gama ›fl›n›

Transkript

gama ›fl›n›
Özcan Erdo¤an
tinerciii!!!
tüm büyümemifllere...
adamad› kendini bir okulun
büyüyünce ne olaca¤›na
o çocuk orta ikiden ayr›lan
takma bir ad gibi kald› tek ayakta
o soka¤›n havas›d›r poflette
çekilir abaküsleri akflam›n tespihiyle
taksimde as›ls›n diye
tramvayda bir istiklaldir
s›n›f seslerinden geçmifl y›ld›zlar
yang›nlar içinden bir yeflil parka
uzanan vatman› kim kaç›racak
o son istasyon uykusunda
dövmeden meydan saatleri
büyüklerin paz›lar›nda
c›ss... olur
her çocuk bir ikaros’tur
‘kral ç›plaaak!..’ demeye ahh bir f›rsat!.. ahh bir
do¤rulsak!.. penisini de¤dirmedi¤i çukurumuz da kalmad›
ya... tanr› misafiriyim diyerek geldi oturdu içimize bu ac›, bir
daha ç›kmad›. lakin irkilin!.. bilin ki, düzenle düzenli bir
iliflkisi olan›n sa¤l›¤›na zararl›d›r bu dergi. ondand›r ki
görüldü¤ünde, raflar›n en alt›na, dergilerin en arkas›na at›l›r
hep. öyle ya, 18 yafl›ndan küçükleri ve de büyükleri, fleytan›n
son sözlerinden uzak tutmak içindir bu terkin. f›rt›nalar›n
doldurdu¤u yapraklar›; bir bulan olacakt›r elbet bu potkal›.
bulamazsa ne olur ki hem; imlas›z’›n sözü ilkin kendinedir,
sonra imkâns›za... olmazsa, “hayat›n neresinden dönülürse
kârd›r” bile demeden, kendini imha etmeyece¤ini kim, nereden bilebilir ki?!
bu say› ç›km›flsa art›k; sorgulamak içindir önceki
say›n›n dinmiflli¤ini. inatla tekrar ediyoruz: habbeyi kubbe
yapanlar›, otoriter kimlikleri; kutsanm›fl y›ll›klar›, antolojileri,
ödülleri vermeyece¤iz imlas›z’›n yan›nda. heyhat fener de
vermeyece¤iz art›k, gündüzün pazar yerinde insan ararken
umudu kesilene. t›pk› kibrit de vermedi¤imiz gibi içinde atefl
tafl›yana. donuklafl›lmas›n istiyoruz. herkesin be¤enisi
kendine... söyleyecek sözü varsa buyursun söylesin. kimse
mermerlerden yükselip de bize yer göstermesin; kolyedir,
kementtir boynumuza tak›lmas›n tek. güç, meta ve
tahakküm arac› olarak görülmesin yap›t. kendisine popstar
bir karakter arayanlar, gidip girsinler s›ras›na okflanacak uzuvlar tv’sinin, dergisinin... bu dergiyle atm›¤›n› silmesin kimse.
zira k⤛d› serttir ac›t›r bir taraflar›n›. sanat ve sanat yapan,
özelde fliir ve fliir yazan üzerinden yap›lan elefltiri magazinelleflmesin, otorite üretmesin istiyoruz. nas›l ki verili olan,
donuklaflan ve teslim olan düflüncelerin sars›lmas›n› sanattan
bekliyorsak; ayn› flekilde y›k›c› ve anarflist elefltiriyi de bir
belirleyen olarak sanattan ve de fliirden ayr› düflünemiyoruz.
s›rf bu yüzden k›flk›rt›lm›fl so¤anlar b›rakt›k kap›lar›na dün
gece yine biz. gerçekte ne isek, oyuz. dokuz kiflinin do¤ru
dedi¤ine, onuncu kifli olarak, do¤ru demedi¤imiz için buraday›z. baflkas›n›n do¤rusunu yaflamaktansa kendi yanl›fl›n›
yaflayanlar›n içtenli¤idir çünkü imlas›zl›k. tam da burada,
ustalar›n k›ç›nda bitmektense burnunda bitmek ye¤dir,
dedi¤imiz için giydirilmifltir bu deli gömle¤i bize. tekrar
tekrar... biz kimiz?!. neyiz?!. neden buraday›z?!. bu sandalye?!. bu masa?!. onlar da kim?!. art›k karfl› masaya rimbaud’yla bir pasta göndermeliyiz:
“cumhuriyetler, krallar, ordular -yeter besömürgeler, halklar çan›n›za ot t›kans›n.”
özcan erdo¤an
sahibi/yaz›iflleri müdürü: mustafa ibakorkmaz yaz›flma: halim flafak p.k. 271 38002 kayseri
y›l: 2 say› 7 • may›s•haziran 2004 e-mail: [email protected] www.imlasizdergi.cjb.net
imlas›z ticari amaçl› bir dergi de¤ildir. dergide yer alan ürünlerden yazanla birlikte isteyen herkes sorumludur.
imlas›z’a bilgisayarla, daktiloyla, el yaz›s›yla yaz›lm›fl ürün gönderilebilir. kapak: arma¤an bilgin/musibako
teknik haz›rl›k: turuncu tan›t›m 0.352. 231 11 10 • bask›: geçit ofset 0352.320 48 61
say›s› 2.500.000 tl. y›ll›k katk› pay› 15.000.000 tl. posta çeki numaras›. halim flanl›da¤ 692233
Bir Foto¤rafç›yla Polemik
-fotu¤raf: “bir polemikçiyle polemik”-
Erin Özgür
-Biz artis miyiz kardeflim?
Beni sevmeden foto¤raf›m› çekemezsin, yani cesedimi çi¤nemeden
Foto¤raf halk sanat›d›r, halk›m›z en iyi pozu verir
Bir de k›m›ldamasa
-Biz artistiz kardeflim
“Torunlar›ma bundan söz edebilir miyim?”
Rica ederim! ama ellerini y›kad›ysan sana küfredece¤im
fiimdi kufla bak. Bu bak›fllarla hiçbir foto¤rafç› çekmez seni,
Dünyaya siker gibi...
‹ndir montun yakalar›n›, kald›r ellerini
‹yi bir foto¤raf omzun üstünden mele¤i göstermelidir
Kötü bir foto¤rafta sadece foto¤rafç›d›r ç›kan.
Halk›m›za inan›yorum, bir de k›m›ldamasa
Ruhuna da, protez ya da de¤il, bir de k›m›ldamasa
Foto¤rafç› sen bilirsin halkla iliflkiler bir bilim midir?
Bence sanat; o yüzden halkla aram hiç iyi de¤ildir.
kendini kanatan
Reha Yünlüel
-eveeeet çekiyoruz, herkes toplans›n bakiym:
halk bu, k›m›ldar kardeflim!
korkutucudur k›m›ldamas›
örne¤in öd’ü k›m›ldar baflbakan›n
ve emekli bilmemnebafl› millî güvenlik dersi hocalar›n›n
- malûm, skmle sevdâs› malûm floförlük davâs›korku, fantezi aynas›d›r militerlerin.
halk bakiym! k›m›ldama!
-çiiiiiiiiiiiiiiz!
-uzun boylular arkaya, öndekiler çömelsinler haydi ama:
halk bu, k›m›ldar kardeflim!
foto¤rafç›n›n artizi bu k›m›ldamas›n› halk›n
al›r bir dalga yapar, fön çeker, favorilerini k›salt›r.
dalga, halk› biraz daha k›m›ldat›r.
iflte entelektüel dalgac› artiz responsabilitesi.
-ahhh, gözünüzü kapatt›n›z!
3
fliirler
-bir de profilden alal›m:
koca flair flarl çi¤nemifltir sanat›n› foto¤raf›n
foto¤raf›n› çektirirken; anri çi¤nemifltir, ara çi¤nemifl
sanat›n›, sanat›n› çekerken foto¤raf›n.
artiziz biz kardeflim, arrrtizzz!
yana¤›n›zdan sizi, sevmeden de öperiz.
öldürerek ölümsüzlefltirme sanat›d›r ya foto¤raf
ço¤unlu¤un trajedisi halk bir fotu¤raf de¤il,
senibenionu ihmâl eden bir göz boyama sanat›d›r.
-k›m›ldama lan halk!
idil yay›nlar›
-haa evet azîzim, sorunuz:
yaln›z›m bunu kendime bile söylemiyorum
kap›y› bir açsam kan›m boflalacak içime
bakir bir dünya kalmad› haberim yok ecza
sürdü¤üm her yaray› oyuyor tükürüyorum
bu hayat›n tam da dibine kadar girmiflim
halim flafak
halkla iliflkiler bir dolmufl sanat›d›r.
bindiren bindirene! dolmufllara hiç binmem
dolmufl tuttu¤undan beni.
-art›k nefesinizi salabilirsiniz!
Anarflist eylem ve elefltiri
Y›kmas›n› bilmeyen elefltirmesin!
Walter Benjamin
utku özmakas
Durum
Dergicilik bir eylemdir. Nedenleri taraf›m›zdan belirlenmifl her durum bize yeni bir eylem olana¤› verir. Bu olanak
gerçeklefltirilirse yeni bir durum ortaya ç›kar. Bu iliflki zincirinde yine bir yanl›fl yap›l›yor. Anarflist edebiyat›n ne oldu¤u
tart›fl›lmadan anarflist bir dergi yap›l›yor. Sonuçta bu hata
anarflizm vurgusu ile yola ç›kanlar yolda dönüp kendilerini iktidara teslim etmesine kadar vard›! Gazi Bertal’›n elefltirisi olmasayd› belki yine durum karfl›s›nda yap›lan bu yeni eylem
tart›fl›lamayacak, anarflizm san›lanlarda dergide yerini alacakt›. Bugün anarflist bir edebiyat eyleminin görülmesinin olanaklar› azalt›lm›flt›r!
4
Edebiyat›m›zda sürekli elefltirinin yap›lmad›¤›, elefltirmenlerin azald›¤› at›flmalar› var. Akademisyenlerin bu sorunu çözmek için(!) üniversitelerimizde bölüm açt›¤› elefltiri, durum
karfl›s›nda yeni bir eylemdir. Üstelik elefltiri durum ile gerçeklik aras›ndaki fark› görmemizi sa¤layacak biricik yollardan biri gibi gözüküyor. Dönüp bakt›¤›m›zda ise Türk Edebiyat›nda
“anarflist elefltiri”nin bir türlü geliflmedi¤i (hatta oluflmad›¤›n›)
söyleyebiliyoruz. Bunun nedeni ise “anarflist elefltiri”nin baz›
yan›lg›lara düflmesidir.
Yan›lg›
Semih Gümüfl “Puslu Ada”s›nda(1), bir elefltiri anlay›fl›n›n oluflmas› için “hem eni iyi okuma ve çözümlemem yöntemini bulacaks›n›z, hem zaman içinde de¤iflen düflünce biçimleri ve edebiyat anlay›fllar›yla uyum içinde duracaks›n›z” diyor. “En” iyi okuma yöntemi bulunabilir mi bilmiyorum ancak iyi bir okuma yöntemine sahip olman›n gereklili¤i fikrine
sonuna kadar kat›l›yorum. Anarflist elefltiri iflte bu noktada zay›flamaya bafll›yor. Metne karfl› onu al›mlay›c› bir tav›r içinde
durmuyor. Al›mlay›c› davran›lmamas› ise de¤erlendirici konuma geçmeye engel oluyor. Yap›t›n ba¤lant›sal yap›s›n› çözmek
için de¤erlendiricilik ile al›mlay›c›l›k aras›ndaki ince fark› göremiyor.
Bir baflka yan›lg› ise “zaman içinde de¤iflen düflünce biçimleri ve edebiyat anlay›fllar›yla uyum içinde” durmamak!
Bu dezavantaj (e¤er dezavantajsa) metni okunamaz bir konuma sokuyor. Eserin içinde yaflad›¤› ya da düflünce ak›m›n›n
kendisi bir reddiyeye u¤rat›ld›¤› için onu kendi dizgesi içinden
elefltirmek imkans›z hale geliyor.Bu da eserde derin yap›ya
inilmesini engelliyor.
Muhalifli¤i yaln›zca “muhaliflik olsun diye” yapmak
anarflizmin -bunu anarflizm sananlar›n- yan›lg›s› olacakt›r.
Anarflist elefltiri ile metin uzlaflabilir mi? Bu uzlaflamamazl›k
metnin yüzey yap›s›nda -anarflist- elefltiriyi yanl›fl noktalara götürebilir.
“Elefltirel bilinç anarflisttir” demek motta bir söz olarak
kabul edilebilir ancak gerçeklik ile durumun birbirine kar›flt›r›lmas›n›n basit bir örne¤idir bu. Elefltirel bilinç anarflist bir
pay tafl›r ancak ana kayna¤› olumsuzlama ya da be¤enmemedir. Tüm eylemlerin bir olumsuzluktan do¤mas› gibi... Durum
de¤iflince gerçeklik ayn› kalsa bile eylem de¤iflebilir.
Çözümler
Anarflist elefltiri öncelikle durum ile gerçeklik aras›ndaki
fark› ortaya koymal›d›r. Bunu ise elefltiri kanal›yla yapmas› bir
gelene¤i ortaya ç›karabilir.
De¤iflen düflünce biçimleri ile uyum içinde durmal› anarflist elefltiri. Bu uyum onu kabullenmek de¤il, onun çizmeye
çal›flt›¤› çerçeveyi, metodu ve metodun temellerini anlamakt›r.
Bu “uyum” sözcük anlam›yla bir olumlama bar›nd›rsa da metni anlamay› kolaylaflt›racakt›r. Metnin kap›lar› bu flekilde aç›lacakt›r. Metin ile uyuflmak, metin ile nefes almakt›r. Özne ile
ba¤ kopar›larak elefltiri yap›lamaz! Bu ba¤ elefltiri içindeki zorunluluklar alan›ndad›r.
“Dil” ise hem metnin okunmas› ve çözülmesinde hem de
onun elefltirilmesinde bafl köflede duracakt›r. “Söz”ü orijine
alarak yazar› yok sayan dil anlay›fllar›ndan uzak durulmal›d›r.
“Söz” al›flveriflini yaln›zca toplumsal bir al›flverifl, edebiyatç›
için bir araç olarak görmemeli, savruk bir dil anlay›fl›n› benimsememelidir. Dogmatik dil anlay›fllar›ndan uzak durmal›d›r.
Bu bir ›l›ml›¤› de¤il çok perspektiflili¤i getirecektir.
Sonuç
Eylem - durum - gerçeklik üçlüsünde anarflist bir eylem
olarak anarflist elefltirinin sorunlar›n› ve çözüm önerilerini
görmeye çal›flt›m. ‹mlas›z’›n alt›nc› say›s›nda “anarflist edebiyat”›n tart›flmaya aç›lmas›yla “elefltiri” aya¤›nda bir fleyler söylemeye çal›flmam anarflist elefltiri olgusunun örneklerinin az
rastlan›rl›¤›ndan kaynaklan›yor. Dogmatik anarflizme karfl›durufl olarak “elefltiri, daha çok elefltiri” diyorum!
Kaynaklar:
(1) Puslu Ada, Semih Gümüfl, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, Deneme, sf/72, Ekim 2002, Birinci Bas›m
k›lavuz karga
tezer cem
kaçamazs›n›z
üzerinize örülmüfl bu bilgi çemberiyle
istifa mektubuna istifra edenlerin istilas›
özenle seçilmifl kusurlar›n›z bulunur taraf›mdan
istiflenmifller cemiyetinde istiridye
k›rk yamal› hayat›n›z bohçalan›r
istismar edilmifl istiflare uyuyanlar›n istikrar›
al›n›r ah›n›z gidilir buralardan
›stranca da¤lar›ndan ç›k›p istinyeye
k›y›lara yeni hatlar çizilir
tahta kaz›klarla çektiniz anadoluyu
flekil itibar›yle yo¤unlu¤u saplan›r
istinaden bofl kald› kulaklar›n›zda kalabal›k
bir bak›fl kadar uzaklafl›rs›n›z ancak
d›fl kap›n›za isteyerek as›l› mandal
eflikler ve geçitler
tutturursunuz elinizin ayar›n› dilinize
su yüzeyine çarpan madde parçalar›
dolan›r bir heceli bilmece bildirmece
gönül otelinde s›n›rl› konaklama süreleri
yollar› bulan fasulye dökülür ceplerinizden
dolar kovalar nem ile rut çizilir
pifler mutfa¤›n›zda kat›fl›ks›z hammadde
yolculuklar profesyonel yard›m sunar
her gecenin de¤iflik saatlere akan bulafl›¤›
yaralar kapat›l›r usta geçifltirmelerle
y›kan›r ya¤murda bekleyen a¤aç olur
biryerlerinizden ba¤lar
çiçe¤i burnunuzdan solursunuz
lakap tak›l›r ensenizdeki aç›k günlere
temizlenir hava
gözlerinizde parlar di¤er matematik
dersten kaçars›n›z an›lar›n›za
tuhaft›r söylemesi
ve daha fazlas›na
dili beden biçimin
çizgilerine oturmufl bir surat
iflte orada ihtar al›rs›n›z tamda
suratle suretini oluflturur
zirvede sizi kocaman bir korku karfl›lar
sürüler ekinleri sur gibi sürekli ve süresiz
tokalafl›r saçlar›n›zda rüzgar
sureler surahiyi doldurur
dönen bir denge tahtas›na sarar sizi
bir flair söz söyler a¤z›n›zdan içeri
demin söyledim
a¤z›na..
lanettesiniz!
sa¤l›k!
görünen köy kadar uzaktas›n›zd›r flimdi
karga sesinden klavuz ba¤›r›r
son kullan›c›lar bakmakla bakt›klar› aras›nda
5
gerçe¤in tahrifat› ya da
devrimin tatbikat›
mehmet aksoy
6
Platon, sanat üzerine yapt›¤›
elefltirilerde sanat ve sanatç›y› düzenli bir sitenin tehditleri olarak
görür, ideal bir devlette flairin (sanatç›n›n) kap›d›flar› edilece¤ini
söyler. Sanat ve sanatç› sözcükleri
Platon’un tüm çal›flmalar›nda yergi
ve sövgüyle birlikte geçer. Onu ahlaks›zl›kla suçlar ve felsefi bilginin
karfl›t› olarak konumland›r›r.
Formlar (‹dealar) Teorisi ile oluflturmaya çal›flt›¤› felsefesinin bafllang›ç aflamac›ndan itibaren sanat›n ve sanatç›n›n en afla¤›l›k ve sapt›r›c› oldu¤unu söyler. Ona göre
sanat gerçekten uzaklaflmak ve
taklidin taklidi olmaktan baflka bir
fley de¤ildir. Örne¤in marangozun
gerçek formundan uzaklaflarak
taklidini yapt›¤› bir masay› sanatç›
tekrar taklit ederek gerçekten ikinci defa uzaklafl›r, taklidin taklidini
yapar. Ma¤ara efsanesi ile anlatt›¤›
‹yilik Formu’na ulaflmadaki aflamalardan en afla¤›l›k olan eikesias’›
sanata uygun bulur. Bir ma¤arada
atefle s›rtlar› dönük tutuklular vard›r ve görebildikleri arkalar›ndaki
ateflin yans›malard›r. Tutuklular
atefle dönüp yans›malar›n kayna¤›
olan atefli gördükten sonra kaçar
ve d›flar›da günefli bulurlar. Günefl
burada ‹yilik Formu’nu temsil
ederken, duvardaki gölgelerin görüldü¤ü durum da en alçak ve
mant›ks›z bilinç türünü, eikesias’›
(gerçekten kurtar›lm›fl belirsiz hayal durumu) örneklendirir. Bunun
yan› s›ra tragedyan›n amac› duygusal ar›nmay› (katharsis) da stoac›
sessizli¤e düflman fliddetli kontrolsüz heyecan olarak görür ve sanatsal etkiyi bir çeflit hastal›k olarak
adland›r›r. Etkisi d›fl›nda oluflumu
konusunda da sanat› elefltirmekten
geri durmaz ve sanatç›n›n sanat
eserini bilinçsiz bir durumda yaratt›¤›n› söyler. Sanatsal yarat›m süre-
since sanatç›n›n esrik bir durumda
oldu¤una inan›r ve bu durumuyla
sanatç›n›n peygamberli¤ini de ilan
eder, bir yandan da sanat›n tanr›sall›¤›n›. Onun as›l kayg›s› sanat›n
toplum üzerindeki büyük etki gücünün yaratabilece¤i düzen bozuculuk ve ahlaki yozlaflmad›r. Ve ald›¤› her sanat karfl›t› tav›rla sanat
ve sanatç›y› yüceltmek ve tanr›sallaflt›rmaktan öteye gidemez. Bu anlamda Platon sanatla u¤raflan ve
u¤raflmaya niyetlenen anarflistin
de önüne yüzleflmesi gereken iki
soru koyar; sanat›n anlam› ve bunun kapsad›¤› sanat›n üstünlükten
kopar›lmas›.
Gazi Bertal’›n yaz›s›nda sanat›n etkisi için söyledi¤i “gerçe¤in
tahrifat›” sözünü de ayn› flekilde
anlamak çok da yanl›fl olmayacakt›r. Gerçek ve gerçeklik kavramlar›n›n alt› “bizce” doldurularak ortaya konuldu¤unda, anarflist tav›rla anlamland›r›ld›¤›nda tart›fl›labilirli¤ini sakl› tutal›m. Ben gerçek
olarak dayat›lan yan›lsamay› ve
gerçeklik yan›lmas›yla oluflturulan
uzlaflma ve kabullenmeyi k›rman›n
sadece sanat ve edebiyatla u¤raflan
de¤il, anarflist bir kültür yaratmaya
çal›flan herkesin, her anarflistin u¤rafl alan› olmas› gerekti¤ine inan›yorum. Tabii Bertal’›n gerçek-gerçeklik kavramlar› üzerine söylediklerini açmam›fl olmas›, bu yaz›da
uygun bulunan bir “gerçek” kavram›n›n onun sözlerinin anlam›na
yerlefltirilmesine izin vermez. Ama
sezinlenen (sezinledi¤im), “tahrifat”ta ki yapabilme gücünün Platon’un bahsetti¤i gibi tanr›sal oldu¤udur. Bertal’›n yaz›s›nda peygamberlikten ve esriklikten de bahsedilmiyor haliyle sanatç› için ama
sanat ve sanatç›ya takt›¤› k›l›f veya
verdi¤i güç peygamber k›l›¤›, gücüdür. Ve sözün ulaflt›¤› adrese, elefl-
tirinin anlamland›¤› yere bakacak
olursak sanat karfl›t› s›fat›yla öncülleriyle ayn› flekilde geldi¤i nokta sanat ve sanatç›y› yüceltmekten
baflka bir yer de¤ildir.
Benim hayal etti¤im fley sanat›
tanr›n›n ve krallar›n elinden çalmakt›r. Bu tanr›sall›ktan ve yücelikten kopar›p sanat› bir anarflist el
ve dille(dil burada iki anlam›yla)
tekrar anlamland›rma çabas›d›r.
Sanat›, anarflistlerin bir u¤rafl› olarak sanat› devrim tatbikat› olarak
görme arzusundan daha do¤al bir
fley olamaz. Anarflistin her u¤rafl›n›n bir devrim tatbikat›, u¤rafl gösterdi¤i zeminin de bir barikat oldu¤unu hat›rlarsak, bu devrim olma
özgürlü¤ünü sanata ve sanatla u¤raflana çok görmek de ne oluyor?
Yaflam ve do¤a içinde hiçbir fleyin
kendinden anarflist oldu¤una inanm›yorum, sanat da buna dahil. Bunu tersine inananlar›n yani sanat›n kendinden anarflist oldu¤una
inananlar›n (bu sanat d›fl›nda akl›n›za gelebilecek pek çok fley için de
geçerli, mistiklikten, alevilikten,
enel hakç›l›ktan tutun da imece
hayranl›¤›na, feodal kardefllik duygusuna, paylafl›mc›l›¤›na kadar)
hazmedemedikleri anarflizme kulp
takt›klar› gibi bir düflüncem var.
Ve bu anlamda flan-flöhret-hayran
kitlesi mevzular›nda kendiyle yüzleflemeyen anarflistlerin zavall›l›¤›n› onlar›n yüzüne vurmak sanatla
u¤raflanlar kadar u¤raflmayanlar›n
da zevkle yapmas› gerekendir.
Ama bu anarflistin yapt›¤› sanat›n
handikab› de¤il anarflistlerin samimiyetsizli¤i ile ilgili bir meseledir.
Pek çok fley gibi sanat da “özünde”,
kendinden anarflizan bir olufl tafl›makla s›kça yaftalan›yor. Z›rva!
Anarflizan özellikler de umurumda
de¤il flu noktada, benim tutkulu
oldu¤um anarflizan olan de¤il
gama ›fl›n›
fiakir Özüdo¤ru
gökkufla¤›n›n k›r›lma noktas›nday›z!
kanatlar›m›z bir k›r çiçe¤inin zamans›z solas› yüzümüzde!
art›k daha da belirgin, beyaz perdeye düflen
bakir düfl; daha da dokunulas› iflte, daha da imkans›z!
göz altlar›nda çok köz birikmesinde sabah›n
yani gökkufla¤›n›n yedi göbek yas›nda;
neflter s›rçalar ya¤malarken topra¤›,
daha da y›pratacak deydi¤i yerleri mat tüylerimiz!
ve devasa kozmik prizma!
a¤z›n›n kokmas› renklerin! renklerde temelsiz bir baflkald›r›!
bir yaprakl›k esintide rak›ya düflen kristal rakkas:
yenilginin rama¤›nda duran abes his, salg›n histeri!
7
emeklemeye damlarken buruk teri beklemenin
aniden bentlerinden taflan bir burjuvazi gurur:
kalp ovas›, dil platosu, us ülkesi!
belle¤in hararetini imlemesinde bütün hipnoz seanslar›n›n
bir gözyafl› gölü birikir ipek tene: an› an› dam›t›lan söz!
k›r›lgan rakkaslardan kotar›lm›fl parçal› bir gökkufla¤›yken ufuk
nanik yapan dev bir dikit yürür yerin aortunda: yontulas› tafl!
yürümek önüne bakmaz, yürümek tak›l›r, aya¤› burkulur yürümenin!
art›k daha da parlakt›r, beyaz perdeye gerilen
orospu mazi; daha da öldürülesi iflte, daha da kaltak!
anarflist olan çünkü. Soru ve kayg›yla bulunan, çabas›na ahlak kat›lan, isyanla yo¤rulan bir varolufl peflinde oldu¤um. Bu u¤raflta imlas›z çaban›n neler yapabilece¤i imlas›zlar›n da merak konusu. “Keskin sözler
aptal kulaklarda uykuya yatar” diyordu Hamlet. San›r›m bu merak edilenin gelece¤i yeri ça¤r› dönemini geçip duyan-aptal olmayan kulaklar›n uzvu gönüllerde
“g›prafl›mlar” yaflanmaya bafllay›nca anlayabilece¤iz.
Son sözü Ursula’ya b›rakmak hiç de fena olmayacak.
“Bize ö¤retilen, ancak son derece yüksek kalite fli-
irin fliir oldu¤udur, fliir mühim meseledir ve yazabilmen, hatta okuyabilmen için üstat (profesyonel) olman gerekir. Birkaç flairle bir sürü ‹ngilizce bölümünü
ayakta tutan da budur zaten. Pek güzel, ama ben baflka bir fleyin peflindeyim; fl›k bir pasta olarak e¤il, ekmek olarak fliirin; baflyap›t olarak de¤il, yaflamak için
yap›lan ifl olarak fliirin.”
U. Le Guin/Kad›nlar, Rüyalar ve Ejderhalar
güzel kaostur=kaos güzeldir
musibako
8
Anlamamak;
‹çinde oldu¤umuz, ya da içimizde olan birfleyi tan›mlayabilmemiz
ço¤u zaman imkans›zd›r. ‘kendini tan›ma’n›n insanl›k için eski bir problem oluflu önemli ölçüde bununla ilgilidir. Bu nedenle olsa gerek zaman
zaman alg›lar›m›z› ve duyumlar›m›z›
netlefltirmek, kendimizi ikna edecek
çözümler bulmak için problemlerimizden uzaklafl›p yabanc›laflmam›z
gerekiyor. Bu her zaman mümkün
olmad›¤›ndan tersinden bakmak, eskilerin deyimiyle mefhumu muhalefet yöntemine baflvurarak mant›k
yürütmek yerine göre bizi çözüme
daha çok yaklaflt›r›r. Çünkü sonuçta
sorular›m›z›n cevab› mant›¤›m›z›n
izah ve iknas›na ba¤l›d›r.
Estetik (güzel)’in ne oldu¤u sorunu da t›pk› kendini bilmek gibi eski ve çetin zihinsel sorunlar›m›zdan
biridir. Güzel’in ne oldu¤unu, nas›l
oldu¤unu çözmeye çal›fl›yoruz. T›pk›
kendi varoluflumuzla iliflkimizde oldu¤u gibi güzel olanla iliflkilerimizde
de çaresiziz. Çaresisiz çünkü anlam›yoruz. Anlamland›ram›yor, anlayam›yoruz. Felsefeyi, sosyolojiyi, psikolojiyi, tarihi, arkeolojiyi, matemati¤i,
politikay› seferber etti¤imiz halde tatmin edici cevaplar bulam›yoruz. Binlerce y›ll›k bilgi birikimiyle ulaflt›¤›m›z genellemelerden kuramlaflarak
olarak bizi kamplara bölüyor. Tam
da ‘güzel’in do¤as› gere¤i oluflan bu
kamplaflmalar yeni kaos alanlar› aç›yor. Estetik kuramlardan birine angaje olsak bile di¤erlerini yads›yam›yoruz. Tabii ki böyle bir durumda
herhangi bir estetik kurama ba¤l›l›k
sanatç›y› s›n›rland›rmaktan baflka bir
ifle yaram›yor.
Anlamamak, belkide özne ve estetik nesne aras›ndaki iletiflimin belirleyici zihinsel ilkesidir. Çok güzel
buldu¤umuz bir roman, sinema filmi
ya da müzik parças› bitti¤inde “hiç
bir fley anlamad›m” deyiflimizin elbette bilinen anlam›yla anlamak ya da
anlamamakla ilgisi yok. Ama henüz
doyamad›¤›m›z› veya eser karfl›s›nda
yaflad›¤›m›z hazz›n süresini yeterli
bulmad›¤›m›z› baflka türlü nas›l anlat›r›z? Kimileri de sanat eseriyle kuramad›¤› iliflkiyi “Anlamad›m ama çok
güzel olmufl(!)” biçiminde dile getirmez mi?
Anlamak;
Mahiyetini kavrayamad›¤›m›z
her fley bizim kudret s›n›rlar›m›z›n
belirlendi¤i yerdir. Ve bu s›n›rlar›n
ötesi bizim korkular›m›z›n kayna¤›d›r. Akl›m›z›n almad›¤›, anlamad›¤›m›z dolay›s›yla aklilefltirip üzerinde
kudret sahibi olamad›¤›m›z bu alanla
yüzleflmek zorunda kald›¤›m›zda teslim olmak, reddetmek ya da anlayarak hükmetme tercihleriyle karfl›
karfl›yay›z demektir. Bu s›n›r ötesi
durum bize yabanc›d›r. Ve ayn› zamanda hakimiyetimizi tan›mad›¤›
için yabanidir. Nihayetinde insan
olarak varoldu¤umuzdan beri yabani
olandan, hükmedemediklerimizden
korkar›z. ‹lk zamanlarda bu do¤ayd›.
Ne zaman ki fizik do¤ay› anlaman›n
yollar›na koyuldu. Bütün gizlerini birer birer çözmeye bafllad› iflte o zaman çözülemeyen gizemler ve yabanilikler iyice s›n›r›n ötesinde kald›.
Yani metafizi¤in alan›nda. Bununla
birlikte elbette felsefe insan› anlama
çal›flmalar›na devam edecekti. Tüm
gizemli yanlar›, yabanilikleri ve bilinmezlikleriyle insan olufl, insanl›¤›n
karfl›s›nda büyük bir korkunun kayna¤› olarak mevcudiyetini koruyordu. Toplumsal hayat›yla ve kendi
varolufluyla birlikte... ‹nsan› anlam›n/anlaman›n peflinde sürükleyen
bu ifltah, “merak, sadece cennetten
dünyaya düflüfle de¤il, her günkü sa-
y›s›z düflüflün de nedenidir.” (Cioran
Çürümenin Kitab›, Metis). Bilinmezliklerle k›flk›rt›lan merak dürtüsü,
felsefenin kesin çözümler üretmeyifline bir itiraz niteli¤ine bürünüp, yine
felsefeden koparak disipline dönüflen sosyoloji ve psikoloji insan› anlama ve ehlilefltirme görevini devrald›.
Bu durum kaç›n›lmaz biçimde pozitivizmin faydac› bak›fl›n›n önemli sonuçlar›ndan biridir. ‹flte estetik de
akl› ve akl›n iktidar›n› tüm insani
de¤erlerin üzerinde gören anlay›fl
aç›s›ndan, yani kapitalist ve pragmatist dünya görüflüne karfl›t olarak tafl›d›¤› gizemler nedeniyle yabanidir
ve ehlilefltirilmelidir. Buna ra¤men
flu soru kaç›n›lmaz olarak kendini
sorduruyor. “Bilimlerin sonuçlar› insan›n metafizik konumunu nas›l de¤ifltirebilir ki?” (Cioran, Çürümenin
Kitab›, Metis)
Oysa “Esteti¤in alan› gizemcili¤in bir hastal›k olarak çabucak yay›labildi¤i bir alan” (Estetik, Afflar Timuçin) oluflu esteti¤in kendisinin de
gizemli (henüz anlafl›l›p düzenlenemedi¤inden) yanlar›n›n varl›¤›nda
aranmal›. Yoksa usçu yaklafl›m onu
çoktan çözmüfl olurdu. Bilim karfl›s›nda direnemeyen do¤a gibi estetik
de gizlerini ele verdi¤inde kutsall›¤›n›, sayg›nl›¤›n› hatta güzelli¤ini kaybetmifl olurdu. Fakat estetikte özne
insan oldu¤u için gizemini koruyabildi¤i ölçüde sayg›nl›¤›n› korumakta
ve niceli¤e dönüflmeye direnmektedir.
Yüzy›llard›r güzellik labaratuvarla mabed (S. Ahmet Arvasi, Diyalekti¤imiz, Esteti¤imiz) aras›ndad›r.
Yani bir yandan do¤an›n unsurlar›
aras›ndaki iliflkiyi çözüp, iflleyifline
müdahale eden bilimin, di¤er yandan henüz bilimsel anlamda çözülemedi¤i için mistik alg›n›n yak›nlar›nda yani metafizi¤in dahilindedir.
Estetik; kendisinden baflka iki
tür gerçekli¤in aras›nda bir ba¤lant›
noktas› veya s›f›r noktas› olarak ayr›
bir kategoride de¤erlendirilmelidir.
Sürekli olarak bilimin ve metafizi¤in
üzerinde egemenlik kurarak kendi
gerçeklerini pekifltirmek, hiç bir flüpheye yer b›rakmayacak flekilde ispatlamak ad›na sürekli bir sald›r› alt›ndad›r.
Düzen ve Kaos:
‹nsan hayat›nda nesnelerle kurdu¤u iliflkiden anlam üretebilmek,
anlayabilmek için düzenlemek zorundad›r. Böyle bir düzenlemenin
gerçekleflmesi için nesneler belli bir
mant›k silsilesi içinde birbirleriyle
iliflkilendidirilmelidir. ‹liflki kurabilmek için anlam ne kadar gerekliyse
anlamak için nesneler aras›nda iliflki
kurabilmek de o kadar önemlidir.
Düzen her durumda kendi d›fl›nda bir kurguyu gerekli k›lar. Dilin
iflleyifli bu bak›ndan bir örnektir. Da¤›n›k haldeki sözcüklerin düzenlenebilmesi için kelimelerin aralar›nda
bir iliflki tesis edecek flekilde kurgulanmalar› gerekir. Dil dilbilgisinden
tamamen ba¤›ms›zd›r. Dilbilgisiyse
yasalar›n› dilin iflleyiflinden ç›karsayarak varolabilir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda her tür sanat ve edebiyat kuram›/yasas› kayna¤›n› herhangi bir
prototipten almas› nedeniyle di¤er
sanat eserlerinin varl›¤› karfl›s›nda
güdük kalacakt›r. Ayn› nedenler yüzünden evrensel veya ulusal bir kanondan (Ahmet Oktay, Roman›m›za Ne Oldu?, YKY) sözetmek iktidarlar›n kendilerini dayatmalar› anlam›na gelir.
Düzen anlam için gereklidir. ‹nsan nesnelere hükmetmek, iktidar
iddias›n› gerçeklefltirmek -sözgelimi
makina yapabilmek- için anlama ihtiyaç duymaktad›r. Çünkü anlam nesneyi yararlan›labilecek, görev üstlenebilecek bir duruma getirir. Ve “her
fiil, kökendeki Kaos’un görünürde
örgütlenmifl özel bir durumudur.”
(Cioran, age).
Sanatsal yarat›c›l›k insan›n kaos
duygusu karfl›s›ndaki mant›k d›fl›
durumdan kurtulma çabas› olmakla
birlikte son kertede özgünlük aray›fl›-
n›n doyurulmas›na yönelik bir eylemdir. Yarat›c›l›k, tahammül edilemeyen s›radanl›¤›n afl›lmas›na ve bireyler aras› farkl›l›¤›n gerçekleflmesine bir araçt›r. Ayn› zamanda farkl›laflmadan dolay› insan›n içine düfltü¤ü yaln›zl›ktan kurtulman›n, tüm
farkl›l›klarla birlikte bir arada yaflaman›n bir yöntemidir. Paylafl›lmak
istenen kiflisel tecrübenin, maceran›n
da ortak dilidir.
Yarat›c›l›k sürekli bir aray›flt›r.
‹ster özgünlü¤ün, farkl›l›¤›n isterse
güzelli¤in peflinden sürüklensin bu
böyledir. Fakat do¤as›ndaki belirsizlik gere¤i aramakla bulunamayan bununla birlikte arayandan baflkas›n›n
bulamad›¤› bir sonuçtur.
Güzel’in en belirgin niteli¤i yarat›l›fl›ndaki özgünlü¤ü ve özgürlü¤üdür. Bu nedenle birlikte s›n›fland›r›ld›¤› nesnelerden fakl›lafl›r. Güzel
karfl›s›nda hayranl›k duyuflumuzu
sa¤layan uyum, denge, ritm vs. gibi
esteti¤i oluflturan unsurlar›n kayna¤›
sanat eserinin farkl›laflmas›n› sa¤layan yarat›c›l›k ve di¤er unsurlar›n
bu noktadan hareketle kurgulan›fl›d›r. Güzeli oluflturan en temel iki
unsur yarat›c›l›k ve kurgudur. Kurgu ise apaç›k flekilde yarat›c›n›n iflidir. 17. yüzy›lda bütün sanat dallar›n›n uymas› gereken yasalar› saptamak amac›yla kurulan akademilerin
(Nejat Bozkurt, Sanat ve Estetik Kuramlar›, Asa yay.) çabalar› bugün tamamen bofla ç›km›fl de¤il. Bunu gözlemlemek için plastik sanatlar›n ve
mimarinin içinde bulundu¤u duruma bakmak yeterlidir. Edebiyat gibi
akademizmin tam olarak nüfuz edemedi¤i yerlerde ise güzelin dogmatik
formüllerle ifade edilemeyece¤i kabul edilmifl durumda(Kant, aktaran
Nejat Bozkurt). Öte yandan, sanat
felsefesinin ve elefltirinin, sanat denen varl›k alan›n› bütünlü¤ü içinde
anlamaya çal›flarak (Nejat Bozkurt,
Sanat ve Estetik Kuramlar›) güzelli¤in kendi içerisinden fethedilmesine
çal›flmaya devam etti¤i söylenebilir.
Tüm bunlara ra¤men, güzelli¤in
bilime karfl› koyuflu yasalara karfl›
koyufludur. Niteli¤in, niceli¤e indirgenmeye direniflidir. “Güzel her de-
fas›nda baflkalaflarak kendisi için belirlenmifl s›n›rlar›n üzerinden kay›p
gidivermektedir” (Hülya Yetiflken,
Esteti¤in ABC’si, Kabalc›). Esteti¤in
bilimlefltirilmesine yönelik çabalar,
insan›n yarat›c›l›¤› üzerinde, kaflif ve
macerac› ruhu üzerinde iktidar kurma çabas›d›r.
Birileri biliyor ki “biz hepimiz
ayn› güdülerle yönlendiriliriz, hepimiz ayn› hilelerle aldat›l›r›z, hepimiz
umutla canlan›r, tehlikeyle engellenir ve hazla bafltan ç›kar›l›r›z”
(Rambler Johnson, aktaran Niall
Lucy Postmodern Edebiyat Kuramlar›, Ayr›nt›) Güzelli¤in sonuçlar›ndan
biri olan “haz”›n bilimleflen bir estetik taraf›ndan laboratuvarda üretilen
“extasy”ye dönüflmesi elbette kaç›n›lmaz bir durumdur. Yine do¤all›¤›n
de¤erli oldu¤u bir ça¤da, insan› estetik ad›na kendi do¤all›¤›ndan uzaklaflt›ran t›bb›n -özellikle estetik cerrahinin-, kozmetik sanayiine angaje
olan kimya ve eczac›l›¤›n bu noktada
ciddi etik sorunlar› oldu¤u aç›kt›r.
Öte yandan anarflinin ve kaosun
kendini ifade edebildi¤i en genifl
alanlardan biri olarak ‘güzel’ kendi
kaotik yap›s›n› savunan bir cephe ifllevi görüyor. Tan›mlanmay› kabul
etmiyor. Kendi iç iliflkilerinin (estetik unsurlar›n kendi aralar›ndaki iliflkilerin) s›rlar›n› gizliyor. Güzellik, estetik ad›na konmaya çal›fl›lan tüm
yasalar› reddediyor. Güzel her aflamada direniflini sürdürmeye devam
ediyor çünkü güzel kaostur.
Modern insan halen ‘insanlar›n
gereksinimlerini düzene’(Massimiliano Fuksas, Radikal, 20.02.2004)
koymak ad›na do¤al düzeni yok ediyor. Do¤am›z› do¤al karfl›lay›p, hayal
gücümüzü b›rak›n baflkalar›n›n akl›ndan üreyecek bir iktidar›, kendi
akl›m›zdan bile ba¤›ms›z k›labilmekten baflka seçene¤imiz yok. Paranoya
ya da delilik... ‹nsan› tamamen anlay›p anlafl›lmaya de¤er bir fley b›rakmaman›n yollar›n› arayanlara karfl›
bir imkan olarak bir kenarda duruyor. Ve yeterince paranoya yaflamaktan b›kt›r›p insan› delirtecekleri gün
bu ça¤›n muktedirleri kendi sonlar›n› ilan etmifl olacaklar.
9
savrulma
Devlet ve Hayat
mehmet sad›k k›r›ml›
Arif Madano¤lu
“kaostu,
kolay ç›k›lm›yordu, hayat›n
indi¤i dar ve yosunlu merdivenden.
Her fley billurdu; ac›n›n gözyafllar› bile...”
savruldu¤um yerde mevsim sonbahar.
önümde y›¤›nla kurmufl dal, yaprak
ve ç›r›lç›plak bir rüzgâr...yuvarlan›yorum
pas› silinmemifl ac›n›n içine do¤ru..
vuruflkan duyarl›¤›m aflka vuranda
diri tuttum halklar›n flark›s›n›
devlet ve hayat; ikisi birlikte
盤r›ndan ç›km›fl rüzgar olarak
ahflap iskelede çürüyen ip
utanca ba¤l›yor kendini. elini tutuyorum suyun,
oyun oluyor hüzzam bir türküde
yoksullu¤u çocuklu¤umun anne yüre¤i
hüzünle çarp›p geçiyor buna; üzülüyorum..
savurdu beni s›n›rlar›n ötesine
kelebek düfllerle kaç çiçek aç›m›
kanat vurdum ben s›n›rs›z maviye
incir ve zeytin, a¤r›’n›n a¤r›s›na
10
duman sar›s› güller bir ac›y› büyütüyor
yapayaln›z b›rak›lm›fl halk›m›n yüzünde, hayat
yaflanmam›fl bir ömür sürüyor...
k›fl›n elindeki uzun sapl› kadehe
tüy döküp göçüyor leylekler; karars›z serçeler
pas›n› siliyor günün iki büklüm..
söz koydum söz, iki gözüm
baksam olmuyor, bakmasam niçin
dicle ve F›rat, belal› delta
klifle nakarat kanl› taflk›n
siperde sipere kimlik yar›fl›
yüzümde h›nz›r bir fukara so¤u¤u
bekliyorum. “telkâri” vazoda bir tutam menekfle
bahçede çiçek ölülerinin içinde düflüyorum;
gülüyor k›pk›rm›z› gözleriyle kelebekler..
üç deniz aras› o bak›ms›z bahçede
iyi ki, gelincik vaktine çal›flt›m
gitme bak›flal›m hasat vakti
öfkeli bir ya¤mur yerlefliyor yüzüme
akflam›n hüznünden bir ney sesi
makam› dilsiz bir mahur dinliyorum...
kimler gelir kimler içer terimizi
esrik ve barbar! ne kanun ne kitap
zedelenir vicdan duygusu
yüre¤im elimde, yere iniyorum.
çömelip oturdu¤um hayat›n yeni sedirinde
güzelli¤ini sergileyen günefl, usulcac›k
okfluyor beni. utangaç tenimde büyüyen lekeyle
gönülsüz bir aflka gülümsüyorum. ben ki;
sarmal kuflatma çapraz tuzak
söz dinlemez kalbim yine vuruflkan
söz dinlemez ses ve ›fl›k bilgisi
imgeye naz›m geçer dilleflirim ben
savrulmam›n efli¤indeyim
girsem mi acaba o yald›zl› kap›dan içeri!
sevsem s›ras›d›r, sevmesen kör piflman
çekilir mi hiç devlet ve hayat
imkans›z olan mümkündür
halim flafak
‹nsan kimi zaman en az›ndan
zihninde tart›flmas›n› bitirdi¤i fleyleri
yeniden tart›flmak ister ya da tart›flmak zorunda kal›r. Bunlar yan›t› belli ya da yan›t› çoktan verilmifl sorulard›r ama nedense insan o sorulara
tekrar dönmeden edemez. Anarflist
sanat-edebiyat e¤ilimleri de benim
için yan›t› çoktan verilmifl ama dönüp tart›flmaktan çekinmeyece¤im
sorulardan biridir.
Kendi ad›ma söz ald›¤›m için belirtme gere¤i duyuyorum; son on y›la denk gelen okuma ve yazma serüvenim benim kendime imkans›zl›¤›n
mümkünlü¤ü konusunda -yads›nmay› bekleyen- verdi¤im yan›tt›r. Oldukça iddial› oldu¤umun fark›nday›m ama bunu bir iddia olarak öne
sürmüyorum. Tersine kiflisel bir serüvenin sonucu olarak ortaya koyuyorum.
Bu on y›l kitaplaflan ya da dergilerde kalan fliir ve yaz›larla, kitapl›¤›m› dolduran onca kitap ve dergiyle
vard›¤›m noktan›n belirleyicisi oldu.
Bundan sonras›n›n da yine yads›malarla, reddetmelerle ilerleyece¤ini biliyorum. Çünkü eski(t)menin ve yenile(n)menin baflka bir yolunu en
az›ndan flimdilik bilmiyorum.
Yaflar Çabuklu’nun “Anarflizm
ancak kendini reddetti¤inde anarflist
olur” öngörüsü bugüne ve gelece¤e
iliflkin okuyup, yazacaklar›mda hatta
yaflayacaklar›mda her geçen gün daha belirleyici hale geliyor. (‹mlas›z,2)
Çabuklu’nun demesi asl›nda anarflist
bir sanat-edebiyat e¤ilimi için de yol
aç›c›d›r. Kendini ve geçmifli reddetme tavr› büyük ölçüde anarflizmlere
yönelik bir imkand›r. Bunun hep eksik kald›¤›n› aç›kl›kla belirtirim.
Anarflizmler kendini reddetmelerle, yads›malarla ilerler. Anarflizmlerin tarihi bu bak›mdan reddetme
ve yads›man›n da tarihidir. Çünkü
reddetme ve yads›ma son derece
anarfliktir. Geçmifle dönük yads›ma
ve reddetmedeki cesaretsizlik hepimizin eksikli¤idir.Geçmiflteki anarflist metin ve çal›flmalar›n yenilerde
ortaya ç›k›yor olmas› bir bak›ma bu
yads›may› engelleyen bir etken konumundad›r. Ortodoks solun dogmatik tavr› bir hayalet gibi ne yaz›k
ki hala aram›zda dolaflmakta ve belirlemektedir. San›yorum anarflizmler bu tart›flmalar›n içinden ç›kacak.
Ne var ki bu tart›flmalara bafllamak
konusunda hala ikircikli ve cesaretsiziz. Geçmiflten kalma toptan yarg›lama al›flkanl›¤› hala ifl bafl›nda!
Anarflizmleri tart›flmak hatta
onu yads›mak bana kal›rsa öncelikle
anarflizmlere yak›nl›k duyanlar›n
yaklafl›m biçimi olmal›d›r. Bu noktada anarflizmler kadar anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimi daha da ileri gideyim sanat-edebiyat›n mümkün
olup olmad›¤› yak›c› bir tart›flma konusudur. Ama bu hiçbir biçimde son
on y›ldaki dergi, fanzin, yay›nevi ve
bireylerin çabalar›n›n yok say›lmas›
olarak belirmemelidir. Bu noktada
kara mecmua, özgür hayat, efendisizler, kara, amargi, apolitika, imlas›z gibi dergiler, özgür hayat gibi gazeteler, paragraf’tan veganarfli’ye bir o
kadar fanzin, kaos, ayr›nt›, alt›k›rkbefl gibi yay›nevlerinin oluflturmaya
çal›flt›klar› bu tart›flmalar›n nedenlerinden biri oldu¤u kadar tart›flmay›
besleyen bir olgudur. Bu ba¤lamda
anarflizmleri kendinden ve kendiyle
bafllatma hakk›na kimse sahip de¤ildir.
Anarflizmleri uzun bir tarihsel
sürecin oluflturmay› sürdürdü¤ü ne
kadar do¤ruysa anarflizmleri tamamlanm›fl bir biçim olarak öne sürmek
de bir o kadar yanl›flt›r. Anarflizmlere dönük tart›flmalar›n, elefltirilerin
esas derdi bu sürece katk›da bulunmak olmal›d›r. Bunun yolu ise yads›maktan, reddetmekten ve eskitmekten geçer. Yenilenme, geliflme ancak
böyle bir yaklafl›m biçiminin sonucunda da gerçeklik kazanabilir.
Kuflkusuz bunun sanat-edebiyat
için de beklemek do¤al bulunmal›d›r. Anarflist sanat-edebiyat›n ak›m
olmaktan çok bireysel bir e¤ilim olarak tek tek bireyler temelinde oluflu-
yor olmas› bu ba¤lamda yine anarflizmlerin yap›s›yla uyumlu bir durumdur. Benim burada belirtecek olduklar›m anarflist bir sanat-edebiyat
oluflturma düflüncesi ve sanat-edebiyat›n anarflizmlerini tart›flmaktan
çok bireylerin üretti¤i anarflizmleri
yine bireysel temelde bir kez daha
ele almak, olabilirse tart›flmak olacakt›r.
Kimin hangi süreçlerden geçerek anarflizmlere ulaflt›¤›n› ve ulaflt›¤› noktada anarflizmlerden ve anarflist sanat-edebiyat e¤ilimlerinden ne
anlad›¤›n› bilmiyorum. Sanat-edebiyat›n ne olup ne olmad›¤›n› anlad›ktan sonra anarflist bir sanat-edebiyat
vurgusunun gereklili¤i konusunda
da kuflkular›m var. Ama böyle olmal›yd›. Bedenimizdeki, düfl dünyam›zdaki, zihnimizdeki radikalizme hayatta ve yaz›daki gerçekli¤i yads›yarak gerçeklik kazand›rabilmek ve
düfl dünyam›z› bedenimizle ve hayat›m›zla buluflturabilmemiz için bu
anarflizmler vurgusu zorunluydu.
Öyle ya düfl hayatt›r. Benim yazd›klar›m›n ya da hayat›m›n bunun ne
kadar›n› karfl›lad›¤› ya da karfl›lay›p
karfl›lamad›¤› ise tart›fl›lmas› gereken baflka bir sorundur.
Devletin ve iktidar›n yaz›y› düzeniçi k›lma çabalar› bafl›ndan beri
insan hayat›ndaki olgulardan biridir.
Düzen içi k›lma çabas› ise bir bak›ma
edebiyat›n neli¤ine ve ne olmad›¤›na
iliflkin önemli bir bafllang›ç noktas›d›r. Verili olan ve verili olmayan ayr›m› da bu ba¤lamda bafllang›ca eklenen baflka bir olgudur. Platon’un
devletinden Kuran-› Kerim’e kadar
fliire ve fliir yazana iliflkin yaz›l›p söylenenlerin ifade etmeye çal›flt›¤› yaz›n›n düzeniçi olmad›¤› sürece yaflayamayaca¤›d›r.
Günümüze bakarak sanat-edebiyat›n büyük ölçüde düzeniçi oldu¤unu ifade etmemiz mümkündür. Buysa sanat-edebiyat› burjuvazinin mutlak egemen oldu¤u bir alan ve kurum haline getirmifltir. Hatta sanatedebiyat›n yükselen de¤erlerle iliflki-
11
12
sine ba¤l› olarak de¤erleri de burjuvazinin tespit etti¤i iddia edilebilir.
Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri öncesinde sonras›nda bu düzeniçili¤e
aç›k bir sald›r›d›r. Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri bu sald›r›yla çeliflkileri daha da derinlefltirir. Politikayla
sanat-edebiyat aras›ndaki iliflkiyi k›flk›rt›r.
Artaud’un kurumlar› ac›n›n sorumlusu olarak göstermesi de do¤rudan düzenle ilgilidir. Artaud tart›flmay› kurumdan bafllatarak “kurulmufl organik beden; kurulmufl dil;
kurumufl toplumsal düzeni” kötülük
olarak gösterir. Yine ona göre yaz›
ac› yüzünden vard›r. “Kurulmufl beden ve dil ile birlikte toplumsal düzeni ac›n›n sorumlusu olarak” hedef
almak gerekir. Yaz› ise “kurulmufl
dilin d›fl›nda yeni bir yaz›” ve söz yarat›r. (aktaran; Ahmet Soysal, Suç
Ortaklar› ve ‹flkenceler,1992)
Düzen dedi¤imizde devlet taraf›ndan kurulmufl bir fleyden söz ediyoruz demektir. Belki dilin kurulmas›ndan ya da düzeninden de ayn› fleyi anlamam›z gerekir. Bu ba¤lamda
sanat-edebiyat ve daha özelde yaz›
kurulan ya da düzen haline getirilen
dili ve hayat› yads›yarak, reddederek
ve y›karak hem dili, hem hayat› yeniler hem de yeni bir hayat ve dil
oluflturur. ‹lhan Berk’in dilin as›l anlam›n› fliirde buldu¤unu ›srarla belirtmesi de bununla ilgilidir.
Bataille’nin edebiyat›n masum
olmad›¤›n› ve tersine suçlu oldu¤unu öne sürmesi asl›nda devletin sanat-edebiyata bak›fl›n› ortaya koymaktad›r. Yaz›n›n masum olmamas›n›n nedeni düflü hayat haline getirmesi okuyan› ve yazan› bu hayat› yaflamaya ça¤›rmas›d›r. Sanat-edebiyat
bunlar›n yan› s›ra insan hayat›n›n yine insan taraf›ndan belirlenebilen
bölümüdür. Anarflizmler de insan
hayat› ve onun yine insan taraf›ndan özgürce belirlenmesiyle ilgilidir.
‹nsan›n düflleri ve düfl dünyas› insan›n özgürce belirledi¤idir.
Düflten dolay› yaflayacak oldu¤umuz hayat ya da onun ele geçirdi¤i
yaz› ise insan›n yazarken ki özgürlü¤ü yüzünden hiçte masum olmayacakt›r. ‹nsan›n özgürlü¤ünden dolay› düflün dünyas› gayri meflrudur.
Yazan ya da çizen yazd›klar›yla önce
kendini sonra da okuyan› ya da izleyeni o gayri meflrulu¤a dahil eder.
Buysa insan›n kendi meflruiyetini
reddederek gayri meflrulu¤u hayat›
olarak kabul etmesi olarak anlanabilir. Gayri meflru bir hayat ya da insan›n düfl dünyas› ne yaz›k ki ve çaresizce insan›n hayat›d›r. Bu ba¤lamda
insan›n hayat› kadar sanat edebiyatta düzen d›fl›d›r.
Sanat-edebiyat düzen d›fl›l›¤›yla
düzenin her daim kafas›n› a¤r›tan,
onu meflgul eden, önlemler almaya
iten bir sorundur. Ben tabiatla devletin çarp›flmas›ndan da bunu anl›yorum. Devlet düzenin kendisiyse yaz›y› ancak tabiat temsil edebilir. Yaz›
ve çizgiler tabiat›n devletle çarp›flmas›ndan do¤an bir sonuçtur.
Buradaki as›l sorun günümüzde
saat-edebiyat›n kültür endüstrisi içinde konufllan›yor olmas›d›r. Buysa tabiatla devletin çarp›flmas›n› baflkalaflt›rmaktad›r. Sachs sanat-edebiyat›n
kültür endüstrisinin içinde yer almas›n› devletle bar›fl yapmak olarak anlar. Sachs’a göre “her tür muhalefete
karfl› al›nabilecek en mükemmel önlem, muhalefetin, bir çember oluflturan raylar üzerinde serbestçe dolafl›m›n› sa¤lamakt›r.” (Anarflizmin bugünü,1999) Kültür endüstrisi büyük ölçüde bu serbestçe dolafl›m› sa¤lam›fl olmaktad›r.
Öte yandan devletin ya da insan›n tabiat üstünde tahakküm kurma
iste¤i bir bak›ma yaz›n›n ortaya ç›kt›¤› düzlemdir. Yan› s›ra yaz› tabiat›
dönüfltürerek devletin müdahalesinden ve tahakkümünden kurtar›r.
Devletin burada yaz›ya dönük tahakkümü ise onu düzen içi k›lmas›yla somutluk kazan›r. Bunlar karfl›s›nda anarflizmleri verili dünyan›n reddi olarak anlamak mümkündür.
Anarflist sanat-edebiyat e¤ilimleri de
“Hayat›n ve kendini ifade araçlar›n›n ‘yeniden ele geçirilmesi’ için mücadele eder.” (agy)
Bu noktada devlet karfl›s›nda
yaz› öncesinde sonras›nda muhalif
ve düzen d›fl›d›r. Yaz› devlet karfl›tl›¤›yla biçimlenir. Ama bu biçimsizli¤in ve düzensizli¤in oluflturdu¤u bir
biçimdir. Devletin önerdi¤i ve dayatt›¤› hatta yasa haline getirdi¤i kabule
zorlad›¤› düzen ve biçim yaz›n›n biçimsiz ve düzensiz olmas›n›n da aç›klamas›d›r.
Yaz› buna insan›n düfl görme
yetene¤i sayesinde somutluk kazand›r›r. ‹nsan›n düfl görmesi asl›nda
devletin hesap edemedi¤i bir durumdur. “En iyi Rus uyuyan Rustur” diyen devlet asl›nda bir fleyi unutmufltur; insan›n düfl görme yetene¤ini!
Yaz› insan›n gördü¤ü düflün oluflturdu¤u bir fleydir. Devletin düzenlenmifl kurumsal dünyas› insan›n düfl
görme yetene¤i sayesinde düzensizleflir ve bir biçimsizlik halini al›r.
‹nsan›n, do¤an›n ve devletin söz
geçiremedi¤i tek fley vard›r: o da,
düfltür! ‹nsan›n kendisi dahil kimse
düfle söz geçiremez. Kendinin ya da
bir baflkas›n›n düfl görmesini engelleyemez. ‹nsan›n düfl görmesi anarflist
sanat-edebiyat e¤ilimlerinin imkan›d›r.
Uyuma hali asl›nda insan›n düzenli alg›s›n›n bozuldu¤u zamanlardan biridir. Hayat›n içinde alg› araçlar›yla düzenli alg›s›n› bozan insan
uyurken bunlar›n hiçbirine ihtiyaç
duymaz. Yaz› da düzenli alg›n›n bozuldu¤u hatta y›k›ld›¤› noktada fliddetle ortaya ç›kar. Çünkü alg› bozuklu¤u bafltan düzensizleflme prati¤idir. Verili normallik alg›n›n bozulmas›yla anormallik halini al›r. Bu
yüzden önce çocuklar (çünkü belirtilmifl korkuyu bilmezler) sonra deliler, sarhofllar, alg› bozucu maddeleri
kullananlar devrimcidir.
Devlet uyuyan insan›n düfl görmesine de karfl›d›r. Çünkü düfl gören çoktan fleytana uymufltur! Yazan ise bafltan fleytana uymufl kabul
edilebilir. Yaz› düzenli alg›n›n d›fl›nda bir yerde tam bir bozulmayla ortaya ç›km›flsa orda sanat-edebiyat›n
varl›¤› söz konusudur.
Bu demektir ki sanat-edebiyat›n
kayna¤› normallik de¤il normalli¤in
bozulup anormallik haline gelmesidir. Bu yüzden yazan ve okuyan bütün kapat›lma ve gözetlenme mekanlar›n› reddeder. ‹nsan söz ve yaz› yoluyla baflka bir yaflant›y› ve yaflant›lamay› gerçeklefltirir. Bu en az›ndan
insan›n kendi hayat›n› yeniden okuma prati¤idir. Yeniden yaflant›lama
ve yaflama halidir.
Buysa insan›n düfl görme yetene¤i sayesinde olur. Üstelik nesneler
düfl görmeye yarar. ‹nsan düfl görerek yaflar. Tabii nesneler derken devletin teknolojik dünyas›n› ve onun
iliflki kurmaya ve düfl görmeye izin
vermeyen görselli¤i dayatan nesnelerini dedi¤imin d›fl›nda tutuyorum.
Asl›nda günümüz insan›n›n temel sorunu da bu düfl görmeye izin
vermeyen nesnelerdir. ‹mge a¤›rl›kl›
ve bilgi y›¤›n› biçimsel olarak kusursuz sanat-edebiyat yap›tlar›n› da o
teknolojik dünyaya borçluyuz. Ne
var ki sanat-edebiyat yap›t›nda eksik
olan bir fley var: o da insand›r!
‹nsan yoksa sanat-edebiyat› besleyen bir düfl dünyas› da yoktur. Bu
asl›nda bugünün insan›n›n fark›na
varmad›¤› trajedisidir. E¤er bedeni
hat›rlatan ya da onun gerçek oldu¤unu gösteren dokunmaysa dokunmay› ortadan kald›ran teknolojik dünya
karfl›s›nda bedensiz bir insan dokunmad›¤› ya da olmad›¤› için düfl görmeyecektir.
Anarflizmler ise böyle bir dünya
karfl›s›nda ancak insan›n kendine ya
da bir baflkas›na her hangi bir nesneye dokunmas›n› çaresizce bekleyebilir. Do¤an›n içindeki mekandan konuta , dokunman›n dünyas›ndan dokunman›n olmad›¤› güvenlikli dünyaya (internet dünyas›) geçifl karfl›s›nda anarflizmlerin talebi hepsinin
tam bir ilkellikle y›k›lmas›d›r.
Giyinikseniz soyunun! ‹çerideyseniz d›flar› ç›k›n! Korkmay›n bedeninize dokunun! Evdeyseniz soka¤a
ç›k›n! Arabadaysan›z arabadan inin!
Kalabal›ksan›z yaln›zlafl›n! Kendinizle bafl bafla kal›n! Düzenliyseniz düzensiz olun! Biçimliyseniz biçiminizi
bozun! Bedeniniz size aittir! Bedeniniz üstünde tek söz sahibi sizsiniz!
Bir kez olsun düzensizce seviflin. ‹çinize girsinler içinize al›n. Becerildi¤iniz kadar becerin. Düzüldü¤ünüz kadar düzün. Girin ç›k›n. Gidip gelin.
Ölüm kadar öldürmeyi reddedin.
Hayattan dolay› öldü¤ünüz kadar
ölümden dolay› yaflay›n. Sakal b›rak›n saçlar›n›z› kestirmeyin. Düflünün, düfl kurmay› deneyin, düflleyin.
Zihninizden çok bedeninizin arzular›na kulak verin. Bedeninizi dinleyin
ve onun arzulad›klar›n› yap›n. Arzular›n›z› gemleyen bir dünyay› sonuna
kadar reddedin. Kabul ya da red etme noktas›na geldi¤inizde yaln›zca
reddedin. Yapmay›n y›k›n. Düzeltmeyin bozun.
Anarflik olan daha bir sürü fleyi
burada s›ralayabilirim. Bunlar›n hepsi asl›nda yaz›y› oluflturan anarflik
davran›fllard›r. Çünkü öncelikle insan›n düfl dünyas› anarfliktir. Bu ba¤lamda insan›n düfl dünyas› bedeninin arzular›yla son derece uyumludur. Bir bak›ma düfl bedenin insan›n
zihnini ele geçirmesidir. Düflün insan›n zihnini ele geçirmesi ise müthifl
bir yaflant› ve yaflant›lamad›r. Yaz›y›
da bu yaflant› ve yaflant›lama oluflturur. Düfl dünyas›n›n oluflturdu¤u ve
belirledi¤i bir yaz› ise son derece
anarfliktir.
Devlet bu anarflikli¤in karfl›s›na
kurgu ve illüzyonu ç›kar›r. Devletin
ve onun dayatt›¤› bilginin kurgulad›¤› bir illüzyondur ve tamam›yla
düzeniçidir. Yan› s›ra yaz›l› ya da
görsel medya yoluyla popülerlefltirme ve sunma biçimleri, piyasa iliflkileri yaz›y› düzen içi k›lmaya yarar.
Medyalar›n belirledi¤i bir dünyada
yaz› da bu belirlemeden pay›n› al›r.
Buysa yaz›y› düzeniçi k›lar.
Ama bu hiçbir biçimde yaz›n›n
düzeniçi olmas›n›n kan›t› falan de¤ildir. Tersine devletin yaz›y› düzeniçi
k›lma çabas›na yaln›zca bir örnektir.
Bunlar bile hiçbir zaman insan›n
kendine ve dünyaya sorup durdu¤u
“ya, öyle de¤ilse”, “ya öyle de¤ilsem”
sorular›n›n yan›t›n› aramas›n›, bu yan›t› merak etmesini, bu merak›n
kendini teslim almas›n› engellemez.
Çünkü hiçbir devlet, hiçbir yasa insan›n kendine merak›n›n kendine
bu dünyaya ya da gördü¤ü düfllerle
dokunma arzusunun önüne geçememifl, ortadan kald›ramam›flt›r.
Crispin Sartwell’in devleti “insanlar› zoraki dönüfltürmek için tasarlanm›fl bir makine” olarak görmesi bu noktada yeterince anlaml›d›r.
(Edepsizlik, anarfli ve gerçeklik,
1999) Sanat-edebiyat ise bir bak›ma
böyle olmamas›n› tart›flma biçimlerinden yaln›zca biridir. Söz konusu
tart›flma ise daha bafl›nda sald›rmaya
ve y›kmaya dönüflür. Ama sanat-edebiyat›n y›kt›¤›n›n yerine bir fley koyma gibi aç›k ya da gizli bir amac› da
yoktur. Bu yüzden de kaotiktir. Öyleyse y›kt›¤›m›n yerine baflka bir fley
ya da biçim koymak zorunda de¤ilim
demem benim anarflikli¤imdir.
Devlet karfl›s›nda yap›lacak
olansa fleytana uymakt›r. Çünkü
Sartwell’in deyimiyle “fleytana uymak fleylerin olmas›na imkan tan›makt›r.” (agy) Yaz› daha özelde fliir
insan›n fleytana uymas›n›n hayat kadar ciddiye al›nmas› gereken sonuçlar›ndand›r.
Bafl›ndan beri sanat-edebiyat
“iktidara efllik eden yüce anlat›lar”
taraf›ndan bask› alt›na al›nm›flt›r. Sanat-edebiyat ürününün devleti yeniden üretmesi, iktidar› sa¤lamlaflt›rmas› o “yüce anlat›lar”›n bir sonucudur. Ama öte yandan sanat-edebiyat
yüce anlat›lar› y›kan, bozan yegane
biçimsizliktir. Yazan›n ve okuyan›n
özgürlü¤ünü de o biçimsizlik oluflturur. Özgürlükse insan› daima isyana
haz›rlar.
‹syan hiçbir zaman bir düflünce
olarak kalma flans›na sahip de¤ildir.
Düflünmek yaln›zca bu dünyay› savuflturmaya , geçifltirmeye yarar.
Düfl görmekse insan› gördü¤ü düflü
yaflamaya zorlar. Düfl gördü¤ümüzde
bu dünyaya karfl› ç›km›fl oluruz. ‹syan o düflü bir biçimde yaflaman›n
yoludur. Yani isyan edersek gördü¤ümüz düflü hayat olarak yaflar›z.
Yazma o düflü yeniden yaflant›lama
ve yaflamad›r.
Bütün bunlar›n bizi götürecek
oldu¤u as›l nokta ise sanat-edebiyat›n kendisidir. Böylelikle sanat-edebiyat›n düzend›fl›l›¤›na ulaflmakta ve
sanat-edebiyat›n kendisi anarflisttir
ç›kar›m›n› yapmakta ise hiç zorluk
çekmeyiz.
Devlet iflte bu düzend›fl›l›¤› düzeniçi yapma prati¤idir. Bafl›ndan beri devletin bu pratikte baflar›l› oldu¤u da belirtilmelidir. Sanat-edebiyat›n düzeniçi niteliklerinin ço¤almas›
hatta düzen içi hale gelmesi tabiat›n
devlet karfl›s›ndaki tutumunun yine
devlet taraf›ndan verili hale getirilmesinin sonucudur. Ama hiçbir biçimde sanat-edebiyat›n yine sanatedebiyat kurumu üstünden verili hale geldi¤ini söylememiz bu pratiklerin yap›s›na iliflkin as›l aç›klama olamaz. Kurulan›n içinde oluflan verililik yaln›zca sanat-edebiyat›n devletle
bafl›ndan beri süren çeliflkisini gösterir. Bu çeliflki yine bafl›ndan beri kimi zaman devletin lehine, kimi zaman da tabiat›n lehine ilerleyen bir
durumdur.
Baflka bir aç›dan Baha Tevfik’in
en az›ndan edebiyat› hastal›kl› bir
zihnin sonucu olarak görmesi de bu
dedi¤imle ilgilidir. (kitap-l›k,71) Bunun sanat-edebiyat›n geneli için de
düflünmemiz mümkündür. Ayn› Baha Tevfik edebiyat ve fliiri hastal›kl›
bir muhayyile olarak da görmekten
imtina etmeyecektir Tevfik fliirin
kayna¤›n› da insan›n hastal›kl› mevcudiyetinin sonucu olarak da aç›klamaktan çekinmeyecektir. (agy)
Devletin normalli¤i karfl›s›nda
insan›n anormalli¤i hayat› kadar büyük ölçüde yazd›klar›nda ortaya ç›kar. ‹nsan o anormalli¤i ya da hastal›kl› haliyle devlete sald›r›r ve y›kar.
Üstelik yazd›klar› insan›n hastal›kl›
muhayyilesinin sonucudur. Muhayyile, tasavvur ve tahayyül o hastal›kl› anormal durumu oluflturan ve ortaya koyan yegane olgulard›r.
Buraya kadar belirtilenlerden
13
metrekare
onur ayk›l
köflede tutmay› ö¤ren kendini. yün yuma¤›.
bak geçenler yeniden bast›lar ruhumuzu.
dama¤›n› y›rt.düzene¤i basittir aflk›n beline sar.
kalmay› dene bo¤az›n ak›nt›s›nda.
s›k›l›nca kötürüm k›l aydaki adam› ve köpe¤ini.
pazar. avcumda nem gerillalar›. nisan›n ucu tevekkül.
yaratmak yaln›za mahsus yaflamak yal›na.
dün k›m›ldamas›n. bir ad›m öne ç›ks›n an›lan varsa.
tad›nda b›rakal›m tanr›y›.
listesini yap kanayan difllerinin.
dikenlerini ç›kar. ölemiyorsan konuflma.
gözlerimi bu ifle hiç kar›flt›rmad›m.
deniz kurumal› önce.
kapa bacaklar›n›.
14
sonra sanat-edebiyat›n neli¤ine ve ne olmad›¤›na iliflkin
bir tart›flman›n insan taraf›ndan çoktan yan›tlanm›fl oldu¤unu belirtmem hayat›n ve yazd›klar›m›z›n yegane
aç›klamas›d›r. Tek sorun insan›n muhayyilesini, tasavvurunu ve tahayyüllünü yeniden kazanarak sanat-edebiyat› düzend›fl›laflt›rmas›d›r. Sanat-edebiyat›n anarflikli¤inin
mümkünlü¤ünden çok bu prati¤e ihtiyac› var. ‹nsan›n
art›k normal olma flans›n›n kalmam›fl olmas› da bunun
bir imkan›d›r.
Bütün bunlar bizi anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimlerinin olup olmad›¤› tart›flmas›na götürür. Buysa sanatedebiyat›n varl›¤›yla yan›tlanabilecek bir sorudur. Verilecek yan›t ise afla¤› yukar› bellidir. Kültür endüstrisi sanatedebiyat› düzeniçi k›larak onu bütün bireysel ve y›k›c›
özelliklerinden uzaklaflt›rmaktad›r. Oluflturmaya çal›fl›lan
anarflist bir belle¤e ra¤men anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimleri yoktur dememiz mümkündür. Çünkü anarflizmler ya da sanat-edebiyat ad›na ortaya konan bireysel ya da
ortak üretimler bafllang›çta bir yeralt› faaliyeti olarak gizli bir alanda ortaya ç›kmas›na ra¤men bir zaman sonra
kültür endüstrisine dahil olarak bütün y›k›c› özelliklerinden kurtulmaktad›r.
Öyleyse böyle bir prati¤i ya da e¤ilimi oluflturman›n
yolu devlete ve onun yede¤indeki kültür endüstrisine
sald›rmaktan ve y›kmaktan geçiyor. Yaln›zca geçmiflte
üretilen metinleri ortaya ç›karmak bu ba¤lamda anarflist
bir sanat-edebiyat e¤ilimi varm›fl gibi göstermenin yolu olmaktad›r. Sanat- edebiyatla anarflizmler aras›ndaki iliflki
bundan kurtulmak zorundad›r. Çünkü söz konusu iliflki ço¤u zaman sanat-edebiyatta bir radikalleflmeyi engellemektedir.
“Sanatsal radikalleflme, ayn› anda hem y›k›c› hem de
biçimlendirici etki yapan engellere ve kopufllara dayal›
olarak geliflir. Yaln›zca özgür ve ba¤›ms›z tav›r toplumsal
karfl› projeleri a盤a ç›kar›r.” (Sachs. Agy) Bu asl›nda Ça-
buklu’nun “Anarflizm ancak kendini reddetti¤inde anarflist olur” öngörüsünün de içini doldurmaktad›r. Bu ba¤lamda anarflist bir sanat-edebiyat e¤ilimi ancak geçmiflin
büyük ölçüde yads›nmas›yla oluflabilir. Geçmiflin biçimleri burada tart›flaca¤›m›z fleylerin bafl›nda olmak zorundad›r. Ama öyle olmad›¤›n› ifade edebilirim. Günümüzdeki anarflist e¤ilimlerin eksik b›rakt›¤› bu yads›ma ve reddetmenin oluflturaca¤› yenilenmedir. Sachs’›n “Bir dizi
anarflist dergi ve yay›nevi” “hiç olmazsa bunlar var.” demesi bugüne ve gelece¤e iliflkin umutlanmam›za yol açan
yegane olgudur.
‹mkans›z›n mümkünlü¤ü verimlerin kültür endüstrisinin d›fl›nda bir yerde konufllanmas›yla ancak söz konusu olabilir. Yay›mlanan dergi ve fanzinlerin tam da burada oldu¤unu sevinerek belirtiyorum. Hayat›m›zsa gerçekli¤i yetersiz de olsa bozmaktad›r. Bireyin huzursuzlu¤u ise verili olan› reddetme haz›rl›klar›n› yapmaktad›r.
“Anarflist kültür, gerçekli¤in uyumlu hale getirilmesine katk› sunmamal›, tersine sosyal ve kültürel bir huzursuzluk oda¤› olarak pratikte reddedifl düflüncesini
içermelidir. Bu, gören gözlerin, duyan kulaklar›n, dokunan ellerin somut baflkald›r›s›n›n umudu olabilecek, sosyal giriflimin ve sab›rs›z anarflizmin fanteziyi nihai olarak
ele geçirmesi anlam›na gelen bir reddedifl olmal›d›r.”
(Sachs, agy)
Huzursuz olmak reddetmek için insan›n en önemli
nedenidir. Ben, kendi ad›ma yeterince huzursuz ve sab›rs›z oldu¤umu/zu düflünüyorum. Yazmak ve yaflamak
için de baflka bir fleye ihtiyac›m›z oldu¤unu sanm›yorum.
Anarflist bir sanat-edebiyat ise bunun bir temenni olmaktan ç›kar›lmas›yla mümkün olacakt›r. Devletin muteber
diye dayatt›klar›n›n karfl›s›na insan›n muteber bulduklar›n› yaz›p yaflad›¤›m›zda sorular›m›z›n büyük bir bölümünün de yan›tlar›n› bulmufl olaca¤›z. Öyleyse treni ray›ndan ç›karmak için daha ne bekliyoruz! Haydi!
akl›n üç u¤rakta kararmas›
i.c.akimi
Max Jakob bir dizi kötülük alg›s› yaflad›ktan sonra din de¤ifltirir ki
insan›n belki de en kökten hareketedir din de¤ifltirmek ve asl›nda tüm
sebeplerinde varolma kayg›s›,vazgeçifl vard›r. Max Jakob iyi bir dindard›r rahibelerin söyledi¤ine göre ve
fedakarl›klar› yap›yordur...bir gün kilisede dua ederken Kutsal Bakire,
Max’a görünür ve flöyle der: “Ne çirkinsin sen, benim zavall› Max’›m!”
bunun üzerine Max’›n verdi¤i yan›t
bizim de yan›t›m›zd›r. “Hiç de o kadar çirkin de¤ilim, iyi kalpli Azize
Bakire!” Daha sonra kilisedeki herkesi rahats›z edip h›zl› ad›mlarla oradan uzaklafl›r.
Dünyan›n en uzun direklerinin
ve en kal›n dikenli tellerinin çerçeveledi¤i alanda, bu alanda kaybolmak
mümkün de¤ildir: Nas›l ki örümcek
kendi a¤›nda kaybolam›yorsa, örümce¤in kayboldu¤u alan kendi a¤›nda
bilincinin bofllu¤u olabilir. bu durum
içinde ancak belirgin olmasa da
“örümcek a¤›n›n bir ucunda, a¤›n en
iyi görüldü¤ü ve gelinmez noktas›”
anlafl›labilir mekan olacakt›r, imgesel
benzerlik olarak k›rm›z› hal›n›n görüntüsü a¤›n sundu¤u ve nas›l varoldu¤unu açan niteliktedir. ‹ki örümce¤in ayn› a¤ üzerinde, dahas› kalabal›k örümcek sürülerinin bir ortak
a¤’da gelifltirdi¤i hukuk nas›l olabilir?
Cezan›n a¤’daki kaligram› son
k›rm›z›dan görünmezli¤e bürünmüfl
dörtgen ve dar, s›k› örgülü halidir.
Örgücülük ve getirisinden mahrum
b›rak›lm›fl örümcekcik! (ortak a¤›n
örümce¤e söyledi¤idir)
Sistemin iktidar vas›tas›yla otoriteyi paylaflt›r›p al›m gücünü artt›rarak ödüllendirdi¤i ve ayn› geriye hareketle cezaland›rd›¤› görülebilir bir
iflleyifltir. Otorite sistemleri ve biçimlerinin temelinde hareket halindeki
“Taraftar” kendini gelifltirip “örnek”
san›rken kendine özgü safdillili¤iyle
mutluluk yolunda emin ad›mlarla
yürüyor. D›fllama araçlar›n›n de¤er
yarg›lar›n› kulland›¤›n› gördü¤ümüzde sözcünün safdiliyle dayand›rd›¤›
fleylerde örümce¤in durdu¤u yerde
iç a¤› gerilir. Sindirememe ihtimali
gözetilerek d›fllanana çizilen rota, taraftarlar›n be¤enisini kazanmak ad›na kapatama için gereken delillere
do¤rudur. (Deniz Seki ad› alt›ndaki)(*) Tüm safdillere ki safdil’le salak aras›nda birinin hiç iç a¤›n›n olmamas› fark› vard›r. Ya da birinin öteki tan›ma göre- sab›ka kayd› yoktur, otorite sözcüleri sadece istemek
kavram›’n›n alt›nda varolduklar›ndan, kokular› izleyip; biçimlerini tarif ederken bu yüzden her anlamda
“istemek” kokacaklard›r. ‹stemenin
“katk›” anlam›nda düflünülmesini dilerim. a¤, örümcekler ve örümceklerin tüm basamaklar›, ödül, ceza ve
d›fllama...
Tüm bunlar›n yan›nda anlayanlar, anlayanlar› tan›mlayacak olursam; yuvarlak, k›rm›z›, Adem; dendi¤inde “lanet olsun!” diyenlerdir sadece, fiziksel durumdan (çevre) iç
a¤’› kurtarmak mümkün olmad›¤›
için hep yüceltilen do¤runun lanet
(!) karanl›¤›nda delirmeyi umut ederek mi yaflayacaklar? A¤(iç); delirmek sonucunda bile aç›l›p, bozulup
art›k a¤ olmaktan ç›kamayabilir, bu
ihtimalde söz konusu...(lanet olsun!)
Bütünlefltirici bir kurguyla düflünüldü¤ünde, “otorite” flemsiyesi alt›nda ne kadar anlaml› ve do¤ru oldu¤u meçhul flartlarla varolan insan,
ya¤›fl “korku’sundan” flemsiyenin
çevreledi¤i alanda “kazanmak”
fley’inin dibindeki hayvan›n gözünde
sadece “harcanabilir” bir nesnedir.
“Korku” ve “fiemsiye” aras›ndaki iliflkiye bakmadan önce flemsiyenin yap›s›ndaki ben duygusunun art›klar›
korkuyu yaratan fley’inde ip uçlar›n›
verecektir. Öyleyse (ya¤›fl›n biçimi
ve derecesine göre) flemsiyesiziz, ›sla¤›z, üflüyoruz ama korkman›n ne demek oldu¤unun Bilincindeyiz. Bu
arada gökyüzü çok güzel(**) , ve hiç
de o kadar çirkin de¤iliz. (***)
Sözü de¤erli k›lan ço¤alan a¤›zlar ya da inananlar›n›n say›s› de¤ildir. öyle olsayd› “SAKIZ” tanr›sal bir
arma¤an olurdu...
“Sak›z için “yap›flkan” oluflunu
öncülleyerek denilebilir ki bir k›r gezisinde “sa¤lam2 oldu¤u düflünülerek “dinlenmek” ya da dikkatsiz bir
“sürtünüfl” sonras› baz› “a¤aç”lardan
insana bulaflt›¤›nda “k›s›tlanm›fll›k”
hissi temelde gülümseyen bir kas›lma oluverir. Sinekleri ve baz› böcekleri çekti¤inden “ortak” noktalar gözeterek faydalanmak maksatl› bir
Arac›’da olabilir...”
“Sak›z için ‘faydac›’” t›bb›n bir
çok öneri ve tavsiyesi aras›nda salg›
bezlerini harekete geçirdi¤i, sindirimi
kolaylaflt›rd›¤› en bilinenleridir. Bahsedilen sak›z daha kat›d›r ve daha az
yap›flkand›r. Daha al›n›p çi¤nenme
sonras› imha edilmezse; hem çi¤neyen, hem çi¤nemeyi seven, hem de
ikisi de olmayanlar› “tehlike” çemberine alacakt›r. “Her hangi bir Yer”de
insana tesadüf etti¤inde sak›z›n tüm
anlam› gün yüzüne ç›kar. Temas
eden insan hemen “So¤uma”ya tabi
tutulmal›d›r yoksa “leke” yapar. Durum için so¤umak “Sökücü”dür. Salg› bezlerini harekete geçirir. Do¤rudur ancak a¤z›n; çenenin ve dudaklar›n “sak›z çi¤neme” esnas›nda en
az›ndan her üç dil hareketinde bir
sefer aç›l›yor olmas› önce içeri sonra
salg› bezlerinin sonras› üretilen balon gemilerle d›flar› mikrop tafl›r.
Böylelikle kafatas› içinde pis yap›lanma; alt bölgelerde ise kötü tohumlanmaya yol açar. Sindirimi kolaylaflt›rmas› durduk yere meydana gelen
bir “hareket” de¤ildir. sak›z›n varo-
15
16
lufl sebebi say›labilir; duyusal yani
oral yolla al›nan sindirmesi, neredeyse insan›n sindirim sisteme buna müsait de¤ildir, çok zor olan yiyeceklerin varl›¤›. Örne¤in , “saçmal›k, budalal›k, cümbür cemaatçilik, temelsizlik, dayatmac›l›k gibi aperatifler...”
“Sak›z’›n baflkalar›n›n a¤z›ndayken ç›kard›¤› sesten, b›rak›n çi¤nemeyi sevmeyi, rahats›z olanlar›n (say›lar› her ça¤da hep çok azd›r) yaln›z
kald›klar› söylenegelmifltir. Baz› bilinmeyen kaynaklarda da rahats›z
olanlar›n bir k›sm›n›n (say›s› bilinmiyor) çi¤niyormufl gibi çene hareketi
yapt›klar› söylenir. Sak›z çi¤neyenlerin a¤›zlar›ndan ç›kan ses ya da sonuç itibar›yla kurtulma ve temizlenme gere¤i so¤uma’n›n organik iflkencesi yüzünden eziyet çekenler ne
yapmal›d›r?”
“Salg›lamak ve hazmetmek eylemlerinin kimyas› ruhu jelatinleyen
bir maddeyken, etiketin alt›nda duran fiey’in sak›z imalatç›lar› için; “kasadakiler” hiçbir anlam› ve görünebilirli¤i flans dahilinde bile de¤ildir. sak›z çi¤nemeyi sevmeyenlerin varoldu¤una olan inanc›m›z reaksiyonumuzun tüm biçimlerinin sebebidir
de...”
De¤er yarg›lar›n›n “üretilemez”
oldu¤unu ve “yarg›” denen zihinsel
aktivitenin saten kendinden büyük
ifllere kalk›flt›¤›n› ya da en az›ndan
bir fleylerin “yanl›fl” oldu¤una meyleden fleyle; bir fleyleri “ortaya koyan2
fleyin “karfl›laflt›r›lma”s› gerekti¤i düflünülüyorsa...
Eflya’ya bak›ld›¤›nda “görüntü”
flöyledir: Üstte kontrol alt›nda faydac› temel organize alg›lar bütünü flart›, altta parçalanm›fl mekansal izle¤in
uyuma yönelik planlar›. Eflya kendi
gibi olan “insan” eliyle “bir yerdedir.”
Eflya oldu¤u yerden memnun mudur? Baflka yer’de olma iste¤i varsa
neye dayan›r?
Bir “duyumsama” organ›n›n yorumlanmas›ndan öte, problemi yaratan fleyin karar veren’in (otorite)
kötücül körlü¤ü, bir bak›ma oluflumundaki hataysa e¤er, çaresizli¤in
co¤rafyas›nda gezintiden sonra “Eflya
asl›nda; Robdöflamb›r giyinmifl, ateflin yan›nda, kuruldu¤unun bilincin-
de, renklerden ar›nd›¤›n› düfllüyor:”(****)
Kendini biçimlendirici kaba aletlerden, kaba olmayanlar›n›n sebebi
yap›sal keskinlik ve zorlay›c›l›klar›d›r, (testere, h›zar, balta, b›çak) koruyamad›¤› için meyvelerini eksilten,
aletlerden daha canl› meyve kurtlar›
ve a¤açkakan, sincap gibi öznelerle
paylaflan bir “a¤aç” için aletler ne kadar alaml›d›r? Ya da kafese kapat›lm›fll›¤›n›n; bir hayvanat bahçesi organizasyonu aç›s›ndan konuldu¤u de¤er ölçüsü, ne kadar umrundad›r kafestekinin?
“‹nsan” ve “sürahi” sesini anlamsal ayr›m›n› yapmadan “insan” dedi¤imde canlanmas›n› istedi¤im tek ayr›m›n insan›n “kestirme yol” düflkünlü¤ü oldu¤unda, “Güzellik”in
onu aforoz etti¤ini hayat etmek “edebi kurnazl›k” say›lmal›d›r. “Kurnazl›k” sözcü¤ünü ç›karlar›n çal›flt›rd›¤›
akl›n bir bölümü, ça¤r›fl›m› yüzünden seçmedim. Edebiyat gerçekli¤iyle
bütünleflti¤inde amac›m karfl›lay›c›
bir paradoks yaratmas›yd›. Edebiyat
kurnazl›¤›n›n doygunluk sonras›,
hazmedilenlerin bir problem yaratmad›¤› durumda a盤a ç›kan fiey’in
arkas›nda durdu¤unu görenler yaz›n›n ve yazmak’›n bir çözümleme daha da garibi bir problemlefltirme olmad›¤›n› da fark edeceklerdir.
Kendimi kontrol etmezsem ve
yönlendirme nesnelerini görmezsem
ne olur? sorunun kontrol ve yönlendirme önerileri, kontrolün varl›¤› ve
yönlendirmenin görünüflü yani ters
eylemlerin arabulucu bölgesi, intihar
etmifl olan›nda bölgesi niteli¤inde;
mekansal çerçeve, kurgular› ve çerçeveye uygun nesnelerin (eflya’ya yak›n) “farkl›” izle¤i durumundad›r.
Etkileflim’in sonsuz tufllar›, aras›nda, t›pk› duvar saatinin mekanik
iflleyiflinin de¤iflimi kast› gibi, yine bu
sonsuz tufllar aras›nda tercih yapmaya bafllayan, bafllayacak olan öznenin
en az etkilendi¤i tufllar kadar karmafl›k iç mekanizmas›, t›pk› parmaklar,
tufllar ve teller gibi bir tasar›m›n Gibi’lerle sunulmas›n›n haricinde bir
de “üstünlük” gösterilerek sunum biçimleri var. Karmafl›kl›k ortadayken, karmafl›kl›¤› ortaya koyanda
karmafl›kl›¤a yol açan Merkez’dir,
psikolojinin ayak uydurmaya dayal›
ölçüm ve mant›klar›, sosyolojinin
isimlendirme ve ilerletme u¤rafllar›,
felsefenin uzaklaflt›r›lm›fl 盤l›¤›, fan
bilimlerinin u¤raflsal üstünlefltirilifli,
edebiyat›n kederli dokusu... K›sacas›
insan›n faaliyetlerinin, bu tafl›n yap›s›n›n, biçimleniflinde oynayan acayiplikler. Bu durumda sormam gereken
soru, bu durumu toparlamak gere¤i,
“‹nsan’›n etkileflimsiz ve sebebe dayal› olmayan bir taraf› var m›d›r?”
Yoksa güzel olan stratejisi ve plan›
olmayan ani bir “PARILTI” m›d›r?
Heyecan ve iniltinin 盤›n›n kopufluna efllik eden (!) iflarete ald›r›lmamas›n› isterim.
Cevaplardan birinin; akl›n sonradan organize etmeye çal›flt›¤› ve
daha sonra eline yüzüne bulaflt›rd›¤›...olmas› halinde; yaflad›¤›m›z bu yap›n›n (memnun olanlar hariç) (yaz›’dan göç etmeleri s›k›nt› yaratmaz)
(*****) oluflumuna sebep olan›n sadece bir “Par›lt›” oldu¤u sonucu ç›kacakt›r. Güzellik kadro d›fl›d›r çünkü ona ulaflabilmek için ona dair bir
alt basama¤›n (par›lt› basama¤›) kullan›lm›fl olmas› devede tüy, ve sonuç
yap›da onun yönetim ve ba¤daflt›r›c›l›¤›n›n görülmeyiflidir. Üstelik “par›lt›” sözcü¤ünün anlam aç›s›ndan hareketin uzunlu¤u tablosunda “par›l
par›l” ile olan ayr›m›, hatan›n derin
nefesidir de.
Kendimi kontrol edersem ve
yönlendirirsem bu iki iç eylemin d›flsal etkileri, d›flsal’l›¤› iç’selli¤e müdahalesine dönüfltü¤ünde yine beni iflaret eden bir anlat› ortaya ç›kabilir. o
da flöyle bir fley olabilir ancak; Kurallar (tüm biçimleriyle) ben’i kuflatan
ve biçimlendiren, ilerleyen aflamada
yücelten ve afla¤›layan, daha sonra
öldüren ve yaflatand›r.
(*)D.S sonradan kendini ekletmifltir.
(**) Mallarme’nin açl›ktan ölen biri için tavsiyesine
vurgu.
(***) Max Jacob’un cevab›ndan deforme al›nt›.
(****) Descartes, Foucault, Ben.
(*****)Baudelaire’nin Spleen (s›k›nt›) fliirine iflaret.
asi rüzgar
halim flafak
asi bir rüzgâr dolan›yor dünyada ne iyi
onun ard›ndan kofluyorum
estikçe üflümek bana iyi geliyor
tortop olup yuvarlan›yorum geceye do¤ru
flark›lar m›r›ldansam duyar›m belki
sesim dünyaya çarparak yank›lan›r
insanlar da¤›l›yor sokak içlerine
caddeler kalabal›k yaln›zl›ktan baflkas› yok
ya varsa dememe hayat izin vermedi
evler hat›rl›yorum çarçabuk öldüler
bahçeleri hep hat›ralara aç›l›rd›
a¤açlar çiçekler benim gençli¤im
hiç bir fleye benzemedi
kalabal›¤a kar›flt›m sustum itaat ettim
bedenimin üstüne her gün biraz daha düfltüm
evlerden kalan tafllar isyan›m oldu
k›zlar hat›rl›yorum flimdi nerdedirler
sorsam hangisi hat›rlar geçmiflini
kimsenin verecek yan›t› yoktur
gö¤üsleri gençli¤ime do¤ru büyüdü
onlara dokundum isyan say›ld›
k›rda laleler çoktan açt›lar günefle
döndüm yüzümü ellerim gövdemi bulam›yor
gözlerim ne zamand›r bofl levha
görüntüler hiçbir yeri doldurmuyor
babam çoktan öldü annem yeni evinde
kardefllerim kendine yabanc› çocuklar
arkadafllar›m hâlâ devrimi bekliyor
nereye uzansam asi bir rüzgâr
dönüyor k›r flark›s› dünyay› f›rdolay›
ölüm insan› kaç kez yoklar
kap›s›n› çalar durur bilmem
kentler epeyidir upuzun mezarl›k
her gün soluksuz ya¤mur ya¤s›n
beni ›slat›p dursun biteviye
›slakl›¤› içime alay›m ne olur
y›k›k köprüler eski evler taraçalar
insem ç›ksam insem ç›ksam ölür müyüm
17
hastane yokuflundan afla¤› baltal› kap›
koflarak iniyorum ard›mdan esentepe park›
havuzun suyunda k›rm›z› beyaz bal›klar
zambaklar güller akasyalar
hepsini saymam›n ne lüzumu var
asi rüzgâr›n u¤ultusu bu
ama en çok yaln›zl›¤a benziyor
ba¤›r›yorum günefle do¤ru yüksek sesle
sessiz harfler kara sözcüklere haz›rlan›yor
hayat›n imlas›n› bozmak için h›zla
yokufltan yuvarlan›yor afla¤› tutsam
önce ac›m› anlat›r›m sonra yine ac›m›
asi rüzgâr dolans›n dursun içimde isyan›n kara u¤ultusu!
Daha Ne Kadar “Seyirci” Kalaca¤›z
Hakan Altun
18
Seyirci, tiyatronun asal ögelerinden biri midir? Yapmas› gereken fley olan bitene seyirci mi kalmakt›r? Sahnede olan bitene seyirci kalmaya görevlendirilmekle, yaflamda benden beklenen role haz›rl›k m› yap›yorum? Tiyatro mimarisi içindeki konumlan›fl›m toplumsal yap›n›n bir iz düflümü olabilir
mi? Egemen ahlak anlay›fl› dikizcili¤i sapk›nl›k olarak nitelendiriyorsa (ki art›k bu tamamen söylem
düzeyinde kalm›flt›r) neden tiyatroda zorla dikize yat›r›l›yoruz? Seyirci bafl›m›z›n tac›ysa, velinimetimizse neden onu yok say›yoruz?
Yoksa, tiyatronun önemini yitirmesinde önce sinemayla, sonra da
televizyonla iflbirli¤i yaparak bu
kutsal alana ve dolay›s›yla da fliflkin egoma yüz çeviren hain döneklere karfl› bilinç alt›m›n verdi¤i bir
ders mi bu yok sayma (hay›r, ben
sütten ç›kan ak kafl›k oldu¤uma
göre baflka bir seçenek kalm›yor
da...)
* *
*
Ana ak›m tiyatronun seyirciyle
kurdu¤u iliflki art niyetsiz, masum
bir iliflki olman›n ötesinde aç›kça
politiktir ve sessizlik kültürü içinde yo¤urup sindirir; sultas› alt›na
al›r, üzerinde egemenlik kurar,
ezer, kendine tabi k›lar. Seyirci daha ilk ad›mda deplasmandad›r.
Kendine ait olmayan bir mekana
gider ve orada yabanc›d›r. Mimari
daha kap›dan girerken basar, kutsal bir mekana girdi¤i eflik, uyulmas› gereken ritüellerle doludur;
küçülür, küçülür ve yok olur. Fuayede hakim duygu yabanc›l›k ve
tedirginliktir, yanl›fl bir fley yaparsa
bafl›na neler gelebilece¤ini kestiremez bile; her an azar iflitme potansiyeli vard›r. Art›k uyulmas› zorunlu yasaklar›n oluflturdu¤u bir
kurallar ülkesindedir. Ancak me-
kan›n kendine sa¤lad›¤› olanaklar
ölçüsünde samimi ve özgürdür, aksi takdirde ölümüne ciddi olmak
zorundad›r. Ne zaman salona girece¤i ona bildirilir, geçifl izni kontrol edilir ve yerlefltirilir. “O” art›k
yaln›zca tek bir aç›dan, tekil bir bak›fl aç›s›ndan görmeye koflullanm›fl; verili bir evrene yerlefltirilen
biridir ve sessizce, k›p›rdamadan
oturmakla yükümlüdür. Üstelik
oturtulaca¤› yer de yine hiyerarflik
olarak belirlenecektir; paras› varsa
daha rahat izleyecek, yoksa itilip
kak›lacakt›r. Yine sahnede izlemeye mahkum edildi¤i oyun ona her
fleyin bir düzen içinde gerçekleflti¤ini, gerçeklerin tek ve do¤ru tek
bir alg›lan›fl› oldu¤unu ve bunun
da veri olan oldu¤unu söyler. Ve
bunun için sözcüklere de gereksinimi yoktur. Otorite ve hiyerarfli
sessizce yeniden ö¤retilir.
Roller de belirlidir; birileri izleyecek, birileri eyleyecektir. Tiyatronun tanr›lar› seyircileri sonsuz
bir karanl›¤›n içinde yaln›zca bakmakla cezaland›rm›flt›r. Çocuklu¤undan itibaren edilgen izleyici
olarak e¤itilmifl olmas›, olan biteni
sorgulama olana¤›ndan da yoksun
b›rak›r. Do¤rusu yaflamdan bir
fark› yok gibi.
En kötüsü de tepkisini gösterebilmesine izin verilen k›sac›k bir
anda alk›fllaman›n bir zorunluluk
oldu¤unu düflünmesi ve baflka seçenekleri oldu¤unun fark›nda olmamas›d›r. (Acaba, oyunun sonunda ç›lg›nca alk›fllamalar› oyunculara verilen bir mesaj olabilir mi:
“iyi ki bitirdiniz, dayanma s›n›r›m›z›n sonuna gelmifltik, aferin size”
vb.)
En basit bir deneyim bile kolektif olarak paylafl›lm›yorsa bir
fleyler eksik kalacakt›r. Birileri konuflabilirken, hareket serbestisi
varken; di¤erlerinin eyleme ve söyleme haklar› gasp edilmiflse bu düzen bizi totaliter bir evrene gönderir. Bu noktada iktidar›n do¤rudan bedenler üzerinde kuruldu¤unu söyleyen Foucaultçu söylemi
an›msamak yaral› olacakt›r. Seyirci
olmaya zorlanmak do¤rudan bedenler üzerine kurulan bir rejimle
mümkündür. Do¤du¤umuz günden beri bir yerlere yerlefltirilip duruyoruz. Yaflam›m›z›n en güzel y›llar›n› rahats›z s›ralar üzerinde yaln›zca dinleyerek ve oturarak tüketti¤imizi unutmayal›m; ödül olarak
da kal›c› organik bozukluklar, itaat, yiten çocuk safl›¤›m›z, k›s›rlaflan yarat›c›l›¤›m›z ve hayal gücümüz yan›m›za kar olarak kal›r. Seyirci olarak bir gösterimde yer almak yine ayn› itaat zincirinin bir
parças› olmakt›r.
Tarihi içinde seyirciye bir göz
atarsak, seyirci kalman›n tarih içinde verildi¤ini görmek mümkündür. Tarih içinde ayr›cal›klar›n› yitiren kad›nlar ve erkeler, ayn› biçimde tiyatroda da eyleme özgürlüklerini yitirerek yaln›zca bir seyirci konumuna düflmüfllerdir. Tiyatronun ritüel köklerine yak›n
durdu¤u zamanlarda bir seyirci olgusundan söz etmek olas› de¤il.
Eyleme kat›lanlar da kat›lmayanlarda bu ritüelin bir parças›d›r; bu
bir paylafl›md›r ve seyirlik de¤ildir.
‹steyenin istedi¤i zaman eyleme özgürlü¤ü vard›r. Ve dolay›s›yla da
ortak bir coflku üretir. Aristokratik
iliflkilerin egemen olmas› bu coflkunun tükenmesine yol açar. Öncelikle eyleyen kad›nlar cad› olarak
nitelenip toplumsal›n k›skac›na
al›nm›fl, efl zamanl› olarak da oyuncu olma ve seyirci olma haklar› bile gasp edilerek kapat›lm›fllard›r.
Tarih içinde kad›nlara seyirci olma
haklar›n›n verildi¤i dönemlerde bi-
le oyuncu olmalar› yasaklanm›flt›r
ve uzunca bir dönem oyunculuk
erkeklerin tekelinde kalm›flt›r. Erkeklerse oynama özgürlüklerini yitirerek yaln›zca d›flardan olan bitene bakmak durumunda kalm›fllar,
seyirci ile oyuncu aras›nda kal›n ve
afl›lmaz bir çizgi çekilmifltir. Ana
ak›m tiyatronun bize sundu¤u aristokratik model k›saca flöyledir: eyleme özgürlü¤ü olan aristokratlar,
sahip oldu¤u güçle (para, mevki,
flöhret, vb.) do¤u orant›l› olarak
aristokrat s›n›fa yak›n bir konuma
yerlefltirilen ama eyleme ve karar
verme özgürlü¤ünü yitiren bir y›¤›n ve bu mekana dahil olmas› olas› olmayan marjinaller.
Özgürce ifadesini bulan bir
aç›k hava etkinli¤i olan “tiyatro”
da ad›m ad›m bir hücreye sokulmufltur. Önce çevresi belirlenmifl,
s›n›rlar koyulmufl, en sonunda da
tamamen üzeri örtülerek hapsedilmifltir. Seyircinin yerlefltirilme tarihiyle tiyatronun kapat›lma tarihi
kofluttur. Yak›n dönemlerde bu
kat› s›n›rlan›fla karfl› deneyler yap›lsa da ayn› e¤ilim tiyatroyu öldürmeyi sürdürmektedir.
Yurdum seyircisinin yerlefltirilme tarihine kabaca bakt›¤›m›zda,
Türk Tiyatrosunda seyircinin bat›
tarz› tiyatro ile tan›flt›¤› Tanzimat’la birlikte izleme biçiminde bir
k›r›lma yaflad›¤›n› görürüz. Do¤u
Tiyatrosuna özgü kat›l›mc› bir konumlan›fl› y›k›larak yerlefltirilmeye
bafllan›r. Daha önce kendine ait
mekanlarda oynanan ve dolay›s›yla da yabanc›l›k çekmeden kat›labilece¤i oyunlar, art›k bir mabet konumuna gelen kutsal mekanlara
tafl›narak onu mülteci durumuna
düflürür ve hareket erkinli¤ini yitirir. Geleneksel formlarda oynanacak oyunun flekillenmesinde katk›s› varken, art›k tamamen yok say›l›r. Gülme, d›flar› ç›kma, kat›lma,
yeme, içme vb. birçok özgürlü¤ü
elinden al›n›r. Geleneksel Türk Tiyatrosu sahnesiz, metinsiz ve aç›k
biçim olufluyla canl› bir tiyatroyu
deneyimiyken, bat› tarz› tiyatro
kendi içine kapanan bütünüyle belirlenmifl yap›s›yla canl› bir seyirci
tercih etmeyece¤i için onu karanl›¤a gömerek sesini k›sm›flt›r. Burada kuflkusuz küçük bir parantez
açmakta yarar var; söylemeye çal›flt›¤›m fley Geleneksel Tiyatronun
yeniden canland›r›lmas›n›n gereklili¤i de¤il. Can› isteyen bu müzecilik deneyimini yaflayabilir. Ancak
tiyatro için yaflamsal olan Geleneksel Tiyatronun özünde bulunan
devingen ve direngen kanaldan yararlanmakt›r. Kuflkusuz kapitalist
iliflkilerin gerektirdi¤i seyirci Geleneksel Tiyatronun seyircisi de¤ildi
ve isterleri do¤rultusunda yeni bir
seyirci yaratacakt›, üstelik geleneksel biçimlerin varl›¤›n› sürdürme
flans› da yoktu belki tarihsel olarak; yine de tiyatronun yaflamsall›¤› aç›s›ndan Anadolu’nun yarat›c›l›¤›na ket vurmamak gerekirdi kan›s›nday›m. (Nitekim bu gizil güç
de¤iflik formlarla da olsa ortaya
ç›km›flt›r. Buna en iyi örnek G›rg›r
ve Leman gibi mizah dergileridir
diye düflünüyorum.)
Dünyay› okunma yetisini yitiren ve içine kapanan Geleneksel
Tiyatro seçkinci bak›fl aç›s›n›n emperyalist kuflatmas›n›n da yard›m›yla yerini yeni bir tiyatro anlay›fl›na ve yeni bir seyirci anlay›fl›na
b›rakm›flt›r. Bat› Tiyatrosu anlay›fl›
beraberinde seyirciyi ›slah etme
yaklafl›m›n› tafl›d›. Tanzimat’la bafllayan bu yeni tiyatro anlay›fl› ile
kamu çevreleri seyircinin s›radüzenine girmeleri için yo¤un çaba harcam›fllard›r. Sahneye dönük
ve/veya oyunun (sistemin) ak›fl›n› s›k›nt›ya sokacak her davran›fl
yasaklanm›flt›r. Bu yasaklar perde
aralar›ndaki e¤lenceleri de kapsar
ve halen varl›¤›n› sürdüren fuaye
gelene¤inin temellerini atar. Bu
arada Bursa Valisi Ahmet Vefik
Pafla gibi kantar›n topuzunu kaç›ranlara da rastl›yoruz. Halk› zorla
tiyatro izlemeye zorlamas› kendisinin verdi¤i komutla alk›fllatmas›,
aksi bir durumda da seyirciyi ulu
orta hafllamas› ve zaptiye tedbirlere
baflvurmas› valilikten azlinin de
nedenlerinden olmufltur. Yine el
ilanlar›yla seyirciye ritüeller ö¤retiliyordu: yerlerin numaral› oldu¤u,
perde aralar›nda ne yapmalar› gerekti¤i, görgü kurallar›na uymalar›,
gürültü etmemeleri vs. vs. v-s.
Yeni kurulan Cumhuriyet ise
tiyatroda da yeni bir sayfa açm›flt›r,
hatta Tanzimat’la bafllayan Bat› Tiyatrosu deneyimi bile s›f›rlanm›flt›r. Genç Türkiye Cumhuriyeti
yeni devlet düzenine uygun yurttafllar yaratmak durumundayd›.
Bu ise verili bir kimlik demekti ve
tiyatrodaki karfl›l›¤› da yerlefltirilen, bakan ve kültürlenen bir seyircidir. Seyircinin dahil olaca¤› ritüel
afla¤› yukar› yine ayn›d›r: Tiyatro
e¤lence yeri de¤il bir okuldur; tiyatroya temiz giysilerle gidilir; gürültü etmeden oturulur ve izlenir;
oyunun bafllamas›ndan bitimine
kadar bir kelime bile konuflmadan
yaln›zca eser dinlenir; perde aralar›nda sab›rs›zlanmak bu süreyi k›saltmaz, süre belirlidir; ›sl›k çal›nmaz, ayaklar yere vurulmaz, gereksiz yere alk›fllanmaz. (Muhsin Ertu¤rul’un haz›rlad›¤› seyirci adab›)
. Metin And’›n belirtti¤i gibi tiyatro kültürünün ölçüsü f›nd›k f›st›k
yememek ve yan›ndaki ile konuflmamakt›r. (Yine And’a göre kimileyin özenti kimileyin de sudan
eserlerle f›nd›k f›st›k gibi e¤lenceli¤i tiyatro kendi sunuyor. )
Bugünün seyirci kufla¤› bu sakat bilincin ürünüdür. Sahnede ne
yap›l›rsa yap›ls›n, en berbat oyunlar› da -be¤enmese bile- suskun kalarak uslu uslu izlemek ve oyun bitince ç›lg›nca alk›fllamak durumundad›r. Aksini düflünemez bile.
Uysal olan sorgulamadan itaat
edendir. Tersine bu uysall›¤› sorgulamak gerekir, ancak o zaman otoriteyi de sorgulamak mümkün olacakt›r. Edilgen seyirci tiyatroyu öldürüyor. Tiyatronun alt›n ça¤lar›,
seyircilerin tepki gösterdi¤i dönemlere denk düfler. Örne¤in Shakespeare ününün önemli bir bölümünü önüne getirilenle yetinmeyip
tepkisini aç›kça ortaya koyan seyircisine borçludur. Tiyatronun bir
nevi tap›n›m oldu¤u Antik Yunan’da, seyirci oyuna diledi¤inde
girer, diledi¤inde ç›kar, oyuna yemekleriyle gelir, be¤enmedi¤inde
19
Dipsiz
Ahmet Yüce
20
matematik derslerinde avuçlar› terleyip
korkan çocuklar›n parmak kald›rma inad›nda
karatahtalara te¤et riyakârl›k gibi kastedildi
karaya boyanm›fl bir küreyle üzerindeki beyaz
küçük bar›fl simgesi
isyanl›kt›r
ve her tebeflir nefsiyle as›l›r
elbet her kimlik düzeni de bir bedel e¤itimiyle bafllar
insanl›k yoz ac›ya ters atak açamaz geçmiflle
ancak rutubetli iklimde her a¤lad›¤›nda
üzerine sirk kurulma ihtimalini artt›ran
çirkinli¤ini yüzünün
elektriklenen gölgesiyle adar hüzneter
ya
tel
kopar da
kokar
yerdeki kan ve gözümdeki anlam
ip cambaz›n›n düflüflüne tan›kl›k eden seyirci bir zamand›r...an eskidikçe kan›ya zam
eylemlerinde punk-art açmaya
mecbur kald› art›k yaflam
tereddütsüz k›y›m küfürlerini kütürdetirken
sinema afifllerindeki kemi¤in ünlü olmufl devran›
sarartmay› marifet sayan bir sonbaharday›z flimdi
yuhalar ve zaman zamanda sahneye bir fleyler atard›. Yine Tiyatronun alt›n ça¤lar›ndan olan Rönesans dönemi ‹spanyol tiyatrosu seyircisi aralar›nda konuflur, yer,
içer, hofllanmad›¤›nda eline geçeni
sahneye f›rlat›r hatta oyuncularla
a¤›z dalafl›na bile girerdi. Yine Elizabeth Döneminde de ‹ngiliz seyircisi benzer tepkiler gösterirlerdi.
Kuflkusuz be¤endiklerini de içtenlikle belli ederdi. Bugünün önünü
koyulan› geveleyen, verilene raz›
seyircisi hoflland›klar›nda ve hofllanmad›klar›nda samimi de¤ildir.
Oyun boyunca uyuyan ve alk›fllar-
hiç oturmayal›m bir yerlerde
bir fleyler içmeyelim filmi izlemeden önce
yüzüme bakmayaca¤›n yerlere gidelim
misal bir otobüs dura¤›nda bekleyelim
bir lise tuvaletine ifleyelim s›rayla
ya da bir meyhane kap›s›n›n kollar› olal›m
birbirimizden habersiz-etil birimimiz!
bak anam avrad›m solsun
sonbahar olmay› bilen herkeste
yaprak dökmeyi ö¤renmiflli¤im için ekleniyorum
sarartmay› marifet sayan tesadüfen yanl›fl bu mevsime
avuçlar›m›n teri biletteki koltuk numaras›n› silerse
yan›nda oturdu¤umu kan›tlayamayaca¤›m için
yer göstericiye
sonra söze pimi kar›fl›r diye ekleniyorum
patlam›fl m›s›rlar›n aras›na saklad›¤›m
el bombas›n›n!
her ça¤ da¤›n›k çekmecelere benzer biraz
ve özgürlük bu ça¤dan ç›kan k›r›k fl›r›ngayla
çocu¤unun ergenli¤ine zenci olan bir annenin
h›çk›r›¤›ndaki caz!
la uyand›¤›nda uyan›p ç›lg›nca alk›fllayan seyirci; yerlefltirilmifl be¤enisi, düflüncesi, duruflu olamayan
hayata da seyirci kalan, flekilsiz seyircinin profilidir. Yarg›s›z infazlar› alk›fllayan da; katilleri, h›rs›zlar›,
mafya bozuntular›n› mahkeme ç›k›fllar›nda gurur duyduklar›n› belirterek elleri üzerinde tafl›yan yine
ayn› zihniyettir ve aralar›nda en
ufak bir fark yoktur.
Sahneye de yaflama da seyirci
kalmak zorunda de¤iliz. Biraz daha içten olmak gerekmiyor mu?
Uysal olmak zorunda de¤iliz, be¤endiklerimizi de be¤enmedikleri-
mizi de aç›kça ve dürüstçe ifade etmek gerekiyor art›k. Be¤enmedi¤imizde sahneye yumurta at›lmal›
demiyorum. Ama alk›fllamak bir
zorunluluk de¤il. Be¤enmediklerimizi de alk›fllarsak be¤endiklerimize haks›zl›k etmifl olmuyor muyuz? Berbat bir oyundan sonra selama ç›kan oyuncular› bir sessizlikle karfl›larsak onlar da ne yapt›klar›n›n fark›na varacaklard›r, alk›fllamakla onlara da haks›zl›k yap›yoruz, kendilerini gelifltirme flanslar›ndan al› koyuyoruz.
Daha ne kadar seyirci kalaca¤›z!..
...
baran polat
ve hayat olanca yal›nl›¤›yla üzerimize gelirken araya s›k›flan zamans›zl›klar› tedavülden
kald›rmaya çal›fl›yoruz berk krall›¤› gibi bilge
ve k›r›lgan ama farkl› bir ba¤lamda tabii ki yaflam› boyuna kavrayan ve bir o kadar da fark›nda olarak veya olmayarak tutsa¤› haline gelen bir söylen zincirinin halkas› haline geliyoruz mu kahkahalarla gülerken bile intihar edebilme tanr›sall›¤›n›n bafl döndürücü zevki içinde katarsisden geçip duruyor ama fark›na bile
varam›yoruz fliirin bile medyatik ve surats›z
hale getirilebildi¤i bir e¤reti kozas›nda kendimizi eskittikçe ölüp ölüp dirilemedi¤imiz için
daha güçlü de k›lam›yoruz flu küçücük kendiyi nietzschenin kemikleri s›z›m s›z›m s›zl›yor
tembelli¤imiz ço¤ald›kça otuzalt› yafl›nda ölmesine karfl›n alt›yüzyirmialt› düflünsel eser b›rakan mozart geceleri kabusumuz oluyor as›m
bezirci mad›mak otelinden bize küfürler ya¤d›r›yor katledilmeden hemen önce evet okur ya
da okur da bilmez yere düflmez içeriye do¤ru
aç›lan bir kap›y› boyuna itip de hiç çekmez mi
desem ben de biliyorum hiçbir imla kural›na
uymuyorum mu fliir tan›mlanamaz derken bile onu bir tan›m içerisine soktu¤umun ay›rd›na varam›yorum t›pk› yaflamak için her nefes
al›fl›mda ölüme bir ad›m daha yaklaflt›¤›m›n
fark›nda bile olmadan ömrümü tüketmeme
ra¤men flu an bunu yazmam da fark›nda oldu¤umu kan›tlamaz pek bi muhterem okumaz
yazmaz ve kayd›raktan kaymazlar ne diyordum hah kavafis durduruyor tam da evden
ç›karken yeni ülkeler bulamayacaks›n baflka
denizler bulamayacaks›n bu kent peflini b›rakmayacak diyor bak›yorum surat›na mal mal
aradan hemen s›yr›l›p okulun yolunu tutuyorum dört senedir gitti¤im ama yüzyirmi kiflilik
s›n›flarda nefes darl›¤› çekerken bir yandan da
godotyu beklemek o kadar zorken kendimi
yusuf hocam›n deyifliyle emily teyzemin kollar›na f›rlat›yor ikinci yeni tart›flmas›na yeni bir
boyut kazand›rmaya u¤rafl›yorum o kadar doldurulup boflalt›lm›fl ki sözcükler o kadar birbirine kar›flm›fl ki kavramlar emily teyzem bile
sa¤altam›yor bengili¤imi yanaktan buseleyip
kaç›yorum okuldan eskitiyorum eskitiyorum
kal›yor ne kadar güzel oldu¤un diyor biri kafam› çeviriyorum bir de ne göreyim bir sevgili
güzellik bakan›n gözündedir diyerek üstüme
at›l›yor plathden fliirler f›s›ld›yor dudaklar›ma
seninle iflim bitti babac›¤›m diyerek takriben
otuzalt› saniye yirmibefl salise sonra üstümden
kalk›yor ve gö¤e yükseliyor ulan diyorum neonun difli versiyonu muydu bu isay› yüzümüze durmadan f›flk›rtan vah kieslowski vah insanl›k diyerek aflk üzerine k›sa bir filmi tekrar
çekiyorum nokta gerisi mi kendi ayr›ks›l›¤›na
bir bak asl›nda ne kadar s›radan oldu¤unu görebilirsen daha sayfalar dolusu z›rvalayabilirsin
t›pk› benim gibi.
k›rm›z›
21
Halil ‹brahim Y›ld›z
saklad›klar› güzelli¤i sobelerken tanr›çalar
dökülen/ k
›
r
m
›
z
›/ya
saklan›yor yoksulluk
saklan›yor perdesiz evlerdeki ›fl›k
saklan›yor kuytuda boflluk,
gövdeme: dikil ölümlerde
ey aflk! ve sonsuz iyilik...
de¤il mi ki: - herkes biliyor- tanr›çalar›n:
göbek çukurlar›nda tafl›d›¤› güzelliktir hayat!...
Pentagram
Volkan fienkal
Siz
bana
oyununuzu anlat›n
Terk ederek s›cac›k yataklar›n›z›
her sabah saat sekizde,
gitti¤iniz
iflyerlerinizden bafllay›n
ofislerinizdeki masalar›n›z, ifl çantalar›n›zdaki evraklar
satt›klar›n›z, satamad›klar›n›z, tabi ki sat›n ald›klar›n›z:
hayatlar›n›z
22
bir ö¤le yeme¤inde, ifl görüflmesinde
hani istemeseniz de gözünüz tak›lm›flt›r ya;
yan masada oturan kad›n›n gö¤üslerini,
ya da kad›nsan›z
servis eleman›n›n pantolonundaki kabar›kl›¤a tak›lan
gözlerinizi anlat›n bana.
Bilgisayar ekran›nda dokuz saatli¤ine yiten hat›ralar›n›z›
ama her fleye karfl›n ödeyebildi¤iniz faturalar›n›z› anlat›n
unutun ki bir zamanlar çocuktunuz
ve sak›n unutmay›n bir gün çok yafll› adamlar
çok yafll› kad›nlar olacaks›n›z
o y›llar›n korkusunu anlat›n büyümüfl gözbebeklerinizle
üçüncü kadehten sonra terk etmek zorunda kald›¤›n›z
masalar›
ama bir kez dahi rezil olmad›¤›n›z flirket yemeklerini
bir tanr›n›n varl›¤›na ne kadar inand›¤›n›z› anlat›n ve
kar›lar›n›za ve kocalar›n›za ve patronlar›n›za
sadakatinizi.
Bahçenizdeki köpe¤in art›k çok yaflland›¤›n›
sak›n anlatmay›n
belki de önümüzdeki k›fl
do¤aya kar›flacak kemikleri.
Yapmak zorunda oldu¤unuza inand›¤›n›z her fleyi
tüm sorumluluklar›n›z›
u¤runa feda etti¤iniz her fleyi
yaflamlar›n›z›n gerçek tad›n›
anlam›
ac›
ac›
anlat›n bana.
Kelimeler
dü¤ümlenip
bo¤az›n›zda
nefessiz kalana dek
gö¤sünüz.
Ben
sizin
oyununuzum.
Siz
bana
s›n›rlar›n›z› anlat›n
bir tart›flmada ne kadar ileri gidebilirsiniz, onu anlat›n
örne¤in karfl›n›zda bir ülkenin baflbakan›
her hangi bir ülkenin; Cezayir, Amerika, belki Fransa
o an içinizden tükürmek geçse yüzüne
ya da elinizde tuttu¤unuz kadehi
yüzüne boca etmek
gerekse...
Kendinize dahi söyleyemeyece¤iniz yalanlar›n›z› anlat›n
afl›k oldu¤unuz komflunuzun yata¤›na
eflinden ve eflinizden gizlemeden duygunuzu
uzan›p sigara içip içemeyece¤inizi
kararmadan bak›fllar›n›z
anlat›n bana
Ya da bir doberman›n a¤z›na hangi koflullarda
sokabilirsiniz sa¤ kolunuzu
ve kimi zamanlar çok arzulasan›z da ölmeyi
nedir, yaflama sizi s›ms›k› ba¤layan
anlat›n
Ben
sizin
s›n›r›n›z›m.
Siz
iyisi mi ölümünüzü anlat›n bana
ne kadar uzun bir yaflam düfllemifltiniz
hangi cennetlere gidecektiniz
ve iflledi¤iniz suçlardan kurtarabilmek için paçay›
son y›llar›nda yaflamlar›n›z›n
ne kadar para harcam›flt›n›z tanr› ad›na
hangi mezarl›kta kaç paraya kaç metrekare yer
ayarlad›n›z
anlat›n bana
efliniz de yan›n›zda m› yatacakt›?
hangi çiçekler süsleyecekti ya mezarlar›n›z›
hangi a¤ac›n gölgesi vuracakt› yüzünüze
Nas›l olacakt› bir de?
Kanl› bir ölüm müydü korkunuz?
Parça parça düflecekti belki etleriniz
yaflarken çürüyecektiniz belki
olur a kanserdiniz
yoksa yata¤›n›zda
en derin uykunuzda m› düfllemifltiniz
bir de, gelece¤i zaman› haber verse diyordunuz
flöyle üç gün, befl gün öncesinden
korkular›n›z› anlat›n bana
hepsini
hepsini
ter içinde uyand›¤›n›z kâbuslar›n›z›
bir türlü peflinizi b›rakmayan kan emicileri
lefl yiyicileri
hepsini anlat›n bana
Ben
sizin
ölümünüzüm.
Kan
daml›yor
köflelerde yanan mumlar›n
›fl›¤›nda
pentagram’
a.
Sibel Atefl
Beni gördü¤ünde gözleri yuvalar›ndan f›rlayacak sand›m. Ne
var? Geldim iflte. Neden mi? Sadece seni görmek istedim. Hay›r
son bir kez de¤il! ‹lk kez! Seni
bu kadar çaresiz. Seni bu kadar
güçsüz. Seni bi o kadar daha yüreksiz görmek istedim. Hep yerinde say›yorsun derdin. Bak›yorum da bir kar›nca ad›m› kadar
bile yol alamam›fls›n. Yüzün ayn›.
Göz kenarlar›n k›r›flm›fl. Senin
de göbe¤in ç›km›fl. Bir zamanlar
göbeksiz oluflunla pek övünürdün. E¤er göbe¤ini eritirsen seninle evlenirim derdin. Bak›yorum da, saçlar›n› art›k daha
özenli tar›yorsun. Giyim tarz›n
da de¤iflmifl. Emekli bankac›lar
gibi olmuflsun. Anlafl›lan yeni kad›n iddial›. Ben çok de¤ifltim.
Anne oldum. Sen daha baba olamam›fls›n. Ama önce adam olman gerekiyor galiba...
Bazen eski yaflad›¤›m günleri
çok özlüyorum. Hele annemin
evini... Gecenin geç saatlerine kadar diledi¤imce otururdum.
Önemli fleyler mi yapard›m?
Yoo. Otururdum iflte. Sabah erken kalk›p ifle gitme derdi yok.
Bebek için erkenden kalkma zorunlulu¤u yok. ‹stedi¤im saatte
kalkard›m. Yedi¤im önümde, yemedi¤im arkamda, sa¤›mda, solumda. -Anne kotumu bulam›yorum. Nerede? Çan kollu bluzum
da yok! Yine nereye kald›rd›n.
Odam› toplama dedim kaç kere
yaa!- Da¤›n›k bir odada arad›¤›n›
bulmak hep, en kolay fleydi benim için. Hala da öyle... fiimdi de
temizlikçi kad›n dolab›m› topluyor. Hala siyah penyemi bulamad›m! Neyse, ö¤lene kalmaz solu¤u sokaklarda al›rd›m. Vur patlas›n, çal oynas›n... Çay bahçeleri,
kahvehaneler, nerede bofl ifller,
ben orada. Akflam saati yemek
için eve döner, yeme¤i yer yemez
ikinci vardiya. Yaflas›n, geceler
de benim... fiimdilerde böyle de¤il. “Ne yaz›k ki, hiç bir fley tam
istenildi¤i gibi olmuyor” Art›k,
geceleri erkenden yat›yorum; ifle
gitmeden iki saat önce kalk›p bir
buçuk saatimi bebe¤ime vermeliyim. Kalan yar›m saat içinde kendim için ne yaparsam kar. Bu daha çok zarar oluyor tabi. Çünkü
her seferinde ifle geç kal›yorum.
Neyseki yoklu¤umu aratmayacak
bir ifl arkadafl›m var. O da çook
eski tan›d›klar›mdan. Yani bizim
eski serseri gruptan. Tan›d›klarla
birarada olmak ne güzel. Daha
güvende hissediyorum kendimi
onlar›n yan›nda. Beni neyin üzebilece¤ini, nelerin sinirlendirece¤ini ya da nelerden mutlu olaca¤›m› öyle iyi biliyorlar ki... Ben
de onlar› bu kadar iyi tan›yor
muyum acaba? Bilmem? Onlar›n
bana gösterdikleri özveriyi, sevgiyi yeterince hak ediyor muyum?
Yani... Ayn› duyarl›l›kla bende
onlara davran›yor muyum? Sanmam. Biraz bencilim galiba. Sen
de çok bencil oldu¤umu söylerdin. Sen de¤il miydin?
‹lk kez tatile ç›k›fl›m› daha
do¤rusu; kaç›fl›m› hat›rl›yorum.
Ne güzeldi. Aile dostlar›m›z›n yan›na, Ç›narc›k’a diye ç›k›p Bodrum’a gittik. Bir pantolon, bir
gömlek, bir de renklerden mavi.
Düfl gerçeklefliyor. Yaflas›n Bodrum! ‹lk kez yirmi yafl›nda, üstelik; sadece k›z arkadafllarla ç›k›lacak tatil için gidilecek yerin Bodrum olmas›, harika bir fley. Bir o
kadarda tehlikeli. Art›k böyle düflünüyorum. Neyse ki k›z›m daha
iki yafl›n› bile doldurmad›. Hiç
bitmeyecek sand›¤›m yolculuk
güneflin ilk ›fl›klar›yla son buluyor. Nihayet Bodrum’day›m. Beyazdan bir cennetmifl buras›. Haftasonu için verilen süreyi bir haftaya ç›kartm›flt›m. Bu ç›lg›n yerden iki günde dönemezdim. fiimdilerde Bodrum’un ne arkas› belli ne de önü. ‹çi d›fl›na ç›km›fl
sanki. Sen de arkadafllar›nla oradayd›n. O bir hafta içinde afl›k
olmufltum sana. Yüzüne bakamad›¤›m› farketti¤imi arkadafllar›ma
söyledi¤imde sen yola girmiflsin,
aflk kap›da demifllerdi. Önce biraz itiraz ettim. O ukalaya m›?
Hay›r. Çok bilmifl biri. Sadece biraz sinir oluyorum galiba demifltim. Yan›lm›fl›m. Aflk bu kez gerçekten, gönül penceremden içeriye göz k›rp›yordu...
Bebe¤imi yat›rd›m. Onu biraz daha fazla görebilmek için bu
gece geç uykuya yolculad›m kuzumu. Çünkü, sabah Cicican›m’›
göremeden gidece¤im ifle. Ben
yola ç›kt›¤›mda, o daha m›fl›l m›fl›l uyuyor olacak mis kokulu
odas›nda. Yine koca bir gün annesiz geçecek. Bizim de böyle hayat›m›z var can bebe¤im. Ne yapal›m? Zaman›m›z›n ço¤unu ifl
yerinde geçiriyoruz. ‹ki ayd›r seni karn›mda tafl›d›¤›m› ö¤rendi¤imde ya sen ya hayat dedim.
Çok düflündüm. Ya ondad›r, ya
bunda, helvac›n›n k›z›nda derken... Sonunda ikinizi de seçtim.
Geldin çald›n kap›m› madem,
tüm güçlüklere birlikte gö¤üs gerece¤iz zorlu hayat flimdiden bafllad› senin için demifltim...
Bugün “‹kinci Yeni” y›l›m›z› kutluyor olaca¤›z. Evli ve
çocuklu olarak. Dün bir arkadafl›m anneli¤in bana hiç yak›flmad›¤›n› söyledi. Önce biraz bozul-
23
24
dum ama sonra hak verdim. Sevmesine çok seviyorum seni bebe¤im ama. ‹yi bir anne özelliklerine sahip de¤ilim galiba. Hala bireysel yaflamak cazip. Sorunsuz,
sorumsuz... Ne bileyim, kendime
ait s›k›nt›lar zaten kendilerine
verilen hakk›, çoktan geçti. D›flar›dan gelen bir zorluk yok asl›nda. Daha çok, canl› hayat içinde
varoluflumla ilgili s›k›nt›lar. Büyüme ve yeniden do¤ufl sanc›lar›
benimkisi bebe¤im. Sen bana ald›rma. Elimden geleni yap›p iyi
bir anne olmaya çal›flaca¤›m. Belki de benim gibi bir anneye sahip
oldu¤un için kendini flansl› ya da
flanss›z bulacaks›n bebe¤im. fiimdiden kim bilebilir ki... ‹flte sen
de böyle bir hayat›n sanc›lar›yla
büyüyeceksin.
Dün gece rüyamda gördüm
seni. Pek iyi anlafl›yorduk. Rüya
çünkü... Yeni kad›n da vard›. Kad›n yan›m›za gelince sen bir baflka oluyordun, ben zorla yan›na
gelmiflim gibi. fiuna bak nas›l da
korkuyor. Söylesene ben geldim
onun yan›na diye. Burada da m›
korkuyorsun? Kad›n beni k›skand›¤›n› söylüyor. Ne zor bu kadar uzun birliktelikten ç›km›fl biriyle hayat› paylaflmak. Seni bir
türlü akl›ndan ç›karamad›¤›n›
düflünüyorum diyor. Bilmem.
Ona sorsa ya. Yatakta bir iki kere ad›m› söylemifl. Ee ondört y›l
kolay de¤il tabi diyemedim. Evlilik cüzdan›mda da senin foto¤raf›n vard›. Abine durumu nas›l
aç›klayaca¤›z diye düflünüyorum.
Sonra akl›m bafl›ma geliyor bunun sadece bir rüya oldu¤unu
çok geçmeden anl›yorum. “Sizin
eve gelin gelece¤im görürsün gününü” derdim. Daha aram›zda
bir iliflki bafllamam›flt› ben bunlar› söylerken. Soyad›nla pek bir
övünürdün. Ben de seninle ayn›
soyad›n› tafl›yorum. Sadece bir
tek foto¤raf sana ait de¤il evlilik
cüzdan›mda. Annen de rüyama
geliveriyor. Çekiniyorum. Sanki
b›rak›p gitti¤im için suçlu benim.
Nereden ç›kt› bu k›z diyor. Eve
bakmaya gelmifl diyorsun. Ben
mi geldim ya. Ça¤›rd›m desene.
Annenin yan›nda bak›yorum da
hala nas›l dizlerin titriyor. Oysa
melek gibi bir yüzü var. Ebru’nun dedi¤i gibi melek eskisi
mi yoksa bu kad›n. Anlafl›lan yaln›z kalamayaca¤›z. En iyisi uyanmak...
Üç gün tatiliz. Ne mutlu. Yaz
ortas›nda yeni y›l kutlayaca¤›z
neredeyse. Hava öyle güzel ki....
Y›lbafl› art›k heyecanland›rm›yor
beni. Eskiden çok eskiden on befl
gün önceden heyecan› basard›.
Sanki çok önemli bir gün. Di¤erlerinden ne fark› vard› ki. Benim
için y›lbafl›n›n en sevdi¤im yan›,
sabahlara kadar süren canl› hayat›yd›. Hiç bitmeyen gece. Ne güzel. Her yer aç›k, bütün evlerin
›fl›klar› yan›yor. Evde olmaktan
m› s›k›ld›n ç›k d›flar›. Canl› hayat
kollar›n› açm›fl seni bekliyor d›flar›da. ‹stedi¤in kap›y› çalabilirsin.
Kimse uyumuyor nas›lolsa. Ben
sadece pazar günlerini ve bayramlar› sevmiyorum. Çocuklu¤umda pazar günlerine özel olarak hat›rlad›¤›m, babam›n rak›
bal›k sofras› ve o lanet olas›ca
radyodan bang›r bang›r yay›nlanan futbol maçlar›. Hala futbolu
sevemedim. Peflinden atl› koval›yormuflcas›na maç anlatan spikerin ses rengi ve tonlamas› çarp›nt› yap›yor bende ayr›ca gereksiz
yere heyecanlan›yorum. Pazar!
Ad›ndan belli iflte. Her fley ölü.
Dükkanlar kapal›. Hele bayramlarda insanlar en güzel k›yafetleriyle ellerinde bir paket çukulatayla, asl›nda çok özel bir görevi
yerine getiriyormuflcas›na bir o
kap›dan girip bir bu kap›dan ç›km›yor mu neyse en iyisi kap›y›
kimseye açmamak. Evde yokmufl
gibi davranmak. Niye kimse anlamaz ya, bayramlar bir tek çocuklar bir de yafll›lar için güzel. Önceden, bayramlarda Babaannemin evinde toplan›rd›k. Her bayram›n vazgeçilmezleri siyah rugan ayakkab›lar ve be¤enmeden,
ucuz olsun diye en adi dükkan-
lardan ya da tezgahlardan al›nan
k›yafetlerdi. Ayakkab›lar›m hep
güzel olurdu. Annem hala söyler
ayak sa¤l›¤›n›n çok önemli oldu¤unu. Bebe¤ime bilekten ba¤l›
bot almad›¤›m için bana söylenip
duruyor. Anne ne komik kad›ns›n ya. Bebe¤im, benim ve teyzesinin topuklu terliklerini giyip
dolaflmay› seviyor diye ona yedi
yafl›nda bir çocu¤un giyebilece¤i,
mavi kadife, üzeri çiçekli komik
bir terlik alm›fl. Anneci¤im, küçük bebek aya¤›na büyük geldi¤i
için de¤il, tam tersine topuklar›n›n ç›kard›¤› tak tak sesleri çok
hofluna gitti¤i için giyiyor bizim
terliklerimizi. Ona bu gerçe¤i
söyledi¤imde bana çok k›zd›.
“Hadi ordan ben bilmez miyim
onun neden hoflland›¤›n›, dört
çocuk büyüttüm ben!” demez
mi? Der tabi. Kad›n dört mutsuz
çocuk büyütmüfl. Bilmez mi? Bu
yeni y›lda sen ne yapt›n acaba?
Yine bensiz. Kad›n›n ifl arkadafllar›yla birlikte s›k›c› bir gece geçirmiflsindir. Geçti¤imiz y›lbafl›
daha akflam olmadan sarhofl oldu¤unu duydum. Ne ay›p! Kad›n kim bilir nas›l rezil oldu ailesine karfl›? Oysa sen hep aile meselelerini pek bir önemserdin. Ne
oldu? Senin ailenin ço¤u üniversite mezunuydu de¤il mi? Baban
doktordu ama ben onun hep sizi
kand›rd›¤›n› asl›nda verem savafl
derne¤inde basit bir hademe oldu¤unu düflünürdüm. Sen de
felsefe mezunuydun. Ne oldu?
K›rk yafl›ndas›n hala bir baltaya
sap olamam›fls›n. Al›yorum haberlerini. Tahsil cehaleti al›r,
efleklik baki kal›r derdin. Hakl›s›n galiba. Kendi bahçesinde dal
olamam›fl birine a¤aç olmaktan
söz etmek biraz anlams›z de¤il
mi? Yeni kad›n sana yeni araba
da alm›fl. Baban›n arabas›n› ald›¤›n daha ilk gün, küçük bir kaza
atlatm›flt›k. Sadece karfl›dan karfl›ya geçen bir kad›n› eziyorduk
can›m, önemli de¤il! Basit bir kaza iflte. Baban›n dükkanlar›na ne
oldu? Sat›p sana bir ev alamam›fl.
Benim yüzümden de¤ilmifl gördün mü? Benim içinde bu k›zda
bizim eve dekor oldu derdi. Yeni
gelini de mi be¤enmedi yoksa
nur yüzlü baban? Neyse flanfll›
adamm›fls›n bak, ne güzelde haz›r eve gelin gidiverdin y›llar sonra. Seninle evlenirsem bize kim
bakacak, ikimizinde ifli yok. Ailemin bana sa¤lad›¤› konforu isterim ben derdin. Üstelik sen çok
da¤›n›ks›n, anneme bak nas›lda
evi tertemiz yap›yor, çoraplar›m
bile ayaklar›ma fl›p diye geçirilmek üzere nas›lda dizi dizi katl›
dolab›mda derdin. Bir kaç gün
bende anneninkiler gibi katlamaya çal›flm›flt›m. Ama nafile. El
al›flmam›fl bir kere. Geç saatlere
kadar uyumam da seni rahats›z
ederdi. Neymifl efendim benimle
birlikte kahvalt› yapmak istermiflsin. Hadi ya? Sabahlar› ne kadar lanet oldu¤umu ve uyan›nca
kurba¤aya benzedi¤imi söyleyen
sen de¤il miydin? Tabi sen günlük gazetelerini okurken, ben annen gibi etraf›nda pervane olup,
çay›na süt ister misin, yumurtan
rafadan m› olsun diye flak›yarak
ortal›klarda kanad› k›r›lm›fl kufl
misali seke seke sana leziz bir
kahvalt› sofras› haz›rlayacakt›m
de¤il mi? Kül yutmam. Yutmad›m...
Yatak odam›z›n cam› karfl›
evin mutfak penceresine bak›yor.
Keflke önü aç›k olsayd›. Böylece
yatak odas› hikayelerimizin de
ufku genifllerdi belki. Sanki gecelerimiz bizim pencereyle karfl›
komflunun mutfak penceresi aras›ndaki mesafe kadar s›n›rl› gibi
geliyor bana. ‹lk iflim tafl›naca¤›m›z yeni evin yatak odas›n›n
hangi yöne bakt›¤›n› kontrol etmek olacak. Belki iflin büyüsü
burada. Yüzlerce ev bakmam›z
gerekebilir. Olsun. ‹nsanlar yaflamlar›n› de¤ifltirsin, daha mutlu
olsunlar diye fengflui diye bir ö¤retiye göre odalar›n› düzenliyorlar. Ne menem bir fley bilmiyorum. Sa¤dan soldan duydum. ‹fle
gerçekten yar›yor mu? Sanmam.
Yeni bir sevgili bulma umuduyla
yatak odas›n› bafltan afla¤› de¤ifltiren Asos hala yaln›z. Acaba ifle
önce kendisini de¤ifltirmeyle bafllasa daha iyi olmaz m›? Neyse
herkesin reçetesi kendisinde gizli...
Nas›l bir evde oturdu¤unu sonunda foto¤raflardan görebildim. Çok güzel. Ahflap masa
ve sandalyeler. Mor kadife koltuklar. Eski anahtarlardan yapt›¤›n tasar›ma bay›ld›m. Tam da istedi¤im gibi. Ayr›ca mor rengi
nas›l delice sevdi¤imi bilirsin. Ne
tesadüf. Evin dekorasyonu benim zevkime göre yap›lm›fl adeta.
Yatak odan›z› merak ediyorum.
Sizinki hangi yöne bak›yor acaba? Foto¤raflarda damatl›k k›yafetini de gördüm. ‹nanamad›m!
Krem tak›m elbise ve kahverengi
i¤renç ayakkab›lar. Bu kad›n seni
bafltan afla¤› de¤ifltirmifl. A¤abey’inin ayakkab›lar›yla dalga geçerdik. Ama o, kot pantolonuyla
geldi nikaha. Ben de pembe pantolonumla. Art›k kahverengi
ayakkab›lar›n› da giymiyor. Kendi karar verdi. Ben kar›flmad›m
bile. Bak sonunda ailenin en sevgili o¤lu sen oldun. Onlar›n istedi¤i gibi biriyle de evlendin.
‹çim s›k›lmaya bafllad›.
Umutlar yar›na kald›. Hadi art›k
yar›n olsun! Bana temiz bir dünya verin, yeniden kirletmek istiyorum!
Her zamanki gibi yine gece
olmufltu. Hiç sevmezdim geceleri.
Karanl›k bast›rd› m› içimi bir s›k›nt› kaplard› tarifi mümkünsüz.
Geceler uzun geceler çaresiz...
Annem, babam, ikizim ayn›
oday› paylafl›rd›k. Yatak odam›z›
paylaflan bir de kufllar vard›. Babam›n kufllar›. Pis küçük fleyler.
Evde hep kavga ç›kard› onlar yüzünden. Zaman›nda sürmenaj geçiren babama ruh doktorunun
tavsiyesi; aman sak›n kar›flmay›n,
kendini unutur, sinirleri yat›fl›r,
can bulur kufllar›yla olmufl. Halbuki babam›n ilgilenece¤i dört
küçük çocu¤u vard›. Ama o kufl-
lar› sevmiflti, kufllar› seçmiflti. Pis
küçük fleyler...
Her gece bir di¤erinin ayn›
ba¤›r›fl ça¤›r›fllarla biterdi. Zorla
uykuya gönderilirdim a¤laya yalvara. Ama nafile anneme karfl›
koymak imkans›zd›. Karn›m›n içi
ac›r yengeçler dolan›rd› içimde.
Dans ederlerdi yenilgimin zaferiyle. Bir o yana bir o yana. Bir
sa¤a bir sola. Babam, kardeflim ve
kufllar uykuya kucak açarken
huzurlu ben annemin odaya geliflini beklerdim çaresiz. Ne zamanki annem odaya yatmaya gelir iflte o zaman ben uykuya sar›l›rd›m s›cac›k. Annem hep geç
yatard›. Bende uykuya geç dalard›m böylece. Geceler uzun geceler çaresiz...
Yataktan kalk›p her gece koca anahtar deli¤inden gözlerdim annemi. Onu cumban›n
bafl›nda oturmufl sigaras›n› tüttürürken görünce, efkarl›, içim biraz rahat ederdi. Tekrar yata¤a
döner, sessizli¤i dinlerdim. Ç›t
yok. Arada sessizli¤i bozan bir iki
kufl kanad›. Pis küçük fleyler...
Çok geçmeden tekrar kalkard›m
so¤uk buz gibi yataktan. O hala
cumbada, a¤z›nda sigara. Gözlerini dikmifl yola öylece oturuyor.
Hiç s›k›lmaz m›yd› gecenin karanl›¤›nda bir bafl›na. Ben geceyi
istemezken o belki de hep geceyi
özlerdi. El ayak çekilince tek bafl›na huzurlu bir paket sigaras›yla. Ah anne bir bilseydin sen gelmeden uyuyabilmek ne zor. Hep
içimde kaç›p gidece¤in kuflkusu.
Uzaklara. Geri dönüflü olmayan
yollara. Elinde bir paket sigarayla.
Y›llar sonra ayn› oday› paylafl›yoruz anne. Babam yan odada
kufllar›yla. Oyunu küçük fleylerden yana kulland› sen benden
yana. fiimdilerde erkenden yat›yorsun. Ben hala geç. Bir türlü
al›flamad›m gecelere. Geceler
uzun geceler çaresiz...
25
VAROLMANIN KIRILGAN SANATI’NDAN:
ANARfi‹
Ersan Erçelik
Bu¤ra Alev
B YÜZÜ, 1. fiARKI:
Ya¤mur yine çiseliyor
o günlerden bir gün bugün
MABOOL
‘’Clinging on to life by the skin o’ my teeth’’*
Ölümle sohbet eden deliler gibiyim, sözcüklerin örümcek
A¤›na yakalanmadan, sa¤ana¤a kar›flan gölgem
Beni biraz ötede bekleyecek... ‹zninizle!...
Kendimle bafl bafla konuflmak istiyorum, özümün kuytusunda
Bu ne büyük karanl›k böyle, nas›l bir elektro gitar solosu
A¤z›m› susturacak sanki... Bast›¤› notalarla!...
26
Zaman›n tükeniflini görür gibiyim, saniyelerin de¤er biçti¤i
Ömrü saklayamadan, size baflka bir s›r verece¤im
Ey yaklaflan f›rt›na... Seni bekliyorum!...
Ateflli gövdemin kül etti¤i rüzgar, denizin yosun kokusunda
Sar›n›p uyuyaca¤›m, bir baflka sesle konuflmak için kendimle
‘’Uzun, fliddetli bir ya¤mur’’ gibi kükreyerek... Susaca¤›m!...
Avuçlar›mda ufalad›¤›m ölüm olsun yeter!...
Bende herkesi yakacak kadar atefl, herkesi kör edecek kadar
Ifl›k var... Sesimin yank›s›ndan anl›yorum sonun yaklaflt›¤›n›...
Reddediflin isyankar bayra¤›n› çekti¤i, her k›l›c›n
Kanla bilendi¤i güne dek beni bekleyin... Gelece¤im!...
1 N‹SAN 2001
*Megadeth-Skin O My Teeth’den.
** Ben ne yaz›k ki, vücut ve ruh de¤il, üçüncü bir fleyim. (...) Ben
insan de¤ilim, bir dinamitim.’’ Nietzsche
- Evet Nietzsche, ben de öyle. Ama unuttun: Her dinamit,
kendini patlat›r önce!
yazmak istiyorum seni
ads›zl›¤›na yüre¤imin.
Vurdular seni kükremifl barikatlarda,
ölmedin.
As›rlarca dolaflt›n düflmanlar›n›n ve
dostlar›n›n dilinde,
ezildin, yo¤ruldun,
yorulmad›n.
Süsledin evreni yaz, k›fl, her mevsim,
Gece, gündüz ve her an.
Denizlere akan nehir oldun,
f›rt›na kadar ç›lg›n,
gök kufla¤› kadar genç,
gecenin karanl›¤›nda y›ld›zlar kadar berrak,
yine de anlamad› seni hiç kimse.
Ama
hoflgeldin bana
hoflgeldin
usumdaki ayd›nl›k,
yüre¤imdeki ads›zl›k,
kalbimdeki isyan,
hoflgeldin.
PUNK DOSYASI-4 R E D D E T D ‹ R E N K E N D ‹ N Y A P !
özgür k. Tekin
Punk dosyas›n› oluflturmaya
karar verdi¤imde önümde genifl bir
evren bulaca¤›m› biliyordum.Karfl›t
kültürün kendini ifade etme biçiminin çok çeflitli formlar› var.Elefltirel Kuram da sanat;fleytans› kapitalist totalizasyona ra¤men kendi
felsefesini kuran stratejik düflüncenin etik kutbunu oluflturur.Bu yeni totalizasyon kendisini derin bir
yabanc›laflma üzerinde var eder.Kapitalist kültürün her fleyi metalaflt›rmas›,tüketim toplumu yarat›m›
plan›n›n en önemli takti¤idir.‹nsanlar›n,kendilerini derin biçimde
böylesine yabanc›laflmas›na izin
vermesini,Horkheimer ve Adorno
“Kültür Endüstrisi Sald›r›s›” ile
aç›kl›yor.Burjuva kültürü yayg›nlaflm›fl ve bir a¤ gibi tüm toplumsal
yaflama biçimleri içerisine s›zm›flt›r.Herkesi kapitalizmin emirlerine
boyun e¤dirme projesi,filmler,televizyon,gazeteler vb biçimde herkese ulafl›r.Bu nedenle Ayd›nlanma
ve ‹lerleme Miti,moderniteyi reddedenlerde dahil herkesin yaflam
biçimi içinde varolur.Bast›r›lmas›na
gerek duyulmayan her direnifl,kültür gösterisi içerisinde baflka bir
gösteriye dönüfltürülerek etkin bir
biçimde eritilir.Mevzilenemeyen direnifl ya sistem d›fl›na itilip yok edilir yada evcillefltirilerek sistemi besleyecek bir metaya dönüflür.Bir süre öncesine kadar moda endüstrisi
Punk esteti¤ini de podyuma ç›kar›p evcillefltirmek istemiflti.Bu topyekün içini boflaltma sald›r›s› elbette sadece sanat alan›nda yap›lm›yor.Kapitalizm kendisine karfl› mücadele edenleri bile bir süre sonra
al›n›r sat›l›r bir metaya dönüfltürerek anlam›n› farkl›laflt›r›yor.Özgürlük bazen bir otomobil,bazen bir
giysi,telefon markas›n› verece¤i
hazla efl tutulur bir söylem içine sokuluyor.Bu sorun ayn› zamanda
tüm sistem karfl›t› mücadeleler,in
de devaml›l›¤› sorunudur.(Bir süre
önce internette 10-15 euro’ya “antikapitalist” tiflörtler sat›fla ç›kar›lm›flt›)
Punk kendisini total bir reddedifl üzerinden var eder.Ço¤u kez
nihilizmle buluflmas›,sistemin onu
evcillefltirmeye çal›flmas›na karfl›
gösterdi¤i umutsuzluk içeren bir
tepkinin sonucudur.‹ktidar›n çok
merkezli bask›s›na karfl›,çok çeflitli
direnifl biçimleri ile “kapitalizmi
gördü¤ü yerde engellemek” felsefesini modern anarflizmin mücadele
takti¤idir.Punk›n anarflizmle buluflmas› da bu mücadele takti¤inde
gizlidir.Punkta t›pk› anarflizm gibi
cinsiyetçili¤e,seksizme,militarizme,toplumsal tahakküme,devlete
yani otoritenin farkl› formlar›na
karfl› ç›kar : “Ço¤u samimi punk
çabalar›n›n arkas›nda yatan “kendin yap!” (do it yourself DIY) eti¤idir.Zengin ifladamlar›n›n kendilerine kar sa¤layacak flekilde e¤lencelerimizi düzenlemelerine ihtiyac›m›z yok.Biz kendimiz de yapabiliriz.Biz punklar konserler düzenleyip,plak ç›kartabiliriz.Kitap,fanzin
yay›nlay›p bunlar› posta ile da¤›tabiliriz.Plak dükkan› kurup alternatif müzi¤e destek verebiliriz.Boykotlar› teflvik edebilir,politik etkinliklere kat›labiliriz.Biz bunlar›n
hepsini yap›yoruz.80’li ve 90’l› y›llar›n baflka hangi gençlik hareketi
bu kadar çok fley yapt›¤›n› iddia
edebilir?” (Joel.Profane Existence
Fanzine Say› 11/12)
Punklar sadece sanatsal faaliyetlerde bulunmam›fl bunun d›fl›nda-özellikle Üçüncü Anarflist Canlan›fl ad› verilen ve Seattle eylemi
ile bafllad›¤› kabul edilen dönemdekapitalizme karfl› mücadele
de otonomlar ve komünler olarak yer al›yorlar.(Pembe Blok ve
Kara Blok içinde özellikle) 2000 y›l›nda Prag’taki eylemde Neonazilerle çat›flmalar› eyleme damgas›n›
vurmufltu. Cenova’da, Quebec’te,
Washington’da ve Londra’da özel
mülk tahribini bafllatan radikal eylemlerin tetikleyicisi oldular.
Punk dosyas› yeni dönem
punk rock gruplar› ve Türk Punk
tarihi k›sa incelemesi ile sona eriyor.Punk›n politik mücadelesi ve
fanzinlerin dünyas›n› daha sonra
incelemeye çal›flaca¤›m. (NOT :
Türk Punk gruplar› benimle iletiflime geçin albümüzün etkinliklerinizin duyurusunu yapay›m [email protected])
DEAD KENNEDYS :
“En iyi Kennedy ölmüfl
oland›r”
‹ngiliz punk›n› “intihar” etmesi,görece olarak Punk Öldü! Söylemine yol açsa da Amerikal› Punk
gruplar› hala sahnedeydi.Punk›n
Amerika’da do¤uflu ve adland›r›l›fl›-garajlardan do¤an bir müzik oldu¤undan-glam rock içinde an›l›yordu.Asl›nda thrash metal yada
hardcore olarak adland›r›lan bir
çok grup Pistols’›n üç akorlu müzi¤inden farkl› de¤ildi.(Birde Punk
Metal olarak adland›r›lan bir tür
vard›r.Örne¤in Alman Rumble Milita bu tarz müzik yapar.)
Amerikan punk sahnesinin
beslendi¤i kan San Fransisco’dan
pompalan›yordu desek yanl›fl olmaz.Zaten söz konusu kent rock›n
soka¤a indi¤i ilk yerdir.Burada ikamet eden “üçüncü rock’n’roll kufla¤›”n›n idolü de Jello Biafra olarak
beliriyor.‹roni dozu yüksek flark›lar›, farkl› fikir gruplar› taraf›ndan
farkl› farkl› alg›lanm›flt›r. Bu anlamda Jello’nun grubu Dead Kennedys (D.K.) çok büyük risk tafl›yordu. Zira: “Birgün baflkan olaca¤›m, çakt›rmadan bir Führer... Çocuklar›n›z okullar›mda ö¤rettiklerimle arac›l›k edecek davama...” gibi lirikler kullan›yordu. Bir nazinin
bu sözlerdeki ironiyi kavrayama-
27
28
mas› ve grubu nazi sanmas› iflten
bile de¤ildi.Ancak “California
Über Alles” ve “Nazi Punks Fuck
Off” gibi flark›lar onlar› bu yanl›fl
anlafl›lmadan kurtard›.D.K. bütün
ABDyi aya¤a kald›ran ilk albümleri “Fresh Fruit For Rotting Vegetables”a kadar kodeste sonlanan
konserlere imza att›. Her y›l Kennedy suikast›n›n y›ldönümünde
mutlaka bir D.K. konseri olurdu.
Kas›m 1979’daki konser görüntüleri TV lere yans›y›nca Amerika genelinde gerçek bir flok yaflanm›fl.
TV kanallar›n› arayan yüzlerce steril Amerikal› “Fransisco’da konufllanan teröristlerin eylemlerine karfl› hükümeti sessiz kalmamaya” ça¤›rm›flt›. Reagen taraf›ndan kurulan “Washington Wives” adl› burjuva klubü lobisi aya¤a kalkt›.Sansür Kurulu (PMRC) hemen harekete geçerek olas› tüm D.K albümleri için önceden bir “banned” (yasakl›) etiketleri haz›rlad›.California
valisi Jerry Brown kendisine ithafen(!) yaz›lan “California Über Alles” parças›n› korkuyla dinledi¤ini
itiraf ederek,tüm heteroseksüel beyaz amerikan halk›n› D.K. tehdidine karfl› dua etmeye ça¤›rm›flt›.D.K
Tüm Steril Amerikan halk›n› dehflete düflüren parçalar yazmaya devam ediyordu : “Too Drunk Too
Fuck” , “Kill The Poor” , “Holiday
in the Cambodia” bunlardan baz›lar›.Jello solo çal›flmalar da yapm›flt›.
“Plastic Surgery Disaster” , “Frankenchrist”, “Bedtime For Democracy” bunlardan baz›lar›d›r.Dead
Kennedys en son ülkemizde düzenlenen Rock’N Coke (küresel kapitalizmin sembolü coca cola taraf›ndan düzenlenmiflti) kat›lm›flt›.Elbette ki o Dead Kennedys ruhunu
yitirmifl bir gruptu...
BAD RELIGION :
Son zamanlarda Amerikan
müzik piyasas›na damgas›n› vuran
hardcore punk ak›m›n›n sorumlusu say›lacak gruplardan biri olan
Bad Religion (B.R.) ayn› zamanda
uzun bir süredir ayakta kalmay› baflarm›fl bir topluluktur.1980 y›l›nda
Los Angeles’ta kurulan grup lirik-
leri ile ön plana ç›k›yordu.Oldukça
politik ve ak›ll›ca yaz›lm›fl sofistike
lirikleri ile ön plana ç›kan grup
1982 y›l›nda ç›kan ilk albümleri ile
hardcore punk camias›nda kabul
görmüfltü.Son y›llarda ç›kard›klar›
albümler hayal k›r›kl›¤› yaratsa da
“Generator”, “Suffer” ve “Against
the Grain” gibi albümlere imza
atan grup sayg›nl›¤›n› korumay› baflard›.
GREEN DAY :
90’lar›n bafl›nda yaflanan grunge müzik patlamas› (Nirvana ve
Pearl Jam gruplar› sayesinde) ard›ndan gelen Seattle ak›m›n›n
Amerikay› ve dünyay› sarsmas›n›n
sorumlusu olarak nitelendirilebilecek grup Green Day (G.D.)dir.
G.D. 1989 seneisnde California’da
kuruldu. 1994 tarihli “Dookie” albümlerinin dünya çap›nda 8 milyonun üzerinde satmas› önce Offspring ve ard›ndan NOFX, Pennywise ve Rancid gibi asl›nda uzun süredir bu tarzda müzik yapan gruplar›nda tan›nmas›n› sa¤lad›. G.D.
Punk müzi¤i genifl kitlelere tafl›yan
ender gruplardan birisidir. Grup
Amerikan›n Irak iflgali öncesinde
savafl karfl›t› eylemlilik içerisinde
yer alm›fl ve bir savafl karfl›t› beste
(Life During Wartime) yapm›flt›.
PUNK ROCK
PUNK ROCK VE ANARfi‹
Dünya üzerinde bir çok ülkede
bilinçli flekilde yeralt›nda kalmay›
tercih etmifl bir çok müzik grubu
var ve bu gruplarla punk yaflam biçimini benimsemifl insanlar aras›nda yeralt› iletiflim a¤›.Sadece fanzinlerin ele ald›klar› konular bile oldukça çok çeflitlilik gösterir; Sanat,
edebiyat, fliir üzerine, din mitoloji,
bilimkurgu fantezi edebiyat üzerine, ekoloji, anarflizm, nihilizm, feminizm ve dadaizm üzerine,antimilitarist düflünce ve eylem (vicdani
ret ve total ret) üzerine, eflcinsellik
üzerine yüzlerce fanzin ç›k›yor.
1970’lerde ç›kan ç›kan büyük fanzinler; ‹ngiltere’de “Sniffin’Glue”,
Amerika’da “Punk”t›r. California’da ç›kan “Flipside” Avrupa’da
yaflayan punklarla röportaj yapan
ve genifl bir co¤rafyaya ulaflan ilk
fanzindi. San Fransisco’da “Maxiumum Rock’N’Roll” küresel bir
sözcülü¤ü bafllatm›fl, punklar›n en
önemli haber kaynaklar›ndan biri
olmufltu. 1989’da Minneapolis’te
ç›kmaya bafllayan “Profane Existence” radikal siyasi görüflleri ile punklar aras›nda anarflist örgütlenmeleri
teflvik ediyordu. Profane Existance
1999’a kadar ç›kt› ve kendini sonland›rmadan önce “Makin’Punk’a
Threat Again” (Punk›n yeniden
Tehdit Olmas›n› Sa¤lamak) adl›
bir kitap ç›karm›flt›.
Anarfli ve politikas› ile ciddi
olarak ilgilenen ilk punk müzik
grubu ‹ngiliz CRASS’t›. Anarflist
punklar sadece müzik alan›nda eylem üretmiyordu. Örgütlenerek yada kargafla yaratarak da seslerini
duyuruyorlard›.Örne¤in Amerika’da 1980 ve 1999 y›llar boyunca
“Anarchist Youth Federations”
(AYF Anarflist Gençlik Federasyonlar› - Minnesota,Tennessee,California ve Maryland) “‹kiz fiehirler Anarflist Federasyonu, Lahana
Kolektifi” (Philadelphia) “Araçlar
Kolektifi” (Boston) “Positive Force” (Washington) ve benzer bir
çok örgüt içinde aktif eylemlerde
bulundular. 1980’li y›llar›n bafl›nda
CRASS Nükleer Silahs›zlanma
Kampanyas› içinde çal›flt›.
Punk toplulu¤una ilk olarak
“bar›flseverlik” (pasifism) fikirlerini
esinleyen CHUMBAWAMBA,‹skoç müzik grubu POITICAL ASYLUM ve CRASS’t›. Ancak daha
sonralar› CONFLICT ve CHUMBAWAMBA defalarca polis ve
dazlak fliddetine maruz kal›nca bar›flseverlik fikirlerinden uzaklaflt›lar:) Hollandal› punklar Güney Afrika ile olan ba¤lant›lar›ndan ötürü
Shell Petrol istasyonlar›n› bombalam›fllard›.Profane Existance aç›kça
kapitalist mülkiyetin tahribini savunan yaz›lar yaz›yordu. Bir çok
fanzin;müzik ve siyasetin yan› s›ra
kad›n haklar›,eflcinsel haklar› ile ilgili feminist fanzinler yay›ml›yordu.Washington’da RIOT GRRRL
(Asi Kzzz) adl› fanzin yay›nevi ve
da¤›t›m a¤› oluflturmufltu.Eflcinsellik punk hareketinin bafl›ndan beri
onun görünür bir parças› olmufltu.
Gaylere hitap eden ilk fanzin HOMOCORE’dur. Lezbiyenler oldukça genifl bir dinleyici kitlesine hitap
eden TRIBE 8 adl› bir punk grubu
kurmufltu.
Punk›n renk yelpazesinde ekoloji kendisini DEEP ECOLOGY
(Derin Ekoloji) felsefesi olarak gösteriyordu.Derin Ekoloji terimi
1971 y›l›nda Norweçli filozof Arne
Naess taraf›ndan icat edildi.Bir çok
fanzin özellikle MRR ve PE ekoloji konusunda yaz›lar, bildiriler yay›mlad›lar. Bir çok punk EARTH
FIRST! (Önce Dünya!), GREENPEACE, ANIMAL LIBERATION
FRONT (ALF-Hayvanlara Özgürlük Cephesi) EARTH LIBERATION FRONT (ELF - Dünyaya Özgürlük Cephesi) PEOPLE FOR
THE ETH‹CAL TREATMENT
OF ANIMALS (Hayvanlara Etik
Davran›lmas› ‹çin ‹nsanlar) gibi örgütlerin üyeleri yada destekleyicisidir.
Flipside, MRR, PE, Assault
with ‹ntent Free ve Hippycore’un
yan› s›ra OX (Almanya) gibi birçok Avrupa fanzini ve Avusturalya’dan ç›kan (Fight Back) fanzinler insanlara vejetaryenli¤e ça¤›rd›.Bir çok Kuzey Amerikal› fanzin
daha da ileri götürerek. Veganl›¤›
teflvik etti. Örne¤in PROPAGHANDI politik punkta daha önce
hiç duyulmam›fl hofl ezgilerle “Et
hala cinayettir/Süt hala tecavüzdür” diyen sözler yaz›yordu.Punklar; “Hayvan Özgürlü¤ü için Punklar” (PAL - Punks for Animal Libetarion) adl› bir oluflumu da organize ettiler.
TÜRK‹YE’DE PUNK!
Ülkemizde Punk kültürü nas›l
bir yank› bulmufltu.Keflke köklü
bir punk hareketinin varl›¤›ndan
söz edebilseydik ancak flu anda bile
punk bir hareket olmaktan çok
uzakt›r.
Neden Türkiye’de punk karfl›t
bir hareket olamad› sorusunun ard›nda yatan nedenler hiç kuflkusuz
türkiyenin sosyo politik yap›s› ile ilgili.Punk kapitalist kent kültürüne
tepki olarak do¤an bir yaflam biçimidir,kökleri çal›flan s›n›flara dayan›r.Ancak Türkiye’de bu anlamda
bir kentleflme yaflanmad›. Kapitalizmin köylerinden kopar›p kent sanayisine ve yaflam›na tafl›d›¤› köy
kültürü kent kültürüne karfl› kapal› bir tepki gösterdi. Türkiye’de bask›c› din ahlak›, militarist kültürün
tüm toplum taraf›ndan beslenmesi
ve kutsanmas›,feodal yap›n›n marjinal yaflam biçimlerine kuflku ve
nefretle bakmas› bireyin bu kültürle yetiflmesi ve içsellefltirmesi punk
yaflam biçimin do¤mas›n› bloke
eden nedenler olarak gösterilebilir.
Türkiye’de karfl›t kültür kendisini
sosyalist düflünce ile ifade etti.sosyalist kültürün hiyerarflik otoriter
yan› özgürlükçü ve marjinal düflünce biçiminin alt ve karfl›t kültürlerin geliflmesi bask›lad›.Bu ülkede anarflizm bile ço¤u kez otoriter e¤ilimler bar›nd›rmas› nedeniyle köklü bir harekete evrilemedi.
Türkiye’de alt kültür yaflam biçimi alternatif extrem müzik kültürü içinde, özellikle rock ve heavy
metal müzik dinleyicileri içinde belirmeye bafllad›. Ancak buda pasif
dinleyicilikten öteye gitmedi. Her
ne kadar rock kültürü ile halk müzik kültürü sentezi yarat›lmaya çal›fl›lsa da (Anadolu rock) “arabesk”
bir müzik türü olmaktan öteye gitmedi ve dolay›s› ile kendi yaflam biçimini oluflturamad›.anarflizm siyaset felsefesi alan›nda kendini var
etmeye çal›flt›¤›ndan sanat alan›nda
mücadele etmedi.
1980’li y›llarda heavy metal,
rock gruplar›n›n metropol kentlerde ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan
punk rock gruplar›n›n da ortaya
ç›kmaya bafllad›¤›n› görüyoruz.Türkiye’de ilk olarak 1978 y›l›nda bir
pla¤›n üzerinde “punk rock” ibaresini görüyoruz. Tünay Akdeniz ve
Ç›¤r›fl›m’›n “Mesela Mesela, Difli
Denen Canl›” adl› bu 45’li¤inin kapa¤›na bakt›¤›m›zda punk sembollerinden çengelli i¤neleri görmekteyiz. Sound olarak punk soundunu
tam olarak karfl›lamasa da yetmiflli
y›llar Türkiyesinde hiçte yabana
at›lmayacak çal›flmalara imza atm›fllard›r.(Örne¤in; Salak, Babam Yazd› Ben Besteledim parçalar›)
1987’de ‹stanbul’da HEADBANGERS adl› punk toplulu¤u
kuruldu.Topluluk 1994’te Fransa’da yay›mlanan “Sevdas›z Hayat
Ölümdür” adl› split plak için teklif
alsa da paras›zl›ktan dolay› kayda
girememifl bunun yerine Aç›k Hava tiyatrosu konserinde ki kay›tlar›
ile yer alm›flt›.Yaklafl›mlar› Tünay
Akdeniz ve Ç›¤r›fl›m’a göre daha
sertti.Örne¤in; “Surat›na ‹flemek ‹stiyorum” adl› çal›flmalar›nda “Surat›na iflemek istiyorum/sonra seni
öpmek istiyorum/dudaklar›ndan
ç›lg›nca/surat›n›n pis kokmas›n›
istiyorum” gibi sözler kulland›lar.Ayn› dönemde yine ‹stanbul’da
MORIBUND YOUTH adl› bir
topluluk kuruldu. 1988’de Ankara’da post Sex Pistols soundu,alayc› sözleri ile tamam› k›zlardan oluflan SNIPPERS adl› ilk punk toplulu¤u kurulur.Snippers 1991’de
“Dig The Hole Forget The Sun”
adl› demo kasetlerini ç›kar›rlar.
(Demoda yer alan baz› parçalar:
Maggie (The exploited cover’›,
We’re Punk, Fuck Acid, Shit in
the World’dür)
1989’da pyhycedelic rock ve
punk etkilenimli müzik yapan
ZEN adl› topluluk kurulur.Kay›t
ve konserlerini do¤açlama müzik
üzerine kuran topluluk “Uzay
1989” adl› bir demo yay›mlad›.flimdilerde iyice yozlaflan ATHENA’da
1990’da kurulmufltu. Thrash metal
etkilenimli punk soundu ile “One
Last Breath” adl› bir albüm yapt›lar. Daha sonra SU‹KAST,RADICAL NOISE,ASK IT WHY?RASHIT gibi gruplar punk/hardcore
sahnesinde boy gösterdi.Günümüzde ‹zmir’de LESS (Da¤›ld›) Ankara’da SOKAK KÖPEKLER‹, ‹stanbul’da RASHIT, PISSLICKS, K‹RL‹ ÇORAPLAR, Konya’da SCREAM (Da¤›ld›) ounk rock demo ve
albümler yay›mlad›lar. Bu gruplar
içinde en çok ses getireni kuflkusuz
RASHIT’ti.
29
karadul
sevecen tunç
sökü¤ünü diken bahçemizde
al›yor solu¤u yazmas› solgun
büyükannemin
büyür mü
gurbete giden sark›nca
balkonundan yüre¤inin, babam›n
yüzü diken
yaz ayaklar›ma yürüdü, yazg›s›
yas bu sene akl›m dut a¤ac›na
as›l›, silkeledi beni aflk
akl›m› tut
henüz geçmeden izi yana¤›ndan
a¤lar›n, nas›l yuttun karadul
seviflirken dalg›n
30
ac› m›
s›rt›mda fesle¤en, uzanabilir
kimi balkonundan dal›na
düflmez ki her çocuk ayn›
yükseklikten
RASH‹T : (Punk Rock)
1993 y›l›nda gitarist Tolga Özbey taraf›ndan kuruldu. Politik
tavr› ve ironik türkçe sözlü çal›flmalar› ile yurtiçinde ve yurtd›fl›nda
dikkat çekti. Rashit; Ramones, The
Clash, Sex Pistols, Adverts gibi
gruplardan etkilendikleri sounduna ska, hardcore, türk yunan ezgileri ekleyerek özgün bir tarz oluflturdu. Müziklerinde medyaya,kapitalizme, ›rkç›l›¤a, faflizme do¤rudan
tav›r alan sözler kullan›yorlar. Ancak ‹kinci yasal albüm öncesi medyan›n “müzik dünyam›z›n asi çocuklar›” oyununa düflseler de Rashit önemli çal›flmalara imza atmaya
devam edecek gibi görünüyor.
Grup 1993 y›l›nda 17 flark›dan
oluflan “Ugh’em All” adl› do it yourself (DIY) demosunu ç›kard›.
Demoda dikkat çeken parçalar :
“Ölü Burjuva”, ”Bana Silah Ver”,
”Punk” radyolarda çal›nd›.
1994’te 15 flark›l›k DIY demosunda “‹nsan Pazar›,”Hitlerin Köpekleri”,”Ç›¤l›k”,
“fiimdi Okullu Olduk” gibi
parçalar radyolarda çal›nd›.1995’te 8 parçal›k “Raflo
Tape” demosunda: “Serbest
Kalm›fl Anarflist”, “‹flçi Dedi¤in Ölmez” gibi parçalar dikkat çekti. 1997’de Frans›z
anarchopunk grubu Flagrants D’eli ile split bir albüm
ç›kt›. ‹ngiliz hardcore grubu
Active Minds ile split albüm
haz›rlad›lar. 1999’da ilk yasal ounk rock albüm Ada
müzik etiketiyle ve “Telafla
Mahal Yok” ad› ile yay›mland›. 2002’de Hollandal›
plak firmas› Kroket Records
ile 4 parçal›k Bir Ep ard›nan
2003’te ikinci yasal albüm
“Adam Olmak ‹stemiyorum” ad› ile yay›mland›.
RADICAL NOISE:
(Newschool Hardcore)
Grup 1992 y›l›nda eski
Necrosis grubu elemanlar›ndan Emre ve Sinan taraf›ndan kuruldu. 1993 y›l›nda
kaydedilen “Approved” adl›
demo yerli yabanc› underground camiada büyük ilgi gördü.
“End Of Sustain” adl› EP Çek firma View Beyond Records taraf›ndan bas›ld›.Grubun ad›n› duyurdu¤u albüm bu albümdü. Gruba vokalist Kerem’in kat›lmas›n›n ard›ndan ilk albüm “14 More Reasons
To Burn Us Down” yay›mland›.
Oldukça baflar›l› olan bu albüm
yurtd›fl›nda bir çok fanzine konu
oldu.Bu albümden 7 parça Türkiye’de Kod Müzikten ASK IT
WHY? grubu ile split olarak (karma) bas›ld›. Radical Noise Zihni
müzikten “Make a Wish” adl› albümü 1998’de yay›mlad›. Ayn› sene
Türkiye’nin politik hiphop gruplar›ndan Rapor2 ile yapt›klar› “Çiz”
adl› parçaya çekilen klip televizyonlarda gösterildi.Türkiye’nin önemli
heavy metal dergilerinden Non
Serviam okuyucular› 1999 y›l›nda
grubu En iyi grup olarak seçti. Ayr›ca Radical Noise Ünlü ‹ngiliz Doom Grubu ANATHEMA ve Amerikal› Thrash Metal grubu OVERKILL ile bir konser verdi. Grup ikini albümünü 2000 y›l›nda Hammer Müzikten “Plan B” ad›yla ç›kard›.
PISSLICKSS : (Punk)
Rashit’ten gitarist Tolga Özbey’in tek kiflilik projesi olarak bafllayan ve geçen y›l “Çiçekçi Elektrikli Testere Katliam›” adl› demoyu
ç›karan Pisliks (yeni ad› Pisslicks)
“Salacak Canavar› Yine Hortlad›”
adl› demosunu yay›mlad›. Grup
Tolga’n› deyifli ile “kafa sikmek ve
nefret uyand›rmak için” kuruldu.
Rashit yumufluyor, de¤ifliyor söylemlerine de Tolgan›n tek kiflilik
cevab› olarak da yorumlayabilece¤imiz Pisslicks oldukça sert sözler yaz›yor.
Bu gruplar›n d›fl›nda:
2/5bz- Anten- Ashifte- Ask It
Why-Bozuk Para-Bunu Sen Istedin-Cemiyette Pifliyorum Dead
Army Boots- Dead Reckoning-DeliDengesiz Herifler-DeTone-Deli
Gömle¤i-Direc-t-Dispute-Fatstar-Faux Pas-Harc-› Alem-HeadbangersIn Between- Jurassic Punk-Kep-K›r›k Çizgi-Kilink-Kranch-Lesh-LessLifelock-Necrosis-Not Made In
China-Psychochicken. Pick AxePin-Up-Punch-Rebel-Sark-ScreamSince Yesterday-Sogz-Sokak Köpekleri -Something’s Wrong-SoreSpinners-Suikast-Tampon-TasmaThe A.Y.I.L.A.R-The Next Highwa- Turmoi- Twinsburg-Vertical
Loop-Yatay Zeka- Zardanadam
Not : Politik Punk yapan gruplar benimle ietiflime geçerlerse onlarla röportaj yapabilirim. mail adresim [email protected]
Kaynakça: Non Serviam Extreme Music Magazine/Punk Felsefesi Craig O’Hara/www.punkerland.com Punkerland sitesini haz›rlayan arkadafllara destekleri için
teflekkür ederim.
Duble Anarflist*
Ogün Kaymak
flehrin kentsoysuzlar›yd›k adresliydik hepimiz
kesme iflareti, rakamlar, elektrik sayac› ve ayr›nt›lar
cümbüfllerle susard› meyhanelerimiz
yüksek kald›r›mlar› vard› nefleli kap›lar›m›z›n
fingirdek orospular dolafl›rd› içerimizde
akrabas›yd›k,komflusuyduk, dostuyduk
pufltlar› biriktirirdik psikiyatri makalelerinde
caddeye ç›kard›k arada bir Tanr›n›n gününde
pencerelerimizi aç›k bulurduk evlere dönüflte
cool’duk; light içecek kutular›ndaki damla resimleri kadar
ama ya¤mazd›k ummana senfonik h›çk›r›¤›m›zla bile
simas›z melekler çarpard› en eksik yanlar›m›zdan
aminiyle yat›fl›rd› ruhumuz rock’n’roll darbelerin
bölünürdük parça parça boyaynal› siluettik,
dökülüp boyas› yitik kupkuru bir dudaktan
flugelhorn yumuflakl›¤›yla bir yan›tt›k hayata
karfl›yd›k; solo, sert ve da¤l› trompetlere
kendimizce yaln›zd›k iflte kendimizce kalabal›k
yak›n cenazelerinde hüngür hüngür a¤lamazd›k
günefl gözlüklerimizi yollard›k
uzak bak›fllar›m›z› f›rlat›rd›k çok kuytu yerlere
hay›r kurumu ba¤›fll› çiçeksiz çelenklerimizi
sanki hiç a¤lamam›fl›z gibi
sanki hiç gülmedi¤imiz gibi
bant takard›k gözlerimize gazetelerde,
utanmak yerine simsiyah
üçüncü sayfa kontrbas yürüyüflüydük kentte,
du du dum duk
‘kiflisel de¤il, olan biten’ adl› melodiye bir uyumduk
aksak bir davul gibi izlerdik duman› tüten taglionilerimizi
sisli gözlerle, lokallerde yap›l›rd› akordumuz ilk bir iki kadehte
kendi yok halimizde duvar piyanosuyduk
31
Zanatç› Geldi Han›››m!
Mehmet Aksoy
32
1996 y›l›yd›. Tiyatro bölümüne
yeni girmifl bir taflral› hevesiyle Ankara’da gidebildi¤im her oyuna, her
tiyatro paneline kofluyordum. Tiyatro ö¤rencileri Devlet Tiyatrolar›’nda
biletsiz oyun izlerlerdi hala da öyle
olmal›. Yapman›z gereken son zilin
çalmas›na kadar tiyatronun jandarmas› bilet kesicinin i¤renç bordo
renkli ceketinde bunalt›lar yaflay›p,
onunnezaretinde tek ayak üzerinde
beklemekti. Önünde bekledi¤iniz iki
pirinç ayakl›k aras›na gerilmifl, muhtemelen yine bordo, süslü “halat” ayr› birmevzudur. Hani flu perde çekmek için korniflten sallanan zamazingolar vard›r ya, perde çekece¤i, onu
hat›rlat›r bana. ‹nsanlara oyunun
bafllad›¤›n›, art›k girmemeleri gerekti¤ini edeplice bildiren züppe aparat.
Tam bir burjuva esteti¤i örne¤idir.
Baz› oyunlarda yer yok diye geri bile
gönderilebilirdiniz o mide bulant›s›
burjuva aparat önünüzde di¤er pirinç ayakl›¤a yerleflirken ve jandarma da size yerlefltirmenin saadetini
yaflayabilir. Kenarda köflede ayakta
izlemeyi göze alman›z hiç bir fley ifade etmez jandarmaya. Tiyatro törensel ya da fiekspiryen fleklini kaybedeli çok olmufltur ne de olsa. Zaman
edepli seyircinin edepli oyunlar izledi¤i bir zamand›, öyle ayakta falan
ne demek hem ya müdür falan görürse? Bunlar› yazarken AST sahnesinde arkalarda (yine belefle) ayakta
kafalar›n aras›ndan salya sümük izledi¤im Jülide Kural’›n kad›nlar› geldi
akl›ma. Bu AST tertemiz demek olmasa da yeri ayr› demektir kardefller.
Di¤erlerine nazaran daha küçük olan Yeni Sahne merkezi bir
yerde olmas›n›n da etkisiyle daha kalabal›k olurdu ama kapal› gifle oyna-
yan oyunlarda bile en az›ndan yünde 10’luk bir boflluk hep olur. ‹rfan
fiahinbafl gibi uzaktaki sahnelerde bu
oran iki üç kat artar ama siz zar zor
girersiniz oyuna. Kaç para ki bilet
denebilir ama turne, buluflma ve özel
tiyatrolar› da sayarsan›z ayda 8-10
oyuna giden bir ö¤renci için iyi parad›r. Sonraki y›llarda birkaç oyun d›fl›nda tiyatroya gitmemeyi tercih edene kadar o tiyatro senin bu tiyatro
benim koflturur dururdum. Paneller
de cabas›.
Bu panellerden biri de Mamak
Belediyesi Tiyatro Festivali bünyesinde tiyatronun sorunlar› üzerine
oland›. Konuflmac›lardan biri de Yeflim Eyübo¤lu. 21 mart pazar gününün Radikal 2 ekindeki Yeflim Eyübo¤lu yaz›s›n› okuyunca 7-8 sene öncesine gidiverdim. “Tiyatro Kahramanlar›n ‹flidir” yaz›s›n›n bafll›¤›.
DT’nin “tiyatro”sözüyle özdeflleflmesinin rahats›zl›¤›n› anlat›yor ve
DT’ye k›ll›¤›ndan bahsediyor Eyübo¤lu. 90’l› y›llar›n sonuna kadar “tiyatro camias›nda” özellikle DT’li olmayanlar için DT en çok konuflulan,
tart›fl›lan ve sald›r›lan kurumdu. Kurumun kendi içinde çevirdi¤i dolaplar, insanlar›n yönetim yar›fllar›, birbirlerini aya¤›n› politikac›l›¤›n en bilinen, etik yollar›yla kayd›rmas› d›fl›nda “içerden” pek ses ç›kmazd›,
yaln›zca kulisler. Ve zamanla dizi
oyunculu¤u mevzular›, manken-tiyatrocu tart›flmalar› bu konunun yerini ald›. Devlet Tiyatrolar›’ndan politik bir tav›rla istifa edenler dizilere
yerlefltiler. DTCF temelli tiyatro dergisi AGON, ad›n›n da hakk›n› vererek çat›flmay› körüklemeye çal›flt› bu
DT saltanat› konusunda. O da zamanla anlam›n› yitirdi, ayak oyunla-
r› orada da oldu, insanlar koptu.
‹nönü Bayramo¤lu Dost Yay›nlar›’nda tiyatro dizisinin bafl›na geldi.
Dergi, iyisi kötüsü çok fley yapsa da
benim akl›mdan ç›kmayan Artaud
semineri oldu. Cafe de Cafe diye bir
yer vard› Tunal› Hilmi’de, seminer
orada (bilmeyenlere dipnot; mekan
k›yak yerdedir). Ben aptal köylü-burjuva, kendi içti¤im sallama çay d›fl›nda hatun hocam›nkini de ödedim.
“Uff yalaka” demeyin, biz öyle bir aile kültür alm›flt›k, flimdi kurtulmaya
çal›flt›¤›m. Neyse ki para vard› da yan›mda rezil olmad›m ama ne Artaud
ne vahflet tiyatrosu, akl›mda hep iki
bardak sallama çaya verdi¤im para
kald›, üstelik de sallama. Bu durumda uygun tek s›fat da dallama oluyor
herhalde kafiyeyi de bozmadan.
Kendime mi k›zay›m, daha sonra
Dost’tan Artaud’nun Taçl› Anarflist
oyununu ç›karan ‹nönü’ye mi k›zay›m bilemedim. Bildi¤imi yapt›m
içimden küfürleri sayd›m.
Dönelim panel ve DT mevzusuna. Eyübo¤lu Radikal 2’deki söylediklerinin üç afla¤› befl yukar› ayn›s›n› söylemiflti panelde de. Akl›mda
kalan sözlerden biri de asl›nda DT
sahnelerinin “bizlerin” oldu¤u ve
sanki DT’nin o sahnelere el koymufl
oldu¤unu hissetti¤ini söyledikleriydi.
Devlet bize yeterince yard›m yapm›yorun kendincesini dillendirdi durdu s›ras› geldi¤inde, devlete elefltiri
de bulunmaya devam ederken. Ya
dedim ben de ona, ben devlet olsam
benim yapmaya niyetlendi¤im tiyatroya befl para vermem. Benim derdim devletle ve bunu aç›kça söylüyorum. Böyle bir tav›r ald›¤›m yerden
yard›m beklemenin anlam› nedir bilemiyorum, bu saçma de¤il mi? Ta-
Ç‹T
ULUMA (Vole fiark›c›)
Polat Onat
Nurduran Duman
ürperen pürüzsüz tenin çiy düflmüfl çimenlere uzanan
iki günefl: biri do¤uyor öteki ö¤leden sonra
ç›r›lç›plak bir duvar akasyan›n alt›ndaki s›rt›n
gösteriyorsun bana her fleyi tek tek
ça¤›ldayan derenin sesini kufl c›v›lt›lar›n›
Her fley ›slak
sulu.
Mayas› bozuk günler çal›yor ya¤mur,
Telli kad›nlar, vurmal› adamlar
Muhayyer kürdi vole makam›nda
Bir k›z›l goncaya benzer dudaklar.
iflte diyorsun k›r›lm›fl çürüyecek bir çit
bunlar gökyüzünü da¤›tan tafllar
gözlerinde bir sandal yüzüyordu konuflurken
Notas›z geceler sakl› tenler alt›nda
Çarflambay› sel ald›
Sulu boya gazeteler.
tuhaft› sonsuzun kap›s›.
Yüzlerce kad›n ve erkek
Uluyor baflucumda.
Kesip at›yorum kulak zar›m›.
mer Levent’in (o da konuflmac›yd›)
anarflist misin sen diye sesini yükseltti¤i hatta azarlad›¤›n› hat›rl›yorum. Ufak bir gerginlik oldu. Kendime anarflist demiyordum o günlerde
ama flu anda o zaman bana anarflist
misin sen denmesinin de muzip keyfini yafl›yorum.
E yani bu yaz›y› bir an› yaz›s› olmaktan da kurtarmak laz›m, ki niyet
de bu zaten. A¤latanlar›n tiyatrosu
var Türkiye’de. Ülkeni anas›n› a¤latan kültürün bekçili¤ini yapanlar›n
tiyatrosu. DT ve burjuva sanatç›lar›,
lümpenler, maçolar vs. bunun görevlileri. Bir de a¤layanlar›n tiyatrosu
var. A¤layanlar derken bahsetti¤im
ac› çekip gözyafl› dökenler, ezilenler
de¤il; z›rlaklar, sümüklüler, bana fleker vermedi diyenler. Zaten Eyübo¤lu yaz›s›nda g›pta edip yutkundu¤unu söylüyor DT’nin teknik ve parasal gücüne. Ve Woolf’tan al›nt›l›yor,
“ ‹yi yemek yemeyen, iyi düflünemez, iyi uyuyamaz, iyi yazamaz” diye. 7-8 sene öncesindeki kad›n hala
orada. Bu bir anlamda takdir edilesi
olabilir tabii nerden bakt›¤›n›za ba¤l›. O zaman da hep Woolf diyordu,
o zaman da a¤l›yordu DT’nin flartlar› bizde yok diye.
Haz›r an›lara girmiflken fakültede oynanan bir sokak tiyatrosu hikayesini anlatay›m. “Toplumsal devrimci tiyatrocu yoldafllar” fakülte avlusunda “devrimci” bir oyun oynuyorlard›. Yine o tarzlara yak›n bir arkadafl oyunu nas›l buldu¤umu sordu. Oyun harbi rezaletti, görgüsüzceydi, yerlerdeydi, çirkindi. Ben de
bu devrimci s›fat›yla yap›lan iflin
devrimci olan› sabote etmekten baflka bir fley olmad›¤›n› düflündü¤ümü
söyledim. fiaflk›n gözlerle bak›yordu
bana, ne demek istedi¤imi anlamam›flt›, niyeti de yoktu iflin asl›. Devrimin hayat› estetize etme yollar›ndan biri hatta en esteti¤i oldu¤una
inan›yorum, devrimin fliir oldu¤una
inanmak gibi yani. O kal›n ve sert
kafll› ifllerin yaflam› estetize etmekten
çok kal›plara sokma, s›k›flt›rma ve
kurallarla bölme, bo¤ma gibi bir niyeti vard›. Ve beni inand›¤›m devrim bu de¤ildi.
Peki a¤layan ve a¤latanlar›nki
d›fl›nda bir tiyatro mümkün mü?
Anarflinin bu durumda hali tavr› ne
olmal›? Görüldü¤ü gibi bir sahip
olanlar var, a¤latanlar›n ve ezenlerin
sanatsal bekçili¤ini yap›yorlar. Bir de
vitrine yap›fl›p a¤›zlar›n›n suyu akarak vahvahlananlar var, sahip olunana talip olanlar, z›rlaklar. Anarflist
olan fludur diyemem, o ak›c› ve uçucudur. Ama onun ne sahip, ne de talip olan olmad›¤›n› söyleyebilirim.
Sahip olunana talip olmak yerine
onu yerle bir etmeye tutkulu oland›r
ve bu haliyle tehdit unsurudur, tehlikeli oland›r, yavflaklaflt›r›lamaz. Kariyer heveslileri, salak filmlerde oynamak için kast flirketlerinde bekleflenler ya da dizi star› olmaya afl›klar
d›fl›nda bir sözü olan, anarflist bir niyeti olan tiyatro niyetlileri için bir
ça¤r› ya da teklif de içeriyor bu yaz›.
Hiç bulaflmamay› tercih edecek kadar tutkulu oldu¤um bu iflle u¤raflan
ya da u¤raflmak isteyenlere bir selamd›r bu yaz›.
fiömineli evin kokofl-züppe kedileri ve o evin kap›s›nda miyavlanan
yavflak sokak kedileri varsa, serseri
kara kedilerin varl›¤›n› hat›rlatmak
laz›m kardefller.
33
ziyaret
Murat Gümüfl
34
içeri girdi¤imizde a¤›r bir koku vard› seda bu kokunun ne oldu¤unu anlamad›
ama ben bunun alkol kokusu oldu¤unu
anlam›flt›m.flarap kokuyordu a¤›r bir flarap kokusu kap›dan hissediliyordu kap›y› çald›m ve hasan abi bizi karfl›lad› önce tan›yamad› kendimizi tan›tma gere¤i
duydum sonradan hat›rlad› turgutun
kardefli ile gelmifltiniz dedi... ben de evet
dedim içeri buyur etti bizi turgut abiyi
sordum onun biraz s›k›ld›¤›n› bakkala
gitti¤ini al›flverifl yapaca¤›n› ve say›sal loto yat›raca¤›n› söyledi ben de flimdi ç›kacakt›m iyi oldu kap›da kalmad›n›z su
alacakt›m çok temiz bir çeflme buldum
afla¤› mahallede oradan su dolduruyorum. flafl›rmay›n istanbulda çeflme suyu
hala içilemiyor ama bu kuyu suyu olsa
gerek böyle temiz bir çeflmeden böyle güzel su içemezsiniz dedi turgut abi onun
için de iki kolon say›sal loto oynayacakm›fl her hafta bunu al›flkanl›k haline getirmifller güldüm do¤rusu umut ediyorlar zengin olsak diye.
içeri girdik oturduk oda iki bölümden olufluyor birinci k›s›m büyük olan
hasan abinin odas› ayr›ca bir bölümünde
mutfak var odada bir yatak daha var
ama yata¤›n sahibi yok di¤er odaya aç›lan kap›n›n ard›nda turgut abinin odas›
var bir de tuvalet yani toplam 20 metre
kare küçük ama çok içten ve s›cak bir
odada duvarlarda dergi ve gazetelerden
kesilmifl göl kenar›nda a¤açl›klar içinde
2-3 katl› genifl bahçeli ev resimleri asm›fllar duvarlar›na,bir kaç araba resmi süslüyor duvarlar›, gazete ve dergilerden kestikleri ilginç resimler ve bir aile resmi
dikkatimi çekti mutlu bir aile resmini bir
dergiden kesip duvarlar›na asm›fllar
duyguland›m do¤rusu bu insanlar›n ev
hasretini o zaman daha bilinçli anlad›m.bir kaç mayolu kad›n resmi de dikkatimi çekmedi de¤il masan›n üzerinde
itinayla kenarlar›ndan kesilmifl duruyor.
masan›n üzerinde ayr›ca eski kitaplara
bir göz att›m ve baz› tan›nm›fl yazarlar›n
romanlar›,eski gazeteler ve dergiler ve yeni gazeteler bakt›m hangi gazeteleri okuyorlar diye flu an piyasada en uygun
olan gazeteler ayr›ca bir çok ilaç ve not
ka¤›tlar› göze çarp›yordu ama en çok
dikkatimi çeken karyolan›n iki baca¤›na
topu¤undan s›k›flt›r›lm›fl yeni bir çift
ayakkab› ilk önce ayr›m›na varamad›m
acaba neden bunu böyle koymufllar de-
dim ama sonradan anlad›m ki ayakkab›
galiba ayaklar›na vuruyor onlar da böyle bir çareye baflvurmufllar.di¤er oda arkadafllar› odadan ayr›lm›fl bir kiflilik bofl
yataklar› var.oda arkadafllar›n›n ayr›lma
nedenine gelince adam dini bütün bir
insanm›fl yani namaz k›lan oruç tutan bizim ihtiyarlara dayanamam›fl kendi iste¤i ile odadan ayr›lm›fl hasan abi de iyi ki
gitti diyor bizden olmayan›n bizi anlamayan›n yan›m›zda yeri yok .turgut abinin
odas› büyük bir dolap var odan›n içinde
sanki çok eflyas› varm›fl gibi odan›n yar›s›n› kaplayan bir dolap bir komedin bir
yatak ve bir çok flarap fliflesi, dolular› da
var bofllar› da var...
duvarda bir kad›nla turgut abinin
bir resmi var resimdeki kad›n hiç de yabanc› de¤il ama kimdi acaba biraz düflününce bu kad›n›n bir parti liderinin kar›s› oldu¤unu anlamam geç olmad› sonradan sordu¤umda seçim zaman›na do¤ru bu hanim ve arkadafllar› huzurevine
gelmifl orada kalanlara hediyeler da¤›tm›fl ve onlarla hat›ra foto¤raflar› çektirmifl baflka da ziyaretçileri olmuyormufl sadece bir gün kalabal›k bir turist toplulu¤u bu turistler japonlarm›fl buraya gelmifl
foto¤raflar çekmifller bol bol herhalde
çok dikkatlerini çekmifller bu insanlar›n.ayn› flehirde yaflayan aileleri,dostlar›
bile gelmezken dünyan›n bir ucundan ziyaret edilmeleri hofllar›na gitse de biraz
burukluk olmufl hepsinin içlerinde. biz
turgut abiyi beklerken hasan abi ile konuflmaya bafllad›k durumunu s›hhatini
sordum o da bana iyi oldu¤unu söyledi
seda çok sa¤l›kl› görünüyorsunuz deyince ben de yafl›n› sordum bana dönüp flakac› bir tav›r ile 50’yi saymazsan›z 26
dedi çok güldük do¤rusu bu söze...
zaman›n› nas›l geçiriyorsun s›k›lm›yorsun de¤il mi dedim
ama bu laf›ma ben bile inanmad›m
do¤rusu insan nas›l s›k›lmaz ki bir u¤rafl› yok zaman geçirmek için dört duvar›n
içindesin hapis hayat›ndan farks›z küçük bir oda ve ne arkadafl ne de s›rdafl girifl ç›k›fl saatleri s›n›rl› yemek için kuyru¤a giriyorlar tam bir cezaevi hayat› diyebiliriz zaten erkenden yat›yorlarm›fl sabah erken kalk›p güne bafll›yorlar hasan
abi bazen d›flar›da ye¤eninin evinde kal›yormufl ama turgut abinin öyle bir lüksü
yok kalesini terk etmiyor ebedi istirahatgah›m benim diyor odas› için bana....ha-
san abi bize okuyorum dedi kendimi bildim bileli okurum kitap, dergi, gazete hiç
fark etmez bunu zaman geçirmek için
yapt›¤›m›
sanmay›n bu benim yaflam›m hatta
flu s›ralar ansiklopedi okuyormufl ara s›ra ca¤alo¤luna gidip ucuz kitap al›yor
okuduktan sonra da götürüp bak›rköyde
sat›yormufl kendisine götürdü¤üm kitab›
okumufl ve yazar› be¤enmifl kitap flu ermenileri anlatan bir kitapt› be¤enmiflti
do¤rusu bana okumaktan kimseye zarar
gelmez dedi ne zaman okumay› b›rak›rs›n o zaman tak›l›r kal›rs›n dedi.hasan
abide bir fley dikkatimi çekti boynunda
fular gibi bir bez ba¤l› duruyordu bunun
nedenini sordu¤umda bana gömle¤inin
yakas› kirlenmesin diye tak›yorum dedi
çamafl›r› kendi y›kad›¤›ndan yaka izlerini
ç›karam›yor ve gömlekleri erken eskidi¤inden boynunda hep bir bez ile gezmek
zorunda kal›yor.hasan abi turgut abiye
göre daha titiz gözüküyordu odadaki ifllerinin ço¤unu kendi yap›yor asl›nda bir
bak›ma turgut abinin ifllerini de o yap›yor
ama bundan hiç s›k›nt› duymuyor dedim
ya oda ona arkadafll›k ediyor geçinip gidiyorlar.
sonradan konu turgut abiye geldi
durumu nas›l dedim eskiye göre daha iyi
oldu¤unu söyledi.içki içiyor mu dedim?
doktor ona su içmeyi yasaklam›fl sak›n
su içme demifl seda anlamad› nas›l yani
turgut abi su içemiyor mu?nas›l olur diye hayret etti... tabi aç›klama yapmas› bana düfltü. turgut abinin içki içmekten su
içmeye zaman› ve vakti olmad›¤›n› anlatmaya çal›flt›m ona ve çok üzüldü¤ü gözlerinden okunuyordu bizim gülmemize
de k›zd›¤›n› anlayabiliyordum.seda bana
ters ters bakt› turgut abiyi çok seviyor
bunu biliyorum bizim gülmemizden sanki onunla dalga geçiyormufluz gibi alg›lad› zannedersem.ama eskisi kadar içmiyormufl
oda s›cakt› iyi ›s›n›yordu turgut abinin odas› daha küçük bir oda biraz kar›fl›kt› kap›n›n kenar›ndan bakt›m o yo¤un
alkol kokusu odadan geliyordu havaland›r›lmas› gerekiyordu temizlik konusunda soru sordum hasan abiye o da bana
yeterince temizlik yap›yorlar biz de yard›mc› oluyoruz dedi çamafl›rlar› hasan
abi y›k›yordu merak ettim nas›l y›k›yorlar diye huzurevine girerken bir kaç odan›n önünde iki a¤ac›n aras›na gerilmifl
ipte as›l› çamafl›rlar› gördüm kim bilir kimindi ama temizlenmeden öylesine kurumak için as›ld›¤› belliydi sanki ›slat›l›p
kurumas› için as›lm›fl bir de dikkatimi
kümesler çekti huzurevinin alt taraf›nda
bir iki tane kümes vard› bir kaç tavuk ve
bir horoz kim bilir kimindi acaba diye düflündüm belki de köyünden kalk›p gelmifl evlad›n›n evine yerleflmifl, ama evlad›
taraf›ndan kap› d›flar› edilmifl bir ihtiyar›n tavuklar›yd› ve her sabah onlara yumurta veriyordu ve belki de kesilip piflirilece¤i günü bekliyordu. birden kap› aç›ld›
ve içeriye turgut abi girdi do¤rusunu
söylemek gerekirse tan›yamad›m.Üzerinde uzun paltosu siyah bir kaflkol ve kafas›nda fötr flapka zannedersin ki sanki
eskilerden kalma istanbul beyefendileri
gibi çok yak›flm›flt› turgut abiye içeri girdi bir mahcupluk belirtisi vard› yüzünde
kendi kendine k›z›yordu k›sa bir öpüflmede alkol kokusu insan›n surat›na çarp›yordu kendisi ne kadar nefes vermek
istemese de belli oluyordu.
hemen aç›klama gere¤i duydu flimdi
d›flar› ç›kt›¤›n› söyledi sizin gelece¤inizi
bilseydim bir yere gitmezdim dedi zaten
içki içmesem gidemezdim içkiyi içince
üzerimden bir yük kalk›yor dünyalar benim oluyor sanki b›raksalar istanbulun
bir ucundan bir ucuna kadar yürüyebilirim hatta koflabilirim ama bir yudum içki içmezsem yerimden kalkam›yorum elden ayaktan kesiliyorum yürümeye korkuyorum tuvalete dahi gidemiyorum yürürken arkama bakmaktan korkuyorum
d›flar›da arabalardan insanlardan korkuyorum sanki arabalar insanlar üstüme üstüme geliyor sanki ayaklar›m beni tartm›yor flu lanet benim her fleyim olmufl
etim kan›m can›m tek s›rdafl›m me¤er içten içe beni yemifl bitirmifl beni esir etmifl
olmazsa olmaz onsuz hayat düflünemiyorum.kolumda devaml› bir damar atmas› oluyor çok korkuyorum ya felç filan
olurum diye bu halde kendime zor bak›yorum bir de öyle bir fley olsa ne yapar›m
ben o damar atmas› olmaya bafllad›¤›nda
içki içiyorum hemen geçiyor demek ki o
bile içti istiyormufl.say›sal loto yat›rd›m
belki ç›kar diye
-ç›karsa ne yapacaks›n diyorum
-bir ç›ks›n da o zaman kafa yorar›z
diyor ve gülüyoruz .o s›rada hasan amca
izin istiyor ben su almaya gidiyorum diye
ve bizi yaln›z b›rak›p gidiyor.Bir hafta oldu ankaradan geleli diye söze bafllad› turgut abi giderken trenle yap›lan yolculuk
çok güzel geçmifl ankarada evinde kalm›fl
eski evinde efli ve k›z› onu karfl›lam›fl ve
akflam ona güzel bir rak› sofras› kurmufllar bir gün de olsa ailesiyle ayn› evde
mutlu olmufl her ne
kadar kanepede yatsa
da buna da flükür diyordu.biriken ayl›¤›n›
ald›ktan sonra trenle
gitti¤i yolculu¤unu oto- uyurken iradem uyans›n
büsle sürdürme karar› nefleli akrepler kovalar yelkovan›
alm›fl ama bunun ona olmak ister kedinin gözüyle fare
çok pahal›ya mal olaca- varolmak
¤›n› bilememifl.otobüse masal kahraman›n› çizer gibi imlecim
binerken sad›k dostunu verirsin elini yolun uzar gider
flarab›n› yan›na almakaranl›k uyan›rken iradem dursun
m›fl.ne yapacakt› flimdi
o olmadan k›p›rdamas›
imkans›zd› alkol gözü dillerden birinden birine geçersem e¤er
kolu baca¤› olmufltu bir imlas›z kald›rs›nlar beni gö¤e
türlü bitmeyen yolcu- bahsetti¤im gök benden çekinirdi
luktan sonra taksiye kufla¤›n› yanl›fl boyamaktan muzdaripti
kucakta tafl›m›fllar.taksi- öteberimi tafl›yan bulutlardan
cinin soru sormas›na gelen potkal sesleriyle
f›rsat vermeden bir tek›y›s›nda vurulsun iradem denizin
kel bayiine çek hemen
demifl.
turgut abiyi en son ufalarken bisküvitleri yem veriyorum düfllerime
gördü¤üm de çok mut- fark›nda de¤ilim bildiklerimin
luydu beni defalarca
aram›fl ama bir türlü karak›fl› tan›mlarken
ulaflamam›fl her seferin- havuç burnuyla kardanadama döndük
de not b›rakm›fl yan›na vücudumun bir k›sm› elips
gelmemi istiyordu tek
kendi ekseninde döndü¤ünde
bafl›na d›flar› ç›kam›yordu ankaraya biriken kuyularda olmal› akflam,gün masada
maafl›n› almak ve k›z›
ve kar›s›yla görüflmek arka s›ralara oturttu¤um istanbul’u
için sab›rs›zlan›yordu eksik yapt›¤›m fleylere çok kiflilik
tren bileti alacakt›k bir- bir konuflmada kat›yorum
likte sanki bir çocuk gi- rütbesinden korkuyorum harflerin
bi o huzurevinden iki geri getirirken biliyorum istanbul’u
günlü¤üne de olsa ayr›dudaklar›m›n aras›ndan
lacak ailesinin yan›na
gidecekti.çok so¤uk bir yürüdü¤ünde biliyorum minübüslerin inanc›n›
istanbul günüydü biraz evime götürürken beni ters yollarda
gecikerek de olsa seda gö¤süme s›k›flt›rd›¤›m ö¤rencilerimi
ile yan›na gitti¤imizde bir bir inceledi¤imi istanbul’u,irademi
bizi kap›da karfl›lad› o
geri getiren kad›nlar›
gün içki içmemifl can›
da çok s›k›lm›flt› tek anlams›z kat›l›rken sorulara
dostu hasan abi de
her fleyi öteye iten denge
yoktu bak›rköy e gitmifl
o akflam ye¤eninde ka- sokaklar›n› k ü ç ü k k ö y diye okudu¤um zaman
lacakm›fl kendi de para- yürürken hayat utans›n!
s›z kalm›fl kafay› yiyecek duruma gelmifl içki içemiyor aya¤a ni hiç b›rakma deyiflini duyar gibi olukalkam›yor bütün gün oturup benim gel- yordum
o akflam son defa gördüm turgut abimemi beklemifl pencereden yola bakm›fl
durmufl devaml› o gün güzel k›yafetleri yi o gülen gözleri ile s›cac›k ve içten gügiymiflti d›flar› ç›kacakt›k bankadan para lümseyifli ile karl› bir istanbul gecesi
çekip ankaraya giderken bir fleyler alacak- u¤urlad›m onu ama flunu biliyorum ki
t› d›flar› ç›karken alkol almad›¤›ndan s›k s›k ziyaret edece¤im onu çünkü dekorkular› vard› tek bafl›na yürüyemiyor dim ya önemsenmek bir insan için çok
arkas›na bakam›yor korkudan titredi¤ini önemli ben de turgut abi ve onun gibilehissedebiliyordum kolundayken sanki be- ri önemsiyorum...
nefleli masa
Serkan Özer
35
‹ fl t e Ö y l e B i r K i t l e !
Gün Zileli
Enver Sezgin, Batman Bolfloy,
Gendafl Kültür, Ekim 2003
36
1950’li kuflaktan bir Türkiye
Komünist Partisi (TKP) üyesi olan
Enver Sezgin’in öyküsü, 1970’ler solundan ilginç bir kesittir. Enver Sezgin, birbiri ard›na y›¤›lan olaylar›,
aceleleci bir üslupla, dönemin ruhunu tasvir etmeksizin birbiri ard›na s›ralasa da, dönemin ideolojik geliflmeleri ve de¤iflmeleri, hatta siyasal geliflmeleri üzerinde bile herhangi bir
geçmifl de¤erlendirmesi yapmasa da,
öykünün kendisi, üzerinde düflünmemiz gereken birçok noktay› kendili¤inden ç›kar›yor ortaya.
Öykü, bana kal›rsa, Enver Sezgin’in, Sovyetler Birli¤i’nde geçirdi¤i
6 ayl›k süredeki gözlemlerinden ya
da TKP içi çal›flmalardan çok, kendisinin de dahil oldu¤u, radikalize olmufl 1970’ler taflral› gençli¤inin s›n›fsal ve ruhsal yap›s›, bu toplumsal kesimin yönelimleri, kendileriyle ba¤lant› kuran örgütlere iliflkin tav›rlar›
ve tercihleri aç›s›ndan ilginçtir. Sovyetler Birli¤i’ne ya da örgüt içi çal›flmalara iliflkin gözlem ve de¤erlendirmeleri de ilginç olabilirdi, ne var ki,
Enver Sezgin, TKP’yi tercih etti¤i
dönemki yüzeyselli¤ini daha sonra
da sürdürdü¤ünden, derin gözlemlerde bulunamam›fl. Kitab› yazarken
baz› de¤erlendirmelere varm›fl olsa
bile, bunlar› o dönemki gözlemlerine
monte etmesi hem zor oldu¤undan,
hem de bir anlamda samimiyetsiz
olaca¤›ndan, bundan kaç›nm›fl olabilir diye düflünüyorum. Ben bu tan›tma yaz›s›nda, esasen, Enver’in anlat›mlar›n›n özünü teflkil eden radikalize olmufl taflral› gençlik kitlesinin
niteli¤i üzerinde duraca¤›m.
Enver Sezgin ve Batmanl› arkadafl çevresini, “yoksul ve iflsiz ö¤renciler” olarak tan›mlayabiliriz. Taflra
kasabalar›n›n siyasi ve toplumsal bak›mdan en duyarl› kesimini oluflturan bu yoksul ö¤renciler kitlesinin
en önemli özelli¤i, belirgin bir gelecek güvencesinden yoksun olufludur. Girdikleri üniversite s›navlar›ndan büyük ço¤unlukla dökülerek ç›karlar. Gelecek seneki s›navlar› beklerler. Anne baba paras›yla kahve
köflelerinde çay içerek ve optalidonla kendilerini uyuflturarak zaman öldürürler. Geçici ifller bulurlarsa, bazen inflaat iflçisi, bazen yedek ö¤retmen, bazen seyyar sat›c›, ama genellikle iflsiz olarak karfl›m›za ç›karlar.
Gelecekten fazla beklentileri olmad›¤›ndan, toplumsal hareketlenmelere
kulaklar› her an aç›kt›r. 1970’li y›llarda toplumsal radikalizme sol fikirler yan›t verdi¤inden h›zla sola kayar ve hiçbir sol örgütün yönlendirmesi olmadan bir araya gelip, bilincinde bile olmadan özörgütlenmelere
yönelirler.
“Bizim ilk y›llardaki solculu¤umuz garip bir solculuktu. Bir kere
toplant›lar›m›z oldukça ilginçti. Esrar içip de gelenler, toplant› s›ras›nda ceketler omuzlarda tespih sallayanlar, zuladan içkisini yudumlayanlar, ne ararsan›z vard›. Örne¤in ö¤leden sonra toplant› yapt›¤›m›z yerde
akflam kafalar› çekiyorduk... Sol kitaplar, rak›lar, kavgalar, hepsi birlikte yürüyordu. Bölük pörçük bilgilere
sahiptik. Zenginlere ve Amerikan
emperyalizmine düflmand›k. Fikirlerimiz sürekli de¤ifliyordu. Bazen bar›flç› bir hal al›yordu, bazen fliddeti,
bazen gerillac›l›¤›, bazen de iflçi s›n›f›
öncülü¤ünü savunuyorduk.” (s.4849)
“Bütün yanl›fllar›m›za, eksikli¤imize, dahas› yalpalamalar›m›za ra¤men arkadafl çevremiz bizim de tahmin edemeyece¤imiz bir biçimde artmaya bafllad›. ‹fl ciddiye binmiflti.
Bafll› bafl›na bir örgüt olmufltuk...
Çok h›zl› bir okuma sürecine girmifltik. Elbette her okudu¤umuzu anlam›yorduk. Hatta belki de ço¤unu anlam›yorduk... Marks’›n, Lenin’in kitaplar›n› okudu¤umuz gibi, Tevfik
Fikret’in, Ömer Hayyam’›n kitaplar›-
n› da okurduk. Tabii ki Rus ve Sovyet yazarlar›n›n kitaplar› da eksik olmazd›. Amerikal› yazarlar, özellikle
Jack London okudu¤umuz yazarlar
aras›ndayd›. Yerli ve yabanc› klasik
romanlar› ihmal etmezdik... Art›k elli kiflilik toplant›lar yap›yorduk.
Toplant›lar›m›z› genellikle Çaml›k
dedi¤imiz bir yerde düzenliyorduk.
Bu toplant›lar genellikle gündemsiz
yap›l›yordu.” (s.54-55)
Gündemsiz yap›l›yordu, çünkü
buraya kadar olan, taflral› iflsiz ö¤rencilerin ad› konmam›fl özörgütlenmesidir. Henüz yukardan herhangi bir
örgüt müdahalesi, biçimlendirmesi
ve dolay›s›yla bölünmesi söz konusu
de¤ildir. Bundan sonra gündeme,
“devrimci abiler”le ba¤ kurma çabas›
gelir. Taflral› iflsiz ö¤rencilerin kendili¤inden örgütlenmesine ilk müdahaleler böylece bafllar.
“Bir müddet sonra var olan eksiklerimizi gidermek ve daha da büyümek için bizden önce devrimcili¤i
seçmifl olan a¤abeylerimizle iliflki
kurma ihtiyac› duyduk. Bunlardan
biri Zülküf ad›nda bir kimya teknikeriydi... Bir gün onu da toplant›m›za ça¤›rd›k... Önce bir k›sa aç›fl konuflmas› yapt›k. Sonra konuflma s›ram›z› bu a¤abeyimize verdik. Herkes
merakla ne diyece¤ini bekliyordu.
Zülküf önce devrimcili¤in ciiddi bir
ifl oldu¤unu söyledi. Sonra da bir
devrimcinin nas›l olmas› gerekti¤inden bahsetmeye bafllad›. Bizim Abofl
bildi¤imiz k›yafetleri ve uzun favorileriyle, uzun saçlar›yla tam karfl›s›nda oturuyordu. Zülküf önce Abofl’a
bakt› sonra da flunlar› söyledi: ‘Devrimci uzun saçl›, uzun favorili olmaz.
Acayip k›yafetler giymez. Devrimcilik züppelik de¤ildir.’ Daha baflka
fleyler de söyledi. Birdenbire ortal›k
buz kesti. Bir süre sonra konuflmas›n› bitirdi¤inde Abofl dahil hiç kimse
ona yan›t vermedi.” (s.56)
Art›k iflsiz ö¤rencilerin kendili¤inden özörgütlenmesi süreci kapanm›flt›r. Bundan sonra, merkezi sol
örgütlerle ba¤ kurma çabas› gelir
gündeme. Önce Ayd›nl›k ve ard›ndan da T‹KKO ile ba¤ kurulur, ancak bu örgütlerin temsilcileriyle gereken kaynaflma sa¤lanamaz. Ard›ndan, Enver’in de içlerinde oldu¤u,
yoksul ö¤renciler ve iflsizler örgütünün önde gelenlerinden bir k›sm›,
uzaktan uza¤a duyduklar› Sovyetler
Birli¤i’ne besledikleri sempati dolay›s›yla TKP’nin propagandas›n›n etkisine girerler.
“TKP’nin Sovyetler Birli¤i ile
iliflkileri bizim ilgimizi daha da çekiyordu. Dolay›s›yla böyle bir derginin
[‹lerici Yurtsever Gençlik dergisi.
G.Z.] da¤›t›m›na zaten haz›rd›k. Gerçi arkadafllar›m›z›n bir k›sm› bu derginin hangi siyasi hareket taraf›ndan
ç›kar›laca¤›n› bilmiyordu, ama zamanla ö¤reneceklerdi. Bu derginin
çizgisini bizim d›fl›m›zdakiler de pek
bilmiyorlard›. Zaten o dönemde Batman’da sol hareket içinde net bir ayr›flma olmam›flt›.” (s.93)
Sol hareket içinde ayr›flmalar gecikmez, bu süreç bafllam›flt›r bir kere.
Yoksul ö¤renciler örgütü, merkezi
sol ve Kürt örgütleri taraf›ndan paylafl›larak ortadan kald›r›l›r. DDKD
ve Apocular bu gençlerden bir k›sm›n› kendi saf›na çeker. Enver’in de
içinde yer ald›¤› ‹GD’liler de, yak›n
arkadafl iliflkilerine dayanarak di¤er
bir k›sm›n›. ‹deolojik tart›flmalar son
derece yüzeyseldir. ‹flte ‹GD’lilerin
argümanlar›:
“Sovyetler Birli¤i’nin varl›¤› bize
büyük bir propaganda kolayl›¤› sa¤l›yordu: SSCB’de iflçiler sömürülmüyor, iflçiler her fleyin sahibidir, iflsiz
insan yoktur, elektrik, su, ev ucuzdur, e¤itim, sa¤l›k paras›zd›r gibi...”
(s.126)
Bunun ard›ndan, Batman’da örgütler aras› silahl› çat›flmalar gündeme gelir. Dün, yoksul ö¤renciler örgütünde, ceket omuzda, tespih sallayarak birlikte toplant› yapan gençler,
flimdi, merkezi örgütlerin kap›flmas›yla, kendilerinin bile tam izah edemedikleri bir çat›flman›n içine girmifl, birbirlerini vurmaya bafllam›fllard›r.
“Karfl› karfl›ya geldi¤imiz, kavga
edip silah çekti¤imiz insanlar›n ço¤u
daha dün bizim arkadafllar›m›zd›...
Altm›fl bin nüfusu olan bir ilçede yafl›yorduk ve insanlar›n ço¤u birbirini
tan›yordu. Biz birbirimizi bo¤azlarken, muhtemelen baz›lar›m›z›n babalar› oturup birlikte çay içip sohbet
ediyordu.” (s.121)
Tan›t›m› burada kesiyorum.
Bundan sonra anlat›lanlar, esasen
Enver’in TKP içinde yaflad›¤› serüven ve 12 Eylül dönemindeki zorlu
kaçakl›k koflullar›na iliflkindir. Benim esas ald›¤›m konu ise, taflral›
yoksul gençlerin özörgütlenmesi ve
bu özörgütlenmenin merkezi örgütler taraf›ndan da¤›t›lmas› sürecidir.
Yerel seçimler yap›ld›. Çeflitli seçim tahlilleri sürülüyor ortaya. ‹ki
milyonluk, gelecek umudu olmayan
genç bir iflsiz nüfusundan söz ediliyor. Bu kitlenin, yükselen floven milliyetçili¤in potansiyel kitlesini oluflturdu¤u belirtiliyor hakl› olarak. Bu
iflsiz kitlesinin, Enver Sezgin’in kitab›nda öyküsünü anlatt›¤› iflsiz ve
yoksul ö¤rencilerin soyundan geldi¤ine kuflku yoktur. Evet ama, nas›l
oluyor da, 1970’li y›llarda solun dayana¤› olan bu kitlenin, bugün milliyetçili¤in, faflizmin potansiyel kitlesi
olabilece¤i düflünülebiliyor. Çünkü o
zaman rüzgâr soldan esiyordu, bugün ise sa¤dan. Bugün, merkezi sol
örgütlerin bu kitleyi etkileme flans›
pek gözükmemektedir. Bununla birlikte, yeni tür bir radikalleflme içinde, bu yoksul ö¤renci ve iflsiz kitlesinin en az›ndan bir kesiminin, devrimci türde bir radikalizme savrulmayaca¤›n› ve ayn› 1970’li y›llar›n
ortalar›ndaki gibi bir özörgütlenmeye gitmeyece¤ini kim iddia edebilir.
Üstelik, bu sefer, onlar› uzun saçlar›ndan dolay› paylayacak Zülküf’ler
yok, ellerine silah verip birbirine sald›rtacak örgütsel otoriteler ise etkisiz. Sol örgütlerin etkisizli¤i, neden
yeni bir devrimcileflmenin avantaj›na dönüflmesin?
AYNA*
Gülsüm Alp
37
“Kaderimiz takip ederdi bizi
ustural› bir deli gibi”
Tarkovski
Beyaz geceydi mahremin yüzü, kalabal›k
yang›nlard› k›flk›rt›c›lar, bu enkaz içimizdeki
patikalar›n gürültüsüdür.
Y›ld›zfal›yd› esrarl› akflamlar›m, m›r›lt›lar
erkeklerin.
retori¤in yalan›yd› aflk flark›lar›
Kalbimin geçti¤i nehirler vahflidir
yaraband› nümayifllerden sonra dehfletle
tafl›r›m ac›lar›.
Herhangi bir kad›n yabanc› uçurumlarda açar
gözlerini, mütecaviz gecenin karas›na. Bahts›z
annem! Eva!
elma a¤açlar› çiçeklendi
yasla s›rt›n› o çiçeklere
* Tarkovski’nin bir filmi
popüler kültür ve ahlaki çöküfle karfl› nas›l bir direnifl?
Özgür K. Tekin
38
Beni bu yaz›y› yazmaya iten ler bir
televizyon kanal›n›n haber bülteninde
gördü¤üm “a¤layan bir kad›n” görüntüsüydü.Etraf›nda ayn› amaçla orada birikmifl kalabal›kta flikayet ediyordu,ama
beni o kad›n kadar flok etmedi.Belli ki
bir haber de¤eri(!) de oluflturdu¤undan
s›k s›k ekrana geldi.Bu kad›n PopStar 2
yar›flmas› elemelerinin geç bafllamas› nedeniyle a¤l›yordu : “Saatlerdir burada
bekliyoruz”...Haber bültenini sunan
genç kad›n bir zafer edas›yla baflka büyük bir kentteki izdihamdan söz ediyordu.Kameralar önünde çirkin sesleri ile
flark› söyleyen insan görüntüleri peflpefle sunuluyordu.
O anda kolektif bir delili¤in içinde
olan o binlerce insan› oraya çeken fley
“flöhret” mitiydi.Hepsi yaflad›klar› hayattan y›rtmak yald›zl› bir endüstri içinde,sonradan yarat›lacak olan bir kitlenin “sevileni” olmak ve çok para kazanmak istiyordu.Bu madalyonun gösterilen ve arzulat›lan taraf›:‹ktidar,tap›n›,mülkiyet ve zafer duygusu.Sistem bu
duygular› besliyordu.Madalyonun di¤er(asl›nda gerçek) yüzünde ise popüler kültürün bir metas›,pazarlanabilir
bir ürününe dönüflmek ve belirli bir
toplum biçimi yaratmaya ayarl› kültür
endüstrisinin “uçucu” bir parças› olmak
için seleksiyondan geçiriliyorlard›.
Bu vahfli durumu anlayabilmek
için popüler kültür olgusunu çözümlemek gerek.Popüler kültür; herfleyin al›n›p-sat›labilir olmas›n› yaratan sanayileflmenin yaratt›¤› bir “ürün”.Üretim
iliflkileri ürününün (meta olarak kendisi ve o metan›n tan›mland›¤› üzerine
giydirildi¤i imaj) kültür sanayisine
ve,endüstrisine dönüflmesi.Kapitalizmin
yaratt›¤› ve kendini devam ettirmeye
ayarl›-tüketti¤i için özgür- toplum modelinin kültürü pop kültür.Çünkü sistem özgürlü¤ün anlam›n› ve mekan›n›
farkl›laflt›r›yor,özgürlü¤ü metaya ba¤l›
hale sat›lan,al›n›p kullan›lan bir imgeye
dönüfltürüyor.Kapitalizmde kültür tüketilebilirli¤i ve getirisi ölçüsünde popülerleflir.Çünkü al›n›p-sat›labilirli¤i rantabl oluflu,üretim araçlar› sahiplerinin
as›l kültürüdür.Yani popüler kültürü
yaratan toplum de¤il kapitalizmdir.O
varolan herfleye meta gözüyle bakar ve
getirisi ölçüsünde de¤er biçer.
Popüler kültürün tüketilmesi ve
bu tüketimin devaml›l›¤›n›n sa¤lanmas›
için hatay “geçicilik” üzerine infla ediliyor.Popüler kültürün üzerinde temellendi¤i kavramlar : “geçicilik”,”görünürlük”,”gerçe¤in yitimi” ve “sansasyon”dur.Bir popüler kültür ürününün
pazarlanabilir olmas› onun görünürlü¤üne,hedeflenen kitle taraf›ndan “arzu
nesnesi” haline getirilmesine ba¤l›.Görünür ve arzulan›r olma o ürünün tüketilmesini artt›ran bir fleydir.Bu tüketimin devaml›l›¤› ise elbette “geçicili¤e”
ve “sansasyona” ba¤l›.T›pk› metan›n devaml› üretiminin sa¤lanabilmesi için
ürün ömürlerinin k›sa oluflu gibi.Asl›nda popüler kültür metas›n›n geçicili¤i
de bir ilüzyondan ibaret.Birbiri ard›na
üretilen yap›tlar (yap›tlar› üreten de dahil) farkl› görünseler de birbirinin ayn›
(simulakr) ve bir ikonun imitasyonu
fleklindedir. Örne¤in Pop Müzik bir tan›md›r.Ancak belli kal›plar içinde ayn›
fleyi üreten-daha önceki bir ikonun imitasyonlar (mesela tarkan imitasyonlar›)yeni isimler olarak sunulunca ortaya bir
tarz ç›k›yor ve bunun devaml›l›¤›n› sa¤layacak bir kitle beliriyor.Popüler kültür ile kitle aras›ndaki iliflki; görünür,arzulan›r,izlenebilir(röntgen),ani alg› de¤iflimleri (sansasyon) içeren bir iliflkidir.Bu iliflki biçimi karfl›l›kla beslenince ahlaki bir çöküflle karfl› karfl›yad›r insan.Kapitalizm eflyay› arzulanabilir,pazarlanabilir yap›yorken insan›nda metalaflabilirli¤ini ve arzu nesnesi olarak-tek
tip arzuyu hissseden önceden programlanm›fl- topluma sunulabilece¤ini keflfetmesiyle bafllad› bu ahlaki çöküntü.Hayat›n markalarla çevrilmesi,hayat› markalar›n yönlendirmesi,markalaflmak yeni tek tip toplum yaratma biçimi hepsi
de bir insan›n onu insan yapan tüm
özelliklerinden,de¤er ve hislerden uzaklaflt›rarak bir simulasyona,fenomene,markaya dönüfltürüp “satabilmek”
popüler kültürün yeni bulufllar›ndan.Starl›k ikonu ve insan›n yokedilifli.Gerçe¤i çoktan yitirmifltik zaten.Üstelik art›k popüler kültür dayat›ld›¤› kitlede edilgen de¤il kendi star›n› medyan›n interaktif dehas› sayesinde kendisi
seçiyor.”Halk bunu istiyor”culu¤a mükemmel bir k›l›f.Popüler kültür starlar›n,imajlar›n tan›mland›¤› simgeler kül-
türü.Hasan Bülent Kahraman’›n da dedi¤i gibi : “‹ktidar dünyan›n her ça¤›nda kendisini simgelerle tan›mlar.Bugünki simgeleri ise markalar.Ne var ki iktidar gene dünyan›n her ça¤›nda “yanl›fl”
bir fleydi.fiimdiyse yanl›fll›klar komedyas›na dönüflmüfl durumda” (Kitle kültürü kitlelerin afyonu)
‹flte popüler kültüre ve popüler
kültürün yaflam› metalaflt›rmas›na karfl›
ç›k›fl›n anahtar› bu cümlelerde gizli : ‹ktidar Karfl›tl›¤›! E¤er popüler kültüre
sadece ürünlerini hedef olarak karfl› ç›k›yor ve direnifl gösteriyorsan›z popüler
kültüre eklemlenir onu beslersiniz.Popüler kültür estetik terörü alg›lar›m›z›
her an her yerde tehdit eder hale geldi.Buna karfl› “Karfl› Alg› Bozma” ile direnilebilir.BLF örne¤inde oldu¤u gibi.BLF (Bilboard Liberation Front-Bilboardlara Özgürlük Cephesi) bilboard
reklamlar›n› bozuyor ve yeniden kullan›ma sunuyor.Mesela “X fiirketi/Firmas› Hayat›n›z› Kolaylaflt›r›r” türü bir
reklam› “X Firmas› Do¤ay› Kirletir,‹nsanlar› Öldürür,‹flçileri Sömürür” fleklinde de¤ifltiriyor.Windows reklam›n›
bozup karfl›s›na : Error Linux yazmalar›
gibi.(www.billboardliberation.com)
Popüler kültüre ve dayatt›¤› toplum
biçimine karfl› direnifl olarak punk esteti¤ini de öneriyorum; Punk nazi sembollerini,iktidar sembollerini al›p de¤ifltirip yeniden kullanarak anlam›n›
bozuyor içini boflalt›yordu.Sex Pistols’›n
“God Save The Queen” EP’sinin
kapa¤›nda kraliçenin gözleri bantlanm›fl
(suçlulara uygulanan polisiye metod)
dudaklar›na çengelli i¤ne ilifltirilmifl bir
resmi vard›.(‹ktidar simgesini ve içerdi¤i anlam› yerle bir etme) Kesinlikle
kaotik anarflist bir tarz.Popüler kültür
üretimi s›n›f temellidir.Egemen s›n›f›n
ideolojik kültür sald›r›s›n›n bir parças›d›r ve üzerimize farkl› biçimlerde
sürekli
olarak
gelmektedir.(Sinema,Müzik.Marka,Televizyon).Baflka bir kültür biçimi yaratmak,karfl›l›kl› yard›mlaflma ve dayan›flma esasl› yeni bir toplumsal kültür iliflkileri biçimlendirmek,özgürlükçü ve
antiotoriter bir hayat› tasavvur edebilmek popüler kültürün yaratmak istedi¤i toplum biçimini bozacak.Baflka
bir yaflam mümkün çünkü...
imlas›z günlük
Küresel Kapitalizme,Sömürüye,
NATO’ya KARfiI AÇIK DAVET!!!:
Bu co¤rafyada punk kendini belli etti¤inden beri ayn› beklenti,
punk dinleyicisinin içini yedi bitirdi.fanzinler,distrolar,bireyler ayn› iste¤i dile getirdi durdu ancak de¤iflen pek bir fley olmad›.bu istek,sözlerle dile getirilen tavr›n, flu malum alt kültür hareketinin
prati¤e geçmesi,eylemlilik nam›na iki üç fleyin cereyan etmesiydi.
eh.. olmad›.. olmamas›n›n yüzlerce sebebi vard› asl›nda.her fleyden
önce punk,buralara kelimenin tek manas›yla ihracedilmiflti, ifl buram buram ticaret kokuyordu.zaten buraya gerçekleflen ihracattan
önce, ç›kt›¤› yerde (anas›n›n am›nda,yani londra’da) dejenere ifllemi öylesine h›zl› gerçekleflti ki punk sistem taraf›ndan bir güzel yaland›, yutuldu, sindirildi de kusuldu bile.bir isyan hareketi gözler
önünde modaya,uyuflturucuya,ve bilimum entegrasyon malzemesine dönüfltü. ‹nsanlara cazip gelen yaln›zca sert bir müzik dinlemenin getirdi¤i öz güven,eski püskü k›yafetlerin dikkat çekicili¤i ve
yap›labilecek her türlü hareketin-yanl›fl olsun do¤ru olsun- anarflist
olma kimli¤i ile manipüle edilebilir olmas›yd›.yeni bir sektör alm›fl
bafl›n› gidiyordu.punk dinleyicisinin büyük bir ço¤unlu¤u ne yaz›k
ki bu koflullar içinde flekillendi ki biz bu “eski tüfekler”i art›k k›laplarda “p›t”larken “pat”larken görüyoruz s›kl›kla.ha bir de geriye kalan k›s›m vard›,iflin özünü kavramaya çal›flan,harekete geçmek isteyen .sa¤olsunlar bu kifliler distrolar kurdular,fanzinler da¤›tt›lar ürettiler..ama hiç bir zaman istenen ortam yarat›lamad›.bir
bütünlük hiç bir zaman tam anlam›yla yakalanamad›. punk, hiç
bir zaman ciddi bir karfl› durufl teflkil edemedi.neden mi? san›r›m
alt kültür yanl›fl alg›land›.küçük burjuvazinin bofl vakit de¤erlendirme ifllemi özelli¤inden s›yr›lamad›.evet fanzinler güzeldi,üretkendi sap›na kadar kendin piflir kendin ye idi ama fanzin uslübü;
kolaj olsun kara mizah olsun vs.asl›na bakarsan›z sadece belli bir
kitleye hitap edebilecek çal›flmalard›. fanzinlerin da¤›t›ld›klar› yerler pasajlar vs sadece belli bir kitlenin u¤rad›¤› mekanlard›.alt kültür soka¤a indirilemedi. sokaktaki adam›n, punk’la karfl›t kültürle
tan›flmam›fl insanlar›n anlayaca¤› bir dil kullan›lmad›. durumdan
haberdar olanlar belli idi, okuyan, yazan,çizenler de belli. bu durumun da tahlili konuldu zamanla.daha davetkar, daha içten ürünler oluflturuldu, giriflimler gerçeklefltirildi ama sonuç gene hüsran.flu hep öykünülen avrupadaki “punkscene” burada yarat›lamad›.koflullar gözden geçirilmedi çünkü.öykünmek bafll› bafl›na bi hata de¤il miydi zaten? y›llardan beri süregelen al›flkanl›klar insanlar› hareketsizli¤e mahkum etti,koltuklar›na m›hlad›.ya da rock’n’coke da kofti dead kennedys ile iki pogo yapan say›n flahsiyetler”
ooh ortam›n am›na koduk “tav›rlar›na bürünüp üstün “unity” vazifelerini yerine getirdiler. sonuçta herkesin bir seçim hakk›
var.punk dinleyen bir kifli iflin sadece müzikal ve trende ba¤l› yönünü de sevebilir.ama e¤er iflin di¤er boyutu,eylemsel yönü sizi
alakadar ediyorsa,hareket için hala geç olmad›¤›n› ve bir fleyler yap›labilece¤ini belirtmek gerekir. gerekir de bu nas›l olur? asl›nda
“nas›l olur” sorusu kafam›z› kurcalamaya bafllad›¤› gibi,çok avantajl› bir zaman dilimi içerisinde oldu¤umuzu farkettik. 28 haziran’da Blair ve Bush eflli¤inde ‹stanbul’da gerçeklefltirilecek olan
NATO zirvesine karfl›, farkl› siyasetlerde pek çok kampanya bafllat›lm›flt› bile.bu kampanyalar›n içeri¤ine dair iki üç yerle konufltu¤umuzda avrupa sosyal forumu’nun türkiye’ye u¤rayacak olmas›ndan tutun, bir etkinlikler haftas› haz›rlanmas›na kadar pek çok
proje ile karfl›laflt›k ve dedik ki, B‹Z DE⁄‹LSEK K‹M, fi‹MD‹ DE⁄‹LSE NE ZAMAN? bu etkinlikler haftas›nda gerek yurt içinden
gerek yurt d›fl›ndan pek çok punk grubunun kat›l›m›n› gerçeklefltirme,söylefliler vb.organizasyonlar yaratma taslaklar›,taslak olmaktan ç›kmak için sadece kat›l›m ve ilgi bekliyorlar.iletiflim kurmay›
düflündü¤ümüz baz› gruplar belirlendi ancak bu projede yer almak
isteyen herkese kap›lar sonuna kadar aç›k.sadece müzik gruplar›
de¤il irtibat kurmak istediklerimiz, konuflmak,paylaflmak,eylemek
isteyen herkes..bu yüzden en k›sa zamanda buluflmalar› gerçeklefltirmek istiyoruz.mekan,zaman vb.önemli noktalar bu hafta içinde
belirlencek. Maillerinizi bekliyoruz. ‹lgilenenler en alttaki adrese
mail ats›n.
haberleflme adresi: ‹letiflim: [email protected]
Do¤a-Düflünce-Siyaset Dergisi
üç ekoloji’nin ikinci say›s› ç›kt›.
Bu say›da Ümit fiahin’in Bir Truva At› Olarak Sürdürülebilir
Kalk›nma, Gustavo Esteva’n›n Kalk›nma, Wolfgang Sachs’›n Çevre, ‹van ‹llich’in ‹htiyaç, Ümit fiahin ve Rahmi G. Ö¤dül’ün Joel
kovel ile söyleflisi, Joel Kovel’in Radikal Ekolojilerin Diyalekti¤i,
Serkan Delice’nin Queer kuram› Üzerine Bir Bafllang›ç Yaz›s›, Ebru Özdemir’in Avrupa Yeflil Partisi, Ebru Özdemir’in Arnold Cassola ile Söyleflisi, Aldo Leopold’un Toprak Eti¤i, Enver Avc›’n›n
nas›l Bir Örgütlenme, Nas›l bir Muhalet, Ender Eren’in Yeflil Politikan›n Güncel Sorunlar› ve Yorumlar, Tahir Çalgüner’in Ekoloji, Çevreye Toslay›nca bafll›kla yaz›s›yla Süleyman Y›lmaz’›n bir kitap tan›t›m› yer al›yor. ‹letiflim:[email protected]
3 NOKTA DERG‹S‹NDEN DUYURU
Y›ll›k; o y›l içinde, dolafl›mda olan edebi faaliyetleri derleyip,
okuyucuya sunma amaçl› bir çal›flmad›r. Bugün, okuyucu karfl›s›na ç›kan y›ll›klar incelendi¤inde; ‘öznel’ be¤eninin ötesinde olmad›¤› görülür. Dolafl›mda olan dergileri -fliirleri- düflündü¤ümüzde
ise y›ll›k haz›rlay›c›lar›n›n kurumsal dergilerin d›fl›nda di¤er dergileri görmezden geldi¤ini söyleyebiliriz. Buyurgan ve kurumsal dergilerin d›fl›nda, yay›n sanc›s› ile ço¤alan dergilerin ve ‘fliir’i önemseyen bir dergi -üç nokta edebiyat- olarak; ‘2004 fliir defteri’ni
aralamaya karar verdik. Y›l›n fliir verimlerini ‘2004 fliir defteri’
yay›n kurulu seçecek ve defteri fieref Bilsel ile Cenk Gündo¤du
haz›rlayacakt›r. Bu amaçla y›l içerisinde yay›mlanan fliir, edebiyatkültür/sanat dergilerinizi ve fliir kitaplar›n›z› dergi iletiflim adresine ulaflt›rman›z bizi sevindirecektir.
‹letiflim: 3 Nokta Edebiyat Dergisi
Moda Mah. Sarraf Ali Sok.
No:31 Kad›köy/‹STANBUL
E-mail: [email protected]
[email protected]
Geçti¤imiz aylar içinde Alain Badiou’nun Etik (metis), J. G.
Ballard’›n Süper Kent ( roman, ayr›nt›),Ece Ayhan’›n Öküz’lemeler (sel), küçük iskender’in Dicle ve F›rat (fliir,gendafl),Yücel
Kay›ran’›n beni hiç göremezsin (fliir, ekin), Ramis Dara’n›n
Kefliflin Gümüflleri (yom), Levent Y›lmaz’›n Sonülke (fliir, metis),
Betül Tar›man’›n Yol ‹nsanlar› (fliir, can), adl› kitaplar› yay›mland›.
AÇIKLAMA
‹zmir Karfl›yaka belediyesince düzenlenen 1. fiiir kurultay›n›n Sonuç Bildirgesinin çal›flmalar›na kat›lmad›¤›mdan
dolay› reddetti¤imi belirtirim. halim flafak
39
40
Y›llard›r bir duygu ar›yordu. Küçük laboratuvar›nda
saatlerce u¤rafl›r, Salona geçer ve elde etti¤i kar›fl›m› denerdi.
Saatlerce bulutlar›n üzerinde dolafl›r, varl›¤›n karanl›k koridorlar›nda gezer, halüsinasyonlar görür, yaflad›klar› üzerine
düflünmeye, fikir üretmeye çal›fl›rd›. Bazen sabaha kadar
uyumaz, hüzünlü müzikler dinleyerek düflüflünü bir ayine
dönüfltürürdü.
Düflmek! As›l sorun buydu.
Cennette bir tan›t›m turu yapt›ktan
sonra geri dönmek gibi birfley.
Üzülmek. Bir sonraki ayin için heyecanla geri saymak...
Herfley eskisi gibi oldu¤unda çal›flma masas›na oturdu.
Çekmeceden günlü¤ünü ç›kard›. Son maceras›ndaki hislerini ve gözlemlerini dikkatlice yazd›. Uyumaya gitti.
Uyanmak da ac› veren bir geri dönüfl de¤il miydi?
Giderken hiç flikayet etmedi¤imiz bu yolculuktan b›kt›r›c›
tekrarlarla her sabah yeniden dönmek...
Umutsuz bir isyan duygusuyla uyand›.
41
Ezberledi¤i ve yinelemek istemedi¤i ak›fl›n içine do¤ru yürüdü. Arad›¤› fleyi
düflündü. Yak›n›nda olmal›yd›. Büyük ihtimalle fakredilmeyi bekliyordu. Evi
dolaflt›. Bir araya getirip hiç kullanmad›¤› küçük kavanozlar›n içinde ne oldu¤unu
çoktan unutmufltu. Onlara yöneldi...
Bir süre çal›flmalar›na ara vermesi gerekti¤ini düflündü. D›flar›, insan içine
ç›kt›. Eski arkadafllar›yla bulufltu. Meyhanede, kütüphanede zaman geçirdi.
Sinemaya gitti. Eski sevgilisini arad›. Bulufltular. ‹çi Burkuldu. Bambaflka bir
insan olabilirdi. Ama halinden flikayetçi de¤ildi. Uzaklaflt›¤›, elinin tersiyle itti¤i
ne varsa b›rakt›¤› gibi duruyordu.
Labaratuvar›na döndü. Sonucunu asla kestiremedi¤i
bir terkip haz›rlamaya koyuldu. ‹fli bitince, son
haz›rl›klar›n› yap›p televizyonun karfl›s›na kuruldu.
Denek haz›rd›. Deney bafllad›.
Duvar bu kez fleffaft›. Kap› yavaflça araland›.
Yumuflac›k bir süzülüflle di¤er tarafa geçti. Kendini
takdir etti. Öncekileri aratm›yordu. Üstelik zihni çok
berrakt›. Üzerine çöken bir a¤›rl›k belirtisi arad›.
Yoktu. Çok güzeldi. Elinden geldi¤ince keyfini sürmeye çal›flt›. Kendini gözlemliyordu.
Sorusundan ve cevab›ndan vazgeçeli ne kadar zaman
oldu¤unu hat›rlam›yordu. Düflmeyi beklemeye koyuldu. Saatler sonra kendini yoklad›. De¤iflen birfley
yoktu. Girdi¤i kap› henüz ufukta belirmemiflti.
Duvarlardan eser yoktu. Bekledi. Ama nafile. Geri
dönmüyordu. Yoksa!..
Ucunda uyanmak oldu¤u için
usand›¤› rüyalar› düflündü. Belki bu
kez uykusuyla uyan›kl›¤› aras›ndaki
bezginli¤i silip geçecek, rüya ve
gerçe¤i birbirine kar›flt›rabilecekti.
Yatmaya gitmeden önce gidip notlar›n› elden geçirdi. En son formülle
birlikte hepsini yakt›. Yatak odas›na
geçti. Kendinden emin bir flekilde
yeni uykusuna gözlerini teslim etti.
külden.kilden.hayalden
sabahattin umutlu
“hasan’a.onur aky›l’a”
yumurta kokulu bir akflam›n
cenin uykular›ndan firar
sal›ncak olsan. sallansan
ç›tay› koysan daha dik duruyor
flu yamuk aln›na dünyan›n
rakamlar› yüzüstü...
çiz üstünü harflerin
sil içinden geçenleri
çocuklar›n diline düfl
tükür yüzüne son kez
içindeki polisin
sönece¤i flimdiden
belli y›ld›zlar aras›nda
gönüldüflürüp bi sar› y›ld›za
geceyi gündüze
gündüzü geceye satard›n
kör sat›c›n›n kör al›c›s› derler ya
oysa hep elinde ganimet
nietsche’den ödünç ald›¤›n
ayaktak›m›n› geri ver
mektuplar›n marks’a
pul koleksiyonun salome’ye...
kafka’ya yazd›¤›n son
mektubun yak
son kadeh dionysos’a
jelatinden flehirlerde
seni nerden...
rutubetten. jiletten
bir de külden sorsunlar
iz süsünler duman›ndan
köfle bucak kovsunlar
azadet içindeki son esiri de
k›r pusulan f›rlat denizlere
fliflirsin yelkenin rüzgar
pani¤e ne gerek
gemi su al›yor o kadar
külden.kilden.hayalden
geçtin de geldin
kefenin yelkenbezinden
bir korsanbayra¤› bedenin*
Önce öldür bülbülü
sonra sesini dinle
ne var sanki nolduysa
senden bilsin ahali
* yakamad›¤›n son ak›l defterin
43

Benzer belgeler