gama ›fl›n›
Transkript
gama ›fl›n›
Özcan Erdo¤an tinerciii!!! tüm büyümemifllere... adamad› kendini bir okulun büyüyünce ne olaca¤›na o çocuk orta ikiden ayr›lan takma bir ad gibi kald› tek ayakta o soka¤›n havas›d›r poflette çekilir abaküsleri akflam›n tespihiyle taksimde as›ls›n diye tramvayda bir istiklaldir s›n›f seslerinden geçmifl y›ld›zlar yang›nlar içinden bir yeflil parka uzanan vatman› kim kaç›racak o son istasyon uykusunda dövmeden meydan saatleri büyüklerin paz›lar›nda c›ss... olur her çocuk bir ikaros’tur ‘kral ç›plaaak!..’ demeye ahh bir f›rsat!.. ahh bir do¤rulsak!.. penisini de¤dirmedi¤i çukurumuz da kalmad› ya... tanr› misafiriyim diyerek geldi oturdu içimize bu ac›, bir daha ç›kmad›. lakin irkilin!.. bilin ki, düzenle düzenli bir iliflkisi olan›n sa¤l›¤›na zararl›d›r bu dergi. ondand›r ki görüldü¤ünde, raflar›n en alt›na, dergilerin en arkas›na at›l›r hep. öyle ya, 18 yafl›ndan küçükleri ve de büyükleri, fleytan›n son sözlerinden uzak tutmak içindir bu terkin. f›rt›nalar›n doldurdu¤u yapraklar›; bir bulan olacakt›r elbet bu potkal›. bulamazsa ne olur ki hem; imlas›z’›n sözü ilkin kendinedir, sonra imkâns›za... olmazsa, “hayat›n neresinden dönülürse kârd›r” bile demeden, kendini imha etmeyece¤ini kim, nereden bilebilir ki?! bu say› ç›km›flsa art›k; sorgulamak içindir önceki say›n›n dinmiflli¤ini. inatla tekrar ediyoruz: habbeyi kubbe yapanlar›, otoriter kimlikleri; kutsanm›fl y›ll›klar›, antolojileri, ödülleri vermeyece¤iz imlas›z’›n yan›nda. heyhat fener de vermeyece¤iz art›k, gündüzün pazar yerinde insan ararken umudu kesilene. t›pk› kibrit de vermedi¤imiz gibi içinde atefl tafl›yana. donuklafl›lmas›n istiyoruz. herkesin be¤enisi kendine... söyleyecek sözü varsa buyursun söylesin. kimse mermerlerden yükselip de bize yer göstermesin; kolyedir, kementtir boynumuza tak›lmas›n tek. güç, meta ve tahakküm arac› olarak görülmesin yap›t. kendisine popstar bir karakter arayanlar, gidip girsinler s›ras›na okflanacak uzuvlar tv’sinin, dergisinin... bu dergiyle atm›¤›n› silmesin kimse. zira k⤛d› serttir ac›t›r bir taraflar›n›. sanat ve sanat yapan, özelde fliir ve fliir yazan üzerinden yap›lan elefltiri magazinelleflmesin, otorite üretmesin istiyoruz. nas›l ki verili olan, donuklaflan ve teslim olan düflüncelerin sars›lmas›n› sanattan bekliyorsak; ayn› flekilde y›k›c› ve anarflist elefltiriyi de bir belirleyen olarak sanattan ve de fliirden ayr› düflünemiyoruz. s›rf bu yüzden k›flk›rt›lm›fl so¤anlar b›rakt›k kap›lar›na dün gece yine biz. gerçekte ne isek, oyuz. dokuz kiflinin do¤ru dedi¤ine, onuncu kifli olarak, do¤ru demedi¤imiz için buraday›z. baflkas›n›n do¤rusunu yaflamaktansa kendi yanl›fl›n› yaflayanlar›n içtenli¤idir çünkü imlas›zl›k. tam da burada, ustalar›n k›ç›nda bitmektense burnunda bitmek ye¤dir, dedi¤imiz için giydirilmifltir bu deli gömle¤i bize. tekrar tekrar... biz kimiz?!. neyiz?!. neden buraday›z?!. bu sandalye?!. bu masa?!. onlar da kim?!. art›k karfl› masaya rimbaud’yla bir pasta göndermeliyiz: “cumhuriyetler, krallar, ordular -yeter besömürgeler, halklar çan›n›za ot t›kans›n.” özcan erdo¤an sahibi/yaz›iflleri müdürü: mustafa ibakorkmaz yaz›flma: halim flafak p.k. 271 38002 kayseri y›l: 2 say› 7 • may›s•haziran 2004 e-mail: [email protected] www.imlasizdergi.cjb.net imlas›z ticari amaçl› bir dergi de¤ildir. dergide yer alan ürünlerden yazanla birlikte isteyen herkes sorumludur. imlas›z’a bilgisayarla, daktiloyla, el yaz›s›yla yaz›lm›fl ürün gönderilebilir. kapak: arma¤an bilgin/musibako teknik haz›rl›k: turuncu tan›t›m 0.352. 231 11 10 • bask›: geçit ofset 0352.320 48 61 say›s› 2.500.000 tl. y›ll›k katk› pay› 15.000.000 tl. posta çeki numaras›. halim flanl›da¤ 692233 Bir Foto¤rafç›yla Polemik -fotu¤raf: “bir polemikçiyle polemik”- Erin Özgür -Biz artis miyiz kardeflim? Beni sevmeden foto¤raf›m› çekemezsin, yani cesedimi çi¤nemeden Foto¤raf halk sanat›d›r, halk›m›z en iyi pozu verir Bir de k›m›ldamasa -Biz artistiz kardeflim “Torunlar›ma bundan söz edebilir miyim?” Rica ederim! ama ellerini y›kad›ysan sana küfredece¤im fiimdi kufla bak. Bu bak›fllarla hiçbir foto¤rafç› çekmez seni, Dünyaya siker gibi... ‹ndir montun yakalar›n›, kald›r ellerini ‹yi bir foto¤raf omzun üstünden mele¤i göstermelidir Kötü bir foto¤rafta sadece foto¤rafç›d›r ç›kan. Halk›m›za inan›yorum, bir de k›m›ldamasa Ruhuna da, protez ya da de¤il, bir de k›m›ldamasa Foto¤rafç› sen bilirsin halkla iliflkiler bir bilim midir? Bence sanat; o yüzden halkla aram hiç iyi de¤ildir. kendini kanatan Reha Yünlüel -eveeeet çekiyoruz, herkes toplans›n bakiym: halk bu, k›m›ldar kardeflim! korkutucudur k›m›ldamas› örne¤in öd’ü k›m›ldar baflbakan›n ve emekli bilmemnebafl› millî güvenlik dersi hocalar›n›n - malûm, skmle sevdâs› malûm floförlük davâs›korku, fantezi aynas›d›r militerlerin. halk bakiym! k›m›ldama! -çiiiiiiiiiiiiiiz! -uzun boylular arkaya, öndekiler çömelsinler haydi ama: halk bu, k›m›ldar kardeflim! foto¤rafç›n›n artizi bu k›m›ldamas›n› halk›n al›r bir dalga yapar, fön çeker, favorilerini k›salt›r. dalga, halk› biraz daha k›m›ldat›r. iflte entelektüel dalgac› artiz responsabilitesi. -ahhh, gözünüzü kapatt›n›z! 3 fliirler -bir de profilden alal›m: koca flair flarl çi¤nemifltir sanat›n› foto¤raf›n foto¤raf›n› çektirirken; anri çi¤nemifltir, ara çi¤nemifl sanat›n›, sanat›n› çekerken foto¤raf›n. artiziz biz kardeflim, arrrtizzz! yana¤›n›zdan sizi, sevmeden de öperiz. öldürerek ölümsüzlefltirme sanat›d›r ya foto¤raf ço¤unlu¤un trajedisi halk bir fotu¤raf de¤il, senibenionu ihmâl eden bir göz boyama sanat›d›r. -k›m›ldama lan halk! idil yay›nlar› -haa evet azîzim, sorunuz: yaln›z›m bunu kendime bile söylemiyorum kap›y› bir açsam kan›m boflalacak içime bakir bir dünya kalmad› haberim yok ecza sürdü¤üm her yaray› oyuyor tükürüyorum bu hayat›n tam da dibine kadar girmiflim halim flafak halkla iliflkiler bir dolmufl sanat›d›r. bindiren bindirene! dolmufllara hiç binmem dolmufl tuttu¤undan beni. -art›k nefesinizi salabilirsiniz! Anarflist eylem ve elefltiri Y›kmas›n› bilmeyen elefltirmesin! Walter Benjamin utku özmakas Durum Dergicilik bir eylemdir. Nedenleri taraf›m›zdan belirlenmifl her durum bize yeni bir eylem olana¤› verir. Bu olanak gerçeklefltirilirse yeni bir durum ortaya ç›kar. Bu iliflki zincirinde yine bir yanl›fl yap›l›yor. Anarflist edebiyat›n ne oldu¤u tart›fl›lmadan anarflist bir dergi yap›l›yor. Sonuçta bu hata anarflizm vurgusu ile yola ç›kanlar yolda dönüp kendilerini iktidara teslim etmesine kadar vard›! Gazi Bertal’›n elefltirisi olmasayd› belki yine durum karfl›s›nda yap›lan bu yeni eylem tart›fl›lamayacak, anarflizm san›lanlarda dergide yerini alacakt›. Bugün anarflist bir edebiyat eyleminin görülmesinin olanaklar› azalt›lm›flt›r! 4 Edebiyat›m›zda sürekli elefltirinin yap›lmad›¤›, elefltirmenlerin azald›¤› at›flmalar› var. Akademisyenlerin bu sorunu çözmek için(!) üniversitelerimizde bölüm açt›¤› elefltiri, durum karfl›s›nda yeni bir eylemdir. Üstelik elefltiri durum ile gerçeklik aras›ndaki fark› görmemizi sa¤layacak biricik yollardan biri gibi gözüküyor. Dönüp bakt›¤›m›zda ise Türk Edebiyat›nda “anarflist elefltiri”nin bir türlü geliflmedi¤i (hatta oluflmad›¤›n›) söyleyebiliyoruz. Bunun nedeni ise “anarflist elefltiri”nin baz› yan›lg›lara düflmesidir. Yan›lg› Semih Gümüfl “Puslu Ada”s›nda(1), bir elefltiri anlay›fl›n›n oluflmas› için “hem eni iyi okuma ve çözümlemem yöntemini bulacaks›n›z, hem zaman içinde de¤iflen düflünce biçimleri ve edebiyat anlay›fllar›yla uyum içinde duracaks›n›z” diyor. “En” iyi okuma yöntemi bulunabilir mi bilmiyorum ancak iyi bir okuma yöntemine sahip olman›n gereklili¤i fikrine sonuna kadar kat›l›yorum. Anarflist elefltiri iflte bu noktada zay›flamaya bafll›yor. Metne karfl› onu al›mlay›c› bir tav›r içinde durmuyor. Al›mlay›c› davran›lmamas› ise de¤erlendirici konuma geçmeye engel oluyor. Yap›t›n ba¤lant›sal yap›s›n› çözmek için de¤erlendiricilik ile al›mlay›c›l›k aras›ndaki ince fark› göremiyor. Bir baflka yan›lg› ise “zaman içinde de¤iflen düflünce biçimleri ve edebiyat anlay›fllar›yla uyum içinde” durmamak! Bu dezavantaj (e¤er dezavantajsa) metni okunamaz bir konuma sokuyor. Eserin içinde yaflad›¤› ya da düflünce ak›m›n›n kendisi bir reddiyeye u¤rat›ld›¤› için onu kendi dizgesi içinden elefltirmek imkans›z hale geliyor.Bu da eserde derin yap›ya inilmesini engelliyor. Muhalifli¤i yaln›zca “muhaliflik olsun diye” yapmak anarflizmin -bunu anarflizm sananlar›n- yan›lg›s› olacakt›r. Anarflist elefltiri ile metin uzlaflabilir mi? Bu uzlaflamamazl›k metnin yüzey yap›s›nda -anarflist- elefltiriyi yanl›fl noktalara götürebilir. “Elefltirel bilinç anarflisttir” demek motta bir söz olarak kabul edilebilir ancak gerçeklik ile durumun birbirine kar›flt›r›lmas›n›n basit bir örne¤idir bu. Elefltirel bilinç anarflist bir pay tafl›r ancak ana kayna¤› olumsuzlama ya da be¤enmemedir. Tüm eylemlerin bir olumsuzluktan do¤mas› gibi... Durum de¤iflince gerçeklik ayn› kalsa bile eylem de¤iflebilir. Çözümler Anarflist elefltiri öncelikle durum ile gerçeklik aras›ndaki fark› ortaya koymal›d›r. Bunu ise elefltiri kanal›yla yapmas› bir gelene¤i ortaya ç›karabilir. De¤iflen düflünce biçimleri ile uyum içinde durmal› anarflist elefltiri. Bu uyum onu kabullenmek de¤il, onun çizmeye çal›flt›¤› çerçeveyi, metodu ve metodun temellerini anlamakt›r. Bu “uyum” sözcük anlam›yla bir olumlama bar›nd›rsa da metni anlamay› kolaylaflt›racakt›r. Metnin kap›lar› bu flekilde aç›lacakt›r. Metin ile uyuflmak, metin ile nefes almakt›r. Özne ile ba¤ kopar›larak elefltiri yap›lamaz! Bu ba¤ elefltiri içindeki zorunluluklar alan›ndad›r. “Dil” ise hem metnin okunmas› ve çözülmesinde hem de onun elefltirilmesinde bafl köflede duracakt›r. “Söz”ü orijine alarak yazar› yok sayan dil anlay›fllar›ndan uzak durulmal›d›r. “Söz” al›flveriflini yaln›zca toplumsal bir al›flverifl, edebiyatç› için bir araç olarak görmemeli, savruk bir dil anlay›fl›n› benimsememelidir. Dogmatik dil anlay›fllar›ndan uzak durmal›d›r. Bu bir ›l›ml›¤› de¤il çok perspektiflili¤i getirecektir. Sonuç Eylem - durum - gerçeklik üçlüsünde anarflist bir eylem olarak anarflist elefltirinin sorunlar›n› ve çözüm önerilerini görmeye çal›flt›m. ‹mlas›z’›n alt›nc› say›s›nda “anarflist edebiyat”›n tart›flmaya aç›lmas›yla “elefltiri” aya¤›nda bir fleyler söylemeye çal›flmam anarflist elefltiri olgusunun örneklerinin az rastlan›rl›¤›ndan kaynaklan›yor. Dogmatik anarflizme karfl›durufl olarak “elefltiri, daha çok elefltiri” diyorum! Kaynaklar: (1) Puslu Ada, Semih Gümüfl, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, Deneme, sf/72, Ekim 2002, Birinci Bas›m k›lavuz karga tezer cem kaçamazs›n›z üzerinize örülmüfl bu bilgi çemberiyle istifa mektubuna istifra edenlerin istilas› özenle seçilmifl kusurlar›n›z bulunur taraf›mdan istiflenmifller cemiyetinde istiridye k›rk yamal› hayat›n›z bohçalan›r istismar edilmifl istiflare uyuyanlar›n istikrar› al›n›r ah›n›z gidilir buralardan ›stranca da¤lar›ndan ç›k›p istinyeye k›y›lara yeni hatlar çizilir tahta kaz›klarla çektiniz anadoluyu flekil itibar›yle yo¤unlu¤u saplan›r istinaden bofl kald› kulaklar›n›zda kalabal›k bir bak›fl kadar uzaklafl›rs›n›z ancak d›fl kap›n›za isteyerek as›l› mandal eflikler ve geçitler tutturursunuz elinizin ayar›n› dilinize su yüzeyine çarpan madde parçalar› dolan›r bir heceli bilmece bildirmece gönül otelinde s›n›rl› konaklama süreleri yollar› bulan fasulye dökülür ceplerinizden dolar kovalar nem ile rut çizilir pifler mutfa¤›n›zda kat›fl›ks›z hammadde yolculuklar profesyonel yard›m sunar her gecenin de¤iflik saatlere akan bulafl›¤› yaralar kapat›l›r usta geçifltirmelerle y›kan›r ya¤murda bekleyen a¤aç olur biryerlerinizden ba¤lar çiçe¤i burnunuzdan solursunuz lakap tak›l›r ensenizdeki aç›k günlere temizlenir hava gözlerinizde parlar di¤er matematik dersten kaçars›n›z an›lar›n›za tuhaft›r söylemesi ve daha fazlas›na dili beden biçimin çizgilerine oturmufl bir surat iflte orada ihtar al›rs›n›z tamda suratle suretini oluflturur zirvede sizi kocaman bir korku karfl›lar sürüler ekinleri sur gibi sürekli ve süresiz tokalafl›r saçlar›n›zda rüzgar sureler surahiyi doldurur dönen bir denge tahtas›na sarar sizi bir flair söz söyler a¤z›n›zdan içeri demin söyledim a¤z›na.. lanettesiniz! sa¤l›k! görünen köy kadar uzaktas›n›zd›r flimdi karga sesinden klavuz ba¤›r›r son kullan›c›lar bakmakla bakt›klar› aras›nda 5 gerçe¤in tahrifat› ya da devrimin tatbikat› mehmet aksoy 6 Platon, sanat üzerine yapt›¤› elefltirilerde sanat ve sanatç›y› düzenli bir sitenin tehditleri olarak görür, ideal bir devlette flairin (sanatç›n›n) kap›d›flar› edilece¤ini söyler. Sanat ve sanatç› sözcükleri Platon’un tüm çal›flmalar›nda yergi ve sövgüyle birlikte geçer. Onu ahlaks›zl›kla suçlar ve felsefi bilginin karfl›t› olarak konumland›r›r. Formlar (‹dealar) Teorisi ile oluflturmaya çal›flt›¤› felsefesinin bafllang›ç aflamac›ndan itibaren sanat›n ve sanatç›n›n en afla¤›l›k ve sapt›r›c› oldu¤unu söyler. Ona göre sanat gerçekten uzaklaflmak ve taklidin taklidi olmaktan baflka bir fley de¤ildir. Örne¤in marangozun gerçek formundan uzaklaflarak taklidini yapt›¤› bir masay› sanatç› tekrar taklit ederek gerçekten ikinci defa uzaklafl›r, taklidin taklidini yapar. Ma¤ara efsanesi ile anlatt›¤› ‹yilik Formu’na ulaflmadaki aflamalardan en afla¤›l›k olan eikesias’› sanata uygun bulur. Bir ma¤arada atefle s›rtlar› dönük tutuklular vard›r ve görebildikleri arkalar›ndaki ateflin yans›malard›r. Tutuklular atefle dönüp yans›malar›n kayna¤› olan atefli gördükten sonra kaçar ve d›flar›da günefli bulurlar. Günefl burada ‹yilik Formu’nu temsil ederken, duvardaki gölgelerin görüldü¤ü durum da en alçak ve mant›ks›z bilinç türünü, eikesias’› (gerçekten kurtar›lm›fl belirsiz hayal durumu) örneklendirir. Bunun yan› s›ra tragedyan›n amac› duygusal ar›nmay› (katharsis) da stoac› sessizli¤e düflman fliddetli kontrolsüz heyecan olarak görür ve sanatsal etkiyi bir çeflit hastal›k olarak adland›r›r. Etkisi d›fl›nda oluflumu konusunda da sanat› elefltirmekten geri durmaz ve sanatç›n›n sanat eserini bilinçsiz bir durumda yaratt›¤›n› söyler. Sanatsal yarat›m süre- since sanatç›n›n esrik bir durumda oldu¤una inan›r ve bu durumuyla sanatç›n›n peygamberli¤ini de ilan eder, bir yandan da sanat›n tanr›sall›¤›n›. Onun as›l kayg›s› sanat›n toplum üzerindeki büyük etki gücünün yaratabilece¤i düzen bozuculuk ve ahlaki yozlaflmad›r. Ve ald›¤› her sanat karfl›t› tav›rla sanat ve sanatç›y› yüceltmek ve tanr›sallaflt›rmaktan öteye gidemez. Bu anlamda Platon sanatla u¤raflan ve u¤raflmaya niyetlenen anarflistin de önüne yüzleflmesi gereken iki soru koyar; sanat›n anlam› ve bunun kapsad›¤› sanat›n üstünlükten kopar›lmas›. Gazi Bertal’›n yaz›s›nda sanat›n etkisi için söyledi¤i “gerçe¤in tahrifat›” sözünü de ayn› flekilde anlamak çok da yanl›fl olmayacakt›r. Gerçek ve gerçeklik kavramlar›n›n alt› “bizce” doldurularak ortaya konuldu¤unda, anarflist tav›rla anlamland›r›ld›¤›nda tart›fl›labilirli¤ini sakl› tutal›m. Ben gerçek olarak dayat›lan yan›lsamay› ve gerçeklik yan›lmas›yla oluflturulan uzlaflma ve kabullenmeyi k›rman›n sadece sanat ve edebiyatla u¤raflan de¤il, anarflist bir kültür yaratmaya çal›flan herkesin, her anarflistin u¤rafl alan› olmas› gerekti¤ine inan›yorum. Tabii Bertal’›n gerçek-gerçeklik kavramlar› üzerine söylediklerini açmam›fl olmas›, bu yaz›da uygun bulunan bir “gerçek” kavram›n›n onun sözlerinin anlam›na yerlefltirilmesine izin vermez. Ama sezinlenen (sezinledi¤im), “tahrifat”ta ki yapabilme gücünün Platon’un bahsetti¤i gibi tanr›sal oldu¤udur. Bertal’›n yaz›s›nda peygamberlikten ve esriklikten de bahsedilmiyor haliyle sanatç› için ama sanat ve sanatç›ya takt›¤› k›l›f veya verdi¤i güç peygamber k›l›¤›, gücüdür. Ve sözün ulaflt›¤› adrese, elefl- tirinin anlamland›¤› yere bakacak olursak sanat karfl›t› s›fat›yla öncülleriyle ayn› flekilde geldi¤i nokta sanat ve sanatç›y› yüceltmekten baflka bir yer de¤ildir. Benim hayal etti¤im fley sanat› tanr›n›n ve krallar›n elinden çalmakt›r. Bu tanr›sall›ktan ve yücelikten kopar›p sanat› bir anarflist el ve dille(dil burada iki anlam›yla) tekrar anlamland›rma çabas›d›r. Sanat›, anarflistlerin bir u¤rafl› olarak sanat› devrim tatbikat› olarak görme arzusundan daha do¤al bir fley olamaz. Anarflistin her u¤rafl›n›n bir devrim tatbikat›, u¤rafl gösterdi¤i zeminin de bir barikat oldu¤unu hat›rlarsak, bu devrim olma özgürlü¤ünü sanata ve sanatla u¤raflana çok görmek de ne oluyor? Yaflam ve do¤a içinde hiçbir fleyin kendinden anarflist oldu¤una inanm›yorum, sanat da buna dahil. Bunu tersine inananlar›n yani sanat›n kendinden anarflist oldu¤una inananlar›n (bu sanat d›fl›nda akl›n›za gelebilecek pek çok fley için de geçerli, mistiklikten, alevilikten, enel hakç›l›ktan tutun da imece hayranl›¤›na, feodal kardefllik duygusuna, paylafl›mc›l›¤›na kadar) hazmedemedikleri anarflizme kulp takt›klar› gibi bir düflüncem var. Ve bu anlamda flan-flöhret-hayran kitlesi mevzular›nda kendiyle yüzleflemeyen anarflistlerin zavall›l›¤›n› onlar›n yüzüne vurmak sanatla u¤raflanlar kadar u¤raflmayanlar›n da zevkle yapmas› gerekendir. Ama bu anarflistin yapt›¤› sanat›n handikab› de¤il anarflistlerin samimiyetsizli¤i ile ilgili bir meseledir. Pek çok fley gibi sanat da “özünde”, kendinden anarflizan bir olufl tafl›makla s›kça yaftalan›yor. Z›rva! Anarflizan özellikler de umurumda de¤il flu noktada, benim tutkulu oldu¤um anarflizan olan de¤il gama ›fl›n› fiakir Özüdo¤ru gökkufla¤›n›n k›r›lma noktas›nday›z! kanatlar›m›z bir k›r çiçe¤inin zamans›z solas› yüzümüzde! art›k daha da belirgin, beyaz perdeye düflen bakir düfl; daha da dokunulas› iflte, daha da imkans›z! göz altlar›nda çok köz birikmesinde sabah›n yani gökkufla¤›n›n yedi göbek yas›nda; neflter s›rçalar ya¤malarken topra¤›, daha da y›pratacak deydi¤i yerleri mat tüylerimiz! ve devasa kozmik prizma! a¤z›n›n kokmas› renklerin! renklerde temelsiz bir baflkald›r›! bir yaprakl›k esintide rak›ya düflen kristal rakkas: yenilginin rama¤›nda duran abes his, salg›n histeri! 7 emeklemeye damlarken buruk teri beklemenin aniden bentlerinden taflan bir burjuvazi gurur: kalp ovas›, dil platosu, us ülkesi! belle¤in hararetini imlemesinde bütün hipnoz seanslar›n›n bir gözyafl› gölü birikir ipek tene: an› an› dam›t›lan söz! k›r›lgan rakkaslardan kotar›lm›fl parçal› bir gökkufla¤›yken ufuk nanik yapan dev bir dikit yürür yerin aortunda: yontulas› tafl! yürümek önüne bakmaz, yürümek tak›l›r, aya¤› burkulur yürümenin! art›k daha da parlakt›r, beyaz perdeye gerilen orospu mazi; daha da öldürülesi iflte, daha da kaltak! anarflist olan çünkü. Soru ve kayg›yla bulunan, çabas›na ahlak kat›lan, isyanla yo¤rulan bir varolufl peflinde oldu¤um. Bu u¤raflta imlas›z çaban›n neler yapabilece¤i imlas›zlar›n da merak konusu. “Keskin sözler aptal kulaklarda uykuya yatar” diyordu Hamlet. San›r›m bu merak edilenin gelece¤i yeri ça¤r› dönemini geçip duyan-aptal olmayan kulaklar›n uzvu gönüllerde “g›prafl›mlar” yaflanmaya bafllay›nca anlayabilece¤iz. Son sözü Ursula’ya b›rakmak hiç de fena olmayacak. “Bize ö¤retilen, ancak son derece yüksek kalite fli- irin fliir oldu¤udur, fliir mühim meseledir ve yazabilmen, hatta okuyabilmen için üstat (profesyonel) olman gerekir. Birkaç flairle bir sürü ‹ngilizce bölümünü ayakta tutan da budur zaten. Pek güzel, ama ben baflka bir fleyin peflindeyim; fl›k bir pasta olarak e¤il, ekmek olarak fliirin; baflyap›t olarak de¤il, yaflamak için yap›lan ifl olarak fliirin.” U. Le Guin/Kad›nlar, Rüyalar ve Ejderhalar güzel kaostur=kaos güzeldir musibako 8 Anlamamak; ‹çinde oldu¤umuz, ya da içimizde olan birfleyi tan›mlayabilmemiz ço¤u zaman imkans›zd›r. ‘kendini tan›ma’n›n insanl›k için eski bir problem oluflu önemli ölçüde bununla ilgilidir. Bu nedenle olsa gerek zaman zaman alg›lar›m›z› ve duyumlar›m›z› netlefltirmek, kendimizi ikna edecek çözümler bulmak için problemlerimizden uzaklafl›p yabanc›laflmam›z gerekiyor. Bu her zaman mümkün olmad›¤›ndan tersinden bakmak, eskilerin deyimiyle mefhumu muhalefet yöntemine baflvurarak mant›k yürütmek yerine göre bizi çözüme daha çok yaklaflt›r›r. Çünkü sonuçta sorular›m›z›n cevab› mant›¤›m›z›n izah ve iknas›na ba¤l›d›r. Estetik (güzel)’in ne oldu¤u sorunu da t›pk› kendini bilmek gibi eski ve çetin zihinsel sorunlar›m›zdan biridir. Güzel’in ne oldu¤unu, nas›l oldu¤unu çözmeye çal›fl›yoruz. T›pk› kendi varoluflumuzla iliflkimizde oldu¤u gibi güzel olanla iliflkilerimizde de çaresiziz. Çaresisiz çünkü anlam›yoruz. Anlamland›ram›yor, anlayam›yoruz. Felsefeyi, sosyolojiyi, psikolojiyi, tarihi, arkeolojiyi, matemati¤i, politikay› seferber etti¤imiz halde tatmin edici cevaplar bulam›yoruz. Binlerce y›ll›k bilgi birikimiyle ulaflt›¤›m›z genellemelerden kuramlaflarak olarak bizi kamplara bölüyor. Tam da ‘güzel’in do¤as› gere¤i oluflan bu kamplaflmalar yeni kaos alanlar› aç›yor. Estetik kuramlardan birine angaje olsak bile di¤erlerini yads›yam›yoruz. Tabii ki böyle bir durumda herhangi bir estetik kurama ba¤l›l›k sanatç›y› s›n›rland›rmaktan baflka bir ifle yaram›yor. Anlamamak, belkide özne ve estetik nesne aras›ndaki iletiflimin belirleyici zihinsel ilkesidir. Çok güzel buldu¤umuz bir roman, sinema filmi ya da müzik parças› bitti¤inde “hiç bir fley anlamad›m” deyiflimizin elbette bilinen anlam›yla anlamak ya da anlamamakla ilgisi yok. Ama henüz doyamad›¤›m›z› veya eser karfl›s›nda yaflad›¤›m›z hazz›n süresini yeterli bulmad›¤›m›z› baflka türlü nas›l anlat›r›z? Kimileri de sanat eseriyle kuramad›¤› iliflkiyi “Anlamad›m ama çok güzel olmufl(!)” biçiminde dile getirmez mi? Anlamak; Mahiyetini kavrayamad›¤›m›z her fley bizim kudret s›n›rlar›m›z›n belirlendi¤i yerdir. Ve bu s›n›rlar›n ötesi bizim korkular›m›z›n kayna¤›d›r. Akl›m›z›n almad›¤›, anlamad›¤›m›z dolay›s›yla aklilefltirip üzerinde kudret sahibi olamad›¤›m›z bu alanla yüzleflmek zorunda kald›¤›m›zda teslim olmak, reddetmek ya da anlayarak hükmetme tercihleriyle karfl› karfl›yay›z demektir. Bu s›n›r ötesi durum bize yabanc›d›r. Ve ayn› zamanda hakimiyetimizi tan›mad›¤› için yabanidir. Nihayetinde insan olarak varoldu¤umuzdan beri yabani olandan, hükmedemediklerimizden korkar›z. ‹lk zamanlarda bu do¤ayd›. Ne zaman ki fizik do¤ay› anlaman›n yollar›na koyuldu. Bütün gizlerini birer birer çözmeye bafllad› iflte o zaman çözülemeyen gizemler ve yabanilikler iyice s›n›r›n ötesinde kald›. Yani metafizi¤in alan›nda. Bununla birlikte elbette felsefe insan› anlama çal›flmalar›na devam edecekti. Tüm gizemli yanlar›, yabanilikleri ve bilinmezlikleriyle insan olufl, insanl›¤›n karfl›s›nda büyük bir korkunun kayna¤› olarak mevcudiyetini koruyordu. Toplumsal hayat›yla ve kendi varolufluyla birlikte... ‹nsan› anlam›n/anlaman›n peflinde sürükleyen bu ifltah, “merak, sadece cennetten dünyaya düflüfle de¤il, her günkü sa- y›s›z düflüflün de nedenidir.” (Cioran Çürümenin Kitab›, Metis). Bilinmezliklerle k›flk›rt›lan merak dürtüsü, felsefenin kesin çözümler üretmeyifline bir itiraz niteli¤ine bürünüp, yine felsefeden koparak disipline dönüflen sosyoloji ve psikoloji insan› anlama ve ehlilefltirme görevini devrald›. Bu durum kaç›n›lmaz biçimde pozitivizmin faydac› bak›fl›n›n önemli sonuçlar›ndan biridir. ‹flte estetik de akl› ve akl›n iktidar›n› tüm insani de¤erlerin üzerinde gören anlay›fl aç›s›ndan, yani kapitalist ve pragmatist dünya görüflüne karfl›t olarak tafl›d›¤› gizemler nedeniyle yabanidir ve ehlilefltirilmelidir. Buna ra¤men flu soru kaç›n›lmaz olarak kendini sorduruyor. “Bilimlerin sonuçlar› insan›n metafizik konumunu nas›l de¤ifltirebilir ki?” (Cioran, Çürümenin Kitab›, Metis) Oysa “Esteti¤in alan› gizemcili¤in bir hastal›k olarak çabucak yay›labildi¤i bir alan” (Estetik, Afflar Timuçin) oluflu esteti¤in kendisinin de gizemli (henüz anlafl›l›p düzenlenemedi¤inden) yanlar›n›n varl›¤›nda aranmal›. Yoksa usçu yaklafl›m onu çoktan çözmüfl olurdu. Bilim karfl›s›nda direnemeyen do¤a gibi estetik de gizlerini ele verdi¤inde kutsall›¤›n›, sayg›nl›¤›n› hatta güzelli¤ini kaybetmifl olurdu. Fakat estetikte özne insan oldu¤u için gizemini koruyabildi¤i ölçüde sayg›nl›¤›n› korumakta ve niceli¤e dönüflmeye direnmektedir. Yüzy›llard›r güzellik labaratuvarla mabed (S. Ahmet Arvasi, Diyalekti¤imiz, Esteti¤imiz) aras›ndad›r. Yani bir yandan do¤an›n unsurlar› aras›ndaki iliflkiyi çözüp, iflleyifline müdahale eden bilimin, di¤er yandan henüz bilimsel anlamda çözülemedi¤i için mistik alg›n›n yak›nlar›nda yani metafizi¤in dahilindedir. Estetik; kendisinden baflka iki tür gerçekli¤in aras›nda bir ba¤lant› noktas› veya s›f›r noktas› olarak ayr› bir kategoride de¤erlendirilmelidir. Sürekli olarak bilimin ve metafizi¤in üzerinde egemenlik kurarak kendi gerçeklerini pekifltirmek, hiç bir flüpheye yer b›rakmayacak flekilde ispatlamak ad›na sürekli bir sald›r› alt›ndad›r. Düzen ve Kaos: ‹nsan hayat›nda nesnelerle kurdu¤u iliflkiden anlam üretebilmek, anlayabilmek için düzenlemek zorundad›r. Böyle bir düzenlemenin gerçekleflmesi için nesneler belli bir mant›k silsilesi içinde birbirleriyle iliflkilendidirilmelidir. ‹liflki kurabilmek için anlam ne kadar gerekliyse anlamak için nesneler aras›nda iliflki kurabilmek de o kadar önemlidir. Düzen her durumda kendi d›fl›nda bir kurguyu gerekli k›lar. Dilin iflleyifli bu bak›ndan bir örnektir. Da¤›n›k haldeki sözcüklerin düzenlenebilmesi için kelimelerin aralar›nda bir iliflki tesis edecek flekilde kurgulanmalar› gerekir. Dil dilbilgisinden tamamen ba¤›ms›zd›r. Dilbilgisiyse yasalar›n› dilin iflleyiflinden ç›karsayarak varolabilir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda her tür sanat ve edebiyat kuram›/yasas› kayna¤›n› herhangi bir prototipten almas› nedeniyle di¤er sanat eserlerinin varl›¤› karfl›s›nda güdük kalacakt›r. Ayn› nedenler yüzünden evrensel veya ulusal bir kanondan (Ahmet Oktay, Roman›m›za Ne Oldu?, YKY) sözetmek iktidarlar›n kendilerini dayatmalar› anlam›na gelir. Düzen anlam için gereklidir. ‹nsan nesnelere hükmetmek, iktidar iddias›n› gerçeklefltirmek -sözgelimi makina yapabilmek- için anlama ihtiyaç duymaktad›r. Çünkü anlam nesneyi yararlan›labilecek, görev üstlenebilecek bir duruma getirir. Ve “her fiil, kökendeki Kaos’un görünürde örgütlenmifl özel bir durumudur.” (Cioran, age). Sanatsal yarat›c›l›k insan›n kaos duygusu karfl›s›ndaki mant›k d›fl› durumdan kurtulma çabas› olmakla birlikte son kertede özgünlük aray›fl›- n›n doyurulmas›na yönelik bir eylemdir. Yarat›c›l›k, tahammül edilemeyen s›radanl›¤›n afl›lmas›na ve bireyler aras› farkl›l›¤›n gerçekleflmesine bir araçt›r. Ayn› zamanda farkl›laflmadan dolay› insan›n içine düfltü¤ü yaln›zl›ktan kurtulman›n, tüm farkl›l›klarla birlikte bir arada yaflaman›n bir yöntemidir. Paylafl›lmak istenen kiflisel tecrübenin, maceran›n da ortak dilidir. Yarat›c›l›k sürekli bir aray›flt›r. ‹ster özgünlü¤ün, farkl›l›¤›n isterse güzelli¤in peflinden sürüklensin bu böyledir. Fakat do¤as›ndaki belirsizlik gere¤i aramakla bulunamayan bununla birlikte arayandan baflkas›n›n bulamad›¤› bir sonuçtur. Güzel’in en belirgin niteli¤i yarat›l›fl›ndaki özgünlü¤ü ve özgürlü¤üdür. Bu nedenle birlikte s›n›fland›r›ld›¤› nesnelerden fakl›lafl›r. Güzel karfl›s›nda hayranl›k duyuflumuzu sa¤layan uyum, denge, ritm vs. gibi esteti¤i oluflturan unsurlar›n kayna¤› sanat eserinin farkl›laflmas›n› sa¤layan yarat›c›l›k ve di¤er unsurlar›n bu noktadan hareketle kurgulan›fl›d›r. Güzeli oluflturan en temel iki unsur yarat›c›l›k ve kurgudur. Kurgu ise apaç›k flekilde yarat›c›n›n iflidir. 17. yüzy›lda bütün sanat dallar›n›n uymas› gereken yasalar› saptamak amac›yla kurulan akademilerin (Nejat Bozkurt, Sanat ve Estetik Kuramlar›, Asa yay.) çabalar› bugün tamamen bofla ç›km›fl de¤il. Bunu gözlemlemek için plastik sanatlar›n ve mimarinin içinde bulundu¤u duruma bakmak yeterlidir. Edebiyat gibi akademizmin tam olarak nüfuz edemedi¤i yerlerde ise güzelin dogmatik formüllerle ifade edilemeyece¤i kabul edilmifl durumda(Kant, aktaran Nejat Bozkurt). Öte yandan, sanat felsefesinin ve elefltirinin, sanat denen varl›k alan›n› bütünlü¤ü içinde anlamaya çal›flarak (Nejat Bozkurt, Sanat ve Estetik Kuramlar›) güzelli¤in kendi içerisinden fethedilmesine çal›flmaya devam etti¤i söylenebilir. Tüm bunlara ra¤men, güzelli¤in bilime karfl› koyuflu yasalara karfl› koyufludur. Niteli¤in, niceli¤e indirgenmeye direniflidir. “Güzel her de- fas›nda baflkalaflarak kendisi için belirlenmifl s›n›rlar›n üzerinden kay›p gidivermektedir” (Hülya Yetiflken, Esteti¤in ABC’si, Kabalc›). Esteti¤in bilimlefltirilmesine yönelik çabalar, insan›n yarat›c›l›¤› üzerinde, kaflif ve macerac› ruhu üzerinde iktidar kurma çabas›d›r. Birileri biliyor ki “biz hepimiz ayn› güdülerle yönlendiriliriz, hepimiz ayn› hilelerle aldat›l›r›z, hepimiz umutla canlan›r, tehlikeyle engellenir ve hazla bafltan ç›kar›l›r›z” (Rambler Johnson, aktaran Niall Lucy Postmodern Edebiyat Kuramlar›, Ayr›nt›) Güzelli¤in sonuçlar›ndan biri olan “haz”›n bilimleflen bir estetik taraf›ndan laboratuvarda üretilen “extasy”ye dönüflmesi elbette kaç›n›lmaz bir durumdur. Yine do¤all›¤›n de¤erli oldu¤u bir ça¤da, insan› estetik ad›na kendi do¤all›¤›ndan uzaklaflt›ran t›bb›n -özellikle estetik cerrahinin-, kozmetik sanayiine angaje olan kimya ve eczac›l›¤›n bu noktada ciddi etik sorunlar› oldu¤u aç›kt›r. Öte yandan anarflinin ve kaosun kendini ifade edebildi¤i en genifl alanlardan biri olarak ‘güzel’ kendi kaotik yap›s›n› savunan bir cephe ifllevi görüyor. Tan›mlanmay› kabul etmiyor. Kendi iç iliflkilerinin (estetik unsurlar›n kendi aralar›ndaki iliflkilerin) s›rlar›n› gizliyor. Güzellik, estetik ad›na konmaya çal›fl›lan tüm yasalar› reddediyor. Güzel her aflamada direniflini sürdürmeye devam ediyor çünkü güzel kaostur. Modern insan halen ‘insanlar›n gereksinimlerini düzene’(Massimiliano Fuksas, Radikal, 20.02.2004) koymak ad›na do¤al düzeni yok ediyor. Do¤am›z› do¤al karfl›lay›p, hayal gücümüzü b›rak›n baflkalar›n›n akl›ndan üreyecek bir iktidar›, kendi akl›m›zdan bile ba¤›ms›z k›labilmekten baflka seçene¤imiz yok. Paranoya ya da delilik... ‹nsan› tamamen anlay›p anlafl›lmaya de¤er bir fley b›rakmaman›n yollar›n› arayanlara karfl› bir imkan olarak bir kenarda duruyor. Ve yeterince paranoya yaflamaktan b›kt›r›p insan› delirtecekleri gün bu ça¤›n muktedirleri kendi sonlar›n› ilan etmifl olacaklar. 9 savrulma Devlet ve Hayat mehmet sad›k k›r›ml› Arif Madano¤lu “kaostu, kolay ç›k›lm›yordu, hayat›n indi¤i dar ve yosunlu merdivenden. Her fley billurdu; ac›n›n gözyafllar› bile...” savruldu¤um yerde mevsim sonbahar. önümde y›¤›nla kurmufl dal, yaprak ve ç›r›lç›plak bir rüzgâr...yuvarlan›yorum pas› silinmemifl ac›n›n içine do¤ru.. vuruflkan duyarl›¤›m aflka vuranda diri tuttum halklar›n flark›s›n› devlet ve hayat; ikisi birlikte 盤r›ndan ç›km›fl rüzgar olarak ahflap iskelede çürüyen ip utanca ba¤l›yor kendini. elini tutuyorum suyun, oyun oluyor hüzzam bir türküde yoksullu¤u çocuklu¤umun anne yüre¤i hüzünle çarp›p geçiyor buna; üzülüyorum.. savurdu beni s›n›rlar›n ötesine kelebek düfllerle kaç çiçek aç›m› kanat vurdum ben s›n›rs›z maviye incir ve zeytin, a¤r›’n›n a¤r›s›na 10 duman sar›s› güller bir ac›y› büyütüyor yapayaln›z b›rak›lm›fl halk›m›n yüzünde, hayat yaflanmam›fl bir ömür sürüyor... k›fl›n elindeki uzun sapl› kadehe tüy döküp göçüyor leylekler; karars›z serçeler pas›n› siliyor günün iki büklüm.. söz koydum söz, iki gözüm baksam olmuyor, bakmasam niçin dicle ve F›rat, belal› delta klifle nakarat kanl› taflk›n siperde sipere kimlik yar›fl› yüzümde h›nz›r bir fukara so¤u¤u bekliyorum. “telkâri” vazoda bir tutam menekfle bahçede çiçek ölülerinin içinde düflüyorum; gülüyor k›pk›rm›z› gözleriyle kelebekler.. üç deniz aras› o bak›ms›z bahçede iyi ki, gelincik vaktine çal›flt›m gitme bak›flal›m hasat vakti öfkeli bir ya¤mur yerlefliyor yüzüme akflam›n hüznünden bir ney sesi makam› dilsiz bir mahur dinliyorum... kimler gelir kimler içer terimizi esrik ve barbar! ne kanun ne kitap zedelenir vicdan duygusu yüre¤im elimde, yere iniyorum. çömelip oturdu¤um hayat›n yeni sedirinde güzelli¤ini sergileyen günefl, usulcac›k okfluyor beni. utangaç tenimde büyüyen lekeyle gönülsüz bir aflka gülümsüyorum. ben ki; sarmal kuflatma çapraz tuzak söz dinlemez kalbim yine vuruflkan söz dinlemez ses ve ›fl›k bilgisi imgeye naz›m geçer dilleflirim ben savrulmam›n efli¤indeyim girsem mi acaba o yald›zl› kap›dan içeri! sevsem s›ras›d›r, sevmesen kör piflman çekilir mi hiç devlet ve hayat imkans›z olan mümkündür halim flafak ‹nsan kimi zaman en az›ndan zihninde tart›flmas›n› bitirdi¤i fleyleri yeniden tart›flmak ister ya da tart›flmak zorunda kal›r. Bunlar yan›t› belli ya da yan›t› çoktan verilmifl sorulard›r ama nedense insan o sorulara tekrar dönmeden edemez. Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri de benim için yan›t› çoktan verilmifl ama dönüp tart›flmaktan çekinmeyece¤im sorulardan biridir. Kendi ad›ma söz ald›¤›m için belirtme gere¤i duyuyorum; son on y›la denk gelen okuma ve yazma serüvenim benim kendime imkans›zl›¤›n mümkünlü¤ü konusunda -yads›nmay› bekleyen- verdi¤im yan›tt›r. Oldukça iddial› oldu¤umun fark›nday›m ama bunu bir iddia olarak öne sürmüyorum. Tersine kiflisel bir serüvenin sonucu olarak ortaya koyuyorum. Bu on y›l kitaplaflan ya da dergilerde kalan fliir ve yaz›larla, kitapl›¤›m› dolduran onca kitap ve dergiyle vard›¤›m noktan›n belirleyicisi oldu. Bundan sonras›n›n da yine yads›malarla, reddetmelerle ilerleyece¤ini biliyorum. Çünkü eski(t)menin ve yenile(n)menin baflka bir yolunu en az›ndan flimdilik bilmiyorum. Yaflar Çabuklu’nun “Anarflizm ancak kendini reddetti¤inde anarflist olur” öngörüsü bugüne ve gelece¤e iliflkin okuyup, yazacaklar›mda hatta yaflayacaklar›mda her geçen gün daha belirleyici hale geliyor. (‹mlas›z,2) Çabuklu’nun demesi asl›nda anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimi için de yol aç›c›d›r. Kendini ve geçmifli reddetme tavr› büyük ölçüde anarflizmlere yönelik bir imkand›r. Bunun hep eksik kald›¤›n› aç›kl›kla belirtirim. Anarflizmler kendini reddetmelerle, yads›malarla ilerler. Anarflizmlerin tarihi bu bak›mdan reddetme ve yads›man›n da tarihidir. Çünkü reddetme ve yads›ma son derece anarfliktir. Geçmifle dönük yads›ma ve reddetmedeki cesaretsizlik hepimizin eksikli¤idir.Geçmiflteki anarflist metin ve çal›flmalar›n yenilerde ortaya ç›k›yor olmas› bir bak›ma bu yads›may› engelleyen bir etken konumundad›r. Ortodoks solun dogmatik tavr› bir hayalet gibi ne yaz›k ki hala aram›zda dolaflmakta ve belirlemektedir. San›yorum anarflizmler bu tart›flmalar›n içinden ç›kacak. Ne var ki bu tart›flmalara bafllamak konusunda hala ikircikli ve cesaretsiziz. Geçmiflten kalma toptan yarg›lama al›flkanl›¤› hala ifl bafl›nda! Anarflizmleri tart›flmak hatta onu yads›mak bana kal›rsa öncelikle anarflizmlere yak›nl›k duyanlar›n yaklafl›m biçimi olmal›d›r. Bu noktada anarflizmler kadar anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimi daha da ileri gideyim sanat-edebiyat›n mümkün olup olmad›¤› yak›c› bir tart›flma konusudur. Ama bu hiçbir biçimde son on y›ldaki dergi, fanzin, yay›nevi ve bireylerin çabalar›n›n yok say›lmas› olarak belirmemelidir. Bu noktada kara mecmua, özgür hayat, efendisizler, kara, amargi, apolitika, imlas›z gibi dergiler, özgür hayat gibi gazeteler, paragraf’tan veganarfli’ye bir o kadar fanzin, kaos, ayr›nt›, alt›k›rkbefl gibi yay›nevlerinin oluflturmaya çal›flt›klar› bu tart›flmalar›n nedenlerinden biri oldu¤u kadar tart›flmay› besleyen bir olgudur. Bu ba¤lamda anarflizmleri kendinden ve kendiyle bafllatma hakk›na kimse sahip de¤ildir. Anarflizmleri uzun bir tarihsel sürecin oluflturmay› sürdürdü¤ü ne kadar do¤ruysa anarflizmleri tamamlanm›fl bir biçim olarak öne sürmek de bir o kadar yanl›flt›r. Anarflizmlere dönük tart›flmalar›n, elefltirilerin esas derdi bu sürece katk›da bulunmak olmal›d›r. Bunun yolu ise yads›maktan, reddetmekten ve eskitmekten geçer. Yenilenme, geliflme ancak böyle bir yaklafl›m biçiminin sonucunda da gerçeklik kazanabilir. Kuflkusuz bunun sanat-edebiyat için de beklemek do¤al bulunmal›d›r. Anarflist sanat-edebiyat›n ak›m olmaktan çok bireysel bir e¤ilim olarak tek tek bireyler temelinde oluflu- yor olmas› bu ba¤lamda yine anarflizmlerin yap›s›yla uyumlu bir durumdur. Benim burada belirtecek olduklar›m anarflist bir sanat-edebiyat oluflturma düflüncesi ve sanat-edebiyat›n anarflizmlerini tart›flmaktan çok bireylerin üretti¤i anarflizmleri yine bireysel temelde bir kez daha ele almak, olabilirse tart›flmak olacakt›r. Kimin hangi süreçlerden geçerek anarflizmlere ulaflt›¤›n› ve ulaflt›¤› noktada anarflizmlerden ve anarflist sanat-edebiyat e¤ilimlerinden ne anlad›¤›n› bilmiyorum. Sanat-edebiyat›n ne olup ne olmad›¤›n› anlad›ktan sonra anarflist bir sanat-edebiyat vurgusunun gereklili¤i konusunda da kuflkular›m var. Ama böyle olmal›yd›. Bedenimizdeki, düfl dünyam›zdaki, zihnimizdeki radikalizme hayatta ve yaz›daki gerçekli¤i yads›yarak gerçeklik kazand›rabilmek ve düfl dünyam›z› bedenimizle ve hayat›m›zla buluflturabilmemiz için bu anarflizmler vurgusu zorunluydu. Öyle ya düfl hayatt›r. Benim yazd›klar›m›n ya da hayat›m›n bunun ne kadar›n› karfl›lad›¤› ya da karfl›lay›p karfl›lamad›¤› ise tart›fl›lmas› gereken baflka bir sorundur. Devletin ve iktidar›n yaz›y› düzeniçi k›lma çabalar› bafl›ndan beri insan hayat›ndaki olgulardan biridir. Düzen içi k›lma çabas› ise bir bak›ma edebiyat›n neli¤ine ve ne olmad›¤›na iliflkin önemli bir bafllang›ç noktas›d›r. Verili olan ve verili olmayan ayr›m› da bu ba¤lamda bafllang›ca eklenen baflka bir olgudur. Platon’un devletinden Kuran-› Kerim’e kadar fliire ve fliir yazana iliflkin yaz›l›p söylenenlerin ifade etmeye çal›flt›¤› yaz›n›n düzeniçi olmad›¤› sürece yaflayamayaca¤›d›r. Günümüze bakarak sanat-edebiyat›n büyük ölçüde düzeniçi oldu¤unu ifade etmemiz mümkündür. Buysa sanat-edebiyat› burjuvazinin mutlak egemen oldu¤u bir alan ve kurum haline getirmifltir. Hatta sanatedebiyat›n yükselen de¤erlerle iliflki- 11 12 sine ba¤l› olarak de¤erleri de burjuvazinin tespit etti¤i iddia edilebilir. Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri öncesinde sonras›nda bu düzeniçili¤e aç›k bir sald›r›d›r. Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri bu sald›r›yla çeliflkileri daha da derinlefltirir. Politikayla sanat-edebiyat aras›ndaki iliflkiyi k›flk›rt›r. Artaud’un kurumlar› ac›n›n sorumlusu olarak göstermesi de do¤rudan düzenle ilgilidir. Artaud tart›flmay› kurumdan bafllatarak “kurulmufl organik beden; kurulmufl dil; kurumufl toplumsal düzeni” kötülük olarak gösterir. Yine ona göre yaz› ac› yüzünden vard›r. “Kurulmufl beden ve dil ile birlikte toplumsal düzeni ac›n›n sorumlusu olarak” hedef almak gerekir. Yaz› ise “kurulmufl dilin d›fl›nda yeni bir yaz›” ve söz yarat›r. (aktaran; Ahmet Soysal, Suç Ortaklar› ve ‹flkenceler,1992) Düzen dedi¤imizde devlet taraf›ndan kurulmufl bir fleyden söz ediyoruz demektir. Belki dilin kurulmas›ndan ya da düzeninden de ayn› fleyi anlamam›z gerekir. Bu ba¤lamda sanat-edebiyat ve daha özelde yaz› kurulan ya da düzen haline getirilen dili ve hayat› yads›yarak, reddederek ve y›karak hem dili, hem hayat› yeniler hem de yeni bir hayat ve dil oluflturur. ‹lhan Berk’in dilin as›l anlam›n› fliirde buldu¤unu ›srarla belirtmesi de bununla ilgilidir. Bataille’nin edebiyat›n masum olmad›¤›n› ve tersine suçlu oldu¤unu öne sürmesi asl›nda devletin sanat-edebiyata bak›fl›n› ortaya koymaktad›r. Yaz›n›n masum olmamas›n›n nedeni düflü hayat haline getirmesi okuyan› ve yazan› bu hayat› yaflamaya ça¤›rmas›d›r. Sanat-edebiyat bunlar›n yan› s›ra insan hayat›n›n yine insan taraf›ndan belirlenebilen bölümüdür. Anarflizmler de insan hayat› ve onun yine insan taraf›ndan özgürce belirlenmesiyle ilgilidir. ‹nsan›n düflleri ve düfl dünyas› insan›n özgürce belirledi¤idir. Düflten dolay› yaflayacak oldu¤umuz hayat ya da onun ele geçirdi¤i yaz› ise insan›n yazarken ki özgürlü¤ü yüzünden hiçte masum olmayacakt›r. ‹nsan›n özgürlü¤ünden dolay› düflün dünyas› gayri meflrudur. Yazan ya da çizen yazd›klar›yla önce kendini sonra da okuyan› ya da izleyeni o gayri meflrulu¤a dahil eder. Buysa insan›n kendi meflruiyetini reddederek gayri meflrulu¤u hayat› olarak kabul etmesi olarak anlanabilir. Gayri meflru bir hayat ya da insan›n düfl dünyas› ne yaz›k ki ve çaresizce insan›n hayat›d›r. Bu ba¤lamda insan›n hayat› kadar sanat edebiyatta düzen d›fl›d›r. Sanat-edebiyat düzen d›fl›l›¤›yla düzenin her daim kafas›n› a¤r›tan, onu meflgul eden, önlemler almaya iten bir sorundur. Ben tabiatla devletin çarp›flmas›ndan da bunu anl›yorum. Devlet düzenin kendisiyse yaz›y› ancak tabiat temsil edebilir. Yaz› ve çizgiler tabiat›n devletle çarp›flmas›ndan do¤an bir sonuçtur. Buradaki as›l sorun günümüzde saat-edebiyat›n kültür endüstrisi içinde konufllan›yor olmas›d›r. Buysa tabiatla devletin çarp›flmas›n› baflkalaflt›rmaktad›r. Sachs sanat-edebiyat›n kültür endüstrisinin içinde yer almas›n› devletle bar›fl yapmak olarak anlar. Sachs’a göre “her tür muhalefete karfl› al›nabilecek en mükemmel önlem, muhalefetin, bir çember oluflturan raylar üzerinde serbestçe dolafl›m›n› sa¤lamakt›r.” (Anarflizmin bugünü,1999) Kültür endüstrisi büyük ölçüde bu serbestçe dolafl›m› sa¤lam›fl olmaktad›r. Öte yandan devletin ya da insan›n tabiat üstünde tahakküm kurma iste¤i bir bak›ma yaz›n›n ortaya ç›kt›¤› düzlemdir. Yan› s›ra yaz› tabiat› dönüfltürerek devletin müdahalesinden ve tahakkümünden kurtar›r. Devletin burada yaz›ya dönük tahakkümü ise onu düzen içi k›lmas›yla somutluk kazan›r. Bunlar karfl›s›nda anarflizmleri verili dünyan›n reddi olarak anlamak mümkündür. Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri de “Hayat›n ve kendini ifade araçlar›n›n ‘yeniden ele geçirilmesi’ için mücadele eder.” (agy) Bu noktada devlet karfl›s›nda yaz› öncesinde sonras›nda muhalif ve düzen d›fl›d›r. Yaz› devlet karfl›tl›¤›yla biçimlenir. Ama bu biçimsizli¤in ve düzensizli¤in oluflturdu¤u bir biçimdir. Devletin önerdi¤i ve dayatt›¤› hatta yasa haline getirdi¤i kabule zorlad›¤› düzen ve biçim yaz›n›n biçimsiz ve düzensiz olmas›n›n da aç›klamas›d›r. Yaz› buna insan›n düfl görme yetene¤i sayesinde somutluk kazand›r›r. ‹nsan›n düfl görmesi asl›nda devletin hesap edemedi¤i bir durumdur. “En iyi Rus uyuyan Rustur” diyen devlet asl›nda bir fleyi unutmufltur; insan›n düfl görme yetene¤ini! Yaz› insan›n gördü¤ü düflün oluflturdu¤u bir fleydir. Devletin düzenlenmifl kurumsal dünyas› insan›n düfl görme yetene¤i sayesinde düzensizleflir ve bir biçimsizlik halini al›r. ‹nsan›n, do¤an›n ve devletin söz geçiremedi¤i tek fley vard›r: o da, düfltür! ‹nsan›n kendisi dahil kimse düfle söz geçiremez. Kendinin ya da bir baflkas›n›n düfl görmesini engelleyemez. ‹nsan›n düfl görmesi anarflist sanat-edebiyat e¤ilimlerinin imkan›d›r. Uyuma hali asl›nda insan›n düzenli alg›s›n›n bozuldu¤u zamanlardan biridir. Hayat›n içinde alg› araçlar›yla düzenli alg›s›n› bozan insan uyurken bunlar›n hiçbirine ihtiyaç duymaz. Yaz› da düzenli alg›n›n bozuldu¤u hatta y›k›ld›¤› noktada fliddetle ortaya ç›kar. Çünkü alg› bozuklu¤u bafltan düzensizleflme prati¤idir. Verili normallik alg›n›n bozulmas›yla anormallik halini al›r. Bu yüzden önce çocuklar (çünkü belirtilmifl korkuyu bilmezler) sonra deliler, sarhofllar, alg› bozucu maddeleri kullananlar devrimcidir. Devlet uyuyan insan›n düfl görmesine de karfl›d›r. Çünkü düfl gören çoktan fleytana uymufltur! Yazan ise bafltan fleytana uymufl kabul edilebilir. Yaz› düzenli alg›n›n d›fl›nda bir yerde tam bir bozulmayla ortaya ç›km›flsa orda sanat-edebiyat›n varl›¤› söz konusudur. Bu demektir ki sanat-edebiyat›n kayna¤› normallik de¤il normalli¤in bozulup anormallik haline gelmesidir. Bu yüzden yazan ve okuyan bütün kapat›lma ve gözetlenme mekanlar›n› reddeder. ‹nsan söz ve yaz› yoluyla baflka bir yaflant›y› ve yaflant›lamay› gerçeklefltirir. Bu en az›ndan insan›n kendi hayat›n› yeniden okuma prati¤idir. Yeniden yaflant›lama ve yaflama halidir. Buysa insan›n düfl görme yetene¤i sayesinde olur. Üstelik nesneler düfl görmeye yarar. ‹nsan düfl görerek yaflar. Tabii nesneler derken devletin teknolojik dünyas›n› ve onun iliflki kurmaya ve düfl görmeye izin vermeyen görselli¤i dayatan nesnelerini dedi¤imin d›fl›nda tutuyorum. Asl›nda günümüz insan›n›n temel sorunu da bu düfl görmeye izin vermeyen nesnelerdir. ‹mge a¤›rl›kl› ve bilgi y›¤›n› biçimsel olarak kusursuz sanat-edebiyat yap›tlar›n› da o teknolojik dünyaya borçluyuz. Ne var ki sanat-edebiyat yap›t›nda eksik olan bir fley var: o da insand›r! ‹nsan yoksa sanat-edebiyat› besleyen bir düfl dünyas› da yoktur. Bu asl›nda bugünün insan›n›n fark›na varmad›¤› trajedisidir. E¤er bedeni hat›rlatan ya da onun gerçek oldu¤unu gösteren dokunmaysa dokunmay› ortadan kald›ran teknolojik dünya karfl›s›nda bedensiz bir insan dokunmad›¤› ya da olmad›¤› için düfl görmeyecektir. Anarflizmler ise böyle bir dünya karfl›s›nda ancak insan›n kendine ya da bir baflkas›na her hangi bir nesneye dokunmas›n› çaresizce bekleyebilir. Do¤an›n içindeki mekandan konuta , dokunman›n dünyas›ndan dokunman›n olmad›¤› güvenlikli dünyaya (internet dünyas›) geçifl karfl›s›nda anarflizmlerin talebi hepsinin tam bir ilkellikle y›k›lmas›d›r. Giyinikseniz soyunun! ‹çerideyseniz d›flar› ç›k›n! Korkmay›n bedeninize dokunun! Evdeyseniz soka¤a ç›k›n! Arabadaysan›z arabadan inin! Kalabal›ksan›z yaln›zlafl›n! Kendinizle bafl bafla kal›n! Düzenliyseniz düzensiz olun! Biçimliyseniz biçiminizi bozun! Bedeniniz size aittir! Bedeniniz üstünde tek söz sahibi sizsiniz! Bir kez olsun düzensizce seviflin. ‹çinize girsinler içinize al›n. Becerildi¤iniz kadar becerin. Düzüldü¤ünüz kadar düzün. Girin ç›k›n. Gidip gelin. Ölüm kadar öldürmeyi reddedin. Hayattan dolay› öldü¤ünüz kadar ölümden dolay› yaflay›n. Sakal b›rak›n saçlar›n›z› kestirmeyin. Düflünün, düfl kurmay› deneyin, düflleyin. Zihninizden çok bedeninizin arzular›na kulak verin. Bedeninizi dinleyin ve onun arzulad›klar›n› yap›n. Arzular›n›z› gemleyen bir dünyay› sonuna kadar reddedin. Kabul ya da red etme noktas›na geldi¤inizde yaln›zca reddedin. Yapmay›n y›k›n. Düzeltmeyin bozun. Anarflik olan daha bir sürü fleyi burada s›ralayabilirim. Bunlar›n hepsi asl›nda yaz›y› oluflturan anarflik davran›fllard›r. Çünkü öncelikle insan›n düfl dünyas› anarfliktir. Bu ba¤lamda insan›n düfl dünyas› bedeninin arzular›yla son derece uyumludur. Bir bak›ma düfl bedenin insan›n zihnini ele geçirmesidir. Düflün insan›n zihnini ele geçirmesi ise müthifl bir yaflant› ve yaflant›lamad›r. Yaz›y› da bu yaflant› ve yaflant›lama oluflturur. Düfl dünyas›n›n oluflturdu¤u ve belirledi¤i bir yaz› ise son derece anarfliktir. Devlet bu anarflikli¤in karfl›s›na kurgu ve illüzyonu ç›kar›r. Devletin ve onun dayatt›¤› bilginin kurgulad›¤› bir illüzyondur ve tamam›yla düzeniçidir. Yan› s›ra yaz›l› ya da görsel medya yoluyla popülerlefltirme ve sunma biçimleri, piyasa iliflkileri yaz›y› düzen içi k›lmaya yarar. Medyalar›n belirledi¤i bir dünyada yaz› da bu belirlemeden pay›n› al›r. Buysa yaz›y› düzeniçi k›lar. Ama bu hiçbir biçimde yaz›n›n düzeniçi olmas›n›n kan›t› falan de¤ildir. Tersine devletin yaz›y› düzeniçi k›lma çabas›na yaln›zca bir örnektir. Bunlar bile hiçbir zaman insan›n kendine ve dünyaya sorup durdu¤u “ya, öyle de¤ilse”, “ya öyle de¤ilsem” sorular›n›n yan›t›n› aramas›n›, bu yan›t› merak etmesini, bu merak›n kendini teslim almas›n› engellemez. Çünkü hiçbir devlet, hiçbir yasa insan›n kendine merak›n›n kendine bu dünyaya ya da gördü¤ü düfllerle dokunma arzusunun önüne geçememifl, ortadan kald›ramam›flt›r. Crispin Sartwell’in devleti “insanlar› zoraki dönüfltürmek için tasarlanm›fl bir makine” olarak görmesi bu noktada yeterince anlaml›d›r. (Edepsizlik, anarfli ve gerçeklik, 1999) Sanat-edebiyat ise bir bak›ma böyle olmamas›n› tart›flma biçimlerinden yaln›zca biridir. Söz konusu tart›flma ise daha bafl›nda sald›rmaya ve y›kmaya dönüflür. Ama sanat-edebiyat›n y›kt›¤›n›n yerine bir fley koyma gibi aç›k ya da gizli bir amac› da yoktur. Bu yüzden de kaotiktir. Öyleyse y›kt›¤›m›n yerine baflka bir fley ya da biçim koymak zorunda de¤ilim demem benim anarflikli¤imdir. Devlet karfl›s›nda yap›lacak olansa fleytana uymakt›r. Çünkü Sartwell’in deyimiyle “fleytana uymak fleylerin olmas›na imkan tan›makt›r.” (agy) Yaz› daha özelde fliir insan›n fleytana uymas›n›n hayat kadar ciddiye al›nmas› gereken sonuçlar›ndand›r. Bafl›ndan beri sanat-edebiyat “iktidara efllik eden yüce anlat›lar” taraf›ndan bask› alt›na al›nm›flt›r. Sanat-edebiyat ürününün devleti yeniden üretmesi, iktidar› sa¤lamlaflt›rmas› o “yüce anlat›lar”›n bir sonucudur. Ama öte yandan sanat-edebiyat yüce anlat›lar› y›kan, bozan yegane biçimsizliktir. Yazan›n ve okuyan›n özgürlü¤ünü de o biçimsizlik oluflturur. Özgürlükse insan› daima isyana haz›rlar. ‹syan hiçbir zaman bir düflünce olarak kalma flans›na sahip de¤ildir. Düflünmek yaln›zca bu dünyay› savuflturmaya , geçifltirmeye yarar. Düfl görmekse insan› gördü¤ü düflü yaflamaya zorlar. Düfl gördü¤ümüzde bu dünyaya karfl› ç›km›fl oluruz. ‹syan o düflü bir biçimde yaflaman›n yoludur. Yani isyan edersek gördü¤ümüz düflü hayat olarak yaflar›z. Yazma o düflü yeniden yaflant›lama ve yaflamad›r. Bütün bunlar›n bizi götürecek oldu¤u as›l nokta ise sanat-edebiyat›n kendisidir. Böylelikle sanat-edebiyat›n düzend›fl›l›¤›na ulaflmakta ve sanat-edebiyat›n kendisi anarflisttir ç›kar›m›n› yapmakta ise hiç zorluk çekmeyiz. Devlet iflte bu düzend›fl›l›¤› düzeniçi yapma prati¤idir. Bafl›ndan beri devletin bu pratikte baflar›l› oldu¤u da belirtilmelidir. Sanat-edebiyat›n düzeniçi niteliklerinin ço¤almas› hatta düzen içi hale gelmesi tabiat›n devlet karfl›s›ndaki tutumunun yine devlet taraf›ndan verili hale getirilmesinin sonucudur. Ama hiçbir biçimde sanat-edebiyat›n yine sanatedebiyat kurumu üstünden verili hale geldi¤ini söylememiz bu pratiklerin yap›s›na iliflkin as›l aç›klama olamaz. Kurulan›n içinde oluflan verililik yaln›zca sanat-edebiyat›n devletle bafl›ndan beri süren çeliflkisini gösterir. Bu çeliflki yine bafl›ndan beri kimi zaman devletin lehine, kimi zaman da tabiat›n lehine ilerleyen bir durumdur. Baflka bir aç›dan Baha Tevfik’in en az›ndan edebiyat› hastal›kl› bir zihnin sonucu olarak görmesi de bu dedi¤imle ilgilidir. (kitap-l›k,71) Bunun sanat-edebiyat›n geneli için de düflünmemiz mümkündür. Ayn› Baha Tevfik edebiyat ve fliiri hastal›kl› bir muhayyile olarak da görmekten imtina etmeyecektir Tevfik fliirin kayna¤›n› da insan›n hastal›kl› mevcudiyetinin sonucu olarak da aç›klamaktan çekinmeyecektir. (agy) Devletin normalli¤i karfl›s›nda insan›n anormalli¤i hayat› kadar büyük ölçüde yazd›klar›nda ortaya ç›kar. ‹nsan o anormalli¤i ya da hastal›kl› haliyle devlete sald›r›r ve y›kar. Üstelik yazd›klar› insan›n hastal›kl› muhayyilesinin sonucudur. Muhayyile, tasavvur ve tahayyül o hastal›kl› anormal durumu oluflturan ve ortaya koyan yegane olgulard›r. Buraya kadar belirtilenlerden 13 metrekare onur ayk›l köflede tutmay› ö¤ren kendini. yün yuma¤›. bak geçenler yeniden bast›lar ruhumuzu. dama¤›n› y›rt.düzene¤i basittir aflk›n beline sar. kalmay› dene bo¤az›n ak›nt›s›nda. s›k›l›nca kötürüm k›l aydaki adam› ve köpe¤ini. pazar. avcumda nem gerillalar›. nisan›n ucu tevekkül. yaratmak yaln›za mahsus yaflamak yal›na. dün k›m›ldamas›n. bir ad›m öne ç›ks›n an›lan varsa. tad›nda b›rakal›m tanr›y›. listesini yap kanayan difllerinin. dikenlerini ç›kar. ölemiyorsan konuflma. gözlerimi bu ifle hiç kar›flt›rmad›m. deniz kurumal› önce. kapa bacaklar›n›. 14 sonra sanat-edebiyat›n neli¤ine ve ne olmad›¤›na iliflkin bir tart›flman›n insan taraf›ndan çoktan yan›tlanm›fl oldu¤unu belirtmem hayat›n ve yazd›klar›m›z›n yegane aç›klamas›d›r. Tek sorun insan›n muhayyilesini, tasavvurunu ve tahayyüllünü yeniden kazanarak sanat-edebiyat› düzend›fl›laflt›rmas›d›r. Sanat-edebiyat›n anarflikli¤inin mümkünlü¤ünden çok bu prati¤e ihtiyac› var. ‹nsan›n art›k normal olma flans›n›n kalmam›fl olmas› da bunun bir imkan›d›r. Bütün bunlar bizi anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimlerinin olup olmad›¤› tart›flmas›na götürür. Buysa sanatedebiyat›n varl›¤›yla yan›tlanabilecek bir sorudur. Verilecek yan›t ise afla¤› yukar› bellidir. Kültür endüstrisi sanatedebiyat› düzeniçi k›larak onu bütün bireysel ve y›k›c› özelliklerinden uzaklaflt›rmaktad›r. Oluflturmaya çal›fl›lan anarflist bir belle¤e ra¤men anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimleri yoktur dememiz mümkündür. Çünkü anarflizmler ya da sanat-edebiyat ad›na ortaya konan bireysel ya da ortak üretimler bafllang›çta bir yeralt› faaliyeti olarak gizli bir alanda ortaya ç›kmas›na ra¤men bir zaman sonra kültür endüstrisine dahil olarak bütün y›k›c› özelliklerinden kurtulmaktad›r. Öyleyse böyle bir prati¤i ya da e¤ilimi oluflturman›n yolu devlete ve onun yede¤indeki kültür endüstrisine sald›rmaktan ve y›kmaktan geçiyor. Yaln›zca geçmiflte üretilen metinleri ortaya ç›karmak bu ba¤lamda anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimi varm›fl gibi göstermenin yolu olmaktad›r. Sanat- edebiyatla anarflizmler aras›ndaki iliflki bundan kurtulmak zorundad›r. Çünkü söz konusu iliflki ço¤u zaman sanat-edebiyatta bir radikalleflmeyi engellemektedir. “Sanatsal radikalleflme, ayn› anda hem y›k›c› hem de biçimlendirici etki yapan engellere ve kopufllara dayal› olarak geliflir. Yaln›zca özgür ve ba¤›ms›z tav›r toplumsal karfl› projeleri a盤a ç›kar›r.” (Sachs. Agy) Bu asl›nda Ça- buklu’nun “Anarflizm ancak kendini reddetti¤inde anarflist olur” öngörüsünün de içini doldurmaktad›r. Bu ba¤lamda anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimi ancak geçmiflin büyük ölçüde yads›nmas›yla oluflabilir. Geçmiflin biçimleri burada tart›flaca¤›m›z fleylerin bafl›nda olmak zorundad›r. Ama öyle olmad›¤›n› ifade edebilirim. Günümüzdeki anarflist e¤ilimlerin eksik b›rakt›¤› bu yads›ma ve reddetmenin oluflturaca¤› yenilenmedir. Sachs’›n “Bir dizi anarflist dergi ve yay›nevi” “hiç olmazsa bunlar var.” demesi bugüne ve gelece¤e iliflkin umutlanmam›za yol açan yegane olgudur. ‹mkans›z›n mümkünlü¤ü verimlerin kültür endüstrisinin d›fl›nda bir yerde konufllanmas›yla ancak söz konusu olabilir. Yay›mlanan dergi ve fanzinlerin tam da burada oldu¤unu sevinerek belirtiyorum. Hayat›m›zsa gerçekli¤i yetersiz de olsa bozmaktad›r. Bireyin huzursuzlu¤u ise verili olan› reddetme haz›rl›klar›n› yapmaktad›r. “Anarflist kültür, gerçekli¤in uyumlu hale getirilmesine katk› sunmamal›, tersine sosyal ve kültürel bir huzursuzluk oda¤› olarak pratikte reddedifl düflüncesini içermelidir. Bu, gören gözlerin, duyan kulaklar›n, dokunan ellerin somut baflkald›r›s›n›n umudu olabilecek, sosyal giriflimin ve sab›rs›z anarflizmin fanteziyi nihai olarak ele geçirmesi anlam›na gelen bir reddedifl olmal›d›r.” (Sachs, agy) Huzursuz olmak reddetmek için insan›n en önemli nedenidir. Ben, kendi ad›ma yeterince huzursuz ve sab›rs›z oldu¤umu/zu düflünüyorum. Yazmak ve yaflamak için de baflka bir fleye ihtiyac›m›z oldu¤unu sanm›yorum. Anarflist bir sanat-edebiyat ise bunun bir temenni olmaktan ç›kar›lmas›yla mümkün olacakt›r. Devletin muteber diye dayatt›klar›n›n karfl›s›na insan›n muteber bulduklar›n› yaz›p yaflad›¤›m›zda sorular›m›z›n büyük bir bölümünün de yan›tlar›n› bulmufl olaca¤›z. Öyleyse treni ray›ndan ç›karmak için daha ne bekliyoruz! Haydi! akl›n üç u¤rakta kararmas› i.c.akimi Max Jakob bir dizi kötülük alg›s› yaflad›ktan sonra din de¤ifltirir ki insan›n belki de en kökten hareketedir din de¤ifltirmek ve asl›nda tüm sebeplerinde varolma kayg›s›,vazgeçifl vard›r. Max Jakob iyi bir dindard›r rahibelerin söyledi¤ine göre ve fedakarl›klar› yap›yordur...bir gün kilisede dua ederken Kutsal Bakire, Max’a görünür ve flöyle der: “Ne çirkinsin sen, benim zavall› Max’›m!” bunun üzerine Max’›n verdi¤i yan›t bizim de yan›t›m›zd›r. “Hiç de o kadar çirkin de¤ilim, iyi kalpli Azize Bakire!” Daha sonra kilisedeki herkesi rahats›z edip h›zl› ad›mlarla oradan uzaklafl›r. Dünyan›n en uzun direklerinin ve en kal›n dikenli tellerinin çerçeveledi¤i alanda, bu alanda kaybolmak mümkün de¤ildir: Nas›l ki örümcek kendi a¤›nda kaybolam›yorsa, örümce¤in kayboldu¤u alan kendi a¤›nda bilincinin bofllu¤u olabilir. bu durum içinde ancak belirgin olmasa da “örümcek a¤›n›n bir ucunda, a¤›n en iyi görüldü¤ü ve gelinmez noktas›” anlafl›labilir mekan olacakt›r, imgesel benzerlik olarak k›rm›z› hal›n›n görüntüsü a¤›n sundu¤u ve nas›l varoldu¤unu açan niteliktedir. ‹ki örümce¤in ayn› a¤ üzerinde, dahas› kalabal›k örümcek sürülerinin bir ortak a¤’da gelifltirdi¤i hukuk nas›l olabilir? Cezan›n a¤’daki kaligram› son k›rm›z›dan görünmezli¤e bürünmüfl dörtgen ve dar, s›k› örgülü halidir. Örgücülük ve getirisinden mahrum b›rak›lm›fl örümcekcik! (ortak a¤›n örümce¤e söyledi¤idir) Sistemin iktidar vas›tas›yla otoriteyi paylaflt›r›p al›m gücünü artt›rarak ödüllendirdi¤i ve ayn› geriye hareketle cezaland›rd›¤› görülebilir bir iflleyifltir. Otorite sistemleri ve biçimlerinin temelinde hareket halindeki “Taraftar” kendini gelifltirip “örnek” san›rken kendine özgü safdillili¤iyle mutluluk yolunda emin ad›mlarla yürüyor. D›fllama araçlar›n›n de¤er yarg›lar›n› kulland›¤›n› gördü¤ümüzde sözcünün safdiliyle dayand›rd›¤› fleylerde örümce¤in durdu¤u yerde iç a¤› gerilir. Sindirememe ihtimali gözetilerek d›fllanana çizilen rota, taraftarlar›n be¤enisini kazanmak ad›na kapatama için gereken delillere do¤rudur. (Deniz Seki ad› alt›ndaki)(*) Tüm safdillere ki safdil’le salak aras›nda birinin hiç iç a¤›n›n olmamas› fark› vard›r. Ya da birinin öteki tan›ma göre- sab›ka kayd› yoktur, otorite sözcüleri sadece istemek kavram›’n›n alt›nda varolduklar›ndan, kokular› izleyip; biçimlerini tarif ederken bu yüzden her anlamda “istemek” kokacaklard›r. ‹stemenin “katk›” anlam›nda düflünülmesini dilerim. a¤, örümcekler ve örümceklerin tüm basamaklar›, ödül, ceza ve d›fllama... Tüm bunlar›n yan›nda anlayanlar, anlayanlar› tan›mlayacak olursam; yuvarlak, k›rm›z›, Adem; dendi¤inde “lanet olsun!” diyenlerdir sadece, fiziksel durumdan (çevre) iç a¤’› kurtarmak mümkün olmad›¤› için hep yüceltilen do¤runun lanet (!) karanl›¤›nda delirmeyi umut ederek mi yaflayacaklar? A¤(iç); delirmek sonucunda bile aç›l›p, bozulup art›k a¤ olmaktan ç›kamayabilir, bu ihtimalde söz konusu...(lanet olsun!) Bütünlefltirici bir kurguyla düflünüldü¤ünde, “otorite” flemsiyesi alt›nda ne kadar anlaml› ve do¤ru oldu¤u meçhul flartlarla varolan insan, ya¤›fl “korku’sundan” flemsiyenin çevreledi¤i alanda “kazanmak” fley’inin dibindeki hayvan›n gözünde sadece “harcanabilir” bir nesnedir. “Korku” ve “fiemsiye” aras›ndaki iliflkiye bakmadan önce flemsiyenin yap›s›ndaki ben duygusunun art›klar› korkuyu yaratan fley’inde ip uçlar›n› verecektir. Öyleyse (ya¤›fl›n biçimi ve derecesine göre) flemsiyesiziz, ›sla¤›z, üflüyoruz ama korkman›n ne demek oldu¤unun Bilincindeyiz. Bu arada gökyüzü çok güzel(**) , ve hiç de o kadar çirkin de¤iliz. (***) Sözü de¤erli k›lan ço¤alan a¤›zlar ya da inananlar›n›n say›s› de¤ildir. öyle olsayd› “SAKIZ” tanr›sal bir arma¤an olurdu... “Sak›z için “yap›flkan” oluflunu öncülleyerek denilebilir ki bir k›r gezisinde “sa¤lam2 oldu¤u düflünülerek “dinlenmek” ya da dikkatsiz bir “sürtünüfl” sonras› baz› “a¤aç”lardan insana bulaflt›¤›nda “k›s›tlanm›fll›k” hissi temelde gülümseyen bir kas›lma oluverir. Sinekleri ve baz› böcekleri çekti¤inden “ortak” noktalar gözeterek faydalanmak maksatl› bir Arac›’da olabilir...” “Sak›z için ‘faydac›’” t›bb›n bir çok öneri ve tavsiyesi aras›nda salg› bezlerini harekete geçirdi¤i, sindirimi kolaylaflt›rd›¤› en bilinenleridir. Bahsedilen sak›z daha kat›d›r ve daha az yap›flkand›r. Daha al›n›p çi¤nenme sonras› imha edilmezse; hem çi¤neyen, hem çi¤nemeyi seven, hem de ikisi de olmayanlar› “tehlike” çemberine alacakt›r. “Her hangi bir Yer”de insana tesadüf etti¤inde sak›z›n tüm anlam› gün yüzüne ç›kar. Temas eden insan hemen “So¤uma”ya tabi tutulmal›d›r yoksa “leke” yapar. Durum için so¤umak “Sökücü”dür. Salg› bezlerini harekete geçirir. Do¤rudur ancak a¤z›n; çenenin ve dudaklar›n “sak›z çi¤neme” esnas›nda en az›ndan her üç dil hareketinde bir sefer aç›l›yor olmas› önce içeri sonra salg› bezlerinin sonras› üretilen balon gemilerle d›flar› mikrop tafl›r. Böylelikle kafatas› içinde pis yap›lanma; alt bölgelerde ise kötü tohumlanmaya yol açar. Sindirimi kolaylaflt›rmas› durduk yere meydana gelen bir “hareket” de¤ildir. sak›z›n varo- 15 16 lufl sebebi say›labilir; duyusal yani oral yolla al›nan sindirmesi, neredeyse insan›n sindirim sisteme buna müsait de¤ildir, çok zor olan yiyeceklerin varl›¤›. Örne¤in , “saçmal›k, budalal›k, cümbür cemaatçilik, temelsizlik, dayatmac›l›k gibi aperatifler...” “Sak›z’›n baflkalar›n›n a¤z›ndayken ç›kard›¤› sesten, b›rak›n çi¤nemeyi sevmeyi, rahats›z olanlar›n (say›lar› her ça¤da hep çok azd›r) yaln›z kald›klar› söylenegelmifltir. Baz› bilinmeyen kaynaklarda da rahats›z olanlar›n bir k›sm›n›n (say›s› bilinmiyor) çi¤niyormufl gibi çene hareketi yapt›klar› söylenir. Sak›z çi¤neyenlerin a¤›zlar›ndan ç›kan ses ya da sonuç itibar›yla kurtulma ve temizlenme gere¤i so¤uma’n›n organik iflkencesi yüzünden eziyet çekenler ne yapmal›d›r?” “Salg›lamak ve hazmetmek eylemlerinin kimyas› ruhu jelatinleyen bir maddeyken, etiketin alt›nda duran fiey’in sak›z imalatç›lar› için; “kasadakiler” hiçbir anlam› ve görünebilirli¤i flans dahilinde bile de¤ildir. sak›z çi¤nemeyi sevmeyenlerin varoldu¤una olan inanc›m›z reaksiyonumuzun tüm biçimlerinin sebebidir de...” De¤er yarg›lar›n›n “üretilemez” oldu¤unu ve “yarg›” denen zihinsel aktivitenin saten kendinden büyük ifllere kalk›flt›¤›n› ya da en az›ndan bir fleylerin “yanl›fl” oldu¤una meyleden fleyle; bir fleyleri “ortaya koyan2 fleyin “karfl›laflt›r›lma”s› gerekti¤i düflünülüyorsa... Eflya’ya bak›ld›¤›nda “görüntü” flöyledir: Üstte kontrol alt›nda faydac› temel organize alg›lar bütünü flart›, altta parçalanm›fl mekansal izle¤in uyuma yönelik planlar›. Eflya kendi gibi olan “insan” eliyle “bir yerdedir.” Eflya oldu¤u yerden memnun mudur? Baflka yer’de olma iste¤i varsa neye dayan›r? Bir “duyumsama” organ›n›n yorumlanmas›ndan öte, problemi yaratan fleyin karar veren’in (otorite) kötücül körlü¤ü, bir bak›ma oluflumundaki hataysa e¤er, çaresizli¤in co¤rafyas›nda gezintiden sonra “Eflya asl›nda; Robdöflamb›r giyinmifl, ateflin yan›nda, kuruldu¤unun bilincin- de, renklerden ar›nd›¤›n› düfllüyor:”(****) Kendini biçimlendirici kaba aletlerden, kaba olmayanlar›n›n sebebi yap›sal keskinlik ve zorlay›c›l›klar›d›r, (testere, h›zar, balta, b›çak) koruyamad›¤› için meyvelerini eksilten, aletlerden daha canl› meyve kurtlar› ve a¤açkakan, sincap gibi öznelerle paylaflan bir “a¤aç” için aletler ne kadar alaml›d›r? Ya da kafese kapat›lm›fll›¤›n›n; bir hayvanat bahçesi organizasyonu aç›s›ndan konuldu¤u de¤er ölçüsü, ne kadar umrundad›r kafestekinin? “‹nsan” ve “sürahi” sesini anlamsal ayr›m›n› yapmadan “insan” dedi¤imde canlanmas›n› istedi¤im tek ayr›m›n insan›n “kestirme yol” düflkünlü¤ü oldu¤unda, “Güzellik”in onu aforoz etti¤ini hayat etmek “edebi kurnazl›k” say›lmal›d›r. “Kurnazl›k” sözcü¤ünü ç›karlar›n çal›flt›rd›¤› akl›n bir bölümü, ça¤r›fl›m› yüzünden seçmedim. Edebiyat gerçekli¤iyle bütünleflti¤inde amac›m karfl›lay›c› bir paradoks yaratmas›yd›. Edebiyat kurnazl›¤›n›n doygunluk sonras›, hazmedilenlerin bir problem yaratmad›¤› durumda a盤a ç›kan fiey’in arkas›nda durdu¤unu görenler yaz›n›n ve yazmak’›n bir çözümleme daha da garibi bir problemlefltirme olmad›¤›n› da fark edeceklerdir. Kendimi kontrol etmezsem ve yönlendirme nesnelerini görmezsem ne olur? sorunun kontrol ve yönlendirme önerileri, kontrolün varl›¤› ve yönlendirmenin görünüflü yani ters eylemlerin arabulucu bölgesi, intihar etmifl olan›nda bölgesi niteli¤inde; mekansal çerçeve, kurgular› ve çerçeveye uygun nesnelerin (eflya’ya yak›n) “farkl›” izle¤i durumundad›r. Etkileflim’in sonsuz tufllar›, aras›nda, t›pk› duvar saatinin mekanik iflleyiflinin de¤iflimi kast› gibi, yine bu sonsuz tufllar aras›nda tercih yapmaya bafllayan, bafllayacak olan öznenin en az etkilendi¤i tufllar kadar karmafl›k iç mekanizmas›, t›pk› parmaklar, tufllar ve teller gibi bir tasar›m›n Gibi’lerle sunulmas›n›n haricinde bir de “üstünlük” gösterilerek sunum biçimleri var. Karmafl›kl›k ortadayken, karmafl›kl›¤› ortaya koyanda karmafl›kl›¤a yol açan Merkez’dir, psikolojinin ayak uydurmaya dayal› ölçüm ve mant›klar›, sosyolojinin isimlendirme ve ilerletme u¤rafllar›, felsefenin uzaklaflt›r›lm›fl 盤l›¤›, fan bilimlerinin u¤raflsal üstünlefltirilifli, edebiyat›n kederli dokusu... K›sacas› insan›n faaliyetlerinin, bu tafl›n yap›s›n›n, biçimleniflinde oynayan acayiplikler. Bu durumda sormam gereken soru, bu durumu toparlamak gere¤i, “‹nsan’›n etkileflimsiz ve sebebe dayal› olmayan bir taraf› var m›d›r?” Yoksa güzel olan stratejisi ve plan› olmayan ani bir “PARILTI” m›d›r? Heyecan ve iniltinin 盤›n›n kopufluna efllik eden (!) iflarete ald›r›lmamas›n› isterim. Cevaplardan birinin; akl›n sonradan organize etmeye çal›flt›¤› ve daha sonra eline yüzüne bulaflt›rd›¤›...olmas› halinde; yaflad›¤›m›z bu yap›n›n (memnun olanlar hariç) (yaz›’dan göç etmeleri s›k›nt› yaratmaz) (*****) oluflumuna sebep olan›n sadece bir “Par›lt›” oldu¤u sonucu ç›kacakt›r. Güzellik kadro d›fl›d›r çünkü ona ulaflabilmek için ona dair bir alt basama¤›n (par›lt› basama¤›) kullan›lm›fl olmas› devede tüy, ve sonuç yap›da onun yönetim ve ba¤daflt›r›c›l›¤›n›n görülmeyiflidir. Üstelik “par›lt›” sözcü¤ünün anlam aç›s›ndan hareketin uzunlu¤u tablosunda “par›l par›l” ile olan ayr›m›, hatan›n derin nefesidir de. Kendimi kontrol edersem ve yönlendirirsem bu iki iç eylemin d›flsal etkileri, d›flsal’l›¤› iç’selli¤e müdahalesine dönüfltü¤ünde yine beni iflaret eden bir anlat› ortaya ç›kabilir. o da flöyle bir fley olabilir ancak; Kurallar (tüm biçimleriyle) ben’i kuflatan ve biçimlendiren, ilerleyen aflamada yücelten ve afla¤›layan, daha sonra öldüren ve yaflatand›r. (*)D.S sonradan kendini ekletmifltir. (**) Mallarme’nin açl›ktan ölen biri için tavsiyesine vurgu. (***) Max Jacob’un cevab›ndan deforme al›nt›. (****) Descartes, Foucault, Ben. (*****)Baudelaire’nin Spleen (s›k›nt›) fliirine iflaret. asi rüzgar halim flafak asi bir rüzgâr dolan›yor dünyada ne iyi onun ard›ndan kofluyorum estikçe üflümek bana iyi geliyor tortop olup yuvarlan›yorum geceye do¤ru flark›lar m›r›ldansam duyar›m belki sesim dünyaya çarparak yank›lan›r insanlar da¤›l›yor sokak içlerine caddeler kalabal›k yaln›zl›ktan baflkas› yok ya varsa dememe hayat izin vermedi evler hat›rl›yorum çarçabuk öldüler bahçeleri hep hat›ralara aç›l›rd› a¤açlar çiçekler benim gençli¤im hiç bir fleye benzemedi kalabal›¤a kar›flt›m sustum itaat ettim bedenimin üstüne her gün biraz daha düfltüm evlerden kalan tafllar isyan›m oldu k›zlar hat›rl›yorum flimdi nerdedirler sorsam hangisi hat›rlar geçmiflini kimsenin verecek yan›t› yoktur gö¤üsleri gençli¤ime do¤ru büyüdü onlara dokundum isyan say›ld› k›rda laleler çoktan açt›lar günefle döndüm yüzümü ellerim gövdemi bulam›yor gözlerim ne zamand›r bofl levha görüntüler hiçbir yeri doldurmuyor babam çoktan öldü annem yeni evinde kardefllerim kendine yabanc› çocuklar arkadafllar›m hâlâ devrimi bekliyor nereye uzansam asi bir rüzgâr dönüyor k›r flark›s› dünyay› f›rdolay› ölüm insan› kaç kez yoklar kap›s›n› çalar durur bilmem kentler epeyidir upuzun mezarl›k her gün soluksuz ya¤mur ya¤s›n beni ›slat›p dursun biteviye ›slakl›¤› içime alay›m ne olur y›k›k köprüler eski evler taraçalar insem ç›ksam insem ç›ksam ölür müyüm 17 hastane yokuflundan afla¤› baltal› kap› koflarak iniyorum ard›mdan esentepe park› havuzun suyunda k›rm›z› beyaz bal›klar zambaklar güller akasyalar hepsini saymam›n ne lüzumu var asi rüzgâr›n u¤ultusu bu ama en çok yaln›zl›¤a benziyor ba¤›r›yorum günefle do¤ru yüksek sesle sessiz harfler kara sözcüklere haz›rlan›yor hayat›n imlas›n› bozmak için h›zla yokufltan yuvarlan›yor afla¤› tutsam önce ac›m› anlat›r›m sonra yine ac›m› asi rüzgâr dolans›n dursun içimde isyan›n kara u¤ultusu! Daha Ne Kadar “Seyirci” Kalaca¤›z Hakan Altun 18 Seyirci, tiyatronun asal ögelerinden biri midir? Yapmas› gereken fley olan bitene seyirci mi kalmakt›r? Sahnede olan bitene seyirci kalmaya görevlendirilmekle, yaflamda benden beklenen role haz›rl›k m› yap›yorum? Tiyatro mimarisi içindeki konumlan›fl›m toplumsal yap›n›n bir iz düflümü olabilir mi? Egemen ahlak anlay›fl› dikizcili¤i sapk›nl›k olarak nitelendiriyorsa (ki art›k bu tamamen söylem düzeyinde kalm›flt›r) neden tiyatroda zorla dikize yat›r›l›yoruz? Seyirci bafl›m›z›n tac›ysa, velinimetimizse neden onu yok say›yoruz? Yoksa, tiyatronun önemini yitirmesinde önce sinemayla, sonra da televizyonla iflbirli¤i yaparak bu kutsal alana ve dolay›s›yla da fliflkin egoma yüz çeviren hain döneklere karfl› bilinç alt›m›n verdi¤i bir ders mi bu yok sayma (hay›r, ben sütten ç›kan ak kafl›k oldu¤uma göre baflka bir seçenek kalm›yor da...) * * * Ana ak›m tiyatronun seyirciyle kurdu¤u iliflki art niyetsiz, masum bir iliflki olman›n ötesinde aç›kça politiktir ve sessizlik kültürü içinde yo¤urup sindirir; sultas› alt›na al›r, üzerinde egemenlik kurar, ezer, kendine tabi k›lar. Seyirci daha ilk ad›mda deplasmandad›r. Kendine ait olmayan bir mekana gider ve orada yabanc›d›r. Mimari daha kap›dan girerken basar, kutsal bir mekana girdi¤i eflik, uyulmas› gereken ritüellerle doludur; küçülür, küçülür ve yok olur. Fuayede hakim duygu yabanc›l›k ve tedirginliktir, yanl›fl bir fley yaparsa bafl›na neler gelebilece¤ini kestiremez bile; her an azar iflitme potansiyeli vard›r. Art›k uyulmas› zorunlu yasaklar›n oluflturdu¤u bir kurallar ülkesindedir. Ancak me- kan›n kendine sa¤lad›¤› olanaklar ölçüsünde samimi ve özgürdür, aksi takdirde ölümüne ciddi olmak zorundad›r. Ne zaman salona girece¤i ona bildirilir, geçifl izni kontrol edilir ve yerlefltirilir. “O” art›k yaln›zca tek bir aç›dan, tekil bir bak›fl aç›s›ndan görmeye koflullanm›fl; verili bir evrene yerlefltirilen biridir ve sessizce, k›p›rdamadan oturmakla yükümlüdür. Üstelik oturtulaca¤› yer de yine hiyerarflik olarak belirlenecektir; paras› varsa daha rahat izleyecek, yoksa itilip kak›lacakt›r. Yine sahnede izlemeye mahkum edildi¤i oyun ona her fleyin bir düzen içinde gerçekleflti¤ini, gerçeklerin tek ve do¤ru tek bir alg›lan›fl› oldu¤unu ve bunun da veri olan oldu¤unu söyler. Ve bunun için sözcüklere de gereksinimi yoktur. Otorite ve hiyerarfli sessizce yeniden ö¤retilir. Roller de belirlidir; birileri izleyecek, birileri eyleyecektir. Tiyatronun tanr›lar› seyircileri sonsuz bir karanl›¤›n içinde yaln›zca bakmakla cezaland›rm›flt›r. Çocuklu¤undan itibaren edilgen izleyici olarak e¤itilmifl olmas›, olan biteni sorgulama olana¤›ndan da yoksun b›rak›r. Do¤rusu yaflamdan bir fark› yok gibi. En kötüsü de tepkisini gösterebilmesine izin verilen k›sac›k bir anda alk›fllaman›n bir zorunluluk oldu¤unu düflünmesi ve baflka seçenekleri oldu¤unun fark›nda olmamas›d›r. (Acaba, oyunun sonunda ç›lg›nca alk›fllamalar› oyunculara verilen bir mesaj olabilir mi: “iyi ki bitirdiniz, dayanma s›n›r›m›z›n sonuna gelmifltik, aferin size” vb.) En basit bir deneyim bile kolektif olarak paylafl›lm›yorsa bir fleyler eksik kalacakt›r. Birileri konuflabilirken, hareket serbestisi varken; di¤erlerinin eyleme ve söyleme haklar› gasp edilmiflse bu düzen bizi totaliter bir evrene gönderir. Bu noktada iktidar›n do¤rudan bedenler üzerinde kuruldu¤unu söyleyen Foucaultçu söylemi an›msamak yaral› olacakt›r. Seyirci olmaya zorlanmak do¤rudan bedenler üzerine kurulan bir rejimle mümkündür. Do¤du¤umuz günden beri bir yerlere yerlefltirilip duruyoruz. Yaflam›m›z›n en güzel y›llar›n› rahats›z s›ralar üzerinde yaln›zca dinleyerek ve oturarak tüketti¤imizi unutmayal›m; ödül olarak da kal›c› organik bozukluklar, itaat, yiten çocuk safl›¤›m›z, k›s›rlaflan yarat›c›l›¤›m›z ve hayal gücümüz yan›m›za kar olarak kal›r. Seyirci olarak bir gösterimde yer almak yine ayn› itaat zincirinin bir parças› olmakt›r. Tarihi içinde seyirciye bir göz atarsak, seyirci kalman›n tarih içinde verildi¤ini görmek mümkündür. Tarih içinde ayr›cal›klar›n› yitiren kad›nlar ve erkeler, ayn› biçimde tiyatroda da eyleme özgürlüklerini yitirerek yaln›zca bir seyirci konumuna düflmüfllerdir. Tiyatronun ritüel köklerine yak›n durdu¤u zamanlarda bir seyirci olgusundan söz etmek olas› de¤il. Eyleme kat›lanlar da kat›lmayanlarda bu ritüelin bir parças›d›r; bu bir paylafl›md›r ve seyirlik de¤ildir. ‹steyenin istedi¤i zaman eyleme özgürlü¤ü vard›r. Ve dolay›s›yla da ortak bir coflku üretir. Aristokratik iliflkilerin egemen olmas› bu coflkunun tükenmesine yol açar. Öncelikle eyleyen kad›nlar cad› olarak nitelenip toplumsal›n k›skac›na al›nm›fl, efl zamanl› olarak da oyuncu olma ve seyirci olma haklar› bile gasp edilerek kapat›lm›fllard›r. Tarih içinde kad›nlara seyirci olma haklar›n›n verildi¤i dönemlerde bi- le oyuncu olmalar› yasaklanm›flt›r ve uzunca bir dönem oyunculuk erkeklerin tekelinde kalm›flt›r. Erkeklerse oynama özgürlüklerini yitirerek yaln›zca d›flardan olan bitene bakmak durumunda kalm›fllar, seyirci ile oyuncu aras›nda kal›n ve afl›lmaz bir çizgi çekilmifltir. Ana ak›m tiyatronun bize sundu¤u aristokratik model k›saca flöyledir: eyleme özgürlü¤ü olan aristokratlar, sahip oldu¤u güçle (para, mevki, flöhret, vb.) do¤u orant›l› olarak aristokrat s›n›fa yak›n bir konuma yerlefltirilen ama eyleme ve karar verme özgürlü¤ünü yitiren bir y›¤›n ve bu mekana dahil olmas› olas› olmayan marjinaller. Özgürce ifadesini bulan bir aç›k hava etkinli¤i olan “tiyatro” da ad›m ad›m bir hücreye sokulmufltur. Önce çevresi belirlenmifl, s›n›rlar koyulmufl, en sonunda da tamamen üzeri örtülerek hapsedilmifltir. Seyircinin yerlefltirilme tarihiyle tiyatronun kapat›lma tarihi kofluttur. Yak›n dönemlerde bu kat› s›n›rlan›fla karfl› deneyler yap›lsa da ayn› e¤ilim tiyatroyu öldürmeyi sürdürmektedir. Yurdum seyircisinin yerlefltirilme tarihine kabaca bakt›¤›m›zda, Türk Tiyatrosunda seyircinin bat› tarz› tiyatro ile tan›flt›¤› Tanzimat’la birlikte izleme biçiminde bir k›r›lma yaflad›¤›n› görürüz. Do¤u Tiyatrosuna özgü kat›l›mc› bir konumlan›fl› y›k›larak yerlefltirilmeye bafllan›r. Daha önce kendine ait mekanlarda oynanan ve dolay›s›yla da yabanc›l›k çekmeden kat›labilece¤i oyunlar, art›k bir mabet konumuna gelen kutsal mekanlara tafl›narak onu mülteci durumuna düflürür ve hareket erkinli¤ini yitirir. Geleneksel formlarda oynanacak oyunun flekillenmesinde katk›s› varken, art›k tamamen yok say›l›r. Gülme, d›flar› ç›kma, kat›lma, yeme, içme vb. birçok özgürlü¤ü elinden al›n›r. Geleneksel Türk Tiyatrosu sahnesiz, metinsiz ve aç›k biçim olufluyla canl› bir tiyatroyu deneyimiyken, bat› tarz› tiyatro kendi içine kapanan bütünüyle belirlenmifl yap›s›yla canl› bir seyirci tercih etmeyece¤i için onu karanl›¤a gömerek sesini k›sm›flt›r. Burada kuflkusuz küçük bir parantez açmakta yarar var; söylemeye çal›flt›¤›m fley Geleneksel Tiyatronun yeniden canland›r›lmas›n›n gereklili¤i de¤il. Can› isteyen bu müzecilik deneyimini yaflayabilir. Ancak tiyatro için yaflamsal olan Geleneksel Tiyatronun özünde bulunan devingen ve direngen kanaldan yararlanmakt›r. Kuflkusuz kapitalist iliflkilerin gerektirdi¤i seyirci Geleneksel Tiyatronun seyircisi de¤ildi ve isterleri do¤rultusunda yeni bir seyirci yaratacakt›, üstelik geleneksel biçimlerin varl›¤›n› sürdürme flans› da yoktu belki tarihsel olarak; yine de tiyatronun yaflamsall›¤› aç›s›ndan Anadolu’nun yarat›c›l›¤›na ket vurmamak gerekirdi kan›s›nday›m. (Nitekim bu gizil güç de¤iflik formlarla da olsa ortaya ç›km›flt›r. Buna en iyi örnek G›rg›r ve Leman gibi mizah dergileridir diye düflünüyorum.) Dünyay› okunma yetisini yitiren ve içine kapanan Geleneksel Tiyatro seçkinci bak›fl aç›s›n›n emperyalist kuflatmas›n›n da yard›m›yla yerini yeni bir tiyatro anlay›fl›na ve yeni bir seyirci anlay›fl›na b›rakm›flt›r. Bat› Tiyatrosu anlay›fl› beraberinde seyirciyi ›slah etme yaklafl›m›n› tafl›d›. Tanzimat’la bafllayan bu yeni tiyatro anlay›fl› ile kamu çevreleri seyircinin s›radüzenine girmeleri için yo¤un çaba harcam›fllard›r. Sahneye dönük ve/veya oyunun (sistemin) ak›fl›n› s›k›nt›ya sokacak her davran›fl yasaklanm›flt›r. Bu yasaklar perde aralar›ndaki e¤lenceleri de kapsar ve halen varl›¤›n› sürdüren fuaye gelene¤inin temellerini atar. Bu arada Bursa Valisi Ahmet Vefik Pafla gibi kantar›n topuzunu kaç›ranlara da rastl›yoruz. Halk› zorla tiyatro izlemeye zorlamas› kendisinin verdi¤i komutla alk›fllatmas›, aksi bir durumda da seyirciyi ulu orta hafllamas› ve zaptiye tedbirlere baflvurmas› valilikten azlinin de nedenlerinden olmufltur. Yine el ilanlar›yla seyirciye ritüeller ö¤retiliyordu: yerlerin numaral› oldu¤u, perde aralar›nda ne yapmalar› gerekti¤i, görgü kurallar›na uymalar›, gürültü etmemeleri vs. vs. v-s. Yeni kurulan Cumhuriyet ise tiyatroda da yeni bir sayfa açm›flt›r, hatta Tanzimat’la bafllayan Bat› Tiyatrosu deneyimi bile s›f›rlanm›flt›r. Genç Türkiye Cumhuriyeti yeni devlet düzenine uygun yurttafllar yaratmak durumundayd›. Bu ise verili bir kimlik demekti ve tiyatrodaki karfl›l›¤› da yerlefltirilen, bakan ve kültürlenen bir seyircidir. Seyircinin dahil olaca¤› ritüel afla¤› yukar› yine ayn›d›r: Tiyatro e¤lence yeri de¤il bir okuldur; tiyatroya temiz giysilerle gidilir; gürültü etmeden oturulur ve izlenir; oyunun bafllamas›ndan bitimine kadar bir kelime bile konuflmadan yaln›zca eser dinlenir; perde aralar›nda sab›rs›zlanmak bu süreyi k›saltmaz, süre belirlidir; ›sl›k çal›nmaz, ayaklar yere vurulmaz, gereksiz yere alk›fllanmaz. (Muhsin Ertu¤rul’un haz›rlad›¤› seyirci adab›) . Metin And’›n belirtti¤i gibi tiyatro kültürünün ölçüsü f›nd›k f›st›k yememek ve yan›ndaki ile konuflmamakt›r. (Yine And’a göre kimileyin özenti kimileyin de sudan eserlerle f›nd›k f›st›k gibi e¤lenceli¤i tiyatro kendi sunuyor. ) Bugünün seyirci kufla¤› bu sakat bilincin ürünüdür. Sahnede ne yap›l›rsa yap›ls›n, en berbat oyunlar› da -be¤enmese bile- suskun kalarak uslu uslu izlemek ve oyun bitince ç›lg›nca alk›fllamak durumundad›r. Aksini düflünemez bile. Uysal olan sorgulamadan itaat edendir. Tersine bu uysall›¤› sorgulamak gerekir, ancak o zaman otoriteyi de sorgulamak mümkün olacakt›r. Edilgen seyirci tiyatroyu öldürüyor. Tiyatronun alt›n ça¤lar›, seyircilerin tepki gösterdi¤i dönemlere denk düfler. Örne¤in Shakespeare ününün önemli bir bölümünü önüne getirilenle yetinmeyip tepkisini aç›kça ortaya koyan seyircisine borçludur. Tiyatronun bir nevi tap›n›m oldu¤u Antik Yunan’da, seyirci oyuna diledi¤inde girer, diledi¤inde ç›kar, oyuna yemekleriyle gelir, be¤enmedi¤inde 19 Dipsiz Ahmet Yüce 20 matematik derslerinde avuçlar› terleyip korkan çocuklar›n parmak kald›rma inad›nda karatahtalara te¤et riyakârl›k gibi kastedildi karaya boyanm›fl bir küreyle üzerindeki beyaz küçük bar›fl simgesi isyanl›kt›r ve her tebeflir nefsiyle as›l›r elbet her kimlik düzeni de bir bedel e¤itimiyle bafllar insanl›k yoz ac›ya ters atak açamaz geçmiflle ancak rutubetli iklimde her a¤lad›¤›nda üzerine sirk kurulma ihtimalini artt›ran çirkinli¤ini yüzünün elektriklenen gölgesiyle adar hüzneter ya tel kopar da kokar yerdeki kan ve gözümdeki anlam ip cambaz›n›n düflüflüne tan›kl›k eden seyirci bir zamand›r...an eskidikçe kan›ya zam eylemlerinde punk-art açmaya mecbur kald› art›k yaflam tereddütsüz k›y›m küfürlerini kütürdetirken sinema afifllerindeki kemi¤in ünlü olmufl devran› sarartmay› marifet sayan bir sonbaharday›z flimdi yuhalar ve zaman zamanda sahneye bir fleyler atard›. Yine Tiyatronun alt›n ça¤lar›ndan olan Rönesans dönemi ‹spanyol tiyatrosu seyircisi aralar›nda konuflur, yer, içer, hofllanmad›¤›nda eline geçeni sahneye f›rlat›r hatta oyuncularla a¤›z dalafl›na bile girerdi. Yine Elizabeth Döneminde de ‹ngiliz seyircisi benzer tepkiler gösterirlerdi. Kuflkusuz be¤endiklerini de içtenlikle belli ederdi. Bugünün önünü koyulan› geveleyen, verilene raz› seyircisi hoflland›klar›nda ve hofllanmad›klar›nda samimi de¤ildir. Oyun boyunca uyuyan ve alk›fllar- hiç oturmayal›m bir yerlerde bir fleyler içmeyelim filmi izlemeden önce yüzüme bakmayaca¤›n yerlere gidelim misal bir otobüs dura¤›nda bekleyelim bir lise tuvaletine ifleyelim s›rayla ya da bir meyhane kap›s›n›n kollar› olal›m birbirimizden habersiz-etil birimimiz! bak anam avrad›m solsun sonbahar olmay› bilen herkeste yaprak dökmeyi ö¤renmiflli¤im için ekleniyorum sarartmay› marifet sayan tesadüfen yanl›fl bu mevsime avuçlar›m›n teri biletteki koltuk numaras›n› silerse yan›nda oturdu¤umu kan›tlayamayaca¤›m için yer göstericiye sonra söze pimi kar›fl›r diye ekleniyorum patlam›fl m›s›rlar›n aras›na saklad›¤›m el bombas›n›n! her ça¤ da¤›n›k çekmecelere benzer biraz ve özgürlük bu ça¤dan ç›kan k›r›k fl›r›ngayla çocu¤unun ergenli¤ine zenci olan bir annenin h›çk›r›¤›ndaki caz! la uyand›¤›nda uyan›p ç›lg›nca alk›fllayan seyirci; yerlefltirilmifl be¤enisi, düflüncesi, duruflu olamayan hayata da seyirci kalan, flekilsiz seyircinin profilidir. Yarg›s›z infazlar› alk›fllayan da; katilleri, h›rs›zlar›, mafya bozuntular›n› mahkeme ç›k›fllar›nda gurur duyduklar›n› belirterek elleri üzerinde tafl›yan yine ayn› zihniyettir ve aralar›nda en ufak bir fark yoktur. Sahneye de yaflama da seyirci kalmak zorunda de¤iliz. Biraz daha içten olmak gerekmiyor mu? Uysal olmak zorunda de¤iliz, be¤endiklerimizi de be¤enmedikleri- mizi de aç›kça ve dürüstçe ifade etmek gerekiyor art›k. Be¤enmedi¤imizde sahneye yumurta at›lmal› demiyorum. Ama alk›fllamak bir zorunluluk de¤il. Be¤enmediklerimizi de alk›fllarsak be¤endiklerimize haks›zl›k etmifl olmuyor muyuz? Berbat bir oyundan sonra selama ç›kan oyuncular› bir sessizlikle karfl›larsak onlar da ne yapt›klar›n›n fark›na varacaklard›r, alk›fllamakla onlara da haks›zl›k yap›yoruz, kendilerini gelifltirme flanslar›ndan al› koyuyoruz. Daha ne kadar seyirci kalaca¤›z!.. ... baran polat ve hayat olanca yal›nl›¤›yla üzerimize gelirken araya s›k›flan zamans›zl›klar› tedavülden kald›rmaya çal›fl›yoruz berk krall›¤› gibi bilge ve k›r›lgan ama farkl› bir ba¤lamda tabii ki yaflam› boyuna kavrayan ve bir o kadar da fark›nda olarak veya olmayarak tutsa¤› haline gelen bir söylen zincirinin halkas› haline geliyoruz mu kahkahalarla gülerken bile intihar edebilme tanr›sall›¤›n›n bafl döndürücü zevki içinde katarsisden geçip duruyor ama fark›na bile varam›yoruz fliirin bile medyatik ve surats›z hale getirilebildi¤i bir e¤reti kozas›nda kendimizi eskittikçe ölüp ölüp dirilemedi¤imiz için daha güçlü de k›lam›yoruz flu küçücük kendiyi nietzschenin kemikleri s›z›m s›z›m s›zl›yor tembelli¤imiz ço¤ald›kça otuzalt› yafl›nda ölmesine karfl›n alt›yüzyirmialt› düflünsel eser b›rakan mozart geceleri kabusumuz oluyor as›m bezirci mad›mak otelinden bize küfürler ya¤d›r›yor katledilmeden hemen önce evet okur ya da okur da bilmez yere düflmez içeriye do¤ru aç›lan bir kap›y› boyuna itip de hiç çekmez mi desem ben de biliyorum hiçbir imla kural›na uymuyorum mu fliir tan›mlanamaz derken bile onu bir tan›m içerisine soktu¤umun ay›rd›na varam›yorum t›pk› yaflamak için her nefes al›fl›mda ölüme bir ad›m daha yaklaflt›¤›m›n fark›nda bile olmadan ömrümü tüketmeme ra¤men flu an bunu yazmam da fark›nda oldu¤umu kan›tlamaz pek bi muhterem okumaz yazmaz ve kayd›raktan kaymazlar ne diyordum hah kavafis durduruyor tam da evden ç›karken yeni ülkeler bulamayacaks›n baflka denizler bulamayacaks›n bu kent peflini b›rakmayacak diyor bak›yorum surat›na mal mal aradan hemen s›yr›l›p okulun yolunu tutuyorum dört senedir gitti¤im ama yüzyirmi kiflilik s›n›flarda nefes darl›¤› çekerken bir yandan da godotyu beklemek o kadar zorken kendimi yusuf hocam›n deyifliyle emily teyzemin kollar›na f›rlat›yor ikinci yeni tart›flmas›na yeni bir boyut kazand›rmaya u¤rafl›yorum o kadar doldurulup boflalt›lm›fl ki sözcükler o kadar birbirine kar›flm›fl ki kavramlar emily teyzem bile sa¤altam›yor bengili¤imi yanaktan buseleyip kaç›yorum okuldan eskitiyorum eskitiyorum kal›yor ne kadar güzel oldu¤un diyor biri kafam› çeviriyorum bir de ne göreyim bir sevgili güzellik bakan›n gözündedir diyerek üstüme at›l›yor plathden fliirler f›s›ld›yor dudaklar›ma seninle iflim bitti babac›¤›m diyerek takriben otuzalt› saniye yirmibefl salise sonra üstümden kalk›yor ve gö¤e yükseliyor ulan diyorum neonun difli versiyonu muydu bu isay› yüzümüze durmadan f›flk›rtan vah kieslowski vah insanl›k diyerek aflk üzerine k›sa bir filmi tekrar çekiyorum nokta gerisi mi kendi ayr›ks›l›¤›na bir bak asl›nda ne kadar s›radan oldu¤unu görebilirsen daha sayfalar dolusu z›rvalayabilirsin t›pk› benim gibi. k›rm›z› 21 Halil ‹brahim Y›ld›z saklad›klar› güzelli¤i sobelerken tanr›çalar dökülen/ k › r m › z ›/ya saklan›yor yoksulluk saklan›yor perdesiz evlerdeki ›fl›k saklan›yor kuytuda boflluk, gövdeme: dikil ölümlerde ey aflk! ve sonsuz iyilik... de¤il mi ki: - herkes biliyor- tanr›çalar›n: göbek çukurlar›nda tafl›d›¤› güzelliktir hayat!... Pentagram Volkan fienkal Siz bana oyununuzu anlat›n Terk ederek s›cac›k yataklar›n›z› her sabah saat sekizde, gitti¤iniz iflyerlerinizden bafllay›n ofislerinizdeki masalar›n›z, ifl çantalar›n›zdaki evraklar satt›klar›n›z, satamad›klar›n›z, tabi ki sat›n ald›klar›n›z: hayatlar›n›z 22 bir ö¤le yeme¤inde, ifl görüflmesinde hani istemeseniz de gözünüz tak›lm›flt›r ya; yan masada oturan kad›n›n gö¤üslerini, ya da kad›nsan›z servis eleman›n›n pantolonundaki kabar›kl›¤a tak›lan gözlerinizi anlat›n bana. Bilgisayar ekran›nda dokuz saatli¤ine yiten hat›ralar›n›z› ama her fleye karfl›n ödeyebildi¤iniz faturalar›n›z› anlat›n unutun ki bir zamanlar çocuktunuz ve sak›n unutmay›n bir gün çok yafll› adamlar çok yafll› kad›nlar olacaks›n›z o y›llar›n korkusunu anlat›n büyümüfl gözbebeklerinizle üçüncü kadehten sonra terk etmek zorunda kald›¤›n›z masalar› ama bir kez dahi rezil olmad›¤›n›z flirket yemeklerini bir tanr›n›n varl›¤›na ne kadar inand›¤›n›z› anlat›n ve kar›lar›n›za ve kocalar›n›za ve patronlar›n›za sadakatinizi. Bahçenizdeki köpe¤in art›k çok yaflland›¤›n› sak›n anlatmay›n belki de önümüzdeki k›fl do¤aya kar›flacak kemikleri. Yapmak zorunda oldu¤unuza inand›¤›n›z her fleyi tüm sorumluluklar›n›z› u¤runa feda etti¤iniz her fleyi yaflamlar›n›z›n gerçek tad›n› anlam› ac› ac› anlat›n bana. Kelimeler dü¤ümlenip bo¤az›n›zda nefessiz kalana dek gö¤sünüz. Ben sizin oyununuzum. Siz bana s›n›rlar›n›z› anlat›n bir tart›flmada ne kadar ileri gidebilirsiniz, onu anlat›n örne¤in karfl›n›zda bir ülkenin baflbakan› her hangi bir ülkenin; Cezayir, Amerika, belki Fransa o an içinizden tükürmek geçse yüzüne ya da elinizde tuttu¤unuz kadehi yüzüne boca etmek gerekse... Kendinize dahi söyleyemeyece¤iniz yalanlar›n›z› anlat›n afl›k oldu¤unuz komflunuzun yata¤›na eflinden ve eflinizden gizlemeden duygunuzu uzan›p sigara içip içemeyece¤inizi kararmadan bak›fllar›n›z anlat›n bana Ya da bir doberman›n a¤z›na hangi koflullarda sokabilirsiniz sa¤ kolunuzu ve kimi zamanlar çok arzulasan›z da ölmeyi nedir, yaflama sizi s›ms›k› ba¤layan anlat›n Ben sizin s›n›r›n›z›m. Siz iyisi mi ölümünüzü anlat›n bana ne kadar uzun bir yaflam düfllemifltiniz hangi cennetlere gidecektiniz ve iflledi¤iniz suçlardan kurtarabilmek için paçay› son y›llar›nda yaflamlar›n›z›n ne kadar para harcam›flt›n›z tanr› ad›na hangi mezarl›kta kaç paraya kaç metrekare yer ayarlad›n›z anlat›n bana efliniz de yan›n›zda m› yatacakt›? hangi çiçekler süsleyecekti ya mezarlar›n›z› hangi a¤ac›n gölgesi vuracakt› yüzünüze Nas›l olacakt› bir de? Kanl› bir ölüm müydü korkunuz? Parça parça düflecekti belki etleriniz yaflarken çürüyecektiniz belki olur a kanserdiniz yoksa yata¤›n›zda en derin uykunuzda m› düfllemifltiniz bir de, gelece¤i zaman› haber verse diyordunuz flöyle üç gün, befl gün öncesinden korkular›n›z› anlat›n bana hepsini hepsini ter içinde uyand›¤›n›z kâbuslar›n›z› bir türlü peflinizi b›rakmayan kan emicileri lefl yiyicileri hepsini anlat›n bana Ben sizin ölümünüzüm. Kan daml›yor köflelerde yanan mumlar›n ›fl›¤›nda pentagram’ a. Sibel Atefl Beni gördü¤ünde gözleri yuvalar›ndan f›rlayacak sand›m. Ne var? Geldim iflte. Neden mi? Sadece seni görmek istedim. Hay›r son bir kez de¤il! ‹lk kez! Seni bu kadar çaresiz. Seni bu kadar güçsüz. Seni bi o kadar daha yüreksiz görmek istedim. Hep yerinde say›yorsun derdin. Bak›yorum da bir kar›nca ad›m› kadar bile yol alamam›fls›n. Yüzün ayn›. Göz kenarlar›n k›r›flm›fl. Senin de göbe¤in ç›km›fl. Bir zamanlar göbeksiz oluflunla pek övünürdün. E¤er göbe¤ini eritirsen seninle evlenirim derdin. Bak›yorum da, saçlar›n› art›k daha özenli tar›yorsun. Giyim tarz›n da de¤iflmifl. Emekli bankac›lar gibi olmuflsun. Anlafl›lan yeni kad›n iddial›. Ben çok de¤ifltim. Anne oldum. Sen daha baba olamam›fls›n. Ama önce adam olman gerekiyor galiba... Bazen eski yaflad›¤›m günleri çok özlüyorum. Hele annemin evini... Gecenin geç saatlerine kadar diledi¤imce otururdum. Önemli fleyler mi yapard›m? Yoo. Otururdum iflte. Sabah erken kalk›p ifle gitme derdi yok. Bebek için erkenden kalkma zorunlulu¤u yok. ‹stedi¤im saatte kalkard›m. Yedi¤im önümde, yemedi¤im arkamda, sa¤›mda, solumda. -Anne kotumu bulam›yorum. Nerede? Çan kollu bluzum da yok! Yine nereye kald›rd›n. Odam› toplama dedim kaç kere yaa!- Da¤›n›k bir odada arad›¤›n› bulmak hep, en kolay fleydi benim için. Hala da öyle... fiimdi de temizlikçi kad›n dolab›m› topluyor. Hala siyah penyemi bulamad›m! Neyse, ö¤lene kalmaz solu¤u sokaklarda al›rd›m. Vur patlas›n, çal oynas›n... Çay bahçeleri, kahvehaneler, nerede bofl ifller, ben orada. Akflam saati yemek için eve döner, yeme¤i yer yemez ikinci vardiya. Yaflas›n, geceler de benim... fiimdilerde böyle de¤il. “Ne yaz›k ki, hiç bir fley tam istenildi¤i gibi olmuyor” Art›k, geceleri erkenden yat›yorum; ifle gitmeden iki saat önce kalk›p bir buçuk saatimi bebe¤ime vermeliyim. Kalan yar›m saat içinde kendim için ne yaparsam kar. Bu daha çok zarar oluyor tabi. Çünkü her seferinde ifle geç kal›yorum. Neyseki yoklu¤umu aratmayacak bir ifl arkadafl›m var. O da çook eski tan›d›klar›mdan. Yani bizim eski serseri gruptan. Tan›d›klarla birarada olmak ne güzel. Daha güvende hissediyorum kendimi onlar›n yan›nda. Beni neyin üzebilece¤ini, nelerin sinirlendirece¤ini ya da nelerden mutlu olaca¤›m› öyle iyi biliyorlar ki... Ben de onlar› bu kadar iyi tan›yor muyum acaba? Bilmem? Onlar›n bana gösterdikleri özveriyi, sevgiyi yeterince hak ediyor muyum? Yani... Ayn› duyarl›l›kla bende onlara davran›yor muyum? Sanmam. Biraz bencilim galiba. Sen de çok bencil oldu¤umu söylerdin. Sen de¤il miydin? ‹lk kez tatile ç›k›fl›m› daha do¤rusu; kaç›fl›m› hat›rl›yorum. Ne güzeldi. Aile dostlar›m›z›n yan›na, Ç›narc›k’a diye ç›k›p Bodrum’a gittik. Bir pantolon, bir gömlek, bir de renklerden mavi. Düfl gerçeklefliyor. Yaflas›n Bodrum! ‹lk kez yirmi yafl›nda, üstelik; sadece k›z arkadafllarla ç›k›lacak tatil için gidilecek yerin Bodrum olmas›, harika bir fley. Bir o kadarda tehlikeli. Art›k böyle düflünüyorum. Neyse ki k›z›m daha iki yafl›n› bile doldurmad›. Hiç bitmeyecek sand›¤›m yolculuk güneflin ilk ›fl›klar›yla son buluyor. Nihayet Bodrum’day›m. Beyazdan bir cennetmifl buras›. Haftasonu için verilen süreyi bir haftaya ç›kartm›flt›m. Bu ç›lg›n yerden iki günde dönemezdim. fiimdilerde Bodrum’un ne arkas› belli ne de önü. ‹çi d›fl›na ç›km›fl sanki. Sen de arkadafllar›nla oradayd›n. O bir hafta içinde afl›k olmufltum sana. Yüzüne bakamad›¤›m› farketti¤imi arkadafllar›ma söyledi¤imde sen yola girmiflsin, aflk kap›da demifllerdi. Önce biraz itiraz ettim. O ukalaya m›? Hay›r. Çok bilmifl biri. Sadece biraz sinir oluyorum galiba demifltim. Yan›lm›fl›m. Aflk bu kez gerçekten, gönül penceremden içeriye göz k›rp›yordu... Bebe¤imi yat›rd›m. Onu biraz daha fazla görebilmek için bu gece geç uykuya yolculad›m kuzumu. Çünkü, sabah Cicican›m’› göremeden gidece¤im ifle. Ben yola ç›kt›¤›mda, o daha m›fl›l m›fl›l uyuyor olacak mis kokulu odas›nda. Yine koca bir gün annesiz geçecek. Bizim de böyle hayat›m›z var can bebe¤im. Ne yapal›m? Zaman›m›z›n ço¤unu ifl yerinde geçiriyoruz. ‹ki ayd›r seni karn›mda tafl›d›¤›m› ö¤rendi¤imde ya sen ya hayat dedim. Çok düflündüm. Ya ondad›r, ya bunda, helvac›n›n k›z›nda derken... Sonunda ikinizi de seçtim. Geldin çald›n kap›m› madem, tüm güçlüklere birlikte gö¤üs gerece¤iz zorlu hayat flimdiden bafllad› senin için demifltim... Bugün “‹kinci Yeni” y›l›m›z› kutluyor olaca¤›z. Evli ve çocuklu olarak. Dün bir arkadafl›m anneli¤in bana hiç yak›flmad›¤›n› söyledi. Önce biraz bozul- 23 24 dum ama sonra hak verdim. Sevmesine çok seviyorum seni bebe¤im ama. ‹yi bir anne özelliklerine sahip de¤ilim galiba. Hala bireysel yaflamak cazip. Sorunsuz, sorumsuz... Ne bileyim, kendime ait s›k›nt›lar zaten kendilerine verilen hakk›, çoktan geçti. D›flar›dan gelen bir zorluk yok asl›nda. Daha çok, canl› hayat içinde varoluflumla ilgili s›k›nt›lar. Büyüme ve yeniden do¤ufl sanc›lar› benimkisi bebe¤im. Sen bana ald›rma. Elimden geleni yap›p iyi bir anne olmaya çal›flaca¤›m. Belki de benim gibi bir anneye sahip oldu¤un için kendini flansl› ya da flanss›z bulacaks›n bebe¤im. fiimdiden kim bilebilir ki... ‹flte sen de böyle bir hayat›n sanc›lar›yla büyüyeceksin. Dün gece rüyamda gördüm seni. Pek iyi anlafl›yorduk. Rüya çünkü... Yeni kad›n da vard›. Kad›n yan›m›za gelince sen bir baflka oluyordun, ben zorla yan›na gelmiflim gibi. fiuna bak nas›l da korkuyor. Söylesene ben geldim onun yan›na diye. Burada da m› korkuyorsun? Kad›n beni k›skand›¤›n› söylüyor. Ne zor bu kadar uzun birliktelikten ç›km›fl biriyle hayat› paylaflmak. Seni bir türlü akl›ndan ç›karamad›¤›n› düflünüyorum diyor. Bilmem. Ona sorsa ya. Yatakta bir iki kere ad›m› söylemifl. Ee ondört y›l kolay de¤il tabi diyemedim. Evlilik cüzdan›mda da senin foto¤raf›n vard›. Abine durumu nas›l aç›klayaca¤›z diye düflünüyorum. Sonra akl›m bafl›ma geliyor bunun sadece bir rüya oldu¤unu çok geçmeden anl›yorum. “Sizin eve gelin gelece¤im görürsün gününü” derdim. Daha aram›zda bir iliflki bafllamam›flt› ben bunlar› söylerken. Soyad›nla pek bir övünürdün. Ben de seninle ayn› soyad›n› tafl›yorum. Sadece bir tek foto¤raf sana ait de¤il evlilik cüzdan›mda. Annen de rüyama geliveriyor. Çekiniyorum. Sanki b›rak›p gitti¤im için suçlu benim. Nereden ç›kt› bu k›z diyor. Eve bakmaya gelmifl diyorsun. Ben mi geldim ya. Ça¤›rd›m desene. Annenin yan›nda bak›yorum da hala nas›l dizlerin titriyor. Oysa melek gibi bir yüzü var. Ebru’nun dedi¤i gibi melek eskisi mi yoksa bu kad›n. Anlafl›lan yaln›z kalamayaca¤›z. En iyisi uyanmak... Üç gün tatiliz. Ne mutlu. Yaz ortas›nda yeni y›l kutlayaca¤›z neredeyse. Hava öyle güzel ki.... Y›lbafl› art›k heyecanland›rm›yor beni. Eskiden çok eskiden on befl gün önceden heyecan› basard›. Sanki çok önemli bir gün. Di¤erlerinden ne fark› vard› ki. Benim için y›lbafl›n›n en sevdi¤im yan›, sabahlara kadar süren canl› hayat›yd›. Hiç bitmeyen gece. Ne güzel. Her yer aç›k, bütün evlerin ›fl›klar› yan›yor. Evde olmaktan m› s›k›ld›n ç›k d›flar›. Canl› hayat kollar›n› açm›fl seni bekliyor d›flar›da. ‹stedi¤in kap›y› çalabilirsin. Kimse uyumuyor nas›lolsa. Ben sadece pazar günlerini ve bayramlar› sevmiyorum. Çocuklu¤umda pazar günlerine özel olarak hat›rlad›¤›m, babam›n rak› bal›k sofras› ve o lanet olas›ca radyodan bang›r bang›r yay›nlanan futbol maçlar›. Hala futbolu sevemedim. Peflinden atl› koval›yormuflcas›na maç anlatan spikerin ses rengi ve tonlamas› çarp›nt› yap›yor bende ayr›ca gereksiz yere heyecanlan›yorum. Pazar! Ad›ndan belli iflte. Her fley ölü. Dükkanlar kapal›. Hele bayramlarda insanlar en güzel k›yafetleriyle ellerinde bir paket çukulatayla, asl›nda çok özel bir görevi yerine getiriyormuflcas›na bir o kap›dan girip bir bu kap›dan ç›km›yor mu neyse en iyisi kap›y› kimseye açmamak. Evde yokmufl gibi davranmak. Niye kimse anlamaz ya, bayramlar bir tek çocuklar bir de yafll›lar için güzel. Önceden, bayramlarda Babaannemin evinde toplan›rd›k. Her bayram›n vazgeçilmezleri siyah rugan ayakkab›lar ve be¤enmeden, ucuz olsun diye en adi dükkan- lardan ya da tezgahlardan al›nan k›yafetlerdi. Ayakkab›lar›m hep güzel olurdu. Annem hala söyler ayak sa¤l›¤›n›n çok önemli oldu¤unu. Bebe¤ime bilekten ba¤l› bot almad›¤›m için bana söylenip duruyor. Anne ne komik kad›ns›n ya. Bebe¤im, benim ve teyzesinin topuklu terliklerini giyip dolaflmay› seviyor diye ona yedi yafl›nda bir çocu¤un giyebilece¤i, mavi kadife, üzeri çiçekli komik bir terlik alm›fl. Anneci¤im, küçük bebek aya¤›na büyük geldi¤i için de¤il, tam tersine topuklar›n›n ç›kard›¤› tak tak sesleri çok hofluna gitti¤i için giyiyor bizim terliklerimizi. Ona bu gerçe¤i söyledi¤imde bana çok k›zd›. “Hadi ordan ben bilmez miyim onun neden hoflland›¤›n›, dört çocuk büyüttüm ben!” demez mi? Der tabi. Kad›n dört mutsuz çocuk büyütmüfl. Bilmez mi? Bu yeni y›lda sen ne yapt›n acaba? Yine bensiz. Kad›n›n ifl arkadafllar›yla birlikte s›k›c› bir gece geçirmiflsindir. Geçti¤imiz y›lbafl› daha akflam olmadan sarhofl oldu¤unu duydum. Ne ay›p! Kad›n kim bilir nas›l rezil oldu ailesine karfl›? Oysa sen hep aile meselelerini pek bir önemserdin. Ne oldu? Senin ailenin ço¤u üniversite mezunuydu de¤il mi? Baban doktordu ama ben onun hep sizi kand›rd›¤›n› asl›nda verem savafl derne¤inde basit bir hademe oldu¤unu düflünürdüm. Sen de felsefe mezunuydun. Ne oldu? K›rk yafl›ndas›n hala bir baltaya sap olamam›fls›n. Al›yorum haberlerini. Tahsil cehaleti al›r, efleklik baki kal›r derdin. Hakl›s›n galiba. Kendi bahçesinde dal olamam›fl birine a¤aç olmaktan söz etmek biraz anlams›z de¤il mi? Yeni kad›n sana yeni araba da alm›fl. Baban›n arabas›n› ald›¤›n daha ilk gün, küçük bir kaza atlatm›flt›k. Sadece karfl›dan karfl›ya geçen bir kad›n› eziyorduk can›m, önemli de¤il! Basit bir kaza iflte. Baban›n dükkanlar›na ne oldu? Sat›p sana bir ev alamam›fl. Benim yüzümden de¤ilmifl gördün mü? Benim içinde bu k›zda bizim eve dekor oldu derdi. Yeni gelini de mi be¤enmedi yoksa nur yüzlü baban? Neyse flanfll› adamm›fls›n bak, ne güzelde haz›r eve gelin gidiverdin y›llar sonra. Seninle evlenirsem bize kim bakacak, ikimizinde ifli yok. Ailemin bana sa¤lad›¤› konforu isterim ben derdin. Üstelik sen çok da¤›n›ks›n, anneme bak nas›lda evi tertemiz yap›yor, çoraplar›m bile ayaklar›ma fl›p diye geçirilmek üzere nas›lda dizi dizi katl› dolab›mda derdin. Bir kaç gün bende anneninkiler gibi katlamaya çal›flm›flt›m. Ama nafile. El al›flmam›fl bir kere. Geç saatlere kadar uyumam da seni rahats›z ederdi. Neymifl efendim benimle birlikte kahvalt› yapmak istermiflsin. Hadi ya? Sabahlar› ne kadar lanet oldu¤umu ve uyan›nca kurba¤aya benzedi¤imi söyleyen sen de¤il miydin? Tabi sen günlük gazetelerini okurken, ben annen gibi etraf›nda pervane olup, çay›na süt ister misin, yumurtan rafadan m› olsun diye flak›yarak ortal›klarda kanad› k›r›lm›fl kufl misali seke seke sana leziz bir kahvalt› sofras› haz›rlayacakt›m de¤il mi? Kül yutmam. Yutmad›m... Yatak odam›z›n cam› karfl› evin mutfak penceresine bak›yor. Keflke önü aç›k olsayd›. Böylece yatak odas› hikayelerimizin de ufku genifllerdi belki. Sanki gecelerimiz bizim pencereyle karfl› komflunun mutfak penceresi aras›ndaki mesafe kadar s›n›rl› gibi geliyor bana. ‹lk iflim tafl›naca¤›m›z yeni evin yatak odas›n›n hangi yöne bakt›¤›n› kontrol etmek olacak. Belki iflin büyüsü burada. Yüzlerce ev bakmam›z gerekebilir. Olsun. ‹nsanlar yaflamlar›n› de¤ifltirsin, daha mutlu olsunlar diye fengflui diye bir ö¤retiye göre odalar›n› düzenliyorlar. Ne menem bir fley bilmiyorum. Sa¤dan soldan duydum. ‹fle gerçekten yar›yor mu? Sanmam. Yeni bir sevgili bulma umuduyla yatak odas›n› bafltan afla¤› de¤ifltiren Asos hala yaln›z. Acaba ifle önce kendisini de¤ifltirmeyle bafllasa daha iyi olmaz m›? Neyse herkesin reçetesi kendisinde gizli... Nas›l bir evde oturdu¤unu sonunda foto¤raflardan görebildim. Çok güzel. Ahflap masa ve sandalyeler. Mor kadife koltuklar. Eski anahtarlardan yapt›¤›n tasar›ma bay›ld›m. Tam da istedi¤im gibi. Ayr›ca mor rengi nas›l delice sevdi¤imi bilirsin. Ne tesadüf. Evin dekorasyonu benim zevkime göre yap›lm›fl adeta. Yatak odan›z› merak ediyorum. Sizinki hangi yöne bak›yor acaba? Foto¤raflarda damatl›k k›yafetini de gördüm. ‹nanamad›m! Krem tak›m elbise ve kahverengi i¤renç ayakkab›lar. Bu kad›n seni bafltan afla¤› de¤ifltirmifl. A¤abey’inin ayakkab›lar›yla dalga geçerdik. Ama o, kot pantolonuyla geldi nikaha. Ben de pembe pantolonumla. Art›k kahverengi ayakkab›lar›n› da giymiyor. Kendi karar verdi. Ben kar›flmad›m bile. Bak sonunda ailenin en sevgili o¤lu sen oldun. Onlar›n istedi¤i gibi biriyle de evlendin. ‹çim s›k›lmaya bafllad›. Umutlar yar›na kald›. Hadi art›k yar›n olsun! Bana temiz bir dünya verin, yeniden kirletmek istiyorum! Her zamanki gibi yine gece olmufltu. Hiç sevmezdim geceleri. Karanl›k bast›rd› m› içimi bir s›k›nt› kaplard› tarifi mümkünsüz. Geceler uzun geceler çaresiz... Annem, babam, ikizim ayn› oday› paylafl›rd›k. Yatak odam›z› paylaflan bir de kufllar vard›. Babam›n kufllar›. Pis küçük fleyler. Evde hep kavga ç›kard› onlar yüzünden. Zaman›nda sürmenaj geçiren babama ruh doktorunun tavsiyesi; aman sak›n kar›flmay›n, kendini unutur, sinirleri yat›fl›r, can bulur kufllar›yla olmufl. Halbuki babam›n ilgilenece¤i dört küçük çocu¤u vard›. Ama o kufl- lar› sevmiflti, kufllar› seçmiflti. Pis küçük fleyler... Her gece bir di¤erinin ayn› ba¤›r›fl ça¤›r›fllarla biterdi. Zorla uykuya gönderilirdim a¤laya yalvara. Ama nafile anneme karfl› koymak imkans›zd›. Karn›m›n içi ac›r yengeçler dolan›rd› içimde. Dans ederlerdi yenilgimin zaferiyle. Bir o yana bir o yana. Bir sa¤a bir sola. Babam, kardeflim ve kufllar uykuya kucak açarken huzurlu ben annemin odaya geliflini beklerdim çaresiz. Ne zamanki annem odaya yatmaya gelir iflte o zaman ben uykuya sar›l›rd›m s›cac›k. Annem hep geç yatard›. Bende uykuya geç dalard›m böylece. Geceler uzun geceler çaresiz... Yataktan kalk›p her gece koca anahtar deli¤inden gözlerdim annemi. Onu cumban›n bafl›nda oturmufl sigaras›n› tüttürürken görünce, efkarl›, içim biraz rahat ederdi. Tekrar yata¤a döner, sessizli¤i dinlerdim. Ç›t yok. Arada sessizli¤i bozan bir iki kufl kanad›. Pis küçük fleyler... Çok geçmeden tekrar kalkard›m so¤uk buz gibi yataktan. O hala cumbada, a¤z›nda sigara. Gözlerini dikmifl yola öylece oturuyor. Hiç s›k›lmaz m›yd› gecenin karanl›¤›nda bir bafl›na. Ben geceyi istemezken o belki de hep geceyi özlerdi. El ayak çekilince tek bafl›na huzurlu bir paket sigaras›yla. Ah anne bir bilseydin sen gelmeden uyuyabilmek ne zor. Hep içimde kaç›p gidece¤in kuflkusu. Uzaklara. Geri dönüflü olmayan yollara. Elinde bir paket sigarayla. Y›llar sonra ayn› oday› paylafl›yoruz anne. Babam yan odada kufllar›yla. Oyunu küçük fleylerden yana kulland› sen benden yana. fiimdilerde erkenden yat›yorsun. Ben hala geç. Bir türlü al›flamad›m gecelere. Geceler uzun geceler çaresiz... 25 VAROLMANIN KIRILGAN SANATI’NDAN: ANARfi‹ Ersan Erçelik Bu¤ra Alev B YÜZÜ, 1. fiARKI: Ya¤mur yine çiseliyor o günlerden bir gün bugün MABOOL ‘’Clinging on to life by the skin o’ my teeth’’* Ölümle sohbet eden deliler gibiyim, sözcüklerin örümcek A¤›na yakalanmadan, sa¤ana¤a kar›flan gölgem Beni biraz ötede bekleyecek... ‹zninizle!... Kendimle bafl bafla konuflmak istiyorum, özümün kuytusunda Bu ne büyük karanl›k böyle, nas›l bir elektro gitar solosu A¤z›m› susturacak sanki... Bast›¤› notalarla!... 26 Zaman›n tükeniflini görür gibiyim, saniyelerin de¤er biçti¤i Ömrü saklayamadan, size baflka bir s›r verece¤im Ey yaklaflan f›rt›na... Seni bekliyorum!... Ateflli gövdemin kül etti¤i rüzgar, denizin yosun kokusunda Sar›n›p uyuyaca¤›m, bir baflka sesle konuflmak için kendimle ‘’Uzun, fliddetli bir ya¤mur’’ gibi kükreyerek... Susaca¤›m!... Avuçlar›mda ufalad›¤›m ölüm olsun yeter!... Bende herkesi yakacak kadar atefl, herkesi kör edecek kadar Ifl›k var... Sesimin yank›s›ndan anl›yorum sonun yaklaflt›¤›n›... Reddediflin isyankar bayra¤›n› çekti¤i, her k›l›c›n Kanla bilendi¤i güne dek beni bekleyin... Gelece¤im!... 1 N‹SAN 2001 *Megadeth-Skin O My Teeth’den. ** Ben ne yaz›k ki, vücut ve ruh de¤il, üçüncü bir fleyim. (...) Ben insan de¤ilim, bir dinamitim.’’ Nietzsche - Evet Nietzsche, ben de öyle. Ama unuttun: Her dinamit, kendini patlat›r önce! yazmak istiyorum seni ads›zl›¤›na yüre¤imin. Vurdular seni kükremifl barikatlarda, ölmedin. As›rlarca dolaflt›n düflmanlar›n›n ve dostlar›n›n dilinde, ezildin, yo¤ruldun, yorulmad›n. Süsledin evreni yaz, k›fl, her mevsim, Gece, gündüz ve her an. Denizlere akan nehir oldun, f›rt›na kadar ç›lg›n, gök kufla¤› kadar genç, gecenin karanl›¤›nda y›ld›zlar kadar berrak, yine de anlamad› seni hiç kimse. Ama hoflgeldin bana hoflgeldin usumdaki ayd›nl›k, yüre¤imdeki ads›zl›k, kalbimdeki isyan, hoflgeldin. PUNK DOSYASI-4 R E D D E T D ‹ R E N K E N D ‹ N Y A P ! özgür k. Tekin Punk dosyas›n› oluflturmaya karar verdi¤imde önümde genifl bir evren bulaca¤›m› biliyordum.Karfl›t kültürün kendini ifade etme biçiminin çok çeflitli formlar› var.Elefltirel Kuram da sanat;fleytans› kapitalist totalizasyona ra¤men kendi felsefesini kuran stratejik düflüncenin etik kutbunu oluflturur.Bu yeni totalizasyon kendisini derin bir yabanc›laflma üzerinde var eder.Kapitalist kültürün her fleyi metalaflt›rmas›,tüketim toplumu yarat›m› plan›n›n en önemli takti¤idir.‹nsanlar›n,kendilerini derin biçimde böylesine yabanc›laflmas›na izin vermesini,Horkheimer ve Adorno “Kültür Endüstrisi Sald›r›s›” ile aç›kl›yor.Burjuva kültürü yayg›nlaflm›fl ve bir a¤ gibi tüm toplumsal yaflama biçimleri içerisine s›zm›flt›r.Herkesi kapitalizmin emirlerine boyun e¤dirme projesi,filmler,televizyon,gazeteler vb biçimde herkese ulafl›r.Bu nedenle Ayd›nlanma ve ‹lerleme Miti,moderniteyi reddedenlerde dahil herkesin yaflam biçimi içinde varolur.Bast›r›lmas›na gerek duyulmayan her direnifl,kültür gösterisi içerisinde baflka bir gösteriye dönüfltürülerek etkin bir biçimde eritilir.Mevzilenemeyen direnifl ya sistem d›fl›na itilip yok edilir yada evcillefltirilerek sistemi besleyecek bir metaya dönüflür.Bir süre öncesine kadar moda endüstrisi Punk esteti¤ini de podyuma ç›kar›p evcillefltirmek istemiflti.Bu topyekün içini boflaltma sald›r›s› elbette sadece sanat alan›nda yap›lm›yor.Kapitalizm kendisine karfl› mücadele edenleri bile bir süre sonra al›n›r sat›l›r bir metaya dönüfltürerek anlam›n› farkl›laflt›r›yor.Özgürlük bazen bir otomobil,bazen bir giysi,telefon markas›n› verece¤i hazla efl tutulur bir söylem içine sokuluyor.Bu sorun ayn› zamanda tüm sistem karfl›t› mücadeleler,in de devaml›l›¤› sorunudur.(Bir süre önce internette 10-15 euro’ya “antikapitalist” tiflörtler sat›fla ç›kar›lm›flt›) Punk kendisini total bir reddedifl üzerinden var eder.Ço¤u kez nihilizmle buluflmas›,sistemin onu evcillefltirmeye çal›flmas›na karfl› gösterdi¤i umutsuzluk içeren bir tepkinin sonucudur.‹ktidar›n çok merkezli bask›s›na karfl›,çok çeflitli direnifl biçimleri ile “kapitalizmi gördü¤ü yerde engellemek” felsefesini modern anarflizmin mücadele takti¤idir.Punk›n anarflizmle buluflmas› da bu mücadele takti¤inde gizlidir.Punkta t›pk› anarflizm gibi cinsiyetçili¤e,seksizme,militarizme,toplumsal tahakküme,devlete yani otoritenin farkl› formlar›na karfl› ç›kar : “Ço¤u samimi punk çabalar›n›n arkas›nda yatan “kendin yap!” (do it yourself DIY) eti¤idir.Zengin ifladamlar›n›n kendilerine kar sa¤layacak flekilde e¤lencelerimizi düzenlemelerine ihtiyac›m›z yok.Biz kendimiz de yapabiliriz.Biz punklar konserler düzenleyip,plak ç›kartabiliriz.Kitap,fanzin yay›nlay›p bunlar› posta ile da¤›tabiliriz.Plak dükkan› kurup alternatif müzi¤e destek verebiliriz.Boykotlar› teflvik edebilir,politik etkinliklere kat›labiliriz.Biz bunlar›n hepsini yap›yoruz.80’li ve 90’l› y›llar›n baflka hangi gençlik hareketi bu kadar çok fley yapt›¤›n› iddia edebilir?” (Joel.Profane Existence Fanzine Say› 11/12) Punklar sadece sanatsal faaliyetlerde bulunmam›fl bunun d›fl›nda-özellikle Üçüncü Anarflist Canlan›fl ad› verilen ve Seattle eylemi ile bafllad›¤› kabul edilen dönemdekapitalizme karfl› mücadele de otonomlar ve komünler olarak yer al›yorlar.(Pembe Blok ve Kara Blok içinde özellikle) 2000 y›l›nda Prag’taki eylemde Neonazilerle çat›flmalar› eyleme damgas›n› vurmufltu. Cenova’da, Quebec’te, Washington’da ve Londra’da özel mülk tahribini bafllatan radikal eylemlerin tetikleyicisi oldular. Punk dosyas› yeni dönem punk rock gruplar› ve Türk Punk tarihi k›sa incelemesi ile sona eriyor.Punk›n politik mücadelesi ve fanzinlerin dünyas›n› daha sonra incelemeye çal›flaca¤›m. (NOT : Türk Punk gruplar› benimle iletiflime geçin albümüzün etkinliklerinizin duyurusunu yapay›m [email protected]) DEAD KENNEDYS : “En iyi Kennedy ölmüfl oland›r” ‹ngiliz punk›n› “intihar” etmesi,görece olarak Punk Öldü! Söylemine yol açsa da Amerikal› Punk gruplar› hala sahnedeydi.Punk›n Amerika’da do¤uflu ve adland›r›l›fl›-garajlardan do¤an bir müzik oldu¤undan-glam rock içinde an›l›yordu.Asl›nda thrash metal yada hardcore olarak adland›r›lan bir çok grup Pistols’›n üç akorlu müzi¤inden farkl› de¤ildi.(Birde Punk Metal olarak adland›r›lan bir tür vard›r.Örne¤in Alman Rumble Milita bu tarz müzik yapar.) Amerikan punk sahnesinin beslendi¤i kan San Fransisco’dan pompalan›yordu desek yanl›fl olmaz.Zaten söz konusu kent rock›n soka¤a indi¤i ilk yerdir.Burada ikamet eden “üçüncü rock’n’roll kufla¤›”n›n idolü de Jello Biafra olarak beliriyor.‹roni dozu yüksek flark›lar›, farkl› fikir gruplar› taraf›ndan farkl› farkl› alg›lanm›flt›r. Bu anlamda Jello’nun grubu Dead Kennedys (D.K.) çok büyük risk tafl›yordu. Zira: “Birgün baflkan olaca¤›m, çakt›rmadan bir Führer... Çocuklar›n›z okullar›mda ö¤rettiklerimle arac›l›k edecek davama...” gibi lirikler kullan›yordu. Bir nazinin bu sözlerdeki ironiyi kavrayama- 27 28 mas› ve grubu nazi sanmas› iflten bile de¤ildi.Ancak “California Über Alles” ve “Nazi Punks Fuck Off” gibi flark›lar onlar› bu yanl›fl anlafl›lmadan kurtard›.D.K. bütün ABDyi aya¤a kald›ran ilk albümleri “Fresh Fruit For Rotting Vegetables”a kadar kodeste sonlanan konserlere imza att›. Her y›l Kennedy suikast›n›n y›ldönümünde mutlaka bir D.K. konseri olurdu. Kas›m 1979’daki konser görüntüleri TV lere yans›y›nca Amerika genelinde gerçek bir flok yaflanm›fl. TV kanallar›n› arayan yüzlerce steril Amerikal› “Fransisco’da konufllanan teröristlerin eylemlerine karfl› hükümeti sessiz kalmamaya” ça¤›rm›flt›. Reagen taraf›ndan kurulan “Washington Wives” adl› burjuva klubü lobisi aya¤a kalkt›.Sansür Kurulu (PMRC) hemen harekete geçerek olas› tüm D.K albümleri için önceden bir “banned” (yasakl›) etiketleri haz›rlad›.California valisi Jerry Brown kendisine ithafen(!) yaz›lan “California Über Alles” parças›n› korkuyla dinledi¤ini itiraf ederek,tüm heteroseksüel beyaz amerikan halk›n› D.K. tehdidine karfl› dua etmeye ça¤›rm›flt›.D.K Tüm Steril Amerikan halk›n› dehflete düflüren parçalar yazmaya devam ediyordu : “Too Drunk Too Fuck” , “Kill The Poor” , “Holiday in the Cambodia” bunlardan baz›lar›.Jello solo çal›flmalar da yapm›flt›. “Plastic Surgery Disaster” , “Frankenchrist”, “Bedtime For Democracy” bunlardan baz›lar›d›r.Dead Kennedys en son ülkemizde düzenlenen Rock’N Coke (küresel kapitalizmin sembolü coca cola taraf›ndan düzenlenmiflti) kat›lm›flt›.Elbette ki o Dead Kennedys ruhunu yitirmifl bir gruptu... BAD RELIGION : Son zamanlarda Amerikan müzik piyasas›na damgas›n› vuran hardcore punk ak›m›n›n sorumlusu say›lacak gruplardan biri olan Bad Religion (B.R.) ayn› zamanda uzun bir süredir ayakta kalmay› baflarm›fl bir topluluktur.1980 y›l›nda Los Angeles’ta kurulan grup lirik- leri ile ön plana ç›k›yordu.Oldukça politik ve ak›ll›ca yaz›lm›fl sofistike lirikleri ile ön plana ç›kan grup 1982 y›l›nda ç›kan ilk albümleri ile hardcore punk camias›nda kabul görmüfltü.Son y›llarda ç›kard›klar› albümler hayal k›r›kl›¤› yaratsa da “Generator”, “Suffer” ve “Against the Grain” gibi albümlere imza atan grup sayg›nl›¤›n› korumay› baflard›. GREEN DAY : 90’lar›n bafl›nda yaflanan grunge müzik patlamas› (Nirvana ve Pearl Jam gruplar› sayesinde) ard›ndan gelen Seattle ak›m›n›n Amerikay› ve dünyay› sarsmas›n›n sorumlusu olarak nitelendirilebilecek grup Green Day (G.D.)dir. G.D. 1989 seneisnde California’da kuruldu. 1994 tarihli “Dookie” albümlerinin dünya çap›nda 8 milyonun üzerinde satmas› önce Offspring ve ard›ndan NOFX, Pennywise ve Rancid gibi asl›nda uzun süredir bu tarzda müzik yapan gruplar›nda tan›nmas›n› sa¤lad›. G.D. Punk müzi¤i genifl kitlelere tafl›yan ender gruplardan birisidir. Grup Amerikan›n Irak iflgali öncesinde savafl karfl›t› eylemlilik içerisinde yer alm›fl ve bir savafl karfl›t› beste (Life During Wartime) yapm›flt›. PUNK ROCK PUNK ROCK VE ANARfi‹ Dünya üzerinde bir çok ülkede bilinçli flekilde yeralt›nda kalmay› tercih etmifl bir çok müzik grubu var ve bu gruplarla punk yaflam biçimini benimsemifl insanlar aras›nda yeralt› iletiflim a¤›.Sadece fanzinlerin ele ald›klar› konular bile oldukça çok çeflitlilik gösterir; Sanat, edebiyat, fliir üzerine, din mitoloji, bilimkurgu fantezi edebiyat üzerine, ekoloji, anarflizm, nihilizm, feminizm ve dadaizm üzerine,antimilitarist düflünce ve eylem (vicdani ret ve total ret) üzerine, eflcinsellik üzerine yüzlerce fanzin ç›k›yor. 1970’lerde ç›kan ç›kan büyük fanzinler; ‹ngiltere’de “Sniffin’Glue”, Amerika’da “Punk”t›r. California’da ç›kan “Flipside” Avrupa’da yaflayan punklarla röportaj yapan ve genifl bir co¤rafyaya ulaflan ilk fanzindi. San Fransisco’da “Maxiumum Rock’N’Roll” küresel bir sözcülü¤ü bafllatm›fl, punklar›n en önemli haber kaynaklar›ndan biri olmufltu. 1989’da Minneapolis’te ç›kmaya bafllayan “Profane Existence” radikal siyasi görüflleri ile punklar aras›nda anarflist örgütlenmeleri teflvik ediyordu. Profane Existance 1999’a kadar ç›kt› ve kendini sonland›rmadan önce “Makin’Punk’a Threat Again” (Punk›n yeniden Tehdit Olmas›n› Sa¤lamak) adl› bir kitap ç›karm›flt›. Anarfli ve politikas› ile ciddi olarak ilgilenen ilk punk müzik grubu ‹ngiliz CRASS’t›. Anarflist punklar sadece müzik alan›nda eylem üretmiyordu. Örgütlenerek yada kargafla yaratarak da seslerini duyuruyorlard›.Örne¤in Amerika’da 1980 ve 1999 y›llar boyunca “Anarchist Youth Federations” (AYF Anarflist Gençlik Federasyonlar› - Minnesota,Tennessee,California ve Maryland) “‹kiz fiehirler Anarflist Federasyonu, Lahana Kolektifi” (Philadelphia) “Araçlar Kolektifi” (Boston) “Positive Force” (Washington) ve benzer bir çok örgüt içinde aktif eylemlerde bulundular. 1980’li y›llar›n bafl›nda CRASS Nükleer Silahs›zlanma Kampanyas› içinde çal›flt›. Punk toplulu¤una ilk olarak “bar›flseverlik” (pasifism) fikirlerini esinleyen CHUMBAWAMBA,‹skoç müzik grubu POITICAL ASYLUM ve CRASS’t›. Ancak daha sonralar› CONFLICT ve CHUMBAWAMBA defalarca polis ve dazlak fliddetine maruz kal›nca bar›flseverlik fikirlerinden uzaklaflt›lar:) Hollandal› punklar Güney Afrika ile olan ba¤lant›lar›ndan ötürü Shell Petrol istasyonlar›n› bombalam›fllard›.Profane Existance aç›kça kapitalist mülkiyetin tahribini savunan yaz›lar yaz›yordu. Bir çok fanzin;müzik ve siyasetin yan› s›ra kad›n haklar›,eflcinsel haklar› ile ilgili feminist fanzinler yay›ml›yordu.Washington’da RIOT GRRRL (Asi Kzzz) adl› fanzin yay›nevi ve da¤›t›m a¤› oluflturmufltu.Eflcinsellik punk hareketinin bafl›ndan beri onun görünür bir parças› olmufltu. Gaylere hitap eden ilk fanzin HOMOCORE’dur. Lezbiyenler oldukça genifl bir dinleyici kitlesine hitap eden TRIBE 8 adl› bir punk grubu kurmufltu. Punk›n renk yelpazesinde ekoloji kendisini DEEP ECOLOGY (Derin Ekoloji) felsefesi olarak gösteriyordu.Derin Ekoloji terimi 1971 y›l›nda Norweçli filozof Arne Naess taraf›ndan icat edildi.Bir çok fanzin özellikle MRR ve PE ekoloji konusunda yaz›lar, bildiriler yay›mlad›lar. Bir çok punk EARTH FIRST! (Önce Dünya!), GREENPEACE, ANIMAL LIBERATION FRONT (ALF-Hayvanlara Özgürlük Cephesi) EARTH LIBERATION FRONT (ELF - Dünyaya Özgürlük Cephesi) PEOPLE FOR THE ETH‹CAL TREATMENT OF ANIMALS (Hayvanlara Etik Davran›lmas› ‹çin ‹nsanlar) gibi örgütlerin üyeleri yada destekleyicisidir. Flipside, MRR, PE, Assault with ‹ntent Free ve Hippycore’un yan› s›ra OX (Almanya) gibi birçok Avrupa fanzini ve Avusturalya’dan ç›kan (Fight Back) fanzinler insanlara vejetaryenli¤e ça¤›rd›.Bir çok Kuzey Amerikal› fanzin daha da ileri götürerek. Veganl›¤› teflvik etti. Örne¤in PROPAGHANDI politik punkta daha önce hiç duyulmam›fl hofl ezgilerle “Et hala cinayettir/Süt hala tecavüzdür” diyen sözler yaz›yordu.Punklar; “Hayvan Özgürlü¤ü için Punklar” (PAL - Punks for Animal Libetarion) adl› bir oluflumu da organize ettiler. TÜRK‹YE’DE PUNK! Ülkemizde Punk kültürü nas›l bir yank› bulmufltu.Keflke köklü bir punk hareketinin varl›¤›ndan söz edebilseydik ancak flu anda bile punk bir hareket olmaktan çok uzakt›r. Neden Türkiye’de punk karfl›t bir hareket olamad› sorusunun ard›nda yatan nedenler hiç kuflkusuz türkiyenin sosyo politik yap›s› ile ilgili.Punk kapitalist kent kültürüne tepki olarak do¤an bir yaflam biçimidir,kökleri çal›flan s›n›flara dayan›r.Ancak Türkiye’de bu anlamda bir kentleflme yaflanmad›. Kapitalizmin köylerinden kopar›p kent sanayisine ve yaflam›na tafl›d›¤› köy kültürü kent kültürüne karfl› kapal› bir tepki gösterdi. Türkiye’de bask›c› din ahlak›, militarist kültürün tüm toplum taraf›ndan beslenmesi ve kutsanmas›,feodal yap›n›n marjinal yaflam biçimlerine kuflku ve nefretle bakmas› bireyin bu kültürle yetiflmesi ve içsellefltirmesi punk yaflam biçimin do¤mas›n› bloke eden nedenler olarak gösterilebilir. Türkiye’de karfl›t kültür kendisini sosyalist düflünce ile ifade etti.sosyalist kültürün hiyerarflik otoriter yan› özgürlükçü ve marjinal düflünce biçiminin alt ve karfl›t kültürlerin geliflmesi bask›lad›.Bu ülkede anarflizm bile ço¤u kez otoriter e¤ilimler bar›nd›rmas› nedeniyle köklü bir harekete evrilemedi. Türkiye’de alt kültür yaflam biçimi alternatif extrem müzik kültürü içinde, özellikle rock ve heavy metal müzik dinleyicileri içinde belirmeye bafllad›. Ancak buda pasif dinleyicilikten öteye gitmedi. Her ne kadar rock kültürü ile halk müzik kültürü sentezi yarat›lmaya çal›fl›lsa da (Anadolu rock) “arabesk” bir müzik türü olmaktan öteye gitmedi ve dolay›s› ile kendi yaflam biçimini oluflturamad›.anarflizm siyaset felsefesi alan›nda kendini var etmeye çal›flt›¤›ndan sanat alan›nda mücadele etmedi. 1980’li y›llarda heavy metal, rock gruplar›n›n metropol kentlerde ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan punk rock gruplar›n›n da ortaya ç›kmaya bafllad›¤›n› görüyoruz.Türkiye’de ilk olarak 1978 y›l›nda bir pla¤›n üzerinde “punk rock” ibaresini görüyoruz. Tünay Akdeniz ve Ç›¤r›fl›m’›n “Mesela Mesela, Difli Denen Canl›” adl› bu 45’li¤inin kapa¤›na bakt›¤›m›zda punk sembollerinden çengelli i¤neleri görmekteyiz. Sound olarak punk soundunu tam olarak karfl›lamasa da yetmiflli y›llar Türkiyesinde hiçte yabana at›lmayacak çal›flmalara imza atm›fllard›r.(Örne¤in; Salak, Babam Yazd› Ben Besteledim parçalar›) 1987’de ‹stanbul’da HEADBANGERS adl› punk toplulu¤u kuruldu.Topluluk 1994’te Fransa’da yay›mlanan “Sevdas›z Hayat Ölümdür” adl› split plak için teklif alsa da paras›zl›ktan dolay› kayda girememifl bunun yerine Aç›k Hava tiyatrosu konserinde ki kay›tlar› ile yer alm›flt›.Yaklafl›mlar› Tünay Akdeniz ve Ç›¤r›fl›m’a göre daha sertti.Örne¤in; “Surat›na ‹flemek ‹stiyorum” adl› çal›flmalar›nda “Surat›na iflemek istiyorum/sonra seni öpmek istiyorum/dudaklar›ndan ç›lg›nca/surat›n›n pis kokmas›n› istiyorum” gibi sözler kulland›lar.Ayn› dönemde yine ‹stanbul’da MORIBUND YOUTH adl› bir topluluk kuruldu. 1988’de Ankara’da post Sex Pistols soundu,alayc› sözleri ile tamam› k›zlardan oluflan SNIPPERS adl› ilk punk toplulu¤u kurulur.Snippers 1991’de “Dig The Hole Forget The Sun” adl› demo kasetlerini ç›kar›rlar. (Demoda yer alan baz› parçalar: Maggie (The exploited cover’›, We’re Punk, Fuck Acid, Shit in the World’dür) 1989’da pyhycedelic rock ve punk etkilenimli müzik yapan ZEN adl› topluluk kurulur.Kay›t ve konserlerini do¤açlama müzik üzerine kuran topluluk “Uzay 1989” adl› bir demo yay›mlad›.flimdilerde iyice yozlaflan ATHENA’da 1990’da kurulmufltu. Thrash metal etkilenimli punk soundu ile “One Last Breath” adl› bir albüm yapt›lar. Daha sonra SU‹KAST,RADICAL NOISE,ASK IT WHY?RASHIT gibi gruplar punk/hardcore sahnesinde boy gösterdi.Günümüzde ‹zmir’de LESS (Da¤›ld›) Ankara’da SOKAK KÖPEKLER‹, ‹stanbul’da RASHIT, PISSLICKS, K‹RL‹ ÇORAPLAR, Konya’da SCREAM (Da¤›ld›) ounk rock demo ve albümler yay›mlad›lar. Bu gruplar içinde en çok ses getireni kuflkusuz RASHIT’ti. 29 karadul sevecen tunç sökü¤ünü diken bahçemizde al›yor solu¤u yazmas› solgun büyükannemin büyür mü gurbete giden sark›nca balkonundan yüre¤inin, babam›n yüzü diken yaz ayaklar›ma yürüdü, yazg›s› yas bu sene akl›m dut a¤ac›na as›l›, silkeledi beni aflk akl›m› tut henüz geçmeden izi yana¤›ndan a¤lar›n, nas›l yuttun karadul seviflirken dalg›n 30 ac› m› s›rt›mda fesle¤en, uzanabilir kimi balkonundan dal›na düflmez ki her çocuk ayn› yükseklikten RASH‹T : (Punk Rock) 1993 y›l›nda gitarist Tolga Özbey taraf›ndan kuruldu. Politik tavr› ve ironik türkçe sözlü çal›flmalar› ile yurtiçinde ve yurtd›fl›nda dikkat çekti. Rashit; Ramones, The Clash, Sex Pistols, Adverts gibi gruplardan etkilendikleri sounduna ska, hardcore, türk yunan ezgileri ekleyerek özgün bir tarz oluflturdu. Müziklerinde medyaya,kapitalizme, ›rkç›l›¤a, faflizme do¤rudan tav›r alan sözler kullan›yorlar. Ancak ‹kinci yasal albüm öncesi medyan›n “müzik dünyam›z›n asi çocuklar›” oyununa düflseler de Rashit önemli çal›flmalara imza atmaya devam edecek gibi görünüyor. Grup 1993 y›l›nda 17 flark›dan oluflan “Ugh’em All” adl› do it yourself (DIY) demosunu ç›kard›. Demoda dikkat çeken parçalar : “Ölü Burjuva”, ”Bana Silah Ver”, ”Punk” radyolarda çal›nd›. 1994’te 15 flark›l›k DIY demosunda “‹nsan Pazar›,”Hitlerin Köpekleri”,”Ç›¤l›k”, “fiimdi Okullu Olduk” gibi parçalar radyolarda çal›nd›.1995’te 8 parçal›k “Raflo Tape” demosunda: “Serbest Kalm›fl Anarflist”, “‹flçi Dedi¤in Ölmez” gibi parçalar dikkat çekti. 1997’de Frans›z anarchopunk grubu Flagrants D’eli ile split bir albüm ç›kt›. ‹ngiliz hardcore grubu Active Minds ile split albüm haz›rlad›lar. 1999’da ilk yasal ounk rock albüm Ada müzik etiketiyle ve “Telafla Mahal Yok” ad› ile yay›mland›. 2002’de Hollandal› plak firmas› Kroket Records ile 4 parçal›k Bir Ep ard›nan 2003’te ikinci yasal albüm “Adam Olmak ‹stemiyorum” ad› ile yay›mland›. RADICAL NOISE: (Newschool Hardcore) Grup 1992 y›l›nda eski Necrosis grubu elemanlar›ndan Emre ve Sinan taraf›ndan kuruldu. 1993 y›l›nda kaydedilen “Approved” adl› demo yerli yabanc› underground camiada büyük ilgi gördü. “End Of Sustain” adl› EP Çek firma View Beyond Records taraf›ndan bas›ld›.Grubun ad›n› duyurdu¤u albüm bu albümdü. Gruba vokalist Kerem’in kat›lmas›n›n ard›ndan ilk albüm “14 More Reasons To Burn Us Down” yay›mland›. Oldukça baflar›l› olan bu albüm yurtd›fl›nda bir çok fanzine konu oldu.Bu albümden 7 parça Türkiye’de Kod Müzikten ASK IT WHY? grubu ile split olarak (karma) bas›ld›. Radical Noise Zihni müzikten “Make a Wish” adl› albümü 1998’de yay›mlad›. Ayn› sene Türkiye’nin politik hiphop gruplar›ndan Rapor2 ile yapt›klar› “Çiz” adl› parçaya çekilen klip televizyonlarda gösterildi.Türkiye’nin önemli heavy metal dergilerinden Non Serviam okuyucular› 1999 y›l›nda grubu En iyi grup olarak seçti. Ayr›ca Radical Noise Ünlü ‹ngiliz Doom Grubu ANATHEMA ve Amerikal› Thrash Metal grubu OVERKILL ile bir konser verdi. Grup ikini albümünü 2000 y›l›nda Hammer Müzikten “Plan B” ad›yla ç›kard›. PISSLICKSS : (Punk) Rashit’ten gitarist Tolga Özbey’in tek kiflilik projesi olarak bafllayan ve geçen y›l “Çiçekçi Elektrikli Testere Katliam›” adl› demoyu ç›karan Pisliks (yeni ad› Pisslicks) “Salacak Canavar› Yine Hortlad›” adl› demosunu yay›mlad›. Grup Tolga’n› deyifli ile “kafa sikmek ve nefret uyand›rmak için” kuruldu. Rashit yumufluyor, de¤ifliyor söylemlerine de Tolgan›n tek kiflilik cevab› olarak da yorumlayabilece¤imiz Pisslicks oldukça sert sözler yaz›yor. Bu gruplar›n d›fl›nda: 2/5bz- Anten- Ashifte- Ask It Why-Bozuk Para-Bunu Sen Istedin-Cemiyette Pifliyorum Dead Army Boots- Dead Reckoning-DeliDengesiz Herifler-DeTone-Deli Gömle¤i-Direc-t-Dispute-Fatstar-Faux Pas-Harc-› Alem-HeadbangersIn Between- Jurassic Punk-Kep-K›r›k Çizgi-Kilink-Kranch-Lesh-LessLifelock-Necrosis-Not Made In China-Psychochicken. Pick AxePin-Up-Punch-Rebel-Sark-ScreamSince Yesterday-Sogz-Sokak Köpekleri -Something’s Wrong-SoreSpinners-Suikast-Tampon-TasmaThe A.Y.I.L.A.R-The Next Highwa- Turmoi- Twinsburg-Vertical Loop-Yatay Zeka- Zardanadam Not : Politik Punk yapan gruplar benimle ietiflime geçerlerse onlarla röportaj yapabilirim. mail adresim [email protected] Kaynakça: Non Serviam Extreme Music Magazine/Punk Felsefesi Craig O’Hara/www.punkerland.com Punkerland sitesini haz›rlayan arkadafllara destekleri için teflekkür ederim. Duble Anarflist* Ogün Kaymak flehrin kentsoysuzlar›yd›k adresliydik hepimiz kesme iflareti, rakamlar, elektrik sayac› ve ayr›nt›lar cümbüfllerle susard› meyhanelerimiz yüksek kald›r›mlar› vard› nefleli kap›lar›m›z›n fingirdek orospular dolafl›rd› içerimizde akrabas›yd›k,komflusuyduk, dostuyduk pufltlar› biriktirirdik psikiyatri makalelerinde caddeye ç›kard›k arada bir Tanr›n›n gününde pencerelerimizi aç›k bulurduk evlere dönüflte cool’duk; light içecek kutular›ndaki damla resimleri kadar ama ya¤mazd›k ummana senfonik h›çk›r›¤›m›zla bile simas›z melekler çarpard› en eksik yanlar›m›zdan aminiyle yat›fl›rd› ruhumuz rock’n’roll darbelerin bölünürdük parça parça boyaynal› siluettik, dökülüp boyas› yitik kupkuru bir dudaktan flugelhorn yumuflakl›¤›yla bir yan›tt›k hayata karfl›yd›k; solo, sert ve da¤l› trompetlere kendimizce yaln›zd›k iflte kendimizce kalabal›k yak›n cenazelerinde hüngür hüngür a¤lamazd›k günefl gözlüklerimizi yollard›k uzak bak›fllar›m›z› f›rlat›rd›k çok kuytu yerlere hay›r kurumu ba¤›fll› çiçeksiz çelenklerimizi sanki hiç a¤lamam›fl›z gibi sanki hiç gülmedi¤imiz gibi bant takard›k gözlerimize gazetelerde, utanmak yerine simsiyah üçüncü sayfa kontrbas yürüyüflüydük kentte, du du dum duk ‘kiflisel de¤il, olan biten’ adl› melodiye bir uyumduk aksak bir davul gibi izlerdik duman› tüten taglionilerimizi sisli gözlerle, lokallerde yap›l›rd› akordumuz ilk bir iki kadehte kendi yok halimizde duvar piyanosuyduk 31 Zanatç› Geldi Han›››m! Mehmet Aksoy 32 1996 y›l›yd›. Tiyatro bölümüne yeni girmifl bir taflral› hevesiyle Ankara’da gidebildi¤im her oyuna, her tiyatro paneline kofluyordum. Tiyatro ö¤rencileri Devlet Tiyatrolar›’nda biletsiz oyun izlerlerdi hala da öyle olmal›. Yapman›z gereken son zilin çalmas›na kadar tiyatronun jandarmas› bilet kesicinin i¤renç bordo renkli ceketinde bunalt›lar yaflay›p, onunnezaretinde tek ayak üzerinde beklemekti. Önünde bekledi¤iniz iki pirinç ayakl›k aras›na gerilmifl, muhtemelen yine bordo, süslü “halat” ayr› birmevzudur. Hani flu perde çekmek için korniflten sallanan zamazingolar vard›r ya, perde çekece¤i, onu hat›rlat›r bana. ‹nsanlara oyunun bafllad›¤›n›, art›k girmemeleri gerekti¤ini edeplice bildiren züppe aparat. Tam bir burjuva esteti¤i örne¤idir. Baz› oyunlarda yer yok diye geri bile gönderilebilirdiniz o mide bulant›s› burjuva aparat önünüzde di¤er pirinç ayakl›¤a yerleflirken ve jandarma da size yerlefltirmenin saadetini yaflayabilir. Kenarda köflede ayakta izlemeyi göze alman›z hiç bir fley ifade etmez jandarmaya. Tiyatro törensel ya da fiekspiryen fleklini kaybedeli çok olmufltur ne de olsa. Zaman edepli seyircinin edepli oyunlar izledi¤i bir zamand›, öyle ayakta falan ne demek hem ya müdür falan görürse? Bunlar› yazarken AST sahnesinde arkalarda (yine belefle) ayakta kafalar›n aras›ndan salya sümük izledi¤im Jülide Kural’›n kad›nlar› geldi akl›ma. Bu AST tertemiz demek olmasa da yeri ayr› demektir kardefller. Di¤erlerine nazaran daha küçük olan Yeni Sahne merkezi bir yerde olmas›n›n da etkisiyle daha kalabal›k olurdu ama kapal› gifle oyna- yan oyunlarda bile en az›ndan yünde 10’luk bir boflluk hep olur. ‹rfan fiahinbafl gibi uzaktaki sahnelerde bu oran iki üç kat artar ama siz zar zor girersiniz oyuna. Kaç para ki bilet denebilir ama turne, buluflma ve özel tiyatrolar› da sayarsan›z ayda 8-10 oyuna giden bir ö¤renci için iyi parad›r. Sonraki y›llarda birkaç oyun d›fl›nda tiyatroya gitmemeyi tercih edene kadar o tiyatro senin bu tiyatro benim koflturur dururdum. Paneller de cabas›. Bu panellerden biri de Mamak Belediyesi Tiyatro Festivali bünyesinde tiyatronun sorunlar› üzerine oland›. Konuflmac›lardan biri de Yeflim Eyübo¤lu. 21 mart pazar gününün Radikal 2 ekindeki Yeflim Eyübo¤lu yaz›s›n› okuyunca 7-8 sene öncesine gidiverdim. “Tiyatro Kahramanlar›n ‹flidir” yaz›s›n›n bafll›¤›. DT’nin “tiyatro”sözüyle özdeflleflmesinin rahats›zl›¤›n› anlat›yor ve DT’ye k›ll›¤›ndan bahsediyor Eyübo¤lu. 90’l› y›llar›n sonuna kadar “tiyatro camias›nda” özellikle DT’li olmayanlar için DT en çok konuflulan, tart›fl›lan ve sald›r›lan kurumdu. Kurumun kendi içinde çevirdi¤i dolaplar, insanlar›n yönetim yar›fllar›, birbirlerini aya¤›n› politikac›l›¤›n en bilinen, etik yollar›yla kayd›rmas› d›fl›nda “içerden” pek ses ç›kmazd›, yaln›zca kulisler. Ve zamanla dizi oyunculu¤u mevzular›, manken-tiyatrocu tart›flmalar› bu konunun yerini ald›. Devlet Tiyatrolar›’ndan politik bir tav›rla istifa edenler dizilere yerlefltiler. DTCF temelli tiyatro dergisi AGON, ad›n›n da hakk›n› vererek çat›flmay› körüklemeye çal›flt› bu DT saltanat› konusunda. O da zamanla anlam›n› yitirdi, ayak oyunla- r› orada da oldu, insanlar koptu. ‹nönü Bayramo¤lu Dost Yay›nlar›’nda tiyatro dizisinin bafl›na geldi. Dergi, iyisi kötüsü çok fley yapsa da benim akl›mdan ç›kmayan Artaud semineri oldu. Cafe de Cafe diye bir yer vard› Tunal› Hilmi’de, seminer orada (bilmeyenlere dipnot; mekan k›yak yerdedir). Ben aptal köylü-burjuva, kendi içti¤im sallama çay d›fl›nda hatun hocam›nkini de ödedim. “Uff yalaka” demeyin, biz öyle bir aile kültür alm›flt›k, flimdi kurtulmaya çal›flt›¤›m. Neyse ki para vard› da yan›mda rezil olmad›m ama ne Artaud ne vahflet tiyatrosu, akl›mda hep iki bardak sallama çaya verdi¤im para kald›, üstelik de sallama. Bu durumda uygun tek s›fat da dallama oluyor herhalde kafiyeyi de bozmadan. Kendime mi k›zay›m, daha sonra Dost’tan Artaud’nun Taçl› Anarflist oyununu ç›karan ‹nönü’ye mi k›zay›m bilemedim. Bildi¤imi yapt›m içimden küfürleri sayd›m. Dönelim panel ve DT mevzusuna. Eyübo¤lu Radikal 2’deki söylediklerinin üç afla¤› befl yukar› ayn›s›n› söylemiflti panelde de. Akl›mda kalan sözlerden biri de asl›nda DT sahnelerinin “bizlerin” oldu¤u ve sanki DT’nin o sahnelere el koymufl oldu¤unu hissetti¤ini söyledikleriydi. Devlet bize yeterince yard›m yapm›yorun kendincesini dillendirdi durdu s›ras› geldi¤inde, devlete elefltiri de bulunmaya devam ederken. Ya dedim ben de ona, ben devlet olsam benim yapmaya niyetlendi¤im tiyatroya befl para vermem. Benim derdim devletle ve bunu aç›kça söylüyorum. Böyle bir tav›r ald›¤›m yerden yard›m beklemenin anlam› nedir bilemiyorum, bu saçma de¤il mi? Ta- Ç‹T ULUMA (Vole fiark›c›) Polat Onat Nurduran Duman ürperen pürüzsüz tenin çiy düflmüfl çimenlere uzanan iki günefl: biri do¤uyor öteki ö¤leden sonra ç›r›lç›plak bir duvar akasyan›n alt›ndaki s›rt›n gösteriyorsun bana her fleyi tek tek ça¤›ldayan derenin sesini kufl c›v›lt›lar›n› Her fley ›slak sulu. Mayas› bozuk günler çal›yor ya¤mur, Telli kad›nlar, vurmal› adamlar Muhayyer kürdi vole makam›nda Bir k›z›l goncaya benzer dudaklar. iflte diyorsun k›r›lm›fl çürüyecek bir çit bunlar gökyüzünü da¤›tan tafllar gözlerinde bir sandal yüzüyordu konuflurken Notas›z geceler sakl› tenler alt›nda Çarflambay› sel ald› Sulu boya gazeteler. tuhaft› sonsuzun kap›s›. Yüzlerce kad›n ve erkek Uluyor baflucumda. Kesip at›yorum kulak zar›m›. mer Levent’in (o da konuflmac›yd›) anarflist misin sen diye sesini yükseltti¤i hatta azarlad›¤›n› hat›rl›yorum. Ufak bir gerginlik oldu. Kendime anarflist demiyordum o günlerde ama flu anda o zaman bana anarflist misin sen denmesinin de muzip keyfini yafl›yorum. E yani bu yaz›y› bir an› yaz›s› olmaktan da kurtarmak laz›m, ki niyet de bu zaten. A¤latanlar›n tiyatrosu var Türkiye’de. Ülkeni anas›n› a¤latan kültürün bekçili¤ini yapanlar›n tiyatrosu. DT ve burjuva sanatç›lar›, lümpenler, maçolar vs. bunun görevlileri. Bir de a¤layanlar›n tiyatrosu var. A¤layanlar derken bahsetti¤im ac› çekip gözyafl› dökenler, ezilenler de¤il; z›rlaklar, sümüklüler, bana fleker vermedi diyenler. Zaten Eyübo¤lu yaz›s›nda g›pta edip yutkundu¤unu söylüyor DT’nin teknik ve parasal gücüne. Ve Woolf’tan al›nt›l›yor, “ ‹yi yemek yemeyen, iyi düflünemez, iyi uyuyamaz, iyi yazamaz” diye. 7-8 sene öncesindeki kad›n hala orada. Bu bir anlamda takdir edilesi olabilir tabii nerden bakt›¤›n›za ba¤l›. O zaman da hep Woolf diyordu, o zaman da a¤l›yordu DT’nin flartlar› bizde yok diye. Haz›r an›lara girmiflken fakültede oynanan bir sokak tiyatrosu hikayesini anlatay›m. “Toplumsal devrimci tiyatrocu yoldafllar” fakülte avlusunda “devrimci” bir oyun oynuyorlard›. Yine o tarzlara yak›n bir arkadafl oyunu nas›l buldu¤umu sordu. Oyun harbi rezaletti, görgüsüzceydi, yerlerdeydi, çirkindi. Ben de bu devrimci s›fat›yla yap›lan iflin devrimci olan› sabote etmekten baflka bir fley olmad›¤›n› düflündü¤ümü söyledim. fiaflk›n gözlerle bak›yordu bana, ne demek istedi¤imi anlamam›flt›, niyeti de yoktu iflin asl›. Devrimin hayat› estetize etme yollar›ndan biri hatta en esteti¤i oldu¤una inan›yorum, devrimin fliir oldu¤una inanmak gibi yani. O kal›n ve sert kafll› ifllerin yaflam› estetize etmekten çok kal›plara sokma, s›k›flt›rma ve kurallarla bölme, bo¤ma gibi bir niyeti vard›. Ve beni inand›¤›m devrim bu de¤ildi. Peki a¤layan ve a¤latanlar›nki d›fl›nda bir tiyatro mümkün mü? Anarflinin bu durumda hali tavr› ne olmal›? Görüldü¤ü gibi bir sahip olanlar var, a¤latanlar›n ve ezenlerin sanatsal bekçili¤ini yap›yorlar. Bir de vitrine yap›fl›p a¤›zlar›n›n suyu akarak vahvahlananlar var, sahip olunana talip olanlar, z›rlaklar. Anarflist olan fludur diyemem, o ak›c› ve uçucudur. Ama onun ne sahip, ne de talip olan olmad›¤›n› söyleyebilirim. Sahip olunana talip olmak yerine onu yerle bir etmeye tutkulu oland›r ve bu haliyle tehdit unsurudur, tehlikeli oland›r, yavflaklaflt›r›lamaz. Kariyer heveslileri, salak filmlerde oynamak için kast flirketlerinde bekleflenler ya da dizi star› olmaya afl›klar d›fl›nda bir sözü olan, anarflist bir niyeti olan tiyatro niyetlileri için bir ça¤r› ya da teklif de içeriyor bu yaz›. Hiç bulaflmamay› tercih edecek kadar tutkulu oldu¤um bu iflle u¤raflan ya da u¤raflmak isteyenlere bir selamd›r bu yaz›. fiömineli evin kokofl-züppe kedileri ve o evin kap›s›nda miyavlanan yavflak sokak kedileri varsa, serseri kara kedilerin varl›¤›n› hat›rlatmak laz›m kardefller. 33 ziyaret Murat Gümüfl 34 içeri girdi¤imizde a¤›r bir koku vard› seda bu kokunun ne oldu¤unu anlamad› ama ben bunun alkol kokusu oldu¤unu anlam›flt›m.flarap kokuyordu a¤›r bir flarap kokusu kap›dan hissediliyordu kap›y› çald›m ve hasan abi bizi karfl›lad› önce tan›yamad› kendimizi tan›tma gere¤i duydum sonradan hat›rlad› turgutun kardefli ile gelmifltiniz dedi... ben de evet dedim içeri buyur etti bizi turgut abiyi sordum onun biraz s›k›ld›¤›n› bakkala gitti¤ini al›flverifl yapaca¤›n› ve say›sal loto yat›raca¤›n› söyledi ben de flimdi ç›kacakt›m iyi oldu kap›da kalmad›n›z su alacakt›m çok temiz bir çeflme buldum afla¤› mahallede oradan su dolduruyorum. flafl›rmay›n istanbulda çeflme suyu hala içilemiyor ama bu kuyu suyu olsa gerek böyle temiz bir çeflmeden böyle güzel su içemezsiniz dedi turgut abi onun için de iki kolon say›sal loto oynayacakm›fl her hafta bunu al›flkanl›k haline getirmifller güldüm do¤rusu umut ediyorlar zengin olsak diye. içeri girdik oturduk oda iki bölümden olufluyor birinci k›s›m büyük olan hasan abinin odas› ayr›ca bir bölümünde mutfak var odada bir yatak daha var ama yata¤›n sahibi yok di¤er odaya aç›lan kap›n›n ard›nda turgut abinin odas› var bir de tuvalet yani toplam 20 metre kare küçük ama çok içten ve s›cak bir odada duvarlarda dergi ve gazetelerden kesilmifl göl kenar›nda a¤açl›klar içinde 2-3 katl› genifl bahçeli ev resimleri asm›fllar duvarlar›na,bir kaç araba resmi süslüyor duvarlar›, gazete ve dergilerden kestikleri ilginç resimler ve bir aile resmi dikkatimi çekti mutlu bir aile resmini bir dergiden kesip duvarlar›na asm›fllar duyguland›m do¤rusu bu insanlar›n ev hasretini o zaman daha bilinçli anlad›m.bir kaç mayolu kad›n resmi de dikkatimi çekmedi de¤il masan›n üzerinde itinayla kenarlar›ndan kesilmifl duruyor. masan›n üzerinde ayr›ca eski kitaplara bir göz att›m ve baz› tan›nm›fl yazarlar›n romanlar›,eski gazeteler ve dergiler ve yeni gazeteler bakt›m hangi gazeteleri okuyorlar diye flu an piyasada en uygun olan gazeteler ayr›ca bir çok ilaç ve not ka¤›tlar› göze çarp›yordu ama en çok dikkatimi çeken karyolan›n iki baca¤›na topu¤undan s›k›flt›r›lm›fl yeni bir çift ayakkab› ilk önce ayr›m›na varamad›m acaba neden bunu böyle koymufllar de- dim ama sonradan anlad›m ki ayakkab› galiba ayaklar›na vuruyor onlar da böyle bir çareye baflvurmufllar.di¤er oda arkadafllar› odadan ayr›lm›fl bir kiflilik bofl yataklar› var.oda arkadafllar›n›n ayr›lma nedenine gelince adam dini bütün bir insanm›fl yani namaz k›lan oruç tutan bizim ihtiyarlara dayanamam›fl kendi iste¤i ile odadan ayr›lm›fl hasan abi de iyi ki gitti diyor bizden olmayan›n bizi anlamayan›n yan›m›zda yeri yok .turgut abinin odas› büyük bir dolap var odan›n içinde sanki çok eflyas› varm›fl gibi odan›n yar›s›n› kaplayan bir dolap bir komedin bir yatak ve bir çok flarap fliflesi, dolular› da var bofllar› da var... duvarda bir kad›nla turgut abinin bir resmi var resimdeki kad›n hiç de yabanc› de¤il ama kimdi acaba biraz düflününce bu kad›n›n bir parti liderinin kar›s› oldu¤unu anlamam geç olmad› sonradan sordu¤umda seçim zaman›na do¤ru bu hanim ve arkadafllar› huzurevine gelmifl orada kalanlara hediyeler da¤›tm›fl ve onlarla hat›ra foto¤raflar› çektirmifl baflka da ziyaretçileri olmuyormufl sadece bir gün kalabal›k bir turist toplulu¤u bu turistler japonlarm›fl buraya gelmifl foto¤raflar çekmifller bol bol herhalde çok dikkatlerini çekmifller bu insanlar›n.ayn› flehirde yaflayan aileleri,dostlar› bile gelmezken dünyan›n bir ucundan ziyaret edilmeleri hofllar›na gitse de biraz burukluk olmufl hepsinin içlerinde. biz turgut abiyi beklerken hasan abi ile konuflmaya bafllad›k durumunu s›hhatini sordum o da bana iyi oldu¤unu söyledi seda çok sa¤l›kl› görünüyorsunuz deyince ben de yafl›n› sordum bana dönüp flakac› bir tav›r ile 50’yi saymazsan›z 26 dedi çok güldük do¤rusu bu söze... zaman›n› nas›l geçiriyorsun s›k›lm›yorsun de¤il mi dedim ama bu laf›ma ben bile inanmad›m do¤rusu insan nas›l s›k›lmaz ki bir u¤rafl› yok zaman geçirmek için dört duvar›n içindesin hapis hayat›ndan farks›z küçük bir oda ve ne arkadafl ne de s›rdafl girifl ç›k›fl saatleri s›n›rl› yemek için kuyru¤a giriyorlar tam bir cezaevi hayat› diyebiliriz zaten erkenden yat›yorlarm›fl sabah erken kalk›p güne bafll›yorlar hasan abi bazen d›flar›da ye¤eninin evinde kal›yormufl ama turgut abinin öyle bir lüksü yok kalesini terk etmiyor ebedi istirahatgah›m benim diyor odas› için bana....ha- san abi bize okuyorum dedi kendimi bildim bileli okurum kitap, dergi, gazete hiç fark etmez bunu zaman geçirmek için yapt›¤›m› sanmay›n bu benim yaflam›m hatta flu s›ralar ansiklopedi okuyormufl ara s›ra ca¤alo¤luna gidip ucuz kitap al›yor okuduktan sonra da götürüp bak›rköyde sat›yormufl kendisine götürdü¤üm kitab› okumufl ve yazar› be¤enmifl kitap flu ermenileri anlatan bir kitapt› be¤enmiflti do¤rusu bana okumaktan kimseye zarar gelmez dedi ne zaman okumay› b›rak›rs›n o zaman tak›l›r kal›rs›n dedi.hasan abide bir fley dikkatimi çekti boynunda fular gibi bir bez ba¤l› duruyordu bunun nedenini sordu¤umda bana gömle¤inin yakas› kirlenmesin diye tak›yorum dedi çamafl›r› kendi y›kad›¤›ndan yaka izlerini ç›karam›yor ve gömlekleri erken eskidi¤inden boynunda hep bir bez ile gezmek zorunda kal›yor.hasan abi turgut abiye göre daha titiz gözüküyordu odadaki ifllerinin ço¤unu kendi yap›yor asl›nda bir bak›ma turgut abinin ifllerini de o yap›yor ama bundan hiç s›k›nt› duymuyor dedim ya oda ona arkadafll›k ediyor geçinip gidiyorlar. sonradan konu turgut abiye geldi durumu nas›l dedim eskiye göre daha iyi oldu¤unu söyledi.içki içiyor mu dedim? doktor ona su içmeyi yasaklam›fl sak›n su içme demifl seda anlamad› nas›l yani turgut abi su içemiyor mu?nas›l olur diye hayret etti... tabi aç›klama yapmas› bana düfltü. turgut abinin içki içmekten su içmeye zaman› ve vakti olmad›¤›n› anlatmaya çal›flt›m ona ve çok üzüldü¤ü gözlerinden okunuyordu bizim gülmemize de k›zd›¤›n› anlayabiliyordum.seda bana ters ters bakt› turgut abiyi çok seviyor bunu biliyorum bizim gülmemizden sanki onunla dalga geçiyormufluz gibi alg›lad› zannedersem.ama eskisi kadar içmiyormufl oda s›cakt› iyi ›s›n›yordu turgut abinin odas› daha küçük bir oda biraz kar›fl›kt› kap›n›n kenar›ndan bakt›m o yo¤un alkol kokusu odadan geliyordu havaland›r›lmas› gerekiyordu temizlik konusunda soru sordum hasan abiye o da bana yeterince temizlik yap›yorlar biz de yard›mc› oluyoruz dedi çamafl›rlar› hasan abi y›k›yordu merak ettim nas›l y›k›yorlar diye huzurevine girerken bir kaç odan›n önünde iki a¤ac›n aras›na gerilmifl ipte as›l› çamafl›rlar› gördüm kim bilir kimindi ama temizlenmeden öylesine kurumak için as›ld›¤› belliydi sanki ›slat›l›p kurumas› için as›lm›fl bir de dikkatimi kümesler çekti huzurevinin alt taraf›nda bir iki tane kümes vard› bir kaç tavuk ve bir horoz kim bilir kimindi acaba diye düflündüm belki de köyünden kalk›p gelmifl evlad›n›n evine yerleflmifl, ama evlad› taraf›ndan kap› d›flar› edilmifl bir ihtiyar›n tavuklar›yd› ve her sabah onlara yumurta veriyordu ve belki de kesilip piflirilece¤i günü bekliyordu. birden kap› aç›ld› ve içeriye turgut abi girdi do¤rusunu söylemek gerekirse tan›yamad›m.Üzerinde uzun paltosu siyah bir kaflkol ve kafas›nda fötr flapka zannedersin ki sanki eskilerden kalma istanbul beyefendileri gibi çok yak›flm›flt› turgut abiye içeri girdi bir mahcupluk belirtisi vard› yüzünde kendi kendine k›z›yordu k›sa bir öpüflmede alkol kokusu insan›n surat›na çarp›yordu kendisi ne kadar nefes vermek istemese de belli oluyordu. hemen aç›klama gere¤i duydu flimdi d›flar› ç›kt›¤›n› söyledi sizin gelece¤inizi bilseydim bir yere gitmezdim dedi zaten içki içmesem gidemezdim içkiyi içince üzerimden bir yük kalk›yor dünyalar benim oluyor sanki b›raksalar istanbulun bir ucundan bir ucuna kadar yürüyebilirim hatta koflabilirim ama bir yudum içki içmezsem yerimden kalkam›yorum elden ayaktan kesiliyorum yürümeye korkuyorum tuvalete dahi gidemiyorum yürürken arkama bakmaktan korkuyorum d›flar›da arabalardan insanlardan korkuyorum sanki arabalar insanlar üstüme üstüme geliyor sanki ayaklar›m beni tartm›yor flu lanet benim her fleyim olmufl etim kan›m can›m tek s›rdafl›m me¤er içten içe beni yemifl bitirmifl beni esir etmifl olmazsa olmaz onsuz hayat düflünemiyorum.kolumda devaml› bir damar atmas› oluyor çok korkuyorum ya felç filan olurum diye bu halde kendime zor bak›yorum bir de öyle bir fley olsa ne yapar›m ben o damar atmas› olmaya bafllad›¤›nda içki içiyorum hemen geçiyor demek ki o bile içti istiyormufl.say›sal loto yat›rd›m belki ç›kar diye -ç›karsa ne yapacaks›n diyorum -bir ç›ks›n da o zaman kafa yorar›z diyor ve gülüyoruz .o s›rada hasan amca izin istiyor ben su almaya gidiyorum diye ve bizi yaln›z b›rak›p gidiyor.Bir hafta oldu ankaradan geleli diye söze bafllad› turgut abi giderken trenle yap›lan yolculuk çok güzel geçmifl ankarada evinde kalm›fl eski evinde efli ve k›z› onu karfl›lam›fl ve akflam ona güzel bir rak› sofras› kurmufllar bir gün de olsa ailesiyle ayn› evde mutlu olmufl her ne kadar kanepede yatsa da buna da flükür diyordu.biriken ayl›¤›n› ald›ktan sonra trenle gitti¤i yolculu¤unu oto- uyurken iradem uyans›n büsle sürdürme karar› nefleli akrepler kovalar yelkovan› alm›fl ama bunun ona olmak ister kedinin gözüyle fare çok pahal›ya mal olaca- varolmak ¤›n› bilememifl.otobüse masal kahraman›n› çizer gibi imlecim binerken sad›k dostunu verirsin elini yolun uzar gider flarab›n› yan›na almakaranl›k uyan›rken iradem dursun m›fl.ne yapacakt› flimdi o olmadan k›p›rdamas› imkans›zd› alkol gözü dillerden birinden birine geçersem e¤er kolu baca¤› olmufltu bir imlas›z kald›rs›nlar beni gö¤e türlü bitmeyen yolcu- bahsetti¤im gök benden çekinirdi luktan sonra taksiye kufla¤›n› yanl›fl boyamaktan muzdaripti kucakta tafl›m›fllar.taksi- öteberimi tafl›yan bulutlardan cinin soru sormas›na gelen potkal sesleriyle f›rsat vermeden bir tek›y›s›nda vurulsun iradem denizin kel bayiine çek hemen demifl. turgut abiyi en son ufalarken bisküvitleri yem veriyorum düfllerime gördü¤üm de çok mut- fark›nda de¤ilim bildiklerimin luydu beni defalarca aram›fl ama bir türlü karak›fl› tan›mlarken ulaflamam›fl her seferin- havuç burnuyla kardanadama döndük de not b›rakm›fl yan›na vücudumun bir k›sm› elips gelmemi istiyordu tek kendi ekseninde döndü¤ünde bafl›na d›flar› ç›kam›yordu ankaraya biriken kuyularda olmal› akflam,gün masada maafl›n› almak ve k›z› ve kar›s›yla görüflmek arka s›ralara oturttu¤um istanbul’u için sab›rs›zlan›yordu eksik yapt›¤›m fleylere çok kiflilik tren bileti alacakt›k bir- bir konuflmada kat›yorum likte sanki bir çocuk gi- rütbesinden korkuyorum harflerin bi o huzurevinden iki geri getirirken biliyorum istanbul’u günlü¤üne de olsa ayr›dudaklar›m›n aras›ndan lacak ailesinin yan›na gidecekti.çok so¤uk bir yürüdü¤ünde biliyorum minübüslerin inanc›n› istanbul günüydü biraz evime götürürken beni ters yollarda gecikerek de olsa seda gö¤süme s›k›flt›rd›¤›m ö¤rencilerimi ile yan›na gitti¤imizde bir bir inceledi¤imi istanbul’u,irademi bizi kap›da karfl›lad› o geri getiren kad›nlar› gün içki içmemifl can› da çok s›k›lm›flt› tek anlams›z kat›l›rken sorulara dostu hasan abi de her fleyi öteye iten denge yoktu bak›rköy e gitmifl o akflam ye¤eninde ka- sokaklar›n› k ü ç ü k k ö y diye okudu¤um zaman lacakm›fl kendi de para- yürürken hayat utans›n! s›z kalm›fl kafay› yiyecek duruma gelmifl içki içemiyor aya¤a ni hiç b›rakma deyiflini duyar gibi olukalkam›yor bütün gün oturup benim gel- yordum o akflam son defa gördüm turgut abimemi beklemifl pencereden yola bakm›fl durmufl devaml› o gün güzel k›yafetleri yi o gülen gözleri ile s›cac›k ve içten gügiymiflti d›flar› ç›kacakt›k bankadan para lümseyifli ile karl› bir istanbul gecesi çekip ankaraya giderken bir fleyler alacak- u¤urlad›m onu ama flunu biliyorum ki t› d›flar› ç›karken alkol almad›¤›ndan s›k s›k ziyaret edece¤im onu çünkü dekorkular› vard› tek bafl›na yürüyemiyor dim ya önemsenmek bir insan için çok arkas›na bakam›yor korkudan titredi¤ini önemli ben de turgut abi ve onun gibilehissedebiliyordum kolundayken sanki be- ri önemsiyorum... nefleli masa Serkan Özer 35 ‹ fl t e Ö y l e B i r K i t l e ! Gün Zileli Enver Sezgin, Batman Bolfloy, Gendafl Kültür, Ekim 2003 36 1950’li kuflaktan bir Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olan Enver Sezgin’in öyküsü, 1970’ler solundan ilginç bir kesittir. Enver Sezgin, birbiri ard›na y›¤›lan olaylar›, aceleleci bir üslupla, dönemin ruhunu tasvir etmeksizin birbiri ard›na s›ralasa da, dönemin ideolojik geliflmeleri ve de¤iflmeleri, hatta siyasal geliflmeleri üzerinde bile herhangi bir geçmifl de¤erlendirmesi yapmasa da, öykünün kendisi, üzerinde düflünmemiz gereken birçok noktay› kendili¤inden ç›kar›yor ortaya. Öykü, bana kal›rsa, Enver Sezgin’in, Sovyetler Birli¤i’nde geçirdi¤i 6 ayl›k süredeki gözlemlerinden ya da TKP içi çal›flmalardan çok, kendisinin de dahil oldu¤u, radikalize olmufl 1970’ler taflral› gençli¤inin s›n›fsal ve ruhsal yap›s›, bu toplumsal kesimin yönelimleri, kendileriyle ba¤lant› kuran örgütlere iliflkin tav›rlar› ve tercihleri aç›s›ndan ilginçtir. Sovyetler Birli¤i’ne ya da örgüt içi çal›flmalara iliflkin gözlem ve de¤erlendirmeleri de ilginç olabilirdi, ne var ki, Enver Sezgin, TKP’yi tercih etti¤i dönemki yüzeyselli¤ini daha sonra da sürdürdü¤ünden, derin gözlemlerde bulunamam›fl. Kitab› yazarken baz› de¤erlendirmelere varm›fl olsa bile, bunlar› o dönemki gözlemlerine monte etmesi hem zor oldu¤undan, hem de bir anlamda samimiyetsiz olaca¤›ndan, bundan kaç›nm›fl olabilir diye düflünüyorum. Ben bu tan›tma yaz›s›nda, esasen, Enver’in anlat›mlar›n›n özünü teflkil eden radikalize olmufl taflral› gençlik kitlesinin niteli¤i üzerinde duraca¤›m. Enver Sezgin ve Batmanl› arkadafl çevresini, “yoksul ve iflsiz ö¤renciler” olarak tan›mlayabiliriz. Taflra kasabalar›n›n siyasi ve toplumsal bak›mdan en duyarl› kesimini oluflturan bu yoksul ö¤renciler kitlesinin en önemli özelli¤i, belirgin bir gelecek güvencesinden yoksun olufludur. Girdikleri üniversite s›navlar›ndan büyük ço¤unlukla dökülerek ç›karlar. Gelecek seneki s›navlar› beklerler. Anne baba paras›yla kahve köflelerinde çay içerek ve optalidonla kendilerini uyuflturarak zaman öldürürler. Geçici ifller bulurlarsa, bazen inflaat iflçisi, bazen yedek ö¤retmen, bazen seyyar sat›c›, ama genellikle iflsiz olarak karfl›m›za ç›karlar. Gelecekten fazla beklentileri olmad›¤›ndan, toplumsal hareketlenmelere kulaklar› her an aç›kt›r. 1970’li y›llarda toplumsal radikalizme sol fikirler yan›t verdi¤inden h›zla sola kayar ve hiçbir sol örgütün yönlendirmesi olmadan bir araya gelip, bilincinde bile olmadan özörgütlenmelere yönelirler. “Bizim ilk y›llardaki solculu¤umuz garip bir solculuktu. Bir kere toplant›lar›m›z oldukça ilginçti. Esrar içip de gelenler, toplant› s›ras›nda ceketler omuzlarda tespih sallayanlar, zuladan içkisini yudumlayanlar, ne ararsan›z vard›. Örne¤in ö¤leden sonra toplant› yapt›¤›m›z yerde akflam kafalar› çekiyorduk... Sol kitaplar, rak›lar, kavgalar, hepsi birlikte yürüyordu. Bölük pörçük bilgilere sahiptik. Zenginlere ve Amerikan emperyalizmine düflmand›k. Fikirlerimiz sürekli de¤ifliyordu. Bazen bar›flç› bir hal al›yordu, bazen fliddeti, bazen gerillac›l›¤›, bazen de iflçi s›n›f› öncülü¤ünü savunuyorduk.” (s.4849) “Bütün yanl›fllar›m›za, eksikli¤imize, dahas› yalpalamalar›m›za ra¤men arkadafl çevremiz bizim de tahmin edemeyece¤imiz bir biçimde artmaya bafllad›. ‹fl ciddiye binmiflti. Bafll› bafl›na bir örgüt olmufltuk... Çok h›zl› bir okuma sürecine girmifltik. Elbette her okudu¤umuzu anlam›yorduk. Hatta belki de ço¤unu anlam›yorduk... Marks’›n, Lenin’in kitaplar›n› okudu¤umuz gibi, Tevfik Fikret’in, Ömer Hayyam’›n kitaplar›- n› da okurduk. Tabii ki Rus ve Sovyet yazarlar›n›n kitaplar› da eksik olmazd›. Amerikal› yazarlar, özellikle Jack London okudu¤umuz yazarlar aras›ndayd›. Yerli ve yabanc› klasik romanlar› ihmal etmezdik... Art›k elli kiflilik toplant›lar yap›yorduk. Toplant›lar›m›z› genellikle Çaml›k dedi¤imiz bir yerde düzenliyorduk. Bu toplant›lar genellikle gündemsiz yap›l›yordu.” (s.54-55) Gündemsiz yap›l›yordu, çünkü buraya kadar olan, taflral› iflsiz ö¤rencilerin ad› konmam›fl özörgütlenmesidir. Henüz yukardan herhangi bir örgüt müdahalesi, biçimlendirmesi ve dolay›s›yla bölünmesi söz konusu de¤ildir. Bundan sonra gündeme, “devrimci abiler”le ba¤ kurma çabas› gelir. Taflral› iflsiz ö¤rencilerin kendili¤inden örgütlenmesine ilk müdahaleler böylece bafllar. “Bir müddet sonra var olan eksiklerimizi gidermek ve daha da büyümek için bizden önce devrimcili¤i seçmifl olan a¤abeylerimizle iliflki kurma ihtiyac› duyduk. Bunlardan biri Zülküf ad›nda bir kimya teknikeriydi... Bir gün onu da toplant›m›za ça¤›rd›k... Önce bir k›sa aç›fl konuflmas› yapt›k. Sonra konuflma s›ram›z› bu a¤abeyimize verdik. Herkes merakla ne diyece¤ini bekliyordu. Zülküf önce devrimcili¤in ciiddi bir ifl oldu¤unu söyledi. Sonra da bir devrimcinin nas›l olmas› gerekti¤inden bahsetmeye bafllad›. Bizim Abofl bildi¤imiz k›yafetleri ve uzun favorileriyle, uzun saçlar›yla tam karfl›s›nda oturuyordu. Zülküf önce Abofl’a bakt› sonra da flunlar› söyledi: ‘Devrimci uzun saçl›, uzun favorili olmaz. Acayip k›yafetler giymez. Devrimcilik züppelik de¤ildir.’ Daha baflka fleyler de söyledi. Birdenbire ortal›k buz kesti. Bir süre sonra konuflmas›n› bitirdi¤inde Abofl dahil hiç kimse ona yan›t vermedi.” (s.56) Art›k iflsiz ö¤rencilerin kendili¤inden özörgütlenmesi süreci kapanm›flt›r. Bundan sonra, merkezi sol örgütlerle ba¤ kurma çabas› gelir gündeme. Önce Ayd›nl›k ve ard›ndan da T‹KKO ile ba¤ kurulur, ancak bu örgütlerin temsilcileriyle gereken kaynaflma sa¤lanamaz. Ard›ndan, Enver’in de içlerinde oldu¤u, yoksul ö¤renciler ve iflsizler örgütünün önde gelenlerinden bir k›sm›, uzaktan uza¤a duyduklar› Sovyetler Birli¤i’ne besledikleri sempati dolay›s›yla TKP’nin propagandas›n›n etkisine girerler. “TKP’nin Sovyetler Birli¤i ile iliflkileri bizim ilgimizi daha da çekiyordu. Dolay›s›yla böyle bir derginin [‹lerici Yurtsever Gençlik dergisi. G.Z.] da¤›t›m›na zaten haz›rd›k. Gerçi arkadafllar›m›z›n bir k›sm› bu derginin hangi siyasi hareket taraf›ndan ç›kar›laca¤›n› bilmiyordu, ama zamanla ö¤reneceklerdi. Bu derginin çizgisini bizim d›fl›m›zdakiler de pek bilmiyorlard›. Zaten o dönemde Batman’da sol hareket içinde net bir ayr›flma olmam›flt›.” (s.93) Sol hareket içinde ayr›flmalar gecikmez, bu süreç bafllam›flt›r bir kere. Yoksul ö¤renciler örgütü, merkezi sol ve Kürt örgütleri taraf›ndan paylafl›larak ortadan kald›r›l›r. DDKD ve Apocular bu gençlerden bir k›sm›n› kendi saf›na çeker. Enver’in de içinde yer ald›¤› ‹GD’liler de, yak›n arkadafl iliflkilerine dayanarak di¤er bir k›sm›n›. ‹deolojik tart›flmalar son derece yüzeyseldir. ‹flte ‹GD’lilerin argümanlar›: “Sovyetler Birli¤i’nin varl›¤› bize büyük bir propaganda kolayl›¤› sa¤l›yordu: SSCB’de iflçiler sömürülmüyor, iflçiler her fleyin sahibidir, iflsiz insan yoktur, elektrik, su, ev ucuzdur, e¤itim, sa¤l›k paras›zd›r gibi...” (s.126) Bunun ard›ndan, Batman’da örgütler aras› silahl› çat›flmalar gündeme gelir. Dün, yoksul ö¤renciler örgütünde, ceket omuzda, tespih sallayarak birlikte toplant› yapan gençler, flimdi, merkezi örgütlerin kap›flmas›yla, kendilerinin bile tam izah edemedikleri bir çat›flman›n içine girmifl, birbirlerini vurmaya bafllam›fllard›r. “Karfl› karfl›ya geldi¤imiz, kavga edip silah çekti¤imiz insanlar›n ço¤u daha dün bizim arkadafllar›m›zd›... Altm›fl bin nüfusu olan bir ilçede yafl›yorduk ve insanlar›n ço¤u birbirini tan›yordu. Biz birbirimizi bo¤azlarken, muhtemelen baz›lar›m›z›n babalar› oturup birlikte çay içip sohbet ediyordu.” (s.121) Tan›t›m› burada kesiyorum. Bundan sonra anlat›lanlar, esasen Enver’in TKP içinde yaflad›¤› serüven ve 12 Eylül dönemindeki zorlu kaçakl›k koflullar›na iliflkindir. Benim esas ald›¤›m konu ise, taflral› yoksul gençlerin özörgütlenmesi ve bu özörgütlenmenin merkezi örgütler taraf›ndan da¤›t›lmas› sürecidir. Yerel seçimler yap›ld›. Çeflitli seçim tahlilleri sürülüyor ortaya. ‹ki milyonluk, gelecek umudu olmayan genç bir iflsiz nüfusundan söz ediliyor. Bu kitlenin, yükselen floven milliyetçili¤in potansiyel kitlesini oluflturdu¤u belirtiliyor hakl› olarak. Bu iflsiz kitlesinin, Enver Sezgin’in kitab›nda öyküsünü anlatt›¤› iflsiz ve yoksul ö¤rencilerin soyundan geldi¤ine kuflku yoktur. Evet ama, nas›l oluyor da, 1970’li y›llarda solun dayana¤› olan bu kitlenin, bugün milliyetçili¤in, faflizmin potansiyel kitlesi olabilece¤i düflünülebiliyor. Çünkü o zaman rüzgâr soldan esiyordu, bugün ise sa¤dan. Bugün, merkezi sol örgütlerin bu kitleyi etkileme flans› pek gözükmemektedir. Bununla birlikte, yeni tür bir radikalleflme içinde, bu yoksul ö¤renci ve iflsiz kitlesinin en az›ndan bir kesiminin, devrimci türde bir radikalizme savrulmayaca¤›n› ve ayn› 1970’li y›llar›n ortalar›ndaki gibi bir özörgütlenmeye gitmeyece¤ini kim iddia edebilir. Üstelik, bu sefer, onlar› uzun saçlar›ndan dolay› paylayacak Zülküf’ler yok, ellerine silah verip birbirine sald›rtacak örgütsel otoriteler ise etkisiz. Sol örgütlerin etkisizli¤i, neden yeni bir devrimcileflmenin avantaj›na dönüflmesin? AYNA* Gülsüm Alp 37 “Kaderimiz takip ederdi bizi ustural› bir deli gibi” Tarkovski Beyaz geceydi mahremin yüzü, kalabal›k yang›nlard› k›flk›rt›c›lar, bu enkaz içimizdeki patikalar›n gürültüsüdür. Y›ld›zfal›yd› esrarl› akflamlar›m, m›r›lt›lar erkeklerin. retori¤in yalan›yd› aflk flark›lar› Kalbimin geçti¤i nehirler vahflidir yaraband› nümayifllerden sonra dehfletle tafl›r›m ac›lar›. Herhangi bir kad›n yabanc› uçurumlarda açar gözlerini, mütecaviz gecenin karas›na. Bahts›z annem! Eva! elma a¤açlar› çiçeklendi yasla s›rt›n› o çiçeklere * Tarkovski’nin bir filmi popüler kültür ve ahlaki çöküfle karfl› nas›l bir direnifl? Özgür K. Tekin 38 Beni bu yaz›y› yazmaya iten ler bir televizyon kanal›n›n haber bülteninde gördü¤üm “a¤layan bir kad›n” görüntüsüydü.Etraf›nda ayn› amaçla orada birikmifl kalabal›kta flikayet ediyordu,ama beni o kad›n kadar flok etmedi.Belli ki bir haber de¤eri(!) de oluflturdu¤undan s›k s›k ekrana geldi.Bu kad›n PopStar 2 yar›flmas› elemelerinin geç bafllamas› nedeniyle a¤l›yordu : “Saatlerdir burada bekliyoruz”...Haber bültenini sunan genç kad›n bir zafer edas›yla baflka büyük bir kentteki izdihamdan söz ediyordu.Kameralar önünde çirkin sesleri ile flark› söyleyen insan görüntüleri peflpefle sunuluyordu. O anda kolektif bir delili¤in içinde olan o binlerce insan› oraya çeken fley “flöhret” mitiydi.Hepsi yaflad›klar› hayattan y›rtmak yald›zl› bir endüstri içinde,sonradan yarat›lacak olan bir kitlenin “sevileni” olmak ve çok para kazanmak istiyordu.Bu madalyonun gösterilen ve arzulat›lan taraf›:‹ktidar,tap›n›,mülkiyet ve zafer duygusu.Sistem bu duygular› besliyordu.Madalyonun di¤er(asl›nda gerçek) yüzünde ise popüler kültürün bir metas›,pazarlanabilir bir ürününe dönüflmek ve belirli bir toplum biçimi yaratmaya ayarl› kültür endüstrisinin “uçucu” bir parças› olmak için seleksiyondan geçiriliyorlard›. Bu vahfli durumu anlayabilmek için popüler kültür olgusunu çözümlemek gerek.Popüler kültür; herfleyin al›n›p-sat›labilir olmas›n› yaratan sanayileflmenin yaratt›¤› bir “ürün”.Üretim iliflkileri ürününün (meta olarak kendisi ve o metan›n tan›mland›¤› üzerine giydirildi¤i imaj) kültür sanayisine ve,endüstrisine dönüflmesi.Kapitalizmin yaratt›¤› ve kendini devam ettirmeye ayarl›-tüketti¤i için özgür- toplum modelinin kültürü pop kültür.Çünkü sistem özgürlü¤ün anlam›n› ve mekan›n› farkl›laflt›r›yor,özgürlü¤ü metaya ba¤l› hale sat›lan,al›n›p kullan›lan bir imgeye dönüfltürüyor.Kapitalizmde kültür tüketilebilirli¤i ve getirisi ölçüsünde popülerleflir.Çünkü al›n›p-sat›labilirli¤i rantabl oluflu,üretim araçlar› sahiplerinin as›l kültürüdür.Yani popüler kültürü yaratan toplum de¤il kapitalizmdir.O varolan herfleye meta gözüyle bakar ve getirisi ölçüsünde de¤er biçer. Popüler kültürün tüketilmesi ve bu tüketimin devaml›l›¤›n›n sa¤lanmas› için hatay “geçicilik” üzerine infla ediliyor.Popüler kültürün üzerinde temellendi¤i kavramlar : “geçicilik”,”görünürlük”,”gerçe¤in yitimi” ve “sansasyon”dur.Bir popüler kültür ürününün pazarlanabilir olmas› onun görünürlü¤üne,hedeflenen kitle taraf›ndan “arzu nesnesi” haline getirilmesine ba¤l›.Görünür ve arzulan›r olma o ürünün tüketilmesini artt›ran bir fleydir.Bu tüketimin devaml›l›¤› ise elbette “geçicili¤e” ve “sansasyona” ba¤l›.T›pk› metan›n devaml› üretiminin sa¤lanabilmesi için ürün ömürlerinin k›sa oluflu gibi.Asl›nda popüler kültür metas›n›n geçicili¤i de bir ilüzyondan ibaret.Birbiri ard›na üretilen yap›tlar (yap›tlar› üreten de dahil) farkl› görünseler de birbirinin ayn› (simulakr) ve bir ikonun imitasyonu fleklindedir. Örne¤in Pop Müzik bir tan›md›r.Ancak belli kal›plar içinde ayn› fleyi üreten-daha önceki bir ikonun imitasyonlar (mesela tarkan imitasyonlar›)yeni isimler olarak sunulunca ortaya bir tarz ç›k›yor ve bunun devaml›l›¤›n› sa¤layacak bir kitle beliriyor.Popüler kültür ile kitle aras›ndaki iliflki; görünür,arzulan›r,izlenebilir(röntgen),ani alg› de¤iflimleri (sansasyon) içeren bir iliflkidir.Bu iliflki biçimi karfl›l›kla beslenince ahlaki bir çöküflle karfl› karfl›yad›r insan.Kapitalizm eflyay› arzulanabilir,pazarlanabilir yap›yorken insan›nda metalaflabilirli¤ini ve arzu nesnesi olarak-tek tip arzuyu hissseden önceden programlanm›fl- topluma sunulabilece¤ini keflfetmesiyle bafllad› bu ahlaki çöküntü.Hayat›n markalarla çevrilmesi,hayat› markalar›n yönlendirmesi,markalaflmak yeni tek tip toplum yaratma biçimi hepsi de bir insan›n onu insan yapan tüm özelliklerinden,de¤er ve hislerden uzaklaflt›rarak bir simulasyona,fenomene,markaya dönüfltürüp “satabilmek” popüler kültürün yeni bulufllar›ndan.Starl›k ikonu ve insan›n yokedilifli.Gerçe¤i çoktan yitirmifltik zaten.Üstelik art›k popüler kültür dayat›ld›¤› kitlede edilgen de¤il kendi star›n› medyan›n interaktif dehas› sayesinde kendisi seçiyor.”Halk bunu istiyor”culu¤a mükemmel bir k›l›f.Popüler kültür starlar›n,imajlar›n tan›mland›¤› simgeler kül- türü.Hasan Bülent Kahraman’›n da dedi¤i gibi : “‹ktidar dünyan›n her ça¤›nda kendisini simgelerle tan›mlar.Bugünki simgeleri ise markalar.Ne var ki iktidar gene dünyan›n her ça¤›nda “yanl›fl” bir fleydi.fiimdiyse yanl›fll›klar komedyas›na dönüflmüfl durumda” (Kitle kültürü kitlelerin afyonu) ‹flte popüler kültüre ve popüler kültürün yaflam› metalaflt›rmas›na karfl› ç›k›fl›n anahtar› bu cümlelerde gizli : ‹ktidar Karfl›tl›¤›! E¤er popüler kültüre sadece ürünlerini hedef olarak karfl› ç›k›yor ve direnifl gösteriyorsan›z popüler kültüre eklemlenir onu beslersiniz.Popüler kültür estetik terörü alg›lar›m›z› her an her yerde tehdit eder hale geldi.Buna karfl› “Karfl› Alg› Bozma” ile direnilebilir.BLF örne¤inde oldu¤u gibi.BLF (Bilboard Liberation Front-Bilboardlara Özgürlük Cephesi) bilboard reklamlar›n› bozuyor ve yeniden kullan›ma sunuyor.Mesela “X fiirketi/Firmas› Hayat›n›z› Kolaylaflt›r›r” türü bir reklam› “X Firmas› Do¤ay› Kirletir,‹nsanlar› Öldürür,‹flçileri Sömürür” fleklinde de¤ifltiriyor.Windows reklam›n› bozup karfl›s›na : Error Linux yazmalar› gibi.(www.billboardliberation.com) Popüler kültüre ve dayatt›¤› toplum biçimine karfl› direnifl olarak punk esteti¤ini de öneriyorum; Punk nazi sembollerini,iktidar sembollerini al›p de¤ifltirip yeniden kullanarak anlam›n› bozuyor içini boflalt›yordu.Sex Pistols’›n “God Save The Queen” EP’sinin kapa¤›nda kraliçenin gözleri bantlanm›fl (suçlulara uygulanan polisiye metod) dudaklar›na çengelli i¤ne ilifltirilmifl bir resmi vard›.(‹ktidar simgesini ve içerdi¤i anlam› yerle bir etme) Kesinlikle kaotik anarflist bir tarz.Popüler kültür üretimi s›n›f temellidir.Egemen s›n›f›n ideolojik kültür sald›r›s›n›n bir parças›d›r ve üzerimize farkl› biçimlerde sürekli olarak gelmektedir.(Sinema,Müzik.Marka,Televizyon).Baflka bir kültür biçimi yaratmak,karfl›l›kl› yard›mlaflma ve dayan›flma esasl› yeni bir toplumsal kültür iliflkileri biçimlendirmek,özgürlükçü ve antiotoriter bir hayat› tasavvur edebilmek popüler kültürün yaratmak istedi¤i toplum biçimini bozacak.Baflka bir yaflam mümkün çünkü... imlas›z günlük Küresel Kapitalizme,Sömürüye, NATO’ya KARfiI AÇIK DAVET!!!: Bu co¤rafyada punk kendini belli etti¤inden beri ayn› beklenti, punk dinleyicisinin içini yedi bitirdi.fanzinler,distrolar,bireyler ayn› iste¤i dile getirdi durdu ancak de¤iflen pek bir fley olmad›.bu istek,sözlerle dile getirilen tavr›n, flu malum alt kültür hareketinin prati¤e geçmesi,eylemlilik nam›na iki üç fleyin cereyan etmesiydi. eh.. olmad›.. olmamas›n›n yüzlerce sebebi vard› asl›nda.her fleyden önce punk,buralara kelimenin tek manas›yla ihracedilmiflti, ifl buram buram ticaret kokuyordu.zaten buraya gerçekleflen ihracattan önce, ç›kt›¤› yerde (anas›n›n am›nda,yani londra’da) dejenere ifllemi öylesine h›zl› gerçekleflti ki punk sistem taraf›ndan bir güzel yaland›, yutuldu, sindirildi de kusuldu bile.bir isyan hareketi gözler önünde modaya,uyuflturucuya,ve bilimum entegrasyon malzemesine dönüfltü. ‹nsanlara cazip gelen yaln›zca sert bir müzik dinlemenin getirdi¤i öz güven,eski püskü k›yafetlerin dikkat çekicili¤i ve yap›labilecek her türlü hareketin-yanl›fl olsun do¤ru olsun- anarflist olma kimli¤i ile manipüle edilebilir olmas›yd›.yeni bir sektör alm›fl bafl›n› gidiyordu.punk dinleyicisinin büyük bir ço¤unlu¤u ne yaz›k ki bu koflullar içinde flekillendi ki biz bu “eski tüfekler”i art›k k›laplarda “p›t”larken “pat”larken görüyoruz s›kl›kla.ha bir de geriye kalan k›s›m vard›,iflin özünü kavramaya çal›flan,harekete geçmek isteyen .sa¤olsunlar bu kifliler distrolar kurdular,fanzinler da¤›tt›lar ürettiler..ama hiç bir zaman istenen ortam yarat›lamad›.bir bütünlük hiç bir zaman tam anlam›yla yakalanamad›. punk, hiç bir zaman ciddi bir karfl› durufl teflkil edemedi.neden mi? san›r›m alt kültür yanl›fl alg›land›.küçük burjuvazinin bofl vakit de¤erlendirme ifllemi özelli¤inden s›yr›lamad›.evet fanzinler güzeldi,üretkendi sap›na kadar kendin piflir kendin ye idi ama fanzin uslübü; kolaj olsun kara mizah olsun vs.asl›na bakarsan›z sadece belli bir kitleye hitap edebilecek çal›flmalard›. fanzinlerin da¤›t›ld›klar› yerler pasajlar vs sadece belli bir kitlenin u¤rad›¤› mekanlard›.alt kültür soka¤a indirilemedi. sokaktaki adam›n, punk’la karfl›t kültürle tan›flmam›fl insanlar›n anlayaca¤› bir dil kullan›lmad›. durumdan haberdar olanlar belli idi, okuyan, yazan,çizenler de belli. bu durumun da tahlili konuldu zamanla.daha davetkar, daha içten ürünler oluflturuldu, giriflimler gerçeklefltirildi ama sonuç gene hüsran.flu hep öykünülen avrupadaki “punkscene” burada yarat›lamad›.koflullar gözden geçirilmedi çünkü.öykünmek bafll› bafl›na bi hata de¤il miydi zaten? y›llardan beri süregelen al›flkanl›klar insanlar› hareketsizli¤e mahkum etti,koltuklar›na m›hlad›.ya da rock’n’coke da kofti dead kennedys ile iki pogo yapan say›n flahsiyetler” ooh ortam›n am›na koduk “tav›rlar›na bürünüp üstün “unity” vazifelerini yerine getirdiler. sonuçta herkesin bir seçim hakk› var.punk dinleyen bir kifli iflin sadece müzikal ve trende ba¤l› yönünü de sevebilir.ama e¤er iflin di¤er boyutu,eylemsel yönü sizi alakadar ediyorsa,hareket için hala geç olmad›¤›n› ve bir fleyler yap›labilece¤ini belirtmek gerekir. gerekir de bu nas›l olur? asl›nda “nas›l olur” sorusu kafam›z› kurcalamaya bafllad›¤› gibi,çok avantajl› bir zaman dilimi içerisinde oldu¤umuzu farkettik. 28 haziran’da Blair ve Bush eflli¤inde ‹stanbul’da gerçeklefltirilecek olan NATO zirvesine karfl›, farkl› siyasetlerde pek çok kampanya bafllat›lm›flt› bile.bu kampanyalar›n içeri¤ine dair iki üç yerle konufltu¤umuzda avrupa sosyal forumu’nun türkiye’ye u¤rayacak olmas›ndan tutun, bir etkinlikler haftas› haz›rlanmas›na kadar pek çok proje ile karfl›laflt›k ve dedik ki, B‹Z DE⁄‹LSEK K‹M, fi‹MD‹ DE⁄‹LSE NE ZAMAN? bu etkinlikler haftas›nda gerek yurt içinden gerek yurt d›fl›ndan pek çok punk grubunun kat›l›m›n› gerçeklefltirme,söylefliler vb.organizasyonlar yaratma taslaklar›,taslak olmaktan ç›kmak için sadece kat›l›m ve ilgi bekliyorlar.iletiflim kurmay› düflündü¤ümüz baz› gruplar belirlendi ancak bu projede yer almak isteyen herkese kap›lar sonuna kadar aç›k.sadece müzik gruplar› de¤il irtibat kurmak istediklerimiz, konuflmak,paylaflmak,eylemek isteyen herkes..bu yüzden en k›sa zamanda buluflmalar› gerçeklefltirmek istiyoruz.mekan,zaman vb.önemli noktalar bu hafta içinde belirlencek. Maillerinizi bekliyoruz. ‹lgilenenler en alttaki adrese mail ats›n. haberleflme adresi: ‹letiflim: [email protected] Do¤a-Düflünce-Siyaset Dergisi üç ekoloji’nin ikinci say›s› ç›kt›. Bu say›da Ümit fiahin’in Bir Truva At› Olarak Sürdürülebilir Kalk›nma, Gustavo Esteva’n›n Kalk›nma, Wolfgang Sachs’›n Çevre, ‹van ‹llich’in ‹htiyaç, Ümit fiahin ve Rahmi G. Ö¤dül’ün Joel kovel ile söyleflisi, Joel Kovel’in Radikal Ekolojilerin Diyalekti¤i, Serkan Delice’nin Queer kuram› Üzerine Bir Bafllang›ç Yaz›s›, Ebru Özdemir’in Avrupa Yeflil Partisi, Ebru Özdemir’in Arnold Cassola ile Söyleflisi, Aldo Leopold’un Toprak Eti¤i, Enver Avc›’n›n nas›l Bir Örgütlenme, Nas›l bir Muhalet, Ender Eren’in Yeflil Politikan›n Güncel Sorunlar› ve Yorumlar, Tahir Çalgüner’in Ekoloji, Çevreye Toslay›nca bafll›kla yaz›s›yla Süleyman Y›lmaz’›n bir kitap tan›t›m› yer al›yor. ‹letiflim:[email protected] 3 NOKTA DERG‹S‹NDEN DUYURU Y›ll›k; o y›l içinde, dolafl›mda olan edebi faaliyetleri derleyip, okuyucuya sunma amaçl› bir çal›flmad›r. Bugün, okuyucu karfl›s›na ç›kan y›ll›klar incelendi¤inde; ‘öznel’ be¤eninin ötesinde olmad›¤› görülür. Dolafl›mda olan dergileri -fliirleri- düflündü¤ümüzde ise y›ll›k haz›rlay›c›lar›n›n kurumsal dergilerin d›fl›nda di¤er dergileri görmezden geldi¤ini söyleyebiliriz. Buyurgan ve kurumsal dergilerin d›fl›nda, yay›n sanc›s› ile ço¤alan dergilerin ve ‘fliir’i önemseyen bir dergi -üç nokta edebiyat- olarak; ‘2004 fliir defteri’ni aralamaya karar verdik. Y›l›n fliir verimlerini ‘2004 fliir defteri’ yay›n kurulu seçecek ve defteri fieref Bilsel ile Cenk Gündo¤du haz›rlayacakt›r. Bu amaçla y›l içerisinde yay›mlanan fliir, edebiyatkültür/sanat dergilerinizi ve fliir kitaplar›n›z› dergi iletiflim adresine ulaflt›rman›z bizi sevindirecektir. ‹letiflim: 3 Nokta Edebiyat Dergisi Moda Mah. Sarraf Ali Sok. No:31 Kad›köy/‹STANBUL E-mail: [email protected] [email protected] Geçti¤imiz aylar içinde Alain Badiou’nun Etik (metis), J. G. Ballard’›n Süper Kent ( roman, ayr›nt›),Ece Ayhan’›n Öküz’lemeler (sel), küçük iskender’in Dicle ve F›rat (fliir,gendafl),Yücel Kay›ran’›n beni hiç göremezsin (fliir, ekin), Ramis Dara’n›n Kefliflin Gümüflleri (yom), Levent Y›lmaz’›n Sonülke (fliir, metis), Betül Tar›man’›n Yol ‹nsanlar› (fliir, can), adl› kitaplar› yay›mland›. AÇIKLAMA ‹zmir Karfl›yaka belediyesince düzenlenen 1. fiiir kurultay›n›n Sonuç Bildirgesinin çal›flmalar›na kat›lmad›¤›mdan dolay› reddetti¤imi belirtirim. halim flafak 39 40 Y›llard›r bir duygu ar›yordu. Küçük laboratuvar›nda saatlerce u¤rafl›r, Salona geçer ve elde etti¤i kar›fl›m› denerdi. Saatlerce bulutlar›n üzerinde dolafl›r, varl›¤›n karanl›k koridorlar›nda gezer, halüsinasyonlar görür, yaflad›klar› üzerine düflünmeye, fikir üretmeye çal›fl›rd›. Bazen sabaha kadar uyumaz, hüzünlü müzikler dinleyerek düflüflünü bir ayine dönüfltürürdü. Düflmek! As›l sorun buydu. Cennette bir tan›t›m turu yapt›ktan sonra geri dönmek gibi birfley. Üzülmek. Bir sonraki ayin için heyecanla geri saymak... Herfley eskisi gibi oldu¤unda çal›flma masas›na oturdu. Çekmeceden günlü¤ünü ç›kard›. Son maceras›ndaki hislerini ve gözlemlerini dikkatlice yazd›. Uyumaya gitti. Uyanmak da ac› veren bir geri dönüfl de¤il miydi? Giderken hiç flikayet etmedi¤imiz bu yolculuktan b›kt›r›c› tekrarlarla her sabah yeniden dönmek... Umutsuz bir isyan duygusuyla uyand›. 41 Ezberledi¤i ve yinelemek istemedi¤i ak›fl›n içine do¤ru yürüdü. Arad›¤› fleyi düflündü. Yak›n›nda olmal›yd›. Büyük ihtimalle fakredilmeyi bekliyordu. Evi dolaflt›. Bir araya getirip hiç kullanmad›¤› küçük kavanozlar›n içinde ne oldu¤unu çoktan unutmufltu. Onlara yöneldi... Bir süre çal›flmalar›na ara vermesi gerekti¤ini düflündü. D›flar›, insan içine ç›kt›. Eski arkadafllar›yla bulufltu. Meyhanede, kütüphanede zaman geçirdi. Sinemaya gitti. Eski sevgilisini arad›. Bulufltular. ‹çi Burkuldu. Bambaflka bir insan olabilirdi. Ama halinden flikayetçi de¤ildi. Uzaklaflt›¤›, elinin tersiyle itti¤i ne varsa b›rakt›¤› gibi duruyordu. Labaratuvar›na döndü. Sonucunu asla kestiremedi¤i bir terkip haz›rlamaya koyuldu. ‹fli bitince, son haz›rl›klar›n› yap›p televizyonun karfl›s›na kuruldu. Denek haz›rd›. Deney bafllad›. Duvar bu kez fleffaft›. Kap› yavaflça araland›. Yumuflac›k bir süzülüflle di¤er tarafa geçti. Kendini takdir etti. Öncekileri aratm›yordu. Üstelik zihni çok berrakt›. Üzerine çöken bir a¤›rl›k belirtisi arad›. Yoktu. Çok güzeldi. Elinden geldi¤ince keyfini sürmeye çal›flt›. Kendini gözlemliyordu. Sorusundan ve cevab›ndan vazgeçeli ne kadar zaman oldu¤unu hat›rlam›yordu. Düflmeyi beklemeye koyuldu. Saatler sonra kendini yoklad›. De¤iflen birfley yoktu. Girdi¤i kap› henüz ufukta belirmemiflti. Duvarlardan eser yoktu. Bekledi. Ama nafile. Geri dönmüyordu. Yoksa!.. Ucunda uyanmak oldu¤u için usand›¤› rüyalar› düflündü. Belki bu kez uykusuyla uyan›kl›¤› aras›ndaki bezginli¤i silip geçecek, rüya ve gerçe¤i birbirine kar›flt›rabilecekti. Yatmaya gitmeden önce gidip notlar›n› elden geçirdi. En son formülle birlikte hepsini yakt›. Yatak odas›na geçti. Kendinden emin bir flekilde yeni uykusuna gözlerini teslim etti. külden.kilden.hayalden sabahattin umutlu “hasan’a.onur aky›l’a” yumurta kokulu bir akflam›n cenin uykular›ndan firar sal›ncak olsan. sallansan ç›tay› koysan daha dik duruyor flu yamuk aln›na dünyan›n rakamlar› yüzüstü... çiz üstünü harflerin sil içinden geçenleri çocuklar›n diline düfl tükür yüzüne son kez içindeki polisin sönece¤i flimdiden belli y›ld›zlar aras›nda gönüldüflürüp bi sar› y›ld›za geceyi gündüze gündüzü geceye satard›n kör sat›c›n›n kör al›c›s› derler ya oysa hep elinde ganimet nietsche’den ödünç ald›¤›n ayaktak›m›n› geri ver mektuplar›n marks’a pul koleksiyonun salome’ye... kafka’ya yazd›¤›n son mektubun yak son kadeh dionysos’a jelatinden flehirlerde seni nerden... rutubetten. jiletten bir de külden sorsunlar iz süsünler duman›ndan köfle bucak kovsunlar azadet içindeki son esiri de k›r pusulan f›rlat denizlere fliflirsin yelkenin rüzgar pani¤e ne gerek gemi su al›yor o kadar külden.kilden.hayalden geçtin de geldin kefenin yelkenbezinden bir korsanbayra¤› bedenin* Önce öldür bülbülü sonra sesini dinle ne var sanki nolduysa senden bilsin ahali * yakamad›¤›n son ak›l defterin 43