Eşikler / Engeller

Transkript

Eşikler / Engeller
Maji kendini bazı eşikler ile mental olarak zayıf insanların suistimalinden pasif olarak kendini korur. Spiritüel
güç’ün temeli Mental güçtür. Hala düşünmek hakkındaki bu uzun yazıyı okumanız bu yüzden önemlidir.
Doğru ve sert konuşmam gereken bir konuya başlamış bulunmaktayım. Bir önceki beynimiz denen ve mental
dünyamızı oluşturan yazıda eksenlerden bahsettim. Bu eksenler mental dünyamızdaki nesneler arasında, ne
nerede, ne boyutta, ne düzlemde, ne derinlikte, bir birlerine olan uzaklığı nelerdir gibi sorulara cevap vermek
için önemli bir konsept oluşturmakta…
Ve çoğumuz o yazıyı okurken içinden, ”Eee ben zaten 3,4 boyutlu düşünüyorum ehehehe” demiştir. Amma
velakin beyinlerimize hakaret etmek kolaydır. Ki ne kadar büyük olduğunu bilmediğiniz bir dünyada ben her şeyi
3,4 boyutlu düşünüyorum diyerek hakaret etmek gerçekten kolaydır…
Peki o zaman neden bizim ülkemizden bir Deha çıkmadı şu ana kadar… Neden sanat konusunda başarılı tek bir
Türk evladı yok… Dünyaca tanınan çok az Türk var. Cahit Arf, Mustafa Kemal Atatürk daha fazla saymaya
çabalamak sadece moralimi bozacak. Çünkü toplum olarak en çok kanalize olduğumuz konu olan futbolda bile
pek başarılı değiliz.
İstediğin çoklukta boyutta ve eksende düşünün, dışarı vurulduğunda eşiği geçtiğiniz boyutlardan hep bir eksik
olarak dışarı çıkacaktır. Bu gizli kanundur. Ki çoğu düşünceler bilinçaltına atılır ve hiç dışarı vurulmaz,
bilinçaltına geçen düşünce çözünür, sonra ifade edeceğiniz zaman boyutları tekrar birleştirmeniz gerekir.
Ör : X ve Y ekseninde eşiği geçtiniz, ama Z ekseninde sınırlısınız, dışarı vurulduğunda sadece X ekseni çıkar.
Düşüncelerinizde ki bu eşik dediğim yerlere yaklaştığınız her taktirde, beyniniz içgüdüsel olarak bir peşin
hüküm veya bir önyargı da bulunur veya sinsice konu sıçraması yapar. Ve çoğunlukla düşünce eylemi sırasında
çoğunlukla farkedilmez, farkedilse de rahatsız etmez… Eğer Okültizm ve Parapsikoloji ile uğraşıyorsanız şimdi
farketme ve rahatsız olma zamanınız geldi.
Doğru konuşalım… Okültizm, Mistisizm veya Paranormal konularla uğraşarak Türk donanımında Batılı veya Uzak
Doğulu yazılım çalıştırmaya çalışıyoruz. Windows işletim sisteminde Linux veya Mac OS X yazılımı çalıştırmaktan
bile zor… Ama mümkün.
Tipik büyükşehir evladına en yakın Mistisizm konulu Yazılım ancak Tasavvuf… Turk usülü Zen… Onun için de iyi
bir İslam bilgisi şart ama bu devirde saf İslami ilimi şehirde bulmak zor, tasavvufun da kendi içine dönük bir
sistemi var. Ülkemizde saf İslami bilgileri edinmek biraz zor, genellikle bilgiler güzel ama tesisat kötü
olduğundan musluktan su biraz paslı ve kireçli akıyor. Temiz kaynak ve güzel tesisattan saf bilgi almak da
mümkün fakat şans meselesi. Böyle bakıldığı zaman kitaplardan Qabalah öğrenmek veya kitaplarla desteklenmiş
Yoga Merkezlerine gitmek da aynı uzaklıkta gözüküyor.
Kendi kişisel tabularımız, önyargılarımız (peşin hükümler, yanlılık), korkularımız ve bir de buna ek olarak
prensiplerimiz var… Bir de hepsine ek olarak Dil ve Sembolizm problemi var. Merak etmeyin hepsi aşılabiliyor.
Bu yazıda öncelikle beynimizi kullanmamızın önüne geçen bir kaç kilidi tanıtacağım ve bu satır aralarında bu
kilitleri açan bazı anahtarları anlatacağım. Sonra size sonsuz bir uzayda kendimizi nasıl hapsettiğimizi
göstereceğim.
- Korku Eşiğe yaklaştığımızda bilinçaltımızın kapılarını zorlamaya başlarız. Çünkü eşiğin gerisinde bilinçaltı vardır.
Bilinçaltımız hayatımızda algıladığımız ve düşündüğümüz her şeyi içerir. Kocaman bir evrendir, hatta kişisel
fikrime göre bilinçaltımız Qabala’da Briah dünyasını (Yaratma Dünyası-World Of Creation) temsil ediyor, ki bu
sonsuz evrene teşkil eder. Neyse eşikler tansiyonun yüksek olduğu yerlerdir ve buralara yaklaştıkça beynin kısa
devre yapmasını açıklamak kolaydır. Bilinçaltımızda bastırdığımız karakter özelliklerimiz, korkularımız,
yaşadığımız travmatik ve kötü anılar kütleler halinde bulunur ve aşağı doğru çökerek eşiğe baskı yapar.
Düşünce eşiğimize yaklaştığımız zaman kapak açılır ve aşağı o çirkin kütlelerin bir kısmı düşer ve biz de buna
korkarak tepki veririz ve yüksek seviyelerde düşünmekten cayarız. Çok basit değil mi?
Aslında korkulacak hiç bir şey yok… Sadece yoğunlaşmamaları gereken bir dünyada fazla yoğunlaşmış şeyler. Ve
bunları yoğunlaştıran kişiler sadece biziz, ve bunu her ”Boşvermek” ve ”Kaçmak” eylemini uyguladığımızda
yapıyoruz. Onlarda orada çürüyorlar, bakteri ile kaplanıyorlar, koloniler kuruyorlar, sonra medeniyet
oluşturuyorlar hatta gökdelenler dikip Komplekslere dönüşüyorlar. Serbest çağrışım trenine atlayın ve trafik,
çevre kirliliği, gürültü, çöp vs. vs…
Boşvermeyip, ilgilenmek, hakkıyla yüzleşmek ve sorunu çözmek gerekir. Korkulacak hiç bir şey yok, korkuların
hepsini biz yaratıyoruz, gayet sonlandırabiliriz.
Ve korkularımızı yenerek en primitif ve en temel duygu kontrol özelliğimizi geri kazanıyoruz. Cesaret. Aslında
Dünyaya gelmemiz bile çok cesurca bir davranış.
Türlü türlü Varlıklarla olan çağırma ve karşılaşmalarda ise, bütün bu varlıklar en azından görünür veya hissedilir
olmak için bizim bilinçaltılarımızdaki enerjiden beslenirler, kapak açıldığında düşen şeyler korku öğesi yaratır…
Korkulacak bir şey yok. Korkunç diye adlandırdığımız varlıklar sadece ilgiye ve enerjiye çok açlar ve çöp bile
bulsalar kullanıyorlar. Gerekli temizlikleri yaptıktan sonra Varlıklarla karşılaşmak korkutucu olmaktan çok
eğlenceli olmaya başlayacaktır… (1)
(1) Herşey ama herşey Materyal planda varolmak ister, Melekler sadece bizim bulunduğumuz dünyada yaşamak
için kanatlarını keser(2), düşünceler de, korku diye adlandırdığımız bu yapılar da…
(2) Düşünceler materyal plana vurulduğunda, eşiği geçen eksenlerden bir eksilir dememin en güzel örneği,
meleklerin kanatlarını kesmesidir. Cisimlenebilmek için, bir şeyleri orada bırakırlar.
- Prensipler & ParadigmalarBireylerin güzel yalancı peygamberleri. %2’sini kullandığımız beynimizle oluşturduğumuz prensipler ne kadar
tam, ne kadar mükemmel olabilir ki. Prensipler’i yaşadığımız kötü, travmatik veya tatsız deneyimlerden dersler
çıkartarak programlarız ve bir kaç uygulamadan sonra bilinçaltımıza yerleştiririz.
Prensiplerin tecrübelerle sabitlenmesi özelliği tamamen bir yanılma. Aslında kocaman bir önyargılar kütlesi, tıkaç
niyetine. Objektif bir yapı kesinlikle söz konusu değil. Saf saf kendimizi korumak için oluştururuz. Aslında pek
de öyle değildirler. Kendimizi koruyacağımız tek araçlar Doğal Kanunlarımız ve Aksiyomlardır. Aslında prensipler
kurarak yaşayacağımız tecrübelerin önüne geçmiş oluyoruz. Tecrübelerin önüne geçmek ise kıt ve monoton bir
yaşama sebebiyet veriyor. Sakat ve sakar bir savunma mekanizması, düşünce mekanizmasında bir kusurdur.
Biraz tansiyondan kimseye zarar gelmez. Aksi taktirde dinlenme zamanının değeri anlaşılmıyor. Özellikle sosyal
konularda prensipler oluşturmak kendimizi ve diğer insanları manipüle edebilme yeteneğimizi törpülüyor.
Maji’ye Manipülasyon bağlamında bir bakın ve gelmek istediğim noktayı görün.
Prensipler de paradigmalar da somutturlar. Bildiğimiz şeylerdir. Prensipler bireyseldir paradigmalar bilimseldir.
Ama şimdi Atom Altı Parçacıklar’a Newton Kanunlarını uygulayamazsınız ki.
Veya topluma Psikanaliz yapamazsınız. Ancak bireye yapabilirsiniz.
Bireyi de sosyolojik açıdan değerlendirmek saçma.
Prensipsiz olun demiyorum. Sadece prensiplerinizi micro ve makro boyutları düşünerek ayarlamanız gerekir.
Ayrıca insan ve özgür irade faktörlerini hiç unutmayın. Adaptasyon ve Manipülasyon sizi gerçekten koruyacak
tek şeydir. Bu da zaten özünde Simya’nın işidir.
- Tabu Tabular’ın doğası da korkulara benzer. Sadece sosyal yaşam ve dışarıdaki etkenler tarafından bilinçaltımıza
kodlanmıştır. Aile, devlet, toplum, din gibi kurumlar tarafından gelirler tabular ve mental dünyanızı sınırlayan en
büyük blokları oluştururlar. Tabular konusunda hassas olan okuyuculara bu başlığı özellikle okumalarını tavsiye
ederim.
Size tabularınızı kırın demiyorum, bu sadece sizin tercihiniz...
Kendi içinde bir çok tabuyu kıran bir insan için Tabular çok saçmadır, fakat altlarında her zaman acayip bir
neden çıkar.Batıl inançlar, hurafeler de cüce akrabalarıdır. Sadece tabular devdir…
Bilinciniz her zaman daha fazla özgürlük ister. Ama tabulara dokunmak istemez. Dokunabilirsiniz,
esnetebilirsiniz, sıyrılıp yanından geçebilirsiniz… En fazla arkadaşlarınızla Tabu oynarken Tabu kelimeyi
söylediğinizde olduğu gibi düdük çalar, sonra da geçer giderler. Ki kırsanız da pek farketmez.
Korkular gibi bireysel olarak kaçınılan şeyler değillerdir. Bu sefer kaçış kollektiftir. Bu yüzden tabular çok
güçlüdür. Sembolik olmaları ayrı bir önem ve güç taşır.
Ama yine de tarihe yenik düşerler. Örnek olarak, Rönesans ve Reform akımıyla kocaman bir kıtanın tabuları 50
senede değişti. Bir süreliğine özgür bir ortam oluştu ardından yenileri geldi. Önemli olan nokta şu, birey
korkularını, toplum da tabularını yenebilir.
Ama Tabular Ev Cumhuriyetimizde sadece bizi ilgilendirir. ;) Kollektif bir yapı olmasının bir önemi yoktur, bir
birey olarak bizde sadece bir yansıması bulunmaktadır. Zaten tabuları kıran insanlara baktığınızda, birey
bilinçlerinin yüksek olduklarını görebilirsiniz. Evinizde istediğiniz tabuları kırabilirsiniz. Topluma yansıtmamanızı
tavsiye ederim, ama yine siz bilirsiniz.
Tabular yine de tehlikelidir. Mesela bir kişi kafasındaki Tanrı tabusunu kırar ve Ateist olur, Her fırsatta kırdığı bu
tabudan ve yeni etiketinden böbürlenir duruma gelirse, Her karşılaştığında tanrıyı yalanlamak, ve insanların
inançlarına saygı göstermemek tek uğraşı olursa bu sefer Tabu arkasından yeniden oluşur. Bu sefer Ateizmin
kendi extrem tabularının etkisi altında kalır. Sol-El’cilerin karşılaştığı durumlardan biri. Sağ-el tarafları zaten
Tabulara dokunmuyorlar bile.
Tabu kırdığımızda bilinçaltımızın yeni bir bölgesine gidiyoruz ve oraların yakınındaki her düşünceyi de aktif hale
getirmiş bulunuyoruz. Ortamı tanımadığımız için daha dişli rakiplerimiz olmaya başlar. Bundan istifade etmeye
çalışan daha dişli varlıklar da elbette vardır. Manipülasyon ve Adaptasyon yeteneğiniz mental sağlığınızı
koruyabilecek gelişmemişse tabu kırmayın.
Maji ile uğraşmak, zaten sokaktan geçen adam tarafından bakıldığında bir Tabu’dur. Eğer bu tabuyu
kıracaksanız, hakkıyla kırmanız ve gereken fedakarlıkları göstermeniz gerekir.
- Benim adım Hıdır. Elimden gelen budurHaha, yerler. Maji bu bağlamda bir bakış açısıyla bakıldığında şöyle bir anlam taşır…
Maji normalde elinizden gelmeyen şeyleri, yapabilmektir.
Tek eksende dümdüz düşünürseniz bir yerden sonra önünüze bir engel gelir. Başka bir eksende düşünmek
zorunda kalırsınız, orada da bir yerden sonra engel ile karşılaşırsınız. Sonra düzlemi kullanırsınız tamamen.
Düzlem de sorunuza cevap vermez ise, bu sefer başka bir eksende daha hareket etmeye başlarsınız. Çoğunlukla
böyle bir durumda engelin rahatlıkla çevresinden dolanır ve yolunuza devam edersiniz. Eğer bu da cevap
vermezse uzayı tam anlamıyla kullanırsınız ve bir çıkış yolu bulursunuz. Hala çıkamadıysanız, o engeli siz kendi
kendinize yapmışsınızdır (Korku veya Prensip) veya kollektif bilinç size kodlamıştır (Tabu veya Paradigma)
Eğer 3 eksende de düşünmüşseniz artık atıl da değilsinizdir. Şöyle biraz gerinirsiniz, biraz ısınma yaparsınız,
sonra biraz geri çekilip koşarak o engeli kırarak geçersiniz… İşte bu, ne kadar hokus pokussuz olsa da Maji’nin
en basit örneklerinden biridir. Düşünce Simyasıdır.
Çift eksende düşünen birisi Maji yapabilecek kadar momentuma sahip değildir. Düşüncede en az 3 boyutlu bir
varlığının ve ciddi bir momentumun olması gerekir.
Elbette bizim gibi Şuursuzca Kolaya kaçan ve yine Şuursuzca Çuvaldızla Herşeyi Kanırtan insanlar için ”Benim
adım Hıdır, elimden gelen budur.” demek çok kolay. Ama size kötü bir haberim var… Herşeyin sorumlusu biziz.
Sorumlulukları almamayı seçenlerde biziz. Kendimizden bir şey beklemeyerek Standart İnsanlar olmayı seçenler
de biziz.
Arkadaşlarımızı seçebiliyoruz, işimizi seçebiliyoruz, evimizi seçebiliyoruz, eşimizi seçebiliyoruz, arabamızı
seçebiliyoruz, bilgisayarımızı seçebiliyoruz. İnsanları manipüle edebiliyoruz, koşullara adapte olabiliyoruz.
Sadece Ailemizi seçemiyoruz ama 13 yaşından sonra herkes özgürdür ve o yaştan sonra insanlarla aranızdaki
tek bağ Özgür İradenizdir. Öyle bir durumda da ya stratejik ve diplomatik oynayarak her sorunda kavga etmek
yerine Ailenizin bireyleriyle teker teker uğraşıp değiştirmeyi seçebilirsiniz, İnsanları değiştiremiyorsanız
anlayacakları dilden konuşursunuz, blöf yaparsınız, rol yaparsınız… 5 sene geçipte hala tık yoksa, ya bir yerlerde
bir şeyleri yanlış yapmışsınızdır, ya da pılınızı pırtınızı toplayıp kendi hayatınızı kurarsınız. Bir sürü seçenek yine
var. Bu sizin sınavınız. Çorak araziler bile uğraşıldığı zaman verimli hale getirilebiliyor.
Eğer siz sorun çıkarmayan bir insan olursanız etrafınıza daha çok sorun çıkarma potansiyeli az olan insan
çekersiniz. Ve hayatınızın geri kalanında insan faktörü konusunda rahat edersiniz… İnsan faktöründen
bahsediyorum, bu bile çözülebiliyor. Bütün iletişim sektörü ufacık ayarlamalar üzerine kurulu. İki üç kişi kafa
kafaya verip annenizi kendi markalarının deterjanını almaya ikna edebiliyorlarsa, sizde onlara kendi fikirlerinizi
ve düşüncelerinizi satabilirsiniz.
- Maji Kendini Korur Bu kadar yüce bu kadar kutsal olan ve bu insanın sonsuz gücünü sembolize eden Maji, elbette bu mükemmelliği
korur… Nefsini ve Egosunu minimum oranda bile olsun terbiye etmemiş bir insana bu güçleri verdiğinizi sadece
10 saniyeliğine düşünmek, felaketi görmeye yeter. Ama hiç merak etmeyin, Maji kendini korur. Şöyle ki;
Majiyle uğraşıpta yapıpta akli dengesini yitiren bir çok örnek var… Goetia çağırmasında Anevrizma (beyin
kanaması) geçiren de var… Toplumdan dışlananı da var… Yakılanı da, idam edileni de var… Astral Kat çalışması
yaparken en alt katlardaki Astral Zindanlara düşünler de var…Ayrıca 7 katıyla geri dönen masum lanetler de
var…
İnisiyasyon da zaten böyle bir şey… :)
Elbette Maji hem her fırsatta kolaya kaçan hem de materyalist bir yapıdaki bir insana yüz vermez. Potansiyeli
varsa belki yüz verir ama bu sefer de zorluk çıkartır. Bu olay sadece hokus pokus değil.
Aleister Crowley gibi Kara Büyücü olduğu (ki değil, aslında gayet aklı fazla başında olan bir insandı) izlenimini
veren bir insan bile, sadece kartlarını doğru oynadığı için, bir sürü sırrı kocaman bir kitleye açmasına rağmen bu
yukarıda yazdığım hiçbir şeyden etkilenmedi, ki bu durumda o işini iyi yapan bir Majisyendir. Ayrıca
yaşlandığında huzurlu ve doğal nedenler dolayı öldü. (Kim ne derse desin… Aleister Crowley’nin kişiliği
gündemde konu olmadığında spekülasyon ve sansasyon amaçlı kullanılır. Magazin haberleri gibi… Sonu yok)
Analitik Psikolojinin babalarından Carl Gustav Jung ”7 Sermons to the Dead” adlı eserini yazarken, yaşadığı evde
paranormal varlıklardan dolayı nefes almakta bile güçlük çekiyordu (o kadar varlık aynı eve doluşunca hava
hissedilir oranda ağırlaşıyor) fakat mental veya fiziksel hiç bir zarar görmedi…
Düşünce Simyası bu yüzden önemli.
Bir sonraki yazıda Mental yetersizliklere karşı hem gündelik hayatta hem de majikal/mistik öğretilerle ”Saksıyı
Çalıştırmayı” anlatacağım.

Benzer belgeler

Eksenler / Boyutlar

Eksenler / Boyutlar Beyninin sağ lobunun da olduğunu keşfeden insanlar böyle düşünmeyi severler. Eğlencelidir, mizah duygusu olan bir düşünce türüdür. Beynin sağ ve sol lobları arasında sürekli bir iletişim söz konusu...

Detaylı