Ekim 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Transkript

Ekim 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği
Bilişim Uzmanları
Bülteni
Cilt 2, Sayı 5
8 Ekim 2012
Sunuş

Cumhuriyetimizin
89. Yılı Kutlu Olsun!

Hücresel Sistemlerin Meskun Mahal Sınırları Dışına Çıkarılması
Mümkün mü?

Ürün Güvenliği ve
CE İşareti Uygulamaları

Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar
Kesilmeyecek

Çalış(ama)mak...

Cennetten Bir
Parça: Doğu Karadeniz

Ayın Konuğu:
Osman Nihat Şen
Bu bültende yer alan yazılarda ifade edilen yorum ve
görüşler yazarlarına ait
olup, Bilişim Uzmanları
Derneği‟nin görüşlerini
yansıtmamaktadır.
Bu ay Kurban Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı arka arkaya geldi.
Çifte bayramınızı kutluyoruz!
17‟nci sayımızla merhaba,
Zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Bir
bülteni yayımlar yayımlamaz, bir
sonraki bültenin hazırlıklarına başlamamız gerekiyor. Bu çerçevede Eylül
ayını da tamamlayıp, Ekim ayına
merhaba dedik. Geçtiğimiz ayın en
önemli olayı okulların açılması oldu
kuşkusuz. Küçük prensler ve prensesler, okula, kreşe başladılar ama hala
gözleri yaşlı ayrılıyorlar anne- babalarından. Her gün sabah bir pazarlık
yaşanıyor bizim evde de, minik prensim –cevabını bilmekle birlikte- “anne
bugün okul var mı” diye yalvaran
gözlerle soruyor. Cevabı alır almaz da
yaygarayı basıyor. Ağıt-figan fayda
etmeyince, B planını devreye sokuyor
ve nasıl olduğunu anlayamıyorum
ama her gün karnı ağrıyor. Kreşe
geldiğimizde ise, tüm direnişleri boşa
çıkmış olan oğluşum son silahını,
gözyaşlarını kullanıyor. Öğretmenin
de öğütlediği şekilde, çabucak onu
bırakıp çıkıyorum ama gelin görün ki o
ağlamaklı güzel yüzü, akşama kadar
gözümün önünden gitmiyor. Umarım
tüm çocuklar bu yeni düzene kısa
zamanda alışırlar.
Bu ay itibariyle, 4. Dönem uzmanlarımızın hazırladığı yurtdışı yüksek
lisans eğitimlerine ilişkin tespitlerimizi
içeren raporu, İnsan Kaynakları ve
Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Kurul
Başkan ve Üyelerimize sunduk. Taleplerimiz temelde iki hususu içeriyor.
Birincisi, diğer pek çok kamu kurum
ve kuruluşunda olduğu gibi bir yerine
iki yıl süreyle eğitime gidilmesi, ikinci
olarak da 35 yaş sınırının 40‟a çıkartılması. Konuyla ilgili yakın zamanda
size iyi haberler verebilmeyi umuyoruz.
Bu ayki konuğumuz Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Dairesi Başkanımız Sayın Osman Nihat
Şen oldu. Çok zeki ama bir o kadar da
mütevazi bir insan kendisi. Bu röportajda Osman beyi size daha yakından
tanıtmaya çalıştık, İnterneti, erişim
engellenmelerini, 5651 sayılı Kanunu,
Elif Özdemir, BiliĢim Uzmanları Derneği BaĢkanı
akademik çalışmalarını konuştuk.
Bültenimiz bu ay da oldukça zengin.
Tüm yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Ekim ayında yine çifte bayram
var. Bu vesileyle Kurban Bayramınızı ve Cumhuriyet Bayramınızı tebrik
ediyorum. Bu bayramda da sevdiklerinize kavuşmanızı diliyorum.
Keyifli okumalar.
Sayfa 2
Cumhuriyetimizin 89. Yılı Kutlu Olsun!
19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan yeni ve bağımsız bir Devlet kurma savaşı
başarıyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti‟nin ilk temelleri atılmıştır. Cumhuriyet, arkasında milletinin desteği ile yola çıkan Mustafa Kemal Paşa‟nın kazanılması aynı yollarla başka bir millete nasip olmayan eşsiz eseriydi.
Nigar Samsa
BiliĢim Uzmanı
SDD, BTK
“...Türkiye
Cumhuriyeti,
dünyada işgal
ettiği yere layık
olduğunu
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede
düzeni sağlaması için devletinin bir gemisi ile Samsun'a gönderilmiştir. Ülkenin
çoğu ilinde kongreler düzenlemiş ve yurdun her tarafından gelen ulus temsilcilerini 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplamıştır. Meclis
Mustafa Kemal Paşa'yı 'Meclis Başkanı' seçmiştir. Millet, 39 yaşındaki genç bir
dehanın önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştır. Halk ve düzenli ordular
düşman kuvvetlerine karşı savaş vermiş, omuz omuza mücadele etmiştir. 24
Temmuz 1923 günü İsviçre‟nin Lozan şehrindeki Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan,
Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri Lozan
Barış Antlaşmasını imzalamıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır fakat devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir. Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet
şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kalmıştır. (1)
eserleriyle ispat
edecektir. Türkiye
Cumhuriyeti
mutlu, başarılı ve
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yapmıştır ve
13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edilmiştir. Türkiye'de Cumhuriyeti ilân eden
29 Ekim 1923 tarihli "Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihen
Tadiline Dair Kanun," "Türkiye Devletinin şekl-i Hükümeti, Cumhuriyettir" demek
suretiyle, cumhuriyeti bir hükümet şekli olarak nitelemiştir.
muzaffer
olacaktır...”
-29 Ekim 1923
20:30-
Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923 saat 18:45'de yaptığı toplantıdan sonra
20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve
yeni Türk Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasından
da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı
seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı M. Kemal, kendisini Cumhurbaşkanı seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra şunları söyler: "Son yıllarda Ulusumuzun fiili
olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanların
ne kadar tetkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat
etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada
işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir... Türkiye Cumhuriyeti
mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır." (1)
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 3
Cumhuriyetimizin 89. Yılı Kutlu Olsun!
1923 yılında, bu erdemli temeller üzerine kurulu Devleti ileriye taşıyacak imkânlar
ne ölçüdeydi?
Cumhuriyet kurulduğunda tüm Türkiye‟nin nüfusu 10 milyon civarındaydı, her
alanda olduğu gibi eğitim alanında da hareket noktası çok gerilerdeydi. Türkiye'de lise sınıflarında okuyan öğrencilerin sayısı 1247 kadardı. Hiçbir alanda yeterli
sayıda yetişmiş eleman yoktu. 1911 Trablus ve 1912'deki Büyük Zafer'e kadar,
Türk Milleti, üç ayrı kıt'ada ve bir çok cephede adeta aralıksız savaşmaya mecbur kalmıştı. Kurtuluş Savaşı destanı ülke bu şartlar içinde iken yazılmıştı. (2)
Cumhuriyetin ilan edildiği yılda Türkiye‟de sadece 86 hastane ve 554 doktor bulunuyordu. Türkiye‟nin 1927 yılında toplam nüfusunun 13.648.270 olduğu dikkate
alındığında bu rakamların azlığı dikkat çekicidir. O dönemdeki adı ile “memleket
hastanesi” olan devlet hastaneleri sayıca az ve imkânları kısıtlıydı.(3)
Nigar Samsa
BiliĢim Uzmanı
SDD, BTK
Fransız
düşünürü
Montesquieu’ya
İzmir İktisat Kongresi, Lozan‟da yapılan barış görüşmelerinin özellikle iktisadi
konulardaki uyuşmazlık nedeniyle kesintiye uğradığı bir sırada 17 Şubat-4 Mart
1923 tarihleri arasında toplandı. İzmir‟de toplanması uygun görülen kongreye
çiftçi, tüccar, sanayi erbabı, işçiler ile bütün şirket, banka, borsa ve diğer iktisadi
kurumlar davet edilmişti. Kongre‟de Ticaret ve Sanayi Odaları‟nın alması gereken yeni şekil konusuna ilişkin kararlar, 1925‟te kabul edilecek olan Ticaret ve
Sanayi Odaları Kanunu ve Nizamnamesinin ana çizgilerini belirleyecekti.(4)
göre,
despotizmin
prensibi korku,
monarşinin
prensibi şeref,
Ünlü Fransız düşünürü Montesquieu‟nun şu sözleri, Cumhuriyetimizin bu manzaralarla geçen ilk yıllarına kıyasla 89. ve gelecek yıllarına ilişkin temennimizi güçlendiriyor: “Despotizmin prensibi korku, monarşinin prensibi şeref, demokrasinin
(cumhuriyet) prensibi ise, fazilettir.”
demokrasinin
(cumhuriyet)
prensibi ise,
fazilettir.
Kaynaklar:
(1) Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, 1986, ss.
359-366
(2) Ergun ÖZBUDUN (http://www.meb.gov.tr/)
(3) Mehmed Hayri, Türkiye‟nin Sıhhi-İçtimai Coğrafyası Niğde Sancağı, 1922. 76.
(4) http://www.izto.org.tr
Sayfa 4
Hücresel Sistemlerin Meskûn Mahal Dışına Çıkarılması
Mümkün mü? - 2
Bu bilgiler rehberliğinde şimdi hep beraber baz istasyonlarının neden şehir dışına
taşınmalarının mümkün olamayacağı hususuna tekrar dönelim ve aşağıdaki bilgiler ışığında teknik olarak bu durumun analizini yapalım:
Nihat ArslantaĢ
Teknik Uzman
Ankara Bölge Md.
BTK

Hücresel sistemler hem sinyal alan hem de sinyal veren (Rx/Tx) sistemlerdir. Veri alışverişi için baz istasyonlarından yayılan sinyal kadar
mobil telefonlardan yayılan sinyal de bir o kadar önemlidir. Dolayısıyla
baz istasyonlarının şehir içlerinden uzaklaştırılması demek, iletişimin
kesilmemesi için hem baz istasyonundan hem de mobil telefonlardan
yayılan sinyal gücünün artırılması dolayısıyla ortama yayılan elektromanyetik ışımanın artması anlamına gelmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki Rd/Tv vericileri şehirlerin tamamını kapsama alanına almak için
kilowatt (kW) mertebesinde güçlerle sinyal çıkışı yapmaktadırlar ve bu
yüzden ortama yaydıkları elektromanyetik alan değerleri çok yüksektir.

Baz istasyonlarının çok sayıda kurulmalarının en önemli gerekçesi ise
bu sistem ağına bağlı bir baz istasyonunun görüştürebileceği kişi sayısının sınırlı olmasıdır. Baz istasyonları kendilerine tahsis edilen sayıdaki frekans ile mümkün olan en fazla sayıda aboneye hizmet vermek
için tasarlanmışlardır. Bir baz istasyonu teknik olarak gelinen bugünkü
noktada en fazla aynı anda 96 (teorik) kişiyi konuşturabilmektedir. Dolayısıyla nüfus yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde daha fazla sayıda
aboneye hizmet verebilmek için daha fazla istasyon kurulumu teknik
bir zorunluluktur. İstasyon sayısındaki artış ile alıcı/verici mesafesi kısalır ve doğal olarak daha düşük güç ile çalışmaları sağlanır. Bunun
sonucunda ise ortamdaki elektromanyetik ışıma miktarında düşüş gözlemlenir.

Bir diğer önemli konu ise kıt kaynak olan frekansın etkin kullanılması
yoludur. Operatörler kendilerine tahsis edilen kıt sayıdaki frekans ile
milyonlarca aboneyi konuşturmak zorundadırlar. Türkiye‟ de üç operatöre tahsis edilen frekans sayısı 55, 55 ve 81‟dir. Dolayısıyla 55 frekans (kanal) alan bir operatör, bir frekans üzerinden teknik olarak en
fazla 8 kişi konuşturabildiği için toplamda belli bir bölgede aynı anda
en fazla 8x55=440 kişiyi konuşturabilir. Dolayısıyla şehir dışındaki bir
emisyon noktasından yapılacak bir yayında da en fazla 440 kişiyi konuşturabilir. Milyonlarca aboneyi aynı anda konuşturabilmek için hücresel yapıya ihtiyaç vardır ve bu kaçınılmaz bir durumdur. Ancak o zaman aynı frekansların bir komşu hücrede kullanılması söz konusu olabilir.
İletişimin
kesilmemesi için hem
baz istasyonundan
hem de mobil
telefonlardan yayılan
sinyal gücünün
artırılması ortama
yayılan
elektromanyetik
ışımanın artması
anlamına
gelmektedir.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 5
Hücresel Sistemlerin Meskûn Mahal Dışına Çıkarılması
Mümkün mü? - 2
Nihat ArslantaĢ
Teknik Uzman
Ankara Bölge Md.
BTK
Şimdi ise gelelim bu değerlendirmeler ışığında çevremizdeki diğer elektromanyetik kaynakların incelenmesine. İnsan ve çevre sağlığını tehdit eden yegane unsur
olarak her ne kadar GSM baz istasyonları ve Radyo/TV istasyonları suçlu ilan
edilse de, diğer elektromanyetik alan kaynaklarının da bu dağılımdaki rolleri hatırdan çıkarılmamalıdır. Çevremizdeki birçok elektrikli cihazın yaymış olduğu elektromanyetik ışımanın da hatırı sayılır etkileri olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla
ortamda oluşturulan elektromanyetik alan seviyeleri yalnızca hücresel sistemlere
bağlamak da doğru olmaz.
Ülkemizde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), elektromanyetik alan
maruziyetine ilişkin düzenlemeleri ile sıkı denetim mekanizmaları oluşturmuştur.
Bu kapsamda çıkarılan yönetmelik hükümleri gereği, haberleşme maksatlı kurulan
her türlü vericinin denetimi, hem BTK hem de BTK tarafından yetkilendirilmiş Ölçüm Yetki Belgeli kuruluşlar aracılığıyla titizlikle sürdürülmektedir.
Haberleşme maksatlı
kurulan her türlü
vericinin denetimi,
hem BTK hem de
BTK tarafından
yetkilendirilmiş
Ölçüm Yetki Belgeli
kuruluşlar
aracılığıyla titizlikle
sürdürülmektedir.
Sayfa 6
Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları
Yusuf Özcan
Candemir
Mühendis, PGM
BTK
Ulusal uygunluk
değerlendirme
sisteminin
etkinliğinin ve
güvenirliğinin
artırılmasına ve
uluslararası
gelişimine katkı
sağlamak gereklidir.
Dünyadaki iletişim, sağlık, elektronik ve ulaştırma alanlarındaki hızlı teknolojik gelişmeler ve değişimler sonucunda ortaya çıkan globalleşme; özellikle dünya ticareti ve malların serbest dolaşımı konularında yeni kavramların çıkmasına ve yeni
yapılanmalara neden olmuştur. Herhangi bir ülkede üretilen mal veya hizmetlerin
dünyanın her yerinde piyasaya sunulmasının kolaylaşması, dünya çapında standartlaşmaya neden olmuştur. Piyasaya sunulan ürünlerin ortak olan minimum gereksinimlerinin karşılanması ihtiyacı; bu ürünlerin uygunluğunun değerlendirilmesi
ve aynı uygulamaların küresel alanda karşılıklı tanınırlılığı ve yaygınlaştırılması
fikrini oluşturmuştur. „‟Uygunluk Değerlendirme‟‟ terimi ile özetlenebilecek olan
bu olgu; dünyadaki yaygınlaşmanın yanı sıra, AB sürecindeki yürütülen faaliyetlerle Ülkemizde de iyice ivme kazanmış ve ilgili tüm mevzuatımız bu yönde değiştirilerek kamu ve özel sektör alt yapılarımızda hızlı bir değişim başlamış ve artarak
devam etmektedir.
Ayrıca, temel olarak, ürün piyasaya arz edilmeden önce yürütülen faaliyetler olan
Uygunluk Değerlendirmesi [1] ile, ürün piyasaya arz edildikten sonra gerçekleşen
faaliyetler olan PGD arasındaki ayrımı burada vurgulamak gerekmektedir. Eğer bir
AB üyesi ülkede, Uygunluk Değerlendirme Kuruluşu (UDK) ile Piyasa Gözetim
Denetimi‟nden (PGD) sorumlu Yetkili Kuruluş (YK) daha üst bir kuruluş altında bir
araya gelmişse, sorumluluk alanları PGD‟ nin uygunluk değerlendirmesinden bağımsız olmasını sağlayacak şekilde organize edilmelidir [2]. Bu kuruluşlar, bağımsız olmalı ve faaliyetlerini ayrı olarak, tarafsız ve ayrımcılık yaratmayacak şekilde
yürütmelidirler[2], [3].
Ulusal uygunluk değerlendirme sisteminin etkinliğinin ve güvenirliğinin artırılmasına ve uluslararası gelişimine katkı sağlamak gerekmektedir. Bu doğrultuda, uygunluk değerlendirme alanında tüm paydaşlar arasında işbirliğini geliştirmek, koordinasyonu sağlamak ve yasal düzenlemelerin tasarımı, uygulaması ve geliştirilmesi ile sektörün varsa sorunlarına çözümler üretilmesi konusunda adımlar atılabilmesi için uygun görülmektedir.
Elektronik haberleşme sektöründe, Ülkemizde herhangi bir Onaylanmış Kuruluş
(OK) bulunmamakta ve bu alanda OK talepleri oluşması için özel sektörün ikna ve
teşvik edilmesi, Uluslararası paydaşlar arasında tanınma, gelişme ve dövizlerimizin ülkemizde kalması açılarından tavsiye edilmektedir. Şimdiye kadar sadece
TÜBİTAK UME ve Yıldız-Cell, YK olan kurumumuza OK olmak için müracaat etmiş, fakat neticeye ulaşılamamıştır.
CE işaretinin literatürdeki anlamı 'European Conformity', Avrupa normlarına uygunluktur. CE işareti taşımayan ürünler, Avrupa Birliği ülkelerine giremez, bu nedenle bu işaret, ürünlerin Avrupa Birliği iç pazarında serbestçe dolaşımına olanak
veren bir "Endüstriyel ürün pasaportu" olarak tanımlanabilir fakat asla bir kalite
işareti değildir ve tüketiciye de bir kalite güvencesi sağlamaz, sadece ürünün ilgili
direktiflerce belirlenen tüm şartlara uygun olarak üretildiğini ve kontrol edildiğini,
asgari güvenlik koşullarına sahip olduğunu gösterir.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 7
Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları
" CE İşareti" iliştirilmesi zorunlu olan ürün grupları aşağıdaki gibidir:

Alçak Gerilim Cihazları, Basit Basınçlı Kaplar,

Oyuncaklar, ĠnĢaat Malzemeleri,

Elektromanyetik Uygunluk, Makineler,

Kişisel Korunma Donanımları, Otomatik Olmayan Tartı Aletleri,

Vücuda Yerleştirilebilir Aktif Tıbbi Cihazlar,

İn Vitro Tıbbi Tanı ve Diagnostik Cihazları, Gaz Yakan Aletler,

Sıcak Su Kazanları, Sivil Kullanım Ġçin Patlayıcılar,

Patlayıcı Ortamlarda Kullanılan Ekipmanlar, Asansörler,

Dondurucular, Basınçlı kaplar,

Gezi amaçlı tekneler, Radyo ve Telekomünikasyon terminal cihazları
Oyuncaklar için ürün güvenliği şartlarından birkaç örnek verecek olursak; keskin
uçları ve parmakların sıkışabileceği mekanizmaları olmamalı, çocuğun yutup boğulmasına sebebiyet verebilecek küçük parçalardan oluşan veya çocuğun boynuna dolanıp sıkıp boğabilecek uzunlukta iplerden oluşmaması, 3 yaş ve altı çocuklar için üretilen oyuncaklarda aranılan şartlardan bazılarıdır.
Cep telefonu için de ürün güvenliği kapsamında bir kaç örnek verecek olursak;
yangına neden olmaması, elektrik çarpmasından koruması, keskin kenarı olmaması, açıklıklarına çocuk parmağının dahi girememesi, kullanırken ve taşırken
insan vücuduna veya beynine ve diğer canlılara zarar vermemesi, aranılan şartlardan sadece bir kaçıdır.
4703 sayılı kanuna göre, ürünlerin güvenlik denetimleri kamu kurumları tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu denetimler neticesinde güvenli olmadığı tespit edilen
ürünlerin piyasaya arzının yasaklanması, piyasadan toplatılması ve imha edilmesine yönelik bir dizi önlem alınmaktadır. Şikâyet ve ihbarlar, kamu kurumlarının
piyasadaki güvenilir olmayan ürünlerinin tespit edilmesini sağlayacak diğer bir
önemli bilgi kaynağıdır. Dolayısıyla tüketicilerin CE iĢareti olmayan ürünlerin
4077 sayılı ‘’Tüketici Koruma kanunu’’na göre satın alınmaması gerektiğini
bilmeleri ve gerektiğinde de bilinçli vatandaĢ olarak Ģikâyet ve ihbarlarda
bulunmaktan çekinmemeleri gerekmektedir.
Ülkemizde tüm ürünlerde yapılan 2011 PGD denetimlerinde; 2011 yılında bir önceki yıla göre %208‟ lik bir artış olmuştur. Denetimlere bağlı olarak piyasaya arzı
durdurulan, piyasadan toplatılan ve imha edilen ürünlerle ilgili uygulanan idari
yaptırımlarda ise, yine 2011 yılında bir önceki yıla göre %54 oranında bir artış
kaydedilmiştir.[4]
Elektronik haberleşme alanında telsiz ve telekomünikasyon terminal ekipmanlarının ürün güvenliği açısından PGD‟ den sorumlu YK olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), PGD faaliyetlerini yerine getirebilmek için yeterli sayıda ve
yetkin teknik personele ve altyapıya sahiptir.
Bu itibarla, PGD yapılan ürünlerin ürün güvenliği kapsamına uygun olarak üretilip
Yusuf Özcan
Candemir
Mühendis, PGM
BTK
CE İşareti, ürünlerin
amacına uygun
kullanılması halinde
insan can ve mal
güvenliği, bitki ve
hayvan varlığı ile
çevreye zarar
vermeyeceğini,
gösteren bir işarettir.
Sayfa 8
Ürün Güvenliği ve CE İşareti Uygulamaları
üretilmediği, diğer bir ifadeyle, güvenli olup olmadığı hususunun tespitinde yapılacak test ve muayeneler, bu konuda yeterli ve ehliyetli olan BTK-Piyasa Gözetim
Laboratuvarı Müdürlüğü (PGM) laboratuvarlarında yaptırılmaktadır.
Yusuf Özcan
Candemir
Mühendis, PGM
BTK
Satın aldığımız
ürünlerde CE işareti
olup olmadığını
mutlaka kontrol
etmeliyiz.
Test sonuç verilerinin güvenilirliği ve uluslararası geçerliliğinin sağlanması amacıyla BTK tarafından kullanılan PGM test laboratuvarı;TS EN ISO/IEC 17025
"Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği için Genel Şartlar‟‟ standardının şartlarını sağlayarak TÜRKAK tarafından düzenlenen akreditasyon belgesini
almıştır. Buna ilave olarak da her yıl yapılan TURKAK gözetim denetimleri ile
PGM laboratuvarları kontrol edilerek, Test Laboratuvarı olarak akreditasyonunu
devam ettirmekte ve uluslararası alanda geçerliliğini korumaya devam etmektedir.
Güvenli ürün; insan sağlığına, can ve mal varlığına, hayvan ve bitki yaşam ve
sağlığına ve çevreye zarar vermeyen üründür. 4703 sayılı „‟Ürünlere İlişkin Teknik
Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanması‟‟ na dair kanuna göre, piyasaya arz edilen bütün ürünlerin güvenli olması zorunludur. Piyasaya güvenli ürün arz etme
yükümlülüğü ise üretici veya ithalatçıdadır. Bu kapsamda tüketici tarafından kullanılan pek çok ürünün CE işareti ile piyasaya arz edilmesi zorunludur. CE işareti,
ürünün ilgili mevzuatta belirtilen asgari güvenlik şartlarını taşıdığını ve bir üçüncü
taraf uygunluk değerlendirme kuruluşu ve onaylanmış kuruluş vs. gerekli bütün
uygunluk değerlendirme faaliyetlerinden geçtiğini gösteren bir işarettir. Oyuncaklar, düdüklü tencereler, elektrikli ev eşyaları ve diğer elektrikli cihazlar, asansörler
ve cep telefonları CE işareti taşıması gereken ürün gruplarından sadece bir kaçıdır. Bu yüzden satın aldığımız „‟Ürün Güvenliği‟‟ gerektiren ürünlerde ürünün üzerinde „‟CE işareti‟‟ olup olmadığını, üretici veya ithalatçı isim ve adreslerinin de
yazılı olup olmadığını mutlaka kontrol etmemiz gerekmektedir.
Modern toplumlarda tüketici bilinci yüksek olmakta ve bu konu çok önemsenmektedir. Üreticiler unutmamalılar ki, kendileri de aynı zamanda başka ürünlerin tüketicileridir. Vatandaşların güvenli ürün kapsamında herhangi bir ürün alırken çevre
ve sağlık açısından denetimlere tabi tutulan „‟CE işaretli‟‟ ürünleri tercih etmeleri
tavsiye edilmektedir. Yetkili kurumların tüketici bilincini oluşturmak için ortak çaba
göstererek televizyonda ve radyoda bilgilendirme yayınlarını ve kısa etkili tanıtım
filmlerinin reklam aralarında verilmesini artırarak devam etmeleri gerekmektedir.
Tüketicilerin yanı sıra üreticilerin de ürün güvenliği, standartlar ve piyasa gözetim
denetimi konularında bilgilendirilmesini amaçlayan geniş kapsamlı farkındalık
kampanyalarına devam edilmesi fayda sağlayacaktır.
Kaynaklar:
[1] EC, 11.04.2001, Working Paper on the Implementation of New Approach
Directives, Brussels
[2] EC, 2000, Guide to the Implementation of Directives Based on New Approach
and Global Approach, Italy
[3] 23 şubat 2012 tarihli ve 28213 sayılı UDK‟larına İlişkin „‟Genel Esaslar
Yönetmeliği‟‟
[4] Ekonomi Bakanlığı Uzmanı Derya Yağmur
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 9
Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar
Kesilmeyecek
Malumları olduğu üzere, (kamuoyunda bilinen adıyla) baz istasyonu yönetmeliğimiz gereği, GSM/UMTS (2G/3G) İşletmecileri; alt yapılarında kullanılan baz istasyonları sistemlerine düzenlenen “Güvenlik Sertifikası” başvurularını, ilgili BTK Bölge Müdürlüklerine elektronik ortamda sayısal olarak göndermeye başlamışlardır.
Kurumun düzenlemeleri çerçevesinde 2001
yılından itibaren İşletmecilere, kuracakları
baz istasyonlarına ait Güvenlik Sertifikalarının; BTK Bölge Müdürlükleri tarafından düzenlenmekte olduğu bilinmektedir. Bugün
ülkemiz genelinde faal olan yaklaşık
74.000¹ baz (GSM/UMTS toplam) istasyonuna, BTK Bölge Müdürlükleri tarafından
mevzuat gereği 360.000¹ den fazla Güvenlik Sertifikası düzenlenmiştir. Her bir baz
istasyonu sisteminin işletmeye açılabilmesi
maksadıyla İşletmeciler; Güvenlik Sertifikası
talebinde bulunurken, içeriğinde Yönetmelik
gereği baz istasyonu kurulumuyla ilgili çeşitli bilgilerin bulunduğu ortalama 20 sayfalık
bir dosya hazırlamaktadır.
Bu dosyaların içeriği bazen kurulacak olan baz istasyonunun konuşlandırılacağı
yere göre 50-60 sayfaya kadar da çıkabilmektedir. Baz istasyonunun ilk kurulumundan sonra İşletmecilerin istasyonlarda yapacağı değişiklikler (revizyonlar)
nedeniyle de aynı şekilde başvuru dosyalarının hazırlanması ilgili yönetmelik gereği istenmektedir. Baz istasyonlarındaki bu değişiklikler kimi zaman 5‟den fazla
da olmaktadır. Böylece her defasında istenilen başvuru evraklarından dolayı bu
istasyonların dosya içerikleri gittikçe artarak kabarmaktadır.
Bölge Müdürlüklerinde Güvenlik Sertifikası işlemleri kamuoyunda önemli bir faaliyet arz etmektedir.
Bu nedenle istasyonların kurulumu ile ilgili olarak
düzenlenen Güvenlik Sertifikasına ait tüm bilgi ve
belgeler, gerektiğinde yasal işlemlerde de kullanılması nedeniyle Bölge Müdürlüklerince güncel olarak tutulup arşivlenmek zorundadır. Ancak bu zorunluluktan dolayı da sayıları gün geçtikçe artan
baz istasyonlarının Güvenlik Sertifikası başvurularına ait evrakların muhafaza edildiği arşiv alanları
fiziki olarak Bölge Müdürlüklerinde büyük bir yer
kaplamaktadır. Bu durumun sürekliliği Bölge Müdürlüklerindeki yeni arşiv alanları ihtiyacını ortaya
çıkarmaktadır.
Ali Feyyaz Uygur
Teknik Uzman,
Ankara Bölge Md.
BTK
…ülkemiz genelinde
faal olan yaklaşık
74.000¹ baz (GSM/
UMTS toplam)
istasyonuna, BTK
Bölge Müdürlükleri
tarafından mevzuat
gereği 360.000¹ den
fazla Güvenlik
Sertifikası
düzenlenmiştir.
Sayfa 10
Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar
Kesilmeyecek
Ali Feyyaz Uygur
Teknik Uzman,
Ankara Bölge Md.
BTK
İşletmeciler, İFİS üzerinden kendilerinden Yönetmelik gereği olarak istenen başvuru dosya evraklarını sayısal ortamında “pdf” olarak gönderecekler ve bu evraklar sayısal ortamda saklanacaktır. Bu nedenle, her bir başvuru için istenilen çok
sayıdaki evrakın basılı olarak ayrıca Bölge Müdürlüklerine gönderilmesine gerek
kalmayacaktır.
Güvenlik Sertifikaları düzenlenmesi işlemlerinin İFİS üzerinden yapılması, işlemleri hızlandıracağı gibi evrak yoğunluğu ile boğuşan personelin konuyla ilgili işlerini daha da kolaylaştıracaktır.
İşletmecilerin baz istasyonlarına ait teknik bilgilerin yanında kurulum bilgileri evraklarının kullanılan ortak veri tabanında sayısal olarak arşivlenmesi nedeniyle,
Bölge Müdürlüklerince yerinde kontrol ve denetimi yapan teknik personel; görevi
esnasında meraklı izleyicilerin bakışları arasında işlemlerini yaparken kabarık
dosyalar ile boğuşmayacak, yerine, beraberinde taşıyacağı bilgisayara önceden
yüklenmiş baz istasyonları bilgilerine ulaşarak çok daha hızlı ve güvenilir, aynı
zamanda Kurum adına yakışır olarak işlemlerini tamamlayacaktır.
Yukarıda bahsedildiği şekilde işletmecilerin Güvenlik Sertifikası taleplerine ait başvuruların internet ortamında yapılması nedeniyle Yönetmelik gereği istenilen onlarca dokümanı içeren başvuru dosyalarının Bölge Müdürlüklerine gönderilmesine
gerek kalmadığından, Bölge Müdürlüklerinde bunların muhafaza edildiği arşivdolap alanları (fiziki olarak) artık büyümeyecek, aksine küçülecektir. Sayısal ortamda saklanan evrak ve dokümanlara sadece ihtiyaç durumunda ulaşılacaktır.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 11
Sayısal Ortamdaki Başvurular Sayesinde Ağaçlar
Kesilmeyecek
Güvenlik Sertifikası iĢlemlerinin sayısal ortamda yürütülmesinden elde edilen elde edilen önemli bir tasarruf da, çevreye ve ekonomiye olan önemli
bir katkı sağlanmasıdır.
ġöyle ki;
Ali Feyyaz Uygur
Teknik Uzman,
Ankara Bölge Md.
BTK
Her bir baz istasyonu Güvenlik Sertifikası başvurusu için ortalama 20 sayfa evrak
gönderildiğini kabul edelim.
Bir yılda tüm BTK Bölge Müdürlüklerine (yeni kurulan, üzerinde değişiklik yapılmasına izin verilen ve ölçüm değerleri gelen) yaklaşık 20 bin¹ baz istasyonu için başvuru işlemi yapılmaktadır.
Bu durumda Bölge Müdürlüklerine, Güvenlik Sertifikası işlemleri için bir yılda ortalama 20.000 x 20= 400.000 sayfa gönderiliyor demektir.
1m² 80 gramlık A4 kâğıdının 15 adet A4 kâğıdına eşit olduğunu biliyoruz.
Bu kadar müracaat evrakı yaklaşık 2,13 Ton A4 kâğıdına eşdeğerdir.
1 ton kâğıt için ormanlarımızdan yaklaşık 17 ² ağaç kesilmektedir.
...başvuru
işlemlerinin İFİS
üzerinden sayısal
ortamda
yapılmasından
dolayı, bir yılda en az
35 adet ağaç kesimi
önlenebilecektir.
Görüleceği üzere sadece Güvenlik Sertifikası ile ilgili başvuru işlemlerinin İFİS
üzerinden sayısal ortamda yapılmasından dolayı, bir yılda en az 35 adet ağaç
kesimi önlenebilecektir.
Her yıl sadece bu işlemlerdeki kâğıt kullanımından dolayı yapılacak tasarruf ile
hem bu işleri yapan işletmecilerin giderleri azalacak, hem de çevresel olarak sıkıntı yaşayan ülkemiz ve dünyamıza daha yeşil bir ortamın devamlılığı sağlanacaktır.
Not: (1) Baz istasyonları için alınan rakamlar MFYS/GSS raporlama programlarından alınmıştır.
(2) Orman Genel Müdürlüğü web sitesinden
Sayfa 12
Çalış(ama)mak…
Abdurrahman Er
BiliĢim Uzmanı,
SDD, BTK
“...Çalışmak
maharet ister,
memlekette her
önüne gelen
müteahhit, siyasetçi
olur da herkes
çalışabilen
olamaz.”
Çalış(ama)mak… Bu konuya kendimi kandırmadan, olabildiğince doğal ve mizahi
açıdan yaklaşmak istedim; hal böyle olunca da ciddiyeti bir kenara bırakıp içinden
geldiği gibi olmak, sözü akışına, duygulara bırakmak gerekti, e hadi bırakalım o
zaman…
Bu çalışma meselesi nasıl iştir akıl erdiremedim. Çalışmak iyidir, güzeldir, insan
üretir denilir de neden rastlayamayız çalışmanın bu iyi yüzüne. Bu iyi, güzel olan
şeyi neden canımız bir türlü istemez. Çalışmak maharet ister, memlekette her
önüne gelen müteahhit, siyasetçi olur da herkes çalışabilen olamaz. İtina ister,
özen ister çalışmak. İnsan kendini salmayı, tembelliği, uyumayı, gezmeyi, tüketmeyi daha çok seviyor. Sorarım size zorunluluk olmasa sabah sabah uyumak varken, bir o yana bir bu yana dönüp sıcak yatağın keyfini çıkarmak varken işe gitmek ister miydiniz? Kim ister ki. Özellikle çalışmaya başlamak bela kabilinden bir
durumdur. Sürekli erteleyip durursunuz işlerinizi de bir türlü başlayamazsınız çalışmaya. Aslında herkes bilir o küçük tepeyi aşınca gerisi gelecektir ama kardeşim
o ne zorlu tepedir öyle, değil aşmak çoğu kez yanaşmaya bile cesaret edemiyor
insan.
İnsanın hoşuna giden şeyler, lezzetli şeyler, çoğu zaman ya kilo aldırır ya da ahlaki değildir. Çalışmak ahlakidir ve kilo da aldırmaz ama iyi hoş da eğlenceli de değil, eğlenceli olsaydı ya. Bir taraftan çalışıp bir taraftan eğlenirdik, kimse de bizi
çalış, sınavı kazan veya işi bitir diye zorlamazdı.
Girersiniz odaya veya ofise güzel bir masa, üzerinde bilgisayar… pencereden ışık
vururken içerideki loşluğu, kasveti söküp alıyor… her şey güzel ama bir türlü koyulamazsınız çalışmaya. Hani siz çalışacaksınız ya, zaten o isteği kolay kolay yakalayamazsınız ama velev ki yakaladınız herkes anlaşmışçasına sizi arar, sorar.
Hiç gelmeyecek misafirler gelmeye, hiç aramayanlar aramaya başlar. Ya bir telefon gelir, ya bir arkadaşınız uğrar ya da gerçekten önemli bir şey olmuştur ve siz
yine çalışamazsınız. Ha bu arada son zamanların modası facebook, twitter gibi
sanal ortamlara takılma ihtimaliniz de yok değildir. Hadi bunlar olmadı diyelim, bu
sefer de TV de çok güzel bir film başlamıştır veya ilginizi çeken bir konuda haber
programı düzenleniyordur ve sonuç yine aynı.. Çalışamazsınız. Vaktiniz azalır ve
stres başlar. Stres oldukça da hiç çalışamaz, çalışamadıkça da daha çok stres
olursunuz, artık bir kısır döngünün içindesiniz bilemem artık ne zaman çıkarsınız
oradan. Çalış(a)mayıp da rahat etseniz ya, o da olmaz. Olmaz çünkü aklınız da
halen yapamadığınız işler, çalışmadığınız ders durur; dururken de bir ses, öyle bir
ses ki ne kimden ne nereden geldiği belli… kulagınıza sürekli fısıldar; çalışmadın,
çalışamadın vakit bitti hapı yuttun… ne yapsanız içinize sindirmez. Bu şekilde ister film izleyin ister sonra çalışmak üzere gezmeye çıkın zevk alamazsınız, yine
mümkün değildir aklınızdan çalışmayı çıkarmak.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 13
Çalış(ama)mak…
Ne yapacak ne edecek çalışma safhasına geçeceksiniz, kararlısınız. Bir de şu epostalarıma bir bakayım da öyle çalışayım dersiniz ve yine hata edersiniz, bu seferde cevap yazmadan edemeyeceğiniz bir e-posta gelmiştir... Neyse ki en sonunda bütün engelleri aşar ve oturur başlarsınız çalışmaya. Aman Allah‟ım o da ne!
en önemli ders notlarını veya iş ile ilgili dokümanlarınızı arkadaşınız almış ama
vermemiştir. Artık kendinize mi kızarsınız, arkadaşınıza mı kızarsınız, yoksa bir
yanınızın sürekli aradığı ama bir türlü bulamadığı vicdanınızı rahatlatacak olan
bahaneyi yani çalışmamak için bulamadığınız bahaneyi mi bulursunuz bilemem.
Böylesi durumlarda önce kendime sonra arkadaşıma kızar, sonra da kendimi yapacak bir şey olmadığına ikna etmeye çalışırım. Artık ne kadar ikna ederim orası
meçhul. Ve nihayet çalışmamak için sığınacağım bir bahanem vardır, çünkü yapacak birşey yoktur o anda. Ama bu sefer de vicdanıma söz dinletemem. Yahu kardeşim artık yapacak bir şey yok bıraksana yakamı, bırakır mı hiç; şunu yapmasaydın, şu zaman şöyle etseydin de bu duruma düşmeseydin vesaire vesaire…
Görünmeyen ama içinizde var olan o harp bittikten sonra zaman geçmiş çalışmak
için 15 dakika ya kalmış ya kalmamıştır. Ve elbette yeterli değildir bu süre çalışmaya başlamak için!
Şimdi sorarım size haksız mıyım başta söylediğim gibi çalışmak maharet ister
herkes cüret etmesin demeye, hiç de abartmıyormuşum değil mi? Çalışabilmek
için öncelikle bu vartaların hepsinden sıyrılmak gerek. Bunun için de plan, tertip,
düzen lazım. Yani bizde, çoğu Türk insanında olmayan disiplinler, özellikler lazım.
Abdurrahman Er
BiliĢim Uzmanı,
SDD, BTK
Sayfa 14
Cennetten Bir Parça: Doğu Karadeniz - 2
Doğu Karadeniz turumuza Trabzon ve Rize ile devam ediyoruz… Roma döneminde
Trapezus olarak adlandırılan ve Trabzon İmparatorluğu‟nun hüküm sürdüğü Trabzon, 1461
yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildikten sonra eyalete ve nihayetinde vilayete çevrilmiştir. Trabzon‟un en popüler turistik mekânlarının başında Maçka ilçesinde,
Karadağ üzerinde bulunan ve Ortodokslar için kutsal öneme sahip Sümela Manastırı gelmektedir.
AyĢe Gül Mirzaoğlu,
BiliĢim Uzmanı
BTD, BTK
(Sümela Manastırı, Trabzon*)
Günümüzden
yaklaşık 1600 yıl
önce inşa edilen
Manastırın içinde
(Sümela Manastırı’nda
Hz. Yunus’un (a.s.) balığın
karnından kurtuluşunu tasvir
eden bir fresk, Trabzon*)
pek çok kutsal varlığı
ve hikâyeyi tasvir
eden freskin,
boyaları solmadan
korunmuş olması
çok ilginçtir.
(Sümela Manastırı’nda
Cebrail’i (a.s.) tasvir eden bir
fresk, Trabzon*)
Trabzon‟un bir başka doğal güzelliği ise kartpostallarda gördüğüm sisli görüntüsü ile yer ile
gök birleşiyormuş hissi uyandıran ve bu haliyle Karadeniz turu öncesinde en çok merak
ettiğim mekân olan Uzungöl‟dür. Bilinçsiz yapılaşma nedeniyle kartpostallardaki görüntüsünden bir nebze uzaklaşmış olduğunu görmek üzücü olsa da, Çaykara sınırlarında bulunan bu mekân hala büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. “Çektiklerimiz” köşesinde Bilişim
Uzman Yardımcısı arkadaşım Hasan Özköse‟nin Uzungöl fotoğraflarını bulabilirsiniz.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 15
Trabzon‟un doğal güzelliklerinin yanı sıra el sanatları da görülmeye değerdir. Özellikle altın
ve gümüş takı/hediyelik eşya yapımı şehirde oldukça gelişmiştir.
(Büyük el emeğiyle örülen
Trabzon hasırı**)
(“Kazaziye” tarzı örülmüş
gümüş bir kolye**)
Sık orman dokusu nedeniyle fazla arkeolojik inceleme olanağı sunmayan, dolayısıyla Osmanlı öncesi tarihine dair fazla bilgi bulunmayan Rize‟nin 1924 yılına kadar Trabzon vilayetine bağlı bir kaza olduğu bilinmektedir. Rize‟de dik yamaçlı, tam anlamıyla “V” şeklindeki
vadiler arasında akan sayısız dere bulunmakta, bu vadiler ve dere yatakları boyunca uzanan yemyeşil ormanlar ise seyrine doyulmaz bir güzellik sergilemektedir.
(Fırtına Deresi, Rize*)
Bu vadilerden olan Fırtına Vadisinde yürüyüş yapmak ve vadi sonundaki şelaleyi görmek
son derece huzur vericiydi.
(Fırtına Vadisi’nde yürüyüş, Rize*)
(Fırtına Vadisi sonundaki şelale, Rize*)
AyĢe Gül Mirzaoğlu,
BiliĢim Uzmanı
BTD, BTK
Sayfa 16
Fırtına Vadisi‟nin bazı kesimlerde deniz seviyesinden yaklaşık 4000 m‟ye kadar yükselmesiyle dünyanın en dik yamaçlarından biri oluşmaktadır. Yıllık ortalama yağış miktarının
2000 mm‟yi bulduğu vadide, “endemik” olarak tanımlanan, bir başka ifadeyle sadece o
yörede yetişen pek çok bitki türü vardır.
AyĢe Gül Mirzaoğlu,
BiliĢim Uzmanı
BTD, BTK
(Fırtına Vadisi, Rize*)
(Fırtına Vadisi, Rize*)
Rize‟deki son durağımız olan Ayder Yaylası‟nın kendine özgü mimariye sahip evlerini, doğal güzelliğini ve temiz havasını anlatmak içinse fazla söze gerek yok, mutlaka gidip görülmeli diye düşünüyorum.
Doğu Karadeniz
bölgesi başta olmak
üzere ülkemizin pek
çok yöresinde
yaşanan “bitki
kaçakçılığı” kültürel
mirasımızı ve turistik
potansiyelimizi
büyük ölçüde tehdit
etmektedir.
(Ayder Yaylası, Rize*)
(Ayder Yaylasında sırtında torunuyla tipik
bir Karadeniz kadını, Rize*)
Yörede üretilen ve oldukça değerli olan Ayder balı, kendine özgü aromasını Doğu Karadeniz‟in başka yörelerinde de olduğu gibi Ayder Yaylasında bulunan “endemik” bitkilerden
almaktadır.
Kişisel izlenim paylaşımı amacı taşıyan bu tür bir gezi yazısında; vadi ve yayla gezilerimizde tur rehberimizin belirttiği ve aklımda yer eden biyoloji bilimine özgü “endemik” tabirini
özellikle vurgulamak istiyorum. Şöyle ki; Doğu Karadeniz bölgesi başta olmak üzere ülkemizin pek çok yöresine sadece bu tür bitkilerin tohumlarını veya soğanlarını alıp, ülkelerine
döndüklerinde bunların DNA‟larını üreterek tekrar bize veya farklı ülkelere pazarlamak
amacıyla birçok bilimsel araştırmacı gelmektedir. Bu kişiler sadece turistik amaçlı gelmiş
göründüğü için faaliyetlerinde veya ülkeye giriş çıkışlarında herhangi bir denetime tabi tutulmamakta ve ülkemize özgü bitkiler giderek yok olmaktadır. “Bitki kaçakçılığı” olarak tanımlanan bu durum, kültürel mirasımızı ve turistik potansiyelimizi büyük ölçüde tehdit etmektedir.
Ülkemizin Cennet köşelerini gezerken “bitki kaçakçılığı”na karşı da duyarlı olmak
dileğiyle, sizlerin de gezip gördüğünüz yerlere veya memleketlerinize has izlenimlerinizi
bültende paylaşmaktan mutluluk duyacağımızı hatırlatmak isterim.
Kaynaklar: www.trabzon.gov.tr – www.rize.gov.tr
http://www.tarimtv.gov.tr/HD811_israil-de--cakma--ayder-yaylasi-.html
* Çekildiği tarih: Ekim 2008, Çeken: İ. Mirzaoğlu
Sayfa 17
Van Gogh Alive Digital Sanat Sergisi
Haftasonu farklı bir Ģey yapmak isterseniz Cermodern’e bir uğrayın.
Hazırlayan:
Editör
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 18
Devlet Tiyatroları Sezonu Açıyor.
Hazırlayan:
Editör
Sayfa 19
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Elif Özdemir
BUD BaĢkanı,
YED Dai. BĢk.V.
BTK
Osman Nihat ġen
Ġnternet Dairesi BĢk., TĠB, BTK
Yavuz Göktaylar
BiliĢim BaĢuzmanı,
SAD, BTK
Bu sayımızın
konuğu olduğu için
Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu
Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı
İnternet Dairesi
Başkanı Sayın
Osman Nihat Şen’e
teşekkür ederiz.
Eylül ayı sonunda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Dairesi Başkanı Sayın Osman Nihat Şen ile röportaj yapmak üzere Kurumun İncek‟teki
binasındayım. Binayı içeriden ilk
görüşüm. Bina güzel. Şehrin buraya uzak köşesinde yaşayan
arkadaşlarımız için buraya geliş
gidişin çok zaman alacağı ve yorucu olacağı açık. Epey fazla
güvenlik önlemi de dikkat çekiyor.
Neyse aklımda bunlar varken
Dernek Başkanımız Elif Hanım ve
fotoğraflarıyla bize yardımcı olacak olan Ayşegül Hanım ile Osman Beyin odasında buluşuyoruz. Keyifli bir sohbet oluyor:
Sayın ġen Röportaj talebimizi kabul edip bize vakit ayırdığınız için teĢekkür
ediyoruz. Öncelikle, sizi hiç tanımayan okuyucularımıza kendinizi kısaca
anlatır mısınız? Nerede ve hangi yılda doğdunuz ve büyüdünüz?
2 Şubat 1972 Maraş doğumluyum. Kahramanmaraş‟a Maraşlılar olarak Maraş
diyoruz. Maraş‟ta büyüdüm. İlkokulu Maraş‟ta okudum. Anadolu Lisesi‟ni Maraş‟ta
okudum. Yani üniversiteye gelene kadar. 1990‟da üniversite sınavına girdim. ODTÜ bilgisayar mühendisliğini kazandım ve ODTÜ‟de okudum. 1995 ile 1997 arasında yüksek lisans yaptım. Emniyet‟te çalışıyordum o zaman. 657‟nin devlet memurlarının yetiştirilmesiyle ilgili maddesi gereğince personelin yurtdışına gönderileceği söylendi. Başvurdum ve kazandım.
Hangi üniversitede?
Kuzey Teksas üniversitesinde bilişim suçlarıyla mücadele konulu yüksek lisans
yaptım. Dallas‟a çok yakın küçük bir şehirdeydi üniversite. Döndük geldik. BTK‟ya
geçtikten sonra da doktora çalışmalarına devam ettim. Neyse geçtiğimiz ay itibarıyla da geçici mezuniyet belgemi aldım. 2012 yılı Ağustos ayı itibarıyla Polis
Akademesi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü‟nde doktora çalışmasını bitirmiş oldum.
Elif Özdemir: Erken bitirdiniz sanırım. Yani çalıĢkan bir öğrencisiniz.
Pek erken bitirdim sayılmaz aslında. Ek bir çabam olmadı. Neyse bir şekilde bitirdim Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik biriminde ki doktora programını.
Elif Özdemir: Hayırlı olsun diyelim.
Fotoğraflar:
Ayşe Gül Mirzaoğlu
Evet. MaraĢ merkezde mi büyüdünüz?
Evet. Merkezde. 78 Maraş olaylarını da iyi hatırlıyorum. Şu seksenler dizisini biz
ailece düzenli seyrediyoruz. Ben diziyi izlerken kızlarıma da o olayları da anlatıyorum. Çok canlı olarak yaşadım çünkü. 80 ihtilalini hazırlayan olaylardan biriydi.
Gerçi dizide çok bahsetmiyorlar.
Cilt 2, Sayı 5
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Elif Özdemir: MaraĢlısınız öyle değil mi? Hani memuriyet
nedeniyle mi ordaydınız diye
soruyorum.
Hayır hayır. Maraşlıyım. Babam
devlet su işlerinde ayniyet
mutemeti olarak çalışıyordu.
Annem ev hanımı. Benden iki
yaş büyük bir abim var. Bir de
Ankara‟da öğretmenlik yapan
bir kız kardeşim. Eşim Kastamonulu. ODTÜ‟de tanıştık. Ben
bitirirken o başlıyordu.
Elif Özdemir: EĢiniz öğretmen diye aklımda kalmıĢtı.
Kimya öğretmeni. Ama eşimin öğretmenlik yapmaya pek fazla fırsatı olmadı.
Elif Özdemir: Çocuklar nedeni ile sanırım.
Evet. Zaten bir süre ABD‟ye gitmiştik.
Kaç çocuğunuz var?
Üç. İki kızım ve bir oğlum var.
Elif Özdemir: Ben kızları biliyordum ama oğlanı bilmiyordum.
Oğlum yeni doğdu sayılır. 11 ay oldu. Yani güncel bir konu.
(Gülüşmeler)
O zaman hayırlı olsun diyelim tekrar.
Tabi arada 9-10 yıllık bir fark olunca ablalar biraz anne gibi oldu. Bazen evde bakım için pazarlık yapıyorlar.
Sayfa 20
Sayfa 21
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Elif Özdemir: Kızlar büyük olunca genelde kardeĢlerine bakıyorlar.
Evet. Eskiden hep öyleymiş. Neyse eşim okulu bitirdikten sonra yüksek lisans için
ABD‟ye gittik. Orası bizim için bir nevi balayı oldu. Dönünce de büyük kızımız vardı. Eşimde kimyadan çok İngilizce öğretmenliği yapmak istiyordu. Arkadaşları da
genelde İngilizce öğretmenliği yapıyordu. 2003 yılında Milli Eğitim ODTÜ gibi İngilizce eğitim yapan okullardan mezun olanların İngilizce öğretmenliği yapabilmeleri
uygulamasını kaldırdı. Bu arada da küçük kızımızda dünyaya geldi. Yani eşimin
pek öğretmenlik yapma fırsatı olmadı. İngilizce öğretmenliği yapmak istiyordu ama
olmayınca artık kimya öğretmenliği de yapmak istemedi.
Bilgisayar mühendisi olduğunuzu biliyoruz. Üniversite de okuduğunuz bölüm bilinçli bir tercih miydi?
Mühendis olmayı istiyordum.
Bizim zamanımızda genelde
başarılı öğrenciler teknik
branşa yöneliyordu. Orada
da iki seçenek vardı. Ya tıp
ya da mühendislik. Ben aslında ikisi arasında gidip
geldim. Ailem tıp istemişti.
Ben mühendislik istiyordum.
Tercih listesine ikisini de
yazdım. Tabi tıbbın olmayacağını ben az çok tahmin
ediyordum ama ailem heyecanla bekliyordu. Ancak tercih sıralamasında aşağıda
olduğu için bir anlam ifade
etmedi. Şimdi geriye bakınca farklı sebeplerde var tıp
okumamak istemememin.
Ancak o zaman ki gerekçem
uzun olmasıydı.
Peki çocukluk hayallerinizde farklı bir meslek var mıydı?
Hayır. Şimdiki bilincim ve algı düzeyim olsaydı Hukuk tercih edebilirdim. Dediğim
gibi bizim zamanımızda bir iki branş popülerdi. Bilgisayarla ilgili tercihlerde bulundum ve ODTÜ Bilgisayar Mühendisliğini kazanmış oldum.
Cilt 2, Sayı 5
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Tabi ciddi bir Matematik, Fizik, Kimya sorusu yapmak gerekiyor üniversite
sınavında o bölümü kazanabilmek için. Yani yeteneğiniz de varmıĢ.
Ben ortalama bir öğrenciydim.
Elif Özdemir: Tabi o zamanlar Anadolu Liseleri’nin Anadolu Lisesi olduğu
zamanlardı.
Yani ilk binde beş kişi vardı hatırladığım kadarıyla Maraş Anadolu Lisesi‟nde. Ben
dördüncü müydüm üçüncü müydüm tam emin değilim şimdi. İlk yüzde bir arkadaş
vardı. Ben o zamanlar diğer öğrenciler arasında kendimi çok başarılı görmüyordum. Çünkü genelde herkes başarılıydı. Toplam 40 kişi mezun olmuştuk.
Elif Özdemir: Herkes bir yere yerleĢmiĢtir.
Evet. Matematiği herkes az çok yapardı. Türkçe hocası bile konuşurken
dikkat ederdi öğrencilere. Yanlışımı
düzeltirler mi diye. Öyle bir ortamdı.
Bu arada matematik ile ilgili bir anımı
anlatayım. Ben 99‟da ki yüksek lisanstan itibaren sosyal bilimlere kaydım.
Sosyal bilim derken Criminal Justice
yani Ceza Adaleti gibi bir bölümde
yüksek lisans yaptım. Yani hakim,
avukat, gardiyan, polis de var o programda. Yani geniş bir kitleye hitap
eden bir bölüm. Tabi benim için çok
zor oldu. Ben teknik bir branştan geldiğim için. Mesela Supreme Court
(Yüksek mahkeme, Danıştay) kararlarının yorumlandığı bir dersimiz vardı.
Tabi ben ne Supreme ne de Court‟u
biliyorum.
(Gülümsemeler)
Sayfa 22
Sayfa 23
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Zor olmuĢtur sizin için.
Belki her ders için yüzlerce kelime ezberleyip giriyorduk. Oradan itibaren
sosyal bilimlere kaydım. Yaşadığım
şeylere geriye dönüp baktığımda üzüldüğüm bir nokta Türkiye‟de başarılı
öğrencilerin sosyal bilimlere yönlendirilmemeleri. Halbuki Amerika‟da benim
gördüğüm tam tersi bir durum söz konusu. Şimdi anıma gelirsek benim gittiğim üniversite de GRE sınavına giriyorlar.
Bende mecburen girdim. Quantitative yani matematik bölümünde 800 almışım.
Hocalar tebrik ediyor falan. Fakülte de ilk 800 alanmışım. Kayınbiraderi aradım.
800 almışım dedim. “-Ee?” dedi. “-Ben 800 almayan birini görmedim ki”dedi. Yani
demek istediğim sayısal branştaki adamlarla sosyal alandakilerin hayatları ve algılamaları çok farklı.
Ġzninizle, biraz sıkıcı konulardan
bahsedelim. Telekomünikasyon
ĠletiĢim BaĢkanlığı’nda Ġnternet
Daire BaĢkanı olarak görev yapıyorsunuz. Son yıllarda 5651 sayılı Kanun kapsamında yapılan
eriĢim kısıtlamaları, filtreleme
gibi uygulamalar kamunun gündemine yoğun bir Ģekilde yer
aldı.
Bu konuda kamuoyunda hem bu kanuna hem de uygulamalara dönük farklı
ve eleĢtirel görüĢlerin ortaya çıktığını da gözlemledik. Bu kanunun amacından ve idareye ne gibi görevler verdiğinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Tabi. Gerçi Elif Hanım‟da bu süreci iyi
biliyor. Sağolsun bize epey de yardımcı oldu 2007‟de. İsterseniz Kanundan
okuyayım amaç ve kapsamı. İçerik
sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet
ortamında işlenen belirli suçlarla içerik,
yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden
mücadeleye ilişkin esas ve usulleri
düzenlemektir.
Kanunda verilen görevlerde kapsamlı ve çok geniş. Örneğin bir tanesini okuyayım. Bilişim ve internet alanındaki uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve
koordinasyon.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 24
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Eleştirilerden bahsettiniz. Eleştirileri çalışmalarımıza anlam ve
değer katması adına önemsiyorum. Eleştirileri daha yapıcı bir
öneri bulabilmek için dikkatlice
incelerim. Yani eleştiri yapıcı olduğunda çok katkısı olan bir şey.
Birincisi bu. İkinci olarak kamuoyunda ortaya çıkan eleştirilere
baktığımızda şöyle bir durum var:
Bizim toplumsal hafızamız biraz
zayıf.
Geçmişe dönüp baktığımızda
neyi eleştirdiğimizi de pek sorgulamıyoruz. Ayrıca, özellikle uluslararası kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor. Bir örnek vereyim hemen. Güvenli internet ile ilgili
olarak geçen yıl çok ciddi bir tartışma yaşandı kamuoyunda. Süreci hatırlarsınız. Hatta ben Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı‟nın (AGİT) basın sayfasından
duyuruları aldım tekrar.
AGİT‟in özgür medya temsilcisi Dunja Mijatovic 17 Mayıs 2011‟de açıklama yapmış. Zorunlu bir filtreleme dönemi başlıyor. Bunun böyle olmaması gerekir. Seçenekli olması gerekir. Buna benzer bir miktar daha açıklamaları vardı. Biz bu hanımefendiyi Kurul İkinci Başkanımız ile beraber ziyaret ettik. Türkiye‟ye davet ettik.
Aralık ayında güvenli internet uygulaması başladıktan sonra Türkiye‟ye geldi. Teker teker başlıklar halinde uygulamayı anlattık. Bize sizin anlattıklarınızla bana
anlatılanlar çok farklı dedi. Bazı uygulamaların Avrupa‟da sadece burada yapıldığını belirtti. Bazı açılardan en özgün ortamın burada olduğunu belirtti. Tabi Dışişleri Bakanlığı‟nda yaptığı açıklama biraz daha resmi, farklı ve politik. Sistemin
asla internet kullanıcılarına empoze edilmeyeceğine inanıyorum gibi falan.
İkinci örnek olarak da şunu söyleyeyim. Bundan önce AGİT bir rapor hazırladı.
Dünya da ve Türkiye de internet kısıtlamaları veya erişim kısıtlamaları ne dersiniz
deyin artık. İnternet içerik düzenlemeleri. Teknik olarak öyle adlandırılıyor. Türkiye
bölümünü bir akademisyen yazmış. Daha sonra biz kendileriyle de görüştük. Türkiye‟de ki hiçbir kaynaktan istifade edilmediği gibi bize de sorulmamış ve tamamen genel yorumlarla yazılmış. Biz uygulamanın ve durumun farklı olduğunu da
anlattık. Uluslararası bir örgüt olan AGİT 56 ülkeye ilişkin bir rapor hazırlıyor ve
bir çok araştırmacı ve kurum tarafından bu rapor bir referans olarak gösteriliyor.
Özetle kamuoyunda ki eleştirilerin makul ve haklı olmadığını düşünüyorum. Diğer
ülkelerdeki uygulamalar Türkiye‟dekinden çok da farklı değil. Hatta Türkiye pek
çok konuda diğer ülkelerden çok daha dengeli. Son olarak şunu da eklemek istiyorum. Türkiye‟de ki pek çok insan ve özellikle basın mensupları bu konuda dünyadaki uygulamaları iyi bilmiyor. O yüzden sağlıklı yorum yapmakta zorlanıyorlar.
Sayfa 25
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Evet. Sanırım bir de Youtube gibi çok fazla kullanılan sitelere eriĢimin engellenmesi de bu tür tepkileri artırdı.
Şöyle söyleyeyim. Mesela
İngiltere‟de Wikipedia‟ya erişim engellendi. Almanya‟da
Flickr‟a erişim engellendi.
Binlerce insan sokaklarda
yürüdü. Şimdi yargı kararıyla
yapılan bir uygulamayı hukuk
çerçevesinde değerlendirmek
lazım. Bizim Türkiye‟de ki
eleştiri hukuk sınırlarını aşıp
başka noktalara kaydı.
Şimdi Youtube‟a erişimin kapatılmasına bir mahkeme karar veriyorsa bu kararın düzeltilmesi de değiştirilmesi de
hukuk çerçevesinde olmalı. Ben size dünyadan çok daha kötü örnekler sunabilirim. Örneğin Amerikan Adalet Bakanlığı Ocak 2012‟de on bin siteye erişimi engelledi. İnsanlar itiraz etti. Yanlışlık oldu dediler. Türkiye de yanlışlıkla on bin site erişime kapatıldı sonra da yanlışlık oldu dendi mi? Amerikan Adalet Bakanlığı yaptı
bu açıklamaları. Basında var.
EleĢtirilerde çok da bilinç yok diyorsunuz.
Evet. Türkiye‟de içerik düzenlemesinin hiç olmaması
gerektiğini söyleyen insanlar
var. Bu tabi her alanın hukukla düzenlenip düzenlenmemesi tartışmasının bir
parçası olarak ele alınabilir.
Ama ben burada sadece
şunu söyleyebilirim içerik
düzenleme bir ihtiyaç.
Ġnternet içeriği ve sansür konularında çalıĢan uluslararası sivil toplum kuruluĢlarının çalıĢmalarını incelediğimizde hemen her ülkede belli içeriklerin
engellenebildiğini (Örneğin çocuk istismarının önlenmesi amacıyla yapılan
içerik engelleme gibi) görüyoruz. Bununla birlikte, ülkenin siyasi yapısının
demokrasiden uzaklaĢtıkça bu tür uygulamaların etki sahasının hızla geniĢlediğini gözlemleyebiliyoruz. Bu kapsamda, içerik düzenleme – ifade özgürlüğü arasında bir denge olduğunu söyleyebilir miyiz?
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 26
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Sorunun içinde cevabı da var. Dedikleriniz doğru. Her ülke de var içerik düzenlemesi. İkinci olarak ülkelerin demokratik teamüllerine göre bu olaylara bakış çok
değişiyor. Bir sivil toplum kuruluşu 4 aşamalı bir kıstas geliştirmiş, Amerikalı bir
başka örgütün ise 39 soruluk bir testi var. 4‟lü kıstasa gelirsek uygulamalarda ki
şeffaflık önemli. En kritik madde de siyasi konular içerik düzenlemeleri içinde var
mı yok mu sorusunun cevabı. Şimdi o açıdan bakıldığında Türkiye çok net olarak
demokratik tarafta. Yani mevzuat olarak. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‟nin
ifade özgürlüğünü düzenleyen temel olarak 8‟nci madde ve 10‟ncu madde olmak
üzere iki maddesi var. Bu maddelerde istisnaları düzenleyen bir de 2‟nci fıkra var.
Bizim düzenlemelerimizde
bu hükümler var. Burada
birinci bakılması gereken
mevzuat yapılması. Bir çok
ülke bu konuda mevzuat
yapmamayı da seçebiliyor.
Mesela Almanya bu konuda
verilebilecek güzel örneklerden bir tanesi. İkincisi meşru
amaç. Anayasamız da yer
verildiği üzere gençlik ve ailenin korunması. Üçüncüsü
demokratik bir toplum için
gerekli olup olmadığı.
Mevzuat, Ceza Kanununda sayılan suçları içeriyor. Yani yoruma neden olacak bir
konu yok. Dördüncüsü de mevzuatta suç olarak bulunsa bile cezanın orantılı olup
olmadığı. Buradaki dört başlığın ilk üçü yasal ve adli süreçlerle ilgili. Dördüncüsü
ise daha çok uygulamayla ilgili. Eğer biri bu konuda Türkiye‟ye eleştiri de bulunacaksa şöyle eleştiri de bulunmalı: Bir, yasa var mı? İki, yasanın meşru bir amacı
bulunup bulunmadığı tartışılabilir. Var mı? Var. Son olarak demokratik bir toplum
için gerekli olup olmadığı ve uygulamada ki ölçüsüzlük. Uygulamada bize ilişkin
böyle bir eleştiri yok. Bence bu konudaki kritik nokta mevzuattaki denge ve ölçülülük ile uygulamadaki denge ve ölçülülüktür. Ama hala yapılması gereken var mı?
Var.
Sayfa 27
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Uluslararası kurumlar ve düzenlemeler kapsamında hangi içeriğin düzenlenmesi hangi içeriğin düzenlenmemesi konusunu tartıĢan, üzerinde çalıĢan
veya bir standart belirleyen yok galiba?
Hayır yok. Bu konuda ülkelerin
birleştiği tek nokta ihbar merkezleri. INHOPE adıyla bilinen
bu organizasyona bizde Kurum
ve ülke olarak üyeyiz. İçeriğe
ilişkinde genel olarak Siber
Suçlara ilişkin bir sözleşme
var. Türkiye‟nin de üye olduğu
Avrupa Konseyi‟nin hazırladığı
bir metin. Üzerinde en geniş
şekilde uzlaşılan metin odur. O
metine bakıldığında da çocuk
istismarı ile ilgili bir başlık var.
Bunun dışında Avrupa‟da bazı ülkeler nefret ve ırkçılık suçu içinde yeni bir organizasyon oluşturdular.
Tabi Ģimdiye kadar daha çok içerik konusunu ele aldık. Ġnternet kapsamında
birde fikri mülkiyet hakları konusu var. Dosya paylaĢımı ile müzik indirmek
gibi Ģeylerde sıkıntı oluyor.
Bu konuyu iyi ki daha önce sormadınız. Oldukça uzun bir konu bu. Şimdi yeni bir
kanun yapılıyor Adalet Bakanlığınca. Bu kapsamda TİB‟e de görev verilmesi düşünülüyor. Belki basından duymuşsunuzdur.
Tabi idari kurumlar kanunun kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmek
zorunda. Doğal olarak kanunlar yasa yapıcının tercihlerini de yansıtıyor. Bununla birlikte, uygulamanın uzun yıllar içinde yer alan biri olarak, 5651 sayılı
Kanunun Ģu kısımları yenilense veya Ģu hükümler netleĢtirilmesi iyi olur
dediğiniz hususlar var mı?
Benim kişisel olarak bir şey söylemem doğru olmaz. Kurumsal olarak zaten sorulduğunda görüş
veriyoruz. Hukuk canlı bir organizmadır. 7 yıllık bir kanun uygulama sonrası gözden geçirilmesi
gerekebilir. Hele de İnternet gibi
dinamik bir ortam için bu iyi olabilir.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 28
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Daha eğlenceli konulara geçelim isterseniz. Burcunuz nedir?
Özellikleri nelerdir?
Kova burcu; teknik insan, duygusal değil mantık insanı, vücutları
hassastır, elektronik eşyalar ilgisini çeker, detaycıdır. Genelde beraber çalıştığımız arkadaşlar bunun dezavantajını yaşıyorlar sanırım.
Mutfak kültürü ile aranız nasıl? Daha doğrusu yemeğe düĢkün müsünüz diyelim.
Kötü de iyi de diyemem. Yemeğe düşkün bir insanım diyemem. Ama yurtdışında
yemeklerimizi ararım. Sanırım çoğu insan için böyle.
Memleketinizin yemeklerini arar mısınız?
Pek aramam. Sanırım uzun
yıllardır memleketin dışında
olmanın verdiği bir durum. 23
yıldır Ankarada‟yım. Eşim de
Maraşlı değil. Aslen Kastamonulu. Yemek kültürleri farklı.
Maraş yemekleri de genelde
zor hazırlanır. Ben biraz mantık
ekseninde düşünüyorum. Bazı
yemeklerin hazırlanması örneğin bir buçuk gün sürüyor. Yarım saatte yiyorsunuz. Bunları
anlamsız buluyorum.
YurtdıĢına gittiniz. Yeni lezzetlere açık
mısınız?
Pek değilim. Mecburen yediğim ve
yedikten sonra fark ettiğim timsah
eti gibi durumlar var tabi. Güzelmiş. Tavuk zannetmiştim.
Afrika’da mı yediniz?
Hayır. Amerika‟da iken. Luisiana
timsahlarıyla ünlü bir eyalet, orada
yemiştim.
Sayfa 29
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
En sevdiğiniz yemekler nelerdir?
Elif Özdemir: EĢiniz en çok
size ne yemek yapar diye de
sorabiliriz.
Maraşlıların işli köfte dediği içli
köfte en sevdiğim yemek diyebilirim. Eşimde sağolsun yapıyor.
Zor bir yemek. Maraşta bile herkes iyi yapamıyor.
Günlük yemeklerden ilk aklınıza gelen birkaç tane sayabilir
misiniz?
Çok klasik olacak ama kuru fasulyeyi çok severim. Ayrıca patates sulusu denen yani patates
yemeğini de çok severim. Eşimde pek yapmıyor ve dışarıda da
pek bulamıyorum.
Kıyma ile yapılan.
Evet kıyma veya parça et ile.
Elif Özdemir: Evet genelde hazırlaması basit bir
yemektir. O yüzden bayanlar pek hazırlamıyor.
Valla basit ama ben çok seviyorum. Fazla da bulamıyorum. İşyerinde patates yemeği çıktığı zaman
hemen gidip yemeye çalışıyorum.
Tatillerinizi nasıl geçirirsiniz?
Ailemle beraber geçiriyorum. Tercihimiz, akraba ziyareti, deniz ve dağ
turizmi gibi şeyler. Çocuklar nedeniyle daha çok deniz turizmi ağırlıklı oluyor. İlk defa bu sene kapsamlı bir tatil
yaptık. En son Kastamonu Kanyonu‟nu gezdik. Dünya da gördüğümüz
büyük kanyonlardan hiçbir farkı yok.
Unutamadığınız belli bir yer var mıydı?
Türkiye‟de iki hafta önce Ahlat ve Bitlisi görmüştüm. Ahlat ve Bitlis mükemmel
yerlermiş. Yurt dışında Paris‟i çok beğendim. Roma da güzel ama Paris çok farklı
bir şehir.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 30
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Sporla aranız nasıldır? Sevdiğiniz, izlediğiniz veya yaptığınız belirli spor türleri var mı?
Öğrencilik döneminde sporla ilgilendim. Lisedeyken iki yıl futbol takımında oynadım. Bir yıl basket takımında oynadım. Bir yıl amatör basket takımında oynadım. Ortaokuldayken uzun saatler masa tenisi
oynadım. Fırsat bulunca arada sırada yüzüyorum. Spor müsabakalarını bir toplulukla beraber olunca seyrederim. Fanatik bir futbol taraftarı
değilim.
BoĢ zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Pek boş zamanım olmuyor. Küçük fırsatları değerlendiriyorum.
Çantamda taşıdığım ayrı bir
bilgisayarım var.
Peki sevdiğiniz müzik türleri
nelerdir? Halk müziği, pop
gibi.
Halk müziğini severim. Amerikan halk müziği country‟yi de
severim.
Televizyonla aranız nasıl? Ġzliyor musunuz? Takip ettiğiniz diziler ve televizyon programları ile sevdiğiniz film türleri nelerdir?
80‟ler ve Avrupa Avrupa gibi dizileri seyrederken televizyonu açarım. Daha sonra
televizyonu kapatırım.
Sayfa 31
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Arabalar ve araba kullanmak ilginizi çekiyor mu?
Çeker tabii.
Arabanızın markası nedir?
Ford Focus. Arabayla ilgili de küçük bir anı anlatayım. Master‟dayken 99‟da, arkadaşlarla bir yerde konferansa katılacağız. Arkadaşlar araba kiralama işini bana
verdiler. Bende onlara en pahalısını kiralayacağımı söyledim. Olsun dediler. 4000
motorlu Grand Marque arabalar var. Motor frenli. Tepeleri hiç zorlanmadan çıkıyor. Kullanması zevkliydi.
Ford Focus
Mercury Grand Marquis
Herhangi bir arabayı fiyatına bakmadan
alabilecek durumda olduğunuzu varsayalım. Hangi marka ve modeli satın almak isterdiniz?
CADILLAC Escalade.
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 32
Ayın Konuğu: Osman Nihat Şen
Cadillac Escalade
Kendinizi nasıl bir teknoloji kullanıcısı olarak görüyorsunuz. Bir tarafta hiç
kullanmıyorum bir tarafta bağımlıyım yazan bir sıkala yapsak kendinizi nereye koyarsınız?
Teknoloji kullanımında biraz geriden gelirim. Oturan ve olgunlaşan teknolojileri
kullanmayı severim. İlk çıkan şeyleri deneyen olmak istemem. Orta düzeyde bir
kullanıcıyım.
Yeni çıkan geliĢmiĢ ürünleri hemen alır mısınız?
Hayır. Güvenlik endişesi olan biriyim. Teknolojinin olgunlaşmasını beklerim. İlk
gördüğüm şeyi hemen almam.
Evde internet bağlantısı var tabi?
Evet.
Telefonu ne sıklıkla kullanıyorsunuz.
Zorunlu olduğu kadar kullanırım.
Konuk olduğunuz, bize
vakit ayırdığınız ve sorularımıza samimi yanıtlar verdiğiniz için size teĢekkür
ediyoruz.
Ben teşekkür ederim.
Sayfa 33
ÇEKTİKLERİMİZ
Hasan Özköse
BiliĢim Uzm. Yrd.
UĠD, BTK
Uzungöl,
Trabzon
Cilt 2, Sayı 5
Sayfa 34
Kaçırmayın...
Hazırlayan:
Editör
Aralık sonuna kadar kalacak bu sergiyi kesinlikle görmenizi tavsiye
ediyorum. Hayata ve vücudunuza bakıĢınız değiĢebilir…
YetiĢkinler için bilet fiyatı 25 TL.
BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ
BĠZ KĠMĠZ?
Bilişim Uzmanları Derneği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‟nda çalışan bilişim uzmanları tarafından 11 Ekim 2010 tarihinde kurulmuştur.
YazıĢma Adresi
Anadolu Bulvarı Öz Ankara
Toptancılar Sitesi 1. Blok No:
41 Yenimahalle
Ankara
AMACIMIZ NEDĠR?
Amacımız, Derneğimiz üyeleri arasında sosyal, kültürel, ekonomik ve mesleki
yardımlaşmayı sağlamak; üyelerimizin meslekî gelişmesini teşvik edecek faaliyetlerde bulunmak ve ülkemizde bilgi teknolojileri ve iletişim alanlarında farkındalığın
artırılmasını sağlamaktır.
Telefon
0 (123) 456 78 90
Faks
0 (123) 456 78 90
E-posta:
BĠLĠġĠM UZMANLARI DERNEĞĠ YÖNETĠM KURULU
[email protected]
Elif
Özdemir
bilisimuzmanlari.org
Bültene Katkıda
Bulunanlar
Abdurrahman Er
Ali Feyyaz Uygur
Ayşe Gül Mirzaoğlu
Elif Özdemir
Harun Başaran
Hasan Özköse
Nigar Samsa
Nihat Arslantaş
Nur Saygı
Osman Nihat Şen
Yavuz Göktaylar
Yusuf Özcan Candemir
BİLİŞİM
UZMANLARI
BÜLTENİ
Salim
Ketevanlıoğlu
Cengiz
Eken
Ahmet E.
Turgut
Beytullah
Kuşcu
Nigar
Samsa
Mehmet
Özcan
Editörün Notu
Yine yeniden bir Sonbahar...
Ekim ayına girdik. Sonbahar
nedense Ankara’da çok güzel
oluyor. Özellikle etrafta bol
ağaç varsa. En azından benim düşüncem bu yönde. Siz
ne dersiniz?
Bu ay çifte bayram kutlayacağız. 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı ve Kurban Bayramı.
Hepinizin bu köşeden bayramlarını bir kez daha kutluyorum. Gerçi pek çok arkadaşımızın gönlünden “- Keşke
bayram öncesi 2,5 günde resmi
tatil olsaydı...” cümlesini geçirdiğini duyar gibiyim. Ancak görünen o ki bu hayal
gerçekleşmeyecek. Yine de
üzülmeyin. 6 günde az sayılmaz.
Tabi her bayram olduğu gibi
yollara döküleceğiz. Dikkatli
araba kullanıp gittiğiniz yere
sağ salim varmanızı diliyo-
rum.
Gönüllü katkılara dayanan
bültenimiz 17’nci sayısına
ulaştı. Bu ayda ilginç yazılarımız var. Yine okurken zaman zaman düşüneceğiniz
zaman zaman gülümseyeceğiniz keyifli bir röportajımız
var. Bülten ile her ay keyifli
bir 10-15 dakika geçirmenizi
umuyorum.
Yazarlarımıza ve katkıda
bulunan herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bu arada, aklında bir şeyler
yazmak olan ama üşenen
arkadaşlara da ha gayret diyorum. Önümüzdeki sayılara
katkıda bulunmaya çağırıyorum. Ayrıca, aklında eğlenceli veya düşündürücü farklı
fikirler olan arkadaşları da
fikirlerini hayata geçirmeye
davet ediyorum.
Yavuz Göktaylar
BiliĢim BaĢuzmanı
SAD, BTK
Kapımız herkese açık olmaya devam ediyor. Lütfen
çekinmeyin.
Saygılarımla;
Yavuz Göktaylar
[email protected]

Benzer belgeler

Haziran 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Haziran 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği Donörün ailesi açısından da bu iĢin zorlukları vardı: Birilerinin derdine deva olmak elbet güzeldi ama yüzü bağıĢlarken bilinçaltında yatan nedenlerden biri onun kaĢını, gözünü istedikleri zaman gö...

Detaylı

Mart 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği

Mart 2012 - Bilişim Uzmanları Derneği lisans eğitimlerine ilişkin tespitlerimizi içeren raporu, İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Kurul Başkan ve Üyelerimize sunduk. Taleplerimiz temelde iki hususu içeriyor. Birincisi, ...

Detaylı

Temmuz 2011 - Bilişim Uzmanları Derneği

Temmuz 2011 - Bilişim Uzmanları Derneği içeren raporu, İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı ile Kurul Başkan ve Üyelerimize sunduk. Taleplerimiz temelde iki hususu içeriyor. Birincisi, diğer pek çok kamu kurum ve kuruluşunda old...

Detaylı

Ocak 2013 - Bilişim Uzmanları Derneği

Ocak 2013 - Bilişim Uzmanları Derneği yaklaşmak esastır. Su kaynaklarımız yok oluyor, bu gidişle havada oksijen kalmayacak, dünyamız yaşanamayacak bir hal alacak gibi yaklaşımları kabul etmeyen fütüristler, bu görüşleri tersine çevirme...

Detaylı