Dünya Barış Günü Avrupa ve Orta Asya Bölgesi`nden kalkınma

Transkript

Dünya Barış Günü Avrupa ve Orta Asya Bölgesi`nden kalkınma
Sayı: 82
Ekim 2012
Mukim Temsilciden:
Dünya Barış Günü
Avrupa ve Orta Asya Bölgesi'nden
kalkınma öyküleri yayımlandı
İklim Değişikliği Risk
Yönetimi Konferansı düzenlendi
Gölcihan’a nehir
koridoru yapıldı
2011’de en yoksul ile en zengin
arasındaki gelir farkı 8 kat
Mukim Temsilciden: Dünya Barış Günü*
21 Eylül 2012 tarihinde Dünya Barış Günü vesilesiyle, çaldığımız Barış Çanı ile
insanlığın barış ve güvenliğini sağlama, dünyayı ihtilaf, terör ve savaş belalarından
kur tarma ve sürdürülebilir insani kalkınma yolunu açma konularında kararlılığımızı
or taya koymuş olduk.
Ankara, Ekim 2012
Dünya Barış Günü, dünyada barışı arzulayan milyonlarca insanın isteklerine tercüman olmaya çalıştığımız ve
entelektüel ve manevi anlamda onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ifade ettiğimiz önemli bir gündü.
Bu günde, manevi, fiziksel ve maddi sayısız zararlara neden olan ihtilaf ve savaşların karşısında hep birlikte
duracağımıza dair söz verdik.
Daha da önemlisi, tüm dünyada herkes için yapılan sürdürülebilir barış mücadelesi çağrısına katıldığımızı göstermiş
olduk.
"Sürdürülebilir bir Gelecek için Sürdürülebilir Barış"
Dünya Barış Günü’nün bu yılki teması “Sürdürülebilir bir Gelecek için Sürdürülebilir Barış” idi.
Bu temayla, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin sürdürülebilir barış olmadan mümkün olamayacağı vurgulandı.
Dünya kaynaklarının savaşları finanse etmek için değil yoksullukla savaşmak, afet risklerini azaltmak ve toplumsal
eşitliği sağlamak gibi toplum yararına kullanılmasının gerekliliği hatırlatıldı.
Çocuklar asker değil, öğrenci olmalılar. İnsanlara kendilerini geliştirme imkânı sağlanmalı ve herkes gelir getiren bir
işe sahip olmalı. Dahası, herkes için daha iyi bir dünya adına insan haklarına saygı gösterilmeli.
Küresel Silahlanma için 1.7 trilyon harcama
Geçen yıl, küresel silahlanma için yapılan harcamalar 1,7 trilyon ABD Dolarını geçti. Günde 4,6 milyar Dolardan fazla
bir harcama yapıldığı anlamına gelen bu rakam, başlı başına Birleşmiş Milletler’in bir yıllık bütçesinin iki katını
oluşturuyor.
Soğuk savaş sonrası dönemde ve küresel mali krizinin ortasında bu düzeyde bir askeri harcamayı açıklamak çok zor.
2015 Sonrası Kalkınma Çerçevesi
Sürdürülebilir barış için insanların temel ihtiyaçlarını karşılamalı ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmalıyız.
Binyıl Kalkınma Hedeflerinin ötesinde de 2015 sonrası kalkınma çerçevesini, eşitlik, adalet ve kapsayıcı yeşil büyümeyi
temel alarak ve toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutları tam olarak entegre ederek oluşturmalıyız.
Bu yıl Haziran ayında toplanan Birleşmiş Milletler Rio+20 Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı sürdürülebilir barış için
dünyamıza tarihi bir fırsat sundu.
Rio’da alınan ortak kararların bizi sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir barış ve bugün ve yarın güvenli ve barış içinde
bir dünyaya taşıması için gelin el ele verelim.
* Shahid Najam
Najam, UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi ve BM Türkiye Mukim Koordinatörü
Avrupa ve Orta Asya
Bölgesi'nden kalkınma öyküleri
yayımlandı
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Doğu Avrupa ve
Or ta Asya ülkelerinde fark yaratan kalkınma başarılarının
anlatıldığı “Bireyleri Güçlendirmek, Gücü İnşa Etmek” adlı
raporunun ikinci cildini Yönetim Kurulu toplantısında sundu.
Ankara, Ekim 2012
Bu başarılar, aralarında Romanların da bulunduğu, bölgenin en yoksul ve
ötekileştirilmiş kesimlerinin, gençlerin, uzun süredir işsiz olanların ve
engellilerin ihtiyaçlarını göz önüne alan yenilikçi toplumsal politikalara
dayanıyor.
Raporda yer verilen projelerin en önemli özelliği, toplumsal, ekonomik ve
çevresel amaçları eş zamanlı olarak ele almayı başarmış olmaları.
Hükümetler, özel sektör ve sivil toplum ile her daim işbirliği hâlinde olan
UNDP, yenilikçi stratejilerin sonucu olarak ortaya çıkan bu başarı öyküleri
ile iş sahaları yaratılmasına, en zayıf durumda olanların ihtiyaçlarının
karşılanmasına, çevrenin bilinçli yönetimine ve kriz ve felaketlerin
önlenmesi ve atlatılmasına katkıda bulundu.
Raporla ilgili konuşan UNDP Başkanı Helen Clark, “Gerçekleştirdiğimiz bu
köklü değişimlerin, hangi bağlamda ve ülkede meydana geldiğine
bakılmaksızın bazı ortak nitelikleri bulunuyor. Bu başarılı, köklü
değişimlerin bazı önemli nitelikleri arasında ölçülebilir sonuçlar elde
edilmesi, hükümetler ve sivil toplumla güçlü bağlar kurulması ve kalkınma
projelerini bağımsız bir şekilde yönetmek için ulusal kapasitenin
geliştirilmesi var,” dedi.
Çözüme giden yol: Avrupa ve Or ta Asya'da eşitsizlik ve çevresel
bozulma
Bölgedeki birçok ülkenin yüksek gelir ortalamasına sahip olmasına
rağmen pek çok insan yoksul ya da yoksulluk sınırında yaşıyor.
Toplumsal, ekonomik ve siyasal anlamda dışlanmaya bağlı artan
eşitsizlikler hâlâ çözülmesi güç bir sorun olarak karşımızda durmakta.
Çevresel bozulma, özellikle de Doğu Avrupa ve Orta Asya’daki bazı
ülkelerde yüksek oranda sera gazı salınımı, kalkınmanın önünde büyük bir
engel teşkil ediyor.
Bu anlamda raporun önemine vurgu yapan UNDP Avrupa ve Bağımsız
Devletler Topluluğu Bölge Direktörü Cihan Sultanoğlu, “Raporda yer alan
her başarı hikâyesi, bölgedeki toplumları yeniden yoksulluğun pençesine
düşürme potansiyeli olan ekonomik şokların ve çevre şoklarının etkilerini
hafifleten siyasi desteği sağlayarak, UNDP’nin Avrupa ve Orta Asya
hükümetlerinin taleplerine yanıt verdiğini göstermektedir,” şeklinde
konuştu.
Türkiye'nin başarı öyküsü
Türkiye'nin başarı öyküsü, raporun Enerji ve Çevre bölümünde yer aldı.
Raporda, Türkiye’deki ilk PAN Parks sertifikalı korunan alan olan Küre
Dağları Milli Parkı'nın 2000 yılındaki kuruluş hikayesine ve kuruluşundan
sonra da Küre Dağları Milli Parkı projesi etrafında gerçekleştirilen pek çok
başarıya yer verildi.
Küre Dağları Milli Parkı projesinin, sadece biyolojik çeşitliliğin korunmasını
sağlamadığını, aynı zamanda bölgede geniş katılımlı yerel demokrasinin
gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıldı.
Böylece Küre Dağları Milli Parkı projesi ile bölgede ilk defa, normal
vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları ve hükümetin çevreyi korumak için
beraber çalışabildiğine tanıklık edildi.
Proje aynı zamanda Haziran 2012'de Brezilya'da gerçekleşecek olan
Rio+20 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı'nda,
sürdürülebilir kalkınma ve yeşil ekonomi uygulamalarıyla Türkiye’yi temsil
edecek en iyi 25 uygulamadan biri olarak seçilmişti.
Küre Dağları projesi ile ilgili daha detaylı bilgi için: www.kdmp.gov.tr
UNDP’nin Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki çalışmaları hakkında daha
fazla bilgi edinmek için: http://europeandcis.undp.org/
Binyıl Kalkınma Hedefleriyle elde
edilen önemli başarılar
yardımların azalmasıyla tehlikeye
giriyor
“Kalkınma
için
Küresel
Or taklık:
Söylemi
Gerçeğe
Dönüştürmek” raporu, Binyıl Kalkınma Planı Görev Takımı
tarafından yayınladı. Raporun önsözünde Binyıl Kalkınma
Hedeflerinde gelinen son noktayı ele alan Genel Sekreter Ban
Ki-Moon, kalkınma or taklarının güvenilir kalabilmelerinde
verilen vaatlerin yerine getirilmesinin önemini vurguladı.
Ankara, Ekim 2012
Raporda, Binyıl Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmede önemli adımlar
atılmasına rağmen, küresel yardımların yıllardır ilk defa azalması sebebiyle,
elde edilen kalkınma başarılarının 2015 yılına kadar devamının tehlikede
olduğu belirtildi.
Bu durumu aksine çevirmek adına bağışta bulunan hükümetler tarafından
açık bir taahhüt olmaması sebebiyle, 2015’e kadar Binyıl Kalkınma
Hedeflerinin gerçekleştirilmesinde ve yoksulluğun azaltılmasında istenilen
başarılara, istenilen sayıda ülkede ulaşılması giderek zorlaşıyor.
Binyıl Kalkınma Planı Görev Takımı Raporunu hazırlayan BM Sisteminin
dünyanın dört bir tarafındaki uzmanları, hedefleri gerçekleştirmek için
oluşturulan küresel ortaklıklarda önemli bir gelişme olmadığını
kaydettiklerini ve yıllardır ilk defa küresel ortaklıklarda gerileme işaretleri
tespit etiiklerini belirttiler.
Resmi Kalkınma Yardımları hacmi yüzde 3 düştü
Ayrıca, raporda, 2010 yılında zirveye ulaşmasından sonra, Resmi Kalkınma
Yardımları hacminin 2011’de yüzde 3’e düştüğü gözlemlendi.
Gerçekleşen yardım harcamaları ile vaat edilen küresel yardımların miktarı
arasında 167 milyar Amerikan Doları fark bulunduğunu belirten rapor,
ekonomik krizin bağışta bulunan ülkelerin 2013 ve 2015 yılları arasındaki
bütçelerine olacak olumsuz etkisi ile birlikte bu açığın daha da
büyüyeceğini vurguladı.
Hedeflere ulaşmak hala mümkün
Kaynak yaratma zorlukları hala devam etse de, bu senenin BM Binyıl
Kalkınma Hedefleri raporunda da belirtildiği gibi, yoksulluk, su, herkes için
ilk öğretim konularındaki hedeflerin pek çoğuna ulaşıldığı kaydedildi.
Sonuç olarak rapor, bütün bunlara rağmen, 2015’e kadar Binyıl Kalkınma
Hedeflerine ulaşılmasının hala mümkün olduğunu, fakat bunun için
hükümetlerin 10 sene önce yaptığı vaatlerini gerçekleştirmeye kendilerini
adamaları ve uluslararası desteğin yeterli miktarda olması gerektiğini
belirtti.
Raporda, aynı zamanda, Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasında daha
başarılı olabilmek için küresel topluluğa önerilere de yer verildi.
İklim Değişikliği Risk Yönetimi Konferansı
düzenlendi
Türkiye’nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ilişkin İkinci Ulusal
Bildiriminin Hazırlanması projesi kapsamında UNDP ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından iklim değişikliğine uyum ve afet risk azaltımı konularının
bütüncül olarak ele alındığı "İklim Değişikliği Risk Yönetimi Konferansı"
düzenlendi.
Ankara, Ekim 2012
İklim değişikliği risk yönetimi yaklaşımının Türkiye için gerekliliğinin tartışıldığı konferansa, ulusal ve uluslararası
uzmanların yanı sıra çeşitli kamu kurumu, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve üniversitelerden 80 kişi katıldı.
Her yıl 200 civarında sel ve 100 milyon dolar maddi kayıp
Toplantıda konuşan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Mukim Temsilci Yardımcısı Matilda Dimovska, Türkiye’de
iklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelen sellerin neden olduğu maddi kayıpların, deprem hasarlarına
yaklaştığını, her yıl yaşanan ortalama 200 civarında sel afeti sonucunda, yılda ortalama 100 milyon dolar maddi kayıp
meydana geldiğini belirtti.
Dimovska iklim değişikliğine uyum ve afet risk azaltımı konularının bütünleşik olarak ele alınmasının gerekliliğini
ifade etti.
AFAD Başkanı Dr. Fuat Oktay, afet öncesi risk azaltımını destekleyici her türlü çalışmaya ve işbirliğine açık olduklarını
vurguladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadıoğlu ise iklim değişikliği risk yönetiminin iklim
değişikliğine uyum ve risk yönetimi bağlamında disiplinler arası bir konu olduğunu ve bu konuda kurumlar arası
işbirliğine hazır olduklarını belirtti.
UNDP Bölgesel Ofisi, Kriz Önleme ve İyileştirme Birimi Koordinatörü Michael Thurman ise UNDP’nin iklim değişikliği
risk yönetimi ile ilgili uluslararası tecrübelerini ve farklı ülkelerde yürütülen projeleri aktardı.
Türkiye’de iklim değişikliğine uyum ve doğal afet risk yönetimi konusunda bilgi veren İTÜ Afet Yönetimi Merkezi
Müdürü Prof. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’de bugüne kadar doğal afetlerle ilgili yapılan çalışmaların İklim Risk Yönetimi
yaklaşımı ile değerlendirmesi ve politika düzeyinde adımlar atılması gerektiğini belirtti.
Kadıoğlu aynı zamanda, Türkiye’nin İklim Değişikliği İkinci Ulusal Bildiriminin Hazırlanması Projesi kapsamında uzman
olarak görev alıyor.
Panel Tar tışmaları
Açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen Türkiye İçin İklim Değişikliği Risk Yönetimi Yaklaşımı” panelinde UNDP
Bölgesel Ofisi- Kriz Önleme ve İyileştirme Birimi, UNDP Kriz Önleme ve İyileştirme Ofisi New York, İTÜ Afet Yönetimi
Merkezi, AFAD, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği Dairesi, İstanbul Valiliği- İl Özel İdaresi- Proje
Koordinasyon Birimi ve Küresel Denge Derneği temsilcileri tarafından konu farklı boyutlarıyla ele alındı.
Panelde bundan sonra yapılacak çalışmalarda bu bütüncül yaklaşım göz önünde bulundurularak neler yapılabileceği
değerlendirildi.
Konferans ve panel, Türkiye’de afet risk yönetiminin gözden geçirilmesi gerektiğini ve iklim değişikliğine uyumun,
afet risk yönetimi stratejisiyle birlikte, “iklim değişikliği risk yönetimi” adı altında tüm politika, plan ve programlarda
bütüncül bir şekilde ele alınmasını gündeme getirdi.
Türkiye’nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ilişkin İkinci Ulusal Bildiriminin Hazırlanması Projesi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın ana faydalanıcılığında UNDP tarafından uygulanıyor.
Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından desteklenen projeyle İkinci Ulusal Bildirimin hazırlanmasının yanı sıra ülkenin
iklim değişikliği konusunda kurumsal ve toplumsal kapasitesinin geliştirilmesi hedefleniyor.
Konferans ile ilgili CNN Türk yayınını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.
İstanbul’un havalimanları afetlere hazırlanıyor
“DHL Afet Müdahale Ekibi” ile Türkiye’deki çalışmalarını sürdüren DHL, İstanbul
Uluslararası Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanlarında, UNDP Türkiye ve Devlet
Hava Meydanları İşletmesi ile birlikte “Get Airpor ts Ready for Disaster (GARD) –
Havalimanlarının Afetlere Hazırlanması” eğitimini başlattı.
Ankara, Ekim 2012
DHL Afet Müdahale Ekibi tarafından 3-7 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programı ile hem havalimanları
hem de ilgili personel, afet sonrası lojistik şartlarına hazırlandı.
Eğitim, yerel lojistik kapasitesini ve bilgi birikimini belirleyerek, doğal afet sonrası havalimanlarına önceden
planlanmamış ölçüde yardım malzemesi geldiğinde yaşanabilecek aksaklıkları önlemeyi amaçladı.
Endonezya, Nepal ve Bangladeş’te başarıyla hayata geçirilen eğitim programı sırasında, havaalanı personelinin yanı
sıra yerel yetkililer ve devlet yetkililerinin de özel gereksinimlerini değerlendirerek buna uygun detaylı acil durum
planları oluşturuldu.
Yerel uzmanlara bilgi aktarımı
GARD eğitimcileri, Deutsche Post DHL'in afet yönetimi için hazırladığı önlem programında gönüllü olup özel eğitim
alarak tecrübe kazanmış lojistik ve eğitim uzmanlarından oluştu.
GARD programı İstanbul'daki iki havaalanında yaklaşık 30 çalışanın katılımı ile gerçekleşti.
Katılımcılar arasında Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarının personel üyelerinin yanı sıra İzmir, Ankara, Antalya,
Adana, Bodrum, Dalaman, Nevşehir, Trabzon havaalanlarından temsilciler de bulundu.
İlgili paydaşların lojistik bilgilerinden yararlanması hedefi ile güvenlik görevlileri ve kamu görevlileri de eğitime
katıldı.
Türkiye’nin son derece gelişmiş bir ülke olduğunu ancak afet sonrası dönemlerde, özellikle lojistik konusunda, özel
gereksinimlere ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Deutsche Post DHL Kurumsal İletişim ve Kurumsal Sorumluluk
Direktörü Christof Ehrhart, GARD girişimi ile DHL’in afet sonrası lojistik konusundaki uzmanlığını, afetler yaşanmadan
önce yerel uzmanlara aktarma fırsatını sunduğunu belirtti.
Aktif tektonik bölgede yer alan Türkiye afetlere hazırlanıyor
Düzenli olarak depremlerin yaşandığı, tektonik olarak aktif bir bölgede yer alan ülkemizde afet yönetiminin
profesyonelleştirilmesi açısından bu eğitimin çok yararlı bir girişim olduğunu vurgulayan DHL Express Türkiye ve
Fransa CEO'su Michel Akavi, "GARD programı sayesinde, ne yazık ki hayatın bir gerçeği olan doğal afet süreçlerinde,
yuvamız olarak gördüğümüz havalimanlarımızda meslektaşlarımızla birlikte çalışabileceğiz” mesajını verdi.
UNDP Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Programı Yöneticisi Dr. Katalin Zaim: “Afetlere hazırlıklı olma ve afet riskini
azaltmaya yönelik her türlü çaba, UNDP’nin güçlü bireyler, güçlü toplumlar yaratma misyonu ile örtüşüyor. Bu
bağlamda, DPDHL ve UNDP’nin işbirliği ile oluşturulan ve özellikle risk taşıyan bölgelerdeki havaalanlarının afetlere
hazırlıklı olması için kapasite geliştirmeyi amaçlayan GARD eğitim programı ile olası afet durumunda İstanbul’daki
havaalanlarında yardımların daha planlı ve koordineli bir biçimde ilgili yerlere ulaştırılmasına katkı sağlayacağına
inanıyorum” dedi.
Afrika, Karayip, Pasifik ülkeleri İstanbul’da
Afrika, Karayip, Pasifik Ülkeleri ve Avrupa Komisyonu or tak çalışma toplantısı,
UNDP Brüksel ofisi işbirliği ve UNDP İstanbul Uluslararası Özel Sektör Kalkınma
Merkezi’nin ev sahipliğinde Eylül ayında İstanbul'da yapıldı.
Ankara, Ekim 2012
Güney-Güney işbirliğini geliştirmek, kapsamlı bir ekonomik büyümeyi sağlamak ve Binyıl Kalkınma Planlarını
gerçekleştirmek amacıyla, UNDP İstanbul ve Brüksel Ofisleri Afrika, Karayip ve Pasifik ülkeleri ve Avrupa Komisyonu ile
müzakerelere 4-6 Haziran tarihlerinde başlamıştı.
Bu toplantılar sonucunda, Türk kurumlarının Afrika, Karayip ve Pasifik ülkelerine Binyıl Kalkınma hedeflerinde
yardımcı olma ve bu ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunma istekleri sebebiyle ve taraflar arasındaki işbirliğini bir
sisteme oturtmak amacıyla müzakerelerin İstanbul’da yapılacak bir toplantıyla sonuçlanmasına karar verilmişti.
Bu sebeple, Afrika, Karayip ve Pasifik ülkeleri ve Avrupa Komisyonu'ndan gelen temsilcilerin yanı sıra, İstanbul Ofisi,
Brüksel’den gelen üst düzey temsilci grubuna ve Dışişleri, Ekonomi Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı, TOBB, DEİK ve BUTGEM gibi Türk kuruluşlarının temsilcilerine de ev sahipliği yaptı.
Sosyo-ekonomik kalkınma politikalarına destek
Gerçekleşen toplantılar sonucunda Afrika, Karayip ve Pasifik ülkelerindeki giderek artan sosyo-ekonomik kalkınma
politikalarına destek verileceği taahhüttü verildi.
Toplantıya katılan taraflar, UNDP İstanbul Ofisinin işbirliği ile, Afrika, Karayip, Pasifik ülkeleri bünyesinde bulunan en az
gelişmiş 40 ülkenin yararına özel sektörün sürdürülebilir kalkınma politikalarındaki rolünün artırılması gerektiğini
belirttiler.
Türk kurumlarından katılan temsilciler, UNDP Brüksel Ofisi ve Avrupa Komisyonunun işbirliği ile UNDP İstanbul
Ofisinin de dâhil olacağı ticari ve ekonomik bir işbirliğini Afrika, Karayip ve Pasifik ülkeleriyle gerçekleştirmek
istediklerini ve deneyimlerini paylaşmak istediklerini vurguladılar.
Afrika, Karayip, Pasifik ülkeleri Sekreterliği, Afrika, Karayip, Pasifik ülkelerini Türkiye’nin ve Avrupa’nın özel sektör
deneyimlerinden faydalanmaları için teşvik ettiğini ve ayrıca kapsamlı bir tedarik zinciri oluşturulması ve yoksulluğun
azalması amacına yönelik iş çözümlerinin birlikte üretilmesi gerektiğini belirtti.
Avrupa Komisyonu, Afrika, Karayip, Pasifik ülkeleri ile İstanbul Uluslararası Özel Sektör Kalkınma Merkezi arasında
kapsayıcı bir piyasa kurulması için kurumsal kapasitelerin geliştirilmesine yönelik ortaklık kurmak istediklerini belirtti.
Kadir Topbaş ile Üst Düzey Toplantı Düzenlendi
Toplantıya katılan heyet, sonrasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler ve
Birleşmiş Milletler Üst-Düzey Panel’i Başkanı Dr. Kadir Topbaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Binası’nda 2015 sonrası
Kalkınma Gündemi ile ilgili üst düzey bir toplantı gerçekleştirdi.
Medya tarafından da takip edilen toplantıda, Dr. Topbaş, Dr. Chambas, Francesca Mosca ve Antonio Vigilante, İstanbul
Uluslararası Özel Sektör Kalkınma Merkezi’nin özel sektör ile özel sektörün kalkınma politikalarına dâhil olmasını
sağlayacak kurumsal ortaklık oluşturulmasında önemli bir rol oynayacağını belirttiler.
Bu kurumsal ortaklığın, yoksulluktan, ayrımcılıktan ve çevre ve iklim değişikliklerinin tehlikeli sonuçlarından arınmış
bir dünya için çok önemli bir basamak olduğunu belirttiler.
Dünya Su Haftası Stockholm'de
düzenlendi
Her yıl Stockholm’de düzenlenen Dünya Su Haftası, bu sene
Ağustos ayı sonunda düzenlendi. Hafta boyunca yüzün
üzerinde oturum yapıldı ve suyun tasarruflu kullanımı, tarımda
su, gıda üretimi ve kuraklık, suyun idaresi, iklim değişikliği gibi
sorunlar ele alındı.
Ankara, Ekim 2012
Bu sene, Dünya Su Haftası’na UNDP ve Coca-Cola’nın su ortaklığı girişimi
olan "Her Damla Değer Katar Projesi"ni temsilen Doç Dr. Boğaçhan Benli
ve projenin bölgesel ayağını temsilen UNDP Türkiye’den Ceyda Alpay
katıldı.
Hafta boyunca Boğaçhan Benli ve Ceyda Alpay, proje ile ilgili
deneyimlerini oturumlarda uluslararası uzmanlarla paylaştılar.
Dünya Su Haftası’ndaki deneyimleri ile ilgili Deutche Welle’e röportaj
veren Doç. Dr. Boğaçhan Benli ve Ceyda Alpay, Türkiye’deki su sorunu ile
ilgili soruları yanıtladılar.
Türkiye su fakiri
Doç. Dr. Boğaçhan Benli, Türkiye’nin su kaynakları bakımından
zannedildiği gibi zengin bir ülke olmadığını belirterek sözlerine şöyle
devam etti: “Türkiye’ye Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden bakarsanız
su zengini olarak gözüküyor. Çünkü birçok akarsuyu ve tatlı su kaynağı var.
Ama Avrupa’dan ve Kuzey Amerika ülkelerinden bakarsanız maalesef
Türkiye su fakiri bir ülke. Kişi başına düşen iki bin metre küp su ile Türkiye
dünya ortalamasının altında olduğundan su fakiri bir ülkedir.”
Türkiye’de su bilinci gelişiyor
Ceyda Alpay da yıllardır tartışılması sayesinde, Türkiye’de su sorunu ile ilgili
önemli bir bilinç oluştuğunu söyledi ve şunları ekledi: “Bilinç düzeyinin
artmasıyla Türkiye’de suyun rasyonel kullanımına bir ölçüde geçildi.
Kaynakların tükenmesi, iklim değişikliği, tarımdaki değişiklikler, bitki
örtüsündeki etkileri konusunda halk bilinçlendiğinden rasyonel kullanıma
geçildiğini söyleyebilirim. Örneğin çiftçiyle konuşunca bizden daha fazla
bilgi verebiliyorlar."
2050 yılına kadar en büyük problemin içme suyu sıkıntısı olacağını
belirten Ceyda Alpay, bu sorunla başa çıkmak için en iyi çözümün
çocukların içme suyu konusunda eğitilmesi olduğunu belirtti.
Deutche Welle'deki röportajın tamamını bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
'Toplumsal Fayda Zirvesi' sona erdi
Üç gün süren Toplumsal Fayda Zir vesi 24 Eylül’de sona erdi. Zir venin temel savı,
iletişim kurma yöntemlerimizin kökten değişmesine neden olan yeni medya ve
teknolojilerin, dünyanın daha yaşanabilir bir yer haline gelmesine de yardımcı
olacağı yönündeydi.
Ankara, Ekim 2012
Toplumsal Fayda Zirvesi, dünyanın dört bir yanındaki Birleşmiş Milletler örgütlerinin ve programlarının yerel zirveler
düzenlediği gerçek bir küresel etkinlik oldu.
Zirve, eş zamanlı olarak Nairobi, Pekin ve New York’ta düzenlendi.
Teknoloji firmaları ve mucitler, zirve boyunca, dünyanın dört bir yanındaki hevesli ve yaratıcı fikirleri olan insanlarla en
yeni iletişim araçları aracılığıyla bir araya geldi ve en son teknolojilerin toplumsal fayda adına nasıl kullanılabileceğini
tartışıldı.
Fikirleri ile güç, etki ve sermaye getirebilecek bu insanlarla gerçekleşen tartışmalar canlı olarak New York’ta
düzenlenen ana zirvede ve tüm dünyada yayınlandı.
Böylece, zirve sonunda, yenilikçi düşünce gücü ile küresel sorunları çözebilmek için gerekli teknolojileri tartışan
küresel liderlerin bir araya geldiği dinamik bir topluluk oluşturulmuş oldu.
Zirvenin temel amacı, dünyayı daha yaşanılabilir bir yer haline getirmek için yeni iletişim ve teknoloji araçlarının
potansiyelini ortaya çıkarmak ve daha sonra ortaya çıkan bu potansiyeli harekete geçirmekti.
Helen Clark, Zirve’nin önemini şu ifadelerle açıkladı: “Toplumsal Fayda Zirvesi, daha iyi bir dünyanın tartışıldığı,
insanlık tarihinin en önemli küresel toplantılardan biri olmuştur. Zirve, bu anlamda, aşırı yoksulluğun nasıl
önlenebileceğini en yeni iletişim araçları sayesinde hep birlikte konuşmamızı sağlayarak daha iyi bir dünyaya erişmek
için bizlere eşsiz bir fırsat sunmuştur.”
İş ve meslek danışmanlarına yönelik kapasite
geliştirme eğitimi sona erdi
BM Or tak Programı “Herkes İçin İnsana Yakışır İş: Ulusal Gençlik İstihdam Programı
ve Antalya Pilot Bölge Uygulaması” kapsamında İŞKUR İş ve Meslek Danışmanları
için başlatılan Kapasite Geliştirme Eğitim programı, 22 Eylül’de sona erdi.
Ankara, Ekim 2012
Türkiye’nin öncelikli sorunlarından biri olan işsizlikle mücadelede yeni ve daha etkili bir yaklaşımlarla kişiye özel
çözümler geliştirmeyi hedefleyen İş ve Meslek Danışmanlığı hizmetleri, Haziran 2012 itibariyle İŞKUR bünyesinde
verilmeye başladı.
İş ve Meslek Danışmanları’na yönelik olarak BM Ortak Programı tarafından geliştirilen bu eğitim İŞKUR’un kurumsal
kapasite artırımına katkıda bulunma amacını taşıyor.
Eğitimler iki aşamalı yapıldı
Eğitimlerin ilk aşaması 18 Haziran ile 10 Temmuz tarihleri arasında düzenlendi.
Eğitimlerde “İş Danışmanlığı’nda Etkin Erişim, Eşleştirme ve İşe Yerleştirme Hizmetleri”, “Kırsal Kalkınma ve İstihdam
Alanında FAO tarafından Antalya’da Yürütülen Çalışmalar ve Uluslararası Başarılı Uygulamalar”, “Göçmen Gençler için
Temel Yaşam Becerileri, Toplumsal Cinsiyete ve Dezavantajlı Gruplara Duyarlı Hizmet Sunumu” gibi konulara yer
verildi.
Eğitimlerin ikinci aşaması, Antalya ve Alanya İŞKUR müdürlüklerinden İş ve Meslek Danışmanlarının katılımı ve BM
Ortak Programını oluşturan kuruluşların sağladığı teknik ve uzman desteği ile yürütülmeye devam etti.
Eğitimlerin bu aşamasında, göçle gelen gençler için temel yaşam becerileri, iş ve meslek danışmanlığı, Antalya’da
kırsal istihdam ve sektörel gelişim gibi başlıklar ele alındı.
Or tak Program genç işsizliğin azalmasını hedefliyor
BM Ortak Programı gençler arasında işsizliğin azaltılmasını ve özellikle genç kadınların işgücüne katılımının
artırılmasını amaçlıyor.
Program sonunda genç işsizlerin insana yakışır işlere yerleştirilme oranının artması hedefleniyor.
BM Ortak Programı, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve
BM Kalkınma Programı (UNDP) ile Ulusal Program uygulayıcısı olarak Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ortaklığında
yürütülüyor.
BM Ortak Programı’nın finansmanı İspanya Hükümeti’nin sağladığı Binyıl Kalkınma Hedefleri Fonu’ndan (MDG-F)
destekleniyor.
Gölcihan’a nehir koridoru yapıldı
Hayata Ar tı Gençlik Programı tarafından desteklenen “Gölcihan’a Dör t Mevsim Su”
projesi kapsamında Gölcihan Gölü ile Ceyhan Nehri arasında Gölcihan Gölü’nü
kurumadan kur taracak olan nehir koridoru yapıldı.
Ankara, Ekim 2012
Nehir koridoru, Doğa Araştırmaları Derneği’nin uyguladığı ve Coca-Cola Hayata Artı Vakfı, UNDP ve Yaşama Dair Vakıf
ortaklığı ile yürütülen “Gölcihan’a Dört Mevsim Su” projesinin bir sonucu.
Proje, Türkiye’de bir göl havzasını korumaya yönelik gerçekleştirilen ilk proje olma özelliğini taşıyor.
Adana’nın Yumurtalık ilçesine bağlı Yeşilköy beldesinde yürütülen proje, kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalan
Gölcihan Gölü’nü yeniden doğal su rejimine kavuşturmayı amaçlıyor.
Türkiye’de ilk kez Nehir Koridoru yöntemi
Türkiye’de ilk kez uygulanan nehir koridoru yöntemi, Ceyhan Nehri ile Gölcihan Gölü arasında 500 metrelik bir
bağlantı kanalı açacak.
Gölün ve nehrin başına yerleştirilmiş olan kontrol kapağı ile göle düzenli su girişi sağlanarak, yıl boyunca su
seviyesinin sabit kalması sağlanacak.
Projede nehir koridoru metodu kapsamında yapılan kanal ve kontrollü kapak sistemi ile gölün ihtiyacı olan
dönemlerde Ceyhan Nehri’nden göle su verilecek ve böylece gölün sürekliliği sağlanarak, ekolojik ve ekonomik
değeri artırılmış olacak.
Kanalın açılması ile yeni balık türleri de göle giriş yapacak. Göldeki balık çeşidinin artması, gölün etrafında tarımla
uğraşan çiftçilerin gelirlerinin yükselmesine katkı sağlayacak.
Kanalın açılışı, 17 Eylül'de, Yeşilköy Beldesi Belediye Başkanı Mithat Altunay ve Doğa Araştırmaları Derneği Başkanı
Osman Erdem’in katılımları ile düzenlenen bir tören ile gerçekleştirildi.
Demokratik yönetişim ve toplumsal cinsiyet
uygulama bölge toplantısı İstanbul’da
Ulusal, bölgesel ve merkezi düzeyde katılımcıları bir araya getiren Demokratik
Yönetişim ve Toplumsal Cinsiyet Uygulama Bölge toplantısı, Eylül ayında İstanbul
Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi’nde düzenlendi.
Ankara, Ekim 2012
Bölgede ve bunun beraberinde UNDP’nin küresel gündemindeki değişimler ile birlikte kurumsal sorunlara işlevsel
cevaplar verilmesi amacıyla, Bratislava Bölge Yönetişim Merkezi Demokratik Yönetişim Birimi, Demokratik Yönetişim
ve Toplumsal Cinsiyet Uygulama Bölge Toplantısını UNDP'nin İstanbul ofisinde düzenledi.
Toplantıda, Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesi’nden konuyla ilgili uzmanlar bir araya geldi.
Toplumsal Cinsiyet Uygulama tarafından düzenlenen toplantı, diğer Bratislava Bölge Yönetişim Uygulamaları
tarafından da desteklendi.
Bölgesel demokratik yönetişim analizi
Toplantı, Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu (ECIS) için bölgesel demokratik yönetişim analizi yapmak,
profesyonel bir topluluk olan uygulama toplantılarını güçlendirmek ve uygulama toplantılarının, toplumsal
cinsiyet başta olmak üzere, demokratik yönetişimdeki rolünü geliştirmek amacıyla gerçekleştirildi.
Demokratik Yönetişim ve Toplumsal Cinsiyet Uygulama Toplantısında, bağımsız konuşmacılar ile UNDP uzmanları,
küresel eğilimleri (Rio+20 Konferansı gibi) ve ülke ofislerinin karşılaştığı gerçeklikler ile küresel eğilimleri birbirine
bağlayan kurumsal stratejileri tartıştılar.
Toplantı ayrıca ülke ofislerinin kurumsal bağlamları analiz etmelerini ve programlama için aktör ve faktörleri, aynı
zamanda paydaş ve olasılıkları tanımlamalarını sağlayan önemli bir fırsat sundu.
Toplantı üç gün sürdü
Küresel öncelikler, bölgesel bağlam analizi ve ülkesel programlama konuları üç gün süren toplantı boyunca, üç
aşamada tartışıldı.
İlk gün demokrasi, özel sektörün yönetimi, demokrasiye geçiş gibi konular tartışmaya açıldı ve ilgili uzmanlar
tarafından giriş konuşmaları yapıldı.
İkinci gün, birinci gün tartışılan konuların çözümü ile ilgili strateji geliştirme oturumları düzenlendi.
Son gün ise tartışılan konuların ve senaryoların, Ülke Ofislerinin şimdiki ve gelecekteki yönetişim portföylerine,
hizmet ve ürünlerine nasıl yansıtılacağı gündeme getirildi.
ECIS, Demokratik Yönetişim çalışmasına temel dayanak oluşturacak olan toplantının sonuçları, Ekim ayının
ortalarında bitecek olan final raporunda sunacak.
Yeşil İş 2012 konferansı Ekim’de
Yeşil İş 2012 konferansı bu sene Ekim ayında İstanbul’da
yapılacak. Konferansta bu yıl kurumların sürdürülebilirlik
alanında raporlama kıstaslarını küresel ölçekte belirleyen
Global Repor ting Initiative-GRI’ın CEO’su Ernst Ligteringen ile
The Guardian Sustainable Business Başkanı ve Yayın Yönetmeni
Jo Confino da yer alıyor.
Ankara, Ekim 2012
Ekonomik, toplumsal ve çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlamak
amacıyla faaliyet gösteren Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu sene
dördüncüsü gerçekleştirilecek olan Yeşil İş Konferansı, 18-19 Ekim
tarihlerinde düzenlecek.
Konferans, sürdürülebilir geleceği hedefleyen bir iş dünyası modeli
yaratma sorumluluğuyla hareket eden tüm paydaşları bir araya getirecek.
Swissotel’de düzenlenecek Yeşil İş Konferansı’nda bu sene “Sürdürülebilir
gelecek için sürdürülebilir iş” konusu ele alınacak.
Türkiye’nin en güçlü sürdürülebilirlik platformu olarak kabul edilen
konferans çerçevesinde, sürdürülebilir bir gelecek yaratmak adına iş
dünyasında atılması gereken adımları masaya yatıracak olan yöneticiler ve
fikir önderleri, görüş ve deneyimlerini paylaşarak katılımcıları aydınlatacak.
Yeşil İş Konferansı, sürdürülebilirlik anlayışının iş dünyasının vazgeçilmez
bir prensibi haline geldiği günümüzde, bu alandaki en yeni gelişmelerin
masaya yatırılacağı güçlü bir sürdürülebilirlik platformu oluşturacak.
Konferansın karbon ayak izi silinecek
Sürdürülebilir geleceği hedefleyen bir iş dünyası modeli yaratma amacıyla
düzenlenen Yeşil İş Konferansı, “Karbon Nötr Konferansı’’ olarak organize
edilecek. Konferans süresince ortaya çıkan CO2 salınımları hesaplanarak
konferansın karbon ayak izi silinecek.
Konferansa
ait
detaylı
bilgiye
http://www.yesiliskonferansi.com/2012/ adresinden ulaşabilirsiniz.
'Kapsayıcı Bölgesel Yönetişim İçin Katılımcılık'
eğitimi yapıldı
“Bölgesel Kalkınmada Katılımcılık ve Paydaş İlişkisi Temel Seviye Eğitimi”, Kalkınma
Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Ofisi or tak girişimi ile
Eylül ayı sonunda Ankara’da yapıldı.
Ankara, Ekim 2012
“Türkiye’de Bölgesel Kalkınmanın Yönetimi Mekanizmalarının Geliştirilmesine Destek” girişimi kapsamında 24-26
Eylül tarihleri arasında yapılan eğitim, 25 Kalkınma Ajansı personellerinin katılımı ve Kalkınma Bakanlığı’nın üst düzey
temsilcileri ile bölgesel yönetişim sürecinde kolaylaştırıcılık, katılımcılık ve paydaş ilişkisi hakkında temel yetenekleri
ve bilgileri öğrenmeyi sağladı.
Eğitim, katılımcıların temel sorunlarını özgürce paylaştığı bir ortamda, bölgesel kalkınmada katılımcı yönetişim süreci
ile ilgili seminerlerin verildiği, üst düzey eğitmenlerin katılımıyla gerçekleşti.
Bu açıdan, katılımcılığı ve paydaşları sürece dâhil etmeye yönelik ortamı ve Kalkınma Ajanslarının özellikle de
Kalkınma Kurullarının performanslarını etkileyen farklı faktörleri tartışmayı sağlayan eğitim, Kalkınma Bakanlığı ve
kalkınma ajansları için önemli bir fırsat sağladı.
Farklı içeriklerdeki belli katılımcılık araçları ile kilit kolaylaştırıcılık becerilerinin sağlandığı eğitim seminerleri, kendi
alanında katılımcılığın ve bölgesel kalkınmada ilişkilerin kendine özgü temel sorunlarını belirlemesi açısından örnek
kabul edilebilir.
Bu anlamda, proje kapsamında gerçekleştirilmiş olan ihtiyaç analizi çalışmasının sonuçları eğitimlerin tasarlanması ve
verilmesi için zemin sağladı.
Bahsedilen çalışma, Ağustos 2012’de tamamlanmış ve katılımcı yönetişimin kolaylaştırılmasında Kalkınma
Ajanslarının rolü ile ilgili kapasite boşluklarını ya da politikaya yönelik konuları tanımlamış oldu.
Proje uygulamasında, paydaşların bölgesel kalkınma sürecine katılımına yönelik aşamalı bir yaklaşım benimsendi.
Kalkınma Ajansları personeliyle ile yapılan ilk etkileşimin takibi olarak farklı Ajanslardan ilave 120 bölgesel planlama
uzmanının Ekim ve Kasım 2012’de katılımcılık, kolaylaştırıcılık ve paydaşların sürece dâhil edilmesi temel eğitiminden
yararlanması planlanıyor.
Bunlara ek olarak, temel eğitimi almış katılımcılar arasından seçilen 75 Kalkınma Ajans personeli 2013’te
gerçekleştirilecek olan dört günlük katılımcılık üzerine ileri düzey eğitiminden yararlanacaklar.
2011’de en yoksul ile en zengin arasındaki
gelir farkı 8 kat
TÜİK, 2011 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nı yayımladı. Araştırmaya göre
2011 yılında, en zengin ile en yoksul arasındaki gelir farkı, 2010 senesindeki fark
ile aynı kalarak yüzde 8 oldu.
Ankara, Ekim 2012
Böylece en zengin yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 47 iken en yoksul yüzde 20’nin toplam gelirden
aldığı pay yüzde 6 oldu .
Hane halkı başına düşen yıllık gelir
Araştırmaya göre Türkiye’de hane halkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 24 bin 343 lira olarak belirlendi.
Hane halkının toplam geliri kadar hane içindeki fert sayısının da önem taşıdığı, kısaca bireysel müreffehin ön planda
olduğu, ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri ise 2011 yılında 10 bin 774 olarak hesaplandı.
Ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri bölgesel olarak hesaplandığına İstanbul Bölgesi, 14 bin 873 lira
ile en zengin bölge oldu. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 418 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
Yüzde 18.5 sürekli yoksulluk riski altında
TÜİK araştırmasına göre 2011 yılında nüfusun yüzde 16.1’i yoksulluk riski altında idi. Bu oran kentsel yerler yüzde 13.9
iken, kırsal yerlerde yüzde 15.7 olarak hesaplandı.
TÜİK aynı zamanda, son yılda ve önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımladığı
“sürekli yoksulluk” oranını da hesaplıyor. 2011 yılında sürekli yoksulluk riski altında bulunanlar nüfusun yüzde 18.5’ini
oluşturuyor.
Sosyal transferler
Araştırmaya göre 2011 yılında aile-çocuk yardımı, konut ve kira yardımı, yoksul hane halklarına yapılan diğer sosyal
yardımlar gibi karşılıksız yardımları içeren sosyal transferlerin yüzde 92’si emekli ve dul-yetim aylıklarına harcandı.
PODCAST 28
26 Aralık 2011
'Her damla değer katar'
Ceyda Alpay, Her Damla Değer
Katar projesi bölgesel sorumlusu
play
Bu bölümde konumuz yaşam alanlarımızı destekleyen
çevremize güç veren doğal bir yaşam kaynağı olan ‘su’.
vvee
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programıyla karşınızdayız. Bu
bölümde konumuz yaşam alanlarımızı destekleyen ve çevremize güç veren
doğal bir yaşam kaynağı olan ‘su’. Bu programımızda “Her Damla Değer
Katar” adındaki bir projeden bahsedeceğiz. Konuğumuz ise projenin
bölgesel sorumlusu Ceyda Alpay. Hoşgeldiniz.
Ceyda Alpay (C.A.): Merhabalar.
UNDP Türkiye: Türkiye’de uzun süredir yürüttüğünüz “Her Damla Değer
Katar “ projesi neyi hedefliyor?
C.A.
C.A.: Projemiz 2007 yılında Coca-Cola ve UNDP ortaklığıyla başlamıştır ve şu
anda bölgesel projemiz hala devam etmektedir. Projenin amacı insanlara
temiz içme suyu sağlamak ve iklim adaptasyonu çerçevesinde suyun bilinçli
bir şekilde kullanılmasını öğretmektir. Dediğim gibi, projemiz 2007 yılında
başladı ve bu sene bölgesel fazı son senesine girdi. Tabi güzel gelişmeler
sonucunda geçen sene itibariyle projemizin global fazı başlatıldı. Bu da şu an
bölgesel fazın müdürü tarafından Stockholm’den yürütülüyor.
UNDP Türkiye: Yani özetlemek gerekirse bu Coca-Cola ve UNDP ortaklığıyla
2007’de başlatılmış olan bir projedir. Öncelikle bölgesel başladı ve ancak
başarısı üzerine küresel bir projeye dönüşme yolunda ilerliyor.
C.A.: Evet, aynen öyle.
UNDP Türkiye: Şimdi biraz ondan da bahsedelim. Nasıl başladığından söz
ettik. Bu proje başka ülkelerde nasıl yürütülüyor? Daha sonra da Türkiye’ye
bakalım.
C.A.
C.A.: Projemizin bölgesel fazında yani 1. fazında bizim kapsadığımız ülkeler
Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Hırvatistan, Ermenistan ve Türkiye idi.
UNDP Türkiye: Sözü geçenlerin aslında Türkiye’nin yakınındaki bölgelerde
bulunan ve Karadeniz’i çevreleyen ülkeler olduğunu bir not düşelim ve
hemen Türkiye’ye geçelim. Türkiye’de neler yaptınız acaba?
C.A.
C.A.: Bölgesel faz olarak Türkiye’de 3 projelik bir geçmişimiz var. Ankara’nın
Saray beldesinde bir içme suyu projesi yaptık. Buradaki projeyi şöyle
özetleyebilirim. Saray beldesinde içmesuyu boru hattında birtakım
problemler vardı ve çimentolu borular yüzünden çok sık patlamalar meydana
geliyordu. Biz de bu boruları değiştirdik. Bu sayede, yılda 30 bin ton kadar su
tasarrufu sağladık.
UNDP Türkiye: Hem su tasarrufu hem de içme suyunun sağlıklı olması
boyutu var.
C.A.
C.A.: Böylece, Saray beldesine sağlıklı içme suyu sağlamış olduk.
UNDP Türkiye: Saray beldesinden sonra Beypazarı var. Beypazarı’nda
yapmış olduğunuz projeyi biliyorum. İsterseniz biraz bundan bahsedelim. Siz
Beypazarı’nda neler yapmıştınız?
C.A.
C.A.: Beypazarı da şu şekilde oldu: Beypazarı’nda Kuyumcutekke köyü adında
bir köyümüz var. Orası coğrafi konumu nedeniyle içme suyuna erişimi son
derece kısıtlı. Kısıtlı dediğim günde bir saat, hatta yaz aylarında suya erişimleri
15 dakikaya düşüyor. Biz de burası için bir çalışma yapmak istedik. İklim
koşullarını değerlendirdiğimizde, çatı-yağmur hasadının uygun olduğunu
gördük. Bu sayede köydeki evlere su depolarının yerleştirerek, köy halkının 12
ay boyunca kesintisiz ve sürdürülebilir bir kaynak olarak içme suyuna erişimni
sağlamış olduk.
UNDP Türkiye: Yağmur suyu hasadı dediniz. Onu biraz açabilir misiniz?
Örneğin, benim köyde bir evim var ve tepesine depo mu koyuyorum? Nasıl
işliyor bu sistem acaba?
C.A.
C.A.: Şöyle anlatayım. Tabi bu sistem için çok basit şeyler gerekli. Öncelikle
300 metre üstü yağış miktarı ve bir çatı alanı gerekli. Çatıların oluklarından
topladığımız yağmur suyunu borularla deponun tepesine ulaştırıyoruz.
Deponun tepesine yabancı maddelerin erişimini engellemek için çok basit bir
eleğimiz oluyor. Buradan elenen su çatının içine geçiyor ve aşağıda bulunan
kum-çakıl filitresiyle arıtılıyor. Yağmur suyu zaten çok saf bir su olduğu için
basit bir arıtım yeterli oluyor. Daha sonra ufak bir pompa ile bunu evin
içerisine musluktan akacak şekilde ulaştırıyoruz.
UNDP Türkiye: En başta söylemiştiniz aslında. Her şey iklim değişikliğinin
etkileriyle başladı. Diğer bir deyişle, iklim değişikliği bu projenin ortaya
çıkmasına sebep olan şeylerden biriydi. Türkiye’de de iklim değişikliğinin
etkileri hissediliyor. Sizin bahsettiğiniz bölge de bunlardan birtanesi.
Yağışların azalması, kuraklık ya da bazı yerlerde tam tersi; sellerin ortaya
çıkması gibi etkilerden söz ediyoruz. Bu etkilerden yola çıkarak, siz bu projeyi
geliştirdiniz. Temiz içme suyuna erişim boyutunu ön plana çıkardınız. O kadar
başarılı olduki, 2010 yılından itibaren artık küresel bir projeye dönüşmüş
vaziyette. Son olarak da Türkiye’deki faaliyetlerinize bir boyut daha
ekliyorsunuz. Tüm Karadeniz Bölgesi’ni ve Karadeniz’i çevreleyen ülkeleri
ilgilendiren yeni bir faza daha geçtiniz. Nasıl başladınız? Biraz da bundan
bahsedelim.
C.A.
C.A.: Tabi, bu projemiz sizin de dediğiniz gibi Karadeniz’i ilgilendiren bir
proje olarak başladı aslında. Projemizin adı Karadeniz Eğitim Kutusu. Bizim
baştan beri amacımız, bu eğitim kutusunun Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde
kullanılabilir hale gelmesiydi. Öncelikle, bu projenin Türkiye ayağını başlattık.
Ama şu anda Rusya ve Ukrayna’da da başlamış durumda. İlerleyen senelerde
Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde de 2013 yılının sonuna kadar başlamış olacak
diye hedefliyoruz. İsterseniz biraz da Karadeniz Eğitim Kutusu’ndan
bahsedeyim. Bunu aslında çocuklara değil de eğitmenlere dağıtıyoruz. Bu
kutu ilköğretim seviyesi için hazırlandı. Yanlız içeriğini düşünürsek,
öğretmenleri hedefledik ki daha sonra çocuklara onlar yoluyla ulaşalım diye.
Bunun içinde eğiticilerin eğitimi şeklinde bir method izledik. Kutumuzu şöyle
oluşturduk: Kutunun içine içinde 5 ünitenin yer aldığı bir adet rehber kitap
koyduk.
UNDP Türkiye: Bu kitaplarda verdiğiniz temel mesaj nedir?
C.A.
C.A.: Bu üniteler sırasıyla Karadeniz’in coğrafi ve hidrolojik özellikleri ile
başlıyor, Karadeniz Bölgesi’nde şu anda yaşadığımız problemler ve bununla
nasıl başedebiliriz şeklinde devam ediyor. Üniteler başta konu anlatımıyla
başlıyor ki bu kısım biraz profesyonel yazıldığı için öğretmenlere hitap ediyor
ve onların da bu bilgileri sadeceleştirerek öğrencilere anlatılması bekleniyor.
Her ünitenin sonunda da çocukların oynayabileceği toplam 56 tane aktivite
var. Aktiviteden kastettiğim şu: O konu ile ilgili oyunlar. Bunun dışında
kutumuzun içinde oyun kartlarımız var. Hazırladığımız kutuda ayrıca 2 tane
posterimiz, 1 adet eğitim dvdmiz var. Şu anda, Milli Eğitim Bakanlığımız’ın da
desteği ile Karadeniz’deki devlete bağlı ilköğretim okullarına ulaşmış
vaziyetteyiz. Eğitimlerimize her okuldan görevli arkadaşlar gelip katıldılar,
onlara kutularımızı dağıttık ve onlar da bu kutuları okullarına götürdüler.
UNDP Türkiye: Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla, neredeyse Karadeniz
Bölgesi’ndeki tüm okullara ulaştınız. Zannediyorum burada temel mesajın
altını bir kez daha çizmek gerekir. Bu proje iklim değişikliklerinin etkilerine
uyumu hedefliyor ve suyun ne kadar değerli olduğunu bizlere bir kez daha
hatırlatıyor. Peki çocuklar bu eğitim kutusunun dağıtılmasıyla birlikte ne
öğrenecekler acaba? Sizin beklentiniz nedir? Programımızı bu soruya
verdiğiniz cevap ile kapatalım.
C.A.
C.A.: Bu kutu ile birlikte Karadeniz’de yaşadığımız problemleri çok basite
indirgeyerek anlayabiliyoruz. Örneğin, çocuklara ötrofikasyon dediğimiz şeyi
ve bunu nasıl engelleyebileceklerini çok basit bir dille anlatabiliyoruz.
UNDP Türkiye: Ötrofikasyon dediğimiz şey nedir peki?
C.A.
C.A.: Denizin içindeki bitkilere fazla besin sağlandığında ki bu genelde
çöplerle oluyor, oradaki bitki sayısı artıyor. Denizdeki bitki sayısı artıyor ama
denizdeki oksijen miktarı azalıyor ve bu da canlıları etkiliyor.
UNDP Türkiye: Bu proje ile çocukların pek çok şey öğrenmesine fırsat
sunulacak. Aslında bu sayede bizim de ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor. Bu
kutudan faydalanmak isteyen diğer bölgelerdeki okullar varsa nasıl
ulaşabilecekler?
C.A.
C.A.: everydropmatters.org adresinden
kendilerine en kısa sürede ulaştırabiliriz.
bize
ulaşırlarsa
bu
kutuları
UNDP Türkiye: Proje ile ilgilenenler ve bilgi almak isteyenler bir arama
motoruna “ Her Damla Değer” yazabilir ya da direk olarak projenin web sitesi
everydropmatters.org ‘u ziyaret edebilirler. Bugünkü konuğumuz Her Damla
Değer projesinin bölge sorumlusu Ceyda Alpay idi. Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Türkiye Temsilciği’nin hazırladığı yeni ufuklar
programının sonuna geldik. Programı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Radyosu - Radyo İlef stüdyosunda hazırladık. Programımıza FM bandında ve
internette Açık Radyo’dan, yayın ağımızdaki üniversite radyolarından,
podcast formatında iTunes üzerinden ayrıca undp.org.tr adresinden
ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Bir hafta
sonra tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın.
PODCAST 32
23 Ocak 2012
Korunan alan ne demek?
Yıldıray Lise, Uzman Biyolog,
Orman
Koruma
Alanları
Yönetiminin
Güçlendirilmesi
Projesi'nin Yönetici Yardımcısı
Başak Avcıoğlu, Doğal Hayatı
Koruma Vakfı (WWF-Türkiye)
Doğa Koruma Yönetmeni
play
Bu bölümde korunan alanlar üzerine konuşacağız.
UNDP Türkiye: Yeni Ufuklar (Y.U): Merhaba Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Türkiye Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile
karşınızdayız. Bu bölümde korunan alanlar üzerine konuşacağız. Korunan
alan ne demek, bu koruma nasıl yapılıyor ve örnek uygulamalar hangileridir?
Bu soruları konuklarımız Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Doğa
Koruma Yönetmeni Başak Avcıoğlu ve Orman Koruma Alanları Yönetiminin
Güçlendirilmesi Projesi'nin Yönetici Yardımcısı Uzman Biyolog Yıldıray Lise ile
konuşacağız. Hoşgeldiniz.
Başak Avcıoğlu (B.A.), Yıldıray Lise ( Y.L.): Hoşbulduk.
UNDP Türkiye: Öncelikle Yıldıray Lise’ye sormak istiyorum: Korunan alan ne
demek?
Y.L.: Aslında “korunan alan”ın dünyada birçok farklı tanımı var. Ama asıl
önemlisi bir şemsiye kuruluş olan Doğayı Koruma Derneği’nin yaptığı tanım.
O da şu: Biyolojik çeşitliliğin ve özellikle bununla ilgili kaynakların
devamlılığının ve korunmasının sağlanmasına hizmet eden yasal veya başka
bir yolla yönetimi gerçekleştirilen karasal veya denizel alan. Burada iki önemli
nokta var: Biri devamlılığı sağlamaya ve korumaya hizmet etmek, ikincisi de
bunun yönetiminin yapılması.
UNDP Türkiye: Aynı zamanda biyolojik çeşitlilik ilişkili kültürel kaynakların
da kullanılmasına hizmet ediyor. Dolayısıyla sadece doğanın korunması
olarak bakmamak lazım. Doğayla ilgili her şeyin korunması olarak
düşünülmesi gerekiyor.
Y.L.: Türkiye’de ise aklımıza ilk olarak milli parklar geliyor. Türkiye’de birçok
farklı statüde, farklı korunan alanlar var. Ancak genelde insanlara
sorduğumuz zaman bizim en çok akıllara gelen milli parklar oluyor. Türkiye’de
yaklaşık olarak %5’ten fazlası farklı statülerde koruma altında.
UNDP Türkiye: Tabi bunların hepsi milli park değil.
Y.L.: Evet, farklı farklı kategoriler var.
UNDP Türkiye: Türkiye’de kaç tane milli park var?
Y.L.: 41 tane milli parkımız var.
UNDP Türkiye: Örnek olarak hangilerini verebiliriz?
Y.L.: Tabi bizim çalıştığımız Küre Dağları’nı ya da ilk aklımıza gelecek
yerlerden biri olan Aladağlar’ı örnek olarak gösterebiliriz. Ağrı Dağı, Kaçkar
Dağı, Antalya’da Bey Dağları, ve Dilek Yarımadası var.
UNDP Türkiye: Türkiye’nin her noktasında bir ya da bir buçuk saat içinde
ulaşılabilecek milli parkları olduğunun altını çizelim. Bu konuya geri
döneceğiz ama şimdi Başak Hanım’a dönmek istiyorum. Sizin bulunduğunuz
bu proje içinde Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve UNDP’nin
yaptığı bir ortaklıktan söz ediyoruz. Sizin perspektifiniz ve bu proje içinde yer
alma sebebiniz nedir? Aslında isminizden de anlaşılıyor ancak projeye
katkılarınızı öğrenmek istiyoruz.
B.A.
B.A.: Aslında bu projenin 10 yıllık bir geçmişi var diyebilirim. Projenin en
başında bizim işbirliği çalışmalarımız başladı ama günümüze geldiğimizde
işbirliği faaliyetleri arttı. Küre Dağları’nın özellikle yönetiminin iyileştirilmesi,
oradaki sivil-toplum kuruluşlarının desteklenmesi, kapasite geliştirme ve
bilinçlendirme faaliyetleri olsun bu tarz etkinliklerin yapılması gibi projenin
her aşamasında birçok kurum kuruluş ile işbirliği içerisinde çalışıyoruz. Tabi
burada sadece UNDP değil aynı zamanda Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan
da söz etmek lazım. Üçlü kuruluş olarak biraraya geldik ki Türkiye’de siviltoplum kuruluşlarının Orman Bakanlığı ya da Birleşmiş Milletler olsun kamu
kuruluşlarının biraraya geldiği en önemli projelerden birtanesi olduğunun
altını çizmek lazım. Biz bu şekilde yerelde doğa korumasına olabildiğince
katkı vermeye çalışıyoruz.
UNDP Türkiye: Doğa Koruma Vakfı güçlü bir doğa koruma örgütü.
B.A.
B.A.: Evet, eski kuruluşlardan bir tanesidir.
UNDP Türkiye: Bu projeyi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, daha önce
bahsettiğiniz gibi Orman ve Su İşleri Bakanlığı ortaklığında yürütüyorsunuz.
Mali desteği, Kürsel Çevre Fonu’ndan alıyorsunuz ve sayamayacağınız kadar
yerel ortaklarınız var. Şimdi isterseniz Küre ile devam edelim. Bahsettiğimiz
proje orman alanlarının korumasına yönelik GEF destekli bir projedir. Siz
yerelde neler yapıyorsunuz?
Y.L.: Ana amacımız Küre Dağları’nda bir model oluşturmak. Yani Türkiye’de
kalan 40 milli parka örnek olacak bir model oluşturmayı amaçlıyoruz. Buranın
yönetim altyapısını güçlendirmeyi planlıyoruz, zira ziyaretçi yönetiminden
tutun sürdürülebilir iletişim strateji ve planı yönetsel bir boyutumuz var.
İkincisi, ziyaretçilere daha iyi hizmet vermek için oradaki yolların, patikaların
işaretlendirilmesi gibi amaçlarımız var. Üçüncüsü bu alanın çevresinde bir
tampon bölge var. Milli Park’ın içerisinde bulunan tek tampon bölge
burasıdır. Oranın sürdürülebilir orman işleri için Orman ve Su İşleri
Bakanlığı’nın Orman Genel Müdürlüğü ile birlikte çalışıyoruz.
UNDP Türkiye: Milli parkın dışında bir tampon bölge yok mu?
Y.L.: Yok, hayır. İçinde var ama dışında böyle bir şey yok.
UNDP Türkiye: Dünyadaki örnekler dolayısıyla, model almışsınız anlaşılan.
Y.L.: Evet, 2000 yılında milli park ilan edilirken bu model üzerine geliştirilmiş
ve sivil-toplum projeleri üstüne geliştirdiğimiz bir örnek uygulama
programımız var. Onun içinde de yerelde de farklı farklı koruma ve
sürdürülebilir kaynak uygulamalarımız var. Bir de üçüncü aşamamızda
Türkiye’de genel olarak korunanlar sistemine ne tür katkılar verebiliriz diye
düşünüyoruz. Özellikle proje başladıktan sonra hem finansal hem de teknik
açısından gün geçtikçe artan bir katkısı oldu. Burada korunanlar sistemini
nasıl daha iyi geliştirebiliriz, nasıl bir izleme değerlendirme sistemi
oluşturabilirz ve belli stratejileri nasıl geliştirebiliriz, ona bakıyoruz.
B.A.
B.A.: Burada belki Pan Park konusunu da eklemek gerekebilir. Pan Park
dediğimiz Avrupa’nın en iyi korunan alanlarının bulunduğu bir network.
UNDP Türkiye: Geçen sene konuştuğumuzda baya bir mesafe vardı ama bu
sene baktığımızda o mesafe katedilmiş. Korunan alanlar ağına Küre Dağları
bir adım daha yaklaştı.
B.A.
B.A.: Evet, şu anda çok yaklaştı ve inşallah bu sene içinde kabul edildiğini
göreceğiz ve sertifikamızı da alacağız.
UNDP Türkiye: Sizin tahmininize göre Küre Dağları Pan Park ağına ne
zaman dahil olacak? Var mı böyle bir beklentiniz?
Y.L.: Bugünkü yazışmalarımıza göre Nisan ayı başında uluslararası bir
denetim geçireceğiz. Bundan sonra, Haziran’a kadar süreç tamamlanmış olur.
UNDP Türkiye: Böyle prestijli bir ağın içerisinde yer almak yurtiçi ve
yurtdışından ziyaretçi sayısını etkileyebilir. Size tekrar dönmek istiyorum
Başak Hanım. Dünyada bu iş nasıl yapılıyor sorusuna yanıt vermeniz belki de
daha doğru olacaktır. Son dönemde bu alanda korunan bu alanların iklim
değişikliğiyle mücadele konusundaki bu kavramın önemi tüm dünyada
giderek artıyor. Neden böyle bir şey var ve siz hangi örnekleri Türkiye’ye
taşıyorsunuz?
B.A.
B.A.: Dünyada korunan alan sistemlerinin geliştirilmesi ve daha iyi hale
gelmesi çok önemlidir. Bu alanda en önemli sözleşmelerden birtanesi
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmenin korunan alanlarla ilgili bir
koruma programı var. Dünyadaki bütün üye ülkeler bu kapsamda korunan
alan sistemlerini geliştirmek durumundalar. Biz de vakıf olarak özellikle bu
sistemin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ile uyumlu hale getirilmesi üzerine
çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Bunların en önemli bileşenlerinden birtanesi iklim
değişikliğiyle ortaya çıktı. Korunan alanların iklim değişikliği sonucu dünyada
son dönemde bu etkileri hiseetmeye başladık. Örneğin, Asya’da olan sellerin
ya da Tsunami’nin yıkıcı etkilerini gördük. Yağışlar artıyor ve Karadeniz’de
toprak kaymaları meydana geliyor. Amerika ya da Avrupa olsun, iklimsel
değişim sonucu pekçok etkiler var. Korunan alanlar, iklim değişikliklerinin bu
gibi etkilerini aslında oldukça azaltıyor.
UNDP Türkiye: Çünkü çok boyutlu bir yaklaşım ele alınıyor. Kültürel tarafı
ve bahsettiğiniz diğer tarafları da var. Doğal Çözümler adlı bir kitabı Türkçe’ye
çevirmişsiniz ve bu da aslında güzel bir yayın. Undp.org adresi üzerinden
indirilebilir. Aslında biraz sözünü ettiniz ve değindik: Korunan alanlar ve iklim
değişikliği Türkiye ulusal stratejisi sizin de uzmanlığınızın katkısıyla Türkiye’de
belkide dünyanın ilk stratejilerinden biri olarak hazırlandı ve daha sonrasında
yayınlandı. Son bir soru sormak istiyorum çünkü dinleyicilerimiz arasından
katkı vermek isteyenler olabilir. Sizlere nasıl ulaşacaklar?
Y.L.: Sizin de belirttiğiniz gibi, bizlere undp.org adresinden kolayca
ulaşılabilir. Aynı zamanda Küre Dağları Milli Parkı kendisine ait websitesi
bulunan tek milli park. www.kdmp.gov.tr adresi üzerinden bütün bilgilere ve
az önce söylediğimiz dökümanların dijital hallerine ulaşabilirler.
B.A.
B.A.: Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın da bir sitesi var. Bütün bu korunan
alanlarla ilgili yaptığımız çalışmalar ve iklim değişikliğiyle ilgili
bilgiler wwf.org.tr adresinde mevcut. Tabii ki biz gönüllülerle gerek korunan
alanlarda gerekse koruma çalışmalarında yoğun olarak çalışıyoruz. Arzu eden
herkes bize gelerek, gönüllü olarak destek verebilir.
UNDP Türkiye: Görüyorum ki projeniz hem kuruluşlarla hem de sosyal
medya ile içli dışlı. Dolayısıyla Facebook’tan ve Twitter’dan da takip edip, bilgi
almak ve katkı vermek mümkün. Katıldığınız için çok teşekkür ederim.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Uzman Biyolog, Orman Koruma Alanları
Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi'nin Yönetici Yardımcısı Yıldıray Lise ve
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Doğa Koruma Yönetmeni Başak
Avcıoğlu konuklarımızdı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciği’nin hazırladığı yeni ufuklar programının sonuna geldik. Programı
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef stüdyosunda
hazırladık. Programımıza FM bandında ve internette Açık Radyo’dan, yayın
ağımızdaki üniversite radyolarından, podcast formatında iTunes üzerinden
ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı
adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın!
PODCAST 33
30 Ocak 2012
Cinsiyet eşitliğinde geri
sayım
Azize Sibel Gönül, Kocaeli
milletvekili ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Başkanı
play
Bu bölümde “ Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Geri Sayım Başladı”
adı verilen bir kampanya hakkında konuşacağız.
UNDP Türkiye: Merhaba, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Geri Sayım Başladı” adı verilen bir
kampanya hakkında konuşacağız. Kasım 2011’de başlatılan bu kampanya
çerçevesinde, şu ana kadar acaba neler yapıldı, bundan sonra neler yapılacak
ve kampanyanın amacı nedir gibi soruları konuğumuzla konuşacağız.
Bugünkü konuğumuz Kocaeli milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Azize Sibel Gönül.Hoşgeldiniz.
Azize Sibel Gönül (S.G.): Hoşbulduk, iyi yayınlar diliyorum.
UNDP Türkiye: Bu programın kaydına şu anda İstanbul’da sürmekte olan bir
toplantıdan çıkıp katılıyorsunuz: “İstanbul Bölgesi Bilgi ve Deneyim Paylaşım
Platformu”. Siz Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Geri Sayım Başladı kampanyasını
Kasım 2011’de mecliste başlattınız. Aslında konuşmamıza bu kampanyadan
söz ederek başlamamız iyi olabilir. Kampanyanın ismi ne anlama geliyor?
S.G.
S.G.: Biliyorsunuz Binyıl Kalkınma Hedefleri 2015 yılını [hedefliyor]. [Bu da]
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Geri Sayım Başladı kampanyası. Bu UNDP ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun ortaklaşa yürüttüğü bir
kampanyadır. Bir yıl süresince devam edecek ve 1 milyon dolarlık ödeneği ve
bütçesi olan bir kampanyadan söz ediyoruz. Bu kampanyamızın TBMM Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu koordinatörlüğünde Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı, Birleşmiş Milletler Kadın Örgütü, İçişleri Bakanlığı Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü, Belediyeler Birliği ve son olarak da özellikle bu
kampanyayla ilgili olan kalkınma ajansları bu proje ile ilgili bizlere katkı
sağlayan ortaklarımız. Ayrıca UNDP de bize teknik desteği sağlayan çok
önemli bir çalışma ortağımız.
UNDP Türkiye: Genel bir çerçeveyi aslında bu şekilde çizmiş oluyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde geri sayım başladı. Geri sayımdan kastettiğiniz
de 2015 galiba.
S.G.
S.G.: Evet 2015’i hedefledik ve bu projeyle birlikte cinsiyet eşitliğinde elverişli
ortamların hazırlanmasını arzuluyoruz. Bu kampanya için bir slogan
belirledik: “Daha adil bir dünya için yanımda ol”. Bu sloganla yola çıktık ve 25
Kasım 2011 tarihinde, UNDP’nin katkıları ile kampanyamızın bütün afişlerini,
broşürlerini, cdlerini ve websitesini hazırlayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon üyelerinin ve sayın meclis başkanımızın
katıldığı bir programla basına kampanyamızı duyurduk. “Daha adil bir dünya
için yanımda ol” dedik. Bu sloganla yola çıktık ve tanıtımını yaptıktan sonra
çok güzel geri dönüşler almaya başladık. Çok kısa sürede kampanyamıza
destek verecek kurumlar ortaya çıktı. Özellikle bunlardan birtanesinden size
bahsetmek isterim. Bu yıl PTT, projemizin sloganını bütün posta pullarında
kullanacak. Türkiye 2012 yılında “Daha adil bir dünya için yanımda ol”
sloganını bütün posta hizmetlerinde görecek. Ayrıca, zarfların üzerindeki
flamlar bu şekilde basılacak, PTT’nin tüm işyerlerinde bu kampanyanın afiş ve
broşürleri yayınlanacak, ve bu yıl içerisinde PTT, evlere kampanya hakkında
bilgi verecek ücretsiz el broşürlerini dağıtacak. Çalışmalarımız 25 Kasım’da
kampanyaya başladığımızdan beri devam ediyor. Onun akabinde,
kampanyamıza bir destek de kalkınma ajanslarından gelebilir şeklinde
düşünmekteyiz. Çünkü kalkınma ajansları o bölgelerde kilit role sahip.
UNDP Türkiye: 26 ayrı bölgede faaliyet gösteriyor.
S.G.
S.G.: Tabi 26 ayrı bölgede[ faaliyet gösteriyor]. Tabi istatistiksel bölge
sınıflaması deniliyor. Ulusal kalkınma planı gereği hazırlanmış olan bu
sınıflama ve bölgeleme aslında 12 alt bölge şeklinde planlanmış. Fakat bir
bölgede 2 ajans da olabildiği için bazı bölgeler de 2 farklı ajansa da gitmek
durumunda olabileceğiz. Dolayısıyla, 26 kalkınma ajans genel sekreterinin
katılımı ile mecliste gerçekleştiğimiz bu toplantı çok verimli oldu. Yaptığımız
bu toplantıların sonrasında komisyon üyeleri ve milletvekilleri olarak
Türkiye’deki 12 alt bölge, alan, saha çalışması için sahaya inmeye karar verdik.
Örneğin, İstanbul il olarak tek bir bölge oluşturmakta.
UNDP Türkiye: Yani İstanbul tek başına bir kalkınma bölgesi.
S.G.
S.G.: Ama benim ilim Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova yani 5 ili
kapsayan bir bölge, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) olarak geçiyor.
Örneğin, Doğu Marmara’daki yapacağımız toplantıyı bu belirttiğim 5 ilin
birinde yapacağız ve o kalkınma bölgesini kapsayan bütün illeri bu toplantıya
davet edeceğiz. O bölgenin milletvekillerinden, seçilmişlerinden,
atanmışlarından, akademisyenlerinden, sivil toplum kuruluşlarından, ve
kalkınma ajanslarından insanları biraraya getireceğiz. Tüm kurumlar burada,
karar vericiler ve kararı uygulayanlar eşliğinde konu ile ilgili koordinasyonu,
konu hakkında nelerin yapıldığı ve daha nelerin yapılması gerektiğini
konuşacak. Dolayısıyla, bu toplantılar hem kampanyanın tanıtımının
yapılması ve toplumsal farkındalığın ortaya çıkması, hem de yapılan
çalışmaların sorgulanması adına çok önem arzetmektedir.
UNDP Türkiye: Aslında siz göreve biraz hızlı başladınız. 2011’in 2. yarısı
itibariyle sayın Güldal Akşit’ten Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanlığı görevini devraldınız. Bu kampanya ile çalışmalarınıza hızlı bir
şekilde başladınız. Programımızın başında, işin operasyon tarafından söz
ettik. İşin biraz da arka planından bahsetmek iyi olabilir. Hangi sorunlar ön
plana çıkıyor ve bu sorunlar nasıl tespit ediliyor? Sonuç olarak, size göre bu
süreç bizi nereye götürecek?
S.G.
S.G.: Sürece baktığımız zaman, kadın erkek eşitliği sadece ülkemizde değil
tüm dünyada uzun, erimli bir çaba ve gayret gerektiren bir süreç. Dolayısıyla,
bu alan sürekli çalışma gerektiren bir alan. Toplumsal yapı içerisindeki
cinsiyetçi değer ve yargıların kadınların sosyal yaşamında, ve gündelik yaşam
pratiklerinin içerisinde, mevcut yasalardan yararlanmalarında birtakım
engeller oluşturabiliyor. Dolayısıyla, bu pratikleri de araziye gittiğimizde
görme şansı buluyoruz. Öbür tarafta, hukuki zemini ne kadar güçlendirirsek
güçlendirelim, bu hakların hayata geçmeme durumunda yani uygulamada
sorunlar olduğunda yaygınlaştırmak pek te mümkün olmuyor. Bu sebepten
ötürü, arazide, zeminde ne tür sorunlar var, bunları görmemiz gerekiyor ki
çözüm üretebilesiniz. Bu noktada, bu kampanya sayesinde belirttiğimiz
alanda yapılan saha çalışmasının yine hem yerel hem bölgesel hem de ulusal
düzeyde yürütülen bir farkındalığın ve bilincin oluşmasına katkı
sağlayacağımıa inanıyoruz. Bu noktada, hem komisyon üyesi arkadaşlarımız
hem de UNDP’deki arkadaşlarımız gerçekten çok özverili ve gayretli bir
şekilde çalışıyorlar. Ben, özellikle bugün İstanbul’da yapılan ilk toplantıda
aldığımız verilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İlerde toplantıları
hangi formatta yapacağımız ve orada neleri göreceğimiz çok önemli.
Yukarıdan ana politikalar olacak ama o ana politikaların tabana yayılması
konusunda, tabandan bir şeylerin harekete geçirilerek yukarı doğru
çıkmasının çok daha kalıcı ve iz bırakıcı olduğunu düşünüyoruz.
UNDP Türkiye: Sonuçların hem yerel hem bölgesel hem de ulusal düzeyde
politikalara dahil edilmesinden bahsettiniz. Biz de hemen bu programı 27
Ocak’ta kaydettiğimizi vurgulayalım. İstanbul bölgesi ile başlıyorsunuz. 12
bölge esasına göre birçok il ve bölge dolaşılacak. Şubat ve Martta Mardin ve
Malatya illeri ile devam ediyorsunuz. Tabi, buradan çıkacak olan sonuçlar da
Ankara’ya götürülecek ve Ankara’dan da çıkacak bir sonuç olması gerekiyor.
S.G.
S.G.: Buradan çıkacak sonuçları, bakanlıklara ve kurumlara ileteceğiz. 1 yıl
sürecek bu kampanya süresince en az 12 ili muhakkak gezmek istiyoruz.
2013’ün başına kadar bu tur devam edecek. Sizin de az önce saydığınız gibi
Şubat ayında Mardin, Mart ayında Malatya sonra Tokat ve ardından batı illeri
ile devam edeceğiz. En az 12 ili daha sonrasında belki İstanbul’un Anadolu
yakasında bir toplantı organize edilebilir. Başlangıç toplantısını burada
yaptığımız gibi belki kapanış ve final toplantısını da yine burada Anadolu
yakasında yapabiliriz. Dolayısıyla süreç bu şekilde devam edecek.
UNDP Türkiye: Sayın Gönül ile, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Geri Sayım
Başladı“ projesinın nasıl başladığı ve bu kapsamda neler yapıldığı hakkında
konuştuk. Ancak daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz, web sitesini ziyaret
edebilirsiniz. Sayın Gönül, programımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz.
Bugünkü konuğumuz Kocaeli milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Azize Sibel Gönül’dü. Kendisi ile
Kasım 2011’de başlayan ve 2013’ün başına kadar devem edecek olan
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Geri Sayım Başladı isimli kampanyadan
bahsettik. Konu ile ilgilenenler websitesinden bilgi alabilirler. Bu şekilde
programımızı noktalayabiliriz. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programının sonuna geldik. Programı
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef stüdyosunda
hazırladık. Programımıza FM bandında ve internette Açık Radyo’dan, yayın
ağımızdaki üniversite radyolarından, podcast formatında iTunes üzerinden
ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı
adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın!
PODCAST 39
12 Mart 2012
Özel Sektör ve Kalkınma
Hansın Doğan, UNDP İstanbul
Uluslararası Özel Sektör ve
Kalkınma
Merkezi
Direktör
Yardımcı Vekili
play
Bu bölümde bundan bir sene önce faaliyete geçen UNDP’nin
İstanbul’daki Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi’nden
bahsedeceğiz.
UNDP Türkiye: Merhaba, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde bundan bir sene önce faaliyete geçen UNDP’nin İstanbul’daki
Uluslararası Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi’nden bahsedeceğiz. Bu merkez
neden İstanbul’da kuruldu, neyi hedefliyor ve çalışmaları ne aşamada? Bu ve
bu tarz soruları konuğumuz, UNDP İstanbul Uluslararası Özel Sektör ve
Kalkınma Merkezi Direktör Yardımcı Vekili ve ayrıca Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı’nın Özel Sektör Program Yöneticisi Hansın Doğan ile
konuşacağız.Hoşgeldiniz.
Hansın Doğan (H.D.): Hoşbulduk.
UNDP Türkiye: Bu merkez, belli bir sürecin sonunda ortaya çıkan bir
merkez. Küresel İlkeler Sözleşmesi ile başlayıp İstanbul’da noktalanan bir
hikayeden söz ediyoruz. Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin kendi hikayesini ve
onun Türkiye’ye yansımasını anlatarak başlayabilir miyiz?
H.D.
H.D.: Küresel İlkeler Sözleşmesi bir yandan özel sektör çalışmalarını
toparlayan stratejik bir yaklaşım. Bütün Birleşmiş Milletler’i ve kuruluşlarını
bağlayan bir yapısı var. İlk tohumları 1999 yılında atılmış ki bu Kofi Annan’ın
bireysel girişimi olarak da kabul edilir. Kendisi Davos zirvesinde ilk duyuruyu
yapıyor ve Birleşmiş Milletler ile özel sektörün daha çok işbirliği yapması
gerektiğini vurguluyor. Bununla ilgili gerekli hazırlık çalışmaları yapılıyor ve
2000 yılında da duyurusu yapılıyor.
UNDP Türkiye: Bu işbirliğinin aslında zeminini ve arka planını belirleyen bir
ilkeler sözleşmesinden bahsediyoruz. Eğer bu ilkelere uyan, Birleşmiş Milletler
ile uyumlu ilkelere sahip bir firma ya da kuruluş varsa onlarla beraber çalışma
yapmak daha uygun hale geliyor.
H.D.
H.D.: Aslında Birleşmiş Milletler’in misyonu gereği yapılması gereken bir
takım işler var. 2000 yılında duyurusu yapılan sizlerin de bildiği gibi 8
hedeften oluşan Binyıl Kalkınma Hedefleri vardır. O ilkeler doğrultusunda,
özellikle 8. hedef olan Küresel İşbirliği Hedefi ile de doğrudan bağlantılı.
Amaç, orada yeryüzünde yaşanan kalkınma konularıyla ilgili herkesin
topyekün çözüm arayışına girmesi ve eyleme geçmesi.
UNDP Türkiye: Hem özel sektörle uluslararası kuruluşların ve hükümetlerin
hem de devletlerin kendi aralarında işbirliğini belirleyen Binyıl Kalkınma
Hedefleri’nin 8. Hedefinden söz ediyoruz. Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin
bunun altına oturduğunun da altını çizmekte yarar var. İnsan hakları var,
çalışma standartlarına yönelik ilkeler var, çevre var ve de yolsuzlukla
mücadele ilkesi var. 1999’dan sonra Türkiye’ye yansıması nasıl oldu acaba?
H.D.
H.D.: Türkiye’de hazırlık çalışmaları yayınlandıktan sonra 2002 yılında Türk
İşveren Sendikaları konfederasyonu ile ortak bir lansman yapıldı ve o
lansman kapsamında Kürsel İlkeler Sözleşmesi Türk iş dünyası ile paylaşılmış
oldu. 2002 yılında TİSK işbirliği ile Türkiye’de lansman yapıldıktan sonra 50
tane işletme taahhütte imzayı koydu. Hızlı bir başlangıç oldu. 50 şirketin
taahhütü ile birlikte Türkiye’de Küresel İlkeler Sözleşmesi anlayışının gelişmesi
için birtakım çalışmalar başladı. Bunun neticesinde 2005 yılında UNDP
Türkiye ofisi bir karar aldı. Operasyonları hızlandırmak ve zenginleştirmek için
İstanbul’a bir ofis açmaya karar verdi. Sadece özel sektörle ilgili işleri
yönetmek amacıyla bu ofisi 2005 yılında açtık. 2005 yılından itibaren ofisimiz
Ulus’ta faaliyetine devam ediyor.
UNDP Türkiye: Küresel İlkeler Sözleşmesi Türkiye’de nereden nereye kadar
geldi? Ne kadar firma buna imza atmışken 2012’nin başında hangi
noktadayız?
H.D.
H.D.: Küresel İlkeler Sözleşmesi her şeyden önce bir platform. Hem özel
sektörü birbiriyle buluşturan yani firmaları ve değişik sektörleri birbiriyle
kaynaştıran hem de özel sektörü kamu ve sivil toplum ve üniversitelerle
buluşturan bir platform. O açıdan baktığımız zaman her yıl düzenli olarak
yapılan ulusal toplantılar ve sektör içi yapılan çalıştaylarla güzel
etkileşimlerinin olduğunu görüyoruz. Özellikle ilaç ve otomotiv sektörüyle
yapılmış ve bir takım sonuölar doğurmuş çalışmalar vardı. Tekstil sektörüyle
keza çalışmalar oldu. Tabii bunların da projelere dönüştüğünü söylemek
gerekiyor. Kamu-özel sektör işbirliği, sivil toplum uygulamacılığı, ve sahada
yürüyen bu güzel çalışmalar bizim portföyümüzü doldurmaya başladı. Şu an
itibariyle yaklaşık olarak 30 tane aktif olarak yürütülen proje var. Burada kamu
sektörünü buluşturan ve kalkınma sorunlarına çözüm getiren 30 tane
projeden bahsedebiliriz. O platformların bir ürünü olarak bu projeler işin
uygulama yönünü oluşturmakta.
UNDP Türkiye: Onlarca firma bu sözleşmeyi imzaladı ve saydığınız miktarda
firma da Birleşmiş Milletler ile iş birliği yaparak kalkınma projelerine dahil
oluyor ki artık özel sektörün kalkınmadaki rolü inkar edilemez bir noktaya
gelmiş vaziyette. Hatta uluslararası kuruluşlar da kendilerini buna göre
uyarlamaya başladılar. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın özel sektörle
işbirliğinden bahsettik. Herhalde bu süreç de sizi 2011 yılının Mart ayına
getirdi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye’de uluslararası bir
merkez açtı. Bu uluslararası merkezin hedefi nedir ve bu merkez neyi
amaçlıyor?
H.D.
H.D.: Bu merkezi geçtiğimiz yılın Mart ayından Eminönü’nde açtık. Burada
amaç, Türkiye’nin geçtiğimiz on yıl içerisinde kazandığı deneyimi paylaşması,
uzmanlar havuzu oluşturmak ve UNDP’nin özel sektördeki çalışmalarında
New York’tan bağımsız hale getirip sahaya indirip, daha hızlı bir momentum
ile uygulamaya dönüştürebilmek. Merkez için tespit ve tayin edilmiş belli
başlı çalışma konuları var. Bunlar UNDP’nin 2007 yılı özel sektör stratejilerini
takip eden uygulamalar. Bir tanesi kapsayıcı pazarlar ile ilgili. Burada
işletmelerin müşterilerine karşı yaklaşımını ele alan, müşterisi ile olan
ilişkilerini geliştiren ve zenginleştiren bir takım politikalar söz konusu. Örnek
vermem gerekirse dezavantajlı kesimden yoksulların, engellilerin şirketlerin
sağladığı ürünlerden eşit şekilde yararlanmasını sağlayacak ortamları
iyileştirmek. Aynı şekilde amaç, bu kişilerin üretime dahil olmasını ve
istihdamını sağlamaktı.
UNDP Türkiye: Ana başlıklar altında faaliyetlerini sürdürüyor ancak üst
başlık özel sektör ve kalkınma arasındaki İstanbuldaki uluslararası merkezin
de katkısıyla o köprüyü oluşturmak. Başta sorduğum bir soru vardı; ‘Bu
merkez neden İstanbul’da kuruldu?’ Bir kısmı belli bir ölçüde tahmin edilebilir.
Türkiye’nin daha çok uluslararası organizasyona ev sahipliği yapma isteği ve
bu konuda çeşitli fonların sağlanması. Elbette bunlar sebeplerinden birkaçı.
Ancak Birleşmiş Milletler açısından da İstanbul’da bir merkez açmak için belirli
sebepler vardı. Nedir bu sebepler?
H.D.
H.D.: İstanbul’da bir merkez kurulmasının birkaç sebebi var. Birinci sebebini
söylemiştim zaten, burada ciddi bir deneyim birikti ve bu deneyimin
paylaşılması isteniyor. Daha önce bunu farklı kanallardan yapıyorduk. Ancak
şimdi adı konmuş oldu ki burada stratejik bir yaklaşım söz konusu. Ayrıca
bunu da geçtiğimiz yıllar içerisinde birçok ülkeyle yaptık ve uyguladık. Tabii
bunun dışında İstanbul’un İstanbul olmaktan kaynaklanan kendine özgü
özellikleri var. Kültürler arasında bir köprü ortamı, çok hızla gelişen bir
dinamik ekonomik var ve birçok ülkenin örnek alıp takip etmeye çalıştığı
uygulamaları var. Şimdiye kadar gelişmiş olan ülkeler sahip oldukları
deneyimi gelişme olan ülkelerle paylaşıyorlardı. Türkiye’yi artık o noktada
görüyoruz. Bunu bu şekilde kabul eden de birçok ülke var. Biz bu ortamdan
yararlanarak, İstanbul’a böyle bir merkezin açılmasını sağladık ve o talebe de
güzel bir şekilde hizmet sağlanıyor.
UNDP Türkiye: Tekrar ‘köprü’ konseptine geri döndük. Bu anlamda özel
sektör ile kalkınma arasında bir köprü oluşuyor ve de İstanbul’un o doğu-batı
kültürü arasındaki vazifesi köprü olarak görülüyor. Hatta sizin merkezin
logosunda da köprü imajını görüyoruz; iicpsd.org adresinden merkezin
amaçlarına ve hedeflerine ulaşabilirsiniz. Aradan bir sene geçti. Elbette bu
çok kısa bir zaman özellikle isminin duyulması için. Ancak başlayan bazı
projeler var. İsterseniz biraz da bu projelerden bahsedelim.
H.D.
H.D.: Bizim merkezi kurmamızla beraber önümüzde çok önemli olan bir
gündem maddesi vardı. En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi ve bununla bağlantılı
olan özel sektör bacağı vardı. O kapsamda birçok faaliyet yürüttük ve
merkezde yan etkinlikler düzenledik. Koşullu para transferleri üzerine bir
uluslarası toplantı söz konusu oldu. Bir donör koordinasyon toplantısı
gerçekleştirdik. Bunun çıktılarını takip ediyoruz. Rotary ile güzel bir proje
başlattık. İlk etapta Rotary International ile uygulamalarını hayata geçirdik.
Türkiye’deki tüm Rotary kulüpleri Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza attı. Hem
10 ilkeye sadık olacakları konusunda taahhütte bulundular hem de kendi
iletişim ağları üzerinden bu bilgiyi aktarmak istediklerini söylediler. Biz de bir
eğitim programı başlattık. Rotary’den seçilmiş deneyimli yaklaşık 30 tane
gönüllü eğitmene merkezimizde eğitmenler için olan eğitimi verip daha
sonra bu kişilere aldıkları eğitimleri şehirlerde aktarmalarını sağlayan bir
sistem oluşturduk.
UNDP Türkiye: Bu bahsettiğiniz de önemli bir projeydi. Girişim Akademisi
adı altında yine teknik desteğe, araştırmaya ve eğitime odaklanan yeni bir
projeniz olduğunu da belirtelim. Konuğumuz, UNDP İstanbul Uluslararası
Özel Sektör ve Kalkınma Merkezi Direktör Yardımcı Vekili ve ayrıca Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı’nın Özel Sektör Program Yöneticisi Hansın
Doğan idi. Çok teşekkür ediyoruz. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Türkiye Temsilciği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar programının sonuna geldik.
Programı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef
stüdyosunda hazırladık. Programımıza FM bandında ve internette Açık
Radyo’dan, yayın ağımızdaki üniversite radyolarından, podcast formatında
iTunes üzerinden ayrıca undp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya
üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Bir hafta sonra tekrar görüşmek
dileğiyle hoşçakalın!
UNDP Türkiye'deki İş İlanları
Proje Asistanları
Yasal Güçlendirme konusunda Uluslararası Uzman(lar)
Tarım Ekonomisti
Telsiz Operatörü
Aşağıdaki linkten iş ilanlarımıza ulaşabilirsiniz:
Tüm İlanlar

Benzer belgeler

BASIN AÇIKLAMASI Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

BASIN AÇIKLAMASI Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı sağlamadığını, aynı zamanda bölgede geniş katılımlı yerel demokrasinin gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıldı. Böylece Küre Dağları Milli Parkı projesi ile bölgede ilk defa, normal vatand...

Detaylı

sosyal fayda zirvesi 2015 programını indirmek için tıklayın

sosyal fayda zirvesi 2015 programını indirmek için tıklayın Toplantıda konuşan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Mukim Temsilci Yardımcısı Matilda Dimovska, Türkiye’de iklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelen sellerin neden olduğu maddi kayıpların...

Detaylı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş de

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş de sağlamadığını, aynı zamanda bölgede geniş katılımlı yerel demokrasinin gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıldı. Böylece Küre Dağları Milli Parkı projesi ile bölgede ilk defa, normal vatand...

Detaylı

Önemli başlangıç Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler Daha

Önemli başlangıç Genişleyen vizyonlar, çeşitlenen menüler Daha hükümetlerin 10 sene önce yaptığı vaatlerini gerçekleştirmeye kendilerini adamaları ve uluslararası desteğin yeterli miktarda olması gerektiğini belirtti. Raporda, aynı zamanda, Binyıl Kalkınma Hed...

Detaylı

2013 İnsani Gelişme Raporu Meksika`da açıklandı Antonio Banderas

2013 İnsani Gelişme Raporu Meksika`da açıklandı Antonio Banderas Aktif tektonik bölgede yer alan Türkiye afetlere hazırlanıyor Düzenli olarak depremlerin yaşandığı, tektonik olarak aktif bir bölgede yer alan ülkemizde afet yönetiminin profesyonelleştirilmesi aç...

Detaylı

Önleyici diplomasi Bir seçim değil, gereklilik Türkiye`nin ilk PAN Parkı

Önleyici diplomasi Bir seçim değil, gereklilik Türkiye`nin ilk PAN Parkı gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıldı. Böylece Küre Dağları Milli Parkı projesi ile bölgede ilk defa, normal vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları ve hükümetin çevreyi korumak için berab...

Detaylı

Rio+20 ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri

Rio+20 ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri Küre Dağları Milli Parkı projesinin, sadece biyolojik çeşitliliğin korunmasını sağlamadığını, aynı zamanda bölgede geniş katılımlı yerel demokrasinin gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıld...

Detaylı

Mukim temsilciden: İlerlemenin bir yolu olarak hoşgörü UNDP`nin

Mukim temsilciden: İlerlemenin bir yolu olarak hoşgörü UNDP`nin sağlamadığını, aynı zamanda bölgede geniş katılımlı yerel demokrasinin gelişmesine de katkıda bulunduğuna vurgu yapıldı. Böylece Küre Dağları Milli Parkı projesi ile bölgede ilk defa, normal vatand...

Detaylı

Yoksulluk ölçümlerine yeni bir yaklaşım Sürdürülebilir turizm

Yoksulluk ölçümlerine yeni bir yaklaşım Sürdürülebilir turizm başarılı olabilmek için küresel topluluğa önerilere de yer verildi.

Detaylı