Full Text

Transkript

Full Text
ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA
2015
Rahim İçi Araç Kullanan ve Kullanmayan Kadınların Servikal Kültür
Sonuçlarının Değerlendirilmesi
The Evaluation of Cervical Culture Results of Women Using and Not Using Intra
Uterine Device
AUTHORS /
YAZARLAR
Eyyüb Yılmaz
Aile Hekimliği Uzmanı,
Nizip Devlet Hastanesi,
Gaziantep
Burkay Yakar
Aile Hekimliği Uzmanı,
Çorum Gülabibey Aile
Sağlığı Merkezi, Çorum
Yasemin Korkut
Aile Hekimliği Anabilim
Dalı, Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi
Tıp Fakültesi, Kütahya
Yusuf Haydar
Ertekin
Aile Hekimliği Anabilim
Dalı, Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi Tıp
Fakültesi, Kütahya
ÖZET
Amaç: Çalışmamızda, rahim içi araç kullanımı sonrası gelişen pelvik enfeksiyon sıklığı ve kandaki
lökosit ve CRP yüksekliği ile demir eksikliği anemisi arasındaki ilişkisi araştırıldı.
Yöntemler: Çalışmamıza 2005-2007 tarihleri arasında polikliniğimize vajinal akıntı şikayeti ile
başvuran 18-49 yaş arasındaki 181 hasta alındı. Hastalardan servikal kültür, kan tetkikleri istendi. Rahim
içi araç kullanımının pelvik enfeksiyon sıklığında artışa sebep olup olmadığı, pelvik kültür sonuçlarının
lökosit ve CRP yüksekliği ile ilişkisi araştırıldı. Demir eksikliği anemisinin rahim içi araç kullanımı ve
enfeksiyon ile ilişkisi saptanmaya çalışıldı.
Bulgular: Rahim içi araç kullanan 70 hastanın kültür sonuçları incelendiğinde 44 (%62,9) hastada
normal flora saptanırken 18 hastada (%25,7) patolojik üreme saptandı. Kontrol grubunda ise 78 (%70,3)
kişide normal flora, 21 (%18,9) hastada patolojik üreme saptandı. İki grup arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,643). Lökosit ve CRP yüksekliği saptanan hastalarda patolojik üreme
oranı, lökositoz olmayanlara göre anlamlı oranda yüksek idi. İki grup birbiri arasında karşılaştırıldığında
ise anlamlı bir farklılık görülmedi. Rahim içi araç kullanan hastalardan anemisi olanlarda kültür pozitif
saptanma oranı %42,5 olarak anlamlı düzeyde yüksek tespit edildi.
Sonuç: Rahim içi araç kullanımının vajinal ve servikal flora üzerinde yaptığı değişiklikler
enfeksiyon sebebi olarak değerlendirilemez. Lökosit ve CRP yüksekliği ile servikal kültür pozitifliği
arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Bu ilişkinin klinik pratikte kullanımı ve standardizasyonu için daha
geniş ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Anahtar kelimeler: anemi, intrauterin cihazlar, kültür
ABSTRACT
Aim: In our study, developing of pelvic infection frequency after the use of intra uterin device and
the relationship between leukocytes and CRP rise with iron deficiency was investigated.
Methods: One hundred-eighty one patients between 18-49 years who applied to the our clinic with
the complaint of vaginal discharge between 2005-2007 were included our study. Cervical cultures, blood
tests are examinated among patients. Whether intra uterine device causes an increase in the pelvic
infection frequency or not and the relationship between pelvic culture results and high level of
leucocytosis and CRP is examined. It is aimed to detect the relation between anemia and intra uterine
device and infection.
Results: When culture results of 70 patients using intra uterine device are examined, while normal
flora is detected in 44 patients (%62.9), pathological reproduction is detected in 18 patients (%25.7). In
the control group, normal flora is detected in 78 patients (%70.3), pathological reproduction is detected in
21 patients (%18.9). There is no statistically signifancant difference between two groups, (p=0.643). In
patients, having leucocytosis and high level of CRP, pathological reproduction level is detected
signficantly high compared with not having leucocytosis. When two groups are compared, there is no
statistically signifancant difference between them. Patients using intra uterine device having anemia with
culture positive ratio is detected %42.5, which is statistically significant.
Conclusions: The changes in vaginal and cervical flora with the use of intra uterin device cannot be
considered as a cause of infection. There is no significant relationship between leucocytosis and high
levels of CRP, and cervical culture positivity. More extensive and comprehensive studies are needed for
the clinical practical use and standardization of this relationship.
Keywords: anemia, intrauterine devices, culture
Corresponding Author / İletişim için
Yrd. Doç. Dr. Yasemin Korkut
Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kütahya
E-posta: [email protected]
Date of submission: 03.12.2014 / Date of acceptance: 21.08.2015
111
Yılmaz E ve ark. Rahim İçi Araç Kullanan ve Kullanmayan Kadınların Servikal Kültür Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Giriş
Aile planlaması dünyanın birçok yöresinde ve
ülkemizde önemli bir sorun olma özelliğini
korumaktadır. İnsanlar çağlar boyunca istenmeyen
gebelikleri ve doğumları önlemek için çeşitli
yöntemlere başvurmuşlardır. Rahim içi araç (RİA),
oral kontraseptif ve geri çekme yönteminden sonra en
sık kullanılan yöntemler arasındadır (1). Kondom ve
diyafram gibi yöntemlerde olduğu gibi koitus öncesi
bir işlem gerektirmemesi, sistemik yan etkilerinin
olmaması, uygulama kolaylığı ve tek bir uygulama
sonucu yıllar sürebilen koruma sağlaması RİA'nın
tercih sebebleri arasındayken yine uzun etkisinin
yanısıra, etkinliği, güvenli oluşu, cinsel ilişkiden
bağımsız olması, emzirmeye engel olmayışı, yöntem
bırakıldıktan sonra doğurganlığın hızla geri dönüşü
gibi özellikleri bu yöntemin milyonlarca kadın
tarafından tercih edilmesini sağlamaktadır (2). İlk
kullanıma giren inert RİA'lar yerini günümüzde en
yaygın olarak kullanılan bakırlı rahim içi araçlara
bırakmıştır. Bakırlı RİA'ların etkinliği çok yüksek,
kullanım süreleri ise uzundur. Olumsuz yönleri ise
menstrüyel kanamada artmaya yol açmaları (özellikle
uygulama sonrası ilk 3-6 ayda), daha az sıklıkla da
atılma ve perforasyon oluşmasıdır. Uygulamayı
izleyen ilk 3 haftada pelvik enflamatuvar enfeksiyon
riskinde geçici bir artış olur (3). Gelecekteki
araştırmaların çoğu kanama nedeni ile RİA
kullanımının sonlandırılması üzerine olacaktır. Pelvik
enfeksiyon ile RİA arasında ki bağlantı da
araştırılması gereken önemli bir konudur. Yapılan
birçok araştırmaya göre bulaşıcı hastalıkların
yaygınlık nedeni RİA değil çok eşlilikten kaynaklanmaktadır (4-6). Bu alanda yapılan araştırmaların çoğu
çoğul partner ile cinsel ilişkinin yaygın olduğu batı
ülkelerinde yapılmaktadır. Cinsel özgürlüğün sınırlı,
tek eşliliğin yaygın olduğu toplumlarda da bu
çalışmaların yapılması RİA ile pelvik enfeksiyon
ilişkisinin anlaşılmasını kolaylaştırabilir.
Bizim çalışmamızda, polikliniğimize başvuran
hastalarda Copper T 380 A tipi rahim içi araç
kullanan kadınlar ve rahim içi araç kullanmayan
kadınlar arasındaki servikal kültür sonuçlarının
değerlendirilmesi, RİA uygulamasının pelvik
enfeksiyon yönünden sakıncalı olup olmadığının
değerlendirmesi ve RİA ve enfeksiyon arasındaki
112 bağlantı ile birlikte oluşan vajinitin serum reaktif
protein (CRP) ve lökosit ile ilişkisinin araştırılması
amaçlanmıştır. Ayrıca demir eksikliği anemisi varlığı
ile RİA’lı ve RİA’sız hastalardaki servikal kültür
sonuçları da karşılaştırıldı.
Yöntemler
Çalışma, İstanbul Okmeydanı Eğitim Araştırma
Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine
vajinal akıntı şikayeti ile başvuran ve vajinit tanısı
konmuş olan 18-49 yaş arasındaki 181 hasta üzerinde
gerçekleştirildi. Bu hastaların 70’i Copper T 380 A
tipi RİA kullanıyorken, 111 hastada son 1 yıl içinde
RİA kullanım hikayesi yoktu. Hastalar son 1 ay
içinde sistemik ya da lokal antibiyotik, lokal vajinal
tedavi uygulamamış, son 1 ay içinde PID geçirmemiş
tek eşli olan, aynı sosyoekonomik- kültürel çevreden,
diabetes mellitus hikayesi olmayan kadınlardı.
Serviko-vajinal örnekler menstruel dönem dışında, en
erken menstruasyon bitiminden 3-4 gün sonra, son 3
gün içinde koitus ve vajinal duş yapmayan
hastalardan steril koşullarda alındı ve aynı
laboratuvarda, aynı ekip tarafından değerlendirildi.
Kontaminasyonu önlemek için pelvik muayene
materyal alımından sonraya bırakıldı. Vajinaya kuru,
steril disposable spekulum yerleştirildi. Örnekler
steril kuru eküvyonun servikal kanal içerisinde 15-20
saniye döndürülerek ve vajinaya değmeden alındı.
Mikrobiyolojik tetkik için alınan örnekler 10-15
dakika içinde laboratuvara ulaştırıldı. Kültür için sıvı
besi yeri olarak buyyon agar, aerob besi yeri olarak
kanlı agar kullanıldı. Ekim yapılan aerob besiyeri
37˚C de en az 48 saat bekletildikten sonra sonuç
değerlendirildi. Hastaların servikal kültür sonuçlarıyla eş zamanlı olarak CRP ve hemogram
tetkiklerine de bakıldı. CRP referans aralığı (0-5
mg/dl) üzerindeki değerler pozitif kabul edildi. RİA’lı
ve RİA’sız hastalar arasındaki servikal kültür, tam kan
sayımı ve C-reaktif protein (CRP) düzeyleri
değerlendirildi.
Verilerin değerlenmesinde istatistiksel analiz
olarak SPSS for Windows 10.0 istatistik paket
programı kullanıldı. Karşılaştırmalarda Student's t,
Mann Whitney u, Paired t test, Wilcoxon rank testleri
ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı. p<0,05
anlamlı kabul edildi.
Euras J Fam Med 2015;4(3):111-6
Bulgular
Çalışmamıza katılan RİA'lı hastaların yaş aralığı
18-49, yaş ortalaması 30±8,7 bulundu. RİA'sız
hastaların ise yaş aralığı 18-45 ve yaş ortalaması ise
29,5±6,8 idi. Her iki grubun yaş ortalaması arasında
anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05).
Çalışmamıza katılan 70 RİA'lı ve 111 RİA'sız
hastanın servikal kültür sonuçları incelendi (Tablo 1).
Tablo 1. Rahim içi araç kullanan ve kullanmayanlarda
servikal kültür sonuçlarının dağılımı
Servikal kültür
RİA (+)
RİA (-)
sonucu
n
%
n
%
Doğal flora üreyen
44
62,9
78
70,3
Üreme olmayan
8
11,4
12
10,8
Escherichia coli
12
17,1
12
10,8
Streptokok
2
2,9
3
2,7
Stafilokok
3
4,3
4
3,6
Candida
1
1,4
1
0,9
Klebsiella
0
0
1
0,9
111
100
Toplam
70
100
RİA'lı hastaların %25,7'sinde patolojik üreme
saptandı. En yüksek üreyen patojen %17,1 oranla
Escherichia coli (E.coli) idi. RİA'sız hastalarda ise
%18,8 oranında patolojik üreme oldu. %10,8 üreme
sıklığı ile ilk sırayı yine E.coli aldı. RİA'lı hastalarda
patolojik üreme oranı RİA'sız hastalardan yüksekti
ama aradaki fark anlamlı düzeyde değildi (p=0,643).
Stafilokok ve Streptokok üremesi RİA'lı hastalarda
daha fazla olmasına karşın aradaki fark anlamlı
düzeyde değildi (p>0,05).
Hastalarda lökosit ve CRP yüksekliğinin kültür
sonuçları ile ilişkisi araştırıldığında, RİA'lı ve RİA'sız
grupta lökositoz saptanan hastalarda patolojik bakteri
üreme oranı lökositoz olmayanlara göre anlamlı
olarak yüksek saptandı (p<0,05) (Şekil 1).
Şekil 1. Lökositoz görülen tüm hastalardaki servikal kültür
pozitifliği
CRP pozitifliği oranı her iki grupta birbirine
yakın düzeyde idi. Kültür negatif hastalara oranla
kültür pozitif saptanan hastalarda bu oran yüksek
saptandı (p<0,05) (Şekil 2).
Şekil 2. Servikal kültür (+) olan tüm hastalarda CRP
pozitifliği
CRP düzeyi yüksek saptanan hastalarda CRP
düzeyi yüksek olmayanlara göre anlamlı düzeyde
kültür pozitiflik oranı saptandı (p<0,05) (Şekil 3).
Şekil 3. CRP (+) ile birlikte görülen kültür pozitifliği
Demir eksikliği anemisi açısından da hastalar
incelendiğinde; RİA'lı ve demir eksikliği anemisi
olanlarda servikal kültür pozitifliği saptanma oranı
%42,5 olarak belirlenirken anemisi olmayanlar ile
karşılaştırıldığında arasındaki fark anlamlıydı
(p<0,05). Aynı şekilde RİA kullanmayan ve demir
eksikliği anemisi olan hastalarda da servikal kültür
pozitifliği daha yüksek oranda ve anlamlı saptandı
(p<0,05).
Tartışma
Kontraseptif metodlardan RİA’nın kullanımının
artmasından sonra bu konuda yapılan çalışmaların
çoğu bu yöntemin servikal enfeksiyon pozitifliğini
arttırdığı ile ilgilidir (7). Genç ve seksüel yönden
aktif olan kadınlarda RİA ile pelvik enfeksiyon
arasındaki ilişkinin incelendiği bazı çalışmalarda RİA
kullananlarda kullanmayanlara oranla pelvik
enfeksiyon riskinin 3 ila 9 kat arttığına dair yayınlar
mevcuttur (5,6). Bizim çalışmamızda RİA'lı ve
RİA’sız grup karşılaştırıldığında pelvik enfeksiyon
sıklığı açısından anlamlı bir fark saptanmadı ama
bizim çalışmamızda genç yaşta olma ve seksüel
113
Yılmaz E ve ark. Rahim İçi Araç Kullanan ve Kullanmayan Kadınların Servikal Kültür Sonuçlarının Değerlendirilmesi
olarak daha aktif olma gibi veriler değerlendirilmedi;
dolayısıyla yaş ve seksüel aktivitenin RİA kullanıcılarında pelvik enfeksiyon sıklığında artışa sebep
olup olmadığı çalışmamızda değerlendirilememiştir.
Çalışmamızda RİA kullanımının hastalarda
pelvik enfeksiyon sıklığında bir miktar artışa sebep
olduğu ama bu durumun istatistiksel olarak anlamlı
olmadığı yönünde sonuçlar elde ettik. Seksüel
aktivitenin ve yaş faktörünün göz önünde bulundurularak yapılacak çalışmaların konunun aydınlatılmasına daha fazla katkı sağlayabileceğini düşünmekteyiz.
Değerlendirilmesi gereken bir diğer konu ise
RİA'nın ilk uygulamasından sonraki 1 aylık periyotta
pelvik enfeksiyon riskini arttırdığı
ancak RİA
uygulamasından sonra geçen zamanla ters orantılı
olarak pelvik enfeksiyon riskinin zamanla azaldığı
yönündeki çalışmalardır (8,9). Mishell ve Moyer'in
yaptıkları çalışmada RİA uygulaması esnasında
bakterilerin endometrial kaviteye iletilmelerine
rağmen savunma mekanizmaları tarafından 24 saatte
elimine edildikleri ve 30 gün sonra yapılan
endometriyal kültürlerin daima steril olduğunu
göstermişlerdir (10-12). Maalesef bizim araştırmamızda RİA kullanım süresi ile yeni ve eski kullanıcı
ayırt edilmemiştir. RİA uygulanan hastalara
sistematik profilaktik antibiyotik verilmesinin
değerlendirildiği 1813 vakayla yapılan bir çalışmada
kadınlara RİA uygulamasından 1 saat önce 200 mg
doksisiklin verilmiş ve bunlar plasebo ile karşılaştırılmış. Doksisiklin alanlarda pelvik enfeksiyon
%1,3 iken, plasebo alanlarda ise bu oran %1,9 olarak
saptanmış ve istatistiki açıdan anlamlı bir fark
bulunmamıştır (13). Bu çalışma, RİA'nın ilk
uygulama esnasında pelvik enfeksiyon riskini
arttırdığına dair olan çalışmalarla ters düşmektedir ve
Mishell ve Moyer'in çalışmalarındaki vücut savunmasının 24 saat içerisinde endometrial kaviteye
iletilen bakterileri elimine ettiği ve yapılan
endometrial kültürlerin steril bulunduğu çalışmaları
desteklediğini göstermektedir (10-12). Buna rağmen
yapılan diğer bir çalışmada; RİA uygulamasından
sonraki 30 gün içinde pelvik enfeksiyon riskinin
önemli ölçüde arttığı bunun dışında RİA kullanım
süresinin önemli bir risk faktörü olmadığını savunan
yayınların olması profilaksi ve steril uygulama
114 konusunda yeni çalışmalar yapılması gerektiğini
düşündürmektedir (8).
Yaptığımız çalışmada kültür sonuçlarımızı
incelediğimizde RİA'lı hastalarda %25,7 oranında
patolojik üreme tespit ettik ve bunun da en büyük
kısmını %17,1 ile E.coli oluşturmaktaydı. Öte yandan
RİA kullanmayan grupta ise patolojik üreme oranı
%18,8 olarak saptandı ve yine en sık olarak saptanan
etken ise %10,8 ile yine E. coli idi. Gruplar arasındaki fark anlamlı olmadığı için RİA'nın servikal
kültür pozitifliğinde bir artışa sebep olmadığı
sonucuna varıldı.
Mishell ve Moyer'in yaptığı çalışmada RİA
uygulanan hastalarda 30 gün sonra yapılan
endometrial kültürlerin daima steril olduğu ve 1 ay ve
daha sonra ortaya çıkan pelvik enfeksiyonun
genellikle cinsel temasla bulaşan bir etkene bağlı
olduğunu göstermeleri bizim çalışmamızı desteklemekteydi (9-11).
Fugere ve ark. intrauterin kontrasepsiyonda 5
yıllık deneyimleri sonucunda multipar stabil ilişkili
kadınlarda RİA ile pelvik enfeksiyon riskinin diğer
kontraseptif yöntemlere göre daha yüksek olmadığını
iddia etmişlerdir (14). Scott, RİA kullanan ve
kullanmayanlarda unilateral ve bilateral abse oranını
eşit bulmuş (15). Edelmen ve ark. çalışmasında RİA
kullanımının unilateral tuba-ovaryel abse oluşumuna
daha sık neden olabileceği düşüncesi doğrulanmamıştır (16). Ramize Buyru ve ark. yaptıkları çalışmada ise hiçbir olguda tuba-ovaryel abse gelişmediği
saptanmıştır. Women's health study'nin çalışmasında
evli ve tek partnerli RİA'lı kadınlarda pelvik
enfeksiyon riskini 1,2 olarak bulmuş ve cinsel olarak
aktif ve kontraseptif kullanmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış olmadığını saptamıştır
(17). Bunlar da bizim çalışmamız sonucu ortaya
çıkan RİA'lı ve kontrol grubu arasında ki kültür
sonuçları bakımından istatistiksel olarak fark
olmamasını ve RİA'nın pelvik enfeksiyonu
arttırmadığını destekleyen bulgularımızla uyumlu
bulunmuştur.
Vaginal florayı incelediğimizde jinekolojik
hastalığı olmayan kadınlarda anaerobik bakteriler
normal servikal floranın önemli bir komponentini
oluşturmaktadır. Bizim çalışmamızda RİA'lı grup ile
RİA kullanmayan kontrol grup arasında kültürde
Euras J Fam Med 2015;4(3):111-6
üreyen mikroorganizmalar açısından istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılığa saptanmamıştır. Her iki
grupta da yaptığımız çalışmada en sık etken olarak
E.coli ile karşılaştık. Ramize Buyru ve ark. yaptığı
çalışmada RİA uygulamasından önce ve sonra alınan
kültürlerde üreyen mikroorganizma türleri açısından
anlamlı bir fark saptanmamış, bu çalışmaya göre
poligam kadınlarda pelvik enfeksiyon etkeni sıklıkla
cinsel yolla bulaşan bir patojen iken monogam
kadınlarda ise genellikle endojen floradan kaynaklandığı belirlenmiştir (4). Yapılan bir diğer çalışmada
ise RİA kullananların kültürlerinde bariyer yöntemi
kullananlara göre önemli ölçüde fazla anaerob bakteri
izole edildiği bildirilmiştir. Bu çalışmada seksüel
aktif kadınların servikal bakteriyel floralarının anaeroblardan zengin olduğu ve bununda oral kontraseptif
ve RİA kullanan kadınlarda normal kabul edilebileceği gösterilmiştir (18). Hormonal kontrasepsiyon
yöntemi olan oral kontraseptiflerin pelvik enfeksiyon
riskini azalttıkları bilinmektedir (19).
Bu alanda araştırılması gereken bir diğer
konunun ise bakırlı RİA ile pahalı olduğu için
kullanımının kısıtlı olduğu Levonorgestrel salınımı
yapan RİA'nın karşılaştırılması gerektiğidir. Hormon
salınımı yapan rahim içi araçlarında pelvik
enfeksiyondan koruyucu etkilerinden bahsedilmektedir (20). L-RİA'nın nova T ile karşılaştırılması
sonucu yapılan bir araştırmada L-RİA'da istatistiki
olarak anlamlı derecede düşük pelvik enfeksiyon
gözlenmiştir. Bu farklılık özellikle 25 yaş altındaki
RİA kullanan kadınlarda daha ön plana çıkması ile
önemlidir (4,21). Servikal mukusun kalınlaşması,
endometriyumun baskılanması veya kanamanın
azalması gibi mekanizmalar L-RİA'nın pelvik
enfeksiyondan koruyucu etkisi ile ilgili olabilir. Eğer
bakırlı RİA'larla karşılaştırıldığında gözlenen pelvik
enfeksiyondan koruyucu etki yeterli düzeyde
aydınlatılırsa RİA'lar intrauterin kontrasepsiyonda
yeni ufuklar açabilir bu konuda çalışmaların daha da
arttırılmasının faydalı olacaktır, bizim çalışmamızda
RİA kullanıcılarının tamamı devlet tarafından ücretsiz
sağlanan bakırlı RİA kullandığında bu konuyla ilgili
tespit yapma imkanımız olmamıştır.
Çalışmamızda ki diğer veriler incelendiğinde
hem RİA kullanan grupta hem de kontrol grubunda
patolojik bakteri üreme oranı lökositoz olmayanlara
göre anlamlı oranda yüksek idi. RİA'lı ve kontrol
grubunda servikal kültür pozitifliği ile CRP
yüksekliği birlikteliği sık olarak belirlenirken, yüksek
CRP saptananlarda RİA'lı ve kontrol grubu
olmaksızın CRP pozitif olmayanlara göre kültür
pozitiflik oranı yüksek bulundu. Sonuç olarak her iki
grupta da lökositoz ve yüksek CRP saptanan kişilerde
pelvik kültürlerde pozitiflik oranı yüksek saptanmıştır. Demir eksikliği anemisi yönünden incelenen
hastalarda her iki grupta da kültür pozitif saptanan
hastalarda kültür negatif hastalara oranla anemi
görülme sıklığı yüksek bulundu. RİA'lı hastalardan
anemisi olanlarda kültür pozitif saptanma oranı
%42,5 iken bu oran anemisi olmayanlara göre
belirgin olarak daha yüksek tespit edildi. Aynı ilişki
kontrol grubunda anemisi olan ve olamayanlar
arasında da mevcuttu.
Sonuç
Çalışmamızda, RİA kullanımının enfeksiyon
açısından risk oluşturmadığı, vajinal ve servikal flora
üzerinde yaptığı değişikliklerin enfeksiyon sebebi
olarak değerlendirilemeyeceği ve güvenilebilir bir
kontraseptif yöntemi olabileceği yönünde sonuçlar
elde edilmiştir. Lökosit ve CRP yüksekliği ile vajinit
ve kültür pozitifliği arasında ilişki saptanmasına
rağmen bunun klinik pratikte kullanımı ve standardizasyonu için daha geniş ve uzun süreli
çalışmalara ihtiyaç vardır.
115
Yılmaz E ve ark. Rahim İçi Araç Kullanan ve Kullanmayan Kadınların Servikal Kültür Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Kaynaklar
1. Koyuncuer A.
Kontrasepsiyon ve
Türkiye'deki durum. Sted
2004;13(12):455-61.
2. Grimes DA, Lopez LM,
Manion C, Schulz KF.
Cochrane systematic reviews
of IUD trials: lessons learned.
Contraception 2007;75(6
Suppl):S55-9.
3. Dilbaz B. Intrauterine device.
Turkiye Klinikleri J Surg
Med Sci 2006;2(22):51-9.
4. Lee NC, Rubin GL, Borucki
R. The intrauterin device and
pelvic inflammatory disease
revisited: new results from
the Women's Health Study.
Obstet Gynecol
1988;72(1):1-6.
5. Targum SD, Wright NH.
Association of the
intrauterine device and pelvic
inflammatory disease: a
retrospective pilot study. Am
J Epidemiol
1974;100(4):262-71.
6. Weström L, Bengtsson LP,
Mardh PA. The risk of pelvic
inflammatory disease in
women using intrauterine
contraceptive devices as
compared to non-users.
Lancet 1976;2(7979):221-4.
7. Avşar F, Seçkin N,
Gamberzade S, Ersan F.
RİA’lı ve RİA’sız kadınlarda
serviko-vajinal kültür
sonuçları. Turkiye Klinikleri
J Gynecol Obst
1997;7(1):41-3.
8. Burkman RT. Association
between intrauterine device
and pelvic inflamatory
disease. Obstet Gynecol
116 9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
1981;57(3):269-76.
Grimes DA. Intrauterine
device and pelvic
inflammatory disease: recent
developments. Contraception
1987;36(1):97-109.
Mishell DR, Bell JH, Godd
RG, Moyer DL. The
intrauterine device: a
bacteriologic study of the
endometrial cavity. Am J
Obstet Gynecol
1966;96(1):119-26.
Mishell DR, Moyer DL.
Association of pelvic
inflammatory disease with
the intrauterine device. Clin
Obstet Gynecol
1969;12(1):179-97.
Moyer DL, Mishell DR.
Reactions of human
endometrium to the
intrauterine foreign body. II.
Long trerm effects on the
endometrial histology and
cytology. Am J Obstet
Gynecol 1971;111(1):66-80.
Mishell DR. Contraception.
N Engl J Med
1989;320:777-87. doi:
10.1056/NEJM19890323320
1206
Fugere P. Five years
experience of intrauterine
contraception with the
Nova-T. Contraception
1990;41(1):1-7.
Scott WC. Pelvic abscess in
association with intrauterine
contraceptive device. Am J
Obstet Gynecol
1978;131(2):149-56.
Cole LP. Postpartum insertion
of modified intrauterine
devices. J Reprod Med
17.
18.
19.
20.
21.
1984;29(9):677-82.” Cole L.
Family health international.
Research Triangle park,
North Carolina,1984”
Keith L, Berger GS, Brown
ER. Female pelvic infection
and contraception. Ed by.G
ztuchni,MJ Doly,JJ
Sciarra.Harper and Row
Publishers Phidelpia.
1985.Vol.6 Chap. 33
Haukkamaa M, Stranden P,
Jousimies-Somer H, Siitonen
A. Bacterial flora of the
cervix in woman using
different methods of
contraception. Am J Obstet
Gynecol 1986;154(3):520-4.
Segal SJ, Alvarez-Sanchez F,
Adejuwon CA, Brache de
Mejia V, ,Leon P, Faundes A.
Absence of chorionic
gonadotropin in sera of
women who use intrauterine
devices. Fertil Steril
1985;44(2):214-8.
Toivonen J, Luukkainen T,
Allonen H. Protective effect
of intrauterine release of
levonorgestrel on pelvic
infection: three years'
comparative experience of
levonorgestrel- and
copper-releasing intrauterine
devices. Obstet Gynecol
1991;77(2):261-4.
Luukkaien T, Nielsen NC,
Nygren KG, Pyorala T.
Nulliparous women, IUD and
pelvic infection. Ann Clin
Res 1979;11(4):121-4.

Benzer belgeler

Makaleyi Yazdır - Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi

Makaleyi Yazdır - Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi oranı, lökositoz olmayanlara göre anlamlı oranda yüksek idi. İki grup birbiri arasında karşılaştırıldığında ise anlamlı bir farklılık görülmedi. Rahim içi araç kullanan hastalardan anemisi olanlard...

Detaylı

Yirmi Dokuz Yıl Önce Uygulanan ve Unutulan Rahim İçi Araca Bağlı

Yirmi Dokuz Yıl Önce Uygulanan ve Unutulan Rahim İçi Araca Bağlı araştırmaların çoğu kanama nedeni ile RİA kullanımının sonlandırılması üzerine olacaktır. Pelvik enfeksiyon ile RİA arasında ki bağlantı da araştırılması gereken önemli bir konudur. Yapılan birçok ...

Detaylı