3. olağan genel kurulu toplanıyor

Transkript

3. olağan genel kurulu toplanıyor
bm
Bilgisayar Mühendisleri Odası
MART 2016
SAYI / 6
DERGi
ile
Cardtek CTO’SU
F.MEHMET KÖSE
BİLİŞİM SEKTÖRÜ
ÜZERİNE
ISSN No: 2149-0198
BİLGİSAYAR
MÜHENDİSLERİNİN
MESLEK HASTALIKLARI
ÇALIŞTAYI SONUÇ
RAPORU
Bİlgİsayar Mühendİslerİ Odası
3. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR
dur yolcu
bİlmeden gelİp bastığın bu toprak
bİr devrİn battığı yerdİr
eğİl de kulak ver, bu sessİz yığın
bİr vatan kalbİnİn attİğİ yerdİr
“Başta kadın üyelerimiz olmak
üzere bütün kadınların Dünya
Kadınlar Günü’nü kutlarız.”
baş yazı
Muharrem AYDIN
Değerlİ Meslektaşlarımız,
İkinci dönem yönetimi olarak yaklaşık 2 yıl
önce verdiğiniz görevle Odamız için çalışmaya
başladık. Her konuda elimizden gelenin en
iyisini yapmaya çalıştık. Takım çalışmasını ön
planda tutan, şeffaf ve herkese eşit bir yönetim yaklaşımı
benimsedik. İş hayatında edindiğimiz bilgi birikimi ve
tecrübeyi, profesyonel bir yaklaşımla Odamızın yönetiminde
uygulamaya çalıştık. Bu iki yılın çok kısa bir özetini sizlerle
paylaşmak isterim.
Yönetimi devraldığımızda Odamızın mali durumunun
sıkıntılı olduğunu gördük. Bir şirket yönetmiyoruz, evet, ancak
istediğimiz atılımları yapabilmemiz için her şeyden önce
mali yapıyı düzeltmemiz gerekiyordu. Birçok ödeme eksik
olmakla birlikte kasada da çok az bir para bulunmaktaydı.
Yeni dönemde Odamızın gelirlerini artırıcı ve giderlerini
azaltıcı pek çok çalışma yaptık. Bugün genel kurul giderleri
ve personel maaşları da dahil tüm ödemeler yapılmış; borcu
olmayan ve hiçbir geliri olmasa bile kasasında en az 1 yıl
yetebilecek parası olan bir Odaya sahibiz.
Çalışmalara başladığımızda gördüğümüz önemli bir
eksiklik de Odamızda kayıtlı üye bilgilerinin büyük oranda
eksik ve hatalı olmasıydı. Birçok üyemize ulaşamıyorduk.
Üyelerimiz de kendi bilgilerine erişemiyor, bilgilerini
sorgulayamıyordu. Tüm bu sorunların çözümü olarak ve şeffaf
yönetim yaklaşımımızın bir yansıması olarak üye otomasyon
sistemimizin üye arayüzünü kullanıma açtık. Bununla
birlikte Sanal POS konusunda da bir çalışma gerçekleştirdik;
otomasyon sisteminin üye arayüzünde Sanal POS’u kullanıma
açtık.
Örgütlülüğümüze önemli bir ivme kazandırdık. Temsilcilik
sayımızda %250’nin üzerinde artış sağlayarak yurdumuzun
dört bir yanına ulaştık. Üye sayımızda da 800’ün üzerinde
artış sağladık. Odamız faaliyetlerinden haberdar olamayan
üyelerimize ulaştık, bilgilerini güncelledik; üyelerimizin
daha aktif katılımını sağlayarak Odamızın bilinirliğini en üst
seviyeye çıkardık.
Kurum ve kuruluşlara aidiyetin önemli göstergelerinden
biri de kurum kimlik kartıdır. Katılımcı yönetim anlayışımız
çerçevesinde Odamız web sitesinden yaptığımız anketle
sizin seçtiğiniz tasarıma göre kimlik kartlarının tasarımını
belirledik ve basımını gerçekleştirdik. Artık düzenli aralıklarla
üye kartlarımız basılmakta ve sahiplerine ulaştırılmaktadır.
BM Dergi’mizin 1. sayısını incelediğimizde bilgisayar
mühendislerinin dergisi bu olmamalı dedik. Alanında uzman,
4
www.bimo.org.tr
Bilgisayar Mühendisleri Odası
2. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı
tecrübeli ve vizyon sahibi üyelerimizden oluşan geniş
katılımlı bir yayın kurulu oluşturduk. Sektörde tanınmış,
uzman bilgisayar mühendislerinin katkılarıyla zengin içerik
sağladık; profesyonel tasarımcılarla çalışarak dergimizin yeni
sayılarını yayınladık. Yayınlandığı ilk günden itibaren sizlerin
büyük beğenisini aldı.
Odamızın en önemli varlık amacı, üyelerimizin haklarını
korumak ve daha ilerileri götürmektir. Bu konunun en önemli
yansımalarından biri imza yetkisidir. İmza yetkisi konusunda
oluşturduğumuz çalışma grubu, bir buçuk ay gibi kısa bir
sürede 6 toplantı gerçekleştirip 18 karar alarak üstün bir
performansla taslak çalışmayı tamamladı. Gerekli yasal
düzenlemelerin yapılabilmesi için de çalışmalar olanca
hızıyla devam etmektedir.
Öğrenci üyeliklerinin Odamızın geleceği açısından
öneminin farkındayız. Bu bağlamda müstakbel
meslektaşlarımız için de birçok çalışma gerçekleştirdik.
Üniversite eğitimi sırasında karşılaşılan problemleri tespit
ve bu problemlere çözümler üretmek maksadıyla toplantılar
düzenledik. Üniversitelerde Odamızın bilinilirliğini artırmak
ve kardeşlerimizi mesleğe hazırlamak adına “BMO Mesleki
Tanıtım Günleri” adıyla seminer ve etkinlikler düzenledik.
Mezuniyet töreni ve benzeri etkinliklerde kardeşlerimizin
yanında olduk ve maddi-manevi destek sağladık.
Bir başka önemli faaliyet başlığımız da eğitim oldu.
İlk olarak Bilkent Cyberpark yönetimi ile görüşerek
ücretsiz eğitim salonu temin ettik. Ankara ve İstanbul’da
birçok farklı lokasyonda, konusunda uzman ve tanınmış
meslektaşlarımız tarafından onlarca eğitim verildi. Teknik
eğitimler yanında KOSGEB uygulamalı girişimcilik eğitimi
gibi meslektaşlarımızın vizyonunu genişletecek eğitimlere de
yer verdik.
Üniversitelerin bilgisayar mühendisliği bölümleri
ile yakın işbirliği içinde olmak, Odamız için son derece
önemli. Bu bağlamda doğrudan Bilgisayar Mühendisleri
Bölüm Başkanları Kurulu ile irtibata geçtik; her iki yılda
da düzenlenen Bilgisayar Mühendisleri Bölüm Başkanları
toplantılarına katıldık ve Odamızın bundan sonraki
toplantılara davet edilmesi, bilgisayar mühendisliği
bölümlerinden mezun olanların doğrudan Odamız üyeliğine
yönlendirilmesi gibi önemli kararların alınmasını sağladık.
Siz meslektaşlarımız için en iyisini yapmaya çalışmış
olmanın haklı gururu ve huzuru içindeyiz. Yeni sayılarda
görüşmek üzere.
08
İÇİNDEKİLER
08 Etkinlik / Odamız Meslek
Hastalıkları Çalıştayı Düzenledi
09 Etkinlik / Big Data-Hadoop
Eğitimi Tamamlandı
09
10 Etkinlik / Proje Yönetimi Eğitimi
Başarı ile Tamamlandı
11 Etkinlik /
Girişimcilik ve KOSGEB
Destekleri Semineri Düzenlendi
12 Genel Kurul /
Bilgisayar Mühendisleri Odası
3. Olağan Genel Kurul Duyurusu
15
13 Etkinlik /
2016 Yılı Ücretli Çalışan
Mühendis Ücreti 3300 TL
Olarak Belirlendi
14 Etkinlik / KOSGEB Uygulamalı
Girişimcilik Eğitimi
11
15 Etkinlik / Odamızın İmza
Yetkisi Çalışmaları
Devam Ediyor
www.bimo.org.tr
5
İÇİNDEKİLER
16 Etkinlik / Odamız Ortak
Projeler İçin KOSGEB’e
Ziyaret Gerçekleştirdi
30
18 Köşe / Minhaç Çelik
2015’in Siber
Bilançosu: Bir Kriz, Bir Fırsat
20
20
Haber / Bilgisayar
Mühendislerinin Meslek
Hastalıkları Çalıştayı Sonuç
Raporu
24 Köşe / Kasım Sezen
Çalışma Hayatı Ve Ergonomi
28 Köşe / Akın Ömür
Bilişim Sektöründe İş Sağlığı Ve
Güvenliği
30 Röportaj / Fatih Mehmet KÖSE
CARDEK CTO’su ile Bilişim
Sektörü Üzerine
36 Köşe / Mahmut Özcan
Ödeme Sistemlerinin
Geleceğinde Artık Kart Yok
48 Köşe / Dr. M. Özgür Güngör
Pazarlama ve Teknoloji Birlikte
Dönüşmeye Başladı
51 Köşe / Akif Onur
Teknoloji Firmalarında
Mühendisliği Abartıp Kültürü
Unutmak
54 Köşe / İbrahim Bozçam
Çanakkale’yi Anarken
40 Köşe / Begüm Al
Yaratıcılık
56 44 Köşe / Ramazan Sıcakyüz
3D Printer – 3 Boyutlu Yazıcı
58 Köşe / Ali Can
Akıllı Sistemler
6
www.bimo.org.tr
Köşe / Gözde Akgün Demirci
Bilişim ve Kadın
Bilişimde Kadının adı yok, ‘Görünürlüğü’ var
24
ISSN No: 2149-0198
40
İmtiyaz Sahibi:
Mahmut Özcan
36
Editör
Mehmet ALBAYRAK
Genel Koordinatör
(Sorumlu Yazı İşleri Müd.)
Fatih ÇİFTÇİ
Yayın Kurulu
Mahmut Özcan
Mustafa Kösem
Muharrem Aydın
Eren Şenelmiş
Mehmet Albayrak
Harun Doğan
Fatih ÇİFTÇİ
Görsel Danışman / Kapak Tasarım
Şinasi AKGÜN
Finans Direktörü
Mahmut Özcan
Baskı
BABİL BASIM
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi
B Blok ZB22 Topkapı / İstanbul
51
YÖNETİM YERİ
TMMOB BİLGİSAYAR MÜHENDİSLERİ ODASI
Necatibey Caddesi 88/7 Kızılay/ANKARA
Tel: 0312 230 3145
Fax: 0312 230 3146
e-posta: [email protected]
www.bimo.org.tr
62 Köşe / Mustafa Gökçelik
Sanal Sistemlerde Kısa
HYPER-V Tarihi
64 Köşe / Emre Alıç
Yetkinlik, Sorumluluk
ve Başarı
66 Bulmaca
58
Basım Tarihi : 07 Mart 2016
Yayın Türü : Yerel, Süreli, 3 Aylık
www.bimo.org.tr
7
ETKİNLİKLER
Odamız Meslek
Hastalıkları Çalıştayı
Düzenledi
Meslektaşlarımızda bilinç oluşturmak amacıyla meslek hastalıkları semineri ve çalıştayı düzenlendi. Fizik Tedavi Uzmanı
Doktor Kasım Özen’in sunduğu seminerin ardından katılımcılarla birlikte yuvarlak masa toplantısına geçildi.
Doktor Özen, seminerin ilk bölümünde, bilgisayar mühendislerinin çalışma hayatlarında maruz kaldıkları elverişsiz koşullar ve karşılaştıkları hastalıklar hakkında bilgi verdi. Fiziksel,
alerjik ve psikolojik hastalıklar ile radyasyon ve elektromanyetik alanın sağılığı nasıl etkilediğinden bahsetti. Bu tür rahatsızlıklara yakalanmamak için alınması gereken önlemler, tedavi
yöntemleri ve uyulması gereken kurallara değindi.
Seminerin ilerleyen saatlerinde, çalışma ortamlarının iyileştirilmesine yönelik bilinçlendirme kampanyalarına ihtiyaç
olduğu, bu süreçte Oda’nın sorumluluklarına vurgu yapıldı.
Seminerin ardından çalıştaya geçildi. Katılımcıların fikirlerini ortaya koydukları bir beyin fırtınasıyla beraber; Oda olarak
hem bilgisayar mühendislerinin hem de ülkemizde ofis ortamında çalışan herkes için gerekli olan bu düzenlemeleri önem
sırasına koyarak ve ciddiyetle ele alarak bir çalışma yapılması
yönünde ortak görüşe varıldı. Çalışanların köleleştirilmesi yerine daha özgür daha esnek çalışabilmesi için çalışma saatlerinin
ve çalışma ortamlarının düzenlenmesi, işyeri hekimliği konten-
08
www.bimo.org.tr
jan kısıtlamasının yeniden düzenlenmesine yönelik çalışmalar
yapılması, meslek hastalıkları ile ilgili olarak üniversitelerde
seçmeli dersler oluşturulması için yetkili kurum ve kuruluşlarla temaslarda bulunulması kararlaştırıldı. Konu hakkında
bilinçlendirme seminerleri planlanması, işyerleri için posterler
hazırlanması, yıllık check-up yazılım uygulaması hazırlanması,
çalışma saatleri içerisinde egzersiz yaptıracak bir uygulama
geliştirilmesi üzerine konuşuldu. Meslektaşlarımızı iş kazaları,
meslek hastalıkları, iş sağlığı ve güvenliği ile çalışma hayatına dair hak ve sorumlulukları hakkında bilgilendirmek ve iş
sağlığı ve güvenliği bilincini oluşturarak uygun davranışların
kazanılmasını sağlamak, üyelerimizin arzu edilen çalışma konforlarına ulaşabilmesi için çalışmalar başlatılması kararlaştırıldı. Bu kapsamda bir çalışma grubu ile fikirler ortaya koyarak,
gerekli önlemlerin alınması ve denetlenmesine yönelik olarak
girişimlerde bulunulması gerektiği kararlaştırıldı.
Yönetim Kurulu olarak, önümüzdeki dönemde bu konuda
çalışmalara devam edilebilmesi için meslek hastalıkları ile mücadele komisyonu kurulması için önerge sunulması planlanmaktadır.
Oluşturulan sonuç raporu kamuoyu ve ilgili kurumlarla
paylaşılacaktır.
Big Data/Hadoop Eğitimi
16 Ocak Cumartesi günü İstanbul Temsilciliğimizde Big Data/
Hadoop Eğitimi düzenlendi. Doç.Dr. Şadi Evren Şeker Bey’in anlatımıyla gerçekleşen eğitime ilgi oldukça yüksekti. Bizi kırmayıp davetimizi kabul eden hocamıza günün anısına bir plaket takdim edildi.
www.bimo.org.tr
09
ETKİNLİKLER
Proje Yönetimi Eğitimi
Odamız PMI Türkiye ile yapılan iş birliği çerçevesinde Emre ALIÇ
tarafından 10 Ocak 2016 tarihinde Genel Merkezimizden“Proje Yönetimi” semineri verildi. Gerçekleştirilen seminerde Proje Yönetimi
hakkında bilgiler verildi. Seminer sonunda sorular cevaplandı ve
eğitmenimize plaket verilerek seminer sonlandırıldı.
010 www.bimo.org.tr
Girişimcilik ve KOSGEB
Destekleri Semineri
Odamız ve KOSGEB ile yapılan iş birliği çerçevesinde 10 Ocak
2016 tarihinde KOBİ uzmanı Hanife Bacı tarafından Genel Merkezimizde “Girişimcilik ve KOSGEB Destekleri” semineri düzenlendi.
Seminerde KOSGEB desteklerinden olan “Yeni Girişimci Desteği
Programı” ayrıntılı şekilde anlatıldı. Seminer sonunda gelen sorular
cevaplandı ve eğitmenimize plaket verilerek seminer sonlandırıldı.
www.bimo.org.tr
011
Bilgisayar Mühendisleri Odası
3.
OLAĞAN
GENEL KURUL
DUYURUSU
Genel Kurul Seçimi
13/03/2016
Odamızın 3. Olağan Genel Kurulu ve
seçimler, çoğunluk sağlanması halinde 5-6 Mart
2016 10.00’da ‘’Necatibey Cad. No: 88/7 Kızılay
ANKARA’’ adresindeki BMO Hizmet Binasında
aşağıdaki yazılı gündemle toplanacak, seçimler
ise yine çoğunluk sağlanması halinde 6 Mart
2016 Pazar günü 09.00-17.00 arasında aynı
adreste yapılacaktır.
5 Mart 2016 Cumartesi günü yapılacak
toplantıda çoğunluk sağlanamaması durumunda
Genel Kurul aynı gündemle 12 Mart 2016
Cumartesi günü saat 10.00’da ‘TOBB ETÜ SOSYAL
TESİSLERİ’nde toplanacak ve seçimler 13 Mart
2016 Pazar günü 09.00-17.00 saatleri arasında
TOBB ETÜ SOSYAL TESİSLERİ’nde yapılacaktır.
NOT : SSeçim listesi 27-28-29 Şubat 2016
tarihlerinde 3 (üç) gün süre ile Odamızda,
TMMOB’da ve Çankaya İlçe Seçim Kurulunda ilan
edilecektir. Askı süresinde itirazların doğrudan
görevli Çankaya İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına
yapılması gerekmektedir.
GÜNDEM
1. Gün (10.00)
2. Açılış
3. Divanın Oluşturulması
4. Saygı Duruşu
5. Oda Yönetim Kurulu Başkanının Açılış Konuşması
6. Konukların Konuşması
7. Komisyonların Oluşturulması
8. Dönem Yönetim Kurulu Çalışma Raporunun, Mali Rapor ve Denetleme ve
Onur Kurulu Çalışma Raporunun Sunulması
9. Dönem Çalışma Raporları Hakkında Görüşmeler
10. Dönem Yönetim Kurulunun Aklanması
11. 2016-2017 Yılı Bütçesinin Görüşülerek Karara Bağlanması
12. Ana Yönetmelik Ve Yönetmelik Değişikliklerinin Görüşülerek Karara Bağlanması
13. Komisyon Raporlarının Görüşülerek Karara Bağlanması
14. BMO Yönetim Kurulu, BMO Onur Kurulu, BMO Denetleme Kurulu, TMMOB Delegeleri Asıl ve Yedek
Adayları ile TMMOB Kurullarına Önerilecek Adayların Belirlenmesi
15. Dilek ve Öneriler
16. Kapanış
17. 2.Gün (09.00-17.00)
18. Seçimler
Aşağıdaki bağlantıdan Çankaya İlçe Seçim Kurulu Duyurusuna ulaşabilirsiniz.
Çankaya İlçe Seçim Kurulu Duyurusu
/ www.bimo.org.tr
2016 YILI ÜCRETLİ ÇALIŞAN
MÜHENDİS ASGARİ ÜCRETİ 3300 TL.
OLARAK BELİRLENDİ
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından SGK ile imzalanan protokol kapsamında 2016
yılı için ilk işe giriş bildirgesinde baz alınacak asgari mühendis ücreti, aylık brüt 3300 TL olarak belirlendi.
Protokol Nasıl İşliyor?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu`nun 100. Maddesi ile 5502 sayılı Sosyal
Güvenlik Kurumu Kanunu`nun 13. ve 14. maddeleri kapsamında imzalanan protokolün işleyişi şu şekilde
gerçekleşecektir.
Odamız ne yapacak?
Odamız asgari ücretin hayata geçmesi için çalışmalarına başlamıştır. Başta, insanca yaşam ücreti olarak
tarif ettiğimiz asgari ücret çalışmasının duyurusunu yaygınlaştırmakta ve bu doğrultuda ücretli çalışan tüm
üyelerimize ulaşarak bilgilendirme yapmaktayız. Ücretli üyelerimizin bilgileri SGK’ya iletilerek, denetimin farklı
meslek kodlarıyla çalışan-çalıştırılan tüm üyelerimizi içine alacak biçimde genişletilmesini sağlayacağız. Ayrıca
Oda olarak 3300TL’nin altında yatan prim tespitlerini SGK’ya iletecek ve gereğinin yapılmasını talep edeceğiz.
Eksik bildirimlerin muhatabı olan işyerlerine uyarı yazısı gönderip süreci takip edeceğiz.
Üyeler ne yapabilir/ ne yapmalı?
Üyelerimizin Odamız ile irtibata geçmesi ve asgari ücret çalışmasını birlikte sürdürmesi insanca yaşayacak
ücret mücadelesinin ilerlemesi için önemli bir adım oluşturuyor. Çalışma yaşamlarımızda güvencesizliğin farklı
biçimlerini yaşarken düşük ücretle çalışmaya/çalıştırılmaya karşı başlattığımız asgari ücret çalışmasının
güvenceli bir çalışma yaşamı için önemli bir basamak olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışmada sizinle dayanışma
halinde sürdüreceğimiz çalışmalarda kısa vadede olumlu sonuçlar alacağımıza inanıyoruz.
www.bimo.org.tr
013
ETKİNLİKLER
KOSGEB Uygulamalı
Girişimcilik Eğitimi
Odamız ve KOSGEB işbirliğinde “Uygulamalı Girişimcilik
Eğitimi” düzenlendi. 72 saatlik eğitimin sonunda başarılı katılımcılar hakettikleri sertifika ile, program kapsamında 50 bin
TL’si geri ödemesiz toplamda 150 bin TL’lik desteklerden faydalanabilme imkanı elde ettiler.
Oldukça yoğun talebin olduğu eğitimi aynı zamanda üyemiz
de olan Ömer Yüksek verdi. Çok çeşitli alanlarda bilgi ve birikime sahip Yüksek; girişimcilik, farklı düşünme, özgün yaklaşım,
yönetme becerisi, fırsatları değerlendirme yetileri ile pazarlama stratejileri, iş ve üretim planı hazırlama, finansal stratejiler
geliştirme hakkında uzun uzun konuştu. Şirket kurma, yönetme
ve geliştirme safhalarından bahsederken KOSGEB destek başvuru formu hazırlamayı da anlattı.
Üyelerimizin fikirlerini harekete geçirme yolunda motive
edici, başarılı bir eğitim oldu. Ülkemizin geleceğinde önemli bir
konuma sahip bilişim sektörünün baş aktörleri olan bilgisayar
mühendislerinin doğrudan katma değer üretmesi yolunda girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlandı.
Eğitimin sonunda Ömer Yüksek’e teşekkür plaketi takdim
edilirken kursiyerlerle birlikte pasta kesildi.
014 www.bimo.org.tr
Odamızın İmza Yetkisi
Çalışmaları Devam Ediyor
İmza Yetkisi Çalışma Grubumuz yaptığı uzun çalışmaları
bir taslak yönetmelik olarak ortaya koydu.
BMO Yönetim Kurulu da bu çalışmaları hayata geçirmek
amacıyla çalışmalara başladı. Bürokratik ve sektörel tecrübelerinden istifade etmek için eski milletvekili, Elektronik Parti
Başkanı ve Halıcı Şirketler Grubu’nun kurucusu Emrehan Halıcı’ya ziyarette bulunan Yönetim Kurulu Üyelerimiz öncelikle
Odamızın çalışmalarını anlattı. Gelecek için plan ve projelerinden bahsetti. Genç bir oda olarak kurumsallaşma sürecinin
tamamlandığı, artık güçlenerek sektörde söz sahibi olacak konuma gelebilmek için açılımlar yapma isteği vurguladı. İmza
yetkisi çalışma grubumuzun hazırladığı dosya da kendisine
sunuldu. Böyle bir hakkın mesleğimize kazandırılması için
yöntem ve esaslar üzerine fikir alışverişinde bulunuldu.
www.bimo.org.tr
015
Bizden Haberler
Odamız Ortak Projeler İçin
KOSGEB’e Ziyaret Gerçekleştirdi
Yönetim Kurulu üyesi Bahattin Zorlu ve Oda personelimiz
Mustafa Kösem, KOSGEB OSTİM Müdürü Köksal Özen’i makamında ziyaret etti. KOSGEB’in özel sektöre yönelik uyguladığı programlar, yardımlar ve destekler hakkında bilgi alındı.
Üyelerimizin bu teşvik ve desteklerden istifade edebilmesi
için organizasyonlar planlanması, bilgilendirme seminerleri
düzenlenmesi için girişimlerde bulunuldu.
Odamızın çalışmalarından, başlatmaya çalıştığı projelerden ve hedeflerinden de bahsedilmesinin ardından işbirliği
içinde çalışmalar yapılabilmesi için çözümler üzerine fikir
alışverişleri yapıldı.
KOSGEB’in Girişimcilik Destek Eğitimleri hakkında da bilgi alınırken ilerleyen günlerde çeşitli illerde eğitim programları düzenlemek için girişimlere başlanıldı.
İstanbul Temsilciliğimizde
Bilirkişi Eğitimi Tamamlandı
Bilirkişilik/Bilişim Bilirkişiliği Eğitimlerinin dördüncüsü 5-6
Aralık tarihinde İstanbul Temsilciliğimizde gerçekleştirildi.
Gerçekleştirilen eğitim sonunda yapılan sınavda başarı
016 www.bimo.org.tr
sağlayan tüm katılımcılar “Bilirkişi Yetki Belgesi” almaya hak
kazandı.
Eğitime katkı sağlayan eğitmenlerimiz M. Kemal ÖZKAZANÇ ve Haluk İNANICI’ya teşekkür ederiz.…
/ KÖŞE /
2015’İN SİBER
BİLANÇOSU:
BİR KRİZ, BİR FIRSAT
Geçtiğimiz aylarda siber güvenlik ile
ilgili konular Türkiye’nin gündemine
önceki dönemlere göre daha fazla yer buldu. Bunun başlıca nedeni
aralık ayında önce tr uzantılı domain isimlerinin barındırıldığı nic.tr’ye ,daha sonra ülkenin
büyük bankalarını hedef alan siber saldırıların
gerçekleşmesi oldu. Orta çaptaki bu siber krizlerin üzerinden zaman geçmesine rağmen yetkililerin ve ilgili kurumların Türkiye’nin siber
güvenlik stratejisinin yenilendiği ve iki yıllık
eylem planının hazırlandığı bir dönemde gerekli dersleri çıkardığını umut ediyoruz.
ANKARA’DAN KRİTİK SİBER GÜVENLİK ADIMI
MİNHAÇ ÇELİK
[email protected]
Saldırılar kadar ses getirmese de Türkiye’de siber güvenlik alanında kritik bir gelişme
daha yaşandı. Ekim ayının sonunda ülkemiz
NATO tarafından akredite edilmiş Müşterek Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi’ne (CCD
COE) üye oldu. Türkiye aslında 2 yıl boyunca
Merkez’de sivil bir eleman bulundurmuş bu
sayede ülkemizden uzmanlar kurumun faaliyetlerinden olabildiğince faydalanmıştı. 2014
başında sivil görevlinin dönmesinin ardından Merkez’de Türkiye’den kimse kalmamıştı.
Sponsor üyelikle birlikte hem sivil hem asker
olmak üzere Türk yetkililerin Merkez’de bulunma imkânı yeniden doğdu. 2007’de Estonya’nın
maruz kaldığı siber saldırının ardından kurulan
Merkez, disiplinler arası çalışmaları, hükümetlere verdiği danışmanlık hizmetleri, düzenlediği konferanslar (CyCon 2015) ve üye ülkelerin
katılacağı ücretsiz eğitimler ile isminden sıkça
söz ettiriyor. Türkiye’nin Merkez’e üye olmasıy-
la birlikte etkinliklere doğrudan katılım şansına sahip olacak, alınan kararlarda belirleyici
olabilecek ve devlet kurumlarının gönderdiği
uzmanlar ücretsiz eğitim alabilecek.
BİR E-POSTA DEVLET
EGEMENLİĞİNİ YENİDEN
TARTIŞMAYA AÇTI
Eylül ayında bilgi güvenliğinde yerel ve
uluslararası hukuk açılarından geleceğe yönelik referans olabilecek bir hukuk mücadelesi
başladı. Microsoft ile ABD hükümeti arasındaki
davanın temelini bir mahkemenin Microsoft’a
gönderdiği arama emri oluşturuyor. Emre göre,
mahkeme, soruşturmanın derinleştirilmesi için
şüphelilerden birinin outlook.com bünyesinde
gerçekleştirdiği e-mailleşmelerin Microsoft
tarafından mahkemeye ibraz edilmesi istedi.
Normalde mahkemeye bu bilgileri vermesi gereken şirket, şüpheliye ait veriler İrlanda’daki
veri depolarında olduğu için bilgileri mahkemeye iletmeyi reddetti. ABD ise Microsoft’un
Amerikan şirketi olduğundan hareketle yargılama yetkisinin İrlanda’daki veri depolarına
uzanacağını savunuyor. Kararın devletlerin
egemenliğini yeniden tanımlanıp tanımlanmayacağı konusunda önemli bir dayanak noktası olması bekleniyor.
RUSLAR YİNE İŞBAŞINDA
Her sayıda olduğu gibi bu sayıda da Rus
hackerların düzenlediği operasyonlara yer vermemizi gerektiren haberler medyada yer buldu. Rusya kaynaklı bir siber espiyonaj ekibinin
Malezya Havayolları’nın düşen MH17 uçağının
Saldırılar kadar ses getirmese de Türkiye’de siber
güvenlik alanında kritik bir gelişme daha yaşandı.
Ekim ayının sonunda ülkemiz NATO tarafından akredite
edilmiş Müşterek Siber Savunma Mükemmeliyet
Merkezi’ne (CCD COE) üye oldu
018 www.bimo.org.tr
Yazar Hakkında
2009 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun
olan Çelik, 2009-2013 yılları arasında medya sektöründe, ardından TÜBİTAK Siber Güvenlik
Enstitüsü’nde uzman araştırmacı olarak çalıştı. Yurt içinde ve yurtdışında birçok konferansa
konuşmacı olarak katıldı; ulusal ve uluslararası dergiler için makale yazdı. ABD’de Atlantic
Council tarafından düzenlenen Siber Güvenlik Stratejisi Yarışması’nda 2014 yılının ‘En İyi Karar
Ödülü’nü alan takımın başında yer aldı.
NATO’nun Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nde değişik ülkelerden gelen üst düzey
askeri yetkililere siber terör hakkında eğitim verdi, workshop yönetti. TSK’nın düzenlediği harp
oyunlarına stratejik siber güvenlik konusunda destek sağladı, Siber Savunma Komutanlığı’nın
Locked Shields tatbikatına katılan takımında danışman olarak yer aldı.
2014 Temmuz ayından bu yana siberbulten.com internet sitesinin genel koordinatörlüğünü
yürüten Çelik, Marmara Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam etmektedir.
soruşturmasıyla ilgili belgelere sızmaya
çalıştığı iddia edildi. Amsterdam’dan yola
çıkarak Kuala Lumpur’a giden MH17 sefer
sayılı uçak geçen yıl eylül ayında doğu Ukrayna hava sahasından geçerken Rus yapımı bir füze sisteminden fırlatılan savaş
başlığıyla vurulduğu düşürülmüş, 298 kişi
hayatını kaybetmişti. Rus istihbarat örgütleriyle bağlantısı olduğu düşünülen grubun, sahte SFTP, VPN ve OWA sunucuları
kurarak soruşturmayı yürüten kişilerin bu
sunucuları gerçek sanmalarını sağlamaya
çalıştığı ifade edildi. Olayı değerlendiren
uzmanlar, bu sayede saldırganların sisteme giriş bilgilerini elde etmeyi amaçladıklarını belirterek, bu tür saldırılarda ilk kez
sahte VPN sunucusu kurulduğuna şahit
olduklarına dikkat çekti.
İRANLI HACKER
GRUBU TÜRKİYE’Yİ DE
HEDEF ALMIŞ
İsrail merkezli yazılım şirketi Check
Point’in yaptığı araştırma sonucunda yayınladığı rapor, Rocket Kitten takma ismini kullanan bir hacker grubunun Suudi
Arabistan, Amerika, İran, Hollanda, İsrail,
Gürcistan ve Türkiye’yi hedefleyen siber
saldırılar gerçekleştirdiğini ortaya çıkardı.
İranlı hacker grup son iki yıl içinde İsrailli fizikçilerden nükleer bilim adamlarına,
akademik çevrelerden savunma sanayideki araştırmacılara ve iş adamlarına, insan
hakları aktivistlerinden diplomatlara yönelik birçok siber saldırı gerçekleştirdi.
Check Point, grubun phishing girişimlerinde kullandığı sunucuya erişmeyi
başardı. Sunucu sayesinde İranlı grubun
hedefinde olan 1.600’den fazla kişinin listesine ulaşan araştırmacılar aynı zamanda
İsrail merkezli
yazılım şirketi
Check Point’in
yaptığı araştırma
sonucunda
yayınladığı rapor,
Rocket Kitten
takma ismini
kullanan bir
hacker grubunun
Suudi Arabistan,
Amerika, İran,
Hollanda,
İsrail, Gürcistan
ve Türkiye’yi
hedefleyen
siber saldırılar
gerçekleştirdiğini
ortaya çıkardı
İranlı bir bilgisayar mühendisinin de kimliğini deşifre etti. Yapılan araştırma siber
saldırıların en fazla Suudi Arabistan’a yönelik gerçekleştirildiğini ortaya çıkardı.
Bir müşterisinin grup tarafından hacklenmesinin ardından soruşturma başlatan
Check Point, saldırı sunucusunu belirledikten sonra grubun hedeflediği kişilerin
listesine ulaştıklarını söyledi. Hacker grubun sunucuları yönettiği yazılımın ve ağ
operatörlerinin şifrelerinin hiçbir güvenlik önlemi alınmayarak açıkta bırakılması
araştırmacıları şaşırttı.
Bu arada 2013 yılında yaşanan ve İran
kaynaklı olduğu düşünülen başka bir saldırı daha gün yüzüne çıktı. İranlı hackerların
hücresel modem kullanarak New York yakınlarında bulunan Bowman Avenue Barajını yöneten sistemlere sızdığı iddia edildi.
Anayurt Güvenliği Bakanlığı’nın tasnif dışı
bir raporunda yer alan bilgiye göre olayı
araştıran uzmanlar İranlı hackerların barajın kontrolünü ele geçirmediklerini ifade
etti. Uzmanlar, hackerların barajın sistemini inceleyip bilgi almak amacıyla sızma
operasyonu gerçekleştirdiğini açıkladı.
İNGİLTERE IŞİD’E KARŞI
SİBER GÜCÜNÜ ARTIRIYOR
Paris saldırıları ile tüm dünyada büyük
ses getiren IŞİD’in siber alanda da terör
eylemi düzenlemesi endişesi İngiltere’yi
harekete geçirdi.
İngiltere Maliye Bakanı George Osborne’un Hükümet İletişim Merkezi (GCHQ)’da
yaptığı konuşmada IŞİD’in kritik altyapılara yönelik saldırı düzenleyebileceğinden
bahsetti. Bu açıklamayla siber terörizm üst
düzey bir yetkili tarafından gündeme getirilmiş oldu.
Osborne İngiltere’nin siber suçlarla
mücadeleye iki kat fazla kaynak ayırmasını kararlaştırdığını da açıkladı. İngiltere, bu alanda 2020 yılına kadar 1 milyar
900 milyon sterlin (yaklaşık 2 milyar 900
milyon dolar) harcayacak. Osborne, İngiliz
istihbarat birimi GCHQ’daki konuşmasında,
IŞİD’in bilgi teknolojisi için de tehdit oluşturduğunun altını çizdi. İngiltere Başbakanı David Cameron da dün ülkesinin Paris
saldırıları sonrası istihbarat bütçesini artıracağını açıklamıştı.
www.bimo.org.tr
019
HABER
BİLGİSAYAR
MÜHENDİSLERİNİN
MESLEK HASTALIKLARI
ÇALIŞTAYI SONUÇ RAPORU
Yapılan
araştırmalar
sonucunda;
teknİk nedenler
dışında
İnsanlara bağlı
beşerİ nedenler
ve umulmadık
hallerden de
İş kazaları
ortaya
çıkmaktadır
020 www.bimo.org.tr
Meslek Hastalıkları tanımı genel
olarak; işyeri ortamında bulunan
faktörlerin etkisi ile meydana gelen hastalıkların ortak adıdır. Dünya
Sağlık Örgütü ( WHO) ve Uluslararası Çalışma
Örgütü’ne(ILO) göre ise; Zararlı bir etkenle
bundan etkilenen insan vücudu arasında, çalışılan işe özgü bir neden-sonuç, etki-tepki ilişkisinin ortaya konabildiği hastalıklar grubu
diye nitelendirilmektedir.
İşle ilgili hastalıklar; işte çalışırken ortaya
çıkabileceği gibi işe girmeden önce var olan,
herhangi bir sistemik hastalık yapılan iş nedeniyle daha ağır seyredebilmektedir. Hastalığın
ilerlemesine neden olan etkenlerin çalışma
ortamında ortadan kaldırılmaması nedeniyle
mevcut hastalığın şiddetlenmesi durumudur.
Ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişim
süreciyle birlikte hızla değişen dünya düzeninin, işyeri ve işletmelerde üretim ya da hizmet sunumu aşamasında sağladığı yararlar
yanında sebep olduğu riskler de bulunmaktadır. Söz konusu gelişmeler, teknolojik cihazlar
ve kullanılan tehlikeli malzemeler, geçmişte
karşılaşılması akla dahi gelmeyecek kazalara, tedavisi olanaksız hastalıklara neden olmaktadır ve her geçen gün meslek hastalığı
kavramı yeni boyutlar kazanmaktadır . Meslek
hastalığının oluşmasının arkasında sadece
teknolojik ve ekonomik gelişmeler bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda;
teknik nedenler dışında insanlara bağlı beşeri nedenler ve umulmadık hallerden de iş
kazaları ortaya çıkmaktadır . Meslek hastalığı
ise sürekli yapılan işin zarar verici bir niteliği
nedeniyle zamanla oluşmaktadır. Çalışan her
kişinin bu gibi nedenlerle oluşabilecek risklere karşı korunması önemlidir. Sosyal sigortalar da toplumun bu gibi risklere karşı güvence
altına alınmasını amaçladığından Kanun ve
çeşitli düzenlemelerde bu konulara yer verilerek zarar verici olay oluşunca çalışanlar korunmaya çalışılmıştır. İşveren öncelikle zarar
verici olayın gerçekleşmeden İş Kanunu ve
Borçlar Kanununa göre gerekli tedbirleri almalı ve bu tedbirlerin uygulanmasını denetlemelidir. Tedbirlere rağmen veya tedbirsizlik
sonucu zarar verici olay gerçekleşmişse, sosyal sigortalar devreye girerek zararlar karşılanmalıdır. Eğer işverenin kusuru varsa veya
tedbirler alınmamışsa işverenin sorumluluğuna gidilebilecektir.
Yargı önüne de çok fazla intikal eden bu
konunun en büyük sıkıntısı meslek hastalığı
kavramının çerçevesinin çizilmesi ve işverenin sorumluluğunun olup olmadığının belirlenmesidir. Zira işveren iş kazası ve meslek
“
gelİşmeler,
teknolojİk cİhazlar
ve kullanılan
tehlİkelİ
malzemeler,
geçmİşte
karşılaşılması akla
dahİ gelmeyecek
kazalara,
tedavİsİ olanaksız
hastalıklara neden
olmaktadır ve her
geçen gün meslek
hastalığı kavramı
yenİ boyutlar
kazanmaktadır
“
hastalığı sigortası primini ödemekle sorumluluGerek
kavramların sınırlarının çizilmesi bir hayli önemğu sosyal sigortalara devrettiğini düşünebilir.
Kurumca
lidir. Meslek hastalıkları konusu bir hayli geniş
Ancak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
ve derin bir konudur. Bilgisayar Mühendisleri
gerek
ise
yargı
Sağlık Sigortası Kanun’una göre; Sosyal GüOdası olarak, meslek hastalıkları konusunda
önüne geldiğinde
venlik Kurumu belli şartlarda işverene rücu
biraz özelleşerek, Bilgisayar Mühendisliği
mahkemelerce öncelikle
davası açarak yapılan yardımları işvenden
mesleğinin meslek hastalıkları üzerinde
geri alabilecektir. Bu düzenlemeler aslınyapılması gereken, olayın
duracağız. Çalıştayımızda genel olarak mada işverenin gerekli önlemleri almasını
Kanun’a uygun şekilde
sabaşında sürekli olarak çalışmak zorunda
amaçlanmaktadır . Gerek Kurumca gerek
kalan meslektaşlarımızın karşılaştıkları
iş kazası veya meslek
ise yargı önüne geldiğinde mahkemelerce
meslek hastalıkları üzerinde durulup, bu
hastalığı sayılıp
öncelikle yapılması gereken, olayın Kanun’a
meslek hastalıklarına yakalanmamak ve sağsayılmadığının
uygun şekilde iş kazası veya meslek hastalığı
lıklı bir çalışma ortamı sağlanması için çözüm
sayılıp sayılmadığının tespitidir. Bu yüzden bu
tespitidir
önerileri sunulacaktır.
www.bimo.org.tr
021
HABER
1. BİLGİSAYAR MÜHENDİSLERİNİN
KARŞILAŞTIKLARI MESLEK HASTALIKLARI
Çalışma hayatının yol açtığı sağlık problemleri oldukça fazladır. Bilgisayar mühendisleri de masa başı,
hareketsiz çalışma koşullarının kurbanlarındandır.
Meslektaşlarımızın en çok karşılaştıkları meslek
hastalıkları aşağıdaki gibidir.
1. Fiziksel Hastalıklar (Bel Fıtığı, Boyun Fıtığı v.b.)
2. Göz Hastalıkları
3. Stres ve Başağrısı
4. Obezite
5. Radyasyon Maruziyeti ve Manyetik Alan
2. MESLEK HASTALIKLARININ ÖNLENMESİ
2.1 Çalışanlar
Yukarıda bahsedilen meslek hastalıklarından korunma yollarını öğrenmeli ve uygulamalılar.
2.2 İşverenler
Çalışanlara uygun çalışma ortamlarını sağlamalılar.
2.3 İlgili Bakanlıklar (Sağlık bakanlığı, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı vb.)
Çalışanların uygun çalışma ortamlarını ve standartlarını belirleyip, denetimler yapılmalıdır. Çalışma
şartlarını iyileştirmeyen yada standartlara uymayan
işverenler cezalandırılmalıdır.
2.4 Sivil Toplum ve Meslek Kuruluşları
Meslek üyelerine çalıştaylar ve eğitimler yapılmalıdır. Çalışma şartlarına önem veren işverenlere
ve yöneticilere ödül verilmeli. Meslek Hastalıklarına
verilen önem ve bilinçlendirme artırılmalıdır.
2.5 Üniversiteler
Üniversitelerde meslek hastalıklarından korunmak için ilgili dersler verilmelidir.
2.6 Sendikalar
Çalışanların meslek hastalıklarına yol açabilecek
ortamlarda çalışmalarına engel olup, çalışma şartları
iyi olmayan personellerin yönetici veya işverenleri
ile görüşüp, çalışma şartlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
2.7 Basın
Çalışanlar ve işverenlerin Meslek Hastalıkları konusunda bilinçlenmesi için yazılı ve görsel medyada
çeşitli kamu spotları yayınlanmalıdır.
SONUÇ
Meslek hastalığı kavramı günümüzde daha çok
karşımıza çıkmaktadır ve bu konuda çok fazla uyuşmazlık
bulunmaktadır. Bunun nedeni; herhangi bir zarar verici
olayın meslek hastalığı sayılmasında sigortalının büyük
bir çıkarının bulunması ve meslek hastalığı kavramının
sınırlarının çizilmesinin zor olmasıdır. Bu kavramların ne
anlama geldiği iyi anlaşılamadığı ve çerçeveleri doğru
çizilemediği durumlarda sosyal sigorta hukukunun
amaçları da gerçekleşmeyebilecektir. Yargı önüne sık sık
gelen bu konularda yaşanan sıkıntılar 5510 sayılı Kanun’la
giderilmek istense de henüz tartışmaların sürdüğü
konuların olduğu görülmüştür. Yargıtay bu hususlarda
yerleşmiş içtihatlar oluşturmuşsa da öğretideki tartışmalar
devam etmektedir.
Asıl amaç bunları engellemek olduktan ve gereken
bütün tedbirler alındıktan sonra hastalığa uğramak söz
konusu olduysa o zaman Kanun devreye girecek ve Yargı
kararları ışığında belirttiğimiz gibi olayların meslek
hastalığı olup olmadığı nitelendirilecektir. Çalışmamızda
da anlatıldığı üzere meslek hastalığının tespiti güç ve
teknik bir konudur. İşveren veya bağımsız çalışanın bildirimi
Kurumca yapılacak tespit ve tutulacak müfettiş raporları
için önemlidir. Eğer Kurumun tespitini doğru bulmayan
taraf varsa iş mahkemesinde tespit için dava açmasına
bir engel yoktur. Ayrıca sağlanan haklar açısından bir
dava açıldığında da yargı, öncelikle olayın iş kazası veya
meslek hastalığı olup olmadığını tespit edecektir. İş kazası
ve meslek hastalığı hangi organ tarafından tespit edilirse
edilsin sosyal sigortalar hukukunun amacına uygun yorum
ve dayanaklarla sonuca ulaşılmalıdır. İzahını ettiğimiz
süreçten geçerek meslek hastalıkları tespit edilmesinin
önemi zor duruma düşen sigortalıya sağlanacak yardımlar
açısındandır. Bu yardımlar sayesinde zarar görenlerin
yaşadığı olumsuz sonuçlar azaltılmaktadır.
Ali Güzel/ Deniz U. Çatalkaya, “İşverenin İş Kazasından Doğan Sorumluluğunun Niteliği ve Sınırları”; Çalışma ve Toplum, C.3, S.34, 2012, s.184.
Mehmet Zülfi Camkurt, “Çalışanların Kişisel Özelliklerinin İş kazalarının Meydana Gelmesi Üzerindeki Etkisi”, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, C.24-25, S.6, Mayıs-Ağustos-Kasım 2013, s.71.
İlhan Gülel, “İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Tazminat Sorumluluğu”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi(TAAD), C.1, Y.2, S.7, Ekim 2011, s.2.
Müjdat Şakar, “İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sebebiyle Sosyal Sigortaların İşverene Rücuunda Kusur Şartının Sınırlanması Sorunu”, Sicil, S.2, Haziran 2006, s.130.
022 www.bimo.org.tr
/ KÖŞE /
ÇALIŞMA HAYATI VE
ERGONOMİ
Dr. Kasım Sezen
Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Uzmanı
Çalışma hayatının yol açtığı sağlık
problemleri oldukça fazladır. Bilgisayar mühendisleri de masa başı,
hareketsiz çalışma koşullarının kurbanlarındandır.
En çok görülen hastalıklardan biri de bel
ve boyun fıtıklarıdır. Bu fıtıklar durup dururken olmaz ve tamamen masa başında çalışan
kişilerin hastalığı da değildir. Akşama kadar
hareketsiz kalmış bir çalışan akşam eve gidince evde ağır bir şey kaldırıp, indirmeye
çalışırsa örneğin; bir ev eşyasının, dolabın,
beyaz eşyanın yerini değiştirmeye çalışınca
veya eve gelirken ağır bir alış-veriş yaparsa
örneğin bir patates çuvalı kaldırayım derse
o ağırlığı kaldırmaya hazır ve alışık olmayan
boyun ve belimizde diskler fıtıklaşıyor.
Fıtık denilen şey anlık bir hastalıktır. Kısaca bahsetmek gerekirse; vücudumuzda
omurlarımızı meydana getiren diskler var
ve bu disklerin içinde jelimsi bir sıvı mevcut.
Yukarıdan yükü bindirdiğimiz anda bu disk
yayvanlaşıp genişliyor ve esniyor. Kişi vücuda ani şekilde bir ağırlık bindiriyorsa ve bu
işi meslek edinmiş bir halterci gibi kurallı ve
tecrübeli bir kaldırış yapmıyorsa, belli noktalara çok büyük ağırlıklar yüklüyorsa veya
çok ters bir şekilde ağırlık kaldırıyorsa disklerin zayıf noktalarından baloncuk şeklinde
kabarmalar meydana geliyor. Bu oluşumlara
fıtık deniyor.
Ağrı hissedildiği an hareketin veya işin
sonlandırılması gerekir, aksi halde o baloncuk büyür ve fıtık daha da ileri gider. Yapılması gereken dinlenmek, ağrı kesici ve kas
gevşetici ilaçlar almak, imkan varsa bir yakınına masaj yaptırmak gibi tedbirlerdir. Bu tür
tedbirlerle rahatsızlıkların ilk bir ayda %70’i
çözülür. Ama olayın vehametinin farkına varılamamışsa işe devam edilmişse tablo her
halükarda kötüleşir.
Ayrıca gerekli tedavi süreci başlamamışsa, kişi dinlenememişse ve gidip akşama kadar da masa başında yine çalışmaya devam
etmişse diskde meydana gelen fıtık kendiliğinden iyileşmez ve geri dönmez.
Vücut oturur halde hareketsiz kalmışsa
başın ve gövdenin ağırlığı aşağıya doğru baskı yapar, sıkıntı büyür. Fakat yatay ve uzanır
pozisyona geçilirse beldeki veya boyundaki o
yük kalkar disk kabarıklığı yavaş yavaş geri
döner.
Eğer ilk bir aylık süreçte rahatsızlıklar
geçmez ve çözümlenemezse hastalık artık
kronikleşme dönemine giriyor demektir.
Bel ve boyun fıtıkları fizik tedavi ile geçmezse diğer yöntemler devreye sokulabilir.
Bunlar neler dersek; akupunktur, nöral terapi, manuel tedavi gibi vs. Ameliyata gitme
oranı artık çok düşük. Hangi durumda gidilir
Fıtık denilen şey anlık bir hastalıktır. Kısaca
bahsetmek gerekirse; vücudumuzda omurlarımızı
meydana getiren diskler var ve bu disklerin içinde
jelimsi bir sıvı mevcut. Yukarıdan yükü bindirdiğimiz
anda bu disk yayvanlaşıp genişliyor ve esniyor
024 www.bimo.org.tr
Tüm bu
sıkıntılardan
kurtulmak için akşam
eve dönünce kısa ve
tempolu bir yürüyüş,
soğuk değil ama serin
bir duş, evde kısa bir
aerobik egzersiz, esneme
hareketleri
vs. yapmak
gerekir.
diye sorarsanız; bu hastalığını çok ihmal
etmiş, kendisine bu sorunu yaşatan işi
defalarca aynı şekilde yapmaya devam
etmiş kişiler ameliyat sürecine girer. Ayak
ve elde ilerleyici kuvvet kaybı olması, idrar kaçırma ve ağrılardan dolayı ayda 3
kere acile gitmek zorunda kalmak fıtıkların ameliyat endikasyonudur.
İnsan vücudu hareket istiyor, Her yarım saatte bir kalkıp küçük bir mola vermek, gerilme ve esneme hareketi yapmak
gerekiyor. Mevcut fıtığı olan hastalara
futbol gibi darbeli sporlar yasak. Bedeni
çok yormadan ve çok ağırlık bindirmeden
10-15 dk’lık yürüyüşler öneriyoruz. Çok
uzun süreli oturmalardan uzak durulmalı.
Hatta mümkünse öğlen aralarında 10-15
dakika uzanma durumuna geçme, Akdeniz halklarının yaptığı siesta yani öğlen
uykusu gibi bir uygulamaları tavsiye ediliyoruz. Bu 15 dakika uzanma üç-dört saatlik bir uyku gibi bedensel ve beyinsel
ruhi bir dinlenme sağlar.
Bir de stres hastalığı var ki; büroda çalışan birçok meslekte mutlaka bir-
İnsan vücudu
hareket istiyor,
Her yarım saatte
bir kalkıp küçük
bir mola vermek,
gerilme ve esneme
hareketi yapmak
gerekiyor.
Mevcut fıtığı
olan hastalara
futbol gibi darbeli
sporlar yasak.
Bedeni çok yormadan
ve çok ağırlık
bindirmeden 10-15
dk’lık yürüyüşler
öneriyoruz
çok arkadaşımız çokça stresler yaşıyordur.
Bu sebeple stresle mücadele yollarını öğrenmemiz gerekiyor. Bu mücadelede en
önemli yollarında biri kafayı ve düşünceyi uğraştığın işten ayırmak başka bir işle
uğraşmaktır.
Tüm bu sıkıntılardan kurtulmak için
akşam eve dönünce kısa ve tempolu bir
yürüyüş, soğuk değil ama serin bir duş,
evde kısa bir aerobik egzersiz, esneme
hareketleri vs. yapmak gerekir. Akşam
sporu rahat uyumak içinde önemlidir.
Beyin faaliyetiyle çalışan insanların
günde 8 saat uyuması gerekiyor.
Masaj insan vücudu için çok önemlidir ve evde bir yakınınıza kısa bir masaj
yaptırılabilirsiniz..
Arada bir dışarı çıkıp çıplak ayakla
toprağa basmak gerek. Yüksek binalarda
yaşayanlar yükseğe çıktıkça manyetizma artıyor. Bu sebeple toprağa basmak
önemli hele ki akşama kadar teknolojik
aletlerin oluşturduğu yakın manyetik alana maruz kalan çalışanlar için.
Bilgisayar mühendisleri için bir diğer
www.bimo.org.tr
025
/ KÖŞE /
İçinde bobin olan her
aletin çevresinde
manyetik alan oluşur.
İnsan vücudunda
0,5 Gauss bir manyetik
alan vardır.
Toprağında aynı
değerde bir manyetik
alanı vardır
hastalık türü de kifoz (kamburluk hastalığı) ve skolyoz hastalığı (omurun sağa
sola eğik olması) ki daha çok küçük yaşlarda özellikle de kız çocuklarında görülmektedir. Eğik duruşlarda ortaya çıkan
bir hastalıktır. Bu iki hastalık öne doğru
eğik duruşa bağlı olarak kalp ve akciğeri sıkıştırıyor ve ömrü kısaltıyor. Bunun
oluşmaması için ayarlanabilir sandalye
kullanmak lazım. Masaya oturulduğunda dirsekler dik olarak masa üzerinde
durmalıdır. Buda yüksekliği ayarlanabilir
sandalyelerle sağlanır.
Son olarak manyetik alana maruz kalmaktan bahsedeceğim. İçinde bobin olan
her aletin çevresinde manyetik alan oluşur. İnsan vücudunda 0,5 Gauss bir manyetik alan vardır. Toprağında aynı değerde bir manyetik alanı vardır.
Florosan ve bilgisayarlar 50 Gauss bir
manyetik alan oluşturuyor. Cep telefonları 20 Gauss manyetik alan oluşturuyor. En
yüksek manyetizmayı oluşturan yüksek
gerilim hatlarıdır. Yer yer birkaç milyonluk manyetik alan oluşturabiliyorlar. Bu
yüksek gerilim hatları 100 m alan içerisi
yüksek değerde manyetizma oluşturuyor.
Şehir yerleşkelerinde önceleri dışarıda ve
yüksekte iken şimdilerde yer altına yani
toprağa gömülüyor fakat yerin birkaç
metre altına alınınca insanları daha çok
etkiler hale gelmiştir. Yoğun kabloların
geçtiği veya iş yerlerinde ana kumanda
odalarının veya serverlerin bulunduğu
yerlerde az bulunmak gerektiğini bilmeliyiz. Fizik Tedavi Merkezlerinde Manyetik
026 www.bimo.org.tr
alan tedavileri de mevcut .
Bilgisayar kasalarının bize en az 1
m uzaklıkta olması gerek, cep telefonları
ile çok yakın temas halinde olmamalıyız, çalarken kulağa götürmemeliyiz ve
mümkünse telefon açıldıktan sonra kulağa götürülmeli ama kulağa yapıştırmamalıyız ve kısa görüşümeliyiz. Bu cihazlar
özellikle genital bölgeden uzak tutulmalı, onun için cep telefonunun cebe konulması çok uygun değil. Bayanların çanta
gibi bir avantajları var ve kullanmalılar.
Erkeklerde farklı yöntemlere başvurmalı.
Çalışılan ortamlarda telefon masaya koyulacaksa uzak bir köşeye koyulmalı.
Yüksek binalarda yaşayanlar mutlaka
toprağa basmalılar. 4-5. katlardan sonra
insan vücudu ile toprak ne kadar uzaklaşırsa vücudun dengesi o kadar bozulur.
Manyetik alan tedavileri mevcut. Öncelikle korunma hususunda yapılması
gerektiği konusunda bilinçlenmek gerek.
Bu dengeleri düzelten faktörler önceden
de belirttiğimiz gibi duş almak, yeterli
uyumak ve çıplak ayakla toprağa basmak,
spor yapmak gerekir.
Yenilen gıdalar kalitesi yüksek ve doğal olmalı yani modern hayatın önerdiği
fastfood gibi değil de biraz eskilerin yaşadığı gibi yaşamak gerek.
Teknolojik aletlerden uzak durabildiğimiz ölçüde uzak durmalıyız. Laptop kullanımı daha yüksek manyetizma demek,
kasa ve klavyenin ayrı oldu sistemleri
kullanmalıyız ve kasayı mümkün mertebe kendimizden uzak tutmalıyız.
Yazar Hakkında
Kasım Sezen Gazi Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul
Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ihtisasını
tamamladı.
Halen, kurucusu olduğu Maltepe
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Merkezinin Başhekimidir.
Yayınlanmış Akupunktur Ders
Kitabı, Sıfırdan Başarmak, İkna Sanatı,
Yüzünüzü İnsanlara Gösterin, 12’den
Vurmak, Yöneticinin Sihirli Lambası,
İçli Bir Yağmur Beklerim, editörlüğünü
yaptığı üç adet kitap, yüzden
fazla bilimsel ve aktüel makalesi
bulunmaktadır.
İngilizce, Rusça ve Arapça
bilmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır.
r
t
.
g
r
o
.
o
m
www.bi
İ
D
N
LE
İ
N
YE
Konya İl Temsilciliği
Temsilci: Tarık Yılmaz İletişim: [email protected]
Antalya İl Temsilciliği
Temsilci: M. Emin Özgünsür
İletişim: [email protected]
Samsun İl Temsilciliği
Koordinatör: Cennet Demir
Temsilci: Bilal Kobanoğlu
iletişim: [email protected]
Bursa İl Temsilciliği
Temsilci: Serdar Özkan
iletişim: [email protected]
Genel Merkez İletişim Bilgileri
Necatibey Cad. No:88/7
Çankaya/ ANKARA
Telefon: 0(312) 230 31 45
Faks: 0(312) 230 31 46
web www.bimo.org.tr
e-mail: [email protected]
bmdergi
İstanbul İl Temsilciliği
İçerenköy Mah. Halyolu Cad.
Sağlık Sok. Erdoğanlar Apt.
No: 1 D:23 Ataşehir/İstanbul
Telefon: 0 (216) 469 87 31
Faks: 0 (216) 912 15 66
e-mail: [email protected]
İzmir İl Temsilciliği
Akdeniz Cad. No:10
Kat: 3/301 Dede İş Hanı
Pasaport Konak / İZMİR
Telefon: 0 (232) 484 44 24
Faks: 0 (232) 484 44 24
e-mail: [email protected]
bmo_dergi
Gaziantep İl Temsilciliği
Temsilci: Mehmet Erdal Dayak
Tel: 0 (342) 360 64 32
e-mail: [email protected]
Elazığ İl Temsilciliği
Temsilci: Ahmet Bedri Özer
Tel: 0 (532) 497 9227
e-mail: [email protected]
http://dergi.bimo.org.tr
/ KÖŞE /
BİLİŞİM
SEKTÖRÜNDE
İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ
AKIN ÖMÜR
Bilgisayar Mühendisi
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
028 www.bimo.org.tr
30 Haziran 2012 de Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile hukuksal zeminde çalışma
hayatımızda yeni bir dönem başlamıştır. Bu
yeni dönem sadece hukuksal zeminde değil,
çalışma hayatının kültüründe de başlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kuruluştan
bugüne kadar geçen süreçte, yetmişli yıllarda
kazanılan sendikal ve örgütlenme haklarından sonra çalışanlar için devrim niteliği taşıyan 6331 sayılı Kanunda tamamlanması gereken ciddi eksiklikler olsa da, çalışma hayatı
için iyi bir kazanımdır.
6331 sayılı Kanunu Bilişim sektörü olarak
değerlendirdiğimizde, konuyu iki kapsamda
ele almamız gerekir. Birincisi “hukuksal”
olarak, ikincisi “aktif çalışma” olarak.
Hukuksal olarak kanunun üç maddesini hatırlatmak babında;
Kanunun “Amaç” kısmı ve 1. maddesi, “(1) Bu Kanunun amacı; işyerlerinde
iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve
mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların
görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir.”
Kanunun “Kapsam ve istisnalar” kısmı ve
2. maddesi, “(1) Bu Kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak
ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın
uygulanır.”
Amaç ve kapsam bölümlerini düzenleyen
bu iki maddede açık ve net olarak iş sağlığı ve güvenliğinin çalışma hayatındaki
yerini belirlemiştir.
Kanunun, “Çalışanların yükümlülükleri” kısmı ve 19. maddesi, “(1) Çalışanlar,
iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları
eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve
hareketlerinden veya yaptıkları işten
etkilenen diğer çalışanların sağlık ve
güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle
yükümlüdür.”
Her kanunda olduğu gibi bu kanunda da tarafların lehinde ve aleyhinde
değerlendirilip kullanılabilecek maddeler olmaktadır. Bu madde de, işverenler ve çalışanlar arasında iş akitlerinin
sonlandırılmasına vesile olabilecek bir
madde olduğundan özellikle belirtmek
istedim. Burada vurgulanan “eğitim” ve
“talimatlar” konusunda tüm çalışanların
dikkat etmesinin ve özen göstermesi
gerektiğinin kanaatindeyim. Eğitim, bu
işin olmazsa olmazıdır ve çalışma hayatı
kültürünün gelişmesinin temelidir. Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini eksiksiz olarak ve anlayarak almaları hem kişisel gelişimleri hem de ileride
karşılaşabilecekleri hukuksal durumlardan kaçınmaları için gereklidir. Hukuksal zemine uygun, işverenin belirlediği
talimatları da anlayarak uygulamakta,
çalışanların ileride karşılaşabilecekleri
hukuksal durumlardan kaçınmaları için
gereklidir.
Halen bozulmamış olan İş Mahkemelerinin bu özelliğinin devam etmesi
temennisi ile oldukça geniş bir konu
olan çalışma hayatında hukuksal zemini
ayrı bir makalede incelemek üzere şimdilik burada sonlandıralım.
Aktif çalışma hayatında iş sağlığı
ve güvenliği ile ilgili nelerle karşılaşabiliriz? Hukuksal zemin gibi oldukça
geniş olan bu konunun teknik ve sağlık yönünden önemli birkaç hususunu
değerlendirelim.
“Ergonomi” … Bu kelimeyi duymayan yoktur… Bilimsel tanımı, Yunanca
“ergon = iş, çalışma”, “nomos = yasa”
anlamına gelen sözcüklerin birleştirilmesiyle “Ergonomi” sözcüğü elde edilmiştir. Günümüzde “İş Bilimi” olarak
bilinmektedir(alıntı).
Sektör olarak bu konuda en çok
etkilenen, masa başında ve sürekli bilgisayar ekranı karşısında çalışanlardır.
Bu durum 6331 sayılı Kanunun bağlı
yönetmeliklerinden, “Ekranlı Araçlarla Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik”
ile belirli koşulları çalışma hayatının
hukuksal mevzuatına dâhil edilmiştir. İşverenlerin çalışanlarına mutlaka
ergonomi eğitimi aldırmalarının ve
çalışanlarında mutlaka ergonomi eğitimi almalarının gerekliliğinin altını
çiziyorum.
Sürekli olarak masa başında çalışanların dikkat etmesi gereken konulardan biriside oturma süresidir.
Maksimum yirmi dakikada bir kalkarak
hareket etmek kan dolaşımını hızlandıracak ve vücudun rahatlamasını
sağlayacaktır. Bunun yanında basit bel,
kol ve boyun egzersizleri ileride karşılaşılabilecek birçok rahatsızlığın
şimdiden önüne geçecektir.
Bilgisayar Mühendisliği sektöründe çalışanların kullandığı
araç, alet ve ekipmanların hemen hemen tamamı elektrikle
çalışmaktadır. Elektrikle çalışılan bir ortamda çarpılma tehlikesi ve manyetik radyasyona
maruz kalma riski her zaman
bulunmaktadır. Bunun için
mutlaka kuvvetli akım elektrik tesisatları topraklı, zayıf
akım ekipmanları da topraklama hattı ile irtibatlı olmalıdır. Ayrıca, topraklama her yıl
periyodik olarak yetkili kişi
yada kuruluşlarca kontrol
ve teste tabi tutularak ra-
porlanmalı ve kayıt altına alınmalıdır.
Çalışılan işyerlerinde elektrik dağıtım
tablolarında kaçak akım koruma rölesi
bulunmalı ve çalışır vaziyette olmalıdır. Şunu kesinlikle unutmamak gerekir; kaçak akım rölesi insan hayatını
korumak içindir ve atıyorsa mutlaka
bir yerde sorun vardır. Sorun giderilmeden yapılan her türlü iş ve işlem
yanlış olacaktır ve çalışan hayatını
tehlikeye sokacaktır.
Ofis ortamında ve sahada çalışanlar içinde önem arz eden diğer
bir hususta “Termal Konfor” dur. Bu
kapsamda değerlendirilecek olan
durumlar; gün ışığı, aydınlatma, havalandırma, iklimlendirme ve tozdur.
Çalışma alanı, yeri ve durumuna göre
uygun gün ışığı almalı, bu mümkün
olmuyorsa ilave aydınlatma tesis edilmesi gereklidir. Uygun olmayan ışık
ortamında yapılan çalışmalarda göz
algısı farklılık göstereceğinden sağlık
sorunları oluşacağı gibi iş kazalarına
da sebep olacaktır. Çalışma yöntemi,
çalışan sayısı ve çalışanların yaptıkları
iş dikkate alınarak kapalı işyerlerinde
çalışanların ihtiyaç duyacakları yeterli
temiz havanın bulunması sağlanır. Bu
doğal yollar ile mümkün değilse, cebri
havalandırma ile temiz hava üfleme
ve egzoz sistemi olmalıdır. Tabii mevsimine göre ideal ısıtma ve soğutmayı da sağlamak, ortamı
tozdan izole etmek yapılması
gereken uygulamalardır.
Bir başka paylaşımımızda
buluşmak dileklerimle, mutluluk ve huzurlu bir çalışma
hayatı diliyorum.
Hoşça kalın…
www.bimo.org.tr
029
RÖPORTAJ
Cardtek
CTO’SU
F.MEHMET KÖSE
ile
Bİlİşİm Sektörü Üzerİne
2015 yılı rakamlarına göre yaklaşık 5 trilyon dolarlık küresel bilişim
sektöründe Türkiye’nin payı sadece %0,01. Türkiye toplam ihracatının nerdeyse
yaklaşık %0,05’i, onun da 7,8 milyar dolar olduğunu araştırmalar söylüyor,
direkt bilişim kaynaklı. Bu rakamların en az 10 katına çıkması gerekiyor ki
yazılım ihraç eden ülkeler ligine girebilelim.
BM Dergi: Kendinizden ve Cardtek’den bahsedebilir misiniz?
Lisans derecemi 1998 yılında
İstanbul Üniversitesi Bilgisayar
Mühendisliği bölümünde; ardından MBA
hazırlık programını Yeditepe Üniversitesi’de
ve yüksek lisans MBA programını da Maltepe Üniversitesi’nde tamamladım.
Kariyerime
mezuniyetimin
hemen
ardından ilk olarak KentBank’ta Analist
Programcı olarak başladım. O dönemde
KentBank’ta banka ve vendor ekipleri ile
birlikte sıfırdan bir kart paketi yazılıyordu.
Yaklaşık 1 yıl boyunca, haftanın 6-7 günü,
geceli gündüzlü çalışarak paketi tamamlayıp üretim ortamına almıştık. Başlangıçta
enteresandır, kredi kartı ekstre nedir bile
bilmiyordum, ama 2 yıl sonunda bir kredi
kartı paketini nerdeyse baştan sona öğrenmiştim. Aslında ben ona kredi kartı paketi
virüsü diyorum, çünkü bu virüs insana bir
bulaşınca artık ondan kopamıyorsunuz.
Sonrasında ABank (AlternatifBank) ile
2,5 yıl boyunca kart paketi maceram devam
etti. Neredeyse 3 kişi ile tüm mevcut kart
paketi işlerini ve yeni projeleri yapabiliyorduk o zamanlar. Şu sıralar bu iş 15-20 kişi
ile ancak yürütülebiliyor.
Ardından BankSoft firması ile devam
eden iş hayatımda, yaklaşık 6 yıl boyunca,
Bonus Kart geçişleri, Çiftçi Kart, Pamukbank-Halkbank birleşmesi, Kıbrıs CardPlus
Processing merkezi kurulumu gibi onlarca
önemli projede çalıştım.
2008 yılında Cardtek’e hissedar ortak
olarak, teknik direktör ünvanı ile geçiş yaptım. Cardtek, bünyesindeki 5 şirketi ile yur-
030 www.bimo.org.tr
tiçi ve yurtdışındaki müşterilerine ödeme
sistemleri faaliyetleri için uçtan uca çözümler sunuyor. 2001 yılı itibari ile B2B hizmeti
veren şirketler grubu, 2016 yılı itibari ile
aileye katılan yeni markalarıyla B2C’ye de
yüzünü dönmüş vaziyette. Türkiye’yi bilişim
markası yapma hedefimizle 26 ülkeye teknoloji ihrac ediyoruz, otoriteler tarafından
dünyada ilk olan birçok ödüllü projemiz
var. İki yıldır üst üste Türkiye’nin en hızlı
büyüyen teknoloji şirketi seçildik. AR-GE
faaliyetlerimize İTÜ Teknokent’de devam
ediyoruz, Türkiye’de 5’i Teknopark’larda olmak üzere 9 lokasyonda, yurt dışında ise
5 ülkedeki ofislerimizden müşterilerimize
hizmet veriyoruz.
Yönettiğim projelere gelince; Yapı Kredi,
Aktifbank, Denizbank kart paketi, prepaid
paketleri vb. projeleri yönettim. Ziraat TSK
Prepaid paketi, Aktifbank Türkiye Futbol
Fedarasyonu Taraftar kart gibi projele-
“
Ancak ve
ancak doğru
İnsanlarla doğru
İşler yapabİlİr,
doğru ürünler
üretebİlİr ve
doğru hİzmetler
sağlayabİlİrİz.
Yanlış İnsanlarla
doğru İş yapmanız
olanaksızdır.
“
Cardtek CTO’su Fatih Mehmet Köse.
www.bimo.org.tr
031
RÖPORTAJ
Ürün ve hİzmetlerİn
globalleşmesİnden önce,
düşünce yapımızın ve İş yapış
yöntemlerİmİzİn
globalleşmesİ gerekİyor.
Aksİ takdİrde yolda kalma
olasılığımız yüksek
ri gibi kamu kurum projelerinde de yöneticilik yaptım.
Yurtdışında Nijerya, Fransa, Slovakya, Katar, Azerbaycan,
Hindistan gibi ülkelerdeki projelerde danışman olarak
çalıştım, çalışıyorum.
Cardtek firmasında, yaklaşık 3 yıldır CTO görevini devam ettiriyorum. Yine yaklaşık 200+ teknoloji çalışanından sorumluyum.
BM Dergi: En hızlı büyüyen teknoloji firması seçildiniz,
bu başarının altında neler yatıyor, hangi aşamalardan geçtiniz?
Finans sektörünün kendi içinde yürüttüğü kapsamlı çalışmaları üstlenme, böylece onların üstündeki iş ve
maliyet yükünü alma hedefi ile yola çıkan şirketimizin
en önemli avantajı, gruptaki şirketleri ile müşterilerimize en gelişmiş teknolojileri sunabilme imkanı. Bu imkan; grubun tüm şirketlerinde ön planda yer alan ‘sürekli değişen ve gelişen müşteri beklentilerine yanıt verme’
felsefesi ile birleşiyor ve müşteriye sağladığı fayda ile
başarıyı beraberinde getiriyor. Kısaca bu başarının ardında grup şirketleri sinerjisi ve müşteri beklentilerine
yönelik müşterinin ihtiyacı doğmadan, ihtiyacı tespit
edebilme yeteneği yatıyor.
BM Dergi: Ülkemizdeki bilişim sektörünü, gelişimini ve
potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye Bilişim sektörünün durumu
Türkiye’deki bilişim sektörü potansiyeli düşünüldüğünde, henüz varmamız gereken noktanın maalesef çok gerisinde. Bu görüşüm
aslında dünyadaki ve Türkiye’deki farklı
Ürün ve
araştırma firmalarının verileri ile de
hizmetlerin
bir çok kere teyit edilmiştir. 2015 yılı
globalleşmesinden
rakamlarına göre yaklaşık 5 trilyon
dolarlık küresel bilişim sektörünönce, düşünce
de Türkiye’nin payı sadece %0,01.
yapımızın ve iş yapış
Türkiye toplam ihracatının neryöntemlerimizin
deyse yaklaşık %0,05’i, onun da
globalleşmesi gerekiyor.
7,8 milyar dolar olduğunu araştırmalar söylüyor, direkt bilişim
Aksi takdirde yolda
kaynaklı. Bu rakamların en az 10
eğitim kadrosu ve müfredat sorunu meselesi kenkalma olasılığımız
katına çıkması gerekiyor ki yazılım
dimi bildim bileli hep tekrar edegelen konulardan
yüksek
ihraç eden ülkeler ligine girebilelim.
biridir. Ama halen iş hayatı gerçekleri ile örtüşmeyen
bir eğitim programı uygulanmaya devam etmektedir.
En büyük sorunumuz
Aslında yıllardır hep bilinen ve dile getirilen bir husus, ama bir kez daha tekrar etmek gerekir
ise; en büyük ve önemli sorunumuz yetişmiş kaliteli insan gücü eksikliğidir. Ancak ve ancak doğru insanlarla
doğru işler yapabilir, doğru ürünler üretebilir ve doğru
hizmetler sağlayabiliriz. Yanlış insanlarla doğru iş yapmanız olanaksızdır.
Ulusal Bilişim Stratejisi
ve Eğitim sorunsalı
Bilişime yönelik meslek liseleri ve üniversitelerdeki
032 www.bimo.org.tr
Sektörü sürükleyen alanlar
Türkiye’deki bilişim firmalara baktığımızda 3 ana sürükleyici alan
görürsünüz. Telco sektörü, bankacılık ve ERP/Veri Analitik alanları.
Telco sektörü uzun süredir belli bir büyüme oranına sahip ve sağlam
bir şekilde yoluna devam ediyor. Bankacılık ise genel olarak stabil
gözükse de yerel ve uluslarası arenadan gelen olumsuz etkenlere
karşı daha kırılgan ve bu nedenle dönemsel küçülme ve durağanlaşma gösterebiliyor. ERP/Veri Analitiği alanında ise büyüme daha yavaş ama görece stabil yoluna devam ediyor. Mobil, özellikle son 4-5
yılın bilişimdeki yükselen yıldızı konumunda. Gelecekte hemen hemen tüm ürün ve hizmetler mobil kanal üzerinden çalışmak zorunda
kalacak. Savunma sanayi alanındaki çalışmalar ise henüz istenilen
seviyenin çok altında.
Dünyadaki gelişmiş ülkelerde durum biraz daha farklı. Türkiye’de sektör 3-4 alanda sıkışmış, bu ülkelerde savunma sanayi,
tıp, robotik, uzay teknolojileri, otomobil/uçak sanayi gibi birçok
farklı cephelerde, hayatın her alanında, daha orantılı ve güçlü
bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Biz de ülke olarak bu dar
alandaki döngüden kurtulup, özellikle sanayi ve mobil alanlarda
varlığımızı daha görünür kılacak aksiyonları almalıyız. Risk açısından bakıldığında da yumurtaları daha fazla sepette tutmalıyız
diyebiliriz.
BM Dergi: Ülkemiz adına daha büyük ve küresel seviyedeki başarılar için sizce söktör paydaşlarınca neler yapmak gerekiyor?
Bu sorunu ortadan kaldırmak için eğitim hayatı ile başlayan
profesyonel hayatta da devam eden süreçte, kamu ve özel kuruluşlar arasında ulusal ortak bir vizyon ve strateji kurulması gerekmektedir. Bu stratejinin hayata geçirilmesi için yine tüm yasal
düzenlemeler, regülasyonlar tamamlanmalıdır. Ayrıca finansal
Özellİkle batı ülkelerİ
İle İş yapacak İsenİz her
şeyİnİzİn standart, kolay
konfİgüre edİlebİlİr, esnek
ve dökümante edİlmİş
olması gerekİyor. Ülkemİzde
İse standartlaşma,
kalİte süreçlerİ ve
dökümantasyon konusunda
cİddİ sorunlarımız var
www.bimo.org.tr
033
RÖPORTAJ
fonlar, yatırımlar, teşvikler, vergi avantajlığı da sürekli canlı tutulmalı ve stratejik hedefler ve icraatler yakından takip edilmelidir.
Sektördeki en büyük eksiklerden biri de, genç
girişimciler için yatırım fonlarının, teşviklerin dünya ortalamasının çok gerisinde olmasıdır. Türkiye’de
gerekli önkoşulları sağlayan genç girişimcilere yeterince güvenilip büyük sermayedarlar tarafından
yatırım yapılabilirse, hem yatırımcı, hem girişimci
hem de ülke bu işten kazanç elde edecektir.
Ürün ve hizmetlerin globalleşmesinden önce,
düşünce yapımızın ve iş yapış yöntemlerimizin
globalleşmesi gerekiyor. Aksi takdirde yolda kalma
olasılığımız yüksek.
Sadece yerel çalışanlarla, yerel düşünerek ve
yerel yöntemlerle global markette başarılı olunamayacağını düşünüyorum. Eğer uluslararası bir
firma olmak veya kurmak istiyor isek farklı kültür
ve dil bariyerlerini aşabilecek bir kadroya ihtiyacımız var. Bir Hintli ile, Nijeryalı, Katarlı, Fransız veya
Amerikalı ile iş yapıyorsanız her birilerinin düşünce sistematiğini, kültürünü ve iş yapışını öğrenmeniz gerekiyor. Yoksa sadece teknolojik başarı ile
işte başarı sağlayamayız.
Türkiye’de ürün ve servislerin çok kompleks ve
sık değiştiriliyor olması, fonksiyon çeşitliliği, dil
ve kültür bariyerleri yabancı firmaların Türkiye’de
iş almasına ve yapmasına engel teşkil ediyor. Bu
bir bakıma yerli çalışanlar için bir avantajmış gibi
görünse de, aynı firmaların globalde iş yapmasında dezavantaj hale geliyor. Özellikle batı ülkeleri
ile iş yapacak iseniz her şeyinizin standart, kolay
konfigüre edilebilir, esnek ve dökümante edilmiş
olması gerekiyor. Ülkemizde ise standartlaşma, kalite süreçleri ve dökümantasyon konusunda ciddi
sorunlarımız var.
BM Dergi: Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO)
ve faaliyetlerini düşünerek, BMO bu konuda nasıl katkılar sunabilir?
BMO’nun yapabileceği en etkin ve hızlı faaliyet,
sökterdeki yeniler ile sektörde duayen hale gelmiş
deneyimli insanları bir seminer veya konferansta
buluşturmak ve bunları videoya alıp sosyal platformlar veya youtube kanalı gibi dijital ortamlarda
paylaşmak olabilir. TED global bilgi paylaşım organizasyonu gibi yerelde bir rolü kendisi üstlenebilir.
Başka bir husus, BMO diğer bilişim STK’larını
bir araya getirip veya onlarla birlikte organize edip,
bahsettiğim ulusal stratejiler ve bu stratejilerin icraata dökülmesi konusunda öncü rol alabilir.
BM Dergi: Yerel kaynaklar ile küresel seviyede
çözüm üretmek ve rekabete girmek için nasıl bir motivasyonunuz vardı?
İlk kısımda da söylediğim gibi, doğru insanlarla
çalışmak ve çalıştığını bilmek, bilinmeyen sulara
bile daha güvenle çıkmanızı sağlar. Bizim elimizde işini çok iyi bilen, yüksek know-how’lı ve yetenekli çalışanlarımız vardı, dolayısı ile yurtdışında
ilerlememize engel olabilecek çok sürpriz bir şey
beklemiyorduk.
Sağladığınız ürün ve servisler ile uluslararası
arenada var olmak istiyor iseniz, öncelikle elinizdekilerin Pazar araştırması ve fizibilite yoluyla uluslararası arenada aranan ve ihtiyaç duyulan araçlar olduğuna, ardından bunların istenen fonksiyon, özellik
ve standartlara sahip olup olmadığına bakmanız
gerekir. Eğer tamamen Türkiye’ye özgü çalışan bir
muhasebe paketiniz var ise uluslararası alanda var
olma düşüncesi pek anlamlı olmayacaktır.
034 www.bimo.org.tr
Yurtdışı projeler İçİn ürünlerİn
kutulanabİlİr (box product)
olması krİtİk. Çünkü bİr ürünün
üretİm süresİ ne kadar uzun ve
malİyetlİ İse o ürünün yurtdışında
başarılı olma olasılığı o kadar
düşük. Yurtdışındakİ müşterİlerde
bu bİlİnç daha yüksek olduğu
İçİn yazılım fİrmaları İçİn de bu
avantajlı bİr durum oluşturuyor
Ürün ve servislerin doğası gereği, uluslararası arenada kullanılmaya uygun olması işimizi kolaylaştıracaktır. Bizim de Cardtek
olarak ürün ve servislerimizde gördüğümüz şey bu idi. Sahip olduğumuz ürün ve servislere ait fonksiyon ve özelliklerinin büyük bir
kısmının VISA, MasterCard, Rupay, Diners gibi uluslarası kart kuruluşları tarafından belirlenen standartlara göre yazılması, tabiri caizse bizde “bize her yer Trabzon” duygusu oluşturdu. Dünyanın hangi
ülkesine gidersek gidelim bir kredi kartı, banka kartı, POS, ATM, Sanal POS, VISA/MasterCard gibi ortak modüller/fonksiyonlar zaten üç
aşağı beş yukarı doğal olarak bizim zaten sağladığımız fonksiyon,
özellik ve standartlara sahip idi.
Diğer bir husus, bir yazılım firmasının sadece yerelde kalması
veya kalmak istemesi, bilişim gibi bir sektörde hizmet veren kişiler ve firmalar için, hele de kullandığı yazılım dili, veritabanı, kalite
süreçleri, takip ettiği, hayran olduğu pek çok şey globalde iken üstüne üstlük, pek anlaşılır bir şey değil. Böyle bir firma olacağını pek
tasavvur edemiyorum. Biz de başından beri asıl hedefimiz yurtdışı
diye konuştuk, hayal ettik.
BM Dergi: Sizce bu motivasyon sektörde nasıl yayılabilir ve daha
fazla katma değer üretebiliriz?
Genel olarak, özellikle kartlı ödeme sistemi sektöründe, yurtdışı
projelerindeki karlılık, kur etkeni ile birlikte, yurtiçine göre 3-4 katı
daha fazla olabiliyor.
Yurtdışı projeler için ürünlerin kutulanabilir (box product) olması kritik. Çünkü bir ürünün üretim süresi ne kadar uzun ve maliyetli
ise o ürünün yurtdışında başarılı olma olasılığı o kadar düşük. Yurtdışındaki müşterilerde bu bilinç daha yüksek olduğu için yazılım
firmaları için de bu avantajlı bir durum oluşturuyor. Yurtdışında ise
kuruma özel fonksiyon ve özellikler kullanmak yaygın değil, değişiklik yönetimi de daha yönetilebilir ve kolay.
Yazılım firmaları olarak yurtiçinde en çok şikayet ettiğimiz konulardan biri aşırı CR (Change Request) Management gelmesi konusu.
Yurtdışında görece çok daha az ve yönetilebilir CR gelmekte ve bunların ek ücretlerini daha kolaylıkla alabilmektesiniz. Ancak yurtiçindeki müşterilerimizde CR yönetimi henüz istenilen seviyede değil.
Genel olarak yurtdışı ürünlerde çok kısa sürede kurulabilir, az
implemantasyon maliyetli, müşteri isterlerine göre esnek özellikler gösterebilen, kolay entegre edilebilir özellikler sunan ürünler ön
şart olarak sunulmaktadır.
BM Dergi: Özellikle üniversite eğitimini tamamlayan veya kariyerlerinin başındaki arkadaşlarımıza profesyonel hayatları ile ilgili ne tavsiyeniz olurdu?
Başarılı olmak için şunlara sahip olmanın gerekli olduğunu düşünüyorum;
Hayat boyu öğrenme ve araştırma tutkusu, doğru işlere odaklanma, bilgide derinlik ve uzmanlaşma, yüksek sorumluluk duygusu,
zararsız tutku, sabır ve sebat edebilme, samimi ve dürüst olma, özverili çalışma, empati yapabilme, bir bilene danışarak karar alma ve
iyi iletişim kurabilme.
/ KÖŞE /
Ödeme
Sİstemlerİnİn
Geleceğİnde
KART YOK
DR. MAHMUT ÖZCAN
Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı
/ Cardtek
Twitter: @DrMahmutOzcan
Email: [email protected]
Ticaretin en temel taşı olan ödeme işleminin gerçekleştirilebilmesi için kullanılan yöntemlerin ve
bunu sağlayan sistemlerin evrimini
incelediğimizde müthiş bir değişim hızı göze
çarpmaktadır. Bu değişimdeki aşamalara
baktığımızda ise eskiyi hatırlatan birtakım
yeniliklere de şahit olmaktayız. Ödeme altyapıları kartlarla (kredi/banka kartları veya
özel amaçlı kartlar) ödemeleri destekleyerek,
kartlı ödeme sistemlerinin (Payment Card Industry - PCI) teknoloji ve hacim olarak büyümesini sağlamıştır. Bankalar veya para ihraç
eden kuruluşlar, yemek kartı firmaları, uluslararası ödeme ağları (Visa, Mastercard, Amex
vb), e-cüzdan temelli para transfer ve ödeme
kuruluşları, mobil sistemler ve müşteriler
ödeme sistemi dünyasının temel aktörlerini
oluşturmaktadır.
Bankalar hem kart üreterek müşterisine kartları dağıtmakta hem de bu kartların
kullanılabilmesi için tüccarlara kartı okuyabilen ve işlem yaptırmayı sağlayan cihazları
(eft pos, yeni nesil yazarkasa pos vb) ya da
yazılımları (sanal pos ve sanal yazarkasa pos
uygulamaları) sunmaktadırlar. Aynı şekilde yemek çeki firmaları da kendi kartlarını
ve işlem kabulü için yemek pos cihazlarını
sunmaktadırlar. Sanal pos ve sanal yazarkasa pos uygulamaları ise işlemlerin internet
ortamında yapılmasına olanak sağlamaktadır. Ödeme sistemlerindeki baş döndürücü
gelişmeler ve özellikle de kartların internet
üzerinden kullanılmaya başlanması, güvenlik
sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Çözüm
için kart bilgilerini korumak amacıyla, sanal
kart uygulamaları, 3D-Security uygulamaları
ve elektronik cüzdanlar (Apple/Google Wallet, BKM Express vb) gibi birçok yenilikler
üretilmiştir. Kartlı sistemin alternatifi olmak
amacıyla çıkan ve e-ticarette yoğun olarak
kullanılmaya başlanan PayPal (Venmo, Squarecash vb) ve BiTCoin (BTC) gibi sistemler ise
bireysel e-para transferinde kullanılmayı başarmıştır. Hatta BTC aynı paranın iki defa kullanılmasını engellemeyi başarmış bir kriptoya sahip sistem olarak (kripto para üreterek)
devletler seviyesinde para transferinde bile
yer almaya başlamıştır. Bütün bunlar bitmek
tükenmek bilmeyen müşteri (alıcı, kart ya da
para sahibi) ödeme alternatifleri ya da daha
güvenli ve daha pratiğe ulaşma gayretlerinin
neticesi olarak gösterilebilir. Ticaretin, satıcı
(işyeri, ürün ya da hizmet arz eden) tarafındaki güvenliği ve pratikliğini arttırmak için de
4D-Security (veya Merchant Security) adıyla
işyeri skoru temelli fikirler ve öneriler geliştirilmiştir.
Mobil cihazların bu kadar yaygınlaştığı
ve akıllıya dönüştüğü dönemde mobil cihaz
Bankalar hem kart üreterek müşterisine kartları
dağıtmakta hem de bu kartların kullanılabilmesi için
tüccarlara kartı okuyabilen ve işlem yaptırmayı
sağlayan cihazları (eft pos, yeni nesil yazarkasa
pos vb) ya da yazılımları (sanal pos ve sanal
yazarkasa pos uygulamaları) sunmaktadırlar
036 www.bimo.org.tr
üreticileri de sektörü kendisine çekebilecek düzeyde hamleler yapmıştır. Apple
Pay ve Samsung Pay kendi pazar güçlerini kullanarak NFC (Near Field Communication) tabanlı güvenli ödemeleri kendi cihazlarından yaptırtmaktadır. Telefon/
Sim içerisinde ya da bulutta güvenli olarak saklanmış kart bilgilerini kullandırma
mekanizmasına dayanan gömülü (embeded Secure Element - eSE) ya da bulut
temelli (Host Card Emulation - HCE) bilgi
saklama alanları genel olarak ileride de
kullanılmaya devam edilecek gibi gözükmektedir.
NFC teknolojisi ile fiziksel POS veya
yazarkasa POS üzerinden işlemlerin tetiklenebilmesi ve internet üzerindeki
e-cüzdan çözümlerinin yaygınlaşmasından da yola çıkarak kartın yavaş yavaş
önde değil arkada kaldığını, hatta fiziksel
kullanımlar hariç artık tercih edilmediğini söyleyebiliriz. Kartlarla sanal ortamda
ödeme yapmak için artık karta ya da kart
numarasına ihtiyaç duyulmamaktadır.
E-cüzdanlarda güvenli olarak saklanıp
Mobil cihazların
bu kadar
yaygınlaştığı ve
akıllıya dönüştüğü
dönemde mobil
cihaz üreticileri de
sektörü kendisine
çekebilecek düzeyde
hamleler yapmıştır.
Apple Pay ve
Samsung Pay kendi
pazar güçlerini
kullanarak
NFC NEAR FIELD
COMMUNICATION)
tabanlı güvenli
ödemeleri kendi
cihazlarından
yaptırtmaktadır
ihtiyaç halinde arka tarafta ödeme gerçekleştirilmekte ve borç kartın hesabına
işlenmektedir. Dolayısıyla kart artık sadece müşterinin limit (bakiye) yönetimi ve
bankadaki bağlantısını sağlayan bir araç
haline gelmiştir.
Fiziksel ya da sanal kullanım için üretilen kart numaralarının kart kabul eden
işyeri cihazları (POS gibi) ya da uygulamalarında (sanal POS gibi) girilmemiş
olmasına rağmen arka taraftaki ödeme
ağlarında dolaşımı da kart dünyasında
bitmeyen sahtekârlıklar ve finansal riskler için temel neden olmaktadır. Kart bilgisinin ödeme ağlarında da dolaşımını
engelleyecek son hamle EMVCo’dan gelmiştir. Artık kart yerine kullanılması düşünülen Token sistemleri (Token Service
Provider - TSP) EMVCo tarafından 2014
yılı mart ayında önerilmiştir. Henüz yaygın olarak uygulamaya geçmemiş olan
Token sistemleri önümüzdeki günlerin
sıcak konusu olacak gibi gözükmektedir.
Tokenlama sayesinde artık özellikle fiziksel olarak kart kullanılmayan işlemlerde
www.bimo.org.tr
037
/ KÖŞE /
Kartlarla sanal
ortamda ödeme
yapmak için artık
karta ya da kart
numarasına ihtiyaç
duyulmamaktadır
(Card Not Present - CNP) kart yerine belirli bir süre için karta özel olarak üretilen
tokenlar ya da jetonlar kullanılarak gerçek kart numarasının ağlarda dolaşması
engellenmiş olacaktır. Fiziksel kart kullanımlı (Card Present - CP) işlemler için EMVCo henüz bir yöntem önermese de belli
kriptogramlar, özel track ve TVV (Token
Verification Value) değerleri kullanılarak
üzerinde sadece kartın maskeli (ilk 6 ve
son 4 hanesi açık) değerlerinin bulunduğu kartlar basılıp kullanılabilecek hale
gelebilir. Ödeme sistemleri veri güvenliği
standardı (PCI DSS) gereği kartların issuer sistemde de açıktan tutulamaması kuralını düşündüğümüzde artık görünürde
kart numarası diye bir kavram kalmayacak hep bilinmeyen numaralar şeklinde
TSP HSM’lerinin kriptogramlarında gizli
kalacaklardır.
Bu hızla gidildiği düşünüldüğünde,
kişisel tahminime göre, görünmeyen bir
şekilde arka sistemlerde var olan kart
numaraları da yakın bir gelecekte yerini
yokluğa bırakacaktır. Çünkü artık dünyada kart veya kart numarası referans
olmayacaktır. Kart yerine vatandaşlık numarasının kullanılacağı, 2-faktör kimlik
doğrulaması yapabilen her vatandaşın
nakit dışı ödeme yapabilmek için bankaya gidip hesap açtırmak zorunda kalmayacağı bir tür modelle karşılaşılacağını
düşünmek hayal olmayacaktır. Her ülkenin kendi vatandaşı için varlık bilgilerine göre yetkili bir merkezde (LKS, TCMB
gibi) kullanabileceği limiti ve kredibilitesi otomatik belirlenmiş olacaktır. Kart
limiti yerine tek bir limitle vatandaşlık
038 www.bimo.org.tr
limiti kullanılarak ortak limitten müşteriler (tüm vatandaşlar) harcama yapabilecektir. Bu sistemin adı jetona dönüş (ejetton) olarak adlandırılabilir. Sistemden
talep edilen jetonlar sınırlı süreliğine ve
belirli güvenlik ilkeleriyle kullanılacak ve
vatandaşın hesabından düşecektir. Hesabı yeterli olmayan vatandaşlar ise nakdi
kredilendirilebilecektir. Bankalar ve Ödeme ağlarının gelecekteki rolleriyle ilgili
farklı soruların geleceğini tahmin ediyorum. Kullanılmayan jetonların süre sonunda silindiği bu yeni Elektronik Jeton
sisteminin merak edilen detaylarını daha
sonra inceleyebileceksiniz.
2020 yılında Nakitsiz Ödeme dünyasına kavuşulacağını tahmin eden herkesle, Kartsız Ödeme dünyasında buluşmak
üzere.
Bu hızla gidildiği
düşünüldüğünde,
kişisel tahminime
göre, görünmeyen
bir şekilde arka
sistemlerde var olan
kart numaraları da
yakın bir gelecekte
yerini yokluğa
bırakacaktır. Çünkü
artık dünyada
kart veya kart
numarası referans
olmayacaktır
/ KÖŞE /
Yaratıcılık
BEGÜM AL
Bilgisayar Yüksek Mühendisi
040 www.bimo.org.tr
Yaratıcılık bir bulmaca, paradoks,
kimilerine göre ise bir gizem olarak
tanımlanmaktadır. Bilim adamları
ve sanatçılar nadiren özgün fikirlerinin ortaya nasıl çıktıklarını bilmektedirler.
Bu durumun sezgi ile farkında olmalarına
rağmen, sürecin nasıl tamamlandığını anlatamamaktadırlar. Bu nedenle birçok kişi yaratıcılığın bilimsel bir teoriye dayandırılamayacağını farz etmektedir.
Yaratıcılık, tüm inovasyon fikirleri için
başlangıç noktası olarak görülmektedir ve bir
çok organizasyon rekabet avantajı yaratmak
için inovasyona güvenmektedir. İnovasyon,
yeni teknolojiler veya ürünlerin daha başarılı
geliştirilmesi ve uygulanması için gereklidir.
Bu nedenle, tüm sektörlerdeki kuruluşların
liderleri yaratıcılık hakkında daha detaylı
bilgi edinmeye çalışmaktadır. Yaratıcılık nereden geliyor? Nasıl daha yaratıcı olabiliriz?
Yaratıcı insanları nasıl belirleyebiliriz? Tüm
bu sorular akıllıcadır, ancak yaratıcılıkla ilgili
efsaneler bizleri genellikle yanlış cevaplara
sevk eder. İnovasyon çalışmalarına öncülük
edebilmek için, yaratıcılığın temeline yönelik
daha iyi bir anlayış geliştirmemiz gerekmektedir. Yaratıcılık, belirli kişisel özelliklerle
bağdaştırılmak suretiyle ölçülebilir. Yaratıcı
insanlar; diğer kişilere göre çevresine daha
duyarlı, sürekli deneyime açık, risk almaktan
korkmayan, empati yeteneği güçlü, çalışkan
ve araştırmacı olarak tanımlanmaktadırlar.
Birçok yaratıcı kişi; yaratma sürecinin başlangıcında daha önce özümsenen ve üzerinde detaylı çalışılmış olan başka bir fikrin
bulunduğunu belirtmektedir. Yaratma süreci
yeni bir oluşumun temellerini atarken, bu
fikrin gelişimi üzerine inşa edildiği temel
prensiplerden de beslenmektedir. Yaratıcılık
kavramının anlık bir etkileşim anı değil, disiplinli bir çalışmanın ürünü olduğu kabul
edilmelidir.
Boğaziçi Üniversitesinde akademisyen
olarak çalışmalarına devam eden Prof. Dr.
Murat Gülsoy da yukarıda belirtilen örneğe
benzer olarak, Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabında; yaratıcı düşüncenin kişiyi
çevreleyen sınırlarla kuracağı diyalektik ilişki
içinde filizlendiğini söylemektedir. Yaratıcılık
çelişkiler dahilinde ilerleyen bir sürecin uzamı olarak da düşünülebilmektedir.
Yaratıcılık genellikle, iki ya da daha fazla
oldukça farklı disiplinlere hakim olan kişilerin bu yetkinliklerden birinin çerçevesinde
diğer yetkinliğini yeni bir bakış açısıyla değerlendirebilmesiyle oluşur. Sezgisel olarak
bu doğrudur. Leonardo da Vinci çok büyük bir
sanatçı, bilim adamı, mucittir ve her uzmanlık
alanı diğerinin gelişmesine destek olmuştur.
O büyük bir lateral düşünürdür. Tüm hayatınızı tek bir alana odaklanarak devam ettirmek, yaratıcılığın kapılarını aralayacak bilgi
birikimi ve zihinsel çevikliğe ulaşmakta engel teşkil edecektir.
Yazar Hakkında
Bilgisayar Yüksek Mühendisi
Begüm Al 2008 yılından bu yana
bilişim sektöründe çalışmaktadır.
Altı buçuk yıldır kariyerini Bankacılık
Bilgi Teknolojileri departmanlarında
sürdürmektedir. Marmara Üniversitesi
Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsünde
Bankacılık Doktora Programında
ve Anadolu Üniversitesi Felsefe
Bölümünde eğitimine devam etmektedir.
Çalışmaları, İş Analizi ve Bankacılık
Sektöründe İnovasyon üzerinedir.
Yaratıcı Süreç
Yaratıcı süreç; bilinçaltı bileşenlerinin bilinçli farkındalık seviyesine getirilmesi olarak tanımlanabilir. Burada
bilinçaltı bileşenlerin yaratıcılığın özünü
oluşturmadığı, ancak yaratma sürecinde
etkin olduğunun altı çizilmelidir. Yaratıcı
süreç, normal kişilerin kendilerini gerçekleştirme edimlerinin bir dışavurumu olarak keşfedilmelidir. Yaratıcılık, sanatçının
olduğu kadar bilim adamının, estetin olduğu kadar düşünürün emeğinde görülmelidir. Yaratıcılık, Webster’in yerinde belirtişiyle, “yapma, varlığı ortaya çıkarma”
sürecidir (Rollo:1975-64).
İnovasyon
Latincede, ‘yeni ve değişik bir şeyler yapmak’ anlamını taşıyan ‘innovatus’
kelimesinin kökünden gelen ‘inovasyon’
kelimesi, Türk Dil Kurumu sözlüğünde
‘yenileşim’ olarak adlandırılmaktadır.
Gerek daimi anlamda yenilenen bir süreci, gerekse de sonucu kapsamakta olan
inovasyon kavramı bir buluş değildir.
İnovasyon kavramı, öncesinde denenmemiş bir oluşumu, maddi anlamda karlılık
getirecek şekilde topluma sunabileceği
gibi, var olan yapılara yeni özellikler de
ekleyebilir.
Oslo Klavuzunda bulunan inovasyon
tanımı aşağıdaki gibidir:
“Yenilik, işletme içi uygulamalarda, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş bir ürün (mal veya hizmet) veya süreç,
yeni bir pazarlama yöntemi ya da yeni bir
organizasyonel yöntemin gerçekleştirilmesidir (2005, Oslo Klavuzu: 5).
Yaratıcılık ile inovasyon arasında özgün bir ilişki mevcuttur. Harvard Business School profesörü Theresa Amabile
da, bireylerin ve grupların yaratıcılığının;
inovasyonun başlangıç noktası olduğuna
inanmaktadır ve yaratıcılığın inovasyon
için gerekli fakat yeterli bir şart olmadığını belirtmektedir. Amabile, yaratıcılığı yeniliğin kaynağı olarak görmektedir,
fakat tanımlanamaz olduğuna da inanmamaktadır. Bunun yerine, “yaratıcılığın
bileşen modeli” olarak adlandırılan bir
modeli desteklemektedir.
Bu model, yaratıcılık üzerinde uzun
süreli araştırmalarına istinaden, yaratıcılık süreci ve çeşitli nüfuzlarını açıklama
doğrultusunda tasarlanmıştır. Amabile’nin düşüncesi, yaratıcılığın dört ayrı
bileşenden (çalışma alanıyla alakalı beceriler, yaratıcılıkla alakalı süreçler, iş
motivasyonu ve sosyal ortam) etkilendiği
üzerinedir. Bu dört faktör yaratıcı fikrin
ortaya çıkıp çıkmayacağını belirtmektedir. Onların örtüştükleri nokta asıl yaratıcı çalışmaların meydana geldiği noktadır.
Bu faktörlerin mevcudiyet derecesi, bireyin yaşayacağı yaratıcılık seviyesini de
etkilemektedir. Başka bir deyişle, önemli
yaratıcılık becerilerine sahip ve uzmanlık
seviyesinde doğal olarak(kendiliğinden)
motive olmuş kişinin yaratıcılığı destek-
www.bimo.org.tr
041
/ KÖŞE /
Bir çok yaratıcı kişi;
yaratma sürecinin
başlangıcında daha
önce özümsenen ve
üzerinde detaylı
çalışılmış olan başka
bir fikrin bulunduğunu
belirtmektedir
leyen ortamda işlediğinde yaratıcılık en
kuvvetli haline varacaktır. İnovasyon, bu
faktörler sıralandığında ve sonuç olarak
oraya çıkan yaratıcılığın uygulanmasıyla
meydana gelmektedir.
Tüm bu belirtilen özelliklerin yanı
sıra örgüt kültürü de kişinin yaratıcılık
düzeyinin açığa çıkabilmesine uygun seviyede olmalıdır. Bizler genellikle bireylerin yaratıcı olduğunu düşünürüz, ama
yaratıcılık ancak o bireylerin çevreleri ve
toplumla örtüşmeleri durumunda yaratıcılık olur. Yukarıda belirtilen dört temel
bileşenden biri olan iş motivasyonu çoğunlukla örgüt yapılanmasında inovasyonun konumlandırılma şekline göre biçimlenmektedir.
İnovasyon stratejisi bulunan bir şirkette; çalışanlar kar getirisi olduklarını
düşündükleri fikirlerini açıklamakta çekimser yaklaşmazlar, hatta bu yenilikçi
düşüncelerin iletilebileceği platformlar
mevcuttur. Bu fikirler değerlendirilerek
uygulamaya alınıp alınamayacağı inovasyon departmanlarınca tespit edilir ve
uygun bulunması durumunda projenin
başlatılabilmesi için gerekli kaynak ve
maliyet planlamaları yapılır. Tüm bunlar,
kurum stratejisi ile gelişen/cesaret bulan
çalışan yaratıcılığı ile oluşmaktadır.
İnovasyon stratejisi bulunmayan şirketlerde ise; çalışanlar kendi aralarında
beyin fırtınaları düzenleyerek inovatif fikirlerin açığa çıkmasını sağlayabilir. Farklı
disiplinlerde uzmanlaşmış kişileri bir araya getirerek bir tartışma ortamı sağlamak,
üzerinde konuşulan fikrin özümsenmesi
için bir kuluçka dönemi sonrası tekrarlayan toplantılar yapmak, inovatif sürecin
042 www.bimo.org.tr
oluşması için zemin sağlayacaktır.
Free-lancer olarak bireysel çalışan kişiler ise; kendi ilgi alanlarını genişleterek
yaratıcılık seviyelerini bir üst noktaya taşıyabilirler. Yeni uğraşlar edinmek, farklı
disiplenlerde uzmanlaşmak, yeni bir dil
öğrenmek dahi beynimizde yeni alanlar
oluşturacaktır. Bu yeni oluşan nöral ağlar
da düşüncelerimizin pencerelerini genişleterek bizlere yeni bakış açıları sunacaktır,
çünkü yaratıcılık ve inovasyon ilham perileri aracılığıyla değil; ancak daha çok çalışıp
üretmekle ortaya çıkan bileşenlerdir.
Yaratıcılık genellikle, iki
ya da daha fazla, oldukça
farklı disiplinlere
hakim olan kişilerin
bu yetkinliklerden
birinin çerçevesinde
diğer yetkinliğini yeni bir bakış açısıyla
değerlendirebilmesiyle
oluşur
Notlar
n The Myths of Creativity: The Truth About How Innovative Companies and People
Generate Great Ideas by David Burkus Published by Jossey-Bass, 2013
n Unleashing Creativity and Innovation: Nine Lessons from Nature for Enterprise Growth
and Career Success by Madan Birla Published by John Wiley & Sons, 2013
n Yaratıcılık ve İnovasyon-Medici Etkisi Yaratmak
n Yaratma Cesareti – Rollo May
n Componential Theory of Creativity- Teresa M. Amabile
ÜYE KİMLİK KARTI FOTOĞRAFINIZI
ODA SİSTEMİNE YÜKLEYİP BİLGİLERİNİZİN
DOĞRULUĞUNU KONTROL ETTİNİZ Mİ?
/ KÖŞE /
3D Printer
3 Boyutlu Yazıcı
Üretim teknolojisine devrim yaratacak nitelikte değişiklikler ve
yenilikler getiren üç boyutlu yazıcılar insanoğlunun hayal gücünü
zorlamaktadır. Yaratıcı fikirler ve tasarımlar
gerçek modellere, son ürünlere, parçalara ve
prototiplere hızlı bir şekilde dönüştürülebilmektedir. Kullanılmaya başlandığı ilk günden
itibaren her türlü ürünlerde kullanılabilen bu
yeni nesil teknoloji sadece tasarımcılara ve
mühendislere değil, isteyen herkese keşfetme
ve yenilik yapma fırsatı sunmaktadır.
Üç boyutlu yazıcılar dişçilik, mimarlık,
havacılık, ayakkabı sanayi, mücevher, robot
teknolojileri, heykel, aksesuar, müzik aletleri,
inşaat mühendisliği, uçak-otomotiv sanayi,
tıp sektörü, kimyasal alan gibi birçok sektörde
üretim teknolojisinde devrim yaratacak ve hiç
şüphesiz geleceği inanılmaz biçimde değiştirecektir.
3 Boyutlu Yazıcı Tanımı:
3 Boyutlu Yazıcı bilgisayar üzerinde tasarlanmış veya 3 boyutlu olarak taranmış modelleri, bir çok farklı hammadde / malzeme
kullanarak çok hızlı ve ekstra bir kalıp ya da
fikstüre ihtiyaç duymadan gerçek nesnelere
dönüştüren bir teknolojidir.
Başka bir ifadeyle, 3 Boyutlu yazıcı dijital
bir tasarımı ‘katılımlı süreç’ yani art arda gelen madde-katmanlar şeklinde döşeyip birbiri
peşi sıra ekleyerek/yığarak meydana getirir.
3 Boyutlu yazıcıların ‘hassasiyet’i 3 boyutlu nesnenin ne kadar ince katmanlara ayrılmasıyla ölçülür.
RAMAZAN SICAKYÜZ
044 www.bimo.org.tr
Tarihçesi
3 Boyutlu yazıcı teknolojisi aslında yeni
bir teknoloji değildir. 3 Boyutlu yazıcı teknolojisi 1980’li yılların ortalarında geliştirilmiştir. 1990’lı yıllarda durgunluğa giren yolculuğu 2000’li yılların başında RepRap projesi ile
yeniden hızlanmıştır. 2012-2013 yıllarında
geliştirilen sürekli üretim yöntemiyle, üretim
süresi artık ticari olarak yaygınlaşmasını sağlayacak konuma gelmiştir.
Kronolojik olarak 3 Boyutlu yazıcının tarihçesi aşağıdaki gibidir:
1984; İlk 3 Boyutlu yazıcı, stereolithography(SLA) teknolojisi kullanılarak Charles Hull
tarafından geliştirildi.
1986; 3 Boyutlu yazıcılar üzerine 3D Systems adında ilk şirket kuruldu.
1988;-3D Systems tarafından üretilen,
SLA-250 adında ilk yazıcı tanıtıldı. -Selective
Laser Sintering (SLS) ve Fused Deposition Modelling (FDM) teknolojileri bulundu.
1989; FDM teknolojisinin bulucusu Scott
Crump tarafından, Stratasys isimli 3 Boyutlu
yazıcı şirketi kuruldu.
1993; Massachusetts Institute of Technology(MIT), 2 boyutlu yazıcılarda ki Injet teknolojisini kullanarak yeni bir teknoloji geliştirdi ve bu teknolojiye 3 Dimensional Printing
(3DP) adı verildi. Bu teknoloji sayesinde renkli
baskılar yapılabildi.
1995; Z Corporation şirketi, MIT’ye lisans
ücretini ödeyerek 3DP teknolojisini kullandı
ve 3D yazıcı satışına başladı.
1996; Stratasys Genisys 3D Systems Actua2100 Z Corporation Z402 2005; Z Corporation’un tasarladığı Spectrum Z510, yüksek
çözünürlüğe sahip ilk yazıcı tasarlandı. Ayrıca
bu yazıcı renkli baskı özelliğine de sahipti.
2007; Reprap ismi ile, açık kaynak kodlu
3 Boyutlu yazıcılar çıktı. Bunun sayesinde 3
Boyutlu yazıcılara ulaşma ve onları geliştirme
imkanı arttı.
2008; Object Geometries şirketi, Connex500’u geliştirdi ve bu ürün ile aynı anda
farklı malzemeler kullanılarak 3 boyutlu ürün
oluşturulabilmesi sağlandı. (Bu şirket 2012 yılında Stratasys ile birleşti.)
2009 ; Bu yıl itibariyle Makerbot ve 3D Systems’in geliştirdiği Cubify gibi modeller ile ev
tipi 3 Boyutlu yazıcılarda artış oldu ve devamında özellikle Kickstarter.com üzerinden desteklenen ve geliştirilen bir çok yeni marka oluştu.
Şekil 1:
3 Boyutlu
yazıcının tarihçesi
3 Boyutlu yazıcının tarihçesine online olarak
www.dipity.com/ sitesinden erişilebilir. (Şekil 1)
3 Boyutlu Yazıcı Tipleri:
3 Boyutlu yazıcıların dijital olarak tasarlanmış modeli üretirken kullandığı teknolojiler/
yöntemler göz önüne alınarak farklı gruplar
oluşmuştur. Bu yöntemler:
1. Eritme
2. UV Işıkla Polimerleştirme
3. Toz yatağı kullanma
Fakat günümüzde yapılan yeni gelişmeler
ışığında 3 Boyutlu yazıcılar üretim hızını etkileyen üretim yöntemleri baz alınarak iki farklı kategoriye ayrılır:
1. İki boyutta üç boyutlu nesne oluşturma
2. Üç boyutta üç boyutlu nesne oluşturma.
Şekil 2:
Terminatör -2
Filminden
bir sahne
(T1000)
1. İki boyutta üç boyutlu nesne oluşturma:
Geleneksel yöntemler ve sanayide yaygın
olarak kullanılan CNC tabanlı makinalardan ilham alınarak geliştirilen bu yöntemle oluşturulacak olan nesne katmanlara ayrılır ve her bir
katman XY ekseni üzerinde her nokta tek tek tamamlanarak diğer katmana geçilir (Z katmanında ilerlenir). Bu nedenle nesnenin hem eni (X)
hem derinliği (Y ekseni) hem de boyu (Z ekseni)
işlemin tamamlanma süresini belirler. Örneğin
5cm lik SLA ile 11.5 saat, SLS ile 3.5 saat, Polyjet ile 3 saat, Dijital UV Işık ile İşleme 1.5-3 saat
sürmektedir.
2. Üç boyutta üç boyutlu nesne oluşturma:
Geleneksel yöntemin yavaş olması nedeniyle yapılmış hızlandırma çalışmaları sonucunda
ortaya çıkmıştır. Bu yöntem ile katmanlarda tüm
noktalar aynı anda işleme tabi tutulmaktadır. Bu
konuyu zihninizde canlandırmak için en güzel
örnek Terminatör-2 filminde T1000 modelinin
kendisini tekrar oluşturma sahneleri üç boyutta
üç boyutlu nesne oluşturmaya ilham olmuştur.
(Şekil 1)
Bu teknolojiler üretim süresini inanılmaz
derecede azaltmıştır. 5cm 3-11-24 saatte değil
sadece 5-6 dk içerisinde üretilmektedir.
Günümüze kadar geliştirilmiş 3 boyutlu yazıcılar arasında genel kullanımda olanlarının
geliştirildikleri teknoloji ve kullandıkları materyallere göre bir tablo haline getirdik:
www.bimo.org.tr
045
/ KÖŞE /
Tip TenknolojiMateryaller
1- Işıkla
Polimerleştirme
(Light
polymerized)
Stereolithography (SLA)
Dijital UV Işık ile İşleme (
• Fotopolimer
Digital Light Processing – DLP)
Eriyik Yığma Modelleme
(Fused Deposition
Modeling - FDM)
•
•
•
•
•
•
•
Termoplastik,
Ötektik metaller,
Yenilebilir malzemeler,
Kauçuklar,
Kil Modelleme,
Plastisin,
Metal kil
Doğrudan Mürekkep
ile Yazma ( Direct Ink
Writing - DIW)
•
•
•
•
•
Seramik malzemeler,
Metal alaşım,
Sermet,
Metal matriks kompozit,
Seramik matris kompozit
2- Eritme
(Extrusion)
3- Powder Bed /
Toz Yatağı
• Fotopolimer
Powder bed and inkjet head
3D printing (3DP)
• Neredeyse herhangi bir
metal alaşım,
• Toz polimerler, Alçı
Elektron Demeti ile Eritme
(Electron-beam melting -EBM)
• Neredeyse herhangi bir
metal alaşım
(Titanyum dahil),
Lazer ile Eritme (Selective
laser melting - SLM)
• Titanyum alaşımları,
• Kobalt Krom alaşımları,
• Paslanmaz Çelik,
Alüminyum
Isı ile Sinterleme (Selective
heat sintering - SHS)
• Termoplastik toz
Lazer ile Sinterleme (Selective
laser sintering - SLS)
• Termoplastik,
• Metal tozları,
• Seramik tozlar
Doğruran Metal Lazeri ile
Sinterleme (Direct metal laser
sintering - DMLS)
• Neredeyse herhangi
bir metal alaşım
1)Işıkla Polimerleştirme (Light polymerized):
Işıkla polimerleştirme teknolojisi UV ışık altında katılaşan/polimerleşen Fotopolimer (photopolymer) malzemeleri kullanan 3 Boyutlu yazıcılar bu gruba girmektedir.
Stereolithography(SLA):
1984 yılında ilk 3 Boyutlu yazıcı teknolojisi kullanılarak Charles Hull tarafından geliştirildi. Hızlı, yüksek çözünürlükte fonksiyonel parçaların bir kerede üretilebilmesi
için geliştirilmiştir. 1980 li yıllardan yakın zamana kadar
kısıtlı üretim alanı ve malzeme seçeneğine sahip olması,
renk seçeneği olmadığı için gelişimi yavaş olmuştur.
İki boyutta üç boyutlu nesne oluşturma yöntemini kullanan Stereolithography (stereolitografi) SLA 3 Boyutlu yazıcı teknolojisi 3 boyutlu objeleri lazer yardımıyla fotopolimer malzemelerden üretilmesinisağlar. SLA işlemlerinde
lazer fotopolimer reçinenin içinden geçerek ilk katmanı
tabla üzerine oluşmasını sağlar. Günümüzde hassasiyeti
üreticisine göre her katman için kalınlık 0.05mm ile 0.150
mm arasında değişmektedir. Hassasiyet/ detay oranı arttıkça üretim süresi 11 - 24 saate kadar çıkabilmektedir.
046 www.bimo.org.tr
Dijital UV Işık ile İşleme( Digital Light Processing – DLP):
Digital Light Processing, Texas Instument firmasının geliştirdiği bir teknolojidir. Bu sistemde
lamba ışığı, üzerinde kırmızı, yeşil ve mavi renk
bulunan dönen bir çark içinden geçerek DMD
(Digital Micromirror Device - Dijiltal mikroayna
cihazı) chip’te oluşan renkli görüntü sinyalini
objektiften perdeye yansıtır. Projeksiyon cihazlarında kullanılan bu teknoloji ışık kaynağı UV LED
ile değiştirilip SLA yöntemine adapte edilmiştir.
Bu sayede SLA yöntemine nazarla bir katmanın
bir seferde ve bir kaç saniyede oluşturulması
sağlanmıştır.
Aşağıda bu yöntemin uygulanışını gösteren
bir diyagram bulunmaktadır:
DLP projeksiyon cihazı bazı üreticilerde şemada görüldüğü gibi 3 boyutlu yazıcının altına
bazı üreticilerde ise yukarısına yerleştirilmektedir. Dijital UV Işık ile İşleme iki boyutta üç boyutlu nesne üretmeye çalışan yazıcılarda 5cm
yüksekliğindeki bir nesne 1-3 saat arasında oluşturulmaktadır.
Fakat yeni benimsenen metodolojiyi kullanan Dijital UV Işık ile İşleme ile yazıcı üreten
üreticiler 5cm lik bir nesneyi 4-6 dk.da üretebilmektedir. Yakın zamanda ev-ofis-fabrikalarda
yaygın olarak kullanılması beklenmektedir.
Polyjet:
Ink-Jet teknolojisine benzer bir teknolojidir, UV ışınları kullanılmaktadır. Yüksek kalite
ve hızda ürün sunmasının yanında, bir de aynı
anda farklı malzameleri kullanabilme özelliğine de sahiptir. Hassasiyeti 0.016 mm. – 0.1 mm.
(16-micron – 100micron) arasında ayarlanabilmektedir. 5 cm. yüksekliğindeki bir nesnenin
üretimi yaklaşık 3 saat sürmektedir.
PolyJet Teknolojisi mürekkep püskürtmeli
baskı ve Streolitografi 3 boyutlu baskı tekniklerini birleştiren bir teknolojidir. Model, tabla üzerine katman katman fotopolimer reçine püskürtülerek ve UV ışığı ile kürlenerek oluşturulur. Özel
kimyasal içeriklere sahip PolyJet malzemeleri
UV ışığı ile çok kısa bir sürede sertleştirildiğinden modellerin hızlı bir şekilde üretimine imkan
sağlamaktadır. PolyJet Teknolojisi ile bir parça
üzerinde iki farklı malzeme kullanarak üretim
yapılabilmektedir. Böylece modelinizin istediğiniz kısımlarını rijit ve sert, istediğiniz kısımlarını
ise yumuşak üretebilirsiniz.
2) Eritme (Extrusion) / Eriyik Yığma Modelleme (Fused Deposition Modeling - FDM):
ABS, PLA, Polycarbonate and Elastomers malzemelerinin yüksek ısıda eritilip katman katman
eklenerek üretildiği bir methodtur. Çıkan üründe,
mekanik olarak kuvvetli bir yapı oluşur.
Sıcaklık kontrollü bir nozzle vasıtası ile termoplastik malzeme (Filament) eritilerek katman
katman üretim tablasına serilir. Bu teknolojinin
çalışma mantığı yaygın olarak bilenen ve KOBİlerde kullanılan CNC makinelerinin çalışma
mantığıyla çok benzerdir.
Dünyada en yaygın şekilde kullanılan Katmanlı Üretim Teknolojisi olarak bilinen FDM
Teknolojisi, dünyadaki 3B yazıcıların yaklaşık
70%’inin bu teknolojiyi kullanmaktadır. Bu kadar
yaygın olmasına karşın 5 cm yüksekliğindeki bir
nesneyi 3-6 saat arasında üretebilmektedir. Bu
nedenle bu teknoljinin üretim hızı onun ticari
olarak yaygınlaşmasını önlemektedir.
3) Powder Bed / Toz Yatağı
Selective Laser Printing(SLS):
Bu sistem, ışığa duyarlı tozun, CO2 lazer ile
katman katman sinterlenmesi ile çalışır. Mukavemeti yüksek parçalar üretir ama yüzey kalitesi
düşüktür. 5cm.lik bir nesnenin üretimi bu yöntemle 3.5 saat sürmektedir.
Yazar Hakkında
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden
2003 yılında mezun oldu. 2003 - 2007 yılları arasında Cybersoft,
Havelsan, Fintek ve HSBC’de Yazılım Uzmanı olarak görev yaptı. 20072012 yılları arasında MRD - AGMLab firmalarında Proje Yöneticiliği
ve Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 2012-2013 yılları
arasında RDC Partner firmasında CTO olarak görev aldı ve 2013
yılında Tubitak’a transfer oldu. Tek-Şifre projesi 2011 yılında OracleArakatman Yazılım Birleştirme İnovasyon Ödülünü kazandı. Türkiyede
ilke BuluttDepo (Bulut Depolama Sitemi), Bulut Bilişim ve Büyük Veri
Araştırma Laboratuvarı projesini yönetti. Şuan 2011 yılında kurduğu
Dokuz Kimya ArGe firmasında iş yaşamına devam etmektedir. Son
gerçekleştirdiği projesi 3DKITT isminde UV DLP 3D Printer projesidir.
3 Dimensional Printing(3DP):
Tozdan malzemenin ink-jet teknolojisi kullanılarak üst üste yapıştırılmasıyla hızlı ve ucuz
parçalar üretilebilen bir sistemdir. Doğruluğu,
sertliği, yüzey kalitesi düşüktür. Parçalar hızlıca
ve ucuza üretilebilir.
Gartner Teknoloji İlerleme Döngüsü – 2013
raporuna göre 5-10 yıl içerisinde döngünün zirvesinde olacağını belirtmektedir. 3 Boyutlu yazıcı teknolojisi kullanılan malzeme ve üretim hızı
artırıldığında her evde ofiste atölye başköşede
yerini alacaktır.
Bir sonraki yazımızda 3 Boyutlu yazıcıların
çalışma mantığından ve kullanılabilecek lisanslı
ve açık kaynak kodlu yazılımlardan bahsedeceğiz.
www.bimo.org.tr
047
/ KÖŞE /
Pazarlama ve
Teknolojİ Bİrlİkte
Dönüşmeye Başladı
Dr. Mustafa
Özgür Güngör
[email protected]
048 www.bimo.org.tr
Her gün kullandığımız araçların
yapısındaki değişiklikler ve çeşitlenme biçimleri, hepimizin farkında olduğu gibi, dikkat çekicidir.
Tüketicilerin önlerine sunulan ürün ve servis
alternatiflerinin hazırlıkları ve sunumları, bunun gelişen teknolojiler ile bezenmiş hali,
kolaylaşan satınalma ve ödeme yöntemleri
tüketici davranışlarına etki ediyor. Son 10
yıldan beri gerçekleşmekte olan “tüketicinin güçlenmesi” ve müşterinin “yüksek sesle”
iletişim becerisinin artışı zaten bu gelişimin
habercisiydi.
Günümüzde teknolojideki değişim faktörlerini incelediğimizde (Davenport ve Patil,
2012) en belirgin olanın “müşteri merkezli”
bakış ve buna bağlı süreçlerin tasarımıdır
(Prahalad ve Ramaswamy, 2000; Vargo, 2008).
Bu perspektifte kendini konumlamakta olan
firmaların hem sektörel çeşitlilik olarak hem
de nicelik olarak sayılarının arttığı ve momentumu olan bu eğilimin bir süre daha
artarak sürebileceği gözlemlenmektedir
(Kaplan ve Haenlein, 2010; Mukerjee, 2013).
Dolayısı ile bu hareketin temel sebeplerinin
ve gelecekteki yön vericilerinin anlaşılması,
tanımlanması ve yorumlanması gereklidir.
Öteden beri sosyal yaşamın teknolojideki
gelişmelerden olumsuz etkilenebileceğine
dair izlenimler sunulmaktaydı (Chen, 2013).
Ama bunların karşısında değişimi ve insan
ile etkileşimlerinin çoğalmasını destekleyecek yetenekli teknolojik araçların cevap olarak çıktığını gördük. Tüketicilerin bu araçları
benimseyerek günlük hayatlarını kolaylaştırmak, zaman kazanmak, tekno-fonksiyonel
olarak daha çok etkinliğe kavuşmak istemeleri normaldir. Akabinde, sahip olmak ile
başlayan hedonik tercihlerinin de artmasını
sağlamak için kullanabilecekleri çeşitli özellikler, basit kullanım ve uygulamaların sunduğu zenginlikler oluşmaktadır.
Öte yandan, sosyal-yerel-mobil (“social-location-mobile”, SoLoMo) gerçeklik daha
hızlı bir biçimde tüketicinin gündelik hayatındaki etkileşimini arttırdı. Yeni uygulamaların da katalizörlüğünde SoLoMo, perakendeciler, pazarlama pratiğindeki profesyoneller
ve medya uzmanları için de mevcut bakış
açılarını gözden geçirme sorumluluğu getirmektedir.
Buradaki temel tetikleyici unsur, akıllı telefonların artan kullanımı, bunu destekleyen
bağlantı hızları ve kapasitelerindeki gelişim
dışında tüketicinin dışavurumcu bir paylaşım
merakının da olmasıdır (Dennhardt, 2013).
Tüketicinin gücünün arttığı yeni medyaya
dayalı pazarlama çağında (Kaplan ve Haenlein, 2010), bunun biraz da ötesinde bir dışavurumculuk ve paylaşmacı kültürün geliştiğini
gözlemlemekteyiz. Dengeleyici ve kurumsal
iletişimin sürekliliğini esas alan uygulamalar,
tüketici diyaloglarını dinleyen ve karşı politikaları otomatik olarak uygulayan zeki yazılımlar da bu gelişmelere reaksiyon olarak
oluşmaya başladı.
Yazar Hakkında
Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans,
Yeditepe Üniversitesi İİBF, İşletme
Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora
çalışmalarını tamamladı. Bilgi teknolojileri
ve telekomünükasyon sektöründe 24
yıldan fazla bir süredir yenilikçi projelerin
keşfi, kurgulanması ve yönetiminde görev
almaktadır. Müşterinin tavsiyelerine
dayalı yenilikçilik konularında kitaplar
ve akademik makaleler yayımlamaktadır.
İlgi alanları arasında Akıllı Uygulamalar,
E­Ticaret ve Tedarik Zincirleri Yönetimi,
Yönetim Bilişim Sistemleri, Araştırma
ve Geliştirme Politikaları, Pazarlamada
Teknoloji Kullanımı bulunan Dr.Güngör, evli
ve iki çocuk babasıdır.
SoLoMo kavramının gelişiminde haklı
bir sebebi olan hiperyerel (“Hyperlocal”)
hareketin, blog yazımları ile tetiklenen ve
aslında hiç de bu şekilde planlanmadan
başlayan gelişimidir. Takip eden dönemde, belli bir bölge için geçerli olan olayların anlık olarak dünya ile paylaşmaya
başlanması; alışveriş merkezleri, şehrin
aktif bölgeleri, tüketicilerin çok oldukları yerlerde bölgesel bir iletişim dinamiği
yaratması sonucunda yerel bilgilerin dağılımı oluşmaktadır. Bunun doğal sonuçlarından biri tüketicinin ona yönlendirilmiş bir pazarlama iletişimi mesajını daha
kolay ve direk olarak alması ve dolayısı
ile tüketimin daha hedef merkezli yönlendirilmesi olmaktadır. Bir diğer sonucu
da şehrin içindeki hareketliliğin hiperyerel mesajlar sayesinde daha konsantre ve
bunun takipçisi olan kitlenin büyüklüğü
oranında yönlendirici olmasıdır.
Bu noktada artık daha da çok önem
kazanan “beğen”, “paylaş”, “tavsiye et” gibi
iletişim kavramları, elektronik forumlardaki yorumların yol açtığı kararsızlıklar,
sosyal mecralardaki fikir önderlerinin
etrafında oluşan kalabalıkların etkileşimi
ile sosyal medya güçlenmektedir.
“Şimdi” bitti, “Yarın” çok yakın
Önümüzde bu yoldaki hızı arttıracak
iki önemli gelişme daha var: Makineden
Makineye iletişim (“Machine to Machine”,
M2M) – genişletilmiş kavramsal adıyla
“şeylerin interneti” (“Internet of things”,
IoT) - ve uzun dönem evrim (“long-term
evolution”, LTE) olarak çevirebileceğimiz
(popüler adıyla 4.5G ve 5G gibi) hızlanan
veri iletişimi için altyapı teknolojileri.
Bunlardan birincisi hiperyerel veri oluşumunda sadece insanların değil otonom
makinelerin ya da kişisel cihazların çok
daha etkin rol almasını, ikincisi de bu
verilerin içeriğinin çoğalarak kapsamının
genişlemesi ve daha hızlı paylaşımlası
için altyapıyı oluşturacaktır. Bu iki gelişme de çok yeni değildir. Ancak günümüzde halen gelişim ve doğrulama süreci
içinde olup önümüzdeki yıllarda daha da
yaygınlaşabilecek olgunluğa ulaşacaklardır. M2M’in, son on yıldır güvenlik, otomotiv, sağlık alanlarında hızla örneklerinin
çoğaldığı aşikardır. Bu bağlamda üze-
rinde akıllı sensörler geliştirilen, ancak
endüstri dışında uygulama alanı henüz
başında olan bir altyapı teknolojisi olsa
da özellikle son dönemde akıllı şehirlerin
tasarlandığı birçok araştırmada gelecekteki rolü şekillenmiştir. LTE ile başlayan
yönelim ise, günümüzdeki mobil iletişim
hızını en az yüz kat arttıracak bir teknolojidir ki, pilot uygulamalarına dünyanın
çeşitli bölgelerinde başlanmıştır. Önemli kazançlarından biri, iletişimin yüksek
hızla hareket halindeyken bile çok daha
büyük kapasitelerin kullanımına imkan
vermesidir. Örnek olarak 70 km hızla giden bir araçta bile kesintisiz şekliyle bir
filmi seyredebilmeyi hayal edebilirsiniz.
Ya da binlerce insanın aynı anda iletişim
kurmak ve kaydettikleri kısa videoları
yüklemek için zorlanmayacağı konserler
www.bimo.org.tr
049
/ KÖŞE /
ve buna benzer boyutta paylaşımların yapılabileceği bir kolaylığı. Bu durumda birçok tüketici sadece anlık paylaşımda bile
çok daha fazla veriyi, değişik formatlarda
paylaşabilecektir.
Bu ilerlemelerin mobil hareketliliği,
veri paylaşımını, bunların video ve ses
içeriğinin kalitesini, paylaşım hızını ve
niteliğini arttırdıkça şehirlerin tüketicilerle ilişkilerinin değişime uğraması,
perakendecilerin, alışveriş merkezlerinin,
eğlence sektörünün, finansal hizmetlerin
ve güvenlik sektörünün öncelikli olarak
etkilendiği gözlemlenecektir. Dolayısı
ile tüketicinin hayatı da bu değişimlere
uyum gösterecek ve hatta bunların değişim biçimlerini belirleyecektir.
Daha yakından bakarsak, anlık kupon
kullanımı ve bunun belli bir grup tüketiciye, belli bir bölgeye ya da farklı segmentlere ve farklı indirimlerle dağıtımı
ve bunların birden fazla perakendecide
eş zamanlı ve güvenli şekilde tüketilebilmesi elimizdeki teknolojilerle artık
kolaylıkla mümkündür. Burada marka ve
perakendeci yatkınlığı, aktif müşteri ilişkileri yönetimi, alışveriş geçmişi, perakendecilerin servisleri arasındaki benzerlik veya farklılıkların bölgesel dağılımı,
bir sonraki benzer ürünün uzaklığı gibi
konularda anlık veri aktarımı yoluyla hem
tüketicinin hem de işletmenin karar verme süreçlerinde değişimleri göreceğiz.
Bir promosyonu günlük değil, dakikalık
olarak sağlarken, bunun aynı caddedeki
bir başka perakendeci ile ortak ve birbirine bağlı uygulanmasında bilgi teknolojileri kullanımı etkinlikle sağlanabilecektir.
Sonuçta, tüketiciler için de içinde yaşa-
050 www.bimo.org.tr
dıkları şehir için de yaşam farklılaşmaktadır, daha ziyade kolaylaşmaktadır.
En önemli teknolojik gelişmelerden
birini de mobil ödemeler konusunda gözlemlemekteyiz. Alternatiflerin artmaya
başladığı e-ticaret çözümlerinin yanısıra,
şehrin içindeki ulaşım ağlarında kolay bilet uygulamaları, kapıdan geçiş kontrolleri
ve sadakat programları ile de bütünleşik
mobil cüzdanlar oluşmaktadır. Böylece,
akıllı telefonlar artık sadece iletişim aracı
değil kapsamlı şekilde elektronik cüzdan
fonksiyonlarının üstlenerek, pazarlamanın önemli bir teknolojisi olan müşteri
ilişkileri yönetimini yeniden tanımlamaya
başlamaktadır. Zira, artık plastik kartlarla
yapılan sadakat programlarına gerek kalmayacak; tüketici normalde cüzdanına
sığmayacak kadar çok sayıda plastik kart
yerine basit bir uygulama içinde yüzlerce
sadakat programını barındıran mobil cüzdan ile dolaşabilecektir. Bu konu, bankacılık ve finans sektörü için de, telekomünükasyon sektörü için de birçok inovasyonu
içerecek bir dönüşümü gerektirdiği gibi,
tüketici ile daha yakın olmak için de fırsatlar sunmaktadır.
Hem müşteri ile iletişimin arttığı araçlar ve uygulamalarla, hem de işletmelerin
mikro-segmentasyona dayalı pazarlama
etkinliğine kavuşmalarının sonucunda
tüketici için daha uygun yapılandırılmış, zaman kazandıran, etkili bir iletişim
içinde sürdürülebilir promosyonlar için
enformasyon altyapısını ve bıkkınlık yaratmayacak şekilde kalibre edilmiş olarak
direk mesajlaşmayı SoLoMo kavramı çerçevesinde daha fazlasıyla gözlemleyeceğiz. Geçmişte bir problem olarak büyüyen
ve günümüzde halen emareleri bulunan
toplu kısa mesajlar, geniş segmentlere
hitap etmek zorunda olan kampanyalar,
hedeflemekte başarısız mobil pazarlama
yöntemleri hızla dönüşmektedir. Akıllı
telefonların ve tablet bilgisayarların tüketicinin hayatına getirdiği gerçek zamanlı
mobilite, akıllı gözlükler, akıllı takılar, giyilebilir bilgisayarlar şeklinde saatler ve
benzeri olacak tüketiciye yakın cihazlar
ile daha da etkileşimli olacaktır.
Bu çerçevede en önemli gelişmelerin, akıllı şehirlerin deneyimlenmesinde
ortaya çıkacağını çeşitli simulasyonlarla
(Lombardi vd., 2012), bu konu özelindeki
sadece son beş yıl için 209 milyon Avro’dan fazla olarak bütçelenmiş (European Commission, 2013) birçok araştırma ve
geliştirme projelerinde adreslenen ihtiyaçlarla fark ediyoruz.
Sosyal iletişim gücü artan tüketicileri
barındıracak yeni ve akıllı şehirlerin kritik özellikleri arasında sürdürülebilirlik,
çeşitlilik ve duyarlılık, insan-merkezlilik,
kültürel bütünsellik, yaygın ve güvenilir
teknolojik altyapı, çevreye saygılı ulaşım
olacaktır. Tüketicinin bu şehrin içinde
mobil cihazları ile sürekli olarak iletişim
içinde, tecrübe ve deneyimlerini anlık
olarak paylaşacağı, birçok diğer tüketici
ile değişik ve dinamik sosyal kümelerinde eşzamanlı yer alarak diyalog içinde
olacağı bir dönemdeyiz.
Bu durum, yerleşik perakendecilerin
de dönüşüm geçirmelerine neden olabilir. Zira daha mobil bir tüketicinin, deneyimlediği ve ona yakın duran markalara
daha kolay ulaşabilmenin yollarını araması, bunun için etrafındaki teknolojliere
uyumlu arayüzleri bulmak istemesi, erişiminin hızlı ve güvenilir olmasını hem fiziki hem de sanal ortamlarda beklemesi
muhtemeldir.
Referanslar
Chen Min. (2013). “Towards smart
city: M2M communications with software
agent intelligence”, Multimedia Tools and
Applications, 67, 1, 167-178.
Davenport Thomas H. ve Patil D.J. (2012).
“Data Scientist: The Sexiest Job of the 21st
Century”, Harvard Business Review, October,
70-76.
Dennhardt, Severin (2013). UserGenerated Content and its Impact on
Branding: How Users and Communities
Create and Manage Brands in Social Media.
Austria:Innsbruck. Springer Fachmedien
Wiesbaden.
European Commission Web Site (2013).
Research Grants about Smart Cities and
Communities. WWW:Web: http://ec.europa.
eu/research/participants/portal/page/
cooperation
Kaplan, Andreas M. ve Haenlein Michael,
(2010). “Users of the world, unite! The
challenges and opportunities of Social Media”,
Business Horizons, 53, 1, 59-68.
Lombardi Patrizia, Giordiano S., Farouh
H., ve Yousef W. (2012). “Modelling the smart
city performance”, European Journal of Social
Science Research, 25,2, 137-149.
Mukerjee, Kaushik. (2013). “Customeroriented organizations: a framework for
innovation”, Journal of Business Strategy, 34,
3, 49 – 56.
Prahalad, C. K., ve Ramaswamy, V., (2000)
“Co-opting customer competence”, Harvard
Business Review, 78, 1, 79-81.
Vargo, Stephen L. (2008), “Customer
Integration and Value Creation: Paradigmatic
Traps and Perspectives”, Journal of Service
Research, 11, 2, 211-215.
/ KÖŞE /
Teknolojİ
Fİrmalarında
Mühendİslİğİ
Abartıp Kültürü
Unutmak
IT Project Manager
kendilerini sürecin patlamasına destek olmak zorunda hissetmeleri gibi. Elbette mühendisler nesnel gerçekliğe önem veriyorlar
ancak nesnel gerçeklik mühendislerin empatiden yoksun, motivasyonu önemsemeyen
birer makine olduklarını düşünmeye sevk
etmemeli. Yanlış düşüncelerin ve gerçek dışı
varsayımların oluşmasında suçlu bulmak çözüm müdür?
Kenneth H. Blanchard’a göre tam bilgiye
sahip olmayan çalışanlar sorumlu bir şekilde
hareket edemezler. Tam bilgiye sahip olan
çalışanlar, kendilerini sorumlu olarak hareket
etmek zorunda hissederler. Eğer birliktelik
içermeyen bir dönüşüm planınız varsa değişim döngüsel olarak özüne dönüşüm halinde,
kültürün kendini sürekli savunması şeklinde
görülür. Herkes birer tasarımcıdır, yolunda
gitmeyen bir iş varsa, sorunun derinine inmek
ve alt süreçlerin tasarımını incelemek sadece
birilerinin sorumluluğunda mı olmalıdır?
“
Kenneth H.
Blanchard’a göre
tam bilgiye sahip
olmayan çalışanlar
sorumlu bir şekilde
hareket edemezler
“
Akif ONUR
Günlük yaşama ve iş süreçlerine
yansıtamadığımız ortak akıl; iş başa
geldiğinde, işin başına geçildiğinde
birliği sağlanamamış sözler, içi boş,
sahip çıkılmayan mailler, süreçler olarak karşımıza çıkıyor. Sabah kahvaltısında yenmek
suretiyle tanımlanan stratejiler, IT takımlarında dönüşümler üzerine bir dizi gerçeklerle
ilgisi olan hayal ürünleri. “Süreci şekillendiren, süreçten sorumlu olan sizler, bu başarısız
kararı almanıza yol açabilecek ne düşünmüş
olabilirsiniz?” sorusunu akla getiriyor.
Peşinden hemen akla bir soru daha geliyor “Şirket kültürünüzü nasıl tanımlarsınız?”
İşleri nasıl yapıyorsunuz, kabul edilebilir
olan/olmayan nedir, birbirinize nasıl davranıyorsunuz, engeller ile karşılaşıldığında nereye başvuruyorsunuz, farklılıklar karşısında
nasıl çözüm’e ulaşıyorsunuz?
Soruları artırmak, farklı cevaplar verebilmek mümkün olsa da: Kültür, esasen siz olmadığınız zaman şirkette gerçekleşen işlerin
süreci, sonuçlanma şeklidir. Tam da bu noktada üzerinde konuşuyor olduğumuz kültür
“gölge kültürü” olarak tanımlanıyor. Nedenine gelince bu kültür; değişime direniş, alevli fikirlerin üzerine kül atış ve iyi niyetlerin
sorgulanmasını içeren bir dizi gizli, tuzaklı
sorgular içeriyor olmasından alıyor olmalı
ismini.
Beklenti odur ki yanlışların yarattığı kültür, organizasyon şemalarından ve hiyerarşiden bağımsız olarak görünür olsun. Ancak
görünen, teknoloji şirketlerinde mühendis
kökenli yöneticilerin kültürü yok sayarak çalıştıkları ve bu konuda konuşmaktan imtina
ettikleridir. Gerekçeleri, organizasyonların
öğrenemediğinin düşünülmesi olsa da Organizasyonel Gelişme ekiplerinin bu tezi çürütücü güzel tespitleri var. Örneğin yönetimle
paylaşılmış, karşılık bulamamış aksaklıkların
çalışanlar tarafından görünür kılınmak için
www.bimo.org.tr
051
Yazar Hakkında
Akif ONUR PSM, PSPO, Phd Candidate,
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) bünyesinde
IT Project Manager olarak çalışmaktadır.
Önceki görevini Avea’da Technical
Product Manager olarak gerçekleştirmiştir.
MKK’da özellikle Proje Yönetimi ve Agile
Performance & Health Check pratiklerini
ölçüleblir , verimli hale getirilmesine
yönelik çalışmalarını sürdürmektedir.
Istanbul Ticare Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Doktora Programı
kapsamında Teknoloji Takımları
Performans Değerlendirmeleri üzerine
akademik araştırmalarda bulunmaktadır..
Baharda raflarda olması beklenen Ben
Linders tarafından kaleme alınan “Agile
Retrospective Pratikleri” kitabının Türkçeye
uyarlanmasında görev almakadır.
Kültürel problemler
hataların basitçe
çözülmesiyle düzelmez
Dönüşüm hikayeleri şirketler için
kültür hakkında konuşmayı, zorluklara
odaklanmayı gereksiz kılacak, üstünü örtebilecek/öteleyebilecek türden bir can
simidi gibi popüler şu aralar. Ancak kaçırılan bir nokta var ki, Kültür’ün çalışanlarda şirket için daha fazla ne yapabilecekleri konusunda heyecanı uyandıracak bir
yumuşak güç (soft power) olduğudur. Başarılı yöneticilerin sorunların üzerini örtmek yerine odaklı bir biçimde gelişmeye
açık kültürlerin üzerine inşa ettikleri ve
takımların ürettiği, başarılı birliktelik içeren stratejileri vardır. Danışmanlık gibi
destekler örgütü aşılamıyorsa, serum
içinde kana zerk edilen bir vitamin etkisinde kalacaktır.
“
görünen, teknoloji
şirketlerinde mühendis
kökenli yöneticilerin
kültürü yok sayarak
çalıştıkları ve bu
konuda konuşmaktan
imtina ettikleridir
“
052 www.bimo.org.tr
Şirketler tarafından yayınlanan; sektörünün lideri, karlılıkta, kalitede, memnuniyette hedeflenen afaki artış içeren
vizyon cümleleri, lider olmak sanki kaderlerine yazılmış dedirtircesine göze
batarken arka tarafta birbirlerine uzak,
güvensiz, kendini ispatlama çabası içinde, eleştiri ve müzakereyle hasım hiyerarşi kültürü insanları, kurum içinde
emekliliği bekleyen çalışan emekliler
çelişkisini gözler önüne sermektedir. Düşünerek üretmeye ihtiyacımız var, kurum
içerisinde “aynı fikirde değilim, çünkü ..”
diyebilen cesur yüreklerin olduğu bir kültüre ihtiyacımız var. Zira, iyi örgütlenmiş
bir azınlık her zaman örgütlenmemiş bir
çoğunluğa nazaran daha etkili şekilde
hareket eder (John Mccormack).
Başarılı
yöneticilerin
sorunların üzerini
örtmek yerine
odaklı bir biçimde
gelişmeye açık
kültürlerin üzerine
inşa ettikleri ve
takımların ürettiği,
başarılı birliktelik
içeren stratejileri
vardır
Yöneticiler
tarafından tepkilerin
niyet ve duygusallık
yönünden ayırt
edilebiliyor olması
önemlidir
Mükemmel dalgayı aramak
Aslında bizi güncel konulardan ziyade
altında yatan temel sorunlar ilgilendiriyor. Değişim bir tercih olmanın ötesinde
bir gereklilik. Değişimin odağı anlamında
çalışanlar temel farklılıklar gösterirler.
Yeterliliğine güvenemeyen çalışanların
kendini bu gereğin dışında görerek ayak
dirediği veya değişimin gerekliliğine
inandığı fakat kendi işiyle ilgili olmadığı düşüncesiyle dışında kaldığı, daha
kötüsü müthiş bir özgüven patlamasıyla
değişimin gereğine inanmayanlar şeklinde değişime verilen tepkileri bu şekilde gruplamak mümkün olmakla birlikte
duygusal veya niyetsel olarak da gruplamakta mümkündür.
Yöneticiler tarafından tepkilerin niyet ve duygusallık yönünden ayırt edilebiliyor olması önemlidir, ki duygusal
tepkilere kapsamlı bilgilendirme ve eğitimler çerçevesinde olgunluk kazandırılabilmektedir. Niyetleri ise çalışanların
söylem tarzından ziyade yaklaşımlarında
gözlemek ve aslında bütünleşik bir yönetim kültürünün en küçük parçasının niyet
olduğunu yaymayı bilmek gerekir.
Rütbe asla bir üst kademe yöneticisine fikirlerini istediği gibi dayatabilme
hakkı vermez; veya bir konuda anlaşmazlığa düşme hakkını elinden almaz, daha
alt rütbedekilerden arkadaşça tavsiyeler
almasını engellemez, büyümeye ve kendilerinin ve işletmenin ihtiyaçlarına cevap verebilmek için değişmeye devam
etme gereksinimini ortadan kaldırmaz.
Astlarımızın ve üstlerimizin bakış açısı
sizce nasıl?
Dengeyi yapıcı olarak bozmak
Karşılaşılan zorlukları avantaja çevirerek rekabet avantajı yaratmak gerekir.
Bunun için Dalio’nun belirttiği gibi çalışanlara boyunu aşan ama yine de baş
edebileceği çekme halatlı işler vermek
gerekiyor. Unutmamak gerekir ki birleşerek büyümenin etkisi birleşmeden büyümekten daha fazladır. 112+122=265
(11+12)2=529
Evet, horozların sabah ötmesiyle, güneşin doğması arasında bir korelasyon var,
ancak bu denge güneşin horozlar öttüğü
için doğmasına bağlandığında denge yıkıcı olarak bozulmuş oluyor.
Çalışan yetersizlikleri başarısızlık
olarak görüldüğünde, oluşan mesafe çalışanların kendilerini geliştirmesi için
yapılması gerekenleri engellemektedir.
Eğer şirketinizde bu adımı destekleyici
bir adım bulunmuyorsa performans hırsızınıza selam verebilirsiniz. Çalışan kendisinden yapılması beklenmediği halde
bu ek iş için önemli mesai harcıyor: İtibar
yönetimi, güçlü olduğu yönlerin güçlü bir
şekilde sergilenmesi, aksaklıkların saklanması, görünmez olarak yapılan işlerdendir.
Dünya sistemlerden ziyade, sürdürülebilir
süreçler ve verimlilik gibi ileri kavramlar
üzerinde yükselirken, güven ortamı sağlanamamış teknoloji şirketlerinin değişim yönetimi gibi alanlarda danışmanlara
başvurması ve koçluk almaları gerekmektedir.
İnsanların gelişebilmek için zayıf noktalara ihtiyacı varsa, kendilerini güvende
hissettirecek bir kitleye de ihtiyacı var de-
Evet, horozların
sabah ötmesiyle,
güneşin doğması
arasında bir
korelasyon var,
ancak bu denge
güneşin horozlar
öttüğü için doğmasına
bağlandığında
denge yıkıcı olarak
bozulmuş oluyor
mektir. Sizce şeffaflık, destek gibi yüksek
performans gösteren organizasyonlara
özgü değerler taşıyor muyuz?
Sürece ekibi davet etmekten bahsediyoruz, nasıl görünmek istediğimiz ve
nasıl göründüğümüz arasındaki farka
vakıf mıyız?
Zira, görünmeyen iletişim yok olur ve
fay hatları oluşturur. Çalışanların yetenek ve tutkularını bilmeden, iyi yaptıkları
şeyleri ve kendilerini nasıl geliştirebileceklerini onlarla konuşmadan bilemez,
verilen hedeflerde çalışanların güçlü yönlerini maksimum düzeyde kullanmalarını
bekleyemezsiniz. Ön safta çalışanların
süreçlere yeterince dahil edilmesini sağlamadığınızda ise, farkında olmadan organizasyonda sessiz kalan çalışanlara değer verdiğiniz imajını çiziyor olabilirsiniz.
www.bimo.org.tr
053
/ KÖŞE /
ÇANAKKALE’Yİ
ANARKEN
İbrahim bozçam
Analiz Takimi Lideri /
Intertech
101. yıldönümünde Çanakkale Savaşı’nı anıyoruz. Bu cümleyi duyunca “Geçen senenin 100. Yıldönümü
olduğunu fark etmemiştim” diyenler var mı aramızda? Belki de çoğumuz fark
etmedik. Her sene yapılan hamasi Çanakkale
etkinlikleriyle bağışıklık kazandığımız için,
birkaç film, dizi ve kamu spotu da muhtemelen bizi uyandırmaya yetmedi.
Her sene tekrarlanan Çanakkale Savaşı
etkinlikleri, aslında bize genel bir çerçeve
veriyor: Çok güçlü bir donanma ve birçok
milletten oluşan bir ordu ülkemizi işgal eder
ve dedelerimizin müthiş kahramanlığıyla yenilip evlerinin yolunu tutarlar. Ana hatlarıyla
doğru olsa bile, bu okuma bizi yetersiz bir
bilgi seviyesinden ileri geçiremiyor ve üzerine kafa yoracağımız bir düzeye ulaştırmıyor.
Bu nedenle yazının kalanında savaşın önemli ve farklı yönlerini özetlemek istiyorum.
İlk olarak, Çanakkale Savaşı’nda
“Toprağımızı haksızca işgal eden düşmanın
ne işi vardı burada?” portresinin olayı basite
indirgediğini düşünüyorum. Osmanlı Devleti,
savaştığı ülkelerin her birine savaş açmıştı.
Doğuda Ruslara, Güneyde İngilizlere Süveyş
kanalında taarruz etmiştik. Savaşın tarafsız
bir bölgede olmasını mı bekliyorduk? Kaldı
ki, savaş esasen Almanların savaşıydı. Girilmeyebilirdi, ancak yönetici elit tarafından
yıllardır kayıp yaşayan ülkenin Avrupa’nın en
iyi askeri olan Almanlarla yapılacak ittifakla
giderileceği hesap edilmişti. Bu nedenle bize
sunulan arka planın ötesinde ülkeyi yönetenlerin sorumluluğunu gözden kaçırmamak
gerekiyor.
Savaş öncesi hazırlıklarında iki tarafın
da yeterli olduğunu söylemek güç. Bizim
tarafımızda, yeterli asker, silah ve mühimmat bulunmamaktaydı. Balkan Savaşı’nda
Trakya’daki ordumuzun çoğu yok olduğu için
özellikle yakın bölgelerden (İstanbul ve Marmara bölgesi gibi) gençler askere alınmıştı
– ki burada okur-yazar meslek sahipleri ve
öğrenciler de bulunuyordu. Boğazı savunmak
için gerekli topların bir kısmı savaş gemilerinden sökülmüş, hatta müzede bulunan eski
havan topları bile getirilmek zorunda kalınmıştı. Almanların silah yardımı, arada tarafsız Bulgaristan olması nedeniyle Osmanlı’ya
kaçak yollardan gizlice ve yetersiz miktarda geliyordu. Bu nedenle bir Alman subayı
(Pieper) ve yüzlerce Alman teknisyen ve işçi
Anadolu’ya gönderilmiş, kurulan atölyelerde istihdam edilen Türk çalışanlarla mayın,
top mermisi ve diğer cephaneler üretilmeye
başlanmıştı. Burada yine ülke yönetiminin
sorumluluğunu vurgulamak lazım. Başka
bir devletten alınacak yardımlara dayanarak
savaşmak ve sayıları günümüze göre çok az
olan okur-yazar kesimi ve öğrencileri silahaltına almak çok problemli bir görüntü veriyor.
Savaşın ilk safhasındaki deniz savaşı, 18
Mart’taki müttefik taarruz ile şekillendi. Osmanlı topçu bataryaları düşman gemilerine
hasar verse de hiçbirini batıramıyor ve bataryalar zamanla savaş dışı kalıyordu. Ta ki
Fransız zırhlısı Bouvet, aldığı birçok top isabetinden sonra manevra yaparken peş peşe
mayınlara çarpıp batana kadar. Bouvet’nin
batışı, psikolojik anlamda bir dönüm noktası olmuş, savunmanın direnci yükselmişti.
Takip eden saatler içinde İngiliz zırhlıları Irresistible ve yardımına giden Ocean da önce
mayına etkisi ve topçularımızın peş peşe
isabetleriyle batırıldılar. Bunlara ek olarak üç
adet daha savaş gemisi (Inflexible, Suffren,
Gaulouis) savaşamayacak derecede ağır yaralandığı için düşman donanması geri çekilmek zorunda kaldı. Deniz savaşındaki zaferin
kredisini Almanlar kendilerine çıkarmakta;
deniz bataryalarının oluşturulması, mayın
ve cephanenin üretimi konularındaki rollerini öne sürmektedir. Almanların bu konudaki
katkısı yadsınamaz ve elbette onların desteği
olmadan bu savunma yapılamazdı. Ancak ak-
Savaşın ilk safhasındaki deniz savaşı,
18 Mart’taki müttefik taarruz ile şekillendi. Osmanlı
topçu bataryaları düşman gemilerine hasar verse
de hiçbirini batıramıyor ve bataryalar zamanla
savaş dışı kalıyordu
054 www.bimo.org.tr
Makro planda da
işler Osmanlı lehine
ilerliyordu. Ruslar,
İstanbul işgali için
hazırladıkları
birlikleri Alman
cephesine kaydırmak
zorunda kalmıştı.
Yunanlıların bir
orduyla işgal
güçlerine katılma
isteğini Yunanlıları
İstanbul’a
yaklaştırmak
istemeyen
müttefikler
reddetmişti
tif savaşı yürüten yine de Türk askeriydi
ve bunu maharetle ve her tür riski göze
alarak yapmışlardı.
Savaşın ikinci safhası kara savaşları
ise çok daha uzun ve ölümcüldü. Müttefiklerin Türkleri küçümsemesi ve Türk ileri hatlarının direnişi sonucu çok kuvvetli
bir ilk hamle yap(a)mamaları sonrasında
savaş I. Dünya Savaşı’nın genel karakteristiği olan siper savaşlarına dönmüştü.
Bir taraf siperden çıkıp hücum ettiğinde
diğer taraf onu top ve makinalı tüfek atışıyla etkisiz hale getiriyor; savaş meydanı ve siperler cesetlerle doluyordu. Hatta
bu nedenle sadece ölülerin gömülmesi
ve savaş alanının tekrar savaşılabilir hale
gelmesi için ateşkes bile yapılmıştı.
Osmanlı ordusu teknolojik açıdan çok
iç açıcı durumda değildi. Kullanılan mermilerin patlamaması olağan bir durumdu. Yarbay Şefik Bey anılarında birliğine
isabet eden ve patlamayan 5-6 top mermisini incelediğini ve bizim tarafımızdan
yanlışlıkla atılan mermiler olduğunu
fark ettiği anlatır. Ancak yine de durum
askerlere fark ettirilmedi; morallerinin
bozulmaması için atışlar bazen kurusıkı
da olsa düzenli olarak yapılmaya devam
edildi. Mermi sıkıntısı nedeniyle siper
savaşında süngü hücumuna geçmeden
önce askerlerin üzerlerindeki mermiler
alınıyordu. Yine yetersiz hazırlığın ve dışa
bağımlılığın etkileri söz konusuydu.
Kara savaşında savaş gemilerinin
uzun menzilli toplarının desteği, kullanılan barut ve mermi kalitesi nedeniyle
müttefiklerin bariz bir teknolojik üstünlüğü vardı. Türk ordusu bir şekilde düşman
siperlerini aşıp sahile yaklaştığında makinalı tüfek ve top sağanağı altında çok
büyük zayiatlar veriyordu. Ancak Mayıs
ayında bu konuda dönüm noktası olabilecek olaylar yaşandı. Türk savaş gemisi
Muavenet-i Milliye, Türk mevzilerini bombardıman eden İngiliz gemisi Goliath’ı batırdı. Ayrıca, binbir zorlukla Gelibolu önlerine gelen Alman denizaltısı U-21, İngiliz
savaş gemilerinden Majestic ve Triumph’u
batırdı. Bu gelişmeler müttefiklerin savaş
gemilerini geri çekmelerine ve ateş güçlerini düşürmelerine neden oldu. Karada
rahatlamakla birlikte müttefiklerin de
denizaltı operasyonları başladı. Marmara
Denizi’ne sızan İngiliz denizaltıları 100
civarında Türk gemisinin batırılmasına, ikmal sıkıntısı yaşanmasına neden oldular.
Kara savaşlarının genel savaş stratejisi ve başkomutan performansı konusunda
ise iki tarafta da öne çıkan bir isim görünmemekte, ancak tarihçiler özellikle Türk
askerlerinin ölümü hiçe sayan cesaretlerini ve Türk tarafındaki orta\üst seviye subayların becerisini, inisiyatif kullanımını
ve liderliklerini ön plana çıkarmaktadır.
Bunların başında şüphesiz Nisan ayındaki ilk çarpışmanın ve Ağustos ayındaki en
büyük düşman hücumlarının merkezinde
bulunan Mustafa Kemal gelir. Burada Yarbay Şefik Aker ve Binbaşı Mahmut Sabri
Bey’in de ismini zikretmek gerekir. Bu
subayların kritik zamanda aldıkları doğru kararlar ve liderlik ettikleri askerlerin
fedakarlıkları ile kritik düşman hücumları durdurulmuştur. Pek çok Türk subayı
savaşta şehit düştüğü için tuttukları günlükler kaynak olarak günümüze ulaşmamıştır; yani çok sayıda isimsiz kahramandan haberimiz bulunmamaktadır.
Kara savaşlarında sadece düşman değil, hastalıklar ve sinekler gibi hiç umulmadık engeller de söz konusudur. Her iki
taraftan birçok asker dizanteri vb. hastalıklarla ölmüş veya etkili savaşamayacak kadar halsiz düşmüş; sinekler nedeniyle hastalıklar yayılmış ve düzgün
beslenmek bile imkânsız hale gelmiştir.
Bu konuda yüksekte bulunması ve temiz su kaynaklarının bolluğu nedeniyle
Türk tarafı daha rahat bir konumdaydı.
Ancak düşman için gittikçe daha çekilmez bir hal alıyordu. Ağustos saldırısı
sonrası müttefikler Türkleri yerlerinden atamayacaklarına ikna olmuşlar
ve ölümden korkmayan bir düşmanla
savaşmanın sonuç getirmeyeceğini anlamışlardı.
Makro planda da işler Osmanlı lehine ilerliyordu. Ruslar, İstanbul işgali için
hazırladıkları birlikleri Alman cephesine kaydırmak zorunda kalmıştı. Yunanlıların bir orduyla işgal güçlerine katılma
isteğini Yunanlıları İstanbul’a yaklaştırmak istemeyen müttefikler reddetmişti.
Ekim ayında Bulgaristan’ın da Osmanlı\
Alman bloğunda savaşa girmesi ile Almanya’dan yardımlar akmaya başlamıştı. Artık müttefikler açısından hiçbir
umut kalmayan bu savaş Aralık ayında
sona erdi. Müttefikler, en başarılı işlerini yaptılar; Osmanlı ordusuna fark
ettirmeden hiçbir zayiat vermeden tahliye işlemini yaptılar (%50 kaybı kabul
edilebilir bir sonuç olarak görüyorlardı).
Son söz olarak “Çanakkale ruhunu”
vurgulamanın yanı sıra Çanakkale’deki
sıkıntılarımızın üzerinde durmanın ve
bundan ders çıkarmanın da çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Yönetici elitin
keskin ve denetlenemeyen kararları,
yetişmiş insan gücünü harcama, dışa
bağımlılık, üretimin zayıflığı, teknolojik
gerilik gibi problemlerin bugüne bakan
yönleri irdelenmediği sürece Çanakkale’yi doğru bir şekilde anacağımıza
inanmıyorum. Aziz şehit ve gazilerimizi
rahmetle anarken onların ortaya çıkardığı Çanakkale ruhunu muhafaza edebilmeyi, ancak Çanakkale’deki olumsuz
şartlara bir daha maruz kalmamayı temenni ediyorum.
Yazar Hakkında
İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Bölümü mezunudur. 2002
yılından beri yazılım sektöründe sırasıyla
Banksoft ve VISA Europe firmalarında
çalışmıştır. Kariyerini Intertech’te
sürdürmektedir. Bankacılık, ödeme sistemleri
ve akıllı kart teknolojileri projelerinde görev
almaktadır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
www.bimo.org.tr
055
/ KÖŞE /
BİLİŞİM ve
KADIN
Bİlİşİmde Kadının adı yok,
‘Görünürlüğü’ var
H. Gözde
AKGÜN DEMİRCİ
Özel sektörde yazılım, donanım, tasarım, sosyal medya, dijital pazarlama, e-ticaret, web uygulamaları, altyapı, entegrasyon, iletişim, bilgisayar
sistemleri ve bunlara bağlı hizmetler, kamu da
bilgi teknolojileri ve bilgi işlem dairelerinde
yapılan işler bilişim sektörünü oluşturmaktadır. Bilişimde kadın olmak, hayatın her alanında kadın olmak kadar zordur, emek, sabır
ve eğitim gerektirir. Hele ki bilgisayar mühendisliği ve hatta bilgisayar ve teknoloji ile ilgili
tüm mesleklerin erkek işi sayıldığı bir sektörde
kadın olmak daha da zordur.
n Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2014 yılı istihdam verilerinde 15 yaş
üstü istihdam edilenlerin %30 u kadın, %70 i
erkek.
n Avrupa Komisyonu rakamlarına göre bilgi teknolojisi alanında çalışan 7 milyon kişinin
%30 u kadın.[1]
n OECD ülkelerinde bilişim sektöründe çalışanların %20 sı kadın.
n Fortune dergisi, Fortune 500 şirketlerinde sadece 24 kadın CEO (%4.8).[2]
Malesef sayılar bilişimde ve iş hayatında
kadının adı yok diyor. Fakat Türkiye Bilişim
Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) 2011 sektör
raporuna göre bilişim sektöründe istihdamın
%29 arttığı, kadın istihdamının ise %40 arttığı belirtiliyor. Özel sektörde yapılan ‘Bilişimde
Kadın Hareketi’, Kadın ve Bilişim Günü etkinlikleri, eğitimler, bilişim sektörünün hızlı büyümesi gibi etkenler ile kadınların bilişimde
‘görünürlüğü’ artmaktadır. Fakat 21.yy da bilgi
teknolojileri ışık hızında ilerlerken, bilişimde
kadının adının var olması için toplumda, sanayide, eğitimde ve iş koşullarında kadınlara
verilen desteklerin arttırılması gerektiğine
inanıyorum.
Mesleklerin cinsiyetleri yoktur, çözülmesi
gereken problemler vardır
n Kadınların mühendislik ve diğer teknik
mesleklerde yetersiz görülmesi, erkeklerle
denk görülmemesi
n Cinsiyet ayrımcılığı
n Kadınların eşit haklara sahip olmaması
n Aile iş dengesini kurmaya çalışması
n İşle ilgili kararların erkek egemen ortamlarda verilmesi
n Kadınların erkekler kadar geniş iş çevrelerinin olmaması
n Kurum kültürlerinin kadınlara erkeklerle
benzer kariyer imkanları sağlamaması
n Çalışma koşullarının kadınlara uygun bir
şekilde düzenlenmemesi
n Aynı iş tanımlarında çalışan kadın ve erkeklere farklı ücret verilmesi
Sektörde daha çok kadına ihtiyaç var
Bilişimdeki kadınların problemlerini çözmede kadınlar tek başına bırakılmamalıdır.
Devlet bilişim politikaları, kamu ve özel sektörde kadınlar için vergi indirimleri, kadın
kotaları, çalışma ortamlarının iyileştirilmesi,
eğitim sistemindeki düzenlemeler ile kadının
sektördeki yeri teşvik edilmelidir.
Desteğe eğitimden iş hayatına doğru başlarsak, üniversitelerin teknik ve mühendislik
bölümlerine kız öğrenci kotası, akademik ve
idari kadrolarına da kadın kotası konulabilir.
Kamuda bilgi teknolojileri ve bilgi işlem dairelerinde aynı şekilde kadın kotası oluşturulabilir. Özel sektörde ise kadın çalışanların
istihdamını arttırmak için sgk prim indirimleri
uygulanabilir.
Hele ki bilgisayar mühendisliği ve hatta bilgisayar ve
teknoloji ile ilgili tüm mesleklerin erkek işi sayıldığı
bir sektörde kadın olmak daha da zordur
056 www.bimo.org.tr
Yazar Hakkında:
2003 Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nde lisans, 2008 ODTÜ Enformatik Enstitüsü Yazılım Yönetimi’nde yüksek
lisansını tamamladı. 13 yıllık kariyerinde mobese, aile hekimliği, hemşehri iletişim merkezi, çağrı merkezi ve santral yazılımları gibi
yerel ve uluslararası projelerde bilgisayar mühendisi, iş analisti, tasarım mimarı ve teknik lider olarak görev yaptı. 2010 yılında İzmir
Kent Güvenlik Yönetim Sistemi projesinin yazılım proje yöneticiliğini yapmaya başladı. 2012 yılından beri 7/24 çalışan KGYS’de tüm
yazılımlardan sorumlu operasyon yöneticiliği yapmaktadır. İş analizi, entegrasyon, uyarlama, yerelleştirme, şehir güvenliği, acil durum
merkezleri ve komuta kontrol, kamera sistemleri ve çağrı merkezi konularında uzmandır. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Bilgisayar
Programcılığı’nda yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmıştır.
Çalışma hayatına baktığımızda ise kadınların kariyer basamaklarında hep bir
cam tavan bulunmaktadır. Yukarı kademeleri görürsünüz, çalışırsınız, kendinizi geliştirirsiniz ama o kademeleri erkek
meslektaşlarınız kadar hızlı ya da kolay
alamazsınız. Eşit çalışma haklarını elde etmek için yöneticiler dahil tüm çalışanlara
toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin
verilmesi, çalışanların kariyer planlarının
yetkinliklerine göre yapılması gerekmektedir.
2010 TÜİK verilerine göre profesyonel
meslek gruplarında kadın erkek ücret farkı
%19, teknisyen ve tekniker meslek gruplarında fark %7.4 seviyesindedir. Devlet bu
farkın önüne geçmek için denetimlerini
arttırmalıdır.
Çoçuk da yaparım, kariyer de
Bu şartlara rağmen çalışmayı başarı ile
sürdüren kadınlar, bir süre sonra dünyanın
en ulvi görevi olan annelik ve iş arasında
kalır. Doğum izni, çoçuğu kreş yaşına kadar büyütmek, güvenli bir kreşe gönderebilmek gibi kariyer hayatlarını kesintiye
2010 TÜİK verilerine
göre profesyonel
meslek gruplarında
kadın erkek ücret
farkı %19, teknisyen
ve tekniker meslek
gruplarında fark
%7.4 seviyesindedir
uğratan durumlar yaşarlar. Sektörün dinamik yapısında dolayı birkaç sene aktif
iş hayatından uzak kalmak geri dönüşleri
zorlaştırır. Kadınlara verilen doğum izinleri arttırılmamalı, baba ve anne arasında
paylaştırılmalıdır. Norveç gibi kadın erkek
eşitliğinde tarih yazan ülkelerde uygulandığı gibi, maaşlarının %80 ini almak koşuluyla babalara da anneler kadar doğum
izni verilmelidir. Çocuklar babalarıyla daha
fazla vakit geçirirken iş hayatında cinsiyet
eşitliği desteklenmiş olur.
16.08.2013 tarihinde resmi gazetede
yayınlanan işverenin yurt ve kreş açma yönetmeliğinde, 150’den fazla kadın çalışanı
olan işyerlerine kreş açma zorunluluğu getirilmiştir. Personel sayıları değerlendirilidiğinde bu yönetmelik işverenlerin sadece
%1 ini kapsamaktadır. Yönetmelik, bilişim
sektörü çalışanlarının yoğunluklu olarak
bulunduğu, üniversitelerin içinde kurulan
AR-GE merkezleri, teknokent ve teknoparklardaki tüm firmaların toplam çalışan sayılarını içerecek şekilde düzenlenmeli, bu
lokasyonlarda kreş açılması sağlanmalıdır.
Kreş kullanım imkanı sadece kadınlara değil, erkeklere de tanınmalıdır.
Kadınlara pozitif
ayrımcılık
2013 sonu itibariyle 61.6 milyar dolar
sektör hacmine sahip bilişimde, kadınların olduğu unutulmamalıdır. Mesleklerin
cinsiyetleri yoktur. İnsanın doğası gereği
şartlar eşit değildir, fakat toplumda ve iş
hayatında adaletli çalışma imkanları oluşturmak için pozitif ayrımcılık yapılması
gerekmektedir. Bu çaba ülkemize, mesleğimize ve üretime katma değer olarak geri
dönecektir.
[1] http://ec.europa.eu/digital-agenda/en/women-ict
[2]
http://fortune.com/2014/06/03/number-of-fortune-500-women-ceos-reaches-historic-high/
www.bimo.org.tr
057
/ KÖŞE /
Akıllı
Sİstemler
Alİ CAN
058 www.bimo.org.tr
Günümüzde birçok sistem kendi
kendini yönetebilmekte, ya da uzak
bağlantılar ile yönetilmeye imkân sağlamaktadır. Daha önce, bu
sistemler sanayi sektöründe kullanılır olsa
da, bugünlerde daha az maliyetli teknolojiler sayesinde bireysel kullanıcılar için de
erişilebilir, kullanılabilir hale gelmiştir.
10 yıl önce “dolaplarımız bizim
yerimize domates sipariş edecek”
vaatleri, o zamanlar bizlere uzak
görünse de günümüzde artık kullanılabilir hale gelmiştir.
Akıllı cihazlar denilince herkesin
aklına, günümüz telefonları gelmektedir. Akıllı sistemleri hayatımızın
her safhasında düşünmek mümkündür. Bu yazımızda, bilişim sektörü içerisinde değerlendirmeler yapacağız.
Bilgisayar sistemlerinin gelişimiyle fabrikalarda, insan gücü yerine makine gücüne
odaklanan ve işlerin otomatik yapılmasını
sağlayan otomasyon sistemleri, güvenlik sistemleri gibi birçok sistem de gelişmiştir.
Yakın tarihte ise fabrikalarda görmeye alışık olduğumuz sistemleri, evlerde,
yaşam alanlarında görmeye başladık. Bugün inşaat firmaları akıllı ev yaptığı yönünde
afişleri inşaatlarına asmaktadır.
Mevcuttaki birçok akıllı ev sistemi, evlerdeki elektronik eşyaların farklı protokoller
aracılığı ile uzaktan yönetmeye odaklanmışlardır. Evlerin yanında otopark, sulama,
güvenlik, diafon vb çoğaltabileceğimiz birçok
örnek sistem mevcuttur.
Peki, bu sistemlerin, fabrikaların ya da
lüks yaşam alanlarının dışına çıkmasını sağlayan nedir?
Tek bir sebep göstermek mümkün değildir. Gerek yazılım, gerekse donanım alanında
teknolojinin gelişmesi ve alternatiflerin art-
ması maliyetleri düşürmüştür. Dünya çapında yapılan ARGE çalışmalarıyla hem boyut
olarak küçük, hem de fiyat olarak daha uygun modüller, ülkemiz de dahil olmak üzere
geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam etmektedir.
İlgi alanını biraz daha daraltarak evlerimiz üzerinde bu sistemleri inceleyelim.
Endüstri ve otomasyon sistemlerinde çok
yaygın olan protokollerden CAN-Bus, ModBus gibi protokoller evlerde kullanım konusunda pek rağbet görmemiştir. Daha çok
“
Mevcuttaki
birçok akıllı ev
sistemi, evlerdeki
elektronik
eşyaların farklı
protokoller
aracılığı
ile uzaktan
yönetmeye
odaklanmışlardır.
Evlerin yanında
otopark, sulama,
güvenlik, diafon vb
çoğaltabileceğimiz
birçok örnek
sistem mevcuttur
“
Insteon, KNX, X10, Wi-Fi, Z-Wave,
ZigBee, Bluetooth ve infrared yapıları kullanılmaktadır.
Tabi bu iletişim yollarını birbirinden tamamen soyutlamak
da doğru değildir. Dünyadaki tüm
elektronik cihazların, üzerinde el
sıkıştığı, her cihazın desteklediği
bir yapı olmadığı için, çoğu zaman bu iletişim yöntemlerini birlikte çalışırken görmekteyiz.
Genel olarak kullanılan haberleşmede 3 farklı yöntem bulunmaktadır:
n Kablolu Bağlantı: Bina yapımı sırasında, ya da sonradan
kablo ve tadilat gerektirerek kurulumlar yapıldığı için, çok cazip
görülmese de yeni binaların alt
yapılarını uygun olarak oluşturmak suretiyle yaygın olarak kullanılmaktadır.
Yazar Hakkında
Sakarya Üniversitesi
Bilgisayar Mühendisliği bölümü
mezunudur. 2008 yılında
profesyonel hayata başlamıştır.
Bankacılık, eğitim ve gömülü
yazılım sistemleri, çalışma
hayatında içinde bulunduğu
sektörlerdir. Mühendislik Yönetimi
alanında master yapmıştır. 2
yıldır da IT sektöründe yöneticilik
yapmaktadır.
www.bimo.org.tr
059
/ KÖŞE /
n Güç Hatları Haberleşmesi: 220 V AC
hattı üzerinden haberleşmek için kullanılmaktadır. İlk etapta ek bir altyapı gerektirmemesi sebebiyle cazip bir yöntem
gibi görünse de, güç ile birlikte iletişim
gerçekleştiği için çok fazla gürültüye maruz kalınması, bu yöntemin tercih edilmemesine neden olmaktadır.
n Kablosuz Bağlantı: Kurulumun
yapılacağı ortamda çok fazla kurulum
maliyeti gerektirmez, güvenilir ve dayanıklıdır. Ayrıca kapı kilidi vb. hareketli
elemanlarda kablolu donanımlar zor entegre edildiğinden, kablosuz teknolojiler
daha fazla tercih edilir.
Bu yazımızda kablosuz sistemler üzerinde duracağız.
Kablosuz yapılarda çok yakından tanıdığımız Wi-Fi bu sistemlerin çoğunda
karşımıza çıkmaktadır. Ancak Wi-Fi birçok sistemde internete erişimi haricinde
tercih edilmemiş, hatta bazılarında Wi-Fi
kullanılmayıp ethernet ile çözüm üretilmiştir. Tam bu noktada karşımıza, akıllı ev
sistemlerinin çalışma şekillerindeki ayrışma çıkmaktadır. Yapısal olarak çalışma
şekillerini ikiye ayırabiliriz.
Birincisi, her bir uç birimin (priz, lamba, perde, klima vs. ) internete çıkmasıdır
ki, sadece birkaç uç birimin yönetilmek
istendiği durumlarda tercih edilmektedir. Bu yöntem komple bir sistem almak
istemeyenlerin tercihi olmaktadır. Aslına
bakılırsa bu yapı, neredeyse her yerde
duymaya alıştığımız Internet of Things
(IoT)’in bir örneğidir. En genel manada
IoT, nesnelerin internete erişip, bu yolla
bize bilgiler verebilmesi ve emirler alabilmesini kapsamaktadır. Bu ise başlı başına incelenmesi gereken bir konudur.
İkincisi ise; merkezi bir sistem temellidir. Merkezi bir kontrol ünitesi üzerinden evdeki tüm uç birimlerin internete
çıkabildiği bir yöntem olup, daha fazla
tercih edilmektedir. Tercih edilmesinin
birçok sebebi olmakla birlikte, interne-
te bakan tek bir yüz olması ile güvenlik
önlemlerinin tek bir yerden alınması, iç
yönetimin ayrışması ve yerel bir ağ ile evdeki cihazların birbirine bağlanabilmesi
sebeplerin başında gelmektedir. Kablolu
ve kablosuz yapıları da aynı senaryo ile
görebilmekteyiz.
Bu senaryo ile geliştirilmiş, birçok farklı protokolü kullanan örnek mevcut olsa
da, özellikle akıllı ev sistemlerinde z-wave
vazgeçilmez hale gelmiştir. Biz de z-wave’i incelemek istiyoruz. Z-wave, Avrupa ve
Türkiye’de 868Mhz frekanslarını kullanan,
mesh network prensibinde çalışan, kapalı
alanda 30 m, açık alanda 50 m etkinliği
bulunan bir yapıdır. Yaydığı elektromanyetik dalga da çok düşük seviyelerdedir.
Z-wave ağına, 200 adet cihaz bağlanabilir. Akıllı ev sistemlerinde kullanılmasının
birçok sebebi vardır. En önemlisi ise, ağ
içindeki ünitelerin birbiri arasında köprü oluşturarak, direk olarak ulaşamadığı
elemana ulaşabilmesidir. Bu da 200 cihaz
dâhil edilen bir sistemde matematiksel
olarak 6-10 km’lik bir mesafede etkin olunabilmesi anlamına gelmektedir.
Z-wave’in dünyada tek bir üreticisinin
ve geliştiricisinin olması, bu yapıyı daha
standart hale getirmiştir. Bir standardın
olması, z-wave kullanan tüm cihazların
haberleşebilmesi anlamına gelmektedir.
Ancak bunun için o cihaz z-wave’in belirtmiş olduğu şartları sağlaması ve o cihaza
Birçok kaynakta, z-wave teknolojisi ile şu
ana kadar üretilmiş olan 12 milyondan fazla
cihazdan bahsedilmekle birlikte, 2020 yılı
itibariyle bu rakamın 200 milyar dolaylarında
olacağı öngörülmektedir
060 www.bimo.org.tr
komut verebilmek için cihazın sürücüsünün olması gerekmektedir.
Birçok kaynakta, z-wave teknolojisi
ile şu ana kadar üretilmiş olan 12 milyondan fazla cihazdan bahsedilmekle
birlikte, 2020 yılı itibariyle bu rakamın
200 milyar dolaylarında olacağı öngörülmektedir.
Akıllı evlerden ve sistemlerden bahsettik. Peki bu sistemler gerçekten akıllı
mı? Akıllı olması için neler gereklidir?
Bir insana akıllı diyebilmeniz için gerekli olan kriterlerin, burada da geçerli
olduğunu söylersek yanlış söylemiş olmayız. Nasıl ki akıllı dediğimiz kişilerden,
olaylara göre yorumlar yapabilmesini,
fikir yürütebilmesini ve doğru sonuçlar
elde etmeyi bilmesini bekliyorsak cihazlardan da aynısını beklemeliyiz.
Akıllı ev, içinde bulunulan bir duruma
göre farklı davranışlar gösterebilen sistemlerdir. Su baskınında şebeke suyunu
kesip ilgililere haber vermesi, eve yaklaşıldığında evin sıcaklığını ayarlaması,
sabah olduğunda sizi uyandırması, evi
gerektiğinde havalandırması gibi birçok
senaryo üretilebilir.
Eğer sistem, sadece sizin uzaktan
verdiğiniz komutları uyguluyorsa ve size
anlık durumlarını haber veriyorsa burada
bir akıldan bahsedemeyiz. Günlük hayatta bu ayrım bilinmese de böyle çalışan ev
sistemlerine akıllı ev değil, ev otomasyonu denmektedir.
Ancak ülkemizde yazımın başında
da bahsettiğim inşaat firmalarının astığı
afişlerdeki akıllı evler, daha çok birkaç
lamba ve perde kumandasının ötesine
geçmemekle birlikte, normal evlere göre
fiyatları daha yüksek tutulmaktadır.
/ KÖŞE /
SANAL SİSTEMLERDE KISA
HYPER-V
TARİHİ
Fiziksel donanımların daha etkin
kullanılabilmesi için mantıksal bölümlere ayrılması esasına dayanan
sanallaştırma fikri ilk olarak 1960
yılında IBM firması tarafından ortaya atıldı.
Bu tarihten yaklaşık 48 yıl sonra viridian kod
adı ile çıkan ve Hypervisor tabanlı bir sanallaştırma sistemi olan Hyper-V, Windows Server 2008’de Hyper-V1 olarak doğup Windows
Server 2008 R2’de Hyper-V2 olarak büyümeye
başladı. İlk piyasaya çıktığı zamanlarda oldukça eksik olan Hyper-V sadece ismi ile adını duyurdu diyebiliriz. Sunduğu özellikler ile henüz
yolun başında olduğunu ve diğer rakipleri ile
boy ölçüşemeyeceğini gösterdi. Buna rağmen
21 $ gibi bir farkla Server 2008 işletim sistemi
üzerinde bir rol olarak gelen Hyper-V bu sayede pazara girişini oldukça kolaylaştırdı.
Yeni doğan ve sürekli büyüyen bir çocuğa
benzetebileceğimiz Hyper-V kullanıcı deneyimleri ve geri dönüşleri ile yanlış taraflarını
düzeltmiş, eksik taraflarını tamamlayarak büyümeye devam etmiştir. İlk çıktığı zamanlarda küçük ve orta ölçekli firmalara hitap eden
Hyper-V, Windows Server 2012 ile Hyper-V3
olarak ortaya çıkmış ve aşağıdaki özellikleriyle
büyük ölçekli firmalara da göz kırpmıştır.
Mustafa GÖKÇELİK
Bilişim Yazarı / Bilgisayar Mühendisi
Blog : www.mustafagokcelik.com
E-Mail : [email protected]
062 www.bimo.org.tr
n Sanal makine başına 64 vCPU desteği
gelmiştir. Önceki versiyonlarda sanal makine
başına sadece 4 vCPU verebiliyorduk.
n Sanal makine başına 1 TB RAM desteği
geldi. Önceki versiyonlarda sanal makine başına 32 GB memory verebiliyorduk. Host başına
ise artık 4TB RAM verebiliyoruz.
n Disk yapısındaki .vhd formatı devam etse
de .vhdx formatı olarak daha performanslı bir
disk yapısı geldi. Önceki versiyonlara .vhd başına maximum 2 TB verebiliyorken şimdi .vhdx
başına 64 TB lık alan verebiliyoruz.
n Hyper-V 3.0 ile Virtual Fiber Channel
desteği geldi. Böylece artık sanal makine başına 4 adet virtual Fiber adaptör ataması yapabiliyoruz.
n Hyper-V rolünün çalıştığı fiziksel makine
yani host başına 320 mantıksal işlemci verebiliyoruz artık.
n Yine tek bir Hyper-V hostunda maximum
1024 tane sanal makine çalıştırabiliyoruz.
Hyper-V3 ün yeni özellikleri ile büyümesi
elbette ki bunlarla sınırlı değil. Orta ve büyük
ölçekli yapılardaki sanallaştırma sistemlerinin
olmazsa olmazı Hyper-V Failover Cluster Servisleri sayesinde sanal sunucuların çalıştığı fiziksel makinenin başına bir şey geldiği zaman
sanal sunucular otomatik olarak sağlıklı şekilde çalışan diğer fiziksel sunucuya geçer. Bu işlem önceki Hyper-V versiyonlarında aynı anda
tek bir sanal makine taşınmasını desteklerken
Live Migration sayesinde aynı anda paralel
olarak birden çok sanal makine taşınmasına
izin verir hale geldi. Bu özellik sayesinde SANCSV gibi servis sistemlerinden bağımsız hale
gelinerek maliyet anlamında büyük avantajlar
sağlandı.
Yeni doğan ve sürekli büyüyen bir çocuğa
benzetebileceğimiz Hyper-V kullanıcı deneyimleri ve
geri dönüşleri ile yanlış taraflarını düzeltmiş, eksik
taraflarını tamamlayarak büyümeye devam etmiştir
Fiziksel sunucuların güncelleme veya
donanım değişikliği gibi bakım işlemlerini yapmak benim gibi sistem yöneticileri
için endişe sebebi olabilir. Haliyle oluşabilecek herhangi bir sıkıntı çalışan tüm
sanal makinelerin durması anlamına gelir.
Önceki Hyper-V versiyonlarında bu gibi
bakım durumlarında manuel temas edilerek fiziksel sunucular Maintanance Moda
alınır ve üzerinde koşan sanal sunucular
diğer fiziksel sunucuya taşındıktan sonra
aynı işlem diğer fiziksel sunucu için yine
manuel olarak tersi işlem şeklinde yapılırdı. Cluster Aware Update ve Node Draining
özelliği sayesinde Orchestrator ile bakım
işlemleri tamamen otomatik hale geldi.
Aynı zamanda bu işlemin bizim belirlediğimiz bir zamanda gerçekleşebilir olması
bize sistem esnekliği sağladı.
İnsanlık tarihindeki bütün devrimlerin
beraberinde zorlukları da getirmesinde olduğu gibi Hyper-V tarihinde de devrim niteliğinde gelen bu özellikler beraberinde
problemleri de getirmiştir. Özellikle büyük
ölçekli yapılarda sanal makineler başına
atanabilen yüksek RAM ve CPU ların performanslı çalışması için fiziksel makinedeki hangi CPU ve RAM modüllerini kullanacağını bilmesi de kaçınılmaz oldu. NUMA
(Non-Uniform Memory Access) özelliği sayesinde belirli fiziksel CPU ve RAM modülleri yine belirli yüksek CPU ve RAM li sanal
bir makineye atanabildi.
NUMA ile performansını önemli ölçüde
geliştiren Hyper-V artık kendi üzerinde kritik iş sunucularının koşacağını ve önemli
datalarla birlikte bol bol vakit geçireceğini biliyordu. Zaten amacı da buydu. Durum kritik iş sunucuları ve önemli datalar
olunca FKM (Felaket Kurtarma Merkezi) ile
ilgili çözümler sunması gerektiğini anladı.
Sistem yöneticilerinin olmasa da şirket
yöneticilerinin uykusunu kaçırabilen FKM
için ücretsiz olarak gelen Hyper-V Replica
özelliği ile de çözümünü sundu. Yangın, sel,
deprem, terör gibi etkenlerden dolayı büyük ölçekli yapılarda özellikle kritik iş sunucuları ve datalarının başka bir lokasyonda yedeklenmesi tercih edilen bir yöntem
haline gelse de yüksek maliyet gereksiniminden dolayı uzun süreler askıya alınan
bir proje haline de gelebildi. Replikasyon
sırasında 3. parti yazılım gereksinimleri ve
donanım bağımlılığının sebep olduğu maliyet yüksekliği Hyper-V Replica ile önemli
ölçüde azaldı. 3. parti yazılım gereksinimi
ve donanım bağımlılığı gerektirmeyen Hyper-V Replica ile kritik iş sunucuları ve datalar daha az maliyetle farklı bir lokasyona
taşınabilir hale geldi.
Yukarıda anlattığım özellikler ve değinemediğim diğer özellikleriyle Hyper-V
adımlarını artık daha sağlam atmaya başladı. Fakat başarı ölçüsünde kıyas her zaman büyük yer tutmuştur. Citrix, VMWare,
Oracle-VM, IBMPower-VM gibi oldukça
önemli sanal platformlarla birlikte adından söz ettirebilmeyi başaran Hyper-V nin
eksik ve tutarsız taraflarını düzeltmek için
daha çok çalışması gerektiğini söylemek
yanlış olmaz. Her ne kadar Hyper-V nin bu
güzel ve yeni özelliklerinden bahsetsem
de ben hala VMWare ürününün uçtan uca
yönetimi ve kararlı yapısı ile sanallaştırma
konusunda diğer rakiplerini oldukça geride
bıraktığını rahat bir şekilde söyleyebilirim.
Sanallaştırma platformlarının karşılaştırılması farklı bir yazı konusu olduğu için
detaya girmeyeceğim fakat tercih edilmesi
sırasında nasıl bir yol izleneceği aslında
oldukça basit. Para eşittir kalite, kalite ise
eşittir VMWare. Fakat benim o kaliteyi satın alabilecek param yok ve beklenmeyen
sorunları çözebilen sistem yöneticilerim
var diyorsanız şimdilik Hyper-V tercih sebebi olabilir.
www.bimo.org.tr
063
/ KÖŞE /
YETKİNLİK ve
SORUMLULUK
Emre Alıç
PMP Proje Yöneticisi
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Gelişen bilişim teknolojilerinin
yaygın bir şekilde kullanılmasıyla
beraber tüm sektörlerde belirli ihtiyaçlara bilişim çözümleriyle cevap bulma eğilimi artmaktadır. Öyle ki günlük hayatımızın her anına dahil olmuş bilişim
teknolojileri özellikle insan hayatına hitap
eden üreticiler ve hizmet sunucular için her
geçen gün daha fazla tercih edilmektedir.
Bilişim ürün ve hizmetlerinin gelişmesi,
daha fazla tercih edilmesi ve bu konularda
yapılan çalışma ve projelerin hızla artması
birçok problemi de beraberinde getirmiştir.
Bilişim sektöründe ürün veya hizmet üretimi yapan her organizasyon yürütülen işlerin,
idare edilen personelin ve tüketilen kaynakların doğru yönetilmesi için her geçen gün
yeni yollar denemekte ve ideal yönetim süreçlerini araştırmaktadır.
Bilişim sektöründe ürün ve hizmet üreten ya da bilişim ürünü veya hizmeti tedarik
eden her organizasyon bu iş ve projelerin yönetimi için farklı yöntemler takip etmektedir.
Bu yöntemler organizasyonuna göre bazen
belirsiz olup duruma göre değişirken, bazı
organizasyonlarda da standartlaşmış süreçler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Uluslararası olarak tüm dünyada yaygın
kullanımı olan ve kabul gören PMI (Project
Management Institute) Proje Yönetim Süreci standardı, COBIT (Control Objectives and
Related Information Technologies) çerçeve
dokümanı ve ITIL (Information Technology
Infrastructure Library) bilgi teknolojileri kütüphanesi gibi yayımlar, hem organizasyonların bilişim ürün ve hizmet üretim süreçleri
hem de ürün ve hizmet tedarik süreçleri için
standartlar, hedefler ve ideal süreçler tanımlamaktadır.
COBIT, bir organizasyon için tanımlı kuralların stratejik hedefler doğrultusunda uygulanma kültürü kazanılması anlamında; yönetişim kavramı üzerinde durmakta, yapılan
bilişim iş ve projelerinde başarının, tanımlanan hedeflere uyulması durumunda elde
edileceğini söylemektedir. COBIT tüm bilgi
teknolojileri süreçleri için kontrol hedefi sunarken “APO10 Manage Suppliers” süreciyle
de tedarik yönetimi için tedarikçi seçimi, sözleşme süreci yönetimi ve tedarikçinin performansının izlenmesi için kontrol hedefleri
tanımlamaktadır. COBIT, “APO10.03 Manage
supplier relationships and contracts” yönetim pratiği ile tedarik yönetimi sürecinin
başarısını, tedarik sürecinde resmi olarak işin
kalitesinden sorumlu olacak kişilerin belirlenmesi olarak belirtmektedir. Bu nedenle
tüm süreçlerin teknik anlamda yetkinlikle
yürütülmesi, incelenmesi, onaylanması ve takip edilmesi için yetkin ve sorumlu kişilerin
belirlenmesinin önemi ifade edilmiştir. (1)
ISO/IEC 20000, ITIL 2011 ve PMBOK(PMI
Project Management Body of Knowledge)
standartları da COBIT gibi tedarikçi seçiminde, sözleşme ve diğer tedarik belgelerinin
hazırlanmasını ve sözleşme dahilindeki tedarik yönetim sürecinde uygulanması gerekli
kuralları ifade ederken, bu süreçleri işletecek
doğru, sorumlu ve yetkin insan kaynağının
önemini vurgulamaktadır. (2,3)
PMBOK ise tedarik yönetimi bilgi alanında “Expert Judgement” yani uzman görüşü
şeklinde önerdiği araç ile tedarik yönetiminde tedariğe konu olan ürün ve hizmetlerin
detaylı dokümante edilmesi, şartnamesinin
hazırlanması ve sözleşme sürecinin takibinde teknik detaylar dahil tüm hususlar için
uzman personelin görüşünün ve onayının
alınmasının önemli olduğunu ifade etmektedir. (2)
Tedarik yönetim süreçleri öncelikle sürecin nasıl yürütüleceğinin planlanmasıyla
yani hangi aşamalarda hangi belgelerin ve
hangi araçların kullanılacağının belirlenmesiyle başlamalıdır. Tedarik yönetim sürecinin
planlanması aşamasında ayrıca sürecin de-
Bilişim sektöründe ürün ve hizmet üreten ya da
bilişim ürünü veya hizmeti tedarik eden her
organizasyon bu iş ve projelerin yönetimi için farklı
yöntemler takip etmektedir
064 www.bimo.org.tr
Bazen yapılması
gerekli işin eksik ve
yeteri kadar teknik
detay içermeyecek
şekilde ifade
edilmesi, sürecin
maalesef baştan
yanlış idare edildiğini
göstermektedir
vamında kullanılacak teknik şartname
gibi dokümanlar geliştirilir, sözleşme tipi
seçilir. Teknik şartnamelerin yeteri kadar
detaylı ve önemli hususları içerecek şekilde tam ve tutarlı hazırlanması sürecin
baştan sona başarılı yürütülmesi için
gereklidir. Bu nedenle şartnameyi hazırlayan ya da kontrol eden kişilerin yetkin
ve nitelikli olması, yapılan işin kaliteli
ve sağlıklı yürütülmesi için önemlidir.
Şartname dokümanı geliştirme işi dışında tedarikçi seçimi için önemli kriterleri
belirleme ve bu kriterlere göre objektif
tedarikçi seçimi önemli detaylardandır.
Tedarik yönetim süreci, tarafların sözleşmeyi imzalamasıyla farklı bir boyut
kazanırken, sözleşme kurallarının takip
edilmesi ve şartnamedeki teknik detayların teslimatlarda kontrolü, sürecin
başarılı olması için önemli hususlardır.
Kontrol ve kabul aşamaları olarak ifade
edeceğimiz bu aşamalarda da söz konusu
işin teknik özelliklerine uygun yetkinlikte
sorumlu bir personelin işin detayları konusunda inceleme yapması ve sahip olduğu sorumluluk ile yerine göre düzeltici
ve önleyici önlemleri raporlaması işlerin
başarısı açısından önemlidir.
Gerek özel sektörde gerekse kamu
kurumlarındaki bilişim proje yönetimi
ve tedarik yönetimi süreçlerinin yürütülmesi hususunda bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bazen yapılması gerekli işin
eksik ve yeteri kadar teknik detay içermeyecek şekilde ifade edilmesi, sürecin
maalesef baştan yanlış idare edildiğini
göstermektedir. Bu şekilde gereksinimlerin veya şartnamelerin detay içermeden
tarif edilmesi hem tedarikçi seçimini hem
de sözleşme dahilinde işin geliştirme ve
teslimat sürecini olumsuz etkilemektedir.
Planlanmayan ve tarif edilemeyen işlerin
takip edilemediği ve sonunda kullanılamayan ürün ve hizmetlerin ortaya çıkması kurum ve firmalar için zaman ve para
israfına yol açmaktadır.
Yeteri kadar teknik detay içermeyen veya söz konusu işin sağlıklı yürütülmesi için gereken mühendislik bilgilerinden uzak planlanan süreçler başarısızlıkla
sonuçlanmaktadır. Bu nedenle bilgi teknolojileri mühendisliği konusunda eğitim
almış ve aldığı eğitimi tecrübe ve uzmanlık konularındaki diğer eğitimlerle tescil
edilebilir yetkinliğe dönüştürmüş, sorumluluk alan mühendislerin bilişim projelerindeki başarısı kaçınılmazdır.
Tedarik yönetimi süreci boyutu dışında yapılan araştırmaların gösterdiği gibi
yürütülen projelerdeki başarı oranının
düşük oluşu(%28-Chaos Report) ve maliyet ve zaman aşımından kaynaklanan
proje başarısızlıkları oranının yüksek oluşu(%74-Gartner Report) bu projelerde uygulanması gerekli standartların ve yetkin
mühendislerin önemini anlamımıza yardımcı olmaktadır. (4,5)
Bu nedenle ülkemizde de özellikle
bilgi teknolojileri ve ilgili teknolojiler
kapsamındaki iş ve projelerin yönetiminde mesleki standardın oluşması ve bilgisayar mühendislerinin yetkin mühendis;
eğitimli ve tecrübeli, sorumluluk alan yani
imza yetkisine sahip mühendisler olması
için Bilgisayar Mühendisleri Odası 2015
yılında yaptığı çalışmalarla bu yolda ilerleme kaydetmiştir.
Sonuç olarak, her sektörde yürütülen
bilgi teknolojileri projelerinde başarılı
olmak için organizasyon stratejilerinin
dikkate alınması, işletilen süreçlerde tec-
rübelerle meydana gelmiş uluslararası
standartların ve en iyi uygulamaların
kullanılması ve bu işlemlerin yetkin
bilgisayar mühendisleri tarafından
yürütülmesi, onaylanması ve izlenmesi önem arz etmektedir. Bu nedenle
bilgisayar mühendisliği mesleğinin
standartlarının belirlenmesi ve özlük
haklarının iyileştirilmesi, faaliyetlerinin
yanı sıra ilgili kurum ve kamu kaynaklarının verimli yönetilmesi ve zamanın
etkin yönetilmesi için yürütülen proje süreçlerinde sorumluluk alabilecek
yetkin mühendis kavramının geliştirilmesi ve resmileştirilmesi de önemlidir.
Nitelikli Bilgisayar Mühendisliği lisans
eğitimini tamamlayan mühendislerin,
uzmanlık alanlarında alacağı eğitimler
ve edineceği tecrübeyle sahip olacağı
imza yetkisi, dahil olacakları projelerde
ve tedarik yönetim süreçlerinde onların
teknik olarak doğru ve tutarlı karar vermelerini sağlayacak, böylece yürütülen
projeler ve tedarik yönetimi süreçleri
başarılı olacaktır.
Kaynaklar
1. IT Governance Institute: Cobit 5,
IT Governance Institute, United States of
America(2012).
2. Project Management Institute: PMBOK5
A guide to the project management body of
knowledge, Project Management Institute
Newtown Square, Pennsylvania, USA (2013).
3. ITIL 2011, The Office of Government
Commerce (OGC) UK Government (2011)
4. Dominguez, J.: The Curious Case of the
CHAOS Report 2009. http://www.projectsmart.
co.uk/the-curious-case-of-the-chaosreport-2009.php (2009)
5. Karl E.Wiegers, “Know your enemy:
Software Risk Management”
www.bimo.org.tr
065
BULMACA
1
2
3
4
6
5
7
8
9
Soldan Sağa
2. Unix işletim sisteminde sanal bellek
kavramının tasarımcısı olan ve şuanda İtalya
Bologna Üniversitesi bilgisayar bilimlerinde
profesör olan sağ üst tarafta da fotoğrafı yer
alan başarılı meslektaşımız ... Babaoğlu.
5. Nesne yönelimli, yorumlamalı, birimsel
(modüler) ve etkileşimli yüksek seviyeli bir
programlama dili.
6. Makina öğrenmesinin (machine learning)
bir dalı ... learning.
8. Bir diziyi ardışık en küçük alt dizilerine
kadar bölen sonra da bu dizileri sıralayarak
birleştiren özyinelemeli (recursive) bir sıralama
algoritması.
Yukarıdan Aşağıya
1. Açık kaynak kodlu bir javascript
kütüphanesi.
3. Unix ve unix benzeri işletim sistemleri
için geliştirilmiş bir masaüstü ortamı.
4. Ses (audio) ve görüntü (video) verilerini
sıkıştırılmadan sayısal olarak aktarmak için
geliştirilmiş bir arabirim.
5. 2007 yılında Çanakkale Bilgisayar
Mühendisliği, 2010 da Boğaziçi Bilgisayar
Mühendisliği’nden mezun olup Amerika’da
Purdue Üniversitesinde doktorasını yapan
ve açık kaynak kodla ilgili çalışmaları olan
sol alt tarafta da fotoğrafı yer alan başarılı
meslektaşımız ... Yanardağ.
7. Programalanabilir salt okunur bir bellek
türü.
9. Linux işletim sisteminde bir dosyalama
sistemi.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org , https://en.wikipedia.org
www.bimo.org.tr
066
İŞİNİZİ BERABER BÜYÜTELİM
İŞİNİZİ
İŞİNİZİBERABER
BERABERBÜYÜTELİM
BÜYÜTELİM
NETTEKİ
İŞ
ORTAĞINIZ
NETTEKİ
İŞ
wNETTEKİ
w
w . i s o r t aİŞ
g i ORTAĞINIZ
nORTAĞINIZ
iz.net
wwwwww. i. s
i soor rt ta aggi n
i ni z
i z. n
. ne et t
KA & PROJE YÖNETİMİ
MARKA
MARKA
&&
PROJE
PROJE
YÖNETİMİ
YÖNETİMİ
üreçleri, kurumsallaşma
adımları,
Marka
süreçleri,
süreçleri,
kurumsallaşma
kurumsallaşma
adımları,
adımları,
e uluslar Marka
arası
marka
süreci
ile
yerel
yerel
ve
ve
uluslar
uluslar
arası
arası
marka
marka
süreci
süreci
ile ile
e interaktif ve basılı ihtiyaçlar
birlikte
birlikte
interaktif
interaktif
ve
ve
basılı
basılı
ihtiyaçlar
ihtiyaçlar
çin Proje Yönetim Desteği.
içiniçin
Proje
Proje
Yönetim
Yönetim
Desteği.
Desteği.
SEO SÜRECİ SEO
SEO
SÜRECİ
SÜRECİ
Website
kod
analizi,
backlink
Kelime,
Kelime,
İçerik,
İçerik,
Website
Website
kod
kod
analizi,
analizi,
backlink
backlink
eci, ziyaretçi
takibi,
ziyaretçi
oluşturma
oluşturma
süreci,
süreci,
ziyaretçi
ziyaretçi
takibi,
takibi,
ziyaretçi
ziyaretçi
ama ve
danışmanlık
süreç
analiz
analiz
raporlama
raporlama
ve
ve
danışmanlık
danışmanlık
süreç
süreç
metleri sunuyoruz.
hizmetleri
hizmetleri
sunuyoruz.
sunuyoruz.
Teknik Yapı Uprise Elite
Residence
Teknik
Teknik
Yapı
Yapı
Uprise
Uprise
Elite
Elite
Residence
Residence
C1
AB AB
Blok
Blok
Daire:26Kartal
Kartal
/ İstanbul
/ İstanbul
AB Blok Daire:26 C1Kartal
/ Daire:26
İstanbul
WEB DANIŞMANLIĞI
WEB
WEB
DANIŞMANLIĞI
DANIŞMANLIĞI
Web programlama,
web
dizayn, kodlama,
Web
Web
programlama,
programlama,
web
web
dizayn,
dizayn,
kodlama,
kodlama,
mobil
uygulama
geliştirme
alanlarında
mobil
mobil
uygulama
uygulama
geliştirme
alanlarında
alanlarında
ekibimizden
teklifgeliştirme
isteye
bilir
varsa
ekibimizden
ekibimizden
teklif
teklif
isteye
isteye
bilir
bilir
varsa
varsa
projeniz
hataya
geçire
bilirsiniz.
projeniz
projeniz
hataya
hataya
geçire
geçire
bilirsiniz.
bilirsiniz.
PERFORMANS
ÖLÇME
&&
ARTIRMA
PERFORMANS
PERFORMANS
ÖLÇME
ÖLÇME
&
ARTIRMA
ARTIRMA
HedefHedef
bazlı
performans
değerlendirme,
Çalışanlar
Hedef
bazlı
bazlı
performans
performans
değerlendirme,
değerlendirme,
Çalışanlar
Çalışanlar
için için
hedeflerin
belirlenmesi,
hedef
için
hedeflerin
hedeflerin
belirlenmesi,
belirlenmesi,
hedef
hedef
değerlendirme
görüşmeleri,
değerlendirme
değerlendirme
görüşmeleri,
görüşmeleri,
Yetkinlik
bazlı
performans
Yetkinlik
Yetkinlik
bazlı
bazlı
performans
performans
arttırma
adımları.
arttırma
arttırma
adımları.
adımları.
[email protected]
[email protected]
[email protected]
www.isortaginiz.net
www.isortaginiz.net
www.isortaginiz.net
+90
+90
(216)
(216)
483
483
46
46
3737
37
+90
(216)
483
46
“BMO 2. Dönemi’nde
Dergimize verdiğiniz destek
için teşekkür ederiz.”
İletişim: [email protected]

Benzer belgeler