Itadvisor.com.tr Arsiv 33 Ita Agustos

Transkript

Itadvisor.com.tr Arsiv 33 Ita Agustos
IT ADVISOR
www.itadvisor.com.tr
www.itadvisor.com.tr
Türkİye’de
Bulut Bİlİşİm
MOBİL
UYGULAMALAR
İŞ DÜNYASINDA
SAĞLIKTA
E-REÇETE DÖNEMİ
BAŞLIYOR
ŞİRKETLERİN
GÖZÜ
BIG DATA’DA
YENİ TÜRK
TİCARET
KANUNU VE IT
AĞUŞTOS 2012 SAYI 33
AĞUSTOS 2012 SAYI 33
EKONOMİ IT’YE EMANET
02
mayıs’11
Altyapı Karmaşıklığına
Boyun Eğmeyin
İlkay Zaman
Yayın Koordinatörü
[email protected]
Önemli Olan Dengeyi Sağlamak
İş birimlerinin ihtiyaçlarını gözetmeden,
standartlara uymak ve işin kolayına kaçmak,
en az karmaşıklığa boyun eğmek kadar yanlış
bir yaklaşım. Neyse ki bu yanlışları çözebilmek
mümkün.
Her şirketin kültürü, iş yapma şekilleri ve
mensup olduğu pazarın dinamikleri farklıdır.
Bu nedenle, iş birimlerinin ihtiyaçlarını
göz önünde bulundurarak, standartların
kalıbına çok girmemek gerekiyor. Ancak
özellikle KOBİ’lerde ve hareket edemeyecek
kadar büyük ve hantal olduğunu düşünen
şirketlerde, “çalışan”a dokunmamak ve
süregeleni korumak gibi bir yaklaşım var.
Bu tarz şirketlerde görülen en iyi yaklaşım
standartları benimserken sadeleştirme
politikaları üretmek. Ancak bu sefer de iş
birimlerine sunulan fırsatlar “olduğu kadar”
ile sınırlı kalıyor.
Açıkçası bu ikisinden birini tamamen
benimsemek bir hayli zor. Maliyet açısından
bakıldığında da, en doğru gibi görünen
yöntemin KOBİ’ler için bir hayli yorucu ve
sancılı olduğu ortada. Doğru hamle tam da bu
noktada ortaya çıkıyor; dengeyi sağlamak…
Bu konu ile ilgili bir politika benimsenirken,
kurumsal gereksinimlerin her şeyden
önce geldiği düşüncesinden yola çıkılması
gerekiyor. Şayet dengeyi sağlamak
amaçlanıyorsa, iş birimlerinin gereksinimleri
karşılanırken, karmaşıklıktan da kaçınılması
gerekiyor. Ayrıca, her ne kadar zor olsa da,
belirlenen yaklaşımı ve politikaya sadık
kalmak karmaşıklığa giden yolu tıkayacaktır.
Son olarak, yönteminizi planlayıp tüm
kurumla paylaşmak ve onlara bu yaklaşımın
nedenlerini ve yararlarını empoze etmek
de doğru bir hamle olacaktır.
EDİTÖRDEN
K
esin olan bir şey var ise o da
basit olanın işler ve efektif
olduğudur. Ancak konu mevcut
bir şeyi basitleştirmek olduğunda, bundan
onu olduğundan daha az işlevsel yapmak
anlamı da çıkartılabilir. Bu nedenle,
“Simplification”ı IT ile bağdaştırdığımızda
onu “sadeleştirme” şeklinde kavramak ve
kullanmak en doğrusu olacaktır.
Çoğu kurum yenilik ve inovasyon peşinde
koşarken sistemlerin karmaşıklaşmasını
görmezden geliyor. Bu noktada sergilenen,
karmaşıklığın yeni yetkinlikler için
ödenmesi gereken bir bedel olduğu
yaklaşımı son derece yanlış. Sadeleştirmek
demek, mevcut sistemlere yalınlık katmak,
aynı zamanda da kaliteyi ve işlevselliği
artırmak anlamına geliyor. Özetle,
kolay yönetilebilirlik, düşük yönetim
maliyetleri, değişiklikler yapabilmek, hız
ve efektif çalışma için karmaşıklığın kabul
edilmemesi gerek.
Rekabet ortamında geriye düşmemek için
sürekli IT yatırımlarının sürdürülmesi
ve mevcut sistemlere yenileri eklenmesi,
değiştirilmesi son derece olağan, hatta
mecburi. Tam da bu noktada kurumların
iki yanlış yaklaşım sergilediği görülüyor.
İlki, bahsettiğimiz gibi karmaşıklığa
boyun eğilmesi ve bu durumu bir bedel
olarak görmek. İkincisi ise, karmaşıklığı
engellemeye yönelik olsa da hatalı bir
uygulama olan, birimlerin ihtiyaçlarını
görmezden gelerek standartları
benimsemek. Burada çok ince bir çizgi,
hassas bir denge söz konusu. Karmaşıklığa
boyun eğmemek ancak iş birimlerinin
ihtiyaçlarına da tam olarak cevap
verebilmek gerekiyor…
ağustos’12 / SAYI 33
İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve
İletişim Adına Sahibi
İlkay Zaman
Yayın Koordinatörü
İlkay Zaman
[email protected]
Genel Yayın Yönetmeni
Ecevit Bıktım
[email protected]
34
28
Kapak Konusu
Özel Dosya
Genel Yayın Yön. Yrd.
Ali Yavuz Şahin
[email protected]
Yazı İşleri Müdürü
Hasan Selman
[email protected]
Editörler
Melih Bİlgin
[email protected]
Aykut Göker
[email protected]
26
36
32
Ahmet Gözütok
[email protected]
Avşar Özgen
[email protected]
Emircan Erdoğan
[email protected]
Görsel Yönetmen
Orçun Peköz
[email protected]
Reklam Müdürü
Yeşim Kara
[email protected]
44
36
50
Proje Koordinatörü
Bilge İnsel
[email protected]
Fotoğraf
06.
20.
25.
26.
28.
32.
34.
44.
46.
50.
56.
60.
Haberler
CIO’ların Gözü Big Data’da
Sektörün Sesi
Acer Tablet Pazarında İnovasyona Odaklandı
Ekonomi IT’ye Emanet
ABH Gözünü Bölgesel Liderliğe Dikti
Türkiye’de Bulut Bilişim
NOD32 Teknolojisi Endpoint İsmi ile İş Dünyasında
Sağlıkta E-Reçete ve Avuç İçi Damar İzi Dönemi Başladı
Yeni Türk Ticaret Kanunu İş Yapma Şekillerini Kökten Değiştiriyor
Mobil Uygulamalar İş Dünyasında
IT Advisor Test Merkezi
Düzeltme: IT Advisor Temmuz sayısının 26. sayfasında yayınladığımız fotoğrafta isim sıralaması yanlış yazılmıştır. Doğrusu şu şekildedir: Bektaş Özkan, Fatih Cem Atalı, Murat Boyla.
04
ağustos’12
Adem Başaran
[email protected]
Yönetim Adresi
Değirmen Sok. Şaşmaz Sitesi A Blok
Cemal Bey İş Merkezi No.: 11 Kat: 1 Daire: 4-6
Kozyatağı / Kadıköy- İstanbul
Tel: 0216 478 31 18 PBX
0216 478 31 86
Faks: 0216 478 45 02
[email protected]
Abone Hizmetleri
[email protected]
Dağıtım
Detay Dağıtım
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cüneyt Tepe
[email protected]
Baskı ve Cilt
İhlas Gazetecilik A.Ş.
29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna
34630 İSTANBUL
Tüm zamanların
en gelişmiş
Bulut İşletim Sistemi ile
tanışmaya davetlisiniz.
Windows Server 2012,
nefes kesecek yeni özellikleriyle, sunucu ve
bulut dünyasının kurallarını değiştirmeye hazır.
Genel Bulut tecrübesini Özel Bulut’a yansıtması, çoklu
sunucu gücünü tek sunucu kolaylığında sunması, uygun
maliyetli Bulut çözümleri ve esnek çalışma yöntemleriyle
Windows Server 2012, beklentilerinizi yükseltmeye geliyor.
Donanım üreticileri ve iş ortağı sunumları, başarı hikayeleri
ve konusunun uzmanlarının demolarıyla zenginleşecek bir
lansman sizi bekliyor. Açılış konuşmasını Microsoft Türkiye
Genel Müdürü Tamer Özmen’in ve Sunucu ve Yazılım
Araçlarından Sorumlu Microsoft Global Başkan
Yardımcısı’nın yapacağı Windows Server 2012
lansmanında buluşmak üzere.
Yer: Swissôtel The Bosphorus
Tarih: 5 Eylül 2012
Saat: 09.00 - 17.00
Kayıt için: www.windowsserver2012lansman.com
HABER
450 Şirket 6 Milyar TL Tasarruf Sağladı
A
na felsefesi zamandan stoğa, işçilikten malzemeye her türlü
israfı önleyerek karlılığı artırmak olan yalın yönetim yaklaşımı,
Türkiye’deki 10. yılını kutladı. Son 10 yılda Türkiye’nin Bosch’tan
Vestel’e, Borusan’dan İstikbal’e 450 önemli sanayi kuruluşunun
yalın dönüşümüne öncülük eden Yalın Enstitü Derneği, böylelikle 6
milyar TL’lik tasarruf yarattı.
Japonya’da Toyota’da doğup bugün dünyada on binlerce şirketin
felsefesi haline gelen “yalın yönetim yaklaşımı”nı Türkiye’ye kazandıran Yalın Enstitü Derneği, 10. kuruluş yıl dönümünü kutladı.
26 Haziran 2012’de, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlikte geride bıraktığı 10 yılda yarattığı katma değeri
ortaya koyan dernek, her birinin başarısı rakamlarla sabit yüzü
aşkın yalın şirketten CEO’ları ve yalın liderleri ağırladı.
Etkinlikteki sürpriz ise ilk Yalın Enstitü’nün kurucusu James
Womack’tan geldi. Dr. Womack Türkiye Yalın Enstitü Derneği
Başkanı Yalçın İpbüken’e gerçekleştirdiği çalışmaları ile Türkiye’ye
olan katkılarından dolayı “Yaşam Boyu Başarı ve Onur Ödülü”
verdi. Ödülü vermekten gurur duyduğunu ifade eden Dr. Womack;
“Yalçın İpbüken ulusal bir hazine olarak bilinmelidir. Çok insanla
tanıştım ama hiç kimsenin onun kadar ülkesine katkıda bulunduğunu görmedim” dedi.
Karma Buluta Geçiş Süreci Hızlanıyor
E
MC, EMC World 2012 etkinliğinde VMAX 10K, VMAX 20K ve
ailenin en yeni üyesi olan VMAX 40K’dan oluşan yeni EMC VMAX
ailesini pazara sunduğunu açıkladı.
Yeni EMC VMAX Family, ilk kez 2009 senesinde pazara sunulmuş,
sektörün öncü Virtual Matrix Architecture (Sanal Matris MimarisiVMAX) mimarisi üzerinde oluşturulmuş olan kurumsal veri depolama
ünitelerinden oluşan kapsamlı bir ürün ve çözüm serisi. Yeni EMC
VMAX Ailesi’ni tamamlayan, işlemleri akıcı bir düzene koyan ve pazarda
başarısı kanıtlanmış VMAX’i yeni ana sistemlere ve uygulamalara yayan
yeni bir dizi yazılım özelliği, müşterilerin mevcut veri depolama varlıklarını entegre ve bütünleşik bir veri depolama kaynakları havuzunda
biraraya getiriyor. Ölçeklenebilir VMAX ailesi bir arada, Karma Bulutları
kurmak ve konuşlandırmak için en güçlü, en güvenilir, en akıllı ve en
verimli kurumsal sınıf bilgi altyapısını sunuyor. EMC’nin Kurumsal Veri
Depolama İş Bölümü Başkanı Brian Gallagher, konuya ilişkin açıklamasında, “Karma Bulut ve Büyük Veri (Big Data) bugün sektörde mevcut
olan iki dönüştürme özellikli mega-trend. İşletmelerini daha akıllı ve daha
verimli hale getirmek isteyen ve bunun için de bu trendleri benimseyen BT
profesyonellerinin sayısı her geçen gün artıyor. VMAX Ailesi son teknoloji
çözümlerden oluşan mevcut çözüm portföyünü zenginleştiriyor ve Karma
Bulut ortamları için özel olarak tasarlanmış yeni donanım ve yazılım
özellikleri sunuyor. Sektör, bulut ve Büyük Veri ile tarihindeki bu en dönüşümsel dönemine girerken, sektörün öncüsü VMAX Ailesi veri depolama
pazarında standartları oluşturmaya devam ediyor” dedi.
Gemalto Plastkart ile Ortaklığını Pekiştiriyor
G
emalto, Türkiye’de kişiselleştirme
hizmetleri ve akıllı kart üretimi
alanlarında bölgesel öncülerden biri olan
Plastikkart Akıllı Kart İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin (Plastkart)
çoğunluk hissesini aldığını duyurdu.
Plastkart İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası’nda işlem gören halka açık bir
şirket. (kodu: PKART). Gemalto, halihazırda
mülkiyetinde bulunmayan kalan hisseler
için bir teklif yapma yükümlülüğünü yerine
getirmek üzere, Semaye Piyasası Kurulu’na
(SPK) başvuracak. Teklifin esaslarını açıklayan Bilgi Formu, SPK tarafından incelendikten ve onaylandıktan sonra, 45 gün
içerisinde hazır olacak.
06
ağustos’12
İşlem hakkında yorum yapan Gemato CEO’su
Olivier Piou şöyle konuştu: “Türk dijital
güvenlik pazarı son derece yenilikçi. Örnek
vermek gerekirse Türk dijital güvenlik piyasası
temassız ödeme, NFC ve mobil dijital kimliği
erkenden benimsedii. Plastkart Türk piyasasında kalitesi ve hizmetiyle itibar kazandı ve
Plastkart ile gelecekte de birlikte çalışmayı
sürdürmek istiyoruz.”
Plastkart CEO’su Ali Yıldız ise şöyle ekliyor:
“Gemalto geçtiğimiz on yıl boyunca gelişimimizi destekledi. Endüstrimiz yazılım ve hizmetlere
doğru bir geçiş yaşarken, Plastkart’ın en iyi teknoloji ortağıyla stratejik bir birlik oluşturması
son derece önemliydi ve bugün bunu başardığımız için gerçekten çok mutluyuz.”
Veri depolamaya
olan talep her yıl
daha fazla
artmaktadır.
Kontrolü ele
almanın zamanı
geldi.
Lider depoloma ürünleri yelpazesiyle iş gereksiniminiz
ne olursa olsun, çözümünü Dell’de bulabilirsiniz.
YourDellSolution.com/tr
adresini ziyaret edin.
Dell™ PowerVault™
Dell™ EqualLogic™
Dell™ Compellent™
© 2012 Dell Products. Dell, Dell logosu, Compellent, EqualLogic ve PowerVault, Dell Inc.’in Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkelerde tescilli veya tescilsiz ticari
markalarıdır. Tüm hakları saklıdır. Dell başkalarına ait marka ve adlar üzerinde herhangi bir mülkiyet ilgisini reddeder. Dell Corporation Ltd, Dell House, The Boulevard,
Cain Road, Bracknell, Berkshire, RG12 1LF.
temmuz’12
07
HABER
Otizmli Kişilere ve Yaşlılara NAO Robot
Y
aşlanan nüfustaki artış ve özel ihtiyacı bulunan çocukların
sayısındaki yükselişin sonucu olarak, giderek daha fazla kişi
günlük ilgi ve düzenli tıbbi bakıma ihtiyaç duyuyor. Sözgelimi
Türkiye’de sayıları 500 bin civarında olan otistik birey için özel ilgi
gerekiyor. Yardım sağlayacak ve arkadaşlık yapacak olan kişisel bir
robot hayali, Fransız şirketi Alderbaran Robotics sayesinde gerçeğe
dönüşüyor. Şirketin insansı robotu NAO, bakım ve ilgiye ihtiyaç
duyan yaşlılara ve otizmli kişilere yardımcı olmak üzere geliştirildi.
NAO, bilim ve teknoloji konularını öğretecek pratik deneyimler ve
örnekler sağlamak üzere ve Robot Teknolojisi, İnsan-Robot Etkileşimi, Psikoloji ve Tıp alanlarında araştırmalar için kullanılabilecek
eksiksiz bir platform. NAO başta Harvard ve Stanford olmak üzere,
dünyanın her yerindeki 350’yi aşkın prestijli üniversitede ve laboratuvarda kullanılıyor.
Türkiye’de de uzun yıllardan bu yana endüstriyel üretim kuruluşlarınca yaygın olarak kullanılan SolidWorks tasarım yazılımı kullanılarak tasarlanan NAO robotlar 2.000’in üzerinde satıldı ve 40
farklı ülkede kullanılıyor. 1.6 GHz Intel Atom işlemci taşıyan NAO
gerçek bir teknoloji eseri. Robot, üzerinde bulunan çift HD kamera
ile yüzleri tanıyabiliyor ve objeleri kolaylıkla tespit edebiliyor. Ses
tanıma özelliğine de sahip olan robot, konuşabiliyor ve sorulara
cevap verebiliyor. NAO yürüyebiliyor, hafif nesneleri tutabiliyor ve
kaldırabiliyor. En son neslindeki –NAO Next Gen- önemli donanım
ve yazılım geliştirmeleri sayesinde, düştüğünde kendiliğinden
kalkma yeteneğine bile sahip.
ASSİSTT, Sennheiser SC230’u Tercih Etti
A
maddelerinden birini de müşteri ve çalışanlarımızın memnuniyetini ilke olarak
benimsemek oluşturuyor. Güncel teknolojilere sahip kaliteli donanımlar kullanmak,
müşteri temsilcilerimiz ile müşteriler arasındaki iletişimin kalitesini teknik olarak üst
seviyeye taşıyor. Çalışanlarımız tarafından
gerçekleştirilen uzun bir test sürecinden
sonra, sağlamlık, dayanıklılık, yüksek ses
kalitesi, fiyat performans oranı ve konforlu
kullanım gibi nedenlerden dolayı Sennheiser
SC230’u tercih ettik. Ürünün arkasındaki
Bircom güvencesi de seçimimizde büyük rol
oynadı. Bircom, bin 710 adetlik alım talebimize kısa sürede yanıt vererek ürünleri
tedarik etti…”.
SSİSTT, çağrı merkezi kulaklığı olarak
Bircom güvencesi ile sunulan Sennheiser SC230’u tercih etti. Bin 710 adet
Sennheiser SC230 kulaklık, yüzde yüz Türk
Telekom iştiraki olan ASSİSTT’nin 11818
ve 11820 operasyonlarında kullanılıyor.
2007 yılının Kasım ayında kurulan ASSİSTT
Rehberlik ve Müşteri Hizmetleri A.Ş’nin,
verdiği çağrı merkezi hizmetlerinin
yanında müşterilerinin satış ve pazarlama
faaliyetlerinde bulunmalarına yönelik veri
üreterek, geleneksel çağrı merkezi fonksiyonlarından daha fazlasını sunduğunu
belirten Satın Alma Müdürü Osman Kıvan
şunları söyledi:
“ASSİSTT’nin kalite politikasının en önemli
Artık Adliye de Mobil
A
tlı Media tarafından geliştirilen ve uygulaması D4D tarafından gerçekleştirilen
“Adliye Kılavuzu” iPhone ve iPad uygulaması sayesinde Avrupa’nın en büyük Adliye
Sarayı olan İstanbul Adliyesi’nde kaybolmayacak, işinize geç kalmayacak ve zaman
kaybetmeyeceksiniz
Bilgiye erişimin her geçen gün önem
kazandığı günümüzde, iPhone ve iPad için
geliştirilen uygulamalara bir yenisi daha
eklendi. Atlı Media tarafından geliştirilen ve
uygulaması D4D tarafından gerçekleştirilen,
“Adliye Kılavuzu” isimli uygulama sayesinde
Avrupa’nın en büyük adliyesi olan, 5 bin
çalışanıyla birlikte günlük ortalama 70 bin
kişinin ziyaret ettiği İstanbul Adliyesi’ndeki
tüm işlemler hızlı bir şekilde hallolacak.
08
ağustos’12
Adliye Kılavuzu ile trafik derdi yaşamadan
en kolay yoldan İstanbul Adliye Sarayı’na
ulaşılırken, adliye içerisindeki konumlara,
bu konumların kalem veya sekretaryasının
dahili telefon numaralarına, bulunduğu
katlara, blok ya da oda numaralarına kadar
ulaşıp, gerekli yönlendirmeler alınabiliyor.
Basit bir arayüzle geliştirilen uygulama
sayesinde ilk defa gelinmiş olunsa dahi
adliye içerisindeki ihtiyaç duyulan adli
yerler haricindeki yeme içme, fotokopi,
banka ve mescit gibi mekânlara da kolaylıkla ulaşılabiliyor. Tüm iPad ve iPhone
3GS, 4, 4s modelleriyle uyumlu olarak
çalışan uygulama hakkında detaylı bilgi için
www.adliyekilavuzu.com adresinden
erişilebiliyor.
DENETİM
MASASI
Ecevit Bıktım / Genel Yayın Yönetmeni [email protected]
Baz İstasyonu Hakkında
Yanlış Bilinenler
Baz istasyonlarının zararlı olduğu ve şehir dışına taşınması gerektiği yönünde
kamuoyunda oluşan tepkilere karşı, Teknoloji Bilgilendirme Platformu harekete
geçti. Baz istasyonları konusunda hazırlanan broşürde, baz istasyonları
olmadığı zaman bazı önemli hizmetlerin verilemeyeceği vurgulandı
Y
argıtay Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği karar üzerine
baz istasyonları hakkında tartışmalar devam ederken,
konuyla ilgili en önemli sorunun bilgi eksiği olmasından
yola çıkan Teknoloji Bilgilendirme Platformu da kamuoyuna doğru
bilgileri ulaştırmak için “Baz İstasyonu Hakkında Bilinmesi Gerekenler, Yanlış Bilinenler” başlıklı bir broşür yayınladı.
Broşürde baz istasyonlarının çalışma prensipleri, kamufle edilme
sebeplerinin yanı sıra, mobil teknolojilerin artık iletişimin ötesinde
bir çok alanda kullanıldığına dikkat çekilerek, baz istasyonlarının
şehir dışına çıkarılması durumunda mobil iletişimin biteceği, buna
bağlı olarak birçok hizmetin de artık verilemeyeceği vurgulandı.
Güvenlikten Sağlığa Her Alanda Mobil İletişim
Broşürde mobil iletişim teknolojilerinin güvenlikten sağlığa,
bankacılık hizmetlerinden e-devlet uygulamalarına kadar birçok
alanda kullanıldığına dikkat çekildi. Mobil iletişim teknolojisi ile
bankacılık işlemleri, başta POS makinaları olmak üzere ödeme
sistemleri, araç takip sistemleri ve e-Devlet uygulamaları gerçekleştiriliyor.
Van’da Cep Telefonu Hayat Kurtardı
Mobil iletişim teknolojilerinin hayat kurtardığına da dikkat çekilen
broşürde, son olarak Van’da yaşanan 7.2 büyüklüğündeki depremde yaşananlara vurgu yapıldı. Van depreminde enkaz altında kalan
vatandaşlar cep telefonları aracılığıyla yakınlarına veya yetkililere
ulaşmış, bu sayede enkaz altından kurtarılmışlardı. Ayrıca depremden etkilenen bölgedeki tüm vatandaşlara toplu SMS gönderimi
sağlamış ve bu sayede de enkaz altında kalanlara ulaşılabilmişti.
Denetimsiz Baz İstasyonu Kurulamıyor
Haberleşme hakkının anayasal güvence altında olduğu hatırlatılan
broşürde, mobil iletişimin de kamu hizmeti niteliğinde olduğu
vurgulandı. Türkiye’deki her baz istasyonunun Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu’nun (BTK) denetiminde olduğu bilgisine
yer verilen broşürde, “Baz istasyonlarının şehir dışına çıkarılması
demek cep telefonları ile şehir içinde konuşmanın imkânsız hale
10
ağustos’12
gelmesi demektir. Bu kapsamda, bir baz istasyonunun BTK tarafından verilmiş Güvenlik Sertifikasına sahip olması, bu istasyonun
yönetmelik şartlarına uygun kurulduğu, kurum tarafından denetlendiği ve sürekli yaşam alanlarında yönetmelik ile verilen sınır
değerleri geçmeden faaliyetini sürdürdüğü ve vatandaşlarımızın
herhangi bir endişeye kapılmasına gerek bulunmadığı anlamına
gelmektedir” denildi.
Kapsama Dışındaki Alanda Mobil İletişim
Gerçekleşemez
Cep telefonu sistemleri bütün dünyada uygulanan kriterler doğrultusunda çalışan sistemler olduğuna vurgu yapılan Broşürde,
mobil iletişim sistemlerinin İngiltere, İsveç, Almanya, Amerika,
Fransa kısaca dünyanın her yerinde aynı şekilde çalıştığı belirtiliyor. Bir baz istasyonu planlama amacına uygun olarak ancak belirli
bir alanı kapsayabileceğinin altının çizildiği Broşürde, “Kapsama
alanı dışında kalan yerlerde cep telefonu sinyal gönderip alamayacağı için o bölgede mobil iletişim gerçekleştirilemez. Baz istasyonları
sadece kapsama zorunluluğunu karşılamak için değil, aynı zamanda
kapasite ihtiyacını karşılamak amacıyla da kurulmaktadır. Cep
telefonu kullanıcı sayısı artıkça baz istasyonunun kapasite ihtiyacı
da artar. Her bir baz istasyonu sınırlı sayıda kişiye mobil iletişim
hizmeti verebilir. Kesintisiz ve kaliteli iletişim hizmeti alabilmek için
kapasite ihtiyacıyla doğru orantılı bir şekilde yeni baz istasyonlarının kurulması gerekmektedir” açıklamaları yer alıyor.
Zararlı İddialarının Bilimsel Kanıtı Yok
Baz istasyonları ve baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik
dalgaların sağlığı olumsuz etkilediğine dair kanıtlanmış bilimsel
sonuçlar olmadığının vurgulandığı broşürde, “Ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmalar, elektromanyetik dalgaların kanser, baş
ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, yorgunluk, katarakt, düşük ya da sakat
doğum gibi hastalıklara sebep olduğunu gösteren sonuçlar ortaya
koymamaktadır” deniliyor.
twitter.com/ecevitBIKTIM
BULUT
BT’Yİ DÖNÜŞTÜRÜR
Daha fazla bilgi için www.emc.com.tr [email protected]
®
T Ü R K İ Y E ’ N İ N T E K N O L O J İ S A Ğ L AY I C I S I
© Copyright 2010 EMC Corporation. All rights reserved.
ağustos’12
10
HABER
Şifre Belirlemenin Püf Noktaları
Ü
ç önemli web sitesi Linkedin, eHarmony ve last.fm, milyonlarca
kullanıcı şifresinin sızmasına engel olamadı. Daha sonra da League of Legends isimli oyuna üye olan kullanıcıların kişisel bilgileri
saldırganların eline geçti.
Aslında bu şifre sızıntıları kullanıcıların ne denli yanlış şifre tercihi
yaptığını gözler önüne serdi. Birçok kullanıcının güvenli olmayan
şifre kullandığı görüldü. 1234 gibi kısa ve rutin şifrelerin çokluğu
göze çarparken, bazı kullanıcıların her yerde farklı şifreyi hatırlamaktan endişe edercesine giriş yaptığı platformun adını kullandığı
ortaya çıktı. Örneğin Ahmet isimli bir kullanıcının LinkedIn’e giriş
yaparken şifre olarak linkedin ya da ahmetlinkedin yazdığı belirlendi. Şifresini çaldırmak istemeyen kullanıcıların artık daha güçlü
şifreler oluşturması gerekiyor. İşte Trend Micro’ya göre yapılması
gerekenler.
1. Uzun bir şifre, güçlü bir şifrenin başlangıcıdır. 10 ila 12 karakterli bir şifre iyi bir başlangıç olabilirken, banka gibi kritik sitelerdeki
şifrelerin daha da uzun olmasında fayda var.
2. Anlamlı birkaç kelime yerine dağınık kelimeler kullanın. Zira şifre
iyigünler olduğunda yine saldırganların işi oldukça kolaylaşmış oluyor. Yaratıcı, kişisel ve elbette hatırlanabilecek birkaç kelime işinize
yarayacaktır. Örneğin, DenizDalgalı şeklinde alınan şifre yerineMasaTopKavunKuzu gibi bir şifre kullanmak daha etkili olacaktır.
3. Geri dönüşüm iyidir ama şifreler için pek de iyi sayılmaz. Zira
eninde sonunda daha önce sızmış bir şifre saldırganlar tarafından
kullanılacaktır.
4. Her sitede aynı şifreyi kullanmamalısınız. Eğer bir sitede şifre
saldırganların eline geçerse, diğerlerinde de geçmemesi için hiçbir
sebep yok.
Infor En İyi Satıcı Seçildi
I
nfor, Vertana Research’ün 2012 Finansal Performans Yönetimi
(FPM) Değer Endeksi’nde en iyi yazılım satıcısı olarak Infor’u
seçtiğini duyurdu. Endeks, satıcıların sunduklarının alıcıların
FPM’yi olanaklı kılan ve destekleyen bir yazılıma duyduğu ihtiyacı
ne kadar iyi karşıladığını inceliyor. Infor %88,0 puan alarak, en
yüksek puanlı satıcılar arasına girdi.
Bu sıralamayı belirlemek için, Vertana Research tüm yazılımları
yedi anahtar kategoride değerlendirdi; kullanılabilirlik, yönetilebilirlik, güvenilirlik, yetenekler, satıcı onaylama, toplam mülkiyet
maliyeti ve yatırım getirisi.
“Infor Finansal Performans Yönetimi alanında endüstri lideri olma-
ya devam ediyor,” diyen Vertana Research Kıdemli Başkan Yardımcısı
Robert Kugel sözlerine şöyle devam etti: “FPM paketi planlama,
bütçelendirme ve öngörüde özellikle güçlü ve kurumsal stratejilerle
işletimsel süreçler arasında bağlantı kurmaya yardımcı olarak,
verimliliği arttırmak, maliyetleri kontrol etmek ve müşterileri için
daha çok kazanç sağlamak üzere kullanılabilecek kavrayış ve bilgi
üretiyor”.
Büyük Düşün 20 Bin Dolar Kazan
V
Mware, Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa, Orta Doğu ve
Afrika Bölgesi’nde KOBİ’lere işlerini büyütme olanağı sunmak
üzere bir yarışma başlattı. “İşin için Büyük Düşün” (‘Thinking Big
for your Business’) yarışması ile VMware, IT altyapılarını basitleştirmek veya “Hizmet olarak IT”ye taşıyarak işlerinde önemli bir
dönüşüm yapmak için VMware çözümlerini kullanan bir KOBİ’ye
20 bin dolar değerinde VMware yazılım ve servislerinden oluşan
ödülü verecek. Yarışmaya katılmak için KOBİ’lerin en fazla 200
kelime ile maliyet tasarrufu yapmak ve işlerini geliştirmek için
VMware sanallaştırma ve bulut çözümlerini nasıl kullanacaklarını
açıklamaları gerekiyor. Hazırlanacak metinler, pazar ihtiyaçlarına yönelik yeni bir şube ofisi açmak, çalışanların daha esnek ve
verimli olmalarını sağlamak için yeni ürün ve hizmetler duyurmak
gibi işlerle bağlantılı olabilir.
Canalys tarafından yapılan son araştırma, KOBİ’lerin sanallaştırmaya geçişi 2014 yılına kadar yoğun biçimde sanallaştırmadan
yararlanan birçok şirketin iki katı hızlandırmayı planladıklarını
ortaya koyuyor. Her ne kadar maliyet düşürmek sanallaştırmaya
geçişin birincil sebebi de olsa, KOBİ’ler sanallaştırma ortamlarının
işleri daha çevik hale getiren başka yararlarını görmeye başlamış
durumda.
12
ağustos’12
2002 yılından bugüne Olimpiyatların resmi IT ortağı olarak bilişim uzmanlığımızla tüm
dünyanın sorunsuz, güvenli ve çevre dostu bir Olimpiyat keyfi sürmesini sağlıyoruz.
Dünyanın en büyük spor karşılaşmalarından edindiğimiz kişisel rekorlarımız artık sizin
hizmetinizde.
Atos olarak işinize neler katabileceğimizi görmek için atos.net/london2012 adresini
ziyaret edin.
temmuz’12
13
A. Yavuz Şahin / Genel Yayın Yön. Yrd. [email protected]
SİYAH
BEYAZ
Sosyal Ağların Efendisi Türkler
Ülkemizde internetin yaygınlaşması bir hayli geç olsa da, mobil internet
kullanımı vur deyince öldüren Türklere vız geldi. Bakın Türkler mobil
cihazları üzerinden nasıl sosyalleşiyorlar…
E
ğer 1990’lı yıllarda buluğ çağındaysanız internetle
tanışmanız 20’li yaşlarınıza doğru gerçekleşmiştir. 1994
yılında Türkiye’ye gelen internet ne yazık ki 2000’li yılların
ortalarına kadar kullanım oranı açısından yerlerde süründü. ADSL
devrimiyle birlikte yaygınlaşmaya başlayan internet günümüzde 25
milyon kişiye ulaşmış durumda. 75 milyon nüfus düşünüldüğünde önümüzdeki günlerde bu rakamın daha da artması bekleniyor.
Yazımın başında da söylediğim gibi Avrupa ve Amerika ülkelerine
nazaran biraz geç tanıştığımız internete kullanım oranları açısından
baktığımızda ise Türklerin meziyetlerini bu konuda geliştirdiği ve
her konuda olduğu gibi yeni teknolojilere fazlasıyla ilgi gösterdiğimiz
gözüküyor. Şu sıralar buluğ çağında bulunan nesil ise teknolojiyle büyüyor ve bizim hayat tarzımıza sonradan eklenen bazı şeyler onların
hayatlarında doğal birer yapı taşı olarak yerini alıyor.
Geç Geldi Fakat Güç Olmadı
Konuyu fazla uzatmadan mobil alışkanlıklarımıza değinmek istiyorum. Çünkü internet ve Türkler hakkında konuşacak olursam bu
yazıyı bir sayfaya değil bir kitaba bile sığdıramayabilirim. Evlerimizde ve iş yerlerimizde olduğu gibi telefonlar üzerinden gerçekleştirilen internet bağlantısı da ülkemize bir hayli geç geldi. Fakat bunun
avantajını hali hazırda kullandığımız akıllı telefonlar ile yaptığımız
bağlantı hızlarında görüyoruz. Çünkü GSM operatörleri yatırımlarını
diğer ülkelere göre geç yaptılar ve bu durum kullanılan cihazlar ve
bağlantı hızı açısından lehimize döndü. Günümüzde mobil bağlantı
hızımız birçok ülkeye göre daha iyi.
Türkler Yenilik Konusunda Çekimser Değil
Akıllı cihaz satışları açısından da Türkiye, Avrupa ülkeleri düşünüldüğünde çok daha iyi bir pazar. Çünkü Türkler yenilikler konusunda
bağnaz değil ve işine yaracak bir şey olursa onu alıp kullanmaktan
çekinmiyor. Bu konuda Facebook’un istatistikleri bizlere yol gösteriyor. Zamanımızın en popüler ve sık kullanılan sosyal medya kanalı
Facebook’un mobil kullanımda da fazlasıyla aktif olarak kullanıldığını
biliyor muydunuz? Türkiye’de 30 milyondan fazla kişi internet üzerinden, bu oranın %42’si olan 13 milyondan fazla kişi de mobil üzerinden Facebook’u aktif olarak kullanıyor. Bu rakamı ilk duyduğumda
gerçek olduğuna inanamadım. Meğer Türkiye’de ne kadar çok akıllı
telefon sahibi varmış. Facebook’un bizimle paylaştığı istatistikler
bununla sınırlı değil. 2.406.906 milyon kişi mobil Facebook’u iPhone
14
ağustos’12
ile, 1.664.100 kişi Android ile ve 826 bin kişi de iPad ile kullanıyor.
Buradan çıkan sonuca baktığımızda ise Türk halkının yüzde 4’ünden
fazlasının Apple’ın akıllı cihazlarını kullandığını görüyoruz. Apple’ın
Türk kullanıcıları tarafından bu kadar tercih edilebileceği kimin
aklına gelebilirdi ki?
Sosyal Ağların Lideri İstanbul
Türk mobil internet kullanıcıları hakkındaki veriler bunlarla sınırlı
değil. Başka konularda şaşırmaya hazır mısınız? Mobil cihazlardan
Facebook’u %25 oranla en fazla ziyaret eden şehir olan İstanbul’u,
Ankara ve İzmir takip ediyor. Bu konudaki sonuçların beni fazla
şaşırtmadığını belirteyim. Genel ile kıyaslandığında %2 oranla kadınların ve %53 oranla bekarların mobilde daha aktif olduğu görülüyor.
Cinsiyete göre mobil Facebook kullanım oranlarına baktığımızda
%62 erkelerin ve %38 kadıların aktif olduğunu görüyoruz. Belki
de bekar kullanıcılar yeni arkadaşlıklar için Facebook’u daha aktif
olarak kullanıyorlardır. Biz bu sahneyi yıllar önce IRC’nin popüler
olduğu zamanlarda izlememiş miydik?
Sosyal ağ toplumunun büyük bir bölümü gençlerden oluşuyor.
Facebook’un bizlere sunduğu sonuçlar da bunu doğrulayacak
nitelikte. Gençler Facebook hesaplarını mobil cihazlarından ziyaret
ediyor. Yaş kırılımlarına baktığımızda Facebook 13-18 yaş arasındaki
kişiler tarafından %29, 19-25 yaş arasındaki kişiler tarafından %38
oranında kullanılıyor. Mobil kullanım oranının yaklaşık yüzde 70’i 25
yaş altı Türk kullanıcılar.
Marka Araştırmaları Facebook Üzerinden Yapılıyor
Türk mobil Facebook kullanıcılarının ilgi alanları arasında en fazla
markalar göze çarparken; diziler, müzik grupları, topluluklar da ilgi
gösterilen alanlar arasında yerini alıyor. 377 bin mobil Facebook
kullanıcısı BMW markasına, 731 bin kişi Nike markasına ve 647
bin kişi Nokia markasına ilgi gösterdiği görülüyor. Markaların yanı
sıra TV serilerinin de sosyal ağlar üzerinde fazlasıyla ilgi gördüğünü
söylemeliyiz. Dönemin popüler dizilerinden Kuzey Güney 546.000,
Muhteşem Yüzyıl 429.000, Fatmagül’ün Suçu Ne? 253.000, Behzat Ç.
İse 247.000 kişi tarafından ilgiyle takip ediliyor. Bakalım önümüzdeki
günler bizlere ne gösterecek?
twitter.com/AliYavuzSahin
Intel, the Intel Logo, Intel Inside, Intel Core, and Core Inside are trademarks of Intel Corporation in the U.S. and/or other countries.
ASUS, Windows® 7 ürününü önerir.
ASUS N • SERİSİ
İNANILMAZI DUY, GÜCÜ HİSSET.
Yeni ASUS N Serisi, Bang & Olufsen ICEpower® ve MaxxAudio 3 işlemci teknolojisiyle geliştirilen SonicMaster
Premium ses sistemi ile sezgilerinizi harekete geçiriyor. Dalga etkisi yaratan hoparlörleri ve bas sesini
güçlendiren subwoofer ile sıradışı bir ses kalitesi sunan tüm bu ses sistemi sadece N serisine ait. N56VM,
yüksek grafik ve multimedya performansı sunan Intel® Core™ i7 işlemci ile güçlendirildi. Yeni N Serisi
notebooklar, daha önce hiç olmadığı kadar net HD video izleme imkanı yaratıyor. Yüksek çözünürlükte gerçek
eğlenceyi deneyimleyin. ASUS N Serisi; tüm duyularınızı ödüllendiren bir deneyim yaşamak için...
HABER
ATOS Yeni Operasyon Merkezini Açtı
A
tos, Anadolu’daki yatırımlarını sürdürüyor. Düzce’nin ardından
yeni operasyon merkezini Ordu’da açan Atos’un Türkiye
CEO’su Orhan Akbulut, “Ordu’daki bu yeni operasyon merkezimizin
açılış törenini, ilk müşterilerimiz Avea ve Finansbank ile gerçekleştiriyor olmaktan gurur duyuyoruz. Atos olarak Türkiye’nin istihdamına katkı sağlamayı sürdüreceğiz” dedi.
2011 yılından bu yana hazırlıkları sürdürülen ve bu yılın mayıs
ayında faaliyetlerine başlayan Atos Ordu Operasyon Merkezi’nin
resmi açılış töreni, 15 Temmuz 2012 tarihinde, merkezin ilk müşterileri Avea ve Finansbank’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Açılış töreninde söz alan Atos Türkiye CEO’su Orhan Akbulut,
“Başta finans ve telekomünikasyon sektörleri olmak üzere farklı
sektörlerden pek çok firmaya 1500 çalışan ile çağrı merkezi hizmeti
sunuyoruz” dedi. Atos’un son teknolojiyle donatılmış 3 çağrı merkezi
üssüne sahip olduğunu hatırlatan Akbulut, “İstanbul’da Kartal ve
Güneşli’nin ardından, 2009’da açtığımız Düzce çağrı merkezimizle
Anadolu’da da yatırımlarımıza başlamış olduk. Şimdi de Anadolu’daki ikinci yatırımımız olan Ordu Operasyon Merkezi’nin açılış törenini,
ilk müşterilerimiz Avea ve Finansbank ile birlikte yapıyor olmaktan
mutluluk ve gurur duyuyoruz. Atos olarak, Avea ve Finansbank gibi
öncü ve dev markaların müşterileriyle aralarındaki en önemli köprü
olan çağrı merkezi hizmetini Atos’tan alıyor olmaları bizler için onur
vericidir.” dedi.
Sigorta Sektörü Sınırsız Konuşacak
A
vea, finans sektörü çalışanları ve yakınları için yepyeni BASİCELL
tarifelerini tanıttı. Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BASİSEN) ve Basisenliler Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı (BASİDAV)
üyeleri ile bu üyelerin çalıştığı firmalardaki çalışanlar, Türkiye İş
Bankası emeklileri, iştirak şirketlerinde çalışanlar ve yakınlarının
faydalanabileceği, birbirinden avantajlı 3 yeni tarife oluşturdu.
Finans sektörü çalışanları ve yakınları, BASİCELL 15’lik, 20’lik ve
30’luk tarifeleri ile her yöne konuşma, mesajlaşma ve internet paketlerinden kendilerine en uygun olanını seçerek sınırsız iletişim keyfini
doyasıya yaşamaya başlayacak.
BASİCELL 15’lik Tarifesi: Her yöne 250 dk, BASİCELL tarifleri ile
sınırsız konuşma ve mesajlaşma. Ayrıca ayda 5 liraya her yöne 2000
SMS ve ayda 10 liraya 1 GB internet paketini satın alabileceklerdir.
BASİCELL 20’lik Tarifesi: Her yöne 200 dk, her yöne 2000 SMS,
BASİCELL tarifeleri ile sınırsız konuşma ve 200 MB internet.
BASİCELL 30’luk Tarifesi: Her yöne 500 dk, her yöne 2000 SMS,
BASİCELL tarifeleri ile sınırsız konuşma ve sınırsız internet yer
alıyor.
Avrupa’nın En Hızlısı AirTies’ı Seçti
A
bonelerine Video on Demand (VoDisteğe bağlı video) dahil olmak üzere
geniş bir yelpazede IPTV servisi sunan
Andorra Telecom, AirTies tarafından geliştirilen Air7130 PVR ile mevcut ve yeni
müşterilerine yayınları kayıt ederek istedikleri zaman izleyebilme imkanı sunacak.
Bugüne kadar IPTV servisleri için önemli
yatırımlar yapan ve Verimatrix Conditional Access, Orca Middleware sistemlerini kullanan Andorra Telecom, Air7130
PVR ile geleceğin set-top box platformunu
bugünden erişilebilir kılmayı hedefliyor.
AirTies CEO’su Bülent Çelebi, işbirliği ile
16
ağustos’12
ilgili yaptığı açıklamada, Andorra Telecom
ile yapılan işbirliğinin stratejik bir proje
olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Andorra Telekom, IPTV servisleri alanında en yüksek teknolojiyi sunma vizyonu
ile değerlerimizin son derece örtüştüğü
bir şirket. Andorra Telecom ileri görüşlü
yaklaşımı ile müşterilerine her geçen gün
daha çok gelişmiş hizmet sunmayı planlıyor.
İnanıyorum ki uzun süre devam edecek bu
işbirliği sayesinde AirTies olarak hedeflerine
ulaşmalarına yardımcı olacak güçlü bir iş
ortağı olacağız”.
temmuz’12
19
HABER
BT ITS Netrix Türkiye’de
B
T Türkiye, Türkiye finans piyasaları için yeni bir ürünü pazara
sundu. Dünya finans piyasalarının lideri, ödüllü BT ITS
Netrix’i Türkiye’de de hizmete sunan BT Türkiye, yerel finans
piyasada liderliği hedeflediğini açıkladı.
Aracı kurum ve banka hazine gruplarını hedefleyen BT ITS
Netrix’in dünya çapında 68 binden fazla borsa çalışanı tarafından kullanıldığını söyleyen BT Türkiye ve Doğu Akdeniz Genel
Müdürü Mehmet Başer “BT, bu alanda dünyanın iletişim sistemleri
tedarikçilerinden biri. New York Borsası üyesi şirketlere ve dünyanın
birçok finans kurumunda ihtiyaçlara eksiksiz cevap verirken gelecek
teknolojilerini de sunuyoruz. Böylece etkin ve hızlı bir iletişim süreci
ile maksimum kazancı vaad ediyoruz. Şimdi sıra Türkiye’de. Bu
başarılara Türkiye’de tanık olacağız” dedi.
Hazinelerin ve aracı kurumların artan iş hacmi dolayısıyla tek bir
çağrıyı bile kaçırmamaları gerektiğine ve bunun zarara yol açacağına dikkat çeken Mehmet Başer, BT ITS Netrix’in bu trafiği kesintisiz
yönettiğini belirtirken “Bu ürün akla gelebilecek her türlü ihtiyaç
için birden fazla seviyede yedekleme olanağı ile son derece güvenilir
sonuçlar vermesi için tasarlandı” şeklinde konuştu.
Müşteriye Özel Mobil Pazarlama Dönemi
A
vea, mobil pazarlamada kişiye özel pazarlama faaliyetleri için
Defne’nin “Outbound Campaign Suite” yazılımını seçti.
Yurtiçi ve yurtdışında birçok GSM operatörüne mobil eğlence dünyasını zenginleştirmek için katma değerli servisler ve yenilikler
sunan Defne, Türkiye’nin en büyük GSM operatörlerinden Avea da
“Outbound Campaign Suite” yazılımının, en kapsamlı ve en son
versiyonunu devreye aldı.
Defne’nin AR-GE’si tarafından geliştirilen ve Avea Müşteri Hizmetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Avea AR-GE çalışanlarının
da katkılarıyla en kapsamlı ve en son versiyonu oluşturulan “Outbound Campaign Suite” yazılımı, uluslararası kabul testlerinden
geçmiş ve yurtdışı pazarlarında da kabul görmüş çok yönlü bir
Outbound kampanya yönetim çözümüdür.
Defne Bilgi İşlem Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Haliloğlu,
Türkiye’de Avea, yurtdışında da Tacikistan ve Bangladeş’deki
GSM operatörleri tarafından kullanılan OCS çözümü için, iki farklı
ülkedeki GSM operatörüyle de görüşme aşamasında olduklarını,
bunların da hayata geçmesi ile birlikte OCS çözümünün 5 farklı
ülkedeki GSM operatörü tarafından kullanılan bir ürün haline
geleceğini ifade etti.
Ekonomiye Yılda 1.5 Milyon Dolar
K
üçük bir teknik servis olarak sektördeki yerini alan ve
Türkiye’nin ilk ‘marka bağımsız teknik servisi’ olan ERPA , 5
kişilik bir ekiple başladığı yolculuğuna 60 kişi olarak devam ediyor.
Alanında deneyimli ve sertifikalı ekibiyle yılda 20.000 adet monitör, yazıcı, dizüstü bilgisayar, kesintisiz güç kaynağı ve projeksiyon
cihazının bakım ve onarımını yapan ERPA; aynı zamanda TOCHI
markası ile yılda 5.000 adet endüstriyel monitör, 50.000’den fazla
dizüstü bilgisayar bataryası ve 200.000’den fazla dizüstü bilgisayar
adaptörünü pazara sunuyor…
ERPA Genel Müdürü Nihat Erdal, sözlerine yaptıkları çalışmalarla
ülke ekonomisine yılda yaklaşık 1.5 milyon dolar katkı sağlıyor
olmaktan gurur duyduklarını belirtiyor ve ekliyor:
“Başta dizüstü bilgisayarlar olmak üzere bakım-onarımını yaptığımız tüm ürünleri yeniden kullanıma kazandırıyoruz. Bir dizüstü
bilgisayarın yaklaşık kullanım ömrü 3-5 yıldır ve son 3 yılın diz
üstü bilgisayar satış adetleri yaklaşık 6 milyondur. Bu rakamlarla 5
18
ağustos’12
yılı baz aldığımızda, yaklaşık 10 milyon dizüstü bilgisayar kullanılmaktadır. Garantisi bitmiş dizüstü bilgisayar sayısı ise 6 milyondur.
Pazara ait bu rakamlara baktığımızda, yaptığımız bakım ve onarım
çalışmalarıyla, aslında çok da ucuz olmayan bu cihazların daha
uzun süre kullanılmasını sağlıyor; sadece son kullanıcı ve kurumlara
değer katmakla kalmayıp ülke ekonomimize de çok ciddi bir katkı
sağlıyoruz”.
Zirvedeki
Yalnızlığımız
Sürüyor...
+90 212 290 30 40
www.glasshouse.com.tr
HABER
Felaketlere Karşı Hazırlıklı Olun
V
ision Solutions sanal, bulut ve fiziksel ortamlarda uygulama ve
veri koruma çözümü sunan Double-Take 6.0 “Simply Evolved”
ürününü piyasaya sundu. Türkiye’de Stratus Bilişim Sistemleri
tarafından temsil edilen Double-Take, bu ürünle tüm ortamlarda
replikasyon ve erişilebilirlik için çıtayı üste çekiyor.
Double-Take 6.0, herhangi bir sistemde yaşanacak sistem kesintisi durumunda acil kurtarma sağlayarak, şirketlerin uygun ve
gerçek zamanlı asenkron verilerini koruyor. Ürün böylece, şirketin
karlılığını ve itibarını korumaya yardımcı oluyor. Günümüz küresel
ticaret ve rekabet ortamında, 24 saat boyunca bilgi akışının
devam etmesinin önemine dikkat çeken Vision Solutions Teknoloji
Bölümü Başkanı (CTO) Alan Arnold, “Sistemler veya uygulamalarda oluşacak herhangi bir kesinti, müşteri ilişkilerini ve itibarı
etkilerken, iş operasyonları için de büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Double-Take ile gerçek zamanlı replikasyon ve yük devretme
teknolojisi sayesinde şirket verilerinin, işlemlerin ve hatta gelirlerin
kurtarılması sağlanıyor” açıklamasını yaptı.
Double-Take 6.0’nın 6 kritik özelliği ise şöyle sıralanıyor: Kolay
kullanım, Plug & Play koruma, kesintisiz geçişler, platform Bağımsızlığı, kolaylaştırılmış yönetim ve platform bağımsızlığı.
Fiber İnternet 1.26 Milyona Ulaştı
T
ürk Telekom Grubu 2012 2. çeyrek finansal sonuçlarını açıkladı. 2012 yılı 2. çeyrek
finansal döneminde Türk Telekom Grubu konsolide yatırım tutarı birinci çeyrek dönemine
göre yüzde 67 artarak 677 milyon TL olarak
gerçekleşti. Yılın ilk çeyreğinde gerçekleştirilen 405 milyon TL yatırım ile yılın ilk 6 ayında
1 milyar 81 milyon TL’lik yatırım rakamına
ulaşıldı. 81 ilde fiber dönüşümüne hız veren
Türk Telekom Grubu’nun bu yatırımları ile
1.26 milyon hane fiber kapsamına alındı. Teknoloji, altyapı ve mobil yatırımlarının yanı sıra
istihdama yatırımda da hız kesmeyen Türk
Telekom Grubu çalışan sayısı, altı ayda 1.323
kişi artış göstererek 36.209’a ulaştı.
Türk Telekom Grubu CEO’su Hakam Kanafani
Türk Telekom’un 2012 2. Çeyrek sonuçlarına
Yedeklemede En İyi İş Ortağı
G
lassHouse Türkiye, bir ilke imza attı ve EMC’den Yedekleme
alanında ‘En İyi İş Ortağı Ödülü’nü alan İlk Türk Şirketi oldu…
Glasshouse Türkiye Genel Müdürü Emre Pekar, çok kısa süre önce
EMC Türkiye’den “Veri Yedekleme ve Kurtarma” alanında ‘En
Yüksek Ciro’ ödülünü aldıklarını ve başarılı çalışmalarının karşılığı olarak üst üste ödüllere layık bulunmaktan dolayı çok büyük
gurur duyduklarını söyledi:
“Deneyimli ve işinin uzmanı bir ekip ve alanının en güçlü ismi EMC ile
yürüttüğümüz iş ortaklığımızla, Türkiye’de bugüne kadar çok önemli
tekilleştirme projelerine imzamızı attık. Özellikle son 3 yıldır yaptığımız
çalışmalarla bu alanda rakipsiz olduğumuzu kanıtladık. Bu çalışmalarımızın karşılığı olarak da üst üste çeşitli ödüllere layık görüldük.
Ancak, bizi en çok onurlandıran çok yakın zamanda aldığımız ‘En İyi İş
Ortağı Ödülü’ oldu. Çünkü bu ödülü dünyada alan ilk Türk şirketi olmayı
başardık”.
Emre Pekar, başarılarıyla Türkiye’nin adını uluslararası bir platformda duyurmaktan büyük bir gurur duyduklarını söyleyerek,
açıklamalarını şu sözlerle tamamladı:
20
ağustos’12
dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sabit geniş bant şebekemize özellikle de
eve/binaya kadar fibere (FTTB/FTTH)
yatırım yapmaya devam ettik ve 1.26 milyon
haneyi kapsadık. Perakende internet şirketimizin ADSL müşterileri arasında sınırsız paket kullananların payı, artan data tüketimi
ve hız iştahı yönündeki açık eğilimi ortaya
koyarak, ikinci çeyrekte yüzde 68’e ulaştı
ve ortalama aylık kullanım 23 GB olarak
gerçekleşti. Fiber üzerinden sunduğumuz
hızla, müşterilerimizin çevrimiçi geçirdikleri
sürede daha fazla data tüketmelerini sağlıyoruz. Fiber teklifimizin doğal bir uzantısı
olarak, TV ürünümüz beklentilerimizin de
ötesine geçen çok başarılı Tivibu Ev (IPTV)
ile ivme kazanmaya devam ediyor”.
“Amerika’da binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen ödül töreninde
onlarca ülke arasında, Türkiye’nin adını başarılarımızla duyurmuş
olmak, zaten aldığımız en anlamlı ve gurur verici ödüldür. Önümüzdeki yıllarda da aynı gururu yaşamak ve yaşatmak üzere çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz”.
HABER
MİLYONLARCA
KULLANICININ
GÜVENDİĞİ ESET
SİZİN DE ENDPOINT GÜVENLİK
ÇÖZÜMÜNÜZ OLABİLİR
180’den fazla ülkede 100 milyondan fazla kullanıcıyı koruyan
ESET ENDPOINT SOLUTION çözümleri ile IT personeline tek
bir yönetim konsolundan tam kontrol endpoint güvenliği
sağlar:
• Son kullanıcılara yönelik çok katmanlı koruma,
• Sezgisel saptama,
• Güçlendirilmiş bulut yönetimli tarama,
• Web kontrolü ve daha fazlasını içerir.
• Kampanya 30 kullan›c› ve üzeri Endpoint Solutions ürünlerinde geçerlidir. • Kampanya bireysel ürünlerde geçerli de¤ildir. • Kampanya A¤ustos ay› sonuna kadar geçerlidir.
www.facebook.com/ESETTurkiye
www.twitter.com/Eset_Turkiye
Stratus Bilişim Sistemleri Tic. A.Ş. www.eset.com.tr
İstanbul merkez: 0212.251 51 80 Ankara: 0312. 473 20 74 [email protected]
ocak’12
25
ÖZEL HABER
CIO’ların Gözü Big Data’da
Verinin her geçen gün önemini daha da artırdığı iş dünyasında, şimdi de
yapılandırılmamış veri sahnede
B
ig Data yani “Büyük Veri” trendine yön veren Oracle, Oracle Türkiye Genel Müdürü Filiz Doğan’ın ev sahipliğinde öncü firmaların
CIO’ları ile bir araya geldi. Türkiye’nin öncü IT yayınlarından basın
mensuplarının da katıldığı “Oracle CIO Breakfast”ta “Big Data” tüm
detayları ile masaya yatırıldı.
dünyasının yapılandırılmamış verilerin önemli olduğunu ortaya çıkardığına değindi. İş insanlarına yöneltilen “Büyük veri işiniz için ne kadar
önemli?” sorusuna verilen cevaplar ise şu şekilde; çok önemli (%39),
bir şekilde önemli (%30), aşırı önemli (%18), bugün için önemli değil
(%8) ve bilmiyor/emin değilim (%6).
Etkinlik, Oracle Satış Danışmanlığı Direktörü Sedat Zencirci’nin “Big
Data” sunumu ile başladı. Sunumda “Big Data” trendini oluşturan 4
ana etken olduğuna değinen Zencirci, bunları; verinin çok fazla olması,
hızlı çoğalması, çok çeşitli olması ve değerli bilgiye dönüştürülebilmesi
şeklinde sıraladı (4V- Volume, Velocity, Variety, Value).
Son 3 yıl içerisinde iş dünyasında çok büyük bir artış gösteren yapılandırılmamış dağınık veriler, “Big Data” ile değerlendirilebilir hale
gelecek. Zencirci, Oracle tarafından yaptırılan geniş bir araştırmanın, iş
Türk ekonomisine yön veren 3 dev firmanın CIO’su, Oracle’ın ev sahipliğinde “Big Data”yı tartışmak için etkinlikte yer aldı.
Her biri veriden değer yaratma konusunda uzman ve kendini kanıtlamış olan Yıldız Grup CIO’su Yekta Caymaz, Koç Holding CIO’su Alper
Göğüş, Turkcell CIO’su İlker Kuruöz ve LinkPlus Genel Müdürü Erdinç
Başlık “Big Data”ya yönelik bakış açılarını ve fikirlerini beyan ettiler.
Her bir CIO, hızla akan ve artan “Big Data”nın içerisinden kendilerine
yeni değerler katabilecek verileri alıp, bunlardan bilgi yaratmanın
önemini vurguladılar. Artık veri kaynaklarının çok daha fazla olduğuna
değinen CIO’lar, verinin hızla artış gösterdiği bu dönemde, kaliteli veri
kavramının da öne çıktığının altını çizdiler. Veri üreten mecraların artışı,
çöp verinin de artışı anlamına geldiğinden, bunlar arasından kaliteli
veriyi bulmak çok önemli bir süreç halini alıyor.
Dijital dünyada yaşanan veri patlaması, analiz edilebilecek ve değer
yaratılabilecek yepyeni veri kaynakları ortaya çıkardı. Bu, kurumların
süreçlerinde, ürün ve hizmetlerinde nokta atışı kararlar ve hamleler yapabilmeleri için kullanabilecekleri çok daha fazla veri anlamına geliyor.
Veriyi iyi kullanarak, ondan değer yaratarak rakiplerine karşı rekabet
avantajı sağlamak isteyen bilinçli kurumlar, şimdi de veri dünyasının
arka sokaklarına iniyor; yeni hedef yapılandırılmamış yani dağınık
halde bulunan veri. Oracle iş ortaklarına tam da bu noktada yardım eli
uzatıyor. Veriyi toplamak, organize ve analiz etmek için birçok ürün ve
çözüm sunan Oracle, kurumları günümüz rekabet şartlarında bir adım
öne taşıyor.
Daha Değerli, Daha Fazla, Daha Çeşitli, Daha Hızlı...
22
ağustos’12
Lider CIO’lar “Big Data” Dedi!
BriSA, Exadata Veritabanı Makinesi ile yüksek
performans ve maliyet tasarrufu elde etti
Oracle iş ortağı BimSA’nın, BriSA’da gerçekleştirdiği Exadata
platformuna geçiş projesi ile kuruluşun rapor üretim performansında
ciddi bir artış elde edilirken, yedekleme ve lisans maliyetlerinden de
tasarruf sağlandı
“Exadata ile elde ettiğimiz performans artışı sayesinde raporların alınma süresi ciddi ölçüde azaldı ve daha önce oluşturmaya cesaret edemediğimiz raporları alabilir hale geldik. Bunun yanı sıra “Hybrid Columnar Compression (HCC)” özelliği sayesinde ileriye yönelik storage maliyetlerinden; ayrıca
ihtiyaç duyduğumuz CPU sayısında meydana gelen azalma sayesinde de lisans maliyetlerinden tasarruf sağladık.”
MUSTAFA TACETTİN
Fabrika Otomasyon Sistemleri Yöneticisi - BriSA
“BriSA’nın gerçek datası ile Exadata üzerinde bir test ortamı oluşturarak, PoC çalışmalarını gerçekleştirdik. Alamadıkları ya da yavaş aldıkları raporların Exadata üzerinde çok hızlı bir şekilde alındığını gördüler. PoC çalışmalarının sonrasında ise ürünün sipariş ve teslimat süreci tamamlandı. Günler ile
ifade edilebilecek kadar kısa sürede sistem canlı ortama geçirildi.”
HÜSEYİN ULUTÜRK
Çözüm Yöneticisi - BimSA
Mustafa Bey, hayata geçirdiğiniz
Exadata platformuna geçiş
projesinin ayrıntılarına geçmeden
önce, BriSA ve BT altyapısı hakkında
bilgi verebilir misiniz?
MUSTAFA TACETTİN: BriSA, 1974 yılında
Lassa adı altında kurulmuş, 1988 yılında
Bridgestone’nun ortaklığıyla beraber BriSA
adını almıştır ve Türkiye’nin en büyük lastik
üreticisidir. BriSA’da BT altyapısı, Bilgi Sistemleri Direktörlüğü bünyesinde yönetilmektedir.
Üretim tesislerindeki yaklaşık 600 makinanın
üretmekte olduğu veriler (üretim, duruş
bilgileri ve proses verileri), Oracle Veritabanı
üzerinde saklanmaktadır ve üretimin yapılabilmesi için gerekli olan reçete ile ürüne bağlı
olan makine parametreleri yine merkezi bir
veritabanında tutulmaktadır.
Proje öncesinde ihtiyaçlarınız
nelerdi? Hangi konularda çözüm
arayışı içerisindeydiniz?
M.T.: Proje öncesinde, OLTP ve OLAP için aynı
veritabanı kullanılması nedeniyle, Oracle İş
Zekası üzerinde çalışan herhangi bir raporun,
genel üretimin hızını etkilemesi ve aksatması
söz konusuydu. Bu konuda yaşanılan performans problemini ortadan gidermek amacıyla
bir arayışa girdik. Aynı zamanda, Oracle’ın
üzerinde koştuğu makinanın CPU kapasitesinin düşüklüğü nedeniyle lisans anlamında da
bir ihtiyacımız vardı.
Neden Oracle iş ortağını ve Oracle
Exadata Veritabanı Makinesi’ni
tercih ettiniz?
M.T.: Oracle, bu alanda rakiplerine göre bir
adım önde gidiyor. Satın alma öncesinde SUN
Arka sıra soldan sağa; Ersoy Bayraktar/Oracle, Murat Atıcı/BimSa,
Erdoğan Bozkurt/BriSa. Ön sıra soldan sağa; Mustafa Tacettin/BriSa,
Gökhan Öncü/BriSa, Hüseyin Ulutürk/BimSa
makinelerinin yeteneklerini biliyorduk, Oracle
ve SUN’ın yetenekleri bir araya geldiğinde, bu
iki gücün sinerjisi her açıdan daha fazlasını
ortaya koydu. Sunduğu performansın büyüklüğü, yönetim kolaylıkları, kesintisizlik gücü
bizi Exadata’ya yönlendirdi.
Proje sonrasında ne gibi faydalar
elde ettiniz? Ölçülebilir faydalar
elde ettiniz mi?
M.T.: Exadata’nın üç yönden bize önemli
katkıları oldu. Birincisi; performans artışı
sayesinde raporların alınma süresi ciddi
ölçüde azaldı ve daha önce oluşturmaya
cesaret edemediğimiz raporları alabilir
hale geldik. İkincisi; yedekleme birimlerinin kapasitesi anlamında her ne kadar
şu an için bir sıkıntı çekmiyor olsak da,
“Hybrid Columnar Compression (HCC)”
özelliği sayesinde ileriye yönelik storage
maliyetlerinden tasarruf sağladık. Son
olarak; ihtiyaç duyduğumuz CPU sayısında meydana gelen azalma ile beraber,
lisans maliyetinden de tasarruf ettik.
Neden bu projede Oracle Exadata’yı
tercih ettiniz?
HÜSEYİN ULUTÜRK: BriSA uygulamaları, hali
hazırda veritabanı olarak Oracle teknolojilerini kullanmakta idi. Oysa bu yazılımların
altında farklı üreticilerin donanım çözümleri
kullanılmakta ve performans ile ilgili bir takım
yavaşlıklar görülmekte idi. Oracle Exadata
ürünü ile kullanmış olduğu alt yapı ve özellikle
indeksleme konusunda sağlayacağı ekstra
performans göz önüne alındı. Hem yazılım
hem donanımın aynı üreticiye ait olmasından
kaynaklı uyumluluk, bakım konusunda tek
noktadan destek almanın sağlayacağı avantajlar, ölçeklenebilirlik, güvenilirlik, kesintisizlik
gibi faktörler Oracle’ın ürün ve çözümlerini
tercih etmemizde etkili oldu.
ağustos’12
23
HABER
KYOCERA’ya BERTL Ödülü
J
apon KYOCERA Document Solutions’ın Renkli ve S/B TASKalfa
çok fonksiyonlu fotokopi ürün gamı bağımsız araştırma ve test
laboratuarı BERTL tarafından Bahar 2012 ‘’Yılın Ofis Ürün Gamı’’
ödülüne layık görüldü.
BERTL analistleri yüzlerce MFP modelini değerlendirdiler ve
Kyocera TASKalfa serisini rekabette öne çıkan temel özelliklerini
belirleyerek BERTL “En İyi Ofis Ürün Gamı” ödülü ile onurlandırdılar. BERTL analistleri tüm TASKalfa makinelerinin, makine kurulumundan baskı, kopya ve tarama işlevlerine kadar yıl boyunca test
edilen diğer ürün serilerinden daha iyi performans sergilediğini
tespit ettiler. Bu ödül ile onurlandırılan TASKalfa renkli serisi TASKalfa 7550ci, TASKalfa 6550ci, TASKalfa 5550ci, TASKalfa 4550ci,
TASKalfa 3550ci ve S/B serisi TASKalfa 8000i, TASKalfa 6500i,
TASKalfa 5500i, TASKalfa 4500i, TASKalfa 3500i çok fonksiyonlu
fotokopi modellerinden oluşuyor.
BERTL’ın Başkanı Art Wynne, ‘’KYOCERA TASKalfa serisi kolay
kullanımı, sağlamlığı ve uzun ömürlü parçalarıyla BERTL tarafından
test edilen diğer rakip ürünlere göre üstün performans göstererek bu
ödülü hak etmiştir’’ şeklinde görüşlerini bildirdi.
Renault Özel Bulutta HP’yi Seçti
R
enault S.A. elektrikli otomobiller için GPS uzaktan kontrol
sistemleri ve mobil iletişim uygulamaları geliştirmek üzere HP
Kurumsal Hizmetler’i seçti.
Dünyanın dördüncü büyük otomotiv şirketi olarak sıfır emisyonlu
taşımacılıkta lider konumda bulunan Renault, Nissan ile işbirliği yaparak, elektrikli otomobiller, Lityum-İyon aküler ile gelişmiş telematik hizmetler geliştirmek için büyük yatırımlarda bulunuyor. Motorlu
taşıtların Wi-Fi ve mobil modemler üzerinden internete girmesini
sağlayan sistemler telematik teknolojiler olarak adlandırılıyor.
Telematik sistemler, sürücülerin otomobil aküsünün şarj düzeyini
görüntülemesini ve en yakın dolum istasyonunun yerini bulmasını
sağlıyor. HP teknolojilerini kullanan Renault, telematik sistemler
ile sürücülere canlı trafik durumu bilgileri ve “sürdükçe öde”
kasko modeli gibi, hizmet olarak yazılım çözümleri sunacak.
HP Fransa Genel Müdürü Gerald Karsenti, konuyla ilgili açıklamasında, “HP teknolojisi ile bulut bilişim hizmetlerinin birleştirilmesi;
Renault gibi müşterilerin pazar ve maliyet hedefleri ile çevresel
hedeflere en verimli şekilde ulaşması için gereken yenilikçi, entegre
ve uçtan uca çözümler sağlamamıza yardımcı oluyor” dedi.
Office 365 Türkçe Olarak Piyasada
M
icrosoft, Office deneyimini buluta
taşıyan yeni nesil iletişim ve birlikte
çalışma çözümü Office 365’i Türkiye’de
Türkçe olarak hizmete sunuyor.
Aylık 7.20 TL’den başlayan paket fiyatlarla
kurumlar ve profesyoneller Office 365 hizmetlerini kullanmaya başlarken, öğrenciler
ve eğitimciler ise Office 365’in sunduğu
bulut tabanlı iletişim ve birlikte çalışma
araçlarından ücretsiz yararlanabilecek.
Office 365’i deneme sürümü yayınlandığından bu yana Türkiye’de bugüne kadar 5
binden fazla kurumun hizmeti denediğine
dikkat çeken Microsoft Türkiye Office
Pazarlama Grup Müdürü Onur Görür,
“Bugün bilgi çağından, bilgiyi kullanarak
24
ağustos’12
birlikte çalışma çağına geçiyoruz. Office 365,
kurumsal çapta birlikte çalışma olanağını
herkes için sağlayarak bu dönüşümü hızlandıracak. Office 365’in hem KOBİ’ler hem de
tüm kurumlar için oldukça verimli ve kârlı
bir seçim olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de
bugüne kadar 5 binin üzerinde müşterimizde 75 binden fazla kullanıcı Office 365’i
denedi. Microsoft Türkiye olarak KOBİ’lere
işlerini geliştirerek büyümelerine destek
olacak Office 365’i Türkiye’de Türkçe olarak
sağlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
KOBİ’ler ve diğer tüm şirketler Office 365
çözümlerini bugünden itibaren direkt
Microsoft’tan ya da Microsoft iş ortaklarından satın alabilecekler” dedi.
Ekranlı Kart
Teknolojisi Bankalar
Arasında İlgiyle
Karşılandı
B
SEKTÖRÜN SESİ
ankacılık sektöründeki sürekli değişen teknolojik ilerlemelere ayak uyduran, dijital
güvenlik alanında öncü Gemalto, müşterilerin tek düğmeyle işlemleri ve kart bilgilerini görüntülemesine olanak tanıyan benzersiz bir “Ekranlı Kart”ı vitrine çıkardı.
Piyasadaki ilk interaktif kart olan Ekranlı Kart gelecek nesil ödeme kartını temsil etmektedir.
Normal bir ödeme kartına benzemekle birlikte, içine gömülü küçük bir ekran penceresi ve
dokunmaya duyarlı PIN numarası alanı bulunan Ekranlı Kart, kart sahiplerinin kartta bulunan
bilgilere ve işlevlere erişimini sağlamaktadır. Kart sahibi küçük görsel ekranda dinamik bir şifre,
hesap bakiyesi ya da harcama limiti gibi alfanümerik bilgileri görebilir.
‘Ekranlı Kart’, ödeme sektöründeki gelecek yeniliklere odaklanan Gemalto tarafından düzenlenen bir etkinlikte ileri gelen bankalara sunuldu ve müşterilerine yeni, geliştirilmiş ve yüksek
katma değerli hizmetler sunmak üzere ürün portföylerine üstün teknolojiyi eklemek isteyen lider
bankacılık yöneticilerinin büyük ilgisiyle karşılandı.
Çok fonksiyonlu Ekranlı Ödeme Kartı, tipik günlük bankacılık ve ödeme etkinlikleri için ihtiyaç
duyulan EMV ödeme, sadakat ve ön ödemeli kart uygulamaları ile online kimlik doğrulaması için
tek seferlik şifre üretimini uygulamasını tek bir üründe birleştiriyor. Bir müşteri sadakat programıyla birleştirildiğinde ya da ön ödemeli kart olarak kullanıldığında, kullanıcı kartında bulunan
sadakat puanlarını ve e-cüzdan bakiyesini kart üzerinde bulunan ekrandan görüntüleyebilecek.
Bankalar, Ekranlı Kartı online bankacılık ve e-ticareti güvenli kılmak için, güçlü bir kimlik doğrulama cihazı olarak da kullanabilecekler. Kullanıcı e-Bankacılık hizmetlerine güvenli bir şekilde
erişmek ya da bir online satın alımı onaylamak istediğinde, PIN numarasını kartın üzerindeki tuş
takımını kullanarak girdiğinde, kart e-işlemi güvenli kılmak için kullanılan tek seferlik bir dinamik şifre görüntüleyecek. Daha kolay olabilir miydi? Türk Ekonomi Bankası (TEB) Avrupa’da
bu konuda pilot uygulama gerçekleştiren ilk banka olarak ses getirmiş; müşterilerine TEB’in
online bankacılık platformuna erişimi güvenli kılan bir Ekranlı Kart sağlamış ve online işlemlerini kolay ve güvenli bir şekilde gerçekleştirme olanağı sunmuştur. Türkiye kart pazarı zorlu bir
piyasadır ve bankalar rakipleriyle rekabeti sürdürmek istiyorlarsa, yenilikçi olmalıdırlar.
Ekranlı Kart kart sahiplerine bilgiye anında, basit ve kolay bir şekilde erişimi sağlayarak, kullanım
kolaylığını azami düzeye çıkarmayı amaçlıyor. Bankacılık ve kimlik doğrulama çözümlerinde
doğal bir evrim sunarak, bankalar ve müşterilerinin geleneksel EMV ödeme kartından daha çok
işlevli Ekranlı Ödeme Kartına geçişini kolaylaştırmakta ve bankalar ile müşterileri arasındaki
güveni güçlendirmeye yardımcı olmaktadır. Küresel ölçekte kabul görmeye başlayan bu yenilikçi
çözüm çok yakında Türkiye’de kullanılmaya başlanacak.
Emmanuel Payraud
Gemalto Ortadoğu ve Türkiye Satış Direktörü
ağustos’12
25
Hasan Selman/Ali Tavuz Şahin
RÖPORTAJ
[email protected]/[email protected]
Acer Tablet Pazarında
İnovasyona Odaklandı
Tablet pazarında ilklere adını yazdıran Acer, Android 4.0’daki
başarısını Windows 8’de de sergilemek için hazır
U
ltrabook segmentinde iyi bir çıkış
yakalayarak adından söz ettiren
Acer, tablet pazarında da ne kadar
ciddi olduğunu geliştirdiği cihazlarla kanıtladı.
Android 4.0’lı cihazları ile de beğeni toplayan
firma, otomatik güncelleme gibi akılcı hizmetleriyle de kullanıcılarını tatmin etti.
Windows 8 mobil pazarda yenilik dalgası yaratma arifesindeyken, Acer Tablet ve Desktop
İş Bölümü Yöneticisi Arzu Süzener ile Acer’ın
tablet stratejisi ve gelecek planları ile ilgili bir
söyleşi gerçekleştirdik.
Son dönemlerin en popüler
cihazlarından birisi tablet. Tabletler
neden bu kadar popüler oldular?
Aslında tablet cihazların 10 yıl öncesine kadar
giden bir geçmişi var. O dönemde çok popüler
olmadılar çünkü istenilen pil süreleri, ekran
kalitesi yoktu ve bu cihazlar mobiliteyi sağlayacak kadar inceliği ve hafifliği sunamıyordu.
Bu nedenle tablet cihazlar popüler olamadılar.
Son 3-4 yılda ciddi bir büyüme kaydeden
bir kategoriden bahsediyoruz. Canalys’ten
alıntı yapmak gerekirse, geçen yıl yaklaşık 63
milyon adet tablet satışı gerçekleşti. Bu sene
de yaklaşık 100 milyon adet civarında satış yaşanması bekleniyor. 2015’e kadar olan projeksiyonu dikkate alacak olursak da, 200 milyonu
aşacak bir pazar büyüklüğü görülüyor.
Tablet cihazların popüler olmasının birçok
sebebi var. Öncelikle açık kaynak kodlu işletim
sisteminin gelmesi, uygulamaların çoğalması.
Bunlar, normalde kurumsal kullanım için ortaya çıkan tableti, bireysel kullanıcılar için ideal
hale getirdi. Bu, tabletlerin popüler olmasındaki en önemli sebep. Üreticiler bu hamlelerle
sorunları çözerek, tabletlerde eğlenceye ve
sosyal hayata dair ilginç bir kategori yarattılar.
Acer olarak bizim tablet pazarında birçok
ürünümüz var. Bu büyüyen kategoride bulunmak ve çözümlerimizi sunmak gibi ciddi bir
odağımız var.
Acer Türkiye’de hangi tabletleri
satışa sunuyor?
Geçtiğimiz senenin son çeyreğinde Türkiye’de
de modellerimizi lanse etmeye başladık. Bunu
26
ağustos’12
iki farklı koldan yürüttük; birincisi Android,
ikincisi ise Windows tabanlı tabletler. Android
3.0 işletim sisteminin lanse edilmesi ile birlikte, Avrupa pazarıyla aynı anda Türkiye’de de
ilk tabletimizi lanse ettik. Tablet ürün ailemiz
“Iconia” adını taşıyor. Bu ismi, ürünlerimiz
çok ikonik olduğu için kullandık. Iconia A500,
A501 3G versiyon ve A100 7 inç olmak üzere,
10 ve 7 inç formatlarda ürünler lanse ettik. Bu
sene lanse ettiğimiz A200 var; Tegra 2 işlemcili, Android 4.0 işletim sistemini kullanıyor.
Diğer tarafta Windows’lu tabletlerimiz var.
Burada 2 tane ürün lanse ettik. İlk ürün Iconia
Iconia ismi ile çıktı. Niye iki tane Iconia derseniz, çünkü iki tane dokunmatik ekranı olan
enterasan bir üründü. Bu ürün, Windows’lu
ilk çift ekranlı tablet olarak lanse edildi. Biz
de burada ciddi bir ilgi yakaladık. Bu cidden
maliyeti yüksek bir cihazdı ancak kendine özel
uygulamaları ile gerçekten başarılıydı. Microsoft ile Windows tabletler konusunda ciddi bir
çalışma yaptık. Zaten Windows 7 üzerinde de
tablet üreten çok az üreticiden biri Acer. İkinci
Windows’lu tabletimiz de Iconia W500. Bu
cihazın 3G versiyonunu da yayınladık. Burada
hem kurumsalda, hem bireyselde, hem de
eğitim ve sağlık projelerinde satışlar gerçekleştirdik. Dolayısı ile iki koldan ilerliyoruz. Bu
sene gelecek olan başka tabletlerimizde var.
Şu an yüzümüzü Windows 8’e döndük tabii.
Hem de Android 4.0 tarafında yol haritamızı
uyguluyoruz.
RÖPORTAJ
Acer Windows 8 mobil ve Android
4.0’lı tabletlerini ne zaman satışa
sunacak?
Önce Android ile başlayalım. Bahsettiğim gibi,
daha önce lanse ettiğimiz A500 ve A100 gibi,
Android 3.2 ve 3.0’a yükselttiğimiz cihazlarımızı nisan sonu itibarıyla Android 4.0’a da
yükselttik. Sadece 3G’li versiyonda yükseltme
yapmıyoruz çünkü burada yerel operatörler
ile yaptığımız ciddi test çalışmaları var. Ama
onun dışındaki bütün ürünleri Android 4.0’a
yükselttik.
Sürüm yükseltme işlemi nasıl oluyor onu biraz
anlatmak istiyoruz. Bizim çağrı merkezimize
çok fazla soru geliyor bununla ilgili. Birçok
üreticide bu süreç çok sıkıntılı oluyor. Biz Acer
olarak bu sorunu şu şekilde çözdük: Avrupa’daki sunucularımız üzerinden son güncellenen yazılımları sunduğumuz bir uygulamamız
var. Avrupa’daki sunucularımız üzerinden
Türkiye’deki kullanıcılarımızı da güncellemeleri sunuyoruz, onlara biz gönderiyoruz.
Dolayısı ile internetten ve forum sitelerinden
aramalarına ve güvensiz içerikleri indirmelerine mahal vermiyoruz. Kullanıcılarımızın tek
yapmaları gereken, cihazlarını ara sıra kontrol
ederek gelen güncellemelere bakmak. Ancak
bu tabii ki kullanıcılarımızın kararı, isterlerse
bu güncellemeyi cihazına kuruyor.
Android tarafında artık 4.0 sürecindeyiz. 2 ay
önce A200’ü lanse ettik ki Avrupa dillerinde
ve Türkçe’de ilk lansman yapan firmalardan
biriyiz. A200’den sonra gelecek olan A510,
A700 gibi ürünlerimizin hepsinde Android 4.0
önyüklü olacak.
Windows 8’li yeni tabletimiz de Microsoft’un
belirleyeceği lansman tarihinde piyasaya
sunulacak. Büyük ihtimalle bizim cihazımız
Windows 8’li ilk tabletlerden biri olacak.
Windows 8 konusunda çok heyecanlıyız ve bu
konuda çalışmaya devam ediyoruz. Windows
8’in Android’e iyi bir alternatif olacağını
düşünüyoruz.
Windows 7’li tabletlerimiz arasından haziran
ayından sonra satın alınanlar Windows 8’e
yükseltilebilecek. Haziran ayından sonra
Türkiye’ye gelen W500 ve W501 modelleri
ilerleyen dönemde açıklayacağımız özel bir
kampanya fiyatı ile Windows 8’e yükseltilebilecek. Şu an mühendislerimiz bir üst sürüm
Android ve Windows için çalışmalarını sürdürüyor. İki farklı işletim sistemi ile iki farklı
kulvarda cihazlar sunmak ciddi bir AR-GE ve
mühendislik altyapısı gerektiriyor.
Avrupa Okul Ağı projesinde
Acer’ın büyük bir rolü vardı. Proje
kapsamında neler yaptınız ve
önümüzdeki dönemlerde ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Acer’ın içerisinde eğitim önemli bir konu.
Acer içerisinde yalnızca eğitim alanına odaklı
çalışan bir ekip var. Hatta bu ekip önümüzdeki
günlerde Türkiye’yi de ziyaret edecek.
Avrupa Okul Ağı projesinde tablet, monitör,
netbook, projektör gibi birçok kategori var;
ben tablete değinmek istiyorum. Avrupa Eğitim Birliği’nin yaptığı bir proje kapsamında –ki
bu projeye 8 Avrupa ülkesi dahil-, tabletlerimizi çeşitli okullarda kullanıma sunduk. Bu hibe
yoluyla gerçekleşen bir çalışmadır. Bu projenin
sonuçlarını Milli Eğitim Bakanlığı ve Avrupa
Eğitim Birliği takip ediyor olacak.
Bunun dışında özel okullar ile yaptığımız
başka projeler de var. Açıkcası tabletlerin
eğitime bir katma değer sağlayacağınız görüyoruz. Tabii komple düşünmek lazım. Sadece
donanım tarafı ile kısıtlı bir konu değil bu. Bu
işin, öğretmenler, öğrenciler ve yöneticilerden
oluşan insan kolu var. Arayüz, öğrencilerin
aldığı notları ve okul kitaplarını yönetebilecek
bir doküman yönetimine, paylaşım ve erişim
kısıtlamalarına kadar uçtan uca çözüm gerektiren derin bir konu. Bizim bu konuda çalışan
bir iş ortağımız var, onlarla da çalışmalarımız
devam ediyor.
Eğitim sektörü bizim için de değişik bir öğrenme alanı. Çünkü öğrencilerin kullanma alışkanlıkları, standart bir tüketicinin kullanma
alışkanlıklarından çok daha farklı. Bu da bizim
için çok yeni bir öğrenme ortamı…
Acer yakın gelecekte hangi
tabletlerini Türkiye’de satışa
sunacak? Bu tabletler kullanıcılara
ne gibi yeni özellikler sunacak?
Tabii teknoloji alanında yeniliklerin ardı arkası
kesilmiyor. Yeni yaptığınız bir şeyi piyasaya
sürdüğünüzde ya güncel ya da eski olmuş oluyor. Acer bu konuda ciddi olarak öncü olma,
pazarda birinci olma, tüketiciye rahat kullanım
sağlayacak ürünleri vermek konusunda ciddi
çalışma yapıyor. Önümüzdeki günlerde lanse
edeceğimiz cihaz Iconia A700. A700’ün bence
en önemli özelliklerinden biri Full HD ekrana
sahip ilk ekranlardan biri olması. 10.1 inç’te
Full HD deneyimi cidden ciddi bir deneyim.
Bu cihaz işlemci olarak Tegra 3’ü destekleyecek. Aslında bunlar tüm cihazlarda olabilecek şeyler ama bunlar Acer’ın felsefesi ile
birleşiyor. Zaten dediğim gibi Full HD ekran
ve ciddi bir pil ömrü var. 9800 mAh bir
pil var. Bu pil size cihazı 9 saat kesintisiz
olarak kullanma şansı tanıyor. Bizce, mobil
bir tüketici “ne zaman cihazımı şarj ettim”
diye düşünmemesi gereken bir tüketici
türü. Full HD bir ekranda bunu sağlamak
için cihazımıza kuvvetli bir pil koyduk.
Mesela biz her zaman cihazlarımıza HDMI
çıkış konumlandırıyoruz. Bu cihazda 3D oyunları, HDMI ile 3D bir televizyona bağlamanız
ve oynamanız mümkün. Tableti oyun konsolu
olarak kullanmanız mümkün. Dolayısı ile ciddi
önem verdiğimiz ve şu anda da en üst serimizi
oluşturacak bir ürün diyebilirim A700’e.
Bunun dışında A510 adında bir tabletimiz var
serimizde. O da olimpiyat logolu. Türkiye’de
lansmanı için çalışmalarımız devam ediyor.
Bundan sonra lanse edeceğimiz ilk ürün
A200’ün bir üst CPU özelliklerine sahip olan
A210. Yine Android 4.0 işletim sistemine
sahip. Ondan sonra bir 3G tabletimiz olacak.
Bundan sonra da zaten Windows 8’li tabletimizi ekim ya da kasım ayında, Windows 8
lansmanıyla aynı dönemde satışa sunacağız.
Ardından bir Windows 8’li tabletimiz daha
satışa çıkacak. Yani diyebilirim ki, önümüzdeki dönemde birçok yeni tabletimizi satışa
sunacağız ve 2013’te de portföyümüzü daha
da güçlendireceğiz.
QRCODE
QR kodu telefonunuza okutarak
bu röportajı internet sitemizden
izleyebilirsiniz.
ağustos’12
27
Melih Bilgin
ÖZEL DOSYA
[email protected]
Ekonomi IT’ye Emanet
Ekonominin bel kemiği olan bankacılık sektörü, IT dünyasını
en yakından takip eden sektörlerden biri. Dolayısıyla IT
sektöründe güvenlik ve verimlilik gibi konularda yaşanan
gelişmeler, ülke ekonomisini de yakından ilgilendiriyor
A
sıl işi “para” olan bankacılık
sektörü, bu sebeple her dönemde
kritik öneme sahip sektörlerden biri konumunda. Üstelik küreselleşen
dünyada bazı bankalar artık sadece belli
bir bölgeye ya da kesime değil dünyanın
farklı yerlerindeki milyonlarca kişiye hitap
ediyor. Dolayısıyla günümüzde bir banka,
temel işlevlerini yerine getirebilmek için
bile teknolojiyi yakından takip etmek
zorunda.
Eskiden bankacılık paranın fiziksel hali
üzerinden işleyen bir sektördü. Dolayısıyla
parayı korumanın yolu büyük kasalar, zırhlı
arabalardan geçiyordu. Ancak günümüzde
“para” artık bir dijital değer haline gelmiş
durumda. Kişisel düzeyde baktığımızda
bile ay başında maaşını alan bir kişi, ay
boyunca kredi kartından harcama yapıyor
ve daha sonra kartının ödemesini de havale
ile gerçekleştirebiliyor. Yani parayı sadece
veri olarak kullanarak yaşayabiliyor. Bankalar için de durum bu döngünün büyük
28
ağustos’12
ölçekli olarak gelişen hali. Milyonlarca
kişinin hesaplarındaki para, ATM işlemleri,
kredileri, taksitleri ve bunun gibi onlarca
değerli veri bankaların veri tabanında
barındırılıyor. Üstelik bu veriler her gün,
hatta her an onlarca kez değişiyor. Her gün
üretilen bu kadar verinin otomatik olarak 7
gün 24 saat yönetildiğini bir düşünün. İşte
bankacılık sektöründeki IT işleri bu kadar
kritik ve sürekli.
IT Artık Seçenek Değil
Zorunluluk
Bankalar, kurdukları sistemlerle IT şirketlerinin en önemli müşterileri konumunda.
Türkiye’de ise diğer şirketlere kıyasla
bankalar çok daha üst sıralarda yer alıyor.
Dolayısıyla Türkiye’de hem yazılım hem
de donanım üreticileri için bankalar en iyi
müşteriler konumunda. Türkiye merkezli
dünya çapında IT şirketlerinin azlığını da
düşündüğümüzde bu durum normal. Zira
müşteri başına düşen işlem sayısı, müşteri
ilişkileri yönetimi için kullanılan IT sistemleri düşünüldüğünde Türkiye’de bankalar
IT’ye en çok ihtiyaç duyan ve en yoğun
şekilde kullanan şirketlerin başında geliyor.
IT sistemleri, bankalar için maliyetleri
düşüren ve yönetimi kolaylaştıran teknolojiler değil. Günümüzde artık hizmet
ve servisleriyle birbirlerine üstünlük
sağlamaya çalışan rakip bankalar, IT’de
gerçekleşen inovasyonları yakından takip
etmek zorunda. Bu takip, yeni teknolojilerin doğuşunu yakalamak, onları uygun hale
getirip hizmet ve servislere dönüştürme
gibi büyük avantajları sağlıyor. ATM’ler,
internet ve telefon bankacılığı hizmetleri,
otomatik ödeme talimatları gibi işlemler
son birkaç yıl içinde IT ve bankaların
işbirliğiyle ortaya çıkmış ürün ve hizmetler.
Dolayısıyla iyi bir banka, yenilikçi ve iyi
çalışan bir IT departmanına sahip olmak
durumunda.
Bunun yanında IT yapısı bankaların
sadece kendi seçimleri değil. Uygulanan
ÖZEL DOSYA
regülasyonlar da bankaları IT kullanımını
artırmaya yöneltiyor. Özellikle Avrupa
Birliği tarafından uygulamaya konulan yeni
regülasyonlar, daha güvenli ve daha verimli
sistemler gerektiriyor. Buna yavaş yavaş
“Green IT” regülasyonları da eklenmeye
başlamış durumda.
Sorunlara Hazırlık
Birçok sektörde olduğu gibi bankalar
arasında da önemli bir rekabet mevcut.
Teknolojik avantajlarla birlikte geliştirilen
yeni ürün ve hizmetler, başka bir sorunu da
beraberinde getiriyor; güvenlik. Şirketler
için özel verilerin ne kadar değerli olduğu
zaten aşikâr. Fakat bankacılık sektöründe, bankanın kendi verilerinin yanı sıra
milyonlarca kullanıcının kişisel verileri de
mevcut. Üstelik veri olarak bahsettiğimiz
bu değerin büyük bir kısmı aslında parayı
temsil ediyor. Dolayısıyla bankalar, veriyi
en güvenli şekilde saklaması gereken
şirketlerin başında geliyor. Öyle ki, bu
şirketler güvenlikte yeni standartları da
belirlemek durumunda.
Bankaların güvenlik konusunda hataya
tahammülünün olmamasının yanında, bu
konuya ciddi yatırımlar yapacak fırsatları
da mevcut. Bu sebeple güvenlik sektörünün
gelişmesine de katkı olabilecek seviyedeler.
Bunun yanında bankalar, yeni ürün ve
hizmetlere karşı da oldukça hassas bir konumda. IT altyapılarını kurarken yenileme
döngüsü de iyi bir şekilde planlamalı. Zira
yeni bir yazılım ürünü piyasaya girdiğinde
güvenlik açıkları kapatıldığı gibi iyileştirmeler de sunuyor. Ancak geçiş ve test süreçleri dikkate alındığında her istendiğinde
yeni yazılıma geçmek mümkün olmuyor. Bu
sebeple bankalar, yazılım ve donanım şirketlerinin yeni ürün döngülerine de uyum
sağlamak zorunda.
CIO’nun Rolü
Bankalar teknolojiyi takip ederken en
önemli görevler CIO’ların üstüne düşüyor.
Şirketin IT departmanını yöneten CIO,
aynı zamanda gelecek planlaması ve doğru
seçimlerin yapılması konusunda da baş
sorumlu. Bu sebeple CIO, bulundukları
bankanın inovatif yönünü temsil ediyor.
IT konusundaki ilerlemeler, bankalar ve
müşteriler için farklı anlamlar taşıyor.
Müşteriler bu ilerlemeleri ürün ve hizmet
avantajı olarak görmek isterken bankalar
da kâr-zarar dengesini kâr yönüne değiştiren gelişmeler görmek istiyor. Dolayısıyla
CIO açısından bakıldığında yapılacak IT
yatırımları müşteri sayısını artırmanın yanı
sıra maliyetleri de düşürmeli ve avantaj
sağlamalı. Bu durum hem CIO hem de IT
bütçeleri üzerindeki en büyük baskı.
Bu zorlu görevde CIO’lar; güçlü bir liderlik,
inovatif çalışmalar ve doğru IT çözümlerini
seçmek gibi zorlu görevlere sahip. Üstelik
hem müşteri beklentilerini karşılayıp, hem
de daha az bütçe ile daha fazla işi gerçekleştirerek maliyetleri düşürmek zorunda
kalıyorlar.
Fujitsu tarafından yapılan bir araştırmaya
göre birçok şirket lideri değişim konusunda baskı hissediyor. İngiltere’de şirket
liderlerinin %70’ine göre ise değişim hızı
birçok şirketin yakalayabileceğinden daha
hızlı şekilde ilerliyor. Bunun en önemli
sebebi olarak ise “teknoloji” cevabı veriliyor. IT’yi takip etmekte zorlanan şirketler,
sektörde yaşanan değişimi takip etmekte
de zorlanıyor ve rekabette geri kalıyor. Bu
durum CIO’ların bir şirketin geleceğinde
ne kadar kritik bir noktaya sahip olduğunu
gösteriyor.
IT Ödeme Biçimlerimizi de
Değiştiriyor
IT sektöründe yaşanan gelişmeler, bankalar
tarafından müşterilere ürün ve hizmet olarak geri dönüyor. Bu durum zamanla parayı
kullanış biçimlerini de etkiliyor. Buna en
güzel örnek son dönemde popüler olmaya
başlayan internet bankacılığı ve havuz
sistemleri. Özellikle e-ticaretin de gelişmesiyle birlikte artık PayPal benzeri sistemler
daha da popüler hale geliyor.
Bunun yanında akıllı
telefonların popülaritesinin
artması, bu konuda bankaların
adım atması sağlamış durumda.
Artık neredeyse mobil uygulaması
bulunmayan banka kalmadığı gibi
müşteriler de bu uygulamaların kullanılabilirliğine göre bankalarını değiştirme
kararı verebiliyor. Bunun yanında sadece
uygulama üzerinden değil, telefon bankacılığı da gelişen bir pazar. Şirketler, çağrı
merkezlerinde IT avantajlarını kullanarak
müşterilere birçok işlemi kısa bir sürede
halledebilme avantajını sunuyor. Yakın gelecekte en büyük gelişmelerin de bu konu
üzerinde gerçekleşeceğini söyleyebiliriz.
Bankalar, IT gelişmeleri sayesinde ödeme
şekillerimizi değiştirmeye devam edecek.
Bankaların Bulut Sınavı
IT sektörünün yükselen yıldızı olan bulut,
bankacılık sektöründe de gündemin önemli
maddelerinden biri. Fakat güvenlik ve
sürdürülebilirliğin oldukça önemli olduğu
bankalar açısından bulut halen kapalı bir
kutu gibi. Zira buluta geçildiğinde veriler, üçüncü parti bir sağlayıcı tarafından
sağlanan altyapı üzerinde kullanılıyor. Bu,
bankalar için verilmesi zor bir karar.
Ancak bulutun sunduğu avantajları hemen
göz ardı etmek de mümkün değil. Özellikle her noktadan kullanılabilir olması ve
maliyet avantajı sunması CIO’ların iştahını
kabartıyor. Fakat yine de güvenilirlik konusunda soru işaretleri giderilebilmiş değil.
Bunun yanında üçüncü parti bir sağlayıcı
ile sürdürülebilirlik de önemli bir başlık.
Bu konuda henüz yeterine uzmanlaşmış
şirket bulunmadığını düşünen yöneticiler,
bu yüzden bulutun bir süre daha izlenmesi
gereken bir yöntem olduğunu düşünüyor.
Yapılan araştırmalara göre şirketlerin
%25’i veri merkezlerinin halen geçerli
olduğunu düşünüyor. Bu araştırmada elde
edilen sonuçlar buluta geçmeyi düşünmeyen şirketlerin, en az 10 yıl daha kendi veri
merkezlerini kullanmayı planladıklarını
ağustos’12
29
ÖZEL DOSYA
belirtiyor. Fakat buluta geçmeyi planlayan
şirketlerin oranı yükselmeye devam ediyor.
Kendi veri merkezleri kullanmayı düşünen
şirketlere oranla buluta geçmeyi düşünen
şirketler %31’lik paya sahip.
Bulut konusunda ikiye ayrılan şirketlerin
bir kısmı, bu teknolojiyi yeterince güvenli
bulmuyor. Altyapıyı dışarıda barındırmanın halen çok riskli olduğunu düşünen
bu şirketler, sistemin sürdürülebildiğini
sorguluyor.
Bu konudaki verilere baktığımızda bankalarda CIO’ların %23’ü sistemlerini buluta
entegre etmeyi düşünmüyor. Bu CIO’lar,
sistemin daha esnek ve verimli olduğunu
kabul ediyor ancak güvenilir ve sürdürülebilir olma noktasında soru işareti yarattığını düşünüyor.
CIO’lara bulutu tercih etmeme konusunda
sebepler sorulduğunda en çok verilen
cevap güvenlik oluyor. %46’lık bir bölüm,
bulutun güvenli olmadığını düşünüyor.
İkinci cevap ise servis devamlılığı (%36).
Bunların ardından ise sırasıyla servis hızı
ve data entegrasyonu gibi cevaplar geliyor.
Buluta geçmeyi tercih eden şirketler ise
sistemin sunduğu avantajların büyük
olduğunu belirtiyor ve sistemin oldukça
stabil olduğunu düşünüyor. Üstelik diğer
sektörlerde genelde küçük şirketler buluta
geçmeyi tercih ederken bankacılık sektöründe büyük bankaların buluta geçtiğini
görüyoruz. ING, Bank Of America gibi dünya çapında büyük bankalar, buluta geçmeyi
tercih eden şirketler arasında. Türkiye’de
de IT ile yakından ilgilenen bankalar
bulunsa da genelde sağlayıcılar bu isimleri
açıklamıyor.
Buluta geçen bankalar, özellikle maliyet konusunda büyük avantajlar elde ettiklerini
belirtiyor. Giderleri ciddi biçimde düşürmeyi başaran bu şirketler, sistemin esnekliğinin de bankacılık faaliyetleri açısından yeni
fırsatlar yaratabileceğine dikkat çekiyor.
30
ağustos’12
Bu şirketlere baktığımızda buluta geçirilmesine en çabuk karar verilen katman depolama (%37). Onu %28 ile veri merkezi,
%27 ile sunucular ve %26 ile CRM izliyor.
Türkiye’de Bankalar Dünya
Geneline Kıyasla Ne Durumda?
Türkiye’de özellikle 2001 krizi sonrası
yeni bir yapılanma içine giren bankalar, IT
konusunda yaptıkları yatırımlarla da oldukça güçlü ve istikrarlı bir konuma geldi.
Bu durum, son dönemde dünyayı etkileyen
büyük krizlerden Türkiye’deki bankaların
etkilenmeyişiyle de kanıtlandı. İyi bir düzene sahip olan bankalar, sistemleri ve altyapıları istikrarlı bir şekilde dönüştürerek
ekstra yatırım maliyetlerinden kurtuluyor.
Bu durum, bankaların zor dönemlere daha
rahat önlem almalarını sağlarken, yatırım
avantajları da ortaya çıkabiliyor.
Yatırım avantajlarına baktığımızda da
ürün, servis ve yazılımların ön plana
çıktığını görüyoruz. Son dönemde birçok
ülkedeki bankalar kredileri kurtarmak,
tekrar düzene girmek için uğraşırken,
Türkiye’de birçok yenilikçi ürün ve servis
ön plana çıkıyor. Hatırlarsak birkaç yıldır
Türkiye’de işleyen otomatik ödeme sistemi,
halen büyük ülke bankalarının bazılarında
yok. Ayrıca internet ve telefon bankacılığında Türkiye’de yürürlükte olan hizmetler de
dünyanın birçok ülkesinde henüz bulunmuyor.
Dolayısıyla Türkiye’de bankalar, yakaladıkları istikrarı yenilikçi yatırımlarla besleyerek büyük bir ilerleme kaydetmiş durumda.
Hem donanım üretici ve entegratörleri,
hem de yazılım üretici ve entegratörleri
Türkiye’de bankaların IT sistemlerini öve
öve bitiremiyor.
Bankacılığın Geleceğinde
Türkiye Önemli
Dünya geneline kıyaslandığında Türkiye’de
bankacılık sistemi ve sahip oldukları IT
altyapılarının oldukça iyi olduğunu rahatça
söyleyebiliriz. Gerek istikrar, gerekse de
ürün ve hizmetler bu durumun net bir kanıtı. Fakat inovasyonda bir an bile durmanın
büyük zararları olabildiğinden, ilerlemenin
devam etmesi gerekiyor. Şu an birçok
ülkede halen bankaların zor durumda
olduğunu düşünürsek, Türkiye’deki bankalar avantajını daha da artırabilir.
Dolayısıyla gerek bankalar, gerekse de IT
sektörü açısından bakıldığında teknoloji
ve ekonominin işbirliği Türkiye’yi önemli
noktalara taşıyabilir. Genelde donanım ve
yazılım üreticileri yabancı kaynaklı olsa da,
elde ettikleri tecrübelerle bankalarımız ve
entegratör şirketlerimiz yurtdışında değişime öncülük eder hale gelebilir.
BT Müdürleri Forumu 2012
KATILIM ÜCRETSİZDİR! *
4 Eylül 2012, Salı, Swissotel The Bosphorus, Istanbul
http://www.idc-cema.com/events/itmf12_ist
6 Eylül 2012, Perşembe, Rixos Grand Otel, Ankara
http://www.idc-cema.com/events/itmf12_ank
Bölgenin iş ve teknoloji alanındaki uzmanları bilgi teknolojilerinde nasıl akılcı seçimler yapılabileceğini tartışmak üzere biraraya geliyor. Sürekli
değişen ekonomik koşullarda kurumlar temel yapılarını korumak, müşteri memnuniyetini üst seviyede tutmak ve rekabet avantajı yakalamak
için akılcı seçimler yapmak zorundalar. Ne var ki yeni ekonomik gerçeklik harcamaları ve operasyonel masrafları kısmayı zorunlu kılarken
işin hemen hemen her alanında büyük bir baskı oluşturmaktadır. Bu durum ise özellikle büyümeyi mümkün kılan operasyonel desteğin
verilmesini zorlaştırmaktadır.
IDC, bilgi ve iletişim teknolojilerinin bilinçli kullanımı ile bu konuda karşılaşılan zorlukların minumuma indirelebileceğini önemle
vurgulamaktadır. Bilgi yönetiminden BT dış kaynak kullanımına, iş zekasından sanallaştırmaya, yeşil BT’den VoIP ve tümleşik iletişime kadar
bir çok konuda verimliliğin arttırılabileceği, maliyetlerin düşürelebileceği ve karlılığın daha üst seviyelerde tutulabileceği çözümler mevcuttur.
Konular:
• M2M
• Doküman Yönetimi
•
•
Mobilite
İş Analitiği
•
•
Dış Kaynak Kullanımı
Sosyal Medya
İş ve BT Uyum Sanatı:
Etkinliğin Hedef Kitlesi
•
Belirsiz ortamlarda BT Müdürleri ne tür stratejiler
uygulamalıdır?
•
Büyük ve orta ölçekli üretim şirketleri Ağ Güvenlik Müdürleri,
Uygulama Müdürleri
•
Bilgi teknolojileri ROI (yatırım geri dönüşü) ve uyum
konularına nasıl odaklanmalılar? (başarı için stratejiler)
•
Sigorta, banka ve finans aracıları
•
Operasyonel verimliliği arttırmak, maliyetleri düşürmek, temel
yapıyı korumak ve müşteri kaybını önlemek için BT nasıl
aktifleştirilmelidir?
•
Telekomünikasyon operatörleri
•
İş alanı ve strateji yöneticileri
•
E-ticaret ve medya pazarlama yöneticileri
•
BT ve İş Uyumunu teşvik eden teknolojiler nelerdir?
•
CIO, CTO, CFO, CSO kıdemli yöneticiler
*Etkinlik son kullanıcılar için ücretsizdir. BT firmaları için kişi başı katılım ücreti 500 USD’dır.
Altın İş Ortağı
Gümüş İş Ortağı
Medya
Detaylı bilgi ve iletişim için:
Zeliha Bige Yağmur, Konferans Proje Müdürü, IDC Türkiye, [email protected], +90 212 3560237
www.idc.com, www.idc-cema.com
Hasan Selman
RÖPORTAJ
[email protected]
ABH Gözünü Bölgesel Liderliğe Dikti
Özellikle veri merkezi konusunda iddialı olan Anadolu Bilişim
Hizmetleri (ABH), en son teknoloji trendlerini de iş dünyasına
sunuyor. Başarılı bir yükseliş grafiğine sahip olan firmanın 2020
hedefi ise bölgesel liderlik…
A
nadolu Grubu bünyesinde 1983
yılında kurulan Bilgi Sistemleri
Koordinatörlüğü ile temelleri
atılan Anadolu Bilişim Hizmetleri (ABH),
2004 yılında IT departmanından şirketleşen
kurumlar arasına katıldı. Bu tarihten itibaren
Anadolu Grubu şirketlerinin yanı sıra tüm iş
dünyasına da bilişim hizmetleri sunmaya başlayan ABH, günümüzde veri merkezini, ERP ve
bulut bilişim gibi temel IT hizmetlerini ve son
IT trendlerini kurumlara sunuyor.
2001 yılında ABH ailesinde olan ABH Genel
Müdürü Çetin Uygun ile, Anadolu Bilişim’in
kuruluşuna, firmanın günümüzdeki hedeflerine ve yeni IT trendlerine yaklaşımlarına dair
bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir
miyiz?
İş hayatına 1990 yılında Apple Bilkom’da
başladım, daha sonra 1993 yılında Microsoft’a
Satış Müdürü olarak geçtim. Bir yıl bu görevde
çalıştıktan sonra, Microsoft OEM Bölümü’nün
32
ağustos’12
başında göreve başladım, 1998 yılında Orta
Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi (MENA) OEM
Direktörü olarak Dubai’ye taşındım. MENA
Bölgesi’ndeki OEM Ekibi’ni kurarak 4,5 yıl
boyunca OEM Bölümü ile çalışmalarımı sürdürdüm. Ardından, 2002 yılında ise Doğu Batı
ve Orta Afrika Bölgesi (WECA) Pazarlama
ve Satış Grup Müdürü olarak Johannesburg’a
yerleştim. Anadolu Bilişim Hizmetleri Genel
Müdürlüğü görevinden önce, 2006-2011 arasında CA Türkiye Genel Müdürü olarak görev
yaptım. 2011 yılından beri ise Anadolu Bilişim
Hizmetleri Genel Müdürü olarak görevimi
sürdürüyorum.
Kısaca Anadolu Bilişim
Hizmetleri’nin tarihinden ve ne
yaptığından bahseder misiniz?
Anadolu Bilişim Hizmetleri’nin kurumsal ve
yapısal temeli, Anadolu Grubu şirketlerinin
tümüne bilgi teknolojileri alanında gerçek zamanlı ve etkileşimli yazılımları üretmek, grup
şirketlerinde uygulamaya almak ve yaşatmak
üzere 1983 yılında kurulan Bilgi Sistemleri
Koordinatörlüğü’ne dayanmaktadır. 1998
yılında, Anadolu Grubu, Atim (Anadolu Grubu Bilgi Teknolojileri ve İş Tasarım Merkezi)
organizasyonunu oluşturarak şirketlerin tüm
iş ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik uzmanlaşmaya gitmiştir. 2001 yılından itibaren ise
Anadolu Grubu dışındaki şirketlere de hizmet
vermeye başlayan Atim 2004 yılı başında
şirketleşerek Anadolu Bilişim Hizmetleri A.Ş.
(ABH) adını almıştır. Anadolu Bilişim Hizmetleri, en temelde pazarda BT hizmetlerine ve
kurumsal iş uygulamalarına odaklanmış bir
strateji ile hareket etmektedir. Bu kapsamda
veri merkezi hizmetleri ve yönetilebilir hizmetlerden ERP uygulamaları ile iş süreçlerinin
iyileştirilmesi ve optimize edilmesine kadar
çok çeşitli alanlarda proje yönetimi, danışmanlık ve dış kaynak kullanım hizmetleri
vermekteyiz. Bu hizmetleri sunarken Cisco,
EMC, Juniper, HP, IBM, Microsoft, Netapp, SAP,
Vmware gibi dünyanın önde gelen üreticileri
ile işbirliği yapıyoruz.
RÖPORTAJ
Şirketlere veri merkezi konusunda
uçtan uca hizmetler sunuyorsunuz.
Anadolu Bilişim Hizmetleri’ni tercih
eden kurumlar ne gibi avantajlar
elde ediyor?
Kurum olarak öncelikli hedefimiz, sektörlerinde öncü olmalarına destek olduğumuz
müşterilerimizin her ihtiyaçlarında yanlarında
olan uzun dönemli bir yol arkadaşı olmaktır.
Bu nedenle bizimle çalışan kurumlar en ufak
problemlerinde bile uzman kadromuzu yanlarında görüyorlar.
Bugün geldiğimiz noktada uluslararası
standartlardaki Anadolu Bilişim Veri Merkezi
gibi çok önemli bir yatırıma da imza atmış
olan Anadolu Bilişim Hizmetleri, son beş yılda
yüzde 247 büyüme hızıyla Türkiye’nin en
hızlı büyüyen bilişim şirketleri sıralamasında
(Deloitte Fast 50’) yer almaktadır.
Dış kaynaklı bilişim hizmeti tedariğinde, büyük firmaların ve uluslararası birçok kurumun
öncelikli tercihiyiz. Firmaların ölçeklerine
bakmaksızın onların ihtiyaçları doğrultusunda sunduğumuz geniş hizmet portföyümüz,
güvenlik ve hizmet yönetimi konusundaki
yaklaşımımız bu tercihin en önemli sebebi
oluyor. Bu hizmetleri üretirken müşterilerimizin ihtiyaçlarını iyi anlamaya ve müşteri
memnuniyetine büyük önem veriyoruz.
Geçtiğimiz dönemde Anadolu Bilişim
veri merkezi açıldı. Bu merkezi
kurumlar için cazip kılan nedir?
Anadolu Bilişim Hizmetleri, 2010 yılında
Maltepe’de 4.500 metrekarelik alan üzerinde
uluslararası Tier-III standartları ile uyumlu
bir veri merkezini faaliyete geçirdi. Şu anda bu
veri merkezi üzerinden yakın bölgemizde 14
ülkeye ve 30 binden fazla kurumsal kullanıcıya
güvenli ve ölçeklenebilir veri merkezi hizmetleri sunmaktayız.
Anadolu Bilişim Hizmetleri olarak Türkiye’nin
önde gelen kurumlarına BT hizmetleri
sunarken yapmış olduğumuz gözlemler,
teknolojideki bütün gelişmelere karşın veri
hacmindeki artışın kurumlar için yönetiminin
giderek güçleştiği yolundadır. Tier III uyumlu
Anadolu Bilişim Veri Merkezi’nde bu konuda
gelişmiş teknolojiler ve uzman bir kadro ile
kurumlarımıza zengin veri yönetimi ve altyapı
hizmetleri sunmaktayız.
Anadolu Bilişim Veri Merkezi’nde müşterilerimizin kendi sistemlerinin, kritik iş uygulamalarının ve kurumsal verilerinin deneyimli
ellerde ve büyük bir titizlikle korunduğunu
bilmeleri en büyük gururumuz oluyor. Yedi
seviyeli güvenlik sistemimiz sayesinde veri
merkezimiz, hizmet verdiğimiz kurumların
iş kritik uygulamaları ve verileri için adeta
korunaklı bir liman oluyor.
Tüm operasyonlarımızda geçerli olan ISO
9001:2008 Kalite Yönetimi Sistemi, ISO
20000:2005 BT Hizmet Yönetim Sistemi
ve ISO 27001:2005 Bilgi Güvenliği Yönetim
Sistemi ile dünya standartlarında denetlenebilir ve ölçümlenebilir bir hizmet ortamı sunmaktayız. Bunlara ek olarak, Anadolu Bilişim
Ocak 2012’de tüm dünyada güvenli hizmet ile
eşanlamlı hale gelen PCI DSS (Ödeme Kartı
Endüstrisi Veri Güvenlik Standardı) sertifikasını almıştır. Bu sayede, Türkiye’nin ilk PCI DSS
sertifikalı barındırma ve veri merkezi olmuştur. Tüm operasyonumuzun dünya çapında
kabul görmüş metodolojiler ve sertfikalar ile
desteklenmesi müşterilerimizin bizi tercih
etmelerindeki en önemli sebeplerden biridir.
Anadolu Bilişim Hizmetleri’nin
pazarlarda büyük değişimler
gerçekleştiren bulut bilişime
yaklaşımı ne yönde? Bulut
konusunda neler yapıyorsunuz
ve kurumlara hangi çözümleri
sunuyorsunuz?
Bulut bilişim teknolojileri her ne kadar
kullanıcılar ve kurumlar tarafından MSN,
e-posta ve benzer servisler ile uzun bir
zamandır kullanıyor olsa da bant teknolojilerinin genişlemesiyle yeni bir çağ yaşanmaya
başladı. Mobil cihazlar ve bu cihazlarda hazır
gelen IP (Internet Protokolü) bağlantısı, artık
her bireyin 7/24 çevrimiçi kalabilmesini
sağlıyor. Dolayısıyla, günümüzde oluşan yeni iş
pratikleriyle kullanıcılar her an her yerden istedikleri bilgiye ulaşabiliyorlar. Bulut teknolojileriyle kurumlar maliyet ve zaman açısından
büyük tasarruflar sağlayarak, ana iş kollarına
odaklanabiliyor. Böylece bulundukları sektör
içerisinde öne geçiyorlar. 2012 yılında bulut
bilişim pazarının büyüklüğünün Türkiye’de 24
milyon dolar civarında olacağı tahmin ediliyor.
Bu da kurumların bu avantajları giderek daha
fazla anladıklarının kanıtı oluyor.
Anadolu Bilişim Hizmetleri olarak yola çıktığımız ilk günden beri teknolojiyi yakından takip
ederek bütün çözümlerimizi müşterilerimizin
iş ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmekteyiz. Anadolu Bilişim Veri Merkezi bünyesinde
sunduğumuz hizmetler ile Türkiye’de bulut
bilişim hizmetlerinin öncülüğünü yapmaya
çalışıyoruz. Kurumlar için mesajlaşma ve
birlikte çalışma, müşteri ilişkileri yönetimi gibi
çözümlerinin web üzerinden ihtiyacın kadar
kullanabileceğin bir modelde sunumlarını gerçekleştirebiliyoruz. Bulut bilişim platformlarının altyapısında kullanılan veri merkezimizde
şirketlerimizi internet ortamıyla tanıştıran
geniş bir hizmet paketine sahibiz.
Altyapımızın, donanımlarımızın, uygulamalarımızın bakım ve yönetiminde mühendislerimizin uzmanlığı ve sorun çözme odaklı iş
pratikleri müşterilerimizin aldığı hizmetlerin
7 gün 24 saat boyunca kesintisiz, performanslı
ve güvenli bir şekilde çalışmasını garanti altına
almaktadır.
Gelecek dönemde
gerçekleştireceğiniz projeleri ve
Anadolu Bilişim Hizmetleri olarak
ulaşmak istediğiniz hedefleri bizimle
paylaşır mısınız?
Anadolu Bilişim Hizmetleri olarak biz misyonumuzu müşterilerimize rekabet avantajı
kazandırmak olarak görüyoruz. Özellikle veri
merkezi hizmetleri tarafında iddialıyız ve
şirketimizi 2020 yılında sadece Türkiye’de
değil; bölgedeki lider bilişim hizmetleri şirketi
olarak hayal ediyoruz. Özellikle son yıllarda
çok ciddi bir büyüme trendi yakaladık. Bunu
yeni yatırımlarla ve bölgesel açılımlar ile
desteklemeyi hedefliyoruz.
ağustos’12
33
Hasan Selman
KAPAK KONUSU
[email protected]
Türkiye’de
Bulut, avantajları ve riskleri açısından diğer trendlerden
ayrışıyor. Teknolojinin risklerinin tehlikesi ne kadar
büyük ise, avantajları da bir o kadar cezbedici. Buluta
geçtikten sonra adaptasyon sorunu yaşayabilecek olan
şirket, öte yandan verilerini de şirket dışında depolamak
durumunda kalacak. Ancak çok büyük tasarruflar, hız ve
34
ağustos’12
KAPAK KONUSU
Bulut Bilişim
operasyonel verimlilik, bulutun kaçırılmaması gereken
bir teknoloji olduğunu ortaya koyuyor. Şu an bu
ikilemi yaşayan iş dünyasında buluta geçiş hareketleri
gözleniyor. Bu yarı korkak yarı umutlu geçişin
yegane sebebi ise, rakiplerin bu gücü daha önce ele
geçirebilme ihtimali…
ağustos’12
35
KAPAK KONUSU
G
GÖRÜŞ
enellikle IT trendlerini geç
benimseyen Türkiye, Bulut
Bilişim’de beklenenin aksine
hızlı bir çıkış yaptı ve benimseme sürecine
geçti. Her ne kadar servis sağlayıcılarının
çokluğu ve kurumların yaklaşımı sevindirici olsa da, bu her şeyin güllük gülistanlık
olduğu anlamına gelmiyor. Bulut Bilişim’in
yasalar ve pazar dinamikleri ile mücadelesi
başladı bile…
Her insanın kendisi ve topluluğu için en iyisini istemesinden midir bilinmez, Türkiye’nin
Bulut Bilişim konusundaki başarısı ülkemizde pek de yankı uyandırmadı. IT konusunda
pek de “Early Adopter” bir ülke olmayan
Türkiye, bulut konusunda Avrupa ile arayı
fazla açmadan ilerlemeyi başardı.
Avrupa ile paralel olarak gelişen Türk Bulut
Bilişim sektörünü birkaç farklı açıdan ele
almak gerekiyor. İlk olarak pazardaki servis
sağlayıcılarının sayısı ve sunulan hizmetler
göze çarpıyor. Dünya devi firmaların yanı
sıra, yerli firmalar da bulut hizmetleri ile
rekabete katılıyor. Bu noktada kurumların birçok seçeneği olduğu söylenebilir.
Bakıldığında gerek yenilikçilik, gerekse de
T
rekabetçilik servis sağlayıcılarını yaratıcı
hizmetler ve fiyatlar üretmeye sevk ediyor.
Öte yandan kurumların Bulut Bilişim’e
yaklaşımları da son derece umut verici.
Orta ölçekli kurumların bulutu benimseme
dönemine geçtikleri görülürken, büyük
ölçekli kurumlar dev özel (Private) bulutlar
oluşturdular bile.
Durum, rekabet dalgalarından en çok
etkilenen küçük ölçekte ise bir hayli ilginç.
Bulut Bilişim ile kelimenin tam anlamıyla
“çılgın” avantajlar sağlayabilecek olan
küçük ölçekli şirketlerin büyük bir bölümü
hala “patronu nasıl kandırırız” sorusunun
yanıtını arıyor…
Neden Bulut Bilişim?
Daha çabuk şirket içi iletişim, tüm çalışanlar arasında bir hayli derin arkaplan
dayanışması, gelişmiş birlikte çalışabilirlik
ve aşağı taraf ile üst yönetim arasında daha
fazla ve daha sık bilgi paylaşımı. Bunların
hiçbirine sahip değilken, tüm bunlara sahip
olan bir şirketle rekabet etmeye çalıştığınızı düşünün. Tahmin edebileceğiniz üzere,
bu bir hayli zor olacaktır. Çünkü söz konusu
bu şirket, çok hızlı karar verebilen ve hızlı
organize olabilen bir yapıya sahiptir. Yani
dinamiktir. Şüphesiz ki bu şirketin başarılı
olması, geleneksel iş yapma şekillerini benimseyen şirketlere nazaran daha kolaydır.
Bunun yanı sıra, bulut ile edilen tasarruflar,
şirkete yeni yatırımlar yapılabilmesi için ek
bütçe sağlayacaktır.
Tek şirket örneği, bulutun avantajını ele
geçiren bir şirketin pazardaki konumunu
az çok gözler önüne seriyor. İçerisinde bulunduğumuz dönemde olmasa da, 2015’e
kadar, şirketler az çok bunu görecek ve
“tüm sektörlerde” irili ufaklı buluta geçiş
hareketleri başlayacaktır. Bu da zincirleme
bir reaksiyonun başlamasına sebep olacak.
Çünkü, pazarın büyük bir çoğunluğu bulutun avantajlarına sahip olursa, bu, pazarın
rekabet etmek için gerekli olan gereksinimlerini belirler. Doğal olarak da, bunlara sahip olmayan şirketler çıtanın altında kalır
ve pazardan yüksek kârlar elde edemez.
Konu IT olunca, günümüz ihtiyaçlarını ve
şartlarını değil, geleceği göz önünde bulundurmak gerekiyor; bulutta ise özel olarak
geleceği hesaplamak...
“Bulut Bilişimde Distribütörün
Rolü Önemli…”
üm dünyada önemi hızla artan veri,
aynı zamanda Datacenter hizmeti veriyor.
kurumların en değerli varlıkları haline
Bu yolu seçen distribütörler, bir taraftan
geldi. Bu da beraberinde veriyi;
benzer servisleri sağlayan üreticilerle ve veri
depolama, yönetme ve koruma gerekliliğini
taşıyıcılarla rekabet içerisine girerken, bir
maksimum seviyeye çıkardı. Bu ihtiyaçların
taraftan da ölçek ekonomisinden dolayı yatırım
temelinde ise, iş akışını sürekli ve verimli
/ kazanç oranları düşük gerçekleşiyor.
hale getirerek beklenmeyen durumlarda dahi
İkincisi ise; distribütörler farklı üreticilerin IT
sürdürülebilir kılmak yatıyor.
hizmetlerini kullanarak farklı IT servis paketleri
Bulut Bilişim bence, bilişim teknolojilerinin bu
oluşturuyorlar. Örnek olarak distribütör bir
güne kadar ulaştığı en büyük evrimlerden biri.
üreticiden sanal sunucu hizmeti, diğer bir
Bulut bilişim, bilgi teknolojisi ile ilgili kaynakları
üreticiden storage (depolama) hizmeti, başka
kullanıcıya bir servis olarak sağladığından
bir üreticiden e-mail hizmeti sağlayabiliyor.
kullanıcıya esneklik ve ekonomi avantajları
Her serviste birden fazla alternatif olduğu için
sağlıyor.
distribütör kullanıcının ihtiyacına göre farklı
Bulut Bilişim'de tüm gelişmiş ülkelerde
paketler oluşturabiliyor.
distribütörler temelde 3 farklı görev
Sonuncusu ise; distribütör bulut tabanlı IT
üstleniyorlar.
hizmetlerinin kullancıya satışı ile ilgili kanalın
bulut tabanlı IT hizmetlerinin satışı ile ilgili çok
Birincisi; Bazı katma değerli distribütörler
oluşumunu sağlıyor yani bir nevi bu hizmetleri
ciddi bir avantaj elde ediyorlar.
kendi Datacenter'larını (bilgi merkezlerini)
kullancıya anlatacak bir satış ekibi kuruyor.
Biz Arena olarak şu an bu görevi üstlenmiş
kuruyorlar ve bu Datacenter’lar üzerinden bazı
Bu satış ekibi distribütörün iş ortaklarından
durumdayız. Hedefimiz ileriki dönemlerde
IT hizmetlerini iş ortakları aracılığı ile kurumlara
teşekkül ediyor. Bu firmalar zaten IT donanım
ikinci ve üçüncü model de hizmet şeklini
kiralıyorlar. Yani bu modelde distribütör
ve yazılım satışı konusunda uzman olduğu için
verebilmek.
Cenk Soyluoğlu
Arena Kurumsal Ürünlerden
Sorumlu Grup Müdürü
Kamusal Bulut (Public Cloud): Kamusal bulut, bir diğer deyişle Public Cloud, bulut hizmetleri satan
kuruluşların en çok talep aldığı bulut türlerinden biridir. Bu yapı, yüzlerce hatta kaynaklarla doğru orantılı
olarak binlerce kullanıcıya hizmet verebilir.
36
ağustos’12
KAPAK KONUSU
İnternet ve mobil akım gibi, “devrimsel”
bir teknoloji olan bulut, bir gücü temsil
ediyor. Bu tarz teknolojiler yayılmaya başladıklarında, şirketlere iki farklı etki yapar;
bozar ya da bozdurur. Buradaki bozmak ve
bozdurmak terimleri, şirketin buluttan nasıl etkilenebileceğini temsil ediyor. Çünkü
bulutu benimseyen şirketler, rakiplerinin
düzenlerini ve kazançlarını bozucu bir güce
sahip olur. Bu bağlamda, şirkete kalan seçenekler basittir: Ya bozulacak ya da bozacak.
İş dünyasının en ilginç dönemleri bu
bozucu güçlerle karşılaşıldığı dönemlerdir.
Çünkü bu süreçte şirketler ve bozucu güç,
kimyasal tepkimeye benzeyen bir reaksiyona girer. Örneği buluta minimize edersek,
yeni teknolojilere dayalı, düşük maliyetli ve
hızlı bir iş yapma şekli tüm iş dünyasının
karşısına çıkıyor. Başlangıçta geleneksel iş
yapma şekillerini benimseyen şirketlerin
çoğu değişimi reddeder. Çünkü değişim
kısa vadede kâr oranına artı değer katmaz
ve adaptasyon sorunları gibi tehlikeler
içerir. Ancak bir süre sonra, müşterileri
dahil etrafındaki şirketler bir bir buluttaki
değerleri görecek ve uzun vadeli faydası
için yatırım yapmaya başlayacaktır. Bu
tıpkı bir maratona benziyor. Çok geçmeden
kimsenin duymadığı bir silah sesi gelecek
ve şirketler, bulutun avantajlarından hızla
faydalanmaya başlayacak; bunlardan katma
değerler elde edecek. İşte bu durumda, söz
konusu yerleşik şirketler yeniliği yakalayamazsa, geriler ya da batar.
Bu yerleşik şirketler, inovasyon dalgalarıyla başa çıkmakta zorlanır. Kültürleri ve
düşünce tarzları tamamen müşterilerine
odaklandığı ve süreçleri kült haline geldiği
için, etrafında ne olduğuna dikkat edemeyecek, etse bile manevra yapamayacak
kadar hantaldır. Bazı yerleşik şirketler ise,
yeni bir trendi yakalamak için harika bir
yol keşfetmiş durumda. Yeni bir inovasyon
dalgası geldiğinde, şirket birkaç yetenekli
çalışanını süreçlerin ve kültürün dışına
çekerek, değişimi değerlendirmelerini,
olasılıkları hesaplama ve teorik uyarlama
çalışmaları yapmalarını istiyor. Hatta bu
şekilde, bir departmanını başka bir pazara
sokan ve faaliyetlerini bu yeni teknoloji ile
yapmalarını sağlayan şirketler var. Çoğu
zaman olan ise, bu küçük departman çok
geçmeden ayrı bir şirket olacak kadar büyüyor. IT departmanlarının bir süre sonra
ayrı şirketler haline gelmesi, buna çok iyi
bir örnek aslında. Tüm bunlar yaşanırken
şirket inovasyon dalgasını yakalaması ve
nasıl bir benimseme süreci uygulaması
gerektiğini öğrenir; çalışmalara başlar.
Sonuç olarak, bulut şu an bir zorunluluk
değilmiş gibi görünse de, gelecek dönemlerde her şirket için olmazsa olmaz olacaktır. Cep telefonlarını, akıllı telefonları ya da
interneti düşünün. Bunların her biri nasıl
ki çoğunluk tarfından benimsendiği için
olmazsa olmaz haline gelmişse, bulutun
kırılma noktası da yakında gelecektir.
Patronu Kandırmak…
Çoğu zaman, bir “IT’ci” olarak, kurumun
yapması gereken IT yatırımının gerekliliğini kanıtlamanız gereklidir. Eğer vizyonu
geniş ve hedeflerini güdümlenmiş bir kurumda çalışmıyorsanız, “patronu kandırmak” biraz güç olabilir.
Her ne kadar genellemek doğru olmasa da,
ülkemizdeki KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu çok sıfırlı IT yatırımlarını göz ardı etme
GÖRÜŞ
“EMC Her Büyüklükteki Şirketle
Çalışıyor”
Bulut Bilişim, bilişim teknolojisinin bugüne
avantaj sağlayabiliyor.
kadarki ulaştığı en büyük evrimlerden biri
EMC, kamu olsun özel olsun bütün
olma özelliği taşıyor. Bilgi teknolojisi ile
sektörlerden her büyüklükte şirketle çalışıyor.
ilgili kaynakları kullanıcıya bir servis olarak
Müşterilerimiz arasında; telekomünikasyon
sağladığından kullanıcıya esneklik ve
hizmet sağlayıcıları, banka ve diğer
ekonomi avantajları sağlamaktadır. Bizim
finansal hizmet şirketleri, imalatçılar, sağlık
teknoloji çözümlerimiz; kaynak kullanımının
organizasyonları, havayolu ve nakliye
optimize edilmesi yoluyla, işletme
şirketleri, eğitim kuruluşları ve kamu kurum
maliyetlerinin düşürülmesine yarayan birçok
ve kuruluşları yer alıyor. EMC, büyük olduğu
sistemi sunuyor.
kadar orta çaplı şirketlerle de çalışıyor.
Kullanıcı ihtiyacı olan bilişim servisi
EMC, aynı zamanda, Iomega ürün serisiyle
için gerekli kaynakları kendisi temin
tüketicilere de teknoloji, ürün ve hizmet
etmek, yönetmek, güvenliğini sağlamak,
sunuyor. EMC, Türkiye’de geniş bir dağıtıcı
gerektiğinde geliştirmek ve ölçeğini
ve aracı ağı üzerinden satış yapıyor. Tüketici
büyütmek için hiçbir yatırım yapmak zorunda
beklentilerini aşma amacıyla hep birlikte
kalmadan, sadece ihtiyacı olduğu kadar
ülkenin farklı bölgelerine ve farklı tüketicilere
kaynağı (sunucu, veri depolama sistemi,
ulaşmak için çabalıyoruz.
çözümü; uzman çözüm mimarlarımız
uygulama geliştirme platformu, hatta
EMC olarak müşterilerimize; Bulut Bilişim'e
aracılığıyla sunuyoruz. Aynı zamanda
uygulamanın bütününü) sadece ihtiyacı
giden yolda ihtiyaç duydukları her türlü
müşterimiz; kendi almış olduğu ürünü, hangi
olduğu zaman alabiliyor ve gerektiğinde,
danışmanlık hizmetini sağlıyor, altyapılarını
seviyede, ne performansta kullandığını ve ne
başka bir bulut servis sağlayıcıya
en iyi şekilde inceliyor ve beklentilerine
gibi kazanımlar elde ettiğini çok rahat analiz
geçebildiğinden rekabetin etkisi ile ekonomik
yönelik, en uygun maliyetli, en verimli
edip görebiliyor.
Cenk Ersoy
EMC Kıdemli Teknoloji Danışmanı
Özel Bulut (Private Cloud): Bu bulut altyapısı, yalnızca bir kuruluş tarafından işletilir. Bu yapı, bulut hizmeti
sağlayıcılarından tahsis edilebildiği gibi, kuruluş tarafından da oluşturulabilir. Burada esas olan, tüm bulut
kaynaklarının yalnızca tek bir organizasyon için işletiliyor olmasıdır.
ağustos’12
37
KAPAK KONUSU
GÖRÜŞ
“Bulut Üzerinden Güvenlik
Hizmeti Artacak ”
A
rtık sıkça yaşanan finansal sıkıntılar
depolanması ve analizindeki yükünüzü
ve ekonomik krizler şirketleri
sizin üzerinizden alarak iş verimliliğinizin
daha az maliyetlerle, daha fazla iş
artırılmasını sağlamaktadır. Bu verimi
gücü sağlayan çözümlere yöneltmektedir.
sağlayan ürün SafeSync’dir. Şirketler Bulut
BT masraflarını sabitleyerek bütçe
Bilişim'e geçerek başta enerji tasarrufu
planlaması yapmayı tercih eden şirketler bu
olmak üzere maliyetlerini indirgeyebilirler.
avantajlarından dolayı Bulut Bilişim'i tercih
Kendi bünyesinde veri depolama yapmak
ediyorlar. Kurumlar Bulut Bilişim sayesinde
isteyen şirketlerde enerji tasarrufu için
BT ihtiyaçları için kendi bünyelerinde kaynak
sanallaştırmaya ağırlık verebilirler. Bunun
barındırmak yerine dış kaynak kullanarak
yanında kullanıcıları bilinçlendirerek gereksiz
maliyetlerini minimize edebiliyorlar.
veri üretilmemeleri sağlamalıdır. Aynı
Erişebilirlik, ölçeklenebilirlik gibi birçok
verinin depolanmaması, verilerin düzenli ve
konuda Bulut Bilişim modelinin şirketlere ve
sürdürülebilir bir şekilde sistematik olarak
kullanıcılarına farklı avantajları bulunmaktadır.
depolanması da gereksiz yükü azaltacak ve
Bulut Bilişim temelde verilerinizin kendi
minimum kaynak tüketimini sağlayacaktır.
bilgisayarınızda değil de, Bulut Bilişim
Ayrıca Trend Micro denildiğinde ilk akla gelen
hizmeti sunan firmaların veri merkezlerinde
kelime bulut oluyor. En büyük sebebi, uzun
karşı koruma sağlamak için ağ içerisinde
tutulmasıdır diyebiliriz. Bu açıdan verilerinizin
yıllardır ürünlerinde kendine patentli Smart
kullanılan akıllı sensörler sayesinde,
güvenli bir şekilde saklanması, gerektiğinde
Protection Network (SPN) isimli kullandığı
bulut tabanlı algılama ve ilişkilendirme
her yerden her zaman istenilen veriye
teknolojisidir.
teknolojilerinin gücünü, müşterinin ortamına
ulaşılabilir olması için gereken her şeyi bulut
Tehditlere karşı daha akıllı koruma, hedefe
getiren bu Trend Micro teknolojisi bulutta
sağlayıcınız yapmaktadır. Bu da verinin
yönelik saldırıları saptamak ve bu saldırılara
gerçek zamanlı güvenlik sağlar.
eğiliminde. Genel müdürden ya da patrondan “Bunu alacağıma yeni fabrika kurarım”
ya da “Ben o parayla yeni araba alırım”
gibi şeyler duymak mümkün. Günümüzde
bu duruma her ne kadar az rastlasak da,
bir dönemler elle tutamadığımız avantajlara para ödemediğimiz gerçeğini de
reddedemeyiz. Öte yandan, KOBİ’lerin bir
bölümünün, hala uzun vadede avantajlar
ve kazançlar vadeden teknolojilere ve IT
yatırımlarına pek de sıcak bakmadığını
belirtmekte fayda var.
Tüm şirketlerde yeni teknoloji trendlerini benimsemek sancılı. Kurumlar geçiş
sürecinde ölçeğe göre değişiklik gösteren
sorunlar ve sancılar yaşıyor. Merceği küçük
ve orta ölçekli şirkete yakınlaştırdığımızda
ise 4 etmen ile karşılaşıyoruz. Bunlar; maliyet, adaptasyon – entegrasyon, devamlılık
ve yatırımın doğruluğu.
• Maliyet: Maliyetler konusunda her
zaman dikkatli olmak durumundaki şirket,
gereksiz maliyetlerden de kaçınmalı. Şayet
bu yapılırsa, Bulut Bilişim gibi geç kalınmaması gereken değişim dalgalarına dahil
olunabilir.
• Adaptasyon – Entegrasyon: IT lideri
şirketi yeni teknolojiyi edinmeye ikna ederken,
adaptasyon ve entegrasyon konusunu da
düşünmüş olmalı. Kurum bu teknolojiyi benimsedikten sonra, bunun hali hazırda kullanılan sistemlerle entegrasyonu ve çalışanların
adaptasyonu da çok önemli. Aksi takdirde,
şirket zaman, veri ve para kaybedebilir. Bu da
başınıza gelebilecek en kötü şeydir.
• Devamlılık: Eğer bir nehire atladıysanız,
kulaç atmaktan başka şansınız yoktur. Eğer
bunu yapmazsanız gideceğiniz yer pek de
iyi olmayacaktır. Bu nedenle, IT yatırımları
konusunda devamlılık çok önemlidir. Bunun
birkaç uzvu var. Sunucularınızı bozulana
kadar kullanmaktansa yenisini alıp enerji ve
yönetim maliyetlerinde büyük tasarruflar
sağlayabilirsiniz ya da yazılımlarınızı sürekli
güncel tutarak yeni “yapılabilirlik” avantajları
edinip, siber korsanlardan korunabilirsiniz.
Devamlılık konusuna servis sağlayıcısının ya
da üreticinin satış sonrası desteğini de dahil
etmek mümkün. Bir kere yatırım yapmanız
sizi bir yerlere getirebilir. Ancak sürekli yatırım yapmanızın sizi daha iyi yerlere getireceği
şüphesiz.
Neslihan Aksun
Helyum Bilişim Genel Müdür
Yardımcısı
• Yatırım Doğruluğu: Cenk Taner
Bıçakçı’nın da dediği gibi, “Geçiş sancısını
bir kez çekeceksiniz, ister küçük ölçekte ister
büyük ölçekte. Ancak geç kalırsanız sancı
daha büyük olacaktır”. Bu cümlenin yanlış
anlaşılması olası. Küçük ölçekli bir şirketten, milyar dolarlık IT yatırımı yapması
beklenemez. Ancak hiç yatırım yapmaması
da doğru değil. Burada şirketin kendine
hangi IT yatırımının doğru olduğunu sorması gerekiyor. Bunun anahtarı da analiz.
Şirketin kendini ve neye ihtiyacı olduğunu
bilmesi gerekiyor. Bunun için danışman
firmalar kurumlara yardımcı oluyor. Hazır
bu fırsat varken, daha küçük ölçekteyken
IT yatırımına başlamalı, ölçek ve ihtiyaç
paralelinde bunu artırmalı. Ancak ve ancak
ihtiyaç duyulan ve cidden avantaj sağlayacak doğru yatırımlar yapılmalı ki, şirketin
kısıtlı olan bütçesine incir ağacı dikilmesin.
IT lideri ya da CIO artık yalnızca şirketin
perde arkasında işleyen sistemlerin yöneticisi değil. Aksine, şirketin tüm mekaniğinin,
bir diğer deyiş ile kurumun tüm işleyen
aksamının yöneticisi. Bu nedenle, vereceği
kararların şirkete geri dönüşü yalnızca
Topluluk Bulutu (Community Cloud): Bu bulut altyapısı çeşitli kuruluşlar tarafından paylaşılır. Bu kuruluşlar
genellikle, ortak bir misyonu olan ya da ortak paylaşımlarda bulunan firmalardır. Kamu ve sektör grupları bunun için
iyi bir örnektir. Bu yapı, bulut hizmeti sağlayıcılarından tahsis edilebildiği gibi, kuruluş tarafından da oluşturulabilir.
38
ağustos’12
KAPAK KONUSU
B
ulut Bilişim şirket büyüklüklerine
IBM Bulut Bilişim’de, ihtiyaçlara göre
göre farklı avantajlar sağlar.
uyarlanabilen ve uçtan uca çözüm modelleri
Örneğin küçük ve büyük ölçekli
sunan bir şirket olarak diğerlerinden ayrılır.
GÖRÜŞ
“Devletin Yatırımları Teşvik
Etmesi Gerekiyor”
şirketler mevcut ve yeni bir takım işyüklerini
Dünyada IBM’in 13 Bulut Bilişim laboratuarı
(ERP, e-posta, proje yönetimi, süreç
bulunuyor ve bu laboratuarlar, kavram
yönetimi, sosyal iş, web analitiği vb) bulut
çalışması, bulut geliştirme ve pilot çalışmaları
üzerinde çalıştırarak maliyet avantajı
yapıyor. IBM sanallaştırma, görüntü yönetimi
sağlayabilir. Büyük ölçekli şirketler ve
ve Bulut Bilişim liderlik yeteneklerini
devlet kurumları, örneğin test ortamlarında
genişleten içerikli bir yazılım ile veri
bulut uygulamalarıyla, maliyetlerin %50'nin
merkezlerinin dakikalarda sanallaştırılabildiği,
üzerinde azaltıldığını, kalitenin artırıldığı
iş taleplerinin anında karşılanabileceği
ve pazara çıkış süreçlerinin ciddi ölçüde
teknolojik iyileştirmeler de duyurdu. İlk kez
kısaltılabildiğini gözlemledi. Bulutta
müşteriler genel, özel ve hibrit buluttan
kaynaklar sadece ve gerektiğinde satın
kendileri için gerekli olan en önemli özellikleri
alınır ve kullanıldığı zaman için maliyet
ayırabilecek ve basit web altyapılarından
ödenir, sermaye giderlerini ve operasyon
karmaşık iş süreçlerine kadar tüm iş yüklerini
giderleri azaltılır, her zaman diliminde anında
kendileri seçebilecekler. Türkiye’de de bu
için yeni teknolojiler tasarlamaya devam
ölçekleme yapılmasına izin verilir, % 80’e
Bulut Bilişim müşterilerimiz tarafından tercih
edecektir. Türkiye’de bulutun geleceğini
kadar alandan tasarruf, % 60’a kadar güç
ediliyor.
Türkiye’nin çıkarına uygun yönlendirebilmek
ve soğutma maliyetlerinden tasarruf ve
Bulut Bilişim modeli müşterilerin değişen
için devletin önayak olması ve yatırımları
varlıkların kullanımında 3 katı faydalanma
ihtiyaçlarıyla birlikte geliştikçe, IBM
teşvik etmesi gerekmektedir. Çin, 2008’den
sağlanır.
araştırmacıları da veri bütünlüğünü sağlamak
beri önemli yatırımlarıyla bunu yapmıştır.
para kaybı ya da hız şeklinde gerçekleşmiyor. Eğer yatırım doğru ise ve gerekli çalışmalar titizlik ile yapılırsa, şirket dramatik
avantajlar ve kazançlar sağlayabilir. Diğer
taraftan, yanlış bir hamlede şirket para,
veri, prestij ve pazar payı kaybedebilir.
Bunun farkında olarak karar mercilerinin
karşısına çıkan IT liderinin, yukarıdaki maliyet, adaptasyon – entegrasyon, devamlılık
ve yatırımın doğruluğu konularını iyice
düşünerek, bunun gerçekleşmesi gerektiğini “kanıtlaması” gerekli. Sunumda ya
da görüşmede, tasarruf ve avantajların
yanı sıra bu 4 etmene de değinmek kritik
önem taşıyor. Bunun karara etki edeceği su
götürmez bir gerçek…
Bulut Bilişim Sütten Çıkma Ak
Kaşıt Değil!
Bulut Bilişim’in vadettiği katma değerleri
duyup da heyecanlanmamak elde değil.
Başlangıç maliyeti olmadan en modern
altyapı ve bilgi işlem sistemi ile iş yapmak,
tasarruf, hız ve ölçeğin ötesinde faaliyet
gücüne kavuşmak… Ancak buluta geçiş
öncesinde hamlelerin mantık ışığında yapıl-
ması gerekiyor. Bulut Bilişim şirketinizi tüm
bunları kazandırabilecekken, eğer dikkatsiz
olursanız verilerinize, dolayısı ile işinize
zarar gelebileceğini de unutmamalısınız.
Bulut Bilişim’de güvenlik adına gözetmeniz
gereken yegane 3 şey var. Bunlar işinizin
devamlılığı, aldığınız hizmetin devamlılığı
ve verilerinizin güvenliği. İlk ikisi için, kendini kanıtlamış ve referansları çok kuvvetli
bir servis sağlayıcısı ile çalışmanızı tavsiye
edebiliriz. Verilerinizin güvenliği için ise
elinizde olanla yetinmek yerine, siber
güvenlik sektörünün buluta giriş kapısı
olan “Servis Olarak Güvenlik” (Security
as a Service - SaaS) kavramına göz atmanız
gerekiyor.
SaaS, kısaca siber güvenlik teknolojilerinin
bulutun avantajlarından yararlanması olarak özetlenebilir. Bulut Bilişim sayesinde
güvenlik ürünleri daha hızlı, daha verimli
ve daha etkin bir şekilde işlem yapabiliyor.
Genellikle antivirüs, saldırı tespit, açık
arama, güvenlik testi ve adli analiz gibi işlemler için kullanılan bu güvenlik ürünleri,
siber korsanların yeni nesil saldırı taktiklerini püskürtmede üstün performans için
Kıvanç Uslu
IBM Türk Teknoloji Lideri
geliştiriliyor. Ancak gelin görün ki siber
korsanlar da teknolojiyi takip ediyorlar.
Artık saldırıların bir ayağı bulut tabanlı
oluyor. Yani siber korsanlar saldırılarında
bulutun gücünü kullanıyor. Bu saldırıların
neredeyse tümü global olduğundan, Türkiye’deki bulut kullanıcılarının da bunlara
karşı tedbirli olmaları gerekiyor.
Kurumların karşılarında en az kendileri
kadar sivri zekalı ve teknoloji cambazı
siber suçlular ile karşı karşıya olduklarını
bilmeleri kritik önem taşıyor. Siber korsanlar da bulutu tıpkı kurumlar gibi hız ve güç
olarak görüyor. Kötü haber ise bunu çok iyi
kullanıyor olmaları.
Siber Korsanlar da Bulut
Bilişim’i Benimsedi
Tıpkı iş dünyası gibi, siber suç dünyası da
kendini bulut ile yeniliyor. Yeni nesil saldırıların bir bölümü bulut destekli gerçekleştiriliyor. Saldırıları daha güçlü ve hızlı
kılan bu durum, bulut servislerini kullanan
şirketleri hedef haline getirdi. İşte bulutlar
üzerinden gerçekleştirilen saldırı türleri:
Hacking as a Service (Servis olarak Sal-
Melez Bulut (Hybrid Cloud): Bu bulut türü, güvenlik ve iş süreçleri gözetilerek birbirinden bağımsız platformlar
olarak kalan, ancak aralarında veri ve uygulama taşınabilirliği olan birden fazla “farklı türdeki” bulutun bir araya
gelmesinden oluşur. Buna bir örnek vermek gerekirse, şirket kritik iş süreçlerini özel bulutta tutarken, kullanıcılarına
verdiği hizmetleri kamusal bulut üzerinden sağlayabilir.
ağustos’12
39
KAPAK KONUSU
GÖRÜŞ
“30’a Yakın Kurumsal Şirkete
Hizmet Sunuyoruz ”
D
ünyada yaşanan hızlı değişim
Bilişim'e hazırlarken, diğer taraftan da onlara
ve dönüşümlere adapte olmak
kendi özel bulutlarını inşa etme imkanı
için kurumlar, altyapılarını ve BT
sunuyor. Ayrıca kendi bulutu üzerinden
personelini de sürekli olarak geliştirmek
iştirakleri veya iç birimlerine hizmet sunmak
zorunda kalıyor. Sınırsız kaynağı en güncel
isteyen finans, kamu, telekom gibi kurumların
teknolojiler ve kullandığın kadar öde
bulut altyapılarını inşa ediyoruz.
modeli ile sunan Bulut Bilişim, bu noktada
Müşterilerimize IaaS katmanında; paylaşımlı
kurumlara güvenliği artırılmış ve uzman
sunucu, depolama üniteleri, yedekleme
personel tarafından izlenebilen teknik bir
üniteleri, iletişim ağı bileşenleri ve güvenlik
altyapı sunuyor. Şirketler, bu hizmet modeli
gibi alanlarda paylaşımlı hizmetler
ile maliyetten tasarruf sağlarken, kaynakları
sunuyoruz. Mesajlaşma platformu, veri
esnek bir yapıda, ihtiyaçları doğrultusunda
tabanı, uygulama sunucuları gibi yazılım
ve istenilen anda kullanabilme kabiliyeti de
platformlarını da yine paylaşımlı altyapı
kazanıyorlar.
üzerinden kullandığın kadar öde modelinde
KoçSistem, Bulut Bilişim alanındaki
sunuyoruz. Performans ihtiyacı, verilerinin
çalışmalarını 2008 yılından bu yana
önem derecesi ve güvenlik uygulamaları
sürdürüyor. Türkiye’deki kurumsal bulut
gibi kriterlere göre sınıflandırılmış farklı
geliyor olmasından hareketle; günümüzde
pazarının lideri konumuna gelen şirketimiz,
altyapılar sunarak, şirketlerin toplam sahip
kullanılan BT yazılımlarının, yakın gelecekte
bugün itibari ile 30’a yakın kurumsal şirkete;
olma maliyetinden avantaj ve tasarruf
başka firmaların hizmet platformları haline
bulut altyapısı üzerinden hizmet sunuyor.
sağlamalarına imkan tanıyoruz. Bulutla
geleceğini söylemek çok da yanlış bir tahmin
KoçSistem, bir taraftan müşterilerini Bulut
birlikte entegrasyonun daha kolay hale
olmayacaktır.
dırı): Siber suçlular çeşitli saldırı tekniklerini gerçekleştirmek için bulut servislerini
kullanıyor. Siber korsanlar bulutta Nmap
ve Metasploit gibi saldırı araçlarını tercih
ediyorlar.
DDoS as a Service (Servis olarak DDoS):
Bulut Bilişim’in sunduğu güçlü kaynaklar,
dağınık servis dışı saldırıları için oldukça
uygun bir zemin hazırlıyor. Siber korsanlar,
bulutun yüksek bant genişliği ve dağınık
mimari özelliklerini kendi avantajları
doğrultusunda, saldırılarını daha da güçlü
kılmak için kullanıyorlar.
Exploit as a Service (Servis olarak
Zararlı Kod): Üretim ve iletim hızı konusunda kurumları cezbettiği kadar siber
Gökalp Bahçeli
KoçSistem Teknoloji Çözüm ve
Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı
korsanlara da göz kırpan bulut, zararlı
kodların üretilmesinde ve iletilmesinde de
etkin olarak kullanılıyor.
Warez as a Service (Servis olarak Korsan Yazılım): Korsan yazılımın dağıtılması
bulut ile çok daha kolay ve hızlı gerçekleşmeye başladı. Geniş disk kapasitesi ve
yüksek bant genişliği, korsanın artmasına
çanak tuttu.
Güvenlik Açıkları Şirketleri
Korkutuyor
40
ağustos’12
Çoğu şirket Bulut Bilişim’e ayak uydurma
konusunda endişeler taşıyor. Bu endişelerinin de yersiz olmadığı son yapılan
araştırmalarla ortaya çıkıyor. Yapılan bulut
güvenliği anketine göre; şirketlerin BT karar vericilerinin neredeyse yarısı (%43’ü)
son 12 ay içinde, bir güvenlik açığı ya da
sorunuyla bulut sağlayıcısına geldi.
ABD, İngiltere, Almanya, Hindistan, Kanada
ve Japonya’daki bin 200 BT karar vericisine, Bulut Bilişim konusunda karşılarına
çıkan güvensiz ve endişe verici durumlar
soruldu. Anket sonucunda, şirketlerin
hızla buluta doğru gittiği ve dev bir dalga
halinde işlerine yeni bir boyut kazandırdığı
onaylandı. Ayrıca katılımcıların %10’undan biraz fazlası hali hazırda Bulut Bilişim
projelerinin faaliyette olduğunu, yarıya
yakını da ya bütünleştirme aşamasında
olduklarını ya da yeni bulut uygulamalarını
KAPAK KONUSU
H
ızlı olmak, şirketler için küresel
Anadolu Bilişim Veri Merkezi olarak Türkiye’de
rekabette öne çıkmak için en
Bulut Bilişim hizmetlerinin öncülüğünü yapmak
öncelikli koşul haline geldi.
için her türlü yeniliği yakından takip ediyoruz.
GÖRÜŞ
“KOBİ’leri de Destekliyoruz”
Kurumların bilişim sistemlerindeki
Veri merkezimiz, hem fiziksel altyapısı hem de
harcamaları azaltarak bu hızı elde etmelerini
hizmet kapsamı ile bu alanda uygulanan dünya
sağlayacak yol da Bulut Bilişim'den
standartlarının ülkemizdeki temsilcisi olmaya
geçmektedir. Hız, esneklik, kalite, düşük
adaydır. Bulut Bilişim platformlarını taşıyan Tier
maliyet gibi faktörlerde başarıyı sağlamak
III uyumlu altyapısı ile veri merkezi hizmetlerine
için Bulut Bilişim'den yararlanmak isteyen
yepyeni bir soluk getirerek, sayısı 150’yi geçen
işletmeler her yıl bu konuyla ilgili yatırımlarını
kurumsal müşterimizin bilişim ihtiyaçlarınıdış
büyütüyorlar. Bulut bilişim ile birlikte
kaynak kullanım çözümleri olarak sunuyoruz. Bu
kurumlar neredeyse tüm bilgi teknolojisi
kapsamda Türkiye’nin önde gelen kurumlarına
ihtiyaçlarını “hizmet” modelinde alma
bu alanda hizmet verdiğimiz gibi KOBİ’leri de
esnekliğine sahip oluyorlar.
destekliyoruz.
Şirketlerin bilişim altyapıları için yüksek
Yakın gelecekte Bulut Bilişim özellikle
tutarlarda yatırım yapmaları yerine birden
şirketlerin ihtiyaç duyduğu mesajlaşma ve
fazla şirketin iş uygulamalarını sanal
birlikte çalışma, müşteri ilişkileri yönetimi gibi
altyapılar üzerinde güvenli web servisleri
standart uygulamalarla birlikte uygulama ve
üzerinden kullanılabilecektir. Bu sayede,
şeklinde çalıştırabilen servis sağlayıcılardan
test ortamları için de önemli ölçüde tercih
şirketler arasındaki ticaret tamamen sanal
uygun fiyatlara hizmet olarak satın
edilecektir. Bir sonraki aşamada ise gerekli
ortamda gerçekleşerek; sipariş, satınalma,
alabilmeleri, Bulut Bilişim'in yaygınlaşmasının
güvenlik mekanizmalarının belirlenmesi ile
ödeme/tahsilat gibi süreçlerin tamamı Bulut
en önemli nedeni olarak sayılabilir.
birlikte kritik iş uygulamaları, Bulut Bilişim
Bilişim altyapıları üzerinde gerçekleşecektir.
denediklerini belirtti. Bulut Bilişim’in popülaritesi çoğu ülkede artmasına rağmen,
şirketler arasındaki kararsızlık devam
ediyor. Bazıları Bulut Bilişim servislerinin
henüz ne olduğunu bilmiyor.
Bulut Bilişim servisleri sıralandığında,
katılımcıların %93’ü en az biriyle çalıştıklarını söyledi. Bunun yanında geriye kalan
katılımcıların %7’si şirketlerinin herhangi
bir Bulut Bilişim servisine geçme niyeti
bulunmadığını ifade etti.
Güvenlik hala buluta alışma sürecinin
önünde bir engelken, çoğu şirket performans ve kullanılabilirliği aynı derecede
önemsiyor. Ankete göre katılımcıların Bulut
Bilişim servisleri için en önemli engel
olarak gördükleri arasında %50 ile veri ya
da bulut altyapısındaki güvenlik endişeleri
ve % 48 ile bulut servisinin performans ile
kullanılabilirliği bulunuyor.
Geçmişte güvenlik endişeleri buluta geçiş
sürecinde en önemli engel olarak görülüyordu. Şimdiyse performans ve kullanılabilirlik IT karar vericileri üzerinde aynı etkiyi
yaratıyor. Son veri sızıntılarına tanıklık
ettiğimiz gibi her şey aslında birbirine
bağlı. Zayıf güvenlik nedeniyle kesintiler,
dolayısıyla kötü performanslar ve başarısızlıklar ortaya çıkıyor.
Bulutta depolanan hassas verilerin güvenliğine gelindiğinde kurumlar şifrelemeye
yöneliyor. Katılımcıların %85’i bulutta
sakladıkları verileri şifrelediklerini ifade
ediyor. Ayrıca katılımcıların yarısından
fazlası, buluta giriş yapmadan önce bulut
sağlayıcısının teklifinde bulunan depolanan
verinin şifrelenmesi maddesini büyük bir
tercih sebebi olarak gördüklerini belirtiyor.
Ne yazık ki, bugün bulutta genel olarak kullanılan şifreleme teknikleri, siber saldırılara ve
izinsiz erişimlere karşı yetersiz kalıyor.
Çetin Uygun
Anadolu Bilişim Hizmetleri
Genel Müdürü
Yasalar Bulut Bilişim’e
Köstek Oluyor
Dünya genelindeki birçok ülkenin ele
alındığı bir rapora göre, Bulut Bilişim’in
gelişimini etkileyen devlet politikaları
ile ilgili bir sıralamada, Türkiye 24 ülke
arasında 17. sıraya yerleşti. Raporda,
Türkiye’nin alt sıralardaki yerinin tatmin
edici olmadığı, ancak bundan daha endişe
ağustos’12
41
KAPAK KONUSU
GÖRÜŞ
“Sektördeki Boşluğu Dolduracağız”
B
ulut bilişim hizmetleri, daha çok
Sektörel çözümlerimizle sağlık, turizm, eğitim,
çevrimiçi yardımlaşma araçları, web
güvenlik sektörleri başta olmak üzere her
konferans, anlık mesajlaşma, e-posta
sektörde müşterilerimizin iş yapış şekillerine
ve benzeri hizmetler için dünyada giderek daha
değer katan çözümler sunuyoruz.
çok sayıda kişi ve kurum tarafından kullanılıyor.
Türkiye’de, uçtan uca tüm bulut hizmetlerini
Şimdiye kadar Bulut Bilişim teknolojisi ve
veren şirket sayısı çok az. Tam da bu nokta da
veri merkezi için yaklaşık 40 milyon dolarlık
Türk Telekom olarak misyonumuz bu boşluğu
yatırım gerçekleştirdik. Bulut Bilişim sadece
doldurmak. Veri merkezi hizmetlerinin, geçmiş
sunulan teknoloji değil bir yaklaşım modelidir.
yıllarda sadece ses ve data servislerine
Arka planda tecrübe, bilgi birikimi, fiziksel ve
odaklanan telekom şirketlerinin odak alanına
teknolojik altyapıyla birlikte müşterilerimize
girmesiyle pazarın geçmiş yıllara oranla daha
sağladığımız faydanın bütünüdür. Türk
hızlı gelişeceğini tahmin ediyoruz.
Telekom olarak Bulut Bilişim teknolojisinin
KOBİ segmentinin uygulama barındırma
tüm altyapı bileşenlerine sahibiz ve bu
ve SaaS tarafında büyüme potansiyeli
sayede müşterilerimize uçtan uca çözüm
yüksek. Bununla birlikte pazarın gelişmesini
sunabiliyoruz.
sağlayacak harcamalar büyük kurumsal
Yaygın altyapımızla Bulut Bilişim teknolojisinin
şirketlerin bulut hizmetlerini benimsemesiyle
Türkiye’nin her köşesinden ulaşılabilir olmasını
mümkün olacak.
daha hızlı uyum ve daha fazla işgücü sağlayan
sağlayarak kullanımı artırıyoruz. Bulut bilişim
Daha az sermaye harcaması ve sabit
bulutun hızlı yükselişini sürdürerek kurumsal
çözümlerimizi, global firmalarla iş ortaklıkları
maliyetler, daha hızlı yatırım geri dönüşü,
hayatın vazgeçilmezlerinden olacağına
çerçevesinde daha güçlü hale getiriyoruz.
müşteri beklentileri ve rekabet koşullarına
inancımız tam.
verici olan durumun ise ülkeden ülkeye
birbiri ile çelişen düzenlemelerin oluşturduğu bugünkü uluslararası karmaşanın
küresel Bulut Bilişim pazarını tehdit etmesi
olduğu belirtiliyor. Rapordaki sıralamada,
dünyadaki bilgi ve iletişim teknolojisinin
yüzde 80’ini oluşturan ülkelerdeki kanun
ve düzenlemeler değerlendirilmiş ve bu
ülkelerin politikaları aşağıdaki yedi alanda
incelenmiştir: veri gizliliği, siber güvenlik,
siber suçlar, fikri mülkiyet, teknolojinin
karşılıklı çalışabilirliği ve yasal uyumluluk,
serbest ticaret ve IT altyapısı.
Sıralamada ilk beş sırayı alan en sağlam bulut politikalarına sahip ülkelerin Japonya,
Avustralya, Almanya, ABD ve Fransa olduğu
belirtiliyor. Kişisel verilerin korunması
konusunda Türkiye’nin çerçeve bir yasaya
sahip olmaması tüketicilerin, devletin ve iş
dünyasının dijital ortamda iş yaparken uyması gereken kuralların ortaya konulması
konusunda belirsizlik yaratılmasına neden
olmaktadır. Kişisel verilerin korunması
konusunda ana çerçeve düzenleme dışında
yürürlükte olan düzenlemeler kişisel
verilerin korunması konusunda ihtiyacı
ve açıklığı sağlamaktan uzaktır. Kişisel
verilerin korunması konusunda uluslararası düzenlemelere ve iş yapış şekillerine
uygun olarak bir çerçeve yasanın yürürlüğe konması Türkiye’nin rekabet gücünü
arttırcak, tüketici güvenini en üst düzeye
çıkaracaktır.
42
ağustos’12
Kişisel verilerin korunması hakkındaki
düznelemelerde küreselleşen ekonomin ve
rekabetçi pazarların dinamiklerini yakalamak için uluslararası veri transferine ve
dış kaynaklı iş yapma modelleri izin veren
bir çerçeve oluşturulmalıdır. Bu durum
Türk özel ve kamu sektörünün dünya ile
rekabet edebilme adına her türlü iş modelini hayata geçirebilecekleri inovasyon
ortamını kendilerine sağlayacaktır.
Türkiye’deki bazı sektör speasifik düzenlemlerde bu esastan ayrılarak Türk özel
sektörünün Bulut Bilişim çözümlerini
kullanmasının önünün kapatıldığı tespit
edilmektedir. Kamu satın almalarında
etkinlik ve verimlilik yakalamak, vatandaş
odaklı hizmet sunumunu sürekli kılmak
için bilgi ve iletişim teknolojileri ve hizmetlerine yönelik kamu satın almaları için
uluslararası standartlara uygun özel satın
alma kuralları oluşturulmalıdır.
Bu özel satın alma kuralları kamunun başta
Bulut Bilişim olmak üzere her türlü yenilikçi ürün ve servislerden yararlanmasına
imkan sağlayacak yönde tasarlanmalıdır.
Türkiye’de gerek ihale mevzuatı gerekse
de yıllara sari satın almaya izin vermeyen
kamu mali yönetimine ilişkin düzenlemeler bu yönde adım atılmasına engel
olmaktadır. Türkiye’de Avrupa Konseyi
Siber Suçlar Konvansiyonu’nda suç olarak
tanımımlanan fiillerin tamamı suç olarak
düzenlenmektedir. Buna rağmen bu suçlar-
Timur Ceylan
Türk Telekom Teknoloji Başkanı
la etkin mücadele edilmesinde ve güvenlik
politikalarının (hem özel sektör hem de
kamu sektörü) eksiklikler bulunmaktadır.
Türkiye’de bulut hizmetleri ile ilgili olarak
siber suçlar ve telif hakkı yasalarının sağladığı sınırlı düzeyde bir koruma mevcut
olduğu belirtilebilir. Bununla birlikte, her
iki yasada da Bulut Bilişim yönünden yapılması gereken düzenlemeler bulunmaktadır.
Buluta hazırlık konusunda gelişmiş ekonomilerle gelişmekte olan dünya arasında
derin bir bölünme söz konusudur.
Japonya, ABD ve AB ülkelerinde Bulut
Bilişim’in büyümesini destekleyecek sağlam yasal düzenlemeler mevcut; ancak Çin,
Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan
ülkelerin küresel bulut pazarına entegre
olabilmeleri için yapmaları gereken çok
fazla çalışma var. Her ne kadar bu teknolojiyi erken benimsemiş olsa da, Türkiye de
Bulut Bilişim’i destekleyen kanunlar konusunda Çin, Hindistan ve Brezilya üçlüsünün
yanında yer alıyor.
Çalışmadaki en şaşırtıcı bulgu ise, iyi durumda olan bazı ülkelerin de diğer ülkelerle çelişebilecek kanunlar ve düzenlemeler
ile kendilerine duvarlar örmeleridir. Örneğin Avrupa Birliği’nde tartışılan Kişisel Verilerin Korunmasıyla İlgili Tüzük Taslağı’da
önerilen Veri Koruma Düzenlemesi’nin,
belli hükümleriyle bulutun potansiyel ölçeğine ve ekonomik etkisine zarar verebileceği değerlendirilmektedir.
Anadolu Bilişim, Tier III uyumlu veri
merkezinde gelişmiş teknolojiler ve
uzman kadrosu ile kurumlara zengin veri
yönetimi ve altyapı hizmetleri sunuyor
İ
• Barındırma ve altyapı çözümleri
• Bulut hizmetleri
• Sunucu yönetimi
• Uygulama barındırma
• Uygulama yönetimi ve desteği
• İş sürekliliği ve olağanüstü durum hizmetlerini sayabiliriz.
Anadolu Bilişim Veri Merkezi’nde başlatılan paylaşımlı veri merkezi hizmetleriyle Türkiye’de bulut bilişim çözümlerinin de liderliği yapılmaya başlanmıştır. Kurumlar için mesajlaşma, müşteri
ilişkileri yönetimi gibi çözümlerin web üzerinden SaaS yöntemiyle
paylaşımlı sunumları gerçekleştirilmektedir. Birçok şirket her
teknoloji ihtiyacı için yatırım yapmak istemiyor olabilir. Bu durum
teknolojinin sunduğu en son yenilikleri kullanmaya bir engel oluşturmayacaktır çünkü Anadolu Bilişim Veri Merkezi’nin sunduğu
hizmetler ile müşterilere beklentilerinin ötesinde bir teknoloji
platformu sağlanmaktadır.
Dünyanın önde gelen şirketleri veri merkezlerinin yeniliklerinden
faydalanırken, Türkiye’nin bu gelişmelerden bağımsız kalması
düşünülemez. Bugün küresel rekabet ortamına açılan tüm kurumlarımız teknolojinin kendilerine sağladığı verimlilik ve maliyet
avantajlarını anında değerlendirerek rekabet avantajlarını yükseltmektedirler. Anadolu Bilişim Veri Merkezi’nde her müşteri için
özel yol haritası belirleyerek oluşturduğumuz çözümlerle birlikte
hem uluslararası şirketlere hem de Türkiye ekonomisinin ilerleyici
gücü olan kurumlara en yüksek seviyede artı değer katmak için
sürekli olarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
www.abh.com.tr
ağustos’12
43
advertorial
çinde yaşadığımız yeni çağda bilgi ve teknoloji, ekonominin
kilit büyüme faktörü haline geldi. Günümüzde oluşan yoğun
rekabet ortamında kurumsal veri, hem ürün ve hizmet sunumunda hem de günlük iş dinamiklerinin yürütülmesinde stratejik
bir önem taşımaktadır. Bu gelişmeler karşısında kurumlar, hızla
değişen teknoloji ve denetimsiz büyüyen bu veri yükünü operasyonel açıdan anlamlı olacak şekilde yönetme ihtiyacı duymaktadırlar.
Anadolu Bilişim, Türkiye ekonomisinin önde gelen kurumlarına,
veri merkezi hizmetleri ve yönetilebilir hizmetlerden ERP uygulamaları ile iş süreçlerinin iyileştirilmesi ve optimize edilmesine
kadar çok çeşitli alanlarda proje yönetimi, danışmanlık ve dış
kaynak kullanım hizmetleri vermektedir. Tier III uyumlu Anadolu
Bilişim Veri Merkezi’nde gelişmiş teknolojiler ve uzman bir kadro
ile kurumlara zengin veri yönetimi ve altyapı hizmetleri sunulmaktadır. Dört aşamalı güvenlik sistemi ile kurumların değerli uygulamaları ve verileri için adeta korunaklı bir liman olmaktadır. Ayrıca
standart 4 seviye güvenlik çemberine isteyen müşteriler için ilave
olarak 3 güvenlik çemberi daha oluşturularak, toplamda 7 seviye
güvenlik çemberi sağlanabilmektedir.
Anadolu Bilişim Veri Merkezi, geçtiğimiz ocak ayında tüm dünyada
güvenli hizmet ile eş anlamlı hale gelen PCI DSS (Ödeme Kartı Endüstrisi Veri Güvenlik Standardı) sertifikasını almaya hak kazandı
ve böylece Türkiye’nin ilk PCI DSS sertifikalı veri merkezi oldu.
Bunun yanı sıra, tüm operasyonlarda geçerli olan ISO 9001 Kalite
Yönetimi Sistemi, ISO 20000 BT Hizmet Yönetim Sistemi ve ISO
27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi ile dünya standartlarında
denetlenebilir ve ölçümlenebilir bir hizmet ortamı sunulmaktadır.
Anadolu Bilişim Veri Merkezi’nde sunulan yönetilen hizmetler
arasında:
Hasan Selman
RÖPORTAJ
[email protected]
NOD32 Teknolojisi Endpoint İsmi ile
İş Dünyasında
Uzun yıllardır siber güvenlik dünyasında adını duyduğumuz
NOD32, teknolojisini geliştirerek Endpoint ismi ile iş dünyasına
girdi. Endpoint çözümleri her ölçekten şirkete tam siber koruma
hedefliyor
T
eknolojinin gelişimi ile paralel
hatta bir adım önünde gelişen siber tehditler, gerek son kullanıcıları gerekse de kurumları ciddi bir biçimde
tehdit ediyor. Verinin değeri her geçen gün
artarken, öte yandan veriyi korumak da bir
o kadar zorlaşıyor. ESET de son kullanıcı
odağından çıkarak, kurumların da sorumluluğunu almaya karar verdi.
Siber güvenlik pazarının güçlü oyuncularından ESET, başarılı siber koruma teknolojisi NOD32’yi geliştirerek kurumsal tarafa
da giriş yaptı. Endpoint Çözümleri şeklinde
adlandırılan bu çözümler, güvenliğin
şirketlere göre kişiselleştirilmesine olanak
sağlıyor ve tüm ölçekleri hedefliyor.
Her geçen gün farklı çehrelerle karşımıza
çıkan siber suç dünyası ile ilgili konuştuğumuz
ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev
Akkoyunlu, siber suç, kurumların siber güvenlik yaklaşımı ve ESET Endpoint hakkındaki
sorularımızı da yanıtladı.
Son dönemde siber suçlar ve saldırı
teknikleri arttı. Artık her kullanıcı
büyük tehdit altında. Siber suçların
artışı ile ilgili görüşleriniz nedir?
2010 yılında global olarak 7 milyar dolarlık
zarara neden olan siber suç dünyası, 2011’de
12.5 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı. Öte
yandan Türkiye’de her dört ekonomik suçtan
biri artık internet ortamında işleniyor. Bu
verilere bakıldığında, ‘suç, dijital dünyaya
kayıyor‘ diyebiliriz. Dijital dünyada suç
işlenen platformlara baktığımızda da ilginç
bilgilerle karşılaşıyoruz. Firmaların sosyal
medya platformlarını son dönemde giderek
daha çok kullanmaları, bu alanda önemli
büyümeye neden oldu. Küresel ekonomideki
sıkıntı ve durgunluğa rağmen online alışveriş
ve mali işlem oranlarında da ciddi artış
söz konusu. Örneğin Türkiye’de 2011 yılı
itibarıyla e-ticaret hacminin 23 milyar TL’yi
bulduğunu görüyoruz. Bu gelişmeler, siber
suç dünyasının özellikle bu alanlarda giderek
44
ağustos’12
büyümesini beraberinde getiriyor. Kötü
amaçlı yazılımlarla mücadele için geliştirilen
çok yönlü teknolojiler olmasına rağmen siber
suçlular, bu teknolojileri aşmak için sürekli ve
yoğun çaba içindeler. Dolandırıcılar özellikle
insanların merakından yola çıkarak dijital
güvenlik bağlantılarını aşmayı tercih ediyor.
Kurumların güvenlik kavramına
nasıl yaklaşmaları gerekiyor?
Öncelikle şirketlerin belli ve katmanlı bir güvenlik politikası olmalı. Her personel, sistemdeki her aşamaya ulaşamamalı. Kritikleştikçe,
ulaşım sınırlanmalı, yetkiler iyi dağıtılmalı. Bu
organizasyonel anlayışın yanı sıra kurumların
RÖPORTAJ
ve İzinsiz Girişleri Engelleme Sistemi
(HIPS) gibi uygulamalarla kurumlara çok
katmanlı güvenlik sağlanıyor.
Siber suç dünyasının geleceğini
nasıl görüyorsunuz?
sistemleri, güncel güvenlik yazılımları ile
korunmalı. Bu tür yazılımlar artık lüks
değil, şirketin yaşaması için önemli birer
ihtiyaç durumunda. ESET’in bulut tabanlı
zararlı yazılım toplama teknolojisi Live
Grid verilerine göre her gün dünyada 200
bin yeni zararlı yazılım tespit ediliyor. Bu
yazılımlar, para edebilecek her tür veriyi
elde edebilmek amacıyla bulaşabildikleri
kadar çok bilgisayara bulaşmaya çalışıyor.
Bu denli yoğun saldırıya karşı ancak güncel
güvenlik yazılımlarıyla korunabilir. Tüm
bunların yanı sıra yedekleme ve felaket
kurtarma yazılımları da artık şirketlerin
olmazsa olmazları arasında değerlendirilmeli. İlk bakışta, şirketler açısından yeni
maliyetler yaratıyor gibi görünebilir ama
herhangi bir güvenlik sorunu, elektrik kesintisi ya da doğal afet sonucunda verilerin
kaybolması, çalınması ya da silinmesi gibi
sonuçlar, o şirketin hayati fonksiyonlarını
sıkıntıya sokacak kadar büyük bir risk
oluşturabilir.
Kurumlar için hangi güvenlik
çözümlerini sunuyorsunuz?
2012 yılında 25.yaşını kutlayan ESET, kurumlara her tür platform ve sistem için kapsamlı
koruma sunuyor. Efsaneleşen ve artık bir
teknolojiyi temsil eden NOD32 yapısının üzerine konumlandırılan koruma sistemleriyle
ESET; Microsoft, Linux ya da MAC sistemlerine
koruma sağlıyor. Cihaz yapısı açısından bakıldığında ise masaüstü ve taşınabilir bilgisayarların yanı sıra tabletler ve akıllı telefonlar da
ESET’in koruma kalkanı sağladığı unsurlar
arasında yer alıyor.
ESET Endpoint çözümleri kurumlara ne gibi avantajlar sunuyor?
Dünyanın en büyük antivirüs yazılım kuruluşlarından olan ve dünyadaki yüzbinlerce
şirkete güvenlik sunan ESET, kurumsal
ürünlerini artık Endpoint Çözümleri başlığı
altında topladı. “ESET Endpoint Antivirus”
ve “ESET Endpoint Security” adlı yeni
ürünlerimiz, her ölçekten şirketin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ESET’in ödüllü
NOD32 teknolojisi üzerine inşa edildi.
Endpoint ürünlerimiz, güvenlik çözümlerinin şirketlere göre kişiselleştirilmesini
sağlıyor. Şirketler, güvenlik politikaları
doğrultusunda kendi güvenlik ağlarını
örme imkanına sahip olacaklar. Bu imkan
kurumsal güvenlik politikasının uygulanmasında firmalara geniş esneklikler
tanıyor ve saldırılara karşı daha donanımlı
olmalarını beraberinde getiriyor. Endpoint
çözümlerinin içerdiği yeni teknolojiler;
dijital saldırıları, güvenli olmayan sistemlere gerçekleşebilecek bağlantıları ve önemli
verilerin çalınmasını engelliyor. ThreatSense ve ESET LiveGrid ile desteklenen çok
katmanlı zararlı yazılım tespit teknolojisine
sahip yeni nesil ESET Endpoint Çözümleri,
ESET’in artık gelenekleşmiş yüksek kaliteli
ürün çizgisini devam ettirirken pek çok
yeni özellik de barındırıyor. Web sitelerine
erişimi belli kategorilerle kısıtlayan yeni
gerçek zamanlı Web Kontrol özelliği, geliştirilmiş Aygıt Kontrolü, dahili ESET Remote
Administrator, Remote Administrator’a
eklenen Rol-Tanımlı Yönetim, Güncellemelerin Geri Alınabilmesi, Rastgele Görev
Çalıştırılması, Değişik Günlük Formatları
Siber suçlular saldırılarını yaparken, en
yoğun kullanılan platformları hedef almayı
tercih ediyorlar. Böylece atılan oltanın
mutlaka bir yere tutunacağını düşünüyorlar. Kısa süre öncesine kadar ağırlıklı
olarak PC’ler ve en yaygın işletim sistemindeki açıklar hedef alınırken, son dönemde
değişen kullanım alışkanlıkları ile birlikte
mobil cihazların hedef alınmaya başladığını görüyoruz. Online hayat artık cep
telefonları üzerinden mobil olarak akıyor.
Mobil cihazlar, hassas ve kişisel bilgilerin
yanı sıra iş ile ilgili özel bilgileri depolamak için de giderek daha çok kullanılıyor.
Doğal olarak siber suçlular da bu durumun
farkında. Cep telefonları ve tabletlerde
giderek daha yaygın olarak Android sistemi
kullanılıyor. Android sisteminin pazar
payının gelişmesi, bu platformu hackerlerin öncelikli hedefi haline getiriyor. İş ya da
özel bilgisayarlarımızda güvenlik yazılımı
kullanma alışkanlığının artık yaygınlaştığını söyleyebiliriz ama cep telefonlarımızda
bu alışkanlığın henüz oluştuğunu söylemek
mümkün değil. Oysa başta ESET olmak üzere önde gelen antivirüs yazılım kuruluşları,
“Mobile Security” ürünleriyle bu cihazlara
yönelik koruma sunuyor. Mobile Security
ürünleri, tıpkı PC’lerdeki gibi bilgi, parola
ya da kredi kartı bilgilerimize ulaşmaya
çalışan zararlı yazılımlara kalkan oluşturuyor. Hem Windows Mobile, hem Symbian
hem de Android sistemli telefonlara çözüm
sunan ESET Mobile Security, virüslere kalkan
oluşturmanın yanı sıra SMS/MMS Antispam,
hırsızlık karşıtı güvenlik sistemi, GPS Lokalizasyonu, SIM Eşleştirme, uzaktan kitleme
ya da uzaktan silme gibi ekstra özelliklerle
cihazın kaybolması veya çalınmasına karşı da
verilerin korunmasını sağlıyor.
Mobil dünyamıza odaklanan tehditlere karşı güvende olmanın ilk basamağı, tehlikeler
hakkında farkında olmaktır. Parolalarınızı
belli aralıklarla değiştirmek, bağlantılarınızı kontrol etmek, her bağlantıya tıklamamak gibi davranışlar, farkındalığın uzantısı
olarak değerlendirilebilir. Bunun yanı
sıra tüm kullanıcıların ister bireysel ister
kurumsal, mutlaka bir güvenlik yazılımı
kullanmasını öneriyoruz. Sonuçta güvenlik
yazılımları, siber suçluların kurnazca yöntemlerini bertaraf etmek üzere hazırlanıyor
ve bu doğrultuda sürekli güncelleniyor.
ağustos’12
45
Avşar Özgen
ÖZEL DOSYA
[email protected]
Sağlıkta E-Reçete ve Avuç İçi
Damar İzi Dönemi Başladı
Bilişimle, teknolojiyle ne kadar içli dışlı olursanız olun,
doktorun yazdığı reçeteyi okuyabilmeniz çok güçtür.
Neredeyse sadece eczacıların okuyabildiği reçeteler artık
geride kaldı
46
ağustos’12
ÖZEL DOSYA
G
eçtiğimiz ay küçük oğlum sabaha
karşı ateşlenince sabah soluğu
hastanede aldık. Doktor gerekli
müdahaleyi yapıp muayeneyi tamamladıktan sonra bize bir barkod verdi. Bizim
şaşırdığımızı görünce de bunun yeni
kullanılmaya başlanan e-reçete olduğunu
söyledi. “En yakın eczaneye gidip bu barkodu okuttuğunuzda size yazdığım ilaçları
alabileceksiniz” dedi ve aynen öyle oldu.
Çok değil, bundan 1 ay önce sadece eczacıların okuyabildiklerine inandığımız klasik
reçetelerin de tarih olduğunu böylece
yaşayarak öğrenmiş olduk.
İlaca Ulaşım İleri Seviyede
Hükümetin sağlık politikalarında şu
sıralar üzerinde en fazla durduğu konulardan biri olan e-reçete, kare kod ve avuç içi
damar izi sistemiyle ilgili olarak görüşlerini
paylaşan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Bugün
Türkiye’de, birçok sağlık hizmeti gibi vatandaşın ilaca ulaşması da dünyanın en gelişmiş
ülkeleriyle bile kıyaslasak, çok ileri bir seviyededir” dedi. İlaç sektörünün günümüzde en
hızlı büyüyen sektörler arasında yer aldığını
belirten Akdağ, şöyle devam etti:
“Türkiye’de de ilaç sektörü hızlı büyüdü. Gerek
satılan birim, kutu miktarı açısından, gerek
hacim açısından ciddi bir büyüme gerçekleşti.
Bu büyüme gerçekleşirken bir taraftan da hükümetlerimiz dönemlerinde biraz hatırlayalım,
özellikle işçilerin, işçi emeklilerinin ve onların
ailelerinin ilaçlarının sigorta hastaneleri tarafından sunulması şeklindeki kötü bir tedarik
usulünden de vazgeçtik. Bunun da değerli
eczacılarımız tarafından vatandaşlarımıza
ulaştırılmasını sağladık. Bugün Türkiye’de,
birçok sağlık hizmeti gibi vatandaşın ilaca
ulaşması da dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle
bile kıyaslasak çok ileri bir seviyededir. Vatandaşlarımız ister köyde ister şehirde nerede
olursa olsun ilaca, hem de dünyanın en gelişmiş
ilaçlarına, teknolojik ya da bilimsel açıdan
en yeni ilaçlarına rahatça kavuşmaktadır. Bu
ilaçlara ulaşırken, kendisinde yıkıcı bir sonuca
yol açacak, cüzdanında, gelire yıkıcı bir sonuca
yol açacak hiçbir ödeme yapmadan buna
erişebilmektedir”.
Çok sayıda ülkeyi ziyaret ettiklerini anımsatan
Bakan Akdağ, “Gözlemimiz şudur; Türkiye’deki
kadar halkına cömertçe ihtiyacı olan ilacı
takdim eden yönetimler dünyada çok nadir durumda. Vatandaşlarımızın ilaca ödediği katkı
payları da yüksek değildir” diye konuştu.
Akdağ, kronik, şeker, tansiyon, kalp ve kanser
hastaları gibi benzeri bütün grupların da
hiçbir katkı payı ödemeden ilaçlara ulaştıklarını anımsattı.
Sektör Hizmetinin Karşılığını
Gecikmeden Alıyor
Hükümetleri döneminde istikrarlı bir şekilde
Sağlık Dönüşüm Programı’nı uyguladıklarını
ifade eden Bakan Akdağ, gelinen noktanın
da bu istikrarın sonucu olduğuna işaret etti.
Akdağ, bazı komşu ülkeler ile birtakım Avrupa
ülkelerinde devletin sigorta sistemlerinin,
satın aldıkları ilacın parasını 2-3 yıl geriden
ödediklerini, Türkiye’de ise sektörün hizmetinin karşılığını gecikmeden aldığını vurguladı.
“İlaç Takip ve İzleme” adı altında literatürde yer alan, kendilerinin de “İTS” diye
adlandırdıkları İlaç Takip Sistemi’nin de artık
Türkiye’de kemale erme aşamasında olduğunu dile getiren Akdağ, “Burada da sektörden
anlayış beklediğimizi ve bu kemale erişin bir
an önce tamamlanmasının ülke için ne kadar
önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum” ifadesini kullandı.
Bu Sistemi Dünyada Başarabilen
Başka Bir Ülke Yok!
Türkiye’de birim, kutu ya da benzeri 2.5
milyara yakın ilacın her birinin bir parmak
iziyle takip edildiğini belirten Bakan Akdağ,
bu sistemin klasik barkod sistemi olmadığını
anlattı. “Kare Kod” sisteminde her bir kutunun parmak izi olduğunu vurgulayan Akdağ, o
kutunun piyasaya girdiği andan itibaren takip
edildiğini söyledi. Akdağ, bu sistemi dünyada
bugüne kadar başarabilen başka bir ülke olmadığını vurgulayarak, bu başarıyı yakalayan
sektöre teşekkür etti.
Çok Büyük Kağıt Tasarrufu Olacak
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı
Fatih Acar da e-reçete ve avuç içi damar izi
uygulamalarıyla gelecek yenilikleri anlatırken, e-reçeteyle hekimin elektronik ortamda
kaydettiği reçeteyi SGK’nın MEDULA Sistemi
üzerinden eczanelere göndereceğini, böylece
kağıt reçeteye gerek kalmadan hastaların ilaçlarını alabileceğini belirtti ve yeni uygulamayla
1 milyon 300 bin reçete ve ekindeki belgeler
için kullanılan kağıttan tasarruf sağlanacağını
bildirdi.
Acar, sistem sayesinde ayrıca kırtasiye
işlemleri, arşiv ihtiyacı, hata ve karışıklıkların ortadan kalkacağını, hastaların
eczanede bekleme süresinin kısalacağını,
eczacı ve hekimlerin iş yükünün azalacağını, suiistimal ve usulsüzlüklerin ortadan
kalkacağını, hasta ve tedavisiyle ilgili
bilgiler ekrana getirileceği için mükerrer
işlem olmayacağını, kimlik bilgileriyle ilgili
işlemlerin kolaylaşacağını ifade etti. Yeni
uygulamayla hekimin kağıt reçeteye yazdığı
10 bilgiden 5’inin, eczacıların kaydetmek
zorunda olduğu 26 bilgiden 19’unun ekrana otomatik olarak geldiğini açıkladı.
Elektronik reçeteyle ayrıca, hastanın
kullandığı ilaçların sistematik olarak kayıt
altına alınacağını, bir hekim adına bilgisi ve
kontrolü dışında reçete yazılamayacağını,
yanlış ilaç verme olaylarının görülmeyeceğini, eczanelerin artık sahte reçete nedeniyle sıkıntı yaşamayacaklarını belirten
Acar, kurum açısından ise denetimlerde
etkinliğin artacağını, arşivlemeye ve reçete
ekinde bir takım belgelerin teslim edilmesine gerek kalmayacağını ifade etti.
Kimler E-Reçete Yazamayacak?
SGK Başkanı Fatih Acar, işyeri ve kurum
hekimleri ile MEDULA Sistemi’ni kullanmayan
sağlık kurumlarının e-reçete yazamayacağını,
eczanelerde hazırlanan ve yurt dışından getirilen ilaçlar ile yurt dışı sigortalılarının reçetelerinin e-reçete ile verilemeyeceğini söyledi.
ağustos’12
47
ÖZEL DOSYA
Acar, MEDULA Sistemi’nden provizyon alınamadığı takdirde, kağıda yazılacak reçetelerin
de karşılanacağını dile getirdi.
E-reçeteyle ilgili yapılan çalışmalarla ilgili de
bilgi veren Acar, pilot uygulama kapsamında
24 Nisan ile 26 Haziran tarihleri arasında
sağlık hizmeti sunucuları tarafından sisteme 1
milyon 107 bin 13 reçete girildiğini bildirdi.
Acar’ın verdiği bilgiye göre, giriş yapanların yüzde 79.54’ünü aile hekimleri, yüzde
5.27’sini devlet hastaneleri, yüzde 14.54’ünü
özel hastaneler, yüzde 0.63’ünü de üniversite
hastanelerinin oluşturduğu kaydedildi.
Tüm Türkiye’de Uygulanacak
Hekimleri ve sağlık kurumlarını e-reçete ile
ilgili gerekli önlemleri alması konusunda
uyaran Acar, “1 Temmuz 2012 itibarıyla tüm
Türkiye’de e-reçete uygulamasına geçildi.
Tüm hastanelerimizde reçetelerin bu tarihten
itibaren elektronik ortamda düzenlenmesi
gerekiyor. Bu nedenle tüm ilgililerin bu hususa
özen göstermesi, hekimlerin şifre alım işlemlerini tamamlamaları önem taşımaktadır” diye
konuştu.
Acar, 1 Temmuz itibarıyla Türkiye’de faaliyet
gösteren 120 bin hekimin şifre alma işlemlerini tamamlamış olması gerektiğini, şifre
almayan hekimleri takip ederek uyaracaklarını bildirdi.
Devlet hastaneleri konusunda, ilgili iki bakanın bir araya gelerek değerlendirmelerde
bulunduğunu belirten Acar, sistem altyapısı
hazır Sağlık Bakanlığı hastanelerinin hemen,
olmayanların ise altyapıları tamamlandıkça
e-reçeteye geçeceklerini söyledi.
Acar, “1 Ocak 2013 tarihinden itibaren sistemin
tüm Türkiye’de yürümeye başlamasını öngörüyoruz. 1 Temmuz sonrası uygulamayla ilgili
münferit sıkıntılar olabilir, bunların abartılmaması, sağduyulu olunması lazım” dedi.
E-Reçetelerin Karşılanma Oranı Yüzde 64
SGK Başkanı Acar, e-reçete uygulamasının
başladığı 1 Temmuz’dan itibaren gerçekleşen
rakamlara ilişkin, “1-4 Temmuz 2012 tarihleri
arasında toplam 3 milyon 139 bin 160 adet
reçete üretilmiş. Bunların 1 milyon 652 bin 253
adedi e-reçete olarak sisteme girilmiş. Yaklaşık
yüzde 50 oranında sisteme e-reçete olarak kayıt
gerçekleşmiş. Bu, bu kadar kısa sürede sevindirici bir neticedir” dedi.
Sağlık Hizmet Sunucuları tarafından MEDULA
Sistemine kaydedilen 1 milyon 652 bin 253
e-reçetenin, 1 milyon 57 bin 386’sının eczaneler tarafından sisteme girildiğini ifade eden
Acar, hastaların ilaçlarını sorunsuz bir şekilde
aldığına dikkati çekti.
Acar, “Sağlık hizmet sunucularından girilen
e-reçetelerin eczaneler tarafından karşılanma
48
ağustos’12
oranı yüzde 64 oldu. Bu önemli bir orandır, ama
biz istiyoruz ki 1 ay içinde sistemi hep beraber
oturtalım” diye konuştu.
Eczacılar da Sistemden Memnun
Türk Eczacıları Birliği (TEB) ile de süreç
içinde sık sık görüştüklerini ifade eden Acar,
eczacıların da sistemden memnun olduğunu
dile getirdi.
Başlangıçta, zaman zaman teknik sorunlar
yaşanabileceğine işaret eden Acar, “Eczaneye
gidildiği zaman vatandaşımız bazen kısa da
olsa beklemek zorunda kalabilir. Muhtemel
sorunlar yaşanabilir ama bu çerçevede biraz
daha anlayış, hoşgörü bekliyoruz. Çünkü Türkiye açısından önemli bir sistem” dedi.
Acar, e-reçete uygulamasıyla kağıt tasarrufu
sağlanacağını, kırtasiye işlemlerinin ve arşiv
ihtiyacının ortadan kaldırılacağını, suiistimallerin engelleneceğini, hata ve karışıklıkların
önüne geçileceğini de vurguladı.
Avuç İçi Damar İzi Uygulaması
SGK Başkanı Acar, hastanelere yapılan başvuruda kimlik doğrulamada avuç içi damar izi
yöntemine geçilmesiyle ilgili de açıklamalarda
bulundu.
Sistemin, hastaların kimlik numarasının avuç
içi damar iziyle eşleştirilerek doğrulanması
üzerine kurulu olduğunu anlatan Acar, bununla suiistimallerin önlenmesinin hedeflendiğini
bildirdi. SGK Başkanı Fatih Acar, şu bilgileri
aktardı:
“SGK olarak avuç içi damar izi yöntemiyle kimlik doğrulama sistemi uygulamasına 1 Temmuz
itibarıyla ilk etapta Konya’da başladık. Bu yılın
eylül ayı sonuna kadar suiistimallerin en fazla
olduğu iller dikkate alınarak en az 20 ilde,
yılsonuna kadar ise kurumla sözleşmeli bütün
özel hastaneler ile üniversite hastanelerinde
uygulamaya geçmeyi planlıyoruz”.
Sistemin dünyada örnek bir uygulama olacağını vurgulayan Acar, 6 yaşına kadar çocuklar,
elleri olmayanlar, avuç içi damar bütünlüğü
bozulanlar, acil hastalar, serabral palsi, üst
ekstremite felci gibi nedenlerle el hareketlerini
kontrol edemeyenlerin bu uygulamaya dahil
edilmeyeceğini bildirdi.
Güvenlik Sorunu Yok
Uygulamaya geçilmesinin ardından geri
ödemelerin avuç içi damar izi sorgulamasıyla
yapılacağını belirten Acar, bununla ilgili mevzuatta da düzenleme yapıldığını anımsattı.
Bu tür önlemleri almalarını gerektirecek
kadar kayıp-kaçak olduğunu belirten Acar,
e-reçete, avuç içi damar izi ve risk odaklı
denetim uygulamalarıyla sağlık alanındaki
suiistimallerin önlenmesine yönelik önlemler
aldıklarını anlattı.
Hekimlere e-reçete için şifrelerin SGK tarafından verildiğini, bunların belirli periyotlarda
ÖZEL DOSYA
“Yeni uygulamayla
hekimin kağıt reçeteye
yazdığı 10 bilgiden 5’i,
eczacıların kaydetmek
zorunda olduğu 26
bilgiden 19’u ekrana
otomatik olarak geliyor”
değiştirilmesinin öngörüldüğünü ifade eden
Acar, doktorların şifrelerini başkalarına kullandırmamalarına özen göstermelerini istedi.
Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerden
bir kısmının e-reçete sistemine geçmesi için
süre istendiğini açıklayan Acar, adaptasyon
sürecinde devlet hastanelerinin eski sistemde
reçete vermeyi sürdürmesinin öngörüldüğünü, aile hekimliğinde ise e-reçete için sorun
olmadığını söyledi.
Avuç içi damar izi için SGK’nın alt yapı geliştirdiğini, bunun hastanelere büyük bir yük
getirmeyeceğini kaydeden Acar, sistemin güvenliği ile ilgili olarak, “Bu uygulama güvenlik
için risk oluşturmayacak, önemli olan sistemin
güvenliği. Zaten bu konuda da sorun yok.
Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı da Genel
Sağlık Sigortası kapsamı dışında oldukları için
böyle bir uygulamaya tabi olmayacaklar” diye
konuştu. Acar, e-reçete ile reçetelere sadece
etken madde yazılması uygulamasının başlamayacağını, eskiden olduğu gibi ilaç isimleri
yazılacağını, ancak bu yönde ayrı bir çalışma
yürüttüklerini söyledi.
Acar, 1 Ocak 2013’e kadar hem e-reçete hem
de avuç içi damar izi uygulamasını tam anlamıyla uygulamak istediklerini söyledi.
Avuç İçi Damar İzi Konya’da
Başladı
Sağlıkta “avuç içi damar izi” yöntemiyle
sorgulama dönemi ilk olarak, pilot il seçilen
Konya’da başladı. Konya SGK Müdürü Cem
Dinç, Türkiye’de ilk defa avuç içi damar izi
yöntemiyle sorgulama sisteme geçilen Özel
Farabi Hastanesi’nde yaptığı açıklamada,
sisteme ilk defa Konya’da geçilmesinin ayrı bir
önemi olduğunu söyledi.
Sistemle, vatandaşların daha çağdaş hizmet
alması yönünde büyük bir atılım yapıldığını
belirten Dinç, “Yeni uygulamayla daha modern
bir sisteme geçilmiş olunacak. Daha önce de
Mayıs ayı itibariyle e-reçete sistemine geçmiştik. Bunlar birbiriyle entegre sistemler” dedi.
Dinç, vatandaşları çağdaş anlamda hizmet
almasını sağlayan sistemlere kavuşturduklarını vurgulayarak, “Bu sistemde vatandaşlarımız
avuçlarını sisteme okutacaklar. Bizim veri
ambarına kayıt olacak. Vatandaşlar bundan
sonra hastaneye geldiği zaman poliklinik
hizmetlerini, istediği yerde istediği ilimizde alabilecek” diye konuştu. Sistemin vatandaşların
hayatını kolaylaştıracağını dile getiren Dinç,
şöyle devam etti:
“Sistem, kağıt ortamında yaşanan sıkıntıları
gidermiş oluyor ve bilgileri elektronik ortama
taşımış oluyor. Bu sistem bize de şeffaflık ve
denetlenebilir bir ortam sağlamış olacak. Sahte
reçete olduğu gibi sahte hastalar da geliyor
bize. En azından bunlar ortadan kalkmış
olacak. Bundan sonra bu tür olumsuzluklarla
karşılaşılmayacak”.
Dünyada Sağlık Alanında
Uygulayan Sadece ABD Var
Sistemin nasıl işlediğiyle ilgili bilgi veren Dinç,
şunları kaydetti:
“Avuç içinin okutulduğu sistem saniyede 5 milyon kez tarama yapıyor ve bilgiler SGK Genel
Merkezi’ne gidiyor. Merkez onu tanıdıktan sonra devamlı eşleştirmeyle tanıyor. Aslında basit
bir sistem. Bu sistemi dünyada sağlık alanında
uygulayan sadece ABD var. Bizdeki daha kompleks bir yapı ve bu anlamda ABD’nin bir adım
ötesinde olmuş olacağız. Bizim uyguladığımız
sistem Türkiye’ye özgü bir sistem”.
Vatandaşların geçmişte özel hastaneye gidebilmesinin hayal olduğunu aktaran Dinç, şöyle
konuştu:
“Şu anda herhangi bir vizite kağıdı, sevk kağıdı
veya bir sağlık cüzdanı olmadan sadece sosyal
güvencesi olan bir vatandaşın, bir cihaza elini
uzatarak hastaneden her türlü sağlık hizmetini
alabiliyor olması, ülkemizin geldiği noktayı
gösteriyor. Bu sistemle kişinin sağlık güvence
ve sosyal güvenlik haklarını bir diğer kişi
kullanamayacak. Veri tabanı oluşuncaya kadar
başlangıçta 1-1,5 dakikalık süre oluşuyor ancak
veri tabanı oluştuktan sonra kişiler hastaneye
geldiklerinde 1 saniyenin daha altında bir sürede, elini uzattığı anda, kişiyle ilgili tüm bilgiler
ekrana gelecek” .
Yaşanan Sorunlar Düzelecek
Türk Eczacıları Birliği (TEB) Başkanı Erdoğan
Çolak ise, e-reçete ile ilgili yaşanan teknik
sorunların kısa süre içerisinde düzelmesini
beklediklerini bildirdi.
Çolak, 1 Temmuz’da başlayan e-reçete uygulamasında geçiş sürecinden kaynaklanan teknik
sorun ve aksaklıkların kısa süre içerisinde
düzelmesini beklediklerini belirtti.
Yaşanılan sorunların eczacılardan kaynaklanmadığı kaydeden Çolak, e-reçetenin sağlık
alanındaki tüm bileşenleri için önemli ve
büyük bir proje olduğunu vurguladı. Çolak,
şunları söyledi:
“Elbette ki böylesi bir uygulamada ilk etapta
bazı sorunların yaşanılması kaçınılmaz.
E-reçete uygulamasının yanında, herhangi bir
sorun karşısında, eski sistemde olduğu gibi
manuel olarak yazılan reçeteler de kullanılabiliyor. Birliğimiz ve Sosyal Güvenlik Kurumu gün
içerisinde sürekli olarak iletişim halinde olup,
vatandaşın ilacına ulaşmasında herhangi bir
engelle karşılaşmaması ve karşılaşılan sorunların giderilmesi için çalışmalar yapılmaktadır.
MEDULA Provizyon Sistemi’nde zaman zaman
meydana gelen kesintiler nedeniyle bazı sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca, MEDULA’ya kayıtlı
olan ancak piyasada bulunmayan ilaçların
hekim tarafından reçete edilmesi, hastaların
hekimlerine geri dönmek zorunda kalmasına
neden olmaktadır” .
Birçok hekimin bu sisteme henüz hazır olmadığını ve sistem hakkında bilgisi bulunmadığını söyleyen Çolak, bu projenin sürdürülebilmesi için, hekimlerin sisteme bir an evvel
alışması gerektiğini ve yaşanılan teknik sorunların ise kısa süre içerisinde tamamen ortadan
kalkmasını beklediklerini kaydetti.
ağustos’12
49
Avşar Özgen
MAKALE
[email protected]
Yeni TTK, İş Yapma Şekillerini
Kökten Değiştiriyor
Ticari hayatı sil baştan düzenleyen Yeni Türk Ticaret
Kanunu’ndaki değişiklikler geçtiğimiz yıl meclise sevk edildi.
44 maddede değişiklik yapıldı
G
ünümüzde gittikçe küreselleşen ticari yaşama entegrasyon,
şirketlerin uluslararası pazarlarda rekabet gücünü destekleyen en önemli
unsurlardan biri haline geldi. Türkiye’de
son yıllarda bu konuda atılan en büyük
adımlardan biri olan ve iş dünyasında
büyük değişikliklere yol açması beklenen
yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK), uzun
çalışmalardan sonra son şeklini alarak 1
50
ağustos’12
Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girdi.
Yaklaşık 50 yıldır yürürlükte olan Türk
Ticaret Kanunu’nda yapılan yeni düzenlemeler TBMM’de uzun süre bekledikten sonra
bu yılın başında yasalaştı. Yeni TTK’nın, tüketicinin korunması, bilgi toplumuna uygun
hizmetlerin ön plana çıkması, elektronik
ortamda birçok işlemin hukuka uygun olarak
yapılması, finansal tabloların ve denetimin
uluslararası standartlara göre hazırlanması,
şirket kurmanın kolaylaştırılması ve web
sitesi zorunluluğu gibi maddeleriyle Türk
işletmelerini çağdaş, rekabet edebilen bir
yapıya kavuşturması bekleniyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de, yeni
TTK’nın özellikle Türkiye’nin rekabet
gücünü artırması anlamında çok önemli
bir düzenleme olduğunu belirtiyor. Türkiye ekonomisinin daha şeffaf kurumsal
yönetim ilkeleriyle çalışmasının, Türk
MAKALE
“Maliye Bakanı Şimşek,
yeni TTK’nın Türkiye
bilişim sektörünün
büyümesine yüzde 25’e
varan oranlarda katkı
yapmasını bekliyor”
işletmelerinin küresel rekabet gücünün
artırılmasında büyük öneme sahip olduğunu vurgulayan Şimşek, “Çok uzun yıllardır
Türkiye ekonomisine yön veren, ticaretin
kurallarını belirleyen Türk Ticaret Kanunu yenilenerek çok önemli bir adım atıldı.
13 Ocak’ta TBMM’de kabul edilen 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu, 1535 maddeden
ibaret olup, 1 Temmuz 2012 tarihi itibariyle Borçlar Kanunu ile birlikte yürürlüğe
girmesi benimsendi. Yeni TTK ticaret hayatı
içindeki bütün aktörlere, şirketlere ve yeni
girişimcilere yeni sorumluluklar getirecek.
Türkiye’nin geleceğini tasarlayacak, ticari
hayatına yeni yön verecek, Türkiye için
uluslararası açıdan çok önemli bir mihenk
taşı olacak” diyor.
Yeni TTK’nın, dünya ekonomisi ile entegre
olma, yüksek ve sürdürülebilir büyüme
oranları ile ekonomik istikrarın sürekli
kılınması hedefi doğrultusunda hazırlandığını ifade eden Maliye Bakanı Şimşek, “Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri üzerine
kurulan bu kanun sayesinde toplumun tüm
paydaşlarının bilgiye erişebilirliği ve çıkarlarının korunması sağlanacak. Diğer yandan
AB ile uyum müktesebatı çerçevesinde de,
değişen şartlara ve çağın gereklerine uygun
bir ticaret kanunu ihtiyacı da önemli oranda
karşılanmış oldu” diye ekliyor.
Türkiye’de İş Yapma Şekli
Değişiyor
Yeni TTK incelendiğinde Türk ticari
hayatına getirdiği en büyük değişiklik,
şirketlere internet sitesi açma zorunluluğu
getirmesi. Bu değişikliklerin ise yasa yürürlüğe girmeden önce yapılması gerekiyor.
Doyasıyla bilişim ve tescil sektörü gibi bazı
iş kollarında istihdamı artırması, üretimi
canlandırması öngörülüyor. Bilişim ve
tescil sektörü dışında olumlu yönde etkilenecek bir diğer sektör de bağımsız denetim
firmaları olarak görülüyor. Yeni TTK ile
anonim şirketlerde iç denetim, bağımsız dış
denetime kaydırılıyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yeni TTK’nın
Türkiye’de iş yapma şeklini baştan inşa edeceğini ifade ederek, kanunun bilişim sektörüne
getirdiği yenilikler hakkında şunları söylüyor:
“Kanun, başta bilişim sektörü olmak üzere
iş hayatına birçok yenilik getiriyor. Dijital
Türkiye’nin oluşturulması için çok önemli bir
dönüm noktasında duruyoruz. Kanunun Türkiye bilişim sektörünün büyümesine yüzde 25’e
varan oranlarda katkı yapması bekleniyor.
Yeni TTK, iş süreçlerinin elektronik ortama
taşınmasını destekleyerek başta KOBİ’ler
olmak üzere tüm şirketlerin rekabet güçlerinin artmasına, dolayısıyla Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlayacaktır. Yüz
binlerce şirket marka ve unvanlarını tescil
ettirecek ve bir web sitesi kuracak. Bu sitede,
şirket ilanları, pay sahipleri ve ortakları açısından önem taşıyan açıklamalar, finansal
tablolar, raporlar, yönetim kurulu ve genel
kurul toplantılarına ilişkin bilgiler yayınlanacak. Bu zorunluluk web sitesi kurma yönünden bilişim ve donanım hizmeti sağlayan
şirketlere, marka ve unvan tescili yönünden
patent tescil şirketlerine önemli bir iş alanı
ortaya çıkaracak. Bilişim ve tescil pazarında
yaklaşık 1.5 milyar lira civarında bir iş alanı
açılacağını tahmin ediyorum”.
şirketlerin, varlık, gelişme ve devamlarını
tehlikeye düşüren risklerin erken tanısı ve
yönetimi için uzman bir komite kurmakla
yükümlü olacaklarını vurgulayan Şimşek,
risklerin erken teşhis ve yönetimi komitesi,
faizlerdeki dalgalanmalar, döviz spekülasyonları ve kredilerin geri ödenmesinde
ortaya çıkan riskleri belirleyerek, şirketlerin darboğaza girmesini önlemeye yönelik
tedbirleri alacağını ifade ediyor.
Yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini yerine getirirken şirkete verecekleri zararların
güvence altına alınması için isteğe bağlı
zarar sigortası getirileceğini kaydeden
Maliye Bakanı Şimşek, ticaret unvanı haksız
şekilde bir başkası tarafından kullanılan hak sahibinin, bu durumun ortadan
kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat
isteyebileceğini ve aracılıkta bulunduğu
veya yaptığı sözleşmelerden doğacak ihtilaflardan dolayı acentenin, müvekkili adına
dava açabileceği gibi kendisine karşı da
aynı sıfatla dava açılabileceğini söylüyor.
Defter Tutmak Standarda
Bağlanıyor
Yenilenen TTK’da şirketlerin bölünme ve
birleşmelerinin de ayrı esaslara bağlandığını
söyleyen Bakan Şimşek, yeni şirket yapıları
hakkında ise şu açıklamalarda bulunuyor:
“Bir şirket, hukuki şeklini değiştirebilecek.
Tür değiştirmede ortakların şirket payları ve
hakları korunacak. Tür değiştirme bahane
edilerek, hiçbir ortak şirketten çıkarılamayacak ve hakları sınırlandırılamayacak. Şirketler birleşmeye, bölünme ve tür
değiştirmeye ilişkin işlemleri, raporları ve
belgeleri ilgililerin incelemesine sunmakla
yükümlü olacak. Şirketlerin tür değişimi de
kolaylaşıyor. Anonim şirket limitet şirket,
Muhasebe alanında da birçok yenilik
getiren yeni TTK’nın sermaye piyasalarını
daha güvenli hale getireceğini anlatan
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Her işletme
sahibi, ticari defter tutmak zorunda olacak.
Defterler ile yılsonu finansal tabloları,
Türkiye muhasebe standartlarına uygun
olacak. Anonim şirketlerin finansal tabloları
denetçiler tarafından, uluslararası denetim
standartlarıyla uyumlu Türkiye denetim
standartlarına göre denetlenecek” diyor.
Hisse senetleri borsada işlem gören
Şirket Yapıları Kökten Değişiyor
ağustos’12
51
MAKALE
“Yeni TTK ile ticaret
şirketlerine, devredilebilir
elektronik ortamlar,
alanlar, adlar ve
işaretler gibi değerler
ile fikri mülkiyet hakları
da sermaye olarak
konulabilecek”
limited şirket kolektif şirket olabilecek. Anonim şirketlerde, yönetim kurulunun en az 3
üyeden oluşacağına ilişkin mevcut hüküm
kaldırılıp, AB hukukuyla uyum sağlanarak,
en az 1 üyeli yönetim kuruluna olanak
tanınıyor. Artık 5 kişiyi tamamlayabilmek
için dışarıdan, hatta sokaktan küçük bir pay
karşılığında ortak arama dönemi son bulacak. Yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi
olmalarına ilişkin zorunluluk kaldırılarak,
kurulların uzman ve profesyonel kişilerden
oluşmasına olanak sağlanacak.
Kooperatifler ticaret şirketi sayılacak. Ticaret şirketleri; kolektif, komandit, anonim, limited şirketler ile kooperatiflerden oluşacak.
Ticaret şirketlerine, devredilebilir elektronik
ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler ile fikri mülkiyet hakları da sermaye
olarak konulabilecek. Şirketler, sermaye
olarak koydukları taşınmaz veya diğer bir
ayni hak üzerinde tasarruf edebilmek için
bunları tapu siciline tescil ettirecek. Böylece,
Anadolu’da sermaye olarak konulmuş taşınmazların şirket adına yıllarca tescillerinin
yapılmamasından doğan sorunların önüne
geçilecek. Ticari bir işletme işleten vakıflar,
dernekler ve özel hukuk hükümlerine göre
yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek
üzere kamu tüzel kişilikleri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılacak.
Kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan
dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını
kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan
vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan,
ister kamu hukuk hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler
tacir sayılmayacak.
Kanun hükümlerine göre, tacirlerle ilişkiye
girecek herkes, bu tacirler ile ilgili bilgilere
ulaşabilecek, yapacağı ticari işlere yönelik
kararlarını bu bilgiler çerçevesinde şekillendirebilecek. Ticaret sicili kayıtlarının elektronik ortamda merkezi bir yapıda güncel
olarak tutulması ve bu kayıtlara elektronik
ortamda erişim imkânı sağlanacak. Böylece
işletmelerimizin ticaret sicil hizmetlerinde
ortaya çıkan zaman kayıpları giderilecek” .
52
ağustos’12
Elektronik Ortamda Tutulan
Defterlerde Noter Onayı
Aranmayacak
Yeni TTK’nın internet ve bilişimle ilgili bölümlerine yönelik bir açıklama da Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’dan geldi.
Yazıcı, 6102 sayılı yeni TTK’da 16 başlık
altında ve toplam 25 maddeyi etkileyen
temel değişiklik çalışması, 6102 sayılı yeni
TTK ve 6103 sayılı TTK’nın Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanunda da 17
başlık altında, toplam 84 maddeyi etkileyen
tali değişiklik çalışması yapıldığını bildirdi.
Söz konusu tasarıyla getirilen değişiklikleri
anlatan Yazıcı, ticari mektuplarda ve ticari
defterlere yapılan kayıtların dayandığı
belgelerde bulunması gereken bilgileri
yeniden düzenlediklerini söyledi.
Bakan Yazıcı, gerçek kişi tacirler ile şahıs
şirketlerinin belgelerinde ticaret unvanı,
işletmenin merkezi ve ticaret sicili numarasının, sermaye şirketlerinde ise ticaret
unvanı, işletmenin merkezi, ticaret sicili
numarası ve sadece internet sitesi oluşturmakla yükümlü olanlar için internet sitesi
adresinin yer alacağını ifade etti.
İnternet Sitesi Defteri Kaldırıldı
Ticari defterlere ilişkin düzenlemeler de
yaptıklarını aktaran Yazıcı, ticari defterlerin açılış onaylarının zamanının belirlendiğini bildirdi.
İnternet sitelerinde her şeyin kayıtlı olması
nedeniyle internet sitesi defterinin kaldırıldığını dile getiren Yazıcı, pay defteri ile
genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin yeterli yaprağı bulunması kaydıyla
tekrar açılış onayı yapılmaksızın kullanılmasına imkan tanındığını söyledi.
Elektronik ortamda tutulan defterlerde
noter onayı aranmayacağı hususunun da net
olmadığını, ancak bu konuyu netleştirdiklerini
anlatan Yazıcı, “Artık ticari şirketler, defterlerini
elektronik ortamda tutmaları halinde bu defterler için noter onayı aranmayacak” dedi.
Yazıcı, ticari defterlerin Vergi Usul Kanunu
mevzuatına göre tutulacağını, ancak her
halükarda finansal tabloların muhasebe standartlarına göre düzenleneceğini ifade etti.
İnternet Sitesi Zorunluluğu
Bakan Yazıcı yapılan değişikliklerle, Bakanlar
Kurulu’nun yaptığı belirleme içinde bağımsız
denetime tabi olan şirketlerin internet sitesi
kurmakla yükümlü olacağını söyledi. İnternet
sitelerinin içeriğinde ise yönetim kurulu
üyeleri, esas sözleşme, sözleşme değişiklikleri
ve sermaye artırımı gibi kanunen yapılması
gerekli ilanlar bulunacak.
Yeni TTK’da, suç ve cezalara ilişkin detaylar
da belirlendi. Buna göre 3 aydan 2 yıla
kadar hapis veya adli para cezası öngören
bazı maddeler idari para cezasına dönüştürüldü. Yeni TTK’ya göre, internet sitesi
oluşturmayan şirketlere, 100 günden 300
güne kadar adli para cezası verilebilecek.
Finansal Tabloların İlan
Zorunluluğu Kaldırıldı
Yeni düzenlemeyle, şirketlerin finansal tablolarının ilan zorunluluğunun kaldırıldığını
vurgulayan Yazıcı, şu bilgileri verdi:
“TTK’da anonim, limited, sermayesi paylara
bölünmüş komandit ve merkezi yurt dışında
bulunan şirketler ile şirketler toplulukları
finansal tabloları yayınlama zorunluluğuna
tabiydi. Ticaret Sicil Gazetesinde ve internet
sitesinde bilanço, gelir tablosu, nakit akım
MAKALE
tablosu, özkaynak değişim tablosu, yönetim
kurulu faaliyet raporu, kar dağıtımına
ilişkin genel kurul kararı, denetçi görüşü ve
buna ilişkin genel kurul kararının yayınlanması gerekiyordu, yeni düzenlemede bunlar
kaldırıldı.”
46 Fiil Yaptırıma Bağlandı
Yazıcı, Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısında, 46 adet fiilin yaptırıma bağlandığını
belirterek, “Bunlardan 33 tanesi ile ilgili
idari para cezası düzenlemesi var, 5 tanesi
adli para cezası, 8 fiil için de hapis cezası
öngörüldü” dedi.
Bakanlar Kurulu tarafından denetim
kapsamına alınan şirketlerin, internet sitesi
oluşturmak zorunda olduğunu ifade eden
Yazıcı, yalnızca kanunen yapılması gereken
ilanların internet sitesinde yer alacağını
kaydetti.
Yeni TTK ile sigorta poliçeleri de artık
elektronik ortamda güvenli elektronik imza
ile yapılabilecek. Yeni kanunla, Ticaret Sicil
Gazetesi elektronik ortama taşınıyor. Böylece artık yüzlerce sayfalık fiili gazete yerine,
aranılan bilgilere hemen ulaşabilecek bir
elektronik bilgi bankası oluşturuluyor.
Toplam bin 535 maddeden oluşan kanun,
firmaların yönetim kurulundan gelirlerine,
internette bilgi paylaşımına kadar pek
çok yenilik içeriyor. Yeni düzenlemede,
şirketlere, internet sitesi kurma zorunluluğu getiriliyor. Şirketler kuracakları internet
siteleriyle kamuoyunu aydınlatması zorun-
lu bilgileri yayınlayacak. Ticari sır niteliği
taşıyan bilgiler paylaşım dışı kalacak. Bazı
ihbarların elektronik ortamdan gönderilmesinin yanı sıra elektronik ortamda genel
kurul ve yönetim kurulu toplantıları da
yapılabilecek. Bu toplantılarda bağlayıcı
kararlar alınabilecek.
İş Dünyası Bazı Konularda
Tedirgin
Yapılan değişikliklerin özüne itiraz olmasa
da iş dünyası yeni TTK ile ilgili bazı tedirginlikler ve çekinceler taşıyor. Örneğin;
internet sitesi kurma zorunluluğu ve sanal
alemde şirket mahrem bilgilerinin yayınlanması, ortakların şirketten borçlanması,
borçlanmayla ilgili düzenlemeler, dış
denetimde büyük küçük ayrımı yapılmaması, yeni oy hakkı düzeni, ağır denetim
kuralları, yasanın öngördüğü hapis cezaları,
işletmelerdeki bütün belgelerin değişecek
olması, belgeleri saklama yükümlülüğü gibi
konularda irili ufaklı bir çok firma tereddütler yaşıyor.
İşletmeciler, şirketlerin, internet siteleri
üzerinden şirketin mali tablolarını herkesin
görmemesi gerektiğini ve bunun rekabet
ortamına zarar verebileceğini savunuyor.
İlgili kanun maddesinin, mahremiyeti ihlal
ettiğini düşünen işletme sahipleri, yeni yasanın bu haliyle şirketleri, dışarıda rekabet
ettiği oyunculara karşı korumasız bırakacağına inanıyor. Ayrıca sanal ortamda bulunan değerleri şirket ilgililerinin görmesinin
daha uygun olacağını savunan işletmeciler,
firmaların dipnotlarının dahi kamuya açık
olmasının gelecekte umulmadık sorunlar
doğurabileceğini belirtiyor.
Sitede Neler Bulunmalı?
Yeni TTK’nın tüketicinin korunması, bilgi
toplumuna uygun hizmetlerin ön plana çıkması, elektronik ortamda birçok
işlemin hukuka uygun olarak yapılması,
finansal tabloların ve denetimin uluslararası standartlara göre hazırlanması,
şirket kurmanın kolaylaştırılması ve web
sitesi zorunluluğu gibi maddeleriyle Türk
işletmelerini çağdaş, rekabet edebilen bir
yapıya kavuşturması bekleniyor.
Şirketlerin kuracakları internet sitelerinde;
3 yıllık finansal tablo, kanunen şirketin
vermesi gereken ilanlar, pay sahipleri veya
ortakları açısından önem taşıyan açıklamalar, yönetim kurulu ile genel kurul
toplantılarının bilgileri, ortaklara veya pay
sahiplerine sunulması gereken belgeler ve
her türlü çağrı, oy verme ve basın açıklamalarının bulunması gerekiyor.
Şirketlerin Çalışmasında Neler
Değişecek?
Avrupa Birliği standartlarına uyum açısından bu bilgilerin paylaşılmasının önemi
büyük. Şirketlerin kuracağı bu siteler,
bilgileri derli toplu sunma alışkanlığının
kazanılması, sesini daha geniş kitlelere
duyurma fırsatının yakalanması, yeni
ağustos’12
53
GÖRÜŞ
MAKALE
“Şirketler Teknoloji Sarhoşu
Olacaklar”
T
ürk Ticaret hayatının 56 yıldır tabi
olduğu kanun olan Türk Ticaret
Kanunu, 11 yıllık bir çalışmanın
ürünü olarak 14 Şubat 2011’de resmi
gazetede yayımlanarak kanunlaştı ve
1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren de
yürürlüğe girecek. İlgili kanunda toplam
1535 madde değişmiş, bir kısım madde
ise sadeleştirilmiş ve toplam altı kitaptan
oluşmaktadır.
Temel olarak kanunun amacı; kayıt
dışını önlemek, beraberinde tüm
şirketleri şeffaflaştırmak ve şirket ile ilgili
direkt ve endirekt temas halinde olan
paydaşların, ortaklar, devlet, tüketici,
yönetici, personel gibi bilgiye ulaşımın
kolaylaşmasıdır.
Yeni TTK beraberinde iki temel sektöre
ciddi bir ivme kazandıracaktır. Bunlardan
birisi bilgi ve iletişim sektörü diğeri de
marka patent sektörü olacaktır.
Özellikle bilgi teknolojileri alanında
yeni kanunun sektöre 300 milyon
TL civarında ek bir katkısı olacağı
düşünülmektedir. Tüm ticari işlemlerin
dijital ortamda yapılmasına olanak
sağlayan kanun e-devlet, e-toplum
hedeflerine büyük katkı yaparak bilişim
sektörünün büyümesi açısından bu
güne kadar atılmış en somut adımdır
düşüncesindeyim.
Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte,
elektronik defter, kayıtlı elektronik
posta, dijital arşivleme, e-imza,
elektronik yönetişim, web-internet
sitesi zorunluluğu gibi bilgi teknolojileri
odaklı hükümler de aktiflik kazanacaklar.
Ayrıca marka konusunda önemli bir
alan olacaktır. Web-İnternet sitelerinde
bilgi toplama hizmeti kapsamında
yayınlanması zorunlu olan içerikler
ile birlikte hiç şüphesiz ki güvenlik de
önemli bir konu olacaktır.
Bu arada bir konuya açıklık getirmekte
fayda var. Gerçekten şu ana kadar
bu yeni TTK ile ilgili olarak pek çok
bilgilendirici toplantı yapıldı. Pek çok
özel sektör şirketi ve STK’lar tarafından
daha yeni gelinen noktadaki kanunun
uygulamasının başlanmasına rağmen,
54
ağustos’12
hala pek çok şirketin ve şirket sahipyöneticilerinin kafasında maddeler net
olarak anlaşılmış değil. Bunu nereden
anlıyoruz? Ne zaman konuya ilişkin bir
bilgilendirme etkinliği olsa, etkinlikte
binlerce katılımcı oluyor ve orada yapmış
olduğumuz sohbetlerde kavramlar
gerçekten havada uçuşuyor. Belki bu
manada devlet bu kadar önemli bir
kanunu yürürlüğe almadan önce tüm
basın iletişim kanalları ile konuya taraf
olan tüm kişi ve kurumları bir şekilde
bilgilendirmeli ve hatta eğitmeliydi
diye düşünüyorum. Nedeni çok basit.
Kanun yürürlüğe girdikten sonra ortaya
çıkacak bazı olumsuzluklar neticesinde
ciddi para cezaları ve hapis cezaları
öngörülüyor. Hiçbir basiretli tüccarın
bunlarla karşı karşıya kalmaması
için eğitim şart. Bu eğitimlerde de
doğru bilgi aktarımı gerekiyor. Size bir
örnek vereyim -ki bu kanunun en çok
konuşulan, en medyatik maddelerinden
birisidir- kanun diyor ki; şirketler internet
sitesi üzerinden bazı bilgileri yayınlamak
zorundalar ve bu bilgileri de tarif etmiş.
Şimdi bu madde ilgililer tarafından web
sitesi şeklinde duyuruluyor. Bu durumda
ne oluyor? Ticari sicile örneğin ‘Kubilay
A.Ş.’ diye kayıt ettirilmiş yüzlerce şirket
olabilir. Bunların hepsi ‘kubilay.com.
tr’ adresini alma hakkına sahipler. Bu
sebeple pek çok ilan görüyorsunuz,
‘gelin x liraya markanızı ve alan adınızı
alalım; web sitenizi de barındıralım’
diye. Bugün için buna hiç gerek yok.
Çünkü kanun web sitesi demiyor. Bu
sebeple illa bir alan adına ihtiyacınız yok.
Ayrıca telaşa da gerek yok. Çünkü bu
madde 2013 yılında yürürlüğe girecek,
ki bu 6 aylık zaman zarfı içinde BTK
tarafından kayıtlı elektronik posta hizmeti
verecek şirketler belirleniyor olacak.
Tıpkı e-imzada olduğu gibi olacak. Bu
nedenle kanun özelinde konuşurken
ticari gelir elde etmek amacıyla yanıltıcı
bilgi vermemek lazım.
Ben süreci biraz deprem sonrası yapı
denetim şirketlerinin halkın üzerindeki
algısına benzetiyorum. Buradaki tek
Kubilay Erdoğan
Mobil Servis Sağlayıcı İş Adamları
Derneği (MOBİLSAD) Yönetim
Kurulu Üyesi
fark, yeni TTK ile deprem öncesi
yaşanan kısmi bir bilgi kirliliği durumu
söz konusu. Bu arada kanun internet
sitesinin herkese açık olmasını şart
koşuyor. Bu ‘herkes’ kavramından ben
Türkiye’deki sayıları 6 milyonu geçen
özürlü vatandaşlarımızın da bilgiye
erişebileceğini anlıyorum ki bu da ilgili
web-internet sitelerinde teknolojik
farklılığa gidilmesine, yazılım desteğine
ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca içerik
oluşturulması güncellenmesi de tüm bu
sitelerin birer yönetim paneli olmasını
gerektirecektir. Bunların tamamı bilişim
sektörünün hareketlenmesi için sebep
olacaktır.
Unutmamak gerekir ki, bu kanun ile
işletmeler aslında birebir borsaya açık
şirketlerin statüsüne taşınıyorlar. Yabancı
sermayenin ülkemize gelmesi için de
bu açıklık ve bilgiye erişebilir olma ile
uluslararası muhasebe standartlarına
uygun yönetim ve raporlama önemlidir.
Düşünün; Türkiye’den e-imza almış bir
yabancı şirket hissedarı şirket ile ilgili
alınacak kararlarda bulunduğu ülkeden
konuya ilişkin olarak oy kullanabiliyor
olacak. Mevcut sistemde kişinin buraya
gelip ıslak imza atması gerekiyor veya
birisine vekâlet vermesi gerek. Son
derece pratik bir uygulama, ortakların
veya yöneticilerin seyahat veya iş
yoğunluklarından kaynaklı olarak
genel kurul yapmak, yönetim kurulunu
toplamak hep zahmetti. Şimdi bunların
hepsi son derece kolay bir hal alacaktır.
MAKALE
standartlarla her noktada bilgi akışının
sağlanacak olması, rekabet edilebilirliği ve
ulaşılabilirliği artırması gibi avantajları da
beraberinde getirecek.
Herhangi bir vatandaş tarafından, herhangi
bir şirketin ne kadar kazandığı, ne kadar
vergi verdiği, ne kadar malvarlığı bulunduğu,
ne kadar borcu veya alacağı olduğu internetten görülebilecek. Çoğu zaman şirketler,
mahkemelere bile ticari sır diyerek bazı
bilgileri vermiyordu. Şimdi ise mahkemeye
vermek değil, internet sitesinden mecburen
yayımlamak zorunda kalacaklar. Örneğin bir
şirketin bilançosundaki rakamları, dipnotları, açıklamaları bile artık internet sitesinde
bulunacak. Bu da şu demek; herhangi bir
vatandaş, herhangi bir şirketin, ne kadar
kazandığını, ne kadar vergi verdiğini, ne kadar malvarlığı bulunduğunu, ne kadar borcu
veya alacağı olduğunu görebilecek. Şirketin
ortaklarının ve yönetim kurulunun kimlerden oluştuğunun da internet sitelerinde yer
alması gerekiyor.
Şirketlerin internet sitesinde bilanço ve
şirket bilgilerine yer verme zorunluluğu,
saydam ve şeffaf bir ekonomi yaratacak.
Yabancı şirketler de Türkiye’ye gelmeden
önce muhatap olacakları şirketi, kurumu
araştırma olanağı bulabilecekler, şirketin
mali durumunu görebilecekler.
İnternet sitelerinin marka olarak tescil
edilmesiyle, marka tescilinde bu yıldan
itibaren yüzde 40-50 civarında yükselme
bekleniyor. Ayrıca, internet sitesi tasarımı
yapan şirketlerin işlerinin iki yıl içerisinde
yüzde 100 artabileceği de, yine yapılan
öngörüler arasında.
Site Kurmanın Maliyeti Ne?
Alan adı, Hosting ve tasarımın ayrı ücretlendirildiği web sitesi kurmanın şirketlere
ortalama maliyeti, statik veya dinamik
olmasına göre değişiyor. En basit statik
site kurmanın şirketlere maliyeti ortalama
500 TL’ye çıkıyor. Orta ölçekte dinamik
bir sitenin kurulum maliyeti ise bin doları
bulurken, şirket tarafından güncellenebilir,
özel tasarımlı ve çok özellikli dinamik bir
sitenin maliyeti ise bin dolardan başlayıp 5
bin dolara kadar çıkabiliyor. Domain ücreti,
ortalama 20-45 TL arasında değişirken,
Hosting bedeli ise ortalama 50-150 TL
arasında değişiyor.
KOBİ’ler Arama Motorlarında
Zor Bulunuyor
Türkiye’de toplam işletmelerin yüzde
99.8’i KOBİ niteliğindeki işletmelerden
oluşuyor ve KOBİ’lerin sayısı 3 milyonu
geçmiş durumda. Toplam istihdamın yüzde
77.9’unu sağlayan KOBİ’ler, toplam katma
değerin de yüzde 55.2’sini oluşturuyor.
Türkiye ekonomisinin temelinde yer alan
KOBİ’lerin ekonomik sistemdeki ağırlıkları
her geçen gün artıyor. Ancak yeni TTK ile
internet sitesi kurma zorunluluğu taşıyan
KOBİ’ler teknik açıdan doğru konumda bulunmuyorlar. Arama motoru optimizasyonu
perspektifinden bakıldığında birçok KOBİ,
web sitesinin bulunabilmek için teknik
açıdan doğru konumda bulunmuyor. Meta
başlıkların, gizlilik politikalarının ve anahtar sözcüklerin olmaması KOBİ sitelerinin
en önemli eksikleri arasında gösteriliyor.
Daha detaylı bilgi vermek gerekirse,
KOBİ web sitelerinin yüzde 99.2’si, mobil
cihazlarda düzgün olarak görüntülenmelerini sağlayan optimizasyona sahip değil.
KOBİ web sitelerinin yüzde 73.4’ünün ana
sayfasında tüketicilerin firma ile iletişime
geçebilmesini sağlayacak bir telefon numarası bulunmuyor. KOBİ web sitelerinin
yüzde 71.7’sinin ana sayfasında tüketicilerin firma ile iletişime geçebilmesini
sağlayacak bir e-posta adresi bulunmuyor.
KOBİ web sitelerinin yüzde 57’si, tüketicilerin bilgi talebinde bulunabilmelerini
sağlayan bir form seçeneğine sahip değil.
KOBİ web sitelerinin yüzde 56.8’inde arama motorlarında bulunabilmeyi sağlayan
anahtar kelime bilgisi bulunmuyor. KOBİ
web sitelerinin yüzde 87.1’inde gizlilik
politikası bulunmuyor.
ağustos’12
55
Ahmet Gözütok
MAKALE
[email protected]
Mobil Uygulamalar İş Dünyasında
Günlük hayatın her anında yer alabilecek bir kapasiteye
erişen mobil uygulama sektörünün yolunun iş dünyası ile
kesişmemesi elbette ki düşünülemezdi. Profesyonel hayatın
yoğun temposunda küçük bir uygulama sizi yoğun bir iş
yükünden kurtarabilir
T
üm teknolojilerin git gide daha
fazla mobilleştiği günümüzde,
önemli konu başlıklarından biri
de mobil uygulamalar. Profesyonel hayatın
da vazgeçilmezlerinden olmayı başaran
mobil uygulamalara aslında başlı başına bir
sektör muamelesi yapmamız daha doğru
olacaktır.
Günün öncü mobil uygulama mağazalarına
baktığımızda 100.000 uygulama barajının
birkaç kat aşılmış olduğunu, indirilme
sayılarının milyarlar ile ifade edilmeye
başlandığını hatta üçüncü şahıs yazılım
geliştiricilere milyarlarca dolar ödeme
yapıldığını görüyoruz.
Bunun yanında tek bir program veya oyun
56
ağustos’12
ile bir anda dünyanın gündemine oturmayı
başaran şirketlerin veya geliştiricilerin varlığından da bahsetmemek olmaz. Buna en
güzel örnek ise hiç şüphesiz Rovio. Yıllardan beri mobil içerikler üreten bir yazılım
şirketi olan Rovio, Finlandiya merkezli oluşunun da avantajını kullanarak bir dönem
Nokia’nın desteğini almayı başarmıştı.
Şirketin asıl patlamayı yaptığı oyunu Angry
Birds’ün çıkışının ve bir sektör klasiği
haline gelmesinin iOS ve Android platformlarının müthiş bir rekabet içerisine
düştüğü dönemin en başına rastlıyor oluşu,
konunun ehemmiyetini ortaya koymak
adına kafi gelecektir muhtemelen. Bugün
Rovio’nun 300’den fazla çalışanı bulunuyor
ve şirketin 2011 yılı için açıklamış olduğu
net kâr ise 45 milyon Euro.
Başarı hikayelerinin tam ortasında mobil
oyunlar bulunuyor olsa da akıllı telefonların ve elbette ki tablet bilgisayarların
öncelikli amacını üçüncü şahıs yazılımlar
temsil ediyor. Her ne kadar mobil işletim
sistemleri, son derece gelişmiş işlevler ile
donatılmış olsa da üçüncü parti yazılımlara
olan ihtiyaç asla tükenmiyor ve tükenecekmiş gibi de görünmüyor.
Canlı bir organizma hüviyetinde değişim
ve gelişim gösteren mobil uygulamalar,
çağın ihtiyaçları ve mobil cihaz kullanım
alışkanlıkları doğrultusunda farklılaşıyor.
Bu farklılaşmanın son dönemde girdiği ka-
MAKALE
lıp ise mobil internet desteği, sosyal ağlar,
iletişim çözümleri odağında şekil bulmaya
çalışıyor.
Belki megapiksel savaşları akıllı telefonlar
için artık çok önemsenecek bir olay değil
ancak kameradan da vazgeçmiş değiliz.
Şimdilerde görmeden tarifi mümkün
olmayan bir paylaşım çılgınlığı yaşanıyor.
Fotoğraf paylaşım hizmetleri basit birer
albüm olmaktan çıkıp, komplike birer
fotoğraf düzenleme uygulaması olarak hizmetini sürdürüyor. Instagram’ın 1 milyar
dolara Facebook tarafından satın alınması
da aslında bu noktada çok şeyi özetlemeye
yetecektir.
Hayatı Kolaylaştıran
Uygulamalar
İşin belki eğlence yönü daha çok ön plana
çıkıyor ancak tüm bu eğlencenin mobil cihazlara olan faydalı bağımlılığın artışından
kaynaklandığı gibi bir gerçek de var. Belki
bir zamanlar en iyi ihtimalle elektronik
postaları kontrol etmemize olanak tanıyan
akıllı telefonlar, şimdilerde bir bilgisayarın
altından kalkabileceği hemen hemen her
şeyin üstesinden gelebilecek potansiyele
erişmiş durumda.
Hal böyle olunca mobil cihazların yolunun
iş hayatıyla bir şekilde kesişmemiş olması
da elbette ki düşünülemezdi. Nitekim öyle
de oldu. Artık birçok kullanıcı için ofis
kavramı, cebinizden telefonunuzu çıkardığınız anda bulunduğunuz herhangi bir yer
olabiliyor.
Mobil internet erişiminin de geldiği üst
düzey nokta sayesinde ofisinizdeki bilgisayarınıza bağlanıp işlerinize uzaktan devam
edebilir, iş yerinizdeki olaylardan haberdar
olabilir, iletişimde yaşanan aksaklıklardan
kaynaklı birçok durumun ve hatta sorunun
önüne geçebilirsiniz.
Mobil Cihazların Sayısı Artıyor
2011 yılı sonu itibariyle mobil cihaz satışlarının tarihte ilk kez kişisel bilgisayar satışlarının önüne geçmesi aslında başlayan
yeni dönemi de tüm çıplaklığı ile ortaya
koyan bir haberciydi. İlerleyen yıllar için
yapılan öngörüler de bu durumu bütünler
nitelikte.
IDC’nin 2013 yılı için yaptığı tahminlerde
1.19 milyar çalışanın iş hayatında mobil
teknolojileri kullanacağından bahsediliyor.
Yani kaba bir ifadeyle yakın gelecekte çalışanların neredeyse %35’i mobil cihazlar
üzerinden işlerine yön vermeye başlayacak.
Görüldüğü gibi artık çalışanlar kurumsal
sistemlere ve bilgi ağlarına kendi cihazları
üzerinden erişmeyi talep ediyor. Durum
böyle olunca da mobil uygulama sektörü
önem katsayısı hızla artan bir kategori
başlığı olarak karşımıza çıkıyor.
Mobil Uygulamalar Ne İşe Yarıyor?
Şirketlerin büyüklükleri ne olursa olsun
bilgisayar ile yolu bir şekilde kesişen her yönetici için akıllı telefonlar, tablet bilgisayarlar
ve elbette ki mobil uygulamalar, stratejik rol
üstelenecek konuma gelebilir.
Bu noktada yazılımsal çözümleri “çevrimiçi”
ve “çevrimdışı” biçiminde iki an başlıkta ele
almak faydalı olacaktır. Her ne kadar 3G desteği kendine ülkemizde de yaygın bir kullanım
alanı bulmuş, Wi-Fi noktaları mantar gibi türemiş olsa da çevrimdışı içeriklerin de kullanım
oranlarını ayrı bir şekilde konumlandırmalıyız.
Çevrimdışı çözümler daha çok bireysel işlerin
akışkanlığını ve kolaylaşmasını sağlayabilirken, özellikle yöneticilerin aradıkları cevaplara
anında ulaşma isteği çevrimiçi yazılımları
gündeme taşıyor.
Çevrimiçi olarak çalışan mobil yazılımlar
sayesinde kritik konulara ilişkin kapsamlı ve
kesin bilgilere anında ulaşma, çeşitli kriterler
odağında performans izleme, üst yönetici onay
gerektiren hususlarda hızlı onay verme gibi
işlevler, iş hayatını kolaylaştırıyor ve zihinsel
yorgunluğu telafi edebiliyor.
Yazılımsal Önem Donanımı Alt
Ediyor
Donanımsal gelişmişlik düzeyi artık sektörde belirli standartları yakalamayı başardı. Gerek tablet bilgisayarların gerekse
akıllı telefonların birbiri ile arasında artık
donanımsal güç açısından büyük farklılar
bulunmuyor.
Dolayısıyla mobil cihaz üreticileri de cihazlarını donanımsal olarak belirli bir seviyeye
getirdikten sonra geliştirilen mobil uygulamalar ile değerli kılmaya, tüketicilerin
dikkatini bu değerler ile çekmeye çalışıyor.
Son dönemdeki üst düzey akıllı telefonlara
baktığımızda bu iddianın doğruluğu da
daha açık bir şekilde ortaya konacaktır.
Apple’ın iOS 6 ile birlikte kullanıcılarına
daha kapsamlı bir şekilde hizmet vermeye
başladığı Siri, Maps, FaceTime uygulamaları, Samsung’un ilk olarak Galaxy S3’te
kullandığı S-Voice, S-Beam hizmetleri bu
duruma güzel birer kanıt olacaktır.
İletişim Maliyetleri ve Hızlı Erişim
Üreticilerin yazılımsal hassasiyetine karşılık sektörde birer standart hale gelmiş
üçüncü şahıs uygulamaların yaygınlaşması,
farklı markalar ve farklı işletim sistemleri
arasında bile birer dijital köprü kurulmasına olanak tanıyor.
Özellikle iletişim yazılımları arasında
öne çıkan bu durum, sektörde standart
belirleyen bir konu haline gelmiş durumda. Hemen her akıllı telefonda görmeye
başladığımız WhatsApp, Viber, Vlingo gibi
uygulamalar, modern anlamda iletişimin
öncüsü olmayı başarmış durumda.
Bütünleşik iletişim de zaten mobil dünya
adına büyük oranda bu üç yazılım etrafında
şekilleniyor. Zaman ve mekân problemi
olmaksızın, her türlü ortam ile haberleşme
olanakları sayesinde, mobil olarak video
ağustos’12
57
MAKALE
“2014 yılı için mobil
pazarlama hacminin
50 milyar doları aşması
bekleniyor”
konferanslara katılmak, her hangi bir dosyayı tek bir tıklama ile paylaşmak, internet
erişimi daim olduğu sürece kesintisiz
görüşmeler yapmak şaşılacak bir husus
değil elbette.
58
ağustos’12
Bu işin bunca güzel yanına karşılık ticari
bir şirket için en önemli konu başlıklarından olabilecek maliyetler konusunun da
şirket lehine değişim göstermesi ve hiçbir
ek maliyete gereksinim duyulmaması,
ilerleyen süreç için bu kategorinin önem
katsayısını artıracak bir unsur olacaktır.
Mobil Uygulamalar Ülkemizde Nasıl Kullanılıyor?
Genç ve dinamik bir kullanıcı kitlesine sahip olan ülkemizde mobil uygulama sektörü, tüm dünyada olduğu gibi her geçen gün
müthiş bir hızla artan popülarite ile önem
içerikle
kazanmaya devam ediyor. Mobil içeriklerin son kullanıcı cephesindeki yoğun
kullanımı, hizmet ve üretim tarafında
da kullanımı zorunlu kılıyor.
Genel anlamda sosyal ağları kul
kullanmayı sevdiğimiz bir gerçek.
Hal böyle olunca mobil uygula
uygulamaların da daha çok yolunun
sosyal ağlar ile kesiştiği anlar
fazla ilgi görüyor.
Şirketlerin Mobil Uygulamalara
Yaklaşımı
Peki, şirketlerin mobil uygu
uygulamalara yaklaşımı nasıl? Akıllı
telefonlar bireysel çapta zaten
gerek kişisel hayata dair gerekse
profesyonel yaşantıya hizmet odağında
yoğun olarak kullanılıyor. Mobil dünyadaki
yenilikler, değişimi mevcut düzene bir tehdit
olarak algılamayıp, yeni bir iş fırsatı olarak
gören şirketlere büyük getiriler sağladığı,
yeni kapılar açtığı bir gerçek.
Çok karmaşık düşünmeye gerek yok. Örneğin mobil pazarlama, şirketlere reklam
hizmetinde kişiselleştirme ve odaklama
gibi altın bir yol sunuyor. Müşteriye mobil
pencereden yaklaşıp, kişisel ihtiyaçlar
odağında çözümler sunmak, beklentilere
ulaşmayı ve etkileşimi kolaylaştıracaktır.
Ayrıca kişiye özel çözümler, beklentileri
anlama ve analiz etme ortamı hazırlayarak, şirketlerin pazarlama bütçelerini
daha etkin bir ölçekte kullanma olanağı
sağlayacağı ve en doğru yolu bulduracağı
da bir gerçek.
Olaylara sadece şirket ölçeğinde baktığımızda ise konunun mikro ölçekte farklılaştığı görülüyor. Örneğin araç takip ve çalışan
kontrol sistemleri daha etkin bir şekilde
kullanılabiliyor. Bu durum maliyetlerin
düşmesi ve hizmet etkinliğinin artması
çerçevesinde de önem kazanabiliyor.
Saha Satış Otomasyonları
Günümüzde müşterinin algısını değiştiren
en önemli koşulların başında hizmet yeterliliği ve hızı geliyor. Hayatın bile müthiş bir
hızda akışkan olduğu, tüketicilerin yemek
siparişlerini bile vakit kaybetmeden mobil
cihazlar üzerinden verdiği bir zamanda,
istenen hizmetin sunulması için yaşana-
MAKALE
mobil cihazları iş hayatının ek maliyetsiz
bir şekilde parçası haline getirebiliyor.
Mobil dünya söz konusu olunca işin içine
Google’ı dâhil etmemek de olmaz elbette.
Bugüne kadar mobil dünyaya belki de en
çok hizmet etmiş isimlerin başında gelen
Google, çevrimiçi olarak sunduğu tüm
hizmetlerinin mobil cihazlar üzerinden de
erişimini sağlayarak, gelişmiş bir dijital ağ
kurmayı başardı. Google Docs hizmetinden
tutun da Google Drive’a, Maps’e, YouTube’a
kadar birçok sık kullanılan hizmetin arkasında hep Google adını görüyoruz.
Apple’ın iOS’i ve Google’ın
Android’i
bilecek en ufak bir gecikme, şirket imajı
adına bir kayıp anlamı taşıyacaktır.
İşte bu noktada belki de en büyük öneme
haiz konuların başında saha satış otomasyonları gelmekte. Sahadan siparişleri
toplamak ve hızlı bir şekilde merkeze
ulaştırarak gerekli çalışmaları başlatmak,
uygulamaların mobil kanallar üzerinden
hizmet görmesi ile mümkün olacaktır.
Bugün birçok şirketin bu kapsamda çözümlere yönelmiş olduğunu görüyoruz. Bir
başka ifadeyle müşteri odaklı hizmetler de
hızla mobilleşiyor.
parlak bir ışık gibi duruyor. Kredi kartı
kullanım oranı ve akıllı telefon kullanımı
iki ayrı kategori halinde müthiş bir hızla
artıyor. NFC teknolojisi işte bu iki ayrı
kategoriyi birbirine bağlayacak bir köprü
vazifesi görecek.
Tüketiciler kart taşıma külfetinden kurtulup, tüm kartlar hatta kimlik bilgileri için
sadece mobil cihazları yanlarında taşımak
isteyecek. Hiç de hayalci olmayan bu öngörünün hayat bulması için öyle çok uzun bir
zamanın geçmesi de beklenmiyor. Ülkemizde de operatörler ve bankalar bu kapsamda
çeşitli adımlar atmaya başladı bile.
NFC ile Temassız Alışveriş
Dönemi
Mobil Pazarda Durum Nasıl?
Yeniliklerin bir tehdit değil, yeni bir iş
kapısı olarak görülmesi gerektiğini söylemiştik. NFC bu durumu ayan beyan ortaya
koyan bir teknoloji aslında. Dünyada kredi
kartı kullanım oranları çok ciddi boyutlara
ulaşmış durumda.
Ülkemizde her geçen yıl katbekat artan
kredi kartı kullanımı, 2012 yılı içersinde 50
Milyon rakamını çoktan aşmış durumda.
Türkiye’de yapılan harcamaların an itibariyle %30’dan fazlası kartlı ödeme sistemlerine ait. 2023 yılına gelindiğinde ise bu
rakamın %100’e ulaştırılması hedefleniyor.
Bu rakamların büyüklüğü aslında NFC teknolojisinin geleceğine dair tünelin ucunda
Üçüncü şahıs yazılımlar daha çok son
kullanıcı ekseninde gelişim gösteriyor olsa
da profesyonel yaşantıya yönelik içeriklerin de sayısı hiç de azımsanmayacak kadar
çok. Dahası her geçen gün bu kapsamdaki
yazılımların sayısı artıyor.
Güvenlik çözümleri sunan şirketlerden
tutun da ofis paketlerine, şirket otomasyonlarına kadar her alanda alternatifli
uygulamalara rastlayabilmek olanaklı.
Microsoft’un ofis paketlerini tüm mobil
işletim sistemlerine yönelik olarak ayrı ayrı
yayınlaması, Evernote gibi mobil odaklı
yazılımlar, Kaspersky, Trend Micro gibi
güvenlik şirketlerinin mobil uygulamaları,
Mobil dünyada üçüncü şahıs yazılımlar
odağında listeleyebileceğimiz aslında iki
önemli isim var. Bunlar iOS ve Android.
Bugünkü anlamıyla üçüncü şahıs yazılımların konumu ve akıllı telefonların hayatımızdaki etkin rolü üstlenmesinin arkasında,
Apple’ın ürünleri ve elbette ki Steve Jobs’ın
ileriye dönük fikirleri yer alıyor.
AppStore ile mobil uygulama mağazaları
mantığının öncüsü olan Apple, bugünkü
anlamıyla mobil uygulamaların şekillenmesinde de en büyük sahibi konumunda.
Apple’ın başarısından yola çıkarak zirveye
tırmanan Android ise özgürlükçü yapısı ile
üçüncü şahıs yazılım yönünden zengin bir
düzeye geldi.
Android ve iOS’in dünya çapındaki toplam
pazar payına baktığımızda %80’lik bir
orana tekabül ettiği görüyoruz. BlackBerry,
Symbian hatta Windows Phone gibi oyuncuların ise sadece %20’lik bir dilim içinde
hapsolması, şirketlerin yatırım önceliğini
de belirlemek adına önemli bir gösterge
olsa gerek.
Uzun Lafın Kısası
Hayatın her anında vazgeçilmez bir güç
haline gelen mobil uygulamalar, iş dünyası
için de hayati önem taşıyor.
Üst düzey yöneticilerden başlayarak şirket
çalışanlarına kadar her seviyedeki personelin
iş hayatlarını düzene sokacak niteliklere sahip
olan yazılımları bir tehdit olarak algılamaktan
ziyade, işlevsellik yönünden katkı sağlayacak
bir seviyede görmek ve bu durumdan olumlu
anlamda pay çıkarmak, iş hayatının koşullarıyla örtüşen bir hamle olacaktır.
İlerleyen yıllarda hatta aylarda mobil
uygulamaların daha da çok hayatımıza
sokulacağını da düşünürsek, şirketlerin
de uygulama pastası içinde yer tutması,
çağı yakalamak adına önemli bir adım
olacaktır.
ağustos’12
59
B
u bölümde birçok farklı segmentten ürünü mercek altına alıyoruz. Bu
ürünler arasında Tablet PC’ler’den tutun
da KVM Switch’lere, işletmelere tasarruf
sağlayacak yazıcı çözümlerinden, müzik
keyfini gittiğiniz her yere taşımanızı sağlayacak bir MP3 oynatıcıya, hatta enerji tasarrufu ve kolay yönetilebilirlik sunan Blade sunuculara kadar birçok ürün
bulunuyor.
Deneyimli ve tarafsız IT Advisor Test Merkezi editörleri tarafından her ay piyasaya
yeni sunulan onlarca ürün arasından en dikkat çekicileri sizlerle paylaşıyoruz. Kişilere
ve kurumlara avantaj sağlayacak ürün incelemelerimizle, sizlerin pazardaki son ürünler
hakkında daha fazla bilgi edinmenizi ve ihtiyacınız olan en doğru satın almayı yapabilmenizi amaçlıyoruz. Bilişim dünyasının sürekli bir gelişim sürecinde olduğu şu günler-
de, test merkezimizin incelediği ürünleri yalnızca donanım ürünleriyle sınırlandırmayarak, en son yazılım incelemelerine de IT Advisor Test Merkezi’nde yer veriyoruz.
Bizce hakkında bilgi sahibi olmadığınız ve
size ne sunacağını bilmediğiniz bir ürünü
verimli olarak kullanmanız mümkün değil. IT
Advisor Test Merkezi olarak sizlere, günümüzün en değerli olgusu olan bilgiyi, donanım ve yazılım incelemeleriyle sunuyoruz.
Bu Sayıda Test Ettiklerimiz:
61
62
Nokia PureView 808
AOC i2353 IPS Monitör
63
64
Sony NEX-F3
Seagate Backup Plus Portable
62
HTC Desire C
60
64
65
Transcend SSD720
Turkcell MaxiPLUS5
ağustos’12
Nokia PureView 808
41 MP’lik Kamerası İle Fark Yaratıyor
5 yıldır üzerinde çalışan Nokia, sonunda 41 MP’lik PureView 808 adlı akıllı
telefonunu piyasaya sürdü. Ürün ile ilgili merak edilenler bu yazımızda
N
okia, geçen ay Pureview 808’i resmi
olarak piyasaya sürdü. 41 MP’lik bir
kameraya sahip olan bu akıllı telefon, 5
yıllık bir çalışmanın eseri. Zaten ürünün teknik değerlerine baktığımızda bu
hemen anlaşılıyor. Sahip olduğu 1/1.2 inç
resim sensörü neredeyse Nikon’un 1 serisi fotoğraf makineleri ile aynı kalitede.
4 inç (640x360 piksel) ekrana sahip olan
PureView, WLAN, HSDPA, Bluetooth 3.0
ve GPS teknolojilerini üzerinde barındırıyor. Üzerinde bulunan 16 GB hafıza Micro
SDHC kart yuvası ile artırılabiliyor. Sahip
olduğu 1.3 GHz’lik işlemci de birçok uygulamaları sorunsuzca açılmasını sağlıyor.
PureView 808, elbette 41 MP kamerası
ile fark yaratıyor. Fakat bununla birlikte
Nokia Belle OS işletim sistemine de sahip
olduğunu söylemeden edemeyeceğiz.
Kompakt Kameralara Kafa
Tutuyor
38 MP ile Resim Çekin
PureView 808 farklı modlara sahip.
PureView modunda üç, beş ve sekiz MP
çözünürlükte fotoğraflar çekmek müm-
Akıllı Telefonların Standardını
Yükseltti
Akıllı telefonların en zayıf noktalarından
biri kuşkusuz kamera kaliteleri. Bu alanda
bir standart oluşturulmuş değil. Fakat
Nokia’nın bu hamlesi yakın zamanda yeni
standartların geleceğinin habercisi. Cep
telefonu ile yüksek kalitede fotoğraflar
çekmeyi kim istemez ki. Hele ki düşük ışıkta
hiçbir anı kaçırmamak. Üstelik bu fotoğrafları ve videoları anında Facebook ve Twitter
gibi sosyal ağlarda paylaşmak.
Nokia PureView 808, kamera fonksiyonları
bakımından kullanıcıyı son derece mutlu
eden bir ürün. En zayıf noktası ise ne yazık
ki kullanılan Nokia Belle OS işletim sistemi.
Symbian esasında oldukça köklü bir işletim
sistemi. Fakat ne yazık ki geleceği olmayan
bir ürün. iOS ve Android çok daha fazla
uygulama ve ergonomi sunuyorlar. Kaldı ki
kullanılan donanım birleşenleri de üst sınıf
akıllı telefon sınıfının altında. Günümüzdeki
akıllı telefonlar 1.3 GHz ARM 11 işlemcisinden
çok daha iyi işlemciler kullanıyorlar.
Nokia acele edip ürünü bu işletim sistemi ile
piyasaya sürdü. PureView teknolojisinin potansiyelini Windows Phone ile birleştirseydi
iOS ve Android telefonlara rakip olurdu. Dolayısıyla PureView 808 telefon özelliğinden
çok kamera performansına önem veren
kullanıcılara hitap ediyor.
Teknik Özellikler:
Ağ: GSM 850 / 900 / 1800 / 1900, 3G HSDPA
Kamera: 41 MP
Ekran: 4 inç (360 x 640 piksel)
Dahili Hafıza: 16 GB
İşletim Sistemi: Nokia Belle OS
İşlemci: 1.3 GHz ARM 11
Boyut: 123.9 x 60.2 x 13 x 9 mm
Ağırlık: 169 gram
ağustos’12
61
www.itadvisor.com.tr
Nokia PureView 808 temel ayarlarda fotoğrafları 5 MP’lik bir çözünürlükte çekiyor.
Yan tarafta bulunan düğme, kamerayı
anında hazır hale getiriyor. Bu sayede
hızlıca fotoğraf çekebiliyorsunuz. Bu çekim
modunda odak noktası görüntünün ortası
oluyor. Kullanıcının ekrana dokunarak odak
noktasını istediği gibi kaydırabilmesi iyi
düşünülmüş bir özellik.
41 MP’lik fotoğraf sensörü fotoğrafları 5
MP boyutuna indirgiyor. Nokia bu işleme
“Oversampling” diyor. Tek bir piksel toplam
7 pikselden oluşuyor. Superpiksel olarak da
adlandırılan bu yöntem sayesinde fotoğraflardaki bozulmalar ortadan kalkıyor.
Bunu en güzel çekilen fotoğraflarda zum
yapıldığında fark ediyor. Yaptığımız denemelerde bunu çok iyi gördük. Çektiğimiz
fotoğraflarda zum yaptığımızda, detayları
hala keskin olarak görebildiğimizi fark ettik.
Benzer bir durum az ışıklı ortamlar için de
geçerli. Nokia bu alanda da kendisini çok iyi
bir şekilde ispatlıyor. Ürün ile çekilen fotoğrafların kalitesinin, piyasada bulunan birçok
kompakt fotoğraf makinesinden daha iyi
olduğunu söylemeliyiz.
kün. Bu ayarda 3x dijital zum yapmak
mümkün. Buradaki dijital zum benzer
ürünlerle kıyasla çok daha farklı olduğunu söylemeliyiz. Çünkü bu ürün dijital
zumda görüntü kaybı oluşturmuyor.
Yapılan çekimlerde Superpiksel fonksiyonu otomatik olarak ayarlanıyor.
Kullanıcılar elbette daha yüksek çözünürlüklerde fotoğraflar çekebiliyorlar.
Ürünün ayarlarında 4:3 formatında 38
MP çözünürlükle fotoğraflar çekmek
mümkün. 16:9 formatında fotoğraf çekmek isteyen kullanıcılar maksimum 34
MP’e ulaşabiliyorlar.
Ürünün diğer bir avantajı 4:3 formatında
28 mm, 16:9 formatında da 26 mm’lik bir
görüş açısını yakalayabilmesi. F değerinin (Diyafram) de 2.4 olması, oldukça
keskin ve yarı profesyonel makinelere
yakın resimler çekebilmesi anlamına
geliyor. Bu kalitede bir ürün elbette
gelişmiş ayarlara da sahip. ISO değerini
1600’e kadar ayarlamanız mümkün. Beyaz dengesi ve zamanlamanın yanı sıra
fotoğraflara güzel efektler de eklemeniz
mümkün.
Profesyonel kullanıcılara da hitap eden
808’ü sonsuzluk, Hiperfokal ve yakın
çekim odaklama moduna sahip. Fotoğrafların istenildiğinde coğrafik konumuna göre işaretlenebiliyor olması da iyi
düşünülmüş bir özellik.
PureView 808, sadece fotoğraf özelliği
ile ilgi çekmiyor. Ürünün video çekim
kalitesi de oldukça başarılı. 1920x1080
Full HD çözünürlüğünde stereo çekim yapabilen cihaz, fotoğrafların ve videoların
anında sosyal ağlarla paylaşılabilmesine
de olanak tanıyor.
AOC i2353 IPS Monitör
AOC’den İdeal IPS Monitör
AOC, uygun fiyatlı ürünleriyle adını duyurmayı başardı. Firmanın yeni IPS monitörü ise kendi
fiyat segmentinde en ideal konfigürasyona sahip
I
PS, özellikle farklı açılardan maksimum
görüntü kalitesini sunmasıyla ünlü. Bazı
IPS ekranlar 178 derece yani neredeyse
monitöre yandan bakıldığında bile net bir
görüntü sunuyor. Bu da özellikle grafik
işleriyle uğraşan kişiler için IPS monitörleri
vazgeçilmez kılıyor.
Tablet ve akıllı telefonlarda vazgeçilmez
hale gelse de monitör ve TV’lerde IPS teknolojisi bir standart haline gelmedi. Bunun
sebebi bu teknolojinin cihaz fiyatlarını
yükseltmesi ve az da olsa görüntü kalitesine yaptığı olumsuz etki. Özellikle büyük
ekranlarda IPS teknolojisi tepki sürelerini
uzatırken parlaklık ve kontrast değerlerini
de bir miktar kötüleştiriyor.
Son dönemde bu görüntü kayıpları, farklı
teknolojilerin de devreye girmesi ile IPS ekranlardaki kayıpları oldukça azalttı. Özellikle
LED ve IPS bir arada kullanıldığında daha iyi
bir sonuç elde edilebiliyor. Fakat bu gelişmeler bile fiyatları düşürmeye yetmiyor.
Genelde grafik işleri için kullanıldığından
Görüntü kalitesi açısından bakıldığında
da herhangi bir zayıflık göze çarpmıyor.
Elbette renk gamı ve parlaklık açısından
daha iyi monitörler mevcut. Fakat AOC
i2353’ün 260 dolar civarındaki fiyat
etiketini göz önüne aldığımızda sunulan
görüntü kalitesi ve inceliğin çok iyi olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında 23 inç
boyutunda 1920 x 1080 Full HD çözünürlük de iyi bir piksel yoğunluğu sağlıyor.
IPS monitörlerin satışları yüksek fiyat segmentinde gerçekleşiyor. Fakat AOC’nin
yeni monitörü bu durumu aksine çevirecek özelliklere ve fiyat etiketine sahip.
23 inç büyüklüğündeki monitör, LED arka
aydınlatma ile IPS teknolojisini bir araya
getiriyor. Böylece hem parlak görüntüler
sunan hem de oldukça ince bir yapıya
sahip i2353’ü hayata geçirmek mümkün
olmuş. Kutusundan çıkardığınızda da incelik ilk dikkat çeken durum oluyor. Bunun
yanında plastikten üretilmiş olsa da metal
görünümlü ön çerçeve de şık görünüyor.
Teknik Özellikler:
Ekran Boyutu: 23 inç geniş ekran
Çözünürlük: 1920 x 1080 Full HD
Tepki Süresi: 5ms
Panel Tipi: LED IPS
HTC Desire C
Uygun Fiyata Android 4.0 ve HTC Kalitesi
HTC’nin yeni uygun fiyatlı modeli Desire C, uygun fiyata taze bir arayüz ve yüksek
kalite sunuyor
www.itadvisor.com.tr
A
ndroid’li cihaz üreticileri arasında
en önde gelen firmalardan biri olan
HTC, genellikle yüksek fiyat segmentinde
modeller sunuyor. Bunun sebebi firmanın kaliteden ödün vermek istememesi.
Bu sebeple HTC modelleri yüksek kaliteli
olsa da fiyatlar genelde 700 TL’nin altına
düşmüyor.
Fakat kısa bir süre önce duyurusu yapılan
Desire C, bu durumu bir nebze olsa da
değiştiriyor. One serisinin ardından 2012’de
HTC’nin duyurduğu ilk model olan Desire
C, biraz düşük bir konfigürasyona sahip
olsa da Android 4.0 ve HTC Sense 4.0a ile
çalışması sayesinde “taze” bir model. One
serisinde fiyatların daha yüksek olduğunu
düşünürsek HTC’nin sunduğu en iyi yazılımı
uygun bir fiyat segmentine sunuyor olması
bu modeli dikkat çekici kılıyor.
Android 4.0 Ice Cream Sandwich ve HTC
Sense 4.0a sayesinde hem yeni bir arayüz
hem de yeni özellikler sunan Desire C, bu
62
ağustos’12
sayede geleceğe yönelik olarak da mantıklı
bir seçim. Ancak 600 MHz’lik işlemci hızı,
onun yeni güncellemelerden mahrum kalacağı sinyalini veriyor. Zaten bu fiyat segmentinde de bir sonraki işletim sistemine
geçişe pek sık rastlamıyoruz. Yeni işletim
sistemi sayesinde 600 MHz’lik işlemcinin
performans açısından ortalama bir performans sunuyor. Zaman zaman yavaşlama
göze çarpsa da üstünden kalkamadığı bir
uygulama yok.
Desire C’de işlemci dışında ekran da uygun
maliyet politikasından nasibini alıyor. 3.5
inç gibi bu segmente göre büyük bir ekrana
sahip olan cihaz, 320 x 480 piksel çözünürlüğüyle hayal kırıklığı yaratıyor.
5MP bir kamera ile donatılan Desire C,
tatmin edici fotoğraf ve videolar sunsa da
One serisi kadar başarılı değil. Hızlı fotoğraf
çekimi ve video esnasında fotoğraf gibi
özellikler Desire C’de bulunmuyor. Ancak fiyat segmentini düşündüğümüzde bu durum
çok da şaşırtıcı değil.
Teknik Özellikler:
Ekran Boyutu: 3.5 inç
Çözünürlük: 320 x 480 piksel
İşlemci: 600 MHz
İşletim Sistemi: Android 4.0 Ice Cream
Sandwich ve HTC Sense 4.0a arayüzü
Ağırlık: 98 gram
Sony NEX-F3
Uygun Fiyatlı Profesyonel
Sony, aynasız NEX kamera serisini Nex-F3 ile genişletti. Uygun fiyatı ile göze çarpan bu ürün
yüksek performansı ve çektiği kaliteli fotoğraflarla kendisinden çok söz ettirecek
S
ony’nın NEX serisi fotoğraf makineleri rakiplerle kıyaslandığında
açık ara önde olmalarıyla büyük sükse
topluyorlar. Bu seri o kadar çok tutuldu
ki, Sony uygun fiyatlı NEX modellerini de
piyasaya sürdü. NEX-3 ve NEX-C3’den
sonra yeni neslin uygun fiyatlı ürünü
NEX-F3 olacak.
APS-C sensörüne sahip olan bu yeni ürün
16 MP’lik resimler çekebiliyor. NEX-F3 bir
önceki seriye göre aynı sensoru kullanıyor. Farkı, ufak tefek bazı düzeltmelerin yapılmış olması. Zaten yaptığımız
testlerde çok dikkatli bakıldığında bu fark
ediliyor. Öyle ki bu ürünün performansı
biraz daha pahalı olan NEX-5N’e yaklaştığını söylemeliyiz.
NEX-F3 ISO 200-16000 ışık hassasiyetinde oldukça keskin ve detaylı çekimler
yapabiliyor. ISO 3200 ve üstü çekimlerde
renk kontrast değerleri otomatik olarak
artırılıyor. Bu da çekilen görüntüde bazı
bozulmaların meydana gelmesine neden
oluyor. Buna karşın geniş ISO aralığı ve
renk doğruluğu bu ürüne büyük bir avantaj sağlıyor. Üründe beğendiğimiz bir
özellik hem JPEG hem de RAW formatlarında kayıt yapabilmesi.
NEX-7’nin Flaşını Kullanıyor
Otomatik Çekimde Yeni Bir Boyut
Sony NEX-F3 özellikle otomatik çekim modunda gücünü gösteriyor. Bu
üründe iki tane otomatik çekim özelliği
yer alıyor. İlki birçok kullanıcının bildiği
otomatik çekim modu. Superior Auto
olarak adlandırılan ikinci otomatik çekim
modu, seri çekim, Panorama ve HDR gibi
özel çekim modlarını otomatik olarak
ayarlıyor. İsteyen kullanıcıların Manuel
modunda tüm ayarları kendi yapabilmesi
iyi düşünülmüş bir özellik. Bu ayarları
bir tekerler ile yapılamaması büyük bir
eksiklik. Kullanıcılar bu ayarları düğmeler
ve sağ tarafta bulunan genel tekerlek
yardımıyla yapmalılar.
Yine de bu çok büyük bir dert değil.
Çünkü özellikle yeni başlayan kullanıcılar
otomatik modu çok sevecekler. Öyle
ki, yaptığımız testlerde Sony’nin NEX
serisi ürünleri otomatik modda yapılan
çekimlerde rakiplerine göre çok önde
olduğunu söylemeliyiz.
Ürünün diğer bir artısı otofokus hızının
ciddi bir şekilde artmış olması. Bundan
sonra giriş seviyesi NEX ürünleri de hızlı
(0.5 sn) ve kaliteli çekimler yapabilecek.
Bu esasında çok önemli bir gelişme. Fakat
birçok rakibin bu alanda daha iyi olduğunu söylemeliyiz. Seri çekim modunda
saniyede 5.5 fotoğraf çekmek mümkün.
Denemelerde seri çekimin 4. saniyesinde
makinenin tıkandığını gördük. RAW formatında seri çekim neredeyse imkansız.
Buna karşın video çekimde en güncel teknolojinin bu üründe yer aldığını
gördük. Full HD videoları 25 ve 50 kare
hızla çekmek mümkün. Ses kayıt stereo
yapılıyor ve otofokus çok başarılı çalışıyor.
Dolayısıyla bu özellik birçok kişi için fazlasıyla yeterli. Ürüne ne yazık ki mikrofon
takılmıyor.
Benzer Ürünlere Kıyasla Daha
Akıllı
Sony NEX-F3 yeni başlayan ve giriş seviyesi
bir ürün alan kullanıcılar için mükemmel bir
seçenek. Bu ürünü aldıktan sonra pişmanlık
duymayacaksınız. Entegre flaşın olması büyük bir artı. Resim kalitesi de oldukça başarılı. Öyle ki bu ürün giriş seviyesi D-SLR’larla
rahatlıkla kapışıyor. Üründe beğendiğimiz
bir özellik, otomatik modunda çok iyi ayarlamalar yapması. Bu ürün kesinlikle diğer
ürünlerle kıyasla çok daha akıllı.
İsteyen kullanıcılar ürüne farklı objektifler
da takabiliyorlar. Durum böyle olunca, aynı
klasmanda olmasa bile, bu ürün Canon EOS
1100D’ye ciddi bir rakip.
Teknik Özellikler:
Sensör: 16 MP CMOS
Maksimum Çözünürlük: 4912 x 3264 piksel
Video: 1080p Full HD
Ekran: 3 inç
Boyut: 117 x 67 x 41 mm
Ağırlık: 315 gr
ağustos’12
63
www.itadvisor.com.tr
NEX-F3’ü bir önceki ürün ailesi ile
kıyasladığımızda daha kalın olduğunu
söylemeliyiz. Buna karşın yapılan bazı
ergonomik değişikliklerden sonra ürünü
tek elle tutmak çok daha rahat.
Ürünün önemli bir artısı üzerinde Flaş’a
sahip olması. Önceki modellerde Flaş
birimini opsiyonel olarak takılıyordu.
NEX-F3 buna karşın NEX-7 den bildiğimiz
Flaş’ı kullanıyor. Ürüne elbette harici Flaş
da takılabiliyor.
3 inç büyüklüğünde bir ekrana sahip
olan NEX-F3 katlanabilir özelliği ile fark
yaratıyor. Kullanıcılar bu ekranı 90
derece yukarıya doğru katlayabiliyorlar.
Bu sayede ekrana kendinizi görüp çekim
yapabiliyorsunuz. Ekranın kaliteli olması
çok önemli. Çünkü NEX-F3 bir vizöre
sahip değil.
Bunu bilen Sony, NEX-F3’e oldukça güçlü
bir pil kullanıyor. Bu pil sayesinde minimum 330 maksimum 680 resim çekmek
mümkün. Bu değer böyle bir ürün için
oldukça başarılı olduğunu söylemeliyiz.
Ürünün fiyatını baz alan Sony, bu yüzden
harici bir şarj ünitesi vermiyor. Pillerin
dolumu cihaz üzerinden gerçekleşiyor.
Seagate Backup Plus Portable
Sosyal Hayatınızı Tek Tuşla Yedekleyin
Seagate’in yeni ürünü olan Backup Plus, Flickr ve Facebook gibi sosyal ağlarda
bulunan verileri, resimleri ve videoları yedekleyebiliyor
G
ünümüzün en vazgeçilmezleri arasında kuşkusuz sosyal ağlar geliyor.
Neredeyse her gün saatlerce bu sosyal
ağlarda vaktimizi geçiriyoruz. Bununla da kalmayıp birçok bilgiyi buradan
edinip, verilerimizi paylaşıyoruz. Hatta
birçok insan hayatlarında en önemli
gelişmeleri bu mecralar üzerinden duyur
Durum böyle olunca zaman zaman bu
verileri yedeklemek istiyoruz. Seagate
böyle düşünen kullanıcılar için oldukça
değişik bir ürün piyasaya sürdü.
Sosyal medya diski olarak adlandırılan
Backup Plus, adından da anlaşılacağı gibi
sosyal ağlardaki kişisel verileri tek bir
noktada yedeklemesi ile fark yaratıyor.
Backup Plus şimdilik sadece Flickr ve
Facebook’ta yer alan resimleri ve videoları yedekleyebiliyor. Fakat yakın zamanda tek bir tuşa basarak popüler birçok
sosyal ağdaki veriler anında yedeklenebilecek ve istenildiği gibi kullanılabilecek.
Tek Tuşla Yedekleme
2.5 inç ve 500 GB kapasiteli bir diske sahip
olan Backup Plus, hem Mac hem de Windows platformlarında sorunsuzca çalışıyor.
Yönetimi beraberinde gelen ve Seagate
Dashboard olarak adlandırılan yazılım ile
gerçekleşiyor. Yazılımı kurup sosyal ağ
ayarlarını girdikten sonra tek bir tuş ile
yedekler alınabiliyor. Üründe beğendiğimiz
bir özellik farklı yedekleme türlerini desteklemesi. Ürün, istenildiğinde sadece değişen
verileri de alabiliyor.
FireWire ve Thunderbolt Destekli
Backup Plus sadece verileri yedeklemekle
kalmayıp var olan multimedya verilerini
sosyal ağlara da aktarabiliyor. Üründe
beğendiğimiz bir özellik yeni nesil USB
3.0 arabirimini desteklemesi. Daha fazla
performans isteyen kullanıcılara da hitap
eden Seagate, aynı zamanda FireWire 800
ve Thunderbolt arabirimlerine de uyumlu.
Opsiyonel olarak alacağınız FireWire ve
Thunderbolt adaptörler ile sorunsuzca
bağlantı kurmanız mümkün.
Sonuç olarak Backup Plus ergonomisi ve
yüksek performansı ile ilgi çekiyor. Sosyal
ağ fonksiyonu sayesinde de benzer ürünlerle kendisini farklılaştırıyor.
Teknik Özellikler:
Tür: Harici disk
Kapasite: 500 GB
Form Faktör: 2.5 inç
Arabirim: USB 3.0
Diğer: Değiştirilebilir arabirim girişi
Transcend SSD720
Sistem Performansınızı İkiye Katlayın
SSD720, SATA III teknoloji desteği ve yeni nesil kontrol ünitesi ile düşük
güç tüketiminde yüksek bir performansa ulaşıyor
www.itadvisor.com.tr
T
ranscend’in yeni nesil SSD disk
ürünü olan SSD720, saniyede 6 GBit
veri transfer oranına ulaşan SATA III
arabirimi sayesinde 550 MB/sn okuma
ve 500 MB/sn yazma performansı ile ne
kadar performanslı olduğunu herkese
gösteriyor. Ürün, 4.7 GB büyüklüğündeki
bir video dosyasını yalnızca 15 saniyede
aktarmayı hayalden gerçeğe çeviriyor.
Önceki nesil SSD disklere göre daha
optimize bir Native Command Queuing
(NCQ) desteğine sahip olan bu ürün,
bu sayede performansı ve verimliliğini
arttırmış durumda. Kullanılan NAND
bellekler, düşük güç tüketimi ile birlikte
yüksek bir performans, sessiz çalışma ve
düşük ısı yayılmasına neden oluyor.
Üst Seviye Performans
Arayanlara İdeal
SSD720, yüksek performans isteyen
uygulamalar, multimedya ve oyunlarda
64
ağustos’12
kullanılmak üzere geliştirildi. Benzer
ürünlerle kıyasla 9.5 mm yerine sadece 7
mm kalınlığında olan bu ürün Notebook
ve Netbook ürünlerinde olduğu gibi yeni
nesil Ultrabook ürünlerinde de rahatlıkla
kullanılabiliyor.
Transcend, bu ürünlerde yüksek bir
performans sağladığı gibi sahip olduğu
düşük güç tüketimi (2.41 Watt) sayesinde dizüstü sistemlerinin pil ömrüne
olumlu bir katkı sağlıyor. Transcend
SSD720, Windows 7 tarafından kullanılan
TRIM komutlarını destekliyor. Bunun
avantajı, silinen bir veri, bellekte de
serbest kalması ve bu sayede de yazma
hızının performansını artırması. Ayrıca
üründe bulunan “Wear Leveling” ve ECC
hata ayıklama fonksiyonu diskin ömrünü
uzattığını söylemeliyiz. Buna ek olarak
S.M.A.R.T teknolojisinin hata oranını
minimum seviyelere indirmesi de ürünün
kalitesini ortaya koyuyor.
Teknik Özellikler:
Arabirim: SATA III
Kontrol Ünitesi: SandForce
Kapasite: 256 MB
Bellek Türü: MLC Nand Flash
Boyut: 100x70x7 mm
Ağırlık: 95 gram
Turkcell MaxiPLUS5
Turkcell’in Yeni Akıllısı MaxiPLUS5
Geçtiğimiz dönemde T serisi akıllı telefonlarıyla satış rekorları kıran Turkcell
akıllı telefon portföyün yeni bir telefon daha ekledi: MaxiPLUS5…
T
GB dahili depolama alanı sunuyor. Bunun
yanı sıra cihazla birlikte verilen 4 GB hafıza
kartını da unutmamak gerekli.
Dünyada Bir İlk: Alışverişte Magnet
Devrimi
Turkcell MaxiPLUS5’in en heyecan verici
özelliklerinden biri NFC Magnet. Turkcell
MaxiPLUS5 alanlar cihaz kutularından
çıkacak özel üretilmiş buzdolabı magnetlerini cep telefonlarına okutarak özel olarak
tasarlanmış bir mobil sipariş uygulamasını açabiliyorlar. Magnet okutulduğunda
telefonda otomatik olarak açılan Mobil
Sipariş uygulaması üzerinden anlaşmalı
firmaların ürünleri kolayca seçilerek sipariş
verilebiliyor. İlk etapta Aygaz, Burger King,
ve Pürsu’nun seçilmiş ürünlerini sipariş
vermek ya da Migros Sanal Market’e
ulaşarak alışveriş yapmak mümkün. İlerde
bu markaların sayısı muhtemelen artacak
ve uygulama yeni güncellemeler ile birlikte
yeni markaları akıllı telefonunuzun içerisine
eklemeniz için imkan sunacak. Alışverişte
yeni bir dönem başlan bu farklı deneyimin
şimdilik yalnızca Turkcell MaxiPLUS5 kullanıcılarına özel olduğunu da belirtmeliyiz.
Kullanıcıların En Yakın Dostu: Mobil
Asistan
Turkcell MaxiPLUS5 ile gelen bir diğer
yenilik ise Mobil Asistan uygulaması. İlk defa
Turkcell MaxiPLUS5 ile sunulan Mobil Asistan fatura bilgileri, kalan bakiyeniz, hava
durumu ve en yakın eczane gibi gibi sorularınıza yanıt veriyor. Üstelik siz sesli olarak
soruyorsunuz o sizi sesinizden tanıyor, sizin
için araştırıyor, buluyor ve yanıtlıyor. Şimdilik 8 sesli komuta yanıt veren bu uygulama
yakında 40 komuta kadar destek sunacak.
İlk defa Turkcell MaxiPLUS5 ile gelen
Akıllı Cevap uygulaması da telefon kullanım
alışkanlıklarını değiştirecek bir yapıya sahip.
Akıllı Cevap ile telefonu ters çevirerek sessize alabilir ve arayan kişiye önceden belirlediğiniz mesajı iletebiliyorsunuz. Telefonu
tekrar düz çevirdiğinizde ayarlarınıza eski
haline çevirebiliyor ve size gelen aramayı
herhangi bir tuşa basmadan sadece kulağınıza götürerek açabiliyorsunuz.
Eğlence Yüklü Turkcell MaxiPLUS5
T serisinin son yıldızı Turkcell MaxiPLUS5
multimedya özellikleriyle de dikkat çekiyor.
Turkcell MaxiPLUS5’e sahip olanlar 1 yıl ücretsiz sunulan Turkcell TV ile 42’den fazla
TV kanalını cepten izleyebiliyor, filmlere
ve kaçırdığı dizilere istediği an ulaşabiliyor.
Cihazı çok daha eğlenceli hale getiren
bir özellik de Tunein radyo. Bu uygulama
sayesinde tüm dünyada 50 binden fazla
radyoyu dinlemek mümkün. Ayrıca Turkcell
Müzik ile 3 milyondan fazla şarkı, Turkcell
Video ile en popüler videolar MaxiPLUS5
ile ekranınıza geliyor. Fiyat/performans
açısından bizden geçer not almayı başaran
Turkcell MaxiPLUS5 her yaştan kullanıcıya
hitap eden özellikleriyle rakiplerine göre bir
adım önde.
Teknik Özellikler:
GSM Band Desteği: GSM 900/1800/1900 UMTS
900/2100
Boyutlar: 115.2 x 62 x 11.1 mm
Ağırlık: 120 gram
Ekran Tipi: LCD IPS kapasitif dokunmatik ekran
Ekran Boyutları: 3.5 inç, 320 x 480 piksel (HVGA)
Dahili Hafıza: 512 MB RAM , 4GB ROM
Harici Hafıza Desteği: 32 GB'a kadar destekleniyor
Kart Yuvası: MicroSD
3G HSDPA: 7.2 Mbps; HSUPA, 5.76 Mbps WLAN
802.11 b/g/n
Bluetooth: Var
Kamera: 5 MP AutoFocus Kamera
2. Kamera: Yok
İşletim Sistemi: Android OS, 4.0 (Ice Cream
Sandwich)
İşlemci: Qualcomm MSM 7225A 800 MHz
Kutu İçeriği: 4 GB SD Kart, Micro USB şarj aleti,
kullanıcı kılavuzları, pil, kulaklık
ağustos’12
65
www.itadvisor.com.tr
urkcell Teknoloji ARGE mühendislerinin
geliştirdiği yeni akıllı telefon MaxiPLUS5 performans açısından kardeşlerine
göre daha iyi sonuçlar vermek için tasarlanmış. Şimdiye kadar çıkardığı akıllı telefonlarda rakiplerine göre fiyat avantajı sunan
Turkcell MaxiPLUS5’de de bu tarz bir satış
politikası izliyor ve akıllı telefonu yine çok
cazip seçeneklerle kullanıcılara sunuyor.
Turkcell tarifelerine ek 5 TL’den başlayan
fiyatlarla akıllı telefon tutkunlarıyla buluşan
Turkcell MaxiPLUS5’in fiyat bilgilerine
ulaşmak için http://bit.ly/OpZTrH adresini
ziyaret edebilirsiniz.
En yeni Android işletim sistemi (4.0
– Türkçe) ile kullanıcıların beğenisine
sunulan Turkcell MaxiPLUS5 siyah ve
sade tasarımıyla öze çıkıyor. 3,5 inçlik LCD
ekrana sahip olan cihaz üzerinde bulunan
IPS teknolojisi sayesinde kullanıcısına daha
parlak ve net ekran görüntüsü sunmak için
tasarlanmış. Turkcell MaxiPLUS5’in cihaz
üreticisi ZTE, fakat MaxiPLUS5 tasarım
açısından özel bir cihaz ve ZTE tarafından
kendi markası altında pazara sürülecek.
ZTE MaxiPLUS5 üzerinde 800MHz’lik Qualcomm işlemci kullanmış. Tek çekirdekli bu
işlemcinin performansı günlük akıllı telefon
kullanımı için yeterli bir çözüm oluşturuyor.
Turkcell yetkililerinin söylediğine göre;
MaxiPLUS5 orta seviyede konumlandırılan bir akıllı telefon ve Turkcell yakın süre
içerisnde MaxiPro adını vereceği yeni bir
akıllı telefon daha çıkarmayı planlıyor. Yeni
akıllı telefonun özellikleri sır gibi saklansa da
MaxiPLUS5’den daha iyi olacağı kesin.
Akıllı telefonların en büyük sorunlarından
bir tanesi kısa pil süreleri. Büyük ekran sürekli çalışan bir işletim sistemiyle birleşince
pil tüketimi artıyor. Turkcell MaxiPLUS5
üzerinde 1400 miliamperlik bir batarya
kullanılmış. Bu batarya 3G özelliği açıkken
yaklaşık 200 saate varan bekleme ve yaklaşık 240 dakikaya varan konuşma olanağı
sağlıyor. Bu sürelerin rakiplere göre üst
seviyelerde olduğunu söylememizin faydası
var. Turkcell MaxiPLUS5’in arka yüzünde
5 megapiksel bir kamera konumlandırılmış.
Bu kameranın gündüz çekim performansı
gayet iyi. Fakat gece çekimlerinin o kadar
başarılı olmadığını söylememizde fayda var.
Çünkü kameranın flaş özelliği bulunmuyor.
Bu durum dezavantaj olarak değerlendirilebilir. Turkcell MaxiPLUS5 üzerinde 4
Hasan Selman / Yazı İşleri Müdürü
[email protected]
SON
SAYFA
Mobilitenin ve Sosyal Ağların
Gücünü Kullanın!
Economist Bilgi yeni araştırmasına göre yeni sosyal ve mobil iletişim
kanalları henüz müşteri hizmetleri ile bütünleşebilmiş değil
G
enesys, Economist Bilgi Merkezi’ne yaptırdığı
“Müşteriye Yakınlaşma” başlıklı araştırma ve raporu,
30 Mayıs 2012 tarihinde Daily City Kaliforniya’da
yayınladı. Dünya çapında 798 üst düzey yönetici arasında yapılan
araştırma sonucunda, C düzeyindeki yöneticilerin yarısından
fazlası ( %58) sosyal ya da mobil medya gibi yeni müşteri iletişim
kanallarından CEO’nun sorumlu oluğunu düşünüyor. Buna karşılık,
orta düzey yöneticilerin üçte birinden azı (%28) yöneticileriyle
aynı fikirde, ve C düzeyi haricindeki yöneticilerin yüzde 38’ine
göre bu alanda son sözü söyleyecek bölümler pazarlama
departmanlarından başkası değil.
Şirketler Yeni Müşteri İletişim Kanalları Karşısında
Afalladı
C düzeyindeki yöneticilerinin yarısından fazlasına göre ( %58)
sosyal ya da mobil medya gibi yeni müşteri iletişim kanallarından
CEO sorumlu ama orta düzey yöneticilerin sadece %28’i, onların
bu yaklaşımına katılıyor. Sosyal medya kanalının yeni olması
üst ve orta düzey yöneticiler arasındaki fikir ayrılığının nedeni
olabilir.
Üst düzey yöneticilerin %44 üne göre yeni iletişim kanalı olan
sosyal medya üzerinden kurulacak müşteri iletişimi söz konusu
olduğunda, C düzey yönetim ya da müşteri hizmetleri değil
pazarlama bölümleri sorumluluğu almalı.
Raporun bir başka sonucu da şirketlerin %43 ünün sosyal
medyayı müşterileriyle iletişimde kullanmaya son bir yıl içinde
başlamış olması. Şirketlerin sadece %11’i üç ya da daha fazla yıldır
bu kanallar üzerinden müşterileriyle iletişim kuruyorlar.
Yeni iletişim kanallarında müşteri hizmetlerinin herhangi
bir önceliği yok. Bu organizasyonların sadece %42’si çağrı
merkezlerini kullanıyor ve sadece %6’sı müşteri hizmetlerinin
bu yeni kanallar üzerinden kurulan iletişimde esas amaç olduğu
kanısında.
Şirketlerin büyük çoğunluğu en yetenekli ve bilgili sosyal medya
çalışanlarının orta yaşlı tecrübeliler değil üniversiteden yeni
mezun Y jenerasyonundan gençler olduğunun farkında. Aslında
yeni iletişim stratejileri belirleyen şirketlerin %60’ı yeni medya
66
ağustos’12
kanallarının sorumluluğunu 20-35 yaş grubundan seçiyor.
İşletmelerin sadece %48’i sosyal medyayı ve %20’si mobil
uygulamaları müşteri iletişimde kullanıyor. Buna karşılık
işletmelerin %90’ı web sitesi ve %88’i de e mail kanalı ile
müşterileri ile iletişim kurmaya çalışıyor.
Tüm müşteri ilişkilerini bir takım yerine tek bir kişiyle yürüten
şirketler daha başarılı oluyor. Sosyal medya ve mobil uygulamalar
üzerinden müşteri iletişimi için ekip görevlendiren üst düzey
yöneticilerin %33’üne göre, bu kanalları yöneten ekipler arasında
iletişimsizlik var. Bu yeni kanallarda tek bir kişiyi görevlendiren
üst düzey yöneticilerin ise sadece %9 u aynı iletişimsizlik hissini
yaşıyor.
Rapor için yapılan röportajda, uluslararası finansal holding
Citi’nin sosyal medya baş müdür yardımcısı Frank Eliason, “Artık
tüketiciler markanın esas sahibi. Müşteriler fikirlerini birbirleriyle
paylaşıyorlar ve genellikle bu fikirler olumsuz yönde oluyor.
Geçmişte şirketler müşteri deneyimini önemli bir C düzeyi konu
olarak görmüyorlardı. Şimdi bunun bedelini ödüyorlar” dedi.
Raporun röportajında Dell sosyal medya ve toplum müdürü
Richard Binhammer, “Şimdi müşteriyle iletişim içinde olmak,
devamlı bir diyalog kurmak çok daha kolay” dedi. “Bu yakın iletişim
müşteri sadakatini, müşterinin bir ürün satın alma ihtimalini ve
harcamasını artıracak” diye ekledi.
California Riverside Üniversitesi A. Gary Anderson İşletme
Fakültesi Pazarlama Profesörü Donna Hoffman, “Yöneticiler hala
sosyal medyayı kendilerinden müşteriye doğru hareket eden, kendi
yönettikleri bir şey olarak görüyorlar. Sosyal medyanın kalıcı
doğasını anlamış değiller. Yöneticilerin medyayı devamlı izleyen,
mesajlara cevap veren ve kendileri de tutarlı bir mesaj ileten
insanlara ihtiyaçları var. Sosyal medyayla ilgilenmesi için küçük
bir ekip görevlendirince işin bittiği düşüncesi var, ama iş burada
bitmiyor”.
twitter.com/_HasanSelman
Bulutlar Üzerindeki İş Dünyasında
Yerinizi Alın
www.itadvisor.com.tr
Dosya Konuları
Ürün İncelemeleri
Videolar
Röportajlar
Makaleler
Başarı Hikayeleri
Haberler

Benzer belgeler

Makaleyi Yazdır

Makaleyi Yazdır Cep telefonu sistemleri bütün dünyada uygulanan kriterler doğrultusunda çalışan sistemler olduğuna vurgu yapılan Broşürde, mobil iletişim sistemlerinin İngiltere, İsveç, Almanya, Amerika, Fransa kı...

Detaylı

Muhammed Raşit ÖZDAŞ - Bilgi Toplumu Dairesi Başkanlığı TC

Muhammed Raşit ÖZDAŞ - Bilgi Toplumu Dairesi Başkanlığı TC şehir dışına çıkarılması durumunda mobil iletişimin biteceği, buna bağlı olarak birçok hizmetin de artık verilemeyeceği vurgulandı.

Detaylı