Akasya ile yeni bir hayat başlıyor

Transkript

Akasya ile yeni bir hayat başlıyor
01
SAF GAYRİMENKUL GELİŞTİRME İNŞAAT TİC. A.Ş. NİN DERGİSİDİR
Akasya ile
yeni bir hayat
başlıyor...
ÖNSÖZ
Biz istedik
ki kapıdan
girdiğiniz an
her şey yanı
başınızda
olsun…
2009 ilkbaharında İstanbul’un merkezinde büyük bir heyecanla lansmanına başladığımız “Akasya Acıbadem” projesinde her geçen gün sona biraz daha yaklaşıyoruz.
Türkiye’nin ve dünyanın en önemli mimarlarından tasarımlarını her yerde
oturmak istemeyecek, her yerde yaşamaktan haz almayacak, çok seçici
ve özel kişileri düşünerek yapmalarını istedik.
Akasya Acıbadem’de, şehrin ve doğanın tüm güzelliklerini bir çatı altında
sunmayı hedefledik… Biz istedik ki kapıdan girdiğiniz an her şey yanı başınızda olsun… Son teknoloji ile donatılmış konforlu eviniz, dünyanın en
ünlü markalarını bir arada sunan alışveriş merkezi, farklı dünya mutfaklarına özgü restoranlar, tiyatro-sinema salonları, yeşilin en güzel renklerini barındıran kocaman bir park, yürüyüş yolları, mavinin dinginliğini evinizin içine getiren bir göl, sosyal tesisler, gerçek bir kumsal…
Bu dergiyi niye mi hayata geçirmek istedik? Bizim için bu kadar özel ve
adeta cennetten bir köşe olan projemize ilgi gösterenlere, destek olanlara
ve İstanbul sevdalılarına teşekkür etmek istedik…
“Akasyalı” ile hayatı, güncel trendleri, sıradanlıktan uzak tatları, yaz aylarının sıcaklığını tek kapak altında size sunmayı, sizi hayatın koşuşturmasından kısacık da olsa kaçırmayı hedefliyoruz.
İlk sayımızda yaz aylarının en keyifli ve lüks restoranlarına, İstanbul’da
daha önce farkına varmadığınız “Osmanlı camilerindeki kuş evlerine”,
dünyanın yedi mimari harikasına, Capri’nin sıcacık sokaklarına, Fransız
ve İngiliz bahçelerinin büyüsüne, “sınırlı üretim” aksesuarların parıltılarına yer verdik.
Konularımızı özenle seçtik, çünkü biliyoruz…
Siz her dergiyi okumazsınız…
Saygılarımla
Oray Demirel
Genel Müdür
İÇİNDEKİLER
28
28 ROTA
Modern Çağın
Yedi Harikası
Antik çağların yedi harikasından sonra modern
dünyanın muhteşem mimari yapıları görenleri büyülüyor. İşte Valencia’dan
Bordeaux’ya, New York’tan
Londra’ya günümüzün
mimari harikaları eşliğinde
keyifli bir dünya turu.
04
ETKİNLİK
18
Dünya Starları Türkiye’de
12
İSTANBUL ÖZEL
Geleneksel Mimarimizde
Zarif Bir Detay: Kuş Evleri
14
TATİL
Akdeniz’in Güzel Kızı Capri
Akdeniz’in doğal güzelliklerinin
lüksle harmanlandığı limon kokulu
ada, dünya jet sosyetesinin gözdesi.
18
DEKORATİF
Fütüristik ve Saf
Aziz Sarıyer’in kurduğu Derin
markası ödün vermediği çizgisiyle
bugün 40. yılını doldurarak zoru
başardı.
22
DEKORATİF
Şehirde Yemyeşil Bir Vaha
Tasarladılar
02
14
Akasya Acıbadem evlerinin konut
etaplarını üstlenen Mimarlar Workshop ve DDG ile görüştük.
22
34
54
GURME
Vedat Başaran’la Türk
Gastronomisi Üzerine
36
TREND
İtalyan Tasarım Geleneği:
Mükemmellik Sanatının
Öyküsü
SPOR
54 Çılgın Sularda Macera:
Rafting
56 Biniciliğe Dair Her Şey
34
58 Tut Nefesini, Dalıyoruz
38
Belleklerde yer edecek zihin
açıcı bir yolculuk…‘İtalyan yaşam
biçimi’ olarak bildiğimiz tasarım
geleneğinin öyküsü...
38
EVİM EVİM
GÜZEL EVİM
44
Betül Hassamancı’nın
anlattıklarıyla evinizi trendlere
ve kişisel zevkinize göre dekore
etmenin şimdilerde tam zamanı!
42
36
DOĞAL
YAŞAM
62
42 Biyolojik Göletle Gelen
Huzur...
AKASYA
DÜNYASI
Akasya Acıbadem’de
Teslimat İçin Geri Sayım
Başladı
44 Bahçe Düzenleme Sanatı
Geometrik düzenden serbest
doğa görüşüne bahçe
tasarımları...
Grup Tasarım Direktörü Nejat Emrah YÖRÜK
İmtiyaz Sahibi
SAF Gayrimenkul
Adına
Oray DEMİREL
Genel Yayın Yönetmeni
Melek MANİSALI
46
SINIRLI
SAYIDA
Oldukça fazla sayıda üretilmiş
ürünlerin fiyatı ne kadar yüksek
olursa olsun değeri paha biçilemez
değildir. Sadece birkaç kişide olan
ürünlerse herkesin ilgisini çeker.
Sorumlu Yönetmen
Işıl EVGİN
Yayın Kurulu
Serkan ÜNAL
Melek MANİSALI
Editör
Aynur ŞENOL ALTUN
Haber Merkezi
Müge EMİRGİL
Oktay TUTUŞ
Melih USLU
Mert KAYA
Art Direktör
Özkan ORAL
Yardımcı Art Direktör
Ahmet ÇELİK
Pınar GÜVEN
Ajans Grup Z
Ebulula Mardin Cad. 4.
Gazeteciler Sitesi A-8 /1
Akatlar-Levent / İSTANBUL
Tel: (0212) 324 55 15
Fax: (0212) 324 55 05
İllüstrasyon
Necip ŞAHİN
Renk Ayrımı ve Baskı
Bilnet Matbaacılık
Biltur Basım Yayın Hizmetleri
A.Ş. Dudulu Organize Sanayi
Bölgesi 1. Cadde No:16
Ümraniye 34476 İSTANBUL
Tel: (0216) 444 44 03
www.bilnet.com.tr
Ajans Grup Z
Yayın Grubu Başkanı
Selim KARA
Yayın Türü
Yerel Süreli
3 ayda bir yayınlanır
Grup Koordinatörü
M. Mücahid DEMİR
Akasyalı Dergisi hakkında
görüş ve önerilerinizi
[email protected]
adresine gönderebilirsiniz.
Fotoğraf Editörü
Şeref YILMAZ
Yayınlar Direktörü
Serdar TURAN
Özel Projeler Koordinatörü
Baha YILMAZ
Saf A.Ş. bir SİNPAŞ ve
AKKÖK iştirakidir.
Müşteri Direktörü
Emin GÖRGÜN
Tel: (0216) 428 31 32
www.ak-asya.com
03
ETKİNLİK
DÜNYA STARLARINDAN
İDDİALI KONSERLER
Bu yaz ve sonbaharda yine iddialı konserler var. Bazılarını
Türkiye’de ilk kez dinleyeceğimiz dünya starları geliyor.
20
AĞUSTOS
PAUL VAN DYK
Adam & Eve Hotels,
Antalya
Akdeniz’in En Büyük Design Oteli “Adam&Eve, God Of Trance
(Trance’in Tanrısı) ve Leader Of Trance Nation (Trance Irkının Lideri) gibi
sıfatlarla da anılan dünyaca ünlü trance DJ’i ve prodüktörü Paul Van Dyk’ı
ağırlıyor. Gerçek adı Matthias Paul
olan 1971 doğumlu Paul Van Dyk,
Doğu Berlin’de büyüdüğü 80’li yıllarda house müziğinden etkilendiğini söylüyor. 2011 yılında son albümü
Evolution’ı çıkaran ünlü DJ, sosyal sorumluluk çalışmalarıyla da tanınıyor.
GEORGE DALARAS
Harbİye Cemİl Topuzlu
Açıkhava Sahnesİ, İstanbul
04
Ünlü Yunanlı rebetiko şarkıcısı Dalaras, 21. Most konserleri
kapsamında İstanbul’a geliyor. İlk
kaydı 1967 yılında yayınlanan ve o
zamandan bu yana 70’e yakın albüme imza atan sanatçı rebetikodan latin müziğine geniş repertuvarıyla muhteşem bir konser verecek. Sting, Bruce Springsteen
gibi sanatçılarla bine yakın konser
vermiş olan dünya çapındaki sanatçıya, Şef Hakan Şensoy yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası eşlik edecek.
19-20 OS
ST
AĞU
6
Eylül
Turkcell Kuruçeşme
Arena, İstanbul
Bugüne dek yedi albüm çıkaran disco, funk, house karışımı
dans müziğiyle Jamiroquai Haziran ayında iptal edilen konserini
6 Eylül’de gerçekleştiriyor. İngiliz Funk Grubun lideri, şarkı yazarı
ve vokali Jason Kay, 70’lerin müziğini house ritimleriyle birleştiren müziği ve grubun yeni üyeleriyle birlikte uzun bir aradan sonra yeniden Türkiye’de. Albümleri milyonlar satan grup beş sene
sonra gelen yedinci stüdyo albümü “Rock Dust Light Star”ile geri
döndü.
NK,
U
F
,
O
DISC USE...
HO ŞTE
VE İ S...
DAN
JAMIROQUAI
&
BURHAN ÖÇAL
PAGANINI TRIO
7
EYLÜL
Bodrum Kalesi
Dünyanın çeşitli senfonik orkestralarında solist olarak yer alan ve bugüne kadar pek çok festivalin konuğu olan dünyaca ünlü Türk perküsyon
sanatçısı Burhan Öçal sonbaharın ilk
haftası, besteci ve piyanist Tuluğ Tırpan ve dünyanın en seçkin orkestralarında çalmış bol ödüllü kemancı Atilla Aldemir ile birlikte Bodrum
Kalesi’nde. Caz, funk, roman, batı
müziği ve Türk müziğini harmanlayarak yarattığı füzyon müziğiyle tanınan
Burhan Öcal’lı “Paganini Trio”, 19.
yüzyılın dahi müzisyeni Paganini’nin
kaprislerini piyano ve vurmalı sazlar
ile yorumlayacak.
05
ETKİNLİK
BÜLENT ORTAÇGİL SENFONİK
10
Eylül
Turkcell Kuruçeşme
Arena, İstanbul
Yedi yılın sonunda gelen “Sen” isimli yeni albümü yaz başında çıkan Bülent Ortaçgil, “Senfonik” konseri ile
yaz sonunda Kuruçeşme Arena’da.
Türkiye’de şehir müziğinin önemli isimlerinden Bülent Ortaçgil’e 26
kişilik dev bir yaylı grubu ile klavyede
Baki Duyarlar, davulda Cem Aksel,
bas gitarda Gürol Ağırbaş, perküsyonda Birol Ağırbaş ve elektrik gitarda Barlas Tan Özemek eşlik edecek.
Gecenin konuk sanatçıları ise Erkan
Oğur ve Birsen Tezer.
İR
ŞEH İNİN
İĞ
MÜZ EMLİ
ÖN İMDİ
Ş
SESİ ONİK
F
SEN
MOHAMMAD REZA SHAJARIAN
16
Eylül
İstanbul Kongre Merkezi
Harbiye Salonu, İstanbul
Geleneksel destgâh usulünde meşkleriyle ün yapan dünya müziğinin önemli temsilcilerinden İranlı besteci ve yorumcu Mohammad Reza Shajarian, İstanbul’a geliyor. 1959’da Horasan Radyosu’nda başlayıp, 1960’larda özgün şarkı tekniğiyle beğeni kazanan sanatçı Şeceryan, Perviz Meşkatiyan, Muhammed Rıza Lutfi, Hüseyin
‘Alizade ve Feramerz Payver ile çalıştı. Keyhan Kelhür, Hüseyin Alizade
ve oğlu Humayun Şeceryan ile birlikte
Acem Musıkisi Üstatları adlı ekipte redif okumakta olan sanatçı 1999 yılında
UNESCO’da Picasso Ödülü aldı.
06
JOHN SCOFIELD GROUP
22
EKİM
Lütfi Kırdar Uluslararası
Kongre Ve Sergi Sarayı,
İstanbul
Sahne hayatına “Fifty Fingers” isimli blues grubuyla başlayan ve 2010 yılında Fransa’da ve Avrupa’da “En Beğenilen Fransız Şarkıcı” seçilen ZAZ, yine
Fransız ünlü sanatçılar Fréhel ve Edith
Piaf’ı andıran buğulu sesi ve şarkılarıyla Akbank 21. Caz Festivali kapsamında Türkiye’ye geliyor. Yine 2010 yılında Sony Music tarafından yayınlanan albümüyle ses getiren ZAZ, gitar ve kontrbasın eşlik ettiği blues’dan Fransız
şansonlarına, Afrika, Endülüs ve Brezilya müziklerine uzanan repertuvarı ve
muhteşem performansıyla İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Ve Sergi
Sarayı’nda sahne alacak.
BEBO
SOUL - P,
FUNK: CAZ
JO
SCOFIE HN
LD
24
Eylül
Salon İKSV İstanbul
Bebop, soul-caz ve funk olarak tanımlanan müziğiyle 30’un üzerinde albümde imzası olan John Scofield son
yılların en etkili caz gitaristleri arasında sayılıyor.
Miles Davis, Chet Baker, Joe Henderson, Charles Mingus, Herbie Hancock, Billy Cobham ve Jack DeJohnette gibi pek çok önemli isimle çalışan
Amerikalı caz gitaristi ve besteci Scofield “54” adını verdiği son albümünü ise
Metropole Orchestra ve Vince Mendoza ile 2010 yılında kaydetti. Gitarda kendisi, vokal ve klavyede Nigel Hall,
bas gitarda Andy Hess, davulda Terence Higgins’den oluşan grupuyla 24
Eylül’de İstanbul’da.
ZAZ
07
ETKİNLİK
SERGİ ZAMANI
Yazın yakıcı sıcağı yerini sonbahar serinliğine bırakırken sanata
sığınabileceğiniz, mutlaka görülmesi gereken sergilerden bir seçki.
ŞİMDİKİ
ZAMANLAR
PERA MÜZESİ
MURAT ATEŞLİ
2
’E
EKİMAR
KAD
SERKAN KÜÇÜKÖZCÜ
4
EYLÜL
’E
KADAR
MASUM
SURETLER
İstanbul Modern
08
Hayal mekan ve hayal zamanda kurgulanmış, alternatif gerçeklik, umut ve düş kırıklığı üzerine bir öyküyü izlemek istiyorsanız Lale Tara’nın “Masum Suretler” adlı fotoğraf sergisi, 4 Eylül’e
kadar İstanbul Modern Sanat
Müzesi’nde… Küratörlüğünü Engin Özendes’in yaptığı sergide sanatçı, Rönesans dönemini anımsatan anne ve çocuk temasına
farklı bir açıdan bakıyor.
Her yaz genç sanat sergilerine yer
vererek geleceğin ustalarını ülkemiz ve uluslararası sanat çevreleriyle buluşturan Pera Müzesi’nin
bu yılki konuğu Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi. Fakülte’nin resim, heykel, baskı, grafik, animasyon, seramik,
cam ve iç mimarlık bölümü öğrencisi 111 genç sanatçının 82 yapıtı, 2 Ekim’e kadar Pera Müzesi’nde.
Pera Müzesi’nin üç katında birden
yer alacak “Şimdiki Zamanlar” sergisi kapsamında ayrıca her çarşamba, genç ve yeni müzisyenlerin desteklendiği “Genç Çarşamba
Konserleri” düzenlenecek.
MODERN
DENEMELER
Salt Beyoğlu
“Modern Denemeler” dizisinin ilk
adımını oluşturan Ahmet Öğüt
enstalasyonu 1 Ekim’e kadar SALT
Beyoğlu’nda. Türkiye’deki öteki
modernizm araştırmalarının, 20.
yüzyıl Güneydoğu Akdeniz ve Doğu
Avrupa gözünden bakılarak ele alındığı
“Modern Denemeler” dizisinin ilk
projesi Ahmet Öğüt’ün Yokuş Boyunca
adlı enstalasyonu. Enstalasyon, yokuşta
takılı kalmış modifiye bir otomobilden
oluşuyor. Çalışmaya, konuya farklı
okumalar üzerinden yaklaşan
tartışmalar ve video gösterimleri de
eşlik ediyor.
.
Istanbul’un Yemek Mabetleri
MEKAN
İstanbul’da halihazırda binlerce restoran olmasına rağmen,
servis ve yemeklerinin kalitesiyle bazıları var ki onları
müdavimleri çok iyi biliyor.
Ulus 29
ULUS
Papermoon
Ulus 29 birinci ve ikinci Boğaz köprülerinin arasında Anadolu Yakası’na bakan bir konumda bulunuyor. Köfte,
pide, kebap gibi Türk mutfağından yemeklerin Ulus 29’a
özgü yorumları yanında uluslararası şeflerin de çalıştığı
mutfağı çok geniş seçenekler sunuyor. Bunların arasında sushi de var.
www.group 29.com
ETİLER
İsmi bile birçok kişi için keyifli dakikalar, güzel yemek ve tanıdık simalar anlamına geliyor. 1996’da
İstanbul’a gelmeden önce Milano ve
New York’u fethetmiş olan Papermoon, bugün Ankara’nın da önemli restoranlarından. Hergün saat 12.00 –
24.00 saatleri arasında hizmet veren
Papermoon’un mutfağı için söylenecek en doğru söz: Akdenizli.
www.papermoon.com.tr
Park Şamdan
Nişantaşı ve Reina
10
İstanbul’un en seçkin semti Nişantaşı giderek daha da
popüler olmaya devam ededursun; onun bazı sakinleri
yıllardır sessiz sedasız bu popülerliği besliyor. Park Şamdan da bunlardan birisi. 1982 yılından beri hizmet veren
restoran Abdi İpekçi Caddesi’nin sonunda itfaiye binasının karşısındaki parkın içine gizlenmiş konumuyla yemyeşil bir atmosfer sunuyor. Şef Hüseyin Gürsoy’un Türk
ve dünya mutfaklarını harmanladığı menüsünde özellikle risottolu dana kaburga ve bademli keşkül dikkat çekici.
Park Şamdan yaz aylarında İstanbul’un Boğaz kenarındaki en meşhur gece kulübü Reina içerisine taşınıyor.
www.parksamdan.com
Tugra Restoran
Çırağan Palace Hotel
Çırağan Sarayı’nın ikinci katında yer alan Tuğra, eski Osmanlı ve
Türk yemekleri için en doğru adres.
Her akşam 19.00 – 24.00 arasında
hizmet veren restoranın alamet-i
farikası, şüphesiz sunduğu atmosfer. Zengin Osmanlı dekoru, canlı klasik Türk Musikisi ve tabi ki Boğaz. Kuzu külbastı ve testi kebabı
gibi özel yemekler, unutulmaya yüz
tutmuş reçetelere modern yorumlar, Tuğra’nın mutfağını oluşturuyor. Çekme çubuklu macun da tatlı
olarak servis ediliyor.
www. kempinski.com
Agatha
Restaurant
Pera Palace Hotel
Geçirdiği renovasyonla yeniden
kapılarını açan Pera Palace’ın
gözdesi Agatha Restaurant
oldu. Şefi Maximilian Thomae
de haliyle şehrin en çok
konuşulan şefi. Orient Express’in
güzergahındaki Paris, Venedik ve
İstanbul’dan hareketle Fransız,
İtalyan ve Türk mutfakları bir
menüde birleşiyor. Aylık değişen
Şefin Tadım Menüsü özellikle
denemeye değer. Denenmesi
gerekenler arasında geniş
şarap kavındaki seçenekler de
bulunuyor.
www.perapalace.com
SUNSET GRILL BAR
ULUS
İstanbul’un en etkileyici manzaralarından birini gören konumu Sunset’i eşsiz kılıyor. Servis kalitesi de üzerinde durulması gereken diğer bir önemli
nokta. Yazın 400, kışın 220 kişilik kapasitesi onu özel davetler için de heyecan verici bir alternatif yapıyor. Izgaralar, sushi, balık ve Türk yemeklerine eşlik eden uluslararası mutfağını,
İstanbul’un en geniş şarap kavlarından
birisiyle tamamlayabilirsiniz.
www.sunsetgrillbar.com
11
İSTANBUL ÖZEL
Geleneksel Mimarimizde Zarif Bir Detay:
Kus Evleri
Osmanlı mimarisinin en zarif tamamlayıcılarından bir tanesi kuş
evleridir. Kuş evleri günümüzde de daimi misafirlerini ağırlamaya
devam ediyor.
12
Eski Osmanlı camiilerinde kuş
evlerine rastlamak mümkün.
O
smanlı mimarisi İslam mimari gelenekleri arasında
kendine özgü
çizgileri, ana
kubbe etrafına konumlanan yan kubbeleri, geniş
saçakları ile hemen farkedilir. Ortadoğu ve Balkanlarda uzun, sivri
kurşun külahları ile Osmanlı cami
minarelerini görüldüğünde insanın
içinde evinde olduğu hissi uyanır.
Osmanlı mimarisi ölçü ve nispetleri ile insani bir mimari örneği sunar. Avlular, revaklar sizi dış dünyadan kendi dünyanıza, asude bir
vahaya çeker alır. Avlu ortasındaki fıskiyeli havuzlarda su sesi günün yorgunluğunu ve stresini hemen yok eder.
Kuş evleri de bu köklü mimari geleneğin zarif ve estetik birer tamamlayıcısıdır.
MEKÂNI ŞENLENDİREN KUŞ
EVLERİ
Osmanlı mimarisinde kuş evlerinin öyküsü oldukça eskiye dayanıyor. Özellikle miladi 15. yy.’dan itibaren yükselen ve gelişen bir süreç izleyen klasik Osmanlı mimarisinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kuş evlerinde önemli bir artış
gözlenir. Kentlerin daimi sakinleri
olan serçeler bu evlerin başlıca misafirlerini oluşturur. Serçeleri göçmen saka kuşları, isketeler, baştankaralar, ispinozlar ve kırlangıç-
Kuş evlerİne
en sık Osmanlı
dönemİ camİ,
medrese,
kütüphanelerİ
İle yİne aynı
döneme aİt
çeşİtlİ kİlİse, ev
ve hamamlarda
rastlanıyor.
lar izler. Gökyüzünde özgürce dolaşan, daldan dala konup cıvıltılarıyla her yeri şenlendiren bu minik
dostlara küçük ama bir o kadar da
estetik evler hazırlanır. Kışın soğuk, karlı ve fırtınalı gecelerinden,
yazın da kavurucu sıcaklarından,
kedilerin şerrinden korunabilecekleri evlerdir buralar.
TAŞ NAKIŞ OLUR
İslam kültüründe heykelin yokluğu,
heykele göre daha işlevsel unsurlarla doldurulmuştur. Ünlü ressam
Picasso’nun görüp, inceledikten
sonra, ’’Resimde gelmek istediğim
nokta işte bu’’ dediği hüsn-ü hat
yazı sanatı ve süslü, girift nakışlarıyla taş işçiliğinin güzide örnekleri olan kuş evleri bunun en çarpıcı
örnekleridir. Kuş evleri bazen bulunduğu yapının küçük bir mode-
li sanılır ancak bu doğru değildir.
Aynı kenti ve yapıları paylaştığımız
doğanın bu şirin varlıkları için tasarlanan evler, ecdadın engin düşgücünün birer yansımalarıdır.
KUŞ EVLERİNİN KONUMU
Eskilerin, ev alırken köşe, eş alırken neşe diye güzel bir sözü vardır. Kuş evleri de yapılırken konumlarına özen gösterilmiş. Genellikle binaların güney ve hakim
rüzgarın aksi yönündeki, korunaklı
satıhlar tercih edilmiş. Tıpkı insanların yaşadığı konutlar gibi, kuş evleri de çeşit çeşit. Küçüğü, saray
ve köşk misali büyüğü, tek, çift ve
çok katlı olanları mevcut. Tümünün temel ortak özelliğini ise güvenlik oluşturuyor. Bu narin canlıların yavrularının yuvalardan düşmeyecek derinlikte ve fare, kedi,
sansar gibi yırtıcıların erişemeyecekleri yükseklik ve konumda ol13
malarına özen gösterilmiş.
Capri
AKASYA TATİLİ
Akdeniz’in Güzel Kızı
14
talya’nın güneyinde,
Napoli Körfezi’nin
karşı çaprazındaki bu küçük ada,
koyun bir ucundaki Sorrento Yarımadası’ndan
kopmuş bir parça. Masmavi suların
çevrelediği bir inci damlası gibi parlayan Capri Adası, ışıl ışıl parlayan
güneşi, yumuşak iklimi ve muhteşem manzarasıyla sayfiye yeri olarak kullanıldığı Roma Cumhuriyeti
döneminden bu yana elitin gözdesi. Bugün de Akdeniz’in doğal güzelliklerinin lüksle harmanlandığı, dünya jet sosyetesinin en sevdiği
uğrak noktalarından biri.
Capri adası oldukça dik bir yamaç
üzerinde yükseliyor. Adaya vardığınızda yukarı çıkmak için oldukça
dik bir yamacı göze almanız gerekiyor. Teleferik, minibüs veya taksiye binmek daha az yorucu olacaktır. Villaların sıralandığı yüksek panoramik gezinti yolu olan Tragara
Belvedere’sine çıktığınızda muhteşem bir manzara çıkacak karşınıza.
Porto Grande, Akdeniz’in büyüleyici güzelliği ve Capri Adası’nın denizden yükselen ünlü kireçtaşı kayaları Faraglioni ayaklarınızın altında. Adanın tepelerindeki lüks evler
ve şatolar oldukça göz alıcı. Adanın Anacapri bölgesi ise birkaç kilometre ötede. Uçurumun kıyısından
bol virajlı daracık bir yol olduğu için
bu birkaç kilometreyi 15 dakikada aşabiliyorsunuz. Burası oldukça
canlı ve renkli. Anacapri’nin sakinlerinin çoğu batıdaki yüksek tepelerde yerleşik yaşıyorlar.
Roma İmparatoru Tiberius’un villalarından birinin kalıntıları üzeri-
CAPRİ ADASI
MAVİ YOLCULUĞA
ÇIKANLARI
AĞIRLIYOR.
ne 20. yüzyıl başında İsveçli Fizikçi Axel Munthe tarafından inşa ettirilen lüksün sembolü addedilen Villa
San Michele ve Tiberius’un villalarından en ünlü Villa Jovis, Capri’nin
önemli yapılarından. Ömrünün son
10 senesinde Capri’de yaşayan ve
İmparatorluğu buradan yöneten
Tiberius’un Capri tarihinde önemli bir yeri var. 16. yüzyılda Barbaros
Hayreddin Paşa ve Turgut Reis’in
ard arda işgallerinden nasibini alan
ada, 1806’da da önce Fransızlar birkaç ay sonra da İngiliz işgaline uğradı ve ikinci bir Cebelitarık
yaratmak üzere güçlü bir askeri üs
haline getirilirken arkeolojik kalıntılara ağır zarar verildi. 1950’li yıllarda özellikle popülerleşen Capri, bir
çok önemli yazar, ressam, müzisyen, aktör ve jet sosyeteden isimlerin villa aldığı veya kiralayarak
uzun zaman yaşadığı bir yer olarak ün saldı.
Capri’nin ünlü bölgelerinden biri de
Grotta Azzurra. Burası adanın kıyısında bir deniz mağarası. Güneş
ışığının mağara ağzından girmesiyle deniz suyuna yansıyan masmavi
aydınlıkla ünlü olan mağara Romalılar zamanından beri biliniyor.
İtalya’nın en önemli turistik bölgelerinden biri olan Capri’de Marina Piccola ve Marina Grande adında bitişik iki liman var. Adaya Napoli Porto di Massa limanından kalkıp adanın ana limanı olan Porto Grande’ye yanaşan feribotlarla ya da deniz otobüsüyle ulaşılabiliyor. Daha özel bir ulaşım için helikopter taksileri tercih edebilirsiniz. Limon kokulu Capri’de, adaya
has bir içki olan limonçello içmeden
dönmeyin.
Caesar Augustos
Oteli’nin terasları Capri
Adası’nın en güzel
manzarasını sunuyor.
Seyhun Binzet
İSTANBUL YELKEN
KULÜBÜ BAŞKANI
Her yıl Capri’de başlayan Rolex Cup yarışlarının tüm yelken dünyası tarafından heyecanla beklendiğini ifade eden
Seyhun Binzet ile yelkencilik
üzerine sohbet ettik.
Capri Adası, yat kulübüyle ve
yat limanıyla da ünlü. Tüm
yelken dünyası tarafından izlenen Rolex Cup yelken yarışlarından bahseder misiniz?
Capri, yelken sporunun önemli duraklarından biri. Rolex Cup
adlı prestijli yelken yarışlarının Napoli’nin kuzeyindeki Gaeta şehrinden start alan Akdeniz ayağı, Stramboli volkanik
adasından dönülürerek Capri Yacht Club’te finiş alır. Rotanın uzunluğu 400 deniz milidir.
Akdeniz’de kuzeyden güneye
inmek her zaman keyiflidir. Biz
yelkenciler buna hep yokuş aşağı gidiş deriz. Akdeniz’de etkin
olan poyraz gibi kuzey rüzgarları bu seyirde kolayından arkadan alınır ve yelkenli genellikle
yatmadan süzülür. Yarışlar her
sene yaz başında gerçekleşiyor.
Sizin en favori yat ve yelkenli
uğrak noktalarınız nereleridir?
Yelken sporunda başarılı ülkelere bakınca, dünyanın yelken cennetleri ortaya çıkıyor.
ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Fransa, İngiltere, İtalya ve
Yunanistan. Bu ülkelerde sayısız yat kulübü var. İngiltere’de
ilk yelken yarışları 17. yüzyılda
başladı dersem ne kadar sonra bu spora başladığımız anlaşılır. İstanbul’da yelken yarışlarının 19. yüzyıldan bu yana yapıldığı biliniyor. Ülkemiz de bu
spor için cennet koylar sunan
bir zenginlikte. En güzel yat
bölgelerimiz Göçek, Marmaris,
Çeşme ve İstanbul.
15
AKASYA TATİLİ
Akdeniz zerafetinin ve lüksünün keyfini, ödüllü gurme
restoranlar, sanat eseri niteliğindeki spalar, havuzlar ve
mükemmel hizmet kalitesiyle Capri’nin dillere destan lüks
otellerinde çıkarın. İşte birkaç öneri…
Capri Palace
Hotel & Spa
Hotel Caesar Augustus
Capri’nin en panoramik noktalarından
birinde konumlanan otel, odaların banyolarından bile görülebilen ama özellikle de kenar çizgisi ufuk çizgisiyle birleşen havuzda yüzerken izlenen
muhteşem bir manzara sunuyor. Geleneksel Akdeniz yeme içme kültüründen yola çıkan ve evde yetiştirilen malzemelerden esinlenen heyecan verici
çağdaş İtalyan mutfağı, yemekten önce
ya da sonra manzaraya karşı keyfini çıkaracağınız barıyla Capri’nin en iyilerinden…
Anacapri’de, Axel Munthe Müzesi ve the Monte Solaro teleferiği yakınındaki bu lüks otel, Capri’nin en
elit bölgesinde yer alıyor. 18. yüzyıl Akdeniz saray atmosferi ve enfes bir Akdeniz manzarası sunan otel,
Avrupa’nın en itibarlı Spa’sına sahip. Ayrıca, Loro Piana tarafından dekore edilmiş, Michelin yıldızlı geleneksel tatlar sunan Olivo restaurant
ile de ünlü.
Grand Hotel
Quisisana
Capri’nin tam merkezinde, lüks
marka ve butiklerin sıralandığı Via Camerelle ve efsanevi
Piazzetta’ya birkaç adım ötedeki bu otel Capri’nin adeta sembolü niteliğinde. Dünyaca ünlü, şık
ve elit müşteri profili, gösterişli dekorasyonu, muhteşem manzarası, geniş odaları, spa, havuz
ve gurme restoranlarıyla unutulmaz bir deneyim vaad ediyor.
Otel Capri’nin en çok tercih edilen plajlarına da birkaç dakika
uzaklıkta.
Punta Tragara Hotel
16
Capri’nin, rengarenk çiçeklerle bezeli bir patikadan birinden yürüyerek
ulaşacağınız otel şehrin kalabalığına hem uzak hem de rahatlıkla ulaşabileceğiniz kadar yakın. 1920’lerde İsviçreli ünlü mimar Le Corbusier tarafından tasarlanan somon renkli bu ikonik otel, çağdaş ile klasiğin, antika ile modernin zarif birlikteliğini sunuyor. İki adet deniz suyu havuzu, spası ve mükemmel mutfağıyla yine muhteşem bir Akdeniz manzarası sizi bekliyor.
Dünyanın dört bir yanındaki farklı tarz ve kategorilerdeki en iyi lüks konaklama imkanlarını
sizin için derecelendirerek rezervasyon imkanı
sunan The Leading Hotels, Capri’de Capri
Palace Hotel & Spa ile Grand Hotel Quisisana’yı öneriyor…
DEKORATİF
AZİZ
DERİN
18
FütUrİstİk ve Saf
Aziz Sarıyer’in kurduğu Derin markası ödün vermediği çizgisiyle
bugün 40. yılını doldurarak zoru başardı.
19
DEKORATİF
End_01
SPEEDarmchair
Type 1
20
Zor olan bir marka kurmak değil
aslında onu bu kadar uzun bir
zaman zarfınca ayakta tutabilmek
ve çizgisinden ödün vermemek.
Aziz Sarıyer, 1970’li yılların başında kurduğu markası Derin ile
bu başarmış olmanın haklı gururu
ve yılların tecrübesiyle karşımda
duruyor. Hemen yanıbaşında da
markayla aynı ismi taşıyan oğlu
Derin Sarıyer. O zamanlar markasını kurma aşamasında aklından
neler geçtiğini sorduğumda;
“Açıkçası 19-20 yaşındaydım o
zamanlar ki yaptığım işin bilincine
varmış, ne yapmak istediğini bilen,
mobilya ve aksesuar konusunda
evrensel boyutta işler amaçlamış
biriydim. Belli hedeflerim yoktu.
Ben dünya standartlarında bir
marka yaratacağım diye hedefler
koymamıştım. Zamanla işimle
bütünleştim ve bu sebepten yaptıklarımıza bugünkü çerçeveden
baktığımızda hak ettiğimiz yerde
olduğumuzu görüyorum” diyerek
cevap veriyor.
Aziz ve Derin Sarıyer bir babaoğul yakınlığından başka Derin
markası etrafında da aynı anda
aynı şeyleri düşünebilen ve söyleyebilen birer sözcü durumunda.
Derin Sarıyer’in 2000’li yıllardan
itibaren markaya kattıkları tartışmasız. Bu dönem içerisinde marka
dünyanın çeşitli ülkelerinde takdir
edilir, satın alınır, övgüyle söz edilir
hâle geldi. Çok hızlı bir yükselme
dönemi geçirdiklerinden bu şöhreti
yönetebilecekler mi diye endişeler
doğmuştu onları yakından takip
edenler için. Çünkü
bu aynı zamanda
Türk tasarımının da
bir sınavıydı.
Derin Sarıyer, “Olayın içine kendimizi
Aziz Sarıyer o kadar kaptırmışız
“Hiç boyumuzdan
büyük laf etmedik.”
ki... Bir marka oluşturalım, marka
stratejilerimiz bunlar olsun, nasıl ve
ne yaparız diye bir şey düşünmedik.
Biz çekirdeğimizde ne varsa onu
ortaya çıkardık. Biyolojik bir organizmanın verdiği refleks tepkileri
gibi. Tutarlılık bizim başarımız.” diyor ve ekliyor: “Biz olduğumuz şeyi
sunduk. Bizim için birinci öncelik
yenilikçi ve o dönemi yansıtan bir
oluşumu yaratmaktı. Onu yaparken
de biraz gözünüzün kara olması gerekiyor. Başka türlü girebileceğiniz
bir yol değil. Ticaretin ikinci üçüncü
planda kalabilmesini sağlayacak bir
odaklanmamız vardı.”
Derin, minimal çizgileriyle aslında
Türkiye’den çıkma bir dünyalı
marka. Aziz ve Derin Sarıyer de
Türkiye’deki tasarım şartlarından
çok dünya tasarım şartlarını ve
ihtiyaçlarını gözettiğinden markanın
kimliği evrensel boyuta taşındı. Son
10 yılda daha çok isimlerinden söz
edilir olduysa da eskiden beri tasarım anlayışları azaltmak üzerine kurulu. Aziz Bey tasarımın magazinleştirilmesinden rahatsız. Tasarım
kelimesini onların oldukça yol kat
ettiği bu dönem içerisinde Türkiye
de oldukça fazla kullanır oldu. Hatta
o kadar ki tasarım kelimesini içi boş
bir hale getirdik. Aziz Sarıyer bu
durumu şöyle açıklıyor: “Türkiye’de
2000’li yıllarla beraber tasarımda
farklılaşma ihtiyacı ortaya çıktı; tıpkı
diğer orta gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi. Bu süre içerisinde yaklaşık 15
isim dünya markalarına tasarım
yapar, iş yapar hâle geldi. Tasarım
sadece bir ürünün ortaya çıkması
demek değil. Şimdi hayatın kendisi
bir tasarım. Her şey bir tasarım.
O kadar mühim bir hadise ki, ne
zaman tasarımı konuşmuyor hale
geleceğiz, o zaman tasarımı üreten
ve satan bir ülke haline geleceğiz
demektir.”
Bubble
Triplet_1
Fek 1
On
LIGHTcontainer
Dream
Plural
Derin Sarıyer ise tasarım kelimesinin içinin boşaltılmasında
tasarımcıların enflasyonundan söz
ediyor:
“Sonuçta tasarım yapan kişiler,
tasarım odaklı faaliyetler ve bunu
tanıtan medya var ve daha sonra
bu izleyenler ile tüketiciler gelir.
Bu ayaklardan bazılarında eksikler
olabilir. Ama tasarım eleştirisi
olarak da nitelendirebileceğimiz
alandaki henüz olgunlaşmama
var. Bu da yapılan üretimlerin
arasındaki nüansların hissedilmesini zorlaştırıyor. Bir insanı bir
şey yapmaktan alıkoyamazsınız.
Herkes tasarım yapacağım
diyebilir. Ama önemli olan bunun
eleştirisinin doğru bir şekilde
yapılabilmesi. Orada aksaklık
yaşanınca enflasyon (tasarımcı ve
tasarımcı) ortaya çıkıyor. Bu işi
doğru bilenler yapsın veya konservatuar mezunları şarkı söylesin
diğerleri söylemesin denilemez.
Ama eleştiri (doğru bir analizle)
yapılırsa çok az bir arz olmasına
rağmen oradan süzülenler daha
evrensel bir boyutta olacak. O
yüzden toplu bir bilinçlenme
gerekiyor. Sapla samanı karıştırdığımız doğru. Ama belirli bir
sıkışıklık vardı 1985 ve 1990’lara
kadar. Bunun ortadan kalkması ve
dünyaya daha entegre olmamızla
bir anda hemen herkesin ortaya
bir şeyler koyabileceğini düşündüğü bir alan oluştu.”
Tasarım bilinci sadece okumakla
veya tasarımı araştırmakla malesef kazanılmıyor. Tüketicinin
tasarımla ilgili bir bilincinin oluşa-
“TASARIM VE
FONKSİYON ÖNE
ÇIKIYOR”
bilmesi için öncelikle
tasarımı tüketebilmesi
gerekir ki belli bir
anlayışı oluşsun, kişisel
beğenileri otursun
Fark yaratmanın emlak sektöründe de
ve bunu en azından
gereklilik hâline geldiği günümüzde,
deneme yanılma yönAkasya Acıbadem Projesi tasarım
temiyle olsa bile kendi
ve fonksiyon olarak öne çıkan
kendine keşfedebilsin.
projeler arasına girmiştir. Nefes
İyiyle kötüyü deneyimalan sirkülasyon alanları, ilk kez
lemeden ayırt etmek,
gerçekleştirilen biyolojik gölet
özellikle tasarım söz
ile yan yana konumlanmış yeşil
konusu olduğunda ne
dokusuyla doğal yaşama önem
kadar doğru olur? Bu
veren kullanıcıları kendisine çekiyor.
konuda tasarımcılara
Şehrin kaosundan yeşil ve mavinin
da çok şey düşüyor
birleşimi ile uzaklaştırırken, Asya ve
elbette. Tüketiciye
ulaşabilmek için belirli
Avrupa’nın kesişim noktasında olması
stratejiler geliştiriyor
ulaşılabilirliğini kolaylaştırıyor.
veya deniyorlar. Ama
Derin Sarıyer
Derin bunların hepsinden uzak bir çizgide
devam ediyor seyrine.
Markanın ismi olan Sarıyer bunu
şöyle açıklıyor; “Çok yüksek bir
seri üretime girme güdümüz olmadığından ve o butik ruhumuzu
kaybetmediğimizden sürekli satışı
pompalamak adına kısa yoldan
ticari gelir elde etme yollarına
sapmak zorunda kalmadık. Biraz
daha özel, bizimle beraber olmak
isteyen ve bizim ürünlerimize sahip olmak isteyen insanlarla ortak
noktada buluştuk.” Aziz Sarıyer
de son noktayı koyuyor:
“Yaptığımız şey yaptığımıza
değsin.”
Face1_Face2
21
DEKORATİF
ŞEHİRDE
YEMYEŞİL
BİR VAHA
TASARLADILAR
22
Projesi SAF Gayrimenkul tarafından yürütülen
Akasya Acıbadem’den ev alan aileler şehrin
ortasında yemyeşil bir yaşama adım atacaklar.
Şehrin avantajlarıyla doğanın güzelliklerini
bir arada vaat eden Akasya acıbadem projesini
üstlenen Development Design Group, Inc.
(DDG) ve Mimarlar Workshop ile projeyi
değerlendirdik.
23
DEKORATİF
Yük. Mim. Mehpare Evrenol:
Bİnalar
yÜkseldİkçe
adrenalİnİ
hİssedİyorsunuz.
ğımızı düşündüğümüz bir ilişkimiz
doğdu ve tam onlar bu büyük projelere geçerken biz onların mimarı olduk. Bu noktada şehircilik çalışmalarım da çiçeklenmeye başladı ve belki
de projelerimizin en güçlü yanı olarak vaziyet planı yerleşmeleri, binaların araziye oturuşları ve birbirleriyle olan ilişkilerindeki verimlilik ortaya çıkmaya başladı. Çok uzun yıllardır eşimle beraber ve giderek büyüyen kadromuzla daha ziyade konut
yerleşim projeleri üzerine ihtisaslaştığımızı ve bu yönde yürüdüğümüzü
söyleyebilirim.
A
kasya Göl, Akasya Koru ve Alışveriş
Merkezi’ndeki rezidans
bölümlerinin tasarımını
yapan mimarlık bürosu,
Mimarlar- Workshop’un
kurucu ortağı Yük. Mim. Mehpare
Evrenol ile deneyimlerini, mimarlık
yaklaşımını, süregelen projelerini görüştük ve Akasya Acıbadem Projesi
ile ilgili bilgi aldık.
24
Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Mimarlar- Workshop nasıl kuruldu?
Sonradan Mimar Sinan Üniversitesi
olan Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü mezunuyum.
Aynı kurumda 5 sene kadar Prof
Mehmet Çubuk ile beraber Şehircilik Bölümü’nde asistan olarak çalıştım ve doktora çalışmaları yürüttüm.
Mimarlar- Workshop’un güncel
projelerinden bahseder misiniz ?
Şirketimizde beş ayrı grup var. Bu
grupların birer yöneticisi var. Ayrıca diğer mimari gruplarda çalışan
arkadaşlarımız ve tasarımcılarımız
var. Grup çalışmasıyla ortaya çıkıyor
projeler. En bilindik projelerimizden
biri Bosphorus City ve onun kardeşi
İstanbul Sarayları devam eden projeler. Özel yaşam alanlarıyla beraber
5 binden fazla konut projesi içeriyor
bunlar. Aynı konseptleri Sinpaş’la ve
Paralel Yapı ile beraber Gaziantep’e
taşıdığımız Antepya projemiz var.
Bunlara göre daha küçük ölçekte ama ikon bir projemiz olan Ottomare var. Bugünlerde üzerinde çalıştığımız Ataköy ve Ankara’da henüz lanse edilmeyen projelerimiz
var… Ve tabi Akasya Acıbadem projemiz var…
O esnada Mimar Sinan’a dönüştük.
Bu 5 senenin ardından eşimin mimari bürosuna dahil oldum. İki mimar, 1990 yılında “Mimarlar” isimli bir şirket kurduk. O zamandan beri
de birlikte birçok projeye imza attık.
Projelerinizin güçlü yanı nedir?
Şehircilik konusundaki uzmanlığınız bu noktada öne çıkıyor mu?
2000’li yıllara gelene kadar çok
adette çeşitli restorasyonlar, konutlar, restoran, otel, iş merkezleri gibi işlerimiz oldu. Daha sonra
Türkiye’de bir profil değişikliği başladı. Nüfus artışı, gelir değişiklikleri ve
kentleşme ile ilgili olarak büyük kentsel tasarım projeleri ortaya çıkmaya
başladı. Biz de bu yola Sinpaş ile beraber çıktık. Çok derine inen ve konular hakkında birbirimizi iyi anladı-
Akasya Acıbadem
sOsyal alana bağlanan
sonsuz yeşİlİyle,
korusuyla, su
kenarlarıyla doğaya
yüzünü dönmüş bİr
proje.
Akasya Acıbadem projesinin hangi kısımlarını siz üstlendiniz?
Proje üç etaptan oluşuyor. Koru, Göl
ve Alışveriş merkezi ile üzerindeki rezidanslar. Bu üç proje birbirine
oval park yani Central Park ile bağlanıyor. Biz aslında Akasya Koru ve
Akasya Göl’ün mimarlarıyız. Sonra Alışveriş Merkezi üzerindeki rezidanslar da bunlara benzemesi ve
aynı dili konuşması bağlamında bize
verildi. En son olarak da bu etabı çalışmaktayız. Akasya projemiz bizim
bu şekilde ele aldığımız ve yerleşimine çok önem verdiğimiz bir projemiz. Bu projenin arkasında ben ve
eşim Alp Evrenol kadar proje üzerinde hakkı olan proje yöneticisi Tamer
Tumbiş ile birlikte, üç senedir bu
projede çalışan büyük bir ekip var.
Üç senelik emekleri var bu projede.
Projeyi tasarlarken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?
Şehircilik konseptleriyle alıp baktığımızda bana şu çok önemli geldi. Çok yakında büyük yüksek konutların yer aldığı Ataşehir ile tarihi İstanbul dokusunun bulunduğu
Üsküdar Acıbadem’in tam da ortasında ve iyi bir bağlantısında bulunan bir lokasyon burası. Koru etabını bu bağlamda tanımladık. Binalarımızı öyle bir şekilde yerleştirelim
ki binaların ortasında eski bir Acıbadem, bir Üsküdar korusu oluşturalım dedik. Burada 13 bin metrekarelik ciddi bir yeşil alanımız var ve bunun 10 bin metrekaresi de hakikaten koru o sadıyla projenin taban
alanını azaltarak bir de kule yükselttik. Kuleyi yükseltmemizin en büyük
nedeni bu akciğeri buraya oturtmaktı. Göl etabında ise eskiden burada bulunan ve zamanla kuruyan akarsuyun halen duran yatağını suyu yerine iade etmek maksadıyla kullandık. Suyu eski kaynağına
dönerek alacak ve bölgenin kaybettiği suyu iade etmiş olacağız. Böyle bir su yüzeyindeki oluşacak buharlaşma normal yeşil alanları suladığınız zaman oluşan buharlaşmadan daha az. Yeşil alan yapıp da sulamaya başladığınız zaman su tüketiminden kaçamazsınız. Dolayısıyla
bu suyu temin edip doğal olarak arıtıp tutmak ve doğasına geri döndürmek istedik. Kimyasal bir arıtma olmayacak.
Ayırt edici bir diğer önemli özelliği ise binaların birbirine mesafeli oluşları ve insanların özeline hürmetli duruşları. Yani saklanmadan,
kaç göçsüz, perdesiz yaşam mümkün. Üçüncü etabımız ise alışveriş
merkezindeki home ofisler, ofisler
ve rezidans yaşamını bir arada kılan kule projesi. Arkasındaki yatay
blokta da rezidanslar yer alıyor.
Daire tasarımlarından biraz bahsedebilir misiniz?
Akasya Acıbadem projesi
İstanbul’da, günümüzde müthiş
bir şekilde çoğalan bu yerleşim ve
konut projelerinden önemli şekil-
Kağıt üstündekİ
çİzgİlerİn üç
boyutlara çıkmasını
İzlemek müthİş bİr şey.
Hele Akasya’dakİ gİbİ
40 katı bulunuyorsa
belkemİğİnİz tİtrİyor.
de ayrılıyor. Göl etabı ve koru etabında sadece aile yaşamına ağırlık
verdiğimiz için küçük daire yok desem yeridir. Yani yüzde beş ya var
ya yok. Bir tek son etabımızda yarı
yarıya. Burası yatırım değil yaşamak için tercih edilecek kişilere davet çıkarıyor. Bir de buçuk oda konseptimiz var. Aslında bu benim icadım değil. Geleneksel yapımızdan
geliyor fakat zamanla apartmanların kutu kutu mantığıyla bunu unutmuşuz. Biz bu projede, diğer projelerimizde de olduğu üzere dairelere buçuk odalar yerleştirdik. İki buçuk odalı, üç buçuk odalı şeklinde
gidiyor. Bu buçuk oda, evin yardımcısının odasıdır, ütü odasıdır, dikiş
odasıdır. Ev çalışan bir mekanizmadır. Bu odalar dağınıklığı da toparlar. Biz yaşam kalitesi göstermesi
açısından banyolarımıza da çamaşır makinelerini de yüzde 90 sokmayız.
Şehrin avantajlarıyla doğanın güzelliklerini bir arada vadeden
Akasya Acıbadem ile konut projeleri yeniden şehremi dönüyor?
Arazinin büyüklüğünün bir avantajı var. Normal olarak kent içinde bu
kadar büyük araziyi bir arada bulamazsınız. Dolayısıyla da bir kocaman bina yaparsınız, etrafına da
üçer beşer metrekarelik bahçeler
bırakmakla yetinmek durumunda
kalırsınız. Burada arazinin genişliği
ve yükselme şansımızın olması sayesinde bunu yapabildik. Eğer o 40
katlı kuleleri oraya koymasaydık ve
o konutları da boş alanlara doldursaydık bildiğimiz blok apartmanlardan oluşan bir proje haline gelirdi burası. Yükselerek taban alanında insanların nefes alacağı alanlar
yarattık. Oval parktaki, sosyal alana bağlanan sonsuz yeşiliyle, korusuyla, su kenarlarıyla doğaya yüzünü dönmüş bir projedir bu. Kuleler
hariç alçak bloklarımızın tamamında balkon dediğimiz alanlar boylu
boyunca gider ve topraklı alanlardır
bunlar. Bu proje bu nevi projelerin
ilklerindendir.
Mesleğinizde size en çok heyecan veren şey nedir?
Projelerimiz içinde yaklaşık 5 yıl içerisinde 50 bin kişi yaşıyor olacak.
Bu küçük bir şehir demek. Bu beni
çok heyecanlandırıyor. Genç mimarlara söylediğim şey ise şudur:
“Mimarlığı seçmekle zor yolu seçtin. Eğer bir de malzeme pazarlamayı, şantiye yönetiminde bulunmayı, imalat sektörünü, kamu veya
özel yönetimi değil de tasarımı seçiyorsan acı şerbeti de içtin demektir. Ondan sonra çok çeşitli bilgileri birleştirerek, çok büyük gayretlerle, çok çalışarak gerçekleştirdiğiniz
işlerin sonunda alacağınız en büyük
karşılık yani mimarinin insanı sürükleyen başı ve sonu, o binalar yükseldiğinde hissedeceğiniz adrenalindir.” Kağıt üstündeki çizgilerin üç
boyutlara çıkmasını izlemek müthiş
bir şey. Hele Akasya Acıbadem’deki
gibi 40 katı buluyorsa belkemiğiniz titriyor.
Mimarlık- Workshop’da projeler grup çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Mehpare Evrenol, Akasya Acıbadem projesinde
çalıştığı ekibe çok güveniyor.
25
DEKORATİF
DDG Başkanı Roy Higgs:
Bİz Mekan
Tasarlıyoruz.
A
kasya Acıbadem projesini üstlenen, ABD, Baltimore, Maryland’de bulunan Development Design Group Inc. (DDG),
mekan tasarımı üzerine dinamik, sıra dışı çözümleriyle dünyaca tanınmış bir planlama,
mimarlık ve tasarım firması. DDG
Başkanı Roy Higgs, mekan tasarımı olgusuna yaklaşımını ve Akasya
Acıbadem projesini değerlendirdi.
26
DDG, diğer mimari firmalardan
nasıl ayrılıyor?
Öncelikle, DDG kendini mimari firma olarak görmüyor çünkü biz
mekan tasarımı yapıyoruz. Farklı kültürlerle çalışıyoruz. Her proje, her müşteri, her başlangıç kendine has özelliklere sahip. Stüdyolarımızda Arapçadan Zulucaya kadar 23 farklı dil konuşuluyor. Kültürel etkileşim içindeyiz. Çin’de,
Hindistan’da, Endonezya’da nasılsa Türkiye’deki projelerimizde
de birlikte çalıştığımız mimarlarla aynı etkileşim mevcut. Farklı ülkelerde stajyerlerle de çalışıyoruz.
Kazakistan’da da yeni bir iş aldık.
Kendimizi diğerlerinden şöyle ayırıyoruz; bizim yıldız bir mimarımız
yok, takımlar halinde çalışıyoruz.
Projelerimizde, bu kadar farklı bölge ve ayrıca farklı trafik ve topoğrafik özellikleri göz önünde bulundurma zorunluluğunu düşünürsek
işimizin mekan tasarlama olduğu
daha iyi anlaşılacaktır. Biz kendimizi tasarım ve planlama mimarı olarak görüyoruz. Yaptığımız her şeyi
öncelikle bir maket üstünde belirliyoruz. Basit bir plan bile olsa, konsept olarak sunduğumuz plan, bugün hala asıl konsept olarak burada o maket üzerinde görünüyor. Hazırladığımız konseptin üzerinde maket ve çizimlerle daha kolay değerlendirme yapabileceğimizi düşünüyoruz. Tarihe de bakarsak yapılan katedral, cami ve sarayların bu anlayışla önce maketleştirildiğini görürüz. Son 40 yıldaki bilgisayar gelişimini mimari açıdan kısıtlayıcı buluyoruz çünkü bilgisayarı kapadığınızda geride hiçbir şey kalmıyor. Eğer karşınızda fiziki bir maket durursa onun üzeri-
ne sürekli düşünebilirsiniz. Bu maketler sayesinde müşterilerimizle de daha iyi bir değerlendirme ortamı kurabilmiş oluyoruz projeler
üzerinde.
Göz önünde
bulundurmamız
gereken faktörler
vardı. Bunlardan bİrİ,
bu alanın kendİne
özel doğası, dİğerİ
de bölgeye gİrİş
ve çıkışların nasıl
yapılacağı.
Akasya Acıbadem projesini nasıl
tasarlayıp planladınız ?
Göz önünde bulundurmamız gereken önemli faktörler vardı. Bunlardan biri, bu alanın kendine özel doğası, diğeri ise bölgeye giriş ve çıkışların nasıl yapılacağı idi. Bu konuların aslında mimarlıkla bir alakası yok, tamamen “sorunları nasıl çözebiliriz” anlayışına dayanıyor. Biz bu konuları önümüze koyduğumuzda burada yaşayan insanların ve alışverişe gelen ziyaretçilerin kullanacağı yol sistemleri, aktivite alanları ile konut alanlarını bağlayan ortadaki parkın yapılması gerektiğini düşündük. Burası hem park hem alışveriş merkezi.
Parkın altında çok ciddi bir yol sistemi var; güneyden kuzeye giden
servis yolları var. Maket incelendiğinde yol sisteminin esaslı bir tasarım meselesi olduğu daha iyi gö-
MAKET VE ESKİ TİP
ÇİZİM TAHTASINDAN
VAZGEÇMİYORUZ
Biz proje tasarlayıp maketler
yapıyoruz. Buna da deneyimsel
tasarım diyoruz. Ayrıca
stüdyolarımızdaki mimar ve
tasarımcılar bilgisayarlarının
yanında bir de eski tip çizim
tahtasına sahipler. Sadece iyi
çizebilen mimarları işe alıyoruz.
Çünkü iyi algı için iyi çizmek
gerekiyor.
rülüyor. Dürüst olmak gerekirse
bu maket olmadan kimse yolların
ne kadar karmaşık olduğunu anlayamaz. Söz konusu maketi bilgisayarda yapsanız, yolları fark edemezdiniz. Sinema salonları tasarladığımızda da bunun gibi büyük
katmanlı maketler yapıyoruz.
Bu proje hangi yönleriyle diğerlerinden ayrılıyor?
Öncelikle şehrin Anadolu yakasındaki bu kuleler kilometrelerce öteden görülebilecek. Diğer yandan
burası Anadolu yakasındaki en büyük yeşil alanlardan biri. Central
Park bir anahtar, projede yer alan
bölümleri birbirine bağlayan bir
uhu niteliğinde. Burada yaşayan
insanlar ve dışarıdan gelen misafirler için bir buluşma noktası olacak. Park kenarında restaurantlar da yer alacak. Topoğrafyayı kullanmak ve bütün olarak peyzaj fikri en önemli noktaydı bizim projemizde. Doğal güzelliklerin yanı sıra
burada bir topluluğa aidiyet hissi
yaratmaya da önem verdik . Burada bir topluluk ve doku bütünlüğü
oluşturduk.
Alışveriş Merkezi projesinin güçlü noktaları neler? Uzun binalar,
park ve diğer yeşil alanlar dünyada yükselen bir trend mi?
Tabiî ki. Akasya sadece bir alışveriş merkezi değil. Buraya alışverişe gelen ziyaretçi buradaki atmos-
ferle kuşatılacak. Dünya genelinde
tek kullanımlı alışveriş merkezleri
fazla kabul görmüyor. Birkaç katlı
alışveriş merkezlerine bakarsanız,
üstünde ya da yanlarında farklı kullanım alanları, ofisler, evler, kültür
merkezleri yer almıyorsa projeler
gelişmemiş olarak görülüyor. Farklı kullanım alanları da yaratırsanız
projelerin başarılı olma şansı daha
yüksek oluyor. Gündelik yaşamınızda barınmak, yemek içmek, eğlenmek gibi her türlü ihtiyaçlarınızı tek bölgede giderebiliyorsanız,
kullanılan kaynakları ve altyapı çalışmalarını azaltmış oluyorsunuz.
Yani çok amaçlı kullanım geliştirmek ve sürdürülebilirlik çok önemli. Sürdürülebilirlik sadece daha az
enerji kullanmakla ilgili bir şey değil. Projemiz oldukça çevre dostu.
Sürdürülebilirlik alanında 2 yıl önce
Güney Afrika’da yaptığımız bir projede Başkan Clinton girişim ödülünü de almıştık. Bu ödülü proje değil
fikir için aldık.
Mesleğinizin hangi yönleri size en
çok heyecanı verir?
İşin anahtarı ve heyecan verici kısmı doğru müşteriyi seçmek.
Türkiye’deki projelerimize bakarsak Akmerkez’de, İstinyepark’ta
ve Akasya Acıbadem’de de böyle
oldu. Böylece doğru projelere imza
attık. Mimarlıktaki başarı ise doğru
mimarlarla oluşturulan takım çalışmasıyla gelir.
ÖMERLER MİMARLIK,
DDG’NİN TÜRKİYE’DEKİ
PARTNERİ
Mimar Ömer Faruk Kurdak ve
Mimar Ömer Somer ortaklığıyla
1976 yılından bu yana birçok
önemli projeye hayat veren ve
Development Design Group (DDG)
ile ortaklaşa hazırlanan İstinye Park
projesindeki yenilikçi görüşüyle
ödül alan Ömerler Mimarlık, Akasya
Alışveriş Merkezi’nin projesinde de
DDG’nin Türkiye’deki partneri.
27
ROTA
28
VALENCIA • Ciudad de las Artes y las Ciencias
MODERN ÇAĞIN
7 HARİKASI
Antik çağların yedi harikasından sonra modern dünyanın
muhteşem mimari yapıları görenleri büyülüyor. İşte
Valencia’dan Bordeaux’ya, New York’tan Londra’ya günümüzün
mimari harikaları eşliğinde keyifli bir dünya turu.
29
ROTA
1
VALENCIA
SANAT VE BİLİM KENTİ
İspanya’nın büyük metropollerinden biri olan Valencia,
Sanat ve Bilim Kenti ile birlikte ülkenin en ilginç adreslerinden biri haline geldi. Yerel
mimar Santiago Calatrava’nın
parlak fikri olan kompleks, geniş meydanları ve modern mimarisiyle sıra dışı bir mahalleyi andırıyor. Avrupa’nın en
büyük akvaryumlarından biri
olan Oceanografic’in yanı sıra
Bilim Müzesi, sineması ve
operası ile Ciudad de las Artes
y las Ciencias, yılda beş milyondan fazla ziyaretçi topluyor. Bu ilginç yer, Avrupa’nın
en kapsamlı interaktif bilim
ve teknoloji merkezi olma yolunda da ilerliyor. Yapının mi-
marisi de çarpıcı bir zıtlık taşıyor. Hem tarih öncesinden
kalma soyu tükenmiş bir canlının kemiklerini andırıyor hem
de fütüristik görünümüyle de
ilgi topluyor. Bilim ve Sanat
Şehri’yle ilgili detaylı bilgi için
www.cac.es internet adresini
ziyaret edebilirsiniz.
Oceanografic
Valencia’daki Sanat
ve Bilim Kenti,
kültürel mekânlarıyla
yılda beş milyondan
fazla ziyaretçi
topluyor.
2
YENİ KALEDONYA
30
TJİBAOU KÜLTÜR MERKEZİ
Avustralya’nın kuzeydoğu açıklarında bir ada ülkesi olan Yeni
Kaledonya’da bir mimari harika
yükseliyor: Tjibaou Kültür Merkezi. Geçitler, galeriler ve performans mekânlarından oluşan bu
dev sanat kompleksi, New Caledonia olarak anılan adanın başkenti Noumea’da bulunuyor. Bu
yapılar dizisinin sıra dışı mimarisi, adanın yerlileri olan Kanakların geleneksel sazdan kulübeleri örnek alınarak inşa edilmiş.
30 metre yüksekliğindeki bu görkemli yapılar, kasırga gücündeki rüzgârlara karşı koruma sağlayabiliyor. Nasıl mı? Teknoloji harikası altın sarısı havalandırma panelleri sayesinde. Güney-
batı Pasifik’in berrak gölüyle ve
çevredeki ormanlarla tezat oluşturan bu göz alıcı parlak paneller,
istendiğinde yerel saz kulübelerin
soluk rengini alabiliyor. Fransa’ya
bağlı adadaki bu ilginç merkezin
mimarı Renzo Piano ise Pritzker
ödülüne sahip.
Ormanların
ortasında
yükselen
Tjibaou,
bilim kurgu
filmlerinden
bir sahneyi
anımsatıyor.
3
BORDEAUX
Konik kubbeleriyle
dünyanın en ilginç hukuk
komlekslerinden biri
Bordeaux’da.
TRİBUNAL DE GRANDE INSTANCE
Richard Rogers imzalı bu
mahkeme kompleksi, Fransız
Adliyesi’ne yeni bir imaj kazandırıyor. Normandiyalılar
zamanından kalma bin yaşındaki bir duvarı çevreleyen ve
neo-klasik tarzdaki Palais de
Justice (Adalet Sarayı) binası
ile bağlantısı bulunan bu modern bina, kelimenin tam anlamıyla tarihle iç içe. Yenilikçi bir tasarıma sahip olan ve
malzemeyi en verimli şekilde
kullanan yapının, koni şeklindeki yedi duruşma salonunun
her birinde sürekli bir doğal
hava akımı sağlanmış. Binanın
önündeki bir havuzda bulunan su ise kanallarla bütün binayı dolaşarak yaz sıcağında
mahkeme salonlarını serin tutuyor. Ziyaretçilerini tasarımının geometrik ayrıntıları üzerinde düşünmeye iten binayı
görmek için Bordeaux’ya gitmeye değer.
SAN SEBASTIAN
KURSAAL ODİTORYUMU
İspanya’nın kuzeyindeki Bask
bölgesinin güzel sahil kenti San
Sebastian’daki Kursaal Oditoryum
ve Kongre Merkezi, mimar Rafael
Moneo’nun imzasını taşıyor. Pritzker ödüllü mimarın, saydam cam
küpler şeklinde tasarlanmış eserlerini görmek için, Bilbao’dan 45 dakikalık mesafeyi göze almaya değer
gerçekten de. Urumea Nehri’nin ağzında, limana hakim bir konumda
bulunan yapı kompleksi, boyut olarak devasa görünse de hafif malzemeler kullanılarak inşa edilmiş. Gün
battıktan sonra binalardan yayılan
ışık, çevredeki bahçeleri de aydınlatıyor. Üstelik caddenin karşı kıyısındaki Belle Epoque tarzı tarihi binalara da yansıyor.
Kursaal Oditoryumu’nun
renkli ışıkları çevresindeki
bahçe ve yapılara da
yansıyor.
31
5NEW YORK
ROTA
ROSE YER VE GÖK MERKEZİ
Rose Yer ve Gök Merkezi’nde evrenin sırlarını
ünlü film yıldızlarından dinleyebilirsiniz.
New York 81. Cadde’deki
Doğa Tarihi Müzesi’nin yeni
bölümü olarak ziyarete açılan
planetaryum (yıldız ve gezegen evi), cam bir küpün içinde yer alan, alüminyum panellerle kaplı dev bir küreden oluşuyor. İki ayrı salona bölünmüş kürenin üst katında, dünyaca ünlü bir Hollywood starı, evrenin bilinen sırlarını anlatan bir yolculuğa çıkarıyor
sizi. Alt salonda ise bir başka
yıldız, evrenin başlangıcını anlatıyor. Bu dev küre aynı zamanda, gezegenlerin yörüngesinin canlandırıldığı bir maketin de parçası hâline getiril-
miş. Bu makette yerküremiz,
kendisini çevreleyen gezegenlere göre, gerçek oranlara sahip bir güneş konumunda. İçine cam parçaları gömülmüş
abanoz renkli taş zemini ziyaretçilere Samanyolu üzerinde
yürüyormuş gibi bir his veriyor. Manhattan’ın Yukarı Batı
Bölgesi’nin en gözde mimari
tasarımlarından biri olan görkemli yapıda James Stewart
Polshek’in imzası var.
6ROMA
MAXXI MÜZESİ
32
İtalya’nın yeni modern sanat
müzesi MAXXI Müze, geçtiğimiz yıl Roma’da açıldı. Müzenin sanatsal binasını İran asıllı Zaha Hadid tasarladı. Girişte bulunan Cosmic Magnet
isimli devasa heykel de büyük
beğeni topladı. Müze, Antik
Roma’nın tabiri caizse kalbinde kuruldu. Tarihle modernizmin kesişmesini simgeleyen
yapının maliyetinin 150 milyon
Euro’ya ulaştığı açıklandı. Müzenin ismi ise modern ve art
(sanat) kelimelerinin baş harflerine 21’in Romen rakamlarıyla karşılığı olan XXI harfleri eklenmek suretiyle elde edilmiş. XI, aynı zamanda 21. yüzyılı ifade ediyor. “Büyük” anla-
mına gelen bu MAXXI ismi, ortaya çıkan esere de çok yakışıyor. Ayrıca MAXXI, tam 29
bin metrekarelik bir alanı işgal
ediyor. İç mekânlarının toplamı 21 bin 640, sergi alanlarının
toplamı ise 10 bin metrekare.
Cosmic Magnet
MAXXI, kontrast merdivenler
ve dev iskelet gibi parçalarıyla
görülmeye değer bir müze.
LONDRA
MİLENYUM KÖPRÜSÜ
Milenyum Köprüsü (Millenium Bridge), yüz yıldan daha
uzun bir zamandan sonra Thames Nehri üzerine kurulan
ilk köprü. Aşırı sallanmasına yol açan bir mühendislik hatasından dolayı çok geç hizmete açılan köprü, sadece yayalar için tasarlanmış. Köprü, kapalı olduğu dönemde bile,
üzerinde “kaçamak” ve bol “sallantılı” gezintiler yapan kent
halkının beğenisini kazanmış. Tate Modern’in yeni binasına doğru uzanırken gökyüzünü ortadan ikiye ayıran köp-
rü en güzel fotoğrafları St. Paul Katedrali’nin bulunduğu kıyılardan veriyor. Yatay kordonların tuttuğu tüy gibi hafif bir
gövdeden oluşan köprünün yenilikçi tasarımında Norman
Foster’ın imzasını görüyoruz. Çevredeki ofis binalarından ya
da kentin panoramik manzarasını sunan Milenyum Dönme
Dolabı’ndan bakıldığında ise köprü çok farklı bir görünüm
sunuyor: Köprü, Thames Nehri’nin lacivert suları üzerinde
gündüzleri kalın bir tel, geceleri ise bıçak sırtı gibi parlıyor.
33
GURME
Vedat Başaran’la
Geleneksel
Türk Gastronomisi Üzerine
Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan geleneksel Türk mutfağı, günümüz dünya mutfakları
arasında hatırı sayılır bir yere sahip. Küreselleşme sürecinde dünya mutfağı ile de rekabet
etme durumuna gelen Türk mutfağını, ülkemizin önde gelen gastronomi ve Osmanlı mutfağı
uzmanlarından Vedat Başaran ile değerlendirdik.
34
Metropol kentlerde tüm dünya
mutfaklarıyla bir arada bulunan
geleneksel Türk mutfağını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Biz bu konuda maalesef planlı ve
organize bir çıkış yapamadık. Evrensel boyutta Türk gastronomisinin tanıtımında çok geri kaldık. Batılı ve doğulu ülkelere baktığımızda
bu ülkelerin mutfak kültürü pazarlamasını çok öncelerden planladıklarını ve bunun pazarlamasını da başarıyla gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Türk gastronomisi ile ilgili bir
planlama yapmadan, mevcut sis-
tem içerisinde insanların içinde bulundukları pozisyon ve durumlardan
vazife çıkardıklarını görüyoruz. Örneğin döner, kahve ve lokum, üzerine çok düşünülmeden kendi kendine tanınarak bir yerlere geldi. Oysa
bu planın olması gerekiyor. On beş
senedir böyle bir planın yapılması gerektiğine inanan bazı devlet girişimleri oldu ama çok sonuç alınamadı. Özel girişimler ise çok daha
cılız kaldı. Rahmetli Tuğrul Şavkay
ile böyle bir plan üzerine çalışmıştık
ancak o da bir noktadan sonra durmak zorunda kaldı.
Yeterli güce ya da birikime sahip değil miyiz gastronomi anlamında?
Tam tersine çok güçlüyüz. Bulunduğumuz coğrafya itibarıyla sadece zeytin dahi bizi dünyada bir numaralı ülke konumuna getirebilir. Zeytin, zeytinyağı ve buna bağlı
olarak üretilen işlenmiş ürünlerde
çok büyük bir potansiyele sahibiz.
Bunlar çok değerli ve önemli ihracat kalemlerimiz. Fakat biz bunları yurtdışında gastronomik anlamda markalaştıramadığımızdan dolayı istediğimiz miktarda satama-
dığımız gibi, kıymetlendirip gerekli fiyatı da bulamıyoruz. Markalı bir ürün beş birim iken, markasız
ürün iki birime alıcı buluyor pazarda. Ürünümüz kaliteli ama katma
değer oluşturamıyoruz. Dolayısıyla katma değerden önce marka olmamız, uluslararası ölçekte tanınırlığı, bilinirliği olan markalar ortaya koymamız gerekiyor.
Bu markaları nasıl oluşturacağız ve gastronomi bunun neresinde yer alacak?
Bunun en kısa yolu, değişen ve ge-
Vedat Başaran
araştırmalarıyla
kaybolmaya yüz
tutan geleneksel
tatları ortaya
çıkarıyor ve
gastronomi
meraklılarıyla
paylaşıyor.
lişen yaşam şartlarına paralel yollar izlemekten geçiyor. Dünyada gastronomi liderliğini savaş zamanlarında dahi mutfak kültürünü pazarlamaktan geri kalmayan ülkeler sürdürüyor. II. Dünya
Savaşı’nda Fransa savaşta olduğu
halde, ABD’de düzenlenen festivallere katılıp mutfak kültürünü tanıtıyordu. İtalyanlar da aynı şekilde çalışıyorlardı. Bu ülkeler böyle bir plan dahilinde ilerlediler. İtalyan pizzasının, makarnasının bugün tüm dünyayı sarması tesadüfi değil. Büyük çabalar, büyük organizasyonlar var bu tanınmışlığın arkasında. Bu planla herhangi bir Afrika ülkesi mutfağı alınıp,
ABD’ye götürülseydi ve tanıtılsaydı
bugün herkes Afrika mutfağını biliyor olacaktı. Halbuki dikkat edin,
Afrikalılar orada olmalarına rağmen bir Afrika mutfağı yok. Kökleri Afrika’ya dayanan büyük bir nüfus kitlesi var ama tanınan, bilinen
bir Afrika mutfağı yok. Fransızlara baktığınız zaman, hiç öyle büyük
bir nüfusları yok ama Fransız mutfağı hakim.
Küresel ölçekte yer edinebilmek
için restoran açmak yeterli mi?
Hayır, bu asla yetmez. Çok yüzey-
aşaran
Vedat B i sayıda
ak
bir sonr yemek
akasya iyle
tarifler a.
d
karşınız
Işığın doğduğu
topraklardan,
ışığın battığı
topraklara
kadar uzanan
bir eksenin
gastronomi
zenginliğine
sahibiz.
sel kalırsınız böyle bir durumda.
hot dog herkesçe bilinir ama arkasında bir derinlik bulamazsınız.
Sadece restoran kültürüyle küresel ölçekte var olamazsınız. Günümüzde Fransızlar restoranların
da ötesinde pişirme teknikleri ile
oradalar, yemek çeşitleri ve beslenme kültürleriyle oradalar. Tasarımları, müzikleri ve içecekleri ile toplam bir kültür paketi oluşturmak önemli.
Hangi noktalarda eksik kalındı?
Bizler coğrafyanın da katkılarıyla oluşan mutfak kültürü birikimimizin pazarlanabileceği fikrine daha yeni yeni varıyoruz. Yaşadığımız coğrafyanın tarihsel sürecine baktığımız zaman bizlerden
çok Arapların ve batılıların arasında gerçekleşen bir ticaret olduğunu gözlemliyoruz. Araplar
Asya’nın derinliklerinde üretilen
tekstili, baharatı almışlar, bizim
bulunduğumuz ekseni kullanarak
Avrupa’ya pazarlamışlar. Biz pa-
zarlama ve ticaret konusunda biraz daha donuk kalmışız meselelere. Pazarlama ve marka oluşturma bilincimiz daha erken zamanlarda oluşsaydı, bugün sadece pişirme tekniği açısından dahi çok
özel bir yeri olan dönerin marka değeri, pazarlanışı ve algılanışı, çok daha farklı ve üst düzeyde
olabilirdi. Çok özel bir akşam yemeğinde tercih edilen ve bir kalite algısını temsil eden bir yiyecek olabilirdi döner. Oysa bugün
Avrupa’da üç-dört Euro’ya satılan
harcıâlem bir yiyecek konumunda
ne yazık ki.
Türk mutfak kültürünü tanınır
kılma adına nasıl bir yol izlenmeli?
Öncelikle dışarıda nasıl algılandığımızı iyi analiz etmemiz gerekiyor.
İmparatorluk geçmişi olan, birçok
kültür ile etkileşim yaşamış bir coğrafyadan geliyoruz biz. Dolayısıyla
diğer mutfaklardan çok daha zengin bir çeşitliliğe sahibiz. Bunu doğru tanıtabilmek, kafalarda şekillenmiş yanlış algılamaları düzeltebilmek çok önemli. Döner dışında sahip olduğumuz büyük mutfak deneyimini, zeytinyağlılarımızı, tatlılarımızı, et ve sebze etrafında oluşan
mutfak çeşitliliğini vurgulayabilmek
yaşamsal önem taşıyor. Bizden önceki kuşakların bıraktığı büyük bir
birikim var. Bunu doğru değerlen35
dirmeliyiz.
TASARIM
İtalyan Tasarım Geleneği
MÜKEMMELLİK SANATININ ÖYKÜSÜ
Belleklerde yer edecek zihin açıcı bir yolculuk…‘İtalyan
yaşam biçimi’ olarak bildiğimiz tasarım geleneğinin öyküsü...
Tasarım alfabesinin ilk harfi olarak
anılan İtalyan tasarım geleneği, tarih içinde sosyal ve kültürel gelişmeyle paralel yürüyen dinamik bir süreç.
Tasarım tarihi boyunca klasik mobilya
ustalarından modern tasarımcılara bu
süreçte yer alan marka ve kişilerin öyküleri bu geleneği bugüne taşıyor. Bu
kişilerin fikirleri, tasarımları, çalışmaları ve emekleriyle gerçekleşen düşler, fikir ve ürünler, bugün dekorasyon
dendiğinde klasikten moderne akla ilk
gelen tasarım ekolünün İtalyan ekolü
olmasını sağlıyor. Mobilya diye tabir
edilen masa, sandalye, koltuk, kanape tasarımından öteye geçen bu ekol,
bugün mutfak ve banyo tasarımından kapı kulplarına kadar dekorasyonun tüm öğelerinde çizginin üzerini
vadediyor.
“Skygarden” Aydınlatma, Flos
Aydınlatma, hem dekoratif
bir obje olarak hem de
uygun ışığın mekan
deneyimini vurgulaması
açısından mimari tasarım
sürecinin bütünleyici ve
vazgeçilmez bir parçası.
İtalyan tasarımı yalnızca
mobilya değil, aydınlatma
ve dekoratif objelerde de
fark yaratıyor.
36
“İtalyan Tasarımı” nosyonu, başlangıç
noktası olarak Rönesans dönemindeki
atölyeler ve Leonardo da Vinci’nin prototip
tasarımlarını takiben özellikle İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonraki dönemde, yaratıcılık
ve üretimdeki üstünlüğünü yeni teknolojiler, bilgi birikimi ve profesyonellikle destekledi. Üst sınıf tasarımcılardan yararlanırken genç yeteneklerin teşvik edilmesini de hiçbir zaman ihmal etmeyerek mükemmellik yaklaşımına süreklilik kazandırdı. İtalyan tasarımında bugün gelinen noktada benimsenen eğilimler ile tasarım yaklaşımları özellikle modern alanda küçük tipolojik yeniliklerle, daha önce keşfedilmemiş fonksiyon bileşimleriyle de dikkat çekiyor. Kullananın alışkanlıklarına ve ihtiyaçlarına cevap vermek üzere formlarını bir anda değiştirebilen nesneleri görebiliyoruz.
“Butterfly” sandalye,
Magis,
Karim Rashid
“Mezzadro”sandalye,
Zanotta,
Achille Castiglioni
“S” sandalye,
Cappellini,
Tom Dixon
“Vanity” sandalye,
Magis,
Stefano Giovannoni
“Bac”
sandalye,
Cappellini,
Jasper
Morrison
“HR Aqua Frame” koltuk,
Paola Lenti
“Febo” koltuk,
Maxalto
“Duemilaotto” mutfak,
Boffi, Duilio Bitetto
“Taraxacum” aydınlatma,
Flos,
AchilleCastiglioni
“Missed Tree” vazo,
Serralunga,
Jean Marie Massaud
“Ray” kanepe,
B&B Italia, Antonio
Citterio
Kanepe, Cassina
37
RÖPORTAJ
Evİm Evİm Güzel Evİm!
Siz de ‘Evim gibisi yok’ diyenlerden misiniz? Eğer öyleyse evinizi
trendlere ve kişisel zevkinize göre dekore etmenin şimdilerde
tam zamanı!
38
39
RÖPORTAJ
H
ayatın keşmekeşi, iş hayatının
yoğunluğu ve
günlük koşturmacaların belki
de en keyifli yanı
günün sonunda huzur dolu evinize
kavuşuyor olmamızdır. Eviniz bir
de özenle döşenmiş ise değmesinler keyfinize... Hele bir de bahar
geldi ki evlerdeki değişim şart oldu
neredeyse... Herkesin dört gözle beklediği yaz aylarında, kıştan
kalma kasvetten kurtulmak, evinize yaz neşesini yeniden getirmenin vakti geldi de geçiyor bile...
Evlerde yepyeni çözümler yaratmak için mekan tasarımları yapan Dekors’un Tasarımcısı Betül
Hassamancı’nın da bu konuda size
bazı tavsiyeleri var. Dekorasyonun içeriğinin her bir evde mekânın
gerçekleri, evde yaşayacak kişilerin beklentilerine ve yaşam tarzlarına göre farklılıklar gösterdiğini söyleyen Betül Hassamancı, bu
nedenle dekorasyonun doğru sonuçlanmasının birçok detayın bir
arada düşünülmesi ile mümkün
olduğunu söylüyor. Her yıl yepyeni bir trendle karşılaştığımız dekorasyonun inceliklerini, yeni akımları, doğru bilinen yanlışları Akasyalı Dergisi okurları için değerlendiren Hassamancı evini dekore etmek isteyen herkese küçük tüyolar da veriyor.
40
Dekors markası ve hizmetleri hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz?
Dekor’s Mekân Tasarımı, Sinpaş
Grubu bünyesinde, mimar ve iç mimarlardan oluşan büyük bir ekiple, bireysel ve kurumsal müşterilerine iç mimari proje tasarım ve uygulama hizmeti veren bir firmadır.
Bireysel müşterilerimiz çoğunlukla Sinpaş projelerinden ev sahibi olmuş, dekorasyon konusunda bütün
detaylarda Dekors’dan hizmet alan
kişilerdir.
Kurumsal müşterilerimiz ise; yine
ağırlıklı Sinpaş Grubu içerisindeki firmalardır. Satış ve pazarlamaya
yönelik olarak örnek dairelerin, satış ofislerinin tasarımı gibi ürünlerin
sunulabileceği özel mekânlar tasarlıyoruz. Bu tip işlerde de mekânın
fonksiyonlarının doğru olarak kurgulanmasının yanında görsel olarak
da bütünden parçaya, aksesuarlarına kadar her detay özel olarak tasarlanmakta ve seçilmektedir.
Ben de bir mimar olarak Dekors’da
kurumsal müşterilerimize hizmet
veren tasarım ekibi içerisinde çalışıyorum.
Sizce ev dekorasyonunda en
önemli detaylar nelerdir?
Dekorasyonun içeriği her bir evde
mekânın gerçekleri ve evde yaşa-
Evinizi dekore
ederken
düşünmeniz
gereken pek
çok şey var ama
bunlar içinde
en önemlisi
mekânın doğru
aydınlatılması.
yacak kişilerin beklentilerine, yaşam tarzlarına göre farklılık gösterir. Dekorasyonun doğru sonuçlanması birçok detayın bir arada düşünülmesi ile mümkün. Malzemenin iyi seçilmesi, bir araya geldiklerindeki uyumu, üzerindeki mobilyaların tasarım detayları, renkleri her biri ayrı ayrı bütünü oluşturan detaylar. Benim açımdan en
önemlisini söylemem gerekirse
bütünün etkisini hem görsel hem
fonksiyonel olarak tamamlayan
unsur aydınlatmanın iyi çözülmüş
olmasıdır.
Mimaride son yıllarda ön plana
çıkan, dikkatinizi çeken bir akım
var mı?
Günümüzde dünyadaki mimari
formlar artık daha organik ve akışkan çizgilere dönüşmeye başladı.
Metropol kentlerde doğa ile iç içe
geçmiş binalar, enerjinin korunmasına yönelik sistemlerle bütünleşmiş olarak uygulanıyor.
Dekorasyon trendlerinde ise en
son Milano tasarım fuarında öne
Günümüzde
dünyadaki mimari
formlar artık
daha organik ve
akışkan çizgilere
dönüşmeye
başladı.
lamak için öyle bir renk kullanmak
etkiyi bambaşka bir hale getirebilir ya da duvar kâğıdı banyoda kullanılmaz gibi kısıtlamalar olabiliyor insanların kafasında. Ama artık neme
dayanıklı gelişen malzemelerle
bunu çoğu yerde uyguluyoruz.
Ev sahiplerine vereceğiniz tüyolar/püf noktalar var mı?
İnsanların içinde mutlu olabilecekleri mekânlar oluşturmaya çalışıyoruz. Bu da karşımızdaki kişiyi ve
ihtiyaçlarını iyi analiz etmek ve anlamakla başlıyor. Ev sahibi ev ile ilgili beklentilerini belirleyerek gelirse uzman kişilerin desteği ile iyi bir
sonuca ulaşılır.
Betül Hassamancı, müşterinin ihtiyacına uygun tasarımlara imza atıyor.
çıkan etkiler bu sene canlı renklerin doğal dokularla bir arada kullanılacağını gösteriyor.
Müşteriler en çok evin hangi
noktasına titizleniyorlar?
Genel olarak bir analiz yapmak gerekirse bir evin kalbi olan mutfak
en çok ev hanımlarının özen gösterdiği mekânlardan. İşleyişin doğru çözülmüş olması ve dolap kapaklarından, tezgâha malzemelerin seçimi bu alanda çok önemseniyor. Banyolarda da dekorasyonu
etkili hale getirecek birçok malzeme ve renk seçeneği var, bu alanlarda çok detaylı seçimlerin yapıldığı alanlardan. Bunun haricinde
giysi dolapları, ayakkabılarından
şapkalarına nasıl yerleştireceklerine kadar mimarla beraber titizlenilerek çözülen unsurlardan.
Müşteriden gelen talepler hangi konularda yoğunlaşıyor? Daha
çok hangi konularda müşterileri aydınlatma gereği duyuyorsunuz?
Dekorasyon konusunda müşteriler
birçok taleple, ellerinde resimlerle vs. gelebiliyor. Ne istediğini bilen
müşteri ile çalışmak çok keyiflidir
fakat kişinin bu işe ayıracağı bütçe ve kafasındaki hayalini de iyi örtüştürmek lazım. Yoksa sonuç hayal kırıklığı da olabilir. Seçilen malzemelerin ve renklerin eve uyumu
konusunda malzemeyi satan firma
kadar detaylı teknik bilgi vermemiz
gerekiyor. Bir de uygulama süreçleri ve bu işin alacağı zamanla ilgili müşterilerimizi özellikle aydınlatma gereği duyuyoruz.
Dekorasyona dair doğru bilinen
yanlışlarla çok sık karşılaşıyor
musunuz? Bunlara örnekler verebilir misiniz?
Mesela koyu renk kasvetli olur derler ama doğru yerde bir alanı vurgu-
Akasya Acıbadem projesinde ev
sahibi olmak isteyenlere herhangi tavsiyeniz var mı?
Akasya Acıbadem Projesi şehirdeki lokasyonu ve projenin içeriği ile
gerçekten özel bir proje. Biz de bu
özel projede ev sahibi olacak kişilere iyi bir hizmet verebilmek için
Dekors olarak Akasya Acıbadem
Projesi içerisinde uzman bir ekiple beraber yer almaya başladık. Ev
sahipleri ile tek tek görüşerek, ihtiyaçlarını birlikte belirleyerek hayallerinde ki evde en kısa zamanda
yaşamaya başlamaları için hizmet
vermek üzere oradayız…
Eklemek istedikleriniz var mı?
Biz de tasarım ekibi olarak Akasya
Acıbadem Projesi için farklı ev tiplerine göre alternatif dekorasyon
konseptleri tasarladık. Dekors Acıbadem Akasya ofisinde bunlarla ilgili sunumlarımızı ve güncel trendlere göre, projeye özel seçilmiş
malzeme seçeneklerini ev sahipleri ile de en kısa sürede paylaşmak
41
istiyoruz.
doğal yaşam
Bİyolojİk Göletle
Gelen Huzur
Suyun huzur veren dinginliği ile Akasya Acıbadem’in
mükemmel mimarisi bir araya geliyor ve biyolojik
göletli muhteşem bir yaşam alanı ortaya çıkıyor.
Dünyamız önemli bir dönemeçten geçiyor. Doğal kaynaklar hızla
tükenirken temiz su kaynağı bulmak zorlaşıyor. Durum böyleyken
oluşturulan yeni yaşam alanlarında doğayla iç içe olmak hem ayrı
bir önem kazanıyor hem de aranılan bir özellik oluyor. Akasya Acıbadem projesi de bu ihtiyaca en
güzel cevaplardan birini Göl Etabı içinde oluşturduğu biyolojik göletle veriyor. İnsanların doğal olma
isteği ve doğaya dönme ihtiyacının bir sonucu olan biyolojik göletler hiçbir kimyasal madde kullanmadan; suyun bitkiler, ortamdaki bakteriler ve özel filtreler yoluyla temizlenmesi ile oluşan ekolojik oluşumlar olarak dikkat çekiyor.
Biyolojik gölet oluştururken
amaç; doğadaki dengeyi bozma-
dan sudaki yosun konsantrasyonunu mikro-organizmalar yolu
ile azaltmak ve fosforu su içinde dengelemek. Göletler, tercihe göre içerisinde suyu temizleyen ve aynı zamanda suda oksijen üreten bitkiler, taşlar, çakıllar,
kayalar, çevresinde su ile uyumlu
olan ağaçlar ve sazlıklar gibi canlı ve doğal öğeleri bulundururken su oyunları sağlayan fıskiye
ve heykeller, iskeleler gibi mimari
elemanları da barındırıyor. Yapay
olarak hazırlanan göletler, parçası
olduğu ekosisteme katkı sağlıyor.
Biyolojik göletler istenilirse yüzülebilir olarak da tasarlanabiliyor.
Göl Etabında Göletle
Gelen Huzur
Göl etabı içinde toplam 7320 m2
alana sahip olan gölette biyolo-
jik sistemle arıtma yapılarak, yeşil
ve peyzajla birlikte uyum sağlanıyor. Bitkiler ve doğal taşlarla doğal bir gölet görüntüsü oluşturuluyor. Sistemde yüzey üzerindeki
yaprak v.b. gözle görülebilen kirlilikler, scimmer denilen özel aletlerle temizlenirken, gözle görülemeyen kirlilikler ise bu konuda avrupada ve dünyada biyolojik gölet konusunda uzmanlaşmış
firmaların özel filtreleri kullanılarak ve yine onların deneyimli uzmanlarının gözetiminde, yerli ortak firmalarının birlikte çalışması ile oluşturulacak sistemle temizlenecek. Dört farklı kotta olacak gölette her kottan kaskatlarla
birbirine su akışı sağlanacak. Göletin en derin bölgesi 140 cm olacak ve bu derinliğe daha sığ güvenlik bölgeleri oluşturularak kademeli şekilde ulaşılacak.
Akasya
Acıbadem’de yer
alan biyolojik
gölet toplam 7320
m2 alana sahip.
42
Gölette
tamamen doğal
yollarla hijyen
sağlanıyor.
Göletler
Bulunduğu
Ortama Nasıl Bir
Fayda Sağlıyor?
Biyolojik göletlerde ters yıkama olmaması sayesinde
su kaybedilmiyor, kimyasal
havuzlardaki gibi su dışarı atılmıyor. Tamamen doğal
yollarla hijyenin sağlandığı gölette mevcut suyun değiştirilmesine gerek kalmıyor. Biyolojik göletlerin en
önemli özelliklerinden biri
de insan vücuduna zarar verecek kimyasallar barındırmaması ve tamamen doğal
bir suda yüzme imkanı sağlaması. İstenen boy ve şekilde yapılabilen, bitkili veya
bitkisiz kullanım kolaylığı
sağlayan biyolojik gölet sistemi yıllar geçmesine rağmen eskimiyor ve bozulmuyor.
Dört farklı kotta olacak gölette her kottan kaskatlarla birbirine su akışı sağlanırken
göletin en derin bölgesi 140 cm olacak.
43
doğal yaşam
Bahçe Düzenleme
Sanatı
Geometrİk düzenden serbest doğa görüşüne bahçe tasarımları...
Doğayı hapsetmek ya da taklİt etmek...
İnsanoğlu bir yandan güneşin pırıl pırıl yüzüyle gülümsediği yaz günlerinde doğanın rastgele sunduğu güzelliklerin keyfini çıkarırken bir yandan da bu rastgelelikle yetinmeyerek çağlar boyu farklı anlayışlarla bahçe düzenlemeleri yapmayı seçti. Tarih boyunca görülen bahçeler ya geometrik bir düzende ya da serbest doğa görüşüne uygun olarak biçimleniyor.
Avrupa’da antik çağlarda, eski Mısır ve Yunan uygarlıklarında düzenli, geometrik, simetrik anlayışla düzenlenen bahçeler, Barok dönemde de kıta Avrupa’sında saray bahçeleriyle devam
etti. Daha sonra gelişen İngiliz bahçeleri buna bir istisna oluştururken hala uygulanmakta
olan en eski bahçe stili olan Uzakdoğu’daki bahçeler ise bu simetrik düzene hiç uymuyor.
Geometrik Doğa
Fransız ve İtalyan Bahçeleri
Ortaçağ’da İtalya’da kale ve manastır avlularında
sade bahçeler düzenlenirken, asillerin kent duvarları
dışında villalar inşa etmesiyle gelişen bahçe düzenlemelerinde asıl 15. yüzyıldan sonra mimariyle ilişkilendirilmeye başlanmasıyla önemli bir gelişim yaşandı.
Kameriyeleri, havuz ve teras tasarımları, simetrik ve
perspektif yaklaşımıyla stilize edilen bitki elemanlarıyla İtalyan bahçe stilinin 17. yüzyılda Fransa’yı da etkileyerek buranın iklimsel ve etnik özellikleriyle entegre
olmasıyla Fransız stili doğdu. O dönemde Fransa’nın
Avrupa’nın merkezi olmasından ötürü bu stil kolaylıkla tüm Avrupa’ya yayıldı. Fransız bahçelerinin en dikkat çekici özelliği geometrik oluşudur. Rengarenk çiçeklere ve yeşil mazılara üçgen, dörtgen, daire gibi
şekiller verilir. Bu bahçelerde geniş çimenlik alanlar
ve çiçek tarhlarının yanı sıra çeşmeler, havuzlar, hayvanat bahçeleri, heykeller, kuş kafesleri de vardır.
Bahçede yer alan unsurlar taşlarla döşeli ağaçlıklı yollarla birleşir.
Yalın Ama Asil Bir Tasarım
İngiliz Bahçe Stili
44
Doğaya hakim olarak şekillere hapsetme temelli simetrik ve formal
Fransız bahçe stilinin yerini, 18.
yüzyılda İngiltere’de doğan ve daha
sonra dünyaya yayılan natüralist
İngiliz Bahçe stili aldı. İngiltere’de
yapay formları korumak, iklim koşulları nedeniyle oldukça zor olduğundan daha doğal daha serbest
bir tasarım öne çıktı. İngilizlerin kırlarda uzun yürüyüşler yapmak, ata
binmek gibi doğa sporlarından hoşlanması da İngiliz bahçe stilini şekillendiren faktörlerdendir muhakkak.
İngiltere’deki kır peyzajında, İngiliz asillerinin geniş arazilerine bahçe ve parkların devamında yuvarlak
tepeler, küçük ormanlar ve renkli meralar yayılır. Bu bahçelerde
akarsuların önüne setler yaparak
yaratılan yapay göller, peyzajı çevreleyen ağaçlar ve birden karşınıza
çıkıveren köprüler, küçük tapınaklar gibi yapılarla bir Pitoresk estetik vardır. İngilizlerin doğanın kendisini kullanarak yeniden yaratma
anlamındaki bahçe konsepti Japon
bahçeleriyle fikir birliğindedir.
Doğaya İbadet
Japon Bahçeleri
Bahçe düzenleme sanatının
Japonya’da ülkenin felsefesi ve diniyle güçlü bir bağı vardır. Şintoizm,
Budizm ve Taoizm, insanların huzurlu zaman geçirmeleri ve meditasyon yapabilmelerine yönelik ruhani bir duyguyu yansıtacak farklı bahçe stilleri yaratmada kullanılır. Bugün, Japon kültürünü etkileyen dini veya sosyal birçok unsuru
bir araya getiren dramatik birer kültürel armoni sayılan Japon bahçelerinin tarihi 7. Yüzyıla kadar dayanır. Japon bahçeleri yüzyıllardır Japon kültürünün en önemli parçalarından biri.
Doğanın kendi düzeni ve ritminin
farkındalığı Japon bahçe sanatının
da özü. Bu sanatsal bahçelerin asıl
özelliği dağlardan ovalara, denizlerden şelalelere doğanın güzelliklerinin bir kaç yüz metrekareye sığdırılmış sembolik birer minyatürleri olmaları. Sansui, yani dağ ve su öğesi etrafında düzenlenen bahçe içindeki tepeler dağları, gerçek veya
yapay göller denizleri, gölün kıyısına yerleştirilen taşlar kayalık bir deniz kıyısını simgeler. Gölün ortasında düzenlenen bir ada veya adalar
bulunur. Bu adalara köprülerle veya
üzerinde yürümek üzere düzenlenmiş adım taşları ile ulaşılır. Ayrıca fenerler, taş kuleler, minik pagodalar, taştan yapılma su çanakları,
bambu çitler de kullanılır.
Çakıl Taşlarıyla Meditasyon
Zen Bahçeleri
Japon bahçelerinin bir diğer türü ise
batılıların Zen Bahçeleri dediği Japon
Taş Bahçeleri. Temelde bu iki bahçe
birbirinden çok farklıdır aslında. Ortaçağlarda gelişen Karesansui yani kuru
dağ ve su denen bu bahçelerde suyu
sembolize eden beyaz küçük çakıl taşları kullanılır. Kum, çakıl, kaya, bazen
çim veya diğer unsurlar içeren sığ bir
kum bahçesidir. Zen bahçesinin büyük bir bölümünü oluşturan kuru bahçe, granit bahçesinden elde edilen ça-
kıllardan yapılır. Yüzeye yayılan çakıllar suyu, üzerindeki kayalar ise denizin
ortasındaki Japon adalarını sembolize
eder ve kalp veya zihne karşılık gelen
kanji karakterlerinin bahçesini oluşturur. Temizlik ve saflığı da temsil eden
çakıllar tırmıkla şekillendirilerek sudaki dalgaları simgeleyen desenler oluşturuluyor. Bu bahçeler, içinde gezmek
değil meditasyon amaçlı izlemek üzere
düzenleniyor.
45
LIMITED EDITION
Oldukça fazla sayıda üretilmiş ürünlerin fiyatı ne kadar
yüksek olursa olsun değeri paha biçilemez değildir.
Sadece birkaç kişide olan ürünlerse günümüzde en az
koleksiyonerler kadar diğerlerinin de ilgisini çekiyor.
Hysek X-Ray
Perpetual Calendar
İsviçre saatçiliğini yüksek teknoloji ile birleştiren başarılı markalardan Hysek, mimari tasarımı yüksek saatler konusunda uzman.
X-Ray Perpetual Calendar, adından da anlaşılacağı üzere süregiden bir takvime sahip. Saatin küçük bileşenlerinin nasıl çalıştığını kadranı üzerinde yer yer görebilmek mümkün. 18 ayar pembe altın saat sadece 30 adetle sınırlı bir
üretime sahip.
Sınırlı
www.hysek.com
Aston Martin One-77
760 beygir güç ve 750 Nm tork, 7,3
litrelik motorundan sağlanan Aston Martin One’ın üretimi sadece
77 adetle sınırlandırılmış. Bu yıl içerisinde sahiplerine teslim edilecek
otomobilin 2 milyon ABD dolarına
yaklaşan fiyatı bile dudak ısırtıyor!
www.astonmartin.com
46
Marlen, Adam & Eve
Dolmakalem
Marlen, işlenen ilk günahın peşine düşerek Adem ve Havva’nın insanlığın
geçmişini aydınlatmak üzere anlatılmış hikayesini tasvir eden bir minyatürü kalem serisine ekledi. Bu dolma
kalem sedef işçiliğinin sınırlarının zorlandığı bir işlemler silsilesinden geçerek nihai halini alıyor. Yüksek derecelerde ısıtılan sedefin sonsuza dek kaleminizin üzerinde kalacağı garanti edilmiş oluyor. Ucu 18 ayar altın olan
kalemden sadece 38 adet üretildi.
www.marlenpens.com
Sayıda
Tiffany & Co. Jean
Schlumberger Monarque Kolye
Müthiş doygun renkteki sarı renkli safirlerden bir kelebek, pırlantaların
ışıldattığı yapraklardan oluşan bir kolye üzerinde nazikçe duruyor. Jean
Schlumberger, 1987’deki ölümüne dek Tiffany için yaptığı tasarımlarda
hep böyle pastoral detaylar kullandı. İlhamını doğadan alan tasarımcının
Monarque isimli bu kolyesi sadece istek üzerine Paris ve New York’taki
ustaların ortak çalışmasıyla üretiliyor.
www.tiffany.com
47
SS
LIMITED EDITION
Lana Marks,
Positano Tote Çanta
Omas & Arte Gioia,
1453 İstanbul’un
Fethi Kalemi
Arte Gioia ile ünlü İtalyan kalem üreticisi OMAS’ın ortak projesi olarak hayat bulan “1453,
İstanbul’un Fethi” serisi, Türkiye ve dünyadaki kalem tutkunlarına sunuldu. İlk koleksiyon; fetih
yılına ithafen 1453 adet ile sınırlı tutuldu. 925 ayar sterlin gümüş
üzerine sarı altın yaldız kaplama ile üretilen kalemlerin kapakları siyah mine ile bezendi. Pistonlu dolmakalem olarak tasarlanan 1000 adedi 2.700 Euro; roller
ball olarak tasarlanan 453 adeti
ise 2.500 Euro olarak fiyatlandırıldı. İkinci koleksiyon; İstanbul’un
fethedildiği güne ithafen 29 adet,
pembe altından ve gövdeleri siyah mineyle bezenerek üretildi.
20 pistonlu dolmakalem 19.000
Euro, 9 roller ball ise 18.000
Euro’dan fiyatlandırıldı.
www.artegioia.com
100’den fazla renk kombinasyonuna sahip Positano, ismini aldığı İtalyan kasabası kadar
renkli! Timsah, kayman, devekuşu ve kertenkele derisinden,
Fransa ve italya’daki ustalarca
üretilen çantalar için ABD’li tasarımcı Lana Marks’a güvenmeli ve size ait olanın geleceği süreyi sabırla beklemelisiniz. Birkaç aylık bir üretim süreci bulunan çantaların size
özel üretiliyor olması başka hiç
kimsede olmayacağı anlamına
geliyor. Fiyatı da sizin tercihlerinize göre değişiyor.
www.lanamarks.com
Porsche Design
Studio, Shisha
Porsche sadece spor otomobillerle değil, ürettiği üstün tasarım özelliklerine sahip ürünlerle de tüm dünyada bilinen bir marka. Şimdi de Shisha isimli bu nargile Temmuz sonunda görücüye çıktı. 55 santimetre uzunluktaki nargile alüminyum ve
daha önce Porsche imzalı kalemlerde de kullanılan TecFlex isimli özel bir
maddeden imal edilmiş. Shisha sadece Londra’da Harrods içerisinde mağazası bulunan Porsche Design Studio’da satılacak ve acele edilse iyi olur!
www.porsche-design.com
48
HIZLI, GÜÇLÜ, MİNİK
WIesmann’dan spor
otomobil kavramını
değiştirecek bir konsept.
“Kompakt kelimesinden ne anlıyorsunuz?” sorusuna verilecek en güzel
cevaplardan biri bu olurdu herhalde!
Wiesmann gibi her bir parçası özenle elde şekillendirilen ve birleştirilen;
müşterilerinin istekleri doğrultusunda otomobillerine değişik tasarım
öğeleri ekleyerek onları eşsiz kılan
bir spor otomobil firmasının başka bir şey yapması da beklenemezdi. Cenevre Otomobil Fuarı’nda görücüye çıkan Spyder isimli bu yenilikçi model, Wiesmann Biraderler’in
ilk dönem tasarımlarından ilham almış. Sadece 1,000 kilogram ağırlığa
sahip Spyder, 420 beygir güç üreten V8 motoruyla sıfırdan 100 kilometreye sadece dört saniyede erişebiliyor. Ancak iki kişilik, kapıları ve
ön camı olmayan bir otomobilde bu
kadar hız yapmayı - rüzgara rağmen - ister misiniz; o ayrı bir konu.
Henüz üretime geçmesi planlanmayan Spyder, istek üzerine 2012 yılından itibaren firmanın üretmeyi
düşünebileceği bir konsept çalışma
olarak kalacak. Şimdilik!
Wiesmann, araçlarını
elde birleştiren ve insan
titizliğini, üretim bandına
tercih eden bir lüks spor
otomobil firması.
www.wiesmann.com
49
YAT
Yepyenİ Bİr Yat
Konseptİ
Denizde ‘daha fazla alan’ sloganıyla yola
çıkan Wider, meraklıları için yepyeni bir
oyuncak.
50
Cenova’nın Rapallo sahil kasabası İtalyanlar için vazgeçilmez bir
yaz durağı. Portofino’ya 10 dakika uzaklıkta bulunuyor. Ayrıca deniz ve onun sunduklarıyla da iç içe.
Her şey zaten bu kadar güzelken
daha güzel bir şeyin aranmayacağı bir yer Rapallo. Ama onu güzelleştiren başka bir şey daha var: Wider 42’. Mayıs ayında tanıtımı yapılan Wider için tek kelimeyle motoryat denilebilir ama bu ona biraz
haksızlık olur.
Dışarıdan bakıldığında bir motoryattan da farklı duran Wider, durduğu zaman iki yana doğru açılan
ve bir megayatın güvertesine eşdeğer boyutlara ulaşan minik bir dev.
Daha önce Pershing için çığır açan
tasarımlar gerçekleştirmiş olan Tilli Antonelli artık yoluna tek başına
devam ediyor. Bu da onun ilk göz
ağrısı. Wider bugüne dek yaklaşık
10 adet sipariş aldı ama önümzü-
deki dönemde daha da popüler olacağı kesin. Alışılmadık bir konsept
ama bir kere yakından gördünüz mü
etkisinde kalmamanız mümkün değil.
Wider 42’ ağırlık/güç dengesi sayesinde saatte 53 knot hıza ulaşabiliyor. 40 knot seyir hızıyla saatte 100
litre yakıt harcayarak neredeyse 400
mil yol alabiliyor. Kabini içerisinde
denizde geçirilecek bir gün boyunca
ihtiyacınız olacak her şey var: minik
bir mutfak, LED TV, 160 litrelik buz
da yapabilen bir buzdolabı, C şeklinde bir sofa ve deriden yapılmış, kafa
üstünde asılı duran gardırop olarak
kullanabileceğiniz çantalar.
www.wider-y.it
Vivius vit inte, unc factum
quamdi, nonfero, Cupio
viveris con sulemqu
Gucci
Mutlu Yıllar
Frida Giannini, ‘yat da
tasarlarım’ diyor.
İtalya’nın en meşhur modaevi Gucci 90. yılında, İtalya’nın en ünlü yat
üreticisi Riva ile beraber efsanevi Aquariva modeli üzerine yeni bir
model geliştirdi: Aquariva by Gucci. Modaevinin şimdiki kreatif direktörü Frida Giannini ve Officina Italiana Design tarafından geliştirilen bu
yeni yat sadece sipariş üzerine üretilecek. Riva ve Gucci haklı bir köklü
geçmişi paylaşıyor. İkisi de işçilikleri
ve La Dolce Vita isimli İtalyan mottosunu günümüzde başarılı bir şekilde temsil ediyor. LakeIseo’da doğan Riva, 2000 yılında doğmuş olmasına rağmen, ikonlaşmış Aquariva modelini ilk kez bir modaevinin
ellerine teslim ediyor. 380 beygirlik
Yanmar motorlarıyla 41 knot maksimum hıza erişebilen bu kompakt
yatın seyir hızıyla menzili 150 mil.
Ayrıca Riva by Gucci aksesuar serisiyle dilenirse yatınızı kişiselleştirebilmeniz de mümkün.
Aquariva by Gucci, İngiliz
Wallpaper tarafından En İyi
Tekne Ödülü’nü kazandı.
www.riva-yacht.com
51
Porselen
OTOMOBİL
En Hızlı
Bugatti ve
Königliche
PorzellanManufatur Berlin
(KPM) işbirliğiyle
üretilen yeni
Bugatti “L’Or
Blanc” otomotiv
endüstrisinin
hayalgücünün
sınırlarının
olmadığını
ispatlayan göz
alıcı bir sanat
eseri.
52
Her bir parçası için haftalar süren bir araştırma ve denemeden sonra KPM tarafından kalıpları çıkarılan otomobilin hem dış hem de iç tasarımı porselenden oluşuyor. Dünyanın en güçlü malzemelerinden biri olan porselenle bir otomobil üretmek elbette kolay değil, ancak 250 yıllık porselen üretici KPM için
bu aşamaların hiçbiri yorucu olmamış. Porselen, kalitesini üretim aşamasında gösterilen özenden alıyor. Fakat Bugatti Grand Sport gibi bir otomobil için ekstra özen gerekiyor. Üretim aşamasında yüzde
16’lık bir çekme payı olan porselenler için defalarca deneme
yapılması boşuna değil. Beyaz üzerine mavi çizgilere sahip olan yeni Bugatti, bir otomobilden çok heykelimsi bir
duruşa sahip. Aracın bu duruşu dışında porselenden imal
edilmiş olması hiçbir özelliğinden ödün vermesini gerektirmemiş. Hâlâ dünyanın en hızlı otomobili o.
Bugatti Veyron Grand Sport
“L’Or Blanc” bu 30 Haziran’da
Berlin’de tanıtıldı ve fiyatı vergileri hariç 1,65 milyon Euro.
www.bugatti.com
53
spor
A
R
E
C
A
M
A
D
R
A
L
U
S
ÇILGIN
ğu ve farklı
u
l
n
u
g
y
u
ın
riyle
koşulların
r seçenekle
u
k
Doğa ve iklim
r
a
p
ip
h
a
şi
celerine s
işli. İşte vah
r
e
v
l
e
k
o
zorluk dere
ç
ing için
neri.
Türkiye raft
in beş özel ö
iç
s
n
a
d
a
l
r
sula
yor. Zorlu
ık sorunu olmayan herkes katılabili
n gerektirmeyen bu aktiviteye, sağl
giderken,
akıp
la
hızıy
ca
olan
Özel bir uzmanlık ve fizik kondisyo
ızda
l gürül çağlayan nehir suları altın
Gürü
.
şart
n
isyo
nkond
ve
eyim
ak
parkurlarda ise den
eninizi enerjiyle doldurac bu eğle
tutmak. Elbette bunu yaparken bed
dik
unu
burn
n
rı.
urla
nuzu
park
botu
ng
iş
tek
rafti
l
yapacağınız
n seçtiğimiz en güze
k. İşte Türkiye’nin farklı bölgelerinde
celi sporun tadını doyasıya çıkarma
54
GEREKLİ
MALZEMELER
Can yeleği, şort, suya
dayanıklı ayakkabı ve
elbette güneş kremi. Zorlu parkurlar için
ise ilave olarak, su ve
rüzgâr geçirmeyen,
ıslandığında bile sıcak tutan özel giysi ve
ayakkabılar ile su tutmayan eldiven ve kask
bulundurmakta fayda
var. Gözlük kullanan
maceracı rafting tutkunlarının gözlüğünün
saplarını başlarının arkasından bağlayarak
sabitlemeleri tavsiye
ediliyor.
Antalya’ya 55 kilometre mesafedeki Beşkonak mevkiinde bulunan
Köprüçay, hızlı akıntılı bir nehir. Parkur, Akdeniz Havzası’ndaki en
geniş servi ormanlarından birini kapsayan
Köprülü Kanyon Milli
Parkı içerisinde yer alıyor. Dalga boyu en fazla yarım metreye kadar çıkabiliyor. Tehlikesiz basit geçişler yapılıyor ve sadece küçük engellerden kaynaklanan dalgalanmalar gözleniyor. Yer yer
sert dönüşler heyecanı artırıyor. Köprüçay’ın
suyu temiz ve berrak.
Yazın en sıcak günlerinde bile su sıcaklığı 15
derecenin altında kalabiliyor. Zorluk derecesi kolay olan parkurun
uzunluğu 12 kilometreye ulaşıyor.
İstanbul’a üç saat mesafedeki Düzce’nin
Cumayeri ilçesi sınırlarında bulunan Büyük
Melen Çayı, orta zorlukta bir parkur. Yaklaşık 10 kilometre uzunluktaki parkur yaklaşık üç saatte tamamlanıyor. Parkurda yer yer
sert dönüşler ve coşkun çavlanlar görülebiliyor. Melen’de İstanbul ve Ankara’ya olan
yakınlığı sebebiyle günübirlik rafting heyecanı yaşayabilirsiniz.
Bolu dağlarının ormanlar, yaylalar, gölcükler ve şelalelerle bezeli doğasında iliklerinize
kadar enerji depolayacaksınız.
Erzincan’ın güney ilçesi
Kemaliye, iklimi, coğrafi yapısı ve bitki örtüsüyle rafting için ideal bir parkurlara sahip. Fırat Nehri’nin iki
kolundan biri olan
Karasu’nun milyonlarca yıldır kalkerli kaya
yapılarını aşındırmasıyla oluşan Kemaliye Vadisi, kısa mesafede yüksek irtifa gösterdiğinden zengin bir habitat ve iklim çeşitliliği
sergiliyor. 15 kilometre
uzunluğundaki Karanlık
Kanyon’un içinde akan
Karasu’nun üzerinde
süzülmekse bulunmaz
bir deneyim. Kanyonun yer yer 500 metre
yüksekliğe ulaşan duvarları kimi zaman tabana doğru 10 metreye
kadar daralıyor. Parkurun zorluk derecesi
kolay ile orta arasında
çeşitlilik gösteriyor.
Erzurum Ovası’nın kuzeyinden doğup yaklaşık 400 kilometre mesafe kat ettikten sonra Karadeniz’e dökülen Çoruh Nehri, dünyanın en önemli rafting parkurları arasında
gösteriliyor. Bol yağışlı zirvelerden beslenen,
dar ve derin vadilerden,
boğazlardan hızla akan
Çoruh’un suyu her zaman bol. Genellikle de
bulanık. İspir’den başlayıp Yusufeli’nde sona
eren zorlu parkur, profesyonel emniyet sistemi gerektiriyor. Dar
geçişler, güçlü manevralarla aşılabilecek engellere sahip. Yer yer
günışığının bile güçlükle girebildiği derin vadilerden ve kaya koridorlarından geçiliyor.
Alanya’nın doğusundaki bulunan Dim Çayı,
şehir merkezine yaklaşık beş kilometre mesafede. Toroslardan
doğup Akdeniz’e ulaşan çayın suları yaz kış soğuk. Denizin serinliğiyle yetinmek istemeyenler için ideal. Rafting tesisleri, çay
kıyısındaki koyu gölgeli ağaçların altına yayılmış. Nehrin akıntı hızı
az ve tehlikesiz. Ortalama iki saatte tamamlanan parkur, beş kilometre uzunluğunda. Dim Çayı, herkesin katılabileceği kolay bir parkur. Ayrıca
Dim Çayı Havzası’nın
sol yamacında yer alan
Dim Mağarası görülmeye değer.
55
SPOR
BİNİCİLİĞE DAİR
HERŞEY
binicilik, en eski ata sporlarımızdan biri olmasının yanı
sıra, bugün her yaştan bireyin heyecanla yaptığı bir
hobi aynı zamanda.
56
Biraz hobi biraz
yatırım. Tutkunlarına göre ise hem
psikolojik hem de
fiziksel yönden
insana kattıklarıyla her ikisinden
daha fazlası. Türkiye Binicilik Federasyonu İstanbul İl Temsilcisi
Serdar Halulu meraklıları için
binicilik sporunun bilinmeyenlerini bizlerle paylaştı. İki canlının
tek vücut haline gelmesi şeklinde
tanımladığı binicilik, Halulu’ya
göre hassas bir dengeye oturtulan özel bir spor. Halulu’ya göre
bilhassa çocuklarda karar verme
bilincinin, fiziksel ve zihinsel
dayanıklılığın gelişmesine yaptığı
katkılarla modern tıbbın da son
zamanlarda üzerinde durduğu
bir spor. Atlarla tanışmak için geç
kalmadınız, ancak uzmanlar 3 4
yaş aralığını bu spora başlamak
için, 6 yaşı da sistemli çalışmaya
başlamak üzere ideal zaman
olarak işaret ediyor. Halulu ise,
“6 yaşında bu spora başlayan
ile 35 yaşında başlamış bir binici
aynı müsabakada yarışabiliyor“
diyerek her yaşta binicilik sporunun ayrı güzelliği olduğunun altını
çiziyor. “Binicilik yapabilmeniz
için kendi atınızın da olması
gerekmiyor” diyor Halulu. Belli bir
ücret karşılığında isteyen herkes
binicilik tesislerinden yararlanabiliyor. Eskinin biniciliği lüks sayan
algısı bugün yerini biniciliği geniş
kitlelere ulaştıran bir spor algısına
bırakıyor. Sadece İstanbul’da
son iki yılda 30 yeni tesisin
açılması artan talebin önemli bir
göstergesi aynı zamanda. Artan
sayılarıyla yakın zamanda 200’e
ulaşması beklenen İstanbul’daki
tesislerde, ücretler 50 TL ile
100 TL arasında değişiyor.
İstanbul dışında, Ankara, İzmit,
Adana, Bursa ve Antalya’da
da çok sayıda binicilik tesisi
mevcut. Halulu’nun belirttiği gibi
Anadolu’da ata binilecek yer bulmak sorun olmuyor. Şayet küçük
kaçamaklar sizi tatmin etmiyorsa
müsabık(yarışçı) bir binici olmak
için kendi atınızı edinmeniz şart.
“Bu konu arabalar gibidir çok
mütevazı bir arabayla spor, lüks
bir arabanın arasındaki maliyet
farkı gibi atların da maliyetleri
Eskinin biniciliği
lüks sayan
algısı bugün
yerini biniciliği
geniş kitlelere
ulaştıran bir
spor algısına
bırakıyor.
BİNİCİLİK DERSLERİ
NE GİYMELİ?
Başlangıç olarak dar ve elastik
binici pantolonu, çizme veya bot ile
yarım chaps idealdir. Güvenliğiniz
için tog(koruyucu şapka) takmanız
şarttır. Yardımcı malzemeler olarak
mahmuz, kamçı ve eldiven kullanılır. Artan ilgi nedeniyle bu alana
yönelen pek çok firma rekabete
bağlı olarak fiyatların düşmesine
neden oluyor. Önceki yıllara göre
yüzde 25 dolaylarında ucuzlayan
ürünlerde, malzemelerin takım
olarak maliyeti marka ve kalitesine
göre 650 TL ile 2000 TL arasında
değişiyor. Yeni başlayanlarınsa,
tüm takımı edinmelerinden ziyade
sadece tog ve mini-chaps (dizden
aşağısında kullanılan tozluk benzeri aksesuar) edinmeleri yeterli
oluyor. Tog ve mini-chaps’ın totalde 300 TL’ye piyasadan edinilmesi
mümkün.
UYGUN AT
Acemi bir binici için en uygun
at sakin, iyi eğitimli, itaatkar
ve istikrarlı olandır. Bunun için
genellikle yaşı ilerlemiş atlar
tercih edilir.
İLK DERS
Ata binmeden önce eğitmeniniz ata
nasıl yaklaşılacağı, atın malzemelerinin neler olduğu konularında
açıklama yapmalıdır.
ATA YAKLAŞMA
Ata ani hareketler yapmadan yavaşça yaklaşılır. Çifte atabileceği
düşüncesiyle atın arkasından
geçilmez ve her zaman sol tarafta
durulur.
TEMEL AT MALZEMELERİ
Eyer, başlık, kantarma, dizgin,
göğüslük, keçe, üzengi, kolon, getr
ve topukluktur.
ATA BİNİŞ-İNİŞ
Atın sol tarafına geçerek yüzünüz
atın arkasına bakacak şekilde
eyere yakın durulur. Binici sol
ayağını üzengiyi kendisine doğru
çevirerek üzengiye geçirir. Dizginleri sol eliyle tutarken elleriyle
eyerin her iki yanına tutunarak
kendini yukarıya doğru çeker
ve atın sırtına oturur. Bir ikinci
kişinin yardımıyla da atın sırtına
çıkılabilir. Bunun için binici atın
sol tarafına geçerek eyere yakın
bir şekilde durur. Sol bacağını
dizinden kırarak kaldırır ve eyerin
her iki tarafından tutunur. Diğer
kişi biniciyi bacağından tutarak
kaldırır ve binici atın sırtına
oturur. Attan inerken de sağ ayak
üzengiden çıkartılır ve arkadan
geçirilerek sol ayağın yanına
getirilir. Sağ elle eyerin arka tarafından tutulur. Sol ayak üzengiden
çıkartılarak yavaşça yere inilir.
arasında farklılıklar var.” diyor
Serdar Halulu. Rakamlar en az
Halulu’nun belirttiği kadar çeşitli.
Zira 5 bin dolara alabileceğiniz
atların dışında, milyon dolarların
telaffuz edildiği paha biçilemeyen
atlar da mevcut piyasada. Binicilik sporunu yapabilmek için geniş
zamanlara ihtiyacı olduğunu düşünenlerse yanılıyor. Manejde (at
eğitiminin yapıldığı yer) normal
bir biniş yaklaşık 50-60 dakika
arasında değişiyor. Arazi binişleri
biraz daha uzun sürmekle birlikte, antreman binişleri binicinin
hedeflerine göre değişiyor.
Binicilik yapan birinin bu işe genel
olarak 45-50 dakika ayırması
yeterli. Tabi hedef yarışmaksa,
günde en az 2-3 saatinizi biniciliğe ayırmanız gerekli. Zihinsel bir
terapi niteliğindeki binicilik sporuna özellikle zamanın anahtar
sözcük olduğu iş dünyası davet
ediliyor. Hızla artan ilginin aynı
hızla da profesyonelleştiğine dikkat çekiyor Serdar Halulu. “Cumhuriyetin ilk dönemlerinde elde
ettiğimiz başarıları yeniden elde
etmeye başladık. Son iki senede
binicilikte ciddi bir çıkış yakaladı
Türkiye. Geçtiğimiz haftalarda
bir binicimiz (Derin Demirsoy)
Portekiz’de yapılan Avrupa
Gençler Şampiyonası’nda gümüş
madalya kazandı. Modern binicilik tarihimizde ilk kez bir sporcumuz Avrupa Şampiyonası’nda
madalya alarak tarihi bir başarıya
imza attı. Ata sporlarımızdan biri
olan binicilikte Avrupa’ya adımızı
duyurma adına çok önemli bir
adım.”
57
spor
TUT NEFESİNİ,
DALIYORUZ!
Balıkadam veya denizkızı olmak sandığınızdan daha kolay.
İşte ruhundaki “balık insanı” keşfetmek isteyenler için sualtı
harikası Türkiye’nin en güzel dalış noktaları.
Dalış sporu, sualtına yapılan
sihirli bir yolculuk. Türkiye ise
hem sualtı yapısı hem de görüş netliği açısından dalış için
tam bir cennet. Yeni başlayacak olanların eğitimlerinin ardından tüm dünyada geçerli olan dalış brövesini almaları
şart. Ayrıca, ülkemizdeki dalış okullarının bazılarının başlatmış olduğu günlük deneme
dalışlarına katılmak mümkün.
Dalışlar, eğitmenler eşliğinde, dalış hakkında bir bilgilendirmenin ardından sığ sularda gerçekleştiriliyor. Sualtının sessiz ve büyülü dünyasını bir kez keşfettikten sonra
müptelası oluyor insan. İşte
profesyonellerden amatörlere dalış tutkunları için altı sıkı
GÖKÇEADA
DATÇA
Ege ile Akdeniz arasındaki sınırı oluşturan Datça
Yarımadası’nın dağlık coğrafi yapısı, bölgedeki dalış alanlarının bakir kalmasına neden olmuş. Şimdiye kadar çok
sayıda amfora çıkarılan Datça kıyılarındaki
dalışlar limana yarım saat uzaklıktaki kıyılarda yapılıyor. Rüzgârlar nedeniyle dalışın uygun olmadığı durumlardan kaçınmak için meteorolojik verileri
yakından takip etmekte fayda var.
58
Ahalisinin
bir zamanlar süngercilik ve balıkçılıkla geçindiği Gökçeada’nın eski adı İmroz. Adanın açıklarındaki sünger yataklarını yeniden canlandırmak için yapılan uzun soluklu çalışmalar olumlu sonuç
verdi. Adanın çeşitli yerlerinden kiralayabileceğiniz teknelerle dalış bölgelerine ulaşabilirsiniz. Kaleköy, Yıldız Koyu, Kaşkaval Burnu, Kömür Burnu, İnce Burun,
Aydıncık, Kefalos... Adada dalış
için seçenek çok.
SAROS
İstanbul’a
yaklaşık üç saat mesafedeki Saros Körfezi’nde
dalgıçlara yönelik motel ve kamp
alanları mevcut. Karmaşık akıntıları, yüksek oksijen oranı ve akarsuların taşıdığı besin tuzlarından dolayı körfezde çok
sayıda deniz canlısı yaşıyor. Körfezdeki en
gözde dalış bölgelerinden bazıları şöyle:
İbrice Limanı, Üç Adalar, Toplar Burnu, Asker Taşı, Minnoş Adası, Kömür Limanı ve Bebek Kayaları.
M.Ö. 4 yüzyılda küçük
bir yerleşim olan Kaş, günümüzde yıl boyunca dalgıçlara hizmet veren şirin bir sahil kasabası. Kaş
yakınlarındaki dalış noktaları limana 15 – 45
dakika uzaklıkta. Bölge, Likya batıkları açısından da çok zengin. En gözde dalış noktalarından biri de Uçak Batığı. Ancak bu batık yaklaşık
60 metre derinde başladığı için sportif dalışlar sadece özel koşullarda gerçekleştirilebiliyor. Pek çok dalış okulunun bulunduğu bölgede sualtı yapısı genelde resif ve batıklardan oluşuyor.
DALYAN SARIGERME
KAŞ
BODRUM
Türkiye’nin ilk su altı arkeoloji müzesine ev sahipliği yapan Bodrum günümüzde su altı sporları için önemli bir merkez. Yılın büyük bölümünde dalış imkânı sağlayan yöre, zengin su altı
planktonlarına sahip. Amforalar, batıklar, renk renk
su altı canlıları, sünger ve mercan yatakları bu bölgede görülebilecekler arasında. Bodrum’da yıl boyu
dalış eğitimi ve organizasyonu yapan pek çok kuruluş bulunuyor. Yarımadanın pek çok yerinde dalış yapılabiliyor olsa da en gözde yerler arasında
Büyük ve Küçük Resif, Karaada, Yassı Kaya,
Poyraz, Delikli Mağara, Kurt Burnu,
Oraklar, Kargı ve Köcek Adaları sayılabilir.
Dalyan’dan kalkan dalış tekneleri 45 dakikalık yolculuğun ardından 30 metre genişliğindeki bir kanaldan Akdeniz’e ulaşıyor. Ardından Dalyan’da serin duvar dalışları yapılıyor. Sarıgerme’de ise Türkiye’nin en
derin sualtı mağaraları bulunuyor. Bu yöredeki
dalış bölgeleri aynı zamanda Fethiye’den gelen
haftalık dalış teknelerinin de uğrak yeri. Bölgede profesyonellerin tavsiye ettiği dalış bölgelerine gelince. Dalyan’da Bozburun ve
Kargıcak Koyları ile Sarıgerme’de
Fok Mağarası, Derin Mağara
ve Nar Adası.
FARKLI DENEYİMLER
MAĞARA DALIŞI
GECE DALIŞI
Sadece tecrübeli dalgıçların
gerçekleştirebileceği bu dalışlarda sualtındaki mağaraların
oda ve oyuklarında dolaşılıyor.
Türkiye’de en fazla gerçekleştirildiği yerler, Dalyan ve Fethiye. Mağaralarda hava boşlukları olabiliyor. Odacık denilen bu
boşluklarda mağaranın tavanının görebilir, hatta başınızı sudan çıkarabilirsiniz.
Sualtında birçok canlı gece ortaya çıkıyor. Sualtı feneriyle
bile net görüş sağlamak mümkün olabiliyor. Gece dalışlarında yön bulmak çok önemli. Bu
yüzden mutlaka sualtı pusulası
kullanmak gerekiyor. Gece dalışını sadece deneyimli dalgıçların bilinen sularda gerçekleştirmesi öneriliyor.
59
GÜNCEL YAŞAM
albüm
ElvIs Is Back
(Legacy Edıtıon)
bir duygu olarak tanımalayan
sanatçı, bu albümünde Fado
klasiklerini seslendirerek nostaljik
bir Portekiz rüzgarı estiriyor.
Grammy Ödüllerine aday gösterilen
ilk Portekizli sanatçı olan Mariza,
çocukluğunda ve genç kızlığında
ailesinin tavernasında dinlediği
geleneksel Alfacinha, Fado Vianinha
ve Fado Zé António gibi geleneksel
melodileri yorumlayarak kendi
geçmişiyle de buluşuyor.
dvd
ElvIs Presley
Amerika’nın Rock&Roll kralı
Elvis Presley’nin Sony Müzik
etiketiyle yayınlanan “Elvis Is Back
(Legacy Edition)” özel baskısında;
sanatçının efsanevi iki albümü
“Elvis Is Back” ve “Something For
Everybody” ile aralarında “Stuck
On You”, “Fame And Fortune”, “It’s
Now Or Never”, “Little Sister”, “I
Feel So Bad” gibi hit şarkılarının da
bulunduğu 12 adet bonus parça yer
alıyor. İki CD’den oluşan albüm Elvis
severler için muhteşem bir arşiv.
Kapakta Elvis’in fotoğrafları ve
Stuart Colman’ın anlattığı askerlik
dönüşü müzik geçmişi yer alıyor.
Fado Tradıcıonal
marıza
60
Portekiz geleneksel müziği
Fado’nun dünya çapında en
sevilen temsilcilerinden biri olan
muhteşem ses Mariza’nın yeni
albümü Fado Tradicional, köklerine
dönen geleneksel bir fado albümü.
Fadoyu bir müziğin çok ötesinde,
İki Dil Bir
Bavul
Özgür Doğan’ın
yönettiği film,
yeni mezun Türk
öğretmenin atandığı
Doğu Anadolu’nun
uzak bir köyündeki
bir yılını ve Türkçe
bilmeyen çocuklarla
yaşadıklarını
anlatıyor.
2011 Grammy
NomInees
53. Grammy’de ödül alan ve aday
olan Beyoncé, Katty Perry, Lady
Gaga, Eminem, Rihanna, John
Mayer, Sade, Michael Jackson
gibi birbirinden ünlü ismin en
popüler şarkılarının yer aldığı
arşivlik bir albüm. 17. best-seller
serisi 2011 Grammy Adayları
albümü, Sony Music & Grammy
Academy Recordings’in ortak
çalışması. 19 şarkılık albümün
geliri Grammy’nin müzik
dünyasına yönelik desteklemek,
sağlık yardımı, ek kaynak
alanlarında 1989’da kurduğu iki
yardım kuruluşu olan MusiCares
Foundation ve GRAMMY
Foundation’a aktarılacak. Bu
kurumların amacı genç isimlere
müzik endüstrisinde iş ve olanak
sağlamanın yanında müzik
kültürü ve algısını geliştirmek.
“The Recording Academy” nin
oluşturduğu bu kuruluşlar müzik
sektöründe önemli bir yere sahip.
Mükemmel
Bir Gün
65. Venedik Film
Festivali’nde Isabella
Ferrari’ye “En İyi
Kadın Oyuncu”
ödülünü kazandıran
filmin yönetmeni
Ferzan Özpetek.
Sosyal Ağ –
The Socıal
Network
83. Oscar
Ödüllerinde sekiz
dalda aday olan,
dört dalda Altın
Küre Ödüllü David
Fincher’ın yönettiği
film, Facebook’u
ve kurucusu Mark
Zuckerberg’ün
hikayesini anlatıyor.
Yaşamın
Kıyısında
Fatih Akın, Almanya
Türkiye arasında
köprü kuran
sıradan insanların
yaşamlarından bir
kesit sunarken yine
çarpıcı detaylarıyla
ses getiren bir film
sunuyor.
kitap
• Yönetim Guruları ve Onların Sırları
Kazanmak
İstiyorsanız
- Wınnıng
Küçük Ama
Önemli
Şeyler
Jack Welch
Amaç The Goal
Eliyahu M.
Goldratt
Çizginin
Dışındakiler
- Outlıers
Malcolm Gladwell
Başarılı insanlar
hakkında anlatılan bir
hikâye vardır; onların
zeki ve hırslı oldukları
söylenir. Outliers’te
Malcolm Gladwell
başarının gerçek
hikâyesinin bundan
çok farklı olduğunu ve
bazı insanların neden
başarılı olduğunu
anlamak için,
bunların çevrelerine
daha dikkatli
bakmamız gerektiğini
iddia ediyor. Mesela
aileleri, doğum yerleri
ve hatta doğum
tarihleri… Başarının
hikâyesi başta
göründüğünden daha
karmaşık ve çok daha
ilgi çekici…
200’ün üzerinde
üniversite ve işletme
fakültesinde ders
kitabı olarak okutulan
ve yöneticilerin
elinden düşmeyen
iş ve aşk romanı,
yönetim danışmanı
ve imalat yönetimi
uzmanı Dr. Eliyahu
M. Goldratt’ın
Kısıtlar Teorisi’ni
ortaya attığı kitap.
“Bu teori, teslimatta
gecikme ve düşük
gelir problemleriyle
mücadele eden
işletmeler için ikna
edici bir çözüm
sağlıyor.”
Bedava
- Free
ChrIs Anderson
Radikal Gazetesi
Teknoloji Editörü M.
Serdar Kuzuloğlu bu
kitabı şöyle özetliyor:
“Hiçbir hizmetine
ücret ödemediğimiz
Google ve Facebook
gibi sitelerin
kazananlar listesinin
ilk sıralarında yer
alması tesadüf
değil. Atomlardan
oluşan fiziksel dünya
dijitalleşerek bit, bayt
ve megabaytlara
dönüşürken bütün
kurallar baştan
yazılıyor. Bu kitap
üretim ve dağıtım
maliyetlerinin
düşmesiyle ücretsiz
sunulabilen
hizmetlerin yarattığı
milyarlarca dolarlık
yeni ekonomiye
dair en aydınlatıcı
kaynaklardan biri.
Aynı zamanda
e-ticaret gelirleriyle
göz alan internetin en
mahrem sırrı.”
General Electric
efsanesinin yaratıcısı
Welch’in bulaşıcı olan
iyimser, mazeret
kabul etmez, işkotarmacı zihniyeti,
bu kitapta birçok
kişisel öyküyle ve Jack
Welch’e özgü canlı
üslupla sunuluyor.
Bu açıdan kitapta yer
alan paylaşımların
insanların çalışma
yaşamı konusundaki
düşüncelerini
değiştireceği kesin.
Çünkü Jack Welch’in
enerji ve tutkusu
bütün kitaba sirayet
ediyor. Kitap,
başlangıç düzeyinden
yönetim kurulu
odalarına kadar, şirket
oyununda ustalaşmak
isteyenlerin büyük
bir adım atmasını
sağlıyor.
Tom Peter
Buyology
MartIn
LIndstrom
Satın Almaya Dair
Bildiğimiz Her Şey
Neden Yanlış?
Her birimizin her
yıl yaptığı sayısız
alışverişi harekete
geçiren gerçek
etmenler nelerdir?
Tüketiciler herhangi
bir ürünü satın alma
nedenleri kendilerine
sorulduğunda
hakikati mi dile
getiriyorlar?
Pazarlama gurusu
Martin Lindstrom
3 yılını ve 7 milyon
doları harcayarak
yürüttüğü nörolojik
araştırmalar
sonucunda şunu
buldu: İş, gerçek satın
alma nedenlerine
geldiğinde, ağız
genellikle yalan
söylerken beyin
hakikati dile getiriyor.
Dünyanın en önemli
iş hayatı gurularından
biri olan Tom Peters,
8 Temmuz 2004’de
tompeters.com adlı
internet sitesinde ilk
blogunu yazar. Ve bu
blog hayranlarının
desteğiyle hızla
gelişerek kısa
zamanda ABD’nin en
çok tıklanan internet
siteleri arasına
girmeyi başarır Küçük
ama Önemli Şeyler,
Tom Peters’ın iş ve
hayat tecrübelerinin
bilgeliğini damıtarak
söz konusu internet
sitesine yazdığı
yazılardan oluşan bir
seçkiler bütünü.
61
AKASYA DÜNYASI
Akasya Acıbadem’de
Teslİmat İçin Gerİ
Sayım Başladı
2009 yılı Haziran ayında inşasına başlanan Anadolu yakasının
gözbebeği Akasya Acıbadem’in Koru etabı Ekim 2011’de, Göl
etabı Aralık 2011’de, Kent etabı ise Mart 2013’te tamamlanarak
teslimatlarına başlanacak.
182 bin metrekare arazi üzerine kurulan ve 58 bin metrekare yeşil alana sahip olan Akasya Acıbadem’de teslimat zamanı geldi. Tümü satılan Koru ve Göl etabında bulunan toplam 880 konutun yanı sıra temeli 31 Aralık 2010’da atılan Kent etabının da satışları başladı. Akasya Acıbadem Projesi’nin son etabı olan Kent Etabı’ndaki 40 katlı kule 172,6 m
yüksekliği ile İstanbul’un en yüksek ilk beş kulesi arasında yer alıyor.
Akasya Acıbadem projesinde tüm etapların ortasında yer alan Central
Park’ın yanı sıra burada Türkiye’nin ilk kumsallı havuzu da bulunuyor.
Projede tüm aile üyeleri düşünülerek yer verilen fitness salonu, rekreasyon alanları, konferans salonu, golf sahası, ilköğretim okulu, alışveriş merkezi gibi alanlar ise tam bir yaşam alanı konforu sağlıyor. Akasya Acıbadem’de ayrıca çocuklar için Akasya Acıbadem Alışveriş Merkezi içinde Kidzania isminde bir tesis de bulunuyor. Anadolu yakasının
en büyük yeşil alanına sahip olan Akasya Acıbadem’deki toplam 58.000
62
metrekarelik yeşil alanın 26.000
metrekaresini oluşturan ortak sosyal alanı Central Park; Koru, Göl ve
Kent etaplarında yaşayanları bir
araya getirecek. Göl etabı içindeki 7.500 metrekarelik biyolojik gölet ise Akasya Acıbadem’de yaşayanların bir başka ayrıcalığı olacak. Mavinin huzurunu evlerin içine taşıyacak. Akasya Acıbadem
Boğaz Köprüsü’ne 6 km, Bağdat Caddesi’ne 5 km mesafede olmasının yanı sıra; Kent Etabı’ndaki
kulenin hemen altından Uzunçayır metro istasyonuna sağlanacak
bağlantı ile trafiği en aza indirgeyen
ulaşım imkanları da sunuyor.
Çocukların hayallerini gerçekleştiren
Türkiye’de ilk kez Akasya’da!
Akasya Acıbadem Kent etabının üzerinde yükselecek olan Akasya
Alışveriş ve Yaşam Merkezİ dünyaca ünlü birçok markaya ev sahipliği
yaparken çocukların da vazgeçilmezi olacak.
Tokyo, Lizbon , Meksika, Singapur, Seul, Jakarta gibi 16 farklı şehirde açık olan KidZania, bilgi ve beceri sahibi, dünyaya ve
çevresine duyarlı, hayata olumlu yaklaşan yarının yetişkinlerinin şehri…
KidZania, 2-13 yaş arası çocuklara yönelik deneyimlerken öğretme, öğretirken eğlendirme felsefesiyle 8000 m2 üzerine kurulacak bir şehir….
Çocukların 50-60’dan fazla aktivite ile yetenekleri ve ilgileri doğrultusundaki meslekleri seçip uygulayabilecekleri, özgürlük duygularını ve sosyal yeteneklerini geliştirerek gerçek yaşam
deneyimlerini elde edebilecekleri bir çocuk şehri. …
Sokakları, meydanı, hastanesi, televizyon istasyonu, itfaiyesi,
bankası, güzellik salonu, çikolata ve şeker fabrikaları, özel para
biriminden ulaşım araçlarına kadar eksiksiz bir sehir…
Pilotların, doktorların, veterinerlerin, polislerin, pizzacıların, arkeologların, tiyatrocuların kısacası herkesin çocuk olduğu bu şehirde tüm egemenlik çocuklarda…
BOL ÖDÜLLÜ KIDZANIA
Kidzania, dünyanın en önemli eğlence-eğitim merkezlerinden biri olma başarısını aldığı ödüllerle de pekiştiriyor.
1999 Best New Business
En Yeni İş Ödülü
2005 Great Brand
En İyi Marka Ödülü
Expansion Magazine
2000 Marketing Star
Pazarlama Yıldızı Ödülü
ADCebra Magazine
2001 Best New Theme Park
En İyi Temalı Eğlence Merkezi Ödülü
Themed Entertainment Association (TEA)
2003 Top Family Entertainment Center
En İyi Aile Eğlence Kültür Merkezi Ödülü
International Association of Amusement Parks and
Attractions (IAAPA)
Mexico’s Greatest Brands
ARIN
L
K
U
C
ÇO
ŞEHRİ
2006 Top Family Entertainment Center
En İyi Aile Eğlence Kültür Merkezi Ödülü
International Association of Amusement Parks and
Attractions (IAAPA)
2009 Global Leisure Operator of the Year
Uluslararası Eğlence Merkezi İşletmesi Ödülü
Retail & Leisure Industry Magazine
2009 Best Concept of the Year
Yılın En İyi Konsepti Ödülü
Retail & Leisure Industry Magazine
AKASYA DÜNYASI
Akasya Acıbadem
Hakkında Bilmedikleriniz
182.000 m2
toplam
yüzölçümüne
sahip projeye
9 tane
Galata Köprüsü
sığabileceğini
* Galata Köprüsü’nün ölçüleri 490x14 m
Kent etabında yer
alan
178 m
yüksekliğindeki
kulenin üst üste
konulmuş
9 adet
Gize Sfenksi
demek olduğunu
26.000 m2
büyüklüğündeki
Central Park’ın,
Taksim Gezi
Parkı’ndan daha
büyük olduğunu
* Taksim Gezi Parkı 23.000 m2
* Sfenks 20 m yüksekliğinde
havuza
625 adet
Otoparkın
Anadolu
Yakası’nın en
büyük yeşil
alanı olma
özelliğine sahip
25 tane
feribota
sığabilecek araç
kapasitesine
sahip olduğunu…
7.500 m2
58.000 m2
göletin
yeşil alanın
toplam
6
14
olimpik havuz
kadar olduğunu
futbol sahası
büyüklüğünde
olduğunu
* 90x45 m dikkate alınmıştır
64
900 m2
deniz yatağı
sığabileceğini…
* 180x80 cm ölçülerinde
bir deniz yatağı

Benzer belgeler

Bir Bardak Kış - Akasya Acıbadem

Bir Bardak Kış - Akasya Acıbadem sunmayı hedefledik… Biz istedik ki kapıdan girdiğiniz an her şey yanı başınızda olsun… Son teknoloji ile donatılmış konforlu eviniz, dünyanın en ünlü markalarını bir arada sunan alışveriş merkezi, ...

Detaylı