YDG Sayı: 147 (2009) - Yeni Demokrat Gençlik

Transkript

YDG Sayı: 147 (2009) - Yeni Demokrat Gençlik
Aylık Siyasi Gençlik Dergisi * Sayı: 147 * Ekim 2009 *Fiyatı: 1,50 TL * ISSN: 1302-7506
Devrimci gençliğin militanlığı ile
YÖ K ’ e k a r ş ı a y a ğ a k a l k a l ı m !
- Bologna Süreci 2009 Toplantısı eleştirisi
- IMF protestoları
ülkemizde e¤itim üzerine inceleme ve perspektif
yaz›lara yer veriyoruz. Bununla birlikte ülkemizde
YÖK’ün e¤itimi ticarilefltirme yönlü sald›r›lar›na
rehberlik eden Bologna Süreci’nin Nisan 2009’da
Belçika’da gerçeklefltirdi¤i toplant›n›n ard›ndan kamuoyuna sundu¤u belgelerin genifl çapl› bir de¤erlendirmesine ve elefltirisine de yer veriyoruz.
KRAT
YEN‹ DEMO
GENÇL‹K
SUNU
Merhabalar,
IMF-DB toplant›s›na karfl› örgütlenen militan protestolar›n ard›ndan gençlik hareketi aç›s›ndan tarihsel
öneme sahip olan 6 Kas›m’a do¤ru yol al›yoruz.
Dergimizin Ekim say›s›n› da gençlik hareketinin bu
gündemlerini göz önüne alarak kolektif bir çaba
ile haz›rlad›k.
Dergimizin sayfalar›nda IMF-DB karfl›t› eylemlere
kat›lan YDG’lilerin eylemlerin hemen ard›ndan yaz›ya döktükleri izlenimlerine yer veriyoruz.
YDG’lilerin militan ve aktif flekilde kat›ld›¤› ve çok
say›da gözalt› ve yaral› verdi¤i bu eylemlerin deneyim hazinemizi zenginlefltirdi¤i inanc›nday›z.
Dergimizde ayr›ca 6 Kas›m ve YÖK’ün misyonu ile
Bu çal›flmalar hem sistemin halk gençli¤ine yönelik
sald›r› ve politikalar›n› anlamada hem de politikalar›m›z› derinlefltirme ve kitle çal›flmam›zda yararlanma aç›s›ndan önemlidir ve ilgiyle okunaca¤›
inanc›nday›z.
Dergimizde ayr›ca Kolektifin Sesi, Gençli¤e Notlar
ve Birlik köflelerimizde birbiriyle ba¤lant›l› ve örgütlü duruflun önemi ve karfl›laflt›¤›m›z sorunlar
üzerine yaz›lara yer veriyoruz. Bu yaz›lar›n kolektif flekilde de¤erlendirilip tart›fl›lmas›n›n yararl›
olaca¤›n› düflünüyoruz.
Okullar›n aç›lmas›yla beraber hareketli bir güz dönemine girifl yapm›fl durumday›z. Bu dönemde kitle hareketlili¤in geliflimi aç›s›ndan oldukça elveriflli
koflullara sahibiz. Yeter ki devrimci gençler ›srarla
gençlik kitleleri içinde faaliyetlerini sürdürebilsin…
www.yenidemokratgenclik.com www.ydg-online.org
‹
Ç
‹
N
D
E
K
‹
L
E
bolognasureci.blogspot.com
R
‹syan ................................................................................ 4-5
Birlik ........................................................................... 30-31
IMF-DB Protestolar› ................................................. 6-11
Dosya: Bologna Süreci ........................................... 32-44
Forum ........................................................................ 16-18
Göçmen Genç ............................................................... 45
Ufuk ................................................................................. 19
Haluk Zorusevmez ................................................. 48-49
Denge Civane .......................................................... 20-21
Komünist ustalardan ö¤renelim .......................... 50-51
Kollektifin Sesi ......................................................... 22-27
Genç Kad›n .............................................................. 54-55
Gençli¤e Notlar ...................................................... 28-29
Bellek ......................................................................... 60-61
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹
Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No: 8/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL Tel: (0212) 521 34 30 Faks: (0212) 621 61 33
Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Çilem ÖNSEL Bask›: Yön Matbaac›l›k
Davutpafla Cd. Güven San. Sit. B Blok, No: 366 Tel: (0212) 544 66 34
e-mail: [email protected] ISSN. 1302-750
Yeni Demokrat Gençlik’in e-mail adresleri:
[email protected]
[email protected]
BÜROLAR
➧ Kartal: ‹stasyon Cd. Dörtler Ap. No: 4/2 Kartal, Tel: (0216) 306 16 02
➧ Ankara: Sa¤l›k 1 Sk. No: 17/19 S›hh›ye/Çankaya Tel: (0312) 432 23 01
➧ ‹zmir: 856 Sk, No: 48/203 Kemeralt› Konak, Tel: (0232) 446 78 07 Cep: 0 555 561 04 03
➧ Malatya: Dabakhane Mh. Turgut Temelli Cd. Bar›fl ‹flhan› No: 3 Cep: 0 542 216 48 00
➧ Erzincan: Ordu Cd. Ordu ‹flhan› Kat: 3 Tel: (0 446) 223 67 18 Cep: 0 536 697 94 19
➧ Bursa: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. Sönmez ‹flsaray› Kat 2 No: 185 Heykel, Tel: (0224) 224 09 98
➧ Mersin: Silifke Cd. Çavdaro¤lu ‹flhan› Kat: 3 No: 118 Cep: 0 545 685 25 27
➧ Avrupa Merkez Büro: Weseler Str 93 47169 Dusburg-Almanya Tel: 0049 203 40 60 958
BANKA HESAP NUMARALARI
Selma fiahin
Ziraat Bankas› ‹stanbul/Aksaray fib.
Euro Hesab›: 48209849-5001
TL Hesab›: 48209849-5002
4
Yeni Demokrat Gençlik
TÜRK‹YE’DE HER fiEY DE⁄‹fi‹YOR MU?
✘
Yaflanan geliflmeler karfl›s›nda “de¤iflen bir fleyler var m›?” sorusuna sormak,
devrimciler aç›s›ndan zaruruidir. Ancak yaflananlar› do¤ru de¤erlendirmedikçe, devlet gerçekli¤ini incelemedikçe ve bunlardan do¤ru sonuçlar ç›karmad›kça peflinen art›k daha iyi bir ülkede yafland›¤›n› iddia etmek büyük hatalar›n önünü açacakt›r.
AKP Hükümetinin ulusal sorun konusunda aç›l›m,
IMF’ye rest, ülkeyi demokratiklefltirme, DTP milletvekillerinin mahkemeye zorla götürülmelerini engellemek için yasada de¤ifliklik yapma giriflimleri, Davos’ta
‹srail’e rest çekme vakalar› Türkiye’de çok fleyin de¤iflti¤ini mi gösteriyor? Öyle ki askerler art›k sivil mahkemelerde yarg›lan›yor, üniversitelerde Kürt diline yönelik aç›l›mlar yap›l›yor. Tüm bu yaflananlar›n ortas›nda
Türkiye’de gerçekten bir fleylerin de¤iflti¤ini, en az›ndan de¤iflmeye bafllad›¤›n› düflünen genifl bir kesimin
oldu¤unu biliyoruz.
Yaflanan geliflmeler karfl›s›nda “de¤iflen bir fleyler
var m›?” sorusuna sormak, devrimciler aç›s›ndan zaruruidir. Ancak yaflananlar› do¤ru de¤erlendirmedikçe,
devlet gerçekli¤ini incelemedikçe ve bunlardan do¤ru
sonuçlar ç›karmad›kça peflinen art›k daha iyi bir ülkede
yafland›¤›n› iddia etmek büyük hatalar›n önünü açacakt›r. Son dönemde yaflananlar›n dökümü yap›ld›¤›nda
devrimciler aç›s›ndan dikkat edilmesi gereken onlarca
geliflmenin oldu¤u görülecektir.
Sadece bu sene içerisinde yaflanan hukuksuz tutuklamalar, garip iddianameler, ç›kar›lan yeni yasalar, katledilenler, zamlar vb Türkiye’de temel konularda bir fleyin de¤iflmedi¤ini göstermektedir. Daha geçti¤imiz günlerde at›lan bir havan topu sonucu ölen 12 yafl›ndaki
Ceylan’›n durumu, bölgenin “teröre destek veren yer”
kapsam›nda oldu¤u için Ceylan’›n otopsisinin karakol
bahçesinde yap›lmas› ve Münevver Karabulut cinayetini
aylar boyunca soruflturan acar burjuva medyan›n Ceylan’›n ölümüne ilgisizli¤i, kafay› fena halde hükümetin
aç›l›m ad›mlar›na takanlara esasta ders niteli¤indedir.
‹ncelemenin geç bafllat›lmas›n›n yan› s›ra ‹HD’nin iddas›na göre delillerin karart›lmas› durumu da bu duruma
tuz biber ekmektedir. DTP Diyarbak›r Milletvekili Aysel Tu¤luk, “Bir k›z çocu¤u annesine ‘Makarna yap’ diyor,
d›flar› ç›k›yor. Befl dakika sonra o anne çocu¤unun iç organlar›n›n oraya buraya savruldu¤unu görüyor. Bu parçalar›
ete¤ine koyarak tafl›yor. O anneye bar›fl sürecinde oldu¤umuzu nas›l izah edece¤iz. Bu insanlar affedecek mi devleti?” (Milliyet Online, 2 Ekim 2009) derken durumun
özetini sunmaktad›r.
Aç›l›m konusunda büyük beklentilere kap›lanlar›n
artan hukuksuzluklara gözlerini kapamalar› büyük bir
tehlike olarak karfl›m›zda durmaktad›r. Yarat›lan ortamda toz dumana kar›flmakta, büyük laflar edilmekte
ancak arka planda “ayn› tas, ayn› hamam” durumu devam etmektedir. Yine iflçi ölümleri yaflanmakta, yine
halk›n haklar› bir bir gasp edilmekte, yine hukuksuz tutuklamalarla ve okuyan› heyecanland›ran iddianamelerle büyük yazarlara tafl ç›kar›lmaktad›r. ‹kitelli’de “sel”
yüzünden ölen kad›n iflçiler, 22 Eylül’de Tuzla’da yaflam›n› yitiren 128. iflçi olan Halil Dafl, 2 Ekim’de Hatay’da
bir ayakkab› imalathanesinde meydana gelen patlamayla yaralanan 5 iflçi, Türkiye’nin ifl güvenli¤i konusundaki
karnesini göstermektedir. Havan topu, may›n ya da çal›flt›¤› yerde “kaza” sonucu insanlar›n ölmesi art›k kan›ksan›r hale gelmifltir. Yaflanan her felaketin ve ölümün ard›ndan yap›lan sorumsuz aç›klamalar, “de¤iflimin” kan›t›d›r.
Tüm bu yaflananlara ra¤men IMF Baflkan›na ayakkab› f›rlat›lmas› eylemini de¤erlendiren Baflbakan Erdo¤an,
eylemi, s›n›r› aflan bir eylem olarak de¤erlendirerek,
Yeni Demokrat Gençlik
“Her türlü protestoyu yapabilirsiniz. Kald› ki bu protestolar
fiili bir durum, Bunu protesto olarak kabul etmiyorum, bu
bir sald›r›d›r. Protesto baflka fley.” (Milliyet Online, 2 Ekim
2009) demektedir. Ülkedeki de¤iflimin, demokratik
protesto hakk›n› verdi¤ini anlatmaya çal›flan Erdo¤an,
ayn› anda d›flarda eylem yapanlar›n yaka paça gözalt›na
al›nmas›na, ‹stanbul Üniversitesi’nin aç›l›fl gününde
harçlara karfl› yürüyüfl yapanlara yönelik polis sald›r›s›na, rock iflareti yapan ö¤rencileri gözalt›na ald›rmas›na
de¤inememektedir. Öyle ki eylemcilere kurflun s›karak
öldüren askerlerin Yarg›tay kararlar›yla beraat ettirildi¤i, Deniz Seki gibilerin uyuflturucu kullanmak ve satmak
suçundan yarg›lan›rken serbest b›rak›ld›¤›, hasta devrimci tutsaklar›n ise ölüme terkedildi¤i bir ülkede “de¤iflenin” ne oldu¤unu ›srarla sormak gerekmektedir.
Yani Baflbakan›n dedi¤ini “s›n›r› aflan eylemlere giriflmeyin” fleklinde de¤il, “s›n›r› kimin aflt›¤› önemlidir” fleklinde yorumlamak daha do¤ru olmaktad›r. Uyuflturucu
al›p satabilir, kullanabilirsiniz ama devrimciyseniz somut
hiçbir kan›t olmadan aylarca hatta y›llarca hapiste kalabilirsiniz. Haklar›nda sadece “örgüt üyesi olma” iddias›
bulunan, “akflam makarna yapal›m”, “kendine iyi bak”
vb telefon mesajlar›ndan baflka iddianamede somut delil de bulunmayan davalarda onlarca devrimci tutuklu
olarak yarg›lanmaktad›r.
De¤iflimin okullar aya¤›nda ise hiç de yabanc›s› olmad›¤›m›z olaylar yaflanmaya devam etmektedir. Baz›
üniversitelerde aç›lmas› planlanan Kürt Dili bölümleri-
5
ne ra¤men soruflturmalar, uzaklaflt›rmalar, okuldan atmalar, “demokratik hakk›n›” kullanan ö¤rencilerin tepesinde Demokles’in k›l›c› misali sallanmaya devam etmektedir. Onlarca ö¤rencinin geçti¤imiz e¤itim-ö¤retim döneminden kalma cezalar› duruken, harçlara ücretlerden fazla zam yap›l›rken yaflananlar› çirkinli¤i makyajla kapatma çabas› olarak adland›rmak san›r›z hatal›
olmayacakt›r. Bak›ms›z yurtlar›, harçlar› ve soruflturmalar›yla yeni bir dönem aç›l›mdan nasibini alarak bafllam›fl
durumdad›r.
Liselerde de daha e¤itim-ö¤retim döneminin bafl›nda yaflananlar, demokratik de¤iflimin liselere u¤ramad›¤›n› kan›tlar niteliktedir. Bu sene uygulanmaya bafllanan
okul polisi projesinin ilk vukuat›, Ankara Ayranc› Ticaret Meslek Lisesi’nde yafland›. Okulun 9. s›n›f ö¤rencisi
olan Engin Gümüfl, görevli okul polisi taraf›ndan gerekçe gösterilmeden 10 dakika boyunca dövüldü. Kay›tlarda yaflanan geleneksel kay›t paras›, üniforma rezaletinin
ard›ndan okullarda dönem boyunca da ö¤rencileri zor
günlerin bekledi¤i daha bafltan anlafl›lm›flt›r.
Burada k›sa bir dökümünü verdi¤imiz son dönem
yaflananlar, “de¤iflimin” sadece küçük bir parças›d›r. Yaflananlara gözlerini s›k› s›k›ya kapatanlar›n “aç›l›m”lardan ve demokratikleflme ad›mlar›ndan beklentileri olabilir ama gerçe¤i görmek isteyenler için pek bir fleyin
de¤iflmedi¤i ve de¤iflmesi için mücadele edilmesi gerekti¤i aç›kt›r.
Baflbakan›n dedi¤ini “s›n›r› aflan eylemlere giriflmeyin” fleklinde de¤il,
“s›n›r› kimin aflt›¤›
önemlidir” fleklinde yorumlamak daha do¤ru
olmaktad›r. Uyuflturucu
al›p satabilir, kullanabilirsiniz ama devrimciyseniz somut hiçbir kan›t
olmadan aylarca hatta
y›llarca hapiste
kalabilirsiniz.
6
Yeni Demokrat Gençlik
IMF’YE KARfiI ANT‹-EMPERYAL‹ST ÖFKE
SOKAKLARDAYDI!
Aylard›r gündeme damgas›n› vuran IMF
ve DB toplant›s› ‹stanbul sokaklar›nda
militan eylemlerle karfl›land›.
6 Ekim
Aylard›r gündeme damgas›n› vuran IMF ve DB toplant›s› ‹stanbul sokaklar›nda militan eylemlerle karfl›land›. Emperyalistler kanl› pazarl›klar›n› yapmaya gelmeden
önce eylemcilere sert davran›lmamas› uyar›s›nda bulunmufl, ülkemiz egemenleri ise her türlü bas›n aç›klamas›na izin verilece¤ini ancak yürüyüfllere müdahale edilece¤ini aç›klam›flt›lar. Bu kapsamda 1 May›slarda emekçilere ›srarla kapatt›klar› Taksim Meydan›n› yürümemek kofluluyla açm›fllar, en meflru hakk›m›z olan yürüyüflümüze
sert müdahalelerin yap›laca¤› ilan edilmiflti.
‹çerisinde sendikalar›n, devrimcilerin, kitle örgütlerinin bulundu¤u IMF ve DB Karfl›t› Birlik toplant›n›n yap›ld›¤› ilk gün Taksim’de topland›. Ülkemize gelen emperyalistlerin ve iflbirlikçilerin yapacaklar› toplant›n›n biz
dünya haklar›na ne getirece¤i üzerine aç›klama yap›ld›.
Aç›klaman›n ard›ndan yürüme giriflimine an›nda müdahale geldi. Yo¤un gaz bombas› ve panzerle kitle da¤›t›lmak istendi.
Birçok kifli gözalt›na al›nd›, kitlenin büyük k›sm›yla
birlikte ara sokaklarda topland›k. Toparlanmalar›n ard›ndan hep birlikte sapanlarla, tafllarla polisin sald›r›lar›na karfl›l›k verdik. Panzer ve yo¤un gaz bombas›ndan
tüm kitle ciddi flekilde etkilendi. Meydanda bafllayan ça-
t›flmalar Galatasaray Lisesi’nden ‹stiklal Caddesi’ne
taflt›. ‹stiklal’de ilerledik ve burada da yo¤un sald›r›yla karfl›laflt›k. Kitlenin bir k›sm› bu sald›r›da koptu di¤er kitleyle birlikte ‹stiklal’in ara sokaklar›na
çekildikten sonra tekrar ‹stiklal’e ç›kt›k. Özellikle
‹stiklal’de aralar›nda 16 yoldafl›m›z›n da oldu¤u
çok say›da gözalt› ve yaralanma oldu. ‹stiklal’den
sonra Okmeydan›’na geçtik. Okmeydan›’nda Partizan
olarak DHF ve SODAP’la birlikte yürüyüfl yapt›k, ajitasyon çektik ve kurumlar olarak aç›klamam›z› yapt›k. ‹lk
gün aç›klaman›n ard›ndan eylemimizi sonland›rd›k.
7 Ekim
‹kinci gün toplanarak Agos gazetesi önüne geçmek
için yürüdük. Gazetenin önünde ve çevresinde çevik
kuvvet ve sivil polisler oldukça yo¤unlaflm›flt›. Daha
Agos gazetesi önünde toplanma saatinden önce tek tek
gözalt›lar bafllad›. Ara sokaklardan gelerek toplanan kitleye an›nda müdahale geldi.
Müdahalenin ard›ndan kitleyle birlikte ara sokaklara
çekildik, barikatlar kurduk. Polisin gaz bombas› ve panzerle sald›r›lar›na sapanlar›m›zla ve tafllar›m›zla karfl›l›k
verdik. Sloganlarla Okmeydan›’na do¤ru ara sokaklardan
ve E-5’den yürüyüflümüze devam ettik. Trafikteki otobüslere girerek kitleye IMF ve Dünya Bankas›n›n dünya
halklar›na ne tür y›k›mlar getirece¤i ve eylemimizin bu
kanl› pazarl›klar› yapt›rmamak için oldu¤unu anlatt›k, ajitasyon çektik. E-5’den geçen bir Trafik Polisi arac› kitle
taraf›ndan taflland›. Polisin silah do¤rultmas› sonucunda
kitlemiz toparland›, polisin havaya atefl açmas› sonucunda kitle arac› b›rak›p ilerledi. Okmeydan›’na geçtik ve
eylemimizi sonland›rd›k.
‹stanbul YDG
Yeni Demokrat Gençlik
7
Biz de var›z!
6-7 Ekim’de emperyalizmin toplant›s›na karfl› direnifle biz Liseli YDG’liler de kat›ld›k. ‹lk gün erkenden Taksim’de Partizan’la beraber topland›k. Buradan pankartlar›m›zla, flamalar›m›zla, sloganlar›m›zla meydana yürüdük.
Polislerin vadiye yürüyüflümüze izin vermeyip sald›raca¤› belliydi. Ama biz kararl›yd›k. Onlar›n rahat rahat
bu toplant›s›n› yapmas›na izin vermeyecektik. Bas›n aç›klamas› okunurken son haz›rl›klar›m›z› yapt›k. Aç›klaman›n bitmesiyle polisin sald›rmas› bir oldu. Ara sokaklara
da¤›ld›k. Burada arkadafllar›m›zla tekrar birleflerek meydana do¤ru yürüdük. Polis engeline tak›ld›¤›m›zda bu sefer sapanlarla, tafllarla cevap verdik, barikatlar kurduk.
Bir süre burada çat›flt›ktan sonra geri çekilip ‹stiklal’e
ç›kmaya çal›flt›k. K›sa süre de burada çat›flarak ara sokaklara da¤›ld›k. Lisenin arka taraf›nda toplanarak yine
‹stiklal’e ç›kt›k. ‹stiklal’in ortas›na kadar “Emperyalistler,
iflbirlikçiler 6. filoyu unutmay›n!” “Önderimiz ‹brahim,
‹brahim Kaypakkaya” vb. sloganlarla yürüdük. Polisin bizi engellemek için kurdu¤u bariyerleri alarak onlara karfl› barikat olarak kulland›k. Son teknoloji gaz bombalar›na, z›rhlar›na, panzerlerine karfl› barikatlar›n arkas›nda
sapan ve tafllarla militanca direndik. Polisin tekrardan
azg›nca sald›r›s› ve yo¤un biber gaz›n›n ard›ndan ara sokaklara çekildik. Polisin üç koldan sald›r›p bizi k›st›rmas›
üzerine birçok arkadafl›m›z gözalt›na al›nd›. Biz ise dar
bir sokaktan ‹stiklal’e ç›kt›k. Eylemin sona erdi¤i, Okmeydan›’nda buluflulaca¤› haberi gelince da¤›ld›k.
Okmeydan›’nda gözalt›nda olan arkadafllar›m›zdan
haber almaya çal›flt›k, yaralanan arkadafllarla ilgilendik ve
eylemi de¤erlendirdik. Daha sonra Partizan, SODAP ve
DHF ile birlikte Okmeydan›’nda yürüyüfl düzenledik.
Yürüyüflte sloganlarla ajitasyonlarla gözalt›lar› ve IMF
toplant›s›n› k›nad›k. Ertesi gün devam edecek eyleme
ça¤r› yapt›k.
Ertesi gün Okmeydan›’nda toplanarak Pangalt› taraf›na geçtik. Gözalt›lar›n oldu¤unu duyunca önden arkadafllar›m›z›n gidip etraf› kontrol etmesine karar verdik.
Bu s›rada iletiflim sorunundan kaynakl› benim içinde oldu¤um bir grup di¤erleriyle buluflamad›. Do¤rudan çat›flmaya giremesek de uzun süre eylem alan›nda arkadafllar›m›z› arad›k.
Bizim amac›m›z belki bu toplant›y› iptal etmeleri de¤ildi. Bu çok gerçekçi olmazd›. Amac›m›z onlar› rahats›z
etmekti. Biz de var›z demekti. Bu toplant›y› gündemlefltirmek, IMF’yi teflhir etmekti. Bu amac› kararl› duruflumuzla, onlar›n silahlar›na, coplar›na, panzerlerine, gaz
bombalar›na karfl› direngenli¤imizle gösterdik. Reformistler kendi deyimleriyle “kendilerine yak›fl›r bir flekilde” da¤›l›rken biz polislerin azg›nca sald›r›lar›na karfl› direndik.
Yenibosna’dan bir Liseli YDG’li
IMF DEFOL BU DÜNYA B‹Z‹M!
‹stanbul’da gerçekleflecek olan IMF ve DB toplant›s›na karfl› gençlik örgütleri de eylem örgütledi.
2 Ekim’de Beyaz›t Meydan›’nda topland›k. Meydandan sloganlar atarak Denizlerin 6. filo eyleminde oldu¤u gibi Dolmabahçe’ye yürümek istedik. Bu iste¤imiz sonucunda polis taraf›ndan çembere al›narak
yürümemiz engellendi. Henüz polislerle tart›fl›rken
polislerin gaz maskelerini takmas›, niyetlerini göstermiflti.
Ard›ndan siyaset temsilcileri toplanarak tramvayla Kabatafl’a geçilmesi karar› al›nd›. Karar sonucunda topluca polis çemberinde tramvay dura¤›na
gittik. Eyleme, Kabatafl’tan polis çemberinde ve engellemeleri aras›nda Dolmabahçe’ye do¤ru yürüyerek devam ettik. Dolmabahçe’de “emperyalistler,
iflbirlikçiler 6. filoyu unutmay›n”, “IMF defol, bu
dünya bizim”, “Kahrolsun emperyalizm, yaflas›n mücadelemiz” vb. sloganlar att›k. Yapt›¤›m›z aç›klaman›n ard›ndan 6 Ekim’deki eyleme ça¤r› yaparak eylemimizi sonland›rd›k.
‹stanbul YDG
8
Yeni Demokrat Gençlik
y›kt›k ama iddia etikleri gibi halk›n mal›na
zarar vermedik; vermeyiz de. Zarar verdi¤imiz fleyler bankalar, bize sald›ran polisler
oldu sadece. Bizler bu ülkenin emperyalistlere peflkefl çekilemeyece¤ini, böylesi
bir duruma sessiz kalmayaca¤›m›z› militan
bir ruhla hayk›rd›k.
Eylem s›ras›nda bizleri dükkanlar›na
al›p korumak isteyen esnaflardan, kendinize dikkat edin diyen teyzelerden bunu
görmek mümkün. Ancak burjuva bas›na
soracak olursak bunlar›n hiçbiri olmad› ve
halk bize karfl›yd›. Ama halk›m›z çok iyi biliyor ki; ülkeyi peflkefl çekmek isteyenleri
alk›fllarla, çiçeklerle karfl›lamayaca¤›z.
Amed’den bir YDG’li
Halk›n mal›na zarar
vermeyiz...
Emperyalistlerin IMF ve Dünya Bankas› toplant›lar›n› ‹stanbul’da gerçeklefltirmek istemeleri beraberinde anti-emperyalist mücadelenin daha da yo¤unluklu verilmesini ve emperyalizmin temsilcilerini militan eylemliliklerle karfl›lama gereklili¤ini ortaya ç›karmaktad›r. Özellikle yaflanan kriz döneminde bu
oldukça önemli ve anlaml›d›r. ‹stanbul’daki eylemlere biz de Amed YDG olarak kat›ld›k.
‹lk gün gerçeklefltirilen bas›n aç›klamas›na polisin
sald›r›s› ile birlikte ara sokaklarda polisle çat›flmalar
bafllad›. Bankalar hedef al›n›p camlar› k›r›ld›. Polis yo¤un bir flekilde gaz bombas› kullan›rken amac› bizleri da¤›tmak ve eylemi bitirmekken bunu kolayl›kla
baflaramayaca¤›n› çat›flarak göstermek istiyorduk.
Yo¤un bir abluka vard› ve bu durum hareket alan›m›z› k›s›tl›yordu. Bunun s›k›nt›s›n› eylem esnas›nda yaflad›k. Bizleri sivil faflistlerin yo¤unluklu olduklar› bölgelere itmeye çal›fl›yorlard›. Tabii burjuva bas›n bu
durumu vatandafllar eylemcilere tepki gösterdi diyerek halk› yan›ltmaya ve linç giriflimlerini meflrulaflt›rmaya çal›fl›yordu.
‹ki günlük eylem sonras› 100’ün üzerinde eylemci arkadafl›m›z gözalt›na al›nd›. Burjuva bas›n her zaman oldu¤u gibi anti-emperyalistleri, devrimcileri
vandalizm ile suçluyor. Hakl›yken haks›z duruma
düflmeyin diye ahkam kesen bir baflbakan ç›k›yor.
Yakt›lar, y›kt›lar deniliyor bizler için. Do¤rudur yak›p
ANKARA YDG’den
IMF ÇALIfiMALARI
Yoksul ülkelerin ekonomilerine el atan, bütün ekonomileri kendi ç›karlar›na uygun politikalarla yöneten bir
DB ve IMF var. Bu iki virüs birçok yoksul ülkenin ekonomisini alt üst etmifl, binlerce kifliyi iflsiz afls›z b›rakm›fl durumda. Böylesine halklara zarar veren bir kurulufla halklar›n bak›fl› az çok belliydi. Ve bu kurulufl 1-7 Ekim’de ‹stanbul’da olacakt›. Bütün bunlar›n bilincinde olarak çal›flmalar›m›za bafllad›k.
‹lk önce Yüksel Caddesi’nde IMF ve DB’nin neden oldu¤u y›k›mlar› anlatan bir foto¤raf sergisi ve dergi stand›m›z› aç›p DB ve IMF’yi teflhir eden ve bu zorba güçlere
karfl› halk gençli¤ini ‹stanbul’a barikatlara ça¤›ran bildirilerimizi da¤›tt›k. Yüksel Caddesindeki çal›flmam›z 3 gün sürdü ve ilgi oldukça güzeldi. Üçüncü gün polisler stand›m›za müdahale etmek istediler fakat biz kararl›l›kla çal›flmalar›m›z› sonuna kadar sürdürdük. Onun yan› s›ra AÜ Cebeci Kampüsü’nde 4 günlük bir stant çal›flmas› ve foto¤raf
sergisi gerçeklefltirdik. DB ve IMF’yi teflhir eden bildirilerimizin yan› s›ra üniversiteye yeni bafllayan arkadafllar›m›z
için üniversitelerde yaflanan s›k›nt›lar›, k›s›tlanan demokratik haklar›m›z›, polis-ÖGB terörünü ve emperyalist e¤itim politikalar›n› anlatan bir “hofl geldin bildirisi” haz›rlad›k. Buradaki çal›flmalar›m›z daha canl› geçti ve oldukça
dikkat çekti. Bütün bu çal›flmalar›m›zdan sonra büyük bir
heyecanla “Harbiye Güvenlik Vadisi”ne do¤ru yol ald›k.
Ankara YDG
Yeni Demokrat Gençlik
9
GÖZALTILAR YILDIRAMAZ!
Türkiye’ye yeni sald›r› politikalar› için 13 bin eleman›yla gelen IMF’yi toplant› yapt›¤› ilde, ‹stanbul’da protesto etmek için di¤er illerden gelebilenler ve ‹stanbul’dan kat›lan bütün yoldafllarla toplant›lar›n yap›laca¤›
gün olan 6 Ekim’de ‹stiklal Caddesi’nde buluflup Taksim
Meydan›’na kadar sloganlar›m›zla, alk›fllar›m›zla yürüdük.
Orada bir saate yak›n bekledik. Bekleyifl s›ras›nda eyleme yeni kat›lanlar gelirken, bas›n aç›klamas› okunmaya
baflland›. Bas›n aç›klamas›n›n sonlar›na do¤ru bir ses geldi ve sesin geldi¤i yöne do¤ru bakt›¤›m›zda biber gaz›
bombas›n›n at›lm›fl oldu¤unu gördük. Biber gazlar›n›n biri di¤erini izledi, öteki di¤erini. Biz de tahminimizden biraz daha erken bafllayan polis sald›r›s›na karfl› meflru
müdafaay› kullanmak ve planlanan gibi
toplant›n›n yap›ld›¤› yere, Harbiye’ye
ulaflabilmenin koflullar›n› yaratabilmek
için ara sokaklara çekildik. Di¤er devrimci dostlar›m›zla ayn› sokaklarda beraber çat›flmaya bafllad›k.
Polisi engellemek ve kendimizi daha da güvene alabilmek için barikatlar
yaparak, gerek barikat önünden gerek
barikat arkas›ndan polise tafllar›m›zla,
sapanlar›m›zla karfl›l›k vererek, polisin
zaman zaman geri çekilmesini sa¤lad›k.
Polisin yo¤un biber gaz› ve biberli su
s›kmas›ndan dolay› di¤er sokaklara h›zla çekilmeye bafllad›k. O s›rada yo¤un
gazdan dolay› fenalaflan bir yoldafl›m›zla beraber üç kifli olarak kitleden koptuk ve gözalt›na al›nd›k. O s›rada ben
polislerin geldi¤ini görmeyerek saklanabilece¤imiz bir
yer aramaya bafllad›m ancak henüz bulamadan polise yakaland›k.
Gözalt›na al›n›rken kafama defalarca tekme atarak
yüzümü ve bafl›m› darp ettiler. Gözalt› araçlar›na gidene
kadar sürekli hakaret, küfür ettiler, psikolojik bask› yapmaya çal›flt›lar. Bas›n›n olmad›¤› yerlerde bize vuruyor,
bas›n› görünce iyi, nazik polis rolünü oynuyorlard›. Benim en çok dikkatimi çeken, onlar›n gazdan etkilenmemelerine ra¤men zor nefes al›yor olufllar›yd›, bana yorgun olup olmad›¤›m› sorduklar›nda hay›r diye cevap vermem üzerine “sizin enerjinize hayran olmamak elde de¤il, nas›l bu kadar koflup yorulmuyorsunuz anlam›yo-
rum.” diye söyleyince, di¤er polis de “Bunlar üniversite
ö¤rencisi, bunlar hiç yorulmuyor ” diyerek cevap verdi.
Gözalt›na al›n›rken slogan atmaya bafllad›k ve yolda
bizi gören birçok insan da polislere ç›k›flt›lar, bizi b›rakmalar› gerekti¤ini söyleyip, IMF’cileri tutuklamalar› gerekti¤i üzerine konuflmalar yap›p slogan att›lar. Araçlardayken, yaralanan polis haberleri geldikçe h›rç›nlaflan
polisler, bas›n ve halk›n olmas›ndan kaynakl› araçlarda
bizi darp edemediler. Sadece psikolojik bask› yapmaya,
korkutmaya çal›fl›yor, ba¤›r›p ça¤›r›yorlard›.
Önce muayeneye sonra Vatan polis merkezine gittik. Avukatlar›m›z orada oldu¤u için bizi orada da darp
edemediler ve nezarete al›nmak üzere iflleme götürdüler. Yine o s›rada önemli bir durum
oldu, bize tutanak imzalatmaya çal›flt›klar›nda imzalamayaca¤›m›z› söylemeleri üzerine imtina ediyorum diye
yazmam›z› söylediler ve imzalamak istemeyen kiflilere bu flekilde yazd›rd›lar. Gece avukatlar›m›zla görüfltü¤ümüzde bunun anlam›n› sorduk ve evraka kendi el yaz›m›zla imtina ediyorum diye yazmam›z›n imzalamam›z
anlam›na geldi¤ini ö¤rendik. Normalde bizim yerimize polislerin yazmas›
gerekiyormufl bu cümleyi. Bu sayede
devletin hukuksuzlu¤una dair bir örnek daha ö¤renmifl olduk.
Nezarete yerlefltirme ifllemleri bitince saat gece yar›s›n› geçmiflti. Ancak o zaman avukatlar›m›zla konuflabildik. Sabaha karfl› da ifademizi almaya ça¤›rd›klar›nda
bütün gözalt›na al›nan, say›s› 90’› geçen arkadafllar›m›zla
susma hakk›m›z› kulland›k. Bu süreçte su ve tuvalet ihtiyac›m›z› giderme iste¤imizi ya avukatlar›m›z› devreye
soktu¤umuzda ya da bir saat boyunca slogan at›p gürültü yaparak protesto etti¤imizde giderebiliyorduk.
Ertesi gün de bütün gözalt›na al›nanlar› üçe bölüp, iki
grubu muayeden serbest b›rakt›lar. Di¤er kalan bir grubu da savc›l›¤a ç›karmak üzere götürdüler. Bütün gözalt›nda oldu¤umuz süreçte, avukatlar›m›z yan›m›zda oldu¤undan ufak tefek s›k›nt›lar hariç ciddi bir darp süreci
yaflanmad›.
Mersin’den bir YDG’li
10
Yeni Demokrat Gençlik
MERS‹N’DE IMF VE DB KARfiITI EYLEMLER
IMF’yi ilimizde de teflhir etmek için hem 26 Eylül’de
ve 6 Ekim’de flehir merkezinde hem de 5 Ekim’de üniversitede olmak üzere di¤er örgütlerle üç eylem örgütledik.
26 Eylül’de ESP, EHP, DHF, Halk Cephesi, Partizan, ‹HD kurumlar›yla bir yürüyüfl örgütledik. “IMF ve
DB Defol” yaz›l› pankart›m›z›n arkas›nda yürüyüfle
KESK binas›n›n önünden bafllayarak, IMF ve DB karfl›t›
sloganlar›m›zla Tafl Bina’n›n önüne kadar yürüdük. Eylemimize Mersin Emek Platformu ve ÖDP de destek verdi. Yürüyüflün ard›ndan okunan bas›n aç›klamas›nda Türkiye’de geçti¤imiz süreçte yap›lm›fl olan ve yeni planlanan sald›r›lardan IMF, DB ve yerli uflaklar›n›n sorumlu
oldu¤una vurgu yapt›k ve bu sald›r›lar›n karfl›s›nda olaca¤›m›z› ifade ederek eylemimizi sonland›rd›k. Eylem sonras›nda da halk›m›z› IMF’ye ve DB’ye karfl› soka¤a eylemlere ça¤›ran bildirilerimiz da¤›tt›k.
5 Ekim’deki eylemimiz üniversitede gerçekleflti. Eylem öncesi bildiri, afifl ve s›n›f konuflmalar›yla ö¤rencileri eyleme ça¤›rd›k. Yine “IMF ve DB Defol” yaz›l›,
“IMF ve DB karfl›t› Anti-emperyalist Ö¤renciler”
imzal› pankartla Fen Edebiyat Fakültesi’nin önünden
Meydana kadar bir yürüyüfl gerçeklefltirdik. Yürüyüfl
sonras›nda IMF ve DB’nin yerli uflaklar arac›l›¤›yla uygulanan politikalar›na de¤inen ve onlara karfl› mücadele
içerisinde olunmas› gerekti¤ine de¤inilen bas›n metni
okunduktan sonra yine bu sald›r›lar›n karfl›t› sloganlar›m›zla eylemimizi sonland›rd›k.
6 Ekim Sal› günü Emek ve Demokrasi Platformu’nun gerçeklefltirdi¤i eyleme bizler de Partizan ve
YDG olarak destek sunduk. Saat 17’de KESK binas›
önünden bafllayan eylem AKP binas› önüne yürünerek
devam etti. AKP binas› önüne kadar gerçekleflen yürüyüflte s›k s›k ‹stanbul’daki gözalt›lar› protesto eden sloganlar›n d›fl›nda “Emperyalist haydutlar 6. filoyu unutmay›n” vb sloganlar at›lm›flt›r. Kitlenin AKP binas› önüne
gelmesi ile bas›n metni okundu. Eylem alk›fl ve marfllarla sona erdi.
Mersin YDG
Bask›lar y›ld›ramaz
IMF defol!
Emperyalist efendilerin kan emici kurumlar› ‹stanbul’da yapt›klar› toplant›yla ezilen emekçi s›n›flara dönük yeni sald›r› paketleri haz›rlarken, egemen s›n›flar›n
kolluk kuvvetleri ise yap›lan protestolara karfl› vahflice
sald›rmakta, gözalt› terörü uygulamaktad›r.
Bu sald›r›lardan bir benzeri de 7 Ekim günü saat
17.00 sular›nda Konak ‹skelesi önünde yaflanm›flt›r. Partizan okurlar› Nefle Bilgin, ‹zzet Uysal ve DHF üyesi Koray Tatar eylem yapacaklar› gerekçesiyle gözalt›na al›nm›flt›r. Partizan, ESP ve DHF ortak bir yaz›l› aç›klama ile
gözalt›lar› protesto etmifltir. Gözalt›na al›nan arkadafllar›m›z ertesi gün serbest b›rak›lm›flt›r.
Anti-emperyalist mücadelemizi böylesi bask›lar engelleyemeyecektir.
‹zmir YDG
6 Ekim 2009 günü saat 18’de IMF ve DB’nin Türkiye’deki toplant›lar›n› protesto etmek isteyen aralar›nda
KESK, DTP, EMEP, ÖDP, ESP, HALK CEPHES‹ ve Partizan’›n da bulundu¤u kitle Malatya E¤itim-Sen önünden
Postane önüne kadar bir yürüyüfl yapt›. Yürüyüflte “IMF
defol bu memleket bizim”, “Savafla de¤il emekçiye bütçe” vb sloganlar› at›ld›.
Yap›lan aç›klamada: öncelikle ‹stanbul’daki IMF protestolar›nda gözalt›na al›nanlar›n serbest b›rak›lmas› istendi. IMF’nin ekonomik programlar diye yutturmaya
çal›flt›¤› sömürgelefltirme politikalar› aç›klamada teflhir
edildi. Krizin sebebinin emekçi halk de¤il patronlar oldu¤u ve faturan›n patronlara kesilmesi için halk›n örgütlenmesi gerekti¤i vurgulanarak aç›klama sona erdi.
Malatya YDG
Yeni Demokrat Gençlik
11
ANKARA’DAN IMF-DB KARfiITI EYLEMLER
Ankara’da Partizan ve YDG’nin yapt›¤› ça¤r›yla bir
araya gelen Al›nteri, BDSP, DHF, ESP, Kald›raç ve TÜM‹GD, IMF’ye karfl› Ankara’da yap›lacak eylemler için bir
eylem takvimi belirledi.
Yap›lan tart›flmalar›n ard›ndan eylemleri duyurmak için K›z›lay’da stantlar aç›ld›. Standa ilgi yo¤undu. Ard›ndan 1 Ekim
tarihinde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirildi. Okunan bas›n metninde özellefltirmeler isteyenin, bizleri iflsizli¤e mahkûm
edenin, maafllar›m›z› fazla, sosyal haklar›m›z› genifl bulan›n, onlar›n k›s›tlan›p gasp
edilmesini isteyenin IMF oldu¤u belirtildi.
Ve Türkiye’nin her yerinde meydanlarda
emperyalizme karfl› ç›kma ça¤r›s› yap›ld›.
Coflkulu bir flekilde; iflten at›lmalara,
özellefltirmelere, zamlara “hay›r” diye hayk›ran kitle, eylemi “IMF- DB defol, bu dünya bizim” sloganlar› ile sonland›rd›.
Eylemlerin ikinci gününde ise ayn› kurumlar bu kez
Dünya Bankas› önündeydi. Otobüslerle alana gelen kitle
sloganlarla IMF ve DB’yi teflhir etti. Okunan metinde bu
kez emperyalizmin en önde gelen difllileri olan bu emperyalist kurumlar uyar›ld› ve mücadelenin sürece¤i belirtildi.
Ege Üniversitesi’nde
IMF protestosu
Dünya halklar›na açl›ktan, sefaletten baflka bir fley
getirmeyen IMF ve Dünya Bankas›; 6-7 Ekim tarihlerinde ‹stanbul’da topland›. Gündemleri ise “KR‹Z”. Gerçek misyonu ise “Sistemin yaratt›¤› krizi nas›l halka ödetiriz?” sorusuna cevap bulmakt›r.
Kriz, emperyalizmin yar›-sömürgesi olan ülkemizi
ise haddinden fazla etkilemifl durumda. Geleceksizlefltirme sald›r›lar›ndan kay›t paralar›na, harç zamlar›ndan
paral› e¤itime kadar bir y›¤›n sald›r› ise biz halk gençli¤inin pay›na düflmektedir.
Bütün bu uygulamalara karfl› durabilmek, IMF ve
Dünya Bankas›na karfl› oldu¤umuzu hayk›rabilmek için
5 Ekim günü Ege Üniversitesi’nde eylem örgütledik.
YDG, SGD, Dev Genç, Ekim Gençli¤i, EHP Gençli¤i, DGH ve ÖGD’nin örgütleyicileri oldu¤u eylemde
Eylemimizin üçüncü gününde daha kapsaml› bir eylem
tasarland›. Öncelikle sloganlarla Sakarya Caddesinde toplanan kitle coflkulu bir flekilde yürüyüfle geçti. Polisin kald›r›mdan yürüme dayatmas› karfl›s›nda ise kararl›l›¤›n› koruyan kitle k›sa süreli yolu kapatarak
Yüksel Caddesine yürüdü. Burada ilk
baflta bas›n metni okundu. IMF’nin tarihi, uygulad›¤› politikalar›n ba¤›ml›l›¤› nas›l artt›rd›¤›, TC ile olan iliflkileri ve Türkiye halk›na getirdikleri anlat›ld›. Bu emperyalist kurumlar›n girdi¤i ülkelerde
ekonomiyi düze ç›karmak yalan›yla, sömürüyü katmerlendirdi¤i belirtildi. Bas›n metninin okunmas›n›n ard›ndan
YDG’lilerin haz›rlad›¤› bir tiyatro gösterisi sahnelendi. Bu tiyatro oyununda
“IMF ile Var m›s›n Yok musun” adl› yar›flmaya Türkiye
ad›na Tayyip Erdo¤an konuk oldu, IMF’yi temsilen Tayyip’e flartlar sunan Henry Bey Türkiye’yi terletti. Etkinli¤in son bölümünde IMF–DB’yi teflhir eden, dünyan›n farkl› yerlerinde IMF-DB karfl›t› eylemlerin yer ald›¤› bir sinevizyon gösterildi. Eylem yine sloganlar›n coflkulu bir biçimde hayk›r›lmas›yla son buldu.
Ankara YDG
“68’DEN BUGÜNE 6. F‹LO’YU UNUTMA-IMF
DEFOL/Anti-emperyalist ö¤renciler” pankart›
aç›ld›. Eylemde s›k s›k “Ne Dünya Bankas› Ne IMF, kurtulufl ellerimizde!”, “Kâr de¤il insan, IMF’ye isyan” vb.
sloganlar at›ld›. Eyleme Haz›rl›k binas›n›n önünden baflland› ve E-kafe nin önünde bas›n aç›klamas› okundu.
Bas›n aç›klamas›nda “‹MF-DB’ye hay›r demek, emperyalist-kapitalist dünya sistemine hay›r demektir. Bunun sonucu olan neo-liberal politikalara hay›r demektir. Paras›z
e¤itim, paras›z sa¤l›k hakk›m›z› dillendirmektir. Ortado¤u’da oynanan kirli oyunlar›n bir parças› olmay› reddetmek
ve Ortado¤u halklar›n›n özgürlü¤ünü yükseltmektir. Emperyalizmin askeri olmayaca¤›m›z› hayk›rmakt›r. IMF-DB’ye
hay›r demek; halklar›n kardeflli¤ini yükseltmektir. Sermayenin üniversitemizde boy göstermesini kabul etmemektir. Bilimsel, paras›z, eflit ve anadilde e¤itim hakk›n› savunmakt›r.
IMF-DB’ye hay›r demek; gecelerinde aç yatmad›¤›m›z,
gündüzlerinde sömürülmedi¤imiz yar›nlar› yaratma müjdesidir” denildi.
Ege Üniversitesi YDG
12
Yeni Demokrat Gençlik
BOZUK E⁄‹T‹M S‹STEM‹NE KARfiI
Ö⁄RENC‹ GENÇL‹K HAREKET‹N‹ YÜKSELTEL‹M
Mevcut e¤itim sistemi, halk gençli¤inin meflru haklar› kapsam›nda de¤erlendirdi¤imizde reformlarla düzeltilemeyecek kadar bozuk bir biçimde iflletilmektedir. Genel çapta modern e¤itimin tan›m›, “bedence, ruhça sa¤l›kl›, topluma etkin flekilde uyabilen insanlar yetifltirmek”1 fleklinde ifade edilmektedir. Bu tan›m, mutlaka s›n›fl› toplum gerçe¤iyle birlikte de¤erlendirilmelidir. Tan›m›n genel kapsam›na ifade kazand›ran da zaten hangi
topluma etkin flekilde uyabilen kifliler yetifltirmek sorusunda gizlidir.
E¤itim ve ö¤retim, birbiriyle iliflkili ancak birbiriyle
farkl› kavramlard›r. E¤itim, yukar›da da belirtildi¤i gibi en
masum haliyle “yetifltirme” eylemiyken ö¤retim, sözcü¤ün bilinen anlam›yla bilgilendirme eylemidir. Türkiye’de
gerek “yetifltirme” gerekse de “bilgilendirme” eylemlerinin içeri¤ine bakt›¤›m›zda egemen s›n›flar›n istemlerine,
ç›karlar›na uygun bir sürecin iflletildi¤ini rahatl›kla görebiliriz. Ancak e¤itim ve ö¤retim genel olarak eflgüdümlü
olmalar›ndan kaynakl› genellikle yaln›zca e¤itim ad›yla
an›lmaktad›r. Biz de bu yönteme ba¤l› kalaca¤›z.
Türkiye’de e¤itim sistemi, burjuva ayd›nlar›n dahi kabul etti¤i üzere önemli çarp›kl›klarla iç içedir. E¤itimin
paral› olmas› meselesinden bafllayarak, ezberci, kalitesiz,
anti-bilimsel, tek alana yo¤unlaflm›fl, bask›c› olmas› gibi
onlarca bafll›kta bu sorunlar› s›ralamak mümkündür.
Bahsi geçen bu sorunlar, e¤itimin her kademesinde kendisini göstermektedir. Bunlar›n baz› alanlarda yo¤unlaflmas›, baz› alanlarda ise azalmas› e¤itim sistemine iliflkin
genel sorunlar› özellefltirmemekte, tam da genel sorunlar olarak karfl›m›za dikmektedir. ‹stisnas›z her alanda
karfl›lafl›lan en temel sorunlar ise e¤itimin paral› olmas›
ve anti-bilimsel içeri¤idir. Örne¤in özel okullarda baz›
ayr›cal›klar›n ve e¤itimde k›smi bir kalitenin sa¤lanmas›,
e¤itim s›k›nt›lar›na iliflkin genelleme yapmam›za engel olmamaktad›r. fiimdi bilinen birkaç konu üzerinden e¤itim
kademelerini s›n›fland›rarak politikalar›m›z› aç›klamaya
çal›flal›m:
‹lkö¤renim: Türkiye’de yak›n gelecekte birlefltirilen
ilk ve ortaokul süreçlerini bu bafll›k alt›nda de¤erlendirmeye çal›flaca¤›z. Türkiye’de ilkö¤renim sürecine iliflkin
bilinen en önemli s›k›nt›, e¤itimin paral› olmas›d›r. % 96,4
Mevcut e¤itim
sistemi, halk
gençli¤inin meflru haklar› kapsam›nda de¤erlendirdi¤imizde reformlarla düzeltilemeyecek kadar bozuk bir biçimde iflletilmektedir.
okullaflma oran› (2006-2007 dönemi) olan 6-14 yafl aras›n› kapsayan bu kademede zorunlu kay›t paralar›, zorunlu toplanan ba¤›fllar, yak›t, karne, spor, diploma gibi bafll›klarla sürekli geniflleyen paral› e¤itim sorunu, “iyi niyetli” bürokratlar›n tüm çabalar›na ra¤men varl›¤›na korumakta, hatta daha genifl bir alana yay›lmaktad›r. Oysaki
e¤itimin bir maliyeti varsa, bu maliyet, do¤rudan halktan
karfl›lanamaz.
Genel çapta e¤itim sürecini de¤erlendirdi¤imizde bu
süreçten kiflilerden çok bizzat devlet ç›kar sa¤lamaktad›r. Her sistem, kendi bekas› için çeflitli konularda yetifltirilmifl kiflilere ihtiyaç duyar. D›flar›dan bak›ld›¤›nda karfl›l›kl› bir ç›kar iliflkisini and›rmas›na ra¤men, özellikle sömürü iliflkileri de¤erlendirildi¤inde e¤itim sürecinden as›l
ç›kar sa¤layan egemen s›n›flard›r. E¤itimin amac›n›, yönetenlerin, kendi istemlerini karfl›layacak insan kayna¤›n›
karfl›lamas› süreci olarak görebiliriz. Bu nedenle e¤itimin
paral› olmas› gerçe¤ine karfl› paras›z olmas›n› savunmak
en baflat taleplerimizden olmal›d›r. Bu istem, sistem içerisinde gerçeklefltirilebilecek bir taleptir.
Bunun d›fl›nda ilkö¤retim sürecinde ezberci, anti-bilimsel ve floven bir e¤itim verilmektedir. Bu e¤itim, çarp›k ve yan›lt›c› bilgilerin eflli¤inde gençli¤in kendine güvensiz yetiflmesine neden olmaktad›r. Tarihsel gerçeklerden fen alan›na kadar birçok konuda yanl›fl, çarp›t›c›
bilgiler gençli¤e ezberletilmektedir. Okullar›n maddi koflullar›n›n yetersizli¤i ve tüm bu sorunlar, en ilkel biçimde dahi çözülemez bir yumak gibi durmaktad›r.
Yeni Demokrat Gençlik
Bu konuyu irdeledi¤imizde ilkö¤retime iliflkin k›sa vadeli bir biçim önerilebilir durmaktad›r. ‹lkö¤renime iliflkin flikayetlerin çoklu¤u ve bu flikayetlerin cevaplanma
düzeyi, ilkö¤renimin, di¤er kademelerde oldu¤u gibi tek
yönlü iflletildi¤ini kan›tlamaktad›r. ‹lkö¤renim okul idaresi, salt bir mekanizma taraf›ndan yerine getirilmeye çal›fl›lmakta ve bu konuda ›srarc› olunmad›¤› sürece denetleme mekanizmalar› iflletilmemektedir. Müfettifllik kavram›n›n Türkiye’de ifllevsizli¤i de buradan kaynaklanmaktad›r. Ne zorunlu toplanan kay›t paralar›n›n ve di¤erlerinin
ne de okullar›n maddi yetersizliklerinin (maddi yetersizlikten kast›m›z, okullar›n asgari düzeyde ö¤renime uygun
mekanlar olmamas› durumudur ve buna e¤itim süreci
için gerekli materyallerin yetersizli¤i de dahil edilmelidir)
etkin bir denetlemeden geçirilmedi¤i aç›kt›r.
Hem ö¤retim sürecinin verimlili¤ini hem de burada
bahsi geçen sorunlar› asgari çözebilmek için ‹ngiltere’de
uygulanan biçim, belirli eklemelerle de¤erlendirilebilir.
K›saca ‹ngiltere biçimini aç›klayarak konuyu anlatmaya
çal›flal›m: ‹ngiltere’de içsel denetim ad› verilen ve okulun
kendi denetimini oluflturan bir biçim bulunmaktad›r. Bunun d›fl›nda d›flsal denetim ad› verilen ve bir kurumun
(OFSTED) sorumlulu¤unda bulunan denetim biçimi bulunmaktad›r. Bu kurum, her okuldan belirli standartlar›n
yerine getirilip getirilmedi¤ini raporlaflt›rmas›n› istemektedir. Bu denetim, her okuldan her sene istenmekte ve
yan› s›ra OFSTED (E¤itimde Standartlar Bürosu) 6 y›lda
bir direk denetlemelerde bulunmaktad›r. Bu denetlemelerde daha az baflar›l› bulunan okullar daha s›k aral›klarla
denetlenmekte ve çözüm önerileri sunulmaktad›r. Yine
bu denetleme, tüm personel, aileler ve ö¤rencilerden
toplanan verilerle yap›lmaktad›r. Denetleme ifli OFSTED
taraf›ndan sürekli bir personel taraf›ndan de¤il, sürekli
de¤iflen ba¤›ms›z kifliler taraf›ndan yap›lmaktad›r. Mevcut
denetleme sisteminin ne kadar ifle yarad›¤› ayr› bir tart›flma konusu olmakla beraber, ailelerin ve tüm personelin
daha etkin olaca¤› bir biçimle özellikle okullardaki birçok
teknik sorunu denetlemek ve düzeltmek mümkündür.
Bunun yan› s›ra gerek ö¤reticilerin gerekse de ö¤rencilerin ve velilerin sürekli görüfllerinin al›naca¤› bir a¤la
ö¤renim süreci de de¤erlendirilmelidir. OFSTED, kadrolu ve sözleflmeli personeliyle yapt›¤› denetleme ifllerini
zaman zaman 15 güne kadar yayabilmekte, bu süreçte
dokümantasyonun gözden geçirilmesi, ders gözlenmesi,
ö¤renci çal›flmalar›n›n izlenmesi, ö¤renci, ö¤retmen, veli,
yönetici ve tüm personelle görüflmelerin yap›lmas› gibi
aktiviteler gerçeklefltirmektedir sonuçta da denetçilerin
8 soruya cevap vermesi istenmektedir. Bu sorular, de-
13
netlenen ne tür bir okuldur; standartlar ne kadar yüksektir; ö¤rencilere ne kadar iyi bir ö¤retim sunulmaktad›r; ö¤rencilere sunulan müfredat ve di¤er f›rsatlar ne
kadar iyidir; okul ö¤rencileriyle ne kadar ilgilenmektedir;
okul, aile ve çocukla ilgilenen di¤er kiflilerle ne kadar iflbirli¤i içindedir; okul, ne kadar iyi yönetilmekte ve yönlendirilmektedir; okul ne kadar etkilidir fleklindedir?2. ‹lkö¤retimde etkin bir denetimin gerçeklefltirilmesi, k›sa
vadede, asgari sorunlar›n çözümünü sa¤layabilecektir.
E¤itim sürecine iliflkin ders gereçlerinin denetlenmesini sa¤layan “Talim Terbiye Kurumu” da ifllevsiz ve anti-bilimsel bir kurumdur. Bu kurumun, ders kitaplar›n› da
inceledi¤i bilindi¤ine göre mutlaka asgari bilimsel bir kurul haline dönüfltürülmesi, ö¤renci velilerinin de denetlemesine aç›k bir hale getirilmesi gerekmektedir. ‹lkö¤retime iliflkin genel fikirler bu flekilde özetlenebilir.
Ortaö¤retim: Tüm lise e¤itimini kapsayan Ortaö¤retim kademesi, ilkö¤retime nazaran sorunlar›n artt›¤›
bir süreçtir. Önceki bölümde bahsi geçen sorunlar›n
yan› s›ra ergenlik döneminin bafllang›c›n› kapsayan bu
süreç, oldukça önemlidir. Çocukluktan gençli¤e dönüflümün, kiflilik sahibi olman›n kapsad›¤› bu dönemde,
yukar›daki sorunlara ek olarak öne ç›kan en önemli sorun, kendini ifade etme ve do¤al olarak örgütlenme sorunudur. Gençli¤in kendisini ifade edebilece¤i mekanizmalar›n yoklu¤u, genellikle mesleki e¤itimi ikinci plana
atan bir yönlendirme süreci ve ö¤retim konular›n›n
gerçek yaflamla örtüflmemesi, disiplin kurallar›, k›yafet
düzenlemesi, bu süreci düflünürken akl›m›za gelen ilk
sorunlard›r.
14-17 yafl aras›n› kapsayan Ortaö¤retimde okullaflma
oran› % 86,64’tür. Bu kademede en yayg›n y›¤›lma gündüz e¤itimli liselerde yaflanmaktad›r. Gündüz e¤itimli düz
liseler, herhangi bir meslek edindirme ifllevinden yoksundur ve yüksekö¤renime yönelik haz›rl›k kapsam›nda görülmektedir.
Lise e¤itimi, bu haliyle ifllevli bir görüntü vermemektedir. Yüksekö¤renim alan›na yerleflen ö¤renci say›s›n›n
s›n›rl› olmas› ancak sadece gündüz e¤itimli düz liselerde
milyonlarca ö¤rencinin ö¤renim görmesi, büyük bir çeliflkidir. Her ne kadar genel ve çözümsüz görünse de
“herkese okuma hakk›” fliar›, gençli¤in en meflru taleplerinden birisidir.
Faflizm gerçekli¤i karfl›s›nda örgütlenme hakk›n›n ne
kadar s›n›rl› oldu¤u ortadad›r. Ancak özellikle liselerde
bir de buna 17 yafl›ndan küçük olunmas› gerçekli¤i eklendi¤inde “yasal” anlamda da örgütlenme hakk›n›n engel-
14
lendi¤ine tan›k olmaktay›z. Bu nedenle liseli gençli¤in örgütlenme hakk›n›n tan›nmas› ve liselerde asgari bir yönlendirme mekanizmas› oluflturulmas› gerekmektedir.
Ülkede üretimin niteli¤i ve istihdam sorunu nedeniyle halk gençli¤inin önemli bir k›sm›n›n gelecek kayg›s› tafl›d›¤›n› rahatl›kla söyleyebiliriz. Bu durum, egemenler taraf›ndan rant kap›s› haline getirilmektedir. Liselerden
mezun olan veya olamayan milyonlarca genç, yedek bir
iflgücü ordusu olarak durmakta, egemenler taraf›ndan
çal›flan gençli¤e tehdit olarak gösterilmekte ve milyonlarca genç meslek edinmek, yüksekö¤renim hakk›na sahip olmak için özel kurslara, dershanelere milyarlarca lira para harcamaktad›r.
E¤er yüksekö¤renim bir ayr›cal›k ise ki olmamas›n›
savunmam›z gerekmektedir, bu ayr›cal›¤a kimlerin sahip
olaca¤›n› ölçecek olan s›nav›n niteli¤i de fazlas›yla tart›fl›lmaya aç›kt›r. Mevcut s›nav sistemi ve yerine gelebilecek
her alternatif, gençli¤in birbirini rakip olarak görmesini
engelleyemeyecektir. Bunun nedeni, birincisi yukar›da da
söyledi¤imiz gibi yüksekö¤renim olana¤›n›n s›n›rl› olmas›d›r, ikincisi ilkö¤renimden sonra gençli¤in a¤›rl›kl› olarak
yüksekö¤renime yönelik bir e¤itime e¤ilimli olmas›d›r.
Lise ile yüksekö¤renim aras›nda yaflanan bu t›kan›kl›k, istihdam sorunundan ve e¤itimin niteli¤inden kaynaklanmaktad›r. Meslek liselerinin ve mesleki yüksekö¤renimin bu kadar ifllevsiz oldu¤u bir ülkede a¤›rl›¤›n geçerli
bir “bölüm”de okumaya verilmesi anlafl›l›rd›r. Y›¤›lmay›
engellemek ad›na meslek liselerinin teflvik edilmesi, üniversite girifl s›navlar›nda engelleyici katsay› uygulamalar›
Yeni Demokrat Gençlik
dahi bir ifle yaramamaktad›r. Bir bütün olarak ifllevsiz,
kendi içerisinde sömürüye dayal› olan meslek liselerinin
çekici olmamas›, istihdam olanaklar›n›n s›n›rl›l›¤›yla da birebir ilgilidir.
Okullar (özellikle de liseler ve üniversiteler), toplumsal eflitsizli¤i besleyen en önemli kurumlar›n bafllar›nda
gelmektedir. Kafa ile kol eme¤inin ayr›fl›m noktas›, yöneticilik mekanizmas›n›n, bürokrasinin beslendi¤i bu alanda,
o az kontenjandan faydalanma çabas› anlafl›l›rd›r. Bu olmuyorsa bile “geçerli” bir ifl edinmek, o da olmuyorsa
“ne olursa” de¤erlendirmek, halk gençli¤inin psikolojisi
hakk›nda bizlere ipucu vermektedir. Meslek seçiminin
“ne olursa” fleklinde yap›ld›¤› düflünüldü¤ünde ve “seçme” s›nav›na büyük eflitliksizliklerle girildi¤i görüldü¤ünde ne demek istedi¤imiz daha iyi anlafl›lacakt›r. Türkiye’de 4 y›ll›k lise e¤itimi, kendi bafl›na bir e¤itim süreci
olmaktan uzakt›r bu nedenle. E¤itim sürecinin temel tafl›
olan ortaö¤renim döneminin neredeyse tamamen yüksek ö¤renime odaklanmas› bu uzakl›¤›n nedenidir. Burada sayd›¤›m›z sorunlar›n nedeni, büyük oranda kafa ile
kol eme¤i aras›ndaki ayr›m›n desteklenmesinden kaynaklanmaktad›r. Bu nedenle e¤itime iliflkin kapsaml› bir de¤ifliklik yapabilmek için mevcut üretim iliflkilerinin de¤ifltirilmesi gerekmektedir.
Ancak k›sa vadede liselerde savunulabilecek politikalar da bulunmaktad›r. Bu politikalar›n “paras›z e¤itim”,
“herkese okuma hakk›”, “örgütlenme özgürlü¤ü” fliarlar›yla aç›klanabilmesi mümkündür.
Yüksekö¤renim: E¤itimin her alan›nda oldu¤u gibi yüksekö¤renim sürecinde de akla gelen ilk
sorun, paral› e¤itim sorunudur. Her sene zamlanan
harçlar›n özellikle son dönemde ç›kar›lan yasalarla
daha da artt›r›lmas›n›n hedeflenmesi, önemli bir
sorundur. Bunun yan› s›ra diplomal› iflsizlik gerçe¤i ve bu konu üzerinden detayland›r›labilecek son
y›llarda ç›kar›lan mesleki hak gasplar›n› içeren emperyalist patentli yasalar dikkat çekicidir.
Özerkli¤inde dem vurulan ancak oldukça merkezi bir denetimle kontrol alt›na tutulan üniversiOkullar (özellikle de liseler ve
üniversiteler), toplumsal eflitsizli¤i besleyen en önemli kurumlar›n bafllar›nda gelmektedir.
Yeni Demokrat Gençlik
telere egemenlerin her flekilde müdahale etti¤ine tan›k
olmaktay›z. YÖK, hükümetler, patron örgütleri, askeriye gibi tüm kurumlar hiçbir s›k›nt› duymadan üniversitelere aç›ktan müdahale edebilmekteler. Sözde örgütlenme özgürlü¤ünün tan›nmas›na ra¤men sürekli ç›kar›lan
yasal ya da hiç de yasal olmayan engellerle bu hak gasp
edilmektedir.
Üniversiteli gençlik, yo¤un bir flekilde örgütsüzlefltirilirken ayn› zamanda egemenler taraf›ndan gerici kurumlarda örgütlenmeye de çal›fl›lmaktad›r. Bilinci dumur edilen, y›llar boyunca bireycili¤in afl›land›¤› halk gençli¤inin
örgütlenmeye mesafeli durmas›na ra¤men egemenler taraf›ndan tehdit olarak görüldü¤ü aç›kt›r. ‹flsizlik sorununun kapsam› düflünüldü¤ünde bu tehdidin boyutu da anlafl›lacakt›r.
Bunlar›n d›fl›nda yüksekö¤renimin belirli istisnalar d›fl›nda a¤›rl›kl› olarak anti-bilimsel bir e¤itime dayal› olmas›, özgün araflt›rmalar›n azl›¤› ve bunun yan› s›ra zaten
olanaklar›n olmamas› ve ulafl›m, beslenme, bar›nma konular› da sorunlara eklenebilir.
Kitlelerle bütünleflerek politikalar›m›z›
somut bir güce dönüfltürelim
Örgütümüzün kendi gerçekli¤i içerisinde çal›flma yürüttü¤ü lise ve üniversite alanlar›na iliflkin politikalar sunmada önemli yetmezlikleri oldu¤u aç›kt›r. Kitlelerle bütünleflme noktas›nda yaflad›¤›m›z sorunlar nedeniyle politikalar›m›z› detayland›rmakta, çeflitlendirmekte sorun
yaflad›¤›m›z söylenebilir. Yukar›da da belirtti¤imiz gibi örne¤in “herkese okuma hakk›” fliar›, tüm meflrulu¤una
ra¤men genel bir söylemdir ve alternatifinin ne oldu¤unu
belirtememektedir. Keza alternatifin k›sa ve orta vadede
ne oldu¤unu belirleyebilmek için asgari uzmanlaflma ve
kitle ile ba¤lar›m›z›n kuvvetlenmesine ihtiyaç duymaktay›z.
E¤itim alan›na iliflkin bu süreçte yürüttü¤ümüz politika, daha fazla emperyalist patentli yasalara karfl› bir içeriktedir. Bologna Projesi ad› verilen ve çok say›da ülkeyi
kapsayan proje kapsam›nda oluflturulmas› hedeflenen
yüksekö¤renim alan›nda ortaklaflma, emperyalistler aç›s›ndan bir anlam tafl›maktad›r ve bu proje a¤›rl›kl› olarak
bizimki gibi ülkelerde büyük hak gasplar›na neden olacakt›r.
Örgütümüz, bugün, a¤›rl›kl› olarak ö¤renci gençlikten
oluflmaktad›r. Buna ra¤men, genel kitlenin bir parças› olmakta zorland›¤›m›z› söyleyebiliriz. E¤itimdeki emperyalist yasalara karfl› yürüttü¤ümüz politika da bu nedenle
15
somutlanamamaktad›r. Genel çapta Bologna Projesi ve
onunla eflgüdümlü olan yasalar›n etkilerini, okullarda,
odalarda, sendikalarda, derneklerde neler yap›labilece¤ini bilmemiz için alg›sal düzeyde olan bilgimizin gelifltirilmesi gerekmektedir. Belirli alanlarda k›smen att›¤›m›z
ad›mlar›n etkilerini de bu politika eflli¤inde gözlemlemek
mümkündür. Çal›flma yürüttü¤ümüz DKÖ’lerde genel
politikalar›m›z› ifllemeye bafllad›¤›m›zda ve kitleyle temas›m›z artt›kça etkinli¤imiz de artmaktad›r.
Halk gençli¤ini ilgilendiren yasalar ve uygulamalara
karfl› devam eden politik yönelimimiz, kapsam› nedeniyle uzun bir süre gündemimizde kalacakt›r. Fransa’da mücadele ile geri çektirilen CPE yasas›, Yunanistan’da, Almanya’da e¤itim alan›nda reform ad› alt›nda getirilen yeni sald›r› paketleri ile efl güdümlü olarak uygulanan bu
proje kapsam›nda ö¤retmen, mühendis, avukat, doktor
ve di¤er onlarca mesle¤in aday› durumunda olan gençlerin mesleki haklar› gasp edilmektedir. Ancak sadece
meslek adaylar› de¤il, yaflam boyu ö¤renme gibi uygulamalarla, çal›flma yasalar›ndaki de¤iflikliklerle (sözleflmeli
uygulamas› gibi) daha genifl bir kesimin sald›r›lardan etkilendi¤ini/etkilenece¤ini görebiliriz. Tüm bu gerçeklik içerisinde Yunanistan, Fransa, Almanya, G. Kore, fiili gibi ülkelerde verilen mücadele, dikkat çekicidir. Bu ülkelerde
gerçeklefltirilen sald›r›lara karfl› ö¤renci gençli¤in birleflik
ve kitlesel mücadelesi, hatta Fransa’da çal›flanlar›n, G.
Kore’de köylülerin bu mücadeleye destek olmas›, örgütlenme meselesinin önemini kan›tlamaktad›r.
Ayn› yasalara karfl› Türkiye’de kitlesel bir tepkinin
verilememesi, egemenlerin yasalar› saklamas›n›n yan› s›ra ö¤rencilerin kendi örgütlerinin olmamas›yla aç›klanabilir. Bu nedenle ö¤renci gençlik içerisinde bahsini etti¤imiz yasalar›n teflhirini yaparken örgütlenme konusunu
esasa almam›z gerekmektedir. Ancak, ö¤renci gençli¤in
akademik-demokratik sorunlar›n›n basitten karmafl›¤a
do¤ru ifllenmesi faydal› olacakt›r. Mevcut örgütlenme düzeyi, mücadelenin andaki gerili¤i nedeniyle genel söylemleri mümkün oldu¤unca yerellefltirmek gerekmektedir.
Bu nedenle ö¤renci gençli¤in bir araya gelebilece¤i her
arac›n de¤erlendirilmesi ve akademik demokratik sorunlar temelli iflletilmesi yönlü bir hedefimiz olmal›d›r.
1 Mesleki E¤itimde Ö¤renci Memnuniyeti ve Etkili
Ö¤retim, Akif Tok, Serpil Sontay, Milli E¤itim, sa: 172
2 Bu bilgiler, “‹ngiltere ve Türkiye’deki Okullar›n Denetimi”, Yrd. Dç. Dr. Ali Tafl, Okutman Canan Günel,
Milli E¤itim, s:173 makaleden al›nm›flt›r
16
Yeni Demokrat Gençlik
f
rum
YÖK’Ü DO⁄RU KAVRAMAK,
YÖK’Ü TAR‹HE KARIfiTIRMANIN ANAHTARIDIR
Bu derece teflhir olmufl ve bir
o kadar da tart›fl›lan, hemen
hemen tüm çevrelerce elefltirilen ve kald›r›lmas› istenen bu
kurumun, halen e¤itim sisteminin temel bir kurumu olmaya devam etmesi, YÖK’ün varl›k zeminini ve misyonunu daha derinlikli tart›flmam›z› flart
koflmaktad›r.
Üniversitelerin gündeminde önemli bir yer alan 6
Kas›m sürecinin yaklafl›yor oluflu bir kez daha YÖK’ün
etraf›nda dönen birçok tart›flmaya da neden olmaktad›r.
Bu derece teflhir olmufl ve bir o kadar da tart›fl›lan, hemen hemen tüm çevrelerce elefltirilen ve kald›r›lmas› istenen bu kurumun, halen e¤itim sisteminin temel bir kurumu olmaya devam etmesi, YÖK’ün varl›k zeminini ve
misyonunu daha derinlikli tart›flmam›z› flart koflmaktad›r. Tarihsel süreci içerisindeki yeri ve bugünü do¤ru anlafl›lacak olursa, YÖK’e karfl› yürüttü¤ümüz mücadelenin hedefleri daha da netleflecek ve ö¤renci gençli¤in bu
karabasan› def edebilmesinin önü aç›lacakt›r.
6 Kas›m 1981’de 12 Eylül AFC’sinin (Askeri Faflist
Cunta) bir ürünü olarak kurulmufl olan YÖK, bu tarihten itibaren ismini faflist bask› ve gerici bir e¤itim sistemi oluflturma konusundaki ad›mlar›yla haf›zalara kaz›m›flt›r. Türkiye’de hakim s›n›flar›n üniversiteyi sistemin
mutfa¤› haline getirmek için cumhuriyetin bafllang›ç dönemlerinde bafllatt›¤› bir çal›flman›n meyvesidir YÖK.
1933’te ç›kar›lan ilk üniversite kanunu ile bafllanan üni-
versitenin sistemin ihtiyaçlar›na uygun hale getirilmesi
çal›flmas›, 1973’te ç›kar›lan 1402 say›l› S›k›yönetim Kanunu ile devam ettirilmifl ve birçok bask›c› uygulaman›n
yasal k›l›f› oldu¤u gibi, daha sonralar› ilerici akademisyenleri ay›klama operasyonunun da temel dayana¤› olmufltur.
Egemen s›n›flar›n e¤itimi kendi ç›karlar› do¤rultusunda flekillendirmesi mücadelesinin, yani iktidardaki s›n›fa
hizmet eden bir e¤itim anlay›fl›n›n oturmas›n› sa¤lamak
her egemen sistemin temel iste¤idir. Bahsi edilen süreç
12 Eylül ile birlikte devam etmifl ve daha da derinlefltirilmifltir. 1982 Anayasas›’n›n 131. maddesine dayanarak,
“Yüksekö¤retim kurumlar›ndaki e¤itim-ö¤retim ve bilimsel
araflt›rma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumlar›n kanunda belirtilen amaç ve ilkeler do¤rultusunda kurulmas›n›, gelifltirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynaklar›n etkili
bir biçimde kullan›lmas›n› sa¤lamak ve ö¤retim elemanlar›n›n yetifltirilmesi için planlama yapmak” amac› okunarak
YÖK’ün do¤umu sa¤lanm›flt›r. Bu sürece kadar Türkiye
üniversitelerinde var olan nispi özerklik ortam› tam ola-
Yeni Demokrat Gençlik
rak ortadan kald›r›lm›flt›r.
Ayr›ca burjuva e¤itim anlay›fl›nda savunulan
üniversitelerin birincil ifllevi olarak gösterilen bilimsel üretim rolü aç›ktan terk edilmifl ve üniversitelerin ikincil rolü, mesleki e¤itim rolü birincil konuma getirilmifltir. Yine buna ek olarak üniversitelerde Türk-‹slam düflüncesi yayg›nlaflt›r›lmaya çal›fl›lm›fl ve bu yönlü kadrolaflmaya da büyük önem verilmifltir.
Burada bak›fl aç›m›z›n esas yönünü olufltururken bir
ülkede e¤itim sisteminin ve özellikle de yüksek ö¤retimin egemen s›n›flar›n ihtiyaçlar› dâhilinde flekillendi¤i
gerçekli¤ini ve o ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›n›n da
ö¤retime etkisini göz ard› etmemek gerekmektedir.
YÖK’ün üniversiteler üzerindeki amaçlar› ile hedeflenen
esas olarak egemen s›n›flar›n dönemsel ve genel ihtiyaçlar›na cevap olabilme kayg›s›d›r. Bu durumda YÖK, 12
Eylül AFC’sinin ülkemizde hedefledi¤i durumun üniversiteler aya¤›ndaki flekilleniflinden baflka bir fley de¤ildir.
Tarih boyunca e¤itim ve ö¤retimin iktidarla iliflkisi bu
yönlüdür. YÖK’ün tarihi ise bu konuda çarp›c› örneklerle doludur. YÖK’ün bugünkü misyonunu kavramak ve
dolay›s›yla, do¤ru bir tav›r gelifltirmek için bu bak›fl aç›s›yla geliflen olaylara yaklaflmam›z, olaylar› daha do¤ru
tarzda ele almam›z› sa¤layacakt›r.
12 Eylül sürecinde bafllayan ve 1990’larla t›rman›fla
geçen özellefltirme süreci esas olarak yar›-sömürge ekonomik yap›daki ülkelerin tamam›nda estirilen liberal sald›r›lar›n hedefleriydi. Emperyalist sistemin ülkemiz egemenlerinden beklentileri, 24 Ocak Kararlar›’na hayat
verme çabalar› ve Özal’da simgeleflen liberal rüzgardan
e¤itim sistemi de pay›na düfleni alm›flt›r. Özellikle üniversitelerde YÖK üzerinden, kuruluflundan hemen sonra e¤itimin özellefltirilmesi sürecine bafllanm›fl, ilk özel
üniversite (B‹LKENT ÜN‹.) kurulmufl, üniversitelerde
harç uygulamas›na geçilmifl ve ek olarak bu do¤rultuda
üniversitelerde verilen e¤itimin niteli¤i ise bu duruma
uyarlanmaya çal›fl›lm›flt›r.
Görüldü¤ü üzere YÖK uzun vadeli bir sürecin ürünü olarak ortaya ç›km›fl, 12 Eylül AFC’si koflullar›nda
üniversiteler üzerindeki hâkimiyetini pekifltirmifl ve egemenlerin beklentilerine en iyi biçimde yan›t olmaya çal›flm›flt›r. Dolay›s›yla YÖK’ün üniversiteler üzerindeki
etkisi salt faflist bask› ve anti-demokratik uygulamalar ve
anti-bilimsel bir e¤itim modeli oluflturmas›na indirgenmemelidir. YÖK esas olarak kendi misyonunu daha iyi
oynayabilmenin bir gereklili¤i olarak bu uygulamalara
baflvurmaktad›r. Onun ana niteli¤i sistemin dolay›s›yla
17
egemenlerin as›l ihtiyaçlar›na uygun bir yüksek ö¤retim
durumu oluflturmaktan baflka bir fley de¤ildir.
Bu bilinç ›fl›¤›nda üniversitelerde son dönemki geliflmeler ve YÖK üzerine dönen tart›flmalar, ayr›ca
YÖK’ün dönemsel misyonu üzerinde dural›m biraz da.
YÖK ve Kadrolaflma Sorunu
Bunlardan en önemlisi, Kemalist laikçilerin dillerinden düflürmedikleri ve Y. Ziya Özcan’n›n YÖK’ün baflkanl›¤›na getirildikten sonra, türban sorunu, katsay› uygulamas›, imam hatip liseleri gibi meseleler ekseninde
flekillenen ve hiç de yeni olmayan egemen burjuva partilerin kadrolaflma konusudur. Birçok devrimci ilerici
çevrenin de kafas›n› kar›flt›ran bu durumun ana kayna¤›na inmekte fayda görüyoruz. Birinci olarak AKP yönetiminin sadece üniversitede de¤il birçok alanda kadrolaflmaya gitti¤i ve hatta bu konuda epey baflar›l› oldu¤u bir
gerçekliktir. Dolay›s›yla AKP’nin YÖK’te kadrolaflmayaca¤›n› savunmak abesle ifltigaldir. Bu durum herkesin
malumu her burjuva-feodal partinin ise temel iste¤idir.
Fakat burada as›l mesele üniversitelerde var
olan özellefltirme sald›r›lar›n›n, piyasalaflma e¤iliminin AKP’nin kadrolaflmas› arac›l›¤›yla gerçekleflti¤i yan›lg›s›d›r. Bu yan›lg›, laiklik, türban vb.
tart›flmalarla birleflince egemen s›n›flar aras›ndaki çeliflkilere ö¤renci gençlik, ö¤retim üyeleri vb. üniversite bileflenleri de ortak edilmeye çal›flmaktad›r.
Öncelikle flu konuda net olmam›z gerekmektedir.
Evet, AKP’nin kadrolaflmas›, kendi yandafllar›n› üniversite yönetimine yerlefltirmesi üniversitelerdeki piyasalaflma sürecini h›zland›rmaktad›r. Çünkü emperyalist politikalar›n sad›k bir uygulay›c›s› konumundaki AKP’nin
uflakl›¤›na ne kadar sad›k oldu¤u kuflku götürmezdir. Fakat bu durum asla tek bafl›na AKP’nin bir uygulamas›
olarak düflünülemez. Bu bak›fl aç›s› ufkumuzu daraltacak
ve üniversite mücadelemizin yönelimini buland›racakt›r.
Bilinmelidir ki parlamento ço¤unlu¤unu ele geçiren
her parti haddinden fazla kadrolaflmakta ve devlet ayg›t›n›n önemli bürokratik merkezlerine kendi yandafllar›n›
yerlefltirme e¤ilimi içerisinde olmaktad›rlar. Bu durum
AKP’den önce de böyleydi ve bundan sonra da –bu sistem de¤iflene dek- böyle olmaya devam edecektir. Dikkat edilirse hiçbir egemen burjuva-feodal parti ya da
burjuva kalemflor üniversiteli gençli¤in ana sorunlar› ekseninde ve YÖK’ün varl›¤› üzerinden esasl› bir tart›flma
yürütmemektedir. Onlar›n as›l derdi YÖK’e hangi anlay›fl›n, hangi gerici partinin yandafllar›n›n hâkim oldu¤udur. Fakat AKP’yi as›l “tehlikeli” k›lan fley bu de¤ildir.
18
AKP’nin siyasal ‹slamc› k›l›f›d›r. Bu k›l›f ekseninde tart›flmalar, kamplaflmalar flekillene dursun, üniversitelerde
AKP öncesinden bu yana YÖK’ün, görev ve sorumluluklar›n› t›k›r t›k›r yerine getirdi¤i bir gerçekliktir. AKP eliyle yap›lan›nsa; emperyalist politikalar› sad›k uygulayacak
bir siyasal merkezin bu durumu daha ifllevli hale getirmesi durumundan baflka bir fley de¤ildir. Bu gerçekli¤i
örneklemeden önce YÖK’ün flimdiki duruflunu anlamland›rmakta ve son geliflmelere göz atmakta fayda olacakt›r.
E¤itimin Yeniden Yap›land›r›lmas› Süreci
ve YÖK
Yukar›da yaz›m›z›n girifl bölümünde YÖK’ün üstlendi¤i özellefltirme görevi ve bu durumu parça parça nas›l
ilerletti¤ine de¤indik. E¤itimin tamamen paral› hale geti-
Yeni Demokrat Gençlik
B. Ecevit’in baflbakanl›¤›na denk düflmektedir. Yani
YÖK’ün merkezi konumu t›pk› egemen s›n›f partilerinin
merkezi konumu gibi belirlenen hedefleri hayata geçirmektir.
2010 y›l›nda tamamlanmas› beklenen Bologna Süreci, yap›lan son toplant›yla 2020 y›l›na kadar uzat›lm›flt›r.
Bu durum YÖK’ün yüklendi¤i misyonun önümüzdeki 10
y›l boyunca devam edece¤i gerçe¤idir. Yani ö¤renci
harçlar›na yeni zamlar, diplomal› iflsizli¤in derinleflmesi
ve üniversitelerin piyasan›n hizmetine daha fazla sunulmas› çabas›. Nitekim son s›nav de¤iflikleri de bunun “güzel” örneklerini teflkil etmektedir. Katsay› uygulamas›na
son verilmesi YÖK’ün tek bafl›na imam hatiplerin önünü
açmak için uygulamaya soktu¤u bir durum de¤ildir. Burjuva partilerin yükseltti¤i 盤›rtkanl›k esasen YÖK’ün de
politikalar›na daha iyi hayat vermesini sa¤lamaktad›r.
Ö¤renci gençli¤in ilgisinin yanl›fl merkezlere yönelmesi
nedeniyle YÖK bu süreci daha rahat bir biçimde örebilmektedir.
Bu süreç üniversitelerin tamamen
özellefltirilmesinden çok, yeniden
yap›land›rma ad› alt›nda e¤itimin
temel tüm fonksiyonlar›n›n piyasaya göre flekillenmesini içermektedir.
rilmesi konusundaki Y. Z. Özcan’›n aç›klamalar›ndan bu
yana at›lan en önemli ad›m hiç flüphesiz yaz sürecinde
gündeme getirilen ve okullar›n aç›lmas›na yak›n sonuçland›r›lan harç zamlar›d›r. Ekonomik krizin halk gençli¤ine yükledi¤i bunca yükün yan›nda astronomik art›fl önerileriyle gündemlefltirilen zamlar YÖK’ün esas niteli¤ini
gözler önüne sermektedir. Bu süreç üniversitelerin tamamen özellefltirilmesinden çok, yeniden yap›land›rma
ad› alt›nda e¤itimin temel tüm fonksiyonlar›n›n piyasaya
göre flekillenmesini içermektedir. 1999 y›l›nda bafllayan
ve ülkemizin ise 2001 y›l›nda dâhil oldu¤u Bologna Projesi (bkz. www.yenidemokratgenclik.com/dosya) ile hedeflenen budur. Üniversitelerin tüm yönleriyle piyasan›n
ihtiyaçlar›na göre flekillenmesi.
Burada dikkat edilmesi gereken konulardan biri
YÖK’ün bu projeye 2001 y›l›nda imza att›¤›d›r. Yaz›m›z
boyunca açmaya çal›flt›¤›m›z gibi sorun dönemsel burjuva partilerin durufllar›yla ilgili de¤ildir. Bahsi geçen tarih
Katsay› uygulamas›n›n kald›r›lmas› Genel Liselerin s›navda elenme oranlar›n› artt›racak o da Bologna Sürecinin hedefleri aras›nda yer alan piyasaya kalifiye eleman
yetifltirme durumunu sistemlefltirecektir. Bir yandan
Meslek Liseleri kendilerine verilen ek puan hakk›yla iki
y›ll›k bölümlere yönlendirilip sermayenin kalifiye eleman
ihtiyac›n› giderecekken, genel lise mezunlar› da bu tabloyu derinlefltirecektir. Durumun özü ana hatlar›yla
böyledir.
Bu gerçekler ›fl›¤›nda üniversiteli gençlik daha yo¤un
iflsizlik, niteliksiz e¤itim ve sald›r›larla karfl› karfl›ya kalacakt›r. Ve halk gençli¤inin gelifltirece¤i tepkiyi YÖK’e
karfl› yükseltilecek mücadelenin temel dayana¤› haline
getirmek sorumlulu¤umuzdur. YÖK’ü do¤ru tan›mlamak, onun partilerden ba¤›ms›z olarak üniversiteler için
nas›l bir anlam tafl›d›¤›yla ilintilidir. Bu gerçekleri halk
gençli¤ine b›kmadan usanmadan anlatmak ve do¤ru bir
pratik hat tutturmak 6 Kas›m sürecimizin temel hedefi
olmal›d›r.
Yeni Demokrat Gençlik
19
UFUK
HER ÜN‹VERS‹TEY‹ B‹T‹REN
SESS‹Z KALACAK DE⁄‹L YA!
Demokratik kitle örgütlerine bakt›¤›m›zda çal›flmalar›n baflar›s› ve baflar›s›zl›¤›
konusunda politikalar›n
önemi tart›fl›lmaz bir gerçektir. Bu gerçeklik di¤er
kitle örgütlerinde oldu¤u
gibi YDG örgütlülü¤ümüz
için de geçerlidir.
Nas›l ki “Her üniversiteyi bitiren ifl bulacak diye bir kaide yok” denilebiliyorsa bizler aç›s›ndan da her üniversiteye giremeyen, girse bile diplomal› iflsiz kalan, iflten at›lan vs… sessiz kalacak, örgütlenmeyecek diye bir kaide
t›¤›m›zda ise YDG’nin belirlemifl oldu¤u genel politikan›n etkili uygulanmas› bile
sonuç al›c› olacakt›r. Kendi
özel çal›flma alanlar›nda vaktini geçiren hedef kitlelerimizin ayr› ayr› bir arada bulunabildi¤i bir alan olan semtlerin
bu özelli¤i bizlerde bu düflünceyi oluflturmaktad›r.
Alanlarda faaliyetimizi sürdüyok demeliyiz ve harekete geçmeliyiz.
ren faaliyetçilerimiz yeterSemt gençli¤i denildi¤inde
li olsalar dahi e¤er politisalt iflçi-iflsiz gençlik kafam›zkam›z yoksa veya yanl›flsa
da oluflmamal›d›r. Bu nedenbaflar›s›z olmam›z kaç›n›lmazd›r. Tersi aç›s›ndan bakt›le de politikam›z› özellefltirirken bu konuya dikkat et¤›m›zda ise iyi bir politik hat örgütsüzlükten-örgütlülümemiz daha olumlu olacakt›r. Yani YÖK’e karfl› müca¤e, da¤›n›kl›ktan-merkezileflmeye, kitleselleflmeye do¤dele etmek sadece üniversiteli gençli¤i ilgilendiren bir
ru yol almam›z› beraberinde getirecektir.
konu olmamal›d›r. Ya da Bologna projesi de sadece
Peki, biz politikalar›m›z› nas›l belirliyoruz? Bulundu¤umuz
alanlarda belirleyece¤imiz politikan›n muhtevas›n› çok
uzaklarda aramamak gerekir. Politikam›z› belirlerken
bulundu¤umuz alandaki kitlenin sorunlar›n›, kitleleri ilgilendiren konular› her deli¤ine bir faaliyetçinin beynini koydu¤umuzu varsayd›¤›m›z bir beyin ele¤inden geçirmek gerekir. Bu elekten kendi ideolojik düflüncemize göre yaklaflarak elediklerimizden oluflturduklar›m›zla tekrar kitlelere gitmeliyiz. Politikalar›m›z› bu elediklerimizle oluflturmal›y›z. Kitlelerin sorunlar› ile politikan›n örtüflmesi oran›nda baflar› elde etmekte kaç›n›lmaz olacakt›r.
Ülke gerçekli¤imize bakt›¤›m›zda birçok alan›n kendine
özgü farkl›l›klar tafl›d›¤›n› biliyoruz. Durum böyle iken
belirlenen politikan›n çal›flma yürüttü¤ümüz alanlarda
mekanik bir flekilde de¤il aksine özellefltirerek somutlanmas› gerekmektedir. Bu somutlanma iflleminde ayn›
hedefe hareket eden bir örgütlülük gerçekli¤inden ise
uzaklaflmamak gerekmektedir.
Semt gençli¤i aç›s›ndan görev ve sorumluluklar›m›za bak-
kampüslerle s›n›rl› bir tart›flmaya tabi kalmamal›d›r. Yukar›da de¤indi¤imiz ve örneklerle ço¤altabilece¤imiz
konular aras›ndaki diyalektik ba¤› kurup, bilinçli bir faaliyet örmeliyiz.
Buradan hareketle mevcut sorunlar›n hedef kitlelerine
yönelik çal›flmalar yürütebiliriz. Sürecimizin güncelli¤i
aç›s›ndan genel olarak kriz üzerinden ama özelinde ise
halk gençli¤ini bask› alt›na alma, gerici ve faflist flekillendirmenin arac› olan YÖK’e karfl› mücadelemizi yükseltmeliyiz. Böylelikle örgüt olarak belirledi¤imiz politikalar›m›zda daha güçlü hareket etmifl olaca¤›z.
Semt faaliyetimizde dikkat etmemiz gereken bir di¤er konu ise belirledi¤imiz politikalarla beraber pratik müdahalecili¤i art›rmak ve bunu militan duruflumuzla birlefltirmektir. Nas›l ki “Her üniversiteyi bitiren ifl bulacak
diye bir kaide yok” denilebiliyorsa bizler aç›s›ndan da
her üniversiteye giremeyen, girse bile diplomal› iflsiz
kalan, iflten at›lan vs… sessiz kalacak, örgütlenmeyecek
diye bir kaide yok demeliyiz ve harekete geçmeliyiz.
20
Den gê
C i wanê
Yeni Demokrat Gençlik
SÖZ KONUSU “AÇILIM”SA,
CEYLANLAR
“TEFERRUAT”TIR
Bir ölüm veya bir cinayet devlet yetkilileri için ne
anlam ifade eder? Peki, öldürülen bir çocuksa? Gazze’de
‹srail askerlerinin öldürdü¤ü çocuklara yönelik, baflbakan›n söylemleri dün gibi akl›m›zdad›r örne¤in. Kendisiyle
birçok anlaflmas› olan, ondan silah sat›n ald›¤› ‹srail baflbakan›na, “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz!” diye ahkam bile
keser, Davos’ta “fatihleflir”. Peki, öldürülen çocuk bir
Kürt çocu¤u ve öldüren de devletse? Sorunun cevab›n›n
kocaman bir hiç oldu¤u, devletin bölünmez bütünlü¤ü
ile bafllayan maddenin ortaya ç›kt›¤›, “yüksek adaletten,
vicdanl› baflbakandan” eser kalmad›¤› noktaya var›yoruz.
Genelde konu bir Kürt olunca hak, hukuk, insanl›k, vicdan; Kürt yazar Mehmed Uzun’un tabiriyle “unutulmufl
eski bir kitab›n sararm›fl sayfalar›na yaz›lm›fl” hale geliyor.
Burada ölenler önemsiz Kürt çocuklar› ne de olsa…
Babas›yla birlikte evinin önünde bedenine 13 kurflun
saplanan U¤ur Kaymaz hep 12 yafl›nda kald›. Baflbakan›n kad›n da olsa çocuk da olsa talimat›yla birlikte
Enes Ata 7 yafl›nda, Abdullah Duran 9 yafl›nda katledildi. Fatih Tekin öldü¤ünde sadece 3 yafl›ndayd›, ‹smail Erkek ise 8. 3 Haziran 2006 tarihinde Mardin’in
K›z›ltepe ilçesinde sulama iflçisi olarak çal›flan Selahattin Aksu ve 7 yafl›ndaki k›z› Rozerin katledilmiflti. Babaya 20, Rozerin’e 11 kurflun isabet etmiflti. 12 Eylül
2006’da Amed’de Kofluyolu Park›’nda Türk ‹ntikam Tugaylar›’n›n üstlendi¤i bombal› sald›r›da Evin, Zilan, fiilan, ve Mizgin kardefllerin de dahil oldu¤u 8 çocuk yaflam›n› kaybetti. 17 Aral›k 2006’da askerler bir vahflete
daha imza att›. Amed’in Pirinçlik Köyü meydan›nda
oynayan 7 çocuk kablo çald›klar› iddias›yla gözalt›na al›nd›. 8. s›n›f ö¤rencisi fiemsettin Yavuz dövülerek öldürüldü. 15 fiubat 2008’de Erdo¤an bu
kez de “vatandafl›n huzuruna kast edenlere güle güle
diyemeyiz.” aç›klamas›nda bulundu, 16 yafl›ndaki
Yahya Menekfle panzer ile ezilerek öldürüldü. 17
yafl›ndaki Mehmet Akbulut, Ahmet Anaç,
Mahsuni M›zrak da son 3 y›l içerisinde öldürülen
çocuklar aras›nda. Evet, baflbakan› utand›rmayan
kolluk güçleri kad›n da olsa çocuk da olsa gerekeni
Kendisiyle birçok anlaflmas›
olan, ondan silah sat›n ald›¤› ‹srail baflbakan›na, “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz!” diye ahkam bile
keser, Davos’ta “fatihleflir”. Peki, öldürülen çocuk bir Kürt çocu¤u ve öldüren de devletse?
Yeni Demokrat Gençlik
21
yap›yor!
En son örnek yine Amed’de yafland›. Lice ilçesinin fienlik Köyü afla¤› Xambafl Mezras›’nda evinden 200300 metre uzakl›kta annesine akflam
için makarna yapmas›n› söyleyerek
koyun otlatmaya giden 13 yafl›ndaki
Ceylan Önkol, karakoldan at›lan
havan ile katledildi. Ceylan, havan›n
isabeti sonucu parçalanarak yaflam›n› yitirmifl, vücudunun parçalar› etrafa da¤›lm›fl ve annesi bu parçalar›
ete¤ine koyarak tafl›m›flt›r. Olay yerine günlerce devlet yetkililerinden
kimse gelmemifltir. Cenazeyi köylüler kald›rm›flt›r ve can güvenli¤i olmad›¤› iddias›yla olay yerine gelmeyen savc› bey, 3 gün sonra teflrif etmifltir. Teflrif etse ne olacak?
U¤ur’un, Rozerin’in katilleri belli olmas›na ra¤men de¤iflen ne olmufltur, yine bir Kürt çocu¤unun kolunu
kameralar önünde k›ran polise ne
olmufltur? Hat›rlad›¤›m›z kadar›yla
bu olayla “iyi çocuk” oldu¤unu kan›tlad›¤›ndan daha iyi
bir yere atamas› yap›larak ödüllendirilmifltir.
Medya ve devlet yetkilileri Ceylan olay›nda suskun.
Hararetli aç›l›m tart›flmalar›n›n oldu¤u bir dönemde, 13
yafl›nda bir k›z öldürülmüfl kime ne? Bu bir çeliflki de¤il
mi? Ancak bu topraklar bu vahflice katliamlar› da, böylesi çeliflkili durumlar› da öylesine çok yaflad› ki. Geçmiflte de katleden zihniyet, ayn› zihniyet de¤il mi?
Ve bu zihniyetin yans›malar› toplumsal yaflam›n her
karesine yans›yor, her karesinde derin ac›lar› ard›nda b›rakarak bu halk›n belle¤inde bir daha silinmemek üzere
kal›c› izler b›rak›yor. Yap›lan katliamlar, çektirilen ac›lar
kuflkusuz münferit, tekil olaylar de¤ildir. Ki verdi¤imiz
örnekler kâfidir.
Beraberinde DTP’li vekillerin ifade almak üzere zorla al›konulma karar› bizlere tekrar tekrar, g›na getirircesine aç›l›m denilen sürecin koflu¤unu göstermektedir.
2-3 ayd›r tart›fl›lan aç›l›m sürecinin s›n›rlar› tart›fl›lmakta, çeflitli çevrelerce çeflitli s›n›rlar çizilmektedir. Biz
her ne kadar bu s›n›rlar›n “olumlu” say›labilecek çizgilerini devletin niteli¤i ve hareket serbestini de göz önün-
de bulundurarak nereye gidebilece¤ini, gözlemlerimiz
üzerinden koysak da son günlerde asl›nda aç›l›m›n iki
yönlü s›n›rlar› oldu¤unu düflünmemek elde de¤il. Birincisi, olumlu say›labilecek bireysel-kültürel haklar anlam›ndaki geliflmeler; ikincisi de Kürt sorununun çözümü ad›
alt›nda riyakârl›¤›n, genifl kitleleri aldatman›n s›n›rlar›. Bu
iki yön iç içe geçmifl bir bütünlük içindedir. Devletin niteli¤i aç›s›ndan ikinci yönün esas oldu¤u da ayr› bir gerçekliktir.
DTP’li vekillerin zorla ifadelerine baflvurulmas›, al›nmas› gereken ifadenin zorunlulu¤undan öte vekillerin
temsil etti¤i kesime çizilen/çizilmesi gereken s›n›rlar›n
devlet aç›s›ndan zorunlulu¤unu göstermektedir. Bu anlam›yla devletin halka karfl› s›n›rlar› oldukça nettir. Bu s›n›r, gözü yafll› anan›n, çocu¤unun parçalar›n› ete¤inde tafl›ma gerçekli¤i karfl›s›nda devletin kay›ts›zl›¤›d›r. Kendisini makarnayla ödüllendirecek olan Ceylan’›n makarna
bile yeme hakk›na, her fleyden öte yaflama hakk›na devletin müdahalesidir. Bu halk›n bu ve buna benzer onlarca, yüzlerce olay› yaflam›fll›¤›na ra¤men sorunun giderilmesini ›srarla üstyap›sal çözümde arayanlara bir tokatt›r
Ceylan’›n hikayesi...
22
Yeni Demokrat Gençlik
KOLEKT‹F‹N
SES‹
VAR OLAN HER EKS‹⁄‹M‹Z;
G‹DERMEKLE YÜKÜMLÜ OLDU⁄UMUZ
GÖREVLER‹M‹ZD‹R
Uzun süredir dergimizde ideolojik tasfiyecili¤in devrimci hareket ve devrimci gençlik üzerindeki etkilerinden
bahsetmekteyiz. Di¤er yandan bizi çevreleyen koflullardan ba¤›ms›z olmayan bizler de bu süreçten çeflitli
oranlarda etkilenmekteyiz. fiüphesiz tasfiyecili¤in nedenleri, geliflti¤i zemin ve sonuçlar› kapsaml› bir araflt›rma ve tart›flma konusudur. Fakat biz bu yaz›m›zda
esas olarak bu sürecin en belirgin özellikleri aras›nda
yer alan konulardan; örgüt bilinci, örgüte güven vb.
konularda yaflanan çeflitli s›k›nt›lara de¤inece¤iz.
Devrimci mücadelede yer ald›¤›m›z süre boyunca birçok
s›k›nt›yla karfl›laflacak ve bunlar› çözüme kavuflturma
iradesini gösterdi¤imiz oranda mücadelemizi ilerletece¤iz. Fakat sorunlar›m›z›n kayna¤›na inmek
onlar› çözmekte do¤ru zemini yakalamam›z›n
ana formülüdür. Bu gerçeklik bizlere e¤er devrimciysek nice sorun yaflayaca¤›m›z›, nice alt etmemiz gereken problemle karfl› karfl›ya gelece¤imizi emretmekte, e¤er mücadelemizi ilerletmek istiyorsak karfl›laflt›¤›m›z problemleri aflma iradesi sergilememiz gerekti¤inin alt›n› çizmekte ve sorunlar›m›z›n çözümünde ise do¤ru zeminin tespit edilmesini flart koflmaktad›r. Bu genel do¤rular ›fl›¤›nda çeflitli sorunlar›m›za ve
onlar› besleyen zeminlere e¤ilebiliriz.
Bugünkü gerçeklik içerisinde devrimci gençlik esas olarak kitlelerden kopuk, onlar›n sorunlar›na tam olarak
inemeyen ve halk gençli¤ine yabanc›laflm›fl bir durum
içerisindedir. Ve bu gerçe¤in bir parças›n› da biz oluflturmaktay›z. Bu durumun objektif ve sübjektif neden-
leri olabildi¤ince çeflitlendirilebilir. Fakat harc› kitleler olan bir mücadelenin kitlelere ra¤men
sürdürülmesi, özellikle de baflar›ya ulaflmas›
mümkün de¤ildir. Ve bu durumun kendisi esasl›
birçok problemi, eksikli¤i a盤a ç›karmaktad›r. Devrimci saflar›n canl› ve dinamik bir biçimde kitlelerden
-bizim özgülümüzde halk gençli¤inden- beslenmedi¤i
koflullarda sorunlar›n kayna¤› baflka yerlerde aran›r ya
da kitlelerin gündemi olmayan her fley devrimci örgütlerin gündeminin esas›n› oluflturur. 6 Kas›m tart›flmalar›, çeflitli platformlarda slogan ve yer belirlemeye vb.
indirgenen eylem tart›flmalar› bunun “güzel” örnekleriyle doludur.
Yukar›da de¤indi¤imiz gerçeklik devrimci saflarda “apayr›” problemleri do¤urmaktad›r. Kitlelerden kopukluk niteliksel ve niceliksel güçsüzlü¤ü, gündemlere yeterli ve etkili müdahale edememeyi, egemenlerin çeflitli sald›r›lar›na karfl› yeterli direnci örememeyi de beraberinde getirmektedir. Bu durum, egemenlerin ideolojik sald›r›lar›yla birleflince devrimci saflarda, militanlarda, bireylerde ve örgütlerde çeflitli burjuva e¤ilimleri güçlendirmektedir. Sonuç olarak egemenlerin estirdi¤i ideolojik tasfiyecilik rüzgârlar› daha etkili esebilecek bir
alan› kendisine açabilmektedir.
Devrimci saflarda tasfiyecilikten etkilenme -her toplumsal görüngüde oldu¤u gibi- kaba bir biçimde devrimci
de¤erlerin aniden reddedilmesi fleklinde de¤il, daha ince ve genifl bir sürece yay›larak ortaya ç›kar ve kendi-
Yeni Demokrat Gençlik
23
Yaflad›¤› sistemden
rahats›z olan, farkl› bir
dünya özlemi duyan fakat
söz konusu örgütlenmek
olunca bundan uzak
duran bir kitle gerçekli¤i
hepimizin günlük pratiklerde karfl›laflt›¤› örnekler
aras›ndad›r.
olarak bu gerçekli¤in fark›nda ve sürekli bir
mücadele içerisinde olmakla beraber öne
ç›kan birçok eksikli¤imiz varl›¤›n› korumaktad›r.
sini hissettirir. Kitlelerin devrimdeki rolünün, mücadele yöntemlerinin, örgütlü duruflun, devrimci sorumluluklar›n olumsuz anlamda sorgulanmas› vb. olgular
esas olarak böylesi süreçlerde daha fazla görünür.
Bugünkü gerçeklik içerisinde egemenlerin sald›r›lar›n›n
yönü tam da böylesi bir hedefi bar›nd›rmaktad›r. Devrimci duruflun ideolojik anlamda yozlaflmas› beraberinde pratik anlamda yok olmas› hedeflenmektedir. Ve
bu sald›r›lar›n hedefledi¤i devrimci saflarda etkide bulunmas›n›n, amaçlanan› önemli oranda baflarmas›n›n
onlarca nedeni de söz konusudur.
Güçlü kurumsal örgütlenmelerin bulundu¤u,
ideolojik anlamda net bir duruflun sergilendi¤i,
kitlelerle sa¤lam ba¤lar›n infla edildi¤i bir örgüt gerçekli¤i içerisinde egemenlerin yo¤un
ideolojik sald›r›lar›n›n etkisi daha s›n›rl› olacakt›r. Fakat henüz bu gerçeklikten bahsetmekten uza¤›z.
Do¤al olarak devrimci saflar›n ve elbette bizlerin de
bahsi geçen ideolojik sald›r›lardan etkilenmemiz kaç›n›lmaz olacakt›r. Burada bahsetti¤imiz etkilenme, e¤er
ideolojik ve siyasi bir karfl› koyuflla birleflmezse devrimci de¤er ve sorumluluklar›n yozlaflmas›, erimesi ve
düzenle uzlaflma kaç›n›lmaz olacakt›r. Ancak bizlere
›fl›k tutan Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimi eflli¤inde,
do¤ru siyasi bir önderlik sayesinde tasfiyecilik rüzgâr›ndan daha da güçlenerek ç›kmak da mümkündür.
Sorun bizim tercihimizi do¤rudan yana kullanmam›zda
dü¤ümlenmektedir.
Bu sürecin ciddiyetini kavramak yukar›da de¤indi¤imiz
gerçekleri bilince ç›kartmam›zla mümkündür. Örgüt
Sorunu Kendimizde Arayal›m
Ama Do¤ru Bir Zeminde
Devrimci örgütlerin kitlelerden kopuklu¤u gerçekli¤i
kitlelerin devrimcilere güven duymas› sorununu, devrimcilerin ça¤r›lar›na etkili bir flekilde cevap verme sorununu da beraberinde getirmektedir. Birço¤umuz
devrimcilere çeflitli olanaklar›n› sunan fakat devrimin
olmayaca¤›n› belirten onlarca insan örne¤ini biliyoruzdur. Yaflad›¤› sistemden rahats›z olan, farkl› bir
dünya özlemi duyan fakat söz konusu örgütlenmek olunca bundan uzak duran bir kitle
gerçekli¤i hepimizin günlük pratiklerde karfl›laflt›¤› örnekler aras›ndad›r. Bu durum bir yandan
“bu halktan bir fley olmaz” gibi ipe sapa gelmez fikirleri do¤urdu¤u gibi di¤er yandan ise devrime olan
inanç, umut ve devrimcilerin kendine güven meselesinde de ciddi s›k›nt›lar a盤a ç›karmaktad›r. Kitlelerin
bu yönlü tepkilerinin ve onlar› çevreleyen flartlar›n
nesnel ve öznel nedenleri üzerinde durmayaca¤›z. Fakat üzerinde durulmas› gereken esas konulardan birisi bunun devrimci saflarda yaratt›¤› güvensizlik atmosferidir.
Son y›llarda yüzümüzü kitlelere dönmek ve kitleleri örgütlemek konusunda önemli tart›flmalar yapmakta ve
do¤ru bir yönelim dâhilinde önemli ad›mlar da atmaktay›z. Esas olarak kitlelerin örgütlenmesindeki nesnel
flartlar› hiçe saymadan öznel eksikliklerimize vurguda
bulunmak önemli bir yerde durmaktad›r. Gerçeklefl-
24
tirmifl oldu¤umuz birçok merkezi etkinlik, tart›flma ya
da konferanslarda bu konuda özelefltirel bir tutum tak›nm›fl ve yüzümüzü kitlelere dönme noktas›nda mütevaz› ad›mlar atm›fl bulunmaktay›z.
Halk gençli¤i e¤itimsizlik, iflsizlik, yozlaflma vb.
konularda yüzlerce sorunla karfl› karfl›ya kalmakta, mevcut sisteme karfl› belirgin bir rahats›zl›k göstermekte iken onlar› örgütleme
konusundaki baflar›s›zl›klar bizden kaynaklanan nedenlerdendir. Bunu bilmek ve bu konuda
özelefltirel bir tutum tak›nmak olumlu ve bizi ileriye
tafl›yacak bir bak›fl aç›s›d›r. Fakat bu gerçe¤i halk gençli¤inde var olan devrime, devrimcilere güvensizlikle
birlefltirdi¤imizde; özelefltirel yaklafl›m yerini, kendine
ve örgütüne güvensizli¤e b›rakabilmektedir. Nitekim
devrimci saflarda var
olan iddias›zl›k da kayna¤›n› buradan almaktad›r.
Evet, halk gençli¤i örgütsüz, evet halk gençli¤i
açl›kla, iflsizlikle, flovenizmle, ulusal ve mezhepsel bask›yla yüz
yüze ve fakat biz bu
gerçe¤i de¤ifltirecek alternatifiz ve
de¤ifltirece¤iz. Onlar› örgütleyecek
ve demokratik halk
devrimi mücadelesine kanalize edece¤iz. Bu iddial›
durufl bizim tarihsel ve bilimsel hakl›l›¤›m›zdan, do¤ru politik yönelimimizden ve
kendi gerçekli¤imizi bilmemizden kaynaklan›yor. En önemlisi örgütlü müdahalenin neleri
yarataca¤›n› bilme durumumuzdan, yani örgütümüzden ald›¤›m›z güçle anlam bulmaktad›r.
Bu iddial› durufltan uzakl›k bizleri kendi gerçekli¤imize
de yabanc›laflmaya götürür ki en büyük tehlike de buradad›r. Devrimci olmak zaten var olan nesnel durumu de¤ifltirmeye dönük devrimci bir müdahale halidir.
Bizim eksikliklerimizin fark›nda olmam›z ancak onlar› de¤ifltirme konusunda ataca¤›m›z
ad›mlarla anlam bulacakt›r. Gerisi anlams›z bir
Yeni Demokrat Gençlik
özelefltirel tutumun ötesine geçmeyecektir.
Kitlelerden beslenememek, onlar› örgütleyememek, onlarla kal›c› ve sürekli ba¤lar kuramamak diye bir fley yoktur. Kitlelerden beslenmemek, onlar›
örgütlememek ve onlarla kal›c›, sa¤lam ba¤lar kurmamak vard›r. Bu bak›fl aç›s› nesnel gerçekli¤i inkâr
etmek de¤ildir. Her devrimci müdahale kitlelerden
mutlak surette bir tepki alacakt›r. Bunun oran›, düzeyi vb. d›fl›nda kastetti¤imiz gerçeklik budur. Bizim özelefltirel tutumumuza rengini veren doku da budur; fakat olumsuz gerçekli¤i de¤ifltirme iddias›yla birlikte.
Tersi durum örgüt olma gerçekli¤ini kavramama olacakt›r ki bu durum kendine güvensizli¤i, beraberinde
kitlelere güvensizli¤i de do¤urmaktad›r.
Tasfiyecilikle hedeflenen fleylerden biride tam da burada
belirtti¤imiz devrimcileri,
devrimci
iddialar›ndan
yoksun b›rakma, onlar› güvensizli¤e ve umutsuzlu¤a
itme durumudur.
Devrimci Sorumlu luk Bilinci
Belirtti¤imiz fleylerden ba¤›ms›z olmadan yaflan›lan
bir di¤er sorunsa devrimci
sorumluluklar› tan›mlamak, her zaman daha fazlas›n› yapma iradesi ve çabas› içerisinde olmak konusundaki belirsizliktir.
Birçok
yoldafl›m›z
mevcut
koflullar›n›
zorlamamakta, onu
çevreleyen flartlarla uzlaflmakta ya da de¤ifltirme gücü ve iradesini kendisinde bulamamaktad›r.
Objektif durum, halk gençli¤inin içinde yer ald›¤› koflullar devrimci mücadelenin ilerletilmesi yönündedir.
Halk gençli¤iyle ba¤lar›m›z› güçlendirmenin her zamandan çok olana¤› ve koflullar› vard›r. Ekonomiksosyolojik araflt›rmalar emekçi halk›m›z›n ve halk
gençli¤inin sistemden büyük bir beklentisinin olmad›¤›n›n onlarca örne¤iyle doludur. Kitle hareketlerinde
belirgin bir geliflim söz konusu olmufl, daha kitlesel
tepkiler örgütlenmektedir. Halk gençli¤inin ileri kesimleri birçok irili ufakl› örnekte tespit etti¤imiz gibi
Yeni Demokrat Gençlik
bir örgütlenme aray›fl› içerisindedir.
Ba¤›ms›z örgütlenmeler, internet üzer i n d e n
oluflturulan gruplar ve bu
gruplar›n
eylemler
sergilemesi (bkz.
harç protestolar›na
karfl› yap›lan
eylemler) vb.
durumlar hepimizin lise ve üniversitelerde s›kl›kla
karfl›laflt›¤› geliflmelerdir.
Devrimci coflkumuzu ilerleten kitlelerin bu durumu karfl›s›nda yetmezlikleriyle uzlaflan bir devrimcilik durumu kesinlikle kabul edilemezdir.
Nedir uzlaflt›¤›m›z ya da uzlaflma e¤ilimi içerisinde oldu¤umuz koflullar? Yukar›daki tablo ile beraber düflünülmesini istedi¤imiz bu sorunun cevab›n› vermeden önce birkaç fleye daha vurguda bulunmam›z gerekmektedir.
Demokratik Halk Devrimi mücadelemiz ve sonras› süresince önümüze ç›kacak engelleri teker teker aflmam›z, her özgün sürece dair özgün müdahalelerde bulunmam›z kaç›n›lmaz olacakt›r. Her sürecin zorlu
görevleri ve zorlu koflullar› olacakt›r ve vard›r.
fiüphesiz aflmakta zorlanaca¤›m›z engellerle de karfl›laflaca¤›z. Fakat hiçbir durum karfl›s›nda koflullara s›¤›nma gayretkeflli¤i ya da tavr› gelifltirmemiz düflünülemez. Karfl›laflt›¤›m›z tüm problemlerin kayna¤›na inmek, onlar› do¤ru tahlil etmek ve her zaman nas›l
yapar›m/yapar›z sorusuyla yaklaflmak sürecin
bizlere yükledi¤i temel sorumluluktur. Sorunlar›
kendi d›fl›nda arayan bir e¤ilim ne kadar tehlikeliyse koflullar›n arkas›na s›¤›nan bir e¤ilim de
o derece tehlikelidir. Yaflad›¤›m›z tüm sorunlar bizlerindir ve onlar› aflacak temel güç de bizlerizdir. Örgütümüze güvenin, örgütlü gücün muazzam
yarat›c›l›¤›na olan güvenin ve örgüt bilincinin
bizlere ö¤retti¤i budur. fiüphesiz aflamad›¤›m›z
25
problemlerin nedenleri üzerinde düflünmek, onlar›
kavramak için gereklidir. Fakat bu asla bizler için bir
yak›nma gerekçesi olamaz/olmamal›d›r.
Olanaklar›m›z dar, hitap etti¤imiz ve etkiledi¤imiz kitle
s›n›rl›, maddi sorunlar›m›z afl›lm›fl de¤il ve hedeflerimizle k›yaslanamayacak bir uzakl›k içerisinde oldu¤umuz bir gerçekliktir. Gündemlere etkili müdahalede
bulunam›yoruz. Refleksif tepkiler örgütleyemiyoruz.
Faaliyet alanlar›m›zda karfl› karfl›ya kald›¤›m›z sorunlar›m›z›n listesi epey kabar›k. Merkezi A/P araçlar›n› etkili kullanmaktan yoksunuz... Bahsi geçen tüm bu sorunlardan flu veya bu oranda, flu veya bu alanda ya da
merkezi anlamda muzdaripiz. Tüm bu gerçeklikler
yapmak isteyip de yapamad›¤›m›z birçok fleye gerekçe
gösterilebilir. Peki, tüm bu sorunlar› çözecek olan, bu
sorunlar›n üzerinden gelecek olan kimlerdir? Biz bu
koflullara hapsolup kalacak m›y›z, yoksa bunlar› aflacak
ve devrimci mücadelemizin büyük hedefleri için gözümüzü daha ilerilere mi dikece¤iz? Devrimci sorumlulu¤un bilincinde olan herkes için bu sorular›n cevab›
oldukça nettir.
Sürecimiz Özgün, Görevlerimiz Nettir:
Öyleyse Bilincimiz Aç›k Olmal›d›r
Her birimiz devrim mücadelesine bafllarken ideolojik,
politik, ulusal, cinsel, mezhepsel, duygusal vb. çeflitli
nedenlerden ötürü örgütlü bir faaliyetin bir parças›
haline geldik. Ve mücadelemizin bilimsel nedenlerini
kavrad›kça, do¤ru mücadele yönelimini bilince ç›kartt›kça, kendimizi ve örgütümüzü sürekli bir sorgulamaya tabii tutacak ve daha ileri görevler kuflanaca¤›z.
Devrim mücadelesine girifl kayna¤›m›z› oluflturan nedenlerin tümünde ana öz, devrimden ne bekledi¤imiz,
devrimci mücadelenin bizlere ne kazand›raca¤› sorusuyla ilgilidir. Kiflisel hiçbir ç›kar gözetmeksizin kan
can pahas›na yürüyen, zorlu ve flanl› tarihsel anlar›n
yarat›c›s› olan devrimci ideallerimizin bizlere kazand›rd›¤› ve kazand›raca¤› fleyler konusunda hiçbir s›n›r
yoktur. “Neden devrim, ne için devrim” sorular›n›n
yan›t› her ne kadar kiflisel ç›karlar›m›z için olmasa da
kendimiz için de istedi¤imiz fleyleri içermektedir. Dolay›s›yla devrim mücadelesinden ve devrimden, birer
devrimci olarak bizlerin de beklentileri vard›r.
Bu konuyu biraz daha özele indirgeyerek tart›fl›rsak örgütlü mücadelemiz ve dolay›s›yla da örgütümüz için de
ayn› beklenti söz konusudur ve olmal›d›r. Örgütlü mücadelenin bizlere ne kazand›raca¤›, nas›l bir örgüt gibi
26
Yeni Demokrat Gençlik
‹kinci yan› ise bizim devrime ne kazand›raca¤›m›zd›r. Daha özel anlamda
devrimi yapmak, devrimci mücadele yürütmek için kat›ld›¤›m›z örgütte ne
kataca¤›m›zd›r.
sorular› netlefltirdi¤imiz oranda devrimci mücadelenin
içerisinde yer al›r ve mücadele hayat›n›n aktif birer bilefleni haline geliriz. Bu sorular konusunda vard›¤›m›z
sonuçlar ›fl›¤›nda s›n›f bilincimiz, devrim bilincimiz pratik mücadele içerisinde netleflmekte ve dolay›s›yla da
örgüt bilincimiz de netleflmektedir. Bu, durumun birinci yan›n› oluflturur.
‹kinci yan› ise bizim devrime ne kazand›raca¤›m›zd›r. Daha özel anlamda devrimi yapmak,
devrimci mücadele yürütmek için kat›ld›¤›m›z
örgütte ne kataca¤›m›zd›r. Niyetinden ba¤›ms›z
olarak her yoldafl›m›z -farkl› oranlarda olsa da- saflar›m›za kat›ld›¤› ilk andan itibaren örgütümüze ayr› bir
zenginlik kazand›rmakta ve dolay›s›yla niteli¤inde bir
de¤ifliklik meydana getirmektedir. Bu do¤al bir yasa
olan etki-tepki durumunun bir tezahürüdür. Fakat burada as›l belirtmek istedi¤imiz bu sorunun çok az soruldu¤udur. Yani devrim mücadelesine kat›ld›¤›m›zda kendimize sordu¤umuz “Neden devrim? Nas›l bir örgüt?
Devrimin bana katk›s› ne olacak?” sorular›n›n yan› s›ra
“Ben devrime ne kataca¤›m? Ben örgütüme ne kataca-
¤›m? Devrim mücadelesini ilerletmek için ne yapmal›y›m?” vb. sorular› ya eksik ya da hiç sormay›fl›m›zd›r.
Ve en önemlisi örgüt bilincimizin en önemli eksikliklerinden birisi burada dü¤ümlenmektedir.
Yaz›m›z›n giriflinde belirtti¤imiz ideolojik tasfiye sürecinin
birçok etkisine de¤indik. Bu etkileri; kitle ba¤lar›m›z›n
zay›fl›¤›n›n, halk gençli¤inde devrimcilere olan güvensizli¤in, egemenlerin yo¤un sald›r›lar›n›n ve politik yetmezliklerimizin güçlendirdi¤inden bahsettik. Buna ek
olarak halk gençli¤inin yükselen tepkisi ve devrimci hareketin alternatif olmaktan uzak olan durumuna de¤indik. Dergimiz arac›l›¤›yla ise s›kl›kla kitle hareketlerinde bir art›fl e¤ilimi oldu¤undan, yüzy›l›m›z›n ayaklanmalar yüz y›l› olaca¤›ndan ve bunun emarelerinin flimdiden
yani yüzy›l›n bafl›ndan görüldü¤ünden bahsetmekteyiz.
Yine ek olarak emperyalist-kapitalist sistemin yaflad›¤›
ekonomik buhran, bu buhran›n do¤urdu¤u ideolojik
yalpalanma ve aray›fl ise hepimizin malumudur.
Bu gerçekler genel anlamda ezilen kitlelerin özel
anlamda ülkemiz halk gençli¤inin farkl› bir soluk ve aray›fla ihtiyac› oldu¤unu ve k›smi anlam-
Yeni Demokrat Gençlik
da bunun aray›fl› içerisinde oldu¤u/olaca¤› gerçe¤ini de do¤urmaktad›r.
‹flte tam da bu yönleriyle içinden geçti¤imiz süreç özgün
ve özgün oldu¤u kadar da üzerimize onca sorumluluk
yükleyen bir süreçtir. Görevlerimiz nettir. Bizler
ufkunu kampüslerle s›n›rlam›fl bir hareketin
parçalar› de¤il kendini “dünyay› temellerinden
sarsacak bir davaya adam›fl” bir fliar› rehber
edinen bir hareketin parçalar›y›z. Kitleleri tart›fl›yor, bireyleri de¤il kitleleri harekete geçirmenin mücadelesini veriyor, eksiklerimizin üzerine kararl›l›kla gidiyor, Demokratik Halk Devrimine yeni mevziler kazand›rman›n sorumlulu¤unu tafl›yoruz.
Bugünün genç devrimcileri olan bizler yar›n›n olgun devrimcileri olmay› hedefliyor, ba¤r›m›zdan nice önderler, militanlar ve savaflç›lar ç›karmay› hedefliyoruz.
Türkiye halk gençli¤ine devrimci bir gençlik hareketi yaratma sorumlulu¤uyla yaklafl›yoruz.
Tarihimiz hedefledi¤imiz fleylerin nice örnekleriyle doludur. M. Demirda¤lar, T. Çar›kç›o¤ullar› ve daha saymad›¤›m›z nice örnekler. fiimdi, s›n›f mücadelesinin
bizlere yükledi¤i a¤›r sorumluluk her zamankinden daha çok bu gerçekliktir.
Dimitrov yoldafl›n Komünist Enternasyonal’in Kadro Sorunu Üzerine yapt›¤› bir toplant›s›ndaki konuflmas›nda
belirtti¤i gibi “Do¤ru fikirler, e¤er onlar› uygulayacak kimseler yoksa k⤛t üzerinde kalmaya mahkûmdur”.
27
Bu ciddiyet ve sorumlulukla önümüzdeki süreci örmek en temel yükümlülü¤ümüzdür. Bu iddiam›z›, idealist bir
inanç yaklafl›m›yla ele almamaktay›z.
Uluslararas› Komünist Hareketin tarihinin, Proletarya Partisinin tarihinin,
dünya devrim tarihinin ve ülkemiz
devrimci mücadele tarihinin nice sars›lmaz deneyimleri ve MLM’nin ›fl›kl›
yolu bu konudaki bilincimizin referans› olmaktad›r.
Sürecimizin özgün yan›, görev ve sorumluluklar›m›z›n netli¤i ve a¤›rl›¤›,
her yönden net bir bilinci kuflanmam›z› flart koflmaktad›r.
Yukar›da belirtilen konuya yeniden
dönersek, devrimci saflarda gerilemenin yafland›¤› böylesi dönemlerde egemenlerin ideolojik sald›r›lar›n›n tam
karfl›t› bir tutum sergilemek onlar›n tutumunu da bofla
ç›karacakt›r. Bu durum devrim ve örgüt bilincimiz için
de geçerlidir. Yani devrimci mücadeleye girdi¤imizde
kendimize sordu¤umuz sorunun tersini daha büyük bir
sorumlulukla yaklaflarak kendimize yeniden ve yeniden
sormam›z gerekmektedir. “Benim devrimci mücadeleye
katk›m ne olacak? Ben örgütüme nas›l katk›da bulunaca¤›m?” Bu sorular›n cevab› flüphesiz yaratmakla
yükümlü oldu¤umuz eksikliklerimizdir. Çok
fazla eksi¤imiz var, çok büyük iddialar›m›z var
ve eksiklerimizi giderecek, gediklerimizi kapatacak d›fl›m›zda hiç ama hiç kimse yok. Ben örgütüme ne katabilirim sorusuna verilebilecek en güzel
yan›t “örgütümün ne eksi¤i var” sorusunu sormakt›r. Ve
a盤a ç›kan her eksiklik, bizlerin kuflanmak zorunda oldu¤u bir görevdir. Örne¤in internet sitemiz yok deyip yak›nmak yerine, internet sitesi kurmay› sorumluluk saymak, dergimizde yaz›lar›n niteli¤i düflükse niteli¤ini yükseltecek kiflinin bizden baflka kimse
olmad›¤›n› bilmek ve bu sorumlulukla yaklaflmak sürecin ihtiyac›d›r. Her yeni yoldafl›m›z› bu anlay›flla e¤itmemiz örgüt bilincimizi, devrim bilincimizi yükseltecek
ve bizleri daha da ileriye tafl›yacakt›r.
Tüm yoldafllar›m›z örgütümüzün eksiklerine yo¤unlaflmal› ve sürekli bir biçimde kendisine ve örgütümüze
yeni görevler ç›karmal›d›r. Eksiklerimiz görevlerimizdir. Görevlerimize yüklenelim.
28
g
e
n
ç
l
i
¤
e
n
o
t
l
a
r
Yeni Demokrat Gençlik
DEVR‹M MÜCADELES‹NDE
PROFESYONELLEfiMEK
Devrimci bir örgütün, yeni ile eskinin mücadelesinde yeniden yana ihtilalci bir anlay›fla sahip
olmas› gerekir. Devrimcilik, mikro anlamda kendi hayat›nda ve çevresinde, makro anlamda ise
geriye, eskiye, burjuva-feodal olana savafl açma
cüretini gösterebilmek demektir. Devrimcilikte,
hayat›n her alan›nda oldu¤u gibi çeliflkilere yaklafl›m bu nedenle yaflamsal bir yer tutar.
Gerek devrimciler örgütünün gerekse de
onu oluflturan devrimcilerin birbirinden kopmaks›z›n sahip olmas› gereken baz› özellikler olmak
zorundad›r. E¤er ki devrim, eski ile yeninin
amans›z mücadelesi ise bu mücadelede hatalara,
zaaflara ve eski tipteki al›flkanl›klara karfl› ac›mas›z, uzlaflmas›z olmak yegane devrimcilik yöntemidir. Yaz›n›n sonuç konusunu baflta söylemek
gerekirse, geri al›flkanl›klarla, zaaflarla ve hatalarla uzlaflarak devrimci kalmak mümkün de¤ildir.
Devrim düflüncesinin geçmifle oranla silikleflmesinin etkisiyle gerici sistemlerin en genel çapta “alternatifsiz” görünümü, devrimci saflardaki
bireylerin alg›lay›fl›nda dahi önemli sorunlara neden olmaktad›r. Burjuva-feodal sisteme daha fazla yaslanma, bir aya¤›n› ama aksak aya¤›n› mücadelede, sa¤lam aya¤›n› ise sistemde tutma al›flkanl›klar›n›n yayg›nlaflmas› baflka bir flekilde aç›klanamaz elbette. Oysa devrimci saflarda gerici
sistemden rahats›z oldu¤u için örgütlenen devrimcilerin, zorlu, engebeli ve fedakarl›klarla örülü bir yola girmeleri olmazsa olmazd›r. Bu durum, devrimcilerin ac› çekmekten hofllanmalar›
ile ilgili bir durum de¤ildir. Devrimcili¤in zorlu,
engebeli olmas›, devrimcinin u¤runa mücadele
etti¤i olgunun kendisiyle ilgilidir.
Devrim istemi, hayat›n her alan›nda kapsaml›
bir de¤iflimle mümkün oldu¤una göre, bu zor görevde uzmanlaflmak ve derinleflmek önemli bir
gerekliliktir. Genifl bir kesim umudunu devrime
ba¤layabilir veya onun gerçekleflmesi için “dua”
edebilir ama devrimcilik, sadece devrimi istemekle alakal› de¤ildir. Devrimcilik, yaflam›n dalgal› seyrinde esasta ileriye do¤ru, bazen geriye gidifller olsa da ileriye do¤ru gitmeyi zorunlu k›-
lar. Devrimin destekçisi olmakla devrimci olmak
aras›ndaki fark da burada ortaya ç›kar. Mücadelenin bilimsel temelleri konusunda ayd›nlanan ve
devrim mücadelesinin yak›c› zorunlulu¤unu hisseden bir bireyin devrimin taraftar› olarak kalmas›, onun sa¤lam aya¤›n› gerici sistem içerisinde
tutmay› bilinçli olarak seçmesi demektir.
Di¤er yandan devrime umut ba¤layan ama
devrimin taraftar› olan/olacak olan genifl kesimle,
gerçe¤i alg›layarak tercihini bilinçli olarak
“arada kalmak” fleklinde yapanlar aras›nda bir
fark oldu¤unu da söylemek gerekir.
Devrimcili¤in kapsam› düflünüldü¤ünde onun
bafll› bafl›na bir ifl oldu¤unu söyleyebiliriz. Lenin
yoldafl, “Devrimciler örgütü, her fleyden önce ve
esas olarak, mesle¤i devrimci faaliyet olan kiflileri
kapsamal›d›r” (Lenin, Seçme Eserler, c.2, s.133,
‹nter Yay›nlar›) derken meslek aç›s›ndan devrimcilikte uzmanlaflm›fl kiflileri kastetmektedir. Nas›l
ki her ifl için asgari bir uzmanlaflma, baflar› için olmazsa olmaz durumundaysa devrimcilik için de
ayn› durum söz konusudur. Devrimcili¤i tabiri
caizse bir ek ifl, bir bofl zaman aktivitesi olarak
ele almak mümkün de¤ildir. Bu kadar kapsaml›
bir dünya görüflünün günün, hayat›n belirli bir
bölümüne s›k›flt›r›lmaya çal›fl›lmas› anlams›zd›r. O
halde hangi kökenden gelirse gelsin, mesle¤i devrimcilik olan faaliyetçiler olmak zorundad›r ve bu
kifliler aras›nda ayr›cal›¤a yer yoktur. “Böyle bir örgütün üyelerinin bu ortak özelli¤i karfl›s›nda, birinin
ya da di¤erinin mesle¤i aras›ndaki farklar bir yana,
iflçiler ve ayd›nlar aras›ndaki her türlü fark
tamamen ortadan kalkmal›d›r.(b.y.a)” (a.g.e,
s.133). Yani devrimci örgütte geçerli olan kriter,
mesle¤in devrimcilik olmas›d›r.
Devrimcilik, u¤runa mücadele edilen de¤erler ve edinilmesi gereken erdemler kapsam›nda
bireycili¤e, bencilli¤e düflmand›r. Toplumsal bir
mücadelede bireyden ziyade kolektifin öne ç›kmas›, devrimcili¤in bireye düflman olmas› anlam›na gelmez. Devrimcilik bireye de¤il, bireycili¤e
düflmand›r. Özel yerine geneli, birey yerine toplumu, kifli yerine kolektifi esas almak ve her tür-
Yeni Demokrat Gençlik
lü ayr›cal›¤a karfl› olmak, devrimcili¤in olmazsa olmazlar›ndand›r. O halde devrimci birey de kendi ç›karlar›n› devrimin, kolektifin, örgütün ve halk›n ç›karlar›n›n üzerinde tutmamal›d›r. Böyle bir düflünce
yap›s›, yani kolektifi esasa alan bir düflünce ve hayat tarz›, eflit ve kardeflçe bir toplum kurabilmek için daha bafltan gereklidir. Baflkan Mao devrimcileri tarif ederken
“Aç›k yürekli, sad›k ve faal olmal›, devrimin ç›karlar›n› hayat›ndan daha de¤erli saymal› ve kendi ç›karlar›n› devrimin ç›karlar›na tabi tutmal›d›r.” (Baflkan
Mao’dan Seçme Sözler, Umut Yay›nc›l›k) demektedir.
29
sal bilinç eksikli¤i olarak tespit etmektedir. Kendi dar
dünyas›nda, bireysel kazan›mlar peflinde koflan, sistemle
dolayl› ya da do¤rudan uzlaflan, tembel, bilgisiz devrimcilerin kendilerine, örgüte ve halka verdikleri zarar küçümsenemez boyutlarda olmaktad›r. Elbette ki devrim
mücadelesi oldu¤u sürece ve oldu¤u her yerde böylesi
sorunlar›n kaç›n›lmaz olaca¤› aç›kt›r. Lenin yoldafl›n
“Evet, bu bilinç (devrimci profesyonelleflme bilinci –bn-)
inan›lmaz ölçüde bulan›klaflm›flt›r. Örgütsel bak›mdan esas
günah›m›z, amatörlü¤ümüzle Rusya’da devrimcilerin
prestijini düflürmüfl olmam›zd›r. Teorik sorunlarda miskin ve sallant›l›, ufku dar… biri, böyle biri devrimci de¤il, zaKiflinin kararlar›na sayg› duymak
vall› bir acemidir!” (Lenin, Seçme Eserler, c.2, s.146) fleklinde aç›klad›¤› durum aradan y›llar geçmesine ra¤men ne
Hayat›n her alan›nda kiflinin gidece¤i yol, kendi ald›¤›
kadar da tan›d›k gelmektedir.
kararlarla ilgilidir. Yani kifli ald›¤› kararlarla hayat›Kendi dar dünyas›nda “kazas›z, belas›z” yaflamak, ama
na yol verir. Devrimcilik konusunda da elbette ki ayn›
“ne
için yaflamak?” sorusuna cevap verememek, devrimdurum geçerlidir. Adaletsizli¤in, haks›zl›klar›n, katliamlaci için bitiflin bafllang›c›d›r.
r›n ve sömürünün ortas›nda devrimcilik bir tercih olDevrime olan inanc›n sars›lmas›, sistemden daha fazmaktan ziyade bir zorunluluktur. Sistemin gerçekli¤ini
la umut beklendi¤inin göstergesi de¤ildir. Mevcut düzekavrayan ve çözümün bilimsel yöntemlerini bilen bir
nin halka bir umut vermesi de beklenemez. Ancak devdevrimci için bu zorunluluk daha iyi anlafl›l›r olacakt›r. Bu
rime olan inanc›n azalmas›, yaflam umudunun ve direncinedenle burjuva-feodal sisteme eklemlenme yönünde
nin azalmas›d›r. Bireyal›nan karar›n sayg› dusel mutluluklar›n peflinyulacak bir yan› bulunde koflan, devrime, halmamaktad›r. Anlatmaya
ka ve örgütüne lay›k olçal›flt›¤›m›z, gerçe¤i görma baflar›s›n› gösteredü¤ü halde görmemezmeyen her kiflinin yaflalikten gelenlerin “hem
nan onca ac›y›, bask›y›,
devrimci kalay›m, hem
adaletsizli¤i görmeden
de fedakarl›k göstermehayat›n› devam ettireyeyim” yönlü bir tercih
bilmesi için insanl›¤›nhaklar›n›n olmamas›yla
dan taviz vermesi geilgilidir. Baflkan Mao,
rekmektedir.
halk›n çekti¤i ac›lar› göDevrimin ve kazarerek devrimcilerden
n›mlar›n›n
peflinden
fedakarl›k isterken, yukoflmaktan
asla
usankar›da tarifini yapt›¤›m›z
mayan,
asi,
mütevazi
ve
Adaletsizli¤in,
haks›zl›klar›n,
katliamlar›n
devrimcilik
kriterini
esas almaktad›r: “Çin ve sömürünün ortas›nda devrimcilik bir fedakar devrimciler olmak,
ö¤renmekten
halk› ac› çekiyor, bitercih olmaktan ziyade bir zorunluluktur.
usanmamak,
önümüze
zim görevimiz onu
ç›kan ve yeni çeliflkileri
kurtarmakt›r ve bu
ifade
eden
durumlarda
ad›m›m›z›
çekinmeden proletarmücadelede var›m›z› yo¤umuzu ortaya koymam›z
yadan yana atmak, örgüte güvenmek eksikli¤ini hissettigerekir. Mücadele olan her yerde fedakârl›k vard›r”
¤imiz mutlulu¤un nerede oldu¤unu gösterecektir. Son
(Mao Zedung, Seçme Eserler, c.3, s.184)
söz olarak diyebiliriz ki örgütlü durufltan uzak ve kendi
Mao yoldafl, kendisinden taviz vermeyen, halk› ve öriçin yaflayanlar, bu tercihi bilinçli olarak yapanlar, ezilengütü esas›na almayan devrimcilerin, bilinç eksikli¤i soruler taraf›ndan affedilmeyeceklerdir.
nu oldu¤unu söylemektedir. Bu bilinç eksikli¤ini de siya-
30
Yeni Demokrat Gençlik
Birlik
Birlik
Geçen yaz›m›zda demokratik merkeziyetçilik meselesinde, demokrasinin geniflli¤inin belirli flartlara ba¤l›
oldu¤unu vurgulad›k. Demokrasinin s›n›rlar›n›n olmas›,
demokrasinin gereksizli¤i noktas›ndaki bir alg›lay›fla neden olmamal›d›r.
Çevremizdeki yoldafllar›n fikirlerini almadan bir süreci, bir eylemi planlamak gibi durumlar› s›k s›k yaflar›z.
Bunu da zaman darl›¤› vb sebeplerle aç›klamaya çal›fl›r›z.
Asl›nda bunun alt›nda yatan en önemli neden demokrasi kültürümüzdeki zay›fl›kt›r. Çünkü burjuva demokrasisi olan bir ülkede yaflamad›¤›m›zdan kaynakl›, bizler
demokrasiyi ancak s›n›f mücadelesi içerisinde ö¤reniyoruz. Do¤all›¤›nda ö¤renme süreci içerisinde olan bizler,
kitle iliflkilerimizin fikirlerini almay› ihmal edebiliyoruz.
Zaman darl›¤› gibi sorunlar› öne sürerek asl›nda ciddi
kay›plara sebep oldu¤umuzun fark›na varmayabiliyoruz.
Elbette bugüne kadar al›nan kararlar büyük oranda
yaflam bulmufltur. Tüm yoldafllar›m›z büyük bir fedakarl›kla al›nan kararlar› yaflama geçirmektedirler. Bu yüzden de asl›nda merkezi politikalar›n uygulanmamas› gibi
bir sorunla karfl›laflm›yoruz. Çok ciddi kay›plar›m›z oluyor derken kastetti¤imiz bu de¤ildir.
Buradaki temel çeliflkimiz, merkezi politikalar› uygulamak ile daha iyi uygulamak, daha verimli uygulamak aras›ndaki çeliflkidir. Bir süreci
de¤erlendirirken, verimlili¤imizin düflük oldu¤u hemen
bütün yoldafllar›m›z taraf›ndan kabul edilen bir gerçekliktir. Bu, kendi gerçekli¤imize kapal› olmamak ad›na sevindirici bir durumdur. Ancak gerçekli¤imizi bir ileri
noktaya tafl›mam›z da görevlerimizdendir.
Öyleyse merkeziyetçilikteki demokrasinin önemi
üzerinde dural›m.
E¤er derdimiz biçimsel bir merkeziyetçilikten ziyade
gerçek bir merkeziyetçili¤i yaratmaksa, demokrasi olmadan merkeziyetçili¤in olamayaca¤›n› akl›m›zdan ç›karmamal›y›z.
Ama bu, niye böyledir?
Demokratikmerkeziyetçilik ilkesi
ve Komsomol’da
uygulanmas› -2Çünkü her bireyin düflünceleri ve çeliflkileri kavray›fl düzeyleri birbirinden farkl›d›r. Do¤all›¤›nda al›nan
kararlar› yaflama geçirme düzeyleri de birbirinden farkl› olmaktad›r. Kavray›fl›m›zdaki eksiklikler, politikalar›n
uygulama düzeylerini de gösterecektir. Kavray›fl eksikli¤imizi gidermenin en önemli araçlar›ndan
birisi de demokrasiyi uygun bir flekilde yaflama
geçirmektir. Süreç aç›s›ndan ortaklaflmak, kavray›fl birli¤ini sa¤lamak bu aç›dan çok önemlidir.
Merkezi politikalar›, alan somutuna yarat›c› bir flekilde uygulamal›y›z. Buradaki temel vurgumuz yarat›c› bir
flekilde uygulama noktas›nad›r. Yarat›c›l›¤›m›z›n geliflebilmesi için, politikalar›m›z› genel olarak bilmek yeterli
de¤ildir. Politikalar›m›z›n ayr›nt›lar›na vak›f olmak, bunlar› prati¤e uygulamak için tart›flmam›z gerekmektedir.
Bunun için de incelemeye, somutlamaya, tart›flmaya zaman ay›rmal›y›z. Bütün bunlar olmadan iyi bir demokrasi de olamaz.
Bir süreç bafllarken, çeliflkinin ana noktas› süreci
kavramakt›r. Süreçteki politikam›z›n kavranmas›, ayr›nt›lar›n ö¤renilmesi pratik hatt›m›z› daha da gelifltirecektir. Lenin yoldafl›n “Devrimci teori olmadan devrimci hareket olmaz” belirlemesi, bu anlamda önemlidir. Tüm
bunlar› gerçeklefltirdi¤imiz zaman da daha yüksek bir
merkeziyetçili¤e ulaflm›fl olaca¤›z.
Komsomol’da demokratik
merkeziyetçili¤in ilkeleri
Bu konuda befl nokta ön plandad›r.
Birinci olarak; birey örgüte tabidir. Örgütün
her türlü karar›, politikas›, üyelerinin elefltiri hakk› var
olmakla birlikte uygulanmal›d›r. Örgüt olman›n temel
noktas›d›r bu madde. Bireyle olan iliflkilerimizi örgütsel
iliflkilerimizin önüne geçirmek, birey cephesinden sorunlara yaklaflmak do¤ru bir yaklafl›m de¤ildir. Günümüzde bireyin örgüte tabi olmas›, tasfiyecili¤in en çok
Yeni Demokrat Gençlik
31
platformlar komite veya kadro
toplant›lar›d›r ya da öyle olmal›d›r. Do¤all›¤›nda esas olan
farkl› fikirlerin kolektif bir flekilde tart›fl›lmas›, orada sonuçlanmas›d›r. Yoksa farkl› fikirlerin tart›fl›lmas›, Komsomol içerisindeki bireylerin tart›flmas›
de¤ildir. Burada da esas olan
kolektif yap›d›r.
i¤difl etti¤i anlay›fllardan biridir. Hemen her yerde devrimci örgütler taraf›ndan haks›zl›¤a u¤ram›fl(!) bir y›¤›n
“eski devrimciyle” karfl›lafl›yoruz. Böylelerinde ma¤dur
edebiyat› alm›fl bafl›n› gitmektedir. Elbette devrimci örgütlerin hatalar›, eksiklikleri, yanl›fllar› olmufltur ancak
devrimci olmak ayn› zamanda bu hatalar, eksiklikler
karfl›s›nda bireyin örgüte tabi olma çerçevesinde y›lmadan mücadele etmektir. Tarihimizde bunun örnekleri
mevcuttur.
‹kinci olarak; az›nl›k ço¤unlu¤a tabidir. Örgütlülük içerisinde birçok insan›n farkl› fikirleri savunmas›ndan do¤al bir durum yoktur. Merkeziyetçilik, Mao
yoldafl›n tan›m›yla “Kavray›fl, siyaset, planlama, kumanda
ve hareket birli¤inin sa¤lanmas› temelinde do¤ru fikirlerin
merkezilefltirilmesidir”1. Do¤ru fikirlerin hakim hale gelmesi de ancak örgüt içi demokrasiyle mümkün olabilir.
Örgüt içi demokrasinin en önemli noktas›ndan biri de
az›nl›k konumunda olanlar›n ço¤unlu¤a tabi olmas›d›r.
Özellikle komite toplant›lar›nda al›nan kararlarda bu ilkeye uygun hareket etmek gerekmektedir. Bu konuda
eksikliklerimizin bulundu¤u gerçektir. Bilhassa alan özgüllerindeki sorunlar›n tart›fl›ld›¤› toplant›larda al›nacak
kararlarda bu ilke daha çok geçerlidir.
Üçüncü olarak; alt kademeler üst kademelere tabidir. Üst kademelerde al›nan kararlar› alt kademelerin uygulamas› örgütsel geliflim aç›s›ndan zorunludur. Komsomol’da farkl› fikirlerin tart›fl›ld›¤›
Dördüncü olarak; tüm
üyeler Merkez Komitesi’ne
tabidir. Merkez Komitesi’nin
kararlar› belirleyicidir. MK’n›n
kararlar› Komsomol’un bütün
üyelerini ba¤lar. Örgütsel yönetime ba¤l›l›k esast›r. Ancak burada kastetti¤imiz yönetim kademesindeki bireylere ba¤l›l›k
de¤ildir, Komsomol’a ba¤l›l›k,
Proletarya Partisi’ne ba¤l›l›k, dahas› Türkiye devrimine ba¤l›l›kt›r.
Beflinci olarak ise Merkez Komitesi de Komsomol kongre ve konferanslar›na tabiidir. Komsomol’da en üst irade Komsomol Kongresi’dir. Merkez
Komitesi, sürece yönelik politikalar›n› keyfince belirleyemez. MK’n›n görevi Komsomol kongresinde al›nan
kararlar› yaflama geçirmektir. Do¤all›¤›nda bütün Komsomolcular, Merkez Komitesini kongre kararlar›n›n yaflama geçirilip geçirilmemesi ekseninde denetleme imkan›na sahiptir. Kald› ki Komsomol yönetimi, kongre
kararlar›n› kamuoyuna aç›klam›fl bulunmaktad›r. Bunun
anlam› da Komsomol yönetiminin kongre kararlar› ekseninde çal›fl›p çal›flmad›¤›n› halk gençli¤inin denetimine
sunmas›d›r.
Proletaryan›n ustalar›ndan Mao Zedung yoldafl flöyle der: “Yüksek derecede bir demokrasi olmadan, yüksek
derecede bir merkeziyetçilik olmadan, sosyalist bir ekonomi
kurmak imkans›zd›r.”2Ayn› flekilde “yüksek derecede
bir demokrasi olmadan, yüksek derecede bir merkeziyetçilik olmadan” Türkiye devriminin gerçekleflmesi de
hayal olacakt›r. Bu nedenle demokratik merkeziyetçili¤in kavranmas› oldukça önemlidir.
1 Mao Zedung, Seçme Eserler Cilt 6, Kaynak Yay›n-
lar›, sf 256
2 Age, sf 260
32
Yeni Demokrat Gençlik
Bologna Süreci 2020 y›l›na uzat›ld›
E⁄‹T‹M‹N T‹CAR‹LEfiMES‹NE,
SINIFSAL BAR‹YERLERE KARfiI
MÜCADELEY‹ YÜKSELTEL‹M!
1. Girifl
“S›n›fsal bariyerlerle sard›k
Avrupa’y› dört bir yandan”
Gerek ülkemizde gerek Avrupa’da gerekse de dünya genelinde gençler için e¤itim olanaklar›n›n giderek
azald›¤›, e¤itim alman›n, özellikle de yüksek ö¤renime
ulaflman›n daha da zorlaflt›¤› bilinen ve yaflam içinde deneyimle anlafl›lan bir gerçekliktir. 60’l› ve 70’li y›llarda
halklar›n muhalefetinin ve sosyalizmin prestijinden kaynakl› elde edilen e¤itim haklar› sonucunda yoksul,
emekçi ailelerden gelen ö¤rencilerin yüksek ö¤renime
ulaflmas›n›n yollar› genifllemifl, devlet deste¤inde, paras›z e¤itim imkanlar› yayg›nlaflm›flt›. Ancak 80’li y›llar›n
bafl›ndan bu yana uygulanan neo-liberal politikalarla bu
haklar›n giderek geri al›nd›¤›n›, e¤itime devlet deste¤inin azald›¤›n›, özellefltirmelerin ve ticarileflmenin yayg›nlaflt›r›ld›¤› görmekteyiz. Emperyalizmin içinde bulundu¤u son ekonomik kriz ise bu sorunlar›n daha da boyutland›¤›n› bizlere göstermektedir. Krizin devam etmesi ve e¤itim alan›n›n sahip oldu¤u potansiyel pazar›n
devasa boyutu emperyalizmin e¤itim haklar›m›za yönelik sald›rganl›¤›n›n önümüzdeki dönemde daha da pekiflece¤ini öngörmemize sebep olmaktad›r.
Hakim sistemin bu politikalar›n›n en önemli hedefi
ö¤rencilerin örgütlülüklerinin da¤›t›lmas›, zay›flat›lmas›
ve sisteme entegre edilmesidir. Böylece mücadele sonucu elde edilen söz ve karar alma sürecine dahil olma
ve ö¤rencilerin dayan›flmadan ve örgütlenmeden gelen
gücün fark›na vararak bilinçlenmesi sürecine set çekilmek istenmektedir. Bu yönde sistem yanl›s›, zarars›z
örgütlenmeler Avrupa’da uzun bir süre içinde oluflturulabilmifltir. Ülkemizde ise daha farkl› bir yol izlenmifltir.
80 öncesinde ö¤rencilerin örgütlülük düzeyindeki geliflmesi, ülkemiz ö¤renci gençli¤inin tafl›d›¤› devrimci potansiyel sebebiyle 80 cuntas›n›n yo¤unlaflt›¤› öncelikli
alanlardan biri yüksek ö¤renim alan› olmufltur. 12 Eylül
Cuntas›n›n oluflturdu¤u YÖK’le beraber üniversiteler
emir-komuta zinciri alt›na al›nm›fl, ilerici ö¤retim elemanlar› üniversitelerden uzaklaflt›r›lm›fl, ö¤rencilerin
sahip oldu¤u tüm haklar rafa kald›r›lm›flt›r. Üniversitelerin evrensel ve tarihsel aç›lardan anlam›na ve misyonuna z›t bir yaklafl›mla oldukça merkezi bir örgütsel bir
yap› kurulmufl, derslerin içeriklerinden genel e¤itim anlay›fl›na kadar köklü bir de¤iflime gidilmifltir. Üniversiteler art›k sistemin ideolojik yeniden üretimini daha aç›k
ve pervas›z flekilde yapmaya bafllam›flt›r. Akademik kadroda gerçekleflen gerici kadrolaflmayla beraber zaten
k›s›tl› olan bilim, üniversitelerden tamamen kovulmufltur. Ö¤rencilerin en ufak hak talebi tehlikeli bulunmufl,
ö¤renci hareketi daha küçükken bast›r›lmaya çal›fl›lm›fl,
en demokratik hatta yasal çal›flmalar ve talepler dahi
büyük bir bask› ve terörle susturulmaya çal›fl›lm›flt›r.
Üniversitelere giren polis-asker-M‹T’le üniversite yönetimi daha aç›ktan ve bariz bir iflbirli¤ine gitmeye bafllam›fl ve üniversiteler bilim üretim alanlar› olma iddias›n› unutarak devletin bekas›n›n korundu¤u temel bürokratik kurumlara, gençli¤in dinamizminin ve yaflam coflkusunun bo¤ulmaya, zincire vurulmaya çal›fl›ld›¤› militarist bir yap›ya dönüfltürülmüfltür.
Hem ülkemizde hem de konumuz itibariyle Avrupa
genelinde hakim sistemin önündeki en büyük engel olan
ö¤renci ve akademisyen muhalefetinin dindirilmesi ve
kontrol edilebilir bir düzeye getirilmesi ile beraber e¤itimin ticarileflmesi yolunda daha büyük ad›mlar at›lmaya bafllanm›flt›r. Kapitalizmin zorunlu olarak kabul etti¤i e¤itimin herkes için eflit ve ücretsiz olmas›, zaman
Yeni Demokrat Gençlik
Bu nedenlerledir ki neo-liberal politikalar›n önemli bir hedefi s›n›fsal bariyerleri büyütmek ve sa¤lamlaflt›rmakt›r. Emekçinin çocu¤u emekçi olmaya, zenginin çocu¤u ise zengin olmaya devam etsin, s›n›flar aras› geçifller sistemin s›k› kontrolü alt›nda
mümkün olsun.
içinde ifllevsiz bir hale getirilmifl ve yaln›zca ka¤›t üzerine, anayasalar› ve yönetmelikleri dolduran cümlelerden
öte somut bir anlam ifade etmemeye bafllam›flt›r.
E¤itimin ticarileflmesinin bir boyutu özel sektörün
yat›r›m yapmas›n›n önünün aç›lmas›, e¤itim alan›nda
devletin tekele yak›n hakimiyetinin parça parça düflürülmesidir. Paras› olan›n›n okuyabildi¤i, devlet üniversitelerinin sunamad›¤› olanaklar› bir araya getiren ve tamamen bir iflletme mant›¤› ile kâr-zarar hesab›na göre iflleyen bu kurumlar›n sermaye sahipleri aç›s›ndan bir süpermarketten fark› bulunmamakta, bu sektörün sahip
oldu¤u büyük potansiyelle kârlar›na kâr kat›lmaktad›r.
E¤itimin ticarileflmesinin bir di¤er boyutu ise bizzat
devlet üniversitelerinin kendi içinde bu ayr›ma gidilmesidir. Bunu farkl› niteliklerdeki üniversitelerin oluflmas›ndan anlamak mümkündür. Bunun ülkemizde en bariz
görünümü büyük flehirlerdeki üniversitelerle taflradaki
üniversitelerin sahip oldu¤u olanaklar aras›ndaki farkt›r.
Bugün “daha nitelikli” olarak bilinen, daha büyük bütçelere ve daha fazla olanaklara sahip devlet üniversitelerine girmek de emekçi ailelerin çocuklar› için oldukça
güçtür. Ancak bahsini etti¤imiz adaletsizlik salt üniversiteler aras›nda de¤ildir. Ayn› üniversite içinde de ticarileflmesinin ve bunun sonucunda oluflan adaletsizli¤in
boyutlar›n› görmek mümkündür. Bilimsel çal›flmalarla
daha fazla içli d›fll› olan Fen-Edebiyat Fakültelerinin ekonomik, teknik altyap› olanaklar› ile sermayenin daha fazla ilgi gösterdi¤i ve kendisine yönetici ve kalifiye eleman
sunan ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakülteleriyle baz› mühendislik bölümlerinin imkanlar› aras›nda uçurum bulunmaktad›r. Anlafl›ld›¤› üzere bu fark›n alt›nda yatan
neden bilim veya akademik kayg›lar de¤ildir tamamen
“duygusal”d›r.
33
Dünyaya hakim olan emperyalist-kapitalist sistem
yaflam›n› sömürü üzerinden sürdürdü¤ü için s›n›f mücadelesi kontrol alt›na al›nmas› flart olan önemli bir konudur. Bu kontrolün en zor oldu¤u alanlardan biri ise sistemin özellikle beyin gücü, bilimsel çal›flma ve kalifiye
eleman konular›ndaki ihtiyaçlar›na yan›t olabilmek aç›s›ndan önemli bir iflleve sahip olan yüksek ö¤renim alan›d›r. Yüksek ö¤renime kadar gelebilenler ise yar›-ayd›n
nitelikleri aç›s›ndan kendilerine verilenden daha ilerisine gidebilme potansiyeline sahiptir. Yine yüksek ö¤renimi bitirenlerin çal›flma yaflam›ndaki ekonomik konumu bitiremeyen emekçilere nazaran daha iyidir. Bu nedenle s›n›flar aras› geçifllerde yüksek ö¤renim belirleyici bir etkiye sahip olabilmektedir. Yoksul bir ailenin çocu¤u t›p veya mühendislik e¤itimini bitirdikten sonra
burjuva s›n›fa dahil olabilmekte, ailesine nazaran çok daha iyi bir yaflam sürebilmektedir. Bunlara ek olarak sermaye sahipleri ve devlet, üst kademe yöneticilerini de
yüksek ö¤renim alan›nda devflirmektedir. Dolay›s›yla bu
göreve kendi s›n›flar›ndan gençlerin gelebilmesi sistem
aç›s›ndan daha avantajl›d›r.
Bu nedenlerledir ki neo-liberal politikalar›n önemli
bir hedefi s›n›fsal bariyerleri büyütmek ve sa¤lamlaflt›rmakt›r. Emekçinin çocu¤u emekçi olmaya, zenginin çocu¤u ise zengin olmaya devam etsin, s›n›flar aras› geçifller sistemin s›k› kontrolü alt›nda mümkün olsun. Bu
do¤rultuda ç›kar›lan yasalar karfl›l›¤›n› flimdiden bulmufltur. Art›k t›p, hukuk veya mühendislik bölümünden mezun olan gençlerin büyük bir k›sm› yetkin mühendislik,
ücretli avukatl›k gibi uygulamalar›n sonucunda çok düflük ücretler karfl›l›¤›nda uzun saatler çal›flt›r›lmakta, yo¤un bir sömürüye maruz kalmaktad›r. Bu mesleklere
sahip olan küçük bir az›nl›k ise önlerine ç›kar›lan engelleri aflarak ve kendi imkanlar›n› kullanarak di¤er meslektafllar›na nazaran s›n›f atlayabilmektedir.
Dolay›s›yla mesele salt özellefltirme de¤ildir. Devlet
üniversitelerinin özellefltirilmesi konusu gündeme dahi
gelmemektedir. Özel-devlet üniversiteleri yan yana varl›klar›n› sürdürmektedir. Hatta devlet üniversiteleri,
özeller aç›s›ndan akademik kadro kayna¤› olarak da de¤erlendirilmektedir. E¤itimin ticarileflmesi bir bütün olarak yüksek ö¤renim alan›nda hakimiyetini kurmaktad›r.
Bu sald›r›lar ülkemizde aday üye olarak konumland›¤› Avrupa Birli¤i’nin planlamas› ve rehberli¤i dahilinde
Bologna Süreci ad› alt›nda sürmektedir. AB’ye üye 27 ülkenin de dahil oldu¤u Bologna Süreci’ne üye olan 46 ülkede belirli bir plan ve koordinasyon dahilinde devam
34
Yeni Demokrat Gençlik
ge ülke
Yar›-sömür
cu
in bir sonu
gerçekli¤in
a da
im alan›nd
olarak e¤it
ir hat
e ba¤›ml› b
m
z
li
a
y
r
e
p
em
, e¤itim AB
izlenmekte
lerine
minin talep
z
li
a
y
r
e
p
m
e
dir.
etirilmekte
g
le
a
h
lu
uyum
eden yüksekö¤renim alan›nda reform ve Avrupa Yüksekö¤renim Alan›’n›n oluflturulmas› süreci ülkemizde
AB’ye uyum yasalar› ad› alt›nda ve bizzat YÖK taraf›ndan
ülkemiz koflullar›na uyarlanmakta ve uygulanmaktad›r.
Zaten YÖK’ün yönetimi de son y›llarda bu misyonuna at›fta bulunarak eski YÖK olmad›klar›n›, de¤ifltiklerini, demokratlaflt›klar›n›, dünyaya aç›ld›klar›n› ifade
etmektedir. Fakat yar›-sömürge ülke gerçekli¤inin bir
sonucu olarak e¤itim alan›nda da emperyalizme ba¤›ml›
bir hat izlenmekte, e¤itim AB emperyalizminin taleplerine uyumlu hale getirilmektedir. Ancak AB ülkelerindeki gibi ö¤rencilerin kendi ba¤›ms›z örgütlenmelerinde
örgütlenmeleri, üniversite yönetiminde farkl› boyutlarda olsa da söz ve karar sahibi olmas›na tahammül edememekte, ö¤rencilerin en ufak demokratik hak talebine
soruflturmalarla sald›r›rken yönetmeliklerle ka¤›t üzerinde ö¤renci örgütlenmeleri kurarak göz boyamakta,
12 Eylül cuntas›n›n ürünü oldu¤unun unutulmas›na da
izin vermemektedir.
Nisan 2009 toplant›s›
1999’da bafllayan Bologna Süreci ile 2010 y›l›na kadar Bologna Sürecine üye ülkelerde e¤itimin ortaklaflt›r›lmas› ve Avrupa çap›nda bir yüksekö¤renim alan› oluflturulmas› karar› al›nm›flt›. Buna göre Anglo-Amerikan
e¤itim anlay›fl›n›n Avrupa çap›nda yayg›nlaflmas›, ulusal
e¤itim modellerinin arka plana at›lmas›, üniversite yö-
netiminde ve ders müfredatlar›n›n belirlenmesinde patron örgütlerinin görüfllerinin ve
isteklerinin ön plana al›nmas›, üniversitelerin
bilimsel çal›flma yapma misyonunun arka plana itilerek yeni ifllevinin sermayenin ihtiyaçlar›na cevap olan emekçiler yetifltirme olarak belirlenmesi vb hedefler ülkemizde de gündemdedir. (Süreç
hakk›nda daha fazla bilgi için www.yenidemokratgenclik.com web adresi incelenebilir.)
Sürecin 10. y›l›n›n dolduruldu¤u 2009 y›l›nda Belçika’da toplanan 46 Bologna Süreci üye ülkesinin yüksekö¤renimden sorumlu bakanlar› bir araya gelerek süreci de¤erlendirdi ve çeflitli kararlara imza att›lar. Toplant›da al›nan en belirgin karar, sürecin hedefleri do¤rultusunda ciddi ad›mlar at›lmas›na karfl›n ilk baflta hedef olarak konulan 2010 y›l›na kadar beklentilerinin yeterince
karfl›lanamad›¤› ve sürecin 2020 y›l›na kadar uzat›ld›¤›d›r.
Toplant› kararlar›nda 2010 y›l›na kadar sürecin neden tamamlanamad›¤› üzerine kapsaml› bir de¤erlendirmeye yer verilmemektedir. Mesele yaln›zca sonraki y›llarda üye olan Avrupa’n›n çevresindeki ülkelerin merkezdeki, sürece önderlik eden ülkelere yetiflmesi ile ilgili de¤ildir. Bu nesnel sorun öncelikli neden de¤ildir.
Bu sürece önderlik eden, sürecin bafl›ndan bu yana iflin
içinde olan ülkelerde de sürece uyum konusunda, kararlar›n hayat bulmas›nda ciddi eksiklikler mevcuttur.
Bunun da en önemli nedeni ö¤renciler baflta olmak üzere yüksekö¤renimle ilgili çeflitli kesimlerin sürece karfl›
ç›kmas›d›r. Akademisyenlerin ve ö¤rencilerin deste¤ini
almadan süreci ileriye tafl›yamayacaklar›n› anlad›klar›ndan önümüzdeki dönemde bu do¤rultuda çal›flmalara
a¤›rl›k verme karar› al›nm›flt›r.
Toplant› belgelerinde dünyan›n içinden geçti¤i eko-
Yeni Demokrat Gençlik
nomik krize özel bir vurgu yap›lmakta ve krizin afl›lmas› için üniversitelere daha fazla görev düfltü¤ü, müfredatlar›n ifl dünyas›n›n acil ihtiyaçlar›na daha yetkin cevaplar vermesi gerekti¤i üzerinde durulmufltur. “‹fl piyasas› giderek yüksek beceri düzeyi ve yeterliklere sahip elemanlara ihtiyaç duymaktad›r. Bu sebeple yüksekö¤retim,
ö¤rencileri, mesleki hayatlar› boyunca ihtiyaç duyacaklar›
ileri düzeyde bilgi, beceri ve yetkinliklerle donatmal›d›r. ‹stihdam edilebilirlik, bireye de¤iflen ifl piyasas›ndaki f›rsatlar› tümüyle yakalama gücü verir.” (Bakanlar Deklarasyonu)
Bu nedenle krizin faturas›n› emekçilere ç›karma yönünde yeni sald›r›lar planlayan egemenlerin e¤itim
alan›nda ö¤rencilere yönelik
planlar›n› anlamak aç›s›ndan bu
toplant›daki kararlar ilgi çekicidir.
“‹fl” çevrelerinin beklentilerinin yan› s›ra toplant›da
Avrupa nüfusunun giderek
yaflland›¤› vurgulanm›fl ve
yüksekö¤renim stratejisinde bu olguya da dikkat edilmesi gerekti¤i üzerinde durulmufltur. 2020 y›l›nda Avrupa’da 15-29 yafl aras›ndaki
gençlerin nüfus içindeki paylar›n›n % 10 azalmas› beklenmektedir. Bu tespitin içeri¤inde ise ö¤renci ve akademisyenlerin Sürece üye
ülkelerde serbestçe dolafl›m›n›n sa¤lanmas› yer almaktad›r. Bu, özellikle az paraya
çal›flacak kalifiye eleman ihtiyac›n› karfl›lamak isteyen
Bat› Avrupal› emperyalist devletlerin bu ihtiyaçlar›n› yar›-sömürge ülkelerden karfl›layabilmesi plan›n› içermektedir. Bunun yan› s›ra gençlik nüfusunun yo¤un oldu¤u
yar›-sömürge ülkelerde e¤itime olan talebin fazla olmas› sebebiyle yabanc›, özel üniversitelerin yar›-sömürge
ülkelerde özel okullar açmas›n›n önünü açmak aç›s›ndan Avrupa’da yüksekö¤renim pazar›n›n darald›¤› anlam›na gelen yafllanan nüfus vurgusu önemlidir. Bu hedeflere ulaflmak için de derslerin içeri¤inden, diplomalar›n
denkli¤inin netlefltirilmesine kadar birçok konuda çal›flmalar yürütülmektedir. Bu sayede hem emekçiler farkl› ülkelerde diplomalar›yla çal›flabilecek hem de özel
üniversiteler ayn› içerikte derslerle, materyallerle ve
35
diplomayla birçok ülkede flube açabilecektir.
Belçika’daki toplant›da bakanlar, sürecin hedefine
ulaflabilmesi aç›s›ndan kamu otoritelerinin, yüksekö¤renim kurumlar›n›n, ö¤rencilerin, patronlar›n güçlü bir
ortakl›k kurmas›n› önermektedir. Bu dahiyane öneriden anlafl›laca¤› üzere en güçsüz “ortak” ö¤rencilerdir.
Dolay›s›yla bu sürece dahil olmaya davet edilen ö¤renciler aç›s›ndan tuzakl› yollar›n oldu¤u anlafl›lmaktad›r.
Toplant› kararlar›nda önceki bildirgelerde de vurguland›¤› üzere e¤itim hakk› toplumsal bir hak
olarak ele al›nmamakta, bireysel bir hak
olarak görülmekte ve ö¤renene odaklanma, bireysel geliflim ad› alt›nda
formüle edilmektedir. E¤itim bireysel bir hak olarak ele al›nd›¤›
için de e¤itime ulaflma da bireye ait bir çabay› gerekli k›lmakta ve birey karfl›l›¤›n›
ödedi¤i takdirde kendisini
gelifltirebilmektedir.
Bu
aç›kt›r ki paral› e¤itimin güzel sözlerle gizlenmesi anlam›na gelmektedir.
Buna benzer flekilde belgelerde yüksekö¤renimle ilgili yap›lan tespitlerde “marka, kalite, promosyon, pazarlama, ortakl›k” gibi flirketlerde
duymaya al›flk›n oldu¤umuz kavramlar›n yayg›n flekilde kullan›lmas›
da ticarileflmenin boyutlar›n› göstermektedir. Bu kavramlar›n dile getirilmesi,
müfredat› belirlerken “ifl dünyas›n›n” beklentilerinin öncelikli bir konum elde etmesi, buna karfl›n bilimden, demokrasiden, toplumsal ihtiyaçlardan bahsedilmemesi Bologna Süreci’nin sahiplerinin hedeflerini de
deflifre etmektedir.
Belçika’daki toplant›da çok çeflitli konularda raporlar haz›rlansa da bizleri en çok ilgilendiren, toplant›ya
damga vuran ve önümüzdeki döneme dair öngörülerde
bulunmak aç›s›ndan belirli bafll›klara yo¤unlaflmakta yara vard›r. Bunlar istihdam olanaklar›, sürecin sosyal boyutu, ö¤rencilerin sürece kat›l›m›, Sürecin küresel çapta rekabet gücünün ve çekicili¤inin artt›r›lmas›d›r. Ayr›ca k›saca Türkiye’nin toplant›ya sundu¤u raporu da de¤erlendirece¤iz.
36
Yeni Demokrat Gençlik
2. Bologna süreci ve istihdam meselesi
“EMEK PAZARINI fiEK‹LLEND‹RMEK”
Bologna Süreci’nin üzerinde en çok durdu¤u konulardan biri istihdam meselesidir. Bunu iflsizli¤e çözüm olmak ad› alt›nda sunmaya çal›flsalar da as›l konunun sermayenin ihtiyaçlar›na uygun çal›flanlar yetifltirme ile ilgili
oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Ö¤rencilerin yüksekö¤renimde
okurken ifl piyasalar› ile iliflki halinde olmalar›, belirli deneyimler elde etmeleri, derslerinin do¤rudan istihdam
edilecekleri alandaki flirketlerin beklentilerine uygun flekilde belirlenmesi ve dahas› üniversite yönetiminde flirket temsilcilerinin de söz ve karar hakk›n›n olmas› gibi
hedefler bu bafll›k alt›nda ele al›nmaktad›r.
Konuyla ilgili raporlarda da yüksekö¤renim kurumlar›n›n verimlili¤i bilimsel ve akademik çal›flmalardaki katk›s›ndan öte mezun olan ö¤rencilerin ne kadar›n›n iflsiz
kald›¤›, ne kadar›n›n farkl› bir mesle¤i icra etti¤i ve ne kadar›n›n bölümün hedefledi¤i meslek do¤rultusunda çal›flma yaflam›nda yer ald›¤› üzerinden hesap edilmektedir.
Bu konuda özellikle sermaye sahiplerinin en önemli
flikayeti mezun olan gençlerin çal›flma yaflam›na haz›r olmad›klar›d›r. Konuyla ilgili olarak haz›rlanan raporda bu
sorunun çözümü aç›s›ndan iflverenlerle yüksekö¤renim
kurumlar› aras›nda diyalogun gelifltirilmesi, “ortak”lar›n
lisans program›n›n ifllevini net flekilde anlamalar›, birbirlerinin ihtiyaçlar› konusunda sorumlu davranmalar›, ö¤renciye daha etkili flekilde rehberlik ederek ifl yaflam›na
haz›rlamalar› önerilmektedir. Anlafl›laca¤› üzere bu
denklemde ö¤renciye yer bulunmamaktad›r. Ö¤rencilerin ihtiyaçlar›, beklentileri ve ö¤renciye karfl› sorumluluk
konular› es geçilmektedir. Bu sürecin yürütücüleri aç›s›ndan ö¤rencinin herhangi bir malzemeden fark› bulunmamaktad›r.
Bu konuda da ve di¤er tüm konularda da görülece¤i
üzere, üzerinde hemfikirlik oluflmufl gibi tav›r al›nmas›na
karfl›n üniversitelerin asli görevinin neden sermaye sahiplerinin ihtiyaçlar›na hizmet etmek oldu¤u üzerine bir
politik ve felsefi yaklafl›m sunmaya gerek duyulmamaktad›r. Bologna Süreci aç›s›ndan krizin sebeplerinin, sorumlular›n›n ö¤rencilerce anlafl›lmas›, akademik-bilimsel
bilginin toplumun genel ç›karlar›n›n korunmas› amac›yla
de¤erlendirilmesi ve krizin sorumlular›n deflifre edilip
gerçeklerin halka ulaflt›r›lmas› için üniversite ö¤rencilerinin çaba harcayabilece¤i seçene¤ine hiçbir flekilde de¤inilmemektedir. Onlar için kriz ç›km›flt›r, sermaye sahipleri kriz ortam›nda kalifiye elemana ihtiyaç duymaktad›r, ancak fazla bir ücret de vermek istememektedir.
Çal›flan›n bilgisini gelifltirmek için masrafta bulunmak da
istememektedir. O zaman çözüm olarak da yaflam boyu
ö¤renme ad› alt›nda çal›flanlar›n paras›n› kendilerinin vererek ifl saatlerinin d›fl›nda gittikleri akflam ve hafta sonu
kurslar› önerilmekte, yetkin ve yetkin olmayan mühendis ayr›m›na gidilmektedir…
‹stihdam sorununu aflmak aç›s›ndan aç›kça önerilen
ders müfredat›n›n flekillenmesinde iflverenlerin çeflitli
örgütlerinin davet edilmesi de yüksekö¤renimin nas›l
dar bir s›n›ra hapsedilmeye çal›fl›ld›¤›n› bizlere göstermektedir. Bologna Sürecine göre flayet patronlar müfredat›n haz›rl›k sürecinde söz sahibi olurlarsa e¤itimin sonuçlar›n› iflyerlerinde bire bir gözlemleyebildiklerinden
daha iyisine ulafl›labilmesi de mümkün olacakt›r.
Ö¤renciye ö¤ütler!
Bologna Sürecinin son toplant›s›nda 1980’lerde ve
90’larda üniversite mezunlar›n›n say›s›n›n h›zl› flekilde
artmas› sebebiyle üniversite mezunu gençlerin ifl bulma
sorunlar› üzerinde durulmaktad›r. Ancak bu sorunun
nedenleri ve sorumlular› ele al›nmadan iflsizli¤in çözümü
olarak iflgücü pazar›na yeterli yetkinli¤e ulaflmadan giren
gençlerin azalt›lmas› önerilmektedir. ‹fl arayan çok ancak
ifle uygun insan bulmak meseledir. O zaman üniversiteler de müfredatlar›n› öyle flekilde düzenlemelidir ki
dersler ve stajlar üzerinden ifl tecrübesine sahip gençler
mezun olabilmelidir. “‹flverenler” de sürece aktif flekilde
dahil olmal› ki gelecekteki potansiyel çal›flan›n›n flekillenmesine henüz okulu devam ederken katk› sunabilsin. Bu
görevi patron örgütleri yerine getirmekte, böylece patronlar kendi ihtiyaçlar› do¤rultusunda genifl bir iflgücü
pazar› yaratabilmektedir.
Yeni Demokrat Gençlik
Peki, patronlar›n bu iste¤i gerçekleflince ne olacak?
Beklenen niteliklere uygun, ifl tecrübesine sahip yüz binlerce genç iflyerlerinin kap›s›n› çalarak ifl talep edecektir.
Patronlar da bu büyük pazarda birbirleriyle yar›flan binlerce gencin aras›nda en ucuza, en uzun saat çal›flmaya
raz› olan›, kendi mesle¤inin yan› s›ra çeflitli kurslarla
farkl› alanlarda da kendisini “gelifltirerek” öne ç›kan,
böylece esnek çal›flabilecek gençleri tercih edecektir.
Bugün patronlar›n yeterli niteliklere sahip çal›flan bulamad›klar› yönlü flikayetlerini hakl› saysak dahi flirketler
bu nedenlerle faaliyetlerini sürdürmekten imtina etmemektedir. D›flar›da iflsizlik varken içeride sandalyeler de
bofl de¤ildir. Patronlar yeni mezun bir mühendisin, doktorun kendi iflyerinde tecrübe kazanmas›n› istememektedir. Kriz ortam›nda tecrübesizli¤in verebilece¤i performans düflüklü¤üne ve çal›flan›n e¤itimi için para harcamaya tahammülü yoktur. O zaman üniversiteler ne
güne durmaktad›r? Bilimsel, entelektüel, kültürel ancak
kendi ifline yaramayan konularda bilgi sahibi olan bir
genç onun ifline yaramamaktad›r. O zaman bu dersler
kald›r›ls›n, yaln›zca kendi mesle¤ine yo¤unlaflan, tüm
dünyas› kendini patronuna be¤endirmekle s›n›rl› olan,
topluma yabanc›laflm›fl ve haftada 6 gün 12 saat çal›fl›p da
yeterli bir maafl almadan yaflamas›n› sürdürebilecek köleler yetifltirilsin!
Bu denklemde ö¤renciye yer yoktur. Ö¤renci, patron-rektörlük iflbirli¤inde, akademisyenlerin yönlendir-
37
mesi ve patron örgütlerinin rehberli¤inde flekil verilen, insanl›ktan ç›kar›lan bir nesnedir. Bu reformlar olmazsa, ö¤renci, rekabetin her geçen gün artt›¤› bir
emek pazar›nda s›yr›lamaz, kendisini patronlara be¤endiremez!
Zaten istihdam ile ilgili raporda
istihdam, ö¤rencinin emek pazar›nda bireysel olarak gerekli f›rsatlar› ele geçirip de¤erlendirme
gücüne sahip olabilmesi olarak
tan›mlanmaktad›r. Yani mesele
bireyselliktir, s›n›f kardeflleriyle
sert bir rekabettir ve hedef patronun gözüne girmektir. Evet,
uzun saatler, az bir ücret karfl›l›¤›nda sömürüleceksin ancak iflsiz
kalmam›fl olacaks›n, belki ileride
yine bir f›rsat›n› bulup terfi alabilir ve daha rahat koflullara ulafl›p di¤er arkadafllar›n› ezebilirsin!
Aç›kt›r ki bir kez ifle girmek hayat›n›n geri kalan k›sm› için bir güvence anlam›na gelmemektedir. Her an iflten ç›kar›labilirsin. O zaman gözünü kâr h›rs› bürümüfl ve
kriz nedeniyle gözünü iyice karartan sermaye sahiplerinin sayesinde h›zl› flekilde de¤iflen iflgücü pazar›nda de¤iflen ihtiyaçlara uygun flekilde kendini gelifltirmeli, yeteneklerini ilerletebilmelisin, kendini “update” etmelisin!
Bunun için de e¤itimin ömür boyu sürmesi gerekmektedir. Y›llar önce üniversitede ald›¤›n e¤itimin ard›ndan de¤iflen çok konu varsa bunlar› ö¤retmek için üniversiteler
do¤ru adres olacakt›r. Son y›llarda ülkemizde de yayg›nlaflan Sürekli E¤itim Merkezleri ile üniversiteler, akademisyenleri akflamlar› ve hafta sonlar› da çal›flmaya zorlayarak özel kurslar düzenlemektedir ve emekçiler ifl piyasas›n›n sürekli de¤iflen taleplerine uyarak iflini koruyabilmek için bir yabanc› dil daha ö¤renmeli, bilgisayar bilgini
gelifltirmelidir… Tabii bu kurslar da ücretsiz de¤ildir, zaten s›n›rl› olan ifl harici zaman›n› bu kurslarla doldurman
yetmiyormufl gibi üstüne binlerce lira para ak›tmal›s›n ki,
iflini koruyabilesin veya terfi alabilesin. Yaflam boyu ö¤renme esnek çal›flman›n, yo¤un sömürünün güzel sözler
alt›nda gizlenmesinden baflka bir fley de¤ildir.
Ancak bu hedeflerle hareket eden Bologna Süreci
10. y›l›n› doldurmas›na karfl›n ortaya att›¤› flaflal› sözler
38
gerçek yaflamda kendisini reddetmeyi sürdürmektedir.
Yeni mezunlar aras›nda ifl bulabilen gençlerin maruz kald›¤› sömürü bir yana iflsizlik buna ra¤men azalmam›fl,
tersine daha da artm›flt›r. Özellikle genç kad›nlar iflsizlik
sorunundan daha fazla etkilenmektedir. Bologna Süreci
ülkelerinde 20-34 yafl aras›nda erkekler aras›nda iflsizlik
oran› kad›nlardan % 19 azd›r. Elde edilen gelir konusunda da AB’ye üye 25 ülkede kad›nlar›n geliri erkeklerin
üçte ikisi kadard›r.
Nisan 2009 toplant›s›na yönelik yap›lan araflt›rmalara göre Bologna Bölgesinde genç iflçilerin en az % 20’si
ald›klar› yüksekö¤renimden daha düflük seviyedeki bir
meslekle gelir elde etmektedir. 4 y›l boyunca lisans e¤itimi ald›ktan sonra kendi dal›nda ifl olmad›¤›ndan farkl›
mesleklerde çal›flan gençlerin ülkemizde yo¤un oldu¤u
bilinmektedir. Bu araflt›rma konunun di¤er ülkelerde de
yayg›nlaflt›¤›n›n göstergesidir.
Yine, AB’ye üye ülkelerde tarih, sanat, dil bölümlerinden mezun olanlar aras›ndaki iflsizlik oran› mühendislik, t›p gibi bölümlerden mezun olanlara nazaran 2 kat
fazlad›r. Buna ek olarak, e¤itim, sa¤l›k gibi bölümlerden
mezun olanlar aras›nda her 8 kifliden 1’i farkl› bir meslek dal›nda çal›fl›rken bahsini etti¤imiz bölümlerden mezun olanlar›n yar›s› farkl› ve daha düflük e¤itim seviyesini gerektiren mesleklerde çal›flmak zorunda kalmaktad›r. Bu oran K›br›s’ta % 85’e kadar ç›kmaktad›r. Bu da
Yeni Demokrat Gençlik
Süreç ile birlikte sermayenin daha aç›ktan müdahalelerinin de etkiyle bilimsel, akademik çal›flmalara yo¤unlaflan
ve sermayeye do¤rudan kâr sa¤lamayan alanlara yönelik
deste¤in azald›¤›n› göstermektedir.
Toplant›ya sunulan verilerden de anlafl›laca¤› üzere
son 10 y›lda istihdamdan sosyal haklara Bologna Süreci
ülkelerinde olumsuz bir gidiflat mevcuttur. Örne¤in
AB’ye üye 27 ülkede üç y›l önce üniversite mezunlar›
aras›nda iflsizlik oran› % 5’ken bu oran 2009’da % 13’e
yükselmifltir. Sürecin sahipleri bunu krize yorsalar da genel kitle eylemlerinin düzeyi ve yo¤unlu¤u da bunu bir
baflka aç›dan ifade etmektedir.
Ancak Türkiye aç›s›ndan inceledi¤imizde olumsuza
do¤ru gidiflatta Türkiye’nin di¤er üye ülkeleri geçti¤ini
görmekteyiz. Özcesi Türkiye, Sürecin iftihar duydu¤u
konularda de¤il de s›k›nt› duydu¤u konularda birincili¤e
oynamaktad›r.
Örne¤in Bologna Sürecine üye ülkelerde iflsizler aras›nda düflük e¤itim seviyesinde olanlar›n oran› yüksekö¤renimden mezun olanlara nazaran ortalama % 10 fazlayken ‹talya, Portekiz ve Türkiye’de yüksekö¤renimden
mezun olanlar aras›nda iflsizlik oran› di¤er e¤itim kategorileri ile hemen hemen ayn› veya daha fazlad›r.
Yüksekö¤renimden mezun olan gençlerin sermaye
sahiplerinin taleplerine ve beklentilerine uygun flekilde
e¤itim görmeleri ve iflgücü pazar›n› kapitalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda flekillendirebilmek aç›s›ndan istihdam
meselesi Bologna Süreci’nde önemli bir yer tutmaktad›r.
10 y›ll›k veriler de göstermektedir ki süreç ö¤renciler
aç›s›ndan olumsuza do¤ru evrilmektedir ancak sürecin
sahipleri aç›s›ndan da istedikleri düzeye gelmemifltir. Bu
konuda da mücadele sürmektedir.
Ancak Türkiye aç›s›ndan inceledi¤imizde olumsuza do¤ru gidiflatta
Türkiye’nin di¤er üye ülkeleri geçti¤ini görmekteyiz. Özcesi Türkiye,
Sürecin iftihar duydu¤u konularda
de¤il de s›k›nt› duydu¤u konularda
birincili¤e oynamaktad›r.
Yeni Demokrat Gençlik
39
3. Bologna Süreci’nin sosyal boyutu
TÜRK‹YE HEP B‹R‹NC‹!
Bologna Süreci’ne üye devletlerin zoraki olarak kabul ettikleri konu ise Sürecin sosyal boyutudur. Bologna Süreci’nin bafllang›c›ndan itibaren at›lan her ad›mda
sermaye sahiplerinin talepleri, iflgücü pazar›n›n ihtiyaçlar› vb konulara yo¤unlafl›lmas› Sürecin kitlelerden yabanc›laflmas›n› da beraberinde getirmektedir. Kitlelerin
r›zas› olmadan e¤itim alan›nda böylesi radikal dönüflümleri gerçeklefltirmek kolay de¤ildir. Dolay›s›yla ö¤renci
ve akademisyenlerin de görüfllerini ifade etmesi ve sürecin gidiflat› hakk›nda ikna olmas› gerekmektedir. Süreç boyunca savunulan e¤itim modelinin Anglo-Amerikan model olmas›, kazan›lm›fl haklar›n gasp edilmesi, ö¤rencinin kendisini piyasaya haz›rlamaya adamas›n›n beklenmesi ve müfredat›n patron örgütlerinin talepleri
do¤rultusunda flekillenmesinin planlanmas› gibi hedefle-
rin köklü bir üniversite gelene¤inin oldu¤u Avrupa üniversitelerinde k›sa sürede kabul edilmesi mümkün de¤ildir. Tarihsel aç›dan muhalif damar›n güçlü oldu¤u
yüksekö¤renim kurumlar›nda mücadeleler sonucu örgütlenmelerini kabul ettiren ö¤rencilerin ve akademisyenlerin bilimsel de¤erlerden ve ilkelerden vazgeçip
üniversite e¤itimini bu kadar darlaflt›rmaya boyun e¤meleri beklenmemelidir. Bu nedenledir ki Bologna Süreci do¤rultusunda at›lan ad›mlara karfl› Yunanistan’da,
Fransa’da, Almanya’da, ‹spanya’da, Portekiz’de oldu¤u
gibi kitlesel protestolar gerçekleflmektedir.
Sürecin toplant›larda al›nan kararlar kadar h›zl› flekilde hayat bulmamas› sebebiyle Bakanlar Toplant›lar›nda sosyal boyutun önem kazand›¤› ifade edilmifl ve ö¤rencilerin haklar›na sayg› duyuldu¤u ilan edilip “deza-
40
Yeni Demokrat Gençlik
vantajl› kesimlerden” gelen ö¤rencilere destek
sözü verilmifltir. Tabii bu destek de bireysel temelde, burslar ve krediler üzerinden gerçekleflecektir. Ancak baflta da belirtti¤imiz gibi Sürece
üye ülkelerin bu meseleyi zoraki olarak kabul etmeleri sebebiyle sosyal boyut, sürecin en az geliflim gösteren boyutu olma özelli¤ini korumaktad›r.
AB’ye üye 25 ülkeden elde edilen verilere göre ailesi düflük seviyede e¤itim gören ailelerin çocuklar›n›n yaln›zca % 17’si yüksekö¤renim alabilmektedir. (Baz› ülkelerde oran % 10’a kadar düflebilmektedir) Bu oran lise mezunu ailelerin çocuklar›nda %
32’ye, üniversite mezunlar›n›n çocuklar›nda ise % 63’e
yükselmektedir. Yüksekö¤renime ulaflamayan ailelerin
büyük ço¤unlu¤unun ekonomik engellerle karfl›laflt›klar›
aç›k oldu¤undan düflük gelirli ailelerin çocuklar›n›n yüksekö¤renim alma flanslar› da azalmaktad›r ki bu rakamlar AB’ye üye 25 ülke içindir. Türkiye gibi üye olmayanlar için durumun daha adaletsiz oldu¤u aç›kt›r.
Buna ek olarak, son 10 y›lda Bologna Süreci ülkelerinde yüksekö¤renimde okuyan ö¤rencilerin ald›klar›
devlet deste¤i azalm›fl, ö¤rencilerin e¤itiminde kendilerinin çal›flarak veya ailelerinden ald›klar› gelirin pay› artmaktad›r.
Yine devlet deste¤inin azalmas›na paralel olarak ö¤renci harçlar› da artm›flt›r. E¤itime ö¤rencinin kiflisel
katk›s› (harç, kredi, aile deste¤i gibi yollarla) 2000-2005
y›llar› aras›nda Sürece üye ülkelerin yar›s›nda ortalama
olarak % 3 art›fl gösterirken, bu oran Polonya’da % 41,
Slovakya’da % 29 olmufltur. Türkiye’de ise ö¤rencilerin ödemek zorunda olduklar› masraf % 46
artm›fl ve bu olumsuz meselede de Türkiye, Bologna Süreci ülkeleri aras›nda birincili¤i elde etmeyi baflarm›flt›r. Ancak Türkiye’de YÖK’ün gurur
duyaca¤› daha baflka “baflar›lar” da vard›r. Ö¤rencilerin
ayl›k bütçelerinde yüksekö¤renime ay›rd›klar› pay konusunda Bologna Süreci ülkeleri aras›nda en yüksek
oranlara Bulgaristan, Estonya ve Portekiz’le birlikte
Türkiye de dahildir ve Türkiye birincili¤i bu konuda da
kimseye kapt›rmamaktad›r. (Tabloda Türkiye en sa¤daki, en yüksek oland›r.)
Bologna Sürecine üye ülkelerde ö¤renciler ortala-
ma olarak ayl›k gelirlerinin dörtte birini ö¤renci harc›
ve di¤er zorunlu ödemelere ay›rmaktad›r. Bu nedenle
ö¤renciler ailelerine daha fazla dayanmaktad›r. Ancak
bu oran›n halen ABD ve Japonya’dan düflük olmas› daha kat etmeleri gereken yol oldu¤unu göstermektedir.
Ö¤renciler e¤itim masraflar›n› karfl›lamak amac›yla
burs ve kredilerden yararlanmaktad›r. Bologna Sürecine üye ülkelerde ö¤renciler a¤›rl›kl› olarak karfl›l›ks›z
burslardan yararlan›rken Türkiye’de bu oran oldukça
düflüktür. Ö¤renciler ülkemizde genellikle kredi almakta ve daha sonra ald›klar› paray› geri ödemektedir.
(Tabloda Türkiye bafltan dördüncü.)
Yüksekö¤renim masraflar›n› karfl›lamak için Bologna
Süreci ülkelerinde ö¤renciler ders d›fl› saatlerde çal›flmak
zorunda kalmaktad›r. Çal›flan ö¤renci oran›n›n en düflük
oldu¤u üye ülke ise bu gibi konularda birincili¤i kimseye
kapt›rmayan Türkiye’dir. Bu, ülkemizde ö¤rencilerin e¤itim masraflar›n› rahatl›kla karfl›lamas›ndan kaynakl› de¤ildir. Araflt›rman›n sunuldu¤u raporda da belirtildi¤i üzere
bunun en önemli nedeni afl›r› ders yo¤unlu¤udur. Dola-
Yeni Demokrat Gençlik
y›s›yla ülkemizde düflük gelirli s›n›flardan gelen ö¤renciler yo¤un ders yükü nedeniyle de di¤er Bologna Süreci
ülkelerindeki ö¤renciler gibi çal›flarak e¤itimlerini sürdüremediklerinde e¤itimi yar›da b›rakmaktad›r.
Bologna Sürecine üye birçok ülkede yoksul ve-veya
düflük e¤itimli ailelerden gelen ö¤rencilere devlet deste¤i sunulmaktad›r. ‹rlanda, ‹sviçre ve Bulgaristan bu ülkeler aras›nda önde gelmektedir. Örne¤in ‹rlanda’da
düflük e¤itimli ailelerden gelen ö¤renciler yüksekö¤renim mezunu ailelerin çocuklar›na nazaran 2 kat fazla finansal destek almaktad›r. Ancak Norveç, Hollanda ve
‹skoçya ile birlikte (bu ülkelerin geliflmifllik düzeyinde
olmasa da) Romanya ve Türkiye’de bu konuda bir ayr›ma gidilmemekte, yoksul ailelerden ve-veya düflük e¤itimli ailelerden gelen ö¤rencilere özel bir destek sunulmamaktad›r. Bu ülkeler e¤itimin herkes için eflit oldu¤unu iddia etse de raporu haz›rlayan Eurostudent, Türkiye ve Romanya için bu iddian›n kesinlikle gerçekli¤i
yans›tmad›¤›n› raporunda özel olarak vurgulama ihtiyac› duymufltur.
Benzeri bir adaletsizlik ülkemizde baflka bir konuda
da kendisini göstermektedir. Bologna Sürecinde ö¤rencilerin yurt d›fl›nda e¤itim almalar›na özel önem verilmektedir. Oysaki Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve
‹talya’da yurtd›fl› e¤itime ancak yüksek gelire ve-veya
yüksekö¤renim mezunu ailelerin çocuklar›na ulafl›labilmektedir. Yurtd›fl›nda e¤itim alma konusunda en önemli sorun olarak finansal engelleri gösteren ö¤rencilerin
oran› ‹talya’da % 30’ken Estonya ve Türkiye % 80 ile birincili¤i paylaflmaktad›r.
41
nansal deste¤e sahip olmamalar›, e¤itimlerini sürdürmek için çal›flmak zorunda kalmalar› vb sebepleriyle
tercih etmek zorunda kalmalar› da ö¤rencilerin rahats›zl›k duydu¤u bir meseledir. ‹sveç’te ö¤rencilerin yar›s›ndan fazlas›, Litvanya, Macaristan ve Rusya’da ö¤rencilerin % 30’u part-time e¤itim al›rken Türkiye, K›br›s,
Fransa ve Yunanistan’da bu oran oldukça düflüktür.
Sosyal boyut ele al›nd›¤›nda kad›nlar›n yaflad›¤› sorunlar›n daha fazla oldu¤u da araflt›rmalarda görülmektedir.
Mezun olan gençler aras›nda iflsiz kalanlar›n oran›nda kad›nlar›n pay› daha fazlad›r. Oysaki Türkiye d›fl›nda di¤er
tüm üye ülkelerde yüksekö¤renimde okuyan ö¤rencilerin ço¤unlu¤unu genç kad›n ö¤renciler oluflturmaktad›r.
Ancak halen mühendislik, bilgisayar, tar›m ve ulafl›mla ilgili bölümlerde kad›n ö¤renciler az›nl›ktad›r.
Bologna Süreci’nde sosyal boyutun sürecin sahiplerince en az önem verilen ancak ö¤rencileri ve akademisyenleri en çok ilgilendiren konu oldu¤u aç›kt›r. Sürecin
10 y›ll›k geçmiflinden net flekilde anlafl›lmaktad›r ki ö¤rencilerin yaflam flartlar› Süreç nedeniyle daha da zorlaflm›flt›r. Ö¤rencilerin e¤itime ay›rd›klar› pay daha da artm›flt›r. Ülkemiz aç›s›ndan ele ald›¤›m›zda ise durum daha da vahimdir. Sürecin bafl›nda da zaten en kötü koflullar› sunan ülkeler aras›nda yer alan Türkiye’de koflullar,
Süreç’le birlikte daha da kötüleflmifltir. Sürecin iftihar
duydu¤u konularda Türkiye’nin ad› hiç geçmezken Sürecin sahiplerinin s›k›nt› duydu¤u alanlarda Türkiye en önde gitmektedir.
Sosyal boyut aç›s›ndan yaflanan bir di¤er sorun ise
part-time e¤itim olarak tan›mlanan uzaktan e¤itim, akflam okullar› ve hafta sonu kurslar› gibi e¤itim programlar›nda görülmektedir. Bunlar›n genellikle paral› olmas›
bir yana bu kurumlara giden ö¤rencilerin ço¤unlu¤unun
bu programlar› tam zamanl› e¤itim almak için yeterli fi-
Öz
el
u
Kam
Bologna Süreci’nde sosyal boyutun sürecin
sahiplerince en az önem verilen ancak ö¤rencileri ve akademisyenleri en çok ilgilendiren konu oldu¤u aç›kt›r. Sürecin 10 y›ll›k
geçmiflinden net flekilde anlafl›lmaktad›r ki
ö¤rencilerin yaflam flartlar› Süreç nedeniyle
daha da zorlaflm›flt›r.
k
akl›
Ort
42
Yeni Demokrat Gençlik
4. Avrupa’n›n küresel düzeyde çekicili¤ini
art›rma meselesi
“SINIRSIZ YÜKSEK Ö⁄REN‹M PAZARI”
Neo-liberal e¤itim politikalar›n›n en önemli hedefinin
ise Avrupa’n›n yafllanan nüfusundan dolay› mevcut Avrupa
e¤itimin ticarileflmesi oldu¤unu ifade etmekteyiz. Bunun
pazar›ndaki daralmad›r.
en önemli nedeni e¤itimin potansiyel pazar›n›n egemenleToplant› belgelerinde son y›llarda bu do¤rultuda ad›m
rin ifltah›n› her geçen gün daha da kabartmas›d›r. Özelikat›lsa da at›lan ad›mlar›n neredeyse tamam›n›n Sürece önle kriz ortam›nda bu ifltah iyice artmaktad›r.
cülük eden birkaç Bat› Avrupal› emperyalist devlet
Bologna Süreci’nin ç›k›fl›ndan bu yana da özellikle Avtaraf›ndan gerçekleflti¤i ifade edilmektedir. Fransa, ‹talya,
rupa’da toplumsal muhalefetin gücünden kaynakl› “sosyal
Almanya, ‹ngiltere gibi emperyalist devletlerin d›fl›ndaki
devlet” anlay›fl› çerçevesinde halklar›n elde etti¤i haklarSürece üye 40 civar›ndaki devletin ise yüksekö¤renimleridan duyulan rahats›zl›k çeflitli vesilelerle ifade edilmekteyni uluslararas› pazarda tan›tacak ne gücü ne de paras› vardi. Bu aç›kça ortaya konmasa da özellikle ABD ve Japond›r. Dolay›s›yla bu konu da AB’ye öncülük eden birkaç emya örnekleri verilmekte, Avrupa e¤itiminin serbest rekaperyalist devletin ç›kar› do¤rultusunda flekillenmektedir.
bete ayak uyduramad›¤› ve dünya genelindeki e¤itim pazaBu politika kapsam›nda bir di¤er vurgu da yükser›ndaki pay›n›n düflük oldu¤u
kö¤renime yönelik artan taöne sürülmekteydi. Dolay›s›yla
lebin yaln›zca ö¤rencilerden
Belgelerde küresel e¤itim pazar›nda
AB emperyalizmi aç›s›ndan,
de¤il ayn› zamanda “sektör”
belirleyici
güç
olarak
“pazar/market
Bologna Süreci vesilesiyle, red›fl›ndaki sermaye sahiplerinformlar›n hayat bulmas› ve güçleri” gösterilmekte, devlete ise de de görüldü¤üdür. Zaten
belgelerde küresel e¤itim padünya çap›ndaki e¤itim pazar›nsermaye sahiplerinin taleplerine hazar›nda belirleyici güç olarak
daki pay›n artt›r›lmas›, AB’ye
üye emperyalist ülkelerin üni- yat veren ve güvence sa¤layan bir “pazar/market güçleri” gösterilmekte, devlete ise serversitelerinin Afrika, Asya ve konum verilmektedir.
maye sahiplerinin taleplerine
Latin Amerika’da daha uygun
hayat veren ve güvence sa¤koflullarda üniversiteler açmalayan bir konum verilmektedir.
s›, (Bilhassa son y›llarda Körfez’deki Arap ülkelerinde
2007’de Londra’da düzenlenen Bakanlar Konferans›nFrans›z ve ‹ngiliz üniversiteleri flubeler açmaktad›r), böyda Bologna Sürecinin küresel çapta çekicili¤inin ve rekalece genç nüfusun yo¤un oldu¤u bu ülkelerde e¤itime yöbet gücünün artt›r›lmas› meselesi ile ilgili olarak Avrupa
nelik talepten yararlanarak kârlar›n› artt›rmak istemesi, bu
Yüksekö¤renim Alan› üzerine di¤er ülkelerde bilgilendirülkelerdeki ö¤rencilerin ve akademisyenlerin beyin göçümelerin yap›lmas›, hedeflere ulafl›lmas› için “promosyon”
nün h›zland›r›lmas› ve ucuz iflgücü olmay› kabul eden
çal›flmalar›na önem verilmesi, Avrupa’da yüksekö¤renimin
gençlerin istihdam edilebilmesi istenmektedir.
markalaflt›r›lmas›, di¤er k›talardan iflbirli¤i yap›labilecek
Küresel pazarda daha etkili bir konum elde etme argüçlerle ba¤lar›n gelifltirilmesi vb hedefler belirlenmifltir.
zusu Sürecin bafl›ndan bu yana istenirken ancak son birZaten rekabetçi yönünün artt›r›lmas› meselesi de iflin
kaç y›lda bu hedef daha fazla öne ç›km›flt›r. Nisan 2009
özünü göstermektedir. Kimle, neyin rekabetidir bu? ÜniToplant›s›nda da Bologna Sürecinin küresel çapta çekiciliversiteler ve ülkeler bilim alan›nda m› rekabet etmekte¤inin artmas› ve rekabetinin gelifltirilmesi karar› al›nm›flt›r.
dirler? Amaç insanl›¤›n mutlulu¤u mudur? Rekabetin kâr
Art›k AB emperyalizmi “uluslararas› rekabette” geride
ve para odakl› oldu¤u ortadad›r. Promosyonlardan bahkalmak istememektedir. Bunda iki önemli sorunla karfl›
sedilmesi de art›k ö¤rencilerin tamamen müflteri olarak
karfl›yad›r. ‹lki “küreselleflme” ad›n› verdikleri uluslararas›
görüldü¤ünü bizlere göstermektedir.
e¤itim pazar›nda artan rekabetten geri kalmamak, ikincisi
Yeni Demokrat Gençlik
43
5. Bologna Süreci ve Türkiye
“YALANCILIKTA DA B‹R NUMARA”
Bologna Süreci toplant›lar›na Türkiye ad›na YÖK de
rapor haz›rlay›p sunmakta ve buna göre not almaktad›r.
Aç›kt›r ki özellikle son 3-4 senede AB’den gelen elefltirileri göz önüne alan YÖK’ün ve hükümetin Bologna Süreci do¤rultusunda att›¤› ciddi ad›mlar mevcuttur. Her üniversitede Bologna Süreci ile ilgili temsilcilerin belirlenmesi, üst düzey komitelerin kurulmas›, ö¤retim üyelerine ve
yer yer ö¤rencilere yönelik tan›t›m toplant›lar›n›n örgütlenmesi bu yönde at›lan ad›mlara örnektir.
Ancak daha somut olarak karfl›m›za ç›kan ve do¤rudan
hak gasp›na yol açan uygulamalar da Bologna Süreci do¤rultusunda hayata uygulanmaya bafllam›flt›r. Yetkin mühendislik konusunda bafllayan çal›flmalar, ücretli ö¤retmen-avukatl›k uygulamalar›, mesleki yeterlilik yasas› ile yabanc›lar›n çal›flmas› hakk›ndaki kanunun ç›kmas›, bunlara
ek olarak özel okullar›n yüksekö¤renimde pay›n›n h›zl› art›fl› (Mart 2006’da 68 devlet ve 25 özel üniversite varken
bu say› 2007’de 85 devlet ve 30 özel üniversiteye,
2008’de ise 94 devlet, 36 özel üniversiteye ç›km›flt›r. Tabii devlet üniversitelerindeki art›fl›n sebebinin alt›nda her
ilde tabela de¤iflimi ile üniversite yaratma mucizesinin yatt›¤›n› ak›ldan ç›karmamal›y›z.) gibi onlarca örnekte bu
neo-liberal sald›r›lar› görmekteyiz.
Ö¤rencilere dönelik do¤rudan sald›r›lar›n yan› s›ra dolayl› sald›r›lar için yap›lan haz›rl›klar da mevcuttur. Örne¤in ülkemiz üniversitelerinin son iki y›lda yo¤unlaflt›¤› en
önemli konu kredilendirme ve derecelendirme konular›nda Avrupa geneliyle uyum sa¤lanmaya çal›fl›lmas›d›r. Bunun amaçlar› aras›nda kurulmas› için gerekli bürokratik ifllemleri tamamlayan ve aç›l›fl haz›rl›klar› yapan Alman, ‹talyan ve Frans›z üniversiteleri ve ülkeye gelme planlar› yapan yabanc› üniversitelerin altyap›s›n› haz›rlamak ve diplomada denklik, müfredatta uyum sa¤layarak hem yabanc›
sermayenin ülkemizdeki yat›r›mlar› hem de halk gençli¤inin yurtd›fl›nda ucuz iflgücü olarak çal›flt›r›lmas› için daha
uygun koflullar› yaratmak bulunmaktad›r.
YÖK, Nisan 2009 Toplant›s›na sundu¤u raporda e¤itimini alma konusunda finansal zorluklar yaflayan ö¤renciler
için Yurt-Kur’un sundu¤u hizmetlerin yeterli oldu¤unu iddia etmektedir. Buna göre 2008 y›l›nda 228 yurtta
208.869 ö¤rencinin kald›¤›n›, harç kredisi olarak da
1.217.351 YTL’lik kredinin 185.422 ö¤renciye verildi¤ini
belirterek genel görünümü göstermekten kaç›nmaktad›r.
Bununla beraber ÖSS sayesinde her ö¤rencinin eflit flartlarda s›nava girip üniversiteye seçildi¤ini, ülkemizde düflük
gelire sahip gençlerle zengin gençler aras›nda bir fark›n
bulunmad›¤›n›, bu sebeple de “dezavantajl› kesimler” için
özel bir uygulaman›n olmad›¤›n› öne sürmektedir. Bu konuda daha fazla bir yoruma gerek yoktur.
YÖK’ün övündü¤ü bir di¤er konu ise esnek ö¤renme
yöntemlerinin son dönemde geliflti¤idir. Bunun da anlam›
özellikle üniversitelerde aç›lan Sürekli E¤itim Merkezleri
ve Mesleki Yeterlilik kurslar› ile paral› e¤itimde daha da
ileri gidildi¤idir. Yine Anadolu Üniversitesi üzerinden sunulan Aç›kö¤retim de esnek e¤itime dahildir ve üniversite
ö¤rencilerinin % 35’i Aç›kö¤retimde okumaktad›r. Akflam
Kurslar›nda ise 357 bin kifli e¤itim almaktad›r.
Bologna Süreci’nin YÖK’ün gündeminde en üst s›rada
yer ald›¤›n›n vurguland›¤› raporda 2005’de yeni bir daimi
büro kuruldu¤u (Avrupa Birli¤i ve Uluslararas› ‹liflkiler Bürosu) ve bu büronun Bologna Süreci ile iliflkileri gelifltirmekle sorumlu oldu¤u belirtilmifltir. Bu sorumluluklar
aras›nda Ulusal Ö¤renci Konseyi ile Avrupa Ö¤renci Birli¤i aras›ndaki iliflkiyi gelifltirmek de bulunmaktad›r.
Bu oldukça ilginçtir. Çünkü üniversiteleri merkezi olarak
yöneten YÖK’ün bir biriminin iki ö¤renci örgütlenmesi
aras›ndaki iliflkiyi düzenlemesi ülkemize özgü bir uygulamad›r. Bahsi edilen Avrupa Ö¤renci Birli¤i (ESIB-ESU) çeflitli ülkelerdeki ö¤rencilerin kendi inisiyatifleri ile kurduklar› ve devletten ba¤›ms›z iflleyen örgütlerin Avrupa çap›nda oluflturdu¤u bir federasyondur. Devletle hiçbir do¤rudan iliflkisi mevcut de¤ildir. Ülkemizde ise bu görevi YÖK
yani bir devlet kurumu üstlenmektedir.
Bunun olmas› YÖK’ü niteli¤i göz önüne al›nd›¤›nda oldukça do¤ald›r. Çünkü bilimle özel bir iliflkisi olmayan,
“devletin bekas›” için üniversitelerde ö¤renci örgütlenmesinin önüne büyük engeller ç›karan, ö¤rencilere soruflturmalar açan, polisi ve askeri kampüslere sokan YÖK’ün ö¤rencilerin kendi inisiyatifleri ile gelifltirdikleri bir örgütlenmeyi muhatap almas› en az›ndan flimdilik mümkün de¤il-
44
YÖK, kararname ç›kararak ö¤renci
örgütlenmesi –Ulusal Ö¤renci Konseyikurmufltur. Kararname ile kurulan bir
ö¤renci örgütlenmesi, gerekirse bu ülkeye komünizmi de biz getiririz diyen
mant›¤›n sürdürücülerinin anlay›fl›n›
yans›tmaktad›r.
dir. Ancak AB için de göz boyamaya da ihtiyaç duymaktad›r çünkü her ülkede devletin muhatap oldu¤u ulusal düzeyde çeflitli ö¤renci örgütlenmeleri bulunmaktad›r. Bu
nedenle YÖK, kararname ç›kararak ö¤renci örgütlenmesi
–Ulusal Ö¤renci Konseyi- kurmufltur. Kararname ile kurulan bir ö¤renci örgütlenmesi, gerekirse bu ülkeye komünizmi de biz getiririz diyen mant›¤›n sürdürücülerinin
anlay›fl›n› yans›tmaktad›r. (“20 Eylül 2005 tarihinde resmi
gazetede Yüksekö¤retim Kurumlar› Ö¤renci Konseyleri ve Ulusal Ö¤renci Konseyi Yönetmeli¤i yay›mlanm›flt›r. Bu flekilde,
ulusal ö¤renci konseyimiz kurulmufltur. Söz konusu yönetmelik uyar›nca, Ö¤renci konsey baflkanlar›, ö¤renciler ile ilgili konular›n görüflülmesi s›ras›nda ilgili yüksekö¤retim kurumunun
senato ve yönetim kurulu toplant›lar›na kat›lmaktad›r.”
(www.yok.gov.tr)
Tabii bu örgütü ülkemizde tan›yan bir ö¤renci var m›d›r? Nas›l seçilmektedir? Ö¤rencileri nas›l temsil etmektedir? Ö¤rencileri bilgilendirmekte, ö¤rencilere hesap vermekte midir? Kuruldu¤undan bu yana hangi icraatlara imza atm›flt›r? Bu sorular›n olumlu bir cevab›n›n olmad›¤›,
ö¤renci kitlelerinin habersiz oldu¤u aç›kt›r.
YÖK ise ülkemizde ö¤rencilerin üniversite yönetimlerinde temsil edildi¤ini, yaln›zca iflçi-memur sendikalar›n›n dahil edilmedi¤ini iddia ederek
yalanc›l›¤›n› kan›tlamaktad›r. Ülkemizde ö¤renciler
gözlemci ve dan›flma amac›yla yönetim toplant›lar›nda yer
al›yormufl ve baz› durumlarda oy hakk›na da sahipmifl.
Ulusal Ö¤renci Konseyi’nin elemanlar› ö¤renci gençli¤ini
temsil ediyormufl!
YÖK’ün raporundaki bir di¤er övünç kayna¤› ise Bologna Süreci ile birlikte iflveren-üniversite iflbirli¤inin geliflmifl olmas›d›r. Buna göre üniversitelerde Kariyer Planlama
Merkezleri kurulmakta, bu merkezler kariyer günleri vb
etkinliklerle ö¤rencilerle sermaye çevrelerini bir araya getirmekte, staj yerleri ayarlamaktad›r.
YÖK’ün Bologna Süreci’ni gerçekten sahiplendi¤ini ve
çal›flmalar›n›n esas›na Sürecin yükümlülüklerini hayata ge-
Yeni Demokrat Gençlik
çirmeye adad›¤› aç›kt›r. En az›ndan Sürecin esas halkas›n›
tutmas›n› bilmektedir. Di¤er AB ülkelerinde ö¤rencilerin
ve akademisyenlerin daha örgütlü olmalar›ndan ve yeri
geldi¤inde ortak eylemler yapabilmeleri nedeniyle sahip
oldu¤u “dezavantajlara” sahip olmayan YÖK, bir yandan
ö¤renciler üzerinde bask›c› politikalar›n› sürdürmekte di¤er yandan ise Sürecin esas halkas› olan neo-liberal politikalar› hayata geçirmektedir. E¤itim ticarileflmekte, ö¤renci gençlik için s›n›fsal bariyerler halk gençli¤inin aleyhine
olacak flekilde güçlendirilmekte, “e¤itim pazar›nda” yerli
ve yabanc› sermayenin yat›r›m olanaklar› gelifltirilmekte,
paral› e¤itimin farkl› yöntemleri eflgüdümlü olarak uygulanmaktad›r.
Buna karfl› ö¤renci gençli¤in özörgütlülüklerini yarat›p
ekonomik-demokratik-akademik mücadelesini gelifltirmesi, süreçten benzer flekilde etkilenen akademisyenlerle ve
iflçi s›n›f› ile ortak-birleflik mücadelenin yollar›n›n yarat›lmas› önemli bir görevdir. Bu görev ülkemizde devrimci
mücadelenin-savafl›n geliflimine paralel daha fazla mümkün
olacakken bu do¤rultuda at›lan her ad›m devrimci mücadelenin-savafl›n harlanmas› aç›s›ndan da önemli katk›lar
sunacakt›r.
Dosyan›n Kaynaklar›
❐ Bologna Süreci 2020-Yeni On Y›lda Avrupa Yüksekö¤retim Alan›, Avrupa Yüksekö¤retimden Sorumlu Bakanlar
Konferans› Bildirgesi, Leuven ve Louvain-la-Neuve, 28-29
Nisan 2009
❐ BOLOGNA beyond 2010, Bologna Follow-up Group
prepared by the Benelux Bologna Secretariat
❐ The European Higher Education Area (EHEA) in a global
context: Report on overall developments at the European, national and institutional levels. BFUG Bologna Follow-up Group
at its meeting in Prague, 12-13 February 2009
❐ Working group on employability, Report to ministers
❐ The Bologna Process in Higher Education in Europe, Key
indicators on the social dimension and mobility, Eurostat-eurostudent.eu
❐ Bologna With Student Eyes 2009, The European Students’ Union
❐ EUA Statement to the Leuven/Louvain-la-Neuve, European Universities Association
❐ Bologna process, template for national reports: 20072009 Turkey, YÖK
❐ Higher Education in Europe 2009:Developments in the
Bologna Process, Education, Audiovisual and Culture Executive Agency, 2009.
❐ The Black Book of the Bologna Process, The National
Unions of Students in Europe May 2005
Yeni Demokrat Gençlik
45
Göçmen Genç
GÖÇMEN GENÇL‹⁄‹N MESLEK E⁄‹T‹M‹NDE
YAfiADI⁄I SORUNLAR ÜZER‹NE
‹flsiz gençlik ve meslek e¤itimi gören gençli¤in içinde
bulundu¤u süreci irdeleyecek olursak, neo-liberal projelerin yenilenmifl sald›r› paketleriyle gençli¤e yönelik ve
özelde de göçmen gençli¤e yönelik akademik-sosyal sald›r›lar›n› görebiliriz. Son dönemde GATS ve Bologna süreci ile somut görüntüler olarak karfl›m›za ç›kan baz› de¤iflimler mevcuttur. Bunlar özellikle mesleklerin tan›mlanmas›nda al›fl›ld›k baz› duvarlar› y›karak ilerlemektedir.
Meslekleri koruyan bu duvarlar y›k›larak bundan
böyle büyük flirketlerin istedi¤i gibi kullanacaklar› yeni bir alan yarat›l›yor.
Genelde meslek e¤itiminin sonunda kifli hâlâ uzmanl›k alan›nda tam bilgiye sahip de¤ilken, kalifiyeli iflçi oldu¤unda bile üretim alan›ndaki “yenilikler”den kaynakl›
özel kurslara gönderilmektedir. Bu kurslar›n masraf›n›n
ya iflyeri taraf›ndan belirli bir bölümü karfl›lanmakta ya da
kifli bu maliyeti kendisi karfl›lamak zorunda kalmaktad›r.
‹kisi de gerçekleflmedi¤i takdirde kiflinin mesle¤i bu flekilde yetersiz duruma düflmekte ya da dar bir bölüme ayr›lmaktad›r. Bahsetti¤imiz bu “yenilikler”den kaynakl›
Avrupa’da belirli ana mesleklerin içinden (metal, sanayi,
tekstil vs) yeni meslekler oluflturulmaktad›r. Bu da
meslek e¤itimi gören bir gencin, ö¤reniminin sonunda özel kurslar ile e¤itimindeki yetersizli¤i
tamamlama gibi bir sorunla karfl› karfl›ya b›rak›lmas›n› getirmektedir.
Özelde GATS (Bologna Süreci öncesi) projesi üzerinden Avrupa burjuvazisi taraf›ndan uygulanan bu sald›r› AB’nin baz› ülkelerinde bu projeye ba¤l› baz› farkl›l›klar ile uygulanmaktad›r. Almanya, Avusturya, Hollanda
gibi ülkelerde hükümetler neo-liberal politikalar üzerinden sald›r› paketleri haz›rlamakta ve büyük flirketlerinsermayenin ç›karlar› do¤rultusunda esas ve tali meslekler olarak politikalar belirlemektedir.
Tabii ki bütün bu süreç içerisinde meslek e¤itimi yar›m kalan gençler için de bir fleyler düflünülmektedir. AB
ülkelerinde oluflturulan meslek alanlar›nda ö¤renimi ya-
r›m kalan gençler e¤itimini tamamlama flans›n› elde etmekteler. Tabii ki bu e¤itim, normal ifl alan›ndaki e¤itimden de düflük bir maliyetle karfl›lanmaktad›r. Hatta e¤itim alan kiflinin temel giderleri bile tamamen karfl›lanmamaktad›r. Meslek yeri bulamayan gençler ise meslek bulma kurslar›na gönderilmekte ve burada meslek e¤itimi
noktas›nda bilgilendirilmektedir ve bu gençler iflsiz olarak say›lmamaktad›r. Bahsetti¤imiz süreçten en çok da
göçmen gençlik etkilenmektedir. Bütün bunlar›n sonucunda ya halk gençli¤i iflsizler ordusuna dahil edilmekte
ya da ucuz ifl gücü olarak çal›flmaktad›r.
Avrupa’da ortaokulun bafllar›nda özellikle göçmen
çocuklar›n a¤›rl›kl› oldu¤u okullardan bafllayarak gençler
meslek e¤itimine yöneltilmektedir. Hatta bu, farkl› birkaç
yöntemle yap›lmaktad›r. Sistemin kendi sendikalar› özellikle burjuva partilere ba¤l› Gençlik Sendikalar›, bu noktada bahsetti¤imiz okullarda bilgilendirmeler yapmaktad›r. Halk gençli¤ine ve özelde de göçmen gençli¤e aç›kça
e¤itim sürecini baflar›l› bir flekilde sürdürmenin onlar için
zor oldu¤unu ve meslek e¤itiminin sundu¤u sözde olanaklar› anlatmaktad›rlar. Ayn› zamanda hükümetlerin
e¤itim politikalar›nda göçmen çocuklar›na yönelik bu
yönlü bir politika sürekli gündemdedir.
Gelinen aflamada göçmen kitlelerinde bu yönlü bir
gerçeklik de ortaya ç›km›fl durumdad›r. Göçmen gençlik
e¤itimin d›fl›nda meslek e¤itiminin kendileri aç›s›ndan bir
nevi kurtulufl ve daha kolay ulafl›lacak bir yol oldu¤unu
düflünmektedir. Zaten burjuvazinin istedi¤i tam da budur. Tabana dayal› ve kitlelerin sorunlar›n› esas alan bir
s›n›f partisinin olmamas› gerçekli¤i de bu gibi toplumsal
sorunlar›n alternatifsiz b›rak›lmas›n› beraberinde getirmektedir. Yap›lmas› ve çaba harcanmas› gereken ise
özellikle bu duruma özgü meslek e¤itimi veren iflyerlerinde çal›flan YDG’lilerin bu sorunlar üzerinden örgütlü
mücadeleyi gelifltirmesi ve uzun süreli bir çal›flman›n sonucunda ülkelerde alternatif örgütlülükler ve gençlik
sendikalar›n›n yarat›lmas›d›r.
46
Yeni Demokrat Gençlik
YEN‹ SEZONDA TASF‹YE... S‹NEMALARDA!!!
Ülkenin içinden geçti¤i bu dönem sistemin teflhir olmufllu¤unu bir kez daha “cepheden” gösteriyor. Demokratik aç›l›m tart›flmalar›n›n yo¤unlu¤u alt›nda yüksekö¤retim
cephesinden aç›l›ma paralel geliflen “reformlar” inkâr›n gizliden olan›n› önümüze
koyuyor.
“Bir umutla” bafllanan aç›l›mda MGK
sonras› “revize edilen” projenin son halini
gördük. Aç›l›m›n koordinatörü Beflir Atalay MGK toplant›s› sonras›nda yapm›fl oldu¤u aç›klamada sorunun terör sorunu
oldu¤u ve amaçlanan›n PKK’nin tasfiyesi
oldu¤unu “dosta düflmana” hayk›rm›flt›.
Sonras›nda eflgüdümlü olarak YÖK’ün
Kürt dili ve edebiyat› konusunda 19 üniversite rektörüyle yapt›¤› toplant›dan Yaflayan Diller
Enstitüsü modeli ç›km›flt›.
Anadilde e¤itim için yap›lan bas›n aç›klamalar›na, yürüyüfllere soruflturma açan, hapishanelerde Kürtçe konufluldu¤u için disiplin cezalar› veren, anadilinde konufltu¤u, müzik dinledi¤i için linç ettiren bir devlet zihniyetinin ne kadar samimi oldu¤u bir kez daha ortada! Yaflayan diller diyerek son ana kadar yap›lan ve hâlâ devam
eden tutars›z durumun izah› mümkün de¤il. Yaflayan
diller aras›nda sayd›¤› Fars ve Arap edebiyat› y›llard›r okutuluyorken aç›ktan Kürt dili ve edebiyat› denilemeyifli sistemin ezilen ulus ve milliyetlerin dillerine olan yaklafl›m›n› bir kez daha ortaya koyuyor. ‹ngilizce, Almanca ve daha onlarcas› serbestçe konuflulup okullarda ders olarak okutulurken; ülkede konuflulan dillerden biri olan Kürtçe inkar edilmeye devam ediliyor.
Bu duruma iliflkin Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörünün “Yaflayan dil rencide eder” söylemi asl›nda hakikatin bir gerçe¤i. Durumun fark›nda ki bu yönlü aç›klamalar birkaç üniversite rektöründen daha geliyor.
Türkçeden baflka dilde e¤itim verilemez denilerek
anayasaya at›fta bulunanlar yalan söylüyorlar. Kürtçe bölüm aç›lmas› bunca problem olur ve hâlâ ikirciksiz bir
ad›m at›lamazken Türkiye’de e¤itim dili tamamen ‹ngilizce olan çok say›da üniversite ve yüzlerce ‹ngilizce bölüm
bulunuyor. ‹ngilizceyi Frans›zca ve Almanca bölümler izliyor. Bunlar›n yan› s›ra ‹talyanca, ‹spanyolca, Rusça, Ja-
ponca, Arapça, Lehçe, Slav dilleri, Fars dili ve Urdu dillerinde bölümler mevcut.
Devlet Kürtçeye olan yaklafl›m›nda Anayasan›n 42.
maddesini gösteriyor:
“Türkçeden baflka hiçbir dil e¤itim ve ö¤retim
kurumlar›nda Türk vatandafllar›na ana dili olarak
okutulamaz ve ö¤retilemez. E¤itim ve ö¤retim kurumlar›nda okutulacak yabanc› dil ve yabanc› dil ile e¤itim yapan
okullar›n tabi olaca¤› esaslar kanunla düzenlenir.”
Konda’n›n 2007 araflt›rmas›na göre 36 dilin Anadolu
co¤rafyas›nda konufluldu¤u ve bunlar›n hepsinin anayasan›n 42. maddesi engeline tak›larak yok say›ld›¤›n› biliyoruz.
Oysa di¤er ülkelere bakt›¤›m›zda durum daha farkl›d›r. Hindistan’›n; Hintçe, ‹ngilizce, Bengali, Marati, Tolugu, Urdu, Tamil, B›har› gibi dillerin içinde bulundu¤u 15
resmi dili vard›r. ‹talya’da; ‹talyanca, kuzeyde Almanca,
Frans›zca ve Slav diller resmi dil statüsündedir. Singapur’da Tamilce, Çince, Malezyaca resmi dilleri kullan›lmaktad›r. Asl›nda istendi¤i zaman ifllerin t›k›r›nda gitti¤i
ortadad›r. Ama sorun devlet politikas› olunca iflin rengi
de¤ifliyor.
Genel foto¤raf böyle iken sürecin olumlu bitmeyece¤i mutlak bir yerde duruyor. Kutudan gerçekten de
tasfiye c›kt›. Sorunun tek bir yönü var, o da hakl› ve
meflru mücadelenin bast›r›lmas›. Yeni sezonda tasfiye!!!
Sinemalarda…
Bilgi Üniversitesi’nden bir YDG’li
Yeni Demokrat Gençlik
47
DE⁄‹fiEN SINAV S‹STEM‹ VE
MÜCADELEN‹N GEREKL‹L‹⁄‹
Yeni e¤itim ö¤retim y›l› bu ay bafllad›. Her y›l oldu¤u
gibi bu y›l da okula gelen ö¤renciler hem isteksiz hem de
flaflk›n. De¤iflen s›nav sistemi, ö¤rencinin kafas›nda hem
sorular hem de sorunlar yaratt›. Kimse tam olarak nas›l
bir fleyle karfl›laflaca¤›n› bilmiyor.
Evet, de¤iflen s›nav sistemini az çok hepimiz
duyduk. ‹ki aflamal› bir s›nav olacakm›fl. Bunun ilki
YGS ad› alt›nda nisan ay›nda yani okuldaki e¤itim
süreci içinde. Di¤eri ise haziran ay›nda LYS ad› alt›nda olacak. fiimdiden herkes “Nisan ay›nda olacak ilk aflamaya nas›l haz›rlanabilirim?” derdine
düflmüfl vaziyette.
Zaten okuldaki e¤itim sistemiyle bafl› dertte
olan ö¤renciler flimdi de bu de¤iflimle yüz yüzeler.
S›navda ç›kacak olan sorular, Milli E¤itim Bakanl›¤›n›n haz›rlad›¤› okul müfredat›na ba¤l› olacak. Ö¤renciler bugüne kadar al›flt›¤› seçmeli yani test
olarak sorulan sorulara, art›k bu y›ldan sonra aç›k
uçlu yani klasik sorular›n da olaca¤› bir s›nav sistemiyle karfl›laflacaklar.
Bu sistemin ö¤renciyi robotlaflt›rmak, elefltiriden,
sorgudan, düflünceden yoksun bir nesil ortaya ç›karmak
istedi¤ini ö¤renciler yavafl yavafl görüyor ve anl›yor. Sistemin dayat›c›l›¤›n› fark eden ö¤rencilerin yapmas› gereken bu sald›r›lar›n boyunduru¤u alt›na girmek yerine,
mücadele ruhunu benimsemek olmal›d›r.
Mücadelemizde ailelerimizin deste¤ini almak da gereklidir. Aksi takdirde bizim gibi geri kalm›fl ülkelerde,
yoksullu¤un hat safhada oldu¤u, bunun yan›nda di¤er özlük haklar›n›n da olmad›¤›n› düflündü¤ümüzde ve sistemin dayatm›fl oldu¤u katk› paylar›, harçlar, yurt ücretleri yol harçlar›, ödev masraflar› vb. fleklinde liste uzarken
ailelerimizin deste¤i önemlidir. Biz liseli gençler olarak
elbette ki hayat›n bu ac›mas›z yüzünü karfl›m›zda görürken belki bilmeden s›k›nt›m›z›n sorumlusunun ailelerimiz oldu¤unun düflünebilmekte ve yanl›fl hedefe yönelebilmekteyiz.
Burada bize düflen liselerde ö¤renci birliklerini oluflturarak demokratik tepkilerimizi ve taleplerimizi bu çat› alt›nda örgütleyip, dile getirmektir. Bu anlam›yla ö¤rencilerin tüm sorunlar›n›n dikkate al›nabilmesi için bu
tip örgütlülükleri ülke geneline yaymal›y›z. Ayn› zamanda bu örgütlülükleri güçlendirerek 68 hareketinin benzerini yaratabilmek hem hayalimiz olmal›d›r hem de bunu mümkün k›lmay› baflarmak için harekete geçmeliyiz.
Gemlik Liseli YDG okurlar›
GÜLER ZERE’YE ÖZGÜRLÜK
1 Ekim Perflembe günü saat 18’de ‹HD önünde toplanan kitle Soykan Park›na do¤ru yürüyüfle
geçti. Yürüyüfl s›ras›nda “Güler Zere serbest b›rak›ls›n”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Tecride
son”, “Hasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n” sloganlar›
at›ld›. Yürüyüflün ard›ndan bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirildi.
Yap›lan aç›klamada: “Son bir y›l içinde, hapishanelerde sessiz imha politikas›yla 10 tutsak katledildi.
Hapishanelerde ölümlere izin vermeyece¤iz. Tutsaklar›m›z› öldürtmeyece¤iz. Güler’i ve hasta tutsaklar›
sahiplenmek insanl›k onurunu sahiplenmektir. Tüm
insanlar›m›z› da hapishanelerdeki ölümler karfl›s›nda
sesimize ses, gücümüze güç katmaya ça¤›r›yoruz”
denildi.
Eyleme kat›lan kurumlar: E¤itim-Sen, SES, ESP,
EMEP, Halk Cephesi, DTP, PSAKD, ‹HD, Partizan.
Malatya YDG
48
Yeni Demokrat Gençlik
M‹ZAH
TÜRK‹YE’N‹N
ÖNEML‹ MESELELER‹
Sanma Bu Tekerlek
Kal›r Tümsekte*
Merhaba Sevgili Gençler,
Malumunuz bu dergide aylard›r önemli güncel siyasal
konularda fikir beyan etmekteyim. Sizlerin de ilgiyle
okudu¤unuzu bildi¤im bu yaz›lardan kiflisel hiçbir ç›kar›m›n olmad›¤›n› da biliyorsunuz. Buna ra¤men ülkenin
içinden geçti¤i dönem dolay›s›yla fedakarca görevimi
devam ettirece¤im. fiimdi bu duygusal girifl de nereden ç›kt› diyebilirsiniz. Efendim, bu ülkede flöyle bir ay
yok ki sorunsuz geçsin. Yani yaz›yoruz ama kime yaz›yoruz? Biraz sitemkar›m anlayaca¤›n›z.
Bak›n yine bir ay boyunca onlarca sorun birikmifl, konuflmak, sorunlara çözümler üretmek gerekiyor. Benim kadar çabalayan birkaç kifli daha olsa ben eminim
ki bu sorunlar›n üstesinden gelinir. Hakk›n› verelim
Say›n Erdo¤an hariç ben kimsenin çabalar›n› pek be¤enmiyorum. Ha bir de Say›n Ar›nç var. Benim, Türkiye siyasetinin bu iki önemli adam›na güvenim tam.
Asl›nda beklemedi¤im ifller de yap›yorlar ama en az›ndan Baykal’a, Bahçeli’ye falan göre oldukça iyiler. Sizler de elinizi vicdan›n›za koyup söyleyin yalan m› söylediklerim. Bak›n›z Say›n Baflbakan AKP 3. Kongresinde “bu partiye elitler yön belirleyemez” diyor. Ne kadar güzel de¤il mi? Y›llard›r siyasetçilerin a¤z›ndan
duymak istedi¤imiz bir cümleyi Erdo¤an bir ç›rp›da
söyleyiveriyor.
“Nereden ç›kt› bu AKP övgüsü?” dedi¤inizi duyar gibiyim. Aç›kças› muhterem gençler, geçti¤imiz aylarda
söz verdi¤im yeni partiyi kuramad›m. Daha do¤rusu
çok üflendim, çok teferruat› var. Ben de 4. Kongrede
AKP baflkanl›¤›na aday olmaya karar verdim. Siz destekçilerimin yard›mlar›yla baflaraca¤›z evelallah.
Neyse gençler, geçti¤imiz dönemin sorunlar›na k›saca
de¤inmek istiyorum. Birincisi bir savc›n›n Diyarbak›r
Barosu hakk›nda Kürtçe Ajanda bast›rmas› hakk›nda
soruflturma bafllatmas›yla ilgili. Savc›l›k duruflmada Baroya “w, x ve q harflerinin kullan›lmas› ajandada ek
masraf yaratt› m› ve buradan kamu zarar› do¤du mu?”
diye sormufl. Baro ad›na dava edilen flah›slar da “hay›r” cevab›n› vermifller. Ben böylesi durumlar›n dikkatle soruflturulmas› gerekti¤ini düflünüyorum. Bahsi
geçen üç harf için harcanan ek mürekkep nas›l olur da
ek masraf yaratmaz? Cumhuriyet Savc›lar›n›n bu iflin
peflini b›rakmamas› gerekiyor efendim. Hay›r, bundan
önemli sorun mu var ki baflka meselelerle u¤rafls›nlar?
Tabii ki de toplanan aidatlarla bas›lan ajandada ek
masraf olup olmad›¤›n› sorgulayacaklar. Hükümet aç›l›m diyor ya herkes hemen kafas›na göre aç›l›veriyor.
Bu ülke bir hukuk devleti efendim. Ben böyle ek masraf (hem de tahminimce oldukça yüksek mebla¤l›, herhalde bir-iki kurufltur) yaratan durumlarda çok s›k›l›yorum. Bu meseleyi sadece Kürtçe hakk› olarak de¤erlendirmemek gerekiyor. Malumunuz 21. yüzy›l
Türkiye’sinde yafl›yoruz. Her kuruflun hesab› sorulacak ki ülkecek kalk›nal›m.
Efendim, yaz›m arac›l›¤›yla Star TV ana haber sunucusu
U¤ur Dündar’› da kutlamak istiyorum. Sundu¤u haberlerin bir k›sm›nda Diyarbak›rspor formas› giyen Say›n Dündar, t›pk› Obama’n›n ziyaretinde yüzünü siyaha boyayan Flash TV haber sunucusu Gökhan Taflk›n
gibi önemli bir mesaj verdi asl›nda. Ben ana haber su-
Yeni Demokrat Gençlik
49
Efendim malumunuz ülkede siyasal
atmosfer her gün daha fazla ›s›n›yor. Buna mukabil hükümete karfl›
muhalefetin söylemlerinin de sertleflti¤i hepinizin malumu. Ancak iddiama göre sadece söylemler de¤il tav›rlar da sertlefliyor. Hele de Meclis
berberinin son yapt›¤› affedilecek gibi de¤il. Ben muhalefet partilerinden
birisinin üyesi oldu¤unu düflünüyorum bu zat›n. AKP Çorum Milletvekili Say›n Cahit Ba¤c›, t›rafl olmak ve
kulak k›llar›n› ald›rmak için gitti¤i
meclis berberinden kula¤› yanarak
ç›km›fl, efendim.
nucular›m›z›n böylesi tav›rlar›ndan çok heyecanlan›yorum. Bugün Diyarbak›rspora sahip ç›kmak, Bursaspor
taraftar›n› gözden ç›karmak olarak alg›lanmamal›. “hepimiz kardefliz, bu kavga ne diye?” diyerek Mahsun
K›rm›z›gül misali ortal›¤a sevecenlik ve hoflgörü yaymakt›r.
Keza Mahsun kardeflimizin bu hoflgörü p›t›rc›kl›¤› Günefli Gördüm adl› filminin Oscar ödüllerinde “yabanc›
dilde en iyi film aday aday”lar›ndan birisi olmas›na da
vesile olmufltur. Nobel’den sonra bir de Oscar’› alsak
fena m› olur?
Efendim malumunuz ülkede siyasal atmosfer her gün daha fazla ›s›n›yor. Buna mukabil hükümete karfl› muhalefetin söylemlerinin de sertleflti¤i hepinizin malumu.
Ancak iddiama göre sadece söylemler de¤il tav›rlar da
sertlefliyor. Hele de Meclis berberinin son yapt›¤› affedilecek gibi de¤il. Ben muhalefet partilerinden birisinin üyesi oldu¤unu düflünüyorum bu zat›n. AKP Çorum Milletvekili Say›n Cahit Ba¤c›, t›rafl olmak ve
kulak k›llar›n› ald›rmak için gitti¤i meclis berberinden
kula¤› yanarak ç›km›fl, efendim. Berber a¤day› ateflte
fazla tutarak birden vekilin kula¤›na basm›fl sonra da
tabii ki vekilin kulak memesi yanm›fl. Berber hakk›nda
flikayetçi olan vekile “kendisi uyar›ld›” denilmifl. Say›n
Ba¤c› da uyar›n›n yetmeyece¤ini ve daha büyük bir
yapt›r›m istedi¤ini belirtmifl. Haks›z m› efendim? Alla-
sen kendinizi vekilin yerine koyar m›s›n›z, ya sizin kulak memeniz k›zarsayd›? Bence hemen berberin iflten
at›lmas› gerekiyor. Dokunulmazl›¤› olan bir vekile dokunmak bir yana kula¤›n› k›zartan bir berberden bahsediyoruz burada.
Bu k›sa derlemeyle beraber bu ayki birlikteli¤imizi noktal›yorum gençler. Görüldü¤ü üzere ülkede bir ay süresince onlarca sorun yaflan›yor ama hiçbirisi çözümsüz de¤il. Ben de yorumlar›mla bu sorunlar›n çözülebilir oldu¤unu anlatmaya çal›flt›m. Yaz›m› IMF zirvesi
nedeniyle erken yaz›yorum. Ben de zirveye kat›l›p
dünya ekonomisinin kurtulmas› için düflündü¤üm süper önerileri kat›l›mc›lara sunmaya çal›flaca¤›m. Hay›r,
siz de protesto etmek yerine önerilerinizi sunsan›z ne
güzel olacak ama yok, sizin derdiniz baflka ben biliyorum. Neyse gençler laf› çok uzatmayay›m, son olarak
baz›lar›n›z mail atm›fls›n›z “Haluk abi mailleri dergiden
cevaplamaya devam edece¤im demifltim bekliyoruz”
diye. Gerçekten de unuttum diyerek tüm okurlar›mdan özür diliyorum. E¤er unutmazsam bir sonraki say›da maillerinize cevap vermeye devam edece¤im. Hepinizin gözlerinden öperim. Gelecek ay buluflmak
dile¤iyle.
* Baflbakan Erdo¤an’›n AKP 3. Kongresinde Necip
Faz›l’dan okudu¤u fliirden bir dize.
50
Yeni Demokrat Gençlik
Komünist ustalardan ö¤renelim!
MARKS‹ZM-LEN‹N‹ZM-MAO‹ZM’‹N TAR‹H‹–19
Kapitalist Yolculara Karfl›
‹ki Çizgi Mücadelesi
Modern revizyonizmin SBKP içerisinde yükselmesiyle beraber, ÇKP içerisinde de belli bafll› revizyonist
ak›mlar öne ç›kmaya ve en yüksek düzeye ulaflmaya bafllam›flt›. Dönemin Genel Sekreteri Liu Shao-chi’nin revizyonist anlay›fl›n›n hakim oldu¤u, Eylül 1956 tarihli ÇKP
VIII. Kongresi’nde revizyonizm tavan yapm›flt›. Öyle ki,
Liu Shao-chi, kongreye sundu¤u politik raporda öncelikle “sosyalizmin ileriye tafl›nmas› için birçok önemli politika gelifltiren, önemli kararlar alan ve Parti içerisinde
yerleflmifl bulunan kifli kültürünü mahkum eden” (40)
SBKP XX. Kongresi’ni sayg›yla selamlamaktan geri durmam›flt›. Dahas›, kabul edilen politik rapor “ülkemiz aç›s›ndan proletarya ve burjuvazi aras›ndaki çeliflki, esasen
çözümlenmifl bulunmaktad›r” ve “özünde ülkemizdeki
bafl çeliflki, ileri sosyalist sistem ve toplumun geri kalm›fl
üretici güçleri aras›ndaki çeliflki olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.” (41) iddialar›n› ileri sürmekteydi. ‘Üretici güçler
teorisi’ denilen bu teoriye göre, s›n›f mücadelesi ikincil
planda kalm›fl ve devlet ayg›t› yoluyla üretici güçlerin h›zl› bir flekilde ileriye tafl›nmas› öncelikli görev olarak ortaya ç›km›flt›r. Mao bu çizgiye karfl› tutarl› bir muhalefet
yürüttü ve sosyalist toplumun geliflimi için s›n›f mücadelesinin olmazsa olmaz oldu¤unu ortaya koydu.
Bu suretle, bir yandan ÇKP içerisindeki kapitalist yolculara, özellikle de Liu Shao-chi’nin bafl›n› çekti¤i burjuva
karargahlara karfl›, di¤er yandan Uluslararas› Komünist
Hareket içinde Kruflçev revizyonizmine karfl› verilen mücadeleler eflzamanl› bir flekilde yürütülerek modern revizyonizme karfl› topyekun bir mücadele hatt› örülmüfltü.
VIII. Kongre’de revizyonist çizginin hakim olmas›ndan
sonra, Mao bir düzeltme hareketi ve sosyalist e¤itim
kampanyas›-yüz çiçek kampanyas› ile kitleleri sa¤c›lara
karfl› seferber etti. 1957 tarihli “Halk ‹çindeki Çeliflkilerin Do¤ru Kavranmas› Üzerine” adl› çal›flmas›nda Mao
güçlü bir flekilde flunu vurgulamaktayd›: “S›n›f mücadelesi hiçbir suretle bitmifl de¤ildir. Proletarya ve burjuvazi
aras›ndaki s›n›f mücadelesi, çeflitli politik güçler aras›ndaki s›n›f mücadelesi ve proletarya ve burjuvazi aras›nda
ideolojik alandaki s›n›f mücadelesi uzun süreli, dolambaçl› ve bazen de oldukça keskindir. Proletarya sahip oldu¤u dünya görüflü do¤rultusunda dünyay› dönüfltürmeye
çabalar ve elbette burjuvazi de ayn› çabay› gösterir. Bu
ba¤lamda, üstesinden gelmemiz gereken mesele fludur,
sosyalizm mi kapitalizm mi, bu mesele henüz çözümlenmifl de¤ildir.” (42) Yukar›da ad› geçen çal›flmayla beraber, Mao, halk içindeki çeliflkilerin do¤ru kavranmas›,
farkl› tipte çeliflkiler ve çeliflkilerin farkl› çözüm metotlar›na iliflkin olarak Marksist teoride önemli bir ilerleme
kaydetmifl bulunmaktayd›. Özellikle de sosyalizmin inflas› ad›na Marksist anlay›fla yap›lan büyük bir katk›d›r bu.
Sosyalist infla tek bafl›na ekonomik gereklerin ifas›yla
mümkün de¤ildir, bu ayr›ca çeliflkilerin çözümlenmesine
yönelik diyalektik bir geliflim süreci olmaktad›r.
Sosyalizmin Ekonomi-Politi¤i
Bu süreçte Mao, sosyalist ekonominin inflas›nda karfl›lafl›lan sorunlar›n çözümlerini bulmaya dönük derin bir
çal›flmaya giriflmiflti. Bir anlamda, Stalin’in yar›m b›rakmak zorunda kald›¤› ifli bitirmenin peflindedir. Ömrünün
son y›llar›nda Stalin, sosyalizm koflullar›nda ekonominin
Yeni Demokrat Gençlik
Mao’nun da ifade etti¤i gibi:
“Büyük Proleter Kültür
Devrimi, esasen, sosyalizm
koflullar›nda, proletarya taraf›ndan burjuvaziye ve tüm di¤er sömürücü s›n›flara karfl›
gerçeklefltirilen büyük politik
bir devrimdir. Bu, ÇKP’nin
ve önderli¤indeki genifl devrimci kitlelerin Kuomintang
gericili¤ine karfl› yürüttü¤ü
uzunca savafl›m›n devam›d›r.
Bu, proletarya ve burjuvazi
aras›ndaki mücadelenin devam›d›r.”
yasalar›n›, bunlar›n
ifllevini ve niteli¤ini
aç›klamaya özgülenmifl bir Ekonomi
Politik kitab› tasla¤›na bafllam›flt›. Stalin önemli çal›flmalar›ndan biri olan
“SSCB’de Sosyalizmin ‹ktisadî Problemleri”nde genel
çerçeveyi ortaya
koymufltu ve bunu
1953’te bitirmeyi
amaçlamaktayd›.
Ancak ne var ki bu
çal›flmay› bitirmeye
ömrü yetmedi ve
yar›m kalm›fl bu çal›flma da Kruflçev zaman›nda, ellili y›llar›n ortas›nda yay›mland›. Çin’de yürütülmeye çal›fl›lan sosyalist infla sürecinin kavranmas› bak›m›ndan önde gelen bu kitap ayn› zamanda modern revizyonizme ve kapitalist yolculara karfl› mücadele aç›s›ndan da son derece önemlidir ve Mao,
Stalin’in bu çal›flmas›n› Sovyet ekonomi politik ders kitab› olarak okutulmas›n› önermekteydi.
Bu mühim çal›flma süreci, polemik ve Mao’nun ola¤anüstü kiflisel yo¤unlaflmas› sayesinde sosyalizmin ekonomi politi¤i konusundaki anlay›fl derinlefltirilmifl oldu.
Mao’nun Sovyetler ve Çin’de sosyalist infla deneyimlerine iliflkin yaz›lar› ve Sovyet kitaplar›ndaki görüfller bir
araya getirildi. Daha sonra bunlar “Sovyet ‹ktisad›n›n
Elefltirisi” ad›yla kitaplaflt›r›ld›. Bu kitap sosyalizmin nesnel yasalar› konusunda Marksist teoride önemli bir gedi¤i kapatm›fl olmaktayd›. Bu kitap Stalin’in üstyap›, politika, kitleler, köylülü¤e güven(sizlik) ve kolektif mülkiyetten kamusal mülkiyete geçifli sa¤layacak bir yol bulma ihtiyac› gibi baz› meselelerdeki hatal› görüfllerini düzeltmekteydi. Sosyalizm bir bütün halinde, s›n›flar ve s›n›f
mücadelesi süreci, çeliflkilerin geliflim süreci ve diyalektik
bir süreç olarak ele al›nm›flt›r. Sosyalizmin inflas›na iliflkin
gerçeklefltirilen bu teorik s›çrama sosyalist plan ve politikalar›n Çin’e özgülenmesi ve uygulanmas› bak›m›ndan
muazzam bir etki yaratm›flt›. Ayr›ca bu sayede, Kültür
Devrimi s›ras›nda, sistematik bir flekilde, Mao’nun Marksist ekonomi-politik bilimine yapt›¤› katk› ve formulasyonlar› içeren “Sosyalizmin Ekonomi Politi¤i” ad›ndaki
ders kitab› da haz›rlanm›flt›.
51
Büyük Proleter Kültür Devrimi
Büyük Polemik s›ras›nda, ÇKP, “Kruflçev’in Sahte
Komünizmi” ve “Dünya ‹çin Tarihsel Dersler” bafll›kl›
de¤erlendirmesinde kapitalizmin restorasyonunu engellemek için Mao’nun teori ve politikalar›n› s›ralamaktayd›.
Ancak, Mao taraf›ndan önerilen somut program ve teorilerin uygulanmas› ÇKP içerisinde, Liu Shao-chi öncülü¤ünde üst düzeyde bir dirençle karfl›laflt›. Sosyalist kültür devrimi 1962’de VIII. Merkez Komite X. Genel Kurul’unda resmen kabul edilmesine ra¤men uygulamada
gönülsüz davran›ld› ve devamla Mao’nun ortaya koydu¤u
hatta karfl› bir mücadeleye giriflildi. Sonunda, Mao’ya ba¤l› Merkez Komite 16 May›s 1966 tarihinde, yay›mlad›¤›
genelgeyle Kültür Devrimi’ni baltalamaya çal›flan ‘Beflli
Grubu’ feshederek direkt Politbüro Daimi Komite’ye
ba¤l› yeni bir ‘Kültür Devrimi Grubu’nun oluflturulmas›n› kararlaflt›rm›flt›. 1966 A¤ustos’unda gerçeklefltirilen
MK XI. Plenum’una uygun olarak da uygulanan bu karar
“ülkemizde sosyalist devrimin yeni bir aflamas›, daha derin ve daha kapsaml› bir aflamas›” (43) olan Büyük Proleter Kültür Devrimini gerçek anlamda bafllatm›flt›.
Mao’nun da ifade etti¤i gibi: “Büyük Proleter Kültür Devrimi, esasen, sosyalizm koflullar›nda, proletarya taraf›ndan burjuvaziye ve tüm di¤er sömürücü s›n›flara karfl›
gerçeklefltirilen büyük politik bir devrimdir. Bu, ÇKP’nin
ve önderli¤indeki genifl devrimci kitlelerin Kuomintang
gericili¤ine karfl› yürüttü¤ü uzunca savafl›m›n devam›d›r.
Bu, proletarya ve burjuvazi aras›ndaki mücadelenin devam›d›r.”(44)
Mao’nun Kültür Devrimi anlay›fl› devrimi müdafaa
ve muhafaza etmek için seferber olan yüz milyonlarca
devrimci Çin emekçisine ilham verdi. Parti ve devlet
içinde çöreklenmifl bulunan burjuva karargahlara karfl›
dolays›zca yürütülen bu mücadele Liu Shao-chi gibileri
iktidar koltuklar›ndan etmiflti. Lâkin, Kültür Devriminin
esas baflar›s› dünya proletaryas›na, sosyalizmi infla etmek ve kapitalist restorasyonu önlemek için yol göstermifl olmas›yd›.
(Devam edecek)
Notlar:
40. ÇKP VIII. Ulusal Kongresi (belgeler), sy. 88,
41. age, sy. 119-121.
42. Mao, Seçme Eserler, Cilt V, sy. 409. (Halk ‹çindeki
Çeliflkilerin Do¤ru Kavranmas› Üzerine )
43. Mao, Seçme Eserler, Cilt IX, sy. 282. (VIII. MK XI.
Plenumu Kapan›fl Konuflmas› )
44. age, sy. 424. (Kültür Devrimine ‹liflkin Talimatlar)
52
Yeni Demokrat Gençlik
IMF-DB PROTESTOLARI ÜZER‹NE
6-7 Ekim tarihinde ülkemizde gerçekleflen protesto
gösterilerinden sonra ortaya ç›kan tablodan ülkemiz egemenlerinin baya¤› rahats›z olduklar› görülmektedir. Ortaya ç›kan öfkeyi vandalizm olarak yaftalamaktan tutun da
protesto gösterilerinin nas›l olmas› gerekti¤ine kadar, ülkemiz halk›na ak›l vermeye kalkan birçok burjuva kalemflör ve siyasetçi ortaya ç›kt›. IMF ve Dünya Bankas› toplant›s›nda, “Soka¤›n sesine kulak vermek gerekir.” diyen Erdo¤an, bu sesi pek be¤enmemifl olacak ki ertesi gün
“Cam, çerçeve indirenleri kastetmedim.” mealinde cümleler kullanmaya bafllad›.
Protesto gösterilerini demokratik bulmayarak vandalizm olarak yaftalayanlar – örne¤in 7 Ekim tarihli Kanal D
Ana Haber Bülteni’nde M. Ali Birand öyle yorumlam›flt›ortaya ç›km›flt›. Büyük bir kesim taraf›ndan anlam› bilinmeyen vandalizmin kötü bir fley oldu¤u belirtilip gösteriler mahkum edilmeye çal›fl›lm›flt›. Bunu özellikle burjuva
medyan›n yapt›¤›n› belirtmeye gerek yok san›r›z. vandalizmin kötü oldu¤u konusunda bizler de hemfikiriz; ancak bu
protesto gösterileri vandalizm olarak nitelenebilir mi, bu
tart›fl›l›r. Ali Püsküllüo¤lu’nun Arkadafl Yay›nevi taraf›ndan
Angora Kültür ve Sanat Ürünleri için haz›rlad›¤› Türkçe
sözlü¤ünde, vandalizm ya da Vandall›k flu flekilde tan›mlanmaktad›r. “Eski kültür ve sanat an›tlar›n› yak›p y›kma anlay›fl›, tutum ve davran›fl›.” fiimdi soruyoruz: Ne zamandan beri ‹fl Bankas›, Finansbank gibi finans kurulufllar› eski kültür
yap›lar› olarak ele al›nmaktad›r? Ne zamandan beri Burger King, Mc Donalds gibi fast
food zincirleri sanat an›tlar› olarak kabul ediliyor? IMF-DB protestolar›nda ortaya ç›kan
tabloyla vandalizm aras›nda nas›l bir ba¤ kuruluyor?
TC Baflbakan› Erdo¤an, 7 Ekim tarihinde
Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde yapt›¤› konuflmada protestolar› kastederek tasvip etmedi¤ini belirtmifl; esnaf›n cam›n› indirmeyi demokratik bir protesto biçimi olarak görmedi¤i fleklinde sözler sarf etmifltir. Öncelikle
flunu belirtelim: Hiçbir devrimci örgüt, ekmek paras› peflinde koflan küçük esnafa zarar
vermeyi düflünmez. Halk›n ezilmiflli¤inin bilincinde olarak, onlar›n üzerine art› bir yük
oluflturmaktan kaç›n›r. Türkiye Devrimci
Hareketi, Türkiye’nin birçok yerinde halkla bütünleflmenin, halka hizmet etmenin onlarca örne¤ini vermifltir. Birkaç küçük esnaf zarar görmüflse dahi bu, devrimciler taraf›ndan de¤il ya kolluk güçleri ya da anarflizmden etkilenmifl
çeflitli gruplarca gerçeklefltirilmifl olabilir. Burjuva medya,
bu tür protestolarda bilinçli bir flekilde bilgi kirlili¤i yaratarak halk›n duygular›na hitap etmeye çal›flmaktad›r.
Erdo¤an bile cam› k›r›lan esnaf› kastederek, ortaya ç›kan zarar›n belki de o esnaf›n bir y›ll›k gelirinin karfl›l›¤› oldu¤u anlam›nda sözler sarf etmifltir. Bunu duyan da Erdo¤an’›n küçük esnaf›n sorunlar›na duyarl› oldu¤unu sanacak.
Gerçi bu ülkenin politikalar› gere¤i, kendilerine biçilen rol
çerçevesinde; ezilenlerin sesi, kimsesizlerin kimsesi imaj›
oluflturulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu nedendendir ki Erdo¤an,
IMF-DB Toplant›s›’nda “d›flar›daki sese kulak vermek gerekti¤ini” söylüyor.
Ama ayn› Erdo¤an, hakk›n› arayan iflçi ve emekçilere
sald›rmaktan geri durmamakta, “Anan› da al git.” gibi sözler saf edebilmektedir. Bu nedenledir ki Erdo¤an Davos
Toplant›s›’nda efelenebilmektedir. Ancak ne hikmetse
Davos Fatihi olarak an›lan Erdo¤an, Gazze bombalan›rken
ya da ne bombard›mandan önce ne de sonras›nda ‹srail’le
iliflkilerini ask›ya alm›fl, ekonomik anlaflmalar› iptal etmifltir. Dahas› ‹srail uçaklar› Konya civar›nda uçufl e¤itimleri
alm›fl, bir nevi Gazze’nin provas›n› yapm›flt›r. Örnekleri
ço¤altmak mümkündür; ancak çok gerekli oldu¤unu dü-
Yeni Demokrat Gençlik
flünmüyoruz.
Kald› ki ülkemiz egemenlerini as›l rahats›z eden, küçük
esnaf›n zarar görmesi de de¤ildir. Onlar, küçük esnaf›n arkas›na gizlenerek, finans kurulufllar› ve büyük ma¤azalar›n
ç›karlar›n› savunmakta; küçük esnaf ile büyük bankalar› ayn› kefeye koymaktad›rlar. Böylelikle bizlere küçük esnaf
olarak ‹fl Bankas›, Burger King gibi kurulufllar› yutturmaya
çal›flmaktad›rlar.
Erdo¤an ayn› zamanda, bunlar› protesto olarak görmedi¤ini ve protestonun sald›rmak olmad›¤›n› söyleyerek
kendince bizlere protestonun ne oldu¤unu ö¤retmeye çal›flm›flt›r. Yine Ali Püsküllüo¤lu’nun Türkçe Sözlü¤ünde
Protesto’nun tan›m› flöyle yap›lmaktad›r: “Bir davran›fl›,
bir uygulamay›, bir düflünceyi vb. haks›z, gereksiz, yersiz,
yolsuz bularak karfl› ç›kmak ve bunu her türlü yoldan belirtmek.” Bizler için IMF-DB’nin bir gereklili¤i yoktur. Ayn› flekilde kapitalist-emperyalist sistem de dünya üzerinden kald›r›lmas›, yok edilmesi gereken bir sistemdir. Bunlara karfl› ç›kmaktan daha do¤al bir durum da yoktur.
Türkiye egemenlerinin içine sinse de sinmese de
ortaya konan eylemlilik bir protestodur. Kald› ki
bizim aç›m›zdan da kabul gören, egemenlerin içine sinmeyen eylem biçimleridir.
Erdo¤an, protestolar›n sonucunda yeni ma¤durlar›n
meydana geldi¤ini buyurmufl! Kimdir bu yeni ma¤durlar?
Bilmem kaç milyon YTL’lik kâr eden bankalar m›d›r? Bu
bankalar ki, dünyay› sarsan kriz döneminde kâr ettiklerini
gö¤üslerini gererek aç›klayan kurulufllard›r. Ve yine ayn›
kurulufllard›r ki, krizi bahane ederek iflçilerin ücretini düflürmekte ya da iflçi ç›karmakta herhangi bir sak›nca görmemektedir. fiimdi, bu kurulufllar›n ma¤duriyetinden söz
edilebilir mi?
Her ekonomik krizde oldu¤u gibi bu krizde de ayn› gemide oldu¤umuz vurgulan›yor. “Ya hepimiz kazan›r›z ya da
hepimiz kaybederiz” masallar› gözümüzün içine baka baka
söyleniyor. Ancak nedense zengin ile fakir aras›ndaki fark
sürekli artmakta, iflçi-emekçi kitlelerin yaflam standartlar›
sürekli düflmektedir. Bunun için de büyük flirketlerin,
kapitalistlerin, bankalar›n vb. ma¤durluklar› umurumuzda de¤ildir. Aksine ma¤dur olmalar› istedi¤imiz bir durumdur.
Gösterilen eylemlerin içeri¤inin demokratik olmad›¤›
da dillendirilen düflüncelerden bir tanesidir. Demokrasinin tan›m› noktas›nda burjuvaziyle ortaklaflmad›¤›m›z bir
s›r de¤ildir. Demokrasi s›n›fsal içeri¤i olan bir kavramd›r
ve esasta iki çeflit demokrasi vard›r: burjuva demokrasisi
ve proleter demokrasi. Sizin demokrasinize göre sizler,
dünya halklar›n› ili¤ine kadar sömürerek büyük bir sefale-
53
te sürüklemek için IMF-DB gibi toplant›lar yapacaks›n›z.
Karfl› tarafta yer alan ve al›nan kararlar›n kendi üzerimizde yaflam bulaca¤› bizler ise, bas›n aç›klamalar› vb. eylemliklerle uslu uslu tepkimizi belirtece¤iz. Böylelikle modern
(!) bir eylemlik süreci yaflanacak. Sizler, kendi oyununuzda emekçileri bir piyon olarak konumland›rmak istiyorsunuz. Oyunun ad› da ortada: demokrasicilik.
Ancak bu oyunda bizler yokuz. Bizim demokrasi anlay›fl›m›z do¤ald›r ki sizinkinden çok farkl›d›r. Lenin yoldafl
bu konuda flöyle demektedir: “Demokrasi, az›nl›¤›n ço¤unlu¤a boyun e¤mesini kabul eden, tan›yan bir devlettir; baflka
bir deyiflle demokrasi, bir s›n›f taraf›ndan nüfusun baflka bir
bölümüne karfl›, sistemli zor uygulamas›n› sa¤lamaya yarayan
bir örgüttür.” (Lenin, Devlet ve Devrim, Erifl Yay›nlar›, sf
83) Bizim demokrasi anlay›fl›m›z budur ve do¤all›¤›nda da
eylemlerimiz demokratik içeriktedir.
Tüm eylem süresince, kolluk güçlerinin sald›rgan tav›rlar› üzerinde de durmakta fayda var. Televizyon programlar›na ç›kan ‹stanbul Emniyet Müdürü Yard›mc›s›, adeta
a¤lamakl› bir ses tonuyla polise önce eylemcilerin sald›rd›¤›n› söylemekte, hatta sapan ve molotofun yan›nda gaz ve
sis bombalar›yla sald›r› yapt›klar› söyleminde bulunmaktad›r. Ama ne hikmetse bunun görüntülerini gösterememektedir. ‹stanbul ‹l Emniyet Teflkilat› her zaman oldu¤u
gibi demagojiye baflvurmaktad›r. Kolluk güçlerinin tavr›n›
böylelikle hakl› ç›karmaya çal›flmakta, polisin “orant›l› güç”
kullanarak sa¤duyulu davrand›¤› belirtilmektedir. Ayn› kolluk güçlerinin temsilcisi, televizyona ç›k›p eylemcilerin fliddet yanl›s› oldu¤unu söylemektedir. Temsilci, kendince
eylemcileri afla¤›lamaya çal›flmaktad›r. Panzerleriyle, gaz
bombalar›yla, coplar›yla eylemleri bast›rmaya gelen kolluk
güçleri, malzemeleri yetersizmifl gibi eylemcilerin att›¤› tafl› eylemcilere geri atmaya çal›flmakta, sapan› da ayn› flekilde kullanmaktad›r. Böylelikle polis teflkilat› güçlü olarak
gösterilmeye çal›fl›lmakta, eylemcilerin ise ilkel varl›klar
oldu¤u mesaj› verilmeye çal›fl›lmaktad›r.
Bu kadar dezavantajl› bir durumda ciddi bir irade ortaya koyarak kararl›l›kla çat›flan eylemcilerin, ellerindeki
imkanlar yer de¤ifltirse arkas›na bakmadan kaçacak olanlar taraf›ndan ilkel olarak görülmesinde flafl›lacak bir yan
yoktur.
Bu tarz toplant›lara ev sahipli¤i yapman›n bir
bedeli vard›r. Ekonomik kriz derinleflirken, dünya
halklar› büyük bir sefalete sürüklenirken kimseden uslu uslu oturmas›n› beklemeyin efendiler!
Rahats›z olacaks›n›z, uykular›n›z kaçacak, soka¤›n
öfkesi ise her geçen gün daha da büyüyecek!...
Amed YDG
54
Yeni Demokrat Gençlik
GE
NÇ
KADIN
Kökleri biny›llar öncesine dayanan aile kurumu, birçok evreden geçmifl, birçok biçim de¤ifltirmifl, toplumsal yap›n›n en küçük ekonomik birimi olma özelli¤ini
korumufltur. Aile kurumunun yap›s› ekonomik bir birim
olma özelli¤ini korurken hakim üretim biçimlerine göre
de¤ifliklik göstermektedir. Kapitalist ülkelerde aile bireyleri k›smi oranda daha özgür hareket edebiliyorken,
ülkemiz gibi yar›-feodal özellikler bar›nd›ran toplumlarda aile kurumu daha dar ve kapal› olup, aile bireyleri
aras›ndaki duygusal ba¤›ml›l›k ve düflkünlük daha da artmaktad›r. Bireyin yaflam› aile taraf›ndan, ailenin yaflam›
da akrabalar taraf›ndan flekillendirilmektedir.
Kad›n›n toplumsal yaflamdaki “biçilmifl” rolünü düflünecek oldu¤umuzda, aya¤›ndaki prangalardan en a¤›r
olan›d›r bu birim. Esasta iki rolünün oldu¤u; önce evin
“küçük k›z›” (bir meslek edinip ekonomik özgürlü¤ünü
kazansa, evlense dahi üzerinde söz sahibi olunabilen),
daha sonra kendisinin de mecburen yapmas› gerekti¤ini
düflündü¤ü bir evlilikten sonra da evinden ve çocuklar›ndan sorumlu bir “ev han›m›” oldu¤u aile kurumunun,
özgürlü¤ü en çok k›s›tlanan bir bireyidir kad›n.
Aile kurumu arac›l›¤›yla uygulanan tasfiyecilik
de en çok kad›nlar› etkilemektedir.
Ülkemizdeki gibi yar›-feodal özellikler bar›nd›ran
toplumlarda kabu¤una daha fazla çekilen aile, özellikle
çocuklar› söz konusu oldu¤unda yüksek bir refleks göstermektedir. Dolay›s›yla çocuklar›n›n en iyiye ulaflabilmesi, onlar›n en yüksek düzeyde korunmas› ve çocu¤un
aile köklerine sadakat beslemesi gibi geri dönütler bekleyen aile kurumu, çocuklar›n özgür bireyler olmas›n›n
da önüne geçmektedir. Kad›n›n, çokça sorumlulu¤u
olan bir bireyken, “kaybedecek”lerinin de çok oldu¤unu düflündü¤ümüzde bireycileflmesi “normal” koflullarda ola¤an gözükmekte, kendi ailesinin (tabiri caizse kabu¤unun) içindekilerinin toplumdaki di¤er bireylerden
daha önemli, daha de¤erli olmas› (!) aile kurumunun
özelliklerine de uygun düflmektedir.
Kendisi evlenene kadar anne modelinin bir yama¤›
fleklinde yaflam›n› sürdüren kad›n, evlendikten sonra da
eve getirilen paray› çekip çevirmek, evdeki hesab› çarfl›ya uydurmak, evin bütün ifllerini düzenli yapmak, ço-
A‹LE ÇEL‹fiK‹S‹
ÜZER‹NE
cuklar›n bak›m›n› üstlenerek çocuklar›n üzerindeki
(çok da fikri sorulmayarak al›nm›fl) kararlar›n hayata
geçmesi için esas çabay› göstermek, bir de bir iflte çal›fl›yorsa bütün bunlar›n yan›nda iflin yükünü de gö¤üslemek zorunda kalmaktad›r. Bütün bunlar›n tasfiyecilikle
ilgisinin ne oldu¤unu sordu¤umuzda diyebiliriz ki bu durum; kad›n›n bir birey olmas›n›n, inisiyatifiyle hareket
edebilmesinin önüne geçmekte, kad›n›n örgütlenme ve
toplumsal olaylara duyarl›l›k göstermesine engel oluflturmaktad›r.
Hiç kuflkusuz aile kurumu; özellikle söz, yetki ve örgütlenme yönünde karar alma mekanizmam›z›n önündeki en büyük engellerden biri olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Hele bir de -yafl›m›z kaç olursa olsun- evin “k›z çocu¤uysak”... Ço¤umuzun ilk bafllarda gizlice, kaçamaklar
halinde flekillenmeye bafllayan mücadele süreci, bir süre
bu flekilde devam ettikten sonra aile meclisi taraf›ndan
fark edilerek ilk sekteye u¤rar. Genellikle anne zaten
çok hastad›r, baba sabahtan akflama kadar çocuklar›n›n
gelece¤i için çal›fl›p çabal›yordur ve biz nas›l olur da ailemizin s›rf bizi yetifltirmek için diflinden t›rna¤›ndan artt›rd›klar›n› gerçekleflmeyecek hayaller u¤runa heba ederiz? Babalar›m›z›n 60’larda 70’lerde gerçeklefltiremedikleri devrimi hem de halk bu kadar “nankörleflmiflken
(!)” nas›l olur da gerçeklefltirebilece¤imize inan›r›z?
Konunun en fazla uçlaflt›¤› noktalar›ndan birisi de
baflkas›n›n çocu¤unun daha k›ymetsiz oldu¤undan yola
ç›k›larak sarf edilen sözlerdir. “Sen yapma baflkas›n›n
çocu¤u yaps›n!”. Bir k›sm›m›zda da zorla evde tutulmaya kadar gidebiliyor süreç. Bunlara benzer çeflitli sorularla taçlanan nice tart›flmalar esnas›nda verilen bütün
bu tepkiler, duygusal refleksler (hatta -s›k rastlan›l›r- annenin kendinin de çok fark›nda olmad›¤› bir biçimde çok
daha hasta olmas› ve acizleflmesi) aile kurumunun yap›s›na bakt›¤›m›zda normaldir. Toplumdaki bireylerin art›k açl›kla mücadele etmek zorunda oldu¤u ve yaflama
savafl› verdi¤i co¤rafyam›zda, hele de akrabal›k ba¤lar›n›n bu kadar güçlü oldu¤unu düflündü¤ümüzde ailemize
derdimizi anlatmak, onlara neden mücadele etti¤imizi
kavratmak çok daha zorlaflmaktad›r.
Yeni Demokrat Gençlik
Teflhis belliyse tedaviye kafa yormak gerekir
Bahsini etti¤imiz durum bir çeliflkiyse bu çeliflkinin
ad›na da aile çeliflkisi diyebiliriz ve çeliflki yasas›n›n yap›s› itibariyle çeliflkiyi oluflturan nedenler ortadan kalkmad›kça çeliflkinin de ortadan kalkmas›n› beklemek
do¤ru olmayacakt›r. Aile kurumunun ortaya ç›k›fl› özel
mülkiyetin ortaya ç›k›fl›yla ayn› döneme denk gelir ve
bu iki durum paralel geliflir. Dolay›s›yla aile kurumunun
koflulu özel mülkiyettir ve dolay›s›yla özel mülkiyet ortadan kalkmad›¤› sürece aile çeliflkisinin de ortadan
kalkmayaca¤› aç›kt›r.
Ailenin devrimcileflmesi de çeliflkimizin çözümlerinden birini oluflturur, yaln›z bu yöntem çok k›sa sürede
sonuç vermez ve yo¤un emek gerektirir. Elbette hedefimiz tüm kitleyi oldu¤u gibi ailemizi de devrimcilefltirmek olmal›d›r ancak çeliflkimizi çözebilmek için
onunla yüzleflmek ve mücadele etmek gerekir.
Bu mücadele sürecinde karfl›m›za ç›kan ilk durumlardan birisi, ailemizin art›k bizim kendi kararlar›m›z›
verebilece¤imizi kabullenmeyip kand›r›ld›¤›m›z› düflünmeleridir.
Ailemize, kendi kararlar›m›z› alabilecek durumda
oldu¤umuzu kabul ettirmek, onlarla sürekli konuflarak
geçirece¤imiz uzun bir zaman dilimini alacakt›r. Dahas›
ailemizin halen “küçük k›z çocu¤uysak” iflimiz çok daha
zorlaflmaktad›r. B›kmadan usanmadan, sakin bir flekilde
derdimizi anlatabilmek, sebep ve sonuçlar›yla beraber,
neden bu kararlar› ald›¤›m›z› uygun bir dille aktarabilmek oldukça önemlidir.
Hiç müdahale etmeden zamana b›rakma eylemi, genellikle de¤iflimi ya getiremez ya da aksi yönlü bir hat-
55
ta sokar. Burada inisiyatif esasta bizdedir. Çünkü diyalektik düflünmesi gereken bizleriz. Çeliflkimizin niteli¤inin ne ölçüde oldu¤unu, nas›l çözmeye bafllamam›z gerekti¤ini bilen ve çeliflkimizin ana yönlerini takip edebilen bizleriz. Dolay›s›yla daha kapsaml› düflünebilen ve
sorunu daha derli toplu ele alabilecek olan bizleriz.
Bu durumda ailemizin gözünde hâlâ bir çocukken, bizi bir birey olarak görüp sayg› duymalar›n› sa¤lamak gerekmektedir. Burada da bafll›ca nokta ailemize karfl› uygun zaman›n geldi¤ini düflündü¤ümüzde, kendimizi onlar›n karfl›s›na ç›kmakta haz›r hissetti¤imizde daha önce
gizlediklerimiz varsa onlar› paylaflmak olmal› ve neden
gizlemifl oldu¤umuzu bütün aç›kl›klar›yla anlatabilme cesaretini yakalamak için çaba göstermek gerekir. Zira ailemizin dürüst olmad›¤›m›z› düflündü¤ü halde bize sayg›
duymalar›n› beklemek mümkün olmamaktad›r.
Dikkat edilmesi gereken bir di¤er nokta ise tutarl›
olmakt›r. Ailemiz bizi düflüncelerimizden ve amac›m›zdan al›koyabilmek için elinden gelen her yola baflvurabilir. Böyle bir durumda e¤er bir fleyi yapaca¤›m›z› söylüyorsak yapmam›z gerekir, bu konularda pazarl›k yapmak isteyeceklerdir ancak onlara böyle konular›n pazarl›¤›n›n yap›lmamas› gerekti¤ini anlatabilmeliyiz. Yapaca¤›m›z› söyledi¤imiz fakat birkaç tart›flmadan sonra
söyledi¤imizi yapmad›¤›m›z bir durumda ailemizin korumac› yaklafl›m› sonucu bask›lar› daha da artacakt›r.
Bu sorunun çözüm sürecinde unutmayal›m ki ailemizin karfl›s›na devrimci kimli¤imizle ç›k›yorsak, bir
devrimciye uygun tav›r içinde olmam›z gerekmektedir.
Soruna ertelemeden, ötelemeden müdahil olmak, söz-eylem bütünlü¤ü içinde tutarl› olmak
ve kararl› oldu¤umuzu göstermek oldukça
önemlidir.
56
Yeni Demokrat Gençlik
ÖRGÜTLÜ KADINLAR DA
KORUNMAYA MUHTAÇ DE⁄‹LD‹R
‹lk s›n›fl› toplumlar›n ç›k›fl›, kad›n erkek aras›ndaki ifl bölümünde kad›n›n yerinin evi olarak görülmesi, kad›n›n kölelefltirilmesi... Bu süreçlerin paralelinde eve hapsolan kad›n›n sosyal
alandan d›fllanmas›... Eve hapsolan kad›n yaflad›¤› toplumdan,
ço¤u zaman kendi sorunlar›ndan bihaber yaflamaya mahkûm
ediliyor; kendisine vurulan en büyük zincir de bu oluyor.
Elinin hamuruyla erkek ifline kar›flma denirken asl›nda en
çok erkek ifli olarak görülen fley politika oluyor. Bu ba¤lamda
s›n›fl› toplumlar›n ortaya ç›k›fl›ndan beri özel mülkiyeti elinde
tutan›n yöneten olmas›n›n s›n›fsal boyutu yan›nda cinsel boyutu da olmufl, kad›nlara siyaset kapat›lm›flt›r. Burjuva demokratik devrimlerde bile kad›nlar eflit oy, kanun önünde eflitlik,
seçme ve seçilme hakk› gibi dönemine göre ilerici ve hatta
devrimci misyonu olan kurumlar›n ve kavramlar›n d›fl›nda tutulmufltur.
Bugün burjuva, burjuva-feodal kanunlar›n ço¤unda kad›nlar›n genel ve eflit oy hakk›, seçilme hakk› oldu¤u belirtilmektedir. Ancak özellikle feodalizmin var oldu¤u bizimki gibi ülkelerde kanunlarda yazanlar›n aksine genele yay›lm›fl fiili bir durum
vard›r. Bu durumun ad› kad›n›n politika sahnesinden tamamen
silinmesidir. Cinsiyet ayr›mc›l›¤›n›n en çok göze çarpt›¤› nokta
politikad›r.
Kad›n›n politika sahnesinden d›fllan›fl›na genel bir bak›fl att›ktan sonra flu soruyu sorman›n zaman› geldi: genel durumu
de¤ifltirmek isteyen, ezilenlerin, ezilen olma durumunun ortadan kalkmas› için u¤raflan biz devrimciler bu genel durumun
d›fl›nda m›y›z? Ezilenin de ezileni olan kad›n›, kitlelerin alternatifi olarak oluflan örgütlerimizde sistemin, burjuva-feodal düzenin alg›lay›fl›ndan çok farkl› görüyor muyuz? Benim cevab›m
flu soruya belli tek tük örnekleri sakl› tutmak kayd›yla “hay›r”
olacak. Bizler fanus içinde yaflam›yoruz, burjuva anlay›fl›n yo¤un etkisi alt›nday›z. Ancak bu meseleyi normallefltirmesin ve
tabii ki meflrulaflt›rmas›n. Bizler bambaflka bir sistem kurma
perspektifiyle hareket ediyoruz. Kendimizi, örgütümüzü bambaflkalaflt›rmadan kitleleri de, ülkemizi ve dünyam›z› da bambaflka yapamay›z. Bu kad›n sorunu ba¤lam›nda da böyledir.
Bugün ülkemiz özelinde üretim araçlar›n› elinde
tutanlar söz sahibidir, ancak iflin bir baflka boyutunda
bu söz sahipleri ve onlar›n sözcüleri Türk’tür ya da
Türkleflmifltir, erkektir ya da erkekleflmifltir. Cinsiyet
ayr›mc›l›¤› aç›s›ndan devrimcilerde durum farkl› m›d›r? Liberalfeminist çevrelerin yapt›¤› biçimsel kota vs. tart›flmalar›n› elefl-
tirelim ama flu gerçekli¤imizi de görelim: Bugün devrimci yap›larda yönlendiren, inisiyatifli olanlar erkekleflen devrimcilerdir.
YDG’nin de birkaç örnek d›fl›nda birçok alan›nda inisiyatifi a盤a ç›kanlar› erkeklerdir. Yanl›fl anlafl›lmas›n burada ne erkekleri ne de kad›nlar› suçlamak gibi bir niyet yok. Çünkü toptan bir anlay›fl sorunu var ve bundan kaynakl› da hepimizin sorumlulu¤u bulunuyor. “Erkekler bizi engelliyor, söz hakk› tan›m›yor” demek de “Kad›nlar ilgisiz, onlar›n at›ll›¤›” demek de
büyük hata olur. Evet, biz kad›nlar›n bu sorunu tespit etmesi,
çözümü için yo¤unlaflmas›, bilincinde binlerce y›ld›r yarat›lan
zinciri k›rmas› belirleyicidir. Ancak erkek yoldafllar›n da kafalar›ndaki bilinç bulan›kl›¤›n› yok etmesi gerekiyor.
En önde gelen sorunlar›m›zdan biri binlerce y›ld›r
ezilen kad›nlara ö¤retilen söz söylememe, itaat etme,
kendine güvenmeme k›sacas› edilgenlik kültürünün
devrimci alana da yo¤un olarak yans›mas›d›r. Gazete
da¤›t›rken karfl›m›za ç›kan kad›nlar›n “ben bilmem, beyim bilir”
anlay›fl› bizim örgütümüzde de örgütün politikalar›n› sorgulamama, sadece pratik ifllere yo¤unlaflma, ilgi, karar aflamalar›nda kendine güvenmeyip erkek yoldafllara durumu havale etme
vs. fleklinde ç›k›yor. Kad›n›n inisiyatif sorununu tart›flmaya bafllad›¤›m›zda bile bu noktalara hiç girmiyoruz. Bu eylemde sloganc› kad›n olsun, sorun çözülsün diyebiliyoruz. Oysaki bu, biçimsel ve yine pratik ifllere tak›lan bir tart›flmadan öteye gidememektedir.
Esas›m›z kad›nlar›m›z›n erkekleflmeden nas›l daha
politik olacaklar›, kendilerine güvenlerini nas›l art›r›labilece¤imiz, ideolojik, politik sorgulamalar›n sadece
erkeklerin ifli olmad›¤›n› nas›l içsellefltirebilece¤imiz
vs.dir. Bunlar› içsellefltirmek için sorunu görmek, kad›n–erkek irade koyup bu sorunlar›m›z›n çözümü için teorik düzeyde derinleflip, pratikte özenli davranmak gerekmektedir. Bir
kere kad›nlar›n gücünü, yeteneklerini hepimizin görmesi gerekiyor. Fiziksel yeterliliklerimizin birkaç örnek d›fl›nda erkeklere göre daha yetersiz oldu¤u gerçekli¤ini al›p genellefltirmek,
kad›nlar› tamamen zay›f varl›klar olarak ilan etmek büyük bir
yanl›flt›r.
Sorunlar›m›zdan biri de di¤erlerine paralel olarak k›skançl›¤a, giyimine kar›fl›lmas›na kadar boyutlanabilen örgütlü kad›nlar›n da korunmaya muhtaç görülmesi durumudur. Genç kad›nlar›n özellikle aile kurumu taraf›ndan nas›l bask› alt›nda tutulmak istendi¤ini biliyoruz hatta k›z›yoruz ama kendimize k›z-
Yeni Demokrat Gençlik
mak zor geliyor. Demin de bahsetti¤im gibi kad›nlar›n fiziksel
yetersizlikleri malumdur. Ancak “kad›nlar›n mülklefltirilmesi
bizi de etkiliyor” diyerek bunun arkas›na gizlenmenin âlemi
yoktur. Örne¤in geç bir saatte güvensiz bir ortamda erkek bir
yoldafl›m›z› da bir gasp, sald›r› vs. tehlikesine karfl› tek bafl›na
d›flar› göndermek istemeyebiliriz. Kad›nlar›n bu noktada kendilerini fiziksel olarak korumalar› daha zordur. Ancak örne¤in
bir kitle faaliyetine ya da ifle vs. gidilecek ve o ortamda da erkekler daha çok ve bu erkekleri tan›m›yoruz. Somut flartlarda
bafl›m›za gelebilecek en kötü fley bize sözlü tacizlerde bulunulmas›, gereksiz bir biçimde yak›n davran›lmas› vs.dir. Bu noktada kad›n yoldafl›m›za “sen oraya gitme, orada erkekler var”
demenin objektif bir gerçeklik olan fiziksel yetersizliklerimizle
bir alakas› yoktur. Bu kad›n›n -kusura bakmay›n yoldafllar ama“özel mülk olarak görülmesinin” bize yans›yan yan›d›r. Kad›n
yoldafl›m›z bu sorunu, kendisine yöneltilen bu sald›r›y› bertaraf edebilir, hatta rahats›zl›k veren erke¤e durumu anlatabilir.
Bunu yapamam diyorsa –ki böyle kad›n arkadafllar›m›z da az
de¤ildir- o zaman bu durum elefltirilmelidir.
K›yafet mevzusunda da bu konu öne ç›kar. Hemen belirtelim, kitle faaliyeti s›ras›nda erke¤in de kad›n›n da ortama
uygun giyinmesi, daha kitleyi de¤ifltirip dönüfltürme aflamas›nda, hatta bunun bafl›ndayken “ben istedi¤imi giyerim” demenin alemi olmad›¤›n› biliyoruz. Bu noktan›n d›fl›nda ise kad›n ya da erkek giyimimiz, görünüflümüz noktas›nda, devrimci duruflumuza yak›flmayacak noktaya kadar özgür olmal›y›z.
Örne¤in bir devrimcinin k›yafete çok para harcamas›, rahat
hareket etmesini engelleyen k›yafetleri çok s›k tercih etmesi,
erkeklerin ilgisini çekme ad›na bir kad›n devrimcinin aç›k giyinmeye özel önem vermesi yanl›flt›r. Ancak bu durumlarda
bile yasakç›l›k de¤il olabildi¤ince ikna yöntemi seçilmeli, olay›n temelindeki ideolojik eksiklikler gündeme al›nmal›d›r. Ancak bugün örgütümüzde evin içinde bile kad›n yoldafllar›n
flort giymesi karfl›s›nda yasakç›l›¤a baflvurulmas› durumu vard›r. Ço¤u erkek yoldafl›m›z “biz kimseye yasak getirmiyoruz”
diyebilir. Ancak baz› yerlerde erkek yoldafllar bunu daha yumuflak ifadelerle ortaya koysalar da pek farkl› de¤iller. Mesela bir kad›n yoldafl›n giydi¤i k›yafetler ask›l› vs. ise bu k›yafet
nedense “be¤enilmiyor”.
Bu bazen d›fl görünüflte bazen biz kad›nlar›n tav›rlar›na yap›lan müdahalelerde de somutlaflan sorunun
özü sistemin kad›na bak›fl›n›n üzerimizde b›rakt›¤› etkilerin baflka bir yönüdür. Ancak sorun yine kad›n› yetersiz görme, zay›f bulma ile ilgilidir. K›yafetine bile s›rf kad›n oldu¤u için yasaklar getirilen, korunmak için dolmufllarda yoldafllar› taraf›ndan köflelere oturtulan ve ço¤u zaman bunu kabul eden, meflru gören biz kad›nlar›n politikada da edilgenleflmesinden baflka yol yoktur.
Pratik ifllerde edilgen olmuyoruz dedik ya bu noktada iflin
bir yönünü eksik b›rakmayal›m. Kad›nlar›n pratik iflleri yap-
57
mas›, koflturmas›nda çok sorun yok hatta bu ifl kad›n›n iflidir
anlay›fl› var demifltik. Ancak e¤er pratik iflimiz düflmanla karfl› karfl›ya geldi¤imiz noktada a盤a ç›k›yorsa orada alan› kad›na kapatman›n zaman› geliyor. Karfl›m›zda bir çevik ekibi varsa kad›n geride dursun, bize destek olsun deniyor. Evet, kad›n›n fiziksel olarak yetersizlikleri vard›r ama birincisi fiziksel
özellikler gelifltirilebilir ve sürekli arkada duran kad›n›n fiziksel özelliklerinin geliflmesi mümkün de¤ildir. ‹kincisi fiziksel
özellik sadece kas gücü de¤ildir. Örne¤in bir kad›n devrimci
erkeklere göre daha h›zl› koflabilir ya da molotofu daha iyi
kullanabilir. Ancak gerçe¤i gördü¤ümüzde zaten bu sorunun
özünün de yine fiziksel durumla çok alakal› olmad›¤› ortadad›r. Erkeklerin kendisinden her anlamda daha zay›f
gördü¤ü kad›n› savafl alanlar›nda daha önde görme
konusunda tahammülsüzlü¤ü vard›r. Bir yan›yla da yine
mülkleflmifl kad›n› koruma anlay›fl› büyük bir etkendir. Kad›nsa geride durmaya itaat edebilir, çünkü daha kolayd›r, binlerce y›ld›r al›flt›¤› fley de budur.
Tüm bu sorunlar sadece iflin bir k›sm›d›r. Bu konu ile ilgili olarak yaflam›m›zda birçok yanl›fl alg›lay›fl vard›r. Sorunun
çözümü ise bellidir. Her alanda derinleflmek ve daha çok derinleflmek, kad›n sorununda araflt›rmalar› yo¤unlaflt›rmak,
araflt›rd›kça ö¤rendiklerimizi prati¤e yans›tmak gerekmektedir. Evet, bunu en baflta gündemine almas› gereken biz kad›nlar›z. Biz kendi sorunumuz üzerine düflünmüyor, araflt›rma
yapm›yor, politika üretmiyorsak erkek yoldafllar›m›z›n da at›l
kalabilece¤i malumdur. Bugün yeterli olmasa da bu konuda baz› alanlar›m›zda belli ad›mlar at›lm›fl, kad›n komisyonlar› oluflturulmufl ya da bu konuda giriflimlerde bulunulmufltur. Ancak
erkek yoldafllar›m›z da bu sorunu gündemlerine -önemini anlayarak-almal›d›rlar. Biliyoruz ama kavrayam›yoruz; o yüzden
bir kez daha hat›rlatal›m; sorunun ad›n›n kad›n sorunu diye
konulmas›na kanmayal›m, sorun hepimizin sorunu, sorun sistem sorunudur. Bir Türk erkek ö¤renci devrimci mücadelede
iflçi s›n›f›n›n ya da Kürt ulusunun sorunlar›n› gündemine al›yor,
sürekli bu konuda inceleme yap›yor da kad›n sorununa neden
bu kadar uzak kal›r diye soral›m kendimize. Daha vahimi ayn›
devrimcinin kad›n olmas› durumunun farkl› bir sonuç ortaya
ç›karmad›¤›n› belirtelim. Her alanda, her YDG’linin bu konuda
hatalar› da do¤ru müdahaleleri de olabilir ancak mesele baflta
da belirtti¤imiz gibi anlay›fl sorunudur. Baflta biz kad›nlar sadece d›flar›daki de¤il örgütümüzde de kad›n sorununun, cinsiyet
ayr›mc›l›¤›n›n oldu¤unu kabullenmeli, buradaki en büyük sorumlulu¤un bizde oldu¤unu anlamal›y›z. Erkek yoldafllar›n da
bu noktada bizimle yan yana olmas›, kendisine düfleni yapmas›, kad›n sorunundan kaçmamas› gerekmektedir.
Bir kez daha belirtelim, kendimizi dönüfltürmeden, alan›m›z›, örgütümüzü de¤ifltiremeyiz. Örgütümüzü de ileriye do¤ru dönüfltürmeden toplumu de¤ifltirmeyece¤imiz ortadad›r.
YDG Merkezi Kad›n Komisyonu
58
Yeni Demokrat Gençlik
197 GÜNDE KAFAYI BULAN ADALET
Etiler’de çöp konteyn›r›nda bulunan bafl›ndan kesilmifl bir cesetle gündemimize girmifl oldu Münevver Karabulut. Henüz 18 yafl›nda olan bu genç kad›n›n öldürülmesiyle bafllayan süreç yaklafl›k yedi ayd›r memleket
meselesi halini alm›fl durumda. Öyle ki tüm gazetelerde,
tüm haber bültenlerinde cinayetle ilgili yeni geliflmelerin/geliflememelerin/eylemlerin/karanl›k iliflkilerin vs.
duyuruldu¤unu görmek mümkün.
fiunu belirtmekte fayda var ki; ortada hunharca yap›lm›fl bir cinayet vard›r. Bunun sonucunda 18 yafl›nda
genç bir kad›n vahflice öldürülmüfltür. Olay aç›ktan bir
haber niteli¤i tafl›maktad›r. Ancak hâlâ gizli kuyulardan
cesetlerin ç›kt›¤›, insanlar›n kimyasal silahlarla hapishanelerde katledildi¤i, iflkencenin bininin bir para oldu¤u
hatta iflkence sonucu ‘flüpheli’ ölümlerin gerçekleflti¤i,
yine hapishanelerde tutsaklar›n gün be gün ölüme terk
edildi¤i; bunun yan› s›ra katliamc›, iflkenceci yüzünü kuruldu¤u günden bu yana hiç mi hiç saklama gere¤i duymayan aksine tarihi bu tarz olaylardan ibaret olan Türkiye’de bu olay›n bu denli gündemde tutulmas› bizi düflündürmüyor de¤il.
Tekrar alt›n› çizelim; bu yaklafl›m›m›z Münevver Karabulut’un öldürülmesi karfl›s›nda duyars›z kald›¤›m›z›
göstermez; aksine sorgulad›¤›m›z, genel anlay›flt›r. Egemenlerin izin verdi¤i kadar ‘özgür’, ‘tarafs›z’ olabilen
burjuva-feodal bas›n Münevver Karabulut cinayetini
aç›ktan suni bir gündeme dönüfltürmüfl ve çarflaf çarflaf/program program ifllemifltir. Asl›nda tam da kendilerinden bekledi¤imiz flekilde bunu yaparken bile olay›n
derinliklerine girememifltir. Nerede Cem Garipo¤lu’nun
amcas› ünlü ifladam› Hayyam Garipo¤lu’na, onun birbirinden kirli iliflkilerine, uyuflturucu ticaretine olay ba¤lan›yorsa orada bas›n da el pençe divan durup; sermayedarlara bir selam çak›p gerisin geri uygun ad›m dönmüfltür. Gündemin sunileflmesinden kast›m›z budur. Olay›n
gerçekli¤inden uzaklafl›p meseleyi magazinsel boyutuyla
ele almaya bay›lan burjuva-feodal bas›n bu olayda da ayn› tutumunu inatla muhafaza etmifltir.
Bas›n›n yan› s›ra olaya ‹stanbul Valisi Muammer Güler’in ve o zaman›n ‹stanbul Emniyet Müdürü Celalettin
Cerrah’›n yaklafl›m› da sorgulanmaya de¤erdir. Bahsi geçen zatlar zaten bizim ve halk›m›z›n gözünde ‘devletin ve
milletin bekas›n› korumak’ gayesiyle yapt›klar› icraatlardan dolay› sab›kal›d›rlar. Bu olay ise bu bitirim ikilinin
gerçek yüzlerini bir kez daha görmemiz aç›s›ndan önemli olmufltur. Sabr›n›za s›¤›narak pek say›n 1. Cerrah Efendi’nin Münevver Karabulut cinayetinin ard›ndan sarf etme aymazl›¤›n› gösterdi¤i sözleri aktaraca¤›z. Cerrah,
k›zlar›n› kaybeden anne babaya; “K›z›n›z›n peflinden gitseydiniz, sahip ç›kmam›fls›n›z böyle olmufl” diye seslendi. Ayn› Cerrah üç y›ld›r Taksim’de 1 May›s’› kutlamak isteyen
emekçiye “terör örgütü üyesi/yandafl›” yaftas›n› yap›flt›rm›fl; iflkencede katledilen Engin Ceber’in ard›ndan “polis hiç kimseye bir fiske dahi vurmaz” demiflti. Karnesi
k›r›klarla dolu olan Cerrah Osmaniye’ye güya sürüldü ve
valilikle cezaland›r›ld›! Yerine ise yeni bir katil atand›. Bu
olayda konumuz Cerrah’›n a盤a ç›kan bir di¤er i¤renç
yüzüdür. Genç bir kad›n›n bafl›bofl hareket etti¤i için öldürülebilece¤ini gayet meflru gören Cerrah; ayn› zamanda gece sevgilisinin evine giden bir kad›n›n bafl›n›n bofl
b›rak›ld›¤›n› düflünebilmektedir. Olayda bahsi geçen zat
tam da kendisinden/alg›s›ndan/anlay›fl›ndan bekledi¤imiz
flekilde davranm›fl ve bizi hiç mi hiç flafl›rtmam›flt›r. Osmaniye’nin ba¤lar›nda makam keyfi süren bu flahsa öfkemizi ve nefretlerimizi bu vesileyle bir kez daha iletiyoruz.
Geçelim Cerrah’›n ekürü Muammer Güler Beye.
Kendisini faflist uygulamalar›n naif sözcüsü ilan eden Vali, olaydan sonra pek talihsiz(!) aç›klamalar yaparak insanlar› k›zd›rm›fl ve tüm sevimlili¤iyle yeniden kameralar›n önüne geçmifl; yanl›fl anlafl›ld›¤›ndan dem vurarak
“Statüsü ne olursa olsun katil veya katiller bulunup cezaland›r›lacakt›r. Kanun önünde herkes eflittir. Ne hukuk ne polis
ayr›m yapmaz” ç›k›fl›yla gönüllerimizi yeniden fethetmifl,
(!) emniyete, idareye, hukuka, topyekûn devlete duydu¤umuz güveni yeniden perçinlemeyi baflarm›flt›r!
Upuzun metrajl› bir filme dönüfltürülen bu filmin bir
di¤er aktörü ise Adli T›p Kurumu olmufltur. Kurum, su
yüzüne ç›kan i¤rençliklerin oda¤› olma ›srar›n› sürdürmektedir. Fark edildi¤i üzere son dönem çekilen tüm
filmlerde kendisine rastlamam›z mümkün. Güler Zere
için bir türlü vermedi¤i karar hâlâ konuflulurken; Susurluk san›klar›na yapt›¤› jest haf›zam›zdaki yerini korurken,
2000 ölüm orucu sürecinde Wernice Korsakoff teflhisiyle tutukluluklar› sonland›r›lan devrimci tutsaklar› oyuna getirip yeniden hapishanelere doldurmuflken bu filmdeki rolünü heyecanla bekliyorduk aç›kças›. Kurum ‘kirli masa’ sahnesi ile filmde yerini ald›. fiöyle ki; Münevver
Yeni Demokrat Gençlik
Karabulut’tan önce Adli T›p’ta
otopsisi yap›lan bir cesedin muayenesinin yap›ld›¤› ayn› masaya Münevver Karabulut yat›r›l›yor. Ancak
masay› temizlemek kimsenin akl›na
gelmedi¤i için Münevver’in üzerine
masadan sperm bulafl›yor. Ve pek
sayg›de¤er Adli T›p Kurumu bu durumu Münevver’in birden fazla
kimseyle cinsel iliflkiye girdi¤i fleklinde yorumlay›p rapor ediyor. Elbette ki bu durum kafalarda zaten
mevcut olan ‘bu k›zda bir durum
var; öldürülmeyi hak m› etti acaba?’
alg›s›n› ziyadesiyle güçlendiriyor. Rolünü baflar›yla oynayan ATK yeterli bilinç bulan›kl›¤›n› sa¤lad›¤›n› düflünerek
baflar›n›n vermifl oldu¤u gururla köflesine çekiliyor.
Sözün özü; bir kurum olarak ATK’n›n güvenilirli¤inin
sorgulanmas›n›n bile bir de¤eri kalmam›flt›r. Tüm sorgular›n›n neticesi ayn›d›r ve her pratikte kendisini göstermektedir.
Filmin sonunda ise; Cem Garipo¤lu avukatlar› taraf›ndan polise teslim edildi. Ard›ndan büyük bir yaygara
ile zafer nidalar› aras›nda sevinç 盤l›klar› at›larak Emniyet’in büyük baflar›s› (!) kutland›. Adalet 197 gün gecikmeyle güya yerini bulmufl oldu. Cem Garipo¤lu’nun bu
kadar süre içerisinde lüks bir sitede kal›yor oluflu, ‹stanbul d›fl›na hiç ç›kmam›fl oldu¤u gerçe¤i, polisin isteyince
59
yapt›¤› teknik takipler sonucu i¤ne deliklerini bile tespit
edebilmesi, Cem Garipo¤lu’nun ben duymad›m-bilmiyorum-görmedim tavr›, Garipo¤lu ailesinin yedi düvelce
bilinen serveti; hukukun hiç bir zaman objektif olamayaca¤› gerçe¤i kafam›z› ziyadesiyle kar›flt›r›yor. Bunlar›n yan› s›ra Garipo¤lu’nun yakalan›fl›n›n/teslim ediliflinin/eliyle
konmufl gibi bulunuflunun/ortaya ç›k›fl›n›n ard›ndan bafllayan süreç de önemlidir.
fiunu aç›ktan ortaya koymak gerekir ki burjuva-feodal hukuk düzenine göre 18 yafl›n› doldurmam›fl herkes çocuktur ve ‘cezaland›r›lmalar›’ bu gerçe¤e göre yap›l›r. Bizim bak›fl›m›za göre çocuk olma k›stas› yafl de¤il,
bilinç düzeyidir. 18 yafl›n› geçmifl ancak bilinci yeterince
aç›k olmayan bir kimse çocuk say›labilece¤i gibi 13 yafl›nda olup da yaflam›yla, prati¤iyle hiç de çocuk say›lamayacak kimseler de olabilir. Mevcut hukuk düzeni kendi de¤erlendirmesi çerçevesinde bu olayda tutarl› say›labilir.
Bunun için Garipo¤lu’nun çocuk mu,
koca adam m› oldu¤u tart›flmalar› bizim aç›m›zdan belirleyici de¤ildir. En
az›ndan bu münferit olayda esas› teflkil etmemektedir. Çünkü bu soru
topyekûn hukuk, adalet, düzen, sistem sorgusunu beraberinde getirdi¤inde anlaml›d›r. Ancak tutars›zl›k
baflka bir noktada karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bilindi¤i/bilinmesi gerekti¤i üzere Türkiye Kürdistan›’nda ellerinde
tafl izi oldu¤u gerekçesiyle onlarca
çocuk müebbet hapis cezas› istemiyle yarg›lan›yor. Yine Adana’da yap›lan
‘yasad›fl›’ örgüt operasyonunda gözalt›na al›nan 6 çocuk ‘örgüt üyeli¤i’
iddias› ile 35 y›ll›k hapis istemiyle yarg›lan›yor. Amed’de 45 gün tutuklu kald›ktan sonra serbest b›rak›lan çocuklar kendilerine yap›lan kötü muameleden dem vuruyor.
Tüm bunlar ortada iken hukuk düzeninin iki yüzlü¤ü
tekrar tokat gibi yüzümüze çarp›yor. Genç bir kad›n›n
bu flekilde katledilmesi hepimiz için üzücüdür. Bu tarz
olaylar›n yaflanmamas›n› ise bu genç kad›n›n yan› s›ra
Güler Zere için de, Engin Çeber için de, Ulucanlar’da,
Buca’da Ümraniye’de, Sivas’ta, Çorum’da, Marafl’ta katledilenler için de, kuyulardan ç›kar›lan faili meçhuller için
de; bir bütün sistemin iki yüzlü, katliamc› yan›n› karfl›m›za alarak/fark›nda olarak öfkemizi büyütüp karfl›s›nda savaflarak sa¤layabiliriz.
Ankara YDG
60
B
E
L
L
E
K
Yeni Demokrat Gençlik
DÜNYAYI SARSAN DAVA
Ç‹N DEVR‹M‹
Gerek ülkemiz özgülünde gerekse de dünya çap›nda
sosyal ve siyasal çalkant›lar›n yafland›¤›, s›n›f mücadelesinin kimi alanlarda keskinleflti¤i kimi alanlarda da keskinleflmeye yüz tuttu¤u bir dönemden geçmekteyiz. Böylesi bir dönemin koflullar›n›n dünya tarihinde yaflanan benzer geliflmeler ve sonuçlar› ile birlikte an›lmas›, k›yaslanmas› elbette ki bir tesadüf de¤ildir. Dahas› bu durum bilincimizi tazelemek ve tarihte yaflanan s›n›f mücadelelerinden dersler ç›kartarak bu günümüzü ayd›nlatmak aç›s›ndan devrimci bir zorunluluktur.
Geride b›rakt›¤›m›z yüzy›l s›n›f mücadelesinin önünü
açacak, bu yola ›fl›k tutacak nice deneyimler ile doludur.
1917 Büyük Ekim Devrimi deneyiminden sonra 1949 y›l› da dünya devrimler tarihi aç›s›ndan büyük öneme sahip bir tarihtir. Elbette ki Çin Devrimi sadece tarihsel
bir olgu de¤ildir. 1949 y›l›n›n 1 Ekim’inde kuruluflunu
ilan eden Çin Halk Cumhuriyeti ile dünya nüfusunun
dörtte birini oluflturan Çin halk›n›n bütün zincirlerini
kopararak emperyalizme ve feodalizme indirdi¤i a¤›r
darbe, günümüzde de emperyalizmin yar›-sömürgesi durumunda olan halklar›n verdikleri sosyal kurtulufl mücadelelerine ›fl›k tutar niteliktedir. Ve biz genç devrimcilerin bu devrimi kavramas›, bugünün koflullar› ba¤lam›nda
yorumlamas› ve ç›kart›lan deneyim ve derslerle devrimci bir mücadele hatt› gelifltirmesi verdi¤imiz mücadele
aç›s›ndan büyük bir öneme sahiptir.
Çin Devrimi bizlere kitleler ile olan ba¤›m›zda, halka
hizmet etme noktas›nda, emperyalistlere ve onlar›n yerli uflaklar›na karfl› verilecek mücadelede ve daha birçok
alanda somut deneyimler sunarak yol göstermektedir.
“Y›k›lmayan tek kale kitlelerdir!”
Baflkan Mao s›n›f mücadelesinin meflakkatli yolunda
en büyük ö¤retmeni kitleler olarak görmekte ve “Y›k›lmayan tek kale kitlelerdir” sözü ile kitlelere olan güvenini bizlere de göstermektedir. Kitlelerin ö¤retmenli¤ini
esasa almak s›n›f mücadelesinin süreklili¤i ve baflar›s› aç›-
Yeni Demokrat Gençlik
61
mek için yaflama geçirilmifltir, olumlu
sonuçlar do¤uraca¤› düflünülen hiçbir
yol ve yöntem yads›nmam›flt›r. Bunlar›n içerisinde en önemli olgu ise kitleyle olan ba¤lar›n asla kopar›lmamas›
ve sürekli gelifltirilmesi olmufltur. Ve
bu olgu kökleri toprak ile her an daha
fazla bütünleflen bir a¤aç misali Çin
halk›n› ad›m ad›m zafere tafl›m›flt›r.
Çin Devrimi yüzy›llar boyunca ezilmifl ve sömürülmüfl bir halk› topyekûn
devrimci mücadeleye katmas› aç›s›ndan da incelenmesi ve örnek al›nmas›
gereken bir yerde durmaktad›r.
“Emperyalizm ka¤›ttan
kapland›r!”
s›ndan bir zorunluluktur. Bir savafl›n kitlelere dayanmak
zorunda oldu¤unu ve zaferin de gene kitlelerin eseri olaca¤›n› anl›k da olsa akl›m›zdan ç›karmamam›z gerekir.
“Kitlelerin ö¤retmeni olmadan önce ö¤rencisi olmal›y›z” belirlemesi kitleleri hissetmeye, onlar›n düflüncelerine ve elefltirilerine olan ihtiyac›m›z› somutlar niteliktedir. Ve her fley esas olarak halka hizmet etme fliar› etraf›nda dü¤ümlenmektedir. Halka hizmet etmenin yolu
kitleleri dinlemekten, onlardan bir an dahi olsun ilgiyi
kesmemekten ve en önemlisi, ne olursa olsun kitle iliflkilerinden ç›kart›lan derslerle birlikte gene kitlelerin ç›karlar›na denk düflen bir mücadele hatt› örmekten geçmektedir. Mao yoldafl bu çal›flma tarz›n› “kitlelerden kitlelere” olarak formüle etmifltir. Halk›n olanca zenginli¤ini mücadeleye katmak ve halk› harekete geçirmek için
bu formül hayati bir önem tafl›maktad›r.
Baflkan Mao bir gün kendisine yöneltilen “Kitleleri
harekete geçirmeliyiz, ama nas›l?” sorusuna “Onlar› seferber etmeliyiz. Sözle, bültenlerle, gazetelerle, bildirilerle, kitaplar ve broflürlerle, tiyatro ve filmler arc›l›¤›yla, okullar arac›l›¤›yla, kitle örgütleri ve kadrolar arac›l›¤›yla seferber etmeliyiz.” cevab›n› vererek her fleyin mücadelenin bir arac›
haline getirilebilece¤ine dikkat çekmifltir. Keza Çin’de
bunlar›n hiçbiri sözde de kalmam›flt›r. Mao yoldafl›n yukar›da belirtti¤i ve belirtmedi¤i birçok fley kitleleri harekete geçirmek ve mücadelenin bir parças› haline getir-
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluflu 1 Ekim 1949’da Pekin’de yap›lan,
Çin halk›n›n emperyalizme, feodalizme ve komprador kapitalizme vurdu¤u a¤›r darbeyi hayk›ran bir miting ile ilan edilmifltir.
Bu zafer “emperyalizm ka¤›ttan kapland›r” söylemini
tarih sahnesinde bir kez daha hakl› ç›karm›fl, s›n›f mücadelesinde de yeni ve büyük mevziler kazan›lmas›na olanak sa¤lam›flt›r. Ezilen milyonlar›n hakl› ve meflru mücadelesinin ancak örgütlü bir mücadele ile olabilece¤ini,
ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelelerinin tüm iç sorunlar d›fl›nda ayn› zamanda emperyalizme karfl› verilecek
bir mücadele ile zafere gidece¤i gerçe¤ini bir kez daha
halklara göstermifltir. Çin Devrimi’nin kat etti¤i yollar
dünya halklar› için yar›na ›fl›k tutan bir yol gösterici oldu¤u gibi, verdi¤i derslerle de tarihsel bir miras olma
özelli¤i kazanm›flt›r.
Bugün de dünya üzerinde emperyalizmin savafl, sömürü ve ya¤ma ile halklar›n geleceklerini yok etti¤i koflullarda, IMF ve Dünya Bankas› eliyle ekonomik tahakküm ve dayatmalarla açl›k ve yoksullu¤u kader gibi sundu¤u koflullarda biz genç devrimciler bu tarihsel miraslar›n yol göstericili¤ine çok daha fazla ihtiyaç duymaktay›z, duymal›y›z.
K›r›nt›lar sunan, özgürlükleri ve haklar› yok sayan
emperyalist sisteme karfl› gerçek mücadelenin, halklar›n
kurtulufl kavgas›n›n yolu dünya devrim tarihlerinde çok
net olarak durmaktad›r.
62
M‹ZAH
AYIN ‹NC‹LER‹
Ay›n E¤itim ‹ncisi
R.T. Erdo¤an: “Her üniversite mezunu ifl bulur diye bir kural yok”
Ay›n Hukuk ‹ncileri
Diyarbak›r Savc›l›¤›: Diyarbak›r Barosu hakk›nda
Kürtçe ajanda bast›rd›¤› için soruflturma bafllatt›, soruflturma kapsam›nda w, x ve q harflerinin ek masraf
yaratt›¤› ve kamu zarar› olufltu¤unu iddia etti.
Yarg›tay: 2005 y›l›nda Siirt’te eylemcilere atefl ederek
bir kifliyi öldüren Uzman Çavufla beraat karar› verdi.
Ay›n Aç›l›m ‹ncisi
Akif Akkufl (MHP Mersin Milletvekili): “Kürt diye bir millet, Kürtçe diye bir dil yoktur”
Yeni Demokrat Gençlik
Ay›n Samimi ‹ncisi
Hakk› Süha Okay (CHP Grup Baflkanvekili):
“TSK’n›n bu kadar güncel siyasetin içinde yer almas›n› do¤ru görmüyorum” (Genelkurmay Baflkan›n›n
“aç›l›m konusunda televizyonlardaki tart›flmalar› izlemeyin” demesi üzerine)
Ay›n Sanat ‹ncisi
Mahsun K›rm›z›gül
(flark›c›l›ktan “toplumsal” sinemac›l›¤a atlayan yeni
“Y›lmaz Güney”):
Günefli Gördüm filmiyle yabanc› dil en iyi
film dal›nda Oscar
Aday Aday› oldu.
Tayyip ve Obama’n›n korumalar› durumun fark›nda!!!
Lice’de havan to pu ile parçalanan
12 yafl›ndaki Cey lan için devlet
yoktu, savc› köye
gitmedi, otopsi
karakol bahçesin de yapld›...
Mersin MHP Milletvekili Akif Akkufl, “Kürt diye bir
fley yoktur” diyerek ezberimizi tazeledi...
Yeni Demokrat Gençlik
UNUTMAYACAĞIZ! AFFETMEYECEĞİZ!
12 yaşındaki Kürt kızı Ceylan Önkol, Diyarbakır’ın Lice’ye
bağlı Şenlik Köyü Hambaz mezrasında hayvanları otlatırken, karnına isabet eden havan topu nedeniyle
paramparça oldu! Savcı ve doktor “can güvenliğimiz yok”
diyerek köye girmedi. Ceylan’ın parçalanmış bedeni
caminin imamı ve annesi tarafından toplanarak karakola
götürüldü. Üzerinden haftalar geçmesine karşın devlet cehpesinden tek bir açıklama yapılmadı.
Devrimci sanatın sıcak namlusu:
Yılmaz Güney

Benzer belgeler