Sempozyum Bildirileri Kitabı
Transkript
Sempozyum Bildirileri Kitabı
1. ULUSAL PLASTİK TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU “Plastikler, Polimer Kompozitler, Şekillendirme Teknolojileri” BİLDİRİ KİTABI 15-16 EKİM 2015 İSTANBUL 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul ÖNSÖZ Önemi her geçen gün artan, metallerle rekabet edebilen, özellikleri gelişmiş, hafif, ortam şartlarına dirençli polimer esaslı malzemelerin kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Bunun ötesinde, plastik esaslı ürünlerin imalatının bel kemiğini oluşturan kalıp, makine gibi ilgili alanlardaki teknolojik gelişmeler dikkate alındığında, plastik teknolojileri hem ülkemizde, hem de dünyada yadsınamayacak kadar büyük öneme sahiptir. Beyaz eşyadan, otomotive, havacılıktan, gıda sektörüne kadar birçok alanda plastikleri ve polimer kompozitleri görmek mümkündür. Tüm bunların ışığında, I. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu, “Plastikler, Polimer Kompozitler, Şekillendirme Teknolojileri” (UPTS’2015) etkinliğini düzenlemek amacıyla, plastiklere, polimer kompozitlere ve ilgili teknolojilerine gönül verenler olarak çıktığımız bu yolda, bizimle aynı amacı paylaşan sizlerle bir arada olmaktan onur duyuyoruz. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde birincisini gerçekleştirdiğimiz bu sempozyum ile sanayi-üniversite iş birliklerini sağlanmak, sektörel ve akademik alanlardaki araştırma ve gelişmeleri paylaşmak, paylaşarak büyümek ve çoğalmak düşüncesinden yola çıkarak sizlerle bir araya gelmeyi hedefledik. UPTS2015’in sanayiye, akademik camiaya ve tüm katılımcılara faydalı olmasını dilediğimiz verimli bir etkinlik olmasını arzu ediyoruz. Sempozyumun gerçekleştirilmesinde yardımlarını esirgemeyen Danışmanlar ve Bilim Kurulları’na ve destek veren kuruluşlara katkılarından dolayı teşekkür ederiz. I. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu’nun, Yıldız Teknik Üniversitesi, Beşiktaş Kampüsü, Oditoryum Salonunda yapılmasına olanak sağlayan, destek ve yardımlarını esirgemeyen Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’e en içten teşekkürlerimizi sunarız. I. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu’na hoşgeldiniz, katılımlarınız için teşekkür ederiz. Doç. Dr. Mihrigül EKŞİ ALTAN UPTS Düzenleme Kurulu Başkanı KURULLAR Onursal Başkan Prof.Dr. İsmail Yüksek (Rektör) Danışmanlar Kurulu Prof.Dr. Faruk Yiğit (Makine Fakültesi Dekanı) Prof.Dr. Ayşegül Akdoğan Eker (Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı) Prof.Dr. Hüseyin Sönmez Prof.Dr. Erhan Altan Düzenleme Kurulu Prof.Dr. İsmail Teke Prof.Dr. Hüseyin Yıldırım Prof.Dr. Özgen Ü. Çolak Çakır Doç.Dr. Zehra Yumurtacı Doç.Dr. Mihrigül Ekşi Altan (Sempozyum Başkanı) Yrd.Doç.Dr. İbrahim Şahin Dr. Alper Uysal 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul Bilim Kurulu* Hamit Akbulut (Atatürk Üniversitesi) Armağan Arıcı (Kocaeli Üniversitesi) Pınar Çamurlu (Akdeniz Üniversitesi) İsmet Çelik (Dumlupınar Üniversitesi) Mehmet Ali Gürkaynak (İstanbul Üniversitesi) Rasim İpek (Ege Üniversitesi) Ahmet Koyun (Yıldız Teknik Üniversitesi) Yusuf Menceloğlu (Sabancı Üniversitesi) Nihan Nugay (Boğaziçi Üniversitesi) Turgut Nugay (Boğaziçi Üniversitesi) Mustafa Öksüz (Marmara Üniversitesi) Mualla Öner (Yıldız Teknik Üniversitesi) Binnur Sağbaş (Yıldız Teknik Üniversitesi) Tülin Şahin (Kocaeli Üniversitesi) Sinan Şen (Yalova Üniversitesi) Metin Tanoğlu (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü) Münir Taşdemir (Marmara Üniversitesi) Vedat Temiz (İstanbul Teknik Üniversitesi) Sevgi Ulutan (Ege Üniversitesi) Deniz Uzunsoy (Bursa Teknik Üniversitesi) Ahmet Ünal (Yıldız Teknik Üniversitesi) Hale Berber Yamak (Yıldız Teknik Üniversitesi) Ülkü Yılmazer (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) *Bilim kurulu, soyadı sıralı olarak listelenmiştir. Davetli Konuşmacılar Murat Akyüz (İKMİB) Zafer Gemici (MİR Ar-Ge) Oğuzhan Gürlek (PAGDER) Erkan Ateş (3D Design Technologies) Metin Bilgili (Arçelik) Aykut Filiz (Üçgen Yazılım) Faruk Ünlüuysal (DSM Mühendislik Plastikleri) 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul DESTEK VEREN KURULUŞLAR İÇİNDEKİLER Nano-Kalsit (CaCO3) Dolgulu Termoplastik Kompozitlerin Hazırlanması ve Karakterizasyonu Esin Kızıltepe ve Metin Tanoğlu 1 Lazer Sinterleme Yöntemi ile Hızlı Prototipleme Üretiminde Kullanılan Plastik Tozlar ve Uygulama Alanları İsmet Çelik, Feridun Karakoç ve Begüm Şengün 11 Üç Boyutlu Yazıcılar İle Polyamid Tozlarından Eğitim Materyalleri Yapılması ve İmalat Optimizasyonu İsmet Çelik, Ebubekir Can Güneş ve Feridun Karakoç 19 Poliamid 6/Polipropilen (PA 6/PP) Karışımlarının Yapı ve Özellikleri Eylem Karadeniz Öz, İdris Karagöz ve Mustafa Öksüz 31 Polipropilen’in Hasar Davranışı Üzerinde Mullin Etkisinin İncelenmesi Necmi Düşünceli 41 Geri Dönüştürülmüş PET/Polikarbonat Harmanlarının Özelliklerinin Zincir Uzatıcı Kullanılarak İyileştirilmesi Okan Gül, Nevin Gamze Karslı, Sinan Yılmaz ve Taner Yılmaz 51 Isıl Yaşlanma ve Takviye Malzemesi Türünün Poli(Eter Eter Keton) Kompozitlerin Özellikleri Üzerine Etkisi Şadi Demirkol, Nevin Gamze Karslı ve Taner Yılmaz 59 Vinilester Reçine Sistemlerinde Kürlenme Geciktiricilerin Kürlenme Mekanizması Üzerine Etkisinin İncelenmesi Ayşe Begüm Baş, Betül Kahraman, Duygu Gülfem Baydar, Mustafa Doğu, Aylin Bekem ve Ahmet Ünal 67 Polipropilen (PP) Toz Kaplı E-Camı Elyafların Çekme Özelliklerinin İncelenmesi Duygu Gülfem Baydar, Aylin Bekem, Mustafa Doğu ve Ahmet Ünal 73 Elyaf Sarma Yöntemiyle Termoplastik Kompozit Üretimi Burçin Özbay, Aylin Bekem ve Ahmet Ünal 81 Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği ile Boru Ekstrüzyonu Kalıbı Tasarımı Dilay Serttan ve Mustafa Doğu 91 Otomotiv Sektörüne Yönelik Yüzey Desenli Araç İçi Fonksiyonel Plastik Parça Enjeksiyon Kalıp Tasarımı Y. Erdem Ayan, N. A. Serhat Gündoğdu, Gökhan Güven ve İ. Mehmet Palabıyık 99 v Ekstrüzyon Koşullarının Son Ürüne Etkisi Üzerine Bir Uygulama Göksenin Kurt Çömlekçi 109 Alçak Yoğunluklu Polietilenin Mor Ötesi Işınlara Karşı Kararlı Kılınması Güneş Boru İzmirli, Sevgi Ulutan ve Pınar Tüzüm Demir 117 Polimerik Malzemeler için ‘Overstress’ kavramına dayanan viskoplastisite teorisi (VBOP) Özgen Ü. Çolak Çakır 127 PE Levhaların Sürtünme Karıştırma Kaynağı ile Birleştirilmesinde Dalma ve Bekleme Süresinin Etkisi İdris Karagöz ve Mustafa Öksüz 135 Gün Işığından Yoksun Uzun Süreli Depolanan Polipropilen Blok Kopolimer/Kalsiyum Karbonat/Tinkal Hibrit Kompozitlerin Çekme Özellikleri Şenol Şahin, Şeyma Melike Tatas ve Burhan Çeliksöz 141 Mikropartikül Taneli Kolemanit Bor Maddesinin Polipropilen Random Kopolimer Malzemenin Termal Özelliklerine Etkisi Tülin Şahin, Ece Cengiz Yücel ve Şenol Şahin 151 Geridönüşüm Poli(Etilentereftalat) (R-PET)-Polipropilen (PP) Harmanlarının Mekanik Özelliklerinin İncelenmesi Tuğba Güven, İsminur Gökgöz Erkoç, Muhammet Sözer, Fatih Yıldırım ve Mustafa Doğu 161 Kestane Ağacı Talaşı ve Farklı İnorganik Dolgular ilave Edilmiş Dökme Polimetilmetakrilat Hibrit Kompozitlerin Mekaniksel Özelliklerinin İncelenmesi İlyas Kartal, Halil Demirer ve Kenan Büyükkaya 167 Karbon/Cam ve Kevlar Kumaşlarla Takviyelendirilmiş Epoksi Hibrit Kompozitlerin Mekanik Özelliklerinin İncelenmesi İlyas Kartal ve Halil Demirer 175 Yalın ve Karbon Siyahı Katkılı Polipropilen ve Polyamid Malzemelerin Matkapla Delinmesinde Takım Aşınması Alper Uysal ve Erhan Altan 181 Polimer Esaslı Kalça Protezlerinin Yüzeylerinde Sürtünmeye Bağlı Oluşan Sıcaklık Artışının Belirlenmesi Binnur Sağbaş ve M. Numan Durakbaşa 189 Polimer/Metal Hibrid Yapıların Plastik Enjeksiyon Kalıplama Şekillendirilmesi Mihrigül Ekşi Altan ve Burak Yavuz 199 vi ile NANO-KALSİT (CaCO3) DOLGULU TERMOPLASTİK KOMPOZİTLERİN HAZIRLANMASI VE KARAKTERİZASYONU Esin Kızıltepea ve Metin Tanoğlub a İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği, İzmir/TÜRKİYE, [email protected] b İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği, İzmir/TÜRKİYE, [email protected] Özet Nano partikül dolgulu polimer kompozitler, yüksek mekanik ve termal özellikler yanında, çözücülere karşı dayanıklı olmaları gibi üstün performansı nedeniyle son yıllarda, araştırmacıların ve endüstrinin ilgi odağındadır. Bu çalışmada, nano-kalsit (CaCO3) dolgulu polipropilen (PP) ve polietilen (PE) kompozitler çift vidalı ekstrüder kullanılarak üretilmiştir. Mekanik test numuneleri enjeksiyon kalıplama yöntemiyle üretilmiştir. Kalsit ilavesinin saf PP ve PE plastiklerinin fiziksel ve mekanik özelliklerine etkisi incelenmiştir. Deneyler sonucunda, CaCO3 ilavesi saf PP ve PE ‘nin elastiklik modülü, eğilme modülü ve eğilme mukavemetinde artış sağlamıştır. En yüksek mukavemet değerleri, yüzey modifiyeli kalsit içeren kompozitlerde elde edilmiştir. Anahtar kelimeler: kalsit, nano, termoplastik, ekstruder, enjeksiyon PREPARATION AND CHARACTERIZATION OF NANO-CALCITE (CaCO3) FILLED THERMOPLASTIC COMPOSITES Abstract Nano-sized particle filled polymer composites have been received great attention of scientists in recent years due to their unique properties, including high mechanical strength, thermal and solvent resistance. In this study, nano-sized calcite (CaCO3) filled polypropylene (PP) and polyethylene (PE) composite blends were prepared using a corotational twin screw extruder. Mechanical test coupons were prepared by injection moulding. The effects of calcite reinforcement on the physical and mechanical properties of neat polymers were determined. CaCO3 had a positive effect on elastic modulus of composites. The Elastic modulus of composite specimens reinforced with coated calcite were higher than those of specimens reinforced with uncoated calcite. Keywords: calcite, nano, thermoplastic, extruder, injection moulding 1. Giriş Son yıllarda termoplastik malzemelerden çeşitli üretim yöntemleri ile elde edilen plastik ürünler; otomotiv sektöründen elektronik ev aletlerine, bilgisayar sistemlerinden beyaz eşya üretimine, uzay teknolojilerinden sanatsal ekipmanlara kadar birçok alanda 1 kullanılmaktadır. Bu malzemelerin kolay biçim verilebilir olması, metallere oranla düşük yoğunlukta olması, üstün yüzey kalitesi ve korozyona karşı dayanımı ilgilerin plastiğe yönelmesindeki önemli etkenlerdendir. Termoplastik malzemelerden başlıca polipropilen ve polietilen dayanıklılık, sağlamlılık, kolay işlenebilme, dielektrik özelliklerinin üstünlüğü ve maliyetinin düşük olması sebebiyle günümüzde en çok tercih edilen termoplastik malzemeler arasında yer almaktadır. Ancak belirtilen tüm bu alanlarda ürünlerden beklenen özellikleri sağlamak saf haldeki polimerlerle mümkün olmamaktadır. Düşük modül, yüksek çentik duyarlılığı, düşük darbe dayınımına sahip olmalrı gibi dezavantajları sebebiyle kullanım alanları sınırlıdır. Bu sebeple polimerler üzerinde çeşitli modifikasyonlar yapılarak birçok özellikleri istenildiği gibi değiştirilebilmektedir. Böylece bu malzemelerin mekanik özelliklerinde daha yüksek performans elde edilmekte ve buna bağlı olarak kullanım alanları genişlemektedir [1]. Yukarıda belirtilen sorunları gidermek amacıyla PP ve PE genelllikle dolgu malzemeleri kullanılarak kompozit malzeme haline getirilir. Dolgu malzemelerinin üretim maliyetini düşürmesi, kolay bulunabilmesi, üretim esnasında makinede düşük aşınma ve proses ekipmanlarına daha az zarar vermeleri kullanımlarını yaygınlaştırmıştır Plastik malzemeler ile en yaygn olarak kullanılan inorganik dolgu malzemesi kalsiyum karbonat (CaCO 3) ‘tır. [2]. Kalsitin tanecik boyutu ticari olarak genellikle 1-50 µm arasındadır. Birçok çalışmanın sonucunda mikron boyuttaki kalsit ile yapılan çalışmalarda mekanik özelliklerin gelişiminin düşük oranlarda olduğu ortaya çıkmştır. Bunun sebebi polimer ve dolgu malzemesi arasındaki zayıf etkileşimdir. Ancak kalsit tanecik boyutu mikrondan nano boyuta doğru düşdükçe polimer ve dolgu malzemesi arasındaki etkileşimin arttığı gözlemlenmiştir. Molekiller arasındaki etkileşimin güçlenmesiyle beraber mekanik özelliklerdeki gelişimin arttığı gözlemlenmiştir. Son yıllarda polimerlerin mekanik özelliklerinin geliştirilmesi amacıyla nano boyuttaki CaCO3 kullanımı bilim adamlarının dikkatini çekmektedir. Wang (2003) dolgu malzemesi olarak kullanılan stearik asit yüzey modifikasyonlu nano- CaCO3 ile PP’nin mekanik özelliklerinde önemli derecede artış olduğunu gözlemlemiştir[3]. Ma (2005) nano- CaCO3 dolgu malzemesi kullanarak PP ile ürettiği kompozitlerin çentikli darbe dayanımında yüksek oranda artış olduğunu göstermiştir [4] Yapılan birçok bilimsel araştırma mikron boyuttaki kalsiyum karbonatın kompozitlerin mekanik özellikleri üzerindeki etkisi üzerinedir ancak nano boyuttaki kalsiyım karbonatın kompozitlerin mekanik termal ve morfolojik özellikleri üzerindeki etkisi ile ilgili yapılan çalışmalar sınırlıdır. Bu sebeple bu çalışmada dolgu malzemesi olarak ağırlıkça farkı oranlarda (ağ.%0-30) nano- CaCO3 ile PP ve PE polimerleri kullanılarak termoplastik kompozitler çift vidalı ekstruder kullanılarak üretilmiştir. Standartlara uygun olarak enjeksiyon kalıplama yöntemiyle üretilen çekme ve eğilme testi numuneleri mekanik testleri yapılmştır Kalsit dolgu malzemesinin saf polimerin morfolojik, termal ve mekanik özellikleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. 2. Deneysel 2.1 Malzemeler CaCO3/PE nano kompozit üretiminde polimer matris malzemesi olarak kullanılan PE ‘PETİLEN YY S 0464’ ticari ismi ile PETKİM Petrokimya Holding A.Ş.,Türkiye tarafından sağlanmıştır. CaCO3/PP nano kompozit üretiminde polimer matris malzemesi olarak kullanılan PP ‘PETOPLEN MH-418’ ticari ismi ile PETKİM Petrokimya Holding A.Ş.,Türkiye tarafından sağlanmıştır. 2 Bu çalışmada, dolgu malzemesi olarak kullanılan ‘N1’ ve ‘N1-C’ ticari isimli yüzeyleri stearik asit ile modifiye edilmiş ve edilmemiş 50 nm tanecik boyutundaki iki çeşit kalsit tozu ADAÇAL End. Min. A.Ş.,Türkiye tarafından sağlanmıştır. 2.2 Numune Hazırlama Kalsit (CaCO3) neme karşı duyarlı bir malzemedir. Bu sebeple, ilk olarak 3 saat boyunca 80 o C sıcaklıkta kalsitin kurutma işlemi gerçekleştirilir. Bu kurutma işlemi Şekil 1’de gösterilen hava sirkülasyonlu kurutma cihazında gerçekleştirildi. Şekil 1. Hava Sirkülasyonlu Kurutma Cihazı CaCO3/PP ve CaCO3/PE nanokompozitler dolgu malzemesi oranı ağırlıkça 0-30 % (0,5,10,15,20,25,30) olarak ayrı ayrı hazırlanmıştır. Polimer malzeme ile dolgu malzemesinin birleştirilmesi Şekil 2’de gösterilen çift vidalı ekstruder ‘Thermofisher (Eurolab 16 mm)’ kullanılarak yapılmıştır. Bu aşamada ekstrüder sıcaklık bölgeleri CaCO3/PP için 130/ 140/160/170/180/190/200/200/180/180°C olarak ayarlanmıştır. Vida hızında 125 rpm kullanılmıştır. Ekstruder L/D (boy/çap oranı) 40, D=16 mm ‘dir. Şekil 2. Thermofisher (Eurolab 16 mm) Çift Vidalı Ekstruder Makinesi Ekstruderde hazırlanmış, granüle edilmiş numuneler Şekil 3’de gösterilen enjeksiyon kalıplama makinesi ile çekme ve eğilme test numuneleri standartlara uygun olarak elde edilmiştir. Şekil 3. Enjeksiyon Kalıplama Makinesi 3 2.3 Morfolojik Özelliklerin İncelenmesi Polimer ve dolgu malzemesi arasındaki etkileşimin morfolojik olarak incelenmesi ‘Phillips XL-30S FEG’ marka elektron taramalı mikroskobu (SEM) kullanılarak yapılmıştır. SEM için hazırlanan numuneler ilk olarak inert ve geçirgen bir yüzey elde etmek için vakum altında 40 Ǻ kalınlıkta altınla kaplandı.. Cihaz çalışma gerilimiı 20 kV olarak ayarlandı.Numunelerden farklı büyütme oranlarında görüntüler alındı.Bu cihaz yardımıyla elde edilen görüntülerden yapı ve özellikleri arasındaki ilişkiler belirlendi. 2.4 Mekanik Özelliklerin Değerlendirilmesi Enjeksiyonla kalıplamayla elde edilen çekme testi numuneleri ASTM D 412 standardına uygun olarak ‘Shimadzu AG-I 50 kN’ marka çekme cihazı ile çekme testine tabi tutuldu. Enjeksiyon kalıplama ile 10’ar adet basılan numunelerin beş tanesi teste tabi tutuldu.Çekme testi sırasında çekme hızı olarak, 30 mm/dk kullanıldı (Şekil 4). Her bir kompozit seri için 5 adet numune test edilmiştir. Video extensometre yardımı ile stress altında gerilme ölçülmüştür. Şekil 4. Çekme Testi Cihazı Eğilme testi için hazırlanmış olan kompozit numunelerin üç noktadan eğilme testi cihazı ile tesst edilmiştir. Numunelerin üç noktadan eğme testi, EN ISO-178 test standardına göre 2 mm/dk hızla yapıldı. Yük altındaki test numunesi Şekil 5’te gösterilmiştir. Şekil 5. Üç Nokta Eğilme Testi 2.5 Termal Ozellikler Polipropilen ve polietilenin kristalleşme sıcaklığı (Tc) ve erime sıcaklığı (Tm) gibi termal değerlerinin tayini için Diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC) yöntemi kullanılarak ‘TA instrument Q10’ cihazı ile ölçülmüştür. Isıtma hızı 10°C/min olarak ayarlanmıştır. Erime 4 Sıcaklığını ölçmek için polimerler ilk olarak -10°C’den 300°C değerine kadar ısıtılmıştır. 5 dakika bu sıcaklıkta bekletildikten sonra kristalleşme sıcaklığını ölçmek için -10°C sıcaklığına kadar soğutulmuştur. Sıcaklık etkisiyle polipropilen ve polietilende meydana gelen kütle kaybı Termogravimetrik analiz yöntemiyle (TGA) ölçülmüştür. Bu yöntem için kullanılan cihaz ’Perkin Elmer Diamond thermo gravimetric analyzer’dır. Deneyler 25-600 oC sıcaklıkları arasında 10°C/min ısıtma hızıyla, 50 ml/min nitrojen akımıyla yapılmıştır. 3. Sonuç ve Tartışma 3.1 Mekanik Özellikler Şekil 6 % CaCO3 içeriğinin. 30 mm/dk hızla çekme testine tabi tutulan CaCO 3/PP nanokompozitlerin elastik modülüne etkisini göstermektedir. Şekil 7 % CaCO 3 içeriğinin 30 mm/dk hızla çekme testine tabi tutulan CaCO3/PE nanokompozitlerin elastik modülüne etkisini göstermektedir. Şekil 6. %CaCO3 içeriğinin CaCO3/PP nanokompozitlerin elastik modülüne etkisi Şekil 7. %CaCO3 içeriğinin CaCO3/PE nanokompozitlerin elastik modülüne etkisi Şekil 6-7’de gösterildiği üzere yüzeyleri stearik asit ile modifiye edilmemiş CaCO3 yüzeyleri stearik asit modifikasyonlu kalsit tozuna oranla nanokompozitlerin elastik modülü üzerinde daha düşük bir etkiye sahiptir. CaCO3/PP ve CaCO3/PE nanokompozitleri için en yüksek değeri %30 CaCO3 içeriği vermiştir. En düşük elastic modül değeri ise %5 CaCO3 içeriğinde gözlemlenmiştir. Şekil 8. %CaCO3 içeriğinin CaCO3/PP nanokompozitlerin eğilme modülüne etkisi Şekil 9. %CaCO3 içeriğinin CaCO3/PE nanokompozitlerin eğilme modülüne etkisi 5 Şekil 8-9 %CaCO3 içeriğinin CaCO3/PP ve CaCO3/PE nanokompozitlerinin eğilme modülü üzerindeki etkisini göstermektedir. Şekillerde görüldüğü üzere eğilme modülü %CaCO3 içeriğinin artmasıyla beraber artış göstermektedir. 3.1 Morfolojik Özellikler Şekil 10(a) ağırlıkça % 5 oranında kalsit tozu içeren CaCO₃/PP nanokompozitlerin 5000 oranında elde edilmiş görüntüsüdür. Şekil 10(b) ise ağırlıkça %30 oranında kalsit tozu içeren CaCO₃/PP nanokompozitlerin SEM görüntüsüdür. Şekil 10(a) %5 CaCO₃ içeren CaCO₃/PP nanokompozitlerin SEM görüntüsü Şekil 10(b) %30 CaCO₃ içeren CaCO₃/PP nanokompozitlerin SEM görüntüsü Nano taneciklerin dağılımı kompozit malzemelerin mekanik özelliklerini büyük oranda etkilemektedir. Şekil 10(a)’da görülen topaklanmalar birçok nano boyuttaki taneciğin bir araya gelmesiyle oluşmuştur..SEM görüntüleri doğrultusunda CaCO₃ tanecik boyutu yaklaşık olarak 50 nm olarak ölçülmüştür. Şekil 11(a) ağırlıkça % 5 oranında kalsit tozu içeren CaCO₃/PE nanokompozitlerin 5000 oranında elde edilmiş görüntüsüdür. Şekil 11(b) ise ağırlıkça % 30 oranında kalsit tozu içeren CaCO₃/PE nanokompozitlerin SEM görüntüsüdür. Şekil 11(a) %5 CaCO₃ içeren CaCO₃/PE nanokompozitlerin SEM görüntüsü Şekil 11(b) %30 CaCO₃ içeren CaCO₃/PE nanokompozitlerin SEM görüntüsü 3.2 Termal Özellikler Şekil 12(a-b)’de CaCO₃/PP ve CaCO₃/PE nanokompozitlerin TGA grafikleri gösterilmektedir. Her iki sistemde 400 °C sıcaklıkta kütle kaybı en düşük seviyededir. 6 5-uc-pe 10-uc-pe 15-uc-pe 20-uc-pe 25-uc-pe 30-uc-pe 100 Weight loss (%) 80 60 40 20 0 0 100 200 300 400 500 600 700 Temperature (0C) Şekil 12(a). CaCO₃/PP nanokompozitlerin TGA grafiği Şekil 12(b). CaCO₃/PE nanokompozitlerin TGA grafiği Yukarıda verilen TGA grafiklerinde görüldüğü üzere saf PP ve PE polimerlerinin ilk bozunma sıcaklık değerleri kompozitlere oranla daha düşüktür. Dolgu malzemesinin ilave edilmesiyle beraber kompozitler daha yüksek sıcaklık değerlerinde bozunmaya başlamaktadır. Şekil 13(a-b)’de gösterilen grafikler CaCO₃/PP ve CaCO₃/PE nanokompozitlerin DSC grafikleridir. 35 25 5-uc-pp 10-uc-pp 15-uc-pp 20-uc-pp 25-uc-pp 30-uc-pp Heat Flow (mW) 15 25 20 10 5 0 -5 15 10 5 0 -5 -10 -15 -20 -10 -15 -50 5-uc-pe 10-uc-pe 15-uc-pe 20-uc-pe 25-uc-pe 30-uc-pe 30 Heat Flow (mW) 20 -25 0 50 100 150 200 250 300 -30 -50 350 0 50 100 150 200 250 300 350 Temperature ( oC) o Temperature ( C) Şekil 13(a) CaCO₃/PP nanokompozitlerin DSC grafiği Şekil 13(b) CaCO₃/PE nanokompozitlerin DSC grafiği Yukarıda verilen DSC grafiklerine göre kristalleşme sıcaklığı değeri kalsit ilavesi ile artmaktadır. Kalsit tozu ilavesi ile Tm değerlerinde önemli olmayan bir yükselmenin olduğu tepit edildi. Isıtma esnasında PP 167°C’de, PE ise 137°C’de T m değerini verdiği belirlendi. PP’in kristalleşme sıcaklığı 109°C, PE’nin ise Tc değeri 118°C olduğu tespit edildi. 7 4. Sonuç Bu çalışmada ağırlıkça farklı oranlarda kalsit tozu içeren CaCO3/PP ve CaCO3/PE nanokompozitleri çift vidalı ekstruder kullanılarak üretilmiştir. Elde edilen granül şeklindeki kompozit malzemeler enjeksiyon kalıplama yöntemiyle standartlara uygun bir şekilde çekme ve eğilme test numuneleri haline getirilmiştir. Dolgu malzemesi olarak kullanılan kalsit tozunun PP ve PE polimerleri üzerindeki morfolojik, termal ve mekanik özellikleri incelenmiştir. Deneyler sonucunda, kalsit ilavesi saf PP ve PE ‘nin elastiklik modülü, eğilme modülü ve eğilme mukavemetinde artış sağlamıştır. En yüksek mukavemet değerleri, yüzey modifiyeli kalsit içeren kompozitlerde elde edilmiştir. Yüzeyleri stearik asit ile modifiye edilmemiş CaCO3 yüzeyleri stearik asit modifikasyonlu kalsit tozuna oranla nanokompozitlerin elastik modülü üzerinde daha düşük bir etkiye sahiptir. CaCO 3/PP ve CaCO3/PE nanokompozitleri için en yüksek değeri %30 CaCO3 içeriği vermiştir. En düşük elastic modül değeri ise %5 CaCO3 içeriğinde gözlemlenmiştir. %CaCO3 içeriğinin CaCO3/PP ve CaCO3/PE nanokompozitlerinin eğilme modülü üzerindeki etkisini göstermektedir. Şekillerde görüldüğü üzere eğilme modülü %CaCO3 içeriğinin artmasıyla beraber artış göstermektedir. TGA analizlerine göre ilk bozunma sıcaklığı kalsit tozunun etkisiyle nanokompozitlerde saf polimere oranla daha yüksek değerlerde başladığı gözlemlenmektedir. DSC analizlerine göre kristalleşme sıcaklığı değeri kalsit ilavesi ile artmaktadır. Kalsit ilavesinin erime sıcaklığına bir etkisi olmadığı gözlemlenmiştir. Teşekkür Çalışmalarımı yönlendiren, araştırmalarımın her aşamasında bilgi, öneri ve yardımlarını esirgemeyern danışman hocam sayın Prof. Dr. Metin TANOĞLU’na, yüksek lisans eğitimim süresince her konuda desteklerini ve yardımlarını aldığım araştırma görevlisi sayın Bertan BEYLERGİL’e ve her zaman yanımda olan aileme en derin duygularla teşekkür ederim. Ayrıca bu çalışma için gerekli olan ham maddelerin sağlanmasında bana yardımcı olan ADAÇAL End. Min. A.Ş.’ye ve PETKİM Petrokimya Holding A.Ş.’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Semboller Listesi E Ǻ Tg Tm L/D ε σ ° C Ef : Elastiklik Modülü : Angstron : Camsı Geçiş Sıcaklığı : Erime Sıcaklığı : Boy/Çap Oranı : Uzama Oranı : Uygulanan Gerilme : Santigrat Derece : Eğilme Modülü 8 Kaynaklar [1] Yang, J., Yang, Q., Li, G., Sun, Y. and Feng, D. 2006, “Morphology and mechanical properties of polypropylene/calcium carbonate nanocomposites”, Materials Letters, Volume 60, Page 805 [2] Hanim, H., Zarina R., Ahmad Fuad, MY., Ishak, ZA. and Hassan A. 2008, “The Effect of Calcium Carbonate Nanofiller on the Mechanical Properties and Crystallisation Behaviour of Polypropylene”, Malaysian Polymer Journal, Volume 3, Page 38 [3] Wang, K., Wu, J., Ye, L. and Zeng H. 2003, Composites Part , 43, 2981 [4] Ma, C.G., Rong,M.Z. and Friedrich, K. 2005, Polymer Engineering & Science, 529 9 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 10 LAZER SİNTERLEME YÖNTEMİ İLE HIZLI PROTOTİPLEME ÜRETİMİNDE KULLANILAN PLASTİK TOZLAR VE UYGULAMA ALANLARI İsmet Çelika, Feridun Karakoçb ve Begüm Şengünc a Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kütahya/TÜRKİYE, [email protected] b Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kütahya/TÜRKİYE, [email protected] c Dumlupınar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,Makine Mühendisliği ABD, Kütahya/TÜRKİYE, [email protected] Özet Hızlı prototipleme teknolojileri günümüzde yaygın olarak Ar-Ge ve endüstriyel imalat alanlarında kullanılmaya başlanan teknolojilerdir. Prototipleme teknolojilerinden en yaygın kullanılanları SLS (Selective Laser Sintering) – Seçici Laser Sinterleme Yöntemi, 3DP (3 Dimensional Printing) – 3 Boyutlu Yazıcı ve FDM (Fused Deposition Modelling) – Yığarak Biriktirme Yöntemleridir. Bu bildiri de plastik tozlarının sinterlenerek birleştirildiği Lazer Sinterleme Yöntemi, bu teknolojide kullanılan tozlar ve toz çeşidine göre üretilen parçaların fiziksel ve mekanik özellikleri açıklanacaktır. Anahtar kelimeler: Seçici lazer sinterleme, hızlı prototipleme, 3 boyutlu yazıcı, polyamid PLASTIC POWDERS WHICH ARE USED IN RAPID PROTOTYPING BY LASER SINTERING METHOD AND APPLICATION AREAS Abstract Today, rapid prototyping technology is a technology that is started to use at AR-GE and industrial manufacture area commonly. The common forms of prototyping technology are SLS (Selective Laser Sintering), 3DP (3 Dimensional Printing) and FDM (Fused Deposition Modelling). In this paper, laser sintering method which plastic powders are combined by sintering, powders which are used in this technology and the physical and mechanical features of produced parts in view of differences of the powders will be explained. Keywords: Selective laser sintering, rapid prototyping, 3 dimensional printing, polyamide 1. Giriş Lazer teknolojisi, birçok üstünlükleri nedeniyle sanayisi gelişmiş ülkelerin endüstrisinde belirleyici olmaktadır. Lazerli üretim, ölçme, analiz ve muayene yöntemleri birçok konvansiyonel yöntemin yerine tercih edilmektedir. Lazerli kaynak ve lehim, lazerli kesim, delme yöntemleri, bilinen konvansiyonel kaynak ve lehim, kesme ve delme yöntemlerin yerini almıştır. Benzer uygulamalar lazerli ölçme ve muayene yöntemlerinde de gözlenmektedir. Lazerli multi üretim yöntemleri ile dayanıklı, güvenilir, hafif ve yüksek 11 kaliteli araçlar üretilmektedir. Eskiden konvansiyonel yöntemlerle teknik ve/veya maliyet acısından mümkün olmayan tasarımlar günümüzde lazerli üretim yöntemleri ile mümkün olabilmektedir. Dünya pazarlarında rekabet edebilmek için mutlaka bu teknolojik gelişmeleri, yenilikleri takip etmek, geliştirmek ve uygulamak zorunlu hale gelmiştir. Lazer teknolojisinin imalat alanında uygulanan en ileri seviyesi sinterleme yöntemidir. Lazer sinterleme ile polyamid ve metal tozları katman katman birleştirilerek parça inşa edilir. Üretilecek parça z-ekseninde dilimlere ayrılarak her katmanda bir dilim üretilir. Katmanlı imalat olarak da adlandırılan bu teknolojinin başlıca üstünlüğü parça karmaşıklığının sorun teşkil etmemesi ve 0,5 mm et kalınlığına kadar parçaların üretilebilmesidir. Hem prototip hem de fonksiyonel parçalar üretilebilir. Kullanılan tozlar yaklaşık 50 µm boyutlarındadır. Tarihsel geçmişine bakıldığında, 1993 lü yıllarda başlayan Katmanlı İmalat teknolojilerinin hızla gelişmeye başladığı ve günümüzde 1,500 Milyon Dolar’dan daha fazla Endüstriyel yatırım yapılacak duruma geldiği görülmektedir[1]. Prototiplemede ve doğrudan fonksiyonel parça yapımında kullanılan bu yöntem ticaret, araştırma ve eğitim alanlarında önemli yenilikler getirmektedir. Bu teknolojinin temeli topoğrafya ve heykeltraşcılığa dayanır[2]. 1972’de başlayan ilk uygulamalarında bir ışın çubuğu ile toz yığma şeklinde başlamış olan bu teknoloji günümüz ileri tasarım ve imalat alanında, mekanik parça tasarımı, proses modelleme ve kontrol, biyomedikal uygulamalar gibi bir çok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Üretim serbestliği olan ve serbest imalat olarak da adlandırılan bu imalat yönteminde, üretilecek parça için herhangi bir geometri kısıtlaması yoktur. Lazer sinterleme tabanlı hızlı prototipleme teknolojilerinde toz haldeki polyamid, cam esaslı polyamid, alüminyum esaslı polyamid, karbon elyaflı polyamid, polystren, kobalt-krom, titanyum, alüminyum, paslanmaz çelik ve altın malzemelerin tozları sinterlenerek parça imal edilir. Yapılacak araştırma çalışmaları ile diğer elementlerin tozlarının da kullanılması mümkün olabilir. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı katmanlı imalat teknolojileri, imalat alanında çok büyük yenilikleri ve kolaylıkları sunan, ileri imalat teknolojileridir. Lazer sinterleme ile katmanlı imalatın yapıldığı tozlar hakkında literatür incelemesi yapıldığında tespit edilen önemli çalışmalardan bazıları aşağıda verilmiştir. Yan ve arkadaşları SLS teknolojisinde parça yoğunluğuna göre lazer enerji yoğunluğunun elastikiyet modülü, mikroskobik yapı ve boyutsal doğruluk üzerindeki etkilerini araştırdılar. Çalışmaları sonunda 0.08 J/mm2’lik enerji yoğunluğu ile en yüksek boyutsal doğruluğun elde edilebileceğini tespit ettiler ve önerdiler [3]. Polimer tozları termal iletkenlik, termal difüzyon gibi karakterlere sahip metal tabanlı tozlardan farklı olarak SLS gibi üretimlere ısı transferi gibi davranışlarında kendine özgü davranışlar gösterirler. Polimerler düşük sinterlenme sıcaklığı (<200 ⁰C) ve düşük termal iletkenlik (<1 W/m⁰K) gösterirler [4]. Franco ve arkadaşları yaptıkları araştırma sonunda polyamidin sinterlenmesinde 0.015 – 3.3 J/mm2 arasında alan enerji yoğunluğu ile çalışılırken prosesin faal toplam enerji yoğunluğunun 0.2-0.6 J/mm3 arasında değişen düşük değerlerde olduğunu göstermiştir. SLS üretim sistemlerinde tozun sinterlendiği üretim hacmi ön ısıtmaya tabi tutulur. En iyi sonuçlar ön ısıtmanın yapılmadığı durumda 0.02-0.08 J/mm2 enerji yoğunluğu ile elde edildi. Bir lazer sinterleme sisteminde enerjinin %35 i ön ısıtma odasında, %20 si piston motorunun step motorunda, %20 si lazerde ve %20 si yuvarlanma motorlarında harcanır [4]. Slazar ve arkadaşları SLS teknolojisinde kullanılan PA12 (petrol tabanı polyamid) ve PA11(biyo tabanlı polyamid) tozlarının mekanik performanslarını çeşitli koşullar altında 12 karşılaştırdılar. PA11 tozunun düşük sıcaklılarda daha yüksek dayanıklılık ve süneklik gösterdiğini ayrıca daha iyi hidrotermal yaşlanma dayanımına ve araştırılan koşullarda daha iyi yorulma dayanımına sahip olduğunu tespit ettiler [5]. Berretta ve arkadaşları lazer sinterlemede kullanılan tozların çeşidini arttırmak amacıyla poly (eter eter) ve PEEK (ketone) tozlarının morfolojisini, akışkanlıklarını ve parçacıklar arası etkileşimini incelediler. Çalışmalarının sonucu olarak ticari olmayan PEEK sınıflarının temperleme yapılarak ve nano katkılar katılarak optimizasyonlarının yapılabileceğini belirttiler [6]. Drummer ve arkadaşları çeşitli polimer tozlarının küresel morfolojik yapısını ve partikül boyutlarını araştırdılar. Yapısı EMS -GRIVORY (Grilamid L20G), Poly (ethylene glycol) (PEG8000) ve Polyvinyl alcohol (PVA) Mowiflex TC 253 den oluşan PA12 nin partkül boyutunun ortalama 60 µm; kriyojenik öğütme yoluyla pülverize edilmiş polybutylene terephthalate (PBT) tozunun ortalama partikül boyutunun 200 µm olduğunu tespit ettiler[7]. Sachs ve arkadaşları polyamid tozu üretimi üzerinde incelemeler yaptılar. Mikro boyutlu partiküllerin öğütülmesi sırasındaki sapmalar toz malzemenin akışkanlığını kötü etkileyen sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunu aşmak için, tek tek partiküller ısıtılmış bir düşme reaktörü içinde eritilir ve yüzey gerilmesinin etkisiyle küresel yapılar elde edilir. Reaktör 1600 mm uzunluğunda ve 25 mm çapındadır. Reaktör sıcaklığı işlenmiş malzemenin 100 ⁰C üzerinde sıcaklığa ayarlanır. Düşme reaktörünün tasarımı yapılırken partiküllerin akışının laminer olacak şekilde, birbirlerine ve reaktörün duvarlarına temas etmeden düşmelerinin sağlanması önemlidir [8]. Schmidt ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada mikro partiküllerin düşük sıcaklıkta (-40 ⁰C, -80 ⁰C) ve ıslak öğütme ile imal edilebileceğini belirtmektedirler [9]. Yapılan bu çalışmada lazer sinterleme ile katmanlı imalat sistemlerinde dünyada yaygın olarak tozlar incelenmiştir. 2. Yapılan Çalışma Lazer sinterleme ile parça üretiminde kullanılan endüstriyel tozlar araştırıldığında petrol tabanlı polyamid tozlarının (PA12) ve biyo tabanlı polyamid tozlarının (PA11) yaygın olarak kullanılmakta olduğu görülür. PA11 hindt yağından elde edilmektedir. Günümüzde ticari uygulamalarda PA11 ve PA12 dışında, polycarbonate (PC), polystyrene (PS), Polyether-etherketone(PEEK) ve bunların çeşitli türevleri plastik sinterleme tozu olarak kullanılmaktadır. Bu malzemelerin ergime sıcaklıkları 200 ⁰C’nin altında ve ısı iletim katsayıları da 1 W/M⁰K in altındadır. Plastik tozlarının ideal boyutlarının 45-90 µm arasında olması önerilmektedir. Tane boyutunun küçük olması sinterleme sırasında yüzeyde kılcal çatlaklara neden olmaktadır [10]. Aşağıda lazer sinterlemede yaygın olarak kullanılan tozlar açıklanmış ve karşılaştırılmaları yapılmıştır. PA2200: PA12 tabanlı bu beyaz renkli PA 2200 tozu çok iyi dengelenmiş özellikleriyle çok çeşitli uygulamalarda kullanılabilir. Yüksek rijitlik, sertlik, kimyasal direnç, uzun dönem kullanımda stabil davranış, yüksek çözünürlük, biyo uyumluluk özellikleri ile ön plana çıkar. Parçalar üzerinde metal kaplama, sırlama, titreşimli taşlama, fırça ile boyama, elektrostatik boyama gibi yüzey işlemleri yapılabilir. Uygulama alanları ise fonksiyonel parçalar, protez gibi medikal uygulamalar, genel enjeksiyon kalıplama ile üretilen parçalar, hareketli parçalar olarak sıralanabilir (Şekil 1). P2201 ise PA2200 ile benzer özelliklere sahip ancak biraz daha saydam PA12 tozudur. 13 Şekil 1. PA2200 ile üretilen parça Şekil 2. PA1101 ile üretilen parça Şekil 3. Alumide ile üretilen parça Şekil 4. Carbon Mide ile üretilen PA1101: Beyaz yarı saydam PA11 tozudur. Yüksek darbe dayanımı ve kopma uzaması değerlerine sahiptir. Yenilenebilir kaynaklardan elde edildiğinden çevre dostudur. Sıcaklığa dayanımı PA12’den daha iyidir, geniş bir sıcaklık aralığında mekanik özelliklerini korur. Yüksek gerilmeler altında parçalanmaz ve kırılmaz. Yüksek darbe dayanımının gerektiği yerlerde ve yüksek sünekliğin gerektiği fonksiyonel parçalarda kullanımı uygundur. (Şekil 2). Örneğin taşıtlarda yolcu taşıma bölgelerinde önerilir. Alumide: Metal görünümlü ve daha sonra üzerinde işlemler yapmaya uygun özellikleri ile öne çıkan metalik gri renkli, alüminyum dolgulu PA12 polyamiddir. Üretilen parçalar kolayca taşlanabilir, parlatılabilir veya kaplanabilir. Sıcaklığa dayanıklıdırlar, sınırlı termal iletkenliğe sahiptirler, boyutsal doğrulukları mükemmeldir (Şekil 3). Carbon Mide: Karbon-fiber dolgulu ve antrasit siyahı renginde PA12 malzemesidir. Mükemmel sertliğe ve maksimize edilmiş ağırlık-dayanım oranına sahiptir. Fiberlerin yöneliminden dolayı mekanik özellikler üç eksenli doğrultuda değişkenlik gösterir. Malzemenin özellikleri; mükemmel dayanım ve sağlamlık, sertlik, hafiflik ve elektrik iletkenliğidir. Malzemenin uygulama alanları; parçanın kendi ağırlığı göz önünde bulundurularak optimize edilen gerilme altındaki parçalar ve motor sporları uygulamalarındaki aerodinamik bileşenlerdir (Şekil 4). PEEK HP3-Polyetherketone: Bu malzeme lazer sinterleme teknolojisine dünyanın ilk yüksek performanslı polimerini sunmaktadır. PAEK grubuna ait olan yarı-kristal termoplastik malzemedir. Lazer sinterlemeli parçalarda 95 MPA’a kadar gerilme dayanımı ve 4400 MPa’a kadar Young’s modülü elde edilmektedir. Bu değerler şimdiye kadar piyasaya hakim olan PA12 ve PA11 malzemelerine göre %100 oranında daha yüksektir. Malzemenin yüksek sıcaklıklarda mükemmel performansı vardır. Yıpranmaya, hidrolize ve kimyasallara karşı direnci üst düzeydedir. Yangına, dumana ve toksisiteye karşı iyi performansı vardır. Potansiyel biyolojik uyumluluğu vardır. Sterilize edilebilir. Bu malzeme tıpta paslanmaz çeliğe ve titanyuma iyi bir alternatiftir. Uzay ve havacılık endüstrisinde kullanılabilir (Şekil 5). PA3200GF: Kırılma halinde iyi bir esnemeyle birlikte mükemmel sertlik niteliği taşıyan, beyazımsı, cam-dolgulu bir polyamid 12 tozudur. Malzemenin özelikleri; üst düzey sertlik, yüksek mekanik aşınma direnci, gelişmiş termal yüklenebilirlik, mükemmel yüzey kalitesi, yüksek boyut tutarlılığı ve ayrıntı çözünürlüğü, işlenebilirlik, mükemmel uzun-dönem tutarlılık davranışıdır. Malzemenin uygulama alanları nihai parçalar için otomobillerin motor bölgesinde kullanımı, derin-çekme kalıpları, sertlik, yüksek sıcaklığın çarpılma etkilerine dayanımı ve düşük abrasif aşınma istenen parçalardır (Şekil 6). 14 Şekil 5. PEEK HP3 ile üretilen parça Şekil 6. PA3200GF ile üretilen parça Şekil 7. PA1102 ile üretilen parça Şekil 8. PA2202 ile üretilen parça PA1102: Hint yağından elde edilen siyah renkli bir PA11 tozudur. Elastikliği ve yüksek darbe dayanımı ile öne çıkar. Hidrokarbonlara, aldehitlere, ketonlara, tuzlara, alkollere, yakıtlara, deterjanlara, petrol kaynaklı ve hayvansal kaynaklı yağlara mükemmel dirençli bir malzemedir. Uzun dönem hareketli çalışacak parçalarda, araçlarda çarpamaya maruz kalabilecek parçalarda, küçük ve ora ölçekli parçalarda, ince kesitli ve ızgara şeklindeki parçaların üretiminde tercih edilir (Şekil 7). PA2202: Siyah pigmentler içeren polyamid malzemedir. Parçalar, çizilmeye, aşınmaya ve kire karşı dirençlidir. Aynı zamanda mekanik gerilmelerin oluşturulduğu ve kirli ortamlarda çalışan parçalar için idealdir. Siyah renkli polimer, bu parça rengine ilgi duyan sektörlerin ilk tercihidir. Otomotiv sektöründeki birçok parça, özellikle de kaporta altı parçalarda kullanımı uygundur. Bu malzeme mekanik gerilemelere karşı çok dirençlidir. Yüksek sertliğe sahiptir. Fonksiyonel nihai parça olarak yedek parça üretiminde ve kirli ortamlarda çalışacak parçalarda kullanımı tercih edilir (Şekil 8). PrimeCast 101: Polistren tabanlı gri toz olan PrimeCast 101, mükemmel boyut doğruluğu ve yüksek yüzey kalitesi, takma parça olarak kullanıldığında yüksek dayanım özelliklerine sahiptir. Düşük ayrışma ve sertleşme sıcaklıkları nedeniyle döküm işlemleri için uygundur. Sıvama ve seramik kabuk döküm işlemlerinde tercih edilir. PrimeCast 101’in diğer uygulama alanı vakum döküm için mastar kalıpların üretimidir (Şekil 9). PA2210FR:PA 2210 FR, halojensiz kimyasal alev geciktirici içeren beyazımsı bir PA12 tozudur. Yangın çıkması halinde parçanın yüzeyinde karbonatlaştıran bir katman oluşarak alttaki plastiği yalıtır. PA 2210 FR, 2 mm’nin üzerinde bir duvar kalınlığından UL 94 / V-0 yangın koruma sınıflandırmasının gerekliliklerini karşılar. Malzemenin özellikleri; iyi mekanik özellikler ve uzun-vadede mükemmel stabil davranıştır. Malzemenin uygulama alanları; yüksek kalitede, tam-işlevsel, yük-taşıyıcı plastik parçalar, yangına karşı korunması daha gerekli olan parçalar, hava araçları ve kamu binalarındaki kullanımdır (Şekil 10). Şekil 9. PrimeCast 101 ile üretilen parça Şekil 10. PA2210FR ile üretilen parça 15 Şekil 11. PA2241FR ile üretilen parça Şekil 12. PA2221 ile üretilen parça PA2241FR: Halojen tabanlı alev geciktirici içeren PA12 polyamiddir. Geri kazanılabilir özelliği sayesinde ekonomiktir ve düşük maliyetli parça üretiminde tercih edilir. Havacılık sektörü için uygundur. Hava kanalları ve çıkış valfleri örnek olarak verilebilir (Şekil 11). PA2221 (PrimePart PLUS): Düşük büzülme ve düzelme oranının optimize edildiği PA12 tozudur. Ekonomik ve çevre dostu bir malzemedir. Alkollerin dışında gıda maddeleri ile uyumludur. Doğal renklidir. Yüksek dayanıma ve rijitliğe sahiptir. Yüksek doğrulukta ve detaylı parçalar üretilebilir (Şekil 12). Son işlem olarak metal kaplama, sırlama, titreşimli taşlama, fırça ile boyama, yapıştırma, elektrostatik boyama işlemleri yapılabilir. Yukarıda endüstride yaygın olarak kullanılan tozlar açıklanmıştır. Tozlardan üretilen parçaların elastikiyet modülleri, gerilme dayanımları, parça yoğunlukları ve ergime sıcaklıklarını gösteren değerler Tablo 1’de verilmiştir [11]. Tablo 1’den görüldüğü gibi PEEK HP3 tozundan yapılan parçalar çelik dahil olmak üzere bir çok metalin yerine tıp, havacılık ve motor endüstrisinde kullanılabilecek özelliklere sahiptir. PA2200 tozu en yaygın kullanılan toz olup fonksiyonel ve kaliteli parçalar üretmek için kullanılabilir. Siyah renkli CarbonMide yüksek rijitliği, dayanımı ile uzay ve havacılık araçlarının birçok parçasında kullanılabilir. PA2241 tozundan yapılan parçalar yukarıda açıklandığı üzere alev geciktirici özelliğe sahip parçalardır. Tablo 1 Endüstride kullanılan lazer sinterleme tozları ve özellikleri [11] Çekme Ergime Elastikiyet Parça Gerilmesi Toz adı Modülü yoğunluğu sıcaklığı Renk Dayanımı (⁰C) (MPa) (g/cm3) (MPa) PA2200 PA1101 Alumide CarbonMide PEEK HP3 PA3200 PA1102 PA2202 PrimeCast101 PA2210 FR PA2241 FR PA2221 1700 1600 3800 6100 4250 3200 1560 1850 1600 2500 1900 1650 48 48 48 72 90 51 48 50 5.5 46 49 47 0.93 0.99 1.37 1.04 1.32 1.23 0.99 0.98 0.77 1.06 1.00 0.97 172 201 176 176 372 172 201 176 185 185 185 Beyaz Beyazımsı Metalik Gri Siyah Metalimsi Beyazımsı Siyah Siyah Gri Beyazımsı Beyaz Beyaz 3. Sonuç Hızlı prototipleme olarak bilinen katman eklemeli imalat teknolojileri önemli avantajlara sahiptir. Bunlardan en önemlisi imalatta şekilsel bir kısıtlama olmamasıdır. Ayrıca tek bir proses ile parçanın imal edilebilmesi diğer bir üstünlüğüdür. Bu imalat işleminin önündeki en büyük engel malzeme çeşitliliğinin az olmasıdır. Herhangi bir destek yapısına ihtiyaç duymadan ve yüksek kalitede parça imal edebilen lazer sinterlemeli prototipleme teknolojilerinin hammaddesi olan tozlarda sınırlı çeşitte olup, bu konuda ülkemiz tamamen dışa bağımlıdır. Ulusal kaynaklarla bu tozların imal edilmesinde katkı sağlamak amacıyla, dünyada en çok kullanılan plastik tozları araştırılmış ve karşılaştırmaları yapılmıştır. Ayrıca 16 bu tozların üretimi alanında yapılan güncel çalışmalar da incelenerek şu tespitler yapılmıştır. Plastik polyamid tozlarının tane büyüklükleri 45-90 µm arasında ve şekilleri küresel olmalıdır. Polyamid tozların üretiminde ıslak öğütme sistemleri ile tane boyutları küçültülmekte ve daha sonra ergime sıcaklığının üzerinde bir sıcaklıkta olan düşey reaktörden geçirilerek homojen küresel boyutlu toz tanecikleri elde edilmektedir. Teşekkür Bu çalışma Dumlupınar Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonun 2014-23 no’lu projesinin finansal desteği ve Dumlupınar Üniversitesi İleri Teknolojiler, Tasarım, Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin alt yapısı kullanılarak yapılmıştır. Kaynakça [1] Wohlers, T. (2009), “Wohler’s report 2009”, US – TURKEY Workshop On Rapid Technologies, pp.1-3. [2] David, L.B., Joseph J.B.J., Ming C.L. and David W.R. 2009. “A brief history of additive manufacturing and the 2009 roadmap for additive manufacturing: looking back and looking ahead”, US-TURKEY Workshop On Rapid Technologies, Volume, Pages 5-11. [3] Yan, C., Shi, Y., Yang, J., Liu, J., 2010. “Investigation in to the selective laser sintering of styrene-acrylonitrile copolymer and postprocessing”, International Journal of Advanced Manufacturing Technologies, Volume 51, Pages 973-982. [4] Franco, A., Lanzetta, M., Romoli, L. 2010. “Experimental analysis of selective laser sintering of ployamide powders:an energy perspective”, Journal of Cleaner Production, Volume 18, Pages 1722-1730. [5] Salazar, A., Rico, A., Rodriguez, J., Escudero, J.S., Seltzer, R., Martin, F., Cutillas, E. 2014. “Monotonic loading and fatigue response of a bio-based polyamide PA11 and a petrol-based polyamide PA12 manufactured by selective laser sintering”, Europen polymer Journal, Volume 59, Pages 36-45. [6] Berretta, S., Ghita, O., Evans, K.E. 2014.“Morphology of polymeric powders in Laser Sintering (LS): From Polyamide to new PEEK powders”, Europen Polymer Journal, Volume 59, Pages 218-229. [7] Drummer, D., Rietzel, D., Kühnlein, F. 2010. “Development of a characterization approach for the sintering behavior of new thermoplastics for selective laser sintering”, Phys Proc.(Part B), Volume 5, Pages 533–42. [8] Sachs, M., Schmidt, J., Toni, F., Blümel, C., Winzer, B., Peukert, W., Wirth, K.E. 2015. “Rounding of Irregular Polymer Particles in a Downer Reactor”, Procedia Engineering, Volume 102, Pages 542-549. [9] Schmidt, J., Sachs, M., Blümel, C., Winzer, B., Franziska, T., Wirth, K.E., Peukert, W. 2015. “A novel process chain for the production of spherical SLS polymer pow ders with good flowability”, Procedia Engineering, Volume 102, Pages 550-556. [10] McAlea, K.P., Forderhase, P.F., Booth, R.B. 1998. “Selective laser sintering of polymer powder of controlled particle size distribution”. Patent US 5817206 A. [11] http://eos.materialdatacenter.com/eo/standard/main/ds , 2015. 17 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 18 ÜÇ BOYUTLU YAZICILAR İLE POLYAMİD TOZLARINDAN EĞİTİM MATERYALLERİ YAPILMASI VE İMALAT OPTİMİZASYONU İsmet Çelika, Ebubekir Can Güneşb ve Feridun Karakoçc a Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kütahya/TÜRKİYE, [email protected] b Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kütahya/TÜRKİYE, [email protected] c Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kütahya/TÜRKİYE, [email protected] Özet Makine mühendisliği eğitiminde kaliteyi arttırıcı en temel faktörlerden birisi uygulamalı eğitimdir. Normal şartlarda sınıf ortamında bu mümkün olmayabilir. Ancak günümüzde sahip olunan 3 Boyutlu Yazıcı teknolojileri ile bu artık olanaklı hale gelmektedir. Dumlupınar Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde bu uygulamaya geçilmiş olup, derslerin anlaşılabilirliği ve öğrencilerin motivasyonu önemli derecede artmıştır. Bu bildiride eğitim materyallerinin sinterleme teknolojisi ile polyamid tozlarından imal edilmesi, montajlı üretilen parçalarda montaj boşluklarının optimizasyonu ve parçaların renklendirilmesi araştırılmış ve açıklanmıştır. Anahtar kelimeler: Mühendislik eğitimi, plastik eğitim materyali, lazer sinterleme, polyamid MANUFACTURING OF EDUCATIONAL MATERIALS FROM THE POLYAMIDE POWDERS BY MEANS OF 3D PRINTERS AND THE PRODUCTION OPTIMIZATION Abstract One of the key factor in mechanical engineering education qualification is practical education. This may not be possible in conventional classroom environment. However today's 3D printing technologies makes it possible. Dumlupınar University Mechanical Engineering Department implemented practical education in classroom, thus perceptibility of courses and students' motivation have significantly enhanced. In this paper, manufacturing of educational materials from polyamide powder with sintering technology, optimization of assembled manufactured parts' assembly gaps and coloring of manufactured parts are investigated and unveiled. Keywords: Engineering education, plastic educational materials, laser sintering, polyamide 19 1. Giriş Günümüzde hızla gelişen ve yaygınlaşan üç boyutlu(3B) yazıcıların avantajları çeşitli alanlarda doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmaktadır. Bu alanlar arasında en etkili olarak kullanılanlardan birisi de eğitimdir. Özellikle görsel-uzamsal algılamanın öne çıktığı alanlarda 3B yazıcılar kullanılarak üretilmiş somut modeller etkili bir kavrama kolaylığı sağlamaktadır. Makine mühendisliği eğitimi de üç boyutlu düşünme ve kavrama yetilerinin önem kazandığı bir alandır. Fiziksel objeleri, örneğin bir makine elemanı, ve bu objelerin birbiri arasındaki kompleks kombinasyonlarını içeren dersler, makine mühendisliği eğitiminde öğrencilerin zihinlerinde üç boyutlu uzayda parçaları detaylı ve doğru bir şekilde hayal etmesini gerektirir. Ancak her öğrenci bu konuda aynı seviyeye gelememektedir. Bunun için kâğıt üzerinde çeşitli görsel ve teknik resimler kullanılsa da bu seviyede öğrenciler için yeterli olmamaktadır. Bu sorundan hareketle derslere konu olan fiziksel parçaların 3B yazıcılarda somut olarak üretilerek sınıf ortamında kullanılması etkili bir çözüm yöntemidir. Bu konuda literatür incelendiğinde aşağıdaki çalışmalar ön plana çıkmaktadır. Virginia Teknik Üniversitesi'nde Ansari, ürün tasarımı derslerinde 3B yazıcı teknolojilerini kullanarak öğrencilerin pratik tecrübelerinin arttırılması ve ürün tasarımında innovatif ve eleştirel düşünme yeteneklerinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Ders kapsamında kullanılan 3B yazıcılar sayesinde öğrenciler tasarım prototipleri geliştirerek varsa hatalarını gözlemleyip daha etkili ve yenilikçi ürünler geliştirerek bu alandaki pratik ve mental tecrübelerini arttırmışlardır [1]. Tasarım eğitiminde öğrencilerin sanal ve fiziksel modelleme yöntemlerini kullandığı çalışmasında Charlesworth karşılaştırmalı bir yöntem izlemiştir. Fiziksel modelleme yöntemleri (3B Yazıcı) kullanarak tasarım yapan öğrenciler sadece bilgisayar ortamında sanal modelleme(CAD) yapan öğrencilere göre daha başarılı olmuştur [2]. Dekker ve Stamper makine mühendisliği laboratuvarı ve tasarım metodolojisi derslerinde FDM(Fused Deposition Modelling/Ergiterek Biriktirme Yöntemi) teknolojisi kullanarak derslerin gerçekçiliğinin ve öğrencilerin ilgisinin arttırılmasını amaçlamışlardır. Bu uygulama sayesinde öğrenciler temel 3B üretim ve tasarım yeteneklerini geliştirmişler ve parametrik tasarımın önemini bu sayede görmüşlerdir [3]. ABD Hava Kuvvetleri Akademisinde tasarım derslerinde hızlı prototipleme teknolojisi(FDM) kullanılarak eğitim kalitesini iyileştirme çalışmalarını inceleyen Jensen ve arkadaşları karşılaştırmalı bir metot kullanmışlardır. Hızlı prototipleme kullanılan ve kullanılmayan sınıfların tasarım ve öğrenme kabiliyetlerini araştırmışlardır. Anket yöntemiyle öğrencilerden alınan geri dönüşler sayesinde bu yöntemin ne kadar faydalı olduğu ölçülmüştür. Öğrencilerin anket sonuçlarında bu teknoloji sayesinde, tasarlanan parçaların dayanımı, kısıtlamalarını, ara yüzlerini, mekanizma etkileşimlerini, malzeme gerekliliklerini, üretim çözümlerini, diğer bileşenlerle etkileşimlerini ve kullanıcı sorunları gibi konularda hakkında detaylı bir öğrenim sürecinden geçtiklerini belirtmişlerdir. Ayrıca üretilen prototiplerin takım çalışmasında iletişime yardımcı olduğu ve gerçek ürün üretilmeden önce iyileştirilmiş ikinci bir prototip üretmenin yararlı olduğu öğrencilerin görüşleri arasındadır [4]. Indiana Üniversitesi’nce makine mühendisliği teknolojisi eğitimi kapsamında Zecher lisans programında birinci sınıf öğrencilerinin aldığı teknik resim ve bilgisayar destekli tasarım/üretim (CAD/CAM) derslerinde FDM teknolojisi kullanarak öğrencilere çeşitli prototipler üretme imkânı sunarak bunun olumlu etkilerini gözlemlemiştir. Öğrenciler 3B yazıcıda döküm kalıbı modeli ürettikten sonra bu sayede gerçek döküm parçalar üretmişlerdir. Bilgisayar ortamındaki tasarımdan gerçek ürün üretimine giden süreçte bu teknolojinin gerekli ve faydalı olduğu öğrenciler tarafından anlaşılmıştır [5]. 20 Delft Teknik Üniversitesi'nde Geraedets ve arkadaşları eklemeli imalatı(3B yazıcıları) akademik olarak öğrencilere nasıl öğretilebileceği konusunda çalışmışlardır. Bu kapsamda öğrencilerin 3 yıl boyunca devam edebileceği 'İleri Düzeyde Prototipleme' yan dal programı uygulamaya geçirilmiştir. Bu programda geleceğin tasarım mühendisleri için ürün iletişimi, ürünün fiziksel tanılaması, doğrulaması ve ayrıntılı tasarımı açısından hayati öneme sahip prototipleme ve fiziksel model yapımı için gerekli yeteneklerin kazandırılması amaçlanmıştır. Bu programda öğrencilere nelerin prototiplenebileceği ve en etkili hangi yöntemle prototiplenebileceği gibi akademik yaklaşımlar kazandırılmaktadır [6]. Snyder ve arkadaşları 3B yazıcı teknolojileriyle üretilen eğitim materyallerinden olan kristalografik yapılar hakkında yeni fikirler geliştirmişlerdir. Bu materyallerin öğrencilerin kristal yapıları ve morfolojilerini, Bravis kafeslerini, uzay-nokta grup simetrilerini ve kristal kusurları kavramasını kolaylaştırdığı gibi ayrıca Uluslararası Kristalografi Birliği tarafından bu yapılar hakkında bilgi tabanı oluşturulması amacıyla kullanılabileceğini öne sürmüşlerdir. Daha önceden kâğıt üstünde veya bilgisayar ekranında ifade edilen kristal yapıların bu sayede araştırmacılar ve eğitimciler tarafından daha ulaşılabilir olacağı öngörülmektedir [7]. 3B yazıcı teknolojilerini eğitim müfredatına uzun zaman önce dâhil eden ülkelerden birisi de Çin'dir. Mühendislik lisans eğitimi seviyesinde kullanılan bu teknoloji sayesinde öğrencilerin profesyonel hayata geçişlerindeki adaptasyon sorunları ortadan kaldırılması ve pratik bilgileri yeterli seviyede olan mühendislerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir. 3B modeller evrensel akademik iletişimde etkili bir araçtır. Bu teknolojinin sadece mühendislik alanında değil ayrıca matematik, fizik ve kimya gibi alanlarda da yenilikçi eğitim aracı olarak kullanılacağı düşünülmektedir [8]. Üç boyutlu imalat teknolojileri özellikle 2010 yılından sonra ülkemizde yaygın kullanılmaya başlanmıştır. 2013 yılında Dumlupınar Üniversitesi İleri Teknolojiler Tasarım, Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesinde lazer sinterleme (SLS), ergiterek birleştirme (FDM) ve alçı tozunu yapıştırarak imalat yapan 3 boyutlu yazıcı(3DP) teknolojilerine sahip bir birim kurulmuştur. Makine mühendisliği öğretim elemanlarınca AR-Ge ve idari işlemleri yapılan merkezin imkanları göz önüne alınarak makine mühendisliği eğitiminde kullanılabilecek eğitim materyallerinin yapılması gerçekleştirilmiş ve başarılı uygulamalar yapılmıştır. 2. Yapılan Çalışma Makine mühendisliği eğitiminde teorik ve pratik bilginin bütünleşmesi çok önemlidir. Bir makinenin, mekanizmanın ya da sistemin çalışmasını tam anlayamayan bir öğrenciye ne kadar teorik hesaplamalar verilirse verilsin öğrenicinin bilgisi tam olarak pekişmemekte ve bilgiler kalıcı olamayabilmektedir. Örneğin Makine Elemanları derslerinde bir lamelli kavramanın yapısı, bileşenleri ve çalışması, helisel bir dişlinin elips oluşturan normal diş profilindeki kesiti ve eşdeğer diş sayısının daha fazla olması, helisel ve konik dişlilerdeki diş kuvvetleri, kardan kavramasının yapısı ve çalışması, bir diferansiyelin yapısı ve çalışması, planet dişli sisteminden elde edilebilen faklı çevrim oranları, disk yaylar ve bilezik yaylar gibi parçaların anlatımında öğrencilerin sistemleri tam anlayamadan teorik hesaplamalara geçtikleri görülmüştür. Benzer şekilde mukavemet derslerinde örneğin burkulma çubuklarının yapıları ve kritik burkulma boyları, malzeme derslerindeki dislokasyonların, akışkanlar mekaniği derslerinde francis ve pelton türbin yapılarının, ısı transferi derslerinde helisel borulu eşanjör yapılarının öğrencilerin birçoğu tarafından tam kavranamadığı tespit edilmiştir. Yukarıda adı geçen sorunun çözülebilmesi için birçok yöntem uygulanabilmektedir. Bunlardan en başlıca olanı doğrudan makinenin gerçeğinin öğrenciye gösterilmesidir. 21 Ancak bu sınıf ortamında he zaman mümkün olmamaktadır. Örneğin gerçek bir kardan kavraması yada lamelli kavrama sınıf ortamında çok kolay kullanılamamaktadır. Bunun sebebi ağır olması, büyük olması, yağlı olabilmesi, kesici kenarlar içerebilmesi vs gibi sebepler olabilmektedir. Demontajları ve montajları da sınıf ortamında mümkün olmamaktadır. Diğer bir çözüm CAD programlarından yararlanmaktır ki bu iyi bir seviyeye kadar öğrencilere görsel sunumlarda fayda sağlamaktadır. Örneğin bir motorun çalışması, bir dişli sisteminin çalışması gibi alanlarda başarılı uygulamalar yapılabilmektedir. Bu çalışmada sunulan diğer bir yöntem ise hızlı prototipleme adıyla yaygın olarak bilinen eklemeli yada diğer adıyla katmanlı imalat teknolojilerinden yararlanmaktır. Dumlupınar Üniversitesi’nin sahip olduğu bu teknoloji de değerlendirilerek makine mühendisliği eğitiminde eğitim materyallerinin imal edilmesi ve derslerde kullanılması bu amaçla eğitim kalitesinin daha da arttırılması amaçlanmıştır. Malzemeler plastik olduğu için doğrudan sınıf ortamında gösterilmekte, montaj ve demontajları yapılabilmektedir. Üretim sırasında lazer sinterleme yöntemiyle üretilen parçaların renklendirilmesi, montajlı sistemlerin yapılması, hareketli parçalar arasında bırakılacak boşlukların değerlendirilmesi ve üretilen parçaların maliyetleri çıkartılmaya çalışılmıştır. 2.1 İmal Edilen Parçalar Makine elemanları dersleri için üretilen eğitim materyalleri Şekil 1(a-h) de verilmiştir. 22 Benzer şekilde Mukavemet, İmal Usulleri ve Akışkanlar Mekaniği derslerinde kullanılabilecek eğitim materyallerinden bazıları Şekil 2(a-f) de verilmiştir. Tasarlanan eğitim materyalleri lazer sinterleme teknolojisi kullanılarak PA2200 tozundan imal edilmişlerdir. Lazer sinterleme teknolojisinin boyut doğruluğu, yüzey kalitesi, montaj boşlukları ve parça dayanım değerleri bu tür imalat işlemleri için yeterli olduğu kanaati oluşmuştur. Özellikle imalat sırasında destek yapılarına gerek olmaması ve sinterlenmeyen tozun destek yapısı oluşturması bu teknolojinin avantajı olarak değerlendirilmiştir. Tespit edilen diğer bir husus üretimden çıkan ve PA2200 malzemesinden yapılan tozun beyaz olması nedeniyle üretilen modellerin sınıf ortamında el ve çevre temaslarından olumsuz etkilenmesi olarak görülmüştür. Bu nedenle renklendirme çalışmaları yapılarak görselliği arttırılmış ve temas ile renk değişimi olmayan yapılar elde edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca montajlı ve hareketli parçalarda montaj boşluklarının optimizasyonu araştırılmıştır. Son olarak üretilen parçaların maliyetleri tespit edilmiştir. 2.2 Parçaların Renklendirilmesi Parçaların renklendirilmesinde öncelikle sprey boya kullanılmıştır. Ancak kullanılan sprey boyaların sadece dışarıdan görülebilen bölgelere uygulanabilmesi ve iç kısımlara uygulanamaması olumsuz faktörler olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca sprey boyanın el ile yapılması nedeniyle homojen dağılımın sağlanamaması, bir miktarının çevreye yayılması ve kimyasal olması gibi nedenlerle bu boyama türünden vazgeçilmiştir. Alternatif bir yöntem olarak kumaş boyaları değerlendirmeye alınmıştır. Çünkü birçok kumaş türü naylon içermekte ve kumaş boyası ile boyanabilmektedir. Şekil 3’de kullanılan toz kumaş boyaları görülmektedir. Boyama işleminde izlenen proses şöyledir: Kumaş boyaları 10-13 gr’lık paketler halinde piyasadan kolaylıkla temin edilebilir. Her paket yaklaşık 1 litre ılık suda eritilerek karıştırılır ve karışımın sıcaklığı 90 ⁰C ye çıkartılır. Kırmızı ve sarı renkler hariç 1 gr tuz ilave edilerek karıştırılır. 23 Şekil 3. Kumaş boyaları Lazer sinterlemeden çıkan parçalar kaynayan karışımın içine bırakılarak en fazla 10 dakika bekletilir. Bu süre sarı ve kırmızı renkler için 10 dakika, diğer renkler için 5-6 dk olarak tespit edilmiştir. Sürenin uzatılması sarı ve kırmızı renklerde bir sorun olmamaktadır ancak 10 dakika yeterlidir. Diğer renklerde ise 6 dakikanın üzerinde kaynayan karışımın içinde bekletilen parçalarda renk bozulmaları gözlemlenmiştir. 6-10 dakika arasında kaynatılan parçalar alınır ve temiz bir yerde kurutulduktan sonra soğuk su ile yıkanır. Tekrar kurutulan parçaların boyanma işlemi tamamlanmış olur. Şekil 4’de lazer sinterleme ile üretilen ve daha sonra boyanan parça örnekleri görülmektedir. Boyama işlemi sonunda herhangi şekilsel ya da boyutsal bir değişim gözlenmemiştir. Yüzeylerin daha düzgünleştiği gözlemlenmiştir. Yüzeyin pürüzlü olmasının boyama işlemlerinde avantaj sağladığı görülmüştür. Yüzeylerde düzeltmenin yapıldığı ve pürüzlerin azaldığı bölgelerde boyanın nüfuz etmediği görülmüştür (Şekil 4(d)). 2.3 Hareket Serbestliği Boşluklarının Optimizasyonu Makine mühendisliği eğitiminde kullanılan bazı parçaların hareketli olması gerekmektedir. Örneğin Şekil 5’te verilen motorun motor gövdesi yatağı-krank mili, krank mili-biyel kolu, biyel kolu-piston pernosu gibi parçaları arasında yeterli boşluklar bırakılarak imalatları yapılırsa, bu parçalar bir bütün olarak ve hareket serbestliklerine sahip olacak şekilde üretim gerçekleştirilebilir. Yeteli boşluk bırakılmaz ise parçaların birbirine yapıştığı görülür. Lazer sinterleme ile imalat süreci değerlendirildiğinde üretim hacmi içinde imalat eksenlerinin çok önemli olduğu tespit edilmiştir. Sağ el kuralı ile bulunabilecek eksen yönlerine göre parçanın yüksekliği Z ekseni, ön yatay eksen X ve yan yatay eksen Y olarak tanımlanmaktadır (Şekil 6). Lazer sinterleme makinesi imalat alanı ve eksenleri de Şekil 7’de verilmiştir. 24 25 Lazer sinterleme makinesinde Z ekseninde imalat katman kalınlığı 60 µm’ye kadar inebilmektedir. İmalat sırasında kullanılan Z katman kalınlığı 100 µm’dir. Lazer ışın çapı 500 µm’dir. Lazerin toz üzerinde ergitme yaparken odak çapı 600 µm’ye genişlemektedir. Tezgah CNC talaş kaldırma işlemlerinde takım kaydırma işlemlerinde olduğu gibi yarı çap kadar ışın çapını kaydırarak sınırları oluşturmaktadır. X ve Y eksen yönlerinde parça sınırlarında olan boyutsal sapmanın en yüksek değerinin 300 µm olabileceği değerlendirilmiştir. Buradan yola çıkarak parçanın imalatı sırasında X, Y ve Z yönlerinde boyutsal sapmaların olabileceği ve birbirinden faklı görülebileceği değerlendirilmiştir (Şekil 8). Yapılan deney çalışmasında –X, +X, -Y, +Y, -Z, +Z ve bunların ara yönlerini temsil yüzeyler atanmıştır (Tablo 1). Her yöne bakan yüzeyden belirli boşluk bırakılarak 12 mm çapında 3 mm kalınlığında diskler yerleştirilmiştir. İlk boşluk her disk için 300 µm olarak atanmış ve daha sonra her aşamada 100 µm arttırılarak parça üzerine boşluklar atanmıştır. Parçaların üretim alanındaki yerleşimine de dikkat edilmiştir. Hangi boşluk aralığında ve hangi yönde yapışmaların olabildiği, hangi yönde tezgâhın diskleri yapıştırmadan ayırabildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. 26 Tablo 1 Test parçası yönleri ve kodları Yüzey Kodu Yüzey Yönü Yüzey Kodu Yüzey Yönü -X -X 2 +X-Y+Z +X +X 3 +X+Y+Z -Y -Y 4 -X+Y+Z +Y +Y 5 -X-Y-Z -Z -Z 6 +X-Y-Z +Z +Z 7 +X+Y-Z 1 -X-Y+Z 8 -X+Y-Z Test parçası üzerindeki disklerin her üretimde yüzey ile aralarındaki boşlukları tüm yönlerde birbirlerine eşit olacak şekilde 300 µm, 400 µm, 500 µm ve 600 µm olarak atanarak 4 adet test parçası imal edilmiştir. İmal edilen parçalar üzerindeki disklerin yüzeye yapışma ve yapışmama durumların incelenmiş ve elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2’den görüldüğü gibi 300 µm boşluk bırakılması halinde tüm diskler yapışık halde çıkmış ve ayrılamamıştır. 400 µm boşluk bırakılması halinde –Z ve +Z yönlerinde ayrılma olmaya başlamaktadır. 500 µm boşluk bırakılan yüzeyler arasında tam birleşme olmamakta ve hafif darbe ile tüm diskler ayrılabilmektedir. 600 µm boşluk bırakıldığında tüm diskler el ile kolayca ayrılmıştır. Test Parçası 1 2 3 4 Tablo 2 Yüzeyler arasında verilen boşluklar ve disklerin ayrılması Elle kolay Hafif darbe ile Yapışık disk Ayrık disk Boşluk ayrılan disk ayrılan disk yönleri yönleri yönleri yönleri Tüm yönlerdeki 300 µm diskler -X,+X,-Y,+Y, 400 µm -Z, +Z 1,2,3,4,5,6,7,8 -X, +X, -Y, +Y, 500 µm -Z, +Z 1,2,3,4,5,6,7,8 -X,+X, -Y, 600 µm 1,2,3,4,5,6,7,8 +Y,-Z,+Z 3. Sonuçlar ve Tartışma Hızlı prototipleme adıyla bilinen teknolojiler katman katman parça ekleyerek imalat işlemlerini gerçekleştirmektedir. Bu yeni teknoloji ile tasarımı yapılan her şey imal edilebilmektedir. Makine Mühendisliği eğitimine katkı sağlamak amacıyla bu teknolojilerden yararlanılarak eğitim materyallerinin üretilmesi ve yapılan materyallerin sınıf ortamında kullanılması amaçlanmıştır. Birçok hızlı prototipleme teknolojisinden birisi de lazer sinterleme ile plastik tozlarının birleştirilerek (SLS) parça üretimidir. Destek yapılarına gereksinim duyulmaması ve boyutsal doğruluğu bu teknolojinin önemli avantajlarındandır. Lazer sinterleme teknoloji ile plastik eğitim parçalarının üretilmesinde aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir. 27 Makine elemanları, makine mühendisliğine giriş, malzeme, mukavemet, ısı transferi, akışkanlar mekaniği, motorlar, güç aktarma organları, imal usulleri derslerinde, önceden imalatı yapılan eğitim materyalleri kullanılmış ve öğretme ve öğrenmede büyük faydalar görülmüştür. Lazer sinterleme teknolojisi ile üretilen parçalar tozun rengi ne ise o renkte olmaktadır. Bu çalışmada PA2200 adı verilen polyamid tozları kullanılmıştır ve rengi beyazdır. Sınıf ortamında kullanılırken daha görsel olması amacıyla, üretilen parçaların toz kumaş boyasından yapılan sıvı içerisine belirli şartlarda daldırılarak kolayca boyanması gerçekleştirilmiştir. Boyama işleminde sıcaklık ve süre değerlerinin renge göre değiştiği sarı ve kırmızı renklerde 90⁰C-100⁰C de 10 dakika ve diğer renklerde aynı sıcaklıkta 5-6 dakikalık sürenin yeterli olduğu görülmüştür. Boyama işlemi sonunda şekilsel ve boyutsal bir farklılık oluşmamıştır. PA2200 malzemenin ergime sıcaklığı 172 ⁰C’dir. Lazer sinterleme ile üretilen parça yüzeylerine boya daha iyi yapışmaktadır. Bunun sebebi toz sinterleme ile imalat yapıldığı için yüzeyin mikro boyutta pürüzlü yapıda olmasındandır. Hareket serbestliği istenen ve montajlı olarak imalattan bütün olarak çıkması istenen parçalarda yönlerin önemli olduğu ancak ortalama 0.5 mm boşluk verilmesinin uygun olacağı tespiti yapılmıştır. Çalışmanın devamında parça imalat maliyeti, parça üretim yönlerine göre yüzey pürüzlülüklerin ölçülmesi yapılacaktır. Ülkemizin bu alanda en büyük gereksinimi makinelerin öncelikle sarf malzemelerinin (toz, lazer) yapılması, daha sonra lazer sinterleme makinelerinin yapılması ve bu alanlarda yapılacak Ar-Ge çalışmalarıdır. Teşekkür Bu çalışma Dumlupınar Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonun 2014-23 no’lu projesinin finansal desteği ve Dumlupınar Üniversitesi İleri Teknolojiler, Tasarım, Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin alt yapısı kullanılarak yapılmıştır. Kaynaklar [1] Ansari, J. 2007. "Hands-On solid modeling experiences in a course project", 2007 ASEE annual conference, USA [2] Charlesworth, C. 2015. "Student use of virtual and physical modelling in design development - an experiment in 3d design education", The Design Journal, Volume 10(1), Pages 35-45 [3] Stamper, R.E., Dekker, D.L. 2000. “Utilizing rapid prototyping to enhance undergraduate engineering education", 30th ASEE/IEEE Frontiers in Education Conference, Kansas City USA. [4] Jensen, D., Randell, C., Feland, J., Bowe, M. 2002. “A study of rapid prototyping for use in undergraduate design education", 2002 American Society for Engineering Education Annual Conference, USA [5] Zecher, J. 1998. "Integration of a rapid prototyping system in a MET curriculum", 1998 ASEE Annual Conference, USA. 28 [6] Geraedts, J., Doubrovski, Z., Verlinden, J.C., Stellingwerff, M.C. 2012. “Threeviews on additive manufacturing: business, research, and education", The Ninth International Symposium on Tools and Methods of Competitive Engineering, Karlsruhe, Germany [7] Snyder, T.J., Andrews, M., Weislogel, M., Moeck, P., Stone-Sundberg, J., Birkes, D., Hoffert, M.P., Lindeman, A., Morrill, J., Fercak, O., Freidman, S., Gunderson, J., Ha, A., McCollister, J., Chen, Y., Geile, J., Wollman, A., Attari, B., Botnen, N., Vuppuluri, V., Shim, J., Kaminsky, W., Adams, D., Graft, J. 2014. "3D systems’ technology overview and new applications in manufacturing, engineering, science, and education", 3D Printing and Additive Manufacturing, Volume1(3), Pages 169-176. [8] Lin, F., Zhang, L., Zhang, T., Wang, J., Zhang, R. 2015. “Innovative education in additive manufacturing in China”, International Solid Freeform Fabrication Symposium – An Additive Manufacturing Conference, Texas, USA. 29 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 30 POLİAMİD 6/POLİPROPİLEN (PA 6/PP) KARIŞIMLARININ YAPI VE ÖZELLİKLERİ Eylem Karadeniz Öza, İdris Karagözb ve Mustafa Öksüzc a PolyOne Corporation, Sanayi Mah. Demir Sok. No:1 ISISO San. Sitesi 34538 Esenyurt, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b Yalova Üniversitesi Yalova Meslek Yüksekokulu Lastik Plastik Teknolojisi Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] c Marmara Üniversitesi Teknoloji Mühendisliği Fakültesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] Özet PA 6 ile farklı viskozite değerlerinde, cam elyaf, karbon elyaf vb. ile kuvvetlendirilerek, kauçuk ile modifiye edilerek, ısıl dayanımı yüksek mineral dolgulu ve alev geciktiricililer kullanılarak farklı amaçlara uygun geniş bir yelpazede ürünler üretilebilmektedir. Bu çalışmada; poliamid içerisine belirli oranlarda homopolimer polipropilen, maleik anhidritli polipropilen ve cam elyafı katılarak her bir katkı ve dolgu maddesinin mekanik özellikler üzerindeki etkisi incelenmiştir. Yapılan incelemelerde cam elyaf katkılı karışımların darbe ve çekme mukavemetini arttırdığı, mekanik özellikleri olumlu yönde etkilediği, polipropilen katkıların darbe ve çekme mukavemeti üzerinde çok yüksek bir etkisinin olmadığı, katkı oranın artmasına bağlı olarak mekanik özelliklerin olumsuz yönde etkilendiği tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Poliamid 6 (PA 6), Cam Elyaf, Homopolimer polipropilen, maleik anhidritli polipropilen, Polipropilen (PP), Katkı ve dolgu maddeleri STRUCTURE AND PROPERTIES OF POLYAMID 6 / POLYPROPYLENE (PA 6 / PP) MIXTURES Abstract Polyamide 6 (PA6) has a very wide area of usage in especially automotive, transportation, electric/electronic, white goods and home appliances as well as construction, furniture, sport equipments, security materials and medical industry. By using PA6, it is possible to produce a large variety of products compliant to various purposes in different viscosity values, by reinforcing with fibers such as glass fiber, carbon fiber, modifying with rubber and by using mineral fillers with high thermal resistance and flame retardants. In this study, the effect of additives and fillers on mechanical properties was examined by adding homopolymer polypropylene, polypropylene with maleic anhydride and glass fiber into polyamide in various ratios. In the examinations it was found out that impact and tensile strength was increased in glass fiber reinforced mixtures, that the mechanical properties were positively affected, that polypropylene additives did not have an important effect on impact and tensile strength and that mechanical properties were affected negatively due to increasing ratio of additives. Keywords: Polyamide 6 (PA 6), glass fiber, homopolymer polypropylene, polypropylene with maleic anhydride, polypropylene (PP), additive and filler materials 31 1. Giriş Poliamid 6 (PA 6), başta otomotiv, ulaştırma, elektrik/elektronik, beyaz eşya ve ev gereçleri olmak üzere inşaat, mobilya, spor ekipmanları, güvenlik malzemeleri ve medikal sanayinde yaygın olarak kullanılan en düşük kristalinite derecesine sahip olan ve en kolay işlenebilen poliamid’ tir. Asit ve bazlara karşı dayanıklı olması (kuvvetli asitler hariç), yüksek darbe dayanımı, yüksek termal dayanım ve mükemmel mekanik özelliklerinin yanı sıra enjeksiyonla kalıplanabilmesi, PA 6’ nın temel avantajlarını oluşturmaktadır. PA 6 bünyesinde su toplama özelliğine (higroskopik) sahiptir. Bu özelliği PA 6’dan üretilmiş ürünlerin kullanım esnasında titreşim ve darbelere dayanımı arttırırken, parçaların üretimi esnasında boyutsal kararlılığa ulaşmayı zorlaştırır. Çentiğe duyarlı olması, düşük sıcaklıklarda darbe mukavemetinin zayıflaması, UV mukavemeti, yapışma güçlüğü gibi dezavantajları da vardır [1,2,6]. PA 6 ile farklı viskozite değerlerinde, cam elyaf, karbon elyaf vb. elyaflar ile kuvvetlendirilerek, kauçuk ile modifiye edilerek, ısıl dayanımı yüksek mineral dolgulu ve alev geciktiricililer kullanılarak farklı amaçlara uygun geniş bir yelpazede ürünler üretilebilmektedir [1-6]. Bu çalışmada, poliamid ürünün özelliklerine bağlı olarak içerisine belirli oranlarda homopolimer polipropilen, maleik anhidritli polipropilen ve cam elyafı katılarak, farklı özelliklere sahip dolgu ve katkı maddelerinin poliamid’in mekanik özellikleri üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. 2. Deneysel Çalışmalar Deneysel çalışmalarda, Domo firmasına ait Domamid 27 marka (yoğunluk: 1,14 g/cm 3, erime noktası= 221 oC, relativ viskozitesi=2,7) PA 6 kullanılmıştır. Katkı maddesi olarak, Lukoil firmasına ait Buplen 6531 marka (yoğunluk=0,90-0,91 g/cm3, MFI= 3-5 g/10 dak., Izod darbe dayanımı=25 j/m, δç=30 MPa) homopolimer polipropilen (PP-H) ve Polyram firmasına ait Bondyram 1001 marka maleic anhidritli polipropilen (MA-PP) kullanılmıştır. MA-PP homopolimer polipropilenin cam ve diğer dolgulu tiplerinde bağ oluşturmasını ve dolguyu kaplamasını sağlamak amacıyla eklenmiştir. Cam elyafı olarak PPG firmasına ait PPGCS 3299 marka E-tipi 13,7 μm çapında ve 3 mm uzunluğunda polipropilen cam elyaf ve E-tipi 13,7 μm çapında ve 4,5 mm uzunluğunda PA 6 cam elyaf kullanılmıştır. Karışıma ısı stabilizatörü olarak % 0,1 oranında fosfat antioksidant (yoğunluk= 1,03 g/ml, erime sıcaklığı=180-185oC, moleküler ağırlığı=647 kal/mol)ve antioksidant olarakta %0,1 oranında fenolik antioksidant ilave edilmiştir. Deneysel çalışmalar PolyOne Tekno Polimer ve Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan makine ve cihazlarla gerçekleştirilmiştir. Karışımlar 15 kg’lık mikser makinesinde oda sıcaklığında 10 dakika süreyle 50 devir/dak. ile karıştırılmıştır. Hazırlanan karışım Leistritz ZSE 27 marka çift vidalı ekstrüzyon makinesinde granül haline getirilmiştir. Cam elyaf üretim esnasında karışıma makinenin cam elyaf beslemesinden ilave edilmiştir. Bu çalışma kapsamında Tablo 1’de verilen ekstrüzyon üretim parametreleri ile karışım yüzdeleri Tablo 2’de verilen 10 farklı karışım hazırlanmıştır. 32 Tablo 1 Ekstrüzyon üretim parametreleri Teknik Parametreler Karışım Kodu AG131H AG153B…AG161B Sıcaklık (oC) 180-200 235-250 Vida devri (devir/dak.) 800 850 Tork (%) 58 50-51 Kapasite (kg/h) 45 45 Eriyik basıncı (Bar) 48 31-32 Eriyik sıcaklığı (oC) 205 237-239 Granül bıçak devri (devir/dak.) 100 100 Soğutma suyu sıcaklığı (oC) 60 60 Granül açık delik sayısı 3 3 Karışım Kodu PA 6 % AG131H AG153B AG154B AG155B AG156B AG157B AG158B AG159B AG160B AG161B 69,8 55,8 45,3 55,8 45,3 55,8 45,3 55,8 45,3 Tablo 2 Karışımların yüzdelik oranları Cam Elyaf (CE) PP-H MA-PP Antioksidant % % % % PA 6 PP 69,8 30 0,1 30 0,1 14 30 0,1 24,5 30 0,1 9,4 4,6 30 0,1 16,3 8,2 30 0,1 7 7 30 0,1 12,25 12,25 30 0,1 9,4 4,6 30 0,1 16,3 8,2 30 0,1 Isı Stabilizatörü % 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 Tablo 2’de verilen özelliklerde hazırlanan granül halindeki karışımlar Nüve marka etüv cihazında 80oC’ de 2 saat kurutulmuş ve sonrasında Arburg Allrounder 320K marka enjeksiyon makinesinde test numuneleri üretilmiştir. Test numunelerinin üretimleri esnasında enjeksiyonda kullanılan parametre değerleri Tablo 3’de verilmiştir. Teknik Parametreler İşleme sıcaklığı (oC) Kalıp sıcaklığı (oC) Tablo 3 Enjeksiyon üretim parametreleri Karışım Kodu AG131H AG153B…AG161B 190±10 240±10 50±10 50±15 2.1 Yoğunluk Testleri Yoğunluk ürünün kontrolünde kullanılan önemli bir parametredir. Ayrıca fiyat açısından önemli bir özelliktir. Ürünün içerisindeki katkı maddelerinin oranı yoğunluk testlerinin karşılaştırılmasıyla değerlendirilebilmektedir. Yoğunluk testleri Sartorius marka cihazda ISO 2781 standardına uygun olarak saf su ile oda sıcaklığında gerçekleştirilmiştir. Yoğunluk testleri her karışım için üç adet yapılarak ortalaması alınmış ve sonuçlar g/cm 3 cinsinden Tablo 4’de verilmiştir. 33 2.2 Isıl Deformasyon (HDT) Testleri Testler Ceast marka test cihazında ISO 75A, 1,8 MPa standardına uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Isıl deformasyon deneyi yağ banyosu, ucunda baskı aparatı olan bir batırma kolu ve batırma kolu üzerinde yer alan iğnenin batma miktarını gösteren bir düzenekten oluşmaktadır. 4x10x80 mm ölçülerinde hazırlanan dikdörtgen plakalar aralarında belli bir açıklık olan destek plakaları üzerine yerleştirilmiştir. 50 oC altına ısıtılmış yağ banyosuna numuneler daldırıldıktan sonra sıcaklık dakikada 2 oC kademeli olarak arttırılmıştır. Numuneler yağ banyosunda iken 1,8 MPa kuvvet ile numuneler üzerine baskı uygulanarak ısı ve kuvvet etkisiyle eğilmesi sağlanmıştır. Batma kolu üzerindeki göstergelerden kontrol edilen eğmenin 0,35 mm olduğu sıcaklık ısıl deformasyon sıcaklığı olarak belirlenmiş ve sonuçlar oC cinsinden Tablo 4’de verilmiştir. Isıl deformasyon testinin uygulanışı Şekil 1’de şematik olarak gösterilmiştir. Şekil 1. Isıl deformasyon deneyinin (HDT) şematik gösterimi 2.3 VICAT Yumuşama Sıcaklığı Testleri Numunelere karışımların yumuşama sıcaklığı üzerindeki etkisinin tespit edilmesi amacıyla Ceast marka test cihazında ISO 306 standardına uygun olarak Vicat Yumuşama sıcaklık testleri uygulanmıştır. Sonuçlar oC cinsinden Tablo 4’de verilmiştir. 2.4 Izod Darbe Testleri Karışımların dinamik yüklere karşı kırılma enerjisini (darbe direncini) belirlemek için Zwick marka test cihazında oda sıcaklığında ISO 180/IA standardına uygun olarak izod darbe testleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçlardan karışım oranlarının darbe direnci üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Izod darbe deneyi için 4x10x80 mm ölçülerinde hazırlanan test numunelerine Şekil 2(a)’da gösterildiği gibi kırmayı kolaylaştırmak amacıyla V-Çentik açılmıştır. Şekil 2(c)’de deneyin temel prensibi şematik olarak gösterilmektedir. Sarkaç tipi bir cihaz kullanılan izod darbe deneyinde öncesinde G ağırlığına sahip l uzunluğundaki bir çekiç potansiyel enerji kazanacağı bir h yüksekliğine çıkartılmıştır. Daha sonra Şekil 2(a)’da gösterilen şekilde hazırlanan numune çekicin salınım düzlemi ile çentiğin simetri düzlemi birbiriyle çakışacak şekilde (Şekil 2(b)) yerleştirilmiştir. Numune uygun şekilde yerleştirildikten sonra sarkaç düzgün bir şekilde çeneler arasına yerleştirilen numuneyi kırması için serbest bırakılmıştır. Sarkacın numune ile temas ettiği andaki potansiyel enerji ile numune kırıldıktan sonra sarkaçta kalan potansiyel enerji farkı o numunenin kırılması 34 için gerekli olan kırılma enerjisini (darbe direncini) vermektedir. Kırılma sonrası cihazın ekranında görünen değer okunarak kırılma enerjisi belirlenmiştir. Sonuçlar kJ/m2 cinsinden Tablo 4’de verilmiştir. 80 32 4 2 10 R0,25 a) b) 45o Çarpma yüzeyi c) Mesnet noktası Sarkaç Sabit çene β l α 22 Test numunesi Hareketli çene h0 G h G Test numunesi Şekil 2. Izod darbe testi a) Izod darbe test numunesi, b) Test numunesinin çenelere bağlanması, c) Izod darbe testinin şematik gösterimi 2.5 Çekme Testleri Çekme testleri, plastik malzemelerin mekanik dayanımını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bu testlerle kopma mukavemeti, uzama miktarı, uygulanan çekme kuvvetine bağlı olarak esneklik ve kırılganlık hakkında bilgi elde edilebilmektedir. Çekme testlerinde kullanılan numuneler ISO 294 standardına uygun olarak hazırlanmıştır. Çekme testlerinde kullanılan numuneler Şekil 3’te gösterilmektedir. Test için 20 kN’luk loadcell kullanılmıştır. Test öncesi numuneler enjeksiyonla kalıplama sonrasında 48 saat bekletilmiş ve 50 mm/dak test hızında, 30 mm/dak çekme modülü tespit hızı, 30 mm/dak akma hızı ve oda sıcaklığında ISO 527-1 standardına uygun Zwick Z020 marka test cihazında çekme işlemine tabi tutulmuştur. Çekme testine ait sonuçlar çekme mukavemeti (MPa), çekme modülü (MPa) ve kopma uzaması (%) olarak Tablo 4’te verilmiştir. 35 10 4 Referans çizgiler 60 İki çene arasında kalan kısım 150 R60 20 Şekil 3. ISO 294’e göre hazırlanmış çekme testi numune ölçüleri 2.6 Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) İncelemeleri Taramalı elektron mikroskobu (SEM), çok küçük bir alana odaklanan yüksek enerjili elektronlarla yüzeyin taranması prensibiyle çalışır. Karışım numunelerin çekme testine tabi tutulmasından sonra kırık yüzeylerinden alınan SEM numuneleri Marmara Üniversitesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde bulunan JEOL JSM 541 0 LV marka test cihazında incelenmiştir. Karışımların birbiri içerisinde dağılımı büyütülerek mikroskop yardımı ile yüzey morfolojisi incelenmiştir. İncelemeler yapılmadan önce PP ve PA 6 bazlı karışım kırık yüzeyleri 30 Ao kalınlığında altınla kaplanmıştır. 3. Deneysel Sonuçlar Deneysel çalışmalara ait sonuçlar toplu olarak Tablo 4’te verilmiştir. Çekme testlerine ait sonuçlar incelendiğinde, en iyi mukavemet değerine (137,26 MPa) AG153B (%30 PA CE, %70 PA 6) kodlu karışımın sahip olduğu görülmektedir. AG153B kodlu karışım diğer karışımlara oranla %18 daha fazla mukavemet değerine sahiptir. Karışım içerisine farklı oranlarda PP-H ve MA-PP eklenmesi ürünün çekme mukavemetini az miktarda da olsa düşürmektedir. Bu PA 6 ve PP gibi iki farklı yapıya sahip karışımlar için beklenen bir durumdur. Tablo 4 incelendiğinde AG153B kodlu karışım dışında kalan diğer karışımların çekme mukavemet değerlerinin birbirine yakın olduğu görülmektedir. Karışım içerisindeki PA 6 yüzdesi sabit tutularak, PP-H ve MA-PP yüzdelerinin değiştirilmesi çekme mukavemeti üzerinde çok fazla bir etki göstermemiştir. Karışım yüzdeleri sabit tutularak cam elyaf malzemesi değiştirilen karışımlarda da (AG157B – AG161B) büyük farklar olmadığı tespit edilmiştir. 36 Karışım Kodu AG131 H AG153B AG154B AG155B AG156B AG157B AG158B AG159B AG160B AG161B Yoğunl uk (g/cm3) HDT (oC ) 1,11 127 1,33 1,26 1,19 1,28 1,26 1,30 1,21 1,29 1,25 200 179 177 161 153 159 146 153 150 Tablo 4 Test sonuçları Test Sonuçları Çekme Izod VICAT Mukaveme Darbe (oC ) ti (kJ/m2) (MPa) 135 4,3 61,47 215 190 187 170 160 170 158 165 160 9,8 11,3 10,5 6,9 6,4 5,4 5,8 5,2 6,2 137,26 115,73 88,31 113,57 114,47 110,24 115,09 104,57 114,42 Çekme Modülü (MPa) Kopma Uzaması (%) 6930 1,62 8937 7827 7174 9251 8504 8283 8600 9799 8816 3,40 2,78 2,48 2,06 2,50 1,85 2,65 1,59 2,32 Kopma uzamaları karşılaştırıldığında sonuçların oldukça farklı olarak gerçekleştiği görülmektedir. PP esaslı malzemelerin katılmadığı AG153B kodlu karışımın uzama değeri diğerlerine göre %30 daha fazla olarak gerçekleşmiştir. Bu aynı tür malzemelerden yapılan karışımlarda beklenen bir durumdur. Ancak tüm sonuçlar karşılaştırıldığında sonuçların çok ta istikrarlı olmadığı görülmektedir. Izod darbe testi sonuçları incelendiğinde MA-PP eklenen karışımların darbe mukavemetinin düşük olduğu gözlemlenmiştir. Karışım içerisinde PA 6 yüzdesinin yüksek olması ya da karışıma cam elyaf olarak PA esaslı cam elyafı eklenmesinin darbe mukavemetini arttırdığı gözlemlenmiştir. PA 6 ve PA cam elyaf içerikli karışımın (AG153B), PP ve PP cam elyaf içerikli karışıma (AG131B) göre 2,3 kat daha yüksek darbe mukavemeti gösterdiği tespit edilmiştir. Karışımların yoğunlukları incelendiğinde; içerisinde yoğunluğunu azaltacak bir katkı malzemesi olmadığı için AG153B kodlu karışımın yoğunluğunun en yüksek olduğu görülmektedir. Karışım içerisinde % 69,8 PA 6 ve % 30 PA cam elyaf bulunması nedeniyle yoğunluğunun yüksek olması beklenen bir durumdur. Çünkü karışımda kullanılan malzemeler içerisinde yoğunluğu en yüksek malzemeler ortalama 2,5 g/cm 3 ile cam elyaf ve 1,14 g/cm3 ile PA 6 malzemesidir. Tablo 4’te yer alan karışımlara ait yoğunluk ölçüm sonuçları incelendiğinde yoğunluk farkının; karışım içerisinde cam elyafın homojen olarak dağılmamasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Cam elyafın karışım içerisindeki dağılımına göre farklı bölgelerde farklı yoğunluk değerlerinin elde edileceği düşünülmektedir. Termal test sonuçları (HDT, VICAT) incelendiğinde; MA-PP eklenen karışımlarda ısıl deformasyon sıcaklığı ve yumuşama sıcaklığının düştüğü gözlemlenmiştir. Testler esnasında genel olarak tüm karışımların performansının PA 6’nın ısıl deformasyon sıcaklığına kadar çok fazla farklılık göstermediği gözlemlenmiştir. PA 6 ve PP malzemelerin karşılaştırılması ve kullanımı açısından daha uzun süreli ve daha iyi bir sıcaklık direnci için PA 6 malzemesi PP’ne göre daha avantajlı ve ekonomik bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 37 Darbe deneyleri kırık yüzeylerinden alınan numuneler üzerinde yapılan mikro yapı incelemelerinde yer yer elyaf-matris sıyrılmalarına rastlansa da matris ve cam elyaf arasında uygun bir dağılımın ve bağlantının olduğu gözlemlenmektedir. Şekil 4’te karışımlara ait 250 büyütmeli mikro yapılar gösterilmiştir. a) AG131H (x250) b) AG153B (x250) c) AG154B (x250) d) AG155B (x250) e) AG156B (x250) f) AG157B (x250) 38 g) AG158B (x250) h) AG159B (x250) ı) AG160B (x250) j) AG161B (x250) Şekil 4. Karışımların oda sıcaklığında SEM yüzey morfolojisi (x250) 4. Sonuçlar ve Tartışma PA6 ve PP malzemelerden başarılı bir şekilde karışımlar elde edilmiştir. Karışımlarda kullanılan cam elyafın mekanik özellikleri iyi yönde etkilediği, karışım içerisinde PP oranının artmasının ise mekanik özellikleri düşürdüğü görülmüştür. MA-PP malzemesinin kullanıldığı PP’li karışımlarda darbe dayanımının düştüğü ve mekanik özelliklerde istenilen değerlere ulaşılamadığı tespit edilmiştir. PP cam elyaflı karışımların mekanik özellikleri PA cam elyaflı karışımların mekanik özellikleriyle karşılaştırıldığında karışım içerindeki elyaf türünden ziyade, karışımda cam elyaf miktarının önemli olduğu ve iki farklı cam elyaf türü ile aynı değerlerdeki mekanik özelliklerin elde edilebildiği görülmüştür. Elde edilen sonuçlar bir önceki çalışmalar ile karşılaştırıldığında, sonuçların uygun olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar otomotiv, ulaştırma, beyaz eşya, inşaat, mobilya, spor ekipmanları gibi yüksek darbe dayanımı gerektiren uygulamalarda PA 6 ve PP’dan yapılan karışımlardan oldukça iyi sonuçlar alınacağını ortaya koymuştur. Ancak inşaat, spor veya iş güvenliği ekipmanları gibi yüksek darbe dayanımına ihtiyaç duyulan uygulamalarda, karışım içerisindeki MA-PP malzemesinin kullanımına dikkat edilmesi gerekmektedir. 39 Semboller F δç : Kuvvet (MPa) : Çekme mukavemeti (MPa) Kaynaklar [1]Karadeniz, E., 2006 “Poliamid/Polipropilen (PA/PP) Karışımlarının Yapı Ve Özellikleri”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye. [2]Ünal, H., Yetgin, S.H., 2010 “ÇYMAPE Ve PA-6 Mühendislik Polimerlerinin Aşınma Ve Sürtünme Davranışlarının İncelenmesi”, TUBAV Bilim Dergisi 3(2) . p. 145-152 [3]Krištofič, M., Ujhelyiová, A., 2012 “Compatibilisation of PP/PA Blends”, FIBRES & TEXTILES in Eastern Europe 2012; 20, 4(93). p.30-36. [4]Kusmono1, Z. A. Mohd Ishak1*, W. S. Chow1, T. Takeichi2, Rochmadi, 2008 “Enhancement of properties of PA6/PP nanocomposites via organic modification and compatibilization”, eXPRESS Polymer Letters Vol.2, No.9. p.655–664. [5]Rybnikar, F., Geil, P. H., 1992 “Melting and Recrystallization of PA-6/PA-66 Blends” ACRC Project 16 Nylon Refrigerant Tubing Report, Air Conditioning & Refrigeration Center Mechanical & Industrial Engineering Dept. University of Illinois, USA. p. (217) 333-3115. [6] Öksüz, M., Yıldırım, H., 2009 “Katkı ve Dolgu Maddelerinin Plastiklere Kazandırdığı Özellikler”, Yazılmış Yayımlanmamış Ders Notları, Marmara Üniversitesi, İstanbul, Türkiye. 40 POLİPROPİLEN’İN HASAR DAVRANIŞI ÜZERİNDE MULLIN ETKİSİNİN İNCELENMESİ Necmi Düşünceli Aksaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi MakineMühendisliği Bölümü, 68100 Aksaray/TÜRKİYE, [email protected] Özet Mullin yaklaşık olarak yetmiş yıl önce karbon siyahı ile güçlendirilmiş elastomer üzerinde yaptığı çevrimsel yükleme deneylerlerinde bir dizi sonuca ulaşmıştır. Bunlar: a)Deformasyonun her bir adımında yükleme-boşaltma eğrilerinin gerilme-gerinim seviyeleri birbirinden farklıdır, b) Bir maksimum gerinim ve minimum gerilme seviyesi arasında çevrim gerçekleştirilirse, artan çevirim sayısı ile maksimum gerilme seviyesinde azalma, minimum gerinim seviyesinde artma gözlenir, c) Her bir çevirimde numune ayarlanmış olduğu maksimum gerinim seviyesinin ötesinde adım adım gerilerek yüklenirse, elde edilen gerilme-gerinim eğrisi ön yükleme yapılmamış numune ile aynı değerlere ulaşır. Bu çalışmada, polipropilen (PP)’nin hasar davranışı üzerinde Mullin etkisinin sonuçlarını tartışmak üzere bir dizi tek eksenli çevrimsel yükleme deneyleri gerçekleştirilmiştir. Değişik gerinim seviyesinde farklı adımlarda çevrimsel yüklemeye maruz bırakılan PP numune daha sonrasında gevşeme, sünme ve toparlanma deneylerine tabi tutulmuştur. Nihai noktada gerçekleştirilen sünme, gevşeme ve toparlanma deneylerinde gerinim artışı ya da gerilme düşümü seviyeleri arasında karşılaştırma yapılarak, Mullin etkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. Anahtar kelimeler: Polipropilen, hasar davranışı, Mullin etkisi, çevrimsel yükleme MULLINS-TYPE PHENOMENA ON DAMAGE BEHAVIOR OF POLYPROPYLENE Abstract A set of phenomena conventionally referred to as Mullins’ effect was discovered about 60 years ago in experiments on carbon black-reinforced rubbers. Observations in uniaxial tensile cyclic tests show that a) at each cycle of deformation, loading and unloading paths of a stress–strain diagram differ from each other (hysteresis of energy), b) when oscillations are performed between a fixed maximum strain and the zero minimum stress, maximum stress decreases and minimum strain increases with number of cycles (strain-softening), c) when a specimen is stretched beyond the maximum strain under cyclic pre-loading, the stress-strain curve reaches that for a virgin sample (fading memory). Experimental data are reported on isotactic polypropylene in multi-cycle uniaxial tensile cyclic, relaxation and creep tests with progressively increasing maximum strains and minimum stresses. Observations show that when tensile strain exceeds maximum strain in previous cycles, the stress–strain curve rapidly reaches that for a virgin specimen (Mullin’s effect). Moreover, not only loading paths of the stress–strain diagrams, but also corresponding retraction paths are not affected by deformation history, and this property is independent of whether total retraction down to the zero stress is performed under unloading. Keywords: Polypropylene, damage behavior, Mullins effects, cyclic loading 41 1. Giriş Polimerik malzemelerin deformasyon davranışı üzerinde ön deformasyonun ve yükleme geçmişinin etkisini araştırmak için yapılan çalışmalar yetmiş yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu çalışmaların en dikkat çekicisi ve başlangıcını oluşturan ise Mullin tarafından karbon siyahı eklenmiş kauçuk ile yapılanıdır[1]. Bu çalışma ile ortaya konan yükleme geçmişine bağlı deformasyon davranışı özellikleri (Loading history or fading memory) Mullin’in adına izafeten “Mullin Etkisi(Mullin Effects)” olarak da isimlendirilmektedir. Mullin karbon siyahı eklenmiş kauçuk ile yaptığı deney sonuçlarını aşağıdaki gibi özetlemiştir. 1. 2. 3. Çevrimsel yükleme altında, her bir çevrimdeki yükleme-boşaltma eğrileri birbirinden farklı gelişir. Bu durum enerjinin histerisiz olmasıyla ilgilidir. Çevrimsel yüklemeler belirlenmiş olan bir maksimum gerinim seviyesi ile sıfır gerilme seviyeleri arasında yapılırsa; artan çevrim sayısı ile maksimum gerilme seviyesinde azalma, minimum gerinim seviyesinde artış gözlemlenir. Bu durum gerinim yumuşaması (strain softening) olarak isimlendirilir. Çevrimsel yükleme esnasında numune belirli bir maksimum gerinim seviyesine kadar yüklenir ve boşaltılırsa; aynı numune bu noktadan tekrar yüklendiğinde ön deformasyona maruz bırakılmamış numune ile aynı sonuçları verir. Yukarıdaki özelliklerin ilk ikisi, çevrimsel yükleme altında plastik deformasyonun gelişimi ile ilişkilidir. Bu davranış geleneksel viskoplastisite teorileri ile açıklanmaya çalışılır. Son maddede belirtilen deformasyon davranışı ise modelleme ve yapısal olarak açıklanması açısından birçok zorluklar içerir [2]. Son yıllarda, başta kauçuklar[3-6] olmak üzere termoplastik elastomerler [7,8], çok aşılı kopolimerler (multi graft copolymer) [9], biyolojik kaslar [10,11], yarı kristalin polimerler [12,13], çift ağlı hidrojeller [14,15], fiber birleştiriciler [16] gibi malzemelerde Mullin etkisi gözlemlenmiştir. Bu tip çalışmalar daha çok tam yüklemeli ve boşaltmalı çevrimsel yüklemeler üzerine odaklanmıştır. Mullin etkisinin ön deformasyon (çevrimsel yükleme) sonrasında nasıl geliştiği ve bu ön deformasyon sonrasında viskoelastik özelliklerin belirleyicisi olan sünme, toparlanma ve gevşeme özelliklerin nasıl değiştiği ile ilgili çalışmalar yapılmamıştır [17]. Diğer yandan deneysel çalışmalar ışığında gözlemlenen Mullin etkisini açıklamak üzere çeşitli matematiksel modeller ortaya konmuştur. Bu modellerde deformasyon davranışının üzerinde viskoelastisite, viskoplastisite, hasara birikimi ve yükleme geçmişi göz önünde bulundurulmuştur. Mullin etkisini açıklamak üzere ortaya konan modellemede karşılaşılan başlıca zorluklar; deneysel sonuçları sadece niceliksel olarak tarif etmesidir, bu tip yaklaşımlar genel olarak çoklu çevrimsel yüklemelerin modellenmesinden başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bu bildiride polipropilen (PP) numune üzerinde Mullin etkisini incelemek üzere çeşitli deneysel veriler ortaya konulmuş ve bu sonuçlar tartışılmıştır. Deneyler üç kısımdan oluşmaktadır: Birinci kısmında, belirli bir maksimum yükleme seviyesinde çeşitli çevrim sayılarında yükleme-boşaltmaya maruz bırakılarak ön deformasyon verilmiş numuneler üzerindeki Mullin etkisi araştırılmıştır. İkinci ve üçüncü kısımda sırasıyla, birden fazla adımdan değişik gerinim seviyelerine kadar yüklenip, sıfır gerilme seviyesine kadar boşaltılan numuneler her bir boşaltma adımında gevşeme/sünme deneylerine tabi tutularak 42 ön deformasyona maruz bırakılmıştır, nihai gerilme seviyesinde azalma/gerinimdeki azalma seviyelerinde farklılar karşılaşılmıştır. gerilmedeki 2. Deneysel Sonuçlar İzotaktik Polipropilen, Bormed HD 810 MO ticari markalı (yoğunluk 0.91 g/cm 3, erime akış indeksi 10 g/dk) Borealis AG Avusturya tarafından üretilmiştir. ASTM D638 standartlarına uygun olarak çekme numuneler hazırlanmıştır. Numuneler Arburg 320C enjeksiyon makinesinde 10.1 mmx4.2 mm kesitine sahip olacak şekilde kalıplanmıştır. Tek eksenli çekme testleri oda sıcaklığında, 10 mm/dk gerinim hızında Instron 5569 marka üniversal test cihazı ile gerçekleştirilmiştir. Test cihazı boylamsal uzamayı elektromekanik sensörler ile kontrol eden ekipmanlara sahiptir. Numune üzerine uygulanan çekme kuvveti 5 kN yükleme kapasitesine sahip yük hücresi ile ölçülmüştür. Mühendislik gerilmesi (σ) eksenel kuvvetin numune ilk kesitine oranı ile belirlenmiştir. Deneylerin hepsi aynı çekme hızında üç farklı çevrimsel yükleme ve boşaltma test programı ile yapılmıştır. Her bir test için her defasında yeni numune kullanılmıştır ve her bir test uyumluluk açısından en az üç kez tekrar edilmiştir. Testler üzerinde yapılan gözlemlerde gayet iyi uyumluluklar gözlemlenmiştir ve her bir numune test sonuçlarında gerilme değerleri arasındaki farkın %3’ü geçmemesine özen gösterilmiştir. 2.1 Çevrimsel Yükleme Testleri Polipropilen’in yükleme geçmişine bağlı deformasyon davranışını araştırmak üzere, dört farklı çevrimsel yükleme test programı gerçekleştirilmiştir ve birbirileri ile karşılaştırılması yapılmıştır. İlk çevrimsel yükleme test programında tek çevrimli yükleme testi yapılmıştır. Deney numunesi bir maksimum gerinim seviyesine ε max=0.15 kadar yüklenmiştir ve minimum gerilme seviyesi σmin=0 MPa kadar aynı hızda boşaltılmıştır. Tek çevrimden oluşan bu test ön deformasyona uğramamış (yükleme geçmişine sahip olmayan) numune sonuçlarını görmek ve diğer testleri ile karşılaştırmak amacı ile gerçekleştirilmiştir. Test sonuçları gerilmeye göre gerinim çizilmiş olarak Şekil 1’de gösterilmiştir. Şekil 1. Tek eksenli tek çevrim 10 mm/dk çekme hızında εmax=0.15 ve σmin=0 MPa seviyelerinde yükleme-boşaltma eğrisi Yükleme ve boşaltma eğrilerinin yüksek oranda lineer olmayan özelliklere sahip olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca boşaltma esnasında viskoelastik toparlanma meydana gelmiştir. 43 İkinci seri test programı aynı çekme hızında, belirlenmiş olan bir maksimum gerilme σmax=20 MPa değerine kadar yükleme ve bu gerilme seviyesinden itibaren, bir minimum gerilme seviyesi σmin=0 MPa değerine kadar boşaltma yapılmıştır. Bu iki gerilme seviyeleri arasında çeşitli çevrim sayılarında çevrimsel yükleme-boşaltma yüklemeleri yaparak, numune üzerinde bir ön deformasyon (yükleme geçmişi) meydana getirilmiştir. Ön deformasyon sonrası test devam ettirilerek, aynı numune ile test en son boşaltma çevirimi müteakibinde maksimum gerinim seviyesi ε max=0.15 değerine kadar yüklenmiş ve bu gerilme seviyesine ulaştıktan sonra bir minimum gerilme seviyesi σ min=0 MPa değerine kadar boşaltma yapılarak her bir test sonlandırılmıştır. Ön deformasyon (yükleme geçmişi) işlemi σmax=20 MPa ile σmin=0 MPa gerilme seviyeleri arasında üç farklı çevrim seviyesinde sırasıyla N1=10, N2=50 ve N3=100 olacak şekilde uygulanmıştır. Çevrimsel ön deformasyona maruz bırakılan numunelerin gerilme gerinim eğrileri aşağıdaki özellikleri göstermiştir: a) Gerilme-gerinim eğrilerinin yüksek seviyede lineer olmayan özelliklere sahiptir, b) σmax=20 MPa ile σmin=0 MPa gerilme seviyeleri arasında uygulanan çevrimsel yükleme sonrasında numuneler, σ min=0 MPa gerilme seviyesinden hızla ön deformasyona uğramamış numune değerine erişmektedir, c) Numenler maksimum gerinim seviyesine ulaştıktan sonra, hem yükleme eğrileri hem de boşaltma eğrileri ön deformasyonsuz numune eğrileri ile çakışmaktadır. Bu testlere ait karşılaştırmalı gerilmegerinim eğrileri Şekil 2’de gösterilmiştir. Bu karşılaştırmada görüldüğü üzere PP deformasyon davranışı üzerinde çevrimsel yükleme işlemi ile yapılan ön deformasyonun (yükleme geçmişi) etkisi yoktur. PP’nin mekanik özellikleri çevrimsel yüklemeye bağlı yükleme geçmişinden bağımsızdır. Şekil 2. σmax=20 MPa ve σmin=0 MPa seviyelerinde n1=10, n2=50 ve n3=100 tekrar çevrimsel yükleme-boşaltma eğrileri ve tek çevrim εmax=0.15 ve σmin=0 MPa seviyelerinde yükleme-boşaltma eğrisi karşılaştırmalı sonuçları 2.2 Gevşeme Testleri Zamana bağlı davranışı ve zamana bağlı davranışın yükleme geçmişi üzerindeki etkilerini değerlendirmek üzere ön deformasyonsuz ve ön deformasyona maruz bırakılmış olan numuneler ile gevşeme deneyleri gerçekleştirilmiştir. Gevşeme deneyleri üç ayrı program uygulanarak yerine getirilmiştir ve birbirileri ile karşılaştırılmaları yapılmıştır. Deney programının ilkinde, ön deformasyonsuz numuneler bir maksimum gerinim seviyesi εmax=0.15 değerine kadar yüklenmiş, bu gerinim değerinden bir minimum gerilme seviyesine σmin=0 MPa değerine kadar boşaltılmıştır. Minimum gerilme seviyesine ulaşılan 44 noktada gevşeme testi başlatılmıştır. Gevşeme testi ASTM E-328 protokolü gereğince 20 dakika süresince gerilmedeki azalma zamanın fonksiyonu olarak ölçülmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bu tek çevrimli gevşeme deneyine ait gerilme gerinim eğrisi Şekil 3’de verilmiştir. Şekil 3. =10 mm/dk çekme hızında εmax=0.15 ve σmin=0 MPa seviyelerinde yüklemeboşaltma ve 20 dk süreli gevşeme deneyi eğrisi Gevşeme deneyleri ikinci etap programında maksimum gerinim seviyesi ε max=0.15 değeri 5 eşit parçaya bölünerek ε1=0.03, ε2=0.06, ε3=0.09, ε4=0.12 yükleme-boşaltma çevrimleri ile her adım sonunda ulaşılan minimum gerilme seviyesinde σ min=0 MPa 5 dakika süreli gevşeme deneyleri yapılmıştır. Yine bu deneyin son adımında ε 5=0.15 bir önceki deneyde olduğu gibi 20 dakikalık gevşeme deneyi gerçekleştirilmiştir. Gevşeme deneyleri son etabında ise ikinci etaptan farklı olarak maksimum gerinim seviyesi εmax=0.15 değeri sırasıyla ε1=0.015, ε2=0.03, ε3=0.045, ε4=0.06, ε5=0.075, ε6=0.09, ε7=0.105 ε8=0.12 ve ε9=0.135 olacak şekilde 10 eşit parçaya bölünmüştür. Her bir adımda yüklemeboşaltma testleri ile minimum gerilme seviyesi σmin=0 değerlerinde 5 dakika süreli gevşeme testleri yapılmıştır. Yine bu deneyin en son adımında ε 5=0.15 itibaren minimum gerilme seviyesine σmin=0 kadar boşaltma ve bu noktada başlatılan 20 dakikalık gevşeme testleri yapılmıştır. Çevrimsel yükleme ile zamana bağlı ön deformasyonun birlikte yükleme geçmişine olan etkisini incelemek üzere gerçekleştirilen tek, beş ve on adımlı yüklemeboşatma-gevşeme test grubu adımlarını içeren deney sonuçlarına ait gerilme-gerinim eğrilerinin karşılaştırmalı sonuçları Şekil 4’de verilmiştir. 45 Şekil 4. 10 mm/dk çekme hızında εmax=0.15 ve σmin=0 MPa seviyelerinde tek, beş ve on eşit adımlı yükleme-boşaltma gevşeme deneyleri eğrilerinin karşılaştırılması. PP’nin mekanik davranışına ön deformasyon (yükleme geçmişi) etkisini gözlemlemek üzere, çevrimsel yükleme-boşaltma-gevşeme deney programının son adımında gerçekleştirilen 20 dakika süreli gevşeme testlerine ait gerilme-zaman eğrileri Şekil 5’de verilmiştir. Bu eğrilerin karşılaştırılmasından çıkan sonuca göre yükleme-boşaltma ve gevşeme testlerini içeren ön deformasyon (yükleme geçmişi) PP’nin viskoelastik özelliklerini içeren mekanik davranışı üzerinde etkili değildir. Şekil 5. Tek, beş ve on eşit adımlı 10 mm/dk çekme hızında ε max=0.15 kadar yükleme ve σmin=0 MPa boşaltma noktasında başlatılan 20 dakikalık gevşeme testleri sonuçları karşılaştırılması 2.3 Sünme Testleri Diğer önemli bir viskoelastik özellik olan sünme testinin yükleme geçmişine bağlı etkisini araştırmak üzere tıpkı gevşeme şartlarındaki deney programları tekrarlanmıştır. Zamana bağlı davranışı ve zamana bağlı davranışın yükleme geçmişi üzerindeki etkilerini değerlendirmek üzere ön deformasyonsuz ve ön deformasyona maruz bırakılmış olan numuneler ile sünme deneyleri gerçekleştirilmiştir. Sünme deneyleri üç ayrı program uygulanarak yerine getirilmiştir ve birbirileri ile karşılaştırılmaları yapılmıştır. Deney programının ilkinde ön deformasyonsuz numuneler bir maksimum gerinim seviyesine 46 kadar εmax=0.15 yüklenmiş, bu noktada bir minimum gerilme seviyesine σ min=0 MPa boşaltılmıştır. Minimum gerilme seviyesi σ min=0 MPa noktasında sünme testi başlatılmıştır. Sünme testi ASTM E-328 protokolü gereğince 20 dakika süresince gerilmedeki azalma zamanın fonksiyonu olarak ölçülmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bu tek çevrimli sünme deneyine ait gerilme eğrisi Şekil 6’da verilmiştir. Şekil 6. 10 mm/dk çekme hızında εmax=0.15 ve σmin=0 MPa seviyelerinde yüklemeboşaltma ve 20 dk süreli sünme deneyi eğrisi Sünme deneyleri ikinci etap programında maksimum gerinim seviyesi ε max=0.15 değeri 5 eşit parçaya bölünerek ε1=0.03, ε2=0.06, ε3=0.09, ε4=0.12 yükleme-boşaltma çevrimleri ile her adım sonunda ulaşılan minimum gerilme seviyesi σmin=0 MPa değerinde 5 dakika süreli sünme deneyleri yapılmıştır. Yine bu deneyin son adımında ε 5=0.15 bir önceki deneyde olduğu gibi 20 dakikalık sünme deneyi gerçekleştirilmiştir. Deneylerinin son etabında ise ikinci etaptan farklı olarak maksimum gerinim seviyesi ε max=0.15 değeri sırasıyla ε1=0.015, ε2=0.03, ε3=0.045, ε4=0.06, ε5=0.075, ε6=0.09, ε7=0.105 ε8=0.12 ve ε9=0.135 10 eşit parçaya bölünmüştür. Deneyler, her bir gerinim seviyesine kadar yükleme daha sonra minimum gerilme seviyesine σmin=0 kadar boşaltma çevrimleri ile bu noktada başlatılan 5 dakika süreli sünme testlerini içermektedir. Yine bu deneyin en son adımında ε 5=0.15 itibaren minimum gerilme seviyesine σmin=0 kadar boşaltma ve bu noktada başlatılan 20 dakikalık sünme testleri yapılmıştır. Çevrimsel yükleme ile zamana bağlı ön deformasyonun birlikte yükleme geçmişine olan etkisini incelemek üzere gerçekleştirilen tek, beş ve on adımlı yükleme-boşatma-sünme test adımlarını içeren deney sonuçlarına ait gerilme-gerinim eğrilerinin karşılaştırmalı sonuçları Şekil 7’de verilmiştir. 47 Şekil 7. 10 mm/dk çekme hızında εmax=0.15 ve σmin=0 MPa seviyelerinde tek, beş ve on eşit adımlı yükleme-boşaltma gevşeme deneyleri eğrilerinin karşılaştırılması. PP numune üzerinde ön deformasyonunun (yükleme geçmişi) önemli viskoelastik özelliklerden biri olan sünme davranışı üzerindeki etkisini gözlemlemek üzere her bir deney programının son adımında gerçekleştirilen 20 dakika süreli sünme deneyi gerilme-zaman eğrileri Şekil 8’de verilmiştir. Bu eğrilerin karşılaştırılmasından çıkan sonuca göre yükleme-boşaltma ve sünme testlerini içeren ön deformasyon (yükleme geçmişi) işlemi PP’nin viskoelastik özelliklerini içeren mekanik davranışı üzerinde etkili değildir. Diğer bir ifade ile PP yükleme geçmişini unutmaya meyilli bir malzemedir. Şekil 8. Tek, beş ve on eşit adımlı 10 mm/dk çekme hızında ε max=0.15 kadar yükleme ve σmin=0 MPa boşaltma noktasında başlatılan 20 dakikalık sünme testleri sonuçları karşılaştırılması 3. Sonuçlar ve Yorum İzotaktik Polipropilen’den elde edilmiş çekme numuneleri kullanılarak, üç farklı tek eksenli çekme çevrimsel yükleme altında yapılan deney programının sonuçları aşağıdaki gibi özetlene bilinir. Belirlenmiş olan bir maksimum gerinim seviyesinden, bir minimum gerilme seviyesine boşaltma yapılması esnasında; daha önceki gerinim seviyelerinde çeşitli şekillerde yapılacak olan çevrimsel yükleme, gevşeme ve sünme ön deformasyonları 48 polimerik malzemenin nihai mekanik cevabı üzerinde etkili değildir. Bu sonuçlar ışığında, PP’nin Mullin etkisine dair karakteristik özelliklere sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır. Diğer bir ifade ile PP’nin mekanik özellikleri yükleme geçmişinden bağımsızdır ve yük geçmişi hafızası yoktur. Kaynaklar [1] Mullins L (1947). Effect of stretching on the properties of rubber. Journal of Rubber Research16, pp. 275–289. [2] Diani J, Fayolle B, Gilormini P (2009). A review on the Mullins effect. European Polymer Journal 45, pp. 601–612. [3] Fukahori Y. (2010). Mechanism of the self-reinforcement of cross-linked NR generated through the strain-induced crystallization. Polymer 51, pp. 1621–1631. [4] Ayoub G, Zairi F, Nait-Abdelaziz M, Gloaguen JM (2011). Modeling the low-cycle fatigue behavior of visco-hyperelastic elastomeric materials using a new network alteration theory:Application to styrene-butadiene rubber. Journal of the Mechanics and Physics of Solids 59, pp. 473–495. [5] MacHado G, Chagnon G, Favier D (2010). Analysis of the isotropic models of the Mullins effect based on filled silicone rubber experimental results. Mechanics of Materials 42,pp. 841–851. [6] Merckel Y, Diani J, Brieu M, Gilormini P, Caillard J (2011). Characterization of the Mullins effect of carbon-black filled rubbers. Rubber Chemistry and Technology 84, pp. 402–414. [7] Merabia S, Sotta P, Long DR (2008). A microscopic model for the reinforcement and thenonlinear behavior of filled elastomers and thermoplastic elastomers (Payne and Mullins effects). Macromolecules 41, pp. 8252–8266. [8] Drozdov AD (2010). Mullins’ effect and damage accumulation in perfluoroelastomers. Multidiscipline Modeling in Materials and Structures 6, pp. 438–460. [9] Serban DA, Maravina L, Silberschmidt V (2012). Behaviour of semi-crystalline thermoplastic polymers: Experimental studies and simulations. Computational Materials Science 52, pp. 139–146. [10] Ehret AE, Itskov M (2009). Modeling of anisotropic softening phenomena: Application to soft biological tissues. International Journal of Plasticity 25, pp. 901–919. [11] Pena E, Pena JA, Doblare M (2009). On the Mullins effect and hysteresis of fibered biological materials: A comparison between continuous and discontinuous damage models. International Journal of Solids and Structures 46, pp. 1727–1735. [12] Drozdov AD (2009). Mullins’ effect in semicrystalline polymers. International Journal of Solids and Structures 46, pp. 3336–3345. [13] Serban DA, Maravina L, Silberschmidt V (2012). Behaviour of semi-crystalline thermoplastic polymers: Experimental studies and simulations. Computational Materials Science 52,pp. 139–146. [14] Webber RE, Creton C, Brown HR, Gong JP (2007). Large strain hysteresis and Mullins effect of tough double-network hydrogels. Macromolecules 40, pp. 2919–2927. [15] Wang X, Hong W(2011). Pseudo-elasticity of a double network gel. Soft Matter 7, pp. 8576–8581. [16] Wilde TP, McDowell DL, Jacob KI, Aneja AP (2006). A modified Mullins model for compressive behavior of goose down fiber assemblies. Mechanics of Advanced Materials and Structures 13, pp. 83–93. [17] Zhang C, Moore ID (1997). Nonlinear mechanical response of high density polyethylene. Part I: experimental investigation and model evaluation, Polymer Engineering and Science 37, pp. 404–413. 49 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 50 GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ PET/POLİKARBONAT HARMANLARININ ÖZELLİKLERİNİN ZİNCİR UZATICI KULLANILARAK İYİLEŞTİRİLMESİ Okan Güla, Nevin Gamze Karslıb, Sinan Yılmazc ve Taner Yılmazd Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kocaeli/TÜRKİYE, [email protected], [email protected], b [email protected], [email protected] Özet Önemli mühendislik polimerlerinden biri olan Poli(etilen teraftalat) (PET), yüksek kimyasal direnci, iyi bariyer özellikleri ve şeffaflığı nedeniyle özellikle içecek şişelerinin yapımında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak PET şişelerinin yaygın kullanımlarının sonucunda yüksek miktarda PET atıkları oluşmakta ve bu atıkların bertaraf edilmesi önemli bir çevre sorunu haline gelmektedir. Polimerik atıklardan kaynaklanan bu endişelerin üstesinden gelebilmek için PET’in geri dönüşümü önemli bir konu haline gelmiştir. Diğer taraftan geri dönüştürülmüş PET (r-PET)’in özelliklerindeki bozulma ve istenilen özelliklerin elde edilmesi konusundaki yetersizlik aşılması gereken bir diğer sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, geri dönüştürülmüş r-PET’in Polikarbonat (PC) ilavesi ile kırılma tokluğu ve mekanik özelliklerinin iyileştirilmesi hedeflenmiştir. Öncelikle r-PET/PC karışımları çeşitli kompozisyonlarda ağırlıkça % 90/10, 80/20, 70/30, 60/40 ve 50/50 olacak şekilde hazırlanmıştır. Optimum özellikleri sağlayan harmanın bileşimi çekme testi ve dinamik mekanik analiz (DMA) sonuçları kullanılarak tespit edilmiştir. Bu kompozisyona sahip harmanın mekanik, termal ve termomekanik özelliklerini iyileştirmek için de ağırlıkça % 1 epoksi bazlı bir zincir uzatıcı kullanılmıştır. Hazırlanan harmanın özellikleri çekme testi, esas kırılma işi (EWF) metodu ve DMA kullanılarak incelenmiştir. Sonuçlar 70/30 r-PET/PC oranının optimum mekanik özellikleri sağladığını göstermiştir. Bu bileşimde örneklere zincir uzatıcı ilavesiyle ise kırılma tokluğu saf r-PET’in kırılma tokluğuna göre yaklaşık %200 artmıştır. Anahtar kelimeler: Poli(etilenteraftalat), Polikarbonat, zincir uzatıcı, esas kırılma işi IMPROVEMENT THE PROPERTIES OF RECYCLED PET AND POLYCARBONATE BLENDS IN THE PRESENCE OF CHAIN EXTENDER Abstract Poly(ethylene terephthalate) (PET) is one of the most significant engineering polymers. PET is commonly used for drink bottles because of high chemical resistance, transparency and good barrier properties. However, rapidly aggregating use of PET bottles leads to a huge amount of PET waste. This situation is becoming an environmental problem. The issue which resulted from the polymeric wastes, recycling of PET has been become an important subject for overcoming this cares. Moreover, deterioration the properties of recycled PET (r-PET) and its incapableness about performing the expected properties come up as another issue which should be accomplish. In this study, it is aimed to increase the 51 mechanical strength and fractural toughness properties of r-PET by the addition of polycarbonate (PC). At first, r-PET/PC blends were prepared in various compositions (90/10, 80/20, 70/30, 60/40 and 50/50 wt. %). The blend composition which provides optimum properties were determined by using dynamic mechanical analysis (DMA) and tensile test. In order to improve the mechanical, thermal and thermomechanical properties of the blend at this composition, 1 wt. % epoxy based chain extender were used. Properties of prepared blend were investigated by using tensile test, essential work of fracture analysis and DMA. It has been seen that r-PET/PC (70/30 wt. %) provides optimum mechanical properties of blend. The addition of the chain extender to samples of this compound increased fracture toughness about 200% when compared to fracture toughness of pure rPET. Keywords: Poly(ethylene terephthalate), Polycarbonate, chain extender, essential work of fracture 1. Giriş Poli(etilen teraftalat) (PET), şeffaflığı, iyi bariyer özelliği, yüksek kimyasal direnci vb. özellikleri sayesinde içecek şişeleri başta olmak üzere birçok alanda sıkça kullanılan bir polimerdir [1-5]. Ancak PET’in kullanım alanının genişliği ve doğada bozunabilen bir polimer olmaması beraberinde atık problemini de getirir. Bu sebeple PET’in geri dönüştürülmesi ve tekrar kullanılması bu problemin üstesinden gelebilmek için sıkça başvurulan bir yöntemdir [2]. Diğer taraftan bu yöntemin de birtakım dezavantajları vardır. Geri dönüşüm sürecinin sonunda PET’in molekül ağırlığında ve viskozitesinde meydana gelen azalma bu dezavantajların başında gelmektedir [2,3]. Buna ek olarak molekül ağırlığı ve viskozitede meydana gelen bu düşüş mekanik özelliklerde de kötüleşmeye sebep olmaktadır. Bu dezavantajı ortadan kaldırmak için kullanılan yöntemlerden biri de geri dönüştürülmüş bu polimerin başka polimerlerle harmanlarının hazırlanmasıdır. Polikarbonat (PC) bu amaçla kullanılabilecek polimerlerden biridir. Geri dönüştürülmüş PET’e (r-PET) PC ilavesiyle, r-PET organik çözücülere karşı daha dirençli bir hal alırken boyutsal kararlılığı artar ve eriyik viskozitesi daha kolay kontrol edilebilir bir hal alır. Tüm bunların yanında en önemlisi r-PET’in darbe dayanımı ve kırılma tokluğu özellikleri iyileşir [6]. Diğer taraftan PET ve PC harmanlarında aktif arafaz etkileşimleri meydana geldiği için bu iki polimere kısmi olarak uyumludur denebilir. Ancak bu iki polimer arasındaki uyumluluğun arttırılmasıyla harmanların özelliklerinde iyileşme elde edilebilir. Bu çalışmada da geri dönüştürülmüş PET’in mekanik dayanım ve kırılma tokluğu özelliklerinin PC ve zincir uzatıcı ilavesiyle iyileştirilmesi amaçlanmıştır. Öncelikle rPET/PC harmanları değişen ağırlıkça bileşim oranlarında hazırlanmıştır ve optimum özelliği sağlayan harman türüne çekme testi ve dinamik mekanik analiz (DMA) sonuçları kullanılarak karar verilmiştir. Ardından r-PET/PC harmanlarının mekanik dayanım ve kırılma tokluğu özelliklerinin iyileştirilmesi amacıyla harmanlara ağırlıkça %1 oranında Joncryl® ilave edilmiş ve sonuçlar çekme testi, esas kırılma işi (EWF) metodu ve DMA kullanılarak değerlendirilmiştir. 2. Malzemeler ve Yöntem Geri dönüştürülmüş PET Bordo Döküman ve Atık Geri Dönüşüm Sistemleri Tic. San. A.Ş. (Istanbul) firmasından, polikarbonat ise Wonderlite PC 110 ticari ismi ile Kempro (Istanbul) firmasından temin edilmiştir. Stiren akrilik emülsiyon bazlı zincir uzatıcı Joncryl® ise BASF firmasından Joncryl® ADR-4300 ticari ismi ile temin edilmiştir. 52 r-PET/PC harmanları laboratuvar tipi mikro harmanlayıcı kullanılarak üretilmiştir. Yine laboratuvar tipi enjeksiyonla kalıplama cihazı kullanılarak test numuneleri hazırlanmıştır. Değişen ağırlıkça bileşim oranlarında hazırlanan r-PET/PC harmanlarının bileşim oranları ve çalışmada adlandırıldıkları kısa isimleri Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 Harmanların bileşim oranları ve kısa isimleri r-PET PC Joncryl® r-PET/PC/Joncryl (Ağırlıkça %) (Ağırlıkça %) (Ağırlıkça %) 100 0 0 r-PET 0 100 0 PC 90 10 0 90/10 80 20 0 80/20 70 30 0 70/30 60 40 0 60/40 50 50 0 50/50 70 30 1 70/30_1J Harmanların çekme testleri Instron marka 4411 model çekme cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Esas kırılma işinin analiz edilmesi için kullanılan V-tipi örnekler 2 mm/dk çekme hızında test edilirken çekme dayanımının analiz edilmesi için kullanılan örnekler 5 mm/dk çekme hızında test edilmişlerdir. Örneklere uygulanan dinamik mekanik analiz TA Instruments marka Q800 model DMA cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiş ve harmanların sönümleme faktörü (tanδ) değerleri kullanılarak camsı geçiş sıcaklığı (Tg) değerleri elde edilmiştir. 3. Bulgular ve Tartışma Çalışmanın ilk aşamasında optimum özelliği veren harman türüne karar vermek için ağırlıkça % 90/10, 80/20, 70/30, 60/40 ve 50/50 oranlarında hazırlanan r-PET/PC harmanlarına uygulanan çekme testi sonucunda elde edilen çekme dayanımı sonuçları Şekil 1’de ve dinamik mekanik analiz sonucunda elde edilen camsı geçiş sıcaklığı değerleri Tablo 2’de verilmiştir. Şekil 1. r-PET/PC harmanlarına ait çekme dayanımı grafiği 53 Tablo 2 r-PET/PC harmanlarının DMA sonucunda elde edilen Tg değerleri r-PET PC Sıcaklık Farkı Örnek Türü (Tg) (Tg) (°C) 77,1 156,4 79,3 88,6 136,8 48,3 90r-PET/10PC 91,2 149,7 58,5 80r-PET/20PC 70r-PET/30PC 92,5 133,2 40,6 88,9 140,4 51,5 60r-PET/40PC 87,8 144,4 56,6 50r-PET/50PC Şekil 1 incelendiğinde harmanların çekme dayanımı değerlerinin birbirine yakın olduğu bununla birlikte 70/30 ve 60/40 oranlarında hazırlanan r-PET/PC harmanlarının en yüksek çekme dayanımı sonucunu verdiği görülmektedir. Tablo 2 incelendiğinde ise tüm harman türlerinde r-PET ve PC’ye ait iki farklı T g değeri elde edildiği görülmektedir. Bu durum kısmi olarak uyumlu polimer harmanlarında beklenen bir durumdur [7]. Diğer taraftan iki polimere ait camsı geçiş sıcaklıkları değişen ağırlık oranlarıyla birlikte değişmekte, r-PET’e ait Tg değeri artarken PC’ye ait T g değeri azalmaktadır. Dolayısıyla tan delta eğrisinde iki pik birbirine yaklaşmakta ve bir pik genişlemesi meydana gelmektedir. İki pikin birbirine yaklaşması ve pik genişlemesi meydana gelmesi durumunun uyumluluğun artışı olarak yorumlandığı göz önünde bulundurulduğunda piklerin birbirine en yakın olduğu bileşimin 70r-PET/30PC kodlu örnek türü olduğu ve dolayısıyla en uyumlu bileşim oranının da 70/30 olduğu sonucuna varılabilir ki bu sonuç çekme testi sonucu ile de örtüşmektedir. Optimum özellikleri sağlayan r-PET/PC oranının 70/30 olduğuna karar verilmesinin ardından ağırlıkça %1 oranında Joncryl® zincir uzatıcısı ilavesinin harmanların kırılma tokluğu ve çekme dayanımı özellikleri üzerine etkisi incelenmiştir. Zincir uzatıcı içeren örneklere uygulanan çekme testi sonucunda elde edilen çekme dayanımı değerlerini gösteren grafik Şekil 2’de verilmiştir. Şekil 2. Joncryl® içeren harmanların çekme dayanımı grafiği Şekil 2 incelendiğinde 70/30 oranında hazırlanan harmana ağırlıkça %1 oranında Joncryl ® ilavesiyle harmanların çekme dayanımı değerinin azaldığı ancak yine de saf r-PET değerinin altına düşmediği görülmektedir. 54 Ağırlıkça %1 oranında Joncryl® içeren harmanların dinamik mekanik analiz sonucunda elde edilen camsı geçiş sıcaklığı değerleri diğer örneklerin camsı geçiş sıcaklığı değerleri ile birlikte Tablo 3’de verilmiştir. Tablo 3 Joncryl® içeren harmanların DMA sonucunda elde edilen Tg değerleri r-PET PC Sıcaklık Farkı (Tg) (Tg) (°C) Örnek Türü 77,1 156,4 79,3 88,6 136,8 48,3 90r-PET/10PC 91,2 149,7 58,5 80r-PET/20PC 92,5 133,2 40,6 70r-PET/30PC 88,9 140,4 51,5 60r-PET/40PC 87,8 144,4 56,6 50r-PET/50PC 70r-PET/30PC_1Joncryl 97,0 127,3 30,3 Tablo 3 incelendiğinde r-PET ve PC’ye ait tan delta pikleri arasındaki en düşük sıcaklık farkının Joncryl® içeren örnekte elde edildiği görülmektedir. Daha önce de bahsedilen tan delta piklerinin birbirine yakınlaşmasının ve pik genişlemesinin uyumluluğun bir göstergesi olduğu görüşü göz önünde bulundurulduğunda ağırlıkça %1 oranında Joncryl ® ilavesinin harmanların uyumluluğunu arttırdığı yorumu yapılabilir. EWF yöntemi sünek malzemelerin kırılma toklukları hakkında bilgi verir. EWF yöntemine göre, sünek yapıda çentikli bir örneğe yük uygulandığı zaman çentik alanının çevresinde plastik olarak akma oluşur ve gerçek çatlak ilerlemesinin oluştuğu proses alanı ile bu proses alanını çevreleyen plastik deformasyon alanı arasında ayrılma meydana gelir [8]. Sonuç olarak, bu iki tip proses alanı göz önünde bulundurulduğunda çentikli bir örneği kırmak için gereken toplam iş iki bileşene ayrılabilir: Wf We Wp (1) Denklem (1)’de Wf toplam kırılma işini ifade ederken We asıl çatlak ilerlemesinin meydana geldiği proses alanında harcanan esas kırılma işini ifade eder. Wp ise plastik deformasyon alanında tüketilen plastik (esas olmayan) kırılma işini ifade eder [9]. W e yüzeye bağlı bir enerji terimidir ve değeri çentik açılmayan bölgenin alanı (Lt) ile orantılıdır. Diğer taraftan Wp hacme bağlı bir enerjidir ve değeri akan bölgenin hacmi ile orantılıdır (L 2t) [10]. Böylece We ve Wp terimleri aşağıdaki şekilde yazılabilir: We Wp we Lt (2) 2 wp L t (3) Eğer denklik (2) ve (3), denklik (1)’de yerine yazılırsa ve elde edilen denklik düzenlenirse denklik (4) elde edilir: wf we wp L (4) 55 Denklik (4)’de wf spesifik toplam kırılma işini, we spesifik esas kırılma işini, wp spesifik plastik işi, L çentik açılmayan bölgenin uzunluğunu, t örnek kalınlığını, β plastik deformasyon alanı ile bağlantılı olan şekil faktörünü ifade eder [10]. Denklik (4) incelendiği takdirde görülecektir ki bu bir doğru denklemidir ve farklı L uzunlukları için wf’nin L ile değişimi grafiği çizildiğinde elde edilen doğrunun wf eksenini kestiği nokta EWF’ye göre malzemenin tokluk değeri olan we terimini verecektir [10]. Tablo 4’de harmanların EWF analizi sonucunda elde edilen tokluk değerleri verilmiştir. Bu değerler incelendiğinde r-PET’in tokluk değerinin PC eklenmesiyle azaldığı görülmektedir. Ancak 70r-PET/30PC harmanlarına ağırlıkça %1 oranında Joncryl® eklenmesiyle harmanların kırılma tokluğunun saf r-PET ile karşılaştırıldığında yaklaşık %200 arttığı görülmektedir. Tablo 4 r-PET/PC harmanlarının kırılma tokluğu değerleri we wpβ Örnek Türü (kJ/m2) (MJ/m3) 12.04 14.02 r-PET 52.22 3.12 PC -20.74 4.92 70r-PET/30PC 38.58 12.27 70r-PET/30PC_1Joncryl R2 0.95 0.94 0.53 0.94 4. Sonuçlar Çalışmanın ilk aşamasında yapılan çekme testi sonucunda optimum özellikleri sağlayan rPET/PC bileşim oranına karar verebilmek için bileşenlerin değişen ağırlık oranlarında katılmasıyla hazırlanan harmanlara çekme testi ve dinamik mekanik analiz uygulanmıştır. Test sonuçları optimum özellikleri sağlayan bileşim oranının 70r-PET/30PC olduğunu göstermiştir. İkinci aşamada, 70r-PET/30PC harmanına ağırlıkça %1 oranında Joncryl ® zincir uzatıcısı ilavesiyle harmanların çekme dayanımı, kırılma tokluğu ve camsı geçiş sıcaklıklarındaki değişim incelenmiştir. 70r-PET/30PC harmanına zincir uzatıcı ilavesiyle çekme dayanımı değerinin düştüğü ama yine de saf r-PET’in değerinden daha düşük bir değer sergilemediği ama bunun yanı sıra zincir uzatıcı içeren harmanların kırılma tokluğunun saf r-PET’in kırılma tokluğuna oranla %200 daha fazla olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, saf r-PET’in çalışmada belirlenen oranlarda PC ve Joncryl® zincir uzatıcısıyla harmanlanması halinde çekme dayanımından ödün vermeden kırılma tokluğunun önemli ölçüde artabileceği ve böylece kullanım alanının genişleyebileceği sonucuna varılabilir. Kaynaklar [1] Mouzakis, D. E., Papke, N., Wu, J. S., Karger-Kocsis, J. 2001. "Fracture toughness assessment of poly(ethylene terephthalate) blends with glycidyl methacrylate modified polyolefin elastomer using essential work of fracture method", Journal of Applied Polymer Science, Volume 79, Pages 842-852. [2] Awaja, F., Pavel, D. 2005. "Recycling of PET", European Polymer Journal, Volume 41, Pages 1453-1477. [3] Torres, N., Robin, J. J., Boutevin, B. "Chemical modification of virgin and recycled poly(ethylene terephthalate) by adding of chain extenders during processing", Journal of Applied Polymer Science, Volume 79, Pages 1816-1824. 56 [4] Tang, X., Guo, W., Yin, G., Li, B., Wu, C. 2007. "Reactive extrusion of recycled poly(ethylene terephthalate) with polycarbonate by addition of chain extender", Journal of Applied Polymer Science, Volume 104, Pages 2602-2607. [5] Karayannidis, G. P., Psalida, E. A. 2000. "Chain extension of recycled poly(ethylene terephthalate) with 2,2'-(1,4-phenylene)bis(2-oxazoline)", Journal of Applied Polymer Science, Volume 77, Pages 2206-2211. [6] Pesetskii, S. S., Jurkowski, B., Filimonov, O. V., Koval, V. N., Golubovich,,V. V. 2011. "PET/PC Blends: Effect of Chain Extender and Impact Strength Modifier on Their Structure and Properties", Journal of Applied Polymer Science, Volume 119, Pages 225– 234. [7] John, B.,, Varughese, K. T., Oommen, Z., Pötschke, P., Thomas, S. 2003. "Dynamic Mechanical Behavior of High-Density Polyethylene/Ethylene Vinyl Acetate Copolymer Blends: The Effects of the Blend Ratio, Reactive Compatibilization, and Dynamic Vulcanization", Journal of Applied Polymer Science, Volume 87, Pages 2083–2099. [8] Mouzakis, D. E., Papke, N., Wu, J. S., Karger-Kocsis, J. 2001. “Fracture Toughness Assessment of Poly(ethylene terephthalate) Blends with Glycidyl Methacrylate Modified Polyolefin Elastomer Using Essential Work of Fracture Method”, Journal of Applied Polymer Science, Volume 79, Pages 842-852. [9] Bárány, T., Czigány, T., Karger-Kocsis, J. 2010. “Application of the essential work of fracture (EWF) concept for polymers, related blends and composites: A review”, Progress in Polymer Science, Volume 35, Pages 1257-1287. [10] Mehrabi Mazidi, M., Razavi Aghjeh, M. K., Abbasi, F. 2012. “Evaluation of fracture toughness of ABS polymers via the essential work of fracture (EWF) method”, Journal of Materials Science, Volume 47, Pages 6375-6386. 57 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 58 ISIL YAŞLANMA VE TAKVİYE MALZEMESİ TÜRÜNÜN POLİ(ETER ETER KETON) KOMPOZİTLERİN ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE ETKİSİ Şadi Demirkol1,2,a, Nevin Gamze Karslı2,b ve Taner Yılmaz1,2,c 1 Kocaeli Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Polimer Bilimi ve Teknolojisi, Kocaeli/TÜRKİYE, [email protected] 2 Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kocaeli/TÜRKİYE, [email protected], [email protected] Özet Poli(eter eter keton) (PEEK) yarıkristalin özellikte yüksek performans polimerlerinden biridir. PEEK ve PEEK’in cam elyaf (CE) ya da karbon elyaf (KE) takviyeli kompozitleri, yüksek ısıl ve kimyasal dirençleri ve üstün mekanik özellikleri sayesinde otomotiv, havacılık ve biyomedikal başta olmak üzere birçok alanda sıkça kullanılmaktadırlar. Ancak polimerik matrise elyaf ilavesi ile elyaf-matris ara yüzeyinde meydana gelen yapısal değişiklikler sebebiyle kompozit özelliklerinde birtakım değişiklikler meydana gelir. Elyafmatris ara yüzeyinin yapısı kompozite uygulanacak birtakım ısıl işlemler yardımıyla değiştirilebilir ve böylece kompozitin performansı iyileştirilebilir. Bu çalışmada da CE ve KE takviyeli PEEK matrisli kompozitlere su verme (quenching) ve ısıl yaşlandırma (aging) işlemleri uygulanarak bu işlemlerin kompozitlerin tribolojik, termomekanik, termal ve morfolojik özellikleri üzerine etkisi incelenmiştir. Bu amaçla abrazif aşınma testi, dinamik mekanik analiz (DMA), diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC) analizi ve taramalı elektron mikroskopisi (SEM) analizleri gerçekleştirilmiştir. Tribolojik test sonuçları en fazla aşınma oranının KE takviyeli kompozitlerde elde edildiğini ancak ısıl yaşlanma işleminin kompozitlerin aşınma oranını azalttığını göstermiştir. DSC analizi sonucunda ısıl işlem görmüş örneklerin kristalinite miktarlarının arttığı sonucu elde edilmiştir. DMA sonucunda en iyi elyaf-matris arayüzey yapışmasının ısıl işlem görmüş kompozitlerde elde edildiği sonucuna varılmıştır. SEM mikrografları ise KE takviyeli kompozitlerin daha fazla aşındığı ve her iki takviye malzemesi için de ısıl yaşlanmış örneklerin daha az aşınmaya uğradığı sonucunu desteklemiştir. Anahtar kelimeler: Poli(eter eter keton), ısıl yaşlandırma, abrazif aşınma, DSC, DMA, SEM THERMAL AGING AND REINFORCEMENT TYPE EFFECTS ON THE PROPERTIES OF POLY(ETHER ETHER KETONE) COMPOSITES Abstract Poly(ether ether ketone) is one of the semicrystalline high performance polymers. PEEK and its glass fiber (GF) and carbon fiber (CF) reinforced composites are widely used in automotive, aviation, biomedical industries due to their superior properties such as high thermal and chemical resistance, exceptional mechanical performance etc. However, some alterations occur in the composite properties due to the structural alterations at the fiber- 59 matrix interface with the fiber addition to polymeric matrix. Structure of fiber-matrix interface can be change with the some kind of thermal processes and thus, performance of composite can be improved. In this study, quenching and thermal aging processes were applied to glass fiber and carbon fiber reinforced PEEK composites and effects of these processes on the tribological, thermomechanical, thermal and morphological properties were evaluated. For this purpose, abrasive wear test, dynamic mechanical analysis (DMA), differential scanning calorimeter (DSC) analysis and scanning electron microscopy (SEM) analysis were performed. Abrasive wear test results revealed that the highest wear rate were observed for carbon fiber reinforced composites, however thermal aging process decreased the wear rate of composites. It was observed from DSC analysis results that crystallinity rate of thermally aged composites increased. DMA results indicated that the best fibermatrix interface adhesion was observed for thermally aged composites. SEM micrographs supported the other test results and showed that carbon fiber reinforced composites exhibited more wear rate and thermally aged composites exhibited less wear rate when compared to other kind of composites. Keywords: Poly(ether ether ketone), thermal aging, abrasive wear, DSC, DMA, SEM 1. Giriş Poli(eter eter keton) (PEEK) yüksek performanslı yarı kristalin polimerlerden biridir [1-3]. Diğer polimerler ile karşılaştırıldığında sergilediği yüksek ısıl direnç, kimyasal direnç ve iyi mekanik ve aşınma özellikleri sayesinde otomotiv, havacılık ve biyomekanik başta olmak üzere yüksek performanslı malzeme kullanımı gerektiren alanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır [1,4,5]. Tüm bu özelliklerin yanı sıra elyaf ilavesi de PEEK’in mekanik özelliklerini daha da iyileştirmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu amaçla cam elyaf ve karbon elyaf sıkça kullanılan elyaf türleridir ve literatürde bu elyaf türleriyle takviye edilmiş PEEK’in özellikle mekanik ve aşınma özelliklerinin incelendiği birçok çalışma bulunmaktadır [1-13]. Polimerik bir matrise elyaf ilavesi, elyaf-matris ara yüzeyinde birtakım kimyasal ve fiziksel değişikliklere sebep olur ve bu değişiklikler de kompozitin bu bölgedeki morfoloji ve kristalinite gibi mikroyapısal özellikleri ile ilişkilidir. Çünkü polimer içine ilave edilen elyaf heterojen çekirdeklenme ajanı gibi davranır ve elyaf-matris arayüzeyi boyunca kristallenmeyi tetikler. Elyaf-matris arayüzeyinde oluşan bu kristalin tabakaya “transkristalin tabaka” adı verilir. Bu tabakanın oluşumu ve yapısı, elyaf-matris arayüzeyi ve buna bağlı olarak da kompozitin mekanik özellikleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir [14-17]. Bu bilgiden yola çıkarak elyaf takviyeli PEEK kompozitlerinin elyaf-matris arayüzeyindeki kristalinite özelliklerinin uygun ısıl işlem şartlarının seçilip uygulanmasıyla kontrol edilebileceği sonucuna varılabilir. Böylece, uygun ısıl işlemin uygulanmasıyla transkristalin tabakadaki değişikliğin mekanik, tribolojik, ısıl vb. özellikler üzerine etkisi incelenebilir [18]. Bu çalışmada, karbon elyaf ve cam elyaf takviyeli PEEK matrisli kompozitlerde, ısıl yaşlanma prosesinden doğan mikroyapısal değişikliklerin tribolojik, ısıl, termomekanik, ve morfolojik özellikler üzerine etkisi incelenmiştir. Tribolojik özelliklerin incelenmesi için abrazif aşınma testi yapılırken ısıl özellikler diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC) analizi ile, termomekanik özellikler dinamik mekanik analiz (DMA) ile ve morfolojik özellikler ise taramalı elektron mikroskopisi (SEM) analizi ile incelenmiştir. 60 2. Malzemeler ve Yöntem Çalışmada kullanılan karbon elyaf ve cam elyaf takviyeli PEEK kompozitler “VICTREX PEEK 450CA30” ve “VICTREX PEEK 450GL30” ticari isimleriyle Victrex’den temin edilmiştir. Isıl işlem sürecinde karbon elyaf ve cam elyaf takviyeli PEEK kompozitler önce bir fırında 10 °C/dk ısıtma hızıyla 360 °C’ye kadar ısıtılıp bu sıcaklıkta 10 dakika bekletilmişlerdir. Ardından fırından çıkarılan kompozitler hızlıca buzlu suya daldırılmışlardır [18]. Bu yönteme “su verme” (quenching) adı verilir ve bu yöntemin uygulandığı kompozitler çalışmada “Q” ile belirtilmiştir. Bu işlemin ardından su verilen örneklerin yarısı analiz için ayrılırken diğer yarısı ise yine bir fırında 10 °C/dk ısıtma hızıyla 310 °C’ye kadar ısıtılıp bu sıcaklıkta 60 dakika bekletilmişler ve ardından 10 °C/dk soğutma hızıyla 25 °C’ye soğutulmuşlardır. “Isıl yaşlanma” (thermal aging) adı verilen bu yöntem uygulanan kompozitler ise çalışmada “A” ile belirtilmiştir. Bu süreçlerin ardından çalışmada analiz edilecek tüm örnek türleri ve örneklerin adlandırıldıkları kısa isimleri Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 Kompozitlerin kısa isimleri Malzemenin Kısa Adı CA30 CA30-Q CA30-A GL30 GL30-Q GL30-A Karbon Elyaf Cam Elyaf + + + Su Verme Isıl yaşlanma + + + + + + + DSC analizi TA Instruments marka Q200 model DSC cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiştir ve analiz sonucunda kompozitlerin camsı geçiş sıcaklığı (T g), erime sıcaklığı (Tm) ve erime entalpisi (ΔHf) değerleri elde edilmiştir. Analiz 25 °C ile 440 °C arasında 10 °C/dk ısıtma hızıyla yapılmıştır. Elde edilen erime entalpisi değerleri kullanılarak kompozitlerin relatif kristalizasyon dereceleri aşağıdaki denklik ile hesaplanmıştır. Xc(%) rel Hf H0 100 (1) Bu denklikte ΔHf örneğin erime entalpisi değerini, ω PEEK matrisin kompozitteki yüzde değerini, ΔH0 ise %100 kristalin saf PEEK'in erime entalpisi değerini ifade etmektedir. PEEK'e ait bu değer literatürden elde edilmiş ve 130 J/g olarak kullanılmıştır [19]. Dinamik mekanik analiz TA Instruments marka Q800 model DMA cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiş ve kompozitlerin sönümleme faktörü (tanδ) değerleri elde edilmiştir. Kompozitlerin abrazif aşınma testleri Ektron marka EKT-2103 model aşınma cihazı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Analiz sonucunda ortalama ağırlık kaybı değerleri aşınma oranının (W) hesaplanmasında kullanılmış ve aşağıdaki denklik kullanılarak aşınma oranları hesaplanmıştır [20]. 61 W M .L.FN (2) Bu denklikte W örneğin spesifik aşınma oranını (m3/N.m), ΔM örnekteki ağırlık kaybını (g), ρ örneğin yoğunluğunu (g/m3), L kayma mesafesini (40 m) ve FN ise uygulanan normal yükü (5 N) ifade etmektedir. Kompozitlerde meydana gelen aşınma izleri SEM analizi ile incelenmiştir. Bu amaçla JEOL marka JSM-6060 model SEM cihazı kullanılmıştır. 3. Bulgular ve Tartışma 3.1 Diferansiyel Taramalı Kalorimetri Analizi Kompozitlere uygulanan DSC analizinden elde edilen ΔH değerleri ve hesaplanan yüzde kristalinite sonuçları Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2 incelendiğinde, su verme işleminin kompozitlerin kristalinite derecesini etkilemediği ancak ısıl yaşlandırma prosesiyle kompozitlerin kristalinite değerlerinde önemli oranda artış meydana geldiği görülmektedir. Buradan, elyaf-matris arasında daha önce de bahsedilen transkristalin tabakanın oluştuğu ve ısıl yaşlandırma sonucunda artan kristalinite derecesinin bu transkristalin tabakayla ilişkili olduğu sonucu çıkarılabilir. Tablo 2 Kompozitlerin DSC analizi sonuçları Malzemenin Kısa ΔH (J/g) Xc (%)rel Adı CA30 30,1 33,1 CA30-Q 32 35,2 CA30-A 42 46,2 GL30 29,2 32,1 GL30-Q 29,5 32,5 GL30-A 33,2 36,5 3.2 Dinamik Mekanik Analiz Cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli PEEK matrisli kompozitlere uygulanan dinamik mekanik analiz sonucunda elde edilen sönümleme faktörü grafikleri Şekil 1’de verilmiştir. Şekil 1. Cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli kompozitlerin sönümleme faktörü eğrileri 62 Sönümleme faktörü elyaf takviyeli polimer matrisli kompozitlerde malzemenin dinamik mekanik analiz sürecinde kaybettiği enerji hakkında bilgi verir. Elyaf takviyeli kompozit malzemelerde, malzemeye gerilim uygulanması halinde elyaf uygulanan gerilimin büyük kısmını taşırken gerilimin bir kısmı da elyaf-matris arayüzeyine aktarılır. Elyaf-matris arayüzey etkileşimi kuvvetliyse arayüzeyde enerji kaybı az olur ve buna bağlı olarak da sönümleme faktörü pik şiddeti düşük olur. Diğer taraftan elyaf-matris arayüzey etkileşimi zayıfsa aktarılan gerilim yeterince taşınamaz ve bu noktada enerji kaybı meydana gelir. Sonuç olarak da sönümleme faktörü eğrisinin pik şiddeti yüksek olur. Şekil 1 incelendiğinde her iki kompozit türü için de en düşük pik şiddetinin ısıl işlem görmüş kompozitlerde elde edildiği görülmektedir. Buradan ısıl işlem sonucu elyaf-matris arayüzey etkileşiminin iyileştiği sonucuna varılmaktadır. 3.3 Abrazif Aşınma Testi Cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli PEEK matrisli kompozitlere uygulanan abrazif aşınma testi sonucunda hesaplanan aşınma oranı grafikleri Şekil 2’de verilmiştir. Şekil 2. Cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli kompozitlerin abrazif aşınma sonuçları Şekil 2 incelendiğinde görülmektedir ki karbon elyaf takviyeli kompozitlerin aşınma oranları cam elyaf takviyeli kompozitlerden yüksektir. Buna ek olarak ısıl yaşlanma prosesi uygulanmış kompozitlerin en düşük aşınma oranı sergileyen kompozit türü oldukları elde edilen bir diğer sonuçtur. Buradan ısıl yaşlanma işlemi sonucunda elyaf-matris arayüzeyinde meydana gelen iyileşmenin aşınma oranı üzerinde etkisi olduğu ve kompozitlerin aşınma oranını düşürdüğü sonucu çıkarılabilir. Bunun sebebi elyaf-matris arayüzey etkileşiminin kuvvetli olduğu durumda elyafın aşınma sürecinde polimerden kolayca ayrılmaması ve bu sayede polimerin elyaf tarafından korunması olarak gösterilebilir ki bu sonuç DSC ve DMA sonuçları ile de uyuşmaktadır. 3.4 Taramalı elektron mikroskopisi analizi Şekil 3, cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli PEEK matrisli kompozitlerin aşınma yüzeylerinin SEM mikrograflarını göstermektedir. 63 Şekil 3. Cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli kompozitlerin SEM mikrografları Şekil 3 incelendiğinde CA30, CA30-Q, GL30 ve GL30-Q kodlu kompozitlerde aşınma yönünde oluşan izler açıkça görülmektedir. Diğer taraftan CA30-A ve GL30-A kodlu ısıl yaşlanmış örneklere ait fotoğraflar incelendiğinde aşınma yüzeylerinin daha düzgün olduğu göze çarpmaktadır. Bu sonuçlar da diğer test sonuçları ile örtüşmekte ve ısıl yaşlanmanın kompozitlerde elyaf-matris arayüzey etkileşimini iyileştirdiği sonucunu kanıtlamaktadır. 4. Sonuçlar Bu çalışmada, cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli PEEK matrisli kompozitlere uygulanan su verme ve ısıl yaşlanma işlemlerinin kompozitlerin aşınma, ısıl, termomekanik ve morfolojik özellikleri üzerine etkisi incelenmiştir. DSC analizi sonucunda su verme işleminin, cam ve karbon elyaf takviyeli PEEK matrisli kompozitlerin kristallenme derecesine etki etmediğini ancak ısıl yaşlandırma işleminin elyaf-matris arasında oluşan transkristalin tabaka sebebiyle kristallenme derecesini arttırdığı görülmüştür. Dinamik mekanik analiz sonuçlarında cam ve karbon elyaf takviyeli kompozitlerin her iki türünde de en düşük pik şiddetinin ısıl işlem görmüş kompozitlerde elde edildiği görülmüştür. Buradan ısıl yaşlandırma sonucu oluşan transkristalin bölgenin elyaf-matris arayüzeyini iyileştirdiği sonucuna varılmıştır. Abrazif aşınma testi sonuçları karbon elyaf takviyeli kompozitlerin cam elyaf takviyeli kompozitlere göre daha yüksek aşınma oranı sergilediğini göstermiştir. Buna ek olarak, ısıl yaşlandırma uygulanmış cam elyaf ve karbon elyaf takviyeli kompozitlerin diğer kompozitlere oranla daha düşük aşınma oranı sergiledikleri sonucuna varılmıştır. SEM analizi sonuçları ise su verme işlemi uygulanmış kompozitlerin aşınma yüzeylerinin belirgin olduğunu ancak ısıl işlem uygulanmış kompozitlerin aşınma yüzeylerinin ise daha az belirgin ve düzgün olduğunu göstermiştir. Tüm analiz sonuçları birlikte değerlendirildiğinde ısıl yaşlandırma işleminin elyaf takviyeli kompozitlerde elyafmatris arayüzeyini iyileştiren bir yöntem olduğu sonucuna varılmaktadır. 64 Kaynaklar [1] Patel, P., Richard, H. T., Lyon, R. E., Stoliarov, S. I., Walters, R. N., Crowley, S., Safronava, N. 2011. “Investigation of the thermal decomposition and flammability of PEEK and its carbon and glass-fibre composites”, Polymer Degradation and Stability, Volume 96, Pages 12-22. [2] Sarasua, J. R., Remiro, P. M., Pouyet, J. 1996. “Effects of thermal history on mechanical behavior of PEEK and its short-fiber composites”, Polymer Composites, Volume 17, Pages 468-477. [3] Harsha, A. P., Tewari, U. S. 2003. “The effect of fibre reinforcement and solid lubricants on abrasive wear behavior of polyetheretherketone composites”, Journal of Reinforced Plastics and Composites, Volume 22, Pages 751-767. [4] Ma, N., Lin, G. M., Xie, G. Y., Sui, G. X., Yang, R. 2012. “Tribological behavior of polyetheretherketone composites containing short carbon fibers and potassium titanate whiskers in dry sliding against steel”, Journal of Applied Polymer Science, Volume 123, Pages 740–748. [5] Sattari, M., Molazemhosseini, A., Naimi-Jamal, M. R., Khavandi, A. 2014. “Nonisothermal crystallization behavior and mechanical properties of PEEK/SCF/nanoSiO2 composites”, Materials Chemistry and Physics, Volume 147, Pages 942-953. [6] Flöck, J., Friedrich, K., Yuan, Q. 1999. “On the friction and wear behaviour of PANand pitchcarbon fiber reinforced PEEK composites”, Wear, Volume 225-229, Pages 304311. [7] Davim, J. P., Cardoso, R. 2009. “Effect of the reinforcement (carbon or glass fibres) on friction and wear behaviour of the PEEK against steel surface at long dry sliding”, Wear, Volume 266, Pages 795–799. [8] Yamamoto, Y., Hashimoto, M. 2004. “Friction and wear of water lubricated PEEK and PPS sliding contacts Part 2. Composites with carbon or glass fibre”, Wear, Volume 257, Pages 181–189. [9] Pei, X. Q., Bennewitz, R., Schlarb, A. K. 2015. “Mechanisms of friction and wear reduction by carbon fiber reinforcement of PEEK”, Tribology Letters, Volume 58, Pages 42-52. [10] Werner, P., Altstädt, V., Jaskulka, R., Jacobs, O., Sandler, J. K. W., Shaffer, M. S. P. 2004. “Windle AH. Tribological behaviour of carbon-nanofibre-reinforced poly(ether ether ketone), Wear, Volume 257, Pages 1006–1014. [11] Friedrich, K., Lu, Z., Hager, A. M. 1995. “Recent advances in polymer composites‟ tribology”, Wear 1995;190:139-144. [12] Sumer, M., Unal, H., Mimaroglu, A. 2008. “Evaluation of tribological behaviour of PEEK and glass fibre reinforced PEEK composite under dry sliding and water lubricated conditions”, Wear, Volume 265, Pages 1061–1065. [13] Li, E. Z., Guo, W. L., Wang, H. D., Xu, B. S., Liu, X. T. 2013. “Research on tribological behavior of PEEK and glass fiber reinforced PEEK composite”, Physics Procedia, Volume 50, Pages 453–460. [14] Quan, H., Li, Z. M., Yang, M. B., Huang, R. 2005. “On transcrystallinity in semicrystalline polymer composites”, Composites Science and Technology, Volume 65, Pages 999–1021. [15] Klein, N., Marom, G., Pegoretti, A., Migliaresi, C. 1995. “Determining the role of interfacial transcrystallinity in composite materials by dynamic mechanical thermal analysis”, Composites, Volume 26, Pages 707-712. [16] Wood, J. R., Marom, G. 1997. “Determining the interfacial shear strength in the presence of transcrystallinity in composites by the Single-Fibre Microcomposite 65 Compressive Fragmentation Test”, Applied Composite Materials, Volume 4, Pages 197– 207. [17] Nielsen, A. S., Pyrz, R. 1999. “Study of the influence of thermal history on the load transfer efficiency and fibre failure in carbon/polypropylene microcomposites using Raman spectroscopy”, Composites Interfaces, Volume 6, Pages 467-482. [18] Sinmazcelik, T., Yilmaz, T. 2007. “Thermal aging effects on mechanical and tribological performance of PEEK and short fiber reinforced PEEK composites”, Materials&Design, Volume 28, Pages 641–648. [19] Lagattu, F., Lafarie-Frenot, M. C. 2000. “Variation of PEEK matrix crystallinity in APCcomposite subjected to large shearing deformations”, Composites Science and Technology, Volume 60, Pages 605-612. [20] d'Almeida, J. R. M., Ribeiro, F. L., Alves, I. G. 2009. “Wear behavior of a polymermatrix composite reinforced with residues from a hydrometallurgical process”, PolymerPlastics Technology and Engineering, Volume 48, Pages 304–1309. 66 VİNİLESTER REÇİNE SİSTEMLERİNDE KÜRLENME GECİKTİRİCİLERİN KÜRLENME MEKANİZMASI ÜZERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ Ayşe Begüm Baş1,a, Betül Kahraman1,b, Duygu Gülfem Baydar1.c, Mustafa Doğu1,d, Aylin Bekem2,e ve Ahmet Ünal2,f 1 Mir Araştırma ve Geliştirme Anomin Şirketi, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected]; [email protected]; c [email protected]; [email protected] 2 Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul/TÜRKİYE, e [email protected]; [email protected] a Özet Düşük maliyetlerinin yanında yüksek mekanik performans gösteren cam elyaf takviyeli vinilester reçine sistemleri özellikle yatçılık endüstrisinde kullanılmaktadır. Ancak termoset matrisin dezavantajı olan kısa kürlenme süresi, proses koşullarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, matrisin kısa kürlenme süresini uzatan kürlenme geciktiricilerinin kompozitin kürlenme mekanizması üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Bu bağlamda, vinil ester reçine sistemleri içine ağırlıkça farklı oranlarda kürlenme geciktiriciler ilave edilmiş ve DSC cihazında bu sistemlerin reaksiyon kinetik sabitleri elde edilmiştir. Elde edilen kinetik sabitler ile sistemlerin kinetik reaksiyon mekanizmaları çıkarılmıştır. Böylelikle reçinenin takviye elemanına daha iyi emdirilmesi sağlanarak, aynı fiber hacim oranlarında hazırlanmış geciktirici ilavesiz reçine ile üretilmiş kompozitlerden daha mukavim bir ürün elde edilmiştir. Sonuçlar sem görüntüleri ile desteklenmiştir. Anahtar kelimeler: Vinilester, kürlenme kinetiği, kürlenme geciktiricileri INVESTIGATION OF CURING RETARDER EFFECT ON CURING MECHANISM OF VINYL ESTER RESIN SYSTEM Abstract Glass fiber reinforced vinyl ester resin systems which have high mechanical performance and low cost are preferred especially yachting industry. However, disadvantage of short curing time of thermosetting matrix can negatively affect process conditions. The aim of this study is investigation of curing retarder which prolongs curing time of matrix that affects curing mechanism of composite. In this regard, curing retarder with different weight ratio was added into vinyl ester resin system and kinetic constant of reaction could be obtained by using DSC device. Kinetic reaction mechanism of system could be revealed by using kinetic constant. Thus, better resin impregnation could be provided. It could be obtained much tougher product by using composite prepared same fiber volume ratio and having non-retarder resin system. The results were supported by SEM images. Keywords: Vinyl ester, curing kinetics, curing retarder 67 1. Giriş Cam elyaf takviyeli vinil ester reçinelerden üretilmiş kompozitlerin kullanımı son yıllarda pek çok alanda yaygın hale gelmiştir. Özellikle yüksek mekanik performans yanında düşük maliyet gerektiren thermoset prepreg uygulamalarında vinil ester kullanımı oldukça yaygın ve tercih edilen bir çözümdür [1,2]. Prepreg ve bunun gibi yüksek mekanik performansın istendiği ürünlerde matris tabakası olarak vinil ester reçinin seçilmesi düşük maliyet ve uygulama kolaylığı açısından avantaj sağlar. Vinil ester reçine, oda sıcaklığında uygulaması oldukça kolay ancak çapraz bağlanma reaksiyonları sırasında ortama büyük oranda ısı veren ekzotermik polimerizasyon mekanizmasına sahip bir reçine türüdür [3]. Vinil ester reçinenin çapraz bağlanma reaksiyonunun oluşabilmesi için reçine içine termal ya da redoks aktiveli peroksitlerin ilave edilmesi gerekir. Bu peroksitleri aktive etmek için de sisteme bir başlatıcı ilave edilmesi şarttır. Tüm bu bileşenlerin yanında keton ya da hidro peroksitlerin bozulması tetikleyici bir akselatörün kullanımı şarttır. Düşük sıcaklık uygulamalarında en yaygın olarak kullanılan akselatör, kobalt oktanat dır [4,5]. Termoset reçine sistemlerinde kullanılan diğer önemli çapraz bağlanma ajanları, sonlandırıcı ve yavaşlatıcılardır. Sonlandırıcı, radikal çapraz bağlanma reaksiyonlarındaki aktif radikalleri kapatarak reaksiyonu durdururken, yavaşlatıcı ajanlar sadece polimerizasyon reaksiyonu sonucu ortaya çıkan yan zincirlerin bazılarının büyümesini durdurur. Böylece polimerizasyon reaksiyonu yavaşlar. Termoset reçinelerin kürlenme reaksiyon mekanizmalarını belirlemek adına pek çok çalışma [6-10] mevcut iken, bu reçinelerin raf ömürlerini belirlemek adına derinlemesine bir çalışma mevcut değildir. Yapılan literatür taramalarında termoset reçinlerin çapraz bağlanma reaksiyon mekanizmalarının elde edilmesi için diferansiyel tarama kalorimetresi (DSC), FTIR spektroskopisi, yüksek basınçlı sıvı kromotografisi (HPLC), nükleer manyetik rezonans (NMR) ve fonksiyonel grupların titrasyonla tayini gibi birkaç yöntem kullanıldığına rastlanmıştır. Bunlar içindeki en yaygın olan yöntem DSC kullanımıdır. Bu çalışmada; peroksit, akselatör, başlatıcı ilaveli vinil ester reçine sistemlerine yavaşlatıcı ilave edilerek vinil ester reçine sisteminin kürlenme kinetik reaksiyonu elde edilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmadan elde edilen iki farklı bileşime sahip vinil ester reçine sistemi kullanılarak el yatırması yöntemi ile cam elyaf takviyeli kompozit numuneler üretilmiş ve numunelerin mekanik dayımım değerleri incelenmiştir. Mekanik dayımın sonuçlarını destekleyici olarak numunelerin kesitlerinin SEM görüntüleri incelenmiştir. 2. Deneysel Vinil ester reçinelerin kürlenme mekanizmalarının belirlenmesi için yapılan çalışmalarda kullanılan hammaddeler ve cihazlar aşağıda yer almaktadır. 2.1 Deneysel çalışmalarda kullanılan hammaddeler Bu çalışma kapsamında deneysel çalışmalarda kullanılan hammadde ve özellikleri Tablo 1’de yer almaktadır. 68 Tablo 1 Deneysel çalışmalarda kullanılan hammaddeler. Reçine Sistemi Metin İçindeki Hammadde Bileşeni ve Takviye Kısaltması Vinil ester reçine (POLİYA A.Ş.Matris VER Polives 701) Metil etil keton (AkzaNobel Sertleştirici MEK Butanox M30) %6’lık kobalt oktanat (Dağlar Hızlandırıcı CO Kimya A.Ş.) Kürlenme Geciktiricisi 2-4, pentanedione (MERCK) RTD Cam elyaf Dokuma cam elyaf 225 ± %7 g/cm2 (Camelyaf Sanayi) GF Bu hammaddeler kullanılarak, ağırlıkça aynı oranda matris, sertleştirici, hızlandırıcı ve ağırlıkça farklı oranlarda kürlenme geciktiricisi içeren iki farklı reçete oluşturulmuştur. Hazırlanan reçineler ile yüzde yirmi cam elyaf hacim oranına sahip kompozit numunler üretilmiştir. 2.2 Kullanılan cihazlar Bu çalışma kapsamında;, hazırlanan reçinelerin kürlenme mekanizmalarının belirlenmesi için, A Perkin-Elmer DSC 4000 cihazı kullanılmıştır. Hazırlanan bu reçinler kullanılarak üretilen cam elyaf takviyeli kompozit numunelerinin mekanik dayanımı, MARES tfd_4 univeral test cihazı kullanılarak ölçülmüştür. Son olarak FEI QUANTA FFG-450 SEM cihazı kullanılarak mekanik teste tabi tutulan numunelerin kesit görüntüleri incelenmiştir. 2.3 Yöntemler Vinil ester reçine sistemlerinin kürlenme kinetik reaksiyon mekanizmaları DSC cihazından alınan veriler ile hesaplanmıştır. İki farklı reçete ile hazırlanmış olan vinil ester reçine sistemlerinden el yatırması yöntemi ile üretilmiş %20 hacim oranında dokuma cam elyaf içeren termoset kompozit numunelerin mekanik dayanım değerleri universal test cihazı kullanarak belirlenmiştir. Son olarak mekanik dayanım belirleme testinden çıkan numunelrin kesit görüntülerine SEM cihazında bakılmıştır. 3. Test Sonuçları ve Tartışma Kürlenme mekanizmaları otokatalitik kürlenme kinetik reaksiyonuna göre ilerleyen RTD ilaveli ve ilavesiz VER lerin 80, 90 ve 100 °C sıcaklıklardaki DSC ölçümleri izotermal ve dinamik koşullarda yapılmıştır. Yapılan ölçüm değerlerinden Denklem 1’de yer alan otokatalitik reaksiyon sabitleri çıkarılmış ve Denklem 2’de görüldüğü üzere VER kürlenme kinetik reaksiyonu elde edilmiştir. Benzer çalışma sisteme RTD ilave edilerek tekrarlanmıştır. Bu denklemlerle Şekil 1’de görülen farklı depolama koşullarındaki kürlenme süreleri grafikleri elde edilmiştir. (1) 69 Geciktirici ilavesiz VER kürlenme kinetik mekanizması (2) İki noktada doğrulama yapılmıştır. Bu sonuçlara göre RTD ilavesi ile kürlenme sürelerinin uzadığı doğrulanmıştır. Şekil 1. Geciktirici ilaveli ve ilavesiz vinil ester reçinelerin raf ömürleri. Reçinelere düşük oranlarda RTD ilave edilmesi, hem matris ömrünü, hem de kompozitin üretileceği teknoloji için uygulama süresini uzatır. Reçinenin uygulama süresinin uzaması, takviye katmanlarının iyi bir şekilde ıslatılmasına imkân verir. Böylece, iyi yedirilmiş reçine ile hazırlanan kompozitin mekanik dayanım değerleri de yükselir. Reçinelere düşük oranlarda geciktirici ilave edilmesi, hem matris ömrünü, hem de kompozitin üretileceği teknoloji için uygulama süresini uzatır. Reçinenin uygulama süresinin uzaması, takviye katmanlarının iyi bir şekilde ıslatılmasına imkan verir. Böylece, iyi yedirilmiş reçine ile hazırlanan kompozitin mekanik dayanım değerleri de yükselir. Bunu doğrulayacak şekilde, geciktirici ilaveli reçine ile hazırlanmış kompozitlerin mekanik dayanım değerlerinin belirgin şekilde yükseldiği görülmüştür (Şekil 2). 70 Şekil 2. Geciktiricili/geciktiricisiz VER/GF kompozitlerin mekanik dayanım değerleri Mekanik ölçümleri yapılan test numunelerinin SEM görüntüleri alınarak elde edilen ölçüm sonuçları desteklenmiştir. Şekil 3-a ve 3-b’de yer alan SEM görüntülerine göre; RTD edilmiş reçineler ile hazırlanmış numunelerin fiberleri üzerinde daha fazla miktarda reçine kalıntıları gözlenmiştir. Bu durum fiberin reçine tarafından daha iyi ıslatılmasının kanıtını oluşturmaktadır. Şekil 3. (a) RTD ilavesiz VER-GF (b) RTD ilaveli VER-GF Kısaltmalar α t T m ve n R : dönüşüm oranı : reaksiyon süresi (sn) : reaksiyon sıcaklığı (°C) : otokatalitik reaksiyon hız sabitleri : gaz sabiti (8.3145 J/(mol K)) Kaynaklar [1] Marsh, G. 2002. “Prepregs - raw material for high-performance composites.”, Reinforced Plastics, Volume 46, Pages 24-28. [2] Wonderlya, C., Grenestedta , J., Fernlundb, G., Cěpusb, E. 2005. “Comparison of mechanical properties of glass fiber/vinyl ester and carbon fiber/vinyl ester composites.”, Composites Part B: Engineering, Volume 36, Pages 417-426. [3] Scott, T., Cook, W., Forsythe, J.2002. “Photo-DSC cure kinetics of vinyl ester resins. I. Influence of temperature.”, Polymer, Volume 46, Pages 5839–5845. 71 [4] Li, L., Lee, J.2001. “Effects of inhibitors and retarders on low temperature free radical crosslinking polymerization between styrene and vinyl ester resin.”, Polymer Engineering & Science, Volume 41, Pages 53-65 [5] Lee, J., Shimb, M., Kim, S.1997. “Autocatalytic cure kinetics of natural zeolite filled epoxy composites.”, Materials Chemistry and Physics, Volume 48, Pages 36–40 [6] Lee, J., Shimb, M., Kim, S.2000. “Kinetic studies of an epoxy cure reaction by isothermal DSC analysis.”, Thermochimica Acta, Volume 343, Pages 111–117. [7] Lee, J., Lee, W.1994. “Kinetic parameters estimation for cure reaction of epoxy based vinyl ester resin.”, Polymer Engineering & Science, Volume 34, Pages 742-749. [8] Scott, T., Cook, W., Forsythe.2002. . “Kinetics and network structure of thermally cured vinyl ester resins.”, European Polymer Journal, Volume 38, Pages 705-716. [9] Dutta, A., Ryan, E., “Effect of fillers on kinetics of epoxy cure.”, 1979, Journal of Applied Polymer Science, Volume 24, Pages 634-649. [10] Cho, S., Shim,J., Kim, W., “Thermal degradation kinetics of PE by the Kissinger equation.”, 1998, Materials Chemistry and Physics, Volume 52, Pages 94-78. 72 POLİPROPİLEN (PP) TOZ KAPLI E-CAMI ELYAFLARIN ÇEKME ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Duygu Gülfem Baydar1,2,a, Aylin Bekem1,b, Mustafa Doğu2,c ve Ahmet Ünal1,d 1 Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya-Metalurji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, a [email protected]; [email protected]; [email protected] 2 Mir Araştırma ve Geliştirme Anomin Şirketi, İstanbul/TÜRKİYE, a [email protected]; [email protected] Özet Düşük yoğunluk, yüksek kırılma tokluğu, geri dönüştürülebilirlik gibi avantajları sayesinde termoplastik kompozitlerin çeşitli sektörlerde kullanımına ilişkin çalışmalar artış göstermektedir. Buna karşın yüksek viskozitelerinin neden olduğu düşük ıslatma ve yetersiz fiber-matris arayüzeyi oluşumu nihai parçanın mekanik özelliklerini olumsuz yönde etkilediği için kompozit sektöründe termoset kompozitlerin yerini alabilmiş değillerdir. Termoplastiklerin bu olumsuz özelliklerini bertaraf edebilmek amacıyla termoplastik kompozitler üzerine yürütülen çalışmalar arayüzey iyileştirme, polimerin fiberlerin içine işlemesi üzerine yoğulaşmıştır. Bu amaçla matrisin akışkanlığını arttırmak amacıyla polimere çeşitli uyumlaştırıcılar ilave edilmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar ise, kısmı ıslanmanın sağlandığı toz kaplı elyaflar, termoplastik kumaşlar, melez iplikler, gibi yarı ürünler geliştirilmek üzerinedir. Bu çalışmada hem maleik-anhidrit (MAH) uyumlaştırıcı ilavesinin olduğu, hem de E-Camı elyafların polipropilen (PP) tozu ile kaplandığı durumlar incelenecek plakaların çekme özellikleri karşılaştırılacaktır. Anahtar kelimeler: Termoplastik kompozit, toz kaplama, E-camı PP, MAH INVESTIGATION OF TENSİLE PROPERTIES OF POLYPROPYLENE (PP) COATED E-GLASS FIBERS Abstract The main advantages of thermoplastic compozites, such as low density, higher fracture toughness, recycability, provides a huge study are in the composite sector. On the other hand, low impregnation properties and insufficient fiber-matrix intherphase due to their high viscosity, decreases the mechanical properties of the composite parts. Thus, thermoplastic composites couldn’t take place of the thermosetting composites in the sector. In order to eleminate their disadvantages, studies focus on increasing their fiber-matrix intherpase is being done via compatibiliser addition. Recent studies, focus on partial impregnation of fibers in the forms of powder coated fibers, hiybrid yarns, thermoplastic textiles, etc. In this study, both maleic-anhydite (MAH) addition and polypropylene powder coated E-glas fibers are used and their effect on tenslie properties are ivestigated. Keywords: Thermoplastic composites, powder coating, E-Glass, PP, MAH 73 1. Giriş Düşük yoğunluk, yüksek kırılma tokluğu, yüksek kopma uzaması, esneklik, uzun raf ömrü, geri dönüştürülebilirlik gibi özelliklerinden dolayı son yıllarda termoplastik kompozitlerin kullanımında artışlar meydana gelmiştir. Ancak, bunların termoset kompozitlere göre en büyük dezavantajları yüksek viskoziteleri nedeniyle matrisi oluşturan polimerin fiberler arasına homojen dağılamamasıdır. Bu durum, düşük ıslatmanın etkisiyle de birleşince yetersiz matris-fiber ara yüzey kalitesine ve dolayısıyla görece düşük fiber hacim oranlarına ve düşük mekanik dayanıma neden olmaktadır [1-4]. Bir çok avantajına rağmen istenen sonucun elde edilememesi, termoplastik kompozitlerde fiber-matris ara yüzeyini iyileştirme çalışmalarının önemini arttırmıştır. Genel olarak yapılan çalışmalar çeşitli uyumlaştırıcıların matrise aşılanmasıyla, uyumlaştırıcının doğrudan matrisi oluşturan polimer harmanına ilave edilmesiyle veya fiberlerin çeşitli kimyasallar ile yüzeylerinin işlenmesiyle matris-fiber ara yüzeyini kimyasal olarak iyileştirme yönündedir [5-9]. Son zamanlarda ise termoplastiklerdeki bu ıslatma probleminin önüne geçmek amacıyla kısmı ıslanmanın sağlandığı toz kaplı elyaflar, termoplastik kumaşlar, melez iplikler, termoplastik melez teknik tekstiller gibi yarı ürünler geliştirilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır [2,3,10,11]. Hem yüksek hızda hem de düşük hızdaki kompozit üretim proseslerinde kullanımının mümkün olmasından dolayı toz kaplı elyaflara yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Bu yöntemin bir diğer avantajı ise hem termoplastik hem de termoset tozları ile kaplama işlemine olanak sağlamasıdır [12]. Bu çalışmada polipropilen (PP) tozla kaplanmış E-camı elyaflardan üretilen kompozitlerin çekme dayanımları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu amaçla, Mir Araştırma ve Geliştirme firması tarafından daldırma yöntemi kullanılarak PP tozları ile kaplanan E-camı elyaflardan 180°C ve 210°C sıcaklıklarında kompozit plakalar üretilmiştir. Karşılaştırma için PP matrise uyumlaştırıcı ilave edilerek aynı sıcaklıklarda kompozit plaka üretimi gerçekleştirilmiştir. Çalışmada referans noktası oluşturabilmek amacıyla 180°C’de PP matris plakaları ile E-camı elyafların preslenmesi suretiyle kontrol grubu oluşturulmuştur. 2. Yöntem ve Materyal Çalışmalarda 3 adet kompozit numune grubu üretilmiştir. Bunlar; Kontrol Grubu, PP-MAH ve PP-TOZ gruplarıdır. Burada Kontrol Grubu olarak sadece cam elyaf takviyeli polipropilen matrisli kompozit plakalar üretilmiştir. Kontrol grubu referans alınarak uyumlaştırıcı ilavesi ve toz kaplı elyafların polipropilen (PP) matrisli kompozit plakalar üzerindeki etkilerinin incelenmesi hedeflenmiştir. PP-MAH grubunda ise polipropilen matrise akışkanlığı ve yapışma özelliğini arttırmak için maleik-anhidrit aşılı polipropilen uyumlaştırıcı ilave edilmiştir. Çalışmalarda söz konusu uyumlaştırıcı kısaca maleik-anhidrit (MAH) olarak tanımlanmış ve uyumlaştırıcı ilavesi ile üretilen grup PP-MAH olarak anılmıştır. Kullanılan bir diğer grup ise, cam elyaflar matris malzemesi olan PP’nin toz formuyla kaplanmıştır. Üretilen kompozit plakalarda önceden toz kaplanmış cam elyaflar takviye malzemesi olarak kullanılmıştır. Her hangi bir uyumlaştırıcı ilavesinin olmadığı bu deney grubu çalışmada kısaca PP-TOZ olarak adlandırılmıştır. 74 Çalışmalar esnasında her üç deney grubuna ait kompozit plakalar üretilmiş ve söz konusu plakalardan çekme testi numuneleri elde edilmiştir. İlk etapta karşılaştırma çalışmaları için 180⁰C’de üretim gerçekleştirilmiş, daha sonra sadece PP-TOZ ve PP-MAH deney gruplarına ait 210⁰C’de kompozit plaka üretimi gerçekleştirilerek, test sonuçları birbirleriyle karşılaştırılmıştır. 2.1 Kullanılan Malzemeler Çalışmalarda kullanılan polipropilen malzeme Sabic Vestolen P9421 kodlu PP rastgele kopolimerdir (PP-random-copolymer). Uyumlaştırıcı olarak Arkema firmasının Orevac CA100 kodlu maleik-anhidrit (MAH) aşılı polipropilen malzemesi kullanılmıştır. Tablo 1 Çalışmada kullanılan polimer malzemelerin genel özellikleri Özellik Birim PP MAH MFR g/10 dk 0,30 100-200 Yoğunluk Kg/m3 898 905 Eğme Modülü MPa 900 880 Çekme Mukavemeti MPa 32 22 Kopma Uzaması % >50 12 Çalışmalarda mekanik özellik ve maliyet açısından optimum değerlere sahip E-camı fiberler uygun takviye malzemesi olarak belirlenmiştir. Cam elyaflar Cam Elyaf AŞ firmasına ait PP uyumlu amino-silan kaplı PP3 tipi tek uçlu fitil ürünü olup 1200 tex (g/ 1000 m) değerine ve 13 μm fiber çapına sahiptir. 2.2 Kullanılan Cihazlar Kontrol grubu ve PP-MAH grubu üretiminde YTÜ-MIR Kompozit Laboratuvarı’nda bulunan termokinetik mikser ve sıcak-soğuk izostatik pres kullanılmıştır. Termokinetik mikser, zor gerçekleşen harmanlama ve karıştırma uygulamaları için özel olarak tasarlanmış olup; malzemeleri bir dakikadan az sürede ısıtmak ve homojen bir şekilde karışmalarını sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Termokinetik mikserde yüksek hızda dönen şaft üzerinde bulunan bıçaklar, haznedeki polimer granüllerini hareket ettirerek bu granüllere yüksek kinetik enerji yüklemektedir. Kinetik enerji yüklü granüllerin birbirlerine ve hazne duvarına çarpması sonucu oluşan kayma etkisiyle kinetik enerji ısı enerjisine dönüşmekte ve granül halindeki termoplastik hammadde eriyik hamur haline gelmektedir. Zaman ve akım kontrolü sayesinde, hammaddenin eridiği nokta tespit ve takip edilerek bu şekilde eriyik polimer hamurunun elde edileceği çalışma süresi optimize edilebilmektedir. Kullanılan bir diğer cihaz olan izostatik presin, sıcak ve soğuk olmak üzere iki ayrı presleme bölmesi bulunmaktadır. Sıcak bölmesi 300°C’ye kadar sıcaklık kontrollü olup soğuk bölmeden yalıtım plakası ile ayrılmaktadır. Presleme basıncı 20–120 bar arasında, presleme süresi 30 saniye–6 dakika arasında ayarlanabilmektedir. Presleme alanı 300 x 300 mm’dir. Çalışmada PP-TOZ grubu numunelerinin üretimin de kullanılacak toz kaplı cam elyaflar, Mir Araştırma ve Geliştirme A.Ş tarafından geliştirilmiş olan laboratuvar ölçekli prototip toz kaplama cihazında (Şekil 1) PP tozları ile kaplanmıştır. 75 Şekil 1. Mir Araştırma ve Geliştirme A.Ş firması tarafından geliştirilmiş pilot ölçekli toz kaplama cihazı 2.3 Yöntem Kompozit plaka oluşturmak için bir gergi aparatı ya da kalıbı yardımı ile elyafların gerilmesi ve sonrasında 2 adet matris plakası arasına alınarak preslenmesi gerekmektedir. Matris plakalarının oluşturmak amacıyla, her bir plaka için 100gr granülün termokinetik mikserde polimer hamuru haline getirilmesinden sonra; önce sıcak sonra soğuk preste preslenmeleri gerekmektedir. Bu üretim yöntemi Kontrol Grubu ve PP-MAH Grubu için geçerlidir. Kontrol grubu numunelerinde; PP granüller 25 saniye boyunca termokinetik mikserde karıştırılmıştır. Akabinde, elde edilen polimer hamuru 180⁰C sıcaklıkta 2 dakika sıcak preste 2 dakika soğuk preste 80 bar basınç altında preslenerek matris plakaları üretilmiştir. PP-MAH grubu ait matris plakalarının üretiminde ise; %20 oranında MAH, PP hammaddesine ilave edilerek termokinetik mikserde harmanlandıktan sonra kontrol grubu ile aynı koşullar altında matris üretimi gerçekleştirilmiştir. Matris plakalarının üretiminden sonra; kontrol grubu ve PP-MAH kompozitlerinin üretimi için hazırlanmış olan matris plakaları gergi aparatlarında gerilmiş elyafların altına ve üzerine birer tane yerleştirilerek; 180°C’de 5 dakika sıcak, 5 dakika soğuk preste 80 bar basınç altında presleme işleminden sonra oda sıcaklığında soğutma işlemi uygulanmıştır. Tam soğuma sağlanmasıyla birlikte kompozit plakalar üretilmiş olur. PP-TOZ grubu kompozit plakalarının üretiminde ise, önceden toz emdirilmiş e-camı elyaflar aynı gergi aparatlarında gerilerek elyaflar üzerinde eş gerinim sağlandıktan sonra Metal plakalar arasına alınmıştır. Metal plakalar arasına alınan gergi aparatına, diğer deney gruplarında olduğu gibi 180°C’de 5 dakika sıcak, 5 dakika soğuk preste 80 bar basınç altında presleme işlemi uygulanmıştır. Daha sonra presten alınan gergi aparatı oda sıcaklığında soğumaya bırakılmıştır. Çalışmalar her üç grup için 180⁰C ve 80 bar basınçta ve PP-MAH ile PP-TOZ grupları için 210⁰C sıcaklık, 80 bar basınçta gerçekleştirilmiştir. Üretilen kompozit plakalardan elde edilen numuneler TS EN ISO 527-5 standardına göre çekme testine tabi tutulmuştur. Test edilen kompozit numunelerin fiber hacim oranları TS 1177 EN ISO 11722’ de tanımlanan kalsinasyon (yanma) testi ile belirlenmiştir. 76 3. Test Sonuçları ve Tartışma Yapılan testlerin sonucunda öncelikle PP kompozitlerin ortalama çalışma sıcaklığı olan 180⁰C sıcaklıkta gerçekleştirilen çalışma incelenmiştir. Kontrol grubu, PP-MAH ve PPTOZ grubu kompozitlerin 180⁰C sıcaklıkta, aynı şartlar altında üretilmelerinin sonunda elde edilen çekme dayanımları, artan elyaf hacim oranına göre Şekil 2’de yer almaktadır. Şekil 2. 180⁰C sıcaklık 80 bar basınçta yapılan test sonuçlarına ait Fiber Hacim OranıÇekme Dayanımı grafiği Şekil 2’de de görülebileceği üzere, kontrol grubundaki kompozit plakaların hacim oranları %20’nin üzerine çıkamamıştır. Buna ilave olarak en düşük çekme dayanımına sahip olan grup kontrol grubudur. Aynı grafikte ayrıca görülmektedir ki; PP-MAH grubunun çekme dayanımı değerleri kontrol grubuna yakın olmakla birlikte daha yüksektir. Bununla birlikte PP-MAH grubunda daha yüksek elyaf hacim oranlarına (%25) ulaşılabilmiştir. PP-TOZ grubunda ise; hem en yüksek çekme dayanımı değerlerine hem de en yüksek hacim oranı (%40) değerlerine ulaşılmıştır. Polimer matrise MAH ilavesindeki amaç, matrisin akışkanlığını ve ıslatma özelliğini arttırarak, elyafların içine daha iyi işlemesini sağlamak, dolayısıyla kompozit numunenin mekanik dayanımını arttırmaktır. PP-MAH grubunda, MAH’ın, PP matristen daha düşük viskoziteye sahip olması matrisin daha akışkan olmasını sağlamış dolayısıyla basıncın da etkisiyle elyafların içine daha fazla işlemiştir. Bu durumun elyaf hacim oranını arttırdığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, MAH’ın uyumlaştırıcı etkisi kimyasal olarak daha etkin bir fiber-matris arayüzeyi oluşturmasının, çekme dayanımını arttırması beklenen bir durumdur. Ancak bu çalışma göstermektedir ki matrisin plaka halinde uygulandığı üretim yöntemlerinde çekme dayanımı ve hacim oranları açısından yüksek artışlar elde edilememektedir. PP-TOZ grubunda PP matris ile E-Camı takviye elyafları proses öncesinde kuru formda bir araya getirilmişlerdir. Bu durum PP tozlarının elyaf demetleri içerisine önceden girmesini sağladığı için proseste uygulanan ısı ve basınç esnasında 77 matrisin elyafların içine işlemesi daha kolay olmuştur. Bu durum nihai parçada hem elyaf hacim oranını hem de çekme dayanımı arttırıcı yönde bir rol oynamıştır. PP-MAH ve PP-TOZ gruplarının kontrol grubundan daha iyi özelliklere sahip olmasından yola çıkılarak; bir sonraki aşamada sadece bu iki grup birbirleriyle karşılaştırılmıştır. İkinci aşamada aynı kompozit üretimi 210⁰C sıcaklıkta gerçekleştirilerek, sıcaklığın çekme dayanımı üzerindeki etkisi incelenmiştir (Şekil 3). Şekil 3. 210⁰C sıcaklık 80 bar basınçta yapılan test sonuçlarına ait Fiber Hacim OranıÇekme Dayanımı grafiği Sıcaklık artışının her iki grupta da hem çekme dayanımını hem de elyaf hacim oranını arttırdığı gözlenmiştir. Bu artışın artan sıcaklık etkisiyle polimerin akışkanlıklarının artmasından dolayı olduğu düşünülmektedir. 4. Sonuçlar Günümüzde termoplastik kompozit alanında yapılan uyumlaştırıcı ilavesi ve elyafların önceden toz kaplanması çalışmalarına yönelik yapılan bu çalışmada her iki yöntemle üretilen kompozit plakalar konvansiyonel üretim yöntemi ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışma sonucunda görülmüştür ki; uyumlaştırıcı ilavesi matris ile takviye ara yüzeyini iyileştirerek mekanik dayanımı arttırıcı yönde rol oynamaktadır. Ancak en yüksek dayanım ve elyaf hacim oranlarına toz formundaki termoplastik polimerin proses öncesi elyaflara emdirilmesi ile elde edilmiştir. Ayrıca sıcaklığın hem PP_TOZ hem de PP-MAH grubunda mekanik özellikler ile birlikte elyaf hacim oranını arttırdığı gözlenmiştir. Bu duruma sıcaklığa bağlı olarak polimer malzemenin viskozitesinin düşmesinin, dolayısıyla akışkanlığının artmasının neden olduğu düşünülmektedir. Bu konuya ilişkin daha kesin yorum yapılabilmesi için, farklı sıcaklık ve basınç altında matris malzemesinin reolojik özelliklerinin incelenmesi gerekmektedir. 78 Teşekkür Bu çalışma Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 1549STZ kodlu SANTEZ projesi kapsamında gerçekleştirilmiştir. Projenin gerçekleştirilmesine olanak sağlayan Bakanlık ve çalışanları ile, projeye teknik ve idari katkısı bulunan YTÜ ve Mir Araştırma ve Geliştirme A.Ş.’ye teşekkür ederiz. Kaynaklar [1] Svensson, N.; Shishoo, R.; Gilchrist, M., 1998, “Manufacturing of thermoplastic composites from commingled yarns – A review”, Journal of Thermoplastic Composite Materials, Volume 11, Issue 1, Pages 22-56. [2] Grouve, W.J.B.; Akkerman, R., 2009, “A consolidation process model for film-stacking glass/PPS laminates”, ICCM 17, Edinburg. [3] Ye, l.; Klinkmüller, V.; Friedrich, K.; 1992, “Impregnation and consolidation in composites made of GF/PP powder impregnated bundles”, Journal of Thermoplastic Composite Materials, Volume 5, Issue 1, Pages 32-48. [4] Mazumdar, S.K., 2002, Composite Manufacturing: Materials, Product and Process Engineering, ISBN 0-8493-0585-3, CRC Press LLC, Florida/USA. [5] Yositika, T., Hajime N., Asami, N., Akio, O., Nebuo, I., 2010, “Effect of Interfacial Property on CF/PP Continious Fiber Reinforcement Thermoplastic Composites”, Design, Manufacturing and Applications of Composites – Proceedings of the 8th Joint of CanadaJapan Workshop on Composites, ISBN 978-1-60595-028-0, DEStech Publications, Pensylvania/USA. [6] Bikiaris, D., Matzinos, P., Prinos, J., Flaris, V., Larena, A., Panayiotu, C., 2001, “Use of Silanes and Copolymers as Adhesion Promoters Glass Fiber/Polyethylene Compoosites”, Journal of Applied Polymer Science, Volume 80, ıssue 14, Pages 2877-2888. [7] Sailaja, R.R.N., Deepthi, M.V., 2010, “Mechanical and Thermal Properties of Compatibilized Composites of Polyethylene and Esterified Lignin”, Materials and Design, Volume 31, Pages 4369-4379. [8] Kim, H.-S., et al., 2007, “The effect of Types of Maleic Anhydride-Grafted Polypropylene (MAPP) on the Interfacial Adhesion Properties of Bio-Filled Polypropylene Composites”, Composites Part A, Volume 38, Pages 1473-1482. [9] Baydar, D.G., Bekem, A., Gümülcine, T., Ünal, A., Doğu, M., Gemici, Z., 2011, “Polipropilen Matrisli Kompozitlerde Maleik Anhidrit Aşılı Uyumlaştırıcı İlavesinin Kırılma Davranışlarına Etkisi” 9. Uluslararası Kırılma Konferansı, İstanbul. [10] Alagirusamy, R.; Fangueiro, R.; Ogale, V.; Padaki, N., 2006, “Hybrid yarns and textile preforming for thermoplastic composites”, Textile Progress, Volume 34, Issue 4, Pages 171. [11] Murphy, C.S.; Simacek, P.; Advani, S.G.; Yarlagadda, S.; Walsh, S., 2010, “A model for thermoplastic melt impregnation of fiber bundles during consolidation of powderimpregnated continuous fiber composites”, Composites Part A, Volume 41, Issue 1, Pages 93-100. [12] Allred, R. E.; Wesson, S. P.; Babow, D. A.; 2004, “Powder Impregnation Studies for High Temperature Towpregs”, SAMPE J., Volume 40, Issue 6, Pages. 40-54. 79 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 80 ELYAF SARMA YÖNTEMİYLE TERMOPLASTİK KOMPOZİT ÜRETİMİ Burçin Özbay, Aylin Bekem ve Ahmet Ünal Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] Özet Elyaf sarma yöntemiyle termoplastik kompozit malzeme üretimi için yaptığımız çalışmada polietilen/E-camı ve polipropilen/E-camı melez iplikler kullanılmıştır. İlk olarak farklı katman, sıcaklık ve sürelerde plaka numuneleri üretilmiştir. Bu numunelerde çekme, eğme, darbe, kalsinasyon testleri ve SEM incelemeleri yapılarak üretim parametreleri optimize edilmiştir. İkinci aşamada elyaf sarma yöntemiyle silindirik şekilli parçalar üretilmiş ve bu parçalara halka rijitliği testi uygulanmıştır. Plaka numunelerinden alınan sonuçlara göre optimum üretim koşullarının polietilen/E-camı malzeme için 200 °C’de 5 dakika ve polipropilen/E-camı malzeme için 220 °C’de 5 dakika olduğuna karar verilmiştir. Buna göre üretimi yapılan silindirik numunelerin EN 12666-1, EN 1852-1, EN 13476-2 ve EN 13476-3 standartlarına uygun değerlere ulaştığı saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Termoplastik kompozitler, melez iplikler, elyaf sarma MANUFACTURING OF THERMOPLASTIC COMPOSITE BY THE METHOD OF FILAMENT WINDING Abstract In our study, polyethylene/E-glass fiber and polypropylene/E-glass fiber hybrid yarns were used. Firstly, plate samples were produced at various temperatures, times and laminates. Tensile, bending, impact, calcination tests and SEM observations were applied to these samples, and the production parameters were optimized. Secondly, cylindrical shaped pieces were produced and ring stiffness tests were performed to these samples. According to the test results of plate samples, the optimum production conditions were determined as 200°C and 5 minutes for polyethylene/E-glass fiber material and 220°C and 5 minutes for polypropylene/E-glass fiber material. Cylindrical samples, which were produced as stated conditions, meet the requirements of the standards EN 12666-1, EN 1852-1, EN 13476-2 and EN 13476-3. Keywords: Thermoplastic composites, hybrid yarns, filament winding 1. Giriş Kompozit malzemelerin üretim metodları arasında bulunan elyaf sarma yöntemi en eski kompozit üretim yöntemlerinden biridir. Ayrıca günümüzde oldukça fazla kullanılan bu yöntem toplu üretim için ucuz bir kompozit üretim metodudur. Elyaf sarmanın uygulamaları arasında silindir ve küre şeklinde basınçlı kaplar, boru hatları, oksijen ve diğer gaz silindirleri, roket motor kasaları, helikopter pervane bıçakları, büyük yer altı 81 depolama tankları (benzin, yağ, su, asitler, alkaliler vb. için), dirsekler, T şekilli bağlantı parçaları, lansman tüpleri gibi özellikle tüp ya da boru şekilli uygulamalar bulunmaktadır. [1, 2]. Elyaf sarma yönteminin avantajları arasında şunlar sayılabilir: malzeme sarımının hızlı ve ekonomik bir yöntem olması, bobine sarılan liflerin her katmanında farklı yönlerde sarım yapma imkânı sağlaması dolayısıyla değişik yüklemelerin yapı tarafından karşılanabilir olması, termoset matrisli yapılar için işlemden sonra kürleme gerekli olsa bile büyük bir fırının maliyetinin benzer boyutlardaki bir otoklava göre daha düşük olması [3]. Son yıllarda termoset kompozitlere göre yüksek kırılma tokluğu, uzun raf ömrü, esneklik, kolay işlenebilirlik, yüksek kopma uzaması gibi üstünlüklerinden dolayı fiber takviyeli termoplastik kompozitlerin kullanımı artış göstermektedir. Fakat termoplastiklerin sıvı haldeki yüksek viskoziteleri kompozitin işlenmesi sırasında fiberlerin yapı içerisine homojen dağılamaması ve düşük ıslatma gibi sorunlara yol açmakta ve daha düşük fiber oranları elde edilmesine neden olmaktadır. Termoplastiklerin ıslatma probleminin önüne geçmek amacıyla çeşitli prosesler ve işleme teknikleri geliştirilerek, kısmi ıslanmanın sağlandığı yarı ürünler elde edilmektedir. Söz konusu yarı ürünler, termoplastik kompozit laminalar, pultrüzyon bantları, toz kaplı fiber demetleri, melez iplikler ve termoplastik melez kumaşlar/tekstillerdir. Tüm termoplastik yarı ürünler değerlendirildiğinde en homojen matris-fiber dağılımı melez iplik ve melez kumaş/tekstillerde görülmektedir [4-6]. En genel tanımıyla melez iplikler aynı matris içerisinde organik ve/veya inorganik farklı tür malzemelerin bir arada bulunduğu fiberlerdir. Termoplastik kompozit malzemeler için“melez iplik” ifadesi, matris ve takviye bileşenlerinin fiber formunda bir arada bulunduğu iplikler anlamına gelmektedir. Melez iplikli termoplastik kompozitlerin avantajları arasında; matris ve takviye elamanının homojen dağılımlı olması, iyi arayüzey bağlantısı, yüksek mukavemet, çözücü içermeyen reçine, kısa proses süresi, kaynaklanabilirlik, iyi darbe dayanımı gibi özellikler yer almaktadır [7, 8]. Melez ipliklerin üretilmesinde farklı teknolojiler ve ürünler mevcuttur [9-11]. Bunların içinde Twintex markasının ürünleri gerek matris ve takviye fiberlerinin homojenliği gerekse mekanik özellikleri bakımından öne çıkmaktadır. Şekil 1’de bu ürünün üretim prosesi görülmektedir. Şekil 1. Twintex melez iplik üretim prosesi [12] Bu çalışmada PE/E-camı (polietilen/E-camı) ve PP/E-camı (polipropilen/E-camı) melez iplikler kullanılarak önce plaka şeklinde numuneler üretilerek ipliklerin proses 82 parametreleri belirlenmiştir. Ardından elyaf sarma yöntemiyle boru şeklinde numuneler üretilmiş. Boru numunelerine halka rijitliği testi uygulanmıştır. 2. Malzeme ve Deneyler Çalışmalarda kullanılan malzemeler Twintex marka PE/E-camı melez iplik ve PP/E-camı melez ipliklerdir. Melez iplikler ağırlıkça %60 oranında cam elyaf içermektedir. Melez iplik, kuru halde hem takviye hem de matris bileşenlerini sürekli elyaf olarak barındıran iplikler olup, çalışmalarda kullanılan türleri matris bileşenine uygun silanlanmış E-camı ve matris (PE veya PP) elyaflarından oluşmaktadır. 2.1 Düz Plaka Numune Üretimi İlk olarak metal çerçeve etrafına melez iplikler sarılmıştır. Bu çerçevenin kalınlığı 0,5 mm olup, 250 mm uzunluğunda numunelerin üretimi sağlanabilmektedir. Bu düzenek sayesinde düz plaka formunda numunelerin üretimi gerçekleştirilmiştir. Melez iplikler çerçevedeki 25 mm eni oluşturacak şekilde 10 sarım halinde sarılmıştır. Böylece her bir metal çerçevede altta ve üstte olmak üzere 2 kat sarım (20 iplik demeti) bulunmaktadır. Sarım sonrasında elyaf sarma çerçevesi teflon kaplı metal plakalar arasına yerleştirilerek, sıcak ve soğuk olmak üzere iki ayrı presleme bölmesi bulunan hidrolik presin önce sıcak bölmesinde, matris ergime sıcaklığının üzerindeki bir sıcaklıkta preslenmiştir. Bu esnada matris eriyerek takviye fiberin etrafını sarıp, fiber-matris arayüzeyini oluşturmuştur. Bu oluşumun gerçekleşmesine yetecek bir süre beklendikten sonra düzenek soğuk bölümde de preslenmiştir. Bu sayede üretimi yapılan kompozitin matrisinin katılaşması sırasında da basınç altında tutulmuş ve numunedeki çarpılmalar önlenmiştir. Presleme işlemi sırasında metal plakadaki her iki kat sarımın birbirlerinin içine geçerek soğuma sonrasında bir katman kalınlığında numuneler üretilmiştir. Birden fazla sarım yapılmış çerçevenin üst üste yerleştirilip preslenmesiyle farklı katman kalınlıklarda numuneler üretilmiştir. Şekil 2’de bu düzenek kullanılarak üretilmiş numuneler görülmektedir. Şekil 2. Preslenen numuneler Fiber-matris bağlantısını etkileyen parametreler olan basınç, çalışma süresi ve sıcaklığıdır. Deneysel çalışmalarda işlem basıncı 20 bar olarak sabit tutulmuştur. Buna karşın sıcaklık ve süre değişken olarak belirlenmiştir. Çalışma sıcaklıkları 180°C, 200°C ve 220°C; çalışma süreleri ise 1 dakika, 3 dakika, 5 dakika ve 6 dakika olarak seçilmiştir. Bu 83 parametreler doğrultusunda numune üretimi gerçekleştirilmiştir. Numuneler önce çekme, basma ve darbe testlerine daha sonra da kül testine tabi tutulmuştur. 2.2 Silindirik Numune Üretimi Plaka numunelerinin üretimi ve testleri değerlendirilerek optimum sonuçlar dahilinde, manuel elyaf sarma cihazı ile silindirik (boru) şekilli numune üretimi gerçekleştirilmiştir. Şekil 3'te sarılan borulara ait düzenek, sarma ve ısıtma esnasında numuneler görülmektedir. Şekil 3. Silindirik numune üretimi Silindirik numune üretiminde 88,90 mm çapında ve 3 mm et kalınlığındaki paslanmaz çelik boru altlık olarak kullanılmıştır. Boru, sarma cihazının ortasına yerleştirilerek sarımdan önce boru üzerine teflon kaplanmıştır. Daha sonra melez iplikler boru etrafına sarılarak ısıtıcı ile her malzeme grubu için (PE/E-camı melez iplik ve PP/E-camı melez iplik) belirlenen sıcaklıklar ve sürelere uygun olarak ısıtılmıştır. Üretimi tamamlanan borulardan standartlara uygun numuneler kesilerek çekme ve halka rijitliği testleri uygulanmıştır. Şekil 4’te üretilen silindirik numuneler görülmektedir. Şekil 4. Üretim sonrası silindirik numuneler ve hazırlanan test parçaları Çalışmada mekanik testlerin INSTRON marka 3369 model “50 kN Elektromekanik Çekme Eğme Basma Test Cihazı” kullanılmıştır. Numunelerin kül testi öncesi ağırlığını ölçmek için AND marka GR200 model hassas terazi ve numunelerin matrisini yakmak için Protherm marka PLF 110/6 model kül fırını kullanılmıştır. 3. Sonuçlar ve Tartışma Yapılan testler sonucunda fiber hacim oranları PE/E-camı melez iplikli malzeme için yaklaşık olarak %40 (Vf=%40), PP/E-camı melez iplikli malzeme için ise %34 (Vf=%34) olarak saptanmıştır. Üretilen plaka numunelerinin süreye bağlı dayanım değerleri her 3 84 sıcaklık grubu için tespit edilmiş ve bunların ortalamaları alınmıştır. (Değerler yapılan çekme testleri sonucu elde edilmiştir.) Optimum sıcaklık ve süre değerlerinin saptanabilmesi için her sıcaklık grubuna ait olan zamana bağlı olarak dayanım değişimini gösteren grafikler çizilmiştir. Şekil 5’te 1 katman kalınlığında PE/E-camı, Şekil 6’da 2 katman kalınlığında PE/E-camı, Şekil 7’de 1 katman kalınlığında PP/E-camı, Şekil 8’de ise 2 katman kalınlığında PP/E-camı numunelere ait optimizasyon eğrileri görülmektedir. Şekil 5. 1 katmanlı PE/E-camı Şekil 5’te 1 katman sarımdan oluşan PE/E-camı melez iplikli numunelere ait dayanımları gösteren grafikler yer almaktadır. Her üç sıcaklık değerinde oluşan eğrilerin optimum bir değer verecek şekilde parabolik olarak ilerlediği görülmektedir. Presleme süresinin artmasıyla dayanımın, 1 dakika presleme süresinden 3-5 dakika presleme süresine kadar bir artış gösterdiği, bu değerden sonra bir süre stabil kaldığı ve özellikle yüksek sıcaklık değerlerinde presleme süresi arttıkça dayanım değerlerinin düştüğü görülmektedir. Şekil 5’teki grafiğe göre, 180°C eğrisinin sıcaklığın yeterli gelmediği en düşük mekanik değerleri veren eğri olduğu; ayrıca düşük sıcaklıkta polimerin eriyip takviye fiberin etrafını kaplaması, yani fiberlere nüfuz etmesi için daha fazla sürenin gerekli olduğu söylenebilir. 200°C’lik işlem sıcaklığında sürenin artışıyla azalarak artan dayanım değerlerine ulaşılmıştır. En yüksek işlem sıcaklığı olan 220°C’de ise dayanım değerlerinin çok fazla değişmediği görülmüştür. Bu sıcaklık değerinde polimerin akışı yeterli olduğundan, matris çok hızlı bir şekilde eriyip takviye fiberlerin etrafını kolaylıkla sarabilmektedir. Bu nedenle bu sıcaklık değerinde daha kısa süreli bir işlemin daha başarılı sonuçlar verebileceği söylenebilir. Ayrıca işlem süresinin uzamasının ve polimerin aşırı ısıya maruz kalmasının mekanik özelliklerde düşüşe sebep olduğu da söylenebilir. 85 Şekil 6. 2 katmanlı PE/E-camı Şekil 6’da PE/E-camı malzeme için 2 katman sarımdan oluşan numunelere ait dayanımları gösteren grafik yer almaktadır. 1 katmanlı numunelere benzer şekilde eğrilerde parabolik eğilimler görülmektedir. Ancak burada dayanım değerlerinin 1 katmanlı numunelere göre daha düşük olduğu gözlemlenmektedir. Bunun nedeni iki katman arasındaki fiber oryantasyonun bozulmasından kaynaklı olabilir. Sıcaklık artışıyla 1 katmanlı numunelerde dayanımda artış meydana gelirken 2 katmanlı numunelerde düşüş görülmektedir. Bunun olası bir sebebi sıcaklık yükselişiyle birlikte polimerin akışkanlığının artması ve fiber oryantasyonlarının bozulması olabilir. Böyle numunelerde takviye fiberlerin sürekliliğinde bozulma yaşanmış ve fiberler gerekli dayanımı sağlayamamışlardır. Şekil 7. 1 katmanlı PP/E-camı Şekil 7’de PP/E-camı malzeme için 1 katman sarımdan oluşan numunelere ait eğriler görülmektedir. Buna göre PE 1 katmanlı numunelere benzer şekilde düşük sıcaklıkta en 86 düşük dayanım değeri elde edilirken, sıcaklık artışıyla birlikte dayanım artışı da olmaktadır. Fakat burada eğrileri oluşturan gerilim değerlerinin birbirlerine daha yakın olduğu görülmektedir. Hatta bazı durumlarda benzer değerler elde edilmiştir. Bu PP’nin işlem süresinden fazla etkilenmediğini gösteriyor olabilir. Şekil 8. 2 katmanlı PP/E-camı Şekil 8’de 2 katman sarımdan oluşan PP numunelere ait grafikler yer almaktadır. 1 katmanlı PP numunelere göre oldukça düşük değerler elde edildiği görülmektedir. Burada da takviye fiber yönlenmesinin bozulması bu durumun sebebi olabilir. Ancak sıcaklık artışıyla PE numunelerde olduğu gibi düşüş değil de yükselme meydana gelmiştir. Bu da PE numunelerdeki durumun katmanlar arasında yeterli ısı geçişi olmaması ile de oluşmuş olabileceğini göstermektedir. Tablo 1’de plaka numunelerden alınan test numunelerine uygulanan eğme testi sonucu elde edilen değerler yer almaktadır. Testlerden elde edilen maksimum eğme yükünde eğme gerilmesi değerleri dikkate alındığında, PP-E camı melez iplikli ve PE-E camı melez iplikli numuneler için katman sayısı arttıkça eğme dayancının da artış gösterdiği söylenebilir. Tablo 1 Düz plaka numunelerde eğme testi sonuçları Maksimum Maksimum eğme Young eğme yükünde Numune yükünde eğme Modülü eğme gerilmesi Adı gerinimi (%) (MPa) (MPa) PP-4Kat 178,8171 2,084903 11626,46 PP-3Kat 138,9635 1,646965 10757,31 PE-4Kat 134,1728 1,623023 10656,68 PE-3Kat 113,6858 1,378113 10101,23 Plaka numunelerinden alınan sonuçlara göre optimum üretim koşullarının polietilen/E-camı malzeme için 200°C’ de 5 dakika ve polipropilen/E-camı malzeme için 220°C’de 5 dakika olduğu saptanmıştır. Bu parametreler ile tek katman sarım yapılarak yaklaşık 200 mm uzunluğunda ve 90 mm çapında borular üretilmiştir. Boruların et kalınlıkları 0,97-1,23 mm arasındadır. 87 EN 12666-1, EN 1852-1, EN 13476-2 ve EN 13476-3 standartları polietilen ve polipropilen basınçsız atık su boruları için geliştirilmiş standartlardır. Buna göre ortalama halka rijitliği değeri 8 kN civarındadır. Belirlenen koşullarda üretilen silindirik numunelerin halka rijitliği sonuçları Tablo 2’de verilmiştir. Bu sonuçlara göre boruların standartlara uygun değerlere ulaştığı saptanmıştır. Tablo 2 Silindirik numunelerde halka rijitliği testi sonuçları F y S Numune Adı (%3 defleksiyondaki (Defleksiyon- mm) (Halka Rijitliği-kN) yük-kN) PP1 0,115 2,895 8,113732085 PP2 0,118 2,989 7,827246768 PP3 0,123 2,919 8,397620419 PP-Ortalama 8,112866424 PE1 PE2 PE3 PE-Ortalama 0,13 0,11 0,124 3,03 2,979 2,977 8,316360051 7,38788063 8,320659283 8,008299988 Şekil 9’da PE/E camı ve PP/E camı melez iplikli numunelerin çekme testi sonrası kırık kesitlerinden alınan SEM görüntüleri yer almaktadır. Her iki türde hasarın fiber sıyrılması şeklide olduğu gözlenmiştir. Sıyrılmış fiberler ve bu fiberlerin çıktığı noktalar görüntülerde yer almaktadır. Sıyrılan fiberin üst kısımları incelendiğinde yüzeylerinin polimer kalıntıları ile çevrili olduğu görülmüştür. Bu görüntülere göre fiber-matris bağlantısının iyi bir şekilde sağlandığı söylenebilir. a. b. Şekil 9. a. PE-E camı, b. PP-E camı melez iplikli numunelerin SEM görüntüleri 4. Sonuç Hem PE hem de PP melez iplikli kompozitlerde tek katmanlılarda daha yüksek dayanım değerleri elde edilmiştir. Bunun katman kalınlığı artışıyla fiber oryantasyonlarının bozulması nedeniyle oluştuğu düşünülmektedir. Daha gelişmiş bir sistem kullanılmasıyla oryantasyon bozulmaları engellenebilirse katmanlar arasında bu denli büyük farkların ortadan kalkması da söz konusu olabilir. 88 Bunun dışında tek katmanlı numuneler açısından bakıldığında proses sıcaklığı artışı ile dayanım değerlerinin iyileştiği görülmüştür. Büyük olasılıkla bu durumun sebebi sıcaklık artışı ile polimerin viskozitesinin düşüp, akışının artması fiberin daha iyi çevrelemesine sebep olmuş olmasıdır. Bu nedenle düşük sıcaklıklarda süre artışıyla dayanım artışı sağlanırken, yüksek sıcaklıklarda çok daha kısa sürelerde yüksek değerler elde edilmiştir. Silindirik numunelerde standartların belirlediği halka rijitliği değerlerine ulaşılmıştır. Bu ise tek katman kalınlığında ve 1 mm civarında oldukça düşük bir et kalınlığında başarılmıştır. Teşekkür Yapılan yüksek lisans tez çalışması TÜBİTAK 2014 yılı 3. Dönem 2210-C Öncelikli Alanlara Yönelik Yurt İçi Yüksek Lisans Burs Programı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı SAN-TEZ 1549.STZ.2012-2 nolu projesi ve MİR Araştırma ve Geliştirme A.Ş. tarafından desteklenmiştir. Adı geçen kurum ve kuruluşlara teşekkürlerimizi sunarız. Kaynaklar [1] Zu, L. 2012. “Design andOptimization of FilamentWoundCompositePressureVessels”, Yüksek Lisans Tezi, Delft Technical University, Delft. [2] Mallick, P. K. 2007. FıberReınforcedComposıtesMaterials, Manufacturingand Design, ISBN-13: 978-0849342059, CRC Press, Dearborn, Michigan. [3] Mantell, S.C.,Cohen, D. 2000. FilamentWinding of CompositeCylinders in Processing of Continuous Fiber ReinforcedComposites. Dave, R. S.,Loos, A. C., Hansen, Carl HanserPress, Munih. [4] Svensson, N., Shishoo, R., Gilchrist, M. 1998. “Manufacturing of thermoplastic composites from commingled yarns – A review”, Journal of Thermoplastic Composite Materials, 11, I.1, pp. 22-56. [5] Grouve, W.J.B., Akkerman, R. 2009. “A consolidation process model for film-stacking glass/PPS laminates”, ICCM 2009, Edinburg. [6] Ye, L., Klinkmüller, V., Friedrich, K. 1992. “Impregnation and consolidation in composites made of GF/PP powder impregnated bundles”, Journal of Thermoplastic Composite Materials, 5, I.1, pp. 32-48. [7] Ye, L., Friedrich, K., Kästel, J., Mai, Y-M. 1995. “Consolidation of unidirectional CF/PEEK composites from commingled yarn prepreg”, Composite Science and Technology, 54, I.4, pp. 349-358. [8] Manders, P.W., Bader, M.G. 1981. “The strength of hybrid glass/carbon fibre composites”, Journal of Materials Science, 16, I.8, pp. 2233-2245. [9] B. Lauke, U. Bunzel, K. 1998. “Effect of hybrid yarn structure on the delamination behaviour of thermoplastic composites”, Composites Part A: Applied Science and Manufacturing (Incorporating Composites and Composites Manufacturing), Volume 29, No: 11, pp. 1397-1409(13). [10] Choi, B.-D., Diestel, O., Offermann, P. 2000. “Commingled CF/PEEK hybrid yarns for use on textile reinforced high performance rotors”, ICCM 12, Paris. [11] Bernet, N., Michaud, V., Bourban, P-E., Manson, J-A. E. 2001. “Commingled yarn composites for rapid processing of complex shapes”, CompositesPart A: AppliedScienceandManufacturing, 32, I.11, P. 1613-1626. [12] Wolff, R. 2011. “Thermoplastic Pultrusion Process using Commingled Glass/Polypropylene Roving”, Composites 2011 American Composites Manufacturers Association, Ft. Lauderdale, Florida USA. 89 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 90 HESAPLAMALI AKIŞKANLAR DİNAMİĞİ İLE BORU EKSTRÜZYONU KALIBI TASARIMI Dilay Serttana ve Mustafa Doğub a b Mir Araştırma ve Geliştirme A.Ş., İstanbul/Türkiye, [email protected] Mir Araştırma ve Geliştirme A.Ş., İstanbul/Türkiye, [email protected] Özet Ekstrüzyon prosesinde, son üründe istenen şekli ve ölçüleri elde etmek için ekstrüzyon kalıbının uygun şekilde tasarımı çok önemlidir. Bu çalışma kapsamında, boru üretiminde kullanılacak olan dairesel kesitli kalıbın optimum tasarımı amaçlanmıştır. Bu doğrultuda kalıba ait çeşitli parametreler değiştirilerek çok sayıda simülasyon ANSYS Polyflow yazılımı kullanılarak yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, geometri ve akış parametrelerinin etkilerini ifade edebilecek performans kriteri için ampirik formüller geliştirilmiştir. Geliştirilen ampirik ifadeler kullanılarak, kalıp tasarımı için bir yöntem oluşturulmuştur. Analizler sonucunda, kalıp çıkışı boyunca sabit bir hız dağılımının olduğu görülmüştür. Bu sonuca göre, analiz edilen kalıp kullanılarak yapılacak boru ekstrüzyonunda, düzgün profilli ve istenilen boyutlarda boru üretilmesi mümkündür. Anahtar Kelimeler: Boru ekstrüsyonu, kafa tasarımı, POLYFLOW, hesaplamalı akışkanlar dinamiği PIPE EXTRUSION DIE DESIGN WITH COMPUTATIONAL FLUID DYNAMICS Abstract In extrusion process, optimal die design is very crucial since it enables to obtain final product in desired shape and size. In the context of this study, optimum die design for pipe extrusion was aimed. Accordingly, several parameters regarding the extruder die were changed and their affects were simulated by using ANSYS Polyflow. By using the results of simulations, empirical formulations were developed for performance criteria that defines de effects of geometry and flow parameters. By using the formulations, a method for die design was established. Results of the analysis showed a düzenli velocity distrubution along the die exit. Accordingly, it can be concluded that pipes can be extruded using the die that was optimized with this study in desired shape and size. Keywords: Pipe extrusion, die design, POLYFLOW, computational fluid dynamics 1. Giriş Ekstrüzyon prosesinde, son üründe istenen şekli ve ölçüleri elde etmek için ekstrüzyon kalıbının uygun şekilde tasarımı çok önemlidir. Ekstrüzyon ile üretilen ürün veya ara ürünlerin istenilen özelliklerde (kalınlık, birleşme çizgilerinin olmaması vb.) olması için sağlanması gereken pek çok kriter mevcuttur. Proses ve kafa tasarımında kritik olan bu kriterler aşağıda sıralanmıştır [1]: 91 Reolojik kriterler [2,3]: Belirtilen işlem ayarları içinde en düşük ve en yüksek duvar kayma gerilmeleri [1] Düzensiz (non-düzenli) elastik deformasyonun (ve oryantasyonun) önlenmesi Yerel durağan ve ölü noktaların önlenmesi Termodinamik kriterler: Hammaddelerin dağılımına ve ısı transferine özen gösterilmesi (ısıtma, yalıtım) Kalıptaki ve eriyik akışındaki termal simetriye özen gösterilmesi Operasyonel mühendislik kriterleri: Çarpılmanın (warpage) olmaması ve sertlik Basit montaj, sökülme ve temizlenme (akış kanallarının buna uygun tasarlanması) Sıkı geçmiş düzlemler Kolay merkezleme Mümkün olan en kısa malzeme ve renk değişim süreleri (sistemin kendi bütünlüğü içinde, ekstrüder, filtre, adaptör ve kafa dahil), dolayısıyla fire miktarında azalma İmalat kriterleri: Ucuz imalat Kısa toplam uzunluk Modüler yapı Ekstrüzyon kafa geometrisinin optimizasyonunun yanında, basınç kaybının tespitine ve en uygun şekilde seçilmesine özel önem verilmelidir. Belirli hammaddelerin reolojik uyumundan kaynaklanan kısıtlamalarla, basınç düşüşü ve geçiş süresi kriterleri bir arada ele alındığında, teorik olarak çalışma parametre aralığının sınırlarını yeterince kesin olarak tahmin etmenin mümkün olmadığı görülmektedir. Ne yazık ki, her bir kafa genelde farklı birkaç malzeme için optimize edilmek zorundadır. Basınç kaybı ile geçiş süresi arasında bir ikilem yaşandığında, akış kanalları, akışın her kısmındaki izin verilebilen en yüksek basınç kaybını göstermek olan en yüksek viskoziteye sahip eriyiğe göre ölçülendirilmelidir [1]. 2. Problemin ve Yöntemin Tanıtımı 2.1 Ampirik Optimizasyon Yöntemi Ekstrüzyon kafalarının modellenmesinde önce geometri belirlenir, ardından bu geometri simülasyonlarda kullanılır. Böylelikle sistem bölümlere ayrılmış olur. Her bölümde hacimsel akış dengesi elde edilir. Sonuç geometri içerisindeki akış dağılımıdır [4]. Bu çalışmada, boru üretiminde kullanılacak olan dairesel kesitli kalıbın tasarımına, düz kesitli kalıp tasarımından başlanmıştır. Düz kesitli yarık kalıp tasarımına ilişkin geometri ve tasarım parametreleri Şekil 1’de verilmiştir. Bu geometrinin avantajı tasarımının ve üretiminin kolay olmasının yanında, esnek ve uygun maliyetli bir şekilde farklı akışkanlara adapte edilebilmesidir. Optimizasyon çalışması için belirlenen parametreler sınıflandırılmış ve bunların bir kısmı sabit kabul edilmiştir. Geometriye ilişkin bu parametrelerin detayları Tablo 1’de verilmiştir. Kalıp çıkışındaki akış dağılımının düzenli olup olmadığını incelemek adına kalıp çıkış ağzı Şekil 1’de gösterildiği gibi 20 eşit parçaya bölünmüştür. Her bir parça için ayrı ayrı 92 hesaplanan çıkış akış hızları, Denklem 1’de gösterildiği gibi Varyans Faktörü’nün hesaplanmasında kullanılmıştır [5]. Şekil 1. Yarık kalıp eriyik dağıtıcısının geometrisi be geometrinin dizayn parametreleri No. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Tablo 1 Yarık kalıp geometrisine ilişkin akış parametreleri Parametre Kısaltma Açıklama Varyans Faktörü CV Performans kriteri Giriş akış hızı Q input Akış genişliği W input Akış yüksekliği H input Çıkış akış hızları Q1 … Q20 output Dağıtıcı açısı α Sabit, α = 95° Kalıp çıkış uzunluğu L Sabit, L = 25 mm Bariyer çapı R Sabit, R/H = 0.85 Bariyer sayısı M Sabit, M = 2 (1) Bu denklemde CV varyans faktörü, Q10 kalıp çıkış ağzındaki merkez parçalardan birindeki akış hızı, Qx ise x. parçadaki akış hızıdır. Kalıp çıkışındaki hız dağılımı tamamen düzenli olduğunda, her bir parçadaki akış hızı birbirine eşit olduğu durumda, CV değeri sıfır olmaktadır. Bu çalışmada CV değeri, ana performans kriteri olarak kullanılmıştır [5]. Değişik Q, H ve W değerlerine göre varyans faktöründeki (CV) değişim Şekil 2’de verilmiştir. Optimum koşulları belirlemek adına CV değerindeki değişimi gözlemek efektif bir yöntem olmuştur. Bir yarık kalıp geometrisinin CV değerini hesaplayabilmek adına, farklı Q, W ve H değerlerine sahip 36 farklı geometri üzerinde simülasyonlar ve analizler yapılmıştır. Bunların sonucunda akış hızı ve geometri optimizasyonunu ifade eden parametreler elde 93 edilmiştir. CV değerini bu parametrelere bağlı olarak ifade edebilmek için kullanılan ikinci dereceden fonksiyon Denklem 2’de, ilgili parametreler ise Tablo 2’de verilmiştir [5]. Şekil 2. Q, H ve W’deki değişime göre varyans faktörünün değişimi Index a1 Tablo 2 Denklem 2‘de verilen fonksiyona ilişkin indis değerleri Value Index Value Index Value -16 -8 -6 b6 d2 -6.09 x 10 7.34 x 10 -1.11 x 10 -14 a2 1.58 x 10 a3 1.68 x 10 a4 2.41 x 10 b1 -9.88 x 10 b2 -4.17 x 10 b3 -1.10 x 10 b4 -6.44 x 10 b5 -13 -11 -14 -12 -11 -10 -6.37 x 10 -9 -11 c1 2.50 x 10 c2 2.61 x 10 c3 4.53 x 10 c4 1.65 x 10 c5 4.61 x 10 c6 -2.22 x 10 c7 -2.40 x 10 d1 -10 -9 -7 -7 -1.50 x 10 -7 -6 -9 d3 -1.14 x 10 d4 6.71 x 10 d5 -0.7 x 10 d6 -1.1 x 10 e1 7.51 x 10 e2 e3 3.93 x 10 0.1433 e4 -0.2454 -5 -6 -3 -3 -5 -5 (2) 94 2.2 Nümerik Yöntem Analiz maliyetini düşürmek adına, dairesel kesitli boru geometrisi 8 eş parçaya bölünmüş ve bir parça üzerinde analizler yapılmıştır. Giriş sınır koşulu olarak kütlesel debi 0.052 kg/h olarak tanımlanmıştır. Geometrinin sağ ve sol sınırlarına simetrik sınır koşulu tanımlanmıştır. Katı duvarlar ile temas eden akışkanın hızı ise sıfır kabul edilmiştir. Akışın izotermal olduğu varsayılmış ve akışkanın viskoelastik özellikleri ihmal edilmiştir. Akışkanın viskozitesi Carreau-Yasuda (Denklem 3) modeli kullanılarak, Tablo 2’de verilen parametreler ile tanımlanmıştır. Bu denklemde µ akışkanın viskozitesini, µ 0 sıfır kayma hızındaki akışkanın viskozitesini, γ kayma hızını, λ doğal zamanı ve n ise Newtonian akıştan sapmayı göstermektedir. Problemi tanımlayan nümerik denklemlerin çözümü, sonlu elemanlar metodu kullanan bir hesaplamalı akışkanlar dinamiği yazılımı olan ANSYS POLYFLOW 15 ile yapılmıştır. (3) Ampirik formüller yardımıyla yapılacak simülasyon sayısı minimize edilmiştir ve bunların yardımıyla kalıp optimizasyon çalışması tamamlanmıştır. Analizler sonucunda, kalıp çıkışı boyunca sabit bir hız dağılımının olduğu görülmüştür. Bu sonuca göre, analiz edilen kalıp kullanılarak yapılacak boru ekstrüzyonunda, düzgün profilli ve istenilen boyutlarda boru üretilmesi mümkündür. 3. Sonuçlar Ekstrüzyon prosesinde, kalıp çıkışındaki hız dağılımının düzenli olması üretilen ürünün her yerinde eşit et kalınlığına ve düzgün şekle sahip olması için kritik bir durumdur. Bu çalışma kapsamında boru ekstrüzyonunda kullanılacak kalıp tasarımına ilişkin metod geliştirilmiştir. Bu metodla birlikte, hesaplamalı akışkanlar dinamiği yazılımı ile yapılacak simülasyon sayısı minimize edilmiştir. Yapılan simülasyonlar vasıtasıyla da üretimi yapılacak kalıp tasarımına karar verilmiştir. Böylece zaman ve maliyet kaybı olmaksızın optimum koşullarda kalıp tasarımı yapılmıştır. Şekil 3 a, b ve c’de kalıp çıkışındaki hız dağılımı vektörlerle gösterilmiştir. Buna göre başlangıçta tasarlanmış kalıp çıkışındaki hız dağılımı kalıp parçasının ortalarında yüksek, kenar kısımlarında ise düşüktür. Yapılan iyileştirmelerle önce bu düzensiz dağılım azaltılmış, devam eden iyileştirme çalışmalarıyla ise tamamen ortadan kaldırılmış ve kalıp çıkış ağzı boyunca eşit bir hız dağılımına ulaşılmıştır. Elde edilen sonuçlar, geliştirilen varyans faktörünün (CV) optimum parametrelere ulaşmada geçerli bir yöntem olduğunu göstermiştir. 95 (a) (b) (c) Şekil 3. Kalıp çıkış kısmındaki hız dağılımlarının vektörel gösterimi a) ilk tasarım, b) iyileştirilmiş tasarım, c) nihai tasarım 96 Semboller CV Q W H L R M α µ µ0 γ λ n : Varyans Faktörü : Giriş akış hızı : Akış genişliği : Akış yüksekliği : Kalıp çıkış uzunluğu : Bariyer çapı : Bariyer sayısı : Dağıtıcı açısı : Akışkanın viskozitesi : Sıfır kayma hızındaki akışkanın viskozitesi : Kayma hızı : Doğal zaman : Newtonian akıştan sapmayı ifade eden parameter Kaynaklar [1] Ngamaramvaranggul, V., Webster, M. F., 2000, Simulation of coating flows with slip effects, Int. J. Numer. Meth. Fluids, 33: 961–992. [2] Kouda S., 2008, Prediction of Processability at Extrusion Coating for Low-Density Polyethylene, Polym. Eng. Sci., 48:1094–1102. [3] Sollogoub et.al., 2008, Thermomechanical Analysis and Modeling of the Extrusion Coating Process, Polym. Eng. Sci., 48:1634–1648. [4] Chang et.al., 2009, Start-Up of Slot Die Coating, Polym. Eng. Sci., 49:1158–1167 [5] Dogu M., Gurkaynak M.A., 2015, Development of a Parametric Design Method for a Novel Slot-Die Geometry, 2nd Turkey-Japan Workshop on Polymeric Composite Materials, 8-9 May 2015 Izmir, Turkey. 97 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 98 OTOMOTİV SEKTÖRÜNE YÖNELİK YÜZEY DESENLİ ARAÇ İÇİ FONKSİYONEL PLASTİK PARÇA ENJEKSİYON KALIP TASARIMI Y. Erdem Ayana, N. A. Serhat Gündoğdub, Gökhan Güvenc ve İ. Mehmet Palabıyıkd a İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi İmalat Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi İmalat Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE , [email protected] c İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi İmalat Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] d İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] Özet Bir otomobil parçasının plastik enjeksiyon kalıp tasarımına değinilmiş olup, tasarımın bu alanda genel bilgi vermesi amaçlanmıştır. Parça, üzerinde desen bulunan ve el freni etrafında yer alan orta konsol parçasıdır. Malzemesi ise bir termoplastik olan polipropilendir. Parçanın karmaşıklığı nedeni ile çok sayıda yardımcı kalıp elemanı kullanılmıştır. CAD ortamında SolidWorks yazılımı kullanılarak yapılmıştır. Parçaya çekme payı verilmesinden itibaren tasarım aşama aşama anlatılmış, günümüz teknolojisi göz önüne alınarak, uygulanabilirliğine dikkat edilerek gerçekleştirilmiştir. Çeşitli analizler yapılmış ve bunun sonucunda yapılacak iyileştirmeye karar verilmiştir. Anahtar kelimeler: Plastik, enjeksiyon, kalıp, otomobil, desen, soğutma sistemi, sonlu elemanlar yöntemi, analiz INJECTION MOLD DESIGN OF FUNCTIONEL PLASTIC PART THAT HAVE SURFACE GRAIN IN VEHICLE INTENDED FOR AUTOMOTIVE SECTOR Abstract The plastic injection mold design was mentioned for a automobile part. The aim of the design gives generel information in this area. The part has grain and it positions around of handbrake. It’s material is a polipropilen that is a variety of thermoplastic. The part has complex shape therefore the many helper mold elements were used. The design was made in SolidWorks. The design was explained step by step from giving shrinkage. It was made to take care in view of the fact that today’s technologies. The many analyses were made and consequently necessary improvements were decided to make. Keywords: Plastic, injection, mold, outomobile, grain, cooling system, finite element method, analysis 99 1. Parça Geometrisi Parça malzemesi bir termoplastik çeşidi olan polipropilendir. Parça otomobil içerisinde, el freni etrafına konumlanmıştır. Bu nedenle görsellik ve estetiklik, tasarımda önemli rol oynamıştır. Yüzeyinde istenilen görselliğin sağlanabilmesi için desen verilmesi istenmiştir. Desenin yüzde yüz uygulanabilmesi için 7 derecelik açıya ihtiyaç vardır. Parça üzerinde bardak ve benzeri ürünlerin yerleştirilebileceği, tasarıma bağlı yüzey geometrileri bulunmaktadır. Parça ortasındaki uzun kanal el freninin hareketinin engellemeyecek şekilde açılmıştır. Geometrinin karmaşıklığı nedeni ile düzgün bir kalıp ayrım hattına sahip değildir. Şekil 1. Paça geometrisi 2. Kalıbın Tasarımı Kalıp boşluğuna enjekte edilen eriyik plastik soğuduğu zaman bir miktar büzülür. Bu yüzden istenilen boyutlarda parça elde edebilmek için kalıp boşluğu istenen boyutlardan bir miktar büyük yapılır ve buna çekme payı verilmesi denir. Kullanılan malzeme olan polipropilen için çekme payı 1.0105’dır [1]. Bir sonraki aşama draft analizidir. Draft analizi yapılma amcacı kalıbın ayrılma hattını belirlemektir. Parçada görsel olan üst ve yan yüzeylerde desen vardır. Kalıbın açılma doğrultusunda 7⁰ draft açısı ile analiz yaparak parçanın erkekte, dişide ve ters yüzeyde kalacak kısımları görülebilir. Şekil 2. Draft analizinin üstten görünümü Parçanın yan yüzeyleri 2⁰ ve 3⁰ arasında değişmektedir. Eğer yan yüzeler dişi tarafta kalırsa kalıp ayrılırken dişi çelik parçanın yan duvarlarındaki deseni yırtacaktır. Bu yüzden tüm yan yüzeylerin için maça kullanılır. Parçanın kalıptan çıkması için parçanın sağ ve sol yüzeyinde olmak üzere iki adet maça kullanılacaktır. Parçanın ön tarafındaki yan yüzeydeki yeşil kısım 7⁰’den büyüktür, yani bu taraf dişide kalabilir. Fakat bu sefer de o bölgede 2 tane birleşme izi çıkacağı görülmektedir. Bu durum istenmez. Bu yüzden o yeşil tarafı da maçalara dahil ederek tek bir birleşme izi olmasını sağlanır. 100 Bir de maçaların ayrılma doğrultusu için draft analizi yaparak desenin zarar görüp görmediğini kontrol edilir. Kalıp ayrılma düzlemine dik parçanın ortasından geçen bir düzleme göre 7⁰ açılık draft analizi yapılır. Yani maçaların ayrılma düzlemine göre draft analizi yapılır. Aşağıdaki analizde de görüldüğü gibi parçanın yan yüzeyinin ön tarafında 7⁰ açıdan düşük sarı bir yüzey olduğu görülür. Şekil 3. Maçaların ayrılma hattı için draft analizi Bu analizden anlaşılacağı gibi maçalar parçanın ortasından geçen kalıp ayrılma hattına dik olan bu düzleme göre ayrılamaz. Maçaların ayrılma doğrultusunu bulmak için yapılan birkaç denemeden sonra iki maçanın farklı doğrultular da ayrılmasıyla parçanın kalıptan zarar görmeden çıkacağını elde edilir. Aşağıdaki şekillerde de görüldüğü gibi sağ ve sol maça için kalıp ayrılma doğrultusuna dik olan düzlemden 7⁰’lik sapmalarla bulunan düzlemler ayrılma doğrultusu için kullanılır. Şekil 4. Sağ ve sol maça için ayrılma düzlemi 2.1 Dişi Erkek Ve Maça Yüzeylerinin Oluşturulması Bu adımda kalıbın ve maçaların ayrılma hatlarına göre dişi, erkek ve maçalarda kalacak yüzeyleri belirlenir. Dişi, erkek ve maçalarda kalacak yüzeyler seçilir ve kopyalanır. Sıfır kalınlığa sahip yüzeysel geometriler elde edilir. 2.2 Öpüşme Yüzeylerinin Oluşturulması ve Katıya Geçiş Kalıp kapandığı zaman erkek ve dişi tarafın tüm yüzeyleri temas etmez. Temas etmesi de gerekmez. Kalıp kapandığı zaman kalıp boşluğundan itibaren 20-50 mm arası bir yüzey tamamen örtüşür. Bu yüzey öpüşme hattıdır. Eriyik malzemenin kalıp boşluğundan dışarı çıkmasını engeller. Öpüşme yüzeyinin yüzey kalitesi iyi ve dar toleransa sahiptir. Bunun nedeni eriyik plastiğin enjeksiyon basıncı altında öpüşme yüzeyine sızmamasıdır. Eriyik malzemenin dışarı sızmaması için öpüşme yüzeyinin çok kısa olmaması istenir. Çok uzun olması da yüzeylerin alıştırılması açısından kötüdür. 20 ile 50 mm arası bir mesafe idealdir. 101 Şekil 5. Erkek, dişi ve maçaların öpüşme yüzeyleri Yukarıdaki resimlerde erkek, dişi ve maçaların öpüşme yüzeyleri gösterilmektedir. Öpüşme yüzeyleri oluşturulurken kalıp ayrılma doğrultusu ve çıkma açıları göz önünde bulundurulmuştur. Bundan sonraki aşama oluşturulan öpüşme yüzeyleri ile erkek, dişi ve maça yüzeylerinin birbirine dikilerek tek bir yüzey elde edilmesidir. Bu aşamadan sonra katıya geçilir. Yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi öpüşme yüzeyinin dışına çıkmayacak şekilde bir kapalı çizgi çizilir ve yüzeye kadar katı oluşturularak katı elde edilir. Bu işlem erkek, dişi ve maçalar için yapılır. Bu aşamadan sonra erkek, dişi ve maçalar bağlanacak makinanın boyutlarına göre büyütülerek plaka haline getirilir. 2.3 Maça Mili Tasarımı Mekanik maçanın parçadan tam olarak sıyrılması gerekmektedir. Tasarımda mil uzunluğu ve mekanik maça deliği bu stroğu sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca mekanik maça üzerinde, mekanik maçanın zarar görmesini engelleyen baskı plakaları ve sürtünme plakaları bulunmaktadır. Mekanik maça erkek çelik üzerine monte edilmiştir ve mekanik maçanın erkek çelik üzerinde rahat hareket edebilmesi için, bir kızaklama sistemi tasarlanmıştır. Erkek çelik ile mekanik maça arasındaki yüzey açılı olarak tasarlanmıştır. Bu şekilde mekanik maçanın açılı bir şekilde açılması sağlanmıştır. Mekanik maça stroğu 50 mm olarak belirlenmiştir ve açılı mil, mekanik maça içerisine 15 derecelik açı ile konumlanmıştır. Mil uzunluğu 186,6 mm olarak hesaplanmıştır. Mekanik maça mili uzunluğu: 50 / tan(15) = 186,6 mm olarak bulunur. İç maça itici stroğu : 23 / tan(10) = 130 mm olarak bulunur. Şekil 6. Mekanik maça ve iç maça 102 2.4 İtici Yerleşimi Şekil 7. İtici yerleşimi 1-Silindirik itici, 2-İç maça, 3-Bar itici, 4-Lokma (insert), 5-Boru itici Şekilde parça üzerinde iticilerin yerleştirilmesi gösterilmektedir. İticilerin yerleşim homojen olmazsa parça kalıptan çıkarken bir tarafı zorlanabilir ve deforme olabilir veya parça çıkarken kasılabilir. İticileri yerleştirirken dikkat edilmesi gereken nokta derin çukurlardır. Derin çukurların dibine ve üstüne itici konulmalıdır. Silindirik itici konulamayan ince formlu kesitleri çıkartmak için bar itici kullanılır. Parça üzerindeki silindirik (boss) şekilleri çıkartmak için de boru itici kullanılır. Yapılan tasarımda itici stroğunu belirlemek için en önemli kriter iç maçanın hareketi olmuştur. İç maçanın, parçayı ittiği doğrultudaki mesafe itici stroğunu vermektedir. Bu aşamadan itibaren geri vurucu, itici merkezleme kolonu, baba ve dayama diski gibi elemanlar tasarlanır. Geri vurucu iticileri korumak için yapılmıştır. Merkezleme kolonu, itici plakalarını hizalar ve iticilerin çıkarken kasılmalarına engel olur. Baba enjeksiyon basıncı sırasında erkek çeliği alttan destekler. Dayama diski ise alt itici plaka ve bağlama plakası arasına konulur ve bu plakaları korur. Daha sonra paraleller, alt ve üst itici plakaları, bağlama plakası, ısı yalıtım plakası ve manifold plakası makine boyutlarına uygun olarak tasarlanır. Burç ve kolonlar kalıbın merkezlenmesi ve hizalanması için kullanılır. Paraleller ile erkek çeliği hizalamak için kuyruklu burç kullanılır. Bağlama plakası ile paralelleri hizalamak için adaptör kullanılır [2]. 2.5 Soğutma Sistemlerinin Tasarımı İticilerden ve iç maçalardan kalan yerlere soğutma kanalları en verimli olacak şekilde yerleştirilmeye çalışılmıştır. Soğutma kanalı geçirilemeyen yerlere baffle ile soğutma sağlanmıştır. Soğutma kanalı yerleştirmede iticiler ve iç maçalar kısıtlayıcı etkenleridir. Şekil 8. Erkek çelik soğutma sisteminde sıvı akışı ve tasarımı 1-Soğutma kanalı, 2-Baffle, 3-Tıkama 103 Maçadaki soğutma kanalları parçayı homojen ve en iyi soğutacak şekilde tasarlanmıştır. Soğutma sıvısının girişi, çıkışı ve izlediği yol oklarla gösterilmiştir. Şekil 9. Maçadaki soğutma kanalları Aşağıdaki şekilde sabit taraf soğutma sisteminin genel bir hali gözükmektedir. Kırmızı kanallar tıkama için açılmıştır, suyun akışını yönlendirir. Koyu mavi kanallar baffle, açık mavi kanallar soğutma kanallarıdır. Şekil 10. Sabit taraf tüm soğutma sistemi 3. Analiz Parça incelendiği zaman parçanın görsel yüzeyinden dolayı, parçaya el freni deliğinin olduğu kısım ve arka taraftaki kısımdan yolluk girişi yapılabilir. Bu iki giriş yeri dolum etkinliği ve kaynak çizgisi analizlerinde karşılaştırıldığında arka taraftaki kısımdan yolluk girişi kararlaştırılmıştır. Plastik enjeksiyonda parçalar en rahat film yolluk ile doldurulur. Bu parça da film yolluk girişi için müsait ve film yolluk girişi kararlaştırılmıştır. Parçanın Cad datası Autodesk Moldflow programına çağrılır. Moldflow programında Cad datadaki kusurlar otomatik olarak düzeltilir. Bundan sonra soğutma kanalları, baffle ve yolluklar programa tanıtılır. Gerekli parametreler programa girilerek analiz başlatılır. Şekil 11. Soğutma sistemi 104 Aşağıdaki şekile baktığımız zaman parçanın dolumunda gözükmemektedir. Parça 2,82 saniyede 100% dolmuştur. herhangi bir sorun Şekil 12. Dolum zamanı analizi Aşağıdaki kaynak hattı analizini incelediğimiz zaman arka kısımdan giriş yapılarak kaynak çizigilerinin giriş noktasına daha yakın oluşması böylelikle daha sıcak bir birleşme elde edilmesi ve birleştikten sonra akışın devam etmesi sayesinde daha uygun bir tasarım elde edilmiştir. Şekil 13. Kaynak hattı analizi Oluşacak hava boşlukları, alttaki federlere (kaburga) yakın yerlerde gözlenmiştir. Dolayısıyla bu bölgelere insert (lokma) yerleştirildiğinden hava çıkışlarında bir sorun yaşanmayacaktır. Şekil 14. Hava boşluğğu anaizi 105 Çöküntüler genelde 0.02 mm iken en yüksek 0.1 mm ile kabul edilebilir değerdedir. Şekil 15. Çökme miktarı analizi Şekil 16. Soğuma zamanı varyansı analizi Şekil 17. Sıcaklık varyansı analizi 106 Şekil 18. Çarpılma analizi Çarpılma, soğuma zamanı varyansı, sıcaklık zamanı varyansı analizlerinde görüldüğü üzere parçanın orta kısmındaki derin çukurlar ile yan yüzeyi arasındaki bölge kritik öneme sahiptir. Bunun nedeni parçanın bu kısmına itici yerleşimi dolayısıyla soğutma sistemi ile yaklaşılamamasıdır. Analiz sonuçlarına göre parçanın en geç soğuyan bölgesi net bir şekilde belirlenmiştir. 4. Sonuç Analiz sonucundaki kritik bölgenin iyi soğutulması parçadaki çarpılmaları da önleyecektir. Dolayısıyla bu bölge için kalıba ısı iletkenliği yüksek olan BeCu alaşımı Moldmax malzemeden insert eklenmesi kararlaştırılmıştır [1]. Şekil 19. Erkek çelik Moldmax yerleşimi Analiz sonuçlarına göre dolum, tutma (ütüleme), soğutma ve kalıp açılma zamanı 35 saniye olarak belirlenmiştir. Kalıp açılma ve ütüleme zamanı, Autodesk Moldflow programında varsayılan değerler olarak alınmıştır. Soğuma ve dolum analizleri ile beraber bu süreye ulaşılmıştır. 107 Şekil 20. Kalıp genel görünümü Kaynaklar [1] Akkurt Selma, 2007. Plastik Malzeme Bilimi Teknolojisi ve Kalıp Tasarımı, Birsen Yayınevi, İstanbul. [2] Farplas Plastik Enjeksiyon Kalıbı Üretim Standartları, 2013. 108 EKSTRÜZYON KOŞULLARININ SON ÜRÜNE ETKİSİ ÜZERİNE BİR UYGULAMA Göksenin Kurt Çömlekçi Ege Üniversitesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, 35100, Bornova, Izmir [email protected] Özet Ekstrüzyon polimer mühendisliğinin en önemli plastik işleme yöntemlerindendir. Bir açıklıktan itilme anlamına gelen bu yöntem ile kapı ve pencere sistemleri, plastik borular gibi profil çekilen plastik ürünlerin, metallerin ve gıda malzemelerinin üretiminde yaygın olarak kullanılır. Bu çalışmada gıda endüstrisinde kullanılan çift vidalı ekstrüder ile msır nişastasında cips üretilecektir. Proses parametrelerinden vida dönme hızı, besleme hızı, ve ham maddenin içerdiği su miktarının ürün özelliklerine etkisi ürüne verilen spesifik mekanik enerji (SME) ile ilişkilendirilerek son ürünün su soğurma indisi, genleşme oranı, ve gözenekliliği araştırılmıştır. Analiz sürecinde etken-yanıt fonksiyonu ilişkisi yüzey yanıt tasarım yöntemi kullanılarak incelenmiştir. SME vida dönme hızı ile artarken besleme hızının artması ile azalır. Cips hamurunun parçalanması mekanik enerji ile sağlanır. Verilen mekanik enerji arttıkça nişasta zincirleri kısalarak çözünmesi kolaylaşır. Bu çalışma ekstrüzyon parametrelerini değiştirerek en uygun ürünün istatiksel bir metotla elde edilmesi açısından önem taşımaktadır. Anahtar kelimeler: Ekstrüzyon, spesifik mekanik enerji, vida dönme hızı, besleme hızı, öğütülmüş mısır, yüzey yanıt tasarımı INVESTIGATION THE EFFECT OF EXTRUSION PARAMETERS ON THE PRODUCT PROPERTIES Abstract Extrusion process is one of the most important application in plastic industry. Extrusion is defined as the pushing through a die. Window frames, pipes, metals and food products can be obtained by this process. In this study snacks of corn grit will be produced by using two screw type extruder. As the process parameters screw speed, mass flow and the water content of the starch will be investigated. The effect of the process parameters on the extrudate properties such as; water solubility index (WSI), water absorption index (WAI), expansion ratio, porosity will be studied by relating to specific mechanic energy (SME). The statistical relationship between process parameters and product properties were obtained by response surface model. SME increases with screw speed and decreases with mass flow. As the mechanic energy destroy the molecules, the WSI increases with energy. This study is important to optimize the product properties by adjusting the extrusion parameters by using statistical methods. Keywords: Extrusion, specific mechanic energy, screw speed, mass flow, corn grit, response surface model 109 1. Giriş Malzemenin bir açıklıktan ittirilmesi ve istenilen şekil verilmesi işleminde kullanılan ekstrüder, polimer işleme sanayisinde en çok kullanılan makinedir. Polimer ekstrüzyonu ile boru, pencere profili, kablo kılıfı gibi birçok plastik ürün elde edilir. Ekstrüzyon işleminde genellikle; polivinil klorür, polietilen, polipropilen, polisitren polimerler kullanılır [1]. Polimer sanayisinde; kablo kaplama ekstrüder, levha ve film ekstrüder, çok kafalı ekstrüder gibi birçok modifiye tip bulunmaktadır. Ekstrüderler kullanım amaçlarına göre çeşitli modellerde üretilmektedirler. Ekstrüderler kesikli (pistonlu) ve sürekli (vidalı) olmak üzere iki ana tipten oluşur. Bu makineler üretilecek ürüne göre homojenizerli, ısıtmalı, su ceketli ve vakumlu olabilir [2]. Kullanılan vida tipine göre ise; tek vidalı ve çift vidalı ekstrüder tipleri bulunmaktadır. PVC boruların %90 kısmı çift vidalı ekstrüder ile üretilir. Daha çok karıştırmak, birleştirmek ve ya reaksiyon var ise kullanılmaktadır. Vida dönüş yönüne göre veya vidaların yerleşme düzenine göre farklı tip çift vidalı ekstrüderler mevcuttur [1]. Ekstrüzyon işlemi ile polimer alanı dışında; metal, kil, seramik ve gıda ürünleri gibi birçok malzeme üretilmektedir. Bu çalışmada, gıda sanayisinde kullanılan yüksek basınçlı ve sıcaklıkta uygulanan, çift vidalı bir pişirme ekstrüderi ile atıştırmalık ürün üretilerek; ekstrüzyon koşullarının malzemeye etkisi araştırılacaktır. Pişirme ekstrüderinde; ısıl enerji, makinede bölge bölge bulunan kovanlara elektrik veya buhar verilerek elde edilir. Mekanik enerji ise vidaların hareketinin neden olduğu kayma kuvveti ile sağanır. Enerjinin 2/3’ü mekanik enerjiden geri kalanı ise ısıl enerjiden elde edilir [3]. Gıda endüstrisinde tek vidalı ektstrüderler yerini süreç ve ürün özelliklerinin kontrolünün kolay olması nedeniyle çift vidalıya bırakmıştır [4]. Tek vidalı ekstrüderlerde yağ oranı için (12-17%) limitlerde çalışılmaktadır. Yağ sürtünmeyi azaltarak mekanik enerjinin ısı enerjisine dönüşünü engeller. Çift vidalı ekstrüderlerde ise %17 üstündeki yağ içerikliklerinde de çalışılır [3,5]. Gıda endüstrisinde kullanılan ekstrüder tiplerinde besleme, yoğurma ve pişirme olarak üç ana bölge bulunmaktadır. Besleme bölgesi: Ham madde ve su ekstrüdere girer ve buradan yoğurma bölgesine sıkıştırılarak iletilir. Su maddenin akışkan özelliklerini değiştirerek daha iyi bir ısı transfer sağlar. Yoğurma bölgesi: Ekstrüde olan madde granül yapısını kaybederek hamur formuna gelir. Bu bölgede daha küçük vida aralıkları yer almaktadır. Bu bölgede kayma kuvveti önemli derecede etkilidir; akışkanın sıcaklığını arttırır ve en yüksek sıkışma bu bölgede gerçekleşir. 110 Pişirme bölgesinde:, Plastikleşmiş malzeme kafaya doğru itilir. Sıcaklık ve basınç hızlıca yükselir; kayma hızı vida yerleşiminden dolayı en yüksektir. Kafadan çıktıktan sonra basınç farkından dolayı ani bir genleşme ile ürün elde edilir [5]. Gıda ekstrüderinde sıklıkla kullanılan nişasta da amiloz ve amilopektin glükozdan oluşan bir polimerdir. Nişasta yaklaşık 2500 glükoz molekülü (C6H10O5)n içerir Ekstrüzyon işlemi sırasında nişasta ısıl işlem ile kristal yapısını kaybeder ve erir; kayma gerilimi de polimer moleküllerin parçalanmasına neden olarak homojen bir faz elde edilir [6,7]. Şekil 1. Enerji giridsi ile nişastanın bozunması [8] Elde edilen ürün özellikleri ekstrüder çalışma parametreleri ile değişir. Bu etkiyi anlamak için malzemeye verilen mekanik enerji ile parametreler ilişkilendirilebilir. Kütle başına verilen mekanik enerjiye özgül mekanik enerji denir (SME) (Denklem 1). SME maddenin parçalanmasına, reolojik özelliklerin değişmesine neden olur. SME, vida dönme hızı, besleme hızı ve su içeriği gibi ekstrüzyon çalışma koşullarından etkilenir [9]. SME = P m W*h kg (1) 2. Malzeme ve Yöntem Ekstrudat (mısır cipsi) hazırlamak için %76 nişasta içeren doğal mısır kumu ham madde olarak kullanılmıştır. Aynı yönde dönen çift vidalı; üretim hızı 80 kg/saat olan bir ekstrüder kullanılmıştır (Coperion Werner & Pfleiderer, Typ ZSK 26 Mc). 111 Şekil 2. Cips üretiminde kullanılan çift vidalı ekstrüder Bu çalışmada ekstrüder çalışma koşullarından vida dönme hızı, besleme hızı ve su içeriği etkisinin ürün özelliklerine etkisi SME ile ilişkilendirilerek incelenmiştir. Ürün özellikleri olarak; ürününün suda çözünürlüğü (WSI), su soğurması (WAI), hacimsel genleşmesi ve gözenekliliği incelenmiştir. WSI ve WAI belirlemek için; 2,5 g ekstrudat öğütülerek 25 g su içerisinde 30 dakika boyunca karıştırılmış ve sonrasında santrifüj ile çöktürülmüştür. Ayrılan süzüntü ve çökelek miktarı belirlenerek WSI ve WAI Denklem 2 ve 3 teki gibi hesaplanmıştır. (2) (3) Ekstrudatın hacimsel genleşmesi (VEI); enine genleşmenin (SEI) ve boyuna genleşmenin (LEI) çarpılması ile elde edilir (Denklem 4). VEI= LEI x SEI (4) Enine genleşme micrometre ile ölçülen ekstrudat çapının kafa çapına oranının karesi olarak hesaplanır (Denklem 5). SEI = LEI = DE 2 ) DD ρD 1 WC D 1 ( )×( )×( ) ρE SEI 1 WC E ( (5) (6) 112 Ekstrudat gözenekliliği; gaz piknometrisi ile elde edilen katı yoğunluğu kullanarak hesaplandı (Denklem 7). gözeneklil ik = 1 - ms ρ D * VEx (7) Deneme sayısını azaltabilmek ve istatiksel analizini yapabilmek için fraksiyonel faktöriyel tasarım ile deney planı elde edildi. Bu amaç ile Design Expert 7.0 (Stat-Ease) yazılım programı kullanıldı [10]. Ön denemeler sonucunda çalışılacak parametre aralıkları; n (vida dönme hızı) = 320-1200 1/dak m (besleme hızı) = 30-60 kg/saat WC (su içeriği) = 20-30% olmak üzere toplamda 20 adet deney sayısı olan istatiksel deney planı elde edilmiştir. 3. Sonuçlar Ekstrüzyon çalışma koşullarının (n, m, WC) ekstrudat özelliklerine (WSI, WAI, gözeneklilik, genleşme) etkisi SME ile ilişkilendirilerek incelenmiştir. Şekil 3’te verilen grafik ve korelasyonda görüldüğü üzere SME; vida dönme hızı ile doğru, besleme hızı ile ters orantılıdır. Vida dönme hızı 400 1/dak üstüne çıkınca malzemeye verilen enerji arttığı için SME de hızlıca artmaktadır. Besleme hızı arttıkça; birim kütleye dağılan enerji miktarı azalacağı için SME de azalır. Nişastanın su içeriği plastikleştirici gibi davranarak enerji dağılımının azalmasına neden olur. Elde edilen korelasyon SME’nin en çok su içeriği ile değiştiğini gösterir. Şekil 3. Çalışma parametrelerinin SME’ye etkisi Akışkana verilen enerji miktarı maddenin özelliklerinin değişmesine neden olarak ürün kalitesini etkiler. Atıştırmalık cipsin nem tutma, suda çözünürlük, gözeneklilik gibi özellikleri ürün kalitesi açısından önemlidir. 113 Vida dönme hızının artması ve besleme hızının azalması; birim kütleye verilen enerjiyi arttırarak, kolay şişebilen ve kolay çözünebilen moleküllerin elde edilmesini sağlar. WSI ve WAI değerleri, moleküllerin parçalanmasının ve nişasta dönüşümünün bir göstergesidir. Vida dönme hızının artması ile SME artarak, akışkanın parçalanmasına neden olur ve ekstrudatın suda çözünmesi (WSI) artar (Şekil 4). Besleme hızının ve nişastanın su içeriğinin artması ile birim kütleye iletilen enerji miktarı azalır ve daha büyük moleküllü ekstrudat elde edildiği için suda çözünme özelliği azalır. Şekil 4. Vida dönme hızının ve besleme hızının, ekstrudatın WSI ve WAI özelliklerine etkisi Ekstrudatın WAI özelliği, maddenin nem miktarına ve molekül büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Vida dönme hızı artınca daha küçük moleküllü ekstrudat elde edileceği için WAI değeri de düşmektedir. Ekstrudatın hacimsel genleşmesi (VEI) süreç parametreleri ile ilişkilendirildiğinde ikinci dereceden bir denklem elde edilir. Su içeriği artınca eriyik elastisitesi azalacağı için genleşme de azalmaktadır. Hacimsel genleşme akışkanın vizkozitesinden etkilenir ve besleme hızı ile ters, vida dönme hızı ile doğru orantılı olarak değişir (Şekil 5a). Şekil 5. Hacimsel genleşmenin ve gözenekliliğin su içeriği ve besleme hızı ile değişimi 114 Ekstrudatın gözeneklilik yapısı, eriyik haldeyken içinde bulundurduğu hava kabarcıklarının kaçamaması sonucunda elde edilir ve akışkanın yoğunluğuna bağlıdır. Basınç farkı ile suyun ani buharlaşması sonucunda daha gözenekli bir yapı elde edilir. Nişastanın su içeriği artınca eriyik elastisitesi azalarak akışkanın yoğunluğu artar bu da gözenekliliğin azalmasına neden olur. Vida dönme hızının ve besleme hızının gözenekliliğe etkisi yok sayılacak kadar azdır (Şekil 5b). 4. Son Söz Bu çalışmada çift vidalı gıda ekstrüderi kullanılarak, mısır cipsi üretilmiştir. Ekstrüzyon koşullarının ekstrudat özelliklerine etkisi incelenmiştir. Vida dönme hızı artınca sisteme verilen enerji miktarının artması ile ekstrudatın suda çözünme özelliği artmıştır. Vida dönme hızının ekstrudat gözenekliliğine ve genleşmesine etkisi ihmal edilebilecek düzeydedir. Besleme hızı artınca birim kütleye düşen enerji miktarı azalır ekstrudatın çözünme özelliği de azalır. Ekstrudat genleşmesi ve gözenekliliği en çok nişastanın su içeriğinden etkilenmektedir. Uygun bir deney planı ile, uygulanacak deney sayısı azaltılmıştır. Bu çalışma istenilen özelliklerde ürün elde etmek için uygulanacak istatiksel yol önermesinden dolayı önem taşımaktadır. Bilgilendirme Bu çalışma, Karlsruhe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümünde, Prof. Dr. H.P. Schuchmann yöneticiliğinde diploma projesi olarak çalışılmıştır. Semboller ρE ρD ρD P m DE DD WCD WCE ms VEx : ekstrudat yoğunluğu : 1,6 g/cm3[11] : katı yoğunluğu [g/cm3] : güç [W] : akış hızı [kg/saat] : ekstrudat çapı : kafa çapı : plastikleşmiş mısır nişastanın su içeriği [%] : ekstrudatın su içeriği [%] : katı kütle [g] : Ekstrudat hacmi [cm3] Kaynaklar [1] Fatahi, S. , Extrussion Processing http://www.aiquruguay.org/congreso/download/P5.pdf Ulaşım tarihi: 01.09.2015 [2] Yıldırım Z.ve Ercan, R. ,1996, Gıda Endüstrisinde Ekstruzyonla Pişirme Tekniği, Gıda Teknoloji, 21(1) 9-16 115 [3] Schuchmann , H.P., 2008, Extrusion zur Gestaltung von Lebensmittelstrukturen, Chemie Ingenieur Technik, 80(8): 1097–1106 [4] Hirth, M., Leiter, A. Beck, S., Schuchmann , H.P. , 2014, Effect of extrusion cooking process parameters on the retention of bilberry anthocyanins in starch based food, Journal of Food Engineering, 125(1):139–146. [5] M.N. Riaz, 2000, Extruders in Food Applications, ISBN 978-1-56990-516-6 ,Hanser, Cincinnatti [6] Schuchmann, H.P., Leeb, C. V., 2007, “Product Design and Engineering – Best Practises", Wiley VCH, Weinheim, Volume 2: Raw Materials, Additives and Applications, Chapter 5, 395-419 [7] Qing-Bo Ding, Ainsworth, P. Tucker, G., Marson. H., The effect of extrusion conditions on the physicochemical properties and sensory characteristics of rice based expanded snacks. Journal of Food Engineering 66:283, 2005. [8] Barron, C. Della G., Valle, Colonna, P. ve Vergnes, B. 2002, Energy Balance of Low Hydrated Starches Transition Under Shear. Journal of Food Science, 67(4) 1426-1437 [9] Moraru, C.I, ve Kokini, J.L, 2003, Nucleation and Expansion During Extrusion and Microwave Heating of Cereal Foods, Comprehensive Reviews Food Science and Food Safety, 2 (4) 147-165 [10] John, P.W.M., 1971Statistical Design and Analysis of Experiments, SIAM Classics in Applied Mathematics, Philadelphia [11] Millauer, C., 1994, Untersuchung der Rheologischen Eigenschaften von Weizenstärke und Weizenmehl in der Extruderdüse, Dissertation, Berlin University 116 ALÇAK YOĞUNLUKLU POLİETİLENİN MOR ÖTESİ IŞINLARA KARŞI KARARLI KILINMASI Güneş Boru İzmirlia, Sevgi Ulutana ve Pınar Tüzüm Demirb a Ege Üniversitesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Bornova-İzmir//TÜRKİYE, [email protected] b Uşak Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü, Uşak/TÜRKİYE , [email protected] Özet Bu çalışmada alçak yoğunluklu polietilen (AYPE) boruların engellenmiş amin (HALS, Hindered Amine Light Stabilizer) ve karbon siyahı (CB, Carbon Black) kullanılarak mor ötesi (UV) ışınlarına karşı korunabilme etkinliği araştırılmıştır. AYPE boruların UV ışınımı etkisiyle bozunma davranışına kararlı kılıcı varlığı ve türünün etkisi boruların kimyasal, yapısal ve mekanik özelliklerindeki değişim ile izlenmiştir. Fourier Dönüşüm Kızılötesi (FTIR) spektroskopisi, Taramalı Elektron Mikroskopisi (SEM) ve hidrostatik gerilme dayanımı testi (HGDT) inceleme sonuçları örneklerde doğal yaşlandırma sürecinde oluşan yapısal farkları ortaya çıkarırken, kullanılan kararlı kılıcılar arasında belirgin fark olmadığını göstermiştir. FTIR ve SEM analiz sonuçları HALS içeren boruların hızlandırılmış yaşlanma koşullarına CB içereninkinden daha yüksek dayanım sağladığını, X-ışını kırınımı (XRD) analiz sonuçları kararlı kılıcı eklenmesinin polietilen kristalinitesine etki etmediğini göstermiştir. Anahtar sözcükler: AYPE, HALS, Karbon Siyahı, doğal ve hızlandırılmış yaşlanma UV STABILIZATION OF LOW DENSITY POLYETHYLENE Abstract In the present study, the stabilization efficacy of Low Density Polyethylene (LDPE) pipes against Ultraviolet (UV) aging with Hindered Amine Light Stabilizer (HALS) and Carbon Black (CB) has been investigated. The influence of the stabilizers on UV degradation behavior of LDPE pipes has been investigated by monitoring the changes in chemical, structural, and, mechanical properties of pipes. Analyses through Fourier Transform Infrared (FTIR) spectroscopy, Scanning Electron Microscopy (SEM), and hydrostatic pressure resistance test revealed that while the structural differences occur on the material due to the presence of stabilizer during the natural aging, the stabilizers were found to be indifferent. While FTIR and SEM analyses revealed the higher resistance of HALSstabilized samples to accelerated weathering conditions than of CB-stabilized ones, X-Ray Diffraction analysis showed that the crystallinity of LDPE was not affected by the incorporation of the stabilizers. Keywords: LDPE, HALS, Carbon Black, natural weathering, accelerated weathering 117 1. Giriş Plastikler boru üretiminde mükemmel dayanıklılık, bağlantı parçalarının uyumu, korozyon ve kimyasallara karşı direnç, hizmet ömrünün uzun olması gibi üstünlükler sağlamaktadırlar. Boru üretiminde Alçak Yoğunluklu Polietilen (AYPE) 1950’lerden bu yana kullanılmaktadır [1]. Plastik atıkların yaklaşık %42 sini AYPE oluşturmaktadır. Plastik kullanımının giderek artması, bozunma önleyici katkıların kullanılarak hizmet ömrünü arttırmaya yönelik çalışmalara hız kazandırmıştır. Sentezleme, depolama, işleme, kullanım ve geri dönüşüm süreçlerinde serbest radikaller üzerinden gerçekleşen bozunma tepkimeleri polimerin yapısal özelliklerini değiştirir [2]. Mor ötesi (UV) ışınımı polimer molekülünde zincir kırılması, oksijen içeren gruplar oluşması, molekül ağırlığında azalma, dallanma ya da çapraz bağlanma gibi değişiklere neden olarak mekanik ve yapısal özelliklerin zayıflamasına neden olur. Güneş ışığı spektrumunun 300-400nm olan ışınları yeryüzüne ulaşabilir. UV ışınlarının 300nm’deki enerjisi (400 kJ/mol), polimerlerdeki karbon-karbon (C-C) bağını kırarak bozunma tepkimesini başlatmaya yeterlidir [3]. Hidroperoksitler AYPE’nin oksitlenmeye bağlı bozunma mekanizmasındaki önemli bileşiklerdir [4]. Bozunma sırasında hidroperoksitlerin oluşumunu foto-kimyasal bozunma izler ve UV ışını altında bu bozunma karboksilik asit, alkol, keton, ester gibi foto-ürünlerin oluşmasına yol açar. Polietilen UV etkisiyle bozunmaya karşı engellenmiş amin (HALS) ve karbon siyahı (CB) gibi kararlı kılıcılar ile korunabilmekte [1, 5], görevdeş (sinerjik) karışımlar polimeri uzun süre koruyup, yaşlanmayı geciktirmektedir [6]. Karbon siyahı katı polimer yapısında kristallerin büyümesine ve CB taneciklerine yer açarak kristalinitenin değişimine yol açmaktadır [7]. CB’nin UV ışın soğurucu, radikal tuzağı ve foto-oksitleyici tepkimeleri etkileyen serbest radikalleri sonlandırdığı düşünülmektedir [8]. Hızlandırılmış yaşlanma testlerinde örnekler ksenon-UV ışını yayılımı altında uygun sıcaklık ve süreyle tutulur. Polietilenin yaşlanması ile oluşan karbonil grupları Fourier Dönüşüm Kızılötesi (FTIR) spektroskopisi ile saptanabilir [9]. AYPE filmlerin UV ışınlar altında foto-oksitlenmesi, bozunma hızı ve kimyasal bozunması karbonil piki absorbans değerinin gelişimi ile değerlendirilebilir [10]. FTIR spektrumunda oksitlenmeye ilişkin 1720 cm-1’deki karbonil (C=O) bandı absorbansının (A) referans olarak alınan polietilen’e ait 1370 cm-1’deki CH3 bandı absorbansına oranı oksitlenme indisi (Oİ) (Eşitlik 1) olarak tanımlanmaktadır [11]. (1) Polimer kristallenmesi kinetik bir olay olduğundan, şekil değiştirme hızı, uzama, sıcaklık gibi süreç koşulları ve molekül ağırlığı, molekül ağırlığı dağılımı, molekül yapısı ve dallanma gibi moleküle ilişkin parametreler ürünün son yapısı ve mekanik özellikleri üzerinde çok etkindir [12]. Polimerde kristal ve amorf bölgelerin varlığı, Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) eğrilerinin yanı sıra X-ışını kırınımı (XRD) deseni üzerinden de gözlenebilmektedir. XRD şiddet - 2θ eğrisinde piklerin altındaki alanlar (Akristal) kristal miktarı ile, XRD desenin altında kalan alan ise kristal ve amorf bölgelerin toplam alanı (Atoplam) ile orantı olup, polimerin kristal oranı Eşitlik 2 ile hesaplanmaktadır. (2) 118 Doğal yaşlanma sürecinde katkısız Yüksek Yoğunluklu Polietilen (YYPE)’in erime sıcaklığı pek değişmezken kristal oranının artması, güneş ışınları ile ısınan polimerde zincir kopmaları, hareketlilik artışı ve bir tür tavlanma etkisi oluşmasına bağlanmaktadır [13]. Bu etki katkılı YYPE’de daha zayıf gerçekleşmiştir. Roy ve arkadaşları (2007) [14], UV ışınlarla bozunma sürecinde polietilen molekülünde kristal bölgede bir değişim olmadığını, XRD desenlerinde lameller arası 4,1, 3,6 ve 2,5 A° açıklığa karşı gelen (2θ değerleri sırasıyla 21,5°, 24,7° ve 36,1°) piklerin oksitlenme ile değişmediğini saptamışlardır. Amorf bölgeler zincir kopmaları ile erozyona uğramakta, oluşan düşük molekül ağırlıklı polimer kristallenmeyi ya da kristallenme hızını artırıcı etki gösterebilmektedir. Karbonil grupları oluşumu da molekül içi yeni polar bağlar oluşmasına yol açabilmektedir. Zincir kopmaları moleküler hareketliliği artırarak çatlaklar oluşmasına neden olan ikincil kristallenmeleri artırabilmekte, kristal artışı ise filmin kırılganlığını artırıcı etki yapmaktadır. Polietilenin monoklinik kristal oranını artıran travma etkisi amorf fazı da artırmakta ancak, travmadan hemen sonra gevşeme başlamaktadır [15]. Mekanik gerilimler zincirler arası monoklinik konfigürasyonu yeniden ortorombik konfigürasyona çevirebilmektedir. Oda sıcaklığında çok yavaş olan bu süreç sıcaklık artışıyla hızlanmaktadır. AYPE’in yapay yaşlandırılmasında yaşlanma öncesi taramalı elektron mikroskopisi (SEM) görüntülerinde pürüzsüz ve düzgün olan yüzeylerde yaşlandırma sonrası büyümeye eğilimli ve mozaik yapılı derin çatlaklar oluştuğu gözlenmiştir [9, 16]. Plastik boru üretiminde borunun hizmet ömrünü öngörmeye yarayan hidrostatik gerilme dayanımı testi (HGDT) büyük önem taşır [1]. HGDT ile borunun dayanması beklenen en düşük basınç değeri (Pu, atm), Eşitlik 3’de üretildiği polimer, boru çapı ve et kalınlığı temel alınarak sıcaklığa ve süreye bağlı olarak hesaplanır. Eşitlik 3’de borunun en düşük et kalınlığı ve ortalama çapı sırasıyla ve ile verilmektedir. Çevresel gerilme değeri , deney sıcaklığı ve deney süresine bağlı olarak ilgili standartla verilmektedir. (3) YYPE borular tekrarlanan ekstrüzyon işlemleri sonrasında boruların dayanmaları beklenen basıncın çok üzerindeki basınç değerlerinde patladığından, yeniden boru üretimine uygun bulunmuştur [17]. Haner ve arkadaşları (2008) [18], ardı ardına 10 kez ekstrüzyon sürecinde AYPE peletlerinin viskozite ve oksitlenme indisinde artış, SEM fotoğraflarında farklılıklar gözlerken, kimyasal, ısıl, yapısal ve mekanik analizler ve ağırlık kaybı çalışmalarında belirgin bir değişiklik gözlememiştir. Bu çalışmada UV ışınlara karşı kararlı kılıcı içermeyen ve kararlı kılıcı olarak HALS ve CB içeren AYPE boruların doğal ve hızlandırılmış koşullarda yaşlanma davranışı çeşitli analiz ve testlerle incelenmiştir. 2. Malzeme ve Yöntem Bu çalışmada toprak üzerinde su iletimi amacıyla kullanılan AYPE boruların doğal ve hızlandırılmış yaşlanma sürecinde bozunma davranışları incelenmiştir. 2.1. Malzeme Bu çalışmada AYPE (Petkim A.Ş, G03-5, Yoğunluk 0,921gr/cm3, Erime Akış İndisi 0,30 gr/10 dakika), kararlı kılıcılar olarak DAYPE içinde HALS (CIBA Co., eş kütleli Chimassorb 944 ve Tinuvin 622 karışımı) ve CB (Plastika Kritissa Co., Black350) masterbatch (yoğun formül; kütlece 1:1) kullanılmıştır. Kararlı kılıcı içermeyen, %100 119 AYPE borular B0, 100 kısım AYPE pelet içine kütlece 1 kısım HALS/DAYPE katılanlar B1, kütlece 5 kısım CB/DAYPE katılanlar ise B2 olarak adlandırılmıştır. 2.2. Deneysel Yöntem AYPE boru örnek üretim, yaşlandırma ve analiz çalışmalarının organizasyon şeması Şekil 1’de verilmiştir. Boru (ortalama dış çapı, Dort, 25 mm, et kalınlığı, , 4,4-5,0 mm) üretiminde, BATTENFELD marka (tek vidalı, L/D=30) ticari bir ekstruder kullanılmıştır. Şekil 1. AYPE boru ve örneklerinin üretim, yaşlandırma ve analiz organizasyonu Yaşlandırma Çalışmaları: B0, B1 ve B2 olarak kodlanan AYPE boru örneklerine yaşlandırma uygulanmıştır. i. Doğal Yaşlandırma: Boru parçaları (~6’şar metre) İzmir, Pınarbaşı’nda, doğal yaşlanmaya bırakılmıştır. İzmir ilinin bu süreçteki ortalama gündüz ve gece sıcaklığı 21ºC ve 10ºC, rüzgar hızı ise 15 km/saat olarak hesaplanmıştır. B0 ve B1 kodlu örneklerin üretimi Aralık ayı başında, gerçek üretim koşulları nedeniyle B2 kodlu örneğin üretimin Şubat ayı başında gerçekleştirilebilmiştir. Örnekler her 3 tip borudan eşzamanlı olarak alınmıştır. ii. Hızlandırılmış Yaşlandırma: Boru parçaları (~20’şer cm) floresan tüp kaynağı olarak 340 nm dalga boyunda 0.68 W/m2-nm ışıma yapan UVA lambalı QUV test cihazında (QPanel Company; LU-0819 model) sabitlenmiştir. Hızlandırılmış yaşlanma 40ºC sıcaklıkta 4 saat UV ışını ve 4 saat iyonlarından arındırılmış su püskürtme döngüsü ile uygulanmıştır. 2.3 Analiz Yöntemleri AYPE, HALS ve CB karakterizasyonu: Peletler iki lam arasında 150ºC’de 2 dakika ısıtılarak film haline getirilip Shimadzu IR-470 markalı spektrofotometre ile kızıl ötesi spektrumları alınmıştır. 120 Boru örneklerine uygulanan analizler: Yaşlanma sürecinde oluşan kimyasal yapı değişiklikleri Perkin Elmer Spectrum One ile ATR-FTIR analizleri yapılarak izlenmiştir. X-ışını kırınımı (XRD) ölçümleri Cu-Kα radyasyonu (λ=1,5418 nm) kullanılarak, Rigaku D/MAX-2200/PC X-Ray Difraktometre cihazı ile yapılmıştır. SEM görüntüleri, örnekler altın kaplanarak iletkenlik sağlanıp, 15 kV’de, Jeol JSM-6060 cihazı ile alınmıştır. HGDT çalışmaları: EN 921 standardına göre 20ºC’de, 1 saat süre ile 7 MPa çevresel gerilme basıncı (σ, EN 12201) uygulanan boruların patlama basınçları (Pp) ölçülmüştür. 3. Sonuçlar ve Tartışma AYPE’nin kararlı kılınması CB ile sağlandığında genel olarak % 1,5-3,5 oranında kullanılmaktadır. HALS kullanılan çalışmalarda kütlece 100 kısım polimere 0-1 kısım miktarının yeterli olduğu görülmektedir. Bu çalışmada AYPE ve DAYPE yakın yapıda polietilen olarak düşünüldüğünde B1 örneğinin formülasyonu şu şekildedir: 100,5 kısım polietilen içinde 0,5 kısım katkı bulunduğundan kütlece % 0,50 HALS ve %99,50 Polietilen vardır. B2 örneğinin formülasyonu da kütlece % 2,44 CB ve %97,56 Polietilen olarak hesaplanır. Polimerin doğal ortamda yaşlanması sıcaklık, nem, UV ışınımı, rüzgar, yağmur gibi koşullara bağlıdır. Polimerin kullanıldığı yer (dünya üzerindeki konum, enlem, boylam) ve kullanıldığı süre boyunca değişken olan iklim etkileri hızlandırılmış testlerde sabit tutulabilmektedir. Doğal yaşlanma deneyleri hızlandırılmış yaşlanma deneylerine göre daha gerçekçi sonuçlar verse de bu sürecin oldukça uzun olması izlenebilirliğini zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada, her iki durum karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. 3.1 AYPE Yaşlanma Sürecinin Spektroskopik İncelemesi Borulara 1200 gün doğal ve 201 gün hızlandırılmış yaşlanma uygulanan bozunma sürecinde polimerin yapısındaki değişiklikler FTIR analizi ile incelenmiş ve Şekil 2’de verilen OI değerleri saptanmıştır. Doğal yaşlanmada 1200 günde en yüksek Oİ değeri 670 olarak saptanırken, hızlandırılmış yaşlandırmada 133 günde 840 değerine ulaşılması, hızlandırılmış yaşlandırmanın şiddetini ortaya koymaktadır. Kararlı kılıcı içermeyen boru örneğinde UV ışınların olumsuz etkileri 133 gün hızlandırılmış yaşlanma sonrası yapılan Oİ değerlendirmesinde açıkça görülmektedir. 201 gün sonunda kararlı kılıcı içermeyen boru örneğinin OI değerinde %1476 artış gözlenirken, HALS içeren boru örneğinde bu değer %89 artmıştır. AYPE nin oksitlenmeye bağlı bozunmasında hızlandırılmış yaşlanma koşullarında HALS en iyi dayanımı göstererek CB’e karşı üstünlük sağlamıştır. 3.2 AYPE Yaşlanma Sürecinin SEM Görüntüleri ile İncelemesi AYPE boru örneklerinin yaşlanma önceki yüzey görüntüleri (Şekil 3(a)) incelendiğinde yüzeylerinin düzgün ve pürüzsüz olduğu gözlenmiştir. Doğal yaşlandırmada 24 ay sonra Şekil 3(b)’deki SEM görüntülerinde değişim gözlense bile karşılaştırılabilir ölçüde bir yüzey bozulması saptanmamıştır. Hızlandırılmış yaşlanma koşullarının kararlı kılıcı içermeyen AYPE üzerindeki ağır etkisi örneğin yüzeyindeki derin çatlaklardan anlaşılmaktadır (Şekil 3(c)). Kararlı kılıcı içermeyene göre çok daha az olsa da CB içeren örneğin yüzeyinde de oldukça fazla miktarda çatlak oluşmuş, spektroskopik bulguların da desteklediği üzere, en iyi kararlı kılıcı başarımını HALS göstermiştir. 121 Şekil 2. AYPE örneklerin Oksitlenme İndisinin yaşlanma süresiyle değişimi Şekil 3. AYPE boru örneklerinin SEM fotoğrafları: (a) yaşlanma öncesi, (b) 720 gün doğal yaşlanma sonrası (c) 201 gün hızlandırılmış yaşlanma sonrası 3.3 AYPE Yaşlanma Sürecinin XRD Analizi ile İncelemesi AYPE’nin XRD desenlerinde 19-24 A° aralığındaki [200], [201] ve [400] kristal düzlemlerinden yansımaların güçlü, 40 A°’dan sonrakilerin zayıf olduğu görülmüştür. Yaşlanma öncesi AYPE’nin [200], [201] ve [400] kristal düzlemlerinden gözlenen monoklinik yansımalar gerek doğal, gerek hızlandırılmış yaşlanma sonucunda zamanla gevşeme davranışına bağlı olarak ortorombik kristal yapıya dönüşmüştür. Tüm örneklerde (B0, B1, B2) 24 ay yaşlanma sonrasında [001] monoklinik yansımaları görülmüştür. Mekanik gerilim, zincirler arası monoklinik konfigürasyonu ortorombik konfigürasyona çevirebilir. Bu dönüşüm oda sıcaklığında çok yavaş olmakla birlikte hızı sıcaklıkla artabilir. Örneklerin UV etkisiyle yaşlanmasıyla kristal oranının değişimi Tablo 1’de verilmiştir. Katkısız örneğin yapay yaşlanmadaki kristal oranı artışı, zincir kopmalarına bağlı olarak oluşan kısa zincirlerin kolay kristallenmesine bağlanabilir. Doğal yaşlanma sürecinin ilk yılında katkısız örnekte kristal oranı artmış, ikinci yılında ise azalma göstermiştir. Doğal yaşlanmada kararlı kılıcı içermeyen örneğin kristal oranında 122 belirgin değişim görülmemiş, kararlı kılıcı içerenlerde 40 ay sonrasında belirgin bir azalma görülmüştür. Hızlandırılmış yaşlanma sürecinde ise kararlı kılıcı içermeyen örneğin kristal oranı 201 gün yaşlanma sonunda %21 artarken, kararlı kılıcı içerenlerde bu değer çok az azalmıştır. XRD analizi, B1 ve B2 örneklerinin kristal oranı değerinde sırasıyla %0,6 ve %2,59 düşüş olduğunu ortaya koymuştur. Bu oran örneklerin AYPE dışı maddeler olan HALS ve CB miktarı (sırasıyla %0,50 ve %2,44) ile yaklaşık aynı olduğundan katkı maddelerinin AYPE kristal oranına etki etmediği anlaşılmıştır. Tablo 1 AYPE’nin UV etkisiyle yaşlanmasıyla kristal oranının değişimi Kristal Oranı, % Yaşlanma süresi, Yaşlanma türü gün B0 B1 B2 - 0 54,1 53,8 52,7 Hızlandırılmış 201* 65,5 52,6 50,0 Doğal 420 55,3 52,0 53,9 Doğal 720 51,6 53,6 56,5 3.4 Boruların Yaşlanmasının Hidrostatik Gerilme Dayanımına Etkisi Boruların doğal yaşlanma sürecine dayanımı, kullanım ömürlerinin öngörülmesini sağlayan HGDT sonuçları (Tablo 2) ve örneklerin test sonrası fotoğrafları (Şekil 4) ile incelenmiştir. Patlama basıncı (Pp), deney süresi boyunca Eşitlik 2’ye göre hesaplanan uygulama basıncı (Pu) altında boruların patladığı basınçtır. Doğal yaşlanmada patlama basıncı 720 güne kadar değer olarak fark göstermemekle birlikte, 1200 günlük yaşlanmada kararlı kılıcı içeren ve içermeyen örnekler açısından ciddi bir fark oluşmuştur. Diğer yandan, boru örneklerinin HGDT sonrası fotoğrafları 600 gün yaşlanmış kararlı kılıcı içeren boruların basıncın etkisiyle çap yönünde genişleyerek, kararlı kılıcı içermeyen borunun ise bozunmanın etkisi ile en çok zayıfladığı noktadan yarılarak patladığını göstermektedir. Bu durum, UV ışınları etkisiyle bozunan örneklerde zincir kopmaları olduğu, bu nedenle kristallenmenin arttığı, oluşan sert yapıların moleküllerin yönlenmelerini engellediğini düşündürmektedir. UV ışınının kararlı kılıcı içermeyen AYPE üzerindeki olumsuz etkisi 1200 gün yaşlanma sonrasında çok daha belirginleşip, çıplak gözle kolayca görünür duruma gelmiştir. Şekil 4. Doğal yaşlandırılmış AYPE boru örneklerinin HGDS sonrası fotoğrafları 123 Tablo 2 HGDT sürecinde borulara uygulanan ve boruların patladığı basınç (Pu, Pp; atm) B0 B1 B2 Yaşlanma Süresi, gün Pu Pp Pu Pp Pu Pp 0 30,7 46,0 29,0 44,0 30,4 46,0 180 32,0 51,0 30,0 45,0 33,0 51,0 420 32,0 48,0 29,0 44,0 32,0 50,0 600 29,6 50,0 29,6 50,0 32,5 56,0 720 33,0 51,0 30,0 55,0 34,0 55,0 1200 30,0 30,0 29,7 46,0 34,9 57,0 4. Yorum Bu çalışmada HALS ve CB’in AYPE boruların doğal ve hızlandırılmış yaşlandırma koşullarında UV ışınlarına karşı koruma etkinlikleri araştırılmıştır. Boruların kimyasal, yapısal ve mekanik özelliklerindeki değişim FTIR spektroskopisi verilerinden elde edilen Oİ değerleri, SEM fotoğrafları ve HGDT inceleme sonuçları ile izlenmiştir. FTIR analizi ile hesaplanan Oİ verileri, doğal yaşlandırma koşullarında kararlı kılıcı içeren örneklerin oksitlenmesinin daha düşük olduğunu, hızlandırılmış yaşlanma koşullarında HALS içeren boru örneklerinin CB içereninkinden daha iyi koruma sağladığını göstermiştir. XRD analizi, kararlı kılıcı içermeyen örneklerin kristalinitesinde doğal yaşlanma sürecinde belirgin değişim olmadığını, en yüksek değişimin hızlandırılmış yaşlanmada oluştuğunu göstermiştir. SEM görüntüleri, yaşlandırma sonrasında oluşan derin oyuk ve çatlakları ortaya çıkarmıştır. XRD ve SEM verileri FTIR ile de uyum içinde, hızlandırılmış yaşlanmanın daha şiddetli bozucu etki gösterdiğini açığa çıkarmıştır. HGDT, yavaş seyreden doğal yaşlanma sürecinde bozunma davranışını ortaya çıkarmıştır. HALS ya da CB içeren borular çap yönünde genişleyerek, kararlı kılıcı içermeyen boru ise bozunmanın etkisiyle zayıflayan bir noktadan yarılarak patlamıştır. Çalışmada elde edilen sonuçlar, gerek çevresel gerekse ekonomik nedenlerle yapılan benzer çalışmalar için yol gösterici olacaktır. Polietilenin hizmet ömrünün artırılmasına ve geri dönüşümüne ilişkin iyileştirmelerin doğal kaynakları koruma, enerji tasarrufu, atık miktarını azaltma ve ekonomi yönünden yaşadığımız dünyaya katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Teşekkür ve Bilgilendirme Bu projeye makine, üretim ve malzeme konusunda destek veren, ve projeyi her aşamasında izleyerek teşvik eden, proje sonuçlarını uygulamalarında kullanıma değer bulan Göktepe Plastik San. ve Tic. A.Ş.’ye teşekkür ederiz. Bu çalışma 06 MÜH 027 No’lu Proje kapsamında Ege Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Saymalığı’nca desteklenmiştir. Çalışmaya çeşitli test ve analizlerle katkıda bulunan Akzo Nobelkemipol’e, Doç. Dr. Sami Sayer’e, Dr. Şebnem Kocagül’e, bilimsel öneri ve destekleri için Prof. Dr. Devrim Balköse’ye ve Prof. Dr. Mesut Yenigül’e teşekkür ederiz. 124 Kaynaklar [1] Maria, R., Rode, K., Schuster, T., vd., 2015. ‘‘Ageing study of different types of longterm pressure tested PE pipes by IR-microscopy’’, Polymer, 61, 131-139. [2] Cruz , S.A., Zanin M., 2003. ‘‘Evaluation and identification of degradative processes in post-consumer recycled high-density polyethylene’’, Polym. Degrad. Stab., 80, 31–37. [3] Al-Madfa, H., Mohamed, Z., Kassem, M. E., 1998. ‘‘Weather ageing characterization of the mechanical properties of the LDPE’’, Polym. Degrad. Stab., 62, 105-109. [4] Tidjani, A., 2000. ‘‘Comparison of formation of oxidation products during photooxidation of linear low density polyethylene under different natural and accelerated weathering conditions’’, Polym. Degrad. Stab., 68, 465-469. [5] López-Vilanova, L., Espí, E., Martinez, I., vd., 2013.‘‘ Photostabilization study of ethylene-butyl acrylate copolymers functionalized in the molten state with hindered amine light stabilizers (HALS)’’, Polym. Degrad. Stab., 98, 2146-2152. [6] Gugumus, F., Lelli, N., 2001. ‘‘Light stabilization of metallocene polyolefins’’, Polym. Degrad. Stab., 72, 407-421. [7] Phease, T.L., Billingham, N.C., Bigger, S.W., 2000. ‘‘The effect of carbon black on the oxidative induction time of medium-density polyethylene”, Polymer, 41, 9123-9130. [8] Liu, M., Horrocks, A. R., 2002. ‘‘Effect of Carbon Black on UV stability of LLDPE films under artificial weathering conditions’’, Polym. Degrad. Stab., 75, 485-499. [9] Gulmine, J. V., Janissek, P. R., Heise, H. M., Akcelrud, L., 2003. ‘‘Degradation profile of polyethylene after artificial accelerated weathering’’, Polym. Degrad. Stab., 79, 385-397. [10] Qin, H., Zhao, C., Zhang, S., Chen, G., Yang, M., 2003. ‘‘Photo-oxidative degradation of polyethylene/montmorillonite nanocomposite’’, Polym. Degrad. Stab., 81, 497-500. [11] Ulutan, S., Yüksek Yoğunluklu Polietilenin Yeniden İşlenmesi Sırasında Oluşan Yapısal Değişiklikler, 297-309, III. Uluslararası Ambalaj Kongresi ve Sergisi, 3-6 Aralık 2003, TMMOB-KMO, İzmir. [12] Cao W., Wang, K., Zhang, Q., Du, R., Fu Q., 2006. “The hierarchy structure and orientation of high density polyethylene obtained via dynamic packing injection molding”, Polymer, 47, 6857-6867 [13] Mendes, L. C., Rufino, E. S., Paula, F. O. C., Torres Jr., A. C. 2003. “Mechanical, thermal and microstructure evaluation of HDPE after weathering in Rio de Janeiro city”, Polym. Degrad. Stab., 79, 371-383. [14] Roy, P.K., Surekha, P., Rajagopal, C., Chatterjee, S.N., Choudhary, V., 2007, “Studies on the photo-oxidative degradation of LDPE films in the presence of oxidised polyethylene”, Polym. Degrad. Stab. 92, 1151-1160. [15] Russell, K.E., Hunter, B.K., Heyding, R.D., 1997, ‘‘Monoclinic polyethylene revisited’’, Polymer, 38, 1409-1414. [16] Küpper, L., Gulmine, J.V., Janissek, P.R., Heise, H.M. 2004. ‘‘Attenuated total reflection infrared spectroscopy for micro-domain analysis of polyethylene samples after accelerated ageing within weathering chambers’’, Vibrational Spectroscopy, 34, 63-72. [17] Ulutan, S., İzmirli, G., Göktepe, E., 2008. “Polietilenin Geri Dönüşüm Sürecinde Uğradığı Reolojik, Yapısal ve Mekanik Değişimler”, Ambalaj Plastik, 22, 88-93. [18] Haner, A. Ş, Ulutan, S., Ezdeşir, A., 2008. “Geri Dönüşüm Sırasında AYPE'de Oluşan Yapısal ve Mekanik Değişiklikler”, Ambalaj Plastik, 27, 38-43. 125 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 126 POLİMERİK MALZEMELER İÇİN ‘OVERSTRESS’ KAVRAMINA DAYANAN VİSKOPLASTİSİTE TEORİSİ (VBOP) Özgen Ü. Çolak Çakır Yıldız Teknik Üniversitesi, Makina Fakültesi, Makina Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] Özet Bu çalışmada, oda sıcaklığında bile visko-elastik ve visko-plastik davranış gösteren polimerik malzemelerin mekanik davranışlarının modellenmesi için geliştirilen ‘overstress’ kavramına dayanan viskoplastisite teorisine (VBOP) yer verilmiştir. Özellikle yapısal analizlerde kullanılan sonlu elemanlar yöntemi gibi nümerik yöntemlerde uygun malzeme modelinin seçimi yapılan analizlerin sonuçlarının doğruluğuna direk etki eden en önemli faktörlerden biridir. VBOP modeli akış kanunu ile birlikte, ikisi tensoriel olmak üzere 3 durum değişkeni içeren bir viskoplastisite teorisidir. Viskoelastik, viskoplastik davranışların göstergesi olan hıza bağımlılık, sürünme, relakzasyon, toparlanma gibi davranışları modelleme kapasitesine sahiptir. Aynı zamanda gerek amorf gerekse yarı kristal polimerik malzemelerin farklı sıcaklıklardaki davranışlarının modellenmesinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada iki amorf (poly(methyl methacrylate) (PMMA) ve Poly(pphenylene oxide) (PPO)) ve iki yarı kristal (yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) ve çok yüksek molekül ağırlıklı polietilen (UHMWPE)) polimerik malzemelerin viskoelastik, viskoplastik davranışları VBOP modeli kullanılarak modellenmiştir. Simulasyon sonuçları deneysel sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Anahtar kelimeler: amorf polimer, yarı kristal polimer, malzeme modelleme VISCOPLASTISITY THEORY BASED ON OVERSTRESS FOR POLYMERS (VBOP) Abstract In this work, Viscoplasticity Theory Based on “Overstress” is used to model mechanical behavior of polymeric materials, which shows a visco-elastic and visco-plastic behavior even in room temperature. The use of proper constitutive model is a major factor for the accuracy of the results in numerical procedures such as Finite Element Method, widely used in structural analysis. VBOP model is a viscoplasticity theory, that consists a flow rule and three state variables , two of them are tensors. The model is capable of modeling rate dependency, creep, relaxation, recovery which are the major signs of visco-elastic, viscoplastic behavior. Mechanical behavir of both amorphous and semi-crystalline polymers can also be modeled with VBOP for different temperatures. In this work, viscoelastic and visco-plastic behavior of two amorphous (poly(methyl methacrylate) (PMMA) and Poly(p-phenylene oxide) (PPO)) and two semi-crystalline polymers (high density polyethylene (HDPE) and ultra high molecular weight polyetylene (UHMWPE)) are modeled using VBOP model. Simulation results are compared to experimental results. Keywords: amorphous polymers, semi-crystalline polymers, material modeling 127 1. Giriş Metalik malzemelerin mekanik davranışlarının modellenmesi amacıyla Krempl [1], Çolak ve Krempl [2], tarafından geliştirilen “overstress” kavramına dayanan viskoplastisite teorisi (VBO) durum değişkenlerini içeren, birleştirilmiş bir teoridir. Metalik malzeme modellerinde toplam gerinim elastik, viskoplastik ve sürünme gerinimlerinin toplamı şeklinde tanımlanırken, VBO modelinde sürünme ve viskoplastik davranışın içi içe geçmiş bir davranış olarak ele alınması nedeniyle teori birleştirilmiş olarak tanımlanmaktadır. Yapılan deneysel çalışmalarla metalik ve polimerik malzemeler arasındaki farklılıklar ve benzerlikler ortaya konulmuştur. Bu farklılıklardan en önemlileri yükleme ve boşaltma sonrası sıfır gerilmede toparlanma ve boşaltma davranışıdır. Sıfır gerilmede toparlanma, polimerik malzemede geniş bir gerinim aralığında gerçekleşirken, metalik malzemelerde daha dar bir aralıkta gerçekleşmektedir. Boşaltma davranışı polimerik malzemelerde konkav bir eğri şeklindeyken metallerde hemen hemen düz bir doğrudur. Benzerlikler ise lineer olmayan hız hassasiyeti, sürünme ve gevşemedir. Metalik malzemelerin mekanik davranışını açıklamak için kullanılan VBO modeli, metaller ile polimerler arasındaki farklılıklar ve benzerlikler dikkate alınarak polimerik malzemelerin mekanik davranışını açıklamak üzere modifiye edilmiştir ve VBOP olarak anılmıştır, Çolak [3], Çolak ve Düşünceli [4], Çolak ve Acar [5]. Bu çalışmada VBOP modelinin modelleme kapasitesinin ortaya konulması amacıyla iki amorf (poly(methyl methacrylate) (PMMA) ve Poly(p-phenylene oxide) (PPO)) ve iki yarı kristal (yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE) ve çok yüksek molekül ağırlıklı polietilen (UHMWPE)) polimerik malzemenin viskoelastik, viskoplastik davranışları VBOP modeli kullanılarak modellenmiştir. Şekil değiştirme hızı hassasiyeti, sürünme, toparlanma, çevrimsel yükleme, iki eksenli yükleme durumları gibi geniş bir yelpazede modelleme çalışması yapılmıştır. 2. ‘Overstress’ Kavramına Dayanan Viskoplastisite Teorisi Sıkıştırılamaz ve izotropik kabulü ile küçük deformasyonlarda akış kanunu Denklem 1’de verilmiştir. s ve g sırasıyla Cauchy gerilme tensörünün ve denge gerilmesinin deviatorik kısmıdır. E, Young modülü ve , Poisson oranıdır. Değişkenler üzerindeki nokta işareti zamana göre türevini işaret etmektedir. Kare parantezler fonksiyonu göstermektedir. Plastik şekil değiştirme hızı “overstress”’in fonksiyonudur ve “overstress” denge gerilmesi ile Cauchy gerilmesi arasındaki farktır. o s g 2 , “oversterss” invaryantı simgeler ve gerilme boyutundadır. Γ2 3 s g : s g 2 3 VBO ile VBOP arasındaki başlıca fark C parametresidir. 128 C 1 G K A , burada ve α malzeme parametreleridir. G ve K ise durum değişkenleridir, sırasıyla denge ve kinematik gerilme olarak adlandırılır. Metaller için C=1 lineer boşaltma davranışını temsil etmektedir. F[ ] akış fonksiyonundaki artıştır, 1/zaman boyutundadır ve pozitif değerdedir (F[0]=0). Akış fonksiyonu lineer olmayan hız bağımlılığını belirler ve matematiksel ifadesi; m F B 4 D B üniversal sabit ve D “drag stress” dir. “Drag stress”, gerilme gerinim eğrilerinin birbirlerine yaklaşma uzaklaşma karakteristiklerini verir. Katı polimerde bu davranış gözlenmez bu yüzden D sabit tutulur. Denge gerilmesi lineer olmayan, hızdan bağımsız ve histeriktir. Denge gerilmesi ifadesi içinde elastik ve plastik olmak üzere iki adet pekleşme terimi, bunları takip eden toparlanma terimi ayrıca kinematik gerilme hızının etkisini içerir. Denge gerilmesinin değişimi: s E g F s g D g k A 1 E k 5 Şekil fonksiyonu olan elastik bölgeden viskoplastik bölgeye geçiş bölgesinin modellenmesini sağlar, durum değişkenlerinin fonksiyonu olarak Denklem 6 ve 7’de ki gibi tanımlanmıştır. 1 1 C2 exp C3 C1 1 C4 6 1 in G 7 A K C1, C2, C3, C4, ve malzeme sabitleridir, gerilme gerinim eğrilerinin elastik bölgeden plastik bölgeye geçiş davranışları kullanılarak belirlenmiştir. Burada A izotropik gerilmedir, bu gerilme hıza bağımlı bir gerilme olup pekleşme (hardening) ve yumuşama (softening) davranışını modeller. İzotropik gerilmenin başlangıç değeri Ao’dır. İzotropik gerilme ile ilgili denklemler, Denklem 8 ve 9 ile gösterilmektedir. A Ac Af p A 2 p 3 8 evp : evp 9 Malzemelerde gözlemlenen Bauchinger etkisinin modellenmesi için kinematik gerilme durum değişkeni modele dahil edilmiştir. Viskoplastik gerinimin fonksiyonu olarak Denklem 10’daki gibi tanımlanmıştır. Literaturde farklı kinematik gerilme denklemleri de mevcuttur. 129 k ET ET evp 10 ET 1 ET E ’dir ve burada E tanjant modülüdür. T VBOP modelinin diğer versiyonları için bu çalışmada adı geçen referanslara başvurulabilir. 3. Amorf Polimerik Malzemelerin Modellenmesi Bu çalışmada poly(methyl methacrylate) (PMMA) ve Poly(p-phenylene oxide) (PPO)’ nın farklı mekanik davranışları VBOP modeli kullanılarak modellenmiştir. PMMA, aydınlatma sistemlerinde, insan vücudunda bazı implantların yapımında, optik lens, akrilik cam gibi kullanımı mevcuttur. Mekanik özellikleri diğer polimerler gibi sıcaklık ve şekil değiştirme hızı ile değişim göstermektedir. VBOP modelinin farklı sıcaklıklardaki malzeme davranışını modelleme özelliği Şekil 1’de gösterilmiştir. Yukarıda verilen modelde sıcaklığı modelleyebilmek için bir takım modifikasyonlar yapılmıştır. Modelin detayları için [6] nolu yayına başvurulabilir. Şekil 1. Tek eksenli basma gerilmesi altında 1.E-2 /s şekil değiştirme hızında, 0 ve 25oC’de PMMA davranışının modellenmesi, [6] Polifenilensülfit (PPO), darbeye dayanıklı, sert ve nem absorpsiyonu düşük bir polimerdir. PPO, genellikle modifiye edilmiş halde kullanılır. Düşük nem absorpsiyonundan dolayı, elde edilen ürünlerin boyutsal kararlılığı çok iyidir. PPO’nun farklı şekil değiştirme hızlarındaki viskoelastik-viskoplastik ve sıfır gerilmede toparlanma davranışı Şekil 2’de verilmiştir. Polimerik malzemelerin mekanik davranışı sıcaklık ve şekil değiştirme hızına son derece bağımlıdır. Artan sıcaklıkla elastiklik modülünde, akma ve kopma dayanımında azalmalar gözlemlenir. Diğer yandan şekil değiştirme hızının artmasıyla moleküler düzeydeki hareketlerin kısıtlanması nedeniyle dayanımda artış meydana gelir. 130 Şekil 2. a) PPO’nun 2 farklı şekil değiştirme hızında gerilme-gerinim davranışının modellenmesi b) Sıfır gerilmede PPO’nun toparlanma davranışının modellenmesi [7] 4. Yarı Kristal Polimerik Malzemelerin Modellenmesi Bu çalışmada yarı kristal polimerik malzemelerden yüksek yoğunluklu polietilen ve çok yüksek molekül ağırlıklı polietilenin mekanik davranışlarının modellemesi yapılmıştır. HDPE’nin yoğunluğu 0.940-0.970 g/cm3 arasında değişir, molekül morfolojisinde uzun karbon zincirleri üzerinde dallanmalar yok denecek kadar azdır, dolayısıyla yarı-kristalin bir polimerdir. Düşük özgül ağırlığı sayesinde hafif ve ekonomik olması, yüksek kimyasal dayanım, su ve iklim koşullarına dayanım, darbelere dayanıklı oluşu, kolay işlenebilme gibi özelliklerinden dolayı yüksek yoğunluklu polietilen kimya sanayiinde tank ve ekipman imalatı, su tankları ve atık su arıtma tankları, boru, ambalaj film, ortopedik parçalar, kaynak ile elde edilebilecek parçaların imalatında yaygın olarak kullanılmaktadır. HDPE’nin VBOP kullanılarak sürünme ve çevrimsel yükleme davranışının modellenmesine ilişkin simülasyon sonuçları Şekil 3’de verilmiştir. a) a-b :Yükleme hızı 10 N/s, b-c: sürünme 980 s., c-d: Yükleme hızı 1 N/s, d-c: 1000 s sürünme, e-f: Yükleme hızı 100 N/s b) Şekil 3. a) HDPE’nin sürünme davranışının modellenmesi, Deneysel veriler Zhang ve Moore [8]’den alınmıştır b) 1.E-4 /s şekil değiştirme hızında HDPE’nin çevrimsel yükleme davranışı, [4] Şekil 3’den görüldüğü gibi HDPE’nin gerek sürünme davranışı gerekse çevrimsel yükleme davranışı VBOP ile modellenebilmektedir. 131 Kaymalı yatak, dişli çark, sızdırmazlık elemanı ve biyo-uyumluluğu sayesinde kalça ve diz protezlerinde yaygın olarak kullanılan UHMWPE’nin sabit basınç altında eksenel doğrultuda gerinim kontrollü çevrimsel yükleme yapılarak iki eksenli gerilme hali elde edilmiştir. Gerilme kontrollü, ortalama gerilmenin sıfırdan farklı olduğu çevrimsel yüklemelerde ortaya çıkan gerinim toplanması adı verilen durum hasara neden olmaktadır. Burada ise eksenel doğrultuda gerinim kontrollü bir yükleme olmasına rağmen iç basıncın varlığı radyal doğrultuda gerinim toplanmasına neden olmaktadır. Bu davranış ile ilgili modelleme sonuçları Şekil 4’de verilmiştir. Detayları Asmaz ve ark. [9] çalışmasında yer almaktadır. Şekil 4. UHMWPE’nin iki eksenli gerilme halinde davranışının simülasyon sonuçları, [9] 5. Sonuçlar Makine tasarımında özellikle yapısal analizlerde kullanılan sonlu elemanlar yöntemi gibi nümerik yöntemlerde uygun malzeme modelinin seçimi yapılan analizlerin sonuçlarının doğruluğuna direk etki eden en önemli faktörlerden biridir. Metalik malzemeler için geliştirilen elastik-plastik ve elastik-viskoplastik modeller ile ilgili çok sayıda çalışma literatürde mevcuttur. Diğer yandan polimerik malzemelerin oda sıcaklığında bile viskoelastik-viskoplastik özellik göstermelerinden dolayı mekanik davranışlarının matematiksel olarak tanımlaması henüz tamamlanmamıştır. Literatürde mevcut olan çoğu model polimerik malzemelerin gözlemlenen tüm özelliklerini (sürünme, şekil değiştirme hızına bağımlılık, toparlanma, relakzasyon gibi) tanımlamada yetersiz kalmaktadır. Bu çalışmada, polimerik malzemelerin mekanik davranışlarının modellenmesi için geliştirilen VBOP’nin modelleme kapasitesi amorf ve yarı-kristal malzemeler için ortaya konulmuştur. Hem amorf hem de yarı kristal polimerik malzemelerin yukarıda bahsedilen davranışlarını modellediği görülmektedir. Deneysel sonuçlarla simülasyon sonuçlarında son derece iyi bir uyum gözlemlenmiştir. Kaynaklar [1] Krempl, E., 1996. “A small strain viscoplasticty theory based on overstress”, In: Krausz, A.S., Krausz, K. (Eds.), Unified Constitutive Laws of Plastic Deformation. Academic Press, San Diego, pages. 281–318. [2] Colak, O.U., Krempl, E., 2003. “Modeling of uniaxial and biaxial ratcheting behavior of 1026 Carbon steel using the simplified viscoplasticity theory based on overstress (VBO)”, Acta Mechanica, 160, pages. 27-44. [3] Colak, O.U., 2005. “Modeling deformation behavior of polymers with viscoplasticity theory based on overstress”, International Journal of Plasticity, 21, pages.145–160. 132 [4] Çolak Ö. ve Düşünceli N. 2006. “Modeling viscoelastic and viscoplastic behavior of high density polyethylene (HDPE)”, Journal of Engineering Materials and Technology, Transactions of the ASME, Vol. 128, pages. 572-578. [5] Çolak, O. U., Acar, A. 2013. “Modeling of hydro-thermo-mechanical behavior of Nafion NRE212 for Polymer Electrolyte Membrane Fuel Cells using the Finite Viscoplasticity Theory Based on Overstress for Polymers (FVBOP)”, Mechanics of TimeDependent Materials Vol. 17, issue: 3 pages. 331-347. [6] Çolak, Ozgen U., Ahzi, S. ve Remond Y. 2013. “Cooperative viscoplasticity theory based on the overstress approach for modeling large deformation behavior of amorphous polymers”, POLYMER INTERNATIONAL, Vol. 62: 11, pages. 1560-1565. [7] Çolak, O, Khan, F. ve Krempl, E. 2003. “Modeling the Deformation Behavior of PPO using the Viscoplasticity Theory Based on Overstress”, Proc. of Plasticity 2003, Quebec City, Canada. [8] Zhang, C. ve Moore, D. 1997. “Nonlinear mechanical Response of High Density Polyethylene. Part I: Experimental Investigation and Model Evaluation”, Polym. Eng. Sci. Vol.37, pages. 404-413. [9] Asmaz, K., Çolak, Ö. ve Hassan T. 2014. “Biaxial ractheting of UHMWPE: Experiments and Constitutive Modeling”, Journal of Testing and Evaluation, 42 (6). 133 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 134 PE LEVHALARIN SÜRTÜNME KARIŞTIRMA KAYNAĞI İLE BİRLEŞTİRİLMESİNDE DALMA VE BEKLEME SÜRESİNİN ETKİSİ İdris Karagöza ve Mustafa Öksüzb a Yalova Üniversitesi Yalova Meslek Yüksekokulu Lastik Plastik Teknolojisi Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b Marmara Üniversitesi Teknoloji Mühendisliği Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] Özet Plastiklerin kaynakla birleştirilmesinde sürtünme karıştırma kaynağı (SKK) oldukça yeni bir kaynak tekniğidir. Metal ve alaşımlarına oranla plastikler için endüstriyel kullanımı henüz yaygınlaşmamıştır. Bu çalışmada dalma ve bekleme süresinin kaynaklı bağlantının mekanik özellikleri ve kaynak için gerekli olan ısı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu amaçla PE levhalar farklı dalma ve bekleme sürelerinde SKK ile birleştirilmiştir. Birleştirme esnasında dalma ve bekleme süresi sonunda ve kaynak hattı üzerinde belirli aralıklarla lazer sıcaklık ölçüm cihazı ile oluşan sıcaklıklar ölçülmüştür. Kaynak sonrası kaynaklı bağlantıdan alınan numunelere mekanik deneyler uygulanarak dalma ve bekleme süresinin kaynaklı bağlantı üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Sürtünme karıştırma kaynağı, polietilen, plastiklerin kaynağı, termoplastik, dalma ve bekleme süresi EFFECT OF INSERTION AND HOLDING PERIOD IN CONNECTION OF PE PLATES BY FRICTION STIR WELDING Abstract Friction stir welding (FSW) is a very new technique used in connecting plastics by welding. Its industrial usage for plastics has not become prevalent yet in contrary to metals and alloys. In this study the effects of insertion and holding period on mechanical properties of welded connection and the heat necessary for welding was examined. For this purpose PE plates were connected by FSW in different insertion and holding periods. During connection at the end of various insertion and holding periods and on welding line, the occurring temperatures were measured by laser temperature measurement device. Mechanical experiments were applied to samples taken from welded connection after welding in order to detect the effect of insertion and holding periods on welded connection. Keywords: friction stir welding, polyethylene, plastic welding, thermoplastic, insertion and holding period 135 1. Giriş Sürtünme karıştırma kaynağı (SKK), 1991 yılında İngiltere Kaynak Enstitüsü (TWI) tarafından klasik sürtünme kaynağından geliştirilerek patenti alınan bir katı hal kaynak yöntemidir [1]. Günümüzde özellikle termoplastikler gibi bazı malzeme türleri için yöntemin endüstriyel olarak kullanılabilmesi amacıyla araştırmalara devam edilmektedir. SKK diğer birleştirme teknikleriyle kıyaslandığında, daha az enerji tüketimi ve koruyucu bir gaz kullanımına ihtiyaç duyulmaması, yöntemin basit ve uygulanabilir olması gibi özellikleriyle ön plana çıkmaktadır [2]. Havacılıktan, kara, deniz ve demiryolu taşımacılığına kadar pek çok endüstriyel alanda geniş bir uygulama alanına sahiptir. SKK ile çok farklı geometrilere sahip parçaların birleştirilebilmesi, kaynak için ön hazırlık gerektirmemesi, kaynak sonrası çok az deformasyonlu, çatlak veya boşluk meydana getirmeksizin güvenli bir kaynak yapmaya imkân sağlaması yöntemin en önemli avantajları olarak ön plana çıkmaktadır [3]. Bazı uygulamalar için kaynak hızının diğer kaynak yöntemlerine oranla düşük olması, kaynak yüzeylerinin iyi temizlenmediği ve sabitlemenin düzgün yapılmadığı durumlarda malzemelerde atık gerilmeler oluşturması SKK yönteminin dezavantajları olarak ön plana çıkmaktadır [4]. Bu çalışmada, endüstrideki kullanım oranı göz önüne alınarak seçilen polietilen (PE) malzemeden üretilmiş levhalar SKK ile birleştirilmiştir. Birleştirme işlemi sonrasında kaynaklı bağlantıdan alınan numunelere mekanik ve ısıl deneyler uygulanmıştır. Kaynak parametreleri açısından önemli bir yere sahip olan dalma ve bekleme süresinin kaynak performansı ve mekanik özellikler üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. 2. Deneysel Çalışmalar Deneysel çalışmalarda, Simona firmasına ait ticari adı PE-HWST, yoğunluğu 0,947 g/cm3, çekme mukavemeti 22 MPa, akma uzaması %9, elastik çekme modülü 900 MPa, Çentik darbe dayanımı 21 kJ/m2, sertliği 50 Shore D ve çalışma sıcaklık aralığı -50/+80 oC olan PE levhalar kullanılmıştır. Üniversal freze tezgâhında dönme hızlarının sınırlı olması, yüksek devirlerde gerçekleştirilmesi planlanan birleştirme işlemi için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle PE levhaların birleştirilmesi amacıyla 1050x600 mm tabla ölçülerine sahip, mil HP (spendle) oranı 15/10, mil (spendle) hızı 10000 devir/dk. olan yüksek dönme ve ilerleme hızlarına çıkabilen Tayvanlı bir CNC tezgah üreticisi olan AWEA firmasının BM-850 modeli CNC dik işleme merkezi kullanılmıştır. PE levhalar M8 karıştırıcı uca sahip ve omuz çapı 25 mm olan klasik alüminyum stili kaynak takımı kullanılarak birleştirilmiştir. Birleştirme esnasında takım dönme devri 4000 devir/dk., takım ilerleme hızı 20 mm/dk. olarak sabit tutulmuş ve 30, 60 ve 90 saniye olarak üç farklı dalma ve bekleme süresi kullanılmıştır. Kaynaklı birleştirmede kullanılan kaynak parametreleri Tablo 1.’ de verilmiştir. PE levhaların SKK ile birleştirilmesine başlamadan önce makinanın ve hareketli kısımların ısınması amacıyla makine beş dakika kadar sabit devirde çalıştırılmıştır. Daha sonra makinanın programlama dili olan “Fanuc 0i-MateMC” programı yardımıyla bilgisayar kontrollü olarak SKK ile PE levhalar birleştirilmiştir. Birleştirme işlemi sonrasında birleştirilen levhalardan ASTM D412 Tip A (UL-62-A)’ ya göre su jeti ile kesilerek alınan numuneler (Şekil 1.) üzerinde mekanik (Çekme, eğme, sertlik) ve ısıl deneyler (Diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC), yumuşama sıcaklık deneyi (VICAT)) uygulanmıştır. 136 Deney No Tablo 1 Kaynak parametreleri Dalma ve bekleme Süresi Takım Dönme Devri (Sn) (devir/dak) D3 D4 D5 30 60 120 Takım İlerleme Hızı (mm/dak) 4000 4000 4000 20 20 20 140 59 R2 5 R1 4 R1 4 R2 5 1 2 2 5 Takım ilerleme yönünün tersi 1 5 0 400 Takım ilerleme yönü Şekil 1. ASTM D412 Tip A (UL-62-A)’ ya göre SKK ile birleştirilmiş levhadan alınan test numuneleri Diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC) deneyi ile bir atmosfer ortamında sıcaklığın ve zamanın fonksiyonu olarak malzemedeki camsı geçiş sıcaklığı, erime ve kaynama noktası, kristalleşme zamanı, sıcaklığı vb. gibi geçişlerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu geçişler sıcaklık ve ısı akışına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. DSC ile yaptığımız bu ölçümler dalma ve bekleme süresinin SKK kaynak performansı üzerindeki endotermik, ekzotermik ve ısı kapasitesindeki değişiklikleri içeren fiziksel ve kimyasal değişimler hakkında kantitatif ve kalitatif bilgileri vermektedir. DSC deneyinde; SKK sonrası kaynaklı levhalardan Şekil 2’de gösterilen şekilde kaynaklı bölgeden (2 nolu bölge) ve ana malzemeden (1 nolu bölge) alınan örneklerin Setaram DSC 151 cihazında 50 ml/dk., N2 akımı altında, 20 oC/dk. Isıtma hızında erime termogramları kaydedilmiştir. DSC erime piklerinin analiziyle, farklı dalma ve bekleme sürelerinde SKK ile birleştirilmiş örneklerin erime davranışları incelenmiş, kristal lamel kalınlıkları ve kristalizasyon yüzdeleri hesaplanmıştır. Kristalizayon yüzdeleri (Xc), örneklerin DSC erime eğrileri altında kalan alanın hesaplanmasıyla elde edilen erime entalpilerinin ( Hm, 137 J/g), polietilenin %100 kristal haldeki erime entalpisine ( Hom, 293 J/g) oranlanmasıyla hesaplanmaktadır. Kristal hesaplamalarında kullanılan bağıntı (1) aşağıdaki gibidir [5]. (1) Farklı dalma ve bekleme süresi kullanılarak birleştirilen PE levhaların DSC eğrilerinden elde edilen erime pik sıcaklıkları (Tm) ve erime entalpileri kullanılarak, aşağıda verilen Gibbs-Thomson eşitliğiyle (2) kristal lamel kalınlıkları hesaplanmıştır. Denklemde T om denge erime sıcaklığını (PE: 146 oC), e kristallerin serbest yüzey enerjisini (PE:90 mJ/m2), kristal lamel kalınlığını (nm), Hm erime entalpisini (J/g) ifade etmektedir [5]. (2) DSC Numunesinin Alındığı 2 Nolu Kaynaklı Bölge DSC Ana Malzeme Numunesinin Alındığı 1 Nolu Bölge Referans Numune Kaynaklı Bölge Referans Numune 2 1 Takım ilerleme yönünün tersi Takım ilerleme yönü Birleşme ara yüzeyi Kaynaklanmayan alt yüzey Şekil 2. DSC için numune alınan bölgeler 3. Deneysel Sonuçlar Mekanik deneylere ait sonuçlar toplu olarak Tablo 2’de, ısıl deneylere ait sonuçlar ise Tablo 3’te verilmiştir. Çekme testlerine ait sonuçlar incelendiğinde, kaynak başlangıcında 30 saniye dalma ve bekleme süresine sahip D3 numaralı birleştirme işleminin en iyi çekme mukavemet değerine (21,27 MPa) sahip olduğu görülmektedir. Genel olarak mekanik deney performansları referans numune ile karşılaştırıldığında sonuçların başarılı olduğu gözlenmektedir. Eğilme performansı referans numuneden daha yüksek olarak gerçekleşmiştir. Dalma ve bekleme süresinin etkisi plastiklerin termal ve viskoelastik özelliklerine göre değişiklik göstermektedir Kaynak başlangıcında dalma ve bekleme sonrası elde edilen ısının kaynak hattı boyunca taşınmasında bu etki açıkça gözlemlenmektedir. Yüzeyden yapılan sertlik ölçümlerinde kaynaklı bağlantıların yüzey sertliği referans numuneden daha yüksek olarak ölçülmüştür. Bunun kaynak takımının omuz kısmının malzeme yüzeyinde yaptığı baskıdan kaynaklandığı düşünülmektedir. Karışım bölgesine yakın olan noktalarda bu baskının etkisi azaldığı için yüzeyin altındaki noktalarda sertliğin referans malzemenin sertliğinden daha düşük olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 138 Deney No Referans Numune D3 D4 D5 Çekme Mukavemeti (MPa) Tablo 2 Mekanik deney sonuçları Çekme Eğme Eğme Kaynak Kaynak Mukavemeti Performansı Performansı (MPa) (%) (%) Sertlik (Shore D) 22.97 100 25.54 100 50 21.27 20.83 21.04 93 91 92 28.55 31.46 30.53 111.0 123.2 119.5 53 56 55 Yüksek sıcaklıklarda yapılan birleştirme işlemlerinde, birleştirme bölgesinin yavaş soğumasına ve buna bağlı olarak kristallenme oranının artması beklenmektedir. Ancak Tablo 3.’ te verilen sonuçlar incelendiğinde kristallenme oranlarında ve kristal lamel kalınlıklarında beklentilerin aksine bir sonuç elde edildiği görülmektedir. Bu durumun birleştirme esnasında kısa karıştırma sürelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çünkü kısa karıştırma sürelerinde hızla artan sıcaklığın, ideal kaynak sıcaklığının altında ya da üstünde olması kaynak bölgesindeki nüfuziyeti ve buna bağlı olaraktan kaynak mukavemetini negatif olarak etkilemektedir. Kristallenme oranı termoplastiklerin mekanik özellikleri ve yumuşama sıcaklıkları üzerinde etkili olmaktadır. Bu nedenle SKK ile termoplastiklerin birleştirilmesinde kristallenme oranının önemi büyüktür. SKK ile birleştirilen PE levhalarda birleştirme sonrası yapılan testlerde VICAT yumuşama sıcaklığının küçük miktarlarda da olsa arttığı gözlemlenmiştir. Testler esnasında batma iğnesi sıcaklık ~90 °C’ ye geldiğinde numune yüzeyine batmış ve 120°C’ye gelinceye kadar batma hızı normal bir seyir izlemiş, sıcaklık 130°C’yi geçtikten sonra batma hızı artmıştır. Deney No Referans Numune D3 D4 D5 Tablo 3 Isıl deney sonuçları Tm T°m e (°C) (°C) (mJ/m2) Hm (J/g) H°m (J/g) 160 293 90 134,7 147 139 144 293 293 293 90 90 90 134,8 134,1 132,9 Xc (%) (nm) VICAT (°C) 146 54,6 14,5 132.0 146 146 146 50,2 47,4 49,1 14,7 13,8 12,5 132,3 132,1 132,1 4. Sonuçlar ve Tartışma Termoplastiklerin SKK ile birleştirilmesinde kaynak başlangıcında dalma ve bekleme süresi birleştirme işlemi için gerekli olan ısının elde edilmesi, taşınması ve kaynaklı birleştirmenin yüzey görüntüsü üzerinde etkili olmaktadır. Çok yüksek ya da çok düşük dalma ve bekleme sürelerinin SKK kaynak performansı ve mukavemeti üzerinde etkili olmaktadır. Kaynak başlangıcında dalma ve bekleme sürelerinin arttırılması, kaynaklı bölgenin kristal yüzdelerini ve kristal lamel kalınlıklarını düşürmektedir. Yüksek bekleme sürelerinde oluşan ısının etkisiyle kaynak bölgesindeki plastik malzeme daha akışkan bir hale gelmekte ve plastik malzemenin kontrolü zorlaşmaktadır. Düşük sürelerde ise birleştirme işlemi için gerekli olan ısının elde edilmesi ve taşınması zorlaşmaktadır. Buna bağlı olaraktan kaynak bölgesinde kaynak takım ucu tarafından ana 139 malzemeden koparılan parçanın ısı ve basınç etkisiyle plastik kıvamına getirilmesi ve kaynak bölgesini doldurması daha uzun bir çevrimde gerçekleşmektedir. Yetersiz nüfuziyet ve kaynak ısısı kaynak performansını olumsuz yönde etkilemekte ve kaynaklı bağlantının mukavemetini zayıflatmaktadır. İdeal dalma ve bekleme süresinin kullanılan takım omuz çapına, takım geometrisine, karıştırıcı uç çapına, plastik malzeme türüne ve kalınlığına göre değişiklik göstereceği unutulmamalıdır. Semboller Tm T°m Xc e Hm H°m : Erime pik sıcaklıkları (°C) : Denge erime sıcaklığı (°C) : Kristalizasyon yüzdesi (%) : Kristallerin serbest yüzey enerjisi (mJ/m2) : Erime entalpisi (J/g) : %100 Kristal haldeki erime entalpisi (J/g) : Kristal lamel kalınlığı (nm) Kaynaklar [1]Mishra, R.S., Ma, Z.Y., 2005 “Friction Stir Welding and Processing Materials”, Science and Engineering Volume 50 (R50), p. 1-78. [2]Karagöz, İ., 2014 “Termoplastiklerin Sürtünme Karıştırma Kaynak Özellikleri”, Doktora Tezi, Marmara üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye. [3]Kaluç, E., Taban, E., 2007 “Sürtünen Eleman İle Kaynak (FSW) Yöntemi”, MMO/2007/460, Makina Mühendisleri Odası, Ankara, Türkiye. [4]Santiago, D., Urguiza, S., Lombera, G., Vedia, L., 2009 “3D Modelling of Material Flow and Temperature in Friction Stir Welding”, Soldagem Insp. Sao Paulo, Vol 148, p. 248-256 [5]Karagöz, İ., Öksüz, M., 2014 “Termoplastiklerin Sürtünme Karıştırma Kaynağında Takım Devir Hızının Ve Takım Omzu Dalma Derinliğinin Etkisi”, 3.Uluslararası Kaynak Teknolojileri Konferansı ve Sergisi, 21-23 Mayıs 2014, Manisa-Türkiye. 140 GÜN IŞIĞINDAN YOKSUN UZUN SÜRELİ DEPOLANAN POLİPROPİLEN BLOK KOPOLİMER/KALSİYUM KARBONAT/TİNKAL HİBRİT KOMPOZİTLERİN ÇEKME ÖZELLİKLERİ Şenol Şahina, Şeyma Melike Tatasb ve Burhan Çeliksözc a Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, Kocaeli/TÜRKİYE, [email protected] b Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğrencisi, Kocaeli/TÜRKİYE, [email protected] c Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğrencisi, Kocaeli/TÜRKİYE, [email protected] Özet Bu deneysel çalışmada, konfor şartlarında gün ışığından yoksun bir ortamda uzun süre depolanan polipropilen blok kopolimer (PPB)/kalsiyum karbonat (CC)/tinkal (TL) hibrit kompozitlerin, çekme özellikleri, CC dolgu miktarına bağlı çalışılmıştır. Üretimlerinin ardından uzun süreli depolama sonrası hibrit kompozit malzemelerin çekme özelliklerinin, CC dolgu miktarına bağlı değişimleri hala belirsizliğini korumaktadır. Bu kapsamda üretimlerinin ardından uzun süre depolanan saf ve hibrit kompozit malzemelerin, çekme özelliklerini, CC dolgu miktarına bağlı incelemek çalışmanın amacıdır. Saf ve hibrit kompozit malzemeler, en az 50 ay konfor şartlarında gün ışığından yoksun bir ortamda depolandı. Deneysel sonuçlar, malzemelerin çekme özelliklerinin, TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı olduğunu gösterdi. Anahtar kelimeler: Kalsiyum karbonat, Tinkal, kompozit, çekme özellikleri TENSILE PROPERTIES OF POLYPROPYLENE BLOCK COPOLYMER/CALCIUM CARBONATE/TINCAL HYBRID COMPOSITES STORED LONG TERM WITHOUT ANY DAYLIGHT Abstract In this experimental study, the tensile properties of tincal (TL)/calcium carbonate (CC) / polypropylene block copolymer (PPB) hybrid composites stored long term without any daylight in a comfortable environment have been examined according to the contents of the CC filler. The changes to tensile properties of the hybrid composite materials depending upon contents of the CC filler after a long term storage period following their production are still unclear. In this context, it is the aim of this study is to compare of the tensile properties depending upon CC-contents between pure and hybrid composite materials, after they stored long term in a comfortable environment without any daylight following their production. Pure and hybrid composite materials were stored in a comfortable environment without any daylight for at least 50 months. When the experimental results were evaluated according to ISO 527, it was clearly seen that the tensile properties of materials is strict related to contents of TL and CC fillers. Keywords: Calcium carbonate, Tincal, composite, tensile properties 141 1. Giriş Kısmi kristalin termoplastik malzemelerin ve bunların katkılı olanlarının mekanik davranışları son yıllardaki çok sayıdaki araştırmanın konusu olmuştur. Bu malzemelerin şekil değiştirme karakteristiklerini anlamak üzere pek çok deneysel çalışmalar gerçekleştirilmiştir [1]. Mikro partiküllü kompozit malzemelerde, partikül boyunun, yüzeyler arası yapışmanın [2] ve yüzey karakteristiğinin, dolgulu sistemin performansını büyük ölçüde etkileyebileceği kabul gören genel bir görüştür. Bunların yanında partikül şeklinin, partikül dağılımının ve katkı miktarı oranının da sistemin performansına önemli etkisinin olduğu bilinmektedir [3]. Bu konudaki bilgi birikiminin oluşması süresince, fiziksel modifikasyon ile mikro, hibrit ve hatta nano termoplastik kompozit malzemelerin üretilmesinde, farklı tane boylarında ve farklı yüzde ağırlık oranlarında çok çeşitli inorganik maddeler katkı ve/veya dolgu maddesi olarak denenmiştir. Wollastonit [4], kaolin [5], talk [6] ve kalsiyum karbonat [7] maddeleri konvansiyonel olarak kullanılanlarıdır. Bu deneysel çalışmada, konfor şartlarında gün ışığından yoksun bir ortamda uzun süre depolanan PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemelerin, tek eksenli çekme özellikleri, CC dolgu miktarına bağlı çalışılmıştır. Malzemelerin mekanik özelliklerine ait mukayese değerleri ve sürekli mukavemetlerine ait değerler, çoğunlukla üretimlerinin ardından deney parçalarına uygulanan kısa süreli ve uzun süreli testler sonucu tespit edilir. PPB malzemelerin, üretimi sonrası mekanik özelliklerine ait değerlerin zamana bağlı olarak azalabileceği yada artabileceği bilinmektedir. Ancak, üretimlerinin ardından uzun süreli depolama sonrası PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemelerin çekme özelliklerinin, CC dolgu miktarına bağlı değişimleri hala belirsizliğini korumaktadır. Bu kapsamda üretimlerinin ardından konfor şartlarında gün ışığından yoksun bir ortamda uzun süre depolanan saf PPB, PPB/TL ve PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemelerin, çekme özelliklerini, CC dolgu miktarına bağlı incelemek çalışmanın amacıdır. Bu amaç için, saf PPB, PPB/TL ve PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemeler, ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve/veya farklı hacimce yüzde 10, 15, 17.5 ve 20 dolgu oranında kullanıldı. Saf PPB PPB/TL ve PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemeler, en az 50 ay konfor şartlarında gün ışığından yoksun bir ortamda depolandı. ISO 527-1 standardına göre malzemelere tek eksenli çekme testleri uygulandı. 2. Deneysel 2.1 Malzemeler Çalışmada, 900 kg/m3 yoğunluğa ve 0.30 g/10 min (230oC/2.16 kg) erime akış hızına sahip, ticari ismi BorECOTM BEC5015 (Borealis A/S) olan polipropilen blok kopolimer (PPB) kullanıldı. Basınçsız boru sistemleri için piyasaya sürülen boru hammaddesi için, ISO527 standardına göre çekme modülü 1500 MPa, akma gerilmesi 30 MPa ve akma uzaması %10 değerleri, bazı mekanik özelliklerine ait üretici verileridir (Borealis 22.01.2008 Ed.9). Katkı ve dolgu miktarının etkisini incelemek için, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından üretilen tane boyu elek altı 75 µm, ticari ismi Etibor48 ve yoğunluğu 1810 kg/m 3 olan TL minerali katkı maddesi olarak ve ortalama tane boyu 2.15 µm, ticari ismi Mikrocarb-2X (Mikro Mineral Endüstriyel Mineraller San. ve Tic. A.Ş.) ve yoğunluğu 2700 kg/m3 olan CC minerali ise dolgu maddesi olarak kullanıldı. 142 Bigadiç-Balıkesir-Türkiye maden sahasından elde edilen TL mineralinin temel bazı özellikleri Tablo 1 ve Tablo 2’de ve beyaz renkte, toz haldeki CC maddesinin tane boyu dağılımı analizleri sonuçları ile ilgili üretici verileri ise Tablo 3’de verildi. Bileşen B2O3 Na2O SO4 Cl Fe Tablo 1 Kimyasal Bileşimi Birim Miktar % 47.80 min. % 21.28 min. ppm 200 maks. ppm 70 maks. ppm 3 maks. Tablo 2 Elek Analizi Partikül çapı Birim Miktar + 1.180 mm % 2 maks. - 0.075 mm % 50 maks. Tablo 3 Tane boyu dağılımı (Mikro Mineral 2004 Rev:03) Tane boyu Birim Değer Ortalama çap (D50%) µm 2.15 11.600 TopCut (D97%) µm 48 2 µm altı tanecikler % 0.01 45 µm elek bakiyesi % 2.2 Kompozit Hazırlama PPB/TL ve PPB/CC/TL kompozit hammaddelerin üretilmesinde vida uzunluğu (L/D) 45, burgu boyu (L) 1125 mm olan çift vidalı ekstrüzyon makinası (Coperion Werner ve Pleiderer ZSK 25 P8.2 E WLE) kullanıldı. 900 rpm (1/min) devir sayısı, 30 kg/h üretim kapasitesi, 220ºC-245ºC arasındaki zone sıcaklıklarındaki sabit ekstrüzyon parametrelerinde üretilen granül haldeki kompozit hammaddelerin soğutulması 30 oC’deki su banyosunda gerçekleştirildi. Elde edilen her bir granül kompozit hammaddeler 50ºC’de 4 saat kurutuldu. Fiziksel modifikasyonla, ağırlıkça yüzde 2 tane boyu elek altı 75 µm, TL maddesi ve hacimce yüzde 10, 15, 17.5 ve 20 (ağırlıkça yüzde 25.00, 34.62, 38.89 ve 42.86) oranlarında ortalama tane boyu 2.15 µm olan CC maddesi dolgulu PPB/CC/TL kompozit hammaddeler üretildi. 2.3 Deney Numunesi Hazırlama Saf PPB, PPB/TL ve PPB/CC/TL kompozit hammaddeler, vida çapı (D) 25 mm ve vida uzunluğu (L/D) 20 mm olan enjeksiyon makinesinde (Arburg Allrounder 370 CMD), ISO 527-2 standardına göre 216 mm x 10 mm x 4 mm ölçülerinde tip 1A çekme numunesine basıldı. ISO 294-1 standardı dikkate alınarak gerçekleştirilen basma işleminde, 225ºC meme sıcaklığı, 225oC/220oC/220oC/215oC zone sıcaklıkları, 1450 bar enjeksiyon basıncı, 143 650 bar ütüleme basıncı, 60 s. bekleme süresi ile 30ºC kalıp soğutma suyu sıcaklığında sabitlenmiş enjeksiyon parametreleri kullanıldı. Çok amaçlı deney parçaları deneylerden önce, konfor şartlarında, gün ışığı görmeyen bir ortamda en az 50 ay depolandı. 2.4 Çekme Deneyi Çekme deneyleri ISO 527-1 dikkate alınarak, üzerinde ölçü uzunluğu 50 mm olan klipsli statik ekstansometre (INSTRON 2630-111) bulunan ve Bluehill-2 (2.6 sürüm) yazılımı kurulu olan 5 kN kapasiteli (INSTRON 4411 H 4240) çekme cihazında gerçekleştirildi. ISO 527-2 standardına göre 216 mm x 10 mm x 4 mm ölçülerindeki tip 1A çekme numunesi, çekme cihazına, enjeksiyon girişi çekme cihazının sabit çenesine ve dolayısıyla enjeksiyon yönü çekme cihazının hareketli çenesine gelecek şekilde yerleştirildi. Çekme testlerinde, Young’s Modülü için 1 mm/dak ve diğer özellikler için ise 50 mm/dak çekme hızları kullanıldı. Deneyler 22ºC ± 1ºC sıcaklık ve %50 ± 10 nem oranındaki ortamda yapıldı. Her bir değer için en az 5’er adet deney numunesi kullanıldı. Elde edilen değerler Chauvenet Kriterine [8] göre istatistiksel olarak değerlendirildi. Sonuçlar saf PPB malzemeden elde edilen veriler baz (başlangıç) alınarak, çekme özelliklerindeki değişimler, farklı yüzde hacim miktarına bağlı olarak, başlangıç baz değerine ve saf PPB malzemesine göre de yüzde olarak grafikleştirildi. 3. Sonuç ve Tartışma Burada önemle belirtilir ki, çalışmada saf PPB hammaddesi, PPB/TL ve PPB/CC/TL kompozit hammaddeleri gibi, çift vidalı ekstrüzyon parametreleri etkisine maruz bırakılmadan kullanıldı. Bu kapsamda da, enjeksiyon kalıplama yöntemiyle, sabit enjeksiyon parametrelerinde basılan ve deneylerden önce, konfor şartlarında, gün ışığı görmeyen bir ortamda en az 50 ay depolanan saf PPB, PPB/TL ve PPB/CC/TL kompozit malzemelerin çekme özellikleri belirlendi. Saf PPB ve tane boyu elek altı 75 µm olan TL maddesi ile ağırlıkça yüzde 2 katkılı olan PPB/TL kompozit ve ayrıca ağırlıkça yüzde 2 TL katkılı ve ortalama tane boyu 2.15 µm olan CC maddesi ile hacimce en az yüzde 10 en fazla yüzde 20 oranları arasında dolgulu PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemelerin, tek eksenli çekme testlerinin sonuçları, şekiller 1 ila 5’te verildi. Şekil 1, saf PPB malzemesinin Young’s Modülü’nün, ilave edilen TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı değişimini göstermektedir. Saf PPB malzemesine, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı miktarı, saf PPB malzemesinin Young’s Modülünü kısmen değiştirmediği tespit edildi. Diğer taraftan ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarının, saf PPB malzemesinin Young’s Modülünü yaklaşık yüzde 26 yükseltmektedir. Hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarlarında ise PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin E Modülü daha da yükselmektedir. Dolayısıyla, ağırlıkça yüzde 2 TL katkılı ve hacimce yüzde 20 CC dolgulu PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin Young’s Modülünün, saf PPB malzemesinin Young’s Modülüne göre, yaklaşık yüzde 68 daha yüksek olduğu tespit edildi. 144 Tinkal miktarı 0 2 [ yüzde ağırlık ] 2 2 2 2 2 3000 180 2400 140 2200 2000 120 1800 100 N/mm 2 1600 1400 80 1200 1000 60 800 Saf PPB (deneysel ) PPB/TL kompozit Hibrit kompozit 600 400 40 20 200 0 Başlangıç değerine göre yüzde değişim 160 2600 [%] Young's Modülü ( E ) 2800 0 0 0 10 12,5 Kalsiyum karbonat miktarı 15 17,5 20 [ yüzde hacim ] Şekil 1. TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı PPB malzemenin Young’s Modülü değişimi Şekil 2 ise, saf PPB malzemesinin akma gerilmesinin ilave edilen TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı değişimini göstermektedir. Saf PPB malzemesine, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı miktarı, saf PPB malzemesinin akma gerilmesini yaklaşık yüzde 4 düşürmektedir. Diğer taraftan ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarının, saf PPB malzemesinin akma gerilmesini yaklaşık yüzde 22 düşürmektedir. Hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarlarında ise PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin akma gerilmesi daha da düşmektedir. Dolayısıyla, ağırlıkça yüzde 2 TL katkılı ve hacimce yüzde 20 CC dolgulu PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin akma gerilmesinin, saf PPB malzemesinin akma gerilmesine göre, yaklaşık yüzde 29 daha düşük olduğu tespit edildi. 2 2 [ yüzde ağırlık ] 2 2 2 2 34 Akma Gerilmesi ( 32 30 y 110 ) 100 28 24 80 22 70 2 20 18 60 16 50 14 12 40 10 30 Saf PPB (deneysel ) PPB/TL kompozit Hibrit kompozit 8 6 4 20 10 2 0 Başlangıç değerine göre yüzde değişim 90 26 N/mm [%] Tinkal miktarı 0 0 0 0 10 12,5 Kalsiyum karbonat miktarı 15 17,5 20 [ yüzde hacim ] Şekil 2. TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı PPB malzemenin akma gerilmesi değişimi Şekil 3’te, saf PPB malzemesinin akma uzamasının ilave edilen TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı değişimini göstermektedir. Saf PPB malzemesine, ilave edilen ağırlıkça 145 yüzde 2 TL katkı miktarı, saf PPB malzemesinin akma uzamasını yaklaşık yüzde 6 yükseltmektedir. Diğer taraftan ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarının, saf PPB malzemesinin akma uzamasını yaklaşık yüzde 36 düşürmektedir. Hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarlarında ise PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin akma uzaması daha da düşmektedir. Dolayısıyla, ağırlıkça yüzde 2 TL katkılı ve hacimce yüzde 20 CC dolgulu PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin akma uzamasının, saf PPB malzemesinin akma uzamasına göre, yaklaşık yüzde 67 daha düşük olduğu tespit edildi. 2 [ yüzde ağırlık ] 2 2 2 2 8 Akma Uzaması ( 7 y 120 ) 110 100 6 90 80 5 70 4 % 60 50 3 40 2 30 Saf PPB ( deneysel ) PPB/TL kompozit Hibrit kompozit 1 20 10 0 [%] 2 Başlangıç değerine göre yüzde değişim Tinkal Miktarı 0 0 0 0 10 12,5 Kalsiyum karbonat 15 17,5 20 [ yüzde hacim ] Şekil 3. TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı PPB malzemenin akma uzaması değişimi TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin, diğer alışıla gelmiş talk [4-6], wollastonit [4] ve kaolin [5] maddeleri gibi, termoplastik malzemelerin elastisite modüllerini [5-7], artan dolgu miktarıyla, benzer bir şekilde yükselttiği ifade edilebilir. Ayrıca, artan dolgu miktarıyla, talk, wollastonit ve kaolin maddelerinin akma gerilmesini [4-7] yükseltirken, TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin, artan dolgu miktarıyla akma gerilmesini düşürdüğü sonucuna ulaşılabilir. Ancak, TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin, termoplastik malzemelerin akma uzamalarını [4,6], alışıla gelmiş dolgu maddeleri gibi artan dolgu miktarıyla benzer bir şekilde düşürdüğü sonucu tespit edilebilir. Dolayısıyla, TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin, termoplastik malzemelerin, akma sınırına kadar, çekmedeki karakteristik özelliklerine sağladığı olumlu ve/veya olumsuz katkıları açısından, diğer konvansiyonel dolgu maddelerine benzerliği dikkat çekmektedir. Buna karşın TL katkı ve/veya CC dolgu maddesi ile mukayese edilen minerallerin, termoplastik malzemelerin karakteristik özelliklerini etkileme miktarlarındaki farklılıkların, ilgili minerallerin yüzeysel karakteristiklerinin yanında hem ilave edilme ve artan dolgu miktarı oranlarının hem de ortalama tane boyları ve tane şekillerinin farklı olmasından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Şekil 4, saf PPB malzemesinin kopma gerilmesinin ilave edilen TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı değişimini göstermektedir. Saf PPB malzemesine, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı miktarı, saf PPB malzemesinin kopma gerilmesini yaklaşık yüzde 17 düşürmektedir. Diğer taraftan ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarının, saf PPB malzemesinin kopma gerilmesini yaklaşık yüzde 15 146 düşürmektedir. Hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarlarında ise PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin kopma gerilmesi daha da düşmektedir. Dolayısıyla, ağırlıkça yüzde 2 TL katkılı ve hacimce yüzde 20 CC dolgulu PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin kopma gerilmesinin, saf PPB malzemesinin kopma gerilmesine göre, yaklaşık yüzde 24 daha düşük olduğu tespit edildi. 2 2 [ yüzde ağırlık ] 2 2 2 2 26 Kopma Gerilmesi ( 24 B 110 ) 100 22 80 16 70 14 60 2 18 12 50 10 40 8 30 Saf PPB ( deneysel ) PPB/TL kompozit Hibrit kompozit 6 4 20 10 2 0 Başlangıç değerine göre yüzde değişim 90 20 N/mm [%] Tinkal miktarı 0 0 0 0 10 12,5 Kalsiyum karbonat 15 17,5 20 [ yüzde hacim ] Şekil 4. TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı PPB malzemesinin kopma gerilmesi değişimi Şekil 5’te ise, saf PPB malzemesinin kopma uzamasının ilave edilen TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı değişimini göstermektedir. Saf PPB malzemesine, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı miktarı, saf PPB malzemesinin kopma uzamasını yaklaşık yüzde 6 yükseltmektedir. Diğer taraftan ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarının, saf PPB malzemesinin kopma uzamasını yaklaşık yüzde 250 yükseltmektedir. Hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarlarında ise PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin kopma uzaması düşmektedir. Dolayısıyla, ağırlıkça yüzde 2 TL katkılı ve hacimce yüzde 20 CC dolgulu PPB/CC/TL hibrit kompozit malzemesinin kopma uzamasının, saf PPB malzemesinin kopma uzamasına göre, yaklaşık yüzde 30 daha yüksek olduğu tespit edildi. Öncelikle wollastonit [4] ve talk [4-6] maddelerinin, ilave edilen ve artan dolgu miktarında, termoplastik malzemelerin kopma gerilmelerini [4-6] yükseltirken, TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin ise düşürdüğü sonucuna ulaşılabilir. Sonra, ilave edilen dolgu miktarında, kaolin, talk ve wollastonit maddeleri birden ve aşırı olmak üzere termoplastik malzemelerin kopma uzamalarını düşürürken, TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin ise ilave edilen dolgu miktarında kopma uzamasını birden ve aşırı olarak yükselttiği sonucu tespit edilebilir. Bu çalışmada, TL katkı ve/veya CC dolgu maddesinin, termoplastik malzemenin çekmedeki karakteristik özelliklerine, diğer konvansiyonel dolgu maddelerinin olumlu ve/veya olumsuz etkilerine benzer etkiler gösterdiğinin belirlenmesi yanında, sadece TL katkı maddesinin akma uzamasını ve kopma uzamasını yükselttiği ancak TL katkı ve CC dolgu maddesi ilavesinin ise kopma uzamasını da yükselttiği bulguları, yeni birer tespittir. 147 Tinkal miktarı 0 2 2 [ yüzde ağırlık ] 2 2 2 2 200 150 350 325 300 275 250 125 225 200 % 100 175 150 75 125 100 50 75 25 Kopma Uzaması ( B ) 0 50 25 [%] 375 Başlangıç değerine göre yüzde değişim Saf PPB ( deneysel ) PPB/TL kompozit Hibrit kompzozit 175 0 0 0 10 12,5 Kalsiyum karbonat 15 17,5 20 [ yüzde hacim ] Şekil 5. TL katkı ve CC dolgu miktarına bağlı PPB malzemesinin kopma uzaması değişimi 4. Sonuçlar Konfor şartlarında, gün ışığı görmeyen bir ortamda en az 50 ay depolanan saf PPB malzemesinin çekmedeki karakteristik özelliklerinin her biri, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı miktarından etkilendi. Ayrıca, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarından etkilendi. Bundan başka, ilave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve artan hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarlarında da etkilendi. İlave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı miktarı, saf PPB malzemenin, akma uzamasını ve kopma uzamasını yükseltti, akma gerilmesini ve kopma gerilmesini düşürdü, Young’s modülünü ise değiştirmedi. İlave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve hacimce yüzde 10 CC dolgu miktarı, saf PPB malzemenin kopma uzamasını ani ve birden daha çok ve Young’s modülünü ise yükseltti, akma gerilmesini, akam uzamasını ve kopma gerilmesini düşürdü. İlave edilen ağırlıkça yüzde 2 TL katkı ve artan hacimce yüzde 10 CC dolgu oranından daha çok dolgu miktarları ise saf PPB malzemenin, akma gerilmesini, akma uzamasını ve kopma gerilmesini düşürdü ancak Young’s modülünü daha çok ve kopma uzamasını yükseltti. PPB/CC/TL hibrit kompozit malzeme çalışmaların da, TL maddesinin daha çok katkı/dolgu miktarları ve/veya daha küçük ve/veya daha büyük ortalama tane boyları kullanılarak ve ayrıca farklı üretim parametreleri tercih edilerek devam ettirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. Teşekkür Yazarlar, PPB/TL ve PPB/CC/TL kompozit hammaddelerin çift vidalı ekstrüzyon da üretilmesinde ve çok amaçlı deney parçalarının enjeksiyon kalıplama yöntemiyle elde edilmesindeki katkılarından dolayı EMAŞ Plastik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye teşekkür eder. 148 Bu çalışma, tamamlanan “Mineral Dolgu Maddeleri İle Poliolefin Boruların Kısa ve Uzun Süreli İç Basınç Performans Özelliklerinin Optimizasyonu” başlıklı 105M220 numaralı Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) projesi kapsamında üretilen, ancak proje sonuçlanınca (tamamlanınca) arta kalan numunelerin değerlendirilmesi amacıyla yapıldı ve hazırlandı. Kaynaklar [1] Zhou, Y. & Mallick P.K. 2002. “Effects of Temperature and Strain Rate on the Tensile Behavior of Unfilled and Talc-Filled Polypropylene. Part I: Experiments”, Polymer Engineering and Science, Volume 42, Number 12, Pages 2449-2460. [2] Wulin Q., Mai K., Zeng H. 2000. “Effect Of Silane-Grafted Polypropylene on The Mechanical Properties and Crystallization Behavior of Talc/Polypropylene Composites”, Journal of Applied Polymer Science, Volume 77, Pages 2974-2977. [3] Wah C.A., Choong L.Y., Neon G.S. 2000. “Effects of Titanate coupling agent on rheological behavior, dispersion characteristics and mechanical properties of talc filled polypropylene”, Europian Polymer Journal, Volume 36, Pages 789-801. [4] Hadal R.S., Dasari A., Rohrmann J., Misra R.D.K. 2004. “Effect of wollastonite and talc on micromechanisms of tensile deformation in polypropylene composites” Materials Science and Engineering A, Volume 372, Pages 296-315. [5] Leong Y.W., Abu Bakar M.B., Mohd Ishak Z.A., Ariffin A., Pukanszk, B. 2004. “Comparison of the Mechanical Properties and Interfacial Interactions Between Talc, Kaolin and Calcium Carbonate Filled Polypropylene Composites”, Journal of Applied Polymer Science, Volume 91, Pages 3315-3326. [6] Premalal H.G.B., İsmail H., Baharin A. 2002. “Comparison of the mechanical properties of rice husk powder filled polypropylene composites with talc filled polypropylene composites”, Polymer Testing, Volume 21, Pages 833-839. [7] Zuiderduin W.C.J., Wesrzaan C., Hue’tink J., Gaymans R.J. 2003. “Toughening of polypropylene with calcium carbonate particles”, Polymer, Volume 44, Pages 261-275. [8] Holman J.P. 1994. Experimental Methods for Engineers, 6 th Ed., McGraw-Hill. 149 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 150 MİKROPARTİKÜL TANELİ KOLEMANİT BOR MADDESİNİN POLİPROPİLEN RANDOM KOPOLİMER MALZEMENİN TERMAL ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ Tülin Şahina, Ece Cengiz Yücelb ve Şenol Şahinc a Kocaeli University, Department of Mechanical Engineering, 41380, Umuttepe, Kocaeli, Turkey, [email protected] b Kocaeli University, Graduate School of Natural and Applied Science, 41380, Kocaeli,Turkey, [email protected] c Kocaeli University, Department of Mechanical Engineering, 41380, Umuttepe, Kocaeli, Turkey, [email protected] Özet Günümüze kadar dolgu ve katkı maddeleri ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada, Türkiye‘nin, dünyanın en büyük bor cevheri üreticisi olmasından yola çıkarak, bor cevherinin bir ürünü olan kolemanitin de dolgu maddesi olarak kullanılabileceği öngörülmüştür. Bu amaçla termoplastik malzemeye çeşitli oranlarda kolemanit ile dolgulandırılıp termal özellikleri incelenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada, polielefin grubu olan polipropilen random kopolimer (PRK) malzeme seçilmiştir. Elde edilen tüm malzemelere DSC (diferansiyel taramalı analiz) ve TMA (termomekanik analiz) deneyleri uygulanmıştır ve malzemelerin %kristalleşme oranı, erime sıcaklığı, termal genleşme katsayısı ve yumuşama sıcaklığı verileri incelenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda, PRK malzemede artan dolgu oranı ile erime sıcaklığında önemli bir değişme görülmezken, %kristalleşme derecesinde çok az bir düşüş gözlemlenmekte ve yumuşama sıcaklığında saf PRK malzemeye göre bir miktar azalma meydana gelmektedir. Anahtar kelimeler: Polipropilen, termal özellikler, kolemanit, TMA, DSC THE EFFECT OF MICROPARTICLULATE COLEMANITE BORON SUBSTANCE ON THE THERMAL PROPERTIES OF POLYPROPYLENE RANDOM COPOLYMER MATERIAL Abstract With fillers and additives as many academic studies have been performed until now. In this study, regarding to Turkey's role as starting to be world's largest boron ore producer fact that colemanite which is a product of boron ore, expected to be used as filler in Polyprophelene Random Copolymer (PRK). For this purpose, auhors aimed to investigate thermal properties of the thermoplastic material filled with various ratios of colemanite filler.Differential Scanning Calorimeter (DSC) tests and Thermo Mechanical Analysis performed to examine the new composites. The crystallization rate, melting temperature, thermal expansion coefficient and softening temperature outputs investigated. Based on the experimental study, with the increasing colemanite filler amount the melting temperature is 151 seemed to be same but crystallization rate and softening temperature is decreased when compared to pure PRK material. Keywords: Polypropylene, thermal properties, colemanite, TMA, DSC 1. Giriş Termoplastikler, sıcaklık karşısında genleşme, yumuşama ve bozunma göstermesi nedeniyle yüksek sıcaklıkta uzun süre kullanılmazlar. Plastikler, metallere ve cama göre ısı ile daha fazla genişlerler. Özellikle termoplastiklerin genişlemesi yaklaşık 2-10 kat daha fazladır. Isı ile genişleme, sıcaklıktaki bir derecelik değişikliğin plastik maddenin uzunluğunda yaptığı değişiklik olarak tanımlanabilir. Her plastik maddenin ısı ile genişleme katsayısı farklıdır [1]. Camsı geçiş sıcaklığı (Tg) gibi erime sıcaklığı da (T m) plastikler için önemli bir özelliktir. Erime sıcaklığı plastiklerin işlenmesiyle ilgili bir özelliktir. Bazı plastikler yüksek sıcaklıkta işlenebilir ve kullanılabilirler. Ancak genel olarak plastikler yüksek sıcaklığa pek dayanıklı değildir ve yüksek sıcaklıkta bozunurlar. Artan sıcaklıkla önce yumuşarlar, mekanik özelliklerini kaybederler, belirli bir sıcaklıkta erirler ve daha da yüksek sıcaklıkta bozunarak kimyasal özelliklerini kaybederler [1]. Polimerlerin ısı etkisindeki hacimlerinin artması, birden fazla parça bir araya getirilerek üretilen malzemelerde ve içlerine metal yerleştirilen polimerik ürünlerde önemlidir. Bu tür malzemeler yapımlarında kullanılan metal ve plastiklerden yapılan dişliler gibi sürtünme etkisinde kalan parçalarda, sürtünme ısısından dolayı polimerin genleşmesi kaçınılmazdır [2,3] Plastik hammaddelerin farklı yöntemlerle ürünlere dönüştürülmesi esnasında son ürünün gerek maliyetini azaltmak gerekse de mekanik özellikler, görünüm vb. özelliklerini iyileştirmek için şekillendirme esnasında ana plastiğe bir takım katkı ve dolgu maddeleri ilave edilmektedir. Bu bağlamda mikro partikül dolgulu plastik malzemeler yıllardan beri birçok alandaki çeşitli uygulamalar için büyük oranlarda kullanılmaktadır [4,5,6,7]. Kolemanit (Kalsiyum borat), mineraller içeren bordan meydana gelmektedir. Özel yapısı ve boratın (borik asit tuzu) bağlanma karakteristiği, modern günlük sanayi uygulamalarında anahtar olmuştur. Boratlar beyazlatmadaki leke çıkarıcı deterjan ve film üretimlerinde tampon etkisine sahip önemli bir unsurdur. Dahası boratlar, boyaların ve yapıştırıcıların viskozitesini kontrol eder. Termoplastiklerde, termal denge ve dayanıklılıklarından dolayı çeşitli nano dolgu maddeleri nano kompozit matris ve yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Ancak zayıf boyut dengesinden dolayı termoplastik matrisler ve ilgili kompozitler arasındaki ilişki sınırlıdır [8]. Moleküler formülü Ca2B6O11.5H2O şeklinde ifade edilebilir. Kolemanit, cam fiberlerde ham madde olarak kullanılır. Türkiye’de ve dünyanın birkaç yerinde bulunur. Polimerlerin katkılandırılıp, DSC deneyi aracılığıyla kristalleşme derecesi ve erime sıcaklığı değişimini incelemek amacıyla pek çok çalışma yapılmıştır [9-15]. Yarı kristalin polimerlere partikül takviyesinin en öne çıkan özelliği, partiküllerin yapıda çekirdekleştirici etki göstermesidir. Çekirdekleştirici etki dolgu maddesinin tipine, boyutuna ve yüzey işlemlerine bağlıdır [12]. Örneğin talk polipropilenin kristalleşme morfolojisinde güçlü, aktif bir rol oynamaktadır [16]. İnce, geniş yüzey alanına sahip mikrokristalin talk kristalleşme derecesini arttırmak amacıyla kullanılmaktadır. Polipropilene her ne amaçla 152 katılırsa katılsın polimerin kristalleşme derecesini yükseltmektedir [17]. Kalsiyum karbonat ise polipropilenin kristalleşmesinde etkin olmayan bir rol üstlenerek çok az bir etki değişikliğe neden olmaktadır [18]. Dolgu maddelerine yüzey işlemleri uygulayarak, kristalleşme derecesi arttırılabilir, azaltılabilir ya da değişmeden sabit bırakılabilir [12,18,19]. Katkılandırılmış polimer malzemelerin termal genleşme katsayısı, camsı geçiş sıcaklığı ve belirli bir yük altındaki termal davranışını incelemek amacıyla TMA deneyi uygulanarak pek çok araştırma yapılmıştır [13,20,21]. Çeşitli katkı ve dolgu maddeleri ilavesi ile polimerlerin camsı geçiş sıcaklıkları ve termal genleşme katsayıları değerlerinde değişimler gözlenmektedir. Örneğin polipropilene talk ilavesi ile yük ve sıcaklık altındaki boyutsal kararlılık artmaktadır [16]. Günümüze kadar dolgu ve katkı maddeleri ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada, Türkiye‘nin, dünyanın en büyük bor cevheri üreticisi olmasından yola çıkarak, bor cevherinin bir ürünü olan kolemanitin de dolgu maddesi olarak kullanılabileceği öngörülmüştür. Literatürde yapılmış olan çalışmalarda çeşitli polimer malzemeler çeşitli dolgu maddeleri ile katkılandırılmış ve termal özellikleri incelenmiştir. Fakat mevcut çalışmalarda polipropilenin kolemanit ile katkılandırıp termal özelliklerinin incelendiği çalışmalar bulunmamaktadır. Bu amaçla termoplastik malzemeye çeşitli oranlarda kolemanit ile dolgulandırılıp termal özellikleri incelenmesi hedeflenmiştir. 2. Deneysel Çalışma 2.1 Malzeme 2.1.1 Polipropilen Resin malzeme olarak Borealis firmasından temin edilen RA130E polipropilen random kopolimer kullanılmıştır. Tablo 1’de polipropilen random kopolimer malzemenin fiziksel özellileri verilmektedir. Tablo 1 RAE130E polipropilen random kopolimerin fiziksel özellikleri Yoğunluk 0,9 g/cm3 MFI 12 g/10 dk. (230 C/2,16kg) Çekme modülü 1450 Mpa Akma Gerilmesi 33 Mpa Charpy Darbe Dayanımı 0oC’de 3,5 kj/m2 23o C’de 20 kj/m2 2.1.2 Öğütülmüş kolemanit bor maddesi Öğütülmüş kolemanit bor maddesi Eti Maden Bigadiç tesislerinden Elek altı 75 µ (ortalama partikül boyutu 20,596µ) olarak alınmıştır. Fiziksel ve kimyasal özellikleri Tablo 2’de gösterilmiştir. Tablo 2 Kolemanit Bor Maddesinin Özellikleri Kimyasal Özellikler Fiziksel Özellikler B2O3 42 % Özgül Ağırlık 0,80-1,00 ton/m3 CaO 27% Birim Hacim Ağırlığı 1.02 gr/cm3 SiO2 6,5% Ortalama Partikül Boyutu 20,596µ SO3 0,5% 153 2.2 Harmanlama Numunelerin harmanlanmasında çift vidalı ekstrüzyon makinesi kullanılmıştır (Coperion Werner ve Pleiderer ZSK 25 P8.2 E WLE ). Ekstrüzyon makinesinin L/D oranı 45 ve helis uzunluğu 1125 mm.’dir. Her malzeme granül haldeyken 8 saat süre ile 80 oC sıcaklıkta nem alma işlemine tabi tutulmuştur. Tablo 3’de polipropilen random kopolimerin üretim parametreleri görülmektedir. Ortalama partikül boyutu 20,596 µm olan kolemanit içeren RA130E Polipropilen random kopolimerin malzeme karışımları Tablo 4’de verilmektedir. Bu çalışmada homopolimerlerde partikül dağılımına faydalı olabileceğinden polietilen (PE) temelli PEWax kullanılmıştır. Tablo 3 Polipropilen random kopolimer malzemenin üretim parametreleri Özellikler Birim Zone ayar Zone 3 4 5 6 7 8 9 10 Mem Sistemi 1 2 C - 170 220 240 24 240 25 25 25 25 270 sıcaklıkla oNo e Devir 1/dk 900 0 5 5 5 5 rı Kapasite kg/saat 30 o Soğutma C 30 Rejimde oluşan malzeme iç sıcaklığı 300oC suyu sıcaklığı Tablo 4 Ortalama partikül boyutu 20,596 µm olan kolemanit içeren RA130E Polipropilen random kopolimerin karışım tablosu Numune Adı Partikül Boyutu Kolemanit Oran Wax Oranı (µm ) ( % Ağırlıkça ) ( % Ağırlıkça ) PRK-NAT PRK755 PRK7510 PRK7515 PRK7520 0 20,596 20,596 20,596 20,596 0 5,00 10,00 15,00 20,00 0 0,5 0,5 0,5 0,5 2.3 DSC Deneyi Diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC) bir polimerin fiziksel özelliklerini belirlemede etkili ve yaygın kullanılan analitik bir yöntemdir [22, 23]. DSC, polimer malzemelerin erime, kristalizasyon ve mezomorfik geçiş sıcaklıkları ile bunlara bağlı olan entalpi ve entropi değişimleri, camsı geçiş karakterizasyonu, ısı kapasitesi gibi diğer özelliklerini saptamamıza imkan verir. Kalorimetri yöntemi diğer termal analiz yöntemleri arasında özel bir yere sahiptir. Basitliği ve üniversallığının yanı sıra kalorimetri ile ölçülen enerji karakteristiği yorum yapmanın zor olduğu durumlarda bile düzgün bir fiziksel anlam taşımaktadır [23]. DSC deneyi, Metler Toledo DSC1 cihazı ve Star System yazılımı kullanılarak 25˚C’den 200˚C’ye 10 ˚C/dk ısıtma hızında nitrojen atmosferi altında gerçekleştirilmiştir [24]. Kristalin erime sıcaklığı ve kristalin erime enerjisi deney sonuçlarında elde edilen erime grafiğinden okunmuştur. Yaklaşık 10 mg ağırlığında olan numunelerin kristalleşme derecesi (%c) malzemenin entalpi değerini kullanarak denklem (1) ile hesaplanmıştır. c H sc .100 Hc (1) 154 Bu bağıntıda ∆HSC yarı kristalin malzemenin erime entalpisi (j/g), ∆HC resin polimer malzemenin erime entalpi değeri (j/g) ve c malzemenin kristalleşme derecesidir [9,25]. Kristalizasyon ve erime entalpi değerleri ekzotermik ve endotermik pik alanlarından faydalanarak hesaplanmaktadır. Ekzotermik ve endotermik pik sıcaklıkları ise kristalizasyon ve erime sıcaklığın değerlerini tespit etmek amacıyla kullanılmaktadır [12]. Mikro yapıdaki özelliklerin incelenmesinde kullanılan DSC deneyi, kristalizasyon derecesindeki değişimin malzemenin mekanik özelliklerini nasıl etkilediğini incelemek amacıyla kullanılmıştır. 2.4 TMA Deneyi Termomekanik analiz (TMA), malzemelerin mekanik özelliklerini zaman ve sıcaklığın fonksiyonuna bağlı olarak belirleyen bir metottur. Seçilen ölçme modlarına göre malzemelerin termal genleşme, viskoz akış ve elastik davranışları araştırılabilir. Statik yük altında yapılan deneyler TMA olarak adlandırılır [26]. Bu çalışmada TMA-50 Shimadzu marka termomekanik analiz cihazı kullanılmıştır. Bu cihaz ile genleşme (expension) modunda deneyler yapılmıştır. Genleşme (expension) modunda 5 oC/dakika ısıtma hızı ve 0,5 g. Yük uygulanmıştır. Deney için 6x6x3 mm. Boyutlarındaki numuneler kullanılmıştır. Deneylerden elde edilen eğrilerin analizi TA60WS termal analiz paket programı kullanılarak yapılmıştır. Bu eğrilerden yumuşama sıcaklığı TY [oC], herhangi bir sıcaklık aralığında lineer termal genleşme katsayısı [µm] ve [1/K] cinsinden elde edilebilmektedir [26]. Lineer termal genleşme katsayısı, deney sonuçlarını kontrol etmek amacıyla denklem 2 ve 3’den faydalanılır. 1 V x V T 1 l x 3l T 1 l (linear ) x l T (2) (3) Burada; V hacim, T sıcaklık ve l malzemenin uzunluğudur [13,27]. 2.5 Taramalı elektron analizi (SEM) Malzemelerin iç yüzeyleri Jeol 6060 marka SEM cihazında incelenmiştir. 3. Deneysel Sonuçlar 3.1 PP kopolimer malzemenin DSC deneyi sonuçları Şekil 1’de 20,596 µ ortalama tane boyuna sahip kolemanit ile katkılandırılan PRK malzemeye ait %kristalleşme oranı ve erime sıcaklığına ait grafik görülmektedir. Artan katkı oranı ile erime sıcaklığında önemli bir değişme görülmezken %kristalleşme derecesinde çok az bir düşüş gözlemlenmektedir. Şekil 2’de aynı malzemelere ait DSC diyagramları görülmektedir. Kristalleşme oranının azalmasını, TMA deneylerinden elde edilen Şekil 4 deki azalan yumuşama sıcaklığı değerlerini desteklemektedir. 155 120 180 160 100 140 120 100 80 80 60 %c Tm 40 60 [ Tm ] Katkısıza göre değişim [ % ] [ % c ] Katkısıza göre değişim [ % ] 200 20,596 µ 20 0 5 10 15 20 Kolemanit Miktarı ( % ağırlıkça ) Şekil 1. Ortalama tane boyutu 20,596 µm olan kolemanit ilaveli PRK malzemenin kristalleşme derecesi ve erime sıcaklığı eğrileri -1 -2 -3 [mW] -4 -5 -6 %0 %5 %10 %15 %20 -7 -8 20,596 µ -9 40 60 80 100 120 140 160 180 200 O Sıcaklık [ C] Şekil 2. Ortalama tane boyutu 20,596 µm olan kolemanit ilaveli PRK malzemenin DSC eğrileri 3.2 Polipropilen random kopolimerin TMA sonuçları Şekil 3 ve Şekil 4’de ortalama tane boyutu 20,596 µm olan kolemanit ilaveli PRK malzemenin TMA eğrileri ve termal genleşme katsayısı ve yumuşama sıcaklığı eğrileri görülmektedir. Şekil incelendiğinde yumuşama sıcaklığında saf PPH malzemeye göre bir miktar düşüş olmakta, daha sonra yumuşama sıcaklığı değeri sabit kalmaktadır. 3.3 Polipropilen random kopolimerin SEM sonuçları Şekil 5’de PRK natürel malzemeye ait SEM görüntüsü bulunmaktadır. Ağırlıkça %10 ve en büyük tane boyu 75 mikron olan kolemanit katkılı PRK malzemenin sem görüntüleri Şekil 6a ve Şekil 6b’de verilmektedir. Şekiller incelendiğinde dağılımın düzgün olduğu görülmektedir. Hiçbir ara yüzey çalışması yapılması ve kolemanitin özel olarak mikronize edilmemesi dikkate alındığında matris katkı maddesi ara yüzeyinde yapışmanın mevcut olduğu görülmektedir. 156 1000 20,596 µ %0 %5 %10 %15 %20 800 µm 600 400 200 0 40 60 80 100 120 140 160 o Sıcaklık ( C) Şekil 3. Ortalama tane boyutu 20,596 µm olan kolemanit ilaveli PRK malzemenin TMA eğrileri Kolemanit 5 10 15 20 160 140 Ty 120 o 40 C o 80 C 100 80 60 40 o 20,596 µ Yumuşama Sıcaklığı (T y) [ C] -6 Termal Genleşme Katsayısı ( 10 /K ) 0 340 320 300 280 260 240 220 200 180 160 140 120 100 80 60 40 20 0 20 0 0 5 10 15 20 Kolemanit Miktarı (% ağırlıkça) Şekil 4. Ortalama tane boyutu 20,596 µm olan kolemanit ilaveli PRK malzemenin termal genleşme katsayısı ve yumuşama sıcaklığı eğrileri Şekil 5. PRK natürel malzemeye ait SEM görüntüleri (çentik dibi x1000 büyütme) 157 (a) (b) Şekil 6. PRK7510 kodlu malzemeye ait SEM görüntüleri, a) çentik dibi x65 büyütme, b) çentik dibi x1500 büyütme 4. Sonuç PRK malzemede kolemanit oranı, kolemanit tane büyüklüğü ve bondyram ilavesi erime sıcaklığında bir değişime neden olmazken yumuşama sıcaklığında çok az bir düşüşe neden olmaktadır. Yapılan analizler sonucunda, dolgulandırma ile matris malzemesinin termal dengesinin bozulmadığı tespit edilmiştir.. PRK malzemeyi kolemanit ile dolgulandırma da hiçbir ara yüzey iyileştirici kullanılmaması durumun için, iyi bir ara yüzeyi yapışması olduğu fraktografik inceleme sonucunda tespit edilmiştir. Kaynaklar [1] Kaya, F., 2005. “Ana Hatlarıyla Plastikler ve Katkı Maddeleri”, 2. Basım, Birsen Yayınevi, 50. [2] Saçak, M., “Polimer teknolojisi”, Gazi Kitabevi, 80-81, 2005. [3] Richardson ve Lokensgard, 1997 .“Industrial Plastics Theory and Applications”, Dermal Publishers Inc, 97,98. [4] Mareri, P., Bastide, N. B., Crespy, A., 1998 .“Mechanical Behaviour of Polypropylene Composites Containing Fine Mineral Filler: Effect of Filler Surface Treatment”, Composites Science and Technology, , 58, 747-752. [5] Misra, R. D. K., Nerikar, P., Bertrand, K. Murphy, D., 2004. “Some aspects of surface deformation and fracture of 5–20% calcium carbonate-reinforced polyethylene composites”, Materials Science and Engineering, 384, 284-298. [6] Şahin, Ş. ve Yayla, P., 2005.“Effects of processing parameters on the mechanical properties of polypropylene random copolymer”, Polymer Testing, 24, 1012-1021. [7] Karger, J. K.,1999“Polypropylene An A-Z reference”, Kluwer Academic Publishers, 58, 150, 151, 240-246, 447, 715, 917. [8] URL-1: http://www.colemanite.co.uk/index.html (Ziyaret Tarihi: 23 Kasım 2008) [9] Sorrentino L.,Berardini, F., Capozzoli, M.R., Amitrano S., Iannace, S., 2009. “Nano/micro Ternary Composites Based on PP, Nanoclay, and CaCO3”, Journal of Applied Polymer Science,113, 3360–3367. [10] Leong, Y. W., Abu Bakar, M. B., Mohd. Ihsak, Z. A., Ariffin, A., “2004. Characterization of talc/calcium carbonate filled polypropylene hybrid composites weathered in a natural environment,” Polymer Degradation and Stability, 83, 411-422. 158 [11] Leong, Y. W., Abu Bakar, M. B., Mohd. Ihsak, Z. A., Ariffin, A., Pukanszky, B. 2004. “Comparison of the Mechanical Properties and Interfacial Interactions Between Talc, Kaolin, and Calcium Carbonate Filled Polypropylene Composites” Journal of Applied Polymer Science, 91, 3315–3326. [12] Othman, N., Ismail, H., Mariatti, M., 2006.“Effect of compatibilisers on mechanical and thermal properties of bentonite filled polypropylene composites” Polymer Degradation and Stability, 91, 1761-1774. [13] Sahebian, S., Zebarjad, S. M., Khaki, J. V., Sajjadi, S. A., 2009. “The effect of nanosized calcium carbonate on thermodynamic parameters of HDPE”, journal of materials processing technology, 209, 1310–1317. [14] Luyt, A. S., Dramicanin, M. D., Antic, Z., Djokovic, V., 2009. “Morphology, mechanical and thermal properties of composites of polypropylene and nanostructured wollastonite filler”, Polymer Testing, 28, 348-356. [15] Zhaobin C., Tongsheng, L., Yang, Y. Liu, X., Lv, R., “Mechanical and tribological properties of PA/PPS Blends”, Wear, 2004, 257, 696-707. [16] Schlumpf H. F., 1990 “Plastic additives handbook: stabilizers, processingaids, plasticizers, fillers, reinforcements colorants for thermoplastics”, 3rd Edition, Gachter R., Müller H., Klemchuk P. P, Hanser Publishers, 558-560. [17] Clark, J. R. and Steen, W. P., 2003 “Handbook of Polypropylene and Polypropylene Composites, Revised and Expanded.” Karian, H. G., CRC Press, 296. [18] Zuiderduin W. C. J., Westzaan, C., Huetink, J., Gaymans, R. J. 2002. “Toughening of polypropylene with calcium carbonate particles”, Polymer, , 44, 261-275. [19] Meng, M., Dou, Q., 2008. “Effect of pimelicacid on the crystallization, morphology and mechanical properties of polypropylene / wollastonite composites”, Materials Science and Engineering, A 492, 177–184. [20] Lin Y. X., Gao, C., Chen, M., 2009. “Thermomechanical properties and tribological behaviour of CaCO3 whisker-reinforced polyetheretherketone composites”, Engineering Tribology, 223, 1013-1018. [21] Leszczynska A., and Pielichowski, K., 2008. “Application of thermal analysis methods for characterization of polymer/montmorillonite nanocomposites”, Journal of Thermal Analysis and Calorimetry, 93, 677–687. [22] Davis, F. J., 2004. “Polymer Chemistry, A Practical Approach ”, Oxford University Press, 19, [23] Schick,C. 2009.”Differential scanning calorimetry (DSC) of semicrystalline polymers (Review), Analytical and Bioanalytical Chemistry,395, 1589–1611. [24] ISO 11357-3,2011.Plastics -- Differential scanning calorimetry (DSC) -- Part 3: Determination of temperature and enthalpy of melting and crystallization [25] Sperling, L. H., 2006 “Introduction to Physical Polymer Science”, fourth edition, John Wiley&Sons, Inc. Publication, 244-245. [26] Şahin, T., 2004. “Çevresel Faktörler ve Soğuk Çekmenin Polistren Malzemede Mekanik ve Isıl Özelliklere Etkileri”, Doktora Tezi, Kocaeli Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü , Kocaeli,. [27] Hatakeyama, T ve Quinn, F. X. , 1999. “Thermal Analysis Fundamentals and Applications to Polymer Science”, Second Edition, John Wiley&Sons, 127. Not: Bu çalışma, tamamlanan “Mikro Taneli Ham Kolemanit İle Polipropilen Malzemelerin Mekanik Özelliklerinin Geliştirilmesi ve Yurtiçi Tüketim Miktarının Arttırılması” başlıklı 2009-ç0227 numaralı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) projesi kapsamında üretilen, ancak proje sonuçlanınca (tamamlanınca) arta kalan numunelerin değerlendirilmesi amacıyla yapıldı ve hazırlandı. 159 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 160 GERİDÖNÜŞÜM POLİ(ETİLENTEREFTALAT) (RPET)-POLİPROPİLEN (PP) HARMANLARININ MEKANİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Tuğba Güvena, İsminur Gökgöz Erkoçb, Muhammet Sözerc, Fatih Yıldırımd ve Mustafa Doğue Mir ARGE A.Ş Malzeme-Kimya Araştırmaları Bölümü İstanbul/TÜRKİYE, a [email protected], b [email protected], c [email protected], d [email protected], e [email protected] Özet Günümüzde plastik malzemeler her alanda kullanılmakta ve bu haliyle hayatımızın vazgeçilmez parçası olmaktadır. Bu çalışmada; geri dönüştürülmüş polietilen tereftalatın, polipropilen ile %10 %20 ve %30 oranlarında harmanlanmış ve malzemelerin mekanik özellikleri incelenmiştir. Çalışmada harmanlama işlemi çift vidalı ekstruder yardımı ile gerçekleştirilmiş olup, test numuneleri enjeksiyonla kalıplanarak elde edilmiştir. Numunelerin eğme ve darbe özelliklerine ek olarak, konsantrasyon, frekans ve sıcaklık değişimine göre dinamik özellikleri incelenmiştir. Analiz sonuçları, depolama ve kayıp modül değerlerinin, eğme testinde elde edilen sonuçlara benzer şekilde, konsantrasyon ve frekans artışı ile birlikte arttığını, sıcak artışı ile düştüğünü göstermiştir. Harmanlama işlemi sonucunda polipropilenin 722MPa olan eğme modülü, %30 R-PET artışı ile birlikte 1150MPa mertebelerine çıkarken, çentiksiz darbe mukavemet değeri 8 (kJ/m 2) mertebelerine düşmüştür. Anahtar kelimeler: Geridönüşüm, polietilen teraftalat, polipropilen, harman, modül INVESTIGATION OF MECHANICAL PROPERTIES OF RECYCLED POLY(ETHYLENE TEREPHTHALATE)/POLYPROPYLENE BLENDS Abstract Nowadays; plastic materials are widely used for many applications and essential part of our lives. In this study, R-PET/PP blends were prepared at various R-PET compositions (10, 20, 30wt%) by co-rotating twin screw extruder and test samples were obtained by injection molding. R-PET/PP blends were examined by Dynamic and mechanical properties test machine. During DMA analysis, effect of concentration, frequency and temperature were examined. According to results of analysis, storage and loss modulus values are similar to the results of the flexural test results, while the modulus were increased by R-PET concentrations and frequency on the other hand they were decreased by increasing temperature. In consequence of study, flexural modulus increased simultanously 722 MPa to 1150 MPa by increasing R-PET, but unnotched impact resistance dropped decreased to 8 kj/m2. Keywords: Recycling, polyethyleneteraphlate, polypropylene, blend, modulus 161 1. Giriş Termoplastik malzemeler nispeten ucuz, kolay işlenebilir, hafif, yüksek kimyasal ve korozyon dirençlerine sahip malzemelerdir. Ancak bu malzemelerin seramik, metal ya da mühendislik plastiklerine kıyasla daha düşük mekanik özelliklere sahip olması mukavemet gerektiren pek çok uygulama için problem yaratmaktadır. Plastik sektöründeki bu maliyet düşürme ve kalite yükseltme ihtiyacı nedeni ile kompozit ve harmanlama (birden fazla polimerin birbiri ile karıştırılması-blend) teknolojileri gün geçtikçe önem kazanmakta, üreticiler çeşitli takviye malzemeleri ile ürünlerinin özelliklerini geliştirmektedir. Polimer harmanları (blend), en az iki polimerin fiziksel olarak karıştırılması sonucu oluşmaktadır. Harmanlama yöntemi, istenilen performansta, birçok farklı özelliğe sahip malzeme elde etmenin en ekonomik yoludur. Polimer harmanların bir diğer avantajı ise çevreye dost bir teknoloji olmasıdır. Bu yöntem aynı zamanda özel müşteri isteklerini yerine getirmek ve geliştirmek için üretici firmalara önemli bir fırsattır. Örneğin, 1930 yılından itibaren otomobil uygulamalarında kullanılan nitril kauçuğunun havadaki ozon nedeni ile yıpranmasının önüne geçebilmek için ozona dayanıklı bir malzeme olan PVC ile harmanlanması daha uzun ömürlü malzeme elde edilmesine neden olmuş ve bu yöntem dünyada geniş çapta uygulanmaya başlanmıştır [1]. Harmanlama teknolojisinin keşfi ile birlikte tüm plastik endüstrisinde, polimer harmanların kullanımı normal polimerlerin üç katı artış göstermiştir [2]. İki polimerin birbirini tamamlayıcı özelliklerini birleştirmenin en etkili yollarından biri harmanlama işlemidir [3]. Polipropilen, diğer polimerlere göre nispeten ucuz, esnek ve proses edilebilirliği oldukça yüksek bir polimerken mekanik özellikleri mühendislik polimerlerine göre düşüktür. Çalışmada gerek mekanik özelliklerinin polipropilenden yüksek olması gerekse maliyet, çevre ve yenilikçilik unsurları göz önünde bulundurularak, atık şişelerden elde edilmiş polietilen(tereftalat) (R-PET)’in takviye polimeri olarak kullanılması ve PP’nin mekanik özelliklerinin arttırılması hedeflenmiştir. 2. Deneysel Çalışmada PP polimerinin mekanik özelliklerinin artması için 3 farklı konsantrasyonda (%10, %20 ve %30) R-PET polimeri (takviye malzemesi) kullanılmıştır. Harmanlama işlemi çift vidalı ekstrüderde, 90-235-245-260-265-270-270ºC sıcaklık profilinde gerçekleştirilmiştir. Elde edilen R-PET/PP granülleri enjeksiyon ile kalıplanarak darbe, eğme ve DMA test numuneleri elde edilmiştir. Test numunelerinin eğme özellikleri oda sıcaklığında devotrans üniversal çekme cihazıyla 5mm/dk eğme hızı ile gerçekleştirilmiştir. Harmanın dinamik özellikleri (depo modülü, kayıp modülü ve Tan ) Q800 TA cihazı ile 4ºC/dk sıcaklık artışında gerçekleştirilmiş ayrıca 5 farklı frekans değerinde depolama modül değerleri ölçülmüştür. 162 3. Sonuç ve Tartışma Malzemelerin eğme ve darbe özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Eğme modül ve gerilim değerleri R-PET miktarı arttıkça artış göstermiştir. Bu artışın sebebi R-PET’in, PP polimerinden daha sert bir malzeme olmasından kaynaklanmaktadır. Darbe dayanımları incelendiğinde ise %100 PP ve %10 R-PET katkılı harmanların darbeye karşı dirençli oldukları gözlenmektedir. R-PET miktarının %20 ve %30’a artması ile birlikte harmanların darbe dayanımları R-PET miktarı ile ters orantılı olarak azalmıştır. RPET miktarı arttıkça malzeme elastik özelliğini kaybetmiş ve darbe dayanımı düşmüştür. Darbe dayanımdaki azalma R-PET’in kırılgan davranış göstermesinden kaynaklanmaktadır [4]. Tablo 1 PP/R-PET harmanlarının mekanik özellikleri Izod Izod Eğme Eğme Harman Çentiksiz Çentikli M F I Modulu Mukavemeti (kJ/m2) (kJ/m2) (MPa) (MPa) % 100 PP NB 35 1,31 722 27 % 90 PP + % 10 R-PET NB 9 0,52 702 30 % 80 PP + % 20R- PET 41 5 0,3 991 36 % 70 PP + % 30R- PET 8 5 0,21 1150 31 Şekil 1’de R-PET/PP harmanlarının farklı R-PET miktarlarındaki depolama modülü, kayıp modülü ve tan∆ değerleri sıcaklığın bir fonksiyonu olarak gösterilmiştir. E’ değeri sıcaklıkla birlikte kademeli olarak azalmış ancak bu azalma 75ºC’den sonra hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu düşüşün keskin bir şekilde olmasının nedeni, Şekil 2 ve Şekil 3‘teki tan∆ grafiklerinden de açıkça görüldüğü gibi R-PET’in camsı geçiş sıcaklığından kaynaklanmaktadır. Saf R-PET’in modül değeri saf PP’den yüksek olduğundan, depolama modülü R-PET miktarı arttıkça artmıştır [5]. Şekil 1. Farklı R-PET miktarındaki harmanların elastik modülü 163 Şekil 2. Farklı R-PET miktarındaki harmanların depolama modülü Şekil 3. Farklı R-PET miktarındaki harmanların elastik modülü Şekil 4’de 5 farklı frekans değerinde (0,5Hz, 1Hz, 3Hz, 5Hz, 10Hz) test uygulanan %30RPET harmanının elastik depolama modül değerleri yer almaktadır. Görüldüğü gibi frekans değeri arttıkça depolama modül değerleri de artmıştır. 4. Sonuç Çalışma kapsamında %10, %20 ve %30R-PET’li harmanlar hazırlanmış ve saf PP ile mekanik ve dinamik özellikleri incelenmiştir. R-PET miktarı arttıkça eğme gerilimi ve modül değerlerinin R-PET’in yüksek mekanik özelliklerinden dolayı artığı görülmüştür. Aynı şekilde dinamik test sonuçları incelendiğinde R-PET miktarı arttıkça depolama ve kayıp modül değerleri artmıştır. Sıcaklıktan dolayı düşme eğiliminde olan depolama 164 modülü 75ºC’den sonra daha hızlı bir şekilde düşmüştür. Hızlı düşüş R-PET’in camsı geçiş sıcaklığının yaklaşmasından kaynaklanmaktadır. Şekil 4. Farklı frekanslarda %30R-PET katkılı harmanların depolama modülü Semboller DMA E’ E’’ PP R-PET : Dinamik mekanik analiz : Depolama modülü : Kayıp modülü : Polipropilen : Geridönüşüm polietilenteraftelat Teşekkürler Bu çalışma Mir Arge A.Ş. tarafından desteklenmiştir. Kaynaklar [1] J. L. White, S. H. Bumm, 2011, Polymer Blend Compounding and Processing, 1-26 [2] L. A. Utracki, (1999),”Polymer Blends Handbook”Volume 1, [3] Thirtha V., Lehman R. and Nosker T.(2005), “Glass Transition Effects In Immiscible Polymer Blends”, Antec 2005 / 2380 [4] Kaci M., Benhamida A., Cimmino S. , Silvestre C., Carfagna C., 2005 Macromol. Mater. Eng., 290, 987–995 [5] C.I.W. Calcagno et al. (2008) “Composites Science and Technology” 68,2193–2200 165 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 166 KESTANE AĞACI TALAŞI VE FARKLI İNORGANİK DOLGULAR İLAVE EDİLMİŞ DÖKME POLİMETİLMETAKRİLAT HİBRİT KOMPOZİTLERİN MEKANİKSEL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ İlyas Kartala, Halil Demirerb ve Kenan Büyükkayac a Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] c Giresun Üniversitesi, Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Makine ve Metal Teknolojileri Bölümü, Giresun/TÜRKİYE, [email protected] Özet Bu çalışmanın amacı kestane ağacı talaşı ve değişik inorganik malzemelerin dökme polimetilmetakrilat kompozitlerde dolgu malzemesi olarak kullanılması ve elde edilen kompozitlerin mekanik özelliklerinin incelenmesidir. Bu amaçla dökme polimetilmetakrilat matrise ağırlıkça % 15 sabit oranında kestane ağacı talaşı ve % 2,5 – 5 – 7,5 ve 10 oranlarında wollastonit, cam küre, talk, mika ve kalsit ilave edildi. Elde edilen hibrid kompozit numuneler üzerinde çekme, darbe, üç nokta eğme ve sertlik gibi mekanik testler yürütüldü. Kompozitte inorganik dolgu miktarı arttıkça çekme dayanımı ve kopma uzaması düşerken çekmede elastiklik modülü arttı. Eğmede kopma dayanımı ve kopma uzaması artan inorganik içerikle birlikte azaldı. İzot darbe dayanımı ve sertlik değerleri ise inorganik dolgunun türüne göre farklılıklar gösterdi. Anahtar Kelimeler: Kestane ağacı talaşı, inorganik katkı, polimetilmetakralat, mekanik özellikler INVESTIGATION OF MECHANICAL PROPERTIES OF WALNUT WOOD FLOUR AND DIFFERENT INORGANIC FILLERS ADDED POLYMETHYLMETACHRYLATE HYBRID COMPOSITES Abstract The aim of this study is to utilise the walnut wood flour and various inorganic materials as fillers in cast polymethylmethacrylate composites and investigate the mechanical properties of resultant composites. With this aim 15% by fixed weight walnut tree flour was added into the polymethylmethacrylate matrix and 2.5, 5, 7.5 and 10 % by weight wollastonit, glass bead, talc, mika ve calcite were also added to this mixture. Tensile, Izod impact, three point bending and hardness tests were conducted on the obtained hybrid composite samples. Values for tensile strength and elongation at break decreased whereas E-modulus increased when the amount of inorganic filler increased. Break strength and elongation at 167 break in bending decreased with the increasing inorganic content. Izod impact strength and shore D hardness values exhibited differences depending on the type of inorganic filler. Keywords: Chestnut wood flour, inorganic additives, polymethilmethacrylate, mechanical properties 1. Giriş Günümüzde polimer esaslı kompozit malzemeler düşük maliyete ilaveten yüksek spesifik dayanım ve arttırılmış yorulma ömrü gibi mükemmel mekanik özellikleri nedeniyle günlük basit kullanımdan ileri teknoloji uygulamalarına kadar bir çok alanda artan bir şekilde kullanılmaktadır. Farklı takviye malzemelerinin kolayca ilave edilebilmesi polimer esaslı kompozit malzemelere önemli avantajlar sağlamaktadır. Son zamanlarda ağaç talaşı kompozit malzemelerde bir dolgu malzemesi olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Öte yandan organik/inorganik hibrid dolgulu kompozitler büyük önem kazanmıştır. Hibrit kompozitler hibrit etkiye yol açan farklı mekanik/fiziksel ve/veya diğer özelliklere sahip iki veya daha fazla farklı türdeki takviyenin bir araya gelmesinden oluşmaktadırlar [1-2]. 1940'ların sonlarında geliştirilen cam elyaf takviyeli plastikler günümüzde en çok kullanılan ve ilk modern polimer esaslı kompozit malzemedir. Bugün üretilen tüm kompozit malzemelerin yaklaşık olarak % 85'i cam elyaf takviyeli plastiktir ve yoğun olarak tekne gövdeleri, spor araçları, paneller ve araba gövdelerinde kullanılmaktadır. Uzun ve kısa kırpılmış, sürekli, küre vb. cam fiber çeşitleri geniş kullanım alanına sahip olup hem termoset hem de termoplastik malzemelerin mukavemet, boyutsal ve ısıl stabilite, korozyon direnci, dielektrik özellikleri vb. özelliklerinde artış sağlarlar [3]. Talk doğada 3MgO·4SiO2·H2O formülüne sahip su içeren bir bileşik halinde magnezyum silikat olarak bulunur. Talkın başlıca içeriği magnezyumun hidroksit ve oksit bileşikleridir ve bunlar sandviç şeklinde iki silikon oksit tabakası arasında yer alırlar. Talk, son zamanlarda polimer sektöründe özellikle tokluk söz konusu olunca en çok tercih edilen dolgu maddelerinden biridir. Bu bakımdan talkın işlevi sadece dolgu amaçlı olmasına değil, aynı zamanda ince taneli ve katmanlı bir yapısı olmasına da bağlıdır [4-5]. Vollastonit bir kalsiyum inosilikat (CaSiO3) minerali olup az miktarda demir ve magnezyum içerebilir. Genellikle beyaz renklidir. Saf olmayan kireçtaşı veya dolomit yüksek sıcaklık ve basınca maruz kaldığında bazen de metaformik kayaların silika taşıyan sıvıların varlığında oluşur. Vollastonit yüksek parlaklık ve beyazlık, düşük nem ve yağ absorbsiyonu ve düşük uçucu içeriğe sahip olması nedeniyle seramiklerde, sürtünmeli ortamlarda, boya katkılarında ve plastiklerde yoğun olarak kullanılmaktadır. Bununla beraber yer ve duvar karoları, tek pişirimli fayans imali, elektrik izolatörleri, porselen, sır, emaye, mineral elyaf, beyaz boya ve abrasif disk imalinde fren ve debriyajlar için tercih edilmektedir [6-7]. Mika bir silikat grubu olup lamelli yapıya sahip bir mineraldir. 500°C’nin üstünde bile sıcaklıktan dolayı yapısı bozulmaz. Yaygın olarak beyaz ve siyah mika kullanılmaktadır. Malzemeye çok iyi yalıtkanlık kazandırır, inci parıltısı verir, yüksek dayanıklılık ve sağlamlık kazandırır. Ancak homojen olarak karışma sorunu vardır. Mika, yalıtkanlık, saydamlık ve ince levhalara ayrılma özelliklerinden dolayı plastik-boya ve kâğıt sanayinde, elektronik, yapı malzemeleri üretiminde, lastik ve duvar kâğıdı imalatında ve sondajcılıkta kullanılmaktadır [7-11]. 168 Kalsit daha çok inaktiv dolgu olup düşük yüzey enerjisine sahiptir. Kalsit fiyatta ucuzluk getirirken reçinenin diğer özelliklerinde olumsuz bir değişime neden olmaz. Bazı özel dolgularda artış görülse de hala dolgulu plastiklerde %50 oranında kalsit tercih edilmektedir. Bu çalışmada % 15 oranında kestane talaşı içeren polimetilmetakralat reçinesine farklı oranlarda cam kürecik, talk, mika, kalsit ve vollastonit ilavesiyle elde edilen kompozitin mekanik özeliklerine etkisi incelenmiştir. Kompozitte inorganik dolgu miktarı arttıkça çekme dayanımı ve kopma uzaması düşerken çekmede elastiklik modülü arttı, eğmede kopma gerilmesi ve kopma uzaması azaldı. Darbe dayanımı ve sertlik değerleri ise inorganik dolgunun türüne göre farklılıklar gösterdi. 2. Malzeme ve Metod 2.1 Malzemeler Kompozit matris malzemesi için polimetilmetakralat (Ottobock, Türkiye) firmasından temin edildi. Dolgu olarak kullanılan kestane talaşı yerel firmalardan; cam küre (Spheriglass Grade 3000CP03/CP01, 2-26 mikron,) Potters Industries Ltd. firmasından, vollastonit (Nyglos1 8, boyut oranı ~19/1, (~150/8 mikron), Nyco Minerals Ltd. firmasından, talk (Omyatalc5-KP, 5 mikron), mika (Mikro MikaTM 105) ve kalsit (Omyacarb2-KA, 2 mikron) Omya madencilik firmasından alındı. 2.2 Numunelerin Hazırlanması Kompozitler dökme PMMA içerisine ağırlıkça % 15 oranında kestane talaşı ilave edilmiş, sonra inorganik katkılar ağırlıkça (%) 2,5 – 5 – 7,5 – 10 oranlarında eklenmiştir. Numuneler teflon kalıplara dökülerek cam küre, vollastonit, talk, mika ve kalsit ilave edilmiş kestane talaşı katkılı PMMA kompozitler elde edilmiştir. Kalıptan çıkarılan kompozit tabakalara ilk olarak kenar düzeltme işlemi uygulandı. Test numuneleri kompozit tabakalardan ilgili standartlarda belirtilen ölçülere göre kesildi. Numuneler kesme sırasında kenarlarında oluşan çapakların zımparalanmasıyla teste hazır hale getirildi. 2.3 Mekanik Deneyler Hazırlanan numunelerin çekme deneyi ASTM D 3039, üç noktalı eğme deneyi ASTM 79002 standardına göre Zwick Z010 model üniversal çekme cihazında 5 mm/dakika hız ile gerçekleştirildi. Çentikli numunelerin Izod darbe mukavemeti ise ASTM D 256 standardına göre Zwick B5113.30 model darbe cihazında 5,4 J’lük çekiç kullanılarak test edildi. 3. Bulgular ve Değerlendirme Bu çalışmada % 15 oranında kestane talaşı içeren polimetilmetakralat reçinesine farklı oranlarda cam kürecik, talk, mika, kalsit ve vollastonit ilavesiyle elde edilen kompozitin mekanik özeliklerine etkisi incelendi. İnorganik dolgu türüne göre kompozit numunelerin mekanik özelliklerdeki değişimler tablolar halinde sunuldu. Cam kürecik, talk, mika, kalsit ve vollastonit ilavesiyle elde edilen kestane talaşı katkılı PMMA kompozitlerin çekme deneyi sonuçları tablo 1’de verildi. Tablo 1’de görüldüğü gibi kestane talaşı katkılı PMMA’nın sertlik değeri 73 Shore D değerindedir. Kompozite cam 169 küre, talk ve mika ilavesiyle sertlik değeri doğru orantılı olarak yükselmiştir. % 10 Vollastonit ve % 10 kalsit ilavesiyle kompozitin sertlik değerleri en üst değere (77 Shore D) ulaşmıştır. Tablo 1 İnorganik dolgular ilave edilen PMMA hibrit kompozitlerin sertlik deneyi sonuçları Numune Adı İnorganik Katkı % Shore D PMMA 15 KES PMMA 15 Kes Cam Küre PMMA 15 Kes Vollastonit PMMA 15 Kes Talk PMMA 15 Kes Mika PMMA 15 Kes Kalsit (2KA) - 73 2,5 73 5 75 7,5 75 10 76 2,5 73 5 74,5 7,5 76 10 77 2,5 70 5 73 7,5 74 10 74 2,5 71 5 72 7,5 74 10 75 2,5 75 5 76 7,5 77 10 77 Tablo 2’de inorganik dolgular ilave edilen PMMA hibrit kompozitlerin darbe deneyi sonuçları verilmiştir. Kestane talaşı ilaveli PMMA kompozit en düşük değere sahipken (3,8 kJ/m2) cam küre ilavesiyle bu değer en yüksek değere (7,1 kJ/m2) ulaşmıştır. Diğer tüm inorganik katkıların artışı ile darbe mukavemeti az da olsa artmıştır. 170 Tablo 2 İnorganik dolgular ilave edilen PMMA hibrit kompozitlerin darbe deneyi sonuçları Numune Adı İnorganik Katkı % kJ/m2 PMMA 15 KES PMMA 15 Kes Cam Küre PMMA 15 Kes Vollastonit PMMA 15 Kes Talk PMMA 15 Kes Mika PMMA 15 Kes Kalsit (2KA) - 3,8 2,5 4,8 5 4,9 7,5 5,7 10 7,1 2,5 3,8 5 4,8 7,5 4,9 10 5,1 2,5 4,1 5 5,5 7,5 5,8 10 5,8 2,5 4,2 5 4,8 7,5 5 10 5,2 2,5 4,9 5 5,2 7,5 5,3 10 5,3 Tablo 3’de inorganik dolgular ilave edilen hibrit kompozitlerin çekme deneyi sonuçları verilmiştir. Kestane talaşı ilaveli PMMA kompozit çekme mukavemeti 19,01 MPa, modül 563 MPa ve % uzama değeri 2,11 olarak tespit edilmiştir. Kompozite ilave edilen bütün inorganik katkılar çekme mukavemetini düşürmüş, katkı oranı arttıkça düşüş devam etmiştir. En düşük çekme mukavemeti % 10 talk ilaveli hibrid kompozitte görülmüştür. Aynı şekilde inorganik katkılar uzama değerlerini düşürmüştür. Modül değerlerinde ise sadece mika takviyeli hibrid kompozitin modülü artmış olup % 10 mika ilaveli hibrid kompozitte 575 MPa olarak tespit edilmiştir. 171 Tablo 3 İnorganik dolgular ilave edilen PMMA hibrit kompozitlerin çekme deneyi sonuçları Numune Adı İnorganik Katkı % Çekme Mukavemeti (MPa) Elastik Modülü (MPa) % Uzama PMMA 15 KES - 19,01 563 2,11 2,5 19,23 518 2,26 5 19,02 524 2,2 7,5 15,79 530 1,58 10 13,82 544 1,45 2,5 18,9 525 2,21 5 18,6 481 2,19 7,5 15,65 480 1,71 10 12,32 407 1,69 2,5 15,71 411 2,46 5 15,69 402 2,26 7,5 12,6 397 2,18 10 12,1 388 1,84 2,5 19,04 501 2,26 5 18,05 520 2,2 7,5 13,6 530 1,58 10 13,4 575 1,45 2,5 16,86 405 2,47 5 15,24 412 1,94 7,5 15 439 1,85 10 14,55 444 2,1 PMMA 15 Kes Cam Küre PMMA 15 Kes Vollastonit PMMA 15 Kes Talk PMMA 15 Kes Mika PMMA 15 Kes Kalsit (2KA) Tablo 4’de inorganik dolgular ilave edilen hibrit kompozitlerin üç noktalı eğme deneyi sonuçları verilmiştir. Kestane talaşı ilaveli PMMA kompozit eğilme mukavemeti 30 MPa, eğilme elastik modülü 2600 MPa ve maksimum gerilmedeki % eğilme değeri 1,23 olarak tespit edilmiştir. Kompozite ilave edilen cam küre eğilme mukavemetini bir miktar artırmış, diğer inorganik katkılar kompozitin eğilme mukavemetinde kayda değer bir artış veya düşüş göstermemiştir. Kompozitin eğilme elastik modülünde talk, mika ve kalsit ilavesiyle bir miktar artış olmuş, en yüksek artış ise 3215 MPa ile % 10 talk ilaveli hibrid kompozitte olmuştur. Tüm inorganik katkılar maksimum gerilmedeki % eğilme değerlerini ise düşürmüş, en düşük değer ise yine % 10 talk ilaveli hibrid kompozitte gözlenmiştir. 172 Tablo 4 İnorganik dolgular ilave edilen PMMA hibrit kompozitlerin üç nokta eğme deneyi sonuçları Eğilme Eğilme Max. İnorganik Elastiklik Numune Adı Mukavemeti Gerilmedeki Katkı, % Modülü (MPa) % Eğilme (MPa) PMMA 15 KES PMMA 15 Kes Cam Küre PMMA 15 Kes Vollastonit PMMA 15 Kes Talk PMMA 15 Kes Mika PMMA 15 Kes Kalsit (2KA) - 30 2600 1,23 2,5 33 2401 1,47 5 35 2459 1,36 7,5 36 2504 1,41 10 37 2515 1,30 2,5 35 2828 1,39 5 33 2657 1,31 7,5 27 2409 1,23 10 25 1999 1,13 2,5 24 1861 1,51 5 26 1919 1,29 7,5 28 2713 1,11 10 29 3215 1,04 2,5 35 2119 1,54 5 33 2296 1,49 7,5 25 2301 1,34 10 24 2809 1,19 2,5 25 1916 1,45 5 27 2309 1,4 7,5 29 2501 1,16 10 33 2760 1,05 Bu çalışmada PMMA ya % 15 oranında kestane talaşı ilave edilmiş, sonrasında farklı inorganik katklılar farklı oranlarda takviye edilerek elde edilen hibrid kompozitin mekanik özellikleri incelenmiştir. Kompozite cam küre, talk ve mika ilavesiyle sertlik değeri doğru orantılı olarak yükselmiş olup % 10 vollastonit ve % 10 kalsit ilavesiyle kompozitin sertlik değerleri en üst değere (77 Shore D) ulaşmıştır. Kestane talaşı ilaveli PMMA kompozit en düşük darbe mukavemetine sahipken (3,8 kJ/m2) cam küre ilavesiyle bu değer en yüksek değere (7,1 kJ/m2) ulaşmıştır. Diğer tüm inorganik katkıların artışı ile darbe mukavemeti az da olsa artmıştır. Kompozite ilave edilen bütün inorganik katkılar çekme mukavemetini düşürmüş, katkı oranı arttıkça düşüş devam etmiştir. En düşük çekme mukavemeti % 10 talk ilaveli hibrid kompozitte görülmüştür. Aynı şekilde inorganik katkılar uzama değerlerini düşürmüştür. Modül değerlerinde ise sadece mika takviyeli hibrid kompozitin modülü 173 artmış olup % 10 mika ilaveli hibrid kompozitte 575 MPa olarak tespit edilmiştir. Kompozite ilave edilen cam küre eğilme mukavemetini bir miktar artırmış, diğer inorganik katkılar kompozitin eğilme mukavemetinde kayda değer bir artış veya düşüş göstermemiştir. Kompozitin eğilme elastik modülünde talk, mika ve kalsit ilavesiyle bir miktar artış olmuş, en yüksek artış ise 3215 MPa ile % 10 talk ilaveli hibrid kompozitte olmuştur. Tüm inorganik katkılar maksimum gerilmedeki % eğilme değerlerini ise düşürmüş, en düşük değer ise yine % 10 talk ilaveli hibrid kompozitte gözlenmiştir. Kaynaklar [1] Unal, H “Performance of polyamide-6/wollastonite/kaolin hybrid composites” Science and Engineering of Composite Materials, Vol. 10, pp. 407-414 [2] Unal, H; Findik, F; Mimaroglu, A “Mechanical behavior of nylon composites containing talc and kaolin” Journal of Applied Polymer Science, Vol. 88, pp. 1694-1697 [3] Aricasoy, O., “Kompozit Sektör Raporu”, İstanbul Ticaret Odası, 2006 Gächter, R – Müller, H, Plastics Additives 2nd Edition, Hanser Publishers, Munich, 1987 [4] Rosato, Donald – Rosato, Dominick, Reinforced Plastics Handbook 3rd Edition, Elsevier Science & Technology Books, 2004 [5] http://www.etimaden.gov.tr/tr/madensozluk/V.htm [6] www.mta.gov.tr/mineraller/vollastonit.asp [7] Akçakale, N, NR/SBR Tipi Elastomer Esaslı Ayakkabı Taban Malzemelerinin Mekaniksel Özelliklerine Bazı Dolgu Maddelerinin Etkilerinin İncelenmesi, Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Sakarya, 2008 [8] Vahapoğlu, V, Kauçuk Türü Malzemelerin Malzeme Sabitlerinin Eş-İki Eksenli Çekme Deneyi İle Belirlenmesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Trabzon, 1998 [9] Plastiklerde Kullanılan Dolgu ve Takviye Malzemeleri, Plastik ve Ambalaj Teknolojisi Dergisi, Eylül 1996 [10] Demirer A, Soyel D, Plastiklere Katılan Mukavemet Arttırıcı Katkı Maddeleri, Plastik ve Ambalaj Tek. Dergisi Sayı: 126, Sf. 130-136, Haz. 2007 [11] http://www.metalurji.org.tr, Nisan, 2008. 174 KARBON/CAM VE KEVLAR KUMAŞLARLA TAKVİYELENDİRİLMİŞ EPOKSİ HİBRİT KOMPOZİTLERİN MEKANİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ İlyas Kartala ve Halil Demirerb a Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] Özet Bu çalışmanın amacı hibridize edilmiş kumaş takviyelerin epoksi kompozitlerin mekanik özellikleri üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Bu amaçla karbon/cam/Kevlar kumaşlar epoksi matrisi takviye etmek üzere hibridize edildi. Kompozit numuneler vakum infüzyon yöntemi kullanılarak elde edildi. Sadece karbon, cam veya Kevlar kumaş ile takviye edilmiş kompozitler referans kompozitler olarak hazırlandı. Kompozit numuneler üzerinde çekme ve darbe testleri gerçekleştirildi. Kompozit numunelerin kırık yüzeyleri taramalı elektron mikroskopisi (SEM) yoluyla incelendi. Sadece karbon kumaş takviyeli kompozit en yüksek çekme mukavemeti sergilerken hibrid kumaş takviyeli kompozit karbon takviyeli kompozitten daha düşük çekme mukavemeti sergiledi. Sadece Kevlar kumaş takviyeli kompozit en yüksek darbe dayanımı sergilerken sadece cam kumaş takviyeli kompozit en düşük darbe dayanımı sergiledi. Hibrid kumaş takviyeli kompozitler Kevlar kumaş takviyeli kompozitlere göre daha düşük bir darbe dayanımıyla sonuçlandı. Anahtar kelimeler: Epoksi, Hibrit Kompozit, Mekanik Özellikler INVESTIGATION OF MECHANICAL PROPERTIES OF EPOXY HYBRID COMPOSITES REINFORCED WITH CARBON/GLASS AND KEVLAR FABRICS Abstract The aim of this study is to investigate the effect of hybridization of fabric reinforcements on mechanical properties epoxy composites. With this aim carbon/glass/Kevlar fabrics were hybridized to reinforce epoxy matrix. Composite specimens were obtained by using vacuum infusion method. Composites reinforced with only carbon, glass or Kevlar fabrics were prepared as reference composites. Tensile and impact tests were conducted on composite specimens. The surfaces of composite specimens were examined by scanning electron microscopy (SEM). Only carbon fabric reinforced epoxy composite exhibited the highest tensile strength whereas the tensile strength of hybridised fabric reinforced epoxy composite was lower than that of only carbon reinforced epoxy composite. Only Kevlar fabric reinforced epoxy composite exhibited the highest impact strength whereas the impact strength of only glass fabric reinforced epoxy composite was the lowest. Impact strength of hybridised fabric reinforced epoxy composites were lower than that of only Kevlar reinforced composites. Keywords: Epoxy, hybride composite, mechanical properties 175 1. Giriş Teknolojinin hızla ilerlemesi sonucu, daha mukavemetli, daha hafif ve daha sert malzemelere olan ihtiyaç, gün geçtikçe artmıştır. Bu sebeple 20. yüzyılın ikinci yarısında bu tip malzemelerin elde edilmesi için yapılan çalışmalar hızlanmış ve farklı özelliklerdeki malzemelerin bir araya getirilmesiyle oluşan kompozit malzemeler ortaya çıkmıştır. Kompozit malzemeler alışılageldik malzemelere göre sahip oldukları üstün özellikler nedeniyle günlük basit uygulamalardan havacılık uygulamalarına kadar birçok alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Takviye malzemelerinin çeşitliliği polimer esaslı kompozit malzemelere büyük avantajlar sağlamaktadır. Bu avantajları bünyesinde barındıran hibrid kompozitler farklı fiziksel/mekanik ve/veya diğer özelliklere sahip iki ya da daha fazla farklı türdeki takviye malzemesinden oluşmaktadır[1-3]. Polimer esaslı kompozitler başta uzay ve havacılık olmak üzere, tıp, otomotiv, tekstil, inşaat, yapı ve gelişen diğer teknolojilerde her geçen gün daha yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak hem daha güçlü ve sağlam elyaflar, hem de daha yüksek ısı dayanımlı, çatlak oluşturmayan, darbe dayanımı yüksek ve sert polimer matrisler üzerinde çalışmalar dünyada ve ülkemizde devam etmektedir [4-5]. Epoksiler; kimyasallara karşı dirençleri, dayanıklılıkları, esnek oluşları ve iyi yapışma özellikleri nedeniyle yüzey kaplamalarında geniş bir kullanım alanına sahiptirler. Epoksiler kompozitler için de iyi bir matris malzemesidir. Epoksilerin % 80’i kaplama, laminant hazırlama ve kompozit yapımında tüketilir. Epoksiler, çapraz bağlanma sırasında uçucu madde oluşturmaması, çapraz bağlanma sonrası çekme ve büzülme oranının düşüklüğü (% 1-5), kolay işlenmeleri, ucuzlukları ve lifleri iyi ıslatmaları nedeniyle kompozitlerde matris amaçlı kullanıma yatkındırlar, ancak kırılgandırlar ve su absorbsiyonları yüksektir. Absorblanan su, takviye edici-polimer etkileşimlerini zayıflatır. Fiberlerle takviye edilen epoksinin mekanik dayanımı, kimyasal direnci, elektrik yalıtımı ve atmosfer koşullarına dayanımı doymamış polyesterlerden daha iyidir. Ancak fiyatları yüksektir ve pişirme zamanları uzundur. Pişirme zamanını azaltmak amacıyla hızlandırıcılar kullanılarak çapraz bağlanma tepkimeleri hızlandırılır. Kullanım sıcaklıkları 150 oC’ ye kadar çıkar [6-7]. Polimer matrisli bir kompozit yapımında cam elyaf, karbon elyaf ve aramid elyaf gibi takviye malzemeleri ile beraber epoksi, polyester ve vinilester gibi matris malzemeleri sıklıkla tercih edilir. Bu kompozit malzemeler yüksek dayanım, hafiflik, rijitlik ve özelliklede iyi korozyon direnci sağlamalarından dolayı metal malzemelere oranla birçok kullanımda tercih edilmektedirler [8]. Cam elyaflar yüksek çekme mukavemeti, düşük fiyatlı, kimyasal malzemelere karşı direnç, elektriği iletmemeleri ve ısıl dirençlerinin düşük olması gibi avantajlara sahiptir. Bununla beraber düşük çekme elastisite modülüne ve düşük yorulma direncine sahip olmaları gibi dezavantajları da vardır [8-9]. Karbon elyaflar ağırlığına göre yüksek çekme ve basma mukavemeti, kırılmada yüksek çekme şekil değiştirmesi, yüksek aşınma ve yorulma mukavemetleri, düşük ısıl genleşme katsayısı ve sürünme mukavemetlerinin yüksek olması gibi avantajlarının yanı sıra yüksek maliyet, yüksek elektrik iletkenliği, gevrek yapılarından dolayı düşük tokluk ve düşük darbe direnci gibi dezavantajları vardır [5]. 176 Kevlar elyaflar ise, yüksek çekme mukavemeti, düşük ağırlıklı, yüksek darbe direnci, fiber doğrultusunda düşük ısıl genleşme katsayısı, yüksek tokluk ve esnek bir yapıya sahip olmaları gibi avantajları ile beraber düşük basma mukavemetine sahip olması ve zor kesilmeleri gibi dezavantajları söz konusudur [5]. Bu elyaflar gibi iki veya daha fazla farklı elyafın bir matris ile bir araya getirilerek, daha iyi özelliklere sahip bir kompozitin elde edilmesiyle hibrit kompozitler yapılır. Böylece yeni ve farklı tip kompozitler elde edilebilir. Hibrit kompozitler yüksek mukavemet, düşük ağırlık, iyi hasar toleransı ve iyi bir darbe direnci, iyi bir yorulma ömrü ve iyi bir korozyon direnci gibi özellikleri sebebiyle özellikle havacılık, otomotiv ve savunma sanayinde yaygın bir kullanıma sahiptir [9]. Hibrit kompozit malzemeler üzerine mekanik özellikleri birçok araştırma yapılmış, günümüzde de bu çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmada epoksi matrise ilave edilen hibrit kumaş takviyelerin mekanik özellikler üzerindeki etkisi incelenmiştir. 2. Malzeme ve Metod 2.1 Malzemeler Kompozit matris malzemesi için epoksi reçinesi (Biresin CR122) ile sertleştiricisi (Biresin CH122-3) Sika firmasından temin edildi. Takviyelendirici olarak kullanılan karbon (CWUD300), Kevlar (400 g/m2) ve cam (300 g/m2) kumaşlar Metyx firmasından alındı. Karbon kumaş 300g/m2 olup +90/-90 yönlerinde dikişli olarak örülüdür. 2.2 Numunelerin Hazırlanması Kompozitler vakum infüzyon yöntemi ile üretilmiştir. Kompozitlerin üretimi için alüminyumdan iki parçalı kalıp hazırlandı. Vakum torbası içine ağırlıkça % 70 oranlarında elyaflar yerleştirildi. Vakum açılarak torbanın içindeki bütün bölgelerin reçine ile ıslanması sağlandı. Daha sonra vakuma alınmış kompozitler 30 oC sıcaklıkta 18 saat ön kürleme, 70 o C sıcaklıkta ise 18 saat son kürleme işlemine tabi tutuldu. Kalıptan çıkarılan kompozit tabakalara ilk olarak kenar düzeltme işlemi uygulandı. Test numuneleri kompozit tabakalardan ilgili standartlarda belirtilen ölçülere göre elyaf yönünde kesilerek elde edildi. Numuneler kesme sırasında kenarlarında oluşan çapakların zımparalanmasıyla teste hazır hale getirildi. Kompozit matrisi reçinesinde reçine ile sertleştiricisi 100/30 karışım oranına sahip olup kompozit içinde ağırlıkça reçine oranı (%30) sabit tutulmuştur. Karbon/cam/Kevlar kumaşlar epoksi matris içerisinde hibridize edilerek üretimi gerçekleştirildi. Referans kompozitler olarak sadece karbon, cam veya Kevlar kumaş ile takviye edilmiş kompozitler hazırlandı. Kompozit numunelerin vakum infüzyon prosesi görüntüsü fotoğraf olarak Şekil 1’de verilmiştir. 2.3 Mekanik Deneyler Hazırlanan numunelerin çekme deneyi ASTM D 3039 standardına göre Zwick Z010 model üniversal çekme cihazında 5 mm/dakika hız ile gerçekleştirildi. Çentiksiz numunelerin Izod darbe mukavemeti ise ASTM D 256 standardına göre Zwick B5113.30 model darbe cihazında 5,4 J’lük çekiç kullanılarak test edildi. 177 Şekil 1. Vakum infüzyon prosesinin fotoğraf görüntüsü 3. Bulgular ve Değerlendirme Bu çalışmada tek yönlü olarak standartlara göre hazırlanan karbon/cam/Kevlar kumaşlarla takviyelendirilmiş epoksi matrisli hibrid kompozit numunelerin mekanik özellikleri incelendi. Kumaş türüne göre kompozit numunelerde mekanik özelliklerdeki değişimler ile hibrid kompozitlerdeki değişimler tablolar halinde sunuldu. Karbon/cam ve kevlar kumaşlarla takviyelendirilmiş epoksi hibrit kompozitlerin çekme deneyi sonuçları Tablo 1’de verildi. Tablo 1’de görüldüğü gibi en yüksek çekme mukavemetine sahip olan kompozit Kevlar takviyeli olan olup aynı zamanda en yük uzama göstermiştir. Karbon kumaş takviyeli kompozit ise Kevlara göre daha az çekme mukavemeti ve uzama göstermiştir. Cam takviyeli kompozit ise en az mukavemet ve uzama göstermiştir. Hibrid kompozitler ise beklenildiği gibi hibrid yapılara göre mukavemet ve uzama özellikleri sergilemiştir. Tablo 1 Karbon/cam ve kevlar kumaşlarla takviyelendirilmiş epoksi hibrit kompozitlerin çekme deneyi sonuçları Çekme % Takviye Adı Mukavemeti uzama (MPa) Karbon 437 6,0 Kevlar 451 8,2 Cam 419 3,1 Kevlar+Cam 437 5,3 Karbon+Cam 433 5,1 Karbon+Kevlar 440 6,9 Karbon+Kevlar+Cam 441 5,6 178 Tablo 2’de karbon/cam ve kevlar kumaşlarla takviyelendirilmiş epoksi hibrit kompozitlerin darbe deneyi sonuçları verilmiştir. Beklenildiği gibi en yüksek darbe mukavemet değeri (248 kJ/m2) Kevlar kumaş takviyeli kompozit, en düşük darbe mukavemeti değeri (113 kJ/m2) ise cam kumaş takviyeli kompozit numuneye ait olduğu tespit edilmiştir. Hibrid kompozitler ise beklenildiği gibi hibrid yapılara göre darbe mukavemet özellikleri sergilemiştir. Tablo 2 Karbon/cam ve kevlar kumaşlarla takviyelendirilmiş epoksi hibrit kompozitlerin darbe deneyi sonuçları Darbe Mukavemeti Takviye Adı (kJ/m2) Karbon 138 Kevlar 248 Cam 113 Kevlar+Cam 228 Karbon+Cam 136 Karbon+Kevlar 207 Karbon+Kevlar+Cam 239 Şekil 2’de epoksi hibrit kompozitlerin SEM görüntüleri verilmiştir. Şekil 2(a)’da Karbon/Cam/Kevlar takviyeli kompozitin, Şekil 2 b)’de ise Karbon/cam takviyeli kompozit kırık yüzey görüntüsü görülmektedir. (a) 179 (b) Şekil 2. Epoksi hibrit kompozitlerin SEM görüntüleri (a) Karbon/Cam/Kevlar takviyeli kompozit (b) Karbon/cam takviyeli kompozit Bu çalışmada epoksi matrise ilave edilen hibrit kumaş takviyelerin mekanik özellikler üzerindeki etkisi incelenmiştir. Sadece Kevlar kumaş takviyeli kompozit en yüksek çekme mukavemeti sergilerken hibrid kumaş takviyeli kompozit karbon takviyeli kompozitten daha düşük çekme mukavemeti sergiledi. Kevlar kumaş takviyeli kompozit en yüksek darbe dayanımı sergilerken cam kumaş takviyeli kompozit en düşük darbe dayanımı sergiledi. Hibrid kumaş takviyeli kompozitler Kevlar kumaş takviyeli kompozitlere göre daha düşük bir darbe dayanımı sergilediği görüldü. Kaynaklar [1] Pierre Delhaès, Fibers And Composites, Taylor & Francis Inc, London, 2003 [2] James F. Shackelford, W. Alexander, Materials Science and Engineering Handbook, CRC Press LLC., New York, 2001 [3] Deborah D. L. Chung, Carbon Fiber Composites, Butterworth-Heinemann, 1994 [4] Güneri Akovali, Handbook of Composite Fabrication, Rapra Technology Ltd., Ankara, 2001 [5] Mallik P.K., Fiber Reinforced Composites: Materials, Manufacturing and Design, Marcel Dekker, New York, 1990 [6] Dorel Feldman, Alla Barbalata, Synthetic Polymers, Chapman & Hall, 1995 [7] İlyas Kartal, Yalçın Boztoprak, Mustafa Çakır, Cam Kürecik Takviyeli Polyester Kompozit Malzemenin Kırılma Morfolojisinin İncelenmesi, 18. Ulusal Elektron Mikroskopi Kongresi, Eskişehir, 2007 [8] Sanjay K. Mazumdar, Composites Manufacturing Materials, Product, and Process Engineering, Crc Press Llc, Florida, 2002 [9] Suong V. Hoa, Principles of The Manufacturing of Composite Materials, Destech Publications, 2009, Pennsylvania 180 YALIN VE KARBON SİYAHI KATKILI POLİPROPİLEN VE POLYAMİD MALZEMELERİN MATKAPLA DELİNMESİNDE TAKIM AŞINMASI Alper Uysala ve Erhan Altanb a Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE , [email protected] Özet Polimer malzemeler havacılık, otomotiv, elektrik-elektronik vb. birçok sanayi alanında kullanılmakta ve bu malzemelere duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Polimer malzemelerin kullanıldığı her sektörün bu malzemelerden talep ettiği teknik özellikler değişiklik göstermektedir. Günümüzde, polimer malzemelerin sahip olduğu özelliklerinin yanında elektrik iletkenliğinin de beklendiği uygulamalar artmaktadır. Bu sebeple, karbon siyahı, karbon fiber, grafit, grafen, metal ve metal oksitler, karbon nano tüp gibi elektrik iletkenliği yüksek malzemelerin katılmasıyla elde edilen polimer kompozit malzemeler bu uygulamalarda kullanılabilmektedir. Bu malzemeler plastik enjeksiyon, kalıpta şekillendirme gibi yöntemler ile üretilebilseler de montaj işlemleri için talaşlı şekillendirmeleri özellikle de matkapla delinmeleri gerekmektedir. Kompozit malzemelerin matkapla delinmesine yönelik çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Ancak parçacık takviyeli ve elektriği ileten polimer kompozit malzemelerin matkapla delinmesinin incelenmesi konusunda literatürde bazı eksiklikliklerin bulunduğu görülmektedir. Bu çalışmada, yalın ve karbon siyahı takviyeli polipropilen ve polyamid malzemeler, farklı kesme hızı ve farklı uç açılı matkaplarla delinmiş ve takım aşınmaları incelenmiştir. Minimum takım aşınması küçük uç açılı matkap ile elde edilmiş ve kesme hızının arttırılması takım aşınmasının artmasına neden olmuştur. Ayrıca, karbon siyahı katkılı polimer malzemelerin matkapla delinmesi sırasında oluşan takım aşınma değerlerinin yalın polimer malzemelerin delinmesi sırasında oluşan aşınma değerlerinden daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar kelimeler: karbon siyahı; polipropilen; polyamid; matkapla delik delme; takım aşınması; matkap uç açısı TOOL WEAR IN DRILLING OF PURE AND CARBON BLACK REINFORCED POLYPROPYLENE AND POLYAMIDE MATERIALS Abstract Polymer materials have been used in many industrial areas such as aviation, automotive and electric-electronic and the demand for these materials has increased day by day. Technical specifications demanded from the polymer materials vary according to each industrial sector using these materials. Nowadays, the usages of polymer materials increase in applications that demand the electrical conductivity besides their own properties. Therefore, polymer composite materials which are obtained by reinforcing high electrically conductive materials such as carbon black, carbon fiber, graphite, graphene, metals and metal oxides, 181 carbon nanotubes can be employed in these applications. Although these composite materials can be produced by such methods as injection molding and shaping in molds, the machining methods of them especially drilling are required for the assembly operations. Various studies aimed at drilling of composite materials were performed. However, it can be seen that there is a lack in literature about the examination of drilling of the particle reinforced and electrically conductive polymer composite materials. In this study, pure and carbon black reinforced polypropylene and polyamide materials were drilled at different cutting speed with drill tools having different drill point angles and tool wears were investigated. The minimum tool wear was obtained in the drilling with small drill point angles and increasing the cutting speed caused an increment in the tool wear. In addition, it was observed that the tool wear values occurring during drilling of carbon black reinforced polymer materials were higher than that during drilling of pure polymer materials. Keywords: carbon black; polypropylene; polyamide; drilling; tool wear; drill tool angle 1. Giriş Birçok farklı polimer malzeme endüstride kullanılmakta ve tüketilen polimer hacmi çelik malzeme hacminden daha fazla olmaktadır. Polimer malzemelerin bu kadar fazla kullanılmasının nedenleri arasında korozyona dayanıklı olmaları, hafif olmaları, ağırlıklarına oranla yüksek dayanımlı olmaları, kolay ve hızlı şekillendirilebilmeleri, maliyet avantajları, tasarım aşamasında serbestlik tanımaları, montaj zamanlarını azaltmaları gibi özelliklere sahip olmaları gelmektedir. Tüm bu özelliklerinden dolayı otomotiv, havacılık, uzay sanayi, ambalaj, ev aletleri, elektrik ve elektronik cihazlar vb. kullanım alanlarına sahiptirler [1-3]. Polimer malzemeler, düşük elektrik iletkenliğine sahiptirler ancak polimer malzemelerin kullanılmasına ihtiyaç duyulan birçok uygulamada elektrik iletkenliğine de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sebeple; karbon siyahı, karbon fiber, grafit, grafen, metal ve metal oksitler, karbon nano tüp gibi elektrik iletkenliği yüksek malzemelerin polimer malzemeler katılmasıyla kompozit malzemeler geliştirilmiştir. Ayrıca, polimer kompozit malzemelerin elektrik iletkenliklerinin, katkı malzemelerinin miktarı ve elektriksel iletkenliklerine göre değiştiği bilinmektedir [3-8]. Elektronik, uzay ve havacılık sanayisinde tercih edilen elektriği ileten polimer kompozit malzemelerin kullanım alanı gün geçtikçe artmaktadır. Örneğin; elektriği ileten polipropilen (PP), elektriksel kıvılcımlardan kaynaklanan patlama risklerinden korunmak amacıyla yakıt tanklarında kullanılmaktadır [3]. Karbon siyahının polimer malzemelerde elektrik iletkenliğini arttırdığı ve karbon siyahı katkılı elektriği ileten polimer kompozit malzemelerin maliyet açısından avantajlı olduğu bilinmektedir [7-9]. Saad vd. [10] karbon siyahı katkılı polivinilklorür (PVC) polimer kompozit malzemenin elektrik iletkenliğini ve mekanik özelliklerini araştırmışlar ve elektronik bileşenler için iyi elektrik iletkenliğine sahip numuneler geliştirmişlerdir. Polimer malzemeler, genellikle plastik enjeksiyon, ekstrüzyon vb. kalıpta şekillendirme yöntemleri kullanılarak üretilebilseler de, talaşlı şekillendirmeye ihtiyaç duyulan karmaşık ve hassas uygulamalar ile de karşılaşılabilmektedir. Polimer malzemelerin talaşlı şekillendirmede gösterdikleri davranış; takım malzemesi, talaş açısı, kesici ağız yuvarlatma yarıçapı, kesme derinliği, ilerleme ve kesme hızı gibi işlem parametrelerinden etkilenmektedir. Ayrıca, farklı polimer malzemelerin mekanik özellikleri farklılık gösterdiğinden talaş formları ve işlenmiş yüzey kaliteleri de talaş kaldırma parametreleri ile değişmektedir. Metal malzemelerin talaşlı şekillendirilmesi sırasında oluşan ısının çoğu talaş ile uzaklaştırılırken ve kesici takıma iletilirken, polimer malzemelerin talaşlı şekillendirilmesinde ise düşük ısıl iletkenliklerinden dolayı birinci deformasyon bölgesinde 182 oluşan ısı çabucak kesici takıma iletilemez ve sadece ince arayüz katmanındaki ısı, ısının iletimle uzaklaştırılmasında önemli rol oynar. Isıl iletkenliklerinin düşük olmasından dolayı polimer malzemelerin işlenmiş yüzeylerinde sürtünmeden kaynaklanan yerleşik ısı aşırı ısınmaya, termoset polimerlerde işlenmiş yüzeyinin yanmasına veya termoplastik polimerlerde kesici takıma yapışmasına neden olabilmektedir. [11]. Rubio vd. [12] farklı mühendislik plastiklerinin (ultra yüksek molekül ağırlıklı polietilen, polioksimetilen, politetrafluoroetilen) matkapla delinmesinde kesme parametrelerinin etkilerini araştırmışlardır. Kesme hızının küçük seçilmesinin yüzey pürüzlülüğünü azalttığını belirtmişlerdir. Ayrıca, matkapla delinmesi işleminde, ilerleme ve matkap uç açısı arasında bir ilişki olduğunu ve küçük ilerleme-büyük uç açısı ve büyük ilerleme-küçük uç açısı eşleşmelerinde daha az yüzey pürüzlülüğü değerlerinin elde edildiğini belirtmişlerdir. Parçacık ve fiber katkılı polimer kompozit malzemelerin talaşlı şekillendirilmesine yönelik de çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Rubio vd. [13] cam whisker katkılı polyamid kompozit malzemelerin matkapla delinmesinde ilerleme hızı, kesme hızı ve kesici takım geometrisinin yüzey pürüzlülüğüne etkilerini araştırmışlardır. Küçük ilerleme kuvvetinin yüzey pürüzlülüğünü azalttığını ve yüzey pürüzlülüğünün matkapla delik delme parametrelerinden etkilendiğini belirtmişlerdir. Gaitonde vd. [14] yalın ve %30 cam fiber katkılı polyamid malzemelerin matkapla delinmesinde kesme hızı ve ilerleme hızının yüzey pürüzlülüğüne etkilerini incelemişlerdir. Yüzey pürüzlülüğünün ilerleme hızının artmasıyla azaldığını ve yüksek hızlarda matris malzemesinin yumuşamasından dolayı yüzey pürüzlülüğünün ilerleme hızına karşı daha az duyarlı olduğunu belirtmişlerdir. Uysal vd. [15] cam fiber katkılı polimer kompozit malzemenin matkapla delinmesinde kesme hızı, ilerleme ve matkap uç açısının takım aşınmasına etkilerini incelemişlerdir. Araştırmacılar, takım aşınması üzerine en etkin parametrenin ilerleme olduğunu ve seçilen şartlarda kesme hızının en az etkin parametre olduğunu belirtilmişlerdir. Bu çalışmada, literatürde eksikliği görülen parçacık katkılı polimer kompozit malzemelerin talaşlı şekillendirilmesinin incelenmesi amacıyla yalın ve karbon siyahı katkılı polipropilen ve polyamid malzemelerin matkapla delinmesinde kesme hızının ve matkap uç açısının takım aşınması üzerine etkileri incelenmektedir. Ayrıca, karbon siyahı katkısının da takım aşınması üzerine etkileri araştırılmıştır. 2. Deneysel Çalışmalar Bu çalışmada, Capilene® marka yalın polipropilen (PP), Premix PRE-ELEC® PP 1399 marka karbon siyahı katkılı polipropilen (KS-PP), Eurotec® marka yalın polyamid (PA) ve Premix PRE-ELEC® PA 1411 marka karbon siyahı katkılı polyamid (KS-PA) malzemeler, First marka MCV-300 model CNC işleme merkezi kullanılarak Şekil 1’de görüldüğü gibi kuru şartlarda delinmiştir. Deneysel çalışmalarda kullanılan polimer malzemelerin özellikleri Tablo 1’de verilmektedir. Tablo 1 Yalın ve karbon siyahı takviyeli polipropilen ve polyamid malzemelerin özellikleri Özellik Yalın PP KS-PP Yalın PA KS-PA Özgül ağırlık [gr/cm3] 0,92 0,98 1,14 1,25 Akma dayanımı [MPa] 22 26 76 70 Elastisite modülü [MPa] 1100 1400 3250 3100 Kopma uzaması [%] >50 30 ≥50 12 Akma uzaması [%] 10 10 12 8 Hacimsel özdirenç [Ωcm] >1013 103-107 ≥1014 <50 Yüzey direnci [Ω] >1013 105-108 >1013 <104 183 Şekil 1. Polimer malzemelerin CNC işleme merkezinde matkapla delinmesi Yalın ve karbon siyahı takviyeli polipropilen ve polyamid deney numuneleri, plastik enjeksiyon makinesinde 150x150x10 mm boyutlarında üretilmiştir. Üretim işleminden önce polimer malzemelere ait granüller 2 saat süreyle 60°C’de kurutulmuştur. Matkap delik delme işlemlerinde, Şekil 2’de verilen 80°, 120° ve 80°-120° çift uç açılı 8 mm çapında HSS (yüksek hız çeliği) matkap uçları kullanılmıştır. Deneylerde, kesme hızı 40 ve 120 m/dak ve ilerleme ise 0.1 mm/dev olarak seçilmiş ve yalın ve karbon siyahı katkılı polipropilen ve polyamid malzemelere toplam 100’er adet delik delinmiştir. Matkap ucu aşınma ölçümleri her 50 adet delik delinmesi sonrası SOIF marka XJP-6A model trinoküler metal mikroskop ve MShot yazılımı aracılığıyla ölçülmüştür. Şekil 2. Matkap uçları, a) 80°, b) 80°-120°, c) 120° 3. Deneysel Sonuçlar ve Tartışma Yalın ve karbon siyahı katkılı polimer malzemelerin matkapla delinmesinde takım aşınmasının kesme hızı ile değişimi Şekil 3 ve Şekil 4’de verilen grafiklerde görülmektedir. Kesme hızının arttırılması ile oluşan sürtünmeden hem yalın hem de karbon siyahı katkılı polipropilen ve polyamid malzemelerin matkapla delinmesi sonucu oluşan takım aşınmalarını arttırmaktadır. 184 Şekil 3. Polipropilen (PP) ve karbon siyahı katkılı polipropilen (KS-PP) malzemelerin matkapla delinmesinde takım aşınmasının kesme hızı ile değişimi (80° uç açılı matkap), a) 50 delik ve b) 100 delik Şekil 4. Polyamid (PA) ve karbon siyahı katkılı polyamid (KS-PA) malzemelerin matkapla delinmesinde takım aşınmasının kesme hızı ile değişimi (80°-120° çift uç açılı matkap), a) 50 delik ve b) 100 delik Polimer malzemelerin ısıl iletkenlikleri oldukça düşüktür ve talaş kaldırma esnasında oluşan ısı iletilemediğinden malzeme yüzeyinde birikir. Ancak, karbon siyahı katkısı, polimer malzemelerin ısıl iletkenliklerinin artmasını sağlar ve böylece işlem sırasında oluşan ısı malzeme boyunca iletilebilmektedir. Yalın polimer malzemelerin matkapla delinmesi sırasında matkap ucu ısıdan etkilenen ve daha yumuşak hale gelmiş malzemeye delik delmekte iken karbon siyahı katkılı polimer malzemeler de ise matkap ucu ısıdan daha az etkilenen malzemeye delik delmektedir. Bu sebeple, karbon siyahı katkılı polimer malzemelerin matkapla delinmesi sırasında delinen aynı delik sayısına karşılık yalın polimer malzemelerin delinmesine göre daha fazla aşınma gözlemlenmiştir (Şekil 3-Şekil 6). Şekil 5. Polipropilen (PP) ve karbon siyahı katkılı polipropilen (KS-PP) malzemelerin matkapla delinmesinde takım aşınmasının matkap uç açısı ile değişimi (40 m/dak kesme hızı) a) PP ve b) KS-PP 185 Şekil 6. Polyamid (PA) ve karbon siyahı katkılı polyamid (KS-PA) malzemelerin matkapla delinmesinde takım aşınmasının matkap uç açısı ile değişimi (40 m/dak kesme hızı) a) PA ve b) KS-PA Ayrıca, matkap uç açısı küçüldükçe kesme işlemi kolaylaştığından daha az matkap uç aşınması oluştuğu Şekil 5 ve Şekil 6 incelendiğinde görülmektedir. Minimum matkap ucu aşınmasının 80° uç açılı matkapta oluştuğu, daha sonra 80°-120° çift uç açılı matkabın geldiği ve en fazla aşınmanın ise 120° uç açılı matkapta oluştuğu görülmektedir. Takım ucunun sivri olması kesme işlemini kolaylaştırmakta iken takım uç açısı arttırıldıkça plastik malzeme bir miktar ezilmekte ve bu da oluşan sürtünmeleri ve dolayısıyla aşınma miktarını arttırmaktadır. Çift uç açılı (80°-120°) matkapların kullanılması, matkap ucu aşınmasının azaltılmasında 120° uç açılı matkaplara göre fayda sağlamakta ancak 80° uç açılı matkaplar kadar etkinlik gösteremediği de yapılan deneysel çalışmalar sonucunda anlaşılmıştır. 4. Sonuçlar Bu çalışma kapsamında yalın ve karbon siyahı katkılı polipropilen ve polyamid malzemelerin matkapla delinmesi sırasında oluşan takım aşınması üzerine matkap uç açısının ve kesme hızının etkileri araştırılmıştır. Ayrıca, karbon siyahı katkısının da takım aşınmasına etkileri incelenmiştir. Gerçekleştirilen deneysel çalışma sonucunda aşağıdaki bulgular elde edilmiştir. Matkap uç açısı küçüldükçe kesme işlemi kolaylaşmakta ve oluşan ısı azalmaktadır. Bu sebeple, yalın ve karbon siyahı katkılı polimer malzemelerin matkapla delinmesi sırasında minimum takım aşınma değerleri 80° matkap uç açısına sahip takımlarda görülmüştür. Matkap uç açısının arttırılması ile polimer malzemeler, kesme işlemi ile birlikte bir miktar plastik deformasyona maruz kalmakta, matkapla delik delme için gerekli kuvvet artmakta ve ayrıca sürtünme ve sıcaklıkta da artışlar gözlemlenmektedir. Bu sebeple, yalın ve karbon siyahı katkılı polimer malzemelerin matkapla delinmesi sırasında maksimum takım aşınma değerleri 120° matkap uç açısına sahip takımlarda görülmüştür. Polimer malzemelerin matkapla delinmesinde, çift uç açılı (80°-120°) matkapların kullanılması sonucunda oluşan takım aşınma değerlerinin, 80° uç açısına sahip matkaplardan daha fazla ancak 120° uç açısına sahip matkaplardan daha az olduğu belirlenmiştir. Çünkü çift uç açılı matkapların sivri olan uç kısımları kesme işlemini kolaylaştırmakta ancak daha geniş ikinci kısım ise kesme ile birlikte bir miktar plastik deformasyona ve ısı artışına sebep olarak takım aşınma miktarının artmasına neden olmaktadır. Polimer malzemelerin matkapla delinmesinde, yalın ve karbon siyahı katkılı polipropilen ve polyamid malzemelerde ve kullanılan tüm matkap uç açılarında kesme hızı arttıkça, artan sürtünmeden kaynaklı aşınma değerlerinin arttığı gözlemlenmiştir. 186 Karbon siyahı katkısının malzemenin ısıl iletkenliğini arttırması sonucu çalışma bölgesindeki ısının malzeme boyunca iletildiği ve ısı bir bölgede birikmediğinden, yalın polimer malzemelere göre daha az yumuşama görüldüğü gözlemlenmiştir. Bu sebeple, karbon siyahı katkılı polimer malzemelerin matkapla delinmesi sırasında oluşan takım aşınma değerleri yalın polimer malzemelerde gözlemlenen aşınma değerlerinden daha fazla olmaktadır. Teşekkür Bu araştırma Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü'nce desteklenmiştir. Proje No: 2014-06-01-GEP01. Kaynaklar [1] Alauddin, M., Choudhury, I.A., Baradie, M.A.E., Hashmi, M.S.J. 1995, “Plastics and their machining: a review”, Journal of Materials Processing Technology, Volume 54, Pages 40-46. [2] McCrum, N.G., Buckley, C.P., Bucknall, C.B. 1996. Principles of Polymer Engineering. Oxford University Press Inc., New York. [3] Gulrez, S.K.H, Mohsin, M.E.A., Shaikh, H., Anis, A., Pulose, A.M., Yadav, M.K., Qua, E.H.P., Al-Zahrani, S.M. 2014, “A review on electrically conductive polypropylene and polyethylene”, Polymer Composites, Volume 35, Pages 900-914. [4] Krupa, I., Cecen, V., Boudenne, A., Prokeš, J., Novák, I. 2013, “The mechanical and adhesive properties of electrically and thermally conductive composites based on high density polyethylene filled with nickel powder”, Materials and Design, Volume, 51, Pages 620-628. [5] Hopmann, C., Fragner, J., Haase, S. 2014, “Development of electrically conductive plastic compounds based on filler combinations”, Journal of Plastics Technology, Volume 10, Pages 49-67. [6] Zhao, P., Luo, Y., Yang, J., He, D., Kong, L., Zheng, P., Yang, Q. 2014, “Electrically conductive graphene-filled polymer composites with well organized three-dimensional microstructure”, Materials Letters, Volume 121, Pages 74-77. [7] Carneiro, O.S., Covas, J.A., Reis, R., Brule, B., Flat, JJ. 2012, “The effect of processing conditions on the characteristics of electrically conductive thermoplastic composites”, Journal of Thermoplastic Composite Materials, Volume 25, Number 5, Pages 607-629. [8] Kim, I. 2007, “Investigation of electrically conductive acrylonitrile-butadiene rubber”, Journal of Vinyl and Additive Technology, Volume 13, Number 2, Pages 71-75. [9] Zhijun, Q., Xingxiang, Z., Ning, W., Jianming, F. 2009, “Poly(1,3-butylene adipate) plasticized poly(lactic acid)/carbon black as electrical conductive polymer composites”, Polymer Composites, Volume 30, Number 11, Pages 1576-1584. [10] Saad A.L.G., Aziz, H.A., Dimitry, O.I.H. 2004, “Studies of electrical and mechanical properties of poly(vinyl chloride) mixed with electrically conductive additives”, Journal of Applied Science, Volume 91, Pages 1590-1598. [11] Ahmad, J.Y.S. 2009. Machining of Polymer Composites. Springer, New York. [12] Rubio, J.C.C., Panzera, T.H., Scarpa, F. 2015, “Machining behaviour of three highperformance engineering plastics”, Proceedings of the Institution Mechanical Engineers, Part B: Journal of Engineering Manufacture, Volume 229, Number 1, Pages 28-37. [13] Rubio J.C., Panzera, T.H., Abrao, A.M., Faira, P.E., Davim, F.P. 2011, “Effects of high speed in the drilling of glass whisker-reinforced polyamide composites (PA66 GF30): 187 statistical analysis of the roughness parameters”, Journal of Composite Materials, Volume 45, Number 13, Pages 1395-1402. [14] Gaitonde, V.N., Karnik, S.R., Rubio, J.C., Abrão, A.M., Correia, A.E., Davim, J.P. 2012, “Surface roughness analysis in high-speed drilling of unreinforced and reinforced polyamides”, Journal of Composite Materials, Volume 46, Number 21, Pages 2659-2673. [15] Uysal, A., Altan, M., Altan, E. 2012, “Effects of cutting parameters on tool wear in drilling of polymer composite by Taguchi method”, International Journal of Advanced Manufacturing Technology, Volume 58, Pages 915-921. 188 POLİMER ESASLI KALÇA PROTEZLERİNİN YÜZEYLERİNDE SÜRTÜNMEYE BAĞLI OLUŞAN SICAKLIK ARTIŞININ BELİRLENMESİ Binnur Sağbaşa ve M.Numan Durakbaşab a Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Makine Müh. Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, [email protected] b Viyana TeknikÜniversitesi İkame Edilebilir İmalat ve Endüstriyel Metroloji Bölümü, Karlsplatz 13/3113 A-1040 Wien/Austuria [email protected] Özet Bu çalışmada, çapraz bağlı Ultra Yüksek Moleküler Ağırlıklı Polietilen (UHMWPE) malzemeden imal edilmiş asetabular insert ile CoCrMo femur başı arasındaki hareket yüzeylerinde sürtünmeye bağlı olarak ortaya çıkan sıcaklık artışının belirlenmesi amaçlanmıştır. Asetabular insert yüzeylerinde 0,5 mm çapında gözenekler oluşturulmuş ve bu gözeneklerin sürtünme sıcaklığı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Deneyler özel olarak imal edilmiş kalça simülatöründe, gerçek protez numuneleri kullanılarak yapılmıştır. Sonuç olarak yüzeyde oluşturulan gözeneklerin sürtünmeye bağlı ortaya çıkan sıcaklığın düşmesine katkı sağladığı belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: UHMWPE, total kalça protezi, sürtünme sıcaklığı, asetabular insert DETERMINING FRICTIONAL TEMPERATURE RISE ON POLYMER BASED HIP PROSTHESIS SURFACES Abstract In this study, it was aimed to determine frictional temperature rise between cross-linked ultra-high molecular weight polyethylene (UHMWPE) acetabular insert and CoCrMo femoral head articulating surfaces. 0,5 mm in diameter dimples were machined on frictional surface of UHMWPE acetabular insert. Effects of these dimples on frictional temperature rise have been investigated. Frictional temperature rise on material surfaces were measured on custom made experimental setup by using real prosthesis samples. The results show that surface dimples served to decrease frictional temperature rise of the surfaces. Keywords: UHMWPE, total hip prosthesis, frictional heating, acetabular insert 1. Giriş Kemik iltihapları, kemik erimesi, tümörler ve benzeri hastalıklar, düşme, çarpma ve benzeri travmalar doğal kalça ekleminin fonksiyonunu yerine getirmesinde bir takım aksaklıkların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu aksaklıkların giderilmesi için ise cerrahi operasyonlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tür tedavi yöntemlerinde doğal bağlantı elemanının hasar görmüş olan kısmı temizlenerek yerine yapay protez malzemeleri yerleştirilmektedir [1]. Yapay 189 protezlerin imalatında plastik (teflon, polyester, polytetrafloroetilen, ultra yüksek moleküler ağırlıklı polietilen, poliasetal, PMMA), metal (paslanmaz çelik, CoCr, CoCrMo, CrNi, Ti) ve seramik (zirkonya, alümina) olmak üzere üç temel malzeme grubu kullanılmaktadır [2,3]. Total protezlerin her bir elemanı farklı türde yükleme ve harekete maruz kaldığından protezin her bir bölgesi için uygun malzemelerin seçilmesi son derece önem arz etmektedir [4]. Sahip olduğu mükemmel biyouyumluluk, kimyasal kararlılık, yük sönümleme özelliği ve düşük sürtünme katsayısı ile ultra yüksek moleküler ağırlıklı polietilen son 40 yılda en çok kullanılan asetabular insert malzemesi olmuştur. Ultra yüksek moleküler ağırlıklı polietilen (UHMWPE), moleküler ağırlığı 2-6x106 gr/mol, kristal oranı ise 55–60% olan yarı kristalin bir malzemedir [5-8]. Yüksek tokluğu ve yorulma dayanımı ile plastik şekil değişimlerinde yüksek oranda enerjinin absorbe edilmesine katkı sağlamaktadır. Özellikle kalça ve diz protezlerinde yüksek yükler altında ortaya çıkabilecek ani darbe oluşumlarında, enerjinin sönümlenmesi ile oluşabilecek hasarların önlenmesi mümkün olmaktadır [9]. Viskoelastisitesi ve düşük sürtünme katsayısı ile biyomalzemeler içerisinde, doğal insan dokusuna en yakın malzeme olma özelliğini taşımaktadır. Bütün olumlu özelliklerine rağmen UHMWPE'nin aşınması sonucu ortaya çıkan polimerik aşınma parçacıkları, bağlantı yüzeylerine zarar vererek osteolize ve aseptik gevşemeye neden olduğundan, total kalça protezlerinin ömürlerini etkileyen en temel sorun olmaktadır [10,11]. Bu sorunun çözülmesi amacıyla UHMWPE'nin tribolojik özelliklerinin iyileştirilmesi ve aşınma dayanımının arttırılması yönünde pek çok çalışma yapılmaktadır. Gama ışınları ile çapraz bağlama, kristalin yapının düzenlenmesi, fiziksel ve kimyasal özelliklerin iyileştirilmesi, vitamin E gibi katkı maddelerinin kullanılması bu çalışmalara örnektir [12-14]. Polietilen içerisinde enerji depolanması temelde amorf ve kristalin bölgede meydana gelen plastik şekil değişiminde gerçekleşir. Plastik şekil değişimi ise malzemenin sünekliğine ve kristal oranına bağlıdır [9]. Aşınma oranının azalmasının, amorf yapı içerisinde çapraz bağlanmış olan polimer zincirlerinin malzemenin sünekliğini azaltması ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Radyasyonla çapraz bağlama işlemi uygulanmış olan UHMWPE asetabular insertler klinik uygulamalarda başlangıçta konvansiyonel UHMWPE asetabular insertlere nazaran daha yüksek aşınma dayanımı göstermişlerdir. Fakat vücut içerisinden çıkarılmış hasarlı asetabular insertler incelendiğinde yüzeylerinde çatlakların olduğu, mekanik ve oksidatif deformasyonların oluştuğu gözlemlenmiştir [15-17]. Çapraz bağlama işlemi sonrasında yapıda artık halde bulunan serbest radikaller oksijenle bir araya geldiklerinde peroksitleri oluşturarak UHMWPE’nin oksitlenmesine neden olmaktadırlar. Serbest radikallerin azaltılması için çapraz bağlama işleminin ardından ısıl işlemler uygulanmakta bu ısıl işlemler ise UHMWPE’nin kristalleşme oranını ve mikro yapısını değiştirmektedir [18]. Sonuç olarak, radyasyonla çapraz bağlama sonucu UHMWPE 'nin aşınma dayanımı artmakta fakat oksidasyon dayanımı, moleküler hareketlilik, mekanik özellikler ve yorulma dayanımı gibi özellikler azalmaktadır [19-22]. Çapraz bağlama sonrasında uygulanan ısıl işlemlerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla, UHMWPE’nin yapısına vitamin E (α-tocopherol) eklenerek doğal bir antioksidan ile yapıda bulunan artık serbest radikallerin kararlı hale getirilmeleri amaçlanmıştır [20]. Bu yönde yapılan çalışmalarda UHMWPE’nin yapısına vitamin E’nin eklenmesi ile hem konvansiyonel hem de çapraz bağlı UHMWPE’nin oksidasyon, tabakalaşma, aşınma ve yorulma direncinin arttığı, mekanik özelliklerinin iyileştiği ve biyouyumluluğunun korunduğu belirlenmiştir [23-26]. Yüzeyler arasındaki sürtünme işine bağlı ortaya çıkan mekanik enerji ısı enerjisine dönüşmekte ve malzemeler arasında dağılarak temas yüzeylerinde sıcaklık artışına neden olmaktadır. Meydana gelen bu sıcaklık artışı sürtünen parçaların tribolojik davranışları 190 üzerinde önemli etki yaratabilmekte ve yüzeylerin zarar görmesine neden olabilmektedir. Asetabular insert ve femur başı yüzeylerindeki sıcaklık özellikle UHMWPE gibi malzemelerin yapısını ve özelliklerini değiştirebilmekte, yüzeylerin oksidasyona uğramasına neden olabilmektedir. Bu tür sıcaklık artışları sinovial kapsül içerisinde bulunan yağlayıcı sıvının özelliklerini de etkilemekte ve sıvı içerisindeki proteinlerin çökelmesi ile yağlama özelliğinin bozulmasına neden olabilmektedir. Potansiyel biyolojik hasarlar 40 oC sıcaklıkta ortaya çıkmaya başlamaktadır [27]. 42 oC veya 43 oC’de yumuşak dokular, 45 oC'den itibaren de kemik hücreleri hasar görmeye başlamaktadır [28]. Yüzeylerde ortaya çıkan 6 oC’lik sıcaklık artışı hücre ölümlerine, fibroz doku oluşumlarına ve bunların sonucunda protezin gevşemesine neden olabilmektedir [29]. Bu çalışmada, çapraz bağlı UHMWPE malzemeden imal edilmiş asetabular insert ile CoCrMo femur başı arasındaki hareket yüzeylerinde sürtünmeye bağlı olarak ortaya çıkan sıcaklık artışının belirlenmesi amaçlanmıştır. Asetabular insert yüzeylerinde gözenekler oluşturulmuş ve bu gözeneklerin sürtünme sıcaklığı üzerindeki etkisi incelenmiştir. 2. Deneysel Çalışma Asetabular insert numunleri, 40 mm çapında 1000 mm uzunluğunda Chirulen 1020 X çubuklarından (MediTECH Medical Polymers, Vreden, Almanya) imal edilmiştir. İç çapları 28 mm olacak şekilde, CNC torna tezgahında, ISO 7206-2:2011 ve ISO 21535 [30,31] standartlarına uygun bir şekilde işlenmişlerdir. Yüzeyde oluşan sürtünme sıcaklığının tek tip bir malzeme içerisinde yayılımının sağlanması için asetabular insertlerin cihaza bağlanmasında metal arkalık ya da herhangi bir bağlantı aparatı kullanılmamıştır. Bu nedenle numunelerin dış yüzeyleri 40 mm çapında, silindirik olarak tasarlanmış ve alt kısımlarında üç tane vida deliği açılmıştır. İki grup numune hazırlanmış, birinci grup numunelerin yüzeyleri 800, 1000, 1200 ve 2000 kumluk zımparalar ile zımparalanmıştır, diğer grup numune yüzeylerine ise 0,5 mm çapında gözenekler işlenmiştir. Deliklerin derinliği, 0,5 mm, merkezleri arasındaki mesafe ise 2 mm’dir. Gözeneklerin geometrileri literatür çalışmaları göz önüne alınarak belirlenmiştir [32-34]. Daha önce yapılan çalışmalar incelendiğinde gözeneklerin sadece düzlemsel yüzeylerde işlenmiş olduğu görülmektedir. Gerçek bir asetabular insert numunesinin iç yüzeyine gözenek oluşturulmasına ilişkin bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Gözeneklerin insert yüzeyindeki sayısı ve dağılımının belirlenmesi noktasında, yürüme hareketi esnasında asetabular insert ve femur başının yüzeylerinin temas ettiği alan göz önünde bulundurulmuştur. Numune yüzeylerinde sürtünmeye bağlı sıcaklık artışının ölçümü için kullanılacak olan ısıl çiftlerin yerleştirilebilmesi amacıyla numunelerin dış yüzeylerinden, sürtünme yüzeylerine 0.5 mm kalacak şekilde kör delikler açılmıştır. 3 mm çapındaki deliklerin bir tanesi asetabular kabın dip noktasında, üçer tanesi ise hareket ekseni doğrultusunda, simetrik olarak 3’er mm ara ile oluşturulmuştur. Asetabular insertlerin 7 farklı noktasından sıcaklık ölçümü yapılmıştır. Numune yüzeyindeki gözenekler ve ısıl çift delikleri 5 eksenli freze tezgahında, Şekil 1(a)’daki tasarıma uygun olarak işlenmiştir. Delik geometrileri 3D Keyence Laser Scanning Microscope VK- X100/X200 Series kullanılarak kontrol edilmiştir (Şekil 1(c)). 191 a) b) c) Şekil 1. a) Asetabular insert numunelerinin CAD/CAM ortamındaki 3B tasarım görüntüsü, b) Yüzeyine gözenek işlenmiş asetabular insert numunesi, c) yüzeylerde oluşturulan gözeneklerin üç boyutlu görüntüsü Asetabular insert numuneleri, ultrasonik temizleyicide 30 oC sıcaklıkta, ilk olarak 15 dk. ultra saf su içerisinde, ardından 30 dk. etil alkol çözeltisinde, son olarak 15 dk. ultra saf su içerisinde yıkanmış, ardından açık havada kurumaya bırakılmıştır. Kurutulan numuneler steril edilerek deneye hazır hale getirilmiştir. CoCrMo femur başı numuneleri ise vücut içerisinde kullanılmak üzere, 28 mm çapında imal edilmiş olan ticari ürünler arasından seçilmiştir. Sürtünme deneyleri literatür çalışmaları ve ISO 14242 standardında [35] belirtilen şartlar göz önünde bulundurularak tasarlanıp, imal edilmiş olan kalça simülatörü deney düzeneğinde gerçekleştirilmiştir. Cihaz, standartta belirtildiği gibi, bükme - germe düzleminde (fleksiyon-ekstensiyon) ±24o açıyla, 1 Hz frekansında basit harmonik hareket yapmaktadır. Deneylerin uygulanması esnasında ortaya çıkabilecek olumsuzlukların önlenmesi ve yağlayıcı sıvının sürtünme yüzeyleri arasında kalmasının sağlanabilmesi için literatürdeki çalışmalar [36-38] referans alınarak, deney numuneleri anatomik pozisyonun aksine femur başı yukarıda asetabular insert aşağıda olacak şekilde konumlandırılmıştır. Deney düzeneği ve numunelerin yerleşme pozisyonu Şekil 2’ de görülmektedir. Şekil 2. a) Deney düzeneği, b) Femur başı ve asetabular kabın deney düzeneğindeki yerleşme pozisyonu 192 Deneyler vücut ağırlığı ve protezli bir bireyin durmaksızın yürüyebileceği en uzun süre dikkate alınarak 1000 N statik yük altında, toplam 3 saatte (10.800 çevrim) tamamlanmıştır. Deneylerde 1, 2 ve 3 saatlik yürüme çevrimleri sonucu sürtünme yüzeylerinde ortaya çıkan sıcaklık artışları ölçülmüştür. Yağlayıcı olarak 5 ml 25% bovine-calf serum kullanılmıştır. Bakteriyel etkileşimlerin önlenmesi için yağlayıcı içerisine 0.3% sodyum azid ve 5 mM EDTA eklenmiştir. NDJ-1 Rotary Viscometer kullanılarak yapılan viskozite ölçümünde yağlayıcı sıvının viskozitesi 0.002 Pa s olarak kaydedilmiştir. Asetabular insert numunelerinin yüzeylerindeki sıcaklık artışları ısıl çiftlerin numune yüzeylerine 0,5 mm kalıncaya kadar işlenen kör deliklere ısıyı ileten silikon yardımıyla yapıştırılması ile ölçülmüştür. Femur başı numunelerinde ise ısıl çiftler femur boynunun yerleştirileceği boşluğa, femur boynu içerisinden geçirilerek yapıştırılmışlardır (Şekil 3). (Deney düzeneği ve prosedürüne ait daha detaylı açıklamalar 4 numaralı kaynakta verilmiştir.) Şekil 3. Montaj halindeki numunelerin kesit görüntüsü ve termokuplların yerleşim pozisyonları 3. Sonuçlar ve Tartışma Şekil 4’de 1000 N statik yük altında 10.800 çevrim boyunca, çapraz bağlı UHMWPE asetabular insert numuneleri ile CoCrMo femur başı numunelerinin sürtünme yüzeylerinde, farklı noktalarda kaydedilen sıcaklık dağılım eğrileri görülmektedir. Grafik üzerine yerleştirilen numunelerin kesit resminden de görüldüğü gibi, 4 numaralı ısıl çift (T4) femur başının sürtünme noktasında meydana gelen sıcaklık artışını kaydetmiştir. Asetabular kabın sürtünme yüzeyinin merkezinde meydana gelen sıcaklık artışı ise 1 numaralı ısıl çift (T1) ile ölçülmüştür. Hareket ekseni boyunca asetabular insert yüzeyinde meydana gelen sıcaklık artışı T1’in sağına ve soluna yerleştirilen 2, 3, 5, 6, 7, 8 numaralı ısıl çiftler ile ölçülmüştür. CoCrMo femur başının ısıl iletim katsayısı (12,1 W/(m*K)) çapraz bağlı UHMWPE asetabular kabın ısıl iletim katsayısından (0,458 W/(m*K) ) daha büyük olduğundan sürtünme yüzeylerinde ortaya çıkan sıcaklığın büyük bir bölümü femur başının içerisine ilerlemiştir. Bu nedenle en yüksek sıcaklık değeri 4 noktasında 50,37 oC olarak ölçülmüştür. Asetabular insert üzerindeki 1 noktasında 36,66 oC olarak kaydedilen sıcaklık değerleri, hareket ekseni boyunca , 2 ve 6 noktalarında sırasıyla 35,59 oC ve 35,82 oC, 3 ve 7 noktalarında 35,91 oC ve 35,03 oC, 5 ve 8 noktalarında ise 33,96 oC ve 34,53 oC olarak ölçülmüştür. Asetabular insert numuneleri üzerinde en yüksek sıcaklık değeri kuvvetin uygulandığı ve en fazla sürtünmenin gerçekleştiği merkez noktada bulunan 1 noktasında kaydedilmiştir. Asetabular kabın ±24o hareket ettiği doğrultu boyunca, 3 mm yükseklik 193 farkı ile konumlanmış olan 2, 3, 5, 6, 7 ve 8 noktalarında ölçülen sıcaklık değerleri merkeze göre simetrik bir dağılım sergilemiştir. Merkezden uzaklaşıldığında ise ölçüm noktasının konumuna bağlı olarak sıcaklık değerlerinde farklı oranlarda düşüş gözlemlenmiştir. Hareket çevrimi esnasında asetabular kabın + ve – yöndeki hareketine bağlı olarak femur başı ve kabın 1 ve 4 noktalarındaki teması devam ederken, hareket yönünün aksi istikametinde kalan noktalarda temas azalmaktadır. Böylelikle yağlayıcı sıvı bu noktalara doğru hareket ederek soğutma görevini gerçekleştirmekte ve sıcaklık değerlerini düşürmektedir. Şekil 4. Çapraz bağlı UHMWPE/CoCrMo malzeme çiftinin sürtünme yüzeylerinde, 8 farklı noktada ölçülen sıcaklık değerlerinin zamana bağlı değişimi Sıcaklık ölçümleri kontrollü bir atmosferde yapılmadığından farklı deneyler için başlangıç sıcaklık değerleri de farklılıklar gösterebilmektedir. Bu nedenle sonuçların ölçüm noktalarındaki sıcaklık artım miktarları ile değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir. Yüzeyi gözeneksiz asetabular kap numunelerinin deney sonrasında yüzeylerinde ölçülen sıcaklık artışı 1 noktasında 11,57 oC, 4 noktasında 25,87 oC ' dir. Yüzeyi gözenekli çapraz bağlı UHMWPE numunelerinin yüzeylerindeki sıcaklık artış miktarı ise 1 noktasında 8,67 oC, 4 noktasında 17,03 oC olarak hesaplanmıştır. Verilmiş olan ΔT değerleri femur başı ve asetabular insert numunelerinin yüzeylerinde, deney düzeneğinde 3 saat (10.800 çevrim) çalışma sonucunda meydana gelen sıcaklık artışı değerleridir. Bu değerler deney sonunda ölçülen son sıcaklık değerinden, ortam sıcaklığı olan başlangıç sıcaklığının çıkartılması ile bulunmuştur. Sürtünme simülatörü ile gerçekleştirilen sıcaklık ölçümü deneylerinde asetabular insert yüzeylerinin gözeneklendirilmesi ile oluşturulan yüzey modifikasyonu sürtünmeye bağlı ortaya çıkan sıcaklığın belirli oranlarda düşmesini sağlamıştır. Yağlayıcı sıvı yüzeydeki gözeneklerin içine dolmuş ve hareket esnasında sürtünme yüzeyleri arasında yağlama özelliğini iyileştirerek yüzeyin daha fazla soğumasına katkı sağlamıştır. Önceki çalışmalarımızda belirtildiği gibi [39] 1000 N yük altında, 3 saatlik (10.800 çevrim) deney sonunda 1 numaralı ölçüm noktasında UHMWPE'nin maksimum sıcaklığı 29,91 oC, CoCrMo femur başının sıcaklığı ise 38,93 oC olarak ölçülmüştür. Aynı koşullarda Vitamin E ile katkılandırılmış UHMWPE’nin sıcaklığı 30,54 oC, femur başının 4 noktasındaki sıcaklık değeri ise 40,73 oC olarak ölçülmüştür. Lu ve McKELLOP [36] de kalça bağlantı 194 simülatörü kullanarak 2030 N yük atında 6 saatlik deney süresinde yaptıkları vücut dışı çalışmada zirkonyum femur başında sıcaklık değerini 51 oC, asetabular insertte ise 51,3 oC olarak ölçmüşlerdir. Aynı çalışmada CoCrMo femur başı sıcaklığı 40 oC, asetabular insert sıcaklığı ise 40,4 oC olarak ölçülmüş ve malzemeler arasındaki sıcaklık artışı farklılığı malzemelerin ısıl iletim katsayılarının farklı olmasına bağlanmıştır. Liao vd. [37] de yaptıkları çalışmada CoCr femur başında sıcaklık değerini 41 oC zirkonya femur başında ise 55 oC olarak ölçülmüştür. Yazarlar sıcaklık artışına bağlı olarak zirkonya femur başının bulunduğu bağlantıdaki yağlayıcı sıvı içerisinde daha yüksek oranda proteinin çökeldiğini belirtmişlerdir. Bergmann vd. [28] ise insan vücudunda yaptıkları bir çalışmada CoCrMo femur başı sıcaklığını 43 oC olarak rapor etmişlerdir. Aynı yazarlar bilgisayar ortamında sonlu elemanlar analizi ile gerçekleştirdikleri bir diğer çalışmada ise pürüzsüz yüzeylerde sinovial sıvının sıcaklığının 46 oC’ye ulaştığını ve bu sıcaklık değerlerinde sıvının yağlayıcılık özelliğini kaybedeceğini belirtmişlerdir [28]. Pritchett [29] de vücut içerisinde yaptığı çalışmada 60 dakikalık yürüme sonrasında CoCrMo femur başı/UHMWPE asetabular insert çiftinde 7 oC’lik sıcaklık artışı gözlemlemiştir. Rocchi vd. [40] de yaptıkları çalışmada 28 mm çapındaki CoCrMo femur başı ve UHMWPE asetabular insert bağlantı çiftinde, insert yüzeyindeki sürtünmeye bağlı sıcaklık artışını 6 saat süren deney sonunda 51,44 oC olarak ölçmüşlerdir. Yazarların sonlu elemanlar analizi ile tahmin ettikleri asetabular insert yüzey sıcaklığı ise 48,88 oC'dir. Bir diğer modelleme çalışmasında Hu vd. [27] de iki boyutlu sonlu elemanlar analizi uygulayarak, asetabular insert sıcaklığını 42,9 oC olarak tahmin etmişlerdir. Yapılan deneyler sonucunda sürtünmeye bağlı sıcaklık artışının oldukça yüksek değerlere ulaşabildiği görülmüştür. Bu sıcaklık artışı yağlayıcı sıvı içerisindeki proteinlerin çökelmesine sebep olacağından, yağlayıcı sıvının yağlama özelliği artan sıcaklık ve zaman ile bozulacak ve malzemelerin adezif aşınması artacaktır [36]. Potansiyel biyolojik hasarlar 40 oC sıcaklıkta ortaya çıkmaya başlamakta [41], 42 oC veya 43 oC'de yumuşak dokular hasar görmekteyken, kemik hücreleri 45 oC’ye kadar dayanabilmektedir [28]. Bu bilgiler ve elde edilen sonuçlar dikkate alındığında bağlantı elemanlarında meydana gelen sıcaklık artışının gerek implant ömrünü, gerekse çevresindeki canlı dokuyu olumsuz yönde etkileyeceği anlaşılmaktadır. Çapraz bağlı UHMWPE asetabular insert numunelerinin yüzeyinde ölçülen sıcaklık artışı değerleri, normal bağlı UHMWPE ve vitamin E ile katkılandırılmış UHMWPE numunelerinin yüzeylerinde ölçülen sıcaklık değerlerinden daha yüksektir. Radyasyonla çapraz bağlama prosesinde C - H ve C - C bağları koparak serbest radikal oluşturmaktadırlar. Bu radikallerin bir kısmı çapraz bağ oluşturmak için tekrar bağlanmakta, bir kısmı ise bağlanacak bir başka radikal bulamadığından kristal yapı içerisinde serbest halde hapsolmaktadır. Yapıda serbest halde bulunan bu radikaller ise uzun vadede malzemenin oksidasyona uğramasına neden olmaktadır. Oksijen ile reaksiyona giren serbest radikaller kararsız peroksit bileşikleri oluşturmakta, yapıdaki peroksit yoğunluğunun artması ise polimerin kırılganlaşmasına, yüzeyinde bazı düzensizliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır [18]. Deneyler süresince çapraz bağlı UHMWPE yüzeyinde oksidasyona bağlı düzensizlikler oluşmuş olabileceğinden bu malzeme grubunda sürtünme katsayısı ve sıcaklık artışı değeri yüksek olarak ölçülmüştür. Bunun yanında çapraz bağlı UHMWPE’nin ısıl iletim katsayısının diğer asetabular insert malzemelerine göre daha yüksek olmasının da elde edilen yüksek sıcaklık değerleri üzerinde etkisinin olduğu düşünülmektedir. 195 4. Sonuç Yapılan deneyler sonucunda protez malzemelerinin yüzeylerinde sürtünmeye bağlı sıcaklık artışının oldukça yüksek değerlere ulaşabildiği görülmüştür. Bu sıcaklık artışı yağlayıcı sıvı içerisindeki proteinlerin çökelmesine sebep olacağından, yağlayıcı sıvının yağlama özelliği artan sıcaklık ve zaman ile bozulacak ve malzemelerin adezif aşınması artacaktır. Bu bilgiler ve elde edilen sonuçlar dikkate alındığında bağlantı elemanlarında meydana gelen sıcaklık artışının gerek implant ömrünü, gerekse çevresindeki canlı dokuyu olumsuz yönde etkileyeceği anlaşılmaktadır. Total kalça protezlerinde kullanılmakta olan yeni nesil malzemelerin yüzeylerinde oluşturulan gözeneklerin, malzeme yüzeylerinde sürtünmeye bağlı sıcaklık artışını azalttığı görülmüştür. Bu sonuçlardan yola çıkılarak ana malzemenin özelliklerinin korunduğu, yüzey özelliklerinin ise iyileştirildiği uygun yüzey modifikasyonun uygulanması ile bağlantı çiftlerinin tribolojik açıdan ömürlerinin uzatılabileceği düşünülmektedir. Teşekkür Bu çalışma, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü’nün 2011-06-01-DOP03 numaralı projesi ile desteklenmiştir. Yüzey ölçümlerinin gerçekleştirilmesinde destek sağlayan Viyana Teknik Üniversitesi, Nanometroloji Laboratuarına teşekkürlerimi sunarım. Kaynaklar [1] Kurtz, S., Ong, K., Lau, E., Mowat, F., Halpern. M., 2007. "Projections of primary and revision hip and knee arthroplasty in the United States from 2005 to 2030", The Journal of Bone & Joint Surgery, Volume 89(4), Pages 780–785. [2] Ettienne-Modeste, G., 2009. “A study of lubrication, processing conditions, and material combinations that affect the wear of micro-textured-carbide coated cobaltchromium-molybdium (CoCrMo) alloy surfaces used for artificial joint implants”, Doktora Tezi, Maryland Üniversitesi, Makine Mühendisliği Bölümü, Baltimore. [3] Bruck, A.L., 2007. “Friction and wear behavior of ultra-high molecular weight polyethylene as a function of crystallinity and in the presence of the phospholipid DPPC (dipalmitoyl phosphatidylcholine)”, Yüksek Lisans Tezi, Iowa State University, Iowa. [4] Sağbaş, B., 2013, “ Kalça Protezlerinde Sürtünmeye Bağlı Olarak Değişim Gösteren Fiziksel Büyüklüklerin ve Geometrik Özelliklerin Ölçüm, Analiz ve Metrolojik Değerlendirilmesi“, Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. [5] Kurtz, S.M., Hozack, W., Marcolongo, M., Turner, J., Rimnac, C., Edidin, A., 2003. "Degradation of mechanical properties of UHMWPE acetabular liners following long-term implantation", The Journal of Arthroplasty, Volume 18(1), Pages 68–78. [6] Goswami, T., Alhassan, S. 2008. "Wear rate model for UHMWPE in total hip and knee arthroplasty", Material Design, Volume 29, Pages 289–96. [7] Cho, H.J., Wei, W.J., Kao, H. C., Cheng, C.K., 2004. "Wear behavior of UHMWPE sliding on artificial hip arthroplasty materials", Mater. Chem. Phys. Volume 88, Pages 9– 16. [8] Teoh, S.H., Chan, W.H., Thampuran, R., 200). "An elasto-plastic finite element model for polyethylene wear in total hip arthroplasty", J. Biomech. Volume 35, Pages 323–30. [9] Oral, E., Godleski Beckos, C.A., Lozynsky, A.J., Malhi, A.S., Muratoglu, O.K., 2009. "Improved resistance to wear and fatigue fracture in high pressure crystallized vitamin E- 196 containing ultra-high molecular weight polyethylene", Biomaterials, Volume 30(10), Pages 1870-1880. [10] Howling, G.I., Sakoda, H., Antonarulrajah, A., Marrs, H., Stewart, T.D., Appleyard, S., Rand, B., Fisher, J., Ingham, E., 2003. "Biological response to wear debris generated in carbon based composites as potential bearing surfaces for artificial hip joints", J. Biomed. Mater. Res. B, Volume 67, Pages 758–64. [11] Sambasivan, S., Fischer, D.A., Shen, M.C., Hsu, S.M. 2004. "Molecular orientation of ultrahigh molecular weight polyethylene induced by various sliding motions", J. Biomed. Mater. Res. B, Volume 70, Pages 278–285. [12] Kurtz, S.M., Gawel, H.A., Patel, J.D., 2011. "History and Systematic Review of Wear and Osteolysis Outcomes for First-generation Highly Crosslinked Polyethylene", Clin Orthop Relat Res., Volume 469(8), Pages 2262-77. [13] Muratoglu, O., Bragdon, C., O’Connor, D, Jasty, M., Harris, W., Gul, R., McGrary, F., 1999. "Unified wear model for highly crosslinked ultra-high molecular weight polyethylenes (UHMWPE) ",Biomaterials, Volume 20, Pages 1463–1470. [14] Ries, M., 2005. "Highly cross-linked polyethylene: the debate is over-in opposition" J. Arthroplasty, Volume 20(2), Pages 59–62. [15] Jacobs, C.A., Christensen, C.P., Greenwald, A.S., McKellop, H., 2007.“Clinical Performance of Highly Cross-Linked Polyethylenes in Total Hip Arthroplasty”, The Journal of Bone & Joint Surgery Am, Volume 89, Pages 2779-2786. [16] Bradford, L.,Bbaker, D.A., Graham, J.,Chawan, A.,Ries, M.D., Pruitt, L.A., 2004. “Wear and Surface Cracking in Early Retrieved Highly Cross-Linked Polyethylene Acetabular Liners”, the Journal of Bone & Joint Surgery, Volume 86(6), Pages 1271-1282. [17] Furmanski, J., Gupta, S., Chawan, A., Kohm, A., Lannutti, J., Jewett, B., Pruitt, L.A., Ries, M.D., 2001. “Aspherical femoral head with highly cross-linked ultra-high molecular weight polyethylene surface cracking”, the Journal of Bone & Joint Surgery, Volume 89, Pages 2266-2270. [18] Kurtz,S., UHMWPE Biomaterials Handbook, 2009, 2nd ed., ISBN: 9780123747211 Elsevier Inc., Academic Press, Burlington. [19] Bhatt, H., Goswami, T., 2008. “Implant wear mechanisms—basic Approach”, Biomedical Materials, Volume 3(4), Pages 1-9. [20] Vaidya, C., Alvarez, E., Vinciguerra, J., Bruce, D.A., DesJardins, J.D., 2011. "Reduction of Total Knee Replacement Wear with Vitamin E Blended Highly CrossLinked Ultra-High Moleculae Weight Polyethylene", Proc Inst Mech Eng H., Volume 225(1), Pages 1-7. [21] Oral, E., Wannomae, K.K., Hawkins, N., Harris, W.H., Muratoglu, O.K., 2004. "Alpha-tocopherol-doped irradiated UHMWPE for high fatigue resistance and low wear", Biomaterials, Volume 25(24), Pages 5515-22. [22] Oral, E., Malhi, A. S., Muratoglu, O. K., 2006. “Mechanisms of decrease in fatigue crack propagation resistance in irradiated and melted UHMWPE”, Biomater., Volume 27(6), Pages 917–925. [23] Oral, E., Christensen, S.D., Malhi, A.S., Wannomae, K.K., Muratoglu, O.K., 2006. "Wear Resistance and Mechanical Properties of Highly Cross-linked, Ultrahigh–Molecular Weight Polyethylene Doped With Vitamin E", Joint Arthroplasty, Volume 4, Pages 580591. [24] Tomita, N., Kitakura, T., Onmori, N., Ikada, Y., Aoyama, E., 1999. "Prevention of fatigue cracks in ultrahigh molecular weight polyethylene joint components by the addition of vitamin E", Journal of Biomedical Material Research, Volume 48, Pages 474–478. [25] Wolf, C., Lederer, K., Muller, U., 2002. "Tests of biocompatibility of alphatocopherol with respect to the use as a stabilizer in ultrahigh molecular weight polyethylene for 197 articulating surfaces in joint endoprostheses", J Mater Sci Mater Med, Volume 13, Pages 701-705. [26] Oral, E., Rowell, S.L., Muratoğlu, O.K., 2006. "The effect of a-tocopherol on the oxidation and free radical decay in irradiated uhmwpe", Biomaterials, Volume 27(32), Pages 5580–5587. [27] Hu, C.C., Liau, J.J., Lung, C.Y., Huang, C.H., Cheng, C.K., 2001. "A two dimensional finite element model for frictional heating analysis of total hip prosthesis", Materials Science and Engineering C, Volume 17, Pages 11–18. [28] Bergmann, G., Graichen, F., Rohlmann, A., Verdonschot, N., Van Lenthe, G.H., 2001. "Frictional heating of total hip implants Part 2: Finite element study", Journal of Biomechanics, Volume 34, Pages 429–435. [29] Pritchett J., 2011. "Heat generated by hip resurfacing prosthesis : an in vivo pilot study ", Journal of Long Term Effects of Medical Implants, Volume 21(1), Pages 55-62. [30] ISO 7206-2, 2011. Implants for surgery -- Partial and total hip joint prostheses -- Part 2: Articulating surfaces made of metallic, ceramic and plastics materials, ISO. [31] ISO 21535:2007, Non-active surgical implants -- Joint replacement implants -Specific requirements for hip-joint replacement implants [32] Suh, N.P., Mosleh, M., Howard, P.S., 1994. "Control of friction", Wear Volume 175, Pages 151–158. [33] Nishimura, I., Yuhta, T., Ikubo, K., Shimooka, T., Murabayashi, S. Mitamura, Y., 1993. “Modification of the frictional surfaces of artificial joints”, ASAIO Journal, Volume 39(3), Pages 762–766. [34] Young, S.K., Lotito, M.A. Keller, T.S., 1998. “Friction reduction in total joint arthroplasty”, Wear, Volume 222, Pages 29–37. [35] ISO 14242-2, 2000, Implants for surgery — wear of total hip joint prostheses. Part 2. Methods of measurement, ISO, İsviçre. [36] Lu, Z., McKellop, H., 1997. "Frictional heating of bearing materials tested in a hip joint wear simulator", Proceedings of the Institution of Mechanical Engineers Part H Journal of Engineering in Medicine, Volume 211, Pages 101-108. [37] Liao, Y.-S., McKellop, H., Lu Z., Campbell, P., Benya, P., 2003. “The effect of frictional heating and forced cooling on the serum lubricant and wear of UHMW polyethylene cups against cobalt–chromium and zirconia balls”, Biomaterials, Volume 24, Pages 3047–3059. [38] Yan, Y., Neville, A., Dowson, D., Williams, S., Fisher, J., 2009. “Effect of metallic nanoparticles on the biotribocorrosion behaviour of Metal-on-Metal hip prostheses”, Wear, Volume 267, Pages 683–688. [39] Sağbaş, B., Durakbaşa, M.N., 2013, “Effect of surface patterning on frictional heating of vitamin E blended UHMWPE”, Wear, Volume 303, Pages 313–320. [40] Rocchi, M., Affatato, S., Falasca, G., Viceconti, M., 2007. "Thermomechanical analysis of ultra-high molecularweight polyethylene–metal hip prostheses", Proceedings of the Institution of Mechanical Engineers Part H Journal of Engineering in Medicine, Volume 221, Pages 561-568. [41] Hu, C.C., Liau, J.J., Lung, C.Y., Huang, C.H., Cheng, C.K., 2001. "A two dimensional finite element model for frictional heating analysis of total hip prosthesis", Materials Science and Engineering C, Volume 17, Pages 11–18. 198 POLİMER/METAL HİBRİD YAPILARIN PLASTİK ENJEKSİYON KALIPLAMA İLE ŞEKİLLENDİRİLMESİ Mihrigül Ekşi Altana ve Burak Yavuzb Yıldız Teknik Üniversitesi , Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü 34349, İstanbul/TÜRKİYE, a [email protected]; [email protected] Özet Farklı türlerde malzemelerin kombinasyonuyla elde edilen hibrid malzemelerin üretimi günümüz teknolojisinde önem taşımaktadır. Özellikle, polimer/metal hibrid yapılar havacılık, otomotiv, beyaz eşya gibi endüstriyel alanlarda yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, polimer/metal hibrid yapılar geleneksel plastik imalat yöntemlerinden plastik enjeksiyon kalıplamanın, plastik enjeksiyon şekillendirmeye (Plastic Injection Forming, PIF) dönüştürülmesiyle elde edilmiştir. Bu bağlamda, hem metalin şekillendirmesi hem de polimer/metal yüzeylerinin adhezyonu tek adımda gerçekleştirilmiştir. Yapılan deneysel çalışmada, PIF için özel olarak tasarlanmış dikdörtgen bir kalıp kullanılmıştır. Hibrid yapının metal bileşeni için 75x115x1.5 alüminyum plakalar kullanılmıştır. Enjekte edilen polimer olarak saf ve elastomer içerikli polipropilen (PP) tercih edilmiştir. Değişik enjeksiyon basınçları altında alüminyum plakaların şekillendirilebilirliği incelenmiştir. Polimer/metal yüzeyler arası adhezyonun sağlanması için plakalar ve polimer arasına primer uygulanmıştır. Geliştirilen hibrid yapılara 3-nokta eğme testi uygulanmış ve sonuçlar sonlu elemanlar yöntemi ile karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, plastik enjeksiyon şekillendirmenin, polimer/metal hibrid yapıların imal edilmesi için alternatif bir yöntem olduğu, özellikle metalin ve polimerin aynı anda şekillendirilmesinden ötürü karmaşık geometrili hibrid yapıların eldesi için uygun bir yöntem olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: polimer/metal hibrid yapı, plastik enjeksiyon, eğme davranışı FORMING POLYMER/METAL HYBRID STRUCTURES BY INJECTION MOLDING Abstract The hybrid materials obtained by combination of different kinds of materials have great importance in today’s’ technology. Especially, polymer/metal hybrid structures are widely used in the fields of aircraft, automotive, white goods. In this study, polymer/metal hybrid structures were obtained by converting a traditional plastic injection machine to plastic injection forming (PIF). In this method, deforming of the metal and adhering the metal with polymer was done in one step. In the experimental study, a special mold within rectangular cavity was used in PIF process. Aluminum plates with dimensions of 75x 115 x1.5mm were used as the metal part of the structure. The injected polymers were polypropylenes and elastomer added polypropylene. The deformability of the Al plates were examined under different injection pressures. In 199 order to provide adhesion between metal and polymer, an adhesive was applied on the metal plate prior injection molding. 3-point bending test was applied to the specimens and the results were compared with finite element method. As a result, plastic injection forming is an alternative method for generating polymer/metal hybrid structures, especially for complex geometrical parts in one step manufacturing. Keywords: Polymer/metal hybrid structure, plastic injection molding, bending behavior 1. Giriş Polimer/metal hibrid yapılar birçok alanda kullanılmaktadır. Polimerlerin metaller ile bir arada kullanılması ile elde edilen hibrid ürünler hafiflikleri, kolay şekillendirilmeleri ve dayanımlarının yüksek olmasından ötürü havacılık, otomotiv ve beyaz eşya gibi farklı alanlarda tercih edilmektedir. Son yıllarda gözlemlenen teknolojik gelişmelere paralel olarak hibrid malzemelerin kullanımının arttığı görülmektedir. Literatürdeki araştırmalar incelendiğinde, hibrid malzemelerin geliştirilmesindeki temel kriterlerden birisinin bu tip malzemelerin daha düşük maliyetle üretilmesi, diğeri ise malzemenin dayanımlı ve hafif olma özelliklerini korumaları yönündedir [1-4]. Ancak, hibrid yapıları elde etmek hem zaman yönünden hem de işçilik yönünden ekonomik değildir. Geleneksel imalat yöntemlerinde, metal ve plastik ürün ayrı ayrı imal edilmekte ve daha sonra da bu iki farklı malzeme birbirilerine bir yapıştırıcı ile yapıştırılmaktadır. Ancak, bu tip uygulamalar hem işçilik yönünden maliyeti olmakta hem de boyutsal kalite yönünden istenen sonuçları verememektedir [5]. Plastik enjeksiyonla şekillendirme (Plastic Injection Forming, PIF), polimer/metal hibrid yapıların farklı geometrilerde ve yüksek boyutsal hassasiyetle imalatının gerçekleştirilmesini sağlayan bir yöntemdir. [6-8]. PIF yönteminin en önemli avantajlarından biri, hibrid yapıyı oluşturan plastik ve metal bileşenlerinin aynı anda ve tek adımda şekillendirilmesidir. Ayrıca, plastik enjeksiyon ile şekillendirmede kullanılan makinanın geleneksel plastik enjeksiyon makinası olması, yöntemi pratik ve yapılabilir kılmaktadır. Plastik enjeksiyon ile şekillendirme yöntemi, enjeksiyon kalıbının çekirdeği üzerine yerleştirilmiş metal plakanın, enjekte edilen ergiyik polimer basıncı ile şekillendirmesi esasına dayanmaktadır [8,9]. Ergiyik polimer aracılığı ile uygulanan basınç ile metal plaka, tıpkı sac şekillendirme yöntemlerinde olduğu gibi şekillendirilmektedir. Metal plakanın enjeksiyon kalıbı içinde çekilerek ve/veya sıvanarak akması ve istenilen forma girmesi sağlanmaktadır [10-12]. Bu çalışmada, polimer/metal hibrid yapılar, plastik enjeksiyon kalıplamanın alışılagelmişin dışında uygulanması ile elde edilmiş, geliştirilen polimer/metal hibrid yapılara 3 nokta eğilme testleri uygulanarak yapıların eğme davranışı incelenmiştir. 2. Malzeme ve Yöntem 2.1 Malzeme Deneysel çalışmada, polimer /metal hibrid yapılarda kullanılan metal bileşen alüminyum (1100 serisi) plakalar olup, özellikleri Tablo 1’de verilmiştir. Alüminyum plakaların boyutları 115 x 75 x 1.5 mm’ dir. Hibrid yapıdaki polimer malzeme saf polipropilen (PP, 200 Sabic Inc.), termoplastik elastomer (TPE) ve titanyum dioksit partikül takviyeli PP kullanılmıştır. Ticari olarak temin edilen polimer malzemelerin özellikleri Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 1 Alüminyum ( 1100-0) serisinin özellikleri Özellikler Elastiklik modülü (GPa) 70 Çekme dayanımı (MPa) 90 Akma dayanımı (MPa) 35 Sertlik, 23 Kopmadaki uzama (%) 35 Tablo 2 Kullanılan polimerlerin özellikleri Polipropilen Termoplastik Elastomer PP/EPDM Elastiklik modülü (GPa) 1-2 0.23 Akış indeksi (g/10 dak) 6.2 10 Sertlik 68 (Shore D) 65 (Shore A) Kopmadaki uzama (%) 25 600 Özellik 2.2 Yüzey Hazırlama Alüminyum plakalar enjeksiyon şekillendirme öncesinde 3M’ in aşındırıcı süngerleri (Diapad kırmızı seri, Al2O3) ile pürüzlendirilmiştir. Zımparalama işleminden sonra aşındırılmış yüzeyler alkalin sabun ile yakınmış, aseton ile yıkandıktan sonra saf su ile durulanmış ve kurutulmuştur. Tüm bu işlemleriden sonra metal plakaların yüzeyine adhesif özellik taşıyan primer (Methan Inc) uygulanmıştır. 2.3 Enjeksiyon Kalıplama Enjeksiyon kalıplama işlemi için 40 tonluk plastik enjeksiyon makinesi kullanılmıştır. Yöntemde 30-60 bar arasında farklı enjeksiyon basınçları uygulanmıştır. Plastik enjeksiyon şekillendirmenin işlem sırası Şekil 1’de gösterilmiştir. Şekil 1. Plastik enjeksiyonla şekillendirme yöntemi (PIF) 2.4 Eğme Testi 3-nokta eğme testi (ASTM C393) , Zwick 1455 Universal çekme cihazında uygulanmıştır. Her bir numune için testler 3 kere tekrarlanmış ve ortalaması alınmıştır. Test hızı 5 mm/dak 201 alınmıştır. Eğme testi numunelerinin eldesi için hibrid yapılar üzerinden su jeti ile 3400 bar basınç altında numuneler kesilerek hazırlanmıştır. 3. Bulgular ve Tartışma Alüminyum plakaların şekillendirilebilirliğini incelemek için öncelikle plakalara primer malzeme uygulamadan enjeksiyon şekillendirme işlemi gerçekleştirilmiştir. Farklı enjeksiyon basıncı değerlerinde şekillendirilen plakalar Şekil 2 ve Şekil 3’de verilmiştir. 30 ve 40 bar enjeksiyon basıncının alüminyum plakaları şekillendirmek için yeterli olmadığı görülmüştür. Öte yandan, enjeksiyon basıncı yükseldiğinde, metal plakaların şekillendirilebilirliğinin yükseldiği fakat enjeksiyon basıncı 60 bar gibi bir değerde olduğunda, plakalarda yırtılmaların meydana geldiği görülmüştür. Şekil 2. Alüminyum plakaların basınç altında şekillendirilmesi Şekil 3. Enjeksiyonda ergiyik polimer basıncı ile şekillendirilmiş plakalar Metal plakaların şekillendirilmesi için uygun enjeksiyon basıncı (50 bar) tespit edildikten sonra hibrid yapılar elde edilmiştir. Bu yapılara 3-nokta eğme testinin uygulanması için hibrid yapılardan su jeti ile numuneler kesilmiştir. Su jetinin polimer/metal yüzeyler arası yapışma bölgesini olumsuz etkilemiş olup olmadığı gözlemleyebilmek için hibrid yapılardan saf PP içeren numunelere sonlu elemanlar yöntemi (ANSYS Mechanical Apdl v12.1) uygulanmıştır. Analizde iki metal yüzey, bir polimer çekirdek bölge ve iki adhesive yüzeyden ibaret 5 tabaka tanımlanmış ve dört nodlu 3D elemanlar seçilmiştir. Elde edilen sonuçlar Şekil 4’ te verilmiştir. 3-nokta eğme testinden elde edilen sonuçlar ise Tablo 3’ de ve Şekil 5’ de verilmiştir. Deneysel çalışmada elde edilen sehim 9.36 mm iken, sonlu elemanlar yöntemi 9.87 mm vermiştir. Eğme dayanımının da sırasıyla 29.37 MPa ve 28.99 MPa olmuştur. FEM ve deneysel sonuçların birbiri ile uyumlu olduğu, plastik enjeksiyon 202 şekillendirme ile elde edilen hibrid yapıların, klasik yöntemlerle elde edilen numunelerinkine benzer sonuçlar verdiği görülmüştür. Su jeti ile kesmenin de olumsuz etkisi dikkate alındığında, numunelerin başarılı olduğu kanaatine varılmıştır. (a) Eğme dayanımı (b) Sehim Şekil 4. Saf PP çekirdekli polimer/metal hibrid yapının FEM analiz sonucu Diğer polimer tiplerini içeren hibrid yapıların eğme testleri irdelendiğinde, PP’ nin titan dioksit içermesinden ötürü malzemenin rijitliğinin artması sebebi ile eğilme dayanımının arttığı ve sehim değerinin ise azaldığı görülmüştür. Öte yandan daha esnek bir yapıya sahip olan termoplastik elastomerin bünyesinden elastomer içerikten dolayı, hibrid yapının sehim değeri artmıştır. Malzeme PP PP/TiO2 PP/EPDM Tablo 3 3-nokta eğme testinin sonuçları Maks. Eğme Sehim dayanımı (MPa) (mm) 29,37 9,36 28,7 8,29 27,34 9,39 Şekil 5. Polimer/metal hybrid yapıların 3-nokta eğme testi eğrileri 4. Sonuç Polimer/metal hibrid yapıların boyutsal hassasiyeti yüksek ve tek adımda imal edilmesi için plastik enjeksiyon yöntemi alışılagelmişin dışında bir şekilde uygulanmıştır. Yöntemde, enjeksiyon basıncının metalin şekillendirilmesi için etkili olduğu, yüksek enjeksiyon 203 basıncında metal plakada yırtılmalar meydana gelmiştir. 3-nokta eğme testi sonuçlarına göre polimer/metal numunelerin tatmin edici sonuçlar verdiği ve elde edilen hibrid yapıların özellikle otomotiv, beyaz eşya veya uçak gibi alanlarda kullanılabilecek alternatif malzemeler olduğu görülmüştür. Teşekkür Yazarlar, bu çalışmanın 113M150 numaralı proje kapsamında gerçekleştirilmesinde destek olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’na (TÜBİTAK) teşekkür eder. Referanslar [1] Grujicic, M., Sellappan , V., Omar M.A., Seyr N., “An overview of polymer to metal direct adhesion hybrid technologies for load bearing automotive components”, Journal of Material Processing Technology, 197,363-373, 2008 [2] Chen, M., Zhang X., LEi, Q., Fu Jiexing, “ Finite Element Analysis of Forming of Sheet Metal Blank in Manufacturing Metal/Polymer Macro Composite Components via Injection Molding”, International Journal of Machine Tools & Manufacture 42, 375-383 , 2002 [3] Abibe AB, Filho AST, Santo JF, Hage E (2013) Mechanical and failure behavior of hybrid polymer-metal staked joints. Mater Design 46:338-347. [4] Zhang J, Supernak P, Alander MS, Wang CH (2013) Improving the bending strength and energy absoprtion of corrugated sandwich structure. Mater Design doi:52: 767-773. 10.1016/j.matdes.2013.05.018 [5] Messler, Robert, “The challenges for joining to keep pace with advancing materials and designs”, Materials & Design, 16(5), 261-269, 1995. [7]Bariani, P.F., Bruschi S., Ghiotti A., Lucchetta G., “An Approach to Modeling of Forming Process of Sheet Metal-Polymer Composites”, Annals of the CIRP, 56(1), 261264, 2007. [6] Zoellner OJ, Evans JA. Plastic-metal hybrid: A new development in the injection molding technology. ANNUL Technical Conference, ANTEC, 002 1-4. [7] Boerio F, Shah P (2005) Adhesion of Injection Molded PVC to Steel Substrates. J Adhesion. 81(6): 645-675.doi: 10.1080/00218460590954656 [8] Tekkaya A.E., Hussain M.M., Witulski J., “The non hydrostatic response of polymer melts as a pressure medium in sheet metal forming”, Production Engineering – Research and Development, 6, 385-394, 2012. [9] Gutscher G, Wu H-C, Altan, Determination of flow stress for sheet metal forming using the viscous pressure bulge (VPB) test, Journal of Material Processing Technology, 146, (17), 2004 [10] Berry DH, Namkanisorn A (2005) Fracture toughness of a silane coupled polymermetal interface: silane concentration effects. J Adhesion, 81: 347-370. doi: 10.1080/00218460590944657 [11] Sasaki H, Kobayashi I, Sai S, Omoto T, Mori K (1998) Direct adhesion of nylon resin to stainless steel plates coated with triazine thiol polymer to electropolymerization during injection molding. J Polym Tech 55(8): 470-476. [12] Luccheta G, Baesso R (2007) Polymer injection forming (PIF) of thin walled sheet metal parts –preliminary experimental results. AIP Conference Proceedings 2007; 907:1046-1051. 204 1. Ulusal Plastik Teknolojileri Sempozyumu (UPTS’2015), 15-16 Ekim 2015 İstanbul 205