Ergitme kapasiteleri 2,5 ton/saat e kadar olan kadar olan döküm demiri ve çelik
ergitme tesisleri ile 5 ton ve üzeri
döküm demiri ve çelik ergitme tesisleri hariçtir).
şarj kapasitesi olan vakum ergitme
tesisleri.
3.4. Şarjı 2000 kg ve üzerinde olan çinko ve çinko alaşımları
için ergitme tesisleri veya diğer demir dışı metal ergitme
tesisleri ile 500 kg’ın üzerinde şarjı olan rafine tesisleri.
Aşağıdakiler hariçtir:
Şarjı 50 kg’dan büyük 2000 kg’dan
küçük çinko ve çinko alaşımları için
ergitme tesisleri veya diğer demir
dışı metal ergitme tesisleri ile 50
315

Vakumlu ergitme tesisleri.

Kalay ve bizmut veya rafine çinko, alüminyum
ve bakırdan oluşan düşük ergime sıcaklıklı döküm alaşımları
için ergitme tesisleri.

Basınçlı döküm veya kokilli
döküm
makinalarının bir parçası olan ergitme tesisleri.

Asil metaller veya sadece asil metallerden veya
asil metallar ve bakırdan oluşan alaşımlar için ergitme tesisleri.

Karışımlı lehim banyoları.
kg’dan büyük ve 500 kg’dan küçük
şarjı olan rafine tesisleri.
Aşağıdakiler hariçtir:

Vakumlu
ergitme
tesisleri.

Kalay ve bizmut
veya rafine çinko, alüminyum ve
bakır oluşan düşük ergime sıcaklıklı
döküm alaşımları için ergitme
tesisleri.

Basınçlı döküm veya
kokilli döküm makinalarının bir
parçası olan ergitme tesisleri.

Asil metaller veya
sadece asil metallerden veya asil
metaller ve bakırdan olan alaşımlar
içir ergitme tesisleri.

Karışımlı
lehim
banyoları.
3.5. Özellikle ignotların, kütüklerin, çubukların, sacların ve
benzeri olmak üzere, alevle kabuk soymanın gerçekleştirildiği
çelik yüzeyleri işleme tesisleri.
-
3.6. Metal haddeleme tesisleri.
3.6.1. Sıcak Haddeleme Tesisleri
a) Kapasitesi 50 ton/gün’den
Kapasitesi 50 ton/gün ve daha büyük olan demir ve çeliğin
küçük 3
haddelendiği tesisler.
ton/gün’den büyük olan demir
ve çeliğin
haddelendiği tesisler.
b) Kapasitesi 15 ton/gün ve daha büyük demir dışı metallerin küçükb)2 Kapasitesi 15 ton/gün’den
haddelendiği tesisler.
ton/gün’den büyük demir dışı
metallerin
haddelendiği tesisler.
3.6.2. Soğuk Haddeleme Tesisleri
a)
a)
Kapasitesi 70 ton/gün’den büyük olan demir ve çeliğin a) Kapasitesi
70
ton/gün’den
haddelendiği tesisler.
küçük 5 ton/gün’den büyük olan
demir ve çeliğin haddelendiği
tesisler.
b)
Kapasitesi 30 ton/gün’den büyük olan demir dışı metallerin b) Kapasitesi
30
ton/gün’den
haddelendiği tesisler.
küçük 2 ton/gün’den büyük olan
demir dışı metallerin haddelendiği
tesisler.
3.7. Demir, temper ve çelik dökümhaneler. (Aylık kapasitesi Parça döküm kapasitesi 80 ton/ay’ın
800 ton’un altında döküm parçası olan kalıp ve maçaların soğuk altında olan kalıp ve maçaların
soğuk metotla üretildiği pik, temper
metodla üretildiği tesisler hariçtir).
ve çelik döken dökümhaneler.
3.8. Üretim kapasitesi 10 ton/gün ve üzerinde olan demir dışı Üretim kapasitesi 500 kg/gün den
büyük 10 ton/gün den küçük olan
metallerin döküldüğü dökümhaneler.
demir dışı metallerin döküldüğü
Aşağıdakiler hariçtir:
dökümhaneler ile toplam tutma
316



kuvveti 2 mega-Newton ve üzerinde
olan bir veya daha fazla basınçlı
Metallerin hareketli potalarda ergitildiği dökümhaneler.
dökme
makinalarından
oluşan
Madde 3.4’de belirtilen düşük ergime sıcaklıklı döküm tesisler.
Aşağıdakiler hariçtir:
alaşımlarından çekme takımlarının üretildiği dökümhaneler.
 Sanatla ilgili parçaların
döküldüğü dökümhaneler.
Sanatla ilgili parçaların döküldüğü dökümhaneler.

Metallerin hareketli potalarda
ergitildiği dökümhaneler.

3.9.
Kaplama kapasitesi 1 ton/saat ve üzerinde olan ergitme
banyolu veya alev püskürtme ile metal yüzeylerinin kurşun,
kalay veya çinko gibi koruyucu tabakaları ile kaplandığı
tesisler. (Sendzimir metodu ile çalışan sürekli çinko kaplama
tesisleri hariçtir).
3.10.
-
3.11.
-
3.12.
Madde 3.4’de belirtilen düşük
ergime
sıcaklıklı
döküm
alaşımlarından çekme takımlarının
üretildiği dökümhaneler.
Kaplama kapasitesi 1 ton/saat ve
altında olan ergitme banyolu veya
alev
püskürtme
ile
metal
yüzeylerinin kurşun, kalay veya
çinko gibi koruyucu tabakaları ile
kaplandığı
tesisler.
(Sendzimir
metodu ile çalışan sürekli çinko
kaplama tesisleri hariçtir).
Hidroflorik asit, sülfürik asit veya
nitrik
asit
kullanarak
metal
yüzeylerin
muameleye
tabi
tutulduğu
tesisler.
(Kromlama
tesisleri hariçtir).
Her tokmağın 50 kJ ün üzerinde
enerji ile çalıştığı ve kullanılan
kalorifik enerjinin 2 MW tan fazla
olduğu tokmaklı
(şahmerdanlı)
oluşan tesisler
Kapasitesi 3 ton/gün den büyük
bulon, çivi, perçin, somun, makine,
bilye, iğne ve benzeri standart metal
parçaların otomatlarda basınçla
biçimlendirildiği tesisleri.
-
3.13. Her seferinde 10 kg ve üzerinde patlayıcı madde
kullanılarak detonasyon biçimlendirme ve metal kaplama
işlemlerinin yapıldığı tesisler.
3.14. Anma gücü 500 kW ve üzerinde değirmenlerle hurda 100 kW’dan büyük ve 500 kW’dan
küçük anma güçlü değirmenlerle
parçalayan tesisler.
hurda parçalayan tesisler.
3.15.
Aşağıdaki makinaların üretildiği,
tamirinin yapıldığı tesisler.


Kazanlar
Hacmi 5m3 ve üzerinde olan
metal saçtan yapılmış konteynerler.

Taban alanı 7 m2 ve üzerinde
olan konteynerler.
3.16. Sıcak biçimlendirme metoduyla üretilen çelik dikişsiz
boru ve kaynaklı boru üreten tesisler.
3.17.
-
Soğuk
biçimlendirme
metoduyla
317
üretilen çelik dikişsiz ve kaynaklı
boru üreten tesisler.
3.18.
20 m ve daha uzun boylarda metal
gemi iskeleti ve gemi bölümleri imal
edilen tesisler
Püskürtmeli maddelerle çelik yapı
3.19.
konstrüksiyonları,
çelik
konstrüksiyonlar ve sac parçaları
yüzeylerinin
muamele
edildiği
tesisler. (Kapalı devre çalışan
püskürtme maddesinin devrede
kaldığı tesisler hariçtir).
3.20. Günde 1500 ve üzerinde kurşunlu akümülatör ile Günde 1500’den az kurşunlu
akümülatör
ile
endüstriyel
endüstriyel akümülatör hücreleri üreten tesisler.
akümülatör hücreleri üreten tesisler.
Tokmaklama metodu ile metal toz
3.21.
üreten tesisler.
3.21’de sözü edilen metot dışında alüminyum, demir veya 3.21’de sözü edilen metot dışında
magnezyum tozu veya pastası, veya kurşun veya nikel ihtiva metal tozu ve pastaları üreten
eden toz veya pasta üreten tesisler.
tesisler.
4.
Kimyasal Ürünler, Tıbbi İlaçlar, Mineral Yapıların Rafinesi ve İşlenmesi
4.1. Kimyasal dönüşüm yoluyla, özellikle aşağıdaki maddelerin
endüstriyel üretiminin yapıldığı tesisler.
a) Asitler, bazlar ve tuzlar gibi inorganik kimyasal maddelerin
üretildiği tesisler.
b) Islak metot veya elektrik enerjisi kullanılarak metaller ve
metal dışı maddelerin üretildiği tesisler.
c) Korindon veya kalsiyum karpit üretim tesisleri.
d) Halojenlerin veya halojen ürünleri ile kükürt veya kükürt
ürünlerinin üretildiği tesisler.
e) Fosforlu, potasyumlu veya azotlu gübrelerin üretildiği
tesisler.
f) Basınç altında çözülen asetilenin üretildiği tesisler.
g) Organik kimyasal maddeler veya alkoller, aldehitler,
ketonlar, asitler, esterler, asetatlar ve eterler gibi çözücü
maddelerin üretildiği veya hammadde olarak 10 ton/gün ve
daha fazla kullanıldığı tesisler.
Organik kimyasal maddeler veya
alkoller, aldehitler, ketonlar, asitler,
esterler, asetatlar ve eterler gibi
çözücülerin hammadde olarak 10
ton/gün den az
1 ton/gün’den
kullanıldığı tesisler.
h) Plastik maddeler ve kimyasal elyaf üreten tesisler.
ı ) Selüloz nitrat üretim tesisleri.
j) Sentetik reçine üreten tesisler.
k) Hidrokarbon üreten tesisler.
l) Sentetik kauçuk üreten tesisler.
m) Kauçuk, kükürt ve karbon kullanılarak vulkanize lastik
üreten tesisler .
n) Katran boyaları ve katran boyası ara ürünlerinin üretildiği
tesisler.
o) Deterjan üreten tesisler. (Kapasitesi ≥ 10 ton/gün olanlar.) Deterjan üreten tesisler. (10 ton/gün
318
p)
-
>Kapasitesi ≥ 1ton olanlar)
Sabun üreten tesisler. (Kapasitesi ≥
1 ton/gün olanlar.)
r)
s)
t)
u)
Amonyak üretim tesisleri.
Klor üretim tesisleri.
Florid üretim tesisleri.
Kükürt üretim tesisleri.
(Nükleer yakıt üretme veya parçalama veya kullanılmış nükleer
yakıtların işlenmesi ile ilgili tesisler hariçtir.)
4.2 Bitki koruma veya haşere ile mücadele ilaçları ile bunlarda Bitki koruma veya haşere ile
mücadele
ilaçları ile bunlarda
kullanılan etkin maddelerin üretildiği tesisler.
kullanılan
etkin
maddelerin
öğütüldüğü,
mekanik
olarak
karıştırıldığı,
paketlendiği,
boşaltılarak yeniden paketlendiği
tesisler.
Tıbbi ilaçlar ve ilaç ara maddelerinin
4.3.
üretildiği tesisler:
a)
Bitkiler, bitki parçaları ve
bitkisel maddelerin özümlendiği,
destile edildiği veya benzeri biçimde
muamele
edildiği
tesisler.
(Isıtılmayan etanol ektraksiyon
tesisleri hariçtir).
b)
Hayvansal maddeler, canlı ve
cansız hayvan organlarının ve
sindirim ürünlerinin ilave edildiği
ilaç ve ara madde üretilen tesisler.
c)
Mikro
organizmalar
ile
bunlardan oluşan maddeler veya
sindirim ürünlerinin katıldığı ilaç ve
ara madde üretim tesisleri.
4.4. Petrol ve petrol ürünlerinin destilasyonu ve rafinerisi.
4.5. Petrol ürünlerinin diğer muameleleri ile mineral yağı,
yağlama sıvıları, yağlama yağları ve metal işleme yağları gibi
yağlama maddelerinin üretildiği tesisler.
4.6. 2000 ton/yıl ve üzeri olan kimyasal maddelerin geri 2000 ton/yıldan küçük olan kimyasal
maddelerin
geri
kazanımının
kazanımının yapıldığı tesisler.
yapıldığı tesisler.
4.7. Kurum üreten tesisler.
4.8. Karbon (Sert yanma kömürü) üreten tesisler veya yakma
yolu ile elektrotlar, elektrik kullanıcıları veya aygıt parçaları
v.b. için elektro grafit üreten tesisler.
4.9. Organik çözücü maddelerin damıtım yoluyla yeniden Organik çözücü maddelerin damıtım
işlendiği tesisler. (Damıtım kapasitesi 1 ton/saat ve üzerinde yoluyla yeniden işlendiği tesisler.
olan tesisler).
Damıtım kapasitesi 0.5 ton/saat
üstünde ve 1 ton/saat’nin altında
olan tesisler.
4.10.Kapasitesi 1 ton/gün ve üzerindeki doğal reçine ergitme Kapasitesi 1 ton/gün ve üzerindeki
tesisleri.
sentetik
reçinelerin
ergitildiği
tesisler.
4.11.
Üretim kapasitesi 1 ton/gün ve
319
üzerinde olan vernik, cila ve baskıda
kullanılan boya üretilen tesisler.
5. Organik Maddelerle Yüzeylerin Muamelesi, Profil Biçimindeki Plastik Malzemelerin Üretimi,
Plastik Maddeler ve Reçinelerin Diğer İşlenme Biçimleri.
5.1. Maddelerin, profil ve tabaka biçimindeki malzemelerin Maddelerin,
profil ve tabaka
cilalandığı ve kurutulduğu tesisler.
biçimindeki
malzemelerin
Cilaların organik çözücü madde ihtiva ettiği ve kullanım cilalandığı ve kurutulduğu tesisler.
kapasitesinin 250 kg/saat ve üzerinde olan tesisler.
Cilaların organik çözücü madde
içerdiği ve kullanım kapasitesinin 25
kg/saat’den
büyük
ve
250
kg/saat’den küçük olduğu tesisler.
5.2. Profil ve tabaka biçimindeki malzemelerin döner baskı Profil ve tabaka biçimindeki
malzemelerin
döner
baskı
makinaları ile basıldığı ve akurutulduğu tesisler.
makinaları
ile
basıldığı
ve
kurutulduğu tesisler.
Boya ve Cila maddeleri:
Boya ve Cila maddeleri:
a) Organik çözücü olarak yalnız etanol ihtiva eden ve bundan a) Organik çözücü olarak yalnız
500 kg/saat ve üzerinde kullanılan veya
etanol ihtiva eden ve bundan 500
kg/saat ve üzerinde kullanılan veya
b) Diğer organik çözücüler içeren ve bunlardan 250 kg/saat ve
b)
Diğer organik çözücüler içeren
ve bunlardan 25 kg/saat’den fazla ve
250 kg/saat’den az kullanılan
tesisler.
5.3. Cam elyaf mineral elyaflar veya profil ve tabaka Profil ve tabaka biçimindeki
biçimindeki malzemelerin kimyasal tabaka ile kaplandığı malzemelerin plastik maddeler ve
emprenye edildiği, doyurulduğu ve kurutulduğu tesisler.
lastik ile kaplanması, emprenye
edilmesi ve kurutulması için
kullanılan tesisler.
Organik çözücü kullanım kapasitesi
25 kg/saat’den çok 250 kg/saat’den
az olan tesisler.
Kimyasal maddeler
a) Sentetik reçineler veya
b) Plastik maddeler ve lastik; organik çözücü madde
kullanımı 250 kg/saat ve üzeri.
5.4. Madde ve araç gereçlerin katran, katran yağı veya sıcak
bitümle kaplandığında doyurulduğu tesislerde kabloların sıcak
bitümle doyurulduğu ve kaplandığı tesisler hariçtir.
Tellerin fenol veya kresol reçinesi
5.5.
veya diğer organik madde
kullanılarak izole edildiği tesisler.
Bant
biçimindeki
malzemeleri
5.6.
plastik
maddelerle
kaplayan;
tesislerle
plastik
maddeler,
yumuşatıcılar okside ve beziryağı ve
diğer maddelerden meydana gelen
karışımları kurutan tesisler.
Üretim kapasitesi 500 kg/saat ve
5.7.
üzerinde olan stiren katkılı veya
aminli epoksi reçineli sıvı ve
doymamış poliester reçinelerinin
üzerinde kullanılan tesisler.
320
işlendiği tesisler.
Isıl işlem yoluyla furan, üre fenolü
resorsin maddeleri veya ksilen
reçinesi gibi aminoplast veya fenol
folmaldehit plastların kullanımı ile
madde üretilen tesisler. (Ana girdi
maddeleri 10 kg/saat ve üzerinde
olan tesisler dahildir).
Asbest kullanılmaması koşulu ile
5.9.
fenol veya diğer plastik reçineli
bağlayıcı maddelerin kullanılması
suretiyle balata üretilen tesisler.
Organik bağlayıcı maddeler veya
5.10.
çözücüler
kullanılarak
yapay
zımpara plakaları, parçaları, zımpara
kağıtları veya dokularının üretildiği
tesisler.
Poliüretan biçimlendirme maddeleri
5.11.
veya poliüretan köpüğü ile maddeler
içerisinde
boşluk
oluşturma
çalışmaları yapan tesisler. Ana girdi
maddelerinin 200 kg/saat ve
üzerindeki tesisler dahil olup,
termoplastik poliüretan kullanan
tesisler hariçtir.
5.12. Ayda 200 adet ve daha fazla motorlu aracın boyandığı ve Ayda 30 adet ve daha fazla motorlu
aracın boyandığı ve verniklendiği
verniklendiği tesisler.
tesisler.
5.13. Ayda 500 adet ve üzerinde beyaz eşya boyamasının Ayda 500 adetten az beyaz eşya
boyamasının yapıldığı tesisler.
yapıldığı tesisler.
5.8.
-
5.14. Ahşap ve metal yüzeylerin 250 kg/saat ve üzerinde Ahşap ve metal yüzeylerin organik
organik çözücü kullanılarak boyandığı tesisler.
çözücü kullanılarak 25 kg/saat’den
çok 250 kg/saat’den az kullanılan
tesisler.
6.
Odun ve Selüloz
6.1. Odun, sap, saman ve diğer benzeri elyaf maddelerinden
selüloz üretilen tesisler.
6.2. 200 ton/gün ve üzeri kapasiteli her çeşit karton, kağıt veya 200 ton/günden az kapasiteli her
mukavva üretimi.
çeşit karton, kağıt veya mukavva
üretimi.
6.3. Hammadde olarak odun ve yan ürünleri kullanılarak sunta Hammadde olarak odun ve yan
üretilen tesisler (kapasitesi 1000 m3/ay ve daha yüksek tesisler). ürünleri kullanılarak sunta üretilen
tesisler. (kapasitesi 1000 m3/ay’dan
düşük 30 m3/ay’dan yüksek tesisler).
7.
Besin Maddeleri, İçkiler, Yemler ve Tarımsal Ürünler.
7.1.
Büyük baş, küçükbaş hayvanların ve
Kümes Hayvanlarının yetiştirildiği
kapasiteleri
aşağıda
belirtilen,
Ahırlar (Hayvan Barınakları) ve
Tavuk Çiftlikleri (Kümesler)
a)
b)
20.000 adet tavuk kapasiteli
40.000 adet piliç ve kesimlik
tavuk kapasiteli
321
c)
500 büyük baş hayvan ve 1000
küçük baş hayvan kapasiteli ve
üzerindeki tesisler.
7.2. Kesim Tesisleri
7.3.
7.4.
a)
Kanatlı
Kesimhane
ve
Kombinalarında 5000 adet/günün
üzerinde kesim yapılan tesisler.
b) 11 Eylül 2000 tarih ve 24167
sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren Kırmızı Et ve Et
Ürünleri
Üretim
Tesislerinin
Kuruluş,
Açılış,
Çalışma
ve
Denetleme Usul ve Esaslarına Dair
Yönetmelik’te belirtilen 1. ,2. Sınıf
Kırmızı
Et
Mezbahalarında
büyükbaş ve küçükbaş hayvanların
kesiminin yapıldığı tesisler.
Hayvansal
yağların
ergitildiği
tesisler. Özel kesim tesislerinde
kazanılarak işlenilen, haftalık işleme
kapasitesi 200 kg’ın üzerinde olan
tesisler.
Besinlerin (patates, sebze, et, balık
ve benzeri) işlendiği tesisler.
Aşağıdakiler hariçtir:
-
-

Lokantalar, kantinler, hastaneler
ve benzeri kuruluşlar.

7.5.
-
7.6.
-
Haftada 8000 kg’dan az et
işleyen kasaplar.
Bağırsak ve işkembe temizleme
tesisleri. 7.2., 7.4. ve 7.5.’de verilen
sınırların altındaki kapasitedeki
tesisler hariçtir.
Et ve balık tütsüleme tesisleri.
Aşağıdakiler hariçtir:


Lokantalar veya
Haftalık tütsüleme kapasitesi
1.000 kg’ın altındaki tesisler.
Bağırsak ve işkembe
temizleme
tesisleri. 7.2., 7.4 ve
7.5’de verilen
sınırların
altındaki
kapasitedeki
7.7.
-
7.8.
-
tesisler hariçtir.
Kemik, kıl, yün, boynuz, tırnak ve
kan gibi kesim artıklarından yem,
gübre ve teknik yağların üretildiği
tesisler. (Rendering Tesisleri vb.)
Hayvan kesim artıklarından jelatin
322
ve tutkal üretim tesisleri.
Yünün dışında, işlenmiş hayvan
derisi ve kılı depolama ve işleme
tesisleri. 7.2 de belirtilmeyen ve
işletmenin kendi ihtiyacı için
kazandığı hayvansal kıllar hariç.
İşlenmemiş kemiklerin depolandığı
7.10.
tesisler. Aşağıdakiler hariçtir.

Haftalık üretim kapasitesi
4000 kg’ın altında olan kasaplar.

7.2’de
söz
konusu
edilmeyen tesisler
7.11. Hayvan cesetlerini ortadan kaldırma tesisleriyle, hayvan
organları veya hayvansal ürünlerin toplandığı, ortadan
kaldırıldığı tesislere gönderilmek üzere depolandığı tesisler.
Tabaklanmamış hayvan derilerinin
7.12.
kurutulduğu, tuzlandığı depolandığı
tesisler. 7.2, 7.4 ve 7.5’te verilen
sınırların altındaki kapasiteli tesisler
hariçtir.
İşlenmiş ürün kapasitesi 12 tondan
7.13.
fazla olan ham deri ve deri işleme
tesisleri.
Hayvan dışkısı kurutma tesisleri.
7.14.
Balık unu ve balık yağı üretim
7.15.
tesisleri.
Balık unu üretim tesisleri ile kapalı
7.16.
kaplarda balık unu depolama
tesisleri.
7.17. Günlük üretim kapasitesi 500 ton ve üzerinde olan tahıl Günlük üretim kapasitesi 100 tondan
fazla ve 500 tondan az olan tahıl ve
ve yem öğütme tesisleri.
yem öğütme tesisleri.
7.18. Şeker fabrikaları.
7.19.
Maya üretim tesisleri.
7.20.
–
Fermantasyon ile alkollü içki üreten
tesisler veya malt tesisleri.
7.9.
-
7.21.
-
7.22.
-
7.23.
-
7.24.
7.25 Bitkisel yağ fabrikaları.
a) Solvent kullanarak ekstrakte yapan ham yağ ve/veya rafine
yağ üretim tesisleri; rafine yağ üretimi yapan tesisler veya ham
yağ ve rafine yağ üretimi yapan tesisler. (Eleme ve tozdan
Hayvansal ve bitkisel maddelerden
asitler kullanarak baharat üreten
tesisler.
Kapasite raporuna göre; Kurulu
Kavurma kapasitesi 1 ton/gün ve
üzerinde olan kahve kavurma
tesisleri.
Kapasite raporuna göre; Kurulu
Kavurma kapasitesi 10 ton/gün ve
üzerinde olan Kahve yerine geçen
(tahıl, kakao, fıstık vb. ) ürünlerin
kavrulduğu tesisler.
Süt tozu üretim tesisleri.
-
323
arındırma, kırma, ezme, ısıtma, pres veya santifüj vb. işlemlerin
tümünü veya birkaçını yaparak ham yağ üreten bitkisel yağ
üretim tesisleri hariçtir)
b) Bitkisel ham maddeden katı yağ üretimi yapan tesisler.
7.26.
7.27.
7.28.
7.29
-
7.30.
-
Çikolata fabrikaları.
Nişasta
üretimi ve nişasta
türevlerinin üretildiği tesisler.
Alkollü İçki Üreten yerler.
10.000 lton/gün ve üzeri kapasiteli
süt veya süt ürünleri işleme tesisleri
Meyan kökü şerbetçi otu vb.
bitkilerin işlendiği tesisler.
Çay fabrikaları.
Sigara fabrikaları.
Hayvan yemi kurutma tesisleri.
7.31.
7.32.
7.33.
8.Atık ve artık maddelerin değerlendirildiği tesisler
8.1Yanıcı katı ve sıvı maddelerin yetersiz oksijen etkisi altında
ısıl parçalanmaya tabi tutulduğu tesisler. (piroliz tesisleri)
8.2.Yanma yoluyla katı maddelerden belli
maddelerin Küle dönüştüren yakma ocaklardan
kazanılması ile ilgili tesisler.
asil metallerin geri kazanıldığı
tesisler. Çıkış maddelerinin 200
kg/gün’den daha az olduğu tesisler
dahildir.
8.3. a) Atık geri kazanım ve nihai bertaraf tesisleri. (Atık a) Atık geri kazanım ve nihai
bitkisel yağ fabrikalarından 1 ton ve üzerinde hekzan ekstresi bertaraf tesisleri. (Atık bitkisel yağ
kullanan, buhar kazanı bulunan ve rafinarizasyon işlemi yapan fabrikalarından 1 tondan az hekzan
tesisler ve solvent sintine suyu ve madeni yağ geri kazanım ekstresi kullanan, buhar kazanı
tesisleri için kapasitesi 2000 ton ve üzerinde olan tesisler)
bulunan ve rafinarizasyon işlemi
yapan tesisler ve solvent sintine
suyu ve madeni yağ geri kazanım
tesisleri için kapasitesi 2000 ton-500
ton arasında olan tesisler) .
b)
Atık yakan tesisler. (Yakıl ısıl gücünün % 40’ından b)
Atık
yakan
tesisler.
fazlasını atık yakarak elde eden tesisler.
(Yakıl ısıl gücünün
%
40’ından fazlasını atık yakarak elde
eden tesisler.
9. Maddelerin Depolanması, Doldurma ve Boşaltılması
3
9.1. a) Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı gazlar için 150 m ve a)Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı ve
üzerindeki tank kapasitede depolama tesisleri.
gazlar için 20 m3 ten büyük 150 m3
ten küçük tank kapasiteli depolama
tesisleri.
b) Ham petrol ve işlenmiş için 20 m3
ten büyük 150 m3 ten küçük
kapasitede depolama tesisleri.
9.2.a)Ham petrol ve petrol ürünlerinin (Fuel oil motorin nafta a)Ham petrol ve petrol ürünlerinin
benzin Vb.) veya mineral yağlar, sıvı mineral yağı ürünlerinin (Fuel oil motorin nafta benzin Vb.)
depolandığı 20.000 ton ve üzeri depolama kapasitesi olan veya mineral yağlar, sıvı mineral
tesisler
yağı ürünlerinin depolandığı 5.000
b) Diğer maddelerden kazanılan metanolün depolandığı 20.000 ton’un üzerinde ve 20.000 ton’un
ton ve üzerinde depolama tank kapasitesi olan tesisler
altında depolama tank kapasitesi
olan tesisler.
b) Diğer maddelerden kazanılan
metanolün depolandığı 5.000 ton’un
324
9.3. Akrilnitril depolandığı ve depolama kapasitesinin 5.000 ton
ve üzerinde olduğu tesisler.
9.4. Klor’un depolandığı ve depolama kapasitesinin 200 ton ve
üzerinde olduğu tesisler.
9.5. Kükürtdioksit’in depolandığı ve depolama kapasitesinin
500 ton ve üzerinde olduğu tesisler.
9.6. Sıvı oksijenin depolandığı ve depolama kapasitesinin
2.000 ton ve üzerinde olduğu tesisler.
9.7. Amonyumnitrat’ın depolandığı ve depolama kapasitesinin
5.000 ton ve üzerinde olduğu tesisler.
9.8. Sodyumklorat’ın depolandığı ve depolama kapasitesinin
250 ton ve üzerinde olan tesisler.
9.9.
–
9.10.
-
üzerinde ve 20.000 ton’un altında
depolama tank kapasitesi olan
tesisler.
Akrilnitril depolandığı ve depolama
kapasitesinin 350 ton’un üstünde ve
5.000 ton’un altında olduğu tesisler.
Klor’un depolandığı ve depolama
kapasitesinin 10 ton’un üzerinde ve
200 ton’un altında olduğu tesisler.
Kükürtdioksit’in depolandığı ve
depolama kapasitesinin 20 ton’un
üzerinde ve 500 ton’un altında
olduğu tesisler.
Sıvı oksijenin depolandığı ve
depolama kapasitesinin 200 ton’un
üzerinde ve 2.000 ton’un altında
olduğu tesisler.
Amonyumnitrat’ın depolandığı ve
depolama kapasitesinin 500 ton’un
üzerinde ve 5.000 ton’un altında
olduğu tesisler.
Sodyumklorat’ın depolandığı ve
depolama kapasitesinin 25 ton’un
üzerinde ve 250 ton’un altında
olduğu tesisler.
5 ton veya üzerindeki bitki koruma
maddeleri
ve haşereye karşı
korunma maddelerinin depolandığı
tesisler.
Kuru
durumda
iken
tozuma
yapabilen
yığma
maddelerin,
damperli araçlar ve devirmeli
depolar, kepçeler ve teknik araç ve
gereçlerle doldurulup boşaltıldığı
açık veya tam kapalı olmayan
depolama tesisleri. 200 ton/gün ve
üzerinde madde aktarılan tesisler
dahil olup, hafriyat çalışmaları
hariçtir.
10. Diğerleri
10.1. Patlama tehlikesi olan maddelerin üretildiği, geri
kazanıldığı veya bertaraf edildiği tesisler. Mühimmat veya
diğer patlayıcıları yükleme, boşaltma veya parçalama tesisleri
dahil olup, kibrit üretimi dahil değildir.
-
10.2. Selüloit üretim tesisleri.
-
10.3. Azot
içeriği %12.6’ya kadar olan Nitroselüloz
kullanılarak vernik ve baskı boyası için katkı maddesi üreten
tesisler.
-
10.4. Doğal asfaltın ergitildiği veya damıtıldığı tesisler.
-
325
10.5. Zift buharlaştırma tesisleri.
10.6.
-
Sülfat terebentin yağı veya Tallyağının temizlenmesi ve işlenmesi
için kullanılan tesisler.
10.7.
Kükürt ve kükürt bileşiklerinin
kullanılması suretiyle doğal veya
sentetik kauçuk vulkanize olduğu
tesisler.
Aşağıdaki tesisler hariçtir:
-

Saatte 50 kg’dan az kauçuk
işlenen tesisler veya

Yalnız
vulkanize
kullanılan tesisler.
10.8.
kauçuk
Yapıları koruma, temizleme, ahşap
koruma
veya
yapıştırma
maddelerinin
üretildiği
üretim
kapasitesi 1 ton/gün’den daha fazla
olan tesisler. Sadece suyun çözüm
maddesi olarak kullandığı ve 4.1.de
verilen tesisler hariçtir.
-
10.9.
-
Halojenli aromatik hidrokarbonlar
kullanılarak
ahşap
koruma
maddeleri üreten tesisler,4.1.’de
verilen tesisler hariçtir.
10.10.
-
Terbiye işlemlerinden kasar(haşıl,
sökme, ağartma, merserizasyon,
kostikleme
vb.)ve
boyama
birimlerini birlikte içeren iplik,
kumaş veya halı fabrikaları.
10.11.
-
Alkalik maddeler, klor ve klor
bileşikleri kullanıldığı iplik veya
kumaş ağartma tesisleri.
10.12.
-
10.13.
-
10.14.
-
3.000 KW ve üzerindeki anma güçlü
motorlar ve gaz türbinleri için test
merkezleri veya bu güçlerde motor
ve gaz türbinlerinin bulunduğu test
standartları.
Üretim kapasitesi 25 ton/saat ve
üzerinde olan hava sıvılaştırma
tesisleri.
Ağaç işleri; ağaç lifleri üretimi ve
ağaç kaplama üretimi ve tahrik gücü
100 KW’ ve üzerinde olan kereste
(hızar
fabrikaları)
fabrikaları.
Mobilya fabrikası ve ağaç parke vb.
yer
döşemelerinin
üretiminin
326
yapıldığı fabrikalar.
EK 4
EK DÜZENLEMELER
1) Aşağıdaki durumlarda, emisyonların çevreye olan zararlı etkilerinin önlenebilmesi için;
- Bir inceleme alanında hava kalitesi değerleri, sınır değerleri aşmışsa,
- Kanser yapıcı emisyonlar 39 uncu maddenin (j) bendine göre sınırlandırılamıyorsa,
- Çevreye olan zararlı etkiler ek düzenlemeler getirilmeden önlenemiyorsa,
ek düzenlemeler getirilir.
2) Aşağıdaki durumlar için de hava kirliliğine karşı;
a) 39 uncu maddenin (b), (c), (d) ve (i) bentlerinde verilen emisyon sınır değerlerinin iki
katına ulaşılmışsa,
b) Madde 43’de verilen sınır değerlerin 1,5 katına ulaşılmışsa veya atık gaz hacimsel debisi
100.000 m3/h’ e kadar olan tesislerde sınır değerlerin iki katına ulaşılması durumunda,
c) Madde 39 veya Madde 43’de verilen islilik dereceleri aşılmış ise,
d) Tesislerin gerçek baca yükseklikleri Madde 42’de öngörülen değerlerin %65’ inin altında
ise,
Madde16 ya göre getirilecek ek düzenlemelerle emisyonların azaltılması, Madde 42 ye göre
atık gazların bacalardan yayılması şartlarının iyileştirilmesi tedbirlerinden daha öncelikle
uygulanması için,
ek düzenlemeler getirilir.
EK-5
EMİSYON İZNİ BAŞVURUSUNDA İSTENEN BİLGİ VE BELGELER
1) Dilekçe.
2) Gazete İlanı. (Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamı dışında
kalan, yeni kurulacak tesisler için)
3) Emisyon İzin Başvuru Formu.
4) 1/25000’lik topoğrofik ve tesisin kurulu bulunduğu alanın topoğrofik koşulları
dikkate alınarak hazırlanacak hava kalitesine katkı değerini hesaplayan ve gösteren
dağılım modelini ve model çıktısının , CD ortamında sunulması. (Madde 40 da
verilen kütlesel debi değerlerini aşan ve Hava Kalitesi Ölçümü gereken A grubuna
tabi tesisler)
5) Tesisin içerisinde yer aldığı alanın bölgesine ait en son yapılan 1/25000’lik
Çevre düzeni Planı ve notları veya 1/5000’lik Nazım İmar Planı ve notları veya
1/1000’lik Uygulama İmar Planı ve notları, tesis alanının planı yoksa; tesis etki
alanını tanımlayan uydu fotoğrafları veya işletmeci tarafından hazırlanacak kroki
haritaların üzerinde arazi kullanım durumları (yerleşim birimleri, tarım alanı vb.)
belirlenecek. (A grubuna Tabi Tesisler)
6) Tesisin çevresinde yeralan sanayi, yerleşim yerleri ile ilgili detaylı bilgiler
(İnceleme alanının çapı en az 2 km) olmalıdır.
327
7) Ayrıntılı proses iş akım şeması.Akım şeması üzerinde emisyon kaynakları
işaretlenecektir.
8) Makine yerleşim planı. Plan üzerinde emisyon kaynakları gösterilecektir.
9) Meteorolojik veriler. Yıllık ortalama sıcaklık, rüzgar (hızı ve yönü), bulutluluk
vb. veriler. (min./max./Ort) ( *Yetkili Merci gerekirse Ek 3 Liste A’daki tesisler
için, saatlik verileri de isteyebilir). (A grubuna Tabi Tesisler için)
10) Emisyon Ölçüm Raporu.
11) Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliğinin Kontrolü Yönetmeliği hükümlerini yerine
getireceğine dair taahhütname Emisyon İzin Dosyası’nda yeralacaktır.
12) Yönetmelik eki olan Yönergede belirtilen diğer bilgi ve belgeler Emisyon İzin
Dosyası’nda yeralacaktır.
13) Tesise ait emisyon izin dosyasında yer alan tüm bilgi, belge ve emisyon ölçüm
raporu vb. elektronik ortamda (CD vb.) hazırlanarak Emisyon İzin Dosyası ile
birlikte Bakanlığa sunulacaktır.
14) Emisyon ve Hava Kalitesi yapan kuruluşun akreditasyon belgesi veya
Bakanlıkça ölçüm yapmaya yetkili kılındığına ilişkin belgeler.
15) Tesisin genel yerleşimini ve ölçüm yapılan ünite ve noktaların fotoğrafları.
EK-6
EMİSYON ÖLÇÜM RAPORU FORMATI
1) Faaliyetin açık bir şekilde anlatımı.
2) Emisyon parametreleri, kirletici emisyonların neden kaynaklandığını, bunların
kaynaklara göre dağılımı.
3) Emisyon kaynaklarını azaltmak için tesiste ölçümden önce yapılan iyileştirmeler
ile ilgili bilgiler,
4) Kullanılan ölçüm yöntemleri, standartlar ve cihazları kalibrasyon belgesi.
5) Faaliyetin Yönetmeliğe göre durumu.(Ek 3 de nerede yer aldığı, tesisten
kaynaklanan emisyonların Yönetmelikteki durumları).
6) Ölçüm sonuçları.
7) Ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi.
8) Onay sayfası. (hazırlayanların imzası)
9) Raporu hazırlayan özel veya kamu kurum ve kuruluşlarının akredite edilmiş
belgesi veya bakanlıktan alınmış yeterlik belgesi.
10) Ekler;

Laboratuar Yeterlik Belgesi.

Bacaların madde 42’ye göre değerlendirilerek Abak üzerinde gösterilmesi.

Makine yerleşim planı.

Ayrıntılı iş akım şeması.

Topoğrafik harita.

Diğer istenilen ekler.
328
Bütün resmi evrakların resmi onaylı olması resmi olmayan evrakların işletmeci
tarafından onaylanması. onaylı resmi evrakların aynı zamanda işletmeci tarafından
arka sayfasının onaylanması.
-------------------------------------------------------------------------Resmi Gazete Tarih:13.01.2005 Sayı: 25699
Çevre ve Orman Bakanlığından:
Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
Madde 1 − Bu Yönetmeliğin amacı; konut, toplu konut, kooperatif, site, okul,
üniversite, hastane, resmi daireler, işyerleri, sosyal dinlenme tesisleri, sanayide ve
benzeri yerlerde ısınma amaçlı kullanılan yakma tesislerinden kaynaklanan is, duman,
toz, gaz, buhar ve aerosol halinde dış havaya atılan kirleticilerin hava kalitesi üzerindeki
olumsuz etkilerini azaltmak ve denetlemektir.
Kapsam
Madde 2 −
Bu Yönetmelik; ısınmada kullanılacak yakma tesislerinin
özelliklerini ve işletilme esaslarını, yakma tesislerinde kullanılacak katı, sıvı ve gaz
yakıtların kalite kriterlerini ve uyulması gerekli emisyon sınırlarını kapsar.
Bu Yönetmelik;
a) Kızılötesi ışınımla ısıtma yapan yakma tesisleri başta olmak üzere mevcut
teknik gelişmeler sonucunda atık gaz atma tertibatı olmadan çalışan yakma tesislerini,
b) İçindekini sıcak atık gaza doğrudan temas etmek suretiyle kurutmak,
yiyecekleri sıcak atık gaza doğrudan temas etmek suretiyle pişirmek ve benzer yollarla
hazırlamak üzere düşünülüp tasarlanmış yakma tesislerini,
c) Koşullara göre, ilk çalıştırmanın ardından geçecek üç aydan daha uzun bir süre
aynı yerde çalıştırılması beklenmeyen yakma tesislerini,
d) 7/10/2004 tarihli ve 25606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Endüstriyel
Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği kapsamına giren ve ısınma amacı ile
kullanılan ve ısıl gücü >1000 kW olan yakma tesislerini,
e) Bu Yönetmeliğin 16 ve 17 nci maddelerinde belirtilen yetki belgesine sahip
gerçek ve tüzel kişilerin görevleri, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait ısınma amaçlı yakma
tesislerini,
kapsamaz.
329
Dayanak
Madde 3 - Bu Yönetmelik, 11/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ile
8/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 1, 2 ve 9 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;
Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
Dış Hava: Çalışma mekanları haricindeki troposferde bulunan dış ortamlardaki
havayı,
Emisyon:Yakma tesisinden dış havaya atılan atık gaz içindeki kirleticinin
debisini (kg/saat, m3/saat),
Emisyon Değeri: Atık gaz konsantrasyonu (mg/Nm3) içindeki nem miktarı
düşüldükten sonra (273 K, 1013 hPa) kuru bazda elde edilen kirletici konsantrasyonu
(mg/Nm3),
Konsantrasyon: Yakma tesisindeki dış havaya atılan atık gaz içindeki, kuru bazda
ve normal şartlardaki (273 K, 101,3 kPa) kirletici miktarını (mg/Nm3),
Tip Emisyon Belgesi: Bu Yönetmelikte belirlenen emisyon standartlarını
sağlayan yakma tesislerinin üretiminden ve satışından önce yetkili merci tarafından
düzenlenen belgeyi,
Yakma Tesisleri: Yakıtların yakılmasıyla ısı elde edilen soba, kombi, kat
kaloriferi, kazan ve brölür ünitesi gibi tesislerini (Yakıtın yandığı yer ile bu yere bağlı
parçalar ve atık gaz tertibatları yakma tesisine dahildir),
Çift Yakıtlı Yakma Tesisleri: Katı, sıvı, gaz yakıtlarından herhangi ikisini
alternatifli olarak yakabilen yakma tesislerini,
Yoğuşmalı Yakma Tesisi: Atık gaz içindeki su buharının ısısını konstrüksiyona
bağlı olarak yoğuşturma yoluyla kullanabilen ısı üretim cihazlarını,
Atık Gaz ile Isı Kaybı: Yakıtın ısıl değeri açısından yakma havası ile atık gazın
ısı içeriği arasındaki farkı,
Ateşleme Isısı:Yakma tesisinde sürekli yanma rejiminde yanan yakıtın birim
zamandaki alt ısıl değerini,
Odun Koruyucu Madde: Odunun tutuşma ısısını korumak amacıyla odunun
işlenmesi ve terbiye edilmesinde kullanılan maddeler, odunu tahrip eden böcek ve
mantarlar ile odunun rengini değiştiren mantarlara karşı biyosit (haşere öldürücü) etkiye
sahip olan maddeleri,
Ölçüm Noktası: Ölçüm yapmak amacıyla yakma tesisi ile baca arasındaki
bağlantıyı sağlayan boru üzerinde açılan deliği,
Atık Gaz Akımı Merkezi: Atık gaz borusunun kesitinde, atık gazın en yüksek
sıcaklığa ulaştığı bölgeyi,
Doğal Halde Bırakılmış Odun: Yalnızca mekanik işleme tabi tutulmuş olup
kullanımı sırasında önemsiz denebilecek derecede zararlı maddelere maruz kalan odunu,
Isıl Güç (IG): Sürekli yanma rejiminde çalışan yakma tesisinden birim zamanda
alınan kullanılabilir en yüksek ısı miktarıdır. Yakma tesisinin ısıl gücü ayarlanabilir
330
özelliğe sahip olması durumunda, ısıl güç ayarının sabitleştirilmiş değeri ısıl güç olarak
kabul edilir. Isıl gücü ayarlanabilir olmasına rağmen ısıl güç ayarı sabitleştirilmemiş ise
ısıl güç ayarının en yüksek değerini,
Şişme İndeksi: Kömürün koklaşma özelliğini ve bütimli kömür olup olmadığını
belirten birimi,
Verimlilik: Yakma tesisinden elde edilen kullanılabilir ısı miktarının (ısıtma ısısı)
yakma tesisine yüklenen yakıtın toplam ısı miktarına oranını,
Benzen Türevleri: İslilik derecesi tespit edilirken filtre kâğıdında tutulan ağır
uçucu ve organik maddeleri,
İslilik Derecesi: Ringelmann Skalasında atık gaz içindeki partikül emisyonunun
meydana getirdiği sayıyı (islilik ölçütü, optik refleksiyon yeteneğidir. Refleksiyon
yeteneğinin %20 oranında azalması, islilik derecesinin bir birim artması demektir),
Emisyon Ölçüm Yetkilisi: Yakma tesisinde gerekli bakım, onarım ve baca gazı
ölçümünü yapan gerçek ve tüzel kişileri,
Baca Temizleyicisi: Yakma tesisinin bacasında gerekli bakım, onarım ve
temizliği yapan gerçek ve tüzel kişileri,
Yetkili Merci: Tip Emisyon Belgesi ile ithal kömür kontrol belgesinin
verilmesinde Bakanlığı,
Belediye sınırları içindeki alanlarda, yakma tesislerini ve satışa sunulan yakıtların
denetiminde Büyükşehir belediyeleri ve ilgili belediyeleri,
Belediye sınırları, organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri dışındaki
alanlarda, yerli yakıtlara uygunluk ve satış izin belgesi verilmesi ve yakma tesislerinin
denetiminde valilikleri,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Yakıtlar
Yakıtlar
Madde 5 - Bu Yönetmelik kapsamında, yakma tesislerinde kullanılması gerekli
yakıtlar ve kullanılması yasak maddeler aşağıda belirtilmiştir.
Kullanılması gerekli yakıtlar:
a) Kömür
1) Taşkömürü, taşkömürü briketleri, taşkömürü koku,
2) Linyit kömürü, linyit kömürü briketi,
3) Turb briketi, turba,
4) Antrasit,
5) Asfaltit.
Yukarıda belirtilen yerli ve ithal kömürlerin 22 ve 23 üncü maddede belirtilen
Tablo-10, 11 ve 12’de verilen özelliklere sahip olması gerekmektedir. Briket kömürler
ise 24 üncü maddede belirtilen özelliklere sahip olmalıdır.
Kükürt içeriği yüksek olan kömürden elde edilen briket kömürlerin kullanıldığı
yakma tesislerinde, yakıtta yapılan özel önlemler sonucu bacadan atılan kükürt dioksit
(SO2) konsantrasyonu, toplam kükürt içeriği kuru bazda ağırlıkça maksimum %1,0 olan
331
briket kömürün yanması sonucu bacadan atılan kükürt dioksit (SO2) konsantrasyonuna
eşdeğer ise bu briket kömürler ısınmada kullanılabilir. Briket kömürlerin kullanıldığı
soba ve kazanlara ait deneyler akredite olmuş veya Bakanlıkça uygun görülen
laboratuvarlarda yapılır ve belgelendirilir.
b) Odun, Odun Türevi ve Diğer Biokütle Yakıtları
1) Mangal-odun kömürü, mangal-odun kömürü briketi,
2) Kabuğu dahil minimum altı ay doğal halde bırakılmış parça odun, yarılmış
odun, kıyılmış odun ile çalı çırpı ve takoz şeklindeki odun,
3) Doğal halde minimum altı ay bırakılmış parçalı olmayan odun, örneğin testere
unu, talaş, zımpara tozu veya kabuk şeklinde,
4) Odun briketi şeklinde doğal halde minimum altı ay bırakılmış odundan elde
edilen preslenmiş odun veya eşdeğer odun peleti (topağı) veya eşdeğer kalitede doğal
halde bırakılmış odundan elde edilmiş diğer preslenmiş odun,
5) Odun koruyucu madde sürülmemiş veya odun koruyucu madde içermeyen
boyalı, cilalı, kaplamalı odun ile bundan kalan artıklar ve halojen-organik bağlayıcı
madde içermeyen kaplamalar,
6) Odun koruyucu madde sürülmemiş veya odun koruyucu madde içermeyen
kontrplâk, talaşlı plaka, elyaflı plaka ile bunlardan kalan artıklar ve halojen-organik
bileşikler içermeyen kaplamalar,
7) Saman, prina, mısır koçanları, pamuk, patlıcan, biber, kabak, domates sapları,
ayçiçek kabukları ve sapları, fındık kabukları ve pirinç kabukları gibi maddelerden elde
edilmiş briketler,
(4) numaralı alt bende uygun preslenmiş odun veya nişasta, bitkisel parafin,
melas (pancar küspesi) gibi bağlayıcı maddeler kullanılarak (5), (6) ve (7) numaralı alt
bentlerde belirtilen odun ve odun ürünlerinden elde edilen briketler kullanılabilir.
Ayrıca, elle yüklemeli yakma tesislerinde, (2), (3), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt
bentlerde belirtilen odun ve odun ürünleri gibi bitkisel maddeler minimum altı ay doğal
veya hava ile kurutulmuş halde kullanılır.
c) Sıvı Yakıtlar
Kükürt içeriği maksimum %1,0 olan ithal fuel-oil ile kükürt içeriği
maksimum %1,5 olan yerli fuel-oil ve 1/1/2007 tarihinden itibaren ise kükürt içeriği
maksimum % 1,0 olan yerli fuel-oil, ayrıca, motorin, gaz yağı, kerosen ve etanol gibi
sıvı yakıtlardır.
d) Gaz Yakıtlar
Hava gazı, doğalgaz, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG), hidrojen, biyogaz, arıtma
gazı, kok fırını gazı, grizu, yüksek fırın gazı, rafineri gazı ve sentetik gazlardır. Gaz
yakıtların içindeki kükürdün hacimsel oranı %0.1’i geçemez.
Kullanılması Yasak Maddeler:
Bu maddenin (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen yakıtların dışındaki petrol
koku, kullanılmış mineral yağ, araba plastiği parçaları, lastik, tezek, katı atıklar ve
332
tekstil artıkları, kablolar, ıslak odun, boyalı odun, plastikler, gazete hariç olmak üzere ev
eşyaları ve yemek atıkları gibi evsel atıklar, özel atıklar, tıbbi atıklar, asfalt ve asfalt
ürünleri, boya ve boya ürünleri ile fuel-oil kaplarının ısınma amacıyla yakılması
yasaktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Katı Yakıtlı Yakma Tesisleri
Genel Kurallar ve Koşullar
Madde 6 - Katı yakıtlı yakma tesislerinde aşağıdaki sayılan kural ve koşullara
uyulması zorunludur.
a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulacak veya yenisiyle değiştirilecek katı yakıtlı
yakma tesisleri sürekli çalıştırma rejiminde iken, bu tesislere ait atık gaz isliliği, Ek-1’de
gösterilen islilik derecesi (Ringelmann Skalasına) 1 (Gri-%20) değerinden daha yüksek
olamaz. Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş olan katı yakıtlı
yakma tesislerinde bacadan atılan gazın islilik değeri Ek-1 de gösterilen islilik derecesi
(Ringelmann Skalasına) 2 (Gri-%40) değerinden daha yüksek olamaz.
b) Katı yakıtlı yakma tesisleri, üretici veya yetkili bayilerin verdiği bilgiler
doğrultusunda kurulur ve önerilen katı yakıta uygun yakıtlar kullanılarak çalıştırılır.
c) Açık şömineler yalnızca ara sıra çalıştırılmalı ve bu tesislerde sadece 5 inci
maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen doğal halde bırakılmış ve
kurutulmuş odunlar veya 5 inci maddenin (b) bendinin (4 ) numaralı alt bendinde
belirtilen odun briketi formunda pres edilmiş odunlar kullanılır.
Kapalı şömineler ateş yeri kapatılarak çalıştırılmakta ve ısıyı konveksiyon
yoluyla vermektedir. Bu özelliği nedeniyle açık şöminelere getirilen yakıt kısıtlaması
kapalı şömineler için geçerli değildir.
d) Bu Yönetmelik kapsamındaki katı yakıtlı yakma tesislerinde, kullanılan yakıta
bağlı olarak açığa çıkan kirletici konsantrasyonu ölçümü akredite olmuş veya Bakanlıkça
uygun görülen laboratuvarlarda yapılır.
e) Katı yakıtlı yakma tesisi üreticileri; tesisin kurulması aşamasında belirtilen
sınır değerlerini sağlayacağını garanti eder, işletme esnasında bakım ve onarımını
üstlenir, bakım onarımını üslendiği süre içinde 7 ve 8 inci maddelerde Tablo-1, Tablo-2,
Tablo-3, Tablo-4 ve Tablo-5’de belirtilen emisyon sınır değerlerini sağladığını garanti
eder ve yetkili merciye bildirir.
Isıl Gücü ≤15 kW Olan Yakma Tesisleri
Madde 7 - Isıl gücü ≤15 kW olan yüksek uçuculu katı yakıtlı yakma tesisleri;
yakıt besleme yeri ve yakıt yanma yeri ayrı, kademeli yakıt beslemeli, birincil ve ikincil
yanmayı sağlayacak şekilde dizayn edilir.
Isıl gücü ≤15 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, yalnızca 5 inci maddenin
(a) bendinde belirtilen yakıtlar veya 5 inci maddenin (b) bendinin (2), (3) ve (4) numaralı
alt bentlerinde belirtilen katı yakıtların kullanılması halinde tüm işletme şartlarında
333
bacadan atılan partikül madde konsantrasyonu ve islilik derecesi Tablo-1’de verilen sınır
değerlerini aşamaz.
Tablo-1 Partikül Madde Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi
Yakma Tesisinin
Ölçüm
Oksijen İçeriği
Partikül Madde
İslilik Derecesi
Isıl Gücü (kW)
Yöntemi
Hacimce (%)
Konsantrasyonu
(Ringelmann Skalası)
(mg/Nm3)
IG≤15
Ek-3.A.2
13
150
1
Isıl Gücü >15 kW Olan Katı Yakıtlı Yakma Tesisleri
Madde 8 - Isıl gücü 15< IG 1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerine ilişkin
emisyon sınır değerleri aşağıda tablolar halinde verilmiştir.
a) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan yüksek uçuculu katı yakıtlı yakma tesisleri;
yakıt besleme yeri ve yakıt yanma yeri ayrı, kademeli yakıt beslemeli, birincil ve ikincil
yanmayı sağlayacak şekilde dizayn edilir.
1) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, 5 inci
maddenin (a) bendinde belirtilenler ile aynı maddenin (b) bendinin (1) numaralı alt
bendinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde bacadan atılan partikül madde
konsantrasyonu ve islilik derecesi, tüm işletme şartlarında, Tablo-2’de verilen sınır
değerlerini aşamaz.
Tablo-2 Partikül Madde Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi
Yakma
Tesisinin Isıl
Gücü (kW)
Ölçüm
Yöntemi
Oksijen İçeriği
Hacimce (%)
Partikül Madde
Konsantrasyonu
(mg/Nm3)
İslilik Derecesi
(Ringelmann
Skalası)
15<IG≤1000
Ek-3.A.2
8
150
1
2) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, 5 inci
maddenin (b) bendinin (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların
kullanılması halinde bacadan atılan kirletici konsantrasyonları, tüm işletme şartlarında,
Tablo-3’de belirlenen sınır değerlerini aşamaz.
Tablo-3:Partikül Madde, Karbonmonoksit Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi
Yakma
Tesisinin Isıl
Gücü (kW)
15<IG≤50
50<IG≤150
150<IG≤500
500<IG≤1000
Ölçüm
Yöntemi
Ek3.A.2
Oksijen
İçeriği
Hacimce
(%)
13
13
13
13
Partikül Madde
Konsantrasyonu
(mg/Nm3)
Karbonmonoksit
Konsantrasyonu
(CO) (mg/Nm3)
150
150
150
150
4000
2000
1000
500
İslilik
Derecesi
(Ringelmann
Skalası)
1
1
1
1
3) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde 5 inci maddenin
(b) bendinin (7) numaralı alt bendinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde bacadan
334
atılan kirletici konsantrasyonları, tüm işletme şartlarında Tablo-4’de belirlenen sınır
değerlerini aşamaz.
Tablo-4 Partikül Madde, Karbonmonoksit Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi
Yakma
Tesisinin Isıl
Gücü (kW)
Ölçüm
Yöntemi
Oksijen
İçeriği
Hacimce
(%)
Partikül Madde
Konsantrasyonu
(mg/Nm3)
Karbonmonoksit
Konsantrasyonu
(CO) (mg/Nm3)
15<IG≤1000
Ek3.A.2
13
150
4000
İslilik
Derecesi
(Ringelma
nn
Skalası)
1
4) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, 5 inci
maddenin (b) bendinin (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların
kullanılması halinde bacadan atılan kirletici konsantrasyonları, tüm işletme şartlarında
Tablo-5’de belirlenen sınır değerlerini aşamaz.
Tablo-5 Partikül Madde Konsantrasyonu, Karbonmonoksit Konsantrasyonu ve İslilik
Derecesi
Yakma Tesisinin
Isıl Gücü
(kW)
Ölçüm
Yöntemi
15<IG ≤100
100<IG≤500
500<IG≤1000
Ek3.A.2
Oksijen
İçeriği
Hacimce
(%)
13
Partikül Madde
Konsantrasyonu
(mg/Nm3)
150
Karbonmonoksit
Konsantrasyonu
(CO)
(mg/Nm3)
800
İslilik
Derecesi
(Ringelmann
Skalası)
1
13
150
500
1
13
150
300
1
b) Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (b) bendinin (5) ve (6) numaralı alt
bentlerinde belirtilen yakıtların, yalnızca minimum 50 kW ısıl gücüne sahip yakma
tesisleri ile odun işleme veya odun terbiye işletmelerinde kullanılması önerilir.
c) Isı taşıyıcısı sıvı olan ve elle doldurulan yakma tesislerinde, 5 inci maddenin
(b) bendinin (2), (3), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların
kullanılması halinde yakma tesisi tam yükte çalıştırılır. Bunun için kural olarak yeterli
görülen bir ısı akümülatörü kullanılır. Yakma tesisinin yanma havası kısılmış halde iken
çalıştırma (kısmi yükte çalıştırma) Ek-3.A.2.3 veya Ek-3.A.1’deki gerekliliklerin yerine
getirilebilmesi halinde geçerlidir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yakma Tesisleri
Genel Kurallar ve Koşullar
Madde 9 - Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri aşağıda belirtilen genel kurallara
uyar.
Bu amaçla;
a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulacak veya eskisiyle değiştirilecek olan, sıvı ve
gaz yakıtlı yakma tesisleri, mevcut teknik gelişmeler ışığında yakma tekniği konusunda
335
alınacak önlemler ile azotoksit (NOx) konsantrasyonunu azaltıcı özellikler taşır.
b) 1/1/2006 tarihinden önce kurulan, binaların veya odaların ısıtılmasında
kullanılan, ısıl gücü (IG)<120 kW ve ısı taşıyıcısı sıvı olan, sıvı ve gaz yakıtlı yakma
tesislerinde yalnızca kullanılan kazan-brülör birimi, kazan ve brülör için üreticinin
verdiği bir belge ve Ek-3.B.2’deki yöntem uyarınca yapılan test koşullarında elde edilen
atık gaz miktarı içindeki azotoksit (NOx) Tablo-6’da verilen sınır değerlerini sağlayacak
şekilde kurulup çalıştırılır.
Tablo- 6 Azotoksit (NOx) İçin Sınır Değerleri
İlgili
Standart
TS*
veya
EN*
Kullanılan Yakıt
Fuel-oil
Yakma Tesisinin Isıl
Gücü
(kW)
------
Motorin
IG<120
Doğalgaz
IG<120
Test Esasları
Ek-3.B.2
Azotoksit (NOx) (NO2
olarak)
(mg/kWh)
250
120
80
(TS )*Türk Standartları Enstitüsü ve (EN)*Avrupa Birliğinin ilgili standartları
c) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulan veya eskisinin yerine yeni bir yakma tesisi
konularak değiştirilen, binaların, odaların ısıtılmasında kullanılan, ısı taşıyıcısı sıvı olan
ve ısıl gücü (IG)>400 kW olan sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri, yalnızca üreticinin
vereceği bir belge ile, Ek-3.B.2’de tanımlanan yöntem uyarınca yapılan test sonucunda
elde edilen verimlilik değeri % 91’i aşmadığı teyit edildiğinde kullanılır.
d) Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesis üreticileri; tesisin kurulması aşamasında
belirtilen sınır değerlerini sağlayacağını garanti eder, işletme esnasında bakım ve
onarımını üstlenir, bakım onarımını üstlendiği süre içinde Tablo-6, Tablo-7, Tablo-8 ve
Tablo-9’de belirtilen emisyon sınır değerlerini sağladığını garanti eder ve yetkili
merciye bildirir.
e) Avrupa Birliğine üye olan bir ülkede veya Avrupa Ekonomik Bölgesi
Anlaşmasına taraf ülkelerden birinde üretilmiş bulunan kazan-brülör birimi, kazan ve
brülörler için yukarıdaki (b) bendinden farklı olarak atık gazdaki azotoksit (NOx)
konsantrasyonu Ek-3.B.2’deki yönteme eşdeğer bir başka yöntemle de ölçülebilir.
Buharlaştırma Brülörlü Sıvı Yakıtlı Yakma Tesisleri
Madde 10 - Buharlaştırma brülörlü sıvı yakıtlı yakma tesisleri;
a) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre elde edilen islilik derecesi 2’yi aşmayacak,
b) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre yapılan testlere göre atık gazlarda benzen
türevleri bulunmayacak,
c) Bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde belirtilen atık gaz kaybı sınır
değerlerine uyacak,
şekilde kurulup çalıştırılır.
Püskürtme Brülörlü Sıvı Yakıtlı Yakma Tesisleri
Madde 11 - Püskürtme brülörlü sıvı yakma tesisleri, aşağıda belirtilen esaslar
uyarınca Tablo-7’deki sınırlamalara uyulur.
Bu amaçla;
a) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre elde edilen islilik derecesi 1’i aşmayacak,
b) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre yapılan testlere göre atık gazlarda benzen
türevleri bulunmayacak,
336
c) Bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde belirtilen atık gaz kaybı sınır
değerlerine uyacak,
şekilde kurulup çalıştırılır ve kirletici emisyonu Tablo-7’de verilen sınır
değerlerini aşamaz.
Tablo-7 Azotoksit (NOx), Karbonmonoksit (CO) ve Hidrokarbon (CxHy) İçin Sınır
Değerleri
İlgili
Isıl Güç
Azotoksit
Karbonmonoksit
Hidrokarbon
İslilik
Atık
Standart
(kW)
(NOx) (NO2
olarak)
(CO)
(mg/kWh)
(CxHy)
(CH4)
Derecesi
(Ringelmann
Gaz
ile
(ppm)
Skalası)
(mg/kWh)
Isı
Kaybı
(%)
TS *
70<IG≤1000
veya
EN*
15<IG≤70
Sınıf
250
110
20
1
11
185
110
10
1
11
120
80
10
1
11
120
60
10
1
11
1**
Sınıf
2**
Sınıf
3**
(TS )* Türk Standartları Enstitüsü ve (EN)*Avrupa Birliğinin ilgili standartları
(Sınıf)** TS ve EN’de belirtilen sınıflar
Gaz Yakıtlı Yakma Tesisleri
Madde 12 - Gaz yakıtlı yakma tesisleri, Ek-3.A.3.4’teki ölçüm yöntemine
göre 13 üncü maddedeki atık gaz ile ısı kaybı sınır değerlerine ve Tablo-8’de verilen
sınırlamalara uyacak şekilde kurulup çalıştırılır.
Tablo- 8 Azotoksit (NOx), Karbonmonoksit (CO), Hidrokarbon (CxHy) Konsantrasyonu
ve İslilik Derecesi
İlgili
Standart
TS *
veya
EN*
Isıl Güç
(kW)
70<IG≤1000
30<IG
≤70
Sınıf
1**
Sınıf
2**
Sınıf
3**
Sınıf
4**
Azotoksit
(NOx)
(NO2
olarak)
(mg/kWh)
260
Karbonmonoksit
(CO)
(mg/kWh)
Hidrokarbon
(CxHy)
(ppm) (CH4olarak)
İslilik Derecesi
(Ringelmann
Skalası)
1070
20
1
Atık
Gaz İle
Isı
Kaybı
(%)
9
260
-
20
1
9
200
-
20
1
9
150
-
20
1
9
100
-
20
1
9
(TS )* Türk Standartları Enstitüsü ve (EN)*Avrupa Birliğinin ilgili standartları
(Sınıf)** TS ve EN’de belirtilen sınıflar
Atık Gaz ile Isı Kaybı Sınırlaması
Madde 13 - Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde, atık gaz ile ısı kayıpları
aşağıdaki sınırları aşamaz.
337
Bu amaçla;
a) Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde Ek-3.A.3.4’teki ölçüm yöntemi ile
yapılan testlerden elde edilen atık gaz ile ısı kayıpları değerleri aşağıda Tablo-9’da
verilen sınır değerlerini aşamaz. Ayrıca, Avrupa Birliği CE işareti taşıyan ve Avrupa
Birliği Uygunluk Beyanında, 92/42/AT numaralı Avrupa Birliği yönergesi (AB1. EG No
L 167 S. 17, L 195 S. 32) ile değişiklik 93/68/AT (AB1. EG No L 220 S.) bağlamında
standart kazanla donatılmış bulunan sıvı veya gaz yakıtlı yakma tesisinde, aşağıdaki atık
gaz ile ısı kaybı sınır değerine yakma tesisinin modelinden dolayı uyulamazsa, atık gaz
ile ısı kaybı sınır değerine +1 tolerans verilir.
Tablo- 9 Atık Gaz ile Isı Kaybı Sınırlamasına İlişkin Sınır Değerler
Isıl Gücü
Atık Gaz ile Isı
AB CE İşareti Taşıyan
Kaybı İçin
92/42/AB ve 93/68/AB Direktifleri Gereği
(kW)
Sınır Değerleri
Standart Kazanlar İçin Atık Gaz ile Isı Kaybı İçin
Sınır Değerler
15< IG ≤ 25
11
12
25< IG ≤ 50
10
11
50<IG
9
10
b) (a) bendinde belirtilen sınırlamalara ve Tablo-9’da belirlenen atık gaz ile ısı
kaybı sınır değerlerine, özellikleri ve kurallara uygun işlevi sırasında uyulamayan sıvı
veya gaz yakıtlı yakma tesisleri mevcut teknik gelişmeler ışığında ilgili prosese veya
ilgili modele uygun olacak şekilde kurulup çalıştırılır.
c) (a) bendindeki Tablo-9’da belirtilen hususlar ısıl gücü IG≤15 kW olup, tek bir
mekanın ısıtılmasında kullanılan veya ısıl gücü IG≤28 kW olup, yalnızca kullanım suyu
ısıtılmasında kullanılan, yakma tesisleri için geçerli değildir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ölçüm ve Kontrol
Ölçüm Noktası
Madde 14 - Bu Yönetmeliğin 16 ve 17 nci maddeleri gereğince yapılması
gereken ölçüm için yetkili merci, yakma tesisinin işletmeni veya sahibinden yakma
tesisinde bir ölçüm noktası açmasını talep eder. Bu ölçüm noktası, Ek-2’de belirtilen
koşullara uygun olacaktır. Bir yakma tesisinde birden çok sayıda baca kanalı varsa her
baca kanalı için birer ölçüm noktası açılır.
Ölçüm Cihazları
Madde 15 - Ölçüm cihazlarının kalibrasyonlu olması esastır.
Bu amaçla;
a) 16 ve 17 nci maddeleri uyarınca ölçümler, uygun ölçüm cihazlarıyla yapılır.
Ölçüm cihazları esas itibariyle, bir uygunluk testinden başarıyla geçmeleri halinde uygun
kabul edilir. İslilik derecesinin belirlenmesinde kullanılan ölçüm cihazlarında filtre
kâğıdı ve karşılaştırma tayfı uygunluk testine dahil edilir. Yakma havası sıcaklığının
tespiti için uygunluğu kontrol edilmiş bir ölçüm cihazı yerine ayarı yapılmış bir cıvalı
termometre de kullanılabilir.
338
b) Kullanılan ölçüm cihazlarının kontrolü, muayenesi ve ayarları yılda minimum
bir defa akredite edilmiş veya Bakanlık tarafından uygun görülen laboratuarlarda yapılır.
Yeni Kurulmuş veya Değişiklik Görmüş Mevcut Tesislerde Ölçüm, Kontrol
ve Tip Emisyon Belgesi
Madde 16- Yeni kurulmuş veya değişiklik görmüş mevcut tesislerde ölçüm ve
kontrole ilişkin koşullar aşağıda tanımlanmıştır:
a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulmuş bulunan veya önemli bir değişiklik görmüş
bulunan ve ısıl gücü (IG)>15 kW olan, kurallar ve koşulları 8 inci maddenin (a) bendi
veya 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelere göre düzenlenmiş olan bir yakma tesisinin sahibi
veya işletmeni, ilgili kural ve koşullara uygunluğunu ilk çalıştırma sonrasındaki dört
hafta içinde ölçüm yetkilisine ölçümleri yaptırır.
b) (a) bendinde belirtilen hususlar;
1) Isıl gücü ≤15 kW olan ve tek bir mekanın ısıtılmasında veya kullanım suyu
ısıtılmasında kullanılan yakma tesisleri,
2) Metanol, etanol, hidrojen, kereson, gazyağı, biyogaz, arıtma gazı, grizu, kok
çelik gazı, yüksek fırın gazı veya rafineri gazı kullanılan yakma tesisleri ile doğal halde
bırakılmış doğalgaz veya petrol gazı ısısının elde edildiği yerde kullanılan yakma
tesisleri,
3) 13 üncü madde uyarınca atık gaz ile ısı kaybı sınırlamaları ile ilgili kural ve
koşullara uyulduğunun tespit edilmesi halinde yoğuşmalı yakma tesisi olarak kurulmuş
bulunan yakma tesisleri,
için geçerli değildir.
c) Ölçümler, Ek-3 uyarınca yakma tesisinin normal çalışma koşullarında yapılır.
Emisyon ölçüm yetkilisi ölçümlerin sonuçlarını, Ek-4 veya Ek-5’te belirtilen örneklere
uygun bir belge tanzim ederek yakma tesisinin sahibine veya işletmenine verir. Ölçüm
sonuçları bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlerini aşamaz.
d) Yukarıda (a) bendi uyarınca gereken kural ve koşullara uyulmadığının ortaya
çıkması halinde yakma tesisinin sahibi veya işletmen, emisyon ölçüm yetkilisine, ilk
ölçümlerden sonraki altı hafta içinde ikinci bir ölçüm yaptırır. Bu ölçümde de gerekli
kural ve koşullara uyulmadığı sonucu çıkarsa emisyon ölçüm yetkilisi iki hafta içinde ilk
ölçüm ile ikinci ölçüm sonuçları hakkındaki belgenin bir örneğini yetkili merciye verir.
e) Emisyon ölçüm yetkilisi, yukarıdaki (a) bendi uyarınca yaptığı ölçümlerin
kaydını tutar. Yerine getirdiği kontrol ve muayene ile ilgili belgeleri minimum beş yıl
süreyle muhafaza eder ve gerektiğinde yetkili merciye ibraz eder.
f) Tip emisyon belgesi almak için 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerine göre
düzenlenmiş olan bir yakma tesisinin üreticisi, Ek-3 uyarınca, akredite olmuş veya
Bakanlığın izin verdiği laboratuvarlarda gerekli test ve deneyleri yaptırır. İlgili kural ve
koşullara uygunluğu halinde laboratuvar yetkilisi Ek-4 veya Ek-5’te belirtilen belgeyi
tanzim ederek yakma tesisi üreticisine verir.
Periyodik Ölçümler ve Kontroller
Madde 17 - Isıl gücü (IG)>15 kW olan katı ve sıvı ile ısıl gücü (IG)>30 kW olan
gaz yakıtlı yakma tesislerinin sahibi veya işletmeni, bu Yönetmelikteki koşullar ve
kurallar uyarınca yakma tesisinin bakımını, onarımını, bacanın temizlenmesini ve baca
339
gazı ölçümlerini yetkili servise veya bakım, onarım, baca temizleme ve emisyon ölçüm
yetkisine sahip gerçek ve tüzel kişilere yaptırır.
a) Yıllık bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçümüne tabi katı, sıvı ve
gaz yakıtlı yakma tesisleri;
1) Isıl gücü (IG)>15 kW olan, 5 inci maddenin (a) bendinin (1), (2), (3), (4) ve (5)
numaralı alt bentlerinde ve (b) bendinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde
belirtilen veya 5 inci maddenin (b) bendinin (7) numaralı alt bendinde belirtilen katı
yakıtları mekanik yolla veya elle besleyen yakma tesislerinin,
2) Isıl gücü (IG)>50 kW olan, 5 inci maddenin (b) bendinin (5) ve (6) numaralı
alt bentlerinde belirtilen katı yakıtları mekanik yolla veya elle besleyen yakma
tesislerinin,
3) Bu Yönetmeliğin 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerinde belirtilen; ısıl gücü
(IG)>15 kW olan sıvı yakıtlı yakma tesisleri ile ısıl gücü (IG)>30 kW olan gaz yakıtlı
yakma tesislerinin, sahibi veya işletmeni, yakma tesisi ile ilgili bu Yönetmelikte
belirtilen koşullara ve kurallara uyduğunu yılda bir defa yetki belgesine sahip gerçek ve
tüzel kişilere yaptırır.
b) Bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçümleri düzenli aralıklarla
yapılır. (a) bendinden farklı olarak, yılda maksimum üçyüz saat ve tarımsal işletmelerde
elde edilen ürünlerin kurutulmasında kullanılan ve kurutmanın ısı değiştirici üzerinden
gerçekleştirilen yakma tesislerinin sahibi veya işletmeni, yakma tesisleri ile ilgili bu
Yönetmelikte belirtilen kurallara ve koşullara uyduğunu üç yılda bir defa yetki belgesine
sahip gerçek ve tüzel kişilere yaptırır.
c) Yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişiler, yukarıdaki (a) bendi uyarınca
yapılacak periyodik ölçüm ve kontrol tarihini sekiz hafta önceden yakma tesisi sahibine
veya işletmenine yazılı olarak bildirir.
d) 16 ncı maddenin ( c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen hususlar bu madde için
de geçerlidir.
Ölçüm Sonuçlarının Bildirimi ve Değerlendirilmesi
Madde 18 - Emisyon ölçüm yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişiler, ölçüm
sonuçlarını 16 ve 17 inci maddeleri uyarınca altı ayda bir ilgili yetkili merciye bildirir.
Yetkili merci her yıl bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçüm sonuçları
hakkında genel hatları içeren özet bir rapor tanzim eder ve bu özet raporu her yıl en geç
Mayıs ayı sonuna kadar Bakanlığa bildirir.
Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ile Endüstri Bölgelerinde (EB) yer alan
endüstriyel tesislerindeki ısıtma amaçlı yakma tesislerinde, yetki belgesine sahip gerçek
ve tüzel kişilerce yapılan bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçüm sonuçları
OSB veya EB bölge müdürlüğüne bildirilir. OSB veya EB bölge müdürlükleri ölçüm
sonuçları hakkında genel hatları içeren bir rapor tanzim eder ve Bakanlığa bildirir.
Yakma Tesisindeki Değişiklik
Madde-19 - Yakma tesisinden dış havaya verilen emisyon içeriğini değiştiren,
emisyon miktarının azaltılmasına veya artırılmasına neden olan aşağıdaki faaliyetler;
a) Yakma tesisinde kullanılan yakıtın değiştirilmesi,
b) Yakma tesisinin değiştirilmesi,
340
c) Yakma tesisinin ısıl gücünün değiştirilmesi ile bu değişiklik sonucunda 14
üncü madde gereğince yapılan kontrol ve muayenede de değişikliğe uğraması,
yakma tesisinde değişiklik yapılmış olarak kabul edilir.
ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Doğalgazın Zorunlu Olarak Kullanılması
Madde 20 - Doğalgazın ulaştığı ve hattının geçtiği yerlerdeki işyerleri, konutlar
ve sanayide doğalgazın ısınma amaçlı kullanımı zorunludur.
Atık Gazların Bacadan Dışarı Atılma Koşulları
Madde 21 - Yakma tesisi sahibi, ısınma sezonu öncesi yılda minimum bir defa
yakma tesisinin bakım/onarımını ve baca temizliğini yapar veya yaptırır. Isıl gücü
(IG)>15 kW olan katı ve sıvı ile ısıl gücü (IG)>30 kW olan gaz yakıtlı yakma tesislerinin
bakım/onarım ve baca temizliği yapıldıktan sonra durum emisyon ölçüm yetkilisine
bildirilir.
Yakma tesisinin ısıl gücü (IG)<1 MW olan yakma tesislerinde atık gaz bacasının
yüksekliği;
a) Eğik çatı olması durumunda, baca yüksekliği, çatının en yüksek noktasından
minimum 0,5 metre daha yüksek, baca çatının tepe noktasına çok yakın değilse, çatı
tabanından minimum 1m yüksekliğinde,
b) Düz çatı olması durumunda, otuz derecelik çatı varsayılarak, baca yüksekliği
çatının en yüksek noktasından itibaren minimum 1,5 metre yüksekliğinde,
c) Isıl gücü (IG)>1 MW olan yakma tesislerinde atık gaz çıkış bacasının
yüksekliği için 7/10/2004 tarihli ve 25606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği geçerlidir.
İthal Taş ve Linyit Kömürü
Madde 22- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentlerinde belirtilen eleme ve yıkama işlemine tabi tutulmuş taşkömürü ve linyit
kömürünün ithalatı Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği kapsamında Bakanlıktan
alınacak kontrol belgesi ile yapılır ve bu Yönetmeliğin 27 nci maddesindeki gibi
torbalanarak satışa sunulur. İthalatçılar kömür ithalatının ilk aşamasından başlayarak
nihai tüketim aşamasına kadar kömürün miktarı ve kalitesinden sorumludur. Bu
kömürlerin özellikleri Tablo-10’da verilmektedir. Tablo-10’da verilen özellikleri ve
sınırları sağlamayan taş kömürü ve linyit kömürünün ithalatı, satışı ve kullanımı
yapılamaz.
Tablo-10 Isınma Amaçlı İthal Taş ve Linyit Kömürü Özellikleri ve Sınırları
Özellikler
Toplam Kükürt (kuru bazda)
Alt Isıl Değer (orijinalde)
Uçucu Madde (kuru bazda)
Toplam Nem (orijinalde)
Kül (kuru bazda)
Şişme İndeksi
Boyut*
Sınırlar
: % 0,9 (max.)
: 6200 kcal/kg (min.)
: % 12-28 (+1 tolerans)
: % 10 (max.)
: %14 (max.) (+1 tolerans)
: 1 (max.)
: 18-150 mm (18 mm altı ve 150 mm üstü için max. %10
tolerans)
*Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir.
Yerli Kömürler
Madde 23- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentlerinde belirtilen eleme ve yıkama işlemine tabi tutulmuş yerli taş ve linyit
kömürleri için Tablo-11 ve Tablo-12’de verilen özellikler ve sınırlar sağlanır. Kömürün
341
çıkartıldığı ilin valiliğinden uygunluk belgesi ve kömürün pazarlanacağı ilin valiliğinden
ise satış izni belgesi alındıktan ve bu Yönetmeliğin 27 nci maddesine göre torbalandıktan
sonra satışa sunulur. Yerli kömür satış izin belgesini alan gerçek ve tüzel kişiler
paketlemeden tüketiciye ulaşıncaya kadar kömürün miktarı ve kalitesi dahil tüm
işlemlerden sorumludur. Tablo-11 ve Tablo-12’de verilen sınırları sağlamayan yerli
kömürün satışı ve kullanımı yapılamaz.
Tablo-11 Hava Kalitesi Sınır Değerlerinin Aşıldığı İl ve İlçelerde Kullanılacak Yerli
Kömürlerin Özellikleri
Yerli Kömürlerin Özellikleri
Toplam Kükürt (kuru bazda)
Alt Isıl Değer (orijinalde)
Toplam Nem (orijinalde)
Kül (kuru bazda)
Şişme İndeksi
Boyut*
Sınırlar
% 2 (max.)
4000 (-200) Kcal/kg (min.)
%20 (max.)
%18 (max.)
1 (max.)
18-150 mm (18 mm altı max. %10
tolerans
150 mm üstü max. % 10 tolerans)
Kullanılacağı İller
Bu Yönetmeliğin 28 inci
maddesine
göre
Sınır
Değerlerinin Aşıldığı
İl ve
İlçeler
*Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir.
Tablo-12 Hava Kalitesi Sınır Değerlerinin Aşılmadığı İl ve İlçelerde Kullanılacak Yerli
Kömürlerin Özellikleri
Yerli Kömürlerin Özellikleri
Toplam Kükürt (kuru bazda)
Alt Isıl Değer (orijinalde)
Toplam Nem (orijinalde)
Kül (kuru bazda)
Şişme İndeksi
Boyut
Sınırlar
% 2,3 (max.)
3500 (-200) Kcal/kg ( min.)
%20 (max.)
%20 (max.)
1 (max.)
18-150 mm (18 mm altı max. %10
tolerans,
150 mm üstü max.% 10 tolerans)
Kullanılacağı İller ve İlçeler
Bu Yönetmeliğin 28 inci
maddesine
göre
Sınır
Değerlerinin Aşılmadığı İl ve
İlçeler
*Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir.
Toz Kömürden Elde Edilen Briket Kömürü
Madde 24- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentlerinde belirtilen briket kömürü TSE 12055’de belirtilen özellikleri sağlar. TSE
12055’de verilen özellikleri sağlayan briket kömürleri tüm il ve ilçelerde satılabilir ve
kullanılabilir.
Biyokütle
Madde 25- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (b) bendinin (7) numaralı alt
bendinde belirtilen yakıtlardan elde edilen (biyokütle) briketlerin özellikleri Tablo-13’de
verilen sınırları sağlamalıdır.
Tablo-13 Biyokütle Briketlerinin Özellikleri (kuru bazda) ve Sınırlar
Özellikleri
Alt Isıl Değer
Nem (orijinalde)
Yağ
Sodyum (Na)
Boyut
Sınırlar
3700 Kcal/kg (min.)
%15 (max.)
%1.5 (max.)
300 ppm
6 mm (min.) (6mm’den küçük ağırlıkça %5’i geçemez)
342
Yakıtların Analizi
Madde 26- Bakanlığın yetkisi saklı kalmak kaydıyla İl Mahalli Çevre
Kurulunca yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, katı ve sıvı yakıtın üretildiği,
torbalandığı, depolandığı, taşındığı ve satışının yapıldığı yerlerden periyodik olarak yakıt
numunelerini almak ve analizlerini akredite olmuş veya Bakanlığın uygun gördüğü
laboratuvarlarda yapmak/yaptırmak ve standartlara uymayan numuneler için gerekli
tutanağı tutup valiliğe bildirmekle yükümlüdürler.
Torbalama
Madde 27- Bu Yönetmeliğin 22, 23 ve 24 üncü maddelerinde özellikleri
belirtilen ithal taş ve linyit kömürler, yerli kömürler ve toz kömürden elde edilen briket
kömürler ile 25 inci maddede özellikleri belirtilen biyokütle briketlerinin tamamı tüm
yerleşim alanlarında torbalanarak satışa sunulur. Isınma amaçlı katı yakıtların
torbalanması; yerli kömürün çıkarıldığı bölgede, ithal kömürün ise ithalatın
gerçekleştirildiği limana yakın alanda yapılması esastır. Ancak, torbalamanın belirtilen
alanlarda yetersiz olduğu durumlarda, kömür üretici ve ithalatçıları, kömürün üretildiği
ve ithalatın gerçekleştirildiği ilin valiliği ile torbalamanın yapılacağı ilin valiliğinden izin
almak kaydıyla torbalama işlemini başka yerde yapabilir veya bayisi olan/anlaşma
yaptığı gerçek ve tüzel kişilere yaptırabilir. Toz kömür ile biyokütleden elde edilen
briketler üretildiği yerde torbalanır. Isınma amaçlı kullanılacak yakıtlar (ithal ve yerli
kömürler, briket, biyokütle) EK-6, EK-7, EK-8 ve EK-9’da belirtilen torba örneklerine
göre torbalanır.
İl ve İlçelerin Kirlilik Derecelendirilmesi
Madde 28 - İl ve ilçelerin kirlilik derecelendirilmesi; il ve ilçenin topoğrafik
yapısı, atmosferik şartlar, meteorolojik parametreler, sanayi durumu, nüfus yoğunluğu ve
önceki yılların hava kalitesi ölçüm sonuçları dikkate alınarak 2/11/1986 tarihli ve 19269
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğine göre
Bakanlık tarafından kış sezonu başlamadan önce ilan edilir.
Tip Emisyon Belgesi
Madde 29 - Bu Yönetmeliğin 7, 8, 9, 10, 11, 12, ve 13 üncü maddelerinde
belirtilen yakma tesislerinin her bir üretim modeli için gerçek ve tüzel kişiler, ürettiği
yakma tesisi ile ilgili bu Yönetmelikte belirlenen emisyon sınırlarını, akredite olmuş
veya Bakanlığın izin verdiği laboratuvarlarda yaptıracakları deneylerle sağladıklarını
belgelendirmeleri halinde Ek-10’da örneği verilen tip emisyon belgesi Bakanlıkça
düzenlenerek verilir. Tip emisyon belgesi olmayan yakma tesislerinin üretimi ve satışı
yapılamaz ve kullanılamaz.
Bakım, Onarım, Baca Temizleme ve Emisyon Ölçüm Yetkilisi
Madde 30 - Katı, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri üreticileri ve ithalatçıları
yetki belgesine sahip olmak koşulu ile bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı
ölçüm hizmetlerini yapmak veya bu hizmetleri yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel
kişilere yaptırmakla yükümlüdür. Bakım, onarım, baca temizleme ve emisyon ölçüm
yetkilisinin görev ve sorumlulukları ile yetki belgesinin alınma usul ve esasları tebliğle
belirlenir.
343
Alınacak Tedbirler
Madde 31 - Valilikler, kritik meteorolojik şartların oluştuğu veya hava
kirliliğinin artış gösterdiği bölgelerde, esasları İl Mahalli Çevre Kurullarınca belirlenecek
şekilde insan ve çevresi üzerinde meydana gelecek zararlara karşı;
a) Isınma amaçlı katı, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerini belirli zamanlarda
çalıştırmaya,
b) Katı ve sıvı yakıtların kalitesinde iyileştirme yönünde yeni düzenleme
yapmaya,
yetkilidir.
Denetim
Madde 32 - Bakanlığın denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, Belediye mücavir
alanları içinde belediyeler, mücavir alanlar dışında ise valilikler bu Yönetmelikte
belirlenen kurallara uygun olmayan yakıtları üretenler, satışa sunanlar ile ısıtma tesisleri
üretenler ve işletenleri denetlemek ve hakkında yasal işlem yapmakla yükümlüdür.
Cezai İşlem
Madde 33 - Bu Yönetmeliğe aykırı faaliyetlerin tespiti halinde 11/8/1983 tarihli
ve 2872 sayılı Çevre Kanununun ilgili maddelerine göre cezai işlem uygulanır.
Yürürlük
Madde 34 - Bu Yönetmelik 1/4/2005 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 35 - Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı Yürütür.
EK-1
İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası)
Ringelmann Skalasında, Sıfır (o) ile beş alan içinde beyaz ile siyah arasındaki gri
değerler bulunur. Gri renk oranı bu alanlarda şöyledir:
Gri Değeri (%)
0
20
40
60
80
100
İslilik Derecesi
(Ringelmann Skalası)
0
1
2
3
4
5
EK-2
Ölçüm Noktası
1) Ölçüm noktası, yakma tesisi ile baca arasındaki bağlantıyı sağlayan boru üzerinde
yapılır. Ölçüm noktası, yakma tesisi atık gaz çıkış borusundan itibaren boru çapının
344
yaklaşık iki katı mesafede olur. Eğer yakma tesisi ile baca arasında, ısı değiştirici veya
atık gaz arıtma tertibatı varsa ölçüm noktası bu tertibatlardan sonra yine boru çapının iki
katı mesafede yapılır.
2) Ölçüm noktasındaki atık gazın türbülanslı bir rejimde olması durumunda, atık gaz ısı
kaybının olmaması koşuluyla ölçüm noktası yukarıda 1’de belirtilen mesafeden biraz
daha ileriye kaydırılabilir.
3) Ölçüm noktasında, ölçümleri önemli ölçüde olumsuz etkileyecek toz ya da kurum
birikmesi olmamalıdır.
EK-3
A) İşletmedeki Ölçümlerin Yapılışı Hakkında Koşullar ve Kurallar
1) Genel Kurallar
1.1) Ölçümler, ölçüm noktasındaki atık gaz akım (merkezinde) çekirdeğinde yapılır.
Yakma tesisinde birden çok ölçüm noktası varsa, ölçümler her ölçüm noktasında yapılır.
1.2) Ölçümlerden önce ölçüm cihazının çalışıp çalışmadığı kontrol ve kalibre edilir.
Yakma tesisi üreticisinin kullanım kılavuzundaki talimatlarına uyulur.
1.3) Ölçümler, ısıl gücünde, ayarlanabilir en yüksek ısıl gücünde, yakma hiç
aksatılmadan ve yakma tesisi sürekli çalışma rejiminde iken, sonuçlar temsil niteliğine
sahip olabilecek ve benzer yakma tesislerinde ve kullanım koşullarında birbirleriyle
karşılaştırılabilecek şekilde yapılır. Bundan farklı olarak, bu Yönetmeliğin 5 inci
maddesinin (b) bendinin (1) ve (5) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtlarla çalışan ve
yeterli miktarda ısı akümülatörü bulunmayan yakma tesislerinde ölçümler kısmi
yüklenme ile yapılır.
1.4) İşletme durumunun değerlendirilebilmesi için, atık gaz ve yanma havası arasındaki
basınç farkı ile atık gazın sıcaklığı da ölçülmelidir. Aşağıdaki A.3.4.1 gereğince
yapılacak sıcaklık ölçümlerinin sonuçları kullanılabilir. Ölçüm işlemi devam ederken
ölçüm cihazı üzerinde gözüken yakma tesisinin iç veya arkasındaki ısı akümülatörüne
ait sıcaklık kayda geçirilir. Çok kademeli yakma tesislerinde veya kademesiz
ayarlanabilen brülörlerde ölçüm sırasında elde edilen güç de kayda geçirilir.
1.5) Ölçüm programı daima sonuna kadar yürütülüp tamamlanır. Negatif sonuçlar veren
ölçümler çıksa da ölçümlere devam edilir.
2) Katı Yakıtlı Yakma Tesislerinde Ölçümler
2.1) Yukarıdaki A.1.3’teki koşulların yerine getirilmesi amacıyla, elle beslenen ve
yanma kaybı üstten olan yakma tesislerinde ölçümlere, yakma tesisi üreticisinin
kullanım kılavuzunda belirttiği en büyük yakıt miktarı beslendikten ve bu yakıtın
345
yanması için gerekli tutuşma ısısının akkor tabakasına ulaşmasından beş dakika sonra
başlanır.
2.2) Ölçüm noktasında, emisyon ölçümleri yapılırken eş zamanlı olarak atık gaz içindeki
oksijen içeriği tespit edilir. Bu ölçümler 15 dakikalık aralıklarla yapılır ve minimum 5
ölçüm alınır. Toz haldeki emisyonlar gravimetrik olarak belirlenir. Bunun için
incelenecek atık gazdan özel bir numune alma cihazının yardımıyla yeterli miktarda atık
gaz alınır ve bir cam elyaf filtreli kovan yardımıyla aktarılır. Ölçülen emisyonlar
aşağıdaki formül ile referans oksijen miktarına göre emisyona dönüştürülür.
EB= ((21-O2B) / (21-O2)) * EM
Oksijen miktarı yerine atık gaz içindeki karbondioksit miktarı da ölçülebilir. Bu
durumda, ölçülen emisyonlar aşağıdaki formül ile referans oksijen miktarına
göre emisyona dönüştürülür:
EB= CO2max * ((21-O2B) / (21-O2)) * EM
Birimlerin açıklamaları:
EB=
Standart oksijen miktarına göre emisyon (mg/m3)
EM=
Ölçülen emisyon (mg/m3)
O2B=
Standart oksijen miktarı yüzdesi (%)
O2=
Kuru atık gaz içindeki oksijenin yüzdesi (%)
CO2=
Kuru atık gaz içindeki karbondioksit yüzdesi (%)
CO2max=
Her bir yakıt için kuru atık gaz içindeki maksimum
karbondioksit yüzdesi (%)
Yakıt İsmi
Antrasit, yağsız maden kömürü
Diğer taş kömürleri
Taş kömürü briketi
Taş kömürü koku
Linyit kömürü ürünleri ve turba ürünleri
Odun yakıtlar, bitkisel maddeler
CO2max
(%)
19,2
18,7
18,9
20,5
19,8
20,3
2.3) Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin (c) bendi gereğince kısmi yüklenme alanındaki
ölçümlerde aşağıdaki gibi hareket edilir:
2.3.1) Yanma havası körüğü bulunmayan yakma tesislerinde ilk beş dakika içindeki
ölçümler yanma havası kapağı açıkken, kalan on dakika içindeki ölçümler ise
kapalıyken yapılır.
346
2.3.2) Yanma havası körüğü (açma/kapama düzeni) düzenlenmiş yakma tesislerinde
ölçümler, on beş dakika boyunca körük açıkken, on dakika da kapalıyken yanma havası
beslemesi kısık halde iken yapılır.
2.3.3) Yanma havası körüğü (kısma diski, diyafram yada kapağı v.s. yardımıyla devir
sayısı düzeni, kademe düzeni, hava miktarı düzeni) düzenlenmiş yakma tesislerinde
ölçümler on beş dakika boyunca yanma havası beslemesi kısık halde iken yapılmalıdır.
2.4) Ölçümlerin sonuçları, norm durumuna ve atık gaz referans oksijen miktarına
dönüştürülerek hesaplandıktan sonra elde edilen emisyon değeri, ölçüm noktası sayısına
uygun olarak yuvarlanır. Yuvarlatılmış sonuç, emisyon sınır değerini aşmamışsa bu
Yönetmeliğe uygun demektir.
3) Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yakma Tesislerinde Ölçümler
3.1) Yukarıda A.1.3’teki koşulları yerine getirebilmek amacıyla püskürtme brülörlü sıvı
ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde ölçümlere en erken, brülör açıldıktan iki dakika sonra
ve buharlaştırma brülörlü sıvı yakıtlı yakma tesislerinde ise ısıl güç ayarlandıktan iki
dakika sonra başlanır. Ölçümlerde 5 dakikalık ortalamalar alınır ve ölçüm süresi
minimum 1 saat olur. Sıcak su ısıtma tesislerinde ölçümlere başlanırken kazandaki su
sıcaklığı minimum 60 derece olur. Bu, özellikler ve kurallar gereği kazanı 60 derecenin
altında çalıştırılan su ısıtma tesisleri için geçerli değildir (kayan düzenlemeli düşük
sıcaklıklı kazan, yoğuşmalı yakma tesisleri).
3.2) İslilik derecesi, DIN 51402 Kısım 1’deki (Ekim 1986 sayısı) yönteme göre görsel
olarak tespit edilmelidir. 3 ölçüm yapılır. Kullanılan filtre kâğıdının, kondenzasyon
oluşumu nedeniyle belirgin bir şekilde nemlenmiş olması halinde veya dengesiz bir
siyahlaşma arz etmesi halinde dördüncü bir ölçüm yapılır. Bu ölçümlerin aritmetik
ortalaması alınır. En yakın tam sayıya yuvarlanan sonuç, bu Yönetmelikteki islilik
derecesini aşmamışsa, bu Yönetmeliğe uygun demektir.
3.3) Atık gazlarda benzen türevlerinin bulunup bulunmadığını tespit amacıyla yapılacak
testlerde, islilik derecesi tespit edilirken kullanılan filtre kâğıdından yararlanılır. Önce
kullanılmış filtre kâğıdında çıplak gözle benzen türevi olup olmadığı incelenir. Bir renk
değişikliği fark edilirse islilik derecesi tespitinde kullanılan filtre kâğıdı atılır. Kesin bir
karara varmak mümkün gözükmezse islilik derecesi tespitinden sonra DIN 51402 Kısım
2 (Mart 1979 sayısı) uyarınca akıcı madde testi yapılır. 3 filtre numunesinin hiç birinde
de benzen türevine rastlanmazsa, bu Yönetmeliğe uyulmuş sayılır.
3.4) Atık Gaz ile Isı Kayıplarının Tespiti
3.4.1) Atık gazın oksijen miktarı ve atık gaz sıcaklığı ile yanma havası sıcaklığı
arasındaki fark tetkik ve tespit edilir. Bu amaçla oksijen miktarı ve atık gaz sıcaklığı aynı
zamanda ve tek bir noktada ölçülür. Oksijen miktarı yerine atık gazın karbondioksit
miktarı da ölçülebilir. Yanma havasının sıcaklığı ısı üreticinin emiş noktası yakınında,
347
oda sıcaklığından bağımsız yakma tesislerinde ise besleme borusunda herhangi uygun bir
yerde ölçülür.
3.4.2) Atık gaz kayıpları, oksijen miktarı ölçülürken şu formüle göre hesaplanır:
qA= (tA – tL) * ((A2 / (21 – O2)) + B)
Oksijen miktarı yerine karbondioksit miktarı ölçülürse hesaplama şu formüle
göre yapılır:
qA= (tA – tL) * ((A1 / CO2) + B)
Birimlerin açıklamaları:
qA=
Atık gaz kaybı (%)
tA=
Atık gaz sıcaklığı (C)
tL=
Yanma havası sıcaklığı (C)
CO2=
Kuru atık gaz içindeki karbondioksitin oranı (%)
O2=
Kuru atık gaz içindeki oksijenin oranı (%)
Fuel-oil Doğalgaz
A1 0,50
A2 0,68
B 0,007
0,37
0,66
0,009
Şebeke gazı Kokhane gazı
(havagazı)
Sıvı gaz ve sıvı gazhava karışımı
0,35
0,63
0,011
0,42
0,63
0,008
0,29
0,60
0,011
Atık gaz kaybı hesabının sonucu yuvarlanır. 0,50’ye kadar olan ondalık değerler aşağı,
daha büyük ondalık sayılar ise yukarı yuvarlanır. Yuvarlanmış sonuç, tespit edilmiş atık
gaz kaybı sınır değerini +%1toleransı, körüksüz brülörlü yakma tesisi tesislerinde ise
+%2 toleransı aşmamışsa, bu Yönetmeliğe uygun kabul edilir. Atık gaz içindeki oksijen
miktarı %11’i aşarsa veya atık gaz içindeki karbondioksit miktarı her bir yakıtta
aşağıdaki değerlerden daha düşük çıkarsa, tolerans değerler 1,5 katına çıkartılır.
CO2 (%)
Fuel-oil
Doğalgaz
Şebeke gazı
(havagazı)
Kokhane gazı
7,3
5,6
5,5
4,8
Sıvı gaz
ve sıvı
gaz-hava
karışımı
6,7
B) Test Koşullarında Verimliliğin ve Azotoksit (NOx) Miktarının Belirlenmesi
1) Verimliliğin Belirlenmesi
1.1) Verimlilik, DIN 4702 Kısım 8 (Mart 1990 sayısı) uyarınca belirlenir.
348
1.2) Verimlilik, kazan tipi için belli bir test düzeneğinde ya da her bir kazan için kurulu
durumdaki bir yakma tesisinde belirlenebilir. Verimlilik, kurulu durumdaki bir yakma
tesisinde belirlenecekse, test düzeneğinde geçerli olan kurallar duruma özgü şekilde
bunun için de geçerlidir.
1.3) Belirleme yönteminin belirsizliği tetkik edilen verimlilik yüzdesi değerinin % 3’ünü
aşamaz. Tetkik edilen değerlere %3 belirsizlik de eklendiğinde tespit edilmiş sınır
değerleri aşmıyorsa verimliliğin yerine getirilmiş olduğu kabul edilir.
2) Azotoksit (NOx) Miktarının Belirlenmesi
2.1) Emisyon testi bir brülör tipi için TS EN 267 ye göre veya bu normun amacına
uygun bir şekilde uygulanması koşuluyla test amaçlı alev borusu üzerinde yapılır.
Üreticinin seçtiği ve test edilmiş bir brülörü bulunan kazanın tipi ile kazan-brülör birimi
(ünitesi) test düzeneğinde bu normun amacına uygun bir şekilde uyarlanarak test edilir.
2.2) Yukarıda 2.1 uyarınca yapılacak testler her bir brülör yada brülör-kazan
kombinasyonu için, kurulu bulunan mevcut bir yakma sisteminde TS EN 267 (Ekim
1991 sayısı) uygun bir şekilde yapılabilir.
2.3) Ölçüm cihazlarının kalibrasyonu için sertifikalı kalibrasyon gazı kullanılır. Gaz
yakıtlı brülörlerde ve gaz yakıtlı brülör-kazan-kombinasyonlarında test gazı olarak G20
(metan) kullanılır.
2.4) Atık gazdaki azotoksit (NOx) konsantrasyonu, TS EN 267’deki ölçüm toleransları
da dikkate alınmak suretiyle;
2.4.1) Tek kademeli brülörlerde, çalışma alanındaki test noktasında elde edilen değerler,
tespit edilmiş bulunan sınır değerleri aşmıyorsa,
2.4.2) Kazanlarda ve kazan-brülör birimlerinde DIN 4702 Kısım 8 (Mart 1990 sayısı)
uyarınca veya çok kademeli ve modülasyonlu brülörlerde bu norma dayanılarak elde
edilen norm-emisyon faktörü EN tespit edilmiş bulunan sınır değeri aşmıyorsa,
bu Yönetmelik hükümleri yerine getirilmiş sayılır.
349
350
351
EK-6
İTHAL KÖMÜR TORBA ÖRNEĞİ
İTHALATÇI FİRMA ADI:
SATICI FİRMA ADI:
KÖMÜRÜN
Menşei:
Cinsi:
AĞIRLIĞI:
KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Toplam Kükürt Değeri (kuru bazda):
Alt Isıl Değeri (orijinalde):
Uçucu Madde (kuru bazda)
Toplam Nem (orijinalde):
Kül (kuru bazda):
Şişme İndeksi:
Boyut:
KONTROL BELGESİNİN
Tarihi:
Sayısı:
YAKITIN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ
Soba:
Kalorifer Kazanı:
Mekanik Beslemeli Kazan:
TORBALAYAN FİRMANIN ADI:
Adres:
Tel:
Faks:
E-mail:
352
EK-7
YERLİ KÖMÜR TORBA ÖRNEĞİ
ÜRETİCİ FİRMA ADI:
SATICI FİRMA ADI:
KÖMÜRÜN
Menşei:
Cinsi:
AĞIRLIĞI:
KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Toplam Kükürt Değeri (kuru bazda):
Alt Isıl Değeri (orijinalde):
Toplam Nem (orijinalde):
Kül (kuru bazda):
Şişme İndeksi:
Boyut:
İLİN KİRLİLİK DERECESİ:
UYGUNLUK İZİN BELGESİ VEREN VALİLİK:
SATIŞ İZİN BELGESİ VEREN VALİLİK:
YAKITIN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ
Soba:
Kalorifer Kazanı:
Mekanik Beslemeli Kazan:
TORBALAYAN FİRMANIN ADI:
Adres:
Tel:
Faks:
E-mail:
353
EK-8
BRİKET KÖMÜRÜ TORBA ÖRNEĞİ
ÜRETİCİ FİRMA ADI:
SATICI FİRMA ADI:
AĞIRLIĞI:
BRİKETİN ÖZELLİKLERİ
Sınıfı:
Alt Isıl Değeri:
Kükürt Oranı:
Isı Verimi:
Duman Emisyon Oranı:
ÜRETİM İZİN BELGESİ VEREN YETKİLİ MERCİ:
TSE UYGUNLUK BELGESİ
Tarih:
Sayısı:
BRİKETİN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ
Soba:
Kalorifer Kazanı:
Mekanik Beslemeli Kazan:
TORBALAYAN FİRMANIN ADI:
Adres:
Tel:
Faks:
E-mail:
354
EK-9
BİYOKÜTLE TORBA ÖRNEĞİ
ÜRETİCİ FİRMA ADI:
SATICI FİRMA ADI:
BİYOKÜTLENİN
Cinsi:
AĞIRLIĞI:
BİYOKÜTLENİN ÖZELLİKLERİ
Alt Isıl Değeri:
Nem (orijinalde):
Yağ:
Sodyum (Na):
Boyut:
UYGUNLUK İZİN BELGESİ VEREN YETKİLİ MERCİ:
BİYOKÜTLENİN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ
Soba:
Kalorifer Kazanı:
Mekanik Beslemeli Kazan:
TORBALAYAN FİRMANIN ADI:
Adres:
Tel:
Faks:
E-mail:
EK-10
T.C.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
TİP EMİSYON BELGESİ
355
BELGE NO
ÜRETİCİNİN ADI
ADRESİ
YAKMA TESİSİNİN
STANDARDI
(TS, EN VEYA MODELİ)
ÜRETİM YILI
ISIL GÜCÜ (kW)
YAKIT BESLEME ŞEKLİ
ELLE
MEKANİK
ÖLÇÜMDE KULLANILAN
YAKIT
ÜRETİCİNİN TAVSİYE
ETTİĞİ
YAKIT
Ölçülen Parametreler**
Oksijen İçeriği (Hacimsel
%)
(*)YÖNETMELİĞE GÖRE
ÖLÇÜM SONUÇLARI
Partikül Madde
(mg/Nm3)
Karbonmonoksit
(mg/Nm3)
Azotoksit (NO2 olarak )
(mg/kWh)
Hidrokarbon (CH4 olarak)
(mg/Nm3)
Ölçüm
Sonucu
Sınır
Değerler
356
İslilik Derecesi
(Ringelmann Skalası)
Atık Gaz ile Isı Kaybı
(%)
(*)YÖNETMELİĞE GÖRE
KURULDUKTAN SONRA
EMİSYON ÖLÇÜM
RAPORUNA TABİ
OLDUĞU MADDE
NUMARASI
Yukarıda özellikleri belirtilen yakma tesisinin üretimi, satışı
ve kullanılmasında hava kalitesinin korunması açısından bir
mahzur bulunmadığı anlaşılmış olup 4856 Sayılı Çevre ve
Orman Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun,
2872 Sayılı Çevre Kanunu ve (*) Isınmadan Kaynaklanan
Hava
Kirliliğinin
Kontrolü
Yönetmeliği
gereği
Bakanlığımızca Tip Emisyon Belgesi verilmiştir.
**Deneme çalışmasında kullanılan yakıtın fiziksel ve
kimyasal özelliği verilmelidir. Tip emisyonu verilen ısıtma
tesisinde hangi tür yakıt kullanılacağı fiziksel ve kimyasal
özellikleri ile birlikte verilmelidir.
Tarih
Onay
------------------------------------------------------------------------
Resmi Gazete: 17.03.2005 tarih ve 25758 Sayı
Çevre ve Orman Bakanlığından:
Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
MADDE 1 — 13/1/2005 tarihli ve 25699 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 20 nci maddesi
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile Doğalgazın Kullanılması
Madde 20 — Hava kirliliğinin yaşandığı yerleşim yerlerindeki konutlar,
işyerleri ve sanayide güneş, jeotermal, ısı pompaları ve benzeri yeni ve yenilenebilir
357
enerji kaynakları ile doğalgazın ısınma amaçlı kullanımı teşvik edilir."
MADDE 2 — Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesinde yer alan Tablo-10
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Tablo-10 Isınma Amaçlı İthal Taş ve Linyit Kömürün Özellikleri ve
Sınırları
Özellikler
Sınırlar
Kükürt (kuru bazda)
: max. % 0,9
Alt Isıl Değer (orijinalde) : min. 6200 Kcal/kg (-400 tolerans)
Uçucu Madde (Kuru bazda) : % 12-28 (+ 1 tolerans)
Toplam Nem (orijinalde) : max. % 10
Kül (kuru bazda)
: max. %14 (+1 tolerans)
Şişme İndeksi
: max. 1
Boyut*
: 18-150 mm (18 mm altı ve 150 mm üstü için
max %10 tolerans)
*Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir."
MADDE 3 — Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 23 — Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2)
numaralı alt bentlerinde belirtilen eleme ve yıkama işlemine tabi tutulmuş yerli taş
ve linyit kömürlerden Tablo 11’de özellikleri belirtilenler bu Yönetmeliğin 28 inci
maddesine göre sınır değerlerin aşıldığı il ve ilçelerde, Tablo 12’de özellikleri
belirtilenler ise bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine göre sınır değerlerin aşılmadığı
il ve ilçelerde kullanılır.
Kömürün çıkartıldığı ilin valiliğinden uygunluk belgesi ve kömürün
pazarlanacağı ilin valiliğinden ise satış izni belgesi alındıktan ve bu Yönetmeliğin
27 nci maddesine göre torbalandıktan sonra kömürler satışa sunulur. Yerli kömür
uygunluk belgesi ve satış izin belgesini alan gerçek ve tüzel kişiler paketlemeden
tüketiciye ulaşıncaya kadar kömürün miktarı ve kalitesi dahil tüm işlemlerden
sorumludur.
Tablo-11 Sınır Değerlerin Aşıldığı İl ve İlçelerde
Kömürlerin Özellikleri
Yerli Kömürlerin Özellikleri
Kullanılacağı İller ve İlçeler
Toplam Kükürt (kuru bazda)
Alt Isıl Değer (orijinalde) min. 4000 Kcal/kg (-200 tolerans)
Bu Yönetmeliğin 28 inci
Toplam Nem (satışa sunulan)
maddesine göre sınır
Kullanılacak Yerli
Sınırlar
max. % 2
max.
%25
358
Kül (kuru bazda)
aşıldığı
Şişme İndeksi (*)
(I. Grup) il ve ilçeler
Boyut (**)
max. %25
değerlerinin
max. 1
18-150 mm (18 mm altı max. %10 tolerans,
150 mm üstü max.% 10 tolerans)
* Uygunluk Belgesi verilme aşamasında dikkate alınır.
**Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir.
Tablo-12 Sınır Değerlerin Aşılmadığı İl ve İlçelerde Kullanılacak Yerli
Kömürlerin Özellikleri
Yerli Kömürlerin Özellikleri
Sınırlar
Kullanılacağı İller ve İlçeler
Toplam Kükürt (kuru bazda)
max. % 2.3
Alt Isıl Değer (orijinalde) (***)
min. 3500 Kcal/kg
(-200 tolerans)
Bu Yönetmeliğin 28 inci
Toplam Nem (satışa sunulan)
max. %30
maddesine göre Sınır
Kül (kuru bazda)
max. %30
Değerlerinin
Aşılmadığı
Şişme İndeksi (*)
max. 1
(II.Grup) İl ve İlçeler
Boyut (**)
18-150 mm (18 mm altı max. %10 tolerans,
150 mm üstü max.% 10 tolerans)
(*) Uygunluk Belgesi verilme aşamasında dikkate alınır.
(**) Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir.
(***)Alt ısıl değeri (orijinalde) en az 5000 kcal/kg, yanabilir kükürt (kuru bazda)
oranı en çok yüzde birbuçuk (%1.5) ve diğer özellikleri bu Tablo’da belirtilen
özellikleri sağlayan yerli kömürler mevcut soba ve kazanlarda yakıldığında bacadan
atılan kükürt dioksit konsantrasyonu, bu Tablo’da özellikleri belirlenen kömürün
mevcut soba ve kazanlarda yakılmasında bacadan atılan kükürt dioksit
konsantrasyonu eşdeğerini aşmadığı akredite olmuş veya Bakanlıkça uygun görülen
laboratuarlar tarafından belgelenmesi halinde bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine
göre sınır değerlerin aşılmadığı (II.Grup) il ve ilçelerde ısınma amacıyla
kullanılabilir."
Yürürlük
MADDE 4 — Bu Yönetmelik 1/4/2005 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 5 — Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.
359
Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan
Hava Kirliliği Kontrolü Genelgesi
Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri’ni düzenleyen 4856 Sayılı
Kanunun, 08.06.2003 tarih ve 25102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün görevlerinin
tanımlandığı 9. maddesinin (c) bendi gereğince “yenilenebilir enerji kaynakları başta
olmak üzere temiz enerji kullanımını desteklemek, yakıtların hava kirliliğine yol
açmayacak şekilde kullanılabilmesi için gerekli önlemleri almak veya aldırmak
çevreye uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla, kurulacak tesislerin
vasıflarını saptamak” görevi Çevre ve Orman Bakanlığı’na verilmiştir. Bu görev
bağlamında, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından 27 Nisan 2004 tarih ve
2004/4 sayılı “Hava Kirliliği Kontrolü” konulu bir genelge hazırlanmış ve ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarla yerel yönetimlere duyurulmuştur.
Genelgede, “Hava kirliliğinin yoğun olarak yaşandığı illerimiz başta olmak
üzere, birçok ilimizde ve yerleşim birimlerimizde gerekli önlemlerin alınmaması
sonucunda hava kirliği sorunu yaşanmakta ve kritik meteorolojik koşulların
oluşması durumunda hava kirliliği çevre ve insan sağlığını tehdit eder boyutlara
ulaşmaktadır” ifadesi ile sorunun önemi belirtilmiştir.
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğin’ de belirlenen sınır değerler
çerçevesinde “Hedef Kış Sezonu Sınır Değerleri” esas alınarak iller kirlilik
derecelerine göre sınıflandırılmaktadır.
2003-2004 yılı kış sezonu ortalama değerleri dikkate alınarak yapılan
sınıflamaya göre;
Hava kirliliğinin Birinci Derecede yoğun olduğu I. Grup iller:
Kayseri, Karaman, Kütahya, Tekirdağ, Yozgat, Diyarbakır, Erzurum,
Denizli, Karabük, Edirne, Zonguldak, Samsun, Isparta, Ağrı ve Bayburt .
Hava kirliliğinin Birinci Derecede yoğun olduğu II. Grup iller:
Adıyaman, Afyon, Ankara, Balıkesir, Burdur, Bursa, Bursa(Orhangazi),
Çanakkale, Çorum, Elazığ, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş,
Kırıkkale, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Muğla, Niğde(Bor), Sakarya,
Sivas ve Uşak.
Hava kirliliğinin İkinci Derecede yoğun olduğu iller:
Aksaray, Amasya, Aydın, Bilecik(Bozüyük), Bingöl, Çankırı, Erzincan,
Nevşehir, Niğde, Rize, Tokat, Trabzon, Batman, Van, Kars, Muş, Şanlıurfa, Adana.
Diğer iller Üçüncü Derecede kirli illerdir.
Hava kirliliğinin; Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nde belirtilen
Kış Sezonu Ortalama Sınır Değerleri’nin ve hatta Hedef Sınır Değerleri’nin altında
360
gerçekleşmesi, hava kirliliği sorununun yaşanmaması, toplum ve çevre sağlığının
etkilenmemesi için, genelgede, ana başlıklar altında toplanan hususlar şöyle
sıralanmaktadır:
I-Yakıtlar :
Hava kirliliğinin esas kaynağı yanma olayıdır. Yanma olayının
gerçekleşmesi için gerekli olan parametrelerden biri de yakıtlardır. Kullanılacak
yakıtların seçimi önem arz etmektedir.
a ) Doğalgaz:
Doğalgaz kullanımına başlanan 1990 yılından günümüze kadar geçen
sürede Ankara, Eskişehir, Bursa, İstanbul ve Kocaeli’de hava kirliliğine neden olan
kükürt dioksit (SO2) ve parçacık madde (PM) salımlarının azaltılmasında başarılı
olunmuştur.
-Diğer yakıtlara göre atmosfere daha az kirletici madde veren bu nedenle
temiz yakıt olarak adlandırılan doğalgazın birinci derece kirli illere götürülmesi ve
kullanılması için BOTAŞ Genel Müdürlüğü’ne Çevre ve Orman Bakanlığı
tarafından resmi duyuruda bulunulmuştur. Ancak, BOTAŞ’ın gerekli işlemleri
yapabilmesi için valiliklerin ve belediyelerin birlikte gerekli girişimlerde
bulunmaları önerilmiştir. Doğalgaz boru hatlarının güzergahında bulunan
kentlerimizde, doğalgazın konutlarda, işyerlerinde ve sanayide kullanımının
özendirilmesi gerekmektedir.
b) Kömür:
Evsel ısınmadan kaynaklanan kirliliğin temel kaynağının yerleşim
alanlarında kullanılan düşük nitelikteki yakıt ve bunlar arasında da kükürt ve kül
oranı yüksek, kalori değeri düşük kömürler olduğu bilinmektedir.
Isınma amaçlı kullanılacak yerli ve ithal kömür özellikleri genelgenin
ekinde verilmiştir. Bu çerçevede;
-İzin verilen kömür özellikleri dışında, ısınmada kullanılması yasaklanan
yakıtların kentlere girişinin önlenmesi, üretim, dağıtım, pazarlama ve son tüketim
aşamalarında kontrol ve denetimlerin sıklaştırılması,
-İllerde ısınma amaçlı soba ve kazanlarda kullanılmasına izin verilen
kaliteli kömürlerin temini, kaçak kömür kullanılmasının önüne geçilmesi, kömür
üreticisi ve satıcısının bilinmesi, denetlenmenin etkili uygulanması, kömürlerin
açıkta satışının önlenmesi, kömürlerin taşınması, doldurulması ve boşaltılması
sırasında kömür kaybını ve bu işlemlerde oluşacak tozumayı önlemek açısından ithal
ve yerli kömürlerin torbalanarak satışa sunulması,
-Yerli ve ithal kömür satıcı ve pazarlamacılarının sadece izinli kömürleri
satmaları,
-Analiz ücretini kömür ithalatçıları, üreticileri ve satıcıları tarafından
ödenmek üzere ithal kömürlerin gümrük sahalarından ve/veya ithalatçılara ait
depolardan, ithal ve yerli kömür satış yerleri ile apartmanlardan örnek alma
361
esaslarına göre kömür örnekleri alınarak analizlerinin yaptırılması; torbadaki her
kömür parçası belirlenen özellikleri sağlamak zorunda olup, en az üç torbadan alınan
birinci analiz sonucu ortalamasının uygun çıkmaması durumunda 2872 sayılı Çevre
Kanunu gereğince cezai işlemin uygulanması ve ikinci defa en az üç torbadan alınan
analiz sonucu ortalamasının uygun çıkmaması durumunda ise kömür üreticileri,
ithalatçıları ve/veya satıcıların izin belgelerinin iptal edilmesi, analiz bedellerinin
vatandaşlara yansıtılmaması,
-Valilikçe verilen ceza ve satış izni belgesi iptal edilmiş kömür ithalatçı,
üretici ve/veya satıcıların isimleri, adresleri ve markalarının Çevre ve Orman
Bakanlığı’na bildirilmesi,
-Okullarda ve resmi binalarda da belirlenen özelliklere sahip ısınma amaçlı
kaliteli kömür kullanılması,
-Belirtilen tüm önlemlere ilişkin olarak Valilikler ve Belediyelerin gerekli
denetimleri yapmaları ve bu konuda gerekli denetim ekiplerini oluşturmaları ,
-Tüketicilerin bu genelgede belirtilen özelliklerdeki yakıtları kullanmaları
gerekmektedir.
i. Yerli Kömür
- Yerli kömürlerin 2004-2005 kış sezonunda 1. ve 2. derece hava
kirliliğinin yoğun olduğu illerde torbalanarak satışa sunulması, diğer illerde ise
kömürlerin torbalanmasının bu kış döneminde özendirilmesi ve gelecek kış
dönemlerinde ise uygulanmaya konulması,
-Torbalamanın kömürün çıkarıldığı bölgede yapılması,
-Yerli kömür torbası üzerinde; kömürü üreten ve satışa sunan firmanın ismi
ve haberleşme adresi, tel, faks ve e-maili, kömürün hava kirliliği açısından kaçıncı
derece illerde kullanılacağı, kömürün menşei, cinsi, kömürün fiziksel ve kimyasal
özelliği (kükürt, nem, alt ısıl değer ve diğer özellikler) ve uygunluk ve satış izni
veren Valiliğin yazısının sayısının yazılması,
-Yerli kömürün çıkarıldığı ilin Valiliğinden kömürlere uygunluk belgesinin
alınması, satış izin belgesinin ise uygunluk belgesi dikkate alınarak kömürün
satılacağı İlden alınması, bu kömürleri kullanacak diğer illerin ayrıca uygunluk
belgesi düzenlememeleri ve kömürün çıkarıldığı ilin vermiş olduğu uygunluk
belgesini kabul etmeleri,
-Yerli kömürlere uygunluk belgeleri veren Valiliklerin, uygunluk belgeleri
verdiği firma veya şahısların isimlerini Çevre ve Orman Bakanlığına bildirmeleri,
-Yerli kömür üreticileri ürettikleri kömürlerin ilk aşamasından başlayarak
nihai tüketim aşamasına kadar sorumlu sayılmaları gerekmektedir.
- Pazarlamacıların üreticiden torbalı kömür satın almaları,
-Kömürün üretildiği yerde üreticilerin pazarlamacı ve vatandaşlara torbalı
kömür satmaları
ii- İthal Kömür
362
- Hava kirliliğinin azaltılması amacıyla ithal edilen kömürler,
Bakanlığımızdan alınan Kontrol Belgesi çerçevesinde ithal edilmektedir. İllerde
kullanılması için izin istenilen ithal kömürlerde Bakanlıktan alınan kontrol
belgesinin aranması, Bakanlıktan alınan kontrol belgesinin uygunluk belgesi yerine
kabul edilmesi ayrıca uygunluk belgesi düzenlenmemesi,
-Tüm illerde 2004-2005 kış sezonunda kullanılacak ithal kömürlerin illerin
kirlilik derecesine bakılmaksızın torbalanarak satışa sunulması,
-İthal kömür torbası üzerinde; kömürü ithal eden ve satışa sunan firmanın
ismi ve haberleşme adresi, tel, fax ve e-maili, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan
alınmış Kontrol Belgesinin sayısı, kömürün menşei, cinsi, kömürün fiziksel ve
kimyasal özelliğinin (kükürt, nem, kül ve uçucu oranı, alt ısıl değer ve boyutu)
yazılması,
-Pazarlamacıların, ithalatçıdan torbalı kömür almaları,
-Kömürün ithal edildiği yerde ihracatçıların pazarlamacı ve vatandaşlara
torbalı kömür satmaları,
-İthalatçı firmaların ithalatın ilk aşamasından başlayarak nihai tüketim
aşamasına kadar sorumlu sayılmaları gerekmektedir.
Stokerli Sistemler (cebri yüklemeli fanlı) ile ilgili olarak;
-Hava kirliliğinin azaltılması ve hava-yakıt oranının optimum koşullarda
olmasını sağlayarak tam yanmanın gerçekleştirilmesi için bu sistemlerin otomatik
yüklemeli, fanlı ve döner ızgaralı olmaları,
-İlk yanma sırasında bacadan atılan partikül madde emisyonlarını kontrol
etmek amacıyla ön yanmayı temin edecek şekilde bu sistemlerin sürekli (durmadan)
yanmasının sağlanması, ayarlarının iyi yapılmış olması, sürekli kontrol edilmesi ve
ehil kişilerce yakılması,
-Bu yakma sistemleri için Türk Standardları Enstitüsü’nden Yeterlilik
Belgesi alınmış olması,
-Stokerli sistemlerin kullanıldığı binalarda sıkı denetimlerin yapılması ve
filtre kullanılması ve
- Hava kalitesinin düzenli olarak izlenmesi
kaydı ve koşulu ile Genelgede belirtilen ve ısınma amaçlı kullanılmasına izin verilen
ithal ve yerli (illerin kirlilik derecesine göre belirlenen) kömür özelliğini sağlayan ve
piyasada fındık tabir edilen 10-18 mm çapındaki elenmiş ve yıkanmış kömürlerin
torbalanarak stokerli sistemlerde kullanılması uygundur.
Briket Kömürü
Briket kömürlerde TS 12055 “Kömür Briketi – Isınmada Kullanılan”
standardına uyulması gerekmektedir.
Sadece briket kömürlerde geçerli olmak üzere sınıfına göre öncelikle
TSE‘den Uygunluk Belgesi almış ve tesisin bulunduğu yerdeki İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü’nden satış izin belgesi alınan ve torbalanmış briket kömürlerinin diğer
illerde kullanımı uygundur.
363
Briket kömür üretiminde bağlayıcı olarak petrol ve petrol türevlerinden
üretilmiş herhangi bir bağlayıcı kullanmayıp, bağlayıcı olarak melas-nişasta ve/veya
akademik kuruluşlarca bağlayıcı olarak kullanılabilirliği ispatlanmış ve belgelenmiş
insan ve çevre sağlığına zararlı olmayan benzer maddeler kullanılması
gerekmektedir.
Petrokok
Petrol kokunun ısınma amacıyla kullanımı 13 Ocak 1995 tarih ve 1995/1
sayılı ve 23 Kasım 1995 tarih ve 1995/10 sayılı Genelgelerimizle yasaklanmıştır.
İthal kömür adı altında, yüksek oranda kükürt içeren petrol kokunun ısınmada
kullanılmaması ve tüketiminin önlenmesi için denetimlerin sıklaştırılması
gerekmektedir.
Isınma amaçlı kullanıldığı tespit edilen petrokokun ithalatçı ve satıcılarına
Çevre Mevzuatına göre cezai müeyyidenin uygulanması ve bu maddelerin
Bakanlığımızca izin verilen ve uygun görülen çimento ve kireç fabrikalarında
kullanılması gerekmektedir.
c) Fuel-oil:
Hava kirliliğine neden olan emisyonlar arasında yer alan kükürt dioksit
(SO2 ) emisyonunun azaltılması için yaklaşık % 3,5 kükürt (S) içeren 6 nolu fueloilin ısınma ve sanayide ısınma ve üretim amaçlı kullanılması yasaklanmıştır. Bu
çerçevede,
-Isınma amaçlı olarak sıvı yakıt olarak, TÜPRAŞ tarafından üretilen en
fazla % 1.5 kükürt içeren TÜPRAŞ 615 Kalorifer Yakıtının kullanılmasının
sağlanması,
-Okullarda ve resmi binalarda ısınma amaçlı olarak sıvı yakıt kullanıyorsa,
TÜPRAŞ 615 kalorifer yakıtının veya benzer özelliğe veya daha iyi kaliteye sahip
fuel-oilin kullanılması gerekmektedir.
II- Motorlu Taşıtlar :
Konutlar ve endüstri gibi sabit emisyon kaynaklarından ileri gelen hava
kirliliğinin yanı sıra motorlu taşıtlardan kaynaklanan (otomobil, minibüs, ağır vasıta)
kaynaklanan egzoz kirliliği de özellikle nüfus ve trafiğin yoğun olarak yaşandığı
büyük kent merkezlerinde önemli bir sorundur. Bu bağlamda,
-8 Temmuz 2003 tarih ve 25162 sayılı Resmi Gazetede “Motorlu Kara
Taşıtlarının Egzoz Emisyonlarının Ölçüm ve Denetlenmesine İlişkin Tebliğ” de
belirlenen esaslar göz önüne alınarak, motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz
gazlarının kontrolü için denetimlerin yapılması,
-Egzozundan siyah duman atan, istiap haddinin üstünde yolcu ve yük
taşıyan ve yağ yakan motorlu taşıtlar trafikte denetlenerek kurallara uymayan taşıt
sahipleri için cezai müeyyidelerin uygulanması ve gerektiği hallerde trafikten men
edilmesi,
364
-Benzinli ve dizel motorlu araçlarda egzoz gazlarının kontrolü için şok
denetimlerin yapılarak araçların sürekli bakımlarının sağlanması,
-Servis araçları ile ilgili kuralların getirilmesi ve egzozundan siyah duman
atan servis araçlarının trafikten men edilmesi,
-Süper benzinde kurşunsuz benzine göre 31 kat daha fazla kurşun
bulunmaktadır. Benzinli araçlarda kurşunsuz benzin kullanılması konusunda halkın
uyarılması,
-Hava kirliğinin yoğun olduğu günlerde tek çift plaka uygulamasına giderek
trafiğin sınırlandırılması,
-Trafiğin aksamasına neden olan araçların denetlenmesi,
-Toplu taşım araçlarının kullanımın desteklenmesi ve belediyelerle işbirliği
içinde raylı sistem veya metronun yaygınlaştırılmasının sağlanması,
-Sinyalizasyon sisteminin sabit hızda gidildiği takdirde durmayı önleyecek
şekilde düzenlenerek yeşil dalga sisteminin oluşturulması ve bu sayede gereksiz
beklemenin ortadan kaldırılarak egzoz emisyonunun en aza indirilmesinin
sağlanması,
-Egzoz emisyonlarından en çok zarar görebilecek çocukların oyun
alanlarının (park, bahçe vs.) mümkün olduğunca trafiğin yoğun olduğu yerlerden
uzakta planlanması ve yapılması gerekmektedir.
III-Soba ve Kalorifer Kazanları :
Şehirlerimizde ısınmada kullanılan soba ve kalorifer kazanlarının uygun
koşullarda yakılmadığında hava kirliliğin arttığı bilinmektedir. Soba ve kalorifer
kazanları satın alınırken daha az yakıt tüketilmesi ve daha verimli yakılması için
TSE Standartlarına uygun olması önem taşımaktadır. TSE belgeli ve üstten yakmalı
sobalarda yakıt tüketimi % 25-30 oranında azaltılabilmekte ve buna paralel olarak
hava kirliliğine neden olan kirletici maddeler de azaltılmaktadır. Bu çerçevede;
-Mahalli Çevre Kurullarınca karara bağlanan yakıt programları
çerçevesinde kullanılacak kömürlerin daha verimli yakılması için soba ve kalorifer
kazanlarında TSE standartlarına uygunluğun aranması ve gerekli denetimlerin
yapılması,
-Plastik, lastik, araba lastiği, temizlenmemiş tahta, hayvan atığı, asfalt atığı,
boya, atık petrol ürünleri ve çöp gibi atıkların soba ve kalorifer kazanlarında
yakılmasının yasaklanması, (Bu tür yakıtlar yakıldığında özellikle kanser yapıcı
maddeler oluşur)
-Soba ve kalorifer kazanlarında, yakıt ünitesinde havanın üstten beslenerek
yanma bölümüne geçmesi ile yanmanın daha yüksek verimde gerçekleşmesi
mümkündür. Enerjinin verimli kullanılması ve enerji tasarrufuna gereken önem
verilerek, çevre kirliliğinin azaltılması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın soba ve
kalorifer kazanı verim yönetmelikleri ve tebliğlerine uygun olarak üretim
yapılmasının sağlanması ve gerekli denetimlerin gerçekleştirilmesi,
-Kalorifer kazanlarının tekniğine uygun yakılması ve kazan bakımı
işlerinde çalışacaklar için “Yetkili Kalorifer Ateşçisi Kursları” düzenlenmesine
365
yönelik çalışmaların yapılması, bu kapsamda kalorifer ateşçisi ve bina
yöneticilerinin eğitilmesi ve denetlenmesi,
-TSE Standartlarına uymayan sobaların üretim ve satışının yasaklanması
(özellikle teneke ve alttan yakmalı sobalar), satıcıların bu konuda uyarılması,
-Yakıt kullanan bacasız ısıtıcıların kapalı alanda ısınma amaçlı kullanımın
önlenmesi,
-Kalorifer tesisatlarının iyi izole edilerek ısı kayıplarının önlenmesi, tüm
ısıtma tesisatının bakımı ve temizliğinin gereği gibi yapılması, kazan dairelerinin
yeterince havalandırılması ve işletme talimatlarına uygun olarak işletilmesi,
bacaların periyodik temizliğinin yapılıp yapılmadığının düzenli denetlenmesi,
-Soba ve kalorifer kazanlarının kış gelmeden önce temizlenmesi gereklidir.
Bacası temizlenmeyen soba ve kazanlarda yanma verimi sağlanamamakta ve buna
paralel olarak yakıt tüketimi ve bacadan atılan kirletici emisyonlar artmaktadır. Bu
çerçevede, bacaların ve sobaların temizliğinin önemi ve temizliğin kış gelmeden
önce yapılması gerektiği konusunda Valilikler, Belediyeler ve Gönüllü Kuruluşların
işbirliği ile eğitim programları düzenlenmesi ve küçük broşürler hazırlanarak halka
dağıtılması gerekmektedir.
IV-Isı Yalıtımı:
-Isı yalıtımı ile ilgili olarak 14 Haziran 1999 tarih ve 23725 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan “TSE 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları” standardı 14
Haziran 2000 tarihinde mecburi standart olarak yürürlüğe girmiştir. Yeni binalarda
gerekli tedbirlerin alınması hava kirliliği açısından büyük önem arz etmektedir.
İllerde bu standardın ve 8 Mayıs 2000 tarihinde yayımlanan “Isı Yalıtım
Yönetmeliği” ile mevcut binalarda ısı yalıtımı ile yakıt tasarrufu sağlanması
açısından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı 18 Kasım 1984 tarih ve ve 18580
sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Mevcut Binalarda Isı Yalıtım
ile Yakıt Tasarrufu Sağlanması ve Hava Kirliliğinin Azaltılmasına Dair
Yönetmeliğin” uygulanması ve kamuoyunun bu yönetmelik ve mecburi standarda
riayet etmesi için teşvik edici mekanizmaların oluşturulması,
-Başta resmi bina ve okullar olmak üzere yeni bina yapımında ısı yalıtım
projelerinin uygulanması ,
-Özellikle kış gelmeden önce binalarda ısı kaçağı olan noktalarda ( pencere
ve dış kapılarda) alınacak önlemlerle ilgili olarak halkın bilinçlendirilmesi, camların
çift camlı olmasının yakıt tüketimindeki faydaları halka anlatılması ve binalarda
özellikle dıştan yalıtım yapıldığından yakıt tüketiminde ne kadar azalma olacağı
konusunda bilgilendirilmesi,
-Okullarda ve resmi binalarda değiştirilmesi gereken pencerelerin ısı camlı
pencere kullanılacak şekilde değiştirilmesi ve kaloriferli okullarda radyatörlerde
termostatlı vana kullanılması,
-Okullarda ve resmi binalarda giriş kapısının kendiliğinden kapanabilir ve
hava sızdırmaz yapılması,
366
-Okullarda ve resmi binalarda kullanılmayan odaların radyatör vanalarının
kapatılması gerekmektedir.
V-Sıcaklık Şartları ve Yakma Saatleri:
-Dış ortam sıcaklığı gece ve gündüz 15 oC nin üzerinde olduğu günlerde
kalorifer ve sobaların yakılmaması,
-Kalorifer ve sobaların ; işyerlerinde, bina iç ortam sıcaklığı 18 oC,
konutlarda ise 20 oC dan yukarıda olmayacak şekilde yakılması,
-Kalorifer ve sobaların ilk yakış saatlerinin semtler itibari ile belirlenmesi
ve uygulamanın belirlenen saatlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesi,
-Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde sobalar ve kaloriferler mümkünse
sabah saat 10’dan sonra ve akşam en geç saat 16’dan önce yakılması,
-Hastaneler, yatılı ve gündüzlü okullar, öğrenci yurtları, yaşlılar ve
güçsüzler yurtları, kreşler, terminaller ve kolluk binaları, kalorifer ve sobaların iç
ortam sıcaklığı 20 oC dan yukarı olmayacak şekilde devamlı olarak, ancak hava
kirliliğine neden olmayacak şekilde yakılması gerekmektedir.
VII-Sanayi Tesisleri :
Sanayicilerin tesislerinde kullanacağı kömür özelliklerini ilgili Valiliğe
bildirmeleri gerekmektedir. Tozumayı önleyici her türlü tedbirin kömürü satan
taşıyan ve sanayi tesisi sahibi tarafından alınması koşulu ile sanayi amaçlı
tüketilecek yerli ve ithal kömürlerin torbalanması gerekmemektedir.
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği çerçevesinde, sanayi tesisleri
Emisyon İzni alarak faaliyet göstermek zorundadır. Emisyon İznine Tabi Olmayan
Sanayi Tesislerinden yayılan emisyonlar, bu yönetmelikte belirtilen sınır değerlerin
üzerinde olamaz
Emisyon İznine Tabi Olan/Olmayan Tesislerde Hava Kalitesinin
Korunması Yönetmeliği’ndeki hüküm ve sınırlara uygun faaliyet gösterilmesi için
gerekli tedbirlerin alınması, uygun yakma teknolojisine sahip olduğunun
belgelenmesi, emisyon izni almış olması ve/veya emisyon ölçüm raporunu Valiliğe
sunmuş olması ve çevre kirliliğine neden olmayacak şekilde gerekli önlemlerin
alınması kaydı ile sanayi tesislerinde yerli kömür kullanılabilir
Sanayi tesislerinde kullanılacak ithal kömürlerin genelge ekinde verilen
sanayi amaçlı ithal edilecek kömürlerde aranacak özelliklere sahip olması
gerekmektedir.
TÜPRAŞ tarafından üretilen yüksek kükürt içeren 6 nolu fuel-oilin, kükürt
dioksit emisyonunu Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nde belirtilen sınır
değerlere uygun olarak arıtan bacagazı arıtım tesisine/teknolojisine sahip sanayi
tesislerinde kullanımına izin verilir. Bu koşullar dışında 6 nolu fuel-oil kullanımının
önlenmesi, sıvı yakıt taşıyıcı ve satıcı firmaların bu konuda uyarılması
gerekmektedir.
Sanayi tesislerinde TÜPRAŞ spektlerine uygun %1 kükürt ihtiva eden ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan izin alınarak ithal edilen fuel-oil
kullanılabilir. Bu yakıtın anma ısıl gücü düşük, yanma boyu kısa kazanlarda
367
kullanımında yanma verimi açısından, akışkanlığın arttırılması amacıyla ön ısıtma
yapılması gerekmektedir
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Belediyelerin teknik elemanları
koordineli bir şekilde bölgelerindeki çevreyi kirleten sanayi tesislerini tespit etmeleri
ve denetlemeleri gerekmektedir.
“Bacasından siyah duman atan işyerlerinin ve sanayi tesislerinin
denetlenmesi gerekmektedir
Sanayi amaçlı ithal edilen ve sadece çimento ve modern teknoloji ile
donatılmış ve EK-III’de listesi verilen kireç fabrikaları dışında kullanılmasına izin
verilmeyen kalsine edilmemiş petrol kokunun diğer sanayi tesislerinde kullanımının
yasaklanması, bunun için gerekli denetimlerin yapılması gerekmektedir
Kullanılan yakıt ve bacadan atmosfere verilen emisyonlar dikkate alınarak
sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin denetim altına alınması ve gerekli yasal
işlemin yapılması gerekmektedir
VIII-Hava Kirliliği Ölçümü:
-Hava kirliliği ölçümünün TSE ve/veya uluslar arası standartlara uygun
cihazlarla yapılması,
-İllerin nüfus yoğunluğu dikkate alınarak hava kirliliği ölçüm
istasyonlarının sayılarının belirlenmesi ve bölge özelliklerini (yerleşimi, trafiği,
sanayiyi, trafik+yerleşim, yerleşim+sanayi, trafik+sanayi, kırsal bölgeyi (hakim
rüzgara göre) temsil edici yerlere yerleştirilmesi,
IX-Halkın Bilgilendirilmesi :
-Özellikle kış sezonunda (Ekim-Mart) ortaya çıkan hava kirliliğine karşı
alınması gereken önlemlerin yanı sıra kirleticilerin atmosferde birikmesine neden
olan atmosferik olaylar(basınç sistemleri, inversiyon) ve meteorolojik
parametrelerin(sıcaklık, nem, rüzgar, basınç, vb) hava kalitesine olan etkisinin
önceden halka duyurulması gerektiği Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne
iletilmiştir. Bu bağlamda;
-Halkımızın da hava kirliğinin yoğun olduğu günlerde alması gereken
önlemler konusunda gerekli hassasiyeti göstermesi için bilinçlendirilmesi ve
bilgilendirilmesi,
-Halkın duyarlılığının arttırılması için hava kirliliği ölçüm sonuçlarının
günlük olarak halka duyurulması,
-Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde öğrencilerin açık alanda tören
yapmalarının önlenmesi,
-Hava kirliliği ile ilgili eğitici programların düzenlenmesi ,
-Yanlış yere soba kurulması ve fazla miktarda dirsek kullanılması yakıt
tüketimini arttırdığı için soba kurarken dikkat edilecek hususlarla ilgili olarak halkın
bilgilendirilmesi,
368
-Halkın TSE belgeli, üstten yakmalı soba ve kaliteli yakıt satın almaları,
kullanmaları durumunda hem bütçeleri hem de hava kirliliğinin azaltılması ve sağlık
açısından faydaları hakkında bilgilendirilmesinin sağlanması önem arz etmektedir.
Çizelge 1a. Isınma amaçlı yerli kömürlerde aranacak özellikler
Aranacak
İllerin Kirlilik Dereceleri
Kriterler
1.Derece
2.Derece Kirli İller
3. Derece Kirli
Kirli İller *
İller
Alt ısıl değer
En az 4000
En az 3500
En az 3000
(orijinalde)
kcal/kg
kcal/kg
kcal/kg
( - 200 kcal /kg ( -200 kcal /kg
( - 200 kcal /kg
tolerans) tolerans)
tolerans)
Toplam
% 2 en çok
% 2,3 en çok
% 2,5 en çok
Kükürt
(Kuru bazda)
Boyut
18-150 mm
18-150mm
18-150 mm
(18 mm altı ve
(18 mm altı ve
(18 mm altı ve
150 mm üstü için
150 mm üstü için
150 mm üstü için
en çok %10
en çok %10
en çok %10
tolerans)
tolerans)
tolerans)
* Bu standarttaki kömürler tüm yerleşim birimlerinde kullanılabilir.
Stokerli sistemlerde piyasada fındık kömür tabir edilen 10-18mm boyutlarındaki
yıkanmış ve elenmiş kömür kullanılabilir. Torba üzerinde sadece stokerli yakma
sisteminde kullanılacağı yazılı olarak belirtilmelidir.
Kalorifik Değerlerin önerilen sınırlardan daha yüksek olması halinde toplam kükürt
oranları :
- 1. derece illerde en az 4000 kcal/kg olması durumunda daha üst kalori için her
1000 kcal/kg başına % 0,1
- 2. derece illerde en az 3500 kcal/kg olması durumunda daha üst kalori için her
1000 kcal/kg başına % 0,2
- 3. derece illerde en az 3000 kcal/kg olması durumunda daha üst kalori için her
1000 kcal/kg başına % 0,3 değerlerini geçmeyecektir.
Çizelge 1b. Isınma amaçlı ithal edilecek kömürlerde aranacak özellikler
Alt Isıl Değer (orijinalde)
En az 6200 kcal/kg ( - 400 kcal /kg tolerans)
Kükürt (kuru bazda)
% 0,9 (en çok)
Uçucu Madde (kuru bazda) % 12-28 (+ 1 tolerans)
Toplam Nem (orijinalde)
% 10 (en çok.)
Kül (kuru bazda )
%14 (en çok) (+ 2 tolerans)
Şişme İndeksi
1 max
369
Boyut
18-150 mm (18 mm altı ve 150 mm üstü için en
çok %10 tolerans)
Stokerli sistemlerde piyasada fındık kömür tabir edilen 10-18mm boyutlarındaki
yıkanmış ve elenmiş kömür kullanılabilir. Torba üzerinde sadece stokerli yakma
sisteminde kullanılacağı yazılı olarak belirtilmelidir.
Çizelge 1c. Sanayi amaçlı ithal edilecek kömürlerde aranacak özellikler
Alt Isıl Değeri (orijinalde)
En az 6000 kcal/kg (-500 kcal/kg tolerans)
Toplam Kükürt (kuru bazda) En çok % 1 (+ 0,1 tolerans)
Uçucu Madde (kuru bazda)
En çok % 36 (+ 1 tolerans)
Boyut
0-50 mm
Çizelge 1d. Kömür briketlerinin fiziksel ve kimyasal özellikleri
Özellik
Sınıf 1
1)
Alt Isı Değeri (kcal /kg), en az
Baca Gazına Geçen Kükürt Oranı (%), m/m, en fazla
Düşme Sağlamlığı (%) m/m, en az
Aşınma Sağlamlığı (%) m/m, en az
Kırılma
Yastık
veya
Yumurta
Şeklindeki
Sağlamlığı
Briketlerde (Kgf), en az
Tabanı
Düzgün
Geometrik
Şekilli
5000
Sınıf
2
4000
0,8
90
75
80
1,0
80
65
60
130
100
70
70
75
8
75
12
2
Briketlerde (kg/cm ), en az
2)
Suya Dayanım (%), en az
Isıl Verimi (%), en az
Duman Salım Oranı (g/kg), en fazla
1) Bu özellik, orijinal (satışa sunulan) briket bazındadır.
2) Su geçirmeyen torbalar içerisinde satılan briketlerde bu özellik aranmaz.
370
Resmi Gazete
Tarih: 08.07.2005 Sayı: 25869
Çevre ve Orman Bakanlığından:
Trafikte Seyreden Motorlu Kara Taşıtlarından Kaynaklanan
Egzoz Gazı Emisyonlarının Kontrolüne
Dair Yönetmelik
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
Madde 1 — Bu Yönetmeliğin amacı, trafikte seyreden motorlu kara taşıtlarından
kaynaklanan egzoz gazlarının neden olduğu hava kirliliğinden ve tehlikelerinden, canlıları
ve çevreyi korumak amacıyla egzoz gazı kirleticilerinin azaltılmasını sağlamak ve ölçümler
yaparak kontrol etmek üzere gerekli usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
Madde 2 — Bu Yönetmelik halen trafikte bulunan dört ve daha fazla tekerlekli
yolcu ve yük taşımaya mahsus iş makineleri, tarım ve orman traktörleri, motosikletler
ve mopedler hariç karayolu motorlu taşıtlarını kapsar.
Dayanak
Madde 3 — Bu Yönetmelik, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 8
inci maddesine, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesine, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 30 uncu maddesine ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanuna dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4 — Bu Yönetmelikte geçen:
Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
Karayolu: Trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, yol, otoyol,
köprüler ve benzeri yapı ve alanları,
Motorlu taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan ve makine
gücüyle yürütülen aracı/taşıtı,
Duman: Taşıtın egzoz borusundan çıkan, tam yanmış veya yanmamış yakıt
zerrelerinin meydana getirdiği siyah, gri-beyaz veya mavi renkli aerosolü,
Absorbsiyon katsayısı: Duman koyuluğunu gösteren ve egzoz gazı içinden geçen
ışığın soğurması ile ölçülen katsayıyı,
Pozitif ateşlemeli benzin motorlu taşıt: Benzin ile çalışan, buji ateşlemeli motora
sahip taşıtı,
Sıkıştırma ateşlemeli dizel motorlu taşıt: Dizel yakıtı ile çalışan, sıkıştırma ile
ateşlemeli motora sahip taşıtı,
LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı) veya NG (Doğal gaz) yakıt kullanan taşıt: Tahrik
sisteminde LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı) veya CNG (Sıkıştırılmış doğal gaz), LNG
(Sıvılaştırılmış doğal gaz) kullanımı için özel teçhizat ile donatılmış bir taşıtı (Bu tür LPG
veya NG’li taşıt tek yakıtlı veya iki yakıtlı taşıt olarak tasarımlanabilir ve imal edilebilir),
371
Egzoz gazı: Bir motorlu taşıtın egzoz borusundan çıkan gazı,
Egzoz gazı kirleticileri: Egzoz gazında bulunan ve çevreyi kirleten bileşenleri,
Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu: Motorlu taşıtların sadece egzoz gazı emisyon
ölçümlerinin yapıldığı TS 12047’yi sağlayan sabit istasyonları veya TS-EN 45004’ü
sağlayan araç muayene istasyonlarını,
Motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı: Trafikte seyreden taşıtlar için yapılan
egzoz gazı ölçümü sonunda, kirletici miktarları tayin edilen sınırlar içinde kalan taşıtlara
verilen belgeyi,
Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu: Trafikte seyreden taşıtlar için yapılan egzoz gazı
ölçümü sonunda, kirletici miktarları tayin edilen sınırlar içinde kalan taşıtlara verilen pulu,
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi: Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına
egzoz gazı emisyon ölçüm yapabilme yetkisi veren ve Bakanlıkça düzenlenen belgeyi,
Protokol: İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile egzoz emisyon ölçümünü gerçekleştiren
istasyon işleteni arasında imzalanan ve valilik makamı tarafından onaylanan sözleşmeyi,
Katalitik dönüştürücü: Egzoz gazındaki kirleticileri zararsız veya daha az zararlı
bileşenlere dönüştürmek amacıyla bir taşıtın egzoz sistemine yerleştirilen reaktörü,
OBD (On Board Diagnostic) sistemi: Bilgisayar hafızasında bulunan arıza kodları
vasıtasıyla muhtemel hata alanını tanımlayabilen, emisyon kontrolü için kullanılan araç
üzerindeki teşhis sistemini,
Lambda değeri: Gerçek hava/yakıt oranının teorik hava/yakıt oranına bölünmesi ile
bulunan değeri,
Duman koyuluğu: Egzoz gazı içerisinde bulunan, şeffaf olmayan parçacıkların,
gazdan geçen ışığın aydınlatma şiddetini (aydınlanan birim yüzey için ışık akısını) azaltma
yüzdesini (Tam şeffaf gaz için duman koyuluğu % 0’dır. Işığı tamamen absorbe eden, yani
geçirgen olmayan gaz için duman koyuluğu % 100’dür.),
Taşıt sahibi: Taşıt için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya
satış belgesi düzenlenmiş kişiyi,
İşleten: Taşıt sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla
sicilde kayıtlı görülen veya taşıtın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde
kiracı, ariyet veya rehin alan kişiyi (ilgili taraftan başka bir kişinin taşıtı kendi hesabına ve
tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve taşıt üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat
edilirse, bu kimse işleten sayılır.),
Trafik zabıtası: İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 13/10/1983 tarihli
ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun verdiği görev ve yetkileri yerine getirmekle
yükümlü olan memurları,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Egzoz Gazı Emisyon Ölçümleri
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi alabilecek istasyonlara ait kriterler
Madde 5 — TS 12047 Yetkili Servisler-Motorlu Araçlar için Kurallar Standardını
sağlayan sabit istasyonlara veya TS-EN 45004 Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının
Çalıştırılmaları için Genel Kriterler Standardını sağlayan araç muayene istasyonlarına
Bakanlıkça düzenlenmiş egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilir. Tanımlanan bu
istasyonlara ait mobil taşıtlar egzoz gazı emisyon ölçümü yapmak için kullanılmaz.
Bu Yönetmelikte belirtilen hususların yanı sıra TS 12047’ye uymayan yetkili
servislerin veya TS-EN 45004’e uymayan araç muayene istasyonlarının da egzoz gazı
emisyon ölçüm yetki belgeleri Bakanlıkça iptal edilir.
Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırma periyotları
372
Madde 6 — Taşıtlar, bu Yönetmeliğin (Ek-1)’inde belirtilen sınıflar esas alınmak
kaydıyla cinslerine, kullanılma amaç ve şekillerine uygun olarak aşağıda belirtilen
periyotlarda egzoz emisyon ölçümüne tabi tutulur:
a) Hususi otomobiller ilk üç yaş sonunda ve devamında her iki yılda bir.
b) Resmi otomobiller ilk iki yaş sonunda ve devamında yılda bir.
c) Diğer motorlu taşıtlar ilk bir yaş sonunda ve devamında yılda bir.
d) Trafikte seyreden tüm motorlu taşıtlar on yaş sonunda yılda bir.
Taşıtın trafiğe çıkışından sonraki muafiyet süresinin bitim tarihinden itibaren bir ay
içerisinde egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırılması zorunludur. Takip eden emisyon
ölçümleri ise taşıtın trafiğe çıkış tarihi esas alınarak uygulanır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerleri
Madde 7 — Egzoz gazı emisyon ölçümü için aşağıdaki usul ve esaslar ile sınır
değerler uygulanır:
a) Pozitif ateşlemeli benzinli motorlara sahip motorlu taşıtlar;
1) Lambda sondası kontrollü üç yollu katalitik konvertör gibi bir emisyon kontrol
sistemi ile kontrol edilmeyen egzoz gazı emisyonlarında:
1.1) Test öncesinde sistemde bir sızdırma kaçak olup olmadığının kontrolü için
egzoz sisteminin gözle muayenesi yapılır.
1.2) Üreticisi tarafından takılmış emisyon kontrol aksamı varsa, bunların tam ve
tatminkar bir durumda olduğunun, bir kaçak olmadığının tespiti için gözle muayene yapılır.
Taşıtın, üreticisinin tavsiyeleri dikkate alınarak, makul bir süre
motorun
çalıştırılmasından sonra motor rölanti devrinde iken (yüksüz) egzoz gazındaki karbon
monoksit miktarı ölçülür. Egzoz gazındaki azami müsaade edilebilir karbon monoksit
miktarı taşıt üreticisinin belirttiği gibidir. Böyle bir bilgi yoksa, karbon monoksit miktarı bu
maddenin (Tablo 1)’indeki değeri geçemez.
2) Lambda sondası kontrollü üç yollu katalitik konvertör gibi bir emisyon kontrol
sistemi ile kontrol edilen egzoz gazı emisyonlarında:
2.1) Test öncesinde sistemde bir sızdırma kaçak olup olmadığının kontrolü için
egzoz sisteminin gözle muayenesi yapılır.
2.2) Üreticisi tarafından takılmış emisyon kontrol aksamı varsa, bunların tam ve
tatminkar bir durumda olduğunun, bir kaçak olmadığının tespiti için gözle muayene yapılır.
2.3) Taşıtın emisyon kontrol sisteminin verimliliği için taşıt emisyon kontrol
sistemindeki katalitik dönüştürücü verimi ya standarttaki şekilde veya üretici tarafından
teklif edilerek tip onayı sırasında kabul edilen metot ile egzoz gazında lambda değeri ve
karbon monoksit ölçülerek belirlenir.
Böyle bir bilgi yoksa veya tip onayı veren yetkili mercii bunu referans değer olarak
kabul etmiyorsa, karbon monoksit miktarı bu maddenin (Tablo-1)’indeki değeri geçemez.
(Tablo- 1): Trafikte kullanılmakta olan benzin motorlu taşıtlarda karbon monoksit sınır
değerleri:
TAŞITA AİT BİLGİ
Egzoz sisteminde katalitik dönüştürücü ve benzeri emisyon
kontrol donanımı olmayan taşıtlar
Rölantide
1/10/1975’den öncekiler
1/10/1975-1/10/1986 arasındakiler
Karbon Monoksit
( hacimce % )
6
4,5
373
1/10/1986 sonrakiler
Egzoz sisteminde katalitik dönüştürücü ve benzeri
emisyon kontrol donanımı olan taşıtlar
Rölantide (2000 min–1) *
Taşıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise
70/220/AT Yönetmeliğinin 98/69/AT değişikliğine göre tip
onayı alan taşıtlar veya 2003 model yılından itibaren
Yüksek Rölantide (≥ 2000 min–1)
Taşıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise
70/220/AT Yönetmeliğinin 98/69/AT değişikliğine göre tip
onayı alan taşıtlar veya 2003 model yılından itibaren
3,5
En fazla 0,5
En fazla 0,3
En fazla 0,3
En fazla 0,2
Lambda değeri, üreticisinin belirlediği şartlara göre 1+/- 0,03
* 70/220/AT Direktifinin 98/69/AT değişikliğine göre OBD sistemine sahip
taşıtlarda alternatif olarak OBD sisteminin doğru çalışıp çalışmadığının kontrolü de
gerçekleştirilebilir.
3) Bu maddenin (a) grubuna giren yanma sisteminde LPG veya CNG/LNG kullanan
ve egzoz sisteminde katalitik dönüştürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı
olan/olmayan pozitif ateşlemeli motorlu taşıtların egzoz gazı ölçümü LPG veya CNG/LNG
ile de tekrarlanmalı ve CO hacimce bu maddenin (Tablo-1)’inde belirtilen sınır değerlere
uymalıdır.
b) Sıkıştırmalı ateşlemeli dizel motorlara sahip motorlu taşıtlar;
Vites levyesi boşta ve debriyaj kavramadayken serbest ivme süresince (yüksüz
rölantiden kesme hızına kadar) egzoz gazının duman koyuluğunun ölçülmesi yapılır.
Mekanik pompalı taşıtlarda, ölçümler öncesinde taşıtın püskürtme pompasında bulunması
gereken mühür kontrol edilir.
1) Taşıtın ön hazırlığı:
Deney ön hazırlık olmaksızın da yapılabilir, ancak güvenlik nedeniyle motorun
ısınmış ve mekanik durumunun tatmin edici durumda olduğu kontrol edilmelidir. Ön
hazırlık aşağıdaki gibi yapılır;
1.1) Motor, tamamen ısınmış olmalıdır. Yağ seviyesi kontrol çubuğu tüpüne
yerleştirilen bir sonda ile ölçülen en az 80°C lik yağ sıcaklığı veya normal çalışma sıcaklığı
daha düşükse, normal çalıştırma sıcaklığı veya en azından kızıl ötesi radyasyon seviyesi ile
ölçülen motor bloğu sıcaklığı eşdeğer bir seviyede olmalıdır. Taşıtın üretimine bağlı olarak
bu ölçüm uygulanabilir görülmüyorsa, motorun normal çalışma sıcaklığına erişmesi
beklenir. Bu motor soğutma fanı çalıştırılarak da sağlanabilir;
1.2) Egzoz sistemi, en az üç serbest ivme çevrimi veya eş değer bir yöntem ile
temizlenmelidir.
2) Deneylerin yapılması:
2.1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taşıtın egzoz sisteminin ilgili
parçalarının gözle muayenesi yapılmalıdır.
2.2) Motorun ve takılmış herhangi bir turbo-beslenme (turbo-şarj) tertibatının, her
bir serbest ivme devri başlatılmadan önce rölantide olması gerekmektedir. Ağır tonajlı
dizeller için ise bu durum, gaz pedalının serbest bırakılmasından sonra en az 10 saniyelik bir
bekleme yapılmasını gerektirmektedir.
2.3) Her bir ivme çevrimini başlatmak için, püskürtme pompasından azami besleme
sağlamak amacıyla gaz pedalına tam ve devamlı olarak (bir saniyeden az), fakat sert
374
olmayacak bir şekilde basılmalıdır.
2.4) Her bir serbest ivme çevrimi sırasında, gaz pedalı serbest bırakılmadan önce,
motor, kesme hızına veya otomatik vitesli taşıtlarda, üretici tarafından belirlenmiş hıza veya
böyle bir bilgi yoksa kesme hızının üçte ikisine erişmiş olmalıdır. Bu, örneğin motor hızı
gözlenerek veya gaz pedalına ilk basma ile serbest bırakma arasında yeterli bir süre
geçmesine izin vererek bu Yönetmeliğin (Ek-1)’inin 1 inci ve 2 nci bentlerinde belirtilen
taşıt kategorileri için bu süre en az iki saniye olmalıdır.
3) Sınır Değerler:
3.1) Konsantrasyon seviyesi, 72/306/AT sayılı Yönetmeliğine göre belirlenmiş ve
serbest ivmelenme durumunda ölçülmüş ve taşıt üzerindeki etikete yazılmış olan seviyeyi
geçemez.
3.2) Böyle bir bilgi yoksa absorpsiyon katsayısı bu maddenin (Tablo-2)’sindeki sınır
değerleri geçemez.
(Tablo- 2): Trafikte kullanılmakta olan dizel motorlu taşıtlarda absorpsiyon katsayısı sınır
değerleri
TAŞITA AİT BİLGİ
-Normal emişli dizel motorlarda
-Aşırı doldurmalı dizel motorlarda
( Türbo Şarjlı )
ABSORPSİYON KATSAYISI
m-1
2,5
3,0
c) En son üç serbest ivme devrinin aritmetik ortalaması sınır değeri aşıyorsa, taşıtlar
başarısız kabul edilir.
d) 1/1/1980 tarihinden önce trafiğe tescil edilmiş dizel motorlu taşıtlar, bu maddenin
(b) bendinden muaftır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları
Madde 8 — Egzoz gazı emisyon ölçüm yöntemleri ve sonuçları bu Yönetmelikte
tanımlanan standartlara ve sınır değerlere uygun olmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon
ölçüm sonucu uygun olan taşıt sahibine, sadece Bakanlık tarafından bastırılan egzoz gazı
emisyon ölçüm pulu ve egzoz gazı emisyon ruhsatı verilir. Egzoz gazı emisyon ölçümü
yapılmayan ve sınır değerleri sağlamayan hiçbir araca egzoz gazı emisyon ölçüm pulu
verilmez ve motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı onaylanmaz.
Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı
Madde 9 — Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen ölçüm istasyonlarına
egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı Bakanlıkça
verilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm bedeli, Maliye Bakanlığınca her yıl bir önceki yıla ilişkin
olarak Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı dikkate alınarak
Bakanlıkça belirlenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm bedelinin Bakanlığa ait olan kısmı
Bakanlık Döner Sermaye Bütçesine gelir kaydedilir. Motorlu taşıt egzoz gazı emisyon
ruhsatı bedelsiz olarak taşıt sahibine verilir.
Taşıtın el değiştirmesi durumunda egzoz gazı emisyon pulunun geçerlilik süresi
değişmez.
Bakanlıkça veya çevre ve orman müdürlüğünce ölçüm istasyonlarında yapılacak
denetimlerde, bu Yönetmelik ve Bakanlıkça yapılan yasal düzenlemelere aykırılık olması
durumunda, istasyona verilmiş olan egzoz gazı emisyon ölçüm pulları il çevre ve orman
375
müdürlüğünce tutanakla teslim alınır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonuna ait işlem
görmemiş ölçüm pulu bedelleri illerdeki Bakanlığa ait döner sermaye saymanlıkları aracılığı
ile istasyon işletenine iade edilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi
Madde 10 — Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen şartları sağlayan
istasyon yetkilisinin valiliğe müracaatını takiben, valilik tarafından istasyon yerinde
incelenerek, uygun görülmesi halinde valilik ile istasyon yetkilisi arasında protokol
imzalanır ve egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi ücreti belirtilen hesaba yatırılır.
Bakanlığa, TS 12047 belgesi veya TS-EN 45004 belgesinin noter onaylı bir sureti,
protokolün bir örneği ve yetki belgesi ücretinin ödendiğine dair belgenin gönderilmesini
müteakip Bakanlıkça uygun görülen istasyon için egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi
düzenlenir ve istasyon yetkilisine verilmek üzere valiliğe gönderilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi sadece bir istasyon için geçerlidir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi almış olan istasyonlar yetki belgesi
geçerliliği devam ettiği sürece yetki belgesi bedeline ilişkin yapılan düzenlemelerden
muaftır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin, istasyondan ayrı olarak tek başına
devredilmesi mümkün değildir. Ancak, verildiği tarihteki şartlara uygunluğu yetki belgesi
ile kanıtlanan ölçüm istasyonunun satış/kiralama yoluyla el değiştirmesi halinde, yeni
malik/zilyet ile yeniden protokol yapılması ve yetki belgesinin yeni malik/zilyet adına
yeniden düzenlenmesi gerekir. Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin devrinde
olacak isim değişikliğinden dolayı yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi ücreti
alınmaz. Ancak durum Bakanlığa bildirilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonlarına
Bakanlıkça yeniden yetki belgesi düzenlenmez.
Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen şarları sağlayan istasyonlar için
düzenlenen egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin geçerlilik süresi düzenlendiği
tarihten itibaren üç yıldır. Talep halinde yeterlilik koşulları devam ediyorsa egzoz gazı
emisyon ölçüm yetki belgesi yenilenir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi tutarı her yılın Aralık ayında Bakanlıkça
ilan edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bedelleri Bakanlık döner sermaye
bütçesine gelir kaydedilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları kriterleri
Madde 11 — Pozitif ateşlemeli benzin motorlu taşıtlarda egzoz gazı emisyon
ölçümlerinde kullanılacak ekipman ve cihazlar TS ISO 3930’a, sıkıştırmalı ateşlemeli dizel
motorlu taşıtlardaki egzoz gazı emisyon ölçümlerinde kullanılacak cihazlar ise 72/306/AT
Yönetmeliğinde tanımlanan özelliklere uygun olmak zorundadır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının kalibrasyonu TS 12361’de belirtilen
usullerden birisi ile yapılmış olmalıdır.
Ölçüm cihazlarının Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Ulusal
Meteoroloji Enstitüsü ve benzeri yetkili kuruluşlarca verilen "Kalibrasyon Sertifikaları"nın
bulunması ve bu sertifikaların geçerlilik süresi bitiminden önce yenilenmesi gerekmektedir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yükümlülükler
Motorlu kara taşıt işleteninin yükümlülüğü
Madde 12 — Motorlu kara taşıt işleteni, taşıtlarının egzoz gazı emisyonlarını bu
376
Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun olmasını sağlamakla
yükümlüdür.
Bu yükümlülüğü yerine getirmek üzere, taşıt işleteni bu Yönetmeliğin 6 ncı
maddesinde belirtilen periyotta ve öngörülen tarihlerden önce egzoz gazı emisyon
ölçümlerini yaptırmak ve uygun ölçüm sonucunu belgeleyen geçerli egzoz gazı emisyon
ölçüm pulunun yapıştırıldığı motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatını taşıtında
bulundurmak zorundadır.
Taşıt işleteni, içinde bulunulan yılın egzoz gazı emisyon ölçümünü yaptırabilmek
için bir önceki yılın egzoz gazı emisyon ölçümünü istasyon işletenine ibraz etmek
zorundadır. Eğer ibraz edemiyorsa, bir önceki döneme ait egzoz emisyon ölçüm bedelini
yasal gecikme faizi ile birlikte ödedikten sonra içinde bulunulan yıla ait egzoz emisyon
ölçümünü yaptırabilir. 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 3301 sayılı Kanunla
değişik 24 üncü maddesine göre bu gecikme bedelinin tahsiline mahallin en büyük mülki
amiri yetkili olup, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkındaki Kanun hükümlerine göre mal memurlarınca tahsil edilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm işlemi sonucu sınır değerlere uygun çıkmayan taşıt
işleteni, taşıtının gerekli bakımını ve egzoz emisyon ölçümünü bir ay içerisinde yaptırmakla
yükümlüdür. Bu süre ölçüm yapan istasyonca tutanakla tespit edilerek, tutanağın bir örneği
taşıt işletenine verilir. Tutanağın diğer nüshası istasyon işleteni tarafından işlemin takibi
amacıyla il’in en büyük mülki amirine gönderilir. Taşıt işleteni bir ay içerisinde aynı
istasyonda yapılacak yeniden ölçüm için herhangi bir ücret ödemez.
Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu işleteninin yükümlülüğü
Madde 13 — İstasyon işleteni, egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları bu
Yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygun çıkan taşıt işletenine Bakanlıkça düzenlenen
egzoz gazı emisyon ölçüm pulunu, motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatını, hizmetin
bedelini belgeleyen makbuz, fatura veya kasa fişini ve egzoz gazı emisyon ölçüm cihazı
çıktısını vermekle yükümlüdür.
İstasyon işleteni çift yakıt kullanan motorlu taşıtlarda egzoz gazı emisyon ölçümünü
her iki yakıta göre de yapılır, ancak tek bir ölçüm ücreti alınır.
İstasyon İşleteni tarafından, taşıtın bir önceki döneme ait egzoz gazı emisyon
ölçümü var ise içinde bulunulan döneme ait emisyon ölçümü yapılır. Eğer yoksa taşıtın
emisyon ölçümü yapılmaz. Taşıt işleteni bir önceki yılın egzoz gazı emisyon ölçüm bedeli
ile yasal gecikme faizini ödemek üzere il’in en büyük mülki amirine gönderilir, ödendiğine
dair belgenin istasyon işletenine ibraz edilmesini müteakip emisyon ölçümü yapılır ve bu
belgenin seri numarası ruhsatın ilgili bölümüne işlenir.
İstasyon işleteni egzoz gazı emisyon ölçüm cihazından iki çıktı alarak yazılı
sonuçların bir nüshasını taşıt sahibine vermekle, bir nüshasını da ölçüm istasyonunda
bilgisayar ve yazılı ortamda düzenleyerek denetimlerde ibraz edilmek üzere iki yıl süre ile
saklamakla yükümlüdür. İstasyon işleteni, egzoz gazı emisyon ölçümü yaptığı taşıtlara
ilişkin bilgileri aylık olarak il çevre ve orman müdürlüğüne gönderir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının ulusal ve/veya uluslar arası normlara uygun
olmasını ve kalibrasyonunu sağlamakla yükümlüdür. İstasyon işleteni egzoz gazı emisyon
ölçümünde kullandığı cihazların teknik özellikleri ile ilgili belgeler ve cihazların periyodik
bakım ve kalibrasyonlarının yaptırıldığına dair raporları yapılacak denetimlerde yetkililere
ibraz etmek zorundadır.
İstasyon işleteni şirket unvanında veya adresinde olabilecek değişiklikleri Bakanlığa
bildirmek zorundadır.
İstasyon işleteni egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin kaybolması durumunda
377
bu durumu Bakanlığa bildirmek ve yeni yetki belgesi almak için başvurmak zorundadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Önlemler, Denetim ve Cezalar
Önlemler
Madde 14 — Hava kirliliğinin kritik değerlere ulaşması halinde, kritik meteorolojik
şartların oluştuğu veya kirliliğin artış gösterdiği bölgelerde, en büyük mülki amirlikçe trafik
geçici/sürekli olarak sınırlandırılabilir veya yasaklanabilir.
Taşıtların denetimi ve uygulanacak cezalar
Madde 15 — Denetim ve cezalar trafik zabıtaları ile il çevre ve orman
müdürlüklerince aşağıda belirtildiği şekilde uygulanır:
a) Trafik zabıtalarınca yapılan denetimlerde:
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununca görev ve yetki
verilen trafik zabıtalarınca yapılacak denetimlerde, görüşü engelleyecek ve çevredekileri
rahatsız edecek derecede duman ve/veya gürültü çıkaran taşıtları kullanan sürücüler aynı
Kanunun 30 uncu maddesi hükümleri gereğince para cezası ile cezalandırılır. Belirlenen bu
şartlara uymayan ve uyumsuzluğu trafik emniyetini tehlikeye düşürmeyecek nitelikte olan
taşıtların şartlara uygun duruma getirilmesi için tutanak tutulur ve taşıt işletenine ihtar
olunur ve bir aylık süre verilir. İhtar süresi bitiminden itibaren taşıtların uygun duruma
getirilmemesinin tespiti halinde, taşıt trafikten men edilir.
b) İl çevre ve orman müdürlüğü tarafından yapılan denetimlerde:
İl çevre ve orman müdürlüğü personelinin egzoz gazı emisyon ölçüm denetimi
yapabilmeleri için; trafik zabıta elemanları ile müşterek denetime çıkmaları ve ölçüm
cihazları ile taşıtın egzoz gazı emisyon ölçümünü yapmaları gerekmektedir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçlarının bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerleri
aştığının tespiti halinde, taşıt işletenine taşıtının bakım ve onarımını ve egzoz gazı emisyon
ölçümünü yaptırması için bir aylık süre tanınır ve bu durum tutanakla tespit edilir. Tutanağın
bir nüshası taşıt işletenine verilir, bir nüshası taşıtın tescil edildiği trafik tescil şubesine
gönderilir ve diğer nüshası ise il çevre ve orman müdürlüğünde muhafaza edilir. Tutanağın
düzenlenmesinden sonra egzoz gazı emisyon ölçümü için tanınan bir aylık süre içinde taşıt
işleteni, gerekli ölçümleri yaptırır ve bu süre zarfında olabilecek denetimlerde denetim
tutanağını ibraz ederse ceza uygulanmaz. Bu süre sonunda bakım ve egzoz ölçümünü
yaptırmayan ve bunu belgeleyemeyen taşıt işletenine 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre
Kanununa istinaden idari para cezası uygulanır. Uygulanan cezaların tahsilatı için hazırlanan
tutanak taşıtın kayıtlı bulunduğu il’in il çevre ve orman müdürlüğüne gönderilerek ceza
tahsilatı ile ilgili tüm işlemler bu ilde yürütülür.
Taşıtlarda egzoz emisyon ölçüm pulunu bulundurmayan taşıt işletenleri ile bu
Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde belirtilen sıklık ve süre içinde egzoz gazı emisyon ölçümü
yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmeyen taşıt işletenlerine, 9/8/1983 tarihli ve 2872
sayılı Çevre Kanununa istinaden idari para cezası uygulanır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının denetimi
Madde 16 — Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen istasyonların bu
hizmeti veren bölümleri bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Bakanlıkça veya il çevre ve
orman müdürlüğünce denetlenir.
İstasyonlarda yapılan denetimlerde, yazılı ölçüm
sonuçlarının taşıt sahibine verilmemesinin, bu Yönetmelik ve Bakanlıkça hazırlanan konuya
ilişkin diğer yasal düzenlemelere uyulmamasının tespiti durumunda, istasyon işleteni yazılı
olarak uyarılır ve bir aylık süre tanınarak kusurun düzeltilmesi istenir, devamı halinde ise
378
egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesine mesnet teşkil eden protokol tek taraflı fesih edilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Uygulamaya yönelik düzenlemeler
Madde 17 — Egzoz gazı emisyon ölçümleri uygulamalarına ilişkin idari, mali usul,
esaslar genelge ile belirlenir.
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan taşıtlar:
Madde 18 — Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan motorlu kara taşıtlarının
egzoz gazı emisyon ölçümleri, bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde tanımlanan periyotlar
dikkate alınarak ve 7 nci maddedeki egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerlerine
göre Türk Silahlı Kuvvetlerine ait egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları ile yapılır. Sonuçlar
garnizon komutanlarınca yılda bir kez Bakanlık taşra teşkilatına gönderilir. Egzoz gazı
emisyon ölçüm bilgileri, ölçümü yapılan her taşıt için il çevre ve orman müdürlüklerinden
bedelsiz olarak temin edilen motorlu taşıt egzoz emisyon ruhsatına işlenir. Ayrıca, egzoz
gazı emisyon ölçüm pulu verilmez.
Geçici Madde 1 — a) 1/1/2005 tarihinden itibaren yeni egzoz emisyon ölçüm yetki
belgesi için yapılan müracaatlarda, egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının sabit olması
ve TS 12047’yi veya araç muayene istasyonlarının TS-EN 45004’ü sağlaması şartı aranır.
b) 1//1/2005 tarihinden önce sabit ve mobil istasyonlara verilmiş olan egzoz gazı
emisyon ölçüm yetki belgeleri (il çevre koruma vakıflarının devrettiği şirketlere verilen
yetki belgeleri ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarına verilmiş olan izinler
dahil) 31/12/2006 tarihine kadar geçerlidir.
c) 1/1/2007 tarihinden itibaren bütün egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının sabit
olması ve TS 12047’yi sağlaması, araç muayene istasyonlarının ise TS-EN 45004’ü
sağlaması gerekir.
Yürürlük
Madde 19 — Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 20 — Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.
Ek-1:
TAŞIT KATEGORİLERİ:
1) Yolcu taşımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde 8’den fazla koltuğu
olan dört tekerlekli motorlu taşıtlar.
2) Yük taşımak için kullanılan ve müsaade edilebilir maksimum ağırlığı 3500
kg’dan fazla olan motorlu taşıtlar.
3) Taksiler ve ambulanslar.
4) Normal olarak karayolunda yük taşımak için kullanılan ve azami müsaade
edilebilir ağırlığı 3500 kg’dan az olan tarım ve orman traktörleri haricindeki en az dört
tekerlekli motorlu taşıtlar.
5) Yolcu taşımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde 8’den az koltuğu olan
en az dört tekerlekli motorlu taşıtlar.
1 ve 2 numarada yer alan taşıtlar ağır araçlar, 3,4 ve 5 numarada yer alan taşıtlar hafif
araçlar sınıfına girer.
379
Örnek Mahalli Çevre Kurulu Kararı:
Resmi Gazete Tarih: 02.12.2004
Sayı: 25658
İzmir Valiliğinden:
Mahalli Çevre Kurul Kararı
Karar Tarihi : 29/07/2004
Karar No : 2004/07
Amaç ve Kapsam
Madde 1 — Bu Karar, İzmir İl sınırları içerisinde hava kirliliğinin önlenmesi ve hava
kalitesinin korunması amacıyla, sanayi kuruluşları, ticari işletmeler, meskenler ile kamu
kurum ve kuruluşlarında 2004-2005 yılında uygulanacak yakıt kriter ve esaslarını
kapsamaktadır.
Dayanak
Madde 2 — Bu Karar, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hava
Kalitesinin Korunması Yönetmeliği ile Çevre ve Orman Bakanlığının 27/4/2004 tarihli ve
2004/4 sayılı Genelgesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Katı Yakıtlarla İlgili Esaslar
Madde 3 — İzmir İl sınırları içinde yer alan tüm katı yakıtlı kaloriferli binalarda,
sobalarda aşağıdaki özellikleri sağlayan kömürler kullanılır.
a) Isınma amaçlı yerli kömürlerde aşağıdaki özellikler aranır.(1)
Alt Isıl Değeri (orijinalde)
: 4000 Kcal/kg (-200 Kcal/kg)
Toplam Kükürt Oranı (kuru bazda)
: En Fazla % 2
Boyut
: 18-150 mm.(18 mm.altı ve 150 mm.
üstü max. %10 tolerans)
(1) Kalorifik değerin en az 4000 kcal/kg olması durumunda daha üst her kalori için her
1000 kcal/kg başına toplam kükürt oranı % 0.1 dır.
b) Isınma amaçlı ithal kömürlerde aşağıdaki özellikler aranır.(1)
Alt Isıl Değeri (orijinalde)
: en az 6200 Kcal/Kg (-400 kcal/kg tolerans)
Uçucu Madde (kuru bazda)
: % 12-28 arası (+ 1 tolerans)
Kükürt (kuru bazda)
: % 0,9 (max.)
Toplam Nem (orijinalde)
: % 10 (max.)
Kül (kuru bazda)
: % 14 (max.) (+1 tolerans)
Şişme İndeksi
: 1 ( max)
Boyut
: 18-150 mm. (18 mm. altı ve 150 mm.
üstü için max. %10 tolerans)
380
(1) Eğer kül oranı max. % 14+2 ise kömürdeki kalori değeri min. 6000 kcal/kg
olacaktır.
c) Sanayi amaçlı ithal edilecek kömürlerde aşağıdaki özellikler aranır.
Alt Isıl Değeri (orijinalde)
: min. 6000 Kcal/Kg (-500 tolerans)
Toplam Kükürt (kuru bazda)
: max. % 1 (+ % 0.1 tolerans)
Uçucu Madde (kuru bazda)
: max. %36 (+ % 1 tolerans)
Boyut
: 0-50 mm
d) Isınma amaçlı briket kömürlerde (TS 12055) aşağıdaki özellikler aranır.
Özellik
Sınıf 1
Sınıf 2
5000
4000
Baca Gazına geçen kükürt oranı (%), m/m, en
fazla
Düşme Sağlamlığı (%), m/m, en az
0.8
1.0
90
80
Aşınma Sağlamlığı (%), m/m, en az
75
65
Kırılma Sağlamlığı
80
60
130
100
Suya Dayanım(2) (%), en az
70
70
Isıl Verimi (%), en az
75
75
Duman Emisyon Oranı (g/kg), en fazla
8
12
Alt Isıl Değeri(1) (Kcal/kg en az )
Kırılma Sağlamlığı
Yastık veya yumurta şeklindeki
briketlerde (kgf), en az
Tabanı Düzgün Geometrik
şekilli briketlerde (kg/cm2), en
az
1) Bu özellik, orijinal (satışa sunulan) briket bazındadır.
2) Su geçirmeyen torbalar içerisinde satılan briketlerde bu özellik aranmaz.
Yakıtların Temini, Satışı, Pazarlaması ve Torbalanması ile İlgili Esaslar
Madde 4 — a) Yakıtların üretimi ile ilgili esaslar;
1) Uygunluk belgesi: İzmir İl sınırları içinde faaliyet göstermekte olan ocakların veya
briket kömür tesislerinin kömürlerine uygunluk belgesi alabilmeleri için başvurular İl Çevre
ve Orman Müdürlüğüne yapılır.
2) Başvuru: Yerli kömürler için; ocak izin ve ruhsatları, torbalama tesisi ile ilgili tanıtıcı
bilgiler (Tesis için alınmış izin ya da ruhsat belgeleri, tesisin özellikleri, kapasitesi, akım
şeması ve benzeri) başvuru dilekçesine eklenir.
Briket kömürler için; Briket kömür üreticilerinin kullandıkları kömür tozunun cinsi,
özellikleri, kullanılan bağlayıcı türü, bağlayıcı için yapılan sözleşmenin onaylı örneği ve tesis
381
ile ilgili tanıtıcı bilgileri (Tesis için alınmış izin ya da ruhsat belgeleri, tesisin özellikleri,
kapasitesi, akım şeması ve benzeri) başvuru dilekçesine eklenir,
Petrol türevi olmayan ve bilimsel araştırmalara dayalı olarak insan ve çevre sağlığına
zararlı olmadığı belirtilen bağlayıcı olarak kullanılırlığı bilimsel olarak kabul edilen diğer
maddeler de bağlayıcı olarak kullanılabilir.
3) Numune Alımı: Numuneler, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye
Başkanlığı Çevre Sağlık İşleri Daire Başkanlığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Maden
Mühendisliği Bölümü elemanlarından oluşan ekip marifetiyle mühürlü olarak şahit
numuneleri menşeinde örnekleme metodu ile alınır. Maddi yükümlülükleri başvuru
sahiplerine ait olmak üzere alınan numune analizleri MTA Genel Müdürlüğü, Dokuz Eylül
Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü, TSE Manisa Bölge Müdürlüğü Laboratuvarı,
Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Referans Laboratuvarlarından (herhangi) ikisine yaptırılır.
Analiz neticesinin belirlenen sınırları sağlamaması durumunda, firma tarafından talep
edildiği takdirde numune alınması işi, aynı kurumların temsilcilerinden oluşan komisyon
marifetiyle sadece bir kez daha tekrarlanır.
MTA Genel Müdürlüğü, Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü, TSE
Manisa Bölge Müdürlüğü Laboratuvarı, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Referans
Laboratuvarlarından gelen analiz neticelerinin standartları sağlaması halinde, derecesi
belirtilerek, ilgili firmaya numunenin alındığı ocak için İl Çevre ve Orman Müdürlüğü
tarafından uygunluk belgesi verilir.
b) Yakıtların satışı, pazarlanması ve torbalanması ile ilgili esaslar;
1) Satış izin belgesi: İlgili Valilik tarafından uygunluğu onaylanmış yerli kömür
ve/veya briket kömür ve/veya Çevre ve Orman Bakanlığından izni bulunan ithal kömürleri
İzmir İl sınırları içerisinde satmak isteyen resmi ve özel kömür işletmeleri, ithalatçılar ve
pazarlamacılar "Satış İzin Belgesi" alır.
2) Başvuru: İzmir İline kömür satışı yapacak olanların satış izin başvurusunu İl Çevre
ve Orman Müdürlüğüne; firma adı, adresi ve irtibat telefonu, faks numarası, kömürün temin
edildiği ocağın ve tesisin adres bilgilerinin yer aldığı dilekçe ile yapılır. Dilekçe ekinde;
a) Pazarlamacıların, ilgili meslek kuruluşundan alınma ticaret sicil kaydına havi faaliyet
belgesi (Ticaret Odası, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği),
b) Ticaret sicil gazetesinin örneği,
c) Belgeleri imzalamaya yetkili olanların noterden tasdikli imza sirküleri,
d) Sözleşmeli bayilerin adı, adresi,
e) Vergi levhası örneği ,
bulundurur.
Yerli Kömür Üreticileri; pazarlamacıların belgelerine ilave olarak üretimin yapıldığı
ilin valiliğinden alınmış Uygunluk Belgesinin bir örneği, Ek-1’e uygun hazırlanmış "Torba
Örneği" bulundurur.
Uygunluğu TSE tarafından onaylanmış olan briket kömür üreticilerinin;
pazarlamacıların belgelerine ilave olarak;
1) Üretimin yapıldığı ilin valiliğinden alınmış Uygunluk Belgesinin bir örneği,
2) Ek-1’e uygun hazırlanmış "Torba Örneği",
382
bulundurur.
İthalatçıların pazarlamacıların belgelerine ilave olarak;
1) Çevre ve Orman Bakanlığından izin alan firmaların ithal edilen kömüre ilişkin
gerekli evrakları "Noter" ya da "Aslı Gibidir" onaylı olmak kaydıyla (Bakanlık yazısı ve
ekleri, kontrol belgesi, proforma fatura, analiz sertifikası, uluslararası gözetim firmalarınca
alınan numuneye ait Resmi Analiz Raporu, gümrük giriş beyannamesi),
2) Ek-1’e uygun hazırlanmış "Torba Örneği",
bulundurur.
İzmir İli sınırlarında torbalama tesisi bulunan ithalatçılar için ayrıca torbalama tesisi ile
ilgili tanıtıcı bilgiler (Tesis için alınmış izin ya da ruhsat belgeleri, tesisin özellikleri,
kapasitesi, akım şeması ve benzeri.) bulundurur.
2003- 2004 kış sezonu için İzmir Valiliğinden alınmış "Satış İzin Belgesi" bulunan ve
2004-2005 sezonu için belgesini yenilemek isteyen firmalar müracaatlarını, Valilik tarafından
aksi belirtilmediği taktirde geçen yıl hazırlanan müracaat dosyalarında bulunan belgelerdeki
değişiklikleri bildirerek (imza sirküleri, bayi listesi ve benzeri ) ve eksiklikleri tamamlayarak
(torba örneği gibi) yaparlar.
Bu kararda belirtilmeyen, ancak başvuru aşamasında yetkili makamca gerekli görülen
ek bilgi ve belgeler Valilik Oluru alındıktan sonra usulüne göre işleme konulur.
Uygunluk ve Satış İzin Belgesi için, her ayın 15 ine kadar evrakları tam olarak yapılan
başvurular o ay içerisinde, sonraki başvuruların müteakip ay başvuruları ile birlikte
değerlendirilir.
c) Tüketiciler ile ilgili esaslar;
1) Tüketiciler kömürlerini izin belgeli satıcılardan almakla yükümlüdürler.
2) Tüketicilerin satıcılardan fatura veya perakende satış fişi, sevk irsaliyesi ve kantar
fişi alarak denetleme sırasında bunları ibraz etmekle yükümlüdürler.
3) İşyerlerinde ve konutlarda ateşçi/kaloriferci belgesi olmayan kişiler kaloriferci olarak
çalıştırılmaz.
4) Tüm binaların baca temizlikleri her yıl düzenli olarak yapılır.
5) Yapılacak denetimlerde istenen belgeleri ibraz etmeyen, Mahalli Çevre Kurulunca
belirlenen özelliklere sahip olmayan kömür kullanan, kömür torbalarını yaktığı belirlenen ve
yakma saatlerine uymayan, kazan bakımlarını ve en az yılda bir kez baca temizliğini
yaptırmayan tüketicilere 2872 sayılı Çevre Kanununun kirletme yasağına ilişkin 8 inci
maddesine muhalefet nedeniyle idari para cezası uygulanır.
d) Isı yalıtımı ile ilgili esaslar;
Yeni binalar ile mevcut binalarda ısı yalıtımı ile yakıt tasarrufu sağlanması açısından
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 19/11/1984 tarihli ve 18580 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Mevcut Binalarda Isı Yalıtım ile Yakıt Tasarrufu Sağlanması ve
Hava Kirliliğinin Azaltılmasına Dair Yönetmelik hükümleri uygulanır ve bu konuda
kamuoyunun bilinçlendirilmesi için gerekli çalışmalar yapılır. Şehir içinde kömür taşıyan
araçların, binaların ve depoların denetimi; Büyükşehir Belediye Başkanlığı ekipleri başta
olmak üzere metropol alandaki her ilçe belediyesinden görevlendirilecek bir eleman ile talep
edildiği takdirde İl Emniyet Müdürlüğünden görevlendirilecek ekipler aracılığıyla yapılır.
383
Uyarı Kademelerinde Alınacak Önlemler
Madde 5 — Yakma saatleri ile ilgili esaslar; soba ve kaloriferler hava sıcaklığının 15
derecenin üzerinde olduğu durumlarda yakılmaz, 15 derecenin altına düştüğü durumlarda ise
aşağıda yer alan koşulları sağlayacak şekilde yakılır.
a) Kapı numaraları çift olan daire ve apartmanlarda sabahları 6.30’da, akşamları
17.00’de, tek olan daire ve apartmanlarda sabahları 5.30’da akşamları 16.00’da yakılır.
b) Kalorifer kazanlarının ve sobaların, yanma saatinden itibaren sabahları 5 saat,
akşamları 6 saat yanar vaziyette tutulur.
c) İç ortam sıcaklığı konut, hastane, kreş, yurt, okul ve benzeri yerlerde 20 derece, diğer
resmi kurum ve kuruluşlarda ise 18 dereceyi geçmeyecek şekilde yakılır ve gerekli
düzenlemeler sorumlu kişilerce takip edilir.
d) İşyerlerinde sabahları 07.00 de yakılmasına ve çalışma saatlerine bağlı olarak gün
içerisindeki toplam yanma süresi 6 saati geçmeyecek şekilde yanar vaziyette tutulur.
e) Yaz sezonu boyunca, sıcak su temini amacıyla, haftada iki günü geçmeyecek şekilde
kalorifer kazanları yakılır.
f) Gözle görülür siyah duman çıkmayacak şekilde baca ve kazan bakımları yapılır, aksi
takdirde yöneticileri hakkında yasal işlem yapılır.
Katı ve Sıvı Yakıtların Denetimi ile İlgili Esaslar
Madde 6 — Katı ve sıvı yakıtların denetimi aşağıdaki şekilde yapılır.
a) Şehir içinde kömür taşıyan araçların, binaların ve depoların denetimi Büyükşehir
Belediye Başkanlığı ekipleri başta olmak üzere metropol alandaki her ilçe belediyesinden
görevlendirilecek bir eleman ile talep edildiği takdirde İl Emniyet Müdürlüğünden
görevlendirilecek ekipler aracılığıyla yapılır.
b) Bütün şehir girişlerinde ayda en az birer kez olmak üzere kömür taşıyan araçların
denetimi; Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyesi ve ilgili kaymakamlığından alınacak emniyet
gücünden oluşan ekip ile yapılır. Denetim programı ve yapılan çalışmalar sürekli olarak
Büyükşehir Belediyesi tarafından belirlenerek Valiliğe (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)
bildirilir. Lüzumu halinde İl Çevre ve Orman Müdürlüğünce çalışmalara destek sağlanır.
Çeşitli Hükümler
Madde 7 — a) Belgelerin teslim alınması: Uygunluk belgeleri ve uygunluğu
onaylanmış olan kömürlere ilişkin satış izin belgelerinin hazırlanmasını takiben 15 gün
içerisinde İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden teslim alınır. Teslim alınmayan belge sahibi
firmaların satış yaptığının tespit edilmesi halinde bu Karar uyarınca yasal işlem yapılır.
b) Belgelerin Geçerlilik Süresi: 2004-2005 kış sezonu için düzenlenecek olan Uygunluk
ve Satış İzin Belgeleri, 31 /07/2005 tarihine kadar geçerlidir.
c) Üretimin yapıldığı ilin valiliğinden alınmış uygunluk belgesi ile İl Çevre ve Orman
Müdürlüğüne kömür torba örneği sunulmuş kömürler satılır.
d) Torbalanan kömürün Çevre ve Orman Bakanlığının 2004/4 sayılı Genelgesinde
belirtilen özelliklere uygunluğundan kömür üreticisi /ithalatçı ve/veya pazarlamacı kişi veya
firmalar ve bayiler müştereken ve müteselsilen sorumludur.
384
e) Uygunluk ve satış izin belgelerini denetimler esnasında ibraz etmeyenlere yasal işlem
uygulanır. Uygunluk belgesi bulunmayan firmaların kömürlerinin niteliği uygun olsa dahi
İzmir İl sınırları içinde satışına izin verilmez.
f) Stokerli sistemlerde, 10-18 mm boyutlarındaki elenmiş ve yıkanmış kömürler
torbalanmış şekilde kullanıcı tarafından alınır. Toz kömür kullanılmaz ve bu sistemler için
olan kömür torbalarının üzerinde sadece stokerli yakma sisteminde kullanılacağı yazılır.
g) Kömür torbaları Ek-1 de yer alan ifadelere ve boyutlara uygun olarak hazırlanır. Bu
Karara aykırı olan torbaları kullananlara yasal işlem uygulanır.
h) Her ayın 5 i ile 10 u arasında, bir önceki ay içerisinde İzmir İl Merkezine sevk edilen
tüm kömürlere ait bilgiler (Yakıt satılan yerin ismi, hangi tür kömürün verildiğini ve
miktarını) İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne bildirilir. Sevk programının eksik bildirilmesi
durumunda bu Karar uyarınca yasal işlem uygulanır.
Cezai Hükümler
Madde 8 — Bu Karara uymayan tüm kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel
kişiler, işyeri-mesken sahipleri ve yöneticileri hakkında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 1580
sayılı Belediye Kanunu, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki
Kanun, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine
göre cezai işlem uygulanır.
Yürürlük
Madde 9 — Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 10 — Bu Kararı İzmir Valisi yürütür.
a) Yerli Kömür Torba Örneği
BELGE ALAN
ÜRETİCİ FİRMA ADI:
SATICI FİRMA ADI:
KÖMÜRÜN MENŞEİ/CİNSİ:
KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Alt Isıl Değer:
Toplam Kükürt Değeri:
Nem:
Boyut:
Diğer Özellikler
AĞIRLIK:
KAÇINCI DERECE İLLERDE KULLANILACAĞI
UYGUNLUK BELGESİ VEREN VALİLİK
Yakılacak yakma sistemleri: Soba/Kalorifer/Stokerli
Torbalayan Firma Adı:
Adres, Tel:, Fax:, E-Mail
b) İthal Kömür Torba Örneği
İTHAL EDEN FİRMA ADI
SATICI FİRMA ADI:
KÖMÜRÜN MENŞEİ/CİNSİ:
KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Alt Isıl Değer:
Kükürt Değeri:
Uçucu Madde:
Nem:
Boyut:
Diğer Özellikler
AĞIRLIK:
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞINDAN
ALINAN KONTROL BELGESİ SAYISI:
Yakılacak yakma sistemleri:
Soba/Kalorifer/Stokerli
Torbalayan Firma Adı:
Adres, Tel:, Fax:, E-Mail
385
386
10. BÖLÜM
KAYNAKLAR
Alpar,S.R., M.İ.Hakdiyen ve T.Bigat.”Sınai Kimya Analiz Metodları”,
İstanbul Üniversitesi Yayınları, Sayı:1601, Kimya Fakültesi No:7, Cilt 1,
Baskı 4, İstanbul, 512 Sa., 1971.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye İstatistik Yıllıkları,
http://www.die.gov.tr
Başbakanlık Resmi Gazete, http//rega.basbakanlik.gov.tr
Bayraktutan,S., M.Özdemir ve S.Kırımhan. “Erzurum Çevresindeki
Sıcaksu Kaynaklarından Rezerv Sıcaklıklarının Tayini: Bir Kimyasal
Jeotermometre Uygulaması”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları
Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Simpozyumu-V, Erzurum, 14 sa., 68 Haziran 1983.
Çevre Bakanlığı ve UNDP, Sürdürülebilir Kalkınma Türkiye Ulusal
Raporu, 2002, (Ed.: G.Tüzün ve S.Sezer), 208 s.
Çevre ve Orman Bakanlığı, http://www.cevreorman.gov.tr
387
Çukurluoğlu (Çizmecioğlu),S., ve S.Kırımhan.”Denizli Organize Sanayi
Bölgesinde Kava Kirlenmesinin EDMS Modeli İle Belirlenmesi ve
Değerlendirilmesi”, Pamukkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, 1999
Demir,M. ve S.Kırımhan.”Adsorbsiyon Yöntemi İle Baca Gazından
Kükürt Dioksit Giderilmesi”, Fırat Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, 1995.
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Beş Yıllık Kalkınma Planları,
http://www.dpt.gov.tr
EEA, “Energy and Environment
Copenhagen, Denmark,2002.
in The European Union”,
EEA, “Europe’s Environment: The Third Assessment”, Copenhagen,
Denmark. Internet: http://www.eea.eu.int, 2003.
EEA, Avrupa’nın Çevre Sorunları: Üçüncü değerlendirme raporu (özet),
63 sa. http://www.eea.eu.int , 2003.
EEA, AÇA İşaretler, Kopenhag, 36 sa., 2004
EEA, 2005, Environmental Policy Integration in Europe: State of play
and an evaluation framework , Technical Report No:2/2005, 70 pp.,2005.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, http://www.enerji.gov.tr
Environmental Quality, The Eleventh Annual Report of The Council On
Environmental Quality, U.S.A., 497 pp., 1980.
EPA, U.S. Environmental Protection Agency, http://www.epa.gov
Goddard,F.W., and K.Hutton, 1964. “A School Chemistry For
Today”, Longmans, Green and Co.Ltd., 48 Grosvenor Street, London
W.1. 550 p., 1964.
388
Güçer,Ş.,M.Demir ve E. Karagözler. “Malatya Havasında Bazı
Elementlerin Dağılımı”, TÜBİTAK-Ulusal Çevre Sempozyumu,
Adana, sa:155-162, 12-15 Kasım 1984.
Handbook of Chemistry and Physics, 56th Edition, CRC Press, 18901
Cranwood Parkway, Cleveland, Ohio 44128,USA, 1975.
Hanneberg, P., “Acidification and Air Pollution”, A Brief Guide,
Swedish Environmental Protection Agency, 93 p.,1993.
HoddiJ.C., O.E.Alley, and C.L.Bickel. “Chemistry: A Basic Science”,
D.Van Nostrand Company,Inc., 120 Aexander St., Princeton, New
Jersey, USA, 801 p., 1957.
İleri, A., “Ankara’da Hava Kirliliğinin Altı Bölgede Saptanması”,
TÜBİTAK-ÇAG VII. Bilim Kongresi, İstanbul, 3-7 Kasım 1980.
Jones, K.H. “Temiz Hava İçin Uluslararası İşbirliği”, Ufuk Kültür Fikir
Dergisi, Cilt 5, Sayı 4, Sa:32-38, 1973.
Kaya (Oral),Y. ve S.Kırımhan.”Hava Kirliliği ve Asit Yağışların
Ekolojik Etkileri”, Pamukkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, 1997.
Kırımhan,S.”Hava Kirliliğinin Bitkiler Üzerindeki Etkisi”, Atatürk
Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ziraat Dergisi, Cilt 7, Sayı 4, sa:245-250,
1976.
Kırımhan,S.”Doğanın Korunması: Doğal Denge ve Çevre Kirliliği”,
Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Notları, 1977.
Kırımhan,S. “Endüstriyel Üretime Bağlı Olarak Ortama Yayılan
Kirleticiler ve Bu Kirleticilerin Bitkisel Üretim Üzerindeki Etkileri”,
TÜBİTAK IV.Kuruluş Yılı Bilimsel Sempozyumu, İstanbul, Tebliğler
Kitabı, sa:25-42, 27-29 Kasım 1978.
Kırımhan,S. “Basit Bir Yöntemle Kükürt Dioksit Gazı Ölçümü”, Türkiye
Hava Kirlenmesiyle Savaş Derneği Sempozyumu, Ankara, 4 sa., 26-27
389
Ocak 1979.
Kırımhan,S. “Hava Kirliliğini Önlemek Amacıyla Uygun Tip Soba
Seçimi ve Yakma Yöntemi”, Türkiye Hava Kirlenmesiyle Savaş Derneği
Sempozyumu, Ankara, 4 sa., 26-27 Ocak 1979.
Kırımhan,S. “Rüzgar Erozyonu ve Hava Kirliliği Yönünden Rüzgar
Analizleri”, I.Ulusal Çevre Mühendisliği Sempozyumu, Ankara,
Tebliğler Kitabı, 20 sa., 24-26 Ocak 1979.
Kırımhan,S. “Erzurum’da Hava Kirlenmesi”, Atatürk Üniversitesi, Çevre
Sorunları Araştırma Enstitüsü, Çevre Sorunları Sempozyumu-I, Erzurum,
12 sa., 23-27 Mayıs 1979.
Kırımhan,S. “Neden Çevre Sorunları”, TÜBİTAK, Bilim ve Teknik
Dergisi, Cilt 12, Sayı 142, Sa:43-44, 1979.
Kırımhan,S.”Erzurum’da Hava Kirliliğinin Ulaştığı Boyutlar ve Alınması
Gereken Önlemler”, TÜBİTAK-Çevre Araştırmaları Grubu, VII.Bilim
Kongresi, İstanbul, Tebliğler Kitabı, sa:61-76, 3-7 Kasım 1980.
Kırımhan,S. “Atmosferin Karbondioksit Derişimindeki Artışlar ve
Etkileri”, TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Dergisi, Cilt 14, Sayı 164, Sa:2223, 1981.
Kırımhan,S. “Hayvan Barınaklarında Koku Oluşumu, Etkileri ve
Giderilme Yolları”, Tabiat ve İnsan Dergisi, Yıl 15, Sayı 5, sa:28-37,
1981.
Kırımhan,S. Ve N.Boyabat. “Erzurum’daki Hava Kirliliğinin Kent
İçerisindeki Kar Yığınları ve Toprak Üzerindeki Etkileri”, Atatürk
Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları
Simpozyumu-V, Erzurum, 11 sa., 6-8 Haziran 1983.
Kırımhan,S., N.Boyabat ve S.Karakaş. “ Erzurum’da Güneş Enerjisinden
Yararlanılarak Sıcak Su Üretimi, 1. Aşama”, Atatürk Üniversitesi, Çevre
Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Simpozyumu-V, Erzurum,
390
7 sa., 6-8 Haziran 1983.
Kırımhan,S. ve M.Özdemir. “Erzurum’da Azot Oksit Gazlarının Hava
Kirliliğine Katkısı”, TÜBİTAK-Doğa Bilim Dergisi, Seri B, Cilt 8, Sayı
3, sa:269-273, 1984.
Kırımhan,S., N.Boyabat ve S.Karakaş. “ Erzurum’da Güneş Enerjisinden
Yararlanılarak Sıcak Su Üretimi”, EİE, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğü, Güneş Enerjisi Konferansı, Ankara, Tebliğler Kitabı, sa:99106, 16-18 Mayıs 1984.
Kırımhan, S. “Erzurum İlinin Genel Çevre Sorunları ve Çözüm
Önerileri”, TUBİTAK-Çağ, Ulusal Çevre Sempozyumu, Çukurova
Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Adana, 12-15 Kasım 1984.
Kırımhan, S., “Türkiye’de Kuraklık Sorunu ve Son Yıllarda Sıcaklık ve
Yağış Miktarlarındaki Değişmeler”, Atatürk Üniversitesi, Çevre
Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Sempozyumu-VII,
Erzurum, Sa:412-436, 13-17 Mayıs 1985.
Kırımhan,S. ve R.Yıldırgan. “Asit Yağışların Toprakların Fiziksel ve
Kimyasal Özellikleri Üzerindeki Etkisi”, Atatürk Üniversitesi, Çevre
Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Sempozyumu-VII,
Erzurum, sa:437-457, 13-17 Mayıs 1985.
Kırımhan, S.,”Asit Yağışlar ve Uluslararası İlişkilerdeki Önemi”, T.C.
Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü, Çevre Sempozyumu’85, Ankara,
5-7 Haziran 1985.
Kırımhan,S. “Erzincan’da Hava Kirliliği Araştırmaları”, Tabiat ve İnsan,
Yıl 19, Sayı 2, sa:23-36, 1985.
Kırımhan,S., B.Keskinler ve N.Boyabat. “Erzurum Kentinde Hava
Kirliliğinin Metalik Çatı Kaplamaları Üzerindeki Etkisi: 1.Aşama)”,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Ulusal Üniversite-Sanayi İşbirliği
Simpozyumu, 9 sa., 14-16 Kasım 1985.
391
Kırımhan, S., “Türkiye’de Çevre Hukuku, Standartlar ve Çevresel Etki
Değerlendirmesi”, İnönü Üniversitesi, Çevre Araştırmaları Birimi,
ÇEVRE-1986 Sempozyumu, Malatya, 11 sa. 5-7 Haziran 1986.
Kırımhan,S., N.Boyabat, F.Keven, V.Tosunoğlu. “Erzurum’da Hava
Kirliliğine Bağlı Olarak Kent İçerisindeki Toprak Kirliliğinin Değişimi”,
T.C.Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü, Dünya Çevre Günü, Çevre1986 Sempozyumu, 11 sa., 1986.
Kırımhan,S.”Atatürk Üniversitesi’ne Bağlı Bazı Birimlerde Kapalı
Ortamların Hava Kirliliği ve Gürültü Düzeylerinin Araştırılması”,
Environment’87, International Symposium
on Environmental
Management, İstanbul, p:387-399, June 5-9, 1987.
Kırımhan, S., “Fırat Havzasının Fiziksel Özellikleri ve Genel Çevre
Sorunları”, Fırat Üniversitesi, Fırat Havzasının Sosyal, Kültürel ve
Ekonomik Kalkınması Sempozyumu, Elazığ, Bildiriler Kitabı (1991)
sa:229-248, 7-9 Nisan 1988.
Kırımhan,S., B.Keskinler ve N.Boyabat. “Erzurum Kentinde Hava
Kirliliğinin Metalik Çatı Kaplamaları Üzerindeki Etkileri”, Fırat
Üniversitesi, Fırat Havzası Birinci Çevre Sempozyumu, Tebliğler Kitabı,
sa: 237-247, 13-15 Ekim 1988.
Kırımhan, S., “Elazığ İlinin Genel Çevre Sorunları ve Çözüm Önerileri”,
Çevre’89, Proceedings of the 5th Environmental Science and Technology
Conference, Adana, p:361-381, 1989.
Kırımhan,S.“Hava
Kirliliğinde
Meteorolojik
Parametrelerin
Değerlendirilmesi: Erzurum Örneği”, İkinci Ulusal Meteoroloji Kongresi,
İTÜ, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Meteoroloji Mühendisliği
Bölümü, 14 sa., 20-23 Mart 1991.
Kırımhan,S.”Erzurum’da Hava Kirliliği ve Nokta Kaynak Araştırması”,
TÜBİTAK, Doğa-Tr. J. of Engineering and Environmental Science, 15,
122-143., 1991.
392
Kırımhan,S. “Yerleşim Yerlerinde Hava Kirliliği ve Alınması Gereken
Önlemler”, Tabiat ve İnsan, Yıl 26, Sayı 2, sa:13-15, 1992.
Kırımhan,S. ve F.Keven. “Kentlerin Kapalı Ortamlarındaki Hava
Kirliliği”, 1.Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, İzmir, 5-7 Ekim 1993.
Kırımhan,S. ve T. (Kırımhan) Eren. “Türkiye’de Kömür Kullanımı ve
Çevresel Etkisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü,
Gökova Körfezi Çevre Sorunları ve Çevre Yönetimi Sempozyumu, ÖrenMuğla, 17 sa., 28-30 Haziran 1994.
Kırımhan,S. “Çevre Mühendisliğinde İstatistiksel Uygulamalar”,
Macintosh Üzerinde Akademik Uygulamalar Sempozyumu, Akdeniz
Üniversitesi, Antalya, Bildiriler Kitabı, sa:177-184, 25-27 Mayıs 1995.
Kırımhan, S. “Çevre Yönetimi: Nüfus, Kaynak ve Çevre İlişkileri”,
http://www.kirimhan.com, Ankara, 352 sa., 2005.
Kırımhan, S., M.Tel ve Z.Afet. “Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye’de
Çevre Yönetimi” Toplantısı Bildirileri, AK-TEL Mühendislik,
http://www.aktel1.net, 320 sa., 2005.
Malanchuk, J.L. and J. Nilsson (Ed.), “The Role of Nitrogen in The
Acidification of Soils and Surface Waters”, Nordic Council of
Ministers, Copenhagen, Denmark,1989.
Meriletho,K., K. Kenttamies, and J.Kamari. “Surface Water
Acidification in The ECE Region”, Nordic Council of Ministers,
Copenhagen, Denmark, 1988.
Moseholm,L., B. Anderson, and I. Johnsen, 1988, “Acid Deposition
and Novel Forest Decline in Central and Northern Europe”,
Assessment of Available Information and Appraisal of The
Scandinavian Situation, Nordic Council of Ministers, Copenhagen,
Denmark, 1988.
Müezzinoğlu, A.,”Hava Kirliliği ve Kontrolünün Esasları”, Dokuz Eylül
393
Yayınları, İzmir, 327 sa., 2000.
Nacar, N. ve S.Kırımhan.”Elazığ Çimento Fabrikası Çevresel Etki
Değerlendirmesi”, The Ninth Turkish-German-Polish Environmental
Engineering Symposium, Boğaziçi University, İstanbul, Turkey, October
5-7, 548-562, 1992.
Oruç, N., “Hava Kirlenmesi ve Eskişehir’de Yapılan SO2 Ölçümleri”,
Çevre’82 Sempozyumu, İzmir, 3-5 Haziran 1982.
Oruç,N ve S.Kırımhan. “A Preliminary Study on the Distribution of Soil
Fluorides Near An Airborne Fluorine Sources”, V.Türk-Alman Çevre
Mühendisliği Simpozyumu, Dokuz Eylül Üniversitesi, MühendislikMimarlık Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, İzmir, 7 sa., 11-16
Haziran 1984.
Özer, U., ve Ş. Kartal. “Kayseri Atmosferindeki Kükürt ve Bazı Eser
Elementlerin Konsantrasyonları Arasındaki Bağıntıların İncelenmesi”,
TÜBİTAK-Ulusal Çevre Sempozyumu, Adana, sa:118-128, 12-15 Kasım
1984.
Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr
Roberts, N.(Ed.). “The Changing Global Environment”, Basil Blackwell
Publishers, USA, 531 pp., 1994.
Seinfeld, J.H., “Air Pollution: Physical and Chemical Fundamentals”,
McGraw-Hill, Inc. p.523, 1975.
Stern,A.C. (Ed.) “Air Pollution”, 3rd ed. (5 vols), Acedemic pres, New
York, 1962, 1976-1977.
Stern,A., R.W.Boubel, D.B.Turner, D.L.Fox. “Fundamentals of Air
Pollution”, 2nd Edition, Academic Pres, Inc., Orlando, Florida, USA, 530
pp, 1984.
Theodore,L., and A.J.Bunicore. “Air Pollution Control Equipmant”,
394
Prentice-Hall, Englewood Cliffs, N.J., 1982.
Tırıs, M., E.Kalafatoğlu, H.Okutan (Ed.). “Hava Kirliliği, Kaynakları ve
Kontrolü”, TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi, Gebze-Kocaeli, 227
sa., 1993.
Turk, A., J. Turk, J.T. Wittes and R. Wittes. “Environmental Science”,
W.B. Saunders Company, U.S.A., 563 pp., 1974.
Türkiye Çevre Vakfı, Türkiye’nin Çevre
http://www.cevre.org
Sorunları 1983-2003.
Türkiye İstatistik Kurumu (TİK), Çevre İstatistikleri Bültenleri,
http://www.tik.gov.tr
UNDP,
Global
Environment
http://www.unep.org/geo/yearbook
Outlook,
Year
Books,
USDHEW, Department of Health and Welfare, Washington,D.C., 1970.
Wark,K., and C.F.Warner. “Air Pollution: Its Origion and Control”,
Harper and Row, Publishers, New York, p.526, 1981.
WHO, Dünya Sağlık Teşkilatı Raporları,http://www.who.org
Worldwatch Enstitüsü, Dünyanın Durumu Raporları, 1991-2005.
http://www.worldwatch.org
WMO, World Meteorological Organization, http://www.wmo.org

Benzer belgeler