Myasthenia Gravis Tedavisi
Transkript
Myasthenia Gravis Tedavisi
Ajans 2015; 3(4): 153-161 REVIEW Myasthenia Gravis Tedavisi Treatment of Myasthenia Gravis F. Deymeer1 Received: 16 September 2015 / Accepted: 31 October 2015 / Published online: 15 December 2015 ©Copyright 2015 by AKONDER Özet Myasthenia gravis’te (MG) tedavi, antikor tipi (anti-AChR ak veya anti-MuSK ak), timoma olup olmaması, yaygınlık (oküler veya jeneralize) ve başlangıç yaşı (50 yaşaltı veya üstü) gibi özellikler (alttipler) gözönüne alınarak yapılır. Timektomi, timomalı MG ve jeneralize erken başlangıçlı (50 yaş altı) anti-AChR positif/ seronegatif (anti-AChR ve anti-MuSK ak olmayan) MG’de tedavinin en önemli unsurudur. Kortikosteroid ve diğer immunosüpresifler verilen hastalardaki esas amaç hastayı remisyona sokmaktır. Remisyona girip idame dozunda immunosüpresif kullanan hastada piridostigmini azaltıp kesmeye çalışmak ve intravenöz immunoglobulin (İVİg) vermeyi sürdürmekten kaçınmak gerekir. İVİg/plazmaferez, özel durumlar dışında, bulber ağırlıklı ciddi alevlenmelerde kullanılmalıdır. Bu makalede, literatür bilgisi ve kendi deneyimlerimize dayanarak, tedavi yöntemleri tek tek ele alınarak bunların önemli özelliklerine dikkat çekilmiş, farklı alttipler ve miyastenik krizde tedavi yaklaşımı anlatılmıştır. Hastaların MG’ye zararlı olabilecek ilaçlardan, aşırı bedensel faaliyet, sıcak ve stresten uzak durmalarının önemi vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Myasthenia Gravis, Tedavi, Timektomi Abstract Treatment of myasthenia gravis. In the treatment of myasthenia gravis (MG), characteristics (subtypes) including antibody type (anti-AChR ab or anti-MuSK ab), presence of thymoma, extent of spread (ocular or generalized) and onset age (below or above 50 years of age) have to be taken into account. Thymectomy is the mainstay of treatment in thymomatous MG and generalized early onset (<50 years of age) anti-AChR positive MG/seronegative (without anti-AChR and anti-MuSK ab) MG. The main aim of corticosteroid and other immunosuppressive treatment is to induce remission. In a patient who is in remission, attempt must be made to taper and discontinue pyridostigmine and one must refrain from continuing intravenous immunoglobulins (İVİg). The use of İVİg/plasmapheresis should be restricted to serious bulbar exacerbations except special circumstances. In this article, important aspects of each treatment option as well as approach to treatment in various subtypes and in myasthenic crisis are discussed, taking into account the MG literature and our experience. The importance of avoiding harmful medications, excessive fatigue, heat exposure and stress is emphasized. Keywords: Myasthenia Gravis, Treatment, Thymektomie Giriş Myasthenia gravis (MG), nöromüsküler kavşağın postsinaptik bölgesini etkileyen otoimmun bir hastalıktır.1 Çeşitli çalışmalarda verilen insidans 4-15/milyon/yıl, prevalans ise 45-150/milyon arasında değişmektedir. Klinik olarak en önemli özelliği okülobulber kasların yorulmakla artan güçsüzlüğüdür. Istanbul University Medical Faculty, Department of Neurology, Istanbul e-mail: [email protected] 1 MG, antikorlar aracılığıyla oluşan otoimmün bir hastalıktır. Bu antikorlardan en önemlisi anti-asetilkolin reseptör (AChR) antikorları ve küçük bir grup hastada bulunan anti-kas spesifik kinaz (MuSK) antikorlarıdır. Otoimmün yanıtın nasıl başladığı bilinmemekle birlikte timusun önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir. MG’li hastaların yaklaşık % 10-15’inde timoma, % 70 kadarında timus hiperplazisi bulunur. MG’de tanı, klinik belirti-bulgular ve fluktuasyon varlığının yanısıra, antikolinesterazlara net cevap, ardışık sinir uyarımı/tek lif EMG’de nöromüsküler 153 Ajans 2015; 3(4): 153-161 F. Deymeer kavşak patolojisini destekleyen bulgular ve antikor pozitifliği ile konur. Anti-AChR veya anti-MuSK antikorlarının bulunması kesin MG tanısını koydurur. Bu antikorların bulunmadığı hastalarda tanı koymak güçleşir, ayırıcı tanıda çok dikkatli olunması gerekir. Anti-LRP4 gibi antikorların pozitifliğinin anlamını henüz değerlendirmek için erkendir. makalelerde 2-6 ve bizim yazdığımız kitap bölümü ve makalelerde 7-9 ulaşmak mümkündür. Bunları tekrarlamak yerine, literatür bilgisi ve kendi deneyimlerimize dayanarak, tedavinin önemli özelliklerine dikkat çekmek yolunu tercih ettim. MG, antikor tipi (anti-AChR pozitif antikor MG, anti-MuSK antikor pozitif MG veya bu antikorların bulunmadığı seronegatif MG), timomanın olup olmamasına, kas tutulumunun yaygınlığına ( oküler veya jeneralize) göre alttiplere ayrılır. Anti-AChR pozitif antikor Bir MG hastasını tedavi edecek bir hekimin öncelikle bazı noktaları gözönüne alması gerekir. MG (AChR-MG), başlangıç yaşına göre, erken başlangıçlı MG (≥50 yaş) veya geç başlangıçlı MG (≥50) olarak ayrılır. Alttiplere ayırarak inceleme bir bakıma yapay gibi görünse de, bu alttipler arasında klinik-patogenez-tedavi-prognozda farklılıklar olması bakımından değerlidir. reçete yoktur. ▶ Çok hafif miyastenik hastaların sadece semptomatik tedavi (antikolinesterazlar) ile izlenmesi mümkündür. Ancak seçilen bu yolun enfeksiyon vs gibi durumlarda bir risk oluşturacağını bilmek ve çok dikkatli olmak gerekir. ▶ MG’nin immunosüpresiflerle tedavisinde amaç hastayı epeyi düzeltmek değil, remisyona sokmaktır. Tam remisyona girmeyen hastanın çabuk bozulma olasılığı yüksektir ve verilmiş immunosüpresifleri düşük doza getirebilmek çok zordur. ▶ Timektomi yapılan ve remisyon sağlanamadan ileri düzelme gösteren hastayı ise timektomi sonrası immunosüpresifsiz ve gerektiği kadar piridostigmin ile izlemek mümkündür. İmmun sisteme yönelik bir girişim yapılmış olan bu hasta timektomisiz sadece piridostigmin ile izlenen ya da immunosüpresiflerle tam remisyona girmesi beklenen hastalardan farklıdır. Zaman içinde daha da iyiye gitmesi beklenebilir. ▶ Yegane tedavi olarak aylık İVİg (veya plazmaferez) verilen hastanın tedavisi yetersizdir ve israf yapılmaktadır. Ayrıca diğer tedavilerin yanısıra uzun süre aylık İVİg verilirken de çok Konvansiyonel MG tedavisinin oldukça başarılı olması yeni ilaçları denemeyi zorlaştırmaktadır. Bu durum, randomize-çift kör-plasebo kontrollü çalışmaların azlığını, zorluklarını ve bazılarındaki başarısızlıkları da izah edebilir. MG tedavisinde çok etkin olan kortikosteroidleri (KS) kullanmadan yeni bir ilaç denemesi etik olarak problem yaratacağından birçok çalışmada hasta ve kontrol grubuna KS verilmekte, hasta grubu yeni ilacı ek olarak almaktadır. Düşük dozda bile çok etkin olan KS’in ikinci bir ilacın etkisinin gösterilmesini zorlaştırması mümkündür. Örneğin, çok merkezli mikofenolat mofetil (MMF) klinik çalışmalarında, MMF’nin etkili olduğunun gösterilememesini kısmen buna bağlayanlar vardır. Bu durumda tamamen bilimsel verilere dayanan tedavi önermek neredeyse imkansızdır. Tedaviyle ilgili toplu bilgilere uzmanlarca yazılmış kitap ve 154 Genel Tedavi Prensipleri ▶ Tedaviyi, alttiplerin özelliklerini ve hastalığın şiddetini gözönüne alarak yapmak gerekir. MG tedavisinde her hastaya uygulanabilecek tek bir Treatment Of Myasthenia Gravis dikkatli düşünülmelidir. *Remisyona giren ve remisyonun stabil hale geldiği hastaların çoğunda (timektomi yapılmış genç hastalar bunun dışında tutulabilir) düşük idame dozunda immunosüpresifleri sürdürmek gerekir. Ancak, yaygınca kanının aksine remisyondaki hastada artık piridostigmin veya İVİg/plazmaferezin yeri yoktur. Tedavide Kullanılan Belli başlı İlaç / Yöntemleri ∙ Antikolinesterazlar Semptomatik tedavinin ana direği olan antikolinesterazlar, çok yararlı ama kullanılması zor ilaçlardır. Günlük tedavide en sık kullanılan, piridostigmin bromid’in (Mestinon) 60 mg’lık oral formudur. Etkisi 15-30 dakikada başlar, 1-2 saatte maksimuma erişir ve 3-4 saat veya daha uzun sürer. Oral olarak kullanılabilen ve piridostigmin’den çok az farkları olan diğer preparatlar, Türkiye’de bulunmayan neostigmin bromid (Prostigmin) ve ambenonium klorid’dir (Mytelase). Bazı hastaların bu preparatları Mestinon’a tercih etmeleri mümkündür. Antikolinesterazları kullanırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini gözden geçirelim: ▶ İlacın etkisi sadece birkaç saat sürer. Etki azaldığında (tamamen geçtiğinde değil) yeni bir doz almak gerekir. Beklenen, semptomların tamamen kaybolması değil, azalmasıdır. ▶ Bazı hastalarda bir grup semptom kaybolurken başka bir grup hiç etkilenmeyebilir. Bu durumda hastaya hayati fonksiyonları etkileyecek semptomlara (bulber) dikkat etmesi öğretilmelidir. Hastalar göz bulgularına çok önem verdiklerinden sıklıkla göz düzelmiyorsa ilacın fazla işe yaramadığı fikrine varırlar. Hastaya şimdilik gözle ilgili yakınmalara aldırmamaları Ajans 2015; 3(4): 153-161 söylenmeli, bunların ergeç düzeleceğini anlatarak hasta rahatlatılmalıdır. Başka bir olasılık da zaten iyi durumda olan kasların piridostigminle güçsüzleşmesidir ki bunu da dikkate almak gerekir. ▶ Günde 6 drajeyi geçen hastanın bunu doktoruna bildirmesi tembih edilmelidir. Günde 8 drajenin üzerindeki dozları hastaneye yatırmadan kullanmak sakıncalı olabilir; hastanede hastanın semptomlarını izleyerek daha yüksek dozlara çıkılabilir, bir seferde 60 mg yerine 120 mg kullanmak denenebilir. ▶ Başlangıçta, özellikle ağır hastalarda, ilaç eşit aralıklarla verilmelidir, hatta hastayı gece de uyandırmak gerekebilir. Hastalık kontrol altına alındığında, sadece gündüz verilebilir ve aralıklar da daha serbest olarak ayarlanabilir. Ancak çok uzun ara verilmesi sakıncalı olabilir, dikkatli bir anamnez ile hastaların uzun aralardan sonra bozulduğu farkedilebilir. ▶ İlaç ihtiyacı dinamik olarak değişir. İmmunosüpresifler etki gösterdikçe antikolinesteraz ihtiyacı azalır. Hasta remisyona girdiğinde tamamen kesmeye çalışılmalıdır. Bazı hekimlerin ‘Mestinon artık senin ilacın, hayat boyu alacaksın’ şeklindeki önerisi doğru değildir. Mestinon, hastalığın iyi olmadığı dönemlerde alınması gereken bir ilaçtır. İyi olan bazı ürkek hastalarda günde bir doz alınan piridostigmini, ihtiyaç olmadığı halde, kesmek mümkün olmayabilir. ▶ Anti-MuSK antikor pozitif MG’de (MuSKMG) antikolinesterazların işe yaramayabileceği, işe yarasalar da düşük doz verilmesi gerektiği, aşırı kolinerjik etkilerin ortaya çıkabileceği bilinmelidir. İlginç olan bir husus da şudur: MUSK-MG’li hastalarda test dozu olarak verilen antikolinesterazların dramatik etkisi olduğu 155 Ajans 2015; 3(4): 153-161 gözlenebilir ama daha sonra verilen günlük dozlar işe yaramayabilir. ∙ Timektomi Timektomi, MG tedavisinde çok önemli bir yer tutar. Her ne kadar yararı bilimsel olarak kanıtlanmamışsa da MG ile uğraşan hekimlerin yararını gözlemlediği bir tedavi şeklidir. Yakında sonucu açıklanacak kapsamlı bir çalışma, KS kullananlarda timektominin yararlı olup olmadığı konusunda bilgi verecektir. Timomektomi/ timektomi hakkında bilinmesi gerekenleri şöyle özetleyebiliriz: F. Deymeer ▶ Timektomi hasta stabilize olduktan sonra yapılır. Stabilizasyonun nasıl sağlanacağı hastaya göre değişir: Piridostigmin 2-4 drajeyle çok iyi durumda olan hasta ameliyata alınabileceği gibi birçok hastada ek İVİg/plazmaferez gerekir, hasta ağırsa KS’ler kullanılmalıdır. Burada seçilecek timektomi yöntemi (videotorakoskopik veya transsternal timektomi) önem kazanır. Transsternal timektomi çok daha zor bir ameliyat olduğundan tedavi seçiminde daha dikkatli olunmalıdır, örneğin hastanın sadece piridostigmin ile ameliyata alınması sakıncalı olabilir. ▶ Videotorakoskopik timektominin (VATS) ▶ Timoma varlığında timomektominin her yaşta (hasta ameliyatı tolere edebiliyorsa) kesin endikasyonu vardır. ▶ Timoma dışında timektominin en kabul gören endikasyonu, erken başlangıçlı (<50 yaş) jeneralize AChR-MG’dir. ▶ Erken başlangıçlı jeneralize anti-AChR negatif hastalardan MuSK-MG’de şu anki genel görüş timektominin yararlı olmayacağı yönündedir. Ancak, her iki antikoru da olmayan seronegatif hastalarda timektomi yapılması önerilir. ▶ Oküler MG ve 55-65 yaş arası başlayan MG’de genel olarak timektomi yapılması düşünülmese de timektominin bu hastalarda yararlı olabileceğini düşünenler bulunmaktadır. Keza prepubertal MG’de timektomi tartışmalıdır. Altmış beş yaş üzerinde timomasız MG’de endikasyon yoktur. ▶ Timektomi kararı olabildiğince erken verilmelidir. Erken yapılan timektominin daha etkin olduğu düşünülmektedir. (Timektomi kararını azatioprin gibi uzun vadede etki edecek ilaçları kullanmadan vermek önemlidir.) 156 deneyimli ellerde çok başarılı olduğu düşünülmektedir. Ameliyat morbiditesi çok azalmıştır. Ameliyat çok kısa sürmekte, yoğun bakım ihtiyacı olmamakta ve hastanede kalış süresi çok azalmaktadır. Küçük timomalarda bile bu yöntem seçilebilmektedir. ▶ Timektomi sonrası piridostigmin dozu yeniden ayarlanır, immunosüpresiflere -eğer hasta almaktaysa- bir süre devam edilir. Timektominin etkisi genellikle bir yıldan sonra çıktığı için ilaçların yavaş yavaş azaltılması önerilir. Genç hastada amaç immunosüpresifler dahil ilaçları kesmeye çalışmaktır. ∙ Kortikosteroidler KS’ler, MG’ nin en etkin ilacıdır ve MG hastalarının hemen tümünü tamamen veya büyük ölçüde düzeltir. ▶ MG’de en çok önerilen KS tipi prednizolondur (PRD). ▶ KS’lerin yüksek doz ve hergün verildiği yöntem, istenen cevabın daha çabuk alınması bakımından Treatment Of Myasthenia Gravis avantajlıdır. Etkin PRD dozu 1 mg/kg/gün (ortalama 60 mg/gün) olarak düşünülür. MuSKMG ve ağır seyreden MG’de (timomalı MG de ağır seyredebilir) bu doza çıkmak gerekir. Hafif seyirlilerde, geç başlangıçlı MG’li bazı hastalarda, oküler MG’de daha düşük dozlar yetebilir. Her gün vermek daha etkinse de hafif olgularda günaşırı ya da günaşırı ağırlıklı verilebilir. ▶ Hastaların bir bölümünde PRD başlanıldıktan bir hafta-10 gün sonra kas zaafı geçici olarak artabilir. Özellikle bulber zaafı olan hastada denge tümüyle bozulabilir ve solunum güçlüğü belirebilir. Bu bakımdan PRD’yi düşük dozda başlayıp birkaç günde bir yükselterek Ajans 2015; 3(4): 153-161 daha kolaydır. PRD düşürülürken ya da kestikten sonra alevlenme olursa yeniden yüksekçe bir doza çıkarak vermek ve yeni bir immunosüpresif eklemeyi düşünmek gerekir. ∙ Azatioprin Azatioprin (AZA), KS alamayan hastalarda, KS dozu düşürülürken alevlenme olduğunda, KS dozu hızlıca düşürülmek istendiğinde, ağır MG’de ve yaşlı hastalarda tedaviye eklenebilir. ▶ Timektomi adayı olmayan hastalarda PRD’ye ek olarak erken dönemde düşünülmesi gereken bir ilaçtır. Özellikle geç başlangıçlı jeneralize MG ve istenilen düzeye çıkmak, özellikle ilaca hasta yatırılarak başlanmıyorsa, daha emniyetli bir yoldur. Hastaneye yatırılan hastada daha özgür davranmak mümkündür. PRD başlanmadan önce Mestinon’u optimal düzeye getirmiş olmak çok önemlidir. Böylece hasta, KS’le olabilecek bozulma dönemini, kasları daha toparlamış olarak karşılamış olur. MuSK-MG’de çok önemli bir tedavi seçeneğidir. ▶ KS ile düzelme 3-6 haftada, hatta daha erken başlar, hastalar 2-3 ay içinde büyük ölçüde düzelir. ▶ Doz 2-3 mg/kg/gün olarak hesaplanır. Düşük dozdan (25 mg 2X1 gibi) başlayarak laboratuvar takibi ile yükseltilmelidir. ▶ PRD başlandıktan sonra hastada bariz bir iyileşme elde edilince ilaç düşürülmeye başlanır. Yüksek dozu 1,5-2 aydan fazla vermek yan etki (DM, hipertansiyon, osteoporoz…) açısından sakıncalıdır. Günaşırı KS’lerin yan etkilerinin daha az olduğu düşünülerek ilaç günaşırı vermeye yönelik olarak düşürülür ve doz azaldıkça düşürme temposu da yavaşlatılır. PRD günaşırı 10-20 mg gibi bir dozda sürekli olarak tutulur. PRD tümüyle kesilirse hastalık büyük bir olasılıkla alevleneceğinden ilacı ancak hastayla bu risk tartışıldıktan sonra hastanın isteği doğrultusunda kesmek uygun olur. Timektomi olmuş genç hastalarda ilacı kesmek ▶ Erken başlangıçlı jeneralize AChR-MG’li ağır olgularda, timektomi sonrası mümkünse bir yıl kadar beklendikten sonra eklenmesi düşünülebilir. Timektomi öncesi vermemek daha doğrudur. Timomalı hastalarda da timomektomi sonrası önemli bir tedavi seçeneğidir. ▶ Etkisi geç (ortalama 6 ay, en az 3 ay sonra) çıktığından verildiği ilk aylarda yarar beklenmemelidir. Etki giderek artar ve 1-2 yılda daha etkin hale gelir. ▶ Karaciğer ve lökositler üzerine toksik etki gösterebildiğinden karaciğer fonksiyon testleri ve kan sayımı ile izlemek gerekir. Nadiren pankreatit gelişebilir. ▶ Allopurinol ile olan etkileşim sonucu ağır miyelosüpresyon gelişebilir. Ya bu iki ilacı birlikte kullanmamak ya da iyi izleyerek AZA dozunun 157 Ajans 2015; 3(4): 153-161 %25’ini vermek gerekir. ▶ AZA da zaman içinde, 6 aydan daha kısa zaman aralıklarıyla olmamak üzere, yavaşça azaltılıp düşük bir dozda tutulabilir. ▶ Gebelikte biz dahil birçok hekim, gebelik kararından 6 ay önce AZA’yı kesmeyi tercih etmektedir. Ancak, AZA’nın ciddi bir teratojenik etkisi olmadığını ve gebelik süresince devam edilebileceğini düşünenler vardır. ∙ İntravenöz immunoglobulin/plazma değişimi İVİg veya plazmaferezin birbirine üstünlükleri gösterilememiş olsa da plazmaferezin MuSKMG’de daha etkin olduğunu düşünenler bulunmaktadır. Seçim, hastane şartlarına göre yapılır. ▶ İVİg/plazmaferez, bulber kasların etkilendiği acil durumlarda (kriz öncesi gibi), çok etkin tedavi şekilleridir. Esas endikasyon da budur. ▶ PRD başlanırken geçici bozulmayı karşılamak amacıyla ya da immunosüpresifler etkileyene kadar (etkilediğinde hemen kesmek şartıyla), timektomi öncesi timektomiye hazırlamak amacıyla, timektomi sonrası timektomi etkisi ortaya çıkmaya başlayana kadar ve gebelikte (gerekirse) kullanılabilir. Diğer bir kullanım da timektomiden veya uzun süre KS kullanımından çekinilen jeneralize MG’li prepubertal çocuklar olabilir. Bu durumlarda beş günlük doz ardından bir süre ayda bir verilebilir. ▶ Başka bir immunosüpresif olmaksızın tek başına ayda bir uzun süre kullanılması (yukarıda sayılan özel durumlar dışında) önerilmez, hasta bu şekilde muhtemelen hiçbir zaman remisyona girmeyecektir. İmmunosüpresiflerle birlikte de 158 F. Deymeer olsa her ay alınması doğru değildir. Bağımlılık yapması ve bir türlü kesilememesi mümkündür. ∙ Diğer immunosüpresifler Mikofenolat mofetil: AZA yerine veya AZA’yı tolere edemeyen hastalarda kullanılmaya başlanmıştır. MMF’de hedeflenen doz 2-2,5 mg/ gün’dür, iki doza bölünerek verilir. Etki 4-12 ayda ortaya çıkar, etkinin 1-2 yılda belirginleştiği vurgulanmıştır. En önemli yan etkileri, gastrointestinal ve hematolojiktir. Lökopeni, anemi, ishal ve kusma görülebilir. MMF, konjenital anomalilere neden olabildiğinden gebe kadınlarda kullanılmamalıdır. Siklofosfamid: Ayda bir İV verilen siklofosfamid çok etkili olabilir. Yan etkileri arasında, kemik iliği depresyonu, oral mukoza ülserleri ve alopesi sayılabilir. Neden olabildiği hemorajik sistit, birlikte verilen 2-merkaptoetansulfonat (mesna) ile önlenebilir. Kadınlarda amenore, erkeklerde irreversibl azospermi yapabilir, teratojendir. Gençlere verilmesi önerilmez. Siklosporin-A ve takrolimus bazı merkezlerde tercih edilen ek immunosüpresiflerdir. En önemli yan etkileri, nefrotoksisite ve hipertansiyondur. Rituximab, CD20 B hücre antijenini hedef alan bir monoklonal antikordur. Özellikle MuSKMG’li birçok olguda yararı bildirilmiştir. Sık olarak rastlanmayan infüzyonla ilgili problemler, KS ve antihistaminik verilmesi ve infüzyona ara verilmesi ile azaltılabilir. Rituximab ile PML komplikasyonu, özellikle ek kemoterapötik kullanan veya lenfoproliferatif hastalığı olanlarda görülmüştür. Konvansiyonel immunosüpresiflerden yarar görmeyen hastalarda kullanılmaya başlanmıştır. Treatment Of Myasthenia Gravis Ajans 2015; 3(4): 153-161 Alttiplere Göre Tedavi Şemaları ∙ Timomalı MG Alttiplere göre tedavi özetlenirken bazen yukarıda anlatılanlar tekrarlanmış olabilir. Erkan başlangıçlı jeneralize AChR-MG’de anlatıldığı gibi hasta ameliyata hazırlanır. Mümkün olduğunca erken ameliyat edilmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır: Birçok defa transsternal timektomi sözkonusu olacağından, ayrıca timoma ileri yaşlarda ortaya çıkabileceğinden hastayı ameliyata almadan önce KS’lerle iyice düzeltmek gerekebilir. ∙ Erken başlangıçlı jeneralize AChR-MG Uygun doz piridostigmin verilerek hastalık kısmen kontrol altına alındıktan sonra timektominin ne zaman, hangi yöntemle ve hangi tedavi altında yapılacağı gündeme gelir. VATS yapılacaksa sadece piridostigmin (3-4 draje/gün yeterliyse) ya da ek olarak İVİg/plazmaferez yeterli olabilir. Miyastenik tablo ağırsa PRD ile hastayı iyice toparlatarak ameliyat yapılır. Miyasteni kontrol altına alınmadan ameliyat yapılmamalıdır. ∙ MuSK-MG Tedavi, MuSK-MG’nin farkları göz önüne alınarak yapılır: Piridostigmin işe yaramayabilir, Transsternal timektomide daha dikkatli davranmak gerekir. Timektomi sonrası piridostigmin ihtiyaca göre ayarlanır, hasta düzeldikçe azaltılır. İmmunosüpresif verilmişse giderek azaltılır, hasta tolere ediyorsa azaltılarak kesilir. Timektominin etkisinin bir yıl veya daha geç ortaya çıkacağı düşünülerek hareket edilir. timektomi önerilmez, ağır seyretmekteyse yetersiz dozda immunosüpresifler hastalığı tedavi etmez. PRD dozu 1 mg/kg/gün’den az verilmemelidir. AZA gibi ikinci bir immunosüpresif erken başlanmalıdır. Seçilmiş olgularda rituximab’ın önemli bir yeri olduğu unutulmamalıdır. Burada, MuSK-MG’li hastaların bir bölümünün (üçte bir kadarı) hiç de ağır seyretmediğini, ACh-MG’den farksız olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. ∙Geç başlangıçlı jeneralize AChR-MG ∙ Seronegatif MG Yine uygun doz piridostigmin verilerek hastalık kısmen kontrol altına alınır, yaşlılarda yüksek dozlardan kaçınılmalıdır. Timektomi sözkonusu olmayacaksa PRD ve AZA başlanır. Gerekirse İVİg/plazmaferezden yararlanılır. Hastaya düşük doz PRD ± AZA veya tek başına AZA’nın yetip yetmeyeceği değerlendirilir. Erken başlangıçlı jeneralize AChR-MG alttipi için anlatılanlar uygulanır. Buradaki en önemli husus, tanının, antikor pozitifliği ile desteklenmediği için, doğru konmuş olmasıdır. Konjenital miyastenik sendromlar, Lambert-Eaton miyastenik sendrom ve motor nöron hastalığı (özellikle bulber ALS) başlıca ayırıcı tanılardır. Zaman içinde PRD ve diğer immunosüpresifler azaltılır, ancak düşük bir idame dozunun sürdürülmesi uygundur. İleri yaşlarda morbidite- mortalitenin daha yüksek olduğu ve immunosüpresifler tamamen kesilirse hastalığın alevlenebileceği göz önüne alınmalıdır. ∙ Oküler MG Piridostigminle yeterli düzelme sağlanamıyorsa düşük doz KS verilir. KS’leri günaşırı kullanmak mümkündür. Bazı oküler MG’li hastalarda belirtiler çok inatçı olabilir, bu durumlarda 159 Ajans 2015; 3(4): 153-161 yüksek doz immunosüpresiflerle tedavi gerekir. İntravenöz puls KS tedavisi oküler MG’de çok etkin olabilir Miyastenik Kriz F. Deymeer MG tedavisinde günlük hayatın düzenlenmesi en az ilaçla tedavi kadar önemlidir. Ağır faaliyet, uykusuzluk, aşırı sıcaklık ve stres hastalığı olumsuz etkiler. Çalışma şartları ağır olanlarda (ağır ev işi dahil) hastalığı kontrol altına almak zordur, hasta bu konuda uyarılmalıdır. Gelişen solunum güçlüğü mekanik ventilasyon kullanmayı gerektiren düzeye vardığında miyastenik krizden sözedilir. Özellikle ağır bulber tutulumu olan hastalarda her an beklenilmesi ve acil davranılması gereken bir durumdur. Konuşma, yutma ve çiğnemesi çok iyi olan bir hastada solunum güçlüğü gelişirse bunun miyasteniye bağlı olmadığını, başka bir sebep aramak gerektiğini düşünmek daha Enfeksiyonlar MG’nin alevlenmesine neden olabilir, erken tedavi edilmeleri gerekir. Ancak, antibiyotikler MG’yi en çok bozan ilaçlardır: Örneğin, telitromisin, aminoglikozidler, siprofloksasin, linkomisin, trimetoprim+sulfametoksasol alevlenmeye neden olabilir. Antibiyotik gerekiyorsa sefalosporin ve penisilin grupları tercih doğrudur. Miyastenik krizi en çok provoke eden faktörlerden biri akciğer enfeksiyonlarıdır. KS’lerin hızlı azaltılması/kesilmesi de önemli faktörlerden biridir. edilebilir. Ağır enfeksiyonlarda, uygun koşullar sağlanarak, gerekirse her türlü antibiyotiğim kullanılabileceğini de akıldan çıkarmamak gerekir. Solunum güçlüğü içindeki hastada miyastenik ve kolinerjik krizleri birbirinden ayırmak nerdeyse olanaksız olduğundan yapılacak en doğru davranış hastanın solunumunu güvenceye almak ve mekanik ventilasyonun yapılabileceği şartları sağlamaktır. Yine de miyastenik krizin kolinerjikten çok daha sık olduğunu bilmekte yarar vardır; hasta az piridostigmin kullanmaktaysa reanimasyon şartları sağlanana kadar piridostigmin verilmelidir. Hasta Yoğun Bakım Ünitesine alındıktan sonra uygun destek tedavisiyle, İVİg/plazmaferez de eklenerek, immünosüpresif verilmese de, kısmen düzelebilir. Prognoz Miyastenik hastaların çoğu uygun tedavi ve hastalıkla barışık bir hayat tarzı ile normal bir hayat sürdürür. Tedavi konusunda hastaların doğru bilgilendirilmeleri ve kullanılan ilaçların yan etkilerinin bilincinde olmaları önemlidir. Kaynakça 1. Engel AG, Franzini-Armstrong C, eds. Myology. New York: McGraw-Hill; 2004. 2. Skeie GO, Apostolski S, Evoli A, Gilhus NE, Illa I, Harms L, Hilton-Jones D, Melms A, Verschuuren J, Ancak epeyi düzeldiğini gözleyip bu hastada sadece antikolinesteraz ya da İVİg/plazmaferez ile yetinmek, immünosüpresif tedavi başlamamak çok yanlıştır. Mutlaka KS (doğrudan yüksek doz) verilmesi gerekir. Horge HW. Guidelines for treatment of autoimmune neuromuscular transmission disorders. Eur J Neurol 2010;17:893-902. 3. Sanders DB, Evoli A. Immunosuppressive therapies in myasthenia gravis. Autoimmunity 2010. 4. Chiang LM, Darras BT, Kang PB. Juvenile Tedavinin Diğer Önemli Yönleri 160 myasthenia gravis. Muscle Nerve 2009;39:423-31. Treatment Of Myasthenia Gravis Ajans 2015; 3(4): 153-161 5. Guptill JT, Sanders DB, Evoli A. Anti-musk antibody myasthenia gravis: Clinical findings and response to treatment in two large cohorts. Muscle Nerve 2011;44:36-40. 6. Gilhus NE, Verschuuren JJ. Myasthenia gravis: subgroup classification and therapeutic strategies. Lancet Neurol 2015;14:1023-36. 7. Deymeer F. Oküler myasthenia gravis. In: AydinO’Dwyer P, Kansu T, Torun N, eds. Nöro-Oftalmoloji El Kitabı. Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri; 2008:193-204. 8. Deymeer F, Gungor-Tuncer O, Yilmaz V, Parman Y, Serdaroglu P, Ozdemir C, Vincent A, SaruhanDireskeneli G. Clinical comparison of anti-MuSKvs anti-AChR-positive and seronegative myasthenia gravis. Neurology 2007;68:609-11. 9. Saruhan-Direskeneli G, Deymeer, F. Otoimmun Nöromüsküler Kavşak Hastalıkları. In: Karabudak R, ed. Temel ve Klinik Nöroimmunoloji. Ankara: Ada; 2013. 161