Köy-Koop Haber Gazetesi 55. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 55. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
HAZİRAN 2016
Yıl:5 Sayı:55
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
FAO’nun 30. Avrupa ve Orta Asya
Bölgesel Konferansı Antalya’da Yapıldı
»» 4-6 Mayıs tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen bölgesel konferansın önemli iki gündem
maddesini “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ile “2016 Uluslararası Bakliyat Yılı” oluşturdu.
2 yılda bir yapılan ve 53 ülkenin bakan ve delege düzeyinde temsil
edildiği Konferansta ayrıca gelecek iki yıllık dönemde dikkate
alınacak bölgesel öncelikler ve sorunlar masaya yatırıldı.
Antalya’da üç gün süren FAO 30.
Avrupa ve Orta Asya Bölgesel
Konferansı’nın ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik
ve FAO Genel Direktörü Jose Graziano da Silva ortak basın toplantısı düzenledi.
‘Tarım arazileri hızla yok
ediliyor’
Dünyada 800 milyon aç insanın yaşadığını anımsatan Çelik, “500 milyon da
obez insan yaşıyor. Bir yanda sefahat bir
yanda sefaletin olduğu bir dünya var. Yapılan projeksiyonlara göre, 2050 yılında
oluşacak nüfusu beslemek için tarımsal
üretimin yüzde 60 artması gerekiyor.
Ancak dünyada tarım arazileri yok ediliyor. İki saniyede bir futbol sahası büyük-
6. Ulusal Tarım
Öğrenci Kongresi
Ankara’da Yapıldı
»» 6'ıncı Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi
Ankara'nın Kazan İlçesi'nde 4-6 Mayıs 2016
tarihleri arasında gerçekleşti.
lüğünde, 7 dekar tarım arazisi yok oluyor. Eğer gelecek
nesiller için sürdürülebilir
gıda arzını sağlayamazsak
dünyamız kitlesel insan göçlerine sahne olabilir.” dedi.
FAO’nun 2030 küresel gündemiyle uyumlu olması ve
amaçlarını uyumlaştırmasının en cesaret verici konu
olduğunu ifade eden FAO
Genel Direktörü Silva da
katılımcı ülkelerin BM tarafından belirlenen 17 hedefe
ulaşmak için iş birliği yapacağını söyledi. Silva, küresel mülteci sorununa ilişkin de FAO’nun destek verdiğini, insani
konularda önemli rol oynadıklarını ifade
ederek, Türkiye’ye mültecilere kucak açtığı için teşekkür etti. » Syf 16’da
Köy-Koop Kastamonu
Birliği Genel Kurulu
Yapıldı
2016 Yılında Verilecek Tarımsal
Desteklemeler Belli Oldu
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim
Üyesi Doç.Dr. Yener ATASEVEN’in,
1 Ocak 2016 tarihinden geçerli
olmak üzere 05.05.2016 tarihli Resmi
Gazete’de yayımlan 2016 Yılında
Yapılacak Tarımsal Desteklemelere
İlişkin aktardığı detaylı bilgileri
bu sayımızda sizlerle
paylaşacağız.
» Syf 12’de
»» Burdur Mehmet Akift Ersoy Üniversitesi
Gıda Topluluğu tarafından 25 Mayıs 2016
tarihinde “Süt Sektörü Nereye Gidiyor”
başlıklı bir panel düzenlendi.
Veterinerlik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe; Köy-Koop
Başkanı Yakup YILDIZ, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil ÖZCAN,
İl Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Oktay DARCAN ve Duranlar Süt İşletmesi Yönetim
Kurulu Başkanı Süleyman
DURAN konuşmacı olarak yer alırken, Burdur Vali
Yardımcısı Bülent UYGUR,
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem
KORKMAZ, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet KARACA, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. » Syf 6’da
Toprak Analiz Desteği
Kaldırıldı
»» Genel Kurul, 14 Mayıs 2016 tarihinde Gıda
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü toplantı
salonunda gerçekleşti.
Genel Kurul’da, orman köylüsünün düşük fiyatlarla üretmek zorunda bırakıldığını
vurgulayan, Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol
Akar, “Orman Bakanlığınca
son yıllarda uygulanan ormancılık politikalarının orman köylüsü ve kooperatiflerimize son derece olumsuz
yansımaları olmuştur. Verilen üretim birim fiyatları, dikili satış uygulamaları ve ya-
A.Ü. Ziraat Fakültesi öncülüğünde ve Kazan Belediyesi’nin ev sahipliğinde, 21
üniversiteden 450 ziraat
mühendisi adayının katılımıyla gerçekleşen kongrede;
Türkiye'deki yaşanan tarımsal sorunlar, tarımdaki çok
başlılık masaya yatırılarak,
çözüm önerileri tartışıldı. 2
gün süren kongrede, 7 oturumda 27 sözlü, 110 poster
bildiri sunuldu. » Syf 5’de
“Süt Sektörü Nereye
Gidiyor?”
pılan mevzuat düzenlemeleri
tümüyle orman köylüsünün
ve kooperatiflerinin aleyhine
gelişmiştir.” dedi. » Syf 11’de
»» Bakanlar Kurulu’nun 2016 Yılı Tarımsal
Destekleme Kararnamesi ile mazot ve gübre
desteği birleştirilirken, gübre desteği için
şart koşulan toprak analiz desteği kaldırıldı.
CHP Konya Milletvekili Hüsnü
Bozkurt, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in
yanıtlaması istemiyle bir soru
önergesi vererek konuyu meclis gündemine taşıdı. Bozkurt,
toprak analizlerinin tarımsal
destekleme için şart koşulması sonrası, bu alanda faaliyet göstermek üzere çok sayı-
da laboratuvar kurulduğunu,
desteğin kaldırılmasıyla ülke
genelinde yetkili 300’e yakın
laboratuvarın büyük çoğunluğunun, mali sıkıntı yaşayan
çiftçilerin toprak analizi için
ücret ödememesiyle birlikte
kapanacağını ve çalışan binlerce kişinin de işsiz kalacağını belirtti. » Syf 5’te
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Erol AKAR
Kooperatiflerin
Sınıflandırılması
Tarım Zehirlerinden
Kaçınmanın 6 Yolu
Üretici Örgütlerinde
Kaynak Sorunu
» Syf 2’de
» Syf 5’te
» Syf 9’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Mehmet SEVER
Batuhan SARICAN
Bu Ülkenin Gen
Kaynaklaına Sahip Çıkmak
Kooperatiflerde Genel
Kurul Süreci -II-
Emiliano Zapata ve
Pancho Villa
» Syf 4’te
» Syf 7’de
» Syf 18’de
Tevfik Fikret CENGİZ
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Geleceği Tahmin Edemezsiniz
Ama Planlarsınız
İnanç
» Syf 20’de
» Syf 16’da
Tarımsal Üretici
Örgütlerinde Kadının
Rolü » Syf 15’te
01/06/2016
Mayıs 2016 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20/06/2016
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddeleri23/06/2016 ne Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
Mayıs 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
01/06/2016
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
23/06/2016
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01/06/2016
Mayıs 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
24/06/2016
01/06/2016 1-15 Haziran 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
24/06/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddeleri27/06/2016 ne Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi
01/06/2016
Mayıs 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi
27/06/2016
Mayıs 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
01/06/2016
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
27/06/2016
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim
30/06/2016 Formu (Form Ba)
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim
30/06/2016 Formu (Form Bs)
01/06/2016 6552 sayılı Kanunun 73. maddesi hükmü uyarınca ödenmesi gereken
30/06/2016 10. taksit ödemesi
01/06/2016
Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflerin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi
30/06/2016
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Yrd. Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Doç.Dr. Yener ATASEVEN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Ünal ÖRNEK
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Erol AKAR
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Tevfik Fikret CENGİZ
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
ER
V E D İ Ğ E R TA
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
L
Bu sınıflandırma, ekonomik teori dikkate alınarak, bilimsel temellere dayandırılmak istenen bir sınıflandırma denemesidir.
Kooperatifler için çeşitli tanımların yapıldığı bilinmektedir. Ancak hangi tanım
ele alınırsa alınsın, kooperatiflerin ekonomik analizlerinde kullanılabilecek iki
öge gözlenmektedir. Bunlar bir yanda
ortak amaçlarını gerçekleştirebilmek için
işbirliği yapan ekonomik birimler, öte
yandan piyasa ile ilişkiler kurarak, stra-
01/06/2016
Mayıs 2016 Dönemine Ait İlan ve Reklâm Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20/06/2016
BİR
4. Ekonomik Faaliyet
ile Ortaklık İlişkilerinin
Kombinasyonunu Dikkate Alan
Sınıflandırma
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesintisi
15/06/2016 Bildirimi ve Ödemesi
F
Kooperatiflerde kullanılan diğer bir sınıflandırma ölçütü de “üyelerinin sosyo-ekonomik statüleri” olabilir. Bu sınıflandırma türü, girişim ile ortaklar
arasındaki faaliyetlerden veya ticari
ilişkilerden kaynaklanan güçlükleri gidermeye çalışır. Ortaklarının sosyo-ekonomik statülerine göre kooperatiflerin
sınıflandırılması şöylece örneklenebilir:
· Çiftçi kooperatifleri,
· Balıkçılık kooperatifleri,
· Esnaf (ve zenaat) kooperatifleri,
· Tüketici kooperatifleri, v.b.
Bu sınıflandırmada, nispeten homojen nitelikli sosyo-ekonomik ve mesleki
grupların ortak ihtiyaçlarından hareket
edilmektedir. Bu sınıflandırmaya karşı yapılan pek çok kuramsal eleştirilere rağmen, sosyo-ekonomik ve mesleki
açıdan yapılan sınıflandırma, kooperatif
çeşitliliğini zenginleştirmekte ve homojen toplumsal davranışları yansıtan yeni
kooperatif tiplerinin ortaya çıkmasına
katkıda bulunmaktadır. Öte yandan bu
sınıflandırma ölçütü, temel bir toplumsal kümeden hareketle pek çok ölçütleri
içeren sınıflandırma tipojilerinin üretilmesine katkıda bulunabilir.
Buna rağmen bu sınıflandırma tipinde
de bazı güçlükler bulunmaktadır. Örneğin, kooperatif grupların sosyal, ekonomik ve mesleki statülerini belirleyen
ölçütleri her zaman belirlemek mümkün
olmayabilir.
01/06/2016
Mayıs 2016 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
15/06/2016
İ
AT
Kooperatiflerin sınıflandırılmasında gözlenen ikinci ölçüt ise, ortakların faaliyetlerine bağlı işlevlerdir. Bu sınıflandırmanın özgül niteliği ortaklık ve faaliyet
ikilemini içermesidir. Örneğin, ortaklarının girdisini temin eden ve/veya ortaklarının ürünlerini piyasaya süren tedarik
ve pazarlama kooperatifleridir. Böyle bir
sınıflandırmada mal ve hizmetlere göre
de adlandırılarak alt kategoriler elde edilebilir.
· Hububat, sebze, meyve, pamuk, v.b. pazarlama (işleme) kooperatifleri,
· Gübre, ilaç, alet-ekipman, v.b. tedarik
kooperatifleri,
· Yapay tohumlama, ortaklaşa makine
kullanım v.b. hizmetler kooperatifleri
gibi.
Böyle bir sınıflandırma toplumsal bir
küme olan “kooperatif grup” ile ekonomik bir birim olan “girişim” arasındaki
3. Ortakların Sosyo-Ekonomik
ve Mesleki Statülerine Göre
Yapılan Sınıflandırma
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
15/06/2016 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
KA
2. Ortakların Faaliyetlerine
Bağlı İşlevlere Göre Yapılan
Sınıflandırma
ilişkileri esas almıştır. Bu sınıflandırmada, “ortaklaşa tedarik” yoluyla “işletme
giderlerini azaltma” ve/veya “ortaklaşa
işleme ve pazarlama” yoluyla “işletme
gelirlerini yükseltme” amacını taşıyan
bireysel girişimcileri ya da tüketicileri,
kısacası “grup” ile “işletme” esas alınmaktadır. Burada kooperatif işletmeyi
kurmuş bulunan kooperatif kümenin
temel amacı, kullandığı girdi ile ürettiği
ürünün piyasadaki fiyatının oluşumunu
kendi lehine döndürme çabası vardır.
Bu sınıflandırmada kooperatif örgütlerin
ekonomik açıdan biçim, kural ve örgütlenme tipinin netleştiği ve kurumsal bir
özellik kazandığı belirginleşmektedir.
Ancak, bununla beraber pazar fonksiyonları yeterince belirginleşmemiş kooperatifleri (örneğin, üretim kooperatiflerini) bu sınıflandırma sistemi içinde
göstermek pek mümkün değildir.
01/06/2016 Mayıs 2016 Dönemine Ait Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin
15/06/2016 Beyanı ve Ödemesi
Ğİ • KÖY
Kooperatif girişimlerin faaliyet alanlarına göre yapılan sınıflandırma, pratikte
en çok gözlenen bir sınıflandırma şeklidir. Bu sınıflandırma tipinde, kooperatiflerin faaliyet gösterdikleri sektörler dikkate alınır. Tarım, endüstri, hizmetler,
v.b. gibi birbirleriyle karşılıklı ilişkileri
bulunan sektörler dikkate alınarak yapılan bu sınıflandırma oldukça basit bir
sınıflandırma tipidir.
Faaliyet alanlarına göre yapılan sınıflandırma, kooperatif kuruluşlarının özgül
niteliklerini tam anlamıyla belirlediğini söylemek güçtür. Böyle bir sınıflama,
kooperatiflerin bir mal ve hizmet üretim
aracı olarak ekonomik açıdan ele alınıp,
incelenmesini güçleştirmektedir.
Öte yandan faaliyet alanlarına göre kooperatiflerin sınıflandırılması, farklı sektörlerde yer alan kooperatif girişimlerin
birbirleriyle de karışmasına neden olabilmektedir. Örneğin, bir sebze konservesi
yapan kooperatif girişimi; hem çiftçiler,
hem sanayiciler veya tüccarlar, hem de
tüketiciler kurabilir. Böyle bir durumda
konserve işleyen bir kooperatif girişim
hem tarım, hem endüstri, hem de tüketim
kooperatifleri grubu içinde yer alabilir.
Ancak, bu gibi sakıncalarına rağmen uygulamada “Faaliyet alanlarına göre kooperatiflerin sınıflandırılması” oldukça
yaygın kullanılmaktadır.
[email protected]
01/06/2016 16-31 Mayıs 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
09/06/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
RLİ
1. Kooperatiflerin Faaliyet
Alanlarını Dikkate Alarak
Yapılan Sınıflandırma
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
tejik noktaları ele geçirmek ve/veya bu
noktalara baskı yapabilmek için oluşturulan kooperatif “girişim” dir.
Bilindiği gibi ekonomik dolaşımın
iki ana uç noktası vardır. Bunlardan
birincisi insan ihtiyaçlarını karşılayan
mal ve hizmetlerin üretildiği işletmeler, ikincisi de bu mal ve hizmetleri kullanan tüketicilerdir. Ekonomi dilinde,
mal ve hizmet üretilen birimlere “girişim”(firma, işletme) mal ve hizmetlerin
tüketildiği birimlere ise “hanehalkı”
denilmektedir. Hanehalkları genelde
tüketim harcamalarını, sahip oldukları üretim faktörlerinin (emek, sermaye,
toprak, girişim) gelirleri ile finanse ederler. Üretim birimi durumunda bulunan
girişimler ise, ürettikleri mal ve hizmetleri hanehalklarına satar ve onlardan
üretim faktörlerini alarak, mal ve hizmet
üretiminde kullanırlar. Yani üretim faktörleri hane halklarının “kaynak” larını
oluştururken, firmalar tarafından kullanılırlar. Hanehalkları da “kaynakları”
olan üretim faktörlerinin gelirleri ile, firmaların ürettiği ve onların “kaynağı” durumunda mal ve hizmetleri kullanırlar (istihdam ederler). Yani hanehalkı
için “kaynak” olanlar firma tarafından
kullanılmakta, firma için “kaynak” olanlar ise hanehalkı tarafından kullanılmaktadır.
Kooperatifçilik açısından bakıldığında,
firma ögesi bireysel girişimciliği simgelemektedir. Kooperatif kurabilen ekonomik
birimler (ögeler) “hanehalkı” ve “bireysel
girişimciler”, ekonomik işlemlerde “kullanımlar” ve “kaynaklar” şeklinde ifadelerini bulurlar. Yani bir ekonomide “faktörler”, “mal ve hizmetler”, “transferler”,
“borç ve teminatlar” ekonomik ögeler
için “kaynak” ve “kullanım” olarak işlem
görmektedirler. Bu duruma göre kooperatifleri iki ana küme altında toplamak mümkündür:
a. Gelirlerini tahsil etme, etkileme ya da
iyi kullanma için “hanehalkları” tarafından kurulmuş kooperatifler,
b. İşletmelerin ihtiyaçları için“bireysel
girişimciler” tarafından kurulmuş kooperatifler.
Konu dikkatli bir şekilde incelenirse,
serbest piyasa ekonomisi koşullarında bulunan bir insanın hem kaynak sahibi (emek, toprak, sermaye
v.b.), hem de nihai mal ve hizmetlerin kullanıcısı olduğu görülmektedir.
Bu ikili nitelik ölçütüne göre ekonomi
teorisi açısından yapılan sınıflandırmada şu kooperatif tiplerinin ortaya çıktığı
gözlenmektedir:
1) Bireysel ihtiyaçları tatmin için kurulan
kooperatifler;
· Tüketim kooperatifleri,
· Eğitsel ve toplumsal amaçlı kooperatifler (konut kooperatifleri gibi),
· Tasarruf ve kredi kooperatifleri,
· Sigorta kooperatifleri.
2) Beraberce meslek icra etmek için kurulmuş kooperatifler;
· Üretim kooperatifleri.
3) Bireysel girişimcilerin ihtiyaçlarını
ortaklaşa gidermek için yine bireysel girişimciler tarafından kurulmuş kooperatifler;
a. Üretim öncesine yönelik kooperatifler,
· Tedarik kooperatifleri,
· Hizmet kooperatifleri,
b. Üretim sonrasına yönelik kooperatifler,
· İşleme kooperatifleri,
· Pazarlama kooperatifleri.
c. Her iki grupla bağlantılı olarak faaliyet
gösteren kooperatifler,
· Kredi kooperatifleri.
Kooperatifçi selamlarımla.
Haziran-2016 Dönemi muhasebe işleri
ile ilgili yapılması gerekenleri maddeler
halinde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
Her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar
konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
Kooperatifçilik konusunda genel bir düşünce oluşturmak her şeyden önce bir
sınıflandırma işidir[1]. Bu nedenle kooperatifçiliği daha iyi anlayabilmek için
kooperatifleri bir sınıflandırmaya tabi
tutmak gerekir. Bu sınıflandırma gelişigüzel ölçütlere göre değil, kooperatiflerin
amaçlarına, onları oluşturan ekonomik
birimlerin kimliklerine, yani onların
oluşmasında rol oynayan özelliklere dayanmalıdır.
Kooperatiflerin
sınıflandırılmasında
farklı ölçütlerin dikkate alındığı gözlenmektedir. Fransız kooperatifçisi Claude
VIENNEY, kooperatiflerin sınıflandırılmasında dört ölçütün bulunduğunu belirtmektedir. Bu ölçütler şunlardır:
· Kooperatif girişimlerinin faaliyet alanları,
· Ortakların faaliyetlerine bağlı işlevler,
· Kooperatif ortağı olan kişilerin sosyo-ekonomik ve mesleki statüleri,
· Ekonomik faaliyet ile ortaklık ilişkilerinin kombinasyonu.
Şimdi bunları incelemeye başlayalım.
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
»» “Kooperatifçilik konusunda genel bir düşünce oluşturmak her şeyden önce bir sınıflandırma işidir.”
MUHASEBEDE BU AY
E
2 KOOPERATİFÇİLİK
Kooperatiflerin Sınıflandırılması
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Recai PAÇİN
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Haziran 2016 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Bu Ülkenin Gen Kaynaklarına
Sahip Çıkmak
»» Küreselleş(tir)me örtük adıyla sürdürülen yeniliberalizmin birçok saptırma ve yalanları vardır. Batı,
üstünlüğünü sürdürmek, ancak aslında sömürgeciliğini
meşrulaştırmak ve kendi ölçütlerini Doğu’ya kabul
ettirmek için her türlü araçtan yararlanmakta, buna
yardımcı olmak üzere Doğu’da ya da istilaya yöneldiği
ülkelerde işbirlikçileri de kullanmaya devam etmektedir.
Bunların kimileri arasında, Uygarlığın
kökeninin Antik Yunan olduğu tezi,
Dünya Haritası Saptanması, İstila
yerine Keşifler Yalanı, Emperyalizm
yerine Demokrasi Getirme Yalanı,
Bilgi Çağı Aldatmacası Yalanı, Uygarlık Ölçüsü yerine Batı Kültürünün
Egemenliği ve Ölçütlerinin Kabulü,
Ekonomik Tetikçilik ile Yönlendirme gibi konular yanında Batı Gen
Kaynakları Üstünlüğü ve Çevre Ülkelerinin Değerli Gen Kaynaklarına
Sahip Çıkmak konusu sayılabilir.
Batı Gen Kaynakları
Üstünlüğü Yalanı
Batı’da Sanayi Devrimi’yle birlikte
bitki ve hayvan gen kaynaklarından
kapitalist ölçülerde, salt miktarı artırma göz önünde tutularak yeni
soylar ve hibrit soylar elde edilmiş
ve edilmektedir. Çalışmalar, kamu,
kamu+ tekelci şirketler ya da tekelci
şirketlerce yürütülmüştür. Şirketlerin kimileri aynı zamanda ilaç üretimi de yapmaktadır.
Elde edilen bitkisel ve hayvansal
soylara yeni pazarlar bulmak için de,
gelişmekte olan ülkelerin, Batı’nın
istediği doğrultuda yönlendirmesi
de gerekiyordu. Bu amaçla, bir kısmı
Batı’da yetiştirilmiş ya da Batı’dan
birçok araştırma bursu ve/ ya da destek sağlanarak Doğu bilimcilerinde,
“yerli bitkisel soylar (tohumlar) ve
hayvansal soyları (damızlıkları) ile
artan besin talebini karşılamak olası
olamaz görüşü egemen kılınmış”tır.
Örneğin Türkiye’de ağırlıklı olarak
1950 yıllarından itibaren önce yerli
soylar ile dışarıdan ithal edilen kültür soyları arasında bir melezleme
çağı başlatılmıştır. Hatta pek çok
yerde melezleme ile bile de yetinilmemiştir. Yerli soylar yok edilerek
kültür soylar yaygınlaştırılmıştır. Bu
durum, bitkisel üretimde en yüksek
düzeyde sahneye konulmuştur.
Günümüzde bunlara Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)’lar da
eklenmeye çalışılmaktadır.
Sonuçta, yerli gen kaynaklarının saf
yetiştirme ve seçilim ile miktar ve
kalitesinin iyileştirilmesi çalışmaları
büyük ölçüde sekteye uğratılmıştır.
Gelinen noktada, tohumculukta üretimin bir kesimi Türkiye’de de yapılsa bile yerli tohumlar yerine ilaç ve
gübre bağımlısı kültür tohumculuğa
dayalı bitkisel üretim egemen olmuştur. Damızlıkçılıkta da dışa bağımlılık sürdürülmektedir. Bununla
birlikte, kimi bilimcilerin yerli bitki
ve hayvan gen kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve kullanımı
konusunda duyarlılıkları belki çok
geç kalınsa bile umut verici olabilir. Ancak bu umudun yeşermesi, iki
konunun gerçekleştirilmesiyle bağlantılıdır. Bunlardan birisi, siyasal
erkin bu konudaki tutumu ve uygulamalarıdır. İkincisi ise, bilimcilerin
konuya karşı gösterdiği duyarlılıktır.
Bunlardan birincisi yeterince güçlü
değildir, tam tersine çıkarılan yasa
ve yönetmeliklerle Türkiye Tarımcılığı, Batı’nın denetimine geçmiştir.
Bununla birlikte, Türkiye’de 2006
yılında çıkan yerli tohum satışının
yasaklanmasını öngören yasaya kar-
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
şı bir avuç yurtsever kimi belediyelerin desteğiyle yerli tohumlara sahip
çıkarak Tohum-Takas Günleri de
düzenlemektedir. Etkinliklerde yerli
tohumlar ücretsiz dağıtılmaktadır.
Bu doğrultuda Prof.Dr. Tayfun Özkaya’nın emekleri dikkate değerdir.
Çevre Ülkelerinin Değerli
Gen Kaynaklarına Sahip
Çıkmak
Çevre ülkelerinin değerli gen kaynaklarına sahip çıkma ise emperyal
Batı’nın başka bir görünümüdür.
Yunanların gen kaynağı
Türkiye’de olan “Zağar””
köpeklerini kendi ülkelerinin
ırkı olarak göstermesi buna
örnek olarak gösterilebilir.
Uzun yıllardan beri Anadolu
Köpekler üzerine bir
hayvan bilimcisi düzeyinde
çalışmalar yapan Türk
Köpek Irkları Koruma Islah
ve tanıtma Federasyonu
Kurucu Başkanı Doğan
Kartay, 27 Mayıs 2016 tarihli
gazetelerde şunları söylüyor:
“Zağarların gen kaynağı Anadolu’dur. İyi koku alırlar, insan dostu,
zeki, cesur, çevik, hızlı, dayanıklı ve
özgür ruhludurlar. Yunanlar onları
İtalya, İspanya, İngiltere ve İskandinavya ülkelerine yüksek fiyatlarla satıyor. Bu bir kültür(gen) hırsızlığı. Devlet önlem almalı.”
Kartay’ın son kitabı ise, ”Günümüze
Ulaşan Ata Mirası Canlı Kültür Varlığımız Çoban, İz Sürücü, Kovucu
Yerli Köpek Irkları’mız ve Türevlerinin Kökeni ‘’
Kartay’ın kutluyorum. Yurtseverliğin ne olduğunu bize gösteriyor. Yurtseverliğin bir ölçütü
de kendi ülkesinin gen kaynaklarına sahip çıkan çalışmalar yapmak ve kamuoyunda farkındalık
yaratmak değil mi?
'Kooperatifçilik Sempozyumu'
Gerçekleştirildi
»» Adnan Menderes Üniversitesi Kuyucak Meslek Yüksekokulu tarafından
düzenlenen “Türkiye’de Kooperatifçilik Sempozyumu” 9 Mayıs 2016 tarihinde
Atatürk Kongre Merkezi Miletos Salonu’nda gerçekleştirildi.
Sempozyuma, ADÜ Rektörü Prof.
Dr. Cavit Bircan, Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Recai Tunca, Genel Sekreter V. Yrd. Doç. Dr.Mustafa Aslan,
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Kuyucak Kaymakamı Selami
Işık, Kuyucak Belediye Başkanı Metin Ertürk, Kuyucak MYO Müdürü
Yrd. Doç.Dr. Emin Kömürcüler,
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
Yıldız, Hay-Kop Merkez Birliği Genel Başkanı Ahmet Ertürk, 25 Nolu
Motorlu Taşıtlar Kooperatifi Başkanı Çağdaş Kocayiğit, akademik ve
idari personel katıldı.
İki oturumda gerçekleşen, Türkiye'deki kooperatifçiliğin çeşitli
yönleriyle ele alındığı sempozyumun açılış konuşmasında Kuyucak
MYO Müdürü Yrd. Doç.Dr. Emin
Kömürcüler, Yüksekokulun Türkiye'de Kooperatifçilik Programı olan
dokuz meslek yüksekokulundan
biri olduğunu, okullarında 204 öğrenciye kooperatifçilik eğitimi verdiklerini belirtti.
ADÜ Kuyucak Meslek Yüksekokulu’ndan mezun, 25 Nolu Motorlu
Taşıtlar Kooperatifi Başkanı Çağdaş Kocayiğit, günümüzde faaliyetlerini devam ettiren kooperatiflerin, Türkiye’nin ekonomik olarak
büyümesi ve kalkınması açısından
büyük önem arz eden işletmeler
olduğunu, kooperatif işletmelerinin büyüme ve kalkınma açısından
görevlerini yerine getirirken, Türk
üreticisine ve tüketicisine katkılar
sağladığını söyledi.
Sorunların Çözümü İçin
‘Eğitim’
KÖY-KOOP Genel Başkanı Yakup
Yıldız, Kooperatifçilik hareketi için
eğitimli bir kadronun önemini vurgularken, “Öğrendiklerini hayata
geçirecek bir kooperatifte çalışmayı hayal eden kooperatifçilik bölümünden mezun öğrencilerimizin, iş
bulma konusunda büyük sıkıntılar
yaşadıklarını biliyoruz” dedi.
Yıldız, ülkemiz tarımı, hayvancılığı
ve buna bağlı olarak kooperatif sayıları ve ihtiyaçları dikkate alındığında, bu okullardan mezun öğrencilerimizin sayılarına baktığımızda,
tümüne iş bulma olanağı sağlanabileceğini düşünüyorum. Kooperatiflerimizin yaşamış oldukları
zorlukları da göze alarak, istihdam
başarılı çalışmalar yapan kooperatif kuruluşların, sosyal ve kültürel etkinliklerde de bulunduğunu
belirtti. Prof. Dr. Bircan, Kooperatiflerin maddi kazancının yanında
sosyal boyutunun da önemine değinirken, sempozyumun verimli geçmesi temennisinde bulundu.
etmede ağır kaldıklarının farkındayız. Yaşanılan bu zorlu süreçte,
eğitimli, donanımlı, profesyonel
çalışanı olmayan bir kooperatifin
de geleceği planlaması mümkün
gözükmüyor. Köy-Koop olarak bu
konuda üstümüze düşen görevin
bilinciyle hareket ederek, mezun
öğrencilerimize elimizden gelen
desteği verme gayreti içerisindeyiz.” dedi.
HAY-KOOP Merkez Birliği Genel
Başkanı Ahmet Ertürk, kooperatifçiliğin, sadece hayvancılık, tarım
konusunda değil, taşımacılık, nakliyecilik, inşaat gibi çalışma alanlarında da faaliyet gösteren geniş
yelpazeli bir disiplin olduğunu vurgularken, kooperatiflerin gerekliliğini ortaya çıkarması bakımından,
düzenlenen sempozyumun önem
taşıdığını ifade etti.
Türkiye’de Kooperatifçilik Sempozyumu’na ev sahipliği yapmaktan
duyduğu memnuniyeti dile getiren
ADÜ Rektörü Prof.Dr. Cavit Bircan, kooperatifçilik sorunlarının
çözümünde eğitimle işe başlamak
gerektiğini vurgulayarak, iyi yönetilen, halkın desteğini kazanan ve
Açılış konuşmalarının ardından
Kuyucak Belediye Başkanı Metin
Ertürk’e, ÖR-KOOP Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Kapusuz’a, Lider
Akademiden Ayşe Demirel Göle’ye,
Emre Sulama İşletme Sahibi Emre
Şanlı’ya, Rektör Prof. Dr. Cavit Bircan ve Kuyucak MYO Müdürü Yrd.
Doç.Dr. Emin Kömürcüler teşekkür
belgesi ve çiçek takdiminde bulundu.
İlk oturumda, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Bülent Gülçubuk “Değişen Kalkınma Yaklaşımları Çerçevesinde Kooperatifçilik” hakkında
katılımcılara bilgi verirken. Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü Kontrolörler Başkanı Baş Kontrolör Ahmet
Mendil'in "Kooperatiflerde Kamu
Denetimi ve Denetimlerde Karşılaşılan Sorunlar" hakkında yaptığı
konuşma ile ilk oturum sona erdi.
İkinci oturum ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Hülya Coştan'ın "Kooperatifler Hukukunda
İhtiyaç Duyulan Değişiklikler ve
Yenilikler" başlığındaki sunumu
ile başladı. Ardından KÖY-KOOP
Kastamonu Bölge Birliği Başkanı
Erol Akar "Üretici Örgütlenmesinin
Önemi ve Fonksiyonel Kooperatifçilik" konusunda detaylı bilgiler aktardı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü'nden Dr. Hayati Başaran ise "Türkiye'de Kooperatiflerin Genel Görünümü" hakkında bilgiler aktardı.
Elektrik Borcu Olan Çiftçiler 2016 Yılı Tarımsal
Desteklerinden Yararlanamayacak
»» Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu olan çiftçiler, 2016 yılı tarımsal
desteklerinden yararlanamayacak.
Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik
borcu bulunan çiftçilere bu borçları
ödeninceye kadar 2016 yılında destekleme ödemesi yapılmamasına
ilişkin kararın uygulama tebliği (tebliğ no: 2016/23) 24 mayıs 2016 tarih
ve 29721 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre,
tarımsal sulamaya ilişkin elektrik
borcu bulunan çiftçilere, bu borçları
ödeninceye kadar 2016 yılında destekleme ödemesi yapılmayacak.
Tarımsal Sulamaya ilişkin Elektrik
Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2016 Yılında
Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Karar’ına göre;
Madde 1 (1) Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere,
bu borçları ödeninceye kadar, 2016
yılında yapılması gereken tarımsal
destekleme ödemeleri yapılamaz.
Madde 2 (1) Bu karar kapsamındaki bankacılık ile ilgili yapılacak iş ve
işlemleri T.C. Ziraat Bankası Anonim Şirketi gerçekleştirir.
Madde 3 (1) Bu kararın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
tarafından çıkarılacak tebliğler ile
belirlenir.
Madde 4 (1) Bu karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 5 (1) Bu karar hükümlerini
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
yürütür.
Köy-Koop Haber Haziran 2016
TARIM
6. Ulusal Tarım Öğrenci
Kongresi Ankara’da Yapıldı
»» 6'ıncı Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi Ankara'nın
Kazan İlçesi'nde 4-6 Mayıs 2016 tarihleri arasında
gerçekleşti.
Tarım Zehirlerinden Kaçınmanın 6 Yolu
»» Tarım zehirlerinden nasıl kaçınacağız? Konuyu Susan Freinkel adındaki
Amerikalı bir uzmanın hazırladığı bir broşürden yararlanarak tartışalım.
Öneriler şöyle:
• Sebze veya meyveyi akan su altında ovuşturarak veya fırçalayarak en
az 20 saniye yıkayın. Durgun suda
bekletmenin daha az etkili olduğu bulunmuştur. Sabun veya ticari
bazı temizleyici ürünleri kullanmayın. Sabunun yüzeydeki zehiri
daha aşağıya taşıdığı bilinmektedir.
Patates vb. sebzeleri veya meyveleri soyun. Zehirlerin bir kısmından
(hepsinden değil) kurtulursunuz.
• Ürünü kâğıt veya havlu benzeri
bir şeyle kurulayın. Bu işlem de zehirlerin bir kısmından kurtulmanıza yardımcı olur.
A.Ü. Ziraat Fakültesi öncülüğünde ve
Kazan Belediyesi’nin ev sahipliğinde 21 üniversiteden 450 ziraat mühendisi adayının katılımıyla; Türkiye'deki yaşanan tarımsal sorunlar,
tarımdaki çok başlılık masaya yatırılarak, çözüm önerileri tartışıldı. 2
gün süren kongrede, 7 oturumda 27
sözlü, 110 poster bildiri sunuldu.
A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğrencileri tarafından organize edilen 6.Öğrenci
Kongresine; Kazan Belediye Başkanı
Lokman Ertürk, Başkan Yardımcısı
Cengiz Gevrek, A.Ü. Ziraat Fakültesi
Dekanı Prof.Dr. Gökhan Söylemezoğlu, A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr.
Bülent GÜLÇUBUK ve çeşitli üniversitelerden öğretim elemanları katıldı.
Kongre açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK,
kongrenin bu yılki temasının ’’Dünya
tarımı yeniden keşfediyor’’ şeklinde belirlendiğini belirterek, bundaki
amaçlarının da dünyada tarımla ilgili sorunları, artan tarımsal kaygıları, yoksulluk, açlık ve toprak kaybı
konularını biraz daha fazla gündeme
getirmek olduğunu söyledi.
Kongrede söz alan Kazan Belediye
Başkanı Lokman ERTÜRK, “Kazan’ın mücavir alanını oluşturan 60
bin hektarlık alanı içerisinde hala 30
bin hektar alanın tarımsal niteliği
korunacak alan olarak belirlediklerini ve bunu korumak için çabaladıklarını belirtti. Ertürk “Türkiye tarımının geleceğinin üniversitelerin bir
araya gelerek masaya yatırması ve
geleceğini ziraat mühendislerinin
Türk tarımı ile ilgili düşüncelerini
bilimsel verilerle ortaya koymaları
ve bunu da Kazan’da yapmaları gerçekten de bizim için onur verici” diye
konuştu.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Dekanı Prof.Dr.Gökhan SÖYLEMEZOĞLU ise yaptığı konuşmasında,
Türkiye’nin tarımsal bakımdan çok
kötü durumda olmadığını belirterek, “Ama yapmamız gereken ve yol
alınması gereken son derece önemli
konular var. Yani ülkemizi özellikle
ithalat bağımlılığından kurtarmak,
katma değeri yüksek ürünler üretmek amacıyla AR-GE yapılanmamızı gerçekleştirmemiz gerekiyor.
Tabii ki tarımda birçok sorunlarımız
var ama son 15 yıl içerisinde belki
yeterli görülmese de belli konularda
çok önemli adımlar atıldığının da şahidiyiz” dedi.
Kongrede sunulan bildiriler arasında Minyatür sebzeler, Sürdürülebilir
Tarımsal üretim için ortak makine
kullanımı, Tarımın kırdan kente
göçü, Kömürlü termik santrallerin
tarımsal üretime etki öngörüleri,
Akıllı tarım, Sürdürülebilir toprak
verimliliği, Biyoyakıtlar, Yüzen seralar, Lisanslı depoculuk nedir, Zika
Virüsü, Gençlik ve Tarım, Elmada
kara leke hastalığı, Tarımda Sanayileşmenin Türkiye ekonomisine katkısı, Süt ve süt ürünlerinin sağlığa
katkıları gibi konular yer aldı.
Öğrencilerden Ertürk'e Plaket
Organizasyonun ardından tüm katılımcılara katılım belgesi verilirken,
Kazan Belediyesi 'de tüm bildirileri
bir kitapta toplayarak öğrencilere
dağıttı. Tören sonunda ev sahipliği ve kongreye verdiği katkılardan
dolayı öğrenciler tarafından Kazan
Belediye Başkanı Lokman Ertürk'e
plaket takdim edildi.
Kongrede yapılan oylama sonucunda
Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi'nin
7'incisi Konya Selçuk Üniversitesi
tarafından Konya'da düzenlenmesi
kararlaştırıldı.
Tarım olmadan yaşam
olmaz. Ziraat mühendisi
olmadan da tarım olmaz.
6. Ulusal Tarım Öğrenci Kongresi’nin genel bir değerlendirmesini
yapan A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim
Üyesi ve Bilim Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Bülent GÜLÇUBUK, katılan ve
bildiri sunan öğrencilerin Türk tarımının geleceği açısından umut
verici olduğunu vurgulayarak, ’’Burada gördük ki öğrenci kardeşlerimiz bizden daha ilerideler. Tarımda
teknoloji kullanımı, yeniliklere açıklık, yüzen seralar, insansız tarım gibi
birçok alana girmişler. Bu gerçekten
bizleri gelecek açısından sevindirdi.
Burada arılardan koyunlara kadar,
buğdaydan minyatür sebzelere kadar, yüzen gemilerden mikro tarıma
kadar birçok alanda arkadaşlarımız
tartıştı ve bunun sonunda biz bir
sonuç bildirisi ortaya koyuyoruz.
Sonuç bildirisi de şu; tarım olmadan
yaşam olmaz. Ziraat mühendisi olmadan da tarım olmaz” dedi.
.
5
• Marul benzeri ürünlerin dış yapraklarının bir kısmını atın. Biraz
kayıp olacak ama katlanın. Hatta et
gibi ürünlerin fazla yağlarını ve dış
zarını kesip atın. Bu işlem de zehirlerin bir kısmından kurtulmanıza
yardımcı olur. Etlerdeki yağlar tarım zehirlerini depolamaktadır.
• Ekolojik olduğunu bilmediğiniz
takdirde tek bir meyve veya sebzeye yoğunlaşmayın. Ne kadar farklı
şeyler tüketirseniz o kadar iyi.
• Bazı ürünlerde tarım zehirleri daha
yoğun kullanılmaktadır. Meyveler,
yapraklı sebzeler ve çilekler kirli düzine denilen listedeki çok tehlikeli
tarım zehirlerini daha çok içermektedir. Elmalar en yüksek düzeyde
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
zehir içermektedir. (sanırım Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Çoğu yerde elmalara 15-25 kere
zehir atıldığını görüyoruz.)
Yukarıda saydıklarımız, eğer ekolojik ürünlere ulaşamıyorsanız yapabileceğiniz bazı şeyler hakkında.
Unutmayalım ki yukarıdakileri
mükemmel yapsanız da zehirlerden tamamen kurtulamıyorsunuz.
Kanser veya başka hastalıklara yakalanma riskini sadece biraz azaltıyorsunuz. Tamamen kaldırmıyorsunuz. Bülent Şık ve arkadaşlarının
Antalya’da yaptıkları araştırmada
portakalda bile yüksek düzeyde
zehir bulunmuştu. İnceledikleri
örneklerin hepsinde zehir vardı.
İncelenen örneklerin %25’inde ise
zehir oranı Tarım Bakanlığının
bile resmi olarak kabul edemeyeceği düzeyin üstünde idi. En iyisi
organik ürün tüketmektir. Bahçe-
niz varsa kendiniz ekolojik olarak
yetiştirin. Topluluk destekli tarım
gruplarına üye olun. Ekolojik köylü pazarlarından veya organik pazarlardan alışveriş yapın. Bazıları
organik pazarlara güvenmiyor ama
pazarlarda veya marketlerdekilerin
zehirli olma olasılığı yaklaşık yüzde
yüz. Organik pazarlarda ise bu olasılık çok daha az.
ABD’de 23 çocuk üzerinde bir araştırma yapılmış. Bunlar önceleri
konvansiyonel (tarım ilacı vb. kullanılarak üretilen) ürünleri tüketmekte iken bir süre ekolojik ürün
tüketmişler. Daha sonra tekrar konvansiyonel ürünlere geçmişler. Ekolojik ürün tükettikleri dönemde idrarlarındaki organofosfatlı zehirler
hızla düşmüş. Konvansiyonel ürüne
geçtiklerinde tekrar yükselmiş.
Tarım Bakanlığından ve belediyelerden zehirlerin kullanımını azaltmak hatta sıfırlamak için etkin önlemler almasını isteyelim. Örneğin
önce büyükşehir belediyeleri hallerde tarım ilacı analiz laboratuvarları kurmalı. Bu hal kanununda da
öngörülüyor. Tarım Bakanlığı tüketilmemesi gereken ürünleri üretenleri kontrol etmeli, ceza yazmalı.
Çiftçiler ise zehirleri kullanmadan
kendileri tarafından yapılabilecek
ilaçları öğrenmeli. Çiftçiler zehirlerden en çok etkilenen grup.
Toprak Analiz Desteği Kaldırıldı
»» Bakanlar Kurulu’nun 2016 Yılı Tarımsal Destekleme Kararnamesi ile mazot ve gübre
desteği birleştirilirken, gübre desteği için şart koşulan toprak analiz desteği kaldırıldı.
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt,
2016 yılı Tarımsal Desteklemelerine
ilişkin olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vererek meclis gündemine taşıdı.
Bakanlar Kurulunca 2016 yılı tarım
desteklerinde köklü değişiklikler
yapıldığını, 2016 yılına kadar toprak analiz desteğinin, gübre ve mazot desteği için ön şart olarak uygulanırken ve 50 dekarın üzerindeki
arazilerde toprak analizi yapmayan
çiftçiye gübre desteği verilmezken,
2016 Destekleme Kararnamesinde
gübre ve mazot desteğinin birleştirilerek toprak analiz desteğinin
tamamen kaldırıldığını ifade eden
Bozkurt, Bakan Çelik’e desteğin
kaldırılmasının nedenini sordu.
Toprak analizlerinin, yetiştirilecek
bitkiye uygun gübre tavsiye edilmesi, aşırı ve bilinçsiz gübre kullanımının önüne geçilmesi, toprak
ve su kaynaklarımızın korunması
ve sürdürülebilir tarım için büyük
önem arz ettiğini belirten CHP’li
Bozkurt, mevcut durumda dahi
gübre satışında ziraat mühendislerinin görev ve sorumluluk almasını
sağlayıcı yasal düzenlemelerin olmaması nedeniyle çiftçiye ihtiyacı
olan gübrenin tavsiyesinde sorunlar yaşandığını, toprak analiz desteğinin kaldırılması ile bu sorunların
daha da büyüyeceğini ifade etti.
“Bilinçsiz gübre tüketimi
artacak”
Toprak analizlerinin tarımsal destekleme için şart koşulması sonrası,
bu alanda faaliyet göstermek üzere
çok sayıda laboratuvar kurulduğunu, desteğin kaldırılmasıyla ülke genelinde yetkili yaklaşık 300’e yakın
laboratuvarın büyük çoğunluğunun,
mali sıkıntı yaşayan çiftçilerin toprak analizi için ücret ödememesiyle
birlikte kapanacağını ve laboratuvarlarda çalışan binlerce kişinin de
işsiz kalacağını dile getiren Bozkurt,
toprak analizi yapılmamasının bir
diğer olumsuz sonucunun da, bilinçsiz gübre tüketiminin artması olacağına dikkat çekti.
“Binlerce tarım danışmanı
işsiz kalacak”
Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt
önergesinde, Tarımsal Destekleme Kararnamesi’ndeki bir başka
sıkıntının da, tarım danışmanlık
şirketlerinin ve bireysel olarak çiftçilerle sözleşme yapıp danışmanlık
hizmeti veren kişilerin destekleme
kapsamının dışına çıkarılmış olması olduğunu belirterek, “2006 yılından beri bünyelerinde danışman
istihdam eden üretici örgütleri, ziraat odaları, tarımsal danışmanlık
dernek ve vakıfları, tarımsal danışmanlık şirketleri ve serbest tarım
danışmanlarına destek verilirken,
2016 Tarımsal Destekleme Kararnamesi’nde bu desteğin kapsamının daraltılarak, hizmet vereceklerin ziraat odası ve üretici örgütleri
ile sınırlandırılmasıyla ve ayrıca ziraat odaları ve üretici örgütlerinin
istihdam edeceği danışman sayısının da 8’den 2’ye düşürülmesiyle
yaklaşık 3 bin tarım danışmanı işsiz
kalacaktır” ifadelerine yer verdi.
Bakan Çelik’e 2016 Tarımsal Destekleme Kararnamesine göre, toprak analiz desteğinin kaldırılmasının gerekçesini, karar alınırken,
çiftçilerin toprak analizi için ücret
ödemek istemeyeceği düşünüldüğünde bilinçsiz gübre tüketiminin
artacağının, bunun yanı sıra toprak
analiz laboratuvarlarında çalışan
çoğu mühendis binlerce kişinin işsiz kalacağının ve aileleriyle birlikte maddi zarara uğrayacağının göz
önünde bulundurulup bulundurulmadığını sordu.
Bozkurt önergesinde,
şu sorulara yer verdi:
- 2016 Tarımsal Destekleme Kararnamesine göre, tarım danışmanlık şirketlerinin ve bireysel olarak çiftçilerle
sözleşme yapıp danışmanlık hizmeti
verenlerin destekleme kapsamının
dışına çıkarılarak, hizmet vereceklerin ziraat odası ve üretici örgütleri ile sınırlandırılmasının gerekçesi
nedir? Karar alınırken, 3 bine yakın
tarım danışmanının işsiz kalacağı göz
önünde bulundurulmuş mudur?
- 2016 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine dahil olan çiftçilere dekar başına
11 TL mazot ve gübre desteği yapılacağı açıklanmıştır. Bu destek,
ekili arazilere mi verilecektir; yoksa
nadasa bırakılmış arazileri de kapsayacak mıdır?
Halen toprak analizini yapmaya yetkili 130`u özel sektöre, 72`si Ziraat
Odalarına, 21`i üniversitelere, 11`i
Belediye ve Özel İdarelere, 21`i Ticaret Borsalarına ve 47`si Bakanlığa
ait olmak üzere toplam 302 laboratuvar bulunmaktadır. Toprak analiz
desteğinin kaldırılması ile bu alana
yatırım yapmış olanlar ile buralarda
istihdam edilen çok sayıda kişi mağdur edilmiş olacak.
6
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
“Süt Sektörü Nereye Çifte Müjdeye Tam Destek
Gidiyor?”
»» Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, iki müjdenin de Türkiye´yi tarım ve
hayvancılıkta yeni bir atılımın kapısını açtığını söyledi.
»» Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Gıda Topluluğu
tarafından 25 Mayıs 2016 tarihinde “Süt Sektörü Nereye
Gidiyor” başlıklı bir panel düzenlendi.
Veterinerlik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe;
Köy-Koop Başkanı Yakup YILDIZ,
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil ÖZCAN, , İl Gıda
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
Müdür Yardımcısı Oktay DARCAN
ve Duranlar Süt İşletmesi Yönetim
Kurulu Başkanı Süleyman DURAN
konuşmacı olarak yer alırken, Burdur Vali Yardımcısı Bülent UYGUR,
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Adem KORKMAZ,
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet
KARACA, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Burdur Türkiye’de süt
fiyatında 1.15’in altına
düşmeyen tek il.
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup YILDIZ ise Dünyada Süt Gününün ilk kez 1953 yılında, Ülkemizde ise 1993 yılında kutlanmaya
başlandığını, Burdur’da hangi ilçeye,
köye, beldeye giderseniz gidin, kooperatifsiz hiçbir yer olmadığını söyledi. Burdur’da tek Köy-Koop Örgütünün olduğunu söyleyen YILDIZ,
“Sulama, tarım, hayvancılık, süt
kooperatifleri olarak 262 Kooperatif tek çatı altında toplandık. Bunun
255 Kooperatifi sütle ilgili faaliyet
göstermektedir. 1200 ton günlük süt
üretimimiz var. Burdur’da süt satma
oranı %34’lerde. Burdur yine bir ilki
başardı. Valilikle, belediyemiz ile,
milletvekillerimizle birlikte kenetlendik. Köylerde süt toplama merkezi olacak dedik ve bunu başardık.
Avrupa Birliği’ne mobil süt laboratuvarı projesini sunduk. 183 bin Euro
hibe destek aldık. Arz fazlası sütte
Türkiye’de örgütlerin zayıf olduğu bölgelerde bu sarsıntı büyük bir
deprem gibi olurdu. Burdur’da örgütlenme çok iyi. Burdur Türkiye’de
süt fiyatında 1.15’in altına düşmeyen
tek il. 2014 yılı Haziran ayından bu
yana süt fiyatları hiç artmadı, mazot
arttı, yem arttı, maliyetler arttı ama
köylünün süt fiyatı neden artmadı?
Bakanlığımıza sesleniyoruz. Bizler
sahalarda çalışan insanlarız. Bunları
sahada yaşayan bilir, lütfen bizlere
sorun, sütün sanayiye ulaşmasındaki sıkıntıları bize sorsunlar, fiyatları
bize sorsunlar” dedi.
Duranlar Süt Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman DURAN yaptığı konuşmasında, “Yıllık 18.5 milyon ton
süt üretildiğini söyleyen DURAN;
“Türkiye’deki süte bakınca dünya
ile rekabet edecek durumda değil.
Burdur Türkiye’nin Hollanda’sı deniliyor. Ama kral çıplak bunu görmüyoruz. Üretim var ama tüketim
maalesef yok. Bu üretimi iyi değerlendirmek lazım. Okul sütü projesi, Burdur Belediyesi’nin arz fazlası
sütlerden peynir ve tereyağı dağıtımı
buna iyi bir örnektir” dedi.
İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Oktay
DARCAN ise, süt sektörünün son
5 yıldır her yıl 1 milyon ton artarak
büyüdüğünü belirtti. Şuan 18 milyon
ton olan süt üretiminde desteklemelerin payının da olduğunu söyleyen
DARCAN, “Denetim ve hijyene Bakanlık olarak 1995 yılında başladık.
Gıda, yem güvenilirliği, halk sağlığı,
çevre temizliği, ile üreten, işleyen,
tüketen zinciri sektörün ayakta kalabilmesi için çok önemli. Denetim
işlemlerinde üretimden tüketime
kadar ahırda başlayıp, hayvan sağlığından, sütün tanka koyulmasına, fabrikalardan marketlere kadar
hepsi denetleniyor. Denetim ağının
her geçen gün yenilenmek zorunda.
Bakanlığımız da denetim ağını her
geçen gün genişletiyor. Burdur’da 19
süt işletmesi, 500 süt toplama merkezi bulunuyor. Bu rakam Türkiye
bazında çok iyi bir rakam. Türkiye
genelinde ise 2 bin işletme, 6 bin
süt toplama merkezi bulunmakta.
Burdur bu durumda çok iyi. Burdur
süt toplama zincirinde Balıkesir’den
sonra 2. sırada yer alıyor” dedi.
Kişi Başına Yıllık Süt Tüketimi (litre)
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik´in Burdur Fuarı´nda,
kredi için gereken 10 baş hayvan
sayısını en az 5 başa düşürülmesi ve çiftçinin kredi için artık evini
değil hayvanını ya da meyve bahçesini ipotek ettirebileceği açıklaması
sektörden büyük destek gördü.
GL Platform Fuarcılık tarafından
Burdur´da gerçekleştirilen Teke
Yöresi 2. Canlı Hayvan, Hayvancılık, Tarım Teknolojileri ve Yem Fuarı, sektörde önemli kararların açıklandığı mesajlara ev sahipliği yaptı.
Açılışı gerçekleştiren Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik,
damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde,
faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için üreticilerin işletmelerinde bulundurmaları gereken manda veya damızlık süt
sığırı sayısı 10 baş ve üzerinden en
az beş başa düşürüldüğünü açıkladı.
Bir diğer müjde için de çalışmaların
son hale geldiğini ifade eden Bakan
Çelik, “Vatandaş kendisine hayvan
alacağı zaman ipotek yolunda çözüm arıyordu. Evini, arabasını ipotek ettiren vardı. Biz hayır arkadaş
dedik. Ziraat Bankası ile önümüzdeki Salı günü işi bitireceğiz. Daire
değil hayvan rehin verilecek ve kredi de alınacak. Aynı uygulamaları
meyve ağaçları için de gerçekleştireceğiz” dedi.
Geleceğimizi Güvenceye
Alacak
İki karar sektörde büyük destek
gördü. Köy Koop Merkez Birliği Genel Başkanı Yakup Yıldız, iki müjdenin de Türkiye´yi tarım ve hayvancılıkta yeni bir atılımın kapısını
açtığını söyledi. Desteklerin üretici
açısından çok büyük önem taşıdığına dikkat çeken Yıldız, “Bakanlı-
ğın bir diğer desteği de genç çiftçiye yönelik. Artık genç çiftçimiz 30
bin lira hibe desteği de alabilecek.
Köyde yaşayan, köyde yaşamayı
amaç edinen insanlar bu destekten
faydalanırsa üretimde büyük kazanç elde ederiz. Gençlerimiz köyde kalıp üretimi devam ettirmesi
Türk tarım ve hayvancılığı için çok
önemli. Bu noktada destekler, hem
teşvik niteliğinde hem de bizlerin
gelecek açısından daha güvenli hissetmemizi sağlıyor” dedi.
Sektör Atağa Geçer
Burdur Ziraat Odası Başkanı İbrahim Demir de Bakan Çelik´in her
iki müjdesinin sektörde sevince
neden olduğunu söyledi. Demir,
“Sayın bakan, harika bir açıklama
yaptı. Düşünün, iyi bir inek 8 bin
lira civarında. Sen bunu ipotek gösterdiğinde krediyi alabilirsin. Artık
Türkiye´de tarım ve hayvancılık
eskisi gibi değil, gelişti. Köydeki
araziler çok değerlendi. Kredide
ipotek için istenen arabaların fiyatı
aşağıya giderken tarım arazileri ve
hayvanların fiyatları yukarı gidiyor.
Bu teminat arayışındaki bankalar
için de bu önemli. Bakan Çelik´in
bu kararı sektöre atak yaptırır” diye
konuştu.
İthal Değil İhraç Etmek
İçin Yola Çıktık
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil Özcan da Bakan
Çelik´in açıklamalarını olumlu
bulduklarını söyledi. Özcan, “Hayvancılıkta atılım içindeyiz. Hayvan
varlığımızın sayısını artırmamız
gerekiyor. Bunun için birlik olarak
çalışıyoruz, bu desteklerde sektörümüze olumlu yansımaları olan,
arzuladığımız destekler. Türkiye´nin hayvan ihraç etmesi tüm üreticilerin kanına dokunur. O nedenle
biz üretmek zorundayız. Üretmek
için hepimiz ter akıtıp, taşın altına
elimizi koyacağız. Arkasından da
kendi ürettiğimiz, yediğimiz içtiğimizi ihraç etme imkanı bulacağız”
diye konuştu.
.
180 Bin Ton Çiğ Süt, Süt Tozuna
Dönüştürülecek
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, 3 ayda 'Nisan, Mayıs, Haziran'
arz fazlası 180 bin ton çiğ sütün, süt tozuna dönüştürüleceğini söyledi. Çelik,
çiğ sütte müdahale alımlarının devam ettiğini belirterek, arz fazlası çiğ sütün
süttozuna dönüştürülmesi konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Çelik, şunları kaydetti: "Sektör temsilcileriyle yaptığımız değerlendirmeler neticesinde 3 ay (Nisan-Mayıs-Haziran) için arz fazlası 180 bin
ton çiğ sütün süttozuna dönüştürülmesine karar verildi. Bu da yaklaşık 15 bin ton yağsız süt tozuna
tekabül ediyor.
Arz fazlası çiğ sütün birlikler ve kooperatifler tarafından alımının yapılarak yağsız süttozuna dönüştürülmesi ve üretilen yağsız süt tozunun
sözleşme ve teknik şartname kapsamında birlikler ve kooperatiflerden
satın alınarak değerlendirilmesi konularında uzlaşma sağlandı.
Et ve Süt Kurumu, 24 Mart 2016
tarihi itibariyle ilk resmi müdahale
alımlarına başladı.
Sütte arz fazlasını azaltmak ve düşen süt fiyatlarını Ulusal Süt Konseyi tarafından belirlenen referans
fiyata getirmek amacıyla müdahale
alımları sözleşme kapsamında birlik/kooperatifler aracılığı ile yağsız
süt tozu alımı olarak gerçekleştiriliyor.
Sözleşme yapan birlik ve/veya kooperatifler, çiğ sütü üyelerinden re-
deki tüm birlik ve kooperatifler ile
sözleşme yapılmakta ve müdahale
alımları devam etmektedir.
ferans fiyattan (1,15 TL/lt) almak ve
belgelendirmek zorunda.
Et ve Süt Kurumu sözleşme, teknik şartname ve kanuni mevzuatlar
kapsamında uygun olan yağsız süt
tozunu satın alıyor.
Satın alınan yağsız süttozları, ESK
tarafından kiralanan depolarda
muhafaza ediliyor.
Halen İzmir, Denizli, Muğla, Afyon,
Aydın, Manisa, Uşak, Konya, Niğde, Kayseri, Sivas, Çorum, Amasya,
Zonguldak, Burdur, Antalya, Mersin, Hatay, Çanakkale, Balıkesir,
Sakarya, Osmaniye ve Tekirdağ
başta olmak üzere ülke genelin-
13 Mayıs itibarıyla Birlikler
ve/veya Kooperatifler
aracılığıyla yaklaşık
56 bin ton çiğ süt alımı
gerçekleşti. 12 süttozu
tesisinde, Et ve Süt
Kurumu adına yaklaşık
olarak 4 bin 500 ton yağsız
süttozu üretildi.
Üretilen yağsız süt tozlarının öncelikli olarak yurt dışına satışı planlanıyor.
Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ No: 2016/6)
kapsamında desteklemeden (ton
başına 4.500 TL) yararlanacak firmalar, Et ve Süt Kurumu'ndan süt
tozu satın alabilecekler.
24 Mart 2016'da başlatılan arz fazlası sütün piyasadan çekilerek süt tozuna dönüştürülmesi faaliyetleri öngörülen tarihe kadar devam edecek.
Köy-Koop Haber Haziran 2016
TARIM
SDF Türkiye, Pazardaki
Hedefini Büyüttü
»» Pazar payını artırmaya devam ederek Türkiye
pazarının ikinci büyük markası olmayı hedefleyen SDF
Türkiye sadece Türkiye pazarı için özel çalışmalar
yapmaya devam ediyor.
Geçen sene pazar payını 2 yılın üzerine
daha da yükselterek kapattıklarını
belirten SDF Türkiye CEO’su Giampaolo Cameli, son 3 yıl boyunca
pazardaki en hızlı artışı gerçekleştiren marka olduklarını söyledi. Bu yıl
pazar paylarında yüzde 50 oranında
artış beklediklerini dile getiren Giampaolo Cameli, bu rakamında Türkiye’deki traktör sektöründe yüzde
10’luk pazar payına denk geldiğini
kaydetti. Bu sonuçlarla sektörde en
çok satan ilk üç markasından birisi
olduklarını vurgaldı. Yakından tanıma fırsatı yakaladığımız SDF Türkiye CEO’su Giampaolo Cameli ile
traktör sektörünü, sektördeki yeni
trendleri ve teknoloji yatırımları,
sektördeki sorunları, 2016 hedeflerini ve SDF’yi konuştuk.
Traktör sektöründe çalışmaya
ne zaman ve nasıl başladınız?
Sizi bu sektöre bağlayan sebepler nelerdir? İş hayatı dışında genel olarak neler yapıyorsunuz?
Türkiye’ye 12 yıl önce geldim. Tarımdan önce otomotiv sektöründe çalışıyordum. SDF’ye tam da Türkiye pazarına doğrudan girmelerinden hemen
önce katıldım. Eski bir iş arkadaşım
SDF’ye girmem için teklifte bulundu.
İş planları çok organize ve agresifti, bu
durum beni motive etti. Tarım sektörüne girişim bu şekilde oldu.
Tarım makinelerinde geçen yıl
satışlar mükemmeldi. SDF açısından nasıl geçti?
Geçen yıl son derece sıra dışı ve iyi
bir yıldı. Bunun bize dönüşü bir kat
daha pozitif oldu, çünkü son 3 yılda
pazar payımızı, devamlı gelişmekte
olan bir pazarda artırdık. Bu nedenle satış hacmi, pazar payı ve finansal
sonuçlar açısından şirketçe son derece tatmin olmuş durumdayız.
2015 yılında, en çok talep gören
modeliniz hangisi oldu?
Ürün gamımız, 40-340 beygir güçleri arasındaki tüm segmentleri kapsıyor. Bu ürün gamını çok az rakip
firma sağlayabiliyor. Satışlarımızdaki konsantrasyonumuz tek bir modele yönelik değil.
Traktör dışında biçerdöver satışlarında SDF nasıl bir performans gösterdi?
Geçen sene biçerdöver satışlarında
da rekor bir yıl yaşadık. Türkiye de
Deutz-Fahr biçerdöverleri hasatta
son derece başarılı sezonlar geçirdi.
Ayrıca yeni bir ürün getirdik ve pazar
tarafından hızlıca kabul gördü. Yakıt
performansı ve dane kaybının çok az
olması hem kullanıcılar hem de tarla
sahipleri tarafından çok beğenildi.
Genel olarak pazarla ilgili ve
SDF’nin pazar payı ile ilgili
beklentiniz nedir? Pazar büyümeye devam edecek mi?
Asıl önemsediğimiz konu, kendi performansımız. Büyüyen, daralan ya da
durağan bir pazar olmasına bakmaksızın öncelikli konumuz Türkiye’de
büyümek ve satışlarımızı artırmak.
Elbette pazarın seyrini takip ediyoruz fakat kendi satışlarımızı bundan
daha fazla takip ediyoruz. Pazara rağmen büyümeye devam edeceğiz.
Rusya krizinin meyve ve sebze
pazarında sıkıntılara yol açması
bekleniyor. Sizce bunun tarım
makinelerine etkisi ne olur?
Meyve sebze üretiminin gerçekleştiği ana bölgeler Antalya, Adana ve
Muğla. Şu ana kadar traktör pazarındaki talepte herhangi bir düşüş hissetmedik. Meyve ve sebze ihracatıyla
ilgili sorunlar yaşandığını biliyoruz
ve bunun yaz döneminde artacağını
da düşünüyoruz. Fakat henüz sektörümüzü etkileyen bir durum yok.
Küresel tarım pazarında ve
SDF’de yeni trendler ve teknoloji
yatırımları var mı? Özellikle Türkiye pazarında bunları ne zaman
görmemiz mümkün olacak?
Biz Türkiye’de Avrupa’da üretilen
ürünleri sunuyoruz. Teknolojik ilerlemelerin gerçekleştiği her dönem,
küresel firmalar için daima avantajlı sonuçlar doğurur. Çünkü yerel
markalardan farklı olarak küresel
firmalar her yere ve daha çok adette
satış yaparlar.
Türkiye’deki traktör pazarının
en önemli sorunu nedir?
Elbette hala çalışmaya devam eden
yaşlı traktörler, sektöre yardımcı
olamıyor ve verimsizler. Çiftçilerin
verimliliğine de katkıları yok. Toprak
büyüklüğü de aynı şekilde büyük bir
sorun. Müşterilerle görüştüğümüz
zaman görüyoruz ki Türkiye’deki bir
çiftçinin arazi büyüklüğü iyi fakat
parçalı. Araziler yan yana olmadığı
zaman verim almak zor. Arazi büyüklüklerinin artması ile birlikte ortalama beygir gücü de artacaktır.
Eklemek istedikleriniz var mı?
Türkiye’deki yatırımlarımıza devam
ediyoruz ve fabrikamızdaki kapasitemizi arttırdık ve yatırımlara devam ediyoruz. Sadece Türkiye pazarı
için özel çalışmalar yapıyoruz. Biz
ve Ar-Ge departmanımız bu konuya
oldukça vakit ayırıyoruz.
Yapılan tüm çalışmalar
Türkiye pazarı için, Türk
müşterilerinin beklentilerini karşılamak için yeni
ve farklı çalışmalarımız
devam ediyor. Pazardaki
payımızı artırmaya devam
edeceğiz, hedefimiz Türkiye pazarının ikinci markası olmak. En iyi ekibe ve
bayi ağına sahibiz ve onlar
da bu amaca motive olmuş
durumdalar.
.
7
Kooperatiflerde Genel Kurul Süreçleri -IIGeçen ayki yazımızda birim kooperatiflerin genel kurul süreçlerini irdelemiştik. 1163 sayılı
kooperatifler yasasında belirtildiği gibi birim kooperatiflerin
genel kurul süreçleri 6 ay içerisinde yapılır. Genel olarak ta Nisan, Mayıs, Haziran aylarında,
Mayıs ve Haziranda yoğun bir
genel kurul süreci yaşanır. Haziran ayı il birliklerin genel kurullarında yapıldığı aydır.
Tabandan başlayarak merkez birliğine kadar demokratik bir süreçtir
bu. Vahşi kapitalizmin boyunduruğu altındaki ülkemizde varlığını
sürdürmeye çalışan bir demokratik
oluşum. Vahşi kapitalizmin ve sistemin sürdürülmesi amacıyla yapılan gerici ve çıkarcı işbirliğinin yol
açtığı ekonomik ve kültürel dengesizliğin ve yıkımın sonuçlarını her
an yaşıyoruz. Yaşadığımız terör sorununun da bu dengesizlik ve yıkım
düzeninden beslendiği tespitine de
katılmamak mümkün değil.
Bu genel olumsuz durum karşısında üstlendiğimiz görev ve sorumluluğun önemi daha belirgin olarak
omuzlarımızda.
Birim kooperatiflerimizden başlayan demokratik sürecin il birlikleri
kadar etkili olabileceğinin önemi
hepimiz tarafından algılanması gerekmektedir.
Bunların gerçekleşebilmesinin en
kısa yolu kooperatif örgütleri ile
en üst yetkili yönetim birimlerinin
uyumlu çalışmalarıdır. Güçlü örgütü olan toplum ve meslek guruplarının talep ve yaptırım gücünün de
yüksek olduğu her kesim tarafından bilinen bir gerçektir. Demokratik kurallar içerisinde güçlü talep ve
yaptırım gücü olan örgütlü oluşumların başarılı olması da demokrasinin gereğidir.
ve genel merkez düzeyinde de aynı
duyarlılık ve sorumlulukla algılanması gerekmektedir. Çünkü bu duyarlılık ve sorumluluk yalnızca üretimin nitelik ve nicelik bağlamında
artması, gelir dağılımında adaletsizliğin giderilmesiyle sınırlı değildir.
Aynı zamanda sosyal ve adaletli bir
devlet anlayışının oluşmasında da
önemli bir etken olmaktadır. Kooperatif yapılaşmasının insan ve
canlı yaşamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinden başlayarak,
çiftçinin gelir dağılımından adaletli
pay almasına daha sonrada sosyal
ve adaletli bir devlet yapılanmasına
Bizlerin bu kadar önemli ve gerçekçi ortak paydalarımız olduğu halde,
hak ettiğimiz yerde olamayışımızın
nedenlerini araştırmak gibi de görevlerimiz vardır. Bu nedenlerin en
önemli olanları da dış etkenlerdir.
Ancak dış etkenlerin baskısından
kurtulmanın ya da azaltmanın yolu
da kendi örgüt yapımızın doğru ve
güçlü olmasından geçmektedir.
Bütün bu olgular sorumluluklarımız arttırmaktadır. Sorumluluklarımızın gerektirdiği davranışların
bütün kooperatiflerimiz ve üst birliklerimiz tarafından doğru algılandığına inanıyor ve güveniyoruz.
.
Köy-Koop Haber Haziran 2016
TARIM
9
Sür-Koop 14. Olağan Genel Üretici Örgütlerinde
Kaynak Sorunu
Kurulunu Gerçekleştirdi
»» Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği’nin (SÜR-KOOP) 3 Mayıs 2016
tarihinde gerçekleşen Genel Kurul’unda ülke balıkçılığının ve kooperatifçiliğinin
sorunları masaya yatırıldı.
Ankara, Anemon Hotel’de yapılan Genel Kurula; Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Müsteşer Yardımcısı Dr. Durali Koçak, Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami
SEYMENOĞLU, Balıkçılık ve Su
Ürünleri Genel Müdürü Turgay
TÜRKYILMAZ, Genel Müdür yardımcısı Doç. Dr Yılmaz EMRE, Avcılık ve Kontrol Daire Başkanı Dr.
M. Altuğ ATALAY, Eski Milletvekili
Prof. Dr. Gürol ERGİN, Milli Kooperatifler Birliği Başkanı Muammer NİKSARLI, Köy-Koop Genel
Müdürü Turgay SOLMAZ, Bölge
Birlik Başkanları ve tüm üst birlik
temsilcileri katılım sağladı.
Sür-Koop’un gerçeleştirmiş olduğu faaliyetleri içeren bir sunumun
ardından, Genel Kurul açılış konuşmasını yapan Sür-Koop Genel
Başkanı Ramazan Özkaya, Dr. Durali KOÇAK’ın Müsteşar Yardımcısı, Turgay TÜRKYILMAZ’ın Genel
Müdür olmasından dolayı sevinçli
olduğunu söyleyen Ramazan ÖZKAYA, Sür-Koop’a katkılarından
dolayı Durali KOÇAK’a teşekkür
ederek, yeni görevlerinde başarılar
diledi.
tısı yapması gereklidir. Birbirimizi
daha iyi anlamak, yanlışlarımızın
farkına varmak için. Türkiye’nin
bizden beklentisi; şeffaf, güvenilir,
üreticiden tüketiciye köprü olmuş
durumda olmamızdır. İki tane AB
projemiz vardır. Okullardan başlayarak küçük çocukları balık yeme
alışkanlığını kazandırmak istiyoruz. Türkiye ‘de balık tüketimi çok
az olduğundan öncelikle çocukları
daha sonra da ailelerini balık tüketmeye teşvik etmek için bu projeyi
pilot olarak Çankaya’da başlatıyoruz. Yaptığımız projelerde Bölge
Birliklerimizin de etkin olmasını
istiyorum.” dedi.
Günü kurtaracak değil,
yılları kurtaracak tedbirler
almalıyız.
Tarım ve su ürünlerinde
en büyük sorun aracı
sorunudur.
1163 ve 1380 sayılı kanunların bir
an önce çıkması gerektiğini vurgulayan Ramazan ÖZKAYA, “Denizlerimiz sıkıntılı, balıkçılar arasında
huzursuzluk var. Endüstriyel balıkçılar belli başlı yasaklardan rahatsızlar, fakat denizlerimizdeki tablo
da belli. Sürdürebilirliği sağlamamız şart. Gelin balıklarımızın daha
fazla nasıl değerini artıralım onu
tartışalım. Pazar organizasyonunu nasıl kurabiliriz onu tartışalım.
Daha önce sürdürülebilir balıkçılık
adına alınan önlemlere karşı çıktık
ama gördük ki tüm kötü senaryolar
başımıza geldi ve denizlerimizde
balık maalesef tükendi. Günü kurtaracak değil yılları kurtaracak tedbirler almalıyız. Bunu birlik olarak
yapacağız. Bizim bir görevimiz var
o da sürdürülebilir balıkçılığı sağlamak. Belki birbirimize darılacağız
ama yine sarılacağız çünkü bu denizler bizim ellerimizde. Sadece balık bizim değil balık bir dünya mirasıdır. Deniz kirliliğiyle de mücadele
etmek zorundayız.
Balıkçılık karlı bir sektör olursa
ben inanıyorum ki reislerimiz yasa
dışı kayıt dışı avcılık yapmayacaklar. Maalesef bizim denizlerimizde
kurallara uymayan hep kazandı,
uyan hep kaybetti. Biz kooperatifler olarak tüketiciyi boy ve zaman
yasağına uyan balıkları tüketmeleri
için bilinçlendirmeliyiz. Tüm Birliklerimizin sık sık eğitim toplan-
Türkiye-Koop Genel Başkanı Muammer NİKSARLI, Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planının son
yılında olduğunu, Eylem Planı’nda
yer alan bütün düzenlemelerinin
bu yıl yapılmasının öngörüldüğünü
belirtti.
Çıkacak olan yeni yasanın önemli ölçüde ihtayçları karşılayacağını belirten Niksarlı, “Tarım ve su
ürünlerinde en büyük sorun aracı
sorunudur. Ürünü üretenin de ticaretten faydalanması lazım. Kooperatif ürünleri satış noktası kurulması gereklidir. Hem kaliteyi
hem de sürdürülebilir ekonomiyi
sağlamak için gereklidir. Bu satışlarda vergi düzenlemesi de önemlidir. Umuyorum ki yeni yasada
bu hususlar düzenlenecektir.” diye
konuştu.
Kooperatifçilik Strateji ve Eylem
Planı’nın ülke ihtiyaçları için önemini vurgulayan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kooperatifler Genel
Müdürü Arif Sami SEYMENOĞLU
“Mevzuatla ilgili yapmak istediklerimiz eylem ve faaliyetleri tamamlamak istiyoruz. 2006 yılında mevzuat planlamaları başladı. Önümüzde
yol haritası oluşturarak taslağı hazırladık. Kanunun uygulayıcısı olan
kamu ve özellikle sektör olarak
zihniyetimizi de değiştirmeliyiz.
Kanunun verdiği yetkiyle herkese
görev ve sorumluluk vermeliyiz. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri-
si kooperatifçilerin eğitim sorunu.
Açık Öğretim Fakültesi ile birlikte
sertifika programı açılacaktır. Her
kooperatifçilerimiz ve çalışanları
eğitime tabi tutulacaktırlar. Yeni
tür kooperatifleri çok önemsiyoruz. Özellikle yenilenebilir enerji
kooperatifleri. Bu tür kooperatifler
ülkemizin enerji kaynağı açısından
çok büyük getiri sağlayacaktır. Kooperatiflerin ortak işi ve ortak dışı
işlemlerinin ayrılması gerekiyor.
Bununla ilgili önemli girişimlerde bulunuyoruz. Kooperatiflerin
birleşme ve bölünme sorunu vardır. Bölünme işlemlerinde vergiye
maruz bırakılıyorlar. Mevzuattaki
eksiklikleri hep beraber gidermeliyiz.” dedi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Müsteşer Yardımcısı Dr. Durali
KOÇAK, duygusal anların yaşandığı konuşmasına “2003’ten 2016’ya
kadar dile kolay 13 yıl beraber konuştuk, tartıştık, birçok şeyler paylaştık.” diyerek başladı. Koçak, Çok
uzun süren danışma kurullarından
önce bizim bir takım kurallarımız
vardı. Ben onu tekrar hatırlatmak
istiyorum. Birincisi: kızabiliriz ancak küsmek yok, ikicisi: bağırıp
çağırabiliriz ama kavga etmek yok.
Biz ne birbirimize küstük ne de
kavga ettik. Benim bu kurumda
olduğum süreç çok hassastı. Bilim
adamları durum kötüye de gidebilir, uçuruma da sürüklenebilir yorumunu yaptılar. Su ürünleri kara
hayvanları gibi değil sınıra bir şey
koyamıyorsunuz. Mutlaka bölgesel ve uluslararası anlaşma gerektiriyor. Örnek olarak kötüye giden
orkinos stoklarını iyi bir yönetimle
iyiye doğru götürebildik. Ne kadar kaçmaya çalışırsak çalışalım,
bizi diğer ülkeler sıkıştıracak. FAO
verilerine göre 90’ lı yıllarda tüm
dünyada balıkçılık için tehlike çanları çalmaya başladı. Denizlerimizi
kurtaracak önlemleri biran önce
almamız şart.” dedi.
Genel Kurul’da Konuşmaların ardından, Sür-Koop Merkez Birliği
adına, ‘Balıkçılık ve Kooperatifçilik
Sektörü’ne vermiş oldukları destek
ve katkılarından dolayı, Dr. Durali
KOÇAK, Arif Sami SEYMENOĞLU
ve Turgay TÜRKYILMAZ’a plaket
takdim edildi.
.
»» Tarım bir ülkenin en büyük zenginliği, toplumun
refah seviyesini doğrudan etkileyen, Ülkenin
sanayileşmesinde en etkin rol oynayan ekonomik bir
faaliyet olduğu, giderek daha geniş kitleler tarafından
yeni yeni farkedilmekte ve kabul görmektedir.
Türkye’de tarım poltikalarının belirlenmesinde, alternatif tarım politikaları oluşturulması sürecinde ve
diğer benzer alanlarda üretici örgütlerinin daha etkin rol alabilmesinde,
kurumsal kimliğin önemi de giderek
artmaktadır.
Kooperatiflerimizin başarısını olumsuz yönde etkiliyen en önemli faktörlerden birisinin kurumsallaşma
olduğunda hemen herkesin hem fikir olduğu görülmektedir.
Özellikle tarımsal alandaki Kooperatiflerimizin hatta üst örgütlerin
yönetim ve denetim organlarına seçilerek gelen yöneticilerinin önemli
bir kısmının çok doğaldır ki yeterli
kooperatif yönetim bilgi ve bilincine
sahip olmadığı, dolayısıyla örgütlerin başarısının veya başarısızlığının
kurumlarla ilgili olmadığı, aksine
doğrudan kişilerle ilişkisi olduğunu
görmekteyiz. Daha da önemlisi kişilerin başarısızlığı örgütlerin başarısızlığı olarak algılanmaktadır.
Üretici örgütlerinde kurumsal yapılanmanın sağlanabilmesi için, öncelikle örgütlenmedeki karmaşanın
giderilmesi gerekmektedir. Çünkü
mevcut yapılanma içerisinde ne yapılırsa yapılsın örgütlerin kurumsal
kimliğe kavuşması pek mümkün olmayacaktır.
Diğer taraftan örgütlerin, kaynak sorununun çözümlenmesi, sağlıklı ve
sürekliliği olan bir kaynağa kavuşturulması gerekmektedir.
Herhangi bir risk almadan, sadece
kayıt için veya bir belge vermek için
örgütlenmenin yeterli olmadığı, bir
fayda sağlamadığı, aksine örgütlenmeye zarar verdiği ortadadır. Ancak; mevcut durumda, özellikle üst
örgütlerin kaynak sorununun, en
önemli sorunlardan biri olduğu da
görülmektedir.
Hangi örgüt türü olursa olsun her
örgüt, kaynağı en kolay sağlayacağı
alana yönelmektedir. Sıcak paranın
en kolay sağlanabileceği alanlardan
birisi de süt pazarlamasıdır. Kuruluş
yasası ve amacı ekonomik faaliyete
HAL VE GİDİŞ
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
uygun olsun olmasın her örgüt bu
alanda faaliyet yürütmeye çalışmakta, dolayısıyla içe dönük rekabetten üretici zararlı çıkmaktadır.
Kooperatiflerin anasözleşmelerinde
hükme bağlanan ve kooperatiflerin
yıl sonu elde edilen gelir/gider farkına
endekslenen kaynağa bu güne kadar
işlerlik kazandırılamamıştır. Birim
kooperatiflerin birden fazla bölge ve
merkez birliğine ortaklığı ve üst örgüte ortaklık zorunluluğunun olmaması
mevcut kaynağın kullanımını neredeyse imkansız hale getirmiştir.
Diğer üretici örgütlerinin yıllık aidata dayalı kaynakları ancak desteklemelerden kesinti yapılarak temin
edilirken, yeni getirilen destekleme
mevzuatında buda pek uygulanabilir
görülmemektedir.
Diğer bir kaynak 1163 sayılı yasanın
75. Maddesi ile belirlenmiştir. Bu
madde ile, denetim ve eğitim hizmetlerine ait giderlere kooperatif ve üst
kuruluşlarının iştirak edeceği hükme bağlanmıştır. Bu kaynak Orkoop
ve Orkoop ortağı birlikler için çok
önemli bir kaynağı oluşturmaktadır.
Bakanlığın desteklemeler için hizmet bedeli olarak ödeyeceği kaynağın yeterli olup olmadığı uygulamada görülecektir. Desteklemelerde
Bakanlıkça örgütler arasında oluşturulan ayrıcalık umuyoruz karşılığını
bulur. Devletin üretici örgütlerinden
bu hizmeti çok ucuza aldığının da
farkındayız. Ancak,üretici örgütlerinin şaibeden kurtulması ve kurumsallaşması adına önemli bir adım
atıldığının da görülmesi gerekir.
.
Sait MUNZUR
10
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Kuraklık Buğdayı Vurdu
Dünya Çiftçiler Gününde Buruk Kutlama
»» Bu yıl Türkiye genelinde yaşanan kuraklık buğday
üretimini vurdu. Ülke genelinde yaşanan sıkıntının
Antalya bölgesinde özellikle yayla kesimini de etkiledi.
Üreticiler, yayla kesiminde buğday veriminde yüzde
70’a varan verim kaybı yaşandığını bildirdi.
»» Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Günü'nün bu yıl "buruk" kutlandığını belirtti.
Antalya Ticaret Borsası`nın düzenlediği Hububat Hasadı Öncesi Sektörel Analiz Toplantısı, ATB Toplantı
Salonu`nda yapıldı
Toplantıya katılan buğday üreticileri, kuraklığın bu yıl buğday üretimini vurduğunu belirterek, ülke genelinde yaşanan sıkıntının Antalya
bölgesinde özellikle yayla kesimini
etkilediğine dikkat çekti. Üreticiler,
yayla kesiminde buğday veriminde
yüzde 70’a varan verim kaybı yaşandığını bildirdi.
Toplantıya katılanlar, 1., 2. Sınıf tarım arazilerinin yapılaşmaya açıldığını belirterek, bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Bundan
50-100 yıl sonra betonun ve petrolün para etmeyeceğini söyleyen
sektör temsilcileri, tarım yapılabilir
arazilerin ve gıdanın önemine dikkat çekerek Toprak Koruma Kanunu’nun uygulanmasını talep ettiler.
Toplantıya katılan Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Taner Akar, buğdayın dünyayı
besleyen stratejik bir ürün olduğunu belirterek, üretiminin önemine
dikkat çekti. Akar, bu yıl yaşanan
kuraklığın buğday üretimini vurduğunu belirterek, kuraklığın Akdeniz,
Trakya, İç Anadolu ile güneyde Gaziantep’i vurduğunu bildirdi. Akar,
“Türkiye’nin yüzde 40-45’inde kuraklık sıkıntısı var. Akdeniz’de buğday hasadında en az yüzde 10’luk
düşüş beklentisi var” dedi. Akar,
dünya buğday fiyatında artış beklenmediğini ancak Türkiye’de yaşanan
kuraklığın fiyatları yukarı çekecek
düzeyde olduğunu söyledi.
ÇMVA’ya Dahil İşletmelere
Katılım Desteği Ödenecek
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, Çiftlik
Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dahil Olan Tarımsal
İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair
Tebliği Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Tebliğ ile ÇMVA sistemine gönüllü olarak dahil olan tarımsal işletmelere
katılım desteği ödenmesine ilişkin
usul ve esaslar belirlendi.
Buna göre ödemeler, Çiftçi Kayıt
Sistemine (ÇKS) veya Bakanlık tarafından oluşturulan herhangi bir
idari kayıt sistemine kayıtlı, ÇMVA
sistemine dahil olan, bir muhasebe
yılı süresince tarımsal faaliyetlerine
ilişkin muhasebe verilerini belirlenen zamanlarda veri toplayıcılarla
paylaşan ve verileri sorumlu birim
tarafından yapılan kontroller sonunda doğrulanan tarımsal işletmelere
yapılacak.
Söz konusu tarımsal işletmelere,
2015 yılında yapılacak tarımsal des-
teklemelere ilişkin karara istinaden
işletme başına ve bir defada ödenmek üzere bu yıl 425 lira katılım desteği verilecek.
ÇMVA katılım desteği ödemeleri için
gerekli finansman, bütçenin ilgili kalemine tahsis edilen ödeneklerden
karşılanacak. Ödemeler, Bakanlık
tarafından Ziraat Bankasına kaynak
aktarılmasını müteakip, il müdürlüklerince hazırlanarak onaylanan belgelere banka aracılığıyla, ilgili şubelerde daha önce çiftçiler adına açılan
veya açılacak olan hesaplara yapılacak. Çiftçilere yapılan toplam ödeme
tutarının yüzde 0,2'si bütçenin ilgili
kaleminden Ziraat Bankasına hizmet
komisyonu olarak ödenecek.
Tarım Ambulansı Kınık’ta
Hizmete Başladı
»» İzmir’in Kınık İlçesinde hayata geçirilen “Tarımsal
Ambulans Projesi” ile laboratuvar donanımlı mobil
bir araç, çiftçilere yerinde gübre ve ilaç tavsiyelerinde
bulunmak üzere hizmete başladı.
Tarımsal Ambulans ile, konusunda
uzman ziraat mühendisi ve veteriner
hekimlerden oluşan ekip, modern
çağın gereksinimlerini ve tarım sektörünün yeniliklerini anında mobil
ve uygulamalı olarak sahada üreticiyle buluşturacak. Kayıt, analiz, tespit ve eğitim hizmetleriyle yeni projelere de ışık tutacak olan çalışmalar,
ilçenin tarımsal potansiyelinin saptanmasına da yardımcı olacak.
Eğitim içeriğine de sahip olan çalışmanın ilk etabında, üretimde verimliliği ve kaliteyi arttırmak için Kınık
ilçesine bağlı 37 mahallenin her birin-
de 74 adet toplantı ve toplamda 222
saat çiftçi eğitimi gerçekleştirilecek.
Yaklaşık 110 Bin TL'ye mal olan
projenin finansmanının%90'ı İzmir Kalkınma Ajansı tarafından
karşılanırken, geri kalan %10'luk
kısım Kınık Ziraat Odası tarafından finanse edildi.
Yetkin, yaptığı yazılı açıklamasında,
Türkiye'de üreticinin büyük tüccarlar, ihracatçılar ve alışveriş merkezleri karşısında örgütsüz kaldığını
ve hakkını savunamadığını, bu durumun da çiftçileri mutsuz ettiğini,
üreticinin ürününü değerinden satamadığını belirtti. Girdi fiyatlarının
her yıl enflasyonun çok üzerinde
arttığını iddia eden Yetkin, bu durumun üreticinin gelir düzeyinin her
geçen yıl biraz daha gerilemesine yol
açtığını ifade etti. Üreticinin destek
yetersizliği nedeniyle kredi çekmek
zorunda kaldığını kaydeden Yetkin,
"Nitekim geçen yıl tarım üreticisinin
kullandığı kredi miktarı 60 milyarı
buldu. Devlet desteğinin 10 milyar
lira civarında olduğu düşünülürse
borç ve kredi arasında olması gereken dengenin iyice bozulduğu görülüyor. Ancak kredi destek demek
değildir. Neticede bu bir borçlanmadır ve çiftçinin borcunu uzun vadede düzenli olarak ödeyebilmesi için
geçimini sağladıktan sonra üretimi
finanse edecek bir miktarın üzerinde gelir sağlaması gerekiyor." dedi.
Yetkin, çiftçinin ihracatta da sıkıntı
yaşadığını belirterek, şu değerlendir-
melerde bulundu:
"Siyasi nedenlerle Rusya pazarının kapanması, Suriye, Irak,
Mısır gibi ülkelerin ithalatlarını
kısarken ulaşıma çeşitli
engeller çıkarması,
İran'ın tarım ürünleri alanında giderek daha güçlü
bir rakip haline
gelmesi, çiftçinin
ürettiği
ürüne
olan talebi azaltıyor. İklim koşullarının olumlu seyretmesiyle üretim
artarken, ortaya çıkan bu talep azalması, çiftçinin ürününü pazarlarken
yaşadığı sıkıntıyı daha da artırıyor.
Normal olarak ihraç edilmesi gereken ürünler, iç piyasaya verilmek
zorunda kalınınca üretici fiyatları
maliyet fiyatlarının altına düşüyor.
Geçtiğimiz ay enflasyonun düşük
çıkmasında gıda ve tarım ürünler
fiyatlarındaki bu düşüşün önemli
etkisi var."
Süt fiyatlarına müdahalenin üreticinin sorunlarını çözmediğini ifade
eden Yetkin, süt tüketimini artırarak, var olduğu söylenen arz fazla-
sının kolayca eritilebileceğine
işaret etti.
Türkiye'de üretilen etin
maliyetinin AB ile kıyaslandığında daha yüksek olduğunu belirten
Yetkin, et ithalatıyla fiyatların bir
miktar düşeceğini,
ancak üreticinin
iflas
edeceğini
savundu.
Hayvancılık sektörüne
verilen desteklerden geniş kesimin yararlanmasının
önemine işaret ederek, "Geçmişte hayvancılığın çökme noktasına
gelmesi üzerine verilen sıfır faizli
krediler gibi önlemler yararlıdır,
ancak bu kredilerin yerinde kullanılması daha önemlidir. Bütün bu
olumsuzluklara rağmen ülkemizde
çiftçinin tarımsal üretimi artırmaya devam etmesi ve borçlanarak
da olsa tarım teknolojisine yatırım
yapması, onun gelecek konusunda
umudunu koruduğunu gösteriyor.
Çiftçinin bu umudunu boşa çıkarmamak ve onu mutlu etmek gerekiyor." ifadesini kullandı.
'11 Mayıs Bitki Islahçıları Günü' Kutlandı
»» Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesinde, Bitki Islahçıları Alt Birliği
(BİSAB) tarafından "11 Mayıs Bitki Islahçıları Günü" kutlamaları düzenlendi.
Türkiye Tohumcular Birliği
(TÜRKTOB) Başkanı Yıldıray
Gencer, yaptığı konuşmada,
tarımsal üretimin tohum olmadan olamayacağını söyledi.
Tohum üretiminin ıslahla
başladığını ve Islah olmadan
gıda güvenliğinin ve tarımsal
üretimin geleceğinin garanti
altında olması çok zor olduğunu ifade eden Gencer, "Bu
anlamda biz bitki ıslahçılarının da bu özel günün gerçekten çok önemsiyoruz ve bunun
anlamlı bir şekilde kutlanmasının
çok önemli olduğunu vurgulamak
istiyorum." dedi.
Türkiye'de tohumculuk sektörü
olarak gelinen noktanın gurur verici ve sevindirici olduğunu aktaran
Gencer, şöyle konuştu: "Ülkemizde
tohumculuk sektörü, bugün artık
yaklaşık 1,3 milyar dolarlık işlem
hacmiyle dünyada ilk 10 arasında
yer alan ve artık bugün hem ülke
içerisinde hem de ülke dışında
çok hızlı bir şekilde faaliyetlerine
bu ancak yeni geliştirilecek üstün vasıflı çeşitlerle mümkün
olabilecektir bunu da ancak siz
değerli ıslahçılar yapacaksınız.
Gerçekten bu anlamda ıslahçılarımıza çok önemli görevler
düşüyor." şeklinde konuştu.
devam eden, tüm dünyada artık
kendinden söz ettiren bir sektör.
Gelmiş olduğumuz noktayı çok iyi
özümsememiz gerekiyor. Kendimizi görmemiz gerekiyor ve var gücümüzle de daha iyi noktaya varmak
için de çalışmamız gerekiyor."
Gencer, dünyada nüfusun hızla arttığını ama ekilen toprakların sınırlı
kaldığını vurgulayarak, "Bu anlamda
bizim olmazsa olmazımız birim alandan daha yüksek verim almak, bu
verim de hem yüksek verim hem de
kaliteli olmak zorunda. Dolayısıyla
Ekmekte KDV Değişimi
»» Ekmekte uygulanan KDV oranları katkı
maddesi yüzde 5’i geçmeyen ekmeklerde yüzde
1, bu oranı geçen ekmeklerde ise yüzde 8 olarak
uygulanacak.
Bakanlar Kurulu’nun
"Mal ve Hizmetlere
Uygulanacak Katma Değer Vergisi
(KDV) Oranlarının Tespitine
İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar"ı, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girdi. Buna göre; ekmeğin tesliminde uygulanan KDV oranları,
katkı maddesi yüzde 5’i geçmeyen ekmeklerde yüzde 1, bu oranı geçen ekmeklerde ise yüzde 8
olarak uygulanacağı bildirildi.
Ekmekte kullanılan
’çeşni maddeleri, diğer tahıllar, soya unu,
baklagil unları, yağ,
süt, süt ürünleri, bitkisel lif ve
benzeri maddeler’ gibi katkı
maddelerinin yüzde 5’i geçmemesi durumunda KDV oranı
yüzde 1 olacak. Kullanılan katkı maddelerinin yüzde 5’i aşması durumunda ise ekmeğe,
katkılı ekmek olarak değerlendirilerek, tesliminde KDV yüzde 8 olarak uygulanacak.
Türkiye'de tohumculuk sektörünün geliştiğini, büyüdüğünü
ancak bunun yanında kamuoyunda tohumla ilgili yer alan
yanlış bilgilerin ve haberlerin
insanların tohumla ilgili, ürünlerle ilgili, beslenme ile ilgili konularda gereksiz kaygıya kapılmalarına neden
olduğunu kaydetti.
BİSAB Yönetim Kurulu Başkanı
Doç. Dr. Yalçın Kaya da, BİSAB'ın
tohumu geliştirip piyasaya süren,
bitki ıslahçılarını içinde barındıran,
onların hakkını koruyup, gözeten,
ıslahçılar arasında işbirliğini, bilgi
ve becerilerini arttırarak, sektörümüzün daha da gelişmesini hedefleyen, yetkilerini yasalardan alan kamusal bir kurum olduğunu bildirdi.
Şap Hastalığı
Nedenıyle Hayvan
Pazarı Kapatıldı
Samsun'un Havza İlçesinde Şap Hastalığı Nedeniyle Hayvan Pazarı Kapatıldı.
Samsun Valiliği Hayvan Sağlığı Zabıta Komisyonu tarafından alınan karar
gereği çevre il ve ilçelerde görülen şap
hastalığı nedeniyle ilçede faaliyet gösteren canlı hayvan pazarı süresiz kapatıldı. Hastalık riski ortadan kalkana kadar
hayvan pazarı kapalı kalacak. Hastalığın
yayılmasına karşı alınabilecek tedbirlerin başında pasaportsuz, sağlık raporu
olmayan ve sevksiz hayvanların alınmaması geliyor. Çiftçilerin, hasta veya
hastalık şüphesi taşıyan hayvanlar tespit
edildiğinde mutlaka Tarım İl Müdürlüğüne bildirmesi gerekiyor.
Köy-Koop Haber Haziran 2016
KOOPERATİFÇİLİK
Köy-Koop Kastamonu Birliği Genel Kurulu Yapıldı
»» Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği (KöyKoop) Olağan Genel Kurulu 14 Mayıs 2016 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık İl
Müdürlüğü toplantı salonunda yapıldı.
Genel Kurul; Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı
Muammer Niksarlı, Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği Uluslararası
İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin
Polat OR-KOOP Merkez Birliği Genel Başkan Yardımcısı Sabri Özgün,
OR-KOOP Merkez Birliği İdari Mali
İşler Müdürü Mustafa Kemal Yıldız,
KöyKoop Merkez Birliği Genel Müdürü Turgay Solmaz, Zonguldak Köy
Koop Birlik Başkanı Bayram Cüra,
Zonguldak Köy Koop Birlik Başkan
Yardımcısı Dursun Öztürk, DGRV
Türkiye Temsilciliği Proje Koordinatörü İfakat Gürkan, Prof. Yaşar
Aktaş, Kastamonu İktisadi Bilimler
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Orhan Küçük, Ziraat Mühendisleri Odası İl
Temsilcisi Cihat Sipahi, Kastamonu
Koyun Keçi Birliği Temsilcisi Murat
Pehlivan, Taşköprü Denizbank Müdürü Nurda Karaman, Taşköprü Süt
Üreticileri Birliği Başkanı Lütfi Turan, Ziraat Odası Başkanı Mehmet
Butur, Avukat Seyfettin Civelekoğlu,
İl Genel Meclisi Üyesi Mehmet Ataç,
CHP İl Başkanı Muzaffer Bıyıklı,
Kastamonu Ticaret Borsası Başkan
Vekili Serdar İzbeli, Ziraatçiler Derneği Kastamonu Temsilcisi Yılmaz
Kenan katılımlarıyla gerçekleşti.
KöyKoop Kastamonu Birliği’nin
2015 yılı faaliyetleri hakkında detaylı bilgi aktaran Birlik Başkanı Erol
Akar; “Birlik olarak ilk faaliyetimiz,
sütün pazarlanmasında sağlıklı ve
güvenli bir pazar oluşturulmasına,
üreticinin emeğinin en iyi şekilde değerlendirilmesine yönelik olmuştur.
Süt pazarlama faaliyetlerine ilk başladığımız günlerden bu tarafa, gelişmiş bölgelerde ve ülkelerde olduğu
gibi, kooperatifleşmenin sağlanması
ve soğuk zincirin oluşturulması yönünde çalışmalar sürdürülmüş, bu
gün için süt pazarlaması yapan 110
kooperatife ulaşılmıştır. Birliğimizce
kooperatif köylü işbirliği ile ve değişik kuruluşlardan sağlanan desteklerle kurulan süt toplama merkezleri, ilimizde 30 faal bölgede 150 tonu
aşkın kapasiteye ulaşan bir soğutma
zinciri ile çok önemli bir alt yapı
oluşturulmuştur” dedi.
“Birliğimizce Tüm
Alt Yapı Çalışmaları
Tamamlanmıştır”
Destekleme hizmetlerine de değinen
Akar; “Hayvancılığın ve sütçülüğün
geliştirilmesinde örgütlü yapıların
gerekliliği kaçınılmazdır. Sütte kalitenin artırılmasında ve kayıt altına
alınmasında bu yapıların ciddi görevler yüklenmesi gerekmektedir.
Nitekim Bakanlıkça yayınlanan destekleme kararnamelerinde örgütsüz
üretici desteklenmemektedir. Birliğimizce, anaç sığır desteklemesinin
ilk yürürlüğe girdiği tarihten bu tarafa uygulaması başlatılmış kooperatif
ortaklarının bu imkanlardan yararlanabilmesi için birliğimizce tüm alt
yapı çalışmaları tamamlanmıştır. Bu
kapsamda; kooperatifler bir işletme
olarak kabul edilmesi nedeniyle,
hayvan sayısına bakılmaksızın tüm
kooperatif ortaklarının hayvancılık
desteklemelerinden
yararlanması
sağlanmıştır” diye konuştu.
“Orman Köylüsü Düşük
Fiyatlarla Üretmek Zorunda
Bırakılmaktadır”
Birliğin ormancılık faaliyetleri hakkında da bilgi veren Akar; “Birliğimize bağlı orman üretimi yapan
kooperatifler, ilimizdeki orman
üretiminin çok önemli bir kısmını
gerçekleştirmektedir. Diğer taraftan
orman ürünleri sanayisinin hammadde ihtiyacı yine kooperatiflerimiz tarafından karşılanmaktadır.
Orman Bakanlığınca son yıllarda
uygulanan ormancılık politikalarının orman köylüsü ve kooperatiflerimize son derece olumsuz yansımaları olmuştur. Verilen üretim birim
fiyatları, dikili satış uygulamaları
ve yapılan mevzuat düzenlemeleri
tümüyle orman köylüsünün ve kooperatiflerinin aleyhine gelişmiştir.
Orman köylüsünün örgütlü yapısına, ekolojik değerlere zarar verecek, kaçak kesimlere neden olunacak ve sosyal barışı zedeleyecek bir
yaklaşım olacaktır. Dikili satışların
önemli kısmının yasal takibe uğraması bu konuda önemli sorunların
oluştuğunun da bir göstergesidir.
Dikili satış uygulaması, orman köylüsünün mağdur edilmesinin yanında yerel ekonomilere de ciddi zarar
verecek, ilimiz ekonomisi önemli bir
kaynağını yitirmiş olacaktır. Başka
hiçbir geliri olmayan orman köylüsü
maalesef düşük fiyatlarla üretmek
zorunda bırakılmaktadır. Üstelik
7080 TL’ye orman depolarına teslim edilen tomruk Orman İşletme
Müdürlüklerince 250-300 TL’ ye
kadar satılabilmekte, işletmeler kar
yarışına sokulmaktadır. 20.03.2015
tarih ve 29301 sayılı Resmi Gaze-
te’de yayınlanarak yürürlüğe konulan ‘Orman Ürünlerinin Satış Usul
ve Esasları Hakkında Yönetmelik’ ile
orman köylülerinin ve kooperatiflerinin mağduriyetine neden olacak
uygulamalara zemin hazırlanmıştır.
Yönetmelikle İlgili olarak OR-KOOP Merkez Birliğimizce yürütmenin
durdurulması talebi ile dava açılmıştır. Dava halen devam etmektedir.
Orman köylüsüne ve kooperatiflerine tanınan hakların geri alınması
niteliğindeki bu uygulamanın ülkemiz ve ilimiz bakımından yaratacağı
sorunlar bütün açıklığı ile siyasi partilerin il başkanlıklarına ve milletvekillerimize aktarılmıştır. Sorunların
çok önemli bir kısmının Bakanlıkça
yapılacak düzenlemelerle giderilebileceği, ancak bürokrasinin ve siyasetin orman köylüsüne ve kooperatiflerine bakış açısının değişmesinin
gerektiğine inanıyoruz. Birlik olarak
kooperatiflerimiz için eğitimlerimiz
ve proje çalışmalarımız devam etmekte olup 2015 yılı programına iki
kooperatifimiz için iş makinesi projesi sunulmuştur. Orman ve Su işleri Bakanlığınca onaylanarak kredi
tahsis edilmiş ve makinaların alımı
gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı.
“Bizler Yoksak Sizler
Yoksunuz”
Erol Akar’ın konuşmasının ardından
orman köylüleri hep bir ağızdan sorunlarını dile getirmeye başladı. Orman köylüleri adına söz alan Bayram
Bakırcı; “Bizleri artık duyun. Orman
köylüsü olarak gerçekten çok büyük
sıkıntılar içerisindeyiz. İşçimiz yok,
memurumuz az. Buradaki yetkililer ellerinden geldikçe bize yardımcı
olmaya çalışıyorlar. Fiyatlar düşük.
Çalışmalar sürüyor ama hala sonuç
yok. Bizler orman köylüleri olarak 4
yıldır hiçbir şekilde bir adım dahi ileri
gidemiyoruz. Bunlardan da sizleri sorumlu tutuyorum. Bizler varsak sizler
varsınız. Bizler yoksak sizler yoksunuz. Sonuçta sizlerde bizlerde seçimle gelmiş insanlarız. Bunun hakkının
verilmesi lazım. Maalesef bunun hakkının verilmediğini görüyoruz. Geçtiğimiz yıl bölge müdürü övünerek en
büyük üretimi yaptığını söyledi. Kimlerin sayesinde, bizlerin sayesinde”
diyerek AK Parti Milletvekili Metin
Çelik’ten bu konuları detaylı görüşebilmek için randevu istedi.
“Evet Bazı Noktalarda
Başarılı Olamadık”
Orman köylülerine cevap veren
Zonguldak OR-KOOP Bölge Birliği
Başkanı Sabri Özgün, orman köylüsünün feryadı için teşekkür ederek,
birlik ve beraberlik çağrısında bulundu. Özgün; “Sorunlarımızı uzlaşarak çözmemiz lazım. Evet bazı
noktalarda başarılı olamadık” sözleri ile yaptıkları çalışmaları anlattı.
11
Domates Üreticilerine
Mildiyö Uyarısı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl
Müdürlüğü yetkilileri domates üreticilerini Mildiyö
hastalığı konusunda uyardı.
Hastalığın mevsim ve iklim koşulları sebebiyle yoğun bir şekilde
görülebileceğini vurgulayan yetkililer, doğru mücadele yapılmadığı zamanlarda ürün kayıplarının
%100'e kadar ulaşabileceğine dikkat çekti.
İzmir ili ve çevresinde sanayi ve
sofralık çeşitlerin yetiştiriciliği açısından ekonomik değeri yüksek
ürünlerden biri olan domateste
verim kayıplarına neden olan en
önemli hastalıklardan biri Domates Mildiyösü Hastalığı. Domates
Mildiyösü, şartlar oluştuğunda
epidemi yaparak geniş alanlarda
kısa sürede büyük zararlar verebiliyor.
Dal, yaprak ve meyvede zarar yapan mildiyö ne kadar erken epidemi yaparsa ürün kaybı da o oranda
büyük olabiliyor. Hasat zamanında
hastalığın meyvelerdeki izleri, hem
ürünün miktarını hem de ticari
değerini düşüyor. Bu devrede epidemi oluşursa zarar %100 'e kadar
yükselebiliyor.
Bu hastalık başta domates ve patlıcan olmak üzere genellikle patlıcangiller(domates, biber, patlıcan
vb.) familyasına ait kültür ve yabani bitkilerde görülüyor.
Hastalıklı Bitki Artıkları
Tarladan Uzaklaştırılmalı
Geçtiğimiz yıllarda hastalık görülen alanlarda bu sene hastalık
görülme olasılığı daha yüksek. Domates tarımının sabah ve akşam
çiğ tutmayan, güneşe bakan tarlalarda yapılmasını ve sık dikimden
kaçınılması gerekirken, hastalıklı
bitki artıkları ve meyveler kesinlikle tarladan uzaklaştırılmalı.
Yaprakların Alt Yüzeyi de
İlaçlanmalı
Enfeksiyonlar yaprakların altında olur. Bu nedenle ilaçlamalarda
mutlaka yaprak alt yüzlerinde ve
bitkinin her tarafında bir ilaç tabakası meydana getirilmelidir. İlaçlamadan sonra 24 saat içinde ilacı
yıkayacak bir yağış olması durumunda ilaçlama tekrarlanmalıdır.
İlaçlamamalar 7-10 gün arayla,
hastalığın şiddetine ve iklim koşullarına 3-8 kez uygulanmalıdır.
Ancak ilaçlamalarda; ilaçlama ile
hasat arasında geçmesi gereken
bekleme süresine mutlaka uyulmalı, zamanından önce hasat edilmemelidir.
Mildiyö hastalığı
Hastalığın başında yapraklar üzerinde önce küçük, soluk yeşil veya
sarımsı lekeler belirir. Hastalık
ilerledikçe renkleri kahverengi
veya siyah olur. Uygun havalarda
hastalık yaprak saplarına, bitkinin dal ve saplarına kadar ilerler.
Nemli havalarda ve 16-22 ˚C ler
arasında lekelerin alt yüzlerinde
beyaz veya kül rengi bir örtü meydana gelir. Bunlar mantar hastalığının konidi örtüsüdür. Mildiyönün yayılması bunlarla olur. İleri
safhasında lekeler yırtılır, kurur
ve bazen çürürler. Epidemi ise 1922 ˚C lerde ve orantılı nem %80
'in üstünde bulunduğu koşullarda
gerçekleşir.
Hastalık meyvelere de geçebilir.
Meyvelerdeki lekeler yapraklardakine benzer ve domates kızardığı
zaman yeşil bir çerçeve ile normal
kırmızı kısımdan ayırt edilir.
Rusya Yasaktan Vazgeçti
»» Rusya Tarım Ürünleri Denetim Dairesi
"Rosselhoznadzor", 16 Mayıs Pazartesi günü bal
kabağı hariç Türkiye'den tüm tarım ürünleri ithalatını
yasaklama kararından vazgeçtiğini açıkladı.
Rusya Türkiye'ye uyguladığı ambargo
kapsamında tarım ürünlerine getirdiği yasağı kaldıracağını duyurdu.
Rus tarım kurumu sadece zararlı
haşere içerdiği için bal kabağı ve kabağın 19 Mayıs tarihinden itibaren
geçici olarak yasak ürün listesine
ekleneceğini bildirdi.
Türkiye'den Olumlu
Sinyaller Alındı
Açıklamayı yapan "Rosselhoznadzor" Başkan Yardımcılarından
Yuliya Şvabauskene, "Bugün yaptığımız değerlendirme toplantısında
Türkiye'den tüm tarım ürünlerine
yasak uygulamasına herhalde geçilmeyecek. Türk tarafından hataları düzeltme yönünde olumlu sinyaller alındığı için radikal adımdan
şimdilik vazgeçtik. Daha önce ilan
ettiğimiz üzere bugün sadece marul ve kıvırcık yasağı uygulanmaya başlandı. 19 Mayıstan itibaren
ise bal kabağı ve kabak da yasak
listesine geçici olarak eklenecek.
Türk ürünlerine ek yasaklar tamamen ürünlerin kalitesi ve karantina şartlarına bağlı. Yasaklanan
ürünlerde sistematik biçimde Kaliforniya Tripsi olarak bilinen haşereye rastlandığı için geçici yasak
getirmek zorunda kalıyoruz. Türk
tarafının davranışlarına göre yasak
konduğu gibi kaldırılabilir" dedi.
12
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
TARIM EKONOMİSİ
2016 Yılında Verilecek Tarımsal Desteklemeler Belli Oldu
»» Bakanlar Kurulu’nun “2016 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar”ı, 1 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak üzere 05.05.2016
tarihli ve 29703 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece, 2016 yılında üreticilere verilecek tarımsal destekler resmen belirlenmiş oldu.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’ın 2016’nın ilk aylarında
yaptığı açıklamaların önemli bir bölümünde tarımsal desteklemeler yer
almıştı. Bu açıklamalar neticesinde
de sektördeki herkes desteklemelerle ilgili olarak önemli beklentilere
girmişti. Çünkü tarımsal destekler
çiftçisinden hammadde üreticisine
ve işleyicisine, dış ticaret ile uğraşanlara kadar herkesi yakından ilgilendiren çok önemli bir konu.
Bu yılın başlarında Bakan Faruk Çelik’in hangi açıklamaları yaptığını
hatırlamakta fayda var. Bakan Faruk
Çelik Ocak ayında “hayvansal ve bitkisel desteklerin sayısını indirmeyi,
bir araya toplamayı planlıyoruz”;
Şubat ayında ise “hayvancılıktaki 53
kalem desteği 3-4 kaleme indirmeyi planlıyoruz” şeklinde iki önemli
açıklama yapmıştı. Bu açıklamaları
hatırlatıp yazının sonunda bunlara
ilişkin değerlendirmelerin de yer aldığını belirteyim.
Şimdi, 2016 yılında
yapılacak tarımsal
desteklemelerin
incelenmesine bakalım.
Bu incelemeyi yaparken
2015 yılında yapılan
desteklemeleri de
hatırlatarak karşılaştırma
yapmak yararlı olur. Geçen
seneye baktığımızda 9 ana
kalemde verilen desteklerin
bu sene 5 ana kalemde
toplandığını görüyoruz.
Destekleme kalemleri itibari ile bakıldığında geçen sene ile destek isimlerinde farklılıklar olsa da içeriklerin
neredeyse aynı olduğu söylenebilir.
Örneğin, geçen sene üretim yapılan
alan itibari ile verilen mazot, gübre,
organik tarım ve İyi Tarım Uygulamaları 2016’da “alan bazlı destekler” adı altında birleştirilmiş. Yine,
geçen sene verilen sertifikalı tohum
kullanım ve üretim desteği ile fidan
ve çilek fidesi kullanım desteği, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı sistemi katılım desteği, tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetlerinin desteklenmesi,
araştırma ve geliştirme projeleri destekleri 2016 yılında tek bir isim altında “diğer tarımsal amaçlı
destekler” adı ile birleştirilmiş durumda. Yapılan bu değişikliğin sadece isim olarak birleştirme olduğunu
belirtmekte yarar var. Çünkü kapsam
yine aynı kalmış denilebilir.
Gelelim 2016 yılında yapılan değişikliklere ve bu değişikliklerin yaratabileceği etkilere. Geçen sene verilen toprak analizi desteği bu sene
verilmeyecek. Bu sene ayrıca, mazot
ve gübre desteği birleştirilerek ürün
gruplarına göre ayrım yapılmadan
11 TL/da olarak verilecek. Basit bir
matematiksel hesaplama ile geçen
sene verilen mazot ve gübre desteği-
ni birleştirelim, ürün gruplarına göre
ayrı olarak verilen bu iki destek 8,05
ile 16,15 TL/da arasında değişmiştir.
Bu iki destek 2016’da ürün ayrımı
yapılmadan 11 TL/da olarak verilecek. Karşılaştırma yapılırsa hububat,
baklagiller sebze ve meyve alanları
gibi önemli tarımsal ürünlere verilen
desteklerin az miktarda azaldığı; yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanları için verilen desteklerin ise
önemli miktarda azaltıldığı (2015’te
16,15 TL/da olan destek 2016’da 11
TL/da olacaktır) sonucuna ulaşılabilir. Bunun yanında peyzaj ve süs
bitkileri, özel çayır, mera ve orman
alanları için verilen destek miktarı
ise artırılmıştır. Türkiye’nin özellikle
üretiminde sıkıntı yaşadığı baklagiller, pamuk, ayçiçeği, soya fasulyesi
gibi ürünlerde bu desteklerin azaltılmasının durumu daha da sorunlu bir
hale getireceği aşikârdır. Bu ürünler
açısından mutlaka düzenleyici yeni
uygulamaların yapılması gerekliliği
ortaya çıkmaktadır.
Bir diğer önemli konu da
toprak analizi desteğinin
tamamen kaldırılmış
olmasıdır. Geçmiş
yıllarda toprak analizi
desteği, gübre ve mazot
desteği alabilmenin
için ön şartı olarak
uygulanmıştır. Halbuki,
üreticilerin toprak analizi
yaptırması neticesinde
ortaya çıkan sonuca göre
uygulanacak gübre miktarı
belirlenmelidir.
Bu desteğin kalkması ile üreticilerin bu yöndeki istekliliği de ortadan kalkmış olacaktır. Dolayısıyla,
gereğinden fazla kullanılabilecek
gübreler neticesinde toprakların kirlenmesi de artabilecek; bu kirlilik tarımsal üretimi olumsuz etkileyecek
ayrıca çevre açısından da sorunlar
yaratabilecektir. Bu nedenle, toprak
analizi ya da gübre kullanımına yönelik yeni bir düzenlemenin yapılmasında mutlak gereklilik vardır. Bu
konuda üzerinde durulması gereken
bir diğer etki de toprak analizi yapan
laboratuvarlarda çalışan personel
için istihdam sorununun ortaya çıkabileceğidir. Ayrıca, bu alana yatırım yapmış olanlar da bu karardan
mutlaka olumsuz etkilenecektir.
Alan bazlı desteklerden diğerleri de
organik tarım ve İyi Tarım Uygulamaları konularındadır. Çevreye dost
üretim yöntemlerinden olan bu iki
destek kaleminden organik tarımda yeni bir düzenlemeye gidilmiş
ve destekler 4 kategoriye ayrılmış;
ancak kategorilerin kapsamı belirtilmemiştir. Diğer ayrıntılar daha
sonra Bakanlığın yayımlanacağı
uygulama Tebliğleri ile belli olacaktır. Bu nedenle 2015 yılı ile ilgili bir
Doç.Dr. Yener ATASEVEN
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
karşılaştırmayı bu aşamada yapmak
mümkün değil. Diğer destek olan İyi
Tarım Uygulamaları’nda ise destek
miktarlarında değişiklik olmaması
dikkat çekicidir. Nitekim 2015 yılında da meyve-sebze ve örtü altındaki
destek miktarında da değişiklik yoktu. Tarımsal çevreye yönelik olarak
düşünülebilecek desteklerden olan
biyolojik ve biyoteknik mücadele
desteğinde ise 2014 yılından beri değişiklik yapılmamıştır.
Bir diğer destek kalemi ise Fark Ödemesi Destekleri’dir. Tarım Havzaları
Üretim ve Destekleme Modeli’nde
öngörülen havzalarda 17 üründe verilen bu destekler 2015 yılı ile kıyaslandığında sadece buğday, arpa, yulaf, çavdar, tritikale ve çeltikte destek
miktarlarının aynı kaldığı, dane mısırda düştüğü ve diğer ürünlerde ise
artış olduğu görülmektedir. Ayrıca;
yağlık ayçiçeği, aspir, kanola ve soya
fasulyesi üretimi yapan üreticiler bu
desteğe ilave olarak üretim miktarına göre belli miktarlarda destek alabilecektir. Bunun yanında 2016’da
Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak illerinde tarımsal
amaçlı sulamada kullanılan elektrik
için bu ürünlerde üreticinin alacağı
destek ödemelerinde borçların ödenmesi sonrasında kalan kısım esas alınacaktır. Bu yolla, elektrik dağıtım
şirketlerinin üreticilerden alacaklarının tahsili yoluna gidilmiştir.
Hayvancılık destekleri de merakla
beklenen destekler arasında yer almıştır.
Geçmiş yıllarda en yaygın
destekleme kalemi olan
ve üreticiler için temel
destek kabul edilen anaç
hayvan desteği kaldırılarak
buzağı desteği temel destek
olarak benimsenmiştir.
2015’te sütçü ve kombine
ırklar ve melezleri ile etçi
ırkların melezleri anaç
sığır için hayvan başına
verilen destekler tamamen
kaldırılarak buzağı/malak
desteği 4 ay ve üzeri olmak
ve aşıları tamamlanmak
kaydıyla 350 TL, soy kütüğü
desteği 500 TL olarak
ödenecek.
Döl kontrolü kapsamında testlerini
tamamlamış boğaların buzağılarına
ise ilave 50 TL verilecek. Belirli şartları taşıyan süt üreticilerine Bakanlığın belirleyeceği dönemler ve birim
fiyatlar üzerinden ödeme yapılacak;
ürettiği çiğ sütü üretici örgütleri aracılığıyla Et ve Süt Kurumu’na satan
veya bu Kurum ile yapılan sözleşme
çerçevesinde süt tozuna çevirten üreticiler çiğ süt desteklemesinden yararlandırılacaktır. Bu da yeni bir uygulama olarak karşımız çıkmaktadır.
Hayvancılık destekleri kaleminde
göze çarpan artış ise yem bitkileri
desteğindedir. Son iki yıldır değişmeyen destek miktarları 2016’da
tüm ürünlerde artmıştır. Bunların
yanında, ipekböcekçiliği ve damızlık
koyun-keçi yetiştiriciliği yapanlara
verilecek desteklerde de artış görülürken tiftik keçisi yetiştiriciliğinde,
arıcılık desteğinde ve bombus arısı
desteğinde bir artış yapılmamıştır.
Ayrıca, hastalıktan ari işletme desteğinde de düşüş görülmektedir.
Hayvancılık desteklerinde belki de
dikkat çekeceği düşünülen konulardan birisi de et ithalatı konusundadır. Yeni destekleme uygulamasında ihtiyaç duyulması halinde Et ve
Süt Kurumu’na piyasaya müdahale
amacıyla 45.000.000 TL ödenek
verilmiştir.
Hayvancılık desteği altında
verilecek yeni desteklere
bakıldığında ise, su kısıtının
olduğu yerlerde fiğ, macar
fiği, burçak ve mürdümlük
ekimi yapanlara yem bitkisi
desteklerine ilave olarak
%50 destek ödenecektir.
Bakanlığın yaptığı aşı uygulamaları
sonucunda oluşan atıklar için büyükbaş ve küçükbaş hayvan başına
atık desteği verilecektir. Geçen sene
verilen aşı desteğinde bir değişiklik
yapılmazken 2016 yılında yeni bir
destek olarak küpe uygulama desteği getirilmiştir. Hayvancılık alanında
uygulanacak bir diğer yeni destek de
hayvan kesimi ile ilgilidir. Mevzuata
uygun kesimhanelerde hayvan kestiren ve sözleşmeli besicilik yapan
yetiştiricilere 1-300 baş arası olmak
kaydıyla hayvan başına 200 TL destekleme ödemesi yapılacaktır. Su
ürünleri desteği kapsamında çipuraya destek kalkarken kapalı sistem
üretim yapanlara yeni bir destek getirilmiştir. Bu alandaki bir diğer yenilik de 2015 yılında kaldırılan balıkçılık gemisi desteğinin yeniden aynı
miktarda verilecek olmasıdır.
2016 yılında tek bir isim altında “diğer tarımsal amaçlı destekler”
adı ile birleştirilen destekler içinde
yer alan yurtiçi sertifikalı tohum kullanım ve üretim desteği ile fidan ve
çilek fidesi kullanım desteğine bakıldığında sertifikalı tohum kullanım
desteğinde ürünlere göre artışların
yanında ve bazı ürünlerde de değişim olmadığı söylenebilir. Yurtiçi
sertifikalı fidan, çilek fidesi ve standart fidan kullanım desteğinde ise
tüm kalemlerde herhangi bir artışın
olmadığı rahatlıkla görülmektedir.
Sertifikalı tohum üretim desteğine
bakıldığında korunga, fiğ, yem bezelyesi ve yoncada artış görülürken
diğer ürünler için yine bir artış olmamıştır. Bu destek kaleminde 2015
yılına kıyasla yeni getirilen desteklerin de olduğu görülmektedir. Bu
yeni destekler geleneksel zeytin bahçelerinin rehabilitasyonu, orijinal
ve üstü tohumluk üretiminde ilave
verilen destekler ve yurtiçi sertifikalı
fidan üretim desteğidir.
Diğer tarımsal amaçlı destekler
kapsamında yer alan desteklerden
“Çiftlik Muhasebe Veri Ağı” desteği miktarı geçen seneye göre 425
TL olarak değişmemiştir. Tek fark,
2015 yılında seçilecek işletmelerin
sayısı belirtilmemişken 2016 yılında
işletme sayısı 6.000 ile sınırlandırılmıştır.
Yine diğer tarımsal amaçlı destekler kalemi içerisinde bulunan “Tarımsal Yayım ve Danışmanlık
Hizmeti” desteği değişiklik yapılan destekler içerisinde yer almıştır. Tarımsal Yayım ve Danışmanlık
Hizmeti desteği 2015 yılında üretici
örgütleri ve Ziraat Odaları, tarımsal danışmanlık dernekleri/vakıfları, tarımsal danışmanlık
şirketleri ve serbest tarım
danışmanları tarafından verilmekte iken 2016 yılı için
bu hizmeti verecekler Ziraat Odası ve üretici örgütleri
olarak sınırlandırılmıştır.
2015 yılında işletme başına
yıllık 600 TL ödeme yapılmışken 2016 yılında Ziraat
Odası ve üretici örgütlerinde istihdam edilen en fazla 2
tarım danışmanına ayrı ayrı
olmak üzere yıllık 20.000
TL destek verilecektir. Bu
konudaki desteklerin sınırlandırılması, bu hizmeti veren Ziraat Odası ve üretici örgütleri dışında kalan
yerlerdeki tarım danışmanlarının
istihdam olanaklarını sıkıntıya sokacak bir uygulama gibi gözüküyor.
2016 yılındaki desteklemelerde yeni
olan bir diğer uygulama da desteklerden yapılacak kesinti oranlarına
ilişkindir. Daha önce birlik, üst birlik ve kooperatifler için yapılan toplamda %0,2’lik kesinti oranı 2016
yılında çok önemli bir artış ile destek kapsamına göre %2’ye ve %3’e
çıkartılmıştır. Bu yenilik de desteklerin doğrudan üreticilere verilmesi
yaklaşımından ziyade örgütler aracılığı ile verilmesi yaklaşımını ortaya
koymaktadır. Bu yaklaşım da önümüzdeki aylarda üzerinde önemle
durulacak bir başka konu olarak
karşımıza çıkacaktır.
Desteklerden yararlanabilmek için
üreticilerin Çiftçi Kayıt Sistemine
(ÇKS)’ye ve Bakanlığın ilgili diğer
kayıt sistemlerine kayıtlı olması gerektiğini hatırlatalım. Tarımsal destekler ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler
5 Mayıs 2016 tarihli ve 29703 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’nda bulunabilir.
Yazımın başında Bakan Faruk Çelik’in “desteklerin sayısını indirmeyi,
bir araya toplamayı planlıyoruz” şeklindeki ifadesini yazmıştım. Özetle;
destekler konusunda önemli
değişiklikler yapılmıştır. Bu
ifade de yerini bulmuş, birçok
kalem birleştirilmiş ancak kapsam hemen hemen aynı kalmış,
ayrıca maalesef bu toparlama
da iyi sonuçlar getirecek gibi
gözükmüyor. Toprak analizi
desteğinin kaldırılmasının yaratacağı sorunlar ya da tarım
danışmanlarının kapsam dâhilinden çıkarılması neticesinde
ortaya çıkabilecek sorunlar konusunda ilave bir çalışma yapılması gerekli gibi görünüyor.
Son olarak, büyük ümitlerle hasatlarına başlayan ve hasat zamanlarını
bekleyen tüm üreticilerimize sağlıklı
ve bereketli bir dönem dilerim.
.
Köy-Koop Haber Haziran 2016
TARIM
13
Dünya Bakliyat Kongresi İzmir’de Yapıldı
Sanayi Malı Enayi Malı
»» Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2016’nın Dünya Bakliyat Yılı ilan edilmesinin
ardından etkinliklerini sürdüren GPC (Dünya Bakliyat Konfederasyonu-Global Pulse
Confederation), Dünya Bakliyat Zirvesini İzmir’de topladı. Dünya Bakliyat Zirvesinde
baklagillerin insan sağlığına faydası ve obezite ile mücadelede önemine değinildi.
»» Çiftçiler borç batağında hem de gırtlağına kadar.
Bunu herkes biliyor. Ancak çiftçilerin durumları
anlatılmaya başlandığında kimse arka çıkmadığı
gibi suçlama başlıyor: “Bizim çiftçiler tembel, her şeyi
devletten bekliyor. Hazırcılar” gibi bir dizi suçlamalar
ardı ardına sıralanıyor.
Etkinliğin açılış töreninde konuşan, GPC Başkanı Hüseyin Aslan,
amaçlarının bakliyat üretimini ve
tüketimini artırmak, sürdürülebilir
tarımı oluşturmak olduğunu belirterek, "Önümüzdeki 40 yılda üretmemiz gereken gıda miktarı, son 10
bin yılda ürettiğimiz gıda miktarına
denk. Düşünmemiz gereken şey bu.
Sanayi, hükümetler, devletler ne yapılması gerektiğini düşünmeli. Son
kullanım süresi konusunu, çiftçilerle
ilgili konuları halletmeliyiz. Dünya
için çok daha liberal bir ortam yaratmalıyız . Böylelikle ürün akımı rahat
ve kolay olsun." dedi.
Yalnızca Avrupa’nın bir bölümünde
gıda güvenliğinin sağlanabildiğini
ifade eden Aslan, “1,4 milyar ton gibi
bir gıda atığı söz konusu. Gelişmekte
olan ülkelerde bunun yüzde 40’ı üretimden sonra gerçekleşiyor. Bunu göz
önünde bulundurmalıyız. Bundan tasarruf edebilirsek dünyada birçok insanı kurtarabiliriz” diye konuştu.
Kanada, Avustralya, Myanmar,
ABD ve Çin’in en fazla bakliyat ihraç eden ülkeler olduğunu söyleyen
Aslan, “Türkiye’de çiftçiye ton başına 100 dolar gibi bir destek başladı.
Üretimi arttırmak adına böyle bir
adım atıldı. Bu nedenle hükümete
teşekkür ediyoruz” dedi.
GPC, 2016 yılında dünyanın farklı
noktalarında sektörün aktörlerini
buluşturmaya devam edecek. Bakliyat yılını hareketlendirecek etkinlikler, İzmir’in ardından Fransa,
Portekiz ve Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) düzenlenecek.
Gaziantepte ‘Bulgur Festivali’ Yapıldı
»» Makarna, Bulgur, Bakliyat, Bitkisel Yağlar Tanıtım Grubu (MBTG) öncülüğünde
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) ve Gaziantep
Üniversitesi tarafından Türkiye’de ilk defa 28- 29 Mayıs tarihleri arasında ‘Bulgur
Festivali’ düzenlendi.
UNESCO tarafından Gastronomi kenti
seçilen Gaziantep, Türk geleneksel
yemeklerinin tanıtımına katkı sunmaya devam ediyor.
Festival Parkı'nda düzenlenen ‘Bulgur Festivali’nin açılış törenine; Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, AK Parti
Gaziantep milletvekilleri Nejat Koçer
ve Canan Candemir Çelik, Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma
Şahin, işadamları ve davetliler katıldı.
Festivalin açılışında konuşan Mehmet Şimşek, Türkiye'nin çevresindeki
sıkıntılara rağmen Türkiye'nin ayakta durmasının büyük başarı olduğunu kaydederek, şunları dedi:
"Burası dünya gastronomi başkentlerinden bir tanesidir. Çevremizde
birçok sıkıntılar var. Hemen yanı başımızda insanlık trajedisi ve insanlık
ayıbı var. Bütün bunlara rağmen
eğer bir şehir pozitif bu tür çalışmalarla gündeme gelebiliyorsa Türkiye
ve dünya ekranına bu türden yenilikçi güzel çalışmalarla gündeme geliyorsa normal günde kimse tutamaz
burayı. Gaziantep sadece güneydoğunun ve Türkiye'nin değil dünyanın en rekabetçi ve yenilikçi en
gelişmeye açık şehirlerin başında geliyor. Bu bizim en güçlü yanımızdır.
Ortadoğu’da şuanda cazibe merkezi
konumundadır. Farklı türden ırktan
insanların bir araya gelip birlikte çalıştığı, ürettiği bir şehirdir. O açıdan
Türkiye’nin geleceği parlak çünkü
Bakın çiftçiler, 1974
yılında ürettikleri
buğdayın kilosunu 2.30
TL’ye satıyor. O dönemde
1 litre mazotun fiyatı
1.30 TL, yani bir litre
mazot için 0,56 kg buğday
satıyor. Başka bir deyişle 1
kg buğday ile 2 litre mazot
alabiliyor.
1980 yılında ise bir kilo buğdayın
fiyatı 10.00 TL, 1 litre mazotun fiyatı 26 TL oluyor. Yani çiftçi 1980’de
1 litre mazot almak için yaklaşık
3 kg buğday satıyor. 1985’te 1 kilo
buğdayın fiyatı 32.00 TL, 1 litre
mazotun fiyatı 165 TL, buna göre
çiftçi 1985’te 1 litre mazot için 5kg
buğday satmak zorunda kalıyor.
2005 yılında 1 kilo buğdayın fiyatı
474, 700 TL, 1 litre mazotun fiyatı
1.950.000 TL, çiftçi 2005 yılında 1
litre mazot alabilmek için 4,10 kg
buğday veriyor.
Gaziantep gibi yeni büyüme motorları inovasyon merkezleri var. Onun
için asla ve asla yalnız olup bitenlere
bakıp çekimser olmayalım. Allah'ın
izni ile sorunların hepsi aşılır."
Bulgurun sağlık açışından önemine
dikkat çeken Gaziantep Büyükşehir
Belediye Başkanı Fatma Şahin ise
bulgurun tanıtımında çalışmalar yapacaklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Neden burası önemli neden bulgur
önemli çünkü bu tabiat ve bu doğa
bize bu güzelliği veriyor. Özellikle
Barak Ovası üzerinden bir güneş yükseliyor Avanos Dağlarına kadar bu
güneş bereketli hilale dönüşüyor. Elimizde büyük bir hazine var. Belki al-
tınımız elmasımız yok ama en önemli
bu kültürel mirasa sahip çıkan insanımız var. Özellikle kentler yarışında iddialıyız. Artık kalkınma yerelde
başlıyor onun için bulgurun ne kadar
sağlıklı olduğunu siz düşünün. Tabi
bu bulgurun daha iyi bir şekilde dünyaya tanıtmak için daha güzel işlere
imza atmamız gerekiyor. Bugün hepimiz obeziteden şikayet ediyoruz.
İlacı ne peki? Tabii ki bulgur."
Konuşmaların ardından protokol
üyeleri alanda bulunan kazanın başına geçti. Buğdayın pişirilmesi için
kazanı ateşleyen protokoldekiler, önceden pişirilmiş hediği yedi. İki gün
süren festivalde yarışma, eğlence
programları ve konserler düzenlendi.
Dünyanın En Sıcak Ayı Belirlendi
»» Dünya Meteoroloji Örgütü, geçen Nisan ayının ölçülen en sıcak nisan ve
son 12 ayın da peş peşe en sıcak 12 ay olduğunu açıkladı.
Amerikan İklim Dairesi'nin verilerine göre ise, geçen ay son 136 yılın
en sıcak nisanı oldu. Şimdiye kadar
ölçülmüş en sıcak Nisan ayı olarak
kayıtlara geçti. Amerikan İklim Dairesi (NOAA), geçen Nisan ayının
sıcaklık verilerinin kayda alınmaya
başlandığı 1880 yılından beri en sı-
Yahu suçladığımız çiftçiler, karnımızı doyuruyor, sırtımızı giydiriyor.
Nankörlük etmeyelim. Elimizi vicdanımıza koyalım, suçlamayalım.
Üretmeleri için destek olalım, yanlarında yer alalım.
Demem odur ki, çiftçiye verilen
tepki haksız, insafsız ve akıldışı.
Düşündüğünüz veya anlatıldığı
gibi devlet çiftçilere destek vermiyor. Çiftçiler de, devlet bir şey
versin diye beklemiyor. Çiftçiler;
tarımda yanlış politikalar uygulanmasın, üretelim, ürettiklerimizle
geçinelim, istiyorlar.
Ama çiftçilerin istedikleri olmuyor.
Peki, ne oluyor?
Çiftçiler üretim girdilerini pahalı
alıyor, ürününü ucuza satıyor. Bu
nedenle batıyor.
cak nisan olduğunu açıkladı. Böylece ardı ardına 12 ayda, son yılların
en sıcak seviyesine ulaşarak bir rekor daha kırılmış oldu. Nisan 2016,
20. yüzyılın bu ay için ölçülen 13,7
derecelik ortalama değerini yaklaşık 1,10'luk artışla kapattı. Böylece
son olarak 2010'da kırılan ortalama
0,28'lik derecelik sıcaklık artışı rekoru da kırıldı.
Öte yandan Türkiye'de de rekor sıcaklar etkisini göstermeye başladı. İTÜ
Meteoroloji Mühendisliği Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, 2016'nın
Türkiye'de son 80 yılın en sıcak yılı
olmasının beklendiğini söyledi.
2011 yılında buğdayın
fiyatı 0, 55TL, mazotun
fiyatı 3.87 TL. Çiftçi,
2011 yılında 1 litre mazot
Abdullah AYSU
ÇİFTÇİ-SEN Genel Başkanı
alabilmek için 7 kg buğdayı
vermek zorunda kalıyor/
bırakılıyor.
Çiftçi böyle böyle yoksullaştırılıyor. Peki, çiftçi bu sürede ne kadar yoksullaşıyor? 1974’ten 2011’e
kadar çiftçinin ürününün değeri,
üretim girdisi mazotun karşısında
14 kat geriliyor, yoksullaştırılıyor.
Rakamları uzatmak istemiyorum.
Gerçekler böyle. Çiftçilerin ürettiği
ürünün, üretim girdisinin karşısında böyle gerilemesi çiftçiyi borçlandırmakla kalmıyor. Borcunu kartopu misali büyütüyor. Ödenemez
boyutlara taşıyor. Uygulanan bu
yanlış tarım politikaları sonucunda
çiftçiler kendilerine verilen desteğin 6 katı borçlu hale geldi şimdi.
Orhan Sarıbal; “AKP iktidarında
çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi
sayısı 2,8 milyondan 2,2 milyona
düştü; çiftçi sayısı 560 bin azaldı.
Çiftçiliği bırakan çiftçi sayısı oransal olarak %20’yi buldu. Çiftçi, yaklaşık olarak 3 milyon hektar araziyi
işlemekten vazgeçti” diyor.
Çiftçiler bu duruma “Şirketlerin
ürettiği üretim girdileri sanayi
malı, çiftçilerin ürettiği ürünler
enayi malı” diyor.
Çözüm: çiftçilerin özel ve kamu
bankalarına olan tüm borçlarının
silinmesi. Yeniden üretebilmeleri
için karşılıksız sermaye verilmesi.
Ürün fiyatlarının maliyetin altında
değil; maliyet+%25 kazanç+insanca yaşam payı eklenerek belirlenip,
uygulanması. Bunun için gerekli
piyasa mekanizmalarının hükümetlerce sağlanması gerekmektedir.
Tarımsal Sulamada Kullanılan
Güneş Panelleri Türkiye'de
Üretilecek
.
»» Niğde'nin Bor İlçesi'nde hücre ve wafer dahil güneş
paneli üretim tesisi kuruluyor.
Niğde Bor Karma Organize Sanayi Bölgesinde 32 bin m2 alana
kurulacak üretim tesisinin temel atma töreni gerçekleşti.
Tüm güneş enerjisi
sistemlerindeki
en
maliyetli kalem olan güneş panelleri, Türkiye’de ya ithal edilerek
temin ediliyor ya da üretim sürecinin büyük çoğunluğunu oluşturan
hücreler yurt dışından ithal edilerek son aşama olan modül üretimi
Türkiye’de yapılıyor. 20’den fazla
modül üretimi yatırımından sonra
ilk defa üretim sürecinin kalbi sayılan wafer ve hücre üretimi Türkiye’de yapılacak.
Bor Karma Organize Sanayi Böl-
gesinde
32.000
m2 alanda inşasına başlanan, en
son
teknolojiyi
kullanacak üretim
tesisi, ilk safhada
100MWp
hücre
üretim kapasitesi
ile çalışacak ve 30 milyon euroya
mal olacak. Tesisin kapasitesi ek yatırımlarla zamanla katlanarak uzun
vadede minimum 600 MWp kapasiteye çıkartılacak. Yapımı yaklaşık 12 ay sürecek fabrikanın gerek
inşası sırasında, gerekse işletmeye
geçtiğinde, yüzlerce kişiyi istihdam
ederek Türkiye’nin kalkınmasına
katkıda bulunacak. Tesis kapasite
artırımları ile toplam 400 milyon
euroluk bir yatırımı içerecek.
14
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Bayer, GDO’lu Tohum Üreticisi
Monsanto’yu Alıyor
»» Alman ilaç devi Bayer, genetiği değiştirilmiş tohum
üreticisi Amerikan Monsanto şirketini satın almak için
62 milyar dolar teklif etti. Görüşmelerin anlaşmayla
sonuçlanması halinde Bayer dünyanın bu alandaki en
büyük şirketi olacak.
Geçen ay anlaşmayla ilgili olarak orBayer
taya atılan iddialar, Bayer’in hisse%18
darlarını öfkelendirmişti. Ana hisSyngenta
sedarlardan biri, Bayer yönetimini,
“kibirli bir imparatorluk” yaratmaya BASF
%20
6 Şirket
çalışmakla suçlamıştı.
%13
PESTİSİT
Bayer’in önerisi 1998’de otomotiv
Piyasasının
%75’ini
şirketi Daimler’in Chrysler’ı almaKontrol
Ediyor
sından bu yana bir Alman firması
%25
Dow
tarafından yapılan en büyük teklif.
%10
İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nden Prof. John Colley, Alman
%8
%6
şirketlerin genelde risksiz büyümeMonsanto
yi tercih ettiğine dikkat çekerek BaDuPont
yer’in girişiminin şaşırtıcı olduğunu
söyledi.
Tohum haricinde tarlalarda yabani
ot, böcek ve bitki mantarı ilaçları da
üreten Bayer daha çok Aspirin ve Alka-Seltzer gibi ilaçlarla tanınıyor.
Uzmanlar, anlaşmanın gerçekleşmesi halinde ortaya çıkacak yeni
şirketin faaliyetlerinin yarısının tarıma odaklanacağını, bu durumun,
Bayer’i ilaç firması olduğu için tercih
eden hissedarların tepkisine yol açabileceğini vurguluyor.
Geçen hafta birleşme görüşmelerinin başladığınının açıklanmasından
sonra Bayer hisseleri yüzde 8 değer
kaybetmişti.
Bayer’in rakipleri Dow Chemical, Birleşme anlaşmaları
DuPont ve Syngenta da yakın zaBayer 90 milyar dolarlık değeriyle
manda başka şirketlerle birleşme
Syngenta’dan sonra en büyük tarım
kararları almıştı.
kimyasalları üreticisi.
Geçen yıl 42 milyar dolar değerindeki
‘Monsanto olumlu yanıt
Monsanto, Bayer’in rakibi İsviçre firverecek’
ması Syngenta’yı almaya çalışmıştı.
Emtia fiyatlarının düşmesi sonucu Ancak Syngenta, Şubat’ta ChemCtohum siparişlerinin azalması, Mon- hina’nın 43 milyar dolarlık teklifini
santo gibi şirketleri zora sokmuştu.
kabul etmişti.
Bayer İcra Kurulu Başkanı Werner Bu girişiminin başarısızlıkla sonuçBaumann, Monsanto’nun tekliflerine lanmasının ardından yeniden yapıolumlu yanıt vermesini bekledikleri- lanmaya giden Monsanto, 2017’nin
ni belirterek, “Birleşme, tarım birimi- sonuna kadar 3.600 çalışınını işten
mizin amaçlarına çok uygun” dedi.
çıkaracağını açıklamıştı.
AP Glifosatın Kullanım
Süresini Uzattı
»» AVRUPA Parlamentosu, dünya genelinde en yaygın
biçimde kullanılan yabancı ot öldürücü tarım zehri
glifosatın AB içinde kullanım süresini 2031 yılına kadar
uzattı.
Çevreciler, Dünya Sağlık Örgütü'nün
'muhtemel kanserojen' olarak sınıflandırdığı glifosata karşı çıkıyor. AB
ülkelerinde yapılan anketlerde de
halkın büyük çoğunluğu bu zehire
izin verilmesini istemiyor.
Almanya'da koalisyon ortağı SPD de
glifosata karşı tavır aldı. Glifosatın
Avrupa Birliği'nde kullanım izni haziran ayı sonunda bitiyordu. Avrupa Komisyonu, izni 15 yıllığına yani
2031 yılına kadar uzatılmasını Avrupa Parlamentosu'na önerdi. Avrupa
Parlamentosu da iznin uzatılmasını onayladı. Ancak, komisyonun 15
yıllık tavsiyesi yerine izni 7 yıllığına
uzattı.
Parlamentoda 374 evet, 225 hayır
ve 102 çekimser oy çıktı. Glifosata
karşı çıkanlar gerekçelerini Dünya
Sağlık Örgütü'nün çelişkili raporlarına dayandırıyor. Örgüt, yeni rapo-
runda glifosatı kanserojen değil diye
sınıflandırırken Uluslararası Kanser
Araştırma Ajansı da 2015 raporunda
glifosatı 'muhtemel kanserojen' olarak sınıflandırmıştı.
Palm Yağı İthalatında Yüzde 400 Artış
»» Dünyanın en çok tüketilen bitkisel yağlarından biri olan palm yağına ilişkin
gelişmeler, fırsatlar ve yenilikler Malezya Palm Yağı Konseyi (Malaysian Palm
Oil Council) tarafından 16-17 Mayıs tarihlerinde “İstanbul Palm Yağı” Semineri
düzenlendi.
Seminer kapsamında palm yağının
kullanım alanları, dünya gıda sektöründeki yeri ve Türkiye ile Malezya
arasındaki ticari ilişkiler tartışıldı.
Malezya ile Türkiye arasında palm
yağı ticaretinin güçlendirilmesinin
amaçlandığı seminer sırasında konuşma yapan Malezya Palm Yağı
Konseyi Başkanı Dato’ Lee Yeow
Chor; “Malezya Palm Yağı Konseyi
olarak sanayinin büyük oyuncularını bir araya getirerek palm yağı
alanındaki ihracatı geliştirmeyi ve
iş birliklerini arttırmayı amaçlıyoruz. Türkiye ise bizim için çok
önemli bir ülke. Palm yağı Türkiye’de oldukça yaygın olarak tercih
ediliyor” dedi. Türkiye ile Malezya
arasında 2014 yılında imzalanan
Malezya-Türkiye Serbest Ticaret
Anlaşması’nın (MTFTA) iki ülke
arasındaki ticaretin gelişmesinin
önünü açtığını belirten Dato’ Lee
Yeow Chor, “2014 yılında yaklaşık
80 bin (77,682) ton olan ihracatımız bir yılda yüzde 413,3 artarak
2015 yılında 398,729 tona ulaştı.
Bunun sonucunda 2014 yılına göre
yüzde 65,4’lük bir artışla, toplamda
941 milyon dolarlık bir ticari değer
elde edildi” şeklinde konuştu.
Palm yağının kullanım
alanı geniş
Palm yağı, kozmetik, gıda, kimya ve ilaç endüstrilerinin sıklıkla
kullandığı, pastacılık, çikolata ve
şekerleme, kişisel bakım; şampuan, sabun, deterjan, diş macunu
gibi çok çeşitli alanda kullanılıyor. Dünyada yaklaşık yüzde 30
oranla en fazla tüketilen bitkisel
yağ olarak değerlendiriliyor. Diğer
bitkisel yağlara oranla rekabetçi fiyatlara sahip olan palm yağı, petrol
bazlı olmaması ve yenilenebilir bir
kaynaktan elde edilmesi sebebiyle
yaygın olarak tercih ediliyor. Diğer
yandan Müslüman ülkelerde helal
yağ olarak kabul edilmesi palm yağının kullanım alanını genişletiyor.
Palm Yağı Gerçeği!
Adı yabancı gelebilir ama birçok
paketli üründe rastlamak mümkün. Çocuğunuz için bir ürün satın
almadan arkasını okuyun.
Endonezya ve Malezya uzaktaymış
gibi gelebilir. Ama mutfağınızda,
banyonuzda oradaki yağmur ormanlarını yok ederek üretilmiş
Palm Yağı’nı içeren birkaç ürün
mutlaka vardır.
Palm yağı, dayanıklı ve özellikle de
ucuz bir yağ olduğu için kullanılıyor, ama kalitesiz ve doymuş yağ
barındırdığı için de kalp hastalıkları ve obezite ile ilişkilendirilebiliyor.
Ayrıca üretimi için geniş alanlara
ihtiyaç var, bunun için de, iklimi
uygun olan Güneydoğu Asya’daki
yağmur ormanları talan ediliyor.
Oradaki yaşam, kontrolsüz
tarım arazilerinden dolayı tehdit altında: orangutanlar, maymunlar, filler, gergedanlar ve
çok daha fazla hayvan ve bitkinin
nesli tükeniyor. İçimize çektiğimiz
oksijenin önemli bir kaynağı harap
ediliyor.
Maalesef bu yağ sadece sağlıksızdır diye rafa geri bıraktığınız abur
cuburlarda değil, çocuk maması,
vejeteryan, vegan, organik birçok
üründe bulunabiliyor,. Hatta doğal gözüken kozmetik dükkanların kremlerinde ve sabunlarında
da mevcut.
Devlet 570 Bin Baş Hayvan İthal Edecek
»» Canlı hayvan ithalatında yeni bir dönem başladı. Özel sektörün hayvan ithalatı
durdurulurken, besilik ve damızlık hayvan ithalatının devlet kurumları tarafından
yapılması kararı alındı.
Hükümet sıfır gümrükle hayvan ithalatı için Tarım İşletmelerine ile Et
ve Süt Kurumuna yetki verdi. Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar
kurulu kararına göre, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü(TİGEM)
ile Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü'ne sıfır gümrükle canlı hayvan ithal etme yetkisi verildi. Buna
göre, 150 bin baş damızlık, 400 bin
baş diğer hayvanlar ve 20 bin Canlı
koyun ve keçi sıfır gümrükle ithal
edilecek.
İthalat yetkisi bu yılın sonuna kadar kullanılacak. Tarih olarakta 31
Aralık 2016 olarak belirlendi.
Diğer taraftan Bakanlar Kurulu, İthalat Rejimi Kararı’na Ek Karar’da da
değişiklik yaparak, çeşitli canlı hayvan ithalatında özel sektör için gümrük vergilerini yüzde 7.8’e düşürdü.
Et ithalatına izin yok
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan katıldığı bir televizyon
programda Bakanlar Kurulu kararı hakkında şu açıklamayı yaptı:
“2010’da kırmızı et krizi yaşandı.
O dönem sıfır gümrükle et ve canlı
hayvan ithal edildi. 2013’te ithalat
durduruldu. 2014 Kasım’dan itibaren kontrollü olarak besilik hayvan ithalatı başladı. 2014’te 17 bin,
2015’te 317 bin ve 2016’da 150 bin
besilik dana ithalatı yapıldı. Hayvancılık stratejimize göre, bakanımızın talimatı ile bundan sonra
ithalat tek elden yapılacak. Yetiştiricilerimizin gidip Avrupa’dan hayvan ithal etmesi çok zor. Biz onlar
adına yapacağız. TİGEM damızlık,
ESK da besilik hayvan getirecek ve
yetiştiricilere verecek. Bu ithalat
yapılırken üretici gözetilecek. Ancak, ihtiyacımız olan canlı hayvan
ithal edilecek.”
Kayısıda Rekolte 386 Bin Ton Bekleniyor
»» Ülkemizde ticari olarak kuru kayısı üretiminin % 90’ı dünya kuru kayısı üretiminin
ise % 70’ine yakın kısmını gerçekleştiren "Dünya kayısı başkenti" Malatya'da bu yıl
yaklaşık 386 bin ton yaş, 89 bin ton kuru kayısı rekoltesi bekleniyor.
Malatya Gıda Tarım ve Hayvancılık
İl Müdürü Ali Selvi, yaptığı yazılı
açıklamasında, ekolojik özelliklerinden dolayı renk, tat, koku, aroma ve kuru madde bakımından
dünyanın en kaliteli kayısılarının
yine Malatya’da yetiştirildiğini,
kuru kayısı ihracatından elde edilen yıllık ihracat geliri 300-350 milyon dolar seviyesinde olduğunu ve
yaklaşık 40 bin ailenin de geçimini
kayısıdan sağladığını belirtti.
Kent ekonomisinde önemli paya
sahip kayısı rekoltesinin başta üreticiler olmak üzere, ihracatçılar,
kayısı üretiminde çalışan işçileri ve
kent halkının tamamını ilgilendir-
aylarında meydana gelen zirai don
nedeniyle rakım, topoğrafik yapı,
ağaçların yaş ve bakım durumlarına göre değişkenlik göstermekle
beraber özellikle çukur yerler, taban araziler ve dere kenarlarında
kayısıların çiçek ve meyve döneminde hasara maruz kaldığı tespit
edilmiştir.”dedi.
diğini vurgulayan Selvi, “Rekolte
çalışmaları kayısının tomurcuklanmasından itibaren başlayıp, kayısı
için tüm doğal risklerin sona erdiği
mayıs ayı sonuna kadar sürmektedir. Bu yıl özellikle mart ve nisan
Selvi, “İlimizde toplam 7.515.000
adet meyve veren kayısı ağacı bulunmaktadır. 2016 yılı kayısı rekoltesi 386.250 ton yaş kayısı olarak
tahmin edilmiştir. Bu rekoltenin
30.250 tonunun yaş kayısı olarak
tüketileceği tahmin edilmektedir.”
bilgisini de aktardı.
Köy-Koop Haber Haziran 2016
TARIM VE ÇEVRE
15
Tarımsal Üretici Örgütlerinde Yeni Tescil Edilen
Yerli Tohumlar
Kadının Rolü
»» Günümüzde sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir büyümenin sağlanması
ekonominin temel gereklerinden biridir. Sürdürülebilir büyümenin gerçekleşmesi ise,
işgücü piyasalarına kadınların ve erkeklerin eşit katılımlarının sağlanması ile de ilgilidir.
Toplumda, kadınların ekonomik ve
sosyal kalkınmanın en önemli unsurlarından birisi olarak görülmesi
ve bu bilincin yaygınlaşması da gereklidir. Oysaki dünya geneline bir
göz attığımızda, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde işgücü piyasalarında kadından ziyade erkeğin
lehine dengesiz bir dağılım söz konusudur. Bu durum, özellikle kırsal
alanda tarımsal üretim faaliyetlerinde ise kadın iş gücünün daha yoğun
kullanımı ile karşımıza çıkmaktadır.
Kadınlar diğer sektörlerde olduğu
gibi, tarım sektöründe de üretimin
her aşamasında olmalarına rağmen
dünya genelinde yoksulluktan en
fazla etkilenenler arasındadırlar. Ayrıca toplum içerisinde statü olarak
da ikinci sırada yer almaktadırlar.
Kırsalda yaşayan kadınların ekonomideki etkinlikleri kentlerde yaşayan kadınların etkinliklerinden yapısal olarak oldukça farklıdır. Çünkü
kırsalda yaşayan kadınlar aile işletmelerinde çalışan, ücret almayan ve
sosyal güvencesi olmayan kadınlar
iken; kentlerde yaşayan kadınların
çok azı tarımsal faaliyetlerde istihdam edilmekte ve ücretlerini alabilmektedirler.
Kırsaldaki kadınlar,
tarımsal üretimin tüm
süreçlerinde daha fazla
yer almaktalar ve daha
fazla emek vermektedirler.
Ayrıca kırsalda işgücüne
olan gereksinim özellikle kız
çocuklarının eğitimlerine
devam etmelerini de
engellemektedir. Böyle bir
durumda, geleceğimizin
umudu olan genç
kızlarımızın potansiyellerini
sadece işgücü olarak
değerlendirmelerine neden
olmaktadır.
Kırsaldaki genç kızlarımızn mevcut potansiyellerini işgücü olarak
kullanmalarının dışında tarımsal
üretimin diğer alanlarında da kullanmalarına olanak sağlayacak enstrümanların kullanılması gerekir. Bu
enstrümanlardan en önemlisi ise tarımsal üretici örgütleridir. Bu örgütler aracılığı ile kırsaldaki kadınların
ve özellikle de genç kızların gerek tarım sektöründeki girişimciliklerinin
geliştirilmesinde gerekse sektöre ve
üretici örgütüne ilişkin politikaların
oluşturulmasında sorumluluk almaları sağlanmalıdır.
Üretici örgütlerine kırsaldaki kadınların katılımının kabulü, özellikle
Orta ve Güney Amerikadaki ve diğer
gelişmekte olan ülkelerde oldukça
zor ve yavaştır. Bu katılım oranı da
oldukça düşük düzeyde olup, genellikle bu örgütlere üyelik şeklindedir.
Ülkemizde de bu durum çok farklı değildir. Kadınlar tarafından kurulmuş
olan, üyelerinin/ortaklarının tamamı
kadın olan ve kadın üyesi/ortağı olan
tarımsal amaçlı üretici örgütlerimiz
mevcuttur. Ancak kırsaldaki kadınlarımızın örgütlerdeki ve diğer tarımsal
organizasyonlardaki rolü genellikle
üye/ortak düzeyindedir. Oysaki üretici örgütlerinde hâkim olan erkeklerinde desteği ve motivasyonu ile
tarımsal üretimde emek veren kır-
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
saldaki kadınlarımızın ve özellikle de
genç kızlarımızın üretici örgütlerindeki rollerinin yöneticilik, liderlik,
karar alma mekanizmalarında olma
ve politika oluşturma süreçlerine katılımları yönünde olmalı ve bu fırsatlar verilmelidir. Bunlara ilave olarak
da tarım sektöründe girişimcilik ve
pazarlama yapmaları yönünde de cesaretlendirilmelidirler.
yoksulluk düzeyindeki çiftçi kadınların ihtiyaçlarına yönelik, daha uygun
ve sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınma politikalarının geliştirilmesi,
• Kırsaldaki kadınların ve özellikle
genç kızların tarım sektöründe aktif
olarak çalışmalarının teşvik edilerek
gelir düzeylerinin arttırılması,
• Üretici organizasyonlarında ve diğer platformlarda haklarını savunabilen kadın üyelerin/ortakların ve
kadın liderlerin sayılarının arttırılarak eğitim programları ile desteklenmesi,
• Tarımsal araştırma ve kalkınmada
olduğu gibi; tarım ve kırsal kalkınma
politikalarının
oluşturulmasında,
değerlendirilmesinde, uygulanmasında da kadın kotalarının konması,
sadece kadınlarla yapılan istişareler
gibi çeşitli aktivitelerin gerçekleştirilmesi,
Foto: Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışması: Caner Başer - Patates Tarlası - Ödemiş 2015
Kırsaldaki kadının üretici örgütlerindeki rollerinin daha etkin hale
getirilmesi yönünde, tarım sektöründe hizmet veren uluslararası
kuruluşlar ile ülkemizde ve dünya
ülkelerinde önemli politikalar ve
kararlar üzerinde çalışmalar mevcuttur. Dünyada özellikle Asya ve
Okyanusya ülkelerindeki bazı çiftçi
organizasyonlarında, kırsaldaki kadınların çıkarlarını koruyacak yönde ve profosyonel üretici örgütlerinde her seviyede temsil edilmelerinin
geliştirilmesi üzerinde çalışmalar
mevcuttur. Bu çalışmaların nasıl olması gerektiğini anlatan çeşitli rehber dokümanlar hazırlanmıştır.
Afrika ülkelerinde de üretici örgütlerine kadınların entegre edilmesinin
gerekliliği yönünde yeni gelişmelere
yönelik önemli adımlar atılmaktadır.
Bu adımlar; özellikle çiftçi kadınların üretci örgütleri içerisinde; karar
alma mekanizmalarında bulunmaları, yönetici ve liderlik düzeyinde sorumluluk almaları, üretici örgütlerinin programlarının geliştirilmesinde
ve politikalarının oluşturulmasındaki etkinliklerinin sağlanması yönündeki kapasite geliştirmeye yönelik
çalışmalardır.
Dünyada kapasite
geliştirmeye yönelik yapılan
bu çalışmaların genel olarak
içeriklerini şu şekilde
sıralayabiliriz;
• Hükümetler ve kalkınma ajansları tarafından aile çiftçiliği yapan ve
• Kırsaldaki çiftçi kadınlarımızın ve
dâhil oldukları üretici organizasyonlarının kapasitelerini geliştirmeye
yönelik yapılacak eğitim programlarının içeriğinin kadın çiftçilerin
görüşleri doğrultusunda ve katılımlarının sağlanması yönünde hazırlanması,
• Kırsaldaki kadınların proaktif olarak dâhil olduğu tarımsal araştırma
ve yayım enstitüleri aracılığı ile bilgi
ve teknolojinin kadın çiftçilere ulaştırılmasına yönelik çalışmalar,
• Üretici örgütleri aracılığı ile kırsaldaki kadının kapasitesinin arttırılmasına yönelik eğitimlerde, kadının
tarımsal üretim dışındaki ev ve çocuk bakımına ayırmak zorunda olduğu zaman kısıtıda dikkate alınarak
eğitim programlarının zamanlaması
üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.
Sonuç olarak ülkemizde ve diğer
gelişmekte olan ülkelerdeki tarımsal
üretici örgütleri; kendi üyesi/ortağı
olan çiftçi kadınların ekonomik yönden güçlendirilmesi, liderlik özelliklerini kazanmaları, örgüt içerisinde
ve diğer tarımsal platformlarda savunuculuklarını en etkin bir biçimde yapmaları ve örgüt içerisindeki
rollerini daha etkili hale getirmeleri
için ortam sağlamalı ve fırsat vermelidirler. Ayrıca bu yöndeki çalışmalara kamu kurum ve kuruluşları,
üniversiteler ile tarımsal olan ve olmayan tüm sivil toplum kuruluşlarının da daha fazla destek vermeleri
ve gündemlerine almaları kırsaldaki
kadın çiftçilerimiz için önemli bir
destek olacaktır.
.
»» Eskişehir Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma
Enstitüsü tarafından geliştirilen yeni çeşitler,
Enstitü Müdürü Dr. Sabri Çakır tarafından basın
toplantısında tanıtıldı.
Enstitü Müdürü Dr. Sabri Çakır, son 3 yılda tescil
ettirilen 1 buğday, 2 kuru
fasulye, 3 haşhaş, 1 safran,
1 çörekotu ve 1taze fasulye
çeşidiyle birlikte üreticilerin hizmetine sunulan çeşit
sayısının 157'ye çıkarıldığını söyledi.
Çakır; 2014-2016 yıllarında Enstitü tarafından tescil
ettirilerek tarımsal üretime kazandırılan yeni çeşitlerin özelliklerini
açıkladı.
“Serin iklim tahıllarından, 2016 yılında tescil edilen ekmeklik buğday
çeşidi “REİS” kışa ve kurağa toleranslı, kılçıklı, kırmızı-sert daneli,
birinci sınıf ekmeklik buğday özelliklerine sahip, istikrarlı ve yüksek
verimli bir çeşittir.
Tıbbı Aromatik bitkilerden haşhaşta “SEYİTGAZİ”, “HÜSEYİNBEY”
ve “ÇELİKOĞLU” çeşitleri 2014
yılında tescil edilmiştir. “SEYİTGAZİ” çeşidi yetiştiriciliği yapılan
bölge koşullarına uygun, soğuğa
ve kurağa dayanıklı, tohum ve kapsül verimi yüksek, morfin oranı %
0,65-0,75 olup mavi renkli haşhaş
çeşittir.
“HÜSEYİNBEY” çeşidi yetiştiriciliği yapılan bölge koşullarına uygun,
soğuğa ve kurağa dayanıklı, tohum
ve kapsül verimi yüksek, morfin
oranı %0,7-0,8 olup beyaz renkli
haşhaş çeşittir.
“ÇELİKOĞLU” çeşidi yetiştiriciliği
yapılan bölge koşullarına uygun,
soğuğa ve kurağa dayanıklı, tohum
ve kapsül verimi yüksek, morfin
oranı %0,7-0,8 olup sarı renkli
haşhaş çeşittir.
Yemeklik tane baklagillerden kuru
fasulyede “TOPÇU” ve “KARA-
MAN-2016” çeşitleri 2016 yılında
tescil edilmiştir. “TOPÇU” bodur
bitki formunda ve dermason tane
tipinde olup Türkiye’nin ilk ve tek
tescilli kuru fasulye çeşididir. “KARAMAN-2016” kök çürüklüğü ve
viral hastalıklara toleranslı, iri dermason tane tipinde ve erkenci kuru
fasulye çeşittir.
Tıbbi Aromatik bitkilerden safranda “KARAARSLAN” ve çörekotunda “ÇAMELİ” çeşitleri 2014 yılında
tescil edilmiştir. Safranda “KARAARSLAN” ülkemizin ilk ve tek tescilli safran çeşidi olup ülkemizin
yerel materyalinden geliştirilmiştir. Safran verimi 400-700 gr/da,
soğan verimi 2850-3200 kg/da (3
yıl sonunda)’ dır.
Çörekotunda “ÇAMELİ” çeşidi ülkemizin ilk ve tek tescilli çörekotu
çeşidi olup ülkemizin yerel materyalinden geliştirilmiştir. Yağ oranı
soğuk preste %25’tir. Makineli hasada elverişli olup bitki boyu 40-70
cm’dir. “ÇAMELİ” çeşidinin verimi
kuruda 140-220 kg/da, suluda
160-260 kg/da’dır.
Sebzede taze fasulye çeşitlerinden
2015 yılında “PAZARYERİ BONCUĞU” tescil edilmiştir. “PAZARYERİ BONCUĞU” sırık bitki tipinde, düz, taneli, kılçıksız ve lezzetli
baklalı, bakla verimi 2 ton/da olup
uzun hasat süresine sahiptir.”
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Çam Kese Böceği
[Bilimsel adı: Thaumetopoea pityocampa (Denis & Schiffermüller) (Lepidoptera: Thaumetopoeidae)]
Çam kese böceği (Thaumetopoea
pityocampa), çam ve sedirlerde
görülen en önemli zararlı güvelerden biridir. Çam kese böceği
erginleri; kahverengi lekeli krem
renginde birinci çift kanatlara ve
beyaz renkli ikinci çift kanatlara
sahiptir. Kanat açıklığı, dişi güvelerde 36-49 mm, erkek güvelerde
31-39 mm’dir. Larvaların tahriş
edici kılları, insanlarda ve diğer
memelilerde önemli zararlara neden olmaktadır. Kışı geçirmek için
ağaçlarının tepe kısımlarında çadır benzeri yuva yapma davranışı,
bu böceğin dikkat çekici bir davranıştır. Çam kese böceği yaşam
döngüsünü normalde bir yılda,
ancak yüksek rakımlarda iki yılda
tamamlamaktadır. Güveler çam
ağaçlarının tepe kısmına yumurta
bırakır. Yumurtalar açıldıktan sonra larvalar, çamın iğne şeklindeki
yaprakları ile beslenerek beş dönem geçirirler.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
16
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
FAO’nun 30. Avrupa ve Orta Asya
Bölgesel Konferansı Antalya’da Yapıldı
İnanç
»» 4-6 Mayıs tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen bölgesel konferansın önemli
iki gündem maddesini “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ile “2016 Uluslararası
Bakliyat Yılı” oluşturdu.
»» Değerli kooperatifçi dostlar, Sizlerle birlikte bu
başlık altında 4 seneden fazla bir sürede 50. sayıya
ulaştık. Bugüne kadar, kooperatiflerimizin tarımdaki
sorunlarımızı çözebilecek altın bir anahtar olduğuna
inancımı sizlerle paylaştım. Bu konuda sektördeki
bütün paydaşlar arasında kooperatifçilik ile ilgili bir
farkındalık yaratabilmeye gayret ettim.
Bu amaçla gazetemizde “KooperatifCE” başlığı altında AB’den ve “Dünyadan Kooperatif Hikayeleri”
başlığı altında ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden başarılı kooperatiflere ait örnekler verip ülkemiz
ile karşılaştırmalar yaptık. Bütün
bu mukayeseler sonunda, kooperatif sayısı, ortaklık, içerik, mevzuat,
destekleme açısından önemli bir
farkımızın olmadığını gördük. Ama
değerlendirme başarı ve kazanç konusuna gelince durum değişti. Kooperatiflerimizin gelişmiş ülkelerdeki
emsalleri gibi piyasada güçlü ve etkin olamadıklarını, kendilerinden
beklenen hizmeti veremediklerini
tespit ettik. Hep birlikte rekabet
avantajı sağlayacak girişimlerde bulunan çağdaş kooperatifçilik anlayışına olan inancımızı hiçbir zaman
kaybetmedik.
Kooperatifçilikte başarıya ulaşmanın yolunu ve bu inanç konusunu
bu sefer biraz daha farklı bir yerde,
içinde bulunduğumuz mübarek günlerin anlamı içinde arayalım.
Ramazana tekrar ulaşmış olmanın
mutluluğu içindeyiz. Bir ay boyunca nefsimizle mücadele edip açlık
ve susuzluğa karşı sabredeceğiz ve
sonunda ibadetlerimizi yerine getirmenin huzuru ile bayrama ulaşacağız. İnanç dünyamızda yaşadığımız
bu durumun günlük hayatımızda
rızık kazanmak için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Tarlada, bahçede,
ahırda, teknede her nerede olursa olsun doğa ile mücadele ederek
üretmek zor bir iş. Ama asıl zorluk
ürettiğinin karşılığını pazarda alabilmekte. Yani bütün milletin rızkını
ürettikten sonra kendi rızkını hakkınca kazanabilmekte.
Hakkımızı alabilmek adına tek başımıza kendimizi darda hissettiğimizde, ancak hep birlikte olursak emek
verdiğimiz alanda çıkacağımız hak
arayışı yolunda başarıya ulaşabiliriz.
Bütün dünyada bunun en iyi yolunun kooperatif olduğunu hepimiz
biliyoruz. Kooperatifimizin başarıya
ulaşması önce inançla niyet etmeye,
sonra da sabırla dayanmaya ve mü-
2 yılda bir yapılan ve 53 ülkenin bakan ve delege düzeyinde temsil
edildiği Konferansta ayrıca gelecek
iki yıllık dönemde dikkate alınacak
bölgesel öncelikler ve sorunlar masaya yatırıldı.
Antalya’da üç gün süren FAO 30.
Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Konferansı’nın ardından Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Çelik ve FAO Genel Direktörü Jose Graziano da Silva
ortak basın toplantısı düzenledi.
Dr. Erhan EKMEN
cadele etmeye bağlıdır. Sanki Ramazanda oruç ibadeti eder gibi, hayırlı
bir iştir kooperatifçilik. Emeğe değer
katma, hakka ulaşma yolunda bir
gönül işi, bir dava uğraşıdır. Bu nedenle, Kooperatifçilik bir İnanç
Meseledir.
Ülkemizde kooperatif
çatısı altında toplanarak
yola çıkma konusunda
gayet başarılıyız. Fakat
aynı başarının yol boyunca
devam ettiğini ve sonunda
başarıya ulaşılabildiğini ne
yazık ki söyleyemeyiz.
Buna gerekçe olarak, genellikle parasızlık bahane edilse de; bu doğru bir
cevap değil. Çünkü geçen sayımızda
da açıklamaya çalışıldığı üzere; çevremizde kullanılmayı bekleyen bol
miktarda kaynak bulunuyor.
Gerçekten de sektörümüz bize destek olmaya çalışan finans kuruluşları ile dolu. Bize kalan ise, bu
kaynaktan istifade edebilmek için
ihtiyaç duyduğumuz konulara ilişkin projeleri hayata geçirebilmek.
İşte burada, büyük gayretle çok
çalışma konusunda irade gösterebilmek ve yılmadan sabredebilmek
gerekli. Sizce bunu başarabilir miyiz? İnançlı bir toplumun bireyleri
olarak bunun da üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Umarım sizlerle birlikte bu sayıya kadar geçen zaman içinde faydalı olabilmiş ve beraberce bir arpa boyu yol alabilmişizdir. İnanarak, gayret ederek
her konuda başarıya ulaşmak umuduyla, bu Ramazanın ülkemizde birlik
ve beraberlik bilincini arttırmasını,
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Şirket Sayısı Arttı,
Kooperatif Sayısı Azaldı
.
»» Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) kurulan ve
kapanan şirketler istatistiklerini açıkladı.
Buna göre 2016’nın ilk dört ayında
2015’in aynı dönemine oranla kurulan şirket sayısı yüzde 9,41 artış; kooperatif sayısı yüzde 24,27 ve gerçek
kişi ticari işletmesi sayısı ise yüzde
11,64 azalış kaydetti. Aynı dönemde
kapanan şirket sayısı yüzde 23,26,
kooperatif sayısı yüzde 14,21 ve gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde
5,25 azaldı.
2016 Nisan ayında 2015 Nisan ayına
oranla kurulan şirket sayısında yüzde 2,41, kooperatif sayısında yüzde
20 ve gerçek kişi ticari işletme sa-
yısında yüzde 12,75 azalış gözlendi.
Aynı dönemde kapanan şirket sayısı
yüzde 30,98, kooperatif sayısı yüzde
24,49 ve gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 10,93 azaldı.
2016 Nisan ayında bir önceki aya
göre kurulan şirket sayısında yüzde 17,71, kooperatif sayısında yüzde
13,64 ve gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 9,25 azalma oldu. Bu
dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 12,85, gerçek kişi ticari işletme
sayısı yüzde 26,65 azaldı; kooperatif
sayısı ise yüzde 2,78 arttı.
FAO’nun bölgesel konferanslarının
iki yılda bir düzenlendiğini belirten
Bakan Çelik, “Toplantıda üç gün
boyunca başta sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve ’Dünya Bakliyat
Yılı’ olmak üzere, bölgeyi ilgilendiren önemli konular ele alındı. Geçtiğimiz eylül ayında dünya liderleri
2030 yılı için yeni ve kapsamlı 17
temel sürdürülebilir kalkınma hedefi belirledi. Bu hedeflerin ikincisi,
dünyada 2030 yılına kadar açlığı
tamamen yok etme hedefidir” dedi.
‘Tarım arazileri hızla yok
ediliyor’
Dünyada 800 milyon aç insanın
yaşadığını anımsatan Çelik, “500
milyon da obez insan yaşıyor. Bir
yanda sefahat bir yanda sefaletin olduğu bir dünya var. Yapılan
projeksiyonlara göre, 2050 yılında
oluşacak nüfusu beslemek için tarımsal üretimin yüzde 60 artması
gerekiyor. Ancak dünyada tarım
arazileri yok ediliyor. İki saniyede
bir futbol sahası büyüklüğünde, 7
dekar tarım arazisi yok oluyor. Eğer
gelecek nesiller için sürdürülebilir
gıda arzını sağlayamazsak dünyamız kitlesel insan göçlerine sahne
olabilir. Böylesine ağır bir tablonun
yaşanmasını önlemek için 2030
sürdürülebilir kalkınma hedeflerini
önemli bir pusula olarak görüyoruz” diye konuştu.
Toplantıda, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini, kendi hedef ve poli-
tikalarına dahil etmiş ülkelerin deneyimlerini dinlediklerini belirten
Çelik, “Ülkemizin ve Pakistan’ın
girişimleriyle Birleşmiş Milletler
tarafından ilan edilen 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı dolayısıyla bu
konferansta da bakliyatın, sağlıklı
beslenme, çevrenin korunması, su
kaynaklarının verimli kullanılması, topraktaki azotu dengeleyerek
toprağın verimliliğini artırması,
biyoçeşitliliğin korunması ve iklim değişikliği ile mücadele gibi
konulardaki rolü ve önemi vurgulanmıştır. Konferansta ayrıca,
FAO’nun bölgemiz için öncelikleri,
kadınlar ve genç çiftçilerin desteklenmesi için yapılması gerekenler
de görüşüldü.
Konferansın önemli bir çıktısı olarak, Slovenya’nın teklifiyle 20 Mayıs’ın ’Dünya Arıcılık Günü’ ilan
edilmesi konusunun 2017 BM Genel Kurulu’na taşınması hususunda bölge toplantımızda mutabakata vardık.
”Tarımın karşı karşıya olduğu
önemli sorunların olduğunu kaydeden Çelik, dünya genelinde tarımsal
üretimin giderek daha güçleştiğini
hatırlattı. Çelik, tarım ve tarımsal
üretimin, insanlığın en temel uğraş
alanı olduğunu, ülkelerde milli gelirden pay alma açısından çiftçilerin en dezavantajlı gruplardan biri
olduğuna dikkati çekerek, uluslararası ilişkilerde tarım dışı konuların
tarım kesimine fatura edilmesinin
yanlış olduğunu vurguladı.
FAO’nun 2030 küresel gündemiyle
uyumlu olması ve amaçlarını uyumlaştırmasının en cesaret verici konu
olduğunu ifade eden FAO Genel Direktörü Silva da katılımcı ülkelerin
BM tarafından belirlenen 17 hedefe
ulaşmak için iş birliği yapacağını
söyledi. Silva, küresel mülteci sorununa ilişkin de FAO’nun destek verdiğini, insani konularda önemli rol
oynadıklarını ifade ederek, "Türkiye hükümetine milyonlarca Suriyeli
mülteciye kucak açtığı için teşekkür
etmek istiyorum" dedi. Türkiye'nin
mültecilere insana yakışır, onurlu
bir yaşam sürme imkanı sağladığını
aktaran Silva, FAO'nun da bu insani çalışmalara destek verdiğini vurgulayarak, "FAO Suriye'de kalanların gıda güvenliğinin artırılması
konusunda çalışıyor. Bunlarını
büyük bölümü kadınlar. Çiftçilere
destek vererek, yerinden edilmesini
engellemeye çalışıyoruz" dedi. FAO
30. Avrupa Bölgesel Konferansı 6
Mayısta sona erdi.
.
Tarım İşçileri Yine Güvencesiz İşbaşı Yaptı
»» Maddi imkansızlıklarından dolayı evlerinden binlerce kilometre uzaklıkta
çalışmaya gelen mevsimlik işçiler, Manisa’nın tarım merkezlerinden olan Salihli ve
Turgutlu’da işbaşı yaptı.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da mevsimlik işçiler, hiçbir güvenceleri
olmadan çalıştırılıyor. Manisa’nın
Salihli ilçesindeki tarlalarda kavurucu güneşin altında domates fidesi
çapası yapan mevsimlik tarım işçileri, günde 12 saat hiçbir güvenceleri olmadan çalışırken emeklerinin karşılığı ise günde 40 TL gibi
küçük bir rakam oluyor. Tarlalarda
sigortasız çalıştırılan işçiler, kızgın
güneşe karşı kendi imkanları ile korunmaya çalışırken birçoğunda güneş ışınlarının neden olduğu kronik
tansiyon hastalığı baş göstermeye
başladı.
Kadınların İş Yoğunluğu
Daha Fazla
Bölge illerinden gelen işçilerin büyük çoğunluğu tarım arazilerine yakın bölgelerde ev kiralarken kimileri ise çadırlarda yaşamayı tercih
ediyor. İşçiler, yorucu ve zahmetli
çapa işinden kazandıkları düşük
yevmiye ile evin geçimine katkıda bulunurken, işçilerin çalışması
bununla sınırlı kalmıyor. İşçiler,
akşam da eve gittiklerinde yorgun
bedenleriyle ev işlerini de yapmak
zorunda. Özellikle kadınların işleri
ve yorgunluğu iki katına çıkıyor.
‘Emeğimizin Karşılığını
Alamıyoruz’
Batman’dan gelen Sevim Tekin
isimli tarım işçisi, her yıl bu mevsimlerde Manisa, İzmir ve Aydın
gibi tarım bölgelerine çalışmaya
geldiklerini ve 5-6 ay boyunca buralarda kaldıkların belirterek, “El
emeği ile çalışıyoruz. Sabahtan akşama kadar durmadan çapalıyoruz.
Eğildiğimizden dolayı belimiz ağrıyor” diye konuştu. Özellikle sıcaklıktan işlerinin daha da zorlaştığını ve nemle birlikte nefes almakta
zorlandıklarını dile getiren Tekin,
“Sabah 07.00’de geliyoruz. İlk 2-3
saat serin olduğu için zaman güzel
gidiyor. Ama saatler ilerledikçe işkence gibi geliyor” diye konuştu.
‘Zahmetli ve Zor Bir İş’
Levent Battal isimli işçi ise, tarlada
çalışmanın zor olduğunu ama çalışmaktan başka çarelerinin de olmadığını söyledi. Rıfat Arıtürk ise, Siirt’ten Manisa’ya çalışmaya geldiğini
söyleyerek, “Bu iş zor demesek yalan
demiş oluruz. Zahmetli ve yorucu bir
iş. Birilerinin bu işi yapması lazım.
Biz de burada çalışıyoruz” dedi. DİHA
Köy-Koop Haber Haziran 2016
17
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Sizlerle bu sayıda Sri Lanka’dan sigortacılık üzerine bir hikâye paylaşacağız. Son zamanlarda kooperatifçiliğin
gittikçe önem kazandığı sektörlerden
biri haline gelen sigortacılık alanında
özellikle tarıma yönelik uygulamalara ilişkin güzel bir örnek.
Bu hikayede dikkat çeken bir diğer
husus ise; Kanada Uluslararası
Kalkınma Ajansı (CIDA) ve bu
ajansla birlikte çalışan Desjardins Uluslararası Kalkınma
Kuruluşu
(Développement
international
Desjardins
-DID)’in yaptıkları faaliyetler
ile etkinlik alanlarını Dünya
çapında genişletmeleridir.
Burada hikayemize başlamadan önce Hikayede yer alan
DID ve Proxfin ile ilgili kısaca
bilgi vermek faydalı olacaktır.
DİD, Kanada’daki en büyük kooperatif mali gruptur. Dünya çapında
gelişmekte olan ülkelerin, dezavantajlı toplulukların ihtiyaçlarına uygun
çeşitli finansal (mikrofinans) hizmetlere güvenli erişimi olan sağlamak
amacıyla uzmanlık ve deneyim paylaşımı yapmaktadır.
Proxfin, dünyanın
her köşesinden DID
ortağı topluluk finans
kurumlarını bir araya
getirerek çalışma ve
tartışma ortamı oluşturmak
için düzenlenmiş
uluslararası bir ağdır.
Proxfin’in hedefi, topluluk
finansmanı alanında en iyi
uygulamaları teşvik etmek
amacıyla aynı değerleri
ve performans modelleri
paylaşan kurumlar arasında
iletişimi teşvik etmektir.
Bu ağın Kanada’nın
önderliğinde 27 ülkeden
çoğu kooperatif merkez
birliği olan 32 üye kuruluşu
bulunmaktadır. Bunlar
hikâyeden sonra en altta
tablo olarak verilmiştir.
Bu hikâyede olduğu gibi, bizde de TİKA’nın buna benzer yollar ile Dünya
çapında etkinlik ağları kurması hem
ülkemiz, hem de kooperatifçiliğimiz
açısından büyük faydalar getirecektir.
Bereket timsali Mübarek Ramazanın,
ülkemize birlik ve beraberlik, sizlere
ve ailenize sağlık, mutluluk ve bol kazanç getirmesini diliyoruz.
Yenilikçi Dizin Tabanlı Mahsul
Sigortasi Sayesinde Küçük Pirinç Yetiştiricileri
Sri Lanka’da tarım, önemli bir faaliyettir ama genel olarak arazileri çok küçük parsellerden oluşan
çiftliklerde yoksul küçük üreticiler tarafından yapılmaktadır. Ayrıca, çiftlik verimleri istikrarsız hava
koşullarına ve geniş fiyat dalgalanmalarına tabidir. Bu durum çiftçilerin gelirlerini tehdit etmektedir. Bu
koşullar altında, Mahsul/ekin sigortası çiftçi varlıkların korunması için
gerekli görülmektedir. Fakat bunu
kullanılabilir hale getirmek için üstesinden gelinmesi gereken pek çok
sorun bulunmaktadır.
Desjardins Uluslararası Kalkınma
Kuruluşu (Développement international Desjardins -DID) ve onun Sri
Lanka’da, kooperatif ortağı SANASA,
kaydedilen yağışa dayalı basit ve yenilikçi bir dizin tabanlı mahsul sigortası
sistemi geliştirmişler. Çok az veya çok
fazla yağış olduğunda, bu sistem ile
sistematik bir şekilde çeltik üreticileri yararına ödeme yapılmış. Böylece
olumsuz hava koşullarının yarattığı
kayıplar için tazminat sağlanmış.
Bu, DID ve bu kuruluşun Proxfin adı
verilen ağ altında yer alan 28 ortağı
tarafından Dünya çapında finansal
erişimi artırmak üzere gerçekleştirilen
çeşitli girişimler biriymiş.
SANASA Hareketi Lideri olan Dr. Podi
Appuhami Kiriwandeniya, 2015 yılı
Ekim ayında Quebec City gerçekleştirilen Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’nde bu yeniliği sunmuş. O’na göre,
endeks bazlı mahsul sigortasının 1Basit, 2- Anlaması ve idaresi kolay ve
3- Şeffaf olmak üzere üç temel özelliği
bulunduğunu belirtmiş.
Sistem ile objektif yönergeler kullanarak önceden sağlanacak faydalar
belirlenmekte ve böylece potansiyel
dolandırıcılık ve hasarının görsel
belirlemesi ile ilgili maliyetlerden
kaçınılmaktadır. Hızlı teslimat ile
elde edilen faydalar (geri ödemeler)
bir ay içinde ödenmektedir. Ayrıca,
olan eğitim ve sigortaların ödemelerinin teslimatı için doğru bir yol olan
ve toplumda son derece etkili ve derin kök salmış olan SANASA, üye odaklı finansal kooperatiflerin geniş bir
ağı olmaya devam etmektedir.
Şimdiye kadar, 12 bölgede
6000 pirinç çiftçisi ve
aileleri, SANASA tarafından
sunulan dizin tabanlı
mahsul sigorta sisteminin
sağladığı korumadan
memnuniyetle faydalanmış.
SANASA, önümüzdeki sezonlarda,
diğer tarımsal üretimlerin de sisteme adapte olmasıyla 25 bölgeden
toplam 10.000 ‘den fazla çiftçiye
ulaşmayı bekliyor. Bu proje, Kanada Uluslararası Kalkınma Ajansı
(CIDA) ve Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO) tarafından verilen
mali destek ve DID ortağı Basix ve
Hindistan merkezli yardım kurumu
Proxfin tarafından verilen teknik
destek ile mümkün olmuş.
Proxfin Ağına Üye Ülkeler
Listesi
1. Benin 2. Burkina Faso 3. Kamerun 4. Kanada 5. Kolombiya 6. Gine
7. Haiti 8. Honduras 9. Hindistan
10. Jamaika 11. Lithuania 12. Madagascar 13. Mali 14. Nijer 15. Panama
16. Paraguay 17. Filipinler 18. Rusya
19. Senegal 20. Sri Lanka 21. Tanzanya 22. Tayland 23. Togo 24. Uganda 25. Vietnam 26. Zambiya
Bandırma'da Hıdırellez
»» Hıdırellez dendiğinde baharın gelişini, doğanın uyanışını anlarız. Hıdırellez’i
kutladığımız günler ile ilgili her ülkede, dinde ve kültürde uzun tarihi geçmişe
dayanan tanımlamalar vardır. Ama hepsinde kışın sona ermesi baharın gelmesi ve
doğanın uyanışı teması işlenmektedir.
Bu özel günler kutlama şekillerinde
farklılıklar görünse de temelde ayni
amaçla kutlanmaktadır. Tüm kutlamalarda insanlar yeni üretim yılının insanlara bolluk, bereket, sağlık
ve mutluluk getirmesi dileğiyle kutlamalar yaparlar.
Çok tanrılı dinler ile başlayan ve
tek tanrılı dinlerde de yer bulan
bu gelenekler kutlandığı her çağda
insanlara mutluluk ve ümit veren
etkinlik olarak kutlanmıştır. Kutlama tarihlerinde bazı kaymalar
olmakla birlikte ülkemizde genelde
5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece
başlayan geleneksel kutlamalar yapılmaktadır. Doğanın uyandığı yeni
üretim yılının başladığı dönem için
tanrıdan bereket bolluk sağlık talih
kısmet şifa uğur ve mutluluk gibi
sayısız dileklerde bulunulmaktadır.
Ülkemizin çoğu bölgesinde kimi
gül ağaçlarına dilekler asılmakta,
kimisi dileklerini yazmakta ve suya
salmakta, kimisi de kırlarda, sahillerde taştan ya da bezden malzeme
ile dileklerini sembolize ederek doğaya bırakmaktadır.
O yıl için dileklerinin
kabul edilmesi için
dua etmektedir. Akşamları büyük bir ateş
yakılmakta ve dilek
tutup üstünden atlanmaktadır. Günümüzde büyük şehirlerde
unutulmaya yüz tutan
adetlerimiz
birçok
şehrimizde sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Bandırma’da
Belediye’nin organize ettiği 8 Mayıs
günü 2. Livatya Hıdırellez Etkinliklerine katıldım. Bandırma’nın en
eski ve usta gazetecilerinden Zeki
Karadeniz sayesinde tüm etkinlikleri yakından izlemek, insanların coşku ve sevinçlerini yakından
görmek nasip oldu. Çocukluğumda
şehrin en güzel köşesi olan bir zamanların Belediye Plajının olduğu
Livatya sahilinde gerçekleşen etkinlikte binlerce insan Hıdırellez
coşkusu ile bir aradaydı.
Bu tablo karşısında gözlerimin
önüne çocukluğumda Bandırma’da
Çınarlı Mahallesinde kutlanan Hıdırellez kutlamaları geldi. O yıllarda 5-6 Mayıs adeta bahar bayramı
havasında geçerdi. İnsanlar dilekleri
için erken saatlerde Liyatya’ya deniz
kıyısında dilekleri için giderlerdi.
Akşamları da Çınarlı Sokaklarında
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
Hıdırellez ateşleri yakılırdı. Hele bir
de hafta sonuna denk gelirse Livatya’nın o yıllarda bağ ve bahçelerle
dolu alanları insan seline dönerdi. Çınarlı Sokakları sabaha kadar
renkli görüntülere sahne olurdu.
Seyyar satıcılar kırlarda, cadde ve
sokaklarda kazançlı bir gün yaşamanın sevincini yaşarlardı.
Hatta bir keresinde annem ile sabahın erken saatlerinde bizde herkes
gibi Livatya’ya gitmiştik. Her yer
insanlarla dolu, dilekte bulunan insanlar Hıdırellez sabahında sahili
ve kırları kaplamıştı. Bizde sahile
yakın bir yerde annem ile birlikte
küçük taş parçalarından dilediğimiz bir evi resmetmiştik. Dua edip
bir evimiz olmasını istemiştik. Gerçekten de o bölgede bir evimiz olmuştu. Kırlara taşlarla çizdiğimiz
o resimdeki plandaki ev dileğimiz
gerçekleşmişti.
Geçmiş kadar olmasa da, Bandırma 2. Livatya Hıdırellez Etkinliği
bir ölçüde o günleri yaşattı. Binlerce insan eski Livatya Plajının
olduğu bölgede asfalt ile kaplanmış
alana kurulan sahnenin önünde,
Marmara Denizinin hafif serin de
olsa üşütmeyen rüzgârında, akşam
güneşinin kızıllığı altında hep bir
araya toplanmıştı. Çınarlı Mahallesindeki roman kardeşlerimin neredeyse tamamı çoluk çocuk sahile
akın etmişti. Büyük bir çoğunluğu
Süleyman Şeker ilkokulunda sınıf
arkadaşlarımın yetenekli müzisyen
çocukları ve torunlarından oluşan
kalabalık bir orkestra sahneyi doldurmuşlardı.
Kakava Hıdırellez şenliğini aratmayan bir organizasyon gerçekleştirilmişti. Sunuculuğunu Mega
Star Tuncer’in yaptığı gecede Ömer
Aşan, Hamiyet, Pop Star Savaş Altınbaş ve Kobra Murat sahne aldı.
Belediye Başkanı Dursun Mirza’nın
da katıldığı etkinlikte renkli sahneler yaşandı. Akşamın kızıllığında gökyüzünün renkli örtüsünde
başlayan gecede en güzel bahar
şarkılarının söylendi. Seyircilerimin neredeyse tamamı şarkılara
eşlik ederken, sahnenin önü küçük
büyük seyircilerle doldu. Coşku ve
bahar sevinci tüm alanı kaplıyordu.
Gecenin sessizliğini şarkılar yırtarken, insanlar bir an bile olsa mutlu
olmanın hazzını yaşıyorlar.
Kobra Murat’ın samimi ve içten
sözleriyle gece biraz duygulandıran, biraz da insanları sevgi, barış
ve birlik içinde kucaklayan örnek
görüntülere sahne oldu. Kardeşimiz Murat acı, hüzün bir
o kadarda karamsarlık
yaşadığımız bu günlerde
halkımızın duygularına
tercüman olarak toplumu
birleştirici örnek ve gurur veren sözler söyledi.
Renkli ve gözalıcı kostümü içinde kumaştaki
ustalığıyla şekillendirdiği
ince ve anlamlı sözlerle,
renklerle donattığı şarkılarında hepimize ümitler
veren, yaşam sevincimizi artıran
mesajlar verdi. Önce insan olmanın
erdemini şarkıları ile dile getirdi.
Bir zamanlar o kilolu halinin içinden yeniden doğan sanatçı kardeşimiz adeta meydanı dolduran tüm
insanları bir noktada birleştirmişti.
Aslında Bandırma, Livatya ’da Hıdırellez ikinci defa kutlanırken önemli
bir husus göze çarpmıştı. O da tarihin çeşitli dönemlerinde yöreye göçen, farklı geleneklere sahip insanların kardeş gibi yaşadığı Bandırma’da
bu etkinliğin geleneksel hale gelmesinin ne kadar önemli olduğu idi.
Kutlamalar Kobra Murat’ın dostluk,
kardeşlik ve birlik mesajları arasında Belediye Başkanı Dursun Mirza’nın desteği ve katılımı ile daha da
anlam kazandı. Bandırma ülkemize
ve şehrimize yönelik güzel dilekler
arasında özel etkinliklerinden birini
de geride bıraktı
.
Tarım Danışmanlarından Protesto
»» Türkiye'nin dört bir yanından gelerek, Gıda, Tarım ve Hayvacılık Bakanlığı
önünde toplanan 50’nin üzerinde tarım danışmanı temsilcisi, 5 Mayıs 2016 tarihli
Resmi Gazete’de yayımlanan ‘tarımsal danışmanlık desteğinin sınırlandırılması’ ve
‘toprak analizi desteğinin kaldırılması’ kararlarını protesto etti.
“Sayın Faruk Çelik 2600 tarım çalışanını neden attınız”, “Emeklerimiz heba
edilmesin” yazılı pankartlar
açarak sloganlarlar atan kalabalık adına basın açıklamasını okuyan Ezel Pınar,
bakanlığın yürüttüğü Tarım
Danışmanları Projesi’nde
çalışan danışmanların işten
çıkarılmasına sessiz kalmayacaklarını belirtti.
Pınar; “Yeni uygulamayla en az
2 bin tarım danışmanı işsiz kalacak. Tarım danışmanları olarak
ekonomiye yük değil güç olmayı
amaçlıyoruz. Ailemiz ve kendimiz için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın eğitim ve
yayım işini üstelenen 2 bin 600
meslektaşımızın işlerinden olmasına karşı çıkıyoruz. Amacmız
hep birlikte tarım ve gıda sektörüne ivme kazandırmak.” dedi.
18
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Meksika’da Toprak için Devrim:
»» “Toprak, işleyenindir.” Emiliano Zapata
Görmüş olduğunuz bu fotoğraf karesi, Meksika halkının makûs talihini
değiştiren bir kareydi. Bu fotoğraf
karesinin anlamı sadece, 30 yıldan
uzun süre ülkeyi diktası altına alan
Porfirio Diaz diktatörlüğü ve ardıllarının sonu demek değil, aynı zamanda çiftçilerin topraksız bırakılarak
sömürüldüğü hacienda düzenine
indirilen keskin bir machete1 darbesiydi. Meksika’da artık hiçbir şey
eskisi gibi olmayacaktı…
İsyancı birliklerin başkent Ciudad
de Mexico’ya muzaffer olarak girdiği
6 Aralık 1914 günü Başkanlık Sarayı’nda2 çekilen bu fotoğrafta, elinde
sombrero3 ile bacak bacak üstüne
atmış olarak gördüğünüz tarihi figür,
bugün bile Meksikalılar için büyük
önem ve anlam taşıyan Emiliano Zapata’dır. Hemen yanında dostane bir
bakış attığı kişilik ise Pancho Villa.
Villa’nın ismine tarih kitaplarında
rastlamamış olabilirsiniz, ancak bu
figür, tarihte ABD topraklarını işgal
eden4 ilk ve tek adamdır. Hem Zapata hem de Villa, halkları için yaptıklarıyla ölümsüzleşmiştir. Şimdi konuya biraz daha açıklık getirerek; bu
figürlerin Meksika tarihi ve toprak
mücadelesi için önemine bakalım.
Meksika Devrimi’ni hazırlayan süreci anlamanın kilit noktası olduğu
için öncelikle Meksika’nın o dönemdeki toplumsal yapısı çerçevesinde
köylülük ve hacienda düzeninden
bahsetmek gerekir.
Topraksız bırakılan halk,
sefalet içinde…
Eğer 20. yüzyılın başlarında Meksika’da doğduysanız, büyük ihtimal1-Machete: Genellikle Latin Amerikalı çiftçilerin kullandığı 30-40 cm uzunluğundaki pala
benzeri bıçak.
2-Palacio Nacional: Başkent Mexico City’nin
El Zócalo Meydanı’nda bulunan Başkanlık
Sarayı’dır. Meksika Parlamentosu ve Başkan
bu binada görev yapar. Bu meydan, Aztek
uygarlığından beri Meksikalıların toplandığı
ve ulusal kutlamaların yapıldığı bir şehir
meydanı olagelmiştir.
3-sombrero: Güneşi engellemesi için etrafı
oldukça geniş yapılan Meksikalılara has şapkaya verilen isimdir. İsim kökenini İspanyolca’da gölge anlamına gelen sombra’dan alır.
4-Colombus Baskını: 6 Mart 1916’da gerçekleşen bu baskında Pancho Villa’nın milisleri
ile düzenli ABD Ordusu karşı karşıya gelmiş,
Villa’nın birlikleri daha fazla kayıp vermesine
rağmen baskın başarılı olmuştur. ABD daha
sonra bunun bedelini fazlasıyla ödetecek
olsa da bu baskın, ABD topraklarının ilk ve
tek işgali olarak tarihe geçmiştir.
le geçimini topraktan sağlayan bir
işçi/çiftçi ailenin çocuğu olarak hayata gözlerinizi açardınız. Çünkü o
dönemde yaklaşık olarak 15 milyon
insana ev sahipliği yapan bu ülkede,
geçimin -tabii buna geçim denebilirse- büyük bir kısmı tarımdan sağlanırdı. Buna karşılık olarak nüfusun
çok küçük bir kısmı toplumun ayrıcalıklı kesiminde yer alarak toprak
sahibi olabiliyordu. Bu toprak sahipliği dediğimiz mesele de hacienda
sahibi olmaktan geçiyordu. Meksika
o dönemde işte bu hacienda adı verilen büyük sömürü malikâneleriyle
kaplıydı. Bu malikâneler, bulundukları arazideki geniş çiftliklere sahip
olan hacendado, yani büyük çiftlik
sahipleri (efendileri) tarafından yönetiliyordu. Bu malikâneler, en hafif
ifade ile kendisine borçla bağlanan
köylülerin kanını emerek ayakta
kalırdı. Bu malikânelerden birinde
çalışıyorsanız, birkaç saat uyku ve
birkaç kap yemek için saatlerce çalışarak, adeta bir kast sistemine sıkışmışçasına sömürülür giderdiniz.
O dönemde Meksika
topraklarının üçte biri
yabancılara ait olmakla
birlikte tarım, sanayi
ve madencilik gibi
sektörlerde yaşanan işsizlik
-yoksulluk ve yiyecek gibi
sıkıntılarla da birleşinceayaklanmalara sebep
oluyordu.5
Yine o dönemde Meksika’nın büyük
bir çoğunluğu olan çiftçi-köylülerin koşullarını özetlemek gerekirse,
işçilik şartları fiziksel olarak zorlayıcı, yaşama koşulları ise kötüydü.
Bebek ölümü oranları ise Asya’dan
fazlaydı.6 Böyle bir düzen içerisinde halkın -yerli ya da yabancı fark
etmeden- toprak ağaları tarafından
sömürülmesi de ekonomik gelişme
adı altında diktatör Díaz’ın işine geliyordu.
Bu sömürü düzeninin içinde köylünün dertleriyle büyüyen bir çiftçi
ailesinin çocuğu, buna bir dur diyecekti. Díaz’ın ilk iktidara gelişinde
daha 3 yaşında olan bu çocuğun ismi
Emiliano, soyadı ise Zapata’ydı. Morelos’ta geçen hayatı boyunca çocuk5-Richards, M.D. Dünya Tarihinde Devrimler,
Çev: G.Ç.Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
İstanbul, 2012, s.33
6-Frost, M.P. & Keegan S. The Mexican Revolution, San Diego: Lucent Books, 1997, p.19
Batuhan SARICAN
Araştırmacı / Yazar
Ankara Üniversitesi Latin Amerika
Çalışmaları Yüksek Lisans Öğrencisi
[email protected]
luğundan gençliğine kadar merkezi
devletin de desteklediği sömürüyü
gören ve yaşayan bir at terbiyecisi
olan Zapata, köylüler arasında gösterdiği liderlik yetenekleriyle 30
yaşına geldiğinde (1909) bölge yerlileri tarafından Toprakları Koruma
Komitesi’nin başkanı seçildi. Bu
temsiliyet ile birlikte gönüllülerden
oluşan, silahlı ve Zapatistalar olarak
adlandırılan bir kuvvet kurarak general ünvanı ile anılmaya başladı.
Diaz’ın 30 yılı aşan diktatörlüğü,
daha demokratik bir söylemle 6 Kasım 1911’de devlet başkanlığı koltuğuna oturan Francisco I. Madero ile
sona ermişti. Ancak o da seçim öncesi halka verdiği toprak reformu sözlerini yerine getirmeyecekti. Bunun
üzerine Zapata, Madero’yu “devrimin vaatlerini yerine getiremeyecek
güçsüzlükte ve devrimin prensiplerine ihanet eden bir hain”7 olarak
nitelendirerek tarımsal reform açısından bir manifesto niteliği taşıyan
Ayala Planı’nın altına imzasını attı.
Villa de Ayala (Ayala Planı,
28 Kasım 1911)
Ayala Planı hazırlanırken Zapata’nın
mücadelesindeki en büyük motivasyon, hacienda düzeninin sona ermesiyle birlikte geri getirilecek, yönetimde söz sahibi yerel yönetimlerle
birlikte demokrasi ve özgürlüklerin
güçlenmesiydi. 28 Kasım 1911’de altında Emiliano Zapata ile birlikte 55
kişinin imzasıyla yayımlanan Ayala
Planı’nın en büyük özelliği Meksika
halkının toprak taleplerini açıkça ortaya koymasıydı.
Ayala Planı Madde 6: …
tiranlığın ve zehirli adaletin
gölgesinde hacendado’lar,
münevverler ya da şefler
tarafından el konulan
araziler, dağlar ve sular,
zalimler tarafından
yağmalanan, silah elde
savunulan bu mülklerin
zilliyetini elde tutan köylere
ve yurttaşlara iade edilecek
ve mülkiyet hakkının
kendinde olduğunu öne
süren müsadereciler, bunu
Devrim’in zaferiyle birlikte
kurulacak özel mahkemeler
nezdinde kanıtlayacaktır.
Tarımsal reform açısından önemli
bir belge olan Ayala Planı’nın temel
7-Zapata, Emiliano. Plan of Ayala, Revolution
in Mexico: Years of Upheavel 1910-1940, Ed:
J.W.Wilkie & A. L. Michaels, New York: Alfred
A Knopf Publishing, 1969, p.45
prensibi, toprakların köylülere yeniden dağıtılarak kolektif ruhun yeniden sağlanmasıydı. Yeniden diyoruz,
çünkü Díaz’ın derinleştirdiği hacienda sistemi öncesinde Meksikalı
köylüler, zaten kendi topraklarının
sahipleriydiler. Díaz, bu toprakların
ayrıcalıklı bir kesimin elinde toplanmasına neden olarak halkı yoksulluğun pençesine atmıştı. Söz gelimi,
Pancho Villa ve özellikle de Emiliano
Zapata gibi önderlerin temel meselesi de işte bu hacienda öncesi, köylünün kendi toprağına sahip olduğu
düzenin geri dönmesiydi. Zapata’nın
iktidara geçmek gibi bir derdi yoktu.
Ayala Planı, ülkenin çalkantılı siyasi
atmosferinde başarısız gibi gözükse de asıl önemini, ilk olarak 1917
Anayasası ve ardından 1930’larda
ülkeyi yöneten Lázaro Cárdenas’ın
politikalarını derinden etkilemesiyle
gösterecekti. Bu açıdan Ayala Planı’nın değerlendirmesi, ilk olarak
1917 Anayasası ile birlikte yapılmalıdır. Çünkü, köylülerin elinden yasadışı bir şekilde alınan topraklar,
1917 Anayasası ile birlikte devlet
tarafından el konularak tekrar
sahiplerine dağıtılmış, çalışma
koşulları yeniden düzenlenmiş ve
işçilere sendikal hakları geri verilmişti.8
Köylülerin topraklarını geri kazanmaya başlamasıyla birlikte Zapata
ve Villa, kırdaki hayatlarına geri
döndü. Zapata, doğup büyüdüğü
Morelos’ta toprak komünü kurarak tarım devrimini uygulamaya
geçirdi. Bu kapsamda bir kırsal
kredi bankası ile birlikte bir bakanlık, buna bağlı bir okul ve
kooperatiflerin
kurulmasına
öncülük etti.9
Zapata ve Villa, ülke yönetimin
merkezinde bulunmasalar bile
varlıklarının sembolik de olsa
tehlike yarattığını düşünen siyasetçiler tarafından tuzaklara
düşürüldüler. Zapata 1919, Villa ise 1923 yıllarında suikaste
uğrayarak bedenleri kurşunlarla delik deşik edildi. Ruhları ise
ölümle yaşamın ahenkle dans ettiği Meksika topraklarında yaşamaya devam ediyor.
Tüm bu süreç boyunca Zapata, at
terbiyeciliğinde nasıldıysa, halkın
generali olarak da aynı ilkeleri benimsemiş, halkını ve değerlerini ne
para ne de makam uğruna hiçbir zaman satmamıştır. Bunu Zapata’nın,
Ayala Planı çerçevesine çizdiği radikal yoldan anlayabiliyoruz.
Kendisi Madero gibi ılımlı bir politika izlememiş, fikirlerinde en ufak bir
yumuşama da olmamıştır. Bu duruşun, kendisine ölüm getirse de halkına toprak getirdiği aşikârdır.
İnsanlar, Zapata’yı tanımlama konusunda ikiye ayrılır; halk kesimi
onu kendi haklarının savunucusu,
efsane bir general olarak görürken,
ülkenin ayrıcalıklı kesimi ve yabancı sermaye ona “Güney’in Attila’sı”
lakabını uygun görür.10 Villa başta
olmak üzere devrimci mücadelenin
8-Richards, M.D. Dünya Tarihinde Devrimler,
Çev: G.Ç.Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
İstanbul, 2012, s.39
9-Kürkçügil, Masis. Meksika Devrimi 100. Yıl:
Büyük Köylü İsyanı, NTV Tarih, Kasım 2010,
sayı: 22, s.72
10-Becker, Marc. International Encyclopedia
of The Social Science, 2nd Edition, p.171
içerisinde yer alanlara yapılan genel
bir suçlama ise haydutluktu. Zapata,
kendilerine haydut suçlamasında
bulunanlara şunları söyler:
“Bizleri haydut olarak
niteleyen her türlü
saldırıyı protesto
ediyorum. Çünkü
güçlülerin, muktedirlerin
mülkünden attığı
ve bugün artık
tahammülünü yitirerek
eskiden kendisine ait
olan topraklara dönmek
için insanüstü gayret
sarf eden güçsüz ve
olanak yoksunu kişilere
haydut denemez. Haydut,
mülksüzleşen değil
mülksüzleştirendir!” 11
11-Zapata’dan aktaran Özbudun, Bütün
Halka Manifesto, Latin Amerika’da İsyanın
Tarihi, Der: S.Özbudun, Ütopya Yayınevi,
Ankara, 2008, s.165
Köy-Koop Haber Haziran 2016
DOĞA
Konya’daki Meke Gölü
Yok Olmak Üzere
»» Konya’nın Karapınar ilçesindeki yeryüzünün en özel
coğrafi zenginliklerinden Meke Gölü, yağışların azlığı
ve yeraltı su seviyesinin düşmesinden ötürü kurudu.
Kuşbakışı görüntüsü mavi bir gözü
andırdığı için ‘Dünyanın nazar boncuğu’ olarak nitelendirilen gölde ‘bir
avuç’ su kaldı.
Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü
öğretim üyesi ve Jeoloji Mühendisleri
Odası Başkanı Doç. Dr. Fetullah Arık,
gölde kalan suyun da yağışlarla biriken su olduğunu söyledi. Sönmüş bir
volkan kraterinden oluşan ve içinde
adacıklar bulunan Meke, normalde
yeraltı sularıyla besleniyor.
Gölün sonunu getiren, yıllardır
süren kuraklık ve bilinçsiz sulama oldu.
Arık, Konya kapalı havzasında bu
yıl yağış miktarında ciddi bir düşüş
olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
“Konya kapalı havzası, Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde’den oluşuyor. Havza içerisinde yağışların
uzun yıllar ortalaması metrekareye
310 milimetre şeklindeydi. Özellikle
2015 yılının tarımsal sulama mevsimi bitiminden sonra ciddi yağış düşüşleri oldu. Uzun yıllar ortalaması
60 kilogram olan Nisan yağışı, bu yıl
6,1 kilogram oldu, bu hemen hiç yağış olmadığı anlamına gelir.”
Yeraltı sularının seviyesi 2
metre düştü
Yeraltı su seviyesindeki düşüşün
tarımsal sulamadan kaynaklandığına dikkat çeken Arık, “Geçen nisan
ayına göre yeraltı su seviyelerinde
ortalama 2 metre düşüş söz konusu.
Son 30-40 yıllık uzun yıllar ortalaması 1 metre iken, 2015’den 2016’ya
geçtiğimiz dönemde 2 metreye çıktı.
Meke Gölü’nde su her sene daha derinlere gidiyor. Gölde şu an görülen
su, yağışlarla biriken sular. Meke
Gölü’nden 2006-2007’den sonra
kuruma seyri tamamen negatif yöne
devam etti” dedi.
Karapınar çevresi ve Meke Gölü,
UNESCO kültür mirası ve jeolojik miras listelerinde yer alıyor. Konya havzasında aşırı su sarfiyatına neden olan
şeker pancarı üretiminin yol açtığı kuraklık daha önce de gündeme gelmişti.
Balıkçı Gemilerini İzleme
Sistemi Tebliği Yayınlandı
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının "Balıkçı
Gemilerini Izleme Sistemi Tebliği" 18 Mayıs 2016 tarih
ve 29716 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
Tebliğe göre, denizlerde su ürünleri
avcılığı yapan balıkçı gemilerinin
kimlik, konum, zaman, hız, yön gibi
seyir bilgileri ile avcılık faaliyetleri
ve avlanan su ürünleri verileri izlenecek. GSM ve uydu iletişim araçları
vasıtasıyla yapılacak izleme sonucunda dijital ortamda kayıtlar toplanacak. Denizlerde su ürünleri avlama ruhsatına sahip, boy uzunluğu 12
metre ve üzerinde olan balıkçı gemilerini kapsıyor. Bu gemilere BAGİS
cihazının taktırılması ve çalışır halde
bulundurulması zorunlu kılındı
Bu cihaz Bakanlık yetkilileri tarafından takılacak. BAGİS cihazının
takılması için balıkçı gemisi yetkilisinin ve balıkçı gemisinin Bakanlıkça belirlenen zamanda ve istenen
yerde bulunması gerekecek. Bakanlıkça belirlenen program tarihinden
sonra takılan cihazların temini ve
balıkçı gemilerine takılması ile ilgili
masraflar balıkçı gemisi yetkilisine
ait olacak. Ayrıca, daha sonra takılacak cihazların Bakanlıkça istenen
özelliklere sahip ve BAGİS ile uyumlu olması gerekecek. Takılan cihazlara, Bakanlık yetkilisi veya Bakan-
lıkça yetkilendirilenler dışında arıza
durumu dahil hiçbir şekilde müdahalede bulunulmayacak. BAGİS ile
ilgili GSM ve uydu abonelik ve iletişim/haberleşme giderleri 31 Aralık
2018'e kadar Bakanlıkça karşılanacak. Bu tarihten sonra söz konusu
giderler balıkçı gemisi yetkililerine
ait olacak.
Av faaliyetleri elektronik seyir defterine işlenecek
Tebliğ hükümlerine aykırı davrananlar hakkında Su Ürünleri Kanunu'nun ilgili maddelerinde yer alan
cezalar uygulanacak.
Uğur Böceği
19
»» Uğur böceği (Coccinellidae), çok yaygın olarak görülen, kırmızı kanatlı bir
böcektir. Böceklerin içinde en sevimli olanıdır. Renkleri ve şekilleri tarafından
sevilir ve uğurlu sayılırlar.
5000 kadar türü vardır. Yedi noktalı
uğurböceği ve iki noktalı uğurböceği en ünlüleridir. Kınkanatlılar takımından parlak renkli, vücudunun
üst kısmı yarımküre şeklinde, başı
küçük, antenlerin uçları hafif topuz şeklindedir. Larva ve erginleri
bitkiler üzerinde yaşar. “Hanımböceği”, “Gelinböceği” veya “Uçuçböceği” olarak da bilinirler. Çoğu türleri kırmızı veya sarı zemin üzerine
siyah beneklidir. Yedi noktalı ve iki
noktalı uğurböcekleri kırmızı zemin üzerine siyah beneklidir. Siyah
zemin üzerine kırmızı noktalı, kahverengi üzerine sarı noktalı veya
tamamen siyah görünümlü türleri
de mevcuttur. Yalnız Avrupa’da 80
değişik türü vardır. Çoğunun larva
ve erginleri etçil avcı olduğundan
insanlar için faydalıdırlar. Yaprak
bitleri ve başka küçük bitki zararlılarını yiyerek beslenirler. Birçok
ülkede zirai mücadelede kullanılırlar. Buna rağmen bitkiyle beslenen birkaç türü de vardır. Meksika
fasulye böceği denilen bir çeşidi
Kuzey Amerika’da önemli bir bitki
zararlısıdır.
Boyları yaklaşık 0,5 cm. olan bu familyaya ait hayvanların yarım küre
şeklinde görünen vücutları çok
tipiktir. Nadiren hafifçe oval olurlar. Ancak Asya’daki bazı türler 1
cm.’nin üzerine çıkar.
Mayısta çiftleşerek yumurtalarını
40-60 adetlik öbekler halinde yaprakların üzerine bırakırlar. Hava
şartlarına bağlı olarak yumurtalardan 5-10 gün içinde larvalar çıkmaya başlar. Hareketli ve obur larvalar
önlerine gelen her şeyin tadına bakarlar. Yaprak biti kolonilerine rastladıklarında ziyafet hazır demektir.
Yaprakbitlerinin uğurböceği tırtılından üç kat daha büyük oluşu sonucu
değiştirmez. Yaprakbitlerini ısırarak vücut özsuyunu emerler. Kısa
zamanda koloniyi tüketerek başka
yapraklara geçerler. Bu oburlukları
sonucu tırtıl hızla büyür.
Larvanın gelişmesi 4-6 hafta sürer. Koza dönemi de 10-14 gündür.
Kozadan çıkan uğurböceğinin altın
rengindeki kın kanatlarında önce
benek bulunmaz. Hızla sağa sola
hareket eder. Uygun bir yerde durarak kanat kapakçıklarını hafifçe
gini uzaktan fark eden çeşitli kuşlar,
kertenkele ve fareler de uğurböceklerini yok etmeye çalışırlar. Tehlikeyi fark eden ergin uğurböceği kendini yere atarak, pis bir sıvı salar ve
ustalıkla ölü taklidi yapar. Bu şekilde düşmanının takibinden kurtulur.
Uğur böceklerinin uğur getirdiğine
inanılır. Bununla ilgili birçok efsane vardır. Bunlardan bir tanesi; yedi
sayısının uğurlu oluşuyla ilgilidir.
Bu böceğin üzerinde genellikle yedi
siyah benek bulunduğundan insanlar onların uğur getirdiğine inanır.
Orta Avrupa’da eline uğur böceği
konan kızın evleneceği, Kuzey Avrupa’daki bazı ülkelerde ise üzerine
uğur böceği konan kişinin dileklerinin gerçekleşeceği inancı yaygındır.
Uludaz Uğur Böcekleri
Festivali
yukarı kaldırır. Takibi harikulade
olan değişim şimdi başlar. Kapakçıklar altındaki tül inceliğinde kanatlar, kurumak için dışarı çıkar.
Kapakçıkların rengi sarı veya kırmızıya dönüşmeye başlarken siyah
noktaların yerleri de kararmaya
başlar. Kısa bir zaman sonra kapakçıklar tabii rengini alacak ve siyah
benekler ortaya çıkacaktır. Ergin
uğurböceği artık yaprakbiti kolonilerini avlamaya çıkabilir.
Her uğurböceği larvası 200500 kadar yaprakbiti yer. Erginler larvalardan daha çok
yerler. Bir uğurböceği hayatında 3000′den fazla yaprakbitini yok eder.
Kahramanmaraş’ın Çimen Dağı zirvesinde yer alan Uludaz Yaylası, her
yıl Mayıs sonundan itibaren Türkiye’nin en büyük uğur böceği kolonisine ev sahipliği yapıyor. Kahramanmaraş Uludaz Dağı zirvesinde
uğurböcekleri kış uykusuna yatıyor
ve her yıl Mayıs-Haziran aylarında
uyanıyor. Bu uyanış da muhteşem
bir doğa olayına dönüşüyor, zirvedeki her noktayı binlerce uğurböceği kaplıyor. Sekiz yıldır da hem
yurt içi hem de yurt dışından insanlar bu görsel şölene şahit olmak için
bölgede kamp kuruyorlar.
Kahramanmaraş’ın güney batı istikametinde 65km mesafede bulunan yaklaşık 2300 rakımlı Uludaz
zirvesi eteklerinde her yıl uğur böceği festivali yapılıyor.
Uğur böcekleri çok uzun yıllar yaşayabilmek özelliklerine sahiptir. Yaz
aylarındaki gibi rahat uçamadıkları
için soğuk kış günlerini geçirebilecekleri yerler olan ağaç oyukları ve
içi boş kovukları sahiplenirler. Kimi
zamanlar ise gruplar halinde pencere boşluklarına doluşarak kışın soğuk sürecinin geçmesini beklerler.
Uğurböceklerinin de larva ve erginlerinin birçok düşmanı vardır. Birçok kuş ve böcek larvalara iştahla
saldırır. Uğurböceğinin cazibeli ren-
Bitkilerin Nesli Tükenme Tehlikesiyle
Karşı Karşıya
»» Küresel ölçekte bitkilerin ömrüne dair yapılan bir araştırmaya göre, dünyada
yetişen bitkilerin yüzde 21’inin ya da her 5 bitkiden 1 tanesinin nesli tükenme
tehlikesiyle karşı karşıya.
Londra’daki Kew Kraliyet Botanik
Bahçesi Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nin Dünya Bitkilerinin Durumu adlı raporuna göre dünya çapında 391 bin bitki bulunuyor.
Merkezin Müdürü Profesör Kathy
J. Willis “Durumun olumlu tarafı,
hala yeni bitkiler keşfetmeye devam ediyoruz. Yılda ortalama 2 bin
yeni bitki türü keşfediliyor. Gıda,
yakıt ve ilaç temini için bitkiler
buluyoruz. Negatif taraf ise toprak
örtüsünde büyük değişimler gözlemliyoruz. Başlıca nedeni tarımsal
faaliyetlerden kaynaklanıyor. Biraz
da iklim değişikliğinden dolayı.”
dedi. Profesör Kathy J. Willis, or-
manların tarım arazisi veya şehirleşmeye kurban
edilmesi sonucu tabii yaşam
alanlarındaki hızlı değişikliklerin dünyamızı olumsuz yönde etkilediği uyarısında bulunuyor:
“Barındırdıkları önemli bitkilerden dolayı halen korunan çok az
alan var. Örneğin korumaya alınan
yerlerin çoğu kuşların yuva yaptıkları yerler. İnsanlık için hayati
öneme sahip bitkilerin bulunduğu
alanlara artık önem vermeliyiz.”
Botanik bahçesinde üzerinde araştırma yapılacak çok sayıda nebatat bulunuyor. Fakat bu miktar
yeryüzünde
bulunanların
sadece bir bölümü. Bahçede
şimdi soyu tükenmiş olan bitki türleri de var. Dünya Doğa ve
Doğal Kaynakları Koruma Birliği
(IUCN) raporuna göre, tarımın
yüzde 31 oranla damarlı bitki türleri için en büyük tehdit olduğu
açıklanmıştır.
İkinci büyük tehdit ise bitkilerin kesilip toplanması (%21,3). Bitkilerin
yok olmasında iklim değişikliğinin etkisi yüzde 3,96 ile ufak bir
yer tutuyor. Lakin bilim adamları
gerçek etkinin ileride yıllar sonra
anlaşılacağını belirtiyor.
KIRSAL KALKINMA
Tarım Kredi Şirketlerinde Yeniden Yapılanma
»» Tarım Kredi Kooperatifleri’nce, teşkilat genelinde gerçekleştirilmekte olan yeniden
yapılandırma çalışmaları çerçevesinde kurumun %50’den fazla payla hissedar olduğu
17 şirketten 9’unun tüzel kişiliğinin sonlandırılması ve 8 şirketle faaliyetlere devam
edilmesi yönünde karar alındı.
Tareks Gıda Pazarlama Şirketi
Kuruluyor
Tarım Kredi Birlik, Tarım Kredi Endüstriyel Pazarlama, TKŞT Holding,
Tareks Bakliyat Bölümü ile Tarım
Kredi Gıda Ayçiçek Yağı, Zeytin ve
Zeytin Yağı Bölümleri aynı çatı altında toplandı.
Tarım Kredi Birlik çatısı altında,
Tarım Kredi Endüstriyel Pazarlama’nın ve TKŞT Holding’in birleştirilmelerine ve Tareks’in bakliyat
paketleme faaliyetleri ile Tarım Kredi Gıda’nın ayçiçek yağı, zeytin ve
zeytinyağı işletmelerinin yine bu çatı
altında faaliyetlerini sürdürmelerine
karar verildi.
TAREKS Gıda Pazarlama Şirketi adı
altında faaliyetlerini devam ettirecek
olan bu şirket, bahsedilen üretim faaliyetlerinin dışında ortak ürünlerinin alınarak minimum aracı ile tüketiciye ulaştırılması misyonunu da
üstlenecek.
Tareks’in Tohumculuk Bölümü
ile Tarkim Birleşti
TAREKS’in tohumculuk bölümünün
büyütülmesi ve bu alanda ihtisaslaşma amacıyla TAREKS Tohumculuk
A.Ş. adında bir şirket kurulacak ve
bu şirket TARKİM ilaç şirketiyle de
birleştirilecek. Tarkim markası ile
bitki koruma ilaçlarının üretim ve
satışına devam edilecek.
Tarım Kredi Yem, Tarım Kredi
Süt ile Birleşti
Yem ve süt sektöründe son yıllarda
yaşanan tedarikçinin üretim ihtiyaç-
mesi kapsamında personel sağlayan
İmece Tahmil’in birleştirilmesine karar verildi. Birleşme işlemi sonrasında İmece Tahmil şirketi şube olarak
devam edecek ve şirket merkezi Ankara, unvanı Tarnet olacak.
Tarım Kredi Lisanslı Depoculuk Faaliyetine Başladı
larının karşılanması ve takibi sayesinde istenen kalitede hammadde
tedarikinin sağlanması amacıyla Tarım Kredi Yem şirketinin Tarım Kredi Süt şirketini devralmasına karar
verildi. Ayrıca Tarım Kredi Yem’in,
Tarım Kredi Gıda’nın sahip olduğu
Kırklareli Yem Fabrikası’nı kiralayarak kapasitesini artırması hedefleniyor.
İmece Plastik, Tarım Kredi
Plastik İle Birleşti
Plastik sektöründe faaliyet gösteren, Antalya’da sera örtüsü imalatı
gerçekleştiren İmece Plastik ile Aksaray’da sulama borusu imalatı gerçekleştiren Tarım Kredi Plastik’in
birleştirilmesine karar verildi. Birleşme işlemi sonrasında Tarım Kredi Plastik tüzel kişiliği sona erecek ve
İmece Plastik’in şubesi olarak faaliyetlerine devam edecek.
Tarnet, İmece Tahmil İle Birleşti
Bilişim, yazılım ve bilgisayar donanımı alanlarında faaliyet gösteren Ankara’da bulunan Tarnet ile Merkez
Birliği, Bölge Birliği ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Hizmet Alım Sözleş-
5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanlı Depoculuk Kanununa göre Türk
çiftçisinin ürünlerinin sağlıklı bir ortamda muhafaza edilmesini ve ürün
borsasında işlem görmesini sağlayarak üreticinin zarar etmesinin önüne
geçmek amacıyla Çankırı Lisanslı
Depoculuk şirketine ortak olunmuştu. Lisanslı depoculuk alanında ülke
genelinde yapılanmayı hedefleyen
bir çalışma devam etmektedir.
Bu birleşmeler ile; hammadde temini, ortak pazarlama stratejisi ve ağı
ile sektörlerinde güçlü şirketlerin
oluşması hedefleniyor. Güçlü yapılar
ve oluşan sinerji ile satışların artması yanında idari ve organizasyonel
giderlerden tasarruf edilmesi, maliyetlerin düşmesi, gerek şirket karlılığına gerekse de ortakların menfaatlerine olumlu yansıyacak.
Bu şirketlerde birleştirmeler içerisinde yer almayan Gübretaş ve Tareks Hayvancılık şirketleri faaliyetlerini bulundukları konumda devam
ediyor.
Ayrıca Trakya Dış Ticaret ve TK Gıda
şirketleri yasal süreçlerinin tamamlanmasına müteakip faaliyetlerini
tamamlayacaklar.
“Geleceği Tahmin Edemezsiniz
Ama Planlarsınız”
»» Türkiye’de kooperatifçiliğin tarihi uzun yıllar
öncesine dayanıyor. Bu konuda, geçmişten bugüne
kooperatifçilik deneyimleri, bunlardan çıkartılacak
dersler ve geleceğin şekillendirmesine katkıda
bulunacak çok güzel yazılar yazan duayenler var
gazetemizde. Bu yazıları yıllardır zevkle okuyoruz.
Bizim bu köşede çoğunlukla yatırım
ortamı, hibe destekleri, finans kaynakları gibi konular öne çıkmakta
doğrudan olmasa da dolaylı olarak
kooperatifleri ilgilendiren konularda görüşlerimizi aktarmaktayız.
Daha önce bir kez kooperatiflerle
ilgili bazı düşüncelerimiz aktarılmış ise de sanıyorum iki yıldan fazla oldu ancak değişen ya da daha
ileri giden hiç bir şey olmadığını
söyleyebiliriz.
Kamu ve kooperatif temsilcilerinin
birlikte hazırladığı “ Strateji Belgesi” dört yıl önce hararetli tartışmalara neden olmuş ancak aradan
geçen süre zarfında gündemden
düşmüştür. Bu noktada kooperatiflerin bana göre ciddi sorumlulukları var. Topu kamuya atmakla
kurtulamazlar diye düşünüyorum.
Mademki yasada değişiklik istiyorsunuz Merkez Birlikleri bir araya gelip kamuoyu oluşturmalılar.
Eğer bunu yapmıyorsanız durumdan memnunsunuz anlamına gelir.
Siz bu ülkenin bir kurumu iseniz
biraz üretken olmalısınız. Maddi
üretim değil sadece, fikir üretmek
stratejiler ortaya koymaktan bahsediyorum.
Tarımda Hasar Fazlası Prim Oranları Belirlendi
ilgili olarak yüzde 180'i aşan kısmı
için tamamı itibarıyla hasar fazlası
desteği alacak.
Her bir yıl itibarıyla hasar prim oranı, havuzun üstünde kalan kısım
için yüzde 75 ile yüzde 90 yüzde 150
üzeri, münhasıran don, şap hastalığı
riski, sera ve su ürünleri branşları ile
Okullarda Kuru Üzüm
Dağıtımı Başladı
»» Bu kapsamında 81 il 957 ilçe ve 31.367
okulda öğrenim gören 6 milyon öğrenciye
kuru üzüm dağıtılacak.
Okul Öncesi ve Temel Eğitim Birinci Kademe Okullara
Kuru
Üzüm
Dağıtımı Programı
kapsamında anaokulu, uygulama sınıfı ve temel eğitim birinci
kademe (ilkokul) öğrencilerine Okul Sağlığı Bilim
Kurulu tarafından tavsiye
edilen kuru meyve tüketim
alışkanlığının kazandırılması ile yeterli ve dengeli
beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve
gelişmelerinin sağlanması
amacıyla; okullarda kuru üzüm
dağıtımına
başlandı.
Program kapsamında 81 il 957
ilçe ve 31.367 okulda öğrenim gören 6 milyon öğrenciye kuru üzüm dağıtılacak.
Salı ve Perşembe günleri
olmak üzere haftada iki gün
sultani çekirdeksiz kuru
üzümün 25’şer gramlık paketler olarak verilecek. Dağıtılacak toplam üzüm miktarı 24 milyon paket, 600
ton olacak.
Kararda, hasar fazlası desteği ihtiyacı ortaya çıkması durumunda söz konusu tutar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesinden Tarım
Sigortaları Havuzuna aktarılacak.
Karar, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe
girmiş sayılacak.
Kırsal Kalkınma Proje
Tamamlama Tarihi
Uzatıldı
»» Kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi programı
kapsamında, 3 milyon liraya
kadar destek verilmesine
ilişkin düzenlemede projelerin
tamamlanma süresi ikinci kez
uzatıldı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Resmi Gazete'de yayımlanan tebliğine göre, yatırım projelerinin tamamlanma tarihi 3 Ekim 2016 olarak belirlendi. Bu tarihe kadar tamamlanamayan projeler,
yatırımcıların talebi ve il müdürlüğünün uygun
görmesi halinde, kendi kaynakları ile 90 günü aşmamak üzere verilecek süre içinde tamamlanacak.
Tebliğin ilk yayınlandığı tarihte, projelerin tamamlanması için 1 Aralık 2015 tarihi belirlenmiş, bu süre
daha sonra 1 Haziran 2016’ya kadar uzatılmıştı.
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
Daha önce de yazdığımda üzerinde
durduğum konu Türkiye’de tarımsal
üretim amaçlı kooperatiflerin tek sorununun “süt fiyatları” olmaması gerektiği idi. (Burada bazı kooperatifleri kesinlikle ayırmak lazım) Galiba
tek aktif olunan konu bu. Orada da
ilgili Bakanlık doğru bir yaklaşımla
müdahale etmese kontrol tamamen
kaybedilecek gibi görünüyor.
İlgilenilecek o kadar
çok konu var ki, örneğin
TKDK, kooperatifleri
IPARD programı
hibe desteklerinden
yararlandırmadı. Yani
ülkedeki en büyük Kırsal
Kalkınma Programı,
kırsaldaki kooperatifleri
kapsam dışında tutu.
Niye itiraz etmiyorsunuz
Merkez Birliklerinin sayın
başkanları, yöneticileri!
Neyse ki, TKDK Kooperatifleri
değil ama kırsalda bireysel yatırımcıyı desteklemek için kapasite
düştükçe projelere daha fazla puan
vererek kısıtlı sermaye ile yatırım
yolunu açtı. (Gerçi bu da sermayenin verimliliğini düşürecektiryapılması gereken kooperatiflere
destek vermek, böylece bireysel
küçük yatırımlar yerine daha yüksek kapasitede üretim yapılması
sağlanmış olacaktır).
»» Tarım Sigortaları Havuzuna, devlet tarafından taahhüt edilecek hasar fazlası
desteğine ilişkin prim oranları belirlendi.
Bakanlar Kurulunun Tarım Sigortaları Havuzuna Devlet Tarafından Taahhüt Edilecek Hasar Fazlası Desteğine İlişkin Kararı, Resmi Gazete’de
yayımlandı. Buna göre, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından 1 Ocak
2016-31 Aralık 2018 tarihleri arasında imzalanan sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan, ancak reasürans
ve retrosesyon yoluyla transferi yapılamayan risklerin prim oranları
tespit edildi.
Tevfik Fikret CENGİZ
Biz ilkokulda okurken 40.000 köy
olduğunu yazardı kitaplarda. Şimdi
o köylerde birkaç aile sürekli yaşıyor. Yazın biraz kalabalıklaşıyor.
Ama ortada köy yok. Köy ekmeği
yerine somun, süt yok hazır süt,
yoğurt zaten yok, yumurta parayla
kasabadan alınıyor yani sonuçta sanal bir köy havası alıp geliyorsunuz.
Ama burada çok önemli bir şey var.
Eskiden ekip biçilen bahçelerimiz
tarlalarımız şimdi çalılık oldu içine
girilmiyor. Bu araziler boş, ekilmiyor biçilmiyor. Binlerce dönüm arazi bu durumda benim köyüm dâhil.
Hangi Sivil Toplum Kurumları bunları konuşacak projeler üretecek.
Kooperatiflerin en önemli sorunu
şüphesiz kurumsallaşma ve finansman. En azından Merkez Birliklerinin kurumsal kapasitelerinin
artırılması için kamunun desteğinin olması çok önemlidir. Bu yolda çalıştaylar yapıldı, büyük çaplı
projeler uygulandı ancak sonuç
alınamadı. Başlangıç ile sonraki
durum arasında çok da değişen bir
şey yok. Bu herkesin sorunu ise kamunun kurumsallaşma ve finansal
açıdan kooperatifleri güçlendirmesi gerekir. Bu yazıyı bir yabancı kooperatifçinin Türkiye’de yaptığı bir
konuşmada söylediği sözlerle bitirmek istiyorum. “Geleceği tahmin
edemezsiniz ama planlarsınız”.
Dünyada yetersiz ve aşırı beslenmeden kaynaklı
iş kaybı ve sağılık masrafı yılda;
4
Trilyon $
Bu da küresel perakende gıda pazarının
yarısından daha fazlası.
Kaynak: FAO
20
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
Köy-Koop Haber Haziran 2016
SAĞLIK
Bahar Yorgunluğuna Karşı:
Doğru Beslenme
»» Havaların ısınmasıyla halsizlik, yorgunluk, eklem
ağrıları, sindirim problemi ve uyku isteğinin artması
şeklinde gözlemlenen bahar yorgunluğundan uzak
kalmak için, doğru ve dengeli beslenme çok önemli.
Sabah kahvaltısının mutlaka yapılmasını gerekiyor. Kahvaltıda besleyici
ama hafif yiyecekler tercih edilmeli.
Diğer öğünlerde ise yağlı yiyeceklerin yerine daha hafif ve besleyici
özelliği olan sebze ağırlıklı yemekler
yenilmelidir. Baharla birlikte vücudun daha çok vitamin ve minerale
ihtiyacı vardır. Sebze ve meyveler
bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlayan, artan vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir besin grubudur.
Bahar yorgunluğuna iyi
gelen besinler
Bahar yorgunluğundan etkilenmemek için A, C ve E vitaminleri açısından zengin sebze ve meyveler tüketilmesi gerekiyor: A vitaminini en
çok balık, yumurta sarısı, kırmızı et,
süt, yoğurt, havuç, kayısı, tatlı kabak,
kavun, şeftali, ıspanak, brokoli, tere,
maydanoz, dereotu ve rokada bulunmaktadır. C vitamini içeren besinler
ise maydanoz, biber, turunçgiller,
soğan, kereviz, brokoli, çilek ve kividir. Bitkisel yağlar, yağlı tohumlar,
yeşil yapraklı sebzeler, yumurta ve
kepeği ayrılmamış un ise E vitamini açısından zengindir. Bu dönemde
organik olan mevsim sebze ve meyvelerinin tüketilmesi öneriliyor.
Bol Su İçin
Günde en az 2 ya da 2,5 litre su tüketilmesi de toksinlerin vücuttan
atılarak, bahar yorgunluğunun etkilerinin azaltılması için önemli.
Kahve, çay, kola, kakao ve benzerleri
gibi kafeinli içecekler azaltılmalıdır. Kafeinli içecekler yerine, metabolizmayı rahatlatıcı ve bağışıklık
sistemini güçlendirici bitki çayları
tercih edilebilir. Aşırı tuz, vücutta su
birikimi arttırarak yorgunluk hissini
artırabileceğinden tüketilmemelidir. Düzenli olarak haftada 3 gün ve
yaklaşık 45 dakika süren tempolu
yürüyüşler yapmak, bu dönemdeki
yorgunluk şikayetlerinin azalmasında faydalı olacaktır. Uyku düzenine
dikkat edilmeli, gece geç saatlerde
yatılmamalıdır. Yeterli fiziksel aktivitede bulunmak çok önemlidir.
Tavuk Eti İle İlgili Önemli Uyarı
»» Adana'da Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Gıda
Mühendisliği Bölümü'nde görevli Doç. Dr. Işıl Var,
tavuk etiyle ilgili yaptıkları bilimsel araştırmada,
bazı ürünlerde 'listeria monocytogenes' adı verilen
menenjit, gebelerde düşük, ölü doğum ve kanda
iltihaplanmaya yol açan bir bakteri saptadıklarını
söyledi.
Öğrencileriyle birlikte yaptıkları araştırmayla ilgili konuşan Doç. Dr. Işıl Var,
2011- 2014 yılları arasında kentteki 21 market ve 3 tavuk işletmesinde
göğüs, kanat ve but gibi 160 tavuk
eti örneğini incelediklerini açıkladı.
Uzun bir laboratuar incelemesi sonrası ele aldıkları 29 örnekte, ‘listeria
monocytogenes’ bakterisi görüldüğünü bildiren Doç. Dr. Işıl Var,
bu bakterinin menenjit, gebelerde
düşük, ölü doğum ve kanda iltihaplanmaya yol açtığını belirtti. Söz
konusu bakterinin çok ciddi sağlık
sorunlarına yol açabileceğini ancak tedirgin değil,
tedbirli olunması gerektiğini belirten Doç. Dr.
Işıl Var: “Bu bakteri
hijyen kurallarına uyulmamasına bağlı ortaya
çıkıyor. Bu nedenle tavuk etiyle ilgili işletmelerin ve market gibi
satış noktalarının hijyen kurallarına
uymasının yanı sıra düzenli denetimi gerekiyor. Bu bakteri özellikle
hamileler, kronik rahatsızlıkları bulunanlar, yaşlılar ve çocuklar açısından riskli. Her ihtimale karşı tavuk
eti ve tavuk ürünlerinin iyi pişirilerek tüketilmesi gerek.” dedi.
Dt. Coşkan ARAS
GÖZLÜK
Adamın biri paldır küldür içeri
dalmış:
- Aman doktor, mahvoldum. Dişim çok
ağrıyor. Şöyle kulağımın arkasına doğru yayılan korkunç
bir ağrı var. Sabaha kadar kıvrandım durdum. Sabah bir baktım,
yüzüm gözüm şiş. Bana bir şeyler
tavsiye edin!
- Öncelikle bir antibiyotik başla-
yın; Ayrıca bir ağrı kesici alın. En
önemlisi de kendinize hemen bir
gözlük alın!
Adam şaşkın:
- Herşey iyi güzel de
bir şeyi anlamadım,
dişimin
ağrısıyla
gözlüğün ne ilgisi var?
- İlgisi olmaz mı beyefendi? Ben
bu klinikte veterinerim. Diş hekiminin muayenehanesi üst kattadır!!!
21
Türkiye’de 20 Milyon Kişide
Hipertansiyon Var
»» Ulusal Böbrek Vakfı ve Hipertansiyon Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Yahya
Sağlıker, Türkiye’de 20 milyon kişide hipertansiyon bulunduğunu belirterek, “Bu
hastalığın sıklığı, işsizlik, kaza, enflasyon oranından daha fazla. Hipertansiyon
içimizdeki gizli katil.” dedi.
Türkiye’de hipertansiyonlu kişi sayısının nüfusa oranının yüzde 28
olduğunu bildiren Sağlıker, “Yani
3 kişiden birinde hipertansiyon
bulunuyor. Adana’da 500 bin, İstanbul’da 5 milyon, Ankara’da 1,5
milyon, İzmir’de 1 milyon kişide,
Türkiye’de de 20 milyon kişide hipertansiyon var.” diye konuştu.
Hipertansiyonun yaygınlığına dikkati çeken Sağlıker, şöyle devam
etti: “Hipertansiyon sıklığı o kadar
fazla ki işsizlik, kaza, enflasyon oranından daha fazla. Hipertansiyon
içimizdeki gizli katil. Haberimiz
olmadan birdenbire kalbimize enfarktüs, beynimizde kanama yapıyor, bizi felç yapabiliyor. Sinsi sinsi
ilerleyerek, kronik böbrek hastalığına yol açıyor. Hastaları diyalize
sokuyor. Bazen bacak kesilmelerine
neden oluyor. Bazen kişiler birdenbire kör olabiliyor. Onun için çok
önemli ve ciddi bir hastalık. Dikkat
etmek lazım.”
Bu hastalığın sadece Türkiye’de değil ABD ve Avrupa’da da yaygın olduğunu dile getiren Sağlıker, ABD
ve Avrupa Birliği’nde yaklaşık 75’er
milyon, dünyada ise 2 milyar kişide
hipertansiyon bulunduğunu belirtti.
Hastalıktan korunmak için
öneriler
“Tansiyon 14-9’u bulunca
tehlikelidir”
Sağlıker, hipertansiyondan korunmak için diyetin önemine işaret
ediyor.
İstisnai gruplar hariç çoğu hastanın
tuzu azaltması gerektiğini anlatan
Sağlıker, şunları kaydetti:
“Türkiye’de günde ortalama 15-20
gram tuz yiyoruz. Adana’da 30-40
gramı buluyor. Ama bir hipertansiyon hastasının 6 gramdan fazla tuz
yememesi lazım. Stres çok önemli bir
faktör, trafik kargaşası, terör olayları ve televizyonlardaki kötü olaylar,
kötü haberler hastaları etkiliyor.
Tansiyonu olmayanda bile tansiyon
başlatıyor. Yürüyüş çok faydalı, günde 45 dakika yürümekte fayda var.”
Normal tansiyonun 12-8 olduğunu
ifade eden Sağlıker, “Tansiyon 149’u bulunca tehlikelidir. Artar da
18-11’i bulursa öldürücüdür. Kimin
tansiyonu 14-9’u bulursa mutlaka iyi bir hipertansiyon merkezine
başvurmalıdır.” diye konuştu.
Türkiye’de hipertansiyon merkezlerinin çok az olduğunu bildiren
Sağlıker, “Hipertansiyon uzmanlarını bulmaları gerekiyor. Tansiyonun bir ilaçla düşürülmesi zafer
değildir. Tansiyonu düşürürken,
kalbini, beynini, gözünü, böbreğini
ve damarlarını da düşünmek, korumak lazım.” değerlendirmesinde
bulundu.
.
Ağız Kokusu
Birçok Hastalığın
Habercisi Olabilir
ABD’de araştırıldı:
Kanser hücrelerini
durduruyor
»» Uzmanlar, ağız kokusuna diş ve diş
etlerinin yanı sıra vücuttaki herhangi
bir hastalığın da sebep olabileceğini
belirtiyorlar.
»» ABD’deki araştırmada, Anadolu’da
yayla muzu olarak da bilinen “ışgın”
isimli sebzenin kanser hücrelerinin
gelişimini durdurduğu ortaya çıktı.
Ağız kokusunun yaygın görülen bir sıkıntı olduğunu ve
psikolojik problemlere de sebebiyet verdiğini belirten
uzmanlar, ileri boyutta sosyal münasebetleri olumsuz
etkileyen ağız kokusunun ihmal edilmemesi gerektiğini, ağız hijyeni ve düzenli diş temizliğinin de kokunun
giderilmesinde önemli olduğunu vurguluyorlar.
Diş çürükleri, diş eti iltihapları ağız kokusunun
önemli sebeplerinden. Ağız içindeki eskimiş köprü ve
diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açacağından yine kötü kokulara sebep olabilir. Ağız kokusu
ile mücadelede dişler, diş etleri ve ağız içi hijyen önce
gelir. Aynı zamanda bol su tüketimi de önem arz etmektedir.
Atlanta Üniversitesi’nde
iki aşama hâlinde yapılan deneyler fareler
üzerinde gerçekleştirildi. Işgında bulunan
parietin isimli kırmızı pigmentler kanser
hücrelerine
enjekte
edildi. Sadece iki gün
içinde kanser hücrelerinin yarısının öldüğü görüldü. Pigmentlerin modifiye edilmiş bir çeşidinin de tümörlerin gelişimini
azalttığı belirlendi.
Araştırmadan çıkan bu bulgu yeni bir kanser ilacının
da habercisi. Uzmanlar ışgından yapılmış kanser ilacının birkaç yıl içinde kanser tedavisinde kullanılabileceğini belirtiyor. Ancak her ne kadar deney sonuçları olumlu olsa da ışgının ilaca dönüştürülmesi için
birçok yeni araştırma yapılması gerektiği belirtiliyor.
Kuzukulağıgiller familyasından olan ışgının Latince
ismi Rheum ribes. Işkın, Doğu Anadolu bölgesinde
yayla muzu ve dağ muzu olarak da bilinen bu sebzeye
yetiştiği yöreye göre Van muzu ve Hakkâri muzu gibi
isimler de veriliyor. Işgın, Güneybatı Asya’nın ılıman
ve subtropikal bölgelerinde yetişiyor.
Tozlaşması rüzgârlarla olan ve kendi cinsinin diğer
türleriyle melezlenebilen ışgın tıbbi bitkiler sınıfına girdiğinden farmakolojik araştırmalarda çok sık
kullanılıyor. Çiğ olarak yenen, zeytinyağlı, yumurtalı yemeği ve reçeli de yapılan ışkın oldukça farklı
tariflerde kullanılıyor. Ancak Türk botanik bilimciler
bilinçsiz ve uygun olmayan yöntemlerle toplanan ışgının Anadolu’da yok olma tehlikesi altında olduğu
uyarısını yapıyor.
Ağız kokusu, başka hastalıkların da
habercisi olabilir
Ağız kokusuna diş ve diş etlerinin yanı sıra
vücuttaki herhangi bir hastalığın da sebebiyet verebileceğini belirten uzmanlar, şu bilgileri aktarıyor: Ağız içi kötü
kokunun yalnızca ağız ve diş hijyeni ile
ilgisi olmayabilir. Günde en az iki
kere diş fırçalanması yapılmalı ve
yılda 2 kere diş hekimine giderek ağız ve diş sağlığı ihmal edilmemelidir. Çürük dişler kadar
müzmin solunum yolu rahatsızlığı
ve astım hastalığı da kötü kokuya sebep
olabilir. Ağız kokusu, sinüs, bademcik
ve akciğer kaynaklı enfeksiyonların,
şeker hastalığının, böbrek ve karaciğer
yetmezliğinin, metabolizma bozukluklarının habercisi olabilir.
.
.
22
Haziran 2016 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
TARIM FUARLARI
TAKVİMİ
Haziran Temmuz
Ağustos
2016
01.06.2016 - 04.06.2016
HAZİRAN AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Genel olarak toprak sürümü bitmiş olmalıdır. Ancak, Sonbahar ekimleri için toprak
sürüldüğü gibi, anızlar bozularak da ikinci
mahsul ekimi için toprak hazırlanır. Bazı
bölgelerde ikileme ve üçleme yapılır.
b) Bazı bölgelerde de geç kalınmakla beraber
tütün, ayçiçeği pamuk gibi mahsullerle ikinci mahsul olan mısır, bostan, fasulye, turp
ekimleri yapılır.
POLAGRİ’16 Polatlı Tarım Ekipmanları
Gıda ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Teknolojileri, Tohum, Gübre, Yem,
Fidan, Sulama Üniteleri, Seracılık, İlaçlama, Hayvancılık Teknolojileri Gıda ve Gıda Endüstrisi
Zümrüt Fuarcılık
02.06.2016 - 04.06.2016
FUTURE FISH EURASIA - İZMİR
8.Uluslararası Su Ürünleri İhracat ve
İşleme, Akuakültür ve Balıkçılık Teknolojileri Fuarı
Akuakültür Ekipmanları, Balıkçılık Malzemeleri,
Su Ürünleri İşleme Makineleri, Deniz Ürünleri
Avrasya Fuarcılık
11.07.2016 - 17.07.2016
Edirne Gıda, Tarım 2016
Traktör ve Tarım Ekipmanları,Elektronik Aletler,
Tarım ve Hayvancılık Teknolojileri, İşlenmiş
Gıda Ürünleri
Renkli Fuarcılık
11.07.2016 - 17.07.2016
1. Bolu 2016 Fuarı
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama,
Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık
Show Fuarcılık
03.08.2016 - 07.08.2016
Çorlu Tarımtech 2016
9. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları,
Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma
Renkli Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
Agrotec 2016
20.Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı
Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve
Sera Ekipmanlar
ANFA Altınpark Fuar Merkezi
İnfo Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
Uşak 2.Ege Tarım Hayvancılık, Süt Teknolojileri, Çiftlik Ekipmanları, Sera Teknolojileri Fuarı
Canlı Hayvan, Hayvancılık ve Tarım Teknolojileri Ekipmanları, Traktör Seracılık, Yem Tohum,
Gübre, İlaç, Et ve Süt Teknolojileri
Platform Fuarcılık
01.09.2016 - 04.09.2016
IPACK 2016
31.Uluslararası Ambalaj, Paketleme ve Gıda İşleme Sistemleri Fuarı
Ambalaj ve Makineleri, Paketleme, Etiketleme,
Kolileme, Dolum, Streç Ambalaj Makineleri
E Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
c) Her türlü mahsulde çapa, sulama, ot alma,
boğaz doldurma ve diğer bakım işleri yapılır.
d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele devam eder.
e) Hububatta hasat ve harman işleri devam
eder. Mahsüller ambarlanır ve saklanır.
MEYVECİLİK
a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlenir.
Bazı bölgelerde bahçelerde ve fidanlıklarda
toprak işlemesi sürüm ve belleme devam
eder.
b) Dikim işleri bitmiştir.
c) Ilık bölgelerde sürgün göz aşısı başlar.
Budama bitmiştir. Ancak bazı bölgelerde
mücadele amacıyla kanserli dallar kesilir.Uç
alma devam eder. Sulama, çapa ve her türlü
bakım sıkı bir şekilde ay boyunca yürütülür.
Meyvelerde seyreltme yapılır.
d) Meyve ağaçlarnıda görülecek her türlü
hastalıklara karşı mücadele yapılır.
e) Ilık bölgelerde her türlü meyve hasadı
başlar ambalajlanarak piyasaya sevk edilir.
Bazı meyvelerde kurutularak değerlendirilir.
BAĞCILIK
a) Bazı bölgelerde toprak işlemesi ve gübreleme devam eder.
b) Bağlarda sulama, uç alma, boğaz açma,
çapalama, hereklere bağlama ve diğer bakım
işleri devam eder.
c) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır. Ay sonuna doğru turfanda üzümler
hasat edilmeye başlanır. Piyasaya arz edilir.
HAYVANCILIK
SEBZECİLİK
a) Serin bölgelerde sebze ekilecek toprakların hazırlığı ay başında bitmelidir.
b) Her türlü sebze tohumu ve fide ekim ve
dikimleri bu ay bitirilir. İkinci mahsul olarak ekilecek sebzeler ile Sonbahar turfandası
sebzelerin ekimleri yapılır.
c) Sebzelerde çapalama, uç alma, koltuk
alma, sulama ay boyunca devam eder. Gübreler sulama ile şerbet halinde verilir. Boğazlar doldurulur, çeşitli sebzeler sırıklara alınır
ve hereklere bağlanır.
d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele devam eder.
e) Her çeşit sebze hasadı başlar. Sebzeler
ambalajlanarak piyasaya arz edilir. Bazıları
yerinde salça, konserve, turşu, kurutma, reçel şeklinde değerlendirilir. Domates suyu
çıkarılır.
a) Geceleri hayvanlara barınak yeri olan
ahırlarda temizlik, dezenfeksiyon ve diğer
bakım işleri devam eder.
b) Hayvanlar genel olarak meralarda beslenirler. Yeni doğan yavrulara kepek, yulaf ezmesi, fiğ ve yonca verilir. Kırkım devam eder.
c) Süt işlemesi ve değerlendirilmesi devam eder.
d) Meralar hayvanların devamlı bulunacağı
yer olduğundan münavebeli otlatma yapılmalıdır. Çayır ve yem bitkilerinin hasadı, kurutulması ve depolanması devam eder.
e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele edilir.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri devam eder.
b) Kuluçka işleri ayın başında biter. Tavuklara yeşil yemlerden başka takviye amacıyla
diğer yemlerden de verilir. Özellikle civcivlerin beslenmelerine önem verilmelidir.
c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı mücadele
edilmeli ve tavukların gezindikleri yerler kireçlenmelidir.
ARICILIK
a) Bal ile dolmuş çerçeveler alınarak yeni boş
çerçeveler konulur. Kovanlarda bakım ve temizlik devam eder.
b) Her türlü hastalığa karşı mücadele devam
eder.
c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır.
Mevzuat
FUAR KONGRE SEMPOZYUM
▶▶ 3 Mayıs 2016 Tarihli ve 29701
Sayılı Resmî Gazete, 2016/8794
Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü ile Et ve Süt Kurumu
Genel Müdürlüğünce Kullanılmak
Üzere Canlı Hayvan İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanması
Hakkında Karar
29709 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(Tebliğ No: 2015/16)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ
▶▶ 5 Mayıs 2016 Tarihli ve
29703 Sayılı Resmî Gazete,
6292 Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi
ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi
ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Uyarınca Yapılacak Satış
ve İade İşlemlerinde Fiilen
Görevlendirilenlere Fazla Çalışma
Ücreti Ödenmesine İlişkin Karar
▶▶ 11 Mayıs 2016 Tarihli ve 29709
Sayılı Resmî Gazete, 2016/8798
Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik
Borcu Bulunan Çiftçilere Bu
Borçları Ödeninceye Kadar 2016
Yılında Destekleme Ödemesi
Yapılmamasına İlişkin Karar
▶▶ 5 Mayıs 2016 Tarihli ve 29703
Sayılı Resmî Gazete, 2016/8729
Tarım Sigortaları Havuzuna
Devlet Tarafından Taahhüt
Edilecek Hasar Fazlası Desteğine
İlişkin Karar
▶▶ 5 Mayıs 2016 Tarihli ve 29703
Sayılı Resmî Gazete, 2016/8791
2016 Yılında Yapılacak Tarımsal
Desteklemelere İlişkin Karar
▶▶ 11 Mayıs 2016 Tarihli ve
▶▶ 13 Mayıs 2016 Tarihli ve
29711 Sayılı Resmî Gazete, Çiftlik
Muhasebe Veri Ağı Sistemine
Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere
Katılım Desteği Ödemesi
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2016/14)
▶▶ 18 Mayıs 2016 Tarihli ve
29716 Sayılı Resmî Gazete, Balıkçı
Gemilerini İzleme Sistemi Tebliği
(No: 2016/18)
▶▶ 21 Mayıs 2016 Tarihli ve
29718 Sayılı Resmî Gazete,
Avrupa Birliği Menşeli Bazı
Tarım Ürünleri İthalatında Tarife
Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğ
Haziran 2016 / Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Kırkikindi 2- Aral... İlan... Ka 3- Raman... İn 4- İsilik... Oto 5- Un... La... İcmal
6- Zaza... Mir... Aba 7- Zara... Tas 8- Kih... Ayazma 9- Ari... Rua... Akar 10- Veri... Taç... Ya
11- Etik... Hak 12- Ne... Alakadar
Yukarıdan Aşağıya: 1- Karpuz... Kavun 2- Ira... Nazire 3- Rami... Zahire 4- Klas... Ar... İta 5Nil... Aar... İl 6- Ki... Lam... Yu... Ka 7- İlmi... İtaat 8- Na... Kiraz... Ara 9- Dna... Smaç 10-Oma...
Ak... Ha 11- Kitabe... Ayar 12- Kanola... Orak
Köy-Koop Haber Haziran 2016
SPOR-TARIM BULMACA
Yaz Sporcuları Göreve...!
23
»» Yıllardır değişmeyen kural bu yıl da değişmedi. Yaz aylarının yaklaşması ile uzun kış uykusundan uyanmaya başlayan halkımızın bir
kısmı,”spor” denen sözcüğü yine hatırladı.
Spor insanları olarak, çalan telefonlarımıza, akıl almaz ilginç sorulara cevap vermekte zorluk çekiyoruz. Çocuklarını spor kurslarına yazdırmak
isteyenler, bir günde yüzme öğretileceğini sananlar ve ilk koşusunda
çocuklarını olimpiyat kürsüsünde
gören velilerle geçen yaz aylarının
başları, biz spor insanları için de ilginç olmakta. En çok zorlandığımız
konu ise, velilerin çocuklarını dinlemeden, onların ilgi, istek ve becerilerini göz önüne almadan yaptıkları
tercihlerdir. Babaların erkek çocukları için yoğun futbol, annelerin kız
çocukları için voleybol isteği en baştaki taleplerden olmaktadır. Bunun
yanında basketbol, yüzme sporu da
başları zorlayan seçeneklerdendir.
Konuyu, sadece çocukların yaz spor
çalışmaları şeklinde başlamamızın
nedeni, ülke genelinde bu konuda
inanılmaz bir yoğunluk yaşanmasındandır. Belediyeler, çeşitli resmi ve
özel kuruluşlar bu konuda aylar öncesinden hazırlık ve yatırım yapmak-
tadır. Bu konu bazen sadece basit
bir yaz sporu, eğlencesi gibi görünse
de önemli bir konudur. Çocuğunuzu
hangi spor dalının kursuna verirseniz
verin öncelikle araştırmanız, bilgi sahibi olmanız gereken konular var.
Yüzme sporu, dikkat edilecek konuların en başında gelmektedir. Yüzme
yaptırılacak yerin temizliği önemli
konudur. Suyun kaynağı, rengi, değişme sıklığı, ısısı, kontrol sonuçları,
derinliğinin yanında, eğitmenlerin
yeterliliği de bilgi sahibi olmanız
gereken konulardandır. Yarı olimpik bir havuzda, aynı anda 200-250
kişinin yüzme kursu aldığını gördüğünüzde, havuzu değerlendirirken
dikkatli olmak da fayda vardır.
Toplu branşlar olan
futbol, basketbol, voleybol
ve hentbol kursları da
yazın en çok tercih edilen
kurslardandır. Bunlar
için de en başta dikkat
etmeniz gereken konu
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
Y. İzzettin BAŞER
9
10
11
12
yine temizliktir. Sahanın,
salonun ve soyunma
odalarının temizliği, tertip
düzeni, salonların yaz
sıcağındaki ısı durumu,
çalışma gruplarının sayısı,
eğitmenlerin yeterliliği,
öncelikli konularınız
olmalıdır. Ve bir de hangi
kursa gönderirseniz
gönderin, çalışma saatlerini
de göz ardı etmeyin.
Güneşin dik olarak ulaştığı
saatler, salon çalışması bile
olsa olumsuz sonuçlara yol
açabilir.
“Hocaların Hocası”
15. Resim Sergisini Açtı
TÜRKİYE-KOOP’un Danışma Kurulu Üyesi ve kooperatifçilikte
“Hocaların Hocası” olarak bilinen eski parlamenter Prof. Dr. Ziya
Gökalp Mülâyim 15. Suluboya Resim Sergisini 6 Mayıs’ta Ankara’da Medya Sanat Galerisinde açtı.
15. Kişisel sergisini açan Mülayim, bu sergisinde doğa, deniz,
Anıtkabir ve yine ağırlıklı olarak Datça temasını işledi.
28 Mayıs’a kadar açık kalan sergide 22 yeni tablo olmak üzere
100’den fazla resmi sergilendi. Sergiyi çok sayıda siyasetçi ve
bilim adamı yanı sıra çeşitli sanatçılar ve vatandaşlar ziyaret etti.
Biliyoruz ki yaz ayları geldiğinde,
özellikle çocuklu ailelerin genelinde bir telaş başlar. Hele bir de tatil
imkânınız kısıtlıysa, uzun yaz tatilinde çocuklarınıza nasıl vakit geçirteceğinizin sıkıntısını yaşarsınız.
Unutmayın ki, uzun yaz tatilinde çocuklarınızın sadece spora değil, size
de ihtiyacı var. Akşamları işten döndüğünüzde, geç kararan havadan da
yararlanarak, belki evinizin koridorunda, belki sokağınızın bir köşesinde, belki de yakın bir parkta onunla
geçireceğiniz spor dolu “HAREKET”
li anlar, sizi de, onu da dünyanın en
mutlu insanı yapacaktır. O yüzden,
sadece çocuklarınızı yaz sporcusu
düşünmeyin, birlikte ailece “HAREKET” edin, mutlu olun.
Spor dolu günler sizinle olsun…
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve
gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş.
Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
Soldan Sağa
1- Orta Anadolu’da ikindi zamanı yağan sürekli yağmurlar 2-Asya
bir göl... Duyuru... Bir çeşit saç ekmeği, böreği 3- Petrol çıkan
dağımız... Mağra 4- Sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar... Kendi kendine 5- Buğday tozu... Bir nota... Özet,
kısaltma 6- Doğu Anadolu’da konuşulan bir dil... Baş, kumandan... Kalın kaba kumaş 7- Sivas’ın bir ilçesi... Küçük oyuk kap
8- Keçi, koyun, deve vb. hayvanların yuvarlak gübresi... Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar 9- Çıplak, arınmış...
İskambilde papaz... Gelir 10- Data, done... Gelinlerin başlarına
takılan süs... Bir şaşma ünlemi 11- Ahlaki... Tahıl ölçeği 12- Bir
soru sözü... İlgili.
Yukarıdan Aşağıya
1- Kabakgillerden bir meyve... Kabakgillerden genellikle güzel
kokulu, sulu ve etli meyve 2- Karakter... benzetilerek yapılan
davranış, söz 3- Dokumacılıkta kullanılan lifli bir bitki... Gerektiğinde kullanılmak için saklanan tahıl 4- Sınıf... Namus, utanma... Yerine getirme 5- Mısır’da bir nehir... İsveç’te bir kanton...
Vilayet 6- Bir bağlaç... Mikroskop camı... Ayıplama... K harfinin
kalın okunuşu 7- Bilmsel... Emirlere uyma, riayet etme 8- Sodyumun simgesi... Küçük kırmızı bir yaz meyvesi... Fasıla 9- Temel yapı taşı.... Voleybolda küt 10- Kemik ucu... Beyaz... Bir
şaşırma, onama ünlemi 11- Yazıt... Değerli madenlerin saflık
derecesi 12- Yağ elde edilen bir bitki... Ekin biçme aleti.
Gıda Tarım ve
Hayvancılık
Bakanlığı, Eğitim, Yayım ve
Yayınlar Dairesi
Başkanlığı’nın
düzenlediği ‘8.
Tarım ve İnsan
Fotoğraf Yarışması’ başvuruları devam
ediyor.
Bu yıl 8.si düzenlenen yarışma 6 farklı kategoride
gerçekleşiyor.
Yarışma
bilgileri şöyle: “Yarışma
jürisi ve 1. derece yakınları haricinde herkese açık
olan yarışmaya, yarış-
macılar tarım,
hayvancılık,
toprak, su, su
ürünleri, gıda
ve muhafazası,
tarım ürünlerinin işlenmesi,
çiftçi, köylü ve
köy yaşamına
dair her türlü faaliyeti anlatan en fazla 5 fotoğrafla
katılacak.”
12 Nisan 2016-02 Eylül
2016 tarihleri arasında
yapılacak olan yarışma
için detaylı bilgiye www.
tariminsan.com adresinden ulaşabilirsiniz.
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 43. Sayı kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretim...

Detaylı

Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop

Yerel Yönetimler ve Kooperatifler El Ele - Köy-Koop Köy-Koop Genel Bşk. Yrd. M. Barış Aydın, Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Muhittin Akbulut, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce ile Türkiye’nin çeşitli

Detaylı