SAF GAyrimenkul yATIrIm OrTAklIĞI`nIn DerGiSiDir.
Transkript
SAF GAyrimenkul yATIrIm OrTAklIĞI`nIn DerGiSiDir.
03 SAF Gayrimenkul YATIRIM ORTAKLIĞI’NIN Dergisidir. ÖNSÖZ Değerli Akasyalılar, Akasya Yeni Nesil Yaşam Kompleksimiz ile alışveriş deneyimini keyfe dönüştürmek için dünyaca ünlü seçkin markaları tek çatıda buluşturarak, dünya modasını hemen yanı başınıza getiriyoruz. Akasya Acıbadem Yeni Nesil Yaşam Kompleksimizi 6 Mart 2014 günü açtık. Açılıştan bugüne uzanan kısa süre zarfında İstanbul’un her iki yakasından ziyaretçilerimizin yoğun ilgisi ile karşılaştık. Sektöründe öncü konumunda bulunan kompleksimize bütün İstanbullular büyük ilgi gösterdi. Gördüğümüz bu ilgi bizi mutlu ettiği kadar, hedeflerimize emin ve hızlı adımlarla ilerlediğimizi kanıtladı. Akasya Yeni Nesil Yaşam Kompleksimiz ile alışveriş deneyimini keyfe dönüştürmek için dünyaca ünlü seçkin markaları tek çatıda buluşturarak, dünya modasını hemen yanı başınıza getiriyoruz. Mutfak sanatına yön veren şeflerin lezzetlerini, ünlü restoranlar ile beğeninize sunuyoruz. Alışveriş keyfinin yanı sıra, sürpriz konser ve gösterilerin sergileneceği Akasya Park’ı da mayıs ayında hizmete açtık. Alışveriş sonrası soluk alabileceğiniz parkımızda, 75 yıllık ağaçların yanı sıra çok çeşitli bitki örtüsü ile çocuklara ve büyüklere muhteşem bir doğa sunuyoruz. Hayatın tüm renklerini buluşturduğumuz Akasya Acıbadem’deki yenilikler bunlarla sınırlı değil; dünyaca ünlü Victoria’s Secret’tan sonra, Fransa’nın ünlü kafe&şarküteri markası Fauchon, Amerika’nın dev ev dekorasyon markası Crate&Barrel ve dünyanın en ünlü oyuncak mağazası Hemley’s de Akasya Acıbadem’de İstanbullularla buluşacak mekanlar arasında. Akasya Acıbadem bünyesinde yer alan KidZania, dünyanın en büyük çocuk “eğitim ve eğlence” markası olarak çocuklara eğlenirken öğrenme imkânı sunan “Edutainment” konseptinin dünyadaki yaratıcısı olmayı başarmış olup, 10 bin m2’lik alanda küçük misafirlerimizi ağırlayarak ufuklarını geliştirmeye destek oluyor. Geniş, ferah ve gün ışığı alan koridorları, en son teknolojiyle donatılmış Türkiye’nin en büyük LG IMAX Salonu ve 15 adet Cinemaximum sinema salonuyla tüm müşterilerine eksiksiz hizmet sunan Akasya Acıbadem, sizlere ve ailenize vazgeçilmez yaşam alanları sunmaya devam edecek. Sizlere ve tüm sevdiklerinize hizmetin en kaliteli ve en konforlusunu sunabilmenin ayrıcalığı ile yeni sayımızı keyifle okumanızı diliyorum. Saygılarımla. Zeynep Akdilli Oral Genel Müdür İÇİNDEKİLER 24 03 SAF GAYRIMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI’NIN DERGISIDIR. 22 ROTA 12 2+3 Tatil Rotası Ezber Bozan Çin Mutfağı Yazın gelmesiyle ufak ufak tatil planları yapmaya başladınız mı? Sadece doğal güzellikler değil tarih ve kültür de olsun, bu arada yöresel lezzetleri de tadalım diyorsanız bize kulak verin. Zamanınıza ve bütçenize bağlı olarak tercih edebileceğiniz birbirinden ilginç seçeneklerle şimdiden iyi tatiller… 04 ŞEHİR ETKİNLİK Yaz Aylarında Sanat 14 İSTANBUL ÖZEL İstanbul’un Dermanı Çeşmeler 16 RÖPORTAJ Ordinaryus Profesör Oktay Tabasaran Çevre biliminin “maestro”su olarak tanınan Oktay Tabasaran son dönemlerde dünyanın en büyük kâbusu haline gelen su kaynakları sorunu ve Türkiye’nin su potansiyelini Akasyalı için değerlendirdi. 20 DEKORATİF Sizin de Organik Bir Bahçeniz Olsun 02 14 Evimizin bir köşesinde, balkon ya da bahçelerimizde kendi sebze ve meyvemizi yetiştirmek hiç zor değil. 16 28 42 GURME Alışılmışın Dışında Bir Kebap Deneyimi: OKKA 30 “Türk’ün Okuma ile İmtihanı” kitabının yazarı ve Türk Kütüphaneciler Derneği üyesi Erol Yılmaz ile yaptığımız keyifli sohbet. 32 Koleksiyoncuların vazgeçilmezi sınırlı sayıda üretimler, farklı tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Belirli bir dönem için geçici olarak üretilmiş bu ürünlere sahip olmak için hızlı davranmak gerekiyor. TREND-DEKOR Evin En Güzel Köşesi: Kitaplıklar 28 30 48 LÜKS 48 Savaş Uçağı Değil Lamborghini Egoista 48 SAĞLIK 48 SPOR Spor Sınır Tanımıyor Bir insan bazen sokakta yürürken bile zorlanırken neden yamaçtan atlıyor ya da kayalara tırmanıyor? 36 Obezite Çocukları Tehdit Ediyor 52 DOĞAL YAŞAM Yenilikçi ve Çevreci Bir Vizyon: Gamze Güven 48 50 Zaha Hadid’den Geleceğin Yatı: “Unique Circle” 32 Sağlıklı Bir Yaşam İçin Organik Çözüm 38 LIMITED EDITION KÜLTÜR SANAT Müzelerde Konaklıyoruz Müze konseptine sahip Oteller misafirlerine sadece konaklama hizmeti değil, kültürel zenginliği tanıma imkânı da sunuyor. 36 56 60 38 AKASYA DÜNYASI GÜNCEL YAŞAM Direktör Emin GÖRGÜN İmtiyaz Sahibi SAF Gayrimenkul Adına Zeynep AKDİLLİ ORAL 42 SINIRLI SAYIDA Koleksiyoncuların vazgeçilmezi sınırlı sayıda üretimler, farklı tasarımları kadar mantık dışı özellikleriyle de dikkat çekiyor. Belirli bir dönem için geçici olarak özel üretilmiş bu ürünlere sahip olmak için hızlı olmak şart. 52 Genel Yayın Yönetmeni Berna Barışkan Yayın Kurulu Serkan ÜNAL Kollektif Yayıncılık Reklam Tasarım ve İçerik Hizm. A.Ş. Mat-Set Plaza, Yeşilce Mah. Emektar Sok No: 5 Kat: 4 Kağıthane / İSTANBUL Tel: +90 212 912 11 22 Faks:+90 212 324 02 07 [email protected] www.collective.com.tr Operasyon ve Müşteri İlişkileri Koordinatörü Can GÜRSU Fotoğraf Editörü Şeref YILMAZ Kurumsal Yayınlar Yönetici Editörü Müge YALÇIN Baskı ve Cilt (Matbaa) Elma Basım Halkalı Cad. No: 164 B 4 Blok Sefaköy Küçükçekmece İSTANBUL Tel: (0212) 697 30 30 Fax: (0212) 697 70 70 Yazı İşleri Irmak TOLAY Gizem GÜZEY Yerel Süreli 3 ayda bir Türkçe yayınlanır Kreatif Direktör Özkan ORAL Akasyalı Dergisi hakkında görüş ve önerilerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Yayınlar Koordinatörü Aynur ŞENOL ALTUN Yönetici Art Direktör Fatih DUMLU Art Direktör Çetin AKDENİZ Grafik Tasarım Seval YARAR Hamiyet SÖZKAN Güler KAHRAMAN Saf GYO bir SİNPAŞ ve AKKÖK iştirakidir. Tel: (0216) 428 31 32 www.akasya.com 03 ETKİNLİK Yazın sanat… Yazın coşkusuna eşlik eden birbirinden keyifli etkinlikler önümüzdeki aylarda bizleri bekliyor. Dünyaca ünlü sanatçıların, konser ve festivallerin şehri rengârenk boyayacağı yaz ayları dolu dolu geçeceğe benziyor… Hugh LaurIe, İstanbul’da… 9 TEMMUZ İSTANBUL Akasya Acıbadem’in gösteri sponsorluğunu üstlendiği İstanbul Caz Festivali, temmuz ayında çok ünlü bir ismi ağırlıyor. Aktörlük kariyeriyle gönülleri fetheden Hugh Laurie, bu kez müzisyen kimliği ile hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. “House” dizinde oynadığı C Doktor House karakteriyle Türkiye ve dünyada geniş bir hayran M kitlesi bulunan sinema ve televizyonun yıldız ismi Hugh Laurie, İstanbul Caz Festivali kapsamında ilk defa hayranları ile buluşacak. Y Oyuncu, komedyen, yazar, müzisyen ve yönetmen Hugh Laurie, The Copper Bottom Band ile birlikte, Akasya Acıbadem sponsorluğunda, CM 9 Temmuz Çarşamba akşamı 21.30’da Cemil Topuzlu Açık Hava MY Sahnesi’nde olacak. CY CMY K 21. İstanbul Caz Festivali 1-16 TEMMUZ İSTANBUL 04 KSV tarafından düzenlenen 21. İstanbul Caz Festivali, 1-16 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festival, caz dünyasının ünlü sanatçılarının yanı sıra pop, rock, folk ve dünya müziğinin başarılı isimlerini de müzikseverlerle özel bir programda buluşturacak. İki yüzün üzerinde yerli ve yabancı sanatçı katılacağı festival, İstanbul’da 13 farklı mekanda gerçekleştirilecek. “House” dizisinde oynadığı Doktor House karakteri ile Türkiye ve dünyada geniş bir hayran kitlesi bulunan Hugh Laurie, 21. İstanbul Caz Festivali kapsamında ilk kez İstanbul’da sahne alacak. Zülfü Livaneli, Mevlana Celaleddin Rumi’nin şiirlerini İngilizce kaleme alıp bestelediği yeni eseri “Rumi Suite The Eternal Day”in Türkiye prömiyerini festivalde yapacak. ETKİNLİK Dream Theater 31 Temmuz KüçükÇiftlik Park Progressive metal müziğin efsane grubu Dream Theater, “A Long For The Ride” turnesi kapsamında 31 Temmuz’da buluşuyor. Yaşamdaki gerçeklikleri yansıtan şarkı sözleriyle milyonları etkisi altına alan, progressive metal müziğin tartışmasız en büyük temsilcisi Dream Theater, ikinci kez KüçükÇiftlik Park’ta sahneye çıkıyor. Dünyanın en yetenekli virtüözlerinden oluşan kadrosu ve progressive müziğin yeniden yükselişini sağlamalarıyla tanınan Dream Theater, müziğinde rock ve heavy metali, caz temelleriyle birleştirerek progressive metalde yeni bir yol açtı. LIfe In Color 9 AĞUSTOS KüçükÇiftlik Park İlk defa 2006 yılında Florida’da gerçekleştirilen, bugüne kadar milyonlarca insanın tanıklık ettiği dünyanın en renkli etkinliği Life in Color KüçükÇiftlik Park’ta! Dünyaca ünlü DJ’lerin sahne alacağı etkinlikte elektronik müzikseverleri rengârenk bir gün bekliyor. 06 BeIrut 17 AĞUSTOS Parkorman Batı Avrupa ve Balkan müziğini kendi yorumlarıyla harmanlayan ve indie-rock’ı tüm dünyaya sevdiren Beirut, farklı enstrümanları ve müzikleriyle İstanbullularla yeniden buluşacak. KüçükÇiftlik Park’ta sahne alacak olan grup; çello, akordeon, gitar, keman, bateri, tef, ukulele, saksafon ve mandolin gibi birçok enstrümanın da yer aldığı performansıyla dinleyicilere adeta bir müzik şöleni yaşatacak. Lady Gaga’s Artrave: The Artpop Ball 16 EYLÜL İTÜ, İstanbul Lady Gaga’nın dünya turnesi kapsamındaki ilk durağı İstanbul… İlk kez Türkiye’ye gelen Lady Gaga, Billboard 200 listesinde birinci sıraya oturan son albümü “Artpop”u, albümünün ilk turnesinde İstanbul’da, İTÜ Stadyumu’nda hayranlarıyla buluşturacak. 07 ETKİNLİK Fazıl Say 21 EYLÜL Zorlu Center PSM Piyanist olarak kıtalararası birçok ödül kazanan; oratoryolar, piyano konçertoları, çeşitli formlarda orkestra, oda müziği, şan ve piyano eserleri vererek besteci kimliğiyle de ön plana çıkan Say, bestelerinde modern Avrupa enstrümanlarının yanı sıra kudüm, darbuka ve ney gibi Anadolu enstrümanlarını da sıklıkla ve özenle kullanan bir isim. Beş kıtada verdiği konserlerle dünyanın hayranlığını kazanan Fazıl Say yeni sezonda renkli performansıyla Zorlu Center PSM sahnesinde olacak. Orquesta Buena Vista Social Club Adios Tour 24 EKİM Black Box 16 yıldır tüm dünyada çeşitli formlarda ve orkestralarda konserler veren Orquesta Buena Vista Social Club, son bir dünya turnesi ile “Adios” diyor. Buena Vista Social Club Orkestrası’nın “Elveda Turnesi” 2014 yazında başlayıp 2015 sonbaharına kadar sürecek. Dünyanın farklı ülkelerini dolaştıktan sonra turne, başladığı yerde, Havana’daki bir etkinlikle sona erecek. Veda turnesinde Buena Vista’nın arşivinde olan, henüz yayımlanmamış bazı kayıtların dinleyiciye sunulması da bekleniyor. 08 SERGİ ZAMANI Sanatseverlerin merakla beklediği dünyaca ünlü sanatçıların yanı sıra genç yeteneklerin de görülmesi gereken eserlerinin yer aldığı sergilerden sizin için seçtiklerimiz… UZ’a M M 14 TE adar k RabIh Mroué SALT BEYOĞLU Aktör, tiyatro yönetmeni, oyun yazarı ve görsel sanatçı Rabih Mroué’nin eserleri iki mekânda birden sergileniyor. Salt Galata, sanatçının kişisel deneyimlerine dayalı işlerine; Salt Beyoğlu ise toplumsal hoşnutsuzluk, siyasi gösteriler ve sosyal ayaklanmalarla ilgili eserlerine evsahipliği yapıyor. Andy Warhol: Herkes için Pop Sanat Pera Müzesi Pera Müzesi, Amerikan pop kültürünün ikonik isimlerinden Andy Warhol’u ağırlıyor. “Andy Warhol: Herkes için Pop Sanat” sergisinde, Andy Warhol’un “Campbell’s Soup,” “Kovboylar ve Kızılderililer,” “Tehlikedeki Türler” ve “Çiçekler” dizilerinin yanı sıra, Mick Jagger gibi ünlü isimlerin portreleri de yer alıyor. Amerikan hayat tarzını sorgulayan, sanatında kitle kültürü malzemelerini kullanan Andy Warhol sergisi, sanatçının Türkiye’de ilk kez sergilenecek serigrafi dizilerini ve desenlerini izleyiciyle buluşturuyor. UZ’a M M 20 TE adar k 09 ETKİNLİK a sım’ a K 27 ar kad Çok Sesli İstanbul Modern İstanbul Modern’in kuruluşunun 10. yılı kapsamında hazırlanan “Çok Sesli” sergisi, Türkiye’de görsel ve işitsel sanatlar arasındaki etkileşimlere işaret etmeyi ve bu alandaki güncel üretimlerden bir seçki sunmayı hedefliyor. Görsel ve işitsel olanı bir arada düşünen sanatçıların son dönem çalışmalarını sunan sergideki resim, heykel, video ve yerleştirmeler; ses ve müziği bir tema, kavram ya da sorunsal olarak görselleştiriyor veya farklı müzik ve ses biçimlerini bir metafor ya da ifade aracı olarak kullanıyor. Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar Pera Müzesi Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’ndan yapılan bu seçki ziyaretçileri sanatın rehberliğinde diplomasi tarihinin dolambaçlı yollarında gezdirirken ilgi çekici kişiliklerle tanıştırıyor. Elçiler ve ressamlar, resimlerin sessiz ama bir o kadar da zengin ve renkli diliyle bizlerle konuşmaya; raporlarını, mektuplarını sunmaya, kendi çağlarını, dünya görüşlerini, gezip gördüklerini, katıldıkları törenleri anlatmaya devam ediyorlar. Onların bu olağanüstü öykülerini dinlerken kaybolmuş bir çağın güzellikleri kadar görkemine de kapılmamak elde değil... 10 a lık’ a r 31 A dar ka Sizden ilham alan tasarım... Ya am tarzınızın ve ki ili inizin yön verdi i özgün dekorasyon seçenekleri Dekor S ta. www.dekors.com.tr (0216) 527 56 19 ŞEHİR Ezber Bozan Çin Mutfagı Dünya çapında 255 şubesi bulunan P.F. Chang’s bol soslu ve aromalı Çin yemeklerinin aksine ezber bozan menüsüyle İstanbul’da da yoğun ilgi görüyor. A merikan modernliğiyle Çin’in geleneksel kültürünü buluşturması ve huzur veren atmosferiyle kendine has bir hayran kitlesi yaratan P.F. Chang’s artık Türkiye’de. Sayısı her geçen gün artan misafirlerine eşsiz lezzetler sunan mekan, Etiler Nispetiye Caddesi’nde; ihtişamlı dekorasyonu, heyecan verici barı, iki terası ve kış bahçesi ile İstanbul’un en iddialı Uzakdoğu lokantalarından biri olmaya aday. P.F. Chang’s uluslararası pazarda çok yeni olmasına rağmen şimdiden dünya çapında 255’ten fazla restorana sahip. İstanbul 12 Etiler’de bulunan şubesi Çin mutfağına getirdiği yeni ve farklı konsepti ile büyük ilgi görüyor. P.F. Chang’s Global Pazarlama Direktörü Genaro Perez, “Bizim için, Türkiye gibi yüksek önem taşıyan bir pazarda yer almak büyük bir mutluluk” diyor. Türkiye’de Uzakdoğu mutfağı özellikle son dönemin en sevilen mutfakları arasında yer alıyor. P.F. Chang’s, hem konsepti hem de menüsüyle bilinen Çin lokantalarından biraz farklı. P.F. Chang’s’in kurucusu Philip Chiang, annesinden devraldığı restorancılık deneyimine dayanarak hiçbir yemekte üç ana malzemeden fazlasını kullanmamaya dikkat ettiklerini belirtiyor. Chiang üç malzeme kullanılmasının sebebinin, uzun süre kaldığı Japonya’da benimsediği Zen felsefesi olduğunu belirtiyor. Zen felsefesinin temeli olan “sadelik” ve “dinginlik” temalarının yansımalarını menüde ve restoranın her köşesinde görebilirsiniz. “Yemekleriniz sade olduğunda, en ufak bir bileşende bile hata olması bunun hemen belli olmasına sebep oluyor” diyor Chiang ve bu yüzden malzeme seçiminin ve tedarikinin hayati önem taşıdığını ifade ediyor. Chiang’ın nevi şahsına münhasır Çin yemekleri başlarda oldukça yenlikçi ve farklı görünse de, dünya çapında büyük bir hayran kitlesine sahip. 1993 yılında ABD’nin Arizona eyaletinde Paul Fleming ile birlikte açtıkları ilk restoranın açılışında karşılaştıkları ve hiç beklemedikleri yoğun talep ile başlayan yolculukları, bugün dünyanın pek çok ülkesinde kalitesinden ödün vermeden devam ediyor. Chiang bazı ülkelerde uymaları gereken kültürel ve dini değerler haricinde, menülerin dünyanın her yerinde aynı olduğunu belirtiyor. Chiang’ın ifadesiyle “yalın yemekler” dünya çapında geniş bir damak zevkine hitap ediyor. P.F. Chang’s’in kurucularından Philip Chiang P.F. Chang’s’in 10’dan fazla ülkedeki şubelerinde her hafta 900 bin misafir ağırlanıyor. Assaad Gıda Genel Müdürü Mete Kalaycı Burada yediğiniz bir Mongolya Bifteği’nin tadı, görünüşü ve sunumu; DubaI’de, Las Vegas’ta veya Meksika’da yediğiniz biftek ile aynı. 250’nin üzerindeki şube sayısına rağmen P.F. Chang’s’in lezzet standardı her yerde aynı. Chiang, “Burada yediğiniz bir Mongolya Bifteği’nin tadı, görünüşü ve sunumu; Dubai’de, Las Vegas’ta veya Meksika’da yediğiniz biftek ile aynı” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de sunduğumuz menünün misafirlerimizin damak tadına son derece uygun olduğunu düşünüyoruz.” Restoranın birbirinden çok farklı destinasyonlarda beğenilmesi ise bunun en büyük ispatı. Farklı coğrafyaların farklı damak zevkleri olduğu varsayımının aksine, Genaro Perez dünya çapındaki restoranlarda insanların damak zevklerinin ortak olduğunun altını çiziyor. “Amerika’da bulunan restoranlarımızda en çok ne satıyorsa bu Filipinler’de de aynı oluyor” diyor ve menüde tercih edilen 10 yemeğin dünya çapındaki bütün ülkelerde aynı olduğunu belirtiyor. P.F. Chang’s birçok yeniliği de beraberinde getiriyor. P.F. Chang’s’i Türkiye’ye getiren Assaad Gıda Genel Müdürü Mete Kalaycı, Amerika’nın aksine Türkiye’de daha pahalı olan Çin yemeklerinin mevcut durumunu değiştirmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Restoranın ihtişamına ve lüksüne rağmen fiyatlar dünya ile aynı seviyede, öyle ki menüdeki en pahalı yiyecek 54 liranın üzerine çıkmıyor. Rezervasyon kabul etmeyen restoranda yemekleriniz siz sipariş verdiğiniz anda, tamamen taze ürünler ile hazırlanmaya başlanıyor. Önceden yapılan hiçbir yemeğin bulunmadığı P.F. Chang’s, misafirlerinin özel tercihlerini ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek, glütensiz ve vejetaryen yemek tercih edenler için de özel yemekler hazırlayabiliyor. P.F Chang’s Türkiye’de Çin yemeği konseptini değiştireceğe benziyor. p.f. chang’s Etiler Mah. Nispetiye Cad. No: 94 34337 Beşiktaş/ İstanbul Telefon: 0212 358 60 60 Faks: 0212 358 25 27 www.pfchangs.com.tr [email protected] 13 İSTANBUL ÖZEL İstanbul’un Dermanı İSTANBUL’UN YAŞAYAN TARİHİNİN EN GÜZEL ÖRNEĞİ ÇEŞMELER, YÜZYILLARDAN BUGÜNE HALA İŞLEVİNİ SÜRDÜRÜYOR. 14 İstanbul’un hemen hemen her köşesi tarihi bir güzellik barındırıyor. Konumu itibarıyla mimarisinin çeşitlilik gösterdiği şehirde, çeşmeler de bu zengin kültürden izler taşıyor. Belki de İstanbul’un çeşmeleri için yapılacak en güzel tanım, onların yaşayan tarihin en güzel örnekleri olduğu… İstanbul’un su derdine derman olmuş, yükünü biraz da olsa hafifletmiş çeşmelerimiz şehrin dokusuna sudan gelen bir tazelik katıyor. SULTAN III. AHMET ÇEŞMESİ Topkapı Sarayı’nın önünde, Ayasofya Camii’nin yanında bulunan ihtişamlı çeşmelerden biri, Sultan III. Ahmet Çeşmesi. İbrahim Paşa’nın emriyle 1728 yılında baş mimar Mehmet Ağa tarafından yapılan çeşme, yuvarlak bir taban üzerinde dört köşe olarak kurulmuş. Çeşmenin kuleleri yuvarlanarak birer sebil yerleştirilmiş, ortalarındaki düz bölümlere de mermer yalaklı birer çeşme oturtulmuş. Çeşmeyi bir sanat eserine dönüştüren detaylarsa işçiliğinde saklı. Taş ve bronzun sıklıkla kullanıldığı yapıda, ahşap saçakların süsleri ve cepheyi süsleyen yazılar göz kamaştırıyor. Küçük kubbelerde göze çarpan altın alemlerse eşsiz bir süsleme örneği. Çeşmenin dört yüzünde, Seyyid Vehbi’nin III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa için yazdığı 56 mısralık kasîde yer alıyor. Bu kasidenin bir kıtası, canlıların hayat kaynağı olan suyun kıyamete kadar akması dileğini taşıyor. TOPHANE ÇEŞMESİ Tophane meydanında konumlanan çeşme, 1732 yılında Taksim Suyu Tesisleri’nin bitimiyle beraber Sultan I. Mahmut tarafından yaptırılmış. İstanbul’un bu üçüncü büyük çeşmesi aynı zamanda şehrin en yüksek duvarlı çeşmesi olma özelliğini de taşıyor. Çeşmenin mimarisinde klasik Osmanlı üslubundan Batı üslubuna geçişin izlerine rastlamak mümkün. Fakat yapıldığı dönemden itibaren pek çok kez onarım gören çeşmenin 1837 yılında üst örtüsü tamamen Alman Çeşmesi değişmiş, teras çatı yapılmış. Barok mimari yaklaşımına uygun olarak Tophane Çeşmesi’nin dış cephesi, taş süslemede saksı içindeki meyve ağaçları, vazoda çiçek görüntüleri barındırıyor. Bu motifler dikdörtgen çerçevelere, kenarlara ve nişin içine doğru bir dizi gibi sıralanmış ve motifler birbirlerinden farklı kompozisyonlarda birer natürmort oluşturuyor. SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ Azapkapı’da, Unkapanı Köprüsü’nün ayağının yanında yer alan çeşme, harap halinden kurtularak bugünkü görüntüsüne 2005 yılında ulaştı. Saliha Sultan Çeşmesi’nin yapılış öyküsüyse oldukça ilgi çekici. IV. Mehmed’in eşi Rabia Gülnuş Valide Sultan’ın Azapkapı ziyareti sırasında gözüne, burada bulunan basit bir çeşmenin önünde ağlamakta olan küçük bir kız çocuğu çarpıyor. Küçük kızı avutmak amacıyla eline biraz para sıkıştırmak istese de, çocuk testisi kırıldığı için değil, evine su götüremeyeceği için ağladığını söylüyor. Saliha adındaki minik kızın cevabından etkilen sultan onu sarayına alıyor ve oğlu II. Mustafa ile evlendiriyor. Saliha Sultan, daha sonra testisinin kırıldığı mahalle çeşmesinin yerine büyük bir çeşme yapılmasını istiyor. Fakat çeşme ancak oğlu I. Mahmud tahta çıktığında, Kayserili Mustafa Ağa’ya, Lale Devri üslubuna uygun olarak yaptırılıyor. İSHAK AĞA ÇEŞMESİ “Beykoz On Çeşmeler” olarak Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi Kültür ve sanat şehri İstanbul’un çeşmeleri tarihi zenginliğimize katkı sağlıyor. da bilinen çeşme, Osmanlı döneminden günümüze kalan eserlerden biri. Beykoz’un en önemli çeşmesi olan İshak Ağa Çeşmesi, Türk çeşme mimarisinin de şaheserlerinden biri olarak kabul ediliyor. 500 yıllık tarihi Mimar Sinan’a dayanan çeşme, yüzyıllar içinde birkaç defa büyük restorasyonlar geçirmiş. Tek yüzlü, hazneli bu meydan çeşmesinin mermer zeminine ulaşmak içinse yine mermerden basamakları kullanmak gerekiyor. Çeşmeye “On Çeşme” denmesinin sebebiyse suyun; ortada iki büyük, iki yanındaki dörder küçük ve tunçtan yapılmış on lüleden devamlı akması... MİHRİŞAH VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ Göksu’da Küçüksu Kasrı’nın yanında bulunan çeşme, III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan için 1807 yılında yaptırılmış. Dikdörtgen planlı yapı, yüksek bir sofa üzerine inşa edilmiş. Dört tarafında küçük kulelerle desteklenen çeşme, ampir bezemelerle kaplı saçaklara sahip. Geniş yüzeyindeki tuğralarsa elbette III. Selim’e ait. Göksü ve Küçüksu dereleri arasındaki ünlü mesirenin varlığına bağlı olarak, İstanbul literatüründe özel bir yere sahip. Barok ve ampir üsluplarının geçiş döneminde yapılmış çeşmenin deniz kenarında yer alması güzelliğine güzellik katıyor. Sultan III. Ahmet Çeşmesi 15 RÖPORTAJ ORDİNARYÜS PROFESÖR OKTAY TABASARAN Doğa onu çok seviyor 16 çevre biliminin “maestro”su olarak tanınan ordinaryüs profesör Oktay Tabasaran, Son dönemlerde dünyanın en büyük kâbusu haline gelen su kaynakları sorunu ve Türkiye’nin su potansiyelini Akasyalı Dergisi için değerlendirdi. 17 RÖPORTAJ Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 2009 yılında Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülen mühendis Oktay Tabasaran, katı atık ve çevre teknolojileri üzerine ihtisas yaptı. 2007’de 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri olan Tabasaran, çevre biliminin “maestro”su olarak tanınıyor. Tabasaran, önümüzdeki nesillere sağlıklı ve yeterli miktarda su miras bırakabilmek için mevcut kaynakların tahrip edilmeden gelecek yıllara aktarılması ve çok iyi korunup akıllıca kullanılması gerektiğini söylüyor. Küresel ısınmayla beraber en büyük kâbusumuz haline gelen su kaynaklarının azalması ülkemiz için de büyük bir problem. Bu sorunun Türkiye üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? 18 Türkiye’nin karşılaşabileceği en önemli üç sorun; yer yer kuraklık, ani sellerde yaşanacak artış ve deniz seviyesinin yükselmesi. Yağış miktarındaki değişmeler yeraltı ve yerüstü su rezervlerini etkiliyor. Dolayısıyla, suyun gölet ve barajlarda bilhassa sıcak yarı senede su kıtlığı çekilen bölgeye nakli, tarımda akıllı suni sulama gibi karşı önlemler alınmazsa ekolojik denge zedelenecek, biyolojik çeşitlilik azalacaktır. Bazı öngörülere göre, 2030 yılında Türkiye coğrafyasının büyük bölümü şimdikine nazaran daha kuru ve daha sıcak iklimin etkisine girecek. Küresel ısınma; deniz seviyesinin yükselmesi, denize açılan nehir ve derelere tuzlu su girmesi, deniz kenarındaki yerleşim birimlerinde bulunan konut ve sanayi tesislerinin kısmen su altında kalması, yeraltı sularına tuzlu su karışması ve benzeri sorunları beraberinde getirecektir. Ayrıca nehirlerimizin debisinde küresel ısınma nedeniyle azalma yaşanması ihtimali var. Su kaynakları bakımından Türkiye’nin diğer ülkeler arasındaki potansiyeli nedir? Devlet Su İşleri’nin verilerine göre, ülkemizde yıllık ortalama yağış yaklaşık 643 mm olup, bu yılda ortalama 501 milyar metreküp suya tekabül etmektedir. Ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı net su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar metreküptür. Bunun halen 44 milyar metreküpünden faydalanılmaktadır. Türkiye su zengini bir ülke değildir; halihazırda kişi başına yılda 1519 metreküp ile su miktarı konusunda vasat bir konumdadır. Türkiye İstatistik Kurumu, 2030 yılında nüfusumuzun 100 milyona çıkacağını öngörmektedir. Bu durumda 2030 yılında kişi başına düşecek kullanılabilir su miktarının 1.120 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Ekonomik büyüme, su tüketim oranlarının değişmesi gibi faktörlerin etkisi, su kaynakları üzerindeki baskıyı yükseltecektir. Önümüzdeki nesillere sağlıklı ve yeterli miktarda suyu miras bırakabilmek için mevcut kaynakların tahrip edilmeden gelecek yıllara aktarılması ve çok iyi korunup akıllıca kullanılması gerekmektedir. Türkiye’de su kaynaklarını korumaya ve verimli değerlendirmeye yönelik ne gibi faaliyetler sürdürülüyor? Bu projeleri yeterli buluyor musunuz? Avrupa Birliği’ne uyum süreci çerçevesinde 2009 yılında Çevre Faslı açılmıştır. Bu kapsamda AB Su Çerçeve Direktifi’nin iç hukuka aktarılmasına yönelik çalışmalar, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Direktif uyarınca, su kaynaklarının yönetimi havza bazında gerçekleştiriliyor. Türkiye’deki 25 havza için Havza Yönetim Planları oluşturulmuştur. Havzaların etkin Suyun tükenmeyen bir kaynak olduğu yanılgısından kurtulup her alanda daha az su tüketmeliyiz. bir şekilde yönetimi için Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ile uyumlu yönetmelikler yürürlüğe konulmuştur. Yeni bir Su Kanunu taslağı hazırlık safhasında. Hedef, su kaynaklarımızın hem ekolojik canlılık hem de su temini açısından izlenmesini devamlı takip ederek sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemek. Daha ziyade uygulamaya dönük faaliyet gösteren Devlet Su İşleri’nin yanı sıra 2011 yılında yeni bir kanunla Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı olarak Türkiye Su Enstitüsü kuruldu. Enstitünün amacı; bilimsel araştırmalar yapmak, yapanları desteklemek, yurtiçi ve yurtdışında bilgi alışverişinin genişletilmesine dönük çalışmak, bu konuda dünya çapındaki bilgileri toplamak, bilgi sahipleri arasında koordinasyon görevini yüklenmek, eğitimsel aktivitelerde bulunmak ve ülkenin su siyasetine uzman danışman bazında destek vermek olarak belirlendi. Şahsen ülkemizin su konusunda, son yıllarda sayısız örneğini gördüğümüz gibi, bundan sonra da sorunların üstesinden geleceğine, gelişmemizi sınırlayabilecek sıkıntılar yaşanmayacağına inanıyorum; bu konuda iyimserim. Dünyada suyun, günümüzde petrolde olduğu gelecekte bir savaş sebebi olacağını düşünüyor musunuz? Su sıkıntısının, gelecek 20-25 yıl içerisinde Ortadoğu dâhil yerküremizin bazı bölgelerinde su krizine dönüşmesi ihtimalinin Oktay Tabasaran, 5. Dünya Su Forumu’nda. SU KAYNAKLARINIn KOrunması için YAPILMASI GEREKeN ÇALIŞMALAR Rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık vermek. Erozyonla mücadele etmek, ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırmak. Enerji tasarrufu amacıyla tüm öğretim kurumlarında ve kitle iletişim araçlarında geri dönüşüm, enerji ve su tasarrufu konularında eğitim programları ve kampanyalar düzenlemek. Deniz seviyesinin yükselmesi ihtimalini dikkate alarak kıyıların kullanımını gözden geçirmek. göz ardı edilemeyeceği gerçek. Bu nedenle, ikamesi mümkün olmayan bu doğal kaynağın, 21. yüzyılın stratejik kaynakları arasına gireceği genel kabul görüyor. Ancak su alanında olumlu bir politika izleyen Türkiye, küresel veya bölgesel anlamda herhangi bir tehdit altında değildir. Su savaş sebebi değil, kalıcı barış sebebi olmalıdır. Bu bağlamda su kanaatimce Ortadoğu’da da barışın öncüsü, yapıcı bir unsur olarak görülmeli. Su problemlerinin çözümünde ortak bir bilinç oluşturmak için alınabilecek önlemler nelerdir? Burada tüm medyaya ve eğitimcilere önemli bir rol düşüyor. Medya gücünün doğru yöneltilmesi, görsel medyada su konulu öğretici spotlara yer verilmesi, eğitimcilerin ellerindeki çeşitli olanaklarla belki gençlerden başlayarak halkın bilinçlenmesine katkı sağlaması, sürdürebilir modern teknolojilerin uygulanması gibi hususlara dikkat edilmeli. Atık suyun geri kullanımının önemi de büyük. Bununla ilgili ülkemizde başarılı örnekler sayabiliriz, mesela İSKİ’nin Paşaköy Atıksu Arıtma Tesisi’nde günde ortalama 200.000 metreküp atık su ileri teknolojilerle temizlenmekte, dezenfekte edilmekte ve Riva Nehri’ne bırakılmaktadır. Kuraklık ve susuzluk konusunda daha bilinçli gençler yetiştirmek için, eğitim alanında sizce nasıl projeler geliştirilebilir? Sürdürebilir kalkınma kavramının zorunlu ve örgün eğitim müfredatına girmesi faydalı olur. Bireysel düzeyde, kendimizin ve çocuklarımızın alışkanlıklarını değiştirmek gibi adımlar atarak başlayabiliriz. Bu çerçevede su kullanmanın yanı sıra tüketimle ilgili davranışlarımızda da değişiklikler yapmayı denemeliyiz. Kaynakları değerlendirirken tasarruf bilinci ile hareket etmeliyiz. Böylece biyoçeşitlilik, kültürel çeşitlilik, yoksulluk, cinsiyet eşitliği, barış ve güvenlik gibi konularda da bilinç artışı sağlamak kolaylaşır. Gelecek kuşaklar kaynakları korumak konusunda bizlerden de dikkatli olmak zorunda kalacaklar. Çevre bilinci artık lüks olmaktan çıkmış, hayati bir zorunluluk haline gelmiştir. Bundan böyle, sorunları her boyutuyla tanımlayabilen, farklı disiplinler arasında bağlantı kurabilen, sorumluluk üstlenebilen, yaratıcı ve katılımcı bir nesle ihtiyaç vardır. Su konusunda okuyucularımıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz? Dünya kamuoyunun suyla giderek daha fazla ilgilenmesinin başlıca nedenleri; nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı artan su ihtiyacı ile iklim değişikliği, buna karşın dünya tatlı su rezervlerinin sınırlı olması. Su tüketimi konusunda bilinçlenmeli, harcamayı azaltmalı, suyun tükenmeyen bir kaynak olduğu yanılgısından kurtulup her alanda daha az su kullanarak yaşamayı öğrenmeliyiz. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de kullanılabilir suların yaklaşık dörtte üçü tarım sektörü tarafından kullanılmaktadır. Su ve gıda güvenliği birbirleriyle yakından ilişkilidir. Tarımsal üretimin temelinde yer alan sulamada, daha az fire veren damlalı sistem ve benzeri yöntemlere bir an önce büyük çapta geçmek şarttır. Tahıl, sebze, meyve ve et gibi yiyecek maddelerinin elde edilmesi yüksek miktarlarda su harcanmasını beraberinde getirir. Dolayısıyla gıda ürünlerinde israfın önüne geçilmesi için de çalışmamız gerekmektedir. Küresel ısınmanın etkilerinin belirgin hale gelmesiyle birlikte çok daha güncel hale gelecek olan sınır aşan yerüstü ve yeraltı suları konusuna gereğince eğilmek; komşular ile ileride yaşanabilecek ihtilafları önlemek için şimdiden projeler geliştirmek. 19 DEKORATİF SİZİN DE ORGANİK BİR BAHÇENİZ OLSUN Çoğu zaman dışarıdan aldığımız besinlerin ne kadar sağlıklı koşullarda yetiştirildiğinden emin olamıyoruz. Oysa evimizin bir köşesinde ya da bahçelerimizde kendi sebze ve meyvemizi yetiştirmek hiç zor değil. Bu yöntemlerle zirai ilaç kullanmadan, kendi yetiştirdiğimiz organik ürününleri tüketebiliriz. 20 K endi bahçemizde sebze ve meyve yetiştirebilmek pek çoğumuzun hayali. Toprakla uğraşmak o kadar keyifli bir uğraş ki suladığımız toprağı koklamak bile başlı başına meditasyon etkisi yaratıyor. Son zamanlarda sıkça söylenir hale gelen “Sağlıklı beslenme organik ürün tüketmekle mümkündür” mottosuyla beraber sebze ve meyve yetiştiriciliğine olan ilgi de hızla artıyor. Kendi ürünümüzü yetiştiriyoruz Akdere Peyzaj’ın kurucu ortaklarından biri olan ve Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümünü 1988 yılında bitirdikten sonra pek çok başarılı işe imza atan Emel Akdere, “Yaşadığımız dünyaya ve kendimize kötü davrandığımız bir gerçek” diyor. En fazlayı en olmadık zamanda üretmeye çalışan insanın daha duyarlı olması gerektiğine vurgu yapıyor. Dolayısıyla bu döngüyü kırmaya bir yerden başlamak gerekiyor. Kendi evimizde sebze ve meyve yetiştirmek hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımızı olumlu etkiliyor. Elbette evde organik bir bahçeye sahip olabilmek için dikim yapacağımız yerin iklim özelliklerinden toprağın yapısına, toprağı nasıl zenginleştireceğimizden bahçede yararlı atıkları nasıl çoğaltacağımıza dair birçok konuda fikir sahibi olmamız gerekiyor. ŞİRİN BAHÇENİZ İÇİN İPUÇLARI Emel Akdere; ilaç ve gübre kullanmadan, kendi doğal zamanında yapılan bitkisel üretimi organik tarım olarak tanımlıyor. Evde yapılan üretiminse aslında “iyileştirilmiş tarım” olarak adlandırılması gerektiğini söylüyor. Hangi ürünler evde yetiştirilebilir? Emel Akdere, ilaç ve gübre kullanmadan, kendi doğal zamanında yapılan bitkisel üretimi organik tarım olarak tanımlıyor. Evde yapılan üretiminse aslında “iyileştirilmiş tarım” olarak adlandırılması gerektiğini söylüyor. Bahçede organik tarım keyifli bir iş olsa da sağlıklı besinler elde etmek için özen göstermek gerekiyor. Bunun için Akdere, uygulamada ilaç yerine tütünü suda bekletip bitkiye sıkmanın, koyun gübreli doğal toprak kullanmanın, ısırgan otundan elde edilen su ile koruyucu ilaçlama yapmanın gerekli olduğunu belirtiyor. Emel Akdere, toprakta üretimden verimli geri dönüş elde edebilmek için güneşin, ılık esen rüzgârın, özellikle domates yetiştirirken fidenin rutubetten hastalanmaması ve mantar oluşmaması için oldukça önemli olduğunu söylüyor. Bahçesi olmayanlar içinse terra cotta saksılarda bitki yetiştirmenin mümkün olduğunu belirten Akdere; nane, maydonoz, kekik, biberiye, semizotu, soğan, roka gibi bitkilerin saksıda yetiştirilmeye en uygun bitkiler olduğunu hatırlatıyor. Evinizde Yer Açın! Evimizde kendi ürünümüzü sağlıklı koşullarda yetiştirebilmek için büyük bir bahçeye sahip olmamız gerekmiyor. Bitkilerin suya ulaşımının kolay olduğu, güneş gören bir ortam belirlemek çoğu zaman yeterli oluyor. Bu aşamadan sonra toprağı yabani otlardan arındırmak, tırmık yardımıyla toprağı harmanlayıp düzleştirmek, çimlenme döneminde toprağı sürekli nemli tutmaya özen göstermek büyük önem taşıyor. Ama en önemlisi salonumuzun, balkonumuzun, mutfağımızın bir köşesinde ya da - Eğer saksınız yoksa sebze ve meyve sandıklarını istediğiniz renklerde boyayarak geniş bir ekim alanı elde edebilirsiniz. Altına kalın bir naylonu çivi yardımıyla sabitledikten sonra, su tahliyesini sağlayabilmek amacıyla naylona birkaç delik açmanız yeterli olacaktır. Böylece zevkinize uygun renklerde hazırlanmış bir saksı sahibi olabilirsiniz. - Eğer dışarıdan fide almak istemiyorsanız filizlenen patates ve soğanlarınızı toprağa gömebilirsiniz. Bir süre sonra üzerinde yeşillikler belirecektir. Bu yeşillikler biraz geliştikten sonra ilk ürünlerinize dönüşecektir. - Nane dalının alttaki genç yapraklarını temizledikten sonra, diplerinden bir miktar keserek suya koyarsanız nane köklenecektir. Bu aşamadan sonra kendi hazırladığınız saksıda güzel kokan naneler yetiştirmeniz mümkün. perdeleri açtığımızda tam karşımızda emeğimizin ürününü görebilmek. Toprakla uğraşmak ve bir taraftan kokusunu almak stres ve negatif düşüncelerden arınmamızı sağlıyor. Evimizdeki minik bahçemiz, kendi yetiştirdiğimiz ürünleri aklımızda soru işareti olmaksızın rahatlıkla tüketme imkânı sunuyor. Bu uğraş ayrıca mutfak harcamaları açısından da tasarruf sağlıyor. Şimdi hiç vakit kaybetmeden evinizde bir yer açın. Ke21 sinlikle bu işten keyif alacaksınız. ROTA + 2 RODOS ZANZİBAR 3 Rota AKÇAKOCA KAŞ SEFERİHİSAR yazın gelmesiyle tatil planları yapmaya başladınız mı? sadece doğal güzellikler değil tarih ve kültür de olsun, bu arada yöresel lezzetleri de tadalım diyorsanız bize kulak verin. Zamanınıza ve bütçenize bağlı olarak tercih edebileceğiniz birbirinden ilginç seçeneklerle şimdiden iyi tatiller… 22 1 Bir OrtaÇağ Kentİ Rodos E ge Denizi’nde bulunan irili ufaklı yüzlerce adadan bazıları Türkiye’ye yakınlığı, bazıları yakın zamana kadar Türkiye toprağı olması gibi nedenlerle daha özel bir yere sahiptir. Rodos da bunlardan biri. Bir kere Türkiye’ye çok yakın, öte yandan uzun yıllar Türk egemenliğinde kalmış. Rodos’u Türkler için olduğu kadar tüm dünya gezginleri için önemli yapan özelliği ise Yunanistan’ın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan 17 kültür varlığı arasında yer alan bir Ortaçağ kentine evsahipliği yapması. Rodos’un dünya mirası eserleri, Osmanlı’yla birlikte biraz daha gerilere, Tapınak Şövalyeleri’ne tarihleniyor. Bu dönemde yapılan eserlerin en önemlileri; Büyük Üstatların Sarayı ve Büyük Hastane. Şövalyeler döneminin en önemli Socratous Garden Çiçeklerin arasında gizlenmiş şirin bir kafe, bar ve restoran. Ağaçların gölgesinde soğuk bir şeyler içmek için ideal olan bu mekânın fiyatları da oldukça uygun. Adres: 124, Sokratous Str. Rhodes 851 00, Yunanistan Telefon: 0030 22410 76955 Lindos Blu 5 yıldızlı otel sayısının oldukça fazla olduğu Rodos için bizim eserlerinden olan Büyük Hastane halen Arkeoloji Müzesi olarak kullanılıyor. Rodos’un Eski Kent olarak da anılan Suriçi’nin merkezinde, Hipokrat Meydanı yer alıyor. Ortasında küçük bir havuzun ve etrafında turistik kafelerin yer aldığı bu küçük meydanın yakınındaki Muhafızlar Sarayı ise bir zamanlar tüccarların toplandığı bir yermiş. Saray günümüzde Rodos Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Rodos’ta pek çok Osmanlı eseri de yer alıyor. Suriçi’nde çoğunluğu Bizans kiliselerinden dönüştürülen Sultan Süleyman, Sultan Mustafa, Recep Paşa, İbrahim Paşa ve Ağa camileri ile Hurmalı Medresesi’ni; surların dışında ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Murat Reis Camisi ve yanındaki Osmanlı Mezarlığı’nı görebilirsiniz. seçimimiz bütçenizi yormayacak Lindos Blu Oteli olacaktır. Adres: Rhodes Lindos Avenue, Lindos 85107, Yunanistan Telefon: 00 30 2244 032110 Marco Polo Cafe Harika atmosferi ve lezzetli yemeklerle dolu menüsüyle Rodos’ta uğrayabileceğiniz en iyi restoranlardan biri. Adres: 42, Ag. Fanuriu Str. Old Town, Rhodes 85100, Yunanistan Telefon: 0030 22410 25562 23 ROTA 2 Ülke içinde ülke Zanzİbar H 24 int Okyanusu’nda, Tanzanya Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir ada devleti olan Zanzibar; Afrika, Avrupa, Arap ve Hint kültürlerinden izler taşıyan, geçmişte baharat ve köle ticaretinin merkezi olmuş bir ülke. Farklı kültürlerin izlerini taşıyan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan başkent Stone Town, genellikle Zanzibar olarak anılan Unguja Adası’nın batısında yer alıyor. Stone Town’un eski merkezi liman çevresinde yer alıyor. Tarihi merkezin görülmeye değer yerleri genellikle bu bölgede ve hepsi de yürüyerek gezilebilir. Tarihi merkezin en dikkat çekici yerleri Stone Town Kültür Merkezi, Saray Müzesi ve Harikalar Evi olarak adlandırılan Beit el Ajaib. Harikalar Evi’nin bir katı geleneksel bir Swahili teknesi olan “mtepe”ye ayrılmış. Çeşitli etnografik eserlerin de sergilendiği binanın geniş balkonlarından güzel bir okyanus manzarası izlenebilir. Zanzibar’da müze meraklılarının uğramadan geçmediği iki adres ise Ulusal Tarih Müzesi ve Barış Müzesi. Sahildeki Forodhani Park ile parkın gerisindeki Arap Kalesi’nin bulunduğu bölge, Zanzibar’ın en turistik kesimi. Gündüzleri sıradan bir yeşil alan olan Forodhani Park’ta geceleri kurulan ve yerel halk kadar adaya gelen turistlerin de tercih ettiği seyyar lokantalarda, başta deniz ürünleri olmak üzere her çeşit yemek yenebilir. Zanzibar’ın otantik havasının en fazla yaşandığı yerlerden biri olan balık halinde, her sabah Hint Okyanusu’nun birbirinden ilginç deniz ürünlerini kapışan kadınlı erkekli ada halkını izlemek ve izin verdikleri ölçüde fotoğraflarını çekmek, Zanzibar’daki en renkli anılarınızdan biri olacak. Kuzeyde Nungwi, doğuda Paja ve güneyde Kizimkazi köyleri, hem yerel halkı yakından tanımak hem de Hint Okyanusu’nun ünlü adaları Mauritius, Maldivler ve Seyşeller’i hatırlatan kumsalları görmek için tercih edilebilir. Zanzibar’ın çıplak gözle bakılamayacak kadar beyaz kumsallarında gelgit adı verilen doğa olayını da izlemek mümkün. Her sabah metrelerce çekilen deniz tabanındaki küçük birikintilerde kalan çeşitli deniz ürünlerini toplayan ada köylüleri yerlerini, öğle- den sonra denizin geri gelmesiyle bu kumsalları dolduran turistlere bırakıyor. Emerson SpIce Kocaman odaları ve ilginç mobilyaları ile dikkat çeken ve rengârenk dekorasyonuyla farklı bir konaklama keyfi sunan otelde alışılmışın dışında birçok hizmet mevcut. Üstelik makul fiyatları da bütçenizi zorlamayacak. Adres: Tharia Street, Kiponda, Stone Town, Tanzanya Telefon: +255 24 22 32 776 Chez MarIna Zanzibar’da yemek yemek için çok fazla alternatif yok. Ancak Chez Marina lezzetli yemekleriyle öne çıkıyor. Emerson&Green ve Chise Pagoda, Zanzibar’ın diğer önemli restoranları. Adres: Old Dispensary Building (1887) Mizingani Road, Old Stone Town Telefon: +255 240747 410244 1 PARLAYAN YER AKÇAKOCA PARLAYAN kent AKÇAKOCA D üzce’nin Akçakoca ilçesi, 2009 yılında aldığı mavi bayrakla plajlarının temizliğini kanıtlayarak, bu açıdan Karadeniz’de “ilk” olmuştu. Otuz beş kilometre uzunluğunda geniş ve güzel bir kumsalı olan Akçakoca; yaylaları, Aktaş Şelalesi ve Kurugöl Kanyonu gibi doğal güzellikleriyle deniz turizminden çok daha fazlasını sunuyor. Tarihte, Roma ve Bizans dönemlerinde “Parlayan Kent” anlamına gelen Diapolis olarak adlandırılan Akçakoca’nın en eski tarihi eseri, ilçe merkezi yakınındaki Ceneviz Kalesi. 1216 yılında yük gemilerine lojistik destek sağlamak üzere daha çok ticari amaçlarla kurulan Kale, bugün popüler bir piknik alanı. Osmanlılar döneminde onarılmış kalenin bugün sadece giriş duvarlarının bir bölümü ayakta. Kalenin içi bir mesire alanı olarak düzenlenmiş. Piknik masaları bulunan alanda bir de küçük kafeterya var. Özellikle günbatımının renk cümbüşünü izlemek için akşamüzeri gitmenizi öneririz. Akçakoca’nın en popüler gezinti yeri, adını cadde boyun- ca sıralanan ağaçlardan alan ve akşamları trafiğe kapatılan Çınar Caddesi. Akçakoca’nın görülmeye değer sivil mimari örnekleri daha çok eski bir yerleşim yeri olan Yukarı Mahalle’de bulunuyor. Balıkçı lokantalarıyla da meşhur olan Akçakoca’da balık yeni- lebilecek yerler sahil yolunda ve iskelede yer alıyor. Akçakoca’da fındık çorbası, hamsili ekmek, hamsili pilav ve karalahana, laz böreği gibi Karadeniz’e has yemek ve tatlıların yanı sıra mancarlı pide ve melengüççeği gibi yöreye özgü lezzetler de tadılabilir. Akçakoca şehir merkezinin 3 km kuzeyinde, tarihi Akçakoca evlerinin ve fındık bahçelerinin arasından geçerek ulaşılabilen Cumayeri piknik alanı da görülmeye değer. Dere kenarındaki piknik alanı dev bir çınar ağacının gölgesinde. Kamelya Restoran Otel Akçakoca Akçakoca’nın en güzel manzarasına sahip restoranlardan biri olan Kamelya, yufkadan yapılan yöresel Melengüce tatlısıyla ünlü. Izgara et ve balık bakımından zengin bir menüye sahip olan restoranda klasik mezeler de sunuluyor. Adres: Atatürk Cd. No:1, Akçakoca/Düzce 81650 Telefon: 0 380 611 30 33 Otel Akçakoca, yörenin tüm güzelliklerini ve modern hayatın konforunu bir arada yaşayabileceğiniz, keyifle konaklayabileceğiniz bir yer. Adres: Ereğli Caddesi No:35, Akçakoca/Düzce Telefon: 0 380 611 45 25 25 ROTA yavaş şehirde bİr sığınak SıĞacık T 26 urizmde yeni bir trend olarak ortaya çıkan “yavaş şehir” unvanını ülkemizde ilk önce İzmir’in Seferihisar ilçesi kazandı. Daha sonra başka yörelerimiz de yavaş şehir oldu. Ancak bu unvan en çok Seferihisar’a ve özellikle sahil mahallesi Sığacık’a yakışıyor gibi. Zamanla artan turistik hareketliliğe rağmen Sığacık, sakin havasını korumaya devam ediyor ve yüzyıllar önce denizcilerin sığınağı olan bu şirin balıkçı köyü; bugün de gürültüden uzak tatil arayanlar için bir sığınak olmaya devam ediyor. Piri Reis’in önerisiyle yaptırılan ve köy merkezini çepeçevre saran iki katlı kale duvarlarının bir katı yıkılmış olsa da, bu duvarlar içindeki geleneksel köy mimarisi ve yaşamı özenle korunuyor. Sığacık’ın meşhur balıkçı lokantalarının sıralandığı limanda siz mevsimine göre değişen ama her zaman taze balığınızı yerken teknelerin bir kısmı balıktan dönü- yor; diğerleri Eşek, Kanlı ve Küçük Adalar’a, ayrıca Papaz Boğazı, Taşada, Azmak ve Çamcağız’a motor seferleri yapıyor olacaktır. Sığacık’a en yakın iki plaj olan Küçük ve Büyük Akkum, rüzgârlı ama dalgasız sularıyla sörf için ideal. Diğer su sporlarının yanı sıra dalgıçların tercihi de Sığacık. Sualtı fotoğrafları çekmekle kalmayıp, buradaki otellerde katılacağınız bir haftalık kurslarla sertifika bile alabilirsiniz. Mevsimine denk gelirse mutlaka “satsuma” mandalinanın tadına bakın. Sığacık ve çevresinde mandalinanın dışında üzüm ve zeytin de yetişiyor. Bölgenin zeytinyağı, Ayvalık’ınki kadar kaliteli kabul ediliyor. Sığacık’ın biraz güneyinde, deniz kenarında yer alan Teos Antik Kenti, MÖ 1000 yıllarında bir İon kolonisi olarak kurulmuş. Buradaki en önemli eser Dionysos Tapınağı. Ayrıca agora, tiyatro, odeon ve liman kalıntıları da görülmeye değer. 2 Teos Pansiyon Burç Restaurant Sığacık sakin ve küçük bir yer olduğu için 4 ya da 5 yıldızlı otel bulabilmek mümkün değil. Bu sebeple konaklamak için en ideal yerlerden biri Teos Pansiyon. Sevimli ve samimi bir aile işletmesi olan pansiyonda kendinizi evinizde hissedebilirsiniz. Denize sıfır konumuyla Burç Restaurant, bir balıkçı barınağının ortasında kurulmuş. Taze balık çeşitleri ve deniz ürünlerinin yer aldığı menüsüyle olduğu kadar atmosferiyle de dikkat çekiyor. Adres: Sığacık Mah. 126. Sokak, No: 26, 35460 Seferihisar-İzmir Tel: 0 232 745 74 63 Adres: Sığacık Mh. Yat Limanı, Seferihisar-İzmir Telefon: 0 232 745 73 05 3 K Antalya’nın dİngİn tatİl yöresİ KaŞ aş, sahip olduğu tarihi zenginlikleri ve doğal güzelliklerinin yanı sıra olağanüstü dingin atmosferiyle, Antalya’nın kalabalık tatil yörelerinden farklı bir seçenek sunuyor. Özellikle tarihe, doğaya ve doğa sporlarına meraklı gezginler için doğru bir adres olan Kaş, Akdeniz’e uzanmış eşsiz bir yarımadanın ucuna kurulmuş. Birbirinden güzel kumsalları, yeşilin ve mavinin kucaklaştığı koyları, serin yaylaları, yürüyüş rotaları, antik kentleri, beyaz badanalı evleri, daracık sokakları; şık restoran, kafe ve barlarıyla Kaş, Akdeniz’in bozulmadan kalabilmiş nadir yerlerinden. Antiphellos adlı antik kentin üzerine kurulmuş olan Kaş bugünkü adını, yarımada şeklindeki sahilinden dolayı almış. Türkiye’nin en iyi dalış yerlerinden biri olan Kaş’ta çoğu uluslararası standartlarda 11 dalış merkezi ve 70’ten fazla dalış noktası var. Kaş yamaç paraşütü için de ideal bir rota. Kaş’ta yapılacak çok şey var; Likya döneminden kalma kaya mezarlarını gezmek, Likya patikalarında sedir ormanlarının, vadilerin ya da kanyonların içinde yürüyerek doğanın tadını çıkarmak; tekne turuna çıkmak, dalış yapmak, yakınlardaki Kalkan, Patara, Kekova gibi koyları ziyaret etmek… Kaş aynı zamanda yaylalarıyla da ünlü bir bölge. Yazın sıcak günlerinde serin bir seçenek arayanlar için Gömbe, Bezirgân, Gökçeören gibi yaylalarda doğa yürüyüşü veya kamp yapmak mümkün. Akdağ eteklerinde piknik alanları ve kır restoranları var. Kaş Dalış LycIa Otel Akdeniz’in en önemli dalış merkezlerinden biri Kaş. Kaş’ın sualtı dünyasını merak ediyor ve mavi dünyanın sınırlarını keşfetmek istiyorsanız, Kaş Dalış harika bir deneyim sunuyor. Adres: Mezkez Mah. İskele Cad. Kaş/Antalya Telefon: 0532 641 48 73 Lycia Butik Otel’in deniz suyu dolu havuzundan güneşin doğuşunu seyretmeye, sabah kahvaltınızı alırken önünüzde süzülen yelkenlileri izlemeye doyamayacaksınız. Adres: Arman Talay Sokak. No: 20 Çukurbağ Yarımadası, Kaş/Antalya Telefon: 0 242 836 34 20 27 GURME Restoranda kebap konseptine uygun olarak 12 çeşit meze sunuluyor. Alışılmışın Dışında Bir Kebap Deneyimi: OKKA RESTAURANT klasik kebap mutfağını modern bistro ortamında sunan okka’nın İşletmecisi ve şefi Tolga Atalay, restoranın kapılarını Akasyalı’ya açtı. 28 O kka Restaurant, dünyaca ünlü oteller zinciri W Hotels Worldwide’ın İstanbul ayağı W İstanbul’un içinde hizmet veriyor. Modern tasarımıyla klasik kebap restoranlarının arasından sıyrılan restoranın işletmecisi ünlü şef Tolga Atalay. Modern bistro ortamında klasik kebap mutfağı olduğunu duyunca biraz şaşırsak da Okka, her yönüyle hayranlık uyandırıyor. Ezber bozan restoran Osmanlı mutfağının zenginliğini gözler önüne sererken özlediğimiz eski meyhane ruhunu da konuklarıyla buluşturuyor. Kebapta devrim Okka Restaurant’ın kuruluş hika- yesi 2002 yılında başlıyor. Tolga Atalay, tüm mutfakların en zengin kültürlerinden biri olan kebabı, modern ama oryantal ruhunu kaybetmeyen bir mekânda sunma fikriyle 2004 yılında harekete geçiyor. Kendi deyimiyle modern, gündelik bir tarz içinde İstanbul ve Batı’nın damağına ağır gelmeyen bir lezzet karması ile kebap sunumu hayal ediyor ve bu anlayışla 2011 yılından beri Okka, W İstanbul’un içinde hizmet veriyor. Okka’da seçenek çok Okka’nın adı, Osmanlı’nın gıda satışında kullandığı ölçü biriminden geliyor. Osmanlı’nın bu etkisi hem mutfakta hem de restoranın dekorasyonunda kendini hemen belli ediyor. Osmanlı sofrasına eşlik eden mavi, bej ve kahverengi dekorasyonu, altın varak süslemeler tamamlıyor. Renkler kadar menü de dikkat çekici. Yüzde 80 klasik kebap mutfağı, yüzde 20 füzyon… Restoranda kebap konseptine uygun olarak 12 çeşit meze sunuluyor. Restoranda her meze günlük hazırlanıyor. Ara sıcak olarak da 10 çeşit seçenek mevcut. Mutfağın temelini oluşturan kebapsa kemikli, parça et ve zırhlanmış olarak tercihe göre sunuluyor. Tolga Atalay, “Okka’da zırhlanmış et sevmeyen birine vakit kaybettirmeyiz” diyor. Tabii ki Okka’nın menüsü bu kadarla sınırlı değil. Restoran, yerli şarap ve yerli peynir çeşitlerini şarküterisinde misafirleriyle buluşturuyor. Tolga Atalay Okka’nın mahzenini, “Hem Türkiye’nin hem de dünyanın en geniş Türk şarapları koleksiyonuna sahip olan kebapçı mahzeni” olarak tanımlıyor. Tüm malzemeleri özenle seçen Okka Restaurant menüsü konusunda oldukça iddialı. En iyi hizmet Tolga Atalay, “her zaman en iyi malzeme ve en iyi yemek” ilkesiyle yola çıkıyor. Okka Restaurant, yöresel malzemelerle yapılan lezzetli yemekleri ve eski meyhane usulünde sunumuyla misafirlerinden tam not alıyor. “En ucuz değil ama doğru fiyat” politikasıyla menüsünü hazırlayan restoranda hizmetin kalitesi kadar personelin performansı da dikkat çekici. Gerekli tüm eğitimleri tamamlayan personelin tamamı İngilizce konuşuyor. Tolga Atalay, personel seçimine özellikle özen gösterdiklerini söylüyor. Onun için önemli olan özellikler dürüstlük, iyi niyet, çalışkanlık ve hayat enerjisi. Bir gelen bir daha geliyor Okka Restaurant’ta yonga ciğer, tavuk şiş, dana kaburga, meyhane pilavı, lahmacun ve helvalı okka’nın adı, osmanlı’nın gıda satışında kullandığı ölçü biriminden geliyor. dondurma en beğenilen lezzetler arasında. Zaten taş fırında pişen lahmacun ve kömürde pişen etlere direnmek nerdeyse imkânsız. Hatta öyle ki Okka’da kendi dondurmalarını yapan Tolga Atalay, Suudi bir şeyhin 4 ayda 40 kilo dondurmayı jeti ile ülkesine götürdüğünü anlatıyor. Yurtdışından gelen misafirler Okka’ya ve lezzetlerine hayran kalıyor. Yerli gurmelerimiz de onlarla hemfikir. Okka Restaurant için “İstanbul’un en iyi üçü arasında” yorumunu yapıyorlar. Mutlaka deneyin Tolga Atalay, “Son 3 yıldır bir yeme içme patlaması yaşanıyor. Üst segment müşteri panikte. Her gün bir mekân açılıyor. Tüketici sersem bir şekilde sağa sola koşturuyor. Trend kaçırmama kaygısı var. İç mimari tabaktan daha çok konuşuluyor. Manzara ve yer müşterilerin ilk sorusu. Bizde sıra iyi yemek, iyi servis, iyi dekor, iyi lokasyon” diyor. Zaten Okka fiyat ve konseptinden ziyade damaklarda bıraktığı eşsiz tat ile adından söz ettiriyor. Restoran, W Hotel çizgisinde devam edebilecekleri her teklife sıcak bakıyor. Yakında yurtdışındaki W otellerinde de Okka’yı görebiliriz. OKKA Süleyman Seba Cad. No.22 Akaretler, Beşiktaş / İstanbul 34357 Telefon: +90 212 381 2121 Fax: +90 212 381 2199 29 TREND-DEKOR EVİN EN GÜZEL KÖŞESİ: “Türk’ün Okuma ile İmtihanı” kitabının yazarı ve Türk Kütüphaneciler Derneği üyesi Erol Yılmaz ile yaptığımız keyifli sohbet ile kitaplıkların büyülü dünyasının kapısını araladık. 30 İ nternete bağımlı yaşadığımız şu günlerde bazılarımız “Artık kitaba ne gerek var” diyor. Oysa biraz düşününce, kitap sayfasına dokunmanın, yeni alınmış bir kitabı koklamanın ya da aralarına notlar koyarak tekrar tekrar okumanın keyfini, dokunmatik ekranlardan elde edemeyeceğimizi fark ediyoruz. Anneannelerimizin, dedelerimizin evinde gördüğümüz kitaplıkların aslında onlar için birer üniversite olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Zaten bir eve girer girmez gözümüz önce kitaplık arıyor ya da hiç değilse masanın üzerinde bir kitap olsun, koltuğumuzun yanında gazetelik bulunsun istiyoruz. Yani evin en güzel köşesi kitaplıklar diyoruz… Evde Kitaplık Sahibi Olmak Çok Önemli! “Türk’ün Okuma İle İmtahanı Kitabı”nın yazarı ve Türk Kütüphaneciler Derneği üyesi Erol Yılmaz, okumanın insanı ayrıcalıklı kılan çok önemli bir özellik olduğuna inanıyor ve bunu her fırsatta yazılı ve sözlü olarak dile getiriyor. Haliyle en değerli varlığımız olan kitapları evimizin en güzel köşesinde muhafaza etmemiz gerekiyor. Erol Yılmaz evlerde kitaplık oluşturma konusunu hem kütüphanecilik profesyoneli hem de okuma aşığı bir birey olarak oldukça önemsiyor. Her şeyden önce konunun küresel bir boyutu olduğunu düşünüyor. “Ülkemiz henüz bu aşamalardan epeyce uzak olsa da, evinde kitaplık olması bilincine ulaşmış bireyler, bu konuda biraz daha ileri aşamada; okur-yazarlığa duyarlı ülkelerin bireyleri olan bilgi insanı modeline yakın duruyor” sözleriyle evinde kitaplık oluşturmaya yönelen her bireyin, ülke ortalamasının ilerisine geçmiş, “şanslı” kişiler olduklarını vurguluyor. Evde kitaplık bulunmasının bebeklik aşamasından başlayan bir alışkanlık olduğuna değinen Yılmaz, “Başka konularda olduğu gibi kitap, dergi ve gazete okuma, kısacası okuma alışkanlığı konusunda da anne ve babasını rol model alan çocuklar; kitapla meşgul olma, bilgiye ulaşma ve bu sayede zaman zaman problem çözme konusunda evde kitaplık Eğer kitap kurduysanız, hayalinizde mutlaka bir okuma köşesi oluşturmak ya da derin bir kitaplığa sahip olmak vardır. İşte kendi kitaplığınızı oluşturmak konusunda birkaç ipucu. bulunmasının yararını görürler. Bu imkâna sahip olan çocuk, modern dünyanın insan modeli olan bilgi insanı olma konusunda büyük bir avantaj yakalar” diyor. Evinde bir kütüphane ile büyüyen çocuk, modern dünyanın insan modeli olan bilgi insanı olma konusunda büyük bir avantaj yakalamış olur. Evinizde Kitaplığa Yer Açın Yazar Erol Yılmaz’ın her dönem 1000 kitap eklediği bir kitaplığı var. Evdeki yersizlik problemi çerçevesinde, bir kısmını zaman zaman çeşitli okullara hediye olarak gönderse de, ortalama 1500 kitap evindeki kitaplığının sürekli misafirleri. “Kitaplığım her şeyden önce bana ayrıcalıklı olma duygusunu yaşatıyor” diyen yazar sözlerine şöyle devam ediyor: “İçinde öykülerin, romanların, şiirlerin, denemelerin, ansiklopedilerin, sözlüklerin yer aldığı kitaplığımda zaman geçirmek; bir konuyu merak ettiğimde ansiklopediye, sözlüklere ve monograflara yönelmek; o kaynaklar aracılığıyla ‘doğru bilgi’ye ulaşmak özel ve çok hoş bir durum. Aynı zamanda, bu durum bana dünya vatandaşı olma imkanı sağlıyor.” Yani kitaplığımızın başına geçip içinden bir kitap seçtiğimizde o gün ne zaman, nerede olmak isteyeceğimizi belirleyip, başka gezegenlerde ya da başka ülkelerde dolaşmaya çıkmak mümkün. Bizden ufak bir tavsiye, evinizde mutlaka bir köşeyi kitaplarınıza ayırın… • Geleneksel kütüphane renkleri genellikle koyudur. Koyu tonlardan hoşlanmasanız bile böyle bir tercih yapmak zorunda kaldıysanız, duvarlarda açık renk kullanmanız evin atmosferini yumuşatmanıza yardımcı olacaktır. • Duvarı zeminden tavana kadar aynı renge boyamak, okuma köşenizi karanlığa gömebilir. Bunun yerine duvarın yarısına kadar lambri döşeme, diğer yarısında ise açık renkte bir boya tercih etmek daha ferah bir ortam yaratacaktır. • Klasik okuma köşelerinde mobilyalarda olmazsa olmaz deridir. Bu mekanın görüntüsünü biraz zorlayabilir. Renkli ve dekoratif yastıklar kullanarak, açık renkli kumaşlar tercih ederek aydınlık bir ortam sağlayabilirsiniz. • Eğer dairenizde bir şömine varsa kitaplığı bu köşede oluşturmak iyi bir fikir olacaktır. Şömine olmayan dairelerde elektrikli şömine alternatifini tercih edebilirsiniz. Böylece mekana derinlik kazandırmış olacaksınız. • Bir okuma köşesinde en dikkat edilmesi gereken konulardan biri aydınlatmadır. Kitap okurken gözünüzü yormayacak bir ışık tercih etmelisiniz. Tavan aydınlatmasından ziyade okuma koltuğunun yanına bir aydınlatma desteği sağlamak hem dekorasyonu hem de gözünüzü rahatlatacaktır. 31 sağlık Sağlıklı bİr yaşam İçİn organİk çözüm Benzerlerine kıyasla organik pazarda fark yaratan müsli markası “meandmuesli,” kişiye özel hazırladığı kutularda sağlık ve lezzeti bir arada sunuyor. 32 Bizim ürünümüz sadece spor ve diyet yapanlara değil, sağlıklı beslenmek isteyen ve yemeklerini müsli ile tatlandırmak isteyen herkese hitap ediyor. Mustafa Can Zaimoğlu, Serdar Mansour Azar M arketten hazır aldığımız ürünlerin ne kadar sağlıklı ya da üzerindeki “organik” ibaresinin ne kadar güvenilir olduğundan hiçbirimiz emin değiliz. Organik ve sağlıklı müsli çeşitlerini bize ulaştırmayı hedefleyen meandmuesli.com, tüketiciye sağlıklı bir yaşam için günün her saati tüketilebilecek organik ve pratik çözümler sunuyor. Marka, üzerinde isminizin yer aldığı kişiye özel sunumuyla dikkat çekiyor ve her geçen gün daha geniş bir hedef kitlesine ulaşarak başarısını artırıyor. Organik ürün pazarında fark yaratan marka Mustafa Can Zaimoğlu ve Serdar Mansour Azar, eğitim için gittikleri Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde tanıştılar. Almanya’da başlayan ve gittikçe yayılan “Custom Made Food” (Kişiye Özel Yiyecek) metodundan etkilenen ikili, kişiye özel bir müsli markası yaratmaya karar verdiler. Böylece, Türkiye’de yeni yeni oluşmaya başlayan organik pazardaki boşluğu kapatan başarılı örneklerden biri olan meandmuesli.com hayata geçirildi. meandmuesli, tamamen organik malzemelerden oluşan ürünleriyle tüketici güvenini ilk sıraya yerleştiriyor. 5 müsli tabanı, 10 meyve, 8 kuruyemiş ve tohum çeşidiyle tüketiciye kendi isteklerine ve yaşam şekillerine uygun müsli karışımını yapabilme imkânı sunuyor. En cezbedici noktaysa, tüketicinin kutuya koymaya karar verdiği ürünün kaç kalori olduğumeandmuesli.com’da zayıflamak ve formunu korumak isteyenler için yağ içeriği az ve çok lezzetli seçenekler var. 33 sağlık Müsli: Almanca “ezme, lapa” anlamına gelen “mües” kelimesinden türetilen müsli, 1900 yılında beslenme uzmanı Dr. Maximilian Oskar Bircher-Benner tarafından bulundu. Bircher-Brenner bu karışımı Zürih’teki özel kliniğindeki hastaları için hazırlamıştı. Zamanla İsviçre’de popüler bir kahvaltılık haline gelen müsli kısa zamanda diğer Avrupa ülkelerine ve dünyaya yayıldı. Bircher Brenner’in orijinal tarifi taze mayhoş elma, kuru yulaf ezmesi, yoğunlaştırılıp limon suyuyla kesilmiş süt, fındık ve bademden oluşuyordu. Günümüzde paketlenmiş ve kuru olarak satılan müsli; çeşitli tahıllar, fındık, fıstık ve meyve parçalarından oluşuyor. Protein, karbonhidrat, vitamin, mineral ve lif yönünden zengin olan müsli; süt, yoğurt, meyve suyu hatta dondurma ile karıştırılarak tüketiliyor. nu görebilmesi. Hazırlanan ürünü kişiye özel hermetik ambalajlarda sunması da meandmuesli’yi diğer markalardan ayırıyor. Sağlık ve lezzet uygun fiyata Organik ürün alırken bizi düşündüren en önemli unsur, fiyat ve gramaj farkı. Oysa meandmuesli.com, büyük gramajlarda ürünleri uygun fiyatlarla sunuyor. Mustafa Can Zaimoğlu ve Serdar Mansour Azar, “Bir poğaça yiyecek olsanız ve yanında bir çay içseniz de 3 TL ödüyorsunuz. Bizim ürünlerimiz de hemen hemen aynı fiyata denk geliyor, üstelik daha sağlıklı ve faydalı bir öğün tüketmiş oluyorsunuz. Ekşi sözlükte bir tüketicimiz, ürünlerimizin marketlerde satılan ürünlere oranla daha pahalı olduğunu fakat o ürünlerin içinden üzümleri ayıklamaktan bıktığını dile getirmiş. En güzel tarafı ise, beklediğinden büyük gelen kutumuzun daha ilk başta gözünü doyurduğunu söylemiş,” diyerek bu durumu anlatıyorlar. meandmuesli.com ürünlerini Mars Athletic Club şubelerinde ve Macrocenter’larda bulmak mümkün. meandmuesli.com’da kendi karışımınızı yapabileceğiniz gibi “Chocolate & Cherry,” “Classic Oats” ve ”Crunchy & Fruit” gibi hazır çeşitlerini de alabilirsiniz. Ayrıca kilo vermek ve formunu korumak isteyenler için “Low Fat,” spor yapanların enerji ihtiyacına yönelik “High Carb” ve yoga yapanlar için “Detox” çeşitlerini içeren “Be Fit” serisi var. Meandmuesli, tamamen organik malzemelerden oluşan ve içinde hiçbir katkı maddesi barındırmayan çok özel bir müsli. En önemli özelliğiyse yepyeni bir beslenme deneyimi sunması: Müslinin içeriğine tamamen siz karar veriyorsunuz. %100 organik malzemeler arasından istediğinizi seçiyor ve karıştırıyorsunuz. Ve özel kutusuna koyulan bu karışım adresinize geliyor. Katkı maddesi, koruyucu ve renklendirici içermeyen meandmuesli, çok farklı şekillerde tüketilebiliyor. 34 Müslİlİ hafİf ve lezzetlİ tatlılar Elmalı tatlı Malzemeler: 1 büyük kırmızı elma, 1 su bardağı süt, 2 su bardağı müsli Hazırlanışı: Elmayı rendeleyin. Yapışmayan bir tavada elma, müsli ve sütü, elmalar şekerleninceye ve müsli sütü çekinceye kadar pişirin. Ocaktan indirdiğiniz tatlıyı servis tabağına koyun. Dilerseniz tarçın ekleyebilirsiniz. Müslİlİ kurabİye Malzemeler: 4 su bardağı müsli, 1/2 su bardağı kavrulmuş buğday tohumu, 1,5 su bardağı kuru üzüm, 1 su bardağı + 2 yemek kaşığı un, 1 tatlı kaşığı karbonat, 1 tatlı kaşığı kabartma tozu, 1/2 tatlı kaşığı tarçın, 1/2 tatlı kaşığı tuz, 1/2 su bardağı tozşeker, 1/2 su bardağı esmer şeker, 226 g margarin/tereyağı, 2 yumurta, 1 paket vanilya (varsa 1 tatlı kaşığı vanilya esansı) Hazırlanışı: Fırını 175 dereceye getirin. (Kurabiyelerin tamamen ısınmış fırına girmeleri gerektiği için bu işlemi ilk başta yapın.) Müsli, un, buğday tohumları, karbonat, kabartma tozu, tarçın ve tuzu bir kapta karıştırıp kenara alın. Esmer şeker, tozşeker ve margarini mikserle orta hızda krema kıvamına gelene kadar yaklaşık 5 dakika karıştırın. Kenarlara yayılan karışımı spatulayla ortaya toplayın. Yumurtaları ve vanilyayı ekleyip iyice karışmalarını sağlayın. Karışınca hızı en düşüğe getirin. Elinizle karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp top yapın (Elinize yapışan bir karışım olacak.). Hafif bastırıp yağlı kâğıt serili tepsiye dizin. Fırında 12-14 dakika pişirin. Fırından çıkartıp kendi tepsisinde 5 dakika bekletin (Fırından çıktıktan sonra sertleştiği için dinlendirmek önemli.). 5 dakikanın sonunda fırın teline alıp tamamen soğumalarını sağlayın. Aynı gün içinde tüketirseniz içleri yumuşak, dışları kıtır kıtır kurabiyeleriniz olur. Teneke bir kutunun içinde birkaç güne kadar muhafaza edebilirsiniz. 35 SAĞLIK OBEZİTE ÇOCUKLARI TEHDİT EDİYOR Çocuk obezitesi yeni milenyumun hızlı yaşam tarzı nedeniyle tüm dünyada hızla artıyor. 36 Ota Tıp Merkezi diyetisyenlerinden Özge Yılmaz’A GÖRE Çocuğun sağlıklı beslenmeyi öğrenmesinde ebeveynlerin sorumlulukları çok büyük. Çünkü çocuk için rol model rolünü anne ve baba üstleniyor. Çocuklarınızdan mutfakta yardım isteyin zira çocuklar mutfakta vakit geçirmeyi severler. Büyük çocuklardan yemek yaparken yardım isteyip küçük çocuklardan masayı hazırlamada yardım isteyebilirsiniz. Bu sırada onlara malzemeleri neden kullandığınızı anlatıp sağlıklı beslenme için akılda kalıcı bilgiler verebilirsiniz. B eslenme alışkanlığı kuşkusuz çocuklukta kazanılıyor. Fakat modern hayat tarzında ebeveynlerin sağlıklı yemek hazırlayacak vakti bulamamaları; çocukların bol elektronikli, az hareketli ve sık sık abur cubur yiyerek geçirdikleri saatler, obeziteyi büyüyen bir sağlık problemi haline getiriyor. Peki, dünya nüfusunda obezitenin günden güne tek haneli yaşlara indiği, tüketilen yiyeceklerin gelişimi destekleyen kaliteyi barındırmadığı günümüzde, bu ciddi sorunun kaynağını anlamak ve çözüm üretmek için neler yapılabilir? Çocuğun beslenmeyi öğrenmesinde rol model: Aile Ota Tıp Merkezi diyetisyenlerinden Özge Yılmaz, çocukların sağlıklı kiloda olabilmeleri için çoğu alışkanlık gibi beslenme alışkanlığının da çocukluk çağında kazandırılabileceğini söylüyor. Çocuğun sağlıklı beslenmeyi öğrenmesinde ebeveynlerin sorumlulukları çok büyük. Çünkü çocuk için rol model rolünü anne ve baba üstleniyor. Yılmaz, “Fast-food tarzı beslenen ya da gazlı içecek içen anne ve baba, çocuğuna bunların zararlarından bahsetse de çocuk için bir etkisi olmayacak. Yemeğin birlikte yenmesi çok önemli. Yapılan araştırmalar aile sofrasında yemek yenildiğinde alınan yağ oranının büyük oranda azaldığını ve çocukların daha sağlıklı yiyeceklere yöneldiğini gösteriyor” diyerek ebeveynleri uyarıyor. Yemeğin yavaş yenmesinin gerekliliğine de dikkat çeken Yılmaz, diyet kelimesinin sıklıkla kullanılmasının çocuğu az yemeye teşvik etmeyeceğini de sözlerine ekliyor. “Çocuğunuz sürekli atıştırmak istiyor olabilir; bu atıştırmalıkları sağlıklı öğünler haline getirin. Belirli bir saatte planlanan yiyecekleri yemesini Dünyadaki genç obez sayısı günden güne hızla artıyor. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yürütülen “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre, Türkiye’de 0-5 yaş grubunda obezite sıklığı %8,5; 6-18 yaş grubunda ise %8,2. sağlayın. Sürekli atıştırmak fazla yemeye yol açabilir. Fakat ara öğün çocukların iştahını etkilemeden, ölçülü ve sağlıklı beslenmenin bir parçası olabilir” diyen Yılmaz birkaç sağlıklı alternatif öneriyor. Hazır meyveli yoğurt almak yerine evde hazırlamayı, patates kızartmasından vazgeçemeyen çocuklar için az yağlı kaşar peyniriyle hazırlanan fırın patatesinin alternatif olabileceğini söylüyor. Hamburger ve pizzanın da rahatlıkla evde yapılabileceğini dile getiren Özge Yılmaz, “Kuru meyve, badem veya fındıktan oluşan ara öğünleri çocuğunuzun beslenmesine katın. Kek ve çikolatayı da beslenmesinden çıkarmayın. Fakat bu ürünleri 1 bardak sütle birlikte ara öğünlerine ekleyin” diyor. Kahvaltı çok önemli Diyetisyen Özge Yılmaz, çocuk beslenmesinde kahvaltının en önemli öğün olduğu konusunda ebeveynleri uyarıyor ve ekliyor, “Kahvaltı, gece boyunca oluşan açlığın giderilmesi, vücut ihtiyaçlarının karşılanması ve okulda dikkat azalmasının önüne geçilmesi için vazgeçilmez. Çocuklar üzerinde yapılan tüm araştırmalar da gösteriyor ki okul başarısında kahvaltının yeri çok büyük.” Fast-food tüketiminin haftada en fazla bir defa olması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz’a göre, “Dengeli ve bol çeşitli beslenmek obeziteden korunmak için en büyük etken.” Her ne kadar çocuklar yetişkinlerden daha aktif bir yaşam sürse de sağlıklı beslenmeyi her gün düzenli yapılan 30 dakikalık egzersizle desteklemek önemli. Yılmaz, “Sevdiğiniz bir sporu haftanın belirli günlerinde yapmaya özen gösterin. Bilgisayar başında ya da televizyon karşısında oturmak yerine spor yapmak daha sağlıklı bir çocukluk ve yetişkinlik dönemi sağlar” diyor. 37 DOĞAL YAŞAM Yenilikçi ve Çevreci Bir Vizyon: GAMZE GÜVEN Yaptığı tasarımlarla hem dünyada hem de Türkiye’de pek çok prestijli ödüle layık görülen Tasarım Üssü Şirketi’nin başarılı tasarımcılarından biri, Gamze Güven. ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nü bitirmiş. Çok sevdiği ürün tasarımı mesleğini yapmak için sabırsızlanan tasarımcı, “Ambalaj ve gıda tasarımı hiç aklımdan geçmiyordu. Çünkü okulda ürün tasarımı olarak mobilya, elektrikli aletler, taşıt tasarımı, tıbbiaskeri gereçler gibi alanlarda projeler yapmıştık” diyor. Fakat 2000 yılında devraldığı ve adını Tasarım Üssü olarak değiştirdiği şirketinde tasarımlarının yönü değişiyor. 15 yıl çeşitli sektörlere yönelik serbest ürün tasarımı hizmeti veren Gamze Güven, 9 yıldır hızlı tüketim ürünleri tasarlıyor. Gamze Güven, hızlı tüketim toplumunda özellikle önem verdiği çevreci yaklaşımı ve tasarımlarını Akasyalı’ya anlattı. 38 Tasarım Üssü Şirketi’nin başarılı tasarımcısı Gamze Güven çevreye duyarlı tasarımlar yapmaya özen gösteriyor. Yaptığı tasarımlarla pek çok ödül alan Güven, çevre bilincinin kazanılmasında tasarımcıların önemli sorumlulukları olduğunu düşünüyor. 39 DOĞAL YAŞAM Daha bilinçli tüketim ve “kullan at” toplumundan “daha az tüketen topluma” geçiş olacağını düşünüyorum. Bu konuda tasarıma çok iş düşüyor. Çevreye karşı duyarlılık her geçen gün daha önemli hale geliyor. Pek çok üretici duruma daha ciddi yaklaşmaya başladı. Tasarım dünyasında bu konuda neler oluyor? Siz çevreye duyarlı tasarımlar konusunda ne düşünüyorsunuz? Biz özellikle perakende satılan hızlı tüketim ürünleri sektörüne yoğunlaşan işler yapıyoruz. Ambalajın çok yoğun kullanıldığı bu sektörün ciddi çevre sorunları yaratabileceğini düşünerek çevreye duyarlı tasarımlar yapmayı önemsiyoruz. Yalnız bu sadece tasarımcıların önemsemesiyle halledilebilecek bir konu değil. Gerek müşterilerimizi, gerek ambalajları üreten tedarikçileri doğada çözünen “biodegredable” malzemeler gibi çevreci malzemeler kullanmaları konusunda bilgilendiriyor, yüreklendiriyor ve hatta hammadde temin edilebilecek yerleri bularak teşvik ediyoruz. Toplumda olduğu gibi, gerek marka sahiplerinde gerekse tedarikçilerde bilinçlenme ve bir şeyler yapma isteği arttı. Daha hafif ambalaj, daha az malzeme kullanarak ikincil kullanımlı ambalajlar yaratmak, doğada çözünebilen plastikleri kullanmak hatta yenebilir ambalajlar konusunu araştırıyoruz. 40 Tasarım Üssü’nün kurulmasına nasıl karar verdiniz? Tasarım Üssü’nde tasarım sürecini nasıl organize ettiğinizden biraz bahseder misiniz? Tasarım Üssü’nde yeni bir iş tanımı, brief geldiğinde önce ekipte beyin fırtınası yaparız. Pazar araştırma süreciyle devam ederiz. Hazırlanan odak grup raporlarını okur, niteleyici test videolarını izleriz. Dünyada ve iç piyasadaki eksikleri, beklentileri kurgulamaya başladığımız fikir projeleri aşaması çok heyecanlı. Yeni bir ürün ortaya çıkarma süreci sancılı olduğu kadar heyecanlı bir süreçtir. Sunum sonrası seçilen konsept ve tasarımlar daha sonra prototipi yaptırılarak odak grup testlerine girer. Üretici ve tedarikçiler ile görüşülüp gerekli revizyonlar yapılarak imalat çizimleri tamamlanır. Bu aşamadan sonra numunelerin yapılmasını koordine ederiz. Yani ürün piyasaya çıkana kadar sorumluluğumuz devam eder. Çevrecilik, geri dönüşüm, sürdürülebilirlik sıklıkla ihmal edilen konular. Fakat sizin çevreci ambalaj konusunda çalışmalarınız var. Bize çevreci ambalaj çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Çevreci ambalaj konusunda, gerek seçtiğimiz gövde malzemesi gerekse üzerinde kullanılan boya, kaplama, baskı malzemesi ve kapak gibi unsurlarda; ürün ömrü, ikincil kullanım, az malzeme kullanımı, sürdürülebilir ve geri dönüştürülebilirlik konularını da araştırıyor ve müşterilerimize bu konularda öneriler götürüyoruz. Cam ambalajlarımızda çevreye zarar veren asitli ambalaj kullanımından kaçarak, şişe boyamada ve baskısında organik cam boyaları kullanmaya özen gösteriyoruz. Şu aralar plastik ambalaj alanında bir proje üzerinde çalışıyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de en büyük kâbusu ve gündemi su sıkıntısı. Bu konuda pek çok proje mevcut. Bunlardan biri de tasarımında yer aldığınız “su artırımlı banyo” projesi. Bize bu projeden bahseder misiniz? Design Turkey “Eko Tasarım Sürdürülebilir Çevre İçin Tasarım” temalı yarışmaya katıldığım proje. “Su Artırımlı Banyo Sistemi” evlerde, ofislerde, kamu mekânlarında daha az su tüketmeyi sağlayacak, su tasarrufu yaptıran komple banyo sistemidir. Sistem güneş pillerinin de kullanıldığı 64 komponent içeren 6 ana birimden oluşmaktadır: Fotoselli batarya, entegre duş ünitesi, elektronik batarya, entegre küvet üniteleri, geri dönüşümlü su kullanan asma klozet ve su deposu. Kompakt, pratik ve ekonomik bir sistem yaratılarak banyo ve tuvaletlerdeki su tüketiminin minimize edilmesi ve kullanılmış suyun ikinci kez geri kazanımını amaçlamaktadır. Sistem; lavabo, duş ve küvette kullanılmış gri suyun motor vasıtasıyla filtrelenip, ultraviyoleyle arıtılmasını, 150 litrelik bir depoya bağlanan klozet rezervuarıyla suyun ikinci kez kullanımını öngörmektedir. Böylelikle 4 kişilik bir ailenin günlük yaklaşık 300 litre olan banyodaki su tüketimi 150 litreye düşmektedir. Bu projeyi oluşturmak ve tasarlamak kadar uygulanabilmesi için gerekli koşulların sağlanabilmesi de önemli. Bir projenin başarılı bir şekilde hayata geçirilebilmesinin yolu nedir? Bu çok inandığım bir proje ama henüz bu ürüne yatırım yapacak, ürünü üretecek ve pazarlayacak bir yatırımcı arayışına giremedim. Yurtdışında çok ilgileneceğini düşündüğüm şirketler var. Ama gönlüm Türk firmalarının üretmesinden yana. Su sıkıntısı çekilen günlerde herkes arayışa girdi ve ihtiyaç çok. Biz de bu dönemde bu projeyi geliştirdik. Su sıkıntısı bitince ihtiyaç unutulabilir. Oysa gelecekte en büyük sorunumuz susuzluk olabilir ve çok geç olmadan su tüketimimizi azaltmamız, geniş kitleler tarafından suyu yeniden kullanabilmemiz lazım. Projenin hayata geçebilmesi için bizim projemizi yatırımcılara tanıtmamız gerekiyor. Belki sizin tarafınızdan yayınlanması bu girişimciliğin ilk basamağı olur. Dünyada ya da Türkiye’de yeşil tasarım konusunda takip ettiğiniz tasarımcılar kimler ve tasarımlar neler? Dünyada takip ettiğim kitaplar var. İnternet üzerinden de araştırıyorum. Türkiye’de ise Açık Radyo’da Nurhan Keeler’in hazırladığı “Evrenin Suyuna Giden Tasarım” programını ve sürdürülebilirlik konusunda guru kabul ettiğim Pınar Öncel ve Tuna Öz Çuhadar’ı takip ediyorum. Ambalaj Sanayicileri Derneği’nin yayınlarını da okuyorum. ten” topluma geçiş olacağını düşünüyorum. Bu konuda tasarıma çok iş düşüyor. Çünkü ne de olsa tasarım tüketimi artırmaya odaklı bir disiplin. Artık yakın gelecekte ürün yerine hizmet ve deneyim tasarımının daha çok gelişeceğini, tasarımcıların bu alanlara yönlenmeleri gerektiğini düşünüyorum. İleriye dönük yeni hedef ve projeleriniz var mı? Tasarım Üssü olarak planlarınız neler? Gelecekte daha çok bu konuya eğilmiş projelerde çalışmayı hedefliyorum. Hızlı tüketim ürünleri sektöründe yoğunlaşmaya devam ederek uluslararası işlerimi de geliştirme amacım var. Gelecekte tasarımın çevreye duyarlılığı konusunda bizi neler bekliyor, bir öngörünüz var mı? Suyun azalması, çevre kirliliğinin daha da artması ve bu nedenle insanlarda çevreye duyarlı, sürdürülebilir yaşam farkındalığının artması kaçınılmaz gözüküyor. Daha bilinçli tüketim ve “kullan at” toplumundan “daha az tüke- Çevreci ambalaj konusunda, gerek seçtiğimiz gövde malzemesi gerekse üzerinde kullanılan boya, kaplama, baskı malzemesi ve kapak gibi unsurlarda, sürdürülebilir ve geri dönüştürülebilirlik konularını da araştırıyor ve müşterilerimize bu konularda öneriler götürüyoruz. 41 LIMITED EDITION Koleksiyoncuların vazgeçilmezi sınırlı sayıda üretimler, farklı tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Belirli bir dönem için geçici olarak üretilmiş bu ürünlere sahip olmak için hızlı davranmak gerekiyor. Paşabahçe’den “Zevk-i Selim” Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden esinlenen geleneksel el sanatlarımızı cama yansıtan Paşabahçe’nin “Zevk-i Selim Koleksiyonu”nda toplam 32 eser yer alıyor. Her eserden sadece 2 biner adet üretilecek olan koleksiyonda II. Bayezid’e ait kaftandaki serenk motifi ve şal motiflerinden ilhamla tasarlanan “Şal Vazo,” İslam Eserleri Müzesi envanterinde bulunan Kur’an Mahfazası desenlerinden mülhem “Sedefkari Kâse” gibi parçalar yer alıyor. 42 www.pasabahce.com.tr Hudson’s Bay X Converse Jack Purcell Ltt Sneakers Hudson Bay Company, çekici ve farklı bir ayakkabı üretmek için kolları sıvadı ve ortaya bu rengârenk görüntü çıktı. Yün, kauçuk ve deri kullanılarak üretilen ürünün ilham kaynağı şeritli battaniyeler. www.converse.com.tr Montblanc Great Characters Leonardo Da Vinci Montblac, ilhamını Leonardo da Vinci’nin fikir ve icatlarından alıyor. Kapağı ve gövdesi adonize alüminyum olan bu özel kalemden, 3000’i dolmakalem ve 3000’i tükenmez kalem olmak üzere toplam 6000 adet üretildi. Kapağın üzerinde bulunan koni şekli, da Vinci’nin konsepti olan ve günümüzde geliştirilmiş haliyle modern otomotiv mühendisliğinde kullanılan çift hareketli iletim sistemini temsil ediyor. Tokanın ucunda bulunan kırmızı altın kaplama dişli de, da Vinci’nin birçok tasarımında karşımıza çıkan bir unsur. www.montblanc.com 43 LIMITED EDITION Nikon FA Gold Limited Edition Nikon, 1984 yılında “Camera Grand Prix” ödülünü kazanmasının ardından bu ödülü kutlamak ve kalıcı kılmak için ilk 24 karat altından yapılmış Nikon FA Gold‘u üretti. Nikon FA Gold, paulownia ağacından yapılmış özel bir kutu içinde satışa sunuldu. Makinenin hemen arkasına “Camera Grand Prix’84” yazısı işlenmiş. Nikon FA Gold satışa sunulmadan önce altın kaplama parçaların bakımı ile ilgili mücevhercilerden tavsiyeler de alınmış. www.ebay.com Star Wars Limited Edition iPhone 5 Case Star Wars hayranı olduğunuzu göstermenin en yenilikçi yollarından biri iPhone telefon kılıfları. Güçlendirilmiş sert kabuğu sayesinde telefonun kaymasını engelleyen bu özel tasarım, karakterleri hemen tanıyabileceğimiz semboller taşıyor. http://starwars.com/shop Pioneer DDJ-ERGO Limited Krom plakalı ön yüze sahip, şık, tarz sahibi, siyah renkli, sınırlı sayıda üretilen Pioneer DDJ-ERGO Limited, üstüne yerleştirilerek MacBook’unuzu tamamlar ve USB’den çalışır, böylece nerede olursanız olun şarkıları mikslemeye başlayabilirsiniz. Nabız gibi atan LED ışıkları müziğinizi ne kadar yakın eşleştirdiğiniz hakkında size görsel geribildirim sağlarken, birlikte gelen Tracktor Pro 2 LE yazılımı en sevdiğiniz müziği Mac’inizde mikslemenize olanak sağlar. http://store.apple.com/tr 44 Limited Edition Hobbit Moleskine Tolkien hayranları ve Moleskine severler için sınırlı sayıda üretilen not defterleri, koyu bordo ve kahverengi kapakların üzerinde bronz “Lonely Mountain” işlemesi ve kenarında “JRRT” monogramı ile dizayn edildi. Kendi kelimeleriniz ve çizimlerinizle tamamlayacağınız Tolkien sihrini, ilk ve son sayfasına ek olarak genişletilebilir “Wilderland” haritasında bulabilirsiniz. www.moleskine.com LIMITED EDITION Bentley Çantalar Otomotiv sektörünün lüks markalarından Bentley, kadınlar için özel bir çanta koleksiyonunu yarattı. Tüm dünyada sadece 160 adet satılacak olan bu çantalar iki farklı modelden oluşuyor. İlki firmanın 1952 yılında ilk kez satışa sunduğu markadan ilham alan modeli “The Continental”, ikincisi ise şirketin yönetim kurulu üyelerinden Woolf Barnato’nun havacı kızı Diana Barnato’ya ithafen tasarlanan “The Barnato”. Her iki model dört farklı renk seçeneğiyle satışa sunuluyor. www.bentleyhandbagcollection.com Viktor & Rolf – Flowerbomb Crystal Ünlü modaevi Victor & Rolf’un ilk kez 2005 yılında piyasaya sürdüğü Flowerbomb adlı parfümü yepyeni bir tasarımla karşınızda! Victor & Rolf denince akla gelen dantelli, kabarık ve enteresan kostümler, parfüm şişelerinin tasarımında da bolca kullanılmış. Işıl ışıl parlayan parfüm şişesi kar tanelerinden ilham alınarak tasarlanmış. Parfüm notalarında bir değişiklik yok, bildiğimiz orijinal Flowerbomb. Sadece şişe tasarımı yeniden yorumlanmış. Gül, vanilya ve menekşe notalarının kullanıldığı parfüm hem sizi hem sevdiklerinizi mutlu edecek. www.sephora.com 46 OTOMOBİL SAVAŞ UÇAĞI DEĞİL LAMBORGHINI Egoısta Lamborghini 50. yaşını, özel olarak hazırladığı ve savaş uçaklarını anımsatan konseptiyle dikkat çeken tasarımı Egoista ile kutluyor. Spor otomobilin öncü isimlerinden Lamborghini’nin bu önemli yıl için hazırladığı konsept otomobil modeli Egoista (Bencil), ismini sadece tek kişi tarafından kullanılabiliyor olmasından alıyor. Volkswagen Tasarım Başkanı Walter de Silva tarafından tasarlanan otomobil, geometrik ve keskin hatlarıyla da dikkat çekiyor. 5,2 litre 600 beygir 48 V10 motor kullanılan Egoista’nın ilham kaynağıysa Apache savaş helikopterleri… Karbon fiberden üretilmiş gövdesi, LED aydınlatmaları ve dikkat çekici jantları ile öne çıkan Lamborghini Egoista’nın üreticileri, sürücü bölümünün “yaşam hücresi” görevi görecek şekilde aracın diğer kısımlarından ayrı tasarlandığını belirtti. Araç, yan destekli koltuğuna beş noktadan bağlı emniyet kemeri ve iç mekânda kullanılan panellerin yerinden sökülebiliyor olmasıyla da benzersiz. Wall Street Journal’ın haberine göre, Egoista için seri üretim yapılmayacak. Şirket, Lamborghini araçlarının “birkaç kişinin” olabileceğini fakat Egoista’nın “kendine has” olduğunu ve “her zaman, herkes için bir rüya olarak kalacağını” açıkladı. 49 YAT Zaha HadId’den geleceğin yatı: “UnIque CIrcle” 50 Ünlü mimar Zaha Hadid, Alman yat üreticisi Blohm+Voss ile işbirliğine giderek fütürist bir yat tasarladı. Hadid’in konforla fonksiyonelliği birleştirerek tasarladığı yat büyük ilgi topladı. Projede 128 metre uzunluğunda bir ana yat ve ona bağlı olan 90 metre uzunluğunda beş küçük yat bulunuyor. Yukarıdan bakıldığında bir “iskeleti” andıran tasarımda, yattaki güverteler dış iskelet sayesinde birbirine bağlanıyor. 2004’te ünlü Pritzer Mimarlık Ödülü’nü kazanan ve dünyanın dört bir yanında binalar tasarlayan Hadid ilk kez böyle bir tasarıma imza attı. Yatlarda pek çok havuzun yanı sıra yatak, oturma ve çalışma odaları yer alıyor. Unique Circle serisi, sipariş üzerine üretilecek. 51 SPOR SPOR SINIR R O Y I M I N TA da bir Hepimiz, hayatımız yecanı kez bile olsa bu he dir. Merak yaşamak istemişiz . Bir insan etmeden edemedik rürken bazen sokakta yü neden bile zorlanırken ya da yamaçtan atlar ır? kayalara tırman B azı insanlar için bisiklete binmek, koşmak ya da futbol oynamak yeterinc e heyecanlı olmayabilir. Onların mac eraya, heyecana ya da daha yüksek gerilime ihtiyaçları vardır. Başka bir deyi şle vücutlarının ve yapabileceklerinin sınırlarını keşfetmek, çoğu kişinin alamayacağı riskleri almak isterler. İşte ekstrem sporlar tam anlamıyla böyle düşünen insanlar için… Bug ün bu sporları yapan insanlar kendilerini alışılage lmiş ve rutin bir toplumun parçası olmak yerin e alternatif bir alt kültürün parçası olarak tanımlıy orlar. Ekstrem spor tanımının ilk olarak nerede ve kim tarafından kullanıldığı bilinmese de, 60’lı yıllarda 52 kaykay, sörf ve ardından 70’li yılla rda dağcılık ve maraton koşusunun popülerleşm esiyle ortaya çıkmaya başladığı söylenebilir. 80’li yıllarda daha çok risk içeren ve bazen ağır yaralanmalar hatta ölümlerle sonuçlanabilen spor lar bu isimle anılırken, 20. yüzyılın sonunda mod ern insanın artan güvenlik bağımlılığına zıt bir eğilim olarak da yorumlandı. 2000’li yıllarda telev izyonda gördüğümüz Tony Hawk yada Felix Baumgartner gibi popüler karakterler ekstrem sporların yayılmasına önayak oldu. Bug ün dünyada özellikle gençler arasında hızla yayı lmakta olan ekstrem sporların aynı zamanda çok büyük bir pazar payına sahip olduğu tartışılm az bir gerçek. Yamaç Paraşütü 1970’li yılların sonlarına doğru bazı uçucular, yapısı sabit ve ağır olmayan, daha esnek ve daha hafif bir hava aracı arayışı içine girdiler ve ardından birkaç serbest paraşütçüyle beraber yamaçlardan paraşütle uçuş denemelerine başladılar. Çok geçmeden farklı malzemeler ile daha büyük boyutlarda, yüksek gerilime dayanıklı, özel paraşütler üretilmeye başlandı ve yamaç paraşütü giderek gelişerek dünyada en çok tercih edilen ekstrem sporlar arasına girdi. Popüler bir ekstrem spor türü olarak yamaç paraşütünü Türkiye’de bir çok bölgede yapabilmek mümkün. Nitekim Ölüdeniz, Türkiye’de ve dünyada ender bulunacak güzellikteki yamaç paraşütü merkezlerinden biri. Burası profesyonel pilotlar için harika bir uçuş alanı. Amatörler için Babadağ’dan yapılan düz bir uçuş yaklaşık 30 dakika sürüyor. Tecrübeli pilotlar, yükselen hava akımlarını değerlendirerek saatler süren uçuşlar yapabilir. Ölüdeniz dışında Akşehir, Kaş, İzmir Bozdağ ve Denizli Çökelez Dağı da Türkiye’deki yamaç paraşütçüleri tarafından sıklıkla tercih edilen bölgeler arasında. a ilk olarak aşütü denildiğinde akl Türkiye’de yamaç par şık 2000 Babadağ geliyor. Yakla Fethiye-Ölüdeniz’deki -kasım yıs inilen Babadağ’da, ma metreden Ölüdeniz’e paraşütü aç yam ve yabancı yüzlerce ayları arasında yerli ğası ve Do . yor tiri leş bin uçuş gerçek pilotu, toplam 12-13 iz’in den Ölü ki kte elli güz doyumsuz zengin bitki örtüsüyle da Babadağ’ de tercih sebebi olan manzarası nedeniyle sında Avenara ler ket şir en ti ver yamaç paraşütü hizme e Tandem us Turizm ve Extrem tura, Easy Riders, Foc sayılabilir. 12 BiN Mayıs-kasım ayları arasında Babadağ’da yapılan uçuş sayısı 53 SPOR DAg BiSiKLETi 1966 yılında İngiltere’de ortaya çıkan “Dağ bisikleti” konsepti daha sonra 70’li yıllarda, özellikle Amerika’da çok tutuldu. Dağ bisikletinin dünya şampiyonası ile kez 1990 yılında düzenlendi ve 1996 yılında ilk defa Atlanta Olimpiyat Oyunları’nda yer aldı. Türkiye’de ise dağ bisikletinin macerası, 1997’de ilki yapılan “Uluslararası Alanya Dağ Bisikleti Kupası” ile başladı. Bu yıl 17.si yapılan Alanya Dağ Bisikleti Kupası, farklı ülkelerden birçok katılımcıya evsahipliği yapıyor. Aslında Türkiye dağ bisikleti sahaları konusunda çok zengin olsa da bu potansiyelden tam anlamıyla yararlanıldığı söylenemez. Bizim önerimiz olan Kaçkar Dağları’ndaki Trans-Kaçkar parkuru, spor meraklılarına en kısası 9 kilometre, en uzunu ise 58 kilometre olmak üzere pek çok seçenek sunuyor. İstanbul’dan çok da uzaklaşmak istemeyenler için ise Belgrad Ormanı iyi bir seçenek. 54 rere “Downhill,” “F nım şartlarına gö lla ku i, ara ler ıfl et sın ikl Dağ bis try” gibi çeşitli in,” “Cross Coun ta un Mo ll “A ,” eride ayrılmıştır. ettir. kullanılan bisikl Ülkemizde en sık liktir. ez m ne es Cross Country: ikleri hafiflik ve ell öz li em ön en ındaki Bu bisikletin fiflik, güç aktarım parçalardaki ha Özellikle döner emli bir kriterdir. verim için çok ön imkân ngeli sürüşlere zuk zeminde de Bo n: ai nt a güç rd ou M ala All ış ya da hızlanm ikletidir. Tırman bis ğ da . an tir nıy ta elliğine sahip a indirebilme öz kaybını minimum re daha sağlam pa tain sınıfından bil i az ar rt Se ır. lıd a dayanık daha zor şartlar alara saçalara sahip ve alara uygun parç lam zıp a ve lar uş uç , ına kullanım hiptir. ı venlik sağlamas nılan parçalar gü lla Ku : ill a göre nh lar an ow D lerinde kullanıl dağ bisikleti tip göre ine ler er açısından diğer diğ bisiklet tipi . Dolayısıyla bu daha sağlamdır daha ağırdır. Freeride: All Moun KAYA TIRMANIŞI Önceleri dağcılığın bir kolu olarak tanımlanan kaya tırmanışı, 19. yüzyılın son çeyreğinde özellikle Alpler ve ABD’nin Yosemite bölgesinde çok popüler oldu. Yüksek kondisyon, dayanıklılık ve koordinasyon gerektiren bu spor aynı zamanda yapanlara doğayla baş başa kalma imkânı verdiği için ekstrem sporlar arasında en çok tercih edileni oldu. Heyecanlı olduğu kadar stratejik karar verme yeteneğini geliştiren kaya tırmanışı, ülkemizde en çok Aladağlar, Ağrı Dağı ve Olimpos’ta yapılıyor. İstanbul’a yakın rotalardan Gebze’deki Ballıkayalar Kanyonu da tırmanışa çok uygun. En çok tercih edilen kaya tırmanışı noktalarından biri olan Olimpos’ta, 10 farklı tırmanış sektöründe 120’yi aşkın rota bulunuyor. Olimpos, aynı zamanda birbirinden farklı tırmanış stillerinin denenebileceği alanları içeren büyük bir bölge olmanın avantajlarını da sporculara yaşatıyor. İzmir Kaynaklar, Bursa Narlıbahçe ve Antalya Geyikbayırı da kaya tırmanışı için tercih edilen destinasyonlardan. Mayıs-ekim ayları arası kaya tırmanışı için en uygun dönem. İstanbul’a yakın olması ve kaya tırmanışına elverişli doğasıyla Ballıkayalar Kanyonu ideal bir nokta. Bölgede kaya tırmanışı turları düzenleyen pek çok tur şirketi var. Eskişehir-Ankara karayolundan ulaşılan Karakaya da kaya tırmanışı için çok uygun. Karakaya, granit kaya yapılarıyla güzel bir tırmanış deneyimi sunuyor. Rotaların çoğu kayaların kuzey yüzünde olduğu için yazın neredeyse bütün gün gölgeli, kışın ise soğuk hava dolayısıyla hava kuru bile olsa tırmanmak zor. Eğer bu sporu ilk kez yapacaksanız, gereken bilgi ve deneyimi uzmanlardan edinerek siz de kaya tırmanışı yapabilirsiniz Eğitimin ilk aşaması tırmanış teknikleri, stilleri, tırmanış ve iniş istasyonlarının kurulması, top-rope (tırmanış ipi) ve malzemeler hakkında teorik derslerden oluşuyor. Daha sonra ise malzeme takıp çıkartmak, yerden birkaç metre yükselerek yapılan egzersizlerle ip inişi ve top rope tırmanış uygulaması yapılıyor. 55 KÜLTÜR-SANAT MÜZELERDE KONAKLIYORUZ müze konseptine sahip Oteller misafirlerine sadece konaklama hizmeti değil, kültürel zenginliği tanıma imkânı da sunuyor. 56 Pera Palace A rtık müzelerde konaklayabilir, sanat eserleri içerisinde güne merhaba diyebilirsiniz. Avrupa’da uzun yıllardan beri var olsa da Türkiye’de yeni yeni ziyaretçi sayısını artıran müze otellerde bu mümkün. Konseptleriyle fark yaratmayı hedefleyen oteller bu sayede misafir sayısını her geçen gün artırırken, onlara geçmişten gelen ya da sanatsal değer taşıyan birçok eseri klasik müzecilik anlayışı altında görebilme imkânını sağlıyorlar. Müşteriler hem dinlenirken keyif alıyor hem de kültürel zenginliğin tadını çıkarıyor. Yaklaşık 25 yıllık bir tarihi olan “müze otel” kavramı turizm literatüründe henüz yer almıyor olsa da giderek yayılıyor. Sultanahmet Eresin Crown Hotel Eresin Crown Hotel, İstanbul’un tarih başkenti olarak nitelendirilen Sultanahmet’te yer alıyor. Konumu itibariyle müze konseptine en uygun yerlerden birinde konumlanan otel eğlence mekânlarına, alışveriş ve iş merkezlerine yakınlığıyla İstanbul’daki diğer otellere nazaran özel bir kategoride yer alıyor. İnşaat süresince otelde yapılan toprak altı kazılarında MÖ 2-3 ve MS 5-6 yüzyıl Helen, Roma ve Bizans dönemlerine ait üstün mimari bezeme özelliklerine sahip, sanatsal değerleri yüksek 49 parça tarihi eser bulunmuş. Arkeoloji tarihinde ilk kez aynı çatı altında sergilenilmelerine ilgili makamlarca müsaade edilen bu eserler, otel içinde bulundukları yerlere İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü arkeologları tarafından müze tekniği ile yerleştirilmiş. Ayrıca 1400-1550 yılları arası Osmanlı İmparatorluğu İznik çini çeşitlerinin nadide örneklerinden oluşan ve orijinalleri British Museum’da sergilenilmekte olan porselen takımın tamamı, otelde sergilenmek üzere Kütahya’nın tanınmış çini ustalarına orijinallerine aynen uyarak yaptırılmış. Sanatkâr Gültekin Çizgen’in Bizans ve Osmanlı yaşam tarzını resmeden modern resim kompozisyonları da otelin içinde sergileniyor. Tarihi bir mekanda uyanmak isteyenleri, Kapadokya Museum Hotel, eski harabe ve yıkıntıların aslı korunarak yapılan yenileme çalışması sonucu oluşturulmuş geleneksel Türk halıları ve el yapımı eşyaların dekorasyonu tamamladığı odalarda ağırlayan Eresin Crown’da, Sultanahmet manzarası eşliğinde yemek yemek isteyenler için de Terrace Restaurant ve tarihi dokuyu yansıtan pek çok seçenek mevcut. Türkiye’nin ilk müze oteli olduğunu hatırlatmakta fayda var. Sultanahmet Eresin Crown Hotel’in müze otel konseptini tüm ayrıntılarıyla yansıtıyor olması takdire değer. PERA PALACE Pera Palace, İstanbul’un ortak buluşma noktası, Beyoğlu’nda yer alıyor. Hikayesi 1888 yılında başlayan otel, Paris-İstanbul seferi yapan Orient Express yolcularının konaklamasına uygun nitelikli otel arayışının bir sonucu… Türkiye’nin Avrupa standartlarında ilk oteli olan Pera Palace, Osmanlı döneminde saraylar dışında ilk kez elektriğin verildiği ve sıcak suyun kullanıldığı bina olma özelliğini taşıyor. 1917 yılından itibaren birçok kez Mustafa Kemal Atatürk’ü misafir eden otelin tarihi dokusu, müze konseptini çok iyi tamamlıyor. Birinci derece tarihi eser müze otellerde konaklayanlar hem dinleniyor hem de kültürel zenginliğimizi keşfediyor. Sinop Antik Otel, tarih bilinci kazandırarak sahip olduğumuz mirası korumayı amaçlıyor. Sultanahmet Eresin Crown Hotel, Türkiye’nin ilk müze oteli. 57 KÜLTÜR-SANAT Pera Palace, Türkiye’nin Avrupa standartlarındaki ilk oteli. sanatsal yaklaşımlarıyla öne çıkan müze otel konsepti türkiye’de giderek yaygınlaşıyor. kabul edilen otelin bu konsepte dönüşümüyse üst düzey yöneticileri ağırladığı 101 numaralı odasını, doğumunun 100. yılı olan 1981’de, Atatürk’ün şahsi eşyalarının sergilendiği müze oda haline getirmesiyle başlıyor. Atatürk’ün en sevdiği renk olan, diğer tüm evlerinde ve adına açılmış müze-evlerde de kullanılan gündoğumu rengi, “şafak” pembesiyle yenilenen 101 numaralı müze oda, Pera Palace Hotel’in yenilenerek açılışından itibaren müzayedelerden temin edilen yerli ve yabancı nadide Atatürk kitapları, dönemin dergileri, imzalı fotoğraf ve kartpostallar, madalyalarla daha da zenginleştirilmiş. 58 SİNOP ANTİK OTEL Sinop Antik Otel, adını belirlerken bile eski çağlardan ilham almış. Özellikle çocukların ve gençlerin kültürel zenginliğimize sahip çık- maları, tarih bilinci kazanarak sahip olduğumuz mirası korumalarını hedefleyen otel, dekorasyonunda Anadolu’nun ve Sinop’un geçmişinden izler taşıyor. Ayrıca otel, içerisinde küçük objelerin sergilendiği bir müze barındırıyor. Ahşap dış süslemesiyle Osmanlı konaklarını hatırlatan Sinop Antik Otel mobilyalarında masif kiraz ağacını tercih etmiş. Müze anlayışını sanatla birleştiren otelin her odasını, ebru sanatçısı Sedat Altınöz koleksiyonundan bir ebru tablo, yöre işi el örgüsü motifli perdeler ve icazetli teship sanatçısı Havva Sökmener’in çini üstü tezhip çalışması süslüyor. TV ve dinlenme salonunda sergilenen otantik eşyalar da klasik müze anlayışıyla misafirleriyle buluşuyor. Diğer otellerle kıyaslandığında içerisinde yer alan kütüphanesiyle fark yaratan otelin deniz üstünde yer alan restoranı da dokusuna doğayla bütünleşen bir güzellik kazandırıyor. KAPADOKYA MUSEUM HOTEL 5 bin m2’lik bir alan üzerine kurulan Kapadokya Museum Hotel, eski harabe ve yıkıntıların aslı korunarak yapılan yenileme çalışması sonucu oluşturulmuş. Konumu sayesinde Kapadokya’nın tüm tarihi manzarasını kuşbakışı izleme imkanı sunan otel, Kapadokya bölgesini ziyaret edenlerin ilk tercih ettiği mekanlardan bir tanesi. Otel aynı zamanda Kapadokya mimarisini dekoratif sanat- türkiye turizminde müze otellerin performans grafiği giderek yükseliyor. Best Western Apollo Museum Hotel, Amsterdam’ın en önemli müzelerine beş dakikalık yürüme mesafesinde. larla buluşturan bir müze. Kapısından ilk girdiğiniz andan odanıza yerleşene kadar her köşede tarihi dokuyu rahatlıkla gözlemleyebileceğiniz Kapadokya Museum Hotel, girişteki tavan göbeğinin güzelliği, kerevetli yatakları, antika kapıları, oymaları ve geleneksel dokuma halılarıyla müze otel konseptinin hakkını veriyor. Üç ayrı oda seçeneği sunan otelde, üst katta yer alan odalar ahşap dekorasyona sahip, aşağıda yer alan odalardaysa peribacaları labirentine oyulmuş kaya suitleri dikkati çekiyor. WELLINGTON MUSEUM ART HOTEL Museum Art Hotel, Yeni Zelanda’nın Wellington kentinde bulunuyor. Te Papa’nın karşısında yer alan sahil manzaralı otel, modern çağın gerektirdiği tüm ihtiyaçlar için özel hizmetler sunuyor. Fitness merkezinden kapalı yüzme havuzuna kadar geniş bir donanıma sahip otelde ziyaretçiler için her şey düşünülmüş. Menüsünde daha çok Fransa mutfağına yer veriyor olsa da yemeğinizi Wellington’un güzel manzarası eşliğinde yemek paha biçilemez. Otelin ortak kullanıma açık alanlarında, modern sanat eserlerinden oluşan oldukça geniş bir koleksiyon sergileniyor. Modern sanata özgü detaylar otelin dekorasyonunda da dikkat çekiyor. Oteli cazip kılan bir diğer faktörse Wellington’da bulunan diğer müzelere ve pek çok restorana yakın olması. BEST WESTERN APOLLO MUSEUM HOTEL AMSTERDAM Amsterdam’ın merkezinde konumlanan Best Western Apollo Museum Hotel, P.C. Hooftstraat ve Stadhouderskade caddelerinin birbiriyle bağlandığı yerde yer alıyor. Otelin en dikkat çekici yanı, Hollandalı ressamdan ismini alan Van Gogh ve Rijksmuseum müzelerinin hemen yanında yer alıyor olması. Amsterdam Apollo Museum küçük bir otel; ancak Amsterdam’ın tam kalbinde, sanat mekanlarına yakın ve konforlu konaklama imkanı sunuyor. 59 AKASYA DÜNYASI Akasya Acıbadem’de satış ve kiralamanın tek adresi: SATILIK 1+1 HOME OFİS 875.000 TL KİRALIK DENİZ MANZARALI 2+1 HOME OFİS 6000 TL SATILIK DENİZ MANZARALI VE TERASLI 3,5 +1 DAİRE 2.750.000 TL KİRALIK SATILIK A Akasya Rezidans Tower’da ister çalışın, ister yaşayın… 62 Akasya Acıbadem’de yaşam 2+1 DAİRE 1.125.000 TL kasya Acıbadem’in satış ve kiralamadaki tek yetkili ofisi Akyaşam, Akasya Acıbadem’de hizmetinizde… Akyaşam, Akasya Acıbadem Yeni Nesil Alışveriş ve Yaşam Kompleksi’nde eşsiz bir yaşam ve yatırım fırsatı sunuyor. Hem Akasya Acıbadem’ın A+ hedef kitlesini koruma, hem de projenin yatırım değerini yükseltme misyonuyla Akyaşam, bambaşka bir hayat için ikinci bir şans sunuyor. İş ve yaşamı birleştiren Akasya Rezidans Tower’da 1+1 ve 2+1 home office’lerin yanı sıra daha büyük ticari ofislerde iş yaşamınızın prestijini artırabilirsiniz. Kule penthouse’larda ise muhteşem 1+1 HOME OFİS 5000 TL İstanbul manzarasına sahip dairelerde seçkin bir yaşam sizleri bekliyor. Teras Rezidans da 2+1’den 5,5+1’e kadar teraslı ve kat bahçeli dairleriyle farklı yaşam alanları sunuyor. • Dünyaca ünlü markaları tek çatıda buluşturan Akasya Yeni Nesil Alışveriş ve Yaşam Kompleksi • 10.000 metrekarelik çocuk ve eğlence merkezi KidZania • Kentin içinde yemyeşil alanlar sunan, konser ve gösterilerin de sergileneceği Akasya Park • 75-375 metrekare aralığında muhteşem deniz ve Tarihi Yarımada manzaralı penthouse seçenekleri • Acıbadem’in kalbinde doğayla iç içe teraslı rezidanslar • Şık ve modern 1+1, 2+1 Home Office’ler • Büyük metrekareli ticari ofisler • Concierge hizmeti • Full ankastre A+ dekorasyon • Metro ve metrobüse direkt bağlantı • E5 ve TEM köprü bağlantı yollarının kesişim noktasında • Boğaziçi Köprüsü’ne 5 km mesafede • Portföyümüzdeki diğer seçeneklere akyasamyonetimhizmetleri.sahibinden.com adresinden bakabilirsiniz. SATILIK TERASLI 3+1 DAİRE 2.000.000 TL SATILIK 1+1 HOME OFİS 975.000 TL dvd GÜNCEL YAŞAM müzik THOR: KARANLIK DÜNYA YERÇEKİMİ “Y Tu Mamá También,” “Son Umut,” “Harry Potter ve Azkaban Tutsağı” gibi filmlerin yönetmeni ve ortak senaristi olarak tanıdığımız Meksikalı sinemacı Alfonso Cuarón’un yönetmenliğini üstlendiği bilimkurgu geriliminin başrollerini ise Sandra Bullock ve George Clooney paylaşıyor. Tüm zamanların en çok izlenen süper kahraman filmlerinden “Yenilmezler”in yaratıcısı Marvel’den, gişe rekorları kıran destansı bir hikâye daha geliyor. Güçlü ve eski bir düşman, evreni sonsuz karanlığa sürükleme tehdidinde bulununca dünyalar çarpışır. Thor, Jane Foster ile yeniden bir araya gelmiş ve güvenilmez kardeşi Loki ile sahte bir ittifak kurmuş şekilde, hem dünyayı hem de Asgard’ı yok olmaktan kurtarmak için çok tehlikeli bir maceraya atılır. Massive Attack Collected Massive Attack’ın, iki CD’den oluşan “Collected” adlı best of albümünün ilk CD’sinde grubun hitleri, diğer CD’sinde ise daha önce yayımlanmamış kayıtları yer alıyor. Bob Dylan 30th AnnIversary Concert BU İŞTE BİR YALNIZLIK VAR 64 Tuna Kiremitçi’nin aynı adlı kitabında uyarlanan filmin başrollerinde Özgü Namal ve Engin Altan Düzyatan yer alıyor. Film; 30’lu yaşlarının sonunda, karısından boşanmış eski müzisyen Mehmet ile üniversite yıllarından tanıdığı ve evliliği çıkmaza girmiş olan Ayşe’nin hikâyesini anlatıyor. YOZGAT BLUES Yönetmen koltuğunda ilk uzun metraj çalışması “Uzak İhtimal” ile büyük beğeni kazanan ve İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülüne layık görülen Mahmut Fazıl Coşkun’un yer aldığı film, aldıkları bir iş teklifi sonrasında Yozgat’a taşınan müzik öğretmeni ve şarkıcı Yavuz ile öğrencisi Neşe’nin hikâyesini anlatıyor. Bon Dylan’ın sanat hayatının 30. yılı dolayısıyla yayınlanan bu albüm, sanatçının 1992’de New York’taki Madison Square Garden’da verdiği konserin kayıtlarından oluşuyor. Konserde Stevie Wonder’dan Eric Clapton’a pek çok ünlü sanatçı Bob Dylan’ın şarkılarını seslendirmişti. Mehmet Erdem Hiç Konuşmadan Geçtiğimiz yıl yayımladığı “Herkes Aynı Hayatta” albümüyle aldığı ödüllerle 2013 yılının ödül rekortmeni olan Mehmet Erdem, yepyeni albümü “Hiç Konuşmadan” ile müzik marketlerde yerini aldı. BARIŞ MANÇO FOREVER Türkiye’de rock müziğin efsanevi isimlerinden Barış Manço’yu bir albüme sığdırmak elbette çok zor olsa da “Barış Manço Forever” usta sanatçıyı yeniden bizlerle buluşturuyor. DAFT PUNK RANDOM ACCESS MEMORIES Daft Punk, 13 farklı şarkıdan oluşan albümde farklı sanatçılarla beraber çalışmış.