SAF GAyrimenkul yATIrIm OrTAklIĞI`nIn DerGiSiDir.

Transkript

SAF GAyrimenkul yATIrIm OrTAklIĞI`nIn DerGiSiDir.
03
SAF Gayrimenkul YATIRIM ORTAKLIĞI’NIN Dergisidir.
ÖNSÖZ
Değerli Akasyalılar,
Akasya Yeni Nesil
Yaşam Kompleksimiz
ile alışveriş
deneyimini keyfe
dönüştürmek için
dünyaca ünlü seçkin
markaları tek çatıda
buluşturarak, dünya
modasını hemen yanı
başınıza getiriyoruz.
Akasya Acıbadem Yeni Nesil Yaşam Kompleksimizi 6 Mart 2014 günü
açtık. Açılıştan bugüne uzanan kısa süre zarfında İstanbul’un her iki
yakasından ziyaretçilerimizin yoğun ilgisi ile karşılaştık. Sektöründe
öncü konumunda bulunan kompleksimize bütün İstanbullular büyük ilgi
gösterdi. Gördüğümüz bu ilgi bizi mutlu ettiği kadar, hedeflerimize emin
ve hızlı adımlarla ilerlediğimizi kanıtladı.
Akasya Yeni Nesil Yaşam Kompleksimiz ile alışveriş deneyimini keyfe
dönüştürmek için dünyaca ünlü seçkin markaları tek çatıda buluşturarak, dünya modasını hemen yanı başınıza getiriyoruz. Mutfak sanatına
yön veren şeflerin lezzetlerini, ünlü restoranlar ile beğeninize sunuyoruz. Alışveriş keyfinin yanı sıra, sürpriz konser ve gösterilerin sergileneceği Akasya Park’ı da mayıs ayında hizmete açtık. Alışveriş sonrası
soluk alabileceğiniz parkımızda, 75 yıllık ağaçların yanı sıra çok çeşitli
bitki örtüsü ile çocuklara ve büyüklere muhteşem bir doğa sunuyoruz.
Hayatın tüm renklerini buluşturduğumuz Akasya Acıbadem’deki yenilikler bunlarla sınırlı değil; dünyaca ünlü Victoria’s Secret’tan sonra,
Fransa’nın ünlü kafe&şarküteri markası Fauchon, Amerika’nın dev
ev dekorasyon markası Crate&Barrel ve dünyanın en ünlü oyuncak
mağazası Hemley’s de Akasya Acıbadem’de İstanbullularla buluşacak
mekanlar arasında.
Akasya Acıbadem bünyesinde yer alan KidZania, dünyanın en büyük
çocuk “eğitim ve eğlence” markası olarak çocuklara eğlenirken öğrenme imkânı sunan “Edutainment” konseptinin dünyadaki yaratıcısı
olmayı başarmış olup, 10 bin m2’lik alanda küçük misafirlerimizi ağırlayarak ufuklarını geliştirmeye destek oluyor.
Geniş, ferah ve gün ışığı alan koridorları, en son teknolojiyle donatılmış
Türkiye’nin en büyük LG IMAX Salonu ve 15 adet Cinemaximum sinema
salonuyla tüm müşterilerine eksiksiz hizmet sunan Akasya Acıbadem,
sizlere ve ailenize vazgeçilmez yaşam alanları sunmaya devam edecek.
Sizlere ve tüm sevdiklerinize hizmetin en kaliteli ve en konforlusunu
sunabilmenin ayrıcalığı ile yeni sayımızı keyifle okumanızı diliyorum.
Saygılarımla.
Zeynep Akdilli Oral
Genel Müdür
İÇİNDEKİLER
24
03
SAF GAYRIMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI’NIN DERGISIDIR.
22 ROTA
12
2+3 Tatil Rotası
Ezber Bozan Çin Mutfağı
Yazın gelmesiyle ufak
ufak tatil planları yapmaya
başladınız mı? Sadece
doğal güzellikler değil tarih
ve kültür de olsun, bu arada
yöresel lezzetleri de tadalım
diyorsanız bize kulak verin.
Zamanınıza ve bütçenize
bağlı olarak tercih
edebileceğiniz birbirinden
ilginç seçeneklerle
şimdiden iyi tatiller…
04
ŞEHİR
ETKİNLİK
Yaz Aylarında Sanat
14
İSTANBUL ÖZEL
İstanbul’un Dermanı
Çeşmeler
16
RÖPORTAJ
Ordinaryus Profesör
Oktay Tabasaran
Çevre biliminin “maestro”su olarak tanınan Oktay Tabasaran son dönemlerde
dünyanın en büyük kâbusu haline gelen
su kaynakları sorunu ve Türkiye’nin su
potansiyelini Akasyalı için değerlendirdi.
20
DEKORATİF
Sizin de Organik Bir
Bahçeniz Olsun
02
14
Evimizin bir köşesinde, balkon ya da
bahçelerimizde kendi sebze ve meyvemizi yetiştirmek hiç zor değil.
16
28
42
GURME
Alışılmışın Dışında Bir
Kebap Deneyimi: OKKA
30
“Türk’ün Okuma ile İmtihanı” kitabının yazarı ve Türk Kütüphaneciler Derneği üyesi Erol Yılmaz ile
yaptığımız keyifli sohbet.
32
Koleksiyoncuların vazgeçilmezi sınırlı sayıda üretimler, farklı
tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Belirli bir dönem için geçici olarak
üretilmiş bu ürünlere sahip olmak için hızlı davranmak gerekiyor.
TREND-DEKOR
Evin En Güzel Köşesi:
Kitaplıklar
28
30
48
LÜKS
48 Savaş Uçağı Değil
Lamborghini Egoista
48
SAĞLIK
48
SPOR
Spor Sınır Tanımıyor
Bir insan bazen sokakta yürürken bile
zorlanırken neden yamaçtan atlıyor ya da
kayalara tırmanıyor?
36 Obezite Çocukları
Tehdit Ediyor
52
DOĞAL YAŞAM
Yenilikçi ve Çevreci
Bir Vizyon: Gamze Güven
48
50 Zaha Hadid’den Geleceğin
Yatı: “Unique Circle”
32 Sağlıklı Bir Yaşam İçin
Organik Çözüm
38
LIMITED EDITION
KÜLTÜR SANAT
Müzelerde Konaklıyoruz
Müze konseptine sahip Oteller misafirlerine sadece konaklama hizmeti değil,
kültürel zenginliği tanıma imkânı da
sunuyor.
36
56
60
38
AKASYA DÜNYASI
GÜNCEL YAŞAM
Direktör
Emin GÖRGÜN
İmtiyaz Sahibi
SAF Gayrimenkul
Adına
Zeynep AKDİLLİ ORAL
42
SINIRLI
SAYIDA
Koleksiyoncuların vazgeçilmezi sınırlı sayıda üretimler, farklı
tasarımları kadar mantık dışı özellikleriyle de dikkat çekiyor. Belirli
bir dönem için geçici olarak özel
üretilmiş bu ürünlere sahip olmak
için hızlı olmak şart.
52
Genel Yayın Yönetmeni
Berna Barışkan
Yayın Kurulu
Serkan ÜNAL
Kollektif Yayıncılık
Reklam Tasarım ve İçerik
Hizm. A.Ş.
Mat-Set Plaza, Yeşilce Mah.
Emektar Sok No: 5 Kat: 4
Kağıthane / İSTANBUL
Tel: +90 212 912 11 22
Faks:+90 212 324 02 07
[email protected]
www.collective.com.tr
Operasyon ve Müşteri
İlişkileri Koordinatörü
Can GÜRSU
Fotoğraf Editörü
Şeref YILMAZ
Kurumsal Yayınlar
Yönetici Editörü
Müge YALÇIN
Baskı ve Cilt (Matbaa)
Elma Basım
Halkalı Cad. No: 164 B 4 Blok
Sefaköy Küçükçekmece
İSTANBUL
Tel: (0212) 697 30 30
Fax: (0212) 697 70 70
Yazı İşleri
Irmak TOLAY
Gizem GÜZEY
Yerel Süreli
3 ayda bir Türkçe yayınlanır
Kreatif Direktör
Özkan ORAL
Akasyalı Dergisi hakkında
görüş ve önerilerinizi
[email protected]
adresine gönderebilirsiniz.
Yayınlar Koordinatörü
Aynur ŞENOL ALTUN
Yönetici Art Direktör
Fatih DUMLU
Art Direktör
Çetin AKDENİZ
Grafik Tasarım
Seval YARAR
Hamiyet SÖZKAN
Güler KAHRAMAN
Saf GYO bir SİNPAŞ ve
AKKÖK iştirakidir.
Tel: (0216) 428 31 32
www.akasya.com
03
ETKİNLİK
Yazın sanat…
Yazın coşkusuna eşlik eden birbirinden keyifli etkinlikler önümüzdeki aylarda bizleri bekliyor.
Dünyaca ünlü sanatçıların, konser ve festivallerin şehri rengârenk boyayacağı yaz ayları dolu dolu
geçeceğe benziyor…
Hugh LaurIe,
İstanbul’da…
9
TEMMUZ
İSTANBUL
Akasya Acıbadem’in gösteri sponsorluğunu üstlendiği İstanbul
Caz Festivali, temmuz ayında çok ünlü bir ismi ağırlıyor. Aktörlük
kariyeriyle gönülleri fetheden Hugh Laurie, bu kez müzisyen kimliği
ile hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. “House” dizinde oynadığı C
Doktor House karakteriyle Türkiye ve dünyada geniş bir hayran
M
kitlesi bulunan sinema ve televizyonun yıldız ismi Hugh Laurie,
İstanbul Caz Festivali kapsamında ilk defa hayranları ile buluşacak. Y
Oyuncu, komedyen, yazar, müzisyen ve yönetmen Hugh Laurie, The
Copper Bottom Band ile birlikte, Akasya Acıbadem sponsorluğunda, CM
9 Temmuz Çarşamba akşamı 21.30’da Cemil Topuzlu Açık Hava
MY
Sahnesi’nde olacak.
CY
CMY
K
21. İstanbul Caz
Festivali
1-16
TEMMUZ
İSTANBUL
04
KSV tarafından düzenlenen 21. İstanbul Caz Festivali, 1-16 Temmuz
tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festival, caz dünyasının ünlü
sanatçılarının yanı sıra pop, rock, folk ve dünya müziğinin başarılı
isimlerini de müzikseverlerle özel bir programda buluşturacak. İki
yüzün üzerinde yerli ve yabancı sanatçı katılacağı festival, İstanbul’da
13 farklı mekanda gerçekleştirilecek. “House” dizisinde oynadığı
Doktor House karakteri ile Türkiye ve dünyada geniş bir hayran kitlesi
bulunan Hugh Laurie, 21. İstanbul Caz Festivali kapsamında ilk kez
İstanbul’da sahne alacak. Zülfü Livaneli, Mevlana Celaleddin Rumi’nin
şiirlerini İngilizce kaleme alıp bestelediği yeni eseri “Rumi Suite The
Eternal Day”in Türkiye prömiyerini festivalde yapacak.
ETKİNLİK
Dream Theater
31
Temmuz
KüçükÇiftlik Park
Progressive metal müziğin efsane grubu Dream Theater, “A Long For The Ride” turnesi kapsamında 31
Temmuz’da buluşuyor. Yaşamdaki gerçeklikleri yansıtan
şarkı sözleriyle milyonları etkisi altına alan, progressive
metal müziğin tartışmasız en büyük temsilcisi Dream
Theater, ikinci kez KüçükÇiftlik Park’ta sahneye çıkıyor.
Dünyanın en yetenekli virtüözlerinden oluşan kadrosu ve
progressive müziğin yeniden yükselişini sağlamalarıyla
tanınan Dream Theater, müziğinde rock ve heavy metali,
caz temelleriyle birleştirerek progressive metalde yeni bir
yol açtı.
LIfe In Color
9
AĞUSTOS
KüçükÇiftlik Park
İlk defa 2006 yılında Florida’da
gerçekleştirilen, bugüne kadar milyonlarca
insanın tanıklık ettiği dünyanın en renkli
etkinliği Life in Color KüçükÇiftlik Park’ta!
Dünyaca ünlü DJ’lerin sahne alacağı etkinlikte
elektronik müzikseverleri rengârenk bir gün
bekliyor.
06
BeIrut
17
AĞUSTOS
Parkorman
Batı Avrupa ve Balkan müziğini kendi yorumlarıyla
harmanlayan ve indie-rock’ı tüm dünyaya sevdiren Beirut, farklı enstrümanları ve müzikleriyle
İstanbullularla yeniden buluşacak. KüçükÇiftlik
Park’ta sahne alacak olan grup; çello, akordeon,
gitar, keman, bateri, tef, ukulele, saksafon ve
mandolin gibi birçok enstrümanın da yer aldığı
performansıyla dinleyicilere adeta bir müzik şöleni
yaşatacak.
Lady Gaga’s
Artrave: The
Artpop Ball
16
EYLÜL
İTÜ, İstanbul
Lady Gaga’nın dünya turnesi kapsamındaki ilk
durağı İstanbul… İlk kez Türkiye’ye gelen Lady
Gaga, Billboard 200 listesinde birinci sıraya
oturan son albümü “Artpop”u, albümünün ilk
turnesinde İstanbul’da, İTÜ Stadyumu’nda
hayranlarıyla buluşturacak.
07
ETKİNLİK
Fazıl Say
21
EYLÜL
Zorlu Center PSM
Piyanist olarak kıtalararası birçok
ödül kazanan; oratoryolar, piyano
konçertoları, çeşitli formlarda
orkestra, oda müziği, şan ve
piyano eserleri vererek besteci
kimliğiyle de ön plana çıkan Say,
bestelerinde modern Avrupa
enstrümanlarının yanı sıra kudüm,
darbuka ve ney gibi Anadolu enstrümanlarını da sıklıkla ve özenle
kullanan bir isim. Beş kıtada verdiği
konserlerle dünyanın hayranlığını
kazanan Fazıl Say yeni sezonda
renkli performansıyla Zorlu Center
PSM sahnesinde olacak.
Orquesta Buena
Vista Social Club Adios Tour
24
EKİM
Black Box
16 yıldır tüm dünyada çeşitli formlarda ve
orkestralarda konserler veren Orquesta Buena Vista Social Club, son bir dünya turnesi
ile “Adios” diyor. Buena Vista Social Club
Orkestrası’nın “Elveda Turnesi” 2014 yazında
başlayıp 2015 sonbaharına kadar sürecek.
Dünyanın farklı ülkelerini dolaştıktan sonra
turne, başladığı yerde, Havana’daki bir etkinlikle sona erecek. Veda turnesinde Buena
Vista’nın arşivinde olan, henüz yayımlanmamış bazı kayıtların dinleyiciye sunulması da
bekleniyor.
08
SERGİ ZAMANI
Sanatseverlerin merakla beklediği dünyaca
ünlü sanatçıların yanı sıra genç yeteneklerin
de görülmesi gereken eserlerinin yer aldığı
sergilerden sizin için seçtiklerimiz…
UZ’a
M
M
14 TE adar
k
RabIh Mroué
SALT BEYOĞLU
Aktör, tiyatro yönetmeni, oyun
yazarı ve görsel sanatçı Rabih
Mroué’nin eserleri iki mekânda
birden sergileniyor. Salt Galata,
sanatçının kişisel deneyimlerine
dayalı işlerine; Salt Beyoğlu ise
toplumsal hoşnutsuzluk, siyasi
gösteriler ve sosyal ayaklanmalarla ilgili eserlerine evsahipliği
yapıyor.
Andy Warhol:
Herkes için Pop
Sanat
Pera Müzesi
Pera Müzesi, Amerikan pop kültürünün ikonik isimlerinden
Andy Warhol’u ağırlıyor. “Andy Warhol: Herkes için Pop Sanat”
sergisinde, Andy Warhol’un “Campbell’s Soup,” “Kovboylar
ve Kızılderililer,” “Tehlikedeki Türler” ve “Çiçekler” dizilerinin
yanı sıra, Mick Jagger gibi ünlü isimlerin portreleri de yer alıyor.
Amerikan hayat tarzını sorgulayan, sanatında kitle kültürü malzemelerini kullanan Andy Warhol sergisi, sanatçının Türkiye’de
ilk kez sergilenecek serigrafi dizilerini ve desenlerini izleyiciyle
buluşturuyor.
UZ’a
M
M
20 TE adar
k
09
ETKİNLİK
a
sım’
a
K
27
ar
kad
Çok Sesli
İstanbul Modern
İstanbul Modern’in kuruluşunun
10. yılı kapsamında hazırlanan
“Çok Sesli” sergisi, Türkiye’de
görsel ve işitsel sanatlar arasındaki
etkileşimlere işaret etmeyi ve bu
alandaki güncel üretimlerden bir
seçki sunmayı hedefliyor. Görsel ve
işitsel olanı bir arada düşünen sanatçıların son dönem çalışmalarını
sunan sergideki resim, heykel, video
ve yerleştirmeler; ses ve müziği bir
tema, kavram ya da sorunsal olarak
görselleştiriyor veya farklı müzik
ve ses biçimlerini bir metafor ya da
ifade aracı olarak kullanıyor.
Kesişen Dünyalar:
Elçiler ve Ressamlar
Pera Müzesi
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’ndan yapılan bu seçki ziyaretçileri
sanatın rehberliğinde diplomasi tarihinin dolambaçlı yollarında gezdirirken ilgi çekici kişiliklerle
tanıştırıyor. Elçiler ve ressamlar, resimlerin sessiz ama bir o kadar da zengin ve renkli diliyle
bizlerle konuşmaya; raporlarını, mektuplarını sunmaya, kendi çağlarını, dünya görüşlerini, gezip
gördüklerini, katıldıkları törenleri anlatmaya devam ediyorlar. Onların bu olağanüstü öykülerini
dinlerken kaybolmuş bir çağın güzellikleri kadar görkemine de kapılmamak elde değil...
10
a
lık’
a
r
31 A dar
ka
Sizden ilham alan tasarım...
Ya am tarzınızın ve
ki ili inizin yön verdi i
özgün dekorasyon seçenekleri
Dekor S ta.
www.dekors.com.tr
(0216) 527 56 19
ŞEHİR
Ezber Bozan Çin Mutfagı
Dünya çapında 255 şubesi bulunan P.F. Chang’s bol soslu
ve aromalı Çin yemeklerinin aksine ezber bozan menüsüyle
İstanbul’da da yoğun ilgi görüyor.
A
merikan
modernliğiyle Çin’in
geleneksel kültürünü
buluşturması ve huzur veren atmosferiyle kendine
has bir hayran kitlesi yaratan P.F.
Chang’s artık Türkiye’de. Sayısı
her geçen gün artan misafirlerine
eşsiz lezzetler sunan mekan, Etiler
Nispetiye Caddesi’nde; ihtişamlı
dekorasyonu, heyecan verici
barı, iki terası ve kış bahçesi ile
İstanbul’un en iddialı Uzakdoğu
lokantalarından biri olmaya aday.
P.F. Chang’s uluslararası pazarda çok yeni olmasına rağmen
şimdiden dünya çapında 255’ten
fazla restorana sahip. İstanbul
12
Etiler’de bulunan şubesi Çin
mutfağına getirdiği yeni ve farklı
konsepti ile büyük ilgi görüyor. P.F.
Chang’s Global Pazarlama Direktörü Genaro Perez, “Bizim için,
Türkiye gibi yüksek önem taşıyan
bir pazarda yer almak büyük
bir mutluluk” diyor. Türkiye’de
Uzakdoğu mutfağı özellikle son
dönemin en sevilen mutfakları
arasında yer alıyor.
P.F. Chang’s, hem konsepti
hem de menüsüyle bilinen Çin
lokantalarından biraz farklı. P.F.
Chang’s’in kurucusu Philip Chiang,
annesinden devraldığı restorancılık
deneyimine dayanarak hiçbir
yemekte üç ana malzemeden
fazlasını kullanmamaya dikkat ettiklerini belirtiyor. Chiang üç malzeme kullanılmasının sebebinin,
uzun süre kaldığı Japonya’da
benimsediği Zen felsefesi
olduğunu belirtiyor. Zen felsefesinin temeli olan “sadelik” ve “dinginlik” temalarının yansımalarını
menüde ve restoranın her
köşesinde görebilirsiniz. “Yemekleriniz sade olduğunda, en ufak
bir bileşende bile hata olması bunun hemen belli olmasına sebep
oluyor” diyor Chiang ve bu yüzden
malzeme seçiminin ve tedarikinin
hayati önem taşıdığını ifade ediyor.
Chiang’ın nevi şahsına
münhasır Çin yemekleri başlarda
oldukça yenlikçi ve farklı görünse
de, dünya çapında büyük bir
hayran kitlesine sahip. 1993 yılında
ABD’nin Arizona eyaletinde Paul
Fleming ile birlikte açtıkları ilk
restoranın açılışında karşılaştıkları
ve hiç beklemedikleri yoğun talep
ile başlayan yolculukları, bugün
dünyanın pek çok ülkesinde kalitesinden ödün vermeden devam
ediyor.
Chiang bazı ülkelerde uymaları
gereken kültürel ve dini değerler
haricinde, menülerin dünyanın
her yerinde aynı olduğunu belirtiyor. Chiang’ın ifadesiyle “yalın
yemekler” dünya çapında geniş
bir damak zevkine hitap ediyor.
P.F. Chang’s’in
kurucularından
Philip Chiang
P.F. Chang’s’in 10’dan fazla
ülkedeki şubelerinde her hafta
900 bin misafir ağırlanıyor.
Assaad Gıda Genel
Müdürü
Mete Kalaycı
Burada yediğiniz
bir Mongolya
Bifteği’nin tadı,
görünüşü ve
sunumu; DubaI’de,
Las Vegas’ta
veya Meksika’da
yediğiniz biftek
ile aynı.
250’nin üzerindeki şube sayısına
rağmen P.F. Chang’s’in lezzet
standardı her yerde aynı. Chiang,
“Burada yediğiniz bir Mongolya
Bifteği’nin tadı, görünüşü ve
sunumu; Dubai’de, Las Vegas’ta
veya Meksika’da yediğiniz biftek ile
aynı” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de
sunduğumuz menünün misafirlerimizin damak tadına son derece
uygun olduğunu düşünüyoruz.”
Restoranın birbirinden çok farklı
destinasyonlarda beğenilmesi
ise bunun en büyük ispatı. Farklı
coğrafyaların farklı damak zevkleri
olduğu varsayımının aksine,
Genaro Perez dünya çapındaki
restoranlarda insanların damak
zevklerinin ortak olduğunun altını
çiziyor. “Amerika’da bulunan
restoranlarımızda en çok ne
satıyorsa bu Filipinler’de de aynı
oluyor” diyor ve menüde tercih
edilen 10 yemeğin dünya çapındaki
bütün ülkelerde aynı olduğunu
belirtiyor.
P.F. Chang’s birçok yeniliği
de beraberinde getiriyor. P.F.
Chang’s’i Türkiye’ye getiren Assaad Gıda Genel Müdürü Mete
Kalaycı, Amerika’nın aksine
Türkiye’de daha pahalı olan Çin
yemeklerinin mevcut durumunu
değiştirmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Restoranın ihtişamına ve
lüksüne rağmen fiyatlar dünya ile
aynı seviyede, öyle ki menüdeki en
pahalı yiyecek 54 liranın üzerine
çıkmıyor. Rezervasyon kabul etmeyen restoranda yemekleriniz
siz sipariş verdiğiniz anda, tamamen taze ürünler ile hazırlanmaya
başlanıyor. Önceden yapılan
hiçbir yemeğin bulunmadığı
P.F. Chang’s, misafirlerinin
özel tercihlerini ve ihtiyaçlarını
karşılayabilecek, glütensiz ve vejetaryen yemek tercih edenler için
de özel yemekler hazırlayabiliyor.
P.F Chang’s Türkiye’de Çin yemeği
konseptini değiştireceğe benziyor.
p.f. chang’s
Etiler Mah.
Nispetiye Cad. No: 94
34337 Beşiktaş/ İstanbul
Telefon: 0212 358 60 60
Faks: 0212 358 25 27
www.pfchangs.com.tr
[email protected]
13
İSTANBUL ÖZEL
İstanbul’un
Dermanı
İSTANBUL’UN YAŞAYAN TARİHİNİN EN GÜZEL
ÖRNEĞİ ÇEŞMELER, YÜZYILLARDAN BUGÜNE
HALA İŞLEVİNİ SÜRDÜRÜYOR.
14
İstanbul’un hemen hemen
her köşesi tarihi bir güzellik
barındırıyor. Konumu itibarıyla
mimarisinin çeşitlilik gösterdiği
şehirde, çeşmeler de bu zengin
kültürden izler taşıyor. Belki
de İstanbul’un çeşmeleri için
yapılacak en güzel tanım, onların
yaşayan tarihin en güzel örnekleri
olduğu… İstanbul’un su derdine
derman olmuş, yükünü biraz da
olsa hafifletmiş çeşmelerimiz
şehrin dokusuna sudan gelen bir
tazelik katıyor.
SULTAN III. AHMET ÇEŞMESİ
Topkapı Sarayı’nın önünde,
Ayasofya Camii’nin yanında
bulunan ihtişamlı çeşmelerden
biri, Sultan III. Ahmet Çeşmesi.
İbrahim Paşa’nın emriyle 1728
yılında baş mimar Mehmet Ağa
tarafından yapılan çeşme, yuvarlak bir taban üzerinde dört
köşe olarak kurulmuş. Çeşmenin
kuleleri yuvarlanarak birer sebil
yerleştirilmiş, ortalarındaki düz
bölümlere de mermer yalaklı
birer çeşme oturtulmuş. Çeşmeyi
bir sanat eserine dönüştüren
detaylarsa işçiliğinde saklı. Taş
ve bronzun sıklıkla kullanıldığı
yapıda, ahşap saçakların süsleri
ve cepheyi süsleyen yazılar göz
kamaştırıyor. Küçük kubbelerde göze çarpan altın alemlerse eşsiz bir süsleme örneği.
Çeşmenin dört yüzünde, Seyyid
Vehbi’nin III. Ahmet ve Sadrazam
Nevşehirli İbrahim Paşa için
yazdığı 56 mısralık kasîde yer
alıyor. Bu kasidenin bir kıtası,
canlıların hayat kaynağı olan
suyun kıyamete kadar akması
dileğini taşıyor.
TOPHANE ÇEŞMESİ
Tophane meydanında konumlanan çeşme, 1732 yılında Taksim
Suyu Tesisleri’nin bitimiyle beraber Sultan I. Mahmut tarafından
yaptırılmış. İstanbul’un bu
üçüncü büyük çeşmesi aynı zamanda şehrin en yüksek duvarlı
çeşmesi olma özelliğini de
taşıyor. Çeşmenin mimarisinde
klasik Osmanlı üslubundan Batı
üslubuna geçişin izlerine rastlamak mümkün. Fakat yapıldığı
dönemden itibaren pek çok kez
onarım gören çeşmenin 1837
yılında üst örtüsü tamamen
Alman
Çeşmesi
değişmiş, teras çatı yapılmış.
Barok mimari yaklaşımına uygun
olarak Tophane Çeşmesi’nin dış
cephesi, taş süslemede saksı
içindeki meyve ağaçları, vazoda
çiçek görüntüleri barındırıyor. Bu
motifler dikdörtgen çerçevelere,
kenarlara ve nişin içine doğru
bir dizi gibi sıralanmış ve motifler birbirlerinden farklı kompozisyonlarda birer natürmort
oluşturuyor.
SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ
Azapkapı’da, Unkapanı
Köprüsü’nün ayağının yanında
yer alan çeşme, harap halinden
kurtularak bugünkü görüntüsüne
2005 yılında ulaştı. Saliha Sultan
Çeşmesi’nin yapılış öyküsüyse
oldukça ilgi çekici. IV. Mehmed’in
eşi Rabia Gülnuş Valide Sultan’ın
Azapkapı ziyareti sırasında
gözüne, burada bulunan basit bir
çeşmenin önünde ağlamakta olan
küçük bir kız çocuğu çarpıyor.
Küçük kızı avutmak amacıyla
eline biraz para sıkıştırmak istese de, çocuk testisi kırıldığı için
değil, evine su götüremeyeceği
için ağladığını söylüyor. Saliha
adındaki minik kızın cevabından
etkilen sultan onu sarayına
alıyor ve oğlu II. Mustafa ile evlendiriyor. Saliha Sultan, daha
sonra testisinin kırıldığı mahalle çeşmesinin yerine büyük bir
çeşme yapılmasını istiyor. Fakat
çeşme ancak oğlu I. Mahmud
tahta çıktığında, Kayserili Mustafa
Ağa’ya, Lale Devri üslubuna uygun olarak yaptırılıyor.
İSHAK AĞA ÇEŞMESİ
“Beykoz On Çeşmeler” olarak
Mihrişah Valide
Sultan Çeşmesi
Kültür ve
sanat şehri
İstanbul’un
çeşmeleri
tarihi
zenginliğimize
katkı sağlıyor.
da bilinen çeşme, Osmanlı
döneminden günümüze kalan
eserlerden biri. Beykoz’un en
önemli çeşmesi olan İshak Ağa
Çeşmesi, Türk çeşme mimarisinin de şaheserlerinden biri
olarak kabul ediliyor. 500 yıllık
tarihi Mimar Sinan’a dayanan
çeşme, yüzyıllar içinde birkaç
defa büyük restorasyonlar
geçirmiş. Tek yüzlü, hazneli bu
meydan çeşmesinin mermer
zeminine ulaşmak içinse yine
mermerden basamakları kullanmak gerekiyor. Çeşmeye
“On Çeşme” denmesinin sebebiyse suyun; ortada iki büyük,
iki yanındaki dörder küçük ve
tunçtan yapılmış on lüleden
devamlı akması...
MİHRİŞAH VALİDE SULTAN
ÇEŞMESİ
Göksu’da Küçüksu Kasrı’nın
yanında bulunan çeşme, III.
Selim’in annesi Mihrişah Sultan
için 1807 yılında yaptırılmış.
Dikdörtgen planlı yapı, yüksek
bir sofa üzerine inşa edilmiş.
Dört tarafında küçük kulelerle
desteklenen çeşme, ampir bezemelerle kaplı saçaklara sahip.
Geniş yüzeyindeki tuğralarsa
elbette III. Selim’e ait. Göksü
ve Küçüksu dereleri arasındaki
ünlü mesirenin varlığına bağlı
olarak, İstanbul literatüründe
özel bir yere sahip. Barok ve
ampir üsluplarının geçiş döneminde yapılmış çeşmenin deniz
kenarında yer alması güzelliğine
güzellik katıyor.
Sultan III. Ahmet Çeşmesi
15
RÖPORTAJ
ORDİNARYÜS PROFESÖR
OKTAY TABASARAN
Doğa onu
çok seviyor
16
çevre biliminin “maestro”su olarak tanınan ordinaryüs profesör Oktay
Tabasaran, Son dönemlerde dünyanın en büyük kâbusu haline gelen su kaynakları
sorunu ve Türkiye’nin su potansiyelini Akasyalı Dergisi için değerlendirdi.
17
RÖPORTAJ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 2009 yılında Üstün
Hizmet Ödülü’ne layık görülen
mühendis Oktay Tabasaran, katı
atık ve çevre teknolojileri üzerine
ihtisas yaptı. 2007’de 5. Dünya
Su Forumu Genel Sekreteri
olan Tabasaran, çevre biliminin
“maestro”su olarak tanınıyor.
Tabasaran, önümüzdeki nesillere
sağlıklı ve yeterli miktarda su
miras bırakabilmek için mevcut
kaynakların tahrip edilmeden
gelecek yıllara aktarılması ve çok
iyi korunup akıllıca kullanılması
gerektiğini söylüyor.
Küresel ısınmayla beraber en
büyük kâbusumuz haline gelen
su kaynaklarının azalması ülkemiz için de büyük bir problem. Bu
sorunun Türkiye üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz?
18
Türkiye’nin karşılaşabileceği en
önemli üç sorun; yer yer kuraklık,
ani sellerde yaşanacak artış ve
deniz seviyesinin yükselmesi.
Yağış miktarındaki değişmeler
yeraltı ve yerüstü su rezervlerini
etkiliyor. Dolayısıyla, suyun gölet
ve barajlarda bilhassa sıcak yarı
senede su kıtlığı çekilen bölgeye
nakli, tarımda akıllı suni sulama
gibi karşı önlemler alınmazsa
ekolojik denge zedelenecek, biyolojik çeşitlilik azalacaktır. Bazı
öngörülere göre, 2030 yılında
Türkiye coğrafyasının büyük
bölümü şimdikine nazaran daha
kuru ve daha sıcak iklimin etkisine
girecek. Küresel ısınma; deniz
seviyesinin yükselmesi, denize açılan nehir ve derelere tuzlu
su girmesi, deniz kenarındaki
yerleşim birimlerinde bulunan konut ve sanayi tesislerinin kısmen
su altında kalması, yeraltı sularına
tuzlu su karışması ve benzeri
sorunları beraberinde getirecektir.
Ayrıca nehirlerimizin debisinde
küresel ısınma nedeniyle azalma
yaşanması ihtimali var.
Su kaynakları bakımından
Türkiye’nin diğer ülkeler
arasındaki potansiyeli nedir?
Devlet Su İşleri’nin verilerine
göre, ülkemizde yıllık ortalama
yağış yaklaşık 643 mm olup,
bu yılda ortalama 501 milyar
metreküp suya tekabül etmektedir. Ülkemizin tüketilebilir
yerüstü ve yeraltı net su potansiyeli yılda ortalama toplam 112
milyar metreküptür. Bunun
halen 44 milyar metreküpünden faydalanılmaktadır. Türkiye su zengini bir ülke değildir;
halihazırda kişi başına yılda 1519
metreküp ile su miktarı konusunda vasat bir konumdadır.
Türkiye İstatistik Kurumu, 2030
yılında nüfusumuzun 100 milyona çıkacağını öngörmektedir.
Bu durumda 2030 yılında kişi
başına düşecek kullanılabilir su
miktarının 1.120 m3/yıl civarında
olacağı söylenebilir. Ekonomik
büyüme, su tüketim oranlarının
değişmesi gibi faktörlerin etkisi, su
kaynakları üzerindeki baskıyı yükseltecektir. Önümüzdeki nesillere
sağlıklı ve yeterli miktarda suyu
miras bırakabilmek için mevcut
kaynakların tahrip edilmeden gelecek yıllara aktarılması ve çok iyi
korunup akıllıca kullanılması gerekmektedir.
Türkiye’de su kaynaklarını
korumaya ve verimli
değerlendirmeye yönelik ne gibi
faaliyetler sürdürülüyor? Bu
projeleri yeterli buluyor musunuz?
Avrupa Birliği’ne uyum süreci
çerçevesinde 2009 yılında Çevre
Faslı açılmıştır. Bu kapsamda AB
Su Çerçeve Direktifi’nin iç hukuka
aktarılmasına yönelik çalışmalar,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından yürütülmektedir. Direktif uyarınca, su kaynaklarının
yönetimi havza bazında
gerçekleştiriliyor. Türkiye’deki 25
havza için Havza Yönetim Planları
oluşturulmuştur. Havzaların etkin
Suyun
tükenmeyen bir
kaynak olduğu
yanılgısından
kurtulup her
alanda daha az
su tüketmeliyiz.
bir şekilde yönetimi için Avrupa
Birliği Su Çerçeve Direktifi ile
uyumlu yönetmelikler yürürlüğe
konulmuştur. Yeni bir Su Kanunu
taslağı hazırlık safhasında. Hedef,
su kaynaklarımızın hem ekolojik
canlılık hem de su temini açısından
izlenmesini devamlı takip ederek
sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemek. Daha ziyade uygulamaya dönük faaliyet gösteren Devlet
Su İşleri’nin yanı sıra 2011 yılında
yeni bir kanunla Orman ve Su İşleri
Bakanlığı’na bağlı olarak Türkiye
Su Enstitüsü kuruldu. Enstitünün
amacı; bilimsel araştırmalar
yapmak, yapanları desteklemek, yurtiçi ve yurtdışında
bilgi alışverişinin genişletilmesine
dönük çalışmak, bu konuda dünya
çapındaki bilgileri toplamak, bilgi
sahipleri arasında koordinasyon
görevini yüklenmek, eğitimsel
aktivitelerde bulunmak ve ülkenin
su siyasetine uzman danışman
bazında destek vermek olarak
belirlendi. Şahsen ülkemizin su
konusunda, son yıllarda sayısız
örneğini gördüğümüz gibi, bundan sonra da sorunların üstesinden geleceğine, gelişmemizi
sınırlayabilecek sıkıntılar
yaşanmayacağına inanıyorum; bu
konuda iyimserim.
Dünyada suyun, günümüzde
petrolde olduğu gelecekte
bir savaş sebebi olacağını
düşünüyor musunuz?
Su sıkıntısının, gelecek 20-25
yıl içerisinde Ortadoğu dâhil
yerküremizin bazı bölgelerinde
su krizine dönüşmesi ihtimalinin
Oktay Tabasaran,
5. Dünya Su
Forumu’nda.
SU
KAYNAKLARINIn
KOrunması
için YAPILMASI
GEREKeN
ÇALIŞMALAR
Rüzgar ve güneş enerjisi gibi
yenilenebilir enerji kaynaklarına
ağırlık vermek.
Erozyonla mücadele etmek,
ağaçlandırma çalışmalarını
hızlandırmak.
Enerji tasarrufu amacıyla
tüm öğretim kurumlarında ve
kitle iletişim araçlarında geri
dönüşüm, enerji ve su tasarrufu
konularında eğitim programları ve
kampanyalar düzenlemek.
Deniz seviyesinin yükselmesi
ihtimalini dikkate alarak kıyıların
kullanımını gözden geçirmek.
göz ardı edilemeyeceği gerçek. Bu
nedenle, ikamesi mümkün olmayan bu doğal kaynağın, 21. yüzyılın
stratejik kaynakları arasına
gireceği genel kabul görüyor. Ancak su alanında olumlu bir politika
izleyen Türkiye, küresel veya bölgesel anlamda herhangi bir tehdit
altında değildir. Su savaş sebebi
değil, kalıcı barış sebebi olmalıdır.
Bu bağlamda su kanaatimce
Ortadoğu’da da barışın öncüsü,
yapıcı bir unsur olarak görülmeli.
Su problemlerinin çözümünde
ortak bir bilinç oluşturmak için
alınabilecek önlemler nelerdir?
Burada tüm medyaya ve
eğitimcilere önemli bir rol
düşüyor. Medya gücünün doğru
yöneltilmesi, görsel medyada su
konulu öğretici spotlara yer verilmesi, eğitimcilerin ellerindeki
çeşitli olanaklarla belki gençlerden
başlayarak halkın bilinçlenmesine katkı sağlaması, sürdürebilir
modern teknolojilerin uygulanması
gibi hususlara dikkat edilmeli. Atık
suyun geri kullanımının önemi
de büyük. Bununla ilgili ülkemizde başarılı örnekler sayabiliriz,
mesela İSKİ’nin Paşaköy Atıksu
Arıtma Tesisi’nde günde ortalama 200.000 metreküp atık su
ileri teknolojilerle temizlenmekte,
dezenfekte edilmekte ve Riva
Nehri’ne bırakılmaktadır.
Kuraklık ve susuzluk konusunda
daha bilinçli gençler yetiştirmek
için, eğitim alanında sizce nasıl
projeler geliştirilebilir?
Sürdürebilir kalkınma kavramının
zorunlu ve örgün eğitim
müfredatına girmesi faydalı olur.
Bireysel düzeyde, kendimizin
ve çocuklarımızın alışkanlıklarını
değiştirmek gibi adımlar atarak
başlayabiliriz. Bu çerçevede su
kullanmanın yanı sıra tüketimle ilgili
davranışlarımızda da değişiklikler
yapmayı denemeliyiz. Kaynakları
değerlendirirken tasarruf bilinci ile hareket etmeliyiz. Böylece
biyoçeşitlilik, kültürel çeşitlilik,
yoksulluk, cinsiyet eşitliği, barış ve
güvenlik gibi konularda da bilinç
artışı sağlamak kolaylaşır. Gelecek
kuşaklar kaynakları korumak konusunda bizlerden de dikkatli olmak
zorunda kalacaklar. Çevre bilinci
artık lüks olmaktan çıkmış, hayati
bir zorunluluk haline gelmiştir. Bundan böyle, sorunları her boyutuyla
tanımlayabilen, farklı disiplinler
arasında bağlantı kurabilen, sorumluluk üstlenebilen, yaratıcı ve
katılımcı bir nesle ihtiyaç vardır.
Su konusunda okuyucularımıza
nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Dünya kamuoyunun suyla giderek daha fazla ilgilenmesinin başlıca nedenleri; nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve
sanayileşmenin yol açtığı artan
su ihtiyacı ile iklim değişikliği,
buna karşın dünya tatlı su
rezervlerinin sınırlı olması. Su
tüketimi konusunda bilinçlenmeli, harcamayı azaltmalı,
suyun tükenmeyen bir kaynak
olduğu yanılgısından kurtulup
her alanda daha az su kullanarak yaşamayı öğrenmeliyiz.
Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de kullanılabilir suların
yaklaşık dörtte üçü tarım sektörü
tarafından kullanılmaktadır. Su
ve gıda güvenliği birbirleriyle
yakından ilişkilidir. Tarımsal
üretimin temelinde yer alan sulamada, daha az fire veren damlalı
sistem ve benzeri yöntemlere
bir an önce büyük çapta geçmek
şarttır. Tahıl, sebze, meyve ve et
gibi yiyecek maddelerinin elde
edilmesi yüksek miktarlarda su
harcanmasını beraberinde getirir. Dolayısıyla gıda ürünlerinde
israfın önüne geçilmesi için de
çalışmamız gerekmektedir.
Küresel ısınmanın etkilerinin
belirgin hale gelmesiyle birlikte
çok daha güncel hale gelecek olan
sınır aşan yerüstü ve yeraltı suları
konusuna gereğince eğilmek;
komşular ile ileride yaşanabilecek
ihtilafları önlemek için şimdiden
projeler geliştirmek.
19
DEKORATİF
SİZİN DE
ORGANİK
BİR BAHÇENİZ
OLSUN
Çoğu zaman dışarıdan aldığımız besinlerin ne kadar
sağlıklı koşullarda yetiştirildiğinden emin olamıyoruz.
Oysa evimizin bir köşesinde ya da bahçelerimizde
kendi sebze ve meyvemizi yetiştirmek hiç zor değil. Bu
yöntemlerle zirai ilaç kullanmadan, kendi yetiştirdiğimiz
organik ürününleri tüketebiliriz.
20
K
endi bahçemizde sebze
ve meyve yetiştirebilmek
pek çoğumuzun hayali.
Toprakla uğraşmak o kadar keyifli
bir uğraş ki suladığımız toprağı
koklamak bile başlı başına meditasyon etkisi yaratıyor. Son
zamanlarda sıkça söylenir hale
gelen “Sağlıklı beslenme organik
ürün tüketmekle mümkündür”
mottosuyla beraber sebze ve
meyve yetiştiriciliğine olan ilgi de
hızla artıyor.
Kendi ürünümüzü
yetiştiriyoruz
Akdere Peyzaj’ın kurucu ortaklarından biri olan ve Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümünü
1988 yılında bitirdikten sonra pek
çok başarılı işe imza atan Emel
Akdere, “Yaşadığımız dünyaya ve
kendimize kötü
davrandığımız bir gerçek” diyor.
En fazlayı en olmadık zamanda
üretmeye çalışan insanın daha
duyarlı olması gerektiğine vurgu
yapıyor. Dolayısıyla bu döngüyü
kırmaya bir yerden başlamak
gerekiyor. Kendi evimizde sebze
ve meyve yetiştirmek hem fiziksel
hem de ruhsal sağlığımızı olumlu
etkiliyor. Elbette evde organik
bir bahçeye sahip olabilmek için
dikim yapacağımız yerin iklim
özelliklerinden toprağın yapısına,
toprağı nasıl zenginleştireceğimizden bahçede yararlı atıkları
nasıl çoğaltacağımıza dair birçok
konuda fikir sahibi olmamız gerekiyor.
ŞİRİN BAHÇENİZ
İÇİN İPUÇLARI
Emel Akdere;
ilaç ve gübre
kullanmadan,
kendi doğal
zamanında
yapılan bitkisel
üretimi organik
tarım olarak
tanımlıyor.
Evde yapılan
üretiminse aslında
“iyileştirilmiş
tarım” olarak
adlandırılması
gerektiğini
söylüyor.
Hangi ürünler evde yetiştirilebilir?
Emel Akdere, ilaç ve gübre kullanmadan, kendi doğal zamanında yapılan bitkisel üretimi organik
tarım olarak tanımlıyor. Evde yapılan üretiminse aslında “iyileştirilmiş tarım” olarak adlandırılması
gerektiğini söylüyor. Bahçede
organik tarım keyifli bir iş olsa
da sağlıklı besinler elde etmek
için özen göstermek gerekiyor.
Bunun için Akdere, uygulamada
ilaç yerine tütünü suda bekletip
bitkiye sıkmanın, koyun gübreli
doğal toprak kullanmanın, ısırgan
otundan elde edilen su ile koruyucu ilaçlama yapmanın gerekli
olduğunu belirtiyor. Emel Akdere,
toprakta üretimden verimli geri
dönüş elde edebilmek için güneşin, ılık esen rüzgârın, özellikle
domates yetiştirirken fidenin
rutubetten hastalanmaması ve
mantar oluşmaması için oldukça önemli olduğunu söylüyor.
Bahçesi olmayanlar içinse terra
cotta saksılarda bitki yetiştirmenin mümkün olduğunu belirten
Akdere; nane, maydonoz, kekik,
biberiye, semizotu, soğan, roka
gibi bitkilerin saksıda yetiştirilmeye en uygun bitkiler olduğunu
hatırlatıyor.
Evinizde Yer Açın!
Evimizde kendi ürünümüzü sağlıklı koşullarda yetiştirebilmek için
büyük bir bahçeye sahip olmamız
gerekmiyor. Bitkilerin suya ulaşımının kolay olduğu,
güneş gören bir ortam belirlemek
çoğu zaman yeterli oluyor. Bu
aşamadan sonra toprağı yabani
otlardan arındırmak, tırmık yardımıyla toprağı harmanlayıp düzleştirmek, çimlenme döneminde
toprağı sürekli nemli tutmaya
özen göstermek büyük önem taşıyor. Ama en önemlisi
salonumuzun, balkonumuzun,
mutfağımızın bir köşesinde ya da
- Eğer saksınız yoksa sebze ve
meyve sandıklarını istediğiniz
renklerde boyayarak geniş bir ekim
alanı elde edebilirsiniz. Altına
kalın bir naylonu çivi yardımıyla
sabitledikten sonra, su tahliyesini
sağlayabilmek amacıyla naylona
birkaç delik açmanız yeterli
olacaktır. Böylece zevkinize uygun
renklerde hazırlanmış bir saksı
sahibi olabilirsiniz.
- Eğer dışarıdan fide almak
istemiyorsanız filizlenen patates ve
soğanlarınızı toprağa gömebilirsiniz.
Bir süre sonra üzerinde yeşillikler
belirecektir. Bu yeşillikler biraz
geliştikten sonra ilk ürünlerinize
dönüşecektir.
- Nane dalının alttaki genç
yapraklarını temizledikten sonra,
diplerinden bir miktar keserek suya
koyarsanız nane köklenecektir. Bu
aşamadan sonra kendi hazırladığınız
saksıda güzel kokan naneler
yetiştirmeniz mümkün.
perdeleri açtığımızda tam karşımızda emeğimizin ürününü görebilmek. Toprakla uğraşmak ve bir
taraftan kokusunu almak stres ve
negatif düşüncelerden arınmamızı
sağlıyor. Evimizdeki minik bahçemiz, kendi yetiştirdiğimiz ürünleri
aklımızda soru işareti olmaksızın
rahatlıkla tüketme imkânı sunuyor. Bu uğraş ayrıca mutfak
harcamaları açısından da tasarruf
sağlıyor. Şimdi hiç vakit kaybetmeden evinizde bir yer açın. Ke21
sinlikle bu işten keyif alacaksınız.
ROTA
+
2
RODOS
ZANZİBAR
3
Rota
AKÇAKOCA
KAŞ
SEFERİHİSAR
yazın gelmesiyle tatil planları yapmaya başladınız mı? sadece doğal
güzellikler değil tarih ve kültür de olsun, bu arada yöresel lezzetleri de
tadalım diyorsanız bize kulak verin. Zamanınıza ve bütçenize bağlı olarak
tercih edebileceğiniz birbirinden ilginç seçeneklerle şimdiden iyi tatiller…
22
1
Bir OrtaÇağ Kentİ
Rodos
E
ge Denizi’nde bulunan irili
ufaklı yüzlerce adadan
bazıları Türkiye’ye yakınlığı, bazıları yakın zamana kadar
Türkiye toprağı olması gibi nedenlerle daha özel bir yere sahiptir.
Rodos da bunlardan biri. Bir kere
Türkiye’ye çok yakın, öte yandan
uzun yıllar Türk egemenliğinde
kalmış. Rodos’u Türkler için olduğu kadar tüm dünya gezginleri için önemli yapan özelliği ise
Yunanistan’ın UNESCO Dünya
Mirası Listesi’nde yer alan 17 kültür
varlığı arasında yer alan bir Ortaçağ kentine evsahipliği yapması.
Rodos’un dünya mirası eserleri, Osmanlı’yla birlikte biraz daha
gerilere, Tapınak Şövalyeleri’ne
tarihleniyor. Bu dönemde yapılan
eserlerin en önemlileri; Büyük Üstatların Sarayı ve Büyük Hastane.
Şövalyeler döneminin en önemli
Socratous Garden
Çiçeklerin arasında gizlenmiş
şirin bir kafe, bar ve restoran.
Ağaçların gölgesinde soğuk bir
şeyler içmek için ideal olan bu
mekânın fiyatları da oldukça
uygun.
Adres: 124, Sokratous Str.
Rhodes 851 00, Yunanistan
Telefon: 0030 22410 76955
Lindos Blu
5 yıldızlı otel sayısının oldukça
fazla olduğu Rodos için bizim
eserlerinden olan Büyük Hastane halen Arkeoloji Müzesi olarak
kullanılıyor. Rodos’un Eski Kent
olarak da anılan Suriçi’nin merkezinde, Hipokrat Meydanı yer alıyor.
Ortasında küçük bir havuzun ve
etrafında turistik kafelerin yer aldığı bu küçük meydanın yakınındaki
Muhafızlar Sarayı ise bir zamanlar
tüccarların toplandığı bir yermiş.
Saray günümüzde Rodos Kütüphanesi olarak kullanılıyor.
Rodos’ta pek çok Osmanlı
eseri de yer alıyor. Suriçi’nde çoğunluğu Bizans kiliselerinden dönüştürülen Sultan Süleyman, Sultan Mustafa, Recep Paşa, İbrahim
Paşa ve Ağa camileri ile Hurmalı
Medresesi’ni; surların dışında ise
Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Murat Reis Camisi
ve yanındaki Osmanlı Mezarlığı’nı
görebilirsiniz.
seçimimiz bütçenizi yormayacak
Lindos Blu Oteli olacaktır.
Adres: Rhodes Lindos Avenue, Lindos 85107, Yunanistan
Telefon: 00 30 2244 032110
Marco Polo Cafe
Harika atmosferi ve lezzetli
yemeklerle dolu menüsüyle
Rodos’ta uğrayabileceğiniz en iyi
restoranlardan biri.
Adres: 42, Ag. Fanuriu Str. Old
Town, Rhodes 85100, Yunanistan
Telefon: 0030 22410 25562
23
ROTA
2
Ülke içinde ülke
Zanzİbar
H
24
int Okyanusu’nda, Tanzanya Cumhuriyeti’ne
bağlı özerk bir ada devleti
olan Zanzibar; Afrika, Avrupa,
Arap ve Hint kültürlerinden izler
taşıyan, geçmişte baharat ve köle
ticaretinin merkezi olmuş bir ülke.
Farklı kültürlerin izlerini taşıyan ve UNESCO Dünya Mirası
Listesi’nde yer alan başkent Stone Town, genellikle Zanzibar olarak anılan Unguja Adası’nın batısında yer alıyor. Stone Town’un
eski merkezi liman çevresinde yer
alıyor. Tarihi merkezin görülmeye
değer yerleri genellikle bu bölgede
ve hepsi de yürüyerek gezilebilir.
Tarihi merkezin en dikkat
çekici yerleri Stone Town Kültür
Merkezi, Saray Müzesi ve Harikalar Evi olarak adlandırılan Beit
el Ajaib. Harikalar Evi’nin bir katı
geleneksel bir Swahili teknesi olan
“mtepe”ye ayrılmış. Çeşitli etnografik eserlerin de sergilendiği binanın geniş balkonlarından güzel
bir okyanus manzarası izlenebilir.
Zanzibar’da müze meraklılarının
uğramadan geçmediği iki adres
ise Ulusal Tarih Müzesi ve Barış
Müzesi.
Sahildeki Forodhani Park ile
parkın gerisindeki Arap Kalesi’nin
bulunduğu bölge, Zanzibar’ın en
turistik kesimi. Gündüzleri sıradan bir yeşil alan olan Forodhani
Park’ta geceleri kurulan ve yerel
halk kadar adaya gelen turistlerin
de tercih ettiği seyyar lokantalarda, başta deniz ürünleri olmak
üzere her çeşit yemek yenebilir.
Zanzibar’ın otantik havasının
en fazla yaşandığı yerlerden biri
olan balık halinde, her sabah Hint
Okyanusu’nun birbirinden ilginç
deniz ürünlerini kapışan kadınlı
erkekli ada halkını izlemek ve izin
verdikleri ölçüde fotoğraflarını
çekmek, Zanzibar’daki en renkli
anılarınızdan biri olacak.
Kuzeyde Nungwi, doğuda Paja
ve güneyde Kizimkazi köyleri,
hem yerel halkı yakından tanımak hem de Hint Okyanusu’nun
ünlü adaları Mauritius, Maldivler
ve Seyşeller’i hatırlatan kumsalları görmek için tercih edilebilir.
Zanzibar’ın çıplak gözle bakılamayacak kadar beyaz kumsallarında gelgit adı verilen doğa
olayını da izlemek mümkün. Her
sabah metrelerce çekilen deniz
tabanındaki küçük birikintilerde
kalan çeşitli deniz ürünlerini toplayan ada köylüleri yerlerini, öğle-
den sonra denizin geri gelmesiyle
bu kumsalları dolduran turistlere
bırakıyor.
Emerson SpIce
Kocaman odaları ve ilginç mobilyaları ile dikkat çeken ve rengârenk
dekorasyonuyla farklı bir konaklama keyfi sunan otelde alışılmışın
dışında birçok hizmet mevcut. Üstelik makul fiyatları da bütçenizi
zorlamayacak.
Adres: Tharia Street, Kiponda, Stone Town, Tanzanya
Telefon: +255 24 22 32 776
Chez MarIna
Zanzibar’da yemek yemek için çok fazla alternatif yok. Ancak Chez
Marina lezzetli yemekleriyle öne çıkıyor. Emerson&Green ve Chise
Pagoda, Zanzibar’ın diğer önemli restoranları.
Adres: Old Dispensary Building (1887) Mizingani Road, Old Stone Town
Telefon: +255 240747 410244
1
PARLAYAN YER
AKÇAKOCA
PARLAYAN kent
AKÇAKOCA
D
üzce’nin Akçakoca ilçesi,
2009 yılında aldığı mavi
bayrakla plajlarının temizliğini kanıtlayarak, bu açıdan
Karadeniz’de “ilk” olmuştu. Otuz
beş kilometre uzunluğunda geniş
ve güzel bir kumsalı olan Akçakoca; yaylaları, Aktaş Şelalesi ve
Kurugöl Kanyonu gibi doğal güzellikleriyle deniz turizminden çok
daha fazlasını sunuyor. Tarihte,
Roma ve Bizans dönemlerinde
“Parlayan Kent” anlamına gelen Diapolis olarak adlandırılan
Akçakoca’nın en eski tarihi eseri,
ilçe merkezi yakınındaki Ceneviz
Kalesi. 1216 yılında yük gemilerine
lojistik destek sağlamak üzere
daha çok ticari amaçlarla kurulan
Kale, bugün popüler bir piknik
alanı. Osmanlılar döneminde onarılmış kalenin bugün sadece giriş
duvarlarının bir bölümü ayakta.
Kalenin içi bir mesire alanı olarak
düzenlenmiş. Piknik masaları
bulunan alanda bir de küçük kafeterya var. Özellikle günbatımının
renk cümbüşünü izlemek için akşamüzeri gitmenizi öneririz.
Akçakoca’nın en popüler
gezinti yeri, adını cadde boyun-
ca sıralanan ağaçlardan alan ve
akşamları trafiğe kapatılan Çınar
Caddesi. Akçakoca’nın görülmeye
değer sivil mimari örnekleri daha
çok eski bir yerleşim yeri olan Yukarı Mahalle’de bulunuyor.
Balıkçı lokantalarıyla da meşhur olan Akçakoca’da balık yeni-
lebilecek yerler sahil yolunda ve
iskelede yer alıyor. Akçakoca’da
fındık çorbası, hamsili ekmek,
hamsili pilav ve karalahana, laz
böreği gibi Karadeniz’e has yemek
ve tatlıların yanı sıra mancarlı pide
ve melengüççeği gibi yöreye özgü
lezzetler de tadılabilir.
Akçakoca şehir merkezinin
3 km kuzeyinde, tarihi Akçakoca
evlerinin ve fındık bahçelerinin
arasından geçerek ulaşılabilen
Cumayeri piknik alanı da görülmeye değer. Dere kenarındaki
piknik alanı dev bir çınar ağacının
gölgesinde.
Kamelya Restoran
Otel Akçakoca
Akçakoca’nın en güzel manzarasına sahip
restoranlardan biri olan Kamelya, yufkadan
yapılan yöresel Melengüce tatlısıyla ünlü. Izgara
et ve balık bakımından zengin bir menüye sahip
olan restoranda klasik mezeler de sunuluyor.
Adres: Atatürk Cd. No:1, Akçakoca/Düzce 81650
Telefon: 0 380 611 30 33
Otel Akçakoca, yörenin tüm güzelliklerini
ve modern hayatın konforunu bir arada
yaşayabileceğiniz, keyifle konaklayabileceğiniz
bir yer.
Adres: Ereğli Caddesi No:35, Akçakoca/Düzce
Telefon: 0 380 611 45 25
25
ROTA
yavaş şehirde bİr sığınak
SıĞacık
T
26
urizmde yeni bir trend
olarak ortaya çıkan “yavaş
şehir” unvanını ülkemizde
ilk önce İzmir’in Seferihisar ilçesi
kazandı. Daha sonra başka yörelerimiz de yavaş şehir oldu. Ancak
bu unvan en çok Seferihisar’a ve
özellikle sahil mahallesi Sığacık’a
yakışıyor gibi. Zamanla artan turistik hareketliliğe rağmen Sığacık,
sakin havasını korumaya devam
ediyor ve yüzyıllar önce denizcilerin
sığınağı olan bu şirin balıkçı köyü;
bugün de gürültüden uzak tatil
arayanlar için bir sığınak olmaya
devam ediyor. Piri Reis’in önerisiyle yaptırılan ve köy merkezini
çepeçevre saran iki katlı kale duvarlarının bir katı yıkılmış olsa da,
bu duvarlar içindeki geleneksel köy
mimarisi ve yaşamı özenle korunuyor.
Sığacık’ın meşhur balıkçı lokantalarının sıralandığı limanda
siz mevsimine göre değişen ama
her zaman taze balığınızı yerken
teknelerin bir kısmı balıktan dönü-
yor; diğerleri Eşek, Kanlı ve Küçük
Adalar’a, ayrıca Papaz Boğazı, Taşada, Azmak ve Çamcağız’a motor
seferleri yapıyor olacaktır.
Sığacık’a en yakın iki plaj olan
Küçük ve Büyük Akkum, rüzgârlı
ama dalgasız sularıyla sörf için
ideal. Diğer su sporlarının yanı sıra
dalgıçların tercihi de Sığacık. Sualtı
fotoğrafları çekmekle kalmayıp,
buradaki otellerde katılacağınız
bir haftalık kurslarla sertifika bile
alabilirsiniz.
Mevsimine denk gelirse mutlaka “satsuma” mandalinanın tadına
bakın. Sığacık ve çevresinde mandalinanın dışında üzüm ve zeytin
de yetişiyor. Bölgenin zeytinyağı,
Ayvalık’ınki kadar kaliteli kabul
ediliyor.
Sığacık’ın biraz güneyinde, deniz kenarında yer alan Teos Antik
Kenti, MÖ 1000 yıllarında bir İon
kolonisi olarak kurulmuş. Buradaki
en önemli eser Dionysos Tapınağı.
Ayrıca agora, tiyatro, odeon ve liman kalıntıları da görülmeye değer.
2
Teos Pansiyon
Burç Restaurant
Sığacık sakin ve küçük bir yer
olduğu için 4 ya da 5 yıldızlı
otel bulabilmek mümkün
değil. Bu sebeple konaklamak
için en ideal yerlerden biri
Teos Pansiyon. Sevimli ve
samimi bir aile işletmesi olan
pansiyonda kendinizi evinizde
hissedebilirsiniz.
Denize sıfır konumuyla
Burç Restaurant, bir balıkçı
barınağının ortasında
kurulmuş. Taze balık çeşitleri
ve deniz ürünlerinin yer
aldığı menüsüyle olduğu
kadar atmosferiyle de dikkat
çekiyor.
Adres: Sığacık Mah. 126.
Sokak, No: 26, 35460
Seferihisar-İzmir
Tel: 0 232 745 74 63
Adres: Sığacık Mh. Yat
Limanı, Seferihisar-İzmir
Telefon: 0 232 745 73 05
3
K
Antalya’nın dİngİn
tatİl yöresİ
KaŞ
aş, sahip olduğu tarihi zenginlikleri ve doğal
güzelliklerinin yanı sıra
olağanüstü dingin atmosferiyle,
Antalya’nın kalabalık tatil yörelerinden farklı bir seçenek sunuyor. Özellikle tarihe, doğaya ve
doğa sporlarına meraklı gezginler
için doğru bir adres olan Kaş,
Akdeniz’e uzanmış eşsiz bir yarımadanın ucuna kurulmuş. Birbirinden güzel kumsalları, yeşilin ve
mavinin kucaklaştığı koyları, serin
yaylaları, yürüyüş rotaları, antik
kentleri, beyaz badanalı evleri, daracık sokakları; şık restoran, kafe
ve barlarıyla Kaş, Akdeniz’in bozulmadan kalabilmiş nadir yerlerinden. Antiphellos adlı antik kentin
üzerine kurulmuş olan Kaş bugünkü adını, yarımada şeklindeki sahilinden dolayı almış. Türkiye’nin en
iyi dalış yerlerinden biri olan Kaş’ta
çoğu uluslararası standartlarda 11
dalış merkezi ve 70’ten fazla dalış
noktası var. Kaş yamaç paraşütü
için de ideal bir rota. Kaş’ta yapılacak çok şey var; Likya döneminden
kalma kaya mezarlarını gezmek,
Likya patikalarında sedir ormanlarının, vadilerin ya da kanyonların
içinde yürüyerek doğanın tadını
çıkarmak; tekne turuna çıkmak,
dalış yapmak, yakınlardaki Kalkan,
Patara, Kekova gibi koyları ziyaret
etmek… Kaş aynı zamanda yaylalarıyla da ünlü bir bölge. Yazın
sıcak günlerinde serin bir seçenek
arayanlar için Gömbe, Bezirgân,
Gökçeören gibi yaylalarda doğa
yürüyüşü veya kamp yapmak
mümkün. Akdağ eteklerinde piknik
alanları ve kır restoranları var.
Kaş Dalış
LycIa Otel
Akdeniz’in en önemli dalış
merkezlerinden biri Kaş. Kaş’ın
sualtı dünyasını merak ediyor
ve mavi dünyanın sınırlarını
keşfetmek istiyorsanız, Kaş Dalış
harika bir deneyim sunuyor.
Adres: Mezkez Mah. İskele Cad.
Kaş/Antalya
Telefon: 0532 641 48 73
Lycia Butik Otel’in deniz suyu
dolu havuzundan güneşin
doğuşunu seyretmeye, sabah
kahvaltınızı alırken önünüzde
süzülen yelkenlileri izlemeye
doyamayacaksınız.
Adres: Arman Talay Sokak. No:
20 Çukurbağ Yarımadası,
Kaş/Antalya
Telefon: 0 242 836 34 20
27
GURME
Restoranda kebap
konseptine uygun olarak
12 çeşit meze sunuluyor.
Alışılmışın Dışında Bir Kebap Deneyimi:
OKKA RESTAURANT
klasik kebap
mutfağını
modern bistro
ortamında
sunan okka’nın
İşletmecisi ve şefi
Tolga Atalay,
restoranın
kapılarını
Akasyalı’ya açtı.
28
O
kka Restaurant, dünyaca
ünlü oteller
zinciri W Hotels
Worldwide’ın
İstanbul ayağı
W İstanbul’un içinde hizmet veriyor. Modern tasarımıyla klasik
kebap restoranlarının arasından
sıyrılan restoranın işletmecisi ünlü
şef Tolga Atalay. Modern bistro
ortamında klasik kebap mutfağı
olduğunu duyunca biraz şaşırsak
da Okka, her yönüyle hayranlık
uyandırıyor. Ezber bozan restoran
Osmanlı mutfağının zenginliğini
gözler önüne sererken özlediğimiz
eski meyhane ruhunu da konuklarıyla buluşturuyor.
Kebapta devrim
Okka Restaurant’ın kuruluş hika-
yesi 2002 yılında başlıyor. Tolga
Atalay, tüm mutfakların en zengin
kültürlerinden biri olan kebabı,
modern ama oryantal ruhunu
kaybetmeyen bir mekânda sunma fikriyle 2004 yılında harekete
geçiyor. Kendi deyimiyle modern,
gündelik bir tarz içinde İstanbul
ve Batı’nın damağına ağır gelmeyen bir lezzet karması ile kebap
sunumu hayal ediyor ve bu anlayışla 2011 yılından beri Okka, W
İstanbul’un içinde hizmet veriyor.
Okka’da seçenek çok
Okka’nın adı, Osmanlı’nın gıda
satışında kullandığı ölçü biriminden geliyor. Osmanlı’nın bu etkisi
hem mutfakta hem de restoranın
dekorasyonunda kendini hemen
belli ediyor. Osmanlı sofrasına
eşlik eden mavi, bej ve kahverengi
dekorasyonu, altın varak süslemeler tamamlıyor. Renkler kadar
menü de dikkat çekici. Yüzde
80 klasik kebap mutfağı, yüzde
20 füzyon… Restoranda kebap
konseptine uygun olarak 12 çeşit
meze sunuluyor. Restoranda her
meze günlük hazırlanıyor. Ara
sıcak olarak da 10 çeşit seçenek
mevcut. Mutfağın temelini oluşturan kebapsa kemikli, parça et
ve zırhlanmış olarak tercihe göre
sunuluyor. Tolga Atalay, “Okka’da
zırhlanmış et sevmeyen birine
vakit kaybettirmeyiz” diyor. Tabii
ki Okka’nın menüsü bu kadarla
sınırlı değil. Restoran, yerli şarap
ve yerli peynir çeşitlerini şarküterisinde misafirleriyle buluşturuyor.
Tolga Atalay Okka’nın mahzenini, “Hem Türkiye’nin hem de
dünyanın en geniş Türk şarapları
koleksiyonuna sahip olan kebapçı
mahzeni” olarak tanımlıyor. Tüm
malzemeleri özenle seçen Okka
Restaurant menüsü konusunda
oldukça iddialı.
En iyi hizmet
Tolga Atalay, “her zaman en iyi
malzeme ve en iyi yemek” ilkesiyle
yola çıkıyor. Okka Restaurant,
yöresel malzemelerle yapılan lezzetli yemekleri ve eski meyhane
usulünde sunumuyla misafirlerinden tam not alıyor. “En ucuz
değil ama doğru fiyat” politikasıyla
menüsünü hazırlayan restoranda
hizmetin kalitesi kadar personelin
performansı da dikkat çekici. Gerekli tüm eğitimleri tamamlayan
personelin tamamı İngilizce konuşuyor. Tolga Atalay, personel
seçimine özellikle özen gösterdiklerini söylüyor. Onun için önemli
olan özellikler dürüstlük, iyi niyet,
çalışkanlık ve hayat enerjisi.
Bir gelen bir daha geliyor
Okka Restaurant’ta yonga ciğer,
tavuk şiş, dana kaburga, meyhane pilavı, lahmacun ve helvalı
okka’nın adı,
osmanlı’nın
gıda satışında
kullandığı
ölçü biriminden
geliyor.
dondurma en beğenilen lezzetler
arasında. Zaten taş fırında pişen
lahmacun ve kömürde pişen etlere direnmek nerdeyse imkânsız.
Hatta öyle ki Okka’da kendi dondurmalarını yapan Tolga Atalay,
Suudi bir şeyhin 4 ayda 40 kilo
dondurmayı jeti ile ülkesine götürdüğünü anlatıyor. Yurtdışından gelen misafirler Okka’ya ve
lezzetlerine hayran kalıyor. Yerli
gurmelerimiz de onlarla hemfikir.
Okka Restaurant için “İstanbul’un
en iyi üçü arasında” yorumunu
yapıyorlar.
Mutlaka deneyin
Tolga Atalay, “Son 3 yıldır bir
yeme içme patlaması yaşanıyor.
Üst segment müşteri panikte. Her
gün bir mekân açılıyor. Tüketici
sersem bir şekilde sağa sola koşturuyor. Trend kaçırmama kaygısı
var. İç mimari tabaktan daha çok
konuşuluyor. Manzara ve yer
müşterilerin ilk sorusu. Bizde sıra
iyi yemek, iyi servis, iyi dekor, iyi
lokasyon” diyor. Zaten Okka fiyat
ve konseptinden ziyade damaklarda bıraktığı eşsiz tat ile adından
söz ettiriyor. Restoran, W Hotel
çizgisinde devam edebilecekleri
her teklife sıcak bakıyor. Yakında
yurtdışındaki W otellerinde de
Okka’yı görebiliriz.
OKKA
Süleyman Seba Cad. No.22 Akaretler,
Beşiktaş / İstanbul 34357
Telefon: +90 212 381 2121
Fax: +90 212 381 2199
29
TREND-DEKOR
EVİN EN GÜZEL KÖŞESİ:
“Türk’ün Okuma
ile İmtihanı”
kitabının
yazarı ve Türk
Kütüphaneciler
Derneği üyesi
Erol Yılmaz
ile yaptığımız
keyifli
sohbet ile
kitaplıkların
büyülü
dünyasının
kapısını
araladık.
30
İ
nternete bağımlı yaşadığımız
şu günlerde bazılarımız “Artık
kitaba ne gerek var” diyor.
Oysa biraz düşününce, kitap sayfasına dokunmanın, yeni alınmış
bir kitabı koklamanın ya da aralarına notlar koyarak tekrar tekrar
okumanın keyfini, dokunmatik
ekranlardan elde edemeyeceğimizi fark ediyoruz. Anneannelerimizin, dedelerimizin evinde
gördüğümüz kitaplıkların aslında
onlar için birer üniversite olduğunu çoğu zaman unutuyoruz.
Zaten bir eve girer girmez gözümüz önce kitaplık arıyor ya da hiç
değilse masanın üzerinde bir kitap
olsun, koltuğumuzun yanında
gazetelik bulunsun istiyoruz. Yani
evin en güzel köşesi kitaplıklar
diyoruz…
Evde Kitaplık Sahibi
Olmak Çok Önemli!
“Türk’ün Okuma İle İmtahanı
Kitabı”nın yazarı ve Türk Kütüphaneciler Derneği üyesi Erol
Yılmaz, okumanın insanı ayrıcalıklı
kılan çok önemli bir özellik olduğuna inanıyor ve bunu her fırsatta
yazılı ve sözlü olarak dile getiriyor. Haliyle en değerli varlığımız
olan kitapları evimizin en güzel
köşesinde muhafaza etmemiz
gerekiyor. Erol Yılmaz evlerde
kitaplık oluşturma konusunu hem
kütüphanecilik profesyoneli hem
de okuma aşığı bir birey olarak
oldukça önemsiyor. Her şeyden
önce konunun küresel bir boyutu
olduğunu düşünüyor. “Ülkemiz
henüz bu aşamalardan epeyce
uzak olsa da, evinde kitaplık olması bilincine ulaşmış bireyler, bu
konuda biraz daha ileri aşamada;
okur-yazarlığa duyarlı ülkelerin
bireyleri olan bilgi insanı modeline
yakın duruyor” sözleriyle evinde
kitaplık oluşturmaya yönelen her
bireyin, ülke ortalamasının ilerisine geçmiş, “şanslı” kişiler olduklarını vurguluyor. Evde kitaplık bulunmasının bebeklik aşamasından
başlayan bir alışkanlık olduğuna
değinen Yılmaz, “Başka konularda
olduğu gibi kitap, dergi ve gazete
okuma, kısacası okuma alışkanlığı
konusunda da anne ve babasını
rol model alan çocuklar; kitapla
meşgul olma, bilgiye ulaşma ve
bu sayede zaman zaman problem
çözme konusunda evde kitaplık
Eğer kitap kurduysanız,
hayalinizde mutlaka bir
okuma köşesi oluşturmak
ya da derin bir kitaplığa
sahip olmak vardır.
İşte kendi kitaplığınızı
oluşturmak konusunda
birkaç ipucu.
bulunmasının yararını görürler. Bu
imkâna sahip olan çocuk, modern
dünyanın insan modeli olan bilgi
insanı olma konusunda büyük bir
avantaj yakalar” diyor.
Evinde bir
kütüphane ile
büyüyen çocuk,
modern dünyanın
insan modeli
olan bilgi insanı
olma konusunda
büyük bir avantaj
yakalamış olur.
Evinizde Kitaplığa Yer Açın
Yazar Erol Yılmaz’ın her dönem
1000 kitap eklediği bir kitaplığı
var. Evdeki yersizlik problemi
çerçevesinde, bir kısmını zaman
zaman çeşitli okullara hediye olarak gönderse de, ortalama 1500
kitap evindeki kitaplığının sürekli
misafirleri. “Kitaplığım her şeyden
önce bana ayrıcalıklı olma duygusunu yaşatıyor” diyen yazar sözlerine şöyle devam ediyor: “İçinde
öykülerin, romanların, şiirlerin,
denemelerin, ansiklopedilerin,
sözlüklerin yer aldığı kitaplığımda zaman geçirmek; bir konuyu
merak ettiğimde ansiklopediye,
sözlüklere ve monograflara yönelmek; o kaynaklar aracılığıyla
‘doğru bilgi’ye ulaşmak özel ve
çok hoş bir durum. Aynı zamanda,
bu durum bana dünya vatandaşı
olma imkanı sağlıyor.”
Yani kitaplığımızın başına geçip
içinden bir kitap seçtiğimizde o
gün ne zaman, nerede olmak isteyeceğimizi belirleyip, başka gezegenlerde ya da başka ülkelerde
dolaşmaya çıkmak mümkün.
Bizden ufak bir tavsiye, evinizde
mutlaka bir köşeyi kitaplarınıza
ayırın…
• Geleneksel kütüphane renkleri
genellikle koyudur. Koyu
tonlardan hoşlanmasanız bile
böyle bir tercih yapmak zorunda
kaldıysanız, duvarlarda açık renk
kullanmanız evin atmosferini
yumuşatmanıza yardımcı
olacaktır.
• Duvarı zeminden tavana kadar
aynı renge boyamak, okuma
köşenizi karanlığa gömebilir.
Bunun yerine duvarın yarısına
kadar lambri döşeme, diğer
yarısında ise açık renkte bir boya
tercih etmek daha ferah bir ortam
yaratacaktır.
• Klasik okuma köşelerinde
mobilyalarda olmazsa olmaz
deridir. Bu mekanın görüntüsünü
biraz zorlayabilir. Renkli ve
dekoratif yastıklar kullanarak,
açık renkli kumaşlar tercih
ederek aydınlık bir ortam
sağlayabilirsiniz.
• Eğer dairenizde bir şömine varsa
kitaplığı bu köşede oluşturmak iyi
bir fikir olacaktır. Şömine olmayan
dairelerde elektrikli şömine
alternatifini tercih edebilirsiniz.
Böylece mekana derinlik
kazandırmış olacaksınız.
• Bir okuma köşesinde en dikkat
edilmesi gereken konulardan biri
aydınlatmadır. Kitap okurken
gözünüzü yormayacak bir
ışık tercih etmelisiniz. Tavan
aydınlatmasından ziyade
okuma koltuğunun yanına bir
aydınlatma desteği sağlamak hem
dekorasyonu hem de gözünüzü
rahatlatacaktır.
31
sağlık
Sağlıklı bİr yaşam İçİn
organİk çözüm
Benzerlerine kıyasla organik pazarda fark yaratan müsli
markası “meandmuesli,” kişiye özel hazırladığı kutularda
sağlık ve lezzeti bir arada sunuyor.
32
Bizim ürünümüz
sadece spor ve
diyet yapanlara
değil, sağlıklı
beslenmek
isteyen ve
yemeklerini müsli
ile tatlandırmak
isteyen herkese
hitap ediyor.
Mustafa Can Zaimoğlu, Serdar Mansour Azar
M
arketten hazır aldığımız
ürünlerin ne
kadar sağlıklı
ya da üzerindeki “organik” ibaresinin ne kadar
güvenilir olduğundan hiçbirimiz
emin değiliz. Organik ve sağlıklı
müsli çeşitlerini bize ulaştırmayı
hedefleyen meandmuesli.com,
tüketiciye sağlıklı bir yaşam için
günün her saati tüketilebilecek
organik ve pratik çözümler sunuyor. Marka, üzerinde isminizin yer
aldığı kişiye özel sunumuyla dikkat çekiyor ve her geçen gün daha
geniş bir hedef kitlesine ulaşarak
başarısını artırıyor.
Organik ürün pazarında
fark yaratan marka
Mustafa Can Zaimoğlu ve Serdar
Mansour Azar, eğitim için gittikleri
Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde
tanıştılar. Almanya’da başlayan
ve gittikçe yayılan “Custom Made
Food” (Kişiye Özel Yiyecek) metodundan etkilenen ikili, kişiye
özel bir müsli markası yaratmaya
karar verdiler. Böylece, Türkiye’de
yeni yeni oluşmaya başlayan organik pazardaki boşluğu kapatan
başarılı örneklerden biri olan meandmuesli.com hayata geçirildi.
meandmuesli, tamamen organik
malzemelerden oluşan ürünleriyle tüketici güvenini ilk sıraya
yerleştiriyor. 5 müsli tabanı, 10
meyve, 8 kuruyemiş ve tohum
çeşidiyle tüketiciye kendi isteklerine ve yaşam şekillerine uygun
müsli karışımını yapabilme imkânı
sunuyor. En cezbedici noktaysa,
tüketicinin kutuya koymaya karar
verdiği ürünün kaç kalori olduğumeandmuesli.com’da zayıflamak
ve formunu korumak isteyenler
için yağ içeriği az ve çok lezzetli
seçenekler var.
33
sağlık
Müsli: Almanca “ezme, lapa” anlamına
gelen “mües” kelimesinden türetilen
müsli, 1900 yılında beslenme uzmanı
Dr. Maximilian Oskar Bircher-Benner
tarafından bulundu. Bircher-Brenner
bu karışımı Zürih’teki özel kliniğindeki
hastaları için hazırlamıştı. Zamanla
İsviçre’de popüler bir kahvaltılık haline
gelen müsli kısa zamanda diğer Avrupa
ülkelerine ve dünyaya yayıldı.
Bircher Brenner’in orijinal tarifi taze
mayhoş elma, kuru yulaf ezmesi,
yoğunlaştırılıp limon suyuyla kesilmiş
süt, fındık ve bademden oluşuyordu.
Günümüzde paketlenmiş ve kuru olarak
satılan müsli; çeşitli tahıllar, fındık,
fıstık ve meyve parçalarından oluşuyor.
Protein, karbonhidrat, vitamin, mineral
ve lif yönünden zengin olan müsli; süt,
yoğurt, meyve suyu hatta dondurma ile
karıştırılarak tüketiliyor.
nu görebilmesi. Hazırlanan ürünü
kişiye özel hermetik ambalajlarda
sunması da meandmuesli’yi diğer
markalardan ayırıyor.
Sağlık ve lezzet
uygun fiyata
Organik ürün alırken bizi düşündüren en önemli unsur,
fiyat ve gramaj farkı. Oysa
meandmuesli.com, büyük gramajlarda ürünleri uygun fiyatlarla
sunuyor. Mustafa Can Zaimoğlu
ve Serdar Mansour Azar, “Bir poğaça yiyecek olsanız ve yanında
bir çay içseniz de 3 TL ödüyorsunuz. Bizim ürünlerimiz de hemen
hemen aynı fiyata denk geliyor,
üstelik daha sağlıklı ve faydalı
bir öğün tüketmiş oluyorsunuz.
Ekşi sözlükte bir tüketicimiz,
ürünlerimizin marketlerde satılan
ürünlere oranla daha pahalı olduğunu fakat o ürünlerin içinden
üzümleri ayıklamaktan bıktığını
dile getirmiş. En güzel tarafı ise,
beklediğinden büyük gelen kutumuzun daha ilk başta gözünü
doyurduğunu söylemiş,” diyerek
bu durumu anlatıyorlar.
meandmuesli.com ürünlerini
Mars Athletic Club şubelerinde ve
Macrocenter’larda bulmak mümkün. meandmuesli.com’da kendi
karışımınızı yapabileceğiniz gibi
“Chocolate & Cherry,” “Classic
Oats” ve ”Crunchy & Fruit” gibi
hazır çeşitlerini de alabilirsiniz.
Ayrıca kilo vermek ve formunu
korumak isteyenler için “Low Fat,”
spor yapanların enerji ihtiyacına yönelik “High Carb” ve yoga
yapanlar için “Detox” çeşitlerini
içeren “Be Fit” serisi var.
Meandmuesli, tamamen organik malzemelerden oluşan
ve içinde hiçbir katkı maddesi barındırmayan çok özel bir
müsli. En önemli özelliğiyse yepyeni bir beslenme deneyimi
sunması: Müslinin içeriğine tamamen siz karar veriyorsunuz. %100 organik malzemeler arasından istediğinizi
seçiyor ve karıştırıyorsunuz. Ve özel kutusuna koyulan bu
karışım adresinize geliyor. Katkı maddesi, koruyucu ve
renklendirici içermeyen meandmuesli, çok farklı şekillerde
tüketilebiliyor.
34
Müslİlİ hafİf ve
lezzetlİ tatlılar
Elmalı tatlı
Malzemeler:
1 büyük kırmızı elma, 1 su bardağı
süt, 2 su bardağı müsli
Hazırlanışı:
Elmayı rendeleyin. Yapışmayan
bir tavada elma, müsli ve sütü,
elmalar şekerleninceye ve müsli
sütü çekinceye kadar pişirin.
Ocaktan indirdiğiniz tatlıyı servis
tabağına koyun. Dilerseniz tarçın
ekleyebilirsiniz.
Müslİlİ kurabİye
Malzemeler: 4 su bardağı müsli, 1/2 su bardağı kavrulmuş buğday
tohumu, 1,5 su bardağı kuru üzüm, 1 su bardağı + 2 yemek kaşığı
un, 1 tatlı kaşığı karbonat, 1 tatlı kaşığı kabartma tozu, 1/2 tatlı kaşığı
tarçın, 1/2 tatlı kaşığı tuz, 1/2 su bardağı tozşeker, 1/2 su bardağı
esmer şeker, 226 g margarin/tereyağı, 2 yumurta, 1 paket vanilya
(varsa 1 tatlı kaşığı vanilya esansı)
Hazırlanışı: Fırını 175 dereceye getirin. (Kurabiyelerin tamamen ısınmış fırına girmeleri gerektiği için bu işlemi ilk başta yapın.)
Müsli, un, buğday tohumları, karbonat, kabartma tozu, tarçın
ve tuzu bir kapta karıştırıp kenara alın. Esmer şeker, tozşeker
ve margarini mikserle orta hızda krema kıvamına gelene kadar
yaklaşık 5 dakika karıştırın. Kenarlara yayılan karışımı spatulayla
ortaya toplayın. Yumurtaları ve vanilyayı ekleyip iyice karışmalarını
sağlayın. Karışınca hızı en düşüğe getirin. Elinizle karışımdan ceviz
büyüklüğünde parçalar alıp top yapın (Elinize yapışan bir karışım
olacak.). Hafif bastırıp yağlı kâğıt serili tepsiye dizin. Fırında 12-14
dakika pişirin. Fırından çıkartıp kendi tepsisinde 5 dakika bekletin
(Fırından çıktıktan sonra sertleştiği için dinlendirmek önemli.). 5
dakikanın sonunda fırın teline alıp tamamen soğumalarını sağlayın.
Aynı gün içinde tüketirseniz içleri yumuşak, dışları kıtır kıtır kurabiyeleriniz olur. Teneke bir kutunun içinde birkaç güne kadar muhafaza edebilirsiniz.
35
SAĞLIK
OBEZİTE
ÇOCUKLARI
TEHDİT EDİYOR
Çocuk obezitesi yeni milenyumun hızlı yaşam
tarzı nedeniyle tüm dünyada hızla artıyor.
36
Ota Tıp Merkezi
diyetisyenlerinden
Özge Yılmaz’A GÖRE
Çocuğun sağlıklı
beslenmeyi
öğrenmesinde
ebeveynlerin
sorumlulukları
çok büyük. Çünkü
çocuk için rol
model rolünü anne
ve baba üstleniyor.
Çocuklarınızdan mutfakta yardım isteyin
zira çocuklar mutfakta vakit geçirmeyi
severler. Büyük çocuklardan yemek
yaparken yardım isteyip küçük çocuklardan
masayı hazırlamada yardım isteyebilirsiniz.
Bu sırada onlara malzemeleri neden
kullandığınızı anlatıp sağlıklı beslenme için
akılda kalıcı bilgiler verebilirsiniz.
B
eslenme alışkanlığı kuşkusuz çocuklukta kazanılıyor.
Fakat modern hayat tarzında ebeveynlerin sağlıklı yemek
hazırlayacak vakti bulamamaları;
çocukların bol elektronikli, az hareketli ve sık sık abur cubur yiyerek geçirdikleri saatler, obeziteyi
büyüyen bir sağlık problemi haline
getiriyor. Peki, dünya nüfusunda
obezitenin günden güne tek haneli
yaşlara indiği, tüketilen yiyeceklerin gelişimi destekleyen kaliteyi
barındırmadığı günümüzde, bu
ciddi sorunun kaynağını anlamak
ve çözüm üretmek için neler yapılabilir?
Çocuğun beslenmeyi
öğrenmesinde rol
model: Aile
Ota Tıp Merkezi diyetisyenlerinden
Özge Yılmaz, çocukların sağlıklı
kiloda olabilmeleri için çoğu alışkanlık gibi beslenme alışkanlığının
da çocukluk çağında kazandırılabileceğini söylüyor. Çocuğun
sağlıklı beslenmeyi öğrenmesinde
ebeveynlerin sorumlulukları çok
büyük. Çünkü çocuk için rol model
rolünü anne ve baba üstleniyor.
Yılmaz, “Fast-food tarzı beslenen
ya da gazlı içecek içen anne ve
baba, çocuğuna bunların zararlarından bahsetse de çocuk için bir
etkisi olmayacak. Yemeğin birlikte yenmesi çok önemli. Yapılan
araştırmalar aile sofrasında yemek
yenildiğinde alınan yağ oranının
büyük oranda azaldığını ve çocukların daha sağlıklı yiyeceklere
yöneldiğini gösteriyor” diyerek
ebeveynleri uyarıyor. Yemeğin
yavaş yenmesinin gerekliliğine de
dikkat çeken Yılmaz, diyet kelimesinin sıklıkla kullanılmasının çocuğu az yemeye teşvik etmeyeceğini
de sözlerine ekliyor. “Çocuğunuz
sürekli atıştırmak istiyor olabilir;
bu atıştırmalıkları sağlıklı öğünler
haline getirin. Belirli bir saatte
planlanan yiyecekleri yemesini
Dünyadaki genç obez sayısı günden güne hızla
artıyor. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yürütülen “Türkiye Beslenme ve Sağlık
Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre,
Türkiye’de 0-5 yaş grubunda obezite sıklığı
%8,5; 6-18 yaş grubunda ise %8,2.
sağlayın. Sürekli atıştırmak fazla
yemeye yol açabilir. Fakat ara
öğün çocukların iştahını etkilemeden, ölçülü ve sağlıklı beslenmenin
bir parçası olabilir” diyen Yılmaz
birkaç sağlıklı alternatif öneriyor.
Hazır meyveli yoğurt almak yerine
evde hazırlamayı, patates kızartmasından vazgeçemeyen çocuklar
için az yağlı kaşar peyniriyle hazırlanan fırın patatesinin alternatif
olabileceğini söylüyor. Hamburger
ve pizzanın da rahatlıkla evde
yapılabileceğini dile getiren Özge
Yılmaz, “Kuru meyve, badem veya
fındıktan oluşan ara öğünleri çocuğunuzun beslenmesine katın.
Kek ve çikolatayı da beslenmesinden çıkarmayın. Fakat bu ürünleri 1
bardak sütle birlikte ara öğünlerine
ekleyin” diyor.
Kahvaltı çok önemli
Diyetisyen Özge Yılmaz, çocuk
beslenmesinde kahvaltının en
önemli öğün olduğu konusunda
ebeveynleri uyarıyor ve ekliyor,
“Kahvaltı, gece boyunca oluşan
açlığın giderilmesi, vücut ihtiyaçlarının karşılanması ve
okulda dikkat azalmasının
önüne geçilmesi için vazgeçilmez. Çocuklar üzerinde
yapılan tüm araştırmalar
da gösteriyor ki okul
başarısında kahvaltının yeri çok
büyük.” Fast-food tüketiminin
haftada en fazla bir defa olması
gerektiğine dikkat çeken Yılmaz’a
göre, “Dengeli ve bol çeşitli beslenmek obeziteden korunmak için
en büyük etken.” Her ne kadar
çocuklar yetişkinlerden daha aktif
bir yaşam sürse de sağlıklı beslenmeyi her gün düzenli yapılan 30
dakikalık egzersizle desteklemek
önemli. Yılmaz, “Sevdiğiniz bir
sporu haftanın belirli günlerinde
yapmaya özen gösterin. Bilgisayar
başında ya da televizyon karşısında oturmak yerine spor yapmak
daha sağlıklı bir çocukluk ve yetişkinlik dönemi sağlar” diyor.
37
DOĞAL YAŞAM
Yenilikçi ve Çevreci
Bir Vizyon:
GAMZE
GÜVEN
Yaptığı tasarımlarla hem dünyada hem de Türkiye’de
pek çok prestijli ödüle layık görülen Tasarım Üssü
Şirketi’nin başarılı tasarımcılarından biri, Gamze
Güven. ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nü
bitirmiş. Çok sevdiği ürün tasarımı mesleğini yapmak
için sabırsızlanan tasarımcı, “Ambalaj ve gıda tasarımı
hiç aklımdan geçmiyordu. Çünkü okulda ürün tasarımı
olarak mobilya, elektrikli aletler, taşıt tasarımı, tıbbiaskeri gereçler gibi alanlarda projeler yapmıştık”
diyor. Fakat 2000 yılında devraldığı ve adını Tasarım
Üssü olarak değiştirdiği şirketinde tasarımlarının yönü
değişiyor. 15 yıl çeşitli sektörlere yönelik serbest
ürün tasarımı hizmeti veren Gamze Güven, 9 yıldır
hızlı tüketim ürünleri tasarlıyor. Gamze Güven, hızlı
tüketim toplumunda özellikle önem verdiği çevreci
yaklaşımı ve tasarımlarını Akasyalı’ya anlattı.
38
Tasarım Üssü Şirketi’nin başarılı
tasarımcısı Gamze Güven
çevreye duyarlı tasarımlar
yapmaya özen gösteriyor. Yaptığı
tasarımlarla pek çok ödül
alan Güven, çevre bilincinin
kazanılmasında tasarımcıların
önemli sorumlulukları olduğunu
düşünüyor.
39
DOĞAL YAŞAM
Daha bilinçli
tüketim ve
“kullan at”
toplumundan
“daha az tüketen
topluma” geçiş
olacağını
düşünüyorum. Bu
konuda tasarıma
çok iş düşüyor.
Çevreye karşı duyarlılık her
geçen gün daha önemli hale
geliyor. Pek çok üretici duruma
daha ciddi yaklaşmaya başladı.
Tasarım dünyasında bu konuda
neler oluyor? Siz çevreye duyarlı tasarımlar konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Biz özellikle perakende satılan
hızlı tüketim ürünleri sektörüne
yoğunlaşan işler yapıyoruz. Ambalajın çok yoğun kullanıldığı bu
sektörün ciddi çevre sorunları yaratabileceğini düşünerek çevreye
duyarlı tasarımlar yapmayı önemsiyoruz. Yalnız bu sadece tasarımcıların önemsemesiyle halledilebilecek bir konu değil. Gerek
müşterilerimizi, gerek ambalajları
üreten tedarikçileri doğada çözünen “biodegredable” malzemeler
gibi çevreci malzemeler kullanmaları konusunda bilgilendiriyor,
yüreklendiriyor ve hatta hammadde temin edilebilecek yerleri
bularak teşvik ediyoruz. Toplumda
olduğu gibi, gerek marka sahiplerinde gerekse tedarikçilerde
bilinçlenme ve bir şeyler yapma
isteği arttı. Daha hafif ambalaj,
daha az malzeme kullanarak ikincil kullanımlı ambalajlar yaratmak,
doğada çözünebilen plastikleri
kullanmak hatta yenebilir ambalajlar konusunu araştırıyoruz.
40
Tasarım Üssü’nün kurulmasına
nasıl karar verdiniz? Tasarım
Üssü’nde tasarım sürecini nasıl
organize ettiğinizden biraz bahseder misiniz?
Tasarım Üssü’nde yeni bir iş tanımı, brief geldiğinde önce ekipte
beyin fırtınası yaparız. Pazar
araştırma süreciyle devam ederiz.
Hazırlanan odak grup raporlarını
okur, niteleyici test videolarını
izleriz. Dünyada ve iç piyasadaki
eksikleri, beklentileri kurgulamaya
başladığımız fikir projeleri aşaması çok heyecanlı. Yeni bir ürün
ortaya çıkarma süreci sancılı olduğu kadar heyecanlı bir süreçtir.
Sunum sonrası seçilen konsept
ve tasarımlar daha sonra prototipi
yaptırılarak odak grup testlerine
girer. Üretici ve tedarikçiler ile görüşülüp gerekli revizyonlar yapılarak imalat çizimleri tamamlanır.
Bu aşamadan sonra numunelerin
yapılmasını koordine ederiz. Yani
ürün piyasaya çıkana kadar sorumluluğumuz devam eder.
Çevrecilik, geri dönüşüm, sürdürülebilirlik sıklıkla ihmal edilen konular. Fakat sizin çevreci
ambalaj konusunda çalışmalarınız var. Bize çevreci ambalaj
çalışmalarınızdan bahseder
misiniz?
Çevreci ambalaj konusunda, gerek seçtiğimiz gövde malzemesi
gerekse üzerinde kullanılan boya,
kaplama, baskı malzemesi ve
kapak gibi unsurlarda; ürün ömrü,
ikincil kullanım, az malzeme
kullanımı, sürdürülebilir ve geri
dönüştürülebilirlik konularını da
araştırıyor ve müşterilerimize bu
konularda öneriler götürüyoruz.
Cam ambalajlarımızda çevreye
zarar veren asitli ambalaj kullanımından kaçarak, şişe boyamada
ve baskısında organik cam boyaları kullanmaya özen gösteriyoruz. Şu aralar plastik ambalaj
alanında bir proje üzerinde çalışıyoruz.
Tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’nin de en büyük kâbusu
ve gündemi su sıkıntısı. Bu
konuda pek çok proje mevcut.
Bunlardan biri de tasarımında
yer aldığınız “su artırımlı banyo” projesi. Bize bu projeden
bahseder misiniz?
Design Turkey “Eko Tasarım
Sürdürülebilir Çevre İçin Tasarım” temalı yarışmaya katıldığım
proje. “Su Artırımlı Banyo Sistemi” evlerde, ofislerde, kamu
mekânlarında daha az su tüketmeyi sağlayacak, su tasarrufu
yaptıran komple banyo sistemidir. Sistem güneş pillerinin de
kullanıldığı 64 komponent içeren
6 ana birimden oluşmaktadır: Fotoselli batarya, entegre duş ünitesi, elektronik batarya, entegre
küvet üniteleri, geri dönüşümlü su
kullanan asma klozet ve su deposu. Kompakt, pratik ve ekonomik
bir sistem yaratılarak banyo ve
tuvaletlerdeki su tüketiminin
minimize edilmesi ve kullanılmış
suyun ikinci kez geri kazanımını
amaçlamaktadır. Sistem; lavabo,
duş ve küvette kullanılmış gri suyun motor vasıtasıyla filtrelenip,
ultraviyoleyle arıtılmasını, 150
litrelik bir depoya bağlanan klozet
rezervuarıyla suyun ikinci kez
kullanımını öngörmektedir. Böylelikle 4 kişilik bir ailenin günlük
yaklaşık 300 litre olan banyodaki
su tüketimi 150 litreye düşmektedir.
Bu projeyi oluşturmak ve tasarlamak kadar uygulanabilmesi
için gerekli koşulların sağlanabilmesi de önemli. Bir projenin
başarılı bir şekilde hayata geçirilebilmesinin yolu nedir?
Bu çok inandığım bir proje ama
henüz bu ürüne yatırım yapacak,
ürünü üretecek ve pazarlayacak
bir yatırımcı arayışına giremedim. Yurtdışında çok ilgileneceğini düşündüğüm şirketler var.
Ama gönlüm Türk firmalarının
üretmesinden yana. Su sıkıntısı
çekilen günlerde herkes arayışa
girdi ve ihtiyaç çok. Biz de bu
dönemde bu projeyi geliştirdik.
Su sıkıntısı bitince ihtiyaç unutulabilir. Oysa gelecekte en büyük
sorunumuz susuzluk olabilir ve
çok geç olmadan su tüketimimizi azaltmamız, geniş kitleler
tarafından suyu yeniden kullanabilmemiz lazım. Projenin hayata
geçebilmesi için bizim projemizi
yatırımcılara tanıtmamız gerekiyor. Belki sizin tarafınızdan
yayınlanması bu girişimciliğin ilk
basamağı olur.
Dünyada ya da Türkiye’de yeşil
tasarım konusunda takip ettiğiniz tasarımcılar kimler ve
tasarımlar neler?
Dünyada takip ettiğim kitaplar
var. İnternet üzerinden de araştırıyorum. Türkiye’de ise Açık
Radyo’da Nurhan Keeler’in hazırladığı “Evrenin Suyuna
Giden Tasarım” programını ve
sürdürülebilirlik konusunda guru
kabul ettiğim Pınar Öncel ve Tuna
Öz Çuhadar’ı takip ediyorum.
Ambalaj Sanayicileri Derneği’nin
yayınlarını da okuyorum.
ten” topluma geçiş olacağını düşünüyorum. Bu konuda tasarıma
çok iş düşüyor. Çünkü ne de olsa
tasarım tüketimi artırmaya odaklı
bir disiplin. Artık yakın gelecekte
ürün yerine hizmet ve deneyim
tasarımının daha çok gelişeceğini, tasarımcıların bu alanlara
yönlenmeleri gerektiğini düşünüyorum.
İleriye dönük yeni hedef ve projeleriniz var mı? Tasarım Üssü
olarak planlarınız neler?
Gelecekte daha çok bu konuya
eğilmiş projelerde çalışmayı hedefliyorum. Hızlı tüketim ürünleri
sektöründe yoğunlaşmaya devam ederek uluslararası işlerimi
de geliştirme amacım var.
Gelecekte tasarımın çevreye
duyarlılığı konusunda bizi neler
bekliyor, bir öngörünüz var mı?
Suyun azalması, çevre kirliliğinin
daha da artması ve bu nedenle
insanlarda çevreye duyarlı, sürdürülebilir yaşam farkındalığının
artması kaçınılmaz gözüküyor.
Daha bilinçli tüketim ve “kullan
at” toplumundan “daha az tüke-
Çevreci ambalaj konusunda,
gerek seçtiğimiz gövde
malzemesi gerekse üzerinde
kullanılan boya, kaplama,
baskı malzemesi ve kapak gibi
unsurlarda, sürdürülebilir
ve geri dönüştürülebilirlik
konularını da araştırıyor ve
müşterilerimize bu konularda
öneriler götürüyoruz.
41
LIMITED EDITION
Koleksiyoncuların vazgeçilmezi sınırlı sayıda
üretimler, farklı tasarımlarıyla dikkat çekiyor.
Belirli bir dönem için geçici olarak üretilmiş
bu ürünlere sahip olmak için hızlı davranmak
gerekiyor.
Paşabahçe’den
“Zevk-i Selim”
Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden
esinlenen geleneksel el sanatlarımızı
cama yansıtan Paşabahçe’nin “Zevk-i
Selim Koleksiyonu”nda toplam 32
eser yer alıyor. Her eserden sadece 2
biner adet üretilecek olan koleksiyonda
II. Bayezid’e ait kaftandaki serenk
motifi ve şal motiflerinden ilhamla
tasarlanan “Şal Vazo,” İslam Eserleri
Müzesi envanterinde bulunan Kur’an
Mahfazası desenlerinden mülhem
“Sedefkari Kâse” gibi parçalar yer
alıyor.
42
www.pasabahce.com.tr
Hudson’s Bay X
Converse Jack
Purcell Ltt Sneakers
Hudson Bay Company, çekici ve
farklı bir ayakkabı üretmek için
kolları sıvadı ve ortaya bu rengârenk
görüntü çıktı. Yün, kauçuk ve deri
kullanılarak üretilen ürünün ilham
kaynağı şeritli battaniyeler.
www.converse.com.tr
Montblanc Great
Characters Leonardo
Da Vinci
Montblac, ilhamını Leonardo
da Vinci’nin fikir ve icatlarından
alıyor. Kapağı ve gövdesi adonize alüminyum olan bu özel kalemden, 3000’i dolmakalem ve
3000’i tükenmez kalem olmak
üzere toplam 6000 adet üretildi.
Kapağın üzerinde bulunan koni
şekli, da Vinci’nin konsepti olan
ve günümüzde geliştirilmiş
haliyle modern otomotiv
mühendisliğinde kullanılan çift
hareketli iletim sistemini temsil
ediyor. Tokanın ucunda bulunan
kırmızı altın kaplama dişli de,
da Vinci’nin birçok tasarımında
karşımıza çıkan bir unsur.
www.montblanc.com
43
LIMITED EDITION
Nikon FA Gold
Limited Edition
Nikon, 1984 yılında “Camera Grand Prix” ödülünü kazanmasının ardından bu ödülü kutlamak
ve kalıcı kılmak için ilk 24 karat altından yapılmış
Nikon FA Gold‘u üretti. Nikon FA Gold, paulownia
ağacından yapılmış özel bir kutu içinde satışa
sunuldu. Makinenin hemen arkasına “Camera
Grand Prix’84” yazısı işlenmiş. Nikon FA Gold
satışa sunulmadan önce altın kaplama parçaların
bakımı ile ilgili mücevhercilerden tavsiyeler de
alınmış.
www.ebay.com
Star Wars
Limited Edition
iPhone 5 Case
Star Wars hayranı olduğunuzu
göstermenin en yenilikçi
yollarından biri iPhone telefon
kılıfları. Güçlendirilmiş sert
kabuğu sayesinde telefonun
kaymasını engelleyen bu özel
tasarım, karakterleri hemen
tanıyabileceğimiz semboller
taşıyor.
http://starwars.com/shop
Pioneer
DDJ-ERGO
Limited
Krom plakalı ön yüze sahip, şık, tarz sahibi,
siyah renkli, sınırlı sayıda üretilen Pioneer
DDJ-ERGO Limited, üstüne yerleştirilerek
MacBook’unuzu tamamlar ve USB’den
çalışır, böylece nerede olursanız olun
şarkıları mikslemeye başlayabilirsiniz.
Nabız gibi atan LED ışıkları müziğinizi ne
kadar yakın eşleştirdiğiniz hakkında size
görsel geribildirim sağlarken, birlikte gelen
Tracktor Pro 2 LE yazılımı en sevdiğiniz
müziği Mac’inizde mikslemenize olanak
sağlar.
http://store.apple.com/tr
44
Limited
Edition Hobbit
Moleskine
Tolkien hayranları ve Moleskine
severler için sınırlı sayıda üretilen
not defterleri, koyu bordo ve
kahverengi kapakların üzerinde bronz “Lonely Mountain”
işlemesi ve kenarında “JRRT”
monogramı ile dizayn edildi. Kendi kelimeleriniz ve çizimlerinizle
tamamlayacağınız Tolkien sihrini,
ilk ve son sayfasına ek olarak
genişletilebilir “Wilderland”
haritasında bulabilirsiniz.
www.moleskine.com
LIMITED EDITION
Bentley Çantalar
Otomotiv sektörünün lüks
markalarından Bentley, kadınlar için
özel bir çanta koleksiyonunu yarattı.
Tüm dünyada sadece 160 adet
satılacak olan bu çantalar iki farklı
modelden oluşuyor. İlki firmanın
1952 yılında ilk kez satışa sunduğu
markadan ilham alan modeli “The
Continental”, ikincisi ise şirketin
yönetim kurulu üyelerinden Woolf
Barnato’nun havacı kızı Diana
Barnato’ya ithafen tasarlanan “The
Barnato”. Her iki model dört farklı
renk seçeneğiyle satışa sunuluyor.
www.bentleyhandbagcollection.com
Viktor & Rolf – Flowerbomb
Crystal
Ünlü modaevi Victor & Rolf’un ilk kez 2005
yılında piyasaya sürdüğü Flowerbomb adlı
parfümü yepyeni bir tasarımla karşınızda!
Victor & Rolf denince akla gelen dantelli,
kabarık ve enteresan kostümler, parfüm
şişelerinin tasarımında da bolca kullanılmış.
Işıl ışıl parlayan parfüm şişesi kar tanelerinden ilham alınarak tasarlanmış. Parfüm
notalarında bir değişiklik yok, bildiğimiz
orijinal Flowerbomb. Sadece şişe tasarımı
yeniden yorumlanmış. Gül, vanilya ve
menekşe notalarının kullanıldığı parfüm hem
sizi hem sevdiklerinizi mutlu edecek.
www.sephora.com
46
OTOMOBİL
SAVAŞ UÇAĞI
DEĞİL LAMBORGHINI
Egoısta
Lamborghini 50. yaşını, özel olarak hazırladığı ve
savaş uçaklarını anımsatan konseptiyle dikkat çeken
tasarımı Egoista ile kutluyor. Spor otomobilin öncü
isimlerinden Lamborghini’nin bu önemli yıl için
hazırladığı konsept otomobil modeli Egoista (Bencil), ismini sadece tek kişi tarafından kullanılabiliyor
olmasından alıyor.
Volkswagen Tasarım Başkanı Walter de Silva
tarafından tasarlanan otomobil, geometrik ve keskin hatlarıyla da dikkat çekiyor. 5,2 litre 600 beygir
48
V10 motor kullanılan Egoista’nın ilham kaynağıysa
Apache savaş helikopterleri…
Karbon fiberden üretilmiş gövdesi, LED
aydınlatmaları ve dikkat çekici jantları ile öne çıkan
Lamborghini Egoista’nın üreticileri, sürücü bölümünün “yaşam hücresi” görevi görecek şekilde
aracın diğer kısımlarından ayrı tasarlandığını belirtti.
Araç, yan destekli koltuğuna beş noktadan bağlı
emniyet kemeri ve iç mekânda kullanılan panellerin
yerinden sökülebiliyor olmasıyla da benzersiz.
Wall Street Journal’ın haberine göre,
Egoista için seri üretim yapılmayacak.
Şirket, Lamborghini araçlarının “birkaç
kişinin” olabileceğini fakat Egoista’nın
“kendine has” olduğunu ve “her zaman,
herkes için bir rüya olarak
kalacağını” açıkladı.
49
YAT
Zaha HadId’den
geleceğin yatı:
“UnIque CIrcle”
50
Ünlü mimar Zaha Hadid, Alman yat üreticisi Blohm+Voss ile işbirliğine giderek
fütürist bir yat tasarladı. Hadid’in konforla fonksiyonelliği birleştirerek tasarladığı yat büyük ilgi topladı. Projede 128 metre uzunluğunda bir ana yat ve ona
bağlı olan 90 metre uzunluğunda beş küçük yat bulunuyor. Yukarıdan bakıldığında bir “iskeleti” andıran tasarımda, yattaki güverteler dış iskelet sayesinde
birbirine bağlanıyor.
2004’te ünlü Pritzer Mimarlık Ödülü’nü kazanan ve dünyanın dört bir yanında
binalar tasarlayan Hadid ilk kez böyle bir tasarıma imza attı. Yatlarda pek çok
havuzun yanı sıra yatak, oturma ve çalışma odaları yer alıyor. Unique Circle
serisi, sipariş üzerine üretilecek.
51
SPOR
SPOR
SINIR
R
O
Y
I
M
I
N
TA
da bir
Hepimiz, hayatımız
yecanı
kez bile olsa bu he
dir. Merak
yaşamak istemişiz
. Bir insan
etmeden edemedik
rürken
bazen sokakta yü
neden
bile zorlanırken
ya da
yamaçtan atlar
ır?
kayalara tırman
B
azı insanlar için bisiklete binmek,
koşmak ya da futbol oynamak yeterinc
e
heyecanlı olmayabilir. Onların mac
eraya, heyecana ya da daha yüksek
gerilime ihtiyaçları vardır. Başka bir deyi
şle
vücutlarının ve yapabileceklerinin
sınırlarını keşfetmek, çoğu kişinin alamayacağı
riskleri almak
isterler. İşte ekstrem sporlar tam
anlamıyla
böyle düşünen insanlar için… Bug
ün bu sporları
yapan insanlar kendilerini alışılage
lmiş ve rutin
bir toplumun parçası olmak yerin
e alternatif bir
alt kültürün parçası olarak tanımlıy
orlar.
Ekstrem spor tanımının ilk olarak
nerede ve kim
tarafından kullanıldığı bilinmese de,
60’lı yıllarda
52
kaykay, sörf ve ardından 70’li yılla
rda dağcılık ve
maraton koşusunun popülerleşm
esiyle ortaya çıkmaya başladığı söylenebilir.
80’li yıllarda
daha çok risk içeren ve bazen ağır
yaralanmalar
hatta ölümlerle sonuçlanabilen spor
lar bu isimle
anılırken, 20. yüzyılın sonunda mod
ern insanın
artan güvenlik bağımlılığına zıt bir
eğilim olarak
da yorumlandı. 2000’li yıllarda telev
izyonda
gördüğümüz Tony Hawk yada Felix
Baumgartner gibi popüler karakterler ekstrem
sporların yayılmasına önayak oldu. Bug
ün dünyada
özellikle gençler arasında hızla yayı
lmakta olan
ekstrem sporların aynı zamanda
çok büyük bir
pazar payına sahip olduğu tartışılm
az bir gerçek.
Yamaç Paraşütü
1970’li yılların sonlarına doğru bazı uçucular, yapısı sabit ve
ağır olmayan, daha esnek ve daha hafif bir hava aracı arayışı
içine girdiler ve ardından birkaç serbest paraşütçüyle beraber yamaçlardan paraşütle uçuş denemelerine başladılar.
Çok geçmeden farklı malzemeler ile daha büyük boyutlarda,
yüksek gerilime dayanıklı, özel paraşütler üretilmeye başlandı
ve yamaç paraşütü giderek gelişerek dünyada en çok tercih
edilen ekstrem sporlar arasına girdi. Popüler bir ekstrem
spor türü olarak yamaç paraşütünü Türkiye’de bir çok
bölgede yapabilmek mümkün. Nitekim Ölüdeniz, Türkiye’de
ve dünyada ender bulunacak güzellikteki yamaç paraşütü
merkezlerinden biri. Burası profesyonel pilotlar için harika
bir uçuş alanı. Amatörler için Babadağ’dan yapılan düz bir
uçuş yaklaşık 30 dakika sürüyor. Tecrübeli pilotlar, yükselen
hava akımlarını değerlendirerek saatler süren uçuşlar yapabilir. Ölüdeniz dışında Akşehir, Kaş, İzmir Bozdağ ve Denizli
Çökelez Dağı da Türkiye’deki yamaç paraşütçüleri tarafından
sıklıkla tercih edilen bölgeler arasında.
a ilk olarak
aşütü denildiğinde akl
Türkiye’de yamaç par
şık 2000
Babadağ geliyor. Yakla
Fethiye-Ölüdeniz’deki
-kasım
yıs
inilen Babadağ’da, ma
metreden Ölüdeniz’e
paraşütü
aç
yam
ve yabancı yüzlerce
ayları arasında yerli
ğası ve
Do
.
yor
tiri
leş
bin uçuş gerçek
pilotu, toplam 12-13
iz’in
den
Ölü
ki
kte
elli
güz
doyumsuz
zengin bitki örtüsüyle
da
Babadağ’
de tercih sebebi olan
manzarası nedeniyle
sında Avenara
ler
ket
şir
en
ti ver
yamaç paraşütü hizme
e Tandem
us Turizm ve Extrem
tura, Easy Riders, Foc
sayılabilir.
12
BiN
Mayıs-kasım ayları
arasında Babadağ’da
yapılan uçuş sayısı
53
SPOR
DAg BiSiKLETi
1966 yılında İngiltere’de ortaya çıkan “Dağ bisikleti” konsepti
daha sonra 70’li yıllarda, özellikle Amerika’da çok tutuldu. Dağ
bisikletinin dünya şampiyonası ile kez 1990 yılında düzenlendi
ve 1996 yılında ilk defa Atlanta Olimpiyat Oyunları’nda yer aldı.
Türkiye’de ise dağ bisikletinin macerası, 1997’de ilki yapılan
“Uluslararası Alanya Dağ Bisikleti Kupası” ile başladı. Bu yıl 17.si
yapılan Alanya Dağ Bisikleti Kupası, farklı ülkelerden birçok
katılımcıya evsahipliği yapıyor. Aslında Türkiye dağ bisikleti
sahaları konusunda çok zengin olsa da bu potansiyelden tam
anlamıyla yararlanıldığı söylenemez. Bizim önerimiz olan Kaçkar Dağları’ndaki Trans-Kaçkar parkuru, spor meraklılarına en
kısası 9 kilometre, en uzunu ise 58 kilometre olmak üzere pek
çok seçenek sunuyor. İstanbul’dan çok da uzaklaşmak istemeyenler için ise Belgrad Ormanı iyi bir seçenek.
54
rere “Downhill,” “F
nım şartlarına gö
lla
ku
i,
ara
ler
ıfl
et
sın
ikl
Dağ bis
try” gibi çeşitli
in,” “Cross Coun
ta
un
Mo
ll
“A
,”
eride
ayrılmıştır.
ettir.
kullanılan bisikl
Ülkemizde en sık
liktir.
ez
m
ne
es
Cross Country:
ikleri hafiflik ve
ell
öz
li
em
ön
en
ındaki
Bu bisikletin
fiflik, güç aktarım
parçalardaki ha
Özellikle döner
emli bir kriterdir.
verim için çok ön
imkân
ngeli sürüşlere
zuk zeminde de
Bo
n:
ai
nt
a güç
rd
ou
M
ala
All
ış ya da hızlanm
ikletidir. Tırman
bis
ğ
da
.
an
tir
nıy
ta
elliğine sahip
a indirebilme öz
kaybını minimum
re daha sağlam pa
tain sınıfından bil
i
az
ar
rt
Se
ır.
lıd
a dayanık
daha zor şartlar
alara saçalara sahip ve
alara uygun parç
lam
zıp
a ve
lar
uş
uç
,
ına
kullanım
hiptir.
ı
venlik sağlamas
nılan parçalar gü
lla
Ku
:
ill
a göre
nh
lar
an
ow
D
lerinde kullanıl
dağ bisikleti tip
göre
ine
ler
er
açısından diğer
diğ
bisiklet tipi
. Dolayısıyla bu
daha sağlamdır
daha ağırdır.
Freeride: All Moun
KAYA TIRMANIŞI
Önceleri dağcılığın bir kolu olarak tanımlanan
kaya tırmanışı, 19. yüzyılın son çeyreğinde
özellikle Alpler ve ABD’nin Yosemite bölgesinde çok popüler oldu. Yüksek kondisyon,
dayanıklılık ve koordinasyon gerektiren bu
spor aynı zamanda yapanlara doğayla baş
başa kalma imkânı verdiği için ekstrem
sporlar arasında en çok tercih edileni oldu.
Heyecanlı olduğu kadar stratejik karar
verme yeteneğini geliştiren kaya tırmanışı,
ülkemizde en çok Aladağlar, Ağrı Dağı ve
Olimpos’ta yapılıyor. İstanbul’a yakın rotalardan Gebze’deki Ballıkayalar Kanyonu da
tırmanışa çok uygun. En çok tercih edilen kaya
tırmanışı noktalarından biri olan Olimpos’ta,
10 farklı tırmanış sektöründe 120’yi aşkın rota
bulunuyor. Olimpos, aynı zamanda birbirinden farklı tırmanış stillerinin denenebileceği
alanları içeren büyük bir bölge olmanın
avantajlarını da sporculara yaşatıyor. İzmir
Kaynaklar, Bursa Narlıbahçe ve Antalya
Geyikbayırı da kaya tırmanışı için tercih edilen
destinasyonlardan.
Mayıs-ekim ayları arası kaya tırmanışı için en uygun dönem. İstanbul’a yakın olması ve kaya tırmanışına elverişli
doğasıyla Ballıkayalar Kanyonu ideal bir nokta. Bölgede
kaya tırmanışı turları düzenleyen pek çok tur şirketi
var. Eskişehir-Ankara karayolundan ulaşılan Karakaya
da kaya tırmanışı için çok uygun. Karakaya, granit
kaya yapılarıyla güzel bir tırmanış deneyimi sunuyor.
Rotaların çoğu kayaların kuzey yüzünde olduğu için
yazın neredeyse bütün gün gölgeli, kışın ise soğuk hava
dolayısıyla hava kuru bile olsa tırmanmak zor.
Eğer bu sporu ilk kez yapacaksanız, gereken bilgi ve
deneyimi uzmanlardan edinerek siz de kaya tırmanışı
yapabilirsiniz Eğitimin ilk aşaması tırmanış teknikleri,
stilleri, tırmanış ve iniş istasyonlarının kurulması,
top-rope (tırmanış ipi) ve malzemeler hakkında teorik
derslerden oluşuyor. Daha sonra ise malzeme takıp
çıkartmak, yerden birkaç metre yükselerek yapılan
egzersizlerle ip inişi ve top rope tırmanış uygulaması
yapılıyor.
55
KÜLTÜR-SANAT
MÜZELERDE
KONAKLIYORUZ
müze konseptine sahip Oteller misafirlerine
sadece konaklama hizmeti değil, kültürel
zenginliği tanıma imkânı da sunuyor.
56
Pera Palace
A
rtık müzelerde
konaklayabilir,
sanat eserleri içerisinde
güne merhaba
diyebilirsiniz.
Avrupa’da uzun yıllardan beri
var olsa da Türkiye’de yeni yeni
ziyaretçi sayısını artıran müze
otellerde bu mümkün. Konseptleriyle fark yaratmayı hedefleyen
oteller bu sayede misafir sayısını
her geçen gün artırırken, onlara
geçmişten gelen ya da sanatsal
değer taşıyan birçok eseri klasik
müzecilik anlayışı altında görebilme imkânını sağlıyorlar. Müşteriler
hem dinlenirken keyif alıyor hem
de kültürel zenginliğin tadını çıkarıyor. Yaklaşık 25 yıllık bir tarihi
olan “müze otel” kavramı turizm
literatüründe henüz yer almıyor
olsa da giderek yayılıyor.
Sultanahmet Eresin
Crown Hotel
Eresin Crown Hotel, İstanbul’un
tarih başkenti olarak nitelendirilen
Sultanahmet’te yer alıyor. Konumu itibariyle müze konseptine en
uygun yerlerden birinde konumlanan otel eğlence mekânlarına,
alışveriş ve iş merkezlerine yakınlığıyla İstanbul’daki diğer otellere
nazaran özel bir kategoride yer
alıyor. İnşaat süresince otelde
yapılan toprak altı kazılarında
MÖ 2-3 ve MS 5-6 yüzyıl Helen,
Roma ve Bizans dönemlerine ait
üstün mimari bezeme özelliklerine
sahip, sanatsal değerleri yüksek
49 parça tarihi eser bulunmuş.
Arkeoloji tarihinde ilk kez aynı
çatı altında sergilenilmelerine ilgili
makamlarca müsaade edilen bu
eserler, otel içinde bulundukları
yerlere İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Müdürlüğü arkeologları tarafından müze tekniği ile yerleştirilmiş.
Ayrıca 1400-1550 yılları arası
Osmanlı İmparatorluğu İznik çini
çeşitlerinin nadide örneklerinden oluşan ve orijinalleri British
Museum’da sergilenilmekte olan
porselen takımın tamamı, otelde
sergilenmek üzere Kütahya’nın tanınmış çini ustalarına orijinallerine
aynen uyarak yaptırılmış. Sanatkâr
Gültekin Çizgen’in Bizans ve Osmanlı yaşam tarzını resmeden
modern resim kompozisyonları
da otelin içinde sergileniyor. Tarihi
bir mekanda uyanmak isteyenleri,
Kapadokya Museum Hotel, eski harabe ve
yıkıntıların aslı korunarak yapılan yenileme
çalışması sonucu oluşturulmuş
geleneksel Türk halıları ve el yapımı eşyaların dekorasyonu tamamladığı odalarda ağırlayan Eresin
Crown’da, Sultanahmet manzarası
eşliğinde yemek yemek isteyenler
için de Terrace Restaurant ve tarihi dokuyu yansıtan pek çok seçenek mevcut. Türkiye’nin ilk müze
oteli olduğunu hatırlatmakta fayda
var. Sultanahmet Eresin Crown
Hotel’in müze otel konseptini tüm
ayrıntılarıyla yansıtıyor olması takdire değer.
PERA PALACE
Pera Palace, İstanbul’un ortak
buluşma noktası, Beyoğlu’nda yer
alıyor. Hikayesi 1888 yılında başlayan otel, Paris-İstanbul seferi
yapan Orient Express yolcularının
konaklamasına uygun nitelikli otel
arayışının bir sonucu… Türkiye’nin
Avrupa standartlarında ilk oteli
olan Pera Palace, Osmanlı döneminde saraylar dışında ilk kez
elektriğin verildiği ve sıcak suyun
kullanıldığı bina olma özelliğini
taşıyor. 1917 yılından itibaren birçok kez Mustafa Kemal Atatürk’ü
misafir eden otelin tarihi dokusu,
müze konseptini çok iyi tamamlıyor. Birinci derece tarihi eser
müze otellerde
konaklayanlar
hem dinleniyor
hem de kültürel
zenginliğimizi
keşfediyor.
Sinop Antik Otel, tarih bilinci
kazandırarak sahip olduğumuz mirası
korumayı amaçlıyor.
Sultanahmet Eresin Crown Hotel,
Türkiye’nin ilk müze oteli.
57
KÜLTÜR-SANAT
Pera Palace, Türkiye’nin Avrupa
standartlarındaki ilk oteli.
sanatsal
yaklaşımlarıyla
öne çıkan müze
otel konsepti
türkiye’de
giderek
yaygınlaşıyor.
kabul edilen otelin bu konsepte
dönüşümüyse üst düzey yöneticileri ağırladığı 101 numaralı odasını,
doğumunun 100. yılı olan 1981’de,
Atatürk’ün şahsi eşyalarının sergilendiği müze oda haline getirmesiyle başlıyor. Atatürk’ün en sevdiği renk olan, diğer tüm evlerinde
ve adına açılmış müze-evlerde
de kullanılan gündoğumu rengi,
“şafak” pembesiyle yenilenen 101
numaralı müze oda, Pera Palace
Hotel’in yenilenerek açılışından itibaren müzayedelerden temin edilen yerli ve yabancı nadide Atatürk
kitapları, dönemin dergileri, imzalı
fotoğraf ve kartpostallar, madalyalarla daha da zenginleştirilmiş.
58
SİNOP ANTİK OTEL
Sinop Antik Otel, adını belirlerken
bile eski çağlardan ilham almış.
Özellikle çocukların ve gençlerin
kültürel zenginliğimize sahip çık-
maları, tarih bilinci kazanarak sahip
olduğumuz mirası korumalarını
hedefleyen otel, dekorasyonunda
Anadolu’nun ve Sinop’un geçmişinden izler taşıyor. Ayrıca otel,
içerisinde küçük objelerin sergilendiği bir müze barındırıyor. Ahşap
dış süslemesiyle Osmanlı konaklarını hatırlatan Sinop Antik Otel
mobilyalarında masif kiraz ağacını
tercih etmiş. Müze anlayışını sanatla birleştiren otelin her odasını, ebru sanatçısı Sedat Altınöz
koleksiyonundan bir ebru tablo,
yöre işi el örgüsü motifli perdeler
ve icazetli teship sanatçısı Havva
Sökmener’in çini üstü tezhip çalışması süslüyor. TV ve dinlenme salonunda sergilenen otantik eşyalar
da klasik müze anlayışıyla misafirleriyle buluşuyor. Diğer otellerle
kıyaslandığında içerisinde yer alan
kütüphanesiyle fark yaratan otelin
deniz üstünde yer alan restoranı da
dokusuna doğayla bütünleşen bir
güzellik kazandırıyor.
KAPADOKYA MUSEUM HOTEL
5 bin m2’lik bir alan üzerine kurulan Kapadokya Museum Hotel,
eski harabe ve yıkıntıların aslı
korunarak yapılan yenileme çalışması sonucu oluşturulmuş. Konumu sayesinde Kapadokya’nın
tüm tarihi manzarasını kuşbakışı
izleme imkanı sunan otel, Kapadokya bölgesini ziyaret edenlerin
ilk tercih ettiği mekanlardan bir
tanesi. Otel aynı zamanda Kapadokya mimarisini dekoratif sanat-
türkiye turizminde
müze otellerin
performans grafiği
giderek yükseliyor.
Best Western Apollo
Museum Hotel,
Amsterdam’ın en
önemli müzelerine
beş dakikalık yürüme
mesafesinde.
larla buluşturan bir müze. Kapısından ilk girdiğiniz andan odanıza
yerleşene kadar her köşede tarihi
dokuyu rahatlıkla gözlemleyebileceğiniz Kapadokya Museum
Hotel, girişteki tavan göbeğinin
güzelliği, kerevetli yatakları, antika
kapıları, oymaları ve geleneksel
dokuma halılarıyla müze otel
konseptinin hakkını veriyor. Üç
ayrı oda seçeneği sunan otelde,
üst katta yer alan odalar ahşap
dekorasyona sahip, aşağıda yer
alan odalardaysa peribacaları
labirentine oyulmuş kaya suitleri
dikkati çekiyor.
WELLINGTON MUSEUM
ART HOTEL
Museum Art Hotel, Yeni
Zelanda’nın Wellington kentinde
bulunuyor. Te Papa’nın karşısında yer alan sahil manzaralı
otel, modern çağın gerektirdiği
tüm ihtiyaçlar için özel hizmetler
sunuyor. Fitness merkezinden
kapalı yüzme havuzuna kadar
geniş bir donanıma sahip otelde
ziyaretçiler için her şey düşünülmüş. Menüsünde daha çok
Fransa mutfağına yer veriyor olsa
da yemeğinizi Wellington’un güzel
manzarası eşliğinde yemek paha
biçilemez. Otelin ortak kullanıma
açık alanlarında, modern sanat
eserlerinden oluşan oldukça geniş
bir koleksiyon sergileniyor. Modern sanata özgü detaylar otelin
dekorasyonunda da dikkat çekiyor. Oteli cazip kılan bir diğer faktörse Wellington’da bulunan diğer
müzelere ve pek çok restorana
yakın olması.
BEST WESTERN
APOLLO MUSEUM HOTEL
AMSTERDAM
Amsterdam’ın merkezinde konumlanan Best Western Apollo
Museum Hotel, P.C. Hooftstraat
ve Stadhouderskade caddelerinin birbiriyle bağlandığı yerde
yer alıyor. Otelin en dikkat çekici
yanı, Hollandalı ressamdan ismini
alan Van Gogh ve Rijksmuseum
müzelerinin hemen yanında yer
alıyor olması. Amsterdam Apollo
Museum küçük bir otel; ancak
Amsterdam’ın tam kalbinde, sanat mekanlarına yakın ve konforlu
konaklama imkanı sunuyor. 59
AKASYA DÜNYASI
Akasya Acıbadem’de satış ve kiralamanın tek adresi:
SATILIK
1+1 HOME OFİS
875.000 TL
KİRALIK
DENİZ MANZARALI 2+1
HOME OFİS 6000 TL
SATILIK
DENİZ MANZARALI VE TERASLI
3,5 +1 DAİRE 2.750.000 TL
KİRALIK
SATILIK
A
Akasya Rezidans Tower’da
ister çalışın, ister yaşayın…
62
Akasya Acıbadem’de yaşam
2+1 DAİRE
1.125.000 TL
kasya Acıbadem’in
satış ve kiralamadaki tek yetkili ofisi
Akyaşam, Akasya
Acıbadem’de hizmetinizde…
Akyaşam, Akasya Acıbadem
Yeni Nesil Alışveriş ve Yaşam
Kompleksi’nde eşsiz bir yaşam
ve yatırım fırsatı sunuyor. Hem
Akasya Acıbadem’ın A+ hedef
kitlesini koruma, hem de projenin yatırım değerini yükseltme
misyonuyla Akyaşam, bambaşka
bir hayat için ikinci bir şans
sunuyor.
İş ve yaşamı birleştiren
Akasya Rezidans Tower’da
1+1 ve 2+1 home office’lerin
yanı sıra daha büyük ticari ofislerde iş yaşamınızın
prestijini artırabilirsiniz. Kule
penthouse’larda ise muhteşem
1+1 HOME OFİS 5000 TL
İstanbul manzarasına sahip
dairelerde seçkin bir yaşam sizleri bekliyor.
Teras Rezidans da 2+1’den
5,5+1’e kadar teraslı ve kat
bahçeli dairleriyle farklı yaşam
alanları sunuyor.
• Dünyaca ünlü markaları tek çatıda buluşturan Akasya Yeni
Nesil Alışveriş ve Yaşam Kompleksi
• 10.000 metrekarelik çocuk ve eğlence merkezi KidZania
• Kentin içinde yemyeşil alanlar sunan, konser ve gösterilerin
de sergileneceği Akasya Park
• 75-375 metrekare aralığında muhteşem deniz ve Tarihi
Yarımada manzaralı penthouse seçenekleri
• Acıbadem’in kalbinde doğayla iç içe teraslı rezidanslar
• Şık ve modern 1+1, 2+1 Home Office’ler
• Büyük metrekareli ticari ofisler
• Concierge hizmeti
• Full ankastre A+ dekorasyon
• Metro ve metrobüse direkt bağlantı
• E5 ve TEM köprü bağlantı yollarının kesişim noktasında
• Boğaziçi Köprüsü’ne 5 km mesafede
• Portföyümüzdeki diğer
seçeneklere akyasamyonetimhizmetleri.sahibinden.com
adresinden bakabilirsiniz.
SATILIK
TERASLI 3+1 DAİRE
2.000.000 TL
SATILIK
1+1 HOME OFİS
975.000 TL
dvd
GÜNCEL YAŞAM
müzik
THOR: KARANLIK
DÜNYA
YERÇEKİMİ
“Y Tu Mamá También,” “Son Umut,”
“Harry Potter ve Azkaban Tutsağı”
gibi filmlerin yönetmeni ve ortak
senaristi olarak tanıdığımız Meksikalı sinemacı Alfonso Cuarón’un
yönetmenliğini üstlendiği bilimkurgu geriliminin başrollerini ise
Sandra Bullock ve George Clooney
paylaşıyor.
Tüm zamanların en çok izlenen
süper kahraman filmlerinden “Yenilmezler”in yaratıcısı
Marvel’den, gişe rekorları kıran
destansı bir hikâye daha geliyor.
Güçlü ve eski bir düşman, evreni
sonsuz karanlığa sürükleme
tehdidinde bulununca dünyalar çarpışır. Thor, Jane Foster
ile yeniden bir araya gelmiş
ve güvenilmez kardeşi Loki ile
sahte bir ittifak kurmuş şekilde,
hem dünyayı hem de Asgard’ı
yok olmaktan kurtarmak için çok
tehlikeli bir maceraya atılır.
Massive Attack
Collected
Massive Attack’ın, iki CD’den
oluşan “Collected” adlı best of
albümünün ilk CD’sinde grubun
hitleri, diğer CD’sinde ise daha
önce yayımlanmamış kayıtları
yer alıyor.
Bob Dylan 30th
AnnIversary
Concert
BU İŞTE BİR
YALNIZLIK VAR
64
Tuna Kiremitçi’nin aynı adlı
kitabında uyarlanan filmin başrollerinde Özgü Namal ve Engin
Altan Düzyatan yer alıyor. Film;
30’lu yaşlarının sonunda, karısından boşanmış eski müzisyen
Mehmet ile üniversite yıllarından tanıdığı ve evliliği çıkmaza
girmiş olan Ayşe’nin hikâyesini
anlatıyor.
YOZGAT BLUES
Yönetmen koltuğunda ilk uzun
metraj çalışması “Uzak İhtimal”
ile büyük beğeni kazanan ve
İstanbul Film Festivali’nde Altın
Lale ödülüne layık görülen Mahmut Fazıl Coşkun’un yer aldığı
film, aldıkları bir iş teklifi sonrasında Yozgat’a taşınan müzik
öğretmeni ve şarkıcı Yavuz ile
öğrencisi Neşe’nin hikâyesini
anlatıyor.
Bon Dylan’ın sanat hayatının 30. yılı dolayısıyla yayınlanan bu albüm,
sanatçının 1992’de New
York’taki Madison Square Garden’da verdiği
konserin kayıtlarından
oluşuyor. Konserde
Stevie Wonder’dan
Eric Clapton’a pek
çok ünlü sanatçı Bob
Dylan’ın şarkılarını
seslendirmişti.
Mehmet Erdem
Hiç Konuşmadan
Geçtiğimiz yıl yayımladığı “Herkes
Aynı Hayatta” albümüyle aldığı
ödüllerle 2013 yılının ödül rekortmeni olan Mehmet Erdem, yepyeni albümü “Hiç Konuşmadan”
ile müzik marketlerde yerini aldı.
BARIŞ
MANÇO
FOREVER
Türkiye’de rock
müziğin efsanevi isimlerinden
Barış Manço’yu bir
albüme sığdırmak
elbette çok zor olsa
da “Barış Manço
Forever” usta sanatçıyı yeniden bizlerle buluşturuyor.
DAFT PUNK
RANDOM
ACCESS
MEMORIES
Daft Punk, 13 farklı
şarkıdan oluşan
albümde farklı
sanatçılarla beraber
çalışmış.

Benzer belgeler