1967 - Mülkiyeliler Birliği

Transkript

1967 - Mülkiyeliler Birliği
'
WrntTMtLÎK.
V
2
c >
ifL İ
KAZGAN
Y IL
: 108
SAYI
: 108
CİLT
: 108-
SA H İB İ : K A Z G A N C IL IK
K O L L E K T İF ŞİRK ET İ
1
SU U YU R,
K A ZG A N C İ U YK U SU G E L İN C E UYUR
Ii A Z G A N
H E M GÜ LD Ü RÜ R, HEM A Ö LA T IR.
SONUNDA U ÇK U RU N U ZU B A ĞLA T IR.
K A Z G A N
B A S IN A H L A K Y A SA SIN A
U Y M A Y I T A IIA IIIIÜ T ETMEMİŞTİR.
K A Z G A N
M ATBU ATI T ERB İY E K A N U N U N A
M U H A LİF O L M A Y IP M U V A FIK T IR .
YAZI
KURULU
Bu sayıda M Ü E S S E S E Ş A H İD İ : Müessese T A Y F U R
Sevgili Kazgaıı Okuyucularına :
Sorum lu Yazı Işleı i M ü üiirü : T A Y F U R
K antin M uhabiri : K antin kuşu K A D İR .
Y u rt M uhabiri : İ BU A Hİ'M
ÇO K CA N
Elinizdeki dergi 19G7 Mezunlarımızın iğneleme
ve taşlam alarını toplıyan ortak bir eserdir. Görece­
ğiniz gibi içinde, hocası, öğrencisi vc mensuplarıyla
“Siyasal" yani “Mülkiye” vardır.
T.N.S. M uhabiri : C E N G İ Z A R IK O N M A Z
İçk ili Yerler M uhabiri : A H M E T Y I L D IR IR
İstanbul M uhabiri : T Ü C C A R E R D A L
A ile köşesi : SC KRAT-ES U F U K
H üly a’daıı haberler : H A K A N
Iiazgan, yıllardanberi bu mevsimlerde çıkar.
Hepimiz yayımını merakla ve heyecanla bekleriz. Ve
Kazganı elimize alınca, görürüz ki, eğer varsa, şa­
hıslarımızla ilgili sataşmalarda m übalağa payı faz­
ladır, oysa başkaları hak kındaki iğne’eıne ve taşla'
malarda, nedense, hemen daima isabet vardır.
SA VA Ş
T.R.T. M uhabirleri : F O N K S İY O N A K IN
ZAM PARA
ERKAN
D olm uş M ııh ab iıi : D O L M U Ş Ç U N E V Z A T
Beşcvlcr M uhabiri : T A R Z A N N E V Z A T
K ız Teknik M uhabiri : K A S IN T I E Y Ü P
Folklor Haberleri : K Ü R T M U ST A FA
Bakalım bu yılki Kazgaıı bizlere neler hazırla­
mış, neler yakıştırmış? Bunu hep beraber göreceğiz.
Fakat, her halde, hepimiz, bütiin mensuplarımız için,
“ lâtife”, “şaka” sınırını aşmıyan, “kırıcı” olmıyan
ince sataşmalar tadacağız. İnşallah...
G azinolardan Sesler : D E L İ’ M İN E
Gece K lüpleri M uhabiri : Z E H R A
Sosyeteden. Haberler A B İ T Ü LİN
Çocuk Bakımı : C E M 1 L E
İlkokul ve ortaokullardan haberler : T A N A Y
Spor Sayfası : T U R G A Y
Ereğliden haberler : S E V İL İ’L T E R
Hskişohiiılen haberler : A Y L A A K Ç U R A
Bu kısa sunuş yazıma,. 1887 Mezunlarımıza, har
yatlarının bundan sonraki aşamalarında da, başarı
ve mutluluk dileklerimle son vereyim.
Hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sım anın.
Kolej haberleri : A L İ A R S IN '
Mediko-sosyaUleıı haberler : lîA YISA RS
DEKAN
.
Prof. Aziz Köklü"
Hayvanat hahc-ii muhabirleri : PA RS
ASLAN
İç
gezi mulyıbirlerjf : F.şşek A tlilâ.
Foto
Aytaç,
Disko Nevzat
Balolar m uhabiri : Ben.., Eeıı.., Y ine Ben...
İnek Bayramı Açılış Konuşması
Möööööö.................
Sevgili inek kardeşlerim! Aziz mülkiyeliler!
Geleneksel inek bayramımızın bi'r yenisini daı lıa idrak ettiğimiz şu mukaddes günde sîzlere
cenabı haklan inayetiyle kısa ve veciz bir ko­
nuşma yapmak istiyorum.
Otları, teksirleri, meraları ve danalarıyla
bölünmez bir bütün olan mülkiye camiası kökü
dışarda, satılmış kompradorlaruı her yere gi­
ren parmaklaıamn Mülküye’ye de girmesi sav
ııucu yine parçalanmak tehlikesiyle karşı karşı­
yadır.
Onbir aydır huzur içinde kardeş kardeş
yasayan Mülkiye’mizin soylu şubeleri tahrikler
sonucu birbirlerine düştüler. A ıılı ve şanlı yüce
Şubei Al ¡yyun her zaman olduğu gibi bu kar­
gaşalığa sonvermek için bugün ihtar-ı evvelini
çekecektir.
P ara için yemedikleri herze kalm ayan ak­
çalı bölüm inekleri yarm ön uyarılarını yapa­
caklardır. Elbetteki soylu, anlı, şanlı Şube-i
Aliyyun bu satılm ışların sözlerine kulak venmeyecektir.
U zlaştırm a gibi korkakların harcı olan bir
işi üzerlerine alan züppeler takımı, işleri daha
fazla karıştırm aktan başka bir şeye yaramayan
first declaration’laruu çarşambaya bastıracak­
lardır. .
Ne ihtar-ı evvel, ne ön uyan, ne first deelaratioıı Fes-kom başkanlığınca katastrof-finali
önleyici nitelikte görülmemektedir. Kavgayı
daha da kızıştıracak olan fermanlar tarihi ge­
lişimi durduramazlar. Gavgay-ı mindere kadar
yapılacak uzlaştırma teşebbüsleri aradaki re­
kabeti daha da arttıracaktır. Nihayet gavgay-ı
minderden önce yapılacak son gövde gösterisin­
de Şube-i Aliyyun, akçalı bölüm, züppeyim cenğaverleri süslü, püslü giysileriyle birbirlerine
gözdağı vermek isteyeceklerdir. Pek tabiidir ki
yine uzlaşma olmayacak, huzur gerçekleşme­
yecek, birlik elden gidiyor fe ry atlan ayyuka
çıkacaktır.
B u hal nereye kadar devam edecek! B u feci
manzaraya hissiz ve duygusuz bigane kalm ak
mı lâzım?
Hayır sevgili arkadaşlarım. Mülkiyeli inek­
ler hissiz duygusuz bir sürü değildir. Belki pek
çoğu kavga bilmez, am a hepside fıtri olarak
tepişme, birbirini boynuzlama kabiliyetine sa­
hiptir. İşte bu elim gidişe daha fazla seyirci
kalamayarak durum a müdahale ettim. Eıı kısa
sürede gavgay-ı minder yapılacak ve kozlar pay­
laşılacaktır. (1)
Elbetteki floş ruvayeli Şube-i Aliyyun çı­
karacak ve de maliyyıııı elinde kare asla apışıp
kalacaktır. Züppeyuıı ful bile çıkaramaz.
Gavgay-ı minderden sonra geleceğini üm it
ettiğimiz ve' gözlerini, göğüslerini ve özellikle
kalçalanm merak ettiğimiz H U Z U R şerefine
fener alayı yapılacak, maskeli baloda H U ZU R
İÇ İN D E dansedilip, eğlenilip gavgay-ı minderin
yorgunluğu çıkanlacaktır.
Pazar sabahı uyandığımız veya yatağa gir­
diğim iz zaman artık inek bayram ı tatlı bir rü­
ya, haziran sınavları ve teksir yığınları ise pek
azımız Iıariç korkunç bir kabus haline gelecek­
tir. Kısacası önümüzde kabussuz, hocalardan,
teksirlerden uzak, geçirecek bir tek haftam ız
var.
Bu bir hafta da
Gülelim, oynayalım, giderayak kâm alalım
Mülkiye’deıı
Hepinize en ineksel duygularla iyi ve ne­
şeli bîr bayram clücrıln.
Kalın sağlıcakla.
Mööööööö..-.......... !
Kıraat eden : E yüp A ltaylı
(!)
Cem al Gürsel’in 27 Mayıs nutkundan araklanm ıştır.
MÜLKİYELİ JENTEurkTÜCL İNfSlM
2
/
hUİbet I
Ş a b a n a M e k tu p
Çok devletlii, en azametiü ve
şehvetlü kardeşim Şaban :
de pek
Ünce T anrı buyruğu olarak üzerime farz
olan çok önemli bir görevi yerine getirmek
için gülden nazik hatırını sual eder, o Roger
Gallet losyonu sürdüğün ellerinden ve de ge­
reken yerlerinden pûs ederim.
Bak işte! Göz açıp kapayıncaya kadar bir
yılda gelip geçiverdi. H albuki ben zaman
hiç geçmiyecek sanıyordum. Bu yüzden ba­
zı bazı :
“Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsim­
ler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr ve su gibi aksın”
diye m ırıldanıp durdum . Hamdolsuıı Cenab-ı
Hakka ki bana bu günleri de gösterdi.
Canım kardeşim, sana nereden başlaya­
cağımı her seııeki gibi yine kestiremiyorum.
Şu bir senede o kadar çok şey olduki!... Biz
yine her zaman ki gibi sana hocalardan bah­
sederek işe girişelim.
Dekanımız Aziz Köklü büyük bir ba­
şarıyla görevine devam ediyor. O k u lu n in ­
şaatı onun sayesinde daha çabuk yürümeye
başladı. Gel gör ki mozayik yapılan bütün
yerlerde eskisinden fazla öbek su toplanıyor
ve yeni binanın tavanları akıyor. Bu ne iştir!..
Ttillab bir türlü akıl erdiremiyor... Ancak
zehirlenme gecesi Az'iz Bey o kadar yakın il­
gi gösterdi ki doğrusu boykotçular olarak azı­
cık utandık.
Bedros dışardan döndükten sonra eskisi
gibi tüllab arasında dolaşmaya başladı. T a­
nışma çayında Asimivyun Cum huriyeti Ma­
reşaller Cuntası üyelerine “ Niye hocaların
karşısında sigara içiyorsunuz” diyerek posta
atmaya kalktıysa da elham dülillah ekspres
olarak cevap verdik. Duyduğumuza göre ya­
kında “;>o Derste Adab-ı muaşeret” adlı kur­
lara başlıyacakmış, Allah kolaylık versin...
Reşat Aktan bu sene' artık sınıfları ka­
rıştırmaya başladı. İnsan prof, ve birkaç yer­
de de görevi olunca yorulması ve de dolayısiyle birazcık unutkan olmas: normal sayıla­
b ilir ama hocamızı dinlerken propilam iniıı
bile tesirsiz kalması gerçeği bu sene de de­
ğişmedi.
Hocalarımız arasında bu sene bizi üzen­
ler Prof. M uammer Aksoy ile Prof. Ahmet
Şükrü Esmer’dir. M uam m er Hoca İngilizce­
mi ilerleteceğim diye bizleri bol notsuz ve
avukatsız bırakıp Londra’ya-gitti. Olağanüstü
kurultay için döndüğünde Londra’da ev bu­
lam adığı için Almanya’ya geçtiğini, önüm üz­
deki ders yılında tekrar döneceğini öğrendik.
B u hesapça olanlar bize oldu. Anketimizde
M ülkive’nin en babacan hocası seçilen Turan
Güneş’e gelince : bir zamanlar aktif politin
kadan çekilen hoca, şimdi ortanın solu poli­
tikasının ağır toplarından. Böylece tekrar ak­
tif politikaya döndü. Ancak Muammer hoca
gibi bizleri öksüz bırakmış değil. Geçenler­
de Ankara- Radyosunda düzenlenen meslek
bulmaca programında Zeki M iiren’e gayet
enterasan sorular sordu.
Ahmet Şükrü Hocamıza gelince : Ken­
disi bu sene üniversiteye veda ediyor. M uka­
vele süresi uzatılamıyacak şekilde dolmuş.
Siyasiyun tüllabı bu bakımdan çok üzgün.
Besim Üstünel’e gelince yine buz gibi
esprilerle etrafı donduruyor. Bir ara fikri
bozup kazara dersine girdiğimde .Habeşis­
tan’a nasıl buzdolabı satılır onu anlattı. İnek
bayramı sırasında derse girmek isteyen maliyyun inekleri sınıfın kapısını kilitleyince
Besim Bey fena halde bozulmuş sonradan ho­
canın gönlün ü almak için maliyyun güzelle­
rinden biri ilk derste sınıf adına Besim Bey’e
bir buket sundu. Son dakikada aldığımız ha­
bere göre. C H P parti meclisinde sekizlerden
boşalan yerlerden b ir in i Besim Bey seçilmiş.
Böylece parti meclisinde sekiz profesör ol­
muş. Bunlardan yedisi M ülkiye’de hocalık
yapmış veya yapmakta. Bu benzerlik üzerine
yapılan esprilerden sonra politikanın ordinar­
yüs profesörü İSıVIF/F İ N Ö N Ü ile hatıra fo­
toğrafı çektirilmiş. Bu fotoğrafı gören Prof.
Seha Meray “Bu gidişle C H P İlmî, bizim fa­
külte ise siyasi idare edilecek” demiş.
•
Şabaıı’cığım N erm in hanım la Yavuz beyi
sorarsan hamdolsun iyiler. ' Biliyorsun Nerm in Hanımda C H P parti meclisinde. Ödev­
leri ve testleri olmasa işlerimiz daha iyi ola­
cak. Yine de beterin beteri vardır diyerek
halimize şükrediyoruz.
C um hur Fermaıı’a gelince : A rtık tüllab
C u m h u r’a korkunç kolleksiyoncu demeye baş­
ladı. Bu niteliğini daha iyi belirtmek için
C u m h u r’da ilk fırsatta işletme-toto sergisini
açtı. Aynı zaman <jla Boykotta prof. 1ar kuru­
lunda tüllab aleyhinde çalıştığı söyleniyor.
Cahit Talaş bu seneye gayet iyi başla­
mıştı. Açıliş dersinde iktidarı irşat edici bir
konuşma yapan hoca şubatta verdiği doktrin­
ler notlarıyla bu o lum lu havaya gölge d ü ­
şürdü. İnşallah sene sonunda bizleri sevin­
dirici listelere şahit oluruz. A m in.
kadar büyük büyük laflar elti. Ve soıırn ko­
m itenin ihsanıyla gittiği geziden döner dön­
mez toz oldu- T R T de çok önemli işleri var­
mış.. Bu yaştan sonra bu gibi mavalları y¡yemi­
yoruz tabiî, hazmı güç oluyor. Eyüp Altaylı’.da
A kın ın yerine geçtikten sonra bir havalandı
b ir havalandı, sorma. Artık sen komitenin ve
bu komitenin yapacağı işlerin halini bir d ü ­
şün. Nitekim inek bayramı tla, veda balosu da
bu gidişle show da rezil oldu demek gayet
doğru bir laf olacak!
Şabaııcığım, imtihan çalışmalarına b ü ­
tün tüllabııı sıkı bir şekilde giriştiği şu anda
ben sana bu mektubu yazmak ve Kazgan’ı
hazırlamakla meşgulıun. Önüm üzdeki sene
sana mektubu yine benim yazmamı istemez­
sin herhalde Bu iyiliğini hiç unutmayacağım.
Sözlerime son verirken senin ve yenge­
m in gereken, yeğenlerimin gözlerinden has­
retle, defaetlc ve clc şehvetle öperim. Kalın
sağlıcakla...
Kardeşin
A L A İN ŞEV K ET
Şaban’cığım, bu sene sana çok m üjdeli
bir haber vereceğim. Biliyornnısun ne oldu?
İsmail T ü rk karısından ayrıldı ve prof. oldu.
Artık o da Bülent Bey gibi bekâr kalmaya
kararlı imiş. T iilab ın sevgililerinden Şeref
G özübüyiik’tc prof. oldu. Herhalde haziran­
da idare hukukundan iissümizan doldururuzHocaya şimdiden çok çok teşekkürler.
Yalnız Biilen Daver’iıı hala prof, olma­
yışına canımrz sıkılıyor, b u n u böyle bilesin.
T Ü R K K A Y A A T A ÖV, A H M E T D E M İR ,
C E V A T G E R A Y , Y IL M A Z G Ü N A L , M E ­
T İN K IR A T L I, G Ü N D Ü Z Ö K Ç Ü N , M E ­
T E T U N C A Y , O R H A N T Ü R K A Y doçent
oldular. Koridorlarda doçenlerden geçilmi­
yor.
C anım kardeşim, sana şimdi de tüllab ile
ilgili bazı haberler vereyim. Biz bu sene üze­
rine afiyet iyi bir B O Y K O T yaptık, birazcık
tla zehirlendik. M iilkiye’lilik ru h u n u n çağı­
mızdaki bu son şahlanışında Boykot dilekçe­
sine H aluk Gürsel bile imza attı ve hepim i­
zin gözleri yaşardı. Yeni yönetmelikte değijiklik yapılacak tavizini koparıncaya kadar
dokuz gün bir güzel eğlendik!.. Şimdi ise
proflar b unun acısıni çıkarmayı bekliyorlar.
Sen onlara bir şeycikler yazda fazla zalimce
dadanmasınlar? Ne de olsa bizde b u mem­
leketin am piilüyüz. Bu sene de çakarsam n i­
şanlım rahat beni terkederl...
Kardeşim, bu sene festival komitesi bir
âlem. Herkes içgezi hayaliyle komiteye gir­
miş (amatörler hariç). Bir örnek m i istiyor­
sun, işte A km Bener... H erif seçildi, içgeziye
-
S o y lu
İn e k -
Benim popülaritemden faydalaıup
gan'uı sürüm ü artırılm ak isteniyor.
Z A H İD E
Kaz-
A T
Ç İ Î 'T L İ Ö !
M Ü L K İY E O Y U N A
H alat
Bağlayan at
Ziraat
Tarımsal at
Cemaat
Kalabahk at
Aristokrat
Asil at
ı
Teokrat
Dinsel at
Sarahat
Açık at
Kilovat
Ölçen at
Kabahat.
Suçlu at
Tuluat
Esprili at
Nasihat
Ukala at
Y aralı at
"
Cerahat
İnat.
Ters at
Düzelten at
Islahat
Yardım isteyen at
İmdat. •
Kainat.
Evrensel at
İthalat
Alan at
Hama rat
Çalışkan at
Erkeği olan at
Avrat
Dilbilgisinde k i at
Edat
Eskim iş at
Hırdavat
Sadakat
B ağlı at
Yürüten at
icraat
Hatırat
Acıklı at
Hadiseli at
Vukuat
Prostat
Hasta at
Dahî at
Sokrat
0 biçim at
Sabalıat
Yerleştiren at
Teşrifat
Y azan at
H attat
Hızlı at
Sürat
Uçan at
Kanat
M alul at
Sakat
Memur at
Bürokrat
insandan at
Sedat.
Takılan at
Gravat
Talimli at
Erat
Fırlam a at
Fırat
B üyük at
Üstat
Fecaat
Feci at
Çarpılan at
Kerrat
Öğreten at
Kıraat
Üreten at
im alat
Gurbetteki at
Vuslat
Palavracı at
Beyanat
Satan at
İhracat
H ırçın at
Hoyrat
Donuk at
Mat
Denizdeki at
Yat
Evi olan a t
Kat
Piyasadaki at
Fiyat
Mikrop at
Haşarat
Takvimdeki at
Şubat
Çıngırdak at
Melahat
Yaşanan at
Hayat
Talihsiz at
Dam at
Kanunî at
İçtihat
Boşaltan at
Makat
■Çayın içine giren at : Karbonat
Ku sabah tahminen çok erken saatlerde kendi halindeki
inini mini, maşımı çamur kutum uz kimlikleri henüz tesbit edileîîiiyan bazı kiîiıdini bilmez, haydut, zorba ve mürtecilerin iğrsnç saldırılanım, maruz kalmış, çamur kutlunuza henüz ma­
hiyeti anlaşılam ayan bir mayi (?) dökülmüş .ve bunun ile ye­
tinilmeyin ayrıca. iki adet çay kaşığı yarım kesme şeker vo
kurabiye kırıntıları atılmıştır.
Bu K O R K U N Ç TECAV ÜZÜ bizlerde sizler gibi radyodan.
Öğrenmiş bulunuyoruz. Failler gayet plânlı çalıştıklarından te­
cavüzü y urt m uhabirimizin uyku saatine rastlatmışlar, dolayısûyle teşhis ve tesbit edilememişlerdir. B u durum karşısın­
da komitemiz bu sabah çok erken kalkanların tesbitine ve tes­
bit edilenlerin tıbbî tahliller labaratuaruıa gönderilerek, kan,
idrar ve. di<çer muayenelerinin yapılmasına ve suçluların bir an
önce enselenmesi için Mülkiye Oyuna başvurulmasına oy çoklu­
ğu ile karar vermiştir...
Bundan böyle çaınıır kutusu üstüne oturm a hele hele' üs­
tünde daktilo yazma, kutu civaruıda seyretme, demirlenme ve
avlanm a CAN, M A L ve IR Z emniyeti bakımından tehlikelidir.
Bııııu böyle bilesünüz...
Mülkiye Camiasının en büyük düşmanı çamur atanlardır,
çamur atanlar her görüldüğü yerde ezilmelidir (1). Ne m utlu
“bende çamur attım ” diyebilene (2). ‘
Republic
(1)
Büyük m ıtuk : C ü z 67. Sf. 42 Ayet 16.
(2)
A .G .E . A ynı Sahife.
K A Z G A N
5
B U R A S I M .R .T .
'L n a- C L
^3 Lm cLL k£)LLe.b
Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun ,
Gördiin oğlanları beni unuttun
U F U K SOM ER
Hülya’m seni vermem ellere
Bu aşk beni destan etti dillere
SAVAŞ SÖN M EZ
Naciye Naciye cilveli Naciye
~
POT ALAK SÜHA
Uyuşunda büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
C E M İL E K IN A Y
A h h . . . Canım İstanbul
E RD A L YAZGAN
Hançeri aşkınla ey yar
Gözümün üstüne vurma hiç
F IR A T SELÂMOGLU
Meyde buldum ben. neşeyi
D oldur be meyhaneci
T.N.S. de hırdım şişeyi
Gözünü sevmediğim dilber
Halimden haberin varını?
Y Ü K S E L Ç A K IN
Ömriinice o saf aşkını
Kalbim de yuşat.ıaııı
GÜLAY ÇAĞATAY
AHM ET Y IL D IR IM
Ufacık tefeciktim yemyeşil gözlerim vardı
Ama baloda gözlerim karardı
Aç aç kolların
Ercğliden gel yanıma
S E V İL İL T E R
M Ü N E V V E R ERD A fllA R
O ahu bakışlara bir arıda kandım gönül
Neden Foto Galip’i yaktın göniil
Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
Z E IIR A H ALA CO G LU
Şimdi uzaklardasın
G öniil hasretle doldu
İL K N U R K IR M A N
Körfezdeki dalgın suya bir bak
Bakalım ne göreceksin
S E Y F Î K IR C I
Yeni mahallenin yolları taştan
Vazgeçemern ben oynaştan
S A L İH A SA D E'
Of.. Of.: Böyle kâr...
Bu yılda kaldım bekâr.
. E R D E M IÎC Y N U D E L İK
Solsarı da hazanda baharın giilii
Solmaz içimdeki aşkın üınidi
E R K A N IŞ IL G A N
T Ü LİN G Ü N E R İ
Atilla'yı kıyafet balosunda, bastılar
Aman bastılar, şif/şak bastılar
T U LÜ H A N G Ü R T Ü R K
Aşka gönül vermem
Aska inanmam
Fındık toplayan gelin
Aklım sende kalmasın
EM EL GÜNER
T EM EL Ö N E R
Yeşil gözlerine kurban olduğum
Boyuna bakmaya doyamadım
TU LÜ H A N G Ü R T Ü RK
Bir mum yaksam Konya’lımı arasam
M İN E G Ü R L E Y İK
Ş i indi Eskiselı ir’desin
G önül hicranla doldu
AYLA AKÇURA
6
'
Kirpiklerin ok ok eyle
Yavaş... batıracaksın.
B E N İZ K A N L IS IR T '
G önlüm ü gönlüne bağladım Ayşe’m
Fakat pamuk ipliğiyle
A L İ İH SA N ERT İK
Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi
Sen Kenya'ya gitmeyi düşünmedin mi
A L İ A R S IN
■Sevgilim diye her gece
Yaşlığa sarılayım mı
H A R U N ERD OĞ AN
.Mülkiye marşı
GÜIISU O K U R E R
O senin kahverengi gözlerin
ßuJ div«Icîrfiuer»
Reklamıdır/
,
YİĞİT A L PO G A N
GUI ağacı değilem ■
Feyzioğlu'na eğileın
Z tY A Ö N D E R
Mektebin bacaları
Dalga geçer liocahırı
A Y D IN G ÜÇLÜ
M azart
TAN JU K O N U RA L P
'Çadırınım üstiine
Siikran damladı
E R G Ü N SA LİH
■Şarkılar seni söyler
Dillerde nağme adın
K A D İR G Ü N A Y
Viran olan kalbimde
Bilmem kimi özlerim
H A ŞA N E S G İL
Ali'yi gördüm A li’yi
G A Zİ E R C E L
Çarşambayı sel aldı
JBir yar sevelim... aldı
MUSTAFA DİNÇEft
Nazcnde sevgilim yadtma düştün
Baloda nedense yanıma diiştiin
ERKAN OYAL
Ağustosta suya girsem
Balta kesmez buz olur
FET H İ B Ü Y Ü K A K SO Y
D il şad olacak diye
Kaç yıl avuttu beni
FAH Rİ UZU NEFE
Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim
Üç yılımı uğruna ben boşyere mi verilim
☆
☆
☆
T A Y F U R ÖZSEN
. İlk dış ticaret ve Besim bermutad tüllabm
iktisat dağarcığını kontrol ediyordu. Bu arada
m arjinal müstahsiliyetin tanım ım istedi. A li
Arsın tanım ı yaptıktan sonra örnek verdi :
— Meselâ 10 dönüm lük bir tarlada 100 işçi,
100 kazmayla çalışıyorsa arazi m iktarı ve işçi
sayısını sabit tutup üretim faaliyetine bir kaz­
ma ilave edersek ortaya çıkan üretim artışına
m arjinal miistahsüiyet denir.
— Peki 10İ. ci kazm a,^ kim kullanacak ?
— 100 ncü işçiye iki kazma veririz hocam.
BU HAFTA İNEK - TOTO OYNAMAYI UNUTMAYINIZ !
Sezon sonunun yaklaşması ve heyecan verici vasatın
ra son uyarımızı yapıyoruz..
Maç
1
1. Takım
T Ü LİN '
2. Takım ■
H A ŞA N
kaybolmaması karşısında fotocula­
Tavsiyemiz
Değerlendirme
Tülin işi ciddiye almıyor. H a­
şan ise 5 yıldır kampta. Bugün­
lerde atak yapması bekleniyor.
1 puan geriden gelen dolmuşçu
Nevzat durum u dikkatle izliyor.
Bizce maç ortada ama ikide
olabilir.
0-2
D E N İZ
A K IN
Akın bu gidişle deniz faciasına
uğrayacak ve yine elieri boş
kalacak. Duyduğum uza göte Mü
nevverden avans almış. Deniz ise
Serim’e asılıyor. Bu maç tehir
edilebilir.
A D İL E
ERDEN
Adile kaç yıldır bir T.R.T. linin
penesine katlanabildiğine göre
bu maçtan hiçbir netice çıkmaz
Yalnız olsa olsa çocuk çıkar.
TULÜHAN
ATTILA
Bugünlerde havalar pek tutul­
muyor. K âh güneşli, kâh yağ­
murlu. Saha oldukça çamurlu.
Tulûhan bale bildiğine göre pek
kolay pes etmez. Banko Tulûhan
M İN E
BAHA
B ir kritik maç dalı a! Mine za­
yıflam a rejiminden birşev elde
edemedi. Fazla kiloları var.
B aha’yada Konya’ya gidip gel­
me arh k sıkıcı geliyor. Bizce
bu maç yarıda kalır. Am a illede birşey oynamn.k istiyorsanız
çiftetelli oynayın. Banko
MÜNEVVER
Y İĞ İT
İşte asrın maçı. Minder küçükrakip büyük. Münevver diplo­
matların tongaya bastırılamıvacağım büstün altında anladı.
Yan yatırım larda bulunuyor.
Netice kabak gibi ortada. Banko
B ir Y ı l B ö y l e Ge çt i
2 Kasım
Şahane törenle açıldı. Cahit
Talaş ilk dersi verdi. Son yıllar­
da. moda olduğu üzere kim in
hangi sınıfa gideceği m utlu azm'lık hariç belli değil.
7 Kasıııı
Reşat Aktan 3 İdarî yerine 4.
cü sınıflara geldi. Sonra karı­
şıklığı anlayınca - İnsan Prof,
olunca unutkan oluyor - dedi.
8 Kasım
Sun sınıfa geçenler gece geç vaİrit belli oldu. Elham dülillah
do sta rla yine beraberiz.
17 Kasım
Festival Komitesi seçimleri ya- ,
pildi. Geçmiş senelerin aksine
birbirinden tamamen alakasız
bir güruh sandıktan çıktı.
24 Kasım
SBF Turizm Derneğinin Antaltalya gezisi başladı. Lolita’nın
,'geleceğini haber alan saplar
otobüste tek tek oturdular ama
hava aldılar.
25 Kasım
Gece topluca Antalya’la Ba­
ha'nın düğününe gidilidi. Ger­
çek jönler arzı-endam ettiler.
27 Kasuıı
Gezide İFF ET timsali olan
D E L İ M İN E Konya’da rande­
vusu olduğu için gezinin uzatıl­
ması kararm a karşı çıktı.
30 Kasım
Tamşma çayında yine son sı­
nıflar birbirleriylc tanıştı. Umularun aksine 1. ci sm ıftan
yalnız İK İ kız vardı. G ünün tek
esprisini Cahit Talaş - Ben bu­
raya çay içmeye gelmiştim diyerek yaptı.
4 A r a lık
Mülkiye’nin 107 nci yıl dönümü
törenine katılan İsmet İnönü’ye
eı: çok sokulanlar Kazgancı’lar
oldu.
12 Aralık
Kazgancı’lar nihayet tam kadro
olarak 'ilk defa toplandılar.
23 Aralık
Mülkiye Kupası basket maçla­
rında Orta Doğu’ya da yenilip
sonuncu oldu.
28 A ralık
Turizm-Ticaret’i futbol maçında
5-0 yendik.
30 Aralık
Asımiyyum Cumhuriyeti m a­
reşaller cuntası’mn tertiplediği
ve 1.5 ay kadar süren büyük
tavla tum uası finalleri güzide
bir kalabalık huzurunda yapıl­
dı. Kel Ahm et’e açık farkla ye­
nilen ksdın simsarı Savaş, bü­
tün şikelerine ve meneceri Lo-
Iita'ya rağmen ancak 2 . ci ola­
bildi. _
2 Ocak
:
Kazgancı’Lar basın
matbaadan aldılar.
4 Ocak
:
Fes-Kom’un düzenlediği m üzik
şöleni yapıldı. Hava güzel, man­
zara lâtif. Hakan Somer Sani­
ye- Çan’la karşılıklı göbek attı.
Alen Tayfur’un b ütün dümen­
lerine rağmen Em el Sayın’ı ge­
tirmek m üm kün olamadı.
6 Ocak
:
Müveddet’in çorabı kaçtı.
7 Ocak
:
Fes-Kom’un olağanüstü toplan­
tısında iç gezi kur’a la n m n şi­
kesiz çekilmesine ve İdarî şube­
den iki kızın gitmesine karar
verildi.
17 Ocak
:
Kazgan Anket K âğıtları
tıldı.
19 Ocak
:
İç gezi kur’aları çekildi. A dı
çıkmayınca Mine, -Kendimi kaç
yıldır buna hazırlıyordum - di­
ye ağlamaya başladı. Latife’de
kendisine eşlik ediyordu. •
20 Ocak
:
Sevil'in geziye gitmeme ihtim ali
belirince, 1. ci yedek olan Mine
Sevü’in sigarasını yaktı. Eşşek
A tilla sex film leri serisine baş­
ladı. Kazkancı’lar ancak Pars’ı
enseleyebildiler
22 Ocak
:
Sccrat-es U fuk kızının hasreti­
ne dayanamayarak İstanbul’a
gitti.
Veı:'<i’ci Sadık imzaların fazla
olduğunu görünce bir de sözlü
yoklama yaptı.
.
?A Ocak ■ :
25 Ocak
28 Ocak
:
kartlarını
dağı­
ÇOK Ö N E M L İ B İR GÜN. Ça­
mur kutusuna saldırıyla başla­
dı. Akademi ile olan hadiseli
futbol maçı ve kantine gelen
gelinle devam etti. BO YKOT
la son buldu. (Boykot için ile­
riye bak.)
:
Kadir ayaklarını çayla yıkadı.
2 Şubat
:
Boykot karşılıklı tavizlerin ve­
rilmesiyle bitti. Gece Kazgancılar kalabalık bir grupla Be­
yaz Saray'da eğlendüer.
7 Şubat
:
Genç kızların sevgilisi H akan •
Somer’e mektup gelmeye baş­
ladı.
9 Şubat
-
İS Şubat’a kadar sürecek re­
zaletler serisi “iç gezi” başladı.
(İç geziye bakımz.)
9
23, 27 Şubat :
Sınavlar yeni yönetmeliğe göre
yapıldı. Şakir bu durum u veciz
bir şekilde ifâde etti. - H a altı
dersten bir günde sınava gir­
mek, ha da. gidip l.ûna parkta
rotora binmek, ikisi de bir -
.3 M art
:
Latife mini-mini etek giymeğe
başladı.
11 M art
r
B ir iç operasyonla Akın Bener
düştü, E yüp Altaylı Fes-Kom
başkanı oldu.
15 M art
:
Kazgan yeni transferleriyle top­
landı. Vay tüllâbm hâline.
19 M art
:
Eşşek A ttila m âli şubeye kral
seçildi,
21 M art
:
Münevver’in dudağı uçukladı.
30 M art
:
Korkunç kolleksiyoncu Cum ­
hur, yeni toto kolleksiyonunu
cergüedi.
31 M art
:
Cum hur sergisi üzerine tahtaya
yazılan sözleri, iltifatlarınıza
teşekkürler diye karşıladı.
4 Nisan
:
Zehra nihayet ilk derse geldi.
5 Nisan
:
Socrat-es Ufuk, kızının kâhkül
tehditleri karşısında bıyıklarını
kesti.
9 Nisan
:
, '
11 Nisan
13 Nisan
K antin demirbaşı K adir sigara■yı bırakıp tekrar pipoya başladı.
: Ahmet alkol zehirlenmesine
uğradı.
(
:
“U lus’un solu
TNS'nin yolu” ekibi kazandı.
14 Nisan
:
Veda balosu yapıldı. (Mütem­
m im m alûm at ilerde.)
17 Nisan
:
İnek Bayramı başladı.
21 Nisan
:
3. cü sınıfın Doktrinler notu
asıldı. Siyasi de bir tek -5- yok.
25 Nisan
:
F ırat vites değiştirdi.
26 Nisan
:
Geçen hafta inek bayramı yü­
zünden kapıyı kilitleyip içeri,
almadıkları Besim hocalarına
Maliyyun tüllabı Tulûhan’nın
elinden bir buket çiçek takdim
ettiler.
27 Nisan
:
Tüün derste 3 defa esnedi. Sa­
lih a kardeşini yurda sokmak
için, A ziz’e yağ yaptı.
30 Nisan
:
Müessese Tayfur yolunu bul­
m ak için Kızılcahamama piknik
düzenledi. Eyüp, Akın, Metin,
Nevzat, M ustafa kızlarıyla ayrı
bir battaniyenin altında yağ­
murdan korunmaya çalıştılar.
Nurettin, Zehra’ya, Cihangir
İlknur’a, Serim Deniz’e, L atife
M ustafa’ya, A tilla Tulûhan’a,
Münevver Erkek Deniz’e, oyna­
dılar. Tülin ve Haşan ayıptır
söylemesi, kustular.
1 Mayıs
:
Keriz Aşık Ufuk, İstanbul’dan
bir kere daha döndü. Ve de dö­
ner dönmez bu kronolojiyi dak­
tiloya aldı. Ellerine sağlık...
öğrenci D em eği seçimleri ya­
pıldı.
¡Ki F.5Kİ. tntiuHVSfl .KareıcRsı^*»
30
o -ca La rcLccrL v.__ S e ç m e L e c
—
Hitler’le ilk defa görüştüğümüz zaman anormal olduğunu anladım.
Ahmet ¡Şükrü ESM ER
—
Tercüme kadın gibidir. Güzel olursa sadık olmaz, sadık olursa
güzel olmaz.
Saat BİLG E
—
Çingenenin karnını doyurur, sırtını sıvazlarsın dışarıda milleti
şerefle temsil eder.
İbrahim YASA
—
Akrabanın akrabaya, akrep etmez ettiğin.
İbrahim YASA
—
Maliyeci diye bir sınıf yoktur,
Besim ÜSTUNEL
J. Foster Dulles pakt delisi bir adamdı.
Alı met Şükrü ESM ER
—
Türkiye’de şu gözlüğü benim burnumun üstüne oturtamazlar ar­
kadaşlar. Almanya'ya gidersem oturtturacağım.
Cemal M IH Ç IO Ğ L U
—
Açlık ve sefaletten nurtopu gibi ihtilaller doğar.
İsmail T Ü R K
—
Kalleşlik insana arkadan yaklaşarak zehirini akıtmaktır.
İbrahim YASA
—
Oradan bir arkadaş bir şey söylemek için ayağını kaldırmıştı.
Nermin A B A D A N
—
Bütçe tek olmazsa ne, olur, birkaç tane olur.
Bedri G Ü R SO Y
—
Hepiniz çok sık duymuşsunuzdur. Duymamış iseniz şimdi duyacaksiniz. Meşhur Titanic yolcu gemisi, okyanusta seyrederken bir buz­
dolabına çarparak batmıştı.
Selıa M E IIA Y
—
D il sürçmelerimden beni mesul tutamazsınız.
İsmail T Ü R K
B
İ
¿AMP İNEK.
11
Yılın R öp ortajı
H AKAiNJ SOMER’LE K O N U Ş T U M ...
Uzun süredir bir randevu alarak kendisiyle röportaj yapmak istediğim Hakan
Somer’i en nihayet çin çin bağlarındaki köşkünde uzun araştırm alardan sonra bu­
labildim, Hakan Bey Köşkteki muhteşem odasında m ektupların arasına gömülmüş
birisine yeni bir kaside diizmekle meşguldü. Beni görünce derhal kafasını kaldırdı
ve
— Sekreterimden randevu aldmızmı diye sordu.
Tam o sırada sekreteri odaya girdi ve randevu verildiğini
üzerine konuşmaya başladık.
Ve -ilk sorumu yönelttim :
.— Bu kadar kısa
hatırlattı. Bunun
bir zamanda popüler hale gelişinizi kısaca anlatır mısınız.
— Vallahi suç benim değil kardeşim !.. Milliyet gazetesinden Doğan Şener’e
hal hatır sprmak için bir mektup yazm ıştım , o da tutm uş h afif batı müziği sever
bu herif diyerek mektuplaşmak istiyenler sütununa adımı yazıvermiş. O günden be­
ri devamlı mektup almaktayım. Dün yüzüncü mektup geldi. (Lafının tam bu kıs­
mında cebinden portföyünü' çıkarıp) :
— Sana da bir mektup vereyim kardeşim dedi. Ecnde mektubu alıp, çakma­
ğım la yaktım ve içmeye başladım.
— Peki Hakan bey, mektuplaşmanızın amacı nedir?
— Geleceğe yönelmiş bir amacım var. Bunlar arasından pekala eşimide seçebi­
lirim (Hıçkırık..) M am afik bir süre daha on-yirmi' tanesiyle alakamı sürdürmek
ve başrolünü Alain Şevket’e oynatmayı düşündüğüm “Girls... Girls...” adlı bir füm
çevirmek istiyorum. Şu anda finali üç kişiye oynattığımı ilave edeyim.
ı— Buraya kapanmanızın sebebini söylermisiniz?
Hakan bu sorumuzu gözleri yaşlı ve ağlamaklı bir sesle cevaplandırdı.
— Ondan uzaklaşacağım gün yaklaştıkça H ülya’larım la başbaşa kalm ak ve
vicdan muhasebesi yapmak istiyorum. (Burada kendini tutam ayarak ağlamaya
başladı ve gözyaşlarını pembe bir m ektuba silip mektubu çöp kutusuna attı.)
— Hakan bey, 48’ler
hakkında ne düşünüyorsunuz?
— Onların hiçbirinden bana mektup
gelmediki.. Doğrusu gücendim keratalara.
— Aldığınız en enterasaıı mektuptan bir pasaj okurmusunuz ?.
— Hay., hay., diye şuh bir kahkaha attı vc mektup çuvalından bir tanesini çek­
ti. Mektup Gaziantepten gelmekteydi vs aynen şöyleydi.
“ ...... Ben dinime, örflerime, atalarım a bağh güzelce bir kızım. Babam buranın
tanınmış doktorlarından. Antebin yarısı bizim. Babam evlendiğin zaman çeyiz ola­
rak servetinin yarısını sana vereceğim diyor. Yalnız tek şartı namaz kılmayı bi­
len biriyle evlenmem... Batı müziğinden N uri Sesigüzel’i severim. Tiyatroya karşı
aşırı denecek bir merakim var. Antcbe gelen bütün çadır tiyatrolarına giderim.
(Sen ne tiyatroyu seversin be..) Şarkıcılardan M ustafa Sağyaşara tap arım Siz
de M ustafa Sağyaşar’m plağı var m ı? Yoksa...” Hakan başka bir doktor kızma
gönül verdiğini ve bu yüzden bu hayırlı kısmete cevap vermediğini belirterek bu
bahsi kapattı.
Hakan Bey’e yeni bir soru patlattığı.
— Sizce Viet-najn savaşının sonucu ne olabüir?
•— Bence harbin kazanılması Lejyon des femmes de H akan'ın Ho Şhi M inh ta­
rafına katılmasına bağlı. Henüz yardım takip etmedikleri için harpte böyle uza­
yıp gidiyor, boşuna kan dökülüyor.
— Bana söyleyeceğiniz son bir sözünüz varm ı?
>
— Var.
HÜLYA'.'ii kalmayınca hayatın ne kıymeti yar
Bitsin artık diyorum, böyle beyhude ilkbahar.
Kendisine kıymetli vakitlerini bize ayırdıkları için teşekkür ederek veda ettim.
Çin Çin B a ğ la n 6 Mayıs 1967
ŞERSDEN -âONRR '.
I
u. n L a n L
/
cif & n tn. u, 6 ıt n. u. z •
.— 4 İdarî şubenin güzel kızı Zehra’nın gece
kıyafetlerinde çok m uvaffak olduğunu, (ça­
m ur atanlar kendisini ağabeysinin de dahil
olduğu bir grup refakatinde Alpay Kulüp,
B alin Roof, A lta n ’ın Yeri v.s. de gören muh■tfityf ve de muzdarip kerler.)
buluştuklarım fak at hayal kırıklığına, uğra­
yarak Muş, Niğde, Çankırı gibi illere gön­
derildiklerini
— Harun Erdoğan'ın - Ben neslimi ıslâh etmek
için uzun boylu bir kızla evleneceğim ve ev­
leneceğim kadım çalıştıracağım, insan ça­
lıştırmayacağı kadınla neden evlensin - de­
diğini
r— Kazgan komitesinin yaptığı toplantılardan
• . birinde kızların anket kâğıtları okunurken
E y üp A ltayh’m n bıyıklarım burduğunu
— 3 mali’den lâz Cemal’in 1. ci sınıfta bir kıza
aşık olduktan sonra meyhanede içip, Çan­
kaya Bahçelievîer Mülkiye arasmı yaya do­
laştığım
i— Asım Hacı M ustafaoğlu’nun Mülkiye ıssız
bir adada olsaydı, götüreceğiniz 3 şey ne .
olurdu sorusuna, Birigitte Bardot şeklinde
verdiği cevap okunurken E yüp A ltay h’m n
eşşek-oğlu-eşşek, Samy Frey’e benziyor ga­
liba” dediğini
— Mali şube fermam yazılırken 4 siyasiden
Süha’nın 31 num araya gelip, kendinden “O
biçim kılıklı bitos Suha” diye bahseden pa­
ragrafın “Amitos Bitos Suha” olarak de­
ğiştirilmesini ağlayarak rica ettiğim
i— Boykotun ilk gecesi, boykot gözcüleri gö­
n üllü olarak tesbit. edüirken, Güray Karacaovak’nın Eşşek Atilla'nın o gece oynataca­
ğı seks filmine gidecekler listesine yanlış‘
lıkla ismini yazdırdığını
■
— Atakan Y um rukçal’m
ıslıkla çağırdığını,
— MaU şubenin sosyalist geçinen Bursa’h ço­
cuğu Mehmet Bolelli’nin bu sene başında
1000 güçlükle ayarîayabildiği 2. ci sm ıftaki
kızının yanında, pamuk gibi yumuşadığım
fikirlerinden aşın tavizler verip sağcı gö­
züktüğünü
.— M ehlika’nın iç gezide “Teo” ile yanak yana­
ğ a dans ettiğini
— Yine M ehlika’nm iç geziye 7 takım elbise
götürdüğünü
-— Manken BetüTün 1. ci sınıfta siyasi ilim le­
re giriş sınavı iyi gitmeyince Bülent Daver’e
gidip yalvardığım ve 4’ü 5 yaptırdığım
•—- Şener’in ramazanlarda Palam ut’un borno­
zundan faydalanıp sık sık duş aldığım, kışın
ayağına giydiği lâstikleri W.C. de sakladı­
ğım
f— D üşük Fes-Kom başkam A kın Bener’in
16 - Ocak - 1967 günü saat 15.55 de Kızı­
la,yda Serpü Mağazası önünde Hale adında
Am erika’dan Türkiye’ye kadar beraber uçak
yofculuğu yaptığı bir kızla komite işini
asıp 10 dakika neler konuştuğunu, hasretini
dindiremediği için kızı L a Bohem’e davet ettiğini ve davetinin kabul edilmesi üzerine
muhabirimize - ne iyi kız - dediğini
— Tarzan Nevzat’ın her gece 21.35 otobüsünü
beklerken Beşevler’de görüldüğünü
— Demir’in bir vergi yoklamasında num ara­
sını şaşırıp “2131 burada efendim” dediği­
ni, bilahare düzelttiğini (Asıl numarası 2130
dur)
— Kaymakam Erdem ’in dış geziye gideceklere
“Ağabey bana M arsilya’dan bir İtalyan kızı
getirir misiniz” dediğini
— D üşük Akm Bener’in iç geziden som a işle­
rinin çokluğu yüzünden istifa ettiğini ve is­
tif asından 10 dakika sonra ne hissettiğini
sorduğumuzda - attan inip eşşeğe binmiş gi­
biyim - dediğini
— İdarî şube kızlarından birinin sapı üe dan■setmek için bilmeyerek L a Bohem’e gitti­
ğini
— Mülkiye’nin yıl dönümü, törenlerini Musta­
fa Dinçer’in m enfur emellerine alet ettiğini
— Metin İnal’ın m üzik şöleni gecesine kendi
arabalarıyla gelen K ara Kedilerden birini
şoför sanıp para vermeğe kalkıştığım
— N am ık îza r’ın boğa bakışlı İspanyol sevgi­
lisinin adının “Maria Do Rosario De Sanipaio Themuta Barata” olduğunu
— Boykot geceleri Emel, Saliha, Ayla, Güneş
ve Sevil’in deli polis denen iskambil oyunu­
na merak saldıklarım
— E rg ül Bakay’m saptamak kelimesini ilk
okuduğunda “hesaplamak kelimesini yan­
lış yazmışlar” dediğini
— İdarî şube tellaklarının Ağustos 66’da staj
j - için A ntalya’ya gitmek üzere A nkara’da
14
teneffüslerde kızım
ı
— Deli Mine’nin komitede balo görüşülürken
“Balo pazar akşamı yapılmasın çünki pa­
zar günleri berberler kapalıdır” dediğini
Güneş ile Aydın’ın dış geziye gidebilmek
için boykotu tasvip etmediklerini
Gürsu’nun sarışınları mı, esmerleri mi se­
versiniz sorusunu sarışın böcekleri bile se­
verim şeklinde cevaplandırdığım,
Hulusi’nin kuduz olsam “yeni yönetmeliği
ısırırdım” dediğini,
Arırıağarı’ın en sevdiğiniz şiirden bir pasaj
yazınız sorusunu “Koca Beyoğlu Pasajı”
Şeklinde cevaplandırdığını,
A sim in attan düştüğü halde kendim indim
dediğini,
Rum i’nin herkese ayak
fakat tutturam adığm ı,
atmaya çalıştığını
Şef Ali İlıssjı’ın her gece içtikten sonra inek­
leyebildiğim,
İsmail Erzurum hı’nun nişan yüzüğünü üç
sene cebinde taşıdığını,
— Dolmuşçu Nevzat’m baloya getirdiği kıza
“askın düşüyor” bahanesiyle sık sık el at­
tığını,
— Gazi’nin “bizim sınıfta bana göre kız yok”
dediğini,
■
— Sıdıka’m n ismini beğenmeyerek Gülay şek­
linde değiştirdiğini,
— M üm taz Pehlivanlı’mn 1ıssız adaya götüre­
ceğiniz üç şey ne olabilir sorusunu N E S ­
R İN -N E S R İN -N E S R İN şeklinde cevaplan­
dırdığım,
— Eşşek A ttü a ’nın show provalanna, showdan dört gün önce başladığım,
— Müveddet ve Sevim'in bir asansörde m ah­
sur bırakıldıklarım,
— E n ineklerin boykot süresince kantinde is­
kambil ve tavla oynadıklarına,
inek bayramında ata binenlerden Fethi’nin
at biraz koşunca durdurmak için “çüşşş”
dediğini,
— Boykot süresince kantindeki bütün masala­
rın tam istihdam halinde kum ar için çalıştıklârım
M utlu Menderes’in Zeltra ve Mine’ye not
yetiştirmek için günde asgarî üç saat dak­
tilo yazdığım,
— Aziz K öklü’nün veda balosunda kafayı bul­
duktan sonra “yarın okul ta til çocuklar”
, dediğini
Saadettin’in sen ayarladığı kıza evde pul
koleksiyonunu gösterdiğini,
— Doçent ve havacı yedek subay Yılm az Günal’ııı Boykotçulara “Jetleri Getireyim m i”
dediğini
Cenk’in sınavlar yaklaşmaya başlayınca az­
dığını ve çarşaflan yırttığım .
Emel Güner’iıı balo gecesi çok şık olduğunu,
Saliha’nm biriyle çok romantik dansettiğini,
3 maliden Temel’in, Arrtuvan H asan’dan bir
günlüğüne ödünç aldığı evi pencere camla­
rına kadar yeniden boyayarak teslim ettiğini,
— Bekâr bir kaym akamla konuşurken araya
giren bir kız arkadaşına Gönül B atı’mn sert
bir şekilde “konuşmamız sizi alâkadar et­
mez, dediğini
— Zehramn Ç âlkan’ı gece klübü sandığım
.— Tombulkuş Turan’ın geçen yıl Bursa seya­
hatinde çok sıkıştığı için üç liraya taksi tu ­
tup kendisini Bursa Erkek
Lisesi’ne dar
attığını
— “T ajkoy” lafının kızlar arasında güya pa­
rola olarak kullanıldığını fak at bunun özel
dedektiflerimiz Aytaç Külyutm az ve Ahm et
Fakabasmaz tarafından
“A bi bu Bereket
Tannsı B aküs’le ilgili" diye açıkladığım,
(N o tT e fe r r u a t için m üracaatların özellikle
Zeyno’ya daha olmazsa Mine’ye yapılması.
— Içgezide
Palamutzade Mehmet’in banyo
bronzu (yani bornozu) satmaldığım ve.bunu
daim i olarak Rum inin kullandığım
— M Şahin'in Kıyafet Balosu gecesi kadın kı­
lığındaki Zenne N ihat'a bir şeyler yapabil­
mek için 3 şişe şampanya ısmarladığını
Biüyor musunuz.
15
!
GÖNÜL
POSTASI
BİR H A N IM O K U Y U C U M
SORUYOR
Ben yeşil gözlü, tatlı sözlü ve gü­
zel sayılabilecek b ir kızım . E r oğlanı
çılgınoa fakat üm itsiz b ir aşkla seviyo­
rum. Bu d ürü m d a daha fazla dayanamıyacağım. Söyleyin n'apayım.
Cevap : Her -gün yemekler. den sonra bir defa “üm itsiz bir
aşka düştüm, ağlarım ben ha­
lime” şarkısını söyleyin. Sanı­
rım faydalı olacaktır. Bu duru­
m a daha fazla dayanamıyacağım diyorsunuz. Öyleyse sırtı­
nızı duvara veyahutta istikba­
linizi vakıflar bankasına daya­
yınız. Selamlar:
67 M Ü L K İ Y E
Kazgan olim piyat komitesinin düzenlediği “6:7 M ülkiye
olim piyatları” çok güzide ve kalabalık bir seyirci kitlesi önünde
yapıldı. Yarışm aların zaman zaman çok çekişmeli geçtiği göze
çarpmakta ve de pek tabiî bu husus tansiyonu arttırm aktay­
dı. Müsabakalar yapılırken ve sonuçlar okunurken vukua ge­
lebilecek acil v a k ’alar için 5 ambulans ve 55 hemşire görev­
lendirilmiştir. Am bulans ve hemşireler Kazgan çıktıktan sonra ’da göreve bir süre devam edeceklerdir.
Şimdi çeşitli branşlarda yapılan yarışmalar sonucu ortaya
çıkan 67 Mülkiye olimpiyatları genel klasmanını veriyoruz.
E N B A B A C A N H O C A LA R
1. Turan Güneş
2. Aziz Köklü
?>. Ahmet Şükrü Esmer
E N G A D D E R H O C A LA R
1.
2.
3.
Cumhur Ferman
Cemal Mıhçıoğlu
Mehmet Gönlülıol
E N U YU T UCU H O C A LA R
1.
2.
3.
Reşat Aktan
İbrahim Yasa
H alil İnalcık
H A N IM E F E N D İL E R
1.
2.
3.
Emel Güner
Sal İha Sade
Sevil İlter
NBA BALAR
1.
2.
3.
Yurtsev Mıhçıoğlu
Doğan Sevim
Fethi Büyükaksoy
K E R İZ L E R
1.
2.
3.
Haluk Gürsel
Süha Ölmez
Neşet Ersoy
P O L İT İK L E R
1.
2.
3.
Asım Hacımustafaoğl'u
Mehmet Palam ut
Şahin Alpay
İD E A L Ç İF T L E R
I
1.
2.
3.
Aydın - Güneş
Adile - Erden
Tülin - Hr.san (Nevzat)
S E M P A T İK L E R
1.
2.
3.
Tülin Güneri
Mine Gürleyik
Füsun Ergener
F O N K S İY O N L A R
.1. Seyfi Kırcı
2. Eyüp A ltayh
3. Ali Arsın
K A S IN T IL A R
1.
2.
3.
Serim Köstem
Fırat Selamoğlu
Aydın Özden
İN E K L E R
1.
2.
3.
Bekir Çakmak
Zeki Bölükbaşı
Harun Erdoğan
T A T A V A LA R
1.
2.
3.
Ferit Yurtsever
A ttila Vural
Ahmet Y ıldırım
E N Â Ş IK L A R
1.
2.
3.
Savaş Sönmez
Tayfur Özşen
Ufuk Somer
BİR E R K E K O K U Y U C U M
Y A Z IY O R
Ben çekingen, içine kapanık bir
msunım. BiV kaç ay önce b ir grupla
geziye çıktım . B ir pavyonda eğlenirken
herkes dansa kalktı. Y a ln ız o yerinden
kalkam adı.
Çünkü
kimse
kaldırm adı.
Ben,de kaldıram azdım . Ben .ancak so­
ba borusu
ka ldırabilirim .
D a yan am a­
yarak "Y a n ın a gelim m i? Y a n ın a gelim
m i?” diye öküzvari bir sesle bağırdım .
O günden beri rahat
uyuyam ıyorum .
Acaba halim çok m u kötü?
Cevap : Evet. Haliniz çok
kötü. Evvela Cavga dans stüd­
yosuna gidin selamımı söyleyin.
Size oturan bir kız nasıl kaldı­
rılır öğreteceklerdir. Yanina ge­
lim m i demişsiniz. Tabiî ki yan­
lış demişsiniz. Bu lafı etmeye­
cek doğrudan yerinizden kalkıp
yanına gidecek, önce elini sonra
gereken yerlerini tutacaktınız.
R ahat uyuyabilmeniz için Angora’dan bir ’ kız sopalamanız
kâfidir. Gözlerinden öperim k ar­
deşim.
BİR H A N IM O K U Y U C U M
Y A Z IY O R
Konyasporun m açlarını Ankara'da
oynatmak im kânı yok mu?
Cevap : Dünya da yalnız
ölüme çare yoktur. Eğer çok
ısrar ederseniz o güzel hatırınız
için O R H A N ’la görüşürüm. Bir
dümen düşünürüz. İyi günler
canım!...
26
OLİMPİYATLAR!
Bizim hikâyemiz bir sonbahar g ü n ü başlar
Sana .çorsalar değil o günü, beni bile hatırlamazsın
Bense kelebek biçim li gözlüklerinden başlarim anlatmaya
Ve gittikçe büyür içimde acısı sevgimin
Seni görmediğim zamanlar sevginin böylesini bilm ezdim
Gözlerini aradığımı farketmen ne kadar sevindirmişti beni
Ayıramaz olmuştum oturduğun yerden gözlerimi
G ün, ay, yıl, zaman sana bakmakla geçti
Bir büyük çaresizliğimdi seni alıp götüren
Sevilene nasıl erişilir bilm ezdim eskiden
Bugün benden uzaklardasın
Gönlünde, düşüncelerinde bir başkası var biliyorum
O n u özlüyor, onu bekliyorsun
Ve belki bulaşık yıkarken, şimdi onun için
“ Öm rüm ce o saf aşkım kalbimde yaşatsam” diyorsun
Bense seni her görüşümde
Yağm urlu şarkıları söyleyişini hatırlarim.
Ve her yolum düşende U ludağ’a
Karlar üzerine M in e ’lerden yapılmış b ir demet b ırakırım ...
(Yenisi için yenisini yazacağımdan
eskisinin hükrmi yolitur.)
N A P O L Y O N
12
BOYKOT ŞEHİTLERİNE
MÜLKİYE’Lİ AŞIKLARDAN
SEÇMELER
Yaklaşmış im tihanları inek yatmış otluyor
Yönetmelik denince birden yürekler hopluyor
Boykot diyor birisi kalbler hep aym atıyor
Büdiri asılıyor, tüllab prof’a çatıyor
Olmaz diyor prof. 1ar görmedik biz hiç böyle iş
Buyrun deneyin am a tutturamazsınız dikiş
U R U ŞG U ’ (* )D A N G A Z E L
(Akrostiş)
I
Hançer-i ebrun girdi dilem cısm ü cân gerekme*.
Ümmid-i vasi ile yaşamaya devrân gerekmez
Leyâl-i kasvette biter hüznüm düşe girmende .
E y boykot uğruna kapılara diküen gözcü
Hocaların anlar elbet yaparlar seni sözcü
Y ârin esiriyem yakam gül-i handan gerekmez
İhsanda bulunup sınavları erteliyorlar
Tüllab anlamıyor ki gözünü perdeliyorlar
Kenâr-ı yarde olsam girye-i hüsran gerekmez
İm tihanlar yapılıyor aym tas aym hamam
Bir farkla ki cenaze töreninde yok bir imam
Ne büyüksün ki tehdidin kurtarıyor tevhidi
Bedros’un (!) tüllabı da ancak bu kadar şanlı idi
Haziranda kamış için kuyunu Cum hur mu kazsın
Gömelim gel seni boykotlara desem sığmazsın
Âşık-ı nalâm nam sen hayal-i serv-i kaddin
Od’undan tutuşup hurşid-i zerefşân olmuşam
Leb-i cânan gel imdadım özge im kân gerekmez ■
Ufk-ı şâma bakarım tüm silâb-ı sirişkimle
Kedem âk şâmda kim demiş çeşm-i giryân gerek­
mez
Izm âr ederim nükhet-i zülfün pembe hayalimde
Reh-i aşkı sen gülgûm m ağyar hayrân gerekmez
Bozulan Mülkiye’m izi sarsam da diplomana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana
K A Z G A N ’ın N O T U : M . A kif'in “Çanakkale şehitlerihi"
Hakan Savaj'ın bu şiirinden aldığı ilham la yazdığı söylenir.
Izdırâb-ı canandan SAVAŞ oldukça bîmecal
Kaderim H üly a’ysa Y arâb özge ihsân gerekmez.
(*)
Urıışgu =
Savaş anlam ındadır.
17
A
N
K
C
E
E
T
V
E
^
Soru : H ayat felsefeniz nedir?
T A N A Y : Ye kebabı, iç şarabı salla palavrayı
B U R H A N : Milletime yararlı olmak
Y IL D IR IM : Girsin çıksın kalbini temiz tut.
M İN E : Herşeye gülmek ve tekrar tekrar g ül­
mek
E R D A L Y A Z G A N : ik i yum urta bir sıicuk,
kilosu iki buçuk
U F U K : Sefaletin felsefesini yapmak
AHMET Y IL D IR IR : Tavada balık, m arul sa­
latası, mevsim meyvası ve bir 35 lik
F IR A T : A H kızun vuslat, kenarından fıslat
T U R G A Y : H ayat sadece bugün değildir.
Soru : Mülkiye ıssız bir adada olsaydı ve üç
§ey götürebileceğinizi söyleselerdi neler götü-
TÜrdünüz?
ı
TUNÇ : İk i avrat bir de ebeden avrat
SAVAŞ : M üm kün olsaydı H üly a’yı
İL H A N T ANDO GA N : Zincir, takoz, çekme ha­
latı.
S A L lH A : Sandal yapmasını büen birisi
A R M A Ğ A N : At, avrat, zerzavat.
M USTAFA D İN Ç E R <: Eyüp, Nevzat, A lan
(Kazgatı’ın notu : Biz Mustafa’yı öyle bilmezdik)
T U L U Y : Seccade, teşbih, ve televizyon
E R D E N Ş A N E R : D iş fırçası, havlu, pijam a
M USTAFA SAGCAN : Defter, kalem, silgi
M ET İN Ş A H İN : D elikli sabim, delikli banyo
süngeri, vazelin
A K IN B E N E R : Deniz’e girerdim. K â fi değil
tryi?
F IR A T : 67 Peugot’m u tabiî.
A Y D IN G Ü Ç LÜ : Para, para ve yine para (or­
da parayı nerene sokacaksın be kardeşim)
K ATOT. : Ben ıssız adada yaşayamam korkarım.
Soru : Doğum kontrolü halflanda fikirleriniz?
A S M : Devletin demirkratüî: yollarla vatan­
daşların yatak odasına girmesidir.
(Keh, keh, keh„„M U STAFA D ÎN Ç E R : Nevzat için iyi bir buluş
FUNDA
H am m alhğı kızlar yapar onlar düL
1şünsün
C E M İL E : Kontrol şimdilik işlemiyor, olsa bu
hale gelmezdim.
SAM İ : Aşırı sola girer.
Soru Aşk sizce nedir?
T A YFU R : Aşk bir burjuva'yutturm acasıdır.
K A D ÎR G Ü N A Y : Pipom gibi sönmemesi için
ateşlenmesi gereken nesnedir.
18
P
G
E
l a E
l a
^
R
N
S A L lH A : Sinir sisteminde meydana gelen bo­
zukluk.
PA RS : A ydm ’la Güneş’in yapamadığı
I l h a n u l u k ö s e : A şk acı soğana benzer,
yedikçe gözün yaşarır.
T A M ER : Fasulye piyazı gibidir, kokusu sonra
çıkar.
AJLl İH SA N : G üçlü sevgi ve bağlılak duygu­
sudur (Türkçe sözlük sf. 56)
M U RAT : A şk bir ızdırap...
A Y H A N O L C A Y : Y a tağa giden merdiven...
M. I. AH M ET : Affetmektir...
E R G Ü L Gözden giren, gönülden geçen ve a r­
ka kapıdan çıkıp giden bir histir.
COŞKUN : insanın zayıf bir anında dayanmak
istediği bastondur.
B A Y B A RS : Belli bir süre için bir gül bahçe-ine konmak, dikenler batınca uyanmaktır.
SAVAŞ : Benim H üly a’ya karşı duyduğum his­
se galiba aşk diyorlar
G Ü N A Y : Sen aşk nedir bilmez misin?...
Soru : Louis Charles Itoyer ile Jean Paul Sartre'iıı mukayesesini yapınız.
Ç E L İK : B iri oturarak, diğeri yatarak yazar.
F IR A T : B iri realist diğeri idealisttir.
E R G İN : Değişik cephelerin başkumandanları­
dırlar.
A R M A Ğ Â N : B iri yazar, diğeri kafayı bozar.
SAV AŞ : B iri belden aşağı, diğeri omuzdan yu­
karı yazar.
A Y D IN G Ü Ç L Ü : B iri hayatın gerçeklerini ak­
settirdiği halde diğere nazariyatta kalmıştır.
T U Ğ R U L : Hangi filmde oynamışlardı?
Soru : B ir gün 25 saat olsa 25 inci saati nasıl
geçirirdiniz?
A R M A Ğ A N : iy i geçirirdim...
CE N G İZ : T. N. S. de...
Y U S U F Z İY A : B ir gün 25 saat olamaz (Brovvo!. Nasıl büdiniz...)
M U RA T : Karşı cinsten bir eşşekle
A K IN D E M tR E R : K ızlarla arabamda
Soru : Bu sene sınıf geçmeniz ihtimal dahilindemi?
T A Y F U R : Kazgan başımda olmasaydı, belki..
H A L U K : Ben sım f geçmeyeceğim, mezun ola­
cağım.;.
CE N G İZ : Boykot’a bağh...
Hazırlayan: HASAN PULUK
Biri Paşa, diğeri
hâlâ Kaymakam
İki Lise öğrencisi geçen gün
Kadıköy vapurunda tartışıyor­
lardı. Tartışma konusu, Liseyi
bitirdikten sonra seçecekleri
meslekti B iri Siyasal Bilgilere
gideceğini söylüyor, diğeri «Boş
ver yahu!» diyordu. «Mülkiye’yi bitirip de ne olacaksın! Gel
Tıbbiye’ye gidelim... Hem kut­
sal, hem de parala bir meslek.»
Siyasal Bilgilere gitmeyi kafa­
sına koyan öğrenci, idareciliğin
önemini anlatıyor, am a doktor
adayını bir tü rlü ikna edemiyor­
du Gençlerin tartışmasına yaşlı
bir adam da kanştı ve kendisini
tanıttı :
—
Salih...
Ben emekli ltaymakam
taraftar'bulm uştu. Yaşlı adam
devam etti :
—
Evladım, arkadaşın haklı.
İdareci olup da ne yapacaksın?
Bale, sana bir hikâye anlatayım:
İki adamın, ik i oğlu varmış.. Bi­
ri Mekteb-i M ülkiye’yi, diğeri
Mekteb-i Harbiye’yi bitirmiş...
Y ân i sizin anlayacağınız biri
Harbokulundan, biri de Siyasal/Bügiler’den mezun olmuş.. İk i
baba ne zaman karşılaşsalar
birbirlerine sorarlarmış :
— O ğlun nasıl ne yapıyor?
!— İy i vallahi, fü â n ilçede
kaymakam? Seninki?
— F ilan alayda teğmen!
— O ğlun ne yapıyor?
Siyasal Bilgilere gidecek
olan genç bayağı sevindi. Bir
YAT. SEFRSI
ı— F alan ilçede kaym akam!
Seninki?
— Yeni yüzbaşı oldu!
— Oğlun ne yapıyor?
. i— Bildiğin
kam ! Seninki?
gibi
kaym a­
— Albay oldu!
Nihayet son karşılaşmala­
rında oğlu subay olan, arkada­
şının oğlunun h â lâ kaym akam
olduğunu öğrenince dayanama­
mış :
ı— Bana bak! Y a senin oğ­
lunda iş yok, ya bu meslekte
iş yok! Bildim bileli kaym akam !
Benimki paşa oldu! Ne biçiin iş
bu yahu? '
Siyasal Bilgilere gitmeyi
kafasına koymuş genç, kara
kara düşünürken, doktor ada­
yı gülüyordu!
Kl$ CEFASI
BALOLARDAN NOTLAR
14
Nisan 967 günü icra edilecek veda ba­
losunu Kamgan 'adına izleme görevi bana ve­
rild iği zam an zaten balodan iş çıkmayacağım
anlamıştım. Ç ünkü o anda sırtım kaşınmaktay­
dı. B u acı gerçeği bile bile otel) Dedeman’ın yo­
lunu tuttum . D aha rahat çalışabilmek için Akay
lokantasında ik i duble votkayı son sürat zuLa
edip soluğu otelin kapısında aldım. Resepsiyo­
nun karşısındaki koltuklarda G önül Batı yanlazca oturm akta ve bana bakmaktaydı. Tabiî
kitahunın 3. bölüm ü gözlerimin önüne geldi ve
derhal yanına düştüm. Tanrım o ne kokuydu
' yarabbi! Yem in ederim ki, Gönül Roger Gallet
losyonlarını kullanıyor. Biraz ağız kalabalığı
ettikten ve de gerekli ön incelemeyi yaptıktan
sonra balonun yapılattığı salona çıktım. Misafir­
ler yavaş yavaş gelmekteydi. Ben de kendime
ve arkadaşlarım a uygun bir yer sotalamayarak
. hir sütun arkasına tünedim. Saat 20.30 u biraz
geçe Aziz dekanımız baloyu şereflendirdiler.
N ihayet 21 sularında Kasıntı Eyüp iç gıcıklayıcı gıcık bir konuşmayla baloyu açış dansım
yapmasını sayın dekanımızdan rica etti ve balo
başladı. Gördüğüm üz, duyduğumuz, okuduğu­
m uz veda balolarının en madarası stow ve shakelerle devam etti. Gecenin en çarpıcı kızlan
Zehra ve O ’ydu. B ir ara sahibini arayan bir
kadın ayakkabısı bulundu. Tam açık arttırm ay­
la yolumu bulacaktım 'ki Sahibi miilkiyeden
vesikah Em el (Bu başka Em el) çıka geldi ve
de ben hava sonra da iki duble daha votka
aldım. Bu arada Suat Asutay’da nişanlısından
işini alıyordu? Böyle bir gecede ne kadar ayıp!.
Sonracığıma Eşşek A ttila dua okudu, mevlid
okudu veda Balo komitesi gecenin canına oku• du. Hepinize bâki selam!..
Gelelim Kıyafet Balosuna : B u baloyu sîz­
ler için beş m uhabü' ve bir o kadar da foto muhabiri ile beraber takip ettik. Evleviyetle ve de
ivedilikle belirtmek isteriz ki çekilen çok önemli
fotoğraflar Kazgan komitesince yeterli bulun­
mamış ve ana muhtevaya alınmayarak sansür
edilmişlerdir. Yine de meraklılarının bulunabi­
leceğini düşünerek Kazgan yayınlan arasında
K A ZG A N A IŞ IK TUTAN B E LG ELER-Î adlı
ek bir albüm bastiınlmış olup el altından eh­
ven kargılıldar mukabilinde isteyenlere takdim
edilmektedir. M üracaat sabahlan kahvaltıdan
sonra Genel merkezimize yapılabilir.
Şimdi saatleriyle beraber lay af et balosu
notlarını sunuyoruz :
21.30
ı— Sınıflara saklanan avantacılara
sepetlemek vede istenmeyen durum iann teza­
hürünü önlemek için sınıflar kontrol edildi, ka­
pılar kilitlenip m ühürlendi ve anahtarlar yeddiemine teslim edildi.
20
22.00 >
— Balo kapıları ineklere açıldı. Ben
piknikte üç duble votkamı o sırada yeni biti­
riyordum.
22.15 ı— M ustafa forsunu kuUanrp içeriye
dört bedavacı aldı. Foto-Aytaç 12 kişiyi üç da­
vetiye ile içeri soktu.
22.30 .— Mehlika ilk dansım yaptı, sonra
benim yanıma gelip şarap içmeye başladı. B ir
ara üstüne döktüysede bunun faydalı olduğu
inancındayım.
22.31 1— Zehra uyandı. Annesinden izin al­
mıştı, fa k at kavalyesizlikten baloya gelemedi.
23.00 — Eyüp işini alıyor, Tarzan Nevzat
işini alıyor. H a lil işini alıyor. Tövbe estağfirullah, billiahi başımıza gökten taş yağacak.
00.30 >
— Bedavacılar kapılara ve camlara
yüklenmeye başladılar, cam k ın ld ı ve K ü rt
M ustafa dayak yedi Niçin topallıyorsun diyen­
lere “soluma kram girdi” num arasına yatıyor.
00.35 ı— Latife 12. ci, Münevver 17. ci, De­
niz 21. ci dansını yapıyor.
00.43 — Fahri, Iş ık ’a kötü sanlm ış, Kuday Zahide’nin peşinde koşuyor.
OLOO — Münevver hızlandı.
01.05 ■
■
— Tülin Hasan’a sızlanıyor.
01.17 *— Dom-dom A li kıza tırmanıyor.
01.30 >
— Çiftler koridorlarda, tekler sütun­
larının arkasında kaybolmaya başladılar.
02.00 ■
— Karanlıktan şapırtılar geliyor, ga­
liba şeftali yiyenler var.
02.30 ı— Kuday H. ci kızla 33. üncü dansı­
nı çekyor. Tülay’la Tayfur shake yapıyor. Bu
saatten sonra shake çekilir m i?
03.00 ı— Orkestra en hızih parçalan çalı­
yor, tabiî millet “slow” yapıyor.
03.18 ı— Münevver Akın münasebetleri
maksimum seviyeye erişti. NOT : 3.18 ile üg ili
fotoğraf komitece sansür edildi. Yukarda adı
geçen albüme bakınız.
03.40 *— A ttüa, T ulühan’a ihanet etti. Sen
ha!. İhanet ha., dan., dan., silâh sesleri kesüdi.
Bununla ilgili fotoğrafta adı geçen albümde.
Tulûhan! lütfen bakarmısm?
04.00 — Büfede şarap kalmadı, millette tar
ka t kalmadı, kapıda cam kalmadı, birisinde
ak ıl kalmadı...
05.00 ■
— Orkestra işini bitirdi. İşini bitir­
meyenler bitirmeye çalışıyorlar ve bir program
daha tarihe kanşıyor. İyi günler, iyi geceler
yalnız sizin,- olsun sevgili dinleyiciler.. Allahaısm arladıım ıık....
İÇ G EZİN İN HİKÂYESİ
(Anlatan : DİSKO NEVZAT)
Bu sene festival komitesi Mülkiye tarihin­
de görülmemiş bir safdillikle ukalalık edip lcur’a
çekiminde dürüst davrandı...
Gezi komitesi epeyce kapı çaldıktan sonra
•sonunda Pırasa Turgut’u çeşitli ve içgıaklayıcı
vaadlerle gezi yöneticiliğine ikna etti..
Ve 9 Şubat sabahı 9 eksikte ve 9 hatunla
son yüzyılım oldukça gırgır, ve de epeyce şamatalık tetkik ve inceleme gezilerinden biri
^başladı.
Gezinin en önemli özelliği pilav üstüle­
rinin çok oluşu idi. Gezi boyunca 11 adet pilav
üstünün (İşbu üstülere sabah kahvaltıları da­
h il değildir) tarafımızdan
hakkı verilmiştir.
Bu arada çok üzüldüğüm üz bir olay A ntalya’­
da sabah kahvaltısı için önceden söz aldığımız
halde H alk Eğitim Merkezi Başkam Haşan GüTel tarafından ekilmemizdi.
İkinci kazağı kuş adasının 2 m boyunda,
Mülkiye basket takımında yedek, böbrek has­
talığından muzdarip, papyonlu, sempatik, zam ­
para, fak at halkasız kaymakamından Tusatı
motel de 1 adet çay ve 1 adet bisküvi ile iğfal
edilerek yedik.
Zikredilmeye değer önemli bir diğer yemek­
te Büyük Efesteki “Grand Diner” idi. Tiillap
menüyü sadece ordövr’den ibaret sanıp tabak­
ları yaladı. Arkadan m aytaplar arasında piliç
kızartm aları gelince tüllap tok kamına, kriz
geçirmeye başladı.
Denizlide ise gezi boyunca hepimizin eğ­
lenmesine sebep olacak Ç A LK A N CUM HURİ­
Y E T İN İN temelleri atıldı. Akşam: yemeğinden
sonra faytonlarla 10-12 kişüik bir erkekler
grubu sırra kadem bastı. Ertesi gün otobüste
kendini ..en formda hissçdetj.ye .gözlerinin içi
gülen bu 10-12 kişi idi. Çalkan Cumhuriyeti
fikri ortaya çıktı. TezeLden A tillâ Başkan, A h­
met Yıldırım Vioe -Prisedent Eyüp .Altayh
Yüce divan başkam, siyasi Şb. den K âşif dış­
işleri bakam ve Nevzat M illi M üdafaa vekili
seçil'dL Bakanların hepsi bu kadar değildi. Şim- "
di gelelim en m ühim soruya Çalkan nedir ? Çal­
kan kimine göre gece klubü, kimine göre gazi­
nodur. Am a doğru cevabm bunlar olmadığım
herhalde arıladınız. Çalkan’ın ne .olduğunu en
iyi Çalkaneılar bilir. Eğer halâ anlamadınızsa
hemen bir çalkancı ile irtibat kurun.
Aydın’a gelmeden önce, U m urlu’da deve
güreşi seyrettik. Bizim
gelişimizi hoparlörle
anons ettiler. Anons aynen şöyle idi “Ankara.
Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinden bir
grup başlarında Profesörleri olduğu halde eğ­
lencemize şeref vermiş bulunuyorlar!” Bu lâ f­
lar üzerine Turgut’a kram p girdi. Bir müddet
elini kolunu oynatamadı.
Efes, Kuşadası üzerinden İzm ir’e geldik
Büyük Efes Otelinde akşam yemeğini müteakip- .
Diskoya gittik. Biz geldikten y an m saat kadar
Gonra İzmirin asi gençliğini temsilen sa n saçlı,
teen-skirt’lü, siyah dar pantoîonlu ve de çizmeü bir “g irl”, sap olarak Diskoya teşrif etti.
B ir masaya yayıldı ve hemen gömleğini pantolunun arasından kurtarıp göbeğinin, üstüne..
Eskişehir’de son pilav üstürde Tülin 3
kâse yoğurt, 4 tabak yemek, bu arada Zelıra’nında böreğini yedikten sonra “daha şunun şu­
rasında ne yedik ki “dedi. Otobüse binildiğinde
E y üb ’ün acıklı bir sesle “Arkadaşlar son püav
üstünüde yemiş bulunuyoruz” dediği duyuldu.
Eğlencelere Gelince :
İlk danslı eğlence Antalya’da idi. Fruko’ia r bizden votkalar orduevinden olmak üzere
orduevine davet edildik. Gecenin en neşelileri
Mine ve Eşek A tillâ idi. Mine söylediği şarkı­
la rla AntalyalI subay ailelerini kendine hayran
bıraktı. Eşek A tillâ ise ille ortantal danslarım
takdim etmek fırsatım buldu. Deniz Albayı
Kenan Beyle masa örtülerini bellerine bağlayıp
karşılıklı gübelc atm aları geziye katılanîann
zilmilerinden silinecek gibi değildi. Bu arada
•dikkati çeken bir diğer husus A km ile Zehra­
'nın dansları idi.
Yarım s a a t orad a r\e
y a p tın ız ?
21
düğümledi. Bu manzaranın ne kadar iç gıcıkla­
y ın olduğunu yaz tatillerini plajh yerlerde ge­
çirmeye m uvaffak olanlar bilirler. O sırada kı­
zan bulunduğu m asaya en yakrn/ yerde Zehra
üe' dansetmekte olan N evzaûn gözleri büyüdü,
dizlerinin bağı çözüldü ve lodosa tutulm uş, şe­
h ir hatları vapuru gibi sağa sola yalpalamaya
başladı. Bereket Zehra kendisini sağlirhen ye­
rine oturtm aya m uvaffak oldu. F akat biraz
sonra Nevzat yine yerinden fırladı ve slow ça­
lınacağım güvenerek kızı dansa davet etti, tik
parça slow.du. F akat devamı shake - ve mümasiü danslar olunca Nevzat kızın çektiği fi­
gürler karşısında ağaç oldu. Bir müddet sonra
yerini Eşek A tillâ ’ya bıraktı. Eşek, kızı fev­
kalâde mahirane ta k lit etti fa k a t sürate da­
yanamayıp kızı yerine oturttu. Bir süre sonra
kız Diskodan ayrıldı. Az sonra da Nevzat B ü­
yük Efes Otelinde bir akrabası olduğu baha­
nesiyle 2 saatliğine Diskodan ayrıldı, günalıı
başına.
Diskoda k i gecenin bir diğer hadisesi İda­
rî Şb. den K ü rt M ustafanın o gece gruptan bir
bayana sadece kendisi Ue dans etmesi teklifinin
bu bayanca m üm kün görülmemesi üzerine K ü r­
tü n erkenden Diskoyu terketmesi idi.
Gezinin en eğlenceli gecesini Ayvalikta
geçirdik Şahane manzaralı “Ekonomik Palas”
otelinde o gece mey su gibi aktı. Fiatlar hak­
kında bir fik ir verelim 1 tek kanyak 1 TL. idi.
Hasan’m ve T ülin’in kaç votka - limon Nevzatu ı kaç kanyak ve diğerlerinin nekadar ne yu­
varladığını maalesef sayamadık. Okulda yaka­
sında yeşilay rozetiyle gezen Coşkun ise o gece
epey form da idi. K adir için sadece şunu söyle­
yelim bütün gezi boyu pek az ayık kalan bu
arkadaş o gece diğer hızlılar da odasına davetle
alemin geç saatlere kadar devamım sağladı.
A nkara’ya dönmeden önceki son ik i akşa­
m ım ızı Bursa’da Çelik P ala sın Gece klubünde geçirdik.
Çelik Palas'ta en büyük sükseyi yine Eşek
A tillâ yaptı. Oryantal danslarda “iki - üç sene­
dir. Y u r t dışında Türkiyeyi başarıyla temsü
etmekte olan Güler hanım a” sen beni de bas­
tırdın dedirtti. Eşek A tillâ, Süheyl Denizci'
topluluğunun solisti Beyoğlu kaldırım ını çiğ­
nemiş, gerçekten anasının gözü Michel'le çabu­
cak samimi oldu ve ik i gece bizim istediğimiz
parçaların çalınmasında en büyük rolü oynadı.
Çelik Palasjın gece klubünde bir Ispanyol top­
luluk, “Trio Santa - Cruz” ' çalıyordu. Bu toplulukliada çok iyi anlaştık. îşte bu grup tara­
fından bizim 23 y ılık Eşek A tillâ, R udolf Va­
lentino lâkabı üe ta ltif edildi. Zira A tillânın
danslara bu İspanyolları bile dehşet içinde bı­
rakmıştı. Çelik Palasta diğer dikkati çeken bi­
risi geziye m illî bakiyeden katılanlardan Lâtife
idi. Lâtife gezinin en güzel dans eden kızlann22
dan., biri idi. Çelik Palasta
unutulmayacak.
yaptığı shake’ler-
G E Z İD E N K IS A K IS A
■
— Otobüse her binişte hareketten önce
koyun gibi sayılmaya alıştık. Sayım işini Tur­
g ut ve Turgutun asistanı A kın yapıyordu.
— B u sayım işi sonradan sadece Asım H a­
cirmiş tafaoğlu, Mehmet Palam ut ve Saadettin
Genc’e inhisar e ttirild i Onlar otobüste ise yola,
çıkıyorduk.
•— Turgut’un vecizelerinden “Arkadaşlar,,
otobüsten falso yapmadan inelim.”
— Geziye katılanlardan Göksan, Bülent.'
Baylcal ve Saliha Izmirden ayrıldılar. Sebep
Ankara’ya dönüp ders çaüşmak ihtiyacı hisset­
meleri.
— Siyasi Şb. den K âşif her gittiğim iz yer­
de Bülent Bs.ykal’a bir anne gibi itina gösterdi.
— B urdur’da Eşek A tillâ Ankaradan ge­
tirdiği plâğı otobüsün teypine aldırm ak fırsa­
tını buldu. Yemek yediğimiz Şeker Fb. da b ir
pikâp bulduk. A tillâ pikabın yaranda gördüğü
birisine “Şef, şunu bir çalda teype alalım ” de­
yince bu kişi de “ilgileneyim beyefendi” dedi ve
plâk teybe alındı.
Orta yaşh bu kişinin B urdur Belediye Reisi
olduğunu sonradan öğrendik.
— .Eyüp, dilinden düşmeyen bir şarlanın
bestesinin kendisine ait olduğunu söyleyerek
herkesi uyuttu. A nkara’ya kadar durum çakıl­
madı.
— E y üp Çanakkale Valisine eskiden Mülkiyenin Istanbulun neresinde olduğunu soru­
yor. “Valü Bey. Eskiden M ülkiye İstanbulda
nerey<5 tekâbül ediyordu.
M û B k ö y ®
\
N
u t k u
M ülkiye genci ananelerinin ve yönetmeliğinin sahibi ve bekçisidir.
Bunların lüzumuna ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Ananele­
rini ve eski yönetmeliğini benimsemiştir. Bunların aleyhine imletecek en
İriiçük veya en büyük lapırtı ve bir hareket duydumu, bu mektebin ho­
cası vardır, deltam vardır demiyecektir ve kendi menfaatini konıyacalctır.
Yönetim kurulu lıaklı olduğu lıalde BO YK OT ÇU diye ona sıfır ata­
caktır. Mülkiyeli profesörler henüz M ülkiye’nin ruhuna vakıf değildir
diye düşünecek fakat asla yalvarmayacaktır.
Üniversite senatosu da belki oııa hakkım vermiyeoektir. Geııe düşü­
necek “Demek üniversiteyide ıslah etmek, bize göre düzenlemek lâzun
diyecek”, onu snuîta bırakacaklar, kanun yollarından itirazlarını yap­
m akla beraber mektep genel Inıruluna haberler yağdırıp haklı ve suçsuz ol­
duğu için imtihan haldumn lütfen verilmesini istemiyecek, diyecekki “Ben
iman ve kanaatim in icabı boykot yaptım. M üdahale ve hareketimde hak­
lıyım eğer halisiz olarak sınıfta kalırsam bu haksızlığı meydana getiren
sebep ve amilleri düzeltmelrte benim vazifemdir.”
îşte benim anladığım Mülkiye genci ve Mülkiye gençliği !
31.1.1967
Mülkiye Kıraathanesi
E
r e c e k t ik
?
BİR RÖPORTAJIMIZ VAR.
M Ü L K ÎY E ’N ÎN E N İS T İK R A R L I Çİ FTİ İL E KONUŞTUM
Gözlerim günlerden beri her tarafta fellik fellik onları aradı. E n sonunda dün
ikisini de yakalayabildim. H ava güzel, m anzara lâtifti. G Ü N EŞ etrafı A Y D IN ’latm ak için bütün cömertliğini kullanm akta ve erik ağaçları çiçek açmaktaydı.
Çaktırm adan yanlarına yanaştım. Ne için geldiğimi anlayan G Ü N E Ş gayet
biçim li bir şekilde sırıttı. Bu sırıtışdan cesaret alarak ilk sorumu patlattım :
— Hava ne kadar güzel değil m i?
Güneş vızıldadı :
— Ayol ben karanlık günleri bilmem ki! Günlerim hep A ydm ’lık tır benim.
O sırada A Y D IN kahvesini yudumlamaktaydı.
— Kahveniz nasıl?
— Orta şekerli hayatım !
•— Aşkınız nerede ve ne zaman başladı.
’ ' ' ı
•— Bu dört senelik büyük ve beni yiyip bitiren aşk akvaryum un yarandaki
kalorifer dibinde başladı. Radyoda rom antik İtalyanlardan Peppino zırlam aktay­
dı. Bu arada çöpçatan Ersin bizleri tanıştırdı. Ben o sırada konser bileti satıyor­
dum.
Güneş'e dönerek :
•— O anda kesildiniz m i? diye sordum.
— Kesilen falan yoktu. Çünkü vakit geceydi.
— Siz Aydın bey, Kendisiyle tanışınca hiçbir şey hissetmedinizmi?
ı— Hissetmedim, çünkü Peppino’yu dinliyordum ? F akat sonunda bu yaz beni n i­
şanlanmaya mecbur etti. Aslrnda ben hürriyete âşık bir insamm.
■
— Pastırm alı yum urta hakkında ne düşünüyorsunuz?
— Ben çok severim.
•— Aydın bol yer ama ders çalıştığımız- zaman iyi olmuyor. Ben daha ziyade
sucuklu yum urtayı seviyorum.
— E n sevdiğiniz yazar?
— Bilgim m üsait değil benim.
— Y a siz?
— Tabiî k i A rth ur M üler’i
•— Çaylar hakkm daki düşünceniz?
— Kullanmıyoruz. Buna m ümasil biz baloları hiç kaçırmıyoruz.
.— Kantindeki çaylardan bahsetmiştim.
— Ha., onlarmı biraz fazla karbonatlı galiba. F akat midemdeki gazlara iyi ge­
liyor.
— Peki öyleyse şimdi söyleyin bana müşterek şarkınız varm ı? Varsa hangisi?
GÜNEŞ :
— E n müşterek şarkımız ne olabilir şekerim?
•— E n müşterek şarkımız okm az şekerim, çünkü hepsi en müşterek.
■
— Affedersiniz kardeşim siz müşterek bahisçimisiniz?
— Hayır. Ben yalnız toto oynarım.
— A rtık vedalaşmak zamanı geldi. Sizide çok sıktım.
. Söyleyin bakalım en rahat unuttuğunuz gece hangisidir?
Belki İŞİN İZ vardır.
ı— Kalorifer, dibindeki gece.
— U nuttuğum gece yok. Ancak şunu söyleyebilirin ki A Y D IN benim için M i­
la t tarihidir?
O olmasaydı bende böyle olmazdım.
Kendilerine teşekkür edip yanlanndarf ayrıv.rken ikisi birden atıldı :
— Alakanıza teşekkür ederiz, her ne kadar iyi bir mevzu teşkil ediyorsak da
bütün Kazgan’m bize tahsis edilmemesini (Hüsniye hanım Çıkın lütfen aradan ca­
nım. Aloo. Adana’mı) rica ederiz. Çocuklarımıza ilerde kötü örnek olmayalım.
Seçme Lâflar
f
Kederden SeçmelerJ
H ayat bazan tatlıdır
Uçaklar kanatlıdır.
Unutma! Anan da bir kadındı!
BABAN
F IR A T SELAM OĞLU
Kalbime koy başını, doktor nabzımı bırak
DOKTOR M U TLU
K adın bir bibloya benzer
Sık sık tozunu almah
Bana, öyle bir şey bulunki lâzım olsun
T A YFU R ÖZÇEN
M Ü L A Z IM I SAN t CELALETTİN
Hale yok vazife, N e batat yok Nazif e vardır.
N AFİZ
Ben Serim gibilerini üç günde nikâh dairesine
götürürüm
D E N İZ K A N L ISIR T
Canım benim...
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
T A YFU R RUHSKVER
Kuşu altın kafese koymuşlar bu da kafes m i
demiş...
KAFKSÇİ BAHATTİN
Körfezdeki dalgın suya- bir bak göreceksin
Geçen akşam düşürdüğün dolmakalem duruyor
yerli yerinde
D A L K IL IÇ NUSNU
A
‘
'
■
K
5 a m ir n .r
....
'
!
.......l& sr ■ *■
i l . 'M ■: ■ ■. ' .
olanlarj
fa k a t J îlu n e v v e r i
^ 3293n
A H M E T Y IL D IR IM
...
•
F a z la
Kaftadr, geçmez iken dördü beşi
Kendisi tutturam az iken dikişi
K ör olası doktor Haydar
Bana ülsersin diye yasak etti içişi
DİPTENCİT
............'.e .:*-
■
M ÜNEVVER ERDAM AR
¡iş
/ k a g e llik
b u la m a d ık ..
iffe t
' Kazgancı
İş Başında
d e rn e ğ i.
TL BLIGAT ORNEGİ
E M İN E Y Ü K S E L
9.3.967 günü saat 10 da Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliğinde bir ifadeniz var. Aynı za­
manda basın savcısı Selahattin Şenyurt beyide göreceksiniz. Ben mahkeme önündeyim. B E K ­
LİYORU M .
Polis Memuru
M ahm ut
25
F I K R A
l
|
29 M art gecesi saat 9.10 da Kazgan komitesi perdeli odada çalışırken Beşir Hamidoğulla n geldi ve
ı— Ne o, İh tila l konseyi toplantısı var ga­
liba diye sordu.
— Y ok hocam Kazgan toplantısı var de­
nince telaşlı bir şekilde odadan çıkarken
.— O daha tehlikeli dedi.
. ☆
☆
-
☆
Tüllaptan biri milletlerarası münasebetler
seminerine geç kaldığında saatinin durmuş ol­
duğunu bahane ederek özür dilemek isteyince
Suat Bilge :
s
!
ı .
— Beis yok dedi, durmuş bir saat günde
iki defa doğru zamanı gösterir.
-
'
☆
☆
☆
.
G ün
:
16 Ocak 1967
Saat
:
14.17
Y er
:
İşletme iktisadı enstitüsü
Olay : Deniz K anlısırt ders çalışıyor. O l­
dukça dalgın. Muhabirimizin varlığından ha­
bersiz hafifçe başım kaldırdı ve usulca :
iz
' ı— O hl Cem, J ’aime beaucoup. A klım a
hiç ders girmiyor nedense, diye söylendi
|:i; '
☆
, .
; i,
1•.
■
'
lübol sual patlattı :
»— Birleşmiş Milletlerde yangın çıksa kim
söndürür?
.— > Birleşmiş Milletler itfaiyesi hocam,
!
-
j| ;•
.
:j
j ı
•
!j
j .
☆
Eser M utlugü, Milletlerarası teşkilâtlanm a
dersinde ekspozesinin anlatıyordu. Birleşmiş
Milletler antlaşmasına temas ettiği sırada Gön-
J .
i
☆
,
,
•
☆
☆
☆
27 A ralık 1966 günkü muhasebe dersinde
Tülin dedikodu yapıyorlardı. Gevezelikten başı
şişen Tonton A li arkaya dönüp :
,
►
— Ulan kesin be! Kadınlar ham am ına çevirdiniz burasım dedi.
Tülin :
'
— Ne o rahatsız m ı oldunuz?
A li :
'
.— H a ya rahatsız olduk.
B u cevap üzerine Tülin A li’nin yanındaki
Gazi’ye dönerek :
— Sizde m i rahatsız oldunuz diye sordu.
Gazi ise şöyle cevap verdi :
!
1'
•
' •
•
— Yok, ben rahatsız olmadım, sabunumu
kaybettim onu arıyorum.
26
L A
R
Besim Dış Ticaret dersinde ahretlik sualle­
rinden birini sormuştu. Malî Şubenin aklı evvel
tüllabından biri abuk-sabuk cevap verince Be­
sim sordu :
'— Sen siyasi şubeden misin
^
V
V
Ahm et Demir derste :
—
Kom ünist Çin’de her ailenin bir domu­
zu vardır. Bu domuzu zaman zaman kesip yer­
ler.
Bunun üzerine Betül :
•— Aaaa! Domuz bir kere kesilir diye hay­
kırdı.
☆
☆
☆
N uri Yıldırım, Diplomatik muhaberat der­
sine geç kalmıştı. İçeri girerken Şükrü Elekd ağ sordu :
t— Num aram z?
N uri vecap verdi :
•— Fransa’daydım efendim.
☆
☆
☆
10
Nisan 19S7 günü iktisadi doktrinler der­
sinde Calıit Talas Robert Owen’in hayatım an­
latm aya şöyle başladı.
ı— R. Owen 1900 lerde, 1800 lerde, 1870
lerden som a ve bilhassa 1860 lardan sonra dün­
yaya gelmiştir.
M Ü L K İ Y E ’ DE
BEST - SELLER
Eserin adı
\
H afta sayısı
............... 154 ■
..............
82
M e h v e ş............................ ..... ;......
77
F e ttah n a m e ................... ..............
75
İnsan H a ra s ı.................. ..............
Çıplak Z iy are tçi......... .............
73
69
A şk D e ğ irm e n i............................
68
B ir Gecenin Romanı ..... .............
65
G ünahkâr Nişanlılar ,...............
62
.............
57
B izi Kimse Ayıramaz
.
■
,
...... 55
Herkesin Kadım 1............ .............
47
Erkek Delisi ...'............... .............
36
Salıncak
24
......................... ............
Pazar ..................... Her H a fta Best-Seller
Son orman yangım üzerine açıkta kalan
bazı yaratıklar civar köy ve kasabaları basa­
rak hallun huzunu kaçırmaya başlamışlardır.
Yukarda resmi görülen yaratık bunların en az­
gınlarından biridir. Eııson Beşevler civarında
görülmüştür.
Görenlerin, duyanların, bilenlerin Mülkiye
aduıa en yakın Polis, Jandarm a karakollarına
ve Kazgan bürolarına haber vermeleri rica
olunur.
K U D A Y K A N T İN D E
. K IZ K ESİY O R.
HİLKAT GARİBESİ KRALİÇE SEÇİLDİ
JA M A İK A L I G A R İB E İŞ L E R İ BO ZU K O L A N A Ğ A B E Y İN E
B ÎR M İK T A R P A R A G Ö N D E R E C E K
Aslında bayan Cram ford’un Jam aika’lı olduğu da şüpheli­
dir. Babası ve annesi' karışık olan güzelin melez oliması yüzün­
den kim liği belli olmamıştır.
N E D İY O R ?
ı— Birinci olduğum u söyledikleri zaman kendimi kaybet­
tim.. Çok sevinçlyim .
;
,
A lacağım m ükâfatla yapacağım ilk iş bu günlerde işleri,
bozuk olan ağabeyime bir m iktar para göndermek olacaktır...
Benim m üsabakaya girmemi istemedi ama nah işte kraliçe ol­
dum.. HL. HL. Hi.. demiştir.
•a‘
is*
A R A N IY O R ....
153
Kİ Şİ
ZEHİRLENDİ
(Kamgan A jan sı). 27 Ocağı 28 Ocağa bağlayar
gece yurt samanlığında Boykot dolayısile özel ola
rak verilen kıym alı patates ve yoğurtlu m akam ay
yiyen ineklerden 153’ü geç vakit sancılanmış ve fer
yatlar arasında derhal toplum polisi tarafından bay
tarlana teslim edilmişlerdir. Bazı ineklerin direnme
lerine rağmen gerekli aletlerle gereken yerler kur
çalanmış ve büyük facianın az zararla kapatılması
na çalışılmıştır. Aziz Dekanımızın yakın alakasıyl
yurttaki panik havası giderilmiş ve müshil bulam;
yanlara gerekli yardım yapılmıştır. Muhabirlerim
zin ifadesine göre henüz ölen olmamış, bazı inekl<
rin ayakta tedavisi yapıhp derhal hamamcı edilmiş
lerdir. H âlâ birkaç inek komada bulunmaktaysa d
onlarmda iyileşecekleri baytarlar tarafından yapıla
konsültasyon sonucu anlaşılmıştır.
SON D A K İK A :
îy i haber alan BOYKOTÇU çevrelere göre, su:
gübre ile yetiştirilen
patateslerin erzak deposur
CUMHUR F E R M A N tarafından karıştırılmış olma
kuvvetle
*“
i
muhtemeldir. Haber
yalanlanmamıştır.
' •—
İyileşip taburcu edilen bir öğrenci
: Hastahanede h â lâ komada bulunan bir öğrenci
28
henüz R ektörlük
MÜLKİ Y E ’D E T ÜLLAIİ K A ZA N K A L D IR D I. FAKÜLTE Y E G İRİŞ Ç IK IŞ L A R KON TROL
A L T IN A A L IN D I. '
■^üzel muhabirimiz A narşit Kâzım bildiriyor.)
Bu akşam geç saatlerde im tihanların yak­
laşması üzerine akılları başlarına gelen Tiillab K U T L A Y ve H A L İ L ’in kışkırtmalarıyla
fakülte idaresine karşı ayaklanmışdır. Baha­
neleri yeni yönetmeliğin değişmesi olan vc
derhal eski yönetmeliklere bağlılıklarını ilan
eden isyancılar ilk iş olarak kantine, yemek­
haneye ve yıırda bol miktarda içki stoku
yapmışlar ve fasıl için gerekli şarkıları aranje
•etmeye başlamışlardır. B O Y K O T ’çuların ka­
rargahından bin güçlükle çıkarabildiğim şar­
kılardan ikisini burada açıklıyorum.
“ Başka bir a?*k istemez Boykoi’la çarpar kalbim iz
15u yönetmelik kalksın rafa uyandık çünkü biz
Sende katıl yoksa giıimeyiz derslere hepim iz
15u yönetmelik kalksın rafa uyandık çiinkii biz”
<£»©ÇK>
Dün M ü lk iy e li
neşeli bir alemi vardı
B O Y K O T sesleri M iilkiye’n m bakrını sardı
Dersler ne gezer Miilkiye'de kur ne arardı
B O Y K O T sesleri M ülkîye’nin bağrını sardı.
ö n hazırlıklar tamamlandıktan sonra
militanlardan kurulu bir bölük fakültenin
her tarafını kontrol altına almış ve Antcp
-Köçeklik Kollektif şirketinin düzenlediği
moral gösterileri icra edilmeye başlamıştır.
B u mevanda Eşşek A tillâ seks filim leri ve 65
H üsnü’yü oynattı.
Boykotu mutlaka başarı ile bitirmeye
kararlı olan isyancılar Danıştay’a dâva aç­
mışlar, b ü tü n işlemler görülmemiş bir sü­
rat ve intizamla yapılmasına rağmen gerekli
tehiri icra kararın! alamayarak apışıp kal­
mışlardır. (İşte tam bu sırada M ülkiye’de
KAN kokmaya başladı.) Havanın çok elek­
triklenmesine rağmen sigortalar çıkarıldığın­
dan herhangi bir vukuat olmamış, tam o sı­
rada da prof. 1ar pes ederek sınavları ertele­
mişler ve yeni yönetmeliğin değiştirilmesini
kabul etmişlerdir. Bu durum üzerine Anka-'
ra’n ın b ü tiin eğlence yerleri gece M ü lk iy e ­
lilerin istilasına uğramıştır. Yarım milyon
lira civarında zarar olduğu tabiilin edilmek­
tedir.
I
«â3 K
'
7*
E> i N
ve
K âz kardeşlerim,
Muhterem M üslüm anlar;
Eüzübillâhî mineşşeytanirracim
Bism illâhirrahm anirrahim ,
B ugüu burada iştigâl konumuz İcadım for­
sun m u yoksa paranın mı çektiği hususudur.
Elbette ki Şubei-AIiyyun’un bir üyesi olarak
kadım forsun çektiğini savunacağız. Bu yazı­
m ızda kadını forsun çektiğini isbatlayan çeşitli
delilleri, doküm anları gözler önüne sermeye ve.
konunun kam u oyunda demagojik hale getiril­
mesini önlemeye, çalışacağız.
îlk önce Peygamber Efendimiz Hazreti
Muhammed M ustafa (Sallallahû Vesselam)
Hazretleri’nin bir hadis’ii şerifi’ne kulak vere­
lim. Mübârek diyor k i : “H atim kişi, aklım ba­
şına devşir, dünya m alı dünyada kabr, esas olan
ajıiret içüı kazandığın mertebedir. H atünlarm
cenneti kocalarının ayağının altında olduğuna
göre mertebeli koca alasın ki, ahırette de merfebeîi yer bulasın”. (Bak; Ömer L ütfi Durukan,
Seçilmiş Binbir Hadis'î Şerif.)
Yine îmam-ı < Azam Abdülm unzam ’ın da
fıkıh kitaplarında aynı mealde kelâmlara rast­
lamaktayız. Maalesef încil ve de Tevrat ve de
Zebur da konuyu aydınlatacak
her hangi bir Hikmet-i Hûda
mevcut değildir. Am in.
İlk çağda yetişmiş büyük
deha ve Süleymaniye’li' Reha üe
aynı sahada top koştürmuş olan
Socrat-es diyor ki; "
“Kadm, kendini tam. Eğer
kendini tanımazsan forshı bir
erkek yakalayamazsın. Bu söz­
leri havi orijinal metin Vatikan
kütüphanesinde mevcut olup,
İstanbul’un
fethi üzerine' B i ­
zans’tan kaçan Jü stin Kosta
tarafından Yunanca • aslından
çevrilmiştir.
O rta Çağlarda forsun önemi üzerinde en önemli eser St.
Augistunus’un De Civitas Dei,
30
O
K
De Civitas Terrana adlı eseridü'. St. Augistunus
büyük bir basiret göstererek, forsun ilk teolojik
ve seksolojik izahım yapmıştır. Merak eden­
ler Yavuz Abadan hocamızın "Devlet Felsefe­
si” isimli kitabının 31. ci sahifesine bakabilirler.
/
Bir m üslüm an olarak .bu
farz ve sünnetimizi eda ettik­
ten sonra gelmiş geçmiş büyük
düşünür, edebiyatçı, politikacı
v.s. nezdinde kadın-fors ilişki­
lerinin nasıl anlaşıldığına çak­
tırm adan bir göz atahm.
F
/
)
Geçmişden son bir örnek olarak, bir g ü ­
neylinin gaddar ve haşin kurşunlarıyla tiyatro
locasında dünyasını değiştiren Amerikan cum­
hurbaşkanı Abraham Lincoln’den bahsedelim.
Rahm etli çok çirkin bir insandı. Rivayet edi­
lir ki kongrede bir gün m uhalif bir üye Lincobı’e
ik i yüzlü diye bağırmış^ Kürsüde bulunan Lincoln’nüıı cevabı ise şöyle :
— İk i yüzlü olsaydım her halde karşınıza
bu suratla çıkmazdım.
İşte bu kadar çirkin olan Lincoln bana yaz­
mış olduğu sondan bir önceki mektubunda diyorki :
— Kardeş, başkan olmadan önce metelik­
siz bir avukattım. Suratım a bir tek dişi yaraIsğm baktığım hatırlam am . Başkan olduktan
sonra bütçem yine kevgir gibi olduğu halde
YVashingtondaki cümle kadın ve kızlar çevrem­
de pervane gibi döner oldu. Söyle, ne yapayım ?
Görülüyor k i fors Lincoln’ü kadınların gö­
züne ne kadar şirin ve güzel göstermiş.
Biraz da günümüzdeki oelgelere göz atalım ;
i
Jean Paul Sartre’m kadîm dostu, exist fel­
sefenin ileri gelen düşünürlerinden “Kadın Ne­
dir” kitabının, y azan Simon de Beauvoir, bu
çok ünlü eserinde kadının tutkularını inceler­
ken, kadının paraya karşı zaafı olduğunu iddia
edenleri burjuva ve bu gibi yakıştırmaları da
| burjuva, yutturmacası olarak nitelemektedir.
■Gene Beauvoir kaduı ve para arasında ilişki
kuranlan, kadını para ile alınabilen tair meta
/halinde gördükleri için anti-feministlikle suç­
lamaktadır. ’
'f
Kızıl Çin’de ise durum şu manzarayı ar:zetmektedir. Mao Tse Tung’un “Kız-Karı Tav­
lama Sanatı” isimli eserinde paranın ahlâksız­
lık kaynağı olduğu ileri sürülmekte ve forsun
toplumsal ilişkilerin kurulup geliştirilmesinde­
k i önemli rolü ortaya konmaktadır. Mao’ya göre
fors, toplumsal hayatın vaz geçilmez bir un­
surudur.
•' *
i*s
i
Şimdi konu üzerindeki en önemli ve en
modern belgelere değinmek zamanı geldi, ilk
olarak üstad Fransız düşünür ve romancısı
Louis Charles Royer’nin bibr kaç eserinden söz
'etmemiz gerekiyor. Burçların başında “G ünah­
lı:âr N işanlılar”, “Aşk Değirmeni”, “Tatlı Günah”, “Körpe G ünahkâr”, “Bizi Kimse A yıra­
m az”, “Herkesin Kadını” gibi edebiyat dün­
yasının seçkin yapıtlarında kadınları teshir
■eden erkek kahram anlar paralı olanlardan de.ğil, forslu olanlardan seçilmiştir, örneğin, Gizey ipek fabrikaları muhasebecisi Michel, oto­
mobil tamircisi Alfred, hasta bakıcı Enrico gibi.
Yine büyük Fransız edibi Rene Roques “Çıplak
Ziyaretçi” adlı kitabında üç kız kardeşin ve
teyzezadelerinin kalbini gayet forslu, jeolog
Michel Vert için çarptırmaktadır. Maurice Dekobra da m uhtelif eserlerinde forslu erkekleri
kahram an olarak seçmiş, onlara çılgın aşk ge­
celeri y&şatmıştnr.
HAZİRANA VEDA
Hani o kavunsu kokan havalar
Şu üssümizam tutmayacaktın.
Sağarken sınavda seni hocalar,
Böyle inek gibî bakmayacaktın.
Beklerken geçmeyi bu haziranda
Koca yaza veda edip bir anda
Gözünde yaşlarla şu imtalıanda
Hani ya bu sefer çakmayacaktm.
Bu kadar delil konuyu aydınlatmak için
kifayet ederse de son olarak büyük halk şairi
Tosım’nuıı yeni bulunan bir eserinden bahse­
deceğiz.
Gelse de en acı notlar listeye,
Çalışmak için böyle biteviye
Bir inek halinde kütüphaneye
Haııi ya çakılıp kalmayacaktan.
t
Tosun’ııun bu eserinin adı “Forsnaır.e” dir.
Takriben 5000 mısra süren bu manzum şahaserde kadın ruhunun bütün incelikleri ortaya
dökülmekte ve kadın ruhunun derinliklerine
inilmektedir? Eserin sonunda, “Bunu yazan
'Tosun, forsu olmayana ...... ” denilmektedir.
O. S. Orlıon’dan araklayan
O. S. Akkaynak
Hepinize saygılar sunarım.
K Ü ÇÜ K İL A N
Siiper Anti-feminist Manyak Tayfur
\
Şöhretimden istifade edip, harenıim in genişle­
K Ü Ç Ü K BU LM ACA
mesine engel olan türedi “H akan Somer"lerle hiç
bi:
Deniz seviyesinde normalden İÜ giin önce ba$-
ilişkim olm adığını görülen lüzum üzerine M ü l­
kiye oyu’nun ıttılaına arzederim.
V.ıyan şey nedir?
H A K A N SAVAŞ
Bilmeyenlerin İffet'e müracaatları.
31
NİÇİN OLDUM KAYMAKAM
Ben mes’ulsnn kazanın ekmeğinden, etinden,
Dağdaki domuzundan, Sokaktaki itinden,
Köylünün piresinden, talebenin bitinden,
Kim in akim a uydun, gittin oldun kaymakam,
Akim a turp sıkayım budala sersem adam.
Doktor para canlısı, iki yüzlü klimandan,
Gedikliler ya tenbel, yahut serseri külhan*
Zavallı kâtiplerin kafası öter dan dan,
Kim in akim a uydun, gittin oldun kaym akam,
A kluıa turp sıkayım budala sersem adam.
Devir teftiş diyerek, köy bucak taşınırsın,
Bitlenir pirelenir durmadan kaşınırsın,
...... içinde yüzersin, yıpranır aşınırsın,
Kimin akim a uydun, gittin oldun kaymakam,
A kim a turp sıkayım budala sersem adam.
Fedakârlık edersin vicdanından, kafandan,
Millet anlamış gibi sadık görünür candan,
Halbuki k ü fü r eder, yumruk sallar arkandan,.
Kim in aklına uydun, gittin oldun kaymakam*
A kim a turp sıkayım budala sersem adam.
İkidebir müfettiş, ikrdebir tahkikat,
Anlam azlar bir türlü nerededir hakikat,
Üzülür yorulursun, tükenir derman takat,
Kim in akluıa uydun, gittin oldun kaymakam,
A kim a turp sıkayım budala sersem adam.
îsili isli gaz lambası ile gözlerini bozarsın,
Kadın İtiz görmezsin, günden güne azarsın;
Rastlayana k ü fü r eder kızarsuı,
Kim in akim a uydun, gittin olduiı kaym akam ,
A kluıa turp sıkayım budala sersem adam.
Bırakmadan hiçbir iz, vermeden bir ipucu,
Muhasebeci çalar, rüşvet alır tapucu;
N üfus memuru sana ters giydirir pabucu,
Kimin akim a uydun, gittin oldun kaymakam,
A kluıa turp sıkayım budala sersem adam.
K ış kıyam et demezler, sürerler başka yere,
Terfi etmek istersin, derler : G it A llah vere,.
İş isten geçti dostum, düşme artık kedere,
K im in aklnıa uydun, gittin oldun kaymakam,
A kim a turp sıkayım budala sersem adam.
Belediye reisi tüccarlarla ortaktır.
Köy sandığı muhtarlara, azalara otlaktır,
Çalmayan memurların ya aptal, ya korkaktır,
Kimin aklına uydun, gittin oldun kaymakam,
A klına turp sıkayım budala sersem adam.
Madeni soyadın değil Peker, Soyer, Üztrak,
Vazgeç artık bu işten, köyü kazayı bırak;
Zaten sıra bekliyor, bir sürü çömez çırak,
Kim in aklına uygun gittin oldun kaymakam*
A kim a turp sıkayım budala sersem adam.
Yargıçlar ayrı alem, savcı m akam delisi;
Rütbesi ile övünür, öter şube reisi,
Orman şefinin bile var alıçısı seyisi,
Kimin akim a uydun, gittin oldun kaymakam,
Akim a turp sıkayım budala sersem adanı.
Şehirlerde 11e yokki, sinema, tiyatro, bar,
Aşk, neşe, zevk eğlence, kadııı, içki, Icumar,
Halbuki koca aptal kazalarda 11e h alt var?
Kimin akim a uydun, gittin oldun kaym akam ,
A kluıa turp sıkayım budala sersem adam.
Su Şehri Kaymakamı
Feridun Sipalıioğlu
KÜÇÜK
İLAN
Lokantam ızda bir paket idrofil
pam uk bulunmuştur. Kaybedenleria
K âzım ’a bir zahmet uzanıvermeleri..
A N T A L Y A L I K Â ZIM
K İM L E R İ B E K L İY O R S U N U Z ?
32
KAZGAN
NASIL
ÇIKTI
K A ZG A N K OM İTESİNİ K U RTA RM A K O M İSYON U N U
KU RTA RM A
K O M İSY O N U K U R U L D U !
(K.A.) Dün gece çok geç vakit­
lere kadar perdeli odada devam eden
gizli ve tarihi toplantıda alınan çok
isabetli bir kararJa Kazgan komite­
sini kurtarma komisyonunu kurtarm a
komisyonu kuruldu. 17 Kasım 1966
tarihinde yapılan genel seçimle san­
dıktan çıkan Fes-Kom’un Kazgam
yürütmekle görevli ilgili komitesi,
yani Kazgan komitesi hiyerarşik
İş b u
J A M Z .I.E ’
S. B. F .
bağların teessüs ettirilmemesi yüzün­
d e k i re s m n & y ffg y n re s m i ö rg iit ve ö ğ r e n c ile r in d ü z e n le den atıl bir vaziyette bulunmaktaydı.
y c c e k le ri Ç a y f s i n e ı ı ı a , T iy a tr o , B a lo . A çık O lu r u m , S e rg i.
Komitenin beş üyesi ve. dolayısiyle
K o n se r ve B u n la r a m ü m a s il t o p la n tıla r a m e c c n n c n g ir e b ilir
beş başkam bulunm aktaydı îşte bu
|I IY
UÎ K o m . Bıjk. *•
Kaz.
Ff». K oın. 6_}!tî— -t
DE KAN Y •
beş bayii canavar asıl görevini unu­
tarak kendi kendini yemeye başla­
mış ve böylece Kazgan’ın çıkması
suya düşme tehlikesiyle karşı kar­
şıya kalmıştır. Zehra’nın süte, uykuya ve- gece klüplerine, Tanay’m ilk ortaokullardaki sübyanla­
ra, A li Miibarek'in în c i’ye olan aşırı m eraklan yüzünden kendilerini enseleyip toplantılara getirmek
mümkün olamamaktaydı. B u kritik durumda Savaş’m M illiyet gazetesinin aracılığıyla bir anda genç
kızların sevgilisi haline gelmesi ve "Mektuplarım ı yetiştiremiyorum şef!” • gerekçesiyle çekilmesi üze­
rine Kazgan komitesini kurtarm a komisyonu kuruldu. Velakin her nasılma bu komisyona duhul eyle­
miş olan bazı sıpaların yerli yersiz anırmaları, bazı laz!ann akortsuz lcemençe sesi çıkarm aları ve de
bazı diplomat bozuntusu tiplerin dem'-dem diye ötmesi üzerine Kazgan komitesini kurtarm a komisyo­
nunu kurtarm a komisyonu kurulması gereği duyuldu ve dünkü tarihi mübarek Cuma gecesi bu gerek yerine getirildi.
K A Z G A N /;:'-;
M Ü H A B ir Î
K A R T I
A
Bundan kelli yukardaki kartı havi olmayanlar K azgan
toplantısına katılamıyacaklardır.
V/*vVwsW%Vw
Eygözleri ahû, neredesin yahu!.
FOTO - G Â L ÎP A L A N Y A
K onya’da özel olarak yap­
tırılmış futbol topumu kaybet­
tim. Bulanların insanniyet na­
mına getirmeleri rica olunur.
Y arı bülbül - yarı tavşan
m
Ü llj
Hesaplarınızda kaytarma,
vergilerinizde kaçırma mı yapmak istiyorsunuz?
Ehliyetli hesap uzmanları­
mız emrinizdedir.
B ir telefon
t
kâfidir.
Ver-kaç Muhasebe Bürosu
' 33
BİR OYUN GÖRDÜM!
Ka d ı n I - I h Derse
(2 Perdelik G ülünçlü Facia)
S A H N E : Şike San'at Topluluğu
Y A Z A N : Gökcan A L K IL IÇ
O Y U K L A Ş T IR A N ve YÖ N ET E N
G t)N E N
Vedat
Y Ö N E T İM A SİST A N LA R I : Bengi BİLG E M A N , Aydın G Ü N T ER
'
D E K O R - KOSTÜM : Aydın G ÜN T ER
S A H N E A M İR İ : Arslan SONAD
T E K N İK Y A P IM : H ilm i ÎN C E E R
IŞ H t : Bengi B ÎL G E M A N
M A K Y A J : Vedat G Ü N E N
O Y U N C U L A R : Edm ond (N am ık İz ar),
Ant<?ine (Vedat G ünen), M uhabbet Tellâlı
(Arslan Sonad), Alplıonse (Gökcan Alkalıç),
Fidel (A ydın G ün te r), Kadın (Bengi B ilgem an),
Fotoğrafçı (H ilm i İnceer), Jandarm a (D ur­
m uş . A li E lib o l) J a n d a r m a Çavuşu (Mehmet
özçın ar), Talebeler (İkinci kat sakinleri)
Geçtiğimiz günlerde Başkent’te en m ühim
Ean’a t olaylarından biri de m uhakkak k i Şike
San’a t Topluluğunun “D üşkün K adınlara Y a r­
dım D e m eği” yararına sadece b ir gece için
sahneye konup başarıyla temsil etm iş olduğu
"‘K A D IN I-IH D ERSE...” oyunudur. Genç ku­
şağın en gerçekçi öncüleri olarak tanımlıyabiieceğimiz topluluk, bu oyunuyla da toplum so­
runları üzerine eğilmiş, seks problemini halle- ■
dememiş insanların bunalım larını bilinçli bir
g üld ürü şeklinde seyirciye sunmasını bilmiştir.
K O N U : V ak’a Paris yakınlarında bir ta­
lebe yurdunda geçer. Perde açıldığında Edmond’la Antoine o günlerde yurda getirilm iş
bir kadından bahsetmektedirler. Olaydan yeni
haberdar olan Edm ond büyük b ir heyecan içe­
risindedir. B u sırada odaya Muhabbet Tellâlıy­
la Alphonse girerler. Konuşulanları duym uş­
lardır. Sırlarını açıkladığı için Antoine ile A lp ­
honse arasında başlayan m ünakaşa gittikçe
büyür, birbirlerine girerler. İkinci k a t sakin­
lerinin müdahalesiyle hadise y aüştın k r. B un­
dan sonra M uhabbet Tellâlı Edm ond’a, kaduı
getirmeye devam edeceğini, bu yüzden öğren­
diklerinden kimseye bahsetmemesi gerektiğini
ih tar ederken perde iner.
ik in ci perdede sahne ikiye bölünm üş olup
karşılıklı iki yurt odasını göstermektedir. Oda­
lardan birinde Edm ond’la Antoine uyum akta­
dırlar. Sabaha karşı Muhabbet Tellâlı, Alphonse
ve Fidel odaya girerek uyuyanları uyandırırlar
34
ve kadının karşıki odaya getirilmiş olduğunu,
kendilerinin de 30 frank mukabilinde bu fır­
sattan istifade edebileceklerini söylerler. E d ­
mond, zaten günlerdir bunu beklemektedir. Pa­
ralar Muhabbet Tellâlına verilir; müşteriler sı­
rayla ve uygun kıyafette karşıki odaya gidip
gelmeye başlarlar. K adının yanından gelenlerin
anlattıklarıyla iyice heyecanlanan Edmond,
sabırsızlıkla sırasmı beklemektedir. Nihayet
karşıki odaya girdiğinde yere serilmiş bir ya­
ta k ta y atm akta olan fevkalâde cazip esmer
bir kadının davetkâr bakışlarıyla karşılaşır.
Edm ond kadına doğru ilerler. Bu sırada sahne
yavaş yavaş kararm aktadır. Y atağa girdiğinde
b ütün ışıklar sönm üştür. B ir an sesizlik olur...
Aniden flaşlar patlam aya başlar, koridorda
kahkahalar duyulur. Edm ond neye uğradığım
şaşırmıştır. G ürültülerden bütün ikinci k a t uyanmış, neler olup bittiğini anlam aya çalışmak­
tadır. Jandarm aalnn gelmesiyle ortalık yatışır.
Sonradan anlaşıldığına göre olay, arkadaş­
ları tarafından Edm ond’a yapılm ış basit bir
şikeden ibaret oulp yataktaki kadın ustalıkla
m akyaj yapılmış bir erkektir. Geçirdiği şokla
hayallerinden arınıp tekrar gerçek yaşantısına
dönen Edmond, arkadaşlarının tezahüratı ara­
sımda yarım kalan uykusuna
devam etmeye
giderken perde iner.
B E Ğ E N D İĞ İM : Birinci perde de Gökcan
Alkıhç ile Vedat Günen’in sahnede yaratm aya
m uvaffak oldukları gerçekçi kompozisyonu,
Arslan Sonad’ın rolüne uygun fiziğiyle sahne­
yi doldurması, Bengi Bilgem an’ın K adın rolün­
de kolay unutulmuyacak pandomimi, Aydın Giinter’in “mütereddit nişanlı Fidel” de gösterdiği
başan ve nihayet teknik yapım da H ilm i înceer’in başardı fo to ğ rafîan övülmeye değer...
B E Ğ E N M E D İĞ İM : “B unalım lar içindi
saf bir delikanlı” rolünde Natank Iza r’ın baz:
sahnelerde bu safhğı ifra t dereceye vardırma­
sı, oyunun akışım bozm am akla beraber ger
çekçilik yönünden tenkit edilebilir.
SONUÇ : H er yönüyle alkışlanm aya lâ
yık olan bu oyunu,
GÖREN
G Ö R D Ü .. D U Y A N
D U Y D U .. Y İ Y E N
YEDİ
G E L İP G Ö R S E Y D İN İZ .. S O R U P D U Y S A Y D IN IZ ..
A M A H E R H A L D E Y E M E Z D tN İ Z !..
DUA-ÜL ŞAHANE
Eüzübillâhim ineşeytanirracim
B ism illâh irrah m an iırah im .
Eski yönetm elik âdıSı zikredelim evvelâ
Yeni yönetm elik cüm le başlara belâ
V allahülazım , B illa h i kerim U lu la rın
ulusu, Mekteb-i M ü lk iy e ’yi şahane’yi Prof,
ları, Doçentleri, Asistanları, cüm le T ü llâ b ı,
Eski yönetm eliği, Boykotu, F rik iğ i, m in i ete­
ği yaratan, b ilcüm le g ü n a h la rım ız ın bağışla­
yıcısı, Lovis Charles R oyer’ye ilh a m veren
Kâdir-i M u tla k Yüce T a n rı!
Senden ufak b ir ricam ız var;
Şu mukaddes çatı altın d a
toplanan ve
ellerini Sema’ya doğru uzatıp “ a m in " diyen
ineklerinin ve de o n la rin hissiyatına tercü­
man olm ak g ib i pek u lv î ve de pek süfli b ir
işi üzerine alan ben d u a h a n ın b u d uad an
doğacak g ü n a h la rın ı evleviyetle ve de ivedi­
likle affet yanıbbi!
İlâ h i Y arabbi!.. İlâ h i Y arabbi!.. İlâ h i Y a­
rabbi!..
Kızsızlıkünı im aıııııu/. gevreyip A ııgora’da, Pariziyende oturm aktan,
b ulvard a tu r
atmaktan, kantinde frikiğe bakm aktan, kız
liselerinin dağılışında otobüslerden sarkmak­
tan bıktık usandık Y arabb i!.. Parasızlıktan
kivır kıvır kıvranıyor, ayııı yirm isinden sonTa ku ru fasulye ile b u lg u r p ilâv ın a bile has­
ret kalıyoruz. B u meyanda vestiyerden y ü r ü ­
tülen p alto larım ızın acısı, yem ekhanenin ka­
zıkları, k an tin in abdest suyu g ib i çayları ca­
nım ıza tâk etti.
H a li - p ü r - m e lâlim iz bu d u r u m vazi­
yetinde iken haziran yaklaştıkça o senin öze­
nerek, bezenerek maviye b oyadığın gökyü­
zünde kara kara b u lu tla r toplanm aya başladı.
H er sene bu mevsimde karşılaştığım ız m û ta d
fırtın aların bıı haziranda B O Y K O T yüksekbasıncı sebebiyle yerini kasırgalara bırakaca­
ğı M ülkiye M eteoroloji Genel M ü d ü r lü ğ ü n ­
den bildirileli.
B u d u ru m d a her başımiz sıkıştığında ol­
d uğu g ib i yapılacak tek şeyin sana d u a et­
mek o ld u ğu n a ve şeninde bu d u aları kabul
etmen lü z u m u n a inanıyor ve aşk ile şevk ile
sana yalvarıyoruz! *■
Sen D e kanım ız A ziz K öklü'ye yönetim
k u ru lu n d a tü llâ b ın lehine konm ak üzere b i­
raz daha ağırlık, korkunç kolleksiyoncu C u m ­
h u r Ferm an’ın kalbine m erham et, k am u oyu
teksirini tercüme için N e rm in A bad an ’a za­
m an, gözlerim ize daha da şirin görünm esi için
C a h it T alas’a tebessüm, B ü le n t -Dâver’e tezelden profesörlük ve b ir h atun, İsm ail T ü r k ’e
istediği g ib i b ir ik in c i izdivaç,' Besim Bey’e
1969 da b ak a n lık , T u r a n G ün e ş’e de b u serie
de kanlık ihsan-ı müyesser eyle yarabbi!..- "■
Sen hocaları m isillem e yapm ak g ib i gay­
ri insanı ve de gayri m e zun î b ir davranıştan
beri k ıl yarabbi!
H azreti M u a m m e r Aksoy AleyhisSelâtü
Vesselâtü Vesselâm -1 tez .elden k âfir diyaiî*
ların d an Mekteb-i M iilk iy e ’ye vâsıl eyle
yarabbi!..
Ve hocalar iç in sıraladığım ız b u duaları
g ü n ü n d e n evvel Orta-Doğu
ve Viet-Nam b u h ra n la rın d a n arta kalan boş
zam anlarından b irin d e k ab u l ve b u n u T e m ­
m uz ortalarında H üseyin D ik ic i’.ye yazdıra­
cağın n ot listeleriyle b ir kez d ah i teyit eyle
yarabb!..
6 H aziran Salı
İlâ h i Y arabbi! Şu m ukaddes duvarlar
arasında asgarî d ö rt azami sekiz sene ilm-i
siyaset, ilm-i maliyye, ilm-i idariyye tedris
eden, boykot dilekçesine im za koyan ve koy­
mayan, seks partile rin d e gençliğine doym a­
yan, sabahtan akşama kadar Suşehri’nde ve
Hasankale’de briç, b lu m , king, tavla g ib i zih­
n i açıcı, gece y u rd u n üst katlarında poker
g ib i b u rju v a oyunlar/ oynayan, 6 . katta v ü ­
cud u geliştirici faaliyetlerde b u lu n u p Zeki
M iire n hayranı olan k u lla r ın ın iş b u yaptık­
ların d an dolayı z u h u r edecek g ü n a h la rın ı af
ve doğacak m a d d î ve m anevî hasarı derhal
ve nakden tazm in eyle yarabbi!
Mekteb-i M ü lk iy e ’ye güzel bacaklı, g ü ­
zel y üzlü, bize tav olabilecek kadar azıcık
ak ıllı, m in i -m in i etekli, selvi boylu, iyi h u y lu
cinsi lâtifler ilısan-ı müyesser eyle!
H ançerem iz yırtılîrcasına avazımız çıktı­
ğı kadar bağırıyoruz. Şu bekârlığım ızı kızla­
rım ız ve erkeklerim iz için 'tez elden resmi ve
gayri resmi b ir b içim d e izale eyle yarabbi!
(A m in !.. Beş defa A m in !..)
B uradan çıktıktan sonra Şube-i  liy y ûn u
ağaların şerrinden, y ıkık veya harap h ü k ü ­
m et konaklarından, tezekten lojm anlardan,
ftube-i tahsildaranı hilebaz tüccarın düzen­
bazlıklarından, Şube-i Z iip p e y û n u çıraklık
devrelerinde b aka nlık koridorlarında ham al­
lık etmekten m uhafaza buy ur, aksini yap­
m ak isteyenlere m â n i ol, onları pişman eyle
yarabbi!..
35
Hidem at-ı Vataniyye düşüncesiyle Şub<ri
 liy y û n u seçenleri en kısa zam anda V ali, G e­
nel M ü d ü r , Senatör, M ille tv e k ili g ib i yüksek
m akam lara ulaştır. O n la ra kazalarda canları
sıkılm asın diye ebe, hemşire öğretm en g ib i
tatlı' sözlü, güzel y üzlü, seksi v ü c u tlu arka­
daşlar nasib eyle yarabbi!..
Şube~i  diyyûn a giden tahsildarlara tap­
tık ları paradan bol m iktarda ihsan b u y u ru p ,
k a rıla rın ın kuaför ve tuvalet m asraflarını
karşılam alarına yardım eyleyip, kezalik gö­
n ü lle rin e göre sekreterler ihsan buyur.V a ta n a en iyi hizm et, v a ta n ın dışında
yapılır...diyen züppeleri Kenya çöllerinde,
K ongo orm an ların d a yalnız b ırakm a! Ko­
dam an kızların d an eş, b ü y ü k
başkentlerde
sekizinci k âtip lik le r müyesser eyle yarabbi!..
Ve sonracıgıma b ü tü n tü llâ b a “ B izim
zam anım ızda M ü lk iy e ’de ............ ” lâ fın ı d i­
yebilm eleri için şahanenin o çarşaf g ib i d ip ­
lom asını nasip eyle yarabbi!..
Ben b u y ılk i duah an Müessese T a y fu r’uda b ir p andikle Fransa’ya yollayıp, ChampsElysees’de iki oda bir banyolu ufak b ir daire
Ferrari m arka bir spor otom o b il ve her ü l ­
keden, her türden, her renkten bol cinsi lâtifan ihsan eyle yarabbi!..
Sen dua edeıı k u lla rın ın , dualarını’ k a b u l
ve ebediyete kadar M ü lk iy e ’n in kalorifer ka­
z a n ın ın han gi yakıtla olursa olsun çalışm asını
ve m ektebin bacalarının tütm esini tem in ey­
le yarabbi!
Bu b in ad an daha nice nice avdın, va­
tansever, kızsever, azıcık sosyalist evlâtların
yetişmesine m üsaadelerinizi arz ve rica ede­
rim . Saygılarım la.
G elm iş, geçmiş b ü tü n M iilk iy e li’lcrin r u ­
h u n a el fatiha!..
Sadakallahıı lazim !
(Teknik bir arızn yüzünden bu dııa okunamanııştır.)
Bir İlaç Tanıtıyoruz
P A R A ; Antikolinerjik tesir istenilen bütün
hallerde endikedir. Peptik açlıkta, yüksek de­
recede selektif olarak hipermotilite ve hypersekresyon önleyici ve bunlarla m üterafık gastroentestinal bozuklukların tedavisinde, barsak
yolunun bazı spastik hallerinde (guruldama)
mide sekresyonuna (mideden gelen ciyuuuv,
cavvvv gibi sesler) inhibitor tesirinde yüksek
derecede spesifiktir. Ve antikolinerjiklere ek­
seriya atfedüen yan tesirler (bilhassa mide ka­
zınması, ağız sulanması) P A R A ’da nadir gö­
rülür. Geniş klinik etüdler (1000 den fasla çe­
nesinin altına vurulduğunda tık, tık diye ses
veren kaym akam adayında) iyi netice verdiğini
göstermiştir.
PA RA , piyasaya 1, 5, 10, 25, 100, 250 miîigram lık komprimier halinde ve 5, 10, 20, 50,
100 , 500 gram lık gayet ince am balajlar içinde
arzedihniştir. Hastalığın ilerlemiş olduğu hal­
lerde 1000 gram lık aile .boylarının cebe enjekte
edilmesinde fayda vardır. '■
DISCO N EV ZA T LA L A B O R A T U A R I
Y eni.ilâcı ’iftiharla sunar.
30
S P O R
B Ü Y Ü K PO LEM İK
Son günlerde kam u oyunda hararetli bir
cinsel özgürlüğün
greko-romen mi yoksa ser­
bestini olması tartışılm aktadır.
Konuyu aydınlatmayı kaçınılmaz bir am ­
me hizmeti sayan müessesemiz otoritelerin dü­
şüncelerini öğrenmiş olup bilgilerinize sunmak­
tadır.
E S E R : Hakeme bağlı (Arkadaş şam dana ne­
zaretinde güreşiyor galiba)
B E T Ü L : Serbest olmalı...
Y IL D IR IM
: Rakibim e bağlı...
M E T lN M Ü N İR : Aynı cinse karşı greko-ro­
men, a y n cinse, karşı serbest...
COŞKUN : Minder haricinde greko romen, min­
der dahilinde serbest...
A L Î A R S IN : Greko-romen cinsel münasebed
tahayyül edemiyorum...
,. •
K A Z G A N
İ Ç İ M
N E
Kazgan toplum kalktırmasında ma­
halli liderin gönüllü çalışmasının ne
kadar berimli olduğuna en güzel delil­
dir.
“İngiltere’nin Ortak Pazar’a alın­
masını savunmayan güzide bir eser ola­
rak Kazgan'ın Fransız halkınca okunma­
lında hiç bir sakınca yoktur-’'
Şar! Dö GOL
D E D İ L E R
Cevat G E R A Y _
*1
"Ananevi Türk Ahlâk ve Seciyesi-nin dumura uğratıldığını iddia edenle­
re Kazgan’ı okumalarını tavsiye ederim"
Halife Sultan I Kazgan’ı okus&ydı
herhalde Ayanın elinde oyuncak ölüp
Sened-i ittifakı imzalamazdı.
R ıfa t D O L U N A Y
Bahri SA V C I
K. Çin’de Kızıl MuJıaftzlarca ‘yakıl■ması yasaklanan tek yabancı yapıtın
Kazgan olduğunu açıklamak zorunda-
Kazgandaki bazı . resimler vücut
sağlığının korunmasında. Hijiyen açışın­
dım zararlı olup, her Kazgan okuyucu­
suna bir kutu fosfostimol enjekte edilir­
se doğacak kötü sonuçlar önlenebilir.
*yını"
Mao Çe TUNG
Doktor Zeki Faiik U R A L
Kendi eserlerimi lâyık bulmadığını
-İÇİ71 Nobel’i reddetmiştim. Bence Kaz:gan Nobel’i gerçekten alabilecek bir
-eserdir.
■Kabiliyetimin bir gün anlaşılacağın­
dan emindim. Kazgan sayesinde baş rol'
teklifleri almış olmam Kazgan Filmcilik
Şirketi namına beleş olarak beş film çe­
virmem için yeterli sebeptir. Tayfur'la
Boğaz’da yemek yememin bununla ilgi­
si yoktur.
Can Pol ZART
“Doktor IVard’ın Kazgan’ı okuma­
sını ne kadar'isterdim!”
MANDY
Devlet D E V R İM
" Çoktandır külah yapmak için kâğıt
■bulamıyordum. Bu. Kazgan’ın sayfaları
■çok büyük, tam külâhlık. Kazgan çıktı
<da dertten kurtuldum. Hani ya!.. Taze,
sıcak fıstık var!.."
Yavrucuklarım;
İşletme Toto kolonlarını-doldurur­
ken Kazgan’daki tavsiyelerden faydala­
nacağım.
Cumhur F E R M A N
Fıstıkçı RECEP
Kadınlara ayırdıkları yerle feminist
düşünceyi bayrak taştıran Kazgancılar
çağımızın en mükâfatlandırılmaya lâyık
insanlarıdır.
Bizatihi Kazgan, özellikle ıgi'] Rus
ihtilâlcilerinden de ileri giderek, ha­
raretle açıklanmış gizli bilgilerle dolu­
dur.
Simon Dö BOVUAIÎ
B
U
L
F ahir A R M A O G tU
U
Ş
A
L
I
M
“Bir münasip zamanda
Meselâ saat 10 da
Buluşalım Kordon’da
Der gibi geldi bana.”
1968 y ılın ın 30 Ağustos’un d an başlayarak her y ılın aynı g ü n ü n d e A n ka ra’da
Bahçesinde, İstanbul'da Caddebostan P laj G azin osun d a 14 -18 arası buluşalım .
■Jt \
■
’• *
"
'' '"■■■■''i • ■ ■'* •
■ •'
'■
■
"■"■
'■
' :•
Çankaya
Çay
'
N O T : Eşlerinizi setirebilirsiniz, am a çocuklarınızı as la... (la'jii bebcVLcr hariç)
\ '
■ ■;
i ' -- ü -
37
İ: 1
Ü
İ L *!
Asım iyyun Cumhuriyeti
Mülkiye toprakları üzerinde; zaman zaman teşekkül eden devletler içinde Asimuyyun Cum huriyeti
en güçlü ve sürekli devlet olarak bu sayfaların her olnmuşunda daim a hatırlanacaktır. Son beş yıl için­
de bu topraklar O.D.A.S.’iıin, Zatıım sas,Cum huriyetinin, G.İ.S.S.K.’n m istilâsına uğram ak talihsizliğiyle
karşılaşdı. Uzun süre devam eden bu anarşi 4-Nisan 1ÎÎ66 aJişamı BozüyüJcto kurulan Asımiyyun tara­
fından ortadan kaldırılmış ve eski devrin kalıntıları Avşa Adasına götürülerek enterne edilmişlerdir.
Asım lığa karşı sonsuz sevgileri onları şarap şişeleri etrafından sarsılmaz ve içine nüfuz edilmez
bir klik haline getirmiş ve bu gruba asli üye olarak girebilme başarısını 1 yıl 2 ay içinde yalnız A ytaç
Şenel gösterebilmiştir.
*
Cumlıuriyet’in en önemli icraatı Erdemli kam pı olup, maalesef kurucu üyelerden U fuk Somer dağ başında karşılaştığı ilk kız tarafından vurulm uş ve bu illetten bir tü rlü kurtarılam am ıştır.
A ntalya harekâtım da başarıyla kapayan Asımlar, Şubat ortalarında kendi hegemonyaları altonda­
ki topraklar üzerinde Çalkan im paratorluğu adı altında Eşşek’e tapanlar tarikatı, üyelerinin kurduğu
bir yeni devletle karşılaşmışlarsa da Cumhurbaşkanı Beş yıldızlı, General Castello A bdürrahim ’in
çalı]aışundan yönettiği harekât sonucu asiler taafîyo edilmişlerdir.
Elebaşıları Eşşek A ttilâ 'H a re m Pavyonda dansözlerin soyunma odasına sığuım ak istemiş fak at
Asımiyyun silâhlı kuvvetlerine yakalanmış ve elbiselerinden tecrit edilerek Avşa adasmdaki diğer m ah­
kûm ların kaldığı eskî bir şarap mahzeninde kollekbiyona ilâve edilmiştir.
Asımiyyun Cumhuriyeti normal seçimlerle idareyi E ylül 19G6 da bir iç operasiyonla
Mareşaller Cuntasının sıla idaresine girmiştir.
bırakmış ve
Cunta bu yaz 10 - 25 Temmuz arasuıda Av.şa adasında yüce divan sıfatıyla Eşşek A ttila ve diğer
sanıkları yargıIlyacaktır.
Şimdi Cunta üyelerinin kısa hayat hikâyelerine bir göz atalım.
F IR A T SELÂ M OG LU
Eski
M illî
H ücu m
Bakanı,
Affimiyyun .Silahlı .Kuvvetleri Baj
kıı inanılanı, Seri M areşal Sosyete şairi, A dbülınuttalib A sım .
Hoşt Puşoz üe kakıştırılma­
mak için gözlük taktığım söy­
leyen F ıra t’ı tongoya bastıra­
cak kız daha anasından doğma­
mıştır.
A S IM İY Y U N
MARŞI
Ü n lü A sım Paga’nın hepim iz ahfadıyız
M udanya'da Bunsa’da Bozüyükte n a m lı­
yız
Şarapçılarla kurduk biz bu Cumhuriyeti
B ütün meyhanelerde A sım diye şanlıyız
Her ne kadar 1944 yılında
A nka ra’da, doğduğunu
iddia
ederse de menşeinin Keskin’de
olduğu uzun araştırm alar sonu­
cu ortaya çıkarılmıştır. Haya■tına ebesine kasılmakla başla­
yan ve otomobilden hiç inme­
yen F ırat çok istisnaî bir tesa­
d ü f sonucu şahaneye girmiştir.
Mülkiye’deki. yıllarında vak
ti içmek, kız kovalamak, kitap
alacağım diye.babasından para
tırtıklam ak ve garajdan kal­
dırdığı otomobillerle gezmekle
geçmiş ve son günlerde Beşiktaşı
bırakarak
A m avu tköy
futbo l takım ım seçmiştir. M ül­
kiyeli olduğu halde Tercüman
ve., bu gazete’de yalnız Arnavutoğlu tefrikasını okuyan F ı­
rat, korkarak eline aldığı A k ­
şam da da yalnız Karaoğlanı
okur.
-38
Ya-şa varol A sım at tükenmez şehvetinle
H arbiyc'dcn
geljen ses sana no diyor
. dinle
T üm kızların düşünde eşsiz orkeksiri sen
M ezarında bile hep kadın kız diye inle
Ümitsizlikle biten bir aşk­
tan sonra, kendini içkiye vermiş
olup halen Avşa adasının haya­
liyle vakit öldürmekte ve 10
Temmuz gününü beklemektedir.
Son otomobilinin markası
Peugeot, modeli 67 dir. (ilg ili
kızlara duyurulur.)
Poker oynadığını samp or­
talam a her gece 25 lira kesilir.
Geceleri saat ikileri bunjuva
olduğunu göstermek için arka­
daşlarım kızılay’a götürüp’ köf­
te ısmarlayan ve verdiği para­
la n gareyin kasasından bir yo­
lunu bulup yürüten Fırat, yalıısı olan bir kız aram akta ve
bu yüzden kızlara yazdığı mek­
tuplarda ilk olarak yalısının
olup olmadığını sorm aktadır.
Evle geçinemediği ve sadece
kızartm a et yediği için doktoroya gitmeye karar vermiştir.
meyhaneden uzaklaştı rmıştır.
A IIM ET Y IL D IR IM
Eski Cum hurbaşkanı, Sap Ma*
Ftşal, Beş yıldızlı General Cas*
leîlo Abdürrahim Asım;
Gözlerini açtıktan hemen
•sonra, ijçki ile yıkanarak hayata
başlayan Ahm et’in yanında beş
■dakika oturanlar;
“Ne şeref kaldı ne şahsiyeti
Vermiyclim
E n büyük numarası pis
bıyıklarım burarak “aslında ben
bu hayatın çocuğu değüim.
H üsnü bey amcam şeker ala­
cağım diye beni dükkânına a l­
tıktan sonra böyle oldum” de­
mesi ve kendini her vesile üe
temize çıkarmak istemesidir.
Tek kurtuluş yolu Tayfurla beraber Paris’e ' doktoraya
gitmesidir.
kendimize süs, haysiyet"
lâfım mutlaka duyarlar.
Eski Dışişleri Bakanı E n Ter­
cüman,
Kert
Mareşal
D ış ticaret dersinde 4 satır
not tutan, sigarayı bırakıp pi­
poya başlayınca tekel tarafın­
dan protesto edilen Ka.dir sar­
hoş olduğu zamanlar defi ha­
cet için Çankaya’ya çıkar. Do­
labında her nevi ecnebi içki bu­
lunur.
K adir’in aşık olmadığı za­
m anlar en büyük meşgalesi îngüîzce ve İtalyanca’dan sonra
Fransızca’yı öğrenmek için yap­
tığı çalışmalardır.
Kefero
Asım .
E R D A L YAZGAN
K A D İR G ÜN AY
Eski M aliye Bakanı, Asimly-
Dersleri İngilizce okuyup
Türkçe’ye tercüme eden K an­
tin K uşu K adir Mülkiye’deki
hayatı boyunca odasında k âğ ıt
oynatıp mano kesmiş, kantinde
bezik masasına örtü olarak
çarşafı alındığında üstünde Av­
rupa haritası görülmüş, İta l­
yan cayı Bağda,t’ta öğrenmiştir.
Son tekel zamlarına feci
halde bozulan, içki içince ayı­
lan ve ders çalışabilen, H ayat­
ta geçirdiği tek hastalık alkol
-zehirlenmesi olan, bütün mey­
hanelerde kendine kaymakam
süsü veren Ahmet Mavi Melek­
lere poz için 580 gr. kan ver­
miş, bununla yetinmeyip ge­
rekli kan ikm âlini yaptıktan
■sonra ertesi gün yine kan ver­
m eye gitmiş, fakat sarışın m a­
vi meleği bulamayınca vaz geç•miştir.
G enel
A nonim Şirketi
direktörü,
Ker
Mareşal
A bdülgaffar Asım .
Uçgünde b ir periyodik ola­
rak İstanbul’a giden, babasına
Her gün Dil-Tarih’e gider­
ken Restoran Cevat’ın önünde
ayakkabı boyatır. îç geziye sırf
B ursa’ya gidüecek diye gitmiş
ve m illet U ludağ’a çıkarken o
17.50 liraya çiçek yaptırıp ba­
zı önemli ziyaretlerde bulun­
muştur.
büe kazık atan, mektebe de­
vam lı otobüsle gelip dolmuşa
binmeyen Tüccar, bir kız yü­
zünden 13 defa üst üste “Canım.
İstanbul” şarkısını dinlemiş,
son. İstanbul seyahatinde- Be­
yaz perde mensuplarına ayak
atm ak için bir rejisöre yağ çekmi§, fak at 50 lik bir ermemden
başkasını. tavlayamamıştır.
Ancak ilk verdiği kanı
Hacettepe’de bir hastaya zerkedildiğinde adamın derhal alkol
zehirlenmesine uğradığı görül­
müştür.
K am pta kendini ahçı sanıp
■yaptığı yemeklerle Asım ’lari
ishal etmiş, gördüğü bütün
paçoz kızlara asılmış, gece Sa­
vaşla röntgenciliğe çıkıp zifiri
karanlıkta “A m m a şanssızlık!
■
hiç bir şey görmedik” demiş,
bu kız için hergün 6 Km. yol
yürüm üş olan Ahm et Bekçi Kâvmü’i Bursa’da yanına çağırarak
yım K azık çılık
Hiç bezik bilmediği halde
sık sık bezik oynamak isteyen
K adir înek bayramının çılgın
basketçisi seçilmiş, 3 sayfalık
seminerleriyle meşhur olmuştur.
Cim riliğini tuttuğu daktilo
notlarda da göstererek sayfa­
larda bir santimetrekarelik yer
bırakmayan tüccar’m saç dö­
külmesine karşı iyi gelen ilâç-
39
I
I
lara her nasılsa son günlerde
para yatırm ış olması hayretle
karşılanmıştır.
K ızlarla derslerden ve okul
hatıralarından başka bir şey
konuşmayan tüccar sınavlar
yaklaşınca İstanbul’a gidiyo­
rum diyerek eve kapanır ve
oturduğu yerden hiç kalkmadan
ortalam a 15 saat ders çalışır. •
E n büyük numarası herke­
sin lâfını “H a! o da bir şeymi”
diyerek kesmek olan, geleceğin
en büyük kapitalisti tüccar E r­
demlide hergiin eve telefon et­
me kerliğini göstererek dük­
kânın o ayki kazancım azalttı-,
ğm dan babası tarafından 1 haf­
ta İstanbul’a gönderilmeyerek
cezalandırılmıştır.
F akat babasından îstanbuldaki dükkânları kiraya verip
parasım
yemekle çok acı bir
intikam almıştır.
Asimiyyun Cumhuriyetinin
kurucu üyesi ve geçici en baş
savcısı olan, Abdürrezzak Asım
adıyla tescilli olan H üsnü U fu k ’
a kendisinin de teslim ettiği g i­
bi en büyük fenalık kurutmasın­
da büyüle gayret sarfettiği
cumhuriyetten geldi. Cumhuri­
yet tarafından zorla götürüldü­
ğü kampta, gönlünü İstanbullu
bir ahuya feci şeküde kaptıra­
rak Çamlık kerizi aşık U fuk
adını aldı.
Muhterem U fuk İstanbul'­
dan gelen mektupları zamanın­
da alm ak için postalıaneyi evi
nin altına getirecek kadar kerizlikte ileri gitmiştir. Arkadaş­
ları olarak “Allah başka keder
vermesin” demekten ve malî
şubeyi bitirdiği halde bazı kim ­
selerin tahriklerine kapılıp kay­
makam olmamasını tavsiye et­
mekten başka ne yazık ki eli­
mizden hiç bir şey gelmiyor.
Evdeküerin ısrarla evlen­
dirmek istemelerine rağmen
tüccar halen bekârdır.
U F U K SO M E R
Eski Y iic c D iv a n
Müsteşarı, Rejisör, Şair, Asinüyyun
Konservatuarı
korosn d i­
rektörü Tiyatro vc Senaryo ya­
za n , biiyiik solist K o r Mareşal
Abdiirralıııınn Asım .
Adını ikinci harb-i umumi'
den' alan Savaş bir karartmi
gecesinde A nkara’da dünyayı
geldi. Gençlik yıllarında kızlaı
dan hayli uzak durduğunu söy
leyen Savaş’ın bu iddiasınıı
doğru olmadığı uzun araştırma
lar sonucu ortaya çıkarılmış
tır. Yine de başarılı bir talebe
lik hayatından sonra Mülkiye’y
düştü. Bu düşüşle beraber ta
lebelik hayalıda, bir sath-ı mai
üzerinde kaymaya başladı.
Sınıfı iptidaî ve sınıf-ı sa
n î’i ancak ikişer senede atlayıj
şııbe-i M aliyyun’da iken H Ü L
Y A ’ya âşık oldu. B u aşk üzeri
ne Divan edebiyatına merak sa
hp onun için tam İ7 tane kıta
beyit ve gazel yazdığı söylenir
Ona düşkünlüğünü arşivinde!
çaktırm adan y ürüttüğüm üz şı
beyitüıden insan olan derha
anlayabilir.
gcçicı ca
Konservatuarı
1-aIgı b ö lü m ü direktörü, O r M a ­
reşal Abdürrezzak A sım .
. H ayatı bütünüyle iddia olan pardon yaşın kaçtı?" lâf mı
b ütün millete sorarak her va- .
sıta üe 25 yıl önce dünyaya
geldiğini, im a
eder; Bununla
ve 6 yıllık Mülkiye talebeliği
üe “Üzerinize afiyet, öğünmek gibi olmasın” diyerek ken­
dine süs haysiyet veren bu sem­
patik arkadaşım ızın en kötü ta­
rafı yaptığı anlamsız esprüere
evvelâ kendisi gülerek çevresini
kahkaha atm ağa mecbur etme■
sidir.'
Gözünün güzelliğine kim ­
senin ..dayanamıyacağmı iddia,
ederek; kızları “gözlüğüm ü bir
Çıkarırsam mahvolursunuz son­
ra,, sözü üe korkutması bu ço­
cuğun adına 25 yıllık m antar
hayatından sonra Hüsnü lâka­
bının eklenmesine sebep oldu.
40
Eski M illî Eğitim Bakanı, K ültü r
Drgcrİ çohlur nazarımda hiç afcyare Ixıi7.*mcz
pek severim ol Hülyây ı ,'âkjn yâıc Lcıız« inez
Iınş savcısı, Spor ve Sağlık Ba­
kanı, A sim iyyun
SAVAŞ SÖ N M E Z; (M alî Şube
Hayatından
bıkıp, dünya­
sını değiştirmek
isteyen bana
gelsin.
•
' Doktor U FU K
Asimiyyun Cumhuriyeti’niı
kurucularından olan bu muh
teşem enayi’yi U fuk, Tayfuı
ve F ıra t’tan a y n görebilmel
pek mümkün- değildir. Geçeı
yıla kadar derslerin demirbaş
iken bu y:l pek ders kullanm a
m aktadır. Şubat başında “Ha
kan Somer” adı ile meşhur olup
tam ICO kızdan mektup alma
sına rağmen, İlâhi aşkını unu
tam am akbı ve H ülya'ya kavu
şabümek içiıı bir mucize bekle
mektedir. Asimiyyun Cumhuri
yeti genel A sım at’ı Savaş’ıı
daha, çok bekleyeceğini düşüne
rek tez elden bir oynaş bulma
sıııa oy birliği ile karar veril
miştir. K arar kendisine tebliğ
edilince artık doğru yolu buldu
ğutıu ve evlenmek niyetinde ol
duğunu bildirmiştir. Kendisini
Tarsus’un portakal bahçelerin
den neden vazgeçtiğini sordu
ğum uzda;
'
— “Çünkü Hendeğin yana
benim olacak” şeklinde bir ce
1 1 yılda 1 1 okul değiştire­
rek kendine has bir rekora .sa­
hip olup, 1962 de Şahane’ye
girdi.
Böylelikle Mülkiye bağrın­
da demagojinin bütün incelik­
lerini Tayfur’a öğretmeye baş­
ladı.
Çiçeklerden Mine’ye, kuş­
lardan B ülbül’e çok meraklı
olan bu rom antik genç “B ir gül­
le bahar olmaz” sözünün yan­
lışlığım ispat etmek için bütün
bir baharım meraklı olduğu
çiçeğe hasrederek fitrî kabili­
yetini geçici bir süre için kör­
leştirdi. F akat lazla n daha fazla
öksüz bırakmıyarak büyük bir
fedakârbkla kendini tekrar on­
lara adadı ve "Jönizm in temel
ilkeleri” adlı kitabıyla K apita­
lizm ve Sosyalizmin karşısına
Jönizm i rakip olarak çıkardı.
vap sarkıtmıştır.
Fenerbahçe’yi bile
navutköy Futbol
teşli bir taraftarı
yüzdendir.
Çok sevdiği
terketip Artakım ının akesilmesi bu
Kıymetli bir rejisör olan,
çok küfür eden Lolita’nın ba­
caklarım
seyredeceğim
diye
tavla turnuvasının final maçın­
da yenilen, kadın simsarı Sa­
vaş sosyalist geçinmesine rağ­
men kütüphanesindeki sosyalist
kitapların hiçbirini okumamış
olup, halen mezuniyet hazırlık­
larıyla meşgul bulunmaktadır.
TAYFUIÎ ÜZŞEN
Eski Barbakan, Feld Mareşal,
Asinıiyyun Yüksek Avukatı, D i­
yanet
İşleri
imamı
A bdüleonbaz A sım .
Uaşkauı,
Sosyete
1943
yılanda Tıp tarihinde
çok ender rastlanan bir şekil­
de kese içinde A dana’da dünya­
ya gelen büyük demagog Tay­
fur çapkınlığa kesenin içinde,
etrafında bulunan cins-i lâtif­
lere bıyığını burarak başladı
ve bu yeteneğinin fıtrî olduğu
fikrini 3 dereceye kadar bütün
akraba ve arkadaşlarına kabul
ettirdi.
B u kitapla yakın çağın so­
na erip, “teokratik Jönizm ça­
ğının başladığı günüm üz ikti­
sat doktrin”d le ıi tarafından ifade edilmektedir. Bu çağın ilk
büyük lideri olarak Süper Anti
Feminist TAYFU R,
sosyete
peygamberliğini ilân etmiş ve
elinde teşbih, başında sarık,
dibinde bir dua (!) ile bilum um
plajlarda, kantinde, Angora, ve
Çankaya’da büyük bir huşû
içinde kızları kovalamaya baş­
lamıştır.
A tatürk’ün mavi gözleri ve
sarı bıyıklarıyla kendine benze­
diğini kabul edecek kadar mütevazi olan Tayfur, U ludağ ge­
zisini Napolyon’un Moskova
seferine benzetip kendini Napolyon 1 2 sanmaya başlamış,
Aşkı uğruna kurduğu derneği
dağıtmış, Asımiyyun Cumhuri­
yeti kurucusu olarak kendini
şaraba vermiş ve Şevket Şakir
adı altında “gözü yaşlı Ispa­
nak” isimli ikinci büyük eseriy­
le “büyük sebze şairi” unvanım
almıştır. Eserin değerini bakın
şu kısa kıta ne kadar iyi ifade
etmektedir.
Ispanaklar dizi dizi
Kimse büm ez halim izi.
Y m e bu aksam para yok
İçemedik içkimizi.
Son günlerde T ayfur Savaş’la beraber Fenerbahçe’yi
terkedip A m avutköy futbol ta­
kım ına iltihak etmiş olup, Mek­
tebi bitirince ne yapacaksın di­
yenlere “Sinemalarımla meşgul
olacağım” şeklinde cevap ver­
mektedir.
A YTAÇ Ş E N E L
Y eni A sım at Senatörü, iç­
ki ikm âl B akanı, A sim iyyun fo­
toğrafçılık t c röntgencilik şirketi
direktörü,
F.n
Murejj.-il
A bdülkcrim
A sım .
Mülkiye’nin en yaşlı öğ­
rencisi olup büyük aşkı için;
“Saçlarıma ak düştü
Sana ad bulam adım ”
lâfım çok sık kullanır. Şarkı­
lardan yeşil gözden bahseden­
lerin hepsini seven Aytaç, çek­
tiği fotoğraflarla Tüllâbı k a r
zıklayıp Suadiye’de bir kat sa­
tın almıştır.
Show gecesi feci halde sar­
hoş olan Aytaç nihayet aşkını
muhabirimize o gece itiraf et­
miş.
“ Onu çılgınca sevdim” de­
miştir.
Büyük espri gücü ve içki
kapazitesi ile 14 ay içinde Asimiyyuna girebilmek başarısını
gösteren tek kişidir.
41
İL H A N U L U K Ö S E
Yapılan arkeolojik ve de
m ikrobiyolojik tetkiklere göre
bu İsparta kabağanın 1944 H a ­
ziranında “G ündüz” dünya’ya
geldiği tespit olunmuştur.
İptidai ve idadi tahsilini İs­
parta da ikmal ettikten sonra,
1962 de Mülkiyeye girmiş, ilk
senesini, hergüıı buluştuğu kız
arkadaşını pastahaneye mek­
tupla davetler yüzünden sınıfta
çakmıştır.
Mülkiye hayatı boyunca,
bir İsparta karteli haline gelen
kooperatifte tezgâhtarlık ve
hamallık işlerini deruhte etmiş,
tüllaba kazık atacağım diye
kooperatifi zarara sokmuştur.
Cümle derslere ve özellikle
Sülfam it prepa.ratlarına karşı
allerjisi mebzulen mevcuttur.
H A Y R U L L A H Y IL D IZ
1946 yılında E ğridirin Y ülkaaf şar köyünde doğduğuna da­
ir bir rivayet vardır. Bununla
42
beraber Hayrinin pokerde yo­
lunduktan hariç dışanya me­
telik sızdırmadığını bilenler onün îskoçyah olduğunu söyle­
mektedirler.
K
m
H avri lise sıralarında inek­
liği ile temayüz ederek o za­
mandan Mülkiyeye
adaylığını
koymuştu. Suufı iptidaide iken
sırf ders çalışmak için ev kira­
layan Vak V a k ikinci sene yur­
da girdi ve ne oldu ise ondan
sonra oldu : H ayri kumara, iç­
kiye, ve kendisini "kovaya çe­
viren” el sporlarına alıştı.
Ankara - Yozgat arabalannu
başlıca müşterilerinden biri o?
du. Sabaha kadar inekleme!
yüzünden idari Teşkilât Tarih
dersinde uyumuş, ve Keşşaf Er
kan tarafından uyan d inim e
H alil İnalcık’tan özür dilemiş
tir.
Fakülteyi bitirince evlen­
meyi düşünen H ayrullah bu dü­
şünce ile son günlerde ineklemeye hız vermiş ve Bekir’e ra­
kip olmuştur. Sözlüsüne yazdı­
ğı m ektuplan ele geçiren ka­
yınpederinin restini göremeyen
H ayri Vak V akhğm ı burada da
göstermiş ve "K öprüyü geçin­
ceye kadar ayıya dayı diyelim”
diyerek kayınpederine affını ta ­
lebeden uzun ve acıklı bir m ek­
tup yazarak d un un u idare et­
m iştir. iy i bir kılıbık koca ola­
cağı ve ömrübillah kaym akam ­
lıkta kalacağı anlaşılmaktadır.
Hiçbir dersi kaçmnaya:
Neşet, hocaları lüzumsuz soru
la n ile bunaltm ış ve buna k
zan hocalar da b ütün angarya
la n Neşet’e yüklemişlerdir. 'i
R.T. hakkında yaptığı araştu
madan dolayı “Tırt Neşet” na
m ıyla anılır.
N EŞE T E R S O Y
S E Y F İ K IR C I
1946 Temmuzunun bir sa­
bahı ezan vakti Yozgatın Akbucak köyünde Bedri Ersoy na­
maza gitmek üzere evinden dı­
şarı çıkarken kapının önünde
bir ayı yavrusu ile karşılaştı.
Merhamete gelerek içeri aldı.
Muhsin, Erkan, Seyfi triı
sunun Lazistan temsilcisi ola
arkadaşımız 1943’ün neşeli bi
gününde hemşehri olmak şen
fin i Trabzon illinin Beşikdüz
bucağı halkına bahşeyledi.
Sonracıma bu ayı yavrusu
büyüdü, ve ehlileşti. Mülkiyeye
girdiği bir yana keman çalma­
sını bilen öğrendi. Neşet, birinci
sınıfta Yozgattan nişanlandı ve
Keçilere taş çıkartan inaı
yüzünden bir gün Sıhhiyedel
sinemaya kadar E rk a n ve Mu!
sin’in sırtında giden bu ham
. çobanı “Biyografim i siz yazmî
sanız oturur ben y azanm ” d
ye bizide tehdit etmiştir. (Y a­
parını yapar.)
arkadaşımız ağzındaki altın diş­
leri iki günde bir K A V İL ile yı­
kamaktadır.
Biz bu değerli arkadaşımı­
zın yengemizi fazla bekletme­
den bir an önce baş göz olma­
sını vede dikenli hayat yolunda
orasını burasım incitmeden m ut
lu ve başarılı olmasını dileriz.
BAYBAJRS T E K
1945’in sıcak bir Temmuz
günü Istanbulda dünyaya geldi.
Mülkiyeye geldiği zam an “be­
bek” diye çağırılmaya başlan­
dı. Bebeklikten kurtulm ak için
içki ve sigaraya başladı ve bir
num aralı ayyaş oldu. Bununda
yetmediğini görerek önüne ge­
len kıza ayak atm aya başladı.’
Şairlik iddiası ile yazdığı
saçmaları okuyabilmek için fa­
külte koridorlarında eksik etek
kovalamış ve sonunda bu kaabiliyetini festival için şarkı adaptasyonunda
kullanabilmek
imkânım bulabilmiştir. Adap­
tasyon, faaliyetinin idari şube­
nin “zülfiyarine” dokunması
dolayısıyla bu şubenin iri yarı
vatandaşlanmn tehdidine m a­
ruz kalmıştır.
Müstakbel öğretmen yen­
gemiz K.K.Y. ile mektuplaşmak
.için Erkanı aracı yapan lazoğlunun bu gizli faaliyetleri son
zamanlarda gün ışığına çıkarıl­
mıştır.
inanılır kaynaklardan edindiğüniz bilgilere göre kütüpha­
nedeki ısı düşüklüğü Seyfinin
esprilerinden ileri gelmekte ve
“Yenile yenile yenmesini
öğreneceğim” diye başladığı
king ve satranç ta sadece yeinilmeyi öğrenmiş ve “napalmı
kumarda kaybeden..” diyerek
kendini uyutmuştur.
ilkokul çocuklarından kop­
ya ettiği resimleri millete mo­
dern resim diye yutturduğu an­
laşılmıştır.
Son ola.rak “üç kâğıtçılığın
yolları” adlı bir eseri hem okur
hemde yazarken yakalanmıştır.
Bu sevimli ve sempatik ve
jön arkadaşımıza m utluluklar
dileriz.
Mülkiyeye girdikten sonra
kellesindeki saç m iktarı ile ters
orantılı olarak espri kabiliyeti
artan lıabu uşak, bilhassa son
sınıfta giyimine! özel bir itina
göstermiş vo ltoyn renkleri ter­
cih ederek uzm anlık havasına
kendini alıştırm aya başlamıştır.
Basın yayın ile iyi ilişkiler­
de baş rolü oynamak iddiası ile
faaliyette bulunmuş, Merkez
Bankasının tek bursiyeri ola­
rak asansörcülüğü yükselmek
için benimsemiştir.
Çay ve partilerde mini etekli avlamakta çok m ahir ol­
duğunu ve zaten bursunu bu
yolda feda ettiğim açıklaması­
na rağmen Kazgan muhabirle­
rine bunu yutturamamış ve
T.N.S. nin en büyük müşterisi
olduğu anlaşılmıştır.
E R K A N IŞ IL G A N
Ankaralı olduğunu söyle­
mesine rağmen aslen Çorumlu
olduğunu öğrendik Ağzında em­
ziği “Ben bir izciyim dağda ge-,
zerim” diyerek ana kucağından
ayrılmış, ve yıllarca dağlarda
dolaştıktan sonra Mülkiyeye
düşmüştür.
H atta ,b ir keresinde ikinci sınıf­
taki kızları fakülteye kayıt büe
ettirmeye kalktı. D aha sonra
Yenimahalleye ring seferleri
yapmaya başladı. Yenimahalliedeki aşkı Avrupaya gidince sap
kaldı. A ynca sınıfta da kaldı.
Bunun üzerine “hayatta, en ha­
kik i m ürşit derslerdir” diyerek
ik i sene inzivaya çekildi. Bu
arada yakınlarından profesör­
lük payesi aldı. F akat aldığı bu
payeyi üç mâliyede geri verdi.
Üç maJ;iyeye gelince” artık üçiineü sınıf talebesi olduk, bize
bir kız lâzım ” dedi. Ve tesadü­
fen Fervali buldu. “Feryal üze­
rine hissi bir deneme” adlı aşk
■tezini başarıyla verdiğini iddia
etmesine rağmen yaptığımız aşkolcjik araştırm alar sonunda
bu sahte profesörün denemesi­
nin boynuz safhası ile sonuçlan­
dığı anlaşılmıştır.
Sadece iç geziye beleş gi­
debilmek için gezi komitesine
43
girmiş fa k a t komite sabık baş­
kam A k ın .k azık atınca "Ben
böyle kazağı koopcrr.tifçi Sadet­
tin ’de bile göremedim demiştir.
Topladığı sabun kap lan ile
yaptığı je t motoru sesli nesne­
nin radyo olduğunu iddia eder.
Zaten radyo merakı yüzünden
birçok arkadaşının radyolarının
kullanılm az hale gelmesine se­
bep olmuş h a tta radyosunu boz­
duğu için Şerif Efendi tarafın­
dan kütüphaneden bile kovulmuştur.
Bu kerin en büyük sıkıntı­
sı kelleşmektir. "Kerleşmeyi kel
leşmeye daim a tercih etmişim­
dir” der.
Çamkoru, Karasu ve Bursa
maceralarım anlatarak kafasını
şişirmediği kimse kalmamıştır.
İnanılır kaynaklardan öğ­
renildiğine göre ilk defa sınıfı
iptidâideyken kum ral bir hatun
kişiye tutulm uştur. B u gizli aş­
kım K A Z G A N ’a yazmaması için
Seyfi’ye rüşvet hile teklif et­
miştir.
A ynca güç bela tavladığı
kazı zampara kardeşi elinden
alınca “Ben zaten şaka yapı­
yordum” demiştir.
1
Palavracılığı, açık saçık fık­
raları ve çok temiz kalpliliği ile
de tanınan bu arkadaşımız bil­
hassa kılıbık koca arayan cinsi
lâtiflere tavsiye edilebilir.
Kendisine en içten ve sami­
m i duygularla çetin meslek ve
' hayat mücadelesinde m utluluk
ve başaklar dileriz.
P. S : Biyografisini oku­
duktan sonra “Başım ıza yağ­
madık bir b.. kaldı” diyerek his­
lerini ifade etmiştir.
ufacık Saliha biiyiidü, serpildi.
Çorum Lisesi'ni bitirdikten
sonra, yanlışlıkla Tıbbiye ye­
rine' Miilkiye'ye girdi. Ama bu
yanlışlığı fark ettiği zaman son
sınıfa gelmiş olduğunu hay­
retle gördü■Bir çok Mülkiye’li
gibi pasif solculuğu ile tanı­
nır. Mütemmim cüz’ü Emel’de olmasa, /notlarını tamamla­
makta bir hayli güçlük çeke­
cekti. Özellikle Cumartesi kon­
serlerinin müdavimi ve kendi
gibi san çiçeklerin hayranıdır.
Arnavut ciğerine ve Oi'man Çiftliği sütlerine aşırı
zaafı vardır.
M ET İN ŞA H İN
1943
yılının 14 Şubatında
Balıkesirde bir karartm a gece­
si m ahsulü olarak dünyaya gel­
miştir. Y alnızlığın felsefesini
yaparak büyüm üş olan Metin,
şalgam görse okaliptüs ağacı
zannedecek kadar hidrofil bir
rom antiktir. 8
yılda
bitirdiği
Darüşşafaka Lisesinde Ruhban
Okulu hocalarının tavsiye ettiği
ainsten
bir h a y a t
sürmüş ve
Cham polion’un zor sökeceği bir
yazıyla kaleme alınm ış şürlerinde “nausea” suıı dile getirmeye
çalışmıştır. B ir ders önce
kur­
şun kalemle not çekmiş bulun­
duğu kâğıtlara ertesi ders tü ­
kenmezle not tutup, akşama ilk
dersin notlarını başkasından alacak kadar dalgın olan Metin,
İdarî şubenin en devamh öğren­
yap­
m ış olduğu Uşakta eski bir m ül­
kiyeli ablam ızla “Brahm s’ı se­
Raviler rivayet ederler ki,
I 945 yılının Haziran ayında
Çorum bahçelerince haşhaşlar
çiçek açarken iki katlı ufacık
bir evin orta katında altın to­
pu gibi bir kızcağız dünyaya
geldi. Gel zaman-git zaman
44
1946 yılının 8 Mart günü
•Ankara'da yarı tavşan, yarı
bülbül şeklinde bir hilkat ga­
ribesi dünyaya geldi. Bebekli­
ğinde bile durmadan sırıtma­
sından ileride çok canlar ya­
kacağı belliydi. Bıı yarı tav­
şan, yarı bülbül çabucak bü­
yüdü. Lise sıralarında oğlan­
lara bakacağım diye hendek­
lere düşmesine rağmen Mekteb'i M il ikiye’ye girebildi, bir
yeri incinmeden.
Biz bu çok sakin hanımhanımcık ve saçlarıyla asorti
altın bir kalbe sahip olan kıy­
metli arkadaşım-ıza öm ür boyu
basarılar ve müstakbel yuvar
sında m utluluklar dileriz.
cilerin dendir. Y az stajını
S A L lIIA SA D E
M İN E G Ü R L E Y İK
ver m isiniz”
günleri
olup, o gün
bugün St. Louis
Blues u
da ıslık
yaşamış
repertuarına
katmıştır. İdealindeki
Beytüş­
şebap kaym akam lığında kendi­
sine başarılar dileriz.
Miiİkiye'Ii Mine önceleri
çok sakin bir kızdı. Ancak 2.
ci sınıftan itibaren süratli bir
şekilde değişmeğe başladı. Ön­
ce ,kelebek biçimli gözlükle­
rini., sonra kuaförünü değiş­
tirdi.
3 . cii sınıfta
yalnızlıktan
bunalan tavşan - bülbül Mine,
futbol maçlarına merak sardı.
Spora olan merakına en önenvli delil Konyaspnr’u tutuşun­
dan bellidir. Konyaspor’un
resmi Fot.o-Spor'da çıktığı gün,
bu sayının Mülkiye satıcılığım
yaptı.
I
Bilumum gezilerin neş’e
kaynağı olan, Ürgüp'te, Bur­
sa'da, Antalya’da ve de Urfa
plajlarında seri konserler ve­
ren bu iffetli yaratık, halen
ders üzerine FotcrSporda ikin­
ci M illî Lig maçlarını oku­
makla vakit geçirmekledir. .
H A H A T T tN G Ü K S Ö Z
G Ö N Ü L BATI
1945
bütçesinin yedinci uy­
Bin dokuz yiiz bilmem kaç
gulam a gününde Adaııada do­
senesinde Balıkesir'de bir ço­
ğ a n bu aristokrat çocuğu Kızı­
cuk dünyaya geldiğinde onu
la y promenadlarınııı en keskin
görenler hayret içinde kaldı­
.jönlerindendir. Birbirinden renk
lar. Hayret ettiler, çünkü
li yedi yılını yiyen Tarsus Ame­
"anne" ve "baba” demeden.
rikan Kolejini bitirdikten som a
Mülkiye dedi. Der ya.. Dedi­
'Çukurova kızlarının gözyaşları
ğini de yaptı. Geldi Mülkiye'■
arasında başkente uğurlanmışye. Bir semirdi, bir otladı,
tır. “Eighteen Yellow Roses
büyifm bir inek oldu, Boykot­
Came Today” melodisinin ka­
ta bilem imza atmadı. Sebebi
fasında yer edişinin başlangı­
cım bu uğurlam anın teşkil et­
tiğ i söylenir. Bir yıl haziran er­
tesi yıl kavun döneminde sınıf
geçen Bahattin, Gönlübol’un
derslerinde parlak belagat nu­
muneleri vermiş ve san velvet
■ceketiyle Basın-Yayın önlerin­
de geııiş sempati sağlamıştır.
•Son yazı Silifke kıyılarında bir
Do!ve Vite yaşantısı içinde ge­
çilm ek istemişse de daha sonra
nedense Istanbula gitmek lüzu­
m unu hissetmiş ve hadisenin ay■
dullanması ancak Adalar Posta■
sının plaj devrevni kapayan
'.son sayısında Villa Serena ru­
muzlu bir hatunun
ifşaatıyla
m üm kün olmuştur. Bahattinin
Adanaya benzemesi lıasabiyle
-ençok Mexico büyük elçiliğinde
“tek imza atarım, o da nikâh
başarı göstermesi beklenmek­
defterine” demesiydi. Gavur­
tedir.
ca derslerini özellikle .çok sev­
di. Anadolu Ajanst’ntn Ame­
rika’nın sesini dayanarak ver­
diği bir habere göre; bu semiz
1943
ydının kim i ülkelerininek her gece ertesi güne daha
İşçi Bayramı, kim i ülkelerinse
iyi süt vermek için hiç yat­
B ahar Bayramı olarak kutlamadan ineklermiş. îneklenıe
•dıklan gününde Başbakan’ın
saatlerinin günde 2 7 olduğu
doğduğu gülyağı diyarında dün­
hakkında ki kanaatler biitün
yaya geldi. K itap kurtluğuna
siyasî çevrelerde hakimdir.
Y A V U Z AKTAŞ
D aruşşafaka Lisesi’nin sekiz yı­
lını yiyen sıralarında başlamış
ve II. Koalisyon hüküm eti ikti­
darı sırasında Şahane’ye duhul
etmiştir. Siyasî Tarih çalışmak­
tan İngilizce imtUıanına girme­
y i unutan Yavuz, bazan yine
dalgınlıktan
içtiği sigaraları
dudağında bırakır Diplomasi
. şubesinin en devamlı öğrencile­
rinden olup, gizli ve canlı bir
seks hayatı olduğu söyienmek, tedir. Dış görünüşüne bakanlar
Kinshasa büyükelçiliğin do gö­
revlendirileceği kanaatlim vrrm aktadırlar.
B Ü LE N T B A Y K A I,
Erigitte Bardot’un inisyallerini aşırmış olmakla övünen
Bülent I. CHP kurultayının ya­
pıldığı ilimizde 25 E k im 1944
de dünyaya gelmiştir. Samsun
K oleji’ııde hayatının yedi yılını
törpüledikten sonra Mülkiye’ye
girmiş ve 2 . fnnıfta m üdavimi
olduğu B alta’hm derslerinde
idare H ukuku öğrenmemesine
rağmen igeniş ölçüde Laz Filo­
lojisi bilgileri kazanmıştır. Suat
Bilgo’ye iki günde seminer h a ­
zırlamış olup, Diplom atik Mu­
haberat derslerinde bir ara tek-,
sir memurluğu görevini, de yük­
lenmiştir.
Programcı olmak ayakları­
na yatarak TRT’nin kurslarım
da, takip etmiş, fak at bu sırada
Devlet Tiyatrosundan bir hatun
kişinin mahallesine taşınması
üzerine bundan_ vazgeçmiş bu­
lunan Bülen, yakışıklılığı saye­
sinde bu hanımı kendisine ben­
de kılm ak yolundadır. Kabil
Büyükelçiliğinde gözü olup, bu­
raya atandığında halihazır H I.
Siyasî’den bir hatunla evli bu­
lunup bulunmayacağı şüphe ko­
nusudur.
M EH M ET B O L E L L t
Bursa’mn bu sempatik ço­
cuğu fakülteye yeni geldiğindeciddi ve içine kapalı ineklerden­
di. Kızlar ondan değil o kızlar­
dan kaçar, "insan sevince bir
kez sevmeli” derdi. Prensiple­
rine göre hareket etmesi, soyadma yaraşır insancıl ve top­
lumcu eylemlerde bulunması ile
dir ki daha da anlam kazanmış­
tır. Diğer hemşehrileri gibi
Bursalı oluşuna kızmaz aksine
bundan kıvanç duyduğunu söy­
ler.
j
CA NSUN M A N Ç E R
izdivaç talebi ile kesb-i şeref
eylemiş her nasıtea ayak atm ak
cüretini gösterdiği bu hatunla­
rın hepsinden evet cevabını alın­
ca Kanun-u Medeni’yi bile lânetliyecek kadar sağa kaymış­
tır.
Anasının kucağından ilk
defa şahaneye gelerek feleğin
ilk darbesini yiyen Cansun ken­
disini hâla bundan kurtaram a­
dı.' Sabahlan takkeyle koridarlarda dolaşan Cansun, Momptiden saati 5 TL. ya poker dersi
almıştır. Rehin karşılığı borç
para veren Cansun, kendi eşy a la n eskimesin diye aynca re­
h in aldığı m alları kullanm ak­
tadır.
Siyasî Tarih kitabının 4 sahifesinin özetini 16 sahifede çı­
karm ıştır. Özetini çıkarmadan
hiç bir şey okuyamayan Cansun
alm ış olduğu Mercedes otomo­
bil- ve daktilo makinesinin prospektüslerinin dahi özetlerini çı­
karmıştır.
D aha iyi öğrendiği gerek­
çesiyle derslerini teype oku­
m akta ve onu gece yatağında
uyurken dinlemektedir.
Arabasıyla yaptığı yıldı­
ranı Avrupa seyahatinden önce
hazırladığı teferruatlı plânında
su içmek dökmek için duraca­
ğ ı yerleri saat ve dakika olarak
tesbit etmiştir.
Cansun İstanbul’dan ayrı­
lırken kızlann gözlerinden akan
yaşlar Selâmi Çeşme’yi sellere
boğuyordu.
P.S. B ü tam am en kendi id­
diasıdır, gerçekte ise değil ar­
kasından göz yaşı döken, bir
kızla konuştuğu dahi görülm e­
miştir.
M EH M ET A S L A N BUÇUKOGLU
Kensington
Bahçeleri’niıı
aşk yavrusu Mehmet sessiz ve
derinden bir yaşantının g ülüm ­
ser zamparasıdır. 1945 M artı’nın dokuzuncu gününde îstanbuL’da doğmuş ve 1956’da ka­
pak attığı Darüşşafaka Lisesi’nde günlerinin yansım ya re­
vir ya da hastane izninde h ar­
cayan bir devamsızlık göster­
miştir. Bazı hastane izinlerinde
kendisine N ötre, Dame de Sion
önlerinde rastlanması ve bu okul kızlarının h âlâ "B ir küçü­
cük aslancık varm ış” şarkısıyla
hatırasını terennümleri başlıca
46
\
kasılma vesilelerindendir. Mülkiye’ye gireli beri yazlarını In ­
giltere'de geçirmeyi adet edin­
miş ve bundan dolayı dört yıl­
dır Haziran sonrasına ders bırakmame.k mecburiyetinde kal­
m ıştır. Malî Şube’nin tüm ders­
lerini İngilizce textlerden hazır­
layan B uçuk’uıı gözü Dışişleri
Bakanlığı'nd?/, dişleri tedavide
ve en önemlii ilgileri Hacettepe’­
dedir.
K U RT U LU Ş TAŞKENT
Her haliyle TV. M urat dev­
rindeki içki tiryakilerini h atır­
latan bu geleceğin diplomatı
arkadaşımız, vaktiyle yeşil göz­
lü, kumral, hır hayli güzel (keıı
di ifadesine göre) bir hatuna
aba 3i'i ynkmış, ancak bu ona,
“içki lıas!;alığı”na yakalanacak
derecede pahalıya m al olmuş­
tur. O günden bu yana içki ma­
salarının vazgeçilmez müdovimi elmuş, hatta bir yılbaşı ge­
cesi, bir partide aşağı yukarı
bir düzine kadar hatunu eski
gözağrısına benzetecek kadar
kafayı bulmuş ve sırayla hep­
sine “ilan-ı aşk” etmek cüretini
(aslında hayli utangaçtır ya)
göstermişti; bir söylentiye gö­
re de ilan-ı aşk etmekten de
öteye giderek tüm hatuna dest-i
Yine içkili olduğu bir g ün
bulvarda bir cinsi lâ tif için si­
mitçilerle kapışmış, bu olay üzerLne; cins-i lâ tif kovalamak­
taki maharetini simitçi kovala­
m akta da gösterebileceğini iddia
eden bu IV . Siyasinin asık suratı
oğlanı A nkara Belediye Riyaretince; acele bir encümen ka­
rarı ile "Zabıta” olarak istih­
dam edilmiş, yeni mesleğinde
b ir hayli do başarılı olmuştur.
Temennimiz, yakında atıla­
cağı diplomatlık mesleğinde do
bu olağanüstü başanyı deva.ıu
ettirmesidir.
T Ü L İN GÜN EK İ
Miilkiyeye. geldiğinden bu
yan a ciimle tiillabı umutlan­
dırmış, sonra da ayak bacak
fabrikasına hanı madde olarak
yollamıştır. Bu. kırık ayaklar
arasına iç gezide yenilen ile
katılmıştır. M illi emniyet fiş­
lerine göre atılan ayaklar tüiUıbm % 9 7 sini, vermektedir.
M U ST AFA SAĞCAN
Her ne kadar “Eşrcfpaşal i ’yinı diye geçinirsede, aslında
1946 Haziranın ortalarına doğ­
ru İstanbul’da doğmuştur.
Fakülteye girdiğinde olduk­
ça sâkin görünmesine rağmen,
özellikle geçen yaz yapılan tah ­
sil içi turistik Anta.lya stajın­
da açılm ağa başlayıp, bu ders
yılı başında da hızını alamıyara.k “Dinçer”in müdavimleri
arasına katılmıştır.
çıkmayacağı gerekçesine bağ­
lam aktadır. Dışişleri’ne havada,
gireceği tahm in edilen Ergül,
Kuneralp’in çeyrek yüzyıl son­
raki muhtemel haleflerindendir.
T U L Û ÎIA N GÜRTÜRK
Başlıca meziyetleri, palto­
sunu yaz kış demeden giymiyerek omuzda taşıması, boğazın­
dan kaşkolü elinden teşbihi ek­
sik etmemesidir.
d ır. A m a
Rakiplerine karşı kullandı­
ğı klâsik num araları “Elinin
tersi ile ağzının üstüne vurm ak”
ve “Ayağının altına alm ak” tır.
Bu y ıl ortaya attığı “Kendi ken­
dini harcam a” deyimide olduk­
ça tutunm uştur.
■etmesi gerekmez ini?
ERG Ü L BAKAY
SAM İ G Ü N E R
Cleopatra ile Mark A ntony’
nin aşk köşesi olan bir Akde­
niz kentinde 1944 Ağustos ge­
celerinin en sıcağında, serinle­
mek için fazlaca acele ettiğin­
den ebe beklemeksizin, doğmuş­
tur. Tarsus Amerikan K oleji’ni
bitirdikten sonra, 1963’te, onbeş yaşından beri idealinde ya­
şattığını zannettiği Mülkiye’ye
duhiil etmiş ve hariciyeciliğin
en mükemmel meslek olduğuna
her zaman inanmış bulunduğun­
dan, buradaki vaktinin çoğunu
Gazi E ğitim Kızlarına mektup
yazıp, Cavga Bar.s Stüdyosu’nda “avcılık” çalışarak geçirmiş­
tir.
Mersin
îdm anyurdu’nun
m açlarını nadiren kaçıran Ergül en güzel ve tatlı lisan ola­
rak Fransızca’yı kabul etmesi­
ne rağmen, Arapça tamlamalar
üzerinde ihtisas yapmaktan, bu
lisanı öğrenmeye vakit ayıramarruştır. İdarî Şube hatunla­
rından biriyle ahenkli münase­
betler tesisi için olan tasavvur­
larını son zamanlarda terketmiş olmasını tellâktan sefire
T iiliıı güzel oldıığıı kadar
■iyi yürekli Ve alıngan bir kız­
herkesin b ir H A ­
ŞAN olanı tyacağını da teslim
Denizli’ye gelen Amerikan
turistlerinin Amerikanofil kı­
lavuzu Sami, Gediz'in kıyısında
uyuyan .mesir macunuyla şöh­
retli biı- Ege ilimizde 1945 M art’
ınm ortasında doğmuştur. Az
gelişmiş Oregon’un çok geliş­
m iş Lebanon Union High School
undan mezun olan Sami, dört
yıl önce
girdiği Mülkiye’de,
Turizm ve Tanıtm a’da iyi bir
koltuk tutm ak amacıyla diplo­
m asi tahsilini seçmiş ve Gönlübol'un derslerinden kırdıkça
yay çalışmasuıuı nedeni, yazın
K ültür Festivali için SBF Hilton’a gelen Macar ve PolonyalI
kızların basma verdikleri teşek­
küre kadar meçhul kalmıştır.
Lesotho Başbakam ’mn dam at
adayı olan Sami, îç Gezi’de Çal­
kan - Spor’un en hızlı çocuğu
kesilmiş ve “ik i Yabancı” me­
lodisiyle ilgili hususiyetlerinin
anlaşılması bütün tahkikatım ı­
za rağmen h âlâ m üm kün ol­
mamıştır.
Miilkiyeye istem'ıyerek gi­
ren, en biiyük ideali Mimarlık olan; arkadaşları arasında
gizli inek tanınan 1947 doğum
ht olduğu için siibyaniçe Un­
vanını alan, tanm adı ¡darın a
karşı buz gibi soğuk olan bi­
raz saf ve çocuk ruhlu bir süb­
yandır.
M alî şubenin olduğu ka­
dar şahane'nin de en şahane
endamı orıdadır.
Y U S U F G Ü SA R
1944
senesinin 1 M art g ü­
nü Y usufun annesi çok zor du­
rumdaydı. K ân u n d a k i altı bu­
çuk aylık yavrusu durmadan
karnını tekmeliyordu. O günün
akşamı kapkara bir oğlan dün­
yaya geldi. Adını “Y usuf” gö­
bek adım “H IZ L I” koydular.
Y usuf gözlerini açınca ebesin­
den bir ayna istedi Aynayı al­
dı ve “Ben en yakışıklıyım, 'ben
47
Kütüphane ve akvaryumda
hiç gözükmez zira her sabah er­
ken saatlerde tuvaletde ders ça­
lışır. Çok iyi1bir sinam a anlayışı
vardır. Bilhassa' H e rkül filimlerinde ihtisas sahibidir. Sevdiği
eserler .Tom M üt s Teksas ve Red
K it dir sigara ve içki içmiyen tek
zamparadır. Bol bol kürdan yer.
A y nca iyi giyimiyle de tam ayüz
etmiştir. Bunu da b it pazanna
borçludur. Aslı çerkezlere da­
yanır. Bunun için la f arasında
“çerkez ırkının en asil olduğu­
nu” iler.i sürüverir.
Arkadaşları arasında kasın­
tı olarak tanınır.
Aslında bu
yanlıştır. F akat geçen sene trio
zamparanos’u kurduktan sonra
o kadar kasıldı k i b ütün arka­
daşlarının diline düştü.
A L İ K A D K t A R S IN
en kuvvetliyim ” diye bağırma­
ya başladı. Annesi bu garip ya­
ratığı görünce hastalandı ve
kırk gün yatağından çıkamadı.
istatistik derslerini H ukuk K an ­
tininde, İkinci Sınıf’ın îdare
saatlerini ise D il Tarih’te geçi­
ren Ali, Kızılay pastanelerinin
sohbet çocuğu olup; Gençlik
Parkı ve Aydınbkevlier G olf K u ­
lüplerinin nam salmış baton ke­
m lerindendir. Yedi yılda bitir­
diği D arüşşafaka Lisesi’n de K ü l
tü r Kolu başkanıyken geçirdiği
romans onu şair etmiş fakat asıl
amacı diplomatik nysyon oldu­
ğundan bu işi “OK’ido” kılm ak­
ta gayret göstermiştir. Sezon
başlangıcından beri kaynağını
siyasal ve diplomatik köklerden
olan bir "S m y m a Blues” enle­
minde bulunduğu tahm in edümckte vc yine şairliğe başlaya­
cağından sanat çevrelerince en­
dişe duyulmaktadır. Geceleri
Siyasî Tarih Kitabıyla birlikte
yatan A li’nin, bu ikameden, ye­
terince memnun görünmesi b ir
hayret konusu teşkil ettiğinden
Mediko - Sosyal yetküüerinceönemle İncelenmektedir.
SÜHA ÖLM EZ
,1962 de Mülkiyeye girdi.
O kadar hızlı konuşuyordu k i
ilk bir ay kendisinin ne dediği
anlaşılamadı. D aha sonra ayna
karşısında attığı nutuklarla ta­
nınm aya başladı. İkinci sınıfa
geçince gönlünü esmer uzun
boylu bir hatuna kaptırdı, işte
Y u su f’un zam paralık hayatı böy
le başladı. Arkadaşlar kendisi­
ne “M arsık" derlerdi. Bundan
sonra ismi değişti.
"Hızlı Zam para Marsık Y u ­
su f” oldu. Y usuf da siyahlık
fobisinden biraz kurtuldu. Kız
tavlam a da klasik bir stili var­
dır. Yeni tavladığı bir kızı, bir
h afta sonra "N asıl bırakaca­
ğım ” diye düşünmeye başlar.
Çok şansladır. K um arda da
aşkta da kaybetmez. Bunu
koynunda taşıdığı kolyeye borç­
ludur.
Yalnız sinemaya gidemiyeoek kadar arkadaş canlısıdır.
Onun için arkadaşlarının kızla­
rına ayak atmaz.. (!)
48
1944’ün yaprak döküm ü­
nün ondördüncii gününde Angora’da doğan Ali, IV . Diplo­
m asinin kıdemü topluluğunun
en Churchül'i vc en gözlüklü­
südür. Gözlükleriyle inekliği
arasında zorunlu bir korelas­
yon arayanlara, A li’nin şebeke­
sini yalnız opera, tiyatro ve
Gençlerbirliği maçlarına gitmek
için kullanması yardımcı kay­
nak teşkil edecektir. îlk yılın
"H er kızla - her yerde date” mottosunu hayat düsturu
haline getirmiş olan Süha, 1945
yılman ikinci gecesi doğmuş
olup, annesinin o yılbaşını pek
rahat geçirmemiş oldağu bilin-
inektedir. Sister - boy yaşantı­
sını ilkokulda başlatmış ve Daruşşafaka Lisesi’nde geçirdiği
yedi yıl zarfında fotoğraf makınasını çatlatan kapıcı hafıza­
sıyla ün salmıştır. Siyasi Şııbe’nin hocalarını öksürükleriyle
birlikte not çeken bir tahrirat
kâtibi olması, başkâtip rütbe­
sine öncelikle yükseleceği zenabını uyandırmaktaysa da, bu
rütbeden ilerisine erişmesi A ti­
na Skandalim gölgede bıraka­
cak başarıları sayesinde m üm ­
kün görünmemektedir. Konser­
vatuar Bale Bölüm ü ve Basın Yayuı’daki mastor kızların ha­
misi olup, diskoteklerin sicüli
playboy’laruıdandır. Süha’ya ha
yalindeki Bonn Büyükelçiliği
Fashing Ataşeliği yolunda de­
vamlı başarılar dileriz.
YİĞİT ALPOG AN
1945’in Denizcilik Bayram ı’nda İzm ir’de bir paşa yav­
rusu olarak doğan Y iğit, Kar­
şıyaka kızlarının 1960 lardaki
ilkgözağrısıdır. Crete Monce
H igh School’a gitmeden evvel
Güzelyah. civarındaki güzel bir
yahda, güzel bir kızla geçirdiği
hoş veda gecesi dillere destan
olmuş ve Chicago’nun Al Capone Bulletin dergisinde de tefri­
ka edilmiştir. Amerika dönü­
şünde Karşıyaka’ya benzemesi
hrsebiyle Bahçelievler’de yer­
leşmeyi tercihetmiş ve 1963'te
girdiği Mülkiye’de bir an önce
hızlı bir büyükelçi olabilmek
için hızla ders çalışarak dört
yılda son sınıfa gelmiştir. Gönlübol’un kendisine teşekkür et­
tiği tek fert olan Y iğit, Dışiş­
leri Bakanlığı kadrolarının m uh
darlarındandır. Patentini almış
bulunduğu "C alifom ia Drea-
m in ” melodisi yolunda başarıyla
ilerlemesi ve Melih Esenbel’in
yerini alması, yakın vadede
Leylâ E rduran’ın dedikodu sü­
tunlarında rastlamlabüecek caberlerdendir.
sâkıt olarak uzaklaştırılınca
şansını fakülte dışı kuruluşlar­
da denemiş ve. geleceğin iyi bir
politikacısı olacağını göstermiş­
t ir . Başarılar.
SE M İH TEHABSİM
K A Ş İF E R Y A L Ç IN
K âşifoğlu Kâşif, 1945 yılın­
da,taze bakla turfanının beşinci
gününde Tahsin Beçür’ün mem­
leketinde doğmuştur. Darüşşafaka Lisesi’nde kulüp faaliyet­
lerinin aranır tiplerinden biri
olarak geçirdiği talebeliği sıra­
sında şiir
arm ağanlarına , de­
vam lı sahip çıkmış ve İstan­
b ul’un 1980 - 1963 kız nesli onuıı m ısralanla beslenmiştir.
Bu arada sessiz ve derinden
gönül maceraları geçirdiği de
bilinmektedir. 1963’te girdiği
Mülkiye’de daha pelırizkâr dav­
randığı gözlenmakteyse de, bu
gözlemin Ankara’nın geri kalan
yerlerindeki hayr.tu açısından
geçerli olduğu ciddi şüphe ko­
nusudur. Diplomatik Seksiyon’un devamlı öğrencilerinden olan K âşif, Suat Bilge’nin kravat
takm a konusundaki demarşlarına en fazla m uhatap olan­
lardandır.
Son
zamanlarda
“Şeker” sinyaliyle iş gören Aşağı Ayrancı hanelerine m üda­
vim kesüen K â ş ifi ileride Monrovie Büyükelçiliği Kavaslığın­
da görmemiz mümkündür.
A YD OĞAN YURDAKUL
Fonksiyonsuz kültür der­
nekleri kurarak gelecekteki po­
litikacılığına şimdiden hazırlık
yapan bu sempatik oğlanı Kız
Teknikte ve Bulvarda sık sık
görmek mümkündür. B ir za­
m anlar Kız Teknik konserleri­
nin müdavimi iken m ühür göz­
lü bütün hatunlara âşık olmuş,
birisiyle nişanlanmaya kalkmış
ve nihayet okul idaresi tarafın­
dan tehükeli kişi ilân olunmuş­
tur. İktisat kontrolörlüğü göre­
vi gerekince seyyar satıcılara
ve özellikle Bulvar simitçüerine
illallah dedirtnü^tir.
Mülkiye
politika sahnesinden sabık ve
Ü rdün’ün müstakbel . A n­
kara Sefir-i Kebiri olan Semih,
uzun yıllar önce 2 Temmuz’da
A m m an'da doğmuş ve hurm a
ağaçlan gölgesinde binbir gece
m asalları sübyanı olarak geliş­
miştir. Am m an îdadî’sini bitir1dikten sonra bir müddet Ü rdün
Maarifine muhasip ve m ualim
olarak hizmet etmiş ve 1963’te
Şahane’ye girmiştir. Semih, A n­
kara’ya geleli beri Ürdün'e aile
plânlaması başanyla. uygulana­
bilmekte, buna mukabil Ankara
bir nüfus patlamasına sahne, ol­
muş bulunmaktadır. Mülkiye’ye
gelmiş geçmiş Arap talebelerin
en devamlısı, en hızlısı ve en
çok,, sigara ,• içeni olıın Semih’i
Hariciye Nezaretlerinde sarsıl­
maz koltuklar ve emsalsiz bol­
luklar beklediği tahmin-i kavi­
mizdir.
T E M E L ÖNEK
Tatlı bir Ağustos günü G ö ­
rele’nin fındık bahçelerinin bi­
rinde fındık toplayan iki genç
bir ara kaçamak yapmasalardı,
belki de MülMye istikrarlı bir
inekten yoksun kalacaktı.' A n a
kader ağlarını ördü ve küçük
49
Temel dünyaya gelir gelmez
“h ani benim citaplarum ” anla­
m ına gelen uzun bir konferans
çekti D urum u merak eden b a ­
basına ebesi dahil hiç kimse
yefcerü izahat} veremeyince ai­
lesi tarafından anlaşılm ayan
şeylerin hıfzedildiği mektebe ,
gönderildi.
İşte ogün bu gündür oku­
yan Temel, Freud’un cinsel dür­
tü nazariyesini çürütm ek ister­
cesine h â lâ cinsi latife bak­
m aktan im tina ettiği zannediliyorsa da Türk Polisi’nin yerin­
de yaptığı araştırm alar sonun­
da bu sevimli teferruatın niçin
S A D E K A H V E içmekten hoş­
lanm adığı ortaya çıkarılmış,
meselenin taze fındık d alla n
arasında saklambaç oynayan
küçücük bir karedenizli dübere
kadar kök saldığı öğrenümiştir.
Konuşm aktan çok hoşlanan
teferruat, tavşanın suyunun su­
yunu bile heba etmeden seve
seve anlatır. Siz de sıkıla sıkıla
dinlemek istemezsiniz kendisine
hiç bir şey sormayın ve asistan
olarak tüllabm başına bela ol­
maması için ta n n M anitu’ya
bol bol dua edin.
Biz bu sempatik ve değerli
arkadaşımıza öm ür boyu m ut­
luluk ve başarılar dileriz.
vı birşeyler dam ladığı başça­
vuş H am d i’nin ifşaatlarıyla or­
taya çıkmıştır.
B ir gün, “Doğan senin me­
nekşe gözlerin için hayatıma b i­
le verebüirim” diyen b ir cinsi
lâ tif karşısında mosmor menek­
şe rengi kesüen Doğan, bu olay­
dan sonra gözlerinin tesirli ol­
duğuna inanmaya ve kızlara ıs­
rarla
bakm aya
başlamıştır.
Am a bir Mersin dönüşünde, ıs­
rarla baktığı bir kadından tam
kaşının üstüne bir demir ökçe
yiyince acı bir şeküde işletildi­
ğini farketm iş ve bundan sonra
göğsünde bir N ilüfer y ap ra ğı 1
taşım aya başlamıştır.
Cin geçinip herkesi imlet­
tiğ in i sanan ve buna inanan
Doğan; bu inancıyla da hayatı
boyunca işlemiştir ve korkarız
k i işleyecektir. F ak at kabahat
onun değil elinden kaçıran ebe
N u rru h ’un.
ÖNDER ÜNEL
Antakyada doğmuş; K ula
ve U rfa’da büyüm üştür. Liseyi
Ç a n k m ’da okurken Mülkiye aş­
kı alevlenmiş soluğu fakülte­
mizde almıştır. Sessiz fa k a t
faal, arkadaş canlısı, çalışkan,
centilmen bir arkadaştır.
dialı resimleri vardır. Bilhassa
derste çizdiği F iliz’in iki resmi
arkadaşımız tarafından da çok
takdir edilmişti. Turizmi benim­
seyen önd e r bu alanda da ka­
biliyetini göstermiştir. Festival­
deki ve komitedeki çalışmaların­
dan dolayı en faal eleman o la ra k ,
düşünülmektedir. İTerde bahçe
ile uğraşm ayı ve uzman olmayı,
istemektedir. İdealinin gerçek-.
leşmesini dileriz.
G Ö K A Y SA Ç IN
1946
da K ütahyada davul­
lar çalındı. Üç gün üç gece lan­
g ırt partileri düzenlendi ve Gö-,
kay doğdu. Amerikada ameri­
kanca öğrenen, babasından kaptiğ ı ik i üç kelime ile Mülkiye’ye
siyasî şube için gelmiş fakat
zorlukla m alî şubede bir yer
bulup cturabilm iştir. Her sene
en m antar derslerden bir kırık
alıp Ekim e bütün derslerden
gelmesi içini burkmuştur.
Langırttı çok sever “L an­
gırt dişi olsaydı onunla flö rt
edebilirdim” diyerek sevgisini
içine göm m üştür. iy i yapma­
m ıştı kerata. E h haketti bu lafı.
Babasından aybaşında (Demekk i babası memur) 350 TL. harç­
lık gelirken, ay sonunda 400 TL.
si bulunur. A ğb i kızla çıkacak­
san para vereyim diyerek sev­
D O Ğ A N SEVİM
gisini ara sıra gösterir.. Istanbulda dayısı vardır. (Diğer ak­
Mülkiye’de “baba” diye
çağnlan Doğan 15 K ânunusani
1361 de Mersin’in Karaduvar
köyünde doğmuş ve hemen kah- 1
veye “K ing” oynamaya koş­
muştur. Orada kazandığı iki
harm anı hemen bakkala okutup
Mersin İdm anyurdunun maçına
giden Doğan’ı ebesi ancak ak­
şam yıkayıp
tuzlayabilmiştir.
Onun için tadsız - tuzsuz Ve ya­
van olduğu sanılmaktadır.
A nkara Kolejini bitirdik­
ten-sonra “b ir .subay, amca” elinden tutup askere götürüvermiş. Gerine gerine “27 Mayısı
biz yaptık” deyip, neredeyse
“ben yaptım !” demeye getiren
D oğan’ın ,ranzasından o gece1 sı­
50
rabaları hakkında bilgi edinilem em iştir). B u dayı atlet, don,
Selanik fanlesi v.s. ne bulursa
Gökay’a
yollar. O da dayısını
çok sever,
arada bir
ödemeli
telefon ederek hatırım sorar ve
dayı kızla çıkacaksan para gön­
dereyim m i diye sorar.. Velha­
sıl iyi çocuktur...
Aşk hayatı sezsizdir. A ra
sıra Kızılayda etrafa laf atar.
Hissi h ay at için • “A şk m otan
bozulması .gibidir, m üshü ilacı
alırsınız geçer” der. E n sevdi­
Okuldan kalan vakitlerin­
de resimle ve İngilizce üe u ğ ra ­
şır. Modern resim alanında id­
ği
şey
yatarken
uyum aktır.
Ç ünkü yatarken başka bir hü- ■
nere sahip değüdir.
GÜNAY D E V R İM C İ
Savur kazasına ilk defa
radyo getirdi diye babasını savur’a medeniyeti ilk defa geti­
ren adam olarak tanıtan daha
emeklemeye başladığı andan be­
ri bir kız için yaıüp tutuşm akta
olan E ray “sizi çocukluk aşkı­
ma benzetiyorum diyerek Basın
Yayın’dan bir kızı deliye çevir­
miştir. H er sabah saat 5 te kal­
kıp kızıma m ektup yazıyorum
diyerek dersleri yutmaktadır.
kızla oynayan ve hatta s ırf bir
ufaldığı görebilmek için bisik­
1943
Ağustosunun sıcak bu­ letini dışarda bırakan N u ri son
aşkına, epeyce bağlanmış görün­
gününde bir çocuk dünyaya du­
mekte ve sırf kızı baloya gitme
h û l eyledi. Y ıllarca elektronikle
dediği için baloya gitmemekte­
uğraştıktan sonra Teknik Ü ni­
dir. H a y a tta ,bir Triumph.ve bajversite diyerek yanlışlıkla Mülşanlar.
ldye’ye girdi: A m a b u yanlışlığı
farkettiği zam an a r tık ' son sı­
nıftaydı.
M EH M ET G Ü N G Ö R
YAVUZ ALİ ŞEN ER
"Elektroniğe kendimi ver­
dim. B u yüzdendir çektiklerim”
diyerek girer sınıfa hergün.
1951 model külüstür ara­
bası ve elektronikle o kadar
meşguldür k i arkadaşlarına
‘Y a h u kız m illeti ne işe yarar?”
diye sorduğu büe rivayet olu­
nur.
Arkadaşları arasında A M ­
C A nam ıyla tanınan bu daim a
gülen ve çok temiz kalpli ar­
kadaşımıza hayatta başarı ve
m utluluklar dileriz.
N U R E T T İN SAH İL Y O L
Bir balerinle flö rt ettiğinde senin
büyük aşkın ne oldu diyenlere
O orkide bunlar ise ful, orkide
solmaz am a fuller çabuk solar,
diyen E ray her şeye rağmen
büyük aşkıma hürm et etmekte­
dir. Ona büyük aşkı ile başa­
rılar.
NECM ETTİN T A Y L A N
1944
yılı Şubat ayında An­
takya’da dünyaya gelen Nec­
mettin m uhitinin tesiriyle olsa
gerek çok sıcak kanlıdır. İlko­
kulu ve Liseyi hızla bitirdikten
sonra bir sene hangi fakülteye
gireyim diye düşünmüş ve Si­
yasal Bilgilerde karar kılmış­
tır. Mülkiyenin çayırlarında ot­
lamasına rağmen bir türlü şişmanlayamamıştır.
Geçen yıl
söylediği arapça şarkıyla meş­
hur olmuş birçok ülkelerden
teklif almıştır. Hızlı âşıklardan
olur çabuk bıkar. Sık sık moral
takviyesi yapar.
B u arkadaşım ız her ne ka­
dar 23 Ağustos 1946 da d ü n ­
yaya geldi ise de her nedense
yılda ü ç d ö r t defa doğum günü
yapmaktadır. Kendilerinin ta ­
nım adığı kız yoktur. H ayatta
tek arzusu kırmızı renk ve kır­
mızı koltuklu bir Trimph olan
N u ri bunu yalnız bu kızlar için
arzulam aktadır. H ayatta aşık
olm am diyerek önüne gelen her
H arp ut kalesinin Mülkiyedeki temsilcisidir. Mülkiyeye
geldiğinden beri devamlı üç şey­
le meşgul olmaktadır. Birincisi
B.J.K . m açlarına gitmek. İkin­
cisi Briç oynamak, Üçüncüsü
gezüere katılm ak. B unlar dışın­
da zam an ayırabilirse derslere
girip derste ideal B.J.K . kadro­
sunu tesbitle meşgul olur.
B .J.K . m açım seyretmek
için 3 defa İstanbul’a gitm iş ve
uğursuzluğundan dolayı daima
m ağlup etmiş .ve dönerken-.de
ağlayışıyla, otobüstekileri ra­
hatsız etmiştir.
■
Daim a Elazığ folklorii Türkiyenin en iyi folkloriidiir de­
mekte fa k a t E lâzığ folklorünün
“E ” n i bilmemektedir.
S tajım Varto depreminde
yaparken gelen kamyonlarca
yiyecek yardımını adilane dar
ğı ta cağım diye, kendisi 24 saat
aç kalan açıkgöz bir mülkiyeli­
dir.
51
E R G İN O K Ü R
. Sürgü lâkabıyla tanınan
sürgüce esprileriyle meşhurdur.
Biyografim Kazganda yer al­
mayacak diye son günlerde üzüntülere gark oldu. Sürgü İs­
tanbul - Ankara arasında çalı­
şan otobüs şirketlerine para
yetiştirmekte ıgüçlük çekerken,
otobüs şirketleri sahipleri Sem o’n un İstanbul'da olmasına
dua etmekteydüer.
Son sınıfa geçince havala­
nan Sürgü Şahane’nin en zam­
parası, en hızlı pokercisi en iyi
briççisi, en usta satranççısı ol­
duğuna inonmaya ve iddia et­
meye başladı.
inkâr kabul etmez delillerle is­
patlamaktadır.
Aslen M ardin’li olduğu vc
orada doğduğu yaygın ise de
son zamanlarda kadana hamsi
Seyfi gibi, ham siyi fazla sevme­
si yüzünden Karadenizli ve m uh­
temelen Rizeli olduğu da İsrar­
la söylenmektedir.
Doğduğu yılda kışın erken
bastırması yüzünden, onu yıka­
m ak için donan dere sularının
kullanıldığım , bu sebeple de onun m üthiş bir esprifrijit oldu­
ğu birçok psikolog, sosyolog,
astrolog ve seksologlarca ifade
edilmiştir. Mülkiye vari espirilerinin de birçok arkadaşlarının
ani donmasına yolaçtığa, araş­
tırm acıların ifadesine göre de
3 yıl ■aynı odada beraber kal­
dığı arkadaşı hastalık hastası
H arun'un bu hastalığına Asırn’m
tatlım sı (!) esprilerinin sebep
olduğu pek güvenüir kaynaklar
tarafından doğrulanmıştır.
Koç burcunda doğmadığı
halde, M ülkiye’de ve de sınıfı
iptidaîde koç borcunu almış, fa­
k a t büyük bir fedakârlık yapa­
rak, kaym akam lığın ünvan, m a­
kam ve forsu uğruna bu burs­
tan feragat edince, m alî şube
müstakbel bir inekten m ahrum
kalm ıştır.
M EH M ET A SIM IIACIMUSTAF A O G LU
52
M ülkiye’ye sap girip sap
çıktığı sanılırsa da, yakınlan
gerçeğin bu olmadığım, arada
bir cinsi latif institutense'un
bulunduğunu hatta yakın bir
gelecekte Veliaht-Sultanlığına
son verileceğini söylerler.
R U M İ Y IL D IZ
B ir ocak ayının karlı ve so­
ğuk bir gününde
Amasya’nın
Güm üşhacıköy Kasabasında in­
ceden bir ses duyuldu. Bu sesle
yeııi bir Y IL D IZ doğuyordu.
E lm a bahçeleri arasında
lıergün biraz daha büyüyen
R u m i küçük yaşta heves ettiği
futbola, babasının defalarca me­
netmesine rağm en üç defa solayağı kınlm caya kadar devanı
etti.
İlk ve Orta okulu memle­
ketinde tam am layan Rum i Si­
vas Lisesine parasız yatık ola­
rak girdi. Son sınıfta seçüdiği
talebe başkanlığı forsundan is­
tifade ederek derslere girmek­
ten im tina etmeye başladı. B ir
yandan da can ve malına vaki
olabilecek tecavüzleri önlemek
amacıyla boksa çalıştı. F akat
kla sına uygun bir rakip bula­
m adığından ringi terketti.
K ürdistan’dan kopup gelen
bir hukuk rüzgârına gönlünü
kaptıran Sürgü birazcık alın­
ganlığına rağm e n . gerçek bir
dosttur. H ayatta kendisine ba­
şarılar dileriz.
İsmi ile, isim maratonunun
rakipsiz şampiyonu olan Şube-i
 liyunun veliahdı, HacımustafaoğulLan ahfadından Asım ’m,
Cevdet Necip Paşa’m n VTararih-i Hıyârâ. ve Menâkîb-î Zürâf â ” smda 1365 tarihinde tevel­
lü t ettiği belgelenmekte ise de,
moderen tarihçilerden Ord. Prof.
Suat Köpriisüzgü,,onun 1945 yı­
lının : 3 ^ a l ı ğ m d â . doğduğunu
\
İdarî şubenin bu sur - tam is ineği, geçen sene staj için
Muş ve V arto’ya gidince, orada
öyle bir sükse yaptı .ki V arto
toprağı onu selamlamak iste­
yince, Mehmet ile Okan’la bir­
likte canını zor kurtardı.
Geçen sene staj için gittiği
Trabzonda epeyce eğlenmesine
rağmen, yüzmeyi h âlâ bilmedi­
ğ i iç in .denizden faydalanam a­
m ış ve, ke n d i; kendine yüzmeiyi
öğreneceğine dair söz vermiştir.
İstikbalde, halk için çalışan
bir kaym akam olmayı amaç e-
dinun ve hayatın mücadele ol­
duğunu kabul ederek, bu müca­
delede mağlup olmamayı pren­
sip olarak benimseyen Rumi,
"bütün boksörlüğüne rağmen, bir
cinsi latife nakavtla m ağlup ol­
muştur. Bu tatlı mağlubiyet
-ebedi olacağa benzemektedir.
Kendisine hayatta başarılar ve
saadetler dileriz.
GÜKSAN SO N E R
İç geziyi yanda bırakacak
kadar inek en az bu kadar da
zalim olan arkadaşımız (Neden
zalim olduğunu kendisi bilir!)
.yakışıklılığından haberdar olmıyacak kadar mütevazi bir mi-zactadır. İnönü ile aynı günde
•doğduğu için İnönücü olacak
kadar politika anlayışına sahip­
tir. A nlattıklan zamparalıkları
iskontalı olarak kabul etmenizi
salık veririm.
yeceği kadar geniş cepheli, sui
generis, bir tiptir.
Kitaplardan topladığı bil­
gileri satarak entellektüel ge­
çinmeye çalışan S.S.P. nin bu
bilgiçliği aslında Kızların dikr
katini çekmek için ego’sunun
ittiği bir yoldur. Süper ego’su­
nun bütün ikazlarına rağmen
Mtilkiye’de 4 yılını bir sanşm
balinaya harcamış, nihayet ara­
daki cüsse farkını anlayarak
gözlerini daha “petite” sarışın­
lara çevirmiştir. Mülkiyedeki
bu başarısızlıklarına rağmen
Italyan Lisesindeki aşk haya­
tının daha ilginç geçtiği bizzat
kendisi tarafından rivayet olu­
nur. Bunun, delili olarak evle­
rindeki kırık tahta salıncağı ha­
lâ saklamaktadır.
Kızlar bir vana, Bay Kuş
şike yapmaya bayılır. F akat ne­
dense yaptığı her şike üe bera­
ber işin içinde esas şikenin ken­
disine yapıldığını farketmez.
Bu uğurda dolaplara kapatıl­
mış, hayalet kılığına girip son­
ra da adam öldürdüm korku­
suyla fenalıklar geçirmiştir.
Hayatında en m utlu giiııü
geçen sene inek bayramında
vahşi hayvan pars olarak kafe­
se girdiği gündür. O günden
beri Pars halâ H ayat Mecmua­
sında resminin çıkmasını bekle­
mektedir.
Temiz içki içmek iddiasın­
da olmasına rağmen hiç de öy­
le olmadığı yârenleri tarafın­
dan söylenmektedir. Ancak iç­
kiye tutkunluğundan kendisine
ziyafet
çeken
mükelleflerin,
elinden kolay kurtulabileceği
bir uzman olması kuvvetle m uh­
temeldir.
P A R S E SİN
Bu okulda herkes lâkap
takm aya kalktığı ve hiçbirisi­
nin başaramadığı bir kimse var­
sa o da Pars’tır : S.S.P., Japon,
Londra’da bir MalezyalI, Bay
K uş, 48, Alfred Neumann,. Pars,
bunların hiçbirinin ifade edeme­
Arkadaşımıza hayatta dai­
ma “sarıyı bulup parayı almaz­
sım” dileriz.
,
A K IN E R G Ü D E N
Hitlerin kırk mrrvlüdünün
okunduğa günlerde İstanbul’da
doğan Akın, Bavuo’aire, Valerie,
Dürras ve Sartıe’.m düşünüle­
rini A nkara’da sürdüren bir
gençtir. Orta öğrenimde göm ­
düğü sekiz senenin ardından,
ikinci koolisyon hüküm eti za­
manında! Mülkiyeye başanyla
sonuncu yedekten girmiştir. K a­
vun dönemi sınavlarında! sınıf
•jeçerek son sınıfa kadar gelen
A kin’m ideal "Femme” tipi Simone de Beauvoir olmakla bir­
likte şarâp içmediği zamanlarda
A nkara Kız ve Bahçelievler Do­
neme Liselerinde faaliyette bu­
lunduğu cümlenin malumudur.
Fransız K ültür’de bir yandan
dul Mme Denise’e kur yapar­
ken diğer yandan angaje bir ha­
tuna ayak atmaktadır. Ege’de
bir dişi turiste gösterdiği yakın
ilgiden dolayı kendisine Turizm
Bakanlığınca H itit Güneşi ni­
şanı verileceği söylenmekte olup, bu dedikodu A hlâk zabıtasınca da teyid edümiştir. Nerm inin seminerlerinde belâgat
örnekleri prezante eden A kın
istikbalde başanlı bir gazeteci
olmak hevesindedir.
E Y Ü P ALTAYLI
Samsunda doğmuş Eyüp.
Doğarken çok
kasıldığından
ebenin bir hayli zorluk çektiği
söylenir. Yakışıklıyım diye övünmeyi adet edinmiştir. Bu­
nun nedeni Kız Teknikte bir
program sonrası . kızların üze­
rine saldırmaları olsa gerekli
Eyübün. Bu saldın sırasında
bir hayli çimdik yemişti zavallı.
Kız teknik kızları arasında Greğory Peck,' Gary Cooper kanşığı, T.N.S. de dünya güzeli ola­
rak tanınır. Sert görünüşüne
rağmen oldukça uysaldır. K ız
teknikte arkadaşlan dayak yer­
ken kızlara “Bırakın beüi kavga
edeceğim” 'diyormuş. "Birde'An-
ve briç şampiyonalarına hazırlanm akla geçti. A dı geçen oyunla n iyi oynamakla beraber, iş­
bu başarısı ile zekâ seviyesi ara­
sında bir korrelasyon' olmadığı
bizzat B aran Tuncer tarafından
tesbit edilmiştir.
tep li olarak bilinir. Derse hiç
girmez. Ortanın solunda siya­
sete atılm ak niyetinde. Kasılm a k ta k i ustalığı iyi bir politi­
kacı olacağı kanısı uyandırıyor.
Bu müşahadeden um utsuz­
lu ğ a kapılm ayan A li Bey, işi
inci avcılığına dökmüş, bu ara­
da Cebeci sulannda şansı yâver
gitm iş, ilk' asıldığı istridyeden
b ir inci çıkı ver m iştir. Kısmetine
çıkan inciyi bir altın halkaya
takm ak isteyen arkadaşımız,
müstakbel kayınpederi ile yap­
tığ ı şikel.i bir satranç m üsaba­
kası- üe emeline nail olmuştur.
Müsabakadan sonra yapılan tıb ­
bî muayenede A li Beyin doping­
li olduğu anlaşılmışsa da aslın­
da buna lüzum olmadığı, çünkü
rakibinin zaten kaybetmek için
oynadığı anlaşılm ıştır. B u olay­
dan sonra A li Bey Mülkiye’de
Iç gezide kızlarla biraz faz­
la sıkı fıkıydı Eyüp. B unu du­
y an sözlüsü işi ağlam ıya kadar
götürdü. Festival komitesi baş­
k a m olunca eve telefonla büdird iğ i söyleniyor.
A L İ M ÜBAREK
Harb-ı um um î sıralarında,
K ah ire’de bir “petit bourgeois”
dünyay a geldi. A ristokrat gejçinen Mübarek ailesi, bu yeni
. doğan yavruya da yedi gübekten beri aüenin erkeklerinin tar
şıdığı A li adım verdi. K üçük
A li’ye neden “Bey” unvanı ve­
rild iği bugün dahi doktrinde
tartışm alıdır. Kendisi bu ünvan ın K ra l F aruk tarafından fer-.
m an buyrulduğuriu iddia etmek­
te ise de, bu lâk a b ı.N âsır tara­
fın d an M ısır’dan kovulduktan
sonra kullanm aya başladığı ta ­
rihçiler tarafından tesbit edil­
m iştir. A li Bey o gün bu gün
1 sosyalist fikirlere düşmandır.
Lisede, mürekkep yalaya
.•y a la y a yalam a olduktan sonra,
(y hayatının 23. sonbaharında M ül
• Jriye’ye kapılanan Mübarek'in
M ülkıye’deki ilk y ılla n satranç
54
✓
tedavülden tam am en kalkm ış­
tır. Hasretine dayanamayan arkadaşlan onu, g ün ü n her saa­
tinde, Kızılay piyasasında elinde
incisiyle havada yüzerken göre­
bilirler.-.
banvayla sürüyle kız tavlarken,
araba üe dolaşır durur Kızılay-,
da. A kşam dönünce “şu kadar
doktor, bu kadar hemşire, bil­
mem ne kadar ebe” tavladım
der. iy i araba kullanır. Okuldan.'
sıhhıyeye patlak lâstikle ja n t
üzerinde gitmiş, kendisine h ab e r
verilince “H a ! biliyorum” demiş.
A p ta l görünüşüne aldanmamak,
gerek, çok zekidir. B u yaptığı
espirilerdende anlaşılabilir ko­
layca. Şarkı söyliyen bir arka­
daşına “senin sesin midenden
geliyor demişti b ir defa. Neden
bilmem ama dört yıllık arkada­
şı Mehlika anormal diyor hep
ona. Aslında aşın normal b ir
arkadaşımız. E k im sınavlannda
bir sorunun cevabını yanındaki
arkadaşına söylemiş, fak a t son­
ra unuttuğu için kendisi yazam amıştı. îyide içki içer. B ir de­
fasında “K ızlar tarafım kont­
rol edeceğim” diye tutturm uş,
müstahdemler zorla indirmişler
kızlar tarafı birinci kattan.
1944
yılında Ankarada doğ­
muş Akın. Pek çok kız ayak atı­
yorsa pas verdiği yok onun.
Ç ünki o gönlünü başka birine
kaptırmış.
FETH İ BÜYÜKAKSOY
Allah selâmet versin!
A K IN D E M ÎR E R
iy i futbol oynar Akın. K ap­
tanı bulunduğu futbol takım ı­
mızın başansında en büyük pay
onun. (Yedi m açta yedi m ağlu­
b iy e t) K ız tavlam akta üstüne
yoktur, Mülkiyede. Herkes ta ­
K afa kâğıdında 1941 yaz­
masına rağmen kendisinden 5
yaş küçük kardeşinden daha,
küçük görünen bu arkadaşım ı*
Hayriye Lisesinde edindiği ede­
biyat merakım Mülkiye helala­
rında şiir okuyarak devam e t­
tirmektedir. Ham am larda ise,
kendini Caruso zanneder. Lise­
nin bilmem k açm a sınıfında.
m andolini km lıncaya kadar da
kendini bir aşık, bir h alk şairi
«olarak görüyordu. A dı bir tü rlü
•öğrenilemeyen İstanbullu bir
h anım k ız ın onu eşekden düş­
müşe döndürdüğü rivayet edil­
mektedir. Tanrı çapkınlığın zer­
resini bile ondan esirgemiştir.
Haziran
yaklaştıkça kendini
Şemdinli kaym akam ı olarak
hissetmeye başlamış, katır yol­
culukları için G ülüm Ahm et’e
postal ısm arlam ıştır. Hızını da
kaçak kadınlarla İta çak seviş­
meler yaparak alm aktadır. Ay.n c a kaym akam a kız verecek
•enayiler aram akla da meşgul­
dür. Aradığını bulmasını ve tez
zam anda Ankaraya vah olması­
nı gönülden dileriz.
başanlı olmasına rağmen bu iki
adam yüzünden kendisini iflas­
tan kurtaram adı. Şim di oda m u­
dileri gibi aç ve sefil bir hayat
sürmektedir.
G ünün 24 saatini uyuyarak
geçirdiği için Mülkiyede onu.
tanıyan ne hoca bulunur ,ne de
Am acı sakin ve mesut bir
talebe. Bu yüzden bu güzel ço­
aüe hayatıdır. H alil ve Hilmicuğu, kızlardan da tanıyan yok­
deki alacaklarım kurtarm ak ta
tur. K ız gibi de güzeldir kerata.
amaçlarından bir diğeridir.
Zaten doğduğunda annesi onu
kız sanmış ve ilkokula gidince­
K u rta n r inşaallah......
ye kadar da erkek olduğunu
farkedememiştir. E n sevdiği
hayvan köpektir. Gazetelerin.
D E N İZ K A N L IS IR T
“Bir Genç, Am erikalı bir kadım n köpeğini ısırdı” diye halk
1944
yılının 25- Ağusto­
oyuna sunduğu haberin yaratı­
sunda Er çişte gülerek dünyaya
cısı da Şereftir. B ir lüks araba­
geldi■ Doğar doğmaz Dariö
nın sahibi olmayı hayal veder.
Moreno'ya ilham vereceğini
Uzaktan uzağa aşık olduğu
ebesi anlamıştı. O günden be­
K A Ş ’h bir öğretmen ham m da
ri Denizin başının üstünde
arabadaki yerini almazsa olmaz.
martılar dolaşmakta ve Ba]ıMeseleyi annesine, utangaçlığı
çclievlerde ki bütün jönler her
dolayıaıyle açamadığı için bir
allahın gilnü onu sormakta­
tü rlü nişanlanam am akta ve udırlar.
yanık olduğu zamanlarda evli­
lik hayalleri kuram am aktadır.
A.B.D. de doktora yapmak iste­
mektedir ama yanlışlıkla evleniverirse, eli f ileli bir koca olmakdajri öteye geçemeyeceği tah­
m in edilmektedir.
T AM ER G Ü V E N
TUNCAY GÜLÇUR
Y ıl 1944, Savaştepe’de mütebessim bir yaxatik gözlerini
ve kulaklarını dünyaya açtı,
ayağa lcalktjı ve yemek ne za­
m an diye sordu. Toro’yu binbir
güçlükle 1957 yıhna kadar bes­
leyen ailesi artık dayanamaya­
rak kendisini İzm ir’e gönderdi­
ler. Bir oturuşta beş kişinin ye­
meğini yiyen Toro, fasulye ile
tanıştı ve “Neden ben bu fasul­
yeyi bu kadar çok seviyom yavu...” sözü ile fasulye unvanını
kazandı.
Mülkiye’ye geldikten sonra
H a h l ve H ilm i’nin bankası oldu.
. F akat hesap işlerinde bu kadaı-
ŞER EF KARABAĞ
Deneıne lisesini bitirdikten sonra n/>2 dc şahanemize
katılan arkadaştınız ilk seneyi
kazasız atlattıktan sonra 2. se­
rte Sefa Reisoğlnndan ayrıl­
maya dayanamadı ğtndan bir
sene daha aynı sınıfta okuma­
ya karar vermiştir.
3 . sınıfı kazasız allattıktan
sonra 4. sınıfta en büyiili. ar­
zusu olan içgeziye katılama­
manın iizUnliisü içindedir.
H alâ, Mülkiyeye ilk geldiği
g ünkü kadar AdanalIdır “Allöş!” diye nara' atınca, y urtta
bestenin ve güftenin Tamer’e
a it olduğunu anlam ayan kalmaz.
Y ıllanm ış saplardandır. O da
hızını bulvar yosmalarının koy­
lum da sabahhyarak alır. Talih­
sizliğinden yakınm asıyla ünlü­
dür. Yenilmeye başlayınca, -Fet­
h in in attığı seba-i dü’yü düşeş
kadar önemli görür. Son dereeehızlı okur. Saatte on sahifeyi
aşınca rekor kırdığını sanır ve
pazularm ı yoklar, göğsünü şi­
şirir. Haziran sınavlarından çok
m üfettişlik sınavlarından kork­
maktadır. Son alınan haberlere
göre, T ürk argosuna yeni kü­
fürler eklemedi dolayisiyle T ürk
D ü Kurumu,' 1967 ödülünü Ta­
mer’e verecektir.
Söylentilere
göre bu 'başarısını kabız olma­
sına borçludur. Gene’ söylentir .* s
/
’• /
.
- iv
...
.5 5
lere göre Adanalı pamuk tüccar­
larından birinin kızm a ayak a t­
mış, kızan da bacağını kırm ış­
tır. Şimdiden saadetler ve ba­
şarılar dileriz.
/
Aydın
üzerinde
yapa biliştir.
K im ya ile olan bu yakın ailevî
ilişkisine rağmen, Makarnacılar
Lisesindeki tahsil hayatında en
büyük ızdırabı kimya derslerin­
den çekmiştir.
G Ü N E Ş Ç E L İK K A N
Daim a önüne bakarak yü­
rüyen arkadaşımızın Miilkiye’ye girdiğinin ikinci yılında, her
nasılsa yukarılara bakm ak ak­
im a gelmiş ve bu sayede Güne­
şin mevcudiyetinden ilk defa
haberdar olmuştur. Bu keşfi ile
gözleri kamaşan Aydm, âdeta
Güneşin peyki haline gelmiş ve
geçen yaz ilelebet yörüngesine
girmiştir. Bu olaydan sonra,
Müllriyenin bilum um kızları ta ­
rafından örnek bir aile babası
olarak gıpta edilen A ydın’m son
zamanlarda yurdun 93. numaralr odasındaki sefahat âlemleri­
ne kendisini yavaş yavaş kap­
tırmakta, olduğu teessürle mü.şahade edilmektedir.
Giineş Çelikkatı dayana­
madı,, en sonunda briç öğren­
meye kalktı, İtalyanca öğren­
meye kalktı, araba kullanma­
ya kalktı, nişanlanmaya kalk­
tı. Halen bu kalktıklarından
yalnız sonuncusunu yapmış
durumda, diğerleri ise.... za­
manla onlar da olur.
Mülkiyc’ye girdiği yıl Or­
ta Doğuya gidemedim diye
ağlaşan Güneş birdenbire ay­
dınlığa kavuşmuş ve o günden
beri bir daha ağlaştığını Ay­
dın'dan başka gören olmamış­
tır. Geçen yaz kavuncu olma­
sını nişanlanarak kutlamıştır.
Bu m utlu olaydan en faz­
la müteessir olanlar kızlar kısVm
2. kat sakinleri olmuştur.
Çünkü o gün bugün 2. kat
telefonu sis düdüğü gibi fası­
lasız çalmaya başlamış, bu yüz­
den kal değiştirenler olduğu
gibi telefona sabotaj teşeb­
büsleri dahi baş göstermiştir.
Bu teşebbüsleri dilıtatoryal
metodlarla bastırmaya muvaf­
fak olan Güneş telefon sesinin
rahatlıkla (tuyulabilmesi için
şarkı söylemeyi ve radyo çal­
mayı yasak etmiştir. Güneşin
katında kurmuş olduğu bu
otorite nişanlısını daha şim­
diden kara lıara düşündürmek
Icdir.
Kendisine mutluluklar di­
leriz.
A Y D IN G Ü N T ER
I
Kimyager bir ana babanın
yegâne evlâdı olan Aydın okul
çağına kadar özel aile labora­
tuarında dezenfekte edilmiş tü p ­
lerde itin?. ile. yetiştirilmiştir.
Bilimsel yetkililerden duyduğu­
m uza göre LA.G. köpek m am a­
larının ilk denemeleri küçiik
■56
Nişanlısı ile birlikte kan­
tinde aşandü'dıkları iskemleler
ve 2. kat dahilî telefonunun de­
vamlı surette istimal edilmesi
yurt ücretlerinin artmasına yol
açmıştır.
A klı sıra nişan gününü giz­
li tutarak etrafta büyük bir he­
yecan yaratm ak istemişse de bu
m utlu günü çok önceden haber
alan Mülkiyeli kızların intihar
etmelerine m ânî olmak üzere
Ankara Belediyesi geniş ölçü­
de emniyet tedbirleri alm ak zo­
runda kalmıştır. Geride kalan­
lara sabırlar, arkadaşımıza da
m utlulukler dileriz.
M ÜMTAZ P E H L İV A N L I
1943’te Keskin’de doğan Züht ü ’nün oğlu, M ülkiye’ye kapağı
ataratmaz, siyasi', İçtimaî, cin­
si ve sportif her tü rlü faaliyetede el atmıştır. îlk iki senesini
daldan dala konarak geçirmiş
ve bu a r a d ı 1 öinıfjı 2 senede
zor belâ ikm âl etmesine rağmen,
daima H aziran’da geçmekle öğünm üştür.
A.P. ye kayıtlı olmasına
rağmen sol listeden adaylığını
koyup, sağcı cemiyete seçilmek
becerikliliğini göstererek her­
kese parmak ısırtmıştır.
Halen daktilosu ve Nearin’iile gayet sakin bir hayat süren
sempatik arkadaşımız arap atı
gibi sonradan açılarak sınıflan',
haziranda atlam aya başlamış­
tır. B ir taraftan siyasi yatırım ­
lar yapıp, diğer taraftan evlen­
me hazırlıkları ile uğraşan M üm ­
taz m azbut bir aile babası ol­
m aya namzettir.
G A Zİ E R Ç E L
1945
senesinde bir kış g ün ü
yer gök yerinden oynadı. Inga..
Inga.. Ve çift yırtmaçlı, 3 düğ­
meli, kravatlı, takım elbiseli bir
sıpa dünyaya geldi. Dünyaya,
geldiğinde illi teklifini ebesine
“Daııs edelim mi", diye yaptı.
Bu şahane sıpa yavaş ya­
vaş büyüdü. Ve "tüylendi, Mülkiye’ye girdi. Rüyasında bir ih ­
tiyarın “Sen büyük adam ola­
caksın” demesi yüzünden birin­
ci sınıfı sıpalığından iki kereokudu.
Balıkesir'de yaptığı sosye­
tenin meyvalannı şimdi A nka­
ra’da toplamaktadır. Y az’ları
E rdek’te çıkardığı rezaletler
Zürriyet Gazetesinde “Azan sı­
pa 4 kızı çifteledi” başlığı al­
tında tefrika edilmektedir.
la yürüyen H a lil’in bütün haya­
tı boyunca mes’u t ve başarılı
olm asını dileriz.
bası yaşım küçültm üş ve 1.1.945
doğum lu göstererek “hüküm ete
en büyük kazığı attım ” diye övünm üştür.
,
E R D E N ŞA N ER
Onu közleme yum urta, yağ
ve b alla büyütüp sığır çobanı
yapm ak istiyen anasının hayal­
lerini yıkm ış, ilk okuldan son­
ra K onya K o le jin i bitirip poli­
tik acı olm ak niyetiyle mekteb-î
M ülkiye’ye girm iştir. F akat ik i
y ıl okuduktan sonra politikacı­
lık yönü iflas etm iş ve özellikle
m ülkiyenin cinsi lâ tifle ri “ara­
bası dairesi olm ıyanla evlene­
nleyiz” deyince daha çok para
kazanm ak am acıyla m alî şu­
beye intisap etm iştir. B unun
üzerine N .K .K .. Derneğince hi- t
m aye edilen birtakım kızlar et­
rafın da pervane olm uşlar ve iç­
lerinden b iri onu çelmelemeyi
başarm ıştır.
M em leketi sorulduğunda,
“özelliği yok, İsta n b u llu y u m ”
diyerek övünmeyen Erden, dans
bilm em esini, dansın ad i b ir eğ­
lence olm ası ile izaha çalışm ış­
tır. Çaylarda çay içild iğin i sa­
nacak kadar İstanbullu olan bu
arkadaşım ız y ap tığı soğuk es­
prilerle Besim ÜstüneFe rakip
olduğunu sanm aktadır. Erden,
okul hayatında öğretm enlerin­
den b ir ih ta r büe alm adığını
söylerken, son sın ıfta C ahit Ta­
laş tarafın d an sın ıftan atılan
tek adam olarak SBF rekoru
kırm ıştır. Y olculuklarında h alk
tip i ördek usulünü kullanm ası­
n ın tasarruf endişesinden doğ­
m adığını belirtm ektedir. B ütün
konularda b ilg ili olduğunu söy­
leyen Erden “ay her gece gökte
birbuçuk saat k a lır” diyerek
Astronom i bakım ından bunun
parlak b ir örneğini verm iş bu­
lunm aktadır. K endisini M ülki­
K ız peşinde koşarken aldı­
ğ ı yaralardan dolayı G azi adını
iktisap e ttiği yakın arkadaşları
' tarafından yarı tem inat ■göste­
rilip ifâde edilmektedir.
,
Şim di b ir mezun olsak da
para kazanıp yesek diye1o gün­
leri beklemektedir.
H A L İL A K IN C I
1945’in bir ekim sabahı
U la ’lıla r gözlerini fira k h b ir
b ülb ül şakım asıyla açtılar. Za­
m anla bu fira k lı nağmelere da­
yanam ayan kasaba h alk ı bu
b ülb ülü önce İzm ir’e, sonra da
M ülkiye’ye sürdüler. Bu ay rılı­
ğ a dayanam ayan arkadaşım ız
o günden sonra kendisini içkiye
verdi.
K ız tavlam a hususunda pek
p arlak teorileriyle tanınm ışsa
da b u n lan ancak fak ülte n in son
sın ıfın d a gerçekleştirebildi.
ilk ve son ideali olan dip­
lom atlığa doğru em in adım lar­
B unu haber alan aüe efra­
dı K arakaya köyünün en er kişüerinden kurulu b ir heyeti A n­
kara’ya göndererek
H asan’ı
K onya’ya kaçırtm ıştır. K ara­
kaya köyünün en semiz k ızla n
kendisine peşkeş çekilm iş ve
bilhassa köyden evlenmesi için
köyün ekin yetişmez kayalarını
kendisine vermeyi vadetmişlerdir. 15 gün köyde tutsak (? )!
olarak kapatıldıktan sonra her
zam an olduğu gibi b ir yolunu
bulan Haşan- A nkara’ya dönıriüştür. N .K .K . derneğinin h i­
m ayesindeki hatuna "başım a
çok işler açtın ” diyerek yol ver­
m iş ve kendini bir Tibet rahibi
gibi kahveye kapam ış böylece
b ütün yemek ve sigara m asraf­
ların ı tavladan çıkarm aya baş­
lam ıştır.
Y aln ız son zam anlarda kan­
tin m üşteciri T arık V ezir çok
m iktarda
çay
bardaklarının
kaybolduğundan
bahsetmeye
başlayınca şüphe üzerine yapı­
lan araştırm ada H aşanın bar­
IIA S A N E S G İL
dakları çatır çatır yediği anla­
şılm ış ve hastahaneye havale
1943
y ılı b ir ilkbahar günü
edilerek yaptırılan mide ta h lili
K onya’nın m eşhur K arakaya
bunu doğrulam ıştır.
köyünde b ir kaya dibinde dün­
Em in kaynaklardan öğre­
yaya gelm iş, gelir gelmez de
nildiğine göre Haşan birinci sıköy halkı tarafından K arakaya
n ıftajı beri istisnasız her gece
köyüne m uhtar adayı olarak
yürekleri parçalayan bir sesle
gösterilm iştir. B una kızan ba­
ye’ye geldiğinden beri gravatlı
gören olm am akla birlikte ik i
defa tak dığını iddia etm ektedir.
57
\
I“N ... sana ne yaptım niye dar­
g ın bakıyorsun” şarkısının sa­
dece bu m ısraını terennüm et­
m ekteym iş, H er sabah uyandı• ğın d a da h a la hayattan ü m itli
olduğunu söyler dururm uş. A r­
kadaşları arasm da şen ve iy ilik
sever b ilinen kendisi ise espritü e l olduğunu iddia eden bu
sevim li ineğim ize yaşantısının
gönlünce olm asını dileriz.
]YL H A R U N E R D O Ğ A N
1945 in K avun mevsim i er­
tesinin 19 ncu gününde O rta
A nadolunun New Y ork’u diye
bilinen kentim izde Lâle-Manyak
İb ra h im P aşa ahvadından ola­
rak doğan H aru n ’un, H arun Reş it’in Sulbünden geldiği de iddia
edilir. Ancak burs ve yol durum ­
la rı dikkate alındığında ikinci
argüm anın geçersizliği ortaya
çıkm aktadır.
H arun, Nevşe­
h ir S ultanisini tam am ladıktan
rakm aktadır. H arun ’a kendisini
uğurlam ak içitı ağaların şim di­
den teneke ekipleri h a zırla ttık ­
ları Şem dinli K aym akam lığında
sabırlar dileriz.
A F Ş İN N O Y A N T Ü RK M EN
1945 y ılın d a P aris’te doğ­
duğunu söylerse de P a rtis’ta 4
ay k alm ıştır ve buda doğum u­
n a rastlam am ıştır. T ürkiye’nin
büm em
neresinde doğm uştur.
O rta A sya’da H un ve G ök Türkler arasm da büyüm üştür. O ku­
m a hayatında 14 defa iftih a ra
geçtiğinden Liseyi bitirince ken­
disine bir sene tebdil-i hava ver­
m iştir. İşte bu arada Paris A f­
şin’i görm üştür. Cham ps Elysee
de kendisine konuşm a te k lif eden b ir kıza başka b ir ırktan
olduğu için yanından kovm uş­
tu r.
H arbiye’ye girm ek isterdi.
İsim benzerliğinden M ülkiye’ye
girdi. A skerliğe olan zaafı Ue
tarih te gelm iş geçmiş ve de ge­
lecek bütün kum andanlara sem­
p atisi vardı, var ve de var ola­
cak...
pılrruştır. O
günden bu güne
toplum un üzerinde İttifa k e ttiği
büum um fik irle rin aksini iddia
etmekle dikk ati üzerine çekme­
ye çalışm ış, arkadaşlarının bü­
tün ikazlarına rağm en bu hu­
yundan vazgeçm em iştir?
Saint-Joseph’teki çok uzun
ve başarıh tahsil hayatının son
senelerinde fenle edebiyat ara­
sm da m ekik dokum uş, nihayet
b üy ük b ir fen bilgisi Ue edebi­
yattan güç belâ mezun olm uş­
tur. Y ine bu arada Talebe Fe­
derasyonuna rehber olarak da­
h il olm uş ve bu güne kadar sü­
re gelen kalıplaşm ış esprileri
ile hıyarca prensiplerini bu dev­
rede elde etm iştir. Bu prensip­
lerin en katisı .ise “en mükem­
mel kızı bulm adan evlenmeyeceği’dir. F akat M ülkiye’ye gir1diktei sonra bunun im kânsızlı­
ğın ı görm üş, bundan böyle “re­
bus sic stantibus” kavdı ile her
rastlad ığı kıza m ükem m el dam ­
gasını vurarak bu prensibinden
h aklı olarak çok küçük b ir ta-
İd arî Şubeye girm e sebebi
Jam es B ond’u sevmesidir. İn ­
şallah üeride E nterpol’a girip
T ürk Jam es A fşin ’i olacaktır.
,ve bir süre OD T Ü 'nin tadına
bak tık tan sonra 1963 de Mülkiyeye düşm üş ve E k im A nkara’­
s ı hakkında b ir fik ir edinme im ­
kân ın a kavuşam adan son sınıfa
gelm iştir. İd arî şubenin idealist
te lla k adayları arasındaki m üs­
tesna m evkü kendisine özellikle
ikin ci sın ıfın ' kum ral h atun la­
rın d an biri, nezdinde prestij sağ­
lam ış ve böylece Şem dinli’ye
sap gitm em eyi altm ışaltıya bağ­
lam ıştır. Bu tercihi arkadaşları
arasm da
(çalışan öğretm en)
düsturuna uym am ası yönünden
eleştirilm ekte ise de B or’un pa­
zarı geçtikten sonra eşek sü­
rülen ilim izde yaptığı yaz sta­
j ı sırasm da kız öğretm en y ur­
dundaki sondajlarının neticesiz
kalm ası eleştirileri tem elsiz bı­
58
Çok iy i giy inir. E n iyi fia t
en kazık fia ttır prensibi ile hep
kazıklanır. A yakkabısına basar­
la r diye otobüse binmez. Y a ğ ­
m urlu havalarda elbisem k irle ­
n ir diye dışarı bile çıkm az.
A fşin ne zam an nişanlanı­
yorsun lâ fın a
çok kızar. H iç
evlenmiyeceğim diye nutuk ak­
tarken son zam anlarda üçüncü
sın ıftan bir kıza bacak u zattı­
ğ ı siyasî düşm anlarınca etrafa
yayılm aktadır.
Not : Judo bilir yanına ystla.5ma.ym...
D E N İZ Ü ZM EN
Herkes gib i norm al bir in­
san olarak dünyaya gelen D e­
niz, 4-5 yaşlarında evlerinin
bahçesindeki kuyuya düştükten
sonra dünyayı başka b ir açıdan
görmeye başlam ış ve özellikle
bir “o rijin alite ” hastalığına ka-
viz verm iştir. Ebesine göz kırp­
m akla başlayan zam paralık h a­
y atı M ülkiye’dc şahikasına ulaş­
m ıştır. K endi iddiasm a göre bu
güne kadar yüzlerce kozdan pas
alm ıştır, o kadar k ! bunları b ir­
birine karıştırm ak ta ve sık sık
arkadaşlarına “Y ahu, ben en
son kim den pas alıyordum ?’“
diye sorm aktadır.
ı■
Yaşının büyük olm ası ona
Mülkiyeli ablalarına dahi ayak
atabilme im kânım verm iş, bun­
lardan biri ile fırtın a lı b ir aşk
hayatı yaşadıktan sonra, tam
hayatı kayacakken kızın mezun
olması arkadarıım zı bu bâdireden kurtarm ış ve m utlu son
böylece gerçekleşm iştir.
Türk m üziğinden nefret
eden Deniz’in son zam anlarda,
"Yok başka” şarkısına duydu­
ğu sempatiyi kimse izah edeme­
mektedir.
MEHLÎIÎA. TURGUT
İç gezide “malî şubenin
yıldızı” unvanını alan Mehlika en az gökteki yıldızlar ka­
dar parlak ve güzeldir.
irade ve mantıktan kurulu
şatosunda esrarengiz bir krali­
çe edasiyle hüküm sürmüştür.
Krallık konseyinde bir numa­
ralı konsüllüğü kime verdiği
halâ bilinememektedir. .
G irdiği yeri dolduran a- ’
ğırbaşlı ve cümle tüllûb’ı ye­
rinden oynatan güzelliğe sa­
hip olan arkadaşımızın gelece­
ğe ait kesin bir projesi yoktur.'
(Çiinkü mühendis değildir. )
M ÜNEVVER ERDAM AR
İç gezide “ biblo” adını
alan Miineı/uerin yeşil gözle­
rine tüllap hayrandır. İçinde
yeşil göz geçen tüm şarkı ve
şiirlerin Münevver için yazıldığı söylenir. Bu yeşil gözler
uğrunda iç gezide kavga çık­
masına sebep olacakken sulh
yoluna gidilmiştir.
'
V ED A T G Ü N E N
A nadolu’nun bağnnda bir
bölgede bulunm uştur. Onu evlât
edinenler nüfus kâğıdına doğum
yeri olarak Bursa yazm ışlardır.
.K üçük yaşlarda bu durum u öğ­
renen V edat devam lı olarak ha­
ritay a bakıp nerede bulunduğu­
nu öğrenm ek istem iş ve bu yüz­
den gözlerini bozduğu g ib i kam ­
buru da çıkm ıştır.
S aint
Joseph
Lisesinde
Grek sanatına ve kalın tılarına
m erak salm ış ve bü unsurları
üzerinde toplayan b ir kızla, ilk
aşk macerasa denemesine giriş­
m iştir. K ıb rıs buhranı bu mese­
leden doğm uş ve devrin h ükü­
m eti ile A thinagoras arasında­
k i hararetli görüşm elerden son­
ra barışçı b ir çözüm yoluna va­
rılabilm esi için kızın Sınır dışı
edilmesi gerekm iştir.
Feci m iyop olduğu halde
gözlük takm ayan V edat devam­
la olarak uzaktan gördüğü kız­
lara, kızlar da V edata âşık ol­
m uşlar fa k a t karşılıklı aşk h iç
b ir zam an b ir araya gelmemiş­
tir. A şık olduğu kızlara tarih in
kaydetm ediği bir sadakatle bağ­
lan ır, verilm em esi gereken tâ ­
vizleri dahi verir.
H ay atı kahrolm akla geç­
m iştir. K endisi bunu bizzat ha­
zırlar. D alg a geçmek yüzünden
lisede ve M ülkiyede H aziranda
sın ıf geçem em iştir. K endini b il­
diğinden beri yazlarım ders ça­
lışm akla geçirir. M artta 0 aldı­
ğ ı halde Ekim de 7, 8 ortalam a
tutturm uştur.
Mehlika'nın şen ve şakrak
kahkahalarını arkadaşları öz­
lemle anacaklardır.
Ne istediğini bilen son de­
rece iradeli, hislerini gayet iyi
saklayan bu arkadaş Mülkiyede geçen yıllarında gayet tem­
kinli hareket etmiş, daima olaylardan ve hislerden uzak
aşılmaz duvarların ardındaki
Bugüne dek atılan tüm
ayakları kıran Münevver aşk
konusundan uzak görünmekle
beraber hislerini iyi sakladı­
ğından olsa gerek yapılan ince
araştırmalara rağmen hiç bir
ipucu elde edilememiştir.
Mehlika ve İlknurla saç
ayağı teşkil eden Münevver
arkadaşları arasında hanımlı­
ğı ve ağırbaşlılığı ile tanınır.
“ Ufacık tefeciktir” şarkı­
sını duyan arkadaşlarının ak­
lına M vneıher gelir.
M ülkiyedeki 4 senesini meçh û l b ir kızın ıslâh ı uğruna har­
cadığı rivayet olunur. Bu husus­
ta gösterdiği sebat takdire şa­
yan olm akla beraber son zam an­
larda h ayatının iyiden iy iy e 1
kaym akta olduğu esefle müşav­
iri ade edilm ektedir. >
OK T AY Ö Z Ü Y E
1944 O cağında Bursa’da İs­
kender Kebapçısında dünyaya
gelen ve doğum u L okantacılar
B irliğ i tarafından 40 gün 40
gece süren şenliklerle karşıla­
nan Oktay, o günden beri h a­
yatım kebapçıları ihya etmeye
59
adam ıştır. Gerçekten bu hadise
lokantacılık tarihinde yepyeni
b ir çığır açm ış, doğum g ün ü
' meslekî bayram olarak ilâ n
edilm iş, dünya kebap istih lâk i
de süratle artarak kısa zam an­
da ik i katm a ulaşm ıştır.
Z ayıflam ak için her tü r lü
m etodu denemiş ve en etkilisi
olarak ishal olm ayı bulup son
zam anlarda nispeten y ontul­
m uştur. B u neticeyi g ıpta ile
m üşahade eden K âzım G örkay,
O ktay'ın m idesini nasıl üsüttütiin ü özel b ir inceleme konusu
yapm ıştır.
Bugüne kadar h ay atta ik i
num arası olduğu tesbit edilm iş­
t ir : G alatasaray m ezunu olm a­
sı ve halkalarım a h astalığı.. N i­
şan m asraflarının kız ta ra fın ­
dan yapılm asını fırs a t büen ar­
kadaşım ız, bugüne kadar tam 8
defa halkalanıp ayrılm ıştır.
B ıyıklarının seksapelini ar­
tırd ığ ım iddia eden O ktay, B ur­
sa piyasasuıda her zam an için
geçer akçe olm uştur. Kendisine
h ay atta ve mesleğinde sonsuz
b aşarılar düeriz.
dığı zam an gizli vasıtalarla h a f­
ta ta tilin i geçirm ek üzere ora­
ya gitm ekte ve hurdahaş b ir şoküde geri dönm ektedir.
B ütün bunlara rağm en bir
T ürk kızıyla.evlenm ek istem ek­
te, fa k a t ,bu mevzuda çok müş. külpesent davranm aktadır. B ir
sanatkâr genç kazımız bu h u ­
susta kendisini ik n a etm ek için
çok uğraşm ış, fa tih im izi sabah
saatlerinde suyu sıkılm ış b ir
vaziyette yollam asına rağm en
, izar gevşememiştir.
Şu anda Ispanya, Portekiz,
Fransız ve Türk k ızla n arasında
b ir
tercih yapam am aktadır.
Kendisine ko lay lık lar düeriz.
ZEH RA HALACOGLU
1946’da Batı Avrupa’nın
Kayseri .şehrinde bir yaz çiçe­
ği olarak doğan Zebramız Si­
yasî Şube havalı bir tellâlı g ü ­
zelidir. Ankara Kızlar M anaç­
tır ı'nı 1963’te bitirdikten son­
ra T ıp Fakültesi imtihanlarını
N O T : Oklay halihazırda nişanlı değil­
dir. Meraklısı varsa duyurulur :
.N A M IK İZ A R
K endisini yerine göre İz ­
m irli veya İstanbullu olarak
tan ıtır. A slında m eçhûl b ir ge­
rgide ve m eçhûl b ir yerde doğ­
m uştur. Bu onda kaptan olm ak
arzusu uyandırm ıştır. Edebi­
y a t kolunda okuduğu halde kap­
tan olacağım diye tutturm u ş,
fa k a t netice itibarile M ülkiye’ye
düşm üştür. Saint-Joseph lisesin­
de en son O sm anlı gerdanına sa­
h ip şahıs olduğundan “Ç İF T ”
lâkabı ile ta ltif edüm iştir. Son
senelerde gördüğü rüy a üzeri­
ne Avrupa seyahatlerine m erak
salm ıştır. îlk
gidişinde îb e rik
yarım adasına kadar uzanm ış
ve tarihçüer bu hâdiseyi Ibefr ik ’te Ç ift istilâsı olarak adlan­
dırm ışlardır. B u istilâd an b il­
hassa İspanyol k ızları m em nun
olm uşlar ve bu fa tih i içten fe t­
hetme yollarını aram ışlardır,
îz a r bu sayede E n d ülüs’te b ir
harem kurm uştur. Cam sıküdı-
60
başarıyla vermiş ve moral hem­
şire olarak Mülkiye Kantini'ne intisab etmiştir. Bir asır
önce bestelenmiş olmakla be­
raber " Les Yeux I\Toirs” in
Zehra’nın ahu gözlerini teren­
nüm ettiği çoğunluğun kanaa­
tidir. Teninin teraretini Kleo­
patra taktiğiyle
uyguladığı
" millt - batkılara borçlu olan
Zehra, son 4 Aralık’ta Carmen
kılığıyla İsmet Paşa'yı baştan
çıkartmış ve bit davranışı, mü<İMİ mi olduğu Alp '-Ay K lü p ­
te protestolarla karşılanmıştır.
Fransız kiillür'de sempati ve
OD'FÜ'nde kompliman ve ev­
lâdı olan Zehra, iç gezi’de si­
yah gözleriyle Alanya'da Katııstrof sebebi teşkil etmişse de
bu kargaşalığın Antalya’da ve
Erdek’te kışkırttıklarına, nisbetle solda sıfır kaldığı cümle­
nin maliımııdıır. içişleri Bakanhğı'nın bu ideal sekreter
tipine Kazgancılar “İyi. Vali­
ler” dilerler.
M EH M ET K Â ZIM G Ö R K A Y
İstanbul’da 1944 y ılın ın
M art ayında doğm uş ve doğur
m u bütün Moda koyunda şen­
liklerle karşılanm ıştır.
Liseyi Sain-Joseph’te b iti­
rip o sene F ransa’ya g itm iş ve
"Sciences Politiques” okum ak
istem iştir. F akat geceyi P aris’in
“Pigalles” semtinde bir “fra n ­
çaise” ile
geçirdiğinden im ti­
hanlara yetişememiş ve ancak
5 gün sonra kendine gelebildiğm de “Faculté du D ro it” ya
y azılabihniştir. Onu F ransa’da
“le chevalier d’O rient du Quaı>
tier L a tin ” adıyla tan ırlar. P a­
ris ’te o derece m eşhur olm uş­
tu r ki, De G aulle’ün bizzat ha­
zırlayıp im zaladığı bir kararna­
meyle, üniversiteli k ızla n n tahsülerine m ani olduğu gerekçe­
siyle Fransa’dan atılm ıştır Y u rt
dışı edilişi hâdiseli olm uş, “pa­
risienne” lerin y a rattığı karga­
şalık P aris tra fiğ in in günlerce
aksam asına sebep olm uştur. De
Gaulle sem patizanı olan G örkay
bunun üzerine “ben gidiyorum ,
yaşasın Fransa ve F ransız
C um huriyeti” diyerek coşkun
tezahürat arasında s ın ın geç­
m iştir. T ürkiye’ye döndükten
sonra M ülkiye’ye zorla sokul­
m uş ve orada h ay atı ilelebet
kaym ıştır.
B E T Ü L SÜ RA Y
1 Aralık 7945 sabahı, gü­
neş geç doğdu. Bunun sebebi
kendisinden, daha güzel, daha
alımlı, daha cazip bir ışık kay-
ağının Ankara d<ı. Kavaklı
Neşe Kliniğinde bir ebe ta­
ralından keşliydi. Bu güzel lıız
•yavaş yavaş büyüdü, serpildi.
Ankara Kolejine geldi.
Leylâ - Mecnun'una orada ka­
vuştu. Aşk - aşk., sen her şeye
■
kadirsin, beni Mülkiye’ye bile
..getirirsin dedi ve Yenal’ın ar­
kasından Mülkiye'ye geldi•
Önce başladılar koridorlarda
yaklaşık düzene : sonra Angorra, sonra M ilka, cafe dans...
derken Yenal oldu müfettiş ve
sonra... ı ı Şubat, günü Ankara
Palasta happy - end’e.. Cum<hur’un alnından öpmesi ve
halkaları ellerine geçirmesi ile
ulaştılar.
, / Al ali
şube sıralarında
bir aşık var şimdi. Gözlerinde
yaşlar, ellerinde sazı, dinler
bazı bazı...
3i
soran N evzat ilk flö rtü ile k ü­
tüphanede ışık lar söndüğü za­
m an karanlık .işler çevirirken
suç üstü yakalandı. Ve bu yüz­
den kardeş fakülte H uk uk’a bi­
le bir süre devam edemediği
m illî em niyet kayıtlarından çı­
karılm ıştır.
Son zam anlarda ağabeysinin aldığı araba için “Şu araba
gelse de Disko ya gitsek diyen
„N evzat’ın İzm ir’de hay atta ilk
olarak g ittiğ i Disko da aydınlık
işler çevirdiği herkezce bilin­
mekte ve utanıhnaktadır.
N .K .K . Cemiyetince b ir nu­
m aralı av olarak gösterilen bu
yavru yakında doktora g ötürü­
lüp kardiyografi muayenesi ile
kalbindeki g izli sırlar piyasaya
arzedilecektir.
İB R A H İM ÇOIvCAN
("Yenal g illi askere., alır
teskere” . Alıklı...
N EV ZA T T E K ÎN E R
Tekincr Brothers’ların en
'¡küçüğü, anadan doğm a, Kızılto p rak lı N evzat’ı dünyaya, ge­
tiren ebesi “Ayyyy, bu çocuk
g izli inek olacak” dedikten son­
ra, şırrrak diye düşüp bayılm ış.
paraları özellikle tedavülden
kalkan elli kuruşlukları sim it­
çilere ve şekercilere okutarak
piyasaya sürm üş, ilkokuldan
sonra ik i sene nalburluk yap­
m ış, sa ttığ ı çürük m allar yü­
zünden inşaatların çökmesi üzerine bu meslekte kabiliyeti
olm adığı anlaşılm ış ve eczacı­
lığ a başlam ıştır. F akat zehir­
lenm elerin artm ası sebebiyle bu­
radan da kovulm uştur. Bu ara­
da bozuk prezervatif sattığı
söylenir.
O rtaokulu resimden imtahana girm eden dışardan ver­
m iş, Lisede Teorem .İbrahim
adıyla şöhret' yapm ıştır. Ancak
kurduğu teorem lerin çoğu ilko­
k u l öğrencileri tarafından çü­
rütülm üştür.
M ülkiye’ye geldiği sene im ­
tih an arasında N am az Hocası
ve F ilozofik _Sistem ler adlı k i­
tap ları okuyarak kafayı üşüt­
m üş olup, o günden beri kafayı
ısıtm ak için yorgan . altından,
çıkm am aktadır. Şerm ini seven­
ler derneğinin en faal üyelerin­
den biridir.
A T T İLÂ V U R A L
31 Ocak 1965 de D inar’da
dünyaya gelen eşeğin sebeb-i
vücudunun Bolvadinde aylâk
ay lâk otlayan anaç eşeklerden
b ir tanesinin her nasılsa yas
yağm uruna yakalanm ası ve ge­
re kli yerine yağm ur suyunun
kaçm ası olduğu söylenir. Do­
ğum u realize eden hekim bu
ufacık yavruyu pek sevmişti.
îlk okuldan sonra girip ik i
sene sürttüğ ü îzm ir K olejinden
■ayrılınca “Ben de kolej de oku­
dum ” adlı eserini bastırdı. Bu
Orta, tah silin in
aydınlık
olan tek yeri tiyatroculuk yap­
tığ ın ın bilinm esidir. Tiyatrocu­
lu k m erakının nerden geldiği bi­
linm em ekle beraber bazı kay­
n aklara K antocu Şam ran’la akrabahğının var olduğu söylenir.
6
H aziran 1942 sabahı Adapazarm da evin önünde heye
canlı heyecanlı dolaşan babası­
na erkek evlâdı dünyaya geldi­
ğ i m üjdelenince babası gayri
ih tiy ari
■eseri ile M ülkiye’deki büum um
lisan k u rlan n d a sükse yaptı.
M ülkiye’ye girdiğinde ilk
olarak kütüphane nerede diye
•— Tüh be! gene erkek ol­
du diye söylendi. A slında bu­
luz kadar kibar ve zarif olan
İbrahim ilkokulda geçmez eski
Eşşek Bilecik K ız Lisesin­
den m ezun olm uş iftih a rlık bir
talebedir. B u y ü la n n da boş
saatlerini seks dersleri vermek­
le g e çirird i
M ülkiye’de ise esas meş­
galesi, Seks filjim leri oynatm ak,
seks 'rom anlarını (el yazısı ile
olanları) daktilo etmek ve ge­
celeri Harem , H isar gibi yerleri
61
dolaşm aktır. îk i senedir tiy a t­
roculuğa m erak sarm ış bu işi de
yüzüne gözüne bulaştır rruştır.
Show rezaletinin baş sorum lu­
sudur.
mizlik ve tatlı yapmaktan hoş­
lanan Filiz aynı zamanda hayli
çalışkandır da. En çok elma
turtasını, Dr. İhsan Ünlüer’iıi
yazılanın (bilhassa kikloplar),
İspanyol melodilerini beğenir.
Şimdilik Omio Signore, Sil'
ting in tlıe Pak’tan hoşlandığı
nı söylemekte olan arkadaşımız son zamanlarda rujunu
babasının tavsiyesi ve İsrarla­
rı üzerine değiştirmiştir. İyi
huylu, çalışkan, kibar ve biraz
fazla afacandır.
13 Nisan gecesi saat 2.30
civarında yatmağa hazırlanır­
ken, yatağında bir fındık fa­
resi ile karşılaşmış ve mahalle­
yi ayağa kaldırmasına ramak
kalmıştır. (Not fare 3.30 da yakalanabihniştir.
M U ST AFA D E V E L İ
A ttü â b ir eşşeğe nasip ol­
m ayacak derecede hassar b u r­
n u sayesinde A dana’da hiç kim ­
seye çaktırm adan koklaya koklay a çalkan’m yerini bulm uş lâ ­
kin lâ f aram ızda R a u f’unda
bunda b iraz rolü olm uştur.
H ay atta unutam ayacağı tek
h a tıra olarak babasından Huzur’da yediği korkunç şam arı
söyler.
Son y ıl kerlere kendini k ral
seçtirm iş, inek bayram ında mek­
tebe dansöz, getirm iştir.
Çok iy i b ir seksüel prodükter olacağını herkes tartışm a­
sız kabul etm ektedir.
B Ü L E N T A K IN
/
B ü le n t’in M ülkiyedeki ilk
seneleri zevk sefehatla geçti,
bu onun L âle Devriydi. Onun
St. Joseph senelerinden arta
k alan bu devre m . Siyasiye adımnnı atarken sona eriyordu.
Y eni devre onun kışın Nişantaşında, 25 M ayıstan sonra A n ­
kara’da yazın Suadiyede yap­
m adığı çılgınlık, çıkarm adığı
rezalet ve yakm adığı halp kal-,
m adiği b ir devre oldu.
62
D iplom at olm a yolunda em in adım larla ilerleyen bu ar­
kadaşım ız teh lik e li çevrelerce
yam an bir refüzatör olarak ün
yapm ıştır.
IV . siyasiye geçtikden son­
ra B üle n tin şam artacı görünü­
şüyle bağdaşm ayan b ir durgun­
lu k m üşahade edildi. Bu onun
gerçek ka.rekterini
yansıtan
duygulu ve tem iz aşk çocuğu
tablosuyu an i b ir kararla Do­
nanm aya katılm ağa karar ver­
m işti ve K lü p O rhan da sebep­
siz yere! 15 yaşında b ir kız ço­
cuğu tarafın d an dövülm esi son
vukuatı olm uştu.
Halen kendisi örnek talebe
yaşayışım devam ettirm ekte olu p F a h ir A rm aoğlu tarafından
bu sene derse 2. defa girişinde
tebrik edilerek H ariciye Vekâ­
letine g iriş için ü k yatırım ım
yapm ıştır.
F lL ÎZ T O K Y A Y
Nevşehir'de annesine yedi
kardeş istiyorum diyerek dün­
yaya gözlerini açan, fakat iki
kardeşle yetinen; 20-30 tane
kuzeni olan, hayatı ve kalaba­
lığı setven afacan arkadaşımız­
dır. Bulaşık yıkamaktan, te­
n . D ünya Savaşının son
demlerinde dünyaya gözlerini
açan M istik rivayetlere göre
kendisini kundaklam ak isteyen
ebesine, gevrek b ir kahkaha üe
“y ıktın beni şekerim ” diye refüze ederek deve tü y ü bir ce­
ket talebetm iştir.
Sevim lilik, d ürüstlük ve
çalışkanlık semboli olan M us­
tafa A nkara K o le jini başarı üe
bitirdikten sonra şahane’ye intisab etm iş ve kendi deyişi ile
sebebi vücudu olan 2 ilinden
siyaset ve tababet birincisini
seçmiştir.
3. Siyasiden b ir h atuna
angaje olan bu genç diplom ota
başarılar dileriz.
GÜRSU OKURE1İ
B ir N isan günü bir çocuk
kos kocaman m avi gözlerini
dünyaya açtı. A dım G ürsu koy­
dular. Emeklemek, gülm ek, y ü­
rüm ek gibi bazı çocukluk sınav­
larım başarıyla verdikten sonra
sıra konuşm aya geldi. A ğzından
ilk çıkan kelimeler, F azilet, ar­
kadaşlık, sam im iyet oldu. On­
dan sonra kelime haznesi ge­
liş il aşk kelim esini öğrendi; B u­
nun yanm a bir de ideal kelim e­
sinin eklenmesi G ürsu’yu ideal
aşkı “aram aya şevketti. U zun
lar neticesi ortaya a ttığ ı “Den­
ge teorisi” eklenince genç ya­
şında Nobel arm ağanına aday
gösterildi.
Bu kıym etli arkadaşım ız
kısmen yukarıda sayılan yoru­
cu çalışm aları kısmende lise sı­
ralarında. jim nastik derslerinde
çok yorulduğu için çok uzam ak
ihtiyacım . hissetm ektedir. B u
meanda, gelmek zorunda oldu­
ğu ilk derslere kitaplarının y a ­
nında yastığım da getirm eyi pek
ihm al etmez.
F A liR t U ZU N E FE
M aııisalı ve M anisa'hk bir
efecilctir. K endisini büyük jö n 4
ve tenor zannederek etrafın m er­
ham etini üzerine çekm iştir. O na
göre m illetlerası plânda bir
Kazanovadır. F ilipinlerden İn ­
giltere’ye kadar ayak atm ıştır.
(Olgunlaşm a, D il T arih gibi iç
faaliyetler hariç) B ilin d iğ i k a ­
dar bunların hepsi m evcut so­
nuca ulaşm ış, kızlar başkala-
Ja n e ” m elodisini tegannj
m ektedir.
et­
inekliğine, diyecek yoktur.
Ders sektirm em iştir. Ancak res­
sam olduğu gibi bir komplekse
tutulm ası sebebiyle, bu dersler­
de uçak çizerek vakit geçirm iş­
tir.
K endi ifadesine göre har
yatının en büyük ta lih sizliğ i
H asan’la tanışm ış olm asıdır.
A L P E R G Ü N PA M U K K A L E
1944
senesinin bilinm iyen
b ir ayında evde bilinm eyen b ir
gününde İzm ir’in ücra b ir kö­
şesi K arşıyaka’da vaktinden
evvel doğan, bu çocuk doğum
için gerekli istihsal dozaj m ’da.
yapılan bir eksiklik sebebiyle
m inyondur.
Zam anla A sfa lf Osm an'ın
başına İzm ir çöplerinden ve kar
nalizasyonlarından sonra üçün­
cü büyük dert olm uş ve onu son
çare olarak 5 yıl sürgünle A n­
k ara’ya göndermekte bulm uş­
tu r. F akat bu çocuk sürgün h a ­
y atı yerine tam b ir - dölce v ita hayatı yaşam ış; ders kullanmaz­
m ış ve geçme mevsim i olarakta kavun m evsim ini seçmiştir.
rıyla nişan lan m ıştır.. Sesini du­
yanların çil yavrusu g ib i dağıl­
m alarım , onların sanat an lay ış­
larının k ıtlığın a veren arkadaşı­
mız, yazdığı ilk sem inerin Be-,
sim ’in Idta.bından daha iy i ol­
duğunu zannedecek kadar da
saftır.
inceleme, araştırm a ve deneyler
neticesinde bu kavram ın, güzel­
lik, dişilik, tem izlik ve saflık
unsurları tarafından meydana
getirileceğine karar verdi. B u
buluşun yanm a b ir de arkadaş­
larıy la birlikte y ap tığı çalışm a­
M ülkiye’de e feliğini b ir ke­
re göstermek fırsatı bulm uş ve
b ir kişiy i bıçaklam a fırsatın ı
elde etm iştir.
içkiye dayanıklı olup, bir
bardak şarapla sızar. In g ü iz
sevgilisinin
nişanlanm asından
beri devam lı y a n m ahm ur do­
laşm akta ve “M y Sweet Lady
-'UJVF
Uçak m ühendisi olm ak is­
terken 1962 K asım ında b ütün
üniversiteler m ühendis yetişti­
r ir zannederek M ülkiye’ye g ir­
m iş. U yandırm ayalım , h alâ m ü­
hendis olacağına inanr. O g ü n
bu gün tü llâb ın b a şın a .dert olan, m illete bulaşm ası üe ün ya­
63
p an, güçlü güçsüz, a k ıllı a k ıl­
sız, tüm ve de b ü tü n ip tid a i’ye
posta olan bu çocuk son srn/ıfta
nişanlanıp inzivaya çekilm iş ve
bu yazıyı yazan bana da İsrarla
nişanlandığım yazm am ı söyle­
m iştir.
B u yüzden başına gelm edik
şey kalm am ış nişanhsm m isramyla ilk defa olarak N isanda
ders çalışm aya başlayıp tü llâ b ı
hayretler içinde bırakm ıştır.
şey verebildim m i diye soran bir
cinsi latife ta b iî korkunç bir
bütçe açığı diye karşılık vere­
rek. durum unu kıza ne iy i an­
la tm ış tır d im i :
(aşk b ir bütçe açığıdır) teori­
sinin kurucusu olup, bunu çü­
rütm ek için elinden geleni yap­
m aktadır.
M U ST A FA D İN Ç EK
. 1943’te Kânun-u S ani’n in ■
13.günü G aziantep’in kaçakçı­
E R T A N Ö Z D E M ÎR
la ra y atak lığıy la ü n salm ış bir
1944
y ılın d a kediler ayında üçesindc kaçak olarak dünyaya
göz açan M ustafa duygulu ve
dam da hayata gözlerini açta
kibar
m otiflerle; kızgın, kavga­
ve b ir daha da yum m adı.
cı ve sert m o tifle ri b irlikte ba­
rındıran yanardöner bir k arak­
tere sahiptir. K ızgın anlarında
yazdığı şiir ve tiy atro eserleri
m anavlarda kesekâğıdı yerine
k u llan ılm akta olup kız tavlam a
tekniğine henüz pek akıl erdirebüen çıkm am ıştır. Bu cüm le­
den olm ak üzere 4 A rah k’ta k ı­
K t â ^ ° 'J 6 rl
zını en genç M ülkiye’li ayakla­
rın d a afişe etmesi h â lâ h a tırla r­
dadır. A rkadaş severliğiyle ta ­
n ın an M ustafa “Siz söyleyin,
ben yapayım ” ilkesini h ay at k ı­
lavuzu edinm iş b ir aşk âşığıdır.
T üm üyle m utlu b ir yaşam ı tuz- föhsy.
<— \J.
Şahane’ye gelm iş en te h li­
keli ve azgın zam paralardandır.
G örüpte ayak atm adığı dişi yok­
tu r. B ir rivayete göre sex ha­
yattı 4
yaşında başlam ıştır.
H alen en verim li ve optim al
çağım yaşam aktadır.
-64
ORHAN K A YA A LP
İstanbul’da “tatav la” na­
m ıyla m aruf K urtuluş’ta doğ­
muş ve p alikary alar arasında
büyüm üştür. K endi iddiasına,
göre bütün kesiciliğini paçoz,
bıyıklı, m ıyıklı rum kızların ı
keserek kazanm ıştır.
Serserüiği kendisine h a y a t
felsefesi yapan K ayaalp, İta l­
yan Lisesi’nib itirm işT ancak b u
M ülkiye’ye girm eye yetmediğindan, aynı yaz b ir de K abataş.
Lisesi’nin im tih anlarını verm iş­
tir. T abiî bu kadar yorgunlu­
ğun üzerine Ok sene çakm ıştır.
(Peki bu böyle de Pars niye
ü k sene çaktjı?)
K afası bozulup sık, sık İs­
tan b ul’a kaçtığı günlerden b i­
rinde kafese girm iş ve “nişan­
lanm ak
m ecburiyeti”nde k al­
m ıştır. Z av allı kızın' ağzından
girip burnundan çıkıp, tü rlü çetş it fendbazlıklarla kendisine n i­
kahlatan serseri, nihayet nazik
yerine lana y alanıştır.
O rhan ayrıca g ita r ç a la r
ama., öyle melodi filâ n çıkara­
maz, sadece akor basar. Genel­
likle her g ird iğ i to p lu lu k tan
azam î ild ay sonra kovulur.
Ancak İçendi ifadesine göre h e r
topluluğu kendisi bırakm ıştır.
H atta sen orkestrası olan “İl­
han Feym an”dan dövülerek a tıl­
mış, kendisi ise “elektrik çarp*
ta, yere düştüm de böyle oldum ”"
’ dem iştir.
B ir ara aktörlüğe m erak
salm ış Devlet Tiyatrosunda, oy­
n adığı oyunlarda börekeet geri
verilirken, rol ald ığı foto rom an
sebebiyle sesin satışım bir an­
da düşürm üştür.
E n be lirli özelliği "E h e ehe
ehe eheee” diye gülüşüdür. K en­
disine göre bu g ülüş ta k lit edi­
lemez, kimseye vergi k u llan ıla­
m az. k ızla n sevmez. B ir an­
d a 4 kizı idare etmesi, idare
anlayışım açıklıkla belli eder.
ÎHer sene b ir kıza çok rom antik
şehirde aşık olur, sonra... bı­
kar. M ankenlerin aşığıdır. Sana
geçirdiğim iz ta tlı günlerde bir-
suz çorbaya benzettiğinden kıs­
men ıstırap çocukluğuna m erak­
lı olduğu söylenir. M ustafa,,
candan arkadaşlarla gezm eyi
pek sever ve gezemezse fo lk lo r
yaparak deşarj olm aya çabalar.
“Nerde dum d um , orda bulun­
dum ” hesabı, geleceğe ilişk in
hiçbir plâm olm ayan bu folklorom anyağa, Antep fıstığ ın a b ir ­
an önce kavuşm asını düeriz.
/
IÎk g ird iğ i sene halim se­
lim olm asına rağm en, her ge­
çen gün biraz daha keçüeri ka­
çırm ış, nihayet 3. sınıfta çaldı­
rarak savcılığa adaylığını koy­
m uş ve ı-her nasılsa- seçilm iştir.
K arapatay lan
muhakem e et­
mesi bu kızların okuldaki po­
pülaritelerini a rttırm ıştır.
işte serserinin hikâyesi bu,
daha ne yazakm yani?
Ders, k u r ve seminerlere
devam sızlık günleri başlayınca ,
cam sıkılm ış ve yapacak başka
iş bulam adığı için İdarî şube’ye
k ra l olm uştur.
M ET İN İN A L
A L t İH SA N E R T ÎK
ERDEN SEZER
M.Ö. 43 yılında M agnezia
pam uk ta rla la rı araşm a bıyıkh
bir küre düşm üştü. R ivayet olum ır kim ilk banyosunu şaraprapla alan bu tom bul yavru
çiftçilik yapam ıyacağı sabit ounca okula gönderilerek savuşturulm uştur.
M anisa idadisinde efelik
günlerinden sonra mekteb-i Mülkiye’ye farkın d a olm adan duhul
eylemiş ve koridorlarda sigara
içerek dolaşm ağa başlam ıştır.
\
s
tik yallarında kendisine tev­
d i edilen m isyonu ifa am acıyla
Çuvalos ö rg ü tü n ü , kurm uş ve
iç k i m eclislerini bu yolla fu ll
kadro devam ettirm e başarısını
gösterm iştir.
H ayatının sonlarına doğru
m üridleri kendini şef ilâ n et­
m işler, O ’da her m üstebit gibi
kendini içki, kadın ve uykuya
verm iştir. H atta felsefe hasta­
lığ ı denilen az tehlikeli biir say­
rıya
tutu lm uş
H ayyam 'dan
Destoyevski'ye kadar bir çok
filo zo fları tetkik etm iş sonun­
da "saçm alık felsefesi açısın­
dan serbest birleşim ” adlı bir
k ita p a ğ ı örgüt üyelerine dağıt­
m ıştır.
1 E k im 194! de A dana’da
gözlerini dünyaya açtığı zam an
babası askerde olan bu yavruya
E rden adını verdiler. Erden’in
babasının erken askere gitm esi­
ne dayanam ıyan dedesi “toru­
num askere geç g itsin ,” diye
nüfusa kaydım 15 Şubat 1942
de yaptırm ış ve onun gayriresm i b ir asker kaçağı olm asına
sebep olm uştur.
B ugün dolm uşa bindiğinda : “K afam da kalan b ir ik i tel
de düşm esin" diye cam lan k a ­
p attıran Erden, Tarsus K olejin­
de okurken çevrenin en h ızlı
jö n ü o ld u ğu n u . iddia eder. G ali­
ba bu h ızlı donjluğundan dola­
yı M ülkiye’nin en ağırbaşlı kız? A dile A nayı hemen buluverm iş ve bağlanm ıştır. R ivayet ed ilir k i bu bağlanışta tüpte 404
kullanılm ış da ondan hiç ayrıl­
m am ışlar.. Y ine kendisinin ifa ­
desine göre A dile ile arkadaşlı­
ğından sonra da pek çok ayak
atan olm uş, fa k a t b ütün ayak­
la n kırm ıştır. (?) Bu la fla n üe,
düşünm eyi çok sevdiğini söyle­
yen E rden’in tam am en hayal
m ahsulü şeyler1 düşündüğü gö­
rülm üş ve T ürk film cilerinden
senaryo te klifle ri alan Erden
bazı politikacılarca iğ fa l edilip
“tır t” yapılm ıştır. Böylece politik ay ad a a tılan Baba, bu y o l­
dan 8 k işilik bir aüiye bakm ak­
la “B irin ci sın ıf baba” ödülüne
aday gösterilm iştir.
1962 de babasının isteği
aksine M ülkiye’ye giren Erden’­
in bu seçişinde b ir rastlantıdan
çok Takdir-i ila h i ro l oynamış
ve 21 y ıl boyunca sayıkladığı
A dile’yi bulm uştur. N iy eti siya­
si şube olan Baba, A dile’nin
“annem beni d ışan salm az” di­
ye sızlanm asına dayanam ayıp
raaîî şubeyi seçmiş ve içeride
kalm ışt’r. Inşaallalı ikisi için
de h ay ırlı olur.
G enellikle salon, ağırbaşlı
b ir genç olarak gözükmesine
rağm en biraz kafasını bulunca
coşan, özellikle adalet ve orga­
nizasyon üzerine seri nutuklar
çeken b ir tab iata sahiptir. M a­
yıs aym dan itibaren turistlerle
tura çıkışı ona M ülkiye’de her
yıl- kavuncu olm anın zevkini
tu ttırm ıştır. M utad A vrupa gezüerinin sonuncusunda Troyes
fransız sosyetesinde Kazanova’ya parm ak ısırtacak derecede
çapkmJjık yapm ışsa da yurda
avdetinde “Y aşlanm adı uslandı
g ön ül” m ısraını dilinden düşür­
mez oldu.
A D İL E ÎM RA H O RO Ğ LU
3 Mart 1944 te Nazilli'de
dünyaya.-.gelir.. gelm,ez, asker­
den yeni gelen dayısına gülün­
ce, dayısı : "B u kız yumurcak
halinde bile erden hoşlanıyor,
seni subaylar alsın emi,” de­
mişti. Günden güne Adile ele
' avuca sığmaz, fakat aklı başın­
da bir kız olarak büyüdü. ıç6s
de MiiIItiycye giren, ele avuca
sığmayan kız bir avuca sığıp
aklı başında olduğunu göste­
riverdi. Her ne kadar annesiy­
le babasının sözünden çıkma­
dıysa da dayısına ihanet ede­
rek “ ben subay değil erden
hoşlanmıştım,” deyiverdi. Ağır başlı bir anne pozuna hürünüveren Adile'nin Ümran’
a, Hülya'ya, Emet’e yaptığı
annelik kadar E r’ine yaptığı
yemeklerle de ün ü tiillap ara­
sında çabucak yayılıverdi. Fa­
kat, ne yaptıysa 21 yıl uğruna
eriyip, kuruyan Er den'i semir
temedi. Bu uğurda, kendi ye­
meklerinden kesip; yurt m ü­
dürlüğünün önünde; Erden'e
zorla birkaç lokma daha ye­
dirdiği Yur,t müdüriince gö­
rülüp, yurttaki “çiftler arşi­
vine" kaydedildi ve örnek bir
hareket olarak shoıularda tüm
çiftlere " declare” edildi. Bu
örnek çiftin çok acele olarak
murada ermelerini dileriz.
Y az aylarında Bursada kız­
lara bedavâ her çeşit ders ver­
m ektedir. H ocalarından mem ­
nun olan cinsi lâ tifa n devam lı
çağırılar yapm aktadırlar.
SE R İM K ÖST EM
A tillâ olm asaydı IV Malî'n m ‘‘K ra lı” olm uş olacak olan
- G rand Ja n ti - Serim Köstem ,
16 A ralık 1945’te, y an i büyük
aşkından tam b ir ay sonra düny a ’ya gelm iştir.
M U SA SO Y SA L
1945
N isanında güneşli bu­
günde Nevşehirde gülerek düny a’ya duhul eyledi E lindeki n v
ketlerle ebesini m aça davet et­
m iştir.
G ençliğinin ateşli yıllann>da Karadenizde dolaşırken Sam ­
sunda b ir yankee medresesine
düşm üştür. Tam yedi y ıl sonra
M ülkiye’de pinpon oynarken gö­
rüld ü. Zeytinle w isky içm enin
com petanı olan-bu Jeune homK ole ji üstün b ir başarıyla
tam am lıyarak M .E.T.U . ve S.
B .F . sınavlarını kazanm ış, anr
cak E konom ist m i yoksa M ü­
hendis m i olm ak kararını der­
h a l verem emişti. Bu h ay atî ka­
ra rı alm ak üzere în g üte re ’ye
gitm iş ve o y ıllarda Londra şeh­
rinde olagelen “N üfus P atla­
m ası” olayının tek m üsebbibi
olarak görüldüğünden sınır dı­
şı edilm işitr. B undan sonra ise
Mekteb-i M ülkiye’i şahane’yi
tercih e ttiğ in i “K antine” devam
etm ek suretiyle açıkça ortaya
koym uştur.
me, .Japon elçiliğinden bir kız­
la kesiştiği için , persona non
■grata ilân
edilm iştir. O gece
■grand toüete yatağa girdiğinin
■farkm a varm adığı gibi, sabah
■saat 8 de E sattan sosyal politi■kaya yetişm ek için şişeyide elin'■
•den bırakm ayı unutm uştur.
Kendi deyim iyle “F ettan
b ir Blockhead” olan - G rand
■
A m oür’u ü e ; m ünasebetlerinin
b itiş ve başlangıçlarının sayısım kendisi de şaşırdığından bu
konyda D.P.T. uzm anlara ta ra ­
fın d an çalışm alar yapılm akta­
d ır.
• •
j
T ann vergisi -insuperable y akışıklılığın ın istense dahi ay­
rılm az m ütem m im
cüz'ü olan
burnunun senelerce önce oku­
duğu kolejde haincesine k ırıl­
m asına rağm en h a lâ b ir k a n ş
havada olm ası m üşahitlerim iz­
ce tesbit edilm iştir.
Angora ve C ahit Diskote­
ğin günlük m üdavim lerinden
olan Serim hakkında y aşlan
küçük kızları buralara sokm ak
için sahte hüviyet k a rtla n d üz­
d üğü iddiası ile C .Î.A . tarafın ­
dan açılan tah k ik at büyük b ir
g izlilik
içinde y ürütüld üğün ­
den, bu konuda henüz kesin b ir
şey söyliyem iyoruz.
M eşhur “Love
A ffa ir’i”
hakkında “A bi biz sıram ızı sav­
d ık ” diyen Serim ’e bu konuda
ne kadar inanılacağı m alum ol­
duğu üzere biz kendisine ileri­
deki doktora çalışm alarında baz­
sa n tem ennisi üe yetiniyoruz.
İH SA N SA Y A N
Esasında jön olm ası gerek­
tiğ i, halde (doğar doğm az ebe­
sinden m üsade alıp saç tuvale­
t i y aptığı rivayet olunur.) M a­
liyeci olm ak gafletinde bulun­
m uştur. K aldı ki muhasebeyi
K .U . B orçlar A k tifte gösterecek
kadar bilir. B ütün bunlara rağ­
m en iy i niyeti b u n la n te lafi etmiye çalışıyor. F ak at donjuanh k tak i lıa ta la n n ı hiçbir şey te­
la fi edilemez. Takip e ttiği cin­
si lâ tif lokantaya g ird iği halde
otobüse b in d iği zanm ile y ağ­
m urlu havada saatlerce Anıttepede beklem iştir. B iz görm e­
diğim iz için Fransadaykan yap­
tık la rın a hiç b ir şekilde itira z
edemiyoruz. Ancak biz kendi­
m iz gereken iskonto ile kab u l
ediyoruz.
SA D ET T İN G E N Ç
1942
y ılın ın güz iptidasın­
da Erciyes dağının eteklerinde,
fav o rili bir baron dünyaya gel­
di. D oğar doğm az gördüğü ilk
iş e tli yede b utlu ebesini pas­
tırm a olarak im al etm ek olm uş­
tur. "
T --
ka, bir duble cini rah atlık la içebilm ekte, onun üzerine de çerez
kabilinden birkaç iktisat kitabı
devirebilm ektedir. Tarhan ve
M erkezin baş m üşterisidir, her
gelen iktisat, istatistik ve mü. m asili İngilizce kitaba ay lığın ı
yatırm aktadır. (B u n lan başka­
la rı okum asın diye aldığım bir
ara itira f etm iştir). Sosyal faa­
liyetlere son sın ıfta başlam ış
ve iç geziye gitm ekle mületi,
sükûtu hayale uğratm ıştır. Ge­
zi esnasında varlığım keşfetti­
ğ i (!) gece kulübü ve diskolar­
da norm al bir insanın onbeş
dakikadan fazla kalam ıyacağı
hükm üne varm asına rağm en
burada en son terkeden k işi ol­
duğu söylenir. Ona sorarsanız,
aşk insanın aptallık fonksiyor
nunun m aksim um a ulaştığı nok­
tadır, am a bu günde halen İsrar
edip etm ediği m eçhuldür./ Ta­
lip lile rin "T ül” rum uzuna m ü­
racaatları..
Gelişmesi için ilk durak olarak H aydarpaşa Lisesini y urt
edinmiş ve oradan da daha bo­
yu ile favorileri arasında uygun
bir oran kurulm adan M ülkiye’ye girm ek gafletinde bulunm uş­
tur.
MiiJkiye’de sessiz ve sakin
gezen, gündüzleri kooperatifte
defter, kalem
satan bu sinsi
ayrıntının ayrı yerde geceleri
neler yaptığını son günlerdeki
şüpheler üzerine yapılan araş­
tırm ada kitapların altınd a ge­
çirilen battaniyenin sarih .( !)
itira fla r m dan anlam ak m üm kün
olabilm iştir.
Am eli ve .nazarî yönden
tüm el bir yapıya sahip olan bu
arkadaşım ız m son günlerde ka­
fasında bazı meseleler belirm iş
ve cebinde taşıdığı kıym etli m a­
denden m am ûl b ir y uvarlağı
ciddi olarak istihdam etmeğe
karar vermek üzere olduğu öğ­
renilm iştir. Bu günlerde bir
şanslı latife m utlu bir piyango
vurabilir.
Bu yolda ve diğer tozlu,
tczsuz bütün yollarda kendisi­
ne başarılar dileriz.
İB R A H İM E R D E M CAN
salavat sloleri üe A nkara’daki
bütün ES-ES m açlarına gitm e­
sine rağm en alm an parlak skor1la r sonunda stadyum da değil
y u rtta bile gözükm üyordu.
Bütçede denklik pıensibine
sadık olan arkadaşım ız, stok­
la r halinde g e tird iği y um urta­
la rı pişirebilm ek için kaçak k u l­
lan d ığı ocak yüzünden, itfaiye*
n in zam anında yetişip yangunı
söndürm esine rağm en, y u rtta
büyük hasan n doğm asına se­
bebiyet verm iştir.
HAŞAN ER SE L
1D46 H aziranında Kütahyada doğm uştur. Her zam an, bir
falcının annesine b ir y ıl öncoden m eşhur olarak b ir oğlunun
Y Ü K S E L Ö ZD K M lR
olacağın! söylemesiyle övünür
(F alcı ne bakından m eşhur ola­
1946
yılının ekim inde E sk i­ cağını söylem em iştir). B ir k a ­
şehir stadyum unda “ES-ES"
za eseri g ird iği M ülkiyede üç
yıl kendi halinde yaşadıktan
aû-7-leri arasında yükselcik dün­
yaya teşrif buyurdu, işte o gün­
conra İstatistik sayesinde sını­
den beri dünyanın her yerinde­
fın dörtte üçüyle ahbaplık ku r­
k i Eskişehir sporun m açlarını
m uştur. H er ne kadnr halim
lcaçırmam aya yemin etmek gaf­
selim görünürse de bir oturuş­
letinde bulundu. Ne yazılc ki
ta b ir galon şarap, bir şişe vo t­
1944
Ocak’m m ikisinde Zon­
guldak’ta b ir maden ocağında
bulunm uş ve A b d ü llâtif Suphi
Paşa K onağı’nın y um urtalarıyla
neşv-ü neona kazanm ıştır. A ltı,
yedi E y lü l olaylarından birkaç
gün sonra g ird iği D arüşşafaka
Lisesi’nde D Jşiplih K urulu’nun
devam lı iştig a l konusu olm uş
ve X IV . Louis’yle ilg isi kısmen
“Psycho film iy le kam u oyuna
m aledilm iştir. O kul sahnesinde
Stalag 17 ve M r. Roberts piyes­
lerinin' sükseli! jön ü, sahnet-arkasm da ise poker partilerinin
potkerizi olarak ün salm ış ve
hasbelkader düştüğü Mülkiy'e’de yirm i küsur defa derse g ir­
m iştir. K lasik B atı M üziği’nden
anlar geçinmekteyse de, duygu­
landığı zam anlarda fasıl dinle- meyi tercih eder. A nt, Econo­
m ist, salıncak ve playboy der­
gilerini aynı zevkle okuyan E r­
dem, geçen
sene "G öksel” b ir
flö rt yaşam ış ve bu rene de yük­
seliş Kolej i’ne m üdavim kesil­
m iştir.
Y eni y tl’a
n'şanlı bir
İş Bankası m üfettişi olarak g ir­
intini galin ihtim aldir.
67
M Ü Y E D D E T B Ü Y Ü K Ö ZT Ü R K
■claşımız, Nasrettin Hocanın
■torunu olduğunu söylüyorsada, yapılan araştırmalar sonun­
da sulak bir yerde büyüdüğü
■öğrenilmiştir.. Fen Fakültesini
bırakıp Mülkiye’ye kimin aş■
hıncı geldiği halâ bilinmemek­
tedir. Derslere devamlı girme­
sine rağmen, Mayıs 7 5 den
önce çalınmaya başladığı gö­
rülmemiştir. PA RİS hayaliyle
■yaşıyan bu arkadaşımız, anne­
sinden izin alabilirse seneye
Fransaya doktoraya gidecektir.
A L Î E . GÜNGÖR
1943 y ılın ın teşrin sani’sin•de 8 kilo 373,5 gram lık b ir ton­
ton yavru m artıların ötüştüğü,
suların karaya vurduğu Bandırm a’da kafasını dünya’ya uza­
tınca, dış dünyanın huzursuzlu­
ğundan korkarak geri çekmek
istediysede ebesinin m üdahalesi
ile> dünyaya duhul etti.
D aha o yaşta evdeki bütün
yem ekleri yediği için evde baş­
layan b ir bottle-neck Ue tediye
bilançosu açık verince kendisini
b ir y a tılı okula gönderdiler.
/
İn e ktir am a kendi ifade­
sine göre anadan doğm a değil,
68
A H M ET A Y IIA N O LC A Y
sonradan olm a inektir. Şahane’de hiç ders kaçırm az. H atta
1 ci sın ıfta Sam i Ö ngör’ün coğ­
rafy a derslerine devam la dün­
ya çapında erişilmez bir rekor
kırm ıştır.
I
B unun yanm da derslerde
fırla ttığ ı sıkı espirilerle kendi­
sine b ir çok sem patizan topla­
m ıştır.
Spesifik’i,
p asifik’in
past-particible diye nitelendire­
rek gavurca kurlarına olan ilgisinide isp at etm iştir.
E fe n d iliğin izi
bozmayın,
yoksa efendiliğim i bozarım di­
ye efendiliğini hiç bozma.
Y U S U F D İN Ç E R
M illetin N orm andie’de ana­
sı ağlarken, Y usuf, savaş-sonrası dünyasının en h ızlı oğlanı
olm ak üzere İstanbul’da doğu­
yordu. E n uzun gün çocuğu
Y usuf, jile ttikte Süha'nın en
önem li rakibidir. D arüşşafaka
Lisesi’nde F atih K ız Lisesi’nin
m u h tarlığın ı yapm lş ve bazı ba­
yan hocaların okuldan uzaklaş­
tırılm asında temel am üi teşkil
e ttiğ i B ritish Council’m İstan ­
b ul şubesi’nce teyid olunm uş­
tur.
Y usuf, 1963’te y an lış­
lık la D il T arih yerine Siyasal’a
girm iş ve kan tin sohbetlerini
A şağı A yrancı ve Y enim ahalle
Beşinci
D urak
hatıralarıy la
renklendirm iştir. “K a rta l - Pen­
d ik; g ittik , geldik düsturu var­
lığ ın ın
esası olup, kendisini
A kvaryum ’da ders çalışırken
görenlerin hayretten küçük d il­
le rin i y uttu k ları b ir vak’adır.
1945
yılının, kedüeriıı
yüksek doğum oram gösterd
ayın 28 inde, başkent çocu
olarak dünyam ın kalabalık l
tnran A yhan’ı hem İstanbul
hem de A nkara A tatürk B
varlarının hatunları yakınd
tan ırlar. Soylu bir ailenin ço>
ğu olm ak iddiasıyla hava b££
A yhan şeceresinin tesbiti i
geçen yaz İngiltere'yi resrr
ziyaret etm iş ve Londra’:
Chelsen ve Piccadilly gibi n
hitlerinde yarattığı skandali
la Scotland Y ard ’da dosyal;
na özel bir oda ayınlm asına
bep olm uştur. Darüşşafaka
sesi’nin bütün kulüp faaliys
r i karan lık m aksatları için i.s
m ar etmekte tereddüt gösi
memiş ve m irasyedi hal
geldikten sonra, işin ucuı
başbakanlık bile olabileceği
sabıyla m üteahhitlik üzer«
tutm uştur. Canlı B alık'ta II.
nun sıhhatine kaldırdığı kac
leri, eli para tutup özel seli
evlâdı haline
geldikten so
Johnson için kaldırm aya. 1
Lamış ve M ülkiye’yi, her ns
sa, gird iğin in üçüncü yık.
b itirm iştir. D oktorada gc
eğlendirildiğini sandığından
rupa’ya gitm ek ve E sat Selçtan boşalan yeri doldurm ak ;
dasm dadır.
E R D İN Ç K A Y R A N
Basket takım ım ızın asls
dan olan E rdinç 1943’ü n Kı
kindi yağm urlarında Güm ü
ne'de doğm uştur. Darüşşaf;
h ların yaşça en kıdem lisi 1
M akina M ühendisi çıkmak
yetiyle, İk tis a tta n ayrılıp ]
kiye’ye girm iştir. Berlin O
nin arkasındaki sokakların
davim leri arasında yer a’.an
dinç’in m üzm in bir Kazar
olduğu K an tin kuşlarınca
lûm
hususlardandır. Yu.
b ir strip - poker uzm anı
nitelenen bu spor çocuğu
kaz yolm a vadisindeki Lh
sından dolayı üeride baş
bir vergici olacağı söylen;
tedir.
E R D E M IÎO Y N U D E L fK
B ach’in şöhretli b ir eseri­
n in adım taşıyan bir orta K a­
radeniz ilim izin fidanlarıyla ta ­
n ınan b ir ilçesinde 1944 yıhnda
kedilerin çoğalm asının had saf­
haya ulaştığı avın beşinde doğ.m uştur.
K üba buhranından bir m üd­
d e t önce G azi Osm an Paşa Lise-si’n i bitiren bu aristokrat yav­
rusu, boynuzlanm a dileği ben­
liğ in i sardığından Yüksek Der
n izcilik O kulu sınavlarına gir. mişsede, em elinin m alî şube’den
m ezun olm ak kaydıyla Mülkiye’de de ¡gerçekleşebileceğini
•anlad ığınd an
şahane’yi tercih
-etm iştir.
A R S L A N SON AD
“Sıcak b ir yaz akşam ı Marm aram n m avi u fa k dalgaların­
dan doğan bu aşk, b ir kış g ün ü
A nadolu’nun soğuktan çatlamışbozkırlarına göm üldü..”
Bu okuduğum uz satırlar
A rslanın b ir zam an tu ttu ğ u çok
renkli h a tıra defterinin sayfa­
larından apartılm ıştır. Oldukça
ciddî görünm esine rağm en Arslan, çoğu zam an rom antik, ya
da ciddî sulu olabilen b ir kim ­
sedir. Ayraca m aharetlidir de..
Ö rneğin A rslan kızının başı om uzuna yasb olduğu halde kü­
rek çektiğini ağzından kaçırm ış­
tır. İy i şike yapar, iyi şike yer;
kendisine y apılan Capsolinli sa­
bun ve kendisince yapılan ruh
çağırm a şikeleri hatırlardadır.
Çok yönlü olm ayan çalışır,
meselâ ak törlük (aslında fig ü ­
ran lık) yapm ıştır, sosyalistlik
yapm ıştır, borç para alm ıştır,
halkalanm ıştar - ayrılm ıştır, bi­
rinci sın ıf yatakhanesinde 6 ya­
şına kadar olan çocukların yap­
tığ ı m arife ti yapm ıştır, edebi­
y atla uğraşm ıştır am a kitap okum am ışür, v.s..
gibi, yemek pişirme bilgisinin
de iyi olduğunu sanıyoruz. İç­
kilerden votkayı sevdiğinisöy
ler.
Hassas, .temiz kalpli ve
herkesin de l<er\disi gibi iyi
olduğunu düşünen şirin bir
arkadaşımızdır.
G.İ-M: dersinde, T unceli
kısa saçlı görünce “Aaa Napolyon’a benziyor demiştir."
Periyodik olarak her cüm­
le başında "ah, şekerim” der.
(Der. yaa!)
Fakülteyi bitirince Sayış­
la’ya girmeyi düşünmektedir.
Başarı dileklerimizle.
Y Ü K S E L Ç A K IN
Sınıfımızın cn masum kız­
larından biridir. Derse hiç
kimse onunla yanşamaz. Ta*
biî, bunun sonucu hiç çakma­
dan dördüncü sınıfa gelmiştir.
Karşı cinsle münasebetle­
rine gelince.. Bu hususla bü­
Genellikle Aslan palavra
a ta r ve b ir süre sonra attüğı pa­
lavralara kendisi de inanm aya
başlar. B u palavraları ancak iç­
tiğ i zam an ve bilhassa siz de
içm işseniz çekilir.
(Arslan için buraya birşey yazm a­
Şahane’de sabık b ir İdarî
şube’li hatunun kendisine ya­
m adığı kaym akam lakabıyla tanjinır. Y enim ahalle’nin m uhtelif
mesele ve özellikleri hakkında,
m üsellem ihtisası olduğu Suşeh­
r i tavernasm dakilerin m alûm u­
d ur.
Y e rli füm
yapım cılarınca
rızk ların ın tem inatı sayılan bir
m illî sinema m üdavim idir. A y­
la n M ustafa’dan sonra Cavga
D ans Stüdyosundaki M ülkiye
tem silciliğine üstlenm iş bulu­
n u p , bu uğurda devrim tarih i
derslerini dahi kaçırm aktadır.
ya lüzu m yoktu, am a kendisi çoV is­
tedi. N e yapalım !)
G Ü L A Y Ç A ĞA T A Y
/ / .
D. Savaşı yıllarında
Ankura’da doğmuş ve Anka­
ra’da büyü ini işt iir.
Müziğe olan sevgisi sebe­
biyle keman dersleri almaya
başlamış ve kendi ifadesi ile
bir şeyler çalar hale gelmiştir.
Romantik çağlarında (halen
de romantiktir) şiirler yazmış,
bir ara bunları bastırmayı da
düşünmüştür.
Elbiselerini kendisi dike­
cek kadar iyi bir terzi olduğu
tün duyduklaıınız yalandır.
Meselenin esasını ancak biz
' biliyoruz. Bir kerre Yüksel
hayatında hiçbir -erkekle “ko­
nuşmamış'’ tır. Bikeresinde bir
üst sınıftaki bir gence, konu­
şurken kafasını niye salladığı­
nı sormak için arkadaş oldu*
69
"'konuşuyo kardeş’' dediler.
!Bi keresinde ise fakültemizde­
ki yüksek okulda okuyan biri­
sine; piponun zararlarını anlatpıak için arkadaş oldu. Ge­
ne "konuşuyo” dediler. Bun­
ları -burada olanca şiddetimiz­
le tekzip ederiz.
'
^
Not : Tam dördüncü sı­
nıfın sap erkeklerine alarm
verecektik ki kıyamet (korkmayın küçüğü) koptu. Yüksel
nişanlandı. Şimdi bir mimarla
bir maliyeci nasıl zengin olur,
diye düşünüyor Yüksel. Arka­
daşları “ Vergi nasıl kaçırılırJ‘
kitabını elinde görmüşler. Biz­
den söylemesi.
S H O W 'da göstermiş ve bu ba­
şarısından cesaretlenerek son
sınıfta festival komitesine gir­
miştir. Fakat onun yüzünden
iç gezi 'meselesi arap saçına
dönmüş, onu yüzünden feskonı toplantılarında sandalye
1er havada uçurmuştur. Ancak
geziye gitmeye niyetli olan ba­
zı arkadaşların gitmemeye ik­
na edilmesi üzerine son anda
gezi grubuna dahil olmuş-ve
ağlamalarının sonu getirmek
yine de mümkün olamamıştır.
tikçe büyüyen, ilelebet arad ığı­
nı bulam am ak korkusuyla uy­
kuları kaçan m utlu lu ğu as.
kahrı çok halim selim b ir in ­
sandır O.
Y U S U F Z İY A Ö N D E R
Pireyi deve yapan Lâtife
yüzünden Ankara'nın içi de­
velerle dolmuştur. Kendisinin
halen bir talibi olduğu söy­
lenmektedir.
L A T İF E O K A Y
M ET İN EC EV ÎT
ıç 4 ‘j yılının Ekim ayının
iç . günü Mucur’ da gayet sulu
gözlü bir yavrucuk dünyaya
geldi.
Lâtife, K andilli Kız Lise­
sini bitirdikten sonra Şahane’ye girmiş ve bu durgun çocuk
1946
da İstanbul’da doğ­
duğuna pişm andır. Hk ve orta
tah sili merkezi hüküm ette tar
mamlach. Liseyi Sivasta leyli
olarak bitird i. H ay atın ın en
verim li ve güze] çağlarını Si­
vas’ta geçirdiği söylenir. Bu
arada bal ve pekmez araklam a­
da ihtisas yaptığını belirtm ek
isterim .
H alen okulun m ezun olm ak
b ahtsızlığına uğram ak üzere o
lan zavaîlılarm dandır. Saçları
dökülm üş gözlüğünün num arası
artm ıştır. Ü stelikte okuldan hiç
kız tavlayam am ıştır. E n bozul­
duğu şeylerden biride bu dur.
M üziği sever iliçb ir şey
çalam az eğlenceyi sever slowdan başka dansı etmez, tiyatro­
ya gider anJamalcta güçlük çe­
ker/ E n iıyi m arifeti yiyebilm ek
olduğundan helvayı ve ta-vuk
göğsünü dünyalara, değişmez.
Kahvede gele atm akla, bilim um TNS 1er arasında m ekik
dokujoıp ayakkabı eskitm ekle
ve F atm a G irik ’e olan hayran­
lığıy la m eşhurdur.
Mekteb-i Mülkiye semalarını
şen kahkahalarla çınlatmaya
ve periyodik olarak 3 günde
bir ağlamaya başlamıştır. T ü­
lin'in mütemmin ciizü olup
gerçek bir aktrisi olduğunu
70
M utlu geçm işlerin bahtiyarh ljıyla yetinecek kadar alçak
gönüllüdür, ik i de h :r insan h iç
b ir zam an m esut olam az fa k a t
b ir gün m esut olduğunu h a tır­
larm ış” der durur.
IIüla3 a g üd ük num arası g it­
1945
senesi 1 M ayısında
T okat sem alarında kuzey rüz<garlan m n getirdiği y an kılar
arasına b ir viyaklam a k a tılır­
ken, Türkiye C um huriyetinin
nüfusu da kara kaşlı, k ara göz­
lü, iri k afalı bir m ahluk kaza­
nıyordu. Bu, tahsildarlar şube­
sinin hacimce pek geniş olm a­
sıyla tanınan öğrencisi Z iy a
Önder, nam-ı diğer m üstahdem
Koca Y usufudur. D oğduğu ta ­
rih in etkisi' altında k alarak or­
tan ın biraz soluna yerleşen buarkadasınız, ders k ita p la rı da
dahü olm ak üzere bilum um şey­
leri yemekten özel bir zevk alır.
Son zam anlarda folklora da.
m erak saran arkadaşım ızın, bu
alandaki çalışm alarını gülmeyeihtiyacı olan arkadaşlarım ızın,
izlem elerini salık veririz.
T U LU Y TANÇ
O rtanın hem sağında hem
solunda olan bir insan. 1945’deK ars’ta am ansız R us te h d itle ri
altınd a; “Y a herrii ya m errii^
özet niteliğindedir. K ısalığı, okunduğunda tanı num ara olan
10 un m ütevazi bir özetini a l­
d ırır sanısını uyandırırsa da sis­
tem atiği ve kapsam ı, okuyucu­
sunu yazarının notuna ulaştırır.
,
B ütün tepki ve tahriklere
rağm en % 70 lik üssüm izan ba­
ra jı ilkesini cinsi latifle r üzerin­
de do uygulam aktadır. Bu konu-,
da incelemelerde bulunm ak üze­
re geçen yaz Kuzey ve B atı Av­
rupa ülkelerini ziyaret etm iş,
dönüşünde hr.tıra ve izlenim ­
leri ile, kim senin kafasını şişirmiyerek bir dovriııv 'yaratm ış­
tır.
,
'işte mesele b u !” diyerek dünya­
y a geldi., ve İstanbul’a bile t aldı.
B ugün hem îstanbul.da hem
A nkara’dadır. Hayata macera
içinde geçti. Hcmde çok sade.
T îigh Sehool’da rahipken tem ­
bel ve zeki olduğu anlaşıldı. O
günlerde Dame de Sion’u içeri­
den fethetm iş ve m aatessüf ba­
şın a güneş çarpınca A nkara’ya
iltic a etm iştir, içinde tab iî ve
b asit şeylere büyük m erak ta\şır. Hemde ilgisizdir. Hereke’de
pazarcılık yapm ış, bahçıvanbğı,
E re ğli de am eleliğe tercih el> x
m iş en çok resepsiyonculuk
F U N D A T EZO K
Sadece M alî Şubenin değil,
M ülkiyenin en devamla öğrenci­
lerinden b irid ir. F unda’nm s*nıfm da dersin yapılm adığına
en kuvvetli karine F unda’m n
ders saatinde dışarıda gözük­
m esidir. Zaten Funda, diizerı
ve dengenin .canb b ir abidesi­
dir.
■
:
A nkara K olejini-bitirdikten
sonra M ülkiyenin F unda’ya ka­
vuşm ası için-araya O.D.T.Ü. si
girm işti. Bu engeli aşan Funda,
M alî Şubeyi seçmekle m aliyeci­
liğ in hariciyeciliğe tercih edil­
mesi gerektiğinin örneğini ver­
m iştir.
Her sene. H aziranda sınıf
geçişi ders notlarına tedavülkabiliyeti sağlar. F ak at bunlar
B aşarıların Fım da ile bera­
ber olacağına inanıyor ve d ili­
yoruz.
; bırakm akta ve kahvaltılarım
bile B ayan X De başbaşa yap­
m aktadır.
'
"'i ; . v
B ir yılda gird iği derslerin
sayısı b ir elin parm aklarının
sayısından az olan A tay’ın her
sınıf geçişi insan zekâsının b ir
zaferi n ite liğin d e d ir * ■'-'•[ :• :; f
N eşeli ve espritüel arka-1
daşım ıza başarılar dileriz. ;;,. . :i*[
•* ,
’} -İl j
A Y D IN SA A T ÇtO ĞLU
'İ
i-
Aydm annesinden ters doğ-,
du. Poposunu gören ebe; ¿j- j :Nj
—
Am an, bu çocuk pam uk
gib i b ir şey olacak.. M aşallahîJ.
dedi ve bu yavrünun- adı Pa^m uk oldu. • ■■[ .i
’hK ; ';' l '
Acıbadem ’de uzun süre toppeşinde koştuktan sonra. Moda,,
ATAY CA N G ÖZ
ilko ku lu n u .b itird i. B u m asum
eüpyan okulundan sonra H ay ­
1943
y ılı ve Yeşilada briç darpaşa’ya girm iş v e ,’ hemen
ta rih i yönünden A tav CangÖzkarşısında anlı ş a n lıB o n c u k
ün dünyam ızı şereflendirmesi
Öm er’i görm üştür. Liseden me­
üe ü n kazanm ıştır. Kendisi ile
zun oluncaya kadar Boncuk
briç cynıyabilecek seviyede oÖmer yüzünden ik i yakası b ir
yuncu yetiştirm eye bütün yıl
araya gelm em iştir.
.gayret eden A tay, m arjin al ve­
M ülkiye’de _ her ' sene ik>-‘
rim i yüksek im tihan arası gün­
male
kalm ış, Y ozgat köylerin­
lerinde de bu derslerine ara
de ders çalışarak son sınıfa ge­
vermez.
lebilm iştir. Sön sın ıfın ikinci ya­
Keynes’in ölüm haberini al­
n sın d a ona bir haller olmuş, ti­
dığında, A tay, 3 yaşındaydı.
yatro kulübüne üye olduktan
F ak at bu büyük iktisadçım n
sonra, turnayı gözünden-vur-,
ölüm üne o kadar üzüldü k i Key­
m uştur.
.
nes’in b ırak tığı boşluğu doldur­
A yrıca çok içer ve kendine
m aya ve ilkelerini uygulam aya
. kendine şarkı söyler. Sevdiği
karar verdi. Yülcsek tüketim
şarkı “H ale’lendi gönlüm bu
har cam d an Ue bulunduğu ü l­
gece” dir:
kenin m ülî gelir seviyesini y ük­
selten A tay, öğrenim ini A nka­
NOT : Ç3itlasanda patlaş anda,
ra K oleji ve M ülkive’de yap­
Pam ukçuğum , bu sene (Fener­
m akla K ıbrıs ekonomisine dar­
bahçe şam piyon olacak, eğer ol­
be vurm uştur.
m azsa; m ilyonlarım ı ye, canım ı
al.
’
.
.
D oğum günü -Ankara'nın
A şağıda Aydın Saatçioğlu-.
b ütün A sım fi lokantalarınca
nun H aftasonu gazetesinde, ya- :
bayram larla ,kut!anan A tay,
y m lattığı evlenme ilânı görülü- '
yaz tatille rin i beraberinde gö­
yor.
• i» •
. .. i
■
:
türd üğü ders kitaplariyle daim a
~
"
-'
j-,
.¡-İV1 >{.
loveable yerlerde ge çirir.. Bu
24 yaşında, 1.60 boyunda,'j
zam anlarda yapm adığı iki şey­
60 küo ağırlığın d a,: giyinm esini..
den b iri ders ' çalışm ak, diğeri
bilen b ir gencim. Teiniz b ir genç.;
E ros’un oklarına, hedef olm ak­
tır. F akat son günlerde arka­
daşlarım kendisi ile beraber ye­
mek yemek zevkinden yoksun
A Y D IN SA A T ÇIO G LU
M U ST A FA Y IL D IR IM
A YH A N OLCAY
72
K A N Î A B DU LLA H
SU H A Ç E V İK E L
CO ŞK U N G Ü M Ü ŞÇ A Ğ LA Y A N
A T TtLÂ B A Y K A L
N A ZM Î
kahram an
:
M U ST AFA G Ö K SA N
tL K N U R KERMAN
R IF K I GtTNGOK
D E M İR A RA T
SUAT SAJRîR
Ş E R E F ŞİM ŞEK
İLAN
İstanbul A ndon'daki aşkım ı unutup son za­
m anlarda M ülkiyeli b ir ha,tun uğruna Yenimahallelere kadar g ittiğ im i, m ilyonlarım feda d i­
yerek ve yedirdiğim paralar yüzünden aç gez­
diğim i iddio edenlerle b ü tü n , diplom atik iliş k i­
le rim i kestiğim i M ülkiye
oyuna önemle du­
y urunun. . '
V.
.
A Y D IN . SA A T ÇİO ĞLU
N A C İY E KURTJÇ
N EV ZA T ÇET İN
3
A Y D E M İR ERM A N
HAYIRSEVER İŞ ADAM IM IZIN
B Ü Y Ü K
T E Ş E B B Ü S Ü
M ülkiye’nin ve Türkiye’nin en büyük iş adam larından Kadrn Sim sarı Savaş, .
K asıntı F ıra t ve Müessese T ayfur A m a v u tk ö y K ız K olejinin yanındaki, boş ardasa M ülkiye Erkek K olejini tesis etmek hususunda tam b ir m utabakata varm ış­
lardır.
Şirket sözcüsü ve K olej gözcüsü K asın tı F ıra t durum u basm a şu şekilde açık­
lam ıştır.
“A m acım ız M ülkiye gençliğini içinde bulunduğu
tosun g ib i evlâtlar yetiştirm ektir.
çıkm azdan
ku rtarıp vatana
K olejim iz y atılı ve paralı olacak kardeş müesseselerle m ünasebetlerim iz Mak- !
sim um seviyede tutulacaktır. T afsüâtlı açıklam alarım ızı gazetelerle ilân edeceğiz.
Bu teşebbüs çok istisnai b ir tesadüf sonucu gerçekleştirilm iştir. V atana ve de M ül­
kiye cam iasına hay ırlı olsun!"
B E Y İ T L E R
B ir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşade
G idelim arkadaşlar yürüyün M antar Ahmcde...
Çok emekler verdik, çok yaşlar sk ıttık dîdeden
Çekildik izzet-i ikbâl ile bâb-ı M ülkiye’den
» K X
B u Mekteb-i M ülkiye ki bî-misl-ü bahâdır
B ir taşm a bütün Mekteb-i H ukuk fedadır.
M ülkiye çok tatlıd ır, yurdu a ltı k atlıd ır
Herşeyi iy idir de çayları karbonatlıdır.
D iplom a kaderde var, bize sevinç verm iyor
Ç ünkü M üİkiye’den gidişin ızdırâbı zor.
C u m hu r.
O lm aya devlet cih and ı bir nefes sıhhat gibi
Besim, N erm in varkon halim i berbat gibi
»SSK
Boykot günlerinde çocuklar gibi şendik
Uç buçuk adam dev gibi profları yendik.
K urt kapanı ile araklam a
(B ittab i H akan Savaş’tan)
IMF
v E
MOŞE DAYAN AYAKLARINI
SÜVEYŞ K A N A LIN D A YIKADI.
(İsrail’in Dilber Askerlerinden Raşel’in Yardı­
mıyla Harp Sahasına Giren Tek Yabancı Ga­
zeteci Muhabirimiz Şevket Şakir Bildiriyor.)
Arap ordularını sabah kahvaltısında peynir ekmek gibi yiyen Moşe Dayan’a
Kazgan için ne düşündüğünü sorduğum zaman yanındaki viski şişesinden bir
yudum aldı ve;
’
— Ben Kazgan’ı tek gözümle okurum dedj.
v
Moşe daha sonra sözlerine şu şekilde devam etti.
— Dün Kabe’yi bombaladık. Böyiece İslâmımn şartı 4’e inmiş oldu.
Kendisine Türkiye’de “Moşe Dayan,, isimli bir opera bestelendiğini söy­
lediğimde çok sevindi ve ellerini çırparak.
•: — İlk konserde mutlaka bulunmak isterim, acaba eseri kim güfteledi ? di­
ye ,sordu. .
i. Ben de operayı güfteleyenin illizyonist viyolonist Hakan Savaş olduğu­
nu, eserin Nevvyork Flârmoni orkestrası eşliğinde 50 Rus ve Amerikan ya­
pısı uçak ve tank’ın ve de Mısır ve İsrail ordularının iyi mugannilerinin re­
fakatinde çalınacağını söyledim.
•
' *
Çok memnun oldu ve Raşelle bana dönüp.
— Bir yastıkta kocayın; dedikten sonra tekrar kahvaltısının başına döndü.
SON SÖ Z
Son sınıf öğrencileri olarak
M
çık ard ığım ız bu
m izahi yapıtla belkide böyle bir yazıya gerek bu­
lunm adığı düşünülebilir. Ancak. Kazgan'ın genel de­
ğerlendirilm esi yapılırken gözden ıızak tutulmaması
. gereken bazı noktaları belirtm em iz doğru olacaktır.
Kazgan
o la n la r ın
M ülkiye’ye veda
etmek d u ru m ıın J ı
(niteliği bakım ından)
ortak eseri olmak
Yavrunuz için
■■
para biriktîriyormusunuz
.gerekir. Üzülerek söylemek zorundayız k i bu Knzgan’da geniş b ir kütleden söz etmek m üm k ün ola­
m am ıştır. Bunun b allıca sebebi arkadaşlarım ızdaki
s
genel ilgisizlik ve gnıplaşmaJlardır. O ö n ü l islerdi ki
■hep bcpıber daha iyi, daha esprili, devremizi daha
■iyi yansıtan
bir K azgan
ortaya çıkaralım . Yukar-
'r-Zi
• daki-iki nedenle biz bu isteğimize ulaşam adığım ızı
görüyoruz. Y aptığım ız
çeşitli çağrılardan hiçbirine
gerekli ilgiyi göremedik Bu yüzden zorunlu olarak
haberleşme olanaklarım ızın
güçlü
olduğu çevreleri.
Tiişilcıi yansıtmak yolurvı gittik. Btı arada SBF soıı
m
ı
sınıfta bulunan kişilerden göstermeleri gereken o l­
gunluğu
bazılarım ızda
göremedik.
Bu
da
bizlcri
Tızen ayrı bir husus olmuştur.
Her şeye rağmen K azgan’ın bu h,ıle gelişimle
"ve emeği
A Z İZ
■O K H A N
ĞAN
h ip
yardım ı geçen başta
KÖKLÜ,
Sayın Dekanım ız
olm ak iizene Karikatürleri yapan
ZSSSSÜ -*'— *
hesabı _________________________________
A T A K A N 'a F o lo A Y T A Ç Ş E N E L ’c D O ­
K L İŞE sorum lularına, A K IN
M A T B A A S I sa­
ve sanatçılarına özellikle' yakın,
ilgi
gösteren
ta s a r r u f la r ın ız ' ^ z d e K İ b a n k a .
ve emek sarfeden O N U R A R I'y a içtenlikle teşekkür
• eder,
hepinize
hayat
yollarında
başarıdır ve m ut­
luluk lar dileriz.
KA2GANCELAJİ A D IN A
T A Y F U R ÖZŞEN
İİÎRİîSIİI^LK iMÎ<A^<
.
'.Al
îiir to t a t
ADANA
AFYO N
BA LIKESİR
BA R TIN
ÇORUM
E L A Z IĞ
G A Z İA N T E P
N İĞ D E
P IN A R H lS A R
SÖ K E
ÇİM EN T O
FABRl'KALARİ H A L K IM IZ IN
HİZMETİNDEDİR.-..
İ L L E R
B A N K A S I
Sermayesi : G00.000.000.— TL.
İl özel İdareleri, Belediyeler ve K öylerin; H arita, İm ar P ’Tınlan, Su, E lektrik, Turizm
ve Y anı Tesisleri Proje ve .Y apım ları içir, kurulduğu
günden bugüne kadar İlle r Bankası
(
Faizler H ariç
2.32G.424.717,.— lira lık y atırım yapm ıştır.
Y U R T KALKINML a S IN A K A T IL A B İL M E K İÇ İN
SİZD E M E V D U A T IN IZ I
B A N K A S IN D A B İR İK T İR E B İL İR S ÎN İZ
İL L E R
Kam u yararı tü rlü tesisler için Uler Bankasm m ren y ıllard ak i y atırım ları da şöyledir;
167 M ilyon TL.
1980 Y ılı F iilî Y a tm m ı
»
1961 »
161
»
»
1962 »
»
171
»
»
1963 »
»
190
»
»
»
1934 »
191
»
»
»
»
1965 *
■
»
221
»
1966 »
265
»
»
Toplam ............... :...... 1 M ilyar 366 M ilyon TL.
1967yıh program ında ele abnan işlerin toplam keşif bedeli 609.000.000,— lira olup, fiilen
yatırılacak m iktar 258.550.000,;— liradır.
"
D E N İZ C İL İK
B A N K A S I
T. A . O .
, T1
Hrrtürlii
BANKACILIK
Hizmetleri
Avrıca
İŞLETMELERİ
îıtanbul Liman İşletmesi - Denizyolları işletmesi - Şehir Hat- •
lan işletmesi Haliç Tersanesi - Camialtı Tersanesi - Hasköy ;
Tersanesi - litinye Tersanesi Kıyı Emniyeti İşletmesi - Gemi
Kurtarma İşletmesi - İzmir İşletmesi Alaybey Tersanesi Vangölü İşletmesi - Trabzon İşletmesi - Giresun îşİctmc^i |
TURİSTİK TESİSLERİ
Yalova Kaplıcaları - Liman Lokantası
Liman Cafeteria
SAĞLAMLIĞI, SINAİ YATIRIMLARLA ARTAN BANKAMIZDA
V a d e li
H 'e r -
v a d e s iz
lira y a
50
he r
b ir
nu m arası
; '
100
k u r ’a
ŞARABI
ÜRGÜP
ŞARABI
ÜRGÜP
ŞARABI
ÜRGÜP
ŞARÂBI
en üstün kalite
BU
G Ü N Ü N
K U M B A R A S I
Y A R İN İN
E V
P A R A SI
TÜRKİYE EMLÂK ü KREDİ BANKASI
j
8 2.
jùB Kjiiíx3:::nr:::un--íi:rníii;J£Htl]}wiuc: tyLà
^ P ‘!M D Ij!!2 !ÎlîS^K :h- îinîH fiirâ= 5)® L
W
^ iW S B M § S m
¡•iësi- Iví? } W h ÍÍG iT íí^ K n 3 ¡ m n ¿ :K n n | £ ^ B
s5s flf 3gËT?ü(MipS!!iHÉE:i5!!â»
p
i l l Ë iM iiM i
B Ê Ê Ë Ë Ê m Ê Ê È i m
f i l l M R rfH
S k m M ^ M im s M L ß
MF Hi 3 i tpj ! hi ;ü I ! li jljj ?! I n :ji
Z
ï Jpiilte UuisifïHîâniHit
fiP §jiS ^ !§ « ë S !
1*1rJ
88
i

Benzer belgeler