hidroelektrik enerji raporu

Transkript

hidroelektrik enerji raporu
ÇEVRE VE TEMĠZ ENERJĠ:
HĠDROELEKTRĠK ENERJĠ
ÖNSÖZ
Enerji; her ülke için kalkınma, istikrar, geliĢme, refah ve artan hayat kalitesi anlamına
gelmektedir. Enerjinin yerinde, zamanında, makul fiyatlarla temini ise kalkınma için
vazgeçilmezdir. Çünkü üretim ancak enerji ile mümkündür. Bununla birlikte enerji;
ekonomik, sosyal ve çevresel yönleri bulunan, aynı anda pek çok sektörle bağlantılı bir
konudur.
Sahip olduğu bitki ve hayvan çeĢitliliği, tabii ve kültürel güzellikleri ile Türkiye; sürekli
enerji ihtiyacını sürdürülebilir kalkınma ve çevre koruma ilkeleri ile uzlaĢtırmaya büyük
önem vermektedir. Bütün tabii kaynaklarımızın koruma kullanma dengesini gözeten,
sürdürülebilir kaynak yönetimi anlayıĢının hakim kılınması için ulaĢımdan ziraate,
sanayiden atık yönetimine kadar pek çok alanda hem mevzuatta hem de uygulamada
çok önemi adımlar atılmıĢtır.
Türkiye‟yi enerjiye çok ihtiyacı olmasına rağmen, çevreyi çok daha az kirleten bir ülke
haline getirmek için yatırımlarımızı bilhassa çevreyi göz önüne alarak, çevre ve insan için
yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki sürekli enerji temini gibi temiz çevre de bir ihtiyaç, bir haktır.
Temiz enerji, temiz çevre demektir.
Dünya genelindeki en yüksek büyüme oranlarından birine sahip olan Türkiye,
sürdürülebilir kalkınma hamlelerini yetersiz enerji kaynakları ile beslemek durumundadır.
Dünyadaki temel enerji ihtiyaçlarının dörtte üçünü karĢılayan ancak hızla azalan fosil
yakıtlar hem sera gazları ile küresel ısınmaya sebep olmakta hem de fiyat
dalgalanmalarından çok çabuk etkilenmektedir. GüneĢ ve rüzgar gibi yenilenebilir
enerjilerse henüz büyük çaplı ihtiyaçları karĢılayabilecek kadar geliĢmiĢ değildir. Bu
itibarla artan enerji açığının kapatılması için Türkiye‟nin önündeki en uygun seçenek su
yani hidroelektriktir.
Hayatın devamlılığı için vazgeçilmez olan zaruri ihtiyaçları bünyesinde barındıran, insana
hem içme suyu hem de enerji olarak geri dönen su; bereket ve refahı depolayan baraj ve
tesisler sayesinde tarlalarımızda altın baĢaklara, lambalarımızda ıĢığa dönüĢür.
Durmaksızın yenilenen su çevriminden elde edilen hidroelektrik enerji; yenilenebilir,
güvenli, verimli, yeĢil, yerli ve ucuz bir kaynaktır.
Temiz ve sürekli bir enerji kaynağı olan suyun mümkün olan en kısa sürede faydaya
dönüĢtürülmesi, boĢa akan su kaynaklarının milli ekonomiye kazandırılması, projelerin
daha kısa sürede tamamlanarak gelecekte muhtemel enerji açığının yerli kaynaklar ile
karĢılanması için 26 Haziran 2003 tarihinde, Su Kullanım Hakkı AnlaĢması Yönetmeliği
1
çıkarılmıĢtır. Özkaynağımız olan bütün hidroelektrik potansiyelimizin harekete geçirilmesi;
her yıl enerjiye ödediğimiz döviz miktarını 15 milyar dolar düĢüreceği gibi ülkemizin dıĢa
bağımlığını da azaltacaktır.
Akan suyun gücünden faydalanan hidrolik kaynaklı enerji tesisleri; çevre kirliliğine ve sera
gazı emisyonuna sebep olmadan, temiz ve yenilenebilir enerji sağlar, suyu kontrol edip
düzenleyerek sel ve taĢkınların önüne geçer. HES projeleri ile hem enerji üretilecek hem
de nehirlerimiz akmaya devam edecektir. Ġyi planlanmıĢ çevre ile uyumlu, yeĢil ve maviyi
buluĢturan hidroelektrik santral projeleri; enerji ve kalkınmayı da beraberinde getirecektir.
Prof. Dr. Veysel EROĞLU
Çevre ve Orman Bakanı
2
1. ENERJĠNĠN ÖNEMĠ VE ENERJĠ ĠHTĠYACI
Bir ülke için kalkınma, istikrar, geliĢme, refah ve artan hayat kalitesi anlamına
gelen enerjinin vazgeçilmezliği her zaman ve mekânda altı çizilebilecek bir gerçektir.
Nasıl ki her canlının hayatını idame ettirebilmek için enerjiye ihtiyacı varsa, insanoğlunun
ilmî ve teknik çalıĢmalar neticesinde ortaya koyduğu tesislerin, fabrikaların ve makinelerin
de çalıĢmak, üretmek için enerjiye ihtiyacı vardır. Dünyada nüfus artıĢı, ĢehirleĢme,
sanayileĢme ve teknolojinin yaygınlaĢmasına paralel olarak enerji tüketimi de sürekli
artmaktadır.
Ülkemizde ve bütün dünyada sosyal ve ekonomik kalkınmanın temel göstergesi
olan enerjiye gün geçtikçe daha çok ihtiyaç duyulması, enerji kaynaklarının sınırlı olması
ve sürekli tüketilmesi gerçeğinin daha geniĢ kesimlerce anlaĢılması, ülkeleri; enerji
politikalarını yeniden gözden geçirmeye ve enerjiyi daha etkin kullanmaya yöneltmiĢtir.
Küresel enerji kullanımı, yılda yaklaĢık %2 artıĢ göstermektedir. Nüfus artıĢı, iktisadi
büyüme ve yüksek hayat standartlarını yakalama çabaları, insanoğlunun tasarruf etmeye
dair alıĢkanlıklarından giderek uzaklaĢması enerji sarfiyatındaki artıĢta etkili olan önemli
faktörlerdendir.
Tablo 1– Enerji Ġhtiyacındaki ArtıĢ
ÜLKELER
Dünya ortalaması
GeliĢmiĢ ülkeler ortalaması
YILLIK ĠHTĠYAÇ ARTIġI
(%)
2.4
< 2.0
GeliĢmekte olan ülkeler ortalaması
4.1
Türkiye
6-8
ġekil 1- Elektrik Enerjisi Üretiminin DeğiĢimi (1971-2007)
3
Bugün bir ülkenin elektrik enerjisi tüketimi, o ülkenin geliĢmiĢliğinin de bir
göstergesidir. GeliĢmiĢ ülkelerde kiĢi baĢına yıllık elektrik tüketimi 8.900 kilowatt.saat
iken, Dünya ortalaması 2.500 kilowatt.saattir. Bazı ülkelerin 2009 yılı kiĢi baĢına tüketilen
yıllık elektrik miktarlarına baktığımızda (CIA World Factbook 2010);
• Norveç‟te 27.636 kWh/yıl
• Finlandiya‟da 16.551 kWh/yıl
• Kanada‟da 15.826 kWh/yıl
• ABD‟de 12.668 kWh/yıl
• Japonya‟da 8.498 kWh/yıl‟dır.
Az geliĢmiĢ ülkelerde bu rakam 30 kWh‟a kadar düĢmektedir. Türkiye‟nin 2.685
kWh/yıl olan kiĢi baĢına elektrik tüketiminin ise artırılması gerektiği aĢikardır.
Tablo 2– Bazı Ülkelerin Yıllara Göre Toplam Elektrik Tüketimi
(Milyar Kilowatt.saat)
Kaynak: Energy Information Administration
Nüfus
2006
2006
2007
2008
Avusturya
8 milyon
60
61
63
63
Belçika
10 milyon
82
85
84
84
Finlandiya
5 milyon
81
86
87
83
Fransa
64 milyon
449
445
447
460
Almanya
82 milyon
543
547
547
544
Yunanistan
11 milyon
54
55
58
59
Ġtalya
59 milyon
307
313
314
314
Hollanda
16 milyon
107
109
111
112
Norveç
4,5 milyon
113
110
113
115
Polonya
38 milyon
119
125
129
132
Portekiz
10,5 milyon
46
47
48
48
Ġspanya
45 milyon
244
261
264
267
Türkiye
72,5 milyon
160
174
190
198
Dünya genelinde enerji talebi en çok artan ülkelerden biri olan Türkiye, dinamik
geliĢme sürecinde katlanarak artan Ģekilde enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Sürekli ve
istikrarlı bir büyüme sürecini devam ettirebilmek için enerji vazgeçilmezdir. 1960‟larda
yaklaĢık 3 milyar kilowatt.saat olan Türkiye‟nin elektrik sarfiyatı, 2009 yılında 194 milyar
kilowatt.saat olarak gerçekleĢmiĢtir. Ülkemizin toplam elektrik sarfiyatı artıĢı 2009 yılı
hariç bütün yıllarda yaklaĢık olarak %7 değerine ulaĢmıĢ ve bir önceki yıla göre ortalama
% 4-10 arasında artıĢ göstermiĢtir (TEĠAġ 2009 Yılı Sistem ĠĢletme Faaliyetleri Raporu).
4
Elektrik tüketiminin 2020 yılında yüksek ihtimalli senaryoya göre yıllık yaklaĢık %8
artıĢla 450 milyar kWh'e, düĢük ihtimalli senaryoya göre ise yıllık ortalama %6,1 artıĢla
372 milyar kWh‟e ulaĢması beklenmektedir. Bu artıĢın karĢılanabilmesi için baĢta yerli
kaynaklar olmak üzere, bütün enerji kaynaklarının güvenilir, sürekli ve kabul edilebilir
mâliyette tüketiciye ulaĢtırılmasına yönelik tesislerin inĢa edilmesi gerekmektedir. Enerji
çeĢitliliğinin sağlanması arz güvenliği açısından da önem taĢımaktadır.
Ülkemizin 2010 yılında elektrik üretiminin, %44'sı doğal gazdan, %25'i kömürden,
%25‟i hidroelektrikten, %2'si sıvı yakıtlardan ve %2‟si de rüzgâr, jeotermal, güneĢ gibi
diğer yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiĢtir (TEĠAġ 2010 Yılı Sistem ĠĢletme
Faaliyetleri Raporu). Doğal gazı büyük oranda ithal eden ülkemiz açısından hayatın
devamlılığı için vazgeçilmez olan zaruri ihtiyaçları bünyesinde barındıran, insana hem
içme suyu hem de enerji olarak geri dönen su, temiz ve kullanılabilir enerji kaynaklarının
en baĢında gelmektedir.
2. ENERJĠ ÇEġĠTLERĠ
Günümüzde enerji kaynakları; yenilenemeyen enerji kaynakları (kömür, petrol,
doğal gaz ve nükleer enerji) ve yenilenebilen enerji kaynakları (biyoenerji, jeotermal
enerji, güneĢ, rüzgâr, hidrojen, hidrolik, gelgit ve dalga enerjisi) Ģeklinde
sınıflandırılmaktadır.
En iyimser tahminler bile önümüzdeki 50 yıl içinde petrol rezervlerinin büyük
ölçüde tükeneceği ve ihtiyacı karĢılayamayacağı yönündedir. Kömür ve doğal gaz için de
uzun süreçte benzer bir durum söz konusudur. Dolayısıyla bütün dünyada olduğu gibi
ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynakları büyük önem kazanmıĢtır.
ġekil 2– Dünyada Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı
5
Günümüzdeki enerji üretiminin kaynaklara göre dağılımına bakıldığında, üretimin
2/3‟ünden fazlası (% 68‟i) fosil kaynaklardan gelmektedir (kömür, mazot, doğal gaz).
2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları
a) Termik Enerji
Termik enerji santrallerinde yakıt olarak baĢlıca maden kömürü, linyit ve petrol
(fuel oil) kullanılır. Çoktan beri bilinen ve kullanılan bir teknoloji olduğundan, iĢletme
esnasında ârızalar, problemler az olur. Ekonomik ömürleri orta seviyededir (40-50 yıl).
Randımanları düĢüktür (%35 civarında). DurmuĢ türbinlerin harekete geçip üretime
baĢlamaları uzun zaman alır (6-9 saat). Bu sebepten iĢletme esneklikleri fazla değildir ve
pik talebi karĢılamak için kullanılamazlar. Günde 24 saat çalıĢarak baz talebi karĢılarlar.
En büyük mahzurları hava kirliliğine yol açmalarıdır. Yeryüzünün hemen her
bölgesini etkileyen asit yağmurlarının, havayı kirleten yanmamıĢ katı taneciklerin ve
dünyamızın geleceğini tehdit eden küresel ısınmaya sebep olan sera gazlarının en büyük
suçlusu kömürle ve linyitle çalıĢan termik santrallerdir. Ayrıca bu santrallerden atık
madde olarak çıkan büyük miktarlarda uçucu külün nasıl bertaraf edileceği de önemli bir
problemdir.
b) Doğal Gaz
Doğal gaz türbinleri, termik santrallere nazaran havayı daha az kirletirler. Yüksek
hızlı ve yüksek ısılı makineler oldukları için sık ârıza yapmaları öngörülür. Normal olarak
yılda bir ay planlanmıĢ bakım için hizmet dıĢı kalırlar. Genellikle yılda bir ay da ârıza
sebebiyle hizmet dıĢı olurlar. Ekonomik ömürleri kısadır (kombine çevrim santrallerinde
20-25 yıl). Randımanları düĢüktür (basit çevrimlide %35, kombine çevrimlide %60
civarında). Basit çevrimli sistemlerde durmuĢ halde olan türbinler çabucak iĢletme hâline
geçebilirler.
Ġlk yatırım masraflarının nisbeten düĢük olmasına karĢın, iĢletme-bakım ve
bilhassa yakıt mâliyetleri çok yüksek olduğundan, doğal gaz santrallerinden elde edilen
elektrik pahalı olur. Bu sebeple geliĢmiĢ Batı ülkelerinde doğal gaz santralleri günde 4-5
saat pik talebi karĢılamak için çalıĢtırılırlar.
c) Nükleer Enerji
Nükleer enerji, ilk yatırım masrafları çok yüksek, iĢletme masrafları oldukça
yüksek olduğundan, nisbeten pahalı bir enerjidir. Yeni bir teknoloji olduğu için bu
santraller problemli olabilirler. Ekonomik ömürleri kısadır (25-30 yıl). ĠĢletme esneklikleri
yoktur. DurmuĢ bir ünitenin çalıĢır hâle getirilmesi günler, hatta haftalar gerektirir. Bu
sebeple ancak günde 24 saat çalıĢarak baz talebi karĢılamak için kullanılabilirler.
6
KullanılmıĢ, sönmüĢ uranyum yakıt hâlâ radyoaktiftir ve daha binlerce sene
radyoaktif olarak kalacaktır. Bunların taĢınması ve emniyetli bir Ģekilde depolanması
dünyanın her yerinde henüz çözülmemiĢ büyük bir problemdir. Ömrünü tamamlamıĢ olan
bir nükleer santralin servisten çıkartılması da zor ve pahalı bir iĢlemdir. Genellikle,
yapılması bir milyar dolara mâlolan bir santralin servisten çıkarılması da bir o kadar
masraf gerektirir. Nihayet, bir kaza hâlinde Çernobil‟de olduğu gibi önemli radyasyon riski
taĢır.
ġekil 3- Enerji Santrallerinin Ġlk Yatırım Maliyetleri
Kaynak: US Department of Energy
ġekil 4- Enerji Santrallerinin ĠĢletme Maliyetleri
7
2.2 . Yenilenebilir Enerji ÇeĢitleri
Yenilenebilir enerji, tabii süreçlerde mevcut bulunan ve kendini yenileyen bir enerji
türüdür. Bu tür kaynaklar su, jeotermal, rüzgâr, güneĢ ıĢığı ve biyolojik faaliyetlerdir.
a) GüneĢ Enerjisi
GüneĢ enerjisi, güneĢin çekirdeğinde yer alan füzyon süreci ile açığa çıkan ıĢıma
enerjisidir. GüneĢ enerjisinden faydalanma konusundaki çalıĢmalar özellikle 1970'lerden
sonra hız kazanmıĢ, çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini kabul
ettirmiĢtir. GüneĢ enerjisi teknolojileri metot, malzeme ve teknolojik düzey açısından çok
çeĢitlilik göstermekle birlikte temel olarak ısıl güneĢ teknolojileri ve güneĢ pilleri olarak
ikiye ayrılmaktadır.
GüneĢ enerjisi; yakıt masrafı olmayan, iĢletme maliyeti düĢük, enerji kaynağı
tükenmeyen ve çevreyi kirletmeyen bir enerji türüdür. Ancak geniĢ kullanım alanlarına
ihtiyaç duyulması, kullanılabilir enerjileri dönüĢtürme teknolojisinin henüz tam olarak
yaygınlaĢmaması, ilk yatırım maliyetinin yüksek olması ve gelen enerjinin kesikli ve
değiĢken olması en önemli dezavantajlarıdır.
Türkiye, “güneĢ kuĢağı” adı verilen 40o kuzey ve 40o güney enlemleri arasında yer
almakta olup güneĢ enerjisi bakımından orta zenginlikte bir ülke durumundadır. GüneĢ
enerjisi potansiyeli ve güneĢlenme süresinin yüksek olmasına karĢılık düĢük ve orta
sıcaklık uygulamalarında sınırlı sayıda kullanılmaktadır. Türkiye'nin ortalama yıllık toplam
güneĢlenme süresi 2640 saat olarak tespit edilmiĢtir. En fazla güneĢ enerjisi alan bölge
Güney Doğu Anadolu olup, bunu Akdeniz Bölgesi izlemektedir.
Tablo 3- Yıllık Toplam GüneĢ Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı
(Kaynak: EĠE Genel Müdürlüğü)
Toplam GüneĢ Enerjisi
(kWh/m2-yıl)
1460
GüneĢlenme
Süresi (Saat/yıl)
2993
1390
2956
Doğu Anadolu
1365
2664
Ġç Anadolu
Ege
1314
1304
2628
2738
Marmara
1168
2409
Karadeniz
1120
1971
Bölge
Güney Doğu
Anadolu
Akdeniz
8
Türkiye‟de güneĢ enerjisinin en yaygın kullanımı sıcak su ısıtma sistemleridir.
Ülkemizde kullanılan güneĢ pili kurulu gücü 300 kW civarındadır.
b) Rüzgâr Enerjisi
Meteorolojik Ģartlara bağlı olmakla birlikte enerji üretiminde kullanılan bir diğer
kaynak da rüzgârdır. Rüzgâr enerjisinden yararlanabilmek için öncelikle potansiyelin
belirlenmesi gerekmektedir. En yaygın olarak kullanılan hesaplama yöntemi
Danimarka‟da RISO Laboratuarlarında geliĢtirilmiĢ bulunan “Rüzgar Atlası Analiz ve
Uygulama Programı (WASP)”dır.
Rüzgar enerjisi yenilenebilir ve temizdir. Ancak güvenilir olmadığı için ilâve olarak
güvenilir santrallerin de olması zaruridir. Üretim talebe bağlı değildir, rüzgârın esmesine
bağlıdır. Rüzgâr türbinlerinin bakımı masraflı ve zahmetlidir.
Ülkemizde rüzgâr enerjisi dönüĢüm sistemlerine uygun olan yerleri belirlemek
maksadıyla Türkiye Rüzgâr Atlası hazırlanmıĢtır. Ayrıca Avrupa Birliği Komisyonu'nun
yenilenebilir enerji konusundaki %12'lik yenilenebilir enerji kullanımı hedefine ulaĢmak
için Avrupa Birliği ile IRESMED (Integration of Renewable Energies into Electricity
Network) Projesi ve Akdeniz ülkeleri ile de MED 2010 Projesi yürütülmektedir. 2010 yılı
itibariyle ülkemizde rüzgâr enerjisi kurulu gücü 1.202 MW‟a ulaĢmıĢtır.
c) Jeotermal Enerji
Jeotermal enerji; kısaca yer ısısı olup, jeotermal kaynaklardan doğrudan veya
dolaylı her türlü faydalanmayı kapsamaktadır. Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir,
sürdürülebilir, ucuz, güvenilir, yanma teknolojisi kullanılmadığı için çevre dostu, yerli ve
yeĢil bir enerji türüdür.
Jeotermal enerjinin en önemli mahzuru tabii Ģartlar sebebiyle ekonomik olarak
kullanım alanlarının sınırlı olmasıdır. Ayrıca, yeryüzüne çıkan jeotermal akıĢkanda bor,
iyot gibi tehlikeli maddeler bulunduğundan, çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Diğer bir
problem de bu akıĢkanın çok çabuk kabuklaĢarak kuyuları tıkamasıdır. Zararlı
maddelerin temizlenmesi ve kuyuların açılması için yüksek harcamalar gerekmektedir.
Türkiye‟nin toplam jeotermal ısı ve elektrik potansiyeli 31.500 MWt olup bu rakam
yıllık 30 milyar m3 doğal gaza eĢdeğerdir. 2010 yılı itibariyle ülkemizde jeotermal ısı
kapasitesi 4.481 MW‟e yükseltilmiĢtir.
9
d) Hidrojen Enerjisi
Hidrojen, 1500'lü yıllarda keĢfedilmiĢ ancak 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin
farkına varılmıĢtır. Hidrojen tabiatta serbest halde bulunmaz, bileĢikler halinde bulunur ve
en çok bilinen bileĢiği de sudur. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su,
güneĢ enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgâr, dalga ve biyokütle ile de
üretilebilmektedir. AraĢtırmalar, mevcut Ģartlarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaĢık üç
kat pahalı olduğunu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının hidrojen üretiminde
mâliyet düĢürücü teknolojik geliĢmelere bağlı olacağını göstermektedir.
e) Biyoenerji
Biyokütle; bitkiler, ağaçlar ve zirai bitkilerin oluĢturduğu bütün organik maddeleri
tanımlamaktadır. Biyokütle kaynaklarımız; tarım, orman, hayvan, organik Ģehir
atıklarından oluĢmaktadır. Türkiye'nin hayvansal atık potansiyeline karĢılık gelen
üretilebilecek biyogaz miktarının 1,5-2 Milyon Ton EĢdeğer Petrol (MTEP) olduğu
değerlendirilmektedir. Atık potansiyelimiz yaklaĢık 8,6 (MTEP) olup bunun 6 milyon TEP'i
ısınma maksatlı kullanılmaktadır. 2009 yılında biyokütle kaynaklarından elde edilen
toplam enerji miktarı 66 bin TEP'tir. 2010 yılında 17 MW gücünde çöp gazı ve biyogaz
kaynaklı üretim santrali iĢletmeye alınmıĢtır. Ġstanbul ve Gaziantep Ģehirlerimizde katı
atık depo alanlarında oluĢan metandan elektrik üretimine de baĢlanmıĢtır.
f) Hidroelektrik Enerji
Ġnsanoğlunun milâttan önce ilk çağlarda su değirmenleri ile faydalanmaya
baĢladığı suyun gücü, günümüzde de halen vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır. Hemen
hemen bütün enerji kaynakları, güneĢ ıĢınımının maddeler üzerindeki fiziksel ve kimyasal
tesirinden meydana gelmektedir. Hidrolik enerji de güneĢ enerjisinin sağladığı hidrolojik
çevrim neticesinde dolaylı olarak oluĢan bir enerji kaynağıdır.
ġekil 5- Su Çevrimi (Harvey,1998)
10
Deniz, göl veya nehirlerdeki sular, güneĢ enerjisi ile buharlaĢmakta, oluĢan su
buharı rüzgârın etkisiyle de sürüklenerek atmosferik Ģartlarda yoğunlaĢarak yağmur veya
kar halinde yeryüzüne yağıĢ olarak düĢmekte ve nehirleri beslemektedir. Böylelikle
hidrolik enerji kendini sürekli yenileyen bir enerji kaynağı olmaktadır. Hidroelektrik enerji
üretimi ise suyun potansiyel enerjisinin kinetik enerjiye dönüĢtürülmesi ile
sağlanmaktadır.
ġekil 6- Hidroelektrik Enerji Üretimi
Kaynak: Environment Canada
Su, bir cebri boru yardımıyla rezervuardan alınarak türbine verilmektedir.
Türbinlere bağlı jeneratörlerin dönmesi ile de elektrik enerjisi üretilmektedir.
3. ĠKLĠM DEĞĠġĠKLĠĞĠ, ÇEVRE VE ENERJĠ
Küresel enerji tüketim rakamları incelendiğinde %69 ile en büyük payı fosil yakıtlar
almaktadır. Buna karĢılık yenilenebilir enerji payı %31 olarak ifade edilmektedir. Fosil
yakıtlar (kömür, petrol ve doğal gaz), hemen hemen bütün ülkelerde temel enerji üretim
kaynağı olarak karĢımıza çıkmaktadırlar. Fosil yakıtların çevresel tesirleri göz önüne
alındığında karĢımıza sera etkisi, asit yağmurları ve hava kirliliği çıkmaktadır. Bu tür
yakıtlardan yanma neticesinde enerji elde edildiğinde yanma ürünleri (CO2, NOx ve SO2
gibi gazlar), baca gazı olarak atmosfer içinde dağılmaktadır. Baca gazları ayrıca uçucu
11
kül ve hidrokarbonları içermektedirler. Özellikle ısıl değerleri düĢük, kül ve kükürt içerikleri
yüksek olan kalitesiz yerli linyitlerin kullanılması, hava kirliliğini artırmaktadır.
Nikel, kadmiyum, kurĢun, arsenik gibi zehirli metaller de fosil yakıtların yanması
sonucu atmosfere atılan diğer maddelerdir. Karbondioksit (CO 2), sera etkisi oluĢumunda
etkin rol oynamaktadır. Dünyadaki sanayileĢme, geliĢme öncesi atmosferdeki CO 2
konsantrasyonu 280 ppm (milyonda birim) dolaylarında idi. Bu konsantrasyon, 1958'de
315 ppm, 1986'da 350 ppm ve 2005‟de 379 ppm düzeyine kadar yükselmiĢtir. Artan CO2
miktarı, sera etkisi ile yerkürenin sıcaklığının artmasına sebep olmakta, bu da iklim
dengelerinin bozulmasına yol açmaktadır. Kükürtdioksit (SO 2) ve Azotoksit (NOx) ise
esas olarak asit yağmurlarına yol açmaktadır. Atmosferdeki su buharı ile birleĢen SO 2 ve
NOx sülfürik ve nitrik asit oluĢturmakta ve bu da dünyanın ekolojik dengesinin
bozulmasına sebep olmaktadır.
Hava kirliliği ve asit yağmurlarının yanı sıra fosil yakıtların kullanımı ve taĢımacılığı
da çeĢitli riskler taĢımaktadır. Kömür madenciliği çalıĢanlara sağlık riskleri getirmekte,
petrol taĢıyan tankerlerin sebep olduğu kazalar yüzlerce ton petrolün denize yayılmasına
yol açabilmektedir.
ġekil 7- Alternatif Enerji Santrallerinin Çevresel Tesirleri
12
ġekil 8- Enerji Kaynaklarının Meydana Getirdiği Karbondioksit Emisyon Miktarları
Kaynak: Choosing the Nuclear Power Option: Factors to be considered, UAEA, 1998.
Enerji üretiminin çevre üzerindeki tesirleri değiĢik biçimlerde değerlendirilebilir. Bu
değerlendirmeler, her bir kaynak için birim enerji üretimine karĢılık gelen kirletici madde
tip ve miktarları, bunların çevre ve atmosfer içerisinde dağılımları, çalıĢanların ve halkın
sağlığı üzerine etkileri, atığın miktarı ve zehirliliği, uzun dönemde çevre ve çevreyle ilgili
sistemler üzerindeki tesirleri açılarından dikkate alınarak yapılabilir. Enerji üretim türleri
arasında seçim yaparken teknik, çevresel, sosyal ve ekonomik tesirleri bir bütün olarak
düĢünülmelidir.
Bilindiği gibi, dünyada artan nüfus ve sanayileĢmeye bağlı olarak enerji ihtiyacı da
her geçen yıl artmakta, bu ihtiyacı karĢılamak için ağırlıklı olarak kullanılan fosil yakıt
rezervi ise süratle azalmaktadır. En iyimser tahminler bile önümüzdeki 50 yıl içinde petrol
rezervlerinin büyük ölçüde tükeneceği ve ihtiyacı karĢılayamayacağı yönündedir. Kömür
ve doğal gaz içinde uzun süreçte benzer bir durum söz konusudur. Dolayısıyla bütün
Dünya‟da olduğu gibi ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynakları büyük önem
kazanmıĢtır. Ülkemiz için yenilenebilir kaynaklar içerisinde potansiyel açıdan ön plana
çıkan kaynak ise hidroelektrik kaynaktır.
Enerjide dıĢa bağımlı bir ülke olmamız dolayısıyla, HES‟lerin yapılması ülkemiz
menfaatleri açısından bir zarurettir. Hidroelektrik santrallerimiz bir yenilenebilir enerji
kaynağı çevre dostu bir yatırımdır.
13
Dünya genelinde sera gazı emisyonlarının çok büyük bir bölümü (%75-90) enerji
üretimi faaliyetleri sonucunda gerçekleĢmektedir. Bu durumda iklim değiĢikliği ile
mücadelede en önemli faaliyet yeĢil enerji kaynaklarının kullanımı olacaktır.
Dünyada ekonomik olarak yapılabilir hidroelektrik üretim potansiyelinin yarısının
bile geliĢtirilmesi sera gazı emisyonlarının %13 oranında azalmasını sağlayacaktır. 2008
yılında yalnızca kömür ile çalıĢan termik santrallerin atmosfere saldığı karbondioksit
miktarı 64 milyon ton civarındadır. Karbondioksit emisyonu yanında kömür ve doğal gaz
ithalatı sebebiyle yaklaĢık yılda 25 milyar dolar döviz kaybı olmaktadır. Ġstikrarlı yatırım
programlarının devam etmesine bağlı olarak 2023 yılı itibariyle kurulu HES‟ler sayesinde
27 milyon ton emisyon azaltımı sağlanabilmesi öngörülmektedir.
Bugün AB ülkelerindeki mevcut küçük hidroelektrik santral (KHES) üretimi, fosil
yakıtların yerini alarak tabiatı ve toplumu, çevre problemlerinin baĢında gelen sera gazları
ve sülfür dioksit gibi zararlı emisyonlardan korumaktadır.
Mevcut üretim, CO2 salımını yıllık 32 milyon ton ve sülfür dioksit salımını da 105
bin ton azalmaktadır. Elektrik üretiminde fosil yakıtların yüksek oranı, son yirmi yılda sera
gazı emisyonlarındaki artıĢın baĢlıca sebeplerinden biridir. Sera gazı emisyonlarının
azaltılması için, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının arttırılması
gereklidir.
ġekil 9– Yıllar itibariyle Türkiye’nin Kümülatif Sera Gazı Emisyonlarının
GeliĢimi
Türkiye‟nin sera gazı emisyonları, 1990 yılı seviyesiyle karĢılaĢtırıldığında 2008
yılında iki katına çıkarak 366,5 Mt CO2‟e miktarına ulaĢmıĢtır.
14
ġekil 10– 2008 Yılı Sektörlere Göre Toplam Sera Gazı Emisyonları (Milyon
Ton)
Türkiye‟nin 2008 yılı sera gazı emisyonlarına bakıldığında, en büyük pay enerji
sektöründe aittir. Türkiye‟nin elektrik üretim stratejisini ortaya koyan ve bu bağlamda en
önemli ulusal belge niteliğini taĢıyan “Türkiye Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği
Strateji Belgesi”, bu alandaki ulusal ilke ve hedefleri ortaya koymaktadır. Strateji Belgesi,
Türkiye‟nin toplam elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının
arttırılması için 2023 yılı hedefinin milli enerji politikalarının merkezinde yer aldığını
belirtmektedir. Buna iliĢkin genel hedef, yenilenebilir kaynakların elektrik enerjisi üretimi
içerisindeki payının 2023 yılında en az %30 düzeyinde olmasının sağlanmasıdır.
Hidroelektrik kaynaklarımızın da tamamının değerlendirilmesi hedeflenmektedir.
Belirlenen hedeflere ulaĢılabilmesi için 2023 yılına kadar ilave 22.500 MW hidrolik,
19.000 MW rüzgâr ve 420 MW jeotermal gücün iĢletmeye alınması gerekmektedir.
BM Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi hükümlerinin uygulanması kapsamında,
enerjinin ülke ekonomisindeki önemi ve çevrenin korunması göz önünde
bulundurulduğunda yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmesi gerekmektedir. Bu
kaynaklar içinde hidroelektrik güneĢ ve rüzgâr enerjisiyle karĢılaĢtırıldığında en ekonomik
ve güvenilir olanıdır.
Tablo 4- DeğiĢik Teknolojilerin Maliyetleri
MALĠYET (2009 yılı
TEKNOLOJĠ
fiyatlarıyla/$)
Biyokütle Enerjisi
5 - 15 ¢/kWh
Rüzgar Enerjisi
5 - 13 ¢/kWh
GüneĢ Enerjisi
25 - 125 ¢/kWh
Büyük Santraller
2 - 8 ¢/kWh
Hidroelektrik Enerji
Küçük Santraller
4 - 10 ¢/kWh
Jeotermal Enerji
2 - 10 ¢/kWh
Gel - git
8 - 15 ¢/kWh
Deniz Enerjisi
Dalga
8 - 20 ¢/kWh
Akıntı
8 - 15 ¢/kWh
15
4. HĠDROELEKTRĠK ENERJĠ TÜRLERĠ
Hidroelektrik santraller, temel olarak depolamalı, doğal akıĢlı (nehir tipi) ve
pompajlı rezervuarlı olmak üzere üç grupta değerlendirilebilir.
4.1.
Depolamalı (Baraj)
Depolamalı sistemde suyun önü bir baraj ile kapatılarak, barajın gerisinde bir
rezervuar oluĢturulur. Böylece, yağıĢlı sezonda akarsuyun debileri bu rezervuarda
biriktirilir. YağıĢsız ve kurak sezonda ihtiyaç duyulan su eksiği bu birikmiĢ su hacminden
temin edilir.
Ayrıca, rezervuarda biriken sular baraj yüksekliğine yakın bir düĢü de kazanarak
potansiyel enerjilerini artırmıĢ olurlar. Bilindiği gibi enerji üretimi düĢü ile debinin
çarpımıyla doğru orantılıdır. Bir taraftan debi, diğer taraftan düĢü ne kadar artarsa,
üretilecek enerji de o kadar artar.
Barajların en büyük avantajı, debi düzenlemesidir. Depolamalı hidroelektrik
santrallerde, zaman içinde rasgele bir değiĢken niteliğinde olan akım, depolama yapılmak
suretiyle düzenlenmekte ve bu düzenli debiyle akarsudan elde edilen güvenilir enerji
büyük ölçüde artmaktadır. Debi düzenlemesi yalnız enerji barajlarının değil, içme suyu ve
sulama maksatlı barajların da sağladığı çok, pek çok önemli bir faydadır. Bu hizmeti
sağlayacak barajlardan baĢka bir tesis yoktur. Barajlar bu debi düzenlemesini mevsimler
arasında (yağıĢlı mevsimde biriktirip kurak mevsimde su vermek) yaptıkları gibi, yıllar
arasında da (yağıĢlı yıllarda biriktirip kurak yıllarda su temin etmek) yapabilirler. Bu
açıdan barajlar ülkemiz için bir zaruri ve vazgeçilemeyecek tesislerdir.
Halk açısından barajların en büyük faydası, üzerinde inĢa edildikleri akarsuyun
doğal Ģartlarda yaratabileceği taĢkın tehlikesinin ve taĢkınlardan kaynaklanan çok büyük
mal ve can kayıplarının azaltılmasıdır. Dolusavak kapasitesi, hava payı, feyezan
ötelemesi ve geçici feyezan depolama hacmi doğru olarak tasarımlanmıĢ her baraj
mutlaka baraj mansabındaki taĢkın riskini büyük ölçüde azaltarak, mansapta yaĢayan
vatandaĢlar için paha biçilmez bir hizmet verir. TaĢkın riskini azaltmak için yapılabilecek
sel kapanı, vs. gibi diğer önlemlerin faydası hiçbir Ģekilde barajlarla kıyas edilemez. Bu
açıdan da barajlar asla vazgeçilemeyecek tesislerdir.
Barajlar için mahzur olarak söylenebilecek Ģey ilk yatırım mâliyetlerinin yüksek ve
inĢaat sürelerinin uzun olmasıdır. Maamafih, yakıt parası ödenmediği ve iĢletme-bakım
masrafları çok düĢük olduğu için uzun vâdede en ekonomik enerji türüdür.
16
Akarsu ovaya indikten sonra üzerine yapılan yüksek barajlarda değerli tarım
arazisi, yerleĢim yerleri ve hatta bazı kültürel miras rezervuar suları altında kalarak
kaybedilebilir. Lâkin, akarsuyun yukarı mecralarında, dağlık arazide yapılan barajlarda bu
mahzur minimum seviyededir, hatta hiç yoktur.
4.2.
Nehir Tipi (Regülatör)
Nehir Tipi Santrallerde akarsuyun üzerine yapılan bir regülatör ile su seviyesi bir
miktar kabartılır. Böylece debilerin Sualma Yapısı tarafından daha kolay alınması
sağlanır, hem de bir miktar düĢü kazanılmıĢ olur. Bu tip tesislerde debi düzenlemesi
olmaz. Santralin üreteceği elektrik enerjisi mevsimlere bağlı olarak değiĢir. Üretilecek
güvenilir enerji akarsuyun doğal Ģartlarda gelen minimum debisi ile sınırlıdır, dolayısıyla
küçük bir miktardır. Üretilen elektriğin büyük bir kısmı ikincil enerjidir. Oysa depolamalı
baraj tesislerinde, tam tersine, üretilen elektriğin büyük bir kısmı güvenilir enerji olur. Eğer
Nehir Tipi Santrallerin menbaında büyük barajlar varsa, o barajların rezervuarlarında
sağlanan debi düzenlemesinden mansaptaki nehir tipi santraller de istifade ederler. Bu
durumda onların ürettiği güvenilir enerji de büyük miktarda artar.
Nehir Tipi Santraller baĢlıca iki kısma ayrılabilirler:
a)
b)
Hidroelektrik santralin regülatöre bitiĢik olması hâli: Bu durumda düĢü
regülatör yüksekliği ile sınırlı, dolayısıyla küçüktür. Üretilecek enerji miktarı
daha çok akarsuyun debisine bağlıdır. Bu tip tesislerde negatif çevre etkisi
sıfır olur.
Hidroelektrik santralin mansapta belli bir mesafede olması hâli: Bu durumda
türbin debileri regülatörden santrale bir Ġsale Kanalı veya Tüneli ile iletilirler.
Kanal ise bir Yükleme Odası, tünel ise çok zaman bir Denge Bacası yapılır.
Yükleme Odası veya Denge Bacasından sonra debiler santrale Cebrî
Borularla iletilirler.
Bu ikinci Ģıkkı yapmanın gerekçesi düĢüyü, dolayısıyla enerji üretimini artırmaktır.
Arazinin topoğrafyasına ve isale kanalının veya tünelinin uzunluğuna bağlı olarak düĢü
az veya çok artar.
Dere yatağındaki “fauna” ve “flora”yı korumak için, en kurak zamanda bile dere
yatağına bir miktar su bırakmak elzemdir. Halk dilinde “Can Suyu” denilen bu miktarın ne
kadar olacağı ülkemizde yönetmeliklerle belirlenmiĢtir. Kamu kurumu olsun, özel sektör
olsun herkes bu yönetmeliklere uymak mecburiyetindedir.
Nehir tipi santrallerin ilk yatırım masrafları düĢüktür. Yakıt masrafları yoktur iĢletme
ve bakım masrafları cüz‟idir. Bu sebeplerden dolayı ürettikleri enerjinin mâliyeti düĢük
olur.
17
Tipik bir 26 megavatlık nehir santrali, yıllık 80 milyon kilowatt.saat yeĢil enerji üretir
ve bu da yaklaĢık 47.000 ton karbondioksite ya da bir baĢka ifadeyle 9.000 aracın
trafikten çekilmesine eĢdeğerdir (www.bcenergyblog.com).
ĠĢletmeye giren HES‟lerden örnek verecek olursak 2010 yılı içerisinde özel sektör
tarafından tesis edilerek iĢletmeye alınan 28 MW kurulu gücü haiz Adıyaman Ġlindeki
Burç Bendi HES projesiyle yılda 69.281 ton karbondioksit (CO2) salımı engellenecek, bir
baĢka deyiĢle tesis yılda yaklaĢık 3,3 milyon ağacın saldığı temiz havaya eĢdeğer
katkıda bulunacaktır.
Bütün HES‟ler inĢaata baĢlanmadan önce kapsamlı bir düzenleme ve inceleme
sürecinden geçerler. Ülkemizde HES projelerinin baĢvurudan iĢletmeye alınıncaya kadar
olan süreç içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığı; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ġç
ĠĢleri Bakanlığı, Valilikler, Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Ġl Tarım Müdürlükleri, UlaĢtırma
Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi çok sayıda kurum ve kuruluĢla görev sahaları
içerisinde bilgi ve görüĢ alıĢveriĢinde bulunmaktadır.
-
Dünya’da Nehir Tipi HES’ler
Dünyada birçok ülkede nehir tipi santral inĢaatı sürmektedir. Örneğin Kanada‟da
inĢa edilen Bute Inlet projesi, 3 adet nehir tipi HES ile 1027 MW kurulu güce sahiptir.
Yine British Columbia bölgesinde 700 MW‟lık Klinaklini–Knight, 196 MW‟lık East Toba
Montrose, 195 MW‟lık Forrest Kerr, 180 MW‟lık Toba Powell–Jervis ile 121 MW‟lık Knight
Inlet diğer büyük kapasiteli nehir tipi HES projesi örnekleridir. Aynı eyalette çeĢitli
aĢamalarda 22 demet proje de devam etmektedir (http://www.watershedwatch.org/publications/files/Run-of-River-long.pdf).
Tablo 5– Bazı Avrupa Ülkelerinde Nehir Tipi HES’lerin Yeri
Kaynak: EuroWasser: Europe‟s hydropower potential today and in the future
Hidroelektrik Üretimi için GeliĢtirile
Kapasite
Ülke
Fransa
Ġtalya
Ġspanya
Avusturya
Ġsviçre
Portekiz
Almanya
Toplam
(GW)
Toplam Kapasite
Ġçinde Hidroelektriğin
Payı (%)
Nehir Tipi
HES
(GW)
24.3
19.8
16.3
11.7
13.8
4.3
8.3
22.1
27.5
35.4
67.7
77.2
45.5
8.4
10.8
8.2
6.1
5.5
4.0
3.1
2.7
18
Büyük nehirlerin hidroelektrik potansiyelinin geliĢtirilmiĢ olduğu ve toplam enerji
üretiminin %95‟i hidroelektrikten sağlanan Norveç'te 4000‟e yakın nehir tipi hidroelektrik
santral mevcuttur (http://www.bcenergyblog.com).
Fransa‟da sadece Rhone Nehri ve kolları üzerinde 1937-1986 yılları arasında 19
adet baraj ve HES inĢa edilmiĢtir. Aynı nehir üzerinde 22 adet nehir tipi HES
bulunmaktadır (http://www.internationalrivers.org/files/Alam%20pdf.pdf).
Almanya‟da büyük ölçekli HES‟lerin %20‟si depolamalı, %80‟i ise nehir tip
hidroelektrik santraldir (http://www.erneuerbare-energien.de/inhalt/42608).
Slovenya‟da Tuna‟nın kollarından biri olan Sava Nehri‟nin üst, orta ve alt
bölümünde çeĢitli büyüklüklerde çok sayıda nehir tipi santral yapımı için çalıĢmalar
devam etmektedir. Örneğin alt bölgede geliĢtirilen zincirleme proje, 6 adet HES‟i ihtiva
etmektedir. Ġlk ünitesi olan Vrhovo‟nun 1993 yılında iĢletmeye alındığı proje 2015 yılında
tamamlanacak olup bütün üniteleri Nehir Tipi HES olarak planlanmıĢtır. Orta bölümde 10
adet nehir tipi HES‟ten oluĢan bir zincirleme proje planlanmıĢtır (Kryzanowski ve ark.,
2008).
Tablo 6 - 2030 Yılına Kadar Sava Nehri Üzerinde Yapımı Planlan Projeler
Alt Bölge
Santral
Blanca
Krsko
Brezice
Mokrice
Devreye Alınma Yılı
2009
2012
2014
2015
Orta Bölge
Santral
Tacen
Gameljne
Senjakob
Zalog
Jevnica
Kresnice
Ponovice
Renke
Trbovlje
Suhadol
Pozarje
Devreye Alınma Yılı
2013
2015
2016
2018
2019
2021
2022
2024
2026
2028
2030
19
Üst Bölge
Santral
Moste II
Moste III
Medvode II
Devreye Alınma Yılı
2015
2015
2013
ġekil 11– Alt Sava HES Zinciri Projesi
Avusturya‟da inĢa edilmiĢ pek çok büyük barajlar ve yüksek düĢülü hidroelektrik
santraller yanında, çok sayıda Nehir Tipi HES de geliĢtirilmiĢtir. Bunlardan ilginç bir örnek
Salzach çayının orta mecrasında zincirleme olarak inĢa edilen ve toplam kurulu gücü
106,6 MW olan toplam 7 santraldir. Bu tesislerin inĢaatına 1982 yılında baĢlanmıĢ,
projeleri hazır olan 5 tanesi (toplam kurulu güç 82,6 MW) 1991 yılında tamamlandıktan
sonra bir süre ara verilmiĢ, geriye kalan 2 tanesinin (toplam kurulu güç 24 MW) inĢaatına
ise 2006 yılında yeniden baĢlanarak 2009 yılında tamamlanmıĢtır.
Projenin birinci etap inĢaatının baĢında 1984 yılında, bazı sivil toplum kuruluĢları
bölgeye gelip HES projelerine yönelik protestoda bulunmak istemiĢler ancak yöre halkı
tarafından dirençle karĢılanmıĢlardır. Yöre halkı baĢkent Viyana‟dan bölgeye gelenlerin
bölgenin ihtiyaçlarını yeterince bilemeyeceklerini belirterek projelerin ucuz enerji temini ile
yöre halkına istihdam sağladığını belirtmiĢlerdir. Projeler ayrıca taĢkın tehlikesini azalttığı
gibi çevreyi iyileĢtirmiĢtir. “Orta Salzach” projesinde toplam yatırım bedelinin yaklaĢık
%30‟u çevre düzenlemesi, çevreye olabilecek etkilerin giderilmesi ve yöre halkına yönelik
sosyal projeler için harcanmıĢtır.
20
ġekil 12– Avusturya’daki Orta Salzach Projesinin Boy Kesiti
4.3. Pompajlı Rezervuarlı Hidroelektrik Santraller
Hidroelektrik santrallerin bir çeĢidi de pompajlı depolamalı santraller olup, amaçları
enerji talebinin düĢük olduğu saatlerde Ģebekeden aldıkları enerji ile suyu pompalayarak
bir Üst Rezervuarda depolamak ve enerji ihtiyacının fazla olduğu saatlerde biriktirilmiĢ
suyu Üst Rezervuardan Alt Rezervuara akıtırken türbinleyerek hidroelektrik enerji elde
etmektir. Gerçekte pompajlı depolamalı santraller ülkenin toplam enerji üretimini
artırmazlar, sadece kullanılmayan, ziyan olan enerjiyi enerjinin en kıymetli, en pahalı
olduğu zamana taĢıyarak arz-talep dengesini sağlamaya hizmet ederler.
Bu tip santraller geliĢmiĢ sanayi ülkelerinde 50-55 senedir yapılmaktadırlar.
Ülkemizde de yakın bir gelecekte gündeme gelmeleri beklenmektedir.
5. KÜÇÜK HĠDROELEKTRĠK SANTRALLERĠ
Hidroelektrik santralleri enerji üretim tiplerinin yanı sıra kurulu güçlerine göre de
sınıflandırmak mümkündür.
21
BirleĢmiĢ Milletler Sanayi ve Kalkınma Organizasyonu UNIDO tarafından belirlenen
ve dünyada birçok ülke tarafından kabul gören sınıflandırmaya göre kurulu gücü;
0-100 kW arasında olan santraller mikro,
101-1000 kW arasında olan santraller mini,
1001-10 000kW arasında olan santraller ise küçük HES olarak tanımlanmaktadır.
ABD ve Kanada‟da, “küçük” olarak nitelendirilen HES‟lerin üst sınırı 50 MW‟a
kadar çıkmaktadır. Avrupa‟da ise küçük hidroelektrik santral genellikle 10 MW‟a kadar bir
kurulum olarak düĢünülmekte ve yenilenebilir enerji için sağlanan teĢviklerden
yararlanabilmektedir. AB‟ye yeni üye ülkeler açısından değerlendirildiğinde örneğin
Polonya'da bu değer 5MW, Litvanya'da 2 MW, Estonya'da ise 1MW ve altı olarak
tanımlanmaktadır.
Ancak KHES‟lerin tanımına iliĢkin olarak uluslararası alanda görüĢ birliği
sağlanmıĢ değildir. Sınıflandırmada göz önüne alınabilecek diğer kriterler ise Ģunlardır:
1) Enerji Ekonomisi Yönünden Sınıflandırma
Santralın enterkonnekte Ģebeke ile iliĢkisine göre
i) Enterkonnekte Ģebekeden bağımsız izole santraller
ii) Enterkonnekte Ģebekeye bağlı santraller
iii) Küçük Ģebekelere bağlı santraller
2) Teknik Özelliklere Göre Sınıflandırma
a) Santralde kullanılan suyun sağlandığı kaynağa göre
i) Akarsular üzerine kurulan santraller
ii) Doğal göllerden beslenen santraller
iii) Büyük debili pınarlarla beslenen santraller
iv) Sun‟i kanallar üzerine kurulan santraller
b) Elektromekanik donanımın yerleĢimine göre
i) Blok tipi santraller
ii) Ayrık tip santraller veya
iii) Elektromekanik donanımı yatay eksenli santraller,
iv) Elektromekanik donanımı düĢey eksenli santraller
3) Su Ekonomisi Yönünden Sınıflandırma
a) Yalnız hidrolik enerji üreten santraller
b) Çok maksatlı santraller
c) Ana maksadı baĢka olan tesislerden yan fayda olarak enerji üreten santraller
22
Küçük hidroelektrik santraller (KHES) ırmaklarda, kanallarda ve akarsularda akan
suda mevcut enerjiyi dönüĢtürmek suretiyle elektrik üretirler. Bir KHES‟in kapasitesi ve
enerji üretimi, genel olarak iki etkene bağlıdır: akımın debisi ve düĢü yüksekliği.
Enerji literatüründe büyük hidroelektrik enerji, klasik yenilenebilir kaynak grubunda
ele alınırken; küçük HES‟ler yeni ve yenilenebilir kaynaklar grubuna dâhil edilmektedir.
Küçük hidroelektrik santraller, daha az mâliyetlidirler ve daha düĢük çevresel etkiye yol
açmaktadırlar. (Johanson,2003).
KHES‟ler, hidroelektrik santrallerin toplam enerji üretimine katkıları yanında politik
ve sosyal açıdan da önemlidir. Bu tür enerji tesisleri sayesinde, küçük yerleĢim yerlerinin
aydınlatılması ile birlikte üretilen enerjinin küçük sanayi tesislerinde, el sanatlarının
geliĢtirilmesinde ve tarımda kullanılması sağlanarak bölgenin kalkınmasına katkıda
bulunulmaktadır.
Küçük Hidroelektrik Santrallerin Üstünlükleri (Kossler,1992):
1. UlaĢımı güç olan ve ulusal sistemden beslenemeyen kırsal bölgelerdeki köy ve
diğer yerleĢim birimlerinin enerji ihtiyacının karĢılanmasında küçük hidroelektrik
santraller önemli rol oynamaktadır. Bu tesisler, söz konusu bölgelerin
sosyoekonomik ve kültürel geliĢimlerinin hızlanmasına da destek olmaktadır.
2. Küçük hidroelektrik santrallerin türbin-jeneratör guruplarının standartlaĢtırılmaları
kolaydır. Böylece ilgili teçhizatın yapımı çok ekonomik hale gelir ve isletme - bakım
problemleri asgari düzeye iner. Türbin-jeneratör ve transformatörün bir blok
halinde ve otomatik iĢler Ģekilde yapılmasıyla, aynı bölgedeki çok sayıda santral
bir tek teknisyen tarafından kontrol edilebilir. Bunun neticesi olarak iĢletme maliyeti
azalır.
3. Ülkemizde su türbinleri imalatı ile ilgili sanayi kurma çalıĢmaları günümüzde son
aĢamaya ulaĢmıĢtır. Mini, mikro ve hatta küçük hidroelektrik tesislerin
makinelerinin tümünün ülkemiz imkânlarıyla, döviz sarf etmeden imal edilebileceği
ispatlanmıĢtır. Küçük kapasiteli ünitelerin imal edilmesiyle bu konuda bilgi birikimi
artacak ve yakın bir gelecekte daha büyük kapasiteli ünitelerin imalâtı tamamen
yerli imkânlarla gerçekleĢebilecektir.
4. Küçük hidroelektrik santraller, toplam yatırım bedelleri az olduğundan kısa sürede
inĢa edilebilmektedirler.
5. Yakıtlı santrallere nazaran düĢük iĢletme maliyeti ile elektrik enerjisi
üretmektedirler.
6. Küçük hidroelektrik santrallerde üretilen enerji genellikle bölgede kullanıldığı için
uzun iletim hatlarına ihtiyaç duyulmamaktadır.
7. Çevre problemlerinin önemi günümüzde herkes tarafından daha iyi anlaĢılmaya
baĢlanmıĢtır. Bütün hidrolik kaynaklar gibi küçük hidroelektrik santrallerin de çevre
kirliliğine katkısı yok denecek kadar azdır.
23
8. Bakımları kolay, ucuz ve hizmet süreleri uzundur.
Ġyi tasarlanmıĢ bir KHES çevresi ile bütünleĢtirilebilmekte ve çevre üzerinde yok
denecek kadar az olumsuz etki yaratmaktadır. KHES‟lerde suyun tutulması, basit
yapılarla gerçekleĢtirilebilmektedir. Bu tutulan su küçük bir cebri boru ile türbine
yönlendirilmekte ve türbinden çıkan temiz su santralin mansabında akarsuya geri
bırakılmaktadır. Türbinler ve diğer elektromekanik teçhizat, suyu kirletebilecek yağ
sızıntılarını engellemek için kapalı bir sistemde çalıĢtırılmakta ve iyi bir Ģekilde
yalıtılmaktadırlar. Suyun bir kısmı, su tutma havzası ile türbin deĢarj noktası arasında
akacak Ģekilde tutularak yerel ekosistem korunur. Ayrıca KHES‟ler elektrik üretmek için
sulama barajlarının, içme suyu Ģebekelerinin ve sulama kanallarının çıkıĢında
kurulabilmektedir.
6. ENERJĠ ÜRETĠMĠNDE HĠDROELEKTRĠĞĠN YERĠ
Dünyanın yıllık enerji ihtiyacı nüfus artıĢına paralel olarak hızla artmaktadır.
GeliĢen teknoloji ile birlikte ham petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki artıĢlar, kömür kullanan
tesislerin ve nükleer enerjinin çevre üzerindeki olumsuz tesirleri yenilenebilir enerji
kaynaklarının daha etkin kullanılmasını zorunlu hale getirmiĢtir.
Yakın bir gelecekte, enerji üretiminde fosil yakıtların kullanılması gerek çevre,
gerekse artan fiyatlar sebebiyle cazip olmaktan çıkacaktır. Sanayide fosil kökenli enerji
kaynaklarının tasarrufunda kısa vâdeli tedbirler olarak yalıtım ve uygun malzeme seçimi,
uzun vâdeli tedbirler olarak da yenilenebilir enerji kaynaklarının tüketiminin artırılması
önerilmektedir.
Yenilenebilir temiz enerji kaynaklarının baĢında hidrolik enerji gelmektedir. Ġnsanlık
tarihi boyunca suyun hareket enerjisinden yararlanmak için çeĢitli metotlar kullanılmıĢtır.
Henüz geliĢme aĢamasında olan diğer yenilenebilir enerjilerden farklı olarak hidrolik
enerji uzun yıllardır bütün dünyada kullanılan bir enerji türüdür. Barajlar, temiz su
sağladığı gibi temiz enerji de sağlamaktadır.
Dünyada 24 ülkede toplam ulusal elektrik üretiminin %90‟ının ve 63 ülkede
%50‟sinin hidroelektrik santrallerden elde ediliyor olması bu yapıların enerji temininde
önemini göstermektedir (World Commission on Dams Report).
Uzmanlara göre hidroenerji diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına oranla bazı
teknik üstünlükler sunmaktadır. Hidroelektrik güvenilir bir enerjidir. Bir diğer üstünlük, bu
enerji türünün daha kolay depolanması ve ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilmesidir.
DüĢük üretimdeki hidroelektrik santrallerin birkaç saniye içinde yüksek üretime
geçebilmesi de önemli avantajlardan birisidir.
24
Hidroelektrik enerji, Ģebekelerin stabilitesinde hayati rol oynar. ġebekede sık sık
görülebilecek olan yük değiĢiklikleri ve frekans değiĢikliklerine anında müdahale ederek
Ģebekenin iĢleyiĢini düzenleyerek, vatandaĢların sıklıkla karanlıkta kalmalarını ve
elektrikli cihazların bozulmalarını önler. ġebekedeki reaktif gücü kontrol eder ve böylece
elektriğin üretim noktasından tüketim noktasına düzgün akıĢını sağlar. Hiçbir yabancı güç
kaynağına ihtiyaç duymadan, sıfırdan üretime geçebilir ve böylece baĢlaması uzun
zaman alan diğer enerji kaynaklarına yardımcı güç sağlayarak onların üretime
geçmelerini sağlar.
Hidroelektrik enerji;
 Ekonomik ömrü uzun,
 Dünya genelinde yaygın,
 Çevre dostu,
 ĠĢletme-bakım gideri düĢük,
 Yakıt gideri olmayan,
 Geri ödeme süresi kısa (5–10 yıl),
 Yüksek verimli (% 90‟ın üzerinde),
 ĠĢletmede esneklik ve kolaylık sağlayarak pik talepleri karĢılayabilen,
 Yöre halkına ekonomik ve sosyal katkılar sağlayan,
 DıĢa bağımlı olmayan yerli bir kaynaktır.
Bir hidroelektrik santralin ani talep durumunda devreye girmesi için sadece birkaç
saniyeye ihtiyaç varken bu süre termik santraller için birkaç saati almaktadır.
Barajların gayri ekonomik olduğu ve hidroelektrik santrallerin pahalı olduğu
yönünde bazı görüĢler ileri sürülmektedir. Doğal gaz santralleri için ilk yatırım mâliyeti
yaklaĢık olarak 800 $/kW civarındadır. Kömür santralleri ve hidroelektrik santraller için bu
değer 1500 $/kw mertebesindedir. Ġlk yatırım mâliyetleri açısından doğal gaz santralleri
çok cazip görülmektedir. Uzun süreli iĢletme maliyetlerine baktığımızda hidrolik enerjinin
bu diğer alternatiflere göre çok daha avantajlı olduğu görülmektedir.
ġekil 13- Bazı HES Projelerinin Geri Ödeme Süresi
25
Bugünkü piyasa fiyatlarıyla bakıldığında geri ödeme süreleri daha da kısadır.
Barajlara yöneltilen bir diğer eleĢtiri ise ömürlerinin çok kısa olduğu, ekonomik
ömür olarak kabul edilen 50 senenin çok uzun tutulduğu, gerçekte ise ömürlerinin çok
daha kısa olduğu ve bu sebeple diğer alternatiflere karĢı enerji mâliyetlerinin düĢük
gösterildiğidir. Enerji üretmek için planlanan barajların rantabilite hesabı yapılırken
barajın ekonomik ömrü pratik sebeplerden dolayı 50 yıl alınır. Zira fayda-masraf
karĢılaĢtırmasının bugüne taĢınmıĢ fiyatlar (present net value) ile yapılması mecburidir.
Aksi takdirde sonuçlar doğru çıkmaz. Bu hesapta alınan %8-%10 gibi makûl sosyal
iskonto oranları (discount rate) sebebiyle, HES‟in 60-70 yıl sonra üreteceği elektrik
enerjisinin geliri bugüne taĢındığında ihmal edilebilecek bir meblağa tekabül eder. O
yüzden hesaba 50. seneden sonra devam edilmez. Çünkü devam edilse de netice
değiĢmez. 50 senede elde edilen rantabilite ile 90-100 senede elde edilen rantabilite
pratik olarak aynı çıkar. Barajların ekonomik ömrünün 50 sene alınmasının yegâne
sebebi budur. Bu sadece rantabilite hesabı için geçerli olan bir kabuldür. Barajın fizikî
ömrüyle bir alâkası yoktur. Aslında barajların tabiî ömrü 100 yıldan fazladır. Tabiatiyle her
baraj kendine özgü bir projedir. Nisbeten küçük bazı barajların tabiî ömrü, siltlenme gibi
sebeplerle, 50-60 yıl gibi bir süreyle sınırlı olabilir. Diğer taraftan, Fırat üzerinde 1974
yılında iĢletmeye açılan Keban Barajı‟nın rezervuar hacmi çok büyüktür. Bu rezervuarın
Su Alma Yapısı eĢiğine kadar rüsubatla dolması 625 yıl alacaktır.
Hidroelektrik enerji üretmek için kurulan tesislerin pek çok dolaylı faydası da
vardır. Bu tesisler, su yolu ulaĢım ve su sporlarının yapılabilmesi için imkân sağlar, su
rejimini düzenler, herhangi bir atık oluĢturmadıkları için havası ve çevresi ile temiz bir
ortam sağlar, insanlara eğlenme-dinlenme maksatlı mesire yerleri sağlar (Kocaman,
2003). Ayrıca sanayiyi canlandırmakta ve özellikle yöre insanının iĢletmelerde
istihdamına katkıda bulunmaktadır.
7. DÜNYADA HĠDROELEKTRĠK ENERJĠ
Hidroelektrik enerjinin hem çevreyi kirletmeyen temiz bir kaynak olması hem de
uzun vadede en ucuz enerji türü olması sebebiyle, birçok ülke son yıllarda hidroelektrik
santral inĢaatına yeniden hız vermiĢtir.
Barajların inĢa maksatlarına bakıldığında, birinci sırada sulama (%38), ikinci
sırada ise enerji (%18) gelmektedir. Halen Dünya‟da enerji amaçlı iĢletme halinde 8.200
büyük baraj bulunmaktadır.
26
ġekil 14– Hidroelektrik Enerji Üretiminin Seyri (1971-2007)
Londra merkezli Uluslararası Hidroenerji Birliği'ne (International Hydropower
Association–IHA) göre küresel elektrik ihtiyacının %16'sı hidroenerjiden elde
edilmektedir. Hidroenerjinin, yenilenebilir kaynaklardan sağlanan enerji üretimi içindeki
payı ise %80'e ulaĢmaktadır. Günümüzde Kuzey Amerika kullanılabilir hidroenerji
kaynaklarının %70'ini, Avrupa ise %75'ini kullanmaktadır. Hidroenerji alanında en önemli
büyüme fırsatını ise Güney Amerika, Asya ve özellikle Afrika sunmaktadır.
IHA‟nın çalıĢmalarında, dünyanın teknik hidroelektrik kapasitesi 14,2 trilyon
kWh/yıl olarak hesap edilmektedir. Bunun içinde ekonomik hidroelektrik kapasite ise 8,1
trilyon kWh/yıldır.
ġekil 15– Dünyanın Teknik ve Ekonomik Potansiyeli
27
Ekonomik potansiyelin yaklaĢık %34‟lük yıllık 2,7 trilyon kWh düzeyindeki
kapasite, halen kullanılmakta olan mevcut kapasitedir. Avrupa ve Kuzey Amerika‟da
bugünkü ekonomik kapasitenin dörtte üçü değerlendirilmiĢ durumdadır. Bu kullanım,
geliĢmekte olan Asya' da %22, Afrika'da ise sadece %8 seviyesindedir.
ġekil 16– Dünyadaki Mevcut, ĠnĢa Halinde ve PlanlanmıĢ Hidroelektrik
Kurulu Güç Dağılımı
Avrupa'nın Teknik Hidroelektrik Potansiyeli, IHA'nın çalıĢmalarına göre 1 trilyon
kWh/yıl olarak kabul edilmiĢtir. Bu potansiyelin %76,62‟sına tekabül eden 793 milyar
kWh/yıllık kısmı ekonomik kabul edilmektedir ve bu ekonomik kapasitenin %75'i kullanılır
durumdadır. Kalan %25‟lik kısmının ise 2.000 MW kurulu güç inĢa halinde ve 8.400
MW‟ın da planlanması yapılmıĢtır.
Tablo 7– Bazı Ülkelerdeki Hidroelektrik Potansiyel GeliĢimi
ÜLKE
Teknik
Potansiyel
(milyar kWh/yıl)
GeliĢtirilen
Potansiyel
(milyar kWh/yıl)
(%)
ABD
376
322
86
Japonya
132
103
78
28
Norveç
171
116
68
Kanada
593
332
56
Türkiye
216
53
24,5
Misal olarak hidroelektrik potansiyelinin Arnavutluk %96‟sını, Hırvatistan %59‟unu
geliĢtirmiĢtir. Sırbistan‟da Velika Morava havzasında 10-12 yıllık bir süreçte 7 adet baraj
inĢa edilmiĢtir (European Commission,2000). Aynı Ģekilde Batı Avrupa‟da da hidrolik
potansiyelin büyük bölümü kullanılır durumdadır.
ġekil 17– Avrupa’nın Hidroelektrik Potansiyel Dağılımı
Uluslararası Enerji Ajansı‟nca (International Energy Agency–IEA) 2020‟de dünya
enerji tüketimi içerisinde hidroelektrik ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının payının
bugüne göre %53 oranında artacağı öngörülmüĢ olup, bu her güçteki hidroelektriğin
değerlendirilmesi ile mümkündür.
“AB Dahili Elektrik Pazarındaki Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Üretilen
Elektriğin TeĢvik Edilmesi Yönetmeliği”, 27 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Bu
Yönetmelik gereği olarak Avrupa Birliği ülkelerinde 2010 yılından itibaren tüketilecek olan
elektriğin %22,1‟nin yenilenebilir yeĢil enerji kaynaklı olması yükümlülüğü getirilmekte ve
hidrolik kaynaklardan üretilen enerjinin tamamı yeĢil enerji olarak ifade edilmektedir (IEA
Technical Report,2000).
2020 yılına kadar toplam enerji tüketiminin beĢte birini yenilenebilir enerjilerden
elde etmeyi hedefleyen AB ülkelerinde, özellikle hidroelektrik enerji kapasitesinin
artırılması ve mevcut santrallerin yenilenmesine yönelik yatırımlar hızla artırılmaktadır.
29
Avrupa'da kurulu hidroenerji kapasitesi 170 bin MW civarındadır. Hidroenerji üretiminde
ilk sırada gelen ülkeler Norveç, Avusturya, Ġsviçre, Ġsveç ve Ġspanya‟dır.
Tablo 8- Bazı Avrupa Ülkelerinde Hidroelektrik Enerji Kullanımı
Kaynak: European Commission Report
Mevcut Hidroelektrik
Kurulu Güç
Elektrik Üretiminin
Hidroelektrikten
KarĢılanma Oranı
MW
%
Norveç
27,569
99.4
Avusturya
11,700
70.4
Ġsviçre
13,800
60.0
Ġsveç
16,200
55.0
Bosna – Hersek
2,380
46.0
Romanya
5,860
34.8
Portekiz
4,394
27.0
Finlandiya
2,340
21.5
Ġspanya
24,376
20.0
ÜLKE
Günümüzde Batı Avrupa'da bugün izlenen bir diğer eğilim, mevcut hidroelektrik
santrallerin kapasitesini yeni donanım ve teknolojiler yoluyla artırmak yönündedir. Mesela
Fransa'da, devlet kontrolündeki Electricité de France (EDF), Fransa ekonomisini
destekleme programı kapsamında, hidroelektrik projelerinin modernizasyonu için 2 milyar
Euro ayırmıĢtır.
Aralarında sosyal ve ekonomik açıdan önemli farklılıklar olsa da suyun özkaynak
olarak önem taĢıdığı birçok ülkede, hidroelektrik üretimin toplam elektrik enerjisi üretimi
içindeki payı oldukça yüksektir.
7.1. Dünya’da KHES’lerin Durumu
Dünyada birçok ülkede KHES projeleri geliĢtirilerek enerji dağıtım Ģebekelerine
uzak ücra bölgelerin elektrik ihtiyacını karĢılanmaktadır.
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (World Wildlife Fund-WWF) baĢta olmak üzere, pek
çok sivil toplum kuruluĢu, Uluslararası Hidroenerji Birliği ile sürdürülebilir hidroenerji
projeleri üzerinde çalıĢmaktadırlar. WWF tarafından yayınlanan "Ġklim Çözümleri Raporu:
WWF'nin 2050 Vizyonu" baĢlıklı raporda, sürdürülebilir hidroenerjinin mümkün olduğuna
30
dikkat çekilerek, eski hidroenerji santrallerinin yeniden faaliyete geçirilmesi ve buralarda
küçük, orta veya büyük ölçekli sürdürülebilir, yeni projelerin gerçekleĢtirilmesi gündeme
getirilmiĢtir.
GeliĢmiĢ ülkelerin çoğunda küçümsenmeyecek miktarda küçük hidroelektrik santral
bulunmaktadır. Bu santrallerin toplam enerji üretimindeki payı %4 ile %6 arasında
bulunmaktadır. Dünya Bankası tarafından yapılan bir araĢtırmaya göre üçüncü dünya
ülkelerindeki hidroelektrik potansiyelin %5 ila %10‟unun küçük hidroelektrik santraller
tarafından enerjiye dönüĢtürülebileceği hesaplanmıĢtır.
Küçük hidroelektrik santrallere büyük önem veren ülkelerin baĢında Çin
gelmektedir. KHES potansiyeli yönünden oldukça zengin olan Çin‟de 100.000 MW teknik
olarak yapılabilir küçük HES kapasitesi belirlenmiĢ ve 1999 yılında 43.333 küçük HES
iĢletmeye alınmıĢ olup, 23.480 MW kurulu güç ile 72 milyar kWh elektrik üretimi
gerçekleĢtirilmiĢtir. Kalan potansiyelin 2015 yılına kadar değerlendirilmesi için planlama
yapılmıĢtır. Çin, dünyada en büyük hidroelektrik potansiyele sahip olan ülkelerden biridir.
Bu potansiyel içinde tahmini olarak 300.000 MW güç, küçük ve orta büyüklükteki
akarsulardan sağlanmaktadır. Çin‟de kurulu güce göre 12 MW‟a kadar olan santraller,
KHES olarak tanımlanmaktadır.
ABD merkezli Elektrik Enerjisi AraĢtırma Enstitüsü'ne göre, mevut tesislerin
kapasitesini artırarak yeni baraj inĢaatı olmaksızın 2025 yılına kadar ABD elektrik
Ģebekesine 40 bin MW'lık kapasite eklemek mümkün olacaktır. Bu kapasite, her biri 2000
MW gücünde 20 yeni nükleer santral kurmaya eĢdeğerdir
Kanada, mikro ve mini (5-1000 kWh arası) HES türbinlerini plastik alaĢımından
komple bir Ģekilde üretmektedir. Bu Ģekilde maliyetler düĢmekte, daha hafif ve az bakım
gerektiren sistemler kullanılmaktadır. Kanada‟da çok sayıda proje yürütülmektedir. Mart
2010 itibariyle British Columbia bölgesinde enerji üretimi maksatlı 628 adet uygulama
yeni ruhsat için baĢvurmuĢ bulunmaktadır (http://www.ippwatch.com).
Japonya‟da 1350 civarındaki küçük hidroelektrik santral 7000 MW toplam kurulu
güce sahiptir. Bu santraller ülke üretim kapasitesinin %6'sını oluĢturmaktadır. Filipinler,
Endonezya ve Latin Amerika ülkeleri kalkınmalarında, özellikle kırsal bölgelerin
elektrifikasyonunda bu tip santrallerden büyük ölçüde faydalanmaktadırlar.
Avrupa'da yenilenebilir enerji kaynaklarının geliĢiminde KHES‟ler önemli bir role
sahiptir. Özellikle temiz enerji yatırımları gerektiren Avrupa Birliği‟nin geniĢleme süreci,
Kyoto Protokolü gibi sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik uluslararası anlaĢmalar
ve fosil yakıt kullanımının olumsuz çevresel etkileri açısından dikkate alındığında
KHES‟lerin önemi daha da artmaktadır.
31
Avrupa Komisyonu‟nun Yenilenebilir Enerji üzerine Beyaz Sayfa‟sı ve Yenilenebilir
Elektrik Direktifi (RES-e Direktifi) küçük hidroelektrik santrallerin geliĢiminde önemli bir rol
oynamıĢtır. Her ikisi de olumsuz çevresel etkilerin azaltılması, enerji temininin güvence
altına alınması ve sürdürülebilir enerji sistemi oluĢturulması için yenilenebilir enerji
kullanımının artırılması gereğini vurgulamaktadırlar. RES-e Direktifi uyarınca, 2010 yılı
itibariyle Avrupa Birliği‟nin ilk 15 üyesinin enerji üretiminin %22'sinin yenilenebilir
kaynaklardan sağlanması öngörülmektedir. AB'nin ilk 15 üye ülkesinde teknik
potansiyelin yaklaĢık %82'lik kısmı halihazırda kullanılmaktadır. 10 yeni üye ülkede bu
oran %50 civarında olup, aday ülkelerde ise küçük hidroelektrik potansiyelinin sadece %
5,8‟lik bölümü kullanılabilmektedir. Türkiye‟de bu oran %3 civarında olup, Estonya ve
Litvanya'da %15–20, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Slovenya ve Bulgaristan'da ise %40–
60 arasında değiĢmektedir. Halihazırda yeni üye ve aday ülkelerde kullanılmayı bekleyen
KHES potansiyeli yaklaĢık yıllık 26.000 GWh olarak tahmin edilmektedir. Bu potansiyelin
yaklaĢık %80'i, yani yıllık 19.300 GWh‟lık bölümü Türkiye‟de yer almaktadır. Polonya ve
Romanya ikinci sırada gelmekle birlikte, Türkiye‟nin sadece yaklaĢık 1/6 ila 1/10'u
oranında potansiyele sahiptirler (Punys&Laguna, 2005).
ġekil 18– Avrupa Birliğinin Yeni ve Aday Ülkelerinde Ekonomik Olarak Yapılabilir
KHES Potansiyeli (GWh/yıl)
Kaynak: Blue Energy for A Green Europe
32
AB üyesi ilk 15 ülkede ortalama gücü 0,7 MW olan yaklaĢık 14.000 KHES
bulunmaktadır. 10 yeni üye ülkede 2770, 3 aday ülkede ise toplam 390 tesis yer
almaktadır. Daha önceki yıllarda inĢa edilen tesislerin %65‟i Batı Avrupa‟da yer
almaktadır.
Yeni üye ülkelerde ortalama tesis kapasitesi 0.3 MW iken, aday ülkelerde bu rakam
yaklaĢık 1.6 MW'dır. Çek Cumhuriyeti'nde 1.302, Polonya'da 608, Slovenya'da 400,
Romanya'da ise 234 KHES bulunmaktadır. En büyük kurulu güce sırasıyla Romanya
(275 MW), Çek Cumhuriyeti (273 MW) ve Polonya (238 MW) sahiptir. Ġlk 15 üye ülkedeki
kurulu gücün 2015 yılı itibariyle %30 artacağı tahmin edilmektedir. Yeni üye ülkelerde de
2015 yılı için %49 bir artıĢ hedeflenmektedir.
ġekil 19– Avrupa Birliğinin Yeni ve Aday Ülkelerinde Kurulu Güç ve KHES Sayısı
Tablo 9–2015 Yılında Bazı AB Ülkelerinde Beklenen Toplam KHES Kapasitesi
Kaynak: Blue Energy for A Green Europe
Ülke
Fransa
Ġtalya
Ġspanya
Almanya
Norveç
Avusturya
Çek Cumhuriyeti
Polonya
Slovenya
Belçika
MW
2750
2550
2248
1700
1190
1176
325
250
140
112
GWh
11000
9600
7560
7000
5750
5589
1000
1300
900
520
33
Fransa‟da 2200 civarında küçük hidroelektrik santral olup bunların toplam kurulu
gücü 1800 MW civarındadır. Bu potansiyel, ülkenin toplam hidroelektrik üretim
kapasitesinin yaklaĢık %4‟ünü oluĢturmaktadır. Hidroelektrik kapasitesinin uzun yıllar
öncesinde hemen hemen tamamen geliĢtirilmiĢ olduğu Rhone Nehri üzerinde dahi
Chautagne ve Belley‟de 2008 yılından beri 2 adet KHES inĢaatı devam etmektedir
(http://www.cnr.tm.fr/en/categorie.aspx?idcategorie=10).
Almanya‟da 2008 yılında 7.300 KHES bulunmaktadır. Sadece Bavyera eyaletinde
1135 adet küçük hidroelektrik santral mevcuttur
(http://www.erneuerbareenergien.de/inhalt/42608).
Rusya‟nın Çelyabinsk Bölgesi‟nde ücra bölgelere güç kaynağı sağlamak için
geliĢtirilen proje ile 2020 yılına kadar 24 küçük hidroelektrik santral yapımı
öngörülmektedir.
Ġsviçre'de ülkenin ilk hidroelektrik santrallerinden biri olan Kappelerhof KHES‟i
Limat Irmağı üzerinde 1898‟de inĢa edilmiĢtir. Orijinal kurulu gücü 2.6 MW, üretimi 18.6
GWh/yıl olan santral, 104 yıl hizmet verdikten sonra, 2002-2007 yılları arasında 34.2
Milyon Ġsviçre Frangı harcanarak kademeli bir Ģekilde rehabilite edilmiĢtir. Kurulu gücü
6.6 MW'a, yıllık ortalama üretimi 41.6 GWh'a yükseltilen tesisin daha uzun yıllar hizmet
vermesi beklenmektedir.
Çek Cumhuriyeti‟nde turistik Kolin Eyaleti‟ndeki Velky Osek Bölgesi‟nde üç adet
250 kW‟lık santral inĢası devam etmektedir.
Ġskoçya‟da Loch Lomond & Trossachs Milli Parkı sınırları içinde 4 adet küçük
hidroelektrik projesinden oluĢacak kombine bir sistem inĢa edilmesi planlanmaktadır.
Slovakya‟da toplam 60 MW kapasiteli yaklaĢık 180 KHES projesi bulunmaktadır.
GeliĢtirilebilecek ilave 300 MW‟lık bölüm için 250 potansiyel alan belirlenmiĢtir
(http://waterwiki.net/index.php/Small_Hydro-Power_Plants_for_Slovakia).
Avrupa Birliği‟nin yeni üye ülkelerinde büyük santrallerin yanı sıra, 10 MW'lık
kapasitenin altındaki küçük hidroelektrik santrallere yönelik geliĢme imkânları da oldukça
fazladır. Avrupa Küçük Hidroenerji Birliği'nin (European Small Hydropower Association–
ESHA) tahminleri doğrultusunda, küçük hidroelektrik santrallerin kapasitesi 2020 yılında
16 bin MW'a ulaĢabilecektir. Bu oran mevcut kurulu gücün 4 bin MW artacağı anlamına
gelmektedir.
34
8. TÜRKĠYE’DE HĠDROELEKTRĠK ENERJĠ VE ENERJĠ ĠHTĠYACI
Elektriğin kalkınma için, yaĢamak için ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu açıktır.
Dünya genelinde enerji talebi en çok artan 2. ülke olan Türkiye, dinamik geliĢme
sürecinde katlanarak artan Ģekilde enerjiye ihtiyaç duymaktadır. 1990-2010 döneminde
ülkemizde birincil enerji talebi artıĢ hızı %3,7 düzeyinde gerçekleĢmiĢtir. Türkiye, OECD
ülkeleri içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artısının en hızlı gerçekleĢtiği
ülke durumundadır. Aynı Ģekilde ülkemiz, Dünya‟da 2000 yılından bu yana elektrik ve
doğal gazda Çin‟den sonra en fazla talep artıĢına sahip ikinci büyük ekonomi konumunda
olmuĢtur. Ancak Türkiye, kiĢi baĢına yıllık elektrik sarfiyatları 10–12 bin kilowatt.saat‟e
varan geliĢmiĢ ülkelerin seviyesine henüz ulaĢabilmiĢ değildir.
Türkiye gibi büyüme sürecinde olan, tüketimi her geçen gün artan ülkeler için
enerji daha da büyük bir önem arz etmektedir. Yıllık enerji artıĢ hızı ortalama % 8
civarında olan ülkemizin, 2020 yılında 450 milyar kWh enerjiye ihtiyacı olacağı tahmin
edilmektedir. KiĢi baĢına enerji ihtiyacı için ise yine 2020 için yıllık 5.200 kilowatt.saat
enerji öngörülmektedir (AltaĢ ve ark., 2003).
ġekil 20- Elektrik Enerjisi Üretimine ĠliĢkin 2005 – 2020 Dönemi Üretim
Yatırımlarının Yıllara Göre Dağılımı
9
8
7
Milyar $
6
5
4
3
2
1
0
2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020
0,1
0,1
0,5
0,5
1,5
3,0
3,9
3,6
4,0
4,4
4,2
3,7
4,1
5,1
6,7
7,9
Ülke olarak enerjiye 2020 yılına kadar yaklaĢık 40.000 MW‟lık kurulu gücü
sağlayacak bir yatırım yapmak, üretim maliyetlerini düĢürmek ve enerji arzında dıĢa
bağımlılığımızı azaltabilmek için toplam enerji üretimi içerisinde yerli enerji kaynaklarının
payını artırmak ve mâliyetleri düĢürmek için yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı
elektrik üretimi geliĢtirmek mecburiyetindeyiz. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde
bugün için en avantajlı olan hidroelektrik santralleri bir an evvel gerçekleĢtirmemiz büyük
önem arz etmektedir.
35
Topoğrafyası ve morfolojik yapısı göz önüne alındığında ülkemiz hem düĢü hem
de debi açısından Ģanslı sayılabilecek ülkeler arasında yer almaktadır. Su kaynakları
bakımından söz konusu avantajlara sahip ülkemiz, bu kaynakların değerlendirilmesi
noktasında ne yazık ki ulaĢması gereken düzeyde bulunmamaktadır. Avrupa ülkelerinde
ise ülkelerin ekonomisi açısından büyük bir öneme sahip hidrolik kaynakların tamamına
yakını değerlendirilmektedir.
ġekil 21– Ülkemizde Hidroelektrik Potansiyel
Teorik Hidroelektrik Potansiyel
Teknik Olarak Değerlendirilebilir Hidroelektrik Potansiyel
Teknik ve Ekonomik Olarak Değerlendirilebilir Hidroelektrik Potansiyel
433 Milyar kWh
216 Milyar kWh
140 Milyar kWh
Ülkemizin teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyeli
140 milyar kilowatt.saat olarak hesaplanmıĢtır. 2010 yılı itibariyle yılda yaklaĢık 53 milyar
kWh hidroelektrik enerji üretim potansiyelimiz iĢletmeye alınmıĢtır. Bu değer; toplam
teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyelimizin sadece
%37,85‟idir. Dünyadaki duruma baktığımızda ise ABD hidroelektrik potansiyelin %86‟sını,
Japonya %78‟ini, Norveç %68‟ini, Kanada %56‟sını geliĢtirmiĢtir.
Devam eden projeler tamamlandığında yılda takriben 80 milyar kWh‟lık bir elektrik
üretimi sağlanacak ve mevcut hidroelektrik potansiyelimizin kullanılma oranı takriben
%90‟a çıkarılacaktır.
Türkiye'nin, deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1300 metre civarındadır.
Yurdumuza düĢen yıllık ortalama yağıĢ 501 milyar m³ ve bunun akarsulara dönüĢen
kısmının 186 milyar m³ olduğu bilinmektedir.
36
Türkiye, Dünya hidroelektrik potansiyeli içinde %1 payı ile sekizinci sırada
gelmektedir. Teknik yapılabilir potansiyel açısından Avrupa potansiyelinin yaklaĢık %20‟si
mertebesinde hidroelektrik potansiyele sahip bulunmaktadır.
Tablo 10- Türkiye’de Hidroelektrik Enerji Üretiminin GeliĢimi
(Kaynak: ÖziĢ ve ark.,2009)
YILLAR
Hidroelektrik
Üretimi
(GWh/yıl)
Brüt Elektrik
Enerjisi Tüketimi
(GWh/yıl)
Hidroelektrik
Üretimin
Payı (%)
1950
30
790
4
1960
1.001
2.815
36
1970
3.033
8.623
35
1980
11.348
23.275
49
1990
23.148
57.543
40
2000
30.879
124.926
25
2009
35.958
194.813
18
Türkiye‟de 1950‟lerde yılda sadece 800 milyon kilowatt.saat enerji üretimi
yapılırken, bugün bu oran yaklaĢık 275 misli artarak yılda 220 milyar kilowatt.saate
ulaĢmıĢtır.
ġekil 22– Hidroelektrik Santrallerin Mevcut Durumu
ĠġLETMEDE
%37
ĠNġA
EDĠLECEK
%43
ĠĢletmede Olan Santraller
 DSĠ
 DĠĞER
ĠNġA
HALĠNDE
%20
: 11.265 MW
: 3.935 MW
37
Toplam
DSĠ Yatırım Programında*
Özel Sektör Tarafından Müracaat Edilen*
TOPLAM
: 15.200 MW
: 3.094 MW
: 22.706 MW
: 41.000 MW
* Bu projelerin bir bölümü inĢa halindedir.
8.1.
Çevre Açısından Hidroelektrik Enerji Ġhtiyacı
Bir hidroelektrik santral (HES), suyun potansiyel enerjisinin belli bir yükseklikten
bırakılarak kinetik enerjiye çevrilmesi ve su türbinleri ile mekanik enerjiye, mekanik
enerjinin de jeneratör yardımıyla elektrik enerjisine dönüĢtürülmesi ile çalıĢmaktadır
(Kocaman,2003). HES projeleri suyun enerjisinden faydalanarak elektrik üreten
yapılardır. Hidroelektrik santraller diğer enerji alternatifleri ile karĢılaĢtırıldıklarında en
çevreci seçeneklerden biridir.
Özellikle KHES‟ler açısından önemli bir potansiyele sahip yeni ve aday AB
ülkelerinde HES tesislerine yönelik bazı çevresel eleĢtiriler getirilmektedir. Bu konuların
baĢlıcaları görsel kirlilik, balıkçılığa etkileri, su paylaĢımı ve diğer alanlardaki su ihtiyacı
olarak sayılabilir.
ġekil 23– Avrupa Birliğinin Yeni ve Aday Ülkelerinde KHES’lere Yönelik EleĢtiri
BaĢlıkları
(1 - Etki Yok, 5 - Ciddi Etki)
Kaynak: Blue Energy for A Green Europe
38
Ülkemiz açısından ise temel problem olarak suyun baĢta sulama olmak üzere
diğer maksatlı kullanımları ile ilgili problemler dile getirilmektedir. Bazı çevrelerce öne
sürülen havzanın tabii dengesinin, nem dengesinin ve yağıĢ rejiminin bozulacağı iddiaları
tamamen gerçek dıĢıdır. Zira havzadaki yağıĢ ve nemin kaynağı dereler değildir. Örneğin
ülkemizde Doğu Karadeniz Havzası‟nda yıllık yağıĢ miktarı çok yüksek olup 2500 mm‟ye
kadar çıkmaktadır. Yılın neredeyse yarısı yağıĢlı olarak geçmektedir. Dolayısıyla yağıĢlar
sebebiyle yüksek akıma sahip dereler, çok gür, sık, sağlıklı ormanlar ve bitki örtüsü
meydana gelmekte, nem ve buna bağlı olarak havzaya özgü hidrometeorolojik özellikler
ortaya çıkmaktadır.
HES projeleri devreye konulurken tabii hayatın devamlılığını sağlayacak miktarda
su, hatta ihtiyaç olduğunda suyun tamamı bilimsel esaslara göre tespit edilerek nehir
yatağına bırakılmaktadır. Bu, Su Kullanım AnlaĢması‟nda açıkça belirtilmektedir. Örneğin
Norveç‟te can suyu, danıĢmanlarca arazide gerçekleĢtirilen saha gezileri ile belirlenmekte
ve bu miktar havzanın durumuna göre, % 2 ila % 20 arasında değiĢmektedir. Türbinlere
zarar vermemek için akarsudaki kum, çakıl gibi maddeler tutulur, askıdaki sedimentler
çökeltilir ve böylece türbinlere giren ve türbinlerden çıkan su tabii halinden daha temiz
olarak akarsuya döner.
Ülkemizde, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu olmayan baraj yapımı
mümkün değildir. ÇED, belirli bir proje veya geliĢmenin, çevre üzerindeki önemli
etkilerinin belirlendiği bir süreçtir. Bu süreç, kendi baĢına bir karar verme süreci olmayıp,
karar verme süreci ile birlikte geliĢen ve onu destekleyen bir süreçtir.
ÇED‟in temel iĢlevi karar vericilerin daha sağlıklı karar vermelerini sağlamak için,
onlara, projelerin çevresel etkilerini göstermektir. Bu süreç, pek çok aĢamadan
oluĢmaktadır. Bir HES projesine ait ÇED raporunda; projenin tanımı ve gayesi, proje
konusu yatırımın tanımı, ömrü, hizmet maksatları, önemi ve gerekliliği, projenin fiziksel
özelliklerinin, inĢaat ve iĢletme safhalarında kullanılacak arazi miktarı ve arazinin
tanımlanması, önerilen projeden kaynaklanabilecek önemli çevresel etkilerin genel olarak
açıklanması (su, hava, toprak kirliliği, gürültü, titreĢim, ıĢık, ısı, radyasyon ve benzeri)
yatırımcı tarafından araĢtırılan ana alternatiflerin değerlendirilmesi ve seçilen tercih
edilme sebepleri, proje için seçilen yerin konumu, proje yeri ve alternatif alanların mevkii,
koordinatları, yeri tanıtıcı bilgiler, proje yeri ve etki alanının mevcut çevresel özellikleri,
önerilen proje sebebiyle kirlenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik
ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, iklimsel faktörler, mülkiyet
durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet
derecesi ve bu faktörlerin birbiri arasındaki iliĢkileri de içerecek Ģekilde yapılan
açıklamalar, projenin önemli çevresel etkileri ve alınacak önlemler, proje için kullanılacak
alan, doğal kaynakların kullanımı, kirleticilerin miktarı, atıkların minimizasyonu, yatırımın
çevreye olan etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılacak tahmin yöntemlerinin genel
tanıtımı, çevreye olabilecek olumsuz etkilerin azaltılması için alınması düĢünülen
39
tedbirlerin tanıtımı, halkın katılımı toplantısına iliĢkin bilgiler, projeden etkilenmesi
muhtemel halkın belirlenmesi ve halkın görüĢlerinin çevresel etki değerlendirmesi
çalıĢmasına yansıtılması için önerilen yöntemler, görüĢlerine baĢvurulması öngörülen
diğer taraflar gibi konular yer almaktadır.
Kısa bir mukayese açısından çok sayıda küçük ve büyük hidroelektrik santral
projesinin geliĢtirildiği Norveç ve Kanada‟daki duruma göz atmak faydalı olacaktır.
Norveç‟te izinler asgari çevre etkisi ile azami elektrik üretimi prensibine uygun Ģekilde
verilmektedir. Norveç‟te imtiyaz süresi 60 yıldır, ancak nihai karar hükümet tarafından
verildiği zaman iĢlemeye baĢlar. Sonrasında ne kadar hızlı bir Ģekilde projenin
gerçekleĢtirilebileceği proje sahibine bağlıdır. Süreç bir ön fizibilite planının
lisanslamadan sorumlu devlet kurumuna gönderilmesi ile baĢlar. Kurum, halka açık bir
toplantı çağrısı yapar ve plan üzerinde tartıĢılır. Plan ve toplantı, yerel ve ulusal
gazetelerde ilan edilir ve bazı bilinen paydaĢlara doğrudan gönderilir. Etki
değerlendirmesi bağımsız uzman danıĢman firmalar tarafından yürütülmektedir. Korunan
alanlarda da koruma statüsü kriterlerine uygun olmak Ģartıyla küçük HES yapımına izin
verilebilmektedir. Kanada‟da ise kullanım hakkı en fazla 40 yıldır. GeliĢtirici firma eyalet
hükümetine suyun yanı sıra arazi için de kira öder. Süre dolduğunda tesisler de kullanım
hakkı da hükümete geri döner.
ÇED‟in projeye sağladığı en önemli katkılarından biri, ilgili taraflar ile halkın
görüĢlerinin ve kaygılarının dikkate alınabilmesi için sürece katılımların sağlanmasıdır.
Gerekli Ģartlara haiz olmayan projeler için olumlu ÇED kararı verilmesi mümkün değildir.
Daha önce kurulu gücü 10 MW‟ın altında olan projeler ÇED sürecinden muaf
tutulmuĢken, 17 Temmuz 2008 tarihli yeni ÇED yönetmeliği ile bütün HES projeleri ÇED
sürecine alınmıĢtır. Bu durum, çevreye verilecek olumsuz etkilerin asgari düzeyde
tutulması açısından büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizde çevre koruma, enerji ve kalkınmayı aynı anda sağlamak için hem
mevzuat hem de altyapı yatırımlarında önemli çalıĢmalara imza atılmıĢtır. Türkiye olarak,
sürdürülebilir kalkınma ve sürekli enerji ihtiyacını çevre koruma ilkeleri ile uzlaĢtıran
çağdaĢ yaklaĢımlarla yerli kaynaklara ağırlık verilmektedir. Bu çerçevede, Çevre Kanunu,
Enerji Verimliliği Kanunu, Yenilenebilir Enerji Kanunu ve alt mevzuatları yürürlüğe
girmiĢtir. Bu konudaki bir diğer önemli adım ise 26 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe
konulan Su Kullanım Hakkı AnlaĢması (SKHA) Yönetmeliği‟dir. Temiz bir enerji kaynağı
olan hidroelektrik üretiminde çığır açan yönetmelikle Türkiye, çok büyük bir hamle
gerçekleĢtirmiĢtir.
Su Kullanım Hakkı Yönetmeliği AnlaĢması ile;
 Elektrik enerjisi kırsal kesimlere daha kolay ve kesintisiz ulaĢtırılmakta,
 Sanayi canlanmakta ve istihdam artmakta,
 Yerinde üretimle hat kayıpları en aza indirilmekte,
40
 Rekabet ortamı tesisi edilerek ucuz enerji temini sağlanmakta,
 Yenilenebilir enerjinin geliĢtirilmesine yönelik imkânlar artmakta,
 Gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel enerji açığının yerli kaynaklar ile
karĢılanması sağlanmıĢ olacaktır.
Su Kullanım Hakkı AnlaĢması Yönetmeliği boĢa akan su kaynaklarının milli
ekonomiye kazandırılmasını, projelerin daha kısa sürede tamamlanarak gelecekte
muhtemel enerji açığının yerli kaynaklar ile karĢılanmasını, kırsal kesimlere daha kolay
ve kesintisiz elektrik ulaĢtırılmasını hedeflemektedir.
Yönetmeliğin gayesi, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde
halen piyasada faaliyet gösteren veya gösterecek tüzel kiĢiler tarafından hidroelektrik
enerji üretim tesisleri kurulması ve iĢletilmesine iliĢkin üretim, otoprodüktör, otoprodüktör
grubu lisansları için DSĠ ve tüzel kiĢiler arasında düzenlenecek Su Kullanım Hakkı
AnlaĢması imzalanması iĢlemlerinde uygulanacak usul ve esasları belirlemektir. Su
Kullanım Hakkı AnlaĢması ile birçok husus düzenlenmiĢ olup çevresel etkilenmeler ve
diğer su kullanıcılarının su hakları bu kapsamda korunmuĢtur. Belirlenen mansaba
bırakılacak su miktarının iĢletmede fiili olarak bırakıldığının tespiti gayesiyle de tesisinin
mansabına akım gözlem aletleri yerleĢtirilmesi zorunlu kılınmıĢtır. Tesisin kabulü
aĢamasında uzaktan algılamalı akım gözlem aletlerinin kurulmuĢ olup olmadığı hususu
özellikle kontrol edilmektedir.
8.2.
Ġklim DeğiĢikliği ve Karbon Ticareti Açısından Hidroelektrik Enerji
Ġhtiyacı
GeliĢmiĢ ülkelerin, sayısallaĢtırılmıĢ sera gazı azaltım ve sınırlama hedeflerine
ulaĢmalarını kolaylaĢtırmak ve karbon emisyonlarını azaltıcı uygulamaları daha düĢük
maliyetle gerçekleĢtirmek için Kyoto Protokolü‟nde proje ve piyasa temelli esneklik
mekanizmaları tanımlanmıĢtır. Ülkeler, ulusal sera gazı emisyonu azaltım tedbirlerinin
(enerji verimliliği, yenilenebilir enerjiye geçiĢ vs) yetersiz veya ekonomik olarak
uygulanabilir olmadığı durumlarda bu mekanizmalara baĢvurmaktadırlar. Kyoto
Protokolü‟nün tarafların kullanımına sunduğu proje temelli mekanizmalar; Temiz
Kalkınma Mekanizması (TKM) ve Ortak Yürütme Mekanizması (OYM), piyasa temelli
mekanizma ise Uluslararası Emisyon Ticareti‟dir (ETS).
Ülkemizin Kyoto Protokolü‟nün ilk yükümlülük döneminde (2008–2012)
sayısallaĢtırılmıĢ sera gazı azaltım veya sınırlama yükümlülüğü bulunmamakta olup,
Türkiye protokolün emisyon ticaretine konu olan esneklik mekanizmalarından da
faydalanamamaktadır. Ancak bu mekanizmalardan bağımsız olarak iĢleyen, çevresel ve
sosyal sorumluluk ilkesi çerçevesinde kurulmuĢ Gönüllü Karbon Piyasasına yönelik
projeler Türkiye‟de geliĢtirilmekte ve uygulanmaktadır.
41
Gönüllü Karbon Piyasaları; hükümetlerin iklim değiĢikliği ile mücadele hedefleri ve
politikalarından bağımsız olarak geliĢtirilmiĢ, iĢ dünyasından, yerel yönetimler, sivil
toplum kuruluĢları ve bireylere kadar ilgili her kesimin karbon denkleĢtirme maksadıyla
katılım sağlayabileceği niteliğe sahip piyasalardır. Ġklim değiĢikliği ve etkileri konusunda
artan kamuoyu bilinci ve karbon denkleĢtirmenin güvenilir bir önlem stratejisi olduğu
gerçeğinin kabul görmesi bu piyasaların son yıllarda hızla geliĢmesini sağlamıĢtır.
Bu piyasada ticareti yapılan emisyon kredilerine Voluntary Emission Reduction
Units (VER) adı verilmektedir. Faaliyetleri çerçevesinde oluĢturdukları sera gazlarını
dengelemek isteyen firmalar emisyon miktarlarını hesaplayarak (karbon ayak izlerini
ölçerek) bu emisyonlarını azaltmak ve dengelemek için emisyon azaltımı sağlayan
projelerin üretmiĢ oldukları karbon kredilerini sosyal sorumluluk prensibi çerçevesinde
satın almaktadırlar.
Gönüllü Karbon Piyasası, Dünya Karbon Piyasası içerisinde çok küçük bir yüzdeyi
temsil etmekle birlikte bu piyasayı hâlihazırda etkili biçimde kullanmakta olan Türkiye‟nin
ileri dönemde karbon piyasalarına katılımı açısından da bir fırsat sunmaktadır. Dünya
Karbon Piyasası‟nda % 1‟den az bir paya sahip olan Gönüllü Karbon Piyasası karbon
finansmanı için yine de uygun bir alternatif kaynaktır. Ayrıca, her geçen gün yenilikçi ve
karbon piyasasının oluĢumu için uygun Ģartları sağlayan etkili bir ortam olarak
görülmektedir. Mevcut durum itibariyle, Türkiye‟de gerçekleĢtirilen projelerin tamamı
Gönüllü Karbon Piyasasında iĢlem görmektedir.
BMĠDÇS kapsamında Türkiye‟nin özgün konumu ve uluslararası iklim rejimindeki
belirsizliklere rağmen, Ülkemizin gönüllü karbon piyasasında kaydettiği geliĢim cesaret
vericidir. Türkiye‟de yeni oluĢmakta olan bu pazar baĢta özel sektör olmak üzere önemli
bir kapasite geliĢtirme imkânı sağlamıĢtır.
Türk özel sektörü proje hazırlamada „yaparak öğrenme‟ yolunu seçmiĢ ve
günümüzde bu konumunu uluslararası arenada da sürdürebilecek bir aĢamaya
getirmiĢtir. Projelerin çoğunluğu hidroelektrik, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji
alanında olup, atıktan enerji üretimi ve biyokütle alanında projeler de mevcuttur. ġubat
2011 tarihli verilere göre Türkiye‟de toplam 151 proje geliĢtirilmiĢ olup, bunların 84‟ü
hidroelektrik, 55‟i rüzgâr, 4‟ü jeotermal, 7‟si atıktan enerji üretimi ve 1 tanesi de biyokütle
enerjisi projeleridir.
42
Tablo 11- Türkiye’de Gönüllü Karbon Piyasalarında GeliĢtirilen Projeler
Santral Türü
Proje Sayısı
Toplam Kurulu
Güç (MW)
Hidroelektrik
Rüzgar
Çöp Gazı
Jeotermal
Biyokütle
TOPLAM
84
55
7
4
1
151
1.195,9
2.389,3
63,2
64,0
3,6
3.176,0
Yıllık Sera Gazı
Azaltımı
(ton CO2
eĢdeğeri)
3.112.155
5.173.979
2.209.559
240.907
75.000
10.811.600
Kaynak: Gold Standart, VCS, VER+ (ġubat 2011)
Proje Sayısı
4
7
55
1
84
Rüzgar
Hidroelektrik
Çöp Gazı
Jeotermal
Biyokütle
Tablo 12- Türkiye’de Gönüllü Karbon Piyasasında GeliĢtirilen Bazı HES Projeleri
No
1
2
3
4
5
Proje Adı
Düzlen
Firnis
Niksar
Kumköy
Azmak
Santral
Türü
HES
HES
HES
HES
HES
Kurulu
Güç (MW)
15
9,6
9,5
17,5
24,3
Öngörülen Sera Gazı
Tasarrufu (ton eĢ-Co2/yıl)
29,000
23,200
164,250
75,750
60,575
Gönüllü Karbon Piyasalarının, Türkiye‟nin 2012 sonrası iklim rejimi için teknik alt
yapının güçlenmesine katkı sağlayacağı ve yatırımcılara, daha verimli enerji kullanan
temiz teknolojilere yatırım yapmayı daha cazip hale getirebileceği aĢikardır. Ayrıca,
iĢletmelerde enerji ve hammadde tasarrufunu sağlayarak rekabet ve verimliliği
güçlendirebileceği özellikle yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, atık yönetimi gibi
konularda kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin daha da artacağı düĢünülmektedir.
43
8.3.
Enerji Ġthalatı ve Gelir Kaybı Açısından Hidroelektrik Enerji Ġhtiyacı
Küresel rekabetçi piyasalarda gözetilmeleri gerekli iki temel unsur, dıĢ ticaret
dengelerinin sağlanması ve korunması olup, dıĢ ticaret açığımızın en büyük sebebi olan
enerjide üretim maliyetlerini olabildiğince düĢürmemiz gerekmektedir.
Ülkemiz 2009 yılı için 194 milyar kWh olarak gerçekleĢen enerji ihtiyacının
yaklaĢık %81‟ini petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtlardan karĢılamıĢ olup,
kullandığımız petrolün % 92‟si, doğal gazın ise %99‟u ithal edilmektedir. 2009 yılı
rakamlarına göre ülkemizin Rusya ve Ġran‟dan aldığı doğal gazın bedeli 20 milyar doların
üzerindedir.
Ülkemizin toplam ithalatının % 22‟si gibi ağır bir dıĢ ödeme yükü getiren bu durum,
geliĢmekte olan bir ülke için hiç Ģüphesiz olumsuz tesirlere yol açmaktadır. Bu boyuttaki
bir dıĢ ödeme, ülkenin dıĢ ve iç güvenlik, eğitim, altyapı, adalet, belediye hizmetleri ve
istihdama yönelik yatırımlarından fedakârlık yapılarak gerçekleĢtirilmektedir ve bu
fedakârlığın toplumun sosyal yapısı üzerinde birtakım olumsuz etkiler ortaya çıkarması
kaçınılmazdır. Enerji ithalatı için yapılan dıĢ ödemenin toplumun sosyal yapısı üzerindeki
yansıması kısaca aile baĢına yaklaĢık aylık 284 TL‟dir. Asgari ücretin 729 TL (brüt)
olduğu bir ülkede, bu yükün ne kadar yüksek olduğu tartıĢmadan uzaktır.
Su Kullanım Hakkı Yönetmeliği‟nin yürürlüğe girdiği 2003 yılından bu yana 310
adet tesisin temeli atılmıĢ, bunlardan 104 adedi tamamlanarak yıllık 7 milyar kilowatt saat
enerji üretmeye baĢlamıĢtır. Yönetmelik kapsamında bugüne kadar 24.000 MW Kurulu
gücündeki HES projesine müracaat edilmiĢtir. Bu rakam ülkemizin en büyük hidroelektrik
santrali olan Atatürk Barajı ve HES‟in kurulu gücünün 10 katına eĢdeğerdir.
Halihazırdaki HES projeleri tamamlandığında, ülkemizin enerjiye ödediği döviz
miktarı yılda 15 milyar dolar düĢecek, yıllık 80 milyar kilowatt saat enerji üretilecek ve
geliĢtirilen yaklaĢık %37‟lik potansiyel %90‟a çıkarılacaktır. Bu projeler için özel sektörün
yatırım miktarı ise yaklaĢık 40 milyar ABD Doları olacaktır.
8.4. Arz Güvenliği Açısından Hidroelektrik Enerji Ġhtiyacı
Her ülke enerji üretiminde kendi topraklarındaki tabii kaynakları kullanmayı tercih
eder. Doğal gazda dünya lideri Rusya‟nın bile kendi özkaynağı olan doğal gazdan elektrik
elde etme oranı %38 iken, doğal gaz ihtiyacının hemen tamamını ithal eden Türkiye‟de
bu oranın 2010 yılında %46 olarak gerçekleĢmesi oldukça düĢündürücüdür.
Enerjinin ithal kaynaklardan sağlandığı ülkemizde, artan maliyetler sanayinin
geliĢmesini de sekteye uğratmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde sanayide elektrik
44
kullanım maliyeti yaklaĢık 6 cent/kWh iken, bu değerin Türkiye‟de 9-10 cent/kWh
olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.
Türkiye‟nin 2020 yılı Elektrik/Enerji perspektifini olumsuz yönde etkileyen en
önemli faktör, baĢka hiçbir Avrupa ülkesinde görülmeyecek kadar yüksek olan yıllık
elektrik talep artıĢıdır. Türkiye‟nin elektriksiz kalmaması ve yaklaĢık % 8‟lik elektrik talep
artıĢının karĢılanabilmesi için 2020 yılına kadar her yıl düzenli olarak iĢletmeye almak
zorunda olduğu 3.000 MW dolayındaki kurulu gücün parasal karĢılığı, elektrik enerjisinin
sadece üretim yatırımları için yıllık 4 milyar USD civarındadır.
Bugünkü yıllık toplam elektrik talebimiz ortalama 200 milyar kilowaat.saat olarak
kabul edilirse, ülkemizin önümüzdeki 10-12 yıl içinde mevcut kapasitenin en az iki katı
kadar yeni kapasite kurmak ve ticari iĢletmeye almak gibi son derece zor bir hedefle karĢı
karĢıya olduğu söylenebilir.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji hayatî bir konu olduğundan,
kendine yeterli, sürekli, güvenilir ve ekonomik bir elektrik enerjisine sahip olunması
yönünde baĢta dıĢa bağımlı olmayan ve yerli bir enerji kaynağı olan hidroelektrik enerjisi
olmak üzere bütün alternatifler göz önüne alınmalı ve değerlendirilmelidir.
9. TÜRKĠYE’DE KHES’LER VE NEHĠR TĠPĠ HES’LER
Ülkemizde 264 adet iĢletmede, 236 adet inĢaatı devam eden (12 adeti DSĠ
tarafından), 1.200 adette 4628 sayılı Kanun kapsamında planlama düzeyinde iĢlemleri
devam eden toplam 1.700 adet HES bulunmaktadır. ĠĢletme ve ĠnĢaat aĢamasındaki
toplam 500 adet projenin 225 adeti KHES‟tir. 500 projenin 100 adeti ise barajlı olup geri
kalan 400 Adeti ise nehir tipi HES‟tir. Planlama düzeyinde iĢlemleri devam eden 1.200
adet projenin 730 adeti KHES‟tir.
Türkiye‟de küçük hidroelektrik santraller 1926 yılından itibaren kullanılmaktadır.
1950–1960 yılları arasında büyük bir kısmı inĢa edilen bu tip santrallerin yapımına 1972
yılına kadar değiĢik kuruluĢlarca devam edilmiĢtir. Önceleri enerji üretimi için yaygın bir
biçimde kullanılan küçük hidroelektrik santraller, 1960'lı yıllardan sonra yerlerini büyük
boyutlu baraj ve hidroelektrik santrallere bırakmıĢlardır. Diğer birçok ülkede olduğu gibi
bu geliĢim ülkemizde de gözlenmiĢtir.
GeçmiĢ yıllarda büyük kapasiteli hidroelektrik santrallerin inĢa edilerek biran önce
ekonomiye kazandırılmasına önem verildiği için üzerinde çok fazla durulmayan nehir tipi
HES‟ler, ülkemizin topoğrafik ve hidrolojik Ģartları dikkate alındığında geliĢtirilmesi
gereken bir seçenek olarak karĢımıza çıkmaktadır. Nitekim dünyada da kolay inĢa
edilmeleri, çevreye olumsuz tesirlerinin ihmal edilebilir düzeyde olması ve kırsal kesimde
45
sosyoekonomik yapının iyileĢtirilmesine katkıda bulunmaları sebebiyle,
hidroelektrik santrallerin geliĢtirilmesine yönelik artan bir eğilim gözlenmektedir.
küçük
Daha önce belediyeler ve mülga Köy Hizmetleri tarafından kırsal kesimlerin
elektriklendirilmesi için inĢa edilen KHES‟ler 1982 yılında çıkan 2705 Sayılı Yasa ile
TEK‟e devredilmiĢ, bunlardan bazıları iĢletme problemleri ve belediyelerle yaĢanan
sıkıntılar yüzünden kapatılmıĢtır. 3096 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra kurulu gücü
10 MW‟ın altında 12 adet proje özel kuruluĢlarca Yap-ĠĢlet-Devret ve Otoprodüktör
modeli kapsamında inĢa edilip iĢletmeye açılmıĢtır.
Türkiye genelinde henüz etüdü yapılmamıĢ 1-30 MW arası küçük tesislerden
minimum 10-15 milyar kWh/yıl, kanal ve barajlara konulacak türbinler yoluyla da 3-5
milyar kWh/yıl elektrik üretilebileceği tahmin edilmektedir.
Örnek olarak Ġyidere alt havzasında geliĢtirilen hidroelektrik santral projelerine göz
atılabilir.
Tablo 13– Ġyidere Alt Havzası’nda GeliĢtirilen Hidroelektrik Santral Projeleri
SIRA
NO
HĠDROELEKTRĠK SANTRALIN
ADI
AKARSU ADI
KURULU TOPLAM
GÜÇ
ENERJĠ
MW
GWh
DURUMU
1
Ġkizdere Reg.’leri ve HES
(Rehabilitasyon)
Ġyidere (Ġkizdere) Çayı
78,39
280,11
ĠĢletmede
2
Cevizlik Reg. ve HES
Ġyidere (Ġkizdere) Çayı
90
396,4
ĠĢletmede
3
Kalkadere Reg., YokuĢlu HES,
Kızılağaç HES
Ġyidere (Ġkizdere) Çayı
40,65
182,64
Lisans AlmıĢ
4
Dereköy Reg. ve Demirkapı
HES
Ġyidere (Ġkizdere) Çayı
110,4
395,92
Lisans AlmıĢ
5
Rüzgarlı I-II Reg.’leri ve I-II
HES
Çamlıdere
10,13
38,31
Lisans AlmıĢ
6
Selin I Reg. ve HES
Cimil Dere
18,85
73,742
Lisans AlmıĢ
7
Selin II Reg. ve HES
Cimil Dere
18,8
80,77
Lisans AlmıĢ
8
Arı Reg.’leri ve HES
Cimil Dere
34,77
145,82
Lisans AlmıĢ
9
ĠNCĠRLĠ REG. VE HES
Ġyidere (Ġkizdere) Çayı
25,2
126,02
Lisans AlmıĢ
10
Saray Reg. ve HES
Ġyidere-Karadere
10,35
60,2
11
Sarmakol Reg. ve HES
Çokcor Dere
6,22
19,51
12
BaĢbuğ Reg. ve HES
Ġyidere (Ġkizdere) Çayı
0,92
3,98
13
ġimĢirli Reg. ve HES
Yayla Dere
3,65
18,82
14
Ceyhun Reg.’leri ve HES
5,45
14,435
15
Tozköy Reg.’leri ve HES
Caterli Dere- Uyran
Dere
Ġkizdere / Cimil-Göl
Çokcor-Kabahor
176,9
558,91
EPDK'da Lisans
aĢamasında
EPDK'da Lisans
aĢamasında
EPDK'da Lisans
aĢamasında
EPDK'da Lisans
aĢamasında
EPDK'da Lisans
aĢamasında
Fizibilite AĢamasında
46
16
GelintaĢı Reg. ve HES
Çamlık Dere
3,45
14,328
Fizibilite AĢamasında
17
Nizam Reg.’leri ve HES
Çokcor-TaĢlı Dere
1,04
3,166
Fizibilite AĢamasında
18
Orsa-2 Reg. ve HES
Cimil- Pancul Dere
≈ 5,00
≈ 13,00
Fizibilite AĢamasında
19
Filiz Reg. ve HES
Anzer-Çakador Dere
≈ 15,00
≈ 35,00
Fizibilite AĢamasında
20
Ayyıldız Reg.’leri ve HES
≈ 14,00
≈ 35,00
Fizibilite AĢamasında
21
Ġkiz 1-2-3 Reg.’leri ve HES
Melez-Kunda-Arzayan
Dere
Cimil- Faso, Bulanık ve
Ranos d.
≈ 5,00
≈ 13,00
Fizibilite Teslim
AĢamasında
674
2509
TOPLAM
GeliĢtirilecek her proje için; havzanın tabii güzelliklerinin, tarihi eserlerinin ve
ekosisteminin korunmasıyla ilgili kapsamlı ÇED çalıĢmaları yapılacaktır. ÇalıĢmalar
yapıldıkça yöre halkı ve sivil toplum kuruluĢları bilgilendirilecek ve onların görüĢleri
doğrultusunda çalıĢmalar sonuçlandırılacaktır.
10. NEDEN NEHĠR TĠPĠ HES?
10.1. Havza Planlama, Kaynak ve Potansiyel Tespiti Açısından
Su kalitesi yönetiminde münferit çözümler yerine havza bazında bütüncül bir
yönetim anlayıĢı benimsenmiĢtir, ancak Türkiye‟de pek çok akarsu veya kolunun
hidroelektrik potansiyeli henüz tam olarak belirlenmemiĢ, ayrıca küçük hidroelektrik
potansiyeli de ortaya konulmamıĢtır. Yapılan çalıĢmalarla artık nerede ne kadar suya
ihtiyaç olduğunu, havza genelinde ne kadar su bulunduğunu ortaya koymak ve buna göre
kaynak planlamasına gitmek mümkün olacaktır.
10.2. TaĢkın Kontrolü Açısından
Türkiye dünyanın kurak bir bölgesinde bulunmakta, ancak yağıĢlar düzenlilik arz
etmemektedir. Karadeniz Bölgesi‟nde 2.500 mm olan yıllık yağıĢ miktarı, Ġç Anadolu‟da
250 mm‟ye kadar düĢmektedir. Dolayısıyla akarsu rejimi düzensizdir. Türkiye‟de taĢkınlar
en çok ilkbahar ve sonbahar aylarında oluĢmakta olup Karadeniz, taĢkına en hassas
bölgemizdir.
Ġklim değiĢikliği neticesinde güney bölgelerimizde yağıĢların azalacağı, buna
karĢın kuzey bölgelerimizde artacağı yönünde tahminler bulunmaktadır. Bu da
Karadeniz‟de sel baskını riski, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu‟da ise su sıkıntısı
demektir. Doğu Karadeniz‟de anlık, yoğun yağıĢlar olması beklenmektedir. Nitekim
geçmiĢ yıllarda Rize, Artvin, Trabzon, Giresun gibi Ģehirlerimizde bunun örnekleri
yaĢanmıĢtır.
47
ĠnĢa edilen su depolama tesisleri; suyu kontrol edip düzenleyerek sel ve
taĢkınların önüne geçmekte, akarsularla oluĢan erozyonu önlemektedir. Dolayısıyla inĢa
edilen HES‟ler tamamlandığı zaman Doğu Karadeniz Bölgesi‟nde taĢkınlar da önlenmiĢ
olacaktır.
10.3. Çevre Açısından
Nehir tipi santrallerin drenaj havzalarında taĢkın koruma, erozyon kontrolü,
ağaçlandırma gibi bazı iyileĢtirici çevresel tedbirler alınması bölgenin biyoçeĢitliliğinin
korunmasına da katkıda bulunur.
10.4. Ġstihdam Açısından
HES‟ler inĢaatları sırasında bölge insanına önemli bir istihdam imkanı sağlarlar.
Sanayii canlandırır ve özellikle yöre insanının iĢletmelerde istihdamına imkân verirler.
Projeyi gerçekleĢtiren firmalar sosyal projeler (sağlık ocağı, okul, köy konağı, içme suyu
vb.) ile bölgeye katkı sağlamaktadır.
11. SONSÖZ
Su, yeryüzüne ulaĢan güneĢ enerjisinin üçte birinin hareket ettirdiği hidrolojik
çevrim sayesinde sürekli yenilenebilen, çevre kirliliğinin önlenmesi açısından temiz
nitelikte, tesislerinin çoğu içme ve kullanma suyu, sanayi suyu, sulama suyu, taĢkın
kontrolü gibi birden çok gayeye de hizmet eden, çok maksatlı bir özkaynak olarak da
elektrik enerjisi ihtiyacının karĢılanmasında özel yeri bulunan, Türkiye için büyük önem
arz eden bir birincil enerji kaynağıdır.
HES‟ler, enerji arz güvenliğinin sigortasıdır, küresel ısınma ile mücadelede en
önemli unsurdur, temiz, ucuz, yenilenebilir enerji kaynağıdır. Çevreyi tahrip etmesi söz
konusu değildir. Bu konuda gerekli tedbirler alınmakta olup, sıkı denetimler
yapılmaktadır.
HES‟lerin çevresel etkilerine yönelik argümanların büyük çoğunluğu bilimsel
araĢtırmalardan çok, çeĢitli önyargı ve önkabullere dayanmaktadır. Tekil olaylarla ilgili
argümanlar, bütün HES projelerine genellenmekte, bazı eleĢtiriler de duygusal
reaksiyonlardan kaynaklanabilmektedir. HES projeleri inĢa edilirken uygulanan yeni
teknolojiler çevresel etkilerin asgari düzeye çekilebileceğini göstermektedir.
Çevre ile en uyumlu elektrik enerjisi üretim yöntemi olarak tanımlanan tabii akıĢlı
hidroelektrik santraller, çevresel etkileri bilimsel esaslar doğrultusunda dikkate alınarak
48
planlanmaları halinde, sadece yenilenebilir enerji üretimine değil, aynı zamanda
ekonomik kalkınmaya, özellikle kırsal kesimde yasam standartlarının yükseltilmesine
hizmet etmekte ve bu bağlamda pek çok ülkede bölgesel farklılıkların giderilmesine de
katkıda bulunmaktadır.
Türkiye olarak sadece ekonomik değil, çevresel açıdan da en uygun seçenek olan
hidroelektriğin değerlendirilmesi gelecek kuĢakların da faydasına olacaktır.
Ġnsanlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olamaz ve en çok korktukları Ģeyler de en
az bildikleridir. Bu sebeple HES‟ler hakkında doğru bilgi edinilmesi, yanlıĢ bilinenlerin
düzeltilmesine de imkan sağlayacaktır.
HES’LER KORKUMUZ DEĞĠL, UMUDUMUZ OLSUN!
KAYNAKLAR
ALTAġ, M.; FĠKRET, H.; ÇELEBĠ, E. "Enerji Ġstatistikleri". Ġstanbul, Dünya Enerji Konseyi
Türk Milli Komitesi, Türkiye 9. Enerji Kongresi Yayını, 2003.
Blue Energy for A Green Europe: Strategic study for the development of Small Hydro
Power in the European Union, Università Commerciale Luigi Bocconi, Milano, Italy,
2000.
European Commission, Energy in Europe – 1999 Annual Energy Review, Special Issue
January 2000, Directorate-General for Energy.
EuroWasser: Europe‟s hydropower potential today and in the future (http://www.usf.unikassel.de/usf/archiv/.../5/ew_8_hydropower_low.pdf)
HARVEY, J. P., Water quality, sediment, benthos and fisheries baseline survey: River
Don Water Injection Dredging, Report to British Waterways, 1998.
http://waterwiki.net/index.php/Small_Hydro-Power_Plants_for_Slovakia
http://www. ippwatch.com
http://www.bcenergyblog.com/uploads/file/IPPBC_Fact_Sheet_runofriver.pdf
http://www.cdmgoldstandard.org/Carbon-Market-News.337.0.html
http://www.cnr.tm.fr/en/categorie.aspx?idcategorie=10
http://www.eia.doe.gov
http://www.eie.gov.tr
http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b=elektrik
http://www.erneuerbare-energien.de/inhalt/42608
http://www.hyroworld.com
http://www.internationalrivers.org/files/Alam%20pdf.pdf
http://www.watershed-watch.org/publications/files/Run-of-River-long.pdf
IEA Technical Report: Hydropower and the Environment, Paris, May 2000.
JOHANSSON, T. B, and et al., Renewable Energy: Sources for Fuels and Electricity,
2003, Island Press.
KOCAMAN, B., Elektrik Enerjisi Üretim Santralleri, Birsen Yay., Ġstanbul, 2003.
KOSSLER, E., Installed and Planed Minihydro Power, Osstruction, 1992.
49
KRYZANOWSKI, A. and et al., “Hydro Potential and Development Opportunities in
Slovenia”, International Journal on Hydropower&Dams, Special Issue: HYDRO
2008, Vol.15, Issue 5, 2008.
ÖZĠġ, Ü.; BARAN, T.; HARMANCIOĞLU, N.; Türkiye'de Su Kuvvetinden Enerji Üretimi.
Ġzmir, Mühendislik ve Diğer Meslek Odaları Ġzmir ġubeleri, "Ġzmir Su Kongresi",
2009.
PUNYS, P., LAGUNA, M., The Situation in the New Member States and Candidate
Countries, European Small Hydropower Association, 2005.
Salzburger AG für Elektrizitaetswirtschaft: "Power Stations Mittlere Salzach". Salzburg,
1991.
SIRCA, A., JOSĠPOVĠC, Z., KVATERNĠK, K., MOCNIK, I. and SOMRAK, D.: "A
Multipurpose Lower Sava River Project in Slovenia". ICOLD 23. Kongresi, Brasilia,
2009.
TEĠAġ Yük Tevzi Dairesi BaĢkanlığı, 2009 Yılı Sistem ĠĢletme Faaliyetleri Raporu.
TWIDEL, J.W., WEIR, J., Renewable Energy Resources, London: Taylor & Francis;
Second edition, 2005.
World Commission on Dams Report:Dams and Development, November 2000.
50

Benzer belgeler

Ders notu-5 için Tıklayınız…

Ders notu-5 için Tıklayınız… tükenmeyen ve çevreyi kirletmeyen bir enerji türüdür. Ancak geniĢ kullanım alanlarına ihtiyaç duyulması, kullanılabilir enerjileri dönüĢtürme teknolojisinin henüz tam olarak yaygınlaĢmaması, ilk ya...

Detaylı

Çevre ve Temiz Enerji: Hidroelektrik

Çevre ve Temiz Enerji: Hidroelektrik makinelerin de çalışmak, üretmek için enerjiye ihtiyacı vardır. Dünyada nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme ve teknolojinin yaygınlaşmasına paralel olarak enerji tüketimi de sürekli artmaktadır. ...

Detaylı

Hidrolik Enerjisi - Konya`da Yenilenebilir Enerji

Hidrolik Enerjisi - Konya`da Yenilenebilir Enerji fiyatlar (bugün ki net değer - net present value) ile yapılması gerekir. Bu hesapta alınan %8%10 gibi makul sosyal iskonto oranları (discount rate) sebebiyle, HES’in 60-70 yıl sonra üreteceği elekt...

Detaylı