IX. Yüzyılda Hazarlar, Peçenekler ve Macarlar

Transkript

IX. Yüzyılda Hazarlar, Peçenekler ve Macarlar
Bálint Zoltán Takács*
Baş­lık­ta adı ge­çen üç halk ara­sın­da­ki
iliş­ki (Or­ta Mo­ğo­lis­tan’dan Kar­pat hav­za­sı­na
ka­dar olan) steplerin ba­tı ke­si­mi­nin 9. yy.
ta­ri­hi­ni çok kes­kin bir şe­kil­de be­lir­le­miş­tir.
Pe­çe­nek­le­ri an­la­tır­ken İbn Rus­ta Ha­zar­la­rın
her se­ne Pe­çe­nek­le­re dü­zen­li ola­rak sal­dır­
dık­la­rı­nı ya­zar. Bi­zans İm­pa­ra­to­ru VII. Cons­
tan­ti­nus Porphy­ro­ge­ni­tus dış po­li­ti­ka­da
İm­pa­ra­tor­lu­ğ’un du­ru­mu hak­kın­da us­ta­ca
ya­zıl­mış ese­rin­de Oğuz­lar­la it­ti­fa­ken Pe­çe­
nek­le­re kar­şı dü­zen­le­nen bir se­fer­den bah­se­
der. Se­fer so­nu­cun­da, Pe­çe­nek­ler yer­le­ri­ni
ter­ke­dip ye­ni yurt ara­mak zo­run­da kal­dı­lar.
Ay­rı­ca araş­tır­ma­cı İm­pa­ra­tor Ma­car­lar­la
Pe­çe­nek­ler ara­sın­ın pek iyi ol­ma­dı­ğı­nı ya­zar,
çün­kü -aşa­ğı­da ay­rın­tı­la­rı ile açık­lan­dı­ğı üze­
re- Pe­çe­nek­le­rin ba­şa­rı­lı sal­dı­rı­sı Ma­car­la­rın
ta­ri­hin­de çok önem­li bir dö­nüm nok­ta­sı
ol­muş­tur.
Eli­miz­de­ki kay­nak­la­ra gö­re, step­te
ik­ti­da­rı ele ge­çir­mek için sü­rek­li sa­vaş­la­rın
ya­pıl­dı­ğı­nı söy­le­mek müm­kün­dür. Bel­ki
ga­ni­me­tin ken­di­si, de­ğer­li eş­ya­nın çe­ki­ci­li­ği,
sa­vaş ne­den­le­rin­den bi­ri­si idi ama öy­le gö­zü­
kü­yor ki, bu id­dia ge­çen yüz­yıl­da or­ta­ya
çı­kan olay­la­ra ro­man­tik ba­kış açı­sı­nın bir tek­
ra­rın­dan baş­ka bir şey de­ğil­di. Bu te­ori As­ya­
lı halk­la­rın Av­ru­pa ile bağ­lan­tı­sı­nı bar­bar
halk­la­rın Av­ru­pa uy­gar­lı­ğı­na kar­şıt­lı­ğı şek­lin­
de gö­rür. Bu te­ori­nin baş­lan­gıç nok­ta­sı
Am­mi­anus Mar­cel­li­nus’un, 20. yüz­yı­lın ta­rih
ça­lış­ma­la­rın­da sık­ça yan­sıtı­lan, Hun­lar­la il­gi­li
ta­nım­la­ma­sı­dır. Esa­sen fark­lı sal­dır­ıla­rın
te­me­li­ni an­la­ma­ya ça­lı­şır­ken, ga­ni­met için
yağ­ma­la­ma­yı sa­vaş ne­de­ni ola­rak göz ar­dı
et­mek müm­kün de­ğil; ama ay­nı za­man­da
yağ­ma­nın sa­vaş­la­rın tek ne­de­ni ol­du­ğu­nu
sa­vu­nan gö­rüş de bi­zi ste­bin çok önem­li özel­
lik­le­ri­ni araş­tır­mak­tan alı­ko­yar.
Or­hun neh­ri üze­rin­de­ki II. Gök­türk
Ka­ğan­lı­ğı’nın ya­zıt­la­rı­nı ana­liz eder­ken,
ko­lay­ca gö­rü­lür ki, Gök­türk İm­pa­ra­tor­lu­
ğu’nda bir­leş­me­nin an­la­mı fet­he­di­len ya da
zap­te­di­len yer de­ğil, fet­he­di­len in­san­lar­dır.
Av­ru­pa­’nın ba­kış açı­sın­dan çok fark­lı olan bu
gö­rü­şü vur­gu­la­mak çok önem­li, çün­kü ste­bin
ta­ri­hin­de­ki ba­zı dö­nüm nok­ta­la­rı­nı an­la­ma­da
bu bir anah­tar ola­bi­lir. Bil­ge Ka­ğan, Köl
Te­gin ve Ton­yu­kuk’a ait ya­zıt­lar ko­nu­muz­la
bağ­lan­tı­lı ola­rak ba­zı eği­lim­le­ri an­la­ma­mız
açı­sın­dan son de­re­ce önem­li­dir.1
1- Gök­türk Ka­ğan­lı­ğı’na ait ya­zıt­ta­ki
baş­lı­ca anah­tar ke­li­me­le­r el ve bo­dun­dur.
Bo­dun bir­kaç an­la­ma ge­lir. Bü­tün Türk top­
lu­mu ya da Türk hal­kı an­la­mı­na ge­le­bi­lir.
Ay­nı ke­li­me gö­çe­be ka­bi­le­le­ri, ka­bi­le it­ti­fak­
la­rı­nı ve ay­rı­ca Bi­zans­lı­la­rı ve Çin­li­le­ri ta­nım­
la­mak için de kul­la­nı­la­bi­lir. El Ka­ğan’ın gü­cü
an­la­mı­na ge­lir ki onun da özü mem­le­ket
de­ğil or­da ya­şa­yan in­san­lar -bo­dun- dır. Hep­
si­nin an­la­mı şu­dur ki, eğer in­san­lar El­den
ay­rı­lır­sa, yö­ne­tim, ay­rı­lan in­san­la­rın baş­ka bir
gü­cün top­rak­la­rın­da yer­leş­me­si­ne bak­mak­sı­
zın, on­lar üze­rin­de­ki id­di­ası­nı de­vam et­ti­rir.
Bi­zans he­ye­ti­ni ka­bu­lün­de Türk te­gi­ni Tur­
xan­tos he­yet­te­ki­le­ri da­ha ön­ce ken­di te­ba­sın­
dan olan Varc­ho­nit­le­ri (Avar­lar) ka­bul­le­rin­
(*) Dr., Budapeşte Üniversitesi Türkoloji Bölümü / Macaristan, (Türkler
Projesi, Cilt 2. s. 497).
(1) Dan­koff, R.: K#{ga­rO on the tri­bal and Kins­hip Or­ga­ni­za­ti­on of
the Turks, Arc­hi­vum Ot­to­ma­ni­cum IV (1972), s. 23-43; Vá­sáry, I.:
Nép és ors­zág a tür­kök­nél, in: No­mád tár­sa­dal­mak és ál­la­ma­la­ku­la­
tok, ed. Tö­kei, Frenc, Bu­da­peş­te, 1983, s. 189-213. Rybatz­ki, V.:
Die To­nu­kuk-Insch­rift, Sze­ged, 1997, s. 75-78.
317
YENİ TÜRKİYE 66/2015
IX. Yüzyılda Hazarlar,
Peçenekler ve Macarlar
de­ki ha­ta­dan do­la­yı azar­la­dı. Kay­nak­lar­dan
bi­ri, “on­lar efen­di­le­ri­ni ter­ke­den hiz­met­çi
ka­bi­le idi­ler,” ya­zar. Di­ğer bir alın­tı, “bü­tün
top­rak­lar be­nim önüm­de diz çö­ker­ler; gü­ne­
şin ilk ışın­la­rı ile baş­la­yan ve ba­tı sı­nır­la­rın­da
bi­ten bü­tün top­rak­lar,” ya­zı­lı Or­hun ya­zıt­la­
rı­nı ha­tır­la­tır.
2- İn­san­la­rı­nı ko­ru­yan ve or­ga­ni­ze
eden yö­ne­ti­ci­dir. Eğer in­san­lar bir yö­ne­ti­ci­ye
sa­hip de­ğil­ler­se, o in­san­lar var ola­maz­lar ve
or­ga­niz­sa­yo­nu­nu kay­ba­der­ler. (Tonyukuk
Yazıtları (T) 1-4). Bil­ge Ka­ğan ya­zıt­la­rı­na
gö­re, Türk­le­rin yok ol­ma­sı­nın se­be­bi es­ki
ka­ğan­la­rı­nı din­le­me­yip or­dan ora­ya do­laş­ma­
la­rı idi. On­la­rı or­ga­ni­ze edip bir ara­ya ge­ti­ren
ve on­la­rı tek­rar Türk top­lu­mu ola­rak or­ta­ya
çı­ka­ran Bil­ge Ka­ğan’dır (Köl Teyin Yazıtları
(KT), s. 9-10)
YENİ TÜRKİYE 66/2015
318
3- Ka­ğan fe­tih­ler bo­yun­ca im­pa­ra­tor­
lu­ğu­nu or­ga­ni­ze eder. Ka­nun­la­rı ya­par. Bir
ka­ğan se­fer­le­ri so­nu­cu da­ha çok hal­ka ka­vu­
şur. On­la­rı bir ara­ya ge­ti­rir ve on­lar için
ka­nun­lar ya­par. El­te­riş (İlteriş) Ka­ğan da ay­nı
şe­yi yap­tı. İs­mi in­san­la­rı bir ara­ya ge­ti­ren
an­la­mı­na ge­lir. El­te­riş düş­man­la­rı­na kar­şı 47
kez sa­vaş­tı. Fet­het­ti­ği top­rak­la­rın in­san­la­rı­nı
ka­ğan­sız bı­rak­tı (KT T3, 11-16) Türk gö­rü­şü­
ne gö­re, bu ka­ğan­sız halk­la­rın ba­ğım­sız­lı­ğı­na
son ver­di ve on­la­rı her yö­nü ile yö­ne­ti­mi­nin
bir par­ça­sı ha­li­ne ge­tir­di. Yö­ne­ti­ci­nin ken­di­
si, Ka­ra Tur­giş an­cak Köl Te­gin on­la­rın
ka­ğan­la­rı­nı öl­dür­dük­ten son­ra tes­lim ol­du­ğu­
nu ya­zar.
Ka­ğan Yu­suf ’un, Has­day İbn Sap­rut’a
mek­tu­bu bu ba­kış açı­sı­nın sa­de­ce Türk­le­re
de­ğil ay­rı­ca Ha­zar­la­ra da has ol­du­ğu­nu gös­
te­rir. Has­day İbn Sap­rut, bir Ya­hu­di dok­tor,
Ka­ğan Yu­suf ’a için­de ül­ke­si­nin sı­nır­la­rı­nı
açık­la­yan bir mek­tup yaz­dı. Ka­ğan mem­nu­
ni­yet­le mek­tu­ba ce­vap ver­di ve ona ken­di
im­pa­ra­tor­lu­ğu­nun mer­ke­zin­de İdil neh­ri­nin
ol­du­ğu­nu yaz­dı ve ken­di­si­ne tâ­bi in­san­la­rı
be­lirt­ti. Ka­ğan’ın mek­tu­bun­da, dok­to­run
mek­tu­bun­da ol­du­ğu gi­bi, çok faz­la de­tay
yok­tur. Her iki ya­zar da ül­ke­le­ri­ni çok fark­lı
ta­nıt­tı­lar. Yu­suf ’un açık­la­ma­sın­da ül­ke­nin
sı­nır­la­rı ve­ya mem­le­ke­te uzak­lık de­ğil, yö­net­
ti­ği in­san­lar, muh­te­me­len bo­dun ola­rak ça­ğır­
dı­ğı, esas­tır. İn­san­la­rın yu­ka­rı­da bah­se­di­len
tav­rı, ba­kış açı­sı, göz önü­ne alı­na­rak, 10.
yüzyılın II. ya­rı­sın­da ya­zı­lan Cons­tan­ti­
nus’un ese­ri, De Ad­mi­nist­ran­do Im­pe­rio’yu
in­ce­le­mek­te ya­rar var. Te­mel ola­rak, ki­tap
dip­lo­ma­tik bir eser olup ama­cı 10. yüzyıl dış
po­li­ti­ka­sı hak­kın­da Bi­zans açı­sın­dan bil­gi
ver­mek­tir. Bu ana­li­tik ça­lış­ma o dö­nem­de
Bi­zans için önem­li olan böl­ge­le­rin du­ru­mu­nu
açık­lar. Dip­lo­ma­tik tar­zı­na rağ­men, Cons­tan­
ti­nus’un ese­ri Ma­uri­ki­us ve Leo IV’un Tac­ti­
cus’le­ri ile ay­nı ka­te­go­ri­ye gi­rer. Hem Ma­uri­
ki­us hem Leo’nun esas ama­cı ül­ke­le­ri teh­dit
edi­len in­san­la­rın sa­vaş tak­tik­le­ri­ni açık­la­mak
ve on­lar hak­kın­da o gü­ne ka­dar bi­lin­me­yen
bil­gi­le­ri sun­mak­tır. Ma­uri­ki­us’un za­ma­nın­da,
İran­lı­lar en bü­yük teh­li­ke idi, Leo’nun za­ma­
nın­da ise Arap­lar. Leo, Arap­la­rın se­bep ol­du­
ğu sü­rek­li so­run­la­rın ese­ri­ni yaz­ma­sı için
ken­di­si­ne il­ham ver­di­ği­ni ya­zar. Eğer Pe­çe­
nek­ler­le olan iliş­ki den­ge­li ise, im­pa­ra­tor­luk
için baş­ka cid­di bir so­run yok de­mek­ti. O
Pe­çe­nek­le­rin step­te önem­li bir güç ol­du­ğu­nu
ve on­la­rın yar­dı­mı ile Bi­zans’ın Bul­gar­la­rı,
Rus­la­rı ve Ma­car­la­rı kont­rol al­tın­da tu­ta­bi­le­
ce­ği­ni dü­şün­müş­tür. Ay­nı za­man­da, Leo IV
gi­bi, Ma­uri­ki­us fark­lı halk­la­rın sa­vaş tak­tik­le­
ri­ni açık­lar ve im­pa­ra­tor­luk­la bağ­lan­tı­sı ola­bi­
le­cek top­lum­lar hak­kın­da bil­gi­ler ve­rir. Ese­
rin­de, ay­rı­ca 10. yüzyılın ilk ya­rı­sın­da ül­ke­nin
Bal­kan top­rak­la­rı­nı teh­dit eden Ma­car­lar­dan
bah­se­der. Ma­car­lar ve Pe­çe­nek­le­re ila­ve­ten
Ha­zar­lar­dan da bah­se­der. Ama De Ad­mi­nist­
ran­do, Ha­zar İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nda­ki ayak­lan­
ma­lar hak­kın­da bil­gi ve­ren tek kay­nak­tır.
Ayak­lan­ma­lar so­nu­cu Ka­bar­lar, İm­pa­ra­tor­lu­
ğu terk et­miş­tir.
Ha­zar Ka­ğan­lı­ğı ve Pe­çe­nek­ler
Ha­zar Ka­ğan­lı­ğı 7-10. yy.’da stepte­ki
en önem­li güç­tü. Bu dört yüz­yıl bo­yun­ca
İm­pa­ra­tor­lu­ğ’un sı­nır­la­rı Kaf­kas­lar’­dan Ka­ra­
de­niz’in ku­zey böl­ge­le­ri­ne ka­dar olan böl­ge­
Cons­tan­ti­nus’un ese­ri de ül­ke­nin sı­nır­
la­rı­nı be­lir­le­mek­te işi­mi­ze ya­ra­ya­cak bil­gi­ler
içer­mez. Ka­ğan, Ha­zar-Pe­çe­nek sı­nı­rın­da­ki
bir yer­le­şim böl­ge­si olan Sar­kel’den bah­se­der
ama bu bil­gi 9. yy. iliş­ki­le­ri­ni in­ce­le­yen bi­ri­si­
nin işi­ne ya­ra­maz çün­kü Cons­tan­ti­nus bu
ka­le­yi 10. yüzyılda Pe­çe­nek­le­rin böl­ge­si­ni
ta­nım­lar­ken zik­re­der. 9. yüzyılın ilk ya­rı­sın­da
ka­le­nin du­ru­mu hak­kın­da sa­de­ce çok kü­çük
bir bil­gi var­dır. Step­te­ki hız­lı sı­nır de­ği­şik­lik­
le­ri hak­kın­da sa­de­ce 10. yüzyıla da­ir bir şey­
ler söy­le­ne­bi­lir. Ne ya­zı­lı ne de ar­ke­olo­jik
kay­nak­lar tat­min edi­ci­dir.3 Ar­ke­olog­lar Kı­rım,
Bi­zans, Kaf­kas­ya ve Or­ta As­ya böl­ge­le­ri ile
uzak­tan il­gi­li gö­rü­nen fark­lı bul­gu­lar el­de
et­ti­ler. Bul­gu­la­rın ba­zı­la­rı ye­rel ma­mu­lat par­
ça­la­rı­dır, di­ğer­le­ri ora­ya ti­ca­ret sa­ye­sin­de
ulaş­mış­tır. Bü­tün bun­lar sü­rek­li sa­vaş ha­lin­de
olan ve­ya ger­gin du­rum­da­ki bir ha­yat­tan çok
sa­kin, ba­rış içe­ri­sin­de bir ha­ya­tın ka­lın­tı­la­rı­
dır.
Ha­zar Ka­ğan­lı­ğı gi­bi, Pe­çe­nek­le­rin 9.
yy.’­da­ki sı­nır­la­rı­nı be­lir­le­mek güç­tür. Üs­te­lik,
Ka­ğan Yu­suf ’taki gi­bi, Pe­çe­nek­le­re da­hil
grup­la­rın lis­te­si­ni ve­re­cek bir kay­nak da
bi­lin­me­mek­te­dir.
Pe­çe­nek­le­rin ilk ta­ri­hi bu ça­lış­ma­nın
ko­nu­su de­ğil ama 9. yy.’­da step­te­ki du­ru­mu
öy­le ve­ya böy­le an­la­mak için onun­la bağ­lan­
tı­lı ola­rak ba­zı yo­rum­lar yap­ma­mız ge­re­kir.
Pa­ul Pe­li­ot 1949’da ya­yım­la­nan ese­rin­de
(Çin Shui Ha­ne­dan­lı­ğı’nın ta­ri­hin­de zik­re­di­
len) ka­bi­le is­mi Pei-ju is­mi­nin Pe­çe­nek­le­ri
kas­tet­ti­ği­ni ya­zar. Fran­sız fi­lo­lo­ğa gö­re, bu
Pe­çe­nek­le­rin is­mi­nin zik­re­dil­di­ği ilk eser­dir.4
Pe­çe­nek­ler­le il­gi­li ça­lış­ma­sın­da, Omel­
jan Prit­sak, Pel­li­ot’un ta­nım­la­ma­sı­nın bi­lim­
sel sa­ha­da ge­nel ola­rak ka­bul gör­dü­ğü­nü
ya­zar. Be­lirt­me­li­yiz ki, iki Ma­car ta­rih­çi­nin
bu ta­nım­la­ma ile il­gi­li te­red­düt­le­ri var­dır.
La­jos Li­ge­ti, Ma­car­ca­da­ki Türk­çe ödünç­len­
me­ler ile il­gi­li ça­lış­ma­sın­da bu ta­nım­la­ma ile
il­gi­li lin­gu­is­tik zor­luk­lar­dan bah­se­der. Di­ğer
bir ya­zar, Sen­ga To­ru, so­ru­nun ta­rih­sel yö­nü­
ne de­ği­nir. 8. yy.’da Hor ajan­la­rı­nın bil­gi­le­ri­
ne da­ya­na­rak, Sen­ga To­ru Uy­gur­la­rın Pe­çe­
nek­le­ri en geç 821’de Yu­ka­rı Ir­tiş böl­ge­sin­de­
ki ül­ke­le­rin­den çı­kar­dı­ğı­nı ile­ri sü­rer.5
Müs­lü­man ya­zar­la­ra gö­re, 9. yy.’da
Pe­çe­nek­le­rin va­ta­nı ste­bin Ku­zey Rus­ya kıs­
mın­da bir yer ola­bi­lir. Bu böl­gey­le il­gi­li en
de­ğer­li bil­gi Hudûdü’l Alem yer alır. Fars­ça­
da bi­lin­me­yen bir ya­zar ta­ra­fın­dan ya­zı­lan bu
eser (ka­zak ve Pe­çe­nek­le­ri de içi­ne alan)
bir­kaç bö­lü­mün­de Türk­le­rin ya­şa­dı­ğı yer­le­ri
in­ce­ler. Bel­li halk­la­rı in­ce­ler­ken, (muh­te­me­
len bir ha­ri­ta kul­lan­mış olan) ya­zar bir ül­ke­
nin sı­nır­la­rı ve in­san­la­rın ya­şa­dı­ğı bir böl­ge­
de­ki ka­sa­ba­lar hak­kın­da bil­gi ve­rir. Hudûdü’l
Alem’ın kay­nak­la­rı çok çe­şit­li olup, içer­di­ği
ko­nu­lar fi­lo­lo­ji­ye on yıl­lar­ca ye­te­cek zen­gin­
lik­te­dir.6 Pe­çe­nek­ler­le il­gi­li iki açık­la­ma­yı
in­ce­ler­sek, Ha­zar-Pe­çe­nek iliş­ki­le­ri hak­kın­da
bir­kaç şey da­ha söy­le­mek müm­kün. Ya­zar
Pe­çe­nek­le­ri Ha­zar ve Türk Pe­çe­nek­le­ri
ol­mak üze­re iki­ye ayı­rır. Türk Pe­çe­nek­le­ri­nin
sı­nır­la­rı şöy­le­dir: Do­ğu­da Oğuz­lar, gü­ney­de
Ba­rad­has ve Bur­tas­lar, ba­tı­da Rus ve Ma­car­
(2) Dun­lop, D. M.: The His­tory of the Je­wish Kha­zars, Prin­ce­ton, 1954,
s. 104-105.
(3) Pletn­jo­wa, S. A.: Die Cha­sa­ren, Wi­en, 1979, s. 101-105.
(4) Pel­li­ot, P.: No­tes sur l’his­to­rie de la Hor­de d’Or, Pa­ris, 1949, s. 226.
(5) Prit­sak, O.: The Pe­2e­neks: A Ca­se of So­ci­al and Er­co­no­mic Trans­
for­ma­ti­on, Arc­hi­vum Eu­ra­si­ae Me­dii Ae­vi, 1975, s. 211, Li­ge­ti, L.:
A Mag­yar nyelv tö­rök jö­ve­vénys­za­vai a hon­fog­la­las elött és az Ár­pádkor­ban, Bu­da­peş­te, 1986, s. 159-160; Sen­ga, T.: A Be­sen­yök a 8.
Szá­zad­ban, Szá­za­dok 126, 1992, s. 503-516.
(6) Hudûdü’l Alem, The Re­gi­ons of the World. A Per­si­an Ge­og­raphy 372
A. H. -982 A. D., çev. V. Mi­norsky, Ox­ford, 1937.
319
YENİ TÜRKİYE 66/2015
ler için­de sü­rek­li de­ğiş­mek­te idi. Yu­ka­rı­da
be­lirt­ti­ğim gi­bi Kur­tu­balı he­kim Ka­ğan
Yu­suf ’tan ül­ke­si­nin sı­nır­la­rı­nı be­lirt­me­si­ni
is­te­miş­ti ama Ka­ğan, Ha­zar ül­ke­si­nin gü­cü­nü
ve bü­yük­lü­ğü­nü ra­kam­lar­la de­ğil, yö­net­tik­le­
ri in­san­la­rın lis­te­si­ni ve­re­rek be­lirt­miş­ti. (Ha­
zar kay­nak­la­rı dı­şın­da­ki) di­ğer kay­nak­lar
Ha­zar Ka­ğan­lı­ğı’nı ta­nım­lar ama on­lar da
Ka­ğan­lı­ğ’ın tam ve açık bir res­mi­ni ver­me­yi
ba­şa­ra­maz­lar. Ör­ne­ğin, İbn Rus­ta, 10. yy.’da
bir Müs­lü­man ya­zar, sa­de­ce Ha­zar top­rak­la­
rı­nın Pe­çe­nek­ler­den on gün­lük me­sa­fe­de
olup bir ta­ra­fı Tif­lis’e uza­nan yük­sek bir dağ
ile sı­nır­la­nan çok bü­yük bir ül­ke ol­du­ğu­nu
ya­zar. Son­ra Etil (İdil) ve Sa­man­dar adın­da
iki önem­li Ha­zar şeh­rin­den bah­se­der.2
lar, ku­zey­de Rut­has neh­ri.7 Ha­zar Pe­çe­nek­le­
ri­nin böl­ge sı­nır­la­rı ise: ku­zey­de Ha­zar Da­ğı,
gü­ney­de Alan­lar, ba­tı­da Gurz De­ni­zi, ku­zey­
de Mir­vat. Coğ­ra­fi ta­nım­la­ma­lar dı­şın­da,
ya­zar Ha­zar Pe­çe­nek­le­ri­nin da­ha ön­ce Türk
Pe­çe­nek­le­ri­nin bir gru­bu ol­du­ğu­nu be­lir­tir.
Ha­zar Pe­çe­nek­le­ri ye­ni top­rak­lar fet­het­ti­ler
ve o böl­ge­de bir yer­den bir ye­re göç et­ti­ler.8
Mi­norsky’e gö­re, Türk Pe­çe­nek­le­ri­nin böl­ge­
si Pe­çe­nek­le­rin (Ural ve İdil ne­hir­le­ri ara­sın­
da­ki) es­ki yurt­la­rı idi. Ha­zar Pe­çe­nek­le­ri­nin
ta­nı­mı ise on­la­rın Azak de­ni­zin­de­ki ye­ni yurt­
la­rı­na işa­ret eder.9
YENİ TÜRKİYE 66/2015
320
Türk Pe­çe­nek­le­rin sı­nır­la­rı­nı be­lir­le­
mek bi­raz güç çün­kü di­ğer top­lu­luk­lar­la il­gi­li
açık­la­ma­lar tam ola­rak bir­bir­le­ri ile kar­şı­laş­tı­
rı­la­maz. Oğuz­la­rı in­ce­le­di­ği­miz­de bu özel­lik­
ler doğ­ru gö­zü­kür. Oğuz­lar­la il­gi­li tek bil­di­ği­
miz İdil neh­ri­nin on­la­rın ba­tı ve gü­ney sı­nır­
la­rı­nı teş­kil et­ti­ği­dir. Ha­zar­lar için de İdil
sı­nır idi. Bu­ra­dan Türk Pe­çe­nek­le­ri­nin sı­nır­
la­rı­nın da İdil’in do­ğu­sun­da bir yer­ler­de ola­
bi­le­ce­ği so­nu­cu­nu çı­kar­ta­bi­li­riz. Cons­tan­ti­
nus’un söz­le­ri de bu­nu doğ­ru­lar ni­te­lik­te­dir.
Pe­çe­nek­le­rin es­ki yurt­la­rı­nın, ilk yer­le­şim
yer­le­ri­nin, İdil ve Ya­yık neh­ri (Ural-Em­ba)
ara­sın­da bir yer­de ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ya­zar.
İm­pa­ra­to­run Pe­çe­nek­le­rin bir kıs­mı­
nın Kan­gar ola­rak anıl­dı­ğı­na da­ir di­ğer bir
ifa­de­si du­ru­mu da­ha da kar­ma­şık bir ha­le
ge­ti­rir (DAI 37/68 ve 39/19-23). Arap­lar­la
il­gi­li ça­lış­ma­lar ya­pan Ma­car Ka­roly Czed­
ledy, Mar Aba ve Mar Gre­gor adı­na ya­zı­lan
şe­hit­lik hi­ka­ye­le­rin­de Sür­ya­ni­ce bir ifa­de bul­
du. “Han­ga­ra­ye”nin Kan­gar­la­rı ifa­de et­ti­ği­ni
yaz­dı. O. Prit­sak “Han­ga­ra­ye” ke­li­me­si­nin
Toc­har di­lin­den gel­di­ği­ni ya­zar ve bu ke­li­me­
nin Yü­eh-chih eya­let­le­ri ile il­gi­si ol­du­ğu­nu
be­lir­tir. Ja­nos Har­mat da aziz­le­rin anı­sı­na
ya­zı­lan ya­zı­lar­da­ki açık­la­ma­yı ka­bul et­mez ve
bu ke­li­me­nin Pe­çe­nek­ler­le il­gi­si ol­ma­dı­ğı­nı
id­dia eder.10 Bü­tün bun­la­rın so­nu­cu kul­la­nı­
la­bi­lir ve gü­ve­ni­le­bi­lir tek kay­na­ğın De Ad­mi­
nist­ran­do Im­pe­rio ol­du­ğu­dur. Ay­nı za­man­da
bu ça­lış­ma bi­ze birçok bil­gi su­nar.
DAI’ye gö­re (38/19-23) Pe­çe­nek­ler
ön­ce­le­ri Kan­gar ola­rak çağ­rı­lır­dı. “Ön­ce­le­ri
ve­ya da­ha ön­ce” (οι προτερου) ifa­de­si bu
ke­li­me­le­rin 10. yüzyılın ya­rı­sın­da ya­zıl­dı­ğı
ger­çe­ği ışı­ğın­da ele alın­ma­lı­dır, böy­le­ce bu
ke­li­me bi­ze han­gi za­man di­li­mi kas­te­dil­di­ği­
ne da­ir bir ipu­cu ver­mez. Te­ri­min kul­la­nı­mı
oku­yu­cu­nun top­lum­la­rın olu­şu­mu­na bir göz
at­ma­sı­nı sağ­lar. “οι προτερου” te­ri­mi Kan­gar­
la­rın Pe­çe­nek­le­rin top­rak­la­rı­na yer­leş­me­si ve
o böl­ge­de ya­şa­yan bü­tün halk­la­rı fet­he­dip
yö­net­me­le­ri­ne re­fe­rans­ta bu­lu­nur. Kan­gar
is­mi bu ye­ni gru­bun ken­di­le­ri­ne ver­dik­le­ri bir
isim­di ama o dö­nem­de ya­şa­yan­lar bu­nu far­
ke­de­me­di­ler. Ya­ban­cı­lar ha­la böl­ge­nin es­ki
hal­kı­nın is­mi­ni, Pe­çe­nek­le­ri, kul­lan­ma­ya
de­vam et­ti­ler. Hudûdü’l Alem Pe­çe­nek­le­rin
o böl­ge­de var­lık­la­rı­nı be­lir­tir ve Ha­zar ve
Türk Pe­çe­nek­le­ri­ni ken­di­ne öz­gü bir şe­kil­de
ayı­rır. Bu iki isim dı­şın­da Mi­nors­ky’nin id­dia
et­ti­ği gi­bi böl­ge­sel far­kı­lık­lar da var­dı. Ama
bu fark­lı­lı­ğı Kan­gar­la­rın o böl­ge­ye ge­liş­le­rin­
den ön­ce­ki dö­nem­ler­de be­lir­le­mek müm­kün
de­ğil­dir. Türk Pe­çe­nek­le­ri ko­nu­sun­da bu
sa­de­ce bir tah­min­dir. 37. bö­lüm­de­ki sa­de­ce
Pe­çe­nek­le­rin bir bö­lü­mü­nün Kan­gar ola­rak
çağ­rıl­dı­ğı­na da­ir gö­rüş de bu te­zi des­tek­ler.
Bir Kan­gar is­tih­ba­rat aja­nı ken­di­si­ni Kan­gar
ola­rak ça­ğır­dı­ğı­nı ama Bi­zans­lı­la­rın onu
Pe­çe­nek ola­rak ça­ğır­dı­ğı­nı kay­de­der. Ha­tır­la­
ma­lı­yız ki, ya­ban­cı kay­nak­lar­da Ma­car­lar
ken­di isim­le­ri ile anıl­maz­lar. Kan­gar ken­di
hal­kı­nın kö­ke­ni­ni De Ad­mi­nist­ran­do’da ifa­
de edil­di­ği şek­li ile açık­lar.
Özet­le­mek ge­re­kir­se, Kan­gar­lar İdil ve
Ural böl­ge­sin­de ya­şa­yan Pe­çe­nek­le­ri ye­ni­den
or­ga­ni­ze et­ti­ler. Bu­nun so­nu­cun­da, step­te­ki
an­la­yı­şa gö­re ye­ni bir güç pay­la­şı­mı ya­pıl­dı.
Bu ne­den­le­dir ki son­ra­ki kay­nak­lar­da bu
ye­ni grup Pe­çe­nek­ler ola­rak isim­len­di­ril­me­ye
de­vam et­ti. Cons­tan­ti­nus’un ge­niş en­tel­lek­
(7) Hudûdü’l Alem, s. 20, 101.
(8) Hu­dud al-lam, s. 47, 160.
(9) Hu­dud al-lam, s. 443.
(10)Czed­lédy, K.: A kan­ga­rok (be­sen­yök) a VI. Szá­za­di szir for­rá­sok­
ban, Mag­yar Tu­do­mán­yos Aka­dé­mia Nyelv-es Iro­da­lom­tu­do­m’an­yi
Osz­tál­ya­nak köz­le­mén­yei 5 (1954) s. 243-276; Prit­sak, O.: The
Pe­2e­negs… s. 212-214, Har­mat­ta Já­nos: Egy szas­za­ni­da arany
pec­sétg­yü­rü fe­li­ra­ta, In: Bá­lint Csa­nád: Ke­let, a ko­rai ava­rok és
Bi­zánc kapc­so­la­tai. Re­gés­zé­ti ta­nul­mán­yok, Sze­ged, 1995, s. 348.
Ha­zar Pe­çe­nek­le­ri­ni açık­lar­ken,
Ka­ğan­lı­ğın coğ­ra­fi ve po­li­tik du­ru­mu hak­kın­
da Ha­zar­la­rın her se­ne dü­zen­li ola­rak Pe­çe­
nek­le­re sal­dır­dı­ğı­nı zik­re­den İbn Rus­ta’ya
re­fe­rans­ta bu­lun­mak ge­re­kir.11 İdil ve Ural
or­ta­sın­da­ki böl­ge­de ye­ni in­san­lar sa­de­ce
Ha­zar­la­ra de­ğil Oğuz­la­ra kar­şı da mu­ka­ve­
met et­mek zo­run­da idi­ler. Cons­tan­ti­nus’un
ki­ta­bı­nın 37. bö­lü­mü bu­nu çok açık ola­rak
ifa­de eder ve Pe­çe­nek ta­ri­hi­nin önem­li olay­
la­rı­nın bir öze­ti­ni ve­rir. Pe­çe­nek­le­rin Ha­zarOğuz sal­dı­rı­la­rı­na da­ya­na­ma­yıp yurt­la­rı­nı
ter­k et­mek zo­run­da kal­dık­la­rın­dan bah­se­der.
Oğuz­lar ba­şa­rı­lı bir za­fer­den son­ra Pe­çe­nek­
le­rin top­rak­la­rı­nı iş­gal et­ti­ler. Bun­dan Oğuz­
la­rın Oğuz-Ha­zar it­ti­fa­kı­nın mi­ma­rı ol­duk­la­
rı ve Hudûdü’l Alem be­lir­til­di­ği gi­bi, İdil
neh­ri­nin Oğu­z’un ba­tı kıs­mı­nı oluş­tur­du­ğu
so­nuç­la­rı çı­kar­tı­la­bi­lir. 10. yüzyıldan İran­lı
ya­zar ve­ya onun ese­ri Türk Pe­çe­nek­le­ri ile
il­gi­li bö­lüm­de Pe­çe­nek­le­rin es­ki yurt­la­rı ile
il­gi­li bil­gi­yi ön­ce­den edin­miş ol­ma­lı. Ay­nı şey
DAI 37/24’de zik­re­di­lir.
Ay­nı za­man­da ya­zar, Kan­gar Pe­çe­nek­
le­ri he­nüz ye­ni yu­rt­la­rı­na bi­le gel­me­miş­ken
Oğuz­la­rın yur­du hak­kın­da açık­la­ma­lar­da
bu­lun­muş­tur. “Ha­zar Pe­çe­nek­le­ri” ifa­de­si
İbn Rus­ta ta­ra­fın­dan zik­re­di­len sü­rek­li sal­dı­
rı­la­rı ha­tır­la­tır. Bu sal­dı­rı­la­rın ama­cı Ha­zar
Han­lı­ğı’nın Oğuz­la­rın it­ti­fa­kı ile bir za­man­lar
fet­het­tik­le­ri halk­lar üze­rin­de­ki oto­rit­es­ i­ni
ge­niş­let­mek is­te­me­si idi. Za­man­la Pe­çe­nek­
le­rin ye­ni yurt­la­rı­nın sı­nır­la­rı de­ğiş­ti. Cons­
tan­ti­nus’un eser­le­rin­de ve Arap kay­nak­la­rın­
da Pe­çe­nek­ler ve Ha­zar Han­lı­ğı ara­sın­da­ki
iliş­ki­nin sü­rek­li ger­gin ol­du­ğu ya­zı­lır. İbn
Rus­ta ta­ra­fın­dan ile­ri sü­rü­len gö­rüş Ha­zar­la­
rın her se­ne yap­tık­la­rı sal­dı­rı­lar ile Pe­çe­nek­
le­ri za­ya­ıf­lat­ma­yı amaç­la­dık­la­rı ger­çe­ği­ni ifa­
de eder.
De Ad­mist­ran­do’nun 37. bö­lü­mün­de
zik­re­di­len Oğuz-Ha­zar it­ti­fa­kı­nın za­fe­rin­den
son­ra Pe­çe­nek­le­rin ço­ğu da­ğıl­dı ama bir kıs­
mı kal­dı. Bu azın­lık ken­di­le­ri­ni, Bi­zans İm­pa­
ra­to­ru­nun ese­rin­de açık­la­dı­ğı gi­bi, gö­rü­nüş­
le­ri ve giy­si­le­ri iti­ba­rı ile Oğuz ola­rak ta­nım­
lar. Bu­nun öne­mi Kan­gar Pe­çe­nek­le­ri­nin
ken­di­le­ri­ni di­ğer­le­rin­den ayır­ma­ya ya­ra­yan
bir kim­lik bi­lin­ci­ne sa­hip ol­duk­la­rı­dır. Bu,
ye­ni üye­le­rin bir­bi­ri­ne bi­rey­sel­lik­ten öte
ha­ya­li bir iliş­ki ile bağ­lı ol­du­ğu ye­ni bir top­lu­
lu­ğun oluş­tu­ğu­nu gös­te­rir. Bu iliş­ki o ka­dar
güç­lü idi ki ay­rıl­dık­tan son­ra ge­ri ka­lan­lar
ha­la ken­di­le­ri­ni ilk, esas, top­lu­lu­ğun üye­le­ri
ola­rak ta­nım­la­mış­lar­dır.
Ha­zar Han­lı­ğı ve Ma­car­lar
De Ad­mi­nist­ran­do Im­pe­rio’nun 38.
bö­lü­mü Ha­zar-Ma­car iliş­ki­le­ri­ne da­ir ay­rın­tı­
lı ve ana­liz edi­le­bi­lir bil­gi içe­rir. İm­pa­ra­to­run
ese­ri dı­şın­da İs­lam kay­nak­la­rı da iliş­ki­nin
in­ce­len­me­sin­de ol­duk­ça önem­li bil­gi­le­re
sa­hip­tir. De Ad­mi­nist­ran­do Im­pe­rio’da­ki
Ma­car­lar­la il­gi­li bil­gi­le­ri de­ğer­len­di­rir­ken
im­pa­ra­to­run ese­ri için han­gi kay­nak­la­rı kul­
lan­dı­ğı­nı bil­mek­te ya­rar var. Ama bu ol­duk­ça
güç, çün­kü eser­de han­gi kay­nak­la­rın kul­la­nıl­
dı­ğı­na da­ir hiç bir bil­gi yok. Ma­car­lar­la il­gi­li
bil­gi­le­rin ve­ril­di­ği 40. bö­lüm­de, ya­zar ese­rin­
de Bi­zans’a gi­den Ter­mas­cu ve Bulc­su’dan
edin­di­ği bil­gi­le­rin kul­la­nıl­dı­ğı­nı be­lir­tir. Ama
bu kay­nak­la­rın tam ola­rak han­gi bil­gi­ler için
kul­la­nıl­dı­ğı­nı sap­ta­mak yi­ne de çok zor. Ay­nı
şe­kil­de im­pa­ra­to­run Ar­pad ai­le­si­nin hem
öl­müş hem de ya­şa­yan ata­la­rı­nı lis­te­le­di­ği
bö­lüm­de fark­lı yer­ler­den edi­nil­miş fark­lı bil­
gi­ler kul­la­nıl­mış­tır. Bu özel­lik­le Ar­pad, onun
oğ­lu Tar­kac­su ve to­ru­nu Te­ve­li ile il­gi­li bil­gi­
ler­de gö­rü­le­bi­lir. Ar­pad ai­le­si hak­kın­da­ki ilk
bil­gi­ler Bi­zans sa­ra­yı­na an­cak Ar­pad’ın dört
oğ­lu bah­se de­ğer ha­le gel­di­ği za­man ulaş­tı.
İkin­ci dal­ga bil­gi­ler bir son­ra­ki ku­şak­la il­gi­li
olup, to­run­lar dün­ya­ya isim­le­ri­ni du­yu­ra­cak
ka­dar yaş­lı ve tec­rü­be­li ol­duk­la­rın­da ulaş­mış­
tır. Bir son­ra­ki bil­gi ulaş­tı­ğı za­man Te­ve­li
öl­müş­tü ama oğ­lu Ter­mac­su Bi­zans sa­ra­yı­na
de­le­ge ola­rak git­mek gi­bi önem­li gö­rev­le­ri
ye­ri­ne ge­tir­miş­tir. Fark­lı dö­nem­le­re ait şe­ce­re
(11)Dun­lop, D. M.: The His­tory. s. 105.
321
YENİ TÜRKİYE 66/2015
tü­el uf­ku sa­ye­sin­de ye­ni in­san­la­rın ken­di­le­ri­
ne ver­dik­le­ri “Kan­gar” is­mi kal­dı.
ve soy ile il­gi­li bil­gi ve ya­zıt­lar im­pa­ra­tor ve­ya
asis­ta­nı ta­ra­fın­dan 40. bö­lüm­de kro­no­lo­jik
ola­rak top­lan­mış ve sı­ra­ya ko­nul­muş­tur.
Ma­car­la­rın Kar­pat hav­za­sı­na ta­şın­ma­sın­dan
ön­ce­ki ta­ri­hi ile il­gi­li en önem­li bil­gi­le­ri içe­
ren 38. bö­lüm­le il­gi­li ola­rak, biz bu kay­nak­la­
rın bir lis­te­si­ni ya­pa­ma­yız ama bel­li baş­lı
şey­le­ri be­lir­te­bi­li­riz.
322
‘Ot’ ifa­de­si 38. bö­lü­mü iki fark­lı kay­
na­ğa re­fe­rans­ta bu­lu­nan iki fark­lı gru­ba ayı­
rır. Bu ay­nı za­man­da ya­yın yön­te­mi açı­sın­dan
iyi bir ör­nek­tir. Bi­rin­ci bö­lüm Ma­car­la­rın
sü­rek­li de­ği­şen yurt­la­rı hak­kın­da­dır. Yer­le­şim
yer­le­rin­den bi­ri olan Le­ve­di coğ­ra­fi ola­rak iki
ne­hir (Chin­gi­lus, Chi­dams) ta­ra­fın­dan be­lir­
iyor­du. Bö­lü­mün edi­tö­rü Etel­köz’ün ye­ri
hak­kın­da tam bir ma­lu­ma­ta sa­hip ol­ma­dı­ğın­
dan, onun dö­ne­min­de bu böl­ge­de Pe­çe­nek­
le­rin ya­şa­dı­ğı ger­çe­ğin­den yo­la çık­tı. Bu bil­gi­
yi te­mel ala­rak ve Pe­çe­nek­le­rin ye­ri­ni ilk
be­lir­ten bir kay­nak­tan yo­la çı­ka­rak ya­zar
sı­nır­la­rı ır­mak­la­ra gö­re ye­ni­den be­lir­le­di. Bu
bö­lü­mün in­ce­len­me­sin­den da­ha faz­la so­nuç
çı­kar­mak müm­kün de­ğil­dir. Ke­sin ola­rak
söy­le­ye­bi­le­ce­ği­miz tek şey bü­tün bil­gi­le­rin
çok kes­kin bir şe­kil­de ki­tap­tan et­ki­len­di­ği­dir.
Ki­ta­bın ken­di­si de an­cak Ma­car­lar Kar­pat
hav­za­sı­na gel­dik­ten ve on­la­rın ter­ket­ti­ği top­
rak­la­ra Pe­çe­nek­ler yer­leş­tik­ten son­ra ya­zıl­dı.
YENİ TÜRKİYE 66/2015
De Ad­minis­ran­do Im­pe­rio’nun 39.
bö­lü­mü yu­ka­rı­da zik­re­di­len mü­na­ka­şa­lı
ko­nu­lar­la il­gi­li­dir. Bö­lü­mün ko­nu­su Ha­zar­
lar­dan ay­rı­lan Avar­la­rın ta­ri­hi­dir. Avar­la­rın
Ha­zar­lar­dan ay­rıl­ma­sı ve Ma­car­la­ra ka­tı­lı­mı
Ma­car ilk Çağ ta­ri­hin­de önem­li bir nok­ta­dır.
Bu ne­den­le bu ko­nu­ya bü­tün bir bö­lüm ay­rıl­
mış­tır.
Ha­zar-Ma­car iliş­ki­le­ri açı­sın­dan Cons­
tan­ti­nus’un ese­ri­nin 38. bö­lü­mün­de­ki Le­ve­di
hi­ka­ye­si­ni in­ce­le­mek ge­re­kir. Her ne ka­dar
im­pa­ra­tor Le­ve­di’yi bu kı­sa ama çok önem­li
bö­lüm­de zik­ret­se de, is­mi­nin se­kiz kez zik­re­
dil­me­si bi­le Le­ve­di’nin çok önem­li bir şah­si­
yet ol­du­ğu­na işa­ret eder. Le­ve­di Ma­car tar­
ihin­de is­mi kal­mış ve ken­di­si­ne re­fe­rans­ta
bu­lu­nu­lan tek ki­şi­dir. Bu ne­den­le Ma­car
ta­ri­hi­nin baş­lan­gı­cı­nı Le­ve­diden ayır­mak
güç­tür. Onun ro­lü­nü de­ğer­len­dir­mek özel­lik­
le Mag­yar iş­ga­lin­den ön­ce­ki dö­ne­mi in­ce­le­
mek açı­sın­dan önem­li­dir. Ay­rı­ca onun Ma­car
ge­le­ne­ği­ni de­vam et­tir­me­si de önem­li­dir
çün­kü De Ad­mi­nist­ran­do Im­pe­rio’ya gö­re
Le­ve­di’nin Ha­zar’a ya­kın olan yur­du is­mi­ni
Le­ve­di’nin is­min­den al­mış­tır. Ya­şa­mı bo­yun­
ca o ve hal­kı Ha­zar sal­dı­rı­la­rın­dan do­la­yı
yurt­la­rı­nı ter­ket­mek zo­run­da kal­dı­lar ve
Etel­köz adı ve­ri­len ye­ni bir ye­re yer­leş­ti­ler.
Bir Ma­car hi­ka­ye­ci Bi­zans sa­ra­yın­da (Cons­
tan­ti­nus Dö­ne­mi’n­de ola­ma­ya­bi­lir, hat­ta
ol­ma­sı müm­kün de­ğil­dir) bir hi­ka­ye an­lat­tı.
Eğer Ma­car kay­nak­la­rın­dan ol­ma­dı­ğı ke­sin
olan me­tin­le­ri çı­ka­ra­cak olur­sak, ge­ri­ye ka­la­
cak şey Le­ve­di’nin kim ol­du­ğu ile il­gi­li bil­gi
ve onun hi­ka­ye­si­dir: Le­ve­di baş voy­vo­da ola­
rak, Ma­car­la­rın Le­ve­dia’da po­li­tik or­ga­ni­zas­
yo­nu, Ha­zar ha­nı ve Le­ve­di’nin (Le­ve­di’nin
eşi yük­sek ta­ba­ka­dan bir Ha­zar ka­dı­nı idi)
iliş­ki­si, Ka­ğan Le­ve­di’ye “ka­ğan” unvanı­nı
tek­lif eder ama o bu­nu ge­ri çe­vi­rir ve ye­ri­ne
Al­muş ve­ya Ar­pad’ı öne­rir; Ar­pad se­çi­lir ve
Ha­zar ge­le­nek­le­ri­ne gö­re bir kal­kan üze­rin­de
kal­dı­rı­lır.
Hi­ka­ye­nin ama­cı Ar­pad ai­le­si­nin na­sıl
ba­şa gel­di­ği­ni an­lat­mak­tır. Le­ve­di’nin unvanı
red­det­ti­ği ve bu­nun­la Ar­pad’ın taht için hak­
kı­nı meş­ru­laş­tır­dı­ğı ger­çe­ği­ni vur­gu­la­mak
ge­re­kir. Le­ve­di’nin her ke­li­me­si doğ­ru ola­rak
iti­raz­sız ka­bul edi­lir­di çün­kü Ha­zar ha­nı
Le­ve­di’nin “yük­sek rüt­be­li, du­yar­lı ve ce­sur
ve Türk­ler ara­sın­da ilk ve tek ol­du­ğu­nu”
ya­zar. Eğer Le­ve­di bi­ri­ni ha­le­fi se­çer­se bu o
ki­şi­nin uy­gun­lu­ğu­na ga­ran­ti idi. Hi­ka­ye­nin
meş­ru­iyet­lik ile il­gi­li di­ğer bir id­di­ası Le­ve­
di’nin sa­de­ce ha­le­fi­ni be­lir­le­mek­le kal­ma­yıp,
ha­le­fi­nin ka­ğan ta­ra­fın­dan ka­bu­lü­nü de sağ­
la­mış ol­du­ğu­dur. Me­tin­de ay­rı­ca Türk­le­rin
ye­ni yö­ne­ti­ci­le­ri­ni seç­tik­le­ri ya­zı­lı­dır. Bu ye­ni
bil­gi, ka­nım­ca, sa­de­ce ye­ni ha­ne­da­nın gü­cü­
nü is­pat­la­yan bir ifa­de de­ğil ay­nı za­man­da
-dar an­lam­da- Ar­pad yö­ne­ti­mi­ni ve ai­le­si­ni
kut­sa­yan bir ifa­de­dir. Al­muş’un ha­tı­ra­sı ge­le­
Almuş ge­le­ne­ği Le­ve­di’nin muh­te­mel
ha­le­fi ola­rak iki isim be­lir­le­di­ği­ni ve ka­ra­rı
Ma­car­la­ra bı­rak­tı­ğı­nı söy­le­yen baş­ka bir hi­ka­
ye ta­ra­fın­dan le­ke­le­nir. Her iki aday-Al­
muş’un ai­le­sin­den bi­ri yö­ne­tim­de kal­dı­ğı
sü­re­ce- ka­ğan için ay­nı idi. Kı­sa­ca, Ma­car­la­
rın (Le­ve­di’den Ar­pad’ın kal­kan üze­rin­de
yük­se­li­şi­ne ka­dar) hi­ka­ye­si­nin ama­cı birçok
yö­nü olan gü­cü ye­ni bir et­ken ola­rak gös­ter­
me­kte­dir. Hiç kim­se hi­ka­ye­nin doğ­ru­lu­ğun­
dan şüp­he et­me­di. Ye­ni ha­ne­dan­­ın ken­di­si
hi­ka­ye­yi doğ­ru­la­dı. Olay­lar 6. Yüzyılda Or­ta
As­ya’da­ki Türk­le­rin du­ru­mu­na ben­zer şe­kil­
de idi.
Gök­türk Ka­ğan­lı­ğı­nın or­ta­ya çı­kı­şı adı
Or­hun ya­zıt­la­rın­da Bu­min ola­rak ge­çen
Tü­men’e da­ya­nır. Çin kro­nik­le­ri Türk­le­rin
Ju­an-ju­an yö­ne­ti­mi al­tın­da ol­du­ğu ger­çe­ği­ne
da­ir bil­gi­ler ve­rir ama 540’lar­da Türk­ler ha­li
ha­zir­da önem­li bir as­ke­ri güç idi. Ken­di
im­pa­ra­tor­luk­la­rı­nı kur­ma­ya te­şeb­büs­le­rin­
den bir kaç yıl ön­ce, Türk­ler Çin İm­pa­ra­tor­
lu­ğu ile as­ke­ri ve ti­ca­ri iliş­ki­ler içi­ne gir­mek
için Çin sı­nır­la­rın­da gö­rün­dü­ler. Bu ara­da
Ju­an-ju­an­lar t’ie­löle­re kar­şı or­du­ha­zır­la­mak­
ta idi ve Türk­le­rin yar­dı­mı ile is­ya­nı bas­tır­dı­
lar. Tü­men hak­lı ola­rak bir Ju­an-ju­an pren­se­
si­ne ev­len­me tek­lif ede­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­dü
ama Ju­an-ju­an ha­nı ba­sit bir de­mir­ci­nin bu
is­te­ği­ni ki­bir­li söz­ler­le ge­ri çe­vir­di. Son­ra
Tü­men Çin’den bir eş edin­di. Bu ye­ni bir it­ti­
fak an­la­mı­na ge­li­yor­du. 552’de Türk ha­nı
di­ğer bir im­pa­ra­to­run des­te­ği ile es­ki yö­ne­ti­
ci­le­ri­ne sal­dır­dı ve on­la­rı mağ­lup et­ti. Çin
kay­na­ka­rı­na gö­re, za­fer­den son­ra Tü­men
ken­di­si­ni İli ka­ğan, “hal­kın ka­ğa­nı” ola­rak
ilan et­ti. Bu­min ve kar­de­şi İs­te­mi Köl Te­gin
ya­zıt­la­rın­da Türk im­pa­ra­tor­lu­ğu­nu or­ga­ni­ze
eden ve ka­nun­la­rı ya­pan ki­şi­ler ola­rak zik­re­
di­lir­ler. Ye­ni bir im­pa­ra­tor­lu­ğun do­ğu­şu sa­de­
ce ye­ni bir ha­ne­dan­ın ve ye­ni in­san­la­rın ge­li­
şi­ni -et­nik ya­pı­yı de­ğiş­tir­me­den- ge­tir­di.12
Al­muş ha­ne­dan­ı­nın ba­şa ge­li­şi de ay­nı
bi­çim­de ol­ma­lı. On­lar dı­şa­rı­dan bir ka­bi­le
it­ti­fa­kı­na da­hil ol­ma­dı­lar çün­kü Le­ve­di’da
bir ka­bi­le it­ti­fa­kı­na ait­ti­ler ve li­der­lik ro­lü­ne
sa­hip­ti­ler. Ha­zar­lar­la it­ti­fak ha­lin­de sa­vaş­lar
yap­tı­lar. Ha­zar­lar­la iliş­ki im­pa­ra­tor­luk­tan bir
tür ba­ğım­sız­lık an­la­mı­na gel­me­me­li. Mukan, Tü­men’in oğ­lu, Çin’in ku­zeyba­tı­sın­da­ki
Chou Dev­le­ti ile Ku­zeydo­ğu Ci İm­pa­ra­tor­lu­
ğu’­na kar­şı bir it­ti­fak oluş­tur­du­lar ama ye­nil­
di­ler. Ka­ğan, Chou ile (Çin hü­küm­da­rı­nın
kız kar­de­şi­ni im­pa­ra­to­ra ve­re­rek sağ­lam­laş­
tır­dı­ğı) sı­kı bir or­tak­lık için­de idi. Ba­zı kay­
nak­lar bu it­ti­fak­la­rın za­yıf di­ğer­le­ri ise çok
güç­lü ol­du­ğu­nu ya­zar. “Çin im­pa­ra­tor­lu­ğu
bi­zi al­tın gü­müş yağ­mur­u­na tut­tu… bi­zi
al­çak gö­nül­lü söz­ler­le ve zen­gin­lik­le­ri ile -ki
bu çev­re­de­ki­le­ri çek­me­nin bir yo­lu idi- ap­tal­
laş­tır­dı­lar.” De Ad­mi­nist­ran­do Im­pe­rio’da
zik­re­di­len Ha­zar­lar­la üç yıl de­vam eden it­ti­
fak bir ön­ce­ki dö­nem­de­ki yo­ğun iliş­ki­le­rin
bir anı­sı idi.13 Ha­zar Ka­ğan­lı­ğı Le­ve­di’nin
gü­cü­nü de ka­bul et­ti. Say­gı­la­rı­nı gös­ter­mek
ve it­ti­fak­la­rı­nı güç­len­dir­mek için Ha­zar­lar
ona yük­sek ta­ba­ka­dan bir eş ver­di­ler. Bü­tün
bu ger­çek­ler Le­ve­di’nin gü­cü­nü gös­te­rir.
Bu­nun­la bir­lik­te hiç umul­ma­dık Kan­gar sal­
dı­rı­sı güç den­ge­le­rin­de önem­li bir de­ği­şik­li­ğe
se­bep ol­du. Bu sa­de­ce alı­nan bir mağ­lu­bi­yet
de­ğil, Le­ve­di hal­kı­nın ka­de­ri­ni cid­di an­lam­da
et­ki­le­yen bir olay­dı. Ye­nil­gi Ma­car­la­rı es­ki
yurt­la­rı­nı ter­ket­me­ye ve ye­ni bir yurt ara­ma­ya
zor­la­dı. Ama şans­lı idi­ler ki ye­ni yurt­la­rı Etel­
köz için sa­vaş­ma­la­rı ge­rek­me­di, sa­de­ce ora­ya
git­me­le­ri ye­ter­li idi. Le­ve­di’nin du­ru­mu
za­yıf­la­dı ve ai­le­ler ge­ri­ler­den ge­lip öne çık­
mak zo­run­da kal­dı­lar. DAI’da Le­ve­di’nin
unvanı voy­vo­da idi ama Kan­gar sal­dı­rı­la­rın­
dan son­ra bu unvan or­ta­dan kay­bol­du ve
prens unvanı or­ta­ya çık­tı. Bu Türk­ler­de taht
de­ği­şik­lik­le­ri­nin so­nu­cu idi.
Çin kay­nak­la­rı Tü­men ta­ra­fın­dan alı­
nan İli Ka­ğan unvanı­nın Hun­lar­da­ki San­
(12)Ec­sedy, H.: Tra­de-and-war re­la­ti­ons­hip bet­we­en the Turks and
Chi­na in the se­cond half of the 6th cen­tury, Ac­ta Ori­en­ta­lia Hun­
ga­ri­ca XI­II (1972) s. 131-180; Geng Shi­min: Die alt­tür­kisc­hen
Step­pen­re­ic­he (552-745), In: Fun­da­men­ta III, s. 102-124.
(13)Lud­wig, D.: Struk­tur und Ge­sells­haft des Cha­za­ren Re­ic­hes im Licht
der schrift­lic­hen Qu­el­len, Müns­ter, 1982, s. 92.
323
YENİ TÜRKİYE 66/2015
nek­ler­den si­li­ne­mez. Hi­ka­ye­nin ge­ri ka­la­nı
Le­ve­di’nin Dö­ne­mi’n­de mey­da­na ge­len taht
de­ği­şik­lik­le­ri­ni doğ­ru­la­mak­ta­dır.
yü’ya eşit ol­du­ğu­nu ya­zar.14 Yu­nan me­tin­le­
rin­de Le­ve­di unvanı ve Al­muş fark­lı şey­ler­di.
Ma­ale­sef bu isim­le­rin ori­ji­nal hal­le­ri­ni bil­mi­
yo­ruz. Bu fark­lı­lık Kan­gar sal­dı­rı­sın­dan son­ra
Al­muş ve Le­ve­di’nin iliş­ki­sin­de bir de­ği­şik­lik
ol­du­ğu­nu gös­te­rir. Le­ve­di’nin ai­le­si­nin ye­ri­ne
Al­muş’un ai­le­si geç­ti.
Yu­ka­rı­da­ki tez­le uyum­lu ola­rak,
Ma­car­la­rın Ha­zar yö­ne­ti­mi al­tın­da ya­şa­dı­ğı­nı
is­pat­la­mak zor­dur. 38. bö­lü­mün baş­lan­gı­cı
ay­nı şe­yi ile­ri sü­rer. Met­ne kay­nak­lık eden
bil­gi Ma­car­la­rın Ha­zar ya­kın­la­rın­da­ki yer­le­ri­
ni iş­gal et­tik­le­ri­ni vur­gu­lar. Her ne ka­dar bu
açık­la­ma coğ­ra­fi de­ğil­se de, açık­ca gös­te­ri­yor
ki Ma­car­la­rın yur­du Ha­zar Han­lı­ğı sı­nır­la­rı
için­de de­ğil­di. Da­ha da net söy­le­mek ge­re­
kir­se, Ma­car ge­le­ne­ğin­de Ha­zar oto­ri­te­si­nin
hiç bir izi yok­tur. Vur­gu­la­nan şey tam bir
ba­ğım­sız­lık­tı.
YENİ TÜRKİYE 66/2015
324
İki­li yönetim hi­ka­ye­si Ha­zar-Ma­car
iliş­ki­si hi­ka­ye­si için­de­dir. Bi­lim­sel li­te­ra­tür
esas ola­rak, ay­nı ikili yönetim Ma­car­lar­da,
Le­ve­di ve Etel­köz’ün Ma­car­lar­da var ol­du­ğu
üze­rin­de hem fi­kir­dir ve ay­nı ikili yönetim
Ha­zar­la­rın Ma­car­lar üze­rin­de­ki oto­ri­te­si­ni
gös­te­rir. Bur­da bu var­sa­yı­mı red­det­me şan­sı­
na sa­hip de­ği­liz ama ger­çek­le­ri de be­lirt­mek­
te ya­rar var. Ön­ce­lik­le yu­ka­rı­da be­lirt­ti­ği­miz
gi­bi, Ma­car bağ­lı­lı­ğı­nı esas ala­bi­le­cek her­han­
gi bir bil­gi yok. İkin­ci ola­rak, tâ­bi -ba­ğım­lıbir gru­bun Ha­zar­lar tar­fın­dan ve­ri­len ba­ğım­
sız sac­ral bir li­de­re sa­hip ol­du­ğu id­di­ası­nın
des­tek­le­mek ol­duk­ça güç.
Ha­zar Han­lı­ğı’nın ve Ma­car­la­rın iliş­ki­
si Le­ve­di Dö­ne­mi’n­de hiç de ger­gin de­ğil­di.
DAI’ya ve İs­lam kay­nak­la­rı­na da­ya­na­rak bu
iliş­ki­de, Ha­zar ve Pe­çe­nek iliş­ki­sin­de ol­du­ğu
gi­bi, sü­rek­li ger­gin­li­ğin ol­du­ğu­nu var­say­mak
için hiç bir ne­den yoktur. Bu­nun­la bir­lik­te,
du­rum Le­ve­di Ha­ne­dan­ı’nın tah­tı­nı Al­muş
ai­le­si­ne tek­li­fin­den son­ra de­ğiş­ti. Ye­ni yö­ne­ti­
ci ai­le -bozkıra gö­re “el”- ken­di­si­ne ye­ni
he­def­ler be­lir­le­di. Ge­le­cek­te dış po­li­ti­ka­da
önem­li bir güç ol­mak is­te­di. Bu­nun­la bir­lik­te
bu te­şeb­büs Ha­zar Ka­ğan­lı­ğı’n ile olan iliş­ki­
de de­ği­şik­lik­le­re ne­den ol­du ki son bö­lüm­de
bu ko­nu üze­rin­de du­ra­ca­ğız.
Ma­car-Pe­çe­nek İliş­ki­si
İki hal­kın en ge­niş ve tam res­mi
DAI’da zik­re­di­len “çok de­fa” ifa­de­sin­den
an­la­şı­la­bi­lir. Var olan bil­gi­yi ana­liz eder­ken,
dik­kat et­me­li­yiz ki -da­ha ön­ce be­lir­til­di­ği
gi­bi- ese­rin dö­ne­min­de Bi­zans için step­te en
bü­yük teh­li­ke Pe­çe­nek­ler­di. Pe­çe­nek­ler
Tu­na’dan Ha­zar­la­rın top­rak­la­rı­na ka­dar çok
ge­niş bir ala­na (Ka­ra­de­niz’in ku­zey böl­ge­si)
hük­met­ti­ler. Pe­çe­nek­le­rin bu güç­lü ro­lü
im­pa­ra­torun ça­lış­ma­sı­nın or­ta­ya çı­kı­şı­nı et­ki­
le­miş ol­ma­lı.
DAI’ya gö­re, Pe­çe­nek­ler Ma­car­la­rın
ta­ri­hi­ni ilk Le­ve­dia’da son­ra Etel­köz’de be­lir­
le­di. Her iki du­rum­da Ma­car­lar Pe­çe­nek­le­rin
za­fe­rin­den son­ra yurt­la­rı­nı ter­ket­mek zo­run­
da kal­mış­lar­dır. İlk ye­nil­gi­den son­ra Ha­zar
hav­za­sı­na git­ti­ler. Yu­ka­rı­da bah­se­dil­di­ği gi­bi,
Oğuz ve Ha­zar­lar İdil ve Ural ara­sın­da­ki böl­
ge­de Pe­çe­nek­le­ri mağ­lub et­ti­ler.
DAI’ya gö­re, bu ye­nil­gi­den son­ra Pe­çe­
nek­ler ye­ni bir yurt bul­mak zo­run­da kal­dı­lar
ve Ma­car­la­rın top­rak­la­rı­na ulaş­tı­lar ve on­la­rı
ye­nil­gi­ye uğ­rat­tı. Bü­tün bu mü­ca­de­le­ler
Le­ve­dia’da yer al­dı ve on­la­rın so­nu­cu ola­rak
Le­ve­di ha­ne­danı ye­ri­ni Al­muş ha­ne­dan­ı­na
tek­lif et­ti. Al­muş Ha­ne­dan­ı­nın yap­tık­la­rı ye­ni
yer­le­ri Et­le­köz’le sı­nır­lı idi. Cons­tan­ti­nus
Ma­car­la­rın tek­rar bur­da Pe­çe­nek­ler ta­ra­fın­
dan ye­nil­gi­ye uğ­ra­tıl­dı­ğı­nı ya­zar. Bu, Ma­car­
la­rı ye­ni bir yurt ara­ma­ya sevk et­ti ve on­lar da
Ha­zar hav­za­sı­nı bul­du. Bu olay­lar­la bağ­lan­tı­
lı ola­rak, ba­zı du­rum­la­rı tes­bit et­mek­te ya­rar
var.
Ma­car­la­rın Ha­zar hav­za­sı­na gi­diş­le­rin­
den ön­ce uzak di­yar­la­ra ba­şa­rı­lı se­fer­ler
dü­zen­le­me­le­ri on­la­rın as­ke­ri gü­cü­nü yan­sı­tır.
Dü­zen­li sal­dır­ılar zin­ci­ri Ma­car ai­le­le­ri ve
bü­tün hal­kı Et­yel­köz’den çık­tık­tan son­ra da
de­vam et­ti; hat­ta son­ra­ki dö­nem­de Ma­car­lar
(14)Vá­sáry, I.: A ré­gi Bel­sö-Áz­sia tör­té­ne­te, Sze­ged, 1993, s. 64.
Pe­çe­nek­le­ri ve Ma­car­la­rı bir­lik­te zik­re­
den tek La­tin­ce kay­nak 908’de Re­gi­no Pnu­
mi Ab­bot (892-899) ta­ra­fın­dan ya­zı­lan Chro­
ni­con’dur. Bu ça­lış­ma­da, ya­zar 906’a ka­dar
olan ta­ri­hi yaz­dı. Ka­bul edi­lir ki ya­zar, söz­lü
kay­nak­la­ra da­ya­na­rak, Char­le­mag­ne’den
son­ra­ki olay­la­rı kay­det­miş­tir. Üç ta­ri­hin (889,
894 ve 901) ya­za­rın Ma­car­la­rın ve Char­le­
mag­ne’nin önem­li iş­ler yap­tık­la­rı hak­kın­da­ki
ifa­de­si ile bağ­lan­tı­sı var­dır. Ya­zar çok sık,
hat­ta ken­di dö­ne­mi­ni açık­lar­ken bi­le, kla­sik­
ler­den alın­tı­lar yap­mış­tır. Üs­tü ör­tü­lü ve in­ce
fi­kir­ler­den de an­la­şı­la­bi­le­ce­ği gi­bi, ya­zar çok
oku­yan bir ki­şi idi. Eser bir tür kro­nik ol­sa
da, bir ta­rih­te ol­du­ğu be­lir­ti­len olay­lar her
za­man o ta­rih­te ol­ma­mış­tır. Ma­car­lar­la bağ­
lan­tı­lı ola­rak, ya­zar “889’da bir hay­van­dan
da­ha acı­ma­sız bu ulus İs­kit­le­rin top­rak­la­rın­
dan gel­di çün­kü or­dan ken­di­le­rin­de sa­yı­ca ve
ce­sa­ret açı­sın­dan da­ha üs­tün olan Pe­çe­nek­ler
ta­ra­rın­dan sü­rül­müş­ler­di” der. Bu Ma­car­la­rın
yurt­la­rı­nı terk et­me­le­ri­nin tek se­be­bi de­ğil­di.
O top­rak­lar nü­fus açı­sın­dan çok ka­la­ba­lık­tı
ve her­ke­se ye­te­cek ka­dar bü­yük de­ğil­di.
Re­gi­no ese­ri­ni 910’lu yıl­lar­da yaz­dı. O 889’da
Ma­car­la­rın ku­zey İtal­ya’ya bir se­fer dü­zen­le­
dik­le­ri­n­den, ina­nıl­maz bir yı­kı­ma se­bep
ol­duk­la­rın­dan ve ken­di­le­ri­ne mu­ka­ve­met
eden her­ke­si ve birçok baş pis­ko­po­su ve
dü­kü öl­dür­dük­le­rin­den bah­se­der. Ab­bot
hak­kın­da du­yu­lan bü­tün bu bil­gi­ler ile ya­za­
rın Ma­car­la­rı 889’da sa­de­ce teh­li­ke­li de­ğil
ay­nı za­man­da hay­van­lar gi­bi ya­şa­yan acı­ma­
sız in­san­lar ola­rak ta­nım­la­ma­sı ara­sın­da bir
bağ­lan­tı var­dır. Ya­zar bu ifa­de­le­ri bo­şu­na
kul­lan­maz. Oku­yu­cu­la­rı­nı do­ğu­dan ge­len bu
in­san­la­rın Hıris­ti­yan dün­ya­sı­na en acı­ma­sız
şe­kil­de sal­dı­rıp sa­de­ce ka­sa­ba­da ya­şa­yan­la­rı
de­ğil ay­rı­ca tan­rı­ya hiz­met eden­le­ri de öl­dür­
dük­le­ri­ne inan­dır­mak is­ter. Ay­rı­ca ya­zar da­ha
ön­ce mağ­lub edil­dik­le­ri için on­la­rı bir kez
da­ha yen­me­nin müm­kün ol­du­ğu­nu ile­ri
sü­rer.
Ma­car­lar­dan da­ha ce­sa­ret­li olan pa­gan
Pe­çe­nek­ler bu­na bir ör­nek­tir. Bu ne­den­le
Re­gi­no’nun kro­ni­ği, Pe­çe­nek­le­rin Ma­car­la­rı
Ha­zar hav­za­sı­na gö­çe zor­la­dık­la­rı­nı id­dia
eden te­ze de­lil ola­rak ka­bul edi­le­mez. Re­gi­
no’nun te­zi Pe­çe­nek­le­rin var­lı­ğı­nı bil­me­si ve
bu ger­çe­ği ifa­de et­me­si açı­sın­dan il­ginç­tir.
Di­ğer hiç bir kay­nak Pe­çe­nek­ler­den bah­set­
mez. Bü­tün bu bil­gi­le­ri şüp­he­li kı­lan da bu.
Av­ru­pa ile Bi­zans ara­sın­da güç­lü bir ak­tif bağ
ol­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz. Ful­da’nın kro­ni­ği İm­pa­
ra­tor Leo’nun La­za­ri­us’u Re­gens­burg’a gön­
der­me­si ile ger­çek­le­şen res­mi bir zi­ya­ret­ten
bah­se­der. Muh­te­me­len Bul­gar ve Ma­car
sa­vaş­la­rı hak­kın­da bil­gi­ler ve­ren La­za­ri­us’tu.
Yi­ne muh­te­mel­dir ki, Re­gi­no ken­di­si­ne ba­zı
in­san­la­rın Ma­car­la­rın kom­şu­su ol­duk­la­rı­nı ve
bel­ki de on­la­rın Ma­car­la­rı yen­mek için yar­
325
YENİ TÜRKİYE 66/2015
he­men he­men her se­ne sa­vaş­tı­lar. Var­lık­la­rı­nı
teh­dit eden bir sal­dı­rı­yı ge­ri püs­kür­te­me­yen
bir hal­kın mü­te­akip yıl­lar­da uzak top­rak­la­ra
se­fer­ler dü­zen­le­me­si­ni dü­şün­mek güç­tür.
Hat­ta far­z e­de­bi­li­riz ki, or­du­nun ken­di­si
ül­ke­nin dı­şın­da idi ve sal­dı­rı­ya mar­uz ka­lan
or­du de­ğil halk­tı. Sal­dı­rı­yı öğ­ren­dik­ten son­
ra, or­du mem­le­ket­te­ki in­san­la­rı­na ül­ke­den
ay­rıl­ma­la­rı­nı ve Kar­pat­la­ra geç­me­le­ri­ni
em­ret­ti. Ulus­la­rın güç­le­ri­ni do­mi­no taş­la­rı­nın
ha­re­ke­ti ile kar­şı­laş­tır­mak ol­duk­ça yay­gın ve
çar­pı­cı gö­zü­kür ama bu­nun­la gün­de­lik ya­şa­
mın ger­çe­ği­ni göz ar­dı ede­bi­li­riz. Eğer da­ha
ön­ce­ki dö­nem­ler­de­ki step halk­la­rı­nı in­ce­ler­
sek, yer­le­şim ve ot­la­ğın or­da ya­şa­yan in­san­lar
için ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu gö­rü­rüz.
Muh­te­me­len on­lar top­rak­la­rı­nı ve ner­de ne
za­man hay­van­la­rı için iyi yer­ler bu­la­bi­le­cek­le­
ri­ni çok iyi bi­li­yor­lar­dı. Kı­sa­ca, çev­re­le­ri­ne
alı­şık­tı­lar ve onu her ne pa­ha­sı­na olur­sa ol­sun
ko­ru­ma­ya ha­zır idi­ler. Bel­ki bir sal­dı­rı du­ru­
mun­da Ma­car or­du­su­nun top­rak­la­rı­nı ge­ri
al­ma­yı de­ne­di­ği­ni ile­ri sür­mek abar­tı­lı ol­ma­
ya­cak­tır. Bu sa­vaş­la­rın kan­lı ol­du­ğu Ma­car
fet­hi ka­dar ger­çek­ti. Ay­rı­ca 899’da bi­le
Ma­car­la­rın Ar­nulf ile it­ti­fak ha­lin­de ba­şa­rı­lı
bir se­fe­re ka­tıl­dık­la­rı bi­lin­mek­te­dir. O
dö­nem­le­rin ge­le­cek­te­ki ha­li­ni dü­şü­nür­sek,
Ar­pad­la­rın de­vam et­ti­ği­ni ve Ha­zar hav­za­sın­
da önem­li bir güç ha­li­ne gel­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­
riz.
dım­cı ola­bi­le­cek­le­rin söy­le­yen bir şa­hi­din
an­lat­tık­la­rı­nı kay­det­miş­tir. Bu ne­den­le Re­gi­
no Ma­car-Pe­çe­nek sa­va­şı­nın var­lı­ğı­nı doğ­ru­
la­ya­maz. Ger­çek­te Bi­zans de­le­ge­si Ma­car­la­
rın da­ha ön­ce­ki ye­nil­gi­si­ni kas­tet­miş­tir. Mağ­
lu­bi­yet­ten son­ra Ma­car­lar yurt­la­rı­nı ter­ket­
mek zo­run­da kal­dı­lar ama yurt­la­rı Etel­köz
de­ğil DAI’de 38. ve 37. bö­lüm­le­rin ba­şın­da
zik­re­di­len Le­ve­dia idi. Ge­ri ka­lan eser­ler
Ma­car­la­rın Etel­köz’den Pe­çe­ne­kler ta­ra­fın­
dan sü­rül­düğ­nü ya­zan Cons­tan­ti­nus’un ese­
rin­den iba­ret­tir. İm­pa­ra­to­run ese­rin­de Ma­car
fet­hi­nin olay­la­rı­nı an­la­tan iki bö­lüm var­dır.
YENİ TÜRKİYE 66/2015
326
DAI’nın 38/5560 bö­lü­mü­ne gö­re,
Ma­car­lar kaç­ma­ya zor­lan­dı­lar ve prens Ar­pad
ka­çan­lar­la bir­lik­te idi. Ma­car­lar yer­le­şe­bi­le­
cek­le­ri ye­ni bir yer arı­yor­lar­dı. Onu bul­du­lar
ama onun için sa­vaş­mak zo­run­da kal­dı­lar.
Olay­la­rın ge­niş bir tas­la­ğı­nı ve­re­cek olur­sak:
uy­gun bir ül­ke olan Bü­yük Mo­rav­ya’nın
bu­lun­ma­sı, sa­vaş­lar za­fer, or­da ya­şa­yan­la­rın
sü­rül­me­si ve yer­le­şim. Man­tı­ken bu bil­gi­le­rin
Ma­car kay­nak­la­rın­dan gel­di­ği­ni dü­şü­ne­bi­li­riz
ama bu­na da­ir hiç bir işa­ret yok. Eğer bir
Ma­car kay­na­ğı açık­ca Ma­car li­de­rin ulu­su­nu
bir sal­dı­rı­dan ko­ru­ya­ma­dı­ğı­nı söy­le­se idi çok
il­ginç olur­du. Biz Ma­car­lar­la il­gi­li bö­lü­mün
ba­zı Ma­car kay­nak­la­rı­na da­yan­dı­ğı­nı var say­
sak ve on­lar­dan bi­ri böy­le bir şe­yi açık­ca ifa­
de et­se bi­le bu yi­ne ina­nıl­ma­sı zor bir ifa­de.
Be­nim sub­jek­tif te­zim dı­şın­da, Cons­tan­ti­
nus’un Bü­yük Mo­rav­ya’yı zik­re­di­yor ol­ma­sı
DAI’nin Ma­car kay­nak­la­rı­na da­yan­dı­ğı te­zi­ni
çü­rü­tür. Ya­zar ge­niş bir ta­rih bil­gi­si­ne sa­hip
ol­sa ge­rek. Ye­ni ül­ke­nin in­san­la­rı ile kar­şı­laş­
tık­la­rı za­man, Ma­car­lar muh­te­me­len o ül­ke­
nin Bü­yük Mo­rav­ya’yı ol­du­ğu­nu bil­mi­yor­lar­
dı. Ül­ke­nin is­mi­ni bi­len ya­za­rın ken­di­si idi.
Hi­ka­ye­yi Ar­pad’ın is­mi üze­ri­ne kur­mak man­
tık­lı çün­kü ya­zar hi­ka­ye­yi Ar­pad prens se­çil­
me­den he­men ön­ce an­la­tır.
DAI’nin 40/13-22. bö­lü­mü Ma­car fet­
hi olay­la­rı­nı ta­ri­hi bir çer­çe­ve­de tem­sil eden
iyi to­par­lan­mış bir hi­ka­ye­dir. Bul­gar Ha­nı
Si­me­on ve Bi­zans im­pa­ra­to­ru­nun uz­laş­ma­sı
ile il­gi­li yo­rum an­cak bir kro­nik ya­za­rın­dan
ge­le­bi­lir. Pe­çe­nek­le­re tek­lif edil­di­ği öne sü­rü­
len it­ti­fak ile il­gi­li bil­gi Ma­car kay­nak­la­rın­dan
el­de edil­miş ola­maz, çün­kü (ken­di­si­ne kar­şı
it­ti­fak oluş­tu­ru­lan ta­raf) ge­nel­lik­le olay­dan
ha­ber­siz­dir. Öy­le sa­nı­yo­rum ki it­ti­fak­la il­gi­li
bil­gi ya­za­rın ve­ri­len par­ça­la­rı bir ara­ya ge­ti­re­
rek or­ta­ya çı­kar­dı­ğı bi­lim­sel bir so­nuç. Ya­zar
(ne bir Ma­car ne de bir Pe­çe­nek kay­na­ğı­na
da­yan­mak­sı­zın) dö­ne­min­de, 10. yüzyıyı­lın ilk
ya­rı­sın­da, Pe­çe­nek­le­rin Türk­le­rin es­ki yurt­la­
rın­da bu­lu­na­bi­le­ce­ği­ni ve sü­rek­li sa­vaş ha­lin­
de ol­duk­la­rı­nı -ve da­ha da önem­li­si- sa­va­şa
da­vet edi­le­bi­le­cek­le­ri­ni bi­li­yor­du. Ay­rı­ca
ya­zar Bul­gar İm­pa­ra­to­ru Si­me­on’un Ma­car­
lar­dan da­ha ön­ce ma­ruz kal­dı­ğı acı­lar için
in­ti­kam al­ma­ya te­şeb­büs et­ti­ği­ni bi­li­yor­du.
Si­me­on çok kü­çük bir za­fer­le ce­vap
ver­me­yi ba­şar­dı. Bu­nun­la bir­lik­te bu za­fer
cid­di bir so­nuç ge­tir­me­di çün­kü eğer ge­tir­se
idi Cons­tan­ti­nus ke­sin­lik­le sa­va­şın ay­rın­tı­lı
bir açık­la­ma­sı­nı ve­re­cek­ti ve Ma­car­la­rın
ye­nil­gi­den son­ra yurt­la­rı­nı ter­ket­mek zo­run­
da kal­dık­la­rın­dan bah­se­de­cek­ti. Bah­si ge­çen
bö­lüm­ler­le sı­nır­lı ka­lan açık­la­ma­la­ra gö­re,
on­la­rın kö­ke­ni ne Ma­car ne de Pe­çe­nek kay­
nak­la­rın­dan ge­lir. Bö­lüm­le­rin sti­li kro­nik­le­
rin­ki­ni ha­tır­la­tır. Ki­ta­bın ya­za­rı ya da edi­tö­rü
10. yüzyı­lın or­ta­sın­da Pe­çe­nek­le­rin da­ha
ön­ce Ma­car­la­rın ya­şa­mış ol­du­ğu böl­ge­de
ya­şa­dı­ğı­nı iyi bi­li­yor­du.
10. yüzyıl­da­ki güç po­li­ti­ka­la­rı açık­ca
Pe­çe­nek­le­rin step­te­ki as­ke­ri avan­ta­jı­nı gös­te­
rir. DAI’nın bü­yük bir bö­lü­mü Pe­çe­nek­le­rin
na­sıl Bi­zans sı­nır­la­rı­nı ko­ru­mak için kul­la­nı­
la­bi­le­ce­ği hak­kın­da­dır. Pe­çe­nek­ler sa­de­ce
Din­ye­per’i kont­rol et­me­de de­ğil, ay­rı­ca Bul­
gar­lar, Rus­lar ve Kerç­li­ler ve do­ğal ola­rak
Ma­car­la­ra kar­şı sa­vaş­lar­da pa­ra­lı as­ker ola­rak
kul­la­nı­la­bi­lir­ler­di. Ese­rin bü­tü­nü esa­sen
Bi­zans’a fay­da­lı ol­mak için ya­zıl­dı: ama­cı
son­ra­ki im­pa­ra­tor­lar için yol gös­ter­mek­ti.
Cons­tan­ti­nus kro­nik­le­ri çok iyi bi­li­yor­
du ve on­lar­la il­gi­li bil­gi­si­ni ese­rin­de ger­çek
po­li­tik du­ru­mu açık­lar­ken kul­lan­dı. Ay­rı­ca
bi­li­yor­du ki, onun dö­ne­min­de Ma­car­la­rın
DAI’nin 40/13-22. bö­lüm­le­ri o gün­kü
du­ru­mun ve olay­la­rın ay­rın­tı­lı bir açık­la­ma­sı­
nı ve­rir, ama -ka­nım­ca-bü­tün eser İm­pa­ra­to­
run ba­zı şey­le­ri bir­leş­tir­me­si ile or­ta­ya çık­
mış­tır. Ese­rin öge­le­ri ön­ce­den ve­ril­miş­ti,
sa­de­ce on­la­rın bir ara­ya ge­ti­ril­me­si ge­re­ki­yor­
du. Çağ­daş kro­nik­ler Bul­gar-Bi­zans sa­va­şı
hak­kın­da ay­rın­tı­lı bir bil­gi ver­di. İm­pa­ra­to­
run ke­sin ola­rak bil­di­ği tek şey Ma­car fet­hi­
nin (yurt de­ği­şi­mi) 890’lı yıl­lar­da ol­du­ğu idi.
Pe­çe­nek­le­rin Etel­köz’de or­ta­ya çı­kış­la­rı yi­ne
ay­nı za­man­da ol­du. Bul­gar­lar Ma­car­lar ta­ra­
fın­dan mağ­lub edil­di­ği için, da­ha son­ra Si­me­
on on­lar­dan in­ti­kam al­mak için bir se­fer
dü­zen­le­miş ve Ma­car­la­rı yen­miş­tir. Bun­la­rın
hep­si 40. bö­lüm­de yer alır.
Ka­bar­lar ve Ma­car­lar
Ka­bar­la­rın Ha­zar Ka­ğan­lı­ğın­dan ay­rıl­
ma­sı ve Ma­car­la­ra ka­tıl­ma­sı Ma­car­la­rın
Ha­zar hav­za­sı­na gel­me­le­rin­den ön­ce­ki ta­rih­
le­rin­de çok önem­li olay­lar­dı. Cons­tan­ti­
nus’un bu ola­ya bü­tün bir bö­lü­mü ayır­ma­sı
bu ola­yın öne­mi­ni gös­te­rir. Salz­burg yıl­lı­ğı
DAI’nin içe­ri­ği­ni doğ­ru­lar ni­te­lik­te­dir. Yıl­lı­
ğın bir ver­si­yo­nu Ka­bar­la­rı, 881’de­ki Ma­car
sal­dı­rı­sın­dan son­ra (ki muh­te­melen Mor­va­
lar­la it­ti­fa­ken dü­zen­len­miş­ti) ki dö­nem­ler­
den bah­se­der­ken, zik­re­der. Bi­zans kay­nak­la­
rın­da­ki şek­li ile ay­nı tel­laf­fuz edi­lir.
DAI’nın “Ka­bar­lar Ha­zar so­yun­dan
ge­lir” ifa­de­si bel­ki Ka­bar­la­rın et­nik ko­nu­mu­
na de­ğil ama on­la­rın Ha­zar İm­pa­ra­tor­lu­
ğu’nun yö­ne­ti­mi al­tın­da ol­du­ğu­na fa­kat da­ha
son­ra on­lar­dan ay­rıl­dı­ğı­na de­la­let eder. “Bu
Türk­le­re Ha­zar­la­rın dil­le­ri öğ­re­til­di” ifa­de­si
ise et­nik an­lam­da Ka­bar­la­rın kim ol­du­ğu
ko­nu­sun­da yar­dım­cı ol­maz çün­kü Ka­bar­lar
za­ten Ha­zar di­li­ni ko­nu­şa­bi­len in­san­lar­dı.
Ay­rıl­ma­nın se­bep­le­ri­ni açık­la­mak önem­li
ama eli­miz­de­ki kay­nak­la­rı dü­şü­nür­sek, so­nu­
cun ne ol­du­ğu­nu ve asi­le­rin ay­rıl­ma­sı­nın ve
on­la­rın baş­ka­la­rı ta­ra­fın­dan ka­bu­lü­nün
so­nuç­la­rı­nı in­ce­le­mek da­ha ya­rar­lı ola­bi­lir.
Step­te­ki güç po­li­ti­ka­sı­nı dü­şü­nür­sek,
Ka­bar­la­rın Ma­car­la­ra ka­tı­lı­mı güç pay­la­şı­
mın­da ye­ni bir du­rum or­ta­ya çı­kar­dı. Ka­bar­
lar Ha­zar­la­ra kar­şı is­yan et­ti­ler ama is­yan
bas­tı­rıl­dı ve kaç­mak zo­run­da kal­dı­lar. Bu
olay yü­zün­den ka­ğan­lık çok cid­di nü­fus kay­
bı­na uğ­ra­dı ve Ka­ğan­lı­ğ’ın güç an­la­yı­şı kay­bı
ka­bul­le­ne­mez­di. Ay­rıl­dık­la­rı za­man Ka­ğan­lı­
ğ’ın as­ke­ri gü­cü­nü be­lir­le­mek ol­duk­ça güç
çün­kü olay­la­rın kro­no­lo­ji­si­ne yar­dım­cı ola­bi­
le­cek tek kay­nak Salz­burg Kro­ni­ği’n­de 881’e
re­fe­rans­ta bu­lu­nan bil­gi­dir. Cons­tan­ti­nus’un
ese­ri­ne da­ya­na­rak, gü­cü za­yıf bir im­pa­ra­tor­
lu­ğun böy­le bü­yük bir is­ya­nı bas­tı­ra­ma­ya­ca­ğı
so­nu­cu­nu çı­ka­ra­bi­li­riz. Aşa­ğı­da­ki olay is­ya­nın
bü­yük­lü­ğü­nü gös­te­rir. On­la­rın Ma­car ka­bi­le­
si ta­ra­fın­da asi­mi­las­yo­nu­na rağ­men, ka­çan
asi­ler ken­di­le­ri­ne ay­rı bir ka­bi­le kur­du­lar ve
ken­di li­der­le­ri­ni seç­ti­ler.
327
YENİ TÜRKİYE 66/2015
es­ki yur­du (Ha­zar hav­za­sı dı­şın­da) Pe­çe­nek­
le­rin ye­ni yur­du idi. Bu iki ulu­sun sa­va­şı­nın
so­nu­cun­da yurt­la­rı­nı de­ğiş­tir­di­ği­ni ile­ri sür­
mek ma­tık­lı bir so­nuç gi­bi gö­rün­dü. Le­ve­dia
ve Etel­köz’ün de­ğiş­me­si Pe­çe­nek ve Ma­car­
lar ara­sın­da­ki ger­çek sa­vaş­la­rın so­nu­cu idi.
İm­pa­ra­tor Ma­car­la­rın Ha­zar hav­za­sı­nı fet­hi­
nin baş­ka bir şe­kil­de ola­ca­ğı­nı dü­şü­ne­me­di,
Ma­car­la­rı or­dan tek­rar Pe­çe­nek­le­rin sür­dü­
ğü­nü dü­şün­dü.

Benzer belgeler