Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Transkript

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
ÖZEL
Detoksla enerjilerine
kavuşanların öyküleri
SAĞLIKLI YAŞAM DERGİSİ
SAYI: 2 OCAK-ŞUBAT 2012
Focus
SAĞLIK İÇİN
DETOKS
Zayıflamanın
Gripsavar besinler
Tarçın mucizesi
KAPAK_ocak_life BASKI.indd 1
Şeker alternatifleri
ISSN 2146-6378
10
altın
kuralı
Bağışıklığı güçlendiren hareketler
19.01.2012 13:51
NEDEN
Sağlıklı olmak hepimizin en doğal hakkı.
Öte yandan sağlığın değerini hastalanmadan bilenimiz çok az.
“Sağlık, sağlıklı kişinin başındaki en değerli mücevherlerden yapılmış bir taçtır,
ama bu tacı sadece hasta olanlar görebilir...” demiş bir düşünür.
Sağlıktan daha değerli ne var dünyada?
Gelin bugün daha sağlıklıyken hep böyle kalmak için bir şeyler yapın.
Eğer kullandığınız ilaçlar, sebepli sebepsiz ağrılarınız, teşhisi konulmuş
ufak rahatsızlıklarınız var ise bunlardan kurtulmaya karar verin.
Hayatınız boyunca fit olma sözünü kendinize verin ve uygulamaya hemen başlayın.
Sabah enerjinizin azalması için henüz erken olduğunu fark edin
ve bunu geri kazanma yolunda ilk adımı atın.
D-Life’ın kapısından içeri girin...
Burası yepyeni bir dünya; herkesin enerjik, güler yüzlü ve sağlıklı olduğu...
Her gün hayatınız boyunca kullanacağınız yeni ve çok değerli bilgiler öğreneceğiniz...
Günün en gergin anında kaçıp gelmeyi hayal ettiğiniz...
Kapısından her çıktığınızda hayatı daha çok sevdiğinizi hissettiğiniz...
Sevdiklerinize devamlı bahsetmeye başladığınız...
Uykularınızı düzenleyen, gardırobunuzdaki kıyafetleri daha küçük bedenlerle
değiştirmenize sebep olan, vücudunuzun ne kadar değerli olduğunu size hatırlatan
bir yol arkadaşı D-Life...
Size daha kaliteli ve sağlıklı yaşamanın en doğal hakkınız olduğunu hatırlatan...
Bir süre sonra ona ihtiyacınız kalmasın diye elinden geleni yapan bir arkadaş...
Bugün onunla tanışın ve kendinize daha sağlıklı ve mutlu olma hakkını tanıyın.
D-Life, sağlıklı yaşam için ömür boyu yol arkadaşınız...
D-Life’la Tanı, Arın ve Yenilen...
Canlı Kan Örnekleri
BEDENİNİZE AYNA TUTAN TANI YÖNTEMLERİ İLE
ÖNCE KENDİNİZİ TANIYIN…
Arınma/Detoks öncesi, kişinin bedenini tanıması çok önemlidir. D-Life,
hayat stilinize, ruh halinize, beslenmenize, günlük aktivitelerinize,
kısaca ‘Siz’e ayna tutan tanı yöntemleri ile sağlık yolculuğunuzun
haritasını çıkarıyor ve hayatınıza yön veriyor.
ARINMA/DETOKS/BESLENME PROGRAMLARI İLE BEDENSEL,
ZİHİNSEL VE RUHSAL ARINMAYA HAZIR OLUN…
Detoks, toksinlerden en etkili biçimde arınabilmek adına düzenli bir şekilde
uygulanması gereken bir beslenme programıdır. D-Life Sağlıklı Yaşam Ekibi
tarafından hazırlanan arınma/detoks/beslenme programı ve çeşitli well-being
uygulamaları, yalnızca bedeninizi değil, zihninizi ve ruhunuzu da
arındırmayı amaçlar çünkü bizi biz yapan sadece bedenimiz değil,
bir bütün olarak ruhumuz ve zihnimizdir.
BAŞTAN AŞAĞI YENİLENMEK İÇİN HAYAT TARZINIZI DEĞİŞTİRİN…
Bir haftalık Arınma/Detoks küründen daha önemlisi, geri kalan 51 hafta
ne yapmayı öğrenmektir. Nasıl su içilir, hangi gıdalardan uzak durmak
gerekir, hamilelik döneminde beslenme, kozmetik kullanımları,
elektromanyetik alanlardan korunma vb. gibi birçok konuda eğitilerek
değişime hazır hale gelirsiniz.
D-Life Well-being uygulamaları ve
SPA terapileri ile sadece içten değil dıştan da arının…
Bedeninizi, ruhunuzu ve zihninizi arındırma yolunda desteğe ihtiyaç
duyduğunuzda, merkezimizde uygulayabileceğiniz well-being
uygulamaları (Ozon Terapisi, Vitamin ve Mineral Kürü, Biofoton
vb.) ile çok daha sağlıklı ve dinç hissedecek, Arınma/Detoks/
Beslenme programlarımızın en büyük destekleyicisi SPA terapileri
(Geleneksel Bali Masajı, Thai Masajı, Cilt Bakımları, Su Yatağı
vb.) ile bedeninizi dıştan da arındırabileceksiniz. Özel bakımlarla
kendinizi yenilemeye hazır olun.
Ahmet Adnan Saygun Cad. THY Sitesi Yolu, No:3 34347 Ulus / İstanbul
Tel: 0212 381 3000 / www.dlife.com.tr
içindekiler
SAYI 2 OCAK-ŞUBAT 2012
İLKSÖZ
50
Y
eni bir yıl çoğumuz için yeni kararlar demek. 2012 için alacağımız kararların en
başına sağlığı koymaya ne dersiniz? Günümüzde sağlıklı bir zihin ve bedenin yolunun
iyi ve doğru beslenmeden geçtiği artık bilimsel
araştırmalarla kanıtlandı. Özellikle son dönemde kanser, kalp, diyabet ve obezite gibi hastalıklarda yaşanan ciddi artış doğru beslenmeyi bir
kez daha gündeme taşıdı. Çünkü tıp dünyası artık bu hastalıkları yaşam tarzı hastalıkları olarak
sınıflandırıyor. Bu bir anlamda müjdeli bir haber. Çünkü beslenme ve yaşam tarzımızda yapacağımız değişikliklerle bu hastalıkların önüne
geçebileceğimiz anlamına geliyor. Detoks, yaşam tarzı hastalıklarıyla mücadelede önemli bir
adım. Araştırmalar arınma ve çiğ beslenmenin
kanı toksinlerden temizleyerek hücre yapısındaki bozulmalara savaş açtığını ortaya koyuyor.
D-Life olarak sağlıklı yaşamın anahtarlarından
biri olan detoks alanındaki çalışmalarımıza
2012 boyunca devam edeceğiz. Danışanlarımıza sağlıklı ve uzun bir hayat yaşamaları ve sağlıklı yaşlanmaları için neler yapmaları gerektiği
konusunda yol göstermek en temel hedefimiz.
Kapılarımızı açtığımız Kasım 2011’den bu yana
merkezimize gösterdiğiniz ilgi doğru yolda ilerlediğimizi bir kez daha kanıtladı. Sizlere teşekkür eder, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yıl dileriz.
20
28
İTO Başkanı
Murat Yalçıntaş,
beslenme
tarzında yaptığı
değişikliklerle
nasıl
yenilendiğini
anlatıyor.
D-LIFE DERGİ
İMTİYAZ SAHİBİ
D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER
YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Şebnem DENKTAŞ
SORUMLU MÜDÜR
Gül KAYNAK
ART DİREKTÖR
Hasan Fehmi BAYRAMOĞLU
GÖRSEL YÖNETMEN
Nurhan POLAT ÖNİER
YAYIN DANIŞMA KURULU
Seçkin Aydın, Feyza Bayraktar, Prof. Dr. Tanju Besler,
Prof. Dr. Gönül Ergenekon, Prof. Dr. Hülya Günöz,
Prof. Dr. Hasan İlkova, Gül Kaynak, Prof. Dr. Yaser Süleymanoğlu
38
YAPIM
Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık ve Ticaret A.Ş.
Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4
Maslak - İstanbul Tel: (212) 304 0000, Faks: (212) 346 3000
YÖNETİM YERİ
Doğuş Holding A.Ş.
Eski Büyükdere Caddesi Ayazağa Mahallesi Oycan Plaza
No: 15 Kat: 4 Maslak - İstanbul
Tel: (212) 335 3232, Faks: (212) 335 3090
YAYIN TÜRÜ
İki aylık yaygın süreli yayın
BASKI YERİ
Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş.
İstanbul Asfaltı, Ömerli Köyü, Hadımköy - İstanbul
ISSN 2146-6378
edito_icindekiler.indd 2
19.01.2012 12:07
44
Filizlendirmeyle
besinlerin
protein değeri
artıyor.
BÖLÜMLER
5 Hayattarzı
Uzakdoğu felsefesinden izler taşıyan takılar,
sağlıklı yatak, hibrid SUV, organik saklama rafı,
güneş enerjili bilgisayar ve dahası...
11 Sağlık
Adrenal yorgunluk, hastalanmayan insanların
sırları, D vitamini eksikliği, baş ağrısına ilaçsız
tedavi, sağlıklı uçuşun püf noktaları...
23 Diyet-Hareket
20
Sağlıklı zayıflamanın 10 altın kuralı, şeker
alternatifleri, detoksla yenilenenlerin öyküleri,
bağışıklık sistemini güçlendiren yoga hareketleri...
43 Beslenme
Filizlendirmeyle elde edilen sağlıklı besinler,
beta-karotenin faydaları, enerji veren çorbalar,
protein deposu karabuğday...
57 Yenilenin
Yaşa göre cilt bakımı, kozmetik ürünlerinde
sağlığı tehdit eden maddeler...
FOCUS
62 Sağlık için detoks
Yaşam tarzı hastalığı olarak sınıflandırılan
kanser, kalp, diyabet ve obeziteye karşı detoks
ve çiğ beslenme mucizesi.
68 Görüntüleme
38
teknikleri güvenli mi?
Sağlık sektörü hastalıkların tanısında
faydalanılan görüntüleme tekniklerinin kanser
riskini artırıp artırmadığını tartışıyor.
24
Sağlıklı zayıflamanın
10 altın kuralında
suyun yeri büyük.
72 Çiçeklerle tedavi
Dr. Edward Bach’ın 38 farklı ruh haline iyi
gelen bitkisel tedavisi her cuma Herlinde
Hafner tarafından D-Life’ta uygulanıyor.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
edito_icindekiler.indd 3
| 3
19.01.2012 12:07
hayattarzı
SAĞLIKLI
DUVAR
Japon Inax firmasının nanoteknoloji ile
geliştirdiği Ecocarat iç cephe kaplama
sistemi, duvarların nefes almasını sağlıyor.
Malzemesi doğal taş olan Ecocarat, mekanlardaki nem oranını muhafaza edip fazla
nemi içinde tutuyor. Örneğin nem oranı
yüzde 70’in üzerine çıktığında nemi içine
alıyor, yüzde 40’ın altına düştüğünde de
ortama geri veriyor. Ecocarat, bu kontrol
mekanizması sayesinde özellikle astım ve
alerji hastaları tarafından tercih ediliyor.
Geleneksel duvar görünümüyle beğeni
toplayan Ecocarat, uygulandığı yaşam
alanlarında bakteri ve küf oluşumunu
engelliyor, kötü kokuları önlüyor.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
hayat_tarzi_muzik.indd 5
| 5
19.01.2012 12:11
hayattarzı
OTOMOBİL
TAKI
HİBRİD SUV
ABRA KADABRA
ABRA
Volkswagen hibrid bir otomobil
ile SUV’yi biraraya getirdi.
Touareg Hybrid, V6 TSI
motor ve elektrikli motorun
birlikteliğinden güç alıyor.
380 HP ve 580 Nm tork
üreten Touareg Hybrid, 8 ileri
otomatik şanzımana sahip.
0-100 km hızlanmasını 6,5
saniyede tamamlayan araç,
sadece elektrik motorundan
güç aldığında saatte 50 km/s,
benzinli motordan güç aldığında
240 km/s maksimum hıza
ulaşıyor. Aracın ortalama yakıt
tüketimi 100 km’de 8,2 litre.
CO2 emisyon değeri ise km
başına 193 gram.
Zeynep Erol, 2012 tasarımlarını hazırlarken
70 farklı dine ait sembol ve inançlardan ilham
aldı. Tasarımcı Himalayalar’dan kristal, cam,
agate, sandalağacı, rose quartz, lapis, kedi gözü,
jade taşlarından oluşan felsefi, dini sembolleri
ve kaba kesim elmas figürlerini özenle seçti.
Bu seçimlerini 18 ayar altın ve 950 ayar
gümüş üzerinde kullanarak her biri tek olan
tasarımlarıyla buluşturdu. Tasarımcının Abra
Kadabra adlı koleksiyonunun devamı olarak
yaptığı ve kadın imgesi üzerinden yeniden
doğuşu anlattığı bronz döküm heykeller ise
7 parçadan oluşuyor. Zeynep Erol’un 2012
Abra Kadabra Koleksiyonu Nişantaşı’ndaki
mağazasında görülebilir.
Son 10 yıl içinde
25 kez Hindistan’a
giden Zeynep
Erol, Uzakdoğu
felsefesini takılarına
yansıtıyor.
DEKO
KA
1926
Duxia
yatak
İsveç
yatak
yetişe
ve ka
TASARIM
Organik saklama rafı
Tamamen el işçiliğiyle çam ağacından üretilen
Bontena saklama rafıyla sebze ve meyve sadece
ağaca temas ediyor. Mutfak ve kilere uygun altı
ila üç raflı tezgah üstü modelleri bulunan Bontena
organik saklama rafı yiyeceklerin uzun süre sağlıklı
ve taze kalmasını sağlıyor. Ürün 120 parça ahşabın
340 vidayla birleştirilmesi sonucu elde ediliyor.
6 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
hayat_tarzi_muzik.indd 6
19.01.2012 12:11
hayattarzı
PROJE
Sosyal sorumluluk
ajandası
Avon, Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’nin
15’inci yılında gelenekselleşen Avon
Pembe Ajanda için 15 ünlü kadını biraraya
getirdi. Sinemadan modaya, müzikten iş
dünyasına kadar alanında başarılı 15 kadın,
meme kanserine dikkat çekmek için kendi
hayallerinden ilham alınarak hazırlanan
büstiyerlerin fotoğraflarını, kişisel mesajlarıyla
ajandada paylaştı. Ajandanın satışından elde
edilen gelir Avon Meme Kanseri ile Mücadele
Fonu’na aktarılacak.
Anjelika Akbar, Ayşenur Yazıcı, Azra Akın,
Burcu Esmersoy, Müjde Ar, Nükhet Duru,
Serra Yılmaz ve Sezen Aksu gibi isimler
için tasarlanan büstiyerler tasarımcı Zeynep
Tosun’un elinden çıktı. Ajanda takviminde her
ayın başlangıcında bu büstiyerlerin fotoğrafları
yer alıyor. Büstiyer fotoğraflarının arka
yüzlerinde tasarıma ilham veren ünlülerin
yaşam ve meme kanseri ile ilgili kişisel
mesajları veriliyor.
de
an’a
u
ılarına
DEKORASYON
KALİTELİ UYKU
a
klı
n
1926 yılından bu yana İsveçli Ljung Ailesi tarafından üretilen
Duxiana Türkiye’de. Vücudun ihtiyacına göre tasarlanan
yatakları farklı kılan, elde üretilmesi. 3 ila 8 km uzunluğunda
İsveç çeliğinden kesintisiz yay sisteminin kullanıldığı
yatakların çerçevesi İsveç’in kuzeyinde zor hava koşullarında
yetişen çam ağaçlarından yapılıyor. Yataklarda sadece hevea
ve kauçuk ağacından elde edilen doğal lateks kullanılıyor.
Üretim aşamasında
130 kg’lık insan
maketleriyle
yapılan deneyler
600 bin kere
yatakta yana
dönme, yüzü koyun
ve sırt üstü yatma
hareketlerini
içeriyor. Duxiana
yataklarında hiçbir
kimyasal içerik
kullanılmıyor.
TEKNOLOJİ
Güneş
enerjili
bilgisayar
Samsung, dünyanın
Güneş enerjisiyle
çalışan ilk 10 inç
ekranlı Netbook PC
modeli NC215S’i
piyasaya sundu.
İki saat süresince
güneş ışığı altında
kalan bilgisayar bir
saate kadar enerji
sağlayabiliyor.
SuperBright
yansımayı önleyici
ekran sayesinde
kullanıcılar, güneş
ışığı altındayken de
ekranda rahatça
çalışabiliyor.
SPOR
Yoga desteği
Temel yoga hareketlerini daha rahat ve güvenle yapabilmeyi sağlayan
Voit Yoga Block, yoga pozlarında destek olarak kullanılıyor. Bu bloklar
özellikle bir elin yerde olduğu, ayakta yapılan duruşlarda faydalı. Yoga
Roller ise yoga duruşlarında bedenin çeşitli bölgelerini desteklemeye
yarıyor. Omurgayla ilgili çalışmalarda tercih edilen ürün sırt masajı ve
omurga esnekliği için çok yararlı.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
hayat_tarzi_muzik.indd 7
| 7
19.01.2012 12:11
hayattarzı
Dance for Peace
Geleneksel
Anadolu müziğini
Batı elementleriyle
harmanlayıp
kendine özgü bir
sound yaratan
Omar Faruk
Tekbilek’in Radyo
Voyage medya
sponsorluğunda çıkan son albümü “Dance for
Peace”de ülkemizde daha önce yayımlanmayan
“Suleyman the Magnificent”, “Whirling”,
“Beyond the Sky”, “Fire Dance” ve “Crescent
Moon” albümlerinden özenle seçilen Sufi
eserlere yer veriliyor. Bu albümle dünyevi
hallerden bir süreliğine de olsa uzaklaşıp
meditasyon yapabilir, gözlerinizi kapatıp içsel
bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
MÜZİK
Yaratıcı dalgalar
Doğru müzik seçimiyle beyindeki dalgaları harekete
geçirebilir ve yaratıcı düşünceleri ortaya çıkarabilirsiniz.
M
Katkılarıyla
üzik, ruhu günlük hayatın
tozlarından siler” diyor
Berthold Auerbach. “Hayatın hızlı akışında yıpranan ruh,
beden ve zihinlerimize en güzel, en
doğal ilaçtır müzik. İnsanı kendisiyle
buluşturan, pozitif duygular veren,
hayatına huzur ve keyif katan yakın
bir dost gibi...” Bilim de bu dostun
hayatımızda yarattığı pozitif yansımaları onaylıyor. Müzik, ruh halimiz
üzerinde etkiler yaratırken, asıl etkiyi beyinde yapıyor. Beyinde her
biri kendine özgü işlevlere sahip
dört farklı dalga bulunuyor: Alfa,
Beta, Teta ve Delta dalgaları.
Alfa dalgası: Genellikle rahat
olunduğu zaman ortaya çıkan bir
gevşeme hali dalgasıdır.
Beta dalgası: Problem çözme
ve stres durumlarında kafamızı
toplamakta ve dikkatimizi vermekte zorlandığımız, iç sıkıntısı yaşadığımız zamanlarda oluşan dalgadır.
Teta dalgası: Uykuya ilk dalışta,
uykunun ilk evrelerinde ve hayal
kurma esnasında ortaya çıkan
beyin dalgasıdır. Yaratıcılık, derin
meditasyon, bilinç dışı hallerle ilgilidir. Dış dünyadan uzak, içimize,
kendimize daha çok odaklanabildiğimiz durumlarda harekete geçer.
Delta dalgası: Derin uyku
durumunda görülen ve en yavaş
titreşim gösteren beyin dalgasıdır.
Araştırmalar, teta ve delta
dalgalarının özellikle yaratıcılıkla
ilgili olduğunu, bu dalgaların beynimizin içine doğru odaklanmamıza
yardım ettiğini ve yaratıcı düşünceyi tetiklediğini ortaya koyuyor.
Müziğin temelini oluşturan sesteki
özel matematiksel düzenleme
beyindeki tüm bu dalgaları uyarıyor ve insan üzerinde bazı etkiler
yaratabiliyor. Dolayısıyla doğru
müzik seçimi ile bu dalgalar harekete geçirilerek rahatlama sağlanabilir, konsantrasyon artırılabilir ve
yaratıcı düşünce ortaya çıkarılabilir.
Radyo Voyage olarak, bu sayıda
özellikle teta ve delta beyin dalgalarınızı harekete geçirecek iki
albüm öneriyoruz.
Relax Naturally
Dr. Lee R. Bartel
tarafından teta
beyin dalgalarını
güçlendirmek üzere
bilimsel olarak
tasarlanan bu
rahatlatıcı melodiler
ve doğa sesleri,
zihnin huzurlu bir
duruma geçmesine yardımcı oluyor, sizi hayatın
akışından çekip huzura taşıyor.
Günün her saatinde, her ortamda, kitap
okurken, çalışırken ya da trafikte huzur verecek
karma müzik önerilerimiz:
1. Yanni - One Man’s Dream (Ultimate Yanni)
2. Secret Garden - Nocturne (Songs from
a Secret Garden)
3. David Arkenstone - Desert Crossing
(Citizen of the World)
4. Anjelika Akbar - Love (Raindrops)
5. Enya - Wild Child (The Very Best Of Enya)
6. Emma Shapplin - Spente Le Stelle
(Carmine Meo)
7. Chris Botti Feat. Lucia Micarelli Emmanuel (Chris Botti in Boston)
8. Can Atilla - Gülbahar (1453 Sultanlar
Aşkına)
9. Alessandro Safina - Il Profumo Del Cielo
(Insieme A Te)
10. Oystein Sevag - The Door is Open (Link)
8 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
hayat_tarzi_muzik.indd 8
19.01.2012 12:11
Y
ye
Uzm
yen
ilişk
çek
yara
Y
beslen
Uz
bep o
yeme
temle
rın ha
beslen
hakkın
sı hali
hesab
proble
cekler
alanda
yaklaş
recind
kişinin
yetler
kontro
hit olm
rin bir
dece f
psikol
ilgili b
da dil
en ko
tabı y
yiyece
ettiğin
Tıp
gibi ki
hazırla
za Bay
kez d
üzülün
ve bu
öneriy
hayattarzı
Yemek ya da
yememek
e for
mayan
scent
çsel
artel
ta
rını
k üzere
ak
u
elodiler
eri,
u bir
hayatın
erecek
Yanni)
om
g
f Enya)
ielo
Link)
Uzman psikolog Feyza Bayraktar
yeni kitabıyla insanın yemekle
ilişkisini sağlıklı bir noktaya
çekebilmesi için farkındalık
yaratmayı amaçlıyor.
Y
emek ya da yememek adlı kitabı piyasaya çıkan uzman psikolog Feyza Bayraktar yeme bozuklukları obezite ve her pazartesi sabah başlayıp salı günü
biten diyetlere farklı bir açıdan bakıyor ve diyetleri, diyet bağımlılığını ve
beslenme bozukluklarını psikolojik yönüyle ele alıyor.
Uzmanlık alanı yeme bozuklukları ve obezite olan Bayraktar, bu sorunlara sebep olan psikolojik, davranışsal ve çevresel koşulları, bu koşullara bağlı gelişen
yeme ve kilo problemlerini çözmek için gereken psikolojik ve davranışsal yöntemler üzerinde çalışıyor. Bayraktar’a göre artık beslenme problemleri insanların hayatlarını yönetmeye başlamış durumda. Ayrıca ülkemizde genel çoğunluğun
beslenme bozukluklarının psikolojik ve davranışsal boyutu
hakkında bilgisi yok. Bayraktar, kitabıyla diyet
y bağımlıyet
bağımlı
sı haline gelip hayatı kendine zindan edenlere,
e kalori
ere,
hesabıyla yatıp, tartıyla uyananlara, obezite ve
v yeme
problemleriyle boğuşanlara bu döngüden çıkabileçıkabileceklerini göstermek istiyor. 2005 yılından beri
b bu
alanda çalışan Bayraktar, Yemek ya da yememek’i
e
emek’i
yaklaşık 8 ayda kaleme almış. Kitabın hazırlık
rllık sürecinde danışmanlık yaptığı merkezde yüzlerce
ü
üzlerce
kişinin yemekle ilişkisine, başladığı gibi biten
dit
ten
yetlere ya da stres, sıkıntı, üzüntü gibi durumlarda
um
mlarda
kontrolden çıkmışçasına nasıl yemek yediklerine
errine şahit olmuş. Karşılaştığı hemen hemen bütün hikayelehikayelerin bir noktada birleştiğini görmüş. “Yemek sasadece fizyolojik değil, aynı zamanda sosyal vee
psikolojik bir ihtiyaç. Birçok insanın yemeklee
ilgili bir problemi var ama farkında değil ya
da dile getirmek istemiyor. Ayrıca yemek
en kolay ulaşılabilen duygusal anestezi. Kitabı yazarken tartıdaki sayının ve günlük
yiyeceklerimizin hayatımızı nasıl kontrol
ettiğini görmek beni çok etkiledi.”
Tıpkı kötü bir alışkanlıktan vazgeçmek
gibi kilo vermenin de ilk adımı psikolojiyi
hazırlamaktan geçiyor. Bu nedenle Feyza Bayraktar kitabını hayatında en az bir
kez diyet yapmış, özellikle sıkılınca ya da
üzülünce yemek yiyen, kilo problemi olan
ve bu problemi çözmede zorluk yaşayanlara
öneriyor.
KİTAP
Karatay Diyeti’yle
Yaşam Boyu Sağlık
Karatay Diyeti adlı kitabının devamı
niteliğinde olan Prof. Canan Efendigil
Karatay’ın yeni kitabı Karatay Diyeti’yle
Yaşam Boyu Sağlık çıktı. Karatay, yeni
kitabında okurlarından gelen soruları
yanıtlıyor, sağlıklı kilo vermenin kapsamını
genişletiyor ve yepyeni bir yaşam tarzının
ipuçlarını veriyor. Karatay Diyeti’yle Yaşam
Boyu Sağlık’ta sağlıklı nesillerin gelişmesini
sağlamak, her yaşta güçlü bir bağışıklık
sistemine sahip olmak ve ömür boyu
hastalıklardan uzak, kaliteli bir yaşam
sürmek için gereken ipuçlarını bulabilirsiniz.
Kendine Saygının
Büyüsü
Osho yeni kitabı Kendine Saygının Büyüsü
ile okurlarının kendi varlıklarını araştırmasını
istiyor. Kendine Saygının Büyüsü’nde
özsaygınızı keşfedip, bütünleşmiş bir birey
olmayı öğrenebilirsiniz. Osho, yeni kitabında
kendine saygı gösterir, yeniden bakar ve
varoluşunun derinliğine inersen kendini
kaybetmeye ve bir ego, yani sahte benlik
edinmeye başladığın yeri bulursun diyor.
The Power-Güç
The Secret-Sır’ın yazarı Rhonda Byrne yeni
kitabı The Power-Güç ile yine mükemmel
bir hayata giden yolu anlatıyor. The PowerGüç’te de bir şeyleri gerçekleştirmek için
inanmak gerektiğini vurgulayan Byrne,
kitabında evrendeki büyük gücü ifşa
ediyor ve istediğiniz her şeye ulaşmak
için ihtiyacınız olan tek şeyin The Power
olduğunu belirtiyor. “The Power, yani güç
olmasaydı doğamazdınız, gezegende tek
bir insan bile olmazdı. Hayatta elde etmek
istediğiniz her şey güçten geliyor.”
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
hayat_tarzi_muzik.indd 9
| 9
19.01.2012 12:11
hayattarzı
2
1
TREND
ÇEVRECİ
ÇANTALAR
4
3
Alışveriş çantanızla
antanızla
gezegenimiz için fark
yaratın.
H
ayatınızda yapacağınız basit değişikliklerle çevreyi korumak için önemli
adımlar atabilirsiniz. Bu anlamda
yapacağınız en kolay değişimlerden biri,
doğada yok olması binlerce yıl süren plastikk
poşet yerine tekrar kullanılabilir çantalara
geçiş yapmak. Kumaş, polyester ya da geri
dönüştürülmüş malzemelerle hazırlanan
alışveriş çantalarına evinizde yer açın.
www.ispanak.com.tr adresinden temin
edebileceğiniz bez çantalarla hem çevreyi
koruyabilir hem de LÖSEV’e katkıda bulunabilirsiniz. Fiyatlar 6-22 TL arasında (1).
Pinobag’in sugeçirmez, paraşüt kumaşından
rengarenk alışveriş çantaları özel
kılıfı sayesinde çantanızda kolayca yer
bulacak. Fiyatı 19,90 TL olan çantaları
www.pinobag.com adresinden satın alabilirsiniz (2). D-Life’ın ham doğal kumaştan
üretilmiş krem rengi çantasının fiyatı 6,50
TL. (3) Penti katlanabilir, yüzde 100 polyester çantalar sevimli hayvan figürleriyle
süslenmiş. Fiyatı 4,90 TL (4). Ikea’nın polipropilen plastikten üretilmiş, sugeçirmez,
fermuarlı Lingo çantaları farklı boyutlarda
sunuluyor. 41 litre hacme sahip Lingo’ların
fiyatı 5,95 TL (5). Migros mağazalarında
bulabileceğiniz keten kumaştan üretilmiş
çantaların fiyatları 3,5 TL (6). Beztorbam’ın
tamamen doğal ham bez ve natürel kanvastan üretilmiş çantalarından edinmek isterseniz dukkan.beztorbam.com adresini ziyaret
edebilirsiniz. Fiyatlar 12-15 TL arasında (7).
Ikea’nın 71 litrelik mavi Carrier alışveriş
çantaları büyük alışverişler için ideal. Fiyatı
1,75 TL (8).
5
6
7
8
10 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
hayat_tarzi_muzik.indd 10
19.01.2012 12:11
sağlık
NANE ETKİSİ
Nane, kış aylarında soğuk algınlığına
yakalananların bir numaralı
yardımcısıdır. Nemli yerlerde yetişen
ballıbabagiller familyasından bu
bitki, astım, grip, bronşit ve öksürük
tedavisinde etkili olur. Faydaları
bu kadarla kalmaz. Nefes almayı
kolaylaştırır, sinirleri yatıştırır, mide
bulantısını keser, bağırsak spazmını
giderir, idrar söktürür. Naneyi kışın
limonla birlikte çay olarak sık sık
tüketerek gribe karşı önlem alabilirsiniz.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
saglik_kapak.indd 11
| 11
19.01.2012 15:02
sağlık
Benimki adrenal
yorgunluk
Stres kaynaklı adrenal yorgunluk sendromu adını
böbreküstübezi adrenalden alıyor. Uzun süre
zihinsel, duygusal ya da fiziksel strese maruz
kalanlarda daha sık görülüyor. MESUDE ERŞAN
A
drenal yorgunluk henüz bir hastalık olarak tanımlanmasa da,
özellikle alternatif tıpla uğraşanların üzerinde çok durduğu
bir konu. Dünya Sağlık Örgütü de adrenal
yorgunluğa kayıtsız değil. Sorunun varlığını kabul ediyor ve yeni yüzyılın sendromu
olarak tanımlıyor. Adrenal yorgunluğun
semptomları belirsiz sağlık sorunları grubunda kategorize ediliyor.
Nedensiz yorgunluk
rahatsızlığın temel
semptomlarından.
Str
bir te
kaçm
hazırl
lıca ik
yapar
monu
daralt
beyin
ganlar
sistem
kan ak
sınava
miden
gitme
basınc
ların
hipert
debile
ise m
yağı y
yacına
manlı
hastal
DOK
Özetle
hayat
sorun
ması v
neden
zor. A
eksikl
böbre
düğüm
ği pra
gunlu
rın dü
Teme
sikliğ
sızlaşm
Sağlık
Uzma
li mut
çalışm
sınavl
öğren
A
Belli
N
kahv
G
Eğ
12 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
adrenal_son.indd 12
19.01.2012 11:15
r hasa da,
uğrarduğu
drenal
arlığıromu
luğun
ı gru-
Stres, tehlikeye karşı vücudun verdiği
bir tepkidir. Bu tepki vücudu tehlikeden
kaçmaya veya tehlikeyle mücadele etmeye
hazırlamak amacını güder. Bunun için başlıca iki hormon, adrenalin ve kortizol görev
yapar. Adrenalin temel olarak stres hormonudur. Tansiyonu yükseltir, damarları
daraltır, kalp hızını artırır, kan akışını kalp,
beyin, böbrek ve çizgili kaslar gibi hayati organlara yönlendirir. Buna karşılık sindirim
sistemi ve cinsel organlar gibi bölgelerde
kan akışını azaltır ve kasları gerer. Örneğin
sınava girmeden önce vücudunuz gerilir,
midenize taş gibi bir şey oturur ve tuvalete
gitme ihtiyacı duyarsınız. Ancak fazlası kan
basıncının yükselmesi, çarpıntı ve damarların büzülmesine, dolayısıyla kalp krizi,
hipertansiyon atağı ve ani ölüme kadar gidebilen bozukluklara neden olur. Kortizol
ise motivasyonu artırır, kandaki şeker ve
yağı yükselterek vücudun artan enerji ihtiyacına kaynak sağlar. Fazlası özel bir tip şişmanlığa, kemiklerin zayıflamasına ve şeker
hastalığına neden olur.
DOKU DUYARSIZLIĞI
Özetle gerek adrenalin gerekse kortizol
hayati hormonlardır ve yoklukları büyük
sorunlara yol açar. Her ikisinin de salgılanması vücudun ihtiyaçlarına göre değişir. Bu
nedenle normal seviyelerinden söz etmek
zor. Ancak yüksek düzeylerini ve kortizol
eksikliğini saptamak mümkün. Adrenalin
böbreküstübezi dışında sinir uçlarından ve
düğümlerinden de salgılandığı için eksikliği pratik olarak mümkün değil. Adrenal yorgunluk adı verilen tabloda ise bu hormonların düzeylerini ölçmenin hiçbir yararı yok.
Temeldeki mekanizmanın hormonların eksikliği değil, dokuların bu hormona duyarsızlaşması olduğu düşünülüyor. Anadolu
Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi İç Hastalıkları
Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, uzun süreli mutsuz evlilikler, stresli işlerde uzun süre
çalışma, yoğun ve vardiyalı çalışma, yoğun
sınavlı öğrencilik dönemleri veya yoğun
öğrencilikle çalışma hayatının birlikteliği
gibi durumlarda böbreküstübezlerinin bozulduğunu söylüyor. Ayrıca, alkol ve madde
bağımlılığı da bu durumun nedenleri arasında. Prof. Dr. Koylan, “Adrenal yorgunluk,
bir semptomlar topluluğu olarak kendini
gösteriyor. Üstelik böbreküstübezi yetersizliği hastalığı olan Addison’dan daha farklı.
Bu hastalıkta iddia edilen hormon yetersizliğini gösterir bir test de yok” diyor.
İLACI YOK
Sorun kendini yorgunluk, gece uykusuzluğu, sabah uyanma güçlüğü, tuz ve şeker isteğinin artması ve gün içinde kafein ve benzeri uyarıcılara sıklıkla ihtiyaç duymayla belli
ediyor. Kanadalı alternatif tıp uzmanları
adrenal yorgunluğun nedenlerini şöyle sıralıyor: Kötü beslenme (beyaz un, düşük lifli
gıda, şeker, yetersiz sebze ve meyve tüketme), yorgunken uyarıcı olarak tatlı, tuzlu
yiyecekler yemek ya da tatlandırılmış ve kafeinli içecekler içmek, yorgunluğa rağmen
geç yatmak, kendini beceriksiz hissetmek,
mükemmel olmaya çalışmak, hiçbir kazancı olmayan işlerle uğraşmak, çok az eğlenceli ya da canlandırıcı aktivite yapmak.
Memorial Ataşehir Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, adrenalinin her zaman kötü olmadığını
hatırlatıyor. “Adrenalin acil ve şok durumlarında salgılanıp hayatımızı kurtaran bir
hormon. Tam tersi eksikliği hipotansiyon,
strese cevabın bozulması gibi durumlara
sebep olur. Fazlalığı ise malign hipertansiyona (feokromasitoma) yol açar.”
Kadıköy Şifa Hastanesi Dahiliye Uzmanı
Uzm. Dr. Deniz Hızlıbacak, “Genel dahiliye polikliniklerine yorgunluk şikayetiyle
başvuran hasta oranı yaklaşık yüzde 20-25
civarında. Bu şikayetlerin görülme sıklığı
kadınlarda daha fazla. En çok 25-50 yaş aralığını etkiliyor. Tedavisi için kanıtlanmış
bir ilacı yok. Bazı antidepresan ilaçlardan
yararlananlar oluyor. Psikolojik terapi ve
egzersizle tedavi şansı yüzde 70 oranında
yükselebilir. Tedavi 12 hafta ila bir yıl sürebilir” diyor.
Mücadele yolları
Prof. Dr. Birsel Kavaklı adrenal yorgunlukla
baş etmek için şu önerilerde bulunuyor:
Beslenme yanlışlarınızı düzeltin. Öğün
atlamadan, sık ve az yiyin.
Aktiviteyi ihmal etmeyin. Düzenli yürüyüş
alışkanlığı edinin. İmkan bulursanız aktif
egzersiz yapın.
İş yaşamınızı gözden geçirin. Stres yaratan
faktörleri azaltmaya gayret edin.
Uykunuza dikkat edin.
Alkol ve sigara kullanmayın.
Tükettiğiniz kafein miktarını azaltın.
Tatil yapmak, müzik dinlemek ve benzeri
herkese iyi gelen aktivitelere ağırlık verin.
Alarm bulgular
Belli başlı adrenal yorgunluk semptomları şöyle:
Nedensiz yorgunluk Sabahları yataktan kalkmakta zorlanmak Gün içinde enerji için
kahve, kola, tuzlu ve tatlı atıştırmalıklara ihtiyaç duymak Bitkin ve stresli hissetmek
Gündelik sorunlarla başa çıkmakta zorlanmak Stres ya da hastalıklardan kurtulamamak
Eğlenememek Cinsel isteksizlik
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
adrenal_son.indd 13
| 13
19.01.2012 11:15
sağlık
Hastalanmayan in
S
Yazar Gene Stone hiç hastalanmayan ya da hastalıkları hızla yenen
insanların gizli formüllerini son kitabında açıklıyor. BURCU SEVER
tanford ve Harvard üniversitelerinde eğitim alan Gene Stone, eski bir
barış gönüllüsü, senaryo yazarı, TV
yapımcısı ve gazeteci. Makaleleri ve
köşe yazıları Vogue, Elle, GQ, Los Angeles
Times ve Esquire gibi dergi ve gazetelerde
yayımlanmış. 20 yıldan fazladır sağlık yazıları yazıyor. Hakkında yazdığı her yeni
tedavi yöntemini bizzat kendisi de deniyor. Ancak aldığı tüm önlemlere rağmen
yılda mutlaka en az iki kez hastalanmasına engel olamamış.
Birkaç yıl önce kafasında belki de yanlış insanlarla konuştuğuna dair bir şüphe
uyanınca hiç hastalanmadığını söyleyen
insanlarla konuşmaya karar vermiş. Tüm
dünyadan onlarca kişiyle röportaj yapmış
ve içlerinden sırları mükemmel sonuç veren, bilimsel çalışmaların da desteklediği
25’ini seçerek kitaplaştırmış. Hiç Hastalanmayan İnsanların Sırları (The Secrets
of People Who Never Get Sick) adlı bu kitapta sağlıklı kalmayı başarabilen 25 kişinin sırlarıyla birlikte bu sırların ardında
yatan bilimsel gerçekler anlatılıyor. İşte
kitaptaki insanlar ve sırlarından bazıları...
Mavi Kuşak: Kosta Rika’nın Nicoya
Yarımadası’nda yaşayan Ricardo Osorno
Fallas’ın sağlıklı yaşamının sırrı yaşadığı
bölgede saklı. Mavi Kuşak bölgeleri (Loma
Linda, Kaliforniya; Nicoya, Kosta Rika;
Barbagia, Sardunya; Icaria, Yunanistan;
Okinawa, Japonya) dünyanın en uzun yaşayan insanlarının yoğun olarak bulunduğu coğrafi alanlar. Bu terim uzun yıllar
konuyla ilgili araştırmalar yapan gazeteci
Dan Buettner tarafından ortaya çıkarılmış. Buralarda yaşayan insanlar kalorisi
düşük, işlenmemiş gıdaları küçük porsiyonlar halinde tüketiyor. Sadece açlıklarını giderecek kadar yemek yiyorlar. Sosyal
ilişkileri düzenli ve kendilerini sürekli
meşgul tutan hobileri var.
Bira mayası: Bu sır bir deney sırasında kola içip tüylerini kaybeden farenin öyküsünü öğrendikten sonra maya
yemeye başlayan Barbara Pritzkat’a ait. Fareler üzerinde deney yapan Adelle Davis’in
çalışmalarını takip eden Pritzkat, Davis’in
sağlıklı yaşam tarzını benimsemiş.
Davis’in beslenme programının temelini
müthiş bir B vitamini kaynağı olan bira
mayası oluşturuyor. Pritzkat her sabah
toz halindeki mayayı suda çözerek içiyor.
Davis’in çalışmalarıyla önemi kanıtlanan
bira mayası yağ, nişasta ve şeker içermiyor. İskelet sistemi için önemli bir protein
kaynağı. Açlığı yatıştırıyor, metabolizma
hızını artırıyor.
Soğuk duş: Bungee jumping, sualtı dalışı ve kaya tırmanışı yapan, planörle uçan,
beş maraton koşusuna katılan, kano yarış-
ları kazanan, İsveç kıyılarını bisikletle
kat eden, Everest’e tırmanan ve 55 ülkeyi
gezen 38 yaşındaki Nate Halsey’in sağlığı
bozulmadan bütün bunları enerjiyle yapabilmesinin sırrı her gün işe gitmeden
önce buz gibi soğuk suyla duş alması. Soğuk duşu savunanlar bunun dolaşıma iyi
geldiğini, cildi güçlendirdiğini, bağışıklık
sistemini desteklediğini, ruh halini iyileştirdiğini ve vücudu canlandırdığını iddia
ediyor. Kitapta bu iddiaları destekleyen
pek çok araştırmanın sonucuna yer verilmiş. Herkes soğuk duşa dayanamayabilir.
Bu yüzden suyun altına bir kerede girmeyin çünkü kan dolaşımını engelleyebilir.
Aşırı derecede zayıf olanlar ve tansiyon
hastaları mutlaka doktora danışmalı. Soğuk duş yerine soğuk bir süngerle de vücudu temizleyebilirsiniz.
Ş
y
14 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
hasta olmayan insan_son.indd 14
Yık
ricia B
sonra
yeme
da dö
de ha
roorg
olduğ
masın
Şif
kaybe
sürül
nund
çıkmı
bölge
beslen
Çin k
tirmi
lunuy
gibi o
bir kö
kadar
olduğ
19.01.2012 12:51
n insanların sırları
kletle
ülkeyi
ağlığı
le yameden
sı. Soma iyi
şıklık
yileşiddia
leyen
verilabilir.
irmeebilir.
siyon
lı. Sovücu-
Yıkamadan yemek: 65 yaşındaki Patricia Burke sebzeleri bahçeden topladıktan
sonra gelişigüzel yıkayıp yiyor, yere düşen
yemekleri yutuyor ve ellerini günde üç ya
da dört kereden fazla yıkamıyor. Bu şekilde hastalıklara sebep olabilecek tüm mikroorganizmaları kendisine şırıngalamış
olduğunu hissediyor ve asla hastalanmamasını buna bağlıyor.
Şifalı bitkiler: 1933 yılında hayatını
kaybettiğinde 197 yaşında olduğu öne
sürülen Li Ching-Yuen’in araştırmalar sonunda aslında 256 yaşında olduğu ortaya
çıkmış. 70 yaşına kadar Çin’in muhtelif
bölgelerinden bitki toplayarak satan Yuen
beslenmesini ginseng, Asya ebegümeci ve
Çin kurtüzümü gibi bitkilerle zenginleştirmiş. Uzun yaşam için şu önerilerde bulunuyor: “Kalbi sakin tut, bir kaplumbağa
gibi otur, bir güvercin gibi canlı yürü ve
bir köpek gibi uyu.” Ayrıca kendisini bu
kadar sağlıklı tutan şeyin şifalı Çin otları
olduğunu söylüyor.
Hidrojen peroksit: Roket yakıtı yapımında, kulak kirini çıkarmada, dişleri
beyazlatmada, saç rengini açmada, mutfak tezgahını, kıyafetleri, sebze ve meyveleri temizlemede kullanılan hidrojen
peroksitin uygulama alanı çok geniş;
en çok da kağıt hamuru yapımı ve kağıt
beyazlatmada kullanılıyor. 20 yıldır hiç
grip olmayan Amerikalı Bill Thompson
ise sağlığını bu maddeye borçlu olduğunu söylüyor. Thompson her sabah ılık su
dolu lavaboya bir kahve fincanı hidrojen
peroksit katıyor, gözlerini kapatıp kafasını bu karışıma daldırıyor. Dr. Kenneth
Seaton’ın çalışmalarına göre vücudumuzdaki yararlı bakteriler, zararlı bakterilerle
mücadele ederken bir miktar hidrojen peroksit salgılıyor. Yani bu madde doğal bir
mikrop kırıcı. Thompson’a göre peroksit
korumalı sağlam bir deri tüm istilacılarla
savaşabilir. Fakat uygularken çok ihtiyatlı
davranılması gereken bir madde. Çünkü
bazı durumlarda tehlikeli olabilir.
Şifalı bitkilere dayalı beslenme ve aktif
yaşam tarzı uzun bir ömrün anahtarı
pH dengesi: Şiddetli bir boğaz ağrısı
geçiren ses eğitmeni Thomas Appell doktorlar antibiyotik kullanmasını önerdiğinde belirtileri gidermek değil, tüm sistemini sağlıklı hale getirmek istediğine
karar vermiş. Araştırmaların sonunda
İrlanda’da yaşayan çok sağlıklı bir aileye
ulaşmış. Bu ailede kimsenin et ya da şeker tüketmediğini ve kalsiyumla dolu bir
kireçtaşı sahanlığından süzülen kaynak
suyu içtiğini gözlemlemiş. Bunun üzerine
şeker ve et yemeyi bırakan, bol bol sebze
tüketen Appell iki yıl sonunda sağlığına
kavuşmuş. Sağlıklı olmanın anahtarının
vücudu dengede tutacak alkali gıdalar
tüketmek olduğunu söylüyor. Pek çok hastalık asidik ortamda beslenir ama alkali
ortamda yaşayamaz.
Probiyotikler: Genel olarak sağlıklı
olmasına rağmen her yıl mutlaka ağır bir
grip geçiren Tony Japour son birkaç yıldır
hiç hastalanmamasını her sabah hazırladığı özel karışıma bağlıyor. Bir kupa içinde
çiğ yumurtanın beyazı ile bir kutu probiyotik yoğurt içeceğini karıştırıyor. Probiyotik içeceklerdeki Lactobacillus casei
immunitas bakteriler, probiyotik olarak
bilinen bir tür yararlı mikroorganizmadır.
Diğer sırlarr
Kalori azaltmak
Detoks
Arkadaşlar
Sarmısak
İyi genler
Ağırlık kaldırmak
Şekerleme
Hayata olumlu bakmakk
Koşmak
Maneviyat
Stresten uzak durmak
Esnemek
C vitamini
Yoga
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
hasta olmayan insan_son.indd 15
| 15
19.01.2012 12:51
sağlık
Güneşi görün
Son yıllarda yapılan araştırmalar vücuttaki D vitamini
eksikliğinin kalp rahatsızlıklarından kansere, MS’ten
tüberküloza sayısız hastalıkla ilişkili olduğunu ortaya
koydu. AHU YILDIZ
B
ilim insanları son yıllarda gözlerini yediklerimizden içtiklerimizden ayırıp çok daha
uzaklara, güneşe dikti. Daha doğrusu güneş ışınlarının bize verdiği mucizevi hediyeye,
yani D vitaminine...
D vitamini kolesterol kökenli bir maddenin
UV ışınlarına maruz kalması sonucunda oluşuyor. Başka bir deyişle, güneşin ultraviyole ışınları cilt yağını D vitamini üretmesi için harekete
geçiriyor. Bu kolesterol D vitamini öncüsüne
dönüştükten sonra önce karaciğerde, ardından
böbrekte değişime uğrayarak aktif D vitamini
haline geliyor. Vücudumuz ihtiyaç duyduğu D
vitamininin yaklaşık yüzde 80’ini güneşten, geri
kalanını bazı besinlerden alabiliyor. Özellikle balık yağı, süt ve süt ürünleri, morina yağı,
sardalye, uskumru, somon, tonbalığı, tereyağı,
yumurta sarısı ve yulaf ezmesinde D vitamini
mevcut. Ama sadece beslenmeyle D vitamini
ihtiyacının giderilmesi neredeyse imkansız. Örneğin bir yumurtada 20 IU, bir bardak sütte
100 IU D vitamini var. 10 dakika güneşlenerek
vücudumuzun sentezleyeceği D vitamini oranı
ise 3000 IU.
HEDEF BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Peki, nasıl oluyor da vücudumuzun son derece
doğal bir yoldan, sadece güneş ışınlarıyla alabildiği bir vitaminden mahrum kalıyoruz? Neden,
modern hayatın ta kendisi aslında. Sürekli kapalı
ortamlarda bulunmak, güneş ışığının giremediği
kapalı ofislerde çalışmak ve cilt kanseri korkusuyla güneşten kaçmak... Araştırmalar dünyada 1 milyardan fazla kişide D vitamini eksikliği
olduğunu gösteriyor. Bazı uzmanlara göre ise
dünya nüfusunun yarısında D vitamini bulunması gereken düzeyin altında. Kapalı mekanlarda giderek daha fazla zaman geçirmek sorunun
aynı oranda artmasına sebep oluyor.
Oxford Üniversitesi’nden Profesör Andreas
Heger’in yürüttüğü ve geçen yıl açıklanan araştırmanın sonuçları D vitamininin insan genomunun belirli noktalarında bulunan “D vitamini
alıcıları” üzerinden DNA’ları etkilediğini ortaya
koydu. Bu noktalar haritalandırıldığında D vitamininin doğrudan etkilediği 200’den fazla gen
belirlendi. Anlamı şu: D vitamini multipl skleroz
(MS), romatizmal eklem iltihabı, tip 1 diyabet,
bunama, kan ve kolon kanseri dahil bazı kanser
türleri gibi bağışıklık sistemiyle bağlantılı hastalıklarla doğrudan ilişkili.
Avustralya Melbourne Patoloji Hastanesi’nden
Dr. Ken Sikaris ve Dr. Zhong Lu ise 5200 katılımcının kan seviyelerini ölçerek, yüksek D
vitamini oranının tip 2 diyabeti gelişim riskini önemli ölçüde düşürdüğünü gözlemledi.
PLoS Genetics adlı sağlık dergisinde yine yakın
zamanda yayımlanan bir diğer araştırma MS
hastalığına yol açan genin D vitamini eksikliği
halinde işlevini düzgün yerine getiremediğini ve
hastalığın oluşumunu tetiklediğini ortaya koydu.
Amerikan Kalp Derneği’nin açıklamalarına göre
yeteri kadar D vitamini almayan gençlerin yüksek tansiyon ve diyabet hastalığına yakalanma
riski 2 kat, kalp damar hastalıklarına yakalanma
riski ise 4 kat artıyor.
Aslında tüm bu araştırmaların ortak noktası
D vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirerek
bu nedenle ortaya çıkabilecek hastalıkların önünü kesmesi. Köln Üniversitesi’nden Mario Fabri,
uzun yıllardır yürüttüğü araştırmaların sonucunda D vitamini hormonunun bağışıklık sistemine saldıran işgalcilere karşı interferon adlı bir
protein üreterek savunmaya geçen T hücreleri
açısından hayati önem taşıdığını açıkladı. İnterferon tüberküloz dahil pek çok virüs ve bakteri
üzerinde son derece etkili bir protein.
Yapılması gerekenler
Mart ayından ekime kadar güneş ışınlarının
dik geldiği 11.00 ve 15.00 saatleri arasında,
sadece 10 ila 15 dakika boyunca, koruma
kremi kullanmaksızın diz ve dirseklerinizden
aşağısını güneşlendirin. Güneş ışınlarının
yetersiz olduğu kış aylarında doktor
kontrolünde D vitamini takviyesi alın. Bu sizi
gribal enfeksiyonlardan da koruyacaktır.
16 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
D-vitamin_son.indd 16
19.01.2012 12:52
sağlık
Baş ağrısına
ilaçsız tedavi
Doktorların en sık karşılaştığı şikayetlerden biri baş ağrısı. Ancak çoğu zaman ciddi
bir hastalığın belirtisi olmaktan ziyade vücudun verdiği bir uyarı sinyali işlevi görüyor.
Üstelik iyi huylu baş ağrılarından doğal yöntemlerle kurtulmak mümkün. AHU YILDIZ
1
4
SU
Büyük bir bardak su için. Dehidrasyon, yani
vücudun aşırı su kaybetmesi baş ağrısının
en yaygın nedenlerinden biri. Bol su içerek
vücudunuzu rahatlatabilirsiniz. Ama
suyun soğuk değil oda sıcaklığında olması
gerekiyor. Soğuk su ağrının artmasına
sebebiyet verebilir.
KARANLIK
2
3
ocak12_basagrisi_son.indd 17
Sıcak bir duş alarak ya da banyo yaparak
kaslarınızı rahatlatın. Durumunuz
buna müsait değilse alnınıza, ensenize,
başınızın üzerine veya ağrıyı en yoğun
hissettiğiniz noktaya 5 ila 10 dakika
boyunca bir buz torbası ya da soğuk bir
havlu koyun.
Temiz havada derin nefes almak
mucizelere neden olabilir. Kapalı
bir ortamdaysanız pencereyi açıp
temiz havayı içinize çekin ve bol
bol derin nefes alın. Mümkünse
dışarı çıkıp temiz havada yürüyüş
yapın. Gerginliğiniz azalacaktır.
NANE-LİMON
Suya ya da çayınıza biraz limon
suyu ekleyin. Limon baş ağrısını
doğal yoldan tedavi edebilir.
Ayrıca bir parça limonu elinizde
ovuşturarak macun kıvamına
getirdikten sonra yüzünüze
ve alnınıza sürmek limonun
sahip olduğu aromaterapi
özellikleri nedeniyle yararlı.
Bir diğer mucizevi bitki ise
nane. Nanenin yatıştırıcı
etkisi özellikle çaya
katıldığında kendini göstererek
rahatlamanızı sağlar.
Gerginlik, stres ve endişe
hissettiğiniz durumlarda başınıza
bir ağrı saplanıyorsa yalnız
değilsiniz. Bu da baş ağrısının
bir diğer yaygın nedeni. Böyle
durumlarda karanlık bir odada
uzanıp dinlenmek iyi gelebilir.
Zihninizden negatif düşünceleri
uzaklaştırın. Güzel kokular
zihninizi boşaltmanıza yardımcı
olabileceğinden, örneğin, lavanta
kokulu bir mum yakın.
SICAK-SOĞUK
TEMİZ HAVA
6
5
BEDEN POZİSYONU
Uzun çalışma saatleri boyunca, özellikle bilgisayar
karşısında vakit geçirirken vücut pozisyonunuzun
doğru olup olmadığına dikkat etmek önemli bir ayrıntı.
Yanlış duruş ya da oturma pozisyonu boyun ve omuz
kaslarını yorarak baş ağrısı dahil birçok ağrıya sebep
olur. Vücut pozisyonunuzu düzeltin. Molalar vererek
yerinizden kalkın ve gerinme hareketleri yapın. Kan
akışınızın hızlanmasını sağlayın.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
| 17
19.01.2012 12:52
sağlık
dun s
bonhi
Bunla
zasını
içine
veya d
HİJY
Plastik
yastık
miştir
çok p
yastığ
yanın
görev
ruyuc
öğren
birini
lanın,
takma
tarmı
EGZ
İyi uçuşlar
Sık seyahat ediyorsanız alacağınız basit
önlemlerle uçaktan seyahat öncesindeki
kadar sağlıklı inebilirsiniz. BURCU SEVER
STRES
Uçuş öncesi sakin olmaya ve rahatlamaya
çalışın. Stres bağışıklık sistemini zayıflattığı için mikroplara karşı daha savunmasız
kalırsınız. Havaalanına zamanında gidin.
Güvenlik ve check-in işlemlerini son dakikaya bırakmayın. Bir miktar lavanta yağını
şakaklarınıza ve bileklerinize sürmek rahatlamanıza yardımcı olur.
SU
Uçak içindeki hava dışarıdaki kadar kaliteli
değildir. Kabin içindeki nem oranı yüzde
20’nin altındadır. Kuru ve sağlıksız hava,
bakteri ve virüslerin hızla yayılmasına neden olur. Çünkü bu ortamda bakteri ve virüslere karşı bariyer görevi üstlenen ağız ve
burun içi mukozaları da kurur ve işlevlerini
yerine getiremez. Bu yüzden seyahat öncesinde ve sırasında bol su tüketilmeli. Vücu-
18 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
ucus_son.indd 18
19.01.2012 12:57
“Ekon
Derin
minde
tıların
pıhtın
hastal
oluştu
da iler
dama
için k
aşağı
gelebi
memi
unutm
egzers
rahatl
mını
nizi d
nizi tu
nuzu
BAS
Basın
nıklığ
yok. K
farkı
lir. Ağ
ketler
koruy
zit, gr
uçma
basınc
dun su kaybı engellenmeli. Kafein ve karbonhidratlı gıdalar su kaybına neden olur.
Bunlardan uzak durulmalı. Burun mukozasının kurumasını engellemek için burun
içine balsam yağı ya da vazelin sürülebilir
veya doğal burun spreyleri kullanılabilir.
mayın. Uzun uçuşlarda artan hareketsizlik,
kan dolaşımının yavaşlamasına neden olur.
Uyku ilaçlarının alınması damar tıkanıklığı riskini artırabilir.
İyi bir uyku için en yararlı yardımcılardan biri olarak düşünülen melatonin preperatlarını kullanabilirsiniz ama bunun için
öncelikle doktorunuza danışın.
HİJYEN
Plastik kabında getirilmeyen battaniye ve
yastıklar muhtemelen dezenfekte edilmemiştir. Bunlar mantardan bite kadar pek
çok problemi beraberinde getirir. Kendi
yastığınızı ve sizi sıcak tutacak bir giysinizi
yanınıza almanızda fayda var. Ayrıca uçuş
görevlisinden koltuğun baş kısmındaki koruyucu örtünün yenilenip yenilenmediğini
öğrenin. Yanınızda hapşıran ya da öksüren
birini fark ederseniz medikal maskeler kullanın, hatta hastalık yayan kişiye de maske
takmasını önerin. Böylece tüm uçağı kurtarmış olursunuz.
JET LAG
EGZERSİZ
amaya
yıflatmasız
gidin.
dakiyağını
ek ra-
“Ekonomi sınıfı sendromu” adı verilen
Derin Ven Trombozu (DVT) dolaşım sisteminde normal kan akışını engelleyen pıhtıların oluşması ya da toplardamarlardaki
pıhtının neden olduğu damar tıkanıklığı
hastalığıdır. Uçuş sırasında oluşan pıhtılar,
oluştukları yerden koparak kan dolaşımında ilerleyebilir ve kalp, akciğer, hatta beyin
damarlarına yerleşebilir. Bunu önlemek
için koridorda kısa yürüyüşler yapın. Bir
aşağı bir yukarı yürümek bacaklarınıza iyi
gelebilir ama bunu yaparken iyi filtrelenmemiş havayı içinize daha çok çektiğinizi
unutmayın. Uçak içinde yapabileceğiniz
egzersizleri öğrenin. Bazı yoga hareketleri
rahatlamanıza yardımcı olur ve kan dolaşımını hızlandırır. Otururken ayak bileklerinizi daireler çizerek hareket ettirin. Dizlerinizi tutarak göğsünüze doğru çekin. Boynunuzu dairesel hareketlerle çevirin.
BASINÇ
Basınç farkından kaynaklanan kulak tıkanıklığı için sakız çiğnemekten daha iyisi
yok. Kalkış ve iniş sırasında yaşanan basınç
farkı ortakulak problemlerini tetikleyebilir. Ağzınızı açıp kapayarak ya da çene hareketleri yaparak ortakulak içi sıvı dengesini
koruyabilirsiniz. Kulak enfeksiyonu, sinüzit, grip, bronşit veya yüksek ateşiniz varsa
uçmayın. Kalkış ve inişlerde oluşan kabin
basıncı bu şikayetleri artırabilir.
Hafif ve doğal kumaşlardan yapılmış rahat
giysiler tercih edin. Bu giysiler kan dolaşımının yavaşlamasına engel olur. Uzun
uçuşlarda ayakkabılarınızı çıkarın ama
mikroplardan korunmak için çıplak ayakla
uçak içinde gezinmeyin. Yanınızda bir terlik getirerek bu problemi çözebilirsiniz.
UYKU
Uçuş süresince gideceğiniz yerde gece olmuş gibi uçakta uyumaya gayret edin. Öte
yandan indiğiniz noktadaki yerel saat gündüz ise ne kadar yorgun ve uykulu olursanız olun uyumamaya çalışın. Daha rahat
uyuyabilmek için uyku ilaçlarına başvur-
BESLENME
Salata gibi çiğ ve soğuk tüketilen yiyeceklerden ziyade bitki çayı gibi ılık sıvılar tüketin. Sindirime faydası olur. Uçuş sırasında
oruç tutabilirsiniz. Uzun uçuşlarda yemek
yememek zor olabilir ama sindirim yapmadığınız için bağışıklık sistemi daha aktif
çalışır. Yol tutması yaşıyorsanız bir parça
taze zencefil çiğneyebilirsiniz. Fakat bazı
uçuşlarda katı güvenlik kuralları yüzünden
yanınızda bitkisel ürünler taşımanız yasak
olabilir. Önceden bu bilgiyi edinin.
Hasta olan uçamaz
Havayolu şirketleri bazı koşullarda aşağıdaki sağlık problemleri olan yolcuları uçağa kabul
etmeyebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği riskli gruplar şöyle:
2 günden küçük yenidoğan bebekler (en az 7 günlük olduktan sonra uçmalılar)
36’ncı haftasına giren hamileler (ikiz bebek bekleyenler 32’nci haftadan sonra uçmamalı)
Tamamlanmamış kök kanal tedavileri ve diş apseleri olanlar Anjina pektoris ya da
göğüs ağrısı olanlar Bulaşıcı herhangi bir hastalığı olanlar Yakın zamanda derin dalış
yapan dalgıçlar (yüksek kabin basıncı dekompresyon hastalığına, yani vurguna neden
olabilir) Kanama veya travma nedeniyle yüksek kafa içi basıncı olanlar Kulak ve burun
enfeksiyonları, sinüziti olanlar Yakın zamanda ameliyat olanlar, miyokard enfarktüsü
ve inme geçirenler Şiddetli ve kronik solunum yolu hastalıkları olanlar Orak hücreli
anemisi olanlar Kontrol edilemeyen psikotik hastalığı olanlar
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
ucus_son.indd 19
© GARETH BROWN / CORBIS
aliteli
yüzde
hava,
na neve viğız ve
vlerini
önceVücu-
GİYİM
Uçuş tarihinden bir-iki gün önce C ve D vitamini alın. Bu vitaminler jet lag etkisinden
kurtulmanıza yardımcı olur. Güneş ışığı en
iyi D vitamini kaynağıdır. Uçuş öncesi bol
bol gün ışığından yararlanın.
Doğu yönüne uçuyorsanız, yolculuktan
iki-üç gün öncesi normal yatış sürenizi bir
saat öne, batıya uçuyorsanız bir saat ileri
alın. Mümkünse uçuştan birkaç gün önce
yemek saatlerinizi gideceğiniz noktadaki
saatlere göre ayarlayın. Seyahatten dört gün
önce özel anti-jet lag diyeti yapın. Birinci
ve üçüncü gün protein ağırlıklı kahvaltı
ve öğle yemeği, karbonhidrat ağırlıklı bir
akşam yemeği mönüsü oluşturun. İkinci
ve dördüncü gün sadece salata, çorba, taze
sebze ve meyve tüketin.
| 19
19.01.2012 12:57
sağlık
g
20 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
gripsavar_son.indd 20
19.01.2012 13:00
Süper
gripsavar
Kışın zayıf düşen bağışıklık sistemini güçlendirmek
sizin elinizde. Öğünlerinize bu 6 süper besini
ekleyerek gribal enfeksiyonlara meydan okuyun.
ZENCEFİL
Doğanın önemli antiviral bitkilerinden
biri olan zencefil pek çok faydalı bileşene
sahiptir. Kalsiyum, fosfor, demir, B ve C vitamini içeren bitki, ağrı kesici özelliğinin
yanı sıra iyi bir antiseptik ve antioksidandır. Terlemeyi sağlayarak gribal enfeksiyonların önlenmesi ve tedavisinde, özellikle ateş düşürücü ve boğaz ağrılarını dindirici olarak görev yapar. Zencefil doğal bir
aspirindir. Kanı sulandırır, damarları açar,
pıhtılaşmayı önler. Üşüme ve öksürük başladığında taze zencefil ile hazırlayacağınız
bitki çayı çok faydalı olacaktır.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
gripsavar_son.indd 21
| 21
19.01.2012 13:00
sağlık
CAYENNE BİBERİ
ANANAS
Adını, anavatanı olan Fransız Guyanası’ndaki Cayenne şehrinden alan bu acı
biber kan dolaşımını düzenler, damarları güçlendirir. A vitamini açısından çok
zengindir. Ayrıca B6, E ve C vitaminleri,
riboflavin, manganez ve potasyum içerir.
Yüksek tansiyonu tedavi eden, kanserli
hücreleri öldüren ve kalp krizini önleyen
bu mucize biberin gribe karşı etkisi daha
ağızda başlar. Dörtte bir çay kaşığı Cayenne biberini bir fincan kaynar suya karıştırarak içtiğinizde boğazla ilgili şikayetlerinizin sona erdiğini göreceksiniz.
Bol miktarda demir, kalsiyum, potasyum,
manganez, B ve C vitamini içeren ananas
vücutta meydana gelebilecek iltihaplara
karşı etkili bir mücadele sergiler. Böylece
sinüzit ve bademcik iltihabı gibi rahatsızlıklarla kolayca baş etmenize yardımcı
olur. Güçlü yapısıyla bağışıklık sistemini
destekleyen ananas nezleye karşı birebirdir. Ateş, öksürük ve boğaz ağrısı gibi
şikayetleri olanlar taze ananas suyu içerek iyileşme yoluna girebilir. Çünkü barındırdığı bromelain adlı madde özellikle
öksürükle mücadele eder.
SARMISAK
Sarmısakta, vücudun gıdalarla alması gerekenler dahil 17 çeşit aminoasit, germanyum, çinko, A, B1 ve C vitaminleri bulunur. Griple mücadele açısından içerdiği en
etkin madde ise doğal bir antibiyotik olan
allisindir. Sarmısak pişirildiğinde allisin
etkisini kaybeder. Bu yüzden çiğ ve dövülmüş olarak tüketilmesi en faydalısıdır.
Günde en az bir diş çiğ sarmısak grip, nezle
ve ses kısıklığının bir numaralı düşmanıdır. Sarmısak aynı zamanda terletici etkisi
nedeniyle ateş düşürücü görevi görür.
Sarmısaktan
faydalananların
gribe yakalanma
olasılığı 2,5 kat
daha düşük.
TATLI PATATES
MANTAR
Tatlı patates kompleks karbonhidratlar, lif, beta-karoten,
C vitamini, B6 vitamini, demir ve kalsiyum açısından
zengin bir sebze olarak tüm dünyada yaygın bir şekilde
tüketilir. Gerçek bir beta-karoten deposu olan bu sebze bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe yakalanma riskini
azaltır. Patatese turuncuya çalan rengi veren beta-karoten
vücutta karaciğer tarafından A vitaminine dönüştürülerek özellikle solunum yolu rahatsızlıklarıyla mücadelede
etkili olur.
Önemli bir protein kaynağı olan mantar aynı zamanda
gerçek bir vitamin deposudur. B kompleks vitaminleri ve
C vitamini açısından çok zengindir. Hemen hemen bütün
aminoasitleri içerdiği gibi, kalsiyum, fosfor, potasyum,
demir ve bakır yönünden de büyük ölçüde mineral içerir.
Düşük karbonhidrat ve yağ oranı nedeniyle yararlı bir besin kaynağı olan mantar, zengin içeriğiyle bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu yüzden uzmanlar tarafından özellikle kış aylarında bol bol tüketilmesi önerilir.
22 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
gripsavar_son.indd 22
19.01.2012 13:00
diyet-hareket
ŞİFALI SULAR
Yeşil sebzelerin sularını içerek vücudunuzun
arınma sürecini hızlandırabilirsiniz. Ispanak,
pazı, maydanoz, fesleğen, salatalık, dereotu
ve kereviz sapı gibi sebzeleri ister tek başına
ister karıştırarak faydalı detoks suları
hazırlayabilirsiniz. Koyu yeşil sebzeler sahip
oldukları klorofil sayesinde hem kanın oksijen
taşıma kapasitesini artırıyor hem de bağışıklık
sistemini güçlendiriyor. Bileşimlerindeki
yüksek oranlı lifler ise vücudun kalsiyum,
magnezyum ve demir açığını kapatıyor.
Sebze sularını tarçın, limon ya da zencefille
tatlandırabilirsiniz.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
diyet kapak.indd 23
| 23
19.01.2012 13:01
diyet
Sağlıklı zayıflamanın
10
altın kuralı
D-Life Sağlıklı Yaşam Yatırımları Koordinatörü
Gül Kaynak sağlıklı kilo vermek için mutlaka uyulması
gereken kuralları açıkladı.
2 büy
caklığ
Altın
tüketi
limon
Altın
likle
saat ö
sonra
Altın
ve 1 ç
içilece
için b
tuz da
Altın
ila öğl
24 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
on_kural_son.indd 24
Altın
19.01.2012 13:02
n
rü
ması
Altın kural 1: Her sabah uyanınca ilk iş
2 büyük bardak (minimum 400 cc) oda sıcaklığında su içilecek.
Altın kural 2: Gün içinde en az 3 litre su
tüketilecek. Suya isteğe göre taze sıkılmış
limon suyu ya da elma sirkesi eklenebilir.
Altın kural 3: Yemeklerle birlikte kesinlikle su içilmeyecek. Yemeklerden yarım
saat önce su tüketimi bırakılacak ve 1 saat
sonra tekrar başlanacak.
Altın kural 4: Her gün 3 poşet karbonat
ve 1 çay kaşığı Himalaya tuzu suda eritilip
içilecek. Her bir poşet karbonat (5 gram)
için bir bardak su tüketilecek. Bir çay kaşığı
tuz da yine başka bir bardağa konacak.
Altın kural 5: En büyük öğün sabah 11.00
ila öğleden sonra 16.00 arasında yenecek.
Altın kural 6: Zayıflama kürünü uygularken siyah çay, kahve, kola, alkol, gazlı
içecekler ve hazır kutu meyve suları kesinlikle içilmeyecek.
Altın kural 7: Güneş batınca çorba dışında hiçbir şey yenmeyecek. Sebze çorbası ve
mercimek çorbası ise serbest.
Altın kural 8: Zayıflama kürü süresince
süt, peynir, yoğurt, yumurta ve tavuk tüketilmeyecek.
Altın kural 9: Ve ekmek… 11.00-16.00
dışındaki saatlerde ekmek yenmeyecek. Bu
saatlerde de muhakkak kızarmış ve beyaz
ekmek dışındakiler tüketilecek.
Altın kural 10: Her gün açık havada en
az 30 dakika yürüyüş yapılacak. Park, koru,
deniz kenarı tercihimiz.
Püf noktası
Kaç kilo vermek istiyorsanız bunu 3 ile çarpın.
Bu 10 kuralı tam olarak yaparak o kadar gün
sonunda sağlıklı bir şekilde kilo vereceksiniz.
Örneğin 3 kilo vermek istiyorsanız, bu
kuralları harfiyen 9 gün uygulamalısınız.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
on_kural_son.indd 25
| 25
19.01.2012 13:02
diyet
Stevia, şekerden
100 ila 300 kat
daha tatlı.
Öt
elinde
mesin
da psi
birlik
Kiş
argın
biri yo
için k
çikola
sikliğ
Siz
yorsan
STE
Masum şeker
alternatifleri
Şekerden vazgeçemiyorsanız en
azından bu bitkileri tüketerek
vücudunuzu olası hastalıklardan
koruyabilirsiniz. GÜL KAYNAK
İ
lk duyduğumda ürpermiştim. Sevdiklerimize hediye olarak verdiğimiz ve sevdiklerimizden neşeyle kabul ettiğimiz bu gıda bu
kadar tehlikeli olabilir miydi?
Şekerin bilinen zararları; kilo aldırma, şişmanlık, obezite,
bağışıklık sistemini zayıflatma, vücutta mineral dengesini bozma,
eklem kireçlenmesi, osteoporoz oluşumu, mantar enfeksiyonu,
MS hastalığının belirtilerini şiddetlendirme, migren ağrılarını artırma gibi uzayan bir liste olmasına ek olarak, kanser hücrelerinin
en önemli besin kaynağı olduğu artık çok dillendirilmiş bir gerçek.
26 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
seker.indd 26
19.01.2012 13:03
guay
anılan
için, 1
nin y
başlad
“Stevi
norm
edildi
retind
kimya
edilm
başarı
kişi t
bitkid
duğu
artırıc
diyab
sinin
hiçbir
bazlı
yasal
yükse
ya da
kabız
ve bağ
AGA
dırıcıd
şekerd
bunun
Amer
50 ka
türün
den
kat
atlı.
Öte yandan uzmanlar, üç yaşına kadar sevdiği bir yakınının
elinden şekeri tatmış bir kişinin ileride bu alışkanlığından vazgeçmesinin neredeyse “imkansız” olduğunu belirtiyor. Olay bu noktada psikolojik olarak bizi zorluyor. Çünkü “Şeker ve Sevgi” beyinde
birlikte alınan sinyallere dönüşüyor.
Kişi şekerin ne kadar zararlı olduğunu bilse de, akşam yorgun
argın eve geldiğinde kendisini “Seni seviyorum” diye karşılayan
biri yoksa, gün içinde karşı koyduğu, üstesinden geldiği zorluklar
için kimse sırtını takdirle sıvazlamıyorsa, bunun yerini büyük bir
çikolatalı ezme kavanozu alıyor! İnsanlar hayatlarındaki sevgi eksikliğinin yerine aşırı miktarda şekerli gıdayı koyuyor.
Siz de zararlı olduğunu bilmenize rağmen şekerden vazgeçemiyorsanız, aşağıdaki sağlıklı şeker alternatifleri tam size göre:
k verda bu
bezite,
ozma,
yonu,
ını arerinin
erçek.
STEVIA, anavatanı Paraguay ve Brezilya olan bir bitkidir. Paraguay kızılderilileri tarafından “Tatlı ot” ve “Ballı yaprak” ismiyle
anılan ve tatlandırıcı olarak kullanılan bitkinin sırrını çözmek
için, 1931’de Bridel ve Lavieille adında iki Fransız kimyacı bitkinin yapraklarından elde ettikleri ekstre (öz) üzerinde çalışmaya
başladı. Onların çalışmaları sonucunda beyaz kristal yapıda ve
“Stevioside” adı verilen saf bir ürün elde edildi ve bu maddenin
normal rafine şekerden 100 ila 300 kat daha tatlı olduğu fark
edildi. 1971’de Çinli araştırmacı Dr. Tei-Fu-Chen Paraguay’ı ziyaretinde ilgisini çeken stevia bitkisi üzerinde çalışmalar yaparak,
kimyasal olmayan doğal yöntemlerle stevia ekstresi (özü) elde
edilmesinde ve yapraklarda bulunan keskin tadın kaldırılmasında
başarılı oldu. Japonya’da da 30 yılı aşkın bir süredir milyonlarca
kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılan bu
bitkiden elde edilen özütün, kan şekerini düzenleyici etkileri olduğu kabul ediliyor. Stevianın insülin duyarlılığını, hatta salımını
artırıcı etkilerinin olduğunu gösteren bazı araştırmaların varlığı
diyabet tedavisinde kullanımını destekler nitelikte. Stevia ekstresinin en büyük özelliği bir doğal tatlandırıcı ve diyet gıdası olarak
hiçbir şekilde kalori, yağ, sakarin ve toksik madde içermemesi. Su
bazlı olarak üretilir ve üretiminde alkol ya da herhangi bir kimyasal madde kullanılmaz. Stevia ekstresi kandaki şeker düzeyini
yükseltmeksizin, şişmanlatmaksızın ve kalori vermeksizin içecek
ya da yiyeceklerinizi tatlandırır. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon,
kabızlık, depresyon ve asabiyete karşı olumlu etkiler yapar. Mide
ve bağırsak florasını, asit-alkali dengesini korur.
narları testere biçiminde dişli, kimi zaman dikenlidir. Yaprak rozetinin ortasından uzayan çiçek sapı bazı türlerde metrelerce uzayabilir. Yeşil yaprakları donuk yeşil veya koyu yeşil renkli ve yaprak
kenarları beyaz çizgilidir. Ayrıca Mavi olan cinsi, yani agave azul,
Meksika’nın milli içkisi tekilanın hammaddesidir. Meksika’nın
agave kırları UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Beyaz şekerden daha tatlı olduğu için daha az miktarlarda kullanılır. En önemli özelliği, tatlandırırken kan şekerini rafine şeker
gibi hızla değil, yavaşça yükseltmesi ve böylece pankreasın kan
şekerini çok daha az insülin salgılayarak kolayca kontrol etmesine
imkan vermesidir.
HURMA ile ilgili yapılan araştırmalar, hurma yiyenlerin glisemik indeksinin -kandaki şeker oranı- düşük olduğunu ortaya koymuştur. İçinde bulunan yüksek orandaki kalsiyum, fosfor, demir,
potasyum, selenyum, magnezyum, niasin, A, B ve E vitaminleri
ve protein, hurmayı çok özel bir şeker alternatifi yapar. Protein,
yağ ve karbonhidrat üçlüsünün hazmı zorlamadan birarada bulunduğu yegane doğal gıdadır. Akşamdan suda bekletilmiş kuru
hurmanın suyu ve çekirdeği çıkarıldıktan sonra etli kısmı şeker
alternatifi olarak kullanılabilir.
İnsanlar hayatlarındaki
sevgi eksikliğinin yerine aşırı
miktarda şekerli gıdayı koyuyor.
AGAVE şurubu çok düşük glisemik indeksli doğal bir tatlandırıcıdır ve şekerden üç-dört kat tatlıdır. Fakat aynı miktardaki
şekerde bulunan 16 kalori yerine sadece 4 kaloriye sahiptir. Şurubunun bitkisi olan agave kaktüsünün anavatanı Kuzey ve Güney
Amerika’dır. Şurup kaktüsün içindeki sıvıdır ve tadı bala benzer.
50 kadar türü vardır. Toprağa yakın rozet oluşturan yaprakları,
türüne göre yeşil, yeşil-mavi ya da alacalı renklerdedir. Yaprak keOCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
seker.indd 27
| 27
19.01.2012 13:03
diyet
PORTRE
arınmayla
gelen
e
d
M
MU
MURAT
YALÇINTAŞ
DE
DETOKSA BAŞLADIKTAN
SO
SONRA BESLENME
VE YAŞAM TARZIM
TA
TAMAMEN DEĞİŞTİ.
28 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
zayıflama_03_son.indd 28
NAS
19.01.2012 14:50
a
n
enerji
Yoğun iş hayatında enerji ve
dayanıklılığını kaybeden İTO Başkanı
Murat Yalçıntaş ve ciddi sağlık sorunları
yaşayan sanat danışmanı Gül Ergi,
detoksla kısa sürede zinde ve sağlıklı
bir bedene kavuştular.
GÜLAY KOÇ
GÜL ERGİ
DETOKSA BAŞLADIKTAN
SONRA YILLARDIR
MÜCADELE ETTİĞİM
HASTALIKLARI YENDİM.
ASIL
başardım?
zayıflama_03_son.indd 29
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
| 29
19.01.2012 14:50
diyet
PORTRE
MURAT YALÇINTAŞ
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’nin ardından
Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Hemen ardından Boston
Üniversitesi’nde Uluslararası İşletme dalında yüksek lisans yaptı. Döküm ısıtma-havalandırma ve
telekomünikasyon sektörlerinde şirketleri bulunan Yalçıntaş, 1995 ve 1999 seçimlerinde İstanbul
Ticaret Odası meclis üyeliğine seçildi ve 2005 yılında İTO Başkanı oldu. Yoğun iş temposunda
detoksla tanışan Yalçıntaş için detoks mucizesi, değişen beslenme ve yaşam tarzı olmuş.
Günlük temponuz ne derece yoğun,
biraz bahsedebilir misiniz?
Ciddi anlamda yoğun bir yaşantım var. İşe
sabah erken saatlerde başlıyorum ve mesaim akşam çok geç saatlere kadar sürüyor.
Akşamları genelde katılmam gereken davetler ya da toplantılar oluyor. Ayrıca çok sık iş
seyahatlerine çıkıyorum.
Bu yoğun tempoda detoksla nasıl tanıştınız?
Detoksla üç yıl önce tanıştım. Yaşam kaliteme dair bazı şikayetlerim vardı. Bunlardan
biri, yorgunluktu. Kendimi sürekli yorgun
hissediyordum. Sabahları dinç kalkamıyordum. Özellikle sıkıcı toplantılarda uykum
geliyordu. Bir gün çok sevdiğim bir profesör
hocam ziyaretime geldi. Kendisini uzun zamandır tanıyordum ve cildindeki değişimi
hemen fark ettim. Yüzü parlıyor, çok neşeli,
dinç ve dinamik görünüyordu. İşin sırrının
detoks olduğunu söyledi. Hemen araştırmalara başladım ve ilk detoksumu bu şekilde
yaptım.
Detoks hayatınızda neleri
değiştirdi?
Birincisi ve en önemlisi beslenme tarzım
değişti. Doğru beslenmeyi bilmediğimi
anladım. 7 yaşında eğitim hayatına başlayıp 30’lu yaşlarımın sonunda doktoramı
tamamladım. Neresinden bakarsanız toplamda 20 sene eğitim almışım. Bu süre içinde “Topluma nasıl faydalı, üretken ve iyi
bir insan olursun?”u öğrettiler bize. Tabii
bunlar güzel şeyler ama bir insanın sağlığı
yerinde değilse o insanın topluma faydalı
olmasına imkan yok. Bu yüzden okullarda
nasıl doğru beslenileceğini öğreten bir ders
olmalı. Öte yandan birçok kişinin de detoks
yapmasına vesile oldum. Çoğu insan detoksun sadece kilo verdirmeye yaradığını
düşünüyordu. Gerçekten kilo verdiriyor
ama bu yan ürünlerinden biri. Hayatımda
hiç kilo problemim olmadı ama detoksa
30 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
zayıflama_03_son.indd 30
19.01.2012 14:50
önem
litemd
rahat
larda k
yorum
pislik
sene i
Görm
Deto
İlk de
büyük
çirdim
yaptım
gördü
arttığı
rum. D
için m
merke
Deto
çıkar
Eskiye
yı çok
ne An
olarak
tüketi
kanlığ
yorum
Deto
me a
Su içm
dım. B
yerken
Şimdi
çok y
raber
ve me
ve seb
nak, k
karışım
üzerin
ruyoru
rek ba
ar. İşe
mesarüyor.
davetk sık iş
sıl takaliteardan
orgun
mıyorykum
ofesör
un zağişimi
neşeli,
rrının
tırmaekilde
Detoksu ne sıklıkla yapıyorsunuz?
İlk detoksum bir hafta sürdü ve zamanımın
büyük bir bölümünü detoks merkezinde geçirdim. Bu yüzden ilk başlarda yılda bir kez
yaptım. Zamanla hem detoksun faydasını
gördüğümden hem de iş tempom daha da
arttığından, son iki yıldır altı ayda bir yapıyorum. Detoksun yüzde 100 faydasını görmek
için mümkün olan en fazla zamanı detoks
merkezinde geçirmeniz gerekiyor.
Detoksla beraber hayatınızdan neleri
çıkardınız?
Eskiye oranla daha az et yiyorum. Çikolatayı çok sevmeme rağmen azaltıp onun yerine Anadolu’nun dört bir yanından hediye
olarak gönderilen ceviz, kayısı ve fındıkları
tüketiyorum. Geç saatlerde yemek yeme alışkanlığıma son verdim. Eskisi gibi tatlı yemiyorum.
Detoks yapmak size nasıl bir beslenme alışkanlığı kazandırdı?
Su içmediğimi anladım ve su içmeye başladım. Bunun da çok faydasını gördüm. Yemek
yerken su içip sindirimi zorlaştırıyormuşum.
Şimdi mümkün olduğu kadar bir oturuşta
çok yememeye çalışıyorum. Yemeklerle beraber su içmiyorum. Detokstan önce sebze
ve meyve yemezdim. Şimdi mutlaka salata
ve sebze yiyorum. Her sabah semizotu, ıspanak, kereviz sapı ve limondan oluşan özel bir
karışım içiyorum. Mutlaka çalışma masamın
üzerinde cam bir şişenin içinde su bulunduruyorum. Güne bir bardak karbonatlı su içerek başlıyorum. Gün içerisinde bol miktarda
su içiyorum. Böylelikle sık acıkmıyorum.
Detoks yaparken tarçının özellikle şekeri ve
insülin direncini dengeleyen bir özelliği olduğunu öğrendim. Şimdi konuklarıma bile
tarçın çayı ikram ediyorum. Bugünkü hayat
tarzımızda ne yazık ki sürekli işlenmiş gıdalar tüketiyoruz. Onların içinde de şeker var.
İleride şeker hastası olmak istemiyorsak tarçın gibi ürünleri tüketmemiz gerekiyor. Bu
anlamda greyfurt da iyi bir meyve.
Detoksun ruhsal anlamda arınmaya da
katkısı oluyor mu?
İnsan ruhunu, bedenini ve aklını sağlıklı tutmak zorunda. Bunlardan biri aksarsa diğerlerini de aksatır. Detoksun doğru beslenmeyi,
beden ve akıl sağlığını etkilediğini düşünüyorum.
Murat Yalçıntaş her gün düzenli olarak yeşil
sebze suyu içiyor ve kuru incir, kayısı gibi sağlıklı
atıştırmalıklar tüketiyor.
Detoks süresince ne tür egzersizler
yapıyorsunuz?
Detoks yaparken günde iki kez yoga derslerine katılıyorum. Hem vücut hem de detoksun
tam manasıyla gerçekleşmesi açısından çok
faydasını görüyorum.
İlk kez detoks yapacaklara neler önerirsiniz?
FOTOĞRAFLAR: BEGÜM ÖZPINAR
arzım
diğimi
başlaoramı
z tope içinve iyi
Tabii
ağlığı
aydalı
llarda
r ders
detoks
an dedığını
iriyor
tımda
etoksa
önem veriyorum. Detoks ayrıca hayat kalitemde de fark yarattı. 3 senedir sabahları
rahat kalkıyorum, gün boyunca ve toplantılarda kendimi daha enerjik ve zinde hissediyorum. İlk detoksumda vücudumdan çıkan
pislikleri görünce şoke oldum. Bunları 40
sene içimde mi taşımışım diye düşündüm.
Görmeden inanamıyor insan.
Detoks zor bir şey değil, çok keyifli ve eğlenceli. İlk defa yapmak isteyenlere tavsiyelerim
şunlar olabilir: İlk başta bir hafta ve mümkünse arkadaşlarıyla beraber yapsınlar. O
zaman çok eğlenceli oluyor. Bunların haricinde çekinecek bir şey yok. Buradan Ferit
Şahenk’i ve Doğuş Grubu’nu tebrik etmek
isterim. Çok başarılı bir tesise imza atmışlar.
Ekip de çok iyi. İstanbul Ticaret Odası olarak
görevimiz İstanbullu işadamlarını daha verimli, daha başarılı ve aktif kılmak. İlk başta
söylediğim gibi bunun en önemli şartlarından biri işadamlarımızın sağlıklı olması. Sağlıklı olsunlar ki üretsinler, yatırım yapsınlar,
insanlara iş, aş sağlasınlar. İşin sağlık tarafını
da Ferit Bey tamamladı. Kendisine teşekkür
borçluyum.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
zayıflama_03_son.indd 31
| 31
19.01.2012 14:50
BEGÜM ÖZPINAR (MURAT YALÇINTAŞ);
oğun,
diyet
PORTRE
GÜL ERGİ
Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Gül Ergi, İngiltere’de Shakespeare tiyatrosu eğitimi aldıktan sonra uzun yıllar Mimar Sinan Üniversitesi’nde İngilizce ve Sanat
Yorumu dersleri vermiş. Bir dönem Anavatan Partisi’nin basın danışmanlığını yapan Ergi, aynı
zamanda resim eksperti. Şahıs, şirket ve bankalara sanat danışmanlığı yaparak bu kapsamda çeşitli
sanat ve sergi aktiviteleri de düzenliyor. Detoks sayesinde yıllardır mücadele ettiği şeker, böbrek
ve karaciğer hastalıklarını yenen Ergi’nin detoks mucizesi, kan değerlerinin normale dönmesi.
Günlük temponuz ne derece yoğun,
biraz bahsedebilir misiniz?
25 yıldır iş hayatındayım. Detoksla tanışmadan önce çok yoğun çalışıyordum. Hem
tekstil işime yoğunlaşıyor hem üniversitede
hocalık hem de sanat danışmanlığı yapıyordum. Çok yıprandım. 30’lu yaşlarımın
ortasında kan değerlerim alarm vermeye
başladı. Hatta aşırı stresten şeker hastalığına
yakalandım.
Bu yoğun tempoda detoksla nasıl tanıştınız?
Bütün doktorların “Dikkat et, artık kendine
iyi bak” dediği anda işlerimin bir kısmından
kendimi emekli ettim. Sadece sanat danışmanlığına devam ettim. Artık sağlığımı düzeltmem gerektiğinin bilincine vardım. Bunun üzerine yurtdışı ve yurtiçindeki önemli
doktor ve sağlık kliniklerini araştırdım.
Gitmediğim doktor kalmadı. İtalya, Fransa,
İsviçre, İngiltere, hatta Hindistan’a kadar
gittim. Birçok kişinin tekniğini uyguladım,
birçok diyet doktoruna başvurdum. Kilo veriyor ve vücudumda rahatlama hissediyordum. Fakat kan değerlerim alarm vermeye
devam ediyordu. Hatta derginizin danışma
kurulunda yer alan doktorum Hasan İlkova
bana insülin tedavisine başlamam gerektiğini söyledi. Karaciğerimi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Tam bu dönemde
Gül Kaynak ile tanıştım.
Detoks hayatınızda neleri değiştirdi?
Vücudumda çok büyük değişimler hissetmeye başladım. Gül Kaynak’ın tavsiyeleriyle yaptığım şeylerden sonra kendimde
bir canlılık fark ettim. Genelde eve çok
yorgun gelirdim; sabah yataktan kalkmak
istemezdim. Bunların hepsi son buldu. Şimdi sabah 06.00’da gözümü açıp zıpkın gibi
kalkıyorum. Tekrar uyumak istemiyorum.
Sabahları arkadaşlarımla buluşup sinemaya
bile gidiyorum. Kendimi çok sağlıklı hissediyorum. Daha rahat nefes alıp vermeye
32 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
zayıflama_03_son.indd 32
19.01.2012 14:50
başlad
rim n
kullan
bırakt
Deto
40 gün
landı.
defa d
Deto
çıkar
Gül K
beynim
tırken
faydal
varıyo
Bıraks
Şimdi
sürekl
kadar
görün
zellik
Deto
me a
Sabah
çalışıy
yorum
2-3 da
kabak
sütü v
lı ama
yor. A
içiyor
su içiy
da 5 li
sayede
Bir de
yiyece
sabah
alıyor
yorum
yenile
mesin
oğun,
tanışHem
sitede
yapırımın
rmeye
lığına
sıl ta-
rdi?
hissetsiyeledimde
e çok
kmak
u. Şimn gibi
orum.
emaya
lı hisrmeye
Detoksun ruhsal anlamda arınmaya da
katkısı oluyor mu?
40 gün merkeze gittim. Değişik kürler uygulandı. İki defa 10 gün, bir defa 7 gün, birkaç
defa da 3 gün detoks yaptım.
Tabii. Bir defa güzelleşiyorsunuz. Arkadaşlarım 10 yaş genç göründüğümü söylüyor.
Bunları duymak hoşuma gidiyor. Yediğim,
içtiğim yeşillikler sayesinde saçlarım ve tırnaklarım yenilendi. Cildimin rengi pembebeyaz oldu. Kendimi çok dinç ve diri hissediyorum.
Detoksla beraber hayatınızdan neleri
çıkardınız?
Detoks süresince ne tür egzersizler
yapıyorsunuz?
Gül Kaynak’ın verdiği sabah dersleri artık
beynime kazındı. Bir yiyeceğe elinizi uzatırken geri çekmeyi öğreniyorsunuz. Neyin
faydalı, neyin zararlı olduğunun bilincine
varıyorsunuz. Mesela ben peynir delisiydim.
Bıraksanız günde yarım kilo peynir yerdim.
Şimdi yemek bile istemiyorum. Vücudum
sürekli ödem yapıyordu. Bir kadın için sağlık
kadar güzellik de önemli. 10 yaş daha yaşlı
görünüyordum. Ama detoksla sağlık ve güzellik birarada geliyor.
Fırsat buldukça yürüyorum. Düzenli masaj
yaptırıyorum. Buhar odası ve saunaya giriyorum. D-Life’ta günde en az üç saat geçiriyorum. Bir de insan kendisini burada mutlu
ve keyifli hissediyor. Çalışanlar çok profesyonel. Diyet doktorları alınmasın ama sabah
kibrit kutusu kadar peynir, öğlen hormonlu
tavuk, akşam da civalı balık yediğimde kendimi bu kadar iyi hissetmiyordum.
Detoks yapmak size nasıl bir beslenme alışkanlığı kazandırdı?
Detoks konusunda birçok rivayet var. Arkadaşlarım, “Sakın yapma, ölürsün” demişti.
Ama iyi araştırmak lazım. Buradaki derslere
katılıp dinlediğiniz zaman size önerilenlerin
vücudunuz için gerekli olduğunu fark ediyorsunuz. Bütün vitaminleri, proteinleri alıyorsunuz. Dolayısıyla çekinmeye hiç gerek
yok. D-Life’ta bana özel bir tedavi uygulandı.
Ekim ortasından aralık ortasına kadar 15 kilo
verdim. Gül Kaynak’ın hedefi beni eski mankenlik kiloma döndürmek. O da herhalde
ocak sonunu bulacak. Ama en önemlisi bunu
artık yaşam tarzına dönüştürmek. Özellikle
seyahat dönüşlerinde mutlaka haftada iki
gün merkeze gitmeye gayret edeceğim. Metabolizma doktorum son kan tahlillerinden
sonra ömrümün 10 yıl uzadığını söyledi.
O yüzden böyle merkezler özellikle 50-55
yaş grubu işadamları ve işkadınları için çok
önemli. Doğuş Grubu’nun böyle bir konuya
el atması çok güzel.
Detoksu ne sıklıkla yapıyorsunuz?
Sabah kalktığımda genelde meyve yemeye
çalışıyorum. Hormonsuz olanları tercih ediyorum tabii. Sebzeleri buhar makinesinde
2-3 dakika pişirdikten sonra yiyorum. Minik
kabak ve brokoli gibi sebzeler yiyorum. Keçi
sütü ve keçi peynirine iznim var. Balık faydalı ama küçük, mevsim balıkları yemek gerekiyor. Akşamları genelde ızgara yiyorum. Bol su
içiyorum. 2,5 litre özel karışımlardan oluşan
su içiyorsam 2,5 litre de su içiyorum. Toplamda 5 litreyi buluyor günlük su tüketimim. Bu
sayede vücudumdaki ödemden kurtuldum.
Bir de tabii çim suyu var. Alınan vitamin ve
yiyecekler dışında da takviyeler yaptım. Her
sabah burundan 20 dakika oksijen, dağ havası
alıyorum. Serumla C vitamini takviyesi yapıyorum. Ozon tedavisi sayesinde iç organlarım
yenileniyor. Kan değerlerimin normale dönmesinde bunlar da etkili oldu.
Gül Ergi sabahları meyve yiyerek güne başlıyor.
Gün içinde bol miktarda haşlanmış sebze
tüketiyor ve yaklaşık 5 litre su içiyor.
İlk kez detoks yapacaklara neler önerirsiniz?
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
ndine
ından
danışmı düm. Bunemli
ırdım.
ransa,
kadar
ladım,
ilo vediyorrmeye
nışma
İlkova
ektiğihlikenemde
başladım. Hepsinden önemlisi kan değerlerim normale döndü. İki buçuk aydır insülin
kullanmıyorum. Aldığım ilaçların çoğunu
bıraktım.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
zayıflama_03_son.indd 33
| 33
19.01.2012 14:50
diyet
H
YOL AÇTIĞI
RAHATSIZLIKLAR
Gıda intoleransı
Şişmanlık, migren,
akne, kronik yorgunluk,
kabızlık, astım, ishal,
depresyon, nefes darlığı,
kronik faranjit gibi
hastalıklara sebep oluyor.
Bir
ve
34 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
intolerans_siseli_tek_son.indd 34
19.01.2012 13:06
Hangi
tepkilisiniz?
Bir türlü kilo veremiyor, sebepsiz yere yorgunluk hissediyor
ve sık baş ağrısı çekiyorsanız gıda intoleransını keşfedin.
K
ilo vermeye çalışıyor ama vücudunuzdaki gaz ve şişkinlik
yüzünden tartıda bir türlü
istediğiniz sonucu göremiyorsanız gıda intoleransı yaşıyor
olabilirsiniz. Amerika’da yapılan araştırmalar, halkın yüzde 10 ila yüzde 25’lik kesiminin gıda intoleransı yaşadığını ortaya
koyuyor. Bu durum sadece kilo verme sürecinde sizi sıkıntıya sokmakla kalmıyor,
sağlığınızı da tehdit ediyor.
Gıda intoleransını daha iyi anlayabilmek için gıda alerjisine yakından bakmak
gerekiyor. Gıda alerjisi bağışıklık sisteminin verdiği reaksiyonlarla ortaya çıkan
bir rahatsızlık. Bağışıklık sistemi bazı
besinleri vücuda giren yabancı bir madde
olarak algılıyor ve dudaklarda şişme, deride kızarma gibi tepkiler vererek vücudu
korumaya alıyor. Gıda intoleransı ise ba-
ğışıklık sisteminin değil, gastrointestinal
sistemin verdiği bir tepki. Sindirilemeyen
ya da emilemeyen gıdaların sebep olduğu
semptomlar çoğu zaman gıda alerjisi ile
karıştırılabiliyor. Sağlık merkezlerinde
uygulanan gıda intoleransı testleri vücudun neye tepki verdiğini ortaya çıkararak doğru tanının konmasını sağlıyor.
Bu testler sonucunda hiç aklınıza gelmeyecek, son derece masum olduğunu
düşündüğünüz pek çok besine karşı hassasiyetinizin olduğu ortaya çıkabiliyor.
Vücudunuzu dinlediğinizde, söz konusu
besinleri tükettikten sonra sindirim problemleri yaşadığınızı, baş ağrısı çektiğinizi ya da yorgunluk hissettiğinizi fark
edebilirsiniz. Günümüzde oldukça sık
rastlanan bu rahatsızlık temelde üç ana
gruba ayrılıyor: Laktoz, glüten ve früktoz
intoleransı.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
intolerans_siseli_tek_son.indd 35
| 35
19.01.2012 13:06
diyet
LAKTOZ İNTOLERANSI
Laktoz intoleransı süt ya da
süt ürünlerini sindirememek ya da sindirmede
güçlük çekmek anlamına geliyor. Süt ve
süt ürünleri tüketildiği
zaman ishal, şişkinlik ve
gaz gibi şikayetler ortaya
çıkıyor. Laktoz sütte bulunan bir şeker. Sindirim sistemine girdiğinde laktaz adı verilen bir enzim yardımıyla
parçalanarak glikoz ve galaktoza ayrılıyor.
Vücutta laktaz enzimi eksikse ya da görevini tam olarak yerine getiremiyorsa laktoz
intoleransı ortaya çıkıyor.
Laktoz intoleransı dünyada en yaygın
rastlanan gıda hassasiyeti. Her 10 kişiden
birinin laktoza karşı hassasiyet yaşadığı belirtiliyor. Laktoz intoleransı en kolay soluk
testi ile ölçülüyor. Hastaya laktoz içeren bir
sıvı içirildikten sonra nefeste hidrojen gazı
ölçülerek tanı konuyor. Aynı şekilde laktoz
tolerans testiyle de hastalık ortaya çıkarılıyor. Evde kendiniz bir ön tespit yapmak isterseniz, birkaç hafta süt ve sütle yapılmış
tüm gıdaları kesin. Şikayetleriniz devam
ediyorsa doktora danışmanız gerekiyor demektir.
GLÜTEN İNTOLERANSI
Glüten, başta buğday olmak üzere çavdar,
arpa, yulaf ve benzeri hububat tahıllarında
bulunan bir protein grubudur. Ekmeğin
mayalanmasını sağlayan bu protein bazı
bünyelerde ciddi sindirim sorunlarına
neden oluyor. Glüten intoleransı olan bir kişi
bu proteini vücuduna
aldığında, bağışıklık sistemi, besinlerin emilip
kana geçmesini sağlayan
ince bağırsaktaki villüslere zarar veren antikorlar salarak tepki veriyor. Uzmanlar glüten intoleransını kesinlikle çölyak hastalığıyla karıştırmamak gerektiğini söylüyor. Glüten
intoleransında genellikle bağırsaklar zarar
görmüyor; ancak glüten alımı rahatsızlık
verici belirtilere yol açıyor. Çölyak hastalığına sahip kişiler ise glüten tükettiklerinde
bağışıklık sistemleri ince bağırsağa zarar
veriyor. Glüten intoleransı yaşayanlar öncelikle gerekli testleri yaptırıp çölyak hastası olup olmadıklarını öğrenmeli. Daha
çok genetik faktörlerle ortaya çıkan çölyak
hastalığı söz konusu değilse, glütensiz bir
beslenme programı uygulayarak bu rahatsızlıkla mücadele etmek mümkün. Probiyotikler de glütenin daha az toksik etki
yapmasını sağlayarak semptomların ortadan kalkmasına yardımcı oluyor.
FRÜKTOZ
İNTOLERANSI
Früktoz kısaca meyve
şekeridir. Meyvelerde,
sebzelerde ve balda
bulunur. Aynı zamanda sofra şekeri ve mısır
şurubunun da ana maddesidir. Früktoz intoleransı
bazı insanlarda genetik faktörlere bağlı
gelişiyor ve çocuklukta ortaya çıkıyor. Bu
kişilerde früktozu parçalayan enzim bulunmuyor. Rahatsızlık bazı insanlarda ise
tamamen beslenmeye bağlı olarak gelişiyor. Karın bölgesinde kramplar, gaz, şişkinlik gibi belirtiler gösteriyor. Son yıllarda
şeker tüketiminin artması bu rahatsızlığı
tetikleyen faktörlerin başında geliyor. İrritabl bağırsak sendromuna yakalananların
bir kısmında da früktoz intoleransı bulgularına rastlanabiliyor.
Meyve, bal, agave, yüksek früktozlu
mısır şurubu ya da yapay tatlandırıcılarla
tatlandırılmış besinleri bir süre hayatınızdan çıkararak früktoz intoleransı yaşayıp
yaşamadığınızı test edebilirsiniz. Az meyve
yiyen insanların daha az gastrointestinal
problem yaşadığını söyleyen uzmanlar
günde bir porsiyondan fazla meyve tüketilmemesi gerektiğini belirtiyor.
Yapılması gerekenler
Bedeninizi dinleyin. Sağlıklı beslenin.
Yavaş yiyin. Egzersiz yapın. İyi
uyuyun. Tatile çıkın.
36 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
intolerans_siseli_tek_son.indd 36
19.01.2012 13:07
diyet
Şeker
düşmanı
Tarçın şeker hastalığıyla
mücadelede en önemli besinlerden
biridir. GÜL KAYNAK
Y
Çubuk tarçınla
yiyeceklerinizi
tatlandırabilirsiniz.
apılan çalışmalar ülkemizde her 9 kişiden birinin
şeker hastası olduğunu söylüyor. Birçoğumuz da
potansiyel şeker hastasıyız. Doğru beslenme ve
düzenli hareket ile ne kadar genetik yatkınlık olursa olsun şeker hastalığı engellenebilir. Bazı besinler özellikle
şeker hastalığının gelişimini geciktiriyor. Bunların en güçlüsü
de tarçın.
Tarçının en çarpıcı yararı kan şekerini kontrol edebilmesidir. Örneğin günde yarım çay kaşığı, yani 5 gram tarçının
şeker hastalarında kan şekerini anlamlı olarak düşürdüğü,
trigliserid ve kötü kolesterol (LDL-kolesterol) düzeylerinde
azalmaya yol açtığı kanıtlandı.
Hepimiz aktarlardan alabileceğimiz kabuk tarçını günde
2-4 kere ılık su ile çay olarak kullanabiliriz. Şeker hastaları
insülin kullanma aşamasına gelmemişlerse tarçınla sağlıklarına kavuşabilir.
Günlük sadece 5 gram tarçın kullanımı kan şekerini kontrol
etmenize yardımcı olur.
Tarçın, şeker metabolizmasını yaklaşık 20 kat kadar hızlandırır. Bu etki kan şekerinde düşmeye yol açar.
Kimyasal yapısı insülin adlı kan şekerini düzenleyen hormona yapısal olarak benzerliği nedeniyle insülin hormonu
gibi davranır.
Oksitlenmeye karşı sistemi güçlendirir. Oksitlenme şeker
hastalarında önemli bir sorundur. Damar yapısının bozulmasında oksitlenme-antioksitlenme dengesinin bozulması rol
oynar. Tarçının içinde bulunan polifenoller önemli bir antioksidan maddedir. Bu da fazla kilolu kişilerde ve şişmanlarda
açlık şekerini düşürür ve insülinin etkinliğini artırır.
Sonuç olarak tarçın şeker hastalığının önlenmesinde
önemli bir besin maddesidir. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki yukarıda sayılan yararlı etkileri ancak uygun diyet ve
düzenli bir yaşam tarzı ile etkili olabilmektedir. Beslenme
alışkanlığında herhangi bir değişiklik yapılmadan, düzenli egzersiz olmadan hiçbir gıdanın tek başına bir mucize olmadığı
bilinmelidir.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
ocak12_tarcin.indd 37
| 37
19.01.2012 13:07
hareket
Tersine
sağlık
Inversions adı verilen ters yoga
pozları hastalıklarla savaşmanıza
yardımcı oluyor. Bu hareketleri
yaparak bağışıklık sisteminizi
güçlendirip rahat bir kış
geçirebilirsiniz. BURCU SEVER
Y
oganın sağlığa faydaları ve daha az doktora gitmemizi
sağladığı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. Vücudun
farklı bölgelerine etki eden, farklı sorunları çözen sayısız
yoga pozu var. Başın kalpten ya da ayaklardan aşağıda
durduğu ters pozlar vücudu, zihni ve ruhu canlandırıyor. Hatta
bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklarla savaşma gücünü
artırıyor. D-Life Yoga Eğitmeni Nihan Hantal, “Bağışıklık sistemini
geliştirmek için bakteri ve virüslerin vücuttan atılmasına yardımcı
olan lenf sıvısının akışkanlığını sağlamak gerekiyor. Bunu ters
pozlarla yapabiliriz” diyor.
Hantal, evde rahatlıkla uygulanabilecek, bağışıklık sistemini
güçlendiren 10 pozluk bir program hazırladı. Her duruş için 2 ila 5
dakika ayırmanız yeterli. Ama Hantal, özellikle bir konuya dikkat
çekiyor: “Bu hareketlerin hepsinin hastalık öncesi korunma amaçlı
yapılması çok önemli. Aksi takdirde hastalandıktan sonra aynı
etkiyi göstermezler.”
38 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 38
19.01.2012 13:08
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 39
| 39
19.01.2012 13:08
hareket
2
ADHO MUKHA SVANASANA
ETKİSİ Vücutta ters dönme hissini yaratır. Enerjiyi yükseltirken, kan ve lenf dolaşımını hızlandırır.
NASIL YAPILIR Adho mukha yüzü aşağı doğru döndürmek, svana köpek anlamına
gelir. Aşağı bakan köpek hareketi için, balasanadan elleri öne doğru uzatın ve yere iyice
bastırmaya başlayın. Ayak parmaklarını kıvırın, kalçaları yukarı doğru kaldırın. Eller
yere iyice bassın ve yeri kendinizden uzaklaştırmak istiyormuş gibi itin. Böylece sırtınızın uzamasını ve düzleşmesini sağlayacaksınız. Aynı zamanda, topuklar yere değmese
bile enerjik olarak topukları yere doğru, oturma kemiklerini de zıt yöne doğru itin.
1 BALASANA
ETKİSİ Zihni dinlendirirken vücudu
diğer öne eğilme duruşlarına hazırlar.
NASIL YAPILIR Bala çocuk anlamına
gelir. Çocuk duruşuna ayakların üzerine oturarak başlayın. Nefes verirken
üst bedeni yere doğru kapatın. Alnınızı
bir blok veya başka bir destek üzerinde
dinlendirin. Bu şekilde baş ve boynun
rahatlamasını sağlayın. Kollarınızı öne
doğru uzatabilir ya da vücudunuzun
yanına alabilirsiniz.
3 UTTANASANA
ETKİSİ Kalp atışlarını yavaşlatır, zihni
dinlendirir.
NASIL YAPILIR Adho mukha
svanasanadan ayaklarınızı minik
adımlarla ellerinize doğru yürütün.
Ayakları kalça genişliğinde açık ve
birbirine paralel tutun. Üst bedeni
bacaklarınıza doğru serbest bırakın.
Omuzlar, boyun ve baş tamamen
serbest olsun. Başınızı bir blok ya da
destek üzerinde dinlendirebilirsiniz.
6
ET
m
N
uz
ki
ne
Ba
bo
bo
ARDHA
4 UTTANASANA
ETKİSİ Vücudun rahatça nefes almasını sağlar.
NASIL YAPILIR Baş aşağı doğru sarkmışken üst
bedeni nefes alırken yarıya kadar açın. Eller yerde
durabilir veya bacaklardan destek alabilir. Bakışlar
karşıda olmalı. Sırtın düzlüğünü sağlayın ve
omuzların geride, göğsün açık olmasına dikkat edin.
40 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 40
19.01.2012 13:08
şımımına
e iyice
ller
ırtınımese
n.
5
PRASARITA PADOTTANASANA
ETKİSİ Bacakları güçlendirir, kan dolaşımını tersine döndürür.
NASIL YAPILIR Nefes alırken tamamen doğrulun. Kollarınızı iki
yana açtığınızda ayaklarınız el bileklerinin altına gelecek şekilde,
bacakları iki yana açın. Nefes alırken üst bedeni uzatın, nefes verirken
düz omurga ile öne doğru kapanın. Başınızı yerde veya başka bir
destek üzerinde dinlendirebilirsiniz. Eller ayakların iç kısmında yerde,
dirsekler ise kırık olsun.
6 PASCHIMOTTANASANA
ETKİSİ Arka bedeninizin açılmasını sağlarken, sindirim sistemine de yardımcı olur.
NASIL YAPILIR Oturur pozisyona gelin, bacakları öne doğru
uzatın. Ayaklar sanki yere basıyormuş gibi aktif olsun. Aynı şekilde bacaklar da. Nefes alırken omurgayı yukarı doğru uzatın,
nefes verirken bu uzunluğu koruyarak bacaklara doğru yatın.
Baş bacaklarda dinlenebilir ya da herhangi bir destek koyarak
boynun serbest kalmasını sağlayabilirsiniz. Omuzlar, baş ve
boyun serbest olsun ve her nefeste aşağı doğru düşsün.
7 JANU SIRSASANA
üst
de
lar
ETKİSİ İç organlarınızı harekete geçirir.
NASIL YAPILIR Oturur pozisyondayken bir dizinizi kırın.
Önce ayak yere gelsin, sonra dizi yere doğru yatırarak ayağı
uzun olan bacağa dayayın. Uzun bacak aktif kalsın. Nefes alırken omurgayı uzatın. Nefes verirken üst bedeni uzun bacağa
doğru döndürün. Yine nefes alırken uzayın, nefes verirken başı
uzun bacağa doğru kapatın. Başınız yerde veya bir destek üzerinde dinlensin. Aynı hareketi diğer tarafta da yapın.
edin.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 41
| 41
19.01.2012 13:08
hareket
10 VIPARITA KARANI
8 SETU BANDHA
SARVANGASANA
ETKİSİ Sağlıklı bir omurgaya, dolayısıyla sağlıklı bir sinir
sistemine sahip olmanızı sağlar.
ETKİSİ Kaslarınız pasif olduğundan derin bir dinlenme hissi
ve vücuda ters hareketlerin yararlarını yaşatır.
NASIL YAPILIR Kalçalar olabildiğince duvara yakın
kalacak şekilde bacaklarınızı duvara doğru kaldırın. Battaniye
ile sırtınıza destek yapın. Destekler omuzlardan aşağıda,
kürek kemiklerinin bitiminde olsun. Omuzları destekten
aşağı doğru sarkıtın.
NASIL YAPILIR Dizler kırık, ayaklar yerde ve birbirine
paralel yere yatın. Nefes verirken ayaklarınıza bastırmaya
başlayın. Buradan aldığınız güçle yavaşça kalçaları ve omurgayı
yerden kaldırın. Kolları dışa doğru çevirip vücudun altına alın.
Omuzları yere iyice bastırırken, çeneyi göğse doğru kaldırın.
9 TWIST
ETKİSİ Hem omurgayı hem de iç organları rahatlatır.
NASIL YAPILIR Tamamen yere yatın. Sağ dizi kırıp bacağı
kendinize doğru çekin. Sol bacak yerde uzun kalsın. Sağ
kolunuzu omuz hizasında yana doğru açın. Sol el ile sağ bacağı
tutun, nefes verirken alt bedeni sola doğru yatırın. Sağ omuzun
yerde kalmasına dikkat edin. Aynı hareketi diğer tarafta da
yapın.
42 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
d-life_yoga_yeni_son_nur.indd 42
19.01.2012 13:08
YEŞİL MUCİZE
Brokoli, yeşil yumrulu küçük bir sebze.
Ama insan sağlığına katkıları büyük. Son
yıllarda yapılan araştırmalar bu besinin pek
çok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde
mucizeler yarattığını ortaya koydu. Çünkü
brokoli glukosinolatlar, indoller, C vitamini,
beta-karoten, selenyum ve quersetin gibi
maddelerin yanı sıra sülforafan içeriyor.
Brokolideki sülforafanın kanserli hücreleri
öldürdüğü bilimsel çalışmalarla kanıtlandı.
Bu yeşil sebze aynı zamanda damarları koruyor,
kötü kolesterolü düşürüyor, vücutta detoks
yapıyor. Uzmanlar bu sebzeyi sofralarımıza
daha sık taşımamız gerektiğini söylüyor.
beslenme
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
beslenme kapak.indd 43
| 43
19.01.2012 13:09
beslenme
K
İste
yük
bilin
F
i
ç
y
k
Bu iş
gibidi
bu, iş
eviniz
çeye s
önem
sağlığ
Yen
bakla
çekird
dirile
tedav
sinler
zimle
edem
enerji
Bu
sadec
ceğin
bilirs
gibi a
44 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
filizdendirme_SON.indd 44
19.01.2012 13:10
Kendin büyüt
kendin ye
İstediğiniz yerde yetiştirebileceğiniz, protein, vitamin, mineral, fitobesin ve enzimlerle
yüklü, kolay sindirilebilir yiyeceklerle tanışmaya ne dersiniz? Filizlendirilmiş olarak
bilinen yaşayan yiyeceklerin dünyasına hoş geldiniz. PINAR DENİZER
F
ilizlendirme baklagil, tahıl, tohum,
çekirdek ve badem gibi sert kabuklu
yemişlerin çiğ ya da pişmiş halde tüketilmek üzere çimlendirilmesidir.
Bu işlem aslında evde çiftçilik yapmak
gibidir. Bahçeyle uğraşmayı seviyorsanız
bu, işin eğlenceli yanı sayılabilir. Çünkü
evinizin içinde sürekli yenilenen bir bahçeye sahip olmanızı sağlar. Ama işin esas
önemli kısmı filizlendirilmiş yiyeceklerin
sağlığımıza yararıdır.
Yenebilir bütün tahıllar, tohumlar,
baklagiller, sert kabuklu yemişler ve ayçekirdeği gibi bazı çekirdekler filizlendirilebilir. Eski Çin’de birçok hastalığın
tedavisinde kullanılan bu yöntemle besinlerden aldığınız vitamin, protein ve enzimleri başka hiçbir besin grubundan elde
edemezsiniz. Çünkü bu yiyecekler yaşam
enerjisiyle yüklüdür.
Bunları, içindeki değerli maddeleri
sadece doğru anahtarla ortaya çıkarabileceğiniz birer hazine sandığı gibi düşünebilirsiniz. Bu değerli özellikler fitik asit
gibi antibesinsel maddelerin içine sıkıca
hapsedilmiştir. Filizlendirme sürecini
başlattığınız anda uyuyan tohum canlı bir
bitkiye dönüşür ve antibesinsel maddeler
açılarak içindeki değerli öğeleri sunmaya
başlar. Filizlenmiş bir tohumu yediğinizde sadece bir tohum değil, küçük bir bitki
yemiş olursunuz.
TOHUMDAN FİLİZE
Tohum, baklagil ya da tahılları bitkiye
dönüştürmek basit bir işlem olabilir ama
bizim için yarattığı etki önemlidir. Çünkü
filizlendirilmiş besin maddeleri multivitamin, mineral, fitobesin, enzim, protein
ve yağ asitleriyle yüklüdür. Filizlendirme
sürecinde öncelikle enzimlerin etkisini
azaltan inhibitörler ve fitik asit etkisiz
hale getirilir. Fitik asit kalsiyum, magnezyum, demir, bakır ve çinkoyu bağlar
ve vücudunuzun bu maddeleri almasını
neredeyse imkansız hale getirir. Ayrıca
sindirim sisteminizi rahatsız eder. Tahıl,
baklagil ya da tohumları filizlendirmek
fitik asidin etkili bir şekilde nötralize edilmesini sağlar.
Hazine değerinde
Filizlendirilmiş mercimek kırmızı et
kadar protein içerir, amino asit yüklüdür.
İdrar söktürücü ve adrenal sistemi
uyarıcıdır.
Filizlendirilmiş maş fasulyesi biftekten
yüzde 25 daha fazla protein içerir.
Bağırsak düzenleyicidir ve şekeri düşürür.
Filizlendirilmiş badem E vitamini
ve kalsiyum kaynağıdır. Kolesterolü
düşürür, kalp hastalıkları riskini azaltır.
Filizlendirilmiş nohut doymamış yağ
ve demir bakımından zengindir. Pankreas,
mide ve kalp için yararlıdır.
Filizlendirilmiş ayçekirdeği demir,
E ve B vitamini kaynağıdır ve kolesterolü
düşürmeye yardımcı olur.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
filizdendirme_SON.indd 45
| 45
19.01.2012 13:10
beslenme
Filizlendirme sırasında bir tür ön sindirim oluşur ve böylece vücut besinleri daha
kolay özümser. Proteinler amino asitlere,
yağlar yağ asitlerine ve karbonhidratlar
basit şekerlere dönüşür. Daha da şaşırtıcı
olan, filizlendirmeyle birlikte daha önce
besin maddesinin içerisinde bulunmayan
vitamin ve minerallerin açığa
çıkmasıdır. Tıpkı kuruyken
içeriğinde ölçülebilecek oranda C vitamini bulunmayan
ama filizlendirme sonrasında
C vitamini zengini olan bakla
gibi. Besleyici madde seviyeleri filizlenmeyle birlikte büyük
bir artış gösterebilir. Örneğin
brokolinin içeriğinde kanser
savaşçısı olarak bilinen sülforafan maddesi vardır. Yapılan
araştırmalara göre bu madde
üç günlük filizlendirilmiş brokolide olgunlaşmış brokoliye
oranla 50 kat fazla bulunur.
Baklagil ve tahılların, B2 (riboflavin) ile folik asit içeriği
ise filizlendirmeden sonra yüzde 500 artar.
Filizlendirme yöntemiyle
canlı besin haline getirilmiş
yiyecekler deniz sebzeleri ve
mavi-yeşil alglerle birlikte
dünyanın en iyi üç protein
kaynağından birini oluşturur.
İçeriğindeki protein tam da vücudun ihtiyaç duyduğu şekilde, yani ham
amino asit halindedir.
Baklagil gibi bazı yiyecekleri tükettikten sonra bağırsak gazı sıkıntısı çekiyor musunuz? Bunun nedeni bu besin
maddelerindeki karmaşık şeker yapısıdır
ve filizlendirme bu karmaşık yapıların
kırılmasına yardımcı olarak sindirimi
kolaylaştırır. Bu süreçte baklagil, tahıl, tohum gibi sindirimi zor besinler henüz tam
olgunlaşmamış, son derece hassas hücre
duvarlarına sahip bitkilere dönüşür ve kolayca sindirilir.
Filizlendirilmiş besinlerin daha kolay
sindirilmesinin bir başka nedeni de enzim
bakımından zengin olmalarıdır. Enzim
inhibitörleri nötralize edildiğinde yemeklerinizi sindirmenizi sağlayan enzimler filizlenme aşamasında özgürce üretilir. Enzimler, enerjinin sindirimden çok vücudun ilaç artıklarından ve ağır metallerden
arındırılması için kullanılmasını sağlar.
Pişmiş bir yemekten önce filizlendirilmiş
besin tüketmek mide ve bağırsaklarınızı
rahatlatabilir.
YEMEK ZAMANI
Filizlendirilmiş farklı besinler farklı zamanlarda yenebilir. Ama filiz ya da kökün
ektiğiniz besin maddesiyle aynı boyda olacak şekilde büyümesini bekleyebilirsiniz.
Filizlendirilmiş birçok besin çiğ olarak
tüketilse de bazı baklagillerin toksik yapıda olduğunu unutmamak gerekir. Brokoli,
turpotu, yonca, ayçekirdeği, kabak çekirdeği ve badem gibi bitkiler çiğ olarak çok daha
besleyici olabilir. Filizlendirdiğiniz besinleri salatalarınıza katabilir, çorba gibi yiyeceklere piştikten sonra ekleyebilirsiniz.
Ayrıca salatalık, elma, maydanoz gibi diğer
bitkilerle suyunu sıkarak tüketebilirsiniz.
Nasıl yapılır?
Filizlendirme kulağınıza zorlu bir işlem gibi gelse de gayet
kolaydır. Birçok tohum, tahıl ve baklagil için aslında aynı
işlem uygulanır ancak her bitkinin filizlenme süresi farklıdır. Bu işlemin en zahmetsiz yöntemlerinden biri, cam bir
kavanoz kullanmaktır. Kavanozun üçte biri filizlendirmek
istenen ürünle, geri kalanı suyla doldurulur. Kavanozun
ağzına ince bir tülbent geçirilir ve direkt güneş ışığına maruz kalmayacak şekilde bir süre bekletilir. Süre sonunda
tülbent çıkarılmadan suyu boşaltılır. Tülbent filizlenmeyi
bekleyen besinlerin dökülmesini önler. Tohumlar ya da
tahıllar yıkanır ve kavanoz hava alacak şekilde eğik olarak
bırakılır. Böylece içindeki bütün suyun süzülmesi sağlanır.
Tohumlarda küçük filizler görülmeye başlanıncaya kadar
günde iki, hatta üç kere yıkanır. Filizlenme, kullandığınız
besine göre bir ya da dört gün içinde başlayabilir.
Bir başka filizlendirme uygulamasında ise kumaş kullanılır. Filizlendirmek istenen ürün altı düz bir kabın dibine yayılır, üzerine su konarak bir süre bekletilir. Süre
sonunda besinler süzülür ve yıkanır. Sığ bir kabın dibine
ıslatılmış, temiz pamuklu bir bez serilir. Suda bekletilmiş
tohumlar üzerine yayılır. Bir başka pamuklu ıslak bez tohumların üzerine konur. Tohumlar kurumamaları için sık
sık ıslatılır, gerekirse arada yıkanarak tekrar ıslak bezlerin
arasına konur.
46 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
filizdendirme_SON.indd 46
19.01.2012 13:10
SA
Ar
filiz
Ka
1-1,
kar
Yu
filiz
Kin
12
bol
Pir
filiz
kul
Ça
1-1
Ba
filiz
Filiz
geç
No
1,5
dirimi
hıl, toz tam
hücre
ve ko-
lı zakökün
da olarsiniz.
olarak
yapıokoli,
kirdek daha
besinbi yirsiniz.
diğer
iniz.
Arpa: 8-14 saat suda bekletilir, 1-1,5 günde
filizlenir. Kabuksuz arpa kullanılır.
Karabuğday: 15-20 dakika suda bekletilir,
1-1,5 günde filizlenir. Kavrulmamış
karabuğday kullanılır.
Yulaf: 8-14 saat suda bekletilir, 1-1,5 günde
filizlenir. Kabuksuz yulaf kullanılır.
Kinoa: 2-4 saat suda bekletilir. Yaklaşık
12 saatte filizlenir. Sabunsu tadını atmak için
bolca yıkamak gerekir.
Pirinç: 12-18 saat suda bekletilir, 1 günde
filizlenir. Kahverengi işlenmemiş pirinç
kullanılır.
Çavdar: 8-14 saat suda bekletilir,
1-1,5 günde filizlenir.
Badem: 10-14 saat suda bekletilir, 1 günde
filizlenir. Kavrulmamış badem kullanılır.
Filizlendirme ve saklama süresi 2 günü
geçmemelidir.
Nohut: 12-18 saat suda bekletilir, filizlenme
1,5 gün ya da daha fazla sürebilir.
Çemenotu: 8-14 saat suda bekletilir,
18 saatte filizlenir. Hafif acı bir tadı vardır.
Karaciğer için faydalıdır.
Susam: 8-14 saat suda bekletilir,
1-1,5 günde filizlenir. Kavrulmamış susam
kullanılır. Filizlendirme ve saklama süresi
1,5 günü geçmemelidir.
Ayçekirdeği: 8-14 saat suda bekletilir,
18 saatte filizlenir. Kavrulmamış çekirdekler
kullanılır. Suda bekletme süresinin sonunda
kabukları ayıklanır.
Mercimek: 8-14 saat suda bekletilir,
1 günde filizlenir. Kırmızı, siyah ya da yeşil
mercimek kullanılabilir. Küçükler daha hızlı
filizlenir.
Börülce: 12-14 suda bekletilir,
1 günde filizlenir. Güçlü lezzeti nedeniyle
karıştırılarak yenmesi tavsiye edilir.
Buğday çimi
Filizlendirmede en sık kullanılan besin
maddelerinden biri buğdaydır. Buğday
çimi içeriğinde vücudumuz için gerekli
102 mineralin 92’sini barındırır. Ayrıca
kanserli hücreleri öldürdüğüne inanılan
B17 olmak üzere güçlü bir B vitamini
kaynağıdır. A, C, E vitaminleri, kalsiyum,
demir, fosfor ve magnezyum buğday
çiminde yoğun olarak bulunur. Hayvansal
besinlerden bile güçlü bir protein
kaynağı olan buğday çiminde 8’i vücudun
üretemediği olmak üzere 20 amino asit
vardır. Üstelik glüten içermez. En önemli
özelliği ise içeriğindeki klorofildir. Klorofil
kana oksijen taşıyan hemoglobine benzer
ve buğday çimi tüketmek kanınızın
temizlenmesini sağlar. Yemeklerden en
az yarım saat önce ya da üç saat sonra aç
karnına, yedi ya da 10 günlük filizlerden
elde edilmiş buğday çimi suyu tüketmek
en idealidir. İyileştirici, koruyucu,
yapılandırıcı ve yenileyici özellikleriyle
buğday çimi evinizin baş köşesinde
bulunması gereken besinler arasındadır.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
filizdendirme_SON.indd 47
FUSE / GETTY IMAGES (BUĞDAY ÇİMİ SUYU); FOTOOSVANROBIN / FLICKR / GETTY IMAGES (FİLİZLENDİRİLMİŞ BUĞDAY)
kolay
enzim
Enzim
emekmler fiir. Envücuerden
ağlar.
rilmiş
rınızı
SAĞLIKLI FİLİZLER
| 47
19.01.2012 13:10
beslenme
Mücadele
ettiği
hastalıklar
Kanser
Kardiyovasküler hastalıklar
Katarakt oluşumu
Güneş yanıkları
Astım
Depresyon
Kısırlık
Parkinson
Yüksek tansiyon
Sedef
Kireçlenme
Eklem iltihaplanması
Servikal displazi
48 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
Beta-karoten_SONN.indd 48
19.01.2012 12:03
Beta-karoten
Bu mikrobesin herkesin bildiği gibi bize
sadece güçlü gözler hediye etmekle
kalmıyor, birçok hastalığın önüne
geçmemize yardımcı oluyor.
H
emen hemen dünyadaki tüm
canlılarda bulunan sarı, turuncu
ya da kırmızı renkli pigmentlere
karotenoit adı verilir. Sebze ve
meyvelere renklerini karotenoitler verir.
Dünyada 600’e yakın karotenoit vardır. En
önemlileri beta-karoten, lutein, likopen ve
zeoksantindir. Bir provitamin olan betakaroten A vitamininin öncül maddesidir.
Karaciğerde depolanarak gerekli olduğunda
vücut tarafından A vitaminine dönüştürülür. Serbest radikalleri oksidize eden bu güçlü antioksidan, bağışıklık sistemini destekleyerek vücudun enfeksiyonlarla mücadele
etmesini sağlar. Aynı zamanda kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Araştırmalar göğüs, mide, kalınbağırsak ve yemek borusu
gibi kanser türlerinin oluşumunun yetersiz
beta-karoten alımıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.
Beta-karoten sarı, turuncu ve koyu yeşil
sebze ve meyvelerde bolca bulunur. Havuç,
balkabağı, marul, ıspanak, brokoli, lahana,
kavun, şeftali, kayısı, kırmızı ve yeşil biber
beta-karoten zengini besinler arasında yer
alır. Bu besinlerin hepsi birer A vitamini
deposudur ve bol bol tüketilmeleri gerekir. Aksi takdirde vücutta A vitamini yetersizliği oluşur. A vitamini yetersizliğinin
solunum ve yemek borusu, mide, prostat,
meme, akciğer kanserlerinin oluşumunu
artırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca A vitamini
açısından zengin bir beslenmenin vücutta
kanser oluşumunu önlediği kanıtlanmıştır. Vücudun koruyucu dokusu olan epitelin yapımı ve yenilenmesinde rol oynayan
A vitamininin yetersizliğinde bu dokular
bozulur. Beta-karoten yönünden zengin
besinleri yeterince tüketmeyen kadınlarda meme kanseri riskinin yüksek olduğu
görülmüştür. Bu nedenle beta-karoten yönünden zengin besinlerin her gün tüketilmesi gerekir. A vitamini için RDA (Önerilen
Günlük Kullanım) değeri günlük 4000-5000
IU’dur. Beta-karoten için resmi bir RDA yok,
ancak 10.000 ve 15.000 IU arası RDA değerinin eşdeğeridir. Beta-karotenin 3 mg’ı A
vitamininin 5000 IU değerinin karşılığıdır.
Genel olarak tavsiye edilen günlük doz 6-12
mg (10.000 IU-20.000 IU) beta-karotendir.
Beta-karoten Top 10
Özellikle beta-karoten zengini sebze ve meyvelerden
maksimum faydalanmak için onları çiğ ya da buharda
hafif haşlayarak tüketmemiz öneriliyor. Örneğin havucu
çiğ olarak yediğimizde beta-karoten içeriğinden yüzde
100 faydalanırken, konserve olarak tükettiğimizde
bu oran yüzde 73’e düşüyor. Uzmanlar beta-karoten
açısından en zengin 10 besini şöyle listeliyor:
Yumurta sarısı
Karaciğer
Ispanak
Havuç
Balkabağı
Yeşil biber
Kayısı
Domates
Tatlı patates
Portakal, greyfurt
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
Beta-karoten_SONN.indd 49
| 49
19.01.2012 12:03
TARİF
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
beslenme
50 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
D_life_corba.indd 50
19.01.2012 12:04
ENERJİ VEREN
ÇORBALAR
Mutfak Sanatları Akademisi’nde
Yönetici Eğitmen Şef Cem Erol’un
hazırladığı vegan çorba reçetelerinde
sebzeler ve bitkisel proteinler öne
çıkıyor. Doyurucu olduğu kadar
besleyici bu reçeteleri takip ederek
sağlıklı bir kış geçirmek sizin elinizde.
PINAR DENİZER
SEBZELİ MINESTRONE ÇORBASI
(2 kişilik)
Malzemeler: 50 gr küp doğranmış havuç, 50 gr ince dilimlenmiş
kereviz sapı, 50 gr ortası ayıklanmış, kenarları küp doğranmış kabak,
40 gr ince dilimlenmiş pırasa, 40 gr ince doğranmış soğan, 50 gr
yağsız tavada her tarafı renk alana kadar kavrulmuş taze fasulye,
50 gr ince dilimlenmiş körpe ıspanak, 3 diş ince doğranmış
sarmısak, 1 lt sebze suyu, 25 gr ön haşlaması yapılmış kuskus
makarna, 20 ml zeytinyağı, 3-4 dal ayıklanmış taze maydanoz,
3-4 dal koparılmış taze fesleğen, 1 defneyaprağı, tuz, karabiber
Hazırlanışı: Havuç, kereviz sapı, soğan, sarmısak, pırasa ve
kabağı orta ateşte zeytinyağında soteleyin. Sebze suyunu ve
defneyaprağını ilave edip kaynama noktasına getirin. Sonra sebzeler
tamamen yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Servis yapmadan
önce ıspanak, kuskus makarna, tuz ve karabiberi ekleyin. Kaselere
aktardığınız çorbayı maydanoz ve fesleğen serperek servis yapın.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
D_life_corba.indd 51
| 51
19.01.2012 12:04
beslenme
TARİF
Z
H
Ç
(
Ç
g
b
s
d
d
in
k
A
m
d
b
PESTO VE MANTARLI
KEREVİZ ÇORBASI
(2 kişilik)
Çorba malzemeleri: 200 gr küp kesilmiş
kereviz, 50 gr ince doğranmış arpacık
soğanı, 1 diş ince doğranmış sarmısak,
500 ml sebze suyu, 20 ml zeytinyağı, tuz,
karabiber
Pesto sosu malzemeleri: 30 gr taze
fesleğen, 2 diş sarmısak, 20 gr çamfıstığı,
200 ml zeytinyağı, 30 gr rendelenmiş
parmesan peyniri, tuz, karabiber
Mantar sote malzemeleri: 80 gr
dilimlenmiş kestane mantarı, 10 ml
zeytinyağı
Hazırlanışı: Soğan ve sarmısağı
zeytinyağında, harlı ateşte
pembeleşinceye kadar soteleyin. Kereviz
ve sebze suyunu ilave edip kaynatın.
Kaynadıktan sonra kısık ateşte kerevizler
H
h
m
k
m
K
e
s
b
s
d
b
s
v
o
k
g
e
e
y
s
n
a
h
k
in
le
k
y
yumuşayıncaya kadar pişirin ve mutfak
robotuyla püre haline getirin. Kıvamı
koyu olursa biraz su ekleyerek inceltin.
Son olarak tuz ve karabiber ilave
edin. Pesto sos için tüm malzemeleri
mutfak robotunda ya da havanda püre
haline getirin. Kıvamı tutturabilmek
için zeytinyağını yavaş yavaş ekleyin.
Mantarları zeytinyağıyla harlı ateşte
soteleyin. Çorbayı kaselere aktarın,
üzerine pesto sos ve mantarları ekleyin.
52 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
D_life_corba.indd 52
19.01.2012 12:04
ZENCEFİLLİ
HAVUÇ
ÇORBASI
(2 kişilik)
Çorba malzemeleri: 100
gr bir gece suda bekletilmiş,
bütün, çiğ badem, 600 ml
sebze suyu, 300 gr küp
doğranmış havuç, 20 gr ince
doğranmış zencefil, 50 gr
ince doğranmış soğan, tuz,
karabiber
Acı yağ malzemeleri: 50
ml ayçiçeği yağı, 5 gr ince
doğranmış kırmızı Meksika
biberi, tuz, beyaz karabiber
Hazırlanışı: Acı yağı
hazırlamak için bütün
malzemeleri homojen bir
kıvam elde edene kadar
mutfak robotunda çekin.
Karışıma tuz ve biberi
ekleyip süzün. Bir gece
suda bekletip süzdüğünüz
bademleri 600 ml sebze
suyuyla bar blenderında beş
dakika çekin. Elde edeceğiniz
badem sütü şeklindeki sıvıyı
süzüp bekletin. Havuç, soğan
ve zencefili zeytinyağında
orta ateşte yumuşayıncaya
kadar soteleyin. Yanacak
gibi olursa azar azar su ilave
ederek pişirmeye devam
edin. Sebzeler tamamen
yumuşadıktan sonra badem
sütünü ekleyin. Kaynama
noktasına gelince ateşten
alıp mutfak robotunda püre
haline getirin ve süzün. Kıvamı
koyu gelirse su ilave ederek
inceltin, tuz ve karabiberle
lezzetlendirdiğiniz çorbaları
kaselere aktarın ve üzerine acı
yağ gezdirin.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
D_life_corba.indd 53
| 53
19.01.2012 12:04
beslenme
TARİF
DEREOTLU VE
AVOKADOLU
DOMATES
GAZPACHO
(2 kişilik)
Malzemeler: 2 kg domates,
½ adet küp kesilmiş avokado,
5 ml kırmızı şarap sirkesi,
30 ml misket limonu suyu,
½ adet ince doğranmış
kırmızı Meksika biberi,
3 dal ince dilimlenmiş
frenksoğanı, 3 dal ince
dilimlenmiş dereotu, ½ çorba
kaşığı deniz tuzu, 2 çorba
kaşığı zeytinyağı, karabiber
Hazırlanışı: Domatesleri
dörde bölün, ½ çorba kaşığı
deniz tuzuyla harmanlayıp iki
saat bekletin. Domatesleri
elinizle ezerek suyunu çıkarın
ve süzgeçten geçirerek
çorbanın temelini elde
edin. Misket limonu suyu,
biber, sirke, zeytinyağı,
karabiber ve dilerseniz bir
miktar daha tuz ilave edip
bir gece buzdolabında
dinlendirin. Ertesi gün
gazpacho’ları kaselere aktarın.
Üzerine avokado, dereotu,
frenksoğanı serpin. Zeytinyağı
gezdirerek servis yapın.
54 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
D_life_corba.indd 54
19.01.2012 12:04
beslenme
Karabuğday
Beslenerek sağlıklı kalmak istiyorsanız protein, vitamin ve mineral
zengini bu tohumu tahıllarınızın arasına alın. PINAR DENİZER
S
ağlıksız beslenme, kalp, dolaşım, diyabet, obezite, bağırsak rahatsızlıkları, hatta kanser gibi pek çok hastalığın yaygınlaşmasının
altındaki en önemli nedenlerden biri olarak görülüyor. Bu hastalıklardan korunmak için doğru besinlerin tüketilmesi şart. Bu
anlamda karabuğday son zamanların en sağlıklı ve popüler besin maddelerinden biri olarak öne çıkıyor.
Karabuğday, Asya kökenli otsu bir bitki ve bu bitkinin besin maddesi
olarak tüketilen tanelerinden oluşuyor. Ülkemizde yeni yeni tanınmasına
rağmen 6’ncı yüzyıldan kalma Çince kaynaklarda bu bitkinin tarımıyla
ilgili bilgiler yer alıyor. 8’inci yüzyıl civarlarında Japonya ve Kore’ye yayılan
karabuğdayın 14 ve 15’inci yüzyılda Avrupa ve Rusya’ya, daha sonra
Amerika’ya ulaştığı biliniyor. Günümüzde ise Rusya, Çin ve Polonya,
geleneksel mutfaklarındaki önemli yeri nedeniyle en büyük karabuğday
üreticileri arasında yer alıyor.
Karabuğday geniş yapraklara, güzel kokulu, beyaz, pembe ya da kırmızı
çiçeklere sahip bir bitki. Düşük verimliliği olan, kurak ve engebeli arazilerde, serin iklimlerde yetişiyor. Çok hızlı büyüyor ve yetiştiği alanlarda
zararlı otların gelişmesini önlüyor. Sanılanın aksine buğday, arpa gibi bir
tahıl değil, hatta buğdayla akrabalığı bile yok. Ravend ve kuzukulağı ile
aynı aileden gelen bitkinin taneleri ise aslında kurumuş meyveleri. Fındıksı bir tadı olan üç kenarlı, üçgen şeklindeki bu meyveler tahıl gibi tane
olarak ya da un şeklinde tüketiliyor. Kokulu çiçekleri balarıları tarafından
tercih edilen karabuğday aynı zamanda çiçek balı üretiminde; çay, bira ve
sirke yapımında; filizlendirme gibi işlemlerde kullanılıyor.
Yüksek besin değerine sahip ve enerji veren bir bitki olan karabuğday, karbonhidrat bakımından çok zengin ve çok güçlü bir protein kaynağı. İçeriğindeki doymamış çoklu yağ asitleri, amino asitler, antioksidanlar, B1, B2 ve E olmak üzere vitaminler, manganez, magnezyum, bakır,
fosfor ve çinko gibi mineraller ile diyet lif sağlıklı bir besin maddesi olarak
tercih edilmesini sağlıyor.
GLÜTENSİZ ALTERNATİF
Yapılan araştırmalar karabuğdayın beslenme açısından birçok faydası olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin içeriğindeki lignan maddesi kalp
hastalıklarını ve kanser oluşumunu engelliyor. Karabuğday tüketimi aynı
zamanda kötü kolesterolü, kan basıncını ve kan şekerini dengeliyor, bağırsakları çalıştırıyor, vücutta yağ toplanmasını, safrakesesi taşı oluşmasını
önleyip tokluk hissi yaratıyor. Bu bitkinin en önemli özelliklerinden biri
glüten içermemesi. Bu sayede glüten intoleransı olanlar tarafından rahatlıkla tüketilebiliyor. Glütensiz bir beslenmede buğday, çavdar ve arpanın
yerini tutuyor. Pirinç, darı ve nohutun alternatifi olarak kullanılabiliyor.
Kaliteli karabuğday rengi ve lezzeti sayesinde ayırt ediliyor. Karabuğday
alırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tanelerin nemlenmemiş olması. Tane karabuğdayın hava almayacak kapta, kuru ve serin bir
yerde, unun ise buzdolabında saklanması gerekiyor. Doğru şekilde saklandığında bir yıl, unu ise birkaç ay kullanılabiliyor.
Püf noktası
Karabuğday,
Doğu Avrupa’da
kasha adı verilen
geleneksel bir
yemek yapımında
kullanılıyor.
Bir ölçü karabuğdaya iki ölçü kaynar su ekleyip ateşe koyabilir,
kaynadıktan sonra altını kapatıp 30 dakika dinlenmeye bırakabilirsiniz.
Karabuğday ununu tam buğday unuyla karıştırarak ekmek
yapabilirsiniz.
Kahvaltıda yulaf ezmesi yerine pişirdiğiniz karabuğday tanelerini
kullanabilirsiniz.
Çorbalarınıza karabuğday unu ekleyebilirsiniz.
Salatalarınızı, pişirip soğuttuğunuz karabuğday taneleriyle
lezzetlendirebilirsiniz.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
ocak12_karabugday_sonn.indd 55
| 55
19.01.2012 14:55
yenilenin
KIŞ GÜNEŞİ
Kışın kayağa gidenler bronz bir tenle geri
döner. Görüntü hoş olsa da, cilt bundan
zarar görür. Çünkü yükseklere ulaşan
güneş ışınlarındaki UV miktarı daha
fazladır. Bu yüzden kayağa gidecekseniz
yanınızda yüksek koruma faktörlü güneş
kremleri bulundurun. Göz çevresi ve
dudaklarınız için bu bölgelere özel üretilen
kremleri tercih edin. Göz çevrenize bolca
koruma faktörlü krem sürün. En az
15 koruma faktörlü krem kullanın.
Teniniz çok açıksa, daha yüksek faktörlü
koruyucuları seçin. Güneş gözlüğü
takmayı ihmal etmeyin. Hem gözlerinizi
korumuş hem de göz çevrenizde
kazayakları oluşmasını önlemiş olursunuz.
SCIENCE PHOTO LIBRARY / GETTY IMAGES
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
yenilenin_guzellik_son.indd 57
| 57
19.01.2012 13:13
yenilenin
Her yaşın
ayrı bir
bakımı var
ve de
kullan
nıza u
uzma
çevres
etki ta
30’L
Bu ya
hücre
ve de
yüzde
dir. K
larda
ye ba
orta ta
20’l
vam e
rına k
kırışık
Gün
Cilt bakımında önemli
olan, yaşımızın
ihtiyaçlarına cevap
vermesidir. Doğru bakımı
yaparsak cildimiz de bizi
ödüllendirir. SEREN PAK GENÇEL
K
adınlar için her yaşta cilt
bakımı çok önemlidir. En
değerli vitrinimiz olan
cildimize ne kadar iyi bakarsak, o da bizi o kadar iyi ödüllendirir; her yaşın güzelliğini ayrı
yaşarız. Yaşa göre cilt bakımı, bu
işin sırrıdır. Çünkü cilt değişkendir, her yaşta ayrı bakıma ihtiyaç
duyar. Cildimizi hırpalayan pek
çok faktör var. Uykusuzluk, hava
kirliliği ve stres bunların başında
geliyor. Cildimize iyi bakmıyorsak, kuruması, kırışması ve erken yaşlanması kaçınılmaz. Bu nedenle 20 yaşından
itibaren cilt bakımına başlamalıyız.
20’Lİ YAŞLAR
Bu yaşlarda cilt dayanıklı ve gergindir. Yüzün belli bölgelerinde sivilcelere rastlanabilir. Yağ salgıları ve hormonlar tam düzene
girmediği için bu tür problemler görülebilir. Kolajen üretimi yoğundur, cilt kendini
sürekli yeniler. Ölü hücreler ayda bir kez
dökülür. O yüzden cilt hep tazedir. Temizlik ve nemlendirme bu yaşlardaki gençler
için anahtar kelimelerdir.
DR.H
CLA
TON
Clarify
içerm
bakım
ve pro
temel
gideri
ediyor
üretim
ve cild
kendin
mekan
destek
bileşe
aynıse
çoban
akneli
kullan
bu ürü
kılıyor
ise kız
hassas
engell
Cildi tahriş etmeyen temizleyicileri tercih edin. Sabunsuz ürünler, özellikle eczanelerde satılan dermakozmetikler bu yaş
grubu için ideal.
Cildi sabah ve akşam güzelce temizledikten sonra mutlaka alkolsüz bir tonik kullanın. Tonik gözenekleri sıkılaştırır, cildin
pH dengesini düzenler.
Tonikten sonra mutlaka nemlendirici sürün. Yağsız ve su bazlı nemlendiriciler 20’li
yaşlar için uzmanların önerdiği ürünlerdir.
25 yaşından sonra göz çevresinde belirmeye başlayan ince çizgilerin silikleşmesi
58 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
yenilenin_guzellik_son.indd 58
19.01.2012 13:13
ve derinleşmemesi için göz çevresi kremi
kullanın. Göz çevresi kremi alırken, yaşınıza uygun olup olmadığını mutlaka bir
uzmana sorun. Bu yaşta kullanacağınız göz
çevresi ürünü ağır olmamalı. Canlandırıcı
etki taşıması yeterli.
30’LU YAŞLAR
Bu yaşlarda ilk kırışıklar ortaya çıkar. Ölü
hücreler dökülme yeteneklerini kaybeder
ve derinin kalınlaşmasına neden olur. Bu
yüzden cilt yüzeyi artık çok pürüzsüz değildir. Kolajen eskisi kadar üretilmez. Bu yaşlarda cilt, ilk zayıflık belirtilerini göstermeye başladığından zararlı UV ışınları cildin
orta tabakasına kolaylıkla geçebilir.
20’li yaşlarda başladığınız temel bakıma devam edin. Buna ek olarak, göz çevresi kırışıklarına karşı daha etkili önlem alma zamanı. “İlk
kırışıklara” karşı etkili bir ürün alın.
Güneş koruma faktörlü günlük nemlen-
dirici kullanın. Bu kremi sürmeden sokağa
çıkmayın. Kremi yüze sürerken boyun ve
dekolte bölgenizi de unutmayın.
Gündüz kremi dışında haftalık bir maske
uygulamaya başlayabilirsiniz. Besleyici ve
nemlendirici bir maske olabilir.
Meyve asidi içeren, cildinizi onaran bir
gece kremi kullanmanın da zamanı geldi.
Çünkü meyve asidi (AHA) içeren anti-aging
ürünlerin cilde yararları bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Bu ürünler cildin rengini açar. Meyve asitleri, hyalüronik asit
salgılanmasını artırır. Su tutucu özelliğe
sahip olan hyalüronik asit cilde nem kazandırır. Bu sayede cilt kurumaya ve erken
yaşlanmaya karşı dirence sahip olur.
40’LI YAŞLAR
Bu yaşlarda ciltte belirgin değişiklikler başlar. Kolajen üretimi giderek azalır. Cilt mat ve solgun bir görünüm
alır. Bunun nedeni, hücre değişiminin
yavaşlamasıdır. Vücutta olduğu gibi,
yüzdeki kaslarda da çökmeler görülür.
40’lı yaşlara geldiğinizde meyve asitli veya
retinollü kremleri tercih edin. Retinol, A vitamininin özüdür. Retinol içeren kremlerin
cildi gençleştirici etkiye sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. A vitamini, ciltteki
kolajen salgısını artırır, deriyi gerginleştirir.
Soyucu özelliğiyle yıpranmış cildin altından
taze bir derinin gelmesini sağlar. Güneş lekelerinin hafiflemesine yardımcı olur.
Gündüz göz çevresi için koruma faktörlü
göz kremi kullanın.
Azalan kolajen üretimini desteklemek
için peptitli ürünlere bu yaşlarda başlayabilirsiniz. Peptit içeren kremler amino
asitlerin biraraya gelmesiyle oluşur. Sinirden kasa uyarının gitmesini durdurur. Kas
kasılamadığı için kırışıklar da olmaz. Peptit
içeren kremlerin, iki kaş arası kırışıklarda,
kazayaklarında, göz çevresinde ve
alında kullanılması önerilir.
Yüzünüze uyguladığınız bakımı
mutlaka boynunuza da uygulayın.
Ancak yüzünüze yukarı doğru, boynunuza ise aşağı doğru hareketlerle
kreminizi sürün.
50’Lİ YAŞLAR
DR.HAUSCHKA
CLARIFYING
TONER (20’LER)
Clarifying Toner yağ
içermeyen temel bir
bakım ürünü. Yağlı
ve problemli ciltlerde
temel sorunların
giderilmesine yardım
ediyor, fazla yağ
üretimini önlüyor
ve cildin kendi
kendini yenileme
mekanizmasını
destekliyor. Temel
bileşenlerinden
aynısefa çiçeği ve
çobangülü bitkileri
akneli ciltlerin
kullanımı için
bu ürünü uygun
kılıyor. Atkestanesi
ise kızarıklık ve
hassasiyet oluşumunu
engelliyor.
FLORAME
AROMA SERUM
(30’LAR)
DermaStress
Protection®
bileşiminin
formülasyonu,
antioksidan
özellikleriyle
cildi yaşlanma
belirtilerine
karşı korurken,
içeriğindeki fındık
ve jojoba yağları
fazla sebumu
dengeliyor, cildi
yeniliyor, etkin bir
şekilde koruyarak
günden güne daha
güçlü olmasını
sağlıyor ve ışıltı
veriyor.
KIEHL’S
MIDNIGHT
RECOVERY EYE
(40’LAR)
Gözlerde oluşan
torbaları, çizgileri
ve mor halkaları
azaltan, mikro
dolaşımı hızlandıran
tavşanmemesi
kökü özü ile
formüle edilmiş.
Cildin koruma
bariyerini yeniden
yapılandıran, çizgi
ve kırışıkların
oluşumunu
yavaşlatan skualen,
akşamsefası yağı
ve lavanta botanik
yağları içeriyor.
AVEDA GREEN
SCIENCE
™ LIFTING
SERUM (50’LER)
Organik kaktüs
formülüyle cilde
daha gergin bir
görünüm vererek
cildin doğal hücresel
yenilenmesini
hızlandırmaya
yardımcı oluyor.
Glikozamin,
organik argan
yağı, antioksidan
ve peptitlerden
oluşan cilt yenileme
karışımı, dayanıklılığı
desteklemeye ve
cildin bariyer işlevini
güçlendirmeye
yarıyor.
Yaşın giderek ilerlemesiyle ciltteki
yaşlılık belirtileri iyice ortaya çıkar.
Lekeler ve sarkmalar belirginleşir. Cilt
rengi bozulur, deri kalınlaşır. 50’li yaşlarda cilt fazlasıyla nem gereksinimi
içindedir. Bu yüzden nemsizliği giderici yoğun ürünlere ihtiyaç duyar.
Tercih edeceğiniz ürünler içerik
açısından daha konsantre, hücre yenilenmesini destekleyen ve kırışıkları
hedefleyen türden olmalıdır. Özellikle peptit ve DMAE içeren ürünler kullanın. DMAE, cilt için çok güçlü bir
antioksidan desteğidir. Hücre zarını
stabilize eder.
50’li yaşlarda cilt lekeleri, çiller ve
benlere dikkat etmek gerekir. Yüzünüzde beliren lekeler için renk açıcı
kozmetik ürünlerden faydalanın.
Lekelerin çoğalmasını önlemek için
yaz-kış sokağa çıkarken yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanın.
Ayrıca bu kremi ellerinize de sürün.
El derisi en çok lekelenen bölgelerin
başında gelir.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
yenilenin_guzellik_son.indd 59
| 59
19.01.2012 13:13
yenilenin
Organik güzellik
N
O
M
vey
Se
test
A
İnsan vücudu geleneksel kozmetiklerin içindeki kimyasal maddeleri atmak için
o kadar uğraşıyor ki, fayda beklediğimiz kremler aslında bize ekstra yük getiriyor.
Bu yüzden sağlıklı bir güzellik için doğal ürünler kullanmalıyız. SEREN PAK GENÇEL
H
ayatımızın birçok alanında olduğu gibi güzellik dünyasında da bir süredir organik trendlerin hakimiyeti göze
çarpıyor. Yaşam alanlarımızın hızla kirlenmesi, tükettiğimiz ürünlerin içinde bulunan bazı kimyasal maddelerin kanserojen özellik taşıması ve buna bağlı sağlık sorunlarının
doğması gibi sebepler bizi organik kozmetik dünyasına hızla itti.
Bu kadar kimyasal içerik barındıran kozmetik ürünlerin yarardan
çok zararı olduğunu kolayca fark edebiliriz. Kullandığımız kozmetik ürünlerin yüzde 60’ı cilt tarafından emilip dolaşım sistemimize
karışıyor. Oysa organik kozmetik ürünlerinde kullanılan hammaddelerin cildimiz gibi vücudumuza da faydası var. Örneğin papatya
özlü bir ürünü cildimiz emince, vücudumuz da papatyanın olumlu
katkısından payını alıyor.
ZARARLI MADDELER
Püf
noktası
Bir ürünün
organik olması için
sentetik madde
içermemesi gerekir.
Bileşiminde koku
maddeleri, silikon
ve koruyucular
olmamalı. Ayrıca
yapımında kullanılan
maddelerin de
saf ve katkısız
yetişmesi gerekiyor.
Yani bir ürünün
organik olması için
hammaddelerinin
de organik
olması şart.
Her gün kullandığımız, organik olmayan bir el kremini düşünelim.
İçinde neler var, biliyor musunuz? Su, alkol, dimetikon, aloe vera,
sodyum borat TEA, stearik asit, sorbitol, gliserin, metil paraben,
propil paraben, butil paraben, mentol C-12-15 alkil benzoat, fenoksietanol, propilen glikol, quins ekstrakt, tokoferil asetat, potasyum
sorbat, EDTA ve allantoin. Sıradan bir el kreminde bu kadar çok
kimyasal maddenin yer aldığına inanabiliyor musunuz?
Saç spreyleri, parfümler ve pudralar solunum yoluyla; göz çevresi kremleri o bölgedeki ince deri tarafından emilerek; rujlar yutularak; saç boyaları ve kremler deriden geçerek vücuda giriyor. Ve
tahribat içten başlıyor. Çünkü kozmetiklerin üretiminde kanser
yapıcı ve alerjik özelliği öne çıkan yüzlerce madde kullanılıyor.
Hepsinin özelliklerini bilmek belki imkansız ama en sık rastlanan
zararlı maddelere birlikte bakalım:
Formaldehid: Koruyucu olarak ürünlere ekleniyor. Çok az
miktarı bile mukozayı tahriş edebiliyor ve alerjilere neden olabiliyor. Kanserojen etkisi aşırı yüksek. Üstelik cildin hızla yaşlanmasına sebep oluyor. Ürün etiketlerinde adı sıklıkla “formalin” diye
ifade ediliyor. Japonya ve İsviçre’de kozmetik amaçlı kullanımı
yasaklandı.
Sodyum lauril sülfat: Şampuanlardan duş jellerine, diş macunlarından deterjanlara kadar geniş bir alanda kullanılıyor. Mukozayı ve diş etlerini tahriş etme olasılığı çok yüksek.
Triklosan: Deodoran, diş macunu, duş jeli, losyon ve kremlerde kullanılıyor. Son derece kanserojen. Çok az miktarı bile vücuda
alındığında dolaşım sorunları yaratabiliyor.
Alüminyum: Deodoranlarda yer alıyor. Meme kanseri gelişimine neden olabiliyor.
Parafin ve silikon: Parafin yağ ve mumları yutulursa (rujlar
ile) karaciğer, böbrekler ve lenf düğümlerinde birikiyor. Hatta kalp
60 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
yenilenin_guzellik_son.indd 60
19.01.2012 13:13
kapak
parafi
Pa
raben
uzatıc
sebep
Gö
sonuc
madd
kimya
artan
kusun
yoğun
sına s
Am
horm
belirtm
ğı için
2011’d
kazan
gıda,
lanıla
sağlık
Tal
nın ka
İşlem
ile be
rı ve g
bozuk
bebiy
Mi
da ku
masın
yoğun
Nasıl anlarız?
.
ünyai göze
ükettiddelearının
la itti.
ardan
ozmeimize
mmadpatya
umlu
nelim.
e vera,
raben,
fenoksyum
ar çok
z çevar yuor. Ve
kanser
ılıyor.
lanan
ok az
labilianma” diye
anımı
Organik kozmetiklerin ambalajında sertifika logosu yer alır.
Maksimum seviyede doğal ve organik madde içerirler. Paraben
veya fenoksietanol içermezler. Silikon veya GDO içermezler.
Sentetik renklendirici veya koku içermezler. Hayvanlar üzerinde
test edilmezler. Yüzde 100 doğal kokulardan oluşurlar.
Ambalajları yüzde 100 geridönüşümlüdür.
kapakçıklarında rahatsızlıklara bile neden olabiliyor. Silikonlar da
parafinler gibi mukozayı tahriş ediyor.
Paraben: Şampuandan makyaja birçok üründe paraben var. Parabenin kansere yol açtığına dair önemli kanıtlar var. Raf ömrünü
uzatıcı olarak kullanılan madde ciltte tahriş ve alerjik reaksiyonlara
sebep oluyor. Benzoik asidin bir türevi. Zehirli ve toksik bir madde.
Göğüs kanseri hastası kadınlar üzerinde yapılan araştırmalar
sonucunda alınan tümör örnekleri içinde bol miktarda paraben
maddesi olduğu ortaya çıktı. Vücutta hormonal etkileri artıran
kimyasal maddelerin kullanılması özellikle östrojen hormonuyla
artan göğüs kanserinin yaygınlaşmasına neden oluyor. Göğüs dokusundaki yoğun yağ oranı vücuttaki toksik maddelerin burada
yoğunlaşmasına ve göğüs kanserinin en yaygın kanser çeşidi olmasına sebebiyet veriyor.
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) de parabenin östrojen
hormonu gibi davranarak meme kanseri riskini artırabileceğini
belirtmekle birlikte, kozmetik ürünler üzerinde yetkisi olmadığı için herhangi bir karar ya da yaptırımda bulunamıyor. 3 Mayıs
2011’de Fransız meclisinde oylanan yasada, plastiklere esneklik
kazandıran ve boyalarda kullanılan bir kimyasal olan ftalat ile
gıda, kozmetik ürünler ve ilaçlarda koruyucu madde olarak kullanılan paraben ve yine kozmetik ürünlerde kullanılan alkil fenol
sağlık için tehdide yol açtıkları nedeniyle yasaklanmak istendi.
Talk: Makyaj ve vücut pudralarında bulunuyor. Talk kayalarının kazınması ve sonrasında işlenmesiyle elde edilen bir mineral.
İşleme esnasında bir dizi eser minerallerden arındırılırken asbest
ile benzer özellikte olan küçük lifler ayrılmaz. Akciğer hastalıkları ve genital bölgede kullanılırsa başta kısırlık olmak üzere üreme
bozukluklarına yol açabileceği biliniyor. Yumurtalık kanserine sebebiyet verebiliyor.
Mineral yağ: Makyaj temizleme solüsyonları, ruj ve losyonlarda kullanılıyor. Petrol türevi olan bu madde gözeneklerin tıkanmasından kansere kadar birçok rahatsızlıkla bağlantılı. Maddenin
yoğunluğu derinin nefes almasını engelliyor.
ş mar. Mu-
DOĞAL
BAKIM SEPETİ
Doğal ürünlerle bakım, hem duyularınıza
hem görünümünüze hitap eder.
Bu sepette kendinizi iyi ve güzel
hissetmenizi sağlayacak her şey var.
Lush Chilli Thingle
Lip Balm baharatlı
dudak kremi ile
yeni yılda dolgun ve
kırmızı dudaklara
kavuşun. Chilli Thingle
Meksika’daki ruj
ağaçlarından geliyor.
Anatto çekirdekçikleri
dudaklarınıza doğal
kırmızı rengini
verirken, acı biber
pudrası dolgunluk
yaratıyor.
Burt’s Bees Radiance
Day Cream with Royal
Jelly arı sütü içeriyor
ve cilde aydınlık
vererek ince çizgilerin
görünümünü azaltmaya
destek oluyor. Cildinizin
temel nem ihtiyacını
karşılamak için arı
poleni, Burdock ve Birch
özleri ile özel olarak
formüle edilmiş.
Darphin Stimulskin
Divine Lifting Cream
içeriğindeki soya
proteini, kafein ve
kas hücrelerinde
üretilen bir protein
olan kreatin, C
ve E vitamini
sayesinde doğal
kolajen üretimini
güçlendiriyor,
oksidasyonlara karşı
koruma sağlıyor.
Rareblossom Body
Scrub, formülündeki
deniz tuzu ve üzüm
çekirdeği tozunun
arındırıcı etkisi ile
cildinizi canlandırır
ve toksinleri atar.
Itır çiçeği yağı
ciltteki yağ üretimini
dengeler. Ayrıca
sebum üretiminin
düzenlenmesine
yardım eder.
Gerçek deodoran
G
Jo Fresh, hem kadın hem erkek tarafından kullanılabilen yüzde 100 doğal
Jolie
vve antibakteriyal bir deodoran. Hiçbir kimyasal madde içermiyor, etkisi 24
ssaat sürüyor. Hipoalerjenik, kokusuz ve çevre dostu bu ürün kötü vücut
kkokusunun gerçek nedeni olan terleyen bölgelerde bakteri üremesini
d
durduruyor. Yani kötü kokuları bastırmaya çalışmaktansa oluşmasını önlüyor.
V
Vücut sağlığı için çok önemli olan terlemeyi de engellemiyor. Doğal kristal
d
deodoran Jolie Fresh’i D-Life’tan temin edebilirsiniz. Telefon: 0212 381 3000
emlerücuda
işimirujlar
a kalp
Aveda Tourmaline Charged Radiance
Masque, cansız cilt yüzeyi hücrelerini
nazikçe kaldırarak daha yumuşak,
daha düzgün ve daha ışıltılı bir
cildi ortaya çıkaran, kremsi, aroma
içermeyen yüz maskesi.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
yenilenin_guzellik_son.indd 61
| 61
19.01.2012 13:14
focus
Çiğ beslenme vücudu
hastalıklara karşı
koruyan bir uygulama.
62 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
detoks_son_SONNNN.indd 62
19.01.2012 13:17
Sağlık için
detoks
Kalp, kanser, diyabet ve obezite artık
yaşam tarzı hastalıkları olarak
değerlendiriliyor. Bu da hayatımızda
yapacağımız değişikliklerin önleyici rol
oynayabileceğini gösteriyor.
G
enç kadının sesi telefonda son
derece üzgün geliyordu. Henüz
40’ında bile değildi. “Bizim ailede hiç göğüs kanseri yok” diyordu, isyan edercesine... “Bende neden çıktı,
anlayamıyorum.”
Son aylarda hem çevremizde şahit olduğumuz hem de basına yansıyan kanser ve kalp gibi genç yaşta yakalanılan ve
ölümcül risk taşıyan hastalıklardaki ciddi
artış, yıllar yılı bu rahatsızlıkların büyük
oranda genetik olduğunu düşünenler arasında büyük endişe yarattı. Oysa artık pek
çok hastalık, her ne kadar oluşumunda aile
geçmişi önemli rol oynasa da, hayat tarzına
bağlı olarak gelişen rahatsızlıklar listesinde
yer alıyor. Her tür kanser, diyabet, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve obezite, “yaşam
tarzı hastalıkları” olarak sınıflandırılan bu
hastalıkların başında geliyor. “Detoks: Sağlıklı ve Uzun Bir Yaşam İçin Vücudunuzu
Arındırmanın Doğal Yolu” adlı kitabın yazarı Daniel Reid, “Modern Batı yaşam stili,
özellikle de çokça övülen Amerikan stili
hayat, tıpkı insanlık denizinin üzerinde yayılan bir yağ tabakası gibi, insan vücudunu
göreceli olarak sağlıklı bir dengede tutan
geleneksel yaşam biçimlerimizi bozdu” diyor. Ve bu bozulmanın temel nedenini şu
cümlelerle haykırıyor: “Hazır yemekler ve
besin değeri taşımayan yiyecekler, bozulmayı önleyen koruyucular ve katkı maddeleri, kimyasal olarak kirlenmiş hava ve su,
çılgınca yaşadığımız hayatlar ve gelişigüzel kullandığımız ilaçlar insan sağlığının
çöküşüne ve insan vücudunun acımasızca
kirlenmesine sebep oldu.”
Doğu felsefesi ve tıbbının en önemli yazarlarından biri olan Reid’e göre, günümüzde kanser, diyabet ve karaciğer sirozu gibi
en çok rastlanan ölümcül hastalıklar, virüsler ya da mikroplardan değil, toksinlerin ve
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
detoks_son_SONNNN.indd 63
| 63
19.01.2012 13:17
focus
KA
asidik atıkların vücutta uzun süreli birikmesinden ve bunların, patojen mikroorganizmaların vücudu etkilemesi için gerekli
doku kirliliğini yaratmasından kaynaklanıyor. Benzer şekilde eklem romatizması,
damar sertliği ve bağışıklık eksikliği gibi
dejeneratif sağlık problemleri de insanların kendi vücutlarına kendileri tarafından
sokulan nesnelerin yarattığı kan ve doku
zehirlenmesinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu asidik toksinler çeşitli dokularda
iltihaplanma ve çürümeye sebep olurken,
aynı zamanda organlara ve salgıbezlerine
zarar veriyor, eklemlerde ve arterlerde aşınmalara yol açıyor, sinir sistemini zayıflatıyor ve vücudun bağışıklık sisteminin ve
diğer hayati fonksiyonlarının çalışmasını
engelliyor. Kötü beslenme ve hayat tarzı,
hücrelerde asidik toksinlerin birikmesine
yol açan bir numaralı oyuncu olarak karşımıza çıkıyor.
Amerika’nın en ünlü doktorlarından
John Tilden, “Toxemia (Kan Zehirlenmesi)”
adlı kitabında kan zehirlenmesi olmadan
hiçbir hastalığın oluşamayacağını söylüyor. Ona göre metabolizmadaki toksinlerin
birikmesi hastalıkların ilk ve tek sebebi.
Peki, kan nasıl zehirleniyor? Gelişigüzel
yemek yeme alışkanlığı, kimyasal olarak
haplanıyor. Bu da doku ve kan kirliliği yoluyla kanserin var olmak için ihtiyaç duyduğu asidoz ve hipoksi ortamını yaratıyor.
Zira kanser, normal ve sağlıklı hücrelerin,
anormal ve kanserli hücrelere dönerek yayılmasıyla meydana geliyor. Bilim insanları
yıllardır bu bozulmanın kaynağını arıyor.
Son olarak Amerikan Kanser Derneği’nin
ortaya koyduğu bulguların yaklaşık yüzde
40’ı kanser ve beslenme arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Araştırmalar sonucunda
pişmiş, kızarmış ve yüksek proteinli yiyeceklerde kanserojen madde olduğu ortaya
çıktı. Pişirme işleminin yiyeceklerin RNA
ve DNA yapılarını bozduğu ve kanserojen
madde oluşumuna katkıda bulunduğu kanıtlandı. Aynı zamanda yağların yapısını
bozarak serbest radikal oluşumunu sağladı.
Dünya genelinde ölüm nedenleri arasında kalp krizi kanserin en büyük rakibi.
Amerikan Kalp Derneği’nin verdiği bilgilere göre, 20 saniyede bir kişi kalp krizi geçiriyor ve dakikada bir kişi kalp krizi sonucu
hayatını kaybediyor. Kan,
koroner damarlardaki dolaşımını kolay ve özgürce
AMERİKA’NIN EN ÜNLÜ
yapabilse sonuçlar böyDOKTORLARINDAN JOHN TILDEN’A
le olmayacak. Burada da
beslenme faktörü karşıGÖRE KAN ZEHİRLENMESİ OLMADAN
mıza çıkıyor. 1961 yılında
HASTALIK OLUŞAMAZ. METABOLİZMADA Journal of the American
TOKSİNLERİN BİRİKMESİ HASTALIKLARIN
Medical Association adlı
dergide yayımlanan araşİLK VE TEK SEBEBİ
tırma kalp krizi riskinin
vejetaryen diyetle yüzde
kirlenmiş su ve yiyecekler, sigara ve içki, 90-97 oranında azaltılabileceğini ortaya
hızlı ve stresli yaşam temposu, aşırı stres ve koymuştu. Bunun sebebi son derece açık.
yetersiz dinlenme, rahatlama başlıca fak- Hayvansal gıdalar damarları tıkayarak kan
törler. “Alkalize or Die (Alkalik Ol Veya Öl)” akışını engelleyen kolesterol içeriyor. Sebadlı kitabın yazarı Dr. Theodore Baroody de, ze-meyveler hiç kolesterol içermiyor, dola“Hastalıklara verilen sayısız ismin hiçbir yısıyla damarları tıkamıyor.
Tüm bunlar bir taraftan korkutucu olsa
önemi yok” diyor. “Önemli olan, hepsinin
aynı ana sebepten kaynaklanıyor olması: da diğer taraftan umut verici. Çünkü beslenme ve hayat tarzımızı değiştirerek hastaVücuttaki aşırı doku asidi atığı.”
Daniel Reid’e göre kanser işte bu doku lıklardan kurtulabileceğimizi müjdeliyor.
kirlenmesinin ölümcül ve son aşaması. Hastalıklara yol açan zehirleri düzenli olaOluşması zaman alıyor. Dış kaynaklardan rak temizleyerek kanser, kalp hastalıkları
alınan toksinler vücutta birikiyor ve ilti- ve diğer ölümcül hastalıkları engellememiz
mümkün. “İdeal Sağlık İçin Canlı Besinler”
kitabının yazarları Brian R. Clement ve Theresa Foy DiGeronimo, sağlıklı bir yaşamın
sırrının çiğ beslenmede yattığını söylüyor.
Canlı besinlerin hücrelere ihtiyacı olan
vitamin, mineral ve proteini verdiğini söyleyen uzmanlar bu tarz beslenmenin aynı
zamanda hücrelere oksijen, enzim, alkali
ve biyoelektriksel yükü de sağladığını belirtiyor. Dr. Clement, Amerika’daki dünyaca
ünlü Hipokrat Sağlık Enstitüsü’nün (Hippocrates Health Institute) yöneticilerinden.
Enstitü, yıllarca sayısız hasta insanı çiğ
beslenme uygulamalarıyla hayata döndürmesiyle tanınıyor. Çiğ sebze-meyve tüketimine dayanan Hipokrat felsefesinin bir diğer özelliği, enzimlerin tedavi edici gücüne
dayanması. Clement, “Sağlıklı bir bedenin
temeli, sağlıklı bir sindirim sistemine dayanır” diyor. “Canlı besinlerde doğal olarak
bulunan enzim, besinleri parçalar.” Pişmiş
sebzeler, beyaz ekmek, pizza, kek, yumurta,
süt, et, balık ve tavuk gibi enzim içermeyen
yiyecekler ise sindirim sistemine girerler
ama besin emilimi için gerekli küçüklükteki boyutlara parçalanamazlar. “Ne yazık
ki çoğumuzun bedenindeki toksik atıkları
boşaltma işinde başarısız olduğumuz konusunda pek çok doktor hemfikir.” Hipokrat
diyeti bu gidişatı tersine çevirmenin ancak
canlı besinler tüketerek mümkün olabileceğini söylüyor.
Daniel Reid ise kirlenmenin de en az
arınma kadar hayatın doğal döngüsünün
bir parçası olduğu inancında. Ve insan vücudunun sindirim, solunum ve metabolizmasının yarattığı doğal kirlenmeyle baş
edebilecek kendi iç arınma döngüsüne sahip olduğunu söylüyor. Ona göre modern
hayatın insana yaptığı aşırı toksik yüklenmeden kurtulmanın yolu, arınmanın
kirlenmeden birkaç adım önde olmasını
sağlamaktan geçiyor. Bunun için de düzenli detoks programlarıyla vücudunuzun
doğal arınma mekanizmalarına yardımcı
olmamız gerekiyor. Reid hepimizi birkaç
günlüğüne normal günlük alışkanlıklarımızı ve aktivitelerimizi “kapatıp” bir süreliğine dünyanın geri kalanı ile frekansımızı
ayarlamaya ve temizlenmek, fazla çalışmış
ve fazla oynanmış sistemlerimizi tekrar
dengelemek için en yakın spa veya sağlık
merkezine doğru yola çıkmaya davet ediyor. Haydi, ne duruyorsunuz?
64 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
detoks_son_SONNNN.indd 64
19.01.2012 13:17
Mesa,
anoasi
ların fo
tedavi
Burada
hücrele
den işl
An Oa
Dr. Th
davetiy
rektiğin
nunlar
son ve
kurtula
“Ka
rekli ih
ğil mak
yaşarke
KANSER DÜŞMAN DEĞİL
inler”
e Theşamın
lüyor.
olan
ni söyn aynı
alkali
belirnyaca
(Hipnden.
nı çiğ
ndürüketibir diücüne
denin
ne daolarak
Pişmiş
murta,
meyen
rerler
üklükyazık
tıkları
konupokrat
ancak
abile-
Mesa, Arizona’daki An Oasis of Healing (www.
anoasisofhealing.com), bağışıklık sistemi ve organların fonksiyonunu detoks ve doğru beslenmeyle
tedavi eden programların uygulandığı bir merkez.
Burada sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanserli
hücreleri durdurmanın ve bağışıklık sistemini yeniden işler hale getirmenin alternatif yolları deneniyor.
An Oasis of Healing’in kurucusu homeopati uzmanı
Dr. Thomas Lodi, tedavi aramaktan çok hastalıklara
davetiye çıkaran alışkanlıklarımızdan kurtulmak gerektiğini savunuyor. Ona göre hastalıklar doğa kanunlarının ihlali yüzünden ortaya çıkıyor ve buna bir
son verirsek her türlü hastalık için tedavi aramaktan
kurtulabiliriz.
“Kanser düşman değildir, doğa kanunlarının sürekli ihlalinin bir sonucudur” diyen Lodi, doğada değil makinelerle etkileşim halinde yapay bir çevrede
yaşarken vücudumuzun doğa yasalarına tabi oldu-
ğunu unuttuğumuzu dile getiriyor. “Doğa kanunları
insanların koyduğu kanunlar gibi tartışılabilir ve esnek değildir. Bir elma tohumu ektiğimizde portakal
ağacı çıkmasını bekleyemeyeceğimiz gibi, biyolojimizi yöneten doğa kanunlarını çiğnediğimizde sağlıklı
olmayı bekleyemeyiz.”
Lodi’nin kansere kapsamlı yaklaşımı belli aşamaları içeriyor: Kişi kanseri nasıl önleyeceğini öğrenmeli. Hedef olarak kanser değil, bütün vücut seçilmeli.
Bağışıklık sistemi dengeli ve gelişmiş olmalı. Dünyaca ünlü uzmana göre vücudu kanser ve metabolik
atıklardan kurtarmak için kolon, deri ve iç organların
temizlenmesi gerekiyor. Dahası alınan besinleri duygular ya da zararlı alışkanlıklar değil, doğa kanunları
belirlemeli. Taze, organik ve işlenmemiş gıdalar yenmeli. Bağışıklık fonksiyonları belli bitkilerin kullanımı,
detoks, egzersiz, doğru beslenme, oruç ve ozon gibi
oksidatif terapilerle geliştirilebilir.
Yapılması gerekenler
Mutlaka organik sebze ve meyveleri
çiğ tüketmek
Sebze suyu içmek
Doğal kaynak suyu ya da filtrelenmiş
su içmek
Düzenli kolon temizliği yaptırmak
Sık sık yoga yapmak
Düzenli ve etkili egzersizler yapmak
D vitamini almak için güneş ışığından
faydalanmak
Temiz hava solumak
Sevgi dolu ilişkiler yaşamak
Düzenli meditasyon ve rahatlamaya
vakit ayırmak
Erken yatmak ve yeterince dinlenmek
Masaj terapilerinden faydalanmak
en az
ünün
an vübolize baş
ne saodern
yükmanın
masını
e dünuzun
dımcı
birkaç
ıklarısüresımızı
lışmış
tekrar
sağlık
et edi-
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
detoks_son_SONNNN.indd 65
| 65
19.01.2012 13:17
focus
Kanserden
bugün
vazgeçebiliriz
K
anser ne yaşa bakıyor, ne statüye…
Ama yaşam tarzımıza ve seçimlerimize de bakmıyor diyebilir miyiz? Neyi
doğru ve o doğrunun ne kadarını doğru
yapıyoruz? En basiti, her gün egzoz dumanı soluyor, elektronik kirliliğe maruz kalıyor,
büyük metal kutularda işe gidip geliyor ve
kanatlarımız olmasa da devamlı uçmuyor
muyuz? Hadi, yukarıdakileri değiştirmek çok
zor, modern hayatımızı bırakıp dağ başında
yaşamayı seçmiyoruz. Peki, seçebileceğimiz
birçok şeyin ne kadarını doğru seçiyoruz?
Çok zorlanmadan değiştirebileceğimiz şeyleri?
Örneğin, siz plastik şişeden su içmiyor musunuz; şişe ısınınca ve/veya soğuyunca içine
karışan plastikle birlikte?
Gerçekten plastik tadı hiç ağzınıza gelmedi
mi?
Plastik yer miydiniz? Ama içiyorsunuz, çocuklarınıza da içiriyorsunuz. Hücre bozukluğu
nasıl başlıyor zannediyoruz?
Pişirince 6 gün sonra yemeyeceğiniz şeyi,
üzerinde 6 ay raf ömrü yazan paketten çıkarıp
yemediniz mi hiç?
Nasıl o kadar ay sonra ilk günkü lezzetle,
renkle, kokuyla, kıtırlıkla kalabilir o cips? Raf
ömrü uzunsa, sizin ömrünüzü kısaltır diye hiç
düşünmediniz mi?
Çocuğunuzun yediği yiyeceklerdeki çeşit
çeşit renklerin boya olduğunu fark etmiyor
musunuz? Üreticilere bu ne güven bu, üzerinde “öldürür” yazan şeylerin satılabildiği bir
dünyada yaşamıyor muyuz?
Söz oraya gelmişken hâlâ sigara içiyor musunuz? Tamam, kendi başınıza bırakamıyorsuKolayınıza geldiği için aldığınız ilacın yan
nuz diyelim ama çok etkili yöntemler var, muhakkak duymuşsunuzdur. Hiç denediniz mi? etkileri ve bedenimizde yarattığı birikim ne
Üzerine “seni öldürür” yazmışlar, daha neyi olacak? Daha kaç sene alacaksınız o ilacı? Yoksa ömür boyu mu? Kök sebebe inip çözmek
bekliyorsunuz, bunu kanıtlamayı mı?
Hayvansal protein ve şeker tüketiminizin yerine semptomları kapatmanın bedelini ödeaşırıya kaçtığının farkında değil misiniz? En son meye hazır mıyız?
En son ne zaman ayakkabılarınızı çıkane zaman doğadan gelen gerçek yiyecekler
yediniz, bütün bir gün boyunca? Paketsiz, piş- rıp toprağa bastınız? Misafir kanser doktoru
meden, dalından koparıldığı gibi… Raf ömrü ne dedi geçen ayki seminerde? “Her gün 45
yüksek kârlı bir mala dönüşmeden… Bağır- dakika çıplak ayakla toprağa, çimene basmalı
saklarınız, mideniz gerçekten size bazı sinyal- kanser hastaları.” İlla hasta olmayı mı bekleleri vermiyor mu “Sindiremiyorum yediğin meliyiz, şimdiden yapsak...
şeyleri, şişip duruyorum” diye? Bu kadar mı
Öğle molasını illa kapalı mekanda mı geçirfarkında değiliz vücudumuzun verdiği sinyal- meliyiz, arada bir piknik yapmayı denesek…
lerin?
Veya bir telefon görüşmemizi yalınayak dışarıDil altındaki bölgeye konan her şeyin yut- da bir yerde yapsak…
maktan daha hızlı kana
karıştığını hiç duymadıPİŞİRİNCE 6 GÜN SONRA
nız mı?
O zaman nasıl floYEMEYECEĞİNİZ ŞEYİ ÜZERİNDE
ridli, boyalı, kimyasallı
diş macunu kullanmaya
6 AY RAF ÖMRÜ YAZAN
devam ediyorsunuz aiPAKETTEN ÇIKARIP
lece, her gün ömrünüz
boyunca?
YEMEDİNİZ Mİ HİÇ?
Günlük aldığınız ilacın
toksik bir madde olduğunu gerçekten bilmiyor musunuz? O ilacı almaYiyecek ve içeceklerimizde plastik kapları
dan önce, onu kullanmanıza sebep olan prob- kullanmaktan uzak dursak...
leminizi başka bir yolla çözmeyi denediniz mi?
Vücut bakım ürünlerini doğal olanları
Hayat tarzı değişikliği, daha sağlıklı beslenmek, ile değiştirsek? Bulaşık makinesi deterjanını
düzenli egzersiz yapmak, kilo vermek, detoks kimyasalsız olandan seçsek de her yemekle,
yapmak gibi...
içecekle tabakta, bardakta kalan deterjanın
66 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
detoks_son_SONNNN.indd 66
19.01.2012 13:17
artıkla
lefonla
zararla
Gü
muza
sebze
halleri
neral,
“Soğa
ne yap
değil m
Yo
saat d
etsek.
bol ye
yürüse
gulam
Mid
stres k
maya
ze bir
kabilm
çok b
sevsek
An
böyle
gerekt
lığın b
anlasa
için ço
fark et
içini d
30
kullan
40
la gen
için ko
bugün
5s
insana
için he
ve…
Kan
z
n yan
m ne
? Yoközmek
i ödeçıkaoktoru
ün 45
asmalı
beklegeçirsek…
dışarı-
artıklarını da bedenimize almasak... Cep telefonlarının, kablosuz internet dalgalarının vs
zararları için koruyucular kullansak...
Güneşten aldığı iyileştirici enerjiyi vücudumuza verecek olan, doğal rengindeki organik
sebzelerden bolca yesek, doğanın pişirdiği
halleri ile, ateş içindeki sağlıklı ve gerekli mineral, vitamin ve enzimlerini öldürmeden?
“Soğanla biberi ateşte öldür” tarifi gıdalara
ne yaptığımızı göstermek adına yeterince açık
değil mi sizce de?
Yoga ve meditasyonu haftada iki kere bir
saat de olsa hayatımıza soksak da farkını fark
etsek... Gerçekten sağlıklı olmak için oksijeni
bol yerlerde, bir parkta mesela, en azından
yürüsek... Rahatlamanın yollarını bulma ve uygulama konusunda biraz daha ısrarcı olsak...
Midemizin asit salgılamasından, yüzde 100
stres kaynaklı sırt ağrılarına, gece diş gıcırdatmaya uzanan bedenimizi hasta eden işlerimize biraz daha “Bu da geçer” felsefesi ile bakabilmeyi başarsak… Daha çok gülsek, daha
çok boş versek, daha çok affetsek, daha çok
sevsek…
Anne ve baba olmaya karar verdiysek,
böyle bir karar öncesi daha sağlıklı olmamız
gerektiğini, çünkü dünyaya getirdiğimiz varlığın bizim bedenimizden hayat bulduğunu
anlasak... 3 yaşında bir çocuğun kanser olmak
için çok da bir şey yapacak vakti olmadığını
fark etsek... Vücudumuzun sadece dışını değil,
içini de periyodik olarak temizlesek, arınsak...
30 yaşın kolesterol ve şeker düzenleyici
kullanmak için çok erken olduğunu görsek...
40 yaşın kansere teslim olmak için fazlasıyla genç bir yaş olduğunu ve bunu değiştirmek
için kontrolü ele alabileceğimizi öğrenmeye
bugün başlasak…
5 sene sonra doktorumuzun sevdiğimiz bir
insana ya da bize “kanser” tanısı koymaması
için hemen şimdi bir şeyler yapmaya başlasak
ve…
Kanser olmaktan bugün vazgeçsek, olmaz mı?
kapları
lanları
rjanını
mekle,
erjanın
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
detoks_son_SONNNN.indd 67
| 67
19.01.2012 13:17
focus
Sa
G
68 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
saglik_focus.indd 68
19.01.2012 13:21
Sağlık sektörü tartışıyor
Görüntüleme
teknikleri
güvenli mi?
Araştırmalar hastalıkların tanısında
faydalanılan görüntüleme tekniklerinin
kanser riskini artırdığını ileri sürünce tıp
dünyası ikiye ayrıldı. GÜLAY KOÇ
2
000’li yılların başından bu yana
tartışılan
tıbbi
görüntüleme
tekniklerinin riskleri, Kaliforniya
Üniversitesi Radyoloji ve Biyomedikal Bölümü öğretim üyesi Rebecca SmithBindman’ın bir çalışmasıyla tekrar gündeme
geldi. Çalışmada görüntüleme teknikleri
kapsamında kullanılan cihazların bilinenin
de ötesinde radyasyon yaydığı ve bu yüzden
yılda 30 bin kişinin kansere yakalandığından
bahsediliyordu. Bu da yaklaşık 15 bin ölüm
vakası demekti. Özellikle bilgisayarlı tomografi (BT) kullanılırken hastanın aldığı
radyasyon miktarı akciğer röntgeninde elde
edilenden 500 kat fazla. Tıptaki her gelişmenin beraberinde birtakım zararları da getirdiğine dikkat çeken çalışma, kişi ne kadar çok
tomografi çektirirse vücudundaki zarar oranının aynı derecede artacağını savunuyor.
Amerika’da yayımlanan Radiology dergisindeki bir araştırmaya göre, yılda bir kez tomografi çektirmek 45 yaşındaki her 1200 ki-
şiden birinde tümör oluşması riski yaratıyor.
45 yaşından sonraki 30 yıl içinde vücut tomografisi çektirenler için de aynı risk geçerli. Uluslararası Kanser Örgütü’nün yaptığı
araştırmalar yüksek dozda radyasyonun kullanıldığı bilgisayarlı tomografi çekimlerinin
akciğer kanseri riskini yüzde 20 artırdığını
gösteriyor. Tüm bu araştırma sonuçlarına
dayanarak İngiltere Sağlık Bakanlığı geçen
yıl ülkede sağlıklı kişilerin gerekmedikçe tomografi çektirmesini yasakladı.
OECD (Organization for Economic Cooperation and Development) tarafından bu
yıl yayımlanan bir raporda 2009 yılı verilerine göre Türkiye’de bir milyon kişi başına
düşen MR cihazı sayısı 8,9 ve BT sayısı 11,6.
Yıllık MR inceleme oranı Türkiye’de yüzde
67,2 iken ABD’de yüzde 91,2, Yunanistan’da
yüzde 97,9. BT uygulamalarında Türkiye’deki oran ise yüzde 95,8.
OECD verilerinden de anlaşılacağı gibi
Türkiye’de görüntüleme teknikleri sıklıkla
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
saglik_focus.indd 69
| 69
19.01.2012 13:21
focus
ücretlendirilirken ülkemizde devlet MR hizmetini 100 TL’nin altında bir rakamla alıyor.
Türkiye’de görüntüleme tekniklerinin bu
kadar sık kullanılmasının bir fırsat olduğunu söyleyebilir ama avantaj olduğunu söyleyemeyiz. Tetkikler ancak doğru sıralamalarla istendiğinde ve sonuca götürücü olarak
kullanıldığında yararlı oluyor.”
Son yıllarda medyada çıkan bazı haberlerin yanlış yorumlanması nedeniyle görüntüleme tekniklerine karşı toplumsal bir refleks
geliştiğini de sözlerine ekleyen Kaya, “Bu
durum özellikle ülkemiz dışından alınan haber kaynaklarında hiçbir hastalığı olmayan
kişilerin BT gibi tetkiklerle hastalık taraması
yaptırmasına yönelik yasaklarla ilgili haberlerde oldu. Türkiye’de BT tetkiki zaten tarama
amaçlı kullanılmıyor. Ben bir radyolog olarak
çok iyi yapılan bir muayenenin, doğrudan
yapılan bir görüntüleme tekniğinden daha
değerli olduğunu söyleyebilirim” diyor.
kullanılıyor. Global çapta yapılan araştırmalar ve kanser riskine dair ortaya atılan
iddialar karşısında bu tekniklerin bilinçli
kullanıldığında masum olduğuna inananlar
kadar muayene sırasında yeterince zamana
sahip olamayan doktorların görüntüleme
tekniklerine başvurduğuna dikkat çeken
sektör uzmanları da var. İşin asıl ilginç yanı
ise sorgulayan tarafta radyologların oluşu.
ZAMAN SORUNU
Türkiye Radyoloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Akhan’a
göre radyolojik incelemeyi yapmadan tanı
alınması artık neredeyse imkansız. Bu yüzden geçmişle kıyaslama yaptığımızda rad-
yolojik görüntüleme tekniklerinin tıpta kullanımı oldukça arttı. “Ancak burada önemli
olan yeterli zaman ayrılmış uygun bir muayene sonucu ve doğru endikasyonla tetkik
istemek ve tetkiki uluslararası bilgi standartlarında yaparak raporlamak.” Tek başına
tetkik yapmanın hastaya hiçbir fayda sağlamayacağını düşünen Akhan, radyolojik bir
incelemeye gerek olup olmadığını anlamak
için doktorların –Dünya Sağlık Örgütü’nün
önerdiği gibi– hastalarına en az 20 dakika
vakit ayırması gerektiğini belirtiyor.
“20 dakika vakit ayrılan, öyküsü dinlenen, muayenesi yapılan hastalara uygun
endikasyonla yapılacak herhangi bir radyolojik inceleme hastanın tanısına yüksek
oranda yardımcı olacaktır. Ülkemizde bu açıdan büyük bir sorun
yaşandığını belirtmek isterim.”
Akhan ilk muayenede MR, endoskopi ya da bilgisayarlı tomografi istenmişse yaptırmanın
zorunlu olmadığını söylüyor.
BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ
Ancak hekim hastaya yeterince
YÜZÜNDEN DÜNYADA HER YIL
vakit ayırıp uygun değerlendirmeyi yaptıysa bu incelemelerin
KANSERE YAKALANAN KİŞİ SAYISI
yapılması gerektiğini de düşünüyor.
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkiye’de görüntüleme tekniklerinin gerekRadyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. siz yere istendiğini düşünen isimlerden biri de
Tamer Kaya’nın dikkat çektiği nokta ise gö- Türk Nöroloji Derneği Başkanı ve Cerrahpaşa
rüntüleme tekniklerinin fiyatlandırılması. Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı’ndan
ABD’de bu tür tetkiklerin yüksek maliyetler Prof. Dr. Aksel Siva. “Bu konuda meslektaşnedeniyle gerekli olduğu durumlarda tercih larımı eleştirecek değilim” diyen Siva’ya göre
edildiğini söyleyen Kaya şu bilgileri veriyor: sorun, sağlık sistemindeki bazı uygulamalar“Amerika’da MR tetkikleri binlerce dolarla dan kaynaklanıyor. “Hastaya ayrılan süre çok
30.000
kısaltı
başarı
hekim
tetkik
Nö
ması g
sas he
tercih
olan M
finin z
Son
sin tan
lerden
içinde
hastal
rine u
borula
dan iç
liyor.
loji U
endos
görüş
rında
pılabi
nın ge
hâlâ b
Tü
nin s
“Uygu
ışık k
jendir
yarar.
nuzda
Gö
duğun
Amer
kanı D
yonda
belirle
etkile
“Belirl
SAĞLIK
DANIŞMANLARI
KONUYU
TARTIŞIYOR
Sektörün uzman isimleri
görüntüleme tekniklerinin
güvenilirliğini
D-Life dergi için tartıştı.
PROF. DR.
AKSEL SİVA
PROF. DR.
OKAN AKHAN
Türk Nöroloji Derneği
Başkanı ve Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Nöroloji
Ana Bilim Dalı
Türkiye Radyoloji Derneği
Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji
Bölümü Öğretim Üyesi
PROF. DR.
AHMET KEMAL
GÜRBÜZ
İç Hastalıkları ve
Gastroenteroloji Uzmanı
PROF. DR.
KUBİLAY AYDIN
İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi Radyoloji
Ana Bilim Dalı
70 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
saglik_focus.indd 70
19.01.2012 13:21
T
Osm
Fakül
R hizalıyor.
in bu
duğuu söyalamaolarak
aberlerüntüefleks
a, “Bu
an hamayan
aması
haberarama
olarak
rudan
daha
L
ISI
gerekbiri de
hpaşa
ı’ndan
ektaşa göre
malarre çok
DIN
Tıp
kısaltıldı. Performans değerlendirmelerinde
başarılı olabilmek için bazı hastanelerin başhekimlerinin meslektaşlarımızdan daha fazla
tetkik yapmalarını istediklerini biliyoruz.”
Nörolojide MR ve tomografinin kullanılması gerektiğini söyleyen Siva, hem daha hassas hem de zararı olmaması açısından MR’ı
tercih ettiğini anlatıyor. “Özellikle ilgi alanım
olan MS hastalığı ve baş ağrılarında tomografinin zaten yeri yok. Direkt MR istiyorum.”
Son yıllarda mide rahatsızlıklarında kesin tanıya varmak için tercih edilen tekniklerden biri de gastroskopi ve kolonoskopiyi
içinde bulunduran endoskopi sistemi. Artık
hastaların uyutularak ağızlarından midelerine uzatılan çapı 1 cm veya 8 mm’lik ışıklı
borularla yapılan uygulamanın sık tekrarından iç organlara zarar verebileceği iddia ediliyor. Ancak İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz
endoskopinin kesinlikle zararlı olmadığı
görüşünde. Özellikle mide kanaması vakalarında aynı gün iki veya üç kez endoskopi yapılabildiğine dikkat çekiyor. “Bu uygulamanın gerçekten bir zararı olsaydı biz hekimler
hâlâ bu işlemi sürdürüyor olmazdık.”
Türkiye’de kolonoskopi ve gastroskopinin sıklıkla yapıldığını söyleyen Gürbüz,
“Uygulamada kullanılan borunun ucundaki
ışık kesinlikle zarar vermez. Bu ışık halojendir. Kameranın gördüğü alanı ışıtmaya
yarar. Herhangi bir ısısı da yoktur, tuttuğunuzda elinizi de yakmaz zaten” diyor.
Görüntüleme tekniklerinin zararsız olduğunu savunan isimlerden biri de VKV
Amerikan Hastanesi Radyoloji Bölüm Başkanı Dr. Sergin Akpek. Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu’nun (ICRP)
belirlediği 20 radlık sınırın altında zararlı
etkilerin görülmeyeceğini söyleyen Akpek,
“Belirlenen bu eşik doz seviyesine ulaşa-
PROF. DR.
TAMER KAYA
Osmangazi Üniversitesi Tıp
Fakültesi Radyoloji Bilim Dalı
Öğretim Üyesi
%
95,8
bilmek için 10 bin
akciğer grafisi ya da
40 karın tomografisi
çektirmek gerekiyor.
TÜRKİYE’DE YILLIK BT İNCELEME ORANI
Normal şartlarda bu
pek mümkün değil”
diyor. Görüntülemedeki teknolojik gelişme- rında oluşan darlıklar ve diğer birçok beyin
ler sayesinde incelemelerin 10 yıl öncesine damar hastalıkları anjiyografi ile birlikte
göre çok daha düşük radyasyon seviyesinde endovasküler yöntemle açık cerrahiye gerek
olduğunu belirtiyor. Düşük dozda maruz kalmadan tedavi edilebiliyor.”
Radyolojik görüntüleme tekniklerindeki
kalınan radyasyonun zararı olmadığını
söyleyen Akpek’e göre beyin kanaması şüp- gelişmeler sayesinde doğru teşhis oranlarınhesiyle hastaneye başvuran bir hastada BT da önemli artışlar sağlandığına dikkat çeken
incelemesinin sağlayacağı fayda göz önüne Aydın, radyasyon içeren metotların uygualındığında radyasyon maruziyetinin yol lanması sırasında hastaya mümkün olan
en düşük doz radyasyon verilecek şekilde
açacağı riskler önemsiz.
“Sadece muayene bulgularıyla apandisit ulusal ve uluslararası tıbbi kurallara uygun
tanısı yüzde 70-75 doğruluk oranıyla konabi- hareket edilmesi gerektiğini düşünüyor.
lir. BT kullanımı ise doğruluk oranını yüzde Buna rağmen bazı hastalar, hatta sağlıklı
kişiler kendi başlarına verdikleri kararlarla
93-95’ler düzeyine getirmektedir. ”
görüntüleme metotlarına başvurabiliyor:
“Bu tekniklerin tıpta tek teşhis aracı olmaHEKİM KONTROLÜ ŞART
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyo- dığını vurgulamak isterim. Doğru kullanılloji Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Kubilay madıkları takdirde hastaya hiçbir yarar sağAydın sadece X ışını ile çalışan tıbbi incele- lamayacağı gibi aksine önemli tıbbi zararlar
melerde hastanın radyasyona maruz kalaca- verebilir.”
ğını, bu yüzden tetkiklerin radyologlar taraTürkiye’de tıp teknolojisi ve uygulamalafından son teknoloji takip edilerek başarıyla rının pek çok Avrupa ülkesine göre ileri düuygulandığını söylüyor. “Günümüzde geli- zeyde olduğunu düşünen Acıbadem Fulya
şen teknoloji sayesinde tıbbi görüntüleme Hastanesi Radyodiagnostik bölümü uzmanteknikleri, sadece hastalıkların teşhisinde larından Dr. Deniz Dalayman, tıpta tanının
değil, tedavisinde de kullanılıyor. Örneğin ilk olarak fiziki muayeneyle başladığını söybenim de uzmanlık alanım olan girişimsel lüyor. “Sonrasında ise en temel yöntemlerle
nöroradyolojide, kafa içindeki anevrizmalar tanıya gidilmeye çalışılır. X ışınları, gözle
(baloncuklar), arteriyo-venöz malformas- görülmeyen, etkisini maruziyet anından çok
yonlar (damar yumakları), beyin damarla- daha uzun süre sonra gösteren oldukça tehlikeli elektromanyetik dalgalardır. Halihazırda kişinin radyolojik işlemi sırasında ne
kadar radyasyona maruz kaldığını hesaplayan bir sistem yok. Ama yüksek dozda ve sık
tekrarlayan radyasyon maruziyeti sonucunda hücrelerin DNA’sını değiştirerek kansere
neden olduğu biliniyor.”
Hekim kontrolünde yapılan radyolojik
tetkiklerin erken teşhis, tedavi takibi ve
DR. DENİZ
DR. SERGİN
hastalık evrelemede yol gösterici olarak
DALAYMAN
AKPEK
insanlık için zarardan çok fayda sağladığını
Acıbadem Fulya Hastanesi
VKV Amerikan Hastanesi
düşünen Dalayman, bu nedenle hastaların
Radyodiagnostik Bölümü
Radyoloji Bölüm Başkanı
gönül rahatlığıyla tetkiklerini yaptırabileceklerini söylüyor.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
saglik_focus.indd 71
| 71
19.01.2012 13:21
focus
Çiçeklerle
tedavi
Herlinde Hafner, D-Life’ta her cuma
ünlü bakteriyolog Dr. Edward Bach’ın
38 farklı ruh haline iyi gelen bitkisel
tedavisini uyguluyor. GÜLAY KOÇ
İ
Bach Flowers
esans şişeleri.
ngiliz araştırmacı ve bakteriyolog Dr.
Edward Bach’ın ölümünden altı yıl önce,
1930’lu yılların başında keşfettiği tedavi
yöntemi bugün hâlâ popülaritesini koruyor. Çiçek özleriyle yapılan bu terapide
ruhsal bozukluklar belirli bitki karışımlarıyla tedavi ediliyor. Bach, tıp eğitimi boyunca hastalıkların büyük bir bölümünün
fiziksel değil, duygusal kaynaklı olduğunu
kanıtlamaya kafa yormuş. Bir gün tesadüfen, yürüyüş yaparken fark ettiği bir detay
Bach Flowers terapisinin ortaya çıkmasını
sağlamış. Yaprakların, üzerindeki güneşin
ısıttığı çiğ damlaları sayesinde iyileştirici
gücünü artırdığını fark etmiş. Çiçeklerle
suyu kullanıp doğal bir karışım elde etmek
gelmiş aklına. Onun bu yöntemi merkezi
Londra’daki Bach Foundation’da hâlâ sürdürülüyor.
Herlinde Hafner Bach Foundation’ın
terapistlerinden biri. Sekiz yıl önce gelmiş Türkiye’ye. “Eşim Türk. Bu yüzden
buradayım” diyor. Bach Flowers ile 1982
yılında kardeşini ziyarete gittiği Londra’da
tanışmış. “Kardeşim Bach Center’da düzen-
72 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
d-life_bach flowers.indd 72
19.01.2012 12:01
lenen
tavsiy
Flowe
etkile
Ha
lara n
dığını
kançl
özüyl
karşıl
tirece
Dr. Ba
karışı
yor. G
nik a
ediliy
“D
güçler
nan B
ötürü
belirt
tüm t
rını te
hatsız
karışı
dokto
GÜN
Herlin
nıklık
sorun
ye çık
onarıl
açısı a
nin d
ğadan
pi yö
tekrar
Flowe
mın g
edebil
leşi g
genel
nokta
çiçek
riyor
şıya k
en fa
seçtiğ
poziti
rinizd
e
uma
h’ın
kisel
KOÇ
g Dr.
önce,
tedavi
ni koapide
şımlami boünün
uğunu
esadüdetay
masını
neşin
ştirici
klerle
etmek
erkezi
â sürion’ın
e gelüzden
1982
dra’da
üzen-
GÜNDE DÖRT DAMLA
Herlinde Hafner, aslında korku, içe kapanıklık, kaygı ve yorgunluk gibi duygusal
sorunlarımızın fiziksel hastalıklara davetiye çıkardığını, öncelikle bu ruh hallerinin
onarılması gerektiğini söylüyor. Bu bakış
açısı aynı zamanda Bach Flowers terapisinin de amacını oluşturuyor. Özünde doğadan toplanan bitkilerin yer aldığı terapi yöntemi insanın kaybettiği dengesine
tekrar kavuşmasını sağlıyor. Hafner, Bach
Flowers’ı kullanmadan önce hangi karışımın gerekli olduğunu incelemek ve teşhis
edebilmek için bir anket, ardından da söyleşi gerçekleştiriyor. Görüşme sırasında
genel olarak kaygılarınız ve sizi bunaltan
noktalar ele alınıyor. Ardından üzerinde
çiçek ve bitki resimleri olan kartlar gösteriyor Hafner. Bir anda 38 kartla karşı karşıya kalıyorsunuz ve içlerinden dikkatinizi
en fazla çekenleri seçiyorsunuz. Hafner
seçtiğiniz kartlardaki bitkilerin negatif ve
pozitif özellikleri doğrultusunda karakterinizdeki olumlu ve olumsuz yönleri belir-
liyor. Aslında seçtiğiniz bitki iç dünyanızı
ele veriyor. Hafner seçilen kartlar sayesinde size hangi karışımın gerekli olduğunu
belirliyor. Ardından hazırlanan bu karışım
hasta tarafından üç hafta boyunca kullanılıyor. Üçüncü haftanın sonunda tedavinin
seyri kontrol ediliyor, gerekirse tekrar bir
karışım hazırlanıyor. Hafner, terapi süresinin üç hafta ila birkaç ay arasında değişebileceğini söylüyor. “Çiçek özü karışımı
günde dört kere doğrudan dilin üzerine
4 damla şeklinde uygulanıyor. Gerekli görüldüğünde doz artırılıp azaltılabiliyor.”
Yetişkinlerin haricinde gençler ve yaşlıların da rahatlıkla faydalanabildiği Bach
Flowers esanslarının kullanımını engelleyen herhangi bir yiyecek ve içecek yok.
Hafner, tedavi yönteminin herhangi bir
yan etkisinin olmadığını söylüyor. Ancak
yine de hatırlatmakta fayda var. Terapi
herkese farklı şekilde etki ediyor. Bu yüzden hemen sonuç almayı beklemek yanlış.
Tedaviler etkisini yavaş yavaş gösteriyor.
Çoğu kez de değişimin farkına varmanın
zor olduğunu hatırlatıyor Hafner. Bu yüzden değişimi anlayabilmek için haftalık
ruh halinizi not almakta fayda var. “Sizdeki
değişimi aslında en iyi yanınızdaki insanlar anlayacaktır. Dolayısıyla onların size
olan tutumlarının değişmesinden de kendi
değişiminizi anlayabilirsiniz.”
Herlinde Hafner her hafta cuma günleri D-Life’ta Bach Flowers terapisini uyguluyor. Seans ücreti 250 TL. Danışmanlık
hizmeti almadan direkt esanslardan satın
almak isterseniz bir şişenin fiyatı 75 TL.
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi D-Life’tan alabilirsiniz. Tel: 0212 381 3000
FOTOĞRAF: BEGÜM ÖZPINAR
vi
lenen terapi kursuna katılıyordu. Bana da
tavsiye ettiğinde denemek istedim. Bach
Flowers’ın gücünden ve felsefesinden çok
etkilendim.”
Hafner, Dr. Bach’ın belirli rahatsızlıklara neden olan 38 farklı ruh halini saptadığını anlatıyor. Nefret, bencillik, hırs, kıskançlık, korku gibi duygu halleri 38 çiçek
özüyle tedavi ediliyor. Yani her duygunun
karşılığında o duyguyu ve ruh halini iyileştirecek bir esans var. 38 esansın haricinde
Dr. Bach’ın Rescue olarak adlandırdığı bir
karışım var. Stresten ve krizlerden koruyor. Genellikle modern çağın hastalığı panik atağa yakalananlar tarafından tercih
ediliyor.
“Dr. Bach, bitkilerin enerji ve ruhani
güçler içerdiğini iddia ediyordu. Uygulanan Bach Flowers terapisi bu özelliğinden
ötürü ruhu arındırıyor. Şunu da önemle
belirtmeliyim ki Edward Bach’tan sonraki
tüm terapistler insanların fiziksel sorunlarını tedavi etmiyor. Örneğin bana kalp rahatsızlığından ötürü gelenlere uygun olan
karışımları veriyorum ancak mutlaka bir
doktora görünmelerini de söylüyorum.”
BİTKİLERİN DİLİ
Cherry Plum (Erik
Ağacı) Kendinizi kontrol
edememekten korkuyorsanız
Vine (Asma) Herkese
hükmetmek istiyorsanız
Pine (Çam) Suçluluk
duygusu yaşıyorsanız
Mustard (Hardalotu) Hiçbir
sebep yokken derin bir
hüzne kapılıyorsanız
Püf noktası
Tek bir çiçek özü için küçük bir bardak suya 2 damla damlatın. Sorununuz ortadan
kalkıncaya kadar için.
Birden çok çiçek özü tavsiye edildiyse 30 ml’lik bir şişenin içine her esanstan 6 damla
damlatın. Şişeyi suyla doldurup her seferinde günde 4 damla olmak üzere 4 kez alın.
Sulandırılmış çiçek özlerini içmek istemiyorsanız, deri üzerindeki nabız noktalarına
damlatarak da uygulayabilirsiniz. Esansları dilinizin üzerine damlatabileceğiniz gibi
kulaklarınızın arkasına, şakaklarınıza ve bileklerinize de sürebilirsiniz. Bu işlemleri günde
4 kez 2 ya da 4 damla damlatarak yapabilirsiniz.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
d-life_bach flowers.indd 73
| 73
19.01.2012 12:01
focus
ofis
detoksu
Çok basit yöntemlerle
ofisinizi çevre dostu
ve performans artırıcı
bir takım arkadaşı
yapabilirsiniz. BURCU SEVER
Z
orlu ya da rahat bir iş günü geçiriyor, çok yoğun çalışıyor ya da rutinden sıkılıyor olabilirsiniz. İşyerinizde ne olursa olsun, olmaması
gereken tek şey konsantrasyon bozukluğu
ve sağlıksız malzemeler. Etrafa radyasyon
yayan onlarca elektronik alet ve yerleşmiş
kötü alışkanlıklar farkında olmasak da çalışma isteğimizi ve performansımızı olumsuz yönde etkiler. Nasıl fiziksel ve ruhsal
sağlığımızı bozan toksinlerden kurtulmak
için vücudumuza detoks uyguluyorsak,
çalışma isteği ve performansı düşüren kötü
alışkanlıklardan da ofislerimize detoks uygulayarak kurtulabiliriz.
Çevreci
teknolojiyi
benimseyin.
Bilgisayar gibi elektronik cihazlar çalışma
hayatının vazgeçilmezleri. Ama ne yazık ki
bu fonksiyonel aletler kimyasallar, ağır metaller ve plastik kullanılarak üretiliyor. Bu
yüzden The Electronics Product Environmental Assessment Tool (EPEAT) standartlı
olanları satın alın.
74 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
ofis_detoks_son.indd 74
19.01.2012 13:23
Ç
EP
Ko
Su
Te
G
Daha
ler s
hard
hem d
enerji
ğı. Esk
Tüpl
Hem
enerji
çin. D
zaman
yan b
gerek
Ciha
devam
lar ele
sında
fişten
koruy
reketl
keseb
Tasa
Komp
akkor
kat da
ve yak
az ene
aydın
leri te
Kırta
ci ofis
zor de
su ba
ozon
s
u
rle
stu
rıcı
aşı
VER
geçirida ru. İşyeaması
kluğu
asyon
eşmiş
da çaolumruhsal
ulmak
orsak,
n kötü
ks uy-
eyin.
lışma
zık ki
ır meor. Bu
vironndartlı
Çevreci ofis malzemeleri
EPEAT standartlı bilgisayarlar
Kompakt floresan ampuller
Su bazlı mürekkep kullanılan kalemler
Telsiz zımbalar
Geridönüşümlü klorsuz kağıtlar
Keten, kenevir liflerinden yapılmış organik
kağıtlar
Ozon dostu daksiller
Soya bazlı kartuşlar
Bambu mobilyalar
Daha az enerji harcayan hard diskler seçin. Daha hızlı veri transferi yapan
telsiz zımba tercih edin. Tedarikçi firmalardan bu özelliklere sahip ürünleri talep edin.
hard diskler hem daha az enerji harcıyor
hem de size hız kazandırıyor. Bilgisayarın
enerji ile ilgili en önemli parçası güç kaynağı. Eskimiş güç kaynağını değiştirin.
Tüplü
monitörlerden
vazgeçin.
Hem sağlığınızı korumak hem de daha az
enerji harcamak için LCD monitörlere geçin. Daha az yer kaplayan bir bilgisayar her
zaman daha az enerji harcar. Kasası olmayan bilgisayarlar kullanın. Bu modellerde
gerekli bileşenler monitöre entegre edilir.
Cihazları fişten çekin. Bilgisayarınıza
bağlı duran ve kullanmadığınız
yazıcı, hoparlör ya da herhangi bir USB aygıt varsa
bunları çıkarın ve gerektiğinde bağlayın. Elektronik
cihazları tamamen kapatsanız bile fişten çekmediğinizde bir miktar enerji tüketmeye
devam ederler. Standby modundaki cihazlar elektrik faturasına yüzde 5 ila 20 arasında yük bindirir. Bütün cihazları tek tek
fişten çekmek zor elbette. Bu yüzden akım
koruyucu grup prizler kullanın. Tek bir hareketle bütün cihazların elektrik akımını
kesebilirsiniz.
Tasarruflu ampul kullanın.
Kompakt floresan ampuller
akkor ampullere oranla 10
kat daha uzun ömürlüdür
ve yaklaşık yüzde 75 daha
az enerji harcar. Ofisteki
aydınlatmalarda bu ampulleri tercih edin.
Kırtasiye ürünlerini yenileyin. Çevreci ofis malzemeleri bulmak sanıldığı kadar
zor değil. Geridönüşümlü klorsuz kağıtlar,
su bazlı mürekkep kullanılan kalemler,
ozon dostu daksiller, soya bazlı kartuşlar,
Kağıt israfı yapmayın. Faksları online
okuyun, kağıtsız fatura kullanın ve faturalarınızı masa üstünde depolayın. Daha az
yazıcı çıkışı alın. Bu şekilde hem tasarruf
edin hem de ağaç kesilmesinin önüne geçin. Bir sayfanın her iki tarafını da kullanın. Geridönüşümlü, klorsuz ağartılmış
kağıt ya da alternatif olarak keten, kenevir
liflerinden yapılmış organik kağıtlar tercih
edin. Yapışkanlı not kağıtları geridönüşümü zorlaştırır. Mümkünse bunları kullanmayın ya da geridönüşüm kutusuna atmadan önce yapışkanı çıkarın. Açık renkli
kağıtların geridönüşümü daha kolay olur.
Bitki yetiştirin. Bitkiler mekanları güzelleştirdiği kadar havayı da
temizlemeye yardımcı olur.
Formaldehit, benzen ve karbonmonoksit gibi gazları
emerek köklerinde depolar
ve bunları temizleyerek dışarı salar. NASA’nın desteğiyle
yürütülen bir araştırmayla iç mekanlarda
hava kirliliğini önleyen pek çok ev bitkisi belirlendi. Çalışmaya göre yaklaşık 160
metrekarelik alanda 15 ila 18 ev bitkisi yetiştirilmesi tavsiye ediliyor. Özellikle Areka
palmiyesi ve barış çiçeği iç mekan havasını
en etkili temizleyen bitkiler. Hava temizleyici cihazlar yerine doğal temizlikçi olan
bu bitkileri yetiştirin.
Gün ışığı ve temiz havadan faydalanın. Doğal ışık üretkenliği artırır ve
kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı
olur. Çalışma ortamınızın gün ışığından
yeterince faydalanmasını sağlayın. Temiz
hava da performans üzerinde önemli bir
etkiye sahip. Sık sık pencereleri açın. Daha
iyi bir hava solumak için günde en az beş
dakika bütün pencereleri açarak ofisi havalandırın.
Ekolojik mobilya alın. Yeni ofis mobilyalarına
ihtiyacınız
olduğunda ikinci el
mobilya mağazalarına öncelik tanıyın. Dekoratif
ürünler alırken
bambu gibi çevre
dostu malzemelerden yapılanları
tercih edin. Çevreci
ofis mobilyaları daha
az toksik olmalarının yanında daha ergonomik tasarımlara sahiptir.
Islak temizleme yaptırın. İş kıyafetleri genellikle narin kumaşlardan yapılır ve
etiketlerinde “sadece kuru temizleme” yazar. Kuru temizlemede kullanılan bir kimyasal madde olan perkloretilenin kanser,
sinir sistemi, böbrek, karaciğer hastalıkları
ve üreme bozukluklarıyla ilişkili olduğu
biliniyor. Bu kimyasal ABD Çevre Koruma
Ajansı tarafından tehlikeli bir hava kirletici olarak etiketlendi. Ayrıca Uluslararası
Kanser Araştırmaları Ajansı tarafından
kansere neden olduğu onaylandı. Kuru temizlemeden vazgeçemiyorsanız biyolojik
olarak parçalanabilen sabunla yapılan ıslak
(kuru) temizleme yaptırın.
Cebi cepte bırakın. Telefon görüşmelerinizde kulaklık kullanın. Kulaklıkla daha
az radyasyona maruz
kalırsınız. Alternatif
olarak hoparlör modunu kullanabilir ya da
görüşmelerinizi Skype,
Google Chat gibi servisler üzerinden yapabilirsiniz.
Yeniden kullanılabilir ürünlere
yönelin. Tek kullanımlık ürünler yerine tekrar kullanılabilir
ürünleri tercih edin.
Çekmecenizde plastik yerine yeniden
kullanılabilir
çatal, bıçak ve bardak
bulundurun.
Öğle
yemeği için satın
aldığınız ürünleri plastik poşet yerine bez torbalarda taşıyın.
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
ofis_detoks_son.indd 75
| 75
19.01.2012 13:23
focus
S
On
yön
olu
dek
değ
76 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
refleksoloji_son.indd 76
19.01.2012 13:23
Sağlık
ayakların
altında
Onbinlerce yıl önce kullanılan refleksoloji
yöntemi artık modern tıbba destek
oluşturuyor. Üstelik bir Türk doktor bugüne
dek bilinen refleksoloji haritasını kökten
değiştirdi. GÜLAY KOÇ
S
ağlıklı yaşam tarzını benimseyenler
artık daha fazla iç seslerini dinliyor.
Amaçları, bedenlerinin ne zaman,
neye tepki göstereceğini önceden
bilmek ve onu dış etkenlerden korumak.
Bunun için alternatif tedavi yöntemlerine
daha sık başvuruyorlar. Özellikle de stres ya
da anksiyete bozukluğu yaşandığında... Her
ne kadar Türkiye’ye biraz geç gelse de Avrupa ve ABD’de ilaçsız tedavilerin en bilinen
yöntemi refleksoloji terapileri. İnsanlar gönül rahatlığıyla kendilerini refleksologların
ellerine teslim ediyor. Çünkü bir refleksolog
ayakların yaşam ve sağlık hakkında pek çok
hikaye anlattığını biliyor.
Refleksolojinin temelinde ayaklarda bedenin bütün bölgelerine karşılık gelen refleks noktaları olduğu ve bu noktaların bedenin aynası olduğu düşüncesi yatıyor. Uzman
bir refleksolog özel bir masaj tekniğiyle bu
refleks noktalarına baskı uygulayarak be-
dende tıkanıklık yaşanan bölgelerde stresin
azaltılmasını sağlıyor ve böylece fiziksel rahatsızlıkların ortadan kalkmasına yardımcı
oluyor. Tıp doktorlarının da hastalarını gerektiği durumlarda refleksologlara yönlendirmeye başlaması uygulamanın ciddiyetini
ortaya koyuyor. Avrupa’daki refleksoloji
okullarının birçoğu 50 saatlik eğitim süresini haftada 80 saate çıkararak konuya verdikleri önemi gösteriyor.
Oysa refleksoloji dünyamız için yeni değil. Onbinlerce yıllık bir geçmişi var. Çıkış
yeri geleneksel tıbbın doğduğu eski Çin ve
Mısır. Nörolojik hastalıkların tedavisinde
kullanılan refleksoloji yöntemine göre ellerimiz ve ayak tabanlarımızda vücudumuzun
son bulduğu tam 7500 sinir noktası var. Yani
her organın el ve ayak tabanında yansıdığı
bir nokta bulunuyor. Mesela ayaktaki karaciğer noktasına yapılan refleksoloji uygulaması karaciğeri uyarıyor. Yöntemi Türkiye
ile tanıştıran Psiko Akademi Psikolojik Danışmanlık ve Refleksoloji Merkezi kurucusu Psikolog Esat Başaran, çoğu zaman özel
tasarlanmış koltuklarda gerçekleşen seansların 10 dakika ila 45 dakikada tamamlandığını söylüyor. “Tabii ki bebekler ya da engelliler için çoğu zaman farklı bir uygulama
oluyor. Genelde bu tip vakalarda yumuşak
bir minder ya da hastaların anne tarafından
kucağa alınmasını tavsiye ediyoruz.”
OCAK-ŞUBAT 2012 D-LIFE
refleksoloji_son.indd 77
| 77
19.01.2012 13:24
focus
SAĞLIK HARİTASI
Aslen psikolog olan Başaran, Belçika’da
refleksoloji eğitimi alarak Türkiye’de bu
konuda çalışmalar sürdürmüş. Atatürk
Üniversitesi’nden Halil Tabur ile refleksoloji
bölgelerinin belirlenmesi ile ilgili Prof. Dr.
Şenol Dane danışmanlığında bir araştırma
yapmış ve yeni bir sav ortaya koymuşlar.
Gerçekleştirdikleri araştırmalar sonucunda
her iki ayakta da aynı organların bulunduğunu, fakat farklı işlevleri olduğunu söyleyen Başaran, bu kuramı vücudumuzdaki
sinir sistemine dayandırdıklarını açıklıyor.
“Vücuttaki organları kontrol eden sempatik
ve parasempatik sinir sisteminin uzantıları
ayaklarımızda, ellerimizde, kulaklarımızda
ve gözlerimizde son bulur. Dolayısıyla bu
bölgelerdeki ilgili noktalar uyarıldığında,
aynı zamanda sempatik ve parasempatik
sinir sistemi devreye girer. Yani sağ ayaktaki bölgeler uyarıldığında beynin sol yarımküresi uyarılıyor ve sempatik sinir sistemi
devreye giriyor. Sol ayaktaki bölgelere bası
uygulandığında ise beynin sağ yarımküresi uyarılıyor ve parasempatik sinir sistemi
devreye giriyor. Buradan hareketle her iki
ayakta aynı bölgelerin mevcut olduğunu ispat ettik.”
DOĞRU NOKTAYA MASAJ
Başaran’ın bu keşfi, refleksolojinin babası
olarak bilinen Amerikalı Dr. William H.
Fitzgerald ve sonrasında geliştirilen refleksoloji haritasını değişime uğratmış. Önceki
haritalarda kalp vücudun sol tarafında olduğundan ayaklarımızda kalp bölgesi de sol
taraf baz alınarak oluşturulmuş. Başaran’ın
geliştirdiği yeni haritada iki ayakta da kalp
bölgesi var. 2004’teki bu köklü değişiklik
sonrasında refleksolojide otorite kabul edilen Amerikalı Dr. Kevin Kunz’un kendilerini
tebrik ettiğini anlatıyor. “Üstelik Japonya’da
keşfedilen refleksoloji MR’ıyla da bulduğumuz yöntem ispat edildi. Bu buluş sayesinde
refleksoloji, felçli hastalarda dünyanın en etkili tamamlayıcı tedavi yöntemi oldu.”
Refleksolojiyle stres ve anksiyete, panik
atak, sınav stresi, depresyon, bel-boyun fıtığı,
eklem ağrıları, dikkat eksikliği, otizm, spastik özürler, motor gerilik, kas rahatsızlıkları,
migren, hormon sorunları, astım, alt ıslatma,
uykusuzluk-hazımsızlık ve konuşma bozuklukları tedavi edilebiliyor. En kısa tedavi 4
ila 6 ay sürüyor. Engellilerde bu süre bir seneye kadar çıkıyor. Refleks bölgeleri masajı
uygulaması için toplam beş basma tekniği
bulunuyor: Başparmak hareketi, parmak
1
13
14
15
16
17
2
18
3
19
20
4
5
21
22
6
23
7
24
8
25
9
26
10
11
hareketi, ovma hareketi, sıvazlama hareketi ve sıkma hareketi. Bu hareketler hem
ellere hem de ayaklara aynı şekilde uygulanabiliyor. Önemli olan tekniğin kime nasıl
uygulanacağı. Kişinin fiziki yapısı, yaşı ve
o andaki sağlık durumu göz önünde bulunduruluyor. Tedavi, başparmak veya başka
bir parmağın kenarıyla basınç uygulanarak
saat yönünde döndürülmesinden oluşuyor.
Bu basınç genellikle derin olmakla birlikte
asla acı vermiyor. “Modern tıp tarafından iyi
bilinir ki, iç organlar vücut yüzeyinde deri
bölgeleriyle temsil edilir ve bu deri bölgeleri,
bu organlar ile aynı sinirleri paylaşır. Diyaframa tesir eden bir durum omuz başında acıya sebep olur. Çünkü her ikisi de aynı siniri
paylaşır. Bir organı temsil eden deri bölgesini uyararak bu organ üzerinde fizyolojik bir
tesir hasıl edilebilir ve hayvanlar üzerinde
yapılan birçok deney bunun böyle olduğunu
ispatlamıştır.”
Refleksolojiyi mutlaka sağlık altyapısı
olan kişilerin uygulaması gerekiyor. Yöntemi modern tıbbın alternatifi olarak görmediğini söyleyen Esat Başaran, aksine modern
tıpta destekleyici bir tedavi ve terapi yöntemi olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte
hamileliğin ilk altı ayında tavsiye edilmiyor;
enfeksiyon halinde, ateşlenme durumunda,
27
12
1 Sinüs ve dişler
2 Gözler
3 Kulaklar
4 Üst lenfler
5 Omuz
6 Diyafram
7 Böbreküstübezi
8 Safrakesesi
9 Karaciğer
10 İleo-çekal valfi
11 Kalınbağırsak
12 Siyatik siniri
13 Epifiz ve
hipotalamus
14 Şakak
15 Hipofiz
16 Beyin
17 Ense
18 Östaki borusu
19 Paratiroid
20 Kalp
21 Nefes borusu,
bronşlar, yemek
borusu, timüs bezi
22 Solar pleksus
(güneş ağı)
23 Pankreas
24 Onikiparmak
bağırsağı
25 Böbrek
26 İncebağırsak
27 Mesane
kanser ve damar tıkanıklığı hastalıklarında
uygulanmıyor. Kan hastalığı ve pıhtılaşma
sorunu olanlara da önerilmiyor. Türkiye’deki Refleksoloji Derneği’nin de kurucusu olan
Başaran, refleksolog yetiştirilmesi konusunda Belçika’daki Brussels Capital University
ile işbirliği yaptıklarını anlatıyor.
78 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
refleksoloji_son.indd 78
19.01.2012 13:24
Fitness hakkında her şey
10
Egzersiz esnasında sıvı alımı vücudun termoregülasyonunu düzenleyeceği gibi, aynı zamanda kas-glikojen depolarının daha etkin kullanımını sağlar.
11
Kassal program dizaynlarındaki sıralama büyük kas gruplarından
küçük kas gruplarına doğrudur.
12
Kassal program dizaynlarındaki sıralama aynı zamanda itiş ve çekiş
kas gruplarının arka arkaya sıralanması ile verimlilik kazanır.
4500 m2’lik bir
alana yayılan
D-Gym’de son
teknoloji aletler
kullanılıyor.
1
Fitness çalışmalarına başlarken, detaylı bir sağlık kontrolünden geçmek, kişiye hazırlanacak programların, kişinin fizyolojik değerlerine uygunluğu açısından önem taşır.
13
Kassal çalışmalara yeni başlayan, egzersiz ve sportif geçmişi olmayan kişilerin lokal kas kuvvetlerini geliştirebilmeleri için makinelerle
çalışmaya başlaması, ilk aşamada daha uygundur.
14
Uzun süreli egzersiz geçmişi olmayan ve düzensiz egzersiz programlarına katılan insanların öncelikle tendonlarını kuvvetlendirecek kassal
bir çalışma uygulaması gerekir. Bu çalışma daha ileri seviye programlarda
tendonların yüksek şiddetlere karşı direnç sağlayarak sakatlanma olasılığını engellemek için yapılır.
15
2
Kassal çalışmalarda dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise
omurganın yapılan egzersiz hareketlerinde nasıl korunacağıdır. Unutulmamalıdır ki, bütün hareketler vücudun anatomik duruşuna uygun şekilde yapılmalıdır.
3
Kişinin postürünü iyileştirme egzersizleri, vücuttaki zayıf-gergin
kasların ve güçlü-gergin kasların gerekli postür analizleriyle tespit edilip
buna göre uygun esnetme ve kuvvetlendirme çalışmalarıyla sağlanır.
4
Kişilerin, fizyolojik değerleri ve egzersiz tecrübeleri ilerledikçe,
motor beceri sistemlerini de yoğun derecede aktive edecek şekilde serbest ağırlık çalışmaları ile egzersiz programları uygulamalıdır.
5
Kişilerin genel kuvvetleri belirli düzeye ulaştıktan sonra, günlük yaşamda gerçekleştirmiş oldukları hareket kalıpları baz alınarak programlara
fonksiyonellik kazandırılmalıdır.
Kişiye yapılacak vücut kitle analiz ölçümlerindeki en önemli değer,
kişinin su değeridir. Özellikle de hücre içi su değerleri, kişinin metabolik
kapasitesi ile ilgili verilebilecek en önemli değerlerin başında gelir.
Kişiye hazırlanacak kardiyovasküler bir programdan önce yapılacak
oksijen tüketim değerleri ölçümü, vücudun oksijeni kullanabilme yeteneği, yani kondisyonu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar.
Oksijeni kullanabilme yeteneği, yağ metabolizmasının işlevselliği için
gereklidir. Vücudumuzdaki yağlar, ancak ne kadar oksijenle reaksiyona
giriyorsa o kadar enerji olarak kullanılır.
Egzersiz öncesi ısınma, gerek vücudu egzersiz normlarına hazır hale
getirmede, gerek hazırlıksız yüklenmelerden oluşabilecek sakatlıkları önlemede önemlidir.
6
Esnetme egzersizleri, kasların en uygun hareket açılarında çalışabilme yeteneğini artırır ve sakatlanma riskini azaltır.
7
Kardiyovasküler çalışmalarda dikkat edilmesi gereken en önemli iki
nokta, kalp atım sayısı ve egzersiz süresidir.
8
Kişilerin fizyolojik, anatomik, psikolojik kapasiteleri birbirinden çok
farklıdır. Bu yüzden kişiye özgü program dizaynları, kişilerin bütün özellikleri göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.
9
Kişiye özgü kassal program dizaynlarında dikkat edilmesi gereken
en önemli konuların başında kişilerin planlanan programları yapabilirlik
düzeyi gelir.
16
17
18
19
Yüksek şiddetlerde ve uzun sürelerde yapılan kardiyovasküler,
kassal çalışmalar vücudun stres hormonu olan kortizolün salgılanmasına
neden olur. Bunun için optimum süre kişiye göre ayarlanmalıdır.
20
Bacak kaslarını çalıştırmak testosteron hormonunun yüksek düzeyde salgılanmasını sağlar. Genel kas gelişimi ve yağ yakımı için bacak
çalışmaları ihmal edilmemelidir.
21
Vücudun kendini yenilemesi ve geliştirmesi sağlıklı bir uykudan
geçer. Gece 23.00 ila sabah 06.00 saatleri arasında salgılanan hormonlar
yapılan çalışmaların sonuçlarını daha etkin görmenizi sağlar.
D-GYM: 0212 346 35 45 / 346 30 46 - www.dgym.com.tr
80 | D-LIFE OCAK-ŞUBAT 2012
dgm.indd 80
19.01.2012 13:34
Doğuş Power Center AVM G-45 No: 4/33 Maslak/İstanbul
Tel: 0212 346 3545 - 0212 346 3046
www.dgym.com.tr
ftbest_garanti_suleyman_CP.ai
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
05.01.2012
15:45

Benzer belgeler

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life Murat Yalçıntaş, beslenme tarzında yaptığı değişikliklerle nasıl yenilendiğini anlatıyor.

Detaylı