Dosyayı İndir - Borsa Uzmanları Derneği

Transkript

Dosyayı İndir - Borsa Uzmanları Derneği
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ...................................................................................................... v
Prof. Dr. Nurhan AYDIN
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI
AÇISINDAN ÖNEMİ ...............................................................................1-40
Yrd. Doç. Dr. Metin COŞKUN
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN
AYDINLATILMASINDAKİ YERİ .............................................................. 41-72
Yrd. Doç. Dr. Fatih TEMİZEL
ASİMETRİK BİLGİNİN HİSSEDAR DEĞERİNE ETKİSİ ............................. 73-101
Yrd. Doç. Dr. Murat ERTUĞRUL
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR ....................... 103-149
Arş. Gör. Sinan YILMAZ
İŞLETMELERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNDE İKİNCİL
PAYDAŞLARLA İLİŞKİLERİN ÖNEMİ ................................................. 151-174
Yrd. Doç. Dr. Muammer SARIKAYA
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM
ARAÇLARI VE KULLANIMI .............................................................. 175-204
Yrd. Doç. Dr. Fatih BAYRAM
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ
KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM ..................................................... 205-254
Yrd. Doç. Dr. Mesut KURULGAN
PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA
YENİ TRENDLER ............................................................................. 255-295
Yrd. Doç. Dr. Adnan SEVİM
ÖNSÖZ
Bir ülkenin ekonomik gelişimiyle sermaye piyasalarının
gelişimi arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır. Sermaye piyasaları
gelişmemiş bir ülkede ekonomik gelişme beklenemez. Sermaye
piyasalarının gelişimi ve etkinliği, bu piyasaların güven, açıklık ve
kararlılık özelliklerine bağlıdır. Bu piyasalar ne kadar güvenilir, şeffaf
ve istikrarlı ise etkinlik ve gelişmişlik o ölçüde artacaktır. Sermaye
piyasalarının güven, açıklık ve kararlılık özelliklerini artırmada,
Kamuoyunun Aydınlatması ve Yatırımcı İlişkileri faaliyetlerinin
önemi açıktır.
Kamuoyunun aydınlatılması; menkul kıymetlere yatırım
yapan ve yapacak olan yatırımcıların hak ve menfaatlerinin
korunması amacıyla,
sermaye piyasasında faaliyet gösteren
işletmeler ve bu işletmelerin menkul kıymetleriyle ilgili bilgilerin
açıklanmasıyla ilgili bir kavramdır. Yatırımcı ilişkileri ise mevcut ve
potansiyel yatırımcıların yatırım kararlarında gerekli olan bilgileri
sağlamaya, işletme ile işletmenin iç ve dış paydaşları arasındaki
iletişimi en etkin bir şekilde sürdürmeye yönelik faaliyetlerdir.
Günümüzün artan rekabet koşulları karşısında işletmelerin başarıyı
yakalamaları ve değer maksimizasyonu amacını gerçekleştirmeleri,
paydaşlarıyla başarılı ilişkiler kurmalarına bağlıdır. Bu ilişkilerin
sürdürülebilmesi;
paydaşların ihtiyaç duyacakları bilgileri doğru,
zamanında ve güvenilir bir biçimde sunulmasını gerektirir. Bilgi
v
kirliliğinin yoğun olduğu günümüzde yatırımcılar için doğru, yeterli,
kolay erişilebilir bilgiye ulaşmak son derecede kritik bir faktör
olmuştur.
İşletmeler
paydaşların
gereksinimlerini
karşılayacak
bilgileri sunmadıkça, işletmeye güvenin, işletmeye yönelik olumlu
duygu ve düşüncelerin oluşması mümkün görünmemektedir.
Kamuoyunun Aydınlatılmasında Yatırımcı İlişkileri adlı bu
kitap, konunun farklı boyutlarıyla ele alındığı sekiz çalışmadan
oluşmaktadır. Bu çalışmanın ortaya çıkarılmasındaki temel amaç,
ülkemizde bu konuda henüz Türkçe kaynağın yok denecek kadar az
olmasıdır. Çalışmada, hem bu boşluğun giderilmesi, hem de sermaye
piyasalarında etkinliğin artırılmasında önemli olan bu konuya olan
ilginin artırılması amaçlanmıştır.
Kitabın basılmasına olanak sağlayan başta Rektörümüz Sayın
Prof. Dr. Fevzi SÜRMELİ ve Rektör Yardımcımız Sayın Prof. Dr.
Nezih VARCAN olmak üzere, çalışmada yazar olarak görev alan tüm
meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.
Çalışmanın ilgililere yararlı olmasını dilerim.
Prof. Dr. Nurhan AYDIN
Editör Ekim 2009
vi
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE
PĠYASALARI AÇISINDAN ÖNEMĠ
Yrd. Doç. Dr. Metin COŞKUN
Anadolu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
1. GĠRĠġ
Finansal piyasaların temel işlevi fon akımını kolaylaştırmaktır.
Başka bir deyişle fon fazlası olan birimler fon açığı veren birimlere fonları
finansal piyasalar aracılığıyla transfer etmektedirler. Kısa vadeli fonlar para
piyasasında, uzun vadeli fonlar ise sermaye piyasasında işlem görmektedir.
Sermaye piyasalarında fon transferi daha çok hisse senedi, tahvil gibi
menkul kıymetlerin ihraç edilmesi ile gerçekleştirilmektedir. Devlet, kamu
kurumları ve işletmeler fon ihtiyaçlarını uzun vadeli menkul kıymetler ihraç
ederek karşılamakta, yatırımcılar ise bu menkul kıymetlere yatırım yaparak
sahip oldukları fonları değerlendirmek istemektedirler. Böylece bir taraftan
tasarruflar gelir getirici alanlarda değerlendirilirken diğer taraftan bu
tasarruflar verimli alanlarda kullanılarak ekonominin gelişimine ve
kalkınmaya ivme kazandırılmaktadır.
Menkul kıymet piyasasının gelişimi büyük oranda menkul kıymet
arz ve talebinin canlı ve güçlü olması ile mümkündür. Ancak bu gelişimin
sürdürülebilir olması sağlıklı bir ikincil piyasanın varlığına bağlıdır. Arz ve
talep dengesinin mevcut olması, piyasaları etkileyici faktörel güçlerin
bulunmaması, menkul kıymetin fiyatını belirleyici ekonomik, siyasi ve
sosyal gelişmelere ilişkin tüm bilgilerin piyasaya anında sunulması,
piyasanın likiditesinin yüksek olması ve düşük işlem maliyetleri etkin bir
piyasa yapısını yansıtan faktörlerdir. Bunların sağlanmasında, makro
Metin COŞKUN
ekonomik yapılanmadaki istikrara paralel olarak, piyasa ve borsa
sistemlerine ilişkin yasal, teknik ve kurumsal altyapıdaki gelişim düzeyi de
belirleyici olmaktadır. Piyasa düzenini ihlal eden davranışları önleyici
gözetim ve denetim faaliyetleri, piyasa işleyiş ve etkinliğini artırmaya
yöneliktir. 1
Sermaye piyasasında yer alan taraflar kendilerini güven içerisinde
hissetmek isterler. Başka bir deyişle sermaye piyasalarında dürüstlük ve
güven son derece önemlidir. Bu piyasada yatırım yapanlar aldatılma şüphesi
içerisinde olmamalıdır.
Sermaye piyasalarında, dürüstlük ne derecede önemli ise
ortaklıkların içinde olup bitenlerin, onlara ilişkin gelişmelerin, piyasanın tüm
tarafları tarafından bilinmesi, ortaklıkları ve onların ihraç ettikleri sermaye
piyasası araçlarını ilgilendiren bilgilerin saydamlığı, herkese açıklığı ve
özellikle yatırımcılar açısından bunlara eşit konumlarda ve zamanlarda
ulaşılabilmesi de o denli vazgeçilmezdir. 2
Sermaye piyasası faaliyetlerinin güven içinde yürütülmesi ve
yatırımcıların doğru bilgilendirilmesi amacıyla açıklık ve kamuyu
aydınlatma ilkeleri önemini korumaktadır. Açıklık ilkesinin uygulanmaması,
halkın yanlış bilgilerle kasıtlı olarak yönlendirilmesi dışında, en azından,
mevcut doğru bilgilerden, önce şirketlerin içinde bulunan kişilerin, yönetici
veya çalışanların yararlanması sonucunu verir. 3
Halka arz edilen menkul kıymetlere ilişkin şirketlerin durumlarını
ortaya koyan bilgilerin zamanında, doğru, tam ve ayrıntılı olarak
yayınlanması yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması açısından
önem arz etmektedir. Menkul kıymet piyasalarında kamuyu aydınlatma
sisteminden amaçlanan, yatırımcıların etkin bir şekilde korunmasıdır. Ancak,
uygulamada
tam
aydınlanmanın
sağlanmasında
güçlüklerle
karşılaşılmaktadır. Bilginin çıkışı ile herkese dağılımı arasındaki zaman
1
Meral Varış Tezcanlı, Ġçeriden Öğrenenlerin Ticareti ve Manipülasyonlar (İstanbul:
Ufuk Reklamcılık ve Matbaacılık Ltd.Şti, Aralık 1996), s. 2.
2
Reha Tanör,Türk Sermaye Piyasası (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Kasım 2000), s. 212.
3
Muharrem Karslı, Sermaye Piyasası, Borsa, Menkul Kıymetler (3.Baskı. İstanbul: Beta
Basım, 1989), s. 454.
2
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
sürecinin uzunluğu, bazı kişilerin menfaat sağlamalarına, diğer yatırımcıların
da zarara uğramalarına yol açmaktadır. Kamuyu tam aydınlatma zorunluluğu
ile yatırımcıların tam korunması yönünde zaman aralığının sıfıra indirilmesi
hedeflenmektedir. 4
2. KAMUYU AYDINLATMA KAVRAMI
Kamuyu aydınlatma kavramı, sözlük anlamı açısından “açmak, ifşa
etmek, göstermek, izhar etmek” anlamlarını taşıyan İngilizce “disclose”
fiilinin isim hali olan ve “açma, ifşa etme, haber verme” gibi manalara gelen
“disclosure” kelimesinin Türkçe karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kavramın
özünde, sermaye piyasasında faaliyet gösteren şirketlerle menkul kıymetlere
ilişkin durum, olay ve faaliyetlerin kamuya açıklanması yer almaktadır. 5
Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlükte kamu; “halk hizmeti
gören devlet organlarının tümü, Bir ülkedeki halkın bütünü, Topluluk
oluşturucu ortak çıkarlar çevresinde oluşan ve üyeleri bu ortak çıkarlar
konusunda karar birliğine ulaşmak için etkileşimde bulunan toplumsal
kesim”, aydınlatma; “Aydınlatmak işi, Bir sorunun ya da bir kavramın tüm
içerimleriyle açıklanması” şeklinde ifade edilmektedir.
Bu iki kavramın sözlük anlamlarını bir arada kullanıldığında
kamuyu aydınlatma; “genel olarak bir ülkede yaşayan halkı, özelde belli bir
amaç, çıkar için bir araya gelmiş bir topluluğu, belli bir konuda ayrıntılı
olarak bilgilendirme” şeklinde tanımlanabilir. Bununla birlikte, kamuyu
aydınlatma finansal piyasa öğretisinde kullanılan teknik bir ifade
olduğundan konunun uzmanları tarafından da farklı, ancak birbiri ile tutarlı,
birbirini destekleyici şekilde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan Prof.Dr.Ünal
Tekinalp’in tanımı, kavramı en geniş haliyle açıklayıcı niteliktedir:6
“Ortaklık pay sahipleri ve alacaklılarının menfaatlerini korumaya ve
haklarını bilinçli ve etkili bir şekilde kullanmaya yardım eden; gelecekteki
pay ve tahvil sahiplerinin ve sermaye piyasasının diğer ilgililerinin
4
Tezcanlı, s. 17.
Mustafa İhtiyar, Sermaye Piyasası Hukukunda Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi (1. Bası.
İstanbul: Beta Basım, Mayıs 2006), s. 59.
6
Ünal Tekinalp, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri, Kamuyu Aydınlatma
Ġlkesi Ġle (İstanbul: 1979), s.53.
5
3
Metin COŞKUN
aldatılmalarını önleyip, ortaklık yararına kazanılmalarını sağlayan; özel
ekonomik gücün, milli iktisadın gereklerine ve faydasına uygun çalışmasını
gerçekleştiren; gerek iç, gerek dış denetimi kapsamı içine alan, ilkelerin
tümüdür.”
Tanımda ortaklık pay sahipleri (hisse senedi sahipleri) ile tahvil
sahipleri doğrudan kullanılmakta, devamında sermaye piyasasının diğer
ilgililerine vurgu yapılmaktadır. Sermaye piyasasının diğer ilgilileri
denildiğinde ilk bakışta sermaye piyasasında işlem yapan ya da sermaye
piyasası faaliyetlerinden etkilenen kişi ve kurumlar anlaşılabilir. Ancak
gerçekte, sermaye piyasasında işletmelerin menkul kıymetleri işlem
gördüğünden işletmelerle çıkar ilişkisi olanlar sermaye piyasasının diğer
ilgilileridir. Bir işletmenin kararlarından, politikalarından ve faaliyetlerinden
doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen ya da bunları etkileyen kişi ve
gruplar için paydaş (menfaat sahibi) kavramı kullanılmaktadır.
İşletmeler paydaşlarıyla çok çeşitli şekillerde sürekli ilişki
içerisindedirler. Piyasa paydaşları işletmenin ekonomik faaliyetlerinden
doğrudan etkilenen kesimdir. Bu nedenle piyasa paydaşları birincil paydaşlar
olarak da adlandırılmaktadır.
ġekil 1: ĠĢletmenin Piyasa PaydaĢları
4
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
Şekil 1 işletmenin piyasa paydaşlarını göstermektedir. Hissedarlar;
işletmeye yatırım yaparak kâr payı ya da sermaye kazancı elde etmek
isterler. Kreditörler; işletmeye ödünç para vererek, faiz geliri elde ederler.
Çalışanlar; ücret karşılığında bilgi ve yetenekleri ile işletmeye katkı
sağlarlar. Tedarikçiler; işletmeye belli bir ödeme karşılığında hammadde,
enerji, hizmet ve diğer girdileri sağlarken, distribütörler, toptancılar ve
perakendeciler işletmenin mal ve hizmetlerinin müşterilere pazarlanmasında
yardımcı olurlar. Tüm işletmelerin mal ve hizmetlerini satın alacak olan
müşterilere ihtiyacı olduğu da kuşkusuzdur. Sayılan bu paydaşlar toplumda
tüm işletmelerin etkileşimde bulunduğu temel birimlerdir.
Piyasa dışı paydaşlar (ikincil paydaşlar) ise işletmenin ekonomik
faaliyetleriyle doğrudan ilgilenmeyen, ancak işletme faaliyetlerinden
etkilenen ya da etkileyen kişi ve gruplardır. Şekil 2’de işletmenin piyasa dışı
paydaşları yer almaktadır. Devlet kurumlarının piyasa paydaşı mı piyasa dışı
paydaş mı olduğu konusunda kesin bir görüş yoktur. Bazı teorisyenler devlet
kurumlarının işletme faaliyetlerini doğrudan etkilemediği için piyasa dışı
paydaş olarak sayılması gerektiğini ileri sürerken, bazı teorisyenler aslında
devletin vergileri, ücretleri belirleyerek ya da teşvik ve sübvansiyonlar
kanalıyla işletme faaliyetlerini etkilediğini ileri sürerek piyasa paydaşı
sayılması gerektiğini söylemektedirler. Çevreciler, yeşiller gibi eylemci
gruplar veya sivil toplum örgütleri gibi topluluklar zaman zaman baskı
oluşturarak işletme faaliyetlerini etkileyebilmektedirler. İşletmelere çeşitli
konularda finansman sağlayan sponsorlar da amaçları doğrultusunda işletme
faaliyetlerini etkileyebilmektedir.7
Bazı paydaşlar ise birden fazla rol üstlenebilir. Örneğin, halktan biri
olan çalışanlar aynı zamanda işletmenin hissedarı olabilir ya da bir sivil
toplum örgütünde görev alıyor olabilir. İşletmelere kredi kullandıran
kuruluşlar işletmenin müşterisi olabilir.
7
Anne T. Lawrence ve diğerleri, Business and Society (Eleventh Edition, New York:
McGraw-Hill Irwin, 2005), s.8.
5
Metin COŞKUN
ġekil 2: ĠĢletmenin Piyasa DıĢı PaydaĢları
Görüldüğü gibi işletme faaliyetleri ile doğrudan ya da
dolaylı ilgilenen çok geniş bir kesim bulunmaktadır. Bu kesimler işletmenin
faaliyetleri, mali yapısı, performansı hakkında bilgi sahibi olmak
istemektedirler. Bu nedenle paydaşların birinci elden işletme yöneticileri
tarafından bilgilendirilmeleri yasal ve etik bir sorumluluktur.
3. KAMUYU AYDINLATMA KAVRAMININ GELĠġĠMĠ
Kamuyu aydınlatma ile ilgili ilk uygulamalar İngiltere ve
Amerika’da başlamıştır. Bunun sebeplerinden ilki İngiliz-Amerikan (AngloSakson) sisteminde halka açık anonim ortaklıkların hukuki yapılanmada esas
unsur olmasıdır. Kıta Avrupasında ise aile şirketleri daha önemlidir. Halka
açık anonim ortaklıklar sisteme daha sonraları entegre edilmiştir. İkinci
sebep ise sanayileşmenin İngiltere’de başlamış olması, sermaye piyasalarının
Amerika’da gelişmeye başlamasıdır. Sanayileşme ve sermaye piyasalarının
gelişim sürecinde yaşanan sorunlar kamuyu aydınlatma ilkelerinin
oluşturulmasını zorunlu kılmıştır.8
8
İhtiyar, s. 6.
6
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
3.1. Ġngiltere’de Kamuyu Aydınlatma Kavramının GeliĢimi
Menkul kıymet alım-satımı ile ilgili olarak kabul edilen önemli
hukuk normlarından ilki İngiltere’de 1285’de Kral I.Edward zamanında
yürürlüğe girmiştir. Kamuyu aydınlatma kavramıyla pek ilişkisi olmayan bu
düzenlemeye göre menkul kıymet alım-satım işi yapanlara Belediye
Meclisinden ruhsat alma zorunluluğu getirilmiştir.
1696 yılında yine İngiltere’de oluşturulan bir Komisyon, menkul
kıymet alım-satımında ve özellikle anonim şirketlerin halka sundukları hisse
senetlerinin satışında uygulanan hileleri incelemiş ve hazırladıkları raporda,
hisse senedi alım-satımında yaygınlaşan hileli işlemler ve zararlı usuller
sonucunda anonim şirketlerin kuruluş amacından saptırıldığını ve şirketlerin
tanınmaz hale geldiği vurgulanmıştır. Bu raporun yayınlanmasından sonra
1697 yılında yasama organı tarafından “Hisse Senedi Simsar ve Coberlerinin
Haksız İşlemlerinin Durdurulmasını Öngören Kanun” kabul edilmiştir. Bu
Kanun 1707 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
Kanunun yürürlükten kalkmasından sonra tarihe “saman alevi” veya
“sabun köpüğü” gibi ifadelerle geçen ve birbirine benzer nitelik taşıyan çok
sayıda olumsuz örnek görülmüştür. Zira bu dönemde çeşitli söylenti ve
spekülasyonlarla birçok şirketin hisse senetlerinin değeri çok kısa sürede
yüksek değerlere ulaşmış, yine kısa bir zaman sonra aşırı değer kaybetmiştir.
Tarihe “South Sea Bubble” olarak geçen bu olaylar, yatırımcıların güvenini
sarsmakla kalmamış, çok sayıda kişi tasarruflarını kaybetmiştir. Bunun
üzerine 1720 yılında “Buble Act” olarak adlandırılan bir Kanun
çıkarılmıştır. Bu kanunla sahte veya usulüne uygun bir şekilde
düzenlenmeyen sözleşmelerle halktan para toplayan kişiler için ağır
müeyyideler getirilmiş, ayrıca hisse senedi alım satımıyla uğraşan kişiler için
de sert hükümler kabul edilmiştir. Ne var ki çok katı hükümlerle dolu bu
kanunun aynı zamanda sermaye piyasasının gelişmesini engellediği
anlaşılınca çeşitli tarihlerde yapılan değişikliklerle yumuşatıldığı ve 1825’de
tamamen kaldırılmıştır.
Buble Act’ın kaldırılmasından sonra Board of Trade’in Başkanı
Gladstone’un başkanlığında kurulan özel bir Komisyon önemli bir rapor
yayınlamıştır. Gladstone Komisyonu olarak da adlandırılan bu heyetin
7
Metin COŞKUN
hazırladığı rapor, “anonim şirketlere yatırım yapacak kişilere teşebbüsün iç
yüzünü öğrenebilmeleri için gerekli bilgilerin verilmesi ihtiyacına” işaret
etmiş ve günümüz sermaye piyasası hukukunun temel kavramı olan kamuyu
aydınlatma ilkesini ele alan konu üzerinde ciddiyetle duran ilk önemli belge
niteliğini kazanmıştır.9
1844, 1856 ve 1867 tarihlerinde yürürlüğe giren Şirketler
Kanunlarında kamuyu aydınlatma ilkesi açısından önem taşıyan hükümler
getirilmiştir. Daha sonra 1890, 1895, 1900, 1948 ve 1967 yıllarında yapılan
düzenlemelerle kamuyu aydınlatma ilkeleri pekiştirilmiştir.
3.2. ABD’de Kamuyu Aydınlatma Ġlkesinin GeliĢimi
Amerikalı Profesör William Ripley, federal sermaye piyasası
kanunlarının kabul edilmesinde ve hatta 1929 mali krizinden önce yazdığı
Main Street and Wall Street isimli kitabında ABD’de geçerli olan ilkenin
kamuyu aydınlatma, açıklama yapma değil, tam tersi aydınlatmama,
açıklama yapmama ilkesi olduğunu ifade ediyordu. Sermaye piyasası
yönünden yapılacak açıklamalar bir yana, günümüzde halkla ilişkiler
kavramı içinde yer alan çalışmalara dahi gerek duyulmamakta ve tamamen
gizlilik içinde faaliyet göstermeye gayret edilmekteydi. İşte bu nedenle
Ripley, federal kanunların çıkmasından önceki dönemi “impublicity”
dönemi olarak nitelendirmektedir.10
İngiltere’de gelişen kamuyu aydınlatma ilkesinin ABD’de yansıması
ve federal kanunlarda ifadesini bulması uzun yıllar süren bir oluşum sonunda
mümkün olmuştur. ABD’de kamuyu aydınlatma ilkesinin ilk uygulamaları
Mavi Gök Kanunları ile düzenlenmiştir. Mavi Gök Kanunlarına gelesiye
kadar, 1903 yılında Connetticut Eyaletinde, 1904 yılında Georgia Eyaleti,
1909 yılında Nevada Eyaleti, 1910 yılında Rhode Island Eyaleti kamuyu
aydınlatma ile ilgili düzenlemeler yapmıştır.
9
Haluk Kabaalioğlu, Sermaye Piyasasında Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi (İstanbul: İktisadi
Yayın Ltd.Şti, 1985), s. 17-20.
10
Kabaalioğlu, s. 28.
8
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
Mavi Gök Kanunları, sermaye piyasasında oldukça artan hileli ve
aldatıcı işlemlere karşı yatırımcıyı korumak amacı ile ABD’nin neredeyse
tüm eyaletlerinde kabul edilmiş olan federe düzeydeki kanunların genel
adıdır. Bu yöndeki düzenlemeler ilk olarak 1911 yılında Kansas eyaletinde
başlamış, daha sonra diğer eyaletler de benzer nitelikte düzenlemeler yapma
yoluna gitmişlerdir.
Mavi Gök Kanunları ifadesinin kaynağı, dönemin sermaye
piyasasında mevcut olan hileli ve aldatıcı işlemlerin hangi boyutlara ulaşmış
olduğunu göstermesi bakımından oldukça anlamlıdır. Zira kanunlara bu
ismin verilmesine sebep olan husus, 1917 tarihli bir mahkeme kararında yer
alan ifadelerdir. Buna göre, piyasadaki hile ve sahtekârlıklar o kadar
artmıştır ki kötü niyetli kişiler, değişik hile ve aldatmacalarla, neredeyse
gökyüzünü dahi parselleyip yatırımcıya menkul kıymetler yolu ile satacak
hale gelmişlerdir. Bu denli artış gösteren hile ve sahtekârlıklar karşısında ise
yatırımcıların korunması gereği de kaçınılmaz olmuştur.
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Mavi Gök Kanunlarının
kamuyu aydınlatma ilkesini değil izin sistemini kabul etmiş oldukları
söylenebilir. Zira menkul kıymetlerin halka arzında ölçü, ilgili şirket ve ihraç
ettiği menkul kıymetler hakkında yatırımcıya tam, doğru ve dürüst bilgi
vermek değildir. Bunun yerine, eyalet mevzuatınca talep edilen bilgiler ilgili
idari birimlere sunulmakta ve görevli personel tarafından “sağlamlık” ve
“güvenilir olma” yönünden incelenmektedir. Mavi Gök Kanunları
döneminin özelliklerinden birisi de kamuyu aydınlatma ilkesinin
bulunmaması sebebiyle bir “gizlilik” sürecini ifade etmesidir. Sonuç olarak,
Mavi Gök Kanunları yatırımcıyı korumak gibi yerinde bir gaye ile ortaya
çıkmış olmalarına rağmen pratikte başarılı olamamış ve yetersiz kalmıştır.11
İdari birimlere tanınan geniş yetkilere rağmen Mavi Gök
Kanunlarının yatırımcıyı korumak açısından yeterli olmadığı anlaşılınca, izin
sisteminden vazgeçilerek kamuyu aydınlatma ilkesini esas alan hukuki
düzenlemeler yapılmıştır. 1933 tarihli Menkul Kıymetler Kanunu ile 1934
tarihli Menkul Kıymetler Borsası Kanunu, ABD hukukunda sermaye
piyasasını kamuyu aydınlatma ilkesi çerçevesinde düzenleyen temel
kanunlar olmuşlardır.
11
İhtiyar, s. 15-18.
9
Metin COŞKUN
3.3. Avrupa Birliği’nde Kamuyu Aydınlatma Ġlkesinin GeliĢimi
Avrupa Birliği hukukunda şirketler hukuku ve sermaye piyasası
alanına yönelik ilk hukuki düzenlemeler, kamuyu aydınlatma ilkesini esas
alan düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin ilki, 9 Mart 1968 Tarih ve 1 Nolu
Şirketler Hukuku Konsey Yönergesidir. İkincisi ise 25 Temmuz 1977 Tarihli
Devredilebilir Menkul Kıymetler Üzerinde Yapılacak İşlemlerle İlgili Olarak
Avrupa Çapında Uygulanacak Davranış Kuralları Hakkında Komisyon
Önerisidir. Bu hukuki metinlerde vurgulanan temel husus kamuyu
aydınlatma ilkesinin, piyasada açıklık sağlamak, yatırımcıyı korumak ve
piyasaların entegrasyonunu temin etmek açısından en elverişli hukuki vasıta
olduğudur.
ABD hukuku ile karşılaştırıldığında AB hukukunun sermaye
piyasası ve kamuyu aydınlatma ilkesi yönünden daha zayıf bir konumda
olduğu söylenebilir. Zira birlik içinde yer alan kimi ülkelerde sermaye
piyasası oldukça gelişmiş bir durumda iken, diğer ülkelerde gelişimini henüz
tamamlayamamıştır. Hal böyle olunca, birlik hukuku oluşturulmaya
çalışılırken hukuki kriterler mümkün olduğu ölçüde en alt seviyede
tutulmaya çalışılmaktadır. Bununla güdülen amaç, önce birlik üyesi
ülkelerde sermaye piyasalarının gelişmişlik farklarının giderilmesi ve ondan
sonra daha ileri hedeflere yönelmektir. Nitekim birliğin sermaye piyasasına
yönelik düzenlemeleri incelendiğinde, hukuki metinlerin çoğunda “öneri”,
“tavsiye” ve “koordinasyon” ifadelerinin sıkça kullanılmış olduğu
görülmektedir.12
3.4. Ülkemizde Kamuyu Aydınlatma Ġlkesinin GeliĢimi
Ülkemizde sermaye piyasalarının gelişimi 1980’li yıllardan sonra
başlamıştır. Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kısa
süreli Borsa deneyimleri göz ardı edilirse Borsanın kurulması ve gelişmesi
1986 yılından sonra olmuştur. 1982 yılında kabul edilen Sermaye Piyasası
Kanunu’na (SPKn) kadar sermaye piyasasına yönelik hukuki düzenlemeler
yapılmamıştır. Dolayısıyla da kamuyu aydınlatma konusunda bir düzenleme
yapılmamıştı. Bununla birlikte kamuyu aydınlatma ilkesinin ilk işaretlerini
12
İhtiyar, s. 35-38
10
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
Türk Ticaret kanununda bulmak mümkündür. Türk Ticaret Kanununda;
anonim şirketlerin tedrici kuruluşlarında izahname ve sirküler yayınlama
zorunluluğu getirilmiş, sermaye artırımlarında da tedrici kuruluştaki gibi
izahname yayınlanması ve malumat alma başlığı altında ortakların şirket
hakkında bilgi edinme hakları düzenlenmiştir.
Ancak kamuyu aydınlatma ilkesinin gerçek anlamda ilk defa hukuk
sistemimize girişi 28.7.1981 tarih ve 2499 sayılı SPKn’u ile gerçekleşmiştir.
Bununla birlikte bu kanun üzerindeki çalışmalar 1960’lı yıllara kadar
dayanmaktadır. 1992 yılında SPKn’unda yapılan değişikliklerle kamuyu
aydınlatma ilkesi gerçek manada uygulanmaya başlanmıştır.
1982 tarihli SPKn’unun ilk halinde izin sistemi geçerliydi. Kurul
incelemesi kamuyu aydınlatma ilkesi ile sınırlı kalmamakta, kamu yararı ve
halkın istismarı gibi ölçüler ile iktisadi bir inceleme de yapılmaktaydı. Adeta
risk-getiri değerlendirmesi yatırımcıya bırakılmayıp, bu değerlendirme kamu
adına Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yapılmaktaydı. Bir
karşılaştırma yapılacak olursa, sermaye piyasasının 1982-1992 döneminin,
ABD’deki Mavi Gök Kanunları dönemini andıran özellikler getirdiğini
söyleyebiliriz.13
1992 yılında yapılan değişikliklerle, 1982-1992 arası dönemde
geçerli olan izin sistemi terk edilmiş ve kamuyu aydınlatma ilkesi
benimsenmiştir. Dolayısıyla, bundan sonra risk-getiri değerlendirmesi
yapmak SPK’na ait bir görev değil, yatırımcının bizzat üstlenmesi gereken
bir faaliyet haline gelmiştir.
4. KAMUYU AYDINLATMANIN ÖNEMĠ
Şeffaflık ve kamuyu aydınlatma, birbirini karşılıklı olarak etkileyen
kavramlardır. Şirkette şeffaflık kültürü daha çok benimsendikçe, açıklanan
bilgilerin niteliği ve niceliği de artacaktır. Diğer yandan, özellikle sermaye
piyasasında düzenleyici kurumlar tarafından açıklanması zorunlu bilgilerin
formatı belirlendikçe, şirketlerin şeffaflık derecesi artacaktır. Kamuyu
13
İhtiyar, s. 55.
11
Metin COŞKUN
aydınlatmanın, sermaye piyasalarının gelişimi açısından önemi şu şekilde
özetlenebilir:14
 Kamuyu aydınlatma, yatırımcıların korunması için güçlü bir
araçtır. Sermayenin çekilmesine ve piyasalara olan güvenin artırılmasına
yardımcı olur.
 Zayıf kamuyu aydınlatma, sermaye piyasalarında etik olmayan
davranışlara ve piyasa bütünlüğünün bozulmasına neden olur. Bu durum
sadece şirketlere değil, bir bütün olarak ekonomiye de zarar verir.
 Yetersiz ve açık olmayan bilgiler sermaye piyasasının işleyişine
zarar vererek sermaye maliyetini artırabilir.
 Güvenilir ve zamanlı bilgi, şirket bünyesindeki karar alıcıların
güvenini artırır ve doğrudan büyümeyi ve kârlılığı etkileyen başarılı şirket
kararları almalarını mümkün kılar.
 Açıklanan bilgiler, şirketin hisse senedi fiyatına yaptıkları
doğrudan etkinin yanında, şirket dışındaki karar alıcıların (menfaat sahipleri,
yatırımcılar ve borç verenler), şirket ile ilgili bilgi toplama inisiyatiflerine
etki ederek fiyatı dolaylı olarak da etkilerler.
 Açıklanan bilgilerin niteliği ve niceliği arttıkça, şirketin değeri
hakkındaki belirsizlikler ortadan kalkar.
 Daha kaliteli kamuyu aydınlatma ile şirket daha uzun dönemli
yatırımcıları çekebilir, daha geniş anlamda analiz imkânı sağlanır, yönetimin
kredibilitesi ve hesap verebilirlik düzeyi artar.
14
Aylin Poroy Arsoy, “Kurumsal Şeffaflık ve Muhasebe Standartları”, Afyon Kocatepe
Üniversitesi ĠĠBF Dergisi (Cilt: X, Sayı: II, 2008), s.25.
12
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
5.
SERMAYE
PĠYASASI
KANUNUNUN
AYDINLATMA ĠLE ĠLGĠLĠ MADDELERĠ
KAMUYU
Kanunun 4. Maddesinde sermaye piyasası araçlarının ihraç veya
halka arzında Kurul’a kaydettirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Sermaye
piyasası araçlarının ihracı veya halka arzı için idari birimden izin almak
gerekmemekte, sadece SPK kaydı ile yetinilmektedir.
Kanunun 5. Maddesinde ise SPK’a kayıt başvurusunda SPK’ca
belirlenecek bilgi ve belge istenecektir. İncelemeler sonucunda açıklamaların
yeterli olmadığı ve gerçeği dürüst bir biçimde yansıtmayarak halkın
istismarına yol açacağı sonucuna varılırsa, gerekçe gösterilerek, başvuru
konusu sermaye piyasası aracının SPK kaydına alınmasından imtina
edilebilir. SPK, sadece kendisine sunulan bilgi ve belgelerin tam, doğru ve
dürüst olup olmadığını incelemekte, iktisadi bir denetim yoluna gitmeyerek,
risk-getiri değerlendirmesini yatırımcılara bırakmaktadır.
6. Madde sermaye piyasası araçlarının halka arzında açıklanacak
bilgiler izahnamede yer alır denilmektedir. Sermaye piyasası araçlarının
Kurul kaydına alınmasından sonra izahname ticaret siciline tescil ve ilan
edilir. İzahnamede aşağıdaki bilgiler yer almalıdır:









Ortaklık Hakkında Bilgiler,
Artırılan Sermaye Paylarına İlişkin Bilgiler,
Ortaklığın Halka Arz Yoluyla Satışı Hakkında Bilgiler,
Halka Arzla İlgili Genel Bilgiler,
Mali Durum ile İlgili Bilgiler,
Yönetime İlişkin Bilgiler,
Faaliyet Hakkında Bilgiler,
Grup Hakkında Bilgiler,
Hisse Senetleriyle İlgili Vergilendirme Esasları.
Halkın sermaye piyasası araçlarını satın almaya daveti sirküler ile
yapılır. Yayımlanacak sirküler ve ilanların esasları SPK tarafından belirlenir.
İlanlar ve açıklamalar gerçeğe uymayan abartılmış veya yanıltıcı bilgileri
13
Metin COŞKUN
içeremeyeceği gibi SPK kaydına alınmanın resmi bir teminat olarak
yorumlanmasına yol açacak açık veya dolaylı bir ifade taşıyamaz.
Madde 7’e göre izahname ve sirküler, aracı kuruluşlar ile ihraççılar
tarafından müştereken imzalanmalıdır. Bu belgelerde yer alan bilgilerin
gerçeği dürüst bir biçimde yansıtmasından ihraççılar sorumludur. Ancak,
kendilerinden beklenen özeni göstermeyen aracı kuruluşlara da zararın
ihraççılara tazmin ettirilemeyen kısmı için müracaat edilir.
SPKn’nın "Temettü ve Bedelsiz Payların Dağıtım Esasları" başlığını
taşıyan 15'inci maddesinin son fıkrasında; "halka açık anonim ortaklıkların;
yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak
ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz
şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak gibi örtülü işlemlerde
bulunarak kârını ve/veya mal varlığını azaltamayacağı," hükme bağlanmıştır.
SPKn'nun 47/A-6 maddesinde, 15'inci maddenin son fıkrasında belirtilen
işlemlerde bulunarak kârı ve/veya mal varlığını azaltan tüzel kişilerin
yetkililerinin hapis ve ağır para cezası ile cezalandırılacakları öngörülmüştür.
16. Maddede Muhasebe, Mali Tablo ve Rapor Standartları, İlan,
Bağımsız Denetleme İhraççılar ve sermaye piyasası kurumları, konsolide
olanlar dahil kamuya açıklanacak veya gerektiğinde Kurulca istenecek mali
tablo, rapor ve bilgileri tespit olunacak şekil ve esaslara, genel kabul görmüş
muhasebe kavram, ilke ve standartlarına uymak suretiyle düzenlemekle
yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Madde 16/A’a göre halka açık anonim ortaklıkların sermaye ve
yönetiminde kontrolü sağlamak amacıyla pay sahiplerine çağrıda bulunarak,
hisse senedi toplama girişiminde bulunulmasında veya genel kurullarda oy
hakkını kullanmak için vekâlet istenmesinde veya ortaklığın pay dağılımının
önemli ölçüde değişmesi sonucunu veren, hisse senedi el değiştirmelerinde,
sermaye artırımlarında, birleşme ve devirlerde, menkul kıymetlerin değerini
etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerde Kurul, küçük pay sahiplerinin
korunması ve kamunun aydınlatılmasını sağlamak amacıyla düzenlemeler
yapar.
14
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
Hisse senetleri borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem
gören anonim ortaklıkların yönetim kurulu üyeleri, genel müdür ve
yardımcıları ile sermayenin % 10 veya daha fazlasına sahip ortakları, malik
oldukları anonim ortaklıklara ait hisse senetleriyle ilgili olarak, Kurulun
kamuyu aydınlatma açısından gerekli gördüğü bilgileri, belirlenecek şekil ve
esaslar dâhilinde Kurula ve ilgili borsalara ve teşkilatlanmış diğer piyasalara
bildirmekle yükümlüdürler.
6.
KAMUYU AYDINLATMA ĠLE
PĠYASASI KURULU TEBLĠĞLERĠ
ĠLGĠLĠ
SERMAYE
6.1. Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına ve SatıĢına
ĠliĢkin Esaslar Tebliği
Seri:I, No:26 “Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına ve
Satışına İlişkin Esaslar Tebliği”nin amacı, hisse senetlerinin SPK kaydına
alınmasına halka arz ve satışına ilişkin esasları düzenlemektir. Bu kapsamda
olmak üzere ortaklıkların aşağıda gösterilen işlemler nedeniyle ihraç veya
halka arz edilecek hisse senetlerinin kayda alınması için SPK’a başvurması
zorunludur:
 Tedrici usulde ortaklık kurulması,
 Halka açık olmayan ortaklıkların mevcut veya sermaye artırımı
suretiyle çıkarılacak hisse senetlerinin halka arzı,
 Halka açık ortaklıkların mevcut veya sermaye artırımı suretiyle
çıkarılacak hisse senetlerinin halka arzı,
 Özelleştirilecek ortaklıkların hisse senetlerinin halka arzı,
 Halka açık bir ortaklığın bölünmesi sonucunda yeni ortaklık
kurulması,
 Pay sahibi sayının 250’yi aşması nedeniyle hisse senetleri halka
arz olunmuş sayılan anonim ortaklıkların SPK kaydına alınması.
15
Metin COŞKUN
6.2. Oydan Yoksun Paylara ĠliĢkin Tebliğ
Seri:I, No:36 “Oydan Yoksun Paylara İlişkin Esaslar Tebliği”nin
amacı, oydan yoksun payların ihracı, halka arzı ile pay sahiplerine tanınan
haklar ve bu hakların kullanım şartlarına ilişkin esasları düzenlemektir.
6.3. Borçlanma Araçlarının Kurul Kaydına Alınmasına ve
SatıĢına ĠliĢkin Esaslar Tebliği
Seri:II, No:22 “Borçlanma Araçlarının Kurul Kaydına Alınması ve
Satışına İlişkin Esaslar Tebliği”nin amacı borçlanma araçlarının SPK
kaydına alınması ve ihracında uyulması gereken esaslar ile borçlanma
araçlarının niteliklerini düzenlemektir. Borçlanma araçları ile ihraççıların bu
Tebliğ hükümlerine göre borçlu sıfatıyla düzenleyip SPK kaydına alınmak
suretiyle ihraç ederek sattıkları emre, nama veya hamiline yazılı menkul
kıymet niteliğindeki tahviller, hisse senedine dönüştürülebilir tahviller,
değiştirilebilir tahviller, finansman bonoları, altın, gümüş ve platin bonoları,
banka bonoları ve bu Tebliğ’de sayılmamakla birlikte niteliği itibari ile
borçlanma aracı olduğu SPK’a kabul edilecek sermaye piyasası araçları
kastedilmektedir.
6.4. Ġlan ve Reklama ĠliĢkin Esaslar
Seri: VIII, No: 11 “Menkul Kıymetleri Halka Arzedilmiş Anonim
Şirketlerle Menkul Kıymet Alım Satımı İle Uğraşan Kuruluşların İlân ve
Reklamlarında Uyacakları Esaslar Hakkında Tebliğ” ilan ve reklamlarda
uyulması gereken ilkeleri açıklamaktadır.
SPK’nın izniyle menkul kıymet ve kıymetli evraklarını halka arz
eden veya ihraç edenler, aracı kurumlar, bankalar ve diğer yardımcı
kuruluşlar ve menkul kıymetler borsası üyeleri yapacakları ilan ve
reklamlarda SPK’nın belirlediği kurallara uymak zorundadır. Yetkili kamu
makamlarının ilan ve reklamlar konusundaki kısıtlama, yasak ve
düzenlemelerine aykırı olmamak kaydıyla, yukarıda sayılan gerçek ve tüzel
kişiler, aşağıda belirtilen ilan ve reklam ilkelerine uymak şartıyla, SPK’a
önceden bildirimde bulunmadan veya izin almadan, ilan ve reklam
yapabilirler.
16
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
İlan ve reklam metinlerinin aşağıdaki nitelikleri taşıması gerekir:
 İşin gerektirdiği ciddilikte olması,
 Aşırı giderlere yol açmaması,
 Abartılmış, hissi, gerçeğe uymayan, halkı aldatıcı ve yanıltıcı,
bilgi ve tecrübe noksanlıklarını istismar edici söz, görüntü ve bilgi
unsurlarını ihtiva etmemesi, halkı doğru aydınlatma amacına yönelik olması,
 Halka sunulan menkul kıymetlerin ve hizmetlerin gerçek
niteliğini; fiyat, getiri ve ücretlerini ve menkul kıymetlerin satış şartlarına
ilişkin bilgileri hiçbir yanlış anlamaya yer vermeyecek biçimde açıkça
belirtmesi,
 İlan ve reklamı veren ilgilinin yapabileceği iş ve hizmetler
konusunda halka duyurmak istediği faaliyetin gerçekleştirilebilir nitelikte
olması,
 Menkul kıymetlerin halka arzı yoluyla yapılacak satışlara ait ilan
ve reklamların, izahname ve sirküler dışındaki bilgileri taşımaması ve halkı
yanlış yönlendirmemesi,
 Yazılı ilan metinlerinde; ilan ve reklamı veren kuruluşun nominal
ve ödenmiş sermayesi ile iş merkezi adresinin ve telefon numaralarının
gösterilmesi.
İlan ve reklamlarda aldatıcı, abartıcı ve yanıltıcı ifadelerin olmaması
gerekir. Aldatıcılık, abartıcılık ve yanıltıcılıktan maksat; mevzuatın izin
vermediği vaadler ve taahhütlerde bulunulması; objektif esaslara
dayanmayan veya gerçeğe aykırı bilgi verilmesi; sağlıklı bir karar alınması
için duyurulmasında zorunluluk olan bilgilerin gizlenmesi; bir şirket veya
kuruluşun verimliliği, kârlılığı, mali durumu veya bir menkul kıymetin
değerini etkileyecek hususlar hakkında gerçekle bağdaşmayan ifadeler
kullanılması ve bu izlenimi yaratan yazım, resimleme ve görüntü tarzları ve
benzerleridir.
17
Metin COŞKUN
6.5. Özel Durumların Kamuya Açıklanması Yükümlülüğü
Özel durumlarının kamuya açıklanmasına ilişkin esaslar Seri:VIII,
No:54 sayılı "Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Esaslar
Tebliği" ile düzenlenmiştir. Anılan Tebliğ uyarınca içsel bilgileri ve sürekli
bilgileri doğuran olayların gerçekleşmesi durumunda sermaye piyasası
araçları Borsa'da işlem gören ortaklıklar söz konusu Tebliğ'in 26'ncı
maddesinde belirtilen Rehberde yer alan formlar kullanılarak
hazırlayacakları özel durum açıklamasını Borsa'ya göndermek zorundadırlar.
Sürekli bilgiler, içsel bilgi tanımı dışında kalan ve Tebliğ uyarınca
açıklanması gerekli tüm bilgilerdir. Tebliğde düzenlenen kamuya açıklama
yapılmasını gerektiren sürekli bilgi başlıkları aşağıda verilmiştir:
 Ortaklığın sermaye yapısına ve yönetimin kontrolüne ilişkin
değişiklikler,
 Paya dayalı sermaye piyasası araçlarına ilişkin bildirim
yükümlülüğü,
 Ortaklığın kendi paylarını iktisap etmesi,
 Ortaklığın oy hakları ve sermaye tutarındaki değişiklikler,
 İlave bilgilerin açıklanması,
 Ortaklık haklarının kullanımına ilişkin bilginin açıklanması,
 Borçlanma araçlarına ilişkin bildirim yükümlülüğü.
İçsel bilgiler, sermaye piyasası aracının değerini ve yatırımcıların
yatırım kararlarını etkileyebilecek henüz kamuya açıklanmamış bilgilerdir.
Tebliğ, ortaklıklar tarafından içsel bilgiler ve bu bilgilere ilişkin daha önce
açıklanan hususlardaki değişiklikler ortaya çıktığında veya öğrenildiğinde de
özel durum açıklaması yapılması zorunluluğunu getirmiştir. Ortaklıkların
bilgisi dışında, içsel bilgilerin, ortaklıkların toplam oy haklarında veya
sermayesinde önemli miktarda paya sahip hissedarları tarafından öğrenilmesi
durumunda, söz konusu gerçek veya tüzel kişiler tarafından da özel durum
açıklaması yapılması zorunludur. Ayrıca, içsel bilgilerin bir ortaklık veya
onun namına ya da hesabına hareket eden bir kişi tarafından, işi veya
18
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
görevinin olağan ifası sırasında, üçüncü kişilere açıklanması halinde, bu
bilgiler ortaklık tarafından kamuya açıklanır.
Tebliğin "Olağandışı fiyat ve miktar hareketleri" başlıklı 17'nci
maddesi uyarınca ortaklıklar, sermaye piyasası araçlarının fiyatları veya
işlem hacimlerinde olağan piyasa koşullarıyla açıklanamayan dalgalanmalar
olduğunda ilgili borsanın talebi üzerine derhal kamuya açıklama yapmak
zorundadırlar. Bu açıklamada kamuya henüz açıklanmamış özel durumların
olup olmadığı belirtilir ve varsa açıklanmamış tüm özel durumlara yer
verilir.
Tebliğin "Haber ve söylentilerin doğrulanması" başlıklı 18'inci
maddesi uyarınca ortaklıklar hakkında yatırımcıların yatırım kararlarını veya
sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını etkileyebilecek öneme sahip, basınyayın organları veya kamuoyunda çıkan, ortaklığı temsile yetkili kişiler
kaynaklı olmayan ve daha önce kamuyu aydınlatma dokümanları vasıtasıyla
kamuya duyurulmuş bilgilerden farklı içerikteki haber veya söylentilerin
varlığı halinde, bunların doğru veya yeterli olup olmadığı konusunda bir
açıklama yapılması zorunludur. Söz konusu açıklama yükümlülüğü SPK
veya ilgili borsa tarafından herhangi bir uyarı, bildirim veya talep
beklenmeksizin ortaklıklarca yerine getirilir.
Ayrıca Tebliğ uyarınca ortaklıklar, sorumluluğu kendisine ait olmak
üzere, meşru çıkarlarının zarar görmemesi için içsel bilgilerin kamuya
açıklanmasını, bunun kamunun yanıltılmasına yol açmaması ve ortaklığın bu
bilgilerin
gizli
tutulmasını
sağlayabilecek
olması
kaydıyla,
erteleyebilmektedir. İçsel bilgilerin kamuya açıklanmasının ertelenme
sebepleri ortadan kalkar kalkmaz, ortaklıklar sözü edilen içsel bilgileri
Tebliğde yazılı olan esaslara uygun şekilde, kamuya açıklamak
zorundadırlar. Yapılacak açıklamada erteleme kararı ve bunun temelindeki
sebepler belirtilir. Bunun yanında, SPK, gerekli gördüğü takdirde, erteleme
sebeplerinin yerinde olup olmadığını incelemeye yetkilidir.
Tebliğde belirtilen özel durumlar veya özel duruma konu
bilgilerdeki değişiklikler ortaya çıktığı veya öğrenildiği anda en seri
haberleşme vasıtasıyla Tebliğ'in 26'ncı maddesinde belirtilen Rehberde yer
19
Metin COŞKUN
alan formlara uygun olarak, Borsa'ya bu özel durum hakkında bir
açıklamanın ulaştırılması zorunludur.
Özel durum açıklamalarının dili Türkçedir. Özel durum açıklamaları
İMKB Günlük Bülteni vasıtası ile kamuya duyurulmaktadır.
6.6. Mali Tablo ve Raporlara ĠliĢkin Ġlke ve Kurallar Hakkında
Tebliğ
Seri:XI, No:1 “Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlara
İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ” SPK’na tabi ortaklıklar ve aracı
kurumlarca düzenlenecek mali tablo ve raporlar ile bunların hazırlanması ve
ilgililere sunulmasına ilişkin ilke ve kuralları belirlemektir. Tebliğde
muhasebenin temel kavramları, muhasebe ilkeleri (esasları) ve muhasebe
politikaları açıklanmış, mali tablolara ilişkin şekil ve esaslar belirlenmiştir.
Aynı tebliğde yıllık faaliyet raporlarında yer alması gereken asgari
bilgilerin neler olması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre yıllık faaliyet
raporunda; raporun dönemi, ortaklığın unvanı, yönetim ve denetim kurulu
üyelerin ad ve soyadları, yetki sınırları, görev süreleri, esas sözleşmede
değişiklik yapılmışsa nedeni, ortaklık sermayesinde meydana gelen
değişiklikler, varsa çıkarılmış menkul kıymetler, bunların getirdiği yük ve
ödeme imkânları, ortaklığın faaliyet gösterdiği sektör ve bu sektör
içerisindeki yeri hakkında bilgi, yatırımlar, mal ve hizmet üretimine ilişkin
faaliyetler, finansal yapıya ilişkin bilgiler, idari faaliyetler, kâr dağıtımı ile
bilgili bilgiler yer almalıdır. Yıllık faaliyet raporları, SPK'ca belirlenen esas
ve standartlar çerçevesinde düzenlenmiş bulunan ayrıntılı mali tabloları,
bunların dipnotlarını ve eklerini içermelidir. Yıllık faaliyet raporları
yanıltıcı, abartılı, işletme ve işletme faaliyetleri hakkında yanlış kanaat
uyandırıcı ifadeler taşımamalıdır.
20
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
6.7. Ara Mali Tablolara ĠliĢkin Ġlke ve Kurallar Hakkında
Tebliği
Seri:XI, No:3 “Sermaye Piyasasında Ara Mali Tablolara İlişkin İlke
ve Kurallar Hakkında Tebliğ” hangi ortaklıkların ara mali tablo (3’er aylık,
6 aylık) hazırlaması gerektiğini, ara mali tablo düzenlemesi zorunlu özel
durumları ve ara mali tablo ve raporların ilan ve Kurul’a bildirimini
düzenlemektedir.
6.8. Mali Tablo ve Yıllık Rapor Hazırlanma ve Bildiriminde
Sorumluluk
Payları Borsa'da işlem gören şirketler yıllık ve ara dönem finansal
tabloları ile yıllık raporlarını Seri:XI, No:29 sayılı "Sermaye Piyasasında
Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ" hükümleri çerçevesinde
hazırlamak zorundadırlar. Bu çerçevede, işletmeler, Avrupa Birliği
tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Muhasebe/Finansal Raporlama
Standartlarını uygularlar ve finansal tabloların Avrupa Birliği tarafından
kabul edilen haliyle UMS/UFRS'lere göre hazırlandığı hususuna dipnotlarda
yer verirler.
Borsa şirketleri faaliyet raporlarını Seri:XI, No:29 sayılı Tebliğin
"Yönetim kurulu yıllık ve ara dönem faaliyet raporları" başlıklı 8'inci
maddesi çerçevesinde hazırlamak zorundadırlar.
Yıllık ve ara dönem finansal raporların, finansal raporlama
standartlarına ve Tebliğ hükümlerine uygun olarak hazırlanmasından,
sunulmasından ve gerçeğe uygunluğu ile doğruluğundan işletmelerin
yönetim kurulu sorumludur. İşletmenin yönetim kurulu, belirtilen kapsamda
hazırlanacak finansal tablolar ve yıllık raporların kabulüne dair ayrı bir karar
almak zorundadır. Finansal tabloların bağımsız denetime tabi tutulmuş
olması işletme yönetim kurulunun sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
21
Metin COŞKUN
6.9. Bağımsız Denetim Yükümlülüğü
Payları Borsa'da işlem gören şirketlerin Seri:XI, No:29 sayılı
Tebliğe göre düzenleyecekleri altı aylık ara finansal tablolarının
incelemeden (sınırlı bağımsız denetim), yıllık finansal tablolarının ise
Seri:X, No:22 sayılı "Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları
Hakkında Tebliğ"e göre bağımsız denetimden geçirilmesi zorunludur.
Bunun yanında, sermaye piyasası araçlarının halka arzı, temettü
avansı dağıtılması ile birleşme ve devir durumlarında kullanılan finansal
tablolar da bağımsız denetim yükümlülüğüne tabi olabilmektedir.
Dolayısıyla, ilgili düzenlemelerdeki bağımsız denetim yükümlülüklerinin
ayrıca dikkate alınması gerekmektedir.
İşletmeler, Seri:XI, No:29 sayılı Tebliğe uygun olarak
hazırlayacakları yıllık finansal tablolarını her yıl olağan genel kurul
toplantılarını izleyen 30 gün içinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde
yayımlatmak zorundadır. Genel kurul yapılmasına bağlı olmaksızın, bu ilan
en geç yıllık hesap döneminin bitimini izleyen altıncı ayın sonunda yapılır.
İşletmeler, yıllık ve ara dönem faaliyet raporları ile bu Tebliğ
uyarınca hazırlanan finansal tablolarını ve varsa bunlara ilişkin bağımsız
denetim raporlarını, finansal tablo kullanıcıları tarafından kolaylıkla
ulaşılabilecek şekilde, Borsada kamuya açıklandıktan sonra, kendilerine ait
internet sitelerinde yayımlamak zorundadırlar. Bu bilgilerin, ilgili internet
sitesinde en az 5 yıl süreyle kamuya açık tutulması zorunludur. İşletmeye ait
birden fazla internet sitesinin bulunması durumunda, açıklama için
kamuoyunca en çok bilinen site kullanılır.
Finansal tabloların bu Tebliğ'de belirtilen şekilde kamuya
açıklanması şartıyla, işletmeler, finansal tablolardan türetilmiş bazı özet
bilgileri kamuya açıklayabilirler. Bu takdirde esas alınan finansal raporlara
ne şekilde ulaşılabileceği konusunda bilgi verilmesi gereklidir. Bu tür özet
bilgilerin, önceden belirlenmiş bir sonucu elde etmek amacına yönelik olarak
hazırlanmaması ve finansal tablo kullanıcılarının ekonomik karar almasında
yanlış ve yanıltıcı şekilde bilgi içermemesi zorunludur.
22
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
6.10. Çağrıda Bulunma Zorunluluğu
Seri:IV, No:8 sayılı "Halka Açık Anonim Ortaklıklar Genel
Kurullarında Vekaleten Oy Kullanılmasına ve Çağrı Yoluyla Vekalet veya
Hisse Senedi Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği"nin çağrıda bulunma
zorunluluğu başlıklı 17'nci maddesi uyarınca; çağrı yoluyla hisse senedi
toplanması, blok veya münferit alımlar ya da diğer herhangi bir yöntemle,
tek başına veya birlikte hareket ettikleri kişilerle beraber, doğrudan veya
dolaylı olarak bir ortaklığın sermayesinin ve oy haklarının %25'ine veya
daha fazlasına ya da bu orana bağlı olmaksızın yönetim kontrolünü sağlayan
paylarına sahip olanlar, diğer ortaklara ait hisse senetlerini de satın almak
üzere çağrıda bulunmak zorundadır. Tek başına veya birlikte hareket ettiği
kişilerle beraber bir ortaklığın sermayesine ve oy haklarına %25 ile %50
arasında bir oranda sahip olanlar da, herhangi bir on iki aylık süre içerisinde
bu oranı, %10 ya da daha fazla arttırırlarsa, diğer ortaklara ait hisse
senetlerini satın almak üzere çağrıda bulunmakla yükümlüdürler.
Söz konusu madde uyarınca yapılacak çağrıda ortaklara önerilecek
fiyat, birinci fıkrada düzenlenen alımlar, çağrı yoluyla hisse senedi
toplanması sonucunda yapılmışsa, bu çağrıda ortaklara ödenen en yüksek
fiyattan, blok alımlar yoluyla yapılmışsa blok alımda ödenen en yüksek
fiyattan; diğer yollarla yapılmışsa, alımı yapan kişinin veya birlikte hareket
ettiği kişilerin, alımı yapmalarından önceki üç ay içerisinde ortaklık hisse
senetlerine ödedikleri en yüksek fiyattan daha aşağı olamaz. Önerilecek
bedelin nakit karşılığı olması ve yapılacak çağrının, en az onbeş gün süreyle
ortaklara açık olması zorunludur.
Tebliğin birinci bölümünde, halka açık anonim ortaklıklarda temsilci
vasıtasıyla oy kullanmanın usul ve esasları gösterilmektedir. Buna göre,
halka açık anonim ortaklık pay sahibi genel kurul toplantısında oyunu bizzat
veya bir başkası vasıtasıyla kullanılabilir. Bizzat oy kullanmak istemeyen
pay sahibi ortaklık ana sözleşmesinde aksine hüküm yoksa bu hakkını aynı
zamanda pay sahibi olan bir kişi aracılığıyla kullanabileceği gibi pay sahibi
olmayan bir başkasına da yetki verebilir. Ayrıca, ana sözleşmede engel
hüküm bulunmaması durumunda, bir kişi birden fazla pay sahibi adına da
yetkili olabilir.
23
Metin COŞKUN
7. KAMUYU AYDINLATMA VE ĠÇERĠDEN ÖĞRENENLERĠN
TĠCARETĠ (INSIDER TRADING)
SPK 47/A.1 fıkrada kendini bulan içeriden öğrenenlerin ticareti
suçu Türk Hukukunda SPK’da içeriden ticaret olarak tanımlanmıştır. Bu
tanıma göre, sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek henüz
kamuya açıklanmamış bilgileri, kendisine veya üçüncü kişilere menfaat
sağlama amacıyla kullanarak, sermaye piyasasında işlemler yapanlar
arasındaki fırsat eşitliğini bozacak şekilde mameleki bir yarar sağlamak veya
bir zararı bertaraf etmek fiili içeriden öğrenenlerin ticareti olarak
tanımlanmıştır. Maddenin gerekçesinde içeriden öğrenenlerin ticareti
kamuyu aydınlatma ilkesini zedeleyen, sermaye piyasalarında eşitliği ve
dürüstlüğü zedeleyen bir işlem olarak tanımlanmıştır.
İçeriden öğrenenlerin ticareti, içerideki bilginin kullanılmak suretiyle
menfaat sağlayıcı menkul kıymet işlemi yapılması ya da firmanın ticari
faaliyetleri, mali yapısına ilişkin gizli bilgilerin kendi ya da üçüncü kişinin
menfaatine kullanılarak menkul kıymet işlemi yapılması bu işlem sonucunda
bir kazanç sağlama veya muhtemel bir zarardan kaçınılması olarak
tanımlanabilir.
İçeriden öğrenenlerin ticareti suçu ile sermaye piyasalarına duyulan
güven ve yatırımcılar arasındaki eşitlik korunmak istenilmektedir. Bu suç
tipi ile sermaye piyasalarında işlem yapmak isteyen yatırımcılar arasındaki
fırsat eşitliğini bozacak ve bu piyasalarda yatırım yapan kişiler arasındaki
dengeyi zedeleyecek kamuoyuna açıklanmamış bilgilerin birkaç kişinin
menfaatine kullanılmasının önüne geçilmek istenilmektedir.
Menkul kıymet piyasalarında kamuyu aydınlatma sisteminden
amaçlanan, piyasa yatırımcılarının etkin bir şekilde korunmasıdır. Bilginin
ortaya çıkışı ile herkese dağılımı arasındaki zaman sürecinin uzunluğu, bazı
kişilerin menfaat sağlamaları ve diğer yatırımcıların da zarara uğramalarına
yol açmaktadır. Kamuyu aydınlatma ilkesi ile yatırımcıların tam korunması
yönünde zaman aralığının sıfıra indirilmesi hedeflenmektedir. Keza, bilginin
oluşumu ile kamuya açıklanması arasında geçen bu sürede; bilgiyi önceden
öğrenen içeridekiler, ilgili menkul kıymetler üzerinde alım-satım işlemi
gerçekleştirebilmektedirler. Böylece içeridekiler, gizli bilgileri kendi
24
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
menfaatleri doğrultusunda kullanarak aşırı kazanç elde etme veya olası bir
zarardan kurtulma şansı yakalamaktadır. Bu durumda menkul kıymet
piyasasında işlem yapanlar arasındaki fırsat eşitliğini bozmaktadır. İçeriden
öğrenenlerin ticaretini yasaklayıcı düzenlemeler, bilgi sahibinin bilgiyi bir
başkasına aktarmasını da engellemektedir. Burada, içeridekilerin bağlı
olduğu şirkete sadakat içerisinde çalışma sorumluluğundan kaynaklanan "sır
saklama" ve "emniyet ve güveni suistimal etmeme" yükümlülüğü öne
çıkmaktadır. Kamuyu aydınlatmanın yetersiz olduğu piyasalarda, içeriden
öğrenenlerin ticaretinin meydana gelme olasılığı yükselmekte; dolayısıyla,
söz konusu piyasalara yatırım yapma eğilimleri olumsuz yönde
değişmektedir.
İçeriden öğrenenlerin ticareti suçu ile sermaye piyasalarında işlem
yapanlar arasındaki fırsat eşitliği korunmakta olup kamuya açıklanmamış
bilgileri kullanarak birilerinin haksız menfaat temin etmesi engellenmek
istenilmektedir. Bu niteliği ile içeriden öğrenenlerin suçu ile sermaye
piyasalarında işlem yapan herkesin eşit imkânlara sahip olması, bilginin
kamusallaşması, halka açılması ve daha sonra bu bilgi kullanılarak işlem
yapılması sağlanmaya çalışılmaktadır.15
SPK’na göre içeriden öğrenenlerin suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla
kadar hapis ve ikibin günden beşbin güne kadar adli para cezasıdır.
Verilecek para cezaları üst sınıra bağlı olmaksızın, suçun işlenmesi suretiyle
temin edilen menfaatin üç katından az olamaz. Ayrıca Kurulca alınan
kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilere,
gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından onbeşbin Türk Lirasından
yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
15
Kerim
Altıntaş,
Manipülasyon
ve
Ġçeriden
Bilgi
Alma
Suçları,
(http://borsasistem.com/0/yazarlar/av.-kerim-altintas/manuplasyon-ve-icerden-bilgi-almasuclari-2.html) Erişim Tarihi: 13.05.2009
25
Metin COŞKUN
8. KAMUYU AYDINLATMA VE KURUMSAL YÖNETĠM
Kurumsal yönetim çalışmaları 70 ve 80’li yıllarda ABD’de ortaya
çıkmış, 90’lı yılların başından itibaren ABD dışındaki ülkelerde görülmeye
başlanmıştır. Başlangıçta büyük ekonomilere sahip ülkeler (Japonya,
Almanya, İngiltere) kurumsal yönetim uygulamalarına ilgi göstermiştir.
Daha yakın zamanlarda ise gelişmekte olan piyasalarda kurumsal yönetimin
önemi anlaşılmaya başlanmıştır.16
Dar anlamda kurumsal yönetim, şirket yönetimi ile hissedarlar ve
paydaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür. Bir başka
ifadeyle, herhangi bir şirkette hissedarlar dahil şirketin yürüttüğü faaliyetler
ile doğrudan veya dolaylı ilgili olan tüm menfaat sahiplerinin (paydaşların)
haklarını korumayı ve şirket yönetiminin sorumluluk ve yükümlülüklerini
ortaya koymayı amaçlayan bir yönetim felsefesidir.
Kurumsal yönetim kavramını en geniş anlamda, iyi şirket yönetimi
için gerekli formel ve informel kurallar bütünü olarak ele almak
mümkündür. Daha kısa ve öz bir tanım yapmak gerekirse; kurumsal yönetim
"iyi şirket yönetimi" demektir. İyi şirket yönetimi için, sadece şirket üst
yönetiminin ve yönetim kurulunun görev ve sorumluklarını ve aynı zamanda
şirket içi ve şirket dışı paydaşların haklarını önceden belirlemek ve bunları
yasal çerçeve içerisine almak son derece önemli ve gerekli olmakla beraber
yeterli değildir. İyi şirket yönetimi için bunların ötesinde değişim yönetimi,
stratejik yönetim, sinerjik yönetim, toplam kalite yönetimi, insan kaynakları
yönetimi vs. yönetim ilkelerinin ve yönetim tekniklerinin etkin biçimde
şirkette uygulanması gereklidir.
Dar anlamda kurumsal yönetim kavramı sadece iyi şirket yönetimi
için sorumluluk, adalet, şeffaflık, hesap verme sorumluluğu gibi formel
kuralların oluşturulması üzerinde odaklanmaktadır. Oysa, geniş anlamda
kurumsal yönetim kavramı, iyi şirket yönetimi için yukarıdaki ilkeleri
kapsayan formel kurallar yanısıra modern yönetim tekniklerinin
16
Arsoy, s. 19.
26
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
uygulanmasının ve aynı zamanda informel kurallar bütününün -ki, buna
kurumsal kültür diyebiliriz- önemi üzerinde durur.17
Kurumsal yönetim, eşitlik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve
sorumluluk ilkeleri üzerine kurulmuştur. Kurumsal yönetim ilkelerinden
şeffaflık ilkesi, şirketle ilgili olarak ticari sırlar dışında kalan tüm finansal ve
finansal olmayan bilgilerin zamanında, doğru, anlaşılabilir, kapsamlı ve
kolayca analiz edilebilir bir biçimde sunulmasını ifade eder. Kurumsal
yönetim uygulamaları, kurumun finansal durumunu, performansını, sahiplik
yapısını ve yönetimini kapsayacak şekilde kurumla ilgili tüm önemli
olayların zamanında ve doğru olarak açıklanmasını sağlamalıdır.
Kurumsal yönetim, temel olarak pay sahiplerini de içeren menfaat
sahiplerinin haklarının korunmasına dayanmaktadır. Eğer kurumlar, şeffaflık
ilkesi çerçevesinde, finansal tablolarında ve açıkladıkları diğer bilgilerde,
doğru olmayan veya eksik bilgilere yer verirlerse, bu bilgilere dayanarak
yatırım kararları alan menfaat sahiplerinin hakları korunmamış olacaktır.18
Kurumsal şeffaflık, aktif (tasdik edilerek açıklanmış) veya pasif
(elde edilebilir ancak genellikle istek üzerine açıklanan); aynı zamanda tek
taraflı (şirketten menfaat sahiplerine) veya karşılıklı (menfaat sahiplerinin
tepkisine cevap vererek) olabilmektedir. Kurumsal yönetim amaçları için
şeffaflık, şirketlerin menfaat sahiplerine sağladıkları bilginin doğruluğu ve
erişilebilirliği ile belirlenir. Bilginin doğru olması, kapsamlı ve ilgili bilgiler
ile şirketin durumunun güvenilir olarak sunulmasını ifade etmektedir.
Kapsamlı veriler, şirketin sahiplik yapısı, performansı ve yönetimi ile ilgili
tam bilgi sağlayan verilerdir. İlgili veriler, menfaat sahiplerine istedikleri
bilgilerin sunulmasını sağlayan verilerdir. Bilginin erişilebilir olması,
bilginin menfaat sahipleri tarafından kolaylıkla elde edilebilirliğini ifade
eder. Ortalama bir menfaat sahibi elde ettiği bilgiyi anlayabilmeli ve önemini
kavrayabilmelidir. Bu yüzden bilginin aynı zamanda açık olması da
gerekmektedir.19
17
Coşkun
Can
Aktan,
Ġyi
ġirket
Yönetimi,
Kurumsal
(http://www.sobiadacademy.net/sobem/e-yonetim/kurumsal-yonetim/anasayfacorporate.htm), Erişim Tarihi: 25.05.2009
18
Arsoy, s. 20.
19
Arsoy, s. 21.
27
Yönetim
Metin COŞKUN
Kurumsal şeffaflığın yerine getirilmesi sürecinde, şeffaflık
kavramının tamamlayıcısı olarak karşımıza kamuyu aydınlatma kavramı
çıkmaktadır. Kamuyu aydınlatma, kurumsal şeffaflık ilkelerine uygun olarak
sermaye piyasalarını düzenleyici kurumların zorunlu tuttuğu finansal
bilgilerin ve bu bilgilerin dışında kalan diğer finansal ve finansal olmayan
bilgilerin, şirketler tarafından kamuya açık ve anlaşılır bir şekilde
sunulmasıdır.20 Şeffaflık, ticari sır niteliğinde ve henüz kamuya
açıklanmamış bilgiler hariç olmak üzere şirket ile ilgili finansal ve finansal
olmayan bilgilerin, zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir,
düşük maliyetle kolay erişilebilir bir şekilde kamuya duyurulması
yaklaşımıdır.
Şeffaflık
ilkesi
çerçevesinde
şirketlerin
kamuyu
aydınlatmalarının geliştirilmesiyle şirket ile menfaat ilişkisi içinde bulunan
kesimlere bilgi akışının artırılması ve hızlandırılması, amaçlanmıştır.
Kamunun zamanında aydınlatılması, açıklanan bilgilerin eksiksiz,
güvenilir, anlaşılabilir ve yorumlanabilir olması, açıklanan bilgilere kolay ve
mümkün olan en düşük maliyetle erişimin sağlanması son derece önemlidir.
Bu açıklamalar çerçevesinde kamuoyuna açıklanacak bilgilerin şu
özelliklerde olması gerekir:
 Bilgi açık ve anlaşılır olmalıdır,
 Açıklanan bilgi doğru olmalıdır,
 Bilginin tam bir tarafsızlık içerisinde sunulması ve bu bilgileri
kullanacakları yanıltmaması gerekir,
 Bilgi eksiksiz sunulmalıdır,
 Bilgi kullanıcılar tarafından analizler yapmaya imkan
sağlamalıdır,
 Bilgi, düşük bir maliyetle sunulmalıdır,
 Bilgiye erişim kolay olmalıdır,
 Bilgiye zamanında erişim imkânları olmalıdır.
Öte yandan kamuya açıklanması gereken asgari bilgilerin neler
olması gerektiği de önem taşır. Şirketin denetimden geçmiş olarak finansal
20
Arsoy, s. 23.
28
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
durum ve faaliyet sonuçları kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu çerçevede; ticari
hedeflerin yanı sıra iş etikleri, çevre ve benzeri konularda şirket politika ve
hedefleri, şirketin büyük ortakları ve oy hakları, Yönetim Kurulu Üyeleri ve
üst düzey yöneticiler, aldıkları ücretler ve diğer ödemeler, sektör ve coğrafi
riskler, finansal piyasa riskleri, kur ve faiz riskleri, vadeli işlemlerin
taşıdıkları riskler, bilanço dışı yükümlülükler, hukuki sorumluluklar gibi
bilgilerin kamuoyuna açıklanması son derece önemlidir. Sunulacak bilgiler
mutlaka denetlenmeli ve kaliteli muhasebe standartlarına, mali ve mali
olmayan beyan ve denetime uygun olarak açıklanmalıdır.21
9. KAMUYU AYDINLATMA VE BAĞIMSIZ DENETĠM
Finansal piyasaların temel dayanağı güven unsurunun yerleşmesidir.
Güven ortamının kaybolması tasarruf sahiplerinin bu piyasalardan
kaçmasına yol açar. Bu durum ise finansal sistemin çökmesine sebep olur.
Gerek sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ülkelerde gerekse ülkemiz gibi
gelişme yolunda olan ülkelerde bazı kötü niyetli kişiler haksız kazanç elde
etmeye çalışmışlardır. Güveni sağlamanın yolu, sürekli denetim, açıklık ve
kamunun aydınlatılmasından geçmektedir.
Bağımsız denetim, ortaklıkların ve yardımcı kuruluşların hesap ve
işlemlerinin bağımsız denetleme kuruluşlarınca görevlendirilen yetkili
denetleme elemanları tarafından bu kuruluşlar adına, denetleme ilke, esas ve
standartlarına göre incelenmesi ve bu inceleme sonuçlarına dayanılarak,
düzenlenmiş mali tabloların, gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespiti ve
rapora bağlanmasıdır.
Bağımsız denetimin önemini arttıran başlıca sebep güvenilir bilgi
sağlama işlevidir. Bağımsız denetimi, önemli kılan unsurlardan bir diğeri ise,
yönetime mali tablolarla ilgili olarak tahmin, analiz, denetim ve rapor
21
Coşkun
Can
Aktan,
Ġyi
ġirket
Yönetimi,
Kurumsal
(http://www.sobiadacademy.net/sobem/e-yonetim/kurumsal-yonetim/anasayfacorporate.htm), Erişim Tarihi: 25.05.2009
29
Yönetim
Metin COŞKUN
hazırlama gibi konular üzerinde, geleceğe ait kararların saptanmasında yol
gösterici olmasıdır.
Ayrıca; işletme büyüklüğünün artması, işletmelere olan devlet
müdahalesinin çoğalması, işletme ile ilgili çıkar gruplarının kuvvetlenmesi
ve çoğalması, iş yaşamındaki rekabet ortamının şiddetlenmesi, insan
faktörünün önem kazanması gibi hususlarda bağımsız denetimin önemi ile
paralellik arz eder.
Bağımsız denetimin kamuya yararları şöyle sıralanabilir:22
 Sermaye Piyasası, her şeyden önce güven ortamına
dayandığından, bu piyasadaki bilgilerin doğru ve güvenilir olması gerekir.
Sermaye piyasasının etkin ve verimli çalışabilmesi için, tüm ilgili ve önemli
bilgilerin kamuya açıklanan raporlarda yer alması lazımdır. Bunun
sağlanmasının en etkili yolu, bağımsız denetimdir.
 Mali Kurumlar (Örneğin Ticaret Bankaları ve Yatırım Bankaları)
ödünç verme veya mali katılma dolayısıyla temasta bulundukları teşebbüs
sahiplerinden, işlerinin ve işletmelerinin iktisadi ve mali durumu hakkında
esas bilgi ve detaylı raporlar istemektedirler. Bu raporların, açılacak
kredilere veya yapılacak finansmanlara dayanak olabilmeleri için yetkili ve
tarafsız inceleme organlarınca düzenlenip onaylanmaları lazımdır. Bu
raporların istenen özelliklerde olabilmesi için bağımsız denetime tabi
tutulması gerekir.
 Denetlenmiş finansal tablolar, işverene ve işçi sendikalarına
ücretlerin ve sosyal yardımların pazarlığında nesnel bilgiler sağlayarak
yardımcı olur.
 Bir işyerinin satılması, alınması ya da başka bir işyeri ile
birleştirilmesi hallerinde, alıcı ve satıcı taraflara güvenilir nesnel bilgiler
sağlar.
22
Erol Çelen, Bağımsız Denetimin Önemi, Yararları ve Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi, s.3.
(archive.ismmmo.org.tr/.../20%20-%2055%20EROL%20ÇELEN.doc),
Erişim
Tarihi:
15.06.2009.
30
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
 Denetlenmiş finansal tablolar işletme ile ilgili taraflara, özellikle
işletme ile iş ilişkisi olan müşterilere, denetlenen işletmenin karlılığı,
faaliyetlerinin verimliliği ve finansal yapısının durumu hakkında güvenilir
bilgiler sağlar.
 Kamuya açıklanan denetlenmiş finansal tablolar, işletmeye
yatırım yapacak yatırımcıları işletme ile ilgili olarak doğabilecek risklerden
korur.
 Denetlenmiş finansal tablolar, bir işletme ile ilişkide bulunan tüm
kurumlara, o işletme hakkında tarafsız, objektif ve güvenilir bilgi verir.
10. KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU
10.1. Teknoloji ve Kamuyu Aydınlatma
İşletmelerde kullanılan bilgi teknolojileri kapsamına; internet,
intranet, ofis otomasyon sistemleri, fonksiyonel bilişim sistemleri, yönetim
bilişim sistemleri, uzman sistemler, karar destek sistemleri, elektronik veri
değişim sistemleri girerken, bilgi teknolojileri işletmeleri üç önemli alanda
etkilemektedir. Bunlar; elektronik ticaret, kurumsal kaynak planlaması ve
bilgi yönetimidir.
Finansal bilgilerin sunulduğu mali tablolara dayanarak karar alma
durumunda olan ilgililerin karar alma sürecinde en önemli etken, bu
bilgilerin güvenilir, şeffaf ve karşılaştırılabilir nitelikte olmasıdır.
Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASC) ve Muhasebe Sistemi
Uygulama Genel Tebliği’ne göre, mali tablolardaki bilgiyi kullanıcılar için
yararlı kılan özellikler; anlaşılabilir, ihtiyaca uygun, güvenilir,
karşılaştırabilir ve zamanında düzenlenmiş olmalısıdır. Anlaşılabilirlik;
işletmenin finansal durumunun mali tablolarından rahat bir şekilde
anlaşılması, ihtiyaca uygunluk; açıklanan bilginin ilgili kişilerin
gereksinimleriyle örtüşmesi, güvenilirlik; mali tablolarda sunulan durum ile
işletmenin gerçek finansal durumunun aynı olması, karşılaştırılabilirlik; mali
tabloların işletmenin geçmiş yıllarıyla veya başka işletmelerle
31
Metin COŞKUN
karşılaştırılmasına olanak sağlayacak tek bir formatta yayınlanması,
zamanında düzenlenme; mali tabloların kamuya zamanlı ve hızlı şekilde
sunulması olarak açıklanabilir.
Finansal bilginin internet ortamında sunulması veya internet
ortamında finansal raporlama; çeşitli bilgi teknolojileri aracılığıyla finansal
bilgilerin www (World Wide Web) ortamında dağıtımı şeklinde
tanımlanabilir. Böylece, ilgililer işletmenin finansal bilgilerine; ses ve
görüntü olarak sanal ortamdan ulaşabilmektedirler. Başka bir tanımla,
finansal bilginin internet ortamında sunulmasından, hazırlanan yıllık mali
tabloların internet ortamında yayınlanması yanı sıra, günümüzde önemli
gelişmeler, toplantılar, finansal analizler ve diğer bilgilerin de internetten
kamuya açıklanması anlaşılmaktadır.
Finansal bilgilerin internet ortamında sunulması her geçen gün
yaygınlaşmaktadır. Bunun en önemli nedenleri; bilgi teknolojilerindeki
gelişmeler ve kamuoyundan gelen taleplerle birlikte; internet ortamında
sunum maliyetinin daha az, daha hızlı, daha fazla kesime ulaşması, zamanlı
ve erişiminin kolay olmasıdır.23
Kamunun aydınlatılmasında kullanılan dokümanların internet
üzerinden kamuya duyurulmasında dikkate alınması gereken temel
prensipler aşağıda belirtilmektedir:
• Yatırımcılar dokümanın internet aracılığıyla gönderildiğinden
veya internet üzerinde erişime hazır halde bulundurulduğundan haberdar
olmalıdırlar.
• Yatırımcılar internet üzerinde erişime açılan dokümana veya
internet vasıtasıyla gönderilen dokümana kolay bir biçimde
ulaşabilmelidirler.
• Dokümanın yatırımcıların erişimine hazır hale getirildiği veya
yatırımcılara internet aracılığıyla gönderildiği dokümanı gönderen veya
erişime açan ortaklık tarafından kanıtlanmalıdır.
23
Süleyman Uyar ve Muhsin Çelik, “Sürekli Kamuyu Aydınlatma ve Ġnternet Ortamında
Finansal Raporlama Sürecinde Kullanılan Diller” s. 95. (eab.ege.edu.tr/pdf/6_2/C6-S2M9.pdf ) Erişim Tarihi: 20.06.2009.
32
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
• Web sitelerinde yer alan kamuyu aydınlatmaya yönelik bilgiler
güncel olmalıdır.
• Ortaklık web sitesinde yer alan ortaklığı tanıtıcı bilgiler gerçeği
yansıtmalıdır.
• Bilginin eşit bir biçimde dağıtılabilmesini teminen internet
üzerinde yatırımcıların erişimine açık tutulan dokümanın içeriğinin
mevzuatta öngörülen kurallara uygun olarak düzenlenen ve geleneksel
yöntemlerle kamuya duyurulan dokümanların içeriğinden farklı olmaması
gerekmektedir.
10.2. Kamuyu Aydınlatma Platformu’nun ĠĢlevi
İnternet kullanımının sermaye piyasalarında da yaygınlaşmaya
başlaması bu alanda yasal düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmış ve
18.12.1999 tarih ve 23910 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4487 sayılı
Kanun’un 10. maddesi ile 2499 sayılı SPKn’nun 22. maddesine eklenen (u)
bendinde internet de dahil her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamı ve
benzeri araçlar üzerinden gerçekleştirilen ihraç ve halka arzlar ile sermaye
piyasası faaliyetleri ve işlemlerini, genel hükümler çerçevesinde bu SPKn’u
kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım esaslarını düzenlemek
ve denetlemek SPK’unun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.24
Kamunun aydınlatılmasında kullanılan dokümanların ne şekilde
kamuya duyurulacağı sermaye piyasası mevzuatında belirlenmiş olup,
ağırlıklı olarak ilan yöntemi bazı hallerde zorunlu olarak bazı hallerde de
ilgili şahısların talebi üzerinde bu dokümanların söz konusu şahıslara
verilmesi veya gönderilmesi hususları düzenlenmiştir. 30 Mayıs 2009 tarihli
ve 27423 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Bilgi, Belge ve Açıklamaların
Elektronik Ortamda İmzalanarak Kamuyu Aydınlatma Platformuna
Gönderilmesine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri VIII, No: 61)” ile
sermaye piyasası araçları Borsa’da işlem gören ortaklıklar ile aracı kurumlar
ve katılma payları Borsa’da işlem gören fonların kurucuları tarafından her
24
Mustafa Ünal, Ġnternet Aracılığıyla Kamuyu Aydınlatma ve Halka Arz ĠĢlemleri
(Ankara: SPK Yeterlik Etüdü, Ekim 2000), s. 1.
33
Metin COŞKUN
türlü bilgi, belge ve açıklamanın elektronik ortamda imzalanması ve Kamuyu
Aydınlatma Platformu’na, bağımsız denetim kuruluşlarınca düzenlenen
bağımsız denetim raporlarının elektronik ortamda hazırlanarak
imzalanmasına ve ortaklıklar, aracı kurumlar ve fonlara elektronik ortamda
gönderilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Tebliğe göre, aşağıda belirtilen ve elektronik veri olarak hazırlanan
bildirimlerde, imza oluşturma aracı ile oluşturulan elektronik imza kullanılır.
a) Sermaye piyasası mevzuatı uyarınca gönderilmesi gereken
finansal raporlar ve bağımsız denetim raporları,
b) Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin
düzenlemeleri uyarınca gönderilmesi gereken özel durum açıklamaları,
c) Kurul düzenlemeleri uyarınca hazırlanan izahname, sirküler ve
diğer duyuru metinleri,
ç) Kurulun yatırım ortaklıklarına ve fonlara ilişkin düzenlemeleri
uyarınca yapılması gereken bildirimler,
d) Ortaklıkların genel kurul toplantı tutanakları ve hazirun cetvelleri,
e) Ortaklıkların esas sözleşmeleri ve fonların iç tüzükleri,
f) Kurul ve/veya Borsa tarafından belirlenen ve elektronik veri
olarak düzenlenmesi istenen diğer bildirimler.
Yukarıda belirtilen bildirimler, ortaklıklar, aracı kurumlar ve fon
kurucuları tarafından SPK ve/veya İMKB tarafından belirlenen biçim, içerik
ve süreye uygun şekilde elektronik imza ile imzalanarak elektronik ortamda
Kamuyu Aydınlatma Platformuna gönderilir. Ayrıca, (a) bendinde belirtilen
finansal tablo ve raporlara ilişkin olarak bağımsız denetim kuruluşları
tarafından düzenlenerek ortaklıklara, aracı kurumlara ve fon kurucularına
elektronik ortamda gönderilen bağımsız denetim raporlarında da imza
oluşturma aracı ile oluşturulan elektronik imza kullanılır.
SPK, İMKB, İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş., Merkezi Kayıt
Kuruluşu A.Ş., Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği ve
SPK’ca belirlenecek diğer kurumlar tarafından yapılacak duyurular da
elektronik imzalı olarak Kamuyu Aydınlatma Platformuna iletilir.
34
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
Kamuyu Aydınlatma Platformu, sermaye piyasalarında işlem gören
ve halka açık şirketlerin ve aracı kuruluşların kamuyu aydınlatma amacı ile
bilânço ve finansal tablolarına ilişkin olarak yapacakları bildirimler ile özel
durum açıklamalarının, bilgisayar ağları üzerinden elektronik imza
teknolojisini kullanarak güvenli bir şekilde iletilmesini sağlayan SPK, İMKB
ve TÜBİTAK tarafından sermaye piyasalarının kamuyu aydınlatma
konusundaki ihtiyaçları göz önüne alınarak ortak çalışma ile geliştirilen bir
platformdur. Test aşamasını tamamlayan platform 01.06.2009 tarihinde
faaliyete geçmiştir.
Finansal tablolar, halen yürürlükte olan uygulama dahilinde disketle
ve son durumda mutlaka basılı bir biçimde kağıt çıktılarla SPK ve İMKB’ye
gönderilmektedir. Bu uygulamada, bilgilerin sisteme ulaşması ve işlenmek
üzere veri tabanına kaydedilmesi süreçleri, zaman ve işgücü kaybına yol
açmakta; hata ve tekrarlardan doğan maliyet artışları ortaya çıkmaktadır.
Benzer bir durum “Özel Durum Açıklamaları” için de geçerlidir.
“Özel Durum Açıklamaları”, kamunun sürekli aydınlatılması temelinde
sermaye piyasasının açıklık ve dürüstlük içinde işleyişini sağlamak, tasarruf
sahipleri, ortaklar ve diğer ilgililerin zamanında bilgilendirilmesini temin
etmek amacıyla, sermaye piyasası araçlarının değerini ve yatırım kararlarını
etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerde şirketlerin kamuya ivedilikle
yapması gereken açıklamaları içermektedir. Mevcut işleyiş içerisinde özel
durum açıklamaları kâğıt ortamında ve faks aracılığı ile borsaya
iletilmektedir. Bu durum finansal tablolarda olduğu gibi zaman ve işgücü
kaybına yol açmaktadır.
Kamuyu Aydınlatma Platformu ile söz konusu kayıpların en aza
indirilmesi için, şirket bildirimlerinin internet üzerinden güvenli bir şekilde
yapılmasını sağlayacak elektronik imza teknolojilerine dayalı bir altyapının
kurulması öngörülmüştür. Kamuyu Aydınlatma Platformunda finansal tablo
bilgileri hazırlanan bilgisayar programlarına şirketler tarafından aktarıldıktan
sonra belirli bir hiyerarşide ve imza yetkisini haiz kişilerce elektronik imza
ile imzalanarak internet üzerinden sisteme gönderilir, gönderilen bilgiler
veritabanında saklanır ve web sitesi (http://www.kap.gov.tr) üzerinden
anında kamuoyu tarafından paylaşılır. Şirket finansal tablo bilgilerini
programlara çevrim dışı olarak kaydedebilir, böylece daha sonra imzalayarak
35
Metin COŞKUN
gönderme imkânına sahip bulunmaktadır. Sistem, bildirimlerin sermaye
piyasası aktörlerince ihtiyaca göre çift veya daha fazla imzalayabilmesine
olanak tanıyacak şekilde tasarlanmıştır. İnternet kullanıcıları gerek finansal
tablo ve dipnotları bilgilerine gerekse özel durum açıklamalarına anında
erişebilecekleri gibi bazı basit sorgu ve analizleri de yapabilecekleri
olanakları bu sistemde bulabileceklerdir.25
11. KAMUYU AYDINLATMA VE YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ
Yatırımcı İlişkileri; şirket, ortaklar ve şirketi değerli kılan diğer
müşteriler arasındaki iletişimi en etkin şekilde sürdürmek için finans,
iletişim, pazarlama ve menkul kıymet hukukunu entegre eden bir stratejik
yönetim biçimidir. Kamu ve özel şirketler yatırım camiasıyla iletişim
kurdukça onlar için bilgi ve açıklama yönetimi konusunda uzmanlaşan
kurumsal iletişim alanı, Yatırımcı İlişkileri olmaktadır.26
Stratejik bir pazarlama faaliyeti olan yatırımcı ilişkileri, kurumsal ve
bireysel yatırımcıların her türlü ihtiyaçlarına cevap vermek üzere stratejik ve
finansal bilgilerin belli bir düzen içinde derlenmesi ve sunulması görevinin
yanında, kritik öneme sahip hassas bilgilerin irdelenerek kamuya
açıklanması hususunda öneri getirmek, şirketin hedeflerinin yatırımcıların
beklentilerine uygunluğu hakkında görüş bildirmek durumundadır.
Yatırımcı ilişkilerinin temelinde, kurumsal bilgilerin yatırımcılara,
hissedarlara, müşterilere, topluma ve çalışanlara iletilmesi ihtiyacı ve gereği
yatar. Günümüz yatırımcı ilişkileri temelinde hız ve şeffaflık yer almaktadır.
Ulusal ve uluslararası mevzuatın gereklerini takip etmek ve hızla yerine
getirmek kurumlar açısından büyük önem arz etmektedir. Doğru bilgiyi,
doğru zamanda, kolay anlaşılır ve kolay erişilir bir şekilde sunmak, bugünün
dünyasında yatırımcı ilişkileri ile uğrasan herkesin ortak hedefi
durumundadır. Hiç şüphe yok ki, yatırımcılarla olan ilişkiler devam eden,
uzun vadeli bir süreçtir. Yatırımcı ilişkilerinde birinci kural dürüstlük, ikinci
25
Mete
Karar
ve
Atilla
Bektaş,
Kamuyu
Aydınlatma
Platformu,
(http://www.ueimzas.gazi.edu.tr/pdf/uygulama/02.pdf), Erişim Tarihi: 01.07.2009
26
Serhat
Şengül,
En
Yeni
İlişkiler:
Yatırımcı
İlişkileri
(http://www.gsuik.org/index.php?option=com_content&task=view&id=86&Itemid=83),
Erişim Tarihi: 07.07.2009.
36
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
kural ise açıklıktır. Bu yüzden Yatırımcı İlişkileri Bölümü sorulara anlaşılır
ve dürüst bir şekilde cevap vermeli, yatırımcı ve analistlerle şirketin kamuya
açıklanabilir bilgilerini paylaşmalıdır. Bu bilgileri paylaşırken sorulan
sorulara mümkün olduğunca kısa sürede ve özlü şekilde cevap verilmelidir.
Yatırımcı İlişkileri Bölümü herhangi bir hataya sebebiyet vermemek
için mevzuat kurallarını çok iyi bilmelidir. Yatırımcı ve analistler sordukları
soruların karşılığında tatmin edici cevap almalıdırlar.
Günümüzde yapılan araştırmalar uluslararası yatırımcıların kurumsal
yönetim uygulamalarını finansal performans kadar önemli bulduklarını ve
iyi kurumsal yönetim uygulamalarına sahip şirketler için daha fazla fiyat
ödemeye hazır olduklarını göstermektedir. Yönetsel kararlar ile
yatırımcıların aydınlatılması arasında doğrusal bir ilişki vardır. İşletmenin
yönetsel kararları yatırımcıların davranışlarını etkilerken, yatırımcıların
davranışları da yönetsel kararları etkilemektedir.27
İyi bir kurumsal yönetim için paydaşlarla sürekli ve eksiksiz iletişim
kurmanın ve kamuyu aydınlatma ve şeffaflığın şart olması Yatırımcı
İlişkilerinin önemini bir kez daha artırmaktadır. Yatırımcı İlişkileri Bölümü
yatırımcılar için önemli olan konularda üst yönetimi yönlendirmelidir.28
12. SONUÇ
Çok ortaklı işletmelerin varlığından bu yana küçük yatırımcıların
aldatılması, suistimal edilmesi birçok ülkede süregelmiştir. İlk zamanlarda
işletme sahipleri ya da yöneticileri işletme hakkındaki bilgileri kamu
otoriteleri dahil hiç kimse ile paylaşmama eğilimindeydi. Bu durum bazı
spekülatörler tarafından manipüle edilerek yatırımcıların aldatılması ve
bazılarının çıkar sağlamasına neden olmuştur. Bu tür istenmeyen davranışlar
27
Walter Aerts, ve diğerleri, Corporate Environmental Disclosure, Financial Markets,
and
The
Media:
An
International
Perspective
(ideas.repec.org/a/eee/ecolec/v64y2008i3p643-659.html), Erişim Tarihi: 02.07.2009.
28
Cenk Göksan, Yatırımcı ĠliĢkilerinin Artan Önemi ve Akbank’ta Yatırımcı ĠliĢkileri,
(www.tkyd.org/files/downloads/a_cenk_goksan.pdf), Erişim Tarihi: 25.06.2009.
37
Metin COŞKUN
yatırımcıları piyasalardan uzaklaştırmaya başladığından sermaye piyasaları
olumsuz etkilenmeye başlamıştır. Bunun üzerine İngiltere ve ABD’den
başlamak üzere yatırımcıların ve kamuoyunun daha iyi bilgilendirilmesini
sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Başlangıçta bu
düzenlemeler kamu otoritesi tarafından verilen izinlerle sınırlı iken zaman
içerisinde kapsamı artmıştır.
Ülkemizde de sermaye piyasalarında kamunun aydınlatılması izin
sistemi ile başlamıştır. Kurul incelemesi kamuyu aydınlatma ilkesi ile sınırlı
kalmamakta, kamu yararı ve halkın istismarı gibi ölçüler ile iktisadi bir
inceleme de yapılmaktaydı. 1992 yılında yapılan değişikliklerle, 1982-1992
arası dönemde geçerli olan izin sistemi terk edilmiş ve kamuyu aydınlatma
ilkesi benimsenmiştir. SPK’nun birçok maddelerinde kamuyu aydınlatmaya
vurgu yapılmış ve Kurul tebliğleri ile ayrıntılı düzenlemeler yapma yoluna
gidilmiştir.
Kamunun aydınlatılması ile yatırımcılar korunmakta, sermaye
çekilmekte, piyasalara olan güvenin artırılmaktadır. Zayıf kamuyu
aydınlatma, sermaye piyasalarında etik olmayan davranışlara ve piyasa
bütünlüğünün bozulmasına neden olur. Bu durum sadece şirketlere değil, bir
bütün olarak ekonomiye de zarar verir. Yetersiz ve açık olmayan bilgiler
sermaye piyasasının işleyişine zarar vererek sermaye maliyetini artırabilir.
Bu nedenlerden dolayı kamuyu aydınlatmaya önem verilmesi, bu
konuda yapılan düzenlemelerin kapsamının artırılması, denetimlerinin
sıklaştırılması sermaye piyasalarının ve dolayısıyla kalkınma ve gelişmenin
hızlanması açısından büyük önem arz etmektedir.
38
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE
SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aerts, Walter ve diğerleri, Corporate Environmental Disclosure,
Financial Markets, and The Media: An International Perspective
(ideas.repec.org/a/eee/ecolec/v64y2008i3p643-659.html), Erişim Tarihi:
02.07.2009.
Aktan, Coşkun Can, Ġyi ġirket Yönetimi, Kurumsal
(http://www.sobiadacademy.net/sobem/e-yonetim/kurumsalyonetim/anasayfa-corporate.htm), Erişim Tarihi: 25.05.2009
Yönetim
Altıntaş, Kerim, Manipülasyon ve Ġçeriden Bilgi Alma Suçları,
(http://borsasistem.com/0/yazarlar/av.-kerim-altintas/manuplasyon-veicerden-bilgi-alma-suclari-2.html) Erişim Tarihi: 13.05.2009
Arsoy, Aylin Poroy, “Kurumsal Şeffaflık ve Muhasebe Standartları”, Afyon
Kocatepe Üniversitesi ĠĠBF Dergisi (Cilt: X, Sayı: II, 2008).
Çelen, Erol, Bağımsız Denetimin Önemi, Yararları ve Kamuyu
Aydınlatma
Ġlkesi,
(archive.ismmmo.org.tr/.../20%20%2055%20EROL%20ÇELEN.doc), Erişim Tarihi: 15.06.2009.
Göksan, Cenk, Yatırımcı ĠliĢkilerinin Artan Önemi ve Akbank’ta
Yatırımcı ĠliĢkileri, (www.tkyd.org/files/downloads/a_cenk_goksan.pdf),
Erişim Tarihi: 25.06.2009.
İhtiyar, Mustafa, Sermaye Piyasası Hukukunda Kamuyu Aydınlatma
Ġlkesi (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Mayıs 2006).
Kabaalioğlu, Haluk, Sermaye Piyasasında Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi
(İstanbul: İktisadi Yayın Ltd.Şti, 1985).
Karar, Mete ve Atilla Bektaş, Kamuyu Aydınlatma Platformu,
(http://www.ueimzas.gazi.edu.tr/pdf/uygulama/02.pdf),
Erişim
Tarihi:
01.07.2009
39
Metin COŞKUN
Karslı, Muharrem, Sermaye Piyasası, Borsa, Menkul Kıymetler (3.Baskı.
İstanbul: Beta Basım, 1989).
Lawrence, Anne T. ve diğerleri, Business and Society (Eleventh Edition,
New York: McGraw-Hill Irwin, 2005).
Şengül,
Serhat,
En
Yeni
ĠliĢkiler:
Yatırımcı
ĠliĢkileri
(http://www.gsuik.org/index.php?option=com_content&task=view&id=86&
Itemid=83), Erişim Tarihi: 07.07.2009.
Tanör, Reha, Türk Sermaye Piyasası (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Kasım
2000).
Tekinalp, Ünal, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri,
Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi Ġle (İstanbul: 1979).
Tezcanlı, Meral Varış, Ġçeriden Öğrenenlerin Ticareti ve
Manipülasyonlar (İstanbul: Ufuk Reklamcılık ve Matbaacılık Ltd.Şti,
Aralık 1996).
Uyar, Süleyman ve Muhsin Çelik, “Sürekli Kamuyu Aydınlatma ve
Ġnternet Ortamında Finansal Raporlama Sürecinde Kullanılan Diller”
(eab.ege.edu.tr/pdf/6_2/C6-S2-M9.pdf ) Erişim Tarihi: 20.06.2009.
Ünal, Mustafa, Ġnternet Aracılığıyla Kamuyu Aydınlatma ve Halka Arz
ĠĢlemleri (Ankara: SPK Yeterlik Etüdü, Ekim 2000).
40
YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ YÖNETĠMĠNĠN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKĠ YERĠ
Yrd. Doç. Dr. Fatih TEMİZEL
Anadolu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
1.GĠRĠġ
Finansal piyasalar kredi ve özkaynak şeklinde olmak üzere
işletmelere fon sağlamaktadır. İşletmeler arası rekabetin en yoğun olduğu ve
diğer üretim faktörlerinde olmadığı kadar küresel boyutta gerçekleşen bir
yarış, sermaye temininde görülmektedir. Bu gelişmede, sermayenin gelişen
teknoloji ve finansal serbestleşme sayesinde süratle yer değiştirebilmesinin
büyük payı bulunmaktadır. Anılan özellik diğer üretim faktörlerinin hiç
birinde bulunmamaktadır. Bu sayede finansal piyasalar açısından coğrafi
konum önemini hızla kaybetmektedir. Bir diğer dikkat çekici gelişme de
finansal piyasaların zamandan bağımsız olarak günün yirmi dört saati işlem
yapılabilir duruma gelmiş olmasıdır. Böylesi bir ortam işletmelerin sermaye
temininde rakiplerinin ve piyasa kurallarının da küresel olması sonucunu
doğurmaktadır.
Finansal piyasalardan gerçekleştirilen fonlama, geçmişte olduğu gibi
banka-işletme kredi ilişkisinden farklılaşmaktadır. Benzer durum işletmeyatırımcı arasındaki özkaynak fonlamasında da görülmektedir. Her iki
fonlama tekniğinde de merkez rol birey ve kurumlardan piyasaya kaymıştır.
Bu dönüşümde köşe taşı 1980’li yıllar olarak kabul edilmektedir. Anılan
tarihten itibaren menkul kıymet piyasaları ve finansal serbestleşme anahtar
kavramlar haline gelmiştir. Bu kavramlar etrafında yeniden biçimlenen
Fatih TEMİZEL
finansal mimaride, geçmişte örneğine pek rastlanmayan yeni uygulamalar
biçimlenmiştir.
Günümüzde finansal piyasaları tek başına yönlendirebilen haberbilgi, yukarıda ifade edilen finansal mimarinin en önemi bileşenlerinden bir
halini almıştır. İşletmelere ilişkin her tür haber-bilgi işletmelerin risk
düzeyindeki değişikliklerin değerlendirilmesinde kullanılır olmuştur.
Bilginin yokluğu belirsizlik, eşit dağılmaması ise asimetrik bilgi olarak
adlandırılmıştır.
İşletmelerin ilgililer tarafından değerlendirilmesinde bilgi yeri
doldurulamaz önemdedir. Bilginin yokluğu ya da asimetrik dağılımı ABD
başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde bile büyük ekonomik kayıplara neden
olmaktadır. Enron şirketi ile ifade edilir hale gelen ABD’ deki muhasebe
skandallarının temelinde, bilginin yayılımına ilişkin standartların
yetersizliğinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sermaye piyasalarında Kamunun Aydınlatılması ilkesi olarak ifade
edilen uygulamalar, benzer gelişmelerin hiçbir ülkede yaşanmaması için
üzerinde titizlikle durulan düzenlemeler olarak akademik ve piyasa
çevrelerinin gündeminde yer almaktadır. Temelinde finansal piyasa
katılımcılarının eşanlı, şeffaf, doğru, güvenilir bilgiye erişimini sağlamak
yatmaktadır. Bu konu finans piyasaları ile yakından uzaktan ilgisi bulunan
tüm kesimler için önem taşımaktadır.
Bu çalışmada finansal piyasalardaki katılımcıların tümü paydaş
teorisinin önerdiği finansal paydaş kavramı ile karşılanmaktadır. Finansal
Paydaş ilk elde fon arz edenleri, fon talep edenleri, düzenleyici ve
denetleyici kurumları ve bunların alt bileşenlerini ifade etmektedir. Finansal
Paydaşların işletmelere ilişkin bilgilere erişiminin sağlanması Kamunun
Aydınlatılması olarak tanımlanmaktadır. Kamunun Aydınlatılması finansal
varlıkların fiyatlanmasında kullanılabilecek her türlü bilginin açıklanmasını
ifade eden genel bir çerçeveyi oluşturmaktadır. Çalışmanın esas odaklandığı
kavram ise Yatırımcı İlişkileri Yönetimidir. Söz konusu kavram Kamunun
Aydınlatılmasına göre mikro yapıdadır. Yatırımcı İlişkileri Yönetimi
finansal paydaşlara dönük bilgilendirmenin biçim ve içeriğini
oluşturmaktadır. Gerçekleştirilen bilgilendirmenin finansal paydaşlardaki
işletme algısını işletmenin sermaye maliyetini düşürerek piyasa değerini en
42
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
çoklama amacına hizmet edecek şekilde biçimlendirmesi temel beklentidir.
Yatırımcı İlişkileri Yönetiminin Kamunun Aydınlatılması sürecinde bu
amacı gerçekleştirme yolundaki uygulamalarına değinilerek öneriler
geliştirilmesi hedeflenmiştir.
2.KAMUNUN AYDINLATILMASI ĠHTĠYACI
Finansal piyasalar haber ve bilgi ile yönlendirilmektedir. Standart
varlık fiyatlama teorisi bütün piyasa katılımcılarının aynı bilgiye sahip
olduğunu varsaymaktadır. Ancak gerçekte farklı piyasa katılımcıları farklı
bilgiye sahiptir1. Çünkü çok sayıdaki piyasa katılımcısının piyasaya ilişkin
bilgi elde etme ve bilgiyi kullanma yeteneği birbirinden farklıdır. Öte yandan
yatırımcıların, sahip oldukları bilginin doğruluğuna olan güvenleri yüksek
olduğu zaman menkul kıymetin piyasa fiyatı söz konusu bilgiye aşırı tepki
vermektedir2. Açıklanan nedenlerle finasal piyasalarda taraflar arasında
bilgi asimetrisi bulunmaktadır. Yatırımcı ilişkileri yönetiminin temel amacı
bu bilgi asimetrisinin azaltılmasıdır3.
Geleneksel finansal dağıtım mekanizmalarındaki serbestleşme,
demokratik kapitalizmin gelişimi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu gelişmeye
ilişkin ilk uygulamalar İngiliz finansal hizmetler sektöründe gözlenmiştir.
Yeni dönemde ticari kurumların genel olarak müşteri odaklı iletişime olan
duyarlılıkları artmıştır. Ancak geleneksel iletişimde bazı niş alanlarda
varlığını sürdürebilmektedir. Hisse senedi brokerı ile yatırım fonu yöneticisi
arasındaki sözsüz iletişim, bu konuda özel bir örnek oluşturabilmektedir.
Buna karşılık sermaye piyasalarındaki bireysel yatırımcılara yönelik
iletişimde koşulların zorlamasıyla daha müşteri odaklı stratejiler yaygın
uygulama alanı bulmaktadır4.
Özellikle ABD de ortaya çıkan muhasebe skandalları sonrası
kamunun aydınlatılması, kurumsal yönetişim ve yatırımcı ilişkilerine yönelik
1
Markus K. Brunnermeir, Asset Pricing under Asymmetric Information, (New York:
Oxford University Pres.,2001).s.1
2
Mehmet Şen., Geleneksel Finans Teorisine Alternatif Bir YaklaĢım Olarak DavranıĢsal
Finans ve ĠMKB Uygulaması, (Antalya: Akdeniz Üniversitesi Basımevi, 2003),s.50
3
Brunnermeir, a.g.e. s.1
4
G. Clarke,. and L.W Murray, “Investor Relations: Perceptions of the Annual Statement”.
CorporateCommunications: An International Journal, 2000, 5 (3), 144–151.
43
Fatih TEMİZEL
uygulamaların yeniden düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Kamunun
aydınlatılması ve yatırımcı ilişkileri bu gelişmeler sonucunda birbirine daha
fazla yakınlaşan kavramlardır. Yatırımcı ilişkilerinin temelinde finansal
paydaşlara işletmeleri değerlendirmede kullanılabilecek nitelikteki bilginin
ulaştırılması bulunmaktadır. Bu özellik işletmelerin finansal paydaşları ile
iletişiminde yatırımcı ilişkilerinin önemini arttırmaktadır5.
Kamuya yönelik açıklamaların ve yatırımcı ilişkileri çerçevesindeki
etkinliklerin kalitesi ile asimetrik bilgi ortamı arasında ilişki bulunup
bulunmadığı araştırmalara konu olmaktadır. Araştırmacıların bulguları
yılsonu raporlarının ve yatırımcı ilişkilerinin kalitesi ile asimetrik biligi
düzeyi arasında güçlü ve negatif bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır.
Bir başka ilgi çekici sonuçta benzer firmaların hatta aynı firmanın farklı
dönemlerdeki kamuya yönelik açıklamalarının kalitesi bile farklılık
gösterebilmektedir. Bu durumda aynı firmanın çeyrek dönem raporlarındaki
kalite düşüklüğü ile bilgi asimetrisi arasındaki güçlü pozitif ilişkinin varlığı
ile somutlaşmaktadır6.
Yatırımcı İlişkileri işletme ile ilgili bilgilerin menkul kıymet
analistleri, yatırımcılar ve potansiyel yatırımcılardan oluşan finansal
topluluğa iletiminin yönetilmesinden sorumludur. Kıta Avrupası ülkelerinin
kredi finansmanını özsermaye-hisse senedi finansmanına göre daha fazla
tercih etmeleri nedeniyle ABD de daha hızlı gelişen daha sonraları İngiltere
tarafından ele alınan yeni bir kavram olarak tanımlanmaktadır. İşletmeden
bilgi talep eden finansal paydaşlara-finansal topluluğa bilgi aktarımını
gerçekleştiren ve bu şekilde kamuoyu tarafından yatırım için işletmenin
değerlendirilmesini sağlayan bağ-süreç olarak tanımlanmaktadır. Benzer bir
sürecin işletme sahipleri ile yöneticileri arasında da bulunduğu
belirtilmektedir7. Aşağıdaki şekil bu süreci genel hatları ile
görüntülemektedir.
5
Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, Investor Relations in Developing Country: A
Disclosure Strategy, Unıversıtı Utrara Malaysıa, School Of Accountancy,(December 28
2002), s.2
6
Stephen Brown Stephen A. How disclosure quality affects the level of information
asymmetry”, Review Accounting Studies, (2007, 12: 443–477). s.472-473
7
C. Marston,. and M. Straker, “Investor Relations: A European Survey”. Corporate
Communications: AnInternational Journal (6(2), 82–93.2001).s.82-83
44
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
ġekil 1: Yatırımcı ĠliĢkilerinin Rolü
Yatırımcı ĠliĢkilerinin Rolü
ġ irket
(Üst Yönetim)
(Yönetim Kurulu)
(ÇalıĢanlar)
Yatırımcı ĠliĢkileri
Yönetimi
(BütünleĢtirilmiĢ
ĠletiĢim)
Finansal PaydaĢ
(Arz/Talep)
(Analistler)
(Yatırımcılar)
(Finansal Medya)
Kaynak: Stacie D. Byars Peggy Pinkston, The Discipline of Investor Relations , May 5, 2004
Avrupalılardan farklı olarak Amerikalılar geçmişte olduğundan daha
fazla oranda tasarruflarını tahvil yerine hisse senedine yatırmaktadır. Sadece
bu değişiklik bile tek başına milyonlarca yeni yatırımcının işletmelerin
finansal performansı ile ilgilenir hale gelmesini sağlamıştır8.
Bilgi açıklamaları işletme performansı üzerinde tek başına belirleyici
etkiye sahip değildir. Piyasa, endüstri ve işletmeye özel bilgi, hisse
senetlerinin fiyatlarından bağımsızdır. İşletmelerin hisse senedi getirileri,
8
C. Chajet, “Corporate reputation and the bottom line”. Corporate Reputation Review,
(1(1/2), 19–23, 1997). s.22
45
Fatih TEMİZEL
işletmelerden gelen bilgilerin, açıklamaların kalitesi yükseldikçe işletmeye
özgü getiriler ile birleşme eğilimi göstermektedir9.
ABD de yaşanan finansal skandalların ardından işletmelerin kamuyu
aydınlatma politikaları ve yatırımcı ilişkileri alanındaki eksikler ortaya
çıkmıştır. Sözkonusu eksiklikler bu konudaki uygulamaların ciddi revizyona
ihtiyacını da belirlemektedir10. Çünkü Paydaş teorisi farklı stratejik
toplulukların bir organizasyonu etkileyebileceğini belirtmektedir. Bu
paydaşlar konumlarına göre özel bilgi ihtiyacındadır. Sözkonusu ihtiyacın
giderilmesinde önemli seçeneklerden biri yatırımcı ilişkileri yönetimidir11.
Sermaye piyasalarında işletmelere artan bir baskı söz konusudur. Bu
baskı işletmelerin daha hesap verebilir ve daha şeffaf olmaları yönündedir.
Baskı temelde hissedarlar, bankalar ve kurumsal yatırımcılardan
kaynaklanmaktadır. Özellikle işletme riskinin düzeyine ilişkin her türlü
değişiklik hakkında bilgi talep edilmektedir. Günümüzde işletmeye ilişkin
her konuda güvenilir açıklamalar yapılması, açıklamayı yapan işletmenin
finansal, ekonomik, çevresel, sosyal ve etik alanlarındaki performansında
artış sağlamaktadır12.
Bu etki işletmeler açısından kamunun aydınlatılması gereksinimini,
karşılanması gereken bir ihtiyaç haline getirmektedir. Aksi takdirde sermaye
piyaslarında işletmeye ilişkin düşük değerlemeler ortaya çıkmaktadır. Bu
durumda sermaye maliyetinin yükselmesi suretiyle rekabet gücünü
azaltmaktadır. Finansal paydaşlar boyutunda ise kamunun aydınlatılmasında
proaktif olan işletmeler itibar kazanmakta ve ilgi odağı olabilmektedir.
Finansal piyasalara hakim olmaya başlayan bu anlayış yatırımcı ilişkilerinin
stratejik önem kazanmasına neden olmaktadır.
9
Hsiu-I Ting., “Does Corporate Disclosure Quality Help?”, International Research Journal
of Finance and Economics – (Issue 21 (2008) 150-157).s.156
10
Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, Investor Relations in Developing Country: A
Disclosure Strategy, Unıversıtı Utrara Malaysıa, School Of Accountancy, (December 28
2002).S.2
11
Michael L. Kent , Maureen Taylor , William J. White, “The Relationship Between Web
Site Design and Organizational Responsiveness to Stakeholders”, Public Relations Review,
(29 (2003) 63–77 ).s.66
12
David Myers., Corporate Disclosure and Capital Markets Demand and Supply of
Financially Relevant Corporate Responsibility Information, Capital Markets and
Sustainability Program NRTEE December 22, 2004, Stratos Inc. s.1
46
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
3.YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ YÖNETĠMĠ
Yatırımcı ilişkilerinin yönetiminin amacı yatırımcıların işletme
algısının gerçekten her iki yönde sapmasına da mümkün olduğu kadar engel
olmaktır. Yatırımcı İlişkileri Yönetimi; Finansal Analiz, İş Geliştirme,
Pazarlama, Halkla İlişkiler, İletişim, Yönetim ve Düzenleyici işler gibi pek
çok disiplinin uygulamalarını birleştiren bir yapıdadır.
Yatırımcı İlişkileri faaliyetleri, mevcut ve potansiyel yatırımcılara
yatırım kararlarını oluşturmalarında yardımcı olabilecek nitelikteki bilgilerin
sağlanmasını temel almaktadır. Yatırımcı ilişkileri kapsamında
gerçekleştirilen faaliyetler ilk olarak işletmenin faaliyet sonuçlarının halka,
menkul kıymet analistleri ve kurumsal yatırımcılara dönük toplantılarla
aktarılmasını kapsamaktadır13.
Yatırımcı ilişkilerinin stratejik önemini arttıran özellikler üç başlıkta
toplanmaktadır. Bunlar:
 Yatırımcı ilişkilerinin etkin yönetimi ile hisse senedi fiyatını en
yükseğe çıkarmak ve orada tutmak,
 Yatırımcı güvenini oluşturmak suretiyle finansman maliyetlerini
düşürmek,
 Potansiyel yatırımcı kitlesini genişletmeye doğrudan ve büyük
katkı sağlamaktır14.
13
http://ir.tokiomarinehd.com/ja/AnnualReports/IRFilingDataDownPar/0/IRFilingDownPar
/018/PDFile/08AR%20%2034.pdf Erişim Tarihi:16.06.2009
14
Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, a.g.e. s.2
47
Fatih TEMİZEL
ġekil 2: Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Rolü
Bilgi Yönetimi
Yatırımcı Profili
Portföy ve Geçmişi
Düzenleyici Kurallar
İletişim Listesi
VIP'ler
Analistler
Diğer
GeliĢmiĢ bir
yatırımcı veri
tabanı
oluĢturmak
ve güncel
tutmak
Analist Değerlemesi
Tahminler
Geçmiş Raporlar
Raporlama Eylemleri
Araştırma
Etkinlik Takvimi
Finansal Veriler
Hedefler
İçerik
Kriterler
Kaynak: Stacie D. Byars Peggy Pinkston, The Discipline of Investor Relations , May 5, 2004
İşletmelerin piyasa değerini belirleyen faktörlerin yönetimini de
içeren Yatırımcı İlişkileri Yönetimi, çoğu zaman özel nitelikleri bulunan bir
topluluğu hedeflemektedir. Kurumsal ve bireysel ya da finansal ve girişimci
yatırımcılar, finansal analistler, yatırım danışmanları, portföy yöneticileri,
bankalar ve diğer kredi kurumları ile düzenleyici ve denetleyici kurumlardan
oluşan bu topluluk açısından doğru ve sürekli bilgilenme büyük önem
taşımaktadır. Paydaş teorisinde finansal paydaşlar olarak tanımlanan bu
topluluğun doğru ve anlık bilgilendirilmesi işletmelere dönük beklentilerinin
doğru biçimlendirilmesi hisse senetlerinin piyasa değerinin en çoklanması
amacına katkıda bulunmaktadır. Küresel rekabette başarı gösterebilmek için
işletmeler tarafından finansal paydaşların taleplerine yanıt verilmesi bir
zorunluluktur. Bu amaçla yatırımcı ilişkileri yönetimi, halkla ilişkiler
disiplininin finansal paydaşlara yönelik olarak yeniden organize edilmesini
zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle yatırımcı ilişkileri uzmanlarının finansal
piyasalara ilişkin bilgi sahibi olması, yasal düzenlemeleri izlemesi,
48
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
muhasebe ve sermaye piyasaları bilgilerini anlayıp yorumlayabilmesi,
yatırımcı ilişkileri yönetimi açısından önem taşımaktadır15. Çünkü hedef
kitlenin özellikleri gereği beklentileri ve kavrama yetenekleri geniş bir
yelpaze oluşturmaktadır.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi stratejik bir işletme pazarlama faaliyetietkinliğidir. Yatırımcı İlişkileri daha çok organizasyonların değerini arttıran
ve organizasyonun izleyici-paydaşları tarafından kabul görmesini sağlayan
stratejik bir araç olarak tanınıp gelişmiştir. Bankalar ve diğer finansal
aracılar finanse edecekleri bir işletmenin kazançlarının büyüme şeklini ve
potansiyelini değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Söz konusu performans
ile ilgili her türlü detayı öğrenmek konusunda oldukça isteklidirler.
Yatırımcı ilişkileri de tam da bu noktada devreye girmektedir. Finans ve
İletişim disiplinlerini bir araya getirerek ilgilenilen işletmenin mevcut ve
potansiyel yatırımcılarına işletmenin performansı hakkında tam kesin ve
anlık bir görüntü oluşturacak faaliyeti gerçekleştirmektedir. Bu sayede
işlemenin toplam piyasa değerini artırırken aynı zamanda sermaye maliyetini
de düşürücü etki yapmaktadır16.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi işletme ile onun doğrudan ve dolaylı
etkileşimde bulunduğu finansal paydaşlar ile uzun dönemli ilişkiler
oluşturmasını hedeflemektedir. Bunu da ilgili topluluğu bilgilendirmek,
yanlış algılamaların önüne geçmek suretiyle gerçekleştirmek çabasındadır.
Bu faaliyet esnasında işletmeyle ilgili olan her kesimle iletişim kurabilir.
Bununla birlikte yatırımcı ilişkilerinin en öncelikli hedef kitlesi kurumsal ve
bireysel yatırımcılardan oluşmaktadır17. Yatırımcı ilişkileri işletmenin bu
anlamda gözü ve kulağı da olmaktadır.
15
Fatih Bayram., Fatih. Temizel ve Muammer. Sarıkaya, "Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir
Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi", Uluslararası Halkla ĠliĢkiler
Sempozyumu, K.K.T.C. Girne, 15-17 Nisan 2009
16
I. Brown, “Getting a grip on investor relations”. Directors and Boards,(1994:19, 44–46.)
s.44
17
P.P Tuominen,., “Investor Relations: A Nordic School Approach”, Corporate
Communications: An International Journal (2(1), 46–55. 1997), s.46
49
Fatih TEMİZEL
ġekil 3: Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Finansal PaydaĢlarla EtkileĢimi
Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Finansal PaydaĢlarla EtkileĢimi
Yatırımcı ilişkileri işletmelerin
sermaye piyasalarındaki gözü ve
kulağıdır.
PAZAR
PAZAR
Yatırımcı ĠliĢkileri
Yönetimi
ANALĠS T GERĠBĠLDĠRĠMĠ
ANALĠS T RAPORLARI
HĠS S EDAR ALGIS I
YATIRIMCI GERĠBĠLDĠRĠMĠ
PAYDAġ GRUP
ALGIS I
S AHĠPLĠK DEĞĠġ ĠMLERĠ
BROKER GERĠBĠLDĠRĠMĠ
DENETÇĠ ALGIS I
HĠS S E PERFORMANS I
DEĞERLEME ANALĠZLERĠ
BROKER RAPORLARI
PAZAR
PAZARLAMA ĠLETĠġ ĠMĠ
GERĠBĠLDĠRĠMĠ
Bilgi
Kaynak: Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive
Management& the Board of Directors PRELIMINARY REPORT, Kennedy Information, Inc. 2005
Regester’e göre yatırımcı ilişkileri İletişim sonlu bir finans
fonksiyonundan ziyade finansal sonlu bir iletişim fonksiyonudur18.
Tuominen (1997) Yatırımcı İlişkilerini yatırımcının ilgisini
işletmeyle ilişkili ekonomik bir ödül ile hisse senetlerine çekerek uzun vadeli
bir ilişkiyi var edebilmek olarak tanımlamaktadır19.
Davis’e göre yatırımcı ilişkileri yönetiminin önem kazanması
1980’lere kadar uzanmaktadır. Özellikle bu dönemde finansal serbestleşme,
küreselleşme ve bilgi teknolojilerindeki gelişimle birlikte ticaretin
bilgisayarlar aracılığı ile gerçekleştirilmeye başlanması işletme
yönetimlerinin finansal paydaşlara yönelik bilgilendirme faaliyetlerinin
önemini artırmıştır20.
18
Richard R. Dolphin., “Approaches to Investor Relations: Implementation in the British
Context”, Journal of Marketing Communications, (2003, 9 29–43). s.31
19
Tuominen, a.g.e., s.46
20
J. Davis, “The art of spin”. Management Today March. 1995
50
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
Yatırımcı ilişkilerinin yıldızı daha çok 1987 de finansal piyasalarda
yaşanan ve Big Bang olarak adlandırılan büyük alt-üst oluşun ardından
yatırımcı profilindeki değişimle parlamaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren
finansal piyasalarda kurumsal yatırımcılar bireysel yatımcıların yerini
almaya başlamıştır. Serbestleşme beraberinde finans endüstrisinin hızla
büyümesini de getirmiştir. Serbestleşmenin sonuçlarından birisi de finansal
piyasalar ve şirketler arasında büyük miktardaki fonun transferinin
kolaylaşmasıdır. Bu özellik rekabetin artmasına ve yatırımcılar ile iletişimin
ayrı bir önem kazanmasına neden olmuştur21.
Regester 1990’lara kadar yatırımcı ilişkileri yönetiminin daha çok
işletme iletişimi olarak ele alınıp, hızla geliştirildiğini belirtmektedir. Bu
saptamaya Farragher de yatırımcı ilişkilerine ayrılan zaman ve emeğin ara
vermeksizin artış gösterdiğini eklemektedir. Ancak bu dönemde işletme
iletişimi alanının bir alt bileşeni olarak görülmeye devam edilmektedir.
Bununla birlikte ilerleyen zamanlarda önce stratejik anlamda, daha sonraları
da bireysel yatırımcılara yönelik olarak hızla önem kazanan bir kavram
olarak gelişme göstermiştir22.
Yatırımcı ilişkileri yönetimini sermaye piyasalarının artan
sofistikasyonuna bir tür cevap olarak görenler de bulunmaktadır. Çünkü
içinde bulunulan çağın bir sonucu olarak artan küreselleşmeyle birlikte bir
tuşa dokunarak sermayeyi elektronik olarak dünyadaki temel finansal
merkezler arasında aktarmak olanaklı hale gelmiştir23.
Büyük işletmeler özellikle bireysel ve kurumsal yatırımcıları hedef
alan iletişim uzmanları istihdam etmektedir. Daha küçük işletmelerde bu
görevi finans yöneticileri yerine getirmektedir. Bu tür iletişimde önemli olan
işletmeden tek sesin çıkmasıdır. İletişimin yönetimi hangi biçimde
gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bu etkinliği yöneten kişinin profesyonel
geçmişi gerekli bilgilendirmeye uygun olmalıdır. Finansal iletişim özellikle
21
Dolphin, a.g.e. s.30
Dolphin, a.g.e. s.29
23
Dolphin, a.g.e. s.30
22
51
Fatih TEMİZEL
son yirmi yılda iletişimin başka hiçbir alanında görülmeyen bir hızla
gelişmiştir24.
Yatırımcı İlişkileri Birliği, yatırımcı ilişkilerini, menkul kıymetleri
halk tarafından alınıp satılan ve portföylerde bulundurulan işletmelerin
mevcut ve potansiyel yatırımcıları ile işletme arasındaki ilişkiyi kurmak,
geliştirmek ve yönetmek şeklinde tanımlamaktadır. Farklı tanımlara göre bu
ilişkinin yönetimi işletmenin finansal paydaşlara bilgi sağlaması olarak da
sınırlandırılmaktadır. Bu kapsamdaki ilişkinin yatırımcı ile işletme arasında
stratejik öneme sahip olduğunun da altı çizilmektedir. Stratejik önem
yatırımcı ilişkilerinin odaklandığı ilkelerden kaynaklanmaktadır. Bu
ilkelerden birincisi, hisse senedi fiyatının olası en yüksek değere ulaşmasını
ve orada kalmasını sağlamaktır. İkincisi, yatırımcının güvenini kazanmak ve
böylelikle sermaye maliyetini azaltmaktır. Son ilke ise, mevcut
yatırımcıların korunarak potansiyel kurumsal ve yabancı yatırımcıların
işletmeye yatırıma özendirilmesidir.
Yatırımcıların işletme faaliyetlerinden öncelikle haberdar edilmesi
yatırımcı açısından belirsizlikleri en aza indirgeyerek hisse senedi fiyatları
üzerindeki olası negatif etkilerin minimize edilmesine katkı sağlayacaktır.
Bu açıdan değerlendirildiğinde yatırımcı ilişkileri yönetimi yatırımcı
güveninin kazanılması bakımından anahtar öneme sahiptir. Özellikle
volatilitenin yüksek olduğu ekonomik ortamlarda belirsizlikler içsel ve dışsal
olmak üzere iki başlıkta toplanabilmektedir. İçsel faktörler daha çok
işletmeler ile ilgili olurken, dışsal faktörler genel ekonomi ile ilgili
olmaktadır. Bu özelliği nedeniyle işletmenin kontrol edemediği
değişkenlerden oluşmaktadır. Buna karşılık içsel faktörlerin işletme
tarafından yönetimi mümkündür. Bu yönetim etkinliğinde yatırımcı ilişkileri
temel oluşturmaktadır. Esas olarak işletmeye dönük negatif haber ve
söylentilere karşılık oluşan beklentilerin hisse senedi fiyatlarını düşürmesine
engel olunması hedeflenmektedir. Bu hedefin gerçekleştirebilmesi yatırımcı
güveninin geliştirilmesi sonucunu doğuracaktır. Bu sürecin en önemli
girdisini açık ve anlaşılabilir bilginin yayımı oluşturmaktadır. ABD deki son
dönem iflasların ortaya çıkardığı önemli bir ihtiyaç bulunmaktadır. Bu
24
Richard R. Dolphin and Ying Fan “Is Corporate Communications a Strategic Function?”
Management Decision (38:2 [2000] 99-106 ) s.103
52
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
ihtiyaç yetersiz kamuyu aydınlatma politikaları, etkin olamayan yönetişim
politikaları ve yatırımcılara iletişimin geliştirilememesi olarak
belirlenmektedir. Söz konusu tespitler yatırımcı ilişkilerinin sermaye
piyasalarında yatırımcı güveninin yeniden inşası bakımından üstlendiği rolün
önemi de göstermektedir25.
İşletmeler yatırımcılarını birkaç farklı kanaldan bilgilendirmeye
gayret etmektedir. Bilginin iletimi geleneksel olarak finansal raporlar, basın
açıklamaları, tanıtım gezileri ve analistlerle toplantılar yapmak suretiyle
gerçekleştirilmektedir. İnternet ise yatırımcılara geleneksel basılı raporların
bir kopyasını ulaştırmaktadır ancak yeni alternatifler de beraberinde
sunmaktadır26.
İşletmelerin bilgi açıklaması son yıllarda önemli değişimlere maruz
kalmıştır.
Enron analistleri ve o dönem yaşanan skandallar bilgi
açıklamalarına ilişkin standartlarda ve uygulamalarda önemli dönüşümleri
hızlandırmıştır. Yatırımcı ilişkilerinin görevleri çeşitlenmekte ve stratejik
önem kazanmaktadır. Teknolojik gelişmeler de bilginin erişilebilirliğini
dolayısıyla kullanılabilirliğini arttırmıştır27.
Yatırımcı ilişkilerinin yürütüldüğü mecralardan biri olarak
işletmelerin web siteleri önem kazanmıştır. Bu kapsamda araştırmalara konu
olmuş bir ülke olarak İsviçre uygulamaları, gelişimi göstermesi açısından
uygun bir örnektir. İsveç’te işletmelerin web siteleri için başlangıç tarihi
olarak 1995 yılı tespit edilmektedir. Bu tarihte önce İsveç’te istisnai olmak
üzere sınırlı sayıda işletmenin web sitesi bulunmaktadır. Birinci nesil işletme
web siteleri büyük çoğunlukla işletmelere ilişkin genel bilgileri içermektedir.
Bu haliyle yatırımcıların ilgisini çekmekten uzaktır. Diğer bir ifadeyle web
siteleri yatırımcılarla ilişkilerden çok müşterilere odaklanmıştır. Çok sınırlı
sayıdaki örnekte de yıllık basılı raporların elektronik kopyalarına yer
verilmiştir.
25
Fathilatul Zakimi Abdul Hamid., “Malaysian companies’ use of the internet for investor
relations”, Corporate Governance, (Vol.5 No. 1, 2005, pp. 5-14), s.5-6
26
J. Geerings, L. H. H. Bollen, H. F. D. Hassink., “Investor relations on the Internet: a survey
of the Euronext zone”, The European Accounting Review, (2003, 12:3, 567–579), s.568
27
Ronad H. Gruner., “Corporate Disclosure: The Key to Restoring Investor Confidence”,
Strategic Investor Relations, (Summer 2002, 1-4), s.4
53
Fatih TEMİZEL
İsveç’te ikinci aşamanın 1996 yılı ile başladığı kabul edilmektedir.
Bu tarihten itibaren web sitelerinin özelliklerinde önemli dönüşüm
gerçekleşmiştir. İşletmenin iletişim içinde olduğu farklı grupların ihtiyaçları
değerlendirmeye alınarak web siteleri geliştirilmeye başlanmıştır. Böylece
yatırımcı ilişkileri içerikleri ön plana çıkmıştır. İlk uygulamalar arasında
basılı belgelerin web sitelerinde yer alması şeklinde olmuştur. Yıllık
raporlar, ara dönem raporlar ve basın açıklamaları bu kapsamda işletmelerin
web sitelerinde yer almaya başlamıştır. Bu dönemde web siteleri düşük
maliyetli bilgi dağıtım ortamı olarak etkin biçimde kullanılmaktadır.
Araştırmacılar bu aşamanın isveç’ te halen süregelmekte olduğunu ifade
etmektedir. Buna karşılık isveç’ teki işletmelerin bir bölümü işletme ve
yatırımcılar açısından teknik-ekonomik fizibilitesinin yanında, şekil ve içerik
olarak internet tabanlı uygulamaların önemi bir potansiyel vaad ettiğini
keşfetmiştir.
Üçüncü aşama potansiyelin gerçekleşmelere dönüşümden
oluşmaktadır. Geleneksel raporların dağıtımından, başka hiçbir araç
tarafından daha önce sunulmayan hizmetlerin-kolaylıkların sunulmaya
başladığı yeni bir boyuta geçilmektedir. Bu aşamanın henüz başlarında
bulunulmaktadır. Başlangıç olarak sınırlı sayıda işletmenin tüm raporlama
sürecini internet tabanlı uygulamalara taşıdığı görülmektedir. Web
sitelerindeki bilginin niteliği ve bunun bilgi kullanıcılarına sağlamakta
olduğu avantajlar giderek artmaktadır.
Yatırımcı ilişkileri yönetiminde Web sitelerinin kullanımı üç aşamalı
bir evrim sürecinden geçmektedir. Bunlar:
 Web sitelerinin kurulması,
 İnternetin finansal bilginin iletiminde kullanılması,
 Yeni ortamın-internet-sunduğu kolaylık ve
değerlendirilmeye alınması şeklinde özetlenebilir28.
avantajların
İnternet üzerinden gerçekleştirilen yatırımcı ilişkilerine ilişkin
yapılan araştırmaların temel tespitleri aşağıdaki gibidir:
28
Pontus Hedlin., “The Internet as a Vehicle for Investor Relations: the Swedish Case”, The
European Accounting Review, (1999, 8:2, 373–381), s.373-374.
54
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
 İnternet üzerinden gerçekleştirilen yatırımcı ilişkilerinde basılı
raporlara göre kullanım oranı daha yüksek olmaktadır.
 İngilizce konuşulan ülkelerde (ABD, İngiltere ve İrlanda) kıta
avrupası ülkelerine göre (Avusturya, Almanya, İspanya) pek çok açıdan
daha iyi-yüksek performans görülmektedir.
 Ölçek ekonomisinin etkileri görülmektedir. Büyük işletmelerin
internet tabanlı yatırımcı ilişkileri konusunda daha istekli oldukları ve daha
nitelikli web siteleri oluşturdukları görülmektedir.
 Sadece birkaç işlemenin internet tabanlı yatırımcı ilişkilerinde
üçüncü aşamaya ulaştığı görülmektedir. ABD, İngiltere ve Batı Avrupa
ülkeleri ile İskandinav ülkelerinde önemli bir yüzdeyi oluşturan işletmede
ikinci aşamada bulunmaktadır29.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi çerçevesindeki etkinlikler işletmeleri
yatırımcılar ve analistler ile etkileşime yönlendirmektedir. Bu etkinlikler
içinde gönüllü bilgi açıklamaları, işletmeyle ilgilenen analistlerin rekabetini
artırıcı etkinlikler, yatırımcılar ile yatırımcı tabanını genişletmek üzere
yapılan toplantılar bulunmaktadır. Yatırımcı ilişkileri maliyetli bir etkinliktir.
Gönüllü bilgi açıklamaları bile rapor üretim ve dağıtım maliyeti
içermektedir. Bu türden maliyetler özellikle yeni kurulmuş ya da küçük
işletmeleri zorlayıcı boyutlardadır30.
Craven and Marston’a göre işletme yönetimi kurumsal yatırımcıya
cazip görünmek ve ondan yatırım çekmek ihtiyacı duyarsa yatırımcı
ilişkilerinin gerektirdiği maliyetlere memnuniyetle katlanmayı kabul
edecektir31.
Bu çalışmada nispeten küçük ve yeni halka açılmış olan işlemelerin
yatırımcı ilişkilerinin maliyetine katlanmaları teşvik edilmektedir. Bu
29
Geerings- Bollen- Hassink, a.g.e., s.571-572
Harrison Hong and Ming Huang, “Talking up liquidity: insider trading and investor
relations”, Journal of Financial Intermediation, (14 (2005) 1–31), s.1
31
Dolphin, a.g.e. s.32
30
55
Fatih TEMİZEL
konudaki tespitlere göre elinde büyük miktarda hisse senedi bulunan ve
içeridekiler kapsamında değerlendirilen yatırımcılar hisse senetlerin
likiditesine önem vermekte, Likiditeye ihtiyaç duymaktadır. Bunu
geliştirmek için de kaynak tahsisine sıcak bakmaktadır. Öte yandan küçük ve
dağınık durumdaki hisse senedi sahiplerinin likidite düzeyine olan ilgileri
sınırlıdır. Bu nedenle anılan işletmelerin yatırımcı ilişkileri politikalarında
sapmalar görülebilmektedir. Farklılıkların ortaya çıkmasında hisse
sahiplerinin demografik özelliklerinin de etkili olduğu düşünülmektedir32.
Teknolojik gelişmelerin işletme bilgilerini daha erişilebilir,
zamanında ve anlaşılabilir böylelikle de yatırımcılar için daha kullanışlı hale
getirdiği görülmektedir. İnternet bu teknolojik gelişmeler arasında en
sürükleyici olanıdır. Günümüzde SEC tarafından bazı finansal veriler
websiteleri aracılığıyla özel formatlarda kamuoyuna sunulmaktadır.
İçeridekiler tarafından yapılan büyük miktarda hisse senedi alım ve satımları
vb bu kapsamdaki bilgilerdendir. XBRL tabanlı uygulamalara yol açan
gelişmeler bu şekilde gündeme gelmeye başlamıştır. Teknoloji yatırımcılara
birçok şekilde yardımcı olmaya devam etmektedir. Teknoloji kullanımı pek
çok eylemi ucuz ve basit hale getirmektedir. Hissedar ve analistlere yönelik
duyurular, toplantılar, geçmiş dönem verilerine erişim hız kazanmıştır. Her
an canlı bağlantıların kurulabilmesi de bir başka ek fayda olarak sayılabilir.
Aynı zamanda geçmiş dönemlerde sorun olarak görülen olaylara yönelik
çözümler ortaya çıkmaya başlamıştır. Online yıllık raporlarda istenilen
verilerin sorgulanabilir hale gelmesi istenilen özellikte tabloların hazırlanıp
çıktısının alınabilmesi bu türden bir örnektir. Artık aranılan bir veri için tüm
raporların satır satır okunmasına gerek bulunmamaktadır. XBRL bu konuda
ulaşılan zirveyi temsil etmektedir. Özellikle analistler açısından mesleki bir
evrimi ifade etmektedir. Bilginin üretim sürecinde veri toplama aşamasında
köklü değişimlere yol açmıştır33.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi aracılığıyla hissedarlara devamlı bilgi
aktarıldığında yatırımcıların negatif gelişmeler karşısında panik ile hisse
senedi fiyatlarını düşürmeleri engellenecektir. Bu nedenle yatırımcı ilişkileri
yatırımcı güveninin oluşturulmasında korunmasında gerektiğinde
32
33
Hong- Huang, a.g.e, s.25
Gruner, a.g.e, s.3-4
56
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
onarılmasında anahtar role sahiptir. Yatırımcılarla ilişkiler formal ve
informal olarak gerçekleştirilebilir. Formal iletişimde yıllık ve ara döneme
ait basılı raporlar ve aynı dönemlere ait olmak üzere hissedarlar ile olağan ve
olağandışı toplantılar yer almaktadır. Yatırımcı ilişkileri zaman zaman özel,
zaman zaman da kamuya açık toplantılar şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Menkul kıymet analistleri, fon yöneticileri vb tarafından sorulan sorulara ait
cevapların iletilmesi özel iletişim olarak adlandırılmaktadır. Kamuya açık
iletişim ise ilgili rapor ya da bilginin basın açıklaması şeklinde duyurulması
yoluyla gerçekleşmektedir. İnternet teknolojsinin gelişmesi işletmeleri
iletişim kanallarını değiştirmeye zorlamıştır. Diğer bir ifadeyle işletmelere
yatırımcılarla ilişkilerde yeni bir yol sunmaktadır. Geleneksel yatırımcı
ilişkileri yöntemleri zamanlılık bakımından zayıf, karar almada daha az
uygundur. İnternet işletmelere zamandan bağımsız ve yatırımcılarla küresel
boyutta iletişim olanakları sunmaktadır. Bir yatırımcı ilişkileri web sitesi
baskı maliyetleri ve personel emeğinden tasarruf sağlamaktadır. Ayrıca
hissedarlar email yerine, online finansal veri toplayabilme hakkı elde etmiş
olmaktadır34.
4. YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ YÖNETĠMĠNĠN KAMUNUN
AYDINLATILMASINDAKĠ YERĠ
Sermaye Piyasalarında işletmelerin bireysel ve kurumsal
yatırımcıları ile aralarındaki uzun dönemli ve etkileşimli ilişki toplu/toptan
yatırımcı ilişkileri olarak tanımlanmaktadır. Bu ilişkide finansal paydaşlara
ve kamuya açık hisse sahiplerine bilgi sağlanarak şirkete yönelik
değerlendirme yapmalarına yardımcı olunmaktadır. Craven and Marston
(1997) iyi organize edilen ve kontrol edilen yatırımcı ilişkileri
programlarının özellikle kurumsal yatırımcıların işletmeye yatırım yapma
isteklerini arttırabileceğini öne sürmektedir35.
34
35
Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, a.g.e. s.4
Dolphin, a.g.e. s.32
57
Fatih TEMİZEL
Gregory (1997)’e göre hissedar değeri, hisse senedi fiyatlarındaki
artışın ve temettü ödemelerinin bileşiminden oluşmaktadır. Bu yüzden
yatırımcı ilişkileri açıkça stratejik önem kazanmaktadır. Bu önem yatırımcı
ilişkileri faaliyetlerinin hem işletmenin hem de finansal paydaşların üzerinde
etkiye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü hisse senetlerinin fiyatı
bir yandan işletmenin faaliyet sonuçlarından diğer yandan da hisse senedi
piyasasının/borsaların değerlendirmelerinden etkilenmektedir. Söz konusu
değerlendirmede yatırımcı ilişkilerinin de önemli ölçüde payı
bulunmaktadır36.
Yatırımcı ilişkileri toplamda işletme imajının belirlenmesinde rol
oynayabilir bu durum yatırımcı ilişkilerinin işletme üzerindeki etkisini
ortaya koymaktadır. Gregory (1997 yatırımcı ilişkilerinin işletmenin dış
dünyaya yönelik olarak geliştirdiği işletme iletişim mesajına entegre
edilmesi gerektiğini, diğer bir ifadeyle işletme iletişiminin bir parçası olması
gerektiğini belirtmektedir. Bu özellik yatırımcı ilişkilerinin stratejik rolünü
de onaylamaktadır. Başarılı bir yatırımcı ilişkileri programı reklam ve diğer
medya etkinlikleri ile işletme imajını şekillendirebilir. Böylece hedef kitle
algısının pozitif kılınması sağlanabilir. Söz konusu algı da işletmenin
performansını ve hisse senedi piyasasındaki değerlemeleri geliştirip
yükseltecektir. Yatırımcı ilişkileri programı ile oluşturulacak pozitif ün,
hissedarların işletmeye ilişkin yüksek risk algılamasının da düzeltilmesine
katkı sağlayacaktır37.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi, düşen piyasaya dayanabilmek için de
bir gerekliliktir. Dünyadaki belli başlı endekslerde % 20 den fazla düşüşün
gerçekleştiği dönemlere yaygın olarak Ayı piyasası ismi verilmektedir. Bu
gibi dönemlerin en belirgin özelliği aşırı volatilite içermeleridir. Pek çok
farklı etken ile hisse senedi piyasalarında türbülans oluşumu
gerçekleşmektedir. Yaygın olarak belirsizlik ve spekülasyon ile karekterize
edilen böylesi dönemlerde şirket yönetimlerinin tepkisi genellikle
yatırımcılarla iletişimlerini sınırlandırmak şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Finansal paydaşlara yönelik bilgilendirmede kesintiler yaşanmaktadır. Bu
36
J. R. Gregory, “ROI: Calculating Advertising’s Impact on Stock Price”. Corporate
Reputation Review, (1(1/2),56–60., 1997), s.57
37
Dolphin, a.g.e. s.33
58
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
fikrin alt yapısında kimse bir şey almıyorsa ne yapılabilir yatmaktadır ki bu
yanlış bir düşünce biçimidir. Çünkü finansal paydaşlar düşen piyasada da
işletme yönetiminden bilgi akışına ihtiyaç duyarlar.
Proaktif ve şeffaf bir yaklaşımla güçlendirilmiş bir iletişim stratejisi,
piyasanın stabilite kazandığı dönemde ilk yatırım alternatifi olarak
işletmenin yatırımcıların zihnindeki yerini hazırlamış olacaktır.
Bir ayı piyasasında (düşen bir trendde) akılcı yatırımcı ilişkileri
yönetimi için üç temel kural bulunmaktadır38. Bunlar:
 Uygulanabilir bir plana sahip olmak,
 Piyasa ile proaktif bir iletişim,
 Beklenti yönetimidir.
Uygulanabilir bir plana sahip olmak
Ekonominin ve sermaye piyasalarının işletme üzerindeki etkilerini
değerlendirerek yatırımcı ilişkileri stratejisinin geliştirilmesi veya
düzeltilmesi gerekmektedir. Bu amaçla;
 Sermaye piyasasına ilişkin gelecek 12 aylık dönem
beklentilerinin tanımlanması,
 Yukarıdaki koşulları dikkate alarak işletmenin hedeflerinin
belirlenmesi,
 Stratejik hedeflere ulaşılmasını sağlayacak taktiklerin
uygulanması,
 Taktik düzeyde eylemleri karşılayacak bir eylem takvimi
geliştirilmesi gerekmektedir.
38
http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf
Tarihi:16.06.2009
59
Erişim
Fatih TEMİZEL
Piyasalar ile proaktif biçimde iletiĢim kurmak
Piyasalar ile proaktif iletişim kurmada;

Yatırımcı topluluğu ile diyaloga açık olmak kritik bir öneme
sahiptir. Bu nedenle işletmenin bilgi akışında kesinti
olmamalıdır.

İletişim kurmanın faydalı olabileceği çevrelere uygun
anahtar mesajlar seti geliştirilmelidir.

Basın açıklamalarını kullanarak işletmenin gösterdiği
gelişimi ve ulaştığı hedeflerin hedef kitleye ulaşması
sağlanmalıdır.

İşletme dışı dünyaya yönelik proaktif erişimleri sürdürmek
gerekmektedir. Düzenli bir takvime bağlı ya da etkinlik
odaklı iletişime önem verilmelidir.

Yatırımcı topluluğundan, piyasalardaki gelişmelerin
yatırımcıların işletmeye dönük algılamalarını nasıl
etkilendiğini belirleyen düzenli geri dönüşler temin
edilmelidir39.
Beklentilerin Yönetimi
Beklentilerin uygun biçimde yönetilmesi ile işletmeye dönük güven
inşa edilmesi mümkündür. İşletmeler, kredibilitesi/itibarı yüksek bir yönetim
ekibi tarafından yönetildiklerinde aynı endüstrideki diğer işletmelere karşı
daha yüksek değerlemelere sahip olabilmektedir. Aşırı tutuculuk ve
serbestlikten kaçınılmalıdır. Diğer bir ifadeyle negatif piyasa etkilerinin
giderileceğine yönelik aşırı vaadlerden kaçınılmalıdır.
39
http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf
16.06.2009
60
EriĢim
Tarihi:
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
İletişim
halinde
bulunulan
çevrelere
yönelik
olarak
başarılabilir/ulaşılabilir hedefler ile ilgili garanti verilebilir. Ancak bu eşik
aşılmamalıdır. İletişim sırasında şeffaf olmaya özen gösterilmelidir. Finansal
paydaşlara finansal olmayan performans göstergelerine ait verilerin de
sunulması faydalıdır. Böylelikle finansal paydaşlar tarafından işletmenin
gelişimine ilişkin finansal sonuçların ötesinde bir değerlendirme yapma
imkanı da sağlanmış olacaktır. Karşı karşıya kalınabilecek değişikliklere
hazırlıklı olunmalıdır. Gerekirse ekonominin gelişeceğine ilişkin beklentiler
sıfırlanmalıdır.
Halka açık şirketler için yatırımcı ilişkileri düşen piyasalarda en
temel araç olarak tanımlanmaktadır. Ayı piyasasının yaşandığı dönemlerde
kısa vadeli düşünmekten geri durmak ve uzun vadeli çıkarları gözeten bir
davranış yapısı sergilemek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki piyasa
devreler halinde hareket eder. Ayı piyasasını mutlaka bir boğa piyasası takip
edecektir. Bu nedenle sabırlı olunmalı ve finansal paydaşların desteği
alınarak boğa piyasasına hazırlık yapılmalıdır40.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi sorumlu bir yöneticinin denetiminde
gerçekleştirilmelidir. Yatırımcı ilişkileri yöneticisi işletme için son derece
önemli olan finansal paydaşlar ile yakın biçimde çalışmaktadır. Yatırımcı
ilişkileri yönetimi, aralarında yatırımcılar başta olmak üzere finansal
paydaşlara dönük olarak işletmenin tanıtımını amaçlayan stratejiyi
geliştirmek ve gerekli faaliyetleri gerçekleştirmek ile görevlidir. Bu amaçla
girişilecek faaliyetlerin hedefinde halka açık hisse senetlerinin borsadaki
işlemlere konu edildiği fiyatların işletmenin içsel değeri ile uyumlu olmasını
sağlamak yatmaktadır.
Bu açıdan değerlendirildiğinde yatırımcı ilişkileri yöneticisinin
yükümlülükleri aşağıdaki gibi listelenebilir;
 İşletmenin yıllık ve üçaylık dönemsel finansal tablolarının
hazırlanmasına katkıda bulunmak. Dönemsel finansalların kamuya
açıklanacağı yılık olağan genel kurul toplantılarını ve işletmenin periyodik
40
http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf 16.06.2009
61
Fatih TEMİZEL
olarak yatırımcılara dönük olarak gerçekleştirdiği yayınların hazırlıklarına
katılım sağlamak.
 Menkul kıymet analistleri ve yatımcılar ile gerçekleştirilecek
toplantı ya da görüşmelerin içerik hazırlıklarını yapmak.
 İşletme hakkında daha önce farklı menkul kıymet analistleri
tarafından hazırlanmış araştırma raporları ve finansal modelleri de
incelemek, takip etmek ve gerektiğinde katkıda bulunmak.
 Uygulamadaki menkul kıymet yasalarına ve borsalar tarafından
yapılan düzenlemelere uygun olmak kaydıyla, işletmenin iletişim-basın
ilişkileri faaliyetlerini yatırımcı ilişkilerine destek sağlayacak biçimde
koordine etmek
 Yatırımcı ilişkileri eylem planı oluşturmak.
 Finansal paydaşlara yönelik genel bilgilendirmeye ek olarak veri
tabanı yönetimi desteği de sağlamak olarak ifade edilebilir41.
Yatırımcı ilişkileri multidisipliner bir meslektir. Yatırımcı
ilişkilerinde pazarlama etkinliği, iletişim ve finans disiplinlerinin ilgili
alanlarını birleştirerek hissedarların servetini maksimum kılmaya gayret
etmektedir. Yatırımcı ilişkileri yöneticisinin birincil amacı yatırım dünyasına
ilgi duydukları bilgileri sunmaktır. Bu kapsamda işletmenin geleceğe ait
planları ve geçmiş dönem performanslarına ilişkin verileri adil bir
değerlendirme yapabilmeye olanak sağlamak üzere sunulmaktadır.
Yatırımcı ilişkileri yöneticisi yukarıda anılan sorumluluklarına ek
olarak işletme hakkındaki bilgilerin dışarıdaki yatırımcılara sunumu kadar
dış dünyadaki işletme algısı başta olmak üzere gelişmeler ile ilgili bilgilerin
işletme üst yönetimine iletilmesinden de sorumludur. Bu özellik iletişimin
özüne de uygundur. Çünkü iki yönlülüğü ifade etmektedir. Üst yönetimin
bilgi ihtiyaçları arasında sadece yönetilen işletmeye yönelik yatırımcı
41
http://www.udc.es/ori/cas/otras/iagora/doceAgosto_ses.pdf EriĢim Tarihi:19.06.2009
62
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
topluluğunun algısı değil, aynı zamanda rakiplere ilişkin algılama ile
sektörün tümüne yönelik algılama da bulunmaktadır. Bu ihtiyacın
karşılanması yatırımcı ilişkileri bölümünün görevi olmuştur42.
ġekil 4: Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Finansal PaydaĢlar Ġle ĠletiĢimi
YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ RAPORLAMASI
ĠġLETME
PAZAR
ANALĠS TLER
YATIRIMCILAR
ARZ
TALEP
BROKERLAR
HĠS S EDARLAR
KURUMS AL
YATIRIMCILAR
TAHVĠL S AHĠPLERĠ
RATĠNG KURUMLARI
YATIRIM
BANKALARI
FĠNANS AL MEDYA
DANIġ MANLAR
YÖNETĠM KURULU
Yatırımcı
ĠliĢkileri
GENEL
KOORDĠNATÖR
Resmi Geribildirim
İşletme Stratejisi
Ġġ LETME ĠLETĠġ ĠMĠ
Piyasa Bilgisi
Dışmesaj
YAS AL
YÜKÜMLÜLÜKLER
İşletme Bilgisi
Duyarlılıklar
ĠÇ DENETÇĠLER
BÜTÇE
Kaynak: Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive
Management& the Board of Directors PRELIMINARY REPORT, Kennedy Information, Inc. 2005
Yatırımcı ilişkileri yöneticisi bir yönüyle işletmenin itibarının
izlenmesinden ve gelişiminin yönetiminden sorumludur. Ancak bu
çalışmanın kapsamında ele alınacak itibar daha açık bir şekilde öncelikle
finansal itibar olarak ifade edilebilir. Finansal itibar derecelendirme
kuruluşları tarafından bir işletmenin finansal açıdan değerlendirilmesi
şeklinde tanımlanmaktadır43.
42
University Of California, Irvine University Extension Investor Relations Certificate
Program www.extension.uci.edu
43
D.L. Deephouse, “The effect of financial and media reputations on performance”.
Corporate Reputation Review, (1(1/2), 68–71. ,1997), s.69
63
Fatih TEMİZEL
Pek çok işletme düzenli olarak yatırımcılarına kendi ekonomik
performansı hakkında sinyaller göndermektedir. Böylece yatırımcılara
yüksek ve güvenilir kazançlar sunarak işletmeye dönük olarak bağlılıklarını
ve yatırım isteklerini artırmaya gayret etmektedir. Finansal itibar paydaşlar
açısından giderek artan bir öneme sahip olmaktadır. Finansal itibar borsalara
kote işletmelerin hem mevcut hem de potansiyel, bireysel ve kurumsal
yatırımcıları değerli paydaş grupları haline getirmektedir. İşletmenin finansal
itibarı toplam performansı geliştirici etki yapmaktadır. Artan İtibar sayesinde
yüksek nitelikli çalışanlar açısından işletmenin çekiciliği artmakta, sermaye
başta olmak üzere maliyetler düşmekte, ürün fiyatları yükselmekte ve son
olarak rekabet ortadan kalkmaktadır44.
Bir işletme için hissedar değeri en önemli hedef ise pozitif işletme
algısının oluşturulması muhtemelen en önemli ikinci hedef olarak
görülmektedir. Diğer bir ifadeyle performans birincil önemde olacaktır.
Oysa yıllar boyunca pozitif nakit akımı üretmesine rağmen bir değer
yaratılamamış
ise
büyük
olasılıkla
işletmeye
yönelik
algı
yönetilememektedir. İş dünyasında yatırım tercihleri tektonik hızla
değişmektedir. Bu nedenle düzenli ve güvenilir bilgi akımı, tedirgin
yatırımcıları yatıştırabilecektir. Adı geçen düzenli ve güvenilir bilgi akımı
işletme yatırımcı arasında ve iki yönlü olmalıdır45.
Kamunun Aydınlatılması çerçevesi içinde gerçekleştirilecek etkin
bir iletişim ya da başarılı bir yatırımcı ilişkileri yönetimi ile üç ölçülebilir
etkiye yol açacaktır. Bunlar;
 Yüksek Şirket Değerlemesi
 Hisse Senetlerinin Yüksek Likiditesi
 Hisse Senedi Sahipliğinin Bileşimi dir46.
44
Dolphin, a.g.e. s.33
Investor Relations, Weaving Perception With Performance To Build Shareholder
Value, Genesis Burson- Marsteller, Investor Relations Practice Genesis PR India
46
Measuring The ROI Of Investor Relations Investor Relations Strategic Communications
October 2008 www.ccgir.com
45
64
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
Yukarıda anılan yatırımcı ilişkileri yönetiminin faaliyetlerine dönük
olarak yapılan bir saha çalışmasında, yatırımcı ilişkileri biriminin
faaliyetlerinin aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi dağıldığı ifade edilmektedir.
ġekil 5:Yatırımcı ĠliĢkileri Biriminin Faaliyet Dağılımı
Yatırımcı
ĠliĢkileri
Denetimi
His s edar
Tanımlamas ı
Algı
ÇalıĢması
Broker
Geribildirimi
Analistler ve
Yatırımcılarla
GörüĢme
Kaynak: Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive
Management& the Board of Directors PRELIMINARY REPORT, Kennedy Information, Inc. 2005
5. SONUÇ
Finansal piyasalarda işlem gören finansal varlıkların değerlemeleri
bilgi kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle bilgiye sahip olmak,
finansal piyasalarda işlem yapanlar ve işlem yapmak isteyenler açısından
büyük önem taşımaktadır. Finansal piyasalarını geliştirerek ülkesine daha
çok yatırım çekmek isteyen kamu otoritelerinin üzerinde önemle durmakta
oldukları konu piyasa etkinliğini sınırlandıran bir faktör olan asimetrik bilgi
ortamıdır.
65
Fatih TEMİZEL
1980 sonrası dönemde yaşanan finansal serbestleşme, teknolojik
gelişmelerin desteği ile birleşince yatırım dünyasında küreselleşme büyük
ivme kazanmıştır. Serbestleşme ile birlikte yatırım mekanizmasında da
dikkat çekici gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerin temelinde finansal
varlık olarak menkul kıymetlerin önem kazanması yatmaktadır. Yeni
dönemin fon alışverişlerinde menkul kıymet piyasaları ve finansal varlık
olarak da menkul kıymetler ağırlıklı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Adı
geçen dönüşümün bir yansıması da yatırımcı profilinde görülmektedir.
Gerek kredi ilişkisini tercih eden Kıta Avrupası gerekse özkaynak
finansmanını önde tutan Amerika’da yeni ve çok sayıda kurumsal yatırımcı
ve bunları izleyen bireysel yatırımcı finansal piyasalarda yerini almıştır. Bu
yatırımcılar anlık bilgiye önem vermektedir.
Bilginin finansal piyasa katılımcıları ya da bu çalışmada tercih
edilen kavram olarak finansal paydaşlar arasında eşit dağılımı tüm dünyada
finansal piyasalarda talep edilen bir özelliktir. Bilginin erişilebilirliğini
sağlamak düzenleyici ve denetleyici otoritelerin görevi olarak kabul
edilmektedir. Buna karşın çalışmanın ilgili bölümlerinde de belirtildiği gibi
işletmeler arasında küresel boyutta gerçekleşen sermaye rekabeti finansal
paydaşların eş anlı, güvenilir, tam ve sürekli bilgilendirilmesi konusunda
işletmelerin de proaktif bir yaklaşım sergilemelerini zorunlu kılmaktadır.
Çünkü ancak bu sayede işletmelerin finansal piyasalardan fon temin etmekte
rekabet ettikleri diğer işletmelere göre ön alabilmeleri mümkün
olabilmektedir.
Kamunun Aydınlatılması ilkesine göre düzenleyici kurulların
belirlediği esaslar çerçevesinde finansal paydaşlara yönelik işletmeler
tarafından yapılan açıklamalar, asimetrik bilgi ortamının ortadan
kaldırılmasında yeterli olamamaktadır. Bu kapsamda finansal paydaşlara
yönelik bilgi açıklamaları göreli olarak özel durumları içermektedir. Oysa
işletmeler ve faaliyet gösterdikleri çevre son derece dinamiktir. Bu
dinamizmin bir sonucu olarak gün içerisinde bile tek tek işletmeleri veya bir
sektördeki tüm işletmeleri etkileyebilecek gelişmelerin ortaya çıkması
olasıdır. Bu gibi durumlar karşısında işletmelerden gelecek gönüllü bilgi
açıklamaları finansal paydaşlar için değerlidir. Elbette böyle açıklamalara
duyulan ihtiyaca cevap verebilmek için öncelikle bu ihtiyacın fark
66
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
edilebilmesi gerekir. Ardından finansal paydaşların her bir bileşeninin
(bireysel-kurumsal
yatırımcı
vb.)özelliklerine
uygun
mesajların
oluşturulması ve uygun iletişim kanalları aracılığıyla iletilmesi
sağlanmalıdır.
Yukarıda mesaj ihtiyacının fark edilmesi, hedef kitleye uygun
biçimde işletme mesajının hazırlanması ve yine uygun kanallardan
iletilmesine yer verilmektedir. Bu aşamaların her biri organize bir dizi
faaliyeti ve bu faaliyetleri gerçekleştirebilecek uzman personeli zorunlu
kılmaktadır. Anılan organizasyon işletmenin yatırımcı ilişkileri yönetimi
başlığı altında bir süredir gelişmiş ülkelerde başarı ile faaliyet
göstermektedir.
Bu tür organizasyonların faaliyetleri özellikle tedirgin yatırımcılar
açısından rahatsızlık verici bir etkiye sahiptir. Bu etki kendisini sermaye
piyasaları aracılığıyla hisse senedi fiyatlarında göstermektedir. Sağlıklı bir
ortamda güvenilir bilgiye erişemeyen yatırımcıların ilk tepkisi hisse senedi
taleplerini durdurmak şeklinde olmaktadır. Bilgi akışında kesinti uzun
sürdüğünde de portföylerdeki hisse senetlerinin satılması eğilimi
belirmektedir. Bu eylem işletme yönetimlerinin bir numaralı amacı olan
işletmenin piyasa değerini en yükseğe çıkarmayı olanaksız hale
getirmektedir. Diğer yan etkiler ise işletmenin itibarının zedelenmesi,
kredibilitesinin sarsılması şeklinde sıralanabilir. Benzer sonuç bir işletmenin
yıllar boyu pozitif nakit akımları üretmesine rağmen piyasa değerinde hiç bir
artış olmaması durumu için de geçerlidir. Her iki örnekte de yatırımcılar ile
ilişki kurulmadığı ya da bu ilişkinin yönetiminde açıkça başarısız olunduğu
görülmektedir.
İşletmelerin finansal paydaşları ile ilişkisi günlük faaliyetleri de
içermesine rağmen esasen uzun vadeli ve stratejik bir ilişkidir. Temelinde
finansal paydaşlar nezdinde işletmeye yönelik algılamanın pozitif kılınması
çabası yatmaktadır. İşletmelerin finansal paydaşları tarafından onaylanması
önemli ve hatta gereklidir. Çünkü günümüzde Türkiye’deki bir demir çelik
tesisinin hisse senetlerine ilgi duyan mevcut ve potansiyel yatırımcılar ülke
sınırları ile kısıtlanamamaktadır. Diğer bir ifadeyle Türkiye’de yaşayan bir
yatırımcı için bu ülkedeki demir çelik işletmesi ile Uzak Asya’daki bir demir
çelik işletmesi birbirlerine tamamen alternatif olabilmektedir. Burada temel
67
Fatih TEMİZEL
kriter birbirinden çok farklı coğrafyalarda faaliyet göstermekte olan iki
işletmeden bir tanesinin yatırımcının güvenini kazanabilmesidir. Güven
kazanan işletme için sermaye temini bakımından sınırlar kalkmıştır.
Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerin bir sonucu olarak
bütün işletmelerin finansal verileri başta olmak üzere her türlü verileri
XBRL tabanlı uygulamalar kullanılarak etiketlenebilmektedir. Bu uygulama
sayesinde bir yatırımcı evindeki bilgisayar ile işletmelerin web sitelerinden
ihtiyaç duyduğu verileri bir tuşla temin edebilmektedir. Böylece yukarıda
anılan yatırımcı için dünyada hisse senetleri işlem görmekte olan bütün
demir çelik firmalarının verilerini yan yana dizerek bir değerlendirme
yapmak ve yatırım kararını buna göre vermek mümkündür. Bu durumda
rekabet küresel boyuttadır. Bir işletme tarafından finansal paydaşlara
sunulan ancak diğerleri tarafından sunulmayan bir bilgi çok önemli hale
gelebilmektedir.
Bu nedenle yatırımcı ilişkileri yönetiminde henüz talep edilmeyen
bilgilerin bile finansal paydaşların ilgisini çekebileceği ya da diğer
işletmelerce sunulması nedeniyle sunumu zorunluluk arz edebilir. Bu
yönüyle yatırımcı ilişkileri bir yandan finansal paydaşların nabzını tutarken
diğer yandan da rakip işletmelerin uygulamalarını sürekli ve yakından takip
etmelidir. Böylelikle rekabetten geri kalmamalıdır. Yatırımcı ilişkilerinin
yönetiminin gerçekleştireceği iletişim iki yönlü olmak durumundadır. Bir
yandan finansal paydaşlara bilgi akımı sağlanırken diğer yandan finansal
paydaşların talepleri üst yönetime aktarılabilmelidir. Aksi takdirde üst
yönetim farkında olmadan finansal paydaşları ile ters düşebilir.
Yatırımcı İlişkileri yönetiminde başarısızlığın olası diğer
sonuçlarından bazıları hisse senedi likiditesinde düşüş, hisse sahipliğinde
olumsuz yönde gelişmeler, sermaye maliyetinde artış, nitelikli işgücünün
işletmeye çekilmesinde zorluklar, satın alma koşullarında kötüleşmeler, ürün
fiyatlarında düşüşler ve en son olarak da pazar payında daralma şeklinde
sıralanabilir.
68
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
Finansal kaynak temininde rekabet devam ettiği sürece, finansal
serbestleşmenin ulaştığı düzey gerilemedikçe, iletişim teknolojisi gelişmeye
devam ettikçe yatırımcı ilişkileri yönetimi önem kazanacaktır. İşletmenin
piyasa değerinin oluşumunda bu faaliyete gereken önemi veren işletmeler
olumlu anlamda fark ortaya koyabileceklerdir. Bu nedenle işletme
yönetimlerinin ilgi alanlarından bir olmaya uzun süre aday gözüken bu
alandaki çalışmalar iş ve akademik çevrelerin araştırmalarına açık
konumunun sürmesi beklenmektedir. Unutulmamalıdır ki daha iyi bir
işletme zamanında iletişim kurabilen, kesin ve tam bilgilendirebilen
böylelikle menkul kıymet analistlerini esas görevleri olan tahminlemeye
odaklayabilen öngörebilen işletmedir.
69
Fatih TEMİZEL
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Bayram, F., F. Temizel ve M. Sarıkaya, "Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir
Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi", Uluslararası
Halkla ĠliĢkiler Sempozyumu, K.K.T.C. Girne, 15-17 Nisan 2009
Brown, S. and A., Stephen “Hillegeist How disclosure quality affects the
level of information asymmetry”, Review Accounting Studies, (2007) 12
Brown, I. Getting a grip on investor relations. Directors and Boards 19,
44–46. 1994
Brunnermeir, Markus K., Asset Pricing under Asymmetric Information,
New York: Oxford University Pres.,2001.
Byars, Stacie D., and Peggy, Pinkston, The Discipline of
Relations, May 5, 2004
Investor
Chajet, C. “Corporate reputation and the bottom line”. Corporate
Reputation Review 1(1/2), 1997
Clarke, G. and L.W Murray, “Investor Relations: Perceptions of the Annual
Statement”. CorporateCommunications: An International Journal, 2000,
5 (3).
Davis, J., “The art of spin”. Management Today March. 1995
Deephouse, D.L., “The effect of financial and media reputations on
performance”. Corporate Reputation Review 1(1/2),1997
Dolphin R., “Approaches to investor relations: implementation in the British
context”, Journal of Marketing Communications, 2003
Dolphin, Richard R. and Ying, Fan “Is corporate communications a strategic
function?”, Management Decision, 38:2 [2000]
70
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN
KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ
Geerings J., L. H. H. Bollen, H. F. D. Hassink., “Investor Relations on the
Internet: A Survey of the Euronext Zone”, The European Accounting
Review, 2003, 12:3
Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting
to Executive Management& the Board of Directors Preliminary Report,
Kennedy Information, Inc. 2005
Gregory, J.R. “ROI: Calculating Advertising’s Impact on Stock Price”.
Corporate Reputation Review, 1(1/2),1997
Gruner R. H., “Corporate Disclosure: The Key to Restoring Investor
Confidence”, Strategic Investor Relations, Summer 2002, 1-4
Hamid, F. Z. A., “Malaysian Companies’ Use of the Internet For Investor
Relations”, Corporate Governance, Vol.5 No. 1, 2005
Hamid, F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, Investor Relations in Developing
Country: A Disclosure Strategy, Unıversıtı Utrara Malaysıa, School Of
Accountancy, December 28 2002
Hong Harrison and Ming Huang, “Talking Up Liquidity: Insider Trading and
Investor Relations”, Journal of Financial Intermediation, 14 (2005)
Investor Relations, Weaving Perception With Performance To Build
Shareholder Value, Genesis Burson- Marsteller, Investor Relations Practice
Genesis PR India
Kent M. L., Maureen Taylor and William J. White., “The Relationship
Between Web Site Design and Organizational Responsiveness to
Stakeholders”, Public Relations Review, 29 (2003)
Marston, C. and M. Straker, “Investor Relations: A European Survey”.
Corporate Communications: AnInternational Journal 6(2), 82–93.2001
71
Fatih TEMİZEL
Measuring The ROI Of Investor Relations Investor Relations Strategic
Communications October 2008 www.ccgir.com
Myers, D., Corporate Disclosure and Capital Markets Demand and
Supply of Financially Relevant Corporate Responsibility Information,
Capital Markets and Sustainability Program NRTEE December 22, 2004,
Stratos Inc.
Pontus, H., “The Internet as a vehicle for investor relations: the Swedish
case”, The European Accounting Review, 1999, 8:2
Richard, R. Dolphin and Ying, Fan, “Is corporate communications a
strategic function?” Management Decision, 38:2 [2000]
Şen, M., Geleneksel Finans Teorisine Alternatif Bir YaklaĢım Olarak
DavranıĢsal Finans ve ĠMKB Uygulaması, Antalya: Akdeniz Üniversitesi
Basımevi, 2003
Ting, H., “Does Corporate Disclosure Quality Help?”, International
Research Journal of Finance and Economics - Issue 21 (2008)
Tuominen, P.P., “Investor Relations: A Nordic School Approach”,
Corporate Communications: An International Journal 2(1), 1997
University of California, Irvine University Extension Investor Relations
Certificate Program www.extension.uci.edu
http://ir.tokiomarinehd.com/ja/AnnualReports/IRFilingDataDownPar/0/IRFil
ingDownPar/018/PDFile/08AR%20%2034.pdf Erişim Tarihi:16.06.2009
http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf
Tarihi:16.06.2009
http://www.udc.es/ori/cas/otras/iagora/doceAgosto_ses.pdf
19.06.2009
72
Erişim
Erişim Tarihi:
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE
ETKĠSĠ
Yrd. Doç. Dr. Murat ERTUĞRUL
Anadolu Üniversitesi,
Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi
1. GĠRĠġ
Sosyal bir bilim olması itibariyle ekonominin konusu insandır.
Konusu insan olan her karmaĢık ve laboratuar ortamında modellenemeyecek
alan gibi ekonomide de herhangi bir konuda görüĢ birliği içinde olunması
beklenemez. Ekonomi alanının bu karakteristik özelliği özellikle kriz
dönemlerinde daha net bir Ģekilde gözlemlenebilmektedir. Bu çalıĢmanın
kaleme alındığı Ģu günler, kapitalist ekonominin doğasından kaynaklandığı
düĢünülen krizlerden birinin, ABD’deki yüksek riskli konut kredileri krizi ile
baĢlayan bir küresel finansal krizin yaĢandığı günlerdir. Kimileri bu krizin
büyük buhrandan bile kötü sonuçlar doğuracağını, hatta kapitalizmin
sonunun geldiğini iddia etmiĢlerdir. Gün geçtikçe ortaya çıkmaya baĢlayan
resim ise kapitalizmin kendisinin değil ama kriz öncesinde yaĢanan
formunun önemli değiĢiklikler yaĢayarak yeni bir forma evrileceğini
düĢündürmektedir.
Bu çalkantılı ortamda ekonomi ve özellikle finansal ekonomi kurum
ve kuralları hararetle tartıĢılmaktadır. Bu konular arasında kurumsal
yönetim, kurumsal sürdürülebilirlik, iĢletmeciliğin etik ve sosyal boyutları,
risk yönetimi, ekonomiye devlet müdahalesi, finansal sistem, finansal
kurumlar, hissedar ve paydaĢ perspektifleri, vb. konular bulunmaktadır.
Murat ERTUĞRUL
Hissedar ve paydaĢ perspektifleri, iĢletmenin amaçlar hiyerarĢisinin
en tepesine neyi koyması gerektiği konusundaki iki bakıĢ açısını temsil eder.
ĠĢletmenin piyasa değerini ve dolayısıyla iĢletme hissedarlarının
değerini/zenginliğini en çoklamayı amaçlar hiyerarĢisinin en tepesine koyan
ve bu nedenle Hissedar Değeri YaklaĢımı olarak da nitelenen hissedar
perspektifi, iĢletmelerin yarattığı katma değerden diğer tüm paydaĢların
payları ödendikten sonra bakiyenin hissedarlara ait olduğunu, bu nedenle
tüm paydaĢları tatmin etmeden hissedarları tatmin etmenin mümkün
olmadığını vurgulamakta ve Değer Tabanlı Yönetim (DTY) olarak
adlandırılan kurumsal yönetim anlayıĢını benimsemektedirler. Dolayısıyla
iĢletmeleri ve toplamda tüm ekonomiyi en verimli sonuçlara götürecek, tüm
paydaĢların faydasını en çoklayacak, amaçlar arasındaki çeliĢkileri ve
çatıĢmaları ortadan kaldıracak yolun hissedar değerini en çoklama amacını
en tepeye koymak olduğunu öne sürmektedir. Bugün bu anlayıĢ, finansal
ekonomide kuram ve uygulamanın öncülüğünü yapan ABD ve diğer anglosakson piyasalarda büyük ölçüde hakim durumdadır.
PaydaĢ perspektifi ise, hissedar değerinin en çoklanmasının nihai
amaç olarak belirlenmesi durumunda, iĢletmelerin bunu diğer paydaĢların
zararı uğruna gerçekleĢtirmeye çalıĢacağını ve baĢlıcaları müĢteriler ve
çalıĢanlar olan tüm diğer paydaĢların bir tür paydaĢlararası sözleĢme olan
iĢletmeden tatmin olmayacağını, dolayısıyla tüm paydaĢların çıkarlarını bir
arada göz önünde tutan bir yaklaĢımın en yüksek verimliliğe götüreceğini
öne sürmektedir.
Hissedar perspektifi, anglo-sakson ekonomilerde yerleĢtikten sonra
toplam faktör verimliliğini önemli ölçüde artırmıĢtır. Bu durum diğer
ekonomilerin de bu perspektifi ciddiyetle gündemlerine almalarına neden
olmuĢtur.
Ne var ki 50’li 60’lı ve 70’li yıllarda finansal ekonomi kuramındaki
ve ekopolitik geliĢmeler sonucu yerleĢen bu perspektife halen Ģüpheyle
bakılmasına ve eleĢtiriler yöneltilmesine neden olan bazı hususların
bulunduğu bir gerçektir. Örneğin piyasa etkinliği derecesi, yaklaĢımın
çalıĢması açısından önem kazanmaktadır. Çünkü en çoklanmak istenen
iĢletme değerini, iĢletmenin geleceğine iliĢkin yargısına dayalı olarak piyasa
tayin etmektedir. Piyasa etkinliği azaldıkça, iĢletme yöneticilerinin alacakları
74
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
doğru kararların iĢletme değerine yansıma derecesi de o ölçüde azalacak, bu
da iĢletmeleri değere dayalı olarak yönetmeyi güçleĢtirecektir. Buna çözüm
olarak
geliĢtirilen
yaklaĢımlardan
birisi,
Yatırımcı
ĠliĢkileri
Yönetimi(YĠY)’dir. Son yıllarda geliĢmiĢ piyasalarda gittikçe yerleĢtiği
gözlenen YĠY uygulamalarında amaç, yatırımcı toplumunun iĢletme
hakkındaki bilgi ve iletiĢim eksikliğini; dolayısıyla gerçek değerinin altında
kalması durumunda iĢletmenin hisse senedinin cari fiyatı ile gerçek değeri
arasındaki açığı kapatmak; iĢletmenin gerçek değerine ulaĢmasını
sağlamaktır. Böylece hissedar değeri perspektifinin istenen amaca ulaĢması
kolaylaĢacaktır.
DTY anlayıĢının uygulanabilirliği açısından piyasa etkinliği önem
taĢımaktadır. Piyasa etkinliğinin en önemli belirleyici unsurlarından birisi ise
piyasadaki bilgi asimetrisi düzeyidir. Tam etkin piyasa, Ģirketlerle ilgili tüm
bilgilerin tüm piyasa taraflarına aynı anda ve maliyetsiz Ģekilde ulaĢtığı bir
piyasadır. Bilgi asimetrisi ise herhangi bir ekonomik iĢlemde iĢlem yapan
taraflardan birinin diğerinin sahip olmadığı bilgiye sahip olması durumunda
ortaya çıkar ve piyasa etkinliğini bozar. Ekonomide bilgi asimetrisinin
olmadığı ideal ortam tam rekabet piyasası olarak adlandırılmaktadır. Ancak
asimetrik bilgi kuramı, bir ekonomide her zaman asimetrik bilgi dağılımının
olacağını ortaya koyarak, bir anlamda tam rekabet piyasasına neo-keynesyen
bir eleĢtirel bakıĢ getirmektedir.
Sermaye piyasasında da asimetrik bilgi dağılımı söz konusudur.
Örneğin Ģirket yöneticileri, hissedarlardan ve potansiyel hissedarlardan daha
fazla bilgiye sahiptirler. BaĢka bilgi asimetrileri de mevcuttur. Bu bilgi
asimetrileri piyasada iĢletmenin hisse senedinin alım satım davranıĢlarını
etkiler. Dolayısıyla asimetrik bilgi hisse senedi cari fiyatlarının gerçek
değerden farklılaĢmasına yol açabilmektedir.
Bu çalıĢmanın takip eden bölümlerinde öncelikle hissedar değeri
perspektifi ile, iĢletme değeri ve değerleme kuramı ana hatlarıyla ifade
edildikten sonra asimetrik bilgi dağılımının piyasa etkinliği ve hissedar
değeri üzerindeki etkileri ortaya konmaya çalıĢılacaktır.
75
Murat ERTUĞRUL
2. HĠSSEDAR DEĞERĠ ANLAYIġI ve ĠġLETME DEĞERĠ
2.1. Hissedar Değeri AnlayıĢının YerleĢmesi
ĠĢletmenin nihai amacı klasik ekonomi literatüründe kârın en
çoklanması olarak ifade edilmektedir. Buna karĢın finansal ekonomistler
bugün büyük ölçüde farklı düĢünmektedirler. Finansçılara göre iĢletmenin
nihai amacı iĢletmenin değerini en çoklamaktır. Bugün dünya çapında
kullanılan ĠĢletme Finansı metinlerinin yanı sıra hemen tüm Finansal
Yönetim kitapları iĢletmenin nihai amacının neden değer en çoklaması
olması gerektiğini açıklayarak baĢlamaktadır. Kâr en çoklanması amacı,
modern
finansman
anlayıĢının
gerektirdiği
geniĢ
perspektifi
1
yakalayamamakta ve pek çok eksiklik taĢımaktadır.
1950’li yıllardan itibaren portföy kuramı, etkin piyasa kuramı,
sermaye varlıklarını fiyatlama modeli, vekâlet maliyetleri gibi alanlarda
yapılan çalıĢmalar sonucunda ABD’den baĢlamak üzere geliĢmiĢ piyasalarda
hissedar değeri anlayıĢı hakim olmaya baĢlamıĢtır. Diğer geliĢmeler de
belirleyici olmakla birlikte, özellikle 1970’lerde vekâlet kuramı ve kurumsal
yatırımcı hacmindeki büyük artıĢ, hissedar değeri anlayıĢının yerleĢmesinde
belirleyici olmuĢtur. ABD’nin büyük üretim iĢletmeleri sahip oldukları aĢırı
merkezileĢme ve “biriktir ve yatır” olarak nitelenen büyümeye odaklı anlayıĢ
neticesinde, ikinci dünya savaĢı sonrasındaki nispeten rahat konumlarını,
1970’li yıllarda yenilikçi Japon rekabeti karĢısında kaybetmeye
baĢlamıĢlardır. ABD’li kuramcılar bu geliĢmeler sonucunda, hissedarlarla
profesyonel yöneticilerin çıkar çatıĢmasına, yani vekâlet maliyetlerine yol
açan mevcut kurumsal yönetim anlayıĢı yerine piyasa odaklı kaynak
dağılımını öneren vekâlet kuramını geliĢtirmiĢlerdir. Bu ve süreci
hızlandıran daha pek çok geliĢme sonucu, kaynak dağılımında yöneticilerin,
hissedarların lehine olmayan keyfi davranıĢlarının piyasa mekanizması
1
Kar anlayıĢının eksiklikleri konumuz dıĢında olması nedeniyle ayrıntılandırılmamıĢ olmakla
birlikte, özetle risk ve zaman faktörlerini dikkate almaması, muhasebe uygulamalarınca
manipüle edilebilmesi, farklı kar türlerinin farklı paydaĢlar için önemli olması, hissedarlar
dıĢındaki paydaĢları göz ardı etmesi vb. olarak sıralanabilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Nurhan
Aydın, Mehmet BaĢar ve Metin CoĢkun, Finansal Yönetim, (EskiĢehir: Genç, 2008); Murat
Ertuğrul, Değer Tabanlı Yönetim, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, A.Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü, EskiĢehir, 2005
76
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
tarafından disipline edilmesini içeren hissedar değeri anlayıĢı, özellikle 80’li
yıllardan itibaren hızla yerleĢmeye baĢlamıĢtır.2 Hissedar değeri anlayıĢını
öne alan ekonomilerde bu yıllardan itibaren toplam faktör verimliliğinde
rakipler karĢısında önemli iyileĢmeler sağlandığı görülmüĢtür.3
Yapılan ampirik çalıĢmalar, iĢletmeleri muhasebe karlarına değil
nakit akıĢına ve iĢletmelerin gerçek ekonomik performanslarını yansıtarak
piyasada yaratılan değeri daha iyi açıklayan ekonomik kar ölçülerine göre
değerlemenin, iĢletme bazında ve makro ekonomik performansı artırdığını
göstermektedir. Ayrıca hissedar değeri anlayıĢının diğer paydaĢların da
lehine çalıĢtığını destekleyici sonuçlar ortaya koymaktadır.4 Bu geliĢmeler
sonucunda hissedar değeri perspektifi, özellikle anglo-sakson ekonomilerde
büyük ölçüde baskın kurumsal yönetim anlayıĢı haline gelmiĢtir. Görece
daha geç ve daha yavaĢ olmak üzere diğer geliĢmiĢ ekonomilerde de bu
yönde eğilim gözlenmektedir. GeliĢmekte olan ekonomilerde ve Türkiye’de
de zaman zaman etkileri ortaya çıkmaktadır.5
2
Ayrıntılı bilgi için bkz. William Lazonick ve Mary O’Sullivan, “Maximizing Shareholder
Value: A New Ideology for Corporate Governance”, Economy and Society, 29,1: s. 13-35,
ġubat 2000
3
Bkz. Jacques Bughin, Thomas E. Copeland, “The Virtuous Cycle of Shareholder Value
Creation”, The McKinsey Quarterly, 2, s.156-167, 1997, s.157.; S. David Young, ve
Stephen F. O’Byrne, EVA and Value-based Management, (ABD: McGraw-Hill, 2001),
s.15; Thomas E. Copeland, “Why Value Value?”, The McKinsey Quarterly, 4, s.97-109,
1994, s. 99-102
4
Örneğin Bughin ve Copeland tarafından yapılan araĢtırmanın sonuçlarına göre 1970-1996
döneminde hissedar değeri yaratma anlamında negatif performans gösteren Almanya,
Hollanda, Belçika ve Fransa gibi Kıta Avrupası ülkelerinde iĢsizlik oranı 2,5 puan artmıĢtır.
Buna karĢın aynı dönemde makroekonomik koĢulların öngördüğü düzeyin üzerinde değer
artıĢı sağlayan ABD, Kanada ve Singapur’da iĢsizlik oranları 2 puandan daha fazla azalmıĢtır.
Bu dönemde pozitif değer artıĢı sağlayan ekonomilerde makroekonomik performansın da
daha iyi olduğu gözlenmiĢtir. Bkz. Bughin, Jacques ve Thomas E. Copeland, “The Virtuous
Cycle of Shareholder Value Creation”, The McKinsey Quarterly, 2, s.156-167, (1997)
5
Koç Holding 2007 yılı faaliyet raporunda Ģu ifadeler yer almaktadır: “Tüm hedef
kartlarında, ekonomik kârlılık, Ģirket değeri, büyüme, çalıĢan ve müĢteri memnuniyeti gibi
Koç Holding'in stratejik hedefleri belli bir ağırlıkta yer alır.”; “ġirket aynı zamanda üst düzey
yöneticilerinin tazminlerini hisse senedi performansı ve ekonomik kârlılıkla da iliĢkilendirilen
ender Türk kuruluĢlarından biridir.”; “Karlılığı ölçerken kullandığımız gösterge, faaliyet
neticelerinin yanı sıra, aktiflerin ve bilançonun da verimli yönetimini ön plana çıkartan
“Ekonomik Kar”dır (net kardan özsermaye maliyeti düĢülerek hesaplanmaktadır). Bu
gösterge, performans yönetim sistemine de girdi teĢkil etmektedir. Üst düzey yöneticilerin
77
Murat ERTUĞRUL
2.2. ĠĢletme Değerinin Belirlenmesi
Asimetrik bilginin, finansal piyasaları ve dolayısıyla iĢletmelerin
değerlerini nasıl etkilediğini daha iyi anlayabilmek için değerleme kuramını
ana hatlarıyla ifade etmekte fayda vardır.
Farklı amaçlarla yapılan çok sayıda iĢletme değeri tanımı
bulunmaktadır. Bunlar arasında hissedarların iĢletmeye koydukları
sermayeyi gösteren defter değeri, iĢletmenin varlıklarının ayrı ayrı satılması
halinde ulaĢması beklenen tasfiye değeri olmakla birlikte, konumuz itibariyle
kastedilen değer, iĢletmenin iĢleyen bir organizasyon olarak, organizasyon
unsurlarıyla birlikte sahip olması gereken işleyen teşebbüs değeridir.
Halka açık bir iĢletme için iĢleyen teĢebbüs değerinin pratik
göstergesi piyasa fiyatıdır. Çünkü piyasa iĢletmeyi iĢleyen bir organizasyon
halinde bir bütün olarak değerlendirmekte ve fiyatını tayin etmektedir. Buna
karĢın piyasa fiyatının iĢletmenin kuramsal değeri diyebileceğimiz gerçek
değeri yansıtıp yansıtmaması, piyasadaki bilgi asimetrisi de dahil pek çok
faktör tarafından etkilenmektedir. Dolayısıyla bilgi asimetrisi iĢletmenin
gerçek değeri ile fiyatının farklılaĢmasına yol açabilmektedir.
Son 50 yıldaki önemli kuramsal ve ampirik çalıĢmalar, bir yatırımın
gerçek değerinin nasıl ve hangi verilere bağlı olarak belirlenmesi gerektiğini
ortaya koymuĢtur. Buna göre herhangi bir ekonomik yatırımın değeri,
gelecekte sağlaması beklenen nakit akıĢlarının, yatırımın riskini yansıtan bir
iskonto oranıyla bugüne indirgenmiĢ değerleri toplamıdır.
Bu ifadeden görüleceği üzere bir yatırımın ekonomik değeri iki
temel değiĢkene bağlı olarak belirlenir. Bunlar:
 Yatırımın gelecekte sağlaması gereken nakit akıĢları,
 Bu nakit akıĢlarının riskliliğini yansıtan iskonto oranıdır.
bireysel hedefleri arasında Ekonomik Kar, halka açık Ģirketlerde piyasa değeri değiĢimi ile
birlikte, en yüksek ağırlığa sahiptir.”
78
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
Bir iĢletme değerlenirken, söz konusu iskonto oranı iĢletmenin
sermayesini sağlayan farklı yatırımcı gruplarının getiri beklentilerinin
ağırlıklı ortalaması olan ve bu yüzden iĢletmenin riskini yansıtan sermaye
maliyeti olacaktır. Eğer değerlenen iĢletmenin öz sermayesi ise, bu durumda
öz sermayeye nakit giriĢleri, öz sermaye maliyeti ile iskonto edilecektir.
Kuramsal olarak değerlemenin temelini veren bu ifadeler
uygulamada bazı güçlükler ve belirsizlikler taĢımaktadır. Öncelikle
gelecekteki nakit akıĢlarının doğru tahmin edilmesi, ülkeler, sektörler ve
iĢletmeler arasında ve ekonomik konjonktüre göre derecesi farklılık
göstermekle birlikte, oldukça zordur. Ġkinci olarak da sermayenin, özellikle
öz sermaye maliyetinin doğruya en yakın Ģekilde belirlenmesi, önemli
miktarda bilgi ve dikkatli bir analiz gerektirmektedir. Çünkü öz sermaye
maliyeti, iĢletme hissedarlarının iĢletmeye yaptıkları yatırımdan bekledikleri
getiri oranı olacaktır. Bu getiri oranını belirlemek, pek çok subjektif unsur
içermesi nedeniyle zor olmasının yanı sıra, gelen yeni bilgilerle birlikte
sürekli olarak da değiĢebilmektedir. Öz sermaye maliyetinin geliĢmiĢ ve
geliĢen ekonomilerde belirlenebilmesi için sürekli yeni modeller
geliĢtirilmekte ve önerilmektedir. Halen en geniĢ kabul gören model 60’lı
yıllarda geliĢtirilen sermaye varlıklarını fiyatlama modeli (SVFM)dir.
Finansal anlamda bir finansal kontratının iki tarafından birinin
diğerinin sahip olmadığı bazı bilgilere sahip olması anlamına gelen asimetrik
bilgi akıĢının iĢletme değerine etkisi, yatırımcıların iĢletmeye iliĢkin risk
algılarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkacak sermaye maliyeti üzerinden
olmaktadır.
3. ETKĠNLĠK, BĠLGĠ ASĠMETRĠSĠ ve DEĞER
3.1. Piyasa Etkinliği
Hissedar değeri anlayıĢının önündeki bir engel özellikle etkin olmayan
piyasalarda öne çıkan, iĢletme ile ilgili bilgilerin iĢletme değerine doğru bir
Ģekilde yansımadığı inancıdır. Yani hisse senetlerinin piyasa fiyatı iĢletme
hakkındaki bilgileri iyi yansıtmadığında, yöneticiler değer yaratmaya
odaklanmaya daha az istekli olmaktadırlar. Bu bakıĢ açısı bazı açılardan
haklılık taĢımakla birlikte, sermaye piyasalarının ve dolayısıyla sermayenin
79
Murat ERTUĞRUL
küreselleĢtiği bu süreçte ekonomik sistemleri hissedar değerini en çoklamak
üzerine kurulu olmayan ekonomiler, yatırımcılara düĢük getiri sağlamakta ve
sermaye sağlama olanaklarını kaybetmektedirler.
Yapılan kuramsal çalıĢmalarda, hisse senedi fiyatlarının geçmiĢteki
fiyatlarla iliĢkisi olmadığı, ekonomi, sektör ve ortaklıkla ilgili bütün bilgileri
yansıttığı, dolayısıyla hisse senedi fiyatlarının rassal (tesadüfi) olarak hareket
ettiği ileri sürülmüĢtür. Bu nedenle, bu görüĢlere dayanan yaklaĢım
baĢlangıçta Rassal YürüyüĢ Kuramı olarak adlandırılmıĢ, fakat daha sonra
bu kuram geliĢtirilerek Etkin Piyasalar Kuramı olarak ifade edilmiĢtir. Bu
yaklaĢıma göre etkin bir sermaye piyasası, ekonomik anlamda tam rekabet
piyasasını sağlayan koĢullara paralel koĢulların gerçekleĢtiği piyasa olarak
tanımlanmıĢtır.
Etkin bir piyasanın koĢulları Ģunlardır:6
 Piyasa, hiçbiri tek baĢına piyasayı etkileyebilecek güçte olmayan
çok sayıda katılımcıdan oluĢmalıdır.
 Piyasadaki menkul kıymetlerle ilgili bilgiler tam ve doğru olarak,
kolaylıkla ve düĢük maliyetle sağlanabilmeli; ekonomik, politik ve sosyal
yapıdaki değiĢiklikler derhal piyasaya yansımalıdır.7
 Piyasaya katılanların davranıĢları rasyonel olmalı ve yatırımcılar
elde ettikleri bilgiyi doğru değerlendirmelidirler.
 ĠĢlem maliyetleri düĢük ve likidite yüksek olmalıdır.
6
Hüseyin Cankurtaran, Menkul Kıymetler Piyasalarında Etkinlik ve Risk-Getiri
Analizleri, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlik Etüdü, 1989, s.5.
7
Grossman ve Stiglitz’e göre, etkin piyasalar kuramının geçerli olabilmesi için ön koĢul, bilgi
toplama ve iĢlem maliyetlerinin sıfır olmasıdır. Söz konusu maliyetler pozitif olduğu sürece,
hisse senedi piyasalarının bilgiye dayalı etkin olması imkansızdır. Çünkü, hisse senedi
fiyatları tüm bilgileri yansıttığı takdirde yatırımcılar açısından bir maliyeti olan bilgiyi
toplamak anlamlı olmayacaktır. (S. Grossman ve J. Stiglitz, “On the Impossibility of
Informationally Efficient Markets”, American Economic Review, 70, s.393-408, 1980) Bu
anlamda ekonomik açıdan daha anlamlı bir etkinlik tanımı Jensen tarafından yapılmıĢtır. Buna
göre yatırımcıların elde ettikleri bilgileri kullanarak iĢlem yapmaları sonucu elde edecekleri
marjinal fayda, söz konusu bilgileri toplamak ve iĢlemek için katlanacakları marjinal
maliyetten büyük olduğu sürece, hisse senedi fiyatları mevcut bilgileri yansıtacaktır. (M.C.
Jensen, Some Anomalous Evidence Regarding Market Efficiency” Journal of Financial
Economics, 6, s.95-101., 1979,)
80
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
 Piyasanın kurumsal yapısı geliĢmiĢ olmalıdır ve düzenleyici
mevzuat piyasaların istikrarlı çalıĢmasını sağlamalıdır.
Menkul kıymet piyasalarında etkinliğin üç ayrı boyutu
bulunmaktadır. Bunlar bilgisel, iĢlemsel ve dağıtımsal etkinliktir. Piyasa
etkinliği dendiğinde asıl kastedilen bilgisel etkinliktir. Bir menkul kıymetin
her hangi bir andaki fiyatının o menkul kıymetle ilgili bütün bilgileri
yansıtması ve bu bilgiler kullanılarak piyasadan aĢırı kazanç sağlanamaması
bilgisel etkinlik olarak adlandırılmakta ve bu piyasaya da bilgisel etkin
piyasa denilmektedir.8
Piyasa etkin olarak çalıĢıyorsa “sürekli denge” olarak nitelenen bir
durumda olacaktır. Bu sürekli denge statik bir denge olmayıp sürekli
değiĢmektedir. ĠĢletmenin değerini etkileyebilecek en son haber elde
edildiğinde menkul kıymetlerin gerçek değerleri değiĢmekte ve piyasa
fiyatları yeni değerlere uyum sağlamaktadır. Sürekli denge kavramını
geliĢtiren Paul Samuelson, sürekli dengenin zaman geçerken menkul
kıymetin fiyatı ve değerinin sürekli eĢit olduğu ve rastgele birlikte
dalgalanması durumunda mevcut olduğunu söylemektedir. Bu fiyat uyumu
sürecinin hızı, bir piyasanın ne kadar etkin olduğunu gösterir. Tamamen
etkin bir piyasa sürekli denge halindedir. Yani piyasa fiyatları her zaman
gerçek değerlere eĢittir. Geçici nitelikte olsa dahi herhangi bir dengesizlik
olursa, piyasa tam etkin değildir demektir ve fiyatlar zaman zaman gerçek
değerlerden farklı olur.9
Etkin bir piyasanın pratikte mümkün olmadığından hareketle etkinlik
üç ayrı düzeyde incelenmektedir. Bunlar güçlü formda etkinlik, yarı güçlü
formda etkinlik ve zayıf etkinlik dereceleridir. ĠMKB’nin etkinliğini test
eden çalıĢmalar zayıf etkinlik düzeyini ölçmüĢler, genellikle ĠMKB’nin zayıf
etkin olmadığı sonucuna ulaĢmıĢlardır. Hisse senedi piyasasının etkin
olmaması, piyasada bilgi akıĢının etkin olmadığı, bilgi asimetrisinin
bulunduğu ve bunun fiyat oluĢumu üzerinde etkili olduğu gibi anlamlara
gelmektedir.
8
9
Frank K. Reilly ve Edgar A. Norton, Investments, (ABD: The Dryden Press,1995),s.215
Ferhat Özçam, Teknik Analiz ve ĠMKB, (Ankara: SPK, 1996) s.1-3.
81
Murat ERTUĞRUL
3.2. Asimetrik Bilgi Kuramı
Asimetrik bilgi ya da bilgi asimetrisi, herhangi bir ekonomik iĢlemde
taraflardan birinin diğeri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması, ya da
diğerinin bildiklerinden bir kısmını bilmemesi durumunda ortaya çıkan
durumdur. Akerlof’un, potansiyel alıcıların kendilerine sunulan ürün
kalitesini doğrulayamadıkları zaman piyasaların iĢleyiĢinin aksayacağını
gösteren çalıĢmaları bu konudaki araĢtırmaların baĢlangıcı olarak kabul
edilmektedir.10 Buradaki piyasa ikinci ol oto piyasası, sigorta piyasası ya da
hisse senedi piyasası gibi herhangi bir piyasa olabilir. Finansal yönetim
tabanlı düĢünüldüğünde finansal piyasalarda yöneticiler hissedarlardan,
hissedarlar da kreditörlerden daha fazla bilgiye sahip olabileceklerdir.11
Asimetrik bilgi, hem makro hem de mikroekonomik anlamda, Ģirket
borçları, yatırım ve kar payı politikaları, iĢ döngülerinin süresi ve derinliği,
finansal sistemin geliĢmesi, uzun dönemli büyüme oranları, finansal krizlerin
kökenleri ve bulaĢıcılığı ve uluslararası nakit akıĢlarının miktar ve
dalgalanmaları gibi pek çok ekonomik etkiye sahiptir. Bu alandaki kuramsal
geliĢmeler, makroekonomi ve finans arasındaki yakın bağın kurulmasını,
ekonomik ve finansal öngörülerin daha sağlıklı bir Ģekilde yapılmasını
sağlamıĢtır. 1970’leirn baĢında baĢlayan çalıĢmalar 1980’lerden itibaren
önemli sayıda finans kuramcı ve uygulamacısının ilgisini çekerek,
finansçılar için önemli bir araç haline gelmiĢtir.12 Sağladığı bu önemli
geliĢmeler, alanın öncü kuramcıları George Akerlof, Michael Spence ve
Joseph Stiglitz’e 2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü verilmesiyle
taçlandırılmıĢtır.
Asimetrik bilginin ortaya çıkardığı iki temel problem tersine seçim
ve ahlaki tehlikedir. Bununla birlikte asimetrik bilgi, bir iĢlemin iki tarafının
çıkarlarında uyumsuzluk anlamına gelen vekalet teorisi kapsamında
incelenmektedir.
10
George A. Akerlof, “The Market for "Lemons": Quality Uncertainty and the Market
Mechanism” The Quarterly Journal of Economics, 84, 3: s.488-500., Ağustos 1970
11
Aswath Damodaran, Applied Corporate Finance, (ABD: John Wiley&Sons, 1999), s.333.
12
Ricardo N. Bebczuk, Asymmetric Information in Financial Markets, (Ġngiltere: Cambridge
University Press, 2003), s.xi.
82
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
Tersine seçim, alıcı ile satıcı arasında asimetrik bilgi olması
durumunda “kötü” iĢlemlerin ortaya çıktığı piyasaya atıf yapar. Böyle bir
piyasada kötü ürünlerin ya da müĢterilerin tercih edilmesi daha olası olmakta
ve bu durum tersine seçim olarak adlandırılmaktadır. Akerlof, bahsi geçen
makalesinde konuyu ikinci el otomobil piyasası üzerinden açıklamıĢtır.13
Buna göre ikinci el oto piyasasında alıcılarla satıcılar arasında asimetrik bilgi
vardır ve satıcılar otomobillerinin gerçek durumu hakkında daha fazla
bilgiye sahiptirler. Bu durumun farkında olan alıcılar, otomobillerin
durumunun tam olarak iyi mi yoksa sorunlu mu olduğunu bilemedikleri için
bir tür risk ağırlıklandırması yaparak ortalama bir fiyat önerirler. Bu fiyata
otomobili kötü durumda olan satıcılar razı olurken otomobili iyi durumda
olan satıcılar razı olmayacaktır. Bu durumda kötü otomobiller satılırken iyi
otomobiller piyasadan dıĢlanacaktır. Yapılan seçim ise “tersine seçim”
olacaktır. Görüldüğü gibi asimetrik bilgi, piyasanın iĢleyiĢini bozmaktadır.
Literatürde problemi açıklamak için kullanılan bir baĢka örnek ise
sigorta piyasasıdır. KiĢilerin sigorta talepleri, kayıpla karĢılaĢma olasılıkları
yükseldikçe artacaktır. Ancak asimetrik bilgi nedeniyle sigortacı bu risk
farklılıklarını sigorta fiyatına yansıtamaz. Sigortacı ya aralarındaki asimetrik
bilgi nedeniyle ya da sosyal ve yasal kısıtlamalar nedeniyle (cinsiyet, etnik
köken ve genetik bilgilerin kullanılmasının yasaklanması gibi) sigorta talep
edenlerden hangisinin ne kadar riskli olduğunu kararlaĢtıramaz. Bu nedenle
sigorta için ortalama bir fiyat belirler. Örneğin az riskli müĢteri için
sigortanın gerçek bedeli 100 TL ve yüksek riskli müĢteri için ise 200 TL olsa
bile sigortacı bunu asimetrik bilgi nedeniyle tespit edemez ve sigorta
poliçesine 150 TL ortalama bir fiyat biçmek zorunda kalır. Bu durumda
yüksek riskli müĢteri sigorta yaptırmaya gönüllü olurken, düĢük riskli
müĢteri istekli olmayacak, ya da daha az istekli olacaktır. DüĢük risk
grubunun piyasadan çekilmesi ile sigorta fiyatları daha da yükselme
eğilimine girecek ve her seferinde en düĢük risk grubunu piyasanın dıĢına
itecektir. Tersine seçim spirali olarak adlandırılan bu durumun, kuramsal
olarak sigorta piyasası ortadan kalkana kadar devam etmesi beklenir. Ancak
13
Akerlof’un makalesinin baĢlığının “Limon Piyasası (Market for Lemons)” olması,
Amerikan jargonunda ikinci elden alınan sorunlu otomobillere limon denmesinden
kaynaklanmaktadır.
83
Murat ERTUĞRUL
daha sonra değinileceği üzere, uygulamada asimetrik bilgi problemlerinin
etkilerini düzelten etkenler bunu engeller.
Ahlaki tehlike ise riskten koruma sağlamıĢ olan tarafın riske maruz
olması durumunda davranacağından daha dikkatsiz, hatta kötü niyetli
davranmasıdır. Çünkü riski devreden taraf kendi niyet ve hareketleri
konusunda riski devralan tarafa göre daha fazla bilgi sahibidir. Söz gelimi,
bir araç sahibinin aracına kasko sigortası yaptırdıktan sonra aracını daha
dikkatsiz kullanması, bu duruma örnektir. Ahlaki tehlike bariz bir Ģekilde
asil-vekil probleminde de ortaya çıkar. Vekil, kendi lehine olduğu sürece
asilin çıkarlarının tersine hareket edebilir.
3.3. Finansal Piyasalarda Asimetrik Bilgi
Asimetrik bilginin yol açtığı tersine seçim, ahlaki tehlike ve asilvekil problemleri finansal piyasalarda da önemli etkilere sahiptir. Ġkinci el
oto ve sigorta örnekleri hatırlanarak ifade edilebilir ki, sermaye piyasasında
da alıcılar ve satıcılar arasında, yöneticiler ile hissedarlar ve mevcut
hissedarlarla olası hissedarlar arasında bilgi asimetrisi vardır. Bunun
sonucunda alıcılar, hakkındaki tüm bilgileri yansıtmadığını bildikleri hisse
senetlerine ortalama yargılarına göre fiyat biçeceklerdir. Bu durumda gerçek
değerine yakın fiyattan satılan iyi hisselerin satıcıları önerilen fiyatı kabul
etmeyecek, gerçek değerinin üzerinde bir fiyattan satılan hisse senetlerinin
satıcıları ise verilen fiyatı kabul edeceklerdir. Kötü hisselerin lehine iyi
hisselerin aleyhine bir durum ortaya çıkacak, iyi hisseler piyasadan
dıĢlanacaktır. Bu durum piyasa etkinliğini azaltarak menkul kıymetlerin
fiyatlarının doğru bir Ģekilde oluĢumunu engeller. Bu ise hissedar değeri
pespektifine göre hisse senedi değeri yaratmaya odaklanmıĢ iyi Ģirketlerin
aleyhine bir durum ortaya koyacaktır.
Borç sözleĢmelerinde de asimetrik bilgi etkisi görülebilir. Borç
alanlar, borç verenlerin eksik bilgilendirilmiĢliklerin yararlanarak ekstra
kazanç elde etmek isteyebilirler. Borç verenler eksik bilgi nedeniyle tersine
seçim yapabilirler ya da borç alanın parayı bir kez aldıktan sonra beyan
ettiğinden daha farklı –örneğin daha riskli- bir alanda kullanması gibi bir
ahlaki tehlike söz konusu olabilir. Ancak rasyonel borç verenler bu bilgisel
eksikliklerinin farkındadırlar ve kendilerini farklı yollarla korumaya
84
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
çalıĢırlar.
Örneğin
olası
borçluların
risklerini
tam
olarak
kestiremediklerinden ortalama bir faiz oranı belirlerler. Ortaya çıkan nihai
dengede, asimetrik bilgi maliyetleri borç alanlara yüklenir ancak olumsuz
olan nokta Ģudur ki, düĢük riskli ve dürüst borç alanlar, yüksek riskli ve
dürüst olmayan borç alanları dolaylı olarak sübvanse ederler.14
Bilgisel uyumsuzluklar öncelikle düĢük riskli projeleri dıĢlar. Daha
güvenli projelerin sahipleri pasif bir Ģekilde güvensiz proje sahiplerince
ortaya çıkarılan maliyeti kabul ederler. Uygulamada güvenli proje sahibi,
borç verene teminat göstermek ve iç fonların kullanımı gibi “sinyal”ler
gönderebilir. Bu tip önlemler problemi ortadan kaldırmamakla birlikte
olumsuz etkilerini azaltabilmektedir.
ġirket yöneticileri, yani Ģirket adına menkul kıymet ihracına karar
verenler, Ģirketin durumu hakkında yatırımcılardan daha fazla bilgi sahibidir.
Bu nedenle Ģirketinin durumunun ortalamadan kötü olduğunu bilen bir
yönetici, finansal piyasada önerilen ortalama fiyata razı olurken, Ģirketinin
durumu ortalamadan iyi olan yönetici bu fiyata (yüksek faize veya gerçek
değerin altında bir hisse fiyatı önerisine) sıcak bakmayacaktır. Bu, “kötü”
lehine bir haksız rekabet doğuracaktır.
Asimetrik bilgi kuramına göre bu durum Ģirketlerin finansal varlık
emisyonu ile yani hisse senedi, tahvil vs. ihraç ederek önemli miktarda
finansman sağlamasını engelleyecektir. Gerçekten de asimetrik bilginin
etkilerini azaltıcı sağlam altyapıya sahip piyasalar ile bu konuda eksiklikler
taĢıyan piyasalar karĢılaĢtırıldığında, ikinci grupta iĢletmelerin
finansmanında menkul kıymet ihraçlarının ilk gruba göre daha düĢük olduğu
görülmektedir.
Pek çok çevre, 2007-2008 krizinin, risklerin çok karmaĢık sistemler
ve türev araçlarla devredilmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmamıĢ
olması nedeniyle ortaya çıkan ahlaki tehlike örneklerinden kaynaklandığını
öne sürmektedir.
14
Bebczuk, a.g.e., s. 15-16.
85
Murat ERTUĞRUL
Seçmen ve politikacı arasındaki asil-vekil problemi, politikacıların
seçmenler lehine değil, kendilerini destekleyen büyük sermaye çevreleri,
örneğin büyük finansal kuruluĢlar lehine davranmasına; finansal kuruluĢların
ise “batırılamayacak kadar büyük” olma psikolojisi içinde, ortaya
çıkabilecek zararların kamu otoritesi tarafından vergi mükellefleri adına
üstlenilerek batmalarına izin verilmeyeceği beklentisiyle, çok yüksek kar
güdüsüyle çok yüksek riskler almalarına yol açmıĢ ve bunun sonucunda da
finansal kriz patlak vermiĢtir. Tam bir kapitalist sistem senaryosunda riski
üstlenen son birimin riskin sonuçlarına katlanması, örneğin iflas etmesi
gerekiyorsa iflas etmesi gerekir. Buna karĢın 2007-2008 krizinde pek çok
ülkede olduğu gibi ABD’de kredi otoritesi ABD Merkez Bankası (FED),
büyük Ģirketlerin batamayacak kadar büyük oldukları gerekçesiyle nihai
riskin
vergi
mükellefleri
tarafından
üstlenilmesine,
zararların
kamulaĢtırılmasına karar vermiĢtir. Böylece kapitalist sistemin temel
ilkelerine uygun düĢmeyen, “karın özelleĢtirilmesi, zararın kamulaĢtırılması”
gibi bir durum ortaya çıkmıĢtır.
Tüm bu geliĢmeler, piyasa mekanizmasının mükemmel olmadığını
ve kaynak dağılımını mükemmel bir Ģekilde gerçekleĢtiremeyeceğini,
piyasadaki bilgi asimetrisi nedeniyle tersine seçim ve ahlaki tehlike
problemlerinin ortaya çıkacağını ortaya koyan Asimetrik Bilgi kuramını
hatırlatmaktadır. Zaten asimetrik bilgi kuramının post-Keynesyen bir tam
rekabet piyasası eleĢtirisi olduğu kabul edilmektedir.
Bununla birlikte zararların kamulaĢtırılmasının kesin olmadığını
veya olası bir kamulaĢtırmadan önce hisse senedi değerlerindeki ciddi
azalmaların, Ģirketlerin böyle bir beklenti ile yüksek risk almalarının önüne
geçebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim ABD’de bazı büyük
finansal ve finansal olmayan Ģirketlerin iflasına izin verildiği, bazılarının ise
hisse senedi değerlerinin çok önemli ölçüde düĢmesine karĢın
desteklenmediği görülmüĢtür.
ġirketlerinin iflas etmesine izin verilmeyeceğini düĢünen
yöneticilerin, kendi çıkarlarını en çoklamak doğrultusunda Ģirket
kaynaklarını aĢırı riskli alanlara yönlendirebilmesi, asil-vekil arasındaki bilgi
asimetrisinin sonucudur. Dolayısıyla denebilir ki ahlaki tehlike finansal
piyasalarda yöneticiler kötü kararlarının sonuçlarına katlanmayabileceklerini
düĢündüklerinde ortaya çıkar.
86
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
Eğer piyasada asimetrik bilginin etkilerini azaltan mekanizmalar
olmasaydı, “iyi”yi dıĢlama etkisi nedeniyle piyasaların iĢlemesi çok güç
olurdu. Piyasa asimetrik bilgi dağılımının farkındadır ve bunun etkilerini
minimize etmek için bir takım yöntemler izlemektedir. AĢağıda bu
önlemlere değinilecektir.
Asimetrik bilginin etkilerinin giderilememesi durumunda olduğu
gibi asimetrik bilginin olmaması da piyasa iĢleyiĢini güçleĢtirebilir. Finansal
piyasalarda asimetrik bilginin varlığı bizi, Black’in, “gözlemlerimizi
mükemmellikten uzaklaĢtıran her Ģey” olarak tanımladığı, “gürültü”süne
(noise) götürür.15 Eğer piyasada asimetrik bilgi dağılımı varsa birileri, en
azından kısmen bilgiye göre değil gürültüye göre yatırım yapıyor demektir.
Bu durum, mükemmelliği (etkinliği) bozar ama aynı zamanda piyasaların
çalıĢmasını mümkün kılarak menkul kıymetlere likidite sağlar. Aksi halde
menkul kıymetlerin iĢlem hacimleri ve likiditeleri çok düĢük olurdu. Bu
cümleden olmak üzere asimetrik bilgi iĢletmenin gerçek değerini bulmasını
güçleĢtirmesi gibi olumsuz etkiler taĢısa da, piyasanın çalıĢmasını da
mümkün hale getirerek menkul kıymetlere likidite sağlar. Buradan
bakıldığında tam etkin bir piyasanın ütopikliği bir kez daha ortaya
çıkmaktadır.
3.4. Asimetrik Bilgi Dağılımına KarĢı Mekanizmalar
Yukarıda ifade edildiği gibi piyasa asimetrik bilgi dağılımının
farkındadır ve piyasa tarafları geliĢtirdikleri biçimsel ve biçimsel olmayan
mekanizmalarla asimetrik bilginin olumsuz etkilerini azaltmaya
çalıĢmaktadırlar.
Akerlof, iki temel çözüm tanımlamaktadır. Bunlardan ilki sinyal
verme (signalling), diğeri ise açıklama(screening)’dır. Taraflardan fazla
bilgiye sahip olan, gerçekleĢtireceği faaliyetler ve tercihlerle diğer tarafa
proje ya da sözleĢme hakkında sinyaller göndererek bilgi asimetrisinin
etkilerini azaltabilir. Örneğin sermaye yapısı tercihleri, piyasa tarafından
projenin risk seviyesine iliĢkin sinyaller olarak algılanmaktadır.
15
Fisher Black, “Noise”, The Journal of Finance, 41,3: s. 529-543., 1986
87
Murat ERTUĞRUL
Ġçsel fon kullanımı piyasaya projenin kalitesiyle ilgili bir sinyal
gönderebilir. Ġçsel fon kullanımı piyasa tarafından yönetimin projesine
inandığı ve projenin güvenli bir proje olduğuna iliĢkin bir sinyal niteliği
taĢıyabilir.
Ahlaki tehlike problemi ile yakın iliĢkili olan vekalet problemine bir
çözüm vekilleri asillerin beklentilerine uygun Ģekilde davranmaya
güdüleyecek uygun araçların geliĢtirilmesidir. Oyun teorisi, her iki tarafın da
çıkarlarının uyumlaĢtırılması adına önemli araçlar sunabilmektedir. Buna
karĢın unutulmamalıdır ki bu sadece performansa (örneğin yaratılan hisse
senedi değerine) dayalı bir sistem bunu sağlamada baĢarısız olabilir.
AraĢtırmalar göstermektedir ki katıksız bir performansa dayalı ücretlendirme
sistemi bazı psikolojik ve sosyal sakıncayı beraberinde getirmektedir.
Örneğin çalıĢanlar takım çalıĢmalarından uzaklaĢmaktadırlar. Schuler ve
Rogovsky,16 ulusal kültürün primlendirme sistemleri üzerine etkilerini
inceledikleri çalıĢmada bazı konulardaki ulusal değer yargılarının, kurulacak
bir
performansa
göre ödüllendirme
sisteminde
göz önünde
bulundurulmaması durumunda baĢarı olasılığının azaldığını ortaya
koymuĢlardır.
Açıklamada ise eksik bilgilenen taraf diğer tarafı asimetriyi ortadan
kaldırmaya teĢvik edebilir. Uygulamada sigorta piyasasında tersine seçimin
etkilerinin azaltılmasını sağlayan etkenlerden birisi, sigorta satıcılarının
izledikleri inceleme sürecidir. Burada sigortacı müĢteriye soracağı sorularla,
yapacağı araĢtırmalarla ve isteyeceği sağlık raporu gibi belgelerle tersine
seçim etkisini minimize edebilir. Açıklama prosedürleri gönüllü ya da yasal
olabilir. Örneğin borsa Ģirketleri için zorunlu açıklama yükümlülükleri
olduğu gibi, Ģirketler gerekli gördükleri bilgileri gönüllü olarak da
yatırımcılarla paylaĢmakta ve bilgi asimetrisini azaltmaktadırlar. Yatırımcı
ĠliĢkileri kapsamında gerçekleĢtirilen pek çok faaliyet bu kapsamda
değerlendirilebilir.
16
R.S. Schuler ve N.Rogovsky, “Understanding Compensation Practice Variations Across
Firms: The Impact of National Culture”, Journal of International Business Studies, Birinci
Çeyrek, 1998, s.159-177., (Young ve O’Byrne, a.g.e., s.145-146’daki alıntı)
88
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
Borçlanma sözleĢmelerinde kullanılabilecek önemli bir mekanizma
teminattır. Teminat, bir borç sözleĢmesinin Ģartları tam olarak yerine
getirilmezse borç alanın bir varlığının mülkiyetinin borç verene geçmesidir.
Teminat özellikle yüksek güvenlikli bir projesi olan ve herhangi bir kötü
niyeti olmayan ama asimetrik bilgi nedeniyle haksız derecede yüksek bir faiz
ödemek durumunda kalan borçlular açısından asimetrik bilginin etkilerini
ortadan kaldırmak için önemli bir araç olacaktır.17 Teminat vermek, borç
alan tarafından projesinin güvenliğine iliĢkin olarak gönderilen bir “sinyal”
olarak düĢünülebilir.
Sigorta Ģirketleri tersine seçim problemine çözüm olarak
farklılaĢtırma yoluna gidebilirler. Basit bir örnek olarak; müĢterilerine
birincisi riskleri tamamen kapsayan ikincisi ise kısmen kapsayan iki farklı
poliçe önerebilirler. Bu durumda yüksek riskli müĢteriler ilk poliçeyi, düĢük
riskli müĢteriler ikinciyi tercih edecekler ve böylece müĢteriler gönüllü
olarak kendilerini sınıflandırmıĢ olacaklar, sigorta Ģirketi de poliçelere risk
profillerine göre daha doğru fiyat verebilecektir.
Bazı içsel ve psikolojik etkenler de iĢletmeleri yüksek riskli,
baĢarısızlık oranı yüksek projeleri uygulamaktan alıkoyabilir. Bunlardan
birisi yöneticiler açısından Ģöhret maliyetidir. Finansal stres altındaki bir
firmanın yeni fon bulmakta, kredi hattını sürdürmekte zorlanacağı ve
yöneticinin kiĢisel prestiji, kariyeri ve tamamen yönettiği iĢletmeye yaptığı
insan sermayesi yatırımı düĢünüldüğünde, yöneticiler açısından finansal
stres yaratabilecek projelere girmenin önünde psikolojik bir engel olacaktır.
Bir diğer neden ise iflas durumu söz konusu olması durumunda iĢletmenin
varlıklarının iĢleyen bir organizasyon olarak sahip olduğu gerçek değerin
çok altında bir tasfiye değerine sahip olacağı gerçeğidir. Çünkü bazı mallar
için gerçek fiyattan satıĢ yapılabilecek sağlıklı bir ikinci el piyasa
bulunmayabilir. Ġkinci olarak iĢletme önemli miktarda maddi olmayan
varlığa sahip ise bu varlıklar tasfiye aĢamasında çok ciddi değer kaybına
uğrayacaklardır. Bu olasılıklar da yöneticilerin aĢırı risk almasını psikolojik
olarak engelleyen faktörlerdir.
17
Bebczuk, a.g.e., s. 22.
89
Murat ERTUĞRUL
Bir baĢka etken ise risk seviyesi ile riske duyarlılık arasındaki
negatif korelasyon olabilir. Buna göre yüksek riskli bireyler düĢük riskli
bireylere göre riske daha az duyarlıdırlar ve bu da tersine seçim etkisini
azaltan bir baĢka unsurdur. Örneğin sigara içenlerin içmeyenlere göre daha
riskli iĢleri tercih ettikleri yada riske daha açık olduklarını gösteren
çalıĢmalar bulunmaktadır. Bu risk alma eğilimi sigara içenlerin sigorta
taleplerini düĢürebilir.
3.5. Asimetrik Bilgi ve Hissedar Değerine Etkisi
Daha önce ifade edildiği gibi hissedar değeri perspektifinin en
önemli tetikleyicisi asil-vekil sorunu doğrultusunda geliĢtirilen vekalet
kuramıdır. Kurama göre asil ve vekillerin çıkarları kaynak dağılımını
piyasanın yapmadığı bir sistemde çatıĢabilmekte, asil ve vekil arasında
asimetrik bilgi olması nedeniyle vekil iĢletme ve asil aleyhine ancak kendi
lehine olacak Ģekilde etkin olmayan kaynak tahsislerine yönelebilmektedir.
Bu durum ise hem mikro hem de makro etkinliği olumsuz yönde
etkilemektedir. Kurama göre yöneticilerin kaynak tahsisleri piyasanın
gözetimine açılırsa ve iĢletmeler yöneticilerin aldıkları kararlara göre piyasa
tarafından değerlenirse, vekillerin amacı da iĢletmenin değerini ençoklamak
olacak ve böylece etkin olmayan kaynak dağılımının önüne geçilmiĢ
olacaktır.
ĠĢletmelerin piyasa tarafından doğru değerlenmesi ise, yöneticiler ile
mevcut ve olası hissedarlar arasındaki bilgi asimetrisinin minimize edilmesi
ile mümkündür, çünkü bilgi asimetrisinin varlığı durumunda piyasa etkin
fiyatlama yapamamaktadır.
Son dönemde artan Yatırımcı ĠliĢkileri (YĠ) trendinin arkasında da
bu faktör vardır. Eğer iĢletmeler değer ençoklamasını amaçlıyorlarsa ve bilgi
asimetrisi yatırımcıların iĢletmeleri doğru değerlemesini engelliyorsa, bunun
için yatırımcılarla doğru bir iletiĢim kurulması ve bu yolla bilgi asimetrisinin
minimize edilmesi gereğine olan inanç, YĠ uygulamalarını her geçen gün
yaygınlaĢtırmaktadır.
ABD’deki Ulusal Yatırımcı ĠliĢkileri Enstitüsü (NIRI)’ya göre
Yatırımcı ĠliĢkileri, “mevcut ve olası yatırımcılara iĢletmenin performansı ve
90
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
varlıkları konusunda doğru bir resim sunan, bu nedenle toplam değerde tüm
piyasaya ve iĢletmenin sermaye maliyetine göre olumlu bir etkiye sahip olan,
iletiĢim ve finans disiplinlerini birleĢtiren bir pazarlama faaliyetidir.”18
Lev’in ifadesine göre YĠ, yatırımcıların yapacakları kötü sürprizlerin
etkilerini en az indirmede önemli bir araçtır.19 Çünkü bilgi asimetrisi ne
kadar azalırsa sürpriz yaĢama olasılığı da o ölçüde azalacaktır.
YĠ’nin artan öneminin, yatırımcıların değerlemelerinde kurumsal
sosyal sorumluluk gibi finansal olmayan ölçüleri gün geçtikçe daha fazla
kullanmalarının bir sonucu olduğu da literatürde ifade edilmektedir. Buna
göre geleneksel raporlama standartlarında yer almayan pek çok yeni bilgi
değerleme sürecine dahil olmakta ve iĢletmeler bu bilgilerin etkilerini hisse
senedi değerlerine yansıtabilmek için YĠ’ni daha fazla kullanmaktadırlar.
Gönüllü olarak hazırlana entelektüel sermaye raporları, buna örnektir.
Chang ve diğerlerinin Avustralya’da yaptıkları bir çalıĢmaya göre
yüksek düzeyde yatırımcı iliĢkileri faaliyetlerinde bulunan Ģirketler daha
düĢük alım-satım marjına sahiptirler ve bu Ģirketlerin iĢlemcileri daha az
agresif emirler yazmaktadırlar.20 Bu da YĠ’nin asimetrik bilgiyi azaltarak bu
Ģirketlerin tahtalarının etkinliğini yükselttiğini ve volatilitesini azalttığını
göstermektedir.
ĠĢletmeler, finansal geleceklerini korurken etik olarak kusurlu
duruma düĢmeyi engellemek adına Enron ve diğer büyük skandallardan
sonra piyasaları daha iyi bilgilendirme, asimetrik bilgiyi azaltma
eğilimindedirler.21
18
Vineet Agarwal, vd., The Impact of Effective Investor Relations on Market Value, (4 Mart
2008), ġu adresten eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=1102644 , eriĢim tarihi: 10.6.2009
19
Baruch Lev, “Information Disclosure Strategy”, Californian Management Review, Yaz
1992., s.9-32.
20
Millicent Chang, vd., “Do Investor Relation Affect Information Asymmetry? Evidence
from Astralia”, (November 2006), ġu adresten eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=947191
(eriĢim tarihi: 10.6.2009)
21
Millicent Chang, vd., a.g.e., s.1.
91
Murat ERTUĞRUL
Yapılan çalıĢmalar YĠ üzerinde iĢletmelerin her geçen gün daha
önemle durduklarını göstermektedir. Örneğin Haziran 2005 de Avustralya
Yatırımcı ĠliĢkileri Kurumu (AIRA) tarafından 64 halka açık Ģirket üzerinde
yapılan araĢtırmada katılıcıların % 97’si CEO ve CFO’larının, geleneksel
finansal sonuç duyurularının ötesinde, yatırımcı bilgilendirme sürecine
gittikçe daha artan bir ölçüde katıldıklarını belirtmiĢlerdir.
Agarwal vd.’nin yaptıkları çalıĢmada, bilgi riski ve vekalet
teorilerinin beklentilerine uygun olarak, ABD’de iyi yatırımcı iliĢkileri
ödülüne aday gösterilen firmalarda, adaylık öncesi ve sonrasında hisse
senedi likiditesinde artıĢ ve özsermaye maliyetinde azalıĢ olduğu sonucuna
ulaĢılmıĢtır.22 YĠ ile yatırımcılar ve analistler için bilginin maliyetini
düĢürmek, diğer Ģartlar sabitken, sermaye maliyetini azaltarak iĢletmenin
değerini yükseltecektir.
Asimetrik bilgi-değer iliĢkisi makroekonomik bir perspektiften
değerlendirilecek olursa Keynesyen ekonomistlerin, piyasadaki para
miktarının artmasını, asimetrik bilgi sorununa bir çözüm olarak önerdikleri
görülmektedir. Durumu kötü olan bir firmanın aldığı borcu çok riskli iĢlerde
kullanma ihtimali çok yüksektir. Çünkü, kötü durumda olan bir firmayı
ancak çok karlı iĢler kurtarabilir. Buna karĢılık çok karlı iĢlerin riskleri de
yüksektir. Ticari açıdan zor durumda olan Ģirketlerin, riskli iĢlere
yönelmeleri beklenir. Bu durumdakilerin aldıkları kredileri yüksek riskli
alanlarda kullanma eğiliminde oldukları bilinmektedir. Durumun iyiye
gitmesiyle birlikte, bu tip davranıĢların, yani ahlaki riskin azaldığı
bilinmektedir. GeniĢleyen para miktarı, firmaların net değerini yükseltirse,
ülke genelinde ahlaki risk azalacaktır. Bu durumda bankaların borç verme
eğilimi de güçlenecektir. Yatırımlar uyarılacak, milli gelir büyüyecektir.
Firmanın değeri arttıkça tersine seçim sorunu azalacak, borç alanların ahlaki
risk teĢkil edecek davranıĢları benimseme ihtimali zayıflayacaktır.
Modigliani ve Miller göstermiĢlerdir ki mükemmel iĢleyen bir
finansal piyasada sermaye yapısı iĢletme değerini etkilemez ve iĢletmenin
değeri bilançonun aktif tarafının yönetimi ile sağlanacak nakit akıĢlarından
22
Vineet Agarwal, vd., a.g.e., s.13-14.
92
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
kaynaklanır.23 Ancak finansal piyasa mükemmel değildir ve diğerlerinden
daha düĢük sermaye maliyeti sağlayan optimal bir sermaye yapısı, özellikle
vergi, asimetrik bilgi ve finansal stres maliyetleri nedeniyle bulunabilir.
Sermaye yapısında vergi kalkanı ile finansal stres maliyetleri arasındaki
ödünleĢimle24 birlikte vekalet maliyetleri ve asimetrik bilgi akıĢı da etkili
olarak iĢletme değerini etkiler.
Vekalet maliyetleri de hissedar ve yöneticiler arasındaki bir tür
asimetrik bilgi sorunu olarak kabul edilirse, konuya asimetrik bilgi açısından
yaklaĢılabilir. Yöneticilerle(vekil) hissedarlar(asil) arasındaki asimetrik bilgi
sorunu olması açısından vekalet maliyetleri düĢünüldüğünde, asillerle
vekillerin sermaye yapısı tercihi farklı olacak, dolayısıyla her iki durumda
farklı sermaye maliyeti ve farklı iĢletme değeri ortaya çıkacaktır.
Asiller ve vekiller ayrı gündemlere sahiptirler ve bu gündemler
sıklıkla çeliĢir. Hissedarların amacı hisse senedi değerinin ençoklanması
iken, yöneticiler ise kendi ücretlerini ençoklamak, iĢ koruması sağlamak ve
ihtiĢamlı ofisler gibi bununla çeliĢen gündem maddelerine sahiptirler. Bu
çeliĢki sermaye yapısı kararlarını etkiler. Bir Ģekilde tersine
güdülenmemiĢlerse yöneticiler mümkün olduğunca az kaldıraç kullanmaya
eğilimlidirler. Yöneticilerin yatırım biçimi ile hissedarların yatırım biçimi
farklıdır. Hissedarlar yatırımlarını kolaylıkla çeĢitlendirme ve risklerini
dağıtma olanağına sahip olduklarından firma bazında kazanç potansiyeli
yüksek riskli yatırımlara girme ve daha ucuz olması nedeniyle borçla
finansmanı tercih ederek finansal riski de yükseltme eğiliminde olabilirler.
Buna karĢın yöneticilerin en büyük yatırımı sahip oldukları insan
sermayesidir ve bu sermayeyi tek bir Ģirkete yatırmak zorunda olduklarından
iyi çeĢitlendirilmemiĢ, yüksek riskli bir yatırıma sahiptirler. Bu nedenle
yöneticiler ve hissedarlar oldukça farklı risk algısına sahiptirler. Vergi
23
Franco Modigliani ve Merton H. Miller, “The Cost of Capital, Corporation Finance, and the
Theory of Investment” American Economic Review, 48,3: s.261-297, Haziran 1958.
24
Vergi kalkanı (tax shield), faiz ödemelerinin vergi matrahından düĢülebilmesi nedeniyle
borçla finansmanın sağladığı avantaja verilen isimdir. Finansal stres maliyetleri ise iĢletmenin
finansal riskini artırması sebebiyle büyüyen iflas olasılığı çerçevesinde borçla finansmanın
sebep olduğu maliyetlerdir. Borç oranı belirlenirken borçla finansmanın bu temel avantaj ve
dezavantajı arasındaki ödünleĢim (trade-off), iĢletme yöneticilerinin yargılarına dayalı olarak
belirlenecektir.
93
Murat ERTUĞRUL
kalkanının etkisi oldukça önemli olsa bile yöneticiler kaldıraç kullanmaya
gönüllü olamayacaklardır çünkü vergi kalkanının tüm getirisi hissedarlara
giderken, riski yöneticilerin iyi çeĢitlendirilmemiĢ yatırımının üzerinde
kalmaktadır.
Dolayısıyla söylenebilir ki, iĢletme için daha yüksek bir kaldıraç
derecesi optimal sermaye yapısını ve daha yüksek iĢletme değerini verse
bile, yöneticiler kaldıracı düĢük tutma eğiliminde olacaklardır. Bu amaçlarını
da hissedarlar ve piyasaya karĢın sahip oldukları asimetrik bilgiyi kullanarak
gerçekleĢtireceklerdir. Bu yüzden hissedarlar asimetrik bilgi nedeniyle
potansiyelinden daha düĢük bir artı değer elde edeceklerdir.25
Görülmektedir ki asimetrik bilgi problemleri sermaye yapısı
kararlarında önemli etkiye sahiptir. Yüksek kaldıracı teĢvik eden baĢlıca
faktörler vekalet maliyetleri ve borcun vergi avantajıdır. DüĢük kaldıracı
teĢvik eden faktörler ise tersine seçim, ahlaki tehlike ve finansal stres
maliyetleridir. Bu faktörleri sayısallaĢtırmanın zorluğu nedeniyle, hissedar
değeri perspektifini kabul eden her iĢletme kendi değerlendirmeleri
doğrultusunda, subjektif de olsa, iĢletmenin değerini en yükseğe çıkaracak
sermaye yapısını tayin edecektir.
Bebczuk, gerçek dünyada iĢletmelerin izleme eğiliminde oldukları
bazı ilkeler sıralamaktadır:26
 Kazançlar ne kadar yüksekse borç oranını o kadar düşür: Daha
yüksek kazançlar, daha pahalı olan dıĢsal kaynaklar yerine daha yüksek oto
finansman olanağı yaratır.
 Beklenen büyüme ne kadar yüksekse, borç oranını o kadar düşür:
Değerli yatırım projelerine sahip bir iĢletme borçluluk oranını düĢürerek
gelecekte yaratılacak değeri kreditörlerle paylaĢmaktan kaçınacaktır.
 Nakit akışları ne kadar yüksek ve işletme ne kadar büyükse, borç
oranını o kadar artır: Bu iki durum finansal stres maliyetlerini azaltır,
dolayısıyla asimetrik bilgi nedeniyle ortaya çıkan maliyetleri minimize eder.
25
David S.Young, ve Stephen F. O’Byrne, EVA and Value-based Management (ABD:
McGraw-Hill, 2001), s.195-196.
26
Bebczuk, a.g.e., 59-60.
94
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
 Maddi varlıkların oranı ne kadar yüksekse, borç oranını o kadar
artır: Maddi varlıklar maddi olmayan varlıklara göre teminat olmaya daha
uygundur, bu nedenle kreditörlerin riskli projelere olan tercihini azaltır.
Bilgi asimetrisi kar payı dağıtım politikası üzerinden de iĢletme
değerini etkiler. Kar payı dağıtmak vergisel açıdan cazip olmasa da ve karı
hissedarlara transfer etmek için baĢka yollar mevcut olsa da, asimetrik bilgi,
iĢletmelerin kar payı dağıtma eğiliminin en makul açıklamasıdır.27 Çünkü
piyasa kar payı dağıtımını asimetrik bilgi problemini azaltıcı sinyallerden
birisi olarak görmektedir. Nakit kar payı dağıtımı likidite ve karlılığın açık
bir sinyalidir, ancak tüm sinyaller gibi pahalıdır.28
Bir baĢka etki halka açılmalar sırasında ortaya çıkabilir. Asimetrik
bilgi, ilk kez halka açılan Ģirketler ile ilgili olarak daha da yüksek
olduğundan, Ģirketler, bunun farkında olan yetersiz bilgilendirilmiĢ
yatırımcıları cezbetmek adına gerçek değerden daha düĢük bir fiyattan
hisseleri satmaya razı olabilirler. Ampirik pek çok çalıĢma halka açılan
Ģirketlerin hisse senetlerinin ilk iĢlem gününde %10’u aĢan primler yaptığını
ortaya koymaktadır.
Piyasalar asimetrik bilginin varlığından haberdardır ve yöneticilerin
sermaye yapısına iliĢkin gönderdiği sinyalleri, iĢletmenin karlılık ve değerine
iliĢkin sinyaller olarak izleme eğilimindedir. Yöneticiler asimetrik bilgiye
sahiptirler ama bu bilgilerini yatırımcı toplumu ile paylaĢmaları için de pek
çok farklı yol ve hatta güdüleyiciler vardır.
Ampirik çalıĢmalar göstermektedir ki iĢletmelerin hisse geri satın
alma duyuruları piyasa tarafından, yönetimin sahip olduğu asimetrik bilgi ile
değerlendirmesi sonucu hisse senetlerinin piyasada düĢük fiyatlandığı
kanaatine sahip oldukları Ģeklinde algılanmakta ve hisse fiyatlarına pozitif
bir etki yapmaktadır. Yeni hisse senedi ihraç duyurularının ise, yönetimin
hisselerin piyasada yüksek fiyatlandığına iliĢkin yargısının sonucu olarak
algılandığı ve hisse fiyatlarına negatif bir etki yaptığı gözlenmektedir.29
27
Bebczuk, a.g.e., s. 61.
Bebczuk, a.g.e., s. 70.
29
Young ve O’Byrne, a.g.e., s.197
28
95
Murat ERTUĞRUL
Asimetrik bilgi ortamında borçlanma yoluyla fon sağlamanın
piyasaya gönderdiği bir baĢka sinyal ise yöneticilerin gelecekteki nakit
akıĢlarının büyümesini beklediği ve bu yüzden yaratılacak nakit akıĢlarını
paylaĢmak anlamına gelen öz sermaye ile finansman yerine sabit bir ödeme
gerektiren borçlanmayı tercih ettikleri Ģeklindedir. Bu sinyal de yöneticilerin
hisselerin düĢük fiyatlandığını düĢünmeleri durumunda borçla finansmanı
tercih ettikleri Ģeklindeki algıyı desteklemektedir.30
Bhattacharya ve Dhouk’un yaptığı çalıĢmaya göre, içerden
öğrenenlerin ticaretine iliĢkin yasal düzenlemeler, ülke düzeyinde öz
sermaye maliyetini anlamlı bir Ģekilde düĢürmektedir.31 Sonuç beklentiye
uygundur çünkü bu tür bir yasal düzenlemenin bilgi riskini azaltması
beklenir.
Fernandes ve Ferreira’nın 1980-2003 döneminde, Türkiye’yi de
kapsayan 48 geliĢmiĢ ve geliĢen piyasada yaptıkları ve içerden öğrenenlerin
ticaretine iliĢkin ilk kez yapılan yasal düzenlemelerin hisse senedi
fiyatlarının bilgiselliğine etkilerini araĢtırdıkları çalıĢma, geliĢmekte olan
piyasalar için beklentiyle uyuĢmayan bir sonuç ortaya koymaktadır.32
ÇalıĢmanın bulgularına göre bu tür yasal düzenlemeler geliĢmiĢ piyasalarda
firma bazında getiri varyanslarını azaltırken, geliĢmiĢ piyasalarda getiri
varyansları üzerinde anlamsız ve hatta negatif bir etkiye yol açmaktadır.
Yazarlar bu sonucu Ģu Ģekilde yorumlamaktadırlar: “içerden öğrenenlerin
ticaretine iliĢkin yasal düzenlemeler, hissedar hakları için güçlü koruma,
etkin telif hakları sistemi ve etkin bir bilgilendirme sistemi açısından yetersiz
piyasalarda bu tür düzenlemeler, hisse fiyatlarının bilgiselliğini azaltıcı etki
yapmaktadır. Zayıf altyapıya sahip ülkelerde, içerden öğrenenlerin ticaretine
iliĢkin yasal düzenlemeler tek baĢlarına piyasanın bilgi ortamını iyileĢtirme
amacına ulaĢamamaktadır. Yani içerden öğrenenleri yasaklamak yeterli
değildir. DıĢarıdakilerin, firma bazında bilgi üretimine kaynak aktarmaya
gönüllü olabilmeleri için diğer tamamlayıcı politika önlemlerini almaları
30
Young ve O’Byrne, a.g.e., s.198
U., Bhattacharya, ve H. Daouk, “The World Price of Insider Trading”, Journal of Finance,
57,1: 75-108, ġubat 2002.
32
Nuno Fernandes ve Miguel A. Ferreira, “Insider Trading Laws and Stock Price
Informativeness”, The Review of Financial Studies, 22,5: s.1845-1887, 2009
31
96
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
gerekmektedir.” Bu bulgu, içerden öğrenenlerin ticaretinin piyasa iĢleyiĢi
açısından yararlı olduğunu ve yasaklanmaması gerektiğini savunan ekstrem
görüĢü en azından geliĢmekte olan piyasalar için destekler görünmektedir.
4. SONUÇ
Ekonomi alanındaki kuramsal mücadelelerin en büyüklerinden birisi
de piyasanın kaynak tahsisini en etkin Ģekilde gerçekleĢtirecek mükemmel
bir mekanizma olduğunu, piyasadaki “görünmez el”in meydana gelebilecek
olası aksaklıklara anında müdahale ederek düzelteceğini öne süren laissez
faire’ciler ile, piyasa mekanizmasının eksiklikleri bulunduğunu, bunun
problemlere yol açtığını ve piyasa üzerinde bir kamu otoritesi gözetimi ile
müdahalesinin gerekli olduğu savunan Keynesyen okul arasındadır.
Asimetrik bilgi kuramı piyasanın doğasından kaynaklanan bir problemi
ortaya koyarak, ikinci görüĢe bir cephe kazandırmıĢ gibi görünmektedir.
Asimetrik bilgi kuramına göre piyasadaki herhangi bir ekonomik
iĢlemin taraflarından birisi diğerine göre daha iyi ya da daha fazla bilgiye
sahipse, bu durum fiyatlandırma ve kaynak tahsisi sorunları doğuracaktır.
Örneğin satıcılar doğru müĢteriyi seçemeyecekler, ürünlerine doğru fiyat
koyamayacaklar ve fazla bilgiye sahip olan taraf karĢı tarafın aleyhine olmak
üzere bu bilgiyi kendi çıkarına kullanabilecektir. Bu aksaklıklar piyasadaki
“kötü” ve “riskli” tarafların lehine, “iyi” ve “güvenli” tarafların ise aleyhine
bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Finansal piyasalarda da gerek borç gerekse de hisse senedi
iĢlemlerinde taraflar arasında bilgi asimetrisi mevcuttur. Fon kullandıran
hissedar ve kreditörler fonları kullanan iĢletme yöneticilerinin sahip
oldukları bazı bilgilere sahip değildirler. Bu durum piyasaların etkinliğini
bozarak finansal varlıkların doğru değerlenmesini engellemektedir. Örneğin
ikisi de iyi olduğunu iddia eden ve fon talep eden iki projeden hangisinin
gerçekten iyi olduğu belirlenemiyorsa, fon arz edenler yargılarına göre
ortalama bir fon maliyeti talep edecekler, bu ise gerçek fon maliyeti bu
maliyetten daha yüksek olması gereken “kötü” projenin lehine, gerçek
maliyeti bu maliyetten daha düĢük olması gereken “iyi” projenin ise aleyhine
97
Murat ERTUĞRUL
bir durum olacaktır. Bu durumda iyi proje sahibi, piyasadaki asimetrik
enformasyon akıĢını azaltacak yollar deneyecektir.
Finansal ekonomi kuramında son 50 yılda meydana gelen geliĢmeler
amaçlar hiyerarĢisinin tepesine hissedar değerinin en çoklanmasını
yerleĢtirmiĢtir. Buna göre bir iĢletmenin nihai amacı iĢletmenin değerini en
çoklamak olmalıdır. Bu felsefe etkin kaynak dağılımı sağlamakta, asil-vekil
sorunlarını ortadan kaldırmakta ve mikro ve makro verimliliği artırarak diğer
tüm paydaĢların faydalarını da en çoklamaktadır. Ancak değeri en çoklama
anlayıĢına dayalı DTY yaklaĢımını benimseyen iĢletmeler için önemli
sorunlardan birisi, piyasanın etkin olmaması ve bilgi asimetrisi nedeniyle
iĢletmeyi doğru değerlememesi ve gerçek değerinin altında bir değer tayin
etmesi olacaktır. Çünkü eğer yatırımcılar, gerekli tüm bilgilere sahip
değillerse, iĢletmeyi ellerindeki bilgilerle değerleyeceklerdir. Piyasaların
hiçbir zaman tam etkin olmadığı, yani her zaman bazı taraflar arasında bilgi
asimetrisinin olduğu unutulmamalıdır. Noise adlı ünlü makalesinde Black’in
ifade ettiği gibi bütün değer tahminleri gürültülüdür (az veya çok gürültü
içerir). Yani bir hisse senedinin fiyatı, değerinin gürültülü bir tahmini
olacaktır. Bu nedenle fiyatın hisse senedinin değerinden ne ölçüde farklı
olduğu hiçbir zaman bilinemez. Ancak, kendi bilgileri doğrultusunda
iĢletmesinin gerçek değerinin piyasa fiyatından daha yüksek olduğu
kanaatindeki bir yöneticinin yapması gereken Ģey, bu asimetrik bilgi akıĢının
etkilerini azaltmaya çalıĢmaktır.
Bunun için yapılabilecekleri Akerlof sinyalleme ve açıklama olarak
iki baĢlıkta incelemektedir. Sinyalleme ile piyasaya sahip olmadıkları
bilgiler gerçekleĢtirilen bir takım faaliyetler kanalıyla sinyaller gönderilerek
aktarılır. Yöneticilerin alacakları sermaye yapısı kararları en önemli
sinyallerden birisi olarak kabul edilmektedir. Yapılan çalıĢmalara göre
piyasa, yöneticilerce alınan oto finansman, yeni hisse ihracı ve borçlanma
gibi kararları, yöneticilerin iĢletmelerine yönelik kanaatini yansıtan sinyaller
olarak algılamaktadır. Örneğin hisse geri satın alma iĢlemleri, piyasa
tarafından yönetimin, hissenin düĢük değerlendiğine olan inancının bir
sinyali olarak algılanmakta ve hisse senedi fiyatlarını pozitif yönde
etkilemektedir. Açıklamada ise piyasanın sahip olması gerektiğine inanılan
yeni bilgiler çeĢitli kanallardan yatırımcılara aktarılır. Örneğin daha etkin bir
98
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
YĠ sistemi kurularak iĢletmenin ve projelerinin gerçek potansiyeli hakkında
bilgi asimetrisi azaltılmaya çalıĢılır. ĠĢletmenin sahip olduğu ve mali
tablolara yeterince veya hiç yansımayan maddi olmayan varlıklar,
hazırlanacak raporlarla ortaya konarak piyasanın bilgisine sunulur.
Asimetrik bilgi ve finansal piyasalarda gerçek bilgiden genellikle
ayırt edilemeyen gürültünün piyasa etkinliğini bozduğu bir gerçektir. Bu
durum hisse senedi fiyatlarının az veya çok gerçek değerlerinden
ayrıĢmasına yol açar. Bununla birlikte unutulmaması gereken durum, hiç
bilgi asimetrisi ve gürültünün olmadığı piyasanın iĢlem hacminin çok dar
olacağı ve menkul kıymetlerin likiditesinin de çok düĢük olacağıdır. Bu
nedenle asimetrik bilgi piyasa açısından mükemmelliği bozan ama likit bir
piyasayı da mümkün kılan iki yönlü bir unsurdur.
Yapılan çalıĢmalar asimetrik bilginin menkul kıymet değerlerini
etkilediğini, iyi YĠ uygulamalarının bu etkiyi azalttığını, bununla birlikte
geliĢmekte olan piyasalarda önlemlerin karĢılığının alınabilmesi için
altyapının güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Altyapı ile
kastedilen küçük yatırımcının korunması için daha iyi bir çerçeve, etkin telif
hakları koruma düzenlemeleri ve etkin bir bilgilendirme sisteminin tesis
edilmesidir.
Türkiye açısından düĢünüldüğünde, geliĢmekte olan ve yapılan
testlerde genellikle zayıf etkinliği sağlayamadığı görülen bir piyasa olarak,
hissedar perspektifinin yerleĢmesinin ve asimetrik bilgi problemlerinin
çözülmesinin önünde halen bazı yapısal engeller olduğu görülecektir.
Türkiye piyasası az sayıdaki büyük yatırımcının kontrolündedir ve özellikle
bazı hisse senetleri bazında sığ ve manipülasyona açıktır. Bu durum, yasal
düzenlemelerle engellenemeyecek bazı asimetrik bilgi ve gürültü
problemlerine yol açmakta, bunun sonucunda ise daha etkin bir kaynak
dağıtım mekanizması sunan hissedar değeri perspektifi gibi anlayıĢların
Türkiye’de uygulanabilirliği azalmaktadır.
99
Murat ERTUĞRUL
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Agarwal, Vineet, vd., The Impact of Effective Investor Relations on Market
Value,
(4
Mart
2008),
ġu
adresten
eriĢilebilir:
http://ssrn.com/abstract=1102644 , EriĢim Tarihi:: 10.6.2009
Akerlof, George A., “The Market for "Lemons": Quality Uncertainty and
the Market Mechanism” The Quarterly Journal of Economics, 84, 3:
Ağustos 1970
Aydın, Nurhan., Mehmet, BaĢar ve Metin, CoĢkun, Finansal Yönetim,
(EskiĢehir: Genç Copy Center, 2008)
Bebczuk, Ricardo N., Asymmetric Information in Financial Markets,
(Ġngiltere: Cambridge University Press, 2003)
Bhattacharya, U., ve H. Daouk, “The World Price of Insider Trading”,
Journal of Finance, 57,1, ġubat 2002.
Black, Fisher, “Noise”, The Journal of Finance, 41,3:1986
Bughin, Jacques, Thomas E. Copeland, “The Virtuous Cycle of Shareholder
Value Creation”, The McKinsey Quarterly, 2,1997
Cankurtaran, Hüseyin, Menkul Kıymetler Piyasalarında Etkinlik ve RiskGetiri Analizleri, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlik Etüdü, 1989
Chang, Millicent, vd., “Do Investor Relation Affect Information
Asymmetry? Evidence from Astralia”, (November 2006), ġu adresten
eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=947191 (EriĢim Tarihi: 10.6.2009)
Copeland, Thomas E., “Why Value Value?”, The McKinsey Quarterly,
4,1994
Damodaran, Aswath,
Wiley&Sons, 1999)
Applied
Corporate
100
Finance,
(ABD:
John
ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ
Ertuğrul, Murat, Değer Tabanlı Yönetim, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi,
A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir, 2005
Fernandes, Nuno, ve Miguel A. Ferreira, “Insider Trading Laws and Stock
Price Informativeness”, The Review of Financial Studies, 22,5: 2009
Grossman S., ve J. Stiglitz, “On the Impossibility of Informationally
Efficient Markets”, American Economic Review, 70, 1980
Jensen, M.C., Some Anomalous Evidence Regarding Market Efficiency”
Journal of Financial Economics, 6, 1979
Lazonick, William, ve Mary O’Sullivan, “Maximizing Shareholder Value: A
New Ideology for Corporate Governance”, Economy and Society, 29,1:
ġubat 2000
Lev, Baruch, “Information Disclosure Strategy”, Californian Management
Review, Yaz 1992.
Modigliani, Franco, ve Merton H. Miller, “The Cost of Capital, Corporation
Finance, and the Theory of Investment” American Economic Review, 48,3:
Haziran 1958.
Özçam, Ferhat, Teknik Analiz ve ĠMKB, (Ankara: SPK, 1996) s.1-3.
Reilly Frank K., ve Edgar A. Norton, Investments, (ABD: The Dryden
Press,1995)
Schuler, R.S., ve N.Rogovsky, “Understanding Compensation Practice
Variations Across Firms: The Impact of National Culture”, Journal of
International Business Studies, Birinci Çeyrek, 1998
Young, S. David, ve Stephen F. O’Byrne, EVA and Value-based
Management, (ABD: McGraw-Hill, 2001)
101
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL
İTİBAR
Arş. Gör. Sinan YILMAZ
Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
1. GİRİŞ
Günümüz işletmeleri için başarının temelinde rekabet gücü
yatmaktadır. İşletmeler faaliyetlerini sürdürürken gereksinim duydukları her
tür kaynak için aynı sektördeki işletmeler ile yerel ve küresel ölçekte rekabet
etmek durumundadır. Anılan kaynaklar içinde işgücünden ham maddeye
kadar pek çok başlık yer almaktadır.
Finansal kaynak sağlanmasında yaşanan rekabet ise, bir yandan
finansal piyasaların örgütlenme biçimi diğer yandan kaynakların kıtlığı
nedeniyle küresel ölçekte ve en üst düzeyde gerçekleşmektedir. İletişim
teknolojisinin sunduğu olanaklardan öncelikle ve yoğun olarak finansal
piyasalarda yararlanılmaktadır. Bu özellik rekabetin artmasına yol
açmaktadır. Rekabet ortamındaki kaynak temini sürecinde diğer
değişkenlerden farklı olarak kredibilite kavramı giderek daha fazla önem
kazanmaktadır.
Kredibilite olarak tanımlanan ve esas itibariyle güvenilirlik odaklı bu
kavramın yönetim alanında Kurumsal İtibar ile karşılandığı görülmektedir.
Bu çalışmada kurumsal itibar kavramı merkezli olarak gerçekleştirilen
faaliyetlerin, Kamunun Aydınlatılması bakımından önemi ortaya
konmaktadır. Kamunun aydınlatılması bu nedenle paydaş teorisinin
Sinan YILMAZ
ilkelerinin belirlediği çerçevede ele alınmaktadır. Bu açıdan
değerlendirildiğinde kurumsal itibar kavramı, hem işletmenin paydaş
beklentilerini karşılamadaki başarısı hem de bu yöndeki istekliliğini yansıtan
bir kavram olarak, kamunun aydınlatılması ve şeffaflık ise kurumsal itibarın
oluşumunda önemli role sahip bir kavram olarak değerlendirilmektedir.
Kurumsal itibarın işletmeye sağladığı bu faydalar basit bir biçimde
oluşmaktadır. İyi ve güçlü bir kurumsal itibar, paydaşlar açısından işletmeyi
daha cazip bir hale getirerek, paydaşların bu işletme ile etkileşime daha
istekli olmalarına yol açmaktadır. Bu da işletme ve paydaş arasındaki bir
bilgi asimetrisini azaltıcı etki yapmaktadır. Tam da bu nedenle paydaş
açısından kurumsal itibarı daha iyi ve daha güçlü olan işletme ile etkileşim
daha güvenilir olmaktadır. Bu şeklide oluşturulan güven ortamı ise eşit
şartlar altında itibarlı işletmenin cazibesini arttırmaktadır.
Paydaşların işletmelerden çok farklı beklentileri bulunmakla beraber,
tüm paydaşların işletmeden temel ortak beklentisi işletmelerin paydaşlara
ihtiyaç duydukları bilgiyi doğru, zamanlı ve güvenilir bir biçimde
sunmasıdır.
Kamunun
aydınlatılması
kapsamında
işletmelerin
gerçekleştireceği bilgi sunumları işletmenin pek çok paydaşı tarafından
izlenerek, işletmenin itibarının oluşumu ve şekillenmesinde önemli bir yer
tutmaktadır.
2.
PAYDAŞ KAVRAMI
BAŞARISINDA ROLÜ
VE
PAYDAŞLARIN
İŞLETME
İşletmelerin temelini oluşturan ticari faaliyet olgusu veya mal ve
hizmetlerin kar amaçlı olarak üretilerek sunumu, insanlık tarihi kadar
eskidir. Finikeliler denizaşırı ticaretle ünlenmişler, Çinliler ise M.Ö. 1500
yılında dahi ipekten türkuaza kadar her türlü lüks ürünün dahi bulunduğu
gelişmiş piyasalar oluşturmuşlardır. Ancak işletmelerin bir sunum aracından
çok daha öte biçimde, bir sosyal ve ekonomik örgüt biçimi olarak ortaya
çıkması çok daha yakın zamanlarda gerçekleşmiştir.1
1
Means, Howard, Money and Power: The History of Business. New York: John Wiley and
Sons, 2001, s.3.
104
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
İşletmeler yalın ve basit olarak; kar elde etmek amacıyla üretim
faktörlerini bir araya getirilerek, mal ve hizmet üreten ve bunları çeşitli
pazarlara arz eden yapılar olarak tanımlanabilir. Bu basit tanımda yer alan
temel unsurlar, üretim faktörleri ve bu faktörlerin gelir elde etmek amaçlı
olarak işlevselleştirilmesidir. Çok küçük ölçekli bir işletme tasavvur
edildiğinde, tüm üretim faktörlerinin tekil bir birey tarafından sunulduğu,
küçük ölçekli üretim birimlerinin basit ve yalın yapısı kolayca zihinde
canlandırılabilir. Ancak işletmeler büyüdükçe ve faaliyet ölçekleri arttıkça,
tekil bir bireyin sağlayabileceği üretim faktörleri miktarı yetersiz kalmakta
ve işletmelerin ihtiyaç duydukları bu üretim faktörlerinin farklı kişilerden
tedariki gerekli olmaktadır. Bu durumda işletmeler ihtiyaç duydukları doğal
kaynakları başka işletmelerden, emek gereksinimlerini istihdam
piyasalarından ve sermaye gereksinimlerini de sermaye piyasalarından
sağlar.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde işletmelerin hem belirli bir mal
veya hizmet üretip bunu arz etmek, gereksinim duyduğu kaynakları belirli
pazarlardan edinmek gibi ekonomik faaliyetleri yerine getiren ekonomik
aktörler, hem de bu faaliyetleri yürüttükleri ortamda yer alan diğer ekonomik
aktörlerle birtakım ilişkiler ve etkileşimler içine giren sosyal aktörler
oldukları açıkça anlaşılabilmektedir. Diğer bir ifadeyle işletmeler, belirli
amaçlar doğrultusunda belirli kaynakları içinde bulunduğu çevreden edinen
ve bu kaynaklarla ürettikleri değerleri çevrelerine sunan sosyo-ekonomik
aktörlerdir. İşletmelerin içinde bulunduğu çevrenin hem fiziksel hem de
sosyal boyutlarının varlığı ise bu olguyu pekiştirmektedir.
İşletme ve çevresi arasındaki etkileşimleri açıklayan klasik girdiçıktı modeli, işletme çevresinin hissedarlar, tedarikçiler, çalışanlar ve
müşterilerden oluştuğunu varsayar. Tedarikçiler, hissedarlar ve çalışanlar
işletmenin üretim için ihtiyaç duyduğu üretim faktörlerini işletmeye
sağlamaktadır. İşletme bu faktörleri çıktılara dönüştürerek müşterilere sunar.
Diğer işletmelerin de bulunduğu rekabetçi çevrede ise işletmeler birbirleri ile
müşteriler için rekabet eder.2
2
Donaldson, Thomas ve Lee Preston;, “A Stakeholder Theory of the Corporation: Concepts,
Evidence and Implications,” Academy of Management Review, Vol.20, No.1,1995 s.
65-91.
105
Sinan YILMAZ
Bu model özellikle ölçek olarak küçük şahıs işletmeleri ve
ortaklıkların görece olarak basit yapı ve çevre ilişkilerini açıklamakta
başarılı ve kullanışlı bir modeldir. Ancak günümüz ekonomilerinde son
derece önemli ve merkezi bir konuma sahip olan sermaye şirketleri (limited
ve anonim şirketler) ve sermayesi halka açık işletmelerin içinde yer aldığı
karmaşık sosyal ve ekonomik ilişkileri açıklamada yetersiz kalmaktadır.
Burada bahsi geçen bu büyük işletmeler faaliyetlerini yerine getirirken çok
sayıda birey, grup ve kuruluşla muhatap olmaktadırlar. Ayrıca, bu
işletmelerin sahip oldukları tüzel kişilik bu işletmelere birtakım ek
ayrıcalıklar ve sorumluluklar yüklemektedir. Günümüz işletmeleri
faaliyetleri esnasında çok sayıda farklı birey, grup ve kuruluş tarafından
etkilenmekte ve işletmelerin faaliyetleri, yine çok sayıda farklı birey, grup ve
kuruluşu etkilemektedir.
İşletmelerin faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı biçimde etkileyen
ve bu faaliyetlerden doğrudan veya dolaylı biçimde etkilenen birey, grup ve
kuruluşlara paydaş (stakeholder) adı verilmektedir. Herhangi bir işletmenin
paydaşlarının
iki
şekilde
sınıflandırılması
mümkündür.
Bu
sınıflandırmalardan ilki paydaşların örgüt ile ilişkileri doğrultusunda iç ve
dış paydaşlar biçiminde; ikincisi ise işletme faaliyetlerindeki rollerine göre
birincil ve ikincil paydaşlar biçimindedir. Birincil paydaşlar, işletmenin
sürekliliği açısından yaşamsal önem taşıyan paydaşlardır. Bunlar; çalışanlar,
hissedarlar, müşteriler, toplum ile devletin yanı sıra kredi verenler ve
tedarikçiler gibi işletme faaliyetlerinin gerçekleşmesi için gerekli girdileri
işletmeye sağlayan gruplardır. İkincil paydaşlar ise işletme faaliyetlerini
etkileme ve bu faaliyetlerden etkilenmekle beraber işletmenin sürekliliği
açısından yaşamsal öneme sahip olamayan bir takım çıkar ve baskı grupları,
medya, mesleki örgütler, entelektüel eleştirmenler (işletme hakkında
incelemeler, örnek olaylar vb. kaleme alan akademisyenler ve diğer
eğitimciler) ve hatta rakiplerdir.3
Paydaşlara ilişkin diğer sınıflandırma ise iç ve dış paydaşlar
biçimindedir. İç paydaşlar işletme açısından örgüt üyesi olan paydaşlardır.
3
Clarkson, Max; 1995, “A Stakeholder Framework for Analyzing and Evaluating Corporate
Social Performance,” Academy of Management Review, Vol.20, No.1: s. 106-107
106
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Bunların en belirgin olanları işletme çalışanları ve işletme sahipleri, yani
hissedarlardır. Bu paydaş grubu işletme üzerinde kesintisiz, doğal ve
doğrudan yasal haklara sahiptir. Dış paydaşlar ise işletme ile çeşitli
ekonomik ve sosyal etkileşimlerde bulunan, ancak örgütün üyeleri olmayan,
tedarikçiler, müşteriler, sendikalar, farklı düzeylerde kamu otoriteleri,
rakipler, farklı baskı ve çıkar grupları, medya ve benzeri unsurlar olarak
sıralanabilir. Dış paydaşların pek çoğunun işletme üzerinde yasal hakları ya
kesintili ve dolaylı olarak vardır veya hiç yoktur.4
Paydaş modeli olarak da adlandırılan yaklaşıma göre işletme
yönetiminin temel görevi, klasik yaklaşımda olduğu gibi, hissedar servetinin
maksimize edilmesi değil, her bir paydaşın tatminidir.5 Paydaşlar ise işletme
çıkarları doğrultusunda değil işletme üzerinde sahip oldukları meşru çıkarlar
doğrultusunda tanımlanır. Yöneticiler ise farklı paydaşların birbirinden farklı
ve bazı durumlarda birbiri ile çelişebilen çıkarlarına karşı duyarlı olmak
zorundadır. Bu durum paydaş yaklaşımının geleneksel yaklaşımlara göre
hissedar çıkarlarına daha az önem verdiği olarak yorumlanabilmekle beraber,
esasında işletmenin sürdürülebilirliği aracılığıyla hissedarların uzun vadeli
çıkarlarının kısa vadeli çıkarlarının önüne geçirilmesi olarak da
düşünülebilir.6
Paydaşlar işletmenin faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu birtakım
kaynak ve etkileşimleri sağlarlar. Bununla beraber paydaşların da
işletmelerden farklı beklentileri söz konusudur. İşletmeler paydaş
beklentilerini başarılı bir biçimde karşıladığında işletme-paydaş etkileşimleri
sorunsuz ve verimli bir biçimde gerçekleşirken, beklentilerin başarılı bir
biçimde karşılanmaması durumunda ise, bu etkileşimlerde bazı sorunlar
yaşanabilmekte, hatta söz konusu etkileşimler ortadan kalkabilmektedir. Bu
bağlamda düşünüldüğünde işletmelerin başarısı, paydaş beklentilerini
karşılamadaki başarı ile doğru orantıda olmaktadır.
4
Muammer Sarıkaya. “Paydaş Yönetimi” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal
Sürdürülebilirlik (Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009). s. 48.
5
George Steiner, ve John Steiner., Business, Government and Society: A Managerial
Perspective,( Singapore: McGraw-Hill, 1997). s.13
6
Donaldson ve Preston, 1995 s.70
107
Sinan YILMAZ
İşletme-paydaş etkileşimleri işletmenin temel tanımı ve özellikleri
açısından da birtakım sonuçlar doğurmaktadır. Mülkiyet modeli olarak
adlandırılan geleneksel model, özellikle Anglo-Amerikan geleneğinde,
işletme temel mülkiyet hakkının bir uzantısı olarak görülür. Bireysel
mülkiyet hakkının varlığı veri olarak kabul edildiğinde ve bireylerin
isterlerse belirli bir mülkiyeti ortak bir biçimde paylaşmak amacıyla gönüllü
olarak bir araya gelmesi durumunda şirketlerin de bir tür şahsi mülkiyet
olarak düşünülmesi mümkün olmaktadır. Ancak şirketlerin sahip olduğu
sınırsız ömür, tüzel kişilik ve sınırlı sorumluluk gibi özelliklerin insanlar için
normal özellikler olmadığı ve devlet tarafından toplum adına bu özelliklerin
şirketlere sağlanmış bir ayrıcalık olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Şirket doğal bir yapı değil, toplum tarafından yaratılan bir yapıdır.
Dolayısıyla işletmelerin geniş sosyal normlara ve değerlere uyumu da
önemli bir şarttır.7
Tüm paydaşların işletme ile iki yönlü bir etkileşimi söz konusudur.
Paydaşların işletmelere sağladığı birtakım kaynaklar ve işletmelerin
paydaşlara bu kaynaklar karşılığında sunduğu birtakım değerler vardır.
Paydaşların işletmelere sunduğu kaynaklar emek, sermaye, hammadde gibi
somut kaynaklar veya meşruiyet, prestij veya güven gibi soyut kaynaklar
olabilir. Benzer biçimde işletmelerin bu paydaşlara sunduğu değerler ücret,
ürün, kar payı gibi somut değerler veya güven, prestij ve huzur gibi soyut
değerler olabilir.
Paydaşların işletmeye yönelik kaynak sunumunda hür iradeye sahip
oldukları açıktır. Diğer bir deyişle, paydaşlar sahip oldukları kaynakları
istedikleri işletmeye istedikleri şartlarda sunma özgürlüğüne sahiptir. Benzer
biçimde işletmeler, birtakım yasal sınırlar dâhilinde paydaşlara sundukları
değeri tayin etme özgürlüğüne sahiptir. İşletmenin paydaşlardan edindiği
kaynaklar karşılığında sunduğu değerle paydaşların beklentileri uyuştuğunda
bu kaynaklar işletmeye sunulacak, beklentiler karşılanmadığında ise
paydaşlar bu kaynakları işletmeye sunmamayı tercih edecektir. Tabi ki bir
işletmenin sunduğu değer paydaş beklentilerinin altında olmakla beraber
7
James Post, , Lee Preston ve Sybille Sachs. Redefining the Coporation: Stakeholder
Management and Organizational Wealth. (Stanford: Stanford University Press, 2002).
S.12-13.
108
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
paydaşlar açısından en iyi alternatif ise (kötünün iyisi olması durumu)
paydaşlar yine de ellerindeki kaynakları işletmeye sunmayı tercih
edebilecektir; ancak, daha iyi bir alternatifin karşılarına çıkması durumunda
paydaşların kaynak tahsisi kararlarının beklentileri doğrultusunda yeniden
değerlendirilmesi ise kaçınılmaz olacaktır.
İşletmelerin paydaşlar ve işletmelerden oluşan bir sosyal çevrede
faaliyet gösteren sosyo-ekonomik varlıklar olduğu ifade edilebilir. Bu
çevrede yer alan çok sayıda işletme ise paydaşlar nazarında farklı görece
konuma sahiptir. Diğer bir ifadeyle, işletmelerin paydaşlar nazarında farklı
düzey ve doğrultuda kurumsal itibarları söz konusudur. Paydaşların belirli
bir işletmeye sahip oldukları genel intiba, kanı ve deneyimler ile şekillenen
bu kurumsal itibar işletmeler açısından da önemli bir maddi olmayan kaynak
rolü görür.
Daha genel anlamda düşünüldüğünde işletmelerin temel amacının
zenginlik yaratmak olduğu ifade edilebilmektedir. Yukarıda da değinildiği
üzere işletmeler bu zenginlik yaratma sürecinde çeşitli üretim faktörlerinden
yararlanırlar. Dolayısıyla yaratılan bu zenginliğin belirli oranlarda zenginlik
yaratılmasında araçsal role sahip olan üretim faktörleri ve bu faktörlerin
sahipleri arasından paylaştırılması kaçınılmaz olmaktadır. İşletmelerin
faaliyet gösterdikleri çevrede yer alan, belki de işletmelerin zenginlik
yaratma sürecine doğrudan, sahip oldukları üretim faktörleri ile katılmayan,
ancak yaratılan zenginlikten pay alan farklı birey veya örgütler de
bulunabilir.
Şahıs işletmeleri ve ortaklıklar kapsam ve boyut olarak sınırlı
işletmeler oldukları için bu tür işletmelerin etkileşim halinde oldukları,
dolayısıyla sorumlu oldukları paydaşları tüzel kişiliğe sahip işletmelere
nazaran nispeten azdır. Tüzel kişiliğe sahip olan şirketlerin sahip oldukları
bazı hak ve ayrıcalıklar bu işletmelerin paydaşlarının hem sayıca hem de
kapsamca artmasına neden olmaktadır. Düzenleme ve denetlemeden sorumlu
kamu otoritelerinin, sendikaların, finansal piyasa aktörlerinin ve toplumun
pek çok farklı kesiminde yer alan çıkar ve baskı gruplarının şahıs
işletmelerinden talepleri ile sermayesi halka açık şirketlerden talepleri ölçek
ve kapsam olarak birbirlerinden çok farklıdır.
109
Sinan YILMAZ
İşletme-paydaş etkileşimlerinin işletme başarısı üzerindeki etkisinin
iyi bir biçimde anlaşılabilmesi için, işletme yazınında özellikle 1990’lı
yıllardan itibaren artan bir biçimde yeri ve önemi artan kaynak tabanlı
yaklaşım (resource based view) olarak adlandırılan işletme teorisinin
incelenmesi gerekir. Kaynak tabanlı yaklaşımın temelini işletmeye rekabetçi
üstünlük sağlayan ve taklit edilmesi zor olan işletmenin kendine has
özellikleri oluşturmaktadır. Bu yaklaşıma göre, işletmenin rekabette başarılı
olabilmesi ve bu başarısını sürdürebilmesi faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu
kaynaklar açısından avantaj elde etmesi ve bu avantajı koruyabilmesine
bağlıdır.8
Kaynak tabanlı yaklaşım dört temel varsayımla açıklanabilmektedir9:
 İşletmeler kendilerine has kaynaklardan oluşmaktadır.
 Kaynaklar işletmeler arasında heterojen bir biçimde dağılmıştır.
 İşletmelerin rekabetçi üstünlüğünün temelinde kendine has
kaynakları yatmaktadır.
 Sürdürülebilir rekabetçi üstünlük kazanılmasına olanak kılan
kaynaklar değerli, ender, taklidi ve ikamesi zor olan kaynaklarıdır.
Kaynak tabanlı yaklaşımın birinci varsayımı her bir işletmenin
kendine has bir kaynak bileşiminden oluşmasıdır. Bu bağlamda kaynaklar
“işletmeye güçlü bir biçimde bağlı olan tüm maddi ve maddi olmayan
kaynaklar” olarak tanımlanmaktadır.10 Bu kaynaklar işletmenin
kontrolündedir ve işletmenin etkinliğini ve etkililiğini arttıracak stratejilerin
geliştirilmesine olanak sağlar. Kaynaklar kendi aralarında fiziki, beşeri ve
örgütsel sermaye kaynakları olarak sınıflandırılabilir. Tesis ve ekipman gibi
maddi kaynaklar fiziki sermaye kaynaklarını, çalışanların iş bilgileri, seziler,
tecrübeleri ve muhakeme gücü gibi kaynaklar beşeri sermaye kaynaklarını,
örgüt kültürü, örgütsel sistemler, entelektüel haklar gibi diğer maddi
olmayan kaynaklarsa ise örgütsel sermaye kaynaklarını oluşturur.11
8
Richard Rumelt, “Towards a Strategic Theory of the Firm,” R. B. Lamb (Editör.),
Competitive Strategic Management,(New Jersey: Prentice Hall, 1984) s.557
9
Barney, J. B.; “Firm Resources and Sustained Competitive Advantage,” Journal of
Management, Vol.17, No.1, 1991, s.105-106
10
Wernerfelt, Binger;, “A Resource Based View of the Firm,” Strategic Management
Journal, Vol.5, No.2, 1984, s.172
11
Barney, A.G.E. s.101.
110
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Kaynak tabanlı yaklaşımın ikinci ve belki de en önemli varsayımı
söz konusu kaynakların işletmeler arasında heterojen biçimde dağılmış
olmasıdır. Bu kaynak heterojenliği her işletmenin kendine has karakteristik
özelliklere ve çevre etkileşimlerine sahip olması sonucunu doğurur. Bu
heterojenlik işletmelerin sahip olduğu kaynaklardan doğan kendine haslık ve
farklı etkileşimler aracılığıyla rekabet üstünlüğü elde etmesini mümkün
kılar. Bu kaynak heterojenliği rekabete yönelik ex-ante ve ex-post
sınırlamalar aracılığıyla mümkün olur. Bu sınırlamalar basit ifade ile
işletmeler arasındaki kaynak dağılımının heterojen başladığı ve rekabet
sürecinde de devam ettiğini ifade eder.12
İşletmelerin heterojen dağılımlı ve kendine has kaynaklar
aracılığıyla rekabet üstünlüğü elde edebilmesi bir piyasa asimetrisinin var
olmasına bağlıdır13. Bu piyasa asimetrisi işletmelerin rekabetçi üstünlüğünü
sağlayan kaynakların faktör piyasalarından edinememesini ve zaman içinde
bu kaynakları çevre etkileşimleri aracılığıyla işletme bünyesinde topladığı
veya geliştirdiği sonucunu doğurur.14 Barney, işletmelerin sahip olduğu bu
heterojen kaynak bileşenlerini işletmeler arasında bilgi asimetrisine ve şansa
bağlar.15 Kaynak dağılımının işletmeler arasında heterojen devam etmesi ise
rekabet üstünlüğü sağlayan kaynakların mobilitesinde aksaklıkla
mümkündür. Diğer bir ifadeyle, işletmelerin rekabetçi üstünlüğünün
temelinde yatan kaynakların bir işletmeden bir diğerine aktarımının mümkün
olmaması, heterojen dağılımı devam ettirir. Bu ise rakiplerin bir işletmenin
rekabetçi üstünlüğünün temelinde yatan kaynakların ne olduğunu bilmemesi,
bilse bile bu kaynakların piyasada etkin mübadelesinin mümkün olmayışı
veya kaynakların işletmeler arasında transferi durumunda niteliklerinde
yaşanan birtakım değişiklikler sonucunda aynı rekabet üstünlüğü sağlayıcı
etkiyi gösterememesi sonucunu doğurur. İşletmeler arasında heterojen
12
Peteraf, Margaret; “The Cornerstones of Competitive Advantage: A Resource Based
View,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.3, 1993, s.180-186
13
Aynı, s.185
14
Diericx, I. ve K. Cool; “Asset Stock Accumulation and Sustainability of Competitive
Advantage,” Management Science, Vol.35, 1989, s.1504-1507.
15
Mahoney, J. ve R. Pandian;, “The Resource Based View Within the Conversation of
Strategic Management,” Strategic Management Journal, Vol.13, No.5, 1992, s. 363380.
111
Sinan YILMAZ
biçimde dağılmış ve rekabet üstünlüğüne imkân veren kaynaklar için
kullanılan diğer bir isim ise stratejik varlıklardır.16
Kaynak tabanlı yaklaşımın üçüncü varsayımı işletmelerin rekabetçi
üstünlüklerinin sahip oldukları, eşsiz ve kendine has kaynak bileşenlerine
dayalı olduğudur. Bu durum iktisat biliminde Ricardo rantı olarak
adlandırılan rant elde edilmesiyle açıklanabilir. Arzı sabit veya ancak uzun
dönemde arttırılabilen üstün nitelikli üretim faktörleri ile elde edilebilen
rantlar Ricardo rantı olarak adlandırılır. Bu tür üretim faktörlerini elinde
bulunduran bir işletme, rakiplerinin nispeten daha az nitelikli üretim
faktörleri ile elde edebileceğinden daha üstün getiriler elde ederek rekabette
daha başarılı olacaktır.17 Kaynak tabanlı yaklaşımın özünde yatan fikir de
budur. İşletmelerin kendilerine has kaynakları üstün nitelikli üretim
faktörleri olarak kullanıldığında veya bu kaynaklar aracılığıyla üstün nitelikli
üretim faktörlerine erişilebildiğinde işletmelerin rakiplerine göre üstün gelir
elde etmesi, stratejik yönetim terminolojisindeki adıyla, rekabet üstünlüğü
elde etmesi mümkün olabilecektir.
Kaynak tabanlı yaklaşımın son varsayımı sürdürülebilir rekabet
üstünlüğünü olanaklı kılan kaynakların değerlilik, enderlik, ikame ve taklit
zorluğu olmak üzere dört temel niteliğe sahip olduğudur. Bir kaynağın
sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için bu dört özelliğin
tümünü yüksek düzeyde sergilemesi gerekmektedir.18
Değerlilik, bir kaynağın elde edilmesinin arzu edilir olması ve bu
doğrultuda bir işletmenin yüksek miktarda çaba ve kaynak harcamayı göze
almasını ifade eder. Kaynakların değerliliği işletmenin rekabetçi üstünlüğüne
katkısı ölçüsündedir. Diğer bir ifade ile değerli kaynaklar işletmenin rekabet
üstünlüğüne katkı sağlayan kaynaklardır.19
Enderlik ise, belirli bir kaynağa sahip olan işletme sayısı ile
doğrudan ilgilidir. Herhangi bir kaynağa sahip olan işletme sayısı arttıkça,
16
Amit, Raphael ve Paul J. H. Schoemaker;, “Strategic Assets and Organizational Rents,”
Strategic Management Journal, Vol.14, No.1, 1993, s.35.
17
Peteraf, A.G.E.. s.180-182, Mahoney ve Pandian, A.G.E. s.364-365.
18
Barney, A.G.E. s.105.
19
Barney, A.G.E. s.106.
112
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
söz konusu kaynağın üstün getiri sağlama yeteneği azalır.20 Doğal olarak
herhangi bir kaynağın sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için
bu kaynağın rakipler arasında yaygın olmaması gerekir. Barney belirli bir
kaynağın rakipler arasına yaygın bir biçimde bulunması durumunda,
rakiplerin bu kaynağı benzer şekillerde kullanarak bu kaynakla elde
edilebilecek rekabet üstünlüğünü hızlı bir biçimde ortadan kaldıracağını
belirtir. Yine de yaygın kaynaklar diğer işletmelerin sahip olmadığı ender
kaynaklarla birlikte kullanılanımı veya tek başlarına yaygın olan kaynaklar
ender olan kombinasyonlarda kullanımı da rekabet üstünlüğü
sağlayabilecektir.21 Diğer bir ifadeyle işletmenin kendine has olmayan
kaynaklardan oluşturduğu kendine has bir kaynak bileşimi de rekabet
üstünlüğü sağlayabilmektedir. Taklit zorluğu ve ikame zorluğu birbirleri ile
yakından ilgili kavramlardır.
Taklit edilemezlik üç temel biçimde ortaya çıkmaktadır. Uzun
süreçler aracılığıyla elde edilen kaynakların edinilmesinin altında
geçerliliğini yitirmiş birtakım özel, tarihi koşullar yer alabilir. Mevcut şartlar
altında anı kaynakları edinmek rakipler açısından çok pahalı, hatta imkânsız
olabilir22. Buna verilecek en güzel örnek imtiyazlardır. Belirli bir kaynak
karmaşık bir sosyal olgu veya bu sosyal olgu sonucu elde edilen bir şey
olabilir. Böyle bir kaynağın rakipler tarafından taklit edilebilmesi için söz
konusu sosyal olgunun rakipler tarafından sistemli bir biçimde yönetilmesi
ve etkilenmesi gerekecektir. Bu tür karmaşık sosyal olguların yönetilmesi bir
tarafa, tam olarak anlaşılabilmesi bile imkânsız olduğu için bu tür
kaynakların taklit edilmesi imkansızdır. Birçok durumda yöneticiler işletme
başarısı ve bu başarının altındaki ilişkiyi anlayamamaktadır. Bu gerçek
sadece başarılı bir işletmeyi taklit etmeye çalışan rakipler işin değil başarılı
işletme için bile geçerlidir. Başarının altında yatan kaynaklar ve başarıyı
nasıl etkilediği konusundaki bu bilinmezlik durumuna nedensel muallâklık
(causal ambiguity) denilir.23
20
Michalisin, Michael, Robert Smith ve Douglas Kline, “In Search of Strategic Assets,”
International Journal of Organizational Analysis, Vol.5, No.4: 1997 s.363
21
Barney, A.G.E. s.107.
22
Aynı.
23
Barney, A.G.E. s. 108-110.
113
Sinan YILMAZ
Taklit edilemezliğin doğal bir uzantısı da rekabet üstünlüğüne
olanak veren kaynakların piyasa mübadelesinin mümkün olmayışıdır. Bu ise
iki biçimde olabilmektedir. Söz konusu kaynakların piyasada yer almayacak
kadar ender ve değerli olması, yani bu kaynaklara sahip olan işletmelerin bu
kaynakları hiçbir biçimde satmamaları ilk biçimdir. İkincisi ise bu
kaynakların piyasalarda yer alması durumunda bile etkin mübadelesinin
imkânsız oluşudur. Buna örnek olarak coğrafi mobilitesi olmayan kaynaklar,
orijinal ortamlarında daha verimli olan kaynaklar ve karmaşık sosyal yapılar
biçiminde yer alan kaynaklar verilebilir.
İkame zorluğu taklit zorluğuna benzeyen bir kavramdır, zira ikame
bir çeşit taklittir. Burada kaynağın kendisi değil sağladığı sonuç veya fayda
taklit edilmektedir. Hâlihazırda tam ikamelerinin bulunması herhangi bir
kaynaktan elde edilebilecek rekabet üstünlüğünün ortadan kaldırılmasına
neden olacaktır. Ancak çoğu kaynak için tam ikame söz konusu değildir.
Bunun sonucu olarak herhangi bir A kaynağının rant sağlama yeteneğinde
yaşanacak kayıp rakibin bunun ikamesi olan B kaynağından elde edeceği
fayda olarak olacaktır. Buna ek olarak ikame kaynağın da ender olması
durumunda her iki kaynak ta (eşsiz kaynak ve bunun ikamesi olan kaynak)
stratejik değere sahip olacaktır.24
Sürdürülebilir rekabet üstünlüğü edinilmesine imkan sağlayan
kaynaklar stratejik kaynaklar olarak adlandırılmaktadır.25 Hall (1992 ve
1993), Michalisin (1996) ve Michalisin vd. (1997)26 stratejik kaynakları
incelemektedir. Bu çalışmaların tümü incelemelerine öncelikle kaynakların
tasnifini yaparak başlamaktadır. Öncelikli sınıflandırma maddi ve maddi
olmayan kaynaklar biçimindedir. Bu çalışmalar genel olarak maddi
kaynakların ender olmamaları, taklit edilmelerinin kolay olduğu ve maddi
24
Michalisin vd. A.G.E s.363 ve Barney, A.G.E., s.111.
Michalisin, vd. A.G.E. s.363
26
Hall, Richard; “The Strategic Analysis of Intangible Resources,” Strategic Management
Journal, Vol.13, No.2: 1992, s.135-144
Hall, Richard;, “A Framework Linking Intangible Resources and Capabilities to Sustainable
Competitive Advantage,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.8,1993, s.: 607618.
Michalisin, Michael, “Strategic Assets and Firm Performance: An Empirical Study of the
Resource Based View’s Main Prescriptions,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Kent
State University. 1996 , Michalisin vd. A.G.E.
25
114
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
kaynaklar aracılığıyla elde edilecek rekabet üstünlüğünün kısa ömürlü
olacağı konusunda hemfikirdir. Hall özel anlaşmalar ve telif hakları gibi
yöntemlerle bir maddi kaynak üzerinde tekel haklara sahip olunabileceğini
ancak bu noktada dahi bu maddi kaynaktan elde edilen rekabet üstünlüğünün
varlığın kendisinden değil bu varlığın kontrolünü sağlayan anlaşma veya
haklardan kaynaklandığını belirtmektedir.27 Benzer bir biçimde, işletmenin
kendi geliştirdiği teknolojiler aracılığıyla elde ettiği rekabet üstünlüğün
sürdürülebilirliği söz konusu teknolojinin maddi unsurları tarafından değil
bu teknolojiye ilişkin entelektüel haklar tarafından sağlanmaktadır.28 Kurum
kültürü, çalışanların sahip oldukları iş bilgisi ve sosyal ilişkiler gibi maddi
olmayan kaynaklar işletmelerin fiziksel teknolojileri rakiplerinden farklı bir
biçimde kullanmasına olanak vererek rekabet üstünlüğü sağlayabilir.29
Stratejik kaynakların sahip olduğu özellikleri en iyi şekilde
karşılayan kaynaklar maddi olmayan kaynaklardır. Dolayısıyla kaynak
tabanlı sürdürülebilir rekabet üstünlüğünün temelinde maddi olmayan
kaynaklar yer almaktadır.30 Maddi olmayan kaynaklar kendi içinde varlıklar
ve yetenekler olarak sınıflandırılmaktadır. Varlıklar patentler, kontratlar,
markalar ve itibar gibi işletmenin sahip olduğu kaynakları ifade ederken
yetenekler çalışanların iş bilgisi ve kurum kültürü gibi unsurları
kapsamaktadır. Maddi olmayan kaynaklar aynı zamanda kişilere bağımlı ve
kişilerden bağımsız kaynaklar olarak da sınıflandırılır. Kişilere bağımlı
kaynaklar kurum kültürü, iş bilgisi, itibar ve sosyal bağlar gibi kaynakları
kapsarken kişilerden bağımsız kaynaklar ise patentler, entelektüel haklar,
kontratlar ve veri tabanları gibi kaynaklardan oluşur.31
Hall sürdürülebilir rekabet üstünlüğü ve üstün performansın
işletmeler arsı kabiliyet farklılıklarından ortaya çıktığını belirtir. Kabiliyet
farkları ise maddi olmayan kaynaklar aracılığıyla oluşur. Fonksiyonel,
kültürel, konumsal ve yasal olmak üzere dört çeşit kabiliyet farklılığı
bulunur. Fonksiyonel kabiliyetler belirli işleri yapma yeteneğini ifade eder
27
Hall, 1992 s. 136 ve Hall 1993 s.608-609.
Michalisin vd. A.G.E. s. 364.
29
Barney, A.G.E. s.116-117
30
Hall, 1992, s.143, Hall 1993, s. 616 ve Michalisin vd. A.G.E., s.378-379.
31
Hall, 1992, s.136-141.
28
115
Sinan YILMAZ
ve çalışanların yetenekleri ve tecrübelerinden kaynaklanmaktadır. Kültürel
kabiliyetler örgütün tümünde yaygın olan ortak inanç ve değerlerden
kaynaklanır ve yüksek kalite standartları, gelişmelere hızlı bir biçimde
karşılık verme, değişim ve öğrenme gibi yeteneklerin işletmede yerleşmesine
aracı olarak rekabet üstünlüğüne katkıda bulunur. Fonksiyonel ve kültürel
kabiliyetlerin temelinde yetenekler bulunmaktadır.
Yasal kabiliyetler entelektüel haklar, kontratlar ve ticari sırlar gibi
yasal korumaya tabi varlıklar aracılığıyla oluşmaktadır. Konumsal
kabiliyetler ise işletmenin daha önce gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler
sonucu edindiği konumun rekabet üstünlüğüne katkısını ifade etmektedir.
İşletmenin sahip olduğu konumsal kabiliyet farklılığı geçmiş davranış ve
kararların bir soncudur ve bu konumun savunulabilirliği rakibin söz konusu
konuma ulaşması için gerekli olan zamanca belirlenmektedir. Yasal ve
konumsal kabiliyetler varlıklardan kaynaklanmaktadır.32
Hall ve Michalisin maddi olmayan kaynakların işletme performansı
ve rekabet üstünlüğü üzerindeki etkilerini ölçtükleri çalışmalarında, itibarın
önemli bir maddi olmayan kaynak olduğunu ifade eder. Hall rekabet
üstünlüğü açısından değerlendirildiğinde konumsal kabiliyetlerin en önemli
ve dayanıklı maddi olmayan kaynaklar olduğu sonucuna varmıştır.
Michalisin de benzer bir biçimde itibarın öz-sermaye karlılığı üzerinde
önemli bir etkisi olduğu sonucuna varmıştır.33
İşletmelerin rekabet üstünlüklerinin temelinde kaynakların yattığını
ve tanım gereği tüm bu kaynakları paydaşlarından elde ettiklerini göz
önünde bulundurduğumuzda işletmelerin paydaşları ile ilişkilerinin ne denli
önemli olduğu daha açık bir biçimde anlaşılır. İşletme paydaşları ellerinde
bulunan ve işletmeler için son derece önemli olan kaynakları tahsis
edecekleri işletmeleri seçerken ise işletmelerden beklentileri ve işletmelerin
bu beklentileri karşılamadaki başarıları önemli birer faktördür. Dolayısıyla
rekabetçi üstünlük elde etmek isteyen işletmeler bu üstünlük için gerekli
olan kaynakları elde edebilmek için paydaşlar açısından tercih edilir
işletmeler olmak zorundadır. Bu bağlamda genel olarak şeffaflık ve
32
33
Hall, 1993 s.610-611.
Hall, 1993 ve Michalisin A.G.E..
116
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
kamunun aydınlatılmasına yönelik girişim ve faaliyetler iki temel boyutta
önem kazanmaktadır. Öncelikli olarak şeffaflık paydaşların işletme ve
faaliyetleri hakkında bilgilenerek kaynak tahsisi kararlarını daha sağlıklı bir
biçimde vermelerin imkan sağlamaktadır. Buna ek olarak ise işletmelerin
olabildiğince şeffaf bir biçimde kamuyu aydınlatma faaliyetlerini yerine
getirmesi paydaşlara yönelik önemli bir sinyal görevi görerek paydaşlara söz
konusu işletmenin paydaş beklentilerine yönelik duyarlılığını iletir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde kurumsal itibar kavramı hem
işletmenin paydaş beklentilerini karşılamadaki başarısı hem de bu yöndeki
istekliliğini yansıtan bir kavram olarak, kamunun aydınlatılması ve şeffaflık
ise kurumsal itibarın oluşumunda önemli role sahip bir kavram olarak
karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal itibarın oluşumunda şeffaflık ve kamunun
aydınlatılmasının önemli bir rol oynadığını ifade edebiliriz.
3. KURUMSAL İTİBAR KAVRAMI
İngilizce kaynaklarda “corporate reputation” olarak geçen kurumsal
itibar kavramına ilişkin tanım sayısı, kavramın oluşumunda katkısı olan
farklı bilim dalları ve bu bilim dallarının farklı yaklaşımları nedeniyle
oldukça fazladır.34 Kurumsal itibar örgütlerin başkaları nazarında sahip
olduğu görece konumu ifade etmektedir. Bu görece konuma ilişkin olarak ise
farklı bilim alanlarında farklı kavramlar kullanılmaktadır. Sosyolojide
prestij, iktisat ve yönetimde itibar, pazarlamada imaj ve muhasebede ise
şerefiye kelimeleri bu kavramı ifade etmekte tercih edilmektedir.35
Kurumsal itibar kavramı yazında kurumsal saygınlık, kurumsal
prestij, kurumsal kredibilite, kurumsal kimlik ve kurumsal imaj kavramları
ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Bu kavramlar birbirleri ile ilişkili ve
bazen aynı şeyleri ifade eden kavramlar iken bazı durumlarda aralarında
34
Fombrun, Charles ve Cees van Riel; “The Reputation Landscape,” Corporate Reputation
Review, Vol.1, No.1, 1997, s.5.
Mahon, J. F. “Corporate Reputation: A Research Agenda Using Strategy and Stakeholder
Literature,” Business & Society, Vol.41, No.4, 2002i s.415.
35
Shenkar, O. ve E. Yuchtman-Yaar, “Reputation, Image, Prestige and Goodwill: An
Interdisciplinary Approach to Organizational Standing,” Human Relations, Vol.50,
No:11, 1997, s.1361-1381.
117
Sinan YILMAZ
farklık vardır. Saygınlık, prestij ve kredibilite kavramları itibar bileşenleri
olarak düşünülebilir. Diğer bir ifade ile güçlü ve olumlu bir kurumsal itibara
sahip olan işletmenin saygınlık, prestij ve kredibilite sahibi olması beklenir.
Kurumsal kimlik ve kurumsal imaj kavramları da kurumsal itibar ile alakalı
olmakla beraber aralarındaki ilişki daha farklıdır.
Kurumsal kimlik işletmenin kültürel yapısını, amaçlarını ve
değerlerini açıkça ortaya koyarak rekabet ortamı içerisinde işletmeyi
farklılaştıracak bir biçimde bir “bireysellik” hissi sunan bir olgudur.
Kurumsal kimlik, en basit biçimde işletme çalışanlarının örgüte ilişkin “biz
kimiz?” sorusunun yanıtıdır. Dolayısıyla, kurumsal kimliği işletme
çalışanlarının (veya iç paydaşların) işletmenin temel felsefesi, kültürü,
amaçları, değerleri ve stratejisi bütününe ilişkin algılarını ifade eder.
Kurumsal kimlik işletmenin davranışları, sembolizmi ve iletişimi aracılığıyla
paydaşlara iletilir.36
Kurumsal itibar ile çok sık biçimde eşanlamlı olarak kullanılan
kurumsal imaj işletme tarafından çeşitli faaliyetler aracılığıyla paydaşlara
iletilmesi sonucunda paydaşların bu kimliğe ilişkin algıları olarak
tanımlanabilir.37 Diğer bir ifadeyle, “insanlar işletme hakkında ne
düşünüyorlar, ne tür izlenimlere sahipler?” sorularının cevabı işletmenin
kurumsal imajıdır. 38 Paydaşların kurumsal kimliğe ilişkin ipuçlarını
algılayış biçimleri kurumsal imajı oluşturur. Kimliğe dayalı bu ipuçları
paydaşlara yönelik formel kurumsal iletişim faaliyetleri aracılığıyla iletildiği
gibi paydaş-işletme etkileşimleri esnasında işletme faaliyetleri aracılığıyla da
oluşur. Bu iki mekanizma birbirinden bağımsız olarak işleyebilir, diğer bir
deyişle işletmenin iletişim ile oluşturmaya çalıştığı imajdan bağımsız ve
farklı bir imaj işletme-paydaş etkileşimleri sonucu oluşabilir.39
36
Sinan Yılmaz, “Kurumsal İtibar” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik
Editör: Senem Besler, (İstanbul: Beta Yayınları, 2009). s. 173-174.
37
Aynı.
38
Grahame Dowling, Creating Corporate Reputations: Identity, Image and Performance,
(London: Oxford University Press, 2001.) s.21.
39
M Marwick, N. ve C. Fill;, “Towards a Framework for Managing Corporate Identity,”
European Journal of Management, Vol.31, No.5/6: 1997.s. 397-299.
118
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Kurumsal imaj işletme tarafından, genellikle çekicilik için ve amaca
yönelik, kasıtlı olarak yaratılan bir algıdır. İmaj paydaşların işletmenin ürün,
hizmet veya politikalarına ilişkin tecrübelerini iletmeksizin ve işletmenin
fiili performansına dayanmaksızın, faklı paydaşlar nazarında işletmenin
cazibesini arttırmak için oluşturulabilir.40 İmaj işletme tarafından algılama
yönetimi (perception managmenet) ve diğer promosyon teknikleri ile
yönlendirilebilen ve şekillendirilebilen bir olgudur. Diğer bir deyişle, imaj
işletmenin kurumsal kimliğini izleyicilere sunuşu sonucu oluşan bir algıdır.
Bu özelliği ile imaj kimlikten kopuk olabilir, yani, işletme kurusal
kimliğinde olmayan özellikleri kurumsal kimlik öğesi olarak sunabilir ve
bunda belirli ölçüde başarı elde edebilir.
Kurumsal itibar kavramına yönelik olarak yazında pek çok farklı
tanım bulunmaktadır.41 Kurumsal itibar kavramının gelişimi ve yayılımında
öncü rol oynayan akademisyenlerden biri olan Fombrun, kurumsal itibara
ilişkin olarak sunduğu en yalın tanımında bu kavramı işletmenin paydaşlar
nazarındaki genel değeri olarak tanımlar.42 Daha kapsamlı tanımında ise,
kavramı “işletmenin rakiplerine nazaran, tüm paydaşları için çekiciliğini
tasvir eden, işletmenin geçmişteki davranışları ve gelecekteki vaatlerinin
algısal temsili” biçiminde açıklar.43 İkinci tanım işletmeye yönelik olan
oluşan duygusal çağrışımların (imaj) yanı sıra, tecrübeler (bilgi) ile
şekillenen beklentiler ve işletmenin bu beklentileri karşılayabilme gücüne
yönelik değerlendirmeyi de içermektedir. Buna uygun olarak Dowling
kurumsal itibarı “kişi nazarında kurumsal imajın çağrıştırdığı ve kişinin
işletme ile ilişkilendirdiği (gerçeklik, dürüstlük ve sorumluluk gibi) değer
yargıları” olarak tanımlar.44 Davies ve meslektaşları ise kavramı paydaşların
işletmenin kendisiyle ve kurumsal markasıyla ilgili beklentilerinin
40
Flannery, Diane M.;, “Toward a Theory of Socially Responsible Images: Impression
Management and Corporate Social Performance,” (Unpublished Doctorate Dissertation),
The California School of Professional Psychology Alameda. 1997s. 16-17.
41
Kurumsal itibara ilişkin farklı tanımlamalar hakkında genel bir inceleme için bakınız:
Gotsi, M. ve A. Wilson; “Corporate Reputation: Seeking a Definition,” Corporate
Communications: An International Journal, Vol.6, No.1, 2001, s.24-30.
42
Fombrun, Charles;, Reputation: Realizing Value from the Corporate Image, (Boston:
Harvard Business School Press, 1996). , s.37.
43
Aynı s.72
44
Dowling, A.G.E. s.19
119
Sinan YILMAZ
karşılanmasındaki tutarlılık sonucun kendilerini işletmeye daha yakın
hissetmeleri olarak tanımlamaktadır.45
Tüm bu tanımlardan anlaşılabileceği üzere kurumsal itibarın
temelinde paydaşlar nazarında oluşan beklentiler ve bu beklentilerin
karşılanmadaki başarı doğrultusunda bir işletmeye atfedilen “değerlilik”
yatmaktadır. Dolayısıyla kurumsal itibarın iki temel boyutu vardır.
Bunlardan ilki, kurumsal imaj ekseninde oluşan işletmeye yönelik sahip
olunan ilk intibalar ve duygusal değerlendirmelere dayalı duyuşsal boyuttur.
İkincisi ise, işletme-paydaş etkileşimleri sonucunda paydaşların işletmeden
beklentilerinin karşılanmasına ilişkin deneyim bilgi ve anlamlandırmalarına
dayalı bilişsel boyuttur. Yalın bir ifadeyle, kurumsal itibarın temelinde
işletme tarafından, kurumsal kimliğin dışa vurumu ile oluşturulan kurumsal
imaj ve bu doğrultuda oluşan paydaş beklentilerinin karşılanmadaki
başarısına yönelik paydaş algı, düşünce ve beklentileri kurumsal itibardır.
Fombrun ve van Riel’in kurumsal itibara ilişkin tanımları da bu
doğrultudadır. Kurumsal itibar işletmenin farklı paydaş grupları tarafından
değerli bulunan çıktıları sağlama yetkinliğini yansıtan, geçmiş davranış ve
sonuçlara ilişkin genel bir kanıdır. İtibar işletmenin iç ve dış paydaşları
nazarında sahip olduğu göreceli konumdur.46
Farklı kurumsal itibar tanım ve yaklaşımları üç ortak özellik
üzerinde birleşmektedir. Bu özellikler ise kurumsal itibarın sübjektifliği,
kolektifliği ve performansa katkısı olduğudur47.Subjektiflik, kurumsal
itibarın bir sosyal olgu oluşunun doğal bir sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır. Kurumsal itibar onu belirli bir işletmeye atfeden paydaşların
beklentileri ve işletmenin bu beklentileri karşılamasına ilişkin algılarına göre
oluşur. Kolektiflik kurumsal itibarın bireylerin algılarının toplamından
oluşan bir örgütsel kavram oluşundan kaynaklanır. Kurumsal itibar tekil bir
bireyin değil, paydaşların tümünün işletmeye ilişkin beklentileri ve
algılarından oluşur. Performansa katkı ise güçlü bir kurumsal itibara sahip
45
Gary Davies, , vd. Corporate Reputation and Competitiveness, (London: Routledge.
2003)
s.75-77
46
Fombrun ve van Riel, 1997 s.10.
47
Fombrun ve Van Riel 1997 s.5-9
120
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
işletmelerin daha zayıf itibara sahip işletmelere nazaran daha üstün kazanç
elde edeceği fikrini ifade etmektedir48.
Kurumsal itibar kavramına ilişkin yaklaşımlar birbirlerinin
tamamlayıcısı olan faydacı (pragmatic) ve yansıtmacı (reflexive) olarak iki
başlık altında toplanabilir. Faydacı yaklaşım işletme örgütünün birincil
görevinin işletme amaçlarının maksimizasyonu olduğunu savunur ve bu
bağlamda kurumsal itibar işletme amaçlarının elde edilmesine yönelik bir
araçtır. Yansıtmacı yaklaşıma göre ise, işletmeler sadece kar amacı üzerine
odaklı yapılar değildir. İşletmenin tüm paydaşlarına karşı taşıdığı çeşitli
sorumlulukları vardır ve itibar bu sorumlulukları yerine getirmeye yönelik
çabaların ve bu doğrultuda elde edilen başarıların bir sonucudur.49 Yukarıda
da belirtildiği gibi bu yaklaşımlar birbirinin alternatifinden çok birbirlerinin
tamamlayıcısıdır. Şöyle ki kurumsal itibarın oluşumu ve sağlayacağı fayda
birbirlerini destekleyicidir. İşletmenin paydaş beklentilerini karşılaması
doğrultusunda kurumsal itibar kazanması ve sahip olduğu kurumsal itibarı da
rekabet üstünlüğü sağlamaya yönelik olarak önemli ve etkin bir araç olarak
kullanması son derece doğaldır. Rekabetçi üstünlükteki rolünden ötürü
kurumsal itibar geliştirilmeye çalışılması bile (faydacı bir yaklaşım)
işletmenin paydaş beklentilerini göz önünde bulundurmasını ve
karşılamasını gerekli hale getirecektir (yansıtmacı yaklaşım). Daha yalın bir
ifadeyle, kurumsal itibarın araçsallaştırılması da amaçsallaştırılması da aynı
sonucu, paydaş beklentilerinin tutarlı ve sürekli bir biçimde karşılanmasını
doğuracaktır.
İyi ve güçlü bir kurumsal itibarın işletmelere pek çok faydası
olduğunu ortaya koyan çok sayıda araştırma vardır. Bu araştırmalar
kurumsal itibar açısından daha avantajlı olan işletmelerin rekabet sürecinde
rakiplerine karşı üstünlük elde edebildikleri veya itibarları aracılığıyla
rakiplerine üstünlük elde edebilecekleri bazı avantaj ve ayrıcalıklara
kavuşabildiğini ortaya koymaktadır. Güçlü, iyi ve yüksek bir itibara sahip
48
49
Naomi Gardberg, “How Do Individuals Construct Corporate Reputations?: Examining the
Effects of Stakeholder Status and Firm Strategy on Cognitive Elaboration and Schema
Complexity About Firm Performance,” (Unpublished Doctorate Dissertation), New York
University. ; 2001 : s.8
Eryılmaz, Mehmet E. “Örgüt İtibarı Kavramı ve Yönetimi ile İlgili Bazı Sorunlar”,
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.8 S.1, 2008 s.156.
121
Sinan YILMAZ
işletmeler ürünleri için rakiplerinden daha yüksek fiyat uygulayabilmekte,
sermaye piyasalarına daha kolay erişebilmekte ve üstün nitelikli işgücünü
işletmeye cezp edebilmektedir.50 Kurumsal itibarın işletmenin finansal
performansı üzerinde pozitif ve önemli bir etkisi olduğunu,51 yüksek itibara
sahip işletmeye yatırım yapan yatırımcıların aynı getiri için daha yüksek
finansal riski göze aldığını,52 olumlu itibara sahip işletmelerin sermaye
piyasalarına daha kolay girebildiği ve halka açılma sürecinde zayıf itibarlı
işletmelerden daha yüksek fiyat teklifleri ile karşılaştığını53 belirten
çalışmalar mevcuttur. İyi bir itibar işletmenin ürün ve hizmetlerine yönelik
bir bilgi sinyali görevi görerek işletmenin primli fiyat uygulamasına imkân
tanımaktadır54. Daha da önemlisi, kurumsal itibar paydaşların işletmelere
meşruiyet atfetmesinde önemli bir role sahiptir55. Kurumsal itibarın
işletmelere krizlerle baş edebilmede önemli katkı sağladığını56 ve kurumsal
50
Fombrun, C. ve M. Shanley; “What’s in a Name? Reputation Building and Corporate
Strategy,” Academy of Management Journal, Vol.33, No.2, 1990,: s.233-258.1990
51
Kambora, Kenneth;, “Strategic Regeneration,” (Unpublished Doctorate Dissertation),
University of California Irvine. 2000.
Roberts, P.W. ve G. Dowling. “Corporate Reputation and Sustained Superior Financial
Performance” Strategic Management Journal, N. 23 s-1077-1093
Sabate, J.M.F. ve Puente E.Q., “Empirical Analysis of Relationship Between Corporate
Reputation and Financial Performance: An Survey of the Literature” Corporate
Reputation Review, Vol. 6 No.2, 2003, s.161-177.
52
Antunovich, P, D. Laster ve S. Mitnick;, “Are High Quality Firms Also High Quality
Investments?” Current Issues in Economics and Finance, Vol.6, No.1, 2000, s.1-6.,
2000. s.16
53
Beatty, R. P. ve J. R. Ritter, “Investment Banking, Reputation and Underpricing of Initial
Public Offerings,” Journal of Financial Economics, Vol.15, 1986, s. 214.
54
Klein, B. ve K. Leffler; “The Role of Market Forces in Assuring Contractual
Performance,” Journal of Political Economy, Vol.89, 1981, s. 615.
Shapiro, C.; “Premiums to High Quality Products as Returns to Reputation,” Quarterly
Journal of Economics, Vol.98, s.659-681.
Milgrom, P. ve J. Roberts, “Price and Advertising Signals of Product Quality,” Journal of
Political Economics, Vol.94, 1986, s.796.
Gupta, Shruti;, “Strategic Dimensions of Corporate Image: Corporate Ability and Corporate
Social Responsibility as the Sources of Competitive Advantage via Differentiation,”
(Unpublished Doctorate Dissertation), Temple University, 2002, s. 63.
55
Zyglidopoulos, S.C., “The Issue Life-cycle: Implications for Reputation for Social
Performance and Organizational Legitemacy”, Corporate Reputation Review, Vol.6.
No.1, 2003, s.70-81.
56
Alsop, R. J. “Corporate Reputation: Anything but Superficial- The Deep but Fragile Nature
of Corporate Reputation”, The Journal of Business Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004,
s.21-29.
122
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
itibarın işlem maliyetlerini (transaction cost) azaltıcı bir etkisi olduğunu
gösteren çalışmalar vardır.57
Güçlü ve olumlu bir kurumsal itibarın rakipler için bir mobilite
engeli teşkil ederek işletmenin sürdürülebilir rekabet üstünlüğüne katkısı
olduğu Porter tarafından ifade edilmektedir.58 Hatta kurumsal itibarın genel
anlamda işletme başarısı ve rekabet sürecinde hayatta kalmada etkisi de
görülmektedir.59 Kurumsal itibar bilgi asimetrisinden kaynaklanan birtakım
sorunları, özellikle ahlaki tehlike sorununu giderebilmektedir.60
Gardberg, kurumsal itibarın kişilerin işletmenin performansına
ilişkin mevcut bilgileri değerlendirerek işletmenin geçmişteki davranışlarına
ilişkin yargılar ve gelecekte sunması muhtemel sonuçlara ilişkin beklentiler
geliştirmesi neticesinde oluştuğunu belirtmektedir.61 Paydaşların şirketlere
ilişkin değerlendirmeleri, işletmenin sahip olduğuna inanılan ve paydaşların
hafızalarında yer bulan birtakım özelliklere ilişkin inanç ve fikirlere dayalı
olarak gerçekleşmektedir.62 Birçok durumda paydaşlar işletmeye ilişkin
objektif yargılara varmak için gerekli zaman, motivasyon ve bilgi düzeyine
sahip değildir.63 Pek çok durumda paydaşların işletme ile etkileşim kararları
hali hazırda var olan şemalara dayalı olarak verilmektedir. Dolayısıyla,
paydaşların zihinlerinde olumlu bir itibara sahip olan işletmeler, bu
paydaşların öncelikli tercihleri olmakta veya paydaşlar bu işletmelere ilişkin
Resnick, J.T., “Corporate Reputation: Managing Corporate Reputation- Applying Rigoruous
Measures to a Key Asset. The Journal of Business Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004, s.3037
57
Rose, C. ve Thomsen S. “The Impact of Corporate Reputation on Performance: Some
Danish Evidence, European Management Journal, Vol. 22, No. 2, 2004, s.201-210.
58
Porter, M., Competitive Advantage: Creating and Sustaining Superior Performance,
(New York: The Free Press. 1985,s.187.)
59
Rao, H. “The Social Construction of Corporate Reputation: Certification Contests,
Legitimization and the Survival of Organizations in the American Automobile Industry
“1895-1912”,” Strategic Management Journal, Vol.19, Winter: 19994, s.37-38.
60
Dobson, J.; “Moral Hazard, Adverse Selection and Reputation: A Synthesis,” Managerial
Finance, Vol.16, No.6, 1992, s.2.
61
Gardberg, A.G.E., s.23)
62
Long-Tolbert, Sylvia, “A Conceptual Framework and Empirical Tests of The Antecedents
and Consequences of Corporate Reputation: A Study of Consumer Markets,”
(Unpublished Doctorate Dissertation), Ohio State University. 2001, s.46
63
Goldberg, Rochelle; “Corporate Image: Business Competency vs. Social Conscience,”
(Unpublished Doctorate Dissertation), Harvard University., 1998, s.8.
123
Sinan YILMAZ
kararlarını genel olarak hali hazırdaki şemalara uygun olarak almaktadır. Bu
da iyi bir kurumsal itibarın değerli olmasının temlinde yatan nedendir.
Kurumsal itibarın işletmeye sağladığı bu faydalar basit bir biçimde
oluşmaktadır. İyi ve güçlü bir kurumsal itibar paydaşlar açısından işletmeyi
daha cazip bir hale getirerek paydaşların bu işletme ile etkileşim
doğrultusunda daha istekli olmalarına neden olur.64 İşletme ve paydaş
arasında işletmenin paydaşlara yaklaşımına ilişkin bir bilgi asimetrisi
mevcuttur. Herhangi bir paydaşın işletmeye ilişkin bilgisi ile işletmenin
bilgisi arasındaki bu bilgi asimetrisi paydaş açısından işletme ile etkileşime
ilişkin birtakım belirsizlik ve riskleri beraberinde getirir. Kurumsal itibar bu
noktada bir sinyal görevi görerek paydaşlara işletmenin bu asimetrinin neden
olduğu riskler noktasında daha güvenilir olduğunu belirtir. Dolayısıyla
paydaş açısından kurumsal itibarı daha iyi ve daha güçlü olan işletme ile
etkileşim daha güvenilir olacaktır. Bu güvenilirlik ise eşit şartlar altında
itibarlı işletmenin cazibesini arttırırken, paydaş açısından daha kötü
koşullarda bir işletmenin bile itibarın sağladığı güvenden dolayı tercih edilir
olmasını sağlayabilecektir. Burada paydaş-işletme etkileşimindeki azaltılmış
riskin neden olacağı daha düşük risk primi temel etken olabilir. Hatta itibarlı
bir işletme ile etkileşim paydaşlara güven, huzur, prestij ve aidiyet gibi
birtakım sübjektif faydalar da sağladığı için itibarsız bir etkileşimin sunduğu
objektif faydalardan daha değerli olarak algılanarak paydaş tarafından tercih
edilebilir.
Kurumsal itibar sosyal-psikolojik süreçler sonucunda oluşur. Bu
süreçlerde paydaşlar işletmelerle yaşadıkları süreçler sonucunda edindikleri
tecrübeleri, işletme tarafından paydaşlara sunulan bilgileri ve paydaşların
işletmeye ilişkin farklı kanallardan edindikleri bilgileri işleyerek işletmelere
ilişkin bir takım değer yargıları geliştirirler. Bu değer yargıları işletmeye
yönelik olumlu değer yargıları olursa bunlar kurumsal itibarı oluşturur ve
güçlendirir. Söz konusu değer yargılarının olumsuz olması durumunda ise
kurumsal itibar zedelenir ve zayıflar.
64
Fombrun, Charles ve Cees van Riel;, Fame & Fortune: How Successful Companies
Build Winning Reputations, (New Jersey: Pearson Education , 2004 s.25)
124
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
4. KURUMSAL İTİBARIN OLUŞUMU
Bilginin yaygın ve yoğun olduğu günümüz dünyasında, paydaşlar
işletmeler ile etkileşim kararları verirken, objektif bilginin yanı sıra sübjektif
bilgiden de yararlanmaktadır. İşletmeye ilişkin bilgileri derleme ve
değerlendirme zahmetine katlanmak istemeyen paydaşlar, kararlarında
işletmeye ilişkin bilgileri yansıtan temsilcilerden istifade edebilir. İtibar
içerdiği bilgi sinyalleri ile bu temsilcilerden biridir.65 Geleneksel anlayışa
göre kurumsal itibarın oluşumunun objektif ve nitel bilgilere dayandığı
varsayılmasına karşın, günümüzde itibarın görece olarak sübjektif bilgiye
dayandığı kabul edilmektedir. Kurumsal itibarın belirleyicileri gerçeklerden
ziyade gerçeklerin nasıl algılandığıdır”66.
Long-Talbert’a göre kurumsal itibar işletmenin geçmişteki
davranışları ve bu davranışların paydaşlar üzerindeki mevcut ve tahmin
edilen sonuçlarına ilişkin paydaşlar tarafından paylaşılan genel
değerlendirmelerdir. Bu açıdan itibar, paydaşların işletme tarafından
sergilenen davranışları anlamlandırmaları ve işletme ile etkileşim
deneyimleri sonucunda geliştirdikleri tutumu ifade etmektedir.67
Kurumsal itibarın oluşumuna ilişkin çalışmalar kurumsal itibarın
sosyo-psikolojik süreçler aracılığıyla oluştuğu noktasında hemfikirdir.68 Bu,
kurumsal itibarın oluşumun temelinde, paydaşların işletme ile etkileşimleri
sonucu edindikleri bilgi ve etkileşimin neden olduğu duyguları
anlamlandırma ve içselleştirme sürecinin yer aldığını ifade etmektedir.
Dolayısıyla söz konusu süreçler duyuşsal ve bilişsel anlamlandırma
süreçleridir.
65
Jones, Gary; “Reputation as Reservoir: The Value of Reputation as a Buffer Against Loss in
Times of Economic Crises,” (Unpublished Doctorate Dissertation), University of South
California. 1997, s. 35
66
Jones, 1997, s.28
67
Long-Talbert 2001, s.28
68
Bromley, D.;, Reputation, Image and Impression Management, (Sussex: John Wiley and
Sons. 1993, s. 14)
Fombrun, 1996, s.32
125
Sinan YILMAZ
Bromley itibar oluşumunu “izlenim oluşturma” (diğer adıyla “kişinin
algılanması”) olarak adlandırdığı bir sürece bağlamaktadır. İzlenim
oluşturma ise sosyal bilişselleştirme adlı daha geniş bir kavramın
parçasıdır.69 Gardberg ise sosyal bilişselleştirme kavramını daraltarak itibar
oluşumunu örgütsel bilişselleştirme kapsamında incelemektedir.70 Sjovall ise
bireyler nazarında kurumsal itibarın oluşum sürecini bilişsel atfetme
(cognitive attribution) teorisi ışığında açıklamaktadır.71
Kurumsal itibarın oluşumu belirli aşamalardan meydana gelen bir
süreçtir. Bu aşamalar aşağıda sıralanmaktadır:72
 İşletmenin paydaşlara ilettiği bilgi sinyalleri, paydaşların
işletmeye ilişkin beklentiler oluşturmasına neden olmaktadır. Bu beklentiler
aynı zamanda paydaşların işletmeye ilişkin değerlendirme kriterleridir.
 Paydaşlar sahip oldukları şemalar doğrultusunda etkileşimde
bulunacakları işletmeleri seçmektedir. Burada işletme seçimine ilişkin
rasyonel bir süreç kadar, şemalar ve bilişsel atfetme süreci de etkili
olmaktadır.
 İşletmelerin paydaşlarla etkileşimleri esnasında, vermiş oldukları
bilgi sinyalleri ile tutarlı davranış sergilemesi, paydaşlar nazarında kendileri
ile ilgili olarak var olan anlam şemalarını destekleyerek güçlendirecektir.
 Zaman içerisinde bu etkileşimlerin başarıyla sürdürülmesi,
paydaşlar nazarındaki şemaların sistemleşerek kurumsal itibar denilen
olguya dönüşmesini sağlamaktadır. Paydaşlar, grup içi ve grup dışı
iletişimler ile bu itibarları yayarak yabancılar nazarında işletme ile ilgili
şemalar ve kurumsal itibar oluşmasına katkıda bulunmaktadır.
69
Bromley, 1993, s. 108.
Gardberg 2001.
71
Sjovall, Maria; “From Actions to Impressions: Cognitive Attribution Theory and the
Formation of Corporate Reputation,” 2002 Winner Best MBA Paper in Corporate
Citizenship, The Center For Corporate Citizenship at Boston College. 2002, s. 3
http://www.bcccc.net/index.cfm?fuseaction=document.showDocumentByID&nodeID=1
&DocumentID=411
72
Long-Tolbert, 2001, s.40-59;
Gardberg, 2001, s.127-133.
70
126
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Dolayısıyla kurumsal itibarın oluşumunda iki farklı, ancak ilişkili
sosyo-psikolojik sürecin ayrı ayrı veya eşanlı işleyişinin etkili olduğu ifade
edilebilir. Ek olarak, kurumsal itibarın oluşumunda işletmenin oluşturduğu
beklentiler ve bu beklentileri karşılamasının, yani işletmenin tutarlığının ve
güvenilirliğinin de önemi yadsınamaz bir öneme sahiptir. Bu süreçler ve
itibar tutarlılık ilişkisi aşağıda ele alınmaktadır.
İzlenim oluşturma süreci, örgütlerin hangi özelliklerinin dikkat
çektiği, örgütlere ilişkin bilgilerin ne kadar doğru ve hızlı bir biçimde
değerlendirildiği, bu bilgilerin uzun ve kısa vadede nasıl saklandığı,
tanındığı ve gerektiğinde geri çağrıldığı ile ilgilenmenin yanı sıra, bu
gözlemlerden ve hafızalardan ne tür çıkarımlar yapıldığı ile ilgilenmektedir.
Sosyal etkileşimler sonucunda bireyler başkalarını temsil eden şemalar veya
izlenimler oluşturmaktadır. Şemalar bireylerin başkalarına yönelik tutum ve
davranışlarına yön veren zihinsel harita görevi görmektedir.73
Şemaların oluşumu bilgiye dayalı, yani rasyonel olabileceği gibi
tamamen duygusal temelli de olabilmektedir. Kişiler algılarını bazen ilk
izlenimler üzerine kurmaktadır. İlk izlenimlere dayalı algılar eksik bilgiye
dayanmakta, ancak bilgi düzeyinde artış gerçekleştikçe bu algılar
değişmektedir.74 İtibar açısından değerlendirildiğinde bu duygusal şemalar,
diğer bir ifadeyle, önyargıya dayalı ilk izlenimler, kısa ömürlü
olabilmektedir. Her ne kadar ilk izlenimler itibar oluşumunda önemli bir role
sahip olsalar da, bu ilk izlenimleri desteklemeyen direkt tecrübeler
yaşandığında, etkileri kaybolmaktadır.75
Paydaşlar, işletme ile yaşadıkları tecrübeler sonucunda veya itibarın
iletişim yoluyla aktarımı aracılığıyla izlenim oluşturabilmektedir. Hatta, söz
konusu izlenimlerin işletmeye ilişkin herhangi bir tecrübeye sahip olmayan
kişilere iletilmesi, işletmenin itibarının işletmeden bağımsız bir hal almasını
sağlayabilir. Ancak, yine de itibarın temel yapı taşını söz konusu işletme ile
birebir tecrübeler yaşayan kişilerin izlenimleri teşkil etmektedir.76. Kişisel
73
Bromley, 1993, s.24
Bromley, 1993, s.33
75
Bromley, 1993, s.25
76
Bromley, 2000:246
74
127
Sinan YILMAZ
tecrübe ve deneyimlere dayalı olarak gelişen tutumlar ikincil bilgi
kaynaklarına dayalı olanlardan daha güçlüdür.77 Yine de, sosyal grubun
oluşturduğu ağda yapılan iletişim faaliyetleri, verilen mesaj grubun
deneyimlerince destekleniyorsa izlenimlerin homojenliğini ve gücünü
destekleyebilmektedir.78
Paydaşlar yaşadıkları tecrübeleri şemalar aracılığıyla “tercüme”
ederek anlamlandırmaktadır. Bireysel anlamlandırma, alınan uyarıcıları
şemalar aracılığıyla bilişselleştirme sürecidir. Şemalar, geçmişte edinilen
tecrübelerden kaynaklanarak algı, hafıza ve yargı üzerindeki etkileri ile
gelecekte yaşanacak tecrübeleri şekillendirmektedir. Şemalar yeni bilginin
algılanması, hafızadaki bilgilerin çağrılması ve her ikisinden yapılan
çıkarımları da etkilemektedir. Gözlemciler yeni bilgi sinyalleri edindikçe,
bunları mevcut şemalarla eşleştirerek bu şemalara uydurmaktadır. Bu süreçte
iki temel bilgi işleme hatası ortaya çıkabilmektedir. Bu hatalardan ilki,
bireylerin gözlemledikleri sinyalleri mevcut şemalara uydurma çabası
esnasında sinyalleri çarpıtmaları, ikincisi ise sinyallerde yer almamasına
karşın şemada yer alan bilgileri de sinyal ile birlikte algılamalarıdır. Zaman
içerisinde tecrübelerin artmasıyla şemalar daha istikrarlı bir hal alarak
kararların tekil dayanağı haline gelebilmektedir.79
Bu bağlamda ele alınan paydaş deneyimleri paydaşların işletmeler
ile etkileşimleri sonucu edindiği deneyimleri ve işletmelerin paydaşlara
yönelik iletişimlerini kapsamaktadır. Paydaşlar işletmelerden beklentileri
doğrultusunda bu deneyimleri anlamlandırır. Dolayısıyla kurumsal itibarın
oluşumunda farklı paydaş gruplarının farklı beklentilerinden dolayı etkili
olan farklı faktörler öne çıkmaktadır. Bu faktörlere ilişkin yazında çok farklı
öneriler ve sınıflandırmalar bulunmaktadır. Bu faktörler çoğunlukla
kurumsal itibarın ölçününe yönelik olarak geliştirilen ölçütler ile
örtüşmektedir.
77
Long-Tolbert, 2001, s.6
Bromley, 1993, s.246
79
Rindova, Violina, “Competing for the Mind: Corporate Communications and Observers’
Interpretations of Specialty Coffee Chains”, (Unpublished Doctorate Dissertation), New
York University, 1998, s.30.
78
128
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Literatürde yaygın olarak yer bulan kurumsal itibar ölçütleri Fortune
dergisi tarafından yapılan Amerika’nın En Beğenilen Şirketleri (America’s
Most Admired Corporations) araştırması, Harris Interactive tarafından
yapılan Harris-Fombrun İtibar Katsayısı (Reputation Quotient) çalışması ve
Reputation Institute tarafından gerçekleştirilen RepTrak araştırmasıdır. Bu
araştırmaları kurumsal itibarı ölçmeye yönelik olarak farklı yaklaşımlar ve
yöntemler kullanmakla beraber kurumsal itibarı ölçmeye yönelik olarak
kullandıkları ölçeklerde yer alan belirli faktörler bulunmaktadır.
Fortune dergisinin ölçümü kurumsal itibarı sekiz boyutta
ölçmektedir. Bu ölçüme konu olan sekiz boyut (veya itibar bileşeni);
yönetim kalitesi, işletme kaynaklarının akılcı kullanımı, finansal sağlamlık,
uzun vadeli yatırım değeri, ürün veya hizmet kalitesi, yenilikçilik, işletmenin
yetenekli insan kaynağını bünyesine çekme, geliştirme ve muhafaza etme
yeteneği, son boyut olarak da toplum ve çevreye yönelik sorumluluktur.80
Harris-Fombrun İtibar Katsayısı ölçeği ise kurumsal itibarı altı
boyutta ele almaktadır. Bu boyutlar; finansal performans, ürün ve hizmetler,
vizyon ve liderlik, çalışma (işyeri) ortamı, sosyal sorumluluk ve son olarak
duygusal çekiciliktir.81 İtibar Katsayısı ölçeği Fortune dergisinin ölçeğine
kıyasla daha yeni bir ölçektir. Bu ölçek Fortune ölçeğinin genel anlamda
paydaşların işletme itibarına ilişkin algılarını ortaya çıkartmaktaki yetersiz
kalması üzerine geliştirilmiştir.82Fortune ölçeğine yönelik en büyük eleştiri
ölçekte kullanılan boyutların genel anlamda hissedar paydaş grubu üzerinde
odaklanmış ve yine bu boyutların ağırlıklı olarak finansal performansa
yönelik olduğu yönündedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde İtibar Katsayısı
80
Schreiber, E. S.; “Why do Many Otherwise Smart CEOs Mismanage the Reputation Asset
of their Organization?” Journal of Communication Management, Vol.6, No.3: 2002,
s.211.
81
Wartick, Steven; “Measuring Corporate Reputation: Definition and Data,” Business &
Society, Vol.41, No.4: 2002, s. 384.
82
Davies vd. 2003, s..142
129
Sinan YILMAZ
ölçeğinde yer alan boyutların diğer paydaş gruplarını ve beklentilerini daha
iyi kapsadığı görülmektedir.83
Reputation Institute tarafından geliştirilen ve uygulanan RepTrak
adlı ölçüm bahsedilen ölçeklerin en yenisidir. Bu ölçek 2006 yılında
gerçekleştirilen bir çokuluslu araştırma doğrultusunda geliştirilmiştir ve
kurumsal itibarı küresel geçerliliği olduğu ifade edilen yedi boyutta ölçer. Bu
boyutlar; ürün ve hizmetler, yenilik, işyeri, kurumsal yönetim, yurttaşlık,
liderlik ve performanstır.84
Bu ölçeklerde kullanılan itibar boyutları farklı paydaş gruplarının
işletmeye ilişkin farklı önceliklerdeki beklentilerini yansıtmaktadır.
Hissedarlar işin finansal performans ürün ve hizmet kalitesinden daha
öncelikli bir beklenti olabilecekken müşteriler için ürün ve hizmet kalitesi en
öncelikli beklenti olacaktır. Benzer bir biçimde işletme ile hiçbir bağı
bulunmayan bir çevre örgütü işletmenin sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik
yaklaşımlarına öncelik verecek ve muhtemelen işletmenin finansal
performansı veya ürün/hizmet kalitesi ile pek fazla ilgilenmeyecektir.
Fombrun ve van Riel 2004 yılında yayınladıkları ve kurumsal
itibarın oluşumu ve burada etkili olan temel faktörleri inceledikleri
araştırmalarında yüksek ve düşük itibarlı işletmelerin itibar düzeyleri
arasındaki farklılığı açıklayan beş faktör bulmuştur. Bu faktörler;
görünürlük, farklılık, dürüstlük, şeffaflık ve tutarlılık olarak
sıralanmaktadır.85
Görünürlük; işletmenin isminin, paydaşların zihninde yer edinmesi
şeklinde ifade edilmektedir. Pazarlama literatüründe marka tanınmışlığı
olarak geçen bu kavram, paydaşların işletme ismini ne derecede
hatırladığıyla ilgilidir. Görünürlüğe katkıda bulunan faktörler genel
belirginlik ve pazar belirginliği şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Genel
belirginlik faktörleri olarak işletmenin fiziksel olarak yoğun trafik
83
İtibar katsayısı ölçeğinin teorik temelleri ve geliştirilmesi süreci Niomi Gardber’in New
York Üniversitesi, Stern İşletme Fakültesinde Charles Fombrun danışmanlığında
hazırladığı doktora tezinde detaylı bir biçimde anlatılmaktadır.
84
http://www.reputationinstitute.com/advisory-services/reptrak (Erişim: 16.07.2009).
85
Fombrun ve van Riel 2004, s. 85–9
130
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
bölgelerinde bulunmasını ifade eden cadde ifşası, işletmenin yerli olması
durumunda daha yaygın şekilde tanındığını ifade eden ulusallık ile
işletmenin reklâmlar ve haberler aracılığıyla medyada yer almasını ifade
eden medya varlığıdır. Pazar belirginliği sınıfında ise işletmenin elinde
bulundurduğu markalar portföyünün değerini yansıtan marka değeri,
işletmenin sermaye piyasaları aracılığıyla halka açılmışlığını ifade eden
borsa kotasyonu ve işletmenin sosyal sorumluluklarının bilincinde olma ve
bu sorumlulukları yerine getirme durumunu ifade eden kurumsal yurttaşlık
faktörleri yer almaktadır.86
Farklılık; kısaca işletmenin, kendisini rekabet ortamındaki diğer
işletmelerden ayrıştırarak paydaşlar nazarında farklı bir konum edinmesi
olarak açıklanmaktadır. Farklılık, işletmenin sahip olduğu itibar platformu,
slogan, kurumsal efsaneler, marka ve logo boyutunda oluşturulmaktadır.
İtibar platformu işletmenin itibarının çekirdeğini oluşturan, paydaşlara vaat
ettiği temel değerler bütünü olarak ifade edilmekte ve işletmenin kurumsal
iletişiminin ana temasını oluşturmaktadır. Yüksek kurumsal itibar seviyesine
sahip işletmelerin itibar platformları işletmenin stratejileri ile uyum
göstermenin yanı sıra, paydaşların işletmeye ilişkin duygusal bir çekicilik
hissetmesini sağlayacak ve beklenmedik ilişkilendirmeler uyandırarak
kişilerin bilişlerinde yer edinecek şekilde tasarlanır. Başarılı işletmelerin
sloganları paydaşlar için değerli temalar içermekte ve bu nedenle paydaşların
zihinlerinde daha kolay yer edinebilmektedir. Yüksek itibara sahip
işletmelerin marka ve logoları, bu işletmelerin farklılığını ön planda tutarak
bu açıdan başka hiç bir işletmeye benzememelerini sağlamaktadır.
Kurumsal efsaneler, işletmenin temel değerlerini ve işletmenin işleyişinin
paydaşların beklentilerini karşılamaya yönelimini yansıtan hikâyelerdir.
Güçlü kurumsal itibara sahip olan işletmelerin kurumsal efsaneleri,
işletmenin yetkinliklerini, aktivitelerini ve başarılarını aktararak paydaşlara
işletmenin değerleri ve paydaşların beklentileri arasındaki uyumu
göstermektedir.87
86
87
Fombrun ve van Riel, 2004, s. 106–124
Fombrun ve van Riel, 2004, s. 133–145
131
Sinan YILMAZ
Dürüstlük; işletmenin samimi, içten, gerçek ve güvenilir görülmesi
ile ilgilidir. Dürüstlük vaatler ile eylemler arasındaki uyumun, diğer bir
ifadeyle, kim olunduğu, ne denildiği ve ne yapıldığı arasındaki tutarlılığın
bir fonksiyonudur. Ancak dürüstlük açısından içtenlik ve iyi niyetlilik yeterli
değildir. Paydaşlar, işletmeleri niyetlerine göre değil eylemlerine göre
değerlendirmektedir. Dürüstlüğün çekirdeğinde kurumun değerler bütününü
ifade eden kimlik yer almaktadır. Paydaşlar işletmeye ilişkin sahip oldukları
bilgi ve tecrübelerden yararlanarak işletmenin kimliğini keşfetmektedir.
İşletmenin iç paydaşları tarafından benimsenen kimlik, kurumun arzu edilen
kimliği ve paydaşların işletme ile etkileşimleri soncu keşfettiği kimlik ne
kadar örtüşüyor ise işletme o kadar dürüst olarak algılanmaktadır.88
Şeffaflık; işletmenin, paydaşların işletme faaliyetleri ve işletmenin
geleceğine ilişkin doğru değerlendirmeler yapabilmeleri için ihtiyaç
duyacakları tüm ilgili bilgilere ulaşmasına izin vermesini ifade etmektedir.
Şeffaflık, paydaşların işletmenin iddialarını teyit etmesine imkân sağlayarak
güven unsuruna katkıda bulunmaktadır. İşletme tarafından paydaşlara
sunulan bilginin paydaşların işletme ile ilgili kararlarında işlevsel olabilmesi
için bilgi kapsamlı, ilgili ve zamanında, güvenilir ve kıyaslanabilir
olmalıdır.89
Şeffaflık beş boyutta gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki, ürün ve
hizmetlerin özelliğine ilişkin bilgilerin sunulmasıdır. Şeffaflığın ikinci
boyutu finansal performansa ilişkin şeffaflıktır. Şeffaflığın üçüncü boyutu
örgüt liderlerinin vizyonlarını çeşitli biçimlerde halka iletmesiyle ilgili olan
liderlik ve vizyon şeffaflığıdır. Vizyon şeffaflığı liderlerin vizyonlarını
halkla aktif bir biçimde paylaşmasının yanı sıra söz konusu vizyonun
kurumsal iletişim faaliyetleri ile iletilmesini gerektirmektedir. Sosyal
sorumluluğa ilişkin şeffaflık dördüncü boyutu oluşturmaktadır ve işletmenin
tüm faaliyetlerinin sosyal ve çevresel etkilerinin paydaşların denetimine
açılmasını gerektirmektedir. Şeffaflığın son boyutu işletmenin sunduğu iş
ortamı ve şartlarına ilişkin bilgileri paydaşlarla paylaşmasıdır. Şeffaflığın bu
boyutu zaten pek çok işletmede, nitelikli iş gücünü örgüt bünyesine
çekebilmek için, uygulanmaktadır.90
88
Fombrun ve van Riel, 2004, s. 161-182
Fombrun ve van Riel, 2004, s.185-191
90
Fombrun ve van Riel, 2004, s. 198-204.
89
132
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Tutarlılık, işletmenin itibar platformlarının tüm paydaş grupları ile
girişilen tüm iletişimlerinde tutarlı bir şekilde yer almasını gerektirmektedir.
Tutarlılık, işletmenin paydaşları ile diyaloglara girişerek paydaşların
beklentilerinin neler olduğunu öğrenmesini ve itibar platformunu bu
beklentiler etrafında şekillendirmesini gerektirmektedir. Tutarlı bir itibar
platformu, paydaşların beklentileri ile işletmenin davranışlarını
uyumlulaştırmakta yardımcı olmaktadır. Ancak bu uyumu sağlamakta en
etkili araç işletme tarafından iletilen mesajların tutarlı olmasıdır. İşletmenin
iletişimine konu olan mesajların farklı paydaşların farklı beklentilerine
değinmesi gerekmektedir. Mesajın hedef paydaş grubu tarafından diğer
paydaş gruplarıyla paylaşılabileceği ve hedef harici paydaş gruplarının da
söz konusu mesajlara ulaşabileceğinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Son olarak söz konusu mesajların iletilmesinde ve paydaşlarla birebir
etkileşimlerde “cephe” konumunda olan çalışanların, kişisel iletişim ve
davranışlarının itibar platformu ile tutarlı olması gerekmektedir. Bu hususta
tutarlılığın sağlanabilmesi için örgüt liderliğinin bu tutarlılığı kendi iletişim
ve davranışlarında sergileyerek çalışanları motive etmesi gerekmektedir.91
Kurumsal itibar, işletme paydaş etkileşimleri sonucu oluşan bir
olgudur. Paydaşlar işletmeye ilişkin bilgi ve deneyimlerini, işletmelerden
beklentileri doğrultusunda değerlendirerek işletmelere itibar atfeder. Bu
süreçte işletmelerin yapabileceği en önemli iki şey, paydaş beklentilerinin
şekillendirilmesine yönelik iletişim gerçekleştirmek ve bu beklentileri en iyi
şekilde karşılamaktır. İşletmeler paydaşlara sundukları bilgi doğrultusunda
paydaşların işletmelerden beklentilerini etkileyebilirler. Burada önemli olan
ise, işletmelerin paydaşlar için değerli olan unsurlar üzerinde itibarlarını
oluşturmaya çalışmalı ve bu unsurlarla ilgili olarak hem gerçekçi hem de
paydaşları memnun edecek düzeyde performans sağlamalıdır. Bu bağlamda
kamunun aydınlatılması olarak adlandırılan paydaşlarla iletişim faaliyetleri,
kurumsal iletişim kavramında yer alan diğer faaliyetleri tamamlayıcı ve
destekleyici bir rol oynayacaktır.
91
Fombrun ve van Riel, 2004, s. 217-24.
133
Sinan YILMAZ
5. KURUMSAL
İTİBAR
AYDINLATILMASININ ROLÜ
VE
KAMUNUN
Günümüzde hâkim olan ekonomik koşullarda başarı iç ve dış
paydaşlarla başarılı ilişkilere bağımlıdır.92 Bu ilişkileri oluşturmak ve
yürütmek ise örgüt ve paydaşları arasındaki iletişim ve etkileşimin yönetimi
olarak tanımlanan kurumsal iletişim faaliyetleri aracılığıyla gerçekleştirilir.
93
Kurumsal iletişim, örgüt açısından önemli olan paydaşlara örgütün amaç
ve görüşlerinin seçici biçimde iletimini içerdiği için bir yönetim fonksiyonu
olarak ele alınmalı ve uygulanmalıdır. Bu bağlamda kurumsal iletişim örgüt
adına yapılan tüm iletişim faaliyetleridir. Balmer işletmenin söylediği,
ürettiği veya yaptığı her şeyin “iletişim” olduğunu belirtmektedir. Bu
yönden ele alındığında isim ve markalar, logo ve benzeri grafiklerin tümü,
örgüt tarafından yapılan formel açıklamalar, medya ilişkileri, firmanın
işleyişi esnasında paydaşlarla girişilen tüm etkileşimler birer kurumsal
iletişim faaliyeti olarak algılanmaktadır.94 Kurumsal itibar üzerinde en fazla
etkiye sahip olan paydaş grupları çalışanlar, müşteriler ve hissedarlardır.95
Bu paydaşlar hem işletme ile en fazla etkileşimi gerçekleştiren hem de diğer
paydaşlar ile en fazla etkileşimi gerçekleştirdikleri için bu etkiye sahiptir.
Dolayısıyla, kurumsal itibarın oluşumu ve yönetilmesinde bu paydaşlar
üzerinde yoğunlaştırılmış kurumsal iletişim faaliyetleri ön plana çıkar.
İşletmelerin tüm paydaşların ihtiyaç ve isteklerini göz önünde
bulundurması gerekmekle birlikte, bazı paydaş gruplarının diğerlerinden
92
Testa, M. R.; “A Model for Organisation-based 360 Degree Leadership Assessment,”
Leadership & Organisation Development Journal, Vol.23, No.5: 2002, s.260.
Goldberg, A. I., G. Cohen ve A. Fiegenbaum; “Reputation Building: Small Business
Strategies for Successful Venture Development,” Journal of Small Business Management,
Vol.41, No.2: 2003, s.170.
93
Balmer, John ve Edmund Gray; “Corporate Identity and Corporate Communications:
Creating a Competitive Advantage,” Corporate Communications: An International
Journal, Vol.4, No.4: 1999, s. 172
Steyn. B, ve Puth, G. Corporate communication Strategy. (Heinemann: Sandown, 2000,
s.:3)
Yamauchi, K.; “Corporate Communication: A Powerful Tool for Stating Corporate
Missions,” Corporate Communications: An International Journal, Vol.6, No.3,
2001:131)
94
Balmer, John;, “From the Pentagon: A New Identity Framework,” Corporate Reputation
Review, Vol.4, No.1: 2001, s.11-22.
95
The Wirthlin Report, Nisan 2000
134
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
daha önemli, daha öncelikli olduğu durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu
bağlamda işletmenin başarısı ve kurumsal itibarı için hissedarlar en önemli
paydaş grubu olarak dikkat çekmektedir.96 Kurumsal itibar ile hisse senedi
fiyatı arasında önemli bir ilişki bulunmakta ve hisse senedi piyasalarında
yatırım yapanlar üstün nitelikli, itibarlı işletmeleri tercih etmektedir. Bu tür
“yıldız” statülü işletmelerin hisse senetlerini tercih eden yatırımcılar bu
şirketlerin rakiplerinden daha yüksek büyüme ve karlılık sergileyerek daha
karlı bir yatırım sağladığını düşünmektedir. Ancak, bazı çalışmalar bu tür
işletmelerin daha yüksek getiriden çok yatırımcıların bu tür işletmelere
ilişkin risk algısının daha düşük olduğu için tercih edildiğini
göstermektedir.97
Hissedarların herhangi bir şirketten temel beklentileri bu şirketlere
katkıda bulundukları sermayenin karşılığı olan kar payı ve işletmenin
kendileriyle olan ilişkilerinde mümkün olabildiği kadar şeffaf olmasıdır98.
Bununla beraber, bazı bireysel ve kurumsal yatırımcılar yatırım kararlarını
finansal performansın yanı sıra sosyal performansa dayandırmaktadır. Bu tür
yatırımcılar açısından işletmenin sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe ilişkin
iletişimi de ön planda yer almaktadır.
Hissedar değeri prensibi olarak adlandırılan finansal yönetim ilkesi
hissedarların yatırımlarının getirisini maksimize edecek bir şekilde
yönetilmesi gerektiğini savunan bir yaklaşımdır99. Hissedar değer analizi
olarak adlandırılan ve bu yaklaşımda başarının temel ölçütlerinden birini
oluşturan ölçüm işletmenin yıl içerisinde ağırlıklı ortalama sermaye
maliyetinin üzerinde bir getiri elde edip edemediği ile ilgilenmektedir.
Hissedarlar bu şirkete yaptıkları yatırımın getirisini risksiz getiri ile
karşılaştırmaktır. Hissedar değeri yaratımı, özde işletmenin sahip olduğu
sürdürülebilir rekabetçi avantaj ile ilgilidir. Rekabetçi üstünlük değer
96
Einwiller, Sabine ve Markus Will; “Towards an Integrated Approach to Corporate
Branding - An Empirical Study,” Corporate Communications: An International
Journal, Vol.7, No.2, 2002, s.104.
97
Antunovich vd., A.G.E. s.1).
98
Fombrun, 1997, s.64 ve Fombrun ve van Riel, 2004, s.185
99
Doyle, P.; Value-Based Marketing - Marketing Strategies for Corporate Growth and
Shareholder Value, (Great Britain: Alden Press. 2000, s.20
135
Sinan YILMAZ
yaratımı için gerekli olan temel araçtır.100 Rekabetçi üstünlük, müşterilerin
işletmeyi rakiplerine tercih ederek o işletmenin mal ve hizmetlerini satın
alması anlamına geldiği için rekabetçi üstünlüğün elde edilmesi için gerekli
olan araçlar ve faaliyetler, pazarlama fonksiyonu kapsamında
gerçekleştirilmektedir. Hissedar değerinin maksimize edilmesinin tek yolu
müşterilerin tatmininden ve çalışanların da motive edilmesinden
geçmektedir.101
Morgan ve Takahishi hissedar değeri konusunun işletmeler ve
hissedarlar açısından birden çok boyutta önem taşıdığını ifade etmektedir.
Hissedar değeri şirketin yönetilmesi sürecinde hissedarların çıkarlarının
baskın olması anlamına gelmektedir. Hissedar değeri yaratamayan bir
işletme, yatırımcıların hisselerini satması sonucunda değer yitirebilmektedir.
Ancak hissedar değeri yaratılamamasının “kötü yönetim” sonucu olduğu
algılandığında ise, şirketin hisse fiyatı düşecek ve işletme rakipler tarafından
satın alınma riskine de maruz kalacaktır.102
Kurumsal yönetim (corporate governance) olarak adlandırılan
yönetim yaklaşımı, hissedar değerinin maksimizasyonunun yönetimin temel
prensiplerinden biri olmasını sağlar. Her ne kadar hissedar değeri yaklaşımı
hissedar paydaş grubunun çıkarlarına öncelik tanıyor gibi görünse de, uzun
vadeli hissedar değeri üzerine odaklanarak diğer paydaşların çıkarlarını da
güvence altına alır. Kurumsal yönetim yaklaşımının temel amacı da tüm
paydaşların haklarının güvence altına alınmasıdır. Kurumsal yönetim
kavramına ilişkin yazında pek çok tanım bulunmasına karşın kavramın; bir
kurumda yer alan tüm paydaşların çıkarlarını dengeleyerek, etkin
çalışmasına, beşeri ve finansal sermayeyi çekmesine, uzun vadede şirket
sürdürülebilirliğini sağlayarak tüm paydaşların beklentilerinin karşılayan her
türlü kanun, yönetmelik, kod ve uygulamalar ile ahlaki ilkeler olarak
tanımlanması mümkündür.103
100
Morgan ve Takahashi, 2002 s.170.
Mitchell, 2002, s.28.
102
Morgan, G. ve Y. Takahashi; “Shareholder Value in the Japanese Context,” Competition
& Change, Vol.6, No.2, 2002, s.170.
103
Kılıç, Metin. “Kurumsal Yönetim” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal
Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, (İstanbul: Beta Yayınları, 2009. s. 129.)
101
136
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Kurumsal yönetim paydaş hak ve çıkarlarını, özünde yer alan temel
ilkeler aracılığıyla sağlar. Bu ilkeler; eşitlik, şeffaflık, sorumluluk ve hesap
verebilirlik ilkleridir.104 Bu ilkelerden şeffaflık ilkesi hem kurumsal itibarın
oluşumunda sağladığı, katkı hem de kamunun aydınlatılması kavramındaki
merkezi yerinden dolayı irdelenmelidir.
Kurumsal yönetimin şeffaflık ilkesi; işletme faaliyetleri, finansal
koşulları, performansı, işletme riski, risk görüntüsü ve risk yönetimi
hakkında ihtiyaç duyanların kullanabilecekleri, doğru değerlendirmeye
imkan verecek bilgilerin, zamanında, güvenilir bir biçimde kamuya
açıklanmasının yanı sıra açıklanan bilgilerin doğru, kaliteli, alınacak
kararlarla ilgili ve ölçülebilir nitelikte olmasını gerektirir. Farklı bir biçimde
ifade edilecek olursa, bu ilke ticari sır niteliği taşımayan, şirket ile ilgili
finansal ve finansal olmayan bilgilerin zamanında, doğru, eksiksiz,
anlaşılabilir, yorumlanabilir bir biçimde, düşük maliyetle ve kolayca
erişilebilecek şekilde sunulmasıdır.105
Şeffaflık bir işletmenin faaliyetlerini paydaşların gözetim ve
denetimine sunması ile ilgili bir kavramdır. İşletme, faaliyetleri ve elde ettiği
sonuçlara ilişkin sunduğu bilginin miktarı ve doğruluğu oranında şeffaflığa
sahiptir. Bu bağlamda şeffaflık göreceli bir kavramdır. Günümüzde
işletmelerin finansal performanslarına ilişkin bilgilerin ötesinde sosyal,
çevresel ve etik performanslarına ve bu performansın karşılığında örgüt
çalışanlarının ödüllendirilmesine ilişkin bilgilerin işletme tarafından
paydaşlara sunulması yönünde yoğun baskı mevcuttur106
Kurumsal itibar iç ve dış paydaşların işletmenin kendi taleplerine ne
derece iyi cevap verebildiği, beklentilerini ne derece karşıladığına ilişkin
edindikleri deneyimler ve farklı kaynaklardan edindikleri bilgiler
doğrultusunda oluşan algılar ve değerlendirmeler toplamıdır.107 Dolayısıyla
104
Aynı s.132.
Aynı s.133.
106
Christensen, L. T.; “Corporate Communication: The Challenge of Transparency,”
Corporate communications: An International Journal, Vol.7, No.3, 2002, s. 162.
Mayo, Vol.; 2002, “Too Many Codes, too Much Box Ticking, too Little Shareholder Value?”
Corporate Finance, No.215, 2002, s.2.
107
Wartick, 1992
105
137
Sinan YILMAZ
işletmelerin farklı paydaşların farklı beklentilerini karşılamasının yanı sıra,
paydaşlara bu beklentilerin karşılanmasına ilişkin çeşitli kanallardan bilgi
sunumu yapması da önemlidir. İşletmelerin finansal, sosyal, çevresel, ürün
ve hizmet sunumunun kalitesi gibi çok farklı konularda paydaşlarına bilgi
sunumu gerçekleştirmesi kurumsal itibarın oluşumunda olduğu gibi
korunması ve yönetilmesinde de önemli olmaktadır.
Dış paydaşlar genelde örgütsel şeffaflık istemektedir.108 Şeffaflığın
elde edilmesi için gerekli olan temel bileşenlerden biri şirketin paydaşlarla
girişeceği etkileyici iletişimdir.109 Etkileyici iletişim, işletmenin kurumsal
kimliğiyle tutarlı bir iletişim programı uygulayarak paydaşların firmaya ve
firmanın temel değerlerine ilişkin algılamalarında anlaşabilmelerini
sağlayacak mesajların iletilmesidir. İç ve dış paydaşların firmayı benzer bir
biçimde algılaması şeffaflığın ulaşmaya çalıştığı sonucun farklı bir biçimde
ifade edilmesinden ibarettir. Kısaca, şeffaflığın iletişim aracılığıyla
sağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, örgütün dış paydaşlarının daha
fazla iletişim talep ettiği açıktır.
İletişimin sağladığı faydalar sadece iletişim sıklığı tarafından değil,
işletmenin iletişim aracılığıyla açıkladığı bilgilerde yer alan konu çeşitliliği
tarafından da sağlanmaktadır. İşletmeyi paydaşlar için daha şeffaf kılan
iletişim faaliyetleri, paydaşların işletmenin faaliyetlerini daha iyi bir biçimde
gözlemleyebilmesine, bu faaliyetler aracılığıyla işletmenin kurumsal
kimliğini daha iyi anlayabilmelerine imkan vererek işletme ile daha olumlu
bir itibarı ilişkilendirmelerini kolaylaştırmaktadır.110
Pek çok işletme kurumsal itibarlarını koruma ve geliştirme amacıyla
yeni ve farklı finansal raporlar geliştirerek bunları paydaşlara sunmaktadır.
Bu raporlar “etik muhasebe bildirgeleri”, “sosyal raporlar”, “değer
raporları”, “paydaş raporları”, “bütünsel raporlar”, “sürdürülebilirlik
108
Christensen, 2002, s.164.
Fombrun, C. ve V. Rindova;, “The Road to Transparency: Reputation Management at
Royal Dutch Shell,” eds. M. H. Shultz ve L. M. Holten, The Expressive Organization:
Linking Identity, Reputation and the Corporate Brand, (Oxford: Oxford University
Press, 2000 s. 81)
110
Bickerton, D. “Corporate Reputation vs. Corporate Branding: The Realist Debate”
Corporate Communication: An International Journal, Vol. 5 No.1, 2000, s.43.
109
138
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
raporları” ve benzer isimler altında, özellikle Kuzey Avrupalı firmalar
tarafından yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bu tür raporların ortak
özellikleri ya paydaş diyalogu kavramı merkezli olduklarını ya da gelecekte
böyle olacaklarını iddia etmeleridir. Bu raporlar uzmanlar tarafından
hazırlanmış tek yönlü iletişim araçları değildir. Bu tür raporları hazırlayan
şirketlerin çoğu raporların hazırlanmasında, metodolojinin belirlenmesinde
ve kurumun performansının gelecekte arttırılması için yeni eylemlerin
geliştirilmesinde paydaşların katılımını davet etmektedir. Diğer bir ifadeyle,
bu raporlar sadece yönetimin ölçüme değer gördüğü değişkenlere ve objektif
performans ölçütü olarak algıladığı yöntemlere dayalı olmaktan öte örgütün
karar ve eylemlerinden etkilenen ve bunları etkileyen farklı grupların değer
ve amaçlarına odaklanmaktadır111. Bu tür finansal raporları rakiplerinden
önce sunan firmaların fiyat/kazanç oranlarının ortalama %15.5 daha başarılı
olduğuna dair çalışmalar vardır.112
Herhangi bir paydaş grubuna yönelik sunulan bilgilere diğer tüm
paydaş grupları tarafından ulaşılabilmesi ihtimali günümüzde her
zamankinden daha fazla şeffaflığı beraberinde getirmektedir. Günümüzde
hissedarlar veya devletin çeşitli düzenleme/denetleme kuruluşları için
hazırlanan raporlara müşterilerin, çalışanların hatta makro çaptaki
kitlelerinin ulaşması, özellikle internetin yaygınlığı ışığında, çok daha kolay
ve yaygındır. Bu yeni olanakların beraberinde getirdiği sonuçlar açıktır.
Kişi, farklı hissedar gruplarına yönelik iletişimler arasında tutarsızlık veya
çelişkileri fazla bir çaba harcamaksızın fark edebilmektedir113.
Finansal muhasebe sadece gerçeğin bir yansıması değil, söz konusu
gerçeğe şekil ve görünürlük kazandırarak gerçekliği oluşturur.114 Bu bakış
açısına göre şirketlerin muhasebe şeffaflığına dayalı bir performans ölçütü
geliştirilmesine yönelik iddia spekülatiftir. Zira tüm muhasebe sistemleri
111
Pruzan, P.; “Corporate Reputation: Image and Identity,” Corporate Reputation Review,
Vol.4, No.1, 2001, s.57.
112
---------- “Faster Reporting Could Boost Shareholder Value,” Financial Executive, Vol.19,
No.1: 2003. s. 10
113
Christensen (2002:162),
De Chernatony, L.; 2002, “Living the Corporate Brand: Brand Values and Brand Enactment,”
Corporate Reputation Review, Vol.5, No.2/3, 2002, s.106
Einwiller ve Will, 2002, s.105.
114
Morgan ve Takahishi , 2002, s.173
139
Sinan YILMAZ
yönetim tarafından istismar edilebilecek çeşitli saptırmalar içermektedir.
Yüksek düzeyde şeffaflık ve sık bilgi açıklaması yatırımcıların çeşitli yatırım
araçları arasındaki tercihleri için önemli karar faktörleridir. Şeffaflığın
olmaması durumunda yatırımcılar ne tür bir firmaya yatırım yaptıklarını
bilemeyecekleri için dikkatli hatta tedirgin olmaktadır. Şeffaflık kapsamında
yatırımcılara sunulan bilgiler firma içerisindeki bilgi toplama ve analiz
sürecinin itici gücünü oluşturmaktadır. Hissedar değeri yaratımı bu
bağlamda yöneticilerin zayıf finansal performans karşısında hızlı tepki
verebilme ve gerekli örgütsel düzenlemeleri çabucak gerçekleştirebilme
yetkinlikleri ile yakından ilgilidir.
Şirketlerin rekabetçiliklerini arttırabilmeleri, daha yüksek şeffaflık
sağlayabilmeleri ve kurumsal yönetimde başarılı olabilmeleri için hissedar
değerini yönetimin temel amaçlarından biri haline getirmesi gerekmektedir.
Kapsamlı finansal raporlar yatırımcıların firmanın gelecekteki finansal
performansını daha iyi ölçmelerine olanak sağladığı için hissedarlar için
değerlidir. Şirketler iyi bir kurumsal itibar ve başarılı yönetişim
uygulamalarının sermaye cezp etme üzerindeki etkisini anlamalı ve hissedar
değeri yaratan alanlar üzerinde odaklanmalıdır. Bu bağlamda finansal ve
finansal olmayan bilgilerin paydaşlara iletilmesi son derece önem
taşımaktadır.115
Kamunun aydınlatılması faaliyetleri öncelikle kurumsal yönetimin
şeffaflık şartının sağlanması için önemlidir. Düzenleme kurumları tarafından
getirilen kamunun aydınlatılmasına ilişkin biçim ve içerik standartları, asgari
düzeyde ortaklar ve finansal analistler için gerekli olan bilgileri kapsarken;
daha geniş anlamda kurumsal iletişim faaliyetlerinin bütüncül çerçevesi
içerisinde, işletmenin mevcut durumu, geleceğe ilişkin performans
beklentileri ve bu beklentileri karşılamaya yönelik potansiyeli hakkında ilgili
tüm paydaşların bilgi gereksinimlerini de karşılayarak kurumsal itibarın
oluşturulması ve korunmasında son derece önemli role sahiptir.
115
Philip, Rachel; 2002, “Getting the Right Perception on Shareholder Value,” Business
Times, 25 July.
2002, s.5
140
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Bu bağlamda sadece işletmenin finansal performansına ilişkin
finansal raporların paylaşılmasından öte, tüm paydaşların bilgi
gereksinimlerini karşılayacak bir bilgi paylaşımı işletmeler için önemlidir.
Burada paylaşılacak olan bilgiler işletmenin finansal performansının yanı
sıra sosyal ve çevresel performansını da içererek işletmelerin mali
sermayelerinin yanı sıra sosyal ve beşeri sermayelerini de destekleyecektir.
İşletme kamunun aydınlatılması kapsamında ağırlıklı olarak finansal
ve operasyonel bilgileri paydaşları ile paylaşır. Bu bilgiler işletme
paydaşlarının pek çoğunun bilgi gereksinimlerini kısmen veya tamamen
karşılar. İşletmeden paydaşlara yönelik bilgi sunumu hem iradi (kamunun
aydınlatılması ve diğer kurumsal iletişim faaliyetleri) hem de irade dışı
(medya da işletme ile ilgili yer alan haberler, paydaşlar arası iletişim gibi)
biçim ve kanallar da olabilir.
Paydaşlar kendilerine sunulan bu bilgileri işleyerek ve yorumlayarak
işletmeler hakkında birtakım kanı, algı ve değerler geliştirir. Bu süreçte
farklı paydaş gruplarının sahip olduğu farklı çıkar ve öncelikler hangi
kanallardan edindikleri hangi bilgileri bu anlamlandırma sürecinde ne
biçimde kullanacaklarını belirler. Müşteriler birincil olarak ürün ve hizmet
sunumları ile ilgili bilgilere önem verirken çalışanlar ise çalışma ortamı, iş
güvenliği, ücret, kariyer olanakları vb. bilgilere önem verirler. Yatırımcılar
ve ortakların ise işletme tarafından yapılan tüm bilgi sunumlarına önem
vermekle beraber öncelikli olarak finansal bilgilere önem vermesi
kaçınılmaz bir sonuçtur.
Ancak burada sadece bilginin ulaştırılması değil, söz konusu bilginin
nitelikleri de önemlidir. Farklı paydaş gruplarına yönelik bilgi sunumu söz
konusu paydaş gruplarının ilgi düzeyleri, bilgiyi anlama ve yorumlama
yetenekleri gibi faktörleri de göz önünde bulundurmalıdır. Bu bağlamda
işletmenin paydaşlarını tanıması ve paydaşlara ilişkin sahip olduğu bilgi
doğrultusunda onlara yönelik bilgi akışını sağlaması kurumsal itibara katkı
sağlayacak bilgi sunumunu mümkün hale getirecektir.116
116
Eryılmaz, 2008 s.162-163.
141
Sinan YILMAZ
6. SONUÇ
İşletmelerin paydaş beklentilerini başarılı bir biçimde karşılaması
soncu elde ettiği, paydaşlar nazarında rakiplere göre sahip olduğu konum
olarak tanımlanabilecek kurumsal itibar, işletmelerin rekabet sürecinde
başarılı olmak için gereksinim duyduğu kaynakları elde edebilmeleri için
önemli bir faktördür. Benzer biçimde, işletmenin bu kaynaklarla elde ettiği
rekabet üstünlüğü sonucunda, paydaş beklentilerini başarılı bir biçimde
karşılaması da işletmenin kurumsal itibarını güçlendirmekte ve
desteklemektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde kurumsal itibar, rekabet
sürecinde hem bir girdi hem de çıktı olarak yer alır.
Paydaşların işletmelerden çok farklı beklentileri bulunmakla beraber,
tüm paydaşların işletmeden temel ortak beklentisi işletmelerin paydaşlara
ihtiyaç duydukları bilgiyi doğru, zamanlı ve güvenilir bir biçimde
sunmasıdır.
Kamunun
aydınlatılması
kapsamında
işletmelerin
gerçekleştireceği bilgi sunumları, işletmenin pek çok paydaşı tarafından
izlenerek işletmenin itibarının oluşumu ve şekillenmesinde önemli bir yer
tutmaktadır. Dolayısıyla işletmelerin bu kapsamda gerçekleştirdikleri bilgi
akışı, olabildiğince fazla paydaşın işletme ile olan ilişkisi ve ilgisini
kapsayacak bir biçimde gerçekleştirilmeli, hatta kamu otoriteleri tarafından
getirilen zorunlulukları aşarak işletme şeffaflığını en üst düzeye
çıkartmalıdır. Şeffaflık kendi başına önemli bir amaç olmakla beraber
kurumsal itibarın oluşumu ve şekillenmesinde de çok önemli bir yere
sahiptir. Kısaca kamunun aydınlatılmasının işletmenin paydaşları ile etkili
bir iletişim kurması ve kurumsal itibarına katkı sağlayacak bir biçimde
yürütmesi için önemli bir fırsat olduğu söylenebilir.
142
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
YARARLANILAN KAYNAKLAR
---------- “Faster Reporting Could Boost Shareholder Value,” Financial
Executive, Vol.19, No.1: 2003.
Alsop, R. J. “Corporate Reputation: Anything but Superficial- The Deep but
Fragile Nature of Corporate Reputation”, The Journal of Business
Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004
Amit, Raphael ve Paul J. H. Schoemaker; “Strategic Assets and
Organizational Rents,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.1:
1993
Antunovich, P, D. Laster ve S. Mitnick; “Are High Quality Firms Also High
Quality Investments?” Current Issues in Economics and Finance, Vol.6,
No.1: 2000.
Barney, J. B.; “Firm Resources and Sustained Competitive Advantage,”
Journal of Management, Vol.17, No.1: 1991
Beatty, R. P. ve J. R. Ritter; “Investment Banking, Reputation and
Underpricing of Initial Public Offerings,” Journal of Financial Economics,
Vol.15: 1986
Bickerton, D. “Corporate Reputation vs. Corporate Branding: The Realist
Debate” Corporate Communication: An International Journal, Vol. 5
No.1, 2000, s.43.
Bromley, D.; Reputation, Image and Impression Management, Sussex:
John Wiley and Sons, 1993.
Christensen, L. T.; “Corporate Communication: The Challenge of
Transparency,” Corporate communications: An International Journal,
Vol.7, No.3: 2002
143
Sinan YILMAZ
Clarkson, Max; “A Stakeholder Framework for Analyzing and Evaluating
Corporate Social Performance,” Academy of Management Review,
Vol.20, No.1, 1995
Davies, Gary, vd.; Corporate Reputation and Competitiveness, London:
Routledge, 2003.
De Chernatony, L.; “Living the Corporate Brand: Brand Values and Brand
Enactment,” Corporate Reputation Review, Vol.5, No.2/3: 2002
Diericx, I. ve K. Cool; “Asset Stock Accumulation and Sustainability of
Competitive Advantage,” Management Science, Vol.35: 1989
Dobson, J.; “Moral Hazard, Adverse Selection and Reputation: A
Synthesis,” Managerial Finance, Vol.16, No.6: 1992
Donaldson, Thomas ve Lee Preston; “A Stakeholder Theory of the
Corporation: Concepts, Evidence and Implications,” Academy of
Management Review, Vol.20, No.1, 1995
Dowling, Grahame; Creating Corporate Reputations: Identity, Image
and Performance, London: Oxford University Press, 2001.
Doyle, P.; Value-Based Marketing: Marketing Strategies for Corporate
Growth and Shareholder Value, Alden Press. 2000.
Eryılmaz, Mehmet E. “Örgüt İtibarı Kavramı ve Yönetimi ile İlgili Bazı
Sorunlar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.8 S.1, 2008 .
Fombrun, Charles; Reputation: Realizing Value from the Corporate
Image, Boston: Harvard Business School Press, 1996.
Fombrun, C. ve M. Shanley;, “What’s in a Name? Reputation Building and
Corporate Strategy,” Academy of Management Journal, Vol.33, No.2:
1990.
Fombrun, Charles ve Cees van Riel, “The Reputation Landscape,”
Corporate Reputation Review, Vol.1, No.1:, 1997.
144
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Fombrun, Charles ve Cees van Riel; Fame & Fortune: How Successful
Companies Build Winning Reputations, New Jersey: Pearson Education
2004.
Fombrun, C. ve V. Rindova;, “The Road to Transparency: Reputation
Management at Royal Dutch Shell,” Edit. M. H. Shultz ve L. M. Holten,
The Expressive Organization: Linking Identity, Reputation and the
Corporate Brand, Oxford: Oxford University Press, 2000 .
Gardberg, Naomi; “How Do Individuals Construct Corporate Reputations?:
Examining the Effects of Stakeholder Status and Firm Strategy on Cognitive
Elaboration and Schema Complexity About Firm Performance,”
(Unpublished Doctorate Dissertation), New York University, 2001.
Goldberg, Rochelle; “Corporate Image: Business Competency vs. Social
Conscience,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Harvard University
1998.
Goldberg, A. I., G. Cohen ve A. Fiegenbaum; “Reputation Building: Small
Business Strategies for Successful Venture Development,” Journal of
Small Business Management, Vol.41, No.2: 2003.
Gotsi, M. ve A. Wilson; “Corporate Reputation: Seeking a Definition,”
Corporate Communications: An International Journal, Vol.6, No.1,
2001.
Gupta, Shruti; “Strategic Dimensions of Corporate Image: Corporate Ability
and Corporate Social Responsibility as the Sources of Competitive
Advantage via Differentiation,” (Unpublished Doctorate Dissertation),
Temple University, 2002.
Hall, Richard; “The Strategic Analysis of Intangible Resources,” Strategic
Management Journal, Vol.13, No.2: 1992.
Hall, Richard; “A Framework Linking Intangible Resources and
Capabilities to Sustainable Competitive Advantage,” Strategic
Management Journal, Vol.14, No.8: 1993.
145
Sinan YILMAZ
Harris, F. ve L. De Chernatony “Corporate Branding and Corporate Brand
Performance,” European Journal of Marketing, Vol.35, No.3/4: 2001, s.
441-456
Jones, Gary; 1997, “Reputation as Reservoir: The Value of Reputation as a
Buffer Against Loss in Times of Economic Crises,” (Unpublished
Doctorate Dissertation), University of South California.
Kambora, Kenneth;, “Strategic Regeneration,” (Unpublished Doctorate
Dissertation), University of California Irvine. 2000
Kılıç, Metin. “Kurumsal Yönetim” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal
Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009. s.
129.
Klein, B. ve K. Leffler; “The Role of Market Forces in Assuring
Contractual Performance,” Journal of Political Economy, Vol.89, 1981.
Long-Tolbert, Sylvia; “A Conceptual Framework and Empirical Tests of
The Antecedents and Consequences of Corporate Reputation: A Study of
Consumer Markets,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Ohio State
University 2000.
Mahon, J. F.; “Corporate Reputation: A Research Agenda Using Strategy
and Stakeholder Literature,” Business & Society, Vol.41, No.4: 2002.
Means, Howard, Money and Power: The History of Business. New York:
John Wiley and Sons, 2001.
Marwick, N. ve C. Fill; “Towards a Framework for Managing Corporate
Identity,” European Journal of Management, Vol.31, No.5/6: 1997.
Mayo, Vol.; “Too Many Codes, too Much Box Ticking, too Little
Shareholder Value?” Corporate Finance, No.215, 2002, s.2.
Michalisin, Michael; “Strategic Assets and Firm Performance: An Empirical
Study of the Resource Based View’s Main Prescriptions,” (Unpublished
Doctorate Dissertation), Kent State University, 1996.
146
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Michalisin, Michael, Robert Smith ve Douglas Kline; “In Search of
Strategic Assets,” International Journal of Organizational Analysis,
Vol.5, No.4, 1997.
Milgrom, P. ve J. Roberts; “Price and Advertising Signals of Product
Quality,” Journal of Political Economics, Vol.94: 1986.
Morgan, G. ve Y. Takahashi; “Shareholder Value in the Japanese Context,”
Competition & Change, Vol.6, No.2: 2002.
Philip, Rachel; “Getting the Right Perception on Shareholder Value,”
Business Times, 25 July. 2002
Peteraf, Margaret; “The Cornerstones of Competitive Advantage: A
Resource Based View,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.3,
1993.
Porter, M., Competitive Advantage: Creating and Sustaining Superior
Performance, New York: The Free Press 1985.
Post, James, Lee Preston ve Sybille Sachs. Redefining the Coporation:
Stakeholder Management and Organizational Wealth. Stanford:
Stanford University Press, 2002.
Rao, H.; “The Social Construction of Corporate Reputation: Certification
Contests, Legitimization and the Survival of Organizations in the American
Automobile Industry “1895-1912”,” Strategic Management Journal,
Vol.19, Winter:, 1994.
Resnick, J.T., “Corporate Reputation: Managing Corporate ReputationApplying Rigoruous Measures to a Key Asset. The Journal of Business
Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004.
Rindova, Violina; “Competing for the Mind: Corporate Communications
and Observers’ Interpretations of Specialty Coffee Chains”, (Unpublished
Doctorate Dissertation), New York University, 1998.
147
Sinan YILMAZ
Roberts, P.W. ve G. Dowling. “Corporate Reputation and Sustained
Superior Financial Performance” Strategic Management Journal, No. 23,
2002, s-1077-1093
Rose, C. ve Thomsen S. “The Impact of Corporate Reputation on
Performance: Some Danish Evidence, European Management Journal,
Vol. 22, No. 2, 2004.
Rumelt, Richard;, “Towards a Strategic Theory of the Firm,” R. B. Lamb
(Editör.), Competitive Strategic Management, New Jersey: Prentice Hall,
1984.
Sabate, J.M.F. ve Puente E.Q., “Empirical Analysis of Relationship Between
Corporate Reputation and Financial Performance: An Survey of the
Literature” Corporate Reputation Review, Vol. 6 No.2, 2003.
Sarıkaya, Muammer. “Paydaş Yönetimi” Yönetim Yaklaşımlarıyla
Kurumsal Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta
Yayınları, 2009.
Schreiber, E. S.;“Why do Many Otherwise Smart CEOs Mismanage the
Reputation Asset of their Organization?” Journal of Communication
Management, Vol.6, No.3: 2002.
Shapiro, C.; “Premiums to High Quality Products as Returns to Reputation,”
Quarterly Journal of Economics, Vol.98:1983.
Sjovall, Maria; 2002, “From Actions to Impressions: Cognitive Attribution
Theory and the Formation of Corporate Reputation,” 2002 Winner Best
MBA Paper in Corporate Citizenship, The Center For Corporate Citizenship
at
Boston
College.
http://www.bcccc.net/index.cfm?fuseaction=document.showDocumentByI
D&nodeID=1&DocumentID=411
Steiner, George ve John Steiner., Business, Government and Society: A
Managerial Perspective, Singapore: McGraw-Hill, 1997
148
KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR
Steyn. B, ve Puth, G. Corporate communication Strategy. Heinemann:
Sandown, 2000.
Testa, M. R.; “A Model for Organisation-based 360 Degree Leadership
Assessment,” Leadership & Organisation Development Journal, Vol.23,
No.5, 2002, s. 260-268.
The Wirthlin Report, 2000, “Maximizing Corporate Reputation” April,
mailto:[email protected] adresinden temin edilebilir.
Wartick, Steven; “Measuring Corporate Reputation: Definition and Data,”
Business & Society, Vol.41, No.4, 2002, s. 371-392.
Wernerfelt, Binger; “A Resource Based View of the Firm,” Strategic
Management Journal, Vol.5, No.2 1984,
Yılmaz, Sinan. “Kurumsal İtibar” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal
Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009.
Zyglidopoulos, S.C., “The Issue Life-cycle: Implications for Reputation for
Social Performance and Organizational Legitemacy”, Corporate
Reputation Review, Vol.6. No.1, 2003.
149
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
Yrd. Doç. Dr. Muammer SARIKAYA
Yalova Üniversitesi
Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi
1. GĠRĠġ
ĠĢletmelerin baĢlıca amaçlarından biri de uzun vadede sürdürülebilir
olmaktır. Bu nedenle iĢletmeler varlıklarını borçlu oldukları paydaĢlarla
iliĢkilerine büyük önem vermektedir. Bu paydaĢlarla iliĢkiler birebir olduğu
gibi, bir paydaĢ ağı Ģeklinde de olabilmektedir. Finansal paydaĢlar
iĢletmelerin son dönemlerde en fazla duyarlı olduğu ve sürdürülebilir
olmalarında etkili olan baĢlıca paydaĢ ağıdır. Ancak, yalnızca bu paydaĢ
ağına odaklanmak, finansal piyasalarda baĢarılı olmak için yeterli değildir.
PaydaĢ etkileĢiminin giderek arttığı günümüz iĢ dünyasında ikincil denilen
paydaĢ grupları da oldukça etkilidir. Bu paydaĢlar, diğer paydaĢların
iĢletmeye olan algısını olumlu veya olumsuz yönde etkileyebildiği gibi,
sahip oldukları etki alanlarına bağlı olarak da iĢlemeyi etkileyebilmektedir.
Bu bağlamda iĢletmelerin diğer alanlarda olduğu gibi finansal
piyasalarda da sürdürülebilir olmaları için etkin bir paydaĢ yönetimine
ihtiyaçları vardır. Ayrıca piyasalardaki etkileĢimi duyarlı bir biçimde takip
edebilmeli ve birincil paydaĢlar kadar ikincil paydaĢlarla olan iliĢkileri de
dikkate almalıdır. Ġkincil paydaĢlara yönelik sorumlulukların asgari düzeyde
de olsa gerçekleĢtirilmesi, baĢta yatırımcılar olmak üzere diğer paydaĢlarla
olan iliĢkileri de olumlu yönde etkileyecektir.
Muammer SARIKAYA
2. PAYDAġLAR
PaydaĢ kavramı 1963‟lerde ortaya çıkmasına rağmen paydaĢ teorisi
Freeman‟ın (1984) “Strategic Management: A Stakeholder Approach” adlı
kitabıyla kabul görmüĢtür. Bu anlamda günümüzdeki kullanımıyla paydaĢ
kavramını ortaya koyan ve paydaĢ teorisinin kurucusu olarak Edward
Freeman kabul edilmektedir1.
PaydaĢ; iĢletmenin faaliyetlerinin etkileyen, faaliyetlerinden
etkilenen birey, grup ve örgütlerdir. ĠĢletme için varlığını borçlu olduğu
paydaĢlarıyla iliĢkilerini yönetebilmesi oldukça önemlidir. Bu yüzden
paydaĢ yönetimi geleneksel yönetimin ortaya koyduğu sınırların da ötesine
geçmekte ve tüm paydaĢların yönetilebileceğini savunmaktadır2.
PaydaĢ kavramı, iĢletmenin sınırlarını, sorumluluklarını ve yönetim
biçimini yeniden Ģekillendirmesine yol açmaktadır. Çünkü mevcut iĢ
çevresinde iĢletmenin ayakta kalabilmesinde ve baĢarısında etkili olan tüm
birey ve/veya grupların iĢletme üzerinde çeĢitli Ģekillerde payı vardır. Bu
pay, iĢletmenin sorumluluklarını belirlemesine ve sınırlarını yeniden
çizmesine imkan sağlamaktadır. Ayrıca paydaĢ yönetimi, iĢletmenin
faaliyetini gerçekleĢtirirken ilgili tüm paydaĢların beklenti ve ihtiyaçlarını
dikkate almayı vurgulamaktadır. Bu nedenle paydaĢ yönetimi, iĢletmeler
tarafından son dönemlerde hassasiyetle üzerinde durulan bir konu olmanın
yanı sıra varlığını sürdürebilmenin önemli bir anahtarı olarak
görülmektedir3.
PaydaĢların böylesi geniĢ bir yelpazede ele alınarak
değerlendirilmesi, iĢletmelerin daha öngörülebilir bir yol haritası çizmesine
olanak sağlamaktadır. Tüm paydaĢlara karĢı duyarlı ve sorumlu bir yönetim
yaklaĢımının daha sürdürülebilir olacağını söylemek mümkündür4.
1
Muammer Sarıkaya, F. ZiĢan Kara, “Bir Ağ Ekonomisi Olarak Yeni Ekonomi ve PaydaĢ
Teorisi ĠliĢkisi”, 6. Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, (2007), s.1855.
2
Senem Besler, Muammer Sarıkaya, “Kurumsal Ġtibarı Yaratmada Kurumsal PaydaĢ
Yönetimi ve Medya ile ĠliĢkilerin Önemi”, 2008 Muhan Soysal ĠĢletmecilik Konferansı:
ĠĢletmecilikte Yeni GeliĢmeler ve Fırsatlar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, (2008), s.144.
3
Ġnan Özalp, H. Zümrüt Tonus, Muammer Sarıkaya, “Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi
Öğrencilerinin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Algılamaları Üzerine Bir AraĢtırma”, Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:8, Sayı:1, (2008), s.70.
4
Muammer Sarıkaya, “PaydaĢ Yönetimi” Yönetim YaklaĢımlarıyla
Sürdürülebilirlik, Ed: Senem Besler, (Ġstanbul: Beta Basım, 2009), s.43.
152
Kurumsal
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
Bu bağlamda iĢletmelerin baĢarılı ve sürdürülebilir olmasında
paydaĢlarını aydınlatmasının ve paydaĢlarıyla iliĢkilerine önem vermesinin
rolü büyüktür. Bu paydaĢ grupları içinde iĢletmelerin öncelikli gördüğü
birincil paydaĢların yanı sıra ikincil paydaĢların da iĢletmeye olan
yaklaĢımlarını dikkate almak gerekmektedir. Sonuç olarak etkileĢimin
giderek arttığı günümüz iĢ dünyasında paydaĢlara yönelik sorumluluklar
artmakta ve bir ihtiyaç haline gelen paydaĢ yönetimi iĢletmelere önemli
yükümlülükler getirmektedir.
3. PAYDAġ ÖNCELĠKLERĠ
PaydaĢların iĢletme açısından önem düzeyleri zamanla
değiĢebilmektedir. Ancak literatürde farklı paydaĢlara farklı düzeylerde
önem verilmesine iliĢkin bazı görüĢ ayrılıkları vardır. Carroll, daha fazla
güce ve meĢruiyete sahip paydaĢların daha fazla ilgi gerektireceğini
vurgulamaktadır. Donaldson ve Preston (1995), tüm insanların ve grupların
fayda sağlamaya yönelik iĢletmede meĢru çıkarlarının olduğunu ve birinin
çıkarlarının ve yararlarının bir baĢkasının üzerinde önceliğinin olmadığını
öne sürmektedir. Evan ve Freeman (1988), paydaĢ teorisinin, bir grubun bir
baĢkasının adına fayda sağlaması halinde bile, bir paydaĢ grubuna bir
baĢkasına karĢı öncelik vermediğini ifade etmektedir5.
PaydaĢların önemi, iĢletmenin izlediği stratejilere göre de
değiĢebilmektedir. Eğer bir iĢletme saldırgan büyüme stratejisini izliyorsa
finansörlerin önemi artabilir. Diğer yandan farklılaĢtırma stratejisini izleyen
bir iĢletme, tedarikçiler üzerinde daha fazla denetim ihtiyacı duyabilir. Yine
satın alma stratejisi izleyen bir iĢletme, hükümet veya rakiplere daha fazla
ilgi gösterme ihtiyacı duyabilir. Kısacası iĢletme ve paydaĢları arasındaki
karĢılıklı bağımlılık, iĢletmenin izlediği stratejilerden güçlü bir Ģekilde
etkilenebilmektedir6.
PaydaĢları yönetmek için stratejiler geliĢtirme ve uygulamada daha
önemli paydaĢlara daha çok önem verilmesi için paydaĢlar öncelik sırasına
5
Melisa A. Schilling, “Decades Ahead of Her Time: Advancing Stakeholder Theory Through
the Ideas of Mary Parker Follett”, Journal of Management History, Vol.6, No.5, (2000),
s.225-226.
6
Jeffrey S. Harrison, Caron H. St. Jhon, “Managing and Partnering with External
Stakeholders”, Academy of Management Executive, Vol.10, No.2, (1996), s.50.
153
Muammer SARIKAYA
konmalıdır. Birincil paydaĢların yanı sıra önemli ikincil paydaĢlar da
iĢletmenin varlığını sürdürmesi ve büyümesinde çok büyük bir etkiye
sahiptir7. Bu nedenle iĢletmelerin paydaĢ önceliklerini belirlemeleri,
gerçekleĢtireceği faaliyetlerin de katma değerini artıracaktır.
Bazen paydaĢlar arasındaki etkileĢimlerin iĢletme üzerindeki etkisi
bir paydaĢ grubunun doğrudan etkisinden daha önemli olabilmektedir.
Örneğin, bir iĢletmenin ağaç kesimini protesto eden çevreci grupların bu
faaliyet üzerindeki etkisi çok az olabilir. Ancak aynı protestocu grupların
protestosu televizyonda gösterilirse iĢletmenin kamuoyundaki imajında
önemli bir etki yaratabilir8. ĠĢletmeler bu unsurları da dikkate alarak
paydaĢlarının iĢletme üzerindeki paylarını ve öncelik düzeyini etkin bir
Ģekilde belirlemelidir.
Sonuç olarak her iĢletme yapısına, sektörüne ve faaliyet gösterdiği
yer ve zamana göre farklı paydaĢ önceliklerine sahiptir. ĠĢletmelerin baĢarılı
olmasında bu paydaĢların yaratacağı katma değerin büyük önemi vardır.
Ayrıca çevresel değiĢkenlerin öngörülemezliğinin arttığı günümüz iĢ
dünyasında paydaĢlarla öncelik düzeyleri çerçevesinde kurulacak uzun
dönemli ve sağlıklı iliĢkiler iĢletmelere rekabet üstünlüğü sağlayacaktır9.
4. PAYDAġ DĠNAMĠĞĠ
PaydaĢ dinamiği paydaĢlar karmasının zamanla değiĢebileceği ve
bazı paydaĢ gruplarının zamanla daha fazla önem kazanırken, bazılarının
önem ve önceliklerinin azalabileceğini ifade etmektedir10.
PaydaĢ dinamiği kavramı Freeman (1984) tarafından kabul
edilmektedir ve ona göre paydaĢlar zamanla ve iĢletme üzerinde sahip
oldukları payların önemine bağlı olarak değiĢebilir. Alkhafaji (1989) aynı
zamanda bu kavramın anlaĢılmasına katkı sağlamak ve dinamiği açıklamak
7
Jeffrey S. Harrison, Caron H. St. John. Strategic Management of Organizations and
Stakeholders: Concepts, 2nd Edition, (Cincinnati, Ohio: South Western College Publishing,
1998), s.17.
8
Michael Jay Polonsky. “A Stakeholder Theory Approach to Designing Environmental
Marketing Strategy”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol.10, No.3, (1995),
s.35.
9
Sarıkaya, Kara, 2007, a.g.e., s.1858.
10
Arun A. Elias, Robert Y. Cavana and Laurie S. Jackson, “Stakeholder Analysis for R&D
Project Management”, R&D Management, 32, 4, (2002), s.304.
154
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
için paydaĢları, “iĢletmenin sorumlu olduğu gruplar” olarak
tanımlamaktadır11. Bu bağlamda paydaĢların önem ve önceliğinin ve iĢletme
üzerindeki paylarının değiĢmesi, iĢletmelerin kurumsal sosyal
sorumluluklarını da etkilemekte ve bu alandaki uygulamaların da
değiĢmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle yöneticilerin paydaĢ
dinamiğini hassasiyetle takip etmesinin etkin bir kurumsal sosyal sorumluluk
için büyük önem taĢıyacağı söylenebilir.
PaydaĢ iliĢkilerinin dinamik yönü, hem nasıl ve ne zaman bir
paydaĢın bir baĢka paydaĢ grubuyla yer değiĢtirebileceğini hem de
iĢletmenin nasıl paydaĢların yerlerini değiĢtirmeye baĢlayacağını öngörmek
için yararlıdır. Ne zaman ve nasıl paydaĢların ilave özellikler edindiklerini,
söz konusu özellikleri yitirdiklerini veya istenilen özelliklere sahip diğer
paydaĢlar yoluyla etki yaratabileceklerini anlama çabalarında paydaĢ
dinamiği dikkate alınmaktadır12.
Bireyler toplumda birden çok çıkara ve kimliğe sahip olabilmektedir.
Bu çıkarlarını karĢılamak ve kimliklerini oluĢturmak için yine birden fazla
paydaĢ grubunun içinde yer alabilmektedir. Bu durum bireylerin paydaĢ
grubu üyeliklerinin örtüĢmesiyle sonuçlanabildiği gibi paydaĢ gruplarının
örgütle ve kendi aralarındaki iliĢkilerini de etkilemektedir. Bir iĢletmeye
yönelik yapılan eylem, aynı bireylerin hem çevreci grupların hem de tüketici
haklarını korumaya yönelik bir grubun üyesi olmaları nedeniyle her iki grup
adına yapılmasına imkan sağlamakta ve her iki grup arasındaki iliĢkileri
etkileyebilmektedir13. Örneğin, bir iĢletmenin çalıĢanı aynı zamanda o
iĢletmenin bir müĢterisi, hissedarı olabilirken (örneğin, çalıĢanlara çalıĢtığı
iĢletmenin hisselerinin verildiği ödüllendirme sistemi olan çalıĢan hisse
sahipliği planında olduğu gibi), iĢletmeye baskı yapan bir sendikanın veya
sivil toplum kuruluĢunun üyesi de olabilmektedir. Bütün bunların ötesinde
aynı birey, iĢletmenin bulunduğu yerdeki toplumun da bir ferdidir.
11
Elias ve diğ., 2002, a.g.e., s.304.
12
Michele D. Bunn, Grant T. Savage, Betsy B. Holloway, “Stakeholder Analysis for MultiSector Innovations”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol.17, No.2/3, (2002),
s.199.
13
Timothy J. Rowley, Mihne Moldoveanu, ”When Will Stakeholder Groups Act? An Interestand Identity- Based Model of Stakeholder Group Mobilization”, Academy of Management
Review, Vol.28, No.2, (2003), s.205-212.
155
Muammer SARIKAYA
ġekil 1. PaydaĢ Grubu Üyeliklerinin ÖrtüĢmesi
ġekil 1„de de görüldüğü gibi bir paydaĢ, birbiriyle çatıĢan amaçlara
ve önceliklere sahip birden fazla paydaĢ grubuna katılabilmektedir. Bu
durumda farklı rollere ve bakıĢ açılarına sahip aynı birey farklı beklentilere
sahip olabilmektedir14. Bu tür durumlarla özellikle çoğulcu toplumlarda daha
fazla karĢılaĢıldığından, bu toplumlarda faaliyet gösteren iĢletmeler
paydaĢlarıyla olan iliĢkilerinde daha hassas olmak zorundadır.
ĠĢletmeler paydaĢlarına yönelik kurumsal sosyal sorumluluk
çalıĢmalarında bazı maliyetlere katlanmak zorundadır. Bu noktada paydaĢ
14
A. Pouloudi, E. A. Whitley, “Stakeholder Identification in Inter-Organizational Systems:
Gaining Insights for Drug Use Management Systems”, European Journal of Information
Systems, 6, (1997), s.6.
156
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
dinamiğinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Zamanla belirginliği ve
önemi değiĢen paydaĢlara veya rolleri ve beklentileri artan paydaĢlara
yönelik sorumluluklar da değiĢecektir. Bu dinamiği etkin bir Ģekilde analiz
edemeyen iĢletmelerin uyguladıkları kurumsal sosyal sorumluluk
faaliyetlerinin katma değeri düĢebilir, hatta iĢletmeyi olumsuz yönde
etkileyecek maliyetlerle karĢılaĢılabilir. Çünkü iĢletmeler ellerindeki
kaynağa göre hareket etmektedir ve paydaĢ dinamiğini dikkate almadan
statik bir sosyal sorumluluk anlayıĢı iĢletmeye zarar verebilir.
5. ĠKĠNCĠL PAYDAġLAR
Ġkincil paydaĢlar, iĢletmeyi dolaylı olarak etkileyebilen veya iĢletme
faaliyetlerinden dolaylı yönden etkilenen paydaĢlardır. Bu tür paydaĢlar
iĢletmenin faaliyetlerinde doğrudan yer almazlar ve iĢletmenin varlığını
sürdürmesinde temel teĢkil etmezler. Ancak iĢletmeyle dolaylı iliĢkileri bu
paydaĢların etki düzeylerinin düĢük olduğu anlamına gelmemektedir. Bu
paydaĢlar, iĢletmenin faaliyetlerini destekleyen veya iĢletmenin faaliyetlerine
karĢı çıkan bir kamuoyu oluĢturarak kurumsal itibarı etkileyebilmektedir15.
Ġkincil paydaĢlar iĢletmeden iĢletmeye değiĢebilmektedir. PaydaĢ
teorisi ikincil paydaĢların da yönetilebileceğini savunmakta ve iĢletmelerin
uzun dönem varlığını sürdürebilmeleri için bu paydaĢlarla iliĢkileri
yönetilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bölümde belli baĢlı paydaĢları
ele alacağız. Bu paydaĢların sayısını artırmak mümkündür.
5.1. Hükümet
ĠĢletmelerin hükümetle olan iliĢkileri ve hükümete yönelik
sorumlulukları oldukça önemlidir. Yöneticilerin hükümetle olan
iliĢkilerindeki sorumluluğu aynı zamanda iĢletmeye olan sorumluluklarının
bir bölümünü oluĢturmaktadır. Bu nedenle yöneticilerin, iĢletme-hükümet
iliĢkisinin önemini kavraması ve hükümete yönelik sorumluluklarının
bilincinde olması gerekmektedir16.
15
Ann Svendsen, The Stakeholder Strategey, (San Francisco: Berrett-Koehler Publishers
Inc., 1998), s.22.
16
Peter Drucker, Yönetim: Görevleri, Sorumlulukları, Uygulamaları, Çev: FatoĢ Dilder,
(Ankara: ODTÜ Basım, 1994), s.263-264.
157
Muammer SARIKAYA
ĠĢletmeler, hükümetlerle bireysel olarak iliĢkiye girebildiği gibi,
çeĢitli örgütlenmeler Ģeklinde de iliĢkilerde bulunabilmektedir. Örneğin
ülkemizdeki TOBB, TÜSĠAD gibi örgütlenmeler bu türdendir. Bu Ģekilde
iĢletmeler, hükümetlerle olan iliĢkilerinde daha güçlü konuma gelebilmekte
ve hükümetleri yönlendirebilmektedir.
Faaliyetlerini vergilerden elde ettikleri gelirlerle gerçekleĢtiren ve
vergi konusuna büyük önem veren hükümetler için iĢletmenin kârlılığı aynı
zamanda hükümete karĢı da bir sorumluluğu olarak algılanabilmektedir.
Bunun ötesinde, kanunlara uyma, denetim organıyla iĢbirliği, ulusal
politikalarla iĢbirliği ve yasal süreçlere aktif katılım gibi sorumluluklar
hükümete yönelik sorumluluklardandır17.
Günümüz piyasa ortamında hükümetlerle iĢletmeler arasıdaki
iliĢkinin boyutları ve sınırları daha da netleĢmiĢtir. Ortaya çıkan bu yapıda
devlet; adil bir rekabet ortamı sağlayan ve kurallara uymayanlara müdahale
eden bir hakem rolünü üstlenmektedir. Bununla birlikte hükümetlerin
aldıkları kararlar iĢletmelerin stratejileri üzerinde önemli etkilere sahiptir18.
Aynı zamanda hükümetler, iĢletme davranıĢlarını denetlemede
önemli role sahiptir. Yapılan denetleme faaliyetleri ile iĢletmelerin sosyal
sorumlu davranmaları amaçlanmaktadır. OECD‟ye göre hükümetlerin genel
maliye politikası faaliyetlerinin yanında bu tür idari düzenleme veya
yasalarla iĢletmelerin ya hükümetle ya da kendi aralarında sosyal sorunları
ele almak için ortaklık kurmalarına imkan sağlamaktadır19.
ĠĢletmelerin faaliyet gösterdiği ülkeye göre hükümetlerle iliĢkileri ve
beraberinde iĢletmelerin hükümetlere yönelik sorumlulukları da
değiĢmektedir. Ancak hükümetlerin taĢıdığı Ģu roller iĢletmeler için oldukça
önemlidir20:
17
Charles E. Watson, “Managing with Integrity: Social Responsibilities of Business as Seen
by America‟s CEOs”, Business Horizons, Vol.34, Issue 4, (1991), s.106.
18
Can Aktan, “Kurumsal Sosyal Sorumluluk”, Mercek, Yıl 11, Sayı 41, (2006), s.58.
19
Moses O. Oketch, “The Corporate Stake in Social Cohesion”, Corporate Governance,
Vol.4, No.3, (2004), p.14.
20
Archie B. Carroll, Ann K. Buchholtz, Business and Society: Ethics and Stakeholder
Management, Fourth Edition, (Australia: South-Western College Publishing, 2000), s.211.
158
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
 ĠĢletme için oyunun kurallarını düzenler,
 ĠĢletmenin ürün ve hizmetlerinin satın alıcısıdır,
 ĠĢletmeye istediği Ģeyleri yaptırmak için sözleĢme gücünü
kullanır,
 ĠĢletmenin teĢvikçisi ve destekleyicisidir,
 Büyük miktarda üretim araç ve gereçlerine sahiptir,
 Ekonomik büyümenin mimarıdır,
 Finansördür,
 ĠĢletmenin istismarına karĢı toplumun çeĢitli çıkarlarının
koruyucusudur,
 Toplumsal vicdanın kaynağıdır ve toplumsal amaçları karĢılamak
için kaynaklar dağıtır.
Hükümetler, bir paydaĢ grubu olarak iĢletmeden kendisine yönelik
sorumlulukları yerine getirmesini beklemesinin yanı sıra iĢletmenin diğer
paydaĢlara yönelik sorumluluklarını da yerine getirmesinde önemli bir etkiye
ve güce sahiptir. Ortaya koyduğu düzenleme ve politikalarla asgari düzeyde
de olsa iĢletmeler için bir kurumsal sosyal sorumluluk haritasını
çizebilmektedir. Bu nedenle iĢletmelerin faaliyet gösterdiği ülke
hükümetleriyle oluĢturacağı sağlıklı iliĢkiler ve hükümete yönelik
sorumluluklarını yerine getirmesi, iĢletme faaliyetlerini sürdürebilmesi için
gerekli olan yükümlülükler arasında yer almaktadır.
5.2. Yerel Yönetimler ve Yerel Toplum Grupları
ĠĢletmelerin faaliyet gösterdikleri toplumdaki yerel yönetimler ve
yerel toplum grupları, iĢletmeyi etkileyen ve iĢletmeden etkilenen önemli
paydaĢ gruplarıdır. Özellikle iĢletmelerin bir toplumda faaliyet göstermesine
yönelik onay almasında bu tür paydaĢ gruplarıyla olan iliĢkilerinin önemli
bir payı vardır.
Ġyi bir vatandaĢ olmak iyi bir komĢu olmayla baĢlar. Serbest
giriĢimcilikte her bireyin, yasalarla güçlendirilmenin dıĢında güzel bir
toplum ve güçlü bir ulus oluĢması ve bunun sürdürülmesi için çalıĢması
önemlidir. Ġyi bir vatandaĢ, hükümetine, toplumun çıkarlarına ve
beklentilerine destek olur. Bu anlamda günümüz liderleri, sağlıklı, güçlü
159
Muammer SARIKAYA
toplum ve ekonomik süreçle iĢletmelerin baĢarısı arasında bir iliĢkinin
olduğunu kabul etmektedir21.
Gerek yerel, gerek ulusal ve gerekse global toplumlar iĢletmelerin
iyi vatandaĢ olmalarını ve yaĢam kalitesine katkı sağlamalarını
beklemektedir. Bulundukları toplumları ihmal eden iĢletmeler, baskılara
maruz kalabilirler. Yerel toplumda faaliyet gösteren bir iĢletme, vergi
ödeyerek kamu hizmetlerine destek sağlamaktadır. Ayrıca yarattığı istihdam
olanaklarıyla yerel toplum insanlarına iĢ imkanı sunan iĢletmeler, yerel
topluma para veya ekipman yardımında bulunabilmekte veya çalıĢanların kâr
amacı gütmeyen örgütlerde gönüllü olarak çalıĢmalarını teĢvik
edebilmektedir22.
Öte yandan iĢletmeler faaliyet gösterdikleri yerlerdeki yerel
toplumun değerlerine saygı duymak ve desteklemekle yükümlüdür.
ĠĢletmeler çeĢitli yöntemlerle açık veya gizli bir Ģekilde yerel toplumla
özdeĢleĢirler. Yerel toplum, iĢletmenin yaratacağı negatif dıĢsal maliyetten
dolayı da ekonomik bir paya sahiptir23.
ĠĢletmeler, ana merkezlerinin ve fabrikalarının bulunduğu yerel
toplumla iyi iliĢkiler kurmak ve bunu devam ettirebilmek için belirli
sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Sosyal sorumluluklarını
yerine getirmeyen iĢletmeler, iĢlerini daha da zorlaĢtıracak vergiler ve
düzenlemelere maruz kalabilirler ve o toplumda iĢletmede çalıĢacak insan
bulmakta zorlanabilirler. Üstelik yerel toplumlar, iĢletmelerin faaliyetlerini
istedikleri gibi yürütmesi için çalıĢma ve imar Ģartlarını gevĢetip
sıkılaĢtırabilir, vergileri artırıp azaltabilir. Bu ve benzeri yaptırımlarla
iĢletmelerin baĢıboĢ bir biçimde davranmasını engelleyerek yerel topluma
karĢı sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayabilirler. Diğer bir deyiĢle
daha sorumlu davranan iĢletmelere daha iyi muamele edilmektedir24. Yerel
21
Watson, 1991, a.g.e., s.105.
22
Luis R. Gomez-Mejia, David B. Balkin, Mangement, (New York: McGraw Hill, 2002),
s.71.
23
Darrly Reed, “Employing Normative Stakeholder Theory in Developing Countries”,
Business and Society, 41, 2, (2002), s.178.
24
Larry E. Ribstein, “Partnership Social Responsibility”, UCLA-Sloan Research Program
on Business Organizations Conference on the Means and Ends of Corporations, Santa
Monica, California, January 28-29 2005, http://www.law.ucla.edu/ docs/ ribstein.pdf: EriĢim:
09.11.2006, s.21.
160
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
yönetimler ve yerel toplum grupları yerel toplum adına bu tür yaptırımları
uygulayan ve iĢletmenin faaliyet gösterdiği topluma karĢı sorumluluklarını
yerine getirmesini bekleyen paydaĢ gruplarıdır.
Yerel yönetimler, ulusal sınırlar içerisindeki değiĢik büyüklüklerdeki
topluluklarda yaĢayan insanların, ortak ve yerel nitelikteki gereksinimlerini
karĢılamak amacıyla kurulan ve hukuk düzeni içinde oluĢturulmuĢ olan
anayasal kuruluĢlardır. Yerel yönetimler farklı ülkelerde farklı özelliklere
sahip olabilmektedir25. Ülkemizde belediyeler, il özel idareleri ve köylerden
oluĢan yerel yönetimlerin konumu, bütçesi, nüfusu ve hizmet öncelikleri
bakımından büyük farklılıklar gösteren birimlerdir. Bu anlamda, yerel
yönetim birimleri içerisinde en fonksiyonel olanı ve iĢletmelerin
faaliyetlerini en fazla etkileyen ve iĢletmenin faaliyetlerinden en fazla
etkilenenler belediyelerdir. Ancak belediyeler 3000‟e yakın sayısıyla farklı
kriterler ve özelliklere sahiptir. Aynı zamanda ülkemizde halkın yerel
ihtiyaçlarını karĢılanmasında önemli iĢlevler yüklenen belediyeler yapılan
son yasal düzenlemelerle daha fazla iĢleve ve sorumluluğa sahiptir26.
Ayrıca yerel toplum, çeĢitli gruplardan oluĢmaktadır. Bu yerel
toplum grupları iĢletmenin faaliyetlerini etkileyebildiği gibi iĢletmenin
faaliyetlerinden etkilenirler. Örneğin, her iĢletme bulunduğu iĢ koluna göre
çeĢitli meslek kuruluĢlarına üye olmaktadır. Bu meslek kuruluĢları birçok
açıdan iĢletmelere fayda sağlamakta ve geliĢtirilen güçlü iliĢkiler sayesinde
iĢletmenin çıkarlarını korumaktadır. Ticaret ve Sanayi Odası, Barolar,
Ġhracatçı Birlikler, Ziraat, Mühendislik Odaları gibi kuruluĢlar bu tür
örgütler arasında yer almaktadır27. ĠĢletmenin bu tür örgütlerde yer alması ve
gerekli sorumluluklarını yerine getirmesi, diğer paydaĢ gruplarından gelen
baskıları göğüslemesinde kolaylık sağlayacaktır. Güvenilir ve sağlıklı
iliĢkilerin giderek daha fazla önem kazandığı günümüzde bu tür kuruluĢlara
üye olmak günümüz iĢ çevresinde varlığını sürdürebilmenin önemli
unsurlarından biridir.
25
Ġsmail GüneĢ, Yelda Bugay Tekgül, “Sivil Toplum KuruluĢları ve Yerel Yönetimler”, II.
Ulusal Sivil Toplum KuruluĢları Kongresi 15-16 Ekim Çanakkale, (2005), s.330-331.
26
Sibel Gölönü, “Yerel Yönetimler, Halkla ĠliĢkiler ve Toplumsal Beklentiler”, G.Ü. Ġ.Ġ.B.F.
Dergisi, 3, (2000), s.126-127.
27
Zeyyat Sabuncuoğlu, ĠĢletmelerde Halkla ĠliĢkiler, 5. Baskı, (Bursa: Ezgi Kitabevi 2001),
s.123.
161
Muammer SARIKAYA
Bir baĢka yerel toplum grubu ise eğitim kuruluĢlarıdır. Özellikle
iĢletmelerin üniversitelerle iliĢkileri hem iĢletme hem de yerel toplum adına
oldukça önemlidir. ĠĢletmeler, üniversiteler aracılığıyla yapacağı seminer ve
konferanslarla faaliyetlerinin daha iyi anlaĢılmasını sağlayacak ve yaptığı
kurumsal soysal sorumlulukları daha iyi anlatma imkanı bulacaktır. Ayrıca
yetiĢmiĢ nitelikli elemanları buralardan temin edebilecektir28. Bu nedenle bu
tür kuruluĢlara her türlü eğitim yardımı yapılarak iki yönlü bir katma değer
yaratılabilir. Ülkemizin her ilinde yer alan üniversiteler iĢletmelere ihtiyaç
duydukları gibi, iĢletmelerin de üniversitelerle oluĢturacağı iliĢkilere
ihtiyaçları vardır. Bu iliĢkileri karĢılıklı sorumluluk çerçevesinde bir temele
oturtmak, hem yerel toplum hem de iĢletmeler açısından oldukça önemlidir.
Kısacası iĢletmenin belirli bir toplumda faaliyet göstermek ve bu
faaliyetleri meĢru kılmak için bir takım sorumlulukları yerine getirmesi
gerekmektedir. Bu sorumluluklar yerel yönetimlerin koyduğu kural ve
düzenlemelere uymanın yanı sıra toplumun beklentilerini de içermektedir.
ĠĢletmeler, finansal bağıĢlar, eğitim programlarını destekleme, toplumsal
projelere doğrudan katılım, toplumsal gönüllü programlar, çevresel ve sosyal
performansı açıklama ve yerel toplumu destekleme29 gibi faaliyetlerle hem
yerel topluma fayda sağlamakta hem de faaliyetlerinin meĢruluğunu
artırmaktadır.
5.3. Rakipler
PaydaĢlar geniĢ anlamda “iĢletme tarafından etkilenen ve/veya
iĢletmeyi etkileyebilen birey veya gruplar” olarak tanımlanmaktadır. Bu
tanımlamaya göre rakip iĢletmeler açık bir Ģekilde iĢletmenin
paydaĢlarındandır. En basit düzeyde rakiplerin etkileri, rekabet sonunda
pazar payını artırma veya kaybetme Ģeklinde olabilir. Rakipler, iĢletmeyi
etkileyebilmesine rağmen bir paydaĢ grubu olarak görülmeyebilmektedir. Bu
yaklaĢımın altında yatan neden, aynı sektördeki örgütler arasında iĢbirlikçi
iliĢkiden daha çok rekabetçi bir iliĢkinin bulunmasıdır30.
28
Sabuncuoğlu, 2001, a.g.e. s.122.
29
Rodger Spiller, “Ethical Business and Invesment: A Model for Business and Society”,
Journal of Business Ethics, 27, (2000), s.153.
30
Laura J. Spence, Anne-Marie Coles, Lisa Haris, “The Forgotten Stakeholder? Ethics and
Social Responsibility in Relation to Competitors”, Business and Society Review; 106, 4,
(2001), s.332-333.
162
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
ĠĢletmenin baĢarısında veya baĢarısızlığında rakipler önemli
göstergelerdir. Bir anlamda iĢletmenin baĢarısı diğer rakip iĢletmelere göre
daha iyi sergilediği performansı da göstermektedir. Bu nedenle rakiplerin,
iĢletmenin gerçekleĢtireceği faaliyetlerde ve bu faaliyetlerin diğer paydaĢlar
üzerindeki etkisinde önemli bir rolü vardır. Örneğin, sorumluluk noktasında
büyük bir rekabetin yaĢandığı bir sektörde, iĢletmenin daha sorumlu ve
duyarlı bir yaklaĢım sergilemesi gerekmektedir. Çünkü kurumsal sosyal
sorumluluk günümüzde aynı zamanda bir rekabet alanı haline gelmiĢtir. Bu
bağlamda rakipler,
gerçekleĢtirecekleri kurumsal sosyal sorumluluk
faaliyetleri ile iĢletmeleri sorumlu davranmaya iten paydaĢlar haline
gelebilmektedir.
ĠĢletmelerin önemle üzerinde durması gereken paydaĢ gruplarından
biri olan rakip iĢletmeler, adil ekonomik fırsat talep ederler ve rakip
iĢletmelerin dürüstçe rekabet etmelerini isterler. Bu, iĢletmelerin pazardaki
rekabeti engelleyici uygulamalarla (ör. pazarda giriĢte engeller koyma,
damping yapma) rakip iĢletmelerin ayağını kaydırma çabalarından daha çok
ürünler ve üretim tekniklerinde yeniliği esas alarak kâr elde etmeye
çalıĢmasını vurgulamaktadır. Bu yaklaĢım aynı zamanda rekabet üstünlüğü
sağlamak için politik etkileri (ör:rüĢvet) kullanmayı önleyecektir. Rakip
iĢletmeler diğer iĢletmelerle anlaĢma yapabildiğinden iĢletmenin rakipleri
veya ortakları üzerinde de diğer haklara sahip olabilirler31.
ĠĢletmelerin rakiplerle iliĢkilerinde sahip olması gereken etik
sorumluluklar vardır. Bu sorumluluklar özellikle belirli konular üzerinde
odaklanmaktadır. Bu konulardan öne çıkanlar: rakipleri karalamamak,
oyunun kurallarına uygun olarak, dürüst bir Ģekilde rekabet etmek, saygın
rekabet metotları kullanmak, rekabet ederken büyük ölçüde fiyat kırma
yoluna gitmemek, gerektiğinde iĢbirliği yapmak, fiyatlandırma gibi belirli
konularda örtülü bir anlaĢma içinde olmaktır32.
Rakipler, paydaĢ yönetiminde zor bir paydaĢ grubu olarak görünür.
Çünkü bir rakibin çıkarlarını en iyi bir Ģekilde elde etmesi diğer bir rakip için
olumsuz bir durumu ifade edebilmektedir. Ancak iĢletmeler günümüz
rekabet ortamında kimi zaman tek baĢına mücadele edememekte ve
31
Reed, 2002, a.g.e., s.178.
32
Johanna Kujala, “Analysing Moral Issues in Stakeholder Relations”, Business Ethics: A
European Review, Vol.10, No.3, (2001), s.238.
163
Muammer SARIKAYA
rakipleriyle çeĢitli anlaĢmalar ve ittifaklar yapma yoluna gidebilmektedir.
Rakip iĢletmeler, teknolojik ilerleme, yeni ürün geliĢtirme, yeni veya
yabancı pazarlara girme ve diğer birçok çeĢitli fırsatları elde etmek için bir
araya gelerek ittifaklar oluĢturabilmektedir33. Artık iĢletmelerin en güçlü
rakipleri ile bile gerektiğinde ittifaklar oluĢturduğu ve çeĢitli anlaĢmalar
yaptığı görülmektedir. Bu bağlamda rakiplerin bir paydaĢ olarak ele alınarak
düzeyli bir iliĢki kurulması, hem rekabet için bütün iĢletmelerin hemfikir
olduğu sağlam bir zeminin oluĢmasına hem de gerektiğinde bu iĢletmelerle
gerek ekonomik gerekse toplumsal sorunların çözümü için ittifaklar kurmaya
imkan sağlayacaktır.
5.4. Medya KuruluĢları
Medya, iĢletmenin itibarını önemli ölçüde etkileyen bir paydaĢ
grubudur. Medya paydaĢlara iĢletme hakkında bilgi sağladığı gibi iĢletmeye
de paydaĢlarının iĢletme hakkındaki yaklaĢımları ve düĢünceleri konusunda
bilgi vermektedir. Böylece her iki taraf arasında bir arabulucu rolü
üstlenerek belirsizlikleri azaltabilmektedir34. Bu nedenle iĢletmelerin
medyaya karĢı sorumluluklarındaki ihmali ve iliĢkilerini aksatması,
iĢletmenin yaptığı olumlu çalıĢmalardan paydaĢları haberdar etmede
sorunların yaĢanmasına veya olumsuz bir itibarın oluĢmasına yol açabilir.
Medya kuruluĢları iĢletmelerin diğer paydaĢlarla iliĢkilerinde önemli
bir role sahiptir ve iĢletme davranıĢlarını değerlendirmede bir ombudsman
gibi hareket etmektedir. Etkin bir iĢletme-medya iliĢkisi yönetimi, iĢletmenin
ürün güvenliği kriziyle baĢa çıkabilmesini büyük ölçüde artırabilmektedir35.
Ülkemizde de kuĢ gribiyle tavukçuluk sektörünün büyük yara alması ve
oluĢan güven kaybı, medyada yapılan yayınlar sayesinde önemli ölçüde
düzeltilmiĢtir. Özellikle medyada yer alan ve toplum tarafından kanaat
önderi olarak kabul edilen kiĢilerin telkinleri toplum üzerinde olumlu etkiler
yaratabilmektedir.
33
Jeffrey S. Harrison, Strategic Management of Resources and Relationships: Concepts,
(New York: John Wiley & Sons, Inc. , 2003), s.272.
34
David L. Deephouse, “Media Reputation as a Strategic Resource: An Integrationo Mass
Communication and Resorce-Based Theories”, Journal of Management, Vol.26, No.6,
(2000), s.1098.
35
Brammer Stephen, Stephen Pavelin. “Corporate Reputation and an Insurance Motivation for
Corporate Social Investment”, The Journal of Corporate Citizenship, Winter 20, (2005),
p.43.
164
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
Medyanın kamuoyu oluĢturma becerisi, iĢletmelerin bir paydaĢ
olarak medyaya daha fazla önem vermesine neden olmaktadır. Günümüzde
her ne kadar internet aracılığıyla farklı görüĢlere eriĢmek mümkünse de
çoğunlukla hala medyanın sunduğu bilgilere göre fikir edinilmektedir.
Ayrıca internet teknolojisindeki geliĢmeler sonrasında, iĢletmelerin
paydaĢlarıyla olan iliĢkilerinde Ģeffaflık ve eriĢebilirlik daha fazla özen
gösterilmesi gereken konular arasında yer almaktadır36.
ġekil 2. ĠĢletme ve PaydaĢlar Arasında Arabulucu Olarak Medya
Hissedar
MüĢteri
Tedarikçi
ÇalıĢan
Hükümet
ĠĢletme
STK
Medya
Kaynak: Senem Besler, Muammer Sarıkaya, “Kurumsal Ġtibarı Yaratmada Kurumsal PaydaĢ
Yönetimi ve Medya ile ĠliĢkilerin Önemi”, 2008 Muhan Soysal ĠĢletmecilik Konferansı:
ĠĢletmecilikte Yeni GeliĢmeler ve Fırsatlar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, 2008, s.150.
Bilgi ve iletiĢim teknolojisinde yaĢanan hızlı geliĢme, toplumun
iĢletme uygulamalarından daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamaktadır.
Herhangi bir yerde meydana gelen bir olay anında dünya çapında
izlenebilmektedir. Medyanın bu gücüyle oluĢturulan kamuoyu, iĢletme
satıĢlarını ve itibarını büyük ölçüde etkilemektedir. Medya, iĢletme
uygulamalarını çok yakından takip ederek diğer paydaĢlara bir anlamda ayna
tutmaktadır. Bu nedenle iĢletmeler yaptıkları faaliyetlerin hangilerinin
medya tarafından onaylanıp hangilerinin onaylanmayacağını dikkate
almalıdır37.
36
Alison Theaker, Halkla ĠliĢkilerin Elkitabı, Çev: Murat Yaz, (Ġstanbul: MediaCat, 2006),
s.204.
37
Tülin Ural, ĠĢletme ve Pazarlama Etiği, Editör: Cemal Yükselen, (Ankara: Detay
Yayıncılık, 2003), s.74-75.
165
Muammer SARIKAYA
Jeanette Smith (1995), medyayla oluĢturulan iliĢkilerde taĢınması
gereken sorumlulukları Ģu kurallarla açıklamaktadır38:
 Medyaya, kuruluĢla ilgili doğru bilgiler verilmelidir.
 KuruluĢla ilgili bilgilerin medyaya verilmesinde, hızlı ve çabuk
davranmalıdır.
 Medyaya, istenildiği anda kuruluĢla ilgili bilgi vermeye hazır
olmalıdır.
 Medyaya kuruluĢla ilgili bilgiler son teslim tarihinden önce
teslim edilmelidir.
 KuruluĢ, medyaya kendini tanıtabilmesi için kendi yapısını ve
çalıĢanlarını iyi tanımalıdır.
 Medyayla kurulan iliĢkilerde dürüst olmalıdır.
ĠĢletmenin büyüklüğü ne ölçüde olursa olsun medyayla iliĢkileri son
derece önemlidir. ĠĢletmenin kendisini paydaĢlarına tanıtma ve itibar
kazanmasında olduğu kadar olumsuz bir Ģekilde etkilenmesinde de
medyanın rolü büyüktür. PaydaĢların iĢletmeye olan bakıĢ açılarıyla iĢletme
gerçeklerinin aynı olması için medyayla iyi iliĢkiler kurulması ve medyaya
karĢı gerekli sorumlulukların yerine getirilmesi gereklidir. Medyanın
gücünün arttığı günümüzde doğruluk, dürüstlük, Ģeffaflık anlayıĢıyla
medyayla kurulan iliĢkiler, iĢletmenin paydaĢları tarafından saygın ve
güvenilir bir kurum olarak algılanmasını sağlayacaktır39.
ĠĢletmelerin medyaya karĢı gerekli sorumlulukları yerine getirmesi
ve etkin bir iletiĢim kurmasının beraberinde getireceği katkılardan bazılarını
Ģöyle sıralamak mümkündür40:
38
“Jeanette Smith, The New Publicity Kit, (U.S.A: John Wiley&Sons Inc., 1995), s.3”,
(Güzelcik, 1999, s.192‟daki alıntı).
39
Ebru Güzelcik, KüreselleĢme ve ĠĢletmelerde DeğiĢen Kurum Ġmajı, (Ġstanbul: Sistem
Yayıncılık, 1999), s.191-193.
40
Theaker, 2006, a.g.e., s.205.
166
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
 ĠĢletmenin ve markanın imajını düzeltmek, iyileĢtirmek
 ĠĢletmenin medyada daha sık yer almasını ve daha iyi bir görüntü
çizmesini sağlamak
 PaydaĢların tutumlarını değiĢtirmek
 Toplumla iliĢkileri geliĢtirmek
 Pazar payını artırmak
 Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde siyasi politikalara nüfuz
etmek
 Yatırımcılarla ve onların danıĢmanlarıyla iletiĢimi geliĢtirmek
 Sendikalar ve diğer sivil toplum örgütleriyle iliĢkileri geliĢtirmek
Günümüzde birçok iĢletme, medya kuruluĢlarıyla karĢılıklı saygı,
güven, dürüstlük ve samimiyete dayalı iliĢkiler geliĢtirmektedir. Bu
kuruluĢlardan iĢ hayatıyla ilgili haber yapan kuruluĢlarla iliĢkileri
geliĢtirmek genel medya kuruluĢlarına göre daha kolaydır. Çünkü bu
kuruluĢlar hem iĢletmeyle ilgili bilgilere daha fazla ihtiyaç duymakta hem de
bu konuda daha fazla uzman gazeteci görevlendirmektedir. Bu tür basın ve
medya kuruluĢları iĢletme yöneticileriyle iliĢkiler geliĢtirerek avantaj
sağlamaktadır. ĠĢletme yöneticileri de bu sayede güvene dayalı iliĢkiler
geliĢtirerek, iĢletme ile ilgili sorunları daha doğru bir Ģekilde yansıtılmasını
sağlayabilirler. Genel medya ve basın kuruluĢlarıyla iliĢkileri geliĢtirmek ise
daha zordur. Bu tür kuruluĢlarda iĢletme yayınlarıyla ilgili uzmanlar ve
yapılan yayınlar daha azdır. Bu da alanında uzman olmayan bir kiĢinin
iĢletmeyle ilgili bir sorunu haber yapmasına yol açmaktadır41. Bu nedenle,
iĢletmelerin basılı ve görsel yayın kuruluĢlarını en sağlıklı, açık ve anlaĢılır
bir Ģekilde bilgilendirmeli ve bunu belirli bir düzene koyarak yanlıĢ ve
kamuoyunda olumsuz bir imajın oluĢmasına yol açacak haberlerin
yapılmasının önüne geçilmelidir. Çünkü medyanın iĢletme hakkında
kamuoyunda oluĢturduğu olumsuz imajı düzeltmek iĢletme için oldukça
pahalıya mal olabilir.
Özellikle medyada yorumcu olarak yer alan ve birçok yatırımcının
kararlarında etkili olan gerek akademisyenler, gerekse finansal analistlerin
değerlendirmeleri oldukça önemlidir. Bu paydaĢların sergileyecekleri olumlu
41
David P. Baron, Business and Its Environment, Third Edition, (New Jersey: Prentice Hall,
2000), s.75.
167
Muammer SARIKAYA
yaklaĢım yatırımcıların davranıĢlarını da olumlu yönde etkileyebilmektedir.
ĠĢletmeler söz konusu uzmanlarla diyalog içinde olmalı ve hem sektörel hem
de kurumsal anlamda doğru ve sağlıklı bilgiler sunmalıdır.
24 saat yayın yapan haber kanallarının giderek artması ve internet
medyasının etki alanını geniĢletmesi medyanın gücünü ve iĢ dünyası
üzerindeki etkisini de artırmaktadır. Finansal piyasaları büyük ölçüde bu
yolla takip eden bireyler, yine büyük ölçüde bu kanalların
yönlendirmeleriyle hareket etmektedir. Bu nedenle, kamuoyunu sürekli ve
sistematik bir Ģekilde bilgilendirmek iĢletmelerin sürdürülebilirliği açısından
büyük önem taĢımaktadır. Aksi takdirde yazılı, görsel ve internet medyası
üzerinden yapılan sansasyonel haberlerle kısa sürede iĢletmelerin itibarları
sarsılabilir ve beraberinde pazar payı düĢebilir. Bu tür örneklere gerek
ülkemizde, gerekse uluslar arası alanda rastlamak mümkündür. Sonuç olarak
iĢletmenin diğer paydaĢlarla olduğu gibi yatırımcılarla olan iliĢkisinde de
medyanın önemli bir rolünün olduğunu söylemek mümkündür.
5.5. Çevreci Baskı KuruluĢları
Çevresel sorunlar ve yarattığı etkiler evrensel bir nitelik
taĢımaktadır. Özellikle uzun vadede düĢünüldüğünde yalnızca bir bireyi,
grubu veya toplumu değil, herkesi, hatta gelecek kuĢakları dahi
etkilemektedir. Son dönemlerde yaĢanan çevresel felaketler, çevresel
sorunların ve sorumlulukların yerel değil, evrensel olduğunun en açık
göstergesidir. Hava kirlenmesi, su kirlenmesi, toprak kirlenmesi ve gürültü
kirliliği bu tür sorunların önde gelenlerindendir42. Çevre sorunları özellikle
1980‟den bu yana Türkiye‟nin gündeminde yer almakta ve çeĢitli
boyutlarıyla tartıĢma konusu olmaktadır. Bu tartıĢmalar, çevre sorunlarının
önlenmesi ve çözümlenmesine yönelik çeĢitli düzenlemeleri getirmiĢtir.
Bununla birlikte çevre sorunlarıyla ilgili gönüllü örgütlenmelerde artıĢ
olmakta ve bu örgütlenmeler iĢletmeler üzerinde baskı yaratmanın yanı sıra
yeni düzenlemeler yapılmasına yönelik kamuoyu oluĢturmaktadır43. Bu tür
kuruluĢlar özellikle belirli sektörlerdeki iĢletmeler üzerinde büyük bir baskı
yaratmakta ve çevreye verilen zararlı etkilerin hesabını sormaktadır.
42
Mert Uydacı, YeĢil Pazarlama: ĠĢ Ahlakı ve Çevresellik Açısından YaklaĢımlar,
(Ġstanbul: Türkmen Kitabevi, 2002), s.25.
43
ġevki Özgener, ĠĢ Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir YaklaĢım, (Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım, 2004), s.182.
168
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
Çevreci baskı grupları iĢletmenin toplumda yarattığı olumsuz
faaliyetlere karĢı mücadele eden ve doğal çevrenin temsilciliğini üstlenen bir
paydaĢ grubu olarak kendini göstermektedir. Bu gruplar, iĢletmenin çevreye
verdiği zararları önlemek için çevre ve toplum adına faaliyet gösteren
gönüllü kuruluĢlardır. Bu tür gruplar, diğer paydaĢ grupları üzerinde de etki
yaratmaya çalıĢmakta ve iĢletmeye yönelik baskıları artırmaktadır. Özellikle
medyayla yakın iĢbirliği içinde olan çevreci kuruluĢlar, yürüttükleri
propaganda çalıĢmalarıyla iĢletmenin itibarını olumsuz bir biçimde
etkileyebilmektedir.
Bu
nedenle
iĢletmelerin
çevreye
yönelik
sorumluluklarını yerine getirmesi ve bu kuruluĢların taleplerine cevap
vererek sürekli iletiĢim içinde olması iĢletmenin faaliyetlerini meĢru
kılacaktır.
ĠĢletmelerin çevreye yönelik sorumluluklarının baĢında çevre
yönetmeliklerine ve yasalara uymak gelmektedir. Ayıca iĢletmelerin tutarlı
bir Ģekilde tedarik zincirinde kirlilik önleyici ve atıkları en az düzeye indirici
önlemler araması ve çevre üzerindeki olumsuz etkiyi azaltması
gerekmektedir. Yine kuracağı çevre yönetim sistemi ile çevreye bıraktığı
atıkları en etkin bir Ģekilde kontrol altında tutabilir ve olumsuz etkiyi en aza
indirebilir44.
Ayrıca çevreye karĢı sorumlu olan iĢletmeler Ģu üç unsura dikkat
etmelidir45:
 Öncelikle üst yönetim, çevreye karĢı hassas olacaklarına ve çevre
için birtakım giriĢimlerde bulunacaklarına dair doğru taahhütlerde
bulunmalıdır.
 Çevrecilik bütün iĢletme tarafından bir iĢ yapma yolu olarak
benimsenmelidir. Bir ürünün yaĢam döngüsü boyunca sağlık, güvenlik ve
çevreye yaptığı etkileri göz önünde bulundurmak gereklidir.
 ĠĢletme, çevreyi geliĢtirecek ve korumaya yardım edecek yeni
ürünler ve yeni yöntemler geliĢtirmelidir.
Günümüzde iĢletmeleri çevreye karĢı sorumluluklarını yerine
getirmeye iten birtakım unsurlar vardır. Çevreye duyarlı olduğunu gösteren
44
Ervin Laszlo, Makro DeğiĢim: Sürdürülebilir Bir Dünya DönüĢümü Yönetmek,
Çeviren: Murat AbuĢ, (Ankara: Morpa Kültür Yayınları, 2003), s.117.
45
Güzelcik, 1999, a.g.e., s.226.
169
Muammer SARIKAYA
iĢletmeler, kamuoyu tarafından benimsenen ve pazar payını artıran konuma
gelmektedir. Yasalar, çevre kirliliğini önlemeye yönelik artan oranda cezalar
ve yasaklamalar getirmektedir. Pek çok geliĢmiĢ ülkede çevreyi kirleten
iĢletmelerin sorumlu yöneticileri hapis cezası tehdidi ile karĢı karĢıya
kalmaktadır. Ayrıca zararlı atıkları azaltma çabaları, kaynak ve enerji
kullanımı ve atık depolama gibi konularda iĢletmelerin önemli tasarruflar
yapmasına olanak sağlanmaktadır. Kirliliği önleyici yöntem, teknoloji ve
ürünlere talepteki artıĢlar, yeni pazarlar, faaliyet alanları ve fırsatlar
yaratmaktadır. Sonuç olarak ekolojik açıdan baĢarılı performans gösteren
kuruluĢlar, hem tüketiciler karĢısında itibar kazanmakta hem de yasa
koyucuların teĢvikleri ile ödüllendirilebilmektedir46.
ĠĢletmelerin çevresel sorumlulukları ve baskı kuruluĢlarının iĢletmeye
yaklaĢımı sürdürülebilirliği etkileyen unsurlardan biridir. Öyle ki
günümüzde iĢletmelerin çevresel sorumlulukları veya sorumsuzlukları
yatırımcıların iĢletmeye bakıĢını ve yatırım kararlarını etkileyebilmektedir.
Toplumsal duyarlılığın her geçen gün artması iĢletmelerin çevresel konulara
daha fazla eğilmesine yol açmaktadır. Artık iĢletmeler çevresel duyarlılığın
sürdürülebilirliklerini ve finansal baĢarılarını etkileyen faktörlerden biri
olduğunun farkındadır. Bu nedenle doğrudan çevreyle iliĢkisi olmayan
sektörlerdeki iĢletmeler de çevresel sorumluluklarını artırma eğilimi
göstermektedir.
Bu bağlamda iĢletmelerin çevreye yönelik sorumluluklarını yerine
getirmesi ve çevreci kuruluĢlarla diyalog içinde olması, bu paydaĢ
gruplarının beklediği bir davranıĢ biçimidir. Daha çok tepkilerini eyleme
dönüĢtürerek gösteren bu tür paydaĢ gruplarını tatmin etmek, iĢletmenin
kamuoyundaki imajı açısından da büyük önem taĢımaktadır.
46
A. Zeynep Düren, 2000’li YıllardaYönetim, 2. Baskı, (Ġstanbul: Alfa Yayınları, 2002),
s.193-194.
170
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
6. SONUÇ
Dünya hızlı bir değiĢim ve geliĢim içerisindedir. Yönetimin alanı
geniĢlemekte ve giderek zorlaĢmaktadır. ĠĢletmelerin sorumlu olduğu ve
iliĢki kurmak zorunda bulunduğu paydaĢlar ve bu paydaĢların etki alanları
artmaktadır. Özellikle iletiĢim ve bilgi teknolojilerindeki geliĢmeler bireyler
ve/veya örgütler arasındaki etkileĢimi daha da hızlandırmakta ve yoğun hale
getirmektedir. Bu durum iĢletmelerin paydaĢlarıyla olan iliĢkilerinin de daha
kompleks yapıya dönüĢmesine yol açmaktadır.
Yatırımcılar iĢletmelerin öncelikli paydaĢlarındadır. Hatta bazı
yaklaĢımlar yatırımcıları iĢletmenin varlık nedeni olarak görmektedir. Ancak
iĢ dünyasındaki artan bu etkileĢim ve geniĢleyen sorumluluk ağı iĢletmelerin
yatırımcılara karĢı sorumluluklarını artırmakta ve bu sorumlukları etkin bir
Ģekilde gerçekleĢtirebilmek için diğer paydaĢlarla olan iliĢkileri de dikkate
almayı gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu paydaĢlardan ikincil paydaĢlar
olarak kabul edilen paydaĢ grubunun da yönetilebileceği ve iĢletmelerin
sürdürebilirliği açısından bunun gerekli olduğu vurgulanmaktadır.
Dolayısıyla yatırımcılara yönelik sorumluluklarına dikkat eden iĢletmelerin
ikincil paydaĢlara karĢı da sorumluluklarını yerine getirmesi finansal
piyasalardaki baĢarısı açısından de oldukça önemlidir.
Dünyanın bir ucunda yaĢanan geliĢmenin tüm dünyayı etkisi altına
alabildiği ve bu tür örneklerin giderek arttığı iĢ dünyasında yatırımcılarla
iliĢkileri daha geniĢ bir perspektifte ele almak gerekmektedir. Önem düzeyi
ne olursa olsun o günkü geliĢmelerinde etkisiyle bir paydaĢ veya paydaĢ ağı
iĢletmelerin finansal piyasalardaki baĢarı veya baĢarısızlığında az veya çok
rol oynayabilmektedir. Bu nedenle yönetim, yaklaĢımını ve yelpazesini
belirlerken birincil paydaĢların yanı sıra ikincil paydaĢları da dikkate almalı
ve bu paydaĢların etkileĢim ve etki düzeylerini iyi analiz etmelidir.
171
Muammer SARIKAYA
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aktan, Can. “Kurumsal Sosyal Sorumluluk”, Mercek, Yıl 11, Sayı 41, 2006.
Baron, David P. Business and Its Environment, Third Edition, New Jersey:
Prentice Hall, 2000.
Besler, Senem, Muammer Sarıkaya. “Kurumsal Ġtibarı Yaratmada Kurumsal
PaydaĢ Yönetimi ve Medya ile ĠliĢkilerin Önemi”, 2008 Muhan Soysal
ĠĢletmecilik Konferansı: ĠĢletmecilikte Yeni GeliĢmeler ve Fırsatlar,
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, 2008.
Brammer, Stephen, Stephen Pavelin. “Corporate Reputation and an
Insurance Motivation for Corporate Social Investment”, The Journal of
Corporate Citizenship, Winter 20, 2005.
Bunn, Michele D., Grant T. Savage, Betsy B. Holloway. “Stakeholder
Analysis for Multi-Sector Innovations”, Journal of Business & Industrial
Marketing, Vol.17, No. 2/3, 2002.
Carroll, Archie B., Ann K. Buchholtz. Business and Society: Ethics and
Stakeholder Management, Fourth Edition, Australia: South-Western
College Publishing, 2000.
Deephouse, David L. “Media Reputation as a Strategic Resource: An
Integrationo Mass Communication and Resorce-Based Theories”, Journal
of Management, Vol. 26, No.6, 2000.
Drucker, Peter. Yönetim: Görevleri, Sorumlulukları, Uygulamaları, Çev:
FatoĢ Dilder, Ankara: ODTÜ Basım, 1994.
Düren, A. Zeynep. 2000’li Yıllarda Yönetim, 2. Baskı, Ġstanbul: Alfa
Yayınları, 2002.
Elias, Arun A., Robert Y. Cavana and Laurie S. Jackson. “Stakeholder
Analysis for R&D Project Management”, R&D Management, 32, 4, 2002.
Gomez-Mejia, Luis R., David B. Balkin. Mangement, New York: McGraw
Hill, 2002.
Gölönü, Sirel. “Yerel Yönetimler, Halkla
Beklentiler”, G.Ü. Ġ.Ġ.B.F. Dergisi, 3, 2000.
ĠliĢkiler
ve
Toplumsal
GüneĢ, Ġsmail, Yelda Bugay Tekgül. “Sivil Toplum KuruluĢları ve Yerel
Yönetimler”, II. Ulusal Sivil Toplum KuruluĢları Kongresi 15-16 Ekim
Çanakkale, 2005.
172
ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE
ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ
Güzelcik, Ebru. KüreselleĢme ve ĠĢletmelerde DeğiĢen Kurum Ġmajı,
Ġstanbul: Sistem Yayıncılık, 1999.
Harrison, Jeffrey S., Caron H. St. Jhon. “Managing and Partnering with
External Stakeholders”, Academy of Management Executive, Vol.10,
No.2, 1996.
Harrison, Jeffrey S., Caron H. St. John. Strategic Management of
Organizations and Stakeholders: Concepts, 2nd Edition, Cincinnati, Ohio:
South Western College Publishing, 1998.
Harrison, Jeffrey S. Strategic Management of Resources
Relationships: Concepts, New York: John Wiley & Sons, Inc., 2003.
and
Kujala, Johanna. “Analysing Moral Issues in Stakeholder Relations”,
Business Ethics: A European Review, Vol. 10, No.3, 2001.
Laszlo, Ervin. Makro DeğiĢim: Sürdürülebilir Bir Dünya DönüĢümü
Yönetmek, Çeviren: Murat AbuĢ, Ankara: Morpa Kültür Yayınları, 2003.
Oketch, Moses O., “The Corporate Stake in Social Cohesion”, Corporate
Governance, Vol.4, No.3, 2004.
Özalp, Ġnan, H. Zümrüt Tonus, Muammer Sarıkaya, “Ġktisadi ve Ġdari
Bilimler Fakültesi Öğrencilerinin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Algılamaları
Üzerine Bir AraĢtırma”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Cilt:8, Sayı:1, 2008.
Özgener, ġevki. ĠĢ Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir YaklaĢım, Ankara:
Nobel Yayın Dağıtım, 2004.
Polonsky, Michael Jay. “A Stakeholder Theory Approach to Designing
Environmental Marketing Strategy”, Journal of Business & Industrial
Marketing, Vol.10, No.3, 1995.
Pouloudi, A. and E. A. Whitley. “Stakeholder Identification in InterOrganizational Systems: Gaining Insights for Drug Use Management
Systems”, European Journal of Information Systems, 6, pp.1-14, 1997.
Ribsteın, Larry E. “Partnership Social Responsibility”, UCLA-Sloan
Research Program on Business Organizations Conference on the Means
and Ends of Corporations, Santa Monica, California, January 28-29 2005,
pp.1-40, http://www.law.ucla.edu/ docs/ ribstein.pdf: EriĢim: 09.11.2006.
173
Muammer SARIKAYA
Reed, Darrly. “Employing Normative Stakeholder Theory in Developing
Countries”, Business and Society, 41, 2, 2002.
Rowley, Timothy J., Mihne Moldoveanu. “When Will Stakeholder Groups
Act? An Interest- and Identity- Based Model of Stakeholder Group
Mobilization”, Academy of Management Review, Vol.28, No.2, 2003.
Sabuncuoğlu, Zeyyat. ĠĢletmelerde Halkla ĠliĢkiler, 5. Baskı, Bursa: Ezgi
Kitabevi, 2001.
Sarıkaya, Muammer, F. ZiĢan Kara. “Bir Ağ Ekonomisi Olarak Yeni
Ekonomi ve PaydaĢ Teorisi ĠliĢkisi, 6. Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve
Yönetim Kongresi, Aralık 2007.
Sarıkaya, Muammer. “PaydaĢ Yönetimi” Yönetim YaklaĢımlarıyla
Kurumsal Sürdürülebilirlik, Ed: Senem Besler, Ġstanbul: Beta Basım,
2009.
Schilling, Melisa A. “Decades Ahead of Her Time: Advancing Stakeholder
Theory Through the Ideas of Mary Parker Follett”, Journal of Management
History, Vol.6, No 5, 2000.
Spence, Laura J., Anne-Marie Coles, Lisa Haris. “The Forgotten
Stakeholder? Ethics and Social Responsibility in Relation to Competitors”,
Business and Society Review; 106, 4, 2001.
Spiller, Rodger. “Ethical Business and Invesment: A Model for Business and
Society”, Journal of Business Ethics, 27, 2000.
Svendsen, Ann. The Stakeholder Strategyy, San Francisco: BerrettKoehler Publishers Inc., 1998.
Theaker, Alison. Halkla ĠliĢkilerin Elkitabı, Çev: Murat Yaz, Ġstanbul:
MediaCat, 2006.
Uydacı, Mert. YeĢil Pazarlama: ĠĢ Ahlakı ve Çevresellik Açısından
YaklaĢımlar, Ġstanbul: Türkmen Kitabevi, 2002.
Watson, Charles E. “Managing with Integrity: Social Responsibilities of
Business as Seen by America‟s CEOs”, Business Horizons, Vol.34, Issue.
4, 1991.
174
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM
ARAÇLARI VE KULLANIMI
Yrd. Doç. Dr. Fatih BAYRAM
Akdeniz Üniversitesi
İletişim Fakültesi
1. GİRİŞ
Yatırımcı ilişkileri bir organizasyonun mevcut ya da potansiyel
yatırımcıları ve geniş ifadesiyle yatırımcı topluluğu ile olan ilişkilerini ifade
etmektedir. Yatırımcı ilişkilerinin daha iyi anlaşılmasında paydaş teorisiyle
birlikte kurumsal iletişim teorilerinin değerlendirilmesi önem taşımaktadır.
Paydaş teorisi, herhangi bir organizasyonu etkileyebilecek farklı stratejik
grupların varlığını varsaymaktadır. Kurumsal iletişim teorileri ise, genelde
paydaşlara internet aracılığıyla (özelde web siteleri) verilen kurumsal tepki
ya da karşılığın dinamiklerini anlamaya yardımcı olur. Paydaş teorisi,
bireylerin sorunları nasıl tanıdığı, tanımladığı ve çözdüğünü açıklarken,
internet aracılığıyla yapılandırılmış halkla ilişkiler ve yatırımcı ilişkilerinin
kolaylıkla uygulanmasını içermektedir. Dolayısıyla paydaş teorisi,
paydaşların organizasyonlar üzerinde nasıl ve neden güç sahibi olduğunu
anlama yanında bu gücü nasıl uyguladığını anlamayı da içermektedir.1 Bu
durum, organizasyonun dışında yer alan paydaşlar arasında olduğu kadar
organizasyonun kendi içindeki paydaşları arasında da gerçekleşebilmektedir.
Yatırımcı ilişkilerini bu perspektiften değerlendirmek, yatırımcı topluluğu ve
1
Michael L. Kent, Maureen Taylor ve William J. White, “ “The Relationship Between Web
Site Design and Organizational Responsiveness to Stakeholders” Public Relations Review.
29: 63-77, (2003), s.66.
Fatih BAYRAM
organizasyon
arasındaki
iletişim
sürecinin
anlaşılabilmesini
kolaylaştıracaktır. Bu iletişim sürecinin iki yönlü olması, karşılıklı güven
içermesi, etik değerlere uygun ve dürüst bir etkileşime sahip olması,
yatırımcı ilişkileri yönetiminin etkinliği açısından önemlidir.
2. BİLGİ SUNUMU AÇISINDAN YATIRIMCI İLİŞKİLERİNİ
TANIMLAMAK
Yatırımcı ilişkileri, bir kurumun, bir işletmenin kendi bünyesi içinde
ve dışında bulunan bireysel ya da kurumsal yatırımcılarıyla olan ilişkilerini
yöneten bir birimdir. Yatırımcı kavramı içinde bankalardan analistlere geniş
bir topluluk değerlendirilmelidir. Bu topluluğun sürekli ve planlı olarak
bilgilendirilmesi şirketin hisse değerinin korunması kadar yatırımcıların
şirkete ilişkin olumlu algılamalar içinde olması için bir gerekliliktir.
Yatırımcılar için bilgi sahibi olmak yaşamsal öneme sahip bir gerekliliktir.
Yatırım kararlarının verilmesi ve buna bağlı olarak piyasalara ilişkin
pozisyon alınması ancak doğru, zamanında ve etkin bilgilenme ile
olanaklıdır. Bilgilenmeyi sağlayan araçlar yüz yüze (birincil) kaynaklardan
medya içeriklerine kadar geniş bir yelpazede yer almaktadır.
Yatırımcı ilişkileri ile aynı anlamda kullanılan bazı terimler
bulunmaktadır. Finansal ilişkiler, paydaş ilişkileri, finansal halkla ilişkiler
gibi kavramlar genel olarak yatırımcı topluluğu olarak adlandırılan geniş
toplulukla olan ilişkileri ifade etmektedir. Bu bağlamda gerek finansal
ilişkilerin, gerekse halkla ilişkilerin ortak bir platformda kesiştiği hareket
alanı bulunmaktadır. Theaker, finansal halkla ilişkiler ile yatırımcı
ilişkilerinin genelde aynı anlamda kullanılmasına karşın yatırımcı
ilişkilerinin daha çok kurumsal yatırımcıları hedeflediğini belirtmektedir. Bu
noktada finansal halkla ilişkiler yatırımcıların geneline yönelik olarak ve
medya ve piyasa analistlerine şirketi tanıtmak ve şirketin faaliyetlerini
kamuya anlatmak görevini yürütmektedir. Şirketin tanıtılması, anlatılması ve
dolayısıyla tarafların ilgisini çekmesi, şirketin gerçek değerinin hisse senedi
fiyatlarına yansıması sonucunu doğuracaktır.2
2
Alison Theaker, Halkla İlişkilerin El Kitabı. Çeviren: Murat Yaz, (İstanbul: MediaCat
Yayınları, 2006), s. 285-291.
176
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Ulusal
Yatırımcı İlişkileri Enstitüsü (National Investor Relations Institute –NIRI-)
yatırımcı ilişkilerini şöyle tanımlamıştır: “Yatırımcı ilişkileri, şirketin göreli
değerini en üst düzeye çıkarmak için finansal ve diğer kurumlara yönelik
bilgi akışı ve bilgi içeriğini; pazarlama, iletişim ve finans disiplinlerini
kullanarak oluşturan bir stratejik yönetimdir.”3 Yatırımcı ilişkileri,
işletmelerin mevcut ve potansiyel yatırımcılarına şirketin performansı ve
durumuna ilişkin tam ve doğru bir portre sunmaya çalışmaktadır. Bunu
yaparken işletme ve finansa ilişkin özel terimler ve jargon kullanırken,
iletişimi kullanarak mesajları biçimlendirme ve iletme taktik ve stratejilerini
dikkate almaktadır. Bu durum yatırımcı ilişkilerinin yönetilmesinde yalnızca
halkla ilişkilerin ya da finansal departmanın yeterli olmayacağını; tanımın da
işaret ettiği gibi, halkla ilişkiler, finansal departman ve pazarlama
etkinliklerini yürüten departmanın ortak çalışmasına ve sinerji oluşturmasına
ihtiyaç duymaktadır.
Yatırımcı ilişkileri yönetimi, şirkete ilişkin finansal bilgi akışı yanı
sıra şirketle ilgili önemli haberleri, duyuruları yatırımcılara zamanında
aktarmak misyonunu taşımaktadır. İşletme ve yatırımcılar arasında bir köprü
görevi gören yatırımcı ilişkileri yönetimi, kurumsal iletişimin alanlarından
birisi olarak değerlendirilmektedir. Yatırımcı ilişkilerine geleneksel
yaklaşım, şirket değerine odaklanma biçimindedir. Bunun yanında Marcus
ve Wallace (1997), yatırımcı ilişkilerinde üç aşamadan söz etmektedir:
Şirketin etkinliklerine ilişkin basit iletişim rolü, finansal işlev ve sonuçlara
odaklanma, yatırımcıları şirketin hisse senetlerini almaya ve elinde tutmaya
teşvik eden aktif pazarlama.4
Heath ve Coombs, 1858 yılında Borden Company’nin hissedarlarına
finansal raporlar dağıttığını belirterek, yatırımcı ilişkilerinin bu tarihe kadar
uzandığını belirtmektedir.5 Ancak, yatırımcı ilişkileri kavramı 1930’ların
ortasında, hisse senedi satışlarında kamunun zarar görmesini ve satışların
3
Kai Hockerts ve Lance Moir, “Communicating Corporate Responsibility to Investors: The
Changing Role of The Investor Relations Function” Journal of Business Ethics, 52: 85-98,
(2004), s. 86.
4
Hockerts ve Moir, age, s. 87.
5
Robert L. Heath ve W. Timothy Coombs, Today’s Public Relations. (USA: Sage, 2006), s.
63.
177
Fatih BAYRAM
kötüye kullanılmasını engellemek amacıyla ortaya çıkmıştır. 1990’lı yıllarda
ise hisse senedi piyasalarına olan ilginin artmasıyla önemi daha fazla
anlaşılmıştır. Yatırımcı ilişkileri, analistlerin ilgisini şirketlere çekmeye
çalışırken diğer taraftan da yatırımcının hisse senedi alıp onu elinde tutarak
şirkete kaynak sağlaması için yatırımcılarla ilişki içindedir. Bunun için de
hissedarlara zamanlı ve değerli bilgileri aktararak yatırımcılara destek
olmaktadır.6
Yatırımcı ilişkilerinde yatırımcılarla kurulan ilişkinin uzun dönemli
olması hedeflenerek iletişim stratejisi oluşturulması gerekmektedir. Bu
nedenle yatırımcı ilişkilerinin temelinde bilginin açıkça sağlanması ve
paylaşılması yaşamsal önemdedir. Böylelikle yatırımcıların hisse alma,
satma ya da elinde tutma kararları biçimlenmektedir. Bu kararların
biçimlenmesinde yatırımcılara sağlanan bilginin zamanlı olması da bir
gerekliliktir.7 Şirketlere ilişkin bilginin paylaşılması yoluyla hem brokerlar
hem de analistler gerek bireysel gerekse kurumsal yatırımcılarına tavsiye ve
önerilerde bulunmaktadır.
Ekonomi ve finansal haberlerin çok küçük bir topluluğu
ilgilendirdiği zamanlar geride kalmıştır. Bugün ekonomi ve ekonomiye
ilişkin haberler, tüm bireyleri ilgilendirdiği gibi aynı zamanda medyada
önemli gündem maddelerini oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak finansal
gazetecilik (ekonomi gazeteciliği) adı verilen ve bu alanda uzmanlaşmış
gazetecilerin içerik üretimi yaptığı bir alan yükselmektedir. Özellikle
Amerika, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bireylerin zaman zaman yüzde
50’si hisse senetlerine yatırım yapmaktadır.8 Ayrıca, bireyler çalışma
yaşamlarının sonunda yaşayacakları emeklilik döneminde refah içinde olmak
için çeşitli yatırım enstrümanlarına güvenmektedir. Bu güveni
oluşturabilmek için de şirketlere ilişkin bilgi sahibi olabilmek ve
gerektiğinde şirketlerle karşılıklı bilgi akışını sağlayabilmek için yatırımcı
ilişkileri önemli bir misyonu üstlenmektedir.
6
Fraser P. Seitel, The Practice of Public Relations. (New Jersey: Prentice Hall, 2004), s.
365.
7
Heath ve Coombs, age, s. 99.
8
Bruce W. Marcus, Competing for Capital: Investor Relations in a Dynamic World.
(USA: John Wiley & Sons, 2005), s. 165.
178
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
Bireysel yatırımcıların ve profesyonel olmayan yatırımcıların
sayısının artmasına bağlı olarak yatırımcı ilişkilerinde bilgi paylaşımı
amacıyla kullanılan mecralar da farklılık göstermektedir. Kurumsal
yatırımcılar ya da “büyük” yatırımcılar genel olarak yüz yüze iletişim
kurarak sorunlarının çözüme kavuşmasını sağlarken, bireysel ya da “küçük”
yatırımcılar son dönemde gelişen yeni iletişim teknolojileri (web siteleri) ile
bilgilendirilmektedir. Dolayısıyla bireysel ve küçük yatırımcılar yatırımcı
ilişkileri yönetimi ile dolaylı ve aracılanmış bir iletişim kurmaktadır. Basılı
materyaller ve düzenlenen toplantılara göre, şirket web sitelerinin kullanımı
yatırımcı ilişkileri uzmanları ve yatırımcı topluluk arasında bir etkileşimin
doğmasına ve bu etkileşimin sürdürülmesine katkı sağlamaktadır.
Coyne ve Witter, kurumsal yatırımcı ilişkilerinin genellikle
yatırımcılara duymak istediklerini söylediklerini, bunun için de standart bir
iletişim içeriği paketi geliştirdiklerini söylemektedir. Bu iletişim içeriğinin
çoğunlukla rakamlarla boğulduğu ya da birçok yatırımcının güçlükle
anlayabileceği, karmaşık konuşmalar olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda
dikkat edilmesi gereken noktaların başında yatırımcıların birbirinden
farklılık gösterdiği ve her bir yatırımcının farklı risk ve stratejiye sahip
olduğudur.9 Küçük yatırımcılar için bu farklılıkları gözeten bir iletişim
stratejisi oluşturmak biraz güç olmakla birlikte, büyük ve kurumsal
yatırımcılar için farklı risk ve stratejileri içine alan etkinlikler yürütmek
olanaklıdır.
Yatırımcı topluluk kavramı, içinde birbirinden farklı birçok aktörü,
kişiyi, kurumu barındıran bir tanımdır. Bu nedenle, yatırımcı topluluğun
kimler olduğuna ilişkin bir açıklama önem taşımaktadır. Genel olarak
sermaye piyasası olarak adlandırılabilecek finansal piyasaları düzenleyen
kuruluşların dışında, yatırım firmaları, yatırım fonları, yatırım danışmanları,
ekonomi yazarları, brokerlar, analistler, ticari ve bireysel hizmet gören
bankalar, kurumsal alıcılar, şirket çalışanları, bireysel yatırımcılar, finansal
topluluğu oluşturan birey ya da gruplar olarak bilinmektedir.10 Yatırımcı
9
Kevin P. Coyne ve Jonathan W. Witter. “Taking the Mystery Out of Investor Behaviour”
Harvard Business Review. Vol: 80 No: 9: 68-78, (September, 2002), s. 72.
10
Otis Baskin, Craig Aronoff ve Dan Lattimore, Public Relations The Profession and the
Practice, USA: McGraw Hill, 1997), s. 324-325.
179
Fatih BAYRAM
topluluğu olarak adlandırılan birey ya da kurumların her birinin yatırımcı
ilişkileri hizmetlerinden yararlanma durumları farklılık göstermektedir.
Aşağıda yer alan Şekil 1’de yatırımcı ilişkilerinin muhatap olduğu tarafların
pozisyonu belirtilmektedir.
Şekil 1: Yatırımcılar Arasında Bilgi Akışı
Yatırımcı
İlişkileri
Arz
Brokerlar
Talep
Analistler
Kurumsal
Yatırımcılar
Bireysel
Yatırımcılar
Kaynak: Hockerts ve Moir, 2004: 91
3. YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE İNTERNETİN KULLANIMI
1980 sonrası tüm dünyada yaşanan ekonomik büyüme ve
küreselleşme, ekonomi ve şirketlere ilişkin haberlerin medyada daha fazla
yer bulmasına yol açmıştır. Gazete, radyo, televizyon gibi geleneksel iletişim
araçlarında haber içeriği olarak şirketlere ilişkin bilgiler ya da gelişmeler,
iletişim aracının sınırlılıkları içinde yer almaktadır. Ancak bu araçların içerik
180
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
saklamada sınırlı bir doğasının olması nedeniyle son dönemde internet,
yatırımcı ilişkileri yönetiminde öne çıkmaktadır. Gerek şirketlerin kendi web
sayfalarında yatırımcı ilişkileri linki ile yatırımcılarına ulaşması
kolaylaşmışken gerekse hemen her türlü içeriğin oldukça geniş ve
derinlemesine biçimde talep edenlere sunulması olanaklı hale gelmiştir.11
Bunun yanında medya profesyonellerinin ekonomiye ilişkin eğitim
düzeyinin yükselmesi, medyayı izleyen bireylerin daha açık ve daha fazla
ekonomi haberi almasını sağlamaktadır. Son dönemde “ekonomi
gazeteciliği” kavramının ortaya çıkması ve ekonomi gazeteciliği yapan
muhabir ya da medya çalışanlarının artması izlerkitleyi, diğer bir deyişle
yatırımcıları olumlu açıdan etkilemektedir.
Günümüzde, iletişim araçlarındaki çeşitlilik, yatırımcıların bilgiye
ulaşmasında kolaylık, sürat ve esneklik sağlarken, bilginin çokluğundan
kaynaklanan bir bilgi kirliliğini de ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle
yatırımcıların doğru, zamanında ve güncel bilgiye sahip olması
yatırımcıların bilgilendirilmesinde temel noktayı oluşturmaktadır.12 Bilgiyi
yatırımcılara hızlı ve doğru olarak ulaştırmada şirket web siteleri uygun bir
mecra olarak kullanılmaktadır. Şirket web sitelerinin yatırımcı ilişkileri
yönetiminde kullanılması birçok açıdan geleneksel araçlara göre katkı ve
avantaj sağlamaktadır. Bunlar arasında özellikle yabancı yatırımcılara kendi
dillerinde ulaşmada web sitelerinin kullanımı hem zaman hem de mali
açıdan büyük önem taşımaktadır. Örneğin, yıllık bir raporun, merkezi
Londra’da bulunan bir aracı kuruma posta yoluyla gönderilmesi neredeyse
bir haftayı bulabilirken, şirket web sitesinden ulaşmak birkaç saniye zaman
almaktadır. Şirket ve yatırımcısı arasında karşılıklı bilgi alışverişi ve
etkileşimin olması yüz yüze iletişim seçeneği dışında yalnızca internet
aracılığıyla olanaklıdır.
Seitel, internetin yatırımcı ilişkileri açısından bir devrim olduğunu
ifade ederken, dünyanın neresinde ve hangi zamanda olursa olsun
yatırımcıların ilgilendikleri şirkete ilişkin bilgi sahibi olmalarının mümkün
11
Marcus, age, s. 166
Fatih Bayram, Fatih Temizel ve Muammer Sarıkaya, “Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir
Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi” 1. Uluslararası Halkla İlişkiler
Sempozyumu’nda sunulmuş bildiri (Girne, KKTC, 17 Nisan 2009).
12
181
Fatih BAYRAM
olduğunu belirtmektedir. Diğer taraftan ise şirketler web aracılığıyla
kendilerine şirket hakkında ulaşan mesajları anında kontrol ederek anında
yanıt verebilmektedir. İnternetin yatırımcılara sağladığı bir başka olanak ise
web üzerinden yatırım işlemleri yapabilme ve kişisel yatırımları araştırma
yaparak yönetebilme olanağıdır.13 Öyle ki, bir yatırımcı web aracılığıyla bir
şirketin basın bültenini okuyabilirken, yıllık raporlara, analist tavsiyelerine
ve yasal düzenlemelere bakabilir ve hatta istediği dokümanları bilgisayarına
kaydedebilir.
Jo ve Kim’in yüksek etkileşim ve multimedya özelliklere sahip olan
web sitelerine ilişkin yaptıkları çalışma ilginç sonuçlar ortaya koymaktadır.
Yüksek etkileşim özelliklerinin düşük etkileşim özelliklerine göre daha fazla
olmasının, organizasyon ve yatırımcılar arasındaki ilişkiyi olumlu anlamda
etkilediği belirlenmiştir. Bunun yanı sıra multimedya özellikleri metin
özelliklerine göre daha fazla olan web sitelerinin organizasyon ve kurum
arasındaki ilişkiyi etkilemediği saptanmıştır.14 Bu durum, şirket web
sitelerinin işlevsel bir biçimde tasarlanmasının, multimedya özellikleri ile
donatılmasından daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bilgi teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte özellikle bireysel
yatırımcılar finansal piyasalara daha kolay ulaşabilir duruma gelmiştir.
Böylelikle bireysel yatırımcıların da şirketler üzerindeki etkisi artmaya
başlamıştır. Bireysel yatırımcılar şirketlere ilişkin bilgi edinme sürecinde
daha çok web sitelerini kullanmayı tercih etmektedir. Bireysel yatırımcıların
artan bu ilgisine karşılık şirketler medya aracılığıyla, haber siteleri
aracılığıyla ve web siteleri aracılığıyla bireysel yatırımcıların soru ve
sorunlarına yanıt vererek çözüm olmaktadır.15
Hong ve Kiousis, küçük ölçekli firmaların web siteleri üzerine
yaptıkları çalışmada, web sitelerinin sahip olması gereken başlıca beş
özellikten söz etmektedir: Erişim, açıklık, içerik, yatırımcı desteği ve
13
Seitel, age, s. 371.
Samsup Jo ve Yungwook Kim. “The Effect of Web Characteristics on Relationship
Building” Journal of Public Relations Research. Vol: 15, No: 3: 199-223, (2003), s. 214217.
15
Theaker, age, s. 288.
14
182
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
teknoloji.16 Erişim; şirketlerin web sitelerinde yer alan yatırımcı linklerine
kolay ulaşımın yanında posta, telefon, faks gibi iletişim araçları aracılığıyla
sağlanan erişimi de içermektedir. Açıklık; şirkete ilişkin finansal verilerden,
bilgilendirme ve kar dağıtım politikası gibi şirketin şeffaf yönetimini
yansıtan verilere ulaşmayı kapsamaktadır. İçerik; bütün web sitelerinin
birincil parçasını oluşturan ve yabancı dil seçeneğinden şirket tarihçesine,
yatırımcıları ilgilendiren bilgileri işaret etmektedir. Yatırımcı desteği;
yatırımcıların yardıma ihtiyacı olduğunda ya da herhangi bir ani gelişmede
ulaşabilecekleri bağlantıları kapsamaktadır. Yatırımcı desteği, yatırımcıların
memnuniyeti ve yatırımcı bağlılığı açısından şirketlerin dikkat etmesi
gereken, yatırımcı ilişkilerinin yüzünün yatırımcılara daha fazla dönük
olmasını gerektiren bir konudur. Teknoloji ise, web sitelerinin yatırımcı
ilişkilerinde ne kadar etkin olarak kullanıldığını ortaya koyan önemli
uygulamalardan biridir. Video konferans, online yatırımcı hizmetleri gibi
uygulamalarla yatırımcılara dönük hizmet sunmak daha kolay olmaktadır.
Bollen, Hassink ve Bozic’in 6 ülkeden 270 şirketin web sitesi
üzerinde yaptığı çalışmaya göre, büyük, uluslar arası faaliyet gösteren ve
şirket hisselerinin içinde bireysel yatırımcıların daha fazla pay sahibi olduğu
şirketlerde, yatırımcı ilişkilerinin yürütülmesinde internetin etkinliği daha
fazla olarak tespit edilmiştir. Bu etkinlik içinde mevcut ve potansiyel
yatırımcıların global düzeyde bilgilendirilmesi ve onlarla iletişim kurulması
birincil önemdedir.17 2003 yılında yapılan benzer bir çalışmada ise,
yazarların “büyüklük etkisi” olarak adlandırdıkları etkiye göre, büyük
şirketlerin küçük şirketlere göre web sitelerini, yatırımcı ilişkileri yönetimi
konusunda daha etkin kullandığı belirlenmiştir.18 Bu durumun açıklaması bir
anlamda şirketlerin hissedar sayılarıyla ilişkilidir. Öyle ki 50 bin ortağı olan
bir şirket her bir yatırımcısı, hissedarıyla tek tek ilgilenmek ya da basılı
16
Youngshin Hong ve Spiro Kiousis. "Relationship Maintenance with Financial Publics: An
Analysis of Investor Relations on Small Companies’ Web Sites" International
Communication Association’da sunulmuş bildiri (San Francisco: CA, 23 Mayıs, 2007), s. 25.
17
Laury Bollen, Harold Hassink ve Gordana Bozic. “Measuring and Explaining the Quality
of Internet Investor Relations Activities: a Multinational Empirical Analysis” International
Journal of Accounting Information Systems, 7: 273–298, (2006), s. 297.
18
Geerings, J. L. Bollen ve H. Hassink. “Investor Relations on the Internet: a Survey of the
Euronext Zone. The European Accounting Review. 12: 3: 567–579, (2003), s. 567-576.
183
Fatih BAYRAM
materyaller aracılığıyla iletişim kurmak yerine web sayfaları aracılığıyla
iletişim esnekliği ve maliyet düşüklüğü sağlayabilir.
Center ve Jackson, yatırımcı ilişkilerinin de yönetimini içeren
finansal halkla ilişkilerin rolünü üç ana başlıkta toplamaktadır:19 Yatırımcı
ilişkilerinde yönetsel amaçlara uygun iletişim stratejisi geliştirmek, yasal
zorunlulukların gerektirdiği rapor, duyurum gibi etkinliklerin hazırlanması
ve finansal topluluk ile ilişkilerin yönetilmesi. Bunların yanında özel
durumlara ilişkin iletişim kurmak gerekebilmektedir. Şirketin halkla
açılması, hisse bölünmesi, hisse değerini etkileyebilecek ani değişimler,
şirketin politika ve amaçlarındaki değişim gibi gelişmeler de göz ardı
edilmemelidir.
İnternetin yatırımcılara sağladığı olanaklar web sayfaları dışındaki
bazı mecraları da kapsamaktadır. Ancak, bu mecralar her zaman şirketin
lehine sonuçlar doğuran ve şirketin etki alanı içinde yer alan mecralar
değildir. Sanal forumlar, şirketlere ilişkin olumlu veya olumsuz yorumların
geniş kitlelere ulaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Sanal forumlar
içinde haber grupları, elektronik posta listeleri, mesaj panoları, sohbet
odaları sayılabilir. Bu ortamlar günden güne büyümekte ve önem
kazanmaktadır. Bazı şirketler, forumlarda kendi ürün ve hizmetlerine dair
olumlu yorumlarda bulunarak tartışma ortamına katkı sağlamaktadır.20
Callison, Fortune 500 listesinde yer alan firmaların yatırımcı
ilişkilerini şirket web sitelerini kullanarak nasıl kolaylaştırdığını araştırdığı
çalışmasında, web sitelerinin, şirketlerin medya ile olan ilişkilerini sürdürme
ve korumada kolaylaştırıcı bir etkisi olduğunu belirtmektedir. Medya
ilişkileri, basın odası, haber odası, medya, basında çıkan haberler gibi çeşitli
başlıklar altında şirket web sitelerinde yer alan linkler, genellikle basın
bültenlerini içermektedir.21 Sanal basın odası olarak değerlendirilebilen bu
ortamda, genel olarak şirkete ilişkin bilgiler, ürünlere ilişkin bilgiler, basın
19
Allen H. Center ve Patrick Jackson, Public Relations Practices Managerial Case Studies
and Problems. (New Jersey: Prentice Hall, 2003), s. 123.
20
Theaker, age, s. 380.
21
Coy Callison. “Media Relations and the Internet: How Fotrune 500 Company Web Sites
Assist Journalists in News Gathering” Public Relations Review. 29: 29-41, (2003), s. 40.
184
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
bültenleri, fotoğraflar ve iletişim bilgileri yer almaktadır.22 Lamb ve McKee,
basın odası linkinin genellikle basın bültenlerini içermesine karşılık, temel
düzeyde telefon numaraları ve e-postalar gibi iletişim bilgilerini kapsadığını
belirtmektedir. Bununla birlikte, daha iyi web sitelerinin mutlaka şu linkleri
de içermesi gerektiğini söylemektedir: Şirkete ilişkin temel veriler, kurumsal
tarih, yönetici biyografileri, yüksek çözünürlüklü yönetici resimleri, ürün ve
faaliyet resimleri, anlaşılabilir grafik ve tablolar, dönemlik ve yıllık raporlar,
yönetici konuşmaları, şirketin geçmişinde yer alan kilometre taşları olarak
tanımlanabilecek önemli olaylar, gelecek etkinlikleri gösteren bir takvim. 23
Gerek ulusal gerekse global ölçekte firmaya ilişkin bilgilere erişme
konusunda web siteleri kadar medya ilişkilerinin düzenlenmesi ve
yönetilmesi önem taşımaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri Sermaye Piyasası Kurulu (SECSecurities and Exchange Commission), 3 ana başlığın yatırımcılarla şirket
arasındaki iletişimde çok önemli olduğunu belirtmektedir:24
 Şirketin hisse değerini etkileyebilecek herhangi bir şeye ilişkin
mutlaka tam bilgi verilmesi. Şirketin hisse değerini etkileyebilecek olası
gelişmeler ise, temettü, çeyrek dilim ve yıllık kazanç rakamları, hisse
bölünmesi, şirket devralma ya da birleşme, yönetim değişikliği, ürün
geliştirmeleri, genişleme planları, yönetim amaçlarının değişimi, taahhütleri
yerine getirememe, vekaletle ilgili işlemler, aktiflerde değişim, şirketin kendi
hisselerini satın alması, büyük iş bağlantıları, sipariş ya da alımların
duyurulması.
 Zamanında açıklama yapmak. Bu amaçla elektronik basın
bültenleri hazırlamak ya da uluslar arası haber ajansları aracılığıyla
duyurular yapmak.
22
Theaker, age, s. 377.
Larry F. Lamb ve Kathy Brittain McKee, Applied Public Relations: Cases in
Stakeholder Management (New Jersey: Lawrence Erlbaum, 2004), s. 90.
24
Dennis L. Wilcox, Glen T. Cameron, Philip H. Ault ve Warren K Agee, Public Relations
Strategies and Tactics (Boston: Pearson Inc., 2005), s. 309.
23
185
Fatih BAYRAM
 İçeriden bilgi sağlayarak işlem yapmak yasa dışıdır. Dolayısıyla
yatırımcılar ve şirket arasındaki karşılıklı bilgi akışında bu maddelere uygun
davranılması bir anlamda yasal bir zorunluluk olarak da ortaya çıkmaktadır.
Kurumsal yatırımcılar, iyi organize olmuş ve kontrol edilebilen
yatırımcı ilişkileri programına sahip şirketlere yatırım yapma konusunda
daha istekli olabilmektedir. Bu da, yatırımcı ilişkilerinin kurumsal iletişimi
temel parçası haline getirmiş ve “açık iletişim politikası”na sahip olmasını
gerektirmektedir.25 Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan Enron,
WorldCom gibi şirket skandallarından sonra, şirket ve yatırımcıları arasında
karşılıklı güvenin oluşturulması için yatırımcı ilişkileri yönetiminin
gerekliliği ve önemi ortaya çıkmıştır.26 Şirket ve finansal topluluk arasındaki
bilgi akışı ise tek yönlü değil, iki yönlü olmalıdır. Yatırımcılar şirkete ilişkin
talep ettikleri bilgiyi yatırımcı ilişkileri uzmanlarından alırken, uzmanlar
yatırımcılara ilişkin bilgi talebinde bulunabilmelidir.
Yatırımcılar, internet aracılığıyla yatırım işlemleri yapabilirken,
piyasalara ilişkin de anında bilgi sahibi olmaya başlamıştır. Bunun yanında
şirketlerin mali tablolarını ve finansal göstergelerini inceleyip sonrasında
yatırım kararı verilmektedir. Bu durum yatırımcıların daha etkin bir role
büründüğünü ve güven faktörünün daha fazla önem kazandığını ortaya
koymaktadır. Güven faktörünün tesis edilmesinde ise daha şeffaf olunması
yanında yatırımcıların beklentilerinin karşılanması gerekmektedir.27
Şirketlerin yatırımcılarına hemen her türlü bilgiyi ulaştırabildiği web
siteleri yanında bireysel hatta kurumsal bloglarda şirketlere ilişkin haberler
yanında yorumlara ulaşmak da olanaklıdır. Bireyler istedikleri bilgiye
internet üzerinden ulaşabilirlerken çok sayıda mesaja maruz kalmaları,
güvenilir bilgiye olan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır. Gerek medya
profesyonellerinin gerekse çeşitli finansal enstrümanlara ilişkin yorum ve
haber yazanların neredeyse bir analist düzeyinde bilgiler ortaya koyduğu
25
Dolphin, Richard R. “The Strategic Role of Investor Relations” Corporate
Communicaitons: An International Journal. Vol: 9 No: 1: 25-42, (2004), s. 28.
26
Laskin, Alexander V. “A Descriptive Account of the Investor Relations Profession: A
National Study” Journal of Business Communication. Vol: 46, No: 2: 208-233, (April
2009), s. 209.
27
Theaker, age, s. 299.
186
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
söylenebilir. Her ne kadar bu yorum ve haberlere göre yatırımcıların yatırım
kararı almaması gerektiği ifade edilse de, yatırımcı psikolojisinin az ya da
çok olumlu ya da olumsuz olarak etkilendiği belirtilmelidir. Bunun yanında
bloglarda yapılan yorumların, verilen bilgilerin her zaman “iyi niyet”
taşımadığı da bilinmelidir.
Yatırımcı ilişkileri, mevcut ve potansiyel yatırımcıları yanında
finansal analistlere ve genel olarak finansal topluluğa devamlı, planlı, kısa ve
uzun vadeli ilişkileri yapılandıracak ve sürdürecek bilgiler sunmalıdır. Daha
geniş bir ifadeyle, yatırımcı topluluğu ve işletme arasında doğrudan ya da
dolaylı olarak ortak bir etkileşim ve bağlantı sağlamalıdır.28 Yatırımcılar,
şirketlerin değerlendirilmesinde finans dışı boyutları giderek daha fazla
dikkate almaya başlamıştır. Dolayısıyla şirketlere ilişkin yalnızca sayılar
değil, yapılan işin doğası, uzun dönemli stratejisi, şirket hakkında finansal
olmayan bilgiler de alım-satım kararlarında etkili olmaktadır.29 Tüm bu
maddelerin ortak bir biçimde işaret ettiği konu ise yatırımcı topluluk ve
şirket arasında açık iletişime bağlı, karşılıklı empati ve anlayışı gerektiren
güven faktörünün tesis edilmesidir.
Yatırımcı ilişkileri, reklam ve diğer mecralar aracılığıyla kurumsal
imajı ve algılamayı etkileyen önemli bir rol üstlenmektedir. İletişim araçları
kullanılarak oluşturulan bu imaj, kurumsal pazarlama aktiviteleri için de bir
dayanak oluşturmaktadır. Menkul kıymet ihraçlarından önce yapılan tanıtım
ve pazarlama gezileri (roadshow), sunumlar, konferanslar; broker, analist ve
hissedarlardan gelen istek, sorun ve soruların yanıtlanması, yatırımcı
ilişkileri uzmanlarının birincil derecede kullandıkları pazarlama
aktiviteleridir. Laskin’in araştırmasına göre yatırımcı ilişkileri uzmanlarının
en az kullandıkları ve en az etkin oldukları mecra kitle iletişim araçlarıdır.30
Bu bağlamda, yatırımcı ilişkilerinin daha özel, daha birebir alanda ve yüz
yüze yapılması etkinliğini sağlamaktadır biçiminde bir kanının yaygın
olduğu söylenebilir.
28
Dolphin, age, s. 26.
Laskin, age, 214.
30
Laskin, age, s. 218.
29
187
Fatih BAYRAM
Theaker, Horton’dan aktararak, web üzerinden gerçekleştirilen
iletişim faaliyetlerinde gözetilmesi gereken 8 temel kural belirtmektedir:
Basitlik, zamanlama, açıklık, tanımlama, esneklik, bireysellik, anlam,
ölçülebilirlik.31 Bunun yanında, şirketlerin iletişim faaliyetleri içinde diğer
mecraları da kullanması beklenmektedir. Web üzerinden şirketlere ilişkin
bilgilere ulaşmak isteyen yatırımcıların web sitesini ziyaret etme amacı iyi
belirlenmiş olmalı ve yatırımcının aradığı bilgiyi kolayca ve çekici bir
biçimde bulması gerekmektedir. Eğer bir yatırımcı, ulaşmaya çalıştığı
herhangi bir bilgiyi şirket web sitesinden kolaylıkla bulamıyor ya da ulaştığı
bilgi kendisini tatmin etmiyorsa bir daha o siteyi ziyaret etmeyebilir. Bu da
yatırımcı ilişkilerini web siteleri üzerinden yürütmeye çalışan şirketler için
olumsuz bir durum oluşturur.
Şirketlerin web sitelerinde yatırımcı ilişkilerine yönelik
uygulamalarına ilişkin Ettredge, Richardson ve Scholz’un yatırımcı ilişkileri
uzmanları ile yaptıkları görüşmelerde iki yaklaşımın öne çıktığı
belirtilmektedir. Bu yaklaşımlardan birincisine göre, şirketler tüm yatırımcı
ilişkilerini web siteleri aracılığıyla yönetmelidir. Bu görüşün dayandığı temel
nokta, web sitelerinin zamanlılık, erişim ve maliyet gibi konularda üstünlük
taşımasıdır. İkinci yaklaşım ise, yatırımcıları sınırlı bir topluluk olarak
görmekte ve onlara ulaşmada basılı materyaller yanında toplantılar yapılarak
yatırımcı ilişkileri gerçekleştirilebilir. Bu ikinci yaklaşımı savunan
uzmanların, dolayısıyla şirketlerin sayıca daha az olduğu ve daha çok
kurumsal yatırımcılarla çalıştığı ifade edilmektedir.32 Ancak, her iki
yaklaşım da tek başına etkili olmayabilir.
Hedlin’in Stokholm Borsası’ndaki şirketlerin web sitelerinde
yatırımcı ilişkilerini değerlendirdiği araştırması, şirketlerin üç aşamada web
sitelerinin etkinliğini ortaya çıkardığını belirlemektedir. Öncelikle web
sitelerinin oluşturulup çalışır duruma getirilmesi, sonrasında interneti
kullanarak finansal bilginin yayılımının sağlanması ve son olarak web
sitelerinin potansiyelinin değerlendirilerek kendine has özelliklerinin
sağladığı avantajların kullanımı ortaya çıkmaktadır. Bu eğilimin web
31
Theaker, age, s. 361.
Michael Ettredge, Vernon J. Richardson ve Susan Scholz. “The Presentation of Financial
Information at Corporate Web Sites” International Journal of Accounting Information
Systems. 2: 149-168, (2001), s. 152-153.
32
188
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
sitelerinde genel olarak ortaya koyduğu özellikler ise, finansal raporlar, hiper
linkler, grafikler, basın bültenleri, yüklemeler, dinamik güncellemeler ve
diğer dillerde sunulan bilgiler olarak belirtilebilir.33 Hamid’in Kuala Lumpur
Borsası’nda yaptığı benzer çalışmada ise, şirket web sitelerinde yatırımcı
ilişkileri linklerinin birincil amacının yatırımcıları bilgilendirmek olduğu
saptanırken, web sitelerinde en fazla yer alan bilginin ise şirketin tarihçesi
olduğu belirlenmiştir. Hamid, bunun yanında gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin şirket web sitelerinde yatırımcı ilişkileri yönetimi açısından büyük
ve önemli farklılıklar bulunduğunu belirtmektedir.34
Şirketlerin web sitelerinde yayınladıkları finansal bilgileri, içinde
bireysel yatırımcıların da bulunduğu geniş bir kullanıcı grubunun
erişebileceği biçimde tasarlamaları önemlidir. Web siteleri, yatırımcı
ilişkileri yönetiminde, yönetici sunumlarından yönetim kurulu toplantı
çağrılarına kadar geniş bir içeriği sunmaya uygundur. Web sitelerinin bir
başka avantajı ise, içinde grafik, metin, video ya da ses dosyalarını içeren
çoklu format ve dildeki dokümanları talep eden yatırımcılara sunabilme
potansiyelini taşımasıdır.35 Web sitelerinin sağladığı bu avantajlar
kullanılırken, aşırı bilgiye boğulmuş ya da iyi yönlendirme yapamayan bir
tasarımdan kaçınılması, webin etkin kullanımı için önemlidir. İçerik her
zaman önemli bir faktör iken, yalnızca içeriğin ise tasarım, okunabilirlik,
kullanılabilirlik gibi özellikleri gölgede bırakmaması gerekir.
Ettredge ve Gerdes, şirket web sitelerinde yatırımcı ilişkilerine
yönelik sunulan bilgilerin zamanlılığı ve güncelliğini etkileyen üç öğeyi,
firma büyüklüğü, finansal durum ve hisse satışı olarak tanımlamaktadır. Web
tabanlı yatırımcı ilişkileri yönetiminde yatırımcı ilişkileri sayfalarının sayısı,
dosya türü sayısı, çalışmayan linklerin sayısı ve web hizmetini dışarıdan
temin edenlerin oranı, verilen hizmetin kalitesini belirlemektedir. Web
sitelerinin yönetimini şirketin kendi bünyesinde gerçekleştiren firmaların,
33
Pontus Hedlin, “The Internet as a Vehicle for Investor Relations: The Swedish Case” The
European Accounting Review. 8: 2: 373-381, (1999), s. 373-381.
34
Fathilatul Z. A. Hamid “Malaysian Companies’ Use of the Internet for Investor Relations”
Corporate Governance. Vol: 5 No: 1: 5-14, (2005), s. 5-14.
35
Michael Ettredge ve John Gerdes, Jr. “Timeliness of Investor Relations Data at Corporate
Web Sites” Communications of the ACM. Vol: 48 No:1: (January 2005), s. 95.
189
Fatih BAYRAM
aynı hizmeti dışarıdan (outsource) temin edenlere göre zamanlılık açısından
avantaj sahibi olduğu belirtilmektedir.36
Şirket web sitelerinin görsel tasarımının iyi düzenlenmiş olması,
yönlendirme sisteminin iyi çalışması, geribildirim mekanizmalarının çabuk
çalışması, kolay kullanım özellikleri taşıması, az, öz ve alakalı bilgi taşıması
temel özellikler olarak sayılabilir. Ekrandan okumak kağıttan okumaktan
daha zor olduğu için metinler çok uzun tutulmamalı; ayrıntılı bilgiye ihtiyaç
duyulması halinde bu bilginin e-posta aracılığıyla sağlanabilmesi; dünyanın
dört bir yanından farklı dillerde bireylerin web sitesini ziyaret etme
olasılığının düşünülmesi, etkin bir web sitesi için önemlidir.37
Son dönemde internetin yaygın olarak kullanılması, neredeyse web
sitesi olmayan firmanın olmadığı bir ortama yol açmıştır. Bu durum
yatırımcıların bilgi edinmesinde web sitelerinin önemini ortaya koyarken
gazetecilerin haber yapım sürecinde şirket web sitelerini kullandığına da
işaret etmektedir. Bunun yanında internetin sağladığı e-posta, web siteleri,
online medya ilişkileri, online izleme, ürün promosyonu yapma gibi
etkinlikler de düzenlenmektedir.38 Yatırımcı ilişkileri yönetiminde bu
etkinliklerin de göz önünde bulundurulması hem yatırımcılara katkı
sağlayacak hem de şirketin tanıtımına destek olacaktır.
Halbrecht, yatırımcı ilişkileri yönetimi ve programlarının
değerlendirilmesinde bazı kritik soruların yanıt bulması gerektiğini
belirtmektedir:39 Bu sorulara verilen yanıtlar aynı zamanda yatırımcıların
tatmini ile ilişkilidir. Bu sorular;
 Yönetim tarafından öngörülen vizyon ve imaja uygun olarak
yatırımcı ilişkileri yönlendirilebiliyor mu?
 Şirkete ilişkin bilgiler talep edenlere açıkça anlatılabiliyor mu?
36
Ettredge ve Gerdes, age, s. 100.
Theaker, age, s. 371-373
38
Seitel, age, s. 442-443.
39
Herbert Halbrecht, “What the Investor Relations Executive Should Do for Your Company”
Management Review. 64: 2: 18-23, (February, 1975), s. 22.
37
190
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
 Yatırımcı ilişkileri programı
profesyonellerini de hedefliyor mu?
hissedarlar
kadar,
yatırım
 Analistlerin firmayı ziyareti ya da toplantılarında üst yönetimin
katılımı sağlanıyor mu?
 İyi ve dikkatlice düzenlenmiş, içinde medya ve reklam
harcamaları da olan yatırımcı ilişkileri bütçesi var mı?
 Finansal raporlar ve bunlarla ilişkili materyaller, şirketin imajına
uygun biçimde sunuluyor mu?
 Yatırımcı ilişkileri profesyonelleri, şirkete ilişkin karmaşık konu
ve metinleri, yatırımcı topluluğun anlayabileceği biçimde bir iletişimle
aktarıyor mu?
 Dürüst ve ikna edici bir iletişimle şirket yönetimine ilişkin
bilgiler yatırımcı topluluğa ulaştırılıyor mu? Şeklinde ifade edilmektedir.
4. YATIRIMCI
İLİŞKİLERİNDE
GELENEKSEL ARAÇ VE YÖNTEMLER
KULLANILAN
Bir işletmenin yeni bir hissedarı ya da yatırımcısıyla olan ilk teması
önemlidir. Halkla ilişkiler birimi tarafından kaleme alınan “hoş geldiniz
mektubu” ile birlikte şirkete ilişkin broşür ve dokümanlar, yatırımcının
bilgilendirilmesini sağlar. Bu bilgi paketinin içinde şirketin ürünleri, satışlar,
hisse fiyatları, hisse sahiplik oranları bilgileri, şirketin sosyal, politik ve etik
yaklaşımları yer alabilir. Yatırımcılarla kurulan pozitif ilişkiler,
yatırımcıların şirket bağlılığını etkileyebileceği gibi, yatırımcının şirketin
yönetim politikalarından haberdar olmasını da sağlayacaktır.40
Yatırımcı ilişkilerinde geliştirilen iletişim akışı şirketin birtakım
özellikleri ile doğrudan bağlantılıdır. Yerel ya da bölgesel bir firmanın eğer
ülke çapına yayılmış yatırımcıları yoksa yerel medyayı kullanarak
yatırımcılarına ulaşması hem daha etkili hem de daha az maliyetli olacaktır.
40
Scott M. Cutlip, Allen H. Center ve Glen M. Broom, Effective Public Relations (New
Jersey: Prentice-Hall Inc, 2000), s. 475.
191
Fatih BAYRAM
Medyada şirketlere ilişkin yer alan haberlerin kaynağı genellikle basın
bültenleri olmaktadır. Şirkete ilişkin haber değeri olan herhangi bir olayı
içeren basın bülteninin medyada yer alma olasılığı oldukça yüksektir. Bu
yüzden basın bültenlerinin zamanlı olması, içeriğinin dikkatle hazırlanmış
olması, açık ve okunabilir ifadeleri içermesi gerekmektedir.
Miller, yatırımcı ilişkilerinde medyada daha fazla yer alma
çabalarının, analistlerin ilgisini çekmeye göre daha mantıklı ve ucuz bir yol
olduğunu ancak, finansal yöneticilerin medya yönetimi konusunda bu
noktayı göremediklerini belirtmektedir. Yatırımcıların ilgisini çekmede basın
uygun bir megafondur. Gazete, dergi gibi basın olarak tanımlanan araçlarla
iyi zamanlarda olduğu kadar kötü zamanlarda da iyi ilişkiler geliştirmek,
basında şirkete yönelik yer alacak olumsuz haberleri hafifletmede bir rol
oynayabilir.41
Şirketlerin mali takvimine bağlı olarak gerçekleştirilen etkinlikler
bulunmaktadır. Yasal bir zorunluluk olarak şirketin performansını raporlar
halinde yatırımcılarına duyurması, şirketin toplantı düzenlemesiyle, üçer
aylık ve yıllık raporlar yayımlamasıyla mümkün olmaktadır. Yıllık raporlar
gibi, basın bültenleri de yatırımcılara yönelik bilgi ve teşvik içermektedir.
Ancak bu metinlerin tonu (iletişimsel içeriği, yazım dili, pozitif/negatif
içeriği), uzunluğu, rakamsal yoğunluğu, karmaşıklığı, yatımcıları
etkilemektedir. Örneğin, bir basın bülteninde şirketin o yıl içinde kaç kişiyi
işten çıkardığını ifade etmesi negatif bir algılama oluşturabilirken, toplam
kaç kişiye istihdam sağladığı ya da yeni aldığı eleman sayısını belirtmesi
pozitif bir algı oluşturabilir.42
Bir işletme için dış iletişim anlamında önem taşıyan araçlardan birisi
yıllık raporlardır. İşletmenin çalışanlarından finansal analistlere, ekonomi
medyasından hissedarlara kadar geniş ölçekte bir gruba ulaşmaktadır. Son
yıllara kadar denenmiş ve doğru olarak tanımlanabilen bir formatı olmayan
yıllık raporlar, dünyada tanınmaya başlayan ve giderek yaygınlık kazanan
41
Gregory S. Miller, “How to Talk to Investors-Through the Press” Harvard Business
Review. (January, 2008), s. 26.
42
Elaine Henry, “Are Investors Influenced By How Earnings Press Releases Are Written?”
Journal of Business Communication. Vol: 45 No: 4: 363-407, (October 2008), s. 363-407.
192
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
XBRL (Extensible Business Reporting Language- Genişletilebilir Ticari
Raporlama Dili) sayesinde ortak ve evrensel bir dilde hazırlanmaya
başlanmıştır. İdeal olarak yıllık raporların sahip olması gereken özelliklerin
başında, kolay okunabilir olma, işletmenin karakterini yansıtma, geleceğe
dönük amaçları yansıtma, nakit akımı ve bilanço, derecelendirme raporları
sayılabilir.
Seitel, yatırımcı ilişkilerinde yapılan temel etkinliklerin yıllık rapor
hazırlama, çeyrek dönemlik rapor hazırlama, yıllık toplantı, konferans
çağrıları, medyayı izleme ve temaslar kurma, vekaletle ilgili işlemleri
hazırlama olduğunu belirtirken, yatırımcıların bilgilendirilmesinde en önemli
aracın yıllık raporlar olduğunu belirtmektedir.43 Bu nedenle yıllık
raporların içinde mutlaka yer alması gereken bilgilerin, şirketi tanımlayan
bilgiler, paydaşlara mektup, finansal gözden geçirme, açıklama ve analizler,
yönetim ve pazarlamaya ilişkin konular ve şirket performansını açıklayan
grafikler olduğu unutulmamalıdır.
Çeyrek dönemlik raporlar, paydaşlara dönemsel kazançları,
kurumsal gelişmeleri ve şirketin geçmiş dönemlerindeki performansı ile
karşılaştırmaları sunan raporlardır. Hem yıllık raporlar hem de çeyrek
dönemlik raporlar hem basılı hem de online biçimde yatırımcılara
ulaştırılabilmelidir.
Yıllık toplantı, yılda bir defa düzenlenen paydaşlarla yönetimin bir
araya gelerek şirkete ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı toplantıdır.
Paydaşların şirketin sahibi olduğu düşünülerek, yatırımcıların her sorusuna
yönetim yanıt vermek durumundadır.
Konferans çağrıları, analistlere, yatırımcı kuruluşlara ve bireysel
yatırımcılara yapılan çağrıdır.
Son dönemde ekonomi yayını gibi tematik ve uzmanlaşmış yayınlara
yer veren kanalların artması, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının bu kanalları
takip ederek şirkete ilişkin yapılan yayınları izlemesini ve gerektiğinde
43
Seitel, age, s. 367-369.
193
Fatih BAYRAM
sektörel eğilimleri dikkate almasını gerektirmektedir.44 2000 sonrasında
Türkiye’de de gerek haber kanalları gerekse ekonomi ağırlıklı yayın yapan
kanallar hem yatırımcılara hem de yatırımcı ilişkileri uzmanlarına çeşitli
fırsatlar sunabilmektedir.
Yatırımcı ilişkileri yönetiminde yatırımcı ilişkileri uzmanlarının
medya ile ilişkilerini geliştirmede kullandıkları başka araçlar da
bulunmaktadır. Bunlara arasında, basın toplantıları, hem şirketle doğrudan
ilgili olan yatırımcıları hem de tüm kamuoyunu bilgilendirmeye dönük bir
etkinliktir. Dolayısıyla yalnızca yatırımcı ilişkileri yönetimi için kullanılması
etkin olmayacaktır. Basın toplantıları dışında, medya profesyonelleri ile daha
informal bir atmosferde bir araya gelinen basın kokteylleri, basın gezileri,
medya kuruluşlarına yapılan ziyaretler, şirketi tanıtan basın dosyası
hazırlama, kupür derleme gibi çalışmalar da yatırımcı ilişkileri yönetimi
kapsamında yapılan etkinlikler arasında değerlendirilebilir.
Yatırımcı sayıları çok fazla olmayan şirketler için yatırımcı ilişkileri
yönetimi daha kolay ve yüz yüze olmaktadır. Belirlenen bir mekanda bir
araya gelen yatırımcılar, istek, dilek, şikayet ya da önerilerini yatırımcı
ilişkileri uzmanlarına aktararak sorunlarının çözümünü sağlamaktadır.
Yatırımcılar, şirketin üretim ve hizmet tesislerini gezerek, uzun döneme
ilişkin strateji ve planları uzmanlardan yüz yüze iletişim kurarak
öğrenmektedir. Yapılan programın ardından şirketten ya da buluşulan yerden
ayrılırken, yatırımcılara şirketi tanıtan, uzun dönemli hedefleri anlatan basılı
materyaller verilmektedir. Bazı şirketler böyle bir organizasyonu yıllık
olarak düzenlemekte ve yatırımcıların ailelerinin de katıldığı etkinliklere ev
sahipliği yapmaktadır.45
Yatırımcı ilişkileri uzmanları bir yandan şirket dışında yer alan
yatırımcılarına ulaşırken diğer yandan şirket içinde bulunan yatırımcılar,
uzmanlar, çalışanlar gibi gruplarla olan ilişkileri de yürütmek ve geliştirmek
zorundadır. Bu ilişkileri yürütmek için kullanılan araçların içinde, kurum içi
süreli yayınlar, mektuplar, duyuru panoları, kurum içi internet ağı olarak
44
Seitel, age. s. 367-369.
Arthur R. Roalman, “Making Investor Relations Work for Your Company” Management
Review. 69: 8: 27-39, (August, 1980), s. 28.
45
194
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
nitelenen “İntranet”, kurum içi iletişimi geliştiren ve dayanışma duygularını
pekiştiren piknik, yemek, sergi ve konser gibi etkinlikler sayılabilir. Ancak,
internet iletişiminin hız, esneklik, güncellik ve etkileşim sağlaması nedeniyle
İntranet kullanımı giderek artmaktadır. İntranet aracılığıyla ulaşılması
mümkün olmayan şirket çalışanları için kapalı devre televizyon yayını,
kiosklar, duyuru panoları gibi seçenekler değerlendirilmektedir. Daha az
çalışan sayısına sahip şirketlerde ise küçük grup toplantıları ile yüz yüze
iletişim kurmak her zamana daha etkin bir çözüm olmaktadır. Bunun
yanında DVD ya da Power Point sunularla konuşmaların desteklenmesi ve
varsa basılı materyallerin dağıtılması iletişim sürecini zenginleştiren bir yol
olmaktadır.46
Yatırımcı ilişkilerinde kullanılan basılı araçlar halkla ilişkiler birimi
aracılığıyla yatırımcılara ulaştırılabilmektedir. Bu basılı araçların içinde
broşür, el kitabı, mektup, bülten, yıllık, el ilanı, afiş, pankart sayılabilir.47
Broşür, az sayfalı ve genellikle resim ağırlıklı basılan, sayfaları belli
bir konuya göre sınıflanmış bilgilendirici bir yayındır. Genel broşürler,
kurum için olumlu imaj oluşturmaya dönük hazırlanırken, özel amaçlı
broşürler ise belirli bir hedef kitleye yönelik bilgi verme amacındadır.48
El kitapları, şirketlerin faaliyet gösterdiği sektöre ilişkin konuları,
projeleri, sorunları daha çok metin ağırlıklı olarak sunan yayınlardır.
Mektup, kişiye ya da bir şirkete özel olarak yazılan ve üst düzey
yöneticiler tarafından imzalanan ve muhatabına verilen önemi gösteren bir
araçtır. Dolayısıyla davet, görüş isteme, işle ilgili olma gibi hangi nedenle
olursa olsun, amacını açık bir şekilde ifade eden ve nezaket cümlelerine yer
veren bir içerik taşıması gereklidir.
Bülten, gerek kurum içi gerekse kurum dışı haberleşme ve ilgili
kişileri bilgilendirme amacıyla kullanılan ve belirli zamanlarda yayımlanan
46
Lamb ve McKee, age, s. 10-11.
Alaeddin Asna, Kuramda ve Uygulamada Halkla İlişkiler (İstanbul: Pozitif Yayınları,
2006), s. 141-149.
48
Haluk Gürgen, “Halkla İlişkilerde Ortam ve Araçlar” Halkla İlişkiler, Editör: Haluk Gürgen
(Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, 2006), s. 170.
47
195
Fatih BAYRAM
metinlerdir. Orta sayfalarının genelde daha fazla okunduğu kabul edilerek
önemli konular buralarda yer alırken, ilgi çekmesi bakımından kapak sayfası
renkli ve alımlı olması tercih edilmektedir.
Yıllık, şirketin bir yıl içinde gerçekleştirdiği faaliyetleri ve
gelişmeleri ortaklarına, yatırımcılarına anlattığı bir yayındır. Kurumun
ilişkide olduğu bütün taraflara gönderilmesi gerekir. Doğru ve dürüst bir
içerikle hazırlanması, ilgi çekici olması, yıllıkların basın organları tarafından
da kullanılabileceği düşüncesiyle fotoğraf, tablo ve grafik gibi çarpıcı bir
tasarımının olması önemlidir.49
El ilanları, daha çok reklam amaçlı kullanılan ve elden ele dolaşan
araçlardır.
Afişler, genellikle hareket halinde olan insanların bir anda görüp
mesajını algıladıkları görsel ürünlerdir. Resim, fotoğraf gibi görsel açıdan
zenginleştirilmiş ve az metin içeren afişler bir konuya ilgi çekmede başarılı
olabilir.
5.
YATIRIMCI İLİŞKİLERİ UZMANLARININ
OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
SAHİP
Yatırımcı ilişkileri departmanları son 20 yılda şirketlerde görülmeye
başlamıştır. Bazı şirketlerde bu birimin görevi, diğer birimler arasında
dağıtılmış olarak konumlanırken, bazı şirketlerde finansal departmana ya da
iletişim yönetimine bağlı olarak yer almaktadır. Yatırımcı ilişkileri, iletişim
yönetimi, finansal yönetim, şirket idari yönetimi ya da bu üçünün karışımı
biçiminde oluşturulmuş ve dışarıdan danışmanlık alınarak yönetilmektedir.
İyi düzenlenmiş yatırımcı ilişkileri programı şirketin stratejik ve rekabetçi
avantajlarına katkı sağlayabilir. Ancak, yatırımcı ilişkileri kurumsal iletişim
alanının belki de en hızlı ve etkileyici biçimde büyüyen alanı olarak dikkat
çekmektedir.50
49
50
Gürgen, age, s. 170.
Dolphin, age, s. 38-39
196
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
Yatırımcı ilişkileri yönetiminde, yatırımcıların bilgilendirilmesi
sürecinde karşılaşılabilecek teknik detaylar, kavramlar gibi alana ilişkin
jargon ancak belli bir eğitim düzeyine ya da söz konusu jargonu bilenlere
hitap etmektedir. Yatırımcı ilişkilerini yöneten uzmanlar, bu teknik
kavramların ve anlaşılması güç olarak algılanan verilerin tüm yatırımcılarca
ulaşabilmesi için daha anlaşılabilir içerikler hazırlamaktadır.
Laskin, yatırımcı ilişkilerinin şirketlerin iletişim işlevinden çok
finansal işlevine ilişkin bir yapılanma olduğunu Petersen ve Martin’in (1996)
çalışmasına atıfta bulunarak belirtmektedir. Böyle bir eğilim olduğu için de
yatırımcı ilişkileriyle ilgili etkinliklerin gerçekleşmesinde finansal ilişkiler
departmanının halkla ilişkiler departmanına göre daha fazla rol aldığı ortaya
çıkmaktadır.51 Ancak, yatırımcı ilişkileri tek başına ne finansal departmanın
ne de halkla ilişkiler departmanının gerçekleştirebileceği bir alandır.
Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının iyi iletişim becerilerine sahip olmaları
yanında finansal piyasalara ilişkin bilgiye sahip olması bir gerekliliktir. Bu
gerekliliğin gerçekleştirilebilmesi için uzmanların eğitim geçmişleri önem
taşımaktadır. Laskin’in çalışmasında, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının yüzde
85’ten fazlasının işletme bağlantılı eğitim aldığı; yalnızca yüzde 10’unun
iletişim bağlantılı eğitim aldığı ve toplam yüzde 60’ın MBA derecesine
sahip olduğu ortaya konmaktadır.52
Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının sahip olması gereken temel bilgiler
arasında finans bilgisi, muhasebe, sermaye piyasası bilgileri, uluslar arası
piyasalar, uluslar arası ticaret eğilimleri, ekonomi gazeteciliği gibi özellikler
sayılabilir. Hem halkla ilişkiler uzmanlarının hem de yatırımcı ilişkileri
uzmanlarının sahip olması gereken örgütsel iletişim becerileri, yazılı ve
sözel iletişim becerileri temel gereklilikler olarak anılmaktadır. Gerek
sermaye piyasalarındaki hızlı değişim gerekse uluslar arası politika
arenasındaki güncel değişmeler, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının değişen
koşullara çabuk uyum sağlayabilmesini ve bu uyumun gerçekleşmesi için
sürekli öğrenmeye açık olmayı da gerektirmektedir.53
51
Laskin, age, s. 211-212
Laskin, age, s. 222
53
Cutlip, Center ve Broom, age, s. 21-22.
52
197
Fatih BAYRAM
Sermaye piyasalarında yeni gelişen durumları, olayları düzenlemek
için hükümet ya da düzenleyici kurullar yeni politikalar ya da maddeleri
yürürlüğe koymaktadır. Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının bu kuralları ve
düzenlemeleri takip etmesi, yatırımcıların, müşterilerin, çalışanların nasıl
etkileneceğini anlamak ve buna göre önlemler almak için gereklidir. Bu
düzenlemeleri yatırımcı topluluğun da anlayabileceği şekilde ifade etmek ve
taraflara aktarmak, yatırımcı ilişkilerinin görevidir.54
Yatırımcı ilişkilerinde etkinliğin sağlanabilmesi için yalnızca yatırım
ilişkileri uzmanlarının yatırımcı topluluğa dönük bilgi sağlaması yeterli
olmamaktadır. Bunun yanında yatırımcı ilişkileri yönetimi, hissedarların
işletmeye ilişkin görüşlerini değerlendirebilmeli ve buna göre düzenlemelere
gitmelidir. İşletmenin amaçları doğrultusunda bir iletişim stratejisi
belirlemeli ve bunu uygulamalıdır. Yeni ortaklara gönderilecek yıllık
raporlar, araştırma raporları gibi belgeleri anlayabilmek için finans alan
yazınını bilmelidir. Ekonomi medyası, yatırımcı grupları ve finansal
toplantılar için bilgilendirici materyaller hazırlamalı ve düzenlemeler
yapmalıdır. Finansal haber bültenleri oluşturup, buna ilişkin geribildirimleri
medyadan izlemelidir.55
Yatırımcı ilişkileri departmanlarının, yatırımcılara ya da geniş
anlatımıyla finansal topluluğa dönük kullandıkları araçlar, gazetelere verilen
bir basın açıklamasından ya da hissedarlara verilen bir finansal dokümandan
daha fazla ve kapsayıcı olmak zorundadır. Bu nedenle finansal toplulukla
olan iletişimin daha geniş, daha sık, proaktif ve iki yönlü bir iletişim olması
gerekliliktir. Bu ilişki içinde, yatırımcıların dedikodu ve spekülasyona yol
açacak bilgilerden uzak tutulması yatırım kararları için önemlidir. Yatırımcı
ilişkileri uzmanlarının yatırımcı topluluğa içeriden (inside) bilgi vermesi ne
kadar spekülatif ve etik dışı bir davranışsa, benzer biçimde açık, doğru,
düzenli ve zamanlı bilgi vermemesi de bu derecede olumsuz bir tutumdur.
Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının işletme ve kamuoyunu olumsuz
etkileyebilecek bazı davranışlardan uzak durması gerekmektedir. Bunlar
arasında, geçekçi olmayan satış ve kazanç raporlarının hazırlanması, henüz
54
55
Lamb ve McKee, age, s. 168.
Cutlip, Center ve Broom, age, s. 475.
198
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
deneme aşamasında olan ürünlere ilişkin parlak tanımlamaların yapılması,
spekülasyona açık olası şirket evliliği ya da hisse devri gibi konularda
açıklamalar yapılması, editörler ve finansal analistler gibi uzmanlara bedava
geziler düzenlenmesi, istenmeyen haber ve gelişmelerin atlanması, ekonomi
köşe yazarları ve seçilmiş bazı insanlara bilgi sızdırılması, rakip firmaların
finansal durumlarına ilişkin yanlış söylentilerin yayılması sayılabilir.56 Bu
nedenle, özellikle söylenti mekanizmasının başladığı noktada, doğru ve
güncel bilgi yayımı önem kazanmaktadır. Sermaye piyasalarının işleyişinde
doğru ve açık bilginin tüm yatırımcılara adil biçimde dağılması
gerekmektedir.
Ulusal Yatırımcı İlişkileri Enstitüsü’nün (NIRI) 1985’te yaptığı
araştırmaya göre Fortune 500 kapsamındaki şirketlerin yalnızca yüzde
16’sında yatırımcı ilişkileri birimi bulunurken, 1989’da yapılan benzer bir
çalışmada firmaların yüzde 56’sında bu birimin faaliyet gösterdiği
belirlenmiştir.57 Daha güncel araştırmalarda ise yatırımcı ilişkileri birimi
bulunan şirket oranının neredeyse yüzde 100’e ulaştığı belirtilmektedir. Bu
durum yatırımcı ilişkilerinin üstlendiği misyonun giderek büyümesini işaret
ederken finansal bilgi kadar iletişimin de önemini ortaya koymaktadır.
Yatırımcı ilişkilerinin genel olarak iletişimden çok finansal işlevi
olan bir etkinlik olarak görüldüğü belirtilmektedir. Ancak, şirket web
sitelerinin kullanımı, mail listeleri, haber mektupları gibi medya bağlantılı
kullanımlar şirket gündeminin ve gelişmelerinin finansal topluluğa
ulaşmasında kullanılmaktadır. Bu yapılırken yalnızca şirketin hissedarlarına
mesaj ulaştırılmamakta, hissedarların pozisyonu ve mevcut durumu
hakkındaki veri ve bilgiler şirketin üst yönetimine iletilmektedir. Etkili
yatırımcı ilişkileri yönetimi, finansal topluluğun ihtiyaç duyduğu bilgiyi
zamanında ve açık olarak ulaştırırken, yatırımcıların yatırım taleplerini
sağlama ve riski minimuma indirme konusunda destek sağlamaktadır. Bunun
yanında sürekli değişim içinde olan yasal ve hukuki düzenlemeleri takip
ederek, yatırımcıların sorunlarla yüzleşmesini engellemelidir. Dolayısıyla
yatırımcı ilişkilerinin muhatap alarak iletişim kurmak zorunda olduğu
finansal topluluk içinde, özel yatırımcılar, kurumsal yatırımcılar, fonlar,
56
57
Wilcox, Cameron, Ault, Agee, age, s. 310.
Laskin, age, s, 213.
199
Fatih BAYRAM
hisse analistleri, brokerlar, hükümet ya da düzenleyici kurumlar, kitle
iletişim araçları profesyonelleri, çalışanlar-yönetim gibi şirket içi gruplar
bulunmaktadır.58 Tüm bu gruplara seslenmek ve her birinin farklı ihtiyacına
yanıt verebilmek zor olsa da, şirketin verimliliği ve geleceği açısından bir
zorunluluktur.
6. SONUÇ
İşletmeler büyüyebilmek, yatırım yapabilmek için her zaman yeni
kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. Bu kaynakların başında, diğer kaynakları da
temin edebilme gücünü taşıyan para gelir. Paraya ulaşabilmenin hisse satışı,
kredi temini gibi birçok yolu olmasına karşılık, bu yolların dayandığı tek bir
temel vardır: güven. İş ve yönetimde güveni tesis etmenin yolu etkin, açık,
paylaşımcı ve iki yönlü bir iletişim sürecini benimseyen yatırımcı ilişkileri
aracılığıyla olanaklıdır. Yatırımcı ilişkileri yönetimi, halkla ilişkiler,
muhasebe, finans, pazarlama, hukuk gibi farklı ayakları olan bir etkinlikler
bütünü olarak görülmektedir. Yatırımcı ilişkileri, şirketin hisse değerini en
üstte tutmaya dönük stratejileri hem pazarlama hem finans hem de iletişim
alanlarında sergilemelidir.
Yatırımcı ilişkileri, yatırımcı topluluk ile şirket arasında bir bağ
kuran, bir köprü oluşturan ve bunu karşılıklı güven ve bilgi akışı içinde uzun
dönemli bir ilişkiye dönüştüren etkinlikleri tanımlamaktadır. Bu nedenle
gerek yasal gerekse şirket ve hissedarları arasındaki özel bağın gerektirdiği
düzeyde iki yönlü bir iletişim akışı sağlanması çok önemlidir. Son dönemde
internet gibi zaman ve mekan sınırı tanımayan bir mecranın yatırımcı
ilişkilerinde yoğun olarak kullanımı birçok açıdan bir devrim niteliğinde
olmuştur. Geleneksel araçların taşıdığı sınırlılıkları bir tarafa koyarak doğru,
güncel ve gerçek bilgiyi finansal topluluğa ulaştırmada zaman, esneklik ve
kolaylık sağlayan internetin, yatırımcı ilişkileri yönetimi dinamiklerini
etkilediği ve yeniden şekillendirdiği belirtilmelidir. Şirketler de bu değişimin
gerektirdiği yapılanma ile paydaşlarına yönelik iletişim içeriğini sunmak
zorundadır.
58
Laskin, age, s. 225-229.
200
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının eskiden kullandığı çeyrek dönemlik
ve yıllık raporlar gibi geleneksel araçların yanında bugün hem nicelik hem
de nitelik bakımından farklılık gösteren ve daha karmaşık bir yapı arz eden
iletişim mecraları gündemdedir. Şirket web sitesi aracılığıyla yatırımcılara
seslenmek, ulaşmak birçok açıdan avantaj sağlasa da yüz yüze iletişimin
sıcaklığını taşımamaktadır. Bunun yanında yatırımcı ilişkileri uzmanlarının
kontrolünde olmayan blog ya da mail grupları gibi uygulamalar da olumlu ya
da olumsuz etkiler oluşturabilmektedir. Günümüzde bilgiye ulaşmak ne
kadar kolaylaşsa da fazla bilginin oluşturduğu bir kaos ya da etki alanı,
yatırımcıları olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle finansal toplulukla
güven faktörü üzerine inşa edilen, açık, devamlılık içeren, güncel ve
anlaşılabilir bilgi yatırımcıların bilgilendirilmesinde ve onların tatmin
olmasında yaşamsal bir rol oynamaktadır.
Yatırımcı ilişkileri uzmanları gerek şirket içi gerekse şirket dışında
bulunan finansal topluluğun bilgi taleplerini yerine getirme konusunda hızlı
ve istekli davranırken, diğer taraftan medya ilişkilerini de yapılandırabilecek
ve şirketin imajına katkı sağlayabilecek mecraları etkin kullanmak
durumundadır. Bu nedenle pazarlama, finans, iletişim gibi ayakları olan
yatırımcı ilişkilerinin, muhasebe, uluslar arası piyasalar, sermaye piyasaları,
yasal gelişmeler gibi yatırımcı ilişkilerinin organik bağları olduğu alanları da
izlemesi bir gerekliliktir. Tüm bu gelişmelerin izlenmesi yanında
yatırımcıları etkileyebilecek düzenleme ve politikaları da yatırımcıların
açıkça anlayabileceği bir içerikle yatırımcılara zamanında sunulabilmesi,
yatırımcı ilişkilerinin önemli bir misyonu olarak görülmektedir.
201
Fatih BAYRAM
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Asna, Alaeddin. Kuramda ve Uygulamada Halkla İlişkiler. İstanbul:
Pozitif Yayıncılık, 2006.
Baskin, Otis. Craig Aronoff ve Dan Lattimore. Public Relations The
Profession and the Practice. USA: McGraw Hill, 1997.
Bayram, Fatih. Fatih Temizel ve Muammer Sarıkaya. “Yatırımcı İlişkileri
Yönetimi: Bir Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi”
1. Uluslararası Halkla İlişkiler Sempozyumu. [sunulmuş bildiri] Girne,
KKTC, 17 Nisan 2009.
Bollen, Laury. Harold Hassink ve Gordana Bozic. “Measuring and
Explaining the Quality of Internet Investor Relations Activities: a
Multinational Empirical Analysis” International Journal of Accounting
Information Systems, 7: 273–298, 2006.
Callison, Coy. “Media Relations and the Internet: How Fotrune 500
Company Web Sites Assist Journalists in News Gathering” Public Relations
Review. 29: 2003.
Center, Allen H. ve Patrick Jackson. Public Relations Practices
Managerial Case Studies and Problems. New Jersey: Prentice Hall, 2003.
Coyne, Kevin P. ve Jonathan W. Witter. “Taking the Mystery Out of
Investor Behaviour” Harvard Business Review. Vol: 80 No: 9: September,
2002.
Cutlip M. C., A. H. Center, G. M. Brom. Effective Public Relations. New
Jersey: Prentice-Hall Inc, 2000.
Dolphin, Richard R. “The Strategic Role of Investor Relations” Corporate
Communicaitons: An International Journal. Vol: 9 No: 1: 2004.
202
YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ
SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI
Ettredge, Michael. Vernon J. Richardson ve Susan Scholz. “The Presentation
of Financial Information at Corporate Web Sites” International Journal of
Accounting Information Systems. 2: 2001.
Ettredge, Michael ve John Gerdes, Jr. “Timeliness of Investor Relations Data
at Corporate Web Sites” Communications of the ACM. Vol: 48 No:1:
January 2005.
Geerings, J. L. Bollen ve H. Hassink. “Investor Relations on the Internet: a
Survey of the Euronext Zone. The European Accounting Review. 12: 3:
2003.
Gürgen, Haluk. “Halkla İlişkilerde Ortam ve Araçlar” Halkla İlişkiler,
Editör: Haluk Gürgen, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2006.
Halbrecht, Herbert. “What the Investor Relations Executive Should Do for
Your Company” Management Review. 64: 2: February, 1975.
Hamid, Fathilatul Z. A. “Malaysian Companies’ Use of the Internet for
Investor Relations” Corporate Governance. Vol: 5 No: 1: 2005.
Heath, Robert L. ve W. Timothy Coombs. Today’s Public Relations. USA:
Sage, 2006.
Hedlin, Pontus. “The Internet as a Vehicle for Investor Relations: The
Swedish Case” The European Accounting Review. 8: 2: 1999.
Henry, Elaine. “Are Investors Influenced By How Earnings Press Releases
Are Written?” Journal of Business Communication. Vol: 45 No: 4:
October 2008.
Hockerts, Kai ve Lance Moir. “Communicating Corporate Responsibility to
Investors: The Changing Role of The Investor Relations Function” Journal
of Business Ethics, 52: 2004.
203
Fatih BAYRAM
Hong, Youngshin. ve Spiro Kiousis. "Relationship Maintenance with
Financial Publics: An Analysis of Investor Relations on Small Companies’
Web Sites" International Communication Association. [sunulmuş bildiri]
TBA, San Francisco: CA, 23 Mayıs, 2007.
Jo, Samsup. ve Yungwook Kim. “The Effect of Web Characteristics on
Relationship Building” Journal of Public Relations Research. Vol: 15, No:
3: 2003.
Kent, Michael L. Maureen Taylor ve William J. White. “The Relationship
Between Web Site Design and Organizational Responsiveness to
Stakeholders” Public Relations Review. 29: 2003.
Lamb, Larry F. ve Kathy Brittain McKee. Applied Public Relations: Cases
in Stakeholder Management. New Jersey: Lawrence Erlbaum, 2004.
Laskin, Alexander V. “A Descriptive Account of the Investor Relations
Profession: A National Study” Journal of Business Communication. Vol:
46, No: 2: April 2009.
Marcus, Bruce W. Competing for Capital: Investor Relations in a
Dynamic World. USA: John Wiley & Sons, 2005.
Miller, Gregory S. “How to Talk to Investors-Through the Press” Harvard
Business Review. January, 2008.
Roalman, Arthur R. “Making Investor Relations Work for Your Company”
Management Review. 69: 8: 27-39, August, 1980.
Seitel, Fraser P. The Practice of Public Relations. New Jersey: Prentice
Hall, 2004.
Theaker, Alison. Halkla İlişkilerin El Kitabı. Çeviren: Murat Yaz, İstanbul:
MediaCat Yayınları, 2006.
Wilcox, Dennis L. Glen T. Cameron, Philip H. Ault ve Warren K. Agee.
Public Relations Strategies and Tactics. Boston: Pearson Inc, 2005.
204
GEÇMĠġTEN GÜNÜMÜZE FĠNANSAL BĠLGĠ
KAYNAKLARINDAKĠ DÖNÜġÜM
Yrd. Doç. Dr. Mesut KURULGAN
Anadolu Üniversitesi
Porsuk Meslek Yüksekokulu
1. GĠRĠġ
Binlerce yıldır gerekli bir işlem olarak görülen bilginin yönetilmesi
süreci, özellikle matbaanın icadıyla birlikte bilgi miktarındaki artışlar sonucu
daha da önemli bir konuma gelmiştir. Bilginin eğitim ya da ticari kazanımlar
için kullanılması ile ilgilenen bilgi ve belge yönetimi alanında, bilgibelgelerin düzenlenmesi ve etkin kullanımı büyük önem taşımaktadır. Çok
eski çağlardan beri bilgi sahibi kişiler yüceltilmiş, bilgi edinme amacıyla
yapılan çalışmalar övgü ile anılmış, bilginin korunması ve aktarımı için
büyük özen gösterilmiştir. Bilginin aktarımında ilk çağlardan başlayarak
öyküler, masallar ve destanlar aracı olmuştur. Günümüze ulaşan en eski yazı
beş bin yıl önce ekonomik hareketleri kaydeden tapınak görevlileri
tarafından yazılmıştır. Kamış kalemle ıslak kil üzerine yaptıkları işaretler
mahsul, hayvanlar ve üretilen mallar gibi somut nesneleri simgelemektedir.
Tarihsel gelişim süreci içinde bilginin düzenlenmesinde birbirinden farklı
pek çok araç ve gerecin tasarlanıp-kullanıldığı görülmektedir. Geleneksel
bilgi-belge erişim araçlarından başlıcaları kataloglar, bibliyografyalar ve
basılı dizinlerdir. Ancak geleneksel araçlar, dünyadaki bilgi miktarının yılda
%30 artması karşısında, insanlığın veri toplama ile eş zamanlı olarak onu
yorumlamadaki ve özümsemedeki yetersizliğine çare olamamıştır. Bilgi
teknolojisinin kütüphane/bilgi-belge merkezlerinde kullanılmasıyla birlikte,
Mesut KURULGAN
bilgisayara dayalı veri tabanları ve bunlara ait dizinler, bilginin
düzenlenmesinde geleneksel araçlara göre daha önemli konuma gelmişlerdir.
Görüldüğü gibi bilginin kayıtlı olduğu ortamlar, tarihsel gelişim süreci
içinde, farklılıklar göstermektedir. Bu gelişme taştan kil tabletlerine,
papirüsten parşömene, parşömen destelerinden el yazması kitaplara, basılı
kâğıttan günümüzdeki manyetik, optik ve etkileşimli çoklu araçlara kadar
devam etmiştir. Dünyamız, Gutenberg’in buluşu olan matbaayla yarattığı ilk
bilgi-belge patlamasından sonra günümüz bilgi toplumunda ikinci bir bilgibelge patlaması dönemi yaşamaktadır. Bu ikinci olayın en önemli nedenini
ise, bilgi teknolojisinde (BT) yaşanan gelişmeler oluşturmaktadır.
Internet, bilgi kaynaklarına erişimde hayati bir rol oynamaktadır.
Bunun nedeni Internet aracılığıyla erişilen bilgi kaynakları ve diğer
olanakların üssel bir şekilde artmasıdır. Bu gelişme, eğitim ve araştırma
alanlarındaki Internet kullanımını da sürekli artırmaktadır. Bilgiye
gereksinim duyan araştırmacı, bilgi ve belgenin sağlandığı mekana
(kütüphane/bilgi-belge merkezi) gitmeden bulunduğu ortamdan kendisiyle
ilgili veri tabanlarına ve aradığı bilgilere ulaşabilmektedir. Yüzyıllar
öncesinde Francis Bacon’ın vurguladığı gibi “bilgi güçtür”. Kanımızca buna
“bilgi potansiyel bir güçtür” demek daha doğru olacaktır. Çünkü edilgen
(pasif) bilgi, bir başka deyişle; yalnız belge üzerinde bulunan bilgi güç
değildir. Bilgi ancak gereksinim duyanlara sunulduğu ve o kişilerin işlerini
görmelerinde, karar almalarında kullanıldığı zaman bir güç haline gelebilir.
Bilginin artan öneminin en belirgin biçimde gözlemlenebildiği alanlardan
biri de Finansal Piyasalardır. Yukarıda da belirtildiği gibi bilgiye
erişebilenler güçlü konumlarından yararlanarak, finansal piyasalarda
zenginlik de elde edebilme imkanına kavuşmaktadır. Bu çalışmada genel
olarak bilgiye erişimin tarihsel süreç içinde gelişim evreleri ele alınmaktadır.
Sürecin arka planında ise finansal bilginin evrimi kendiliğinden
sergilenmektedir.
206
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
2. BĠLGĠ VE BAĞLANTILI KAVRAMLAR
Bilgi, çoğu zaman geniş bir yelpazede karşımıza çıkar ve farklı
nitelikleri olan unsurların birbiriyle bağlantıları noktasında tanımlanmasını
gerektirir. Bu ayırımlar yapılmadığında birbirinin yerine kullanılan
kavramlar yanlış anlamalara ve farklı yorumlamalara neden olabilir1.
Türkçe’de “bilgi” kavramı çoğu zaman, İngilizce “data”, “information” ve
“knowledge” üçlüsü yerine kullanılmaktadır2. Bu kavramların tanımları ve
birbirleriyle ilişkileri aşağıda verilmektedir.
Veri (Data); işlenmemiş, düzenlenmemiş ham gerçeklerdir. Bunlar,
kendileri küçük anlamlar ifade eden sayılar, sesler ve nitelendirici isimlerden
oluşmaktadır3.Örneğin: 36.700, 1.40, 65.70 gibi sayılar veridir ve kendi
başlarına bir anlam ifade etmezler. Ancak yanlarına İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası Endeksi, Euro/Dolar, Brent Petrolü gibi sözcükler
getirildiği zaman anlam açısından daha belirgin olmaya başlayabilirler.
Bilgi (Information); kullanıcı için bir anlam ifade eden işlenmiş,
düzenlenmiş (biçimlendirilmiş, süzülmüş ve özetlenmiş) bir veridir4.
İMKB’de bir seansta işlem gören hisse senedi miktarı ile bu hisse
senetlerinin işlem gördüğü fiyatların çarpımlarının toplamı, ilgili seansın
işlem hacmini gösteren işlenmiş bir veridir, diğer bir ifadeyle bilgidir.
Üst Bilgi (knowledge); İçgüdüler, fikirler, kurallar, eylem ve
kararlara rehberlik eden kavramlardır. Üst bilgi (knowledge), veri (data) ve
bilginin (information), kişi ve kurumların gereksinimleri doğrultusunda
insanların yetenekleri, birikimleri, deneyimleri, fikirleri, düşünceleri,
sezgileri, sorumlulukları ve güdüleriyle özelleştirilmiş biçimidir5. Yukarıda
sözü edilen İMKB seanslık işlem hacminin, o güne kadar bir seansta
gerçekleşen işlem hacmi rekoru olması tespiti ise; üstbilgi tanımının
1
İsmet Barutçugil, Bilgi Yönetimi (İkinci basım. İstanbul: Kariyer Yayıncılık İletişim,
Eğitim Hi. Ltd. Şti., 2002), s. 57.
2
Adem Öğüt, Bilgi Çağında Yönetim (2. basım. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2003), s. 10.
3
Robert A. Szymanski, Computers and Information Systems in Business (Columbus,
Ohio: Merrill Pub. Co., 1990), s. 6.
4
Szymanski, a.g.e., s. 6
5
Mehmet Şahin, Yönetim Bilgi Sistemi (Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, İİBF, 2002), s. 18.
207
Mesut KURULGAN
içeriğine tam olarak uyum göstermektedir. Çünkü bilgi kullanıcısının
geçmişe dönük birikim, deneyim ve fikirleriyle özelleştirilmiştir. Bu
özelleştirme sonucunda bir sonraki seansın önem kazanmasına daha dikkatle
incelenmesine zemin hazırlamaktadır.
Ham gerçeklerin üst bilgi düzeyine ulaşması serüveni, verinin (data);
biçimlendirme, süzme ve özetleme sürecinden geçerek bilgi (information)
halini almasıyla başlamaktadır. Daha sonra elde edilen bilgi yorumlanarak,
karar verilerek ve eyleme geçirilerek sonuçlara ulaşılır. Nihayet elde edilen
sonuçlar, daha sonraki kararlarda kullanılmak üzere üst bilgi (knowledge)
olarak saklanır.
3. BĠLGĠ ALTYAPISI VE BĠLEġENLERĠ
Günümüzde bilgi, kitap ve süreli yayın gibi basılı kaynakların yanı
sıra; video kaset, ses kasedi, mikrofilm, CD-ROM ve Internet gibi farklı
ortamlarda da saklanabilmektedir. Farklı kişi ve kurumlar tarafından üretilen
bilginin, farklı gereksinimlere sahip kullanıcılara iletilmesinde rol oynayan
en önemli ortamlardan ikisi üniversiteler ve kütüphanelerdir. Üniversiteler
gerçekleştirdikleri eğitim ve araştırma faaliyetleriyle ülkelerin sosyal,
ekonomik ve teknolojik gelişmelerine katkı sağlamaktadır.
Kütüphane
ve üniversite eğitimi arasındaki ilişkinin gücü ve önemi, kütüphaneleri
“üniversitenin beyni” haline getirirken; üniversitelerin temel işlevlerinden
olduğu kabul edilen eğitim, öğretim ve araştırmanın kütüphane ile
bütünleşmesini kaçınılmaz kılmaktadır6.
6
Ömür Saatçioğlu, Ömür Özmen ve Pınar Süral Özer. “Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin
Geliştirilmesinde Kütüphanelerin Rolü ve Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulaması”, Bilgi
Dünyası. 4, 1: 15-44, 2003, s. 47-48.
208
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
4. BĠLGĠ/BELGEYE ERĠġĠM AġAMALARI
Eisenberg tarafından “big six” (Büyük altılı) olarak adlandırılan
bilgiye erişim/bilgi problemi çözme aşamaları aşağıdaki biçimde
özetlenebilir7:
 Bilgi İhtiyacının Tanımlanması: Bilgi problemi çözümünde ilk
adım bir bilgi ihtiyacı varlığının kabul edilmesi ve bu ihtiyacın
tanımlanmasıdır. Bu aşamada araştırmacı, bilgi problemini çeşitli sorgulama
becerileri ile formüle edebilir; gereksinim duyduğu bilgiyi mevcut bilgisiyle
ilişkilendirebilir.
 Bilginin Aranması: Bilgi problemi formüle edildikten sonra bir
arama (tarama/sorgulama) planının geliştirilmesi zorunludur. Tarama
stratejileri oluşturulur. Bu aşama, bilginin varlığından haberdar olma
aşamasıdır. Araştırmacı, bir seri ek soruyla ne tür bilgiye gereksinim
duyduğuna karar verir; anahtar kelimeleri, kavramları, konu başlıklarını
belirler; birden fazla bilgi kaynağı kullanmanın önemini bilir ve potansiyel
bilgi kaynaklarını belirler.
 Bilgi/Bilgi Kaynaklarının Bulunması: Bu aşamada aranılan
bilgi/bilgi kaynakları saptanır ve elde edilir. Bilginin kaynak içinde
bulunması da bu aşamada gerçekleşir. Araştırmacı kütüphanedeki katalogları
ve bibliyografik kaynakları kullanarak konusuyla ilgili basılı, görsel-işitsel
ve/veya elektronik kaynakları bulur, çevrim-içi veri tabanları aracılığıyla
ve/veya kütüphanelerarası ödünç verme yoluyla kullandığı kütüphane
dışındaki kaynakları bulur. Ek bilgi kaynakları için yararlanabileceği diğer
bilgi-belge merkezlerini saptar ve kullanır. Bilgi kaynağı olarak insanlara
başvurur, bilgi kaynaklarının belirlenmesinde kütüphanecilerle bilgi alışverişi yapar. Bilgi kaynaklarının içindeki bilgiye erişim için kaynakların
dizini (indeks), içindekiler tablosu, göndermeler gibi kaynak içi erişim
araçlarını kullanır.
7
S. Serap Kurbanoğlu. “Öğrencilere Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Kazandırılmasının
Önemi ve Okul Kütüphanecilerinin Bu Alandaki Rolü”. Bilgi Dünyası, 2, 1: 1-19, 2001, s. 68.
209
Mesut KURULGAN
 Bilgi/Bilgi Kaynaklarının Kullanılması: Potansiyel olarak yararlı
olacağı düşünülen bilgi/bilgi kaynaklarının elde edildikten sonra gözden
geçirilmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Farklı kaynaklardan elde edilen
bilgi(ler) birleştirilir, özümsenir ve değerlendirilir. Bir başka deyişle; elde
edilen bilgi, bilgi problemini çözmek için kullanılır. Araştırmacı bu
aşamada, bulduğu bilgi kaynaklarını bilgi gereksinimi açısından gözden
geçirir, bilginin güvenirliliğine ve güncelliğine karar verir. Gerçeklerle
görüşleri birbirinden ayırabilir, varsa mantık hatalarını yakalayabilir,
eksiklikleri saptayabilir. Kavramlar arasındaki ilişkileri kavrar; sebep-sonucu
birbirinden ayırır; kaynaklar arasındaki ortak noktaları ve fikir ayrılıklarını
saptayabilir. Kendi öğrenme biçimine en uygun yapıdaki bilgiyi seçer;
gerekirse bilgi problemini yeniden gözden geçirir ve yeniden tanımlar.
Kendi ifadeleriyle bilgiyi özetler ve yeni elde ettiği bilgiyi önceki bilgisiyle
birleştirir. Bilgiyi farklı bir biçimde yeniden düzenler ve topladığı bilgiyi
orijinal problemle karşılaştırır. Gerekli durumlarda stratejilerini değiştirir, ek
bilgi kaynakları bulur ve bilgiyi yeniden inceler. Topladığı bilgiye dayanarak
ve bu bilgiyi kendince yorumlayarak bir sonuca ulaşır.
 Bilginin İletilmesi: Bilgi problemi çözme gayretlerinin sonuçları
düzenlenir ve bu sonuçlar çeşitli yollarla (sözlü veya yazılı) başkalarına
iletilir. Araştırmacı, amacına ve bilgi ileteceği kitleye uygun bir iletim biçimi
(yazılı, sözel, görsel) seçer, sunumunu hazırlar ve sunumda yararlandığı
kaynaklara gerekli göndermeleri yapar.
 Değerlendirme: Bilgi problemi çözme aşamaları ve ortaya çıkan
ürün değerlendirilir. Ürünün bilgi probleminin çözümüne katkısına ve
sonuca ulaşmak için atılan adımların ne kadar uygun ve etkin olduğuna karar
verilir. Yapılan değerlendirmeden ileriye yönelik dersler çıkartılır.
Araştırmacı kendi çalışmalarını değerlendirebileceği gibi, çalışmalar
başkaları tarafından da değerlendirilebilir. Bu aşamada araştırmacı;
“araştırma problemi, tarama stratejileri, kaynaklar veya yorumlar ne şekilde
genişletilebilirdi, gözden geçirilebilirdi veya değiştirilebilirdi” sorularına
yanıt arar; süreci yeniden değerlendirir ve kendini geliştirmek için gerekli
olan stratejileri belirlemeye çalışır.
210
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
5. BĠLGĠ KAYNAKLARI
5.1. Belgenin Tanımı ve Önemi
Belge, kısaca bilgi veren ve insanlığın belleğini oluşturan bir
nesnedir. Kuşkusuz başka kaynaklardan da bilgi edinmek mümkündür.
Örneğin; bir kişi ya da kuruluşa soru sorarak, bir konferans ya da toplantıya
katılarak, bir sergiyi ziyaret ederek ya da radyo veya televizyon yayınlarını
izleyerek bilgi edinmek olasıdır. Ancak, bütün bu kaynaklar da, çoğu kez,
verdikleri bilgiyi belgelerden elde etmektedir8.
Belgeler, çeşitli bilim alanlarının araştırma temelini oluşturmakta ve
günlük meslek uygulamalarında da kullanılmaktadır. Farklı alanların
uzmanları ve yetkilileri, hukukçular, gazeteciler, medya mensupları,
politikacılar, mühendisler, tabipler, finansal işlemciler (trader) vb. belge
terimlerini farklı anlamlarda kullanmaktadır. Gazeteci ve medya mensupları
için belge, bilimsel bir bilgiyi ya da güncel olayları içine alan, topluma
doğru ve güncel haber akışını sağlamaya yarayan, meslek ve toplum
uygulamalarında da kullanılan, elle tutulur ve gözle görülür bir nesnedir.
Kullanılabilecek bilgi kaynakları sonsuzdur. Kendimiz ve
dışımızdaki her şey bilgi kaynağı olabilir. Bilgi kaynakları iki farklı biçimde
sınıflandırılabilir. Bunlardan birincisi niteliklerine göre bilgi kaynakları,
ikincisi ise; bulundukları ortama göre bilgi kaynaklarıdır.
5.2.
Niteliklerine Göre Bilgi Kaynakları
Niteliklerine göre bilgi kaynakları; yazı temelli, görüntü temelli, ses
temelli ve görsel-işitsel belgeler biçiminde sıralanabilir9.
8
Claire Guinchat ve Michel Menou, Bilgi ve Dokümantasyon ÇalıĢma Tekniklerine Genel
GiriĢ (İngilizce’den çeviren: Sönmez Taner. Ankara: Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel
Müdürlüğü, 1990), s. 19.
9
Haluk Geray, Toplumsal AraĢtırmalarda Nicel ve Nitel Yöntemlere GiriĢ: ĠletiĢim
Alanından Örneklerle (Ankara: Siyasal Kitabevi, 2004), s. 169.
211
Mesut KURULGAN
5.2.1. Yazı Temelli Bilgi Kaynakları
Yazı temelli bilgi kaynakları arasında bilimsel ve edebi kitaplar,
süreli yayınlar, kurumsal ve özel arşivlerdeki raporlar, bibliyografyalar,
ansiklopediler, sözlükler ve rehberler bulunur.
5.2.1.1. Kitaplar
İnsan yaratıcılığının en yetkin göstergelerinden birini oluşturan
kitap, “yazılmış ya da basılmış yaprakların bir araya getirilmesinden oluşan,
49 sayfadan az olmayan ve bir konuyu belirli bir düzen içinde sunan yapıt”10
biçiminde tanımlanabilir. Kitabın yazılması ile basılıp yayımlanması süreci
uzun olduğu için, diğer bilgi kaynaklarına göre, güncelliğini daha çabuk
kaybetmektedir. Bu yüzden kitaplar toplum bilimleri, felsefe ve edebiyat gibi
alanlar için kalıcı bir değer taşırken, fen ve sağlık bilimleri alanlarında daha
çok süreli yayınlar ve kitap dışı bilgi kaynakları tercih edilmektedir11.
Finansal Piyasalar açısından bakıldığında kitap, daha çok finans eğitimi
alanında öncelikli kullanıma sahipken, piyasa profesyonelleri güncellik
kaygısı ile daha çok süreli yayınları tercih etmektedir. Bilimsel ve teknik
araştırma alanlarının en çok kullandıkları kitap türleri; monografiler,
derleme eserler, bilimsel konferanslarla ilgili kitaplar ve resmi yayınlardır.
Bunlardan resmi yayınlar; kitap ya da broşür boyutlarında; devlet daireleri
ve devlet amaçları için çalışan bilimsel kuruluşlar, enstitüler tarafından
çıkarılan yayınlardır. Devlet amaçları için kurulmuş araştırma birimlerinin,
devletin desteklediği üniversite ve okul gibi kuruluşların çıkardıkları bütün
yayınlar resmi yayın olarak nitelendirilemez.
Devlet kuruluşlarının maddi olarak desteklediği her yayın da resmi
yayın değildir. Örneğin; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün
(MTA) bilimsel monografileri, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Klasikler
Serisi ve üniversitelerin çeşitli yayınları resmi yayın statüsüne
girmemektedir12. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstanbul Menkul
10
http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veritbn&kelimesec=199473, Erişim Tarihi: 27 Mayıs
2009.
11
Jale Baysal, Kütüphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araçlar Yöntemler (İkinci
basım. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Film Merkezi Matbaası, 1987), s. 70-71.
12
Baysal, a.g.e., s. 71.
212
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Kıymetler Borsası (İMKB) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) gibi
kurum/kuruluşların belirli bir konuda hazırlattığı raporlar, planlar, bütçeler,
istatistikler, hizmet-içi amaçlarla yayımlanmış kılavuzlar gerçek resmi yayın
örnekleridir.
5.2.1.2. Süreli Yayınlar
Düzenli ya da düzensiz aralıklarla, ortak bir ad altında, kesintisiz
olarak tek bir konuyu vermeyen, sürekli olarak çıkan, kural olarak
tamamlanma amacı gütmeden planlanan, genellikle aynı dış biçimi
koruyarak sürüp giden yayınlardır. Geleneksel örnekleri; dergi ve
gazetelerdir.
Türkiye’de 1990’lı yıllar finansal piyasalara dönük süreli yayınların
hızla gelişim gösterdiği dönemdir. Profesyoneller için önemli bilgi
kaynaklarından sayılmaktadır.
Dergiler: Genellikle haftalık, on beş günlük, aylık, üç aylık veya altı
aylık dönemlerde yayımlanırlar. Kapsamına aldıkları makaleler ve kısa ya da
uzun çeşitli yazılar belirli bir konu ya da birbirine yakın birkaç konu
çerçevesinde toplanmıştır. İlk örnekleri; 1665 yılında çıkmaya başlayan
Journal des Scavants ile yine aynı yıl içinde onu izleyen ve Royal Society,
London tarafından yayımlanan Philosophical Transactions olmuştur. Dergi
makaleleri, kitaplara göre daha somut ve güncel konularla ilgilenmekte ve bu
yüzden de daha çabuk eskimektedir13.
Bilimsel dergiler; hakemli ve hakemsiz olmak üzere ikiye ayrılır.
Hakemli dergilerde (refereed/peer reviewed) yazıların yayımlanabilmesi için
en azından bir hakeme gönderilmesi söz konusudur. Amerikan Finans
Derneği (AFA) tarafından yayımlanan “Journal of Finance” ve sahibi Peter
Bernstein olan “The Portfolio Management” dergileri bilimsel dergi
örnekleri arasında sayılabilir.
13
Baysal, a.g.e., s. 73.
213
Mesut KURULGAN
Gazeteler: Gazete; politika, ekonomi, kültür ve daha başka
konularda haber ve bilgi vermek için, yorumlu veya yorumsuz, her gün veya
belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan yayındır. Düzenli ve devirli olarak ilk
gazete; 1605 yılında Belçika’nın Anvers şehrinde Wettliycke Tiddinghe
adıyla Abraham Verhoeven tarafından çıkarılmıştır. Bu gazete ayda iki kez
Fransızca ve Flamanca olarak basılıyordu.
Türkiye’de basın, hükümetin bir duyuru organı biçiminde
başlamıştır. II. Mahmut, İzmir’den getirttiği Alexandra Blacque yönetiminde
1830 tarihinde Fransızca olarak Moniteur Ottoman’ı çıkartmıştır. Türkçe ilk
gazete ise; 1831 yılında özel izinle çıkan Takvim-i Vekayi olmuştur. Bu
gazete 4608 sayıdan sonra Büyük Millet Meclisi Hükümetince Resmi Ceride
adını aldı. Bu da 763. sayısından sonra bugünkü Resmi Gazete adına
kavuştu. 1840’ta Williams Churchill Ceride-i Havadis’i çıkarmıştır. Sahibi
Türk olan ilk gazete ise; 1860’da Çapanzade Agah Efendi ile İbrahim
Şinasi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval olmuştur. Bunu Ruzname-i Ceride-i
Havadis, 1850’de Vekayi-i Tıbbiye, Mecmua-i Fünûn, 1861’de Tasvir-i
Efkâr, 1863’te Âyine-i Ceride-i Askeriye, 1865’te Takvim-i Ticaret, Muhbir,
1867’de Vatan vb. yayımlandı14.
Günümüzde de yayın hayatı devam eden; 1918’de Akşam, 1924’te
Cumhuriyet, 1952’de Dünya, 1948’de Hürriyet, 1950’de Milliyet, 1961’de
Tercüman gazeteleri yayımlanmaya başlamıştır. 1990’lı yıllar ekonomi
gazeteciliğinin ortaya çıkmasında milat olarak kabul edilebilir. Referans ve
Dünya gibi gazetelerin benzerleri ile birlikte ilgi görmesi dikkate değer bilgi
kaynakları arasında yer almasına da yol açmıştır.
5.2.1.3. Teknik Yayınlar
Bu yayınlar kitap, dergi, gazete gibi herkesin tanıdığı türlerin dışında
kalır, dar bir uzmanlar ve ilgililer tarafından bilinirler. Aralarında hem
yayımlanmış hem de yayımlanmamış belgeler bulunur. Başlıcaları aşağıda
sıralanmaktadır:
14
Haluk Besen, Türkiye’de Gazetecilik, Gazeteler ve Gazeteciler (İstanbul: İnkılâp
Kitabevi, 1997), s. 14.
214
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Bilimsel ve Teknik Raporlar (Ar-Ge Çalışma Raporları): Bilimsel
bir enstitünün, endüstrinin ve çoğunlukla resmi araştırma kurumlarının
yaptıkları araştırma sonuçlarını ya da bu araştırmalarda varılan belli
aşamaları bildirirler. Genellikle hazırlandıkları kurumun kısaltılması ile ona
eklenmiş bir özel rapor numarasından oluşan kodları bulunmaktadır. Çoğu
kez bir öz, özet ya da açıklama ile başlarlar. Sonra bir giriş bölümü gelir,
burada incelenen konunun yurtiçinde ve dışındaki durumu gösterilir. Giriş
bölümünü izleyen asıl rapor bölümünde de yapılan iş anlatılır, kullanılan
yöntem ya da çözüm yolu açıklanır, deney ve gözlemlerin sonuçları ortaya
konur ve rapor genel bir sonuç bölümü ile sona erer. Bu bilgi kaynağında
finansal bilginin hem akademik hem de profesyonel türünü bulabilmek
olanaklıdır. Finansman bilim dalındaki yüksek lisans ve doktora tezleri ile
enstitülerin dergilerindeki makaleler akademik bilgi örneklerini
oluşturmaktadır. Diğer yandan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye
Bankalar Birliği (TBB) ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar
Birliği (TSPAKB) gibi kurum ve kuruluşlar ürettikleri verileri de içeren,
piyasa profesyonelleri için çok önemli ve değerli Ar-Ge Raporlarını
kullanıcıların hizmetine sunmaktadır.
Teknik Kataloglar: Bunlara endüstri katalogu ya da malzeme
katalogu da denilir. Bu yayınlar bir endüstri dalının yaptığı malların
katalogudur ya da bir satıcı kuruluşun sattığı ürünleri tanıtırlar. Genel olarak
tanıttıkları ürünlerin fotoğraflarını, şemalarını verir ve bunlar üzerine
açıklama yaparlar. Teknik ürünlerin yalnız teknik özelliklerini değil;
türlerini, modellerini, yapılarını ve kullanma yöntemlerini de gösteren bu
kataloglar yardımı ile uygulayıcılar; eldeki araçları inceler, işleri daha akılcı
yollardan çözebilme olanaklarını gözden geçirirler15.
Biçimsel açıdan tek sayfa, broşür, albüm, bülten, kitap ve hatta dizi
eser niteliği taşıyabilirler. Kataloglardan en çok yararlananlar arasında proje
mühendisleri, teknologlar, iktisatçılar, bilginler ve keşif sahipleri yer
almaktadır. Örneğin; elektronik bir ticari katalog olan Thomas Register,
158.000 firma/ürün hakkında bilgi, 8000 firma katalogu, 63.000 başlık ve
bilgisayar destekli çizimler ile bir ticari katalog oluşturmuştur16. Peter Lynch
15
16
Baysal, a.g.e., s. 77.
http://www.thomasregister.com, Erişim Tarihi: 29 Mayıs 2009.
215
Mesut KURULGAN
ve Warren Buffet gibi günlük yaşamda şirketlerin konumuna göre
yatırımlarını biçimlendiren yatırım fonu yöneticileri için son derece değerli
ve önde gelen bir bilgi kaynağıdır.
Patentler: Patent, “herkesin incelemesine açık” anlamına gelen
Latince asıllı bir sözcüktür. Yasal bir belge olarak diploma gibi tek nüshalık
bir belgedir ve her ülkenin özel patent büroları tarafından buluş sahibine
verilir. Patentli bir buluş; tıpkı işle ilgili alınıp, satılabilen, kiralanıp, kiraya
verilebilen diğer mallar gibi buluş sahibinin mülkiyeti haline gelir17. Ülkenin
yasasında belirtilen bir koruma süresi vardır. Buluş sahibi bu süre içinde,
başkalarının kendi buluşunu uygulamalarına devlet gücüyle engel olur.
Günümüzde teknoloji geliştiren şirketlerin hisse senedi fiyatlarında çok
dikkat çekici yükselişler gözlenmektedir. Bu nedenle yatırım çevreleri
şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerine karşı hassastır. “.com” şirketleri ile finansal
piyasalara nüfuz eden teknoloji etkisinin yakından takip edilebilmesi
bakımından şirketlerin sahip olduğu patent hakları büyük öneme sahiptir. Bu
hali ile on yıl önce pek de önemsenmeyen patent tescilleri artık finans
profesyonelleri tarafından yakından izlenmektedir.
Standartlar: Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) tarafından
yapılan tanıma göre, standart; üretimde, anlayışta, ölçme ve deneyde bir
örnek sağlanması işlemine denir18. Bilimsel belge olarak standart, bunları
saptamaya yarayan yayınlara denilmektedir. Bu yayınlar her ülkenin ilgili
özel standart büroları tarafından çıkarılırlar. Uluslararası alanda gerekli
standartları Cenevre’de 1947 yılında son biçimini alan International
Standardization Organization (Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı-ISO)
saptamaktadır. 94 teknik komitesi bulunmaktadır ve ISO/TC46 belgebilim
alanındaki standartlarla uğraşmaktadır19.
17
http://www.turkpatent.gov.tr/portal/default2.jsp?sayfa=123&konu=1, Erişim tarihi: 29
Mayıs 2009.
18
Mahmut Tekin, Meslek Yüksekokulları Ġçin Kalite Güvence ve Standartlar (İkinci
basım. Konya: Günay Ofset, 2006), s. 6.
19
Baysal, a.g.e., s. 78-79.
216
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
5.2.1.4. Yayımlanmamış Belgeler
Teknik yayınların özel türleri arasında yer alan ön baskılar
(preprints), akademik tezler bu tür belgelerin başlıcalarıdır.
Ön Baskılar: Bir makalenin, derleme bir kitabın bir bölümünün ya
da başka bir çalışmanın, resmen basılıp yayımlanmasından önce, sınırlı bir
ilgililer çevresine dağıtılmak üzere hazırlanmış baskısıdır. Konferans
bildirileri, ansiklopedi maddeleri, el kitaplarına yazılmış bölümler,
sözlüklerin terim listeler ön baskı olarak karşımıza çıkabilen belge
türleridir20.
Akademik Tezler: Bilimsel bir derece almak (lisans, yüksek lisans,
doktora, doçentlik vb.) için yapılan bilimsel araştırmalara tez adı
verilmektedir. Yazarın temel savı, tezin sonuç ya da özet bölümünde
bulunmaktadır21. Ülkemizde Yayın ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı,
124 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile tanımlanmış olup, 26 Aralık
1984 tarihinde hizmete açılmıştır. Merkez'de verilmekte olan hizmetlerin bir
kısmı, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve TÜBİTAK arasında imzalanan
16.5.1996 tarihli protokol gereği Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi’ ne
(ULAKBİM) devredilmiştir. Bu tarihten itibaren, “Ulusal Tez Merkezi”
olarak yeniden yapılandırılan Başkanlık, koleksiyonunu oluşturan tezlerle
hizmetlerine devam etmektedir. Merkez, 1987 yılı Haziran ayından itibaren
Türkiye'deki üniversiteler ile eğitim hastanelerinde hazırlanmış olan yüksek
lisans, doktora, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlilik tezlerini bünyesinde
toplamaktadır22.
5.2.1.5. Bibliyografyalar
Bibliyografya, Grekçe biblion (kitap) ve graphen (yazmak)
sözcüklerinden üretilmiştir. M.Ö. 5. yüzyılda ortaya çıkmış bir terimdir.
Günümüzde bibliyografya terimi genel olarak aşağıdaki anlamları
karşılamaktadır23:
20
Baysal, a.g.e., s. 80.
Baysal, a.g.e., s. 81.
22
http://www.yok.gov.tr/content/view/59/111/lang,tr/, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009.
23
Baysal, a.g.e., s. 83.
21
217
Mesut KURULGAN
 Belirli görüş açılarına göre hazırlanmış, bulundukları yeri, hangi
kütüphanede olduklarını belirtme koşulu olmadan hazırlanan, yayınları
bildiren kaynak. Yayın listesi.
 Bu tür listelerin yapıları, amaçları, ayırımları, tarihçeleri ve
gelişimleri gibi konuları inceleyen bilim.
 Yayın listeleri hazırlamanın yol ve yöntemini öğreten, kurallarını
belirleyen bilim.
Bibliyografya, kitap listesi anlamını ilk kez 17. yüzyılda
Bibliographia Parisina adlı eserle kazanmıştır. Aynı yüzyılda da Türk bilim
insanı Kâtip Çelebi Keşf-üz-zünûn an esami-il kütüb vel-fünûn adlı büyük
bibliyografya eserini ortaya koymuştur. Günümüzdeki bibliyografya
hazırlama yöntemlerine en çok benzeyen tekniklerle hazırlanmış, öncü
değeri taşıyan bir eserdir. Arapça’dır, zamanının 300 bilim dalının
tanımlamasını yapar ve bu dallara ayrılmış olarak 9500 yazarın 14.500
eserini tanıtır. Eserler bilim dalları altında adlarına göre alfabetik olarak
sıralanmıştır.
Bibliyografya, bugünkü anlamını 17. yüzyılda kazanmış bir terimdir,
ancak tek başına kullanılmamıştır. Bibliotheca başta olmak üzere Lexikon,
Thesaurus, Dictionnaire, ve Repertorium biçiminde kullanılmıştır. Son
zamanlarda Catalogue (katalog) ve Index (dizin) terimleri de bibliyografya
karşılığı olarak kullanılmaktadır. Yarım yüzyıldan beri bibliyografya terimi
yer bildirmeyen yayın listeleri, katalog ise; kütüphanelerdeki yer bildiren
araçlar olarak kullanılmaktadır.
Günümüzün yeni bibliyografik araçları arasında öz dergileri
(abstract), dizinler (indexes), Current Contents, Science Citation Index,
Social Citation Index gibi bilgi kaynakları yer almaktadır.
Öz Dergileri (Abstracts): Belirli bir bilim ya da teknik alanında
çıkarılan her tür birincil yayınların, kitap, dergi, patent, standart, bildiri vb.
tanımlarını ve kısaca özlerini sürekli olarak bildirirler. Süreli yayın
niteliğindedirler. Öz (abstract) sözcüğü, özetin karşılığı değildir. “Abstract”
sözcüğünün geldiği İngiliz dilinde özet, “summary” terimi ile karşılanır.
218
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Öz’ler ele alınan yayının amacını, yöntemini, kuramsal dayanaklarını ve
getirdiği yeni bilgiyi belirtir. İçinde sayılar, formüller, çizimler bulunabilir
ve çeşitli anlayışlarla çeşitli boyutlarda hazırlanabilirler24.
Geleneksel yöntemlerle bir öz, yayının çıkışından en az dört ay sonra
duyurabilmekteydi. Özel bir konuda yayın aranırken de çok sayıda yıllık
dizini gözden geçirme zorunluluğu vardı. Ancak günümüzde öz dergileri,
bilgisayar aracılığıyla çıkarılmakta ve daha verimli kullanım olanakları
sunulmaktadır.
Dizin (Index): Dizin, bir bütünün içinden, aranılan parçanın
bulunmasına yardım eden araçtır. Bir kitabın dizinine, “o kitabın içindekiler
sayfasının geliştirilmiş biçimidir” denilebilir. Bir kitabın dizini, kitabın
içinden aranılan sözcük/kavramlara ulaşılmasını sağlar. Index Medicus ve
Index Chemicus gibi eserler ise, kitap yerine, bütün tıp ya da kimya alanı
içinde aranılan belirli bir konuyla ilgili yayına ve bilgiye ulaşılmasını sağlar.
Dizin adını taşıyan birçok bibliyografik yayın, çok kısa açıklamalar
(annotation) biçiminde özlere de yer vermektedir25.
Current Contents: Current Contents, süreli yayınların içindekiler
sayfalarını (table of contents) çoğaltarak özgün makaleleri,
yayımlanışlarından sonraki 10 gün içinde, herhangi bir dizinleme,
bibliyografik tanım hazırlama, yeni bir bibliyografik eser hazırlama işlemleri
için zaman harcamadan, ilgililere duyurabilen bir yayındır. Bu yayın
yöntemi, belirli bir alanda, örneğin bir hafta içinde, basımevlerinde baskıya
hazırlanan dergilerin içindekiler sayfalarını peşi sıra dizip, bunlara bir dergi
adları, bir de yazarlar ve adresleri dizini ekleyerek, bir dizinin bir veya bir
kaç ayda verebileceği katma değeri sağlamaktadır. Henüz basılı olarak
yayımlanmakla birlikte, her gün güncellenen biçimine Thompson’ın ISI Web
of Knowledge veri tabanından (www.isiknowledge.com) abone olunarak
ulaşılabilir26.
24
25
Baysal, a.g.e., s. 89.
Baysal, a.g.e., s. 89-90.
26
http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/ekual/toplanti/antalya/hast/wos_hast.ppt#256,1,ISIWebofK
nowledge, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009.
219
Mesut KURULGAN
Science Citation Index (SCI): SCI; güncel ve geçmiş çalışmalara,
yazar, öz ve kimlerin ilgili çalışmaya atıf yaptığı gibi bilgilere erişim sağlar.
1952’den başlayarak, bilim alanında bir alıntılar indeksi (Citation Index)
olanakları üzerinde durulmuş, 1963’de ilk Science Citation Index,
Garfield’in çalışmalarıyla Institute for Scientific Information (ISI) yayını
olarak çıkmıştır. 5 cilt olarak hazırlanmış eser, 1961 yılında 613 derginin
yazılarında anılan 1.400.000 bibliyografik kaynağı göstermekteydi.
Günümüzde bu kaynakta, fen bilimleri alanındaki 100 disiplinde, 3,700
bilimsel ve teknik dergi bulunmaktadır27.
Social Science Citation Index (SSCI): SSCI, SCI’in beşeri bilimleri
kapsayan biçimidir. 50 disiplinde 1700 bilimsel dergiyi içermektedir.
Science Citation Index ve Social Science Citation Index birbirine bağlı üç
ayrı bölümden oluşmaktadır:
Citation Index (alıntı yapılanlar/anılanlar indeksi), kaynak olarak
gösterilmiş yayınların yazarlarına göre alfabetik düzenlenmiştir. Yazarın adı
altında anılan yazısının girişi, ondan sonra da alıntı yapan yazar, alıntı yapan
yazının tarihi, hangi derginin hangi cilt ve sayısında anıldığı bildirilir. Aynı
yazıyı başkaları da anmışsa, bunlar kronolojik olarak alt alta gösterilirler.
Source Index (alıntı yapanlar/ananlar indeksi) anan yazara göre
alfabetiktir. Anan yazarın adı, anan yayının tam adı, yayının bulunduğu
dergi, cilt, sayı, sayfa, yıl ve tür (makale, haber vb.) yazıda verilen
bibliyografik kaynak sayısı bunu izler.
Permuterm Subject Index (PSI), yayının üçüncü büyük bölümüdür.
Bilgisayar, Source Index’teki bütün yayın adlarından özgül (specific)
terimleri seçer ve bu terimin yanına gelerek iki sözcüklü başka özgül
deyimleri meydana getirebilecek sözcükleri (co-term) alfabetik olarak birinci
özgül terimin altında sıralar.
Bu sistemle her özgül sözcük, sırayla hem birincil (primary) hem alt
terim (co-term) olarak kullanılır. İndeksin adındaki permutasyon kavramı
buradan gelmektedir. PSI, birincil terimlere göre alfabetik düzenlenir. Her
27
http://www.lib.gazi.edu.tr/yeni/faq.php#elektronik, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009.
220
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
alt terim yanında. birincil terimle birleşerek meydana getirdiği bileşimin için
de geçtiği yayının yazarı gösterilir28.
SCI ve SSCI’in geleneksel indekslere göre en büyük üstünlüğünden
birincisi, belgeler arasındaki beklenmedik ilişkileri ortaya çıkarabilmesidir.
Bir yayın, ayrı bir konu alanında akla gelmeyecek bir yolda yorumlanabilir.
Geleneksel indekslerle bunları yakalama olanağı her zaman bulunamaz.
İkincisi ise; bilgisayara uygunluğu ve daha sonra da konu uzmanına
gereksinim duyulmadan gerçekleştirilebilmesidir. Yazar adlarını ve
yayınların adlarını konu başlığı olarak kullanmaktadır. Bir dizi yayının ve
bibliyografik kaynaklarının tanımlarını bilgisayar ortamına aktarmaktan
başka bir emek gerektirmemektedir. Hiç kuşkusuz zor olan, sistemin tasarımı
ve uygulama yönteminin bulunuşu olmuştur. Bibliyografik araçlar alanında
gerçek bir yeni buluş olarak karşılanabilir29
5.2.1.6. Sözlük, Ansiklopedi ve Rehberler
Sözlükler: Sözlük kelimesi, birbirinden çok farklı iki belgeyi
simgelemektedir:
 Bir dildeki sözcükler; aynı dildeki anlamlarını vererek alfabetik
düzende sunan eser,
 İki dilde veya çok dilde sözlükler; bir dildeki sözcüklerin bir veya
birden çok dildeki karşılıklarını veren eser.
Sözlük türleri aşağıda verilmektedir:
Teknik terimler listesi (glossary); bir dildeki teknik terimleri, aynı
dilden alınmış daha genel ve kolay anlaşılabilir sözcüklerle ifade eden bir tür
sözlüktür. Bunlar çoğu kez teknik terimlerin bir veya daha çok yabancı
dildeki karşılıklarını da içerir. Teknik kitapların daha kolay anlaşılabilmesi
için, kitabın başında veya sonunda teknik terimler listesi bulunması
zorunludur.
28
SCI
ve
SSCI’in
ayrıntılı
kullanım
http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/info/wos.pdf adresinden ulaşılabilir.
29
Baysal, a.g.e., s. 92-94.
221
bilgilerine
Mesut KURULGAN
Leksikon veya Vokabüler (lexicon/vocabulary) olarak adlandırılan
terim listeleri, genellikle sınırlı bir alanı kapsayan sözlüklerdir. Bazen
terimlerin bir ya da çok dilde karşılıklarını verirler ve listeledikleri
sözcüklerin anlamlarını belirtirler (örneğin; Lexicon of data processing veya
Vocabulary of geography).
Biyografi sözlükleri, belirli bir üne kavuşmuş kişilerin kısa yaşam
öykülerini ve eserlerini verirler. Biyografik özetler, alfabetik olarak gerektiği
durumda ülke veya konuya bölünmüş olarak sunulur. Uluslararası nitelikte
ve ansiklopedik olabilirler (örneğin; International World Who’s Who) veya
meslek ya da faaliyet alanına göre özel nitelikli olabilirler (örneğin; Who’s
Who in Data Processing) ya da ulusal ve ansiklopedik nitelikte olabilirler
(örneğin; Who’s Who in Africa)30.
Ayrıca, kişilerin gerçek kimliğini saptamaya yarayan takma adlar
(nick name) sözlüğü de bulunmaktadır. Biyografik sözlükler, kişilerin adını
doğrulamak (kontrol etmek) için yararlı bir araçtır. Ayrıca, belirli bir konuda
bilgi kaynağı olabilecek nitelikteki kişileri saptamak için de kullanılırlar.
Küreselleşen dünyada finansal terimlerin de hızla bir örnekleşmesi söz
konusudur. Buna karşılık pek çok yerel teknik terimin ve piyasa jargonunun
yaşamını sürdürebildiği görülmektedir. Bu nedenle teknik ve mesleki
terimler finansal işlemciler açısından başucu kaynağı niteliğindedir. İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) tarafından yayımlanan “Borsa Terimleri
Sözlüğü” buna güzel bir örnektir.
Ansiklopediler: Ansiklopedi, bütün konularda (evrensel veya genel
ansiklopediler) ya da bir tek alanda (ihtisaslaşmış konu ansiklopedileri), bilgi
birikiminin güncel durumunu sergileyen uzun makalelerden oluşur.
Ansiklopediler iki biçimde düzenlenebilir:
 Sözlük tipi ansiklopediler: Bunlar konuları/kavramları alfabetik
düzende verirler.
 Sistematik ansiklopediler: Burada kavramlar, özel konu başlıkları
listesi uyarınca düzenlenir. Örneğin Encyclopedia of Finance, finans
30
Guinchat ve Menou, a.g.e., s. 46-47.
222
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
konusunun bütün yönlerini kapsayan büyük bir danışma kaynağıdır. ChengFew Lee ve Alice C. Lee tarafından 2006 yılında yayına hazırlanan
ansiklopedi; finans yönetimi, güvenlik analizi, portföy yönetimi, finansal
pazarlar ve araçlar, sigortacılık, emlak, uluslararası finans gibi konuları
kapsamaktadır31.
Rehberler: Rehber, belirli bir zaman dilimi içinde veya belirli bir
konuda mevcut olan kişiler, kurumlar veya belgeler hakkında bilgi verir32.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) tarafından yayımlanan “Hisse
Senedi Alım Satım Kılavuzu” örnek olarak verilebilir.
5.2.2. Görüntü Temelli Bilgi Kaynakları
Görüntü temelli bilgi kaynakları arasında fotoğraflar, nesneler,
afişler/çizimler bilgisayar oyunları sayılabilir.
5.2.3. Ses Temelli Bilgi Kaynakları
Ses temelli bilgi kaynakları arasında; müzik kayıtları, ses efektleri ve
ses kayıtları sayılabilir. Kütüphanelerdeki ilk ses kayıtları mekanik araçlar
dönemine kadar gitmektedir. ABD’de opera müziği içeren ilk gramofon
kayıtları koleksiyonu, Birinci Dünya Savaşı öncesi, bağış yoluyla bir
üniversite kütüphanesine girmiştir. Ses kayıtlarının ilk yer aldığı halk
kütüphanesi 1913 yılında, Minnesota eyaletinde kurulmuş olan Saint Paul
Public Library’dir33.
5.2.4. Görsel-ĠĢitsel Bilgi Kaynaklar
Bunlar; filmler, ses-dia setleri, video kayıtları, belgeseller, finansal
piyasalara yönelik televizyon programları, sahne sanatları (tiyatro, bale,
opera vb.) gibi görüntü ve sesi birleştiren belgelerdir.
31
http://books.google.com/books?vid=ISBN0387262849, Erişim Tarihi: 06 Temmuz 2009.
Guinchat ve Menou, a.g.e., s. 47.
33
Baysal, a.g.e., s. 106-107.
32
223
Mesut KURULGAN
5.3. Bulundukları Ortama Göre Bilgi Kaynakları
Bulundukları
sınıflandırılabilir:




ortama
göre
bilgi
kaynakları
şu
şekilde
Geleneksel yazı ortamlarında
Filmsel yüzeyde
Elektronik ortamlarda
Diğer ortamlarda
5.3.1. Geleneksel Yazı Ortamlarında Bilgi Kaynakları
Bilgi kaynakları açısından geleneksel yazı ortamlarından en
önemlisi, bilgi ve belge merkezleri/kütüphanelerdir. İnsanlığın belleğini
oluşturan bu kurumlar toplumların ilerlemesinde önemli bir rol
oynamaktadır.
Kütüphaneler kuruluş amaçlarına, hedef kitlelerine, gelir
kaynaklarına, örgütlenme yapılarına ve yönetim biçimlerine göre farklı
şekillenebilirler. Başlıca kütüphane türleri şunlardır:
 Milli Kütüphaneler: Milli kütüphane; Derleme Kanunu ve Telif
Hakları Kanunu hükümleri uyarınca yurt içinde yayınlanmış bütün yayınları
ve ülke ile ilgili yurt dışında yayımlanmış belgeleri eksiksiz olarak
bulunduran, yabancı yayınları mümkün olduğu ölçüde toplayan, muhafaza
eden, ulusal bibliyografya hazırlayan ve yayınlayan, ulusal kataloglama
merkezi işlevini yürüten, milli kütüphane ve diğer kütüphanelerdeki bilgi
kaynaklarının toplu kataloglarını yayımlayan, eğer mümkünse:
kütüphanelerarası ödünç verme merkezi olarak çalışan ve kütüphane
teknikleri konusunda araştırmalar yapan ulusal bir kuruluştur34. Dünyadaki
ünlü milli kütüphaneler arasında 12 milyon cilt kitabı, 400 bin dergiyi
barındıran Bibliothèque Nationale (Fransa), 15 milyon cilt kitaplı British
34
F. N. Withers, Kütüphane Hizmeti Standartları: Milletlerarası Bir Ġnceleme, Çev.:
Sönmez Taner, Aysel San (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar
Genel Müdürlüğü, 1988), s. 22.
224
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Library (İngiltere), 20 milyon cilt kitap yanında müzik notaları, fotoğraflar,
arşiv belgeleri ve özgün baskılarla 80 milyon dokümanı barındıran Library
of Congress (ABD) başta gelir. 1946’da Ankara'da kurulan Milli
Kütüphane'de ise, bir milyona yakın kitap bulunmaktadır. Milli Kütüphane,
Almanya'da kütüphanecilik eğitimi almış, yurda döndükten sonra kütüphane
kurma, geliştirme ve kütüphaneci eğitimi üzerine çalışmalar yapmış değerli
kütüphaneci Adnan Ötüken'in çabalarıyla kurulmuştur.
 Üniversite Kütüphaneleri: üniversite içinde ve yakın çevresinde
bilimsel araştırma-geliştirme çalışmalarını desteklemek, sürekli olarak
gelişip-ilerleyen, yeni bilgi kaynaklarıyla zenginleşen dünya biliminin son
verilerini izlemek ve bunları öğretim elemanı, öğrenci ve araştırmacılardan
oluşan kullanıcı kitlesinin kullanımına sunmakla görevli örgüttür.35
 Okul Kütüphaneleri: İlk ve ortaöğretim okullarında ders
programlarını desteklemek, kütüphaneyi kullanmayı öğretmek ve bireysel
okuma gereksinimine cevap vermek için kurulur.
 Halk Kütüphaneleri: Her yaşta, her düzeyde ve her meslekten
okuyucunun, her konudaki düşün ve sanat ürünlerinden parasız ve özgürce
yararlanmasını sağlamaya çalışan kütüphanelerdir. Cumhuriyet tarihinde
yurt çapında örgütlenen en eski kütüphane türüdür. Çoğunda özel bir çocuk
bölümü bulunur. İl, ilçe ve kasabalarda örgütlenen halk kütüphaneleri gezici
kütüphaneler yardımıyla her yere hizmet götürmeye çalışmaktadır.
 Özel Konu Kütüphaneleri: Bu tür kütüphaneler, sınırlı bir çalışma
alanıyla ilgili, çok ayrıntılı bilgi ve yayın gereksinmelerini karşılamak
üzerine kurulan kütüphanelerdir. Sanayi kuruluşlarının, fabrikaların,
bankaların ya da kişilerin özel kütüphaneleri vardır. Bunlar, yalnız kendi
faaliyet konularıyla ilgili her türlü yayını toplarlar36. Örneğin, İMKB ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kütüphaneleri gibi.
35
Baysal, a.g.e., s. 13.
http://kitaplik1.googlepages.com/KTPHANECLKVETARHGELM.doc, Erişim Tarihi: 04
Haziran 2009.
36
225
Mesut KURULGAN
Türkiye’deki en önemli kütüphaneler arasında üniversite
kütüphaneleri, halk kütüphaneleri, Milli Kütüphane ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi (TBMM) Kütüphanesi gelmektedir. Ayrıca Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü de araştırmacılar için önemli bir kaynak niteliğindedir.
Geleneksel kütüphanelerden yararlanabilmek o kütüphanenin koyduğu
kurallara bağlıdır ve kütüphaneden kütüphaneye farklılıklar göstermektedir.
5.3.2. Filmsel Yüzeyde Bilgi Kaynakları
Filmsel yüzeyde bilgi kaynaklarına en güzel örnek mikroformlardır.
Mikroformlar varolan bir belgenin filmsel yüzeydeki küçültülmüş biçimidir.
Belli başlı örnekleri arasında; mikrofilmler, mikrofişler ve miniprintler
bulunmaktadır.
5.3.3. Elektronik Bilgi Ortamları ve Araçları
5.3.3.1. Internet
Internet, tüm dünyadaki bilgisayarları birbirine bağlayan bir ağlar
ağıdır. Internet’in temelleri askeri araştırmaların yapıldığı bazı enstitü ve
üniversiteleri birbirine bağlamak amacıyla 1969 yılında ARPANET
(Advanced Research Projects Agency Network) adlı bir ağ kuran ABD
ordusu tarafından atılmıştır. Bağlantılı bilgisayarların sayısı belirli bir sınırı
geçtiğinden, ARPANET’in yerini National Science Foundation tarafından
işletilen NSFNET almıştır. Internet 1980’li yılların sonlarında, askeri ve
bilim çevrelerinin tekelinden çıkarak kamunun kullanımına açılmıştır.
Internet Servis Sağlayıcıları (Internet Service Providers: ISP), aylık belirli
bir ücret karşılığında çevirmeli Internet hesapları ve kullanıcılara e-posta,
tartışma grupları ve dosya aktarım hizmeti sunmaya başlamıştır. 1989
yılında World Wide Web (WWW: Dünya kapsamlı ağ) adı verilen sistem
oluşturulmuştur. 1990’lı yılların başlarında ise; e-posta, Web ve on-line
söyleşi birleşimi Internet’i ulusal ve uluslararası nitelikteki bir konuma
getirmiştir37.
37
Margaret Levine Young ve diğerleri, Internet: Temel Kullanım Kılavuzu (İngilizceden
çeviren: Mehmet Emin Arı ve Erdal Önder. İstanbul: ALFA Bas. Yay. Dağ San. ve Tic. Ltd.
Şti., 2000), s. 40.
226
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Telekomünikasyon alanında bir devrim olarak nitelenen Internet,
kullanıcılarına aşağıdaki hizmetleri sunmaktadır 38:
 Elektronik posta, chat (Internet’te söyleşi) gibi iletişimle ilgili
çalışmalar,
 Veri tabanlarına uzaktan erişim,
 Elektronik tartışma listelerinden yararlanma,
 Dosya aktarımı, veri/bilgi erişim ve değişimi,
 Elektronik kitap, elektronik dergi, duyuru bültenlerinden
yararlanma,
 Araştırma ve yayın yapma,
 Haber gruplarını kullanarak bilgi edinme ve eğlence amaçlı
hizmetlerden yararlanma,
 Elektronik ticaret,
 Uzaktan eğitim,
 Uzaktan tıbbi tanı vb.
Internet Araçları: Internet; bilgiye erişmek, göndermek, bilgiyi
aramak ve e-posta göndermek gibi işlemlerde kullanılabilmekte ve bu
süreçte yer alan her bir faaliyet için farklı Internet araçlarından
yararlanılmaktadır. Aşağıda ana hatlarıyla sözü edilen “Bilgi Erişim
Araçları”, “Bilgi Arama Araçları” ve “Dünya Kapsamlı Ağ: WWW” Internet
araçlarından başlıcalarıdır.
Bilgi erişim araçları (information retrieval tools): Her biri büyük
miktarlarda olan Internet üzerindeki veri/bilgilerden önemli görevler
üstlenmiş olanları alınarak kullanıcı için yararlı bilgilere dönüştürülmektedir.
Kullanıcılara Internet üzerinden bilgiye erişim ve gönderme konusunda
yardımcı olan “Dosya Aktarım Protokolü (FTP)” ve “Gopher” olmak üzere
iki tür araçtan söz edilebilir:
 Dosya aktarım protokolü (file transfer protocol: FTP); bir
bilgisayardan diğerine dosyaların aktarımını sağlayan temel bir Internet
38
John R. Levine, Carol Baroudi ve Margaret Levine Young, Amatörler Ġçin Internet, (2.
basım. İngilizceden çeviren: Caner Özer.İstanbul: Dünya Yayıncılık A.Ş., 2000), s. 11-12.
227
Mesut KURULGAN
uygulamasıdır39. FTP, dosyaların merkezi bir bilgisayarda saklandığı ve bu
bilgisayar ile diğer bilgisayarlar arasında aktarıldığı bir istemci/sunucu
(client/server) sistemini kullanmaktadır. Merkezi bilgisayar FTP sunucusu
adı verilen bir programı, diğer bilgisayarlardaki kullanıcılar ise FTP
istemcisi adı verilen bir başka programı çalıştırır40.
 Gopher, Internet üzerindeki bilgileri alma aracının ikincisidir. Bu
araç, Internet ağı üzerindeki yerel ve uzak merkezlerden (sites) bilgi aramak,
bilgiye erişmek ve bu bilgileri göstermek için tasarlanmıştır. Gopher bunu
istemci/sunucu modelini kullanarak gerçekleştirmektedir41.
Bilgi arama araçları (information search tools): Kullanıcılar,
gereksinim duydukları bilgileri taramak için pek çok Internet tarama
aracından yararlanmaktadır. Archie, Veronica, WAIS (Geniş Alan Bilgi
Sistemi) ve Arama Motorları ilk Internet tarama araçlarındandır:
 Archie; Internet üzerindeki çeşitli arşivlerde aranan bir dosyaya
ulaşmaya yarayan ve bu arşivlerdeki dosyaları düzenleyen programlardan
oluşan bir Internet tarama aracıdır.
 Veronica (very easy rodent oriented net-wide index to
computerized archives); Gopher üzerinde yer alan veri tabanlarındaki
maddelerden anahtar sözcük tarayabilen bir Internet tarama aracıdır42.
 Geniş alan bilgi sistemi (wide area information server: WAIS);
tam metin belge koleksiyonlarına erişmek için Internet’te yaygın olarak
kullanılan bir istemci/sunucu sistemidir. WAIS sunucuları istemcilerin
arama isteklerini alır, yönetimlerinde bulunan veri tabanlarında arama yapar
ve arama sonuçlarını istemcilere gönderir. WAIS veri tabanlarında bulunan
kayıtlar belge, görüntü, ses ve diğer tür verilerden oluşmakta ve sunucu
yazılımı tarafından ayrıntılı bir biçimde dizinlenmektedir. Böylece kullanıcı
39
Roy Tennant, John Ober ve Anne G. Lipow, Internet El Kitabı, (İngilizceden çeviren:
Yaşar Tonta ve diğerleri. Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği, 1996), s. 24.
40
Young ve diğerleri, a.g.e., s. 818.
41
Tennant, Ober ve Lipow, a.g.e., s. 93.
42
Uma Gupta, Information Systems: Success in the 21st Century (N.J.: Prentice Hall,
2000). s. 193.
228
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
maddeler (items) içinde geçen anahtar sözcükleri tarayabilmektedir. Bu
özellik diğer Internet tarama araçlarında bulunmamaktadır. WAIS, bir
istemci ile bir veya daha fazla sunucu arasında iletişim kurmak için,
kütüphaneciler tarafından geliştirilmiş olan ve Z39.50 adı verilen bir
protokolü kullanmaktadır43.
 Arama motorları (search engines); kullanıcının tarama yaparken
girdiği bir sözcük ya da cümle esas alınarak, aranan bilgiyi bulup-getiren
veri tabanı uygulamasıdır. Basit ve gelişmiş düzeyde sorgulamaya olanak
tanıyan arama motorları vardır. Alta Vista, Excite, Google, GoTo, Yahoo,
LookSmart, Snap, Go/Infoseek, MSN Search ve Netscape Search başlıca
arama motorlarındandır44.
Dünya kapsamlı ağ (world wide web: WWW): Internet üzerindeki
yerler (site) ve sayfaların küresel bir koleksiyonunu içeren bir
istemci/sunucu sistemidir. Bu sistem ileri düzey BT’den yararlanarak;
Internet üzerindeki bilgileri depolamakta, işlemekte ve erişimine olanak
sağlamaktadır. Bireyler ve örgütler Web sitesi olarak bilinen kendilerine
özgü bilgi sayfalarını oluşturmaktadır. Oluşturulan sayfalardan her biri
Internet üzerindeki bir Web adresi olarak yer almakta ve kendilerine özgü bir
biçimde şekillendirilmektedir.45
WWW, Internet kullanıcılarına kolaylık sağlamak için çeşitli
araçlardan yararlanmaktadır:
 Internet/web tarayıcıları (internet/web browsers); WWW
üzerindeki bilgileri elde etmeyi, okumayı ve incelemeyi sağlayan bir
programdır. HTTP (hipermetin aktarım protokolü) kullanarak Internet
üzerindeki Web sunuculardan bilgi isterler ve elde ettikleri bilgiyi metin,
grafik, ses ve video gösterisi biçiminde kullanıcılarına ulaştırırlar. En yaygın
kullanıma sahip iki tarayıcı; Netscape Communicator ve Microsoft’un
43
Tennant, Ober ve Lipow, a.g.e., s. 123.
Young ve diğerleri, a.g.e., s. 524.
45
Geffrey Elliott ve Susan Starkings, Business Information Technology: Systems, Theory
and Practice (London: Addison Wesley Longman Limited, 1998), s. 277.

HiperMetin: Farklı özelliklerdeki nesnelerin birbirine bağlanması ile oluşan, çizgisel
olmayan gösterim ve erişim biçimi.
44
229
Mesut KURULGAN
geliştirdiği Internet Explorer’dır46. Bunlar e-posta kullanma, dosya aktarımı,
çevrim-içi tartışma grupları ve bülten panoları gibi Internet hizmetlerini
sağlama kapasitesine sahiptir.
 Web siteleri (web sites); Örgütler veya bireyler tarafından
hazırlanan Web sayfalarının tümüne verilen ortak addır. İşletmeler, küresel
ölçekli müşterilerine şık basım tekniklerini kullanarak ürettikleri bilgileri
renkli grafikler, etkileşimli olarak kullanılabilen parlak düğmeler, ses ve
video görüntüleriyle sunar47.
 Her Web sitesi, siteye ilk giren kullanıcıları karşılayan bir ana
sayfaya (home page) sahiptir. Bu sayfa üzerindeki bağlantılar takip edilerek
başka belgelere ve hatta başka sitelerdeki belgelere de ulaşılabilmektedir.
Sitelerin adresleri genellikle ana sayfaya ulaşılabilecek bir biçimde verilir48.
Örneğin, www.imkb.gov.tr adresi, İMKB’nin, www.anadolu.edu.tr adresi
ise; Anadolu Üniversitesi’nin ana sayfasının adresidir.
 Hipermetin işaretleme dili (hypertext markup language: HTML);
WWW üzerinde yer alan metin veya görüntüleri oluşturmak için kullanılan
bir sayfa tanımlama dilidir. Bu dil kullanılarak metin, grafik, video
görüntüsü ve ses gibi nesneler Web sayfası üzerine yerleştirilebilir49.
 Hipermetin aktarım protokolü (Hypertext transfer protocol:
HTTP); Hipermetin bir bilginin Internet aracılığıyla aktarımını destekleyen
standart protokole verilen addır50.
Internet Üzerindeki Bilgi Kaynakları: Internet günlük yaşamımızda
önemli bir yere sahiptir. Öğrenciler, araştırmacılar ve bilim insanları
araştırma yapabilmek için kütüphane binasına gelip, kütüphane kart
katalogundan ya da çevrim-içi katalogdan konularıyla ilgili sorgulama
46
Dilek Oktay, Kim Korkar Bilgisayardan?: Bilgisayar Sözlüğü (İstanbul: Pusula
Yayıncılık ve İletişim Ltd., 1998), s. 355.
47
Kenneth C. Laudon ve Jane P. Laudon, Management Information Systems:
Organization and Technology in the Networked Enterprise (6th Ed., N.J.: Prentice-Hall
Inc., 2000), s. 17.
48
Oktay, a.g.e., s. 356-357.
49
Oktay, a.g.e., s. 184.
50
Tennant, Ober ve Lipow, a.g.e., s. 105.
230
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
yapmanın yanı sıra, mekân olarak kütüphaneye gelmeden de, elektronik
ortamdaki bilgilere ulaşabilmektedir51.
Çevrim-içi kütüphane katalogları (bibliyografik veri tabanları)52,
elektronik dokümanlar ve süreli yayınlar, kütüphane yazılımları53, elektronik
tartışma listeleri ve haber öbekleri, ses ve görüntü arşivleri (hava ve uydu
fotoğrafları gibi…)54, yatırım kuruluşlarınca periyodik olarak yayımlanan
dergiler, veri dağıtım firmalarınca çevrim-içi sunulan veri/haber hizmetleri,
performans değerleme sonucu oluşan listelerin elektronik ortamdaki
yayınları ve gazete, dergi gibi sektörel elektronik süreli yayınlar internet
üzerindeki bilgi kaynakları arasında sayılabilir55.
Internet’te Bilgi Arama Stratejileri ve Bilgiye Erişim: Büyüme ve
gelişmesi dikkate alındığında Internet’in büyük bir bilgi topluluğunu dağınık
ve düzensiz bir biçimde barındırdığı gözlenmektedir. Bu karışık bilgi ağı
içinde aranılan bilgiye, teknolojinin hızında ulaşmak ve verimli bir biçimde
kullanmak için birtakım yöntemlerin bilinmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Internet, zengin bir içeriğe sahip olmasına rağmen bazen, arama
özelliklerinin bilinmemesi sıkıntılara yol açmakta ve gereğinden fazla zaman
harcanmasına neden olmaktadır. İçerdiği bilginin her geçen yıl 2-3 misli
büyüdüğü Internet, basılı dünyanın araştırmacıya sunduğu bibliyografik
standartlardan yoksundur. Çevrim-içi belgelerin basılı belgelerde olduğu gibi
ISBN (International Standard Book Number/Uluslararası Standart Kitap
Numarası) benzeri evrensel bir tanımlayıcısı ve uluslararası standartlara
uygun (Library of Congress, Dewey Sınıflama Sistemleri gibi) bir
51
Şemsa Olşen. “Internet Üzerindeki Bilgi Kaynaklarının Seçimi ve Değerlendirilmesi”,
Türk Kütüphaneciliği 13, 3: 197-206, (1999), s. 198.
52
Ayrıntılı liste için bkz. http://www.unak.org.tr/turklib.html (Türkiye) ve
http://www.unak.org.tr/yablib.html (Dünya).
53
Ayrıntılı liste için bkz. http://www.unak.org.tr/otomasyon.htm (Türkiye) ve
http://www.unak.org.tr/otomasyonyab.htm (Dünya).
54
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~tonta/yayinlar/bursa00/sld007.htm, Erişim Tarihi: 07 Haziran
2009.
55
Fatih Temizel, Fatih Bayram ve Serkan Olgaç “İMKB’deki Aracı Kurum Üye
Temsilcilerinin Bilgi Kaynakları Kullanımı Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 20: 621-636, (2008), s. 624.
231
Mesut KURULGAN
sınıflaması ve katalogu yoktur. Web dokümanlarının çoğu yayın tarihinden
ve yazar adından da yoksundur56.
Bilgiye erişimin tesadüflere kaldığı Internet’in niçin ve nasıl
kullanıldığına bakmakta yarar vardır. Uçak ve Al’a göre; bireysel özellikler
Internet’teki bilgi arama davranışını etkileyebilmektedir. Bireyin algı ve
kavrama düzeyi, sorunları ifade ediş biçimi, sistemi algılayışı ve konuya
hâkimiyeti gibi özellikler arama sonuçlarına etki etmektedir57.
Internet üzerinde aranılan bilginin niteliğine göre bilgi arama yolları
değişmektedir. Web’de genel olarak aranılan bilgiyi bulmanın yollarından
biri, arama motorlarını ve konu dizinlerini kullanmaktır. Arama motorları
Web sayfasındaki bilgiyi sorgulamak için kullanılan ünlü araçlardandır.
Bilgi arama yollarından bir diğeri ise, konu ile ilgili özel veri tabanlarını
kullanmaktır. Bilimsel veri tabanları ve arama motorlarında kullanılan ara
yüzler işlev açısından birbirine benzemektedir58.
Başarılı bir arama iki önemli adımdan oluşmaktadır. Birincisi; “ne
aranılacağı ve nasıl aranılacağını” bilmek gereğidir. Araştırma yapılacak
konunun içindeki temel kavramları, anahtar sözcükleri belirlemek, bu
terimlerin farklı biçimlerini, eş anlamlı ya da alternatif kelimeleri
tanımlamak önemlidir. İkinci adımda ise; Internet üzerinde çeşitli sorgulama
araçlarının nasıl kullanıldığını bilmek gereklidir. Arama motorlarının ve
konu rehberlerinin çalışma düzeni birbirinden farklıdır. Örneğin, arama
motorlarından Altavista, konu rehberleri niteliğindeki Yahoo’dan farklıdır.
Günümüzde arama motorları ve konu rehberlerinin özellikleri gittikçe
birbirine benzediği için çoğu Internet kullanıcısı tarafından ayırt
edilememektedir. Arama motorları da konu dizinlerini hizmete sunmaktadır.
Bütün arama motorları aynı görevi yerine getirmek için düzenlendiği
halde bu görevi yerine getirirken her biri farklı yolları kullanmaktadır. Bu da
kullanıcıları bazen şaşılacak derecede farklı sonuçlara ulaştırmaktadır. Veri
56
Elif Erbil ve Altan Çolakkol “Internet’te Bilgi Arama Stratejileri ve Bilgiye Erişim”, Bilgi
Dünyası 2, 2:218-231, (Ekim 2001), s. 218-219.
57
Nazan Özenç Uçak ve Umut Al “Internet’te Bilgi Arama Davranışları”, Türk
Kütüphaneciliği 14, 3: 317-331, (2000), s. 328.
58
Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 219.
232
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
tabanlarının hacmi, güncelleme sıklığı ve arama yeteneği sonuçlara etki eden
faktörlerdendir.
Arama motorlarının sayısındaki artış çoklu arama motorlarının
oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu tip arama motorları, tek bir ara yüz ile,
birçok arama motorunun veri tabanlarını tarama için aynı anda
kullanılmasını sağlamaktadır. Son yıllarda hızları, arama yeteneğinin
çeşitliliği ve kapasitelerindeki artış nedeniyle önemleri artmıştır. Çoklu
arama
motorlarının
tanınmış
örnekleri
arasında
Copernichttp://www.copernic.com ve Webferit-htpp://ferretsoft.com yer almaktadır59.
En iyi arama, konu ile ilgili bir arama motorunun kullanımı ile
sağlanabilir. Bilimsel bir araştırma için daha çok konu ile ilgili veri
tabanlarının kullanılması önerilmektedir. Arama motorlarının çeşitleri
aşağıda verilmektedir60:
 Konuya Özel Arama Motorları: Bu tür arama motorları Web
üzerindeki bütün bilgileri dizinlemeye çalışmamakta, bunun yerine belirli
konu alanlarına, coğrafi alanlara ve kaynak türlerine odaklanmaktadır.
Çünkü bu özel arama motorlarının amacı; bir konuyu genişleterek
genelleştirmekten çok, bir konunun daha özele doğru incelenebilmesini
sağlamaktır. Bunlar kendi konu kapsamındaki genel arama motorlarının
içermediği belgeleri de dizinlemektedir. Örneğin; Fen Bilimleri konusunda
akademik bilgi içeren-http://www.scirus.com, Sağlık Bilimleri konusundahttp://www.medscape.com/px/urlinfo, gazetecilik ve medya konusundawww.editorler.net, girişimci-yatırımcı sermayesine ilişkin www.bayilik.net
ve menkul kıymetler borsası ile ilgili http://www.infinisource.com/specialsearch-engines.html#stock gibi.
 Konu Rehberleri (Konu Dizinleri): Konu kategorileri hiyerarşik
(basamaksal/kademeli) bir yapıda düzenlenmiştir. Öncelikle en genel
konular ve bu konuların altında o konunun kapsadığı alt konular
listelenmektedir. Konu rehberlerinden arama yapmak, genel aramadan daha
anlamlı sonuçları ortaya çıkarır. Çünkü konu dışındaki siteler arama
59
60
Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 220.
Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 221-223.
233
Mesut KURULGAN
sonucuna dâhil edilmezler. Hâlbuki arama motorundaki sorgu kutusuna
anahtar kelimeler yazılarak arama yapıldığında çıkan sonuçlarda farklı
konulara da geçebilme olasılığı oldukça yaygındır. Buna rağmen arama
motorları ve konu kategorileri arasında başka farklar da bulunmaktadır.
Sorgulama sonuçları birbirine benzer biçimde listelenirken, konu rehberleri
sitenin giriş sayfasına bağlantı kurar. Ayrıca konu dizinleri, sonuç listesinde
aynı adreslerin tekrar edilme olasılığını azaltabilir. Çünkü konu rehberleri
kategoriler biçiminde düzenlenir ve bireysel sitelerden çok daha belirgin bir
içeriği olan sitelere bağlanırlar. Konu rehberlerinden, Yahoohttp://www.yahoo.com, Look Smart- http://www.looksmart.com ve
Opendirectory- http://www.dmoz.org en çok bilinenler arasında yer
almaktadır.
 Özel Konu Rehberleri: Web’in sınırsız ölçüsü ve sürekli olarak
değişmesi bütün konu alanlarının önemli sitelerde tutulmasının mümkün
olamaması, özel konu rehberlerinin oluşmasını sağlamıştır. Bu rehberlerin
bir özelliği de konu uzmanları tarafından derlenmiş olmasıdır. Genellikle
konu rehberlerinden daha ayrıntılıdır. Bu rehberler birbiri ile daha ilgili ve
oldukça özel konuları içermektedir. İçerikleri ilgili konunun uzmanları
tarafından belirlenir ve denetlenir. Örneğin, insan kaynakları konusunda;
Voice of the Shuttle http://vos.ucsb.edu, sinema konusunda, Films Buffshttp://us.imdb.com
ve
ekonomi-finans
konusunda;
http://www.firmalarrehberi.gen.tr/ekonomi-finans/genel/key-az-odendi.htm,
yatırımcı ilişkileri konusunda; http://www.investmentguide.co.uk/ ve
http://www.forbes.com/2005/05/19/05 igland.html gibi özel konu rehberleri
bulunmaktadır.
 Tüm bunların dışında arama motorları, aranılan bilginin biçimine
ve özelliğine göre de çeşitlilik göstermektedir. Burada aranılan bilginin ne
olduğu önemlidir. Arama motorları genel olarak; bilgi arama, dosya-program
arama, kişi arama ve şirket arama biçiminde sınıflandırılabilir:
 Bilgi Arama: Eğer genel bir bilgi/belge aranılıyorsa Altavista,
Google gibi bazı belgelere ulaştıracak arama motorları tercih edilir. Internet
kullanıcıları genellikle bu tür arama motorlarını kullanırlar. Örneğin;
Google- http://www.google.com ve Altavista- http://www.altavista.com
gibi…
234
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
 Dosya-Program Arama: Aranılan bilgi eğer bir yazılım ve/veya
program parçacığı ise; kullanılması önerilenler download.com,
shareware.com sitelerindeki arama motorları olmalıdır. Bu tür arama
motorları kullanılarak istenilen program dosyalarına ve dosya aktarımı
yapabilecek sitelere ulaşılabilir. Söz konusu arama motorları bilgisayar
yazılımı, donanım ve Internet konusunda biraz daha bilgi sahibi kişiler
tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır. Örneğin; Search.comhttp://www.search.com, Jumbo- http://www.jumbo.com, Download.comhttp://www.download.com gibi…
 Kişi Arama: Herhangi bir kişinin telefon numarası, ev-iş adresi,
e-posta adresi gibi bilgiler aranılıyorsa; kişi rehberliği özelliği taşıyan arama
motorları tercih edilmelidir. Bu tür arama motorları kişiler hakkında ilgi
alanları ve mesleklerine göre bir konu kategorisi sunabilmektedir. Söz
konusu arama motorları daha çok politikacılar, bilim insanları, sanatçılar,
sporcular gibi ünlü kişilerin sorgulanmasına ve bu sorgulamayı ülkeler,
bölgeler dikkate alınarak da yapılmasına izin vermektedir. Örneğin;
Whowherehttp://www.whowhere.com,
Yahoo
People-Search
http://people.yahoo.com, Türkiye E-Mail Rehberi- http://www.aranan.com
gibi.
 Şirket Arama: Çeşitli ticari kuruluşlar hakkında bilgiye erişmek
için kullanılan arama motorlarıdır. Uluslararası kurum ve kuruluşlar, ticari
şirketler vb. çalışma alanlarına ve isimlerine göre aranabilmektedir. Örneğin;
BusinessSeek- http://www.businesseek.com, World Trade Searchhttp://world-trade-search.com, Pronet- http://pronet.ca gibi…
Bunların dışında bilgiye ulaşmak için, sanal kütüphaneler (elektronik
kütüphaneler), konu ile ilgili büyük yayınevleri61, bilimsel çalışmalara destek
olan ve bünyesinde bu çalışmaları yaptıran araştırma merkezleri,
organizasyonlar62, üniversiteler63 gibi kuruluşlara ait siteler ve sayfalar da
kullanılmaktadır.
61
Ayrıntılı
liste
için
bkz.
http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_
yay%C4%B1nevleri_listesi (Türkiye) ve http://www.bookweb.co.uk/publisher/list.htm
(Dünya).
62
Ayrıntılı
liste
için
bkz.
http://www.firmalarrehberi.gen.tr/
ve
http://www.turkiyerehberi.gen.tr/
235
Mesut KURULGAN
Arama stratejisi ve anahtar sözcük seçimi; arama motorları,
elektronik veri tabanları ve elektronik kütüphaneler kullanılırken daha
anlamlı araştırma yapılabilmesi için öncelikle iyi bir planlamaya gereksinim
vardır64. Bunun için;
 Araştırmaya neden olan problemin alanını kesin ve açık olarak
belirlemek,
 Konunun içerdiği önemli kavramları ve anahtar sözcükleri
tanımlamak,
 Anahtar sözcüklerin eş ve değişken anlamlılarını göz önünde
bulundurmak,
 Kişiye özel bir arama mantığı oluşturmak gerekir.
Ayrıca araştırmada kullanılacak bağlaç ve sınırlamalar hakkında
bilgi sahibi olunmalıdır. Bir araştırma yapılırken seçilecek anahtar
sözcüklerin literatürde nasıl geçtiği ve neleri ifade ettiği bilinmelidir.
Örneğin, aydın kelimesinin; bir şahsa verilen isim, kültürlü insanların ortak
adı ya da bir şehir adını ifade eden bir terim olup olmadığına dikkat etmek
gerekir. Böyle bir aramada aydın isminin geçtiği kuruluşlar, aydın ismini
taşıyan kişiler, aydın kelime köküyle başlayan terimlerin geçtiği ilgili-ilgisiz
çok farklı belgeler listelenecektir. Bu nedenle seçilen kelimelerin hangi
anlama geldiğini ve anahtar sözcük seçiminde başka seçeneklerin olup
olmadığını veya aranan belge içinde geçmesi tahmin edilen terimlerin olup
olamayacağını göz önünde bulundurmak gerekir. Eğer kelime birçok anlam
içeriyorsa; araştırmayı özelleştirmek için mevcut terime başka terimleri de
eklemek veya sınırlamaları kullanmak gerekir. Arama motorları ve veri
tabanları, aramaları özelleştirmek için bağlaçların ve sınırlamaların
kullanılmasına da izin vermektedir65.
Aramada Kullanılan Sınırlamalar; Arama işlemlerinde, anahtar
sözcükler bir belgenin nesne adresinde (URL), yazar adında, başlığında ve
63
Ayrıntılı liste için bkz. http://www.yok.gov.tr/content/view/527/222/lang,tr_TR/
http://www.arama-motoru.info/arama-motoru-makaleleri/arama-motorunda-aramastratejileri.html, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009.
65
Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 223-226.
64
236
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
belgelerin özelliğine göre farklı alanlarda sorgulanabilirler. Bunların dışında
arama motorlarında belge içeriği ile ilgisi olmayan dış sınırlamalar da
kullanılmaktadır. Bunlar; tarih sıralaması, yayın seçimi, kitap, dergi, Web
vb. olabilir. Bilgi/belge aramalarında kullanılabilecek sınırlamalardan
bazıları şunlardır:
 Başlık Arama: Anahtar terimin bir metnin başlık kısmında
geçmesi bekleniyorsa (ki kelimenin konumuna göre bazen başlıkta geçen
kelimelerde arama yapmak daha ilgili sonuçları karşımıza çıkarır)
“t:anahtar_kelime” ya da “title:anahtar_kelime” biçiminde bir yazım
gerçekleştirilebilir.
 Yazar Adı: Sorgulanan kelime belgenin sorumlusu ise (yazarı,
çeviren vb.) “au:anahtar_kelime” yazmak yeterlidir. Bu biçimdeki bir arama
sonucunda anahtar sözcüğün belgenin kişi adlarını ifade eden kısmında
geçmesi beklenir.
 Nesne Adı (URL): Birçok arama motorunda nesne adını ifade
eden “url:anahtar_kelime” biçiminde bir arama yapılabilir. Böyle bir
aramada sorgulanan kelimenin bilginin bir Internet adresinde geçen terim
olması beklenir. Bazı arama motorlarında nesne adresi “u:anahtar_kelime”
biçiminde de ifade edilebilir. Eğer anahtar sözcüklerin Internet adresinde
geçen bir terim olması istenirse aramayı bu biçimde yapmak daha iyi
olacaktır.
 Köprü (Link): Sorgulanan Web sayfasının hangi Web sitesinde
geçtiği
bulunabilir.
Örneğin;
link:www.anadolu.edu.tr
veya
link:http://www.anadolu.edu.tr biçiminde yapılan bir sorgulamada Anadolu
Üniversitesi Web sitesine bağlantı veren tüm sitelerin listelendiği görülür.
 Resim Arama: Aranan bilgi bir resim ise durum biraz farklıdır.
Internet sayfalarının oluşumu nedeniyle belge içinde bir bilgi değil, belge
içinde bulunan bir resmin dosya adı listelenir. Bu tür bir araştırmada Internet
üzerinde bulunan resim dosyalarına ulaşmak beklenir. Burada
“img:anahtar_kelime” biçiminde arama yapılabilir. Sonucun daha anlamlı
olması için resim dosyalarının isimlerinin resim konusu ile ilgili olması
gerekir.

Bu tür sınırlamalar bir veri tabanında daha ayrıntılı kullanılmaktadır.
237
Mesut KURULGAN
 Tarihle Sınırlama: Aranılan belgeler, yayımlanma tarihlerine
göre de sınırlandırılabilir. Tarih sınırlaması, genellikle bir tarihten sonraki
bir zaman (örneğin; 2000’den günümüze) veya herhangi iki tarih arasındaki
zaman (örneğin, 2000-2006 tarihleri arası) biçiminde kullanılmaktadır.
 Belli Bir Kategori İçinde Arama: Aranılan anahtar kelimenin
sadece herhangi bir konu içinde sınıflanan belgelerde bulunması istenebilir.
Yahoo, Altavista, Scirus’da bu mümkündür.
 Dil Sınırlaması: Arama işleminde hangi dildeki metinlere
ulaşılmak isteniyorsa o dil seçilir ve arama yapılır veya arama sistemlerinin
kelimeleri eşleştirmesi bakımından istenilen dilde geçen terimler anahtar
kelime olarak tercih edilebilir.
 Bunların dışında Web üzerinde arama, diğer Internet hizmetleri
içinde arama ve benzeri sınırlamalar da arama motorlarında bulunabilir.
 Bağlaçlar: Bağlaçlar, arama mantığında kullanılan terimlerin
birleştirilmesinde kullanıcıya yol gösterir ve temelini AND, OR, NOT
bağlaçları oluşturur66. Bunun dışında yakınlık operatörü dediğimiz ALIKE,
NEAR vb. işleçlerin de bazı arama motorları tarafından kullanıldığı
görülmektedir.
VE bağlacı (AND, +, &); birden fazla kelimenin bir aramada
birbirine bağlanması için kullanılabilir. Kelimeler VE bağlacı ile
bağlandığında kullanılan anahtar sözcüklerin hepsinin tarama sonucunda
listelenen metinlerin içinde mutlaka geçmesi gerekir. Bu kelimeler metin
içinde birbirlerinden farklı yerlerde bulunabilir. Yabancı bir arama
motorunda VE bağlacı yerine İngilizce AND terimi kullanılır. Gerek yabancı
gerek Türkçe arama motorlarının çoğu VE bağlacı yerine “+” ve “&”
işaretlerini de kullanmaktadır.
VEYA bağlacı (OR, virgül işareti); birden fazla anahtar sözcükle
birlikte kullanılır. Anlam olarak VEYA bağlacı ile bağlanan her kelimenin
66
http://burcuaybat.wikispaces.com/file/view/Internet+Tabanl%C4%B1+Kaynaklarda+Arama
+Stratejileri.pdf, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009.
238
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
tarama sonuçlarında geçebileceğini ifade eder. Ancak VE bağlacında olduğu
gibi her kelimenin aynı metinde yer alması zorunlu değildir. Bu tür arama
biçimi eş anlamlı kelimelerin aynı anda yazılarak bir anda taranmasına da
olanak tanımaktadır. Yabancı bir arama motorunda VEYA bağlacı yerine
İngilizce OR terimi kullanılır. Gerek yabancı, gerekse Türkçe arama
motorlarının çoğu VEYA bağlacı yerine “,” işaretini de kullanmaktadır.
VEDEGIL bağlacı (NOT); VEDEGIL bağlacı, kullanıldığı terimin
tarama sonuçlarında geçmesini önler. O terimin geçtiği metinler listeye
alınmaz. Fazla çıkan tarama sonuçlarında ilgisi olmayan birçok belge/sayfa
bulunuyorsa VEDEGIL bağlacı ile ilgilenilmeyen konularda anahtar
sözcükler devreye konularak daha uygun sonuçlara ulaşılabilinir. Yabancı
bir arama motorunda VEDEGIL bağlacı yerine İngilizce NOT veya AND
NOT terimi kullanılır.
YAKLASIK (NEAR); yazılan terimlerle ilgili veya benzer terimlerin
de arama sonucuna dâhil edilmesini sağlar.
“...” işareti; arama yaparken bazen birden fazla kelimenin bir bütün
olarak aranması gerekmektedir. Çıkan sonuçlarda, bir bütün olarak tıpkı
yazıldığı gibi, terimlerin bir arada geçmesi gerekir. Bazı arama motorları,
farklı tarama kutucukları ile tırnak işareti kullanılmadan yazılan kelimeleri
de bir bütün olarak arar.
( ) işareti; bir aramada bazen birden fazla bağlacı (VE, VEYA,
VEDEGIL) aynı anda kullanmak gerekebilir. Buradaki mantık birden fazla
rakamın dört işlemden geçirilmesi mantığı ile aynıdır. Bağlaçların
önceliklerinin karıştırılmaması için parantez işareti kullanılmaktadır.
 Joker Karakterler: Bir kelimenin ortak kökü ve kelimelerin farklı
hecelenmesi için kullanılırlar. Bu karakterler (*, ?, #) çoğunlukla arama
motorlarına göre farklılık gösterirler. Bu işaretler kısaca şöyle açıklanabilir:
? : Farklı dillerde veya literatürde, bazı kelimelerin herhangi bir harfi
farklı biçimlerde yazılabilir. Böyle bir durumda bilinmeyen veya şüphe
duyulan karakterin yerine “?” işareti konularak sorgulamaya devam
edilebilir.
239
Mesut KURULGAN
* : Soru işareti ile aynı işleve sahiptir. Birden fazla karakteri ifade
edebilir. Ayrıca bir kelimeyi tam yazmak yerine bazen sonuçları az çıkan
taramalarda aramayı genişletmek için kelimenin kök kısmı “*” işareti ile
sonlandırılabilir. Bazı kelimelerin köklerinden, farklı anlamları içeren aynı
kökten türemiş kelimeler ortaya çıkabilir. Bu kelimeler, joker karakterler
sayesinde ayrı ayrı yazılmadan kelimenin kökü ile sorgulatılmış olur.
Örneğin, anthropolog* kelimesi ile yapılan bir aramada anthropology,
anthropological, anthropologist kelimeleri de anahtar sözcük olarak seçilmiş
olur.
 Büyük-Küçük Harf Kullanımı: Büyük-küçük harfe duyarlı arama
yapma seçenekleri de mümkündür. Bu özellik birçok arama motorunda
birbirine benzerlik gösterir. Genelde bir arama sonucunda, metnin
bulunduğu URL adresi ve belgenin metin kısmından bir iki satırlık bilgi
bulunur. Bu bilgi metnin ön kısmından alınmaktadır ve çoğunlukla içerikle
ilgili ipucu olabilmektedir67.
Sonuç olarak; Internet üzerinde bilgi aramaya başlamadan önce iyi
bir planlama yapılması gerekmektedir. Aranılan bilgi anahtar sözcüklerle
kesin bir biçimde ifade edilmelidir. Arama yaparken aranılan bilginin
özelliğine göre bir arama motoru seçilmeli, aynı türde ve konudaki diğer
arama motorları da kullanılmalıdır. Ayrıca birkaç dakikalık zaman ayrılarak
arama motoru sayfasından ulaşılabilen yardım (help ve search type) isimli
sayfalar incelenmelidir.
5.3.3.2. Elektronik Kütüphane
Kütüphanecilik literatürü incelendiği zaman, bilim insanı ve
uygulamacılar tarafından, BT kullanımı sonucu ortaya çıkan kütüphane
terimlerine yönelik pek çok araştırma ve makale çalışması yapıldığı
görülmektedir. Bu çalışmalarda incelenen başlıca çağdaş kütüphane terimleri
şunlardır:
67
Erbil
ve
Çolakkol,
a.g.e.,
s.
225-230;
http://www.baskent.edu.tr/~msagsan/downloads/Temel_Bilgi_
Teknolojileri_Ara%E7lari_Kutuphane_Kullan%FDmi_2.ppt#278,1,Temel Bilgi Teknolojileri
ve Araçları: Kütüphane Kullanımı Oturum-2, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009.
240
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM










Sanal Kütüphane (Virtual Libraries),
Elektronik Kütüphane (Electronic Libraries),
Sayısal Kütüphane (Digital Libraries),
Duvarsız Kütüphane (Libraries Without Walls),
Kağıtsız Kütüphane (Paperless Libraries),
Kablolu Kütüphane (Wired-up Libraries),
Diffuse Library (Boyut Değiştiren/Esnek Kütüphane),
Masaüstü Kütüphane (Desktop Libraries),
Çevrim-içi Kütüphane (On-line Libraries),
Bilgi Otoyolu (Information Superhighway).
Çağdaş kütüphanelere hangi adlar verilirse verilsin, hepsinin de
ortak noktası “işlevlerini elektronik ortamda gerçekleştiriyor” olmalarıdır.
Bundan dolayı, yukarıda adı geçen çağdaş kütüphane terimleri arasında bazı
özel nitelik farklılıkları bulunmasına rağmen, daha fazla kavram karmaşasına
yol açmamak için bu çalışmada bütün terimler eş anlamlı olarak kullanılmış
ve “elektronik kütüphane” ortak çatısı altında toplanmıştır.
Elektronik kütüphane, elektronik formdaki sosyal, ekonomik,
kültürel ve entelektüel çalışmaların farklı kopyalama ve düzenleme
stratejileri kullanmak suretiyle oluşturulan metin, görüntü, harita, ses, ticari
kataloglar, bilimsel, ticari işletme ve kamu yönetimi veri kümelerinin -çeşitli
kütüphanelerle etkin bir iletişim ağı oluşturarak- bir bütünlük içinde, uzun
dönem erişim sağlanmasında ortaklaşa sorumluluğa ve haftanın 7 günü 24
saat uzaktan erişim olanaklarına sahip olan elektronik bilgi merkezleri
biçiminde adlandırılabilir68.
Elektronik kütüphane hizmet süreci, geleneksel kütüphane
hizmetlerinin sadece BT’ye dayalı olarak verilmesi biçiminde
algılanmamalıdır. Elektronik kütüphaneden anlaşılması gereken; kütüphane
işlevlerinin yeni bir yöntemle yerine getirilmesi süreci olmalıdır. Bu yeni
yöntem, yeni bilgi kaynaklarını sağlama işlemine yeni bir yaklaşımı;
68
Mesut Kurulgan, “Bilgi Teknolojisinin Üniversite Kütüphanelerinde Yönetim İşlevleri
Üzerine Etkileri ve Türkiye’deki Uygulamaya İlişkin Bir Araştırma”. (Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Anadolu Üniversitesi SBE, 2004), s. 91-92.
241
Mesut KURULGAN
depolama ve korumada yeni yöntemleri, kataloglama ve sınıflamada yeni
yaklaşımları, kütüphane kullanıcıları için yeni etkileşim yolları bulunmasını,
elektronik sistemlere ve ağlara daha fazla güveni, entelektüel, örgütsel ve
ekonomik uygulamalarda çarpıcı değişikleri içermektedir69.
Elektronik kütüphanelerin sahip olduğu ortak özellikler şunlardır70:
 Elektronik kütüphaneler, işlemleri açısından otomasyona geçiş
süreçlerini tamamlamış kuruluşlardır. Örneğin, fiş katalogu değil OPAC
(On-line Public Access Catalog: Halka Açık Çevrim-içi Katalog) kullanırlar.
 Koleksiyonunun hiç değilse belirli bir kısmı elektronik ortama
aktarmış durumdadır. Örneğin, bibliyografik taramalarını CD-ROM’lardan
yaparlar ve çeşitli veri tabanları kullanırlar.
 Kuruluş içinde yerel ağlarla (Intranet) hizmet verirler. Ayrıca
geniş, bölgesel, ulusal ağlar (Extranet) yardımıyla diğer kütüphanelerle,
Internet aracılığıyla da bütün dünya ile bağlantı kurma olanağına sahiptirler.
 Elektronik kütüphane kullanıcıları, hem kendi kütüphanelerine,
hem de ağlar aracılığıyla bağlanılan diğer kütüphanelere uzaktan erişim
sağlayabilir, onlarla çevrim-içi iletişim kurabilirler.
 Bu erişimin zaman ve mekânla kısıtlanması söz konusu değildir.
 Kullanıcılar, uzaktan eriştikleri bilgileri yine elektronik olarak
uzaktan elde edebilirler.
 Elektronik kütüphaneler, bilgi taşıyıcılarına sahip olmaktan çok,
bütünleştikleri sistemlerin herhangi birisinde bulunan bilgi kaynaklarına
erişmeyi, gereksinim duydukları bilgileri oralardan elde etmeyi yeğlerler.
 Elektronik kütüphaneler; bilgi kaynaklarını, donanım
yazılımlarını, kullandıkları teknolojileri devamlı olarak güncelleştirirler.
ve
 E-postadan büyük ölçüde yararlanırlar.
 Kullanıcı ile erişmek istediği bilgi kaynakları arasında tam bir
uyum sağlanmasını öngörürler.
69
Yaşar Tonta, “Internet, Elektronik Kütüphaneler ve Bilgi Erişim”, Türk Kütüphaneciliği,
C. 10, S. 3 (Eylül 1996), s. 216-217.
70
Berin U. Yurdadoğ, “Enformasyon Devrimi’nin Getirdikleri, Götüremedikleri”. B. Yılmaz
(yay. hazl.). Kütüphanecilik Bölümü: 25. Yıl’a Armağan içinde (s. 71-85). (Ankara:
Hacettepe Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü, 1997), s. 74.
242
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
5.3.3.3. Çevrim-İçi (On-Line) Veri Tabanlarında Bilgi/Belgeye
Erişim
Veri tabanı, genel olarak ilişkilendirilmiş verilerin bir koleksiyonu
biçiminde tanımlanmaktadır71. Bir başka deyişle veri tabanı; belirli bir
konuda veya alanda, belirli bir biçimde düzenlenmiş, düzenli olarak
güncellenen, büyük miktarda sayısallaştırılmış bilgi (bibliyografik kayıtlar,
özler, tam metin belgeler, rehber girişleri, görüntüler, istatistikler vb.) içeren
ve kayıtların hızlı biçimde arama, erişim ve yönetimini sağlamak amacıyla
bir veri tabanı yönetim sistemi ile oluşturulmuş bir bütündür72. Veri tabanları
konusunda kütüphanelerdeki en son eğilim, çevrim-içi bibliyografik veri
tabanlarına erişimden, çevrim-içi tam metin bibliyografik veri tabanlarına
doğru bir geçişi işaret etmektedir. Bunun en önemli nedeni, dergilerin büyük
bir çoğunluğunun artık Web’de tam metin makale erişim olanağına sahip
bulunmasıdır73.
Türkiye’de son yıllarda Internet üzerindeki çevrim-içi veri
tabanlarına abonelik sayısı hızla artmaktadır. Bazı üniversite kütüphaneleri
birleşerek ANKOS (Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu) 
adında bir şirketler birliği (konsorsiyum) oluşturmuş ve üyelerine çeşitli veri
tabanlarına erişim olanağı sağlamıştır. Üniversite kütüphanelerinin büyük bir
çoğunluğu, 2000’li yılların başında, ULAKBİM (Ulusal Akademik Ağ ve
Bilgi Merkezi) tarafından başlatılan VEDES (Veri Tabanları ve Elektronik
Dergiler Ev Sahipliği) projesi aracılığıyla ISI (Institute for Scientific
Information) ve SilverPlatter veri tabanlarına erişme olanağı bulmuştur74.
71
Terry Halpin, Information Modeling and relational databases: From Conceptual
Analysis to logical design. (London: Academic Press, 2001), s. 2.
72
Hatice Bahşişoğlu. “E-kaynaklar Kullanımının Akademik Çalışmalara Sağladığı
Kolaylıklar”, Akademik Bilişim 2006: BilgiTek IV (09-11 Şubat 2006). (Denizli: Pamukkale
Üniversitesi, 2006). [Çevrim içi], Elektronik adres: http://ab.org.tr/ab06/bildiri/133.doc [16
Şubat 2006].
73
Heidi Mercado, “Library instruction and online database searching”, Reference Services
Review, (27, 3: 259-265, 1999), s. 262.

Ayrıntılı
bilgi
için
bkz.
http://www.ankos.gen.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=12& Itemid=223.
74
Umut Al ve Hatice Kübra Bahşişoğlu. “Türkiye’deki Üniversite Kütüphanelerine Ait Web
Sitelerinin İçerik Açısından Değerlendirilmesi”, Bilgi Dünyası 1, 2: 307-329, (2000), s. 318.
243
Mesut KURULGAN
Ayrıca günümüzde “ABI/INFORM Global”, “Academic Search
Premier (ASP)”, “Business Source Premier”, “EconLit“, “Hein Online”,
“The Scholarly Journal Archive (JSTOR)”, “Online Computer Library
Center (OCLC) First Search”, “Science Direct” gibi tam metin erişim
olanağı sağlayan veri tabanlarının yanı sıra; “Arts & Humanities Citation
Index (AHCI)”, “Science Citation Index (SCI), “Social Science Citation
Index (SSCI) gibi bibliyografik bilgi veren veri tabanları ve “The Education
Resources Information Center (ERIC)”, “Regional Business News” gibi özet
veren ticari veri tabanları da bulunmaktadır. Bu durumda ortaya yeni bir
oluşum, bir başka deyişle “çevrim-içi veri tabanı” kavramı çıkmaktadır.
Basit bir ifadeyle bu kavram “ilişkilendirilmiş verilerin elektronik ortamdaki
bir koleksiyonu” biçiminde tanımlanabilir.
Üniversite kütüphanelerinin Web sayfaları genellikle, çevrim-içi
araştırma veri tabanlarına ve tam metin elektronik makalelere erişim olanağı
sağlayabilecek bir şekilde düzenlenmektedir75. Bu hizmetlerin pek çoğu
kullanıcılara mali yük getirmeden sağlanmaktadır. Kullanıcılar veri
tabanlarını, bağlı bulundukları üniversite kütüphanesinden şifre (password)
almak koşuluyla, dünyanın herhangi bir yerinden sorgulayabilme olanağına
sahiptir76. Örneğin, Anadolu Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon
Merkezi 50’nin üzerinde yerli ve yabancı veri tabanına abonedir77.
Bunlardan bazılarının kapsadığı konular oldukça geniş bir alana yayılmıştır.
Anılan veri tabanlarından biri olan EbscoHost, 20 adet alt veri tabanından
oluşmaktadır.
Bu veri tabanlarından “Academic Search Premier (ASP)”, dünyanın
üretilmiş en geniş kapsamlı, en fazla bilimsel hakemli dergiyi kullanıma
sunan ve en geniş bilimsel yelpazeyi kapsayan biçimidir. Veri tabanı içerik
ve yazılım özellikleri olarak tamamen akademik kurumlara yönelik
üretilmiştir. İçeriğinde çok fazla sayıda bilimsel hakemli dergi bulunduran
veri tabanınında aynı zamanda başka hiç bir veri tabanında yer almayan
75
Laura B. Cohen, ve Matthew M. Calsada. “Web Accessible Databases For Electronic
Resource Collections: A Case Study and Its Implications”. The Electronic Library 21, 1: 3138, (2003), s. 31.
76
Mercado, a.g.e., s. 262.
77
Ayrıntılı liste için bkz. http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/vt.htm
244
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
dergiler de bulunmaktadır. Genel olarak içerdiği konular; mühendislik, tıp,
bilgisayar, antropoloji, bankacılık ve finans, uzay ve deniz bilimleri, iletişim,
medya, matematik, siyaset bilimi, sosyoloji, psikoloji, spor, hobiler, felsefe,
havacılık, askerilik, turizm, hukuk, tarih, tarım, eğitim ve alt disiplinleridir.
Çeşitli arayüzler ile farklı tarama ekranları kullanılabilir, SDI (Seçimli Bilgi
Duyurusu=Selective Dissemination of Information ) özelliği ile istenilen
konuda düzenli bilgi alınabilir, kütüphane koleksiyonunun elektronik
ortamda taranabildiği kataloga (OPAC = Online Public Access Catalog)
bağlanılabilir ve yazılımın sunduğu daha pek çok olanaktan yararlanılabilir.
Veri tabanının özellikleri şunlardır78:
 8,211 derginin en yeni sayılarının dizin ve özleri,
 4,648 tam metin (Full text ) dergi,
 6,863 hakemli ( peer review ) derginin dizin ve özleri,
 3,619 hakemli ( peer review ) derginin tam metin makaleleri,
 Orijinal PDF’ler (Taşınabilir Belge Biçimi=Portable Document
Format),
 Taranabilir referanslı makaleler,
 Yayınevleri ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde belirlenen 100
den fazla derginin 1975 yılına kadar eski sayıları tam metin PDF formatında
sunulmaktadır.
 Türkiye'de İngilizce yayınlanan dergiler de veri tabanına
eklenmiştir.
“Business Source Premier (BSP)”, konusunda üretilmiş dünyanın en
kapsamlı veri tabanıdır. İşletme, ekonomi, finans, muhasebe ve ilişkili
disiplinlerdeki binlerce kaynağı tam metin olarak kullanıma sunmaktadır.
Business Week, Forbes, American Banker, Fortune, Harvard Business
Review, Journal of Management ve Academy of Management Review bu
veri tabanında yer alan temel dergilerden bazılarıdır. Veri tabanında aynı
zamanda EIU (Economic Intelligence Unit ) tarafından yayımlanan Country
Reports, Country Profile ve Business Reports gibi yayınlara, WEFA
78
http://www.ebsco.com.tr/veritaban.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009.
245
Mesut KURULGAN
tarafından yayımlanan Country Monitor Reports’a, ICON Group’un
çıkardığı Country Economic Studies ve Country Watch tarafından
yayımlanan Country Reviews gibi yayınlara ulaşmak mümkündür. BSP veri
tabanının başlıca özellikleri şunlardır:
 Taranabilir durumdaki binlerce grafik ve şema,
 NATIVE PDF formatında makaleler,
 1113 hakemli dergi,
 144 monograf,
 1419 adet çeşitli ülkelerin ekonomik raporları,
 3921 endüstri raporları ve yıllıklar,
 528 pazar araştırma raporları,
 Geliştirilmiş Thesaurus yapısı vardır.
Yayınevleri ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde belirlenen en çok
kullanılan 300 derginin 1965’e kadar eski sayıları veya ilk yayın tarihinden
itibaren tam metin olarak veri tabanına eklenmiştir.
“EconLit”, American Economic Association tarafından hazırlanan
veri tabanı, 1969'dan günümüze Journal of Economic Literature, Index of
Economic Articles ve Abstracts of Working Paper’ın “Economics”
içerisinde yer alan bilimsel çalışmaları içerir. Ekonomik teori, para teorileri,
kamu finansmanı, uluslararası ekonomi, ülke raporları, bankacılık, finans
politikaları, sermaye piyasaları, ekonometri, ekonomik göstergeler, çalışma
ekonomisi ve hukuku, nüfus, kent ekonomisi, tarım ekonomisi, endüstri ve
teknoloji konularında yayın yapan 450'den fazla dergideki çalışmaların konu
özetlerini, kitapların içindekiler sayfalarını ve tezler hakkındaki bilgileri
kullanıma sunar. 610.000'den fazla kaydın yer aldığı EconLit veri tabanına,
her yıl 27.000'den fazla yeni kayıt eklenmektedir79.

Thesaurus: Kavram dizin
http://www.lib.gazi.edu.tr/ECONLIT.pdf, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009.
79
246
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
“Global Development Finance (GDF)” veri tabanı ise; 147 ülkeye
ait, 1970-2005 yılları arasını kapsayan istatistiki verileri içerir. GDF Online;
ülkelerin dış borç stoklarını ve bu stokların akışlarını, önemli ekonomik
verileri ve temel borç oranlarını, yeni taahhütlerin ortalama vadelerinin yanı
sıra belli başlı borç oranları, uzun vadeli borçların hangi para birimi
üzerinden olduğu, borç yeniden yapılandırılmasını ve programa göre borç
hizmet tahminlerini içermektedir. Taramalardan elde edilen sonuçlar
daraltılıp genişletilebilir, yıllara göre sıralanabilir, yüzdesel değişimlere göre
görüntülenebilir, grafiğe dönüştürülebilir ve veriler Excel gibi standart
formatlara
aktarılabilir.
GDF
veritabanı
düzenli
aralıklarla
80
güncellenmektedir .
Bazı veri tabanları ise ağırlık olarak tek veya birkaç konuyu
kapsamaktadır. Örneğin, “Agricola” veri tabanı tarım konusunda 300’den
fazla dergiye tam metin erişim sağlamaktadır.
Verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi bilgi-belge merkezlerinin
abone olduğu elektronik veri tabanları dünya çapında ve yabancı dildeki
bilgi kaynaklarını içermektedir. Türkiye’de sosyal bilimler alanındaki ilk
bibliyografik veri tabanı uygulaması 2002 yılında TÜBİTAK’a bağlı Ulusal
Akademik Bilgi Merkezi (ULAKBİM) tarafından yürütülmeye başlanmıştır.
Web'den erişime açık olan Sosyal Bilimler Veri Tabanı (SBVT),
ülkemizdeki sosyal bilimler alanındaki araştırmacılara ilgili ulusal literatüre
hızlı ve etkin erişim sunmayı amaçlamaktadır. Veri tabanı 18 ayrı konu
başlığı altında Türkiye'de yayımlanan süreli yayınları içermektedir. Veri
tabanına giren dergiler uluslararası standartlar ölçüsünde belirlenen "Dergi
Değerlendirme Kriterleri" doğrultusunda "SBVT Komitesi" danışmanlığında
değerlendirilerek seçilmektedir81.
80
81
http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/vt.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009.
http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/sbvt/, Erişim Tarihi: 17 Haziran 2009.
247
Mesut KURULGAN
5.3.4. Diğer Ortamlardaki Bilgi Kaynakları
Bu sınıflamada müzik plakları başta gelmektedir. Plaklar, taş veya
sert plastik yüzeylerin oyularak işlenmesi yöntemiyle ses üretirler. Ayrıca,
içindeki silindire çıkıntılar eklenerek oluşturulmuş müzik kutuları da bu
sınıfa girer. Müzik kutuları olarak adlandırılan bu ortamlardan her biri
sadece bir müzik parçasını seslendirir. Kâğıt ortamdaki kaynaklar yanında
filmsel yüzeyde (optik mikrofiş sistemleri) ve manyetik (ses kasetleri, video
gibi) ortamlarda da bilgi ve belgeler saklanmaya başlanmıştı. En son
gelişmeyse; bilgisayarlara veya başka araçlara takılabilen yongalar üzerinde
bilgilerin bulunabilmesidir82.
6. SONUÇ
Çalışmada ele alınan konunun işleniş biçiminden de kolaylıkla
anlaşılabildiği üzere bilginin önemi ilk çağlardan bu güne hiç azalmamıştır.
Aksine büyük bir hızla artış göstermektedir.
Bilginin üretimi-işlenmesi, depolanması, yayımı günün koşullarına
ve talebe göre teknolojinin sunduğu olanaklara da bağlı olarak
değişebilmektedir. Ancak bu değişiklik karmaşık gibi görünse de kullanıcı
dostudur. Bilgiye duyulan ihtiyaç her alanda hızla büyümektedir. Finansal
piyasalardaki bilgi ihtiyacı günümüzde büyük bir hızda büyüme
kaydetmektedir. Finansal piyasalar toplumun hemen her kesimini kimi
zaman doğrudan kimi zaman dolaylı olarak da olsa ilgilendirmektedir.
Bilgi işlem teknolojisindeki gelişmeler finansal piyasa işlemlerini de
tümüyle bilgisayar ağları üzerine taşıyarak piyasaların küreselleşmesini
kolaylaştırmıştır. Bu nedenle finansal piyasalar dünyadaki hemen her insanı
bir biçimde kendisiyle ilişkili hale getirmiştir. Bu ilişki bir ülkenin yerel
piyasalarındaki sıradan bir gelişmeyi bile küresel anlamda önemli
kılmaktadır.
82
Geray, a.g.e., s. 175.
248
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
İşletmeler açısından da durum çok farklı değildir. Artık sermaye elde
etmek isteyen işletmeler dünyanın her köşesindeki yatırımcıya bilgi sunmak
durumundadır. Üstelik bu bilgi sunumun adil, şeffaf, eş anlı ve devamlı
olması gerekmektedir. Elbette aynı zamanda bilginin hedef kitlenin
ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için hem şekil hem de içerik uygunluğunun
bulunması gerekmektedir. Bu uygunluğun sağlanabilmesi için bir yandan
alan bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak esas olarak bilginin şekil
uygunluğunun sağlanmasında bilginin geçmişten bu güne kadar nasıl bir
gelişme gösterdiğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu sayede bilgiye ilişkin
taleplerin doğru değerlendirilmesi mümkündür. Çalışmanın temel amacı
bilginin tarihsel süreç içinde gösterdiği gelişmelerin ortaya konmasıdır.
Böylelikle küresel anlamda finansal piyasalara ilişkin akademik ve
profesyonel ilginin taleplerine cevap verebilecek bilgilendirmenin biçimine
ilişkin alternatifler konusunda eksik ve yanlış değerlendirmelerin önüne
geçilmesi hedeflenmektedir.
249
Mesut KURULGAN
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Al, Umut ve Bahşişoğlu, Hatice Kübra. “Türkiye’deki Üniversite
Kütüphanelerine Ait Web Sitelerinin İçerik Açısından Değerlendirilmesi”,
Bilgi Dünyası. 1, 2: 2000.
Bahşişoğlu, Hatice. “E-kaynaklar Kullanımının Akademik Çalışmalara
Sağladığı Kolaylıklar”, Akademik Bilişim 2006: BilgiTek IV (09-11 Şubat
2006). Denizli: Pamukkale Üniversitesi, 2006. [Çevrim içi], Elektronik
adres: http://ab.org.tr/ab06/bildiri/133.doc [16 Şubat 2006].
Barutçugil, İsmet. Bilgi Yönetimi. İkinci basım. İstanbul: Kariyer Yayıncılık
İletişim, Eğitim Hi. Ltd. Şti., 2002.
Baysal, Jale. Kütüphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araçlar
Yöntemler. İkinci basım. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Film
Merkezi Matbaası, 1987.
Bensghir, Türksel Kaya. Bilgi Teknolojileri ve Örgütsel DeğiĢim.Ankara:
TODAİE, 1996.
Besen, Haluk. Türkiye’de Gazetecilik, Gazeteler ve Gazeteciler. İstanbul:
İnkılâp Kitabevi, 1997.
Cohen, Laura B. ve Calsada, Matthew M. “Web Accessible Databases For
Electronic Resource Collections: A Case Study and Its Implications”. The
Electronic Library. 21, 1: 2003.
Elliott, Geffrey ve Starkings, Susan. Business Information Technology:
Systems, Theory and Practice. London: Addison Wesley Longman
Limited, 1998.
Erbil, Elif ve Çolakkol, Atlan. “Internet’te Bilgi Arama Stratejileri ve
Bilgiye Erişim”, Bilgi Dünyası. 2, 2: Ekim 2001.
250
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Geray, Haluk. Toplumsal AraĢtırmalarda Nicel ve Nitel Yöntemlere
GiriĢ: ĠletiĢim Alanından Örneklerle.Ankara: Siyasal Kitabevi, 2004.
Guinchat, Claire ve Menou, Michel. Bilgi ve Dokümantasyon ÇalıĢma
Tekniklerine Genel GiriĢ. İngilizce’den çeviren: Sönmez Taner. Ankara:
Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, 1990.
Gupta, Uma. Information Systems: Success in the 21st Century. N.J.:
Prentice Hall, 2000.
Halpin, Terry. Information Modeling and relational databases: From
Conceptual Analysis to logical design. London: Academic Press, 2001.
Kurbanoğlu, S. Serap. “Öğrencilere Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin
Kazandırılmasının Önemi ve Okul Kütüphanecilerinin Bu Alandaki Rolü”.
Bilgi Dünyası, 2, 1: 2001.
Kurulgan, Mesut. “Bilgi Teknolojisinin Üniversite Kütüphanelerinde
Yönetim İşlevleri Üzerine Etkileri ve Türkiye’deki Uygulamaya İlişkin Bir
Araştırma”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Anadolu Üniversitesi SBE,
2004.
Laudon, Kenneth C. ve Laudon, Jane P. Management Information
Systems: Organization and Technology in the Networked Enterprise.
6th Ed., N.J.: Prentice-Hall Inc., 2000.
Levine, John R., Baroudi, Carol ve Young, Margaret Levine. Amatörler
Ġçin Internet. 2. basım. İngilizceden çeviren: Caner Özer.İstanbul: Dünya
Yayıncılık A.Ş., 2000.
Mercado, Heidi. “Library instruction and online database searching”,
Reference Services Review. 27, 3: 1999.
Oktay, Dilek. Kim Korkar Bilgisayardan?: Bilgisayar Sözlüğü. İstanbul:
Pusula Yayıncılık ve İletişim Ltd., 1998.
Olşen, Şemsa. “Internet Üzerindeki Bilgi Kaynaklarının Seçimi ve
Değerlendirilmesi”. Türk Kütüphaneciliği, 13, 3: 1999.
251
Mesut KURULGAN
Öğüt, Adem. Bilgi Çağında Yönetim. 2. basım. Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım, 2003.
Saatçioğlu, Ömür, Özmen, Ömür ve Pınar Süral Özer. “Bilgi Okuryazarlığı
Becerilerinin Geliştirilmesinde Kütüphanelerin Rolü ve Dokuz Eylül
Üniversitesi Uygulaması”, Bilgi Dünyası. 4, 1: 2003.
Szymanski, Robert A. Computers and Information Systems in Business.
Columbus, Ohio: Merrill Pub. Co., 1990.
Şahin, Mehmet. Yönetim Bilgi Sistemi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi,
İİBF, 2002.
Temizel, Fatih, Bayram, Fatih ve Olgaç, Serkan. “İMKB’deki Aracı Kurum
Üye Temsilcilerinin Bilgi Kaynakları Kullanımı Üzerine Bir Araştırma”,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 20: 2008.
Tekin, Mahmut. Meslek Yüksekokulları Ġçin Kalite Güvence ve
Standartlar. İkinci basım. Konya: Günay Ofset, 2006.
Tennant, Roy, Ober, John ve Lipow, Anne G. Internet El Kitabı.
İngilizceden çeviren: Yaşar Tonta ve diğerleri. Ankara: Türk Kütüphaneciler
Derneği, 1996.
Tonta, Yaşar. “Internet, Elektronik Kütüphaneler ve Bilgi Erişim”, Türk
Kütüphaneciliği, C. 10, S. 3. Eylül 1996.
Uçak, Nazan Özenç ve Al, Umut. “Internet’te Bilgi Arama Davranışları”,
Türk Kütüphaneciliği. 14, 3: 317-331, 2000.
Withers, F. N. Kütüphane Hizmeti Standartları: Milletlerarası Bir
Ġnceleme. Çev.: Sönmez Taner, Aysel San. Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, 1988.
Young, Margaret Levine ve diğerleri. Internet: Temel Kullanım Kılavuzu.
İngilizceden çeviren: Mehmet Emin Arı ve Erdal Önder. İstanbul: ALFA
Bas. Yay. Dağ San. ve Tic. Ltd. Şti., 2000.
252
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL
BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM
Yurdadoğ,
Berin
U.
“Enformasyon
Devrimi’nin
Getirdikleri,
Götüremedikleri”. B. Yılmaz (yay. hazl.). Kütüphanecilik Bölümü: 25.
Yıl’a Armağan içinde (s. 71-85). Ankara: Hacettepe Üniversitesi
Kütüphanecilik Bölümü, 1997.
http://books.google.com/books?vid=ISBN0387262849, Erişim Tarihi: 06
Temmuz 2009.
http://burcuaybat.wikispaces.com/file/view/Internet+Tabanl%C4%B1+Kayn
aklarda+Arama+Stratejileri.pdf, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009.
http://kitaplik1.googlepages.com/KTPHANECLKVETARHGELM.doc,
Erişim Tarihi: 04 Haziran 2009.
http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veritbn&kelimesec=199473,
Tarihi: 27 Mayıs 2009.
Erişim
http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_yay%C4%B1nevleri_liste
si (Türkiye) ve http://www.bookweb.co.uk/publisher/list.htm (Dünya).
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~tonta/yayinlar/bursa00/sld007.htm,
Tarihi: 07 Haziran 2009.
Erişim
http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/vt.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009.
http://www.arama-motoru.info/arama-motoru-makaleleri/arama-motorundaarama-stratejileri.html, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009.
http://www.baskent.edu.tr/~msagsan/downloads/Temel_Bilgi_
Teknolojileri_Ara%E7lari_Kutuphane_Kullan%FDmi_2.ppt#278,1,Temel
Bilgi Teknolojileri ve Araçları: Kütüphane Kullanımı Oturum-2, Erişim
Tarihi: 13 Haziran 2009.
http://www.ebsco.com.tr/veritaban.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009.
http://www.firmalarrehberi.gen.tr/ ve http://www.turkiyerehberi.gen.tr/
253
Mesut KURULGAN
http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/info/wos.pdf, Erişim Tarihi: 27 Mayıs
2009.
http://www.lib.gazi.edu.tr/ECONLIT.pdf, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009.
http://www.lib.gazi.edu.tr/yeni/faq.php#elektronik, Erişim Tarihi: 30 Mayıs
2009.
http://www.thomasregister.com, Erişim Tarihi: 29 Mayıs 2009.
http://www.turkpatent.gov.tr/portal/default2.jsp?sayfa=123&konu=1, Erişim
tarihi: 29 Mayıs 2009.
http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/ekual/toplanti/antalya/hast/wos_hast.ppt#2
56,1,ISIWebofKnowledge, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009.
http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/sbvt/, Erişim Tarihi: 17 Haziran
2009.
http://www.unak.org.tr/otomasyon.htm
(Türkiye)
http://www.unak.org.tr/otomasyonyab.htm (Dünya).
ve
http://www.unak.org.tr/turklib.html
http://www.unak.org.tr/yablib.html (Dünya).
ve
(Türkiye)
http://www.yok.gov.tr/content/view/59/111/lang,tr/, Erişim Tarihi: 30 Mayıs
2009.
http://www.yok.gov.tr/content/view/527/222/lang,tr_TR/
254
PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA
YENİ TRENDLER
Yrd. Doç. Dr. Adnan SEVİM
Anadolu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
1. GİRİŞ
Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, muhasebe
bilgi sisteminde bilgi üretme sürecini de etkilemekte ve verilerin toplanması,
işlenmesi ve ilgililere iletilmesinde yeni araçlarla birlikte, paydaşlara doğru,
güvenilir, zamanlı ve ilgili bilgi iletme rekabet üstünlüğü sağlayabilecek çok
önemli avantajlar sağlamaktadır.
Bilindiği gibi muhasebe bilgi sistemi ―işletmenin dili‖dir. İşletme ile
ilgili bilgiler, bilgi kullanıcılarına bir başka ifade ile paydaşlara finansal
raporlar aracılığı ile iletilmektedir. Geleneksel finansal raporlamada iletme
işlemleri kağıt çıktılara alınmış finansal raporlar aracılığı ile belirli bir zaman
geçtikten sonra yapılabilmekteydi. Küreselleşme olgusu, bilgi ve iletişim
teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte ortaya çıkan çeşitli muhasebe
skandalları geleneksel finansal raporlamaya olan güveni sarsmış ve
beraberinde yeni araçlara gereksinimi ortaya çıkarmıştır.
Paydaşlara finansal raporlamaya olan güveninin yeniden
kazandırılabilmesi, sermaye piyasalarında bilgi ve iletişim teknolojilerine
olan yatırımları da artırmaktadır. Özellikle internet, intranet ve ekstranet
altyapısı ile bütünleşen; Elektronik Veri Değişimi (Electronic Data
Interchange-EDI), Finansal Elektronik Veri Değişimi (Financial Electronic
Data Interchange-FEDI), Genişletilebilir Biçimleme Dili (Extensible Markup
Language-XML) ve Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (Extensible
Business Reporting Language-XBRL) teknolojileri alanında yapılan
yatırımlar ve bu alanda kaydedilen gelişmeler sayesinde; günümüzde doğru,
güvenilir ve zamanlı işletme bilgilerine gereksinim duyan paydaşlara
Adnan SEVİM
bilginin iletilmesi ya da paydaşların finansal bilgiye erişmesi, artık büyük
oranda dijital ortamda gerçekleşmektedir. Özellikle internetin gelişmesi ile
birlikte, işletmelerde bilgi üretme süreci ve bilginin iletilmesi nerdeyse
gerçek zamanlı hale gelmiştir.
Bu teknolojiler sayesinde paydaşların finansal bilgilere dijital
ortamda ulaşabilmesi; bilgilerin doğruluğu, güvenilirliği ve zamanlı
olmasının yanında, bilgiye ulaşma maliyetinde çok önemli avantajlar
sağlamakta; bu bilgilerin yatırımcılar ve diğer paydaşlar tarafından analiz
edilmesinde de büyük esneklik ve avantajları beraberinde getirmekte ve
rekabet üstünlüğü sağlamaktadır.
Bu çalışmada paydaş kavramı ele alındıktan sonra, günümüzde
paydaşlara finansal raporlamada temel yapı taşlarını oluşturan ve geçmişten
günümüze kullanılmakta olan teknolojiler ile özellikle internet, intranet ve
ekstranet altyapısının gelişmesi ile birlikte yaygınlaşan ve bugünkü trendi
oluşturan; Elektronik Veri Değişimi (Electronic Data Interchange-EDI),
Finansal Elektronik Veri Değişimi (Financial Electronic Data InterchangeFEDI), Genişletilebilir Biçimleme Dili (Extensible Markup LanguageXML), Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (Extensible Business
Reporting Language-XBRL) konuları ele alınmaktadır.
2. PAYDAŞ KAVRAMI
En genel anlamıyla paydaş; bir ortaklık ya da mal üzerinde payı olan
kimse ya da hissedar olarak tanımlanabilir1.
İşletmecilik açısında ise, işletmenin katma değerine ortaklaşa ve
bütünleşik bir şekilde katkıda bulunan taraflar, ―paydaş” olarak ifade
edilebilir.
Bununla birlikte paydaş, kuruluşun ürün ve hizmetleri ile ilgisi olan,
kuruluştan doğrudan veya dolaylı, olumlu ya da olumsuz yönde etkilenen
kişi, grup veya kurumlardır şeklinde tanımlanabilir2.
Özetle, işletmenin faaliyetlerinden, politikalarından ve kararlarından
dolaylı ya da dolaysız bir şekilde etkilenen ya da bu faaliyet, politika ve
kararları etkileyen kişi ya da kuruluş gibi çıkar sahipleri paydaş olarak ifade
edilebilir.
1
2
http://sozluk.turkcebilgi.com/nedir/payda%C5%9F (E.T.: 20.08.2009)
www.mersin.edu.tr/strateji_planlama/.../suleyman_degirmen.ppt (E.T.
256
20.08.2009)
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
Bu açıklamalar çerçevesinde paydaş kavramı, aşağıdaki gibi üç başlık
altında toplanabilir:

İç paydaşlar: İşletmenin çalışanları, yöneticileri ve bağlı olduğu
diğer birimler v.b.

Dış paydaşlar: İşletme faaliyetleriyle ilişkisi olan kamu ve özel
sektör kurum ve kuruluşları, işletmeye girdi sağlayanlar, sendikalar,
sermaye piyasası ve işletme ile ilgili sektör birlikleridir.

Müşteriler: Kuruluşun ürettiği mal ve hizmetleri alan, kullanan ya
da bunlardan yararlanan kişi, grup ya da kurumlardır.
Müşteriler dış paydaşlar başlığı altında ele alınabilir. Bu açıdan
bakıldığında işletmenin paydaşlarını ―iç paydaşlar” ve ―dış paydaşlar”
olarak iki grup altında toplamak mümkündür. Aşağıdaki Şekil 1‘de
İşletmenin iç ve dış paydaşları görülmektedir3.
Aşağıdaki Şekil 1‘de de görüldüğü gibi, hissedarlar işletmeye
finansal sermaye sağlamaktadır. Çalışanlar işletmeye işgücü ve emek,
yöneticiler de beşeri sermaye sağlayarak ve kendilerini işletmeye
bağlayarak, sermayelerinin karşılığını beklemektedirler. Tedarikçiler
bilgilerini tüketicilerin aradığı yeni teknolojilere uygular ve müşterilerinin
gereksinimlerine kısa sürede cevap vermeye çalışmaktadırlar. Müşteriler,
işletmenin ürün ve hizmetlerine güven duyarlar ve marka sadakati ve itibar
yaratırlar. Toplumlar, ödedikleri vergilere karşılık elde ettikleri fiziksel ve
yasal alt yapı ile işletmelerine çok önemli bir katkı sağlamaktadırlar.
Hükümetler, işletmelerin belli yasalar, yönetmelikler, prosedürler, ve
tüzükler çerçevesinde iş yapmalarını sağlayan istikrarlı bir yasal çerçeve
sunarlar. Sendikalar işveren ve iş gören arasındaki ilişkileri düzenleyerek,
sağlıklı bir platforma oturtmakta ve çalışma barışını sağlamaktadır. Diğer
paydaşlar da, yukarıda açıkladığımız paydaş grupları dışında kalan ve
işletmeye doğal sermaye sağlayan paydaşları ifade etmektedir.
3
www.yontemresearch.com (E.T.:10.07.2009)
257
Adnan SEVİM
Şekil 1: İşletmenin İç ve Dış Paydaşları
Finansal
Sermaye
Kanun,
Tüzük v.b.
Emek,
İşgücü
Hissedarlar
Hükümetler
Çalışanlar
Doğal
Sermaye
Diğer
Paydaşlar
Yöneticiler
İŞLETME
Müşteriler
Sendikalar
Toplum
Sadakat
Beşeri
Sermaye
İşgören
İlişkileri
Tedarikçiler
ve İtibar
Tedarik
ve
Teknoloji
Sadakat
ve İtibar
Bu model, işletmenin faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi
ve rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Bir
başka ifade ile işletmeden paydaşlara, paydaşlardan da işletmeye gerek
fiziksel, gerek finansal ve gerekse de veri ve bilgi akışının sağlıklı bir şekilde
sağlanması gerekmektedir.
1980‘lerde, paydaş yönetimi, strateji oluşturmada ve kurumların
yönetiminde finansal alan - dışı paydaşların işletmeler tarafından tanınması
gereksinimini tanımlıyordu. 1990‘larda ise odak, paydaşları hesaba katmanın
bir sonraki aşamasına, dahil etme aşamasına kaydı. Yani, işletmelerin
faaliyetlerinden etkilenen tüm taraflarla ilişki kuruldu ve insan hakları, iklim
değişikliği, eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve teknolojide yeni trendler vb.
konuları giderek önem kazanmıştır4.
Günümüzde, paydaş kavramının ortaya çıkmasından yaklaşık yirmi
yıl sonra, paydaş yönetişimi tanıma dahil oldu. Paydaş yönetişimindeki
4
www.yontemresearch.com (E.T.:10.07.2009)
258
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
temel amaç, tüm kilit paydaşların taleplerini dengeleyerek kararlar
alınmasını sağlayacak bir bilgi sistem kurmaktır. Paydaş yönetişimi,
etkilenen tarafların, geçici ve görece pasif oyuncu oldukları ilk aşamadan,
ikinci, daha sistematik, iki yönlü diyalog aşamasına ve üçüncü, resmi
yönetişim yapılarına ve bilgi sistemleri ile entegrasyon aşamasına
yükselmelerini temsil eder5.
İşletmelerin fiziksel ve finansal kaynakları sağlaması ve paydaşları
mutlu edebilmesi için doğru, güvenilir ve zamanlı veri ve bilgilere
gereksinim duyulmaktadır. İşletmenin ve paydaşların sağlıklı kararlar
alabilmesi amacıyla, taraflar için finansal raporların önemi yadsınamaz. Bu
amaçla, işletmede üretilen finansal bilgilerin paydaşlara iletilmesinde
finansal raporlamada yeni trendler olarak nitelendirebileceğimiz ve ileride
açıklayacağımız bilgi ve iletişim teknolojilerinin iyi bilinmesi ve
kullanılması gerekmektedir.
3.
PAYDAŞLARA
FİNANSAL
KULLANILAN TEKNOLOJİLERİN
GELİŞİMİ
RAPORLAMADA
TARİHSEL
1960‘larda büyük işletmeler, yasal zorunlulukları karşılamaya
yönelik olarak veriyi ilk defa kullanmaya başlamışlardır. Bu verilerin
işlenmesi oldukça maliyetliydi ve insan eliyle yapılması yeterli gelmiyordu.
Muhasebe bilgi sisteminin ürettiği finansal bilgilerin büyük hacimli olması
ve sürekli tekrarlayan bir yapıya sahip olması nedeniyle, otomasyona
geçmeyi zorunlu hale getirmişti. İlk muhasebe yazılımları, ana sistem
bilgisayarlarda çalışabilecek şekilde hazırlanmıştı.
Bütün bunların doğal bir sonucu olarak da, ilk ana bilgisayar
üreticisi olan IBM ve diğer bilgisayar kuruluşları, bilgisayar dünyasına
hakim olmuşlardı. İlk anasistem (mainframe) bilgisayarları, ferrit çekirdek
hafızalar nedeniyle çok büyük, biçimsiz ve hantaldı. İşlemci bölümü ise ana
sisteme yerleştirilmişti. Ana sistemler, pek çok kullanıcıya hizmet
vermekteydi ve veriler toplu (batch) olarak işleniyordu. Kullanıcılar, hafızası
olmayan terminalleri kullanarak ana bilgisayarlara veri girişi yapıyordu.
İşleyiş, öncelik ve uzunluğuna göre yapılıyordu. Ana sistemler, yüksek
düzeyde güvenlik ve güvenilirlik sağlıyordu. Digital Equipment
Corporation‘ın öncülüğünü yaptığı mini bilgisayarların da benzer yetenekleri
vardı. Bunlar, daha küçük olmakla birlikte, güç olarak biraz daha zayıftı.
5
www.yontemresearch.com (E.T.:10.07.2009)
259
Adnan SEVİM
Günümüzde, ana sistemler ile mini bilgisayarlar arasında fark çok az olsa da,
kullanım amaçlarına göre bazı özellikler bakımından farklılıklar vardır6.
Anasistem ya da mini bilgisayarlar üzerindeki ilk muhasebe
yazılımları; Assembler, FORTRAN, RPG ve COBOL gibi programlama
dilleri ile yazılmıştır. Veriler, anasistemin indeksli dosya organizasyonu
yapılarında ya da karışık formatlı düz dosyalarda saklanıyordu. Daha
sonraları veritabanı uygulamalarının gelişmesi ile birlikte, hiyerarşik ya da
ağ tipi uygulamalar başlamıştır. Belli sorunları çözmek amacıyla, muhasebe
bilgi sistemi yazılımları genellikle, işletme içindeki programcılar tarafından
geliştiriliyordu. İşletmelerin kendi programcıları tarafından hazırlanan bu
yazılımlar, bazen mevcut olanlardan uyarlanıyor ve ticari programcılar
tarafından da pazara sunuluyordu. Bu sistemlere yönelik talep arttıkça,
programlar değişikliğe uğruyor ve güncelleniyordu. Genellikle bu
programlarda ihtiyaçlara yönelik değişiklik, bakım ve güncellemeye yönelik
planlama yapılmamaktaydı. Sonuç itibariyle bu sistemler, önemli ölçüde
değiştirilemeyen ve esnek olmayan yapıdaydı7.
Bu yazılımlardan bazıları günümüzde de birçok özel ve kamu kurum
ve kuruluşu tarafından kullanılmakta ve ―geleneksel sistemler” olarak
adlandırılmaktadır. Bu ifade, genel kabul görmüş ve standartlaşmış bir ifade
değildir. Ancak, özellikle ikinci ve üçüncü kuşak yazılım dillerinin
kullanıldığı ve ana sistem temelli eski donanım ve yazılım teknolojisine
dayanan bilgisayar sistemlerinin kullanılması anlamına gelmemektedir.
İnternetin gelişimi, 1990‘lı yıllarda geliştirilen DOS ve Windows temelli
bazı yazılımların da modasının geçmesine neden olmuştur. Bu dönemde
geliştirilen yazılımlar internetin yarattığı etki nedeniyle, günümüzde bile
geleneksel sistemler olarak anılmaktadır. Günümüzde yeterli finansal güce
ve potansiyele sahip olmayan birçok işletme, bu geleneksel yazılımları
kullanılmaya devam etmektedir. Bu gün bile geleneksel sistemler,
işletmelerdeki bazı temel uygulamaları gerçekleştirmekte ve sorunları
çözmeye çalışmaktadır. Ancak kritik bazı uygulamalarda kullanılan bu
sistemlerde ortaya çıkabilecek sorunlar ise felakete neden olabilmektedir8.
Aşağıdaki Şekil 2‘de Paydaşlara finansal raporlamada kullanılan
teknolojilerin tarihsel gelişimi yer almaktadır9.
6
Astutosh Deshmukh, Digital Accounting: The Effects of the Internet and
ERP
on Accounting, IRM Pres, Hershey, 2006, pp.15-27.
7
Deshmukh, a.g.e., p.16.
8
Adnan Sevim, Dijital Muhasebe, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1903,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, No: 208, Eskişehir, 2009, ss.119-135.
9
Deshmukh, a.g.e., p.16.
260
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
Şekil 2: Paydaşlara Finansal Raporlamada Kullanılan Teknolojilerin Tarihsel
Gelişimi
Yaklaşık
Zaman
Periyodu
1960–‘75
1975–‘85
1980–‘90
Bilgisayar Türü
Ana Sistem
Mini Bilgisayar
Donanım ve Yazılımlarının Özellikleri
 Merkezi işlem birimi (zeka, intelligence);
programlanamayan uç birimler; ve toplu işlem
modu; Grafik Kullanıcı Arayüz (GUI) desteği yok
 Düz dosyalar ya da indeksli dosya organizasyonu
 Hiyerarşik ya da ağ veri tabanları
 Yüksek işlem kapasitesi
 Çok sayıda kullanıcı desteği

Mikro Bilgisayar 
Yerel Alan Ağları 


Ağ üzerinden paylaşılan hafıza
Dosya paylaşım yapısı
İndeksli dosya organizasyonu
Sınırlı işlemci kapasitesi
Sınırlı kullanıcı desteği
 Desteklenen PC, mini ve anasistem bilgisayarların
karışımı
 Ağ üzerinden paylaşılan hafıza
 İstemci-Sunucu (Client-Server) Mimarisi
Mimarisi
 İlişkili veritabanı sistemleri
Yerel Alan Ağları  Veritabanları merkezileştirilebilir ya da başka
kullanıcılara yetki dağıtılabilir
Geniş Alan Ağları
 Yüksek işlemci kapasitesi
 Çok sayıda kullanıcı desteği
İstemci-Sunucu
(Client-Server)
1988–‘95
>1995
 Desteklenen PC, mini ve anasistem bilgisayarların
karışımı

Ağ üzerinden paylaşılan ya da merkezi hafıza
İstemci-Sunucu
Yerel Alan Ağları  İstemci-sunucu yapısı ve tarayıcı-sunucu yapısı
 İlişkisel veritabanları, çok boyutlu veritabanları,
nesnel veritabanları (object-oriented databases)
Tarayıcı-Sunucu
 Veritabanları, merkezileştirilebilir ya da başka
Internet ve www
kullanıcılara yetki dağıtılabilir.
 Esnek işlemci kapasitesi
 Çok sayıda kullanıcı; dünya çapında (world wide)
kullanıcı
261
Adnan SEVİM
Öte yandan, bu sistemlerin devamlılığında, sürdürülebilirliklerinin
pahalı olması, destek veren teknoloji firmalarının yatırım yapmaması, eski
donanımların ve diğer araçların pahalı olması v.b. nedenlerden dolayı
faaliyetler ve hizmetlerle ilgili sorunlar ortaya çıkabilmekte ya da mevzuatla
ilgili yeni düzenlemeler sorun yaratabilmektedir. Bütün geleneksel
sistemlerin değiştirilmesi zorunlu değildir. Ancak, geleneksel sistemlerde
zamanı gelen değişikliklerin, en azından sorunların çözülmesi ve mevzuatsal
gereksinimleri karşılayacak düzeyde güncellenmesi gerekmektedir.
Esas itibariyle, geleneksel sistemlere hitap etmede iki yaklaşım
vardır. Birinci yaklaşımda; özellikle yeni bir yazılım paketinden faydalanan
örgütler, yeni bir yazılım paketine ve/ya da bir donanım platformuna geçer.
Bu geçiş, aşamalı bir geçiş ya da eski sistem terk edilerek doğrudan yeni
sisteme geçiş şeklinde olabilir. Her iki geçişin de kendine göre önemli başarı
ve başarısızlıkları ortaya çıkabilmektedir. İkinci seçenek ise, mevcut
geleneksel sistemin uzmanlarca gözden geçirilerek, yenide yapılandırılması
ve modernize edilmesidir. Bu modernizasyon yöntemlerinde kullanılan farklı
teknikler arasında; eski yazılım kodlarının yeni dilde yeniden yazılması,
mevcut verilerin mevcut donanım platformuna aktarılması, uç kullanıcılar
için web sorgulama olanaklarının eklenmesi yoluyla geleneksel sistemlerin
genişletilmesi ya da tüm tekniklerin kombinasyonu şeklinde
olabilmektedir10.
1980‘lerde, uzman kişilerle birlikte daha alt düzey kullanıcılara da
hitap eden mikrobilgisayarlar sahneye çıkmıştır. Kişisel Bilgisayarlar
(Personal Computer-PC) olarak adlandırılan bu bilgisayarlar, bilgi
teknolojisi alanında lider güçlerin tekellerini kaybetmesi açısından önemli
bir değişim olmuştur. Bu dönemde, herkes ―Bilgi Teknolojisi‖ni
anlayabiliyor ve kullanabiliyordu. Kişisel bilgisayarlar daha sonra
birbirlerine bağlandılar ve böylece kurulan PC ağlarının sayısı da giderek
artmıştır.
Başlangıçta, ağlar, LAN olarak kuruluyordu. LAN‘lar; bina, kampus
ve işletme şubeleri gibi sınırlı bir coğrafi alandaki kullanıcılara hizmet
veriyordu. Bu ilk Yerel Alan Ağları (Local Area Network-LAN); Novell
Netware, IBM PC Network ve Microsoft LAN Management sistemleri
üzerinden hizmet vererek, dosya paylaşımına da olanak sağlıyordu. Genel
olarak, güçlü bir bilgisayar, bir dosya sunucusu görevi görüyor ve diğer ağ
üzerindeki bilgisayarlar da bu sunucu ile iletişime geçebiliyordu. Dosya
sunucusu, dosyaları paylaşılan ortak bir alandan kendi bilgisayarına
10
Sevim, a.g.e., s.123.
262
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
indirdikten sonra veriyi işleyerek yeniden paylaşılan ortak alandaki sunucuya
yüklemekteydi11.
O dönemlere muhasebe verileri, genellikle indeks sıralı erişim dosya
yapısı ya da karmaşık bilgi işlem faaliyetlerini yerine getirebilen, veriye hızlı
bir şekilde ulaşabilen ve güncelleyen, aynı zamanda etkileşimli bir veri
tabanı motoru olan Pervasive Software‘s Btrieve motoru kullanılarak
depolanmaktaydı. Veriler, tablolar halinde tutulmaktaydı. Ancak; Btrieve,
tablolarla ilgili bilgiyi sağlamıyor, girilen veriyi doğrulamıyor ya da
biçimlendiremiyordu. Bu işlevler, genellikle başka bir uygulama tarafından
gerçekleştirilmekteydi. Bu durum, Btrieve‘yi ilişkisel veritabanlarından
farklı kılan önemli bir özellikti. Günümüzde de Btrieve, alt düzey muhasebe
yazılımları için bir seçenek konumundadır. Ancak ilişkisel veri tabanı
araçlarının yaygınlaşması ve maliyetlerin düşmesi nedeniyle, genel eğilim
daha çok ilişkisel veri tabanları (MS SQL, Access, Oracle v.b.) yönündedir.
İlk dönemlerde çok az sayıda muhasebeci GUI‘yi ve Windows
ortamını tam anlamıyla tanıyabilmişti. GUI, ekran üzerinde yalnızca renk ve
grafiklerin kullanılması demek değildir. Windows geliştirilmeden önce
geliştirilen muhasebe yazılımları, kendi arayüz sürümlerini de
oluşturmuşlardı. Dolayısıyla, giriş çıkış ekranları, standart değildi;
programlamaya önemli kaynaklar harcanmaktaydı ve kullanıcı eğitimleri
maliyetli ve zordu.
Windows‘un piyasaya sürülmesiyle birlikte, muhasebe yazılımı
yapan programcıların; ucuz, tutarlı ve standart arayüzler oluşturmalarına
olanak sağlanmış oldu. Programcılar, artık ürünün işlevselliğini artırma
üzerine yoğunlaşabiliyorlar ve kullanıcıların eğitimleri de kolaylaşıyordu.
Muhasebe bilgi sistemleri ve dokümanlar, doğası gereği yevmiye defteri,
büyük defter, mizanlar ve finansal tablolar gibi hiyerarşik bir süreçten
oluşmaktadır. GUI, hiyerarşik bir yapıda olan muhasebe sürecinin etkin bir
şekilde yönetilebilmesine olanak sağlıyordu. GUI özellikleri gereği, kağıt
dokümanların bütünüyle kopyalanmasını sağlamakta ve veri girişlerinin çok
daha kolay yapılmasına olanak sağlamıştır. Bu konu ile ilgili belki de en
önemli gelişme, iç kontrollerin doğrudan ekran üzerinden yapılabilmesi
sonucunda hataları minimuma indirgenmesiydi.
Windows ortamı,
geleneksel sistemlerde oldukça zayıf olan üst düzey veri iletme, analiz ve
sunum işlevlerini geliştirmiştir. Windows‘daki dinamik bağlantı, nesne
gömme ve bağlama özellikleri farklı yazılım ürünlerinin birlikte
çalışabilmesine de olanak sağlamıştır. Bu özellikler sayesinde bütün
11
Sevim, a.g.e., s.123-124.
263
Adnan SEVİM
uygulamalar standart hale gelmiş ve yeni nesil yazılımlarda yaygın olarak
kullanılmaya başlanmıştır.
Microsoft Windows işletim sistemi ile aynı dönemde piyasaya
sürülen ―İstemci-Sunucu (Client-Server) Mimarisi” de oldukça yaygın bir
kullanım alanı bulmuştur. Bu sayede temel PC çağının dosya-paylaşım
yapısının yerini, kısa bir süre içinde istemci-sunucu mimarisi almıştır.
İstemci-sunucu mimarisi, tedarikçiye özel bir platforma dayalı olarak hizmet
sunmaktaydı. Burada ―sunucu‖ hizmet sağlayıcı; ―istemci” de hizmet alan
taraf olarak ifade edilmektedir. Bu mimaride; bir ya da daha fazla anasistem,
PC ya da mini bilgisayar, merkezi dosyaları üzerinde bulunduran bir sunucu
görevi görür. İstemci ise, sunucudan genellikle ağ yoluyla hizmet almak
isteyen herhangi bir bilgisayar olabilir.
Günümüzde dosya sunucusunun yerini ise, İlişkisel Veri Tabanı
Yönetim Sistemi (Relational Database Management Systems-RDBMS)
sunucusu almıştır. Bu sistem, tüm dosyaları paylaşmak yerine, yalnızca
sorgulama ve sorgulamaya verilen yanıtları paylaşmaktadır. Sorgulamalar,
genellikle, Yapısal Sorgulama Dili (Structured Query Language- SQL)‘in bir
formu kullanılarak ortaya çıkarılır. Bu mimaride, uygulamalar, hem sunucu
hem de istemci üzerinde çalışmaktadır. Yeniden şekillendirilebilir ve esnek
bu mimari, çok sayıda kullanıcıya hizmet verebilmekte ve oldukça büyük
miktarda veriyi de hızlı bir şekilde transfer edebilmektedir. Ayrıca, istemcisunucu mimarisinde bilgi alışverişi, genellikle Grafiksel Kullanıcı Arayüzü
(Graphical User Interface-GUI) aracılığıyla yapılmaktadır12.
İnternet ve www‘nin yaygınlaşması ile birlikte gelecekte
uygulamalara yön verecek bir paradigma ortaya çıktı. Buna bağlı olarak
muhasebe yazımlarının işlevselliği, e-ticaret olanaklarını da içerecek şekilde
genişletilmiştir. Bu durum, temelde istemci-sunucu mimarisinin bir uzantısı
olan
―Tarayıcı-Sunucu (Browser-Server)‖
mimarisini
daha
da
13
yaygınlaştırmıştır . Bu tür uygulamalarda; sunucuya, internet üzerinden
grafik tarayıcı yoluyla ulaşılabilmekte ve veriler indirilebilmekte ve
yüklenebilmektedir.
İnternet üzerinden ulaşılabilen sunucu, web sunucusu olarak
adlandırılır. Bu web sunucu, uygulama yazılımı ve veritabanı katmanı ile
istemciler arasında yer almaktadır. Web sunucusu, çeşitli internet
protokolleri kullanarak gelen ve giden mesajları ele almaktadır. Uygulama
12
13
Deshmukh, a.g.e., pp.19-23.
www.browsersoft.com/about.shtml/ (E.T.:12.10.2008)
264
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
ve veritabanı sunucuları da, standart işlevlerini yerine getirmektedirler.
Başka bir ifadeyle web sunucusu, web ile ilgili hizmetleri sağlamaktadır14.
Tarayıcı-sunucu mimarisi, çok çeşitli e-ticaret özelliklerinin ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bu özellikler sayesinde internet üzerinde, web
mağazaları oluşturulabilmekte ve müşteriler bu mağazalara 7/24
ulaşabilmektedir. Müşteriler ve tedarikçiler, kendilerine verilen yetki ile
işletme
ağına
bağlanabilmekte
ve
self-servis
özelliklerden
yararlanabilmektedir. Dolayısıyla, talep ve tedarik zincirleri, sürekli olarak
birbirine bağlı kalmakta, gerçek zamanlı ve sürekli bir şekilde iletişime
geçebilmektedirler.
Çalışanlar, bilgi edinmek amacıyla işletme veritabanlarına
erişebilmekte, duyuruları ve ilanları takip edebilmekte, e-postalarını
açabilmekte, seyahatte iken seyahat ve diğer harcamalarını girebilmekte,
müşterilerden siparişleri alabilmekte ve aldıkları çek senet v.b. girebilmekte
ve üretim planlama programlarını inceleyebilmektedirler. Tarayıcı sunucu
mimarisi ile yapılabilecekler tabi ki yukarıda sıralananlar ile sınırlı değildir.
Bu olanakların listesini uzatmak mümkündür.
Tarayıcı-sunucu mimarisinin gelişmesi ile birlikte dünya çapında
faaliyet gösteren birçok yazılım firması da yazılımlarını bu yeni platforma
uyarlamış ya da taşımışlardır. Dünya çapında en yaygın kullanıma sahip
ERP tedarikçisi olan SAP yazılım firması da SAP R/3 ürününü istemcisunucu mimarisine göre tasarlamıştır. ERP sistemleri, muhasebe, finans,
üretim, insan kaynakları, satış ve dağıtım gibi farklı işlevlere sahip sistemleri
birbirine bağlayarak, işletmenin bütününe hitap edebilecek uygulamalar
sunmaktadır. ERP sistemleri, esas itibariyle, bir takım ticari yazılım paketleri
kullanarak, tüm departmanları ve işlevleri ile birlikte bütünleştirmektedir.
Bir başka ifade ile ERP sistemleri, çok miktarda veriyi depolamak için
İlişkisel Veri Tabanı Yönetim Sistemi Yazılımlarını (RDBMS) ya da veri
ambarlarını kullanmakta, istemci-sunucu, tarayıcı-sunucu ve ilgili yapılara
bağlı kalmakta ve Grafiksel Kullanıcı Arayüzü (GUI) ile iletişim olanağı
sağlamaktadır. Dünya çapında önemli ERP tedarikçisi firmalar; Oracle,
Microsoft, PeopleSoft, Sage, J.D. Edwards, Lawson, Navision,
GreatPlaints/Solomon, Invensys (Baan), IFS15
olarak sayılabilir.
Türkiye‘deki önemli ERP tedarikçisi firmalar ise; Logo, Likom, Netsis, IAS
v.b.‘dir16.
14
15
16
Sevim, a.g.e., s.128.
http://muhasebemerkezi.marmara.edu.tr/ (E.T.: 11.11.2008)
Sevim, a.g.e., s.129-130.
265
Adnan SEVİM
SAP R/3 sistemini destekleyen başlıca veritabanları; IBM DB2,
Oracle, Informix ve Microsoft SQL‘dir. SAP R/3, veritabanı sunucusunda
veritabanı yapısını tarif eden üst veriyi (metadata), ana veriyi (master data)
ve işlem verisini (transaction data) depolamaktadır. The Advanced Business
Application Programming (ABAP) dili, depolanan bu tip verileri
tanımlamak, değiştirmek, silmek v.b. amaçlarla kullanılabilmektedir. Bu tür
uygulama sunucuları, Uniplexed Information and Computing System
(UNIX), Virtual Memory System (VMS) ve Windows New Technology
(NT) v.b. işletim sistemlerinde çalışabilmektedir.
İş Mantığı (Business Logic), uygulama sunucularında çalışmaktadır.
Bu tür sunucular ayrıca; kullanıcı iletişim hizmeti, iş mantığı kullanılarak
veri girişi, veri tabanı güncellemeleri, sıralama, şifreleme, nesnelerin
kontrolü, arka plan uygulamaları, veri transferi, mesaj koordinasyonu, ağ
geçidi (gateway) hizmetleri, kuyruklama (spooling) işlemleri, uygulama
yazılımları ile iletişim kontrolü, yazdırma, sorgulama v.b. hizmetleri de
yerine getirmektedir.
Veritabanı, uygulama ve sunum katmanları, genellikle farklı
sistemlerde çalışabilmeleri nedeniyle çeşitli ağları ve ağ protokollerini
desteklemektedir17.
Sunum katmanı, kullanıcıların veriye erişmek, uygulamaları
başlatmak ve veriyi görüntülemek için çalıştırdıkları bir arayüz olan SAP
GUI‘den oluşmaktadır. Bu GUI, SAP R/3‘ün farklı platformlarda
çalışabilmesi için oldukça iyi bir olanak sağlar. SAP R/3 sistemi, çok
karmaşıktır ve teknik bir konu gibi görünmesine karşın, burada yapacağımız
açıklamalar ERP yazılımlarının dijital ortamda istemci-sunucu ya da
tarayıcı-sunucu mimarilerinde nasıl çalıştıklarının anlaşılması bakımından
büyük önem arz etmektedir.
Uygulama Hizmet Sağlayıcıları (Application Service ProvidersASP), günümüzde ERP yazılımlarının tedarikini bütünüyle yeni bir yöntemle
geliştirmek amacıyla tarayıcı-sunucu mimarisini kullanmaktadır. ASP‘ler,
merkezi hizmet yoluyla bir yazılım uygulamasını hizmete sunar, yönetir,
internet üzerinden erişime olanak verir ve bu erişim karşılığında bir
ücretlendirme yapılır. Bu ifadeler ASP‘lere ilişkin çok temel açıklamalardır.
Günümüz dinamik bilgi teknolojileri dünyasında, ASP başlığı
altında oldukça geniş yelpazede hizmet ve bilgi ile karşılaşılabilir. Bu
hizmetler, yalnızca kullanıcıya internet bağlantısı ve basit bir tarayıcı
17
Deshmukh, a.g.e., pp.24-25.
266
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
sayesinde veri girme ve raporları görüntüleme olanağı sağlayan HTML
tabanlı bir sistem değil, aynı zamanda istemci tarafındaki bilgisayar işlevini
bir uç birim haline getiren, bütünüyle ASP tarafından sunulan ve yönetilen
uygulamaları da içermektedir. Ancak burada uç birimdeki istemci
(kullanıcı), ekranları kendisine verilen yetki çerçevesinde görebilmekte ve
kullanılabilmektedir18.
Bu tür uygulamaları gerçekleştirebilmek için yazılımı işletmede
herhangi bir bilgisayara kurmak yeterlidir. İnternet bağlantısı olan istemciler
için ise herhangi bir yükleme işlemine gerek yoktur. İstemciler, sunucu
bilgisayara bağlanarak çalışabilirler. Bu tür uygulamalarda, istemciler için
zaman ve mekan kavramları önemsizdir. İstenilen herhangi bir yerden
herhangi bir zamanda programla bağlantı kurulup, çalışmak mümkün
olabilmektedir. Yeni nesil teknolojiler tedarikçi firmalar tarafından internet
aracılığıyla sürekli güncellendiğinden, bu teknolojiler ile entegrasyon sürekli
mümkün olabilmektedir. ASP‘lerde veri tabanı, sunucu güvenliği ve arayüz
güvenlikleri ayrı ayrı sağlandığı için Windows tabanlı yazılımlara göre
güvenlik düzeyi daha yüksektir. Veriler sunucuya depolandığından
yedekleme yalnızca ―yedekle‖ tuşuna basıldığında otomatik olarak
yapılabilmektedir19.
İşletmelerde hayati kaynakları tüketen muhasebe yazılımlarının
yönetimi en önemli sorunlardan birisidir. Kurma, ayarlama, eğitim,
güncelleme, devamlılık, güvenlik ve yedekleme gereksinimleri, küçük
işletmeler için zor olabilmektedir. Küçük işletmelerin bu konularda uzman
kişileri istihdam etmesi genellikle zor ve maliyetlidir. Küçük ölçekli
muhasebe yazılım tedarikçilerinin muhasebe programı ile birlikte sunduğu
ek yazılımlardaki, veri tabanı yazılımı yeterli olmayabilir ya da bazı
özellikler yetersiz kalabilmektedir. ASP‘ler, web tabanlı muhasebe yazılımı
ile küçük ve orta ölçekli işletmeler için uygun maliyetli bir çözüm sunarak,
diğer olumsuzlukları da giderebilmektedir. Bu nedenle yazılım firmaları,
çözümlerini artık web tabanlı ve bunu ―online muhasebe‖ olarak sunma
yönünde faaliyet göstermektedir. Bu tür uygulamalarda; veriler ve uygulama
yazılımı kullanıcıların bilgisayarlarında yer almaktadır. Ancak web modülü
verileri web‘e aktarmak amacıyla devreye girmektedir. Online kullanıcılar,
web tabanlı verilere uygun yetki ve doğrulanmış kimlikle ulaşabilmektedir.
Önceden tanımlanan eşleme (senkranizasyon) aralıkları, web verisi ve
masaüstü verisi (desk data) senkronize edilir ve verinin birleştirilmiş yeni
şekli oluşturulur.
18
19
Sevim, a.g.e., s.133-134.
http://ilan.elookat.com/ (E.T.: 16.11.2008)
267
Adnan SEVİM
Günümüzde dijital muhasebe uygulamalarında; bağımsız
bilgisayarlar, istemci-sunucu mimarisi, tarayıcı-sunucu mimarisi ya da
internet gönderimi (delivery) yaklaşımları yaygın kullanıma sahiptir. Dijital
muhasebe yazılımları, pek çok işletim sistemi ve ağ için yazılmış olup,
birçok programlama dilini kullanmakta ve yine bir çok veritabanını
desteklemektedir. En çok kullanılan işletim sistemi, Windows NT ve bunun
daha sonra geliştirilmiş başarılı diğer jenerasyonlarıdır. Diğer yaygın işletim
sistemleri ise; Linux, UNIX‘in varyasyonları ve Novell Netware‘dir. Ayrıca,
bunların yanında çok az sayıda muhasebe yazılımı, Macintosh ve IBM
Operating System 2 (OS/2) platformunda da kullanılabilmektedir. Muhasebe
bilgi sistemlerinin odağındaki veritabanları ise; Btrieve, Pervasive SQL,
Microsoft SQL, Microsoft Access, Informix, IBM DB2 ve Oracle ‗dan
oluşmaktadır. Bu veri tabanlarının çoğu da, İlişkisel Veri Tabanı modelinin
temsilcileridir. Günümüzde; Visual Basic, Visual FoxPro, C, C++, JAVA gibi
programlama dilleri, diğer nesnel (object-oriented) ve web tabanlı (webbased) diller muhasebe bilgi sistemi yazılımlarının geliştirilmesinde yaygın
olarak kullanılmaktadır20.
4.
PAYDAŞLARA
FİNANSAL
KULLANILAN TEKNOLOJİLER
RAPORLAMADA
Geçmişte olduğu gibi geleceğe de yön verecek en önemli unsur
şüphesiz teknolojidir. Özellikle II. Dünya savaşından sonra teknoloji
alanındaki gelişmeler, günümüz dünyasında kendini hissettirmektedir. Bu
gelişmeler paralelinde 1960‘lı yıllardan sonra işletmecilik dünyasında da
teknoloji kullanımının başlaması, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki
gelişmenin de tetikleyicisi olmuştur. Bu çerçevede ilk bilgisayarların ve
yazılımların da işletmecilik alanında kullanılması ile birlikte, bilgi
kullanıcılarının daha önce kağıt, kalem v.b. araçlar ile karşılanan bilgi
gereksinimleri bu teknolojik araçlar ile karşılanmaya başlanmıştır.
Bu teknolojik araçların en önemlisi ise ―uygulama yazılımları”
olmuştur. Geçmişten günümüze paydaşlara finansal raporlama amacıyla
kullanılan bu tür uygulama yazılımlarını aşağıdaki gibi özetlemek
mümkündür21.
20
21
Deshmukh, a.g.e., pp.25-27.
J.A., O'Brien, G. M., Marakas, Management Information Systems, 8th ed.
Boston : McGraw-Hill Irwin, 2008.
268
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
Paydaşlara finansal raporlamada kullanılan uygulama yazılımları,
“genel amaçlı uygulama yazılımları” ve “özel amaca yönelik uygulama
yazılımları” olarak iki kategoriye ayrılabilen çeşitli programlardan
oluşmaktadır. Genel amaçlı uygulama yazılımları, uç kullanıcılara yönelik
yaygın bilgi işlem işlevlerini yerine getiren programlardır.
Örneğin; ―kelime işlemci (word processing)”, “elektronik hesap
tablosu (spreadsheet)”, “veritabanı yönetimi‖ ve “grafik ya da çizim
programları‖, kişisel bilgisayar kullanıcıları tarafından ev, eğitim, iş, bilim
ve diğer birçok amaca yönelik yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yazılımlar,
uç kullanıcıların verimliliklerini önemli derecede artırdığı için, bazen
―verimlilik paketleri” olarak da adlandırılmaktadırlar. Ayrıca bu tür
yazılımlara, çeşitli çalışma gruplarının kullandıkları “web tarayıcılar”,
―elektronik posta” ve “ağ yazılımları” de örnek olarak gösterilebilir.
Bir başka yazılım sınıflandırması da, yazılımın geliştirme şekli ile
ilgilidir. ―özel amaca yönelik uygulama yazılımları‖ (custom software), bir
örgütte kullanılan ve o örgüt için geliştirilmiş olan yazılım uygulamaları için
kullanılan bir terimdir. Başka bir ifade ile programın kodlaması da tasarımı
da örgüt tarafından yapılmaktadır. Özel yazılımları geliştiren ya da
geliştirilmesi için maliyetine katlanan örgütler yazılımların lisans haklarına
da sahip olmaktadır.
Paydaşların yararlanabildiği bir başka özel amaca yönelik yazılım
türü de, ―ticari yazılımlar (Commercial Off-the-shelf-COST)”dır. Genellikle
kar elde etmek amacıyla satılmak üzere geliştirilen yazılımdır. Ticari
yazılımları geliştiren örgütler, yazılımları kendi kullanımları için
geliştirmemekte, bunları paket olarak müşterilerin kullanımı amacıyla satışa
sunmaktadırlar. Ticari yazılımları satan örgütler, yazılımların kaynak kodları
ve geliştirme kodlarını müşterilerine satmazlar. Müşteriler genellikle bu
yazılımları satın alırlar ya da kiralarlar. Ancak yazılımın mülkiyet hakkı
geliştiren örgüte aittir. Satılan yazılımda değişiklikler değişiklik söz konusu
olursa, yazılımı geliştiren örgüt bunu yeni sürümlerle ücretli veya ücretsiz
olarak günceller.
Paydaşların özel uygulamalarını destekleyen çok sayıda ―işlevsel
özel uygulama yazılım paketi‖ mevcuttur. Bu tür ticari uygulama yazılımları
Kurumsal Kaynak Planlaması (Enterprise Resource Planning-ERP), Müşteri
İlişkileri Yönetimi (Costumer Relation Management-CRM) ve Tedarik
Zinciri Yönetimi (Supply Chain Management-SCM) gibi stratejik e-iş
uygulamaları ile iş süreçlerinin bütünleşmesini ve yeniden yapılanmasın
desteklemektedir. Ticari uygulama yazılımlarına, web destekli elektronik
269
Adnan SEVİM
ticaret uygulamaları, insan kaynakları yönetimi, muhasebe ve finans gibi
işletmenin işlevlerine yönelik uygulama yazılımları örnek olarak
gösterilebilir. Diğer ticari uygulama yazılımları ise işletme yöneticileri ve
diğer bilgi kullanıcılarının bilgi gereksinimini karşılayan; veri madenciliği,
işletme bilgi portalları, bilgi yönetimi sistemleri, uzman sistemler, karar
destek sistemleri v.b. yazılımlardır.
Paydaşların yaygın olarak kullanıdıkalrı genel amaçlı verimlilik
arttırıcı uygulama yazılımları; Microsoft Office (Word, Excel, Powerpoint,
Access, Groove, InfoPath, OneNote, Outlook, Publisher), Lotus Smart-Suite,
Corel Word Perfect Office ve Sun‘s StarOffice v.b. yazılım paketleridir.
Paydaşların kullandıklara bu tür uygulama yazılımları arasında yer alan her
bir pakette; kelime işlemci, elektronik hesap tablosu, sunum, veritabanı
yönetimi gibi uygulamalar kişisel bilgi yönetimine yönelik olarak
bütünleştirilmiştir ve birbirleri ile veri alış verişi yapılabilmektedir.
Microsoft, Lotus, Corel ve Sun gibi uygulamalar seçilen versiyona bağlı
olarak her bir pakette farklı birkaç uygulamayı birleştirir. İnternet erişimi, eposta, web yayınlama, masaüstü yayıncılık ses tanıma, finansal yönetim,
elektronik ansiklopediler ve benzeri programlar bu uygulamalara örnek
gösterilebilir.
Pek çok bilgisayar kullanıcısı ve dolayısı ile paydaşlar için en
önemli yazılım bileşeni, önceleri basit ve sınırlı olan ancak günümüzde
güçlü ve özellikler bakımından zengin olan ―web tarayıcıları‖dır. Micosoft
Explorer, Netscape Navigator, Firefox, Opera ya da Mozilla gibi tarayıcılar,
internette, intranette ve ekstranette birbiri ile bütünleşik kaynaklar arasında
―işaretle ve tıkla‖ yapılarak gezinmeyi sağlamak amacıyla tasarlanmış
uygulama yazılımlarıdır. Daha önceleri webde gezinme ile sınırlı olan
tarayıcılar, günümüzde son kullanıcıların bilgi arama, e-posta, çokluortam
(multimedia) dosya transferi, tartışma grupları, günlükler (bloglar) ve diğer
birçok internet temelli uygulamalar için kullandıkları evrensel bir yazılım
platformu haline gelmiştir.
Bu uygulama yazılımlarından Netscape, en çok tercih edilen arama
motoru olan Google‘yi, ―varsayılan arama motoru‖ olarak kullanmaktadır.
Bununla birlikte; Ask Jeeves, Look Smart, Lycos ve Overture gibi diğer
popüler arama araçları ile de bağlantı sağlamaktadır. Günümüzde bilgi arama
amacıyla arama motorlarının kullanılması, iş ve kişisel amaçlı internet,
intranet ve extranet uygulamalarının vazgeçilmez bir parçası haline
gelmiştir. Bu tür tarayıcılar ―evrensel istemci‖ olarak da adlandırılır.
Bugün birçok insanın yaptığı ilk şey, elektronik postalarını kontrol
etmektir. “e-Posta (e-Mail)”, paydaşların çalışma ve iletişim şeklini
270
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
değiştirmiştir. Artık milyonlarca uç kullanıcı, internet, intranet ya da
ekstranet aracılığıyla elektronik mesajlar veya ekli dosyalar gönderip alarak
birbirleriyle iletişime geçebilmek için e-posta yazılımı kullanmaktadır.
Paydaşların veri ve bilgi iletişiminde kullanabildikleri bir başka araç
olan; ―Anlık mesajlaşma (instant messaging-IM)‖, hızla büyüyen eposta/bilgisayar konferansı birleşiminden oluşan bir teknolojidir. Anlık
mesajlaşma, dünya çapında milyonlarca internet kullanıcısı için standart bir
elektronik mesajlaşma yöntemi haline gelmiştir. Anlık mesajlaşma yoluyla,
profesyonel kişiler, arkadaş grupları ve kurumlar, elektronik mesajları
gönderip alabilmektedirler.
Paydaşların bilgiye ulaşma ve iletme araçlarından bir başkası olan,
“Blog” olarak da kısaltılabilen ve “web log” ya da ―web günlüğü” olarak da
kullanılabilen web günlüğü (weblog), belli bir konu hakkındaki yeni
bilgilerle günlük ya da belli aralıklarla güncellenen tarihli bir ―log (günlük)‖
formatını kullanan kişisel ya da ticari olmayan bir merkezin ―web sitesi‖ dir.
Bilgiler, site sahibi tarafından yazılabilir, diğer web sitelerinden ya da diğer
kaynaklardan derlenebilir ya da e-posta yoluyla kullanıcılar tarafından
toplanabilmektedir.
Paydaşların günlük işlemlerinde sıkça kullandıkları ―kelime işlemci
yazılımları”, metin yazma sürecini değişikliğe uğratmıştır. Kelime işlemci
paketleri, kelimeler, kelime grupları, cümleler ve paragraflardan oluşan
metin verisini elektronik olarak işleyerek mektup, anı, rapor v.b.
dokümanların oluşturulmasını, düzenlenmesini, gözden geçirilmesini ve
yazdırılmasını bilgisayar aracılığı ile gerçekleştirir. Microsoft Word, Lotus
WordPro ve Corel WordPerfect gibi yaygın kullanılan kelime işlemci
paketleri, masaüstü yayın kabiliyetleri sayesinde çok çeşitli ve işlevsel ve
albenisi olan dökümanlar oluşturabilir. Bu paketler ayrıca dokümanları,
internet ve intranet üzerinde web sayfası olarak yayınlamak amacıyla HTML
(Hiper Text Markup Language-Hiper Metin Anlamlandırma Dili) formatına
da dönüştürebilir.
İşletmeler ve paydaşlar, profesyonelce yayınlanmış yayınlara
benzeyen yayınlara benzeyen kendi materyallerini oluşturmak amacıyla
―masaüstü yayıncılık‖ yazılımlarını kullanmaktadırlar. Başka bir deyişle
kendi bültenlerini, broşürlerini, el kitaplarını ve kitaplarını çeşitli formatlarda
ve renklerde grafiklerle, resimlerle tasarlayıp yazdırabilmektedirler. Adobe
PageMaker, Microsoft Publisher ve QuarkXpress gibi kelime işlemci
paketler ve masaüstü yayıncılık paketleri, masaüstü yayın yapmak amacıyla
kullanılabilir.
271
Adnan SEVİM
Lotus 1-2-3, Microsoft Excel ve Corel QuattroPro gibi ―elektronik
hesap tablosu‖ yazılım paketleri, esasen her işletme tarafından analiz,
planlama ve modelleme yapmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu tip
yazılımlar sayesinde, kişisel bilgisayarlar ya da ağ sunucuları üzerinde
depolanabilen ya da HTML formatına dönüştürülerek web üzerinde bir web
sayfası ya da web dosyası olarak saklanabilen; satır ve sütunlardan oluşan
çalışma kağıdı şeklinde bir elektronik hesap tablosu oluşturulabilmektedir.
Elektronik bir hesap tablosu oluşturabilmek için, tablonun formatının
belirlenmesini ve çalışma kağıdında kullanılacak bağıntıların (formüller)
belirlenmesini gerekmektedir. Bilgisayar girdiler yanıt olarak, elektronik
hesap tablosunda belirlenen formüllere bağlı olarak gerekli hesaplamaları
yapar ve sonuçları istenen yerde hemen yayınlar ve gösterir. Ayrıca çoğu
paket, elektronik hesap tablosu sonuçlarını çizelgeler ve grafik gösterimler
şeklinde göstermeye de olanak sağlar.
“Bireysel bilgi yönetimi yazılımı (Personal Information
Management-PIM)”, paydaş verimliliği ve işbirliği için yaygın olarak
kullanılan popüler bir yazılım paketidir. Aynı zamanda da, PDA v.b. avuç içi
cihazlar için de popüler uygulamalardır. Lotus Organizer ve Microsoft
Outlook gibi bireysel bilgi yönetimi yazılımları, uç kullanıcıların müşteriler
ve ürünler hakkındaki bilgileri saklamalarını, organize etmelerini ve
almalarını ya da randevuları, toplantıları ve yapılacak görevleri
planlamalarını ve yönetmelerini sağlamaktadır. Bireysel bilgi yönetimi
yazılımı, girilen verileri organize eder ve yapısı, çeşidi ve elde etmek
istenilen bilgilere bağlı olarak çeşitli formatlardaki bilgileri elde eder.
“Sanal Katılım Yazılımı (Groupware)”, çalışma gruplarının ve
takımlarının, grup görevlerini yerine getirmek üzere işbirliği yapmalarına
olanak sağlayan yazılımdır. Sanal katılım yazılımı, çeşitli yazılım
özelliklerini ve işlevlerini, işbirliğini kolaylaştırmak amacıyla birleştiren
genel amaçlı bir uygulama yazılımı kategorisindedir. Örneğin, Lotus Notes,
Novell GroupWise ve Microsoft Exchange gibi groupware ürünleri,
elektronik posta, tartışma grupları ve veritabanları, planlama, görev
yönetimi, veri, ses ve videokonferans yoluyla işbirliğini desteklemektedir.
Sanal katılım yazılım ürünleri, internet, intranet ve ekstranet üzerinden,
dünyanın herhangi bir yerinde bulunan ―sanal takımlar” için global olarak
işbirliğini olanaklı kılar.
272
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
5. PAYDAŞLARA
TRENDLER
FİNANSAL
RAPORLAMADA
YENİ
Günümüzde intranet, ekstranet ve özellikle internet altyapısının
geldiği son nokta itibariyle, işletmede üretilen bilgilerin doğru, güvenilir ve
zamanlı olarak paydaşlara iletilmesinde EDI, XML ve XBRL gibi çağdaş
araçlar kullanılmaktadır ve bu araçlar bu çalışmada yeni trendler olarak
nitelendirilmektedir. Şimdi bu çağdaş araçları açıklayalım.
5.1. Elektronik Veri Değişimi (Electronic Data Interchange-EDI)
Günümüzde “e-ticaret” adıyla yaygınlaşan elektronik ticaret,
aslında farklı bir şekilde bilgisayarların kablolar ve uydular aracılığıyla
birbirine bağlanmasından kısa bir süre sonra kendine iş dünyasında
uygulama alanı bulmuştur. Yaklaşık yirmi yıldır özellikle bazı sektörlerde
standart dokümanların işletmeler arasında elektronik olarak iletilmesi ve
karşılıklı değişiminde EDI uygulamaları yoğun olarak kullanılmaktadır22.
Bilgisayar çağının başlangıcından önce, işletme içi ve dışı
faaliyetlerde ve özellikle ürün ve hizmetlerin tedariki ve satışı işlemleri
yoğun olarak kağıt kullanımını gerektirmekteydi. Satın alma emirleri, sipariş
fişleri, irsaliyeler, faturalar, taşıma dokümanları v.b. belgeler çok sayıda
kopyadan oluşan kağıtlara işleniyordu. İmzalı ve onaylı bu kopyalar, belirli
bir süre dosyalarda saklanıyor, ilgili taraflara gönderiliyor ve çeşitli
şekillerde kayıt altına alınıyordu. Satın alma ve satış faaliyetleri ile ilgili
yazışmalar; üretim, lojistik, muhasebe, finansman, insan kaynakları ve diğer
tüm departmanları dolaşıyor sonra da çoğaltılıyordu. Ayrıca, her işletme için
değişiklik gösteren bu dokümanlar standart bir formatta değildi.
Dokümanların standart olmaması, gelen satın alma emirlerinin işletmenin
satış emri formuna dönüştürülmesi gibi durumlarda süreç uzuyordu. 1960‘lı
yıllarda büyük işletmeler, adeta dağlar kadar olan yazışmalarla başa
çıkabilmek için çok sayıda personel istihdam etmek durumunda kalmışlardı.
Bu durumun maliyeti ve diğer etkileri yöneticileri alarma geçirmişti. Bütün
bu dokümanların elektronik ortama aktarılması nedeniyle, Elektronik Veri
İşleme (Electronic Data Processing-EDP) yöneticilere cazip gelmeye
başlamıştır. 1960‘lı yılların sonlarında standart yazışmaların elektronik
ortama geçmesi fikri ulaştırma endüstrisinde gelişmeye başlamıştır. Böylece
EDP dönemi başlamıştır. Sonraki yıllarda daha fazla özelliğe sahip ve daha
22
Yasin Altaş, ―Elektronik Veri Değişimi (EDI)‖,
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=504 (E.T.:20.11.2008)
273
Adnan SEVİM
fazla yetenekleri olan EDI gündeme gelmiş ve 1970‘lerde Elektronik
uygulamaların belirleyicisi olmuştur.
Akredite Standartlar Komitesi‘ne (Accredited Standards CommitteeASC) göre, EDI‘nin resmi tanımı şöyledir:23
―EDI; faaliyetlere ilişkin bilgisayarla işlenebilir ve yapılandırılmış
formattaki verilerin işletme içinde ya da işletmeler arasında (şubeler ya da
aracılar dahil) bilgisayar destekli uygulamalarla yeniden şifrelemeye gerek
kalmadan bir ortamdan başka bir ortama hareketidir‖.
Bu tanım EDI‘nin çeşitli benzersiz özelliklerini ifade etmektedir. İşle
ilgili veriler elektronik ortamda yeniden şifrelemeye gerek duyulmadan, ağ
ve/ya da depolama araçlarının yardımıyla insanların müdahalesine gerek
duymadan bir ortamdan başka bir ortama ulaştırılabilmektedir. Verilerin
işlenmesi, özel olarak bu iş için tasarlanmış olan uygulamalar sayesinde
gerçekleşmektedir. EDI ile diğer e-ticaret biçimleri arasındaki belirleyici
fark, verilerin yapılandırılmış biçimde olmasıdır. Yazılı dokümanlar, e-posta
ya da faksın kendine özgü ve evrensel anlamda genel kabul görmüş bir
formatı bulunmamaktadır. Bu iletişim biçimleri insan eliyle, bilgisayarlarla
ya da ikisi bir arada kullanılarak gerçekleştirilmektedir. EDI‘de iletişim
içerisindeki bilgisayarlar birbirlerini anladıkları için insan müdahalesine
gereksinim
duyulmamaktadır.
Bunun
anlamı,
veriler
önceden
biçimlendirilirken daha önce kabul edilmiş standart formatlara uygun olarak
hazırlanmış olmalarıdır. Aşağıdaki Şekil 4‘de EDI ve diğer iletişim biçimleri
görülmektedir24.
23
24
www.x12.org (E.T.: 10.06.2008)
Deshmukh, a.g.e., p.89.
274
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
Şekil 4: EDI ve Diğer İletişim Şekilleri
Veri Yapısı
Yapılandırılmamış
Standart Oluşturma
Formatlar
Yapılandırılmış
Endüstri Formatları
Özel
Barkodlar
Kağıt
Faks
e- Posta
/FTP
Borç/Kredi
Kartları
e-Ticaret
EDI/EFT
EDI‘nin etkin bir şekilde uygulanabilmesi ancak işletmenin alt
yapısının hazır olması ile mümkün olabilir. Bu altyapı; çevirici yazılımları,
iletişim yazılımları, veri transferi ve güvenliği için donanım ile yasal ticari
ortaklık sözleşmelerinden oluşmaktadır. Süreç, elektronik ortamda satın
alma emri ya da sevk belgeleri gibi gerekli dokümanları hazırlayan
muhasebe yazılımıyla başlamaktadır. Bu süreç aynı zamanda EDI
yazılımında oluşturulan dokümanlar için de geçerlidir. Ancak, kağıt
kullanımı EDI sisteminin faydalarını olumsuz yönde etkilemektedir25.
EDI‘ye ilişkin yasal ticari sözleşmeler ticari ortaklar arasında
gerçekleştirilmektedir. Bu sözleşmeler, kağıt üzerinde yapılan EDI
sözleşmelerinin yasal statüye kavuşmasından daha önceye dayanmaktadır.
Günümüzde ticaret hukukunun EDI işlemlerine henüz ayak uyduramaması
hayli şaşırtıcı bir durumdur. Ancak, ticari sözleşmeler bu boşluğu
doldurmakta ve EDI işlemlerine yasal bir zemin teşkil etmektedir. Ticari
sözleşmeler, aynı zamanda dijital ortamda oluşabilecek anlaşmazlıkları
ortadan kaldırma amacına da hizmet etmektedir. Herhangi bir kapsamlı ―EDI
Yasası‖ olmadığı için ticari sözleşmeler kendine özgü özellikleri
taşımaktadır.
25
Deshmukh, a.g.e., p.96.
275
Adnan SEVİM
EDI, işletmelere satın alma ve satış dokümanlarının elektronik
ortamda transfer edilmesini sağlamaktadır. Ancak, EDI‘nin bazı yararları
göz ardı edilmekte ve ödeme ve tahsilat sürecine ilişkin işlemler kağıt
dokümanlarla yapılmaktadır. Bu eksiklikleri gidererek FEDI işletmelere;
tahsilat ve ödemeleri yapma, havale ve diğer masraf bilgilerini dijital
ortamda sunma ve böylece alacakların ve borçların takip edilmesi olanağı
sağlamaktadır. Zorlu EDI veri biçimlendirme kuralları, elektronik fon
transferlerine uygulanmakta ve böylece FEDI adını almaktadır. Transfer
edilebilen dosya türleri; havale bilgileri, ödeme ve çek detayları, hesap
analizi, makbuzlar ile kredi bilgileri ve elektronik bilgileri içermektedir.
FEDI zaman zaman EDI döngüsünün kapanması olarak görülmektedir. Bu
çerçevede FEDI şu şekilde tanımlanmaktadır26:
―FEDI, bankalar ile müşterileri ya da ortakları arasında ödemelerin
transferi, ödemelerle ilgili bilgiler ve diğer finansal dokümanların standart
hale getirilerek bilgisayar tarafından okunabilmesidir‖.
FEDI; fonlar ve havale ile ilgili bilgilerin transferiyle
ilgilenmektedir. Bu nedenle, en azından bir, genelde iki bankanın finansal
aracılığını gerektirmektedir. Uzun yıllardır bankalar kendi aralarında fonları
EFT aracılığı ile transfer etmektedirler. FEDI‘nin temelleri EFT‘ye
dayandığı için FEDI‘yi anlamak için öncelikle EFT‘nin işleyişini incelemek
gerekmektedir. EFT yalnızca bir transfer bilgisi değil, aynı zamanda parasal
değerlerin transfer edilmesidir.
Günümüzde geliştirilen yeni nesil yazılımlar Rezerve Ulaşım
Kanalının (Reverse Access Channel-ACH) muhasebe yazılımları ile uyumlu
olmasını sağlamakta ve XML standartları bu transferlerin anlaşılabilir ve
basit olmasını sağlamaktadır. Gelecek nesil yazılımların bu yönde gelişmesi
beklenmektedir. Teknolojik alandaki bu tür gelişmeler; kağıt ve EDI, kağıt
ve FEDI ve yalnızca FEDI iş süreçlerinin yeniden düzenlenmesine ve
gelişimine de katkıda bulunmaktadır. Bu konuda bilinen en iyi örnekler;
faturasız işlemler, kendi kendine faturalama, makbuz üzerinden ödeme
v.b.‘dir. Örneğin; bu uygulamalar otomotiv ve elektronik gibi üretim
işletmeleri ve onların tedarikçileri tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu sistem, mal ve hizmetler için önceden pazarlıkla anlaşılmış fiyata
26
D. Ferguson, ―Financial EDI: A required business practice before the turn of the
Century‖, Fundamentals of Electronic Commerce Handout, Proceedings
Financial Electronic Commerce Conference, Chicago, April 2000.
276
of
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
dayanmaktadır. Fiyat; fiyat listeleri, kataloglar ya da üzerinde anlaşılmış raf
ömrü kullanılarak belirlenmektedir. Satın alma emri genellikle alıcının
miktar, fiyat, nakliye, vergi ve diğer çeşitli fatura unsurlarını EDI aracılığıyla
göndererek başlamaktadır. Tedarikçi satın alma emrini EDI standartlarını
kullanarak onaylamaktadır. Ürünler yükleme belgelerinde ayrıntılı olarak
kalemlere ayrılıp, satış emirleri ya da sözleşmelerde yer almaktadır.
Yükleme belgeleri de yine EDI standartları ve satış emirleri ile
onaylanmaktadır.
EDI‘nin kağıt yerine elektronik işlemleri getirmesi, iş akışının
yapısını ve bilgi üretme sürecini değiştirmiştir. EDI projelerinin hayata
geçmesi birkaç yıl almaktadır. Ancak, bu yılların ardından önemli faydalar
elde edilmeye başlanmaktadır. Diğer karmaşık teknolojik çözümlerde olduğu
gibi EDI, fayda ve maliyetin her ikisini de uygulayıcılara yüklemektedir.
EDI projelerinin karmaşıklığı nedeniyle, bu fayda ve maliyetleri
sınıflandırmak güçleşmektedir.
EDI‘nin fayda ve maliyetlerini tam olarak hesaplayabilmek son derece
zordur. Herhangi bir sihirli formül bulunmadığı gibi, farklı işletmeler bu
hesabı yapabilmek için farklı teknikler kullanmaktadırlar. Faydaları
sayısallaştırmak zorken, maliyetler birkaç yüz ile birkaç milyon dolar
arasında değişebilmektedir. Birçok durumda karar yöneticilerin öngörüsüne
ve tecrübesine kalmaktadır. Bu nedenle, EDI‘nın fayda ve maliyetleri
aşağıdaki gibi özetlemek mümkün olabilmektedir27:
27

Veri doğruluğundaki artış,

Müşteri hizmetlerinde iyileşme,

Yazım ve veri giriş hatalarının azalması,

Bilgiye daha hızlı ulaşım,

Gönderim süresinde azalma,

Yönetimin veri iletişimine daha az zaman ayırması,

Nakit yönetimi ve ödeme uygulamalarında gelişme,

Stok maliyetinde azalma olarak sıralanabilir.
Deshmukh, a.g.e., p.122-125.
277
Adnan SEVİM
EDI‘nin maliyetleri;








Donanım maliyetleri,
Yazılım maliyetleri,
Mevcut iş akışındaki değişikliklerin yarattığı maliyetler,
Eğitim maliyeti,
Ticari ortak maliyetleri,
Yönetim giderleri,
İletişim giderleri,
Prosedür tekrarlarıdır.
Günümüzde EDI‘nin internet ve e-ticaret çağına uyumlu hale
getirilmesine gereksinim duyulmaktadır. Bu güncelleme, EDI‘nin oturmuş
sağlam temellerini koruyarak; açık standartlar, analitik yetenekler ve
kullanım kolaylığı getirmelidir. EDI mesajlarının Genişletilebilir Raporlama
Dili (eXtensible Reporting Language-XML) formatına dönüştürülmesini
öngören düşüncenin arkasında XML ve EDI yatmaktadır. XML, her bir EDI
işleminde Belge Türü Tanımları‘nın (Document Type Definition-DTD) ya
da XML şemalarının geliştirilmesinde kullanılmaktadır. EDI kodları, XML
formatının ve biçimsel özelliklerinin oluşturulmasına yardımcı olmaktadır.
XML biçimlendirme bilgileri, kullanıcıların EDI bilgilerini mevcut biçimde
görmelerine olanak sağlamaktadır. Böylece satış emirleri, kataloglar ya da
sağlık primi gibi çeşitli doküman ve formlar olduğu şekilde görülmektedir.
Bu kabiliyet, işletme dokümanları ve işlem temelli bilgilerin transferini
desteklemektedir. Öte yandan, EDI‘ye özgü bilgiler JAVA gibi programlama
dilleri kullanılarak, XML formatında seçilip çıkarılabilmekte ve EDI‘nin
işlemesi için makinelere aktarılmaktadır28.
XML etiketi, XML/EDI‘nin yalnızca başlangıcıdır. Günümüzde
endüstri, devlet ve standart oluşturan kurumlar tarafından genel kabul
görmüş olan standart bir altyapı geliştirilmesine gereksinim duyulmaktadır.
Bu gereksinime bağlı olarak, bu alanda gelişim başlamıştır ve EDI‘yi daha
esnek ve dinamik hale getirmek için kavramsal çerçeve sunan beş farklı
teknoloji önerilmiştir. Bu teknolojiler; ―XML‖, ―EDI‖, ―bilgi şablonları‖,
―yazılım acenteleri‖ ve ―küresel veri ambarları‖dır.
28
Deshmukh, a.g.e., p.111.
278
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
XML ve EDI sürekli gelişmekte ve çok büyük bir gelişme
potansiyeline sahiptir. XML ve EDI standartlarının gelişim süreci;
işletmelerin, EDI ve internet standartları oluşturan kuruluşların, devlet ve
akademik çevrelerin belki de yıllarca sürecek işbirliği ve çabaları ile
gerçekleştirilebilecektir.
1998 yılında küresel EDI cirosu; yazılım, donanım, hizmetler ve
iletişim ücretleri dahil tahminen 12 milyar dolar civarındaydı. Global olarak
yaklaşık 350.000 işletme ve ABD‘deki 10 milyon şirketin % 6‘sı EDI
sistemi içerisinde yer almaktadır. 2000 yılı itibariyle EDI‘nin kağıt
kullanımını geçeceği ve büyük ya da orta ölçekli işletmelerde veri
değişiminde büyük oranda kullanılacağı öngörülmüştür. Bazı tahminlere
göre EDI işlemleri 2003 yılında 1 trilyon dolar seviyesine ulaşmış ve
teknolojik gelişmelere bağlı olarak katlanarak büyüyecektir. Bundan sonraki
dönemde de EDI‘ye ilişkin büyük yatırımların devam edeceği
görülmektedir29.
Günümüzde e-devrim sayesinde açık standartlardan vazgeçilmiş,
iletişimde internet kullanılmaya başlanmıştır. Bir işletmenin yaptığını diğer
işletmelerin izlemesi, küçük işletmeler için EDI‘yi kullanma anlamına
gelmektedir. Bundan böyle EDI trendlerindeki gelişmeler gelecekteki
uygulamaları yönlendirecektir. Uzmanlara göre yakın gelecekte XML, web
tabanlı EDI ve düşük maliyetli EDI çözümleri büyük önem kazanacaktır.
Özellikle XML kullanımı, katı ve statik EDI yapısının esnek ve dinamik
olmasını sağlayacaktır. Bu durum henüz yeni yeni görülmeye başlansa da,
gelecekte çok hızlı bir artış gösterecektir. XML temelli altyapı henüz
emekleme aşamasında olup, güç kazanması biraz zaman alacaktır.
İşletmelerin çoğu kendini kanıtlamamış yeni teknolojileri uygulama
konusunda ağırdan almakta ve mevcut geleneksel EDI yapılarını
korumaktadır30.
5.2. Genişletilebilir Biçimleme Dili
(eXtensible Markup Language -XML)
Standart Genellenebilir Biçimleme Dili (Standard Generalized
Markup Language-SGML) ilk olarak ortaya çıkan biçimleme (Markup)
29
30
Deshmukh, a.g.e., p.126.
Sevim, a.g.e., s.71.
279
Adnan SEVİM
dilidir. Bugün kullanılan birçok biçimleme dilinin geçmişi SGML‘ye
dayanmaktadır. Biçimleme dil yapısının nasıl olduğunu anlamak için önce
biçimselliğin ne olduğunu anlamak gerekmektedir. Biçimsel ifadesi; aynı
zamanda biçime dayanan, biçimle ilgili, şekle ait, şekli, formel olarak da
tanımlanır ve bir dokümanın içeriğini değil ondaki gösterimleri ifade eder31.
İçerik, dokümandaki bilgiye karşı gelmektedir. Örneğin; finansal
veri, ürün özellikleri, haberler, kataloglar ve diğer şeyler gibi. Biçimler ise
karakter ve sembollerin dizimiyle oluşur ve dokümanların içine bilgilerin
belli türde tanımlanmasını sağlar. Biçimsel ifadeler elektronik dokümanlarda
tek bir yapıya sahip değildir. Dokümanda yer alan başlıklar, noktalama
işaretleri ve paragraflar gibi içeriğin özellikleri hakkında bilgi sağlamaktadır.
Aynı zamanda XML; ek açıklamalar, alt çizgiler ya da özel
semboller ve özel gösterim şekilleri tanımlar. Elektronik dokümanlarda da
biçimsel diller aynı bu şekilde içerik hakkında bilgi elde etmede özel yapılar
kullanır. Biçimsel (Markup) dilin prosedür ve tanımlayıcı olmak üzere iki
türü vardır. Prosedür biçimsel belgenin nasıl işleneceğini ve
biçimlendirileceğini tanımlar. Bunlar yazılımın getirdiği tanımlamalardır.
Örneğin Microsoft Word ya da WordPerfect‘de yer alan “yazıyı sağa
hizala”, “bir satır atla”, ―yeni satırdan başla‖ gibi ifadelerdir. Bu
tanımlamalar bilgi içermez, yalnızca biçimsel düzenlemeler gerçekleştirir.
İşletmeler; metin, resim, veritabanı ve elektronik tablo dosyalarını ile
diğer dokümanlarını, örgütün farklı bölümleri ve bilgisayar sistemleri için
değişik formatlarda saklamaktadır. Bunlar, genellikle biçimsel yapıdadır ve
birbiriyle ortak bir veri yönetimi sisteminde kullanılma olasılıkları yoktur.
Tanımlayıcı biçimsel yapılar ise verileri mantıksal bir yapıda
oluşturmaktadır. Tanımlayıcı biçimsel yapının temelinde, verilerin dosyanın
sitil yapısından ayrı olarak saklanması yatmaktadır. Tanımlayıcı biçimsel
yapılarda doküman yapısındaki düzenlemeler için etiketler (tag) kullanır. Bu
etiketler, kendilerinden önce ya da sonra gelen ifadeler için tanımlamalar
gerçekleştirir. Örneğin; <para> ifadesi, kendinden sonraki içeriğin bir
paragraf olduğunun ya da kendinden önceki ifadenin paragrafının burada
kapandığı anlamına gelebilir. Bu tanılamalar aynı zamanda HTML, PDF gibi
farklı türlerde içeriğin gösterimi içinde kullanılabilir. Bununla birlikte kişiler
içinde anlaşılabilir bir yapı içerdiğinden, hem yazılımların hem de kişilerin
anlayabileceği basit bir biçim içermektedir. Basit yapılar kolay anlaşılmasına
31
Deshmukh, a.g.e., pp.44-48.
280
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
karşın, büyük ve karmaşık yapıların anlaşılması ve analiz edilmesi oldukça
zordur.
SGML gibi XML de bir biçimsel dildir. Fakat SGML‘nin karmaşık
yapısından arındırılmıştır. Aslında XML, SGML'nin bir alt kümesidir. XML,
belge türlerini tanımlamak için kolaylık sağlar. Anlamak ve programlamak
için daha kolaydır. Aynı zamanda internet ortamı için daha uyumludur. XML
genişletilebilir ve özelleştirilebilir bir yapıdadır. HTML‘deki gibi sabit
tanımlamalardan uzak bir yapıdadır. XML sunuculardan tarayıcılara, bir
uygulamadan başka bir uygulamaya ya da bir makineden başka bir makineye
veri transferine de olanak sağlamaktadır.
Bu gün internet dünya çapında hızla yaygınlaşmış ve bir bilgi
merkezi haline gelmiştir. Bilgi ve veri kaynakları, özgürce bilgiye ulaşmak
isteyen her kesin erişimine açıktır. Günümüzde kuruluşlar internetin
sağladığı olanaklar ile farklı coğrafi bölgelerde ve ülkelerde işbirliği içinde
departman bazlı faaliyetlerini etkin olarak sürdürebilmektedir.
ERP II ve İşletme Ticaret Uygulamaları (Enterprise Commerce
Applications-ECM) gelecekte, ulusal ve uluslararası işbirliğinin habercisi
olmuştur. Veri akışının genel bir işleyişi yoktur. Genellikle sistemlerin
yapıları kendilerine özgü olduğundan, bütün sistemler birbirlerini kolaylıkla
anlayamazlar. Bu nedenle verilerin kolaylıkla anlaşılması ve analize uygun
hale getirilmesi zordur32.
Verilerin anlamlı bir biçimde düzenlenmesi amacıyla, özel
donanımlara ve yazılımlara gereksinim duyulmaktadır. Aksi takdirde veri
topluluklarından belirli bir anlam çıkarma olanağı bulunmamaktadır. Bu
sorun yalnızca internetten kaynaklanmamaktadır ve tüm platformlar için
önemli bir sorundur. Yeni bir bilgi üretmek, büyük maliyetler
gerektirmektedir.
Oluşturulan bu bilgiler, bilgisayar sistemlerinde değişik formatlarda
kayıt altına alınmaktadır. Bu farklı kayıt biçimleri; veri erişiminde, verilerin
analiz edilip araştırılmasında ve düzenlemesinde birçok sorunlara neden
olmaktadır. Bu sorunların çözülebilmesi ve verilerin farklı yazılım ve
donanım platformlarında yönetilebilmesi için bilgi teknolojisi ürün ve
hizmetlerini bütünleyen çözümlere gereksinim duyulmaktadır. Bu
çözümlerden
ilki,
çözümün
kullanıcılar
tarafından
kolaylıkla
anlaşılabilmesidir. İkincisi; kullanıcıların veri ve bilgileri kolaylıkla veri
32
Deshmukh, a.g.e., pp.42-44.
281
Adnan SEVİM
tabanı, metin belgesi ya da daha farklı formatlarda kaydedebilmesidir.
Üçüncüsü; veri ve bilgilerin kullanıcılar tarafından kolaylıkla elde
edilebilmesidir. Son olarak da bu tip bir çözümün değişik formatlarda metin
belgesi, ekran görüntüsü, internet, cd/dvd formatları gibi farklı formatlarda
çıktı verebilmesidir33.
Genişletilebilir bir biçimsel dil olarak XML, bu tür gereksinimlerin
karşılanabilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Bilgi yönetimi ile ilgili sorunların
kısa bir zaman çerçevesinde çözülmesini beklemek doğru bir yaklaşım
olmaz. Ancak XML, bu tür sorunların çözümü ve internet üzerinden veri
tanımlama ve devrim niteliğinde atılmış ilk ve önemli bir adım olmuştur.
XML‘in gelişimi son yıllarda büyük bir ivme kazanmıştır. Büyük yazılım
tedarikçileri, XML yapısını kullanan yeni ürünler geliştirmiş ve bu yapıyı
desteklemişlerdir. Microsoft‘un CEO‘su olan Ballmer‘in, ―XML yapısının
gelişmesi ve yaygınlaşması üzerine bütün kaynaklarımızı kullanmaktayız ve
bunun bütün firmalara yayılacağını düşünmekteyiz‖ şeklindeki konuşması,
yapının hızla gelişmesinin arkasında duran gücü göstermektedir34.
XML; bilimsel, matematiksel, dini ve elbette ki iş dünyası ile ilgili
çalışmalarda geniş bir uygulama potansiyeline sahiptir. XML tabanlı birçok
yazılım online ticaret, üretim, EDI, elektronik ödeme sistemleri, finansal veri
transferi gibi birkaç örneğini verebileceğimiz çok farklı iş alanlarını
etkilemektedir. Aynı zamanda muhasebe, finans, reklamcılık, pazarlama ve
üretim gibi farklı alanların birbiriyle ilişkileri üzerine de etki etmektedir.
Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (eXtensible Business Reporting
Language-XBRL) bir XML uygulamasıdır. İşletme performans raporları ve
finansal raporlar, muhasebe kayıtları ve diğer finansal verilerin bilgisayar
yazılımında belli bir formatta düzenlenmesi ile oluşturulabilmektedir.
XBRL, standart raporlardaki verileri dijital ortamdaki elektronik veri haline
dönüştürmektedir. İşletmecilik dünyasında fiyat ve vergi oranı gibi finansal
bilgileri içeren raporların kolaylıkla anlaşılabilmesi ve analiz edilebilmesi
için standart bir yapı mevcut değildir. XBRL, bu standart yapının
oluşturulması ve gerekli raporlamaların düzenlenebilmesi için gerekli bir alt
yapı oluşturmaktadır. XBRL finansal raporlama amacıyla, dünya çapında
kabul edilmiş bir formattır ve birçok kurum ve kuruluş tarafından
kullanılmakta ve desteklenmektedir35.
33
34
35
Deshmukh, a.g.e., p.43.
Deshmukh, a.g.e., p.43.
Sevim, a.g.e., ss.83-84.
282
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
Aslında XML çok yönlü bir dildir ve yalnızca yukarıda yaptığımız
açıklamalar ile sınırlı değildir. XML, dokümanlar için fiziksel değil
mantıksal bir yapı sağlamaktadır. XML dosyası farklı alanlarda barınabilir
ve XML dokümana tahsis edilen bir alan sınırlaması gerektirmez. Bununla
birlikte XML, bir programlama dili ve çalıştırılabilir bir dosya değildir.
Ayrıca XML dosyası, yalnızca farklı dillerle yazılmış programlar tarafından
da işlenebilmektedir.
XML‘in kullanıldığı birçok alan vardır. Bunlardan bazılarını
aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür36:

















Veritabanları depolamak,
Belgeleri yapılandırmak,
Vektörel grafikleri depolamak,
Çokluortam (multimedia) sunumlarını tanımak,
Kanalları tanımlamak,
Yazılım paketlerini ve bunların entegrasyonunu tanımlamak,
Web üzerinde uygulamalar arasında XML tabanlı iletileri kullanarak
açık ve genişletilebilir bir yöntemle haberleşmek,
E-posta ile elektronik kartvizit göndermek,
Finansal bilgi alış-verişinde bulunmak,
İştanımları ve özgeçmişleri iletmek,
Web‘deki
matematiksel
formülleri
ve
bilimsel
içeriği
biçimlendirmek,
Moleküler yapıları tanımlamak,
DNA, RNA ve protein sırası bilgisini kodlamak ve görüntülemek,
Astronomi bilgilerini iletmek,
Müzik notaları yazmak,
Lojistik uygulamaları için yol bilgisi sağlamak,
Yasal belgeleri toplamak ve elektronik ortamda iletmek şeklinde
sıralanabilir.
XML, bir metin belgesinin farklı yapıda oluşturulmuş bir biçimidir.
Farklı dillerin kullanıldığı ve birbirinden farklı sistemlerin var olduğu bilgi
36
Seçil Yalaz-Ahmet Kaya, ―XML İşaretleme Dilinin Etkinilği Üzerine Bir Çalışma‖,
Akademik Bilişim Kongresi, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 11-13 Şubat 2009, ss.4-5.
283
Adnan SEVİM
teknolojileri alanında XML‘in hızla gelişmesi ve yaygınlaşması gündemdeki
önemini korumaktadır37.
XML modüler yapılı bir dildir ve kapasitesini genişletebilecek
teknolojilere sahiptir. Aşağıdaki Şekil 5‘te XML uygulaması ve onu
bütünleyen teknolojiler yer görülmektedir38 :
Şekil 22: XML Uygulaması ve Bütünleyen Teknolojiler
Şirketler
Borsa
Doküman İşleme Sistemi
Açıklama
Bilgisi
XML
Dosyala
Medi
rı aWeb
HTML
XSLT
XML’e Dönüştürme
XML
HTML
XML Files
XML artan bir hızla güvenlik uygulamalarında da kullanılmaya
başlanmıştır. XML bu alandaki içerikler için ―XML İmza (Dijital İmza)‖
olarak kullanılır. Gizlilik Tercihleri Platformu (Platform for Privacy
Preferences-P3P),39 internet ortamında kullanılan bir gizlilik yapısıdır. Bu
yapıda XML tabanlı şifrelenmiş veriler kullanılmaktadır. XML‘in ortaya
çıkışı çok yeni olmasına karşın, hızla gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Özellikle
internet ve internet temelli işlemlerde yeni bir trend yaratmıştır.
XML‘in kullanıcılara sağladığı katkıları aşağıdaki gibi sıralamak
mümkündür40:

37
38
39
40
XML ile finansal bilgilerin internet üzerinden alış verişi
sağlanmaktadır. Günümüzde artık hepimizin sıklıkla duyduğu
elektronik iş kavramı açısından ele alındığında; XML‘in birçok
önemli işlevi yerine getirdiği görülmektedir. Söz konusu bu işlevler
Sevim, a.g.e., s.96.
Deshmukh, a.g.e., p.60.
http://www.w3.org/P3P/ (E.T.: 28.01.2009)
Sevim, a.g.e., ss.101-102; Yalaz-Kaya, a.g.e., ss.5-6.
284
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
ile XML, geleceğin “elektronik iş dili” olarak yeni bir misyon
üstlenmektedir.

XML verilerin paylaşımını kolaylaştırmaktadır. XML, veriyi düz
metin formatında saklayabildiği için, onları paylaştırma konusunda
da hem yazılım hem de donanımdan bağımsız hareket edebilme
olanağı sunmaktadır. Bu sayede, farklı uygulamalarda hareket eden
farklı veri türleriyle çalışmak daha da kolaylaşır. Ayrıca işletim
sistemlerinin gelişmesi nedeniyle XML; istemci, sunucu ve
uygulama gibi dışsal faktörlerden de asgari düzeyde etkilenmektedir.

XML, SGML yapısının bir alt kümesidir. Güçlü ve esnek bir yapıya
sahiptir.

XML, programlama dillerinden bağımsız bir yapıdır ve farklı
programlama dilleriyle birlikte çalışabilir.

XML ile verilerin depolanması sağlanır. Verilerin dosyalarda ya da
veritabanlarında saklanması amacıyla da kullanılabilir.

XML, işletmelere gereksinimleri doğrultusunda biçimsel dil
oluşturma olanağı sağlar.

XML oluşturmak kolaydır ve uygulamalar kullanıcı dostudur.

XML, web işlemleri için uygun bir yapıdadır. Bu da farklı e-ticaret
uygulamaları ve e-ERP uygulamaları için olumlu bir etkendir.

XML, kullanıcılar tarafından kolay anlaşılabilir bir yapıdadır.

XML, W3C tarafından desteklenmektedir ve yapılar standart olarak
yayınlanmaktadır. Finansal alanda, bankalar arasında, stok
değişimlerinde, borsa, muhasebe ve ERP uygulamalarında veri
transferi için kullanılmaktadır.

Çok dilli belgeleri ve Unicode‘u destekleyen XML, uygulamaların
uluslararası hale getirilmesinde önemli avantaj sağlamaktadır.
5.3. Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili
(eXtensible Business Reporting Language -XBRL)
Günümüzde işletmecilik dünyasında çığır açan dijital bir dil olan
XBRL, işletme ve finansal raporlarının hazırlanmasında ve değişiminde
köklü değişiklik yaratmıştır. XBRL, internet dahil bütün yazılım ve
teknolojileri kullanarak finansal raproların değişimi sağlayan XML tabanlı
285
Adnan SEVİM
biçimsel bir dildir41. Genişletilebilir Finansal Raporlama Modeli Dili
(eXtensible Business Reporting Language-XBRL) olarak bilinen XBRL,
muhasebe ve finans dünyasında yeni bir heyecan yaratmıştır. XBRL
girişimi, ilk olarak Amerikan Sertifikalı Kamu Muhasebecileri Enstitüsü‘nün
(American Institute of Certified Public Accountants-AICPA) katkılarıyla
1999 yılında başlamıştır. Bu projenin potansiyeli kısa sürede anlaşılmış ve
bu alandaki gelişmeleri koordine etmek üzere ―www.xbrl.org‖ web sitesi
oluşturulmuştur42.
―www.xbrl.org‖ günümüzde ―XBRL International‖ olarak
adlandırılan uluslar arası bağımsız bir kuruluştur ve uluslararası arenada
XBRL standartlarını desteklemektedir. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan
XBRL International; işletmeleri, başlıca ulusal muhasebe kuruluşlarını,
yazılım satıcılarını, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ile kamu kurum ve
kuruluşlarını temsil eden 170 üyeden oluşmaktadır. XBRL International,
XBRL 2,0 ve 2,1 sürümlerini geliştirmiştir. Bu ve diğer ikincil özellikler
kamuda telif hakkından muaftır ve herhangi bir kullanıcıya ücretsiz olarak
lisanslanmaktadır. XBRL, XML‘nin finansal raporlama alanındaki bir
uygulamasıdır. XBRL genel kabul görmüş finansal raporlama standartlarını
kullanır, otomatik kur değişimine olanak verir ve bütün yazılım ve
teknolojilere bağlı olarak güvenilir finansal raporları üretmektedir. Finansal
raporlama; işletmelerden yatırımcılar, resmi kurumlara, yatırımcılara ve
finansal analistlere sunulan temel ve ek finansal raporları, yıllık faaliyet
raporlarını ve sermaye piyasasına sunulan raporları içermektedir43.
Bu raporlarda üretilen bilgiler kapsamlıdır. Ancak sermaye
piyasasındaki yatırımcılara hisse senetleri fiyatlarına kadar detaylı bilgi
sunmaz. Bilgiler, genel kabul görmüş ilke ve standartlara göre
sunulmaktadır. Bu bilgileri sunan farklı yazılımlar mevcuttur. XBRL işlem
odaklı değil, raporlama odaklıdır. XBRL, işletmeleri, muhasebe uzmanlarını,
veri ve bilgi toplayıcılarını, yatırımcıları, muhasebe yazılım tedarikçilerini ve
diğer kullanıcıları içeren finansal tedarik zincirine dönüştürmeyi
amaçlamaktadır. Biçimsel bir dil olması nedeniyle, öncelikle XBRL‘nin
yapısıyla ilgili biçimsel tanımların ve doğrulamaları gerçekleştirecek
araçların önemi büyüktür. Bu nedenle, XBRL dokümanlarının oluşturulması,
değiştirilmesi, transfer edilmesi ve ek teknolojilerin iyi bilinmesi
gerekmektedir44.
41
42
43
44
http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm
http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm
Deshmukh, a.g.e., p.63.
Sevim, a.g.e., s.104.
286
(E.T.:11.12.2009)
(E.T.:11.12.2009)
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
Aşağıdaki Şekil 6‘da XBRL‘nin yapısı ve işleyişine ilişkin bir örnek
yer almaktadır45.
Şekil 6: Microsoft XBRL Oluşturucusu Akış Çizeneği
Veri İnceleme
&
Dipnot ekleme
Düzenleyici
Dökümanlar
XBRL Uygulaması
Fiili
SAP
MARS
Veriler
800 Gb Finansal Veri
SQL Server Madenciliği
Veritabanı Yönetimi
&
Yasal
Uygulamalar
XBRL
Oluşturma Motoru
(NET
Uygulaması)
GAAP
Taksonomisi
MSFT
Taksonomisi
XBRL
(XML
Dosyası)
Rapor
Çıktıları
Word & Excel
Ortamında
Raporlar
Web
Ortamında
Raporlar
İş dünyası için veri akışı, sağlıklı kararlar üretebilmek ve işlem
yapabilmek amacıyla son derece büyük öneme sahiptir. Doğru, güvenilir,
tam, anlaşılabilir, eş zamanlı ve geçerli verilere dayalı olarak üretilen bilgi,
asimetrik bilgi dağılımının azaltılması bakımından da büyük öneme sahip
bulunmaktadır. Bu somut gerçeğe rağmen veri akışı, iş dünyasında çözümü
tam olarak gerçekleştirilememiş bir sorun olarak ortada durmaktadır.
Bilgi kullanıcılarının bilgi gereksinimlerin karşılanmasında, veri ve
bilgi akışında iki nedenle sorun yaşanmaktadır. Bunlardan ilki; finansal
verilerin değişik formatlarda sunulmasıdır. Bu sunum, kağıt üstündeki klasik
sunumdan HTML‘ye, web tabanlı sitelere ve e-postaya kadar değişik
alanlarda olabilir. Günümüzdeki yazılımların çoğu kullanıcı dostu olmakla
birlikte, elde edilen veriler bütün yazılımlarla uyumlu olmayabilir. Bu
uyumsuzluğun giderilebilmesi amacıyla, kullanıcılar bir sistemden aldıkları
45
A. Berkeley, J. Connors, M. Willis, "The Road to Better Business İnformation:
Making a Case for XBRL", 2003, p. 7., www.microsoft.com/msft/Financial
XBRLwp.mspx (E.T.:13.12.2008)
287
Adnan SEVİM
verileri bir başka sisteme elle girme ya da yazılımlarını değiştirme gibi etkin
olmayan seçeneklerle karşı karşıya kalmaktadırlar. İkinci sorun ise, veri
sağlayıcıların farklı gereksinmeler için farklı formatta veri sağlamak
durumunda kalmalarıdır. Charles Hoffman, bu iki temel sorunu ele almak
amacıyla 1998‘de XML denemelerine başlamıştır. Daha önce de
değindiğimiz gibi XML; verilerin sınıflandırılmasını, kavranmasını ve
manipülasyonunu sağlayan bir meta dil olarak web içeriğinin oluşturulması,
saklanması ve aktarılmasını kökten değiştirmeyi öngörmektedir. HTML
dokümanların yapısı, içeriği ve görüntülenmesi ile ilgili aşırı karmaşık bir
etiket yapısı olması nedeniyle, ağ tasarımcılarının sayısız ağ sitesini
oluşturup yönetmesini zorlu bir süreç haline getirmektedir. Bu kapsamdaki
çabaların bir ürünü olarak 31 Temmuz 2001‘de kullanıma sunulan XBRL,
verilerin kullanıcılara hızlı, güvenilir ve kolay kullanılabilir biçimde, veriye
erişen her yazılımın anlayabileceği yapılandırılmış ve standardize edilmiş bir
dil ile ulaştırılabilmeyi sağlayabilmiştir46. Bu sayede, verileri çok çeşitli
amaçlarla manipüle etmekle birlikte veri girişini bir defada tek elden yapmak
yeterli hale gelmiş olmaktadır. Günümüzde de XBRL uygulamalarının
dünya çapında genişletilmesi ile ilgili çabalar sürmektedir47.
XBRL, finansal verileri ele almaktadır. Bu nedenle, birbiri ile
ilişkili olan; stoklar, borçlar, alacaklar, satışlar, bankalar v.b. finansal tablo
kalemlerini açıklayan etiket ve formatlara gereksinim duymaktadır. Buradaki
temel problem, ne yönetsel raporlarda ne de uluslar arası finansal tablolarda
bir standart tanımlamanın olmayışıdır. Ayrıca farklı endüstriler için farklı
terminolojilerin varlığı da standart uygulamaları zorlaştıran bir diğer konu
olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bankacılık sektöründe, otomotiv
endüstrisinden farklı terimler kullanılmaktadır. Genel Kabul Görmüş
Muhasebe Prensipleri (Generally Accepted Accounting PrinciplesGAAP)‘nde yer alan ayrıntılı tanımlamalar, farklı sektörler arasındaki bu
farklılıkları çözmeye yöneliktir. Burada önemli olan husus ―biçimleme
dili‖dir. Bu nedenle, XBRL özellikleri ve taksonomilerinin iyi anlaşılması
büyük önem taşımaktadır. Şimdi bu özellik ve taksonomileri ele alalım48.
XBRL‘nin teknik özelliklerini geliştirmek amacıyla; XML
özellikleri, XML şeması, Xlink, XML alan adları, XML alanları ve XSLT
kullanılmıştır. XBRL‘nin teknik özellikleri, örnek XBRL doküman ve
taksonomilerinin geliştirilmesine ilişkin açıklamaları içeren kuralları
sağlamaktadır. Finansal raporların biçimlendirilebilmesi için bir takım örnek
46
47
48
Ö.Emre Tokel, Eray M. Yücel, Burçin Öksüz, ―Türkiye‘de XBRL‘ye Geçiş
Sürecinin Yol Haritası,‖ Active, Nisan-Mayıs-Haziran, 2007, ss-3-4.
Sevim, a.g.e., s.107.
Deshmukh, a.g.e., pp.64-72.
288
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
doküman ve taksonomilere gereksinim duyulmaktadır. Kavramsal olarak
örnek doküman, finansal olayların belgelendirildiği bir belgedir. Taksonomi
dokümanı ise, bu finansal olaylar arasında karşılıklı ilişkileri, açıklamaları
ve bunların anlamlarını açıklamaktadır. XBRL özellikleri, XBRL hazır
dokümanlarının XML elementlerini ve uygulamalarını nasıl kullanıldığını
tanımlamaktadır. Taksonomiler; konu ile ilgili kişiler, ulusal ve uluslar arası
muhasebe kuruluşları, belirli meslek kuruluşları ya da özel firmalar
tarafından geliştirilmektedir. XBRL özelliğinde yer alan XML meta modeli,
kullanıcıların isteklerine göre yeni unsurların ve taksonomilerinin
tanımlanmasında kullanılan bir dil sunmaktadır49.
Sonuç itibariyle, işletmeler tarafından gönüllü olarak hazırlanan ve
işletmelere özgü terminolojileri de kapsayacak taksonomilere gereksinim
duyulmaktadır. Bir işletme kamuyla paylaşmadığı kendi iç raporlama sistemi
ya da konsolidasyon amaçlı olarak bir taksonomi geliştirebilir. XBRL, kendi
kurallarının izin verdiği ölçüde mevcut genel çerçeve ile uyumlu yeni
formatların geliştirilmesine izin vermektedir ve bunu genişletme olanağı
sunmaktadır50.
Örnek dokümanların XBRL özellikleri ile belirlenen şemayla uyum
göstermesi gerekmektedir. Taksonomi dosyası karşısındaki dosyanın
alınmasını ve geçerliliğinin denetimini sağlayan web tabanlı yazılım araçları
da mevcuttur. XBRL International, yoğun olarak kullanılan araçların listesini
web sitesinde yayımlamaktadır51.
Örnek dokümanlar, uygulama yazılımları tarafından ulaşılmaya ve
sürece tabi tutulmaya gereksinim duyarlar. XBRL DOM tarafından XBRL
içinde üretilen veri, program tarafından otomatik olarak yapılandırılır. XBRL
DOM, teknik olarak bir yazılım eklentisidir (API bileşeni) ve bu eklenti
Microsoft Excel ve UB Matrix Studio gibi uygulama yazılımlarına
gömülüdür. XBRL DOM, örnek dokümanlar ile çalışmayı kolaylaştırarak,
kullanıcı dostu haline getirmiştir ve XBRL DOM; XBRL şemasında ve
XBRL özelliklerinde değişiklikler yaratır. Bu nedenle kullanıcılar, son
değişiklikler nedeniyle dosyaları yenilemek zorunda kalmazlar. Web
sayfalarından ve diğer kaynaklardan XBRL verilerini çıkartmaya yardım
eden XBRL çıkarım araçları da mevcuttur. Microsoft, Microsoft Analist
adında Excel ile çalışan ve XBRL formatlı belgeleri daha sonraki analizler
için saklayan bir XBRL aracı geliştirmiştir52.
49
50
51
52
Sevim, a.g.e., s.107-108.
Sevim, a.g.e., s.109.
http://www.xbrl.org/TechSupport/ (E.T.:07.11.2008)
www.nasdaq.com/xbrl/ (E.T.:10.11.2008)
289
Adnan SEVİM
XBRL veri havuzları, XBRL‘de değişik işletmelere ait raporlar ve
konsolide edilmiş finansal tablolardan oluşmaktadır.
Güncel olarak
EDGAR‘ın web sayfasında, SEC‘e kote olan işletmelerin XBRL formatında
finansal tabloları mevcuttur53.
Diğer web tabanlı çözümler, XBRL
formatında olmayan dosyaları XBRL formatına çevirmektedir. Henüz
geliştirilmekte ve internet ve intranet üzerinden arama yapan XBRL arama
motorları, finansal bilgi kullanıcıları ve araştırmacılar için büyük faydalar
sağlayacaktır.
XBRL, günümüzde tam anlamıyla gelişimini tamamlamış bir
raporlama teknolojisi değildir. XBRL‘nin gelişmesi ve yaygınlaşması ile
ilgili çabalar sürmektedir. XBRL‘nin mevcut yapısı ile sağlayacağı katkıları
aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.
Bunlar54;

Dış raporlamada gereksinimleri karşılayabilen tek ve güvenilir veri
kaynağı oluşturmak,

Benzer işletmeler arasında kıyaslamalar,
araştırmalara ortam hazırlamak,

Farklı konumlardan yapılacak incelemeler için içsel tutarlılık,

Kontrolde gelişmeler kaydetmek ve verilerin elle işlenirken
manipüle edilmesinin önüne geçilmesi,

Bir defaya mahsus veri taleplerinde yüksek güvenilirlikle ve
kolaylıkla yanıt verebilme,

Gerçek zamanlı bilgiye güvenilir bir şekilde ulaşabilme55,

Finansal bilgileri eş zamanlı olarak güncelleyebilme,

Finansal raporların analizini kolay, süratli ve maliyet etkin şekilde
gerçekleştirebilme,

İşletme bilgilerine erişim ve bilginin kullanışlılığında artış,
53
karşılaştırmalar
ve
www.edgar-online.com (E.T.:10.11.2008)
Sevim, a.g.e. ss. 115-117; John Stantial, Director of Financial Reporting United
Technologies Corporation, XBRL–Preparer‘s Viewpoint, 2006;
http://xbrl.us/101/Pages/UTCDec2006conf.ppt,
(E.T.: 04.02.2009)
55
Alan Anderson, ―The Business Reporting Model of the Future and Real Time
Information Flows‖, A Discussion with Alan Anderson, Senior Vice President
Member & Public Interests, AICPA,2009; http://www.aicpa.org/download/ebrm/ebrmAAnderson08O.pdf (E.T.: 25.01.2009)
54
290
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER

Piyasalar ile diyalogda gelişme,

Finansal verilerin eş zamanlı işlenebilmesi,

Esas inceleme konusuna ve analize odaklanma olanağı,

Daha fazla işletme bilgisini işleyebilme kapasitesi,

Farklı türdeki bilgileri toplayıp kullanabilme,

İşletmelere, yatırım ve vergi bakımından yeni fırsatlar,

XBRL ile ilişkili ürün ve hizmetlerdeki gelişmeler,

Yatırımcılar için eşit derecede şeffaflığın sağlanması56,

İlgili kuruluşlara sunulan finansal raporlar, önceden tanımlanan
standartlara göre hazırlandığından, kabul edilmeme riskinin
azalması57,

Elle veri girişinin ortadan kalması ile raporların üretilmesi ve
analizinde gereksinim duyulan zamanda ve maliyette büyük oranda
azalma58,

Verilerin dış ortama
yeteneğinde artış,

Denetim sürecinde verilerin elde edilmesinde işlemlerde azalma ve
daha güvenilir bilgilerin sağlanması ile ve denetimde kolaylaşma,

Düşük bilgi toplama maliyeti59,

İşletmeye ait özel bir bilgiyi ilgili işletme raporlarından kolaylıkla
çıkartabilmektir60.
çıkartılması
56
ile
raporlara
ulaşabilme
M.Louis Thompson, ―XBRL Meets Modern Investor Relations‖, Compliance
Week,2008;http://www.complianceweek.com/article/4178/xbrl-meetsmoderninvestor-relations (E.T.:16.01.2009)
57
Süleyman Uyar- Muhsin Çelik, ―Finansal Raporlama Sürecinde Genişleyebilir
İşletme Raporlama Dilinin (xbrl) Kullanılması‖, 1-6 ab.org.tr/ab06/bildiri/98.doc
(E.T.:15.02.2009)
58
Microsoft; ―Improving Financial Analysis and Reporting Using XBRL and the
Microsoft Office System‖,
http://www.microsoft.com/office/showcase/xbrl/default.mspx (E.T.:25.10.2005)
59
Homi Byramji, ―XBRL — Challenge or Opportunity for the Middle Man?‖, SVP, Global
Head of Investment and Advisory Content Thomson Reuters, 2008;
http://www.iasb.org/NR/rdonlyres/D38D9AA8-8947-46D4-8DF151847CE49E83/0/Byramji_Homi.pdf (E.T.: 03.09.2009)
291
Adnan SEVİM
6. SONUÇ
Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, işletme ve paydaşları
arasındaki veri ve bilgi iletişimini de yakından etkilemiştir. Bilgi çağı olarak
nitelendirilen günümüzde işletmelerin küresel pazarlardaki paydaşları ile
veri ve bilgi alış verişini sağlıklı yapabilmesi için bilgi teknolojilerini iyi
kullanması bir gerekliliktir. Ayrıca işletmeler hakkında doğru, güvenilir ve
zamanlı bilgi edinmek isteyen paydaşların da bu teknolojiler ile
bütünleşmesi kaçınılmazdır.
Bu bağlamda işletmelerin paydaşlara sunacakları finansal ve finansal
olmayan verilerini dijital ortamda; internet, intranet, extranet teknolojilerini
desteği ile EDI, XML ve XBRL gibi araçları kullanarak standart bir şekilde
sunmaları hız, kalite ve maliyet açısından büyük önem taşımanın yanında
karşılaştırma ve analizde de büyük avantajlar sağlayacaktır.
Bu araçlar yardımıyla verilerini paydaşlarına sunan ya da paylaşan
işletmeler, rakiplerine göre büyük bir rekabet üstünlüğü sağlamaktadır.
Bu teknolojiler ile ilgili olarak ulusal ve uluslar arası düzeyde
yapılan çalışmalar, kamunun aydınlatılması, hesap verebilirlik, şeffaflık ve
verimlilik için bu tür uygulamaları zorunlu hale getirme çabası içine
girmişlerdir.
Bu nedenle, işletmelerin konuyu önceliklerine alarak, gerekli altyapı
çalışmalarını tamamlamaları ve paydaşların da bu yapılarak entegre olmaları
gerekmektedir.
60
Mike Willis, ―Corporate Reporting Enters The Information Age‖,
2003, Vol:26, No:3, p,59.
292
Regulation,
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Altaş Y.,―Elektronik Veri Değişimi (EDI)‖ http://www.bilgiyonetimi.org
/cm/pages/mkl_gos.php?nt=504 (E.T.:20.11.2008)
Anderson A., ―The Business Reporting Model of the Future and Real Time
Information Flows‖, A Discussion with Alan Anderson, Senior Vice
President Member & Public Interests, AICPA,2009.
Berkeley A., J. Connors, M. Willis, "The Road to Better Business
İnformation:
Making
a
Case
for
XBRL",
2003,
p.
7.;www.microsoft.com/msft/Financial XBRLwp.mspx (E.T.:13.12.2008)
Deshmukh A., Digital Accounting: The Effects of the Internet and ERP
on Accounting, IRM Pres, Hershey, 2006.
Ferguson D., ―Financial EDI: A required business practice before the turn of
the Century‖, Fundamentals of Electronic Commerce Handout,
Proceedings of Financial Electronic Commerce Conference, Chicago,
April 2000.
Homi B., ―XBRL Challenge or Opportunity for the Middle Man?‖, SVP,
Global Head of Investment and Advisory Content Thomson Reuters, 2008;
http://www.iasb.org/NR/rdonlyres/D38D9AA8- 8947-46D4-8DF151847CE49E83/0/Byramji_Homi.pdf (E.T.: 03.09.2009)
Microsoft; ―Improving Financial Analysis and Reporting Using XBRL and
the
Microsoft
Office
System‖,
http://www.microsoft.com/office/showcase/xbrl/default.mspx
(E.T.:25.10.2005)
O'Brien J.A., , G. M., Marakas, Management Information Systems, 8th ed.
Boston : McGraw-Hill Irwin, 2008.
Sevim A., Dijital Muhasebe, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1903,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, No: 208, Eskişehir, 2009.
Sevim, A. ve Temizel F., ―İnternet ve Hisse Senedi Yatırımcısı‖, Muhasebe
ve Finansman Dergisi, 42, (2009).
293
Adnan SEVİM
Stantial J., Director of Financial Reporting United
Corporation, XBRL–Preparer‘s Viewpoint, 2006.
Technologies
Thompson M.L., ―XBRL Meets Modern Investor Relations‖, Compliance
Week,2008.
Willis M., ―Corporate Reporting Enters The Information Age‖, Regulation,
2003, Vol:26, No:3.
Tokel Ö.E, M. E. Yücel, B. Öksüz, ―Türkiye‘de XBRL‘ye Geçiş Sürecinin
Yol Haritası,‖ Active, Nisan-Mayıs-Haziran, 2007.
Uyar S.- M. Çelik, ―Finansal Raporlama Sürecinde Genişleyebilir İşletme
Raporlama Dilinin (xbrl) Kullanılması‖, 1-6 ab.org.tr/ab06/bildiri/98.doc
(E.T.:15.02.2009)
Yalaz S. -A. Kaya, ―XML İşaretleme Dilinin Etkinilği Üzerine Bir Çalışma‖,
Akademik Bilişim Kongresi, Harran Üniversitesi,
Şanlıurfa,
11-13
Şubat 2009.
www.browsersoft.com/about.shtml/ (Erişim Tarihi:12.10.2008)
www.edgar-online.com (Erişim Tarihi:10.11.2008)
www.mersin.edu.tr/strateji_planlama/.../suleyman_degirmen.ppt
Tarihi 20.08.2009)
www.nasdaq.com/xbrl/ (Erişim Tarihi:10.11.2008)
www.x12.org (Erişim Tarihi: 10.06.2008)
www.yontemresearch.com (Erişim Tarihi:10.07.2009)
www.yontemresearch.com (Erişim Tarihi:10.07.2009)
www.yontemresearch.com (Erişim Tarihi:10.07.2009)
http://ilan.elookat.com/ (Erişim Tarihi: 16.11.2008)
http://muhasebemerkezi.marmara.edu.tr/ (Erişim Tarihi: 11.11.2008)
294
(Erişim
PAYDAŞLARA FİNANSAL
RAPORLAMADA YENİ TRENDLER
http://sozluk.turkcebilgi.com/nedir/payda%C5%9F
(Erişim
Tarihi:
20.08.2009) http://www.aicpa.org/download/ebrm/ebrm-AAnderson08O.pdf
(Erişim Tarihi: 25.01.2009)
http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm(Erişim
Tarihi:11.12.2009)
http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm(Erişim
Tarihi:11.12.2009)
http://www.complianceweek.com/article/4178/xbrl-meets-modern-investorrelations (Erişim Tarihi:16.01.2009)
http://www.w3.org/P3P/ (Erişim Tarihi: 28.01.2009)
http://www.xbrl.org/TechSupport/ (Erişim Tarihi:07.11.2008)
http://xbrl.us/101/Pages/UTCDec2006conf.ppt, (Erişim Tarihi: 04.02.2009)
295

Benzer belgeler