nefes - ANKARA / ALTINDAĞ / Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu
Transkript
nefes - ANKARA / ALTINDAĞ / Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu
N EFE S Kültür Eğitim ve Edebiyat Dergisi ATATÜRK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ÖZEL SAYI Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA Yaşar UŞAKLİGİL Edebiyatımızın Koca Çınarı KEMALCENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİREşlerinin ASAF CAN YÜCELEdebiyatçılarımız YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB Gözünden Nazım HİKMET Mavi Gözlü Dev CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ Yahya Kemal BEYATLI Attilla İLHAN Üçüncü Şahsın Şiiri ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Mehmet Akif Ersoy Nebi Yunus EMRE NAZIM HİKMET PEYAMİ SAFA ÖMER SEYFETTİN SEBAHATTİN ALİ ATİLLA İLHAN ÖZDEMİR ASAF CAN YÜCEL YAŞAR KEMAL REŞAT NURİ GÜNTEKİN MEVLANA FARAB CAHİT SITKI TARANCI AHMET HAŞİM ŞEMSEDDİN SAMİ HALİD ZİYA UŞAKLİGİL CENAP ŞAHABETTİN Atatürk'ün Gözünden Eğitim ve Edebiyat ''Türkçocuğukonuşurken,onunbeyan veanlatıştarzı;Türkçocuğuyazarken, onunifadeüslubukendisinidinleyenleri, onunyürüdüğüyolagösterebilecek kabiliyetisayesinde;Türkçocuğu kendisinidinleyenveyayazısını okuyanlarıpeşinetakarakyüksekTürk ülküsüneiletebilecek,ulaştırabilecektir.'' ''Güzelmuhafazaedilen,yürekkafave zekalarınıaçmak,yaymak,genişletmek. Bubilhassa,MilliEğitimBakanlığının görevidir.Bununlabirlikte,Türk çocuklarınınkafalarınamüspetilim vemadditeknikmefhumlarını,yalnız nazariolarakdeğilaynızamandapratik vasıtalarladayetiştirmek''. ''Edebiyatın,herı̇ nsanvecemiyeti,bu cemiyetinhalvegeleceğinikoruyanve koruyacakolanherkuruluşiçinesaslı eğitimaraçlarındanbiriolduğukolayca anlaşılır.'' ''Sanatgüzelliğinifadesidir…Buifade sözileolursaşiir,nağmeileolursa musiki,nakşileolursaressamlık,oyma ileolursaheykeltıraşlık,binaileolursa mimarlıkolur.” ''Bununiçindirkimilletimizin…güzel sanatlarasevgisini…hertürlüvasıtave tedbirlerlebesleyerekinkişafettirmek milliülkümüzdür.” 5 yıldır Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde okul müdürü olarak görev yapmaktayım. Bir idareci, bir eğitimci olarak her zaman öğrenci odaklı düşünüp öğrencilerimizin her yönde kendilerini geliştirebilecekleri imkanları onlara sunmaya çalıştık. Gerek alan derslerinde gerek kültür derslerinde alabilecekleri bilginin yanında görselliğe, etkinliğe, performansa önem verdik. Çünkü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir." Misyonumuz farklı kabiliyet ve yetenekleri olan öğrencilerde tam öğrenmeyi sağlama, süreçteki öğrencilerin tümünü istenilen hedefe ulaştırma ve topluma kazandırmaktır. Bu süreçte kültüre ve sanata değer veren bireyler yetiştirmek bizim için çok önemli. Öğrencilerimizin toplum yaşamında, çalıştıkları ortamlarda Türkçe'yi doğru ve etkili kullanmaları bizim hedeflerimiz arasındadır. Okulumuzun Kültür-Edebiyat ve Yayın İletişim Kulübü'nün hazırlamış olduğu derginin hem öğrencilerimize kültürel açıdan katkı sağlayacağını hem de okuyan herkesin dimağında bir yer edeceğini umuyorum. Saygılarımla Okul Müdürü Nazan ŞENER 2 İÇİNDEKİLER Okul Müdürü Nazan ŞENER’in yazısı 2 Atatürk’ün Gözünden Eğitim ve Edebiyat 2 Fatma Eriş HAMZA ile Eğitime Dair 4 Yahya Kemal BEYATLI’nın Büyük Aşkı 5 Geleceğin Emanetçisinden 6 Şehirler içinden bir seni seçtim ’’İZMİR’’ 6 Bizden Şiirler 7 Suat Yalıç ile Hayata Dair 8 Nazım HİKMET ‘‘Mavi Gözlü Dev’’ 9 Attilla İLHAN ‘‘Üçüncü Şahsın Şiiri’’ 9 Kitap Önerilerimiz 10-11 Eşlerinin gözünden edebiyatçılarımız 12 Bedri EKŞİ ile Yılın röportajı 13 Edebiyattan Beyaz Perdeye 14 Edebiyatımızın Koca Çınarı Yaşar KEMAL 15 DERGİ EDİTÖRLERİ EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİMİZ LÜTFİYE ŞENÇELEN H.KÜBRA GÜRSOY RABİA GÜRCAN GRAFİK TASARIM MATBAA ÖĞRETMENİ MEHMET ÖZTÜRK Bir NEFES Edebiyat AlgetirilksevgiliyiBeşiktaş’tan; Yaşamakistiyorumgençliğimiyenibaştan. (CahitSıtkıTarancı) Nefesadınıverdiğimizbudergiyiöğrencilerimizleortakürünümüzolsun,bizianlatsın bizimnefesimizolsundiyeçıkarmakistedik. Biz öğrencilerimizde gençliğimizi yeni baştanyaşıyoruzonlardabizde,örnekaldıklarıöğretmenlerindegeleceklerinigörüyorlar. Neiçindeyimzamanın, Nedebüsbütündışında; Yekpare,genişbiranın Parçalanmazakışında Ahmet Hamdi’nin zaman anlayışında olduğugibiaynızamandiliminde,aynıneslin insanlarıgibiyaşıyoruzhepberaber. Nefesimiz bizim ürünümüz; dünümüz, bugünümüz,yarınımız.Heyecanlatohumlarınıattığımız,heranaklımızdaçalışmalarımızdaolandergimizbeğenilsin,bundansonrada çıkarılmayadevametsinumuduylasizleresunuyoruz. Bize bu süreçte destek olan Okul Müdürümüz Sayın Nazan Şener’e, müdür yardımcılarımıza, öğretmen arkadaşlarımıza ve öğrencilerimizeteşekkürediyoruz. Saygılarımızla DİZGİ MATBAA ÖĞRETMENİ MEHMET ÖZTÜRK 11/I MATBAA ÖĞRENCİSİ FATMA UÇAR BASIM MATBAA BÖLÜMÜ 2015 MATBAA ÖĞRETMENİ UFUK BAHÇECİ HAKAN CEYHAN FOTOĞRAF RAMİS DEMİRCİ Katkı sağlayan herkese teşekkür ederiz. 3 Bir öğretmende bulunması gereken en önemli özellik güçlü bir iletişim kurma becerisidir. Çünkü bunu başaran bir öğretmen öğrencisinin gözünde daha inandırıcı ve gerçek olur. Fatma Eriş HAMZA ile Eğitime Dair Çalışkanlığıyla ve işine karşı titizliğiyle tanınan ,okulumuz Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden Fatma Eriş Hamza ile röportaj yapmayı düşündük. Çünkü kendisi hayat boyu öğrenmeyi benimsemiş yeni fikirler üreten bir öğretmen. Uzun süre TKY ekibinde de çalışmalar yaparak okulumuzun Ankara birinciliği kazanmasında rol oynayan öğretmenimiz ile eğitime, öğrenmeye, öğretmenliğe dair konuştuk. -Kendinizden kısaca bahseder misiniz? 28 Nisan 1980 tarihinde Kars’ta dünyaya geldim. 1997 yılında Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanarak İzmir’e gittim. Lisans eğitiminin ardından Yeni Türk Dili alanındaki yüksek lisans eğitimini de bu üniversitede tamamladım. İzmir, benim olgunlaştığım ve ruhsal anlamda beni en çok besleyen şehirdir, diyebilirim. 2004 yılı Şubat ayında öğretmenlik mesleğine ilk adımımı, Kars’ın kışları uzun ve soğuk, ama insanları sıcak küçük ilçesi Sarıkamış’a atanarak attım. 2007 yılında okulumuza atandım ve sekiz yıldır burada Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Bilim Dalında doktora eğitimine devam etmekteyim. Evliyim, bir kızım var. -Öğrencileriniz sizi edebiyat öğretmeni olarak biliyor. Ancak siz aynı zamanda bir öğrencisiniz. Bize yüksek lisans ve doktora sürecinizden bahsedebilir misiniz? Açıkçası ben daha üniversite tercihi yaparken yüksek lisans ve doktora yapmaya karar vermiştim. Bu nedenle tercihlerimi Edebiyat Fakültesi’nden yana kullanmıştım. Fakülteyi bitirir bitirmez de eğitimime ara vermeden devam ettim. Amacım akademik kariyer yapmaktı. Ancak yaşam ilerledikçe şartlar sizi hayatınızla ilgili başka planları da devreye sokmaya zorlayabiliyor. Kendinizi hayata karşı daha güçlü hissedebilmek için öncelikle bir meslek sahibi olmanız, ayaklarınız üstünde durmanız gerekiyor. Bu düşüncelerle ben mezuniyet sonrası öğretmenlik mesleğine de hemen başlamayı tercih ettim. Bir yandan da hayallerimden kopmamak adına ve öğrenmeyi sevdiğim için öğrencilik ve öğretmenliği bir arada sürdürmeye devam ettim. Öğrencilerimize bilgi vermek adına bu süreçten kısaca söz edeyim. 4 yıllık lisans eğitiminin ardından önce yüksek lisans programlarına başvurabiliyorsunuz. Bunun için üniversiteler tarafından çeşitli alanlarda açılan yüksek lisans programlarına başvuru yapmanız gerekiyor. YDS, TOEFL gibi bir yabancı dil sınavı ve ALES sonucunuz, mezuniyet notunuzun ortalaması hesaplanarak sıralamaya alınıyorsunuz, sonra mülakat sınavı sonucuna göre yüksek lisans eğitimine başlıyorsunuz. En az 2 yıllık eğitimin ardından yine aynı yolu takip ederek bu kez doktora programlarına başvuru yapabilirsiniz. Doktora eğitiminin süresi de en az 4 yıl. Yüksek Lisans ve Doktora sırasında önce almanız gereken bazı dersler var. Onları başarı ile geçtikten sonra yüksek lisansta hemen doktorada ise yeterlilik adı verilen sınavı geçtikten sonra tez hazırlamaya hak kazanıyorsunuz. Tezlerinizi tamamladıktan sonra alanınızda uzman bilim adamlarından oluşan bir jüri karşısında savunuyorsunuz. Bu eğitim sürecinin sonunda alanınızda uzman olarak doktor ünvanı alıyorsunuz. Uzun ve zorlu bir yolculuk gibi duruyor; ama insana çok şey öğreten bir yolculuk. 4 -Doktora eğitiminin size ne gibi katkıları oldu? Bu eğitimin bana en büyük katkısı alanımla ilgili güncel bilgileri bilimsel bir ortamda takip etme imkanı kazandım. Bu da bilgilerimin sürekli canlı kalmasına ve yenilerini ekleyerek ilerlemesine olanak sağladı. Sürekli bir şeyler öğrendiğim için mutluyum. Hayatta daha planlı ve metodlu olma becerisi kazandırdı. Akılcı düşünme alışkanlığı kazandım ve bunu yaşamımın her alanına yaymaya gayret ediyorum. Üniversitedeki hocalarımdan hem mesleki anlamda hem de bilimsel anlamda çok şey öğrendiğimi de ifade etmeliyim. Ayrıca, sınavlara giren, ödevler hazırlayan bir öğrenci olmanın öğrencilerimle empati kurabilmeme katkı sağladığını düşünüyorum. -Eğitim-öğretim hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Öğrenmek, bence hayatın vazgeçilmezi. İnsan her zaman öğrenmeye açık olmalı. Herkesten, her durumda, her an öğreneceği bir şeyler olduğunu bilmeli. Eğitim-öğretim okulla sınırlı bir şey değil. Bu bir süreç ve bu süreçte önemli olan öğrendiklerimizle yaşamımıza değer katabilmemiz. Hem kendi hayatımızı hem de çevremizi güzelleştirebilmemiz, iyileştirebilmemiz. O zaman eğitim-öğretim bir anlam kazanır, diye düşünüyorum. Herkesten öğreneceğimiz bir şeyler olduğuna inandığımız zaman tüm insanlara daha başka bir gözle bakar, kabullenici, eşitlikçi ve hoşgörülü olmayı başarabiliriz. Okul, bizi hayata hazırlayan küçük bir model. Oradaki zamanı verimli geçirmeye, gerçek hayat için tecrübeler edinmeye gayret etmeliyiz. Bence eğitim-öğretim faaliyetlerinin yoğun olarak verildiği bir okul şu temel özellikleri taşımalı: Sevgi ve saygının egemen olduğu bir ortam, hoşgörü, sorumluluk duygusu, planlı çalışma, kurallara uyma, sosyal faaliyetlere katılım ve tabii ki donanımlı bir fiziki ortam. -Sizce bir öğretmende bulunması gereken en önemli özellikler nelerdir? Bir öğretmende bulunması gereken en önemli özellik güçlü bir iletişim kurma becerisidir. Çünkü bunu başaran bir öğretmen öğrencisinin gözünde daha inandırıcı ve gerçek olur. İletişim kurmanın yolu da öğrencilerine sevgi ile bakan bir çift gözden geçer. Öğrencilerine sevgi ile bakmalı bir öğretmen. Siz onlara ne kadar sevgi, özveri ve güven veriyorsanız, onlar da size o kadar saygı ve başarı sunuyorlar, onlar da geleceklerine bunu taşıyorlar. Bir öğretmen öğrencileri ile empati kurabilmeli, onları tanımak için zaman ayırmalı, yargılamadan önce anlamaya çalışmalı. Bence öğretmen, davranışlarında tutarlı ve adaletli olmayı ilke edinmeli. Ve tabii ki, alanında donanımlı olmalı, kendine güvenmeli, sınıfında hâkim değil lider olabilmeyi başarabilmeli. -Öğrenim hayatınızda sizde etki bırakan öğretmenleriniz oldu mu? Şu an, öğretmenlik mesleğinin de içinde olan bir öğrenci olarak biliyorum ki, hiç de kolay bir meslek değil öğretmenlik. Ancak bir o kadar da anlamlı ve sevgiden başka bir karşılığı olmayan bir meslek. Bir çiçeğe emek verip de açtığını gördüğünüzde mutlu oluyorsunuz, solduğunu gördüğünüzde nerede yanlış yaptım, diye kahroluyorsunuz. Öğrencilerimiz de birer çiçek gibi… Benim için bugüne kadarki öğretmenlerimin hepsi çok kıymetli. Çünkü hem bilgi anlamında hem de değerler anlamında onlardan çok şey öğrendim. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Bana değer katan bu öğretmenlerimden ilki, İlkokul öğretmenim Nezahat Erten’dir. Yukarıda bahsettiğim sevgi dolu öğretmenlerdendi. Güler yüzü ve sıcak yüreğiyle bana okumanın güzel bir şey olduğunu öğreten ilk öğretmenimdi. Beni okula bağlayan ve başarmanın zevkini tattıran Nezahat Öğretmenimi hiç unutamam. Ortaokul yıllarındaki Türkçe Öğretmenim Özlem Kalyoncu’ya duyduğum hayranlık bu mesleği seçmemdeki en büyük etkendir, diyebilirim. Düzenli ve planlı çalışması, güzel Türkçesi, şık giyimi, sıcak insan ilişkileri ile kendime örnek aldığım öğretmenlerimdendir. Ayrıca sınıfta bize kendi okuduğu roman ve hikayelerle bana okuma alışkanlığı ve keyfi kazandırdığı için de ona minnettarım. Üniversite yıllarında yüksek lisans danışman hocam Prof. Dr. Mustafa Öner ve doktora danışman hocam Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun bilimsel düşüncenin ve Türkolojinin kapısını bana açan, hem öğrencisi olarak hem de mesleğim adına örnek aldığım iki değerli hocamdır. -Kendinizi 10 yıl sonra nerede hayal ediyorsunuz? 10 yıl sonra kendimi akademik alanda ilerlemiş, kitap ve makaleler yazmış bir akademisyen olarak hayal ediyorum. Hayat bu; olur ya da olmaz, ben azmetmeye, öğrenmeye devam ederim. Her şeyden önemlisi ailemle ve sevdiklerimle mutlu ve sağlıklı yaşıyor olabilmek. Bu olduğu sürece hayallere ulaşmak hiç de zor değil. Yeter ki, insan istesin. -Sevgili öğretmenimiz bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Ben de sizlere teşekkür ederim. Yahya Kemal BEYATLI’nın Büyük Aşkı Büyük şair, büyük edip olmaktan daha önemli 3 şey var : Birincisi evlenip yuva kurmak, ikincisi bir ev sahibi olmak, üçüncüsü bir tarafta kimseye muhtaç olmayacak kadar parası bulunmak... Ben bunların üçünü de yapmadım.Akşam oldu mu dostlar dağılır,evlerine gider.Ben şu otel odasında yalnızlığı bütün dehşetiyle duyarım. Ne şiir,ne kitap ve ne de dostlarım beni bu korkunç yalnızlıktan çekip alabilirler. Hikmet,köşküngirişholündekiportmantoda 19.yüzyılınsonlarındaCelileHikmet asılıYahyaKemal'inpardesüsününcebine Hanımresimleriyleolduğukadargüzelliğiile küçükbirkağıtyazıpbırakır.YahyaKemal detümİstanbul'undilinedestandır.İstanbul pardesüsünügiyip sosyetesininençok köşktenayrılırkenelini konuşulankadınıdır. cebinesokuncaorada 1900yılındaisebudillere küçücükbirkağıtbulur. destangüzellikOsmanlı'nın BuNazım'ınelyazısıdır. meşhurvalilerinden'Nazım "Hocamolarakgirdiğiniz Paşa'nınoğlu'HikmetBey' buevebabamolarak ileevlenir.Türkşiirinin giremezsiniz." önemliisimlerindenNazım NevarkiCelile Hikmetdebuevlilikten Hanım,YahyaKemal'i doğacaktır. sevmektedirveona 1916'yagelindiğinde göre,oğlununyaptığı HikmetBeyveCelile birçocukluktur.Durumu Hanımarasındaşiddetli annesiLeylaHanım'a birgeçimsizlikbaşlar.Bir açar.LeylaHanım,her süresonraCelileHanım annegibigüzelkızının eşindenboşanır.Tamo gençyaştadulkalmasını günlerdeCelilehanım,ünlü istemez.KonuyuYahya şairYahyaKemalBeyatlı Kemalilegörüşecektir. ilekarşılaşır.Kısasürede Onunkızıileevlenmeişinisağlamabağlamak aralarındabüyükbiraşkbaşlamıştır.Yahya ister;lakinbuistekgerçekleşmez. Kemalogünlerdebahriyedeokuyangenç Vebirsabahkendisinibeklerken NazımHikmet'inşiirhocasıolarakevegelip mektubugelirYahyaKemal'inCelile gitmeyebaşlar. Hanım'a;onunlaevlenemeyeceğiiçinözür CelileHanım'ınevine,oğluNazım dileyenupuzunbirmektup...CelileHanım Hikmet'inhocasıolarakrahatçagiripçıkan okuduklarınainanamaz;amaolmuşturişte. YahyaKemalaşkınıefsunlukelimelerle Büyükaşkıevlenmektenvazgeçmiştir. şiirleştirmiştir.Nevarki,15-16yaşlarındaki YahyaKemal,deligibiaşıktır;ama NazımHikmet,annesiile'YahyaKemal' evlenmektenhayatıboyuncakorkmuştur. arasındakigönülilişkisindenrahatsızdır. Belkiböylesibirkadınagerçekanlamda Hergelişindeolduğugibiana-oğulşairimizi hiçbirzamansahipolamayacağınıbilmekten, bahçekapısındakarşılarlar,zeminkattaki belkioberaberliklekarşılaşacağıtersbir büyükodadaNazımHikmet'edersverilir. olaydanduyduğuürküntüden,belkidegenç Derssonundadahavaalmasıiçinbahçeye vedeli-dolubirçocukolanNazımHikmet'ten çıkmasısöylenir.OsıradaCelileHanımile çekinmekten. YahyaKemalbaşbaşakristalfincanlardaki YahyaKemal'in'SessizGemi'sihep çaylarınıyudumlarlar.NazımHikmet,onları ölümeyazılmışbirşiirolarakbilinir.Oysa, yanpenceredenizlemiştir.Yaralanmışbir "demiralıpbulimandankalkangemi"ve kuşadöner,annesinebirşeysöylemez;ama "sallanmazokalkıştanemendilnedebir birbahaneileakşamsofrasınaoturmaz. kol"dizeleri,YahyaKemal'inhayatındaki Sabahleyindeerkensaatlerdeokulunadöner. enbüyükaşkıolanCelile'sininadadan AsılolayYahyaKemal'inbirhafta gemiyleİstanbul'auzaklaşmasıesnasında sonrakidersiçinErenköy'egelişindepatlak yaşadığıçaresizliğianlatır.Ölümdürelbet verir.OgünNazımHikmet,hocasıYahya SessizGemi'ninkonusu;amaaşktaaranan Kemal'iisteksizkarşılar,hareketlerinde ölümdürveCelile'ninardındanadalimanında gerginlikhalivardır.Dersinbitimindebahçeye bakakalanYahyaKemal'denesintileriçerir. çıkıpgezinmesisöylenir,busıradaannesi veYahyaKemalsalondaçayiçerler.Nazım 5 GELECEĞİN EMANETÇİSİNDEN ŞEHİRLER İÇİNDEN BİR SENİ SEÇTİM “İZMİR” Güzeller kenti İzmir... İzmir’in baş lezzetleriyle başlıyorum yazıma. Güzel yerleri ol Hayaller belli bir noktaya taşır bizi. Hayalmasına rağmen gezi yerlerinden değil de yelerimizle bir anlam kazanır bu hayat. Bir binayı meklerinden bahsedeceğim. ayakta tutan şey nasıl ki temelleriyse; hedefleri İzmir’de sabah kahvaltılarının olmazsa ayakta tutan şey de insanın hayalleridir. Her inolmazı boyoz... Boyoz ne börek ne de çörektir. sanın içinde gizlediği hayalleri vardır. Bahsetmek Anlatılmaz tadılır cinsinden bir lezzettir. Eliniistediğim konu, hayalimdeki öğretmen örneği. ze aldığınızda pul pul dökülen kırıntıları... Yok Hayalimdeki öğretmen, bizden birisi gibi böyle bir lezzet. Sabah kahvaltılarında gevrek( olsun. Anlasın bizi, yeri gelsin bizimle beraber İzmir’de simite gevrek denir), boyoz, peynir olağlasın. Yeri gelsin ardı ardına espriler sıralasın; sun başka bir şey istemezler. Çayı çok içtikleberaber gülelim. Moralimiz ne kadar bozuk olurrine tanık oldum. Tek de içmezler, ya ailece ya sa olsun; onu görünce gülsün yüzümüz. Geçmişda komşularla birlik içinde. ten ders almayı öğretsin bize, geleceğe yön ver Akşam oldu mu bahçelerde kahkaha meyi. Tek amacı dersi öğretmek olmasın. Hayatı sesleri eksik olmaz. Sokaklarda çocuklar aköğretsin; zorluklar karşısında dik durmayı, hayaşam geç saatlere kadar şen şakrak, güven tı doğru yaşamayı, en zor anlarda dahi ayakta içinde oynarlar. İzmir insanından korkmayın. kalmayı öğretsin. Sınav kağıtlarını okuduğu gibi Onlar kıyı çocuklarıdır; içten, samimi ve dobbizleri de okusun. Gözümüze baktığında derdiradırlar. Bostanlı, Karşıyaka sahilleri yazın akmizi de neşemizi de farketsin. Konuşunca öyle şam saatlerinde dolup taşar, çiğdemini alan, bir konuşsun ki her sözü içimize dokunsun. Bizçayını alan, midyelerini alan hemen sahilde. lerin onlar tarafından şekillendirildiğini unutmaBiliyor musunuz? Ben İzmir’in en çok berabersın. Mustafa Kemal Atatürk’ün: ‘’ Öğretmenler! liğini, huzur veren sahilini seviyorum. Bu araYeni nesil sizin eseriniz olacaktır. ‘’ sözünü süda Bostanlı sahilinde Yasemin Kafe’ye gitmerekli zihinlerinde hissetsin ve hissettirsin. Bizdeki nizi öneririm. Lezzetli yemekler yapıyorlar ve boşlukları özenle doldursun. Her parçamızı ilçok konukseverler. İzmir köfteler şehridir, yolumek ilmek dokusun. Öyle güzel bir eser çıksın nuz düştüğünde tatmalısınız. Eğer sokaklarda ki meydana Atamız’ın gözleri değil, kalbi gururla bir kuyruk görürseniz hemen siz de o kuyruğa dolsun. Bu gençlik Türk milletinin onuru olsun. girin, kesin lokma dağıtıyorlardır. İki porsiyon Gençliğin gücü tüm dünyaya duyurulsun. ‘’ Ne isterseniz yüzsüzlük olmaz. ekersen onu biçersin. ‘’ demiş atalarımız. Öyle İzmir’de çekirdeğe çiğdem, mısıra darı, bir eksin ki öğretmenlerimiz o tohumları ve o tosimite gevrek denir. Patatese pattes, domahumlar öyle sindirsin ki yapraklarına sularını; bitese domtes diyorlar. Buluşma yerleri bellidir. çilenler ekilenden yüce olsun. YKM, Karşıyaka gibi yerleri tercih ederler. Sa Bir mum gibi olmalı benim hayalimdeki hili izleyen Saat Kulesi , çok mu çok kalabalık öğretmen. Yanan bir mum gibi. Diğer mumlara Kemeraltı... Göztepe atkısıyla Kemeraltı’nda da vermeli ışığından. Tıpkı başöğretmen Mustadolaşılmaz. 24 saat midyesi bulunur. Kızları fa Kemal Atatürk gibi. çok güzel olur İzmir’in. İzmir’de en büyük bina Hilton Oteli’nin binasıdır. Bu arada dipnot: İz mir’de böcek fobinizi-eğer varsa- yenmelisiniz. A12/D Süheyla UYSAL Çünkü her yerde göreceksiniz. Bornova Çiçeklikköy’de piknik yapmalısınız. Belkahve mevkiinden Atatürk ile beraber kente yüksekten bakmalısınız. İzmir’in özelliklerini ne kadar anlatmaya çalışsak da yeterli olmaz. Kısacası “İzmir anlatılmaz, yaşanır”. T-11ADilan ÇİÇEK 6 SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNE Dışarda bıçak sırtı bir ayaz. Teni donduruyor, yüreği yakıyor. Allahûekber Dağları’na yağan kar, Anaların yüreğini dağlıyor. Yıl bin dokuz yüz on beş. Bir destan yazılıyor Sarıkamış’ta. Adı, soğukla yoklukla savaşmak. Adı, ölüme meydan okumak. Aylardan Ocak, Allahûekber Dağları’nda üşüyor köşe bucak. Açmış doksan bin vatan evladı ölüme kucak. Bekliyor tarihe bir nam salmak için. Anasını bırakmış kimi ardında, Kimi sevdiğini, evini, ocağını, Kimi yetim kalacak evlatlarını, Ağır ağır yürüyor dik yamaçlara inat. Şehidimin dilinde donmuş sözü. Donmuş yüzü, gözü, elleri. Anlatıyor yaşadıklarını bir tek Ardında bıraktığı ayak izleri. Diyor ki; rüzgâr çetindi, hava soğuk. Yollar uzun mu uzundu, günler kısa. Yürüdük, yürüdük hiç durmadan. Bekliyordu bizi dağların ardında sonsuzluk. Önünü bile göremez kimi tipiden. Kimi yorulmuş, düşmüş bir yana. Düşen memnun ki yerinden, Kalkmıyor, yola düşmüyor yeniden. Bir dağ düşünün, toprak yok. Karla kaplı bembeyaz bir boşluk. Mehmed’im uzanmış, uyuyor karlar üstünde. Rengârenk çiçekler misali, çimenler üstünde. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” diye, Haykırıyor dağlar, taşlar. İnliyor Allahûekber Dağları, Ağlıyor ardından analar, kardeşler. Mısralara sığmaz senin destanın şehidim. Seni yürek anlatamaz ki; dil anlatabilsin. Bastığım her yer sayende vatan şehidim. Unutmak seni, haramdır bize şehidim. Ey, zamanın donmuş tanıkları! Korkusuzluk ve vatanseverlik anıtları, Asırlar geçse de adınız hep anılacak. Bu vatan size ebedîyen minnettar kalacak. Okul Öğrenci Temsilcisi Mehmet Han Sezen A/11 F 975 AMAN APAKAY CANIM APAKAY Ol mindim atga Ketiyatırman catga Aylandım keldim üyge Karadım apakay maga söge Kayttım kettim cıraga Karadım üydeki şıraga Aldanıp kirdim üydeki araga Apakay koş keldin dep ayta maga Arap tarap aylandım aniyakka, mıniyakka Kişifledim sögecek dep apakay maga Ketmek istiymen ya catmaga Apakay tartıp tartıp cırta Catak sozulup karay maga Alayı cuvurup tüşüp karay maga Sındırgan tayaknı cuvura apakay maga Tabtım mindim atga kayttım tavga Kozu kaytgan kurdun colundan Tuncer kaçkan apakay colundan Tuncer ÜNLÜTÜRK Edebiyat Öğretmeni 7 Sahiplenme duygusundan ziyade gençleri çok seviyorum. SUAT YALIÇ ile Hayata Dair Öğretmenim sizinle röportaj yapmak istiyoruz dergimiz için dedik, hemen kabul etti “Ben her zaman buradayım” diyerek. Röportaja gittiğimizde kocaman kollarını ve gönlünü açarak bizi karşıladı, sorularımıza hani fırından yeni çıkmış ekmeğin sıcaklığıyla yanıt verdi. Evet ilerleyen satırlarda da okuyacağınız gibi tam bir “BABA”ydı. Çünkü öyle davranıyordu herkese; büyük küçük demeden. Onun için zaten başka bir sıfat düşünülemezdi.Bir insan bir dünyadır. Sizi Suat Hoca’nın dünyasına götürüyoruz. -Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1961 Adana Ceyhan doğumluyum. Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğuyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Mersin’de tamamladım. Ortaokul ve lisedeki aktif spor hayatımdan dolayı Ankara Gazi Beden Eğitimi Meslek Yüksek Okulunu kazandım. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2010 yılından beri okulumuzda idareci ve öğretmen olarak görev yapmaktayım. -Okulda her zaman her yerdesiniz. Sahiplenme duygusu sizi yoruyor mu güçlendiriyor mu? Sahiplenme duygusundan ziyade gençleri çok seviyorum. Maddi anlamda sıkıntılı bir gençlik dönemim oldu. Bu yüzden onlarla empati kurabiliyorum. Otuz iki yıldır görevime aynı duygu ve heyecanla geliyorum. Sanırım bu duygular beni güçlendiriyor. -Öğrenciler sizden hem çekiniyorlar hem de sizi kendilerine çok yakın buluyorlar. Bunun sebebi ne olabilir? Öğrenciler benim herkese, cinsiyet ve yaş ayrımı yapmadan eşit davrandığımı biliyorlar. Onların olumlu davranışlarını övüyor; olum- 8 suz davranışlarını eleştiriyorum. Belki ukalalık olacak ama; öğrenci ben burada olduğumda kendini güvende hissediyor. -Meslek hayatınızda size “İyi ki buradayım bu işi yapıyorum” dedirten şey nedir? Ülkemizde çok ciddi anlamda kadın problemi yaşanıyor. Böyle bir süreçte kız öğrencilerin ağırlıkta olduğu bir okulda görev yaptığım için doğru kitle ile olduğumu düşünüyorum. -Lisedeki takma adınız neydi? Lisede hatta üniversite hayatım boyunca takma adım “baba” ydı. Sanırım bu, kendi ifadelerimden dolayı da benim için kullanıldı. Çünkü ben genellikle çevremdekilere “baba”, “babam” diye hitap ederdim. Bu da Anadolu kültüründen gelmemden kaynaklanıyor. -En son hangi özelliğinden dolayı “Seninle gurur duyuyorum” ifadesini hangi öğrenciye söylediniz? Aslında bu benim ender kullandığım bir söz değil. Etkili olduğunu düşündüğümden çok sıkı kullanırım. Herkesin bu sözü hakettiğini düşünüyorum. Disiplin suçuyla yanıma gelen her öğrenciye bu sözü söylüyorum mesela. -Hayatınızda aldığınız en yeni karar nedir? Ailece aldığımız bir karar: Emekli olunca Ege sahillerine yerleşmek. Hangi filmdeki hangi karakteri kendinize yakın buluyorsunuz? “Mucize” filmini izlemiştim en son. Oradaki öğretmen karakterini kendime çok yakın hissettim.Değiştirdiği bir insan vardı, benim de değiştirdiğim öğrenciler oldu.Onları topluma kazandırdık. -Sanatın hangi dalına yakınsınız? Şiiri çok seviyorum. Şiir dinletilerini tiyatro ve sinemadan daha çok seviyorum. -Kulağınıza küpe olan , aklınıza kazınmış bir söz var mı? Babamın bir bakkal dükkanı vardı. Biz de babama yardım ediyoruz. Önceden çuvallar içinde olurdu erzaklar. Ben çuval taşırken her seferinde içeride bir cam kırardım.Babam her zaman eğilip dizime bakar “ Sana bir şey oldu mu?” diye sorardı. Babamın bu davranışı , söylediği bu sözler hep aklımda kalmıştır. Hiçbir zaman kırılanın dökülenin peşinde olmadım. Hep insana değer verdim. Değerli öğretmenimize dergimize verdiği önem ve bize ayırdığı zaman için teşekkür ediyoruz. Umarız sohbetimizin hoşluğunu size eksiksiz yansıtabilmişizdir. Aleyna BAYAR A 11-G ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ Gözlerin gözlerime değince felâketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felâketim olurdu ağlardım ne vakit Maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgâr aklımı alırdı sessizce bir cıgara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felâketim olurdu ağlardım akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felâketim olurdu ağlardım Attila İLHAN MAVİ GÖZLÜ DEV O mavi gözlü bir devdi, Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev, Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin. O mavi gözlü bir devdi, Minnacık bir kadın sevdi. Mini minnacıktı kadın. Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruliiii hanımeli açan eve. Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliii hanımeli açan ev... Nazım HİKMET 9 KİTAP ÖNERİLERİMİZ Sabahattin Ali- KÜRK MANTOLU MADONNA Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor . Stieg Larsson-EJDERHA DÖVMELİ KIZ Ülkede rekor satış yapan kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden İsveçli gazeteci Stieg Larsson'un zihne kazınacak sahneler, çarpıcı ve canlı karakterler, okurları adeta yerlerine çivileyecek sürükleyici bir kurgu ile her sayfasını ağır ağır ve dokuyarak yazdığı Millennium serisinin ilk kitabı Ejderha Dövmeli Kız'ı okuduktan sonra, Gefle Dagblad gibi 'Bundan daha iyisi yapılamaz' diyebilirsiniz . Margaret Mitchell-RÜZGÂR GİBİ GEÇTİ Pulıtzer Ödüllü Bir Aşk Ve Savaş Destanı. Güçlü ruhu, çarpıcı güzelliğiyle Scarlett O'Hara, hür ve etkileyici Rhett Butler ve romantik, son derece yakışıklı Ashley Wilkes'ın içinde bulunduğu aşk üçgenine, iç savaş kıyameti eşliğinde tanıklık ediyoruz.Aşk, ölüm, kan, kül ve savaşın götürdükleri . Dostoyevski- SUÇ VE CEZA Fakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Yaşlı ve zengin olan bir tefeciyi,ve onun kız kardeşini görgü tanığı bırakmamak için öldürür. Kimsenin kendisini görmediğini ve geride çok büyük bir olasılıkla bir iz kalmadığını bildiği halde, bazı tesadüflerin sonucunda Raskolnikov müthiş bir tedirginlik içine düşer. İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir. Temiz kalpli Sonya'ya suçunu itiraf eden Raskolnikov, polise de teslim olur ve cezasını çekmek üzere Sibirya'ya gider . Cengiz Aytmatov- GÜN OLUR ASRA BEDEL Eser, başkahraman Yedigey vasıtasıyla Sovyet rejimindeki bozulmayı ve çöküşü okuyucuya çarpıcı bir şekilde sunmaktadır. Gün Olur Asra Bedel, tertemiz aşkları, efsane ve masalları, Sovyet Rusya rejiminin acımasız faaliyetlerini bir arada anlatmaktadır. Cengiz Aytmatov, Rusya rejimi sırasında dinini, dilini, ailesini unutan bir nesli gözler önüne sermektedir. 10 İskender Pala- İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Deyimlerimizin ortaya çıkış hikâyelerini bilmenin, dilimizin kültüre yansıyan yüzüne bir renk katacağı kesindir. Umarız, bu konuda daha geniş araştırma yapacaklar için bu küçük kitap bir başlangıç olur. Victor Hugo - SEFİLLER Romantik akımın ilk kuramcısı ve şefi Victor Hugo’nun “Sefiller“ adlı bu romanı 19. Yüzyıl’ın en çok tanınmış ve sevilmiş klasik yapıtlarının başında gelir. Klasik tiyatronun yapay ve dar dünyasını kıyasıya eleştirerek modern dram tarzını ortaya atan, çağının sanatçılarını derinden etkileyen Hugo, yaşadığı yüzyıla damgasını vuran belli başlı sorunları, halkın özgürlük tutkusunu “Sefiller“de değişik bir biçim ve şiirsel bir üslupla dile getirir. Tolstoy- ANNA KARENİNA Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, sadece toplumsal olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır. Yazar, en ünlü eserlerinden biri olan Anna Karenina’da evlilik, aşk ve ölüm konularını derin bir gözlem gücüyle ele almış, muhteşem edebi dehasıyla işlemiştir.Pek çok yazar ve eleştirmen Anna Karenina’yı gelmiş geçmiş en büyük roman saymaktadır. Tolstoy’un bu büyük eseri birçok kez sinemaya da uyarlanmıştır . Elif Şafak- AŞK Ya ortasındasındır Aşk’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar... ve aşkın peşinde katetmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller...Aşk... kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası...Aşk... Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman . Kathryn Stockett -DUYGULARIN RENGİ Kaybolmuş ve adaletsiz bir dünya... Mississippi, Jackson; 1962. Siyah kadınlara, beyaz çocukların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda güvenilmeyen bir dönem Skeeter, Aibleen ve Minny… Kimse arkadaş olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikâyeleri oldu. Duyguların Rengi, acıların, acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak evrensel hikâyesidir. 11 EŞLERİNİN GÖZÜNDEN EDEBİYATÇILARIMIZ Afet Ilgaz, RIFAT ILGAZ’ı anlatıyor: -Rıfat Bey’in sizin en çok hoşunuza giden ve sizi kızdıran/üzen davranışlarından söz etmeniz mümkün mü? -RıfatBeyzeki,espirili,eskikültürden birikimleriylekültürlübirzattı.Butaraflarıyla dabulunduğuyerlerdecazibemerkeziolurdu. -Rıfat Bey kapıdan eve girince nasıl bir insandı? Bir eş ve bir baba olarak Rıfat Ilgaz’ı nasıl tasvir edersiniz? -Kapıdan,evenekadaryorgunolursa olsungülümseyerekveevedönüşününverdiğimemnuniyetibelliederekgirerdi.Eviçok severdivegerekmezsehaftalarcaçıkmazdı evden.Akşamsoframızıberaberhazırlardık veuzunuzunkonuşurduk. Birbabaolarakazıcıksertvedisiplinliydi.Amadüşünceliydide.Çocuklarınmaddi ihtiyaçlarınıteminkonusundadaçokhassastı.Amatenkitçitarafıdaçocuklarıetkilerdi. - Hababam Sınıfı nasıl doğdu? -HababamSınıfı’nınnasıldoğduğunu benbilmiyorum.Bendenönceyazılmışbir kitaptır.HattaUlviUraztarafındanKüçük Sahne’deoynanmış,tiyatronunönündekuyruklaroluşmuşveRıfatBey’edebirdönem içinçokparakazandırmıştır.Benodönemi bilmiyorum. Kızımındoğduğusene(1971Kızım hâlâsinematelevizyonhocalığıyapıyor.)Ulvi Uraz,“HababamSınıfıSınıftaKaldı”yıdaoynamış,üçüncü“HababamSınıfı”nıoynamaya başlamıştı.İlkgecesiTünel’dekiElhamra sinemasındanyapıldıamabuoyunpektutmadı.ErcanYazganda“HababamTaburu”nu Ankara’daoynadıbirsüre.Buoyundapek tutmamıştı.Elimizdardaolduğuiçinfilmin bütünhaklarınıçokucuzfiyatasatmıştık. RıfatBey,kendindenhabersizolarakfilme romandançokbaşkaşeylerilaveedildiğini gördükçerahatsızolurdu. RıfatBey,“HababamSınıfı“hikayelerininkendisininokuduğuKastamonuÖğretmenOkulu’ndayaşanmışhikayelerden mülhemolduğunuvekendisinindeGüdük Necmiolduğunusöylerdi. 12 BEHÇET NECATİGİL’i, eşi Huriye Hanım anlatıyor: -Eserlerini nasıl bir ortamda yazardı? Genellikleşiirdüşündüğüzamankonuşmaz,bizlerinarasındabilesankiyalnızolurdu. Odasınakapanır,şiirinibitirmedençıkmazdı.Ben veçocuklarodasınahiçgirmezdik.Zatenöyle günlerdegenellikle,yüzvermezdi.Tabiihiçbir zamanşakıyanneşelibirevimizolamadıdiyebilirim.Engüzelveneşelianlarımız,eğergünü iyideğerlendirdivehelebirdeşiiryazabildiyse, hepimizinbiraradaolduğuakşamyemekleriydi. Behçet’inçokrenklikişiliğivardı.Konuşmaya başladığızamanesprilivehoşsohbetolurdu, insanonunbubirsaatlikgüzelkonuşmasınıdinlemekiçinonikisaatçalışmasınarazıolurdu.Çokzenginbirruhyapısıvardı.Yalnızşiiri bitinceyekadar,yaniçocukdoğuncayakadaro sancılardevamederdi.Derkenkapıaralanırbaşı uzanırdı.Eğergülüyorsaşiirbitmiştirderdimve çoğunluklabanaokurdu.Benimbeğenmemiçok isterdi.Sadecebenimemnunetmekiçinokurdu. Çünküşiirçıkanakadarnelerçektirdiğinibiliyorduherhalde.Hayatımızpekparlakgeçmemesine,herşeyikısıtlıyaşamamızarağmendünyaya yenidengelsemyineonunlaevlenirdim.Altmış üçyıllıkyaşamındaaşağıyukarıellikitapbıraktı, bunlarşiirleri,edebiyatsözcükleriveçevirileriydi. Düşünüyorumdayaşamayahiçvakitbulamadı, Bunuonasöylediğimzamanlarda,“Bençalışırkenyaşıyorumya!”derdi. Kaynak: Tahsin YILDIRIM, Eşlerinin Gözünden Edebiyatçılarımız “Bize her yer Trabzon” sözü nereden geliyor? Trabzon’dan geldiğine inanılıyor. Trabzon insanı geleneklerine, örflerine, kültürüne çok bağlıdır. Bedri EKŞİ ile YILIN RÖPORTAJI Birazdan okuyacağınız röportajı okulumuzun kimya dersi öğretmenlerinden Bedri Ekşi ile gerçekleştirdik. Öğrencilerimizle “ Hangi öğretmenlerinizin röportajını okumak istersiniz ?” şeklinde bir anket çalışması yaptık. Çıkan sonuçlarda Bedri hocamız açık ara farkla birinci oldu. Kendisini öğretmenler odasındaki köşesinde bulduk. “Hocam sizinle röportaj yapmak istiyoruz” diye bir başlangıç yaptık . Hocamız: “Tabii ,yapalım.Trabzonspor’la mı ilgili , bir de video kaydı olacak mı, eğer öyleyse saçlarımı tarayayım “diye daha ilk etapta bizi güldürmeye başladı. Öğretmenler odasında başlayan röportajımızı, hocamızın esprilere konsantre olamaması nedeniyle okulumuzun idare bölümündeki fuaye kısmına taşıdık. Bu sohbet esnasında renkli Karadeniz kişiliğini bir kere daha görmüş ve tanımış olduk. Sözü daha fazla uzatmadan sizleri eğlenceli sohbetimizle başbaşa bırakıyoruz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz? Bu soruyu öğrenciler sorduğunda Trabzonsporluyum diye söze başlıyorum aslında. Sanki kendime ait her şeyi anlatmış gibi oluyorum. 1972 yılında Trabzon’da doğdum. Üniversite de dâhil bütün öğrenim hayatım Trabzon’da geçti. (Bu dönemde diğer illere pek ihtiyaç duymadım.) İlk görev yerim olan Amasya’da mecburi hizmetimi tamamladıktan sonra zaruri hizmet (eş durumu) nedeniyle Ankara’ya geldim. On yıldır da Ankara’da okulumuzda görev yapmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. Öğretmenlik mesleğini nasıl seçtiniz? İlkokul, ortaokul ve lise yıllarım Trabzon’da oldukça keyifli geçtiğinden üniversite için de Trabzon’dan farklı bir şehir hiç düşünmedim. O yüzden sadece Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki bölümleri yazdım. Aynı puanla başka bir şehirde mühendislik ya da mimarlık okuyabilirdim; ama ben Karadeniz işi yaptım önce şehir seçtim sonra meslek. Peki, tekrar seçme hakkınız olsa, yine öğretmenlik mesleğini mi seçerdiniz? Son bir iki yıla kadar öğretmenlik dışında bir meslek hiç düşünmedim. Ancak son zamanlarda “ acaba “ diyorum. Tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirim. :) Öğrencilik yıllarınızdan biraz bahseder misiniz? İlkokul öğretmenimden zeki olduğum konusunda söylemler duymuştum; ancak bunu ilerleyen yıllarda başka öğretmenlerimden pek duyamadım. Çok hareketli ve hayL az bir çocuktum. Lisede de bu yaramazlıklarımız devam etti. Okulda, ilçede hatta zaman zaman Trabzon’da faili meçhul bütün yaramazlıklar birkaç arkadaşımla bana kalırdı. Bir gün lisede bir deneme sınavı yapıldı. Bu sınavda ilk üç sırayı aramızda paylaştık. Bu sınav bizim için bir dönüm noktası oldu. O zamana kadar sadece yaramazlıklarımızı gören öğretmenlerimiz, ders başarımızın da farkına varmış oldu ve bizimle bu yönde ilgilenmeye başladılar. Bu sayede üniversiteyi kazanmış oldum. Öğretmenlik dışında uğraştığınız başka alanlar var mı? Küçük yaştan beri sporun her alanıyla ilgileniyorum. Okuldan futbol voleybol, masa tenisi takımları çıkarıp turnuvalara katılıyoruz. Uzun bir süre Ankara’da “Akçaabat Folklor Derneği” olarak halk oyunları ekibi kurduk. Bu ekip sadece öğretmenlerden değil, çeşitli meslek mensuplarından oluşuyordu. Yaklaşık 3-4 yıl çok güzel etkinlikler, gösteriler yaptık. Son zamanlarda kültürümüzde yer alan eski mutfak ve tarım araçlarının minyatür maketlerine merak saldım. Olabileceğin en küçüğü olan bu parçaları satın alıyor, yaptırıyor ya da kendim yaparak mini bir müze oluşturmaya çalışıyorum. Şu an parça sayısı 60. Sayı 200 civarında olunca sergileme imkânım olacak. Şiir merakım var. Yine Karadeniz kültürünün bir parçası olan ‘atma türkü’ dediğimiz yöresel türküleri derliyorum bir antoloji oluşturma planım var. Vakit buldukça da ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan ve üyesi olduğum Ekşioğlu Vakfı’nın çalışmalarına katılıyorum. “Bize her yer Trabzon” sözü nereden geliyor? Trabzon’dan geldiğine inanılıyor. Trabzon insanı geleneklerine, örflerine, kültürüne çok bağlıdır. Yöre insanı içtenliğini insan sevgisini kültürünü Karadeniz’in hırçınlığını vatan sevgisini her yere taşımaktadır. Gittiği yerde asimile olmamakla birlikte etrafını da kendine benzetmektedir. Bu özellik de bize her yeri Trabzon yapıyor. Her fırsatta soluğu memleketinizde aldığınız doğru mu? Evet, ama eskisi kadar fırsat bulamıyorum. Yaş ilerledikçe öncelikleriniz değişiyor. Doğayı ve dağları çok seviyorum huzur buluyorum. Yazları sürekli gidiyorum. Ankara’ya geldiğimden beri her ara tatilde Trabzon’da mini bir festival düzenliyorum. Dağda karlar altında yakın arkadaşlarımla 3-4 gün süren karalahana festivalinin bu yıl 9. sunu yaptık. Bir seferinde yollar kapandı iş makineleriyle aldılar bizi. Öğrencilerle yaptığımız anket sonucunda röportajını okumak istedikleri öğretmenlerden biri siz çıktınız. Öğrencilerin bu merakının sebebi ne olabilir? Derslerimiz genelde keyifli geçiyor. Sanırım renkli bir kişilik olarak görüyorlar. Bu nedenle ders dışı konulardaki düşüncelerimi de merak etmiş olabilirler. Öğretmenlik hayatınızda başınızdan geçen komik bir anınız var mı bizimle paylaşır mısınız? Körfez Savaşı’ndan sonraydı sanırım dünyanın çeşitli ülkelerinde zarf içerisinde bazı kurumlara sarı toz halde şarbon gönderiliyordu. Ciddi bir panik vardı. Amasya’da çalıştığım okula yeni kimya seti gelmişti. Bir zarf içerisine sarı kükürt koyup üzerine İngilizce yazılar yazarak stajyer bir arkadaşla okul müdürüne göndermiştim. Zarfı açtıktan sonra yüzünün beyazlığı 3 günde gitmemişti. Hocam, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Naif derginizin bu çok özel sayısında bana yer ayırdığınız için genel yayın yönetmeni ve ekibine, merak eden araştırmacı öğrencilerime ve keyifli sohbet için sizlere teşekkür ediyorum. Saygılarımla. 13 EDEBİYATTAN BEYAZ PERDEYE KİTAPLAR YÜZÜKLERİN EFENDİSİ KELEBEK ESARETİN BEDELİ BABA İster seyredin ister okuyun. Gösterildiği yılllarda sinemalarda büyük ilgi gören , gişe rekorları kıran filmler. Hepsinin ortak yönü kitaplardan beyaz perdeye uyarlanan senaryolar olmasıdır. 14 EDEBİYATIMIZIN KOCA ÇINARI YAŞAR KEMAL "O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.'' "İnsanlar evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.'' Düş gücünü yitiren insanın umudu olur mu?” “ Yaşar Kemal'in Romanları Teneke (1955-1987) Beyaz Mendil (1955) İnce Memed I (1955-1989) Namus Düşmanı (1957) Ala Geyik (1959) Ölüm Tarlası (1966) İnce Memed II (1969-1988) Yılanı Öldürseler (1981) İnce Memed III (1984-1988) İnce Memed IV (1987/1989) Ortadirek (1960-1989) Demirciler Çarşısı Cinayeti (19741990) Yumurcuk Kuşu (Kimsecik I, 19801988) Kale Kapısı (Kimsecik II, 1985-1987) Yer Demir Gök Bakır (1963-1990) Üç Anadolu Efsanesi (1967-1987) Ölmez Otu (1968-1988) Ağrı Dağı Efsanesi (1970-1990) Çakırcalı Efe (1972-1986) Yusufçuk Yusuf (1975-1990) Al Gözüm Seyreyle Salih (1976-1990) Kuşlar da Gitti (1978-1990) Deniz Küstü (1978-1990) Hüyükteki Nar Ağacı (1982-1990) 15 ^ - TÜRK ^ LÜGATİ'T DİVANÜ And içerek söylüyor�m ben , Buhara'nın sözüne g�venilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim , ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki ^ zaman karşılıklarını ve Oğ�z Türklerinin or�aya yalvacımız kıyamet belgelerini , ahir çıkacaklarını söylediği sırada " Türk dilini öğ�eniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır . " buy�r�uşt�r. Bu söz ( hadis ) doğ�� ise -sorg�su kendilerinin üzerine olsun -Türk dilini öğrenmek vacip ( çok gerekli ) bir iş olur ; yok , bu söz doğ�� değilse akıl da bunu emreder. Ben onların en uz dillisi , en açık anlatanı , akılca en incesi , soyca en köklüsü , ^ onların şarlarını , çöllerini baştan başa dolaşen iyi kargı kullananı olduğ�m halde tım. Türk , Türkmen , Oğ�z , Çiğil , Yağ�a , Kırgız boylarının dillerini , kafiyelerini belleyerek faydalandım ; öyle ki bende onlardan her boy�n dili , en iyi yolda yerleşmiştir. Ben onları en iyi surette sıralamış , en iyi bir düzenle düzenlemişimdir. Bana sonsuz bir ün , bit�ez t�kenmez bir azık olsun diye şu kitabımı -Tanrı'ya ^ Lügati't ^ - Türk " Türk Dilleri Kamusu " adını vererek yazdım. sığınarak -Divanü Kaşgarlı MAHMUT