Nerede Kalmalı?

Transkript

Nerede Kalmalı?
Berlin
Berlin, bir sürü özelliğinin yanı sıra duvarıyla meşhur bir şehir. Böyle bir
şehirde sokak ve duvar sanatları alıp başını yürümesin de ne yapsın. Bütün
şehir duvarları ve donuk katı blokların dışları sokak sanatçılarının tuvali
haline gelirken, iç mekânlarda da yaratıcı ve canlı tasarımlar birbiriyle
yarışıyor. Punk ve yer altı sanat akımlarının oldukça canlı olduğu şehir, isim
yapmış tasarımcılara ve lüks markalara da ilham kaynağı oluyor. Tarihine
biraz küskün biraz da onunla barışık olması, mekân kullanımına,
mahallelerin karakterlerine ve dış görünüşüne yansıyor haliyle. İnsan bunları
fark ettikçe daha da ilginç bir şehir haline geliyor Berlin. Neymiş bu Berlin’i
Avrupa’nın en hip şehri yapan, bir gidip görmek lazım.
>>Nerede Kalmalı?
En İyiler
 Hotel Adlon Kempinski:1907 yılında inşa edilen The Adlon, Almanya
ve Avrupa tarihinin önemli olaylarına tanıklık etmiş bir otel. İki dünya
savaşı arasındaki dönemde oldukça şaşaalı bir dönem yaşayan otel,
Charlie Chaplin, Marlene Dietrich gibi sanatçıları, önemli
politikacıları ve gazetecileri ağırlamış. Pek çok filmde kullanılan ve
pek çok filmde de bahsi geçen otel, aynı zaman da Michael
Jackson’ın, oğlu Blanket’i gazetecilere balkondan takdim ettiği otel.
1996 yılında yapılmış olan The Glamorous World of the Adlon Hotel
1
Berlin
adlı belgesel otelin geçmişi hakkında ilginç hikâyeler anlatıyor. Bugün
Kempinski zincirinin bir parçası olan otel, daha modern bir stil ve
teknolojik altyapıyla donatılmış. Eski günlerdeki ihtişamını ve
şıklığını koruyan otel, birbirinden şık beş restoranı ve dört barıyla
muhteşem bir konaklama vaat ediyor.
 Regent:Bugüne kadar pek çok ödül kazanmış olan ve en iyi otel
sıralamalarında yıldız gibi parlayan Regent, tam bir Berlin klasiği. 156
odası ve 39 süitinde, klasik lüks otel konforunu eksiksiz bir biçimde
sunuyor. Otelin ana restoranı Fischers Fritz’e, Berlin’in en ünlü ve en
iyi restoranlarından biri olduğundan, restoran önerilerimizde ayrıca
yer verdik. Regent Berlin Bar da lüks business lounge stiliyle dikkat
çekiyor. Butik ve ender bulunan viski, konyak ve şarap seçenekleri
sunan bar, görüşmelerinizi yapabileceğiniz şık bir adres. Tea & Lobby
Lounge ise akşamüstü çayı ve yanında sunduğu lezzetli tatlılarla karşı
koyması neredeyse imkânsız. Çeşitli masaj ve terapi seçeneklerin
bulunduğu spa’da kadınlar ve erkekler için ayrı alanlar düzenlenmiş.
 Hotel de Rome:Doğu Berlin, Bebelplatz’da bulunan otel, eskiden
banka olarak kullanılan 19. yüzyıldan kalma bir yapının içinde. Rocco
Forte otel grubuna ait olan otelde mavi, kırmızı ve bej renkler hâkim,
odaları da geniş ve aydınlık. Süitleri ise çok daha farklı tasarımlara
sahip. Ayrıca yine süitlerde cep telefonu, daha hızlı internet ve film
seçenekleri sunuluyor. Otelin restoranı Parioli’de Şef Behrend,
mutfakta minimallikten yana bir duruş sergiliyor. Bebel Bar ise
kokteylleri, kahveleri ve İtalyan tatlılarıyla iş sonrasında ve yemek
sonrasında keyif yapmanız için düşünülmüş. Eğer İngiliz çay
saatlerini tercih edenlerdenseniz, Opera Court’u daha çok
2
Berlin
seveceksiniz. Otelin spa’sının da şehrin en iyilerinden biri olduğunu
hatırlatmak isteriz.
 Schlosshotel im Grunewald:Şehrin biraz dışındaki bu malikâne, II.
Wilhelm’in kişisel danışmanlarından Walter von Pannwitz’e ait bir
konutmuş. Burayı otel haline getirmek için yapılan restorasyon Karl
Lagerfeld imzalı. Tahmin edilebileceği gibi zarif, lüks ve şık
detaylarla bezenmiş. 54 odası bulunan otel, şehre iş için gelenlerin ve
moda takipçilerinin radarında bulunuyor. Otelin pek çok özel
hizmetinin yanı sıra ücretsiz havaalanı karşılaması da bulunuyor.
Taksi şoförlerinin otelin yerini bulmakta zorlandıkları
düşünüldüğünde, hayat kurtarıcı bir hizmet olduğu anlaşılıyor.
Lagerfeld’in burada devamlı bir süiti bulunuyor. Kendisi şehirde
yokken, Lagerfeld’in odasında 2000 karşılığında kalabiliyorsunuz.
 NHOW Hotel:NHow kendini müzik oteli olarak tanımlıyor. Pek de
haksız sayılmazlar. Otelin içinde tam teşekküllü bir kayıt stüdyosu
bulunuyor. Ayrıca oda servisi menüsünden bir Gibson gitar veya
Casio klavye kiralayabiliyorsunuz. Ancak burada kalmak için
müzisyen olmanıza tabii ki gerek yok. Fütüristik modern tasarımlara
ilgi duyuyorsanız veya Karim Rashid’in renkli tasarımlarının sıkı bir
takipçisiyseniz de NHow tam size göre. Sergei Tchoban imzası
taşıyan binası, kesinlikle görülmesi gereken mimari bir eser.
Odalarında da aynı renkli ve fütüristik tasarımı bulmak mümkün.
Otelin içindeki sanat galerisinin de değme galerilere ve müzelere taş
çıkartan sergilere ev sahipliğini yaptığını söyleyelim.
3
Berlin
Bunlara Da Bakmaya Değer
 Casa Camper:Barselona’dan sonra Berlin’e de açılan Casa Camper,
Camper’in çağrıştırdığı konfor ve kalite gibi özelliklerin hepsini
taşıyor. Mitte’de bulunan otelin 51 odasının her birinde stüdyo-daire
hissi veriyor. En üst katta bulunan Tentempié’de 24 saat sandviç,
salata, tatlı atıştırmalıklar ve içecekler bulabiliyorsunuz. Üstelik hepsi
otel misafirleri için ücretsiz. Dos Palillos adlı restoranda ise, İspanyol
tapaslarından ve Asya usulü atıştırmalıklardan seçim yapabilirsiniz.
Restoranın şefi Ferran Adria’nın ünlü restoranı El Bulli’nin chef de
cuisine’i Albert Raurich.
 The Weinmeister:Mitte’deki otellerden biri olan Weinmeister’in hip
ve urban tasarımına bayılacaksınız. Moda, sinema ve müzik
dünyasından pek çok yaratıcı ve genç isim Berlin seyahatlerinde
burayı tercih ediyor. Yenilikçi ve maskülen bir tasarıma sahip olan
Weinmeister’de asansör yerine merdivenleri tercih edin ki katlar
arasındaki duvarlardaki graffitileri görün. Odalarda bulunan iMac
bilgisayarlar da çoğu zaman kurtarıcı oluyor. Otelin barı SchwarzBar’ın spesyali, oyuncu Jessica Schwarz’ın ailesinin özel formülüyle
üretilen likörler. Jessica Schwarz burada sık görülen isimlerden.
Bunlara ek olarak Beauty Spa ve çatıdaki barda da kendinizi daha iyi
hissetmeniz için her ayrıntı düşünülmüş.
 Soho House Berlin:Soho gene yapmış yapacağını dedirten otel,
Berlin’e bambaşka bir hava katıyor. 1928 yılında yapılan binası, uzun
yıllar çeşitli bürokratik ihtiyaçlar için kullanılmış. Şimdi binanın altı
katında Soho’nun Tiny, Small, Medium, Big, Large ve Extra Large
4
Berlin
olmak üzere 6 kategorideki odaları bulunuyor. Otelin geneline hâkim
olan endüstriyel ve rustik stil, odalarda daha da belirginleşiyor. Bu 65
odaya ek olarak 20 tane de daire seçeneği sunuyor Soho. Uzun süre
Berlin’de kalmayı düşünenlerin tereddüt etmeden yer ayırtabileceği
daireler hip ve konforlu. Otelin restoranı Cookhouse, bistro stili
tasarımı ve lezzetli İtalyan yemekleriyle şehrin başarılı
restoranlarından. Otelin kulübü Floors, barı House Tonic, spa’sı
Cowshead ve sinema salonu Soho’yu daha da çekici hale getiriyor.
 Das Stue:Otelin tasarımcısı Patricia Urquiola, 1930’larda Danimarka
Büyükelçiliği olarak inşa edilen ve muhteşem mimari özelliklerini
korumuş olan neo-klasik binanın içini şık ve retro bir stilde giydirmiş.
Çeşitli köşelerine yerleştirilmiş sanat eserleri de bu incelikli tasarımın
özelliklerini pekiştiriyor. Beş kategoriye ayrılmış durumdaki toplam
80 oda ve süitin her birinde Apple eğlence sistemi, özel bir ayakkabı
bölümü ve yazı masası bulunuyor. Kütüphanesi ve 24 saat oda servisi
de şehre iş için veya ilham bulmak için gelenlere destek veriyor.
Yorgunsanız zen dekoruyla insana huzur veren spa devreye giriyor.
Otelin restoranı 5 – Cinco, Michelin yıldızlı Katalan şef Paco Perez’in
eseri. Tadım menüsünü tavsiye ederiz.
>>Nerede Yemeli
Öğle Yemeği İçin En İyi Adresler
5
Berlin
 Lavanderia Vecchia:Bu rustik ve sevimli İtalyan restoranın
bulunduğu mekân daha önceden çamaşırhane olarak kullanılıyormuş.
Restoranın hem ismi hem de dekoru geçmişle olan bağı korunacak
şekilde seçilmiş. Örneğin tuğla duvarlardaki vanalar hâlâ duruyor.
Restoranda yalnızca fix bir menü sunuluyor ve bu menü her hafta
değişiyor. Rezervasyonsuz yer bulmak pek mümkün değil. Öğlen
12’den sonra açıldığını da ekleyelim.
 Tin-Berlin:Berlin’in havalı mahallesi Kreuzberg’de bulunan restoran,
eski bir üretim alanından dönüştürülmüş. Birbirine siyah iplerle bağlı
çıplak ampullerin tavandan sarktığı, beyazın buz gibi bir sadelikle her
yeri kapladığı Tin-Berlin’in menüsünde dünya mutfaklarının en çok
tercih edilen ve bilinen yemekleri sunuluyor.
 Mogg & Melzer:Berlin’de sandviç ve deli konusunda üst üste hayal
kırıklığı yaşadığı için sandviçe hasret kalanlar buraya iyi baksın.
Piknik masalarının ve mor minderlerin rahatlattığı atmosferde,
sandviç gurmelerini mutlu edecek seçenekler sunuluyor.
 Monsieur Vuong:Güney Vietnam’ın tropik bahçelerinden ve
nehirlerinden gelen malzemelerle insanın koku ve damak duyularını
zıplatacak cinsten Vietnam yemekleri yapan bu restoran, hoş bir öğle
yemeği için harika bir alternatif.
 Barcomi’s:Kırmızı tuğla duvarların etrafını sardığı avlusunun
aydınlık ve sakin atmosferi özellikle yaz aylarında çok keyifli oluyor.
Fransız ve İtalyan şarküteri ürünleriyle hazırlanan atıştırmalıklardan
denemenizi ve turta için yer ayırmayı öneririz. Turtanızı da kahvesiz
6
Berlin
bırakmayın. Barcomi’s, kendi ismini taşıyan karışım da dâhil olmak
üzere 13 farklı seçenekle kahve severleri kendine hayran bırakıyor.
Akşam Yemeği
 Reinstoff:İki Michelin yıldızının yanı sıra pek çok ödül almış olan
Reinstoff, Berlin’in en iyi restoranlarından biri. Restorana bu ünü
kazandıran, Şef Daniel Achille’nin avant-garde sayılan füzyon
mutfağı. Üç veya beş tabak seçerek kendinizce bir menü
oluşturabiliyorsunuz. Başlangıç olarak mutlaka amuse-bouche servis
ediliyor. Bu küçük atıştırmalıklar, restoranın olmazsa olmaz’ı haline
gelmiş. Mitte’de bulunan restoranın sokağa bakan bir kapısı
olmadığından bulmak zor olabiliyor. Dar bir koridordan geçilerek
varılan restoranı zorlanmadan bulabilmek için otelinizden yol tarifi
desteği isteyebilirsiniz.
 Vau: Bir Michelin yıldızlı Vau’da, Şef Kolja Kleeberg, Fransız
mutfağına kendine has bir yorum getiriyor. Tadım menüsünün yanı
sıra à la carte menüsü de bulunuyor. 1997 yılında açılmış olan
restoran, konuklarını şık atmosferinde, orkidelerin süslediği masalarda
ağırlıyor. Zaman zaman Şef Kleeberg’i grubuyla birlikte restoranın
önünde müzik yaparken yakalayabilirsiniz.
 Fischers Fritz:Zarif dekoru ve şöminesinin yarattığı sıcak atmosfer ve
az sandalyesinin yarattığı samimi ortam, Fischers Fritz’i oldukça
çekici bir yer haline getiriyor. İki Michelin yıldızlı restoranın menüsü
ve bir araya getirdiği tatlar, ‘fine- dining’ konseptini çok üst noktalara
7
Berlin
taşıyor. Regent Hotel’de bulunan restoran Alman ve Fransız
mutfaklarını bir araya getirerek, kendine has bir uyum yakalıyor.
 Grill Royal:Açılışını takip eden günlerde ünlü isimler ve gazetecilerle
dolup taşan restoran, bir anda şehrin gastronomi haritasının en merak
uyandıran mekânlarından biri haline geldi. Arjantin, İrlanda ve
Avustralya’daki çiftliklerden temin ettiği etleriyle en müşkülpesent et
severleri bile etkilemeyi başarıyor. Seçeceğiniz sos ve şarapla
yemeğinizi daha da lezzetli bir hale getirebiliyorsunuz.
 Brechts:Avusturya ve Alman mutfağını bir araya getiren restoranda,
isterseniz çağdaş Berlin mutfağından, isterseniz asırlık Avusturya
kraliyet mutfağından bir şeyler seçebiliyorsunuz. A la carte menüyü
kararsız kararsız incelemek yerine Brechts Menu’yü seçerek,
restoranın en iddialı birkaç yemeğini tadabilirsiniz. Bir zamanlar
Brecht’in de sıklıkla geldiği barı Trichter’i de denemek hoş olacaktır.
 Borchardt:150 yıllık bir geçmişe ve geleneğe sahip olan restoran,
Alman İmparatoru II. Wilhelm’i ağırladığından beri politikacıların ve
iş adamlarının uğrak yeri haline gelmiş. Şef Markus Herbicht’e
emanet edilmiş olan restoran, istiridye, steak ve şinitzel seçenekleriyle
iştah kabartan bir menü sunuyor. Birkaç yıl önce Berlin’e geldiğinde
Barack Obama da yemek yemek için burayı tercih etmişti.
Rezervasyonsuz yer bulmanın mümkün olmadığını da hatırlatmakta
fayda var.
8
Berlin
Atıştırmalıklar
 Café Einstein:1920’lerde inşa edilmiş bir villada yer alan kafe,
yüksek tavanları ve ahşap kütüphanesiyle sofistike bir görünüme
sahip. Unter den Linden’deki turistik uyarlamasından uzak durmanızı
ve mutlaka Kurfürsten Str. 58 numaradaki mekânına gelmenizi
öneririz. Viyana şinitzelleri ve nefis ‘apfel strudel’lerinden
tadabileceğiniz kafede, kahve oldukça ciddiye alınıyor. Kaffee und
Kuchen dedikleri kahve ve pasta konseptini en iyi
deneyimleyebileceğiniz yerlerden biri burası. Kahvaltıları da muh-teşem!
 The Barn:Kahvesiyle ünlü bir diğer mekân da The Barn. Üreticilerin
bir kısmını doğrudan tanıyyo ve çekirdeklerin geçtiği işlemleri bizzat
takip ediyorlar. Bu sayede kahve gurmelerine, çok detaylı bilgi verip
kahve tadımını neredeyse şarap tadımı kadar profesyonelleştiriyorlar.
Gerçek kahve bağımlılarınn kaçırmaması gereken bir yer.
 Suicide Sue:Prenzlauer Berg’de bulunan bu kendi şahsına münhasır
kafe, ilk olarak tasarımıyla dikkat çekiyor. Bembeyaz duvarları ve
beyaz ahşap parkeleri içeri girer girmez etkiliyor. Bir köşede siyah ve
masif vintage bir soba ve hemen yanı başında da bir ada oluşturacak
şekilde yerleştirilmiş uzun yüksek bir masa bulunuyor. İki büyük
kahverengi deri koltuk, etraflarını saran kitaplık ve sandığın arasına
keyifli keyifli oturuyor. Kesme tahtası üzerinde servis edilen Belegtes
Brot denilen üstü açık sandviçler, turtalar ve kahveler oldukça lezzetli.
9
Berlin
Berlinliler’in kahvaltı ve öğle saatleri için çok tercih ettiği bir buluşma
noktası.
 Currywurst Deyince:Berlin usulü fast-food diyebileceğimiz
currywurst, patates kızartmasıyla servis edilen, üzerine toz köri
dökülen kızarmış domuz sosisine verilen isim. Konsepti tamamlamak
için yanında da mutlaka bira tüketiliyor elbette. Şehir içinde pek çok
yerde bulabileceğiniz bu konsepti denemek için Konnopke’s Imbiss’in
geleneksel formülünü tercih edebileceğiniz gibi, daha hip bir mekân
olan Curry 36’i de deneyebilirsiniz.
>>Gece Kuşlarına
Gençlere Ve Ruhu Genç Kalanlara
 Tausend:Kulübün kapısında ne bir tabela ne de bir ışık bulunuyor.
Demir, ses yalıtımlı ağır kapısı da burayı iyice kamufle ediyor.
Tausend’in gizliliği, saklanma isteğinden değil, kendine güvenden
kaynaklanıyor. Berlin jet-setinin hiç boş bırakmadığı kulüp, kapısında
ismi yazmasa da tanınıyor ve biliniyor. Parlak çelik duvarları, cam
heykelleri ve localarıyla sinema, moda ve müzik dünyasından isimleri
en iyi şekilde ağırlıyor.
 White Trash Fast Food:White Trash restoran, bar, performans
mekânı ve dövme atölyesi. Şehrin genç ve hip kitlesinin akın akın
10
Berlin
geldiği bar, Pink, Carl Barat ve Motörhead grubundan Lemmy’nin de
Berlin’deki uğrak noktalarından biri. Burger ve bira eşliğinde yerli
grupların performanslarını izlemek veya belki alt katındaki atölyede
dövme yaptırmak için gelebileceğiniz bir adres. Gossip grubu da ünlü
olmadan önce burada çalıyormuş. Gelecek vaat eden müzik gruplarını
keşfetmek istiyorsanız kaçırmamanız gereken bir adres.
 Renate:Retro ve vintage akımlarının gelebileceği son noktayı merak
edenlere, bir uğrayıp bakmalarını tavsiye ediyoruz. Rustik duvar
kâğıtları, büyük piyano, ağır perdeler ve kitsch abajurlarla bir
büyükanne evini andırıyor. Ancak içeride, ebeveynlerinden gizli parti
yapan gençlerin yaptığı partiler kadar özgür, eğlenceli ve ilginç
sahnelerin yaşandığı partiler gerçekleşiyor. Tini, M.A.N.D.Y ve
Nicholas Jaar gibi DJ’lerin performanslarının yanı sıra Berlinli gruplar
da sahne alıyor.
 Weekend:Bir zamanlar Berlinlilerin turistlerden sır gibi sakladıkları
Weekend bir süredir ifşa olmuş durumda. Popülerliği artmış olsa da,
şehrin sakinlerinin hâlâ severek geldikleri bir yer. Alexanderplatz’da
bulunan eski Sovyet binalarından birinde, 2 katta daha hizmet
vermeye başlayan ve giderek ünü artan kulüp, şehrin hip adreslerinden
biri. Tiefschwarz ve Trentmoller gibi elektronik müziğin en bilinen
isimleri sık sık burada performans sergiliyorlar.
 Trust:Berlin’in en ünlü kulüplerinden Cookie’nin ve Weekend’in
sahipleriyle fotoğraf sanatçısı Sascha Kramer’in beraber açtıkları
Trust, şehrin en eğlenceli barlarından biri. Kapısına geldiğinizde zili
çalarak girdiğiniz bu küçük mekân, bir oturma odası büyüklüğünde.
11
Berlin
İnsanların omuz omuza olduğu kalabalık mekân, yeni arkadaşlar
edinmek için en ideal seçenek.
 Solar:Solar, bulunduğu binanın 16. katındaki restoranıyla ve 17.
katındaki lounge’uyla hizmet veriyor. Akşama, restoranında lezzetli
başlangıçlarıyla başlayabilir, şinitzelinin ardından dondurmayla
kendinizi şımartabilirsiniz. Daha sonra üst kata çıktığınızda yine şık
atmosferinde yerinizi alabilirsiniz. Natalie Portman, Michel Gondry
ve daha pek çok ünlü isim de Berlin’de Solar’ı tercih ediyor.
 King Size Bar:Mitte’de bulunan King Size, isminin aksine oldukça
küçük bir yer. Ufak bir bar kısmı ve DJ kabinin dışında çok az yer
kalıyor. Gece boyunca dans edebileceğiniz, biraz bağırarak da olsa
arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz bir yer. Müziğin temposu çok
fazla yükselmiyor. Çok büyük olmaması ve yüksek tempolu olmaması
daha samimi bir ortam yakalanmasını sağlamış.
 Luzia:Kreuzberg’in hip mekânlarından Luzia, endüstriyel loft
mimarisiyle, vintage dekoru bir araya getirerek etkileyici bir atmosfer
yaratıyor. Uzun masif ahşap barı, vintage kadife koltuklarının yanı
sıra eksi bir televizyon, duvar çizimleri gibi detaylar da bu atmosferi
pekiştiriyor. Akşam kulüp öncesi bir şeyler içmek için
uğrayabileceğiniz gibi, geceyi burada da uzatabilirsiniz.
>>Ya Başka?
12
Berlin
Alışveriş
 Jil Sander:1943 doğumlu ünlü moda tasarımcısı Jil Sander, Almanya
doğumlu bir tasarımcı. Yıllarca ünlü modacılarla birlikte çalıştıktan
sonra kendi markasını kurmuş ve büyük başarı elde etmiş bir isim.
Japonya, Amerika, Fransa, İtalya ve Almanya’da mağazaları
bulunuyor. Berlin mağazasına uğramanızı tavsiye ederiz.
 14oz:Mitte’de bulunan 14oz pek çok markanın kadın ve erkek
koleksiyonlarından parçalar sunuyor. Spor giyim üzerine yoğunlaşan
mağazada Gilded Age, Barbour, Adriano Goldschmied ve Dukes
Finest Vintage Artisan gibi butikler ve markaları bir arada
bulabilirsiniz.
 Voo Store:Kreuzberg’de bir avluda saklı olmasına rağmen, şehrin hip
kitlesi tarafından çoktan keşfedilmiş bir yer. Uniforms for the
Dedicated, Cheap Monday, Acne ve Don’t Shoot the Messengers gibi
hip tasarım markalarını bir araya getiriyor.
 Andreas Murkudis:Büyük bir hangara yerleşmiş olan mağaza,
kozmetikten giyime, ev dekorasyonundan aksesuara geniş bir ürün
yelpazesine sahip. Askılardaki kıyafetleri uzun uzun incelemeyi, en
son model gözlükleri takıp resim çektirmeyi ve Dogville’i andıran
açık ev alanlarına göz atmayı ihmal etmeyin.
 Soto Store:Soto, stil sahibi erkeklerin mağazası. Acne, Libertine
Libertine, Common Projects, Dr. Martens, Dries von Noten gibi pek
çok tasarım markasını bir araya getiriyor. Kıyafetlerin yanı sıra, çanta,
ayakkabı, aksesuar, kitap ve defter çeşitleri de bulunuyor. Hip bir
13
Berlin
şıklık yakalamak isteyen erkeklerin ihtiyaç duyabileceği her şey bir
arada.
 Do You Read Me:Bir kitapçının ismi Do You Read Me olur da;
kitaplarının bir kısmını sokak kitapçıları gibi dizer de; sanat, fotoğraf,
tasarım, moda, kültür ve edebiyat üzerine pek çok dergi ve özel basım
kitabı bir araya getirir de; satın aldıklarınızı tasarım keten torbalara
koyar da buraya gelinmez mi?
 Gestalten Space:Gestalten’i nereye yazsak bilemedik. Sanat galerisi,
şehirdeki en çarpıcı sergilere ev sahipliği yaptığından mutlaka
görülmesi gereken bir alan. Bir yandan da özenle seçilerek bir araya
getirilmiş başarılı bir kitap seçkisine sahip. Siz en iyisi önce galeriyi
gezin, sonra da kitaplara göz atmayı ihmal etmeyin.
Müzeler
 Müzeler Adası:Mitte’de bulunan müze adası, UNESCO Dünya Mirası
alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Altes, Neues, Bode ve
Pergamon müzeleri bu alanda yer alan müzelerden belli başlıları.
Hepsini gezmek çok zaman alabilir, seyahatinizin süresine göre seçici
davranmanızda fayda var.
 East Side Gallery:East Side Gallery, aslında Berlin Duvarı’ndan
kalan, 106 km’lik bir bölüm. Dünyanın en uzun süreli açık hava
müzesi olarak kabul ediliyor. Hem tarihte çok önemli yeri olan bu
14
Berlin
duvarı, hem de üzerine yapılan 106 sanat eserini görmek için
gezilmesi gerek.
 Topography of Terror:Bir zamanlar Nazi rejiminin önemli
merkezlerinden biri olan ve Gestapo tarafından genel merkez olarak
kullanılan binada 1987’den beri sergiler yer alıyor. Bu sergilerde 2.
Dünya Savaşı sırasında Almanya’da yaşanan olaylara ve o olaylarla
ilgili kişilere dair bilgiler derlenerek tarihin önemli bir dilimine ışık
tutuyor.
 Hamburger Bahnhof:Eksi bir tren istasyonu olan bina, çağdaş sanatın
adı tarihe geçmiş veya şimdilerde yazılmakta olan isimlerden eserler
görmek ve kütüphanesine sanat kitapları almak isteyenler için
muhakkak uğranması gereken bir adres
 Mädchen Schule:1920’lerde inşa edilmiş olan Yahudi kız okulu,
1930 yılında 300 öğrencisiyle açılmış. 1942’de kapatılarak hastane
olarak kullanılmış. Artık bir çağdaş sanat galerisi. Oldukça başarılı
sergilere ev sahipliği yapan binayı hem sergiler, hem de mimarisi için
görmek gerekiyor. İçinde bulunan Mogg & Melzer Delicatessen’i öğle
yemeği önerilerimizde bulabilirsiniz. Ayrıca The Kosher
Classroom’un da cazip bir seçenek olduğunu itiraf ediyoruz.
Gitmeden Göz Atılacaklar
15
Berlin
 Fatih Akın:Fatih Akın filmlerinin samimi ve doğal anlatımı hem
Almanya’daki hem Türkiye’deki izleyicileri oldukça etkiliyor. Berlin
Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alan filmi ‘Duvara Karş’ı ve
keyifli bir yemek ve müzik yolculuğuna çıkardığı ‘Soul Kitchen’ı
henüz izlemediyseniz tavsiye ediyoruz.
 Das Leben der Anderen:Türkçeye ‘Başkalarının Hayatı’ olarak
çevrilen film, 2006 yılında En İyi Yabancı Film Oscar’ı alarak
başarısını kanıtladı. 1984-91 yılları arasında Doğu Almanya
Berlini’nde geçen filmin sürprizli gelişmelerini ele vermek
istemiyoruz ve bu başyapıtı mutlaka görmenizi tavsiye ediyoruz.
 ‘Goodbye Lenin’: ‘Goodbye Lenin’ de bir diğer duvar hikâyesi. Doğu
Berlin’de yaşayan ve komünizmi destekleyen bir kadın, komaya
giriyor ve o komadayken duvar yıkılıyor. Durumunun
kötüleşmesinden korkan oğlu da bu gerçeği ondan saklıyor ve
annesine, her şeyin eskisi gibi olduğu hayali bir dünya kuruyor.
 ‘Berlin Alexanderplatz’:1929 yılında Alfred Döblin tarafından
yazılan roman, Berlin’in yer altı suç dünyasını konu alan bir hikâye
anlatıyor. Romanın birden fazla uyarlaması bulunuyor. Ancak
içlerinde en başarılısı, elbette ünlü yönetmen Fassbinder’in imzasını
taşıyan mini televizyon dizisi.
 ‘Berlin in Berlin’:Sinan Çetin’i sevmeyenlerin bile sevdiği film, üç
kuşaktır Almanya’da yaşayan bir Türk ailesinin hikâyesini çarpıcı bir
üslupla anlatıyor.
16
Berlin
Aman Aman!
İngilizce bilen birini bulmakta zorlanmıyorsunuz.
Pek çok restoran, kafe ve butik, sokakta yürürken kendini belli etmeden
avlulara gizlenmiş oluyor. Dolaşmaya çıkmadan önce iyi bir araştırma
yaptığınızdan ve doğru not aldığınızdan emin olun.
Berlin bisiklet kullanımının çok yaygın olduğu bir şehir. Trafiğin önemli bir
kısmını bisikletliler oluşturuyor. Bisiklet kiralamaktan çekinmeyin,
bisikletlere ayrılan yollarda yürümekten sakının.
Sıkıcı Bilgiler
Berlin’de şehir merkezine 15 dakika uzaklıkta bulunan Tegel havaalanından
€20 ve 30 dakika uzaklıkta bulunan Schönefeld havaalanından €50 ödeyerek
varabiliyorsunuz.
Şehir içi ulaşımında U-Bahn adı verilen metro ve S-Bahn adı verilen tren
hatları kullanılıyor.
19€’ya temin edebileceğiniz Museum Pass Berlin, üç gün boyunca müzelere
ücretsiz girmenizi sağlıyor.
17

Benzer belgeler

pdf - Wings

pdf - Wings  Regent:Bugüne kadar pek çok ödül kazanmış olan ve en iyi otel sıralamalarında yıldız gibi parlayan Regent, tam bir Berlin klasiği. 156 odası ve 39 süitinde, klasik lüks otel konforunu eksiksiz bi...

Detaylı

NEREDE KALMALI? En İyiler

NEREDE KALMALI? En İyiler oluşturabiliyorsunuz. Başlangıç olarak mutlaka amuse-bouche servis ediliyor. Bu küçük atıştırmalıklar, restoranın olmazsa olmaz’ı haline gelmiş. Mitte’de bulunan restoranın sokağa bakan bir kapısı ...

Detaylı

karlar prensesi gstaad

karlar prensesi gstaad Wilhelm’in kişisel danışmanlarından Walter von Pannwitz’e ait bir konutmuş. Burayı otel haline getirmek için yapılan restorasyon Karl Lagerfeld imzalı. Tahmin edilebileceği gibi zarif, lüks ve şık ...

Detaylı

pdf - Wings

pdf - Wings hissi veriyor. En üst katta bulunan Tentempié’de 24 saat sandviç, salata, tatlı atıştırmalıklar ve içecekler bulabiliyorsunuz. Üstelik hepsi otel misafirleri için ücretsiz. Dos Palillos adlı restor...

Detaylı