nefes - ANKARA / ALTINDAĞ / Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu

Transkript

nefes - ANKARA / ALTINDAĞ / Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu
N EFE S
Kültür Eğitim ve Edebiyat Dergisi
ATATÜRK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ
ÖZEL SAYI
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN
SAMİ HALİD
ZİYA Yaşar
UŞAKLİGİL
Edebiyatımızın
Koca Çınarı
KEMALCENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİREşlerinin
ASAF CAN
YÜCELEdebiyatçılarımız
YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ
GÜNTEKİN
MEVLANA
FARAB
Gözünden
Nazım
HİKMET Mavi
Gözlü Dev
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
Yahya Kemal BEYATLI
Attilla İLHAN Üçüncü Şahsın Şiiri
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ
ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB
CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN
Atatürk'ün Gözünden
Eğitim ve Edebiyat
''Türkçocuğukonuşurken,onunbeyan
veanlatıştarzı;Türkçocuğuyazarken,
onunifadeüslubukendisinidinleyenleri,
onunyürüdüğüyolagösterebilecek
kabiliyetisayesinde;Türkçocuğu
kendisinidinleyenveyayazısını
okuyanlarıpeşinetakarakyüksekTürk
ülküsüneiletebilecek,ulaştırabilecektir.''
''Güzelmuhafazaedilen,yürekkafave
zekalarınıaçmak,yaymak,genişletmek.
Bubilhassa,MilliEğitimBakanlığının
görevidir.Bununlabirlikte,Türk
çocuklarınınkafalarınamüspetilim
vemadditeknikmefhumlarını,yalnız
nazariolarakdeğilaynızamandapratik
vasıtalarladayetiştirmek''.
''Edebiyatın,herı̇ nsanvecemiyeti,bu
cemiyetinhalvegeleceğinikoruyanve
koruyacakolanherkuruluşiçinesaslı
eğitimaraçlarındanbiriolduğukolayca
anlaşılır.''
''Sanatgüzelliğinifadesidir…Buifade
sözileolursaşiir,nağmeileolursa
musiki,nakşileolursaressamlık,oyma
ileolursaheykeltıraşlık,binaileolursa
mimarlıkolur.”
''Bununiçindirkimilletimizin…güzel
sanatlarasevgisini…hertürlüvasıtave
tedbirlerlebesleyerekinkişafettirmek
milliülkümüzdür.”
5 yıldır Atatürk Mesleki ve Teknik
Anadolu Lisesi'nde okul müdürü olarak görev yapmaktayım. Bir idareci, bir
eğitimci olarak her zaman öğrenci odaklı
düşünüp öğrencilerimizin her yönde kendilerini geliştirebilecekleri imkanları onlara
sunmaya çalıştık. Gerek alan derslerinde
gerek kültür derslerinde alabilecekleri
bilginin yanında görselliğe, etkinliğe, performansa önem verdik. Çünkü Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi
"Kültür; okumak, anlamak, görebilmek,
görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir."
Misyonumuz farklı kabiliyet ve yetenekleri olan öğrencilerde tam öğrenmeyi
sağlama, süreçteki öğrencilerin tümünü
istenilen hedefe ulaştırma ve topluma kazandırmaktır. Bu süreçte kültüre ve sanata
değer veren bireyler yetiştirmek bizim için
çok önemli. Öğrencilerimizin toplum yaşamında, çalıştıkları ortamlarda Türkçe'yi
doğru ve etkili kullanmaları bizim hedeflerimiz arasındadır.
Okulumuzun Kültür-Edebiyat ve
Yayın İletişim Kulübü'nün hazırlamış
olduğu derginin hem öğrencilerimize
kültürel açıdan katkı sağlayacağını hem de
okuyan herkesin dimağında bir yer edeceğini umuyorum.
Saygılarımla
Okul Müdürü
Nazan ŞENER
2
İÇİNDEKİLER
Okul Müdürü Nazan ŞENER’in yazısı
2
Atatürk’ün Gözünden Eğitim ve Edebiyat
2
Fatma Eriş HAMZA ile Eğitime Dair
4
Yahya Kemal BEYATLI’nın Büyük Aşkı
5
Geleceğin Emanetçisinden
6
Şehirler içinden bir seni seçtim ’’İZMİR’’
6
Bizden Şiirler
7
Suat Yalıç ile Hayata Dair
8
Nazım HİKMET ‘‘Mavi Gözlü Dev’’
9
Attilla İLHAN ‘‘Üçüncü Şahsın Şiiri’’
9
Kitap Önerilerimiz
10-11
Eşlerinin gözünden edebiyatçılarımız
12
Bedri EKŞİ ile Yılın röportajı
13
Edebiyattan Beyaz Perdeye
14
Edebiyatımızın Koca Çınarı Yaşar KEMAL
15
DERGİ EDİTÖRLERİ
EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİMİZ
LÜTFİYE ŞENÇELEN
H.KÜBRA GÜRSOY
RABİA GÜRCAN
GRAFİK TASARIM
MATBAA ÖĞRETMENİ
MEHMET ÖZTÜRK
Bir NEFES Edebiyat
AlgetirilksevgiliyiBeşiktaş’tan;
Yaşamakistiyorumgençliğimiyenibaştan.
(CahitSıtkıTarancı)
Nefesadınıverdiğimizbudergiyiöğrencilerimizleortakürünümüzolsun,bizianlatsın
bizimnefesimizolsundiyeçıkarmakistedik.
Biz öğrencilerimizde gençliğimizi yeni
baştanyaşıyoruzonlardabizde,örnekaldıklarıöğretmenlerindegeleceklerinigörüyorlar.
Neiçindeyimzamanın,
Nedebüsbütündışında;
Yekpare,genişbiranın
Parçalanmazakışında
Ahmet Hamdi’nin zaman anlayışında
olduğugibiaynızamandiliminde,aynıneslin
insanlarıgibiyaşıyoruzhepberaber.
Nefesimiz bizim ürünümüz; dünümüz,
bugünümüz,yarınımız.Heyecanlatohumlarınıattığımız,heranaklımızdaçalışmalarımızdaolandergimizbeğenilsin,bundansonrada
çıkarılmayadevametsinumuduylasizleresunuyoruz.
Bize bu süreçte destek olan Okul Müdürümüz Sayın Nazan Şener’e, müdür yardımcılarımıza, öğretmen arkadaşlarımıza ve
öğrencilerimizeteşekkürediyoruz.
Saygılarımızla
DİZGİ
MATBAA ÖĞRETMENİ
MEHMET ÖZTÜRK
11/I MATBAA ÖĞRENCİSİ
FATMA UÇAR
BASIM
MATBAA BÖLÜMÜ 2015
MATBAA ÖĞRETMENİ
UFUK BAHÇECİ
HAKAN CEYHAN
FOTOĞRAF
RAMİS DEMİRCİ
Katkı sağlayan herkese teşekkür ederiz.
3
Bir öğretmende
bulunması gereken en önemli
özellik güçlü bir
iletişim kurma
becerisidir. Çünkü
bunu başaran bir
öğretmen öğrencisinin gözünde
daha inandırıcı ve
gerçek olur.
Fatma Eriş HAMZA ile Eğitime Dair
Çalışkanlığıyla ve işine karşı titizliğiyle tanınan ,okulumuz Türk
Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden Fatma Eriş Hamza ile röportaj yapmayı düşündük. Çünkü kendisi hayat boyu öğrenmeyi benimsemiş yeni
fikirler üreten bir öğretmen. Uzun süre TKY ekibinde de çalışmalar yaparak okulumuzun Ankara birinciliği kazanmasında rol oynayan öğretmenimiz ile eğitime, öğrenmeye, öğretmenliğe dair konuştuk.
-Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
28 Nisan 1980 tarihinde Kars’ta dünyaya geldim. 1997 yılında Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanarak İzmir’e
gittim. Lisans eğitiminin ardından Yeni Türk Dili alanındaki yüksek lisans
eğitimini de bu üniversitede tamamladım. İzmir, benim olgunlaştığım ve
ruhsal anlamda beni en çok besleyen şehirdir, diyebilirim. 2004 yılı Şubat ayında öğretmenlik mesleğine ilk adımımı, Kars’ın kışları uzun ve
soğuk, ama insanları sıcak küçük ilçesi Sarıkamış’a atanarak attım. 2007
yılında okulumuza atandım ve sekiz yıldır burada Türk Dili ve Edebiyatı
öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Bilim Dalında doktora eğitimine devam
etmekteyim. Evliyim, bir kızım var.
-Öğrencileriniz sizi edebiyat öğretmeni olarak biliyor. Ancak siz aynı
zamanda bir öğrencisiniz. Bize yüksek lisans ve doktora sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Açıkçası ben daha üniversite tercihi yaparken yüksek lisans
ve doktora yapmaya karar vermiştim. Bu nedenle tercihlerimi Edebiyat
Fakültesi’nden yana kullanmıştım. Fakülteyi bitirir bitirmez de eğitimime
ara vermeden devam ettim. Amacım akademik kariyer yapmaktı. Ancak
yaşam ilerledikçe şartlar sizi hayatınızla ilgili başka planları da devreye
sokmaya zorlayabiliyor. Kendinizi hayata karşı daha güçlü hissedebilmek
için öncelikle bir meslek sahibi olmanız, ayaklarınız üstünde durmanız
gerekiyor. Bu düşüncelerle ben mezuniyet sonrası öğretmenlik mesleğine de hemen başlamayı tercih ettim. Bir yandan da hayallerimden kopmamak adına ve öğrenmeyi sevdiğim için öğrencilik ve öğretmenliği bir
arada sürdürmeye devam ettim.
Öğrencilerimize bilgi vermek adına bu süreçten kısaca söz
edeyim. 4 yıllık lisans eğitiminin ardından önce yüksek lisans programlarına başvurabiliyorsunuz. Bunun için üniversiteler tarafından çeşitli alanlarda açılan yüksek lisans programlarına başvuru yapmanız gerekiyor.
YDS, TOEFL gibi bir yabancı dil sınavı ve ALES sonucunuz, mezuniyet
notunuzun ortalaması hesaplanarak sıralamaya alınıyorsunuz, sonra
mülakat sınavı sonucuna göre yüksek lisans eğitimine başlıyorsunuz. En
az 2 yıllık eğitimin ardından yine aynı yolu takip ederek bu kez doktora
programlarına başvuru yapabilirsiniz. Doktora eğitiminin süresi de en az
4 yıl. Yüksek Lisans ve Doktora sırasında önce almanız gereken bazı
dersler var. Onları başarı ile geçtikten sonra yüksek lisansta hemen doktorada ise yeterlilik adı verilen sınavı geçtikten sonra tez hazırlamaya
hak kazanıyorsunuz. Tezlerinizi tamamladıktan sonra alanınızda uzman
bilim adamlarından oluşan bir jüri karşısında savunuyorsunuz. Bu eğitim
sürecinin sonunda alanınızda uzman olarak doktor ünvanı alıyorsunuz.
Uzun ve zorlu bir yolculuk gibi duruyor; ama insana çok şey öğreten bir
yolculuk.
4
-Doktora eğitiminin size ne gibi katkıları oldu?
Bu eğitimin bana en büyük katkısı alanımla ilgili güncel bilgileri bilimsel bir ortamda takip etme imkanı kazandım. Bu da bilgilerimin
sürekli canlı kalmasına ve yenilerini ekleyerek ilerlemesine olanak sağladı. Sürekli bir şeyler öğrendiğim için mutluyum. Hayatta daha planlı ve
metodlu olma becerisi kazandırdı. Akılcı düşünme alışkanlığı kazandım
ve bunu yaşamımın her alanına yaymaya gayret ediyorum. Üniversitedeki hocalarımdan hem mesleki anlamda hem de bilimsel anlamda
çok şey öğrendiğimi de ifade etmeliyim. Ayrıca, sınavlara giren, ödevler
hazırlayan bir öğrenci olmanın öğrencilerimle empati kurabilmeme katkı
sağladığını düşünüyorum.
-Eğitim-öğretim hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Öğrenmek, bence hayatın vazgeçilmezi. İnsan her zaman
öğrenmeye açık olmalı. Herkesten, her durumda, her an öğreneceği bir
şeyler olduğunu bilmeli. Eğitim-öğretim okulla sınırlı bir şey değil. Bu bir
süreç ve bu süreçte önemli olan öğrendiklerimizle yaşamımıza değer
katabilmemiz. Hem kendi hayatımızı hem de çevremizi güzelleştirebilmemiz, iyileştirebilmemiz. O zaman eğitim-öğretim bir anlam kazanır,
diye düşünüyorum. Herkesten öğreneceğimiz bir şeyler olduğuna inandığımız zaman tüm insanlara daha başka bir gözle bakar, kabullenici,
eşitlikçi ve hoşgörülü olmayı başarabiliriz. Okul, bizi hayata hazırlayan
küçük bir model. Oradaki zamanı verimli geçirmeye, gerçek hayat için
tecrübeler edinmeye gayret etmeliyiz. Bence eğitim-öğretim faaliyetlerinin yoğun olarak verildiği bir okul şu temel özellikleri taşımalı: Sevgi
ve saygının egemen olduğu bir ortam, hoşgörü, sorumluluk duygusu,
planlı çalışma, kurallara uyma, sosyal faaliyetlere katılım ve tabii ki donanımlı bir fiziki ortam.
-Sizce bir öğretmende bulunması gereken en önemli özellikler nelerdir?
Bir öğretmende bulunması gereken en önemli özellik güçlü bir
iletişim kurma becerisidir. Çünkü bunu başaran bir öğretmen öğrencisinin gözünde daha inandırıcı ve gerçek olur. İletişim kurmanın yolu da
öğrencilerine sevgi ile bakan bir çift gözden geçer. Öğrencilerine sevgi
ile bakmalı bir öğretmen. Siz onlara ne kadar sevgi, özveri ve güven
veriyorsanız, onlar da size o kadar saygı ve başarı sunuyorlar, onlar da
geleceklerine bunu taşıyorlar. Bir öğretmen öğrencileri ile empati kurabilmeli, onları tanımak için zaman ayırmalı, yargılamadan önce anlamaya çalışmalı. Bence öğretmen, davranışlarında tutarlı ve adaletli olmayı
ilke edinmeli. Ve tabii ki, alanında donanımlı olmalı, kendine güvenmeli,
sınıfında hâkim değil lider olabilmeyi başarabilmeli.
-Öğrenim hayatınızda sizde etki bırakan öğretmenleriniz oldu mu?
Şu an, öğretmenlik mesleğinin de içinde olan bir öğrenci olarak biliyorum ki, hiç de kolay bir meslek değil öğretmenlik. Ancak bir o
kadar da anlamlı ve sevgiden başka bir karşılığı olmayan bir meslek. Bir çiçeğe emek verip de açtığını gördüğünüzde mutlu oluyorsunuz,
solduğunu gördüğünüzde nerede yanlış yaptım, diye kahroluyorsunuz.
Öğrencilerimiz de birer çiçek gibi… Benim için bugüne kadarki öğretmenlerimin hepsi çok kıymetli. Çünkü hem bilgi anlamında hem de değerler anlamında onlardan çok şey öğrendim. Hepsinin önünde saygıyla
eğiliyorum.
Bana değer katan bu öğretmenlerimden ilki, İlkokul öğretmenim Nezahat Erten’dir. Yukarıda bahsettiğim sevgi dolu öğretmenlerdendi. Güler
yüzü ve sıcak yüreğiyle bana okumanın güzel bir şey olduğunu öğreten ilk öğretmenimdi. Beni okula bağlayan ve başarmanın zevkini tattıran Nezahat Öğretmenimi hiç unutamam. Ortaokul yıllarındaki Türkçe
Öğretmenim Özlem Kalyoncu’ya duyduğum hayranlık bu mesleği seçmemdeki en büyük etkendir, diyebilirim. Düzenli ve planlı çalışması,
güzel Türkçesi, şık giyimi, sıcak insan ilişkileri ile kendime örnek aldığım öğretmenlerimdendir. Ayrıca sınıfta bize kendi okuduğu roman ve
hikayelerle bana okuma alışkanlığı ve keyfi kazandırdığı için de ona minnettarım. Üniversite yıllarında yüksek lisans danışman hocam Prof.
Dr. Mustafa Öner ve doktora danışman hocam Prof. Dr. Ahmet Bican
Ercilasun bilimsel düşüncenin ve Türkolojinin kapısını bana açan, hem
öğrencisi olarak hem de mesleğim adına örnek aldığım iki değerli hocamdır.
-Kendinizi 10 yıl sonra nerede hayal ediyorsunuz?
10 yıl sonra kendimi akademik alanda ilerlemiş, kitap ve makaleler yazmış bir akademisyen olarak hayal ediyorum. Hayat bu; olur
ya da olmaz, ben azmetmeye, öğrenmeye devam ederim. Her şeyden
önemlisi ailemle ve sevdiklerimle mutlu ve sağlıklı yaşıyor olabilmek. Bu
olduğu sürece hayallere ulaşmak hiç de zor değil. Yeter ki, insan istesin.
-Sevgili öğretmenimiz bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Ben de sizlere teşekkür ederim.
Yahya Kemal BEYATLI’nın Büyük Aşkı
Büyük şair, büyük edip olmaktan daha önemli 3 şey var : Birincisi evlenip yuva kurmak,
ikincisi bir ev sahibi olmak, üçüncüsü bir tarafta kimseye muhtaç olmayacak kadar parası bulunmak... Ben bunların üçünü de yapmadım.Akşam oldu mu dostlar dağılır,evlerine gider.Ben
şu otel odasında yalnızlığı bütün dehşetiyle duyarım. Ne şiir,ne kitap ve ne de dostlarım beni bu
korkunç yalnızlıktan çekip alabilirler.
Hikmet,köşküngirişholündekiportmantoda
19.yüzyılınsonlarındaCelileHikmet
asılıYahyaKemal'inpardesüsününcebine
Hanımresimleriyleolduğukadargüzelliğiile
küçükbirkağıtyazıpbırakır.YahyaKemal
detümİstanbul'undilinedestandır.İstanbul
pardesüsünügiyip
sosyetesininençok
köşktenayrılırkenelini
konuşulankadınıdır.
cebinesokuncaorada
1900yılındaisebudillere
küçücükbirkağıtbulur.
destangüzellikOsmanlı'nın
BuNazım'ınelyazısıdır.
meşhurvalilerinden'Nazım
"Hocamolarakgirdiğiniz
Paşa'nınoğlu'HikmetBey'
buevebabamolarak
ileevlenir.Türkşiirinin
giremezsiniz."
önemliisimlerindenNazım
NevarkiCelile
Hikmetdebuevlilikten
Hanım,YahyaKemal'i
doğacaktır.
sevmektedirveona
1916'yagelindiğinde
göre,oğlununyaptığı
HikmetBeyveCelile
birçocukluktur.Durumu
Hanımarasındaşiddetli
annesiLeylaHanım'a
birgeçimsizlikbaşlar.Bir
açar.LeylaHanım,her
süresonraCelileHanım
annegibigüzelkızının
eşindenboşanır.Tamo
gençyaştadulkalmasını
günlerdeCelilehanım,ünlü
istemez.KonuyuYahya
şairYahyaKemalBeyatlı
Kemalilegörüşecektir.
ilekarşılaşır.Kısasürede
Onunkızıileevlenmeişinisağlamabağlamak
aralarındabüyükbiraşkbaşlamıştır.Yahya
ister;lakinbuistekgerçekleşmez.
Kemalogünlerdebahriyedeokuyangenç
Vebirsabahkendisinibeklerken
NazımHikmet'inşiirhocasıolarakevegelip
mektubugelirYahyaKemal'inCelile
gitmeyebaşlar.
Hanım'a;onunlaevlenemeyeceğiiçinözür
CelileHanım'ınevine,oğluNazım
dileyenupuzunbirmektup...CelileHanım
Hikmet'inhocasıolarakrahatçagiripçıkan
okuduklarınainanamaz;amaolmuşturişte.
YahyaKemalaşkınıefsunlukelimelerle
Büyükaşkıevlenmektenvazgeçmiştir.
şiirleştirmiştir.Nevarki,15-16yaşlarındaki
YahyaKemal,deligibiaşıktır;ama
NazımHikmet,annesiile'YahyaKemal'
evlenmektenhayatıboyuncakorkmuştur.
arasındakigönülilişkisindenrahatsızdır.
Belkiböylesibirkadınagerçekanlamda
Hergelişindeolduğugibiana-oğulşairimizi
hiçbirzamansahipolamayacağınıbilmekten,
bahçekapısındakarşılarlar,zeminkattaki
belkioberaberliklekarşılaşacağıtersbir
büyükodadaNazımHikmet'edersverilir.
olaydanduyduğuürküntüden,belkidegenç
Derssonundadahavaalmasıiçinbahçeye
vedeli-dolubirçocukolanNazımHikmet'ten
çıkmasısöylenir.OsıradaCelileHanımile
çekinmekten.
YahyaKemalbaşbaşakristalfincanlardaki
YahyaKemal'in'SessizGemi'sihep
çaylarınıyudumlarlar.NazımHikmet,onları
ölümeyazılmışbirşiirolarakbilinir.Oysa,
yanpenceredenizlemiştir.Yaralanmışbir
"demiralıpbulimandankalkangemi"ve
kuşadöner,annesinebirşeysöylemez;ama
"sallanmazokalkıştanemendilnedebir
birbahaneileakşamsofrasınaoturmaz.
kol"dizeleri,YahyaKemal'inhayatındaki
Sabahleyindeerkensaatlerdeokulunadöner.
enbüyükaşkıolanCelile'sininadadan
AsılolayYahyaKemal'inbirhafta
gemiyleİstanbul'auzaklaşmasıesnasında
sonrakidersiçinErenköy'egelişindepatlak
yaşadığıçaresizliğianlatır.Ölümdürelbet
verir.OgünNazımHikmet,hocasıYahya
SessizGemi'ninkonusu;amaaşktaaranan
Kemal'iisteksizkarşılar,hareketlerinde
ölümdürveCelile'ninardındanadalimanında
gerginlikhalivardır.Dersinbitimindebahçeye
bakakalanYahyaKemal'denesintileriçerir.
çıkıpgezinmesisöylenir,busıradaannesi
veYahyaKemalsalondaçayiçerler.Nazım
5
GELECEĞİN EMANETÇİSİNDEN
ŞEHİRLER İÇİNDEN
BİR SENİ SEÇTİM “İZMİR”
Güzeller kenti İzmir... İzmir’in baş lezzetleriyle başlıyorum yazıma. Güzel yerleri ol
Hayaller belli bir noktaya taşır bizi. Hayalmasına rağmen gezi yerlerinden değil de yelerimizle bir anlam kazanır bu hayat. Bir binayı
meklerinden bahsedeceğim.
ayakta tutan şey nasıl ki temelleriyse; hedefleri
İzmir’de sabah kahvaltılarının olmazsa
ayakta tutan şey de insanın hayalleridir. Her inolmazı boyoz... Boyoz ne börek ne de çörektir.
sanın içinde gizlediği hayalleri vardır. Bahsetmek
Anlatılmaz tadılır cinsinden bir lezzettir. Eliniistediğim konu, hayalimdeki öğretmen örneği.
ze aldığınızda pul pul dökülen kırıntıları... Yok
Hayalimdeki öğretmen, bizden birisi gibi
böyle bir lezzet. Sabah kahvaltılarında gevrek(
olsun. Anlasın bizi, yeri gelsin bizimle beraber
İzmir’de simite gevrek denir), boyoz, peynir olağlasın. Yeri gelsin ardı ardına espriler sıralasın;
sun başka bir şey istemezler. Çayı çok içtikleberaber gülelim. Moralimiz ne kadar bozuk olurrine tanık oldum. Tek de içmezler, ya ailece ya
sa olsun; onu görünce gülsün yüzümüz. Geçmişda komşularla birlik içinde.
ten ders almayı öğretsin bize, geleceğe yön ver
Akşam oldu mu bahçelerde kahkaha
meyi. Tek amacı dersi öğretmek olmasın. Hayatı
sesleri eksik olmaz. Sokaklarda çocuklar aköğretsin; zorluklar karşısında dik durmayı, hayaşam geç saatlere kadar şen şakrak, güven
tı doğru yaşamayı, en zor anlarda dahi ayakta
içinde oynarlar. İzmir insanından korkmayın.
kalmayı öğretsin. Sınav kağıtlarını okuduğu gibi
Onlar kıyı çocuklarıdır; içten, samimi ve dobbizleri de okusun. Gözümüze baktığında derdiradırlar. Bostanlı, Karşıyaka sahilleri yazın akmizi de neşemizi de farketsin. Konuşunca öyle
şam saatlerinde dolup taşar, çiğdemini alan,
bir konuşsun ki her sözü içimize dokunsun. Bizçayını alan, midyelerini alan hemen sahilde.
lerin onlar tarafından şekillendirildiğini unutmaBiliyor musunuz? Ben İzmir’in en çok berabersın. Mustafa Kemal Atatürk’ün: ‘’ Öğretmenler!
liğini, huzur veren sahilini seviyorum. Bu araYeni nesil sizin eseriniz olacaktır. ‘’ sözünü süda Bostanlı sahilinde Yasemin Kafe’ye gitmerekli zihinlerinde hissetsin ve hissettirsin. Bizdeki
nizi öneririm. Lezzetli yemekler yapıyorlar ve
boşlukları özenle doldursun. Her parçamızı ilçok konukseverler. İzmir köfteler şehridir, yolumek ilmek dokusun. Öyle güzel bir eser çıksın
nuz düştüğünde tatmalısınız. Eğer sokaklarda
ki meydana Atamız’ın gözleri değil, kalbi gururla
bir kuyruk görürseniz hemen siz de o kuyruğa
dolsun. Bu gençlik Türk milletinin onuru olsun.
girin, kesin lokma dağıtıyorlardır. İki porsiyon
Gençliğin gücü tüm dünyaya duyurulsun. ‘’ Ne
isterseniz yüzsüzlük olmaz. ekersen onu biçersin. ‘’ demiş atalarımız. Öyle
İzmir’de çekirdeğe çiğdem, mısıra darı,
bir eksin ki öğretmenlerimiz o tohumları ve o tosimite gevrek denir. Patatese pattes, domahumlar öyle sindirsin ki yapraklarına sularını; bitese domtes diyorlar. Buluşma yerleri bellidir.
çilenler ekilenden yüce olsun. YKM, Karşıyaka gibi yerleri tercih ederler. Sa
Bir mum gibi olmalı benim hayalimdeki
hili izleyen Saat Kulesi , çok mu çok kalabalık
öğretmen. Yanan bir mum gibi. Diğer mumlara
Kemeraltı... Göztepe atkısıyla Kemeraltı’nda
da vermeli ışığından. Tıpkı başöğretmen Mustadolaşılmaz. 24 saat midyesi bulunur. Kızları
fa Kemal Atatürk gibi.
çok güzel olur İzmir’in. İzmir’de en büyük bina
Hilton Oteli’nin binasıdır. Bu arada dipnot: İz
mir’de böcek fobinizi-eğer varsa- yenmelisiniz.
A12/D Süheyla UYSAL
Çünkü her yerde göreceksiniz. Bornova Çiçeklikköy’de piknik yapmalısınız. Belkahve mevkiinden Atatürk ile beraber kente yüksekten bakmalısınız.
İzmir’in özelliklerini ne kadar anlatmaya
çalışsak da yeterli olmaz. Kısacası “İzmir anlatılmaz, yaşanır”.
T-11ADilan ÇİÇEK
6
SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNE
Dışarda bıçak sırtı bir ayaz.
Teni donduruyor, yüreği yakıyor.
Allahûekber Dağları’na yağan kar,
Anaların yüreğini dağlıyor.
Yıl bin dokuz yüz on beş.
Bir destan yazılıyor Sarıkamış’ta.
Adı, soğukla yoklukla savaşmak.
Adı, ölüme meydan okumak.
Aylardan Ocak,
Allahûekber Dağları’nda üşüyor köşe bucak.
Açmış doksan bin vatan evladı ölüme kucak.
Bekliyor tarihe bir nam salmak için.
Anasını bırakmış kimi ardında,
Kimi sevdiğini, evini, ocağını,
Kimi yetim kalacak evlatlarını,
Ağır ağır yürüyor dik yamaçlara inat.
Şehidimin dilinde donmuş sözü.
Donmuş yüzü, gözü, elleri.
Anlatıyor yaşadıklarını bir tek
Ardında bıraktığı ayak izleri.
Diyor ki; rüzgâr çetindi, hava soğuk.
Yollar uzun mu uzundu, günler kısa.
Yürüdük, yürüdük hiç durmadan.
Bekliyordu bizi dağların ardında sonsuzluk.
Önünü bile göremez kimi tipiden.
Kimi yorulmuş, düşmüş bir yana.
Düşen memnun ki yerinden,
Kalkmıyor, yola düşmüyor yeniden.
Bir dağ düşünün, toprak yok.
Karla kaplı bembeyaz bir boşluk.
Mehmed’im uzanmış, uyuyor karlar üstünde.
Rengârenk çiçekler misali, çimenler üstünde.
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” diye,
Haykırıyor dağlar, taşlar.
İnliyor Allahûekber Dağları,
Ağlıyor ardından analar, kardeşler.
Mısralara sığmaz senin destanın şehidim.
Seni yürek anlatamaz ki; dil anlatabilsin.
Bastığım her yer sayende vatan şehidim.
Unutmak seni, haramdır bize şehidim.
Ey, zamanın donmuş tanıkları!
Korkusuzluk ve vatanseverlik anıtları,
Asırlar geçse de adınız hep anılacak.
Bu vatan size ebedîyen minnettar kalacak.
Okul Öğrenci Temsilcisi
Mehmet Han Sezen
A/11 F 975
AMAN APAKAY CANIM APAKAY
Ol mindim atga
Ketiyatırman catga
Aylandım keldim üyge
Karadım apakay maga söge
Kayttım kettim cıraga
Karadım üydeki şıraga
Aldanıp kirdim üydeki araga
Apakay koş keldin dep ayta maga
Arap tarap aylandım aniyakka, mıniyakka
Kişifledim sögecek dep apakay maga
Ketmek istiymen ya catmaga
Apakay tartıp tartıp cırta
Catak sozulup karay maga
Alayı cuvurup tüşüp karay maga
Sındırgan tayaknı cuvura apakay maga
Tabtım mindim atga kayttım tavga
Kozu kaytgan kurdun colundan
Tuncer kaçkan apakay colundan
Tuncer ÜNLÜTÜRK
Edebiyat Öğretmeni
7
Sahiplenme
duygusundan
ziyade gençleri çok seviyorum.
SUAT YALIÇ ile Hayata Dair
Öğretmenim sizinle röportaj yapmak istiyoruz dergimiz için dedik, hemen kabul etti “Ben
her zaman buradayım” diyerek. Röportaja gittiğimizde kocaman kollarını ve gönlünü açarak
bizi karşıladı, sorularımıza hani fırından yeni
çıkmış ekmeğin sıcaklığıyla yanıt verdi. Evet
ilerleyen satırlarda da okuyacağınız gibi tam bir
“BABA”ydı. Çünkü öyle davranıyordu herkese;
büyük küçük demeden. Onun için zaten başka
bir sıfat düşünülemezdi.Bir insan bir dünyadır.
Sizi Suat Hoca’nın dünyasına götürüyoruz.
-Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1961 Adana Ceyhan doğumluyum. Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğuyum. İlk orta
ve lise öğrenimimi Mersin’de tamamladım. Ortaokul ve lisedeki aktif spor hayatımdan dolayı Ankara Gazi Beden Eğitimi Meslek Yüksek
Okulunu kazandım. Evli ve iki çocuk babasıyım.
2010 yılından beri okulumuzda idareci ve öğretmen olarak görev yapmaktayım.
-Okulda her zaman her yerdesiniz. Sahiplenme duygusu sizi yoruyor mu güçlendiriyor
mu?
Sahiplenme duygusundan ziyade gençleri çok seviyorum. Maddi anlamda sıkıntılı bir
gençlik dönemim oldu. Bu yüzden onlarla empati kurabiliyorum. Otuz iki yıldır görevime aynı
duygu ve heyecanla geliyorum. Sanırım bu duygular beni güçlendiriyor.
-Öğrenciler sizden hem çekiniyorlar hem de
sizi kendilerine çok yakın buluyorlar. Bunun
sebebi ne olabilir?
Öğrenciler benim herkese, cinsiyet ve
yaş ayrımı yapmadan eşit davrandığımı biliyorlar. Onların olumlu davranışlarını övüyor; olum-
8
suz davranışlarını eleştiriyorum. Belki ukalalık
olacak ama; öğrenci ben burada olduğumda
kendini güvende hissediyor.
-Meslek hayatınızda size “İyi ki buradayım
bu işi yapıyorum” dedirten şey nedir?
Ülkemizde çok ciddi anlamda kadın
problemi yaşanıyor. Böyle bir süreçte kız öğrencilerin ağırlıkta olduğu bir okulda görev
yaptığım için doğru kitle ile olduğumu düşünüyorum.
-Lisedeki takma adınız neydi?
Lisede hatta üniversite hayatım boyunca takma adım “baba” ydı. Sanırım bu, kendi ifadelerimden dolayı da benim için kullanıldı.
Çünkü ben genellikle çevremdekilere “baba”,
“babam” diye hitap ederdim. Bu da Anadolu
kültüründen gelmemden kaynaklanıyor.
-En son hangi özelliğinden dolayı “Seninle
gurur duyuyorum” ifadesini hangi öğrenciye söylediniz?
Aslında bu benim ender kullandığım
bir söz değil. Etkili olduğunu düşündüğümden
çok sıkı kullanırım. Herkesin bu sözü hakettiğini düşünüyorum. Disiplin suçuyla yanıma
gelen her öğrenciye bu sözü söylüyorum mesela.
-Hayatınızda aldığınız en yeni karar nedir?
Ailece aldığımız bir karar: Emekli olunca
Ege sahillerine yerleşmek.
Hangi filmdeki hangi karakteri kendinize
yakın buluyorsunuz?
“Mucize” filmini izlemiştim en son. Oradaki
öğretmen karakterini kendime çok yakın hissettim.Değiştirdiği bir insan vardı, benim de
değiştirdiğim öğrenciler oldu.Onları topluma
kazandırdık.
-Sanatın hangi dalına yakınsınız?
Şiiri çok seviyorum. Şiir dinletilerini tiyatro ve
sinemadan daha çok seviyorum.
-Kulağınıza küpe olan , aklınıza kazınmış
bir söz var mı?
Babamın bir bakkal dükkanı vardı. Biz
de babama yardım ediyoruz. Önceden çuvallar içinde olurdu erzaklar. Ben çuval taşırken
her seferinde içeride bir cam kırardım.Babam
her zaman eğilip dizime bakar “ Sana bir şey
oldu mu?” diye sorardı. Babamın bu davranışı , söylediği bu sözler hep aklımda kalmıştır.
Hiçbir zaman kırılanın dökülenin peşinde olmadım. Hep insana değer verdim.
Değerli öğretmenimize dergimize verdiği
önem ve bize ayırdığı zaman için teşekkür
ediyoruz. Umarız sohbetimizin hoşluğunu
size eksiksiz yansıtabilmişizdir.
Aleyna BAYAR
A 11-G
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
Gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım
ne vakit Maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
Attila İLHAN
MAVİ GÖZLÜ DEV
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir
evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev...
Nazım HİKMET
9
KİTAP ÖNERİLERİMİZ
Sabahattin Ali- KÜRK MANTOLU MADONNA
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar.
Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı
biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran
Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin
sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair,
yanıtlanması zor sorular soruyor .
Stieg Larsson-EJDERHA DÖVMELİ KIZ
Ülkede rekor satış yapan kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında
hayata veda eden İsveçli gazeteci Stieg Larsson'un zihne kazınacak
sahneler, çarpıcı ve canlı karakterler, okurları adeta yerlerine çivileyecek
sürükleyici bir kurgu ile her sayfasını ağır ağır ve dokuyarak yazdığı
Millennium serisinin ilk kitabı Ejderha Dövmeli Kız'ı okuduktan sonra,
Gefle Dagblad gibi 'Bundan daha iyisi yapılamaz' diyebilirsiniz .
Margaret Mitchell-RÜZGÂR GİBİ GEÇTİ
Pulıtzer Ödüllü Bir Aşk Ve Savaş Destanı. Güçlü ruhu, çarpıcı güzelliğiyle
Scarlett O'Hara, hür ve etkileyici Rhett Butler ve romantik, son derece
yakışıklı Ashley Wilkes'ın içinde bulunduğu aşk üçgenine, iç savaş
kıyameti eşliğinde tanıklık ediyoruz.Aşk, ölüm, kan, kül ve savaşın
götürdükleri .
Dostoyevski- SUÇ VE CEZA
Fakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini
maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Yaşlı ve
zengin olan bir tefeciyi,ve onun kız kardeşini görgü tanığı bırakmamak
için öldürür. Kimsenin kendisini görmediğini ve geride çok büyük bir
olasılıkla bir iz kalmadığını bildiği halde, bazı tesadüflerin sonucunda
Raskolnikov müthiş bir tedirginlik içine düşer. İnsanlığını, masumiyetini
yitirmiştir. Temiz kalpli Sonya'ya suçunu itiraf eden Raskolnikov, polise de
teslim olur ve cezasını çekmek üzere Sibirya'ya gider .
Cengiz Aytmatov- GÜN OLUR ASRA BEDEL
Eser, başkahraman Yedigey vasıtasıyla Sovyet reji­mindeki bozulmayı ve
çöküşü okuyucuya çarpıcı bir şekilde sunmaktadır. Gün Olur Asra Bedel,
tertemiz aşkları, efsane ve masalları, Sov­yet Rusya rejiminin acımasız
faaliyetlerini bir arada anlat­maktadır. Cengiz Ayt­matov, Rusya rejimi
sırasında dini­ni, dilini, ailesini unutan bir nesli gözler önüne sermektedir.
10
İskender Pala- İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK
Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan
deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Deyimlerimizin
ortaya çıkış hikâyelerini bilmenin, dilimizin kültüre yansıyan yüzüne bir renk
katacağı kesindir. Umarız, bu konuda daha geniş araştırma yapacaklar için bu
küçük kitap bir başlangıç olur.
Victor Hugo - SEFİLLER
Romantik akımın ilk kuramcısı ve şefi Victor Hugo’nun “Sefiller“ adlı bu romanı
19. Yüzyıl’ın en çok tanınmış ve sevilmiş klasik yapıtlarının başında gelir.
Klasik tiyatronun yapay ve dar dünyasını kıyasıya eleştirerek modern dram
tarzını ortaya atan, çağının sanatçılarını derinden etkileyen Hugo, yaşadığı
yüzyıla damgasını vuran belli başlı sorunları, halkın özgürlük tutkusunu
“Sefiller“de değişik bir biçim ve şiirsel bir üslupla dile getirir.
Tolstoy- ANNA KARENİNA
Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, sadece toplumsal
olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır.
Yazar, en ünlü eserlerinden biri olan Anna Karenina’da evlilik, aşk ve ölüm
konularını derin bir gözlem gücüyle ele almış, muhteşem edebi dehasıyla
işlemiştir.Pek çok yazar ve eleştirmen Anna Karenina’yı gelmiş geçmiş en
büyük roman saymaktadır. Tolstoy’un bu büyük eseri birçok kez sinemaya da
uyarlanmıştır .
Elif Şafak- AŞK
Ya ortasındasındır Aşk’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde
Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda
olduğumuz sıkıntılar, acılar... ve aşkın peşinde katetmek zorunda olduğumuz
zorlu yollar, ödediğimiz bedeller...Aşk... kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı
peşinde bir aşk macerası...Aşk... Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye
dair bir roman .
Kathryn Stockett -DUYGULARIN RENGİ
Kaybolmuş ve adaletsiz bir dünya... Mississippi, Jackson; 1962. Siyah kadınlara,
beyaz çocukların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda
güvenilmeyen bir dönem Skeeter, Aibleen ve Minny… Kimse arkadaş
olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya
geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikâyeleri oldu. Duyguların Rengi, acıların,
acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak
evrensel hikâyesidir.
11
EŞLERİNİN GÖZÜNDEN
EDEBİYATÇILARIMIZ
Afet Ilgaz, RIFAT ILGAZ’ı anlatıyor:
-Rıfat Bey’in sizin en çok hoşunuza
giden ve sizi kızdıran/üzen davranışlarından söz etmeniz mümkün mü?
-RıfatBeyzeki,espirili,eskikültürden
birikimleriylekültürlübirzattı.Butaraflarıyla
dabulunduğuyerlerdecazibemerkeziolurdu.
-Rıfat Bey kapıdan eve girince nasıl
bir insandı? Bir eş ve bir baba olarak Rıfat
Ilgaz’ı nasıl tasvir edersiniz?
-Kapıdan,evenekadaryorgunolursa
olsungülümseyerekveevedönüşününverdiğimemnuniyetibelliederekgirerdi.Eviçok
severdivegerekmezsehaftalarcaçıkmazdı
evden.Akşamsoframızıberaberhazırlardık
veuzunuzunkonuşurduk.
Birbabaolarakazıcıksertvedisiplinliydi.Amadüşünceliydide.Çocuklarınmaddi
ihtiyaçlarınıteminkonusundadaçokhassastı.Amatenkitçitarafıdaçocuklarıetkilerdi.
- Hababam Sınıfı nasıl doğdu?
-HababamSınıfı’nınnasıldoğduğunu
benbilmiyorum.Bendenönceyazılmışbir
kitaptır.HattaUlviUraztarafındanKüçük
Sahne’deoynanmış,tiyatronunönündekuyruklaroluşmuşveRıfatBey’edebirdönem
içinçokparakazandırmıştır.Benodönemi
bilmiyorum.
Kızımındoğduğusene(1971Kızım
hâlâsinematelevizyonhocalığıyapıyor.)Ulvi
Uraz,“HababamSınıfıSınıftaKaldı”yıdaoynamış,üçüncü“HababamSınıfı”nıoynamaya
başlamıştı.İlkgecesiTünel’dekiElhamra
sinemasındanyapıldıamabuoyunpektutmadı.ErcanYazganda“HababamTaburu”nu
Ankara’daoynadıbirsüre.Buoyundapek
tutmamıştı.Elimizdardaolduğuiçinfilmin
bütünhaklarınıçokucuzfiyatasatmıştık.
RıfatBey,kendindenhabersizolarakfilme
romandançokbaşkaşeylerilaveedildiğini
gördükçerahatsızolurdu.
RıfatBey,“HababamSınıfı“hikayelerininkendisininokuduğuKastamonuÖğretmenOkulu’ndayaşanmışhikayelerden
mülhemolduğunuvekendisinindeGüdük
Necmiolduğunusöylerdi.
12
BEHÇET NECATİGİL’i, eşi Huriye Hanım anlatıyor:
-Eserlerini nasıl bir ortamda yazardı?
Genellikleşiirdüşündüğüzamankonuşmaz,bizlerinarasındabilesankiyalnızolurdu.
Odasınakapanır,şiirinibitirmedençıkmazdı.Ben
veçocuklarodasınahiçgirmezdik.Zatenöyle
günlerdegenellikle,yüzvermezdi.Tabiihiçbir
zamanşakıyanneşelibirevimizolamadıdiyebilirim.Engüzelveneşelianlarımız,eğergünü
iyideğerlendirdivehelebirdeşiiryazabildiyse,
hepimizinbiraradaolduğuakşamyemekleriydi.
Behçet’inçokrenklikişiliğivardı.Konuşmaya
başladığızamanesprilivehoşsohbetolurdu,
insanonunbubirsaatlikgüzelkonuşmasınıdinlemekiçinonikisaatçalışmasınarazıolurdu.Çokzenginbirruhyapısıvardı.Yalnızşiiri
bitinceyekadar,yaniçocukdoğuncayakadaro
sancılardevamederdi.Derkenkapıaralanırbaşı
uzanırdı.Eğergülüyorsaşiirbitmiştirderdimve
çoğunluklabanaokurdu.Benimbeğenmemiçok
isterdi.Sadecebenimemnunetmekiçinokurdu.
Çünküşiirçıkanakadarnelerçektirdiğinibiliyorduherhalde.Hayatımızpekparlakgeçmemesine,herşeyikısıtlıyaşamamızarağmendünyaya
yenidengelsemyineonunlaevlenirdim.Altmış
üçyıllıkyaşamındaaşağıyukarıellikitapbıraktı,
bunlarşiirleri,edebiyatsözcükleriveçevirileriydi.
Düşünüyorumdayaşamayahiçvakitbulamadı,
Bunuonasöylediğimzamanlarda,“Bençalışırkenyaşıyorumya!”derdi.
Kaynak: Tahsin YILDIRIM, Eşlerinin Gözünden
Edebiyatçılarımız
“Bize her yer
Trabzon” sözü
nereden geliyor?
Trabzon’dan geldiğine inanılıyor.
Trabzon insanı
geleneklerine,
örflerine, kültürüne çok bağlıdır.
Bedri EKŞİ ile YILIN RÖPORTAJI
Birazdan okuyacağınız röportajı okulumuzun kimya
dersi öğretmenlerinden Bedri Ekşi ile gerçekleştirdik.
Öğrencilerimizle “ Hangi öğretmenlerinizin röportajını okumak istersiniz ?” şeklinde bir anket çalışması
yaptık. Çıkan sonuçlarda Bedri hocamız açık ara
farkla birinci oldu.
Kendisini öğretmenler odasındaki köşesinde bulduk. “Hocam sizinle röportaj yapmak istiyoruz” diye
bir başlangıç yaptık . Hocamız: “Tabii ,yapalım.Trabzonspor’la mı ilgili , bir de video kaydı olacak mı, eğer
öyleyse saçlarımı tarayayım “diye daha ilk etapta bizi
güldürmeye başladı. Öğretmenler odasında başlayan
röportajımızı, hocamızın esprilere konsantre olamaması nedeniyle okulumuzun idare bölümündeki fuaye
kısmına taşıdık. Bu sohbet esnasında renkli Karadeniz kişiliğini bir kere daha görmüş ve tanımış olduk.
Sözü daha fazla uzatmadan sizleri eğlenceli sohbetimizle başbaşa bırakıyoruz.
Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
Bu soruyu öğrenciler sorduğunda Trabzonsporluyum diye söze başlıyorum aslında. Sanki kendime ait
her şeyi anlatmış gibi oluyorum. 1972 yılında Trabzon’da
doğdum. Üniversite de dâhil bütün öğrenim hayatım Trabzon’da geçti. (Bu dönemde diğer illere pek ihtiyaç duymadım.) İlk görev yerim olan Amasya’da mecburi hizmetimi
tamamladıktan sonra zaruri hizmet (eş durumu) nedeniyle
Ankara’ya geldim. On yıldır da Ankara’da okulumuzda
görev yapmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım.
Öğretmenlik mesleğini nasıl seçtiniz?
İlkokul, ortaokul ve lise yıllarım Trabzon’da oldukça keyifli geçtiğinden üniversite için de Trabzon’dan farklı
bir şehir hiç düşünmedim. O yüzden sadece Karadeniz
Teknik Üniversitesi’ndeki bölümleri yazdım. Aynı puanla
başka bir şehirde mühendislik ya da mimarlık okuyabilirdim; ama ben Karadeniz işi yaptım önce şehir seçtim
sonra meslek.
Peki, tekrar seçme hakkınız olsa, yine öğretmenlik
mesleğini mi seçerdiniz?
Son bir iki yıla kadar öğretmenlik dışında bir meslek hiç
düşünmedim. Ancak son zamanlarda “ acaba “ diyorum.
Tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirim. :)
Öğrencilik yıllarınızdan biraz bahseder misiniz?
İlkokul öğretmenimden zeki olduğum konusunda söylemler duymuştum; ancak bunu ilerleyen yıllarda
başka öğretmenlerimden pek duyamadım. Çok hareketli
ve hayL az bir çocuktum. Lisede de bu yaramazlıklarımız
devam etti. Okulda, ilçede hatta zaman zaman Trabzon’da faili meçhul bütün yaramazlıklar birkaç arkadaşımla bana kalırdı. Bir gün lisede bir deneme sınavı
yapıldı. Bu sınavda ilk üç sırayı aramızda paylaştık. Bu
sınav bizim için bir dönüm noktası oldu. O zamana kadar sadece yaramazlıklarımızı gören öğretmenlerimiz,
ders başarımızın da farkına varmış oldu ve bizimle bu
yönde ilgilenmeye başladılar. Bu sayede üniversiteyi
kazanmış oldum.
Öğretmenlik dışında uğraştığınız başka alanlar var
mı?
Küçük yaştan beri sporun her alanıyla ilgileniyorum. Okuldan futbol voleybol, masa tenisi takımları
çıkarıp turnuvalara katılıyoruz. Uzun bir süre Ankara’da
“Akçaabat Folklor Derneği” olarak halk oyunları ekibi
kurduk. Bu ekip sadece öğretmenlerden değil, çeşitli
meslek mensuplarından oluşuyordu. Yaklaşık 3-4 yıl
çok güzel etkinlikler, gösteriler yaptık. Son zamanlarda
kültürümüzde yer alan eski mutfak ve tarım araçlarının
minyatür maketlerine merak saldım. Olabileceğin en
küçüğü olan bu parçaları satın alıyor, yaptırıyor ya da
kendim yaparak mini bir müze oluşturmaya çalışıyorum. Şu an parça sayısı 60. Sayı 200 civarında olunca
sergileme imkânım olacak. Şiir merakım var. Yine
Karadeniz kültürünün bir parçası olan ‘atma türkü’ dediğimiz yöresel türküleri derliyorum bir antoloji oluşturma
planım var. Vakit buldukça da ülkemizin en büyük sivil
toplum kuruluşlarından biri olan ve üyesi olduğum Ekşioğlu Vakfı’nın çalışmalarına katılıyorum. “Bize her yer Trabzon” sözü nereden geliyor?
Trabzon’dan geldiğine inanılıyor. Trabzon insanı geleneklerine, örflerine, kültürüne çok bağlıdır. Yöre
insanı içtenliğini insan sevgisini kültürünü Karadeniz’in
hırçınlığını vatan sevgisini her yere taşımaktadır. Gittiği
yerde asimile olmamakla birlikte etrafını da kendine
benzetmektedir. Bu özellik de bize her yeri Trabzon
yapıyor.
Her fırsatta soluğu memleketinizde aldığınız doğru
mu?
Evet, ama eskisi kadar fırsat bulamıyorum. Yaş ilerledikçe öncelikleriniz değişiyor. Doğayı ve dağları çok
seviyorum huzur buluyorum. Yazları sürekli gidiyorum.
Ankara’ya geldiğimden beri her ara tatilde Trabzon’da
mini bir festival düzenliyorum. Dağda karlar altında yakın arkadaşlarımla 3-4 gün süren karalahana festivalinin bu yıl 9. sunu yaptık. Bir seferinde yollar kapandı iş
makineleriyle aldılar bizi.
Öğrencilerle yaptığımız anket sonucunda röportajını okumak istedikleri öğretmenlerden biri siz çıktınız. Öğrencilerin bu merakının sebebi ne olabilir?
Derslerimiz genelde keyifli geçiyor. Sanırım
renkli bir kişilik olarak görüyorlar. Bu nedenle ders dışı
konulardaki düşüncelerimi de merak etmiş olabilirler.
Öğretmenlik hayatınızda başınızdan geçen komik
bir anınız var mı bizimle paylaşır mısınız?
Körfez Savaşı’ndan sonraydı sanırım dünyanın
çeşitli ülkelerinde zarf içerisinde bazı kurumlara sarı
toz halde şarbon gönderiliyordu. Ciddi bir panik vardı.
Amasya’da çalıştığım okula yeni kimya seti gelmişti. Bir
zarf içerisine sarı kükürt koyup üzerine İngilizce yazılar
yazarak stajyer bir arkadaşla okul müdürüne göndermiştim. Zarfı açtıktan sonra yüzünün beyazlığı 3 günde
gitmemişti.
Hocam, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
Naif derginizin bu çok özel sayısında bana
yer ayırdığınız için genel yayın yönetmeni ve ekibine,
merak eden araştırmacı öğrencilerime ve keyifli sohbet
için sizlere teşekkür ediyorum. Saygılarımla.
13
EDEBİYATTAN BEYAZ PERDEYE
KİTAPLAR
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ
KELEBEK
ESARETİN BEDELİ
BABA
İster seyredin ister okuyun. Gösterildiği yılllarda sinemalarda büyük ilgi gören , gişe
rekorları kıran filmler. Hepsinin ortak yönü kitaplardan beyaz perdeye uyarlanan
senaryolar olmasıdır.
14
EDEBİYATIMIZIN KOCA ÇINARI
YAŞAR KEMAL
"O iyi insanlar o güzel
atlara binip çekip gittiler.''
"İnsanlar evrende gövdesi
kadar değil yüreği kadar
yer kaplar.''
Düş gücünü yitiren insanın umudu olur mu?”
“
Yaşar Kemal'in
Romanları
Teneke (1955-1987)
Beyaz Mendil (1955)
İnce Memed I (1955-1989)
Namus Düşmanı (1957)
Ala Geyik (1959)
Ölüm Tarlası (1966)
İnce Memed II (1969-1988)
Yılanı Öldürseler (1981)
İnce Memed III (1984-1988)
İnce Memed IV (1987/1989)
Ortadirek (1960-1989)
Demirciler Çarşısı Cinayeti (19741990)
Yumurcuk Kuşu (Kimsecik I, 19801988)
Kale Kapısı (Kimsecik II, 1985-1987)
Yer Demir Gök Bakır (1963-1990)
Üç Anadolu Efsanesi (1967-1987)
Ölmez Otu (1968-1988)
Ağrı Dağı Efsanesi (1970-1990)
Çakırcalı Efe (1972-1986)
Yusufçuk Yusuf (1975-1990)
Al Gözüm Seyreyle Salih (1976-1990)
Kuşlar da Gitti (1978-1990)
Deniz Küstü (1978-1990)
Hüyükteki Nar Ağacı (1982-1990)
15
^ - TÜRK
^ LÜGATİ'T
DİVANÜ
And içerek söylüyor�m ben , Buhara'nın sözüne g�venilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim , ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki
^ zaman karşılıklarını ve Oğ�z Türklerinin or�aya
yalvacımız kıyamet belgelerini , ahir
çıkacaklarını söylediği sırada " Türk dilini öğ�eniniz çünkü onlar için uzun sürecek
egemenlik vardır . " buy�r�uşt�r.
Bu söz ( hadis ) doğ�� ise -sorg�su kendilerinin üzerine olsun -Türk dilini öğrenmek vacip ( çok gerekli ) bir iş olur ; yok , bu söz doğ�� değilse akıl da bunu emreder.
Ben onların en uz dillisi , en açık anlatanı , akılca en incesi , soyca en köklüsü ,
^ onların şarlarını , çöllerini baştan başa dolaşen iyi kargı kullananı olduğ�m halde
tım. Türk , Türkmen , Oğ�z , Çiğil , Yağ�a , Kırgız boylarının dillerini , kafiyelerini
belleyerek faydalandım ; öyle ki bende onlardan her boy�n dili , en iyi yolda yerleşmiştir. Ben onları en iyi surette sıralamış , en iyi bir düzenle düzenlemişimdir.
Bana sonsuz bir ün , bit�ez t�kenmez bir azık olsun diye şu kitabımı -Tanrı'ya
^ Lügati't
^ - Türk " Türk Dilleri Kamusu " adını vererek yazdım.
sığınarak -Divanü
Kaşgarlı MAHMUT