geleneksel ve hızlı sinterleme yöntemleri
Transkript
geleneksel ve hızlı sinterleme yöntemleri
C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 GELENEKSEL VE HIZLI SİNTERLEME YÖNTEMLERİ Uğur ÇAVDAR1, Enver ATİK2 ÖZET Uygun bileşime sahip toz karışımları bir karıştırıcı ile karıştırılması, kalıp içerisinde preslenmesi ve daha sonrada uygun atmosfer ortamında ve sıcaklıkta sinterlenmesi sonucunda toz metal parçalar elde edilir. Toz metalürjisi ile elde edilecek parçalarda önemli aşamalardan birisi sinterleme işlemidir. Sinterleme, ergime sıcaklığının altında ve genellikle koruyucu atmosferde gerçekleştirilir. Sinterleme prosesinde, ısıtılmış parçanın korozyondan korunması amacıyla atmosferle ilgisi kesilmiş fırın içerisinde önce yağlayıcılardan temizlenmek üzere ön ısıtmaya tabi tutulur. Oksit indirgenmesinin ardından fırının sıcak bölgesinde sinterleme işlemi gerçekleştirilir. Fırından çıkan parça soğumaya bırakılır. Sinterleme işlemi genellikle parti ya da, sürekli fırınlarda geleneksel yöntemlerle gerçekleşir. Hızlı sinterleme yöntemleri, geleneksel sinterlemeye en önemli alternatiftir. Anahtar Kelimeler: Toz metal, Sinterleme, Geleneksel sinterleme, İndüksiyonla sinterleme, Mikro dalga sinterleme, Plazma sinterleme, Lazer sinterleme. ABSTRACT Powder metal pieces are obtained in consequence of powder mixtures which has a suitable composition are mixed up in mixer, pressed with die and after that sintered with suitable atmosphere environment and temperature. One of the most important ranks of the powder metallurgy is sintering process. Sintering is becoming under melting temperature and generally under inert atmosphere. In the sintering process, piece is presintered for cleaned from lubricant firstly in the furnace which has not any atmosphere. This process aim is protect from corrosion to heated pieces. Sintering process is becoming warm region of the furnace after oxide is reduced. Piece which is taking from furnace is getting cold. Generally party or continuous furnaces are used for sintering process. Rapid sintering methods are most important alternative to traditional sintering. Keywords: Powder Metal, Sintering, Conventional sintering, Induction sintering, Microwave sintering, Plasma sintering, Laser sintering. 1. GİRİŞ Toz metalürjisi yönteminde, uygun kalıplama tekniğiyle çok az talaş kaldırarak ya da hiç talaş kaldırmaya gerek kalmadan nihai parça üretilebilmektedir. Gelişen teknoloji ile toz metalürjisinde parça üretimi gereksinimi de hızla artırmaktadır. Toz metalürjisi yöntemiyle, uygun bileşime sahip toz karışımları ilk aşama olarak kalıp içerisinde preslenmektedir. Presleme basıncına ve etki şekline bağlı olarak parçanın yoğunluğu da değişmektedir. Bu ilk işlem, elde edilecek parçanın mekanik ve fiziksel özelliklerini de belirlemektedir. 1 Arş. Gör., Celal Bayar Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü, [email protected] 2 Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü, [email protected] 1 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Toz metalürjisi ile elde edilecek parçalarda ikinci ve önemli aşama sinterlemedir. Sinterleme, ergime sıcaklığının altında ve genellikle koruyucu atmosferde gerçekleştirilir. Bu aşamada, parça ısıtılmış ve korozyondan korumak amacıyla atmosferle ilgisi kesilmiş fırın içerisinde önce yağlayıcılardan temizlenmek üzere ön ısıtmaya tabi tutulur. Oksit indirgenmesinin ardından fırının sıcak bölgesinde sinterleme işlemi gerçekleştirilir ve fırından çıkan parça soğumaya bırakılır [1]. Ürünlere hızlı ısıtma ile sinterleme teknikleri uygulanana kadar, reaktif yöntemler eşsiz olarak biliniyordu. Yeni araştırmalar sayesinde düzgün ürün kalitesinin yanı sıra hızlı ısıtma ya da daha üniform bir ısı transferinin gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Hızlı ısıtma teknikleriyle ısı penetrasyonu, geleneksel sinterleme yöntemine göre artmıştır. İletken malzemelerde direkt olarak akımın malzemenin üstünden geçmesi veya indüksiyonla ısıtılması sağlanmıştır. İletken olmayan malzemelerde ise mikrodalga ve plazma ısıtma teknikleri kullanılmaya başlanmıştır [2]. 2. SİNTERLEME Sinterleme, toz metalurjisinin en karmaşık konusudur. Sinterleme aynı zamanda, ham taslağı yüksek performaslı parçaya dönüştürdüğünden toz metalin en önemli tekniğidir. Sinterleme sırasında polimer/yağlayıcı yakılması, parçacıklar arası bağlama, boyut değişimi ve mikroyapının önemli miktarda irileşmesi gibi birçok önemli olay gerçekleşir [1]. Sinterleme, birbirine temas eden parçacıkların yüksek sıcaklıklarda birbirine bağlanmasını sağlar. Bu bağlanma, ergime sıcaklıklığının altında katı halde atom hareketleriyle oluşabilir. Pek çok durumda, sıvı faz oluşumu ile birlikte gerçekleşir. Bağlanma, temas eden parçacıklar arasında boyun oluşmasıyla kendisini gösterir [1]. 2.1. Sinterleme Fırınları Sinterleme fırını, sinterleme döngüsünde sıcaklığı ve zamanı kontrol eder. İlave olarak atmosferi tutar, yağlayıcı ve bağlayıcıların giderilmesini sağlayarak sinterleme sonrası ısıl işlem imkanı verir. Çoğunlukla, fırın çıkışları atıkları yakmak için bir yakıcıdan geçer. Fırın, bu işlevleri parti veya sürekli sinterleme şeklinde yapar. Şekil 1’de sinterleme için tipik sıcaklık–zaman döngüsü gösterilmektedir. Parti ve sürekli fırınlar arasındaki fark, fırın sıcaklığı–zaman veya parça konumu–zaman ilişkilerinin kontrolüne bağlıdır [1]. Şekil 1. Bir sinterleme fırınındaki işlemler zincirinin şemtik gösterimi. Diyagram, tipik zaman-sıcaklık profilini göstermektedir [1]. 2 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 2.1.1. Parti Fırınlar Parti fırın, sinterlenecek malzeme ile yüklenir ve sıcaklık döngüsü birkaç saat uygulanır. Her bir döngü farklı programlanabildiği için parti fırınların kullanımı esnektir. Ayrıca, vakum sinterleme ve basınç–takviyeli sinterleme sadece parti fırınlarda yapılabilir. Genellikle, fırın cidarları çalışma bölgelerinin etrafındaki yansıtıcı ısı kalkanları ve dıştan su soğutma ile sürekli soğutulur. Diğer bir tasarım, sinterlenen malzeme ve koruyucu atmosferi ihtiva eden kutunun ısıtıcı elemanlarla dışarıdan ısıtılmalıdır. Sıcak bölgeye yükleme önden, üsten veya alttan çeşitli kaldıraçlar ile yapılabilir [1]. Şekil 2, vakum veya akan işlem atmosferi altında çalışan bir parti fırınını göstermektedir. Hazne çapı büyüdükçe sinter yükü artmakta, 500 kg’a kadar erişmektedir. Maksimum 3000°C sıcaklığa çıkması ve bazı parti fırınlarında birkaç atmosfer basınç altında çalışılması mümkündür. Yarı–sürekli vakum sinterleme fırınlarında seri halde üç veya daha fazla oda bulunmaktadır. Yük bir odada belirli bir süre tutulduktan sonra bir sonraki odaya taşınır, böylece döngü parti fırınlarında ard arda sinterleme şeklinde oluşur [1]. Şekil 2. Parti sinterleme fırının şematik gösterimi [1]. 2.1.2. Sürekli Fırınlar Sürekli bir fırında, parçanın konumu zamana karşı taşıyıcı bant veya itici konveyörler kullanılarak ardışık bölgelerde kontrol edilir. Genellikle, konveyörler tel örgüden imal edilir. Yüksek sıcaklıklar için seramik, grafit veya refrakter bant veya itici kullanımı gerekir. Refrakter malzemeler veya grafit ile 2000°C’nin üzerinde sıcaklıklara çıkmak mümkündür [1]. Sürekli bir fırında ilk bölgeler yağlayıcı, polimer ve kirletici giderme için kullanılır. Atmosfer bileşimi ve akışı, her bir bölgede tepkimeleri kontrol etme ve kirleticileri yüksek sıcaklık bölgesinden uzakta tutmak için ayarlanır. En uygun fırın tipi ve boyutları üretim miktarı, sinterlenecek malzeme, işletim maliyeti, atmosfer tipi ve sinterleme sonrası soğutma hızına bağlıdır [1]. Şekil 3’de en yaygın kullanılan sürekli fırın gösterilmektedir. Bu fırın, sabit sıcaklık profiline ve belli bir hızda hareket eden bir banta sahiptir. Yatay bant sıcak bölgeden geçerek 3 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 dönüşte fırının altında hareketine devam eder. Bant fırında hareket ederken yük kademeli olarak ön ısıtma, yüksek ısı ve soğutma bölgesinden geçer. Fırının uzun süreli kullanımında bantta uzama, aşınma, sürünme ve ısı çevirimi oluşur. Bu sebeplerden bant kullanım dışı kalır. Yüksek sıcaklıklarda fırın ömrü daha kısadır. Hidrokarbon, etanol, metan ve yüksek hidrojen içeren gazlar kullanıldığında fırının ömrünü hızla azaltır [1]. Yüksek sinterleme sıcaklıkları için volfram, seramik (silisyum karbür) veya grafit taşıyıcı bantlar kullanılmalıdır [1]. Şekil 3. Örgü bantlı sürekli sinterleme fırınının şematik görünüşü [1]. Buraya kadar bahsedilen fırınlar, geleneksel sinterleme fırınlarıdır. Buradan sonra hızlı sinterleme tekniklerinden söz edilecektir. 2.2. Hızlı Sinterleme Teknikleri Hızlı sinterleme tekniklerine örnek olarak İndüksiyonla sinterleme, mikrodalga sinterleme, plazma sinterleme, lazer sinterleme’yi verebiliriz. 2.2.1. İndüksiyonla sinterleme İndüksiyonla sinterleme, değişken akım taşıyan iletken bobin ile sağlanır. Bobinde oluşan akım, toz malzeme içinde girdap akıma neden olan manyetik alanı oluşturur. Bobin genellikle bakırdan meydana gelir. İçerisinden soğutma suyu geçer. İndüksiyonla sinterleme yönteminde kullanılan frekans 50 Hz ile 50 kHz arasında olabilir [3]. İletken olmayan malzemeler için, indüksiyon bobini içinde manyetik akıyı çekecek farklı bir iletkene ihtiyaç vardır. İletken malzeme manyetik akıyı çekerek ısınır ve yalıtkan malzemeye ısıyı iletir. İndüksiyon sisteminin en önemli özelliği hızlı ısınma gerçekleştirmesidir. Genel olarak malzmelerin yüzeylerini ısıtmada kullanılır. İşlem görecek malzemeyi bir seferde ısıtır. Isı transferi diğer ısıtma sistemlerinden 3000 kez daha iyidir [3]. Genellikle indüksiyon bobininin boyu malzemenin boyundan biraz daha büyüktür. Kısmi ısıtma yapılacak malzemelerde ise bobin boyu, ısıtma yapılacak yüzeyin boyundan biraz kısa alınır. İndüksiyon sisteminin frekansına göre penetrasyon derinliği değişir. Demir gibi çok iletken malzemeler kısa sürede ısınır. Yüksek sıcaklıkta veya yüksek frekansta penetrasyon derinliği azalır (Şekil 4). Tüm toz malzemeler indüksiyonla sinterleme numunesi olarak kullanılabilir. Oda sıcaklığında 100 mm’ye kadar penetrasyon derinliği gerçekleşebir ama sıcaklık artarsa penatrasyon derinliğinde azalma meydana gelir. Sıcaklık avantajı olduğu halde indüksiyon sinterlemede 4 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 çok az kullanılır. Genellikle indüksiyon akımını düzelten grafit ile birlikte yavaş adımlarla ısıtılacak sıcak presleme işlemlerinde kullanılır. Şekil 4. İndüksiyonla sinterlenmiş Cu-15Al TM numunenin sıcaklık ve frekansa göre penetrasyon derinliği [3]. Çavdar ve Atik metal malzemelerin orta frekanslı indüksiyonla sinterleme [4-6] ve toz boyutunun indüksiyonla sinterlemeye etkisi [7] hakkında yaptıkları çalışmaları yayınlamışlardır. Ayrıca Shon ile arkadaşları [8] ve Khalil ile arkadaşları [9] yüksek frekanslı indüksiyonla sinterleme hakkında çalışmışlardır. 2.2.2. Mikrodalga ile Sinterleme Mikrodalga ile sinterleme yöntemi en çok seramiklerin sinterlenmesinde kullanılmaktadır [10-11]. Elektromagnetik dalga çok yüksek frekans üretmektedir. Ev tipi mikrodalga fırınlarından daha yüksek güce sahip mikrodalga cihazlarla, seramik ve metalik malzemeler sinterlenebilir. Şekil 5. Mikrodalga sinterlemenin şematik gösterimi [12]. 5 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 5’de görülen mikrodalga sinterleme cihazı 9 kW güce ve 2,45 GHz frekansa sahiptir. Cihaz hem konvansiyonel hem de mikrodalga sinterleme yapabilmektedir. Dakikada 5 Kelvin ısıtma hızıyla çalışmaktadır. Malzemenin yüksek mikrodalga frekansı çekmesi için altlık kullanılır. Ayrıca ısının fırında dağılmaması için malzeme kutunun içinde sinterlenir. Mikrodalga ile malzemelerin atomlarının hareketlendirilmesi sayesinde ısınma meydana gelir [12]. Isınma, malzemenin üstüne direkt olarak mikrodalga ile temasına ve malzemelerin dielektrik davranışına bağlı olarak değişir [3]. Isınma malzemelerin üzerinde meydana gelir. Mikrodalga penetrasyonu, frekansın kareköküyle ters orantılıdır [3]. Katz [10], Clark ve arkadaşları [11] seramik malzemelerin, Kurt ve arkadaşları [12], Kuşoğlu ve arkadaşları [13], J. Mascarenhas ve arkadaşları da [14] metal malzemelerin mikrodalga ile sinterlenmesi hakkında çalışmalar yapmışlardır. 2.2.3. Plazma Sinterleme Plazma sinterleme, mikrodalga sinterlemeye benzer bir sistem olmakla birlikte, plazma kendisine özgü termal ortamıyla, hızlı sinterleme davranışlarının oluşmasını sağlar [15-16]. Plazma sinterleme genel olarak Al2O3, SiC, ve ZrO2 gibi seramik malzemelere uygulanır. Düşük basınçlı gaz ortamında nükleustaki elektronların, indüksiyon veya mikrodalga akımlarının uygulanmasıyla plazma sinterleme meydana gelir. Plazma sinterlemede yüksek sıcaklık mümkün olduğundan dolayı hızlı ısıtmayla, düşük güç kayıpları meydana gelmektedir. N2,H2 ve H2O gibi poliatomik gazlar ısıtmaya yardımcı olur. Örnek olarak; Zirkonya-ytria kompozisyonu %93 yoğunluğa ulaşması için 2,5 dakika oksijen-argon atmosferi altında mikrodalga ısıtma uygulanmasıyla plazma sinterleme gerçekleştirilmiştir (Şekil 6) [17]. Şekil 6. Plazma sinterlemenin şematik gösterimi [3]. Schwarz ve arkadaşları [18], Menapace ve arkadaşları [19] metal parçaların spark plazma sinterleme (SPS) yöntemiyle sinterlenmeleri hakkında çalışma yapmışlardır. 2.2.4. Lazer Sinterleme Lazer ışınlarıyla malzemelerde ergime, bağlanma ve camsı pürüzsüz yüzey oluşması sağlanmaktadır [20-21]. Lazer, malzemenin yüzeyinde 2400°C sıcaklığa kadar çıkılmasını sağlayabilir. BaTiO3 malzemesinin 1320°C sıcaklıkta 30s’de sinterlenmesi gerçekleştirilmiştir. Fakat uygulanan güçle sertleşme derinliği aynı oranda olmamıştır. Sertleşme sadece yüzeyde meydana gelmiştir. Yüzeyde çok hızlı ısınma meydana gelse de, ısı transferi çok yavaş olmaktadır. Buna bağlı olarak da sinterleme çok yavaş gerçekleşmektedir (Şekil 7). 6 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 7. Lazer sinterlemenin şematik gösterimi [3]. Kopp ve arkadaşları [22], Kasai ve arkadaşları [20] metal parçaların lazer sinterlenmesi hakkında, Yuki ve arkadaşlarıda [21] seramik parçaların lazerle sinterlenmesi hakkında çalışma yapmışlardır. 2.2.5. Deşarj Sinterleme Direkt rezistans ısıtmayla yüksek sıcaklıklarda en hızlı sinterlemenin gerçekleştirildiği yöntemdir. Elektrik akımı malzemenin üstünden geçerken, mlazemenin ısınmasına yol açar. Akım yoğunluğu 65–300 A/cm2 arasındadır. Malzemeye çok yüksek tekrarlı elektrik akımı uygulandığında, sinterleme esnasında oluşan boyunlar küçük ve akım yoğunluğu da yüksek olursa, malzemede ergimeler meydana gelebilmektedir (Şekil 8). Şekil 8. Elektriksel deşarj sinterlemenin şematik gösterimi [3]. Okazaki yaptığı çalışmada [23] demir, çelik, bakır, paslanmaz çelik, tungsten ve titanyum gibi metalik malzemelerin elektriksel deşarj yöntemi ile sinterlenebileceğinden bahsetmiştir. 3. SONUÇLAR Genel olarak konvansiyonel (geleneksel) sinterleme yöntemiyle sinterlenen toz metal numunelere alternatif sinterleme yöntemleri geliştirilmiştir. İndüksiyonla sinterleme, mikrodalga sinterleme, plazma sinterleme ve lazer sinterleme gibi yöntemler hızlı sinterleme yöntemlerinin en başında gelen örnekleridir. Amaç daha hızlı ve homojen ısınan ve sinterlenen bir numune elde etmektir. Çavdar ve Atik demir esaslı toz metal malzemeleri orta 7 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 frekanslı indüksiyon sistemiyle yaklaşık 6,68 dakikada (500 saniye) sinterlemiştir [49-51]. Geleneksel sinterleme yöntemi ile 30 ila 45 dakika arasında sinterlenen toz metal numunelerin, yaklaşık 6 dakikada sinterlenmesi, sinterleme süresinin 5 ila 7 kat kısalması manasına gelmektedir. Ayrıca İndüksiyonla sinterlenen toz metal numunelerin üç nokta eğme dayanımı sonucunda elde edilen eğme dayanımı ve yüzde uzama değerleriyle, sertlik değerleri de geleneksel yöntemle sinterlenen toz metal numunelerin eğme dayanımı, yüzde uzama ve sertlik değerleri ile yaklaşık aynı değerlerdedir. Deşarj ve indüksiyonla sinterleme sayesinde iletken malzemelerin üstünden akımın veya manyetik akının geçmesiyle ısınmanın gerçekleşmektedir. Mikrodalga ve plazma sinterleme teknikleri de iletken olmayan malzemelerin sinterlenmesinde kullanılır. Hızlı sinterleme yöntemleri sayesinde ısınma işlemi numunenin yüzeyinde ve aynı zamanda içinde gerçekleşmektedir. Geleneksel sinterleme işleminde ise sinterleme işlemi yüzeyde başlamakta ve iletim ve taşınımla sağlanmaktadır. 8 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 4. KAYNAKLAR 1. Randall M.G., Editörler; Sarıtaş, S. Türker, M., Durlu, N., “Toz Metalurjisi ve Parçacıklı Malzeme İşlemleri”, p.p. 2-9, 143, 233-273, 279-296, TMMD, Ankara/Türkiye, 2007. 2. Shon, I.J., Jeong, I.K., Ko, I.Y., Doh,J.M., Woo, K.D., “ Sintering behavior and mechanical properties of WC-10Co, WC-10Ni and WC10Fe hard materials produced by high-frequency induction heated sintering” Elsevier, Ceramic International, Republic of Korea, accepted 3 november 2007. 3. Randal M. German, “Sintering theory and practice” The Pennsylvania State Universty Park, Pennsylvania, A willey – interscience publication, Jon Wiley & Sons, INC., USA, pp. 313-362, 373-400, 403-420, 1996. 4. Çavdar, U., Atik, E., “Sintering with induction”, Euro PM2008 Proceedings Vol 3, 29Sep.-1oct. 2008, p.p. 33-38, Rosengarten Congress Center, Mannheim, Germany 2008. 5. Çavdar, U., Atik, E., Ataç, A., “Toz metal burçların indüksiyonla sinterlenmesi” 5th International Powder Metallurgy Conference, T.O.B.B. Conferance Centre, 8-10 October 2008, Ankara/Turkey 2008. 6. Çavdar, U., Atik, E., “Induction Sintering Of %3 Cu Contented Iron Based Powder Metal Parts” 5th International Powder Metallurgy Conference, T.O.B.B. Conferance Centre, 8-10 October 2008, Ankara/Turkey 2008. 7. Çavdar, U., Atik, E., “Toz Boyutunun İndüksiyonla Sinterlemeye Etkisi” 12th international materials symposium, IMSP 2008, Denizli/Turkey, Vol.2, pp.1286-1290, 15-17 October 2008. 8. Shon, I.J., Jeong, I.K., Ko, I.Y., Doh,J.M., Woo, K.D., “ Sintering behavior and mechanical properties of WC-10Co, WC-10Ni and WC10Fe hard materials produced by high-frequency induction heated sintering” Elsevier, Ceramic International, Republic of Korea, accepted 3 november 2007. 9. Khalil, K.A., Kim, S.W., Darmaraj, N., Kim, K.W., Kim, H.Y., “Novel mechanisim to improve touthness of the hyroxyapatite bioceramics using high-frequency induction heat sintering”,Elsevier, jornal of Materials Proccessing Tecnology 187-188, p.p. 417-420, 2007. 10. Wang, Q.B., Tang, H.P., Zhang, Q.C., Qiu, Q.F., Wang, J.Y., “Metallic membranes” Filitration & separation, p. 40-42, Jan/Feb. 1998. 11. Clark, D.E., Floz, D.C.., Schulz, R.L., Fathi, Z., Cozzi, A.D., “Recent developments in the microwave processing of ceramics” MRS Bull., vol.18 no.11, pp. 41-46, 1993. 12. Kurt, A., Eşman, A., Boz, M., “Mikrodalga sinterleme ile toz metal alüminyum parçaların sinterlenmesi” Gazi Üniversitesi 2005. 13. Kusoglu,İ.M., Monica, P., Onel, K., “Microwave assisted sintering of Iron powders“, 5th International Powder Metallurgy Conference, T.O.B.B. Conferance Centre, 8-10 October 2008, Ankara/Turkey 2008. 9 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 14. Mascarenhas, J., Marcelo, T., Inverno, A., Castanho, J., Vieira, T., “Microwave Sintering of Sputter Coated 316l Powders”, Euro PM2008 Proceedings Vol 3, 29Sep.-1oct. 2008, p.p. 21-26, Rosengarten Congress Center, Mannheim, Germany 2008. 15. Upadhya, K., “ Sintering kinetics of ceramics and composites in the plasma environment”, J. Metal, vol.39, no. 12, pp. 11-13, 1987. 16. Johnson, D.L., Rizzo R.A., “ Plasma sintering of beta-double prime alumina”, Cerm. Bull. vol. 59, pp. 467-472, 1980. 17. Kijima, K., Uetuki, T., Tanaka, K., “ Sintering of silicon carbide”, sintering’87, vol. 2, S. Somiya, M. Shimada, M. Yoshimura, R. Watanabe (eds) Elsevier applied Science, London, pp. 1064-1069, 1988. 18. Schwarz, S., Oberacker, R., Hoffmann, M.J., “Microstucture and Mechanical Properties of Maraging Steel Processed by Spark Plasma Sintering (SPS)”, Euro PM2008 Proceedings Vol 3, 29Sep.-1oct. 2008, p.p. 3-8, Rosengarten Congress Center, Mannheim, Germany 2008. 19. Menapace, C., Libardi, S., Zadra, M., Molinari, A., “Microstructure and Mechanical Properties of an Ultra Fine Fe-Mo-B Alloy Produced by Mechanical Alloying and Spark Plasma Sintering” Euro PM2008 Proceedings Vol 3, 29Sep.-1oct. 2008, p.p. 9-14, Rosengarten Congress Center, Mannheim, Germany 2008. 20. Kasai, T., Ozaki, Y., Noda, H., Kawasaki, K., Tenamoto, K., “ Lazer sintered barium tatanate”, J. Amer. Ceram. Soc., vol. 72, pp. 1716-1718, 1989. 21. Yuki, M., Yamaoka, H., Nakanishi, Y., Kawasaki, A., Watanabe, R., “ Experimental study of lazer sintering process of ceramics” Proceedings of 1993 Powder Metallurgy Word congress, Part 2, Y. Bando and K.Kosuge (eds.), Japon society of Powder and Powder Metallurgy, Kyoto Japon, pp. 939-942, 1993. 22. Kopp, C.A., Petzoldt, F., “Laser Sintering of Metallic Parts with Complex Internal Structures” Euro PM2008 Proceedings Vol 3, 29Sep.-1oct. 2008, p.p. 283-288, Rosengarten Congress Center, Mannheim, Germany 2008. 23. Williams, D.J., Johnson, W., ”Neck formation and growth in high voltage discharge forming of metal powders”, Powder metal int., vol.25, pp. 85-89, 1982. 10 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 AZ91 MAGNEZYUM ALAŞIMININ METALOGRAFİK VE MEKANİK ÖZELLİKLERİNE İNDİYUM ELEMENTİNİN ETKİSİ THE EFFECT OF INDIUM ELEMENT ON METALLURGICAL AND MECHANICAL PROPERTIES OF AZ91 MAGNESIUM ALLOY Yiğit ERÇAYHAN1, Nurşen SAKLAKOĞLU2 ÖZET Bu çalışmada AZ91 magnezyum alaşımının mikroyapı ve mekanik özelliklerine % 0,2-%0,8 oranlarında ilave edilen In elementinin etkisi incelenmiştir. Mikroyapı sonuçları ilave edilen In miktarı arttıkça tanelerin küçülme eğilimi gösterdiği ve Mg17Al12 intermetalik fazının yapıda daha kopuk bir şekilde dağıldığı gözlenmiştir. In miktarı arttıkça alaşımın sertliği ve akması %5-%10 oranlarında arttığı gözlenirken, % kısalma oranın da kayda değer bir değişiklik gözlemlenmemiştir. Anahtar Kelimeler: Indiyum, AZ91, mekanik özellikler ABSTRACT In this study, the effect of In addition varied between 0,2-0,8 wt % on the microstructure and mechanical properties of AZ91 magnesium alloy have been examined. The microstructure results showed that as the In is added into AZ91 alloy, the grain sizes reduced and Mg17Al12 intermetalic phase is refined. Increasing the amount of In addition into AZ91 alloy increased the yield strength and hardness varied between 5-10 wt % of AZ91 alloy. There were no significant changes for elongation of alloy. Key words: Indium, AZ91, mechanical properties 1. GİRİŞ Malzeme seçiminde düşük ağırlık kadar önemli olan geri dönüşebilirlik dünya hammadde ve enerji kaynaklarının korunması için etken bir faktör haline gelmiştir (Vecchiarelli M.A 1992). Günümüzde enerji kaynaklarının ve ekolojik dengenin korunması otomotiv sektörünü yakıt tüketiminde zorunlu kısıtlamalara götürmektedir. Bu amaçla araç lastiklerinde sürtünmenin azaltılması, ağırlıkta azalma, motor ve transmisyon verimliliğinin artırılması, araç ön alanının küçültülmesi ve aerodinamik tasarım gibi yaklaşımlar üzerine çalışılmaktadır (Mehmet Ünal 2008). Magnezyum ve alaşımları günümüzde modern hafif yapılar için önemli bir malzeme olarak görülmekte ve bundan dolayı özellikle otomobil endüstrisinde geniş bir kullanım alanına sahip olmaktadır. Magnezyumun yoğunluğu 1,7 g/cm3 (alüminyumun yoğunluğu = 2,7 g/cm3, çeliğin yoğunluğu = 7,8 g/cm3) olmasına rağmen alüminyum ile hemen hemen aynı dayanım değerlerine sahiptir (200 – 250 MPa). Ağırlık olarak Mg, Alüminyum (Al)’dan % 36, Demir (Fe) ve çelikten % 78 daha hafiftir (Gaines L. 1996, Housh S. 1998). 1 2 Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Makine Müh. Böl., Manisa,Türkiye,[email protected] Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Makine Müh. Böl., Manisa,Türkiye,[email protected] 11 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Magnezyum da diğer metaller gibi nadiren saf halde kullanılır. Malzemenin dayanım özelliklerinde belirli gelişmeler sağlamak için Mg’a alaşım elementleri katılarak döküm veya dövme ürünler elde edilmektedir. Mg, HSP yapıya sahiptir ve sahip olduğu tane çapı da çok fazla sayıda elementle katı çözünebilirliğe müsade eder. Mg yapısal bir malzeme olarak kullanıldığında Al, Be, Ca, Cu, Fe, Mn, Ni, Si, Ag, Sn, Zn ve Zr gibi ana elementler ile Na, K, Li alkali ve Ce, Ln, Y, Nd gibi toprak elementleri (RE) katılarak alaşımlandırılır. Bu elementlerin biri veya birkaçı ile alaşımlandırıldığı zaman alaşımlar genellikle yüksek mukavemet/ağırlık oranına sahip olur ( Housh S. 1998, Dobrzanski 1997). Literatürde AZ91 alaşımına Ca, Sr, Sn, Si, Y, Pb ilavesinin AZ91 alaşımına etkilerini inceleme çalışmaları yapılmıştır. Ünal ve arkadaşları(Ünal 2009) , AZ91 magnezyum alaşımına Si alaşım elementini ekleyerek magnezyum alaşımına etkilerini inclemişlerdir. Buna göre % 2 Si ilavesinde akıcılıkta % 25 düşüş gözlemlenmiştir. AZ91 ve % 0.2’den % 2’ye kadar Si ilavesinde sıcak yırtılma gözlemlenmiştir. AZ91 alaşımına Si elementinin ilavesi ile alaşımın çekme ve akma dayanımı yükselmiştir. % 0.3 Si ilavesinden sonra % uzamada ve sertlikte orantılı artış gözlenmiştir. Zhang ve arkadaşları (Zhang 2009, 322-330), AZ91 alaşımına yitriyum elementi ilavesinin etkilerini incelemişler ve az miktarda yitriyum ilavesinin alaşımın tane bayutunda gözle görülür bir incelme olduğunu gözlemlemişlerdir. Mikroyapıdaki incelmenin alaşımın mekanik özelliklerini dikkate değer bir şekilde geliştiğini ve korozyon dayanımının arttığını göstermişlerdir. Koç ve arkadaşları (Koç 2009), AZ91 alaşımına kalay elementi ilavesinin etkilerini incelemişlerdir. AZ91 alaşımına Sn elementinin % 0.5’e kadar ilavesi akıcılığı arttırmakta, ancak % 0.5’ten fazla Sn ilaveleri AZ91’in akıcılığında kayda değer bir etki yapmamakta olduğunu belirtmişlerdir. AZ91 ve ilave edilen % 0.2, % 0.3 ve % 0.4 Sn ilavelerinde sıcak yırtılmalar gözlenirken % 0.1 ve % 0.2 ilavelerinde gözlenmemekte olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca AZ91 alaşımına % 0.5’e kadar Sn elementi ilavesi ile alaşımın çekme-akma dayanımını artırırken, % uzamasını bir miktar düşürmüş, sertlikte ise kayda değer bir değişme olmadığını gözlemlemişlerdir. Hirai ve arkadaşları (Hirai 2005, 276-280), AZ91 alaşımına Ca ve Sr elementi ilavesinin etkileirni incelemişlerdir. % 0.5-% 1 oranlarında ilave edilen Ca ve Sr elementinin AZ91 alaşımının tane boyutunu küçülttüğünü ve çekme dayanımını arttırdığını gözlemlemişlerdir. Bu çalışmada % 0.2-% 0.8 oranında In ilave edilerek alaşımın mikroyapı özellikleri ve akma dayanımı, sertlik ve uzama gibi mekanik özelliklerin araştırılması amaçlanmıştır. 2. DENEYSEL ÇALIŞMA Magnezyum alaşımlarının hazırlanmasında toplam 20 kilogram saf magnezyum kullanılmıştır. AZ91 alaşımı hazırlanması için 10 kilogram %99,95 saflıkta magnezyum, % 99,8 saflıkta 900 g aluminyum, % 99,995 saflıkta 78 g çinko ve 18 gram mangan kullanılmıştır. Deneysel çalışmalar için seçilen indiyum alaşım elementi ayrı ayrı olarak hazırlanan AZ91 alaşımına % 0,2, % 0,4, % 0,8 oranında ilave edilmiştir. Tablo 2.1’de deneysel çalışmalar için kullanılan alaşımların analizleri gösterilmektedir. 12 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Tablo 2.1. Deneysel çalışmalarda kullanılan alaşımların analizleri Döküm işlemi için AZ91D magnezyum alaşımı, indiyum alaşım elementi katılarak NA-KA Katodik Koruma Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti fabrikasında dökülmüştür. Magnezyum alaşımlarının ergitilmesinde ve dökümünde ergitme ocağı kullanılmıştır. Magnezyum alaşımının dökümü 700°C’de gerçekleştirilmiştir. Ergitme ocağında ergitilen magnezyum alaşımı çelik potaya gravite yöntemiyle dökümü gerçekleştirilmiştir. Ayrıca magnezyum ve alaşımları döküm sıcaklıklarında atmosferle temastan dolayı alev almasını önlemek için döküm tozu kullanılmıştır. Dökümü yapılan magnezyum alaşım külçesinden silindirik 30 mm çapında 10 mm kalınlığında numuneler çıkartılıp metolografik incelemeleri yapılmak üzere numunelerin yüzeyleri sırasıyla 180, 320, 600, 800, 1000 gritlik zımparalar kullanarak zımparalama işlemi ve sırayla 3 µm ve 1 µm olmak üzere iki farklı kademede elmas pasta ile parlatma işlemi STRUERS parlatma cihazında yapılmıştır. Daha sonra parlatılan numuneler 20 ml alkol, 2 ml saf su ve 1 g pikrik asit kullanılarak oluşturulan dağlama sıvısıyla dağlanmıştır ve Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi laboratuvarında bulunan CLEMEX dijital kamera ile desteklenen MEIJI-ML7100 metal mikroskobu ile mikroyapı fotoğrafları çekilmiş, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Malzeme Araştırma Merkezinde de SEM-EDS çalışması yapılmıştır. Ayrıca 20 × 3 mm boyutlarında silindirik numuneler hazırlanarak İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Malzeme Araştırma Merkezinde XRD testi de yapılmıştır. Sertlik testi için 30 mm çapında ve 10 mm kalınlığında numuneler hazırlanmıştır ve BMS marka Brinell sertlik ölçme cihazında 62.5 kgf yük altında 2.5 mm çapındaki bilye uç ile sertlikleri ölçülmüştür. Basma testi için 20×20 mm boyutlarında silindirik numuneler hazırlanıp, Schimadzu Autograph 100 kN çekme-basma cihazında 2 mm/dakika hızda basma testi yapılmıştır. 3. SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRME 3.1. Mikroyapı AZ91 alaşımının mikroyapısı incelendiğinde, yapının tipik dendiritik bir yapıya sahip olduğu ve yapıda α-Mg matris fazının yanı sıra, diğer fazların tane sınırları boyunca dağıldığı Şekil 3.1 de görülmektedir. Literatürde AZ91 alaşımında α-Mg matrisin yanı sıra β (Mg17Al12) intermetaliği ve α+β ötektiği oluştuğu rapor edilmektedir (Cizek L 2007,531538). Fazların tayini için XRD incelemesi yapılmış ve α-Mg ve β fazlarının varlığı tespit edilmiştir (Şekil 3.2). Yapılan SEM-EDS çalışmasıyla iç yapıda α-Mg matrisin yanı sıra tane sınırları boyunca uzanan β (Mg17Al12) fazı ve tane sınırlarında ince bir faz olarak α+β ötektiği gözlemlenmiştir (Şekil 3.3). Ayrıca α, β ve α+β ötektik fazına ek olarak α-Mg ile β arasında kalan bölgede “D” ile gösterilen gri renkli farklı bir yapı gözlemlenmiştir. Bu yapının yapılan EDS analizleri sonucu tane sınırlarında aluminyumca zenginleşen α-Mg olduğu tesbit edilmiştir (Şekil 3.3). Soğuma esnasında Zn’nun yüksek segregasyon eğiliminden ve katılaşmanın ilk evrelerinde katı-sıvı ara yüzeyi önündeki yapısal alt soğumadan dolayı, birincil dentritlerin büyümesi, Al’un dentrit kolları tarafından ötelenmesine ve tane sınırlarında zenginleşmesine neden olmaktadır. Zenginleşen Al, α-Mg ile ötektik yapıyı veya β fazını oluşturmaktadır (Koç 2008). Tane sınırlarında β fazını 13 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 oluşturmak için yeterli kompozisyona ulaşmayan bölge aluminyumca zengin α-Mg fazı meydana gelmektedir. α+β α β b) 20x büyütme Şekil 3.1. AZ91D mikroyapı görüntüsü Yoğunluk a) 4x büyütme °2Theta Şekil 3.2. AZ91 alaşımının XRD grafiği α β D α+β a) AZ91D alaşımının SEM görüntüsü 14 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 %Mg %Al %Zn %Mn (α) 94,43 3,45 1,75 0,00 %Mg %Al %Zn %Mn (β) 59,13 33,85 6,52 0,50 b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi %Mg %Al %Zn %Mn (α+β)87,77 9,88 1,93 0,41 %Mg %Al %Zn %Mn (D) 90,48 6,91 2,17 0,44 d) α+β fazı EDS analizi e) D bölgesi EDS analizi Şekil 3.3. a) AZ91D alaşımının SEM görüntüsü b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi d) α+β fazı EDS analizi e) D bölgesi (Aluminyumca zenginleşmiş α-Mg) EDS analizi Şekil 3.4’te indiyum oranı artıkça ağ şeklinde olan β fazının dağılımının tane sınırlarında bozulma eğilimi gösterdiği ve tane sınırlarında koyu renkli bölge olan aluminyumca zengin α-Mg bölgesinin arttığı gözlemlenmiştir. Yapılan SEM-EDS analizinde alaşımın içinde In’ un varlığı ve fazların % bileşim oranları tesbit edilmiştir (Şekil 3.5,3.6,3.7). Ayrıca şekil 3.8’e bakıldığında In oranı arttıkça α-Mg tane boyutnun küçülme eğilimi gösterdiği gözlemlenmiştir. Şekil 3.9’da XRD grafiğinde In alaşım elementi ilave edilmesine rağmen alaşım içinde herhangi bir bileşik oluşturmadığı gözlemlenmiştir. Bunun sebebi olarak, Şekil 3.10’da Mg-In denge diyagramında da görüldüğü üzere In alaşım elementinin ilve edilen miktarlarında α-Mg fazı içinde çözündüğü ve bu yüzden bileşik oluşturmamış olduğu düşünülebilir. a) 15 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 β α α+β b) c) Şekil 3.4. AZ91 alaşımına In ilavesi ile oluşan 20x büyütmedeki mikroyapı görüntüler a) AZ91+%0.2 In b) AZ91+%0.4 In c) AZ91+%0.8 In α β α+β D a) AZ91 alaşımının % 0.2 In ilavesi sonrası SEM görüntüsü %Mg %Al %Zn %Mn %In (α) 93,79 2,47 1,85 0,00 1,89 %Mg %Al %Zn %Mn In (β)66,00 26,35 6,47 0,00 1,19 b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi %Mg %Al %Zn %Mn In (α+β)74,61 17,24 6,45 0,45 1,24 %Mg %Al %Zn %Mn In (D)88,92 7,66 2,33 0,45 0,59 d) α+β fazı EDS analizi e) D bölgesi EDS analizi Şekil 3.5. a) AZ91 alaşımının % 0.2 In ilavesi sonrası SEM görüntüsü b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi d) α+β fazı EDS analizi e) D bölgesi EDS analizi 16 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 α+β D α β a) AZ91 alaşımının % 0.4 In ilavesi sonrası SEM görüntüsü %Mg %Al %Zn %Mn In (α) 92,83 3,43 12,16 0,54 1,05 %Mg %Al %Zn %Mn In (β)55,90 33,81 8,86 0,60 0,82 b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi %Mg %Al %Zn %Mn In (D) 89,38 7,10 2,33 0,63 0,56 d) D bölgesi EDS analizi Şekil 3.6. a) AZ91 alaşımının % 0.4 In ilavesi sonrası SEM görüntüsü b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi d) D bölgesi EDS analizi α+β β α D a) AZ91 alaşımının %0.8 In ilavesi sonrası SEM görüntüsü 17 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 %Mg %Al %Zn %Mn In (α)83,28 4,02 2,33 0,86 4,49 %Mg %Al %Zn %Mn In (β) 61,76 28,3 6,83 0,56 2,54 b)α-Mg fazı EDS analizi c) βfazı EDS analizi %Mg %Al %Zn %Mn In (α+β)83,28 9,04 2,33 0,86 4,49 %Mg %Al %Zn %Mn In (D)82,29 8,67 3,08 0,75 5,20 d) α+β fazı EDS analizi e) D bölgesi EDS analizi Şekil 3.7. a) AZ91 alaşımının %0.8 In ilavesi sonrası SEM görüntüsü b) α-Mg fazı EDS analizi c) β fazı EDS analizi d) α+β fazı EDS analizi e) D bölgesi EDS analizi a) AZ91+%0.2 In b) AZ91+%0.4 In c) AZ91+%0.8 In Şekil 3.8. AZ91 alaşımına In ilavesi ile oluşan 4x büyütmedeki mikroyapı görüntüleri a) AZ91+%0.2 In b) AZ91+%0.4 In c) AZ91+%0.8 In 18 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Yoğunluk a b c °2 Theta Şekil 3.9. AZ91 alaşımının In ilavesi sonrası XRD grafiği a) AZ91+ %0.2In b) AZ91+%0.4In c) AZ91+%0.8In Şekil 3.10. Mg-In Denge Diyagramı (Wıck 1969) 3.2. Mekanik Deney Sonuçları Şekil 3.11’de sertlik testi sonuçları gösterilmektedir. İndiyum ilavesi AZ91 alaşımının genel olarak sertliğini % 5 - % 10 arttırdığı gözlemlenmiştir. Şekil 3.12 de basma sonuçları ve şekil 3.13 te % kısalma sonuçları gösterilmiştir. İndiyum ilavesi alaşımın sertliğini arttırdığı gibi akma dayanımını da genel olarak % 5 - % 10 arttırdığı gözlemlenmiştir. Ayrıca Şekil 3.8’de görüldüğü üzere In ilavesinin artmasıyla α-Mg’ un tane boyutunun küçülme eğilimi göstermesi, In ilavesi arttıkça akma gerilmesinin artmasını 19 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 sağladığı yorumlanabilir. Alaşımın gözlemlenmemiştir (Şekil 3.13). % kısalmasında kayda değer bir Şekil 3.11. Indiyum ilave edilen AZ91 alaşımının sertlik grafiği Şekil 3.12. Indiyum ilave edilen AZ91 alaşımının akma gerilmeleri 20 değişiklik C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 3.13. Indiyum ilave edilen AZ91 alaşımının % kısalma grafiği 4. SONUÇLAR XRD grafiğinde α ve β fazlarının varlığı tesbit edilmiş ve In alaşım elementi ilave edildiği miktarlarda alaşım içinde herhangi bir bileşik oluşturmadığı gözlemlenmiştir. AZ91’e In ilavesi ile tane sınırlarında bulunan β (Mg17Al12) intermetalik fazı In miktarı arttıkça daha dağınık hale gelmiştir. Yapılan SEM-EDS çalışmasıyla iç yapıda α-Mg ile β arasında kalan bölgede “D” ile gösterilen gri renkli farklı bir yapı gözlemlenmiştir. Bu yapının yapılan EDS analizleri sonucu tane sınırlarında aluminyumca zenginleşen α-Mg olduğu tesbit edilmiştir. In miktarı arttıkça taneler küçülme eğilimi göstermiştir. In miktarı arttıkça AZ91 alaşımının akma dayanımı ve sertliği % 5 - % 10 arttığı görülmüş, % kısalmasında kayda değer bir değişiklik görülmemesine rağmen genel olarak azalmıştır. TEŞEKKÜR Bu çalışma Celal Bayar Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından FBE 2009-104 no’lu proje kapsamında desteklenmiştir. 21 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 5. KAYNAKLAR 1. Vecchiarelli M.A (1992), Sand Cast Magnesium Prototypes For Automotive Die Casters,SAE Technical Report Paper Series, 920072. 2. Mehmet Ünal (2008), Magnezyum Alaşımlarının Döküm Özelliklerinin İncelenmesi,Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi. 3. Gaines L, Cuenca R, Stodolsky F, Wu S (1996) Potential Automotive Uses of Wrought Magnesium Alloys, Automotive Technology Development, Detroit, Michigan, 1-7. 4. Housh S, Mikucki B, Stevenson A (1998) Selection and Application of Magnesium and Magnesium Alloys, ASM HANDBOOK, 10th Edition, 2 : 455-479. 5. Özler Karakaş (2006), Biçimlenebilen Magnezyum Alaşımlarından Kaynaklı Yapı Elemanlarının Yorulma Dayanımı Değerlendirmelerinde Çentik Gerilmesinin Yönteminin Uygulnması, Pamukkale Üniversitesi, Doktora Tezi. 6. Kazdal, H.K., “Magnezyum Alaşımları : Otomotiv Endüstrisinde Uygulaması ve Geleceği”, Tubitak, Marmara Araştırma Merkezi, Kocaeli, 3-39 (1999). 7. Dobrzanski, L.A., Tanski, T., Cizek, L., Brytan, Z., “Structure and properties of magnesium cast alloys”, Journal of Materials Processing Technology, 192-193: 567-574 (2007). 8. Mehmet ÜNAL, Erkan KOÇ, Yunus TÜRENa, Ferhat GÜL, Ercan CANDAN, 5. Uluslararası İleri Teknolojiler Sempozyumu (IATS’09), 13-15 Mayıs 2009, Karabük, Türkiye. 9. Jinghuai Zhang, Xiaodong Niu, Xin Qiu, Ke Liu, Changming Nan, Dingxiang Tang, Jian Meng, “Effect of yttrium-rich misch metal on the microstructures, mechanical properties and corrosion behavior of die cast AZ91 alloy” Journal of Alloys and Compounds 471 (2009) 322–330. 10. Erkan KOÇ, Mehmet ÜNAL, Yunus TÜREN, Ercan CANDAN” AZ91 Magnezyum Alaşımının Döküm ve Mekanik Özelliklerine Kalay Elementinin Etkisi” Karabük Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Metal Egitimi Bölümü, 2009, Karabük, Türkiye. 11. Kinji Hirai , Hidetoshi Somekawa ,Yorinobu Takigawa, Kenji Higashi “Effects of Ca and Sr addition on mechanical properties of a castAZ91 magnesium alloy at room and elevated temperature”, Materials Science and Engineering A 403 (2005) 276–280. 12. Cizek L, Hanus A, Sozanska M, Tanski T, Pawlica L (2007) “Structure Characteristics of Magnesium Alloys With Admixture of Aluminium, Silicon and Zirconium”, Acta Metallurgica Slovaca, 13: 531-538. 13. Erkan KOÇ (2008), “Alaşım Elementlerinin Magnezyum Döküm Özelliklerine Etkisinin İncelenmesi”, Karabük Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Metal Eğitimi Anabilim Dalı. 22 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 14. K. M. PICK WICK, W. A. ALEXANDER, AND R. H. GAMBL “Constitution of magnesium-indium alloys containing 23-100 atomic % indium1”, Divisiotz of Appliecl Clzenzistry, National Research Cozrncil of Canada, Ottawa, Canada, Canadian Journal of Chemistry, 47, 3417 (1969). 23 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 BİR ASENKRON MOTOR ARIZA TESPİTİ ÖĞRETİM ARACI AN INDUCTION MOTOR FAULT DIAGNOSIS INSTRUCTIONAL TOOL Veli TURKMENOGLU1, Necati KOCYIGIT2 ÖZET Bu çalışmada, 3 fazlı asenkron motorlar için arıza bulmada yardımcı olacak uzman sistem geliştirilmiştir. Elektrik motorları konusunda yetişen teknik elemanların, 3 fazlı asenkron motor arızalarının bulunması ve giderilmesi konusunda teknik bilgi ve beceri kazanmaları gerekmektedir. Bu çalışmayla hissedilen açığın desteklenmesi hedeflenmektedir. 3 fazlı asenkron motor olası arızaları uzman sistem mantık süzgeci içerisinde sınıflara ayrılmış ve bilgi tabanı oluşturulmuştur. Bu bilgi tabanını değerlendirip sonuca giden bir algoritma geliştirmiştir. Bu amaçla CLIPS uzman sistem kabuğu (USK) kullanılmıştır. CLIPS USK ile algoritma çalıştırılarak kullanıcıya sorunla ilgi önerilerde bulunmaktadır. Programa görsel özellikler kazandırmak için VC++ programlama dili kullanılmıştır. VC++ temelli yazılım programı ile uzman sistem kabuğu gömülü olarak kullanılmaktadır. CLIPS USK gömülü uygulaması için clipsdll.dll düzenlenmiş ve kullanılmıştır. Motor sorunları, nedenleri ve olası çözüm yöntemleri önerilmektedir. Kullanıcı menüler yardımıyla arıza türüne ve öngörülen çözümlere yönlendirilmektedir. Kullanıcı arızaları şikâyetlerden yola çıkarak bulmaktadır. Her şikâyete ait arızanın olası nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenlere bağlı arıza belirtileri bulunmaktadır. Eğer olası arıza nedenine ait belirtilerin hepsine “evet” denirse o kural olası arıza nedeni olarak kullanıcıya sunulmaktadır. Geliştirilen yazılımın öğrenciler üzerindeki etkisi bir anketle kontrol edildi. Öğrencilerin çoğunluğu geliştirilen yazılımı oldukça olumlu buldu. ABSTRACT In this study, an expert system for identifying three-phase asynchronous motor’ defection has been improved. The technicians that are being trained on electrical motors should be trained with technical knowledge and skills about running of three-phase asynchronous motors as well. The study aims supporting the required lack of experience and knowledge. A three-phase asynchronous motor’s possible defects have been classified in a logical algorithm of the expert system and formed database. To do this, an algorithm has been developed to evaluate the database. For this purpose, the ESS (Expert System Shell), which is a CLIPS system shell, has been used. It has been performed by functioning CLIPS ESS algorithm. VC + + based software program has been used together with the expert system shell embeddedly. Clipsdll.dll has been regulated and used for embedded applications of CLIPS ESS. Motor defects, reasons, and possible solution methods are suggested. The user is directly supervised to type and propose solutions by defecting menus. The user finds out the defects through complaints. Possible solutions for each problem are available. If 'YES' is said for all indications belonging to possible defecting reason of motor, the rule is presented to user as a possible defect. The impact on the software developed by 1 2 Yrd. Doç. Dr., Ordu Üniversitesi, Ordu Meslek Yüksekokulu, Ordu, [email protected] Yrd. Doç. Dr., Rize Üniversitesi, Rize meslek Yüksekokulu, Rize, [email protected] 24 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 students were examined. The majority of students have found that the software developed was quite positive. Key words: 3-Phase Asynchronous Motors, Identifying Defect, Expert System, Computer Supported Vocational Education 1. INTRODUCTION Used in various industrial applications, depending on how hard asynchronous motor is used, even though they provide the physical structure to be converted to electrical energy to mechanical energy or vice versa, errors in cases may arise. Changing work environment and dynamic load cause errors in a motor. During normal running, different errors may occur in asynchronous motor's electrical and mechanical parts. Broken rotor bars, stator and rotor windings of the coil are short-circuit failures; air gap asymmetry in the magnetic circuit generates the error. Thus, within the broken rotor bars of motor, eccentricities like winding and friction will result in errors. Motor larger errors are errors in the beginning before they affect the overall performance of the motor. These errors occur with appropriate early diagnostic detection schemes and finally serious performances reduce cause system failures(Aydin et al, 2005). Different methods were used for detecting motor error and diagnosis. In this method known as parameter estimation method and in the other techniques like modelbased, that are most convenient and inexpensive, the system is setup on the mathematical model. Although parameter estimation technique requires an accurate mathematical model and a set of system parameters based on a complex understanding of system dynamics, it has been used widely (Mo Yuen, C. 1997). The mathematical model of the motor can be diagnosed without knowing exactly working environment and the status of a motor based on measurements by experienced engineers or experts. Approaching is simple and reliable. Conditions and measurements of the broken motor lies in the complex relationship between the engineer's full knowledge (Gao, XZ, Ovaska, SJ, 2001). However, training of the experienced technicians is an expensive and difficult task. Instead of using a few experienced technicians, relying on system monitoring and diagnostics, monitor continuously will be prompted to automatic update. In this study, 3-phase asynchronous motor for an expert system was developed to help finding the error. For electric motor technicians who were trained to locate and eliminate 3-phase asynchronous motor failure, technical knowledge and skills are also required.. This study is aimed to support sensable vulnerability. For possible defects in the filter, 3-phase asynchronous motor expert system logic that is divided into classes and the knowledge base were developed. This knowledge base was developed to evaluate the results and an algorithm. For this purpose, the expert system shell CLIPS Expert System (ES) Shell is used. When there is a problem on running CLIPS algorithm some suggestions may be useful for the user. To bring to the visual features, VC + + programming language is used. The VC + + based software program with the expert system shell is used for embedding applications and designed clipsdll.dll used. Knowledge Engineering is called. A good rule of knowledge and experience of experts in the computer is to transfer the Artificial Intelligence (AI) programs to the Expert Systems (ES). 25 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 3-phase asynchronous motor type of failure was studied and it was grouped under 14 headings in the program. Motor problem causes and possible solutions are the suggested methods here. Menu with the help and predicted solutions are directed to the type of failure. Failures are found based on user complaints. This is how to understand what a failure is: If all of the possible failures causes the symptoms; it is also possible that the rules are presented to users as a cause of failure. If there aren't any symptoms, is prompted to the next rule. 2. EXPERT SYSTEM FAULT DIAGNOSIS LOGIC 2.1. Expert System Diagnostics Process There is a block diagram of expert system logic in finding fault given below. As it can be understood from the figure 1, to analyse failure complaints must be defined first. YES and NO answers to the symptoms of the knowledge base is are queried. Rule (Probable cause) all indicate that this rule works of YES, not go to the next rule, and questioning continues. If the rule tries, the corresponding user see Probable Causes and Recommendations. Complaint YES Symptoms Probable cause of failure Recommendationd NO Figure 1. Fault finding logic of expert systems Figure 2 shows the ‘‘complaints’’, (complaint I 1 "motor may not attempt to start at all") II III Figure 2. Structure of the knowledge base complaint Following is the meaning of a Roman figure, I - the name of fact. II -the number of complaint. III – the complaint. Figure 3 shows the ‘‘symptom’’, (symptom 1 "asynchronous motor on two-phase") I II III Figure 3. Structure of symptoms knowledge base 26 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Following is the meaning of a Roman figure: I – the name of the fact II – symptoms number III - symptoms Figure 4 shows the ‘‘cause of failure’’, (failure 1 1 I II III "one of fuse is broken or overload relay is wrong" 1 2 3 4) IV V Figure 4. Structure of rule knowledge base Following is the meaning of a Roman figüre, I – the name of fact. II - Rule number III - Complaint number IV - probable reason rule V - the number of symptoms Figure 5 shows the ‘‘Recommendations’’, (recommendation I 1 II "asynchronous motor on two-phase") III Figure 5. Recommendation information structure of the base Following is the meaning of a Roman figüre, I – Recommendation name II - Recommended number III - Recommendation indicates. Knowledge base links, are given in figure 6. Figure 6. The facts relations with each other in the knowledge base Knowledge base in the shape can be understood from the above facts such as numerical been associated. Every complaint has a rule or rule group that exists. The third 27 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 part shows the number of complaints. At the end, the rule of the numbered group shows the figures that indicate symptoms. Each figure shows a symptom number that is signified. Each rule has a referral number. 3. EXPERT SYSTEM PROGRAM WORKS ES, like the MSVC + + and CLIPS ESS embedded applications are being developed. Figure 7 shows how the developed ES works. RESULT INPUT DATA MSVC++ Function call Clipsdll.dll MSVC++ uses data from text file Loading Knowledge Base in CLIPS KnowledgeBase.txt Result.txt The result are extracted in text files Figure 7. System architecture Here, like the MSVC + + compiler with the program files are associated with the clipsdll.dll CLIPS ES shell. The main window of ES program can be seen in Figure 8. Program menus, toolbars, buttons, or failure analysis begin. Failure analysis starting from the database, CLIPS knowledge base and knowledge base are called to order query results. 28 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Figure 8. Main window of ASMX Figure 9. Complaint dialogue box of ASMX When a system of elements belonging to a menu or button is selected, the complaint dialogue in Figure 9 comes up to the screen box. The fault that belongs to the user must be choosen, when the complaint is being installed, while knowledge base and knowledge base are getting scanned. All the symptoms are malfunctions. In Figure10, user knowledgebase query box is in the form of questions and YES or NO answers. 29 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Figure 10. The knowledge base query dialog box of ASMX The cause of failure can also be seen here. When a user answers YES to all the specifications of a rule, that rule is shown as a failure in the failure analysis dialogue box in Figure 11 and recommendations are given to fix the failure. If the answer is NO to any of the specifications of a rule, the following failure is questioned. The user can see and print the report in the query failure analysis report dialogue box whenever s/he wants to. In addition, failure report can be saved. The flow program diagram for failure diagnosis and report printing of the program is shown in Figure 12. When the user has started diagnosing the failure either from the menu or through the figure, the failure analysis starts with a complaint menu. Then, the query is done according to the order in the database with the menu that shows the signs of the failure and the reason, and the result and recommendation are in the result menu. The report is presented in the report dialog box. Here, the user can see every stage of database query. Figure 11 and Figure 12 show the knowledge base query results and failure analysis reports respectively. 30 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Figure 11. The knowledge base query results dialog box of ASMX Figure 12. Failure analysis report dialog box of ASMX Figure 13 given above represents logical execution of the ‘run’. 31 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Start Load CLIPS NO Component Selection Load File CANCEL Type of Complaint NO New Symptoms Symptoms YES Probable Cause and Recommendation Analysis Report Analysis Result OK Report Writing Stop Figure 13. Flow diagram of ASMX 4. IMPACT OF THE SOFTWARE OVER THE STUDENTS The impact of the proposed software over the students was assessed with a questionnaire. Fifty students who actively continue to their trainings at Department of Electrical Technology Program participated in the questionnaire. Ten questions were directed to the participants. Table I shows the questions and the results. 32 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Agree Strongly agree 5 35 10 11 30 8 8 25 17 2 10 20 18 3 20 16 10 2 14 15 19 5 15 30 1 This software is useful for Electrical Maintenance and Fault Diagnosis lectures. 1 2 Three-phase asynchronous motor defects are found more easily. 3 Visualizations thanks to my attention intensive. 4 Visual elements facilitate my learning. 5 There are enough options in the program the router. 1 6 Thanks to the program would save time. nor disagree Questions Neither agree Strongly disagree Disagree Table I. Software assessment results 7 I do not have difficulty in using the program. 8 I will suggest the software to my friends. 2 8 17 23 9 I believe that this program will be useful for industrial applications. 3 10 20 17 5 20 25 69 213 177 10I believe the developed software contributes to distance technical education. 1 TOTAL 33 13 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Never Less Middle Many Very Much Seri 6 35 30 25 20 15 10 5 S6 Very Much Many 0 1 2 Middle 3 4 5 Less 6 7 8 Never 9 10 Figure 14. Survey results Figure 14 shows the survey results. According to the results shown in Figure 14, students found the software interesting and useful. In Table I, 35 students out of 50 strongly agreed that the software was useful for Electrical Maintenance and Fault Diagnosis Course. The majority of the students think that the software is easy to use. The opinions of students regarding to the software are listed in the last row of Table I as follows; “Strongly disagree” 1, “Disagree” 13, “Niether agree nor disagree ” 69, “Agree” 213, and “Strongly agree” 177. According to the results, the majority of the students think that the software is very useful. 5. CONCLUSİON Asynchronous motors, which are widely used in industrial applications produce motion energy for machines. It is possible for students of vocational education and technicians to enrich their knowledge and experience through an expert system in a computer environment. The order of the procedure for the diagnosis of the failure that an expert will follow and the recommendations s/he will make for fixing the failure are highly educational. The impact the software developed on the students was assessed with a questionnaire. The vast majority of students find the software developed positive. Electricians and electrical engineers can use the developed software as a useful educational tool. It can be added to proposed software video and audio animations as a further study. 34 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 6. REFERANCES 1. Alerich, WN, (1988), ‘‘Delmar Publishers Inc. Electric Motor Control’’. Albany, New York 12212-5015 2. Aydın, İ., Karaköse, M., and Akin, E., (2005), Asynchronous Motor for Diagnostic Error in a new Soft Computing Approach, TOK 2005. 3. Bulgurcu, H., “Kompresyonlu Soğutma Sistemlerinde Arıza Gidermek İçin Teşhis Yapan "Compression of Cooling System for Fault Diagnosis Expenses Development of Expert Systems ", PhD. Thesis, Marmara Univ. Institute of Science, İstanbul, Türkiye, (1994). 4. CLIPS 6.1 Reference Manual, Volume I Basic Programming Guide, August 5th, 1998. 5. Dhillon, BS, (2000)''Maintanance Engineering: A Modern Approach'', CRC Press, New York 6. Gao, XZ, Ovaska, SJ, (2001), ‘‘Soft computing methods in motor fault diagnosis’’. Applied soft computing. 73-81. 7. Higgins, L., Mobley RK, Mobley K., (2002), ‘‘Maintenance Engineering Handbook’’, McGraw-Hill, New York 8. Hughes, E., (1987), ‘‘ Elektrical Technology’’, Longman Scientific & Technical In the United States with John Wiley & Sons Copublished, Inc., New York 9. Keity Mobley, R. Heinmann'', New York (2002),''An Induction to Predictive Maintenance Butterworth- 10. Kocyigit, N. "Central Air Conditioning Systems and Operating Info for Fault Based Troubleshooting Development of Expert Systems ", PhD. Thesis, Marmara Univ Institute of Science, Istanbul, Turkey, (2008) 11. Kruglinski DJ, (1998),''A Division of Microsoft Corporation One Microsoft Way'' Microsoft Press, Redmond, Washington 98052-6399 12. Mo Yuen, C. (1997), Methodologies of Using Neural Network and Fuzzy Logic Technologies for Motor Fault incipient Detetion, World Scientific. 13. Splendor, A. (1994),''Electrical Winding Machines'', Ozkan Printing Industry, Çorum 14. Uysal, M., (2003),''Visual C + +. NET Software Development'', Beta Press Release 35 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 GÜNEŞ BACASI PROTOTİPİNDE VERİMLİLİĞİ ARTIRICI YÖNTEMLERİN ARAŞTIRILMASI Kamil DELİKANLI1, Ziya Ramazan YABUZ2 ÖZET Dünya genelinde kullanılan enerji, çoğunlukla fosil yakıtlardan elde edilmektedir. Nüfus artışından daha fazla artış gösteren enerji gereksinimi, fosil yakıt rezervlerinin azalmasına neden olmaktadır. Ayrıca, fosil yakıtların yoğun bir şekilde kullanımından kaynaklanan çevre kirliliği ve en önemlisi yakın bir zamanda tükenecek olması, insanların alternatif enerji kaynaklarından yararlanmasına sebep olmuştur. Özellikle Türkiye’nin elektrik enerjisinin % 60’ının doğalgazdan karşılanması ve doğal gaz rezervlerinin dış kaynaklı olması bir dezavantajdır. Güneş ise doğanın en büyük yenilenebilir enerji kaynağıdır. Türkiye, yıllık ortalama 2640 saat güneşlenme süresi ile bulunduğu coğrafyanın en şanslı ülkesidir. Güneş enerjisinden, düzlemsel güneş kollektörleri, dish-stirling sistemler, silindirik-parabolik sistemler, güneş bacası ve güneş güç kuleleri yoluyla ısıl ve elektrik enerjisi elde edilmektedir. Güneş bacası, geniş bir kollektör serası ile merkezi bir bacadan oluşur. Sıcak hava, geniş bir cam kollektör altında güneş tarafından (direkt ve difüz ışını vasıtasıyla) üretilir. Isınan hava kollektörün merkezindeki bacaya doğru hareket eder ve yukarıya doğru çekilir. Bu çekiş bacaya yerleştirilmiş rüzgâr türbinini çalıştırır. Bu çalışmada, SDÜ kampüs bünyesinde bulunan güneş bacası prototipinin, performansının artırılması için gerekli konstrüktif düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, ısıl performans ile güç çıkışının arttırılabilmesi için deney düzenekleri kurulmuştur. Buna ek olarak, doktora çalışması olarak Tübitak destekli yürütülen güneş güç kulesi sistemi kullanılarak, güneş bacası üzerine konumlandırılan bir alıcı ve baca etrafına yerleştirilen heliostat aynalar vasıtasıyla sistem hibrid şekle dönüştürülmüştür. Mevcut güneş bacası sistemine yapılan yeniliklerle birlikte elde edilen sonuçlar, sistemin önceki yıllarda yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlarla kıyaslanmıştır. Anahtar Kelimeler: Güneş bacası ABSTRACT The energy usage in the worldwide is generally obtained from fossil fuels. Increase in necessity of energy is more than increase in population, is the cause of fossil fuels’ reserves reduce. Additionally the intensive usage of fossil fuels causes environmental pollutions and the most important is the fossil fuels will be soon run out so that the people start to benefit from alternative energy sources. The disadvantages of Turkey are, especially Turkey’s electricity’s % 60 is getting from natural gas and the natural gas reserves sources are used from abroad. The sun is the biggest renewable energy sources of the nature. With about 2640 hours of sunshine annually, Turkey is the most fortunate country of located geography. The thermal energy and the electricity from solar energy, is obtained from the plate solar collectors, dish-stirling systems, cylindrical – parabolic systems, solar chimney and solar power tower. The design of solar chimney is consist of a weight collector 1 2 Yrd.Doç.Dr. SDÜ. Müh.Mim.Fak.Mak.Müh.Böl. ISPARTA e-posta: [email protected] Mak.Yük.Müh. SDÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü ISPARTA [email protected] 36 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 glasshouse and a central chimney. The air, which is warming up, is produced by sun, under the collector. This hot air runs the turbine which is located under the central of chimney. In this Study, the necessary constructional preparations were done for increase the performance of the solar chimney prototype which is located in Süleyman Demirel University campus. As well to increase the thermal performance and the power of output, experimental set up was built up. Additionally with a doctorate thesis which is supported by TUBITAK is called solar power tower system. A solar receiver which was montage on the top of the solar chimney and the heliostat mirrors which were located sides of solar chimney. The whole system became a hybrid energy system. The results, was achieved with the additions on the current solar chimney system, was compared with the results which we have already had. Key Words : Solar chimney 1. GİRİŞ Enerji, günümüzde insanların en çok tükettiği, en verimsiz kullandığı ve yakın gelecekte tüm insanlığın en çok problem yaşayacağı gereksinimlerden biridir. Bugün yoğun bir şekilde kullandığımız ve tükenmesi söz konusu olan fosil yakıtlar, geçmişte enerjilerini güneşten almış ve daha sonra şekil değiştirerek bugünkü kullanıldığı hale dönüşmüş olan enerji kaynaklarıdır. Geçmişten günümüze, bilhassa sanayi devriminden itibaren bugüne, dünya nüfusunun hızlı artışı, buna bağlı olarak enerji ihtiyacının da aynı oranda artması ve kullanılan enerjinin verimsiz harcanması, gelecekte enerji yoksulluğuna yol açabilir. Bunun nedeni ise, yoğun bir şekilde tüketilen aynı zamanda dünyamızı da hızla kirleten, doğal dengenin bozulmasını sağlayıp, zehirli sera gazlarının oluşmasında birincil dereceden etkin olan fosil yakıtların kullanımıdır. Son yıllarda yapılan çalışmalar, dünyadaki fosil yakıt rezervlerinin hızla azalmasına karşın, enerji ihtiyacının daha da hızla arttığını işaret etmektedir. Artan bu ihtiyacın karşılanması ve dünya üzerindeki sera gazları etkilerinin azaltılması için fosil yakıt kaynaklarına alternatif olacak yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlenilmiştir. Yapılan çalışmalar yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını sağladığı gibi verimlerinin arttırılması için de yapılan araştırmalara hız kazandırmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm dünya ülkeleri kendi imkânları doğrultusunda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, finansal kaynaklarından ciddi paylar ayırmaya başlamıştır (Özdamar, 2000). Görülüyor ki bu eğilim gittikçe artarak devam edecektir. Örneğin, 2050 yılında dünya enerji tüketiminin %50 sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanacağı tahmin edilmektedir(Kara, 2002). Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan Güneş Enerjisi tükenmez ve çevreye duyarlı bir enerji kaynağıdır. Dünya yüzeyine gelen yıllık ortalama güneş enerjisi miktarı, metrekare başına ısınma ihtiyacı için kullanılacak 100 litre petrole eşittir ve herhangi bir zararlı emisyona sahip değildir. Ayrıca Akdeniz coğrafyasında bulunan yerleşim merkezleri için bu değer 120 ile 160 litre arasında değişmektedir. Bu enerji bedavadır ve herhangi bir şekilde ithal edilmesine gerek duyulmamaktadır. En önemli nokta ise çevreyi kirletmemektedir. Kyoto protokolünün Avrupa ülkeleri arasında imzalanması ile birlikte temiz teknolojilerin kullanılması, fosil yakıtların kullanımının azaltılması planlanmıştır. Yakın gelecek için Avrupa ülkeleri, elektrik enerjisinin %20 sini, termal enerjisinin de %30 unu yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamayı amaçlamaktadır (Nizetic vd., 2008). Güneş enerjisinden faydalanmak için çeşitli teknolojiler geliştirilmiştir. Bunlara örnek olarak sıcak su üretimi, endüstriyel prosesler için buhar eldesi, elektrik üretimi 37 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 gösterilebilir. Ancak bu teknolojiler içinde en yaygın olarak kullanılanı gün ısı sistemleri ile sıcak su ihtiyacının karşılanmasıdır. Güneş enerjisi sistemleri ısı ve elektrik üretim sistemleri olarak iki gruba ayrılabilir. Isıl sistemler kendi arasında düşük sıcaklık, orta sıcaklık ve yüksek sıcaklık uygulamaları olarak ayrılabilir. Güneş enerjisinden elektrik üretim prosesi ise güneş gözeleri ile sağlanmaktadır. Isıl sistemlerden düşük sıcaklık uygulamalarına örnek olarak gün ısı sistemleri ve güneş bacaları verilebilir. Yalnız güneş bacaları aynı zamanda ısıl sistem olup elektrik üretiminde kullanılmaktadırlar. Güneş bacasında kollektör alanı içerisi sıcaklık artışı ile ısı enerjisi elde edilir. Elde edilen bu ısı enerjisi baca konstrüksiyonu sayesinde kollektör içerisindeki havanın bacaya yönlenerek yukarı yönlü hareketini oluşturur. Bu sayede ısıl enerji kinetik enerjiye dönüşmüş olur. Böylece içerideki havanın kinetik enerjisi bacaya ilişkilendirilmiş türbini çevirerek mekanik enerjiyi dolayısıyla alternatör vasıtasıyla elektrik enerjisini sağlar. Yani düşük sıcaklık ısıl sistemlerden olan güneş bacası aslında elektrik üretim amaçlı kullanılmaktadır. Orta ve yüksek sıcaklık uygulamaları ise odaklamalı sistemlerdir. Silindirik parabolik sistemler, güneş güç kuleleri, Dish/stirling sistemleri gibi uygulamaları vardır. Bu çalışmada, güneş bacası ile elektrik üretimi sisteminin prototipinde performans artırılmasına yönelik iyileştirme yöntemleri araştırılmıştır. SDÜ YEKARUM tarafından DPT destekli olarak gerçekleştirilen, Güneş bacasının üzerinde yapılan çeşitli deneme ve iyileştirme yöntemleri sonucunda elde edilen veriler, daha önceki yıllarda alınan veriler ile kıyaslanmıştır. Bu deneme ve iyileştirme çalışmaları arasında zeminden ilave ısıtma ile bacanın daha uzun süreli çalışması, sera alanının artırılarak performansın iyileştirilmesi, zeminin siyah boya ile boyanması, yine zeminin pomza ile kaplanması ile performansın ölçülmesi, baca dilimlerine kapaklar yapılarak performansın incelenmesi, bacanın en yüksek noktasına pülverize su sistemi kurularak performansın incelenmesi aşamaları hayata geçirilmiştir. Bu denenen yöntemler ile güneş bacasının mevcut performans değerleri arttırılmak, gün boyu güneş ışıması ile sağlanan çalışmanın, güneş etkisini yitirdiği zamanlarda da düşen çalışma performansının arttırılması amaçlanmıştır. Ayrıca, halen doktora çalışması kapsamında devam eden güneş güç kulesi ile elektrik üretimi sisteminin heliostatları baca yakınına konumlandırılarak, baca tepesine yerleştirilen bir alıcıya odaklama yapılmış ve hibrid bir sistem ile baca performansı incelenmiştir. 1.1. Güneş Bacası Bu sistem için yapılan ilk tanımlamalardan biri 1931 yılında Alman yazar Hanns Gunther’e aittir. 1975 yılı başlarında Robert E. Lucier A.B.D., Kanada, İsrail ve Avustralya’da geçerli olmak üzere ilk patent başvurusunu yapan kişi olarak tarihe geçmiştir. Sonrasında ise 1980 yılında bir inşaat mühendisi olan J. Schlaich, Bergerman and Partner önderliğinde İspanyanın Madrid kenti yakınlarında Manzanares adı altında bir güneş bacası prototipini geliştirmişlerdir(Disabledartistsnetwork, 2007). Sistem üç temel prensip üzerinde çalışmaktadır. Bunlar sera etkisi, yoğunluk ve sıcaklık farkı ile akışkan hareketi ve kinetik enerjidir. Sistem dairesel ya da dairesel kesite yakın bir kesitte oluşmuş sera alanından ve bu alanın merkezine konumlandırılmış bacadan oluşmaktadır. Kollektör içerisinde bulunan hava güneş ışınımı ile ısınır ve hareket kabiliyeti kazanarak kollektörün merkezine doğru hareket eder. Kollektör dışında bulunan hava ise kollektör merkezine hareket edenş ısınmış havanın yerini alır ve ışınım ortamdaki havayı ısıtarak işlemin tekrarlanmasını sağlar. Kollektör merkezine doğru hareket etmiş olan hava, bacanın çekiş etkisiyle yukarı yönlü hareket yaparak bacanın içerisine yerleştirilmiş türbini çevirerek elektrik enerjisinin üretimini gerçekleştirir. Örnek bir güneş bacası Şekil 1.1 de verilmiştir. 38 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 1. 1. Güneş bacası şekli (Disabledartistsnetwork, 2007). Güneş bacasına ait genel enerji dönüşüm aşamaları da Şekil 1.2.’de görülmektedir. Şekil 1. 2. Bir güneş bacasının enerji dönüşüm aşamaları (Pastohr, 2004). Güneş bacası sistemi, temelde bir rüzgâr türbini şeklinde çalışsa da, rüzgâr türbinlerinde yaşanan, “rüzgâr yoksa enerjide yoktur” problemi güneş bacası sistemlerinde yaşanmaz. Çünkü; güneş oldukça sera içerisindeki hava ısınıp baca içerisinde harekete geçecektir. Ayrıca sistemdeki hava akımı sürekli sabit olduğu için, klasik rüzgâr türbinlerinde kullanılan rüzgâr akımının hangi yöne, nereye doğru olduğunu belirlemeye yarayan, karmaşık ve pahalı sistemlere gerek yoktur. Uygun büyüklükte kullanılacak baca 39 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 altı sera alanı ve baca yüksekliği ile 150-200 MW güç üretilebilir. Böylece doğaya zarar vermeden birkaç nükleer santralin üreteceği enerji sağlanmış olur. Güneş bacası bu özellikleri ile diğer enerji kaynaklarına göre bazı avantajlar sağlar. Bunlar; Kollektör güneş ışınımının tamamını kullanır. Sistem kapalı havalarda dahi difüz ışınımlardan yararlanarak çalışır. Baca zemini bir ısı absorplayıcı olarak işlev görür ve aldığı enerjiyi sisteme iletir. Diğer enerji üreten sistemlere göre basit yapıya sahip olmasından dolayı arıza durumu fazla gözlenmez, diğer güç sistemleri gibi soğutma suyu ve benzeri ek sisteme ihtiyaç duymaz. İlk yatırım maliyeti dışında sürekli bir maliyete sahip değildir. Sadece bakım sırasında finansal kaynak gerektirebilir. Hareketli parçanın sadece jeneratör türbini olması ve türbinin de çok fazla arıza çıkarmaması sistemde çalışma maliyetini düşürmektedir. Yüksek teknolojiye sahip herhangi bir materyal veya çalışma gerektirmez. Ekonomik durumu çok iyi olmayan ülke ve bölgelerde bile enerji kaynağı olarak kullanılabilir. (Bernardes, 2004) Güneş bacası sisteminin en büyük dezavantajı, yüksek güç üretim sistemleri düşünüldüğünde büyük düzlem alanlara ihtiyaç duymasıdır. Ülkemiz coğrafyası yüksek güç üreten sistemleri inşa etmeye uygundur. Ayrıca, güneş bacaları için en uygun coğrafi alanlar çöller ve rüzgâr enerjisinin yeterli olmayıp yeterli düzeyde sıcak hava ve yüksek ışınım değerlerine sahip olan Akdeniz, Afrika, Ortadoğu ülkeleridir. Bunun yanında topladıkları güneş enerjisinin düşük bir oranını kullanır. Anlaşılacağı gibi çalışma verimleri düşüktür. Ancak, basit yapısı ve kurulum maliyeti dışında fazla bir maliyet gerektirmemesi yönüyle bu dezavantajları bertaraf eder. Tablo1. 1. SDÜ Güneş bacası prototipi büyüklükleri (Koyun, 2006) Fiziksel Büyüklük Sembol Boyut Baca yüksekliği Hchimney 15 m Kollektör çapı Dcoll 16 m Baca çapı Dchimney 1,2 m Kollektör girişi açıklık ha 0,65 m Kollektör ortalama yükseklik hor 1m Kollektör yüzey alanı Acoll 200,96 m2 Baca kesit alanı Achimney 1,19 m2 Giriş ağzı çevresel kesit alanı At 31,148 m2 40 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 2. BACA VERİMLİLİĞİNİ ARTIRMAK İÇİN YAPILAN ÇALIŞMALAR Sistem kollektörünün kuzey bölümünün diğer bölümlere göre gün boyu daha az ısındığı ve içeride bir akış bozukluğuna yol açtığı geçmiş yıllardaki analizlerle ortaya konulmuştur. Ayrıca kollektör alanının arttırılması ile performansın artacağı ve zeminin ısı tutumunun arttırılması ile yine performansın artacağı öngörülmüştür. Bu amaçla aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır: Baca zemininde daha iyi ısı tutumu için tüm zeminin siyah renge boyanmıştır. Baca performansını artırmak ve güneş etkisini yitirdikten sonra, yada gece boyu da bacanın elektrik enerjisi üretimine devam edebilmesi için, gün boyu daha az ısınan (önceki yıllara ait ölçüm verilerine dayanarak) kollektör dilimleri içerisine su taşıyan borular döşenmiştir. Kollektör içerisindeki su sistemine ısı sağlamak amacıyla gün ısı sistemi ilave edilmiştir. Güneş bacası kollektör alanı kuzeyden güneye, batı taraflı olarak birinci dilimden beşinci dilime kadar uzunluğu 4 m daha arttırılarak ve zemin malzemesi olarak pomza taşı ile kaplanmıştır. Güneş bacası kollektör alanı içindeki ısınan ve baca ağzına doğru hareket eden sıcak havanın yerini alacak olan soğuk havanın kollektör alanına girişini kontrol etmek amacıyla, gün boyu daha az ısınan (önceki yıllara ait ölçüm verilerine dayanarak) dilimlerin kollektör giriş ağızlarına hareketli kapaklar yapılmıştır. Güneş bacası tepesine kuzey yöne yerleştirilen hareketli alıcı ve alıcıya istenen güneş ışıma yansımalarını sağlayacak heliostat aynalar eklenerek sistemin hibrit çalışması sağlanmıştır. Yine bu uygulama ile baca performansının arttırılması amaçlanmıştır. Güneş bacası tepesine pülverize su sistemi yerleştirilerek baca tepesinde, bacanın içine ve girişine göre sıcaklık düşüşü sağlanarak baca çekişinin arttırılması öngörülmüştür. 3. YAPILAN İYİLEŞTİRMELER VE DENEYLER Yapılan tüm performans arttırmaya yönelik yöntemlere referans oluşturması için ve geçmiş dönemlerde alınan ölçümler ile karşılaştırma yapılabilmesi için 15.08.2008 tarihinde hiçbir yenilik çalışması yapılmadan güneş bacasında sıcaklık, nem, hava hızı, ışınım gibi parametrelerin ölçümleri yapılmıştır. Güneş bacası kollektör zemini ısı tutum özelliği arttırılması için siyaha boyandıktan sonra 19.08.2008 tarihinde, daha önce yapılan ölçümlerin hepsi tekrarlanmıştır. Sadece siyah zemin uygulaması yapılıp veriler alındıktan sonra, güneş bacası sisteminde gün boyunca daha az ısı kazanan kuzey yönlü kollektörlerde zemin sıcak su sistemi, güneşin etkisini kaybettiği zamanlarda azalan baca içi sıcaklığının tekrar arttırılması için ve baca içerisinde homojen ısı oluşumu sağlamak için, kollektör ağzı kapakları güneş bacası üzerine uygulanmıştır. Ayrıca baca çıkış noktasında, bacadan çıkan hava üzerinde soğutucu etki yapması için geliştirilen atomize su sistemi uygulanmış ve bununla birlikte güneş bacasının, aynı zamanda güneş kulesi gibi çalışıp sistemin hibrid hale dönüşmesi sağlanmıştır. Heliostat aynalar ve baca tepesine uygulanan alıcı ile birlikte 08.09.2008 tarihinde sıcaklık, ışınım, hava hızı gibi ölçümler alınmıştır. Hibrid sistem üzerinde 09.09.2008 tarihinde tekrar deneyler yapılıp ölçüm sonuçları alınmıştır. 41 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 10.09.2008 – 11.09.2008 tarihlerinde güneş bacası zemin sıcak su sistemi belli saat aralıklarında çalıştırılarak baca hava hızı değerleri ile su sıcaklık değerlerinin ölçümleri alınmıştır. 11.09.2009 – 25.09.2008 tarihleri arasında ise güneş bacasının mevcut kollektör alanı artırım çalışması yapılıp, sistemin performansına etkisini araştırmak için baca hızı ölçüm değerleri gün içerisinde kayıt altına alınmıştır. 3.1. Ölçüm Noktaları ve Sensör Yerleşim Şekilleri Deneyler esnasında sensörlerin ölçüm yaptığı konumlar aşağıdaki şekillerde verilmiştir. Kollektör içerisinde kullanılan böcek ve hobolara ait yerleşim şekilleri Şekil 3.2.’de gösterilmiştir. Hobo R isimli Hobo cihazı, cam üzerinde Dilim Geniş Kenarından 4 m ileride sıcaklık ile birlikte ışınım değerini de kaydetmiştir. Şekil 3.1. Kuzey ölçüm bölgesi 6 numaralı dilimde sensör yerleşim şekli ile böceklerin ve Hobo sıcaklık sensörlerinin güneş bacası zemininde dağılımı (Yabuz, 2009). 42 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 3.2. Ölçüm alan hobo ve böceklerin kollektör zemini 12, 2, 4, 7 dilimindeki konumları (Yabuz,2009). Hava hızı ölçümünde kullanılan sensörlerin baca içerisindeki konumları Şekil 3.3’de gösterilmiştir. Şekil 3.3. Baca girişinde ve baca içinde sıcaklık – hava hızı ölçüm noktaları (Yabuz,2009). 3.2. Oluşturulan Hibrid Sistem Modeli Hibrid yapı yukarıda bahsi geçen güneş kulesi sistemi ile, güneş bacası sisteminin birleştirilerek yenilenebilir enerji tesislerine, yeni bir alternatif olması için denenmiştir ve şematik olarak aşağıda Şekil 3.4’de görülmektedir. 43 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 3.4. Hibrid sistemin şematik görünümü (Yabuz,2009). Bu sistemde, güneş bacasında hava akışkanın geçtiği baca, güneş kulesinde alıcının bulunduğu merkezil kuleyi temsil etmektedir. Bu proje çalışmasında kullanılan güneş bacası ile başka bir doktora çalışması olan ayrıca 107E305 numaralı TÜBİTAK hızlı destek projesi olarak yürütülen güneş kulesi sistemi, birlikte çalıştırılarak sistem hibrid yapıya dönüştürülmüştür. Sistemin denendiği bölge ve heliostat yerleşimleri Şekil 3.5’de gösterilmiştir. Bu amaçla, mevcut güneş bacası üzerine bir adet alıcı monte edilmiştir. Bu alıcı bir aktüatör yardımıyla hareketli hale getirilmiştir. Alıcı baca tepesine monte edilerek, ayrıca bir kule inşasına ihtiyaç duyulmamıştır. Alıcı olarak, yine gün ısı sistemlerinde kullanılan düzlemsel güneş paneli seçilmiştir. Şekil 3.5. Hibrit sistemin ve heliostatların yerleşimi(Yabuz,2009). Sistemin temelinde güneş bacasının performansının artırılması hedeflenmiştir. Hibrid sistemde hem yukarıda bahsedilen gün ısı platformu hem de güç kulesi yardımıyla zemine sıcak su temin edilmiştir. Bu sıcak su güneş etkinliğini kaybettikten sonra zemine 44 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 pompalar yardımıyla gönderilmiştir. Bu çalışma moduna ait elde edilen veriler Araştırma ve bulgular bölümünde verilmiştir. Hibrid sistem ile birlikte güneş bacası bir araya getirildiği zaman heliostat aynaların güneş ışığını yansıttığı ışımalar baca tepesinde bulunan alıcıda bir pompa vasıtasıyla gönderilen suyun ısınmasını sağlamaktadır. Yapılan boru tesisatı ile istenirse direkt olarak kollektör alanındaki zemin ısıtma sistemine verilebileceği gibi alıcıda ısınan akışkan gün ısı platformuna gönderilerek orda tekrar ısıtma sağlanabilmektedir. Burada alıcı olarak kullanılan düzlemsel gün ısısı 65x80cm büyüklüğünde seçilmiştir. Baca üzerinde yerleştirilen alıcının küçük olması alıcıya gelecek rüzgâr yüklerinin azalmasında avantaj sağlasa da alıcı küçüklüğü birim zaman içerisinde alıcıda ısıtılmak istenen akışkanın kütlesel debisinin az olmasına neden olmuştur. Onun için alıcı üzerinde ön ısıtma yapılan akışkan buradan gün ısı platformuna gönderilerek boyut ve kapasite olarak daha büyük olan gün ısılarda tekrar ısıtma sağlanmıştır. Burada kullanılan ısı sistemi vanalar vasıtasıyla deneyler aşamasında üç şekilde çalıştırılmıştır. Sistem çalışmaya alındığında, güneş etkisini yitirmediği zamanlarda kollektör zemin ısıtma sistemine akışkan gönderilmeden, sadece yerdeki gün ısı platformu ve bunun yanında heliostat aynalar ile alıcı sistemi aktif durumdadır. Burada istenirse sadece gün ısı platformu veya sadece aynalar vasıtasıyla güneş kulesi şeklinde çalışan alıcı ya da her ikisi de aynı anda çalıştırılmıştır. Çalıştırılan bu kısım eğer sadece gün ısı platformu olarak devreye alınmış ise o zaman açık sistem, eğer sadece alıcı sistemi ya da her ikisi yani gün ısı platformu ile alıcı sistemi birlikte çalıştırıldığında sistem kapalı olarak devrededir. Güneşin etkisi ile gün içerisinde elde edilen ısı 185 lt hacme sahip ceketli depo ile kollektör içerisine gidecek akışkanın ısınmasını sağlamaktadır. Deneyler sırasında baca tepesinde bulunan alıcıya giden akışkanın sıcaklığı, alıcıdan dönüş sıcaklığı, kollektör içerisine zemin ısıtmaya giriş sıcaklığı, kollektör içerisinden dönüş suyu sıcaklığı, gün ısı platformuna akışkanın giriş sıcaklığı ve gün ısı platformundan akışkanın çıkış sıcaklıkları ve bu değerlere göre değişen baca içerisinde hava hızı gibi parametrelerin ölçümleri alınmıştır. Bu değerler aşağıda Almemo el üniteleri ile kayıt edilmiş ve elde edilen değerler ile tespitlere araştırma ve bulgular kısmında değinilmiştir. Güneş bacası üzerine montajlanan alıcı aktüatör sayesinde yatay düzlem üzerinde hareket ederek eğilebilmekte ve 900 dik durabilmektedir. Bu sayede sayısı arttırılacak heliostat ayna kümelerine daha iyi cevap verebilecek bir alıcı olacaktır. Bunun için ilk olarak bilgisayar ortamında alıcının aktüatör ile hareketi simüle edilmiştir. Önceden hesaplanmış güneş izleme değerleri her dakika için bir yıllık olarak aynaların yazılım sisteminin içerisine pic programlayıcı yardımıyla girilmiştir. Ayrıca, yapılan özel bir yazılım ile aynaların hangi konumda ve kaç derecede olduklarını görebilmek ve izlemek için wireless sistemi kurulmuş ve bu sayede uzak lokasyonlardan veri alış verişi sağlanabilmiştir. Şekil 3.6. Heliostat aynaların alıcıda oluşturduğu yansımış ışınım. 45 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 4. BULGULAR Yapılan çalışmada, deney günleri 15.08.2008, 19.08.2008, 08.09.2008, 09.09.2008, 10.09.2008, 11.09.2008 tarihleri olup yine Eylül ayının 11. gününden itibaren ayın 25’ine kadar güneş bacası içerisinde hava hızı ölçüm kayıtları alınmıştır. Bu çalışma içerisinde alınan değerler 05.08.2005, 01.08.2006 ve 02.08.2006 tarihlerinde yapılmış deney çalışmaları ile karşılaştırılarak elde edilen sonuçlar irdelenmiştir. Yapılan deneylerde hibrid yapıda 30 ayrı noktada sıcaklık sensörleri, 3 ayrı noktada hava hızı sensörleri, iki ayrı nem sensörü ve 2 aynı ışınım sensörleri kullanılarak ölçümler alınmıştır. Güneş bacası sistemleri konstrüksiyon boyutlarının büyütülmesi ile ısıl ve performans değerleri aynı büyüklükte artmaz. Yani; Manzanares Prototipi üzerinde yapılan simülasyon çalışmaları ile sistem daha da büyütülse de baca içerisinde oluşan hava hızı değerlerinin çok farklı artmadığı görülmüştür (Schlaich, ve Partner, 2004). Gün içerisinde güneş ışımasının etkisini yitirmesi ile güneş bacasında oluşan hava hızı düşüşleri dolayısıyla güç düşüşlerini önlemek amacıyla çeşitli performans arttırıcı yöntemler bu çalışmada uygulanmıştır. Geçmiş dönemlerde alınan ölçümlerde sıcaklık hava hızı ve ışınım gibi parametrelerde kaydedilen veriler onar dakikalık aralıklarla ortalama değerler olup, 2008 yılında bu çalışma ile alınan ölçüm değerleri beşer dakikalık aralıklarla olup geçmiş yıllarla karşılaştırılabilmesi için tekrar ortalama değerler alınmıştır. Bunun yanında ayrıca geçmiş dönemlere ait ölçümlerde alınan ölçüm aralıkları ile bu çalışmada alınan ölçüm aralıkları aynı olacak şekilde seçilmiştir. 4.1. Geçmiş Yıllar İle 2008 Yılına Ait Hava Hızı, Sıcaklık, Işınım Bulgularının Kıyaslanması Aşağıda Şekil 4.1.’de 2005 yılında güneş bacası türbin mili üzerinde alınan hava hızı ölçüm değerleri ile bu çalışmada hiçbir iyileştirme yapılmadan mil üzerinden alınmış hava hızı ölçüm değerleri bulunmaktadır. Değerlerin birbirine yakın olması sistemin kararlı bir şekilde çalıştığının göstergesidir. 05.08.2005 te alınan hava hızı ölçümü 15.08.2008 mil üzeri hava hızı ölçümü hava hızı (m/s) 3,5 3 2,5 17:36 17:17 16:58 16:39 16:20 16:01 15:42 15:23 15:04 14:45 14:26 14:07 13:48 13:29 13:10 12:51 12:32 12:13 11:55 2 zaman H Şekil 4. 1. 05.08.2005 ve 15.08.2008 tarihlerindeki hava hızı ölçüm sonuçları (Yabuz, 2009). 46 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Aşağıda, Şekil 4.2’de, 25.08.2005 ile 15.08.2008 tarihinde yapılan ölçümlerle elde edilen güneyde 1 numaralı dilimin gün boyu sıcaklık değerleri verilmiştir. Şekil 4.3.’de, 01.08.2006 tarihi ile 15.08.2008 tarihlerindeki 1 numaralı güney dilimde kollektör dışından bacaya doğru 1,8 m’de kollektör üzerinde alınan ışınım ve 10 numaralı doğu dilimde dışarıdan kollektör içerisine doğru kollektör zemini üzerinde 2 m mesafede alınan sıcaklık ölçümleri grafik halinde verilmiştir. Değerlerin aynı grafik üzerinde rahat görülebilmesi için ışınım değerleri 10’a bölünmüştür. Görüldüğü gibi, 01.08.2006 tarihinde gün içerisinde alınan ışınım değerlerinde 4 noktada ani düşmeler görülmektedir. Bu noktalarda bulut geçişleri görülmesine rağmen 15.08.2008 tarihinde alınan ölçümler ile çok yakın benzerlik göstermektedir. Şekilde görüldüğü gibi, doğu dilimde alınan sıcaklık değerleri, ışınım değerleri gibi birbirine çok yakındır. Şekil 4.4.’de görüldüğü gibi, aynı günler içerisinde hem ışınım değerlerinin hem hava hızı değerlerinin, hem de doğu dilimde kollektör dışarısından içeriye doğru 4 m uzaklıkta kollektör zemini üzerinde ölçülen sıcaklık değerleri bulunmaktadır. Burada aynı grafik üzerinde, saat 12:09 ile 13:19 zaman dilimleri arasında değerlerin kolay gözlenebilmesi için hava hızı değerleri 10 ile çarpılmış, ışınım değerleri 10’a bölünmüş ve tüm değerlerin 10 dakikalık ortalamaları alınmıştır. 63 58 sıcaklık C 53 48 43 38 05.08.2005 güney dilimde bacadan dışarı doğru 3m'de yapılan ölçüm 33 15.08.2008 güney dilimde dışarıdan içeri doğru 3,7m'de yapılan ölçüm 28 9 9 9 49 09 29 49 09 29 49 09 29 49 09 29 49 09 29 : : : : : :4 :0 :2 : : : : : : : : : : 11 12 12 12 13 13 13 14 14 14 15 15 15 16 16 16 17 17 zaman H Şekil 4. 2. 05.08.2005 ve 15.08.2008 tarihlerindeki güney dilim sıcaklık ölçüm sonuçları (Yabuz, 2009). 47 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 01.08.2006 ışınım/10 15.08.2008 ışınım/10 120 01.08.2006 V3 nolu böcek doğu dilimde dışarıdan 2m 15.08.2008 10 nolu dilim R.Ş adlı böcek dışarıdan 2m 100 80 60 40 20 0 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 9 :0 1:3 2:0 2:3 3:0 3:3 4:0 4:3 5:0 5:3 6:0 6:3 7:0 7:3 8:0 8:3 11 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 zaman H Şekil 4. 3. 01.08.2006 ve 15.08.2008 tarihlerinde ışınım ve doğu dilim sıcaklık ölçümleri (Yabuz, 2009). Teorik hava hızı değerinin elde edilebilmesi için 15.08.2008 verilerinden yararlanılmıştır. Burada değerlerin birbirine yakın olduğu daha iyi görünmektedir. 01.08.2006 IŞINIM/10 100 15.08.2008 IŞINIM/10 80 01.08.2006DOĞU DİLİM BÖCEK 4M DE 15.08.2008DOĞU DİLİM BÖCEK 4M DE 01.08.2006 HAVA HIZI*10 60 40 15.08.2008 HAVA HIZI*10 20 12:09 12:19 12:29 12:39 12:49 12:59 13:09 13:19 2008 VERILERINE GORE TEORIK HIZ*10 zaman H Şekil 4. 4. 01.08.2006 ve15.08.2008 tarihlerindeki ışınım, hava hızı, doğu dilim sıcaklık ve 2008 teorik hava hızı grafiği (Yabuz, 2009). 01.08.2006 ile 15.08.2008 tarihleri arasında, gün içerisinde her dakika için alınan hava hızı değerlerinin aşağıda Şekil 4.5.’de görüldüğü gibi birbirine çok yakın değerler olduğu tespit edilmiştir. 48 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 3,5 01.08.2006 da mil üzerinde hava hızı ölçüm değerleri 15.08.2008 de hiç bir yenilik yapılmadan alınan mil üzeri hız ölçümü hava hızı (m/s) 3 2,5 2 5 0 5 0 0 0 5 0 0 5 5 0 5 0 5 5 5 :5 :0 :0 :1 :1 :2 :2 :3 :3 :4 :4 :5 :5 :0 :0 :1 :1 11 12 12 12 12 12 12 12 12 12 12 12 12 13 13 13 13 Zaman H Şekil 4. 5. 01..2006 ve 15.08.2008 mil üzeri hava hızı ölçüm grafiği (Yabuz, 2009).. Siyah zemin uygulaması sonucu alınan sıcaklık değişimleri Şekil 4.6.’da, sabah 03:47 ile gece 22:27 saatleri arasında 10 numaralı dilimde böceklerin sıcaklık değerleri görülmektedir. 65 Sıcaklık C 55 45 01.08.2006 V2 nolu böcek 35 19.08.2008 İ.Ü. İsimli Böcek 10 nolu dilim 25 : 03 47 : 04 37 : 05 27 : 06 17 : 07 07 : 07 57 7 37 27 17 07 57 47 37 27 17 07 57 47 37 27 17 07 :4 : : : : : : : : : : : : : : : : 08 09 10 11 12 12 13 14 15 16 17 17 18 19 20 21 22 Zaman H Şekil 4. 6. 01.08.2006 ve 19.08.2008 doğu dilim böcek sıcaklıkları grafiği (Yabuz, 2009). Siyah zemin etkisi ile ısınan zeminin sıcaklık yüksekliği yine aşağıda Şekil 4.7.’de görüldüğü gibi güneş etkisini kaybetse de sürdürmektedir. 49 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 65 01.08.2006 S3 no lu böcek dışta 2m de 18.08.2008 21 nolu böcek 2mde en dışta Sıcaklık C 55 45 35 25 : 03 13 : 04 03 : 04 53 : 05 43 : 06 33 : 07 23 : 08 13 3 53 43 33 23 13 03 53 43 33 23 13 03 53 43 33 23 :0 : : : : : : : : : : : : : : : : 09 09 10 11 12 13 14 14 15 16 17 18 19 19 20 21 22 Zaman H Şekil 4. 7. 01.08.2006 ve 19.08.2008 tarihlerinde batıda 4 numaralı dilimde böcek sıcaklıkları grafiği (Yabuz, 2009).. 10 numaralı dilim için siyah zemin uygulaması ile 2006 yılı zemin sıcaklıkları karşılaştırıldığında %17,5’lik bir artış ortaya çıkmıştır. Bu artışa bağlı olarak güneşin etkisini yitirdiği saatlerdeki zeminin soğuması daha uzun sürmüştür. Örneğin 4 numaralı dilimde, 2006 yılında saat 19:00 civarında zemin sıcaklığı 35oC iken 19.08.2008 tarihinde bu sıcaklık 45oC civarıdır. 2006 yılında saat 22:30 civarında zemin yaklaşık 28oC iken 2008 yılında bu değer 38oC civarıdır. Deneyler sırasında 11.09.2008 tarihinde, baca saat 15:30’dan 17:30’a kadar şebeke suyu ile yıkanmış, baca ve kollektör içerisinde sıcaklık düşüşü oluşturulmuştur. Sıcaklık düşüşünün kıyaslanabilmesi için, bir gün önce alınan gün boyu güney dilim sıcaklıkları aşağıda Şekil 4.8’de verilmiştir. Bilindiği üzere, güney dilimlerinde siyah zemin uygulaması haricinde başka bir yenilik şeklinde uygulama yapılmamıştır. 45 Sıcaklık C 40 35 30 25 20 07 10.09.2008 8 numaralı dilim 1numaralı böcek sıcaklık 11.09.2008 8 numaralı dilim 1numaralı böcek sıcaklık 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 8 :0 7:4 8:2 9:0 9:4 0:2 1:0 1:4 2:2 3:0 3:4 4:2 5:0 5:4 6:2 7:0 7:4 8:2 9:0 9:4 0:2 1:0 1:4 2:2 3:0 3:4 0 0 0 0 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 2 2 2 2 2 2 Zaman H Şekil 4. 8. 10.09.2008 ve 11.09.2008, 8 numaralı dilim 1 numaralı böcek sıcaklık grafiği (Yabuz, 2009). Güneş bacasının yıkanmasının etkisiyle saat 17:30’ dan sonra kollektör içerisindeki sıcaklık düşüşü yaşanmaktadır. Bu düşüşe bağlı olarak baca içerisinde 10.09.2008 tarihinde 50 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 saat 18:30 – 20:00 aralığında onar dakikalık ortalama değerler şeklinde sıcaklık verileri ile birlikte Şekil 4.9.’da görülmektedir. 4 35 30 3,5 20 2,5 15 sıcaklık C hava hızı (m/s) 25 3 2 10 10.09.2008 273cmde hava hızı 11.09.2008 273cmde hava hızı 10.09.2008 8 numaralı dilim 1numaralı böcek sıcaklık 11.09.2008 8 numaralı dilim 1numaralı böcek sıcaklık 1,5 1 18:28 18:38 18:48 18:58 19:08 19:18 5 0 19:28 19:38 19:48 19:58 zaman H Şekil 4. 9. 10.09.2008 ve 11.09.2008 hava hızı ve 1 numaralı böcek sıcaklık grafiği (Yabuz, 2009). Sıcaklık değerlerinde yaklaşık 100C lik bir fark, baca hızlarında da yaklaşık %42’lik bir iyileşme ortaya çıkarmaktadır. 10.09.2008 tarihinde kollektör içerisinde zemin sıcak su sisteminin çalıştırılmasında elde edilen verilerin, aynı ay içerisinde birbirine yakın tarihlerde akşamüzeri oluşacak hava hızlarının değerlendirilmesinin yapılabilmesi için, 13.09.2008 tarihinde alınan ölçümlerdeki baca içi hava hızı değerleri ele alınmıştır. Sistem 13.09.2008’de çalıştırılmamıştır. Buna karşın 10.09.2008 tarihinde saat 16:00’dan itibaren, kollektör zeminine pompa vasıtasıyla sıcak su aktarılmıştır. Aşağıda Şekil 4.10’da, saat 15:00 ile 20:00 arasındaki ölçümleri kapsamaktadır. Saat 15:00 civarlarında kollektör içerisi sıcaklıkları, çevre sıcaklıkları ve baca hızları birbirine çok yakın iken saat 16:00 dan itibaren çalıştırılan sıcak su sisteminin rejime girmesi ile birlikte, bacadaki hava hızlarında oluşan farklılıklar gözlenmektedir. Sıcak su sisteminin verimli çalışması ile birlikte, saat 16:30’ dan sonra değişim gösteren hava hızlarında iyileşme yönünde yaklaşık %29 farklılık göstermiştir. 51 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 5 10.09.2008 273cm de hava hızı 4,5 13.09.2008 273cm de hava hızı 4 hava hızı (m/s) 3,5 3 2,5 2 1,5 1 : 15 0 0 :1 2 :2 4 :3 6 :4 8 :0 0 :1 2 :2 4 :3 6 :4 8 :0 0 :1 2 :2 4 :3 6 :4 8 :0 0 :1 2 :2 4 :3 6 :4 8 :0 0 :1 2 :2 4 :3 6 :4 8 :0 0 15 15 15 15 16 16 16 16 16 17 17 17 17 17 18 18 18 18 18 19 19 19 19 19 20 zaman H Şekil 4. 10. 10.09.2008 ve 13.09.2008 yerden 273 cm’ de ölçülen hava hızı grafiği (Yabuz, 2009). 5. TARTIŞMA VE SONUÇ Yapılan iyileştirmelerden bir tanesi olan baca kollektör zemininin siyaha boyanması sonucunda sistem performansında % 9,5 oranında bir artış sağlanmıştır. Baca kollektör zemini üzerine sıcak su tesisatı uygulanması neticesinde siyah zemin uygulaması ile karşılaştırıldığında akışkan hareket halinde değil iken sistem performansında % 9 artış sağlanmıştır. Ayrıca kollektör içerisine yerleştirilmiş su sistemine pompa vasıtasıyla hareket kazandırılıp akış sağlandığında yaklaşık olarak % 29’luk bir performans artışı görülmüştür. Kollektör giriş ağızlarına kapak uygulaması işlemi neticesinde kollektör iç sıcaklığında artış gözlenmesine rağmen sistem performansında bir artış görülmemiştir. Bunun nedeni kollektöre giren hava sıcaklığı artmış olup, hava debisinin düşük kalmasıdır. Baca tepesine monte edilen atomize su sistemi baca performansına ilave bir katkıda bulunmamıştır. Bunun sebebi ise atomize su sisteminin baca üzerine kapak etkisi yaratmasıdır. Kollektör alanının artırılarak zemine pomza taşı uygulaması yapılması neticesinde sistem performansında % 10’luk bir artış gözlenmiştir. Ayrıca sistem yerden ısıtma + siyah zemin uygulaması ile birlikte gece periyotlarında da etkin olarak çalışmıştır. Güneş bacası ile güneş güç kulesi sistemi hibrid olarak uygulandığında ise bacanın akşam güneş etkisini yitirdiği periyotlarda da sistemin verimli bir şekilde çalışmaya devam etmesini sağlamıştır. Hibrid uygulama öncesinde ise aksam saatlerinde baca performansının azaldığı gözlemlenmiştir. Yerden ısıtma için gerekli ısının hibrid sistem ile karşılanması neticesinde bu olumsuz durum en azından 1 – 3 saatlik bir periyot için önlenmiş ve baca performansı iyileştirilmiştir. Yapılan bu çalışma ile tüm iyileştirmeler neticesinde sistem performansında yaklaşık olarak % 20’ lik bir artış gözlenmiştir. Güneş bacası sistemi, yoğuşma için atık ısıya sahip bölgelere yani fabrika bölgelerine, jeotermal ısıya sahip bölgelere, ya da güneş enerjisi bakımından zengin bölgelere inşa edilir ise, baca performansını arttırmak için gerekli olan ısı, buralardan atık veya direkt olarak elde edilebilir. Bu sayede güneş etkisini yitirdiği zamanda dahi, kollektör içerisinde oluşacak sıcaklık farklarından elde edilecek ısı ile, sistem devamlı ve 52 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 performanslı şekilde işletilebilir. Uygulaması yapılan güneş bacası-güneş kulesi hibrid sistemi ileride ülkemiz coğrafyası üzerinde kurulacak büyük çaplı temiz enerji üretim sistemi için bir referans olmaktadır. Yenilenebilir enerji üretim sistemlerinden olan güneş bacası, güneş kulesi ve parabolik sistem güneşten yararlanılan enerji üretim tesislerinin hibrid çalışması sağlanarak ileride daha efektif enerji üretim santralleri geliştirilebilir. Yapılan çalışma ülke enerji açığının azaltılmasına yönelik çabalara bir örnek teşkil etmekte ve yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilginin artırılmasına katkı sağlamaktadır. Konu ile ilgili yeterince yerli çalışma ve uygulamanın olmadığı literatüre de bir katkı sağlayacağı açıktır. Güneş bacası sistemi daha büyük ölçekte uygulanarak enerji açığının azaltılmasına bir katkı sağlanabilir. Ayrıca alternatif enerji kaynaklarını kullanarak enerji eldesi uygulamaları sayesinde hem dışa bağımlılık azaltılabilir hem de insanın çevreye göstermesi gereken saygı artırılabilir. TEŞEKKÜR Bu çalışma, 108M183 nolu proje olarak TÜBİTAK tarafından desteklenmiştir. 53 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 6. KAYNAKLAR 1. Bernardes, M.A.,. Technische, ökonomische und ökologische Analyse von Aufwindkraftwerken, Institut für Energiewirtschaft und Rationelle Energieanwendung, Universität Stuttgart, 230s. Stuttgart. (2004) 2. Disabledartists.net, 2007. İnternet sitesi. http://www.disabledartists.net. Erişim Tarihi: 08.07.2008. 3. Kara, Ö.,. Yükselen hava akımlı rüzgar türbinleri İzmir uygulaması, E.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 81s, İzmir. (2002) 4. Koyun, A.,. Güneş bacası ile enerji üretiminin incelenmesi. SDÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 142s, Isparta. (2006) 5. Nizetic, S., Ninic, N., Klarin, B.,. Analysis and feasibility of implementing solar chimney power plants in the Mediterranean region. Energy Volume 33, S1680-1690. (2008) 6. Pastohr, H.,. Thermodynamische Modellierung eines Aufwindkraftwerkes, der BauhausUniversität Weimar, 161s, Weimar. (2004) 7. Schlaich, J., Bergermann, R., Schiel, W., Weinrebe, G., 2004. Design of Commercial 8. SUTA, 2008. İnternet sitesi. www.suta.org/reunion08/post/Khakzar-6.pdf . Erişim Tarihi: 18.08.2008. 9. Üçgül, İ., 2005. Güneş Bacası ile Elektrik Enerjisi Üretilmesi. DPT Proje No:2003K121020. 10. Yabuz,Z.R.; Güneş Bacasında Konstrüktif İyileştirme Çalışmaları Ve Performans Artırıcı Yöntemlerin Araştırılması, SDÜ, FBE., Yüksek Lisans Tezi, Isparta (2009) 11. Zhou X., Yang J., Ochieng R. M., Li X., Xiao B.,. Numerical investigation of a plume from a power generating solar chimney in an atmospheric cross flow. Atmospheric research V91, S26-35. (2009) 54 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 FARKLI ISIL İŞLEMLERİN DEMİR ESASLI TOZ METAL NUMUNELERE ETKİLERİ THE EFFECTS OF DIFFERENT HEAT TREATMENTS TO IRON BASED POWDER METAL SAMPLES Uğur ÇAVDAR1, Enver ATİK2 ÖZET Toz metalürjisi çeşitli üretim süreçlerini kullanarak farklı boyut ve şekillere sahip metal ve alaşım tozlarını dayanıklı, hassas ve yüksek performanslı parçalara dönüştüren bir üretim yöntemidir. Toz metalürjisinin ürünleri; takım çelikleri, sert metaller, kaymalı yataklar, gözenekli metaller ve filtreler, sürtünme elemanları, elektrik ve manyetik uygulamalar, medikal uygulamalar ve otomotiv sanayi gibi birçok yerde kullanılmaktadır. Toz metalürjisi ile üretilen parçalara sementasyon, borlama, karbonitrürasyon, buharlama (bilinçli oksitleme) ve indüksiyonla yüzey sertleştirme gibi birçok farklı ısıl işlem uygulanabilmektedir. Bu çalışmada da imalatta çok geniş olarak kullanılan demir tozunun farklı oranlarda karıştırılarak toz metalürjisi yöntemiyle üretilmesinin ardından, farklı ısıl işlemler uygulanarak karşılaştırılması yapılmıştır. Demir tozunun içine katılan bakır, grafit, alüminyum tozlarının nasıl bir fayda sağladığı incelenmiştir. Yapılan çalışmada ısıl işlemlerin mikroskobik ve metalürjik özellikleri karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Toz metal, borlama, karbonitrürleme, buharlama (bilinçli oksitleme). ABSTRACT Powder metallurgy is a kind of method that transforms metal and alloy powder which passes different dimension and shape to strong, sensitive and high performance pieces. Powder metallurgy production used many like stainless steels, hard metals, slipping mattress, porous meshed metals and filters, friction elements, electric and magnetic application, medical application and automotive industry. Pieces which are product with powder metallurgy are applied a lot of heat treatments like sementation, boronizing, carbonitruration, stream treatment and surface solidifying with induction. In this study; iron powders which are used colosal at the production are mixed different rate with powder metallurgy method after that are applying and confiscation different heat treatments. Cupper, graphite, aluminum powder which are included in iron powders inspect how provide advantage – microscopic and metallurgic characteristics of thermal methods are compared in the study. Keywords: Powder metal, boronizing, carbonitruration, stream treatment. 1 Arş. Gör., Celal Bayar Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü, [email protected] 2 Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü,[email protected] 55 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 1. GİRİŞ Toz metalürjisi (T/M) teknolojisi, metal tozlarının üretimi, tozların karıştırılması, kalıpta preslenerek şekillendirilmesi, sinterlenmesi ve sinter sonrası işlemleri içerir. Metal işleme teknikleri içinde bir üretim yöntemi olan T/M [1]; metal tozu ve ondan kütlesel gereçler ve şekillendirilmiş parçalar üretme teknolojisi ve sanatıdır [2]. Türk Standartları Enstitüsü toz metalürjisini; “metalürjinin metalik toz veya bu tozların şekillendirilip sinterlenmesiyle ilgili bölümü” olarak tanımlamaktadır (TS 3087). Toz metalürjisi, metal ve metal alaşım tozlarını ergitmeden, basınç ve sıcaklık yardımıyla, dayanıklı cisimler haline getirme tekniğidir [3]. Metal tozlarının boyutları mikron mertebesindedir. Presleme işlemi oda sıcaklığında (soğuk presleme) ve sıcak presleme olarak yapılır. Toz metalürjisi ile üretilen parçaların büyük bir kısmında elde edilen boyutsal hassasiyet ve yüzey kalitesi talaşlı işlem gibi ekstra operasyonlara olan gereksinimi ortadan kaldırmaktadır [4]. Soğuk presleme veya yığma ile elde edilen parçaların dayanımını arttırmak için sinterlenirler. Sinterleme, toz partiküllerinin mekanik olarak dizilmeleri ve yapışmalarıyla metalsel kompakt bir parça oluşturmayı hedefler. Tek bileşenli sistemlerde genellikle sinterleme sıcaklığı olarak metalin mutlak ergime sıcaklığının 2/3 ve 4/5’i alınır; birden fazla bileşenli sistemlerde ise sinterleme, genellikle ergime sıcaklığı en düşük olan bileşenlerin ergime sıcaklığının üstünde yapılır. Toz metalürjisi ile yapılan parçalara birçok ısıl işlem uygulanabilir. Bunlar; sementasyon, buharlama (bilinçli oksitleme), nitrürasyon, alevle yüzey sertleştirme, daldırma, indüksiyonla yüzey sertleştirme, lazer ışınlarıyla yüzey sertleştirme, borlama gibi ısıl işlemlerdir. Kabonitrürasyon işlemi toz metal parçalara da uygulanabilen, sementasyon ve nitrürasyon ısıl işlemlerinin bir kombinasyonudur. Karbon ve azot aynı anda ve yüksek miktarlarda parçaya nüfuz ettirilir. Buharlama ısıl işlemi tipik olarak 5000C’nin üstünde atmosfer ihtiva eden buharda, çeliklerdeki Fe3O4 yapışkan yüzey oksidinin büyümesi için kullanılır [5, 6]. Borlama termokimyasal bir yüzey sertleştirme yöntemi olup, esas olarak metal yüzeyine bor atomu difüzyonu olarak tanımlanabilir. Borlama teknik olarak oldukça geliştirilmiştir. Bor atomları ısı enerjisi etkisiyle metal yüzeyine yayınırlar ve esas metal atomlarıyla uygun borürler oluştururlar. Bu işlem bor atomlarının metalik malzemelerin yüzeyinden içeriye doğru difüzyonu ile olmaktadır. İnce tabakalı Fe borür (Fe2B) fazı özellikle endüstriyel uygulamalar için istenmektedir [4,7]. Sert ve sürtünme katsayısı oldukça düşük, uygun tribolojik şartlarda yüksek aşınma dayanımına sahip bir yüzey elde edilmesini sağlayan borlama ile ayrıca korozif ortama da dayanım sağlayabilmektedir [6,8]. Bu çalışmada, düşük karbon oranına sahip demir esaslı toz metal parçalara yüzey ısıl işlemlerinden karbonitrürleme, buharlama (bilinçli oksitleme) ve borlama uygulanmış ve bu işlemlerin toz metal numunelerin metalürjik özelliklerinin yanı sıra yüzey özelliklerine etkileri incelenmiştir. 56 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 2. DENEYSEL ÇALIŞMALAR Bu çalışmada, ASC 100.29 demir tozları kullanılmıştır. ASC100.29 demir tozuna bakır, grafit ve alüminyum demir tozları karıştırtmış ve toz metalürjisi yöntemiyle aynı presleme basıncında (500MPa), tek yönlü preste, soğuk presleme yöntemiyle numuneler üretilmiştir. Numunelerin toz bileşenleri Tablo 1’de verilmiştir. Kullanılan demir, bakır, grafit tozlarının özellikleri Tablo 2-4’de verilmiştir. Numunelere yağlayıcı olarak %0,8 çinko streat konulmuştur. Çinko streat, sinterleme sırasında buharlaşarak uçmaktadır. Tablo 1. Numunelerin toz bileşenleri (% ağırlıkça). Numune No %C %Grafit 1 3 0,2 2 3 0,4 3 3 0,6 4 3 0,8 5 3 0,2 6 3 0,4 7 3 0,6 8 3 0,8 %Al 0 0 0 0 1 1 1 1 %Fe Kalanı Üretilen numunelere aynı şartlarda sinterleme uygulanmıştır. Daha sonra toz metal parçalara bilinçli oksitleme ve karbonitrürasyon gibi bilinen klasik ısıl işlemler uygulanmıştır. Ayrıca bu toz metal numunelere, borlama ısıl işlemi yapılmıştır. Bu işlemlerin numuneler üzerindeki etkileri incelenmiştir. Tablo 2. Deneyde kullanılan demir tozlarının fiziksel ve kimyasal özellikleri ve analizi [Häganas (İsveç)]. Kimyasal analiz Test sonuçları H2 kaybı 0,11% C <0,01% Fe Kalanı Fiziksel özellikler Görünen yoğunluk 2,42 g/cm3 Akıcılık 31s / 50gr Elek Analizi (Mikron) +212 0% 180-212 0,1% 150-180 0,9% 150-212 1% 106-150 22,8% 75-106 27% 45-75 28,8% -45 20,4% 57 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Tablo 3. Deneyde kullanılan bakır tozlarının fiziksel ve kimyasal özellikleri ve elek analizi [Häganas (İsveç)]. Mikron % >180 0,0 >150 0,3 >106 12,5 >74 19,1 >53 19,8 >45 11,6 <45 36,7 Fiziksel özellikler Görünen yoğunluk 2,69 g/cc Akıcılık 26s Kimyasal analiz Bakır % 99,74 Oksijen % 0,08 Tablo 4. Deneyde kullanılan grafit tozlarının kimyasal özellikleri ve elek analizi [Häganas (İsveç)]. Kimyasal analiz Test sonuçları Nem 0,05% Ash 3,2% C 96,8% S 0,07% Fiziksel özellikler +100 Mikron 0,005% 10% Altında 2,5 mikron 50% Altında 5,9 mikron 90% Altında 11,1 mikron 99,99% Altında 17,4 mikron 58 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 10x10x55 mm boyutlarında 500 MPa basınçta preslenen numuneler Tozmetal A.Ş. (İstanbul) Firmasının endotermik gaz ortamına sahip kontrollü sinterleme fırınında 1120oC’da 45 dakika süreyle sinterlenmiştir. Sinterleme şartları CASIP (Computer Aided Selection of Iron Powder) Häganas (İsveç) tarafından hazırlanmış paket program yardımıyla belirlenmiştir. Numunelere İstanbul’da bulunan Batı Isıl İşlem firmasında başka bir yüzey sertleştirme ısıl işlemi olan karbonitrürasyon işlemi yapılmıştır. Isıl işlem prosesi olarak 850ºC’da 30 dakika bekletilerek sertleştirme işlemi yapılmıştır. Soğutma işlemi ise 80ºC’lık ortamda sirkülasyonlu martemperleme yağı ile yapılmıştır. Buharlama ısıl işlemi gerçekleştirilirken ilk olarak oksijensiz ortamda 150ºC’da ön ısıtma uygulanmış ve sonra 550ºC’da 1 saat su buharı püskürtülerek buharlama işlemi tamamlanmıştır. Borlama 40x40x110 mm boyutlarındaki ağzı sıkı geçmeli kapağa sahip çelik saçtan imal edilmiş olan kutular içerisinde yapılmıştır. Bor kaynağı olarak EKabor© 2 tozu kullanılmıştır. Numuneler 950ºC’lık ortamda 4 saat tutulmuş ve bu süre sonunda atmosfer ortamında soğutulmuştur. Mikro sertlik ölçümleri, sinterleme işleminden sonra uygulanan yüzey ısıl işleminin yüzey sertliğine etkilerini belirlemek üzere, numunelerin kesitleri parlatılarak oluşan yüzey tabakasından yapılmıştır. Farklı noktalarından 5’er sertlik değeri ölçülmüş ve bu değerlerin ortalaması alınmıştır. Mikro sertlik cihazında 50 gram yük 10 saniye süreyle etki ettirilerek Vickers sertlik ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Yüzey ısıl işlemlerinin, yüzey sertliklerine etkileri Tablo 2’de verilmiştir. Bu ölçümler yapılırken mikro sertlik cihazından alınan görüntü Şekil 1’de gösterilmektedir. Şekil 1. Mikro sertlik cihazında Vickers sertlik ölçümü görüntüsü. 59 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Tablo 5. Yüzey ısıl işlemlerinin, yüzey sertliklerine etkileri. Optik mikroskopta çekilmiş içyapı fotoğrafları Şekil 2-4’da gösterilmiştir. Borlanmış tabaka a) b) Şekil 2. 4 nolu (%3 Cu + %0,8 Grafit + %96,2 Fe) numunenin Sinterlemeden sonra Borlanmış a) optik mikroskopta içyapı görüntüsü, b) SEM görüntüsü [9]. 60 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 a) b) c) d) e) f) g) Şekil 3. a) Sinterlemeden sonra 1 nolu (%3 Cu + %0,2 Grafit + %96,8 Fe) numunenin Buharlanmış (Bilinçli oksitlenmiş) a) optik mikroskopta içyapı görüntüsü, b) SEM görüntüsü c) EDS analizi yapılmış bölgelerin SEM görüntüsü üstünde gösterilmesi, d) 1a bölgesinin analizi, e) 1a bölgesinin EDS grafiği, f) 1b bölgesinin analizi, g) 1b bölgesinin EDS grafiği. 61 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 a) b) Şekil 4. 7 nolu (%3 Cu + %0,6 Grafit + %96,4 Fe) numunenin sinterlemeden sonra Karbonitrürlenmiş a) optik mikroskopta içyapı görüntüsü, b) SEM görüntüsü. Şekil 2’de borlama, Şekil 3’de buharlama (bilinçli oksitleme), Şekil 4’de karbonitrürasyon ısıl işlemlerinin malzemenin yüzeyinde nasıl bir tabaka oluştuğunu göstermektedir. Borlama sonucu yüzeye yakın bölgede oluşan dişli yapı, borlamanın karakteristiğidir. Buharlama sonucu yaklaşık 5 µm kalınlığında oksit tabakası oluştuğu görülmektedir. Numunenin üstüne püskürtülen buhar sayesinde numunenin üstünde demir oksit tabakası oluşmuştur. Sementasyon ve nitrürasyonun ısıl işlemlerinin birleşimi olan karbonitrürasyon ısıl işleminde karbon ve azot atomlarının ısıl işlem sonrasında difüzyon ile numunenin yüzeyinde oluşan tabaka görülmektedir. 3. SONUÇLAR Yüzey sertliği değerlerine bakıldığında, buharlamanın en düşük değerlerde olduğu görülmektedir. Borlama yapılmış numunelerde ise en yüksek sertlik değeri elde edilmiştir. Karbonitrürasyon ısıl işleminin sertlik değerlerinin de borlama ile buharlama ısıl işlemi uygulanmış numunelerin sertlik değerleri arasında olduğu görülmektedir. Toz metalürjisi yöntemiyle üretilen makine parçalarına sinterlemeden sonra çalışma şartlarına uygun olarak beklenen sertlik ve/veya korozyon dayanımını arttırmak üzere buharlama (bilinçli oksitleme), karbonitrürasyon veya borlama gibi ısıl işlemler uygulanması önerilir. TEŞEKKÜR Çalışmalarımızda bize emeği geçen Toz Metal A.Ş, Batı Isıl İşleme ve de yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Cevdet MERİÇ Hocama teşekkürü borç bilirim. 62 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 4. KAYNAKLAR 1. German, R.M., “Powder Metallurgy Science”, MPIF, USA, (1984). 2. Sarıtaş, S., “Toz Metal Çeliklerin Yorulma Özellikleri” 3. Uluslararası Toz metalurjisi Konferansı (2002). 3. Akoral, E., Doktora tezi,”Toz Metalurjisi Yöntemi İle Al-Sic Kompozit Malzeme Üretimi Ve İşlenebilirliğinin İncelenmesi”, Manisa (2003). 4. Çavdar, U., Yüksek Lisans Tezi, “Demir Esaslı Sinter Metallerine Yaplabilecek Isıl İşlemlerin Belirlenmesi Ve Geliştirilmesi” Manisa (2005). 5. German, R.M. , “Powder Metallurgy Science”, The Pennsylvania State University, Vol 9 pp.349, (1997). 6. Çavdar, U., Atik, E., Ünlü, B.S.,“Demir Esaslı Malzemelerde Isıl İşlemlerin Mekanik Özelliklere Etkisi” 11th İnternational Meterials Symposium Denizli, Turkey, pp. 319-322, April 19-21 (2006). 7. Yılmaz, S.S., Doktora Tezi , “Demir Esaslı T/M Parçaların Yüzey Sertleştirme İşlemlerinin Fiziksel ve Mekanik Özelliklerine Etkisi” 8. Atik, E., Meriç, C., Yavuz, N., “Demir Esaslı T/M Malzemelerin Borlanması” 3rd International Powder Metallurgy Conference, Turkish Powder Metallurgy association, Gazi Üniversitesi, Ankara, Tukey, pp.1048-1053, Septenber4-8, (2002). 9. Doç. Dr. Enver ATİK’in çalışma arşivinden alınmıştır. 63 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 REHABİLİTASYON AMAÇLI BİLGİSAYAR VERİ TABANI YARDIMIYLA BÖLGESEL ENGELLİ KİŞİ HARİTASININ OLUŞTURULMASI Ersin Aslan1, Faruk Durmaz2 ÖZET Ülkemizde resmi kayıtlara göre yaklaşık 8,5 milyon engelli vatandaşımız bulunmaktadır[1]. Bu vatandaşlarımızın rehabilite edilebilmesi, ülkemizin önemli sosyal sorunlarından biridir. Bu sorunun temelinde de engelli vatandaşlarımızın hem sayı hem de bölgesel dağılımlarının tam olarak bilinememesi yatmaktadır. Bu çalışmada sorunun çözümüne katkı sağlamak amacıyla, Turgutlu ilçemiz pilot bölge seçilerek ilçe hastanelerinden alınacak engelli kişilere ilişkin bilgilerin bir veri tabanında toplanması, engelli kişilerin bölgelere göre dağılımının yapılması, uygun sağlık personelinin atanması ve engelli vatandaşlarımızın rehabilite çalışmalarına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Çalışmada ilk olarak Manisa ili Turgutlu ilçesindeki internet üzerinden engelli hkişilerin kendi bilgilerini internet sitesi üzerinden girmesine imkan sağlanmıştır. İnternet sayfası, linux tabanlı MySQL veritabanı kullanılarak php dili ile hazırlanmıştır. Çalışmanın tasarım tarafı hazırlanırken adobe photoshop grafik editörü programı ve derleme kısmında adobe dreamweaver web editör programları kullanılmıştır. Bu projenin Turgutlu ilçemizdeki tüm hastanelere yaygınlaştırılması durumunda ilçemizin engelli sayısı, bölgesel dağılımı ve bu konuda görevlendirilecek sağlık personeli ihtiyacının tespit edilebileceği görülmüştür. Elde edilen veriler doğrultusunda atanacak sağlık personeli ve oluşturulacak sosyal projeler ile engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli hizmet sunulabilecek, bu hizmetin de tüm engelli vatandaşlarımıza ulaşması sağlanabilecektir. Anahtar Sözcükler: Linux, php, MySQL, Photoshop. ABSTRACT According to official records, there are approximately 8,5 million disabled citizens in our country [1]. Rehabilitating the disabled citizens is one of the major social problems of our country. On the basis of this problem lies the ambiguity in both number and regional distribution of disabled citizens exactly. To contribute to the solution of the problem Turgutlu district is selected as pilot regions in this study. What is aimed in the study are that collecting the infos of disabled patients in a database, making the distribution of disabled people by region, doing the appropriate medical staff appointment and rehebilitating the disabled citizens. In this study, the first of all, the disabled in Turgutlu district of Manisa were proved to enter their own information into the internet. Linux-based MySQL database have been prepared by using the PHP scripting language. Adobe Photoshop image editing 1 2 Öğr.Gör., Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu MYO, Turgutlu - MANİSA Yrd.Doç.Dr., Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu MYO, Turgutlu - MANİSA 64 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 program to prepare the design side of the study and compilation of programs were used at the Adobe Dreamweaver web editor. As a result of this study, it was reached that bringing about the number of disabled in our local, regional distribution and the need for health staff is possible if it is extended to all the hospitals in the region. In accordance with established health care providers and social projects,these data will give opportunity for a better quality of service to citizens with disabilities, and this service will be provided also all citizens with disabilities. Keywords: Linux Server, PHP, MySQL, Photoshop. 1. GİRİŞ Ülkemizdeki engelli vatandaşların sorunlarına çözüm arayışı, çeşitli platformlarda sürekli olarak gündeme gelmektedir. Bu konuda 571 sayılı Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı`nın kurulmasına ilişkin Kanun Hükmünde Kararname 1997 yılında yürürlüğe girmiş ve Başkanlık Ankara’da faaliyete geçmiştir[2]. İzmir Karabağlar Belediyesi de Mayıs 2010’da Engelli Danışma Merkezi kurmuş ve engelli haritası çıkarmayı hedeflemektedir[3]. Bu çalışmada, günümüzün en temel iletişim ve bilgi araçlarından olan internet sitesi kullanılarak, engelli vatandaşlarımızın rehabilitasyon sorununun çözümüne katkı sağlayacak projeler için veritabanı amaçlanmaktadır. Birinci bölümde genel olarak internet sitesinin güvenli bir şekilde kurulmasında kullanılan yazılım ve programlar tanıtılmaktadır. İkinci bölümde bu yazılım ve programlar yardımıyla oluşturulan engelli veri tabanı ve internet sitesinin uygulaması açıklanmaktadır. Sonuç ve öneriler bölümünde ise bu çalışmada tanıtılan projenin sağlayacağı yararlar ve devamında yapılabilecek daha geniş kapsamlı projeler konusunda bilgi verilmektedir. Sonuç olarak bu çalışma ile ortaya konulan projenin tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılması durumunda, engelli vatandaşlarımız için daha sağlıklı veriler elde edilebileceği ve oluşturulacak sosyal projelerle onların rehabilitasyonuna önemli ölçüde katkı sağlanacağı ortaya konulmuştur. 2. UYGULAMADA KULLANILAN YAZILIM VE PROGRAMLAR 2.1. Php Programlama Dili: Php, açık kaynak kodlu, sunucu tarafından işlenerek (Open – Source Server – Side – Scripting Language) dinamik web sayfaları yaratılmasını sağlayabilen dillerden biridir. Basit ve yaygın program yazım teknikleriyle dinamik web sayfaları hazırlamak için en iyi çözümdür[4]. Php, bir script dilidir; yani kodları düz yazı dosyaları halinde kaydedilir ve kullanılacağı ortamda bir yorumlayıcı tarafından yorumlanır. Bu, php ile yazılacak programları derlemek, yani ortaya bir EXE veya çalıştırılabilir başka bir dosya çıkartmaya gerek olmadığı anlamına gelir. Fakat php Script'lerini çalıştırabilmek için bu dili bilen bir programa ihtiyaç vardır. Bu programın lokal (komut istemci penceresinde veya terminal ekranında) çalışması mümkün olduğu gibi, web sunucu tarafından da çalıştırılabilir olması gerekir. Başka bir deyişle web sunucu programının php dili ile ilişkili ayarları düzenlenmelidir. Php ile her türlü işlevselliğe sahip programlar yazılabilir; yani php başlı başına uygulama geliştirebilecek düzeye ulaşmıştır. Başka bir deyişle php ile oyun programından veritabanı yönetimine kadar farklı programlar geliştirilebilir. Php, web sunucuya bir takım 65 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 işler yaptırmak için program yazma dili olarak da tanımlanmaktadır. Php kodları, oluşturulacak HTML sayfalarında HTML etiketlerinin arasında kendi özel ayracı içinde yazılır. Php kullanılmasının sebebi, HTML sayfalarına işlerlik kazandırılmasıdır. Böylece bir sunucu sistem üzerinde komutlar çalıştırılabilmektedir. HTML etiketleri kullanılarak, web sunucusundaki bir veritabanı dosyası açılıp, içindeki veriler okunamaz. Bununla birlikte web sunucusunun sabit disklerindeki düz yazı dosyalarına okuma ve yazma yapılamaz. HTML etiketleri ile yalnızca web ziyaretçilerinden bilgi edinilebilir ve bunlar sunucuya yollanabilir. Bu bilgileri işe yarar şekle sokmak için sunucuda çalışan bir program gerekir. Sunucuda çalışan program, EXE ve DLL veya JSP (Java Server Pages) gibi bir “gerçek program” veya Perl, ASP ve PHP gibi script diliyle yazılmış bir program olabilir[5]. 2.2. Linux Server: Linux açık gelişim modeline göre geliştirilmiş güçlü bir işletim sistemidir. Diğer modern işletim sistemleri gibi Linux’unda kendine özgü bir yapısı vardır. Bu katmanlı yapı sayesinde kullanıcı, bir işletim sisteminin kendisine sunduğu tüm olanaklardan yararlanır. Bir işletim sistemi kendi kaynaklarını kullanıcıya en yalın şekilde sunabilmeli ve yine benzer şekilde kullanıcının donanımdan bağımsız olarak rahat bir çalışma ortamı içinde bulunabilmesine olanak sağlamalıdır. Linux bundan çok daha fazlasına imkan vermektedir. Açık kaynak kodlu olduğu için pek çok insan tarafından gözden geçirilir. Bu yüzden programlama bilen herkes hataları düzeltebilir[6]. 2.3. MySQL Veri Tabanı Yönetim Sistemi: MySQL, çok-kanallı, çok kullanılıcılı, hızlı ve sağlam bir veritabanı yönetim sistemidir. MySQL'e Python'dan Java'ya kadar birçok programlama dili ile erişilebilir. Apache ve php ile beraber web-veritabanı uygulamalarında çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Birden fazla işlemci ile kolaylıkla çalışabilmektedir. Tabloların kontrolü, optimizasyonu ve tamiri hızlı bir biçimde yapılabilmektedir. Geliştiricileri tarafından, 500'den fazlası 7 Milyon kayıt içeren 10.000 tablodan oluşan kendi veritabanlarını neredeyse 100 gigabyte civarında veriyi MySQL'de tuttukları söylenmektedir. Özellikle internet ortamında önem kazanan, çok esnek ve güçlü bir kullanıcı erişim kısıtlama, yetkilendirme sistemine sahiptir. MySQL, tuttuğu tablolarla, çok kullanıcılı bir sistemlerde söz konusu olan erişim hakları sorununu kolayca çözmektedir. Stored procedure, trigger desteği bulunmamaktadır. Kullanıcı kısıtlamak için kullanılan “görünüm (view)” özelliği yoktur. Ancak MySQL'in gelişmiş bir erişim kısıtlama sistemi olduğu için “görünüm” özelliğine ihtiyaç duyulmamaktadır. Ayrıca görsel bütünlük (Oracle’daki forms gibi) sağlama işinin programcıya bırakılması tercih edilmiştir. Ancak bu bir dezavantaj olarak görülmeyebilir. Çünkü birçok veritabanı programcısı veri tabanı yönetim sistemlerindeki görsel bütünlüğün esnek olmayan, zorlayıcı bir özellik olduğunu düşünmektedir. MySQL çeşitli pratik çözümler için geliştirilirken, diğer veritabanı sunucuları akademik düzeyde belirli kurallar ve veritabanı bilimi ışığında geliştirilirler. Veritabanı uygulamalarının %80'inin, SQL özelliklerinin sadece %20'lik bir kısmına gerek duyduğu ilkesi çerçevesinde geliştirilir. MySQL farklı tablo tipleri ve işleme türleri ile esneklik sağlar. Basit ve hızlı bir proje geliştirilmek isteniyorsa, MySQL uygun bir seçenektir. Eğer karmaşık ve çok fazla tablo içeren projeler geliştirilmek istenirse, geleneksel veritabanı sunucularındaki gelişmiş özelliklere ihtiyaç duyulacaktır[7]. 66 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 2.4. Photoshop: Resim düzenlemek için bir bilgisayar programı denildiğinde akla ilk gelen Photoshop programıdır. Photoshop sektörün bilinen en eski görüntü işleme editörlerinden biridir. Bunun yanı sıra grafik programlarının vazgeçilmezi olan filtre, fırça, script, yani kısacası her yönde plug-in kabul etmesi, eklentilerinin ücretsiz ve çok kolay bir şekilde bulunması en önemli avantajlarındandır. Belgeler ve dosyalar paneller, çubuklar ve pencereler gibi çeşitli öğeler kullanılarak oluşturulur ve değiştirilebilir. Photoshop çalışma alanı, görüntüleri oluşturmaya ve düzenlemeye yardımcı olacak şekilde yerleştirilmiştir. Çalışma alanında görüntülerin öğelerini görmek, düzenlemek ve eklemek için menüler ve çeşitli araçlarla paneller yer alır. Varsayılan çalışma alanı düzeni her üründe değişse de tümünde öğeleri aynı şekilde işlenir. Yapılan programlarda ve web sitelerindeki görsel temaların hemen hepsi Photoshop kullanılarak yapılmaktadır. Photoshop Fireworks veya Corel vb. programlara göre tercih edilmesinin nedeni, photoshop’un web tasarımı (şablonu) çıkarmak için çok elverişli bir program olmasıdır[8]. 3. UYGULAMA Uygulamamızın kullandığı platformun çalışma sistemi şekil 1’de gösterilmektedir. Şekil 1. Engelli haritası platformu çalışma sistemi Şekil 1’de görüldüğü gibi kullanıcı web sunucusuyla bağlantı kurup istem gönderir ve veri alır. Web sunucusu, yorumlanması gereken php komut ve fonksiyonları php’ye gönderir php veritabanı vb işlemleri yürüterek geri web sunucusuna iletir. Web sunucusu birleştirdiği html kodlarını kullanıcıya iletir. Şekil 2’de engelli haritası internet sitesinin ana sayfası görülmektedir. Bu ana sayfadan kullanıcı girişine ve üyeliğe izin verilmektedir. 67 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 2. Engelli haritası internet sitesi ana sayfası Kullanıcı girişinin yapıldığı Şekil 3 deki “kullanıcı girişi “ menüsüne ait kodlar aşağıda görülmektedir. <?php // *** Validate request to login to this site. if (!isset($_SESSION)) { session_start(); } $loginFormAction = $_SERVER['PHP_SELF']; if (isset($_GET['accesscheck'])) { $_SESSION['PrevUrl'] = $_GET['accesscheck']; } if (isset($_POST['ad'])) { $loginUsername=$_POST['ad']; $password=$_POST['sifre']; $MM_fldUserAuthorization = ""; $MM_redirectLoginSuccess = "index.php"; $MM_redirectLoginFailed = "index.php?hata=1"; $MM_redirecttoReferrer = false; mysql_select_db($database_engel, $engel); $LoginRS__query=sprintf("SELECT kullanici, sifre FROM uye WHERE kullanici=%s AND sifre=password(%s)", GetSQLValueString($loginUsername, "text"), GetSQLValueString($password, "text")); $LoginRS = mysql_query($LoginRS__query, $engel) or die(mysql_error()); $loginFoundUser = mysql_num_rows($LoginRS); if ($loginFoundUser) { $loginStrGroup = ""; //declare two session variables and assign them $_SESSION['MM_Username'] = $loginUsername; $_SESSION['MM_UserGroup'] = $loginStrGroup; if (isset($_SESSION['PrevUrl']) && false) { 68 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 $MM_redirectLoginSuccess = $_SESSION['PrevUrl']; } header("Location: " . $MM_redirectLoginSuccess); } else { header("Location: ". $MM_redirectLoginFailed); } } $md=""; if (isset($_GET['md'])) { $md=$_GET['md']; } ?> Şekil 3. Engelli haritası internet sitesi “kullanıcı girişi” ekranı Şekil 2’deki ana sayfa üzerindeki “üye ol” sekmesi tıklanarak siteye yeni üyelerin girişi için aşağıdaki kodlar kullanılarak Şekil 4’deki “üye giriş formu” menüsü oluşturulmuştur. if ((isset($_POST["MM_insert"])) && ($_POST["MM_insert"] == "form1") && (isset($_POST["sifre"])) && (isset($_POST["sifre2"])) && ($_POST["sifre"]==$_POST["sifre2"]) && (isset($_POST['uye_ad'])) && (isset($_POST['mail'])) && (isset($_POST['uye_il'])) && (isset($_POST['uye_ilce'])) && (isset($_POST['uye_adres'])) && (isset($_POST['uye_engel'])) && (isset($_POST['uye_dogtar'])) && ($_POST['uye_ad'] != "") && ($_POST['uye_il'] != "") && ($_POST['uye_ilce'] != "") && ($_POST['uye_adres'] != "") && ($_POST['uye_engel'] != "") && ($_POST['uye_dogtar'] != "") && ($_POST['sifre'] != "") && (isset($_POST['kullanici_adi'])) && ($_POST['kullanici_adi']!="")) { $insertSQL = sprintf("INSERT INTO uye (uye_ad, mail, uye_tar, uye_il, uye_ilce, uye_adres, kullanici, uye_engel, uye_cins, uye_dogtar, sifre) VALUES (%s, %s, %s, %s, %s, %s, %s, %s, %s, %s, password(%s))", GetSQLValueString($_POST['uye_ad'], "text"), GetSQLValueString($_POST['mail'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_tar'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_il'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_ilce'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_adres'], "text"), GetSQLValueString($_POST['kullanici_adi'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_engel'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_cins'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_dogtar'], "text"), GetSQLValueString($_POST['sifre'], "text")); mysql_select_db($database_engel, $engel); $Result1 = mysql_query($insertSQL, $engel) or die(mysql_error()); 69 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 4. Engelli haritası internet sitesi “üye ol” form ekranı Üyelik bilgilerinin güncellenebilmesi için aşağıdaki kodlar kullanılarak Şekil 5’deki “üye güncelleme formu” menüsü oluşturulmuştur. if ((isset($_POST["MM_update"])) && ($_POST["MM_update"] == "form1")) { $updateSQL = sprintf("UPDATE uye SET uye_ad=%s, mail=%s, uye_il=%s, uye_ilce=%s, uye_adres=%s, uye_engel=%s, uye_cins=%s, uye_dogtar=%s, sifre=%s WHERE uye_id=%s", GetSQLValueString($_POST['uye_ad'], "text"), GetSQLValueString($_POST['mail'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_il'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_ilce'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_adres'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_engel'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_cins'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_dogtar'], "text"), GetSQLValueString($_POST['sifre'], "text"), GetSQLValueString($_POST['uye_id'], "int")); mysql_select_db($database_engel, $engel); $Result1 = mysql_query($updateSQL, $engel) or die(mysql_error()); } 70 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 5. Engelli haritası internet sitesi “üye bilgi güncelleme” form ekranı Üyenin sisteme giriş yapıldıktan sonra güvenli çıkış için aşağıdaki yazılım kodları kullanılarak Şekil 6’daki “üye çıkış” menüsü oluşturulmuştur. <?php //initialize the session if (!isset($_SESSION)) { session_start(); } // ** Logout the current user. ** $logoutAction = $_SERVER['PHP_SELF']."?doLogout=true"; if ((isset($_SERVER['QUERY_STRING'])) && ($_SERVER['QUERY_STRING'] != "")){ $logoutAction .="&". htmlentities($_SERVER['QUERY_STRING']); } if ((isset($_GET['doLogout'])) &&($_GET['doLogout']=="true")){ //to fully log out a visitor we need to clear the session varialbles $_SESSION['MM_Username'] = NULL; $_SESSION['MM_UserGroup'] = NULL; $_SESSION['PrevUrl'] = NULL; unset($_SESSION['MM_Username']); unset($_SESSION['MM_UserGroup']); unset($_SESSION['PrevUrl']); $logoutGoTo = "index.php"; if ($logoutGoTo) { header("Location: $logoutGoTo"); exit; } } ?> 71 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 6. Engelli haritası internet sitesi “çıkış” ekranı 4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER * Bu çalışmada gerçekleştirilen projenin Turgutlu ilçemizdeki tüm hastanelere yaygınlaştırılması durumunda engelli sayısı, bölgesel dağılımı ve bu konuda görevlendirilecek sağlık personeli ihtiyacının tespit edilmesi konularına önemli katkılar sağlayacağı görülmüştür. * Elde edilen veriler doğrultusunda “En kısa yol algoritması”, “Dal sınır tekniği” gibi mühendislik uygulamaları ile atanacak sağlık personeli ve oluşturulacak sosyal projeler ile engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli hizmet sunulabilecek ve bu hizmetlerin tüm engelli vatandaşlarımıza ulaşması sağlanabilecektir. * Benzer şekilde projenin tüm ülke genelinde uygulanmasıyla, ülkemizde sayıları 8,5 Milyon olduğu tahmin edilen engelli vatandaşlarımızın gerçeğe çok yakın popülasyonu tespit edilebilecek ve onların rehabilitasyonuna yönelik çalışmalarda önemli katkılar sağlanabilecektir. * Gerek devletin resmi kurumları, gerekse yerel yönetimlerin desteği ile sağlık sektörünün engellileri kapsayan bölümünde ulusal ve uluslararası örnek olabilecek projeler geliştirilebilecektir. Şekil 7’de örnek olarak gösterildiği üzere, Türkiye’nin engelli haritası oluşturulabilecektir. 72 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Şekil 7. Türkiye engelli haritası 73 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 5. KAYNAKLAR 1. “Türkiye Özürlüler Araştırmaları Temel Göstergeleri”, T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı 2002 Yılı Araştırma Raporu, Aralık 2002. 2. http://www.ozida.gov.tr/ 3. http://www.karabaglar.bel.tr/ 4. Saraç S., “Php’ye Giriş”, Chip Bilgisayar Kültürü Dergisi, ISSN: 1300-9419, Sayı:2000/09, Sayfa 312, Eylül 2000. 5. Öcal H., Php, e-book, sayfa 6-7, http://www.bilgisayarbilisim.net/php-mysql-f173/phpkitabi-hakki-ocal-t11858.html 6. Çetin G., Linux İşletim Sistemi, ISBN:975 347 748 X, Beşinci Baskı, Seçkin Yayıncılık, Sayfa 33, Ankara 2003 7. Çokçetin B., “Php, Mysql Tabanlı Uzaktan Eğitim Modülü Tasarımı”, Dumlupınar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Eylül 2006. 8. http://www.adobe.com/ 74 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 41 B AMERİKAN ASMA ANACI İLE AŞILI BAZI ÜZÜM ÇEŞİTLERİNİN AŞI UYUŞMA KATSAYILARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA A RESEARCH ON THE AFFINITY COEFFICIENTS OF SOME GRAPE VARIETIES GRAFTING WITH 41 B AMERICAN ROOTSTOCK Seçkin GARGIN1, Burçak İŞÇİ2, Ahmet ALTINDİŞLİ3 ÖZET Bu araştırma Isparta yöresi için ekonomik öneme sahip olan 8 sofralık üzüm çeşidinin 41 B anacı üzerinde omega aşılamadaki başarı oranlarını tespit etmek amacıyla dört farklı affinite katsayı formüllerini değerlendirmek için gerçekleştirilmiştir. Çeşitlerin affinite değerleri farklı formülasyonlara göre değerlendirildiğinde her birisi için sadece Sultani üzüm çeşidi 12.03, 9.13, 0.18 ve 118.22 değerleri ile birinci istatistiki önemdeki grupta yer almıştır. Diğer çeşitler farklı affinite katsayılarında benzer yada farklı istatistiki önemdeki gruplarda yer almaktadırlar. İyi bir affinitenin saptanmasında sadece formülasyona göre değerlendirmenin tek başına doğru sonuca götürmediği bu araştırma sonucundan tespit edilmiştir. Yurdumuzdaki her bağ bölgesi için birbirleri ile en uygun anaç, kalem ve aşı kombinasyonlarının belirlenmesine özen gösterilmelidir. Çeşitlerle ilgili anaç önerileri yapılırken bu özelliklerin dikkate alınması bağcılıkta başarı açısından yararlı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Aşı, affinite, anaç, üzüm çeşidi ABSTRACT This research has been performed, in order to evaluate four different affinity coefficient formulas, with the purpose to determine the achievement ratios related to the omega grafting applied onto the 41 B rootstock of the 8 table type grape varieties, which are economically important for the Isparta around. When the affinity values of each variety had been evaluated according to the different formulas, for each one of these formulas, only the grape variety of Sultani has been remained within the first group of the statistical importance, with the values of 12.03, 9.13, 0.18 and 118.22. Other varieties have been remained in the same or different group of the statistical importance, according to their different affinity coefficients. It has been determined that the evaluating only according to the formulation is not sufficient solely to lead to an exact result, by the determination of a good affinity. We must pay special attention to determine the most suitable combinations of the rootstock, graft for the each vineyard regions in our country. While making rootstock proposals regarding to the varieties, paying special attention to these features will be beneficial for the success in the viticulture. 1 Yük.Zir.Müh., T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü, Isparta [email protected] 2 Dr., Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Bornova, İzmir. [email protected] 3 Prof.Dr., Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Bornova, İzmir. ahmet.altındı[email protected] 75 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Keywords: Grafting, afinity, rootstock, grape variety 1. GİRİŞ Bağcılık için en elverişli iklim kuşağı üzerinde yer alan ülkemiz; çok zengin bir asma gen potansiyeline sahiptir [1]. Dünyada üzüm çeşit ve tip sayısı yaklaşık 14.000 olarak kabul edilmekte, bunların önemli bir kısmı da Anadolu’da bulunmaktadır. Ülkemizde kültür asması (Vitis vinifera L.) nın yetiştiriciliği M.Ö. 6000-5000 yıllarından beri yapılmaktadır. Tarihin her devrinde birçok medeniyete beşiklik yapan Anadolu’da bağcılık, halkın beslenmesinde ve toplumsal yaşamında önemli bir yer almıştır [2]. 2008 yılı verilerine göre Türkiye deki bağ alanı 483.259 ha’dır. Ülkemiz dünya ülkeleri bağ alanı sıralamasında, İspanya, Fransa ve İtalya’nın ardından 4. sırada yer almaktadır [3]. Türkiye 3.650.000 tonluk üzüm üretimi ile ülkeler sıralamasında İtalya, Fransa, ABD, İspanya ve Çin’in ardından 6. sırada yer almaktadır [4]. Bağcılık için optimum iklim koşullarına sahip olan Türkiye, dünyada özellikle sofralık ve kurutmalık üzüm yetiştiriciliğinde çok önemli bir paya sahiptir. Bu üstün potansiyelimize rağmen topraklarımızın büyük bir bölümünün filoksera zararlısı ile bulaşık olması nedeniyle bağcılığın ülkemizde modern bağcılık tekniklerine göre yapılması gerekmektedir. Bu nedenle modern bağcılık tekniklerinin temel şartlarından birisi olan aşılı asma fidanı üretimi en temel aşamalardan birisidir. Kültür asmasının köklerinde beslenen filoksera (Viteus vitifolii) zararlısı Amerikanın keşfinden sonra, 1863 yılında, Fransa’dan başlayarak bütün Avrupa ve Türkiye bağlarına yayılmıştır. Toprağın ilaçlanması, bağların bir müddet su altında tutulması ve karantina tedbirleri gibi önlemler filokseranın yok ettiği bağları yeniden yetiştirebilmek için denenmiş; bu konuda olumlu sonuçlar alınamamıştır. 1869 yılında Fransız bağcısı Laliman; bazı amerikan asma anaçlarının filokseraya dayanıklı olduklarını görmüş, kültür çeşitlerini bu asmalar üzerine aşılamış ve başarılı sonuçlar almıştır. Bu şekilde amerikan asma anaçları üzerine aşılı olarak gerçekleştirilen yetiştiriciliğe “yeni bağcılık” adı verilmektedir. Yeni bağcılıkta mutlaka aşı kullanma zorunluluğu vardır [5]. Aşılı asma fidanı elde etmek amacıyla bağda yerinde veya masa başında (omega aşı) aşılamalar yapılmaktadır. Ülkemizde halen bağda yerinde aşılamalar sıkça kullanılmaktadır. Bağda aşılama yönteminde toprağa dikilen köklü amerikan asma çeliklerine yarma veya kakma aşı tekniği, genellikle dikimden sonraki bir veya iki yıllık zaman sonunda uygulanmaktadır [6, 5, 7]. Bağ şartlarında yapılan bu aşılardaki başarının aşı tipine göre değişebileceği yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Çoban aşıda başarı % 60–70 arasında değişirken [8] yarma ve kakma aşıda % 31 ile % 83’e kadar çıkabilmektedir [9, 8, 10, 11, 12]. Omega aşı, masa başında aşı makinası ile aşılı asma fidan üretimi için gerçekleştirilen çok sayıda ve seri olarak fidan üretimi amacıyla yapılan bir aşılama tekniğidir. Aşılı asma fidanı üretiminde, aşı yerinde sağlıklı bir kaynaşma sağlamak amacıyla aşılı çelikler yaklaşık 3 hafta süre ile kontrollü ortamlarda tutulurlar. Sandıklardan çıkarılan fidanlarda, kalemden ve gövdeden çıkan kökler temizlenir. Dipteki kökler kısaltılır. Sürgünler 5-6 cm olacak şekilde kısaltılır ve parafine batırılır. Kökler toprak funguslarına karşı ilaçlanır. Tüp olarak 10-15 cm çapında ve 30 cm derinliğinde siyah plastik torbalar kullanılarak fidanlar önce daha küçük torbalara (500 ml) alınıp, 10-15 hafta sonra daha büyük torbalara şaşırtılır. Serada 1-1.5 ay kadar kalan tüplü fidanlar bağlara dikilebilecek konuma gelirler. Seradan çıkarılacak fidanlar 1 hafta kadar alıştırmada bırakılarak daha sonra 76 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 bağa dikilecekleri yerlere getirilirler. Tüplü fidanların özellikle dikim yapıldıkları yaz aylarında çok iyi sulanması gerekmektedir. Birbirine aşılanan anaç ile kalem arasındaki dokuların morfolojik, anatomik ve fizyolojik yönden bütünleşip tek bir bitki gibi yaşaması affinite (uyuşma) olarak tanımlanır. Anaç ile kalemin birbiriyle uyuşma ve kaynaşma yeteneği; asma anaçlarıyla üzüm çeşitleri arasındaki iyi bir uyuşma ile aşılı asmaların; büyüme ve gelişmesini, verimliliğini, hastalık, zararlı ve soğuklara dayanıklı olmasını, değişik iklim ve toprak koşullarına uyma (adaptasyon) yeteneklerini olumlu yönde etkiler. Omega aşı ile aşılanmış asma fidanı üretiminde aşılamadan sonra ortaya çıkan anaç-kalem ilişkileri, fidanlarda gelişmeyi ve fidan randımanını önemli oranda etkilemektedir. Anaçla kalem arasındaki iyi bir uyuşma iyi bir kaynaşma ile gerçekleşir. Buna dayanarak uyuşma şöyle tanımlanmıştır. Anaçla kalemin iyi bir şekilde kaynaşması, her ikisinin aynı kalınlıkta büyümesi, aşılı asmanın her yıl düzenli olarak verim vermesi ve bu verimliliğini ekonomik ömrü boyunca devam ettirmesidir. Fidan tam kaynaşmamış, yeni yara dokusu kesitlerin tüm yüzeylerini kaplamayacak bir şekilde oluşmuş ise, omca kuvvetli gelişemez, ömrü kısa olur, verim ve kalite düşük olur. Aşılama bitkinin beslenme şeklini değiştirebilir. Beslenme değişikliğine karşı oldukça duyarlı bir anaç, kalemin özelliklerini de etkilemiş olur. Randıman ve fidan kalitesini arttırmak için, anaç ve kalem arasındaki kallus bağlantısının çok iyi kurulması, kaynaşmanın sağlam ve sağlıklı olması gerekmektedir [13]. Anaç ile kalem arasındaki fizyolojik ilgi çok önemlidir. Aşıda kaynaşma anatomik bir bütünleşmedir. Fizyolojik ilgi anaç ile kalem arasında kalınlık farkı, aşı yerinde bir şişkinlik varsa, bu şişkinlik fotosentez sonucu oluşmuş besin maddelerinin toprak altı kısımlarına inmesini engeller. Böylece iyi beslenememekten dolayı yeni kökler oluşamaz ve topraktan besin alımı gün geçtikçe azalır. Sonuçta sürgün gelişimi zayıflar ve omca ölür. Fizyolojik ilgi fazla ise, asma kuvvetli büyür ve kaliteli mahsul verir. Affinite durumunun zayıflığı, omcanın ömrünün kısa olmasına ve kalitesiz mahsul vermesine neden olur. Filokseranın yaptığı zararın anaç kullanılarak önlenebileceğinin öğrenilmesinden sonra değişik ekolojiler ve toprak tiplerinde, farklı üzüm çeşitleri ile anaçların adaptasyon ve affinite çalışmaları yapılmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Asmanın yetiştirilmesinde toprak ve çevre koşullarının yanı sıra seçilen anacın da önemli bir rolü vardır. Özellikle son yıllarda tüplü asma fidanı ile bağ kurmanın yaygınlaşması nedeniyle, farklı iklim ve toprak özelliklerine sahip olan ülkemizin değişik bölgelerinde ülke bağcılığımızın geleceğini güvence altına almak için, toprak yapısına uygun amerikan asma anaçlarının yetiştirilecek üzüm çeşitleri ile uyumlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışma, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı, Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde gerçekleştirilmiştir. 41B amerikan asma anacı üzerine 8 farklı üzüm çeşidinin omega aşılama tekniğiyle elde edilmiş aşılı tüplü fidanlarıyla tesis edilen bağ alanında, fidanlara ait affinite katsayılarının tespiti yapılmıştır. 2. MATERYAL VE YÖNTEM Çalışma, deniz seviyesinden 925 metre yükseklikte yer alan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı, Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde gerçekleştirilmiştir. 2005 yılında, 41B anacı üzerine 8 farklı üzüm çeşidinin omega aşı ile aşılanması sonucu, tüplü asma fidanları elde edilmiştir. Tüplü aşılı asma fidanlarının üretimi Manisa Bağcılık ve Araştırma Enstitüsünde gerçekleştirilmiştir. Tüplü fidanlar bağ yerine 3 m x 2 m sıra arası ve üzeri mesafede dikilmiştir (Şekil 1). Asmalara dikim yılını takiben ilk terbiye şekillerini 77 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 vermek için uygun budama ve terbiye şekli oluşturulmuş ve damla sulama sistemi kurulmuştur. Türkiye asmanın anavatanı olması ve bağ yetiştiriciliği için çok elverişli iklim ve toprak özelliklerine sahip olması nedeniyle çok sayıda üzüm çeşidine sahiptir. Yurdumuzda 1000’in üzerinde üzüm çeşidi veya tipi olmasına rağmen bunlardan ancak 50 kadarı ekonomik olarak yetiştirilmektedir. Bu çalışmada ticari değeri fazla olan Alphonse Lavallée, Atasarısı, Barış, Razakı, Red Globe, Italia, Sultani Çekirdeksiz ve Trakya İlkeren sofralık üzüm çeşitleri kullanılmıştır. Şekil 1. Uygulama Bağı (2005 Yılı) Denemede yer alan 41B anacı (Chasselas x V. berlandieri 41B Millardet et de Grasset), vegetasyon süresi kısa (erkenci) bir anaçtır ve bu özelliği ile üzerine aşılandığı çeşidi de etkiler. Üzümlerin erken olgunlaşmasını sağlar ve %40 aktif kirece dayanıklıdır. Filokseraya dayanıklılık konusunda anaçlar üzerinde yapılan test çalışmalarında 41B anacının çok dayanıklı anaçlar grubunda yer aldığı belirtilmektedir. 41B anacının kalın, etli ve kuvvetli kökleri vardır. Gövdesi çabuk kalınlaşmakta ve aşıya çabuk gelmektedir. Bu özellikleriyle fidancıların yoğun olarak tercih ettikleri bir anaçtır. Derin veya yüzlek olan, alt tabakası köklerin gelişmesine uygun bulunan kireçli topraklarda çok iyi sonuç verdiği için bu araştırma çalışmasında kullanılan 41B Amerikan asma anacının aşıya gelmesi ve affinitesi iyidir [14, 15, 16]. Araştırmada, omega aşı yöntemiyle 41B anacı ile Alphonse Lavallée, Atasarısı, Barış, Razakı, Red Globe, Italia, Sultani Çekirdeksiz ve Trakya İlkeren üzüm çeşitlerinin aşılanması sonucu elde edilen tüplü fidanlarla kurulan bağ alanında dikimden sonraki vegetasyon dönemi olan 2008 yılında anaç, kalem ve aşı yerinin kalınlıklarının 78 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 ölçülmesinden hareketle 4 farklı formül kullanılarak matematiksel olarak elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir. Asmalarda gerçekleştirilen ölçümlerde; anaç ile kalem arasındaki affinite katsayısı hesabında Perraudine, Branas, Lavee, Spiegel-Royse ve Onaran'a ait formüllerden faydalanılmıştır [14, 17, 18, 19]. Anaç ile Kalem Arasındaki Uyuşma (Affinite) Katsayısının Belirlenmesinde kullanılan Perraudine formülü [14]; Uyuşma Katsayısı (UK) = [(C / A) + (C + A) / 2B] + 10 = 12 (İdeal Uyuşma katsayısı) A = Aşı noktasının 10 cm üzerinde ölçülen kalemin çapı (cm) B = Aşı noktasının çapı (cm) C = Aşı noktasının 10 cm altında ölçülen anacın çapı (cm) UK =12 veya buna çok yakın ise ideal bir uyuşmayı ifade eder. UK > 12 ise kaleme göre anaç daha kalın UK < 12 ise anaca göre kalem daha kalın demektir. Branas formülü [14,17]; UK = [(C / A) x (C + A ) / 2B] x 10 = 10 (İdeal Uyuşma katsayısı) UK = 10 veya buna çok yakın ise ideal bir uyuşmayı ifade eder (Farklı kalınlaşma yok demektir). UK > 10 ise kaleme göre anaç daha kalın UK < 10 ise anaca göre kalem daha kalın demektir. Lavee ve Spiegel-Royse formülü [18]; UK = (C / A) - 1= 0 şeklinde almayı önermiştir. UK bu formüle göre 0’dan uzaklaştıkça kötü bir affiniteden bahsedilir. Onaran formülü [19]; UK = (C x 100) / A = % şeklinde almayı önermiştir. UK bu formüle göre 100 değerine yaklaştıkça iyi bir affiniteden bahsedilir. Deneme tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekerrürlü, her tekerrürde 7 asma olarak düzenlenmiştir Denemeden elde edilen veriler SPSS (SPS Inc., USA) istatistik paket programı kullanılarak varyans analizine tabi tutulmuş, her bir çeşit için ayrı ayrı ortalamalar arasındaki farklılıklar LSD testiyle belirlenmiştir. 3. BULGULAR VE TARTIŞMA Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde bağın tesis edildiği alanın 2004 yılı toprak örneklerinin analiz sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir. Toprak analizinin sonucuna göre bağın tesisinde 41B anacı kullanılmıştır. 79 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Çizelge 2. Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Toprak Laboratuarı verilerine göre deneme alanının toprak analiz sonuçları Analiz Sonuçları Analiz Adı Fiziksel Analizler Kimyasal Analizler Kum (%) Silt (%) Kil (%) Tekstür Tuzluluk PH (1:2,5) Kireç (%) Saturasyon (%) Organik Madde (Smith Weldon) (%) N (Kjeldahl) (ppm) P (Olsen-ICP) (ppm) K(A.Asetat-ICP) (ppm) Ca (A.Asetat-ICP) (ppm) Mg (A.Asetat-ICP) (ppm) Na (A.Asetat-ICP) (ppm) Fe (DTPA-ICP) (ppm) Cu (DTPA-ICP) (ppm) Mn (DTPA-ICP) (ppm) Zn (DTPA-ICP) (ppm) Sonucu 40 40 20 Tın 263 7,78 9,8 49 2,8 Değerlendirme .... .... .... .... Az Tuzlu Hafif Alkali Yüksek Orta Bünyeli Orta 1617 4,52 221,1 4679 492 13,48 13,84 4,23 6,25 1,04 Yüksek Düşük Yüksek Çok Yüksek Orta Düşük .... .... .... .... Bağcılık için uygun bir iklime sahip olan Isparta, Akdeniz Bölgesi ile Orta Anadolu Bölgesi iklimleri arasında bir geçiş özelliği gösterir. Yılın üçte birinde sıcaklık 0 0C altında seyreder. Isparta'da mahalli basınç ortalaması 898.0 milibar, ortalama rüzgar hızı saniyede 1.9 metredir. Rüzgar hızının 10.8 ile 17.1 m/sn arasında olduğu, kuvvetli rüzgarlı gün sayısı ortalama 33 gün, fırtınalı günler ortalaması ise yılda 6 gündür. Isparta da yıllık ortalama nem %62'dir. Kar yağışı azdır. Senelik yağış 445-620 mm arasında değişir. Genelde sıcaklık – 17 0 C ile + 37 0C arasındadır. Bağın tesis edildiği 2005 yılına ait aylık max., min ve ortalama sıcaklık (0C) ve toprak sıcaklığı (5 cm, 10 cm, 20 cm, 50 cm ve 100 cm) değerleri tüplü asma fidanlarının gelişimini kötü yönde etkileyecek hiçbir olumsuz koşul meydana getirmemiştir. 2005 yılına ait meteorolojik veriler Çizelge 3’de görülmektedir. 80 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Çizelge 3. 2005 yılı Eğirdir İlçesi Aylık Meteorolojik Veriler (0C) Kaynak. Eğirdir İlçesi Meteoroloji İstasyonu Kayıtları Aşılamadaki uyuşma anaç ve kalem birleştikten sonra sahip oldukları komponentlerin anatomik ve fizyolojik olarak yeterli olmasına bağlıdır. Anaç ile kalem arasında kalınlık farkı asmayı zayıflatarak, başta silkme olmak üzere birçok fizyolojik arazların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Aşılı fidan üretiminde kalem ile anacın birleşim noktasındaki kallus gelişimi hakkında fikir veren en önemli kriter aşı noktasının çapıdır. Aşı yerinde iyi bir kaynaşma olabilmesi için her iki parçanın kambium dokusundan yeterli kallus dokusunu oluşturabilecek ortam şartlarının hazırlanması gerekmektedir. 41B anacı üzerine omega aşı ile elde edilmiş olan tüplü fidanlarda anacın sofralık üzüm çeşitleri üzerindeki etkisini ortaya koymak için anaç, kalem ve aşı noktasının ölçülmesinden elde edilen değerler, çeşitler arasındaki değerlendirmeler Çizelge 4’de görülmektedir. 81 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Çizelge 4. 41B Amerikan Asma Anacı Üzerine Aşılı 8 Farklı Üzüm Çeşidinin Anaç, Kalem ve Aşı Kaynaşma Noktası Kalınlık Değerleri * Değerlere ait istatistiki gruplandırmalar her bir sütün için ayrı ayrı irdelenmiştir. Araştırmada 41B anacı üzerine 8 farklı sofralık üzüm çeşidinin omega aşı yöntemi ile elde edilmiş olan tüplü fidanlarında affinite katsayısı değerleri 4 farklı formül ile hesaplanmıştır. Her yöntem ve her çeşit için istatistiksel bakımdan önemli gruplar meydana geldiği belirlenmiştir (Çizelge 5). Tüm formülasyonlarda Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidi en iyi istatistiki grupta yer alırken diğer çeşitler için grupların değiştiği görülmektedir. Perraudine, Branas ve Onaran affinite katsayı formüllerine göre, elde edilen değerler 12, 10 ve 100 değerlerine yaklaştıkça iyi bir affiniteden; Lavee ve Spiegel-Royse’a göre 0’dan uzaklaştıkça kötü bir affiniteden söz edilir. Perraudine affinite katsayısına göre üzüm çeşitlerinin anaç ile ilişkisi değerlendirildiğinde Sultani Çekirdeksiz (12.03 a), Barış (12.01 ab) ve Atasarısı (11.94 bcd) üzüm çeşitleri ilk istatistiki grupta yer alırken, Alphonse Lavallée (11.87 bcd), Trakya İlkeren (11.85 cd) ve Italia (11.81 cd) üzüm çeşitleri ikinci, Razakı (11.78 d) ve Red Globe (11.74 d) üzüm çeşitleri üçüncü istatistiki grupta yer almıştır (Çizelge 5). Branas affinite katsayısına göre Sultani Çekirdeksiz (9.13 a) üzüm çeşidi ile birinci, sırasıyla Barış (8.79 ab), Atasarısı (8.40 abc), Trakya İlkeren (8.22 abc), Alphonse Lavallée (7.99 abc), Red Globe (7.63 bc) ikinci, Razakı (7.42 c) ve Italia (7.26 c) üçüncü önemli istatistiki grupta yer almaktadır (Çizelge 5). 82 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 Çizelge 5. 41B Amerikan Asma Anacı Üzerine Aşılı 8 Farklı Üzüm Çeşidinin Affinite (Uyuşma) Katsayısı Değerleri * Değerlerine ait istatistiki gruplandırmalar her bir sütün için ayrı ayrı irdelenmiştir. 17 üzüm çeşidi ve 11 farklı anaç ile gerçekleştirilen bir araştırma çalışmasında 41B anacının Alphonse Lavallée ve Razakı üzüm çeşitleri ile affinite yönünden en iyi istatistiki grupta yer aldığını belirtilmektedir [15]. Bornova koşullarında 7 farklı asma anacı üzerine Yuvarlak Çekirdeksiz üzüm çeşidini aşılayarak gerçekleştirilen araştırma çalışması sonucunda, 41B anacının Yuvarlak çekirdeksiz üzüm çeşidi ile %92.70, Razakı üzüm çeşidiyle ise % 93.75 oranında başarı elde edilmiş olduğu bildirilmektedir [14,20]. Seçilen asmalara ait değerler Onaran affinite katsayısı formülüne göre iki istatistiki önemli grup oluşturmuştur. Barış (123.45 a), Sultani (118.22 a), Atasarısı (119.60 a), Alphonse Lavallée (113.50 ab), Razakı ( 109.13 ab), Italia (106.56 ab) ve Trakya İlkeren (105.09 ab) istatistiki önemde birinci grubu oluştururken, Red Globe ( 95.54 b) ikinci grupta yer almaktadır (Çizelge 5). Lavee ve Spiegel-Royse formülasyonlarına göre, denemede yer alan asmaların affinite değerleri incelendiğinde sırasıyla Barış (0.24 a), Sultani Çekirdeksiz (0.18 a), Atasarısı (0.20 a), Alphonse Lavallée (0.13 ab), Razakı (0.09 abc), Trakya İlkeren (0.05 abc), Italia (-0.08 c) ve Red Globe (-0.04 c) üzüm çeşitlerinin üç farklı istatistiki grup oluşturduğu görülmektedir (Çizelge 5). 83 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 4. SONUÇ Ülkemizin yıllık asma fidanı ihtiyacı yaklaşık 8–10 milyon adet olarak belirlenmiştir. Ancak aşılı bir bağın ekonomik ömrünün ortalama 40 yıl olduğu kabul edildiğinde, (483.259/40) 3 x 2 m. dikim aralıklarıyla yaklaşık her yıl 12.000 ha bağın yenilenmesi gerekmektedir [21,22]. Aşılı asma fidanı üretimimiz ise, bu yöndeki talebin ancak %20-25’ini karşılayacak düzeydedir [23, 24, 25, 26]. Anaç kullanımı söz konusu olduğunda fidan üretiminde aşılama gibi ekstra bir işlem devreye girer. Aşılı-köklü asma fidanı yetiştiriciliğinde aşılamadan sonra ortaya çıkan anaç-kalem ilişkileri fidanlarda gelişmesi ve fidan randımanını etkileyen faktörlerdendir. Ülkemiz bağcılığının mutlaka göz önünde bulundurması gereken filoksera zararını gidermek için pek çok kültürel yöntem denenmiş ancak hiç biri anaç kullanımı kadar etkili olmamıştır. Bu durumun zorunlu kıldığı aşılı asma fidanı üretiminde kullanılan aşı yöntemlerinden en iyi sonuç vereni ve yaygın kullanılanı masa başı omega aşısıdır. Ülkemizde anaçların farklı üzüm çeşitleri ile bağcılık yapılan her bölgede, tüplü aşılı asma fidanlarının affinite katsayısı değerlerinin belirlenmesi ile ilgili araştırma çalışmalarına öncelik verilmesi gerekmektedir. Dört farklı uyuşma katsayıları genel olarak değerlendirildiğinde Perraudine, Branas, Lavee ve Spiegel-Royse’ e göre dört istatistiki grup, Onaran ’a göre üç istatistiki grup oluştuğu görülmüştür. Çeşitlerin affinite değerleri 4 farklı formülasyonda da sadece Sultani üzüm çeşidi için aynı istatistiki grupta yer almıştır. Diğer çeşitler ise farklı affinite katsayılarında benzer yada farklı istatistiki önemdeki gruplarda yer almışlardır. Perraudine Affinite (Uyuşma) Katsayısına göre d grubunda yer alan Red-Globe üzüm çeşidi, Branas’a göre bc, Lavee ve Spiegel-Royse’ göre bc ve Onaran’a göre b istatistiki grubunda yer almıştır (Çizelge 5). Sadece formülasyona göre iyi bir affinitenin saptanmasında tek başına doğru sonuca götürmediği bu araştırma sonucundan da anlaşılmaktadır. Kullanılan uyuşma katsayı hesaplamalarının hangisinin daha sağlıklı olduğu ölçüm dönemlerinde aşı yerinden alınacak kesitlerin iletim demetlerinin incelenmesi durumunun karşılaştırılarak incelenmesi sonucunda alınacak olan sonuçlar ışığında değerlendirilmelidir. Araştırma çalışması aşı uyuşmazlığının pratikteki önemi yönünden planlanmadığından genç asmalar ile yapılan değerlendirmeler sadece formülasyonların karşılaştırılması için yeterli görülmüştür. Tüplü aşılı asma fidanıyla tesis edilen bağlarda aşı uyuşma katsayılarıyla ilgili daha önceden yapılmış bir çalışmanın olmaması; bu çalışma verilerinin ön bilgi oluşturması açısından önemlidir. Aşı uyuşması ile ilgili olarak gerçekleştirilen araştırma çalışmalarının pratikteki önemi yönünden, aşılamanın ilk yılında uyuşmazlığa bağlı olmayan faktörlerden dolayı aşı yerindeki gelişmede anaç ve kalemin gelişme düzeylerinde farklılıklar meydana getirebilir. Sağlıklı sonuçlara varmak için asmalarda her yıl gözlemler yapılmalıdır. Gerekli incelemeler ve analizlerden sonra bağ yerine uygun anacın ve çeşidin seçilmiş olması bizi daha ileriki yıllarda ortaya çıkacak birçok sorunla uğraşmaktan kurtarır ve başarıya götürür. Her bölgeye uygun anaç ve çeşit tespiti için aşı tutma oranlarının tespit edilmesi ve affinite katsayılarının incelenmesi; çeşitlerle ilgili anaç önerileri yapılırken bu özelliklerin dikkate alınması bağcılıkta başarıya ulaşma açısından yararlı olacaktır. 84 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 5. KAYNAKLAR 1. Kısmalı, İ., “Bağ Yetiştirme Tekniği I ve II”. Ders Notları. (1980) 2. Doğer, E., “Antik Çağda Bağ ve Şarap”. İletişim Yayınları: 25. 190 s. (2004) 3. Türkiye İstatistik Kurumu. http://www.tuik.gov.tr/bitkiselapp/bitkisel.zul (2009) 4. Anonymus., “FAO Tarım İstatistikleri”, Faostat. (www.fao.org) (2009) 5. Winkler, A. J., J. A. Cook, W. M. Kliewer, L. A. Lider., “General Viticulture”. University of California Press.. Berkeley and Los Angeles. 633p. (1974) 6. Oraman, M. N., “Yeni Bağcılık”. A.Ü. Ziraat Fak. Yay. No:253. s.347. (1965) 7. Weaver, J. R., “Grape Growing”. A Wiley-Interscience Publication. John Wiley and Sons Inc.. New York. 371p. (1976) 8. Jensen, F., “High Level Grafting of Grapevines”. Amer. J. Enol. Vitic.. 22: 35-39. (1971) 9. Çelik, H., B. Marasalı, G. Söylemezoğlu, N. Göktürk, A. Ergül, H. Patlak., “Bağda Uygulanan Farklı Aşılama Yöntemlerinin Aşıda Başarı Üzerine Etkileri”. Türkiye II. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi. Adana. Cilt II. s. 480-484. (1995a) 10. Bautista, D., El İnjerto En La Vid Bajo., “Condiciones Tropicales: Predimiento Y Mortalidad”. Agronomia Tropical. 35(1/3): 69-75. (1985) 11. Çelik, H., F. Odabas., “Değişik Üzüm Çesitlerinin Bagda Kober 5BB Anacına Aşılanması Üzerinde Bir Araştırma”. Ondokuz Mayıs Üniv. Ziraat Fak. Derg.. 9(3): 71-77. (1994) 12. Alley, C. J., “Research Note: Grapevine Propagation VII. The Wedge Graft-A Modified Notch Graft”. Amer. J. Enol. Vitic.. 26(2): 105- 108. (1975) 13. Cangi, R., F. Balta, A., “Doğan, Aşılı Asma Fidanı Üretiminde Kullanılan Katlama Ortamlarının Fidan Randıman ve Kalitesi Üzerine Etkilerinin Anatomik ve Histolojik Olarak İncelenmesi”. Türk J. Agric. For 24 393-398. (2000) 14. İlter, E., “Bazı Amerikan Asma Anaçlarının Yuvarlak Çekirdeksiz Çeşidinde Üzüm ve Çubuk Verimlerine Etkisi Üzerinde Araştırmalar”. E. Ü. Ziraat Fak. Meyve-Bağ Yetiştirme ve Islahı Kürsüsü. Ege Üniv. Ziraat Fak. Yayınları No: 416. (1980) 15. Barış, C., “17 Muhtelif Üzüm Çeşidinin 11 Farklı Anaç Üzerinde Verim. Gelişme. Kalite ve Affinitelerinin Tespiti Denemesi. Bağcılık Araştırmaları Ülkesel Projesi Sonuç Raporları”. Cilt 2 (1):91-124. Bağcılık Araş. Enst. Md. Tekirdağ. (1983) 16. Çelik, S., “Bağcılık (Ampeloloji) Cilt 1”. Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü. 414 s. (1998) 17. Branas, J., “Viticulture”, Montperiller (1974) 85 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2011 Cilt:1 Sayı:15 18. Altındişli, A., Kara, S. ve İlter, E., “Berlandieri x Rupstris 99R Anacı Üzerine Aşılanmış Bazı Üzüm Çeşitlerinin Afinite ve Adaptasyonu üzerinde Bir Araştırma”. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi Cilt 2 Sayı:1 123-129. (1995) 19. Kara, S., “Bazı Şaraplık Üzüm Çeşitlerinin Afinite Katsayıları Üzerinde Bir Araştırma”. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi Cilt 2 Sayı:1 159-165. (1995) 20. İlhan, İ., N. Yılmaz., “İlk Turfanda Bazı Üzüm Çeşitlerinin Altı Amerikan Asma Anacı ile Affinite ve Adaptasyonu”. Tarım ve Orm. Bak. Bağcılık Araştırmaları Ülkesel Proje Sonuç Raporları. Cilt 1 (1): 23-30. (1982) 21. İlter, E., Kısmalı, İ., Atilla, A. ve Uzun, İ., “Asma Fidanı Sorunu ve Çözümü İçin Öneriler. Türkiye II.” Bağcılık ve Şarapçılık Sempozyumu, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, (1984) 22. Çelik, H., Gökçay, E., Barış, C. ve Marasalı, B., “Türkiye Bağcılığının Sorunları ve Çözüm Önerileri”. Türkiye Ziraat Mühendisliği 3. Teknik Kongresi 8-12 Ocak 1990, Ankara, 432-450. (1990) 23. Çelik, H., Barış, C., Gökçay, E., Kara, Z., Özışık, S., Ecevit, F., Söylemezoğlu, G., Turan, A. ve Gürsöz, S., “Bağcılıkta Tüketim Projeksiyonları ve Üretim Hedefleri”. Türkiye Ziraat Mühendisliği 3. Teknik Kongresi, 9-13 Ocak 1995, Ankara, 675-696. (1995b) 24. Çelik, H., Çelik, M., Kadıoğlu, R., Çelik, S., Kocamaz, E., Yalçın, R. ve Özkaya, M.T., “Türkiye’de Meyve ve Asma Fidanı Kullanım ve Üretimi”. Türkiye Ziraat Mühendisliği 3. Teknik Kongresi, 9-13 Ocak 1995, Ankara, 941-964. (1995c) 25. Çelik, H., Marasalı, B., Söylemezoğlu, G., Tangolar, S. ve Gündüz, M., “Bağcılıkta Üretim Hedefleri”. T.Z.Y.M.O. V. Teknik Kongresi, 17 Ocak 2000, Ankara, 2: 645-678. (2000) 26. Anonim., “Fidan Üretim ve Dağıtım Talimatı (2000-2001)”. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Ankara, 306s. (2001) 86