PDF`ini burdan görebilirsiniz.

Transkript

PDF`ini burdan görebilirsiniz.
Sir
WINSTON
TEAHouse
Çeşitli Sir Winston şubeleri arasındaki farkları
biliyor muydunuz?
•
•Sir Winston Tea
House: İzmirlilerle ilk
tanışan markamız.
Uzun sohbetlere eşlik
eden çay-kahve-pasta
kültürüyle başladı.
İlerleyen zamanlarda
gelen taleplerden ötürü
menü genişletilip kafe/
restoran konseptine adım
atıldı ve uzayan akşam
yemeklerinin olmazsa
olmazı şarap ve çeşitli
içkilerin bulunduğu
kokteyller de eklenerek
bugünkü hâlini aldı.
•The Winston Brasserie:
Daha çok yemek ve
içki ağırlıklı olan The
Winston Brasserie, ailenin
ilk çocuğu Sir Winston
Tea House’un kemikleşmiş
yemek menüsünün üzerine
yeni tatlar katıp, bar
kültürünün de ağır bastığı
yeni konseptiyle hizmete
giriyor.
•
•The Winston Beach:
Çeşme Alaçatı’nın en
güzel koylarından birinde
konumlanmış The Winston
Beach, misafirlerine
farklı lezzetleriyle ve
özel içkileriyle ün salmış
menüsünün yanında deniz,
güneş ve kum keyfini de
sunuyor.
•The Winston Club:
Alaçatı’nın göz bebeği
Alaçatı Port’da
konumlanmış The Winston
Club, elit menüsü ve
servisiyle özel yemekler
yerken keyifli akşamlar
geçirmek isteyenlerin
tercihi.
•içerik ekibi:
Aylin Güngör - J. Hakan Dedeoğlu
Yetkin Nural - Doruk Yurdesin - Ekin Sanaç
•tasarım ekibi:
Sadi Güran - Ethem Onur Bilgiç
•katkıda bulunanlar:
Zafer Bilge - J. Batu Dedeoğlu
Siğnem Sangüder - Ozan Şentürk
[email protected]
kırıntılar
Hazırlayan: Siğnem Sangüder – Yetkin Nural
Işıl ışıl çantalar
Ünlü İngiliz firması
Cambridge Satchel
Company’nin yeni
koleksiyonundaki
neon renkli
çantalardan gözlerinizi
alamayacaksınız.
Intense Fluorescent
adlı seride sarı,
turuncu, pembe ve yeşil
alternatifler bulunuyor.
Uzun askılı, okul tipi,
capcanlı renkleriyle
parlayan bu çantalarla
dikkat çekmeye hazır
mısınız?
cambridgesatchel.co.uk
Şarap mataraları
Geleneksel İspanyol deri
şarap mataralarının yeni
nesli, tatillerinize damga
vuracak. Chicago
firması WineBotas’ın
yeni koleksiyonunda
canlı renkler ve değişik
desenler dikkat çekiyor.
Ayrıca keçi ya da dana
derisinden üretilen
mataralar, kırmızı omuz
askısıyla sportif bir
görünüm yakalıyor.
winebotas.com
Sony NEX-C3
Sony yeni dijital
kamera modellerinden
NEX-C3’ü duyurdu.
NEX-3′ün takipçisi
olacak olan bu yeni
model, 16.2 megapiksel
çözünürlük sunuyor. Bir
önceki modelde olduğu
gibi NEX-C3 de APS-C
görüntü algılayıcı
formatını kullanıyor.
Siyah, pembe ve gümüş
renk seçeneklerine
sahip olan cihaz,
temmuz ya da ağustos
ayında piyasadaki yerini
alacak.
sony.com.tr
Müziğini paylaş!
UrbanEars ‘in yeni
modeli Plattan
ile yanınızdaki
arkadaşınızın duyması
için kulaklığınızı
çıkartmanıza ya da
müziğin sesini sonuna
kadar açmanıza artık
gerek yok. Arkadaşınız
kendi kulaklıklarını
sizinkine takıp
müzik keyfini sizinle
paylaşabilecek. Birçok
canlı renk seçeneğine
sahip UrbanEars,
kullanışlı olmasının
yanısıra çok eğlenceli
ve şık.
urbanears.com
Eğlenceye 5 kala
Swatch’un Japon
tasarımcı Hiroyuki
Matsuura imzasını
taşıyan yeni koleksiyonu
oldukça dikkat çekici.
Renkli anime figürlerden
oluşan bu eğlenceli set,
altı parçadan oluşuyor.
Şayet aralarından birine
sahip olmak isterseniz,
elinizi çabuk tutmanız
lâzım. Çünkü dünya
çapında yalnızca 777
adet üretilen bu özel
seriden Türkiye’ye
sadece beş adet
gelecek.
swatch.com
Rüya gibi bir tatil
Heybetli dağlarla
ve buzullarla çevrili,
heyecan verici Alaska...
Şelaleleri, kıyıları ve
kendine özgü doğal
yaşamıyla yeryüzünde
eşine rastlanmayacak
bir cennet. Sadece
doğasıyla değil,
birbirinden farklı
kasabalarıyla da dikkat
çekiyor; somon balıkları
ile ünlü Ketchikan, spor
aktiviteleriyle Seward,
100 yıl önce altın
arayıcılarının kurduğu
Skagway, kültürel
etkileriyle Anchorage...
Alaska muhteşem
coğrafyasıyla, bu yaz
farklı bir deneyim
yaşamak isteyenleri
beyaz gecelerin
büyüsüne çağırıyor.
Lüks cebinizde!
Nokia’nın,
başkalarından farklı bir
cep telefonuna sahip
olmak isteyenlere
•1790
Comte Mede de Sivrac,
Fransa’da bisikletin
öncüsü sayılabilecek
seleferi icat etti.
Ahşaptan yapılan ve
ayakların yeri ittirmesiyle
ilerleyen aracın dümeni
de yoktu.
biliyor muydunuz?
•1818
Baron Karl Drais von
Sauerbronn, Almanya’da
koşu makinesi adını
verdiği, kraliyet
bahçelerinde daha hızlı
ilerlemesini sağlayan
âletini kullanmaya
başladı. Ahşap olan ve
selefere benzeyen bu
âletin farkı, bir gidonu
olmasıydı.
•Dünyada yılda satılan
130 milyon bisikletin
yüzde 66’sı Çin’de
üretiliyor. Çin’i yıllık
12 milyon bisiklet
üretimiyle Hindistan
izliyor. Bütün kıtalarda
toplam 1,6 milyar bisiklet
kullanıldığı tahmin
ediliyor.
•1820
Üç ve dört tekerlekli
bisiklet prototiplerinde ilk
kez pedal kullanıldı.
•1839
İskoçyalı Kirkpatrick
Macmillan pedalla ve
arka tekerlekle yürütülen
ilk bisikleti yaptı. Pedalı
ön tekerlekte olan bu
bisiklette gücü arka
tekerleğe araya konan bir
demir çubuk iletiyordu.
•1968 Viyana Anlaşması’na
göre Birleşmiş Milletler
bisikleti bir taşıt,
üstündekini de operatör
olarak kabul ediyor.
Bugün birçok ülkede,
belli standartları
taşımayan bisikletlerin
yola çıkması yasak.
•1842
Macmillan kaldırımda
yürüyen bir kıza çarpınca
tarihin ilk bisiklet
kazasına imza attı ve beş
şilin ceza ödedi.
•İspanya, Yeni Zelanda
ve Avustralya’da hem
çocuk hem de yetişkin
bisiklet sürücülerinin
kask takması zorunlu
tutuluyor.
1870
1842
1820
1818
1790
bisikletin zaman yolculuğu
•1865
Pedalların ön tekerleğe
takıldığı ilk popüler
bisikletler, velosipet
ismiyle çıktı. Çakıl
yollarda son derece
rahatsız olan bu ahşap
bisikletlere İngiltere’de
kemik sarsan ismi takıldı.
•1870
Hızı arttırmak için ön
tekerleğin kocaman,
arka tekerleğinse ufacık
olduğu modellerin
üretimine başlandı. Sık
sık kazaya yol açtığı için
kafa üstü düşmek terimi
yaygınlaştı.
•Rover, Austin ve Skoda
gibi ünlü otomobil
markalarının üretici
firmaları, hattâ ilk uçağı
yapan Wright biraderler
bile işe ilk olarak bisiklet
üretmekle başladılar.
•Bisiklet aktivizmi:
İlk kitlesel bisiklet
hareketleri 1880’lerde
ortaya çıktı. Bisiklet
kullanıcıları yolların
düzeltilip bisiklet
sürmeye uygun hâle
getirilmesi için birçok
eylem yaptılar,
•1879
Arka tekerlerin zincirle
döndürüldüğü ilk
bisikletler üretildi ve
bunlara güvenlik bisikleti
adı verildi. Böylece
bisiklet tehlikeli bir
macera olmaktan çıktı.
Kullanan kadınların
artması sayesinde
bisiklete özgürlük
makinesi de denmeye
başlandı. Bisiklet altın
yıllarını yaşadı.
•lobi faaliyetlerinde
bulundular. Yolların
iyileştirilmesi birkaç
yıl sonra ortaya çıkan
otomobillere yaradı!
•1894
21 yaşındaki Pierre
Froget, bir yarışta ölen
ilk profesyonel bisikletçi
olarak kayıtlara geçti.
•1900
Vitesli bisikletler
kullanılmaya başladı.
•1903
Fransa Turu ilk kez
düzenlendi.
•Yeni icatların çıktığı
1818, 1868, 1890 yılları
ve çevresel bilincin
gelişmeye başladığı
1970, dünya tarihinde
bisiklet satışlarında
patlamalara sahne oldu.
Sanayi analistleri, 2008
yılı itibariyle de benzer
bir patlamanın işaretlerini
almaya başladılar.
•1910
Otomobil satışlarının
artmasıyla bisikletin
popülaritesi ABD’de
düştü. Yetişkinlerin
bisiklete ilgiyi
kaybetmesi, üreticileri
çocuklar için bisiklet
yapmaya yöneltti.
•1928
Yollarda düzenlenen
ilk profesyonel Dünya
Bisiklet Şampiyonası
yapıldı, şampiyon
İtalya’dan Alfredo Binda
oldu.
•1890 yılındaki bisiklet
çılgınlığı aynı zamanda
bir rasyonel giyim
akımına ön ayak olarak,
kadınları korselerden,
bileklere kadar inen
eteklerden ve bilumum
sıkıcı aksesuarlardan
kurtardı.
•1930
Avrupa bisiklet
organizasyonları
yarışçıların fren
kullanmasına izin verdi.
Fark yarat!
Herkesle aynı
giyinmekten
sıkılanlardansanız,
Tasarti.com sizin için
doğru adres. Tasarti.
com, site üyeleri
tarafından tasarlanan
tişörtlerin, yine
kullanıcılar tarafından
seçilerek internet
üzerinden satışının
yapıldığı bir platform.
Sınırlı sayıda üretilen,
sıradışı tişörtlerle fark
yaratmak istiyorsanız,
elinizi çabuk tutun.
tasarti.com
yapmak isteyenler
için güzel bir rehber
var. Gitmek istediğiniz
yerdeki hayvan dostu
otelleri öğrenebildiğiniz
bu siteden, ayrıca
hayvan taşımacılığı
ile ilgili bilmeniz
gereken her detaya
ulaşabilirsiniz. Aklınıza
takılan bütün soruların
cevabını bulabileceğiniz
Pettravel sayesinde
yakın dostunuzu da
tatile çıkartabilirsiniz.
pettravel.com
•1970
İlk Dünya Günü’nde
kitlelerin dikkatinin çevre
kirlenmesine ve doğal
kaynakların tüketilmesine
çekilmesiyle bisiklete
olan ilgi yeniden arttı.
•1958
Kadınlar ilk kez Dünya
Bisiklet Şampiyonası’nda
yolda yarıştı. İlk kadın
dünya şampiyonu
Lüksemburg’dan Elsie
Jacobs oldu.
•1978
Yakıt fiyatlarının
patlamasıyla, ABD’de
bisiklet satışları otomobil
satışlarını 60 yıl sonra ilk
kez geçti.
•İngiliz bisikletçi Thomas
Stevens devasa ön
tekerlekli bisikletinin
üzerinde birkaç çorap,
bir yedek gömlek ve çadır
olarak kullanabildiği
yağmurluğuyla San
Franciso’yu terk ettiğinde
•tarih Nisan 1884’tü.
New York üzerinden
İngiltere, oradan Avrupa,
Balkanlar, Ortadoğu, Asya
ve Japonya’dan geçip
Ocak 1887’de tekrar San
Francisco’ya vardığında
bisikletle
•1981
Bir İsveç firması İtera
marka, tamamıyla
plastikten üretilen
bisikletleri piyasaya
çıkarttı ve korkunç
bir ticarî başarısızlık
yaşadı. Bu arada ilk
dağ bisikletleri kitlesel
kullanıma sunuldu.
•1996
Atlanta Olimpiyatları’nda
ilk Dağ Bisikleti yarışması
yapıldı.
•dünyanın çevresini dönen
ilk bisikletçi olmuştu.
Stevens’ın yolculuğun
yarısında tekerleklerini
değiştirdiği durak
İstanbul’du.
2011
1996
Onu da tatile götürün!
Besledikleri
hayvanlarıyla tatil
1981
Shebbo’nun eğlenceli
dünyası
Shebbo Design’ın
orijinal el yapımı
tasarımlarıyla hayatınıza
renk katabilirsiniz.
Shebbo Design taş,
porselen ve kumaş
boyama tekniklerinin
kullanıldığı, ev
dekorasyonundan,
yüzük ve kolyeye
kadar geniş bir ürün
yelpazesine sahip.
Ayrıca kişiye özel
tasarım hizmetiyle,
sevdikleri için özgün
hediye arayanlara güzel
bir alternatif.
shebbodesign.com
1970
iPhone ile sağlıklı
yaşam
Bir iPhone sahibiyseniz,
ayrıca sağlığınıza
ve kendinize dikkat
ediyorsanız, bazı
iPhone uygulamaları
1958
Kahveye felsefî bir
bakış
Editörlüğünü Scott
F. Parker ve Michael
W. Austin’nin yaptığı
Coffee – Philosophy
for Everyone, kahveye
1928
farklı bir bakış açısıyla
yaklaşıyor. Kahve
estetiği ve kültürü,
ticaretinin etik yönleri
gibi konuların yanısıra,
iyi kahvenin nasıl olması
gerektiğine dair bilgiler
de içeren kitap, kahve
meraklılarının ilgisini
çekebilir.
1879
yönelik tasarladığı yeni
modeli Nokia Oro göz
kamaştırıyor. Nokia
Oro, 18 karat altın ve
İskoçya’ya özgü lüks
deri malzemeyle
kaplanmış. Safir kristal
ana ekran tuşuna
sahip modelin ayrıca
8 megapiksel dijital
kamerası ve 720p
HD kalitesinde video
kayıt özelliği bulunuyor.
tam size göre
demektir. iDiyetlistesi,
içeriğindeki çeşitli
listelerle kilo vermek,
dengeli beslenmek
isteyenler için güzel bir
kılavuz. Nike+GPS ise
sık sık koşu yapanların
vazgeçemeyeceği bir
uygulama. Nike+GPS
ile koşularınızı kayıt
altına alabiliyorsunuz;
ne kadar hız yaptınız,
mesafeniz, rotanız...
Hattâ isterseniz
sonuçları sosyal
paylaşım ağlarında
arkadaşlarınızla
paylaşabilirsiniz.
soru & cevap
Röp: Yetkin Nural
İllüstrasyon: Sadi Güran
didem soydan
İşlerini ve üretimlerini yakından takip ettiğimiz
dört kişiye, alışılmış röportaj soruları yerine
içimizden geldiğince sorular yönelttik.
mehveş evin
model
köşe yazarı / gazeteci
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç, ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun? Çekimden eve döndüm salonumun ortasında oturmuş çok sevdiğim güney Californialı
punk grubu Black Flag’den şarkılar dinliyorum ve saat 01:39.
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç, ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun? Urfa’dayım, baraj suyu altında kalan Halfeti’de bir köy evinin damında. Saat 01:00 ve
Tahrir Meydanı’nda söylenen devrim şarkılarını dinliyorum.
Eksikliğinde yapamayacağın üç şey(in) nedir?
Lens solüsyonum, kitabım ve maalesef işler yüzünden yanımdan ayıramadığım
telefonum.
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
Öyle bir imkânım olsa Patti Smith’in bir zamanlar bolca vaktini geçirdiği Chelsea Otel’in
206 numaralı odasında o ve arkadaşlarıyla takılmak isterdim.
En sevdiğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Eyvallah, tuhaf, canım.
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
Olabildiğince ileri bir tarihe, ortam bilim kurguya kessin. Bin yıl sonra dünya neye
benzeyecek, çok merak ediyorum.
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
Beni en son Hüseyin Çağlayan tarafından çekim için onlarca kişinin arasından seçilmek
çok heyecanlandırdı ve hemen ardından gelen Stephan Jones ile çalışmak ise tam bir
bonus oldu.
MP3 çalarında sürekli çalan üç parça nedir?
Zwicker, “Who you are”; Cocteau Twins, “This Love”; George Baker, “Little Green Bag.”
Hangi filmin tekrar çekiminde oynamak isterdin?
Thelma and Louise.
Çocukluğundan beri yanında taşıdığın, sakladığın bir eşyan var mı?
Çocukluğumdan beri yazarım; günlüğüm, nereye gitsem yazmak için yanımdan
ayırmadığım eşyamdır.
Hayatımı çok seviyorum dediğin bir an var mı? Varsa ne zaman?
Tek değil, pek çok an var. Hiç görmediğim bir yere gidip şahane insanlar, şahane
hayvanlar tanıdığım her an “Hayatımı seviyorum” diyorum.
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
En son rüyamda babamı gördüm, yanında bir ceylanla duruyordu ve ben bu ürkek
hayvanın nasıl yanında sakince oturduğuna şaşarken bir anda bir kaplan gelip ceylanı
kapıyordu. O şokla babama koştuğumda babam, “Bak işte ceylan benim, kaplan ise beni
öldüren hastalığım” diye açıkladı (iki sene önce babamı kanserden kaybettim, bu rüya çok
üzdü ve etkiledi beni).
Hayatında en çok görmek istediğin yer neresi ve neden? Şili. Tarihi, kültürü, doğası… Her şeyiyle merak ediyorum ve çok seveceğimi
düşünüyorum. Bu arada Chilli, “dünyanın bitimi” anlamına geliyormuş.
Hayatında en çok görmek istediğin yer neresi ve neden? Transilvanya... Tabiî ki de oranın gotik geçmişine hayranım.
En son hangi filmi izledin? 5 üzerinden kaç yıldız verirsin? Bir Pedro Almodovar filmi olan All About My Mother izledim. Üçüncü izleyişimdi, ara ara
izlerim böyle filmleri. 5 üzerinden 5 elbette.
Bir takıntın/takıntıların var mı?
Aşırı düzen ve temizlik hastalığım var. Hiç hoşnut değilim.
•1984 doğumlu Soydan
2004 yılında çalıştığı
mağzaya müşteri olarak
gelen modacı Ümit Ünal
tarafından keşfedildi. Bir
ay sonra podyumlardaydı.
•Sadece modellik yaparak
bu alanda farklı bir portre
çizen Soydan şu sıralar
Türkiye’nin Top Model’i
olarak anılıyor.
•İstanbul Fashion Week’te
10 kez podyuma çıkan
Soydan son olarak
Hüseyin Çağlayan ve
Stephan Jones ile çalıştı.
En son hangi filmi izledin? 5 üzerinden kaç yıldız verirsin? İki Escobar adında bir belgeseldi. Bak yine Güney Amerika hakkında; Kolombiya’da
futbolcu Escobar ile Pablo Escobar’ın kesişen öyküsü, 5 yıldızlık…
Bir takıntın/takıntıların var mı?
Ufak tefek var tabiî. Evimi düzenleme ve biraz da kafamdakileri uygulama takıntıları.
Yapmazsam rahat edemiyorum. O anda yapmam gereken bir şey olduğunu
düşünürsem ve yapamazsam feci rahatsız olurum.
Bilgisayarının masaüstünde ne imajı var?
Uzaydan çekilmiş dünya ve ay görüntüsü.
•1970 İstanbul doğumlu
olan Mehveş Evin’in
gazetecelik kariyeri 1993
yılında Sabah gazetesi dış
haberler departmanında
başladı. Kendisi aynı
zamanda Boğaziçi
Üniversitesi Psikolojik
Danışmanlık mezunu.
•Aktüel, Yeni Yüzyıl ve
NTV grubunda muhabir
ve editörlük yaptı,
ardından Sabah ve Vatan
haftasonu ekleri ve
Aktüel dergisinin yayın
yönetmenliği, Akşam
gazetesinde ise yayın
koordinatörlüğü görevini
üstlendi.
•Mehveş Evin 2009
yılından bu yana Milliyet
gazetesindeki köşe
yazılarıyla her gün, sivri
dili, farklı bakış açışı
ve ilginç konularıyla
okuycularının karşısında.
inan temelkuran
selçuk erdem
yönetmen
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun?
Çocuk sesleri dinliyorum, annemin evindeyim, sabah saat 11.
En son hangi filmi izledin? 5 üzerinden kaç yıldız verirsin?
Waiting for Superman… 3,5 yıldız.
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
1910’lar İngiltere’si.
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
Eski evimizin altındaki lastikçide çalışan Hüseyin amca vardır. O öğretmen olmuştu,
benim çocuklarımın öğretmeni hem de.
Hangi filmin tekrar çekimini yönetmek isterdin?
Mutluluk…
En sevdiğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Pipistrello (İtalyanca yarasa demek), cerahat (iltihap), espachurarr (İspanyolca ezmek)
Güne başlamanın en iyi yolu sence nedir?
Sevdiğin insanlarla denize girmek…
karikatürist
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç, ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun?
Saat 09:30, atölyemdeyim. Radyo Eksen dinliyorum ama şu anda çalan şarkıyı
bilmiyorum. Güzel parça.
En son hangi filmi izledin? 5 üzerinden kaç yıldız verirsin?
Super 8. Filmlere yıldız filan vermeyi doğru bulmuyorum ama sizin için 2,5 yıldız
diyeyim.
En sevdiğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Çok düşündüm ama yok öyle şeyler bende. Şimdi üç sözcük uydursam gülerim
kendime.
Eksikliğinde yapamayacağın üç şey(in) nedir?
Defter, kalem, iPhone. Telefonsuz yapabilirim de müzik dinleyebileceğim iPod lâzım.
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
Çok uzağa gitmezdim, 60’larda California mesela.
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
Kızımın doğumgünü.
MP3 çalarında sürekli çalan üç parça nedir?
Üç tane saymayayım da mutlaka her zaman The Smiths/Morrissey albümleri yüklüdür.
Bir süper gücün olsaydı ne olmasını isterdin?
Su altında nefes alabilmek…
Çocukluğundan beri yanında taşıdığın, sakladığın bir eşyan var mı?
İlkokuldan kalma bir defterim, birkaç da kitap var sakladığım. Mesela Jules Verne’in
Esrarengiz Ada’sı.
Son yemeğin için isteyeceğin menü ne olurdu?
Yiyebildiğin kadar pizza bedava!
Tuvalette ne okuyorsun?
O sırada ne okuyorsam (kitap, dergi). Ama tuvalette düşünmeyi tercih ederim.
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
Rüyamda arabayla uzun yola çıkmaya hazırlanıyorum, yolda bütün trafik ışıkları yeşil
yanıyor. Önce seviniyorum ama ilerledikçe kıllanıp “Rüya lan bu” diyorum.
Hangi filmin tekrar çekiminde oynamak isterdin?
Barton Fink. Gerçi onu niye tekrar çeksinler ki?
•1994 yılında İzmir
Bornova Anadolu
Lisesi’nden mezun olan
İnan Temelkuran 1998
senesinde Ankara Hukuk
Fakültesi’ni bitirdi. Aynı
yıl İspanyol hükümetinden
burs kazanarak İspanya’da
Franco dönemi ile ilgili
araştırma yaptı.
•İnan Temelkuran, TAI
Görsel Sanatlar Okulu
Sinema Yönetmenliği
Bölümü’den 2003 yılında
mezun olduktan sonra,
Soğuk Bir Gecede,
Madrid’de adlı kısa
belgeseli ile Madrid Genç
Sanat Yarışması’nda En İyi
Belgesel ödülü aldı.
•2009 yılında senaryosunu
yazıp yönetmenliğini ve
yapımcılığını üstlendiği
Bornova Bornova filmiyle
46. Uluslararası Antalya
Altın Portakal Film
Festivali’nde en iyi film
ödülünü Reha Erdem’in
Kosmos filmiyle paylaştı.
•1976 yılında Eskişehir’de
doğan Selçuk Erdem
profesyonel çizerliğe 1990
yılında Limon dergisinde
başladı.
•Leman ve L-Manyak
dergilerinden sonra
Bahadır Baruter ve Metin
Üstündağ’la birlikte
editörlüğünü de haftalık
mizah dergisi Penguen’i
kurdu.
•Karikatürler 1-2-3,
Unplugged 1-2 ve
Selçuk Erdem 3 isimli
kitapları yayımlandı
ve selcukerdem.com
sitesi Türkiye’nin en
çok tıklanan mizah
sitelerinden.
orkestra albatros
Röp: Yetkin Nural
Kiminiz onları Sir Winston’da geçen keyifli gecelerden, kiminiz Yetenek Sizsiniz yarışmasından,
kiminizse bir kutlamadan, bir etkinlik gecesinden tanıyor olabilir. O veya bu şekilde İzmirlilerin
birçoğunun en az bir gecesi Orkestra Albatros’la geçmiştir yani. Eski zamanların genişliğinde
ve çeşitliliğinde seslerin bulunduğu 11 kişiden oluşan orkestranın, geçmişten bugüne akarak
geçen ve unutulmaz parçalardan oluşan repertuvarına eminiz ki bir noktada eşlik ettiniz. Zira
insan onların çaldıkları parçalara, hele bir iki kadehten sonra, katılmadan duramaz. Orkestra
Albatros’un kurucularından Cihangir Moralı’ya Çeşme’de, Sir Winston’da çalacakları bir gece
rastladık ve kendisiyle kısa ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Bize Albatros’u tanıtır
mısın? Grup ne zaman
kuruldu, kimler var
ve nasıl bir müzik
yapıyorsunuz?
Orkestra Albatros, benim
tarafımdan 1995
tarihinde üç kişi olarak
kuruldu. 14 yıl sonra, yani
2009’da ise, klavye, davul,
basgitar, solo gitar, vurmalı
çalgı, trombon, trompet,
saksafon ve üç solist
ile sahne düzeni 11 kişi
olarak yeniden oluşturuldu.
İzmir içi ve dışı birçok
organizasyonlarda yer
alıyoruz. Caz, Latin,
ladino, napoliten, pop
ve Türk sanat müziğine
yayılan, İtalyanca, Rusça,
Yunanca, Fransızca
ve Türkçe şarkılardan
oluşan 1000 parçalık bir
repertuvara sahibiz.
Albatros’un üyelerinin
uzun bir müzik geçmişi
mevcut ve pek çok
organizasyonda sahne
alıyorsunuz. Eminim
aranızda sürekli dönen,
renkli ilginç hikâyeler
vardır? Bizimle bir tane
paylaşır mısın?
İki sene içinde birçok
hoş anımız oldu… Şu
an aklıma gelen birini
size aktarabilirim.
Geçenlerde bir Antalya
organizasyonundan
dönüyoruz… Aydın
yolu üzerinde
bir gözlemecide durduk
ve bir sedir gölgesinde
oturduk, gözlemelerimizi
yedik. Kalkarken bir
baktık ki perküsyoncumuz
sedirde uyuyup kamış.
Biz de sessizce kalktık,
otobüse bindik ve ileride
ağaçların arasına girip
gizlendik. Gözlemeci de bir
hayli kalabalık… Garsonu
çağırdım, biz gidince
arkadaşı uyandırırsın,
arkadaşların gitti dersin
dedim. Arkadaş bir kalktı,
biraz panik biraz uyku
sersemi, dört dönüyor
ortalıkta… Tabiî sonunda
bir geldi, gülüyor,
“Arkadaşlar tüm millet
bana güldü yaa” diyor. Biz
de yerlere yatıyoruz, tam
sergiyiz.
Henüz bir albümünüz
yok sanıyorum. İzmir’de
sevenleriniz ve takipçiniz
oldukça yüksek sayıda...
Böyle bir proje var mı?
Şu anda bir albüm
projemiz bulunmuyor.
Bir stüdyo grubundan
öte canlı performans
grubu olmanın
farklılıkları neler?
Tabiî ki stüdyo farklı bir
şey… Stüdyoda yalnız
siz varsınız, herhangi
bir yanlış yaptığınızda
düzeltme şansınız var.
Ama canlı performans
hata kabul etmez. O
kadar güzel bir heyecan
ki canlı çalmak… Kişilerle
birebirsiniz ve beden
bedene, göz gözesiniz…
Performans bizim için
bambaşka bir heyecan…
Sadece İzmir’de mi
sahne alıyorsunuz?
Başka şehirlerde sizi
dinlemek isteyenlerin
İzmir’e mi gelmesi
gerekiyor, yoksa başka
bir seçenekleri var mı?
Evet, biz yalnız İzmir’de Sir Winston’da ve birkaç
başka mekânda müzik
yapıyoruz. Ancak kimi
zaman şehir dışına özel
projelere gittiğimiz de
oluyor. Örneğin yakında
İstanbul Şile’de sahne
projemiz var.
Albatros genel olarak
nostaljik müzikleri
çalarak, dünün seslerini
bugün yaşatmaya devam
eden bir grup. Peki ya
bugünün müzikleri?
Çalmasanız da severek
dinlediğiniz yeni
müzikler var mı?
Tabiî ki repertuvarımızda
yeni parçalar da var.
Onları her zaman
dinleyiciyle paylaşıyoruz.
Çalmaktan en keyif
aldığınız parçalar neler?
Ya dinleyicilerin severek
katıldığı, bir ağızdan
söylediği parçalar var
mı?
Ben her parçaya büyük
zaman harcıyorum ve
gerçekten hepsini aynı
sevgiyle söylüyorum.
Albatros dinleyicileri
için soralım: yaz
programınızda neler var?
Çeşme Alaçatı Port’da
Sir Winston Club’da
çarşambaları, Çeşme
Alaçatı Solto’da Sir
Winston Beach’de ise
pazarları çalıyoruz. Tüm
Albatros sevenlerini
bekleriz!
e
r
e
k
t
r
ö
d
u
n
u
n
o
z
e
s
z
a
y
u
b
!
Z
U
R
O
Y
I
AÇ
h
c
a
e
B
n
o
t
s
n
i
W
e
Th
o
t
l
o
s
ı
t
a
alaç
n Club
o
t
s
n
i
W
The
T
R
O
P
I
T
A
Ç
ALA
serie
s
a
r
B
n
o
t
s
The Win
l
e
t
O
n
a
v
i
D
Bursa n Brasserie
o
t
s
n
i
W
The
r
e
l
t
e
r
a
k
a
l
u
istanb
eni
y
e
v
i
z
i
m
i
r
eptle
s
n
o
k
ı
l
k
r
a
f
kesi
...
z
i
r
e
l
k
e
b
a
Bu yaz her
tmay
a
t
i
z
i
m
i
r
e
l
t
lezze
iskambiller ve oyunları
Hazırlayan: Doruk Yurdesin - Ekin Sanaç
Yazlıklarda masalar kurulur, iki yüzme arasında, akşamüstü çayında, heves
tükenmezse akşam bir iki kadeh eşliğinde kâğıtlar açılır. Oyunlar bazen
sohbete, bazen rekabete götürür. Bazıları bunu hoş vakitler için, bazıları da
heyecan yaşamak için yapabilir.
Yaz gelir. Masaya konan
kutudan elimize düşen,
üzerinde semboller
ve rakamlar olan 52
kartlık bir destedir. Dört
sembolle 13’erlik kümelere
ayrılmışlardır. Popüler
inanca göre 13 sayısı
Ay Takvimi’nin 13 ayını,
52 de aynı takvimin 52
haftasını temsil eder. Basit
gibi görünen ama çok
merhalelerden geçmiş
bu kartlarla sayısız oyun
oynanır, insan farklı ruh
hâllerine girer. Üstelik her
zaman yanınızda birileri
olması gerekmez.
Şimdiye kadar hemen
herkes, hiç değilse
hayatında bir kez sayısız
iskambil oyunlarından
birini mutlaka oynamıştır.
Hiç olmadı, elindeki kartı
uzaktaki bir şapkanın
içine atmaya çalışmıştır
ya da akla gelmeyecek
oyunlar icat etmiştir. Bu
oyunlar herkese yazı
çağrıştırır mı, bilemeyiz.
Ama bize çağrıştırdı ve bu
sayıda iskambil dediğimiz
bu nesneyle önce neler
yapabileceğimize kısaca bir
göz atalım, sonra da akılda
bir soru kalmasın diye
geçmişine doğru kısa bir
yolculuğa çıkalım istedik…
kısaca iskambil oyun
çeşitleri
Kart oyunları zorluk
derecelerine, rekabet
şekillerine, kazanmak
(ya da kaybetmek) üzere
ortaya konanlara, ve başka
bir sürü şeye göre çeşitli
kategorilere ayrılabilir.
Bakalım, ülkemizde
popüler olan türler hangi
kategorilere giriyor.
Kozlu: Nispeten daha
zorludurlar, çeşitli
bilmecelere yol açabilirler.
Başta Briç olmak üzere,
Batak, King, Ohel,
Bezik gibi oyunlar bu
kümededirler.
Eşlemeli: Başını Konken’in
çektiği bu tür oyunlar,
belli tür kartların bir araya
toplanmasını amaçlarlar.
Ellibir ve Yanık da bu
kategoridedir. Ve Papaz
Kaçtı gibi çocuk oyunları
da…
El boşaltmalı: Eldeki
kartlardan bir an önce
kurtulmayı amaçlatan bu
oyunlar genelde kozlu
oyunlardan türemişlerdir.
Papaz Kaçtı bu kümeye de
kaçar.
Karşılaştırmalı: Poker,
Yirmibir, Bakara gibi
oyunlardır. Kazanan,
oyuncuların elindeki
kartların değerlerinin
karşılaştırılmasıyla bulunur.
Sabır oyunları: Bu
oyunlar tek kişiliktir. Çoğu,
kartların belli bir şekilde
yayılmasıyla başlar. Nihaî
amaç kartların hepsini
toplamaktan onları bir
başka şekle sokmaya
kadar farklılık gösterir.
Mesela Solitaire…
İçmeli: Adından da
anlaşılabileceği gibi, amaç
rakibine içirebildiğin kadar
içirmektir. Hâlihazırda
iskambil literatüründe var
olan oyunlar bu amaca
uygun olarak yeniden
tasarlanabileceği gibi, yeni
oyun uydurmak da kolaydır.
Maksat belli olduktan
sonra!
iskambil nereden geliyor?
Kökeninin Hindistan’a
dayandığı tahmin edilen
iskambil kâğıtlarının
Avrupa’ya Mısır’daki
Memlûklerden geçtiği
düşünülüyor. Bu geçişin
tarihiyse 14. yüzyıl
olarak belirlenmiş,
çünkü en eski belge
İsviçre’de iskambillerin
yasaklanmasına yönelik
bir karar. Bu karar bir işe
yaramamış ve o yüzyıldan
sonra tüm kıtada iskambil
oyunları yaygınlaşmış.
iskambil kâğıtlarının
şekilleri
Memlûklerden gelen
iskambil kâğıtlarını
kategorize eden dört şekil,
o dönemki tarot kartlarıyla
benzerlikler taşıyor. Tarotun
da ilk olarak İtalya’da
çıktığı, tarot kelimesininse
İtalyancaya Arapçadan
geçtiği düşünüldüğüne
göre, Arapların iskambil
tarihçesinde hayli önemli
bir yere sahip olduğu su
götürmez.
Memlûklerin kartlarında
da İtalyanların tarot
kartlarındakine benzer dört
simge; Kılıç, Değnek, Para
ve Kupa vardı. Bu Kupa’yı
bugün kullanılan sistemdeki
kalple karıştırmamak
lâzım, zira bahsi geçen bir
“şarap kupası”ydı. Şimdiki
kartlardaki kalp şekline de
dilimizde kupa dendiğine
göre, Türkçe terminolojide
bu ilk kâğıtların etkin
olduğunu söylemek
mümkün.
Bunun yanında, bugünkü
şekillere giden yolda İsviçre
ve Almanya gibi ülkelerin
kullandığı şekiller de etkili
oldu. Örneğin İsviçreliler
üzerinde Gül, Çan, Meşe
Palamudu ve Ağaç
Yaprağı’ndan oluşan bir set
kullanıyorlardı. Almanlar
bu setten gül yerine kalp
kullanarak ayrılıyordu.
Zamanla yaygın olarak
kullanılan kartlarda şarap
kupasının yerini kalp,
sikkenin yerini elmas,
bastonun yerini bizim Sinek
dediğimiz yonca yaprağı,
kılıçın yeriniyse ağaç
yaprağı aldı.
bugünkü kartlar
Günümüzde yaygın olarak
kullanılan standart kâğıt
şekillerine Fransız kartları
deniyor. Bugün dünyanın
pek çok yerinde kullanılan,
bizim de alışkın olduğumuz
Karo, Maça, Kupa ve Sinek
dörtlüsü, yaklaşık 1480’de
Fransa’da son hâlini almış.
Yine de, Almanya, İspanya
gibi ülkelerde geleneksel
oyunlar eski kartlarla
oynanmaya devam ediyor.
İskambilin Avrupa’dan çok
daha önce kullanıldığı
Asya ülkelerindeki kartlar
yalnızca üzerindeki
desenlerle değil, şekil
ve boyut anlamında da
Avrupa’daki kartlardan
farklılaşıyor. Hattâ her
ülkenin kendine has bir
tarzı olduğunu söylemek
mümkün. Çin’de bugün de
hâlen kullanılan geleneksel
birkaç tip iskambil destesi
bulunuyor. Hepsinin boyutu
Batı’nın kartlarına göre
çok daha ince ve uzun,
üzerlerindeki desenler
ise tamamen farklı. Arka
yüzeyleri genellikle düz
renk oluyor. Üzerlerindeyse
genellikle geleneksel
edebî sahneler, madenî
para imgeleri ya da halk
hikâyelerine atıfta bulunan
illüstrasyonlar yer alıyor.
Ayrıca Domino olarak
adlandırılan ve üzerinde
domino taşlarındaki
yuvarlak motifleri
barındıran desteler de
Çin’e özgü kartlardan.
Endonezya ve Malezya
da Çin kartlarına çok
benzer motifler izliyor.
Japonya’daki kartlar ise
farklı olarak çok daha
kısa, daha küçük ve
üzerlerindeki desenler
çok daha renkli işlenmiş.
Ayrıca kartlar da elde
karıştırılamayacak kadar
•Tarot zannedildiği gibi Uzakdoğu’dan
değil, İtalya’dan ya da Mısır’dan
çıkmıştır. “Tarocchi” kelimesinden
gelir ama kökenine dair çeşitli
iddialar vardır. Bazıları İtalya’nın
kuzeyindeki Taro nehrini gösterirler.
Bir kısım yazarlar bu kökenin
Arapçada “patika” anlamına gelen
“turuk”, bir kısmı da “terk etmek”
anlamındaki “taraka”dan türediğine
inanır. Fransız etimologlarsa yine
Arapçada “eksiltme” mânâsındaki
“tarh”ı gösterirler.
•Günümüzde her yıl yaklaşık olarak 70
milyon deste iskambil kartı basılıyor
ve satılıyor.
•Planet Poker isimli site, ilk kez 1998
yılında internet üzerinden gerçek
parayla poker oynattı.
•1685 yılında, Kanada’nın doğusunun
Fransız sömürgesi olduğu yıllarda
yönetici Jacques de Meulles,
Fransa’nın yapması gereken senelik
ödemenin gelmemesi neticesinde
iskambil kartlarının arkalarına
değerler yazarak imzaladı ve onları
para ilan etti. Böylece iskambiller
ilk kez Kanada’da para olarak
kullanıldılar.
kalın. En farklı tipteki
kartlarsa kesinlikle
Hindistan’da bulunuyor.
Üzerlerinde fil, at ve insan
figürleriyle gelen Hint
kartları yuvarlak olmalarıyla
diğerlerinden ayrılıyor.
Dünyanın başka hiçbir
yerinde yuvarlak iskambil
kartları yok.
simgelerin anlamı
İskambil destelerinde
yaygın olarak bilinen dört
imgenin, yani Maça, Karo,
Sinek ve Kupa’nın her biri
tarihsel gelişimlerinden
dolayı bir sosyal sınıfı,
bir yeryüzü elementini,
bir sayıyı temsil ediyor.
Falcılıktaysa kendine has
başka anlamlar var. Bugün
birçok oyunda simgelerin
herhangi bir üstünlük
mücadelesi söz konusu
olmasa da, bazı anlamları
deşmek, eski oyunlarda
mesela neden kupaların en
değerli, maçaların da en
değersiz kartlar olduğunu
açıklıyor.
İşte size günümüzde
kullanılan dört şekil ve
çağrıştırdığı anlamlar:
Kupa:
Kalp şeklinde çizilen
Kupa’nın tarihteki ilk
kartlarda, özellikle
Memlûklerde ve
İtalyanlarda şarap kupası
şeklinde olduğunu
anlatmıştık. Kupa,
herhalde bol şarap
içtiklerinden olacak, sınıfsal
anlamda ruhbanlarla
özdeşleştiriliyor. Ancak
zamanla aldığı kalp
şeklinden dolayı da popüler
kültürde aşk ve romantizmi
çağrıştırıyor. Falcılıkta da
Kupa hem aşk ve duygu,
hem de ruhanîlik demek.
Karo:
İlk kartlarda para, sonraları
elmas olan bu imge,
zenginliği çağrıştırdığı için
geleneksel olarak tüccar
sınıfını temsil ediyor. Hem
popüler kültürde hem de
falcılıkta varsıllık, mülkiyet
ve fiziksel sağlık olarak
kabul ediliyor.
Sinek:
Yonca yaprağına İngilizlerin
“Clubs” yani sopalar
demelerini, kaynağı eski
kartlardaki değnek olduğu
için anlamak mümkün de,
buralarda neden sinek
dendiğini bilmiyoruz. Ama
zaten Briç’te bu şekle
Fransızca yonca yaprağı,
yani “tréfle”den esinle
Trefl deniyor. Eski değnek
ya da sopa şekli, sınıfsal
olarak bu kartları köylü
sınıfıyla özdeşleştiriyor.
Popüler anlamda da tarımı
çağrıştıran imgeleri gören
falcıların aklına iç bilgelik,
çalışkanlık ve yaratıcı
merak geliyor.
Maça:
Önceleri kılıç olan,
sonra Alman kartlarının
etkisiyle ağaç yaprağına
dönüşen Maçalar
yine de sınıfsal olarak
asilleri çağrıştırmaktan
kurtulamamış. Popüler
kültürde de savaş
anlamına geliyorlar.
Falcılıktaki izahıysa zorluk
ve meydan okuma.
ve resimler…
Fransız kartlarının
üzerindeki resimlerin
her birinin tarihten
ve mitolojiden farklı
karakterleri temsil ettiğini
biliyor muydunuz? İşte
farklı simgelere sahip her
Papaz, Kız ve Vale’nin
nereden geldiği burada:
Maça Papaz – İsrail
Krallığı’nın ikinci kralı
David.
Kupa Papaz – Frank ve
Lombard kralı Şarlman.
Karo Papaz – Eski Roma
İmparatorluğu diktatörü
Julius Sezar.
Sinek Papaz – Tarihin en
büyük komutanlarından,
Makedonya kralı Büyük
İskender.
Maça Kız – Yunan
mitolojisinde akıl, sanat,
barış tanrıçası Athena’nın
bir diğer adı Pallos.
Kupa Kız – İncil’den bir
karakter olan Judith.
Karo Kız – Yakup’un ikinci
karısı Rakel.
Sinek Kız – Yunan
mitolojisinden Argine (aynı
zamanda Latince kraliçe
anlamına geliyor).
Maça Vale – Fransız
efsanesine göre girdiği
hiçbir savaşı kaybetmeyen
Danimarkalı Holger.
Kupa Vale – Jan Dark’ın
yanında yer almış bir
Fransız kahramanı La Hire.
Karo Vale – Yunan
mitolojisi kahramanı
Hektor.
Sinek Vale – Roma işgali
sırasındaki Yahudi direnişçi
Judas Maccabeus.
Bu karakterlerin kart
tasarımlarında farklı
pozisyonlarda durup,
farklı yönlere bakmaları
ve ellerinde farklı şeyler
taşımalarıysa oyuncunun
kartı eline aldığında
•Bugün internette poker oynayanların
yüzde 15’inin kâra geçtiği söyleniyor.
2003’te ABD Tennessee’den Chris
Moneymaker (gerçek ismi bu) isimli
bir muhasebeci, en büyük poker
oyuncularına kafa tutmaya hakkını
elde etti ve sonunda 2,5 milyon dolar
kazandı.
•Mimar Bryan Berg, bu senenin
başında kendi dünya rekorunu
kırarak tam tamına 218.792 adet
iskambil kâğıdıyla Çin’de yer alan
Venetian Macau Oteli’nin binasının
30 metre yüksekliğinde ve 10 metre
uzunluğunda bir maketini yaptı. Hem
de hiçbir yapıştırıcı kullanmaksızın.
•Dünyanın en iyi hafızasına sahip
insanı iskambil kâğıtlarıyla
bulundu. 1996 yılında 52 deste
iskambil kâğıdını (2.074 adet)
sırasıyla ezberleyen Dave Farrow,
2007 yılında bu kez 59 desteyi
(3.068 adet) sıralarını şaşırmadan
ezberleyerek rekorunu geliştirdi.
•2002 yılında Rick Smith adlı bir
sihirbaz, ABD Ohio’da standart bir
iskambil kâğıdını yaklaşık 65 metre
96 santimetre uzağa fırlatarak, bir
başka acayip rekorun sahibi oldu.
onu kolaylıkla ayırt
edebilmesini amaçlıyor.
Orijinal tasarımların zaman
içindeki kötü kopyalamalar
neticesinde değiştiği de
izlenebilen bir gerçek.
Mesela Kupa Kralı orijinal
tasarımında bıyıklıyken,
bu bıyık zaman içinde yok
olmuş, elindeki balta ise
bir kılıca dönüşmüş. Buna
karşılık aslen bıyıksız
olan Kupa Vale de büyük
olasılıkla yüzündeki
bir çizginin yanlış
kopyalanması sonucunda
zaman içinde bıyık sahibi
bir erkeğe dönüşmüş.
neden maça asın motifleri
daha ayrıntılı çizilir?
Maça As’ın tasarımının
neden diğer aslara göre
daha sofistike olduğu
sorusunun yanıtı şaşırtıcı
yerlere dayanıyor. Bundan
300 küsur yıl önce
İngiltere’de üretilen her
kâğıt destesi için vergi
kesilmeye başlanmış.
Bu verginin ödendiğinin
anlaşılması için de
destelerin tepelerindeki
karta özel bir damga
basılmış. Bu en üstteki
kart Maça As olduğu için
üzerinde diğer Aslardan
farklı bir tasarımla
desteden ayrılır olmuş.
Vergi sistemi sonradan
durdurulduysa da, kart
üreticileri kendi logolarını
Maça As’ın üzerine
basarak bu geleneği
sürdürmeye devam
etmişler.
joker nasıl desteye girmiş?
Joker’in desteye
girmesi 1860 senesinde
Amerika’da gerçekleşmiş.
“Euchre” isimli kart
oyununa göre en değerli
kartlar aynı renkteki iki
Vale kartıymış. Göçmenler
oyunu Amerika’ya
getirdiklerinde Vale için
kullanılan Alman terimi
Bauer’i de yaygınlaştırmış.
Amerikalılar ise iki güçlü
Bauer kartının yanısıra
desteye bu kartlardan bile
daha değerli olan “Büyük
Bauer”i eklemiş. Kısaca,
“Büyük Bauer” Jokerlerin
atası olmuş. Bu kart aynı
zamanda “Euchre Kartı”
olarak da adlandırılmış.
Nitekim “Euchre” ve
“Joker”in kulağa gelişindeki
benzerliğin de buradan
kaynaklandığına inanılıyor.
mutfak sanatı
Hazırlayan: Zafer Bilge
[email protected]
vamos a tapear!*
*Haydi, gidip tapas yiyelim!
Tapas, ağız sulandırıcı
tatlar içeren binden fazla
sıcak ve soğuk mezeden
oluşur. İspanyol sosyal
yaşamının içme, yeme,
toplanma ve eğlenme
fonksiyonlarının tümünü
yerine getiren bu samimî
tören, rakının çok
çeşitli mezelerle birlikte
sunulduğu Türk rakı
sofrasına çok benzer.
İspanya’nın alkollü içecek
yelpazesi genellikle şeri,
kırmızı şarap, sangria
veya biradan oluşur.
Tapas geleneksel peleon
(yıllanmamış ve ucuz) ya
da reserva (olgun meşe
varilde dinlendirilmiş)
yerel şaraplar eşliğinde
sunulur ve midenize zarar
vermeden içki ve meze
almanın tek yoludur.
Kısa kısa
Bu efsanevî bar yemeğinin
vatanı İspanya’da
Endülüs’tür ama
zamanla bütün ülkeye
yayılıp, mükemmel
yerel çeşitliliklerle
zenginleşmiştir. Bölgesel
farklılıklar sadece yemek
çeşitlerini değil, aynı
zamanda yenilme şekillerini
de etkilemektedir. Bask
bölgesinde ve kuzey
İspanya’da insanlar her
uğrakta şarap veya bira
eşliğinde birkaç tapas
alırlar ve asıl yemek
genellikle evde yenir.
Tapas barlarının çoğu
büyük lokantaların
eki durumundadır.
Güneydeyse Endülüslüler
tapaları yemeğe
dönüştürürler ve masalarda
otururlar. Tapas Bask
bölgesinde karmaşık
•Tapaların İspanya
içerisinde bile standardı
olmadığı için, The Winston
Brasserie ve The Winston
Club&Beach tapas
konseptlerimizde sizler için
biraz Ege tatları ile karışık
İspanyol havası yaratmak
istedik. İstanbul Akaretler,
soslardan oluşup genellikle
ekmekle servis edilirken,
Endülüs’te daha basittir ve
taze deniz yiyecekleriyle
çevrelenir. Bizim meze,
Rumların ise mezze olarak
adlandırdığı, içkimize eşlik
eden ufak porsiyonlardan
farkı yoktur tapasın…
İspanyolların çok
hoşlandıkları bir sohbet
konusu da tapasın
çıkış kaynağı hakkında
tartışmaktır. Bir öyküye
göre 13. yüzyıl Kastilya
Kralı Alfonso X El Sabio
hastalanmış ve sağlığı
açısından günde birkaç
küçük yemeği şarapla
birlikte alması doktor
tarafından tavsiye edilmiş.
İyileştikten sonraysa
ülkedeki bütün lokantalarda
yemeğin şarapla birlikte
Bursa Divan ve Çeşme
Alaçatı Port ve Solto’da
tapas menülerimizden
tatmanız konusunda
ısrarcıyız!
servis yapılmasını
emretmiş. Cervantes de
17. yüzyıl klasik romanı
Don Kişot’ta açlık veya
susuzluk uyandırıcı
lezzetli lokmalardan veya
büyülerden söz eder.
Bazılarıysa tapaların çiftçi
ve işçilerin ancak siesta
sırasında sindirilebilen
uzun ve ağır yemekler
için ara vermek zorunda
kalmadan gün boyu
çalışırken yedikleri mezeler
olduklarını söyler. Tapaların
yanında alınan bir parça
içkiyse morallerini yüksek
tutmak ve kışın içlerini
ısıtmak içindi.
En yaygın olarak kabul
gören teori şudur:
Tapalar 19. yüzyılda
Endülüs’te başlamıştır. O
dönemde kokuyu şarap
•Yoğun ve yorucu bir yaz
akşamının sabahına
brunch’a uzanan doyurucu
ve lezzetli yaz kahvaltısı
birebirdir, biliriz. Sir
Winston şubelerinde
yaz kahvaltısı ise bol ve
çeşitli menüsü ile hem
dün akşamdan kalanların
kadehi içerisinde tutup
sinekleri uzaklaştırmak
için kadehlerin üzerine
küçük tabaklar konuyordu.
Böylece bazı zekî
pazarlamacılar bu tabaklar
üzerinde bulunan ücretsiz
mezelerin satışları
arttıracağını akıl etti.
Bu tapalar veya bardak
kapakları şimdilerde tabiî ki
ücretsiz değil. Porsiyonlar
eskiye oranla daha büyük
ve çoğunlukla cebimizde
para çıkartmamız
gerekiyor. Bazıları bu
değişikliği üzüntüyle
karşılıyor ama fiyatlar
oldukça makûl ve servis
de cömert olduğundan, bol
yemek pek de pahalıya
gelmiyor.
Gelelim bazı tipik tapas
çeşitlerine: “chacina
hem de bir sonraki
akşama hazırlananların
vazgeçilmezi olmaya bu yaz
da devam ediyor.
variada” (yağlı kâğıt
üzerinde servis yapılan
kurutulmuş jambon ve
sosisler), “gambas”
(karides), domates soslu
ve beyaz soslu patatas
bravas, sarımsaklı mantar,
ve Fas’tan esinlenilen
ve böreğe çok benzeyen
“pastela” (tavuk, fındık ve
kuru üzüm dolu filo). Tabiî
bu toplamın içinde çok
küçük bir liste. Sonuçta
her bölge, şehir ve barın
kendi spesiyalleri var.
Biz de konudan çok
uzaklaşmadan kendi
spesiyallerimizi yarattık,
tabiî ki güzel Anadolu
topraklarının nimetlerinden
yararlanarak… En kısa
sürede tatmanız dileğiyle…
şef portre:
başak sanaç tanrıverdi
Röp: Ekin Sanaç
1996 yılından beri Dünya Mutfakları, Ziyafet, Soğuk Mutfak, Sentez Mutfaklar, Uzakdoğu Mutfaklarında çalışmalarını yürüten Başak Sanaç
Tanrıverdi, aynı zamanda Sushi, Çin Mutfağı, Meksika Yemekleri, Snack, Davet Mutfakları ve Fransız Mutfağı üzerine çok çeşitli eğitimler vermeyi
sürdürdü. 2010 yılından beri ise Ender Saraç ile Sağlıklı Yaşam adlı televizyon programının şefi olarak bu birikimlerini ekranda çok daha geniş
kitlelerle paylaşıyor. Tanrıverdi’ye birkaç soru yönelttik.
Mutfakta olmak istediğine
ne zaman karar verdin ve
nasıl başladın?
Mutfakta olmak istediğimi
aslında çok seneler önce
hissetmiştim. Hani çocukluk
yılları desem doğrudur, ilk
kekimi pişirdiğimde sekiz
yaşındaydım. Değişik
malzemelerle kekler
yapardım. İlkokulun son
yıllarına yaklaştığımda
bu kek sevdasının
derslerimin önüne geçtiğini
hatırlıyorum. O zamanlarda
içime yerleşen bu ateş hâlâ
yanmaya devam ediyor.
O eski ve çok tanıdık
heyecan duygusu beni
bırakmadı. Profesyonel
anlamda pişirmeye ilk
olarak 96 senesinde
Swissotel’de başladım.
İlk üniformayı giydiğimde
emindim ait olduğum yerin
mutfak olduğuna. Kendimi
bu kadar keyif aldığım bir
işi yaptığım için hep şanslı
görmüşümdür.
Bugüne kadar nerelerde,
hangi mutfaklarda
çalıştın?
Bugüne kadar 5 yıldızlı
otellerde, Alafranga,
Abra Cadabra, Mest gibi
konsept mutfaklarda
çalışma fırsatı yakaladım.
Ağırlıklı olarak dünya
mutfakları diyebiliriz. Pek
çok yabancı şefle çalışmak
kendimi teknik ve malzeme
olarak zenginleştirme
olanağı sağladı. Şef olarak
başladığım zamansa
bu yolculuklarımdan
biriktirdiğim tecrübelerle
kendi stilimi oluşturdum.
Her gün ekranda yemek
yapmanın ardından evde
de mutfağa girmeyi
•Sir Winston’da
yeni bir yeme-içme
koordinatörümüz var!
Zafer Bilge, Bilkent
Üniversite’sini bitirdikten
sonra gerçek tutkusu olan
yemeğin peşinden giderek
ABD Gastronomi bölümünde
master yaptı. Sir Winston’ın
seviyor musun?
Her zaman mutfağa
girmeyi seviyorum,
hattâ arkadaşlarımın
mutfaklarına da girebilirim.
Bu konuda sıkıntı
yaşamadım hiç.
Sana ilham veren aşçılar,
isimler var mı?
En büyük ilham kaynağım
annem. Bizim evde çok
özenli yemek pişerdi
sık misafir ağırlanırdı.
Evlendikten sonra ben
de bunu devam ettirmeye
çaba harcadım. Ondan
öğrendiklerimin değeri
paha biçilemez. Çünkü
teknik bilgi ve donanım
zaman içinde oluşsa da
esas fark her zaman olaya
yaklaşma biçiminiz ve
içinizdeki ateş. Profesyonel
yaşantımda da beraber
çalıştığım her şefin yeri
yenilenen menüsünün
arkasında yeme-içme aşığı,
araştırmacı ve gezgin
Zafer Bilge’nin parmağı
mevcut…
ayrıdır. Burada öğrenmekte
sınır yok çünkü. Ne zaman
ki “Ben oldum” dersiniz o
zaman bitersiniz.
Mutfakta daima
bulundurduğun en ilginç
üç şey nedir?
Mutfakta daima
bulundurduğum ilginç üç
şey nedir seçmek çok
zor ama size mutfakta
bulundurmanızda yarar
sağlayacak bir bilgi
paylaşayım: Mutfağınızda
daima tahin bulundurun,
üzerinde biriken susam
yağı yanık tedavisinde
mucizeler yaratır, buzla
beraber uyguladığınızda
hem iz bırakmaz, hem hızlı
iyileştirir!
Mutfaktan gelen en
sevdiğin koku nedir? Mutfaktan gelen sesler
•Sir Winston’la ilgili her
türlü sorularınız için şimdi
bir hizmet hattımız var.
444 4 SWT – 444 4 798
hattımızı arayarak bize
ulaşabilirsiniz.
kokular hep baştan
çıkartıcıdır. Kızgın
tavanın sıvıya susadığı
an döktüğünüz şarap
veya et/tavuk suyu hem
ses, hem koku olarak ilk
aklıma gelen. Ama tabiî
kurabiyenin pişmeye yakın
saldığı koku, fesleğenin
sarımsakla birleştiği
an, kekten alınan tarçın
kokusu, soğanın hafif
öldükten sonra tavada
sebzeyi beklerken yaydığı
koku... Sanırım anladınız...
Profesyonel bir aşçı
olarak en büyük hayalini
bizle paylaşır mısın?
Bu işe başlarken iki büyük
hayali kovaladım ben:
birincisi herkese yemek
yapmanın ne kadar kolay
ve keyifli olabileceğini
anlatmak, ikincisiyse
şeker hastaları ve çeşitli
•Sir Winston’da yediğiniz
çeşitli lezzetlerin tarifleri
için internet sitemizi
takibe almanızı öneririz!
sağlık sorunları yüzünden
istediğini yiyemeyenlere
lezzetli yemekler sunmak.
Çok şanslıyım ki ikisi de
ulaşılır oldu. 2002 yılından
beri hem profesyonellere
hem de hobi olarak
isteyenlere çeşitli
kurumlarda yemek dersleri
veriyorum. Hattâ televizyon
programı sayesinde
çok daha geniş kitlelere
ulaşabiliyorum. Özellikle
gelen geri dönüşlerin
yaşattığı mutluluk tarif
edilemez. Bir de eylül
ayından itibaren hayat
bulacak çok özel bir proje
var, sağlıklı yemeklerle
hızlı yemek kültürünü
birleştirecek bu konsept
için sabırsızlanıyorum!
•Sir Winston’da yemeklere
lezzet katan mayonez ve
hardalın bizim kendi özel
üretimimiz olduğunu biliyor
muydunuz? Yalnız acı
hardalımıza dikkat, can
yakabilir!
kulağımıza çalınanlar
SWT müzik direktörü ve dergi ekibi tarafından seçilen toplamaları
tüm Sir Winston Tea House’larda dinleyebilirsiniz.
playlist: ekin sanaç
playlist: aylin güngör - j. h. dedeoğlu
playlist: ozan şentürk
Sam Cooke - A Change Is Gonna Come
Sister Nancy - One Two
Billy Cobham – Africa’s Sound
Towa Tei - Marvellous
Hypnotic Brass Ensemble – Alyo
Rose Royce - Wishing on a Star
DJ Quik - Do Today
Tribalistas – Ja Sei Namorar
Diana Ross & The Supremes - Love Child
Jessica 6 - In the Heat
Isaya Mwinamo – Lipa Kodi Ya City Council
Bill Withers - Harlem
Phreek Plus One - Astro Boogie
Tin Hat Trio – Nickel Mountain
Jonny Chingas - Phome Home
Beastie Boys - Don’t Play No Game That I Can’t Win
Las Rubias del Norte – Porque Te Vas
James Brown - Cold Sweat
Dawn & Christine - Holy Mount Zion
Bar Kokhba – Sother
The Pointer Sisters - Love in Them There Hills
The Orb - Little Fluffy Clouds
The Bongolian – Merve Plays the Vibes
Michael Jackson - We’ve Got a Good Thing Going
Holy Ghost! - Say My Name
Trio Mocoto – Beleza, Beleza, Beleza
Diana Ross - Remember Me
Lord Echo - Wang East
Wagner Pa – Sol Y Luna
Gil Scott-Heron - The Bottle
David Holmes - Rodney Yates
Amadou & Mariam – La Realite
Talking Heads - Slippery People
Raphael Saadiq - Movin’ Down the Line
Phil Ochs – Bullets of Mexico
Salt N Pepa - Expression
Brazilian Girls - Internacional
Quatro Nuevo – Dadaschi No.1
Stevie Wonder - Signed Sealed Delivered I’m Yours
Kasper Bjoerke - Heaven
Sir Richard Bishop – Kaddak El Mayass
Pattie Brooks - After Dark
Suzy Q - Get On Up and Do It Again
Pascal Comolade – Instrumental
Bombers - Get Dancin
Brazilian Girls
Las Rubias del Norte
James Brown
Reggae, elektronika, caz ve bossa nova gibi farklı
tat ve dokularla beslenen Brazilian Girls, isimlerinin
aksine hiçbiri Brezilyalı olmayan üç adam ve bir
kadından oluşmakta. New York’ta 2004 yılında tanışır
tanışmaz birlikte üretim yapmaya başlayan ekip, Nublu
Club’ın cumartesi akşamlarını ele geçirince hak ettiği
ilgiyi de görmeye başlamış. Grubun elektronik dans
müziğini eklektik bir seçkiyle buluşturan kimyası ve
çok farklı dillerde seslendirdiği şarkıları onları 2008’de
gelen üçüncü albüm New York City ile özel bir yerde
konumlandırmıştı. Yeni bir Brazilian Girls albümü için
heyecanlı bekleyiş sürüyor.
2002 yılında klasik müzik eğitimi almış iki vocalist
Alyssa Lamb ve Emily Hurst tarafından kurulan
Las Rubias del Norte, Latin ritim ve melodileri
üzerine yenilikçi ve pop yaklaşımlarıyla farklı bir tarz
yakaladı. Ilk iki albümleri Panamericana ve Rumba
Internationale’den sonra Barbes Records’a geçen ikili
son albümleri Ziguala’yı da 2009 yılında yayınadı. Rock
müzik olmasaydı bugün Latin müziği nasıl olurdu fikriyle
yola çıkan ikiliyi, New York’a yolu düşen müzikseverler
Brooklyn’de sık sık sahne aldıkları Barbes isimli
mekânda canlı izleyebilirler.
20. yüzyıl dünya müzik tarihinin kilometre taşlarından
biri olan James Brown, 1956 yılında ilk kırkbeşliği
“Please Please Please” i çıkarttı. Büyük ses getiren ilk
albümünün ardından rock’n’roll’un babalarından sayılan
Little Richard ile tanıştı ve Upsetters grubu ile çalışmaya
başladı. 1958 yılında R&B kırkbeşliği “Try Me” ile
listelerde üst sıralara yerleşerek ününü pekiştirdi. 1992
yılında “Grammy Hayat Boyu Başarı Ödülü” alan James
Brown, filmlerde de rol aldı ve şarkıları film müziği olarak
da kullanıldı.
playlist: sadi güran
playlist: yetkin nural
playlist: doruk yurdesin
A Flock Of Seagulls - I Ran Ultrasound
Anne Marie David - Neşeli Gençleriz Biz
Mina - Moonlight Serenade
Falco - Der Kommissar
İbo - Benim Balonlarım Vardı
Nina Simone - Feeling Good
Madonna - Causing a Commotion
Bilgen Bengü - Kendine İyi Bak
Louis Armstrong - (What Did I Do to Be So)
Dannii Minogue - I Begin to Wonder
Eartha Kitt - Üsküdar
Ray Charles - I Had a Dream
Kaskade feat. Dragonette - Fire in Your New Shoes
Sibel Egemen - Yine Yalnızım
Julie London - Black Coffee
Paula Abdul - Straight Up
Rezzan Yücel - Bu Gece
Black and Blue
Sophie Ellis Bextor - Starlight
Lale Belkıs - Kendi Düşen Ağlamaz
Isabelle Aubret - La Chanson de Prevert
Tiga - Shoes
Meral & Zuhal - Aşk Mı Diyorsun Buna?
Nancy Sinatra & Dean Martin - Things
Turner - Right by Your Side
Ajda Pekkan - Sevdiğim Adam
Chuck Berry - Memphis Tennessee
Yeah Yeah Yeah’s - Heads Will Roll
Rühçan Çamay - Para… Parra… Parrra…
Duane Eddy - Rebel-‘Rouser
Shy Child - The Beatles
Cici Kızlar - Bak Şu Çocuğa
Dinah Washington - Teach Me Tonight
Superpitcher - People
Asu Maralman - Bal Gibi Olur
Clyde McPhatter - A Lover’s Question
Toni Basil - Mickey
Yeliz - Yalan
The Calvaes - Anna Macora
Waldorf - You’re My Disco
İpucu Beşlisi - Heyecanlı
Buddy Holly - Not Fade Away
Yoko Ono Plastic Ono Band - The Sun Is Down
Celal Şahin - Çiçekçi Kız
Etta James - I Just Want to Make Love to You
Superpitcher
İpucu Beşlisi
Mina
Mazhar-Fuat olarak beraber müzik yapan Mazhar
Alanson ve Fuat Güner’in 1970’lerin sonunda Özkan
Uğur, Ayhan Sicimoğlu ve Galip Boransu ile beraber
kurdukları İpucu Beşlisi’nin ismi, grubun İngilizce
parçalarının dinletilerek isimlerinin sorulduğu bir yarışma
programında kimsenin doğru cevabı verememesi
sonunda konmuş. Grup 1976’da “Heyecanlı / Hop Otur
Hop Kalk” isimli bir 45’lik çıkardı. Heyecanlı parçasına
İzzet Öz tarafından çekilen video klip ise Türk müziğinin
ilk videosu sayılıyor. 1977 yılı itibariyle Seyyal Taner ile
beraber çalışmaya başlayan grup, 1978’de gelecekte
MFÖ’ye dönüşmek üzere dağıldı.
1958’de başladığı kariyeri boyunca İtalyan pop müziğini
domine eden şarkıcı. Üç oktav genişliğindeki soprano
sesi ve özgür kadın imajıyla kendinden sonraki
birçok isme örnek oldu. 100’den fazla albüm çıkarttı,
cazdan diskoya çok farklı türlerde binlerce şarkı
kaydetti. 60’lar ve 70’lerde Türkiye’de popüler olan
Mina’nın birçok şarkısı Türkçede yorumlandı. Onun
60’larda seslendirdiği Türkçe şarkıları dinleyenler, Ajda
Pekkan’ın aksanının kaynağı hakkında da fikir sahibi
olacaklardır.
Superpitcher olarak bilinen Alman prodüktör Aksel
Schaufler, 2000 yılından itibaren çeşitli toplamalarda
parçaları yer aldıktan sonra 2002 yılında Brian
Eno’nun “Baby’s On Fire” parçasına yaptığı elektropop
yorumuyla ismini daha geniş kitlelere duyurdu.2004
yılında ilk albümü Here Comes Love’ı yayınladıktan
sonra 2005 yılında bir remiks albümü ve 2010 yılında
Kilimanjaro isimli son albümünü yayınladı.
Jewel Akens - The Birds and the Bees
İzmir Mustafabey cad. No:20/a-b-c-d-e Alsancak t: 0232 421 88 61 – 0232 463 10 21 • İzmir Cemal Gürsel cad. No:474/a Bostanlı t: 0232 330 95 75
İzmir Forum Bornova AVM Kiosk 10 t: 0232 388 35 00 • İzmir – Swiss Otel Alsancak Şehit Nevres Bulvarı
No:2 K 01-02 t: 0232 441 10 90 - 441 10 30
İzmir Ege Park Balçova A.V.M Mithatpaşa cad. No:1460 Kat:1 No:150 t: 0232 259 60 10 • Sports International Mavişehir 2040 sok. no:2 Mavişehir / İzmir t: 0232 324 03 65
Aydın Aydın Forum AVM t: 0256 232 02 57 • Bursa Kükürtlü Mah. Dr. Rüştü Burlu Cad. No:11 Dükkan 7 Osmangazi - Bursa
• Çeşme Çeşme Altınyunus Boyalık Mevkii t: 0232 723 33 98 • Çeşme Çeşme Alaçatı Solto Beach Hotel t: 0232 716 03 41 • Çeşme Alaçatı Port Alaçatı Port Marina
Denizli Denizli Çamlık Forum
AVM S Blok No:19 t: 0258 215 11 13
Merkez Ofis Adres: 379 Sok No 14 Kat:5 D:14 Şenler İş Hani 2.Sanayi Bornova / İzmir t: 0232 462 04 70
no: G/6 Çeşme t: 0232 716 03 41

Benzer belgeler

PDF`ini burdan görebilirsiniz.

PDF`ini burdan görebilirsiniz. En son rüyamda babamı gördüm, yanında bir ceylanla duruyordu ve ben bu ürkek hayvanın nasıl yanında sakince oturduğuna şaşarken bir anda bir kaplan gelip ceylanı

Detaylı

PDF`ini burdan görebilirsiniz.

PDF`ini burdan görebilirsiniz. ve çeşitliliğinde seslerin bulunduğu 11 kişiden oluşan orkestranın, geçmişten bugüne akarak geçen ve unutulmaz parçalardan oluşan repertuvarına eminiz ki bir noktada eşlik ettiniz. Zira

Detaylı