indirin

Transkript

indirin
Çocukluğum Oyuncağı
Çocukluğumun oyuncağı ile tanışmam okulların kapandığı bir Cuma gününe rastlar. Đlkokul
beşinci sınıfı bitirdiğim gün; babam, elimden tutmuş, koca bir yazı evde geçireceğimi
düşünerek daha ben istemeden götürmüştü mahallemizdeki o mağazaya. Dükkandaki adam,
her gün önünden geçerken baktığımız vitrindeki o atari kutusunun bir benzerini açıp bize o
yaz arkadaşım olacak kara atariyi –namı diğer karakutu- anlatmaya başlamıştı. Hiç unutmam,
babam 450 bin lira olan o atarinin 50 bin lirasını peşinat olarak vermiş, kalanını da yüzer
binlik dört taksitle ödemeyi kabul etmişti.
Türkiye’de beyaz (dandik)
ve gri (kaliteli) kutularda
satılan atariler, aslında
orijinal Atari VCS değil,
Compatible adındaki fason
kopyalardı. Eski
versiyondaki 6 switcher ve
pedallar bu modelde
kullanılmamıştı.
O gün eve geldik, ikili koltuğumuzu televizyona yanaştırdık, atariyi kurduk, ve akşam annem
gelinceye kadar oynadık onunla. Sonraki günlerde babam hep işe gitti ve karakutu bana kaldı.
En çok yukarıya doğru giden ve köprülerden geçen uçak oyununu seviyordum. Bu oyunu
atarimle tanışmadan yıllar önce bir oyun makinesinde oynamıştım, yine de emin değildim, bu
ona çok benzese de sanki aynı oyun değildi.
Atari 2600 sistemi için
yapılan River Raid 1
(solda) ve Commodore
sistemi için yapılan River
Raid. (Sağda) Bu oyunları
bir döneme kadar aynı
oyun sanmıştım.
O yaz tatilinde Antalya’ya gittik, kampta tanıştığım arkadaşlarımın hemen hepsiyle bir
karakutu muhabettidir aldı yürüdü. Hemen herkes karakutuyu ya almış ya da bir şekilde temas
etmişti. Zaten bu “karakutu” deyimi de arkadaşlar arasında çıkma bir şeydi. Oyun
1
makinemizin teknik adı olan Atari 2600 pek kullanılmazdı. Yine bu marka sayesinde olmalı
ki, her türlü oyun makinesine “atari” denmeye başlanmıştı. O yaz arkadaşlarla
muhabettlerimizin temel sorunsalı, bu makinenin gerçekte kaç oyunlu olduğu konusunda
düğümleniyordu. Atari kutularında yazan “256, 444, 512, 666, 999 oyunlu” gibi ibareler
hiçbir zaman gerçek olmuyor, bu makinede kimse 160 oyunun üstünde oyun bulamıyordu. Bir
de tabi piyasada oyun kaseti bulunup bulunamayacağına ilişkin spekülasyonlar alıp
yürüyordu.
O yaz birçok kişi eve dönüp de atarisiyle oynamak için tatilin sonunu zor etti. Eve dönüş bir
burukluk ama bir de karakutuya kavuşma heyecanını getirdi. Döndüğümüz gün, bütün gün
uyuyan anne ve babamın aksine ben saatlerce atari oynamış, tatilde arkadaşlarımdan
öğrendiğim taktiklerle bazı oyunlarda ilerlemiştim. Mesela kuşak değiştirme olan bir karate
oyunu vardı ve joystiği ileri doğru tutup sürekli vuruşa basınca bu oyunda ilerlenebiliyordu.
Velhasıl bu atarinin sunduğu mantık bunun ötesinde değildi, 16 renkle desteklenmiş bir
grafik, bir yerden hoplama zıplama, bir şeyleri vurma tarzı isimleri süper ama kendileri pek de
komplike olmayan ve 4 bit hafıza sebebiyle de hiçbir zaman olamayacak oyunlardı bunlar…
Kuşak değiştirmeli Karate oyununda
tek yapmanız gereken joystiği ileri
doğru tutup ateşe basmaktı…
Ankara’da bir türlü bulamadığımız Atari 2600
kartuşları! Bazı çok dandik oyunlar için bile
kartuş yapılmış olması, beni hep şaşırtmıştır!
Bu teknik yetersizliklere rağmen belli bir konusu olan macera oyunları da yok değildi, efsane
ve hala oynanan uçak oyununu River Raid’in yanı sıra, sağa doğru ormanda ilerlemeli, ilk
başarılı “arcade” olan Pitfall, oksijeni sınırlı bir deniz altı idare edilen Mariana, tepeden
geçen uçakların vurulduğu Atlantis, labirentte “öcülerden” kaçılan pac-man, fazla grafik ve
hafıza gerektirmeyen puzzle oyunları, bunların yanında kurbağayla sinek yemece, balık
tutmaca, gibi çok orijinal konsept oyunlar ve bunların yanında sanki programlaması yarıda
bırakılmış ya da kestirip atılmış gibi onlarca saçma oyun da, o 160 oyunun hafızasını
süslüyor, ama yine de bize yetmiyordu… Yetmiyordu ve ben, atarinin arkasındaki düğmelerle
oynayarak çıkan bozuk görüntülerden yeni modifiye oyunlar elde etmeye uğraşıyordum.
Atari efsanelerinden Pitfall, Atlantis ve Pac-Man.
Pac-Man kartuşu, 12 milyon tane üretilince elde kaldı ve bu Atari’yi iflasın eşiğine getirdi.
2
Konsept oyunlardan; Fishing Derby, Frogs and Flies ve Sneek and Peak (Saklambaç).
Bu oyunlar arasında menüde ortalarda yer alan Mines of Minos isimli labirent oyunu hala
aklımdadır. 5 farklı labirente, 6-7 değişik düşman karaktere, belli bir ilerlemeye ve sona sahip
olan bu oyun beni hep korkutmuştur. Yıllar sonra bu oyunu internette bulup da Stella 2600
emulatörü yardımı ile yine oynadığımda yine korktum inanır mısınız? Yalnızca 4KB, (yani
bugün 1 sayfalık word dökümanından bile az yer kaplayan) ve televizyonda renkleri bile
düzgün olarak çıkmayan bir oyun nasıl olur da böyle bir etki yaratabilir insanda acaba…
demek ki, kavramlara beyinde yüklenen anlamlar gerçekten çok, çok önemli… Bu oyunu
yapan CommaVid, bir de Rush Hour isimli, -yoldan karşıya tavşan geçirme- eserini yaratmış,
lakin, sonrasında yok olup gitmiş… Bu arada bu makineye uygun oyunlar yazan bazı firmalar
günümüze kadar gelmiş, başarılı yapıtlara imza atmıştır. Örneğin o zaman Pitfall’u, bugün de
Call of Duty’i yapan ActiVision gibi.
CommaVid’in Mines of Minos adlı beni korkutan, beş bölümlük harika labirent oyunu...
Bu arada, hiç oyun kasetim olmadı, yalnız daha ilk yazın sonunda iki joystiğim de kırıldı,
bundan sonra ilerleyen zamanlarda Apache-1 adında Quick-Shot yapımı birkaç kaliteli
joystiğim oldu. Tabi birkaç adaptör bunu izledi. Ama o ilk günler hariç, hiçbir zaman aynı
anda çalışır durumda iki joystiğim olmadı, çünkü biri kırılmadan birini alamıyorduk.
Atari 2600 uyumlu joystikler: Orijinal hemen kırılan familya, Apache-1 ve Phyton-1
Karakutu beni birkaç yıl oyaladı. Orta okul cuma akşamlarını karakutu sayesinde iple çekerek
eve gittim. Ama bir şeyler de o arada değişti. Ortaokula başlamamla birlikte tanıştığım Burak
3
isimli arkadaşımın Almanya’dan gelmiş “Nintendo” adında bir atariye sahip olması ve bir
gün beni evine çağırıp Super Mario 3’le tanıştırması sonun başlangıcı oldu. Ardından
mahallemizdeki bir diğer mağazanın vitrinine, birkaç milyon TL’den satılan ve karizma bir
dizaynı olan SEGA Master System II adından bir atari geldi. Bir de buna yeni açılan Kanal
6’da başlayan Hugo yarışması eklenince karakutuya bakışımı değişti. Artık bu kocaman alete
işe yaramaz gözüyle bakmaya, aslında ona haksızlık etmeye de başlamıştım. Ne SEGA ne
Nintendo alamayacağımızı biliyordum, karakutu ile bir süre daha idare ettim. Ama bu arada
en sevdiğim dostum Çağlar’a babası, Suudi Arabistan’dan bir fason Nintendo türevi getirmiş
o da bilgisayar alınınca atariyi bana bırakmıştı. Çağlar’ın Home Computer adındaki bu güzel
makinesi karakutunun belki yarısı boyutunda, ancak onun iki katı grafik gücüne sahipti ve
SEGA ile başa baştı. Daima Contra ile başlayan listeleri, Super Mario, Life Force, Jackal,
Russian Attack gibi klasik ve bunun yanında Binary Land, Ice Climber gibi bir yığın garip
oyunu olan bu alet, oldukça uzun bir süre -belki bir yıl- bende kaldı. Bu makine nerdeyse
benim gibiydi ve bu yüzden ben de ona YKM’den aylık 28 bin TL ve 10 taksitle Northern
Ken adında bir oyun aldım. Bu oyun başlangıçta dandik olsa da, Nintendo’su olan Burak
arkadaş, bu oyunun yeni aşamaları olduğunu çözdü. Aynı arkadaş ne hikmetse ilerde
Çağlar’ın bu atarisinin sonunu da hazırlayacaktı.
8-BIT’lik
Nintendo
Entertainment
System - ABD
versiyonu
(solda)ve Home
Computer 3600
& Family Game
isimli
Japon
versiyonu
Nintendo Klasikleri: Super Mario, Contra, Jackal, Life Force, Russian Attack (Green Beret)
Northern
Ken
adıyla
satılan
Hukoto No KEN.
4
Aynı yıllar, orta okula ikinci sınıfa gelen Levent’le tanıştım, Levent’te de Tür-Pa’dan alınma
bir SEGA Master System II vardı. Böylece, hafta sonları atari önemli bir şey oldu bizim
hayatımızda. Ve Levent sayesinde de Sonic, Alex Kidd, Altered Beast, Mercs, Shinobi gibi
SEGA klasiklerini de tanıdım. Đlerleyen zamanda Home Computer çok popüler oldu. Birçok
türevi aynı isimle piyasaya çıktı. Süper Rasti ve Subor gibi saçma isimliler de bunlara
örnektir. Çağlar’ın bir gün atariyi götürmesiyle artık bana bir atari alınma zamanının geldiğini
gören bizimkiler, bana bu defa Yeni Konak’tan Nintendo sisteminde olan Micro Genius’u
aldılar. Ondan sonra Bu atari için yapılmış başarılı dövüş oyunu Street Fighter 3’le tanıştım ve
Maltepe Pazarındaki kaset değişim servisini keşfettim. Bu arada Nintendo klasiklerinin belki
hepsini gördüğümü sanıyorum, unutulmayacak olanları Konami oyunları olan Contra türleri,
Goal 3 adıyla geçen topun binbir şekil aldığı bir futbol, ta en sonuna kadar gelip bitiremedğim
Captain America, Süper Mario 3 ve Ninja Turtles 3’tür. Bu arada Mortal Kombat II, Street
Fighter 6 ve Final Fight Guy da piyasadaki popülerlerden esinlenerek yapılmış çok başarısız
uyarlamalardır. Konsollar gibi oyunların bir çoğu da uzak doğulu firmalar tarafından isimleri
değiştirilerek kopyalanıyordu. Street Fighter yerine Master Fighter ya da Super Fighter gibi.
8-BIT
gücündeki
Sega Master
System I ve
Türkiye’de
yaygın satılmış
versiyonu olan
Sega Master
System II
Sega Klasikleri: Alex Kidd, Sonic, Shinobi, Mercs, Altered Beast
5
Bu oyunlar sayesindedir ki,
Nintendo Sega’dan daima
başarılı bir firma olduğuna
inanmışımdır: Süper Contra,
Street Fighter 3, Super Mario
3, Goal 3 (Nintendo World
Cup Bootleg), Ninja Turtles
3 ve Captain America
(Çoğunun “3” numaralı
olması
ilginç, Nintendo
üçüncü kez de mi işi
çözebiliyordu dersiniz?)
Bu dönem Sega ve Nintendo da boş durmadı ve elimizdeki 8-Bit’lik atarilerin yerine 16Bit’lik varisleri Sega Genesis ve Süper Nintendo’yu çıkardı. Bu makineler kuşkusuz güzeldi
ama pek de heves etmedim. O ara aklım, Çankaya’da oturan uzaktan bir akrabağmızda bir
bayram günü görüp de oynadığım bilgisayardaydı.
Joystiğinin şeklinden dolayı
“kemikli Sega” dediğimiz
16-BIT’lik Sega Mega Drive
ya
da
“Genesis”
ve
karşısında Süper Nintendo
namı diğer NES’in varisi
“SNES”.
Sonunda çok yoğun lobi faaliyetleri ve işlerin de yolunda gitmesiyle orta okulun son günü de
AMD işlemcili, SVGA renkli monitörlü bir 386DX40 bilgisayarım oldu. 2 RAM’li de olsa, ve
bu 2 RAM o alet ölene kadar hiç 4 RAM’e çıkıp ne Mortal Kombat, ne Doom, ne Warcraft,
ne Comanche’yi ne de Fifa International Soccer’ı çalıştırmamış olsa da ben onu çok sevdim.
Ona, ilk olarak içimde ahı kalmış o mükemmel müzikli araba yarışı Lotus’u yükledim. Sonra
çoğunluğu Okan bilgisayardan alınma Prehistoric 2, Crazy Cars, Stunts, Street Fighter II,
Wolfenstein 3D,Body Count, Furry of the Furries, Alone in the Dark, Civilization gibi çok
oyun yükledim. Çalışmayan oyunları çalıştırmak için F8’le açmak gibi şeyler keşfettim, bir
kere Crazy Boot virüsü bulaştırarak harddiski uçurdum. Ama o aleti çok sevdim. Lise 2’de
sömestr tatili, F-15 uçak oyununu oynarken monitör kıpkırmızı olup da ölene kadar da
kullandım. Bu arada bilgisayar alınınca Micro Genius’u kuzenime verdim, karakutu ne oldu
işte onu hatırlayamıyorum.
6
386’ımda
oynadığım
çoğunluğu 5MB’yi
geçmeyen
şaheserler…
Sol sütun:
Gremlin yapımı
Lotus 3,
Titus yapımı
Prehistoric 2,
yine Titus’tan
Crazy Cars 3,
Bruderbend’den
Prince, Prince 2
Mindscape’ten
Stunts,
Capcom’dan Street
Fighter II,.
Sağ sütun:
ID’den Wolfenstein
3D,
Delphine’den
Flashback,
Capstone’dan
Body Count,
Calisto’dan Furry of
the Furries,
ID’den Dave 2,
Interplay’den
Alone in the Dark,
Micropose’tan
Civilization
7
Hayalleri süsleyen 4 RAM’lik PC oyunları: ID yapımı Doom I/II, Midway yapımı Mortal Kombat
I/II, Blizzard yapımı Warcraft, Nova Logic yapımı Commanche, EA’in Fifa International Soccer’ı.
386’nın ölümünden bir yıl kadar sonra bir Pentium 233 MMX aldık, o alet hala duruyor,
kardeşim kullanıyor. Onda zevkle oynadığım oyunlar Fifa 98 ve Starcraft oldu. Sonrasında da
486 DX 75 (küçük bir nostalji dönemi), Pentium II 400 ve Celeron 2200 şeklinde 3 laptopum
oldu. Yeni nesil bilgisayar döneminde en büyük getiri, fare ile oynanan Starcraft, Age of
Empires II, C&C Tiberian Sun, C&C Red Alert serileri ve multiplayer oynama imkanı olmalı.
Tabi FPS’lerde Call of Duty gibi ikinci dünya savaşı canlandırmalarını da unutmamalı. Ama
bu türün en orijinali bana göre C&C Tiberian Sun’ı 3D’ye taşıyan C&C Renegade olmuştur.
Sonuncu bilgisayarım da galiba son aylarını yaşıyor, çünkü mavi ekran çıkıp duruyor ve işte
bu yazıyı sizlerle paylaşmam için bana eşlik ediyor. Ona emulatörler yüklüyorum, ara sıra
Nintendo, Sega, SNES, Genesis oyunları oynuyorum. Ama en çok karakutu oyunlarını
arıyorum. Pitfall, Mines of Minos ve River Raid’e bakıyorum, onların bugünden ileri bir
düşünce ile yapıldığını düşünüyorum, bir bakıma çocukluğumuzu, 16 renke indirip iki
boyutlu, biraz mistik ve korkutucu bir ekrana sığdırmış da olsalar, onları ve o günleri
özlüyorum, karakutuya da haksızlık yapmışım, bunu da biliyorum…
Pentium devrinin stratejileri: Starcraft, Age of Empires II, Tiberian Sun, Red Alert 2
Kapıdaki
Düşman
filmini oyuna
taşıyan
Activision
yapımı Call
of Duty ve
Tiberian
Sun’ı 3D’ye
taşıyan
kıymeti
bilinememiş
C&C
Renegade
8
Yazımı bitirirken sizlerle birkaç anekdotu paylaşayım. Yukarıya doğru giden uçak oyunu
River Raid’in daha başaralı bir versiyonu Commodore için üretilmişti, köprülerin üstünden
tanklar geçen bu oyunla çok sonradan tanışabildim. Duck Hunt, Hogan’s Halley, Wild
Gunman gibi ilginç oyunlarda kullanılan Nintendo’nun lazer tabancasının TV ekranınında bir
alıcı sensör olmadan nasıl çalıştığını uzun yıllar merak ettim, sonunda öğrendim ki, tetiğe
basıldığı anda ekran karanlık oluyor, yalnız hedefin altında bir alan beyaz kalıyor. Tabancanın
ucundaki lens bu beyaz görüntüyü içindeki sensöre yansıtarak hedefin vurulduğunu saptamış
oluyor… Đşte bu kadar basitmiş…
Mühendislik harikası Nintendo tabancası ve Duck Hunt, Wild Gunman, Hogan’s Halley
Oyun dünyasında önemli kilometre taşı olan Amiga 500’üm ve Commodore 64’üm hiç
olmadı. Bir efsane olan Amiga; Commodore’dan ayrılıp Atari’yi kuran bir grup tarafından
satın alınmak istenmişti, ama manidar biçimde Amiga, Commodore’un oldu, sonradan çeşitli
A1200 gibi upgradeleri çıktı.Zamanın atari salonlarında görülebilecek Final Fight, Captain
Commando gibi en baba oyunları; disket sürücüsü, basic programlama, Stereo ses ve 256 renk
vadeden Amiga’daydı. Atari bu işi kotaramasa da adını bir çağa verdi ve bu ismi her türlü
oyun makinesinin genel ismi yaptı.
Amiga 500 ve
Commodore 64
Nintendo Home Computer’in fason türevleri Türkiye’de Star Trek , MK3 gibi abuk isimlerle
gazeteler tarafından bile verildiler. Sega, Genesis’ten sonra Saturn’u çıkararak büyük fiyasko
yaşadı ve zarar etti, çünkü atari kasetle çalışmaktaydı ve devrin kopmak disk ve oyun
kopyalamayı dayattığı bir zamanda kasetli konsol ölü yatırımdı. Nintendo 32 Bitlik
Playstation’un karşısına 64 bitlik N64’le çıktıysa da başarısız oldu. Sega, 128 Bitlik
Dreamcast başarısızlığından da sonra konsol üretiminden vazgeçti. Günümüzde bu piyasa,
Sony Play Station II, Nintendo Game Cube ve Microsoft XBox tarafından paylaşılıyor.
Sega Saturn, Play Station ve Nintendo 64 serisinden tek yüzü gülen PS oldu.
9
1976 Stella kod adı ile üretilen, ilk defa 1977’de 190$’dan piyasaya sunulan, içinde yalnız 1
oyun bulunan ve kasetleri de 20$’dan satılan, oyun dünyasının en başarılı konsolu Atari 2600,
ya da “karakutu”, dünya çapında 350.000 satış rakamına ulaştı, sayısız kopyası ve türevi
üretildi. Bundan sonra yapılan atari 5800, 7200 ve hatta Atari Jaguar gibi daha üstün
makineler, birçok stratejik hata yüzünden doğar doğmaz öldüler ve gelmiş geçmiş tüm oyun
makineleri gibi 2600’ün gölgesinde kaldılar. Intellivision, Collecovision gibi birçok donanım
ve Taito, Namco gibi birçok yazılım firması 1970’lerin sonunda kendini göstermeye başladı.
Atari 2600 (Orijinal) , Atari 5200, Atari 7800 ve Jaguar. 2600 Dışında hepsi doğdu ve öldü.
Bu yazıda geçenler dahil birçok konsol oyununun günümüzde PC platformunda çalışması için
emülatörler yapılmıştır. Bu oyunlar ve daha fazlasının romları internetten indirilip
oynanabilir. PS gibi yeni nesil makineler hariç birçok rom son derece küçük dosyalardır.
Meraklıları için www.romnation.net adresi iyi bir kaynak noktası olabilir. Dahası, oyunlara
birçok da gayri resmi bootleg modifikasyonlar bulunabilmektedir. (Street Fighter serileri gibi)
Street Hoop
Metal Slug
Final Fight
Street Fighter II Tekken 3
(Rainbow Bootleg)
Namı diğer “SF 8”
Neo-Geo, Callus, Kawaks, Zinc ve nerdeyse hepsini içeren Mame Emulatörlerine ait popüler
oyunlar.
1980’lerde doğan ve birçok yazılım firması, bugün önemli yerlere geldi. Örneğin Contra’yı
yapan Konami bugün, Pro Evolution Soccer’a imza atmıştır. Buna karşın CommaVid,
Westwood gibi birçok firma da sıra dışı konseptler yarattılarsa da oyun dünyası tarihin isimsiz
kahramanları olmaktan ileri gidemediler ya kapandılar ya da satın alınıp kapatıldılar. Bunlar
gibilerin benim içimde yeri çok başkadır, bu yazıyı da aklıma gelen gelemeyen, oyun
dünyasının bu kahramanlarına armağan ediyorum.
10
Contra Serileri, Life Force, Civilization Call to Power gibi şaheserleri yaratan Konami son olarak
Fifa’ya rakip PES 5’e imza atmıştır.
Nintendo Game Cube, Microsoft Xbox ve Sony PS2 (Computer Magic Video)
Ben de bugünlerde bu eski oyunların ve yapımcıların anısını, bazı yeni nesil oyunlarda
yeniden canlandırmak derdindeyim. Örneğin Atari 2600 oyunu World of Adventure, Quake 3
motoru ile canlandırılmış.
World of Adventure’ın Quake 3 motoru ile yeniden yaratımı ve Renegade için bir panoptik
hapishane tasarımı.
Ben de Mines of Minos’u Westwood’un C&C Renegade motoru ile yeniden yapmaya
uğraşıyorum. Aynı kaderi paylaşan bu iki firmayı (CommaVid ve Westwood) Mines of Minos
3D’de birleştirmek inanıyorum ki anlamlı olacak. Başarılı mıyım derseniz, belki bir ekibim
olsaydı çok daha başarılı olurdum. Ama uğraşmak da güzel inanın.
Kimisinin çocukluğu sokakta geçer, kimisininki köyde, benimki de kah bunların başında, kah
bisiklet üstünde geçti, ama geçti işte, hayatımda bir yeri oldu…Bu günleri ve bana değişik
şeyleri yaşatan bu makineleri hiç unutmayacağım…
Arda Deniz Aksular – 24 Nisan 2006,Ankara
11

Benzer belgeler