dev teleskoplar

Transkript

dev teleskoplar
271
AYLIK HAVACILIK DERGİSİ
2146-6394
HAZİRAN 2014 YIL:23 www.uted.com.tr
SOMA...
Pegasus Emniyet Yönetimi ve Kalite Direktörü
Kapt. Kemal Mustafa Helvacıoğlu ile
söyleşi
EMERGENCY LOCATOR
TRANSMITTER (ELT) SİSTEMİ
Göğe bakma durakları:
DEV TELESKOPLAR
Haberler
Başsağlığı...
Manisa Soma'da yaşanan maden kazası sonucu
yitirdiğimiz madenci kardeşlerimize Allah'tan rahmet,
acılı ailelerine sabır diliyoruz.
Bu büyük kaybın son olmasını ve hiçbir emekçinin iş
kazalarına maruz kalmamasını TEMENNİ EDİYORUZ.
5ZMANLÑKLAáUYUMUNáHASSASIYETLEáHARMANLANDÑÜÑáBUáESERáBAGAJáHIZMETININ
yNEMINIáVURGULUYORá9~ZáBINLERCEáBAGAJálARPÑCÑáBIRáB~T~NL~KáIlINDEáTEMSILáEDILIYOR
+ONUYUáUSTALÑKLAáELEáALMASÑáHAVACÑLÑKáSEKTyR~NDEáyNC~áOLMASÑNÑáSAÜLÑYOR
:IYARETlILERINáAKÑNÑNAáUÜRAYANáESERáá~LKEDEKIááHAVALIMANÑNDA
SERGILENMEYEáDEVAMáEDIYOR
1968
UÇAK
Rİ
YENLE
TEKNİS EĞİ
DERN
"UáESERIáYARATÑLÑRKENáPiet Mondrian´ÑNá“Line over form”áADLÑáESERINDENáESINLENILMIàTIR
2
3
34
UTED
İstanbul Cad. Üstoğlu Apt.
No: 24, Kat: 5 Daire: 8
Bakırköy/İstanbul
Tel: 0212 542 13 00/543 29 74
Faks: 0212 542 13 71
www.uted.com.tr
www.uteddergi.com
www.uted.org
[email protected]
ORHAN VELİ
100 yaşında
16
timi ve
e
n
ö
Y
iyet
us Emn örü
s
a
g
e
P
Direkt
Kalite
l
İmtiyaz Sahibi
Uçak Teknisyenleri Derneği Adına
Ümit Sayıl
ema
Kapt. K a
f
Musta
HELVACIOĞLU
Genel Yayın Yönetmeni ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Sefa İnan / [email protected]
Basın-Yayın Sekreterliği
İsmet Şahin / [email protected]
Elif Aydemir /[email protected]
06 Haberler
12 Ajanda
Yazı Kurulu
Kıvanç Bayezit, Arif Şankaya, Volkan Kamar,
İsmet Şahin, Elif Aydemir, Dr. Handan Diker
50
15 MÜZİK
22
Katkıda Bulunanlar
Şebnem Bayezit, Ercüment Tarhan, Hasan Büber
TEKNİK:
28 BOEING 777 UÇAKLARINDA
TÜRKİYE'NİN DAVETKAR
KUMSALLARI
YAPIM
JETTISON SİSTEMİ
ALIRDINIZ?
NASIL
EVİNİZİ
Umar İletişim Hizmetleri Ltd. Şti.
Harman Sok. No: 31/1
34153 Florya - İstanbul
Tel: 0212 573 15 65
[email protected]
www.umariletisim.com
14 SİNEMA
30 BABALAR GÜNÜ
32 KAZA ARAŞTIRMA
54
38 HAVACILIK: DIRTY DOZEN 9
ÇEVRE:
40 ÇEVRE İLE DOST SPOR MÜMKÜN?
TEKNOLOJİ:
BASKI
Elma Basım Yayın ve İletişim Hizmetleri San. Tic.
Ltd. Şti.
Halkalı Cad. No:164 B-4 Blok
Sefaköy - Küçükçekmece İstanbul
Tel: 0 212 697 30 30
44 ROBOT MOBİLYALAR
TEKNİK:
48 EMERGENCY LOCATOR
TRANSMITTER ( ELT ) SİSTEMİ
Yayın Türü: Aylık, süreli, yaygın
ÇOCUKLAR İÇİN:
60 SON DERS ZİLİ ÇALMADAN
KARNE HEDİYELERİ HAZIR MI?
UTED’E ABONE OLABİLİRSİNİZ
Dergimize abone olmak için yıllık abone ücretini banka
hesabımıza yatırdıktan sonra dekontu bize fakslamanız yeterli.
Uted dergisi her ay adresinize gönderilecektir. Lütfen
ayrıntılı bilgi için derneğimizle irtibata geçiniz.
4
62 SAĞLIK
UTED dergİsİnİn geçmİş
sayılarına web sİtemİzden
ulaşabİlİrsİnİz.
ELDE TAŞINAN OPTİK TELESKOPLARDAN
30 FUTBOL SAHASINA EŞİT RADAR
TELESKOPLARA...
GURME:
64 Mutfağa püf de!
66 BULMACA
5
Haberler / NEWS
Kanatlarınızı
açın ve uçuş
korkunuza
veda edin!
BoeIng ve Embraer
biyoyakıt için işbirliği
yapıyor
TurkIsh, SlovakIan,
RomaIan youth
overcome flIght
fear wIth VertIgo
vrupa Birliği tarafından onaylanan ve
desteklenen ‘’Kanatlarını Aç ve Korkularını
Yen’’ başlıklı proje, Vertigo Aviation tarafından
1-10 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’de
gerçekleştirildi. Türkiye, Slovakya ve Romanya
ortaklığıyla hazırlanan projede uçuş korkusu olan 30 genç
İskenderun’da buluştu. Katılımcılar, 30’ar dakika gökyüzünün
tadını çıkartarak uçuş korkularına veda ettiler.
Proje kapsamındaki uçuşlar haricinde katılımcı üç ülkede
havacılığın durumu masaya yatırıldı.
Türk havacılığına hayranlıklarını ifade eden Slovak ve Romen
katılımcılar, projenin kendi ülkelerinde de sergilenmesini
talep ettiler.
“Spread Your Wings and Overcome Your Fears,” a project
approved and supported by the European Union, was realized
in southern Turkey by Vertigo Aviation between May 1 and 10.
A sum of 30 young people, who gathered as part of the
Turkish, Slovakian and Romanian joint project, overcame their
fear of flying as they enjoyed the skies in 30 minute flights.
Besides from the flight event, the aviation sectors in the three
countries were discussed.
The Slovakian and Romanian participants expressed their
admiration in the Turkish aviation, requesting to carry the
project to their own countries.
MalaysIa AIrlInes
kazası EASA’ya yeni
düzenleme için ilham
verdi
alaysia Airlines’a ait 370 sefer sayılı uçağın 8
Mart tarihinde kaybolmasının ardından Avrupa
Uçuş Güvenliği Ajansı (EASA), sualtı lokasyon
cihazları (ULDs) ve kokpit ses kaydedicilerin
(CVRs) çekim güçlerinin ve kayıt sürelerinin
büyük ölçekte artırılmasını önerdi. Havacılık
portalı ainonline.com’un haberine göre Avrupa Komisyonu’nun
onayını bekleyen yeni kurallar ticari uçakların uçuş verisi
kayıt sistemlerine bağlı ULD cihazlarının bağlantı sürelerinin
2018’in ocak ayına kadar üç kat artırılarak 30 günden 90
güne çıkarılmasını öngörüyor. Öneriye göre, CVR’lerin kayıt
sürelerinin de 2020 sonrasında 10 kat artarak 2 saatten 20
kata çıkması gerekiyor. EASA, ayrıca okyanus üzeri rotalarda
uçan büyük uçakların 2019 itibarıyla 8.8 kHz ULD donanımına
sahip olmasını talep ediyor.
EASA eyes new
regulatIons
followIng MalaysIan
AIrlInes IncIdent
Following the March 8 disappearance of Malaysia Airlines
Flight 370, the European Aviation Safety Agency (EASA)
has proposed May 6 revising requirements for underwater
locating devices (ULDs) and cockpit voice recorders (CVRs) to
substantially extend their transmission and recording times.
The new rules, which must be adopted by the European
Commission, would require a threefold increase, from 30 to
90 days, in the transmission time of ULDs attached to the
flight data recorders of commercial transport aircraft after
January 2018, ainonline.com has reported. The recording
time of CVRs would be increased tenfold, from two to 20
hours after January 2020.
EASA also proposes that large aircraft flying over-water
routes be equipped with new 8.8 kHz ULDs by January 2019.
6
BD’li Boeing ve Brezilyalı Embraer şirketleri, havacılık
sektöründe kullanılmak üzere sürdürülebilir biyoyakıt
geliştirmek amacıyla Brezilya’da ortak bir araştırma
merkezi açmayı planladıklarını duyurdu. Geçtiğimiz
ay imzalanan mutabakata göre uçak üreticileri,
birlikte biyoyakıt araştırmaları gerçekleştirmenin
yanı sıra, Brezilyalı üniversitelerle ve diğer kurumlarla yürütülecek
araştırmaların da finansmanını ve koordinasyonunu sağlayacak.
BoeIng, Embraer joIn
forces for bIo-fuel center
U.S. Boeing and Brazilian Embraer have annouced that they will
jointly open a research center in a bid to improve a sustainable
aviation bio-fuel industry in the South American country.
The two plane makers will perform joint bio-fuel research, as well as
funding and coordinating research with Brazilian universities and
other institutions, last month’s Memorandum of Understanding said.
Laos askeri uçağı
düştü: 20 ölü
aos hava kuvvetlerine ait Antonov An-74 TK-300
uçağının 17 Mayıs’ta Xieng-Khoang Havalimanı’na
yaklaştığı sırada düşmesi sonucu uçakta bulunan
20 kişi ve mürettebat hayatını kaybetti.
Laos Haber Ajansı, yaşamını yitirenler arasında
ülkenin aynı zamanda savunma bakanı olan
başbakan yardımcısı da dahil olmak üzere dört üst düzey yetkili
bulunduğunu bildirdi. Kaza sabah 7 sularında yoğun ormanlık bir
bölgede gerçekleşirken, uçağın başkent Vientiane’den kalktığı
bildirildi.
Laos deputy PM, 19 others
kIlled In crash
All the 20 passengers and crew on the Lao air force Antonov An74 TK-300 were killed at the May 17 crash as the plane was on the
final approach to Laos’s Xieng-Khoang Airport. Four high-ranking
officials, including the nation’s deputy prime minister, who was
also the defense minister, were on the plane, Lao News Agency
confirmed. The crash occurred at 07 a.m. in local time over a densely
forested area. The plane had taken off from Laos’s capital, Vientiane.
7
Haberler / NEWS
BoeIng 75. yeni nesil 737800 uçağını Türk Hava
Yolları’na teslim etti
BoeIng delIvers 75th
Next-GeneratIon 737-800
to TurkIsh AIrlInes
Boeing 75. yeni nesil 737-800 uçağını Türk Hava
Yolları’na teslim ederek havayolunun yüzün
üzerindeki Boeing uçağına bir yenisini ekledi.
Türk Hava Yolları’nın teknoloji ve yatırımlardan
sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet
Bolat, 29 Nisan’da İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen
teslim töreninde yaptığı konuşmada “Dünyanın en hızlı büyüyen
havayollarından biri olarak Boeing’in bu yeni uçağını teslim
almaktan büyük mutluluk duyuyoruz” dedi. Yeni nesil 737-800’ler,
THY’nin tek koridorlu filosunun en büyük parçasını oluştururken,
filoda yeni nesil 737-700 ve 737-900ER uçakları da bulunuyor.
Havayolunun teslim aldığı son 737-800’nin mutfağı da ilk kez
Turkish Cabin Interiors (TCI) tarafından geliştirildi.
Boeing delivered its 75th direct Next-Generation 737-800 to
Turkish Airlines, a latest addition carrier’s growing fleet of more
than 100 Boeing aircraft.
“As one of the world’s fastest growing airlines we are delighted to
be taking this meaningful delivery from Boeing,” said Dr. Ahmet
Bolat, Turkish Airlines’ chief investment and technology officer,
during the delivery ceremony at Istanbul Atatürk International
Airport on April 29.
The Next-Generation 737-800 constitutes the largest component
of Turkish Airlines’ single-aisle fleet, which is also complemented
by Next-Generation 737-700s and 737-900ERs
Turkish Airlines’ latest 737-800 also features some of the first
galleys manufactured by Turkish Cabin Interiors (TCI).
Dubai Havalimanları CEO’su sektöre inanıyor
ubai Havalimanları CEO’su Paul Griffiths, emirliğin havacılık sektörünün 2020 yılına kadar 50 bin yeni iş yaratarak
bugünkü 22 milyar dolarlık ekonomik büyüklüğüne 8 milyar dolar daha ilave edeceğini öngördüklerini açıkladı. Bugün için
250 bin kişiyi istihdam eden Dubai havacılık sektörü ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının da yüzde 28’ini oluşturuyor.
DubaI AIrports CEO
confIdent In future growth
The Dubai aviation sector will create 50,000 new jobs by the year 2020, as
the sector will add another $8 billion to the last year’s $22 billion in size,
according to Dubai Airports CEO Paul Griffiths. Currently, aviation supports
250,000 jobs or %19 of the total employment in Dubai, accounting for %28
of the emirate’s GDP.
8
Marshall AvIatIon ServIces G1000 donanımını sundu
arshall Aerospace and Defence Group alt şirketi Marshall Aviation Services, Avrupalı bir havayolu şirketi için Beechcraft King
Air 300 uçağına tamamı cam Garmin G1000 kokpit adapte ederek önemli bir aviyonik geliştirmeye imza attı.
G1000 donanımı daha fazla konum bilgisi arayan ve yorgunluğu azaltmak isteyen King Air pilotları tarafından ilgiyle
karşılandı. King Air serisi 200, 300 ve 350 uçaklarına uyarlanabilen G1000 geliştirmesi, tüm temel uçuş, navigasyon, hava
durumu, arazi, radyo frekansı, motor ve yakıt verilerini geniş formatlı ve yüksek çözünürlüklü LCD ekranlarda entegre ediyor.
Marshall AvIatIon ServIces presents G1000
Marshall Aerospace and Defence Group subsidiary Marshall Aviation Services has completed a significant upgrade in avionics with the
installation of a Garmin G1000 full glass cockpit aboard a Beechcraft King Air 300 for a European operator.
The G1000 avionics installation has become an appealing option for all King Air pilots seeking greater situational awareness and reduced
pilot fatigue. The G1000 upgrade, applicable for the 200, 300 and 350 King Air series, integrates all primary flight, navigation, weather,
terrain, radio frequency, engine and fuel data readouts on large format high definition LCDs.
ChIna Southern
AIrlInes’tan 80 adet
AIrbus A320 siparişi
hina Southern Airlines, 80 adet Airbus A320 ailesi
uçak alacağını, bunların 50 adetinin geliştirilmiş
A320neo olacağını duyurdu. Şirket A320 ve
A320neo’ların motor seçenekleri hakkında bilgi
vermezken teslimatların2016 ile 2020 tarihleri arasında
gerçekleştirileceğini belirtti. Şirket tarafından bu büyük
alımın toplam bedeli hakkında bir açıklama yapılmadı; ancak uçakların
bugünkü liste fiyatı 8 milyar dolar civarında.
ChIna Southern AIrlInes set to buy 80 A320s
China Southern Airlines has announced that it will buy a sum of 80 Airbus A320-family aircraft, including 50 of the re-engined
A320neo jets. The carrier is also to dispose of six Embraer ERJ-145 regional aircraft. China Southern has not given an engine selection for
the A320s or A320neos, but made public that the aircraft will be delivered between 2016 and 2020. The operator has not given the value
of the acquisition; however, the listing prices of the aircraft stand at around $8 billion.
9
Haberler / NEWS
SIkorsky S-97’nin sivil versiyonunu üretmeye
hazırlanıyor
ikorsky Aircraft’ın araştırma ve mühendislikten sorumlu başkan yardımcısı Mark Miller, şirket tarafından üretilen ve ABD
ordusunun havacılık programında yer alan S-97 helikopterinin sivil bir versiyonunu üretmeyi değerlendirdiğini açıkladı.
Miller, S-97’nin, şirketin geçtiğimiz yıllarda üretimine son verdiği X2’nin üretime hazır, büyütülmüş bir versiyonu
olduğunu söyledi. Her iki helikopterin de terse dönüş kabiliyetli rotor pali ve ileri doğru yüksek hızda uçuş sağlayan
itici pervanesi var. Miller, S-97’nin sivil varyantının denizüstü petrol, arama kurtarma ve VIP ulaştırma alanları için ideal
olacağını söyledi.
SIkorsky prepares to produce cIvIl S-97
Mark Miller, Sikorsky Aircraft vice president responsible of research and engineering, has announced that the company considers
developing a civilian version of the S-97 Raider, a contender for the U.S. Army’s armed aerial scout program.
The S-97 is a production-ready, “scaled-up version of the X2 demonstrator,” he said. Both helicopters have contra-rotating rotor blades
and a pusher propeller that enables high-speed forward flight. A civil variant of the S-97 would be “ideal” for offshore oil, search and
rescue and VIP transport, he added.
ABD’li pilotlar detaylı hava
durumu bilgisi alacak
BD’nin ulusal seyahat güvenliği kurumu NTSB, geçtiğimiz ay yayınladığı dokuz
tavsiye kararıyla hem Federal Havacılık İdaresi’nden (FAA) hem de Ulusal Hava
Durumu Kurumu’nda (NWS) pilotlara uçuş öncesinde daha spesifik bilgiler
vermelerini istedi. Tavsiyelerin, NTSB tarafından yapılan kaza incelemeleri
sonucunda ortaya çıktığı belirtildi. Söz konusu kurumlar mevcut durumda
bu bilgilere sahipler; ancak bilgiler Hava Durumu Kurumu tarafından pilotlara her zaman
doğrudan ulaştırılmıyor.
US pIlots to receIve detaIled
wheater data
The National Transportation Safety Board (NTSB) published last month nine specific
recommendations to the FAA and the National Weather Service (NWS) that are intended to
deliver more comprehensive pre-flight weather information to pilots. The recommendations
are based on the findings of NTSB accident investigation. While this information currently
exists, it is not always provided directly to pilots by NWS pre-flight weather forecasts.
10
11
Haberler
Ekşİ Fest’te
Manu Chao Rüzgarı
Türkiye’de sosyal medyanın ilk ve en büyük adımlarından biri
olan Ekşi Sözlük’ün her yıl yazarlarına özel düzenlediği Ekşi
Fest, bu yıl herkese açık düzenleniyor. Sözlük yazarlarına özel
indirim uygulanan festivalin biletleri satışa sunuldu. 21 Haziran’da
Life Park’ta düzenlenecek festivalin önde gelen ismi dünyaca
ünlü İspanyol asıllı Fransız müzisyen Manu Chao, hayranlarına
muhteşem bir performans sunacak. Festivalin ana sahnede yer
alacak diğer isimleriyse Türkiye’de saykodelik müziğin adı olan
modern şamanlar Baba Zula, Sattas, Hakan Vreskala. Ekşi Fest
2014’te ayrıca gün boyu alternatif sahnede; Alpman And The
Midnight Walkers, Control+Z, Ekşi Band, Grup Angarya, Mutrib,
Sapan, Umut Adan ve Yok Öyle Kararlı Şeyler sahne alacak.
Konserlerin yanı sıra doğa aktiviteleri, oyunlar ve yarışmalarıyla
dopdolu bir gün vaat eden Ekşi Fest 2014’ü kaçırmayın.
%100 FEST’TE
Soundgarden,
Massive Attack ve
Kaiser Chiefs
Yazı müzik dolu geçirmek isteyenler için muhteşem bir fırsat
sunan 100%FEST, dünyaca ünlü isimleri art arda İstanbul’da
ağırlıyor. Soundgarden ve Massive Attack’tan sonra ana
sahneye bir büyük isim daha getiren festivalin son bombası
Türkiye’deki hayranlarıyla ilk kez buluşacak olan Kaiser Chiefs.
6-7 Haziran’da Küçükçiftlik Park’ta düzenlenecek festivalin
kombine ve tek günlük biletleri satışta. Trentemøller Wild
Beasts, Ceza, Mor ve Ötesi, Rebel Moves, Malt, Foma, Ceylan
Ertem, The Away Days, Özge Fışkın, Gren ve Narda Afrika’nın
yanı sıra Danimarkalı Bottle Boys festivalde sahne alacak
diğer isimler.
12
Açıkhava
sahnesİnde
tİyatro keyfİ
Şehir tiyatroları yaz başında da izleyicisini yalnız bırakmıyor.
6-15 Haziran arası Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde
sergilenecek oyunlar, hem yetişkinlere hem de miniklere açık
havada tiyatronun keyfine varma şansı sunuyor. Şark Dişçisi,
Kabare, İstanbul Efendisi, Hıdrellez, Kösem Sultan, Gözlerimi
Kaparım Vazifemi Yaparım, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
gösterimleriyle birlikte çocuklar için Ali Baba ve Kırk Haramiler
izleyiciyle buluşacak oyunlar.
Çocukların Dünyası
KidzMondo
İstanbul şubesi Troump Tower’da hayata geçen uluslararası
tema parkı KidzMondo’da 4-14 yaş arası ziyaretçiler, oldukça
gerçekçi bir ortamda yetişkin rolleri oynarken istedikleri
meslekleri seçerek, bunun karşılığında temsili paralar
kazanmayı öğreniyor. Geleceğin iş dünyası duayenlerine
bir banka, saklı yeteneğe bir ses vermek için oyunculuk
akademisi, kalpleri güçlü ve şefkatle dolu olanlar için bir
hastane, tatil yapabilmeleri için bir otel hatta eğlenirken
iyi görünmek için bir güzellik salonu ve araba sürmeyi
öğrenmeleri için sürücülük okulu KidzMondo şehrinde yer
alan kurumlardan sadece birkaçı. 4 yaşından küçük çocuklar
Minik Kidizen Oyun Odası’nı kullanırken 8 yaşından küçükler
ebeveynleriyle şehrin tadını çıkarabiliyor.
Ateşe madencİlerİn
gözünden bakan sergİ
Aylin Erözcan’ın “Soğuk Ateş” sergisi; sabahın alaca
karanlığından, akşamın zifiri karanlığına kadar yeraltındaki sonsuz
kara deliklerde çalışan maden işçilerinin, beyazdan siyaha kadar
yüzlerce farklı tonda griye uzanan dünyasının fotoğraflarından
oluşuyor. Erözcan’ın fotoğrafları; yeraltının dehlizlerindeki
yaşama uyum sağlayabilmek için bakan ama görmezden gelen,
dinleyen ama duymayan, yiyen ama tadamayan, soluyan
ama koklayamayan, tutan ama dokunamayan, “beş duyusuz”
madencilerin hayallerini, umutlarını anlatıyor. “Soğuk Ateş”
sergisi; 31 Ağustos’a kadar hafta içi her gün TEB Nişantaşı Özel
Bankacılık Merkezi’nde ziyaret edilebilir.
13
MÜZİK
SİNEMA
BEYAZPERDE, YAZI SAVAŞ
SAHNELERİYLE KARŞILIYOR
CHILLOUT & LOUNGE SEVENLERİN FAVORİ ALBÜMÜ
YAZ MEVSİMİYLE AÇILAN TATİL SEZONUNDA AKSİYON VE MACERA SEVERLER YİNE SİNEMA SALONLARINI
BOŞ BIRAKMAYACAK. ANİSMASYON, BİLİM KURGU, AKSİYON VE SAVAŞ FİLMLERİ İZLEYİCİYİ DAVET EDİYOR.
Yazı: Volkan Kamar
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2
(How To TraIn Your Dragon 2)
Vizyon Tarihi: 20 Haziran 2014
İlk filmi 2010 yılında vizyona girdiğinde tüm dünyada büyük ilgi
gören ve çok iyi eleştiriler alan animasyonumuz, ikinci filmindeki
iddialı senaryosuyla sadece çocukları değil de büyükleri de sinema
salonlarına çekme niyetiyle geliyor. Yeni filmimizde iki kahramanımız
Hiccup ve ejderhası Toothless’in, Vikingler ve ejderhaları
barıştırmalarının üzerinden beş yıl geçtikten sonra kendilerini
yüzlerce vahşi ejderhaya karşı yeni bir savaşın içinde bulmuşlardır.
Kahramanlarımız inandıkları şeyi savunmak ve barışı tekrar
sağlamanın yollarını aramaktadırlar. Cressida Cowell’in romanından
uyarlanan animasyonda yönetmen koltuğunda ilk filmde olduğu gibi
Dean Deblois karşımızda olacak.
Transformers: Kayıp Çağ
(Transformer: Age Of ExtInctIon)
Vizyon Tarihi: 27 Haziran 2014
Diğer üç filminden farklı olarak tüm oyuncuların değiştiği bu yeni
filmde, Mark Wahlberg, Jack Reynor, Nicola Peltz yeni oyuncu
kadrosu olarak karşımıza çıkıyor. Robotlarda da değişikliğe gidilen
filmde diğer filmlerden sadece Optimus Prime ve Bumblebee, yeni
robotlar olarak ise dinozor ve tarih öncesi hayvanları temsil eden
Dinobotlar bulunuyor. Yönetmen koltuğunda dördüncü kez karşımıza
çıkan Michael Bay, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Kayıp Çağ
ile başlayacak dönemin, yeni bir üçlemeyle noktalanacağını duyurdu.
Serinin bir önceki filminde Chicago’da yaşanan büyük çatışmanın
ardından Autobot’lar, Nest’in yardımıyla Deception’ları püskürtmeyi
başarmışlardı. Yeni filmimizde ise Deception ekibi, bir şekilde yeniden
hayata dönerek dünyada yeni bir savaş başlatmak için hazırlıklara
girişirken Autobot ekibini yepyeni bir çatışma bekliyor.
Yazı: Eyüp Numan Sunar
UZUN SOLUKLU BİR SERİ HALİNE GELEN “LOUNGE”, 6'NCI ALBÜMÜ LOUNGE 2014'TE DE 36 ŞARKIYI ÜÇ CD’DE
BİR ARAYA GETİRMİŞ. İÇERİKTE NELER VAR, ONA DA BAKALIM...
Yarının Sınırında (Edge Of Tomorrow)
Vizyon Tarihi: 6 Haziran 2014
Bir uzaylı ırkının dünyayı işgal etmesi sonucu dünyanın
tüm orduları bir araya gelerek uzaylı orduya karşı koymaya
çalışmaktadırlar. Binbaşı William Cage, birdenbire kendisi
savaşın içinde bulur ve birkaç dakika içinde öldürülür. Hemen
ardından tekrar dirilir ve kendisini bu amansız döngünün içinde
bulur. Her dirildiğinde becerilerini daha da geliştiren Cage, artık
uzaylıları yenmeye çok yaklaşmıştır. Aksiyon filmlerinin başarılı
yönetmenlerinden Doug Liman’ın yönettiği filmde usta aktör
Tom Cruıse’a Emily Blunt eşlik ediyor.
14
A
lbümün açılışı, müzikseverlerin en sevdiği İtalyanca
şarkılardan biri olan Come Vorrei'in akustik versiyonu
ve Jacques Brel’in en popüler bestesi “Ne Me Quitte
Pas” ile yapılıyor.
Son yıllarda dünya müziğinin en sevilen isimlerinden Maraveyas,
“Rue Madame” ile albümün en dikkat çeken çalışmalarından
birine imza atıyor.
Beatles’ın klasikleşmiş şarkılarından biri olan “And I Love
Her”, Giacomo Bondi’nin lounge düzenlemesiyle, Seal’in en
ünlü şarkılarından “Crazy” ve Dany Brillant bestesi “Dieu” de
lounge versiyonlarıyla albümde yer alanlar arasında. Albümün
en iddialı şarkılarından This Is Your Life - Ohm Guru, Roma Nun
Fa La Stupida Stasera - Orchestra Volare, Slow Dancing Dans
La Maison - Gabin ve Everyone Should Feel Like This - Flabby
müzikseverlerin dikkatini çekecek yepyeni çalışmalar. Albümde
ayrıca son yılların favori şarkılarının lounge versiyonları da yer
almakta; “Summertime Sadness”, “50 Ways To Say Goodbye”,
“Una Notte A Napoli”, “Fast Love”, “Relax (Take it easy)”,
“Vincero Perdero” ve “Space Cowboy” bunlardan bazıları. Ayrıca
üç CD olmasına rağmen fiyatı da oldukça uygun. Herkese keyifli
ve müzik dolu günler dilerim.
15
röportaj / ıntervıew
Pegasus Emniyet Yönetimi ve Kalite Direktörü
The Director of Pegasus Safety Management and Quality
Kapt. Kemal Mustafa
HELVACIOĞLU:
“İstikrarlı büyüme için önce emniyet şart”
“Safety Is a must for stabIlIzed growth”
Uçuş emniyetinin öneminin alt, orta, üst,
her kademedeki personele aktarılması
gerektiğine dikkat çeken PEGASUS
HAVAYOLLARI Emniyet Yönetimi ve
Kalite Direktörü Kapt. Kemal Mustafa
Helvacıoğlu, aksi halde büyümenin
tehlikeye gireceğini ifade ediyor.
The Importance of flIght safety must be
relayed to the WHOLE STAFF, no matter
what theIr rankIngs are, saId Capt. Kemal
Mustafa Helvacıoğlu, the dIrector of
Pegasus Safety Management and QualIty,
addIng that otherwIse the growth would
BE at rIsk.
Kemal Bey, öncelikle okurlarımız için sizi tanıyabilir miyiz?
Çalışma hayatıma Türk Hava Kuvvetleri’nde başladım; emeklilik
sonrasında Pegasus Hava Yolları’nda devam ederek Emniyet
Yönetimi, Eğitim, Uçuş İşletme ve Güvenlik Departmanlarında
16 yılı aşkın süre görev aldım. Halen Pegasus Hava Yolları’nda
Emniyet Yönetimi ve Kalite Direktörü olarak görev yapmakta
olup, aktif kaptan pilot olarak da uçuş hayatımı sürdürmekteyim.
Sir, could you tell us about yourself?
I started working at the Turkish Air Forces and after retiring
from military I assumed roles at Safety Management, Flight
Operations and Security Departments of the Pegasus Airlines
for over 16 years. I am still working as the Safety Management
and Quality Director at the Pegasus Airlines while also
continuing my flight life as an active pilot.
Havacılığa olan ilginiz nasıl başladı? Havacılık sektöründe
yer almaya ne zaman karar verdiniz?
Ben havacı bir babanın oğlu olarak büyüdüm. Belki çok klasik
bir cevap olacak ama ilkokul yıllarımdan beri hayalimde hep
bu sektör içerisinde bulunmak vardı. İlkokul sonrası bu istek
doğrultusunda askeri lise hayatım başladı.
How did your interest in aviation start? When did you decide
taking part in the aviation sector?
I was raised as the son of an aviator father. It would perhaps be
a classical answer but I was
dreaming being part of this
sector since my childhood.
After being graduated
from the primary school, I
started military high school
accordingly with this dream.
Uçuş emniyeti konusunda Pegasus’u diğer
şirketlerden ayıran özellikler neler? Bu alanda
atılan adımlar ve yapılan yatırımlardan söz
eder misiniz?
İstikrarlı büyümek için önce emniyetin
önemine inanmalısınız. Pegasus’un en
büyük özelliği alt, orta, üst çalışanların
hepsinin uçuş emniyetinin önemine
inanması ve buna uygun adımlar
atması. Emniyet ile ilgili konular
Pegasus Hava Yolları’nda
Emniyet Eylem Grubu,
Yönetim Emniyet
Gözden Geçirme
Grubu, Yönetim
16
What makes Pegasus different
from other airliners in terms of
flight safety? Could you tell us
about steps taken for flight safety,
as well as the investment that were
being made?
For the stabilized growth, you should
believe in the importance of the safety. The
biggest characteristic of Pegasus is that the
whole staff, no matter what their rankings
17
röportaj / ıntervıew
off. Moreover, we are optimizing trainings while maximizing the
comfort and safety of our guests. So, we can take a somewhat
MR of a plane in 15 minutes. On the other hand, the software
are being uploaded to the fleet on plane basis. So, we eliminate
transfer and time losts that might occur due to the human error.
At this point, we are no prioritizing the cost and we use data
transfer system not only domestic flights but also international
flight too.
We have also upgraded our radars as part of a project that aims
at giving wider radar images with the Honeywell Company again
as the Launch Customer.
In order to boost reporting, which is the building block of safety
management, we purchased a software called AQD, which is
being used by many big companies in the world and we made all
Family Members working at our company to reach the system
from anywhere. This situation led us having more corrective and
preventive process accordingly with data transfers we received.
In yearly basis surveys, we are assessing the points of view
of our staff on flight safety and we took precautions in order
to boost awareness. Because we believe that safety could be
established only with the participation of our Family Members
and their faith in the safety.
As the first company that used LOSA (Line Operation Safety
Audit), we determined the risks that would not be seen with
normal risk analyses - thanks to our observation inspections
- and shared them with all units, which are part of our joint
projects. We struggled to pull down errors to minimum levels.
In terms of occupational health and safety, we have our
infrastructure investments for the safety of our Family Members.
We are moving to new buildings that will bestow us better
working places in İstanbul and İzmir technical stations.
Also, I and my colleagues at my Department are sharing our
ideas with authorities during the establishment of new legal
regulations as members of working groups for international
authorities, such as ICAO and EASA. So, we will be able to
follow the latest trends in the world and also we are trying to
contribute to boost the aviation sector in our country by sharing
our information.
As the Pegasus Airlines, we are not allowing covering up or
hiding any mistakes with an aim of reaching best results and we
are embracing a solution-focused stance.
Kurulu, Emniyet Komitesi gibi her kademede değerlendiriliyor.
Böylece tüm kademelerdeki farkındalık hızlı bir karar
mekanizmasının sağlanmasına neden oluyor. Pegasus Hava
Yolları olarak Düşük Maliyetli (Low Cost) Hava Yolu modelini
Türkiye’ye getiren hava yoluyuz. Bu modelin öncüsü olmakla
birlikte hiçbir zaman emniyetten taviz vermedik. Hataları
minimize etmek için eğitim ve teknolojik sistemlerden destek
aldık. Yasal zorunlulukların ötesinde, farkındalık sağlamak ve
emniyet kültürü oluşturabilmek için uluslar arası havacılık
otoritelerinden destek aldık, eğitim ve çalıştaylar düzenledik.
Yaptığımız teknolojik yatırımlarla çoğu zaman sistemi ilk
uygulayan şirket (Launch Customer) olarak adımızı duyurduk.
“Teledyne end to end solution” projesi kapsamında uçaklarda
otomatik olarak çift yönlü data aktarımı sağlayarak projede
Launch Customer olarak yer aldık. Sistemin çalışma prensibine
göre uçağımız yere indikten sonra 15 dakika içerisinde tüm FDM
(Flight Data Monitoring - uçuş boyunca kaydedilmesi zorunlu ve
zorunlu olmayan bazı parametrelerin izlenmesi ve incelenmesi)
verileri, sistemimize aktarılmış ve programımız tarafından analiz
edilmiş oluyor. Bu sistem bize bilhassa herhangi bir limit aşımı
18
are, believes in the importance of flight safety and steps taken
accordingly. The issues related to the safety is being discussed
at all levels of Safety Action Group, Management Safety
Revision Group, Board of Management and Safety Committee.
So, the awareness at all levels leads to a fast decision making
mechanism. As the Pegasus Airlines, we brought Low Cost
Airline Model to Turkey. As the leading firm of this model, we did
not make any concessions in flight safety. Besides from the legal
obligations, we received the support of international aviation
authorities in order to create awareness and safety culture. With
our technological investments, we boosted the brand of Pegasus
as the Launch Customer.
As part of “Teledyne end to end solution,” we established an
automatic bidirectional data transfer at the planes, which also
made us the Launch Customer in the project. According to the
working principal of the system, all FDM (Flight Data Monitoring)
data are being transferred to the system and they are being
analyzed 15 minutes after the landing. This system allows us to
make needed controls in case of a limit excess before the take
olduğunda uçak kalkmadan önce haberdar olmamızı ve gerekli
kontrolleri yapmamızı sağlıyor. Ayrıca misafirlerimizin konforunu
ve emniyetini maksimize ederken, eğitim düzenlemelerini de
optimize ediyoruz. Bu şekilde bir uçağın MR’ı 15 dakikada
çekilebiliyor. Diğer taraftan uçağa yüklenmesi gereken
yazılımlar uçak bazında otomatik olarak aktarılıyor. Bu şekilde
insan hatalarından kaynaklanabilecek veri kayıplarını veya
zaman aşımlarını da ortadan kaldırmış oluyoruz. Bu noktada
maliyetlerimizi öncelik olarak değerlendirmeyerek, bu veri
aktarımını sadece yurt içi uçuşlarımızda değil; uçuş yaptığımız
yurt içi ve yurt dışı tüm uçuş noktalarımızda da kullanıyoruz.
Honeywell şirketi ile yine Launch Customer olarak daha geniş
açıda görüş sağlayan radarlar ile ilgili bir proje yürüterek
radarlarımızı daha üst versiyona taşıdık. Emniyet yönetim
sisteminin yapı taşı olan raporlaşmayı artırmak için dünyada
birçok büyük şirketin kullandığı bir yazılım olan AQD’yi aldık;
şirketimizde çalışan tüm Aile Bireylerimizin bu sisteme her
yerden ulaşabilmesini sağladık. Bu durum, elde ettiğimiz
veriler doğrultusunda bize daha çok düzeltici ve önleyici
işlem gerçekleştirebilme olanağı tanıdı. Her yıl düzenlediğimiz
19
röportaj / ıntervıew
anketlerle tüm çalışanlarımızın emniyete olan bakış açısını değerlendiriyoruz; farkındalığın
artması için gerekli tedbirleri alıyoruz. Çünkü biz emniyetin, tüm Aile Bireylerimizin katılımı
ve emniyete inancıyla sağlanacağına inanıyoruz. LOSA’yı (Line Operation Safety Audit)
ülkemizde ilk uygulayan şirket olarak, yaptığımız gözlem denetlemeleri sayesinde normal
tehlike belirleme yöntemlerimizle ortaya çıkamayan tehlikeleri, hataları tespit ederek ortak
operasyon yürüttüğümüz tüm birimlerle paylaştık. Böylece hataları minimum seviyelere
çekmek için uğraş verdik.
İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında da Aile Bireylerimizin emniyetlerinin sağlanması için
gerekli alt yapı yatırımlarımız mevcut. İstanbul ve İzmir teknik istasyonlarımızda da daha
iyi şartlarda çalışma ortamı sağlayacak binalara geçiyoruz.
Ayrıca ben ve Departmanımdaki çalışma arkadaşlarım ICAO ve EASA gibi uluslar arası
otoritelerin çeşitli çalışma gruplarında üye olarak yasal düzenlemelerin oluşturulmasında
otoriteyle fikir paylaşımında bulunabiliyoruz. Böylece hem dünyadaki yeni gelişmeleri takip
ediyor hem de aldığımız bilgileri ülkemizde paylaşarak havacılık sektörünün daha ileriye
taşınmasında katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Pegasus Hava Yolları olarak en iyi sonuçlara ulaşmak için hiçbir yanlışın örtülmesi ya da
saklanması gibi bir bakış açısına izin vermiyor; çözüm odaklı bir yaklaşım benimsiyoruz.
Türkiye sivil havacılığında uçuş emniyetinin durumunu değerlendirir misiniz?
Bu alandaki hedefler neler olmalı?
Türk sivil havacılığında 16 yıldır görev yapmaktayım. Sektörün bu süre
içerisindeki gelişim tarihini bizzat içerisinde bulunarak yaşadım. Emniyet
konusunda ilk göreve başladığımda tek başına görev yapıyordum. Şu
anda Emniyet Yönetimi ve Kalite Departmanımızda benimle birlikte 24
arkadaşımız çalışıyor. Konuya verilen önem ve bakış açısı doğrultusunda
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ndeki personel sayısının, eğitim ve
bilinç seviyesinin artmasıyla emniyet yönetim sistemi çok gelişti.
Aynı zamanda Türkiye’de hava yolları da paralel olarak büyüdü ve
gelişmelere uyum sağladı.
Emniyet konusunda temel hedef, sadece gereklilikleri karşılamak
değil, temel gereklilikler sağlansa da bunun üzerine çıkmak için
sürekli çıtayı arttırmak olmalıdır. Biz emniyet ve arttırıcı unsurlar
konusunda bilgilerimizi diğer şirketlerle paylaşmaktan da hiç
çekinmiyoruz çünkü bu kültür ancak işbirliği içerisinde olursak
tüm sektöre yayılabilir.
Could evaluate the state of flight safety in civilian aviation
sector in Turkey? What targets should be aimed at?
I have been working in the Turkish Civilian Aviation sector
for 16 years. I have personally witnessed the history of
development in the sector in these years. I was all alone when
I first took duty for safety issues. Now, 24 personnel, including
me, are working at the Safety Management and Quality
Department.
In accordance with the importance given to the issue, the
growing numbers of staff and trainings as well as the boost
in the level of awareness at the Civilian Aviation General
Directorate led to the development of safety management
system greatly. In the meantime, the aviation sector in
Turkey has grown and kept up with the new developments.
The main target for the issue of safety is not only meeting
requirements but also having higher standards even if the
core necessities are being established. We do not hesitate
to share our knowledge about the safety and boosting
measures with other firms because this culture could only
be spread to the whole sector only if we cooperate.
20
Uçuş emniyeti hususunda uçak teknisyenlerinin konumunu
değerlendirir misiniz?
Uçak teknisyenlerimizin sayısı Anadolu Üniversitesi ve diğer
okulların devreye girmesiyle arttı. Okulların eğitim kalitesinin
artırılmasıyla da büyük gelişme kat edildi. Daha fazla okuyan ve
daha çok teknolojiyle buluşan nesiller yetişti.
Teknisyenler çalıştıktan ancak bir süre sonra lisans sahibi
olabiliyorlardı; şimdi öyle değil. Bu güzel bir adım olmasına
rağmen, sektördeki hızlı büyüme daha çok teknisyen ihtiyacını
beraberinde getiriyor. Bu sebeple Türk Sivil Havacılığının bu
konuda daha da çok yatırım yapması önem arz ediyor.
Uçak teknisyenlerine vermek istediğiniz bir mesaj ya da
eklemek istedikleriniz var mıdır?
Uçuştaki amacımız misafirlerimizi bir noktadan diğer noktaya
emniyetli ve güvenli şekilde taşımaktır. Bu amaca operasyondaki
tüm halkaların sağlam olmasıyla ulaşılabilir. Emniyet yönetim
sistemi yaklaşımında sadece uçuş emniyeti değil; yer emniyeti,
bakım emniyeti gibi kavramlar da ortaya çıkmıştır, çünkü
bir uçuşun emniyetli olması tüm süreçlerin koordinasyonu
ve sinerjisiyle sağlanabilir. Operasyonda görev yapan
arkadaşlarımızın risk tabanlı bir bakış açısıyla görev yapmaları
hataların oluşmadan önlenmesine olanak verir.
Sektördeki hızlı gelişme uçakların daha kısa süre yerde
kalmasına ve daha çok uçmasını sağlıyor. Bu noktada
teknisyenlerimizin zaman baskısına karşı donanımlı olmaları ve
bilgi birikimleriyle daha hızlı şekilde doğru karar alma yeteneğine
sahip olmaları, koordinasyonun daha iyi yürümesine olanak
sağlıyor. Unutmamalıyız ki, iş birliği ve CRM (Crew Resource
Management - emniyetli, etkin ve verimli bir uçuş operasyonu
için elde mevcut bilgi, donanım ve insan gibi tüm kaynakların iş
birliği ve iletişimini kapsayan kullanımı) uçuş öncesi, sonrası ve
her aşamasında büyük önem taşır.
Could you evaluate the positions of aircraft mechanic
technicians in terms of flight safety?
The number of technicians is on the rise thanks to the Anadolu
University and other schools. As the schools raised the quality
of education, a huge development has been made. New
generations, which read more and keep up with technology
more, have been raised.
In the past, technicians used to get their license after working
for a while but now that is not the case. It is a nice step but
the fast growing sector brings more necessity for technicians.
Therefore, Turkish Civil Aviation needs to make more
investments.
Do you have any other message to technicians? Or would
you like to add something else?
During the flights, we aimed at transporting our guests from
a destination to another safe and sound. This aim can only be
realized if all rings are steady. We now have ground safety and
maintenance safety along with flight safety thanks to the new
safety management system approach.
Because a flight can only be safe with the well coordination
of all these processes and synergy. If our friends taking part
in operations do their job based on possible risks, then we will
be able to eliminate errors even before they occur. The fast
development in the sector gives the opportunity to have planes
up in the air more and less on the ground.
At this point, coordination would be much better if our
technicians will be trained and educated enough to make faster
calls amid the pressing deadlines. We should not forget that
cooperation and CRM (Crew Resource Management) is very
important before, after and all other phases of a flight.
21
GEZİ/DESTINATION
TÜRKİYE'NİN DAVETKAR
KUMSALLARI
Yaz demek tatil, deniz, kum,
güneş ve sapsarı altın
plajlar demek. Her yıl
turistlerin çıkarma yaptığı
hepsi birbirinden davetkar
kumsallarımızdan birkaçına
bir göz atalım istedik.
n
o
a
e
s
e
h
t
o
t
n
i
e
v
i
d
o
t
e
s
e
m
h
c
Ti
a
e
b
h
s
i
k
r
u
the best T
en
and gold
n
u
s
,
d
n
sa
Iday, sea, look at seducIng ts In
l
o
h
s
n
a
e
Is
k
Summer mLet’s have a quIc ee flock of tour
s
.
s
beache In Turkey, whIch
beaches her year.
every ot
22
23
GEZİ/DESTINATION
Kaş / Kaputaş Kumsalı
Şu Kaş öyle hınzır bir dünya güzelidir ki, peşine
düşeni sınava sokar en az iki kez: Gelirken
ve giderken. Otobüse de binseniz uçağa da
Kaş’a kıvrıla kıvrıla giden bir karayoluna düşer
yolunuz. Kalkan’dan Kaş’a uzanan yol üzerinde,
bir uçurumdan, bir kartal yuvasından bakar gibi
aşağıya bakarken, Kaputaş Plajı’nı gördüğünüzde,
bu yola değdiğini göreceksiniz. Yüzlerce basamakla
inilen bir tarih öncesi köşesi...
Cesur olanlar, bu diyara yelken açmak için beton
merdivenlere vururken kendini, ötekiler arabalarını
çekip uçurumun kenarına fotoğraf çektirir. Karar
sizin: Kaputaş bir manzara olarak donsun mu
fotoğrafınızda, yoksa bir tatlı huzur, unutulmaz bir
anı mı olsun taksiratınızda?
Kaş / Kaputaş Beach
ürkiye haritasına bakan iki çift gözün ilk
fark ettiği çevresinin mavisi oluyor. Üç yanı
denize sınır. Yıl içinde dört mevsimi de yaşayan
Türkiye, tüm dünyada yazın en güzel yaşandığı
nadide ülkelerden. Sadece güneyde değil üstelik yakın
tarihe kadar İstanbul’un pek çok noktası ve Adalar
deniz tutkunlarının uğrak noktasıydı. Florya, Cennet ve
Menekşe plajlarında çekilmiş filmlerimiz olmasa bir zamanlar
buralarda İstanbulluların denizin keyfini çıkardıkları, hafta
sonu aileleriyle buraya akın akın geldiklerini hayal etmek
imkansız. Anadolu yakasındaki Süreyya plajı, o günleri
görenlerin en güzel anılarında yad ediliyor. İstanbul ve
civarında, Kilyos ve Silivri hala gözde plajlara sahip, vapurla
Adalar’ı gezmek ve özellikle Burgazada’da Marmara’nın serin
sularına kendini bırakmaksa bambaşka bir keyif.
Yeni Rotalar
Zaman geçtikçe uzun tatiller için biraz uzaklaşmak, daha
sıcak yerlere gitmek isteyenler güneye doğru uzandılar.
Akdeniz’in ve Ege’nin gerdanını, parıldayan bir inci kolye
gibi süsleyen altın sarısı plajlara... İnsanlarımız 80’lerde
Bodrum’u keşfetti önce. Marmaris ve Antalya-Alanya izledi
onu. Elbette Türkiye’nin tatil beldeleri, cennet köşeleri
bunlarla sınırlı değildi. İlk, keşfetmeyi seven tatilciler çıkardı
keyfini bu plajların. Şimdilerde ise keşfetmek için gidip
görmeye gerek yok, denizden önce internette sörf yaparak
Türkiye’nin neresinde nasıl bir tatil yapılır; nerede ne yenir,
ne içilir hepsi bir tık’la karşımızda. Biz çizginin biraz dışına
çıkarak gezi, mizah ve gideceğiniz kumsalda sizi nelerin
beklediğini içeren keyifli bir yazıya davet ediyoruz şimdi
hepinizi. Okurken işyerinde olsanız dahi arkanıza yaslanmayı
ve beş dakikalığına da olsa oralarda olduğunuzu hayal edip
moral-motivasyonunuzu yükseltmeyi unutmayın... Bakalım
yazdıklarımız sizi o cennet kumsallara götürecek mi?
24
f one would have a look at the map of Turkey,
the first thing it spots will be that the country is
surrounded by all blue. It borders the sea in three different
directions. Turkey, which witnesses all four seasons in
a year, is a rare country in the world that has a chance
to enjoy the whole and most beautiful summers. Until
recently, it was not only the southern part of the country, but
also Istanbul and its islands, where sealovers frequently visit. It
would be impossible to imagine that locals in Istanbul have used
to enjoy the sea with their families if the old Turkish movies,
which took place in Florya, Cennet and Menekşe beaches in the
city, do not exist. Sürreya beach on the Anatolian side of Istanbul
reminds those who saw the beach old, good days. In Istanbul and
around, Kilyos and Silivri still have the most popular beaches. It is
a quite different pleasure to have a tour on Istanbul islands while
jumping into the sea especially from the shores of Burgazada.
In time, those who have more time for longer trips and who seek
hotter places have taken the roads, which have led them to the
south, in other words, to the golden beaches that surround
Mediterranean and Aegean.
New destınatıons
Bodrum has been discovered first in the 1980s and it later became
the most popular touristic places in Turkey. Marmaris and AntalyaAlanya followed Bodrum. The heavenly holiday spots in Turkey
were not limited with them. Holiday-makers who are familiar with
discovering new places have enjoyed these places. With a single
click, now it is possible to have tons of information where to go
in Turkey, what to eat and where to visit. We are inviting to an
unusual article, which blends travelling and humor about beaches
and what is waiting you over there. While reading it, just relax
for five minutes and imagine if you were there even if you are at
work. Let’s see does the article take you to those beaches?
Kaş is a seductive sweetheart, which puts its visitors into two tests while going and leaving there. No matter if you take a bus or a
plane, you would find yourself on curved roads leading to Kaş. On the road to Kaş from Kalkan, you would think it is worth to take
the risk to advance on this particular road when you sea Kaputaş Beach. It is an ancient place, where you can reach after hundreds
of steps. Those who are brave enough take steps to reach the shore while others just get their pictures to be taken with the beach
on the background. The decision is all yours. You’d just let Kaputaş to be frozen in your pictures or you can have a peaceful but
unforgettable moment over there.
Ölüdeniz / Milli Park ve
Belcekız plajları
“Turkuaz” diyorlar bu renge, artık bu memleketin
Kaputaş
adından bir esinlemeyle. Yeşille mavi arası bir zümrüt
suyu... Milli Park, Ölüdeniz’in gerçekten “ölü” olduğu,
bir küvet suyu kadar sakin ve göl kadar huzur
verici durduğu yere “Lagün” diyorlar. Ve kumsal
bir işaret parmağı gibi giriyor lagünümüzün sakin
karnına. Şezlong-şemsiye trafiğindeki kıpırtı denizin
dalgasından daha fazla. Bir de Belcekız plajı var,
beldenin tam kalbinde. Ölüdeniz’e geldim deyip de
ilk bu çılgın kızı görenler bir şaşırır elbet. Burada
Ölüdeniz’in tam aksine dalga ve çırpıntı durmak
bilmez. Ama burada da ince bir kum ve alabildiğine
açık ufuktan efil efil rüzgarla gelen o enfes deniz
kokusu doyulmaz bir cennet esintisi.
dead sea (BLUE LAGOON) / NATIONAL Park AND Belcekız Beaches
“Torques” what they call this color after the name of this country. It is emerald-colored water between blue and green. The National
Park is really the calmest and peaceful place of the Dead Sea (Blue Lagoon). That’s why it is called by locals “Lagün.” The beach joins
our Lagün in peace and comfort.
The Belcekız Beach sits at the heart of the city. Those who are first comers to Dead Sea would be surprised after seeing this crazy girl.
Contrary to the Dead Sea, waves do not know how stop and stay calm in here. However, the coast has the very same thin sands like in
Dead Sea and the fresh breeze from the horizon feels like if you are in heaven.
25
GEZİ/DESTINATION
Olimpos / Çıralı Kumsalı
Bir tatil olimpiyatına çıksanız ve uğramasanız
Olimpos’a, diskalifiye olursunuz. Sizi
ağaçlardan evlerde, bungalovlarda yatıracak,
önünüze Akdeniz yemeği, sırtınıza pudra gibi
kumu verecekler. Yanı başınızda yüzyılların
uğultusu antik kent... Kaplumbağalar gibi,
yazlık evlerini sırtında taşıyan sırt çantalı
tatilcilerin mekanıdır Olimpos. Gençken neşeli
ve candır. Ama biraz büyüyen, komşu Çıralı’ya
terfi eder. İki dev dağın arasına sere serpe
yatmış üç kilometrelik kumsal, bir gezegen
hissiyatına kavuşturur sizi. Artık aklınızdan
geçen gezegen hangisiyse... Okumuş tatilci
gelir Çıralı’ya. Kumsalı adeta bir açık hava
kütüphanesi gibidir; herkesin elinde bir kitap.
Bazen bu canım kütüphanenin sessizliğini
bozan şeyler olur. Bir grup tatilci aralarında
yüksek sesle konuşur, kendinizi buz gibi sulara
bırakırsınız o zaman.
OlYmpos / Çıralı Beach
If you take an Olympic touristic tour, and if you happen to visit Olympos, you would be certainly disqualified. Olympos would host you
at tree houses or bungalows; would serve you Mediterranean food and let you lay down on soft sands. Besides, these all will be given to
you next to the ancient history. Olympos is a popular destination for bag-packers flocking to the city like turtles. While you are young,
the place is perfect for you but as years passed, you would prefer to be hosted by neighboring Çıralı. You would feel like you are in
another planet while laying down on a beach between two huge mountains. Educated holiday-makers come to Çıralı. That’s why its
beach seems like an open library to first timers. But sometimes, the silent of the beach is ruined by those who are not familiar with its
nature, then you’d take a cold jump into the sea.
Kelebekler Vadisi
Kelebekler Vadisi’nde su öyle bir
uzatmış ki ayağını içeriye, o daracık koy,
bir denizkızının kuyruğu gibi duruyor,
güzellikten yana. Sakin mi sakin, sade
mi sade... Karadan gidilemez bu vadiye
ve “bu gürültü kaç beygir motordan
çıkmış ola” denemez bu sayede. Belki
cırcır böceği öter geceleri çokça ve
kelebek salınır gündüz gözüyle, o kadar.
Karşısındaki bir ileri bir geri salınan suya
dalmadan önce hamaklarda dinlenir insan.
Gazoz şemsiyesi yoktur ama palmiye
gölgesine sığınır. Vadideki kayalara kan
ter içinde tırmananlara bakıp iç geçirin
isterseniz ya da giriverin aralarına, sonra
kelebek yurdu vadinin şelalesinde soğuk
su alsın bütün hararetinizi...
Butterfly Valley
In the Butterfly Valley, the water curls up deep inside to the soil and the quite narrow bay seems like the tail of a mermaid. It is
peaceful and quite. However, there is no way to reach the valley by land; thus it is motor-noise-free. Instead, you’d perhaps hear
the songs of tree crickets by night and would be amazed by colors of butterflies that give the name of the valley. Visitors rest on
the hammocks under the shadows of palm trees before diving into to the cold water. You’d rather join those who brave a tough
odyssey between the rocks or just stay where you are. If you pick the rocky road, the cold water will be welcoming you.
26
Dalyan / İztuzu
Plajı
Şimdi öbek öbek caretta caretta
yuvası nefis İztuzu kumsalı doğayla
baş başa olmak, kendisini dinlemek
ve bedeninin yanında ruhunu da
dinlendirmek isteyenlerin yeridir.
Dalyan beldesinden kalkan deniz
motorları, bir deniz safarisi gibi
sık sazlıkların arasından kılavuz
eşliğinde göz açar İztuzu’nun geniş
ufkuna. buraya varmanın tek yolu
budur. Ve Kelebekler Vadisi’nde
kaçsa yaş ortalaması, varın üstüne
10 koyun onun. Zaman hızlı geçmez
burada, kumsalın nadide ve hassas
misafirleri caretta caretta’lar kadar
yavaş ilerler.. İztuzu’nun plajına
şemsiye saplamak yok; şapka takın.
Dalyan / İztuzu Beach
İztuzu, which is home to thousands of caretta caretta turtles, is the best place those who seek to hear themselves and some peace
for their souls as well as their bodies. Ferries from central Dalyan will be guiding you to the horizon of İztuzu after a safari-like trip
between reed beds. And this is the only way to reach the beach. In here, time loses its pace and it passes slowly as much as the
caretta caretta turtles. Be warned that you will not find any shelter, so make sure you have your hats with you.
Datça / Ovabükü
Kumsalı
Can Yücel geçmiş bu
topraklardan. Geçmekle
de kalmamış, “burada
çekileyim” demiş, ebedi
istirahata... Burada Ovabükü
plajını görmeden güzel plaj
gördüğünü söylemeye de dili
varmaz adaletten nasibini
almış olanların. Datça her
köşesi saklambaç oynayan
dünya cennetleriyle dolu
bir yarımadadır. Ovabükü
bunlardan sadece biri.
Burada kum yok, yalnızca
küçük çakılının bir bej
rengi vardır ki kelimelerin
efendisi şairler bile sözlerle
tarif edemez. Huzur arayan
yorgun insan gelir Datça’ya
da, Ovabükü’ne de.
Datça / Ovabükü Beach
Can Yücel, one of the greatest Turkish poets, has his mark on this land. Moreover, he was given the final respect in here. Those did not
see the Ovabükü Beach are not allowed to say that they saw a nice, cozy beach even if they visit hundreds of them. Datça is a heavenly
peninsula that plays hide-and-seek by itself. Ovabükü Beach is just one of the spots. No sands but little pebbles whose color cannot
even be described by poets will welcome you. Tired holiday-makers who seek peace come to both Datça and Ovabükü.
27
TEKNİK
BOEING 777 UÇAKLARINDA
JETTISON SİSTEMİ
F
Kanatlarda bulunan ana yakıt tanklarında birer adet fuel jettison
pompası, center yakıt tankında iki adet Override/Jettison
pompası bulunur. Her kanatta bir adet fuel jettison nozzle valve
ve bir adet jettsion nozzle bulunur.
Sistemin Çalışması:
Yazı: Volkan Kamar
uel jettison ya da yakıt boşaltma sistemi olarak adlandırabileceğimiz bu sistem, uçakların kalkıştan kısa süre sonra herhangi bir acil
durumda iniş yapması gerektiğinde uçağın ağırlığının, uçağın yapısal iniş ağırlığından fazla olduğu durumlarda yakıt boşaltarak inişte
yangın ve uçağın yapısal hasar görmesi riskini yani kaza riskini önlemek amacıyla geliştirilmiştir.
Sistem Komponentleri:
28
Uçak havadayken fuel jettison sistemini aktif hale getirmek için
öncelikle ARM switch’e basılır. Jettison sistemin iki modu vardır:
MLW (Maximum Landing Weight) Mod
MAN (Manual) Mod
Sistemi ARM ettiğimizde MLW moddadır. ELMS (Electrical
Load Management System) jettison’la atılacak yakıttan sonra
kalacak yakıt miktarını otomatik olarak hesaplar. ELMS, MLW’den
ZFW’yi (Zero Fuel Weight) çıkararak kalması gereken yakıt
miktarını bulur. ELMS, MLW ve ZFW bilgilerini AIMS’ten (Aircraft
Information Management System) alır. ELMS, gerçek yakıt
miktarını FQPU’dan (Fuel Quantity Processor Unit) alır. Bu bilgiyi
jettison işlemi uygulanırken geçecek zamanı hesaplamak için
kullanır.
Fuel To Remain Selector çekildiğinde jettison sistem MAN
(Manual) moda geçer. Bu selektörü çevirerek kalacak yakıt
miktarını azaltıp arttırabiliriz.
Havada jettison nozzle valve switch’leri, ELMS’in nozzle valfleri
açmasını ayrıca isolation valfleri açmasını ve fuel jettison
pompaları çalıştırmasını sağlar. Override/jettison pompaları
kullanmak için center tank pump switch’leri kullanmak gerekir.
Fuel jettison uçağın ağırlık merkezinin limitten daha ileri
gitmesine yol açabilir. ELMS, bunun olacağını hesapladığında
main tank jettison pompaları yedi buçuk dakikada kapatır.
Yerde ARM switch ELMS’in 2 jettison isolation valfi açmasına ve
fuel jettison pompaları çalıştırmasını sağlar.
Havada nozzle valfler, refuel/jettison manifolddaki yakıtın
atılmasını sağlamak için kullanılırlar. Yerde nozzle valfler
açılamaz. Yerde kapalı kalmasını ELMS sağlar.
Center tanktan ya da main tanklardan jettison işlemi
uygulanabilir. Jettison esnasında yakıt, tanklardan refuel/jettison
manifolda aktarılır.
Center Tank Jettison:
Center tank override/jettison pompaları, engine feed pump ve
jettison pump olarak kullanılır. Jettison sistemi çalıştırıldığında
pompalar, yakıtı fuel jettison isolation valve’den geçirerek refuel/
jettison manifolda aktarır. Yakıt manifolddan dışarıya fuel jettison
nozzle valve’ler ve jettison nozzle’lar aracılığıyla atılır.
Main Tank Jettison:
Main tank jettison pompaları sadece jettison amaçlı kullanılır. Bu
pompalar yakıtı direkt olarak refuel/jettison manifolda iletirler.
Yakıt manifolddan dışarıya fuel jettison nozzle valve’ler ve
jettison nozzle’lar aracılığıyla atılır.
29
BABALAR GÜNÜ
Sinema da hayat da onlarla güzel:
Harika
babalar
Kimi çocuğu için işinden gücünden
vazgeçti, kimi özgürlüğünden. Dadı
kılığına giren de oldu, zabıta taklidi
yapan da. Sinemanın unutulmaz
babalarını anarken çocukların
kahramanı olan tüm babaların önünde
saygıyla eğiliyoruz.
İki “garip” can
-Babacığım beni bırakma n’olur!
-Seni kim bırakır be, sen benim parçamsın.
Kemal Sunal’ın Garip filminde canlandırdığı Kemal ile minik
Fatoş arasındaki bu diyalog, iki insan arasındaki bağlılığın,
kader birliğinin en sade, en güzel ifadelerinden biriydi. Hem
neler yoktu ki bu kader birliğinin içinde: Beraber maça gidip
didişmek, zabıta ve müşteri kılığına girip bakkalda bedavaya
salam ekmek götürmek, biri hastalanırsa sabahlara dek
başında beklemek ve birbiri için her şeyi ama her şeyi
yapmaya hazır olmak... Kemal, Fatoş’u yolda, bir kundağın
içinde bulmuştu. Başta “kurtulmak” istese de terk edilmiş
ufaklığın aslında “alnına yazılı” olduğunu anlamıştı. O Fatoş’u
kızı gibi sevdi, Fatoş da onu babası gibi. Aslında hayat bu
kadar basitti.
Çocuklarım için giyerim!
Bir baba çocuklarını daha fazla görmek için neleri göze
alabilir? Hemen her şeyi! Ama bu “her şeye” kadın kılığına
girip kendi çocuklarına dadılık yapmayı da dahil etmek
için mutlaka biraz da çatlak olmak gerekir. Robin Williams,
Daniel Hillard adlı bu kaçak babayı canlandırdığı filmde
profesyonellere oyunculuk, izleyicilere ise babalık dersi
veriyordu adeta. Boşanmak üzere olduğu karısının çocukların
bakımı için verdiği ilana gözünü karartıp başvuran Hillard,
30
pardon Bayan Euphegenia Doubtfire, aslında kendisini sorumsuzlukla suçlayan
Miranda’ya da dadılık performansıyla çok şey anlatır. Kemal Sunal’ın Garip filmi
kadar “acıklı” bir yapısı yok, bu şahane "süper dadı" filminin. Ancak iki yapımın
dikkat çekici bir ortak özelliği var: Futbol aşkı. Kemal gerçek bir Beşiktaş düşkünü,
Daniel ise çocukları için dadı kılığında top peşinde koşacak kadar “çaresiz” bir
baba...
Babam bir “kahraman”
Modern iş hayatı, çocuklarla çok sevdikleri ebeveynleri arasındaki en katı kalpli
bariyerlerden biri. Hele bir de buna boşanmanın ağır yükü eklendiğinde çocuklar
iz bırakacak bir yalnızlık duygusuna mahkum kalabiliyorlar. Tabii anneleri ya da
babaları Dustin Hoffman’ın canlandırdığı Ted Kramer karakteri gibi gerçek bir
kahraman değilse!
Ted, New York’un prestijli reklamcılık dünyasının parlak isimlerinden biridir ve
bir gün çok iyi bir iş aldığı haberini vermek için gittiği evinde karısı Joanna’nın
(Meryl Streep) “kendisini bulmak için” evi terk edeceğini, oğulları Billy’yi ise ona
bırakacağını öğrenir. Acemilikle geçen birkaç günün ardından Ted, harika bir
babaya dönüşür. Hatta bunun için kariyerini geriye götürmeyi de göze alır. 1979
yapımı film, dönemin sıcak feminizm ve kadın erkek rolleri tartışmalarının ortasına
denk geliyor. Kadınların iş hayatında daha fazla yer almasıyla yeniden şekillenen
ebeveynlik konusunu tartışan film; bu “yeni babalığa” övgü niteliğinde...
Babam için, oğlum için...
Baba Giuseppe (Pete Postlethwaite), oğlunu İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ile
yaşadığı sorundan korumak için Belfast’tan Londra’ya yolladığında ailesinin başına
geleceklerden habersizdi. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunduğu için İngiltere
tarafından bir terör saldırısından mesul tutulan Gerry’nin (Daniel Day-Lewis) ve
onun peşinden İngiltere’ye gittikten sonra kendisi de cezaevine giren Giuseppe’nin
on beş yıllık hukuk mücadelesi ve dayanışma öyküsü, baba oğul sevgisinin beyaz
perdedeki (ve belki de gerçek hayattaki) en şiddetli örneklerinden.
1974 yılındaki Gyildford bombalı saldırısının gerçek öyküsünden yola çıkılarak
çekilen film, sayısız ödülle taçlandırıldı. Giuseppe’nin fedakarlığı filme damgasını
vururken, Gerry’nin hapishanedeki dönüşümü de baba sevgisinin asla karşılıksız
kalmayacağını, baba oğul sevgisini sınamanın bedelinin ise ağır olacağını
anlatıyordu...
Bir büyük baba: Münir Özkul
Geçen ay Anneler Günü’nü kutlarken Neşeli Günler filminde Saadet rolündeki
Adile Naşit’in adını saygıyla anmıştık. Şimdi söz sırası tartışmanın limon tarafında;
yani Münir Özkul’un canlandırdığı Kazım Efendi’de. Şu öfkeyle evi terk edip giden;
giderken yanına aldığı üç çocuğuna da kelimenin tam anlamıyla hem analık hem
babalık eden Kazım Efendi’den söz ediyoruz elbette!
Çok sayıda “baba” canlandırdı Münir Özkul. Kazım Efendi de bunların en
önemlilerinden biriydi. Ancak onun bir babalık rolü daha var ki halen çoğumuzu
ekrana kilitliyor. Mahmut Hoca’nın Hababam “eşkıyalarına” yaptığı babalığı, kim öz
babalıktan ayırabilir ki!
Şu günlerde biraz hasta, Mahmut Hoca. Bütün talebeleri onun iyi haberlerini dört
gözle bekliyor. Yeri gelmişken söyleyelim, Özkul gerçek hayatta da harika bir baba;
bu yüzden kulaktan dolma bilgilerle yapılan haberler, bu haberleri sorumsuzca
paylaşanlar onun sevenleri gibi öz evlatlarını da çok üzüyor.
31
KAZA ARAŞTIRMA
*
e
in
g
n
e
g
n
ro
w
e
th
n
w
o
d
g
Shuttin
Yazı: Arif Şankaya ve Hasan Büber
*Yanlış motor kapatılıyor
7
Ocak 1989 akşamı Londra Heathrow Havalimanı... British
Midland Havayolları’nın 92 sefer sayısıyla Belfast’a gidecek
uçağı uçuşa hazırlanıyordu. 43 yaşındaki Kaptan Kevin
Hunt ve 39 yaşındaki İkinci Kaptan David McCleland, bu
uçuşta yalnızca iki aylık yepyeni 737-400 serisi uçağı kullanacaklardı.
Boeing 737 serisi, 400 modelini bir yıl önce piyasaya sunmuştu.
Bu modelde Boeing, köklü değişikliklere giderek yeni CFM 56
tipi motorlar ve kokpite de bilgisayar kontrolünde bulunan yeni
ekranlar-led göstergeler eklemişti. Saat 19:15’te 118 yolcu uçaktaki
yerlerini almaya başlamıştı. Kokpit ekibi için 400 serisi bu uçak hala
çok yeniydi. Bu tip uçaklarda ikinci pilotun 53 saat, kaptanın ise
yalnızca 23 saat uçuş deneyimi bulunuyordu. 19:52’de 737 havalanıp
32
Belfast’a yönelmişti. Kalkıştan 13 dakika sonra uçak yaklaşık 9.000
metre irtifa kazanmışken aniden güçlü bir patlama ve devamında
şiddetle sarsılmaya başladı. Rutin bir uçuş, kokpit ekibi için
çözülmesi gereken bir sorun haline geldi. Ekibin çözmesi gereken
sarsıntı yanında kokpit yanma kokusuyla dolmaya başladı. Duman
kokpite motorlardan yalnızca (Air conditioning duct) havalandırma
kanallarıyla ulaşabilirdi. Yolculardan bazıları birinci motorun
egzozundan uzayan kıvılcımları görebiliyordu.
ESRARENGİZ PATLAMA
Kokpit ekibi ise her iki motoru da göremiyor ve birinci motordaki
sorundan habersizdi. Pilotlar tecrübelerine dayanarak sorunu
tespit edip uçağı en kısa sürede yere indirmek istiyordu. Hava
trafik kontrol, acil iniş için 10 dakika uzaklıktaki East Midland
Havalimanı’nın uygun olduğunu belirtmiş ve ekibi bu piste
yönlendirmişti. 737’nin ekibi Auto Throttle’ı (otomatik pilotla
beraber çalışan ve motor devirlerini ayarlanan uçak hızına göre
kontrol eden sistem) devre dışı bırakarak ikinci motoru durdurdular.
Şiddetli sarsıntı ve kabinden görülebilen birinci motordaki
kıvılcımlar kesilmişti, her şey yolunda görünüyordu. Uçak saat
20:10’da piste son yaklaşma sırasında 1.000 metre irtifada daha
kuvvetli ikinci patlamayla şiddetle sarsılmaya başladı artık sorunun
birinci motordan kaynaklandığı açıktı. Piste iyice yaklaşmışken 600
metre irtifada kokpit ekibi birinci motoru da kapatmak zorunda
kaldı. Uçak sessizce süzülürken kokpitte birinci motora ait yangın
ikazı ve GPWS (uçağın tehlikeli şekilde yere yaklaştığını uyaran
sistem) ikazları yankılanıyordu. Uçakla pist arasında altı şeritli
bir otoyol ve otoyol sonrası yalnızca dokuz metrelik bir mesafe
kalmıştı. Ekip her iki motorunu da kapattığı uçağı yeteri kadar
havada tutamadı ve yolculara yaptıkları çarpma anonsundan
sonra önce kuyruk yere çarptı ardından uçak otoyol aydınlatma
direkleri ve sonunda yol kenarında bulunan ağaçlara çarparak
durabildi. Uçak parçalara ayrılmıştı ve enkaz, pist başına sadece 9
metre uzaklıktaydı. Kaza sırasında otoyolda araç olmaması facia
boyutlarını azaltmıştı. Kazadan sonra hayatta kalanları ise hala
yanmakta olan sol motor ve hasar alan yakıt tanklarından akan
jet yakıtı tehlikesi bekliyordu, neyse ki kazadan 5 dakika sonra
kurtarma ekipleri enkaza ulaşarak kaza bölgesini köpükle kapladılar.
İki dakika içinde yangın tehlikesi ortadan kaldırılarak kurtarma
çalışmaları başladı. Sekiz saat sonra enkazdan tüm yaralılar
çıkarılmıştı. Uçakta bulunan 126 kişiden 79 kişi hayatta kalmayı
başarmıştı.
TERÖRİST SALDIRI ŞÜPHESİ
Bu kadar yeni bir uçağın düşme sebebi olarak ilk ele alınan terörist
saldırısı oldu. Çünkü daha üç hafta önce bir başka uçağa terörist
saldırı düzenlenmişti. Kaza araştırma ekibi kazadan dört saat sonra
işe koyulmuştu bile. Kazadan kurtulanların tanıklığında her iki
motorun da çalışmadığını ve uçağın bu yüzden irtifa kaybederek
düştüğü öğrenildi ve terörist saldırı olasılığı elenmiş oldu. Her iki
motor da inceleme için laboratuvara gönderildi. İnceleme sonrası
kokpit ekibinin ilk patlama sonrasında motor fan bölümünden
fan kanatlarının motorun iç kısmına sürtmesi sonucu hasar alan
sol motor yerine düzgün şekilde çalışan sağ motoru kapattığı
anlaşılmış oldu. CVR’daki (kokpit ses kayıt cihazı) kayıtlarda birinci
motoru devre dışı bırakmadan önce Kaptan Hunt, ikinci pilota hangi
motorun hasarlandığını sorduğunda İkinci Pilot McCleland’ın önce
sol ardından kararını değiştirerek sağ motor olarak cevapladığı
duyuluyordu. Pilotlar motorları fiziksel olarak göremiyorlardı,
sorunun kaynağını tespit etmek için ellerinde yalnızca kokpitte
bulunan göstergeler bulunuyordu ve her iki pilotta çok az uçuş
tecrübeleri bulunan bu yeni model uçağın kokpitine yabancı
kalıyordu. Daha önceki 737 modellerine göre göstergelerde köklü
farklılıklar bulunuyordu ve 1989’da pilotların simülatörde eğitim
şansı bulunmuyordu.
Kokpitte birinci motorun vibrasyonundaki artışı gösteren gösterge
bulunmasına rağmen pilotlar göstergelerdeki model farklılığı
yüzünden bunu algılayamayıp yanlış motoru kapatmışlardı.
Pilotların bu kararını almalarına sebep olan yanılgı ise 737’nin
önceki modellerinde kokpiti besleyen hava, yalnızca sağ motordan
alınıyordu bu yeni 400 serisinde ise her iki motordan kokpite hava
beslemesi yapılıyordu. Pilotlar daha önceki modellerdeki sistemi
tanıdıkları için kokpite gelen dumanın ikinci motordan geldiğini
düşündüler ve iyi durumda sorunsuz olarak çalışan bu motoru
kapattılar. Auto throttle’ın devre dışı bırakılması sonucu birinci
motorun devri de azaldığı için hala hasarlı olsa da bir süre için
vibrasyon azalması pilotlara doğru karar verdiklerini düşündürmüş
oldu. Oysa vibrasyonun azalması ikinci motorun kapatılması
sayesinde değil Auto throttle’ın devre dışı bırakılması sonucuydu.
PİSTE DOKUZ METRE KALA
Kokpit ekibi piste yaklaşma sırasında hızlarını korumak ve
irtifalarını ayarlamak için zaten hasarlı olan sol motora daha
fazla güç vererek devrini arttırdıklarında ise ikinci patlama
gerçekleşmişti. Piste bir dakika mesafe kala ise sol motorda çıkan
yangın sebebiyle kapatılmış oldu. Kaptan Hunt, son olarak ikinci
motoru tekrar çalıştırmak istese de uçağın sahip olduğu düşük
hızda başarılı olamadı. 737 tüm motor gücünü kaybederek bir
süre süzüldü ve ardından piste 9 metre kala çarpma gerçekleşti.
Kazadan sonra beş ay içinde iki 737-400 daha motorlarında fan
kanatlarının sürtmesi sonucu sorun yaşasa da kokpit ekipleri
göstergeleri doğru anlayarak uçakları güvenli bir şekilde yere
indirebildiler. Havacılık otoriteleri aynı tip motora sahip tüm
uçakların incelemeye alınması için çalışma başlatarak, CFM 56
tipi motorlarda kullanılan fan kanatlarının dizayn hatası sonucu,
yüksek irtifadaki düşük yoğunluktaki havada, motor iç yüzeyine
sürtünme yaparak vibrasyon yaptığı anlaşıldı. 737-400 uçağında
bulunan CFM 56 tasarlandığı ve test edildiği tarihlerde uçuş
testleri zorunlu değildi ve motor sadece laboratuvar ortamında
test edilmişti. Motor üretici firma motoru yeniden tasarlayıp 400
serisi 99 adet 737’deki motorlarla değiştirdi ve Boeing kokpit
göstergelerini daha kolay okunacak şekilde tekrar tasarladı.
Havacılık otoriteleri kazadan sonra tasarlanan tüm uçak motorlar
için laboratuvar testinin yanında uçuş testlerini de zorunlu hale
getirdi. Hazırlanan kaza raporunda kazanın ana sebebi olarak
pilotların yanlış motoru kapatması gösterildi.
33
EDEBİYAT
ORHAN
VELİ
100 yaşında
Doğumunun üzerİnden bİr asır geçmİş olsa da Mehmet Alİ Sel,
bİldİğİmİz adıyla Orhan Velİ Kanık, şİİr dünyamızın hep en genç,
en taze sİması olarak hafızalarımızda yaşayacak.
İstanbul’da Boğaziçi’nde
Bir fakir Orhan Veli’yim,
Veli’nin oğluyum,
Târifsiz kederler içinde.
Urumelihisarı’na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum;
‘İstanbul’un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalım
Senin yüzünden bu hâlim.’
‘İstanbul’un orta yeri sinema;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş, bana ne?
Sevdalım
Boynuna vebâlim!’
İstanbul’da Boğaziçi’ndeyim;
Bir garip Orhan Veli;
Veli’nin oğlu;
Târifsiz kederler içindeyim.
Orhan Veli KANIK
34
35
EDEBİYAT
T
ancak kendileri toplumcu gerçekçiliğin diğer adı olan Nazım
Hikmet şiirini ve tersi istikametteki Ahmet Haşim’in Fransız
sembolizmini reddetmişlerdi. Kendilerinden önceki nesillere
başkaldıran dizelerinde, günlük yaşamın tüm ayrıntılarına yer
verdiler. Sokaktaki adamı, çarşı esnafını, hayat kadınlarını, baş
ağrısını, solaklığını şiirine aldı Orhan Veli. Bu dönemde edebiyat
dünyasından pek çok isimle yakın dostluklar içindeki şair, ilk
şiirlerini Varlık dergisinde yayımladıktan sonra 1937-1941 yılları
arasında şiirleri Varlık, İnsan, İnkılapçı Gençlik gibi dergilerde ve
ölümünün ardından Vatan ve Papirüs’te yayınlandı. Bu dönemde
çok sayıda şiirini dergilerde yayımlayan şair Mehmet Ali Sel
takma adıyla yazmasını şöyle açıklıyordu: “O zamanlar çok şiir
yayınlıyordum. Adımın her zaman görünmesi hem benim için
hem de dergi için doğru değildi. Bir de şu var: Mehmet Ali Sel
benim bazı tecrübelerime alet olmuş bir isimdir.”
ürk edebiyatının yenilikçi şairi Orhan Veli, doğumunun
100'üncü yılında büyük bir sergiyle anıldı. Yapı Kredi
Kültür Merkezi tarafından düzenlenen sergide şairin
sevenlerinin koleksiyonlarında yer alan fotoğraflar,
mektuplar, şiirler, kitaplar, gazete ve dergi kupürleri, resimler,
heykeller yer aldı. Şairin hayatına, aşklarına dair pek çok
vesikanın bulunduğu sergi büyük ilgi gördü. Dönemin yaşantısı,
Orhan Veli’nin içinde bulunduğu edebiyat çevresi ve dostlarıyla
ilgili ipuçları taşıyan serginin ardından Garip Akımı’nın
kurucusunun hikayesini kısaca anımsamak bir vazife haline
gelmişti.
1914 yılının ılık bir nisan gününde İstanbul Beykoz’da, bir
konakta dünyaya merhaba diyen şair, 36 yıllık kısa yaşamında
kültür ve sanatımıza, özellikle şiirimize unutulmaz izler bıraktı.
Babası Mızıka-yı Hümayun klarnisti Mehmet Veli Bey, annesi
ise Beykozlu Hacı Ahmet Bey’in kızı Fatma Nigar Hanım’dı.
Okul yaşamına doğduğu İstanbul’da, Galatasaray Lisesi’nin
ilkokulunda başlayan Orhan Veli'nin, babasının Cumhuriyet’in
ilanından sonra Devlet Senfoni Orkestrası Şefi olmasıyla
eğitimine Ankara’da devem etmesi sadece şair için değil, Türk
şiiri için de bir dönüm noktası olur. Şiirin alışılagelmiş kalıplarını
birlikte yıkıp yeniden inşa edeceği dostları Oktay Rifat ve Melih
Cevdet’le yollarının kesişmesi, lise yıllarına denk gelir. O yıllarda
Taş Mektep’teki edebiyat öğretmeni, edebiyatımıza yön veren
bir diğer isim Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Kendi dönemleri için
oldukça “yeni” sayılan bir sürü unsura şiirlerinde yer veren bu
“garip” adamlar, Orhan Veli’nin ilk şiir kitabı Garip’ten sonra bu
isimle anılacaklardı.
Kitabe-i Seng-i Mezar
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.
...
Süleyman Efendi, hayattaki en önemli sorunu nasır olan, Allah’ın
adını sık anmasa da günahkar sayılmayan, bir adamdı. Süleyman
Efendi’yle ilgili olarak Orhan Veli: “Ben hayatı sadelik içinde
geçmiş basit bir adamın hayatından bahsetmek istedim. Acayiplik
olsun diye yazmadım şiiri, neşretmeden evvel de bu kadar
yadırganacağını tahmin etmiyordum.” dedi. Nasırı önemseyip
edebiyata soktuğu için eleştirenlere ise şu cevabı verdi:
“Hayatında daha büyük manevi ıstırapları olmayan bir insan için
nasırın mühim olduğunu telakki ediyorum.”
O güne dek görülmemiş kavram ve imgelerle yoğurdukları
şiirlerinde toplumcu gerçekçiliğin yansımaları açıkça görülüyordu
Garip akımının kurucuları Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet, şiirde her türlü kurala ve önceden belirlenmiş
kalıplara karşı çıkıp kuralsızlığı kural edinmişlerdi...
36
Rumelihisarı sahilinde bulunan Orhan Veli heykeli
Cırcır Böceği ile Karınca
Cırcır böceği çaldı saz,
Bütün yaz.
Derken kış da geldi çattı,
Seninkinde şafak attı.
Baktı ki hiç yok yiyecek
Ne bir sinek, ne bir böcek
Kalktı karıncaya gitti;
Yandı, yakıldı, ah etti.
Üç beş buğdaydan ne çıkar,
Gelecek mevsime kadar,
Birkaç tane borç istedi.
...
1941’de Orhan Veli, Garip adlı şiir kitabını Melih Cevdet ve Oktay
Rifat’la birlikte yayınladı. Şiirlerinin halk şiirine yakınlığıyla
tanınan şairin bilinmeyen özelliği ise dünya edebiyatından
Türk edebiyatı kattığı sayısız eserdi. Orhan Veli, La Fontaine’in
fabllarını manzum halde ilk kez Türkçe'ye aktarmıştı. Şairin
hayat görüşü ve yaşama karşı alaycı duruşunun La Fontaine’in
felsefesi ile bağlantılı olduğu görüşü edebiyat çevrelerinde
oldukça yaygındı.
Şiirlerinin, kısalığı nedeniyle benzetildiği Ki-Ka-Ku isimli Japon
şairinin 30 haikusunu Türkçeye kazandırdı. 1945 yılında
yayımlanan Üç Hikaye isimli kitapta bulunan Gogol’un üç
öyküsünden Burun ve Fayton’u Orhan Veli; Charles Lamb
tarafından çocuklar için hikayeleştirilmiş William Shakespeare’in
Venedik Taciri’ni ise 1949 yılındSa Şehbal Erdeniz’le birlikte
çevirdi.
Yaşamı, aşkları, çapkınlığı yaşadığı dönemde de olay yaratan
Orhan Veli’nin en büyük aşkı Nahit Hanım’a çektiği telgraf
da sergide yer alan nadide parçalar arasındaydı. Henüz 36
yaşındayken belediyenin açıp da kapatmadığı bir çukura
düşerek, geçirdiği beyin travması sonucu hayatını kaybeden
şair, hayatı boyunca şiirlerinden çıkarmadığı halkın arasında
mütevazı bir hayat yaşadı. Öldüğünde cebinden çıkanlar
arasında biraz para, beğenmediği kısa bir şiirini yazdığı kağıda
sarılı diş fırçası ve belki de daha kağıda dökemediği onlarca
şiiri bulunuyordu. Edebiyatımızın en güçlü, en farklı ve 100
yaşına da gelse her daim genç kalacak “garip” şairini “bu güzel
havalarda” anmadan geçmek haksızlık olurdu.
37
HAVACILIK
NORMLARTOPLUMSAL KURALLAR
Yazı: Şebnem Bayezit
Ticari ve Yer Hizmetleri Eğitmeni
Sosyal bilimlerde insanların hangi olay
karşısında nasıl davranması gerektiğini
belirleyen toplumsal kurallar diye
tanımladığımız normlar, yazılı ve sözlü
olarak iki ana başlık altında incelenir.
dozen-9
olmadığı durumlarda devreye giren sözlü normlar hayatımızın bir
parçasıdır.
Bu yazımızda normların toplumsal faydalarının neler olduğu
üzerinde değil, havacılıkta ve havacılık personeli üzerinde
normların etkisine değineceğim.
Havacıların normları
Yazılı olan normlar
Yasalar, tüzükler ya da yönetmelikler dediğimiz, nerede nasıl
davranılması gerektiğini açık bir ifade ile belirten ve uyulmaması
durumunda nasıl bir yaptırım ile karşılaşılacağını yazan
kurallardır.
Yazısız olan normlar
Töre, adet, gelenek gibi toplumsal düzenin sağlanması için
toplum tarafından, toplumsal kültürlerin etkisinde çıkartılan
38
ve yaptırım gücü olan kurallardır. Uyulmaması durumunda verilen
ceza herhangi bir yerde yazılı değildir ancak toplumda yaşayan diğer
bireyler tarafından bu kurallara uymayan kişi ya da kişiler dışlanarak,
kınanarak ya da ayıplanarak cezalandırılırlar.
Toplumdan topluma farklılıklar gösteren aynı toplumun kırsal ve
kentsel yaşamında bile farklılıkları olan yazılı olmayan normlar olmalı
mıdır sorusunun cevabı sosyal psikolojinin içinde detaylı incelenmesi
gereken bir konudur. Sadece şunu söyleyebilirim bazı kurallar ya
da bazı olaylar karşısında nasıl davranılması gerektiğinin yazılı
Bir eğitmen olarak verdiğim eğitimlerde kulaktan dolma, yazılı
olarak hiçbir yerde bulunmayan ancak geçmişten beri doğru
olduğuna inanılan bazı kuralları uygulayan pek çok personelle
karşılaştım. İşe başladığım yıllarda nerede yazdığını hiçbir zaman
bulamadığım, kuralmış gibi aktarılan ve uymamız gerektiği
söylenen işlemleri yapmak zorunda kaldım. Bu işlemler yolcu
hizmetleri ve satış ile ilgili olması nedeniyle ya personelin
cebinden çıkan sonuçlara ya da şirketin uzun vadede maddi
kaybına neden olabilir.
Bu yazımda derslerde de anlattığım ve çalışan personelin
kendince çözüm bulduğunu gördüğüm bir kural ihlalini örnek
olarak vermek istiyorum.
Bir annenin iki bebeği varsa beraberinde 18 yaşın üstünde
refakatçi ile seyahat etmek zorundadır. Eğer 18 yaşın üstünde
bir refakatçisi yoksa refakatçiyi havayolu şirketinden talep eder
ki bu durumda bebeklerden birisi için çocuk ücretli bilet satın
alır ve havayolu şirketinin sağlayacağı refakatçinin bilet ücretini
de ödemek zorundadır. Maalesef bu kural çok iyi bilinmediği
için çalışan personel ya da yolcular kendi çözümlerini bularak
kural dışı uygulamalarda bulunabiliyorlar. Sadece bu kurala
bile uymamanın şirkete maddi kaybı oldukça fazla olabilir.
Herkes böyle yapıyor diye çalışanlar yanlış uygulamayı kural
zannedebiliyorlar.
Ancak bazı birimlerde bu tarz kulaktan kulağa yayılan, kural
zannedilen ancak kural olmayan yaptırımlar insan canını tehlikeye
atmak yerine maddi bir kayba sebep olabilirken bazı birimlerde
ise insan can güvenliğinin tehlikeye atılmasına neden olur.
Teknik bir arızada doldurulması gereken bazı formlarda, havacılık
kısaltmaları olarak kabul edilmemiş, kişilerin kendince buldukları
kısaltmaların kullanılması sonucunda anlatılmak istenen arızanın ne
olduğunun anlaşılamamasına ya da farklı yorumlanmasına neden
olabilir. Üretici firma tarafından arıza giderilirken kullanılması
istenen alet edevat yerine kişisel çözümler getirilmesi, teknik bir
arızayı giderirken bir vida sıkma işlemini bile yazılı iş tariflerini
uygulamadan, dokümanlardaki yenilenmeleri önemsemeden daha
önceki çalışanlardan duyduğu veya ekip arkadaşlardan gördüğü
şekilde çözmek ya da kendine göre pratik çözümler getirmek gibi
çoğaltabiliriz.
Havacılık kuralları daha önce yaşanmış olumsuz olaylardan ders
alınarak belirlenmiştir. Her ne kadar yazılı kuralları yeri geldiğinde
araştırmak ekipten dışlanmaya sebep olacak ise de her ayki
yazımda üzerinde ısrarla durduğum ve tekrar tekrar duracağım
bir konu olan yazılı kurallar ne ise kesinlikle bunlara uyulması
gerektiğidir. Bu kuralı uygularsam ya da bu nerede yazıyor diye
sorgularsam dışlanırım korkusunun aşılmasında yöneticilerin ve
eğitimin çok büyük etkisi bulunmaktadır.
Güvenli uçuşlar dileğiyle…
“Mayıs ayında bütün Türkiye’yi yasa boğan Soma faciasında ölen
işçilere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara acil şifa dilerim.”
39
ÇEVRE
ÇEVRE İLE DOST
SPOR NE KADAR
MÜMKÜN?
İlginçtir, doğanın içinde yapılan pek çok
spor hiç de doğa dostu değil. Golf için
her yıl birlerce ağaç kesiliyor, tonlarca
su harcanıyor. Sahada unutulan toplar
da cabası. Kayak için giderek daha fazla
kullanılan yapay kar makinelerinin harcadığı
enerji ve su, çevrecileri çileden çıkarıyor.
İnsan sağlığının vazgeçilmezi sporu doğayla
barıştırmak için neler yapılabilir?
40
ıllar yılı tartışılagelen bir konudur, golf bir zengin
sporu mudur, yoksa halka da hitap eder mi? Bu
yazıda bizim tartışma konumuz ise, sporu kimin
yaptığından çok bu sporun yaşam alanları ve dünyamızı
paylaştığımız diğer canlılar üzerindeki etkisi üzerine.
Yemyeşil, geniş düzlükler üzerinde açılmış birkaç delikle golf,
huzur ve sessizlik içinde doğanın ortasında yapılan bir spor
olarak görülse de geniş ormanlık arazilerin golf sahası haline
getirilmesi oldukça uzun ve meşakkatli işlemlere dayanıyor.
18 delikli ortalama bir parkurun uzunluğu 5.000 metre ile
7.500 metre arasında değişiyor. Bu arazinin saha için uygun
hale gelmesini sağlamak için uzun süren altyapı ve peyzaj
çalışmaları kapsamında çok sayıda ağaç ve çalılık kesilebiliyor.
Ayrıca tesis içindeki soyunma odaları, ulaştırma için
kullanılacak araçlar, otelin inşası, sulama, gübre ve çim bakımı
gibi masraflar dahil edildiğinde Türkiye Golf Federasyonu’nun
verdiği rakamlara göre 4.500.000 dolar civarında bir yatırım
bedeli gerekiyor. Bu yatırımcı ve işletmeciyi ilgilendiren kısım
ancak Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye (WWF-Türkiye)
tarafından açıklanan verilere göre 100 hektarlık bir golf
sahasının bir yılda tüketeceği su miktarı yaklaşık 1 milyon
metreküp. Bu da 12 bin nüfuslu bir yerleşimin ortalama yıllık
su tüketimine eşit. Çimlerin bakımı için bir yılda kullanılan
gübre ve ilaçlarınsa, tarımda kullanılan miktarın altı katı
daha fazla olduğu biliniyor. Bu kimyasal maddeler, daha
sonra yer altına sızarak su kaynaklarını ya da çevredeki
yüzey su kaynaklarının kirlenmesine sebep olduğundan uzun
vadede zaten çok sınırlı olan su kaynaklarımızın tükenmesine,
kirlenmesine ve hatta içme suyu temini ve tarımsal sulamada
ciddi sorunlar yaşamamıza neden olacağı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler'in verilerine göre dünyada 1.5 milyardan
fazla insanın sağlıklı içme suyuna ulaşamadığı göz önünde
bulundurulduğunda verilerin rakamların önemi açıkça
ortaya çıkıyor.
41
ÇEVRE
ŞU DAĞLARDA
KAR OLSAYDIM
İklim değişikliği sonucu azalan
kar yağışı, kayak pistlerinin
alt sınırını yani uzunluğunu
kısaltırken kar kalınlığının da
azalmasına yol açtı.
O KADAR UZAĞA
GİTMEDEN
Dağların zirvesinden bembeyaz yamaçlar boyunca kaymak müthiş
bir heyecan. Bir zamanlar kayak tutkunlarının yolunu İsviçre’ye
düşüren bu spor, ülkemizde de hayli yaygın artık. Palandöken ve
Sarıkamış en önemli en önemli kayak duraklarımız. Ancak tüm
dünyada olduğu gibi küresel ısınmayla dünyanın ısısının bir derece
artması, tüm yağış tiplerinin son 30 yılda yüzde 10 azalmasına
neden oldu. Kar yağışının azalmasıyla ekolojik dengeyi vurduğu
gibi kayak severleri ve kayak sektörünü vurdu. Derken imdada
1950’lerde film setlerinde kullanılmak için icat edilen kar makineleri
yetişti ancak yetişmese daha mı iyiydi konusu tartışmaya açık. İklim
değişikliği sonucu azalan kar yağışı, kayak pistlerinin alt sınırını
yani uzunluğunu kısaltırken kar kalınlığının da azalmasına yol
açtı. Bu eksiği kapatmak amacıyla kullanılan yapay kar makineleri
42
ise varoluş sebepleri küresel ısınmaya tam destek veriyor. Nasıl
mı? Örneğin 61 metrekare genişliğinde bir alanda 15 santimetre
kalınlığında yapay kar örtüsü için dakikada 20 ila 40 bin litre
suyun kara dönüştürülmesi gerekiyor. Bu da toplamda 300 bin
litre kullanılabilir suyun harcanması demek. Bu miktarda suyu bir
dağın zirvesine donmadan ulaştırıp burada kara çevirmek için özel
kimyasallar, korunmuş su boruları, yüksek teknoloji bir pompalama
sistemi ve ayriyeten yüksek miktarda elektrik kullanımı gerekiyor.
Suyun donmadan zirveye taşınması ve kara dönüştürüldüğünde
çabuk erimemesi için kullanılan kimyasallar, karlar eridiğinde suya
ve toprağa karışarak bölgedeki tüm ekolojik dengeye zarar veriyor.
Bir de şunu unutmamak gerek, tuzlu su donmayacağı için kar
makinelerinde kullanılabilir su kaynakları kullanılıyor.
Bilim adamları çevreye zarar vermesi muhtemel her şeyi
milimetrik hesaplarla belirliyor ve zararı ver her ne olursa olsun
verdikleri hasarın faturasını keserken telafi için yapılabilecekleri
de saptıyorlar. Doğaya zarar vermek için doğanın içinde yer
almanın şart olmadığını, şehir yaşamı ve sanayileşmenin önlem
alınmadığında nelere sebep olabileceğini çok uzun yıllardır biliyoruz.
Örneğin, Cardiff Üniversitesi’nden yapılan araştırmanın sonuçlarına
göre futbolda şampiyonların şampiyonu takımların karşılaştığı
şampiyona FA Cup’ın Millenium Stadı’nda gerçekleşen 2004 yılı
finalinde çevreye bırakılan karbon ayak izi 3051 hektarlık bir orman
arazisiydi. Peki nasıl? Ekolojik ayak izi boyutu belirlenirken maç
günü kullanılan enerji ve izleyicilerin yiyecekleri, yiyeceklerin
ambalajlarıyla çıkan atıklar, kullanılan su miktarı, binlerce kişinin
stada ulaşmasında kullanılan araçlardan çıkan karbon miktarı gibi
kalemler tek tek belirleniyor. Kullanılan gıdanın hangi ölçüdeki
tarım arazisinden sağlanabileceği ve açığa çıkan karbonu oksijene
Doğaya zarar vermek için doğanın
içinde yer almanın şart olmadığını,
şehir yaşamı ve sanayileşmenin
önlem alınmadığında nelere sebep
olabileceğini çok uzun yıllardır
biliyoruz.
çevirmek için ne kadar orman arazisi gerektiği belirlenerek ekolojik
ayak izi ölçülüyor. O gün stada gelen 73.000 izleyicinin yarısından
çoğu toplu taşıma yerine kendi araçlarıyla geldi. İzleyicilerin tamamı
toplu taşıma kullanmış olsaydı ekolojik ayak izi 400 hektar daha
küçülecekti. Ambalajlı atıştırmalıklar yerine et ve tavuk ürünleriyle
beslenilmesi ise ekolojik ayak izinde 428 hektarlık bir azalma
sağlayabilirdi. Çıkan atıkların verimli bir şekilde geri dönüşüme
girmesiyse 40 hektarlık bir orman arazini daha kurtarabiliyordu.
Yaşadığımız çevreyi günden güne yok olmaktan korumak için
kendi hayatlarımızda alacağımız küçük önlemler, dünya ve gelecek
nesiller için yaşanabilir bir gezegen bırakmaya yardımcı olacak. Geri
dönüşüm, enerji ve su tasarrufu ile çocuklarımıza aktaracağımız
çevre bilincinin yanı sıra bu konulardaki sosyal sorumluluk
projelerinde yer almak ve bizim yerimize harekete geçerek daha
büyük çapta eylemlere imza atan sivil toplum kuruluşlarına destek
vermek de bu yolda atılabilecek önemli adımlar.
43
TEKNOLOJİ
Sizi takip eden lambalar.
Yemeğinizi önünüze kadar
getiren masalar. Kendi
kendini organize eden
dolaplar. Kulağa bilimkurgu filmi gibi gelse de,
bu mobilyalar pek yakında
evinizin bir parçası olabilir.
şekil değiştirebiliyor. Yapışkan dokuları sayesinde sadece birbirleriyle ile değil aynı zamanda evlerde
bulunan herhangi bir mobilyaya da kolaylıkla monte edilebilen bu modüller, böylece bu mobilyaların
da hareket edebilmesine olanak sağlıyor.
Örneğin tabure şeklini alan Roombots modülleri, yaşlı kullanıcılarını takip ediyor ve ihtiyaç olması
halinde hemen dinlenme olanağı sunuyor. Ya da sıradan bir masaya monte edilen Roombot
modülleri, kullanıcısı yerinden kalkmadan masaya uzanmasına olanak veriyor.
Roombot projesinde görev alan bilim insanı Auke Ljspeert’a göre modüllerin en heyecan verici
özelliği aslen yardımcı teknoloji görevi görüyor olmalarında yatıyor. Roombotların, özellikle fiziksel
engellilerin hayatında büyük değişim yaratabileceğini ifaden Ljspeert, engellilerin böylece bir objeyi
zorlanmadan çağırabileceklerini ya da yollarından çekilmelerini isteyebileceklerini ifade ediyor.
Bırakın yemek masanız size gelsin
endini kendini inşa eden, şekil değiştiren, emirlere göre hareket eden ya da duran mobilyalara hazır mısınız?
Bu görüntüler ilk bakışta bilim-kurgu filmlerini hatırlatsa da, hareket eden mobilyaların evinizi ziyaret etmesi
pek uzak olmayabilir.
İsveçli bilim adamlarının halen devam eden çalışması “Roombots” tıpkı LEGO’lar gibi birleşip ayrılabiliyor;
herhangi bir mobilyaya monte edilerek, mobilyanın hareketli hale gelmesini sağlıyor veya tek başlarına istediğiniz bir
mobilyanın şeklini alarak, evinizde daha konforlu bir yaşam önerisi sunuyor. Kendi kendine hareket edebilen robotlar
hafif tüyler ürpertici olsa da, yaratıcıları bu robotların özellikle yalnız yaşayan yaşlılar ile engellilerin hayatlarını
kolaylaştıracağı görüşünde.
“Kendi kendine hareket edebilen ve şekil değiştiren birim fikri uzun zamandır etraftaydı, fakat bugüne
değin kimse bu birimlerin nasıl kullanılabilecekleri konusunda iyi bir fikir ile ortaya çıkamadı” mühendis ve
Roombots’un yaratıcılarından Massimo Vespignani diye konuşuyor. Vespignani ve çalışma arkadaşları
tarafından geliştirilen Roombots modüllerinin her biri bir pil, üç motor ve kablosuz bir anten içeriyor.
Ayrıca her biriminde, pençeye benzer bir uzantı bulunuyor. Böylece modüller birbirlerine tutunabiliyor ve
44
45
TEKNOLOJİ
Tabletten kontrol
İsveçli ekip bir yandan modüllerin mekanik yapılarını geliştirmeye
çalışırken, öte yandan ise farklı şekillerde nasıl kontrol
edilebileceklerinin de yollarını arıyor. Üzerinde çalışılan projeler
eğer başarı ile sonuçlanırsa, robotların tabletler ile idare
edilebilmesi ve ses ile harekete duyarlı hale gelebilmesi gündeme
gelebilir.
İsveçli bilim adamları fakat, Roombotların günlük hayatımıza
girmesine daha uzun bir süre olduğunu da kabul ediyorlar. Zira,
Roombot modülleri henüz istenen hızda hareket edemiyor ve
programlama konusunda da halen sıkıntılar mevcut. Ayrıca, halen
prototip aşamasında olan Roombotlar, şu anki halleriyle ortalama
bir insanın kilosunu kaldırabilecek güçte de değiller. Bunun yanı
46
sıra, pilleri sadece bir saat dayanabiliyor. Fakat İsveçli ekip bunun
büyük bir problem olmadığı görüşünde, zira kısa bir süre içerisinde
modüllerin birbirlerini şarj etmelirine olanak verebilecek bir sistemi
tamamlayabileceklerini ifade ediyorlar.
Mashable adlı teknoloji sitesine konuşan ekibin üyeleri ayrıca,
önümüzdeki 15 yıl içerisinde Roombotların seri üretimine
başlanabileceğini; devam eden beş sene içerisinde de günlük
hayata dahil olabileceklerini ifade ediyorlar. Ekip her ne kadar
umutlu olsa da, çalışmalarının toplum tarafından ne kadar kabul
göreceği ise bir başka merak konusu. “Birçok insan bunun çılgın bir
proje olduğu görüşünde. Ancak çalışan bir prototipi gören herkes
kısa sürede bu fikre ısınacak. Kişisel olarak böyle bir yardımcım
olmasını isterdim” mühendis Vespignani diye konuşuyor.
47
TEKNİK
Yazı: Ercüment Tarhan
ELT sistemi 5 adet komponentten
oluşmaktadır. Bunlar:
Kontrol Paneli
Programming and Position Interface Unit (PPIU)
Program Switch Module
Transmitter
Anten
EMERGENCY LOCATOR TRANSMITTER
( ELT ) SİSTEMİ
D
ünya çevresinde gün içinde binlerce uçuşla,
milyonlarca insan uçaklarla seyahat etmektedir.
1900’lü yılların başında kimi zaman aylar alan bu
yolculuklar, gelişen havacılık teknolojisi sayesinde
şimdilerde saatler içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bu
uçuşlarla milyonlarca insan sevdiklerine kısa sürelerde güvenli
bir şekilde kavuşmaktadır. Ancak her ne kadar istenmeyen
bir durum olsa da maalesef bazı uçuşlar hep mutlu sonla
bitmeyebiliyor. İstatistiklere göre her sekiz milyon uçuştan
biri kazayla sonlanıyor. Çok düşük bir ihtimal olmasına
48
rağmen böyle bir durum ortaya çıktığında, arama kurtarma
ekiplerinin kazazedelere hızlı bir şekilde ulaşılabilmesi için
uçağın konumunun belirlenmesi önem arz etmektedir. Uçağın
yerini belirleme amacıyla tüm uçaklarda Emergency Locator
Transmitter (ELT) bulunmaktadır. Bu sistemi genel hatlarıyla
tanıyalım. ELT, uçak büyük miktarda bir G kuvvetine maruz
kaldığında otomatik olarak VHF ve UHF bantlarının acil durum
kanallarından (121.5 MHz ve 243.0 MHz) sinyal üretmeye başlar.
ELT, uydulara da her 50 saniyede bir dijital bilgi sinyalini 406
MHz kanalı üzerinden göndermektedir.
ELT kontrol paneli, kokpit başüstü panelde bulunmaktadır. ELT
fonksiyonunun kontrolü ve testi amacıyla kullanılır. ELT kontrol
paneldeki ELT lambası, ELT sinyal göndermeye başladığında
yanar. Üzerinde ARM ve ON konumlarına alınabilen bir siviç
bulunmaktadır. Normal konumu ARM’dir. ON konumunda manuel
olarak sinyal gönderilmesi sağlanır.
PPIU, Program Switch Module, Flight Management
Computer System (FMCS) ile ELT arasındaki
bağlantıyı sağlamaktadır. PPIU üzerinde iki adet
konnektör bulunmaktadır. Bunlardan biri switch
module, diğeri ise FMCS’e bağlıdır.
Uçak gövde üzerinde bulunan anten VHF ve UHF
frekanslarında sinyal göndermektedir.
Herhangi bir yüksek G kuvvetine maruz
kalındığında ELT, VHF 121.5 MHz ve UHF 243.0 MHz acil durum
frekanslarından yayın yapmaya başlar. Bu yayın uydular
aracılığıyla yer istasyonlarına bildirilerek uçağın konum bilgisi
yaklaşık 20 kilometrelik bir doğrulukla belirlenmiş olur. ELT, bu
sinyalleri üzerindeki batarya bitene kadar gönderebilmektedir.
Bu bataryanın şarj durumuna bağlı olarak en az 72 saattir. 406
MHz’den yapılan yayın ise uçak konum bilgisini yaklaşık olarak
üç kilometrelik bir doğruluk payıyla vermektedir. ELT, uçak
navigasyon sistemleriyle bağlantı kurabilirse, uçak konum bilgisi
0,1 kilometrelik doğrulukla belirlenebilir. Aynı zamanda bu sinyal,
ELT’nin seri numarası, ülke kodu, enlem boylam ve ELT üretici
bilgilerini içermektedir. 406 MHz’lik bu sinyal 24 saat süreyle
gönderilmektedir.
Transmitter, uçak yüksek G kuvveti hissedince acil durum sinyali
göndermeye başlar. Üzerinde bulunan bataryadan enerjisini
almaktadır. Uçak elektrik sistemlerinden beslenmez.
49
ORİJİNAL
m a lz e m e le r,
u
b
n
le
e
g
a
n
şİ
a
ğa
c esu r a da m la r
av va, c a m... Ku la
zı
k
u
Ba
.
m
İz
ş,
n
a
sİ
m
İr
u
İl
k
b
e
p,
n
A h şa
e r lİ m İ d İy e d ü şü
at ıyo r la r.
t
e
za
y
İm
İn
a
İç
r
k
a
a
ıl
p
m
r
ya
u
e
v
b İr e v k
şe m ko n u t la r a
e
t
h
u
m
le
r
le
e
m
b u m a lz e
EVİNİZİ NASIL
ALIRDINIZ?
Shigeru Ban, Centre Pompidou-Metz yapısıyla dünyanın en önemli mimarlık
ödüllerinden kabul edilen Pritzker Mimari Ödülü’nün 2014 yılı sahibi oldu.
50
nsana hizmet eden hangi mesleğin daha önemli ve öncelikli olduğu konusunda pek çok tartışma ve fikir var. Mimarlığın
da dahil olduğu pek çok mesleğin alım gücü yüksek zümreye hizmet ettiği görüşünü savunanlar da bulunuyor. Ancak
tüm dünyada mimarlığa ve mimariye bakışı değiştiren isimlerden biri Shigeru Ban. Japon mimar, dünyanın en önemli mimarlık
ödüllerinden kabul edilen Pritzker Mimari Ödülü’nün 2014 yılı sahibi oldu. Hyatt Vakfı tarafından 1979’dan bu yana dağıtılan ve
dünyanın en prestijli mimarlık ödülü olarak gösterilebilecek Pritzker’in 38. kazananı Mimar Shigeru Ban, bu ödüle layık görülen
yedinci Japon mimar. Tasarımları, sanat anlayışı, yaratıcılığı aldığı ödülün nedenleri arasındaydı ancak ödülü almasındaki en büyük
etken mimariye getirdiği farklı bakış açısı ve yepyeni soluktu. Tıpkı doktorlar ve avukatlar gibi mimarların da “yoksullara da”
hizmet etmesi gerektiğine inanan Ban, gelişmekte olan ülkelerde en çok rastlanan malzemelerle yaptığı ev projeleriyle bu ödüle layık
görüldü.
Çocukluğumuzda iskambil kağıtlarından yaptığımız evlere yepyeni anlamlar yükleyen Ban; karton, kağıt, cam, ahşap, bambu, kumaş gibi
kolay elde edilen ve şekillendirilen malzemeyi kullanarak hızlı, kullanışlı “görünmez” yapılara imza atıyor. Marjinal olmanın ya da adını
duyurmanın çok ötesindeki amaçlarla kurduğu yapılar, dünyanın pek çok yerinde felaketzedelere başlarını sokacak yuvalar sağlıyor.
51
ORİJİNAL
Shigeru Ban
1999 depremi sonrası Ban'ın Bolu'da
kurduğu karton evlerden biri
Masal yuvası Hobbit House
KAĞITTAN ÜMİT YEŞERTEN ADAM
KENDİ YUVASINI KURANLAR
Shigeru Ban, 1994 yılında iç savaş sonrası Ruanda’yı ziyaret etti
ve Birleşmiş Milletler için savaş mağdurlarına düşük maliyetli
barınaklar inşa etti. 1995’te ise Japonya, Kobe’de yaşanan
depremin ardından sel, yangın ve kötü hava koşulları göz
önüne alındığında felaket bölgesinde uzun soluklu yeni yapılar
yapmanın imkanı yoktu. Bu koşullar altında malzeme bulmada
yaşanan sıkıntı da göz önüne alındığında Ban; karton borular -ki
bunlar da özel üretim değil bugün kullandığımız tuvalet kağıtları
ve kağıt havluların karton rulolarıydı- cam ve ahşap kullanarak
Kobe’nin ünlü kilisesini inşa etti. Afet yerinde kolaylıkla
ulaşılabilen bu malzeme hem ucuz, hem de kolay taşınıp kolay
monte/demonte edilebiliyor.
Ülke olarak bu mütevazı yapılara hiç de yabancı değiliz.
Hatırladığımızda burnumuzun direğini sızlatan 1999 depreminin
ardından Türkiye’ye gelen Japon mimar, Bolu’da içecek şişesi
kasalarının üzerine bu karton rulolarla yaptığı küçücük evlerle
afetzedelere küçücük evler yaptı.
Afetzedeler, öğrenciler ve diğer gönüllüler ile birlikte afet yardım
projelerini hayata geçiren Shigeru Ban, 1995 yılında VAN:
Voluntary Architects’ Network (Gönüllü Mimarlar Ağı) adlı bir
sivil toplum örgütü kurdu. Deprem, tsunami, fırtına ve savaş gibi
felaketlerin ardından çalışmalarını bu bölgelere yönelten VAN,
şu ana kadar Japonya, Türkiye, Hindistan, Sri Lanka, Çin, Haiti,
İtalya, Yeni Zelanda ve Filipinler’e yardımda bulundu.
Artan nüfus, kirlenen çevre, zorlaşan hayat şartları insanları doğal
afetler kadar zorluyor. Doğal olana ve doğaya duyulan özlem günden
güne artarken, bu hasreti gidermek için yola çıkan masal kahramanları
da kendi evlerini, kendi hayal ettikleri gibi inşa etmeye başladı. Gallerli
Simon Dale, eşi ve iki çocuğuyla Hobbit Evi adını verdikleri kendi masal
evlerini yaratmışlar. Yaklaşık 5.000 dolar maliyetle inşa edilen ev, Dale’in
çevresel sürdürülebilirliğe ve ekolojik farkındalığının eseri. Dünyanın
en sevimli, en davetkar yuvalarından biri olduğuysa tartışılmaz. Simon
Dale, kişisel web sitesinde bu evi yapış nedenini “Bu çok eğlenceli.
Kendi yolunda, kendi hayatını yaşamak bir ödül. Hayallerimizin ardından
gitmek ruhumuzu canlı tutar” sözleriyle açıklıyor.
Bu muhteşem masal evini inşa etmek yaklaşık dört ay sürmüş. Kullanılan
malzeme yaklaşık olarak 30 küçük boyutlu ağaç. Bu ev için olgun
yaştaki ağaçlara zarar verilmemiş, genç ve kendini yenileyebilen orman
arazisinden ağaçlar kesilmiş. Kullandığı diğer malzemeler taş, saman ve
çimler, bir de eve enerji sağlayan bir güneş paneli. Tabii inşaat esnasında
bu ağaçları şekillendirmek için kullanılan araçlar ise insan enerjisiyle
kullanılan testere, keski, çekiç, kürek gibi araçlar olmuş. Bu yaratıcı,
sanatsal, zarif ve rahat yuvayı büyülü kılan Simon Dale, sanılan aksine
mimar, mühendis ya da marangoz değil. Bu işe her anlamda sıfırdan
başlayan Dale, inşaat sektöründe maksimum kar için tasarlanan kutu
tipi evlerden ziyade bir şey yaratmanın keyfine ve modern binaların
yapımında kullanılarak hayatımıza giren kanserojen kokteylinden doğal
malzemelerle kurtulduğuna değinerek ezberimizi bozuyor.
52
İNSAN ODAKLI TASARIM
Sadece afet sonrası yapıların değil, tüm yapıların herkes için
erişilebilir ve insan odaklı olması gerektiğini savunan Ban, ödül
sonrası “Pritzker almış bir mimar olarak dikkatli olmalıyım. Özel
sektöre hazırladığım konut projelerinde ve dahil olduğum afet
yardım çalışmalarında, proje ürettiğim insanları dinlemeye devam
etmeliyim. Bu ödülü, şu ana kadar yaptığım işleri devam etmem ve
bunları daha da geliştirmem yönünde bir teşvik olarak görüyorum.”
dedi. İtalya’da 2011’de yaptığı Kağıt Opera ve 2010’da Fransa’da inşa
ettiği Centre Pompidou-Metz ile kamusal alanlarda da erişilebilir
olmayı hedefleyen mimar, Centre Pompidou-Metz’de karmaşık bir
programa sahip müze yapısını ahşap şeritlerden oluşan dalgalı bir
kafes ile örterken, ulaşılabilir ve açık bir kamusal alan da yaratmış
oldu.
Simon
Dale
53
BİLİM
ELDE TAŞINAN OPTİK
TELESKOPLARDAN
30 FUTBOL SAHASINA EŞİT
RADAR TELESKOPLARA...
Havanın açık olduğu bir
yaz gecesinde, ışığın az
olduğu bir sahilden ya
da tepeden gökyüzünü
seyretmek kadar keyifli
ne olabilir dünyada... Bunu
bir de dev teleskoplarla,
bilimin ayağınıza serdiği
tüm imkanlarla yaptığınızı
hayal edebilir misiniz...
54
nsanoğlu varoluşundan beri altında
yaşadığı gökkubeye çevirdi
gözlerini. Günleri aylara, ayları
yıllara bağlarken gökyüzündeki
her hareketi, hangi mevsimde hangi
yıldızın tam olarak nerede durduğunu tespit etti.
Önceleri çıplak gözle baktığı gökkubbeye biraz olsun
yaklaşabilmek için zamanın en yüksek binalarını
yaptı, piramitler, rasat kuleleri inşa etti. Derken 1608
yılında Hans Lippershey adındaki Hollandalı bir gözlük
üreticisi optik teleskopu icat etti. Daha sonra Galileo
Galilei, bu yeni aleti ilk defa, gökyüzü gözlemleri yapmakta
kullanarak kendisini engizisyona sürükleyecek olan keşiflere
imza attı.
Onun attığı adımları takip ederek yolunu
bulan ve evrenin derinliklerine yol alan
bütün araştırmacıların baş yardımcısı
olageldi teleskoplar. Tabii bu süreçte
gelişen teknolojiyle bilim, sadece gözle ve
dolayısıyla optik teleskoplarla yetinemez hale
geldi. Uzaydan gelen ultraviyole ışınlar, kızılötesi ışınlar, röntgen
ışınları ve radyo dalgaları gibi her türlü elektromanyetik yayın,
evren hakkında bilgi toplamak kaçırılmayacak bilgiler sunarken
modern radyo teleskoplar ve uzay teleskopları birer birer
devreye girmeye başladı.
Galileo Galilei
55
BİLİM
Hubble Uzay Teleskopu
UZAYDAKİ GÖZÜMÜZ HUBBLE
RADARA YAKALANANLAR
Bugün uzay bilimi ve gözlemleriyle ilgili bir haber yayınlandığında,
hemen onun adını duyuyoruz. Evrende olan biteni takip etmemizi
sağlayan bir fotomuhabiri adeta. O bizim ilk uzay teleskopumuz,
ilk göz ağrımız... “Hubble’dan gelen görüntülerle, Neptün’ün
yeni bir uydusu keşfedildi” ya da yeni süpernovalar, karadelikler,
yıldızlar hatta galaksilerle ilgili gözümüzde canlanan imajların
çoğu, Hubble kaynaklı. Bugün inşa edilen ve edilmekte olan tüm
teleskoplar, türü ne olursa olsun hala Hubble’la karşılaştırılıyor. 20
yıl 8 ay önce Dünya yörüngesinde yerini alan teleskopta kızılötesi
kamera ve çoklu nesne spektrometresi, gelişmiş ölçme kamerası,
geniş alan kamerası, kozmik orijin spektrografisi, uzay teleskopu
görüntüleme spektrografisi, hassas kılavuz algılayıcıyla birlikte
optik ultraviyole, yakın-kızıl ötesi Ritchey-Chretien teleskopu
bulunuyor. 20 yılda toplam beş kez insan eliyle onarımı ve bakımı
gerçekleştirilen Hubble’ın yaklaşık 10-15 yıl kadar daha hizmet
vermesi bekleniyor.
Atmosfer olayları nedeniyle optik teleskoplar, ne kadar büyük
ne kadar yüksekte olursa olsun, yılın her günü aynı verimle
çalışamıyordu. Dünyanın en kuru yeri Atacama Çölü’nün
en yüksek noktasına inşa edilmekte olan optik teleskopun
yılın 300 günü gözlem yapabileceği tahmin ediliyor. Bu
nedenle ışık ve görüntüleri değil manyetik alanları ve radyo
dalgalarını tarayarak alternatif uzay resimleri sağlayan radyo
ve radar teleskopların kurulumu, tüm dünyada hız kazandı.
Bu yüzden Atacama Çölü’nde kurulan ALMA, Atacama Büyük
Milimetre/Milimetre-altı Dizisi (Atacama Large Millimeter/
sub-millimeter Array) Avrupa, ABD, Kanada, Doğu Asya ve
Şili ortaklığında oluşturuldu ve 2013’ten beri tam kapasiteyle
uzay araştırmalarına hizmet ediyor. ALMA teleskopuyla
yıldız doğumlarının nasıl gerçekleştiğine dair bilgiler
edinilmesi planlanıyor. ALMA henüz bu kadar tazeyken uzay
araştırmalarındaki rekabet tamamen kızışmış durumda.
56
DEVASA TELESKOPLARIN
HAVA ŞARTLARI VE ATMOSFER
OLAYLARINDAN EN AZ SEVİYEDE
ETKİLENMESİNİ SAĞLAMAK İÇİN
DÜNYANIN EN KURAK, EN ISSIZ
EN YÜKSEK NOKTALARI EŞSİZ
MEKANLARA DÖNÜŞÜYOR.
57
BİLİM
SKA Radyo Teleskopu
2016 yılında tamamlanması hedeflenen iki dev proje için
hazırlıklar tam gaz devam ediyor. Bunlardan ilki 2016 yılında
tamamlanması planlanan Diyafram Küresel Teleskop (FAST) adı
verilen gözlem aracı. Çin’in güneybatısında ki Guizhou eyaletinin
Pingtang kasabasında yapılan teleskop, 107.9 milyon dolarlık
bir bütçeyle yapılıyor ve 5.600 tonluk çelikten oval kirişiyle
şimdiden tüm dünyanın gözlerini üzerine çekmiş durumda.
Çin’deki teleskop, şimdiye kadar yapılmış en büyük tek yüzey
radyo teleskopu tam 30 futbol sahası büyüklüğünde yani 500
metrelik. Porto Riko’daki Arecibo Gözlemevi’nden 3 kat daha
fazla uzayı görebilme ve on kat daha hızlı gökyüzünü görme
imkanı sağlayacağı düşünülüyor.
AVUSTRALYA MI, GÜNEY AFRİKA MI?
Dünyanın en büyük ve gelişmiş radyo teleskopu olma hedefiyle
yolan çıkan Square Kilometer Array (Kilometre Kare DizgesiSKA) adı verilen teleskobun Güney Afrika’nın Karoo çölüne ya
da Avustralya’nın Murchison Radyo Rasathanesine kurulması
planlanıyor. 20 ülkedeki 70’ten fazla enstitüde görev yapan
gökbilimci ve mühendis, herhangi bir teleskoptan 50 defa
daha duyarlı ve gökyüzünü 10.000 kat daha hızlı tarayacak
teleskopu tasarlıyor. SKA’nın Çin’de yapımı devam eden radyo
teleskopundan farkı ve belki de avantajı tek parça olmaması ve
geniş bir alana yayılması. SKA’da, her biri 15 metre genişliğinde
58
3.000 çanak kullanılacak. Açıklık dizgeleri olarak bilinen diğer
iki tür alıcı da, gökyüzünün çok geniş alanlarını eşzamanlı olarak
gözleyebilmek için kullanılacak. Alıcılar merkezi bir noktadan
en az 3.000 kilometre dışarıya doğru sarmal kollar halinde
dizilecek. SKA Avustralya’da, Yeni Zelanda’nın bir ucundan
bir ucuna ve Güney Afrika’da ise Hint Okyanusu’ndaki adalara
kadar uzanabilecek. 2016’da inşaatı başlayacak teleskoptan ilk
verilerin 2019’da alınması ve 2024’te tam kapasiteyle hizmete
geçmesi hedefleniyor. SKA’da bir günde elde edilecek verinin
klasik bir mp3’te çalınması yaklaşık 2 milyon yıl sürecek. Uzayın
derinliklerinden saptanacak radyo frekansı sinyalleri, yaklaşık 1
milyar kişisel bilgisayar gücündeki süper bilgisayarla işlenecek.
Avustralya ya da Güney Afrika’ya yerleştirilecek SKA’dan alınacak
veriler, özetlenerek dünya genelindeki araştırmacılara yollanacak.
SKA ile galaksilerin, karalık enerjinin, dünya dışı yaşamın ve kara
deliklerin oluşumları ve gelişimleriyle araştırmaların genişletilmesi
bekleniyor. Einstein’ın genel görelelik (izafiyet) kuramının
sağlaması da bu teleskop aracılığıyla yapılacak. Teleskopların
tamamlanıp tam faaliyete geçmesiyle evrenin ortaya çıkışı ve Big
Bang (Büyük Patlama) ile ilgili tamamen yeni bilgilere ulaşılması
ve evrende varlığından haberdar olmadığımız pek çok yeni
oluşum keşfedilmesi bekleniyor. Evrende yalnız mıyız, sorusuna
en kapsamlı yanıtların bu araştırmalar sonucunda verilebileceğini
tahmin etmek güç değil.
59
ÇOCUKLAR İÇİN
Doğal yaşamla erken yaşlarda
tanışan çocukların çevre bilinci ve
doğa sevgileri diğerlerine oranla
daha yüksek oluyor.
SON DERS ZİLİ
ÇALMADAN
O
kulların kapanmasına sayılı günler kaldı. Herkesin iple
çektiği yaz tatili öncesi en çok merak edilenler, karneler...
Uzman psikologlar, çocuklara verilecek hediyelerin
koşula bağlanmaması gerektiğini, sadece başarının değil
gösterilen gayretin de ödüllendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bütün
bir yıl boyunca karne gününü ve tatili heyecanla bekleyen miniklerin
ödüllendirilmesi için birkaç küçük önerimiz var.
KÖYE GİTMEK
Beş yıldızlı tatil köylerini kastetmiyoruz. Memleketiniz neresiyse
kısa bir süreliğine de olsa çocuklarınızı kırsal alana ve köylere
götürmeniz, onun şehrin dışında da yaşam olduğunu, yediği
sebzelerin topraktan çıktığını, içtiği sütün hayvanlardan geldiğini
“gerçek” anlamda öğrenmesini sağlayacak. Doğal yaşamla erken
yaşlarda tanışan çocuk, hem çevre bilincine kavuşacak hem de farklı
yaşam tarzlarına saygıyı öğrenecektir. Özellikle hasat zamanlarında
üretimin nasıl gerçekleştiğini görerek hatta yapabileceği ölçüdeki
işlerle bu çalışmaya ortak olarak kendine olan saygısı ve özgüveni
tazelenecektir. Ayrıca burada aile büyükleriyle geçireceği zaman
zarfında pek çok gelenek ve göreneği öğrenmesi, toplumsal
bilincinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
BİSİKLET
Pedagoglar ve çocuk psikologları çocuklara karne başarısıyla
orantılı olarak verilen maddi hediyelerin, çocuk için cezadan
farksız olduğu görüşünde birleşiyor. Pahalı elektroniklerden
ve oyuncaklardan uzak durarak ona eğlenceli ve öğretici yaz
hediyeleri sunabilirsiniz.
60
Bizim çocukluğumuzun vazgeçilmezi bisiklet, kuşaklar değişse
de eskimeyen bir karne hediyesi. Fiziksel gelişim için yararları
tartışılmaz spor aleti bisikletin sunduğu eğlence hiçbir şeyle
ölçülemez çoğumuza göre. Üstelik ona açık havada ulaşımın
ve hareketin en özgür halini sunmadan önce bisiklet sürmeyi
öğreteceğiniz süreç de keyifli ve özel bir anı olarak yanınıza kar
kalacak. Kendi başına doğayla dost ulaşım alışkanlığı kazanması
ve en azından bu duyarlılığın farklına varması son derece önemli.
Ayrıca sadece çocukların değil büyüklerin de tutkusu olan bisiklet
ileriki yaşlarında da sürdüreceği hobiler için iyi bir başlangıç olabilir.
Kent içinde bisiklet kullanırken dikkat etmesi gereken kurallar ve
baret, kolluk, dizlik gibi kullanması gereken koruyucularla ilgili
gereken her şeyi öğrendiğinden emin olun. Scooter, paten, kaykay
gibi alternatifler de çocuğun daha çok ilgisini çekebilir, önemli olan
ne kullandığı değil, bu araçlarla sporun keyfini çıkarması.
MÜZE VE ÖREN YERLERİNİ GÖRMEK
Tarih sadece kitaplarda kalmasın. Adını duyduğu devlet adamlarının
nerelerde yaşadığını, hikayelerini dinlediği savaşların hangi
şartlarda yaşandığını yerlerinde görerek öğrensin. Arkeoloji ve tarih
müzelerini, eski uygarlıklardan kalan antik şehirleri gezmek, ülke
sevgisinin ve milli bilincinin gelişmesine katkı sağlar. Uygarlığın,
bilim ve teknolojinin ne kadar ilerlediğini görmek çocuk için
unutulmaz bir deneyim olacaktır. Özellikle yaz aylarında tatil için
güneye gidenler, rotalarını birkaç kilometre uzatarak Ege ve Akdeniz
bölgelerindeki antik şehirlere ve müzelere bir uğrayarak yaşadıkları
tatili daha da unutulmaz kılabilir.
YENİ KEŞİFLER
Yaz süresince çocuklara hizmet veren çok sayıda kurs ve çalışma
alanı bulunuyor. Tüm yaz boyunca devam edecek düzenli kurs
ve eğitimlerin yanında günübirlik aktivitelerle de çocuğun ilgi
alanlarını ve genel kültür bilgisini en eğlenceli şekilde artırmak
mümkün. İstanbul’daki Modern Sanatlar Müzesi, Sabancı Müzesi
gibi pek çok müze, çocukların sanatla tanışmasını sağlamak
amacıyla günlük aktiviteler ve eğitimler düzenliyor. Günübirlik
atçılık ve binicilik kursları, okçuluk dersleri, istediği yemeği yapmayı
keyifle öğreneceği mutfak atölyelerinin yanı sıra yüzme okulları
ve hem okulda gördüğü derslerin tekrar edildiği hem de yabancı
dil bilgisini artıran yaz okulları da alternatifler arasında bulunuyor.
Yeni bilgisayar oyunları ya da elektronik aletlerle çocuğunuzu eve
mahkum etmeden kendi isteğiyle unutulmaz bir yaz yaşaması sizin
elinizde.
61
SAĞLIK
değişen yemek düzeni ve vücudun
ihtiyaç duyduğu temel besin
öğelerinin alınmayışı da büyük
etkenler. Özellikle gece saatlerinde
çalışanların, gündüz çalışanlarına
göre 6-7 kilo daha kilolu oldukları
tespit edilmiş. Yaşla orantılı olarak
bu kilonun artması ve sağlık
sorunlarına dönüşmemesi için
dikkat edilmesi gereken beslenme
kurallarından bazıları şunlar:
GECE YARISI
KAHVALTILARI
VARDİYALI ÇALIŞANLARA
DÜZENLİ BESLENME TAKTİKLERİ
İnsanların hayatını kolaylaştırırken
kendi sağlınızdan vazgeçmeyin. Yapılan
araştırmalar, vardiyalı sistemde
çalışanların düzensiz beslenme sonucu
obezite ve diyabet hastalıklarına
yakalanma ihtimalinin daha yüksek
olduğunu ortaya koyuyor.
62
ünlük mesai, alışılmış şartlarda sabahtan
akşama kadar ve hafta içi devam ederken gece,
gündüz, hafta sonu ya da bayram demeden
çalışarak hayatın sorunsuz şekilde akmasını
sağlayan insanların çoğu zaman farkına bile
varılmıyor. Doktorlar, hemşireler, uçuş görevlileri,
polisler, itfaiyeciler, uçak teknisyenleri... Bu
meslek grupları sürekli değişen vardiya saatleri ve
düzenleri nedeniyle 09.00-18.00 arası çalışanlara
göre sağlık sorunlarıyla daha sık yüz yüze gelebiliyor.
Bunda devamlı değişen uyku saatleriyle bağlantılı olan vücutta
üretilemeyen melatonin hormonunun etkisi tartışılmaz. Ancak
Gündüz uykusundan sonra akşam
saatlerinde uyanıp işe gidecek çalışan,
klasik bir akşam yemeği yerine su, süt,
çay, kahve, meyve suyu ya da bitki çayı
gibi içeceklerin yanında, yumurta, peynir,
zeytin, esmer ekmek gibi alternatiflerden oluşan klasik bir
kahvaltı yapabilir. Kahvaltıya ayıracak çok vakti olmayanlar sütle
tam tahıllı gevrekler yiyebilir. Sütten alınacak protein ve tahıldan
alınacak B vitamini vücudun güne başlarken ihtiyaç duyacağı
enerjiyi sağlar. Sebzelerle hazırlanacak sandviç ve tostlar da
uygun alternatifler olabilir.
Çalışma süresinde öğle yemeğine geçecek ana öğünü
atlamamaya özen gösterin. Bu öğünü atlamak yatma vaktinize
yakın olan sabah saatlerinde çok acıkmanıza ve yatmadan önce
yakamayacağınız kadar enerji sağlayacak bir yemek yemenize
neden olur. Bu ana öğünde sindiriminizi kolaylaştıracak bir kase
çorbanın ardından etli bir sebze yemeği ya da ızgara et hem
doyurucu hem de sağlıklı bir tercih olacaktır. Yemeğin yanında
bir dilim esmer ekmek, bol salata ve ayran, cacık gibi yoğurt
türevi gıdalar da tercih edebilirsiniz.
Çalışma saatlerinizde, iş yerinizde yemekhane bulunmuyorsa,
bu tip sağlıklı bir öğün yemeği sunabilecek bir restoran bulmanız
zor olabilir. Bu gibi durumlarda evden işyerine kolaylıkla
taşıyabileceğiniz gıdaları önceden hazırlayarak yanınıza
almaya gayret edin. Örneğin birkaç kap yemek götürmek ya
da yemeğinizi işyerinizde ısıtmak gibi bir imkanınız yoksa bir
saklama kabında ton balıklı salata ve bir dilim esmer ekmek
alabilirsiniz. Ya da termosfer işlevi gören mataranızla besin
değeri yüksek mercimek çorbası götürebilirsiniz.
gibi kafeinli içecekler de canlı kalmanızı sağlar. Gazlı ve asitli
içecekler, kan şekerini birden yükseltip birden düşüreceği için
vaktinden önce açlık hissetmenize neden olur, bu yüzden bu tür
içecekleri öğün aralarında tüketmek sakıncalıdır.
Sağlıklı olabilmek, kilo verebilmek ve formda kalabilmek için
gün içerisinde süt, et, tahıl, sebze ve meyve, yağ grupları bütün
gruplardan vücudumuzun ihtiyacı kadar almamız gerekiyor.
Sağlığı korumada fiziksel aktivitenin artırılması oldukça önemli.
Masa başında çalışanlar, günün büyük kısmını hareketsiz
geçirirken buna uyku düzeninin ve öğün saatlerinin tamamen
değişmesi eklenince obezitenin ortaya çıkma olasılığı yükseliyor.
Bu yüzünden düzenli egzersiz yapmak ve yaşamınıza mümkün
olduğunca çok hareket katmak önem taşıyor.
ARA ÖĞÜNLERİ
ATLAMAYIN
Ana öğünlerden 2-3 saat sonra
kepekli bisküviler ya da fındık,
ceviz, badem, kuru üzüm sağlıklı
atıştırmalıklarla öğünler arası kan
şekerinizin çok düşmesini engelleyerek
hem açlığınızı yatıştırıp hem de kan
şekerinizin düşmesine engel olarak
enerjinizi koruyabilirsiniz.
Beyaz şeker tüketimini sınırlayarak ya da
mümkünse tamamen ortadan kaldırarak
3-4 fincanı geçmemek kaydıyla çay ve kahve
63
GURME
Mutfağa
püf de!
İnatçı kireç lekeleri, hüngür
hüngür ağlatan soğanlar,
bir kızartmayla üç gün kokan
ev, dibi tutan pilavlar VE bir
bıçak darbesinde unufak
olan peynirler, domatesler...
Mutfak sizin için her adımı
görünmez tehlikelerle dolu
kuytu bir ormana dönüşmesin.
Ufacık ipuçları mutfak
hayatınızı kolaylaştırıp size
harikalar yaratan bir şef
olma zamanını sağlayabilir.
4 Beyaz peyniri keserken bıçağı önce soğuk suya tutarsanız, hem
peyniri daha kolay kesersiniz hem de bıçağı daha rahat yıkarsınız.
Salatanıza koyacağınız çeri domateslerin içinin dağılıp suyunun
akmasını engellemek için, hepsini bir tabağa yeşil noktası yere
bakacak şekilde dizin üzerlerini bir başka tabakla kapatın ve büyük
ve keskin bir bıçakla hepsini tek seferde kesin.
4 Soğan, sarımsak doğradıktan sonra ellerinize sinen kokudan
kurtulmak için ellerinizi metal kaşığa sürterek suyun altında
yıkayarak kokudan kurtulabilirsiniz. Taze kahve çekirdeğini
ellerinizde ovuşturmak da aynı işi görür.
4 Soğan kıyarken etrafa yaydığı koku gözlerinizi yaşartabilir. Bunun
önüne geçmek için birden fazla yöntem var. Soğanı doğramadan
önce soyup ikiye böldükten sonra 5-10 dakika kadar buzdolabında
bekletmek gözlerinizin yaşarmasına engel olur. Ayrıca soğanı
doğrarken tezgahta su dolu bir kap bulundurmak ya da musluğu açıp
su akarken doğramak da göz yaşarmasını engelliyor.
4 Domates ve şeftali gibi ince kabuklu meyve ve sebzeleri soyarken
birkaç dakika sıcak suda bekletmek işinizi kolaylaştırır.
4 İçi kireç tutmuş çaydanlıkları ve ketılı temizlemek için zararlı
kimyasallara gerek yok. Çaydanlığın içine bir litre suya bir bardak
sirke koyarak kaynatın ve dökün. Kirecin kendiliğinden çözülüp
aktığını göreceksiniz.
4 Limondan bol su elde etmek istiyorsanız, kullanmadan önce bir
dakikalığına sıcak suda ya da açıksa fırınınızda bekletin. Böylelikle
limonların daha sulu olduğunu göreceksiniz. Ayrıca yarısını
kullandığınız limonun diğer yarısını ileride kurumadan kullanmak için
bir çay tabağına biraz şeker serpin ve kesik yüzünü şekere batırıp
dolapta bekletin. İki haftaya kadar limonunuz kurumadan kalır.
4 Pilavın dibi tuttuğu zaman bütün yemeğin tamamını çöpe
atmayın. Tencerenin üzerine birkaç dilim beyaz ekmek koyun ve
5-10 dakika bekletin, bütün tencereye sinen yanık kokusu ve tadı
kaybolacaktır. Servis yaparken yanık kısmı kazımamaya özen
gösterin.
4 Dolaptaki yumurtalarınızın taze olup olmadığından emin
değilseniz, onları yaklaşık 10 santimetre derinliğinde suyla dolu
bir kaba koyun. Dibe batan yumurtalar tazedir, bir ucu su yüzüne
çıkanlar da kullanılabilir ancak suyun yüzeyine çıkanlar bayatlamış
demektir.
4 Yaptığınız çorba, sos ya da sulu yemek çok yağlı ya da tuzlu
olduysa çözümleri çok basit. Eğer yemeğiniz çok tuzlu olduysa
içine soyulmuş yarım patates atarak bir taşım kaynattıktan
sonra patatesi içinden çıkarın. Patates fazla tuzu çekecektir. Yağı
fazla kaçırdıysanız, yemeğe birkaç küp buz atın. Bu fazla yağın
donarak yüzeye çıkmasını sağlar, böylece bunları kolaylıkla kaşıkla
temizleyebilirsiniz.
4 Patates, makarna, yumurta veya sebze haşlarken, haşlama
suyuna tuz eklemediyseniz soğuduktan sonra evdeki çiçeklerinizi
sulamak için kullanabilirsiniz. İçinde mineraller bulunan bu su,
çiçekleriniz için oldukça faydalı.
4 Meyveleri saklarken muzları diğer meyvelerle aynı sepette
bekletmeyin. Muz, diğer meyveleri hatta yanındaki muzları daha
çabuk olgunlaştıran ve bu sebeple bayatlatan bir gaz salgılama
özelliğine sahip.
4 Poşette sakladığınız ekmekler hemen bayatlamasın istiyorsanız,
nemi çekmesi için kumaş bir kese içinde tuz veya bir adet kereviz
koyarak ağzını bağlayabilirsiniz.
4 Tuzunuz nemleniyor ve tuzluktan akmıyorsa, tuzluğun içine
atacağınız birkaç pirinç ya da arpa şehriye tuzun nemlenmesini
engeller.
64
65
bulmaca
PARA ÜSTÜ
Soru: Üç arkadaş bir radyo almak için 10’ar lira toplayıp
30 liraya bir radyo alırlar. Daha sonra dükkan sahibi radyonun
normalde 25 lira olduğunu fark eder ve çırağıyla para üstü
5 lirayı gönderir. Çırak 5 liranın 2 lirasını cebine atar ve 3
lirayı adamlara birer lira olarak pay eder. Son durumda üç
arkadaş 1’er lira para üzeri alarak 9’ar lira harcamış olur. Üç
arkadaş toplamda 27 liraya radyo almışlardır. 2 lira da çırakta
olduğuna göre toplamda 29 liranın hesabı bellidir. Kalan 1 lira
nerede?
Cevap: Toplamda görünen 30 liranın 25 lirası dükkan
sahibinde kalmıştır. Kalan 5 liranın 3 lirası 1’er lira olarak üç
arkadaşta, 2 lirası ise çıraktadır. Ortada hesabı belli olmayan
kayıp bir para yoktur.
HARF OYUNU
Soru: Türkiye’de iki ilin adlarındaki
harfler aynıdır. Bu iller hangileri?
ÇÖZÜM:
Aksaray ve Sakarya
2
3
2
4
66
6
4
5
4
2
7
8
7
6
3
2
3
6
6
7
6
1
SUDOKU
Sudoku bulmacamızı doğru
cevaplandırarak
[email protected]
adresine ya da posta ile
derneğimize gönderen
5 okurumuz, elektronik
çerçeve kazanacak.
7
Talihliler, 20 Haziran'a kadar doğru cevabı gönderen okurlarımız
arasında yapılacak çekilişle belirlenecektir.
5
8
Geçen ayın sudoku talihlileri: Murat Konak, Adem Çeven,
Hamza Keskin, Kamil Kızık, Burak Kör
67
Haberler
68

Benzer belgeler

UTED ETkinliklEri DEvam EDiyor

UTED ETkinliklEri DEvam EDiyor www.uted.com.tr www.uteddergi.com www.uted.org

Detaylı

IFTE 2016 - Review Dergisi

IFTE 2016 - Review Dergisi of Turkish Airlines’ single-aisle fleet, which is also complemented by Next-Generation 737-700s and 737-900ERs Turkish Airlines’ latest 737-800 also features some of the first galleys manufactured ...

Detaylı