Issue - Dedeman

Transkript

Issue - Dedeman
DEDEMAN QUARTERLY
DQ
SAYI-ISSUE 17 KIŞ-WINTER 2012
Yılbaşı Şehirleri
New Year Cities
Buzlar Şehri Erzurum
Erzurum: The City of Ice
Saklı lezzetler
Hidden tastes
Türk halısı modern zamanın geçmiş hikayesidir.
Geçmişten günümüze geleneğe bağlı Türk el
halılarını sizler için bir araya getirdik.
History is the story a modern-day Turkish carpets.
Tradition-bound Turkish handmade carpets from
past to present have put together for you.
Biz sizin için varız.
We are there for you.
+90 384 511 55 63
www.bizcarpet.com
[email protected]
Çevre yolu Avanos / Nevşehir
DQ
ÖNSÖZ-FOREWORD
Değerli Dedeman Dostları,
Sonbahar yerini kışa bırakırken sizlerle DQ’nun 17. sayısında tekrar buluşmaktan mutluluk
duyuyorum. Bu sayıda sizlerle kış mevsimine en iç açıcı ve keyifli yönleriyle bakmak istedik.
Öncelikle, yeni Park konseptimizin ilk oteli Dedeman Park Denizli’de yapılan moda çekimine
dikkatinizi çekmek isterim. Bu konseptimiz İstanbul da dâhil olmak üzere genişleyecek ve iş
dünyasına yönelik çok önemli bir boşluğu dolduracak. Kış tatili ve yılbaşı denince akla ilk
gelen dünya şehirleri ve Avrupa’nın kış aylarında gerçekleşen karnaval ve festivallerini keyifle
okuyacağınızdan eminim. Tabii buz şehrimiz Erzurum ve mükemmel kayak pistleriyle ön plana
çıkan Palandöken’le ilgili sayfalarımızda da sizi kışın en güzel görüntüleriyle baş başa bırakmak
istedik. Kış sporlarından hoşlanan ve yeni yıla güzel bir başlangıç yapmak isteyenler için Dedeman
Palandöken Ski Lodge ve Dedeman Palandöken otellerimizin en keyifli alternatifler olduğunu
belirtelim.
Bu sayımızda yer verdiğimiz çok önemli bir söyleşi var. Bu yıl Dedeman Holding sponsorluğunda
yapılan Kültepe Kaniş-Karum kazıları hakkında Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu ile söyleşi yaptık. 4-5
bin yıllık bir medeniyetin gün yüzüne çıkan birbirinden ilginç objelerini de göreceğiniz bu
sayfalarımızda geçmişe bir yolculuk yapacaksınız. Tarihin gizemlerini keşfederken başka bir keşfin
de ilginizi çekeceğinden eminim. Gurmeleri yakından ilgilendirecek bu keşif gezisi de İstanbul’un
gizli kalmış lezzetleriyle ilgili.
Yeni yılın hepimize sağlık ve mutluluk getirmesini dilerim...
Dear Friends of Dedeman,
While autumn turns to winter and the days get shorter, I am happy to welcome you to the 17th
issue of DQ. In this issue we wanted to have a look at winter from an uplifting and fun perspective.
First of all, I would like to draw your attention to our fashion shoot at Dedeman Park Denizli, our
first hotel of Dedeman Park concept. This concept will widen with new additions including Istanbul
and fill an important gap for the business world. As for winter holidays and New Year’s celebrations
we felt that focusing on major cities of the world and winter carnival and festivals in Europe
would make an entertaining read. Off course, we did not forget our very own ice city Erzurum and
Palandöken’s perfect slopes that offer fascinating winter wonderland scenes. If you like winter
sports and want to make a fun start to the New Year please be reminded that Dedeman Palandöken
Ski Lodge and Dedeman Palandöken hotels offer great alternatives.
In this issue we also included an interview of highest importance. This year Dedeman Holding is
sponsoring the famous Kültepe Kaniş-Karum excavations, and we made an exclusive interview
with the head of the team, Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu. As you read about this 4-5 thousand year old
civilization being unearthed and witness the curious objects you will feel like a time traveller. While
discovering these historic mysteries another discovery will also attract your attention. I am certain
that our article on discovering hidden tastes of Istanbul will make a fun read four our gourmet
readers.
I wish you a merry Christmas and a happy New Year...
Tamer Yürükoğlu
CEO
Dedeman Hotels & Resorts International
1
DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS
12
ajanda-zoom
04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler
The news from Turkey and the world
trend
Avrupa’da festival & karnaval kışı
12
Europe’s winter festivals and carnivals
18
seyahat-travel
Yılbaşı Şehirleri
18
New Year Cities
röportaj-interview
Dünü, bugünü, yarınıyla Kültepe
YAPIM - PRODUCTION
AJANS MEDYA
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹
EDITOR-IN-CHIEF
Arzu Karacadağ
YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu)
MANAGING EDITOR
Pınar Mamak
‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ
ENGLISH SECTION EDITOR
Gizem Ünsalan
Reklam Grup Başkanı
Advertisement Group Head
Tolgay Gülten
kent-city
Buzlar Şehri Erzurum
44
Erzurum: The City of Ice
hobi - hobby
Buz Devri
50
The Ice Age
moda-fashion
Sağlam adımlar
56
Putting your best foot forward
kültür&sanat
“Oyunumuz başlamak üzere...”
66
“Our play’s about to start...”
haberler-news
Dedeman dünyas›ndan haberler
72
News from Dedeman Hotels
öykü-story
Begüm Ahu Ağlaç’dan keyifli bir hikâye
78
56
YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT
Dedeman Hotel&Resorts International
Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340
Esentepe- ‹stanbul
Tel: 0212 337 39 00
www.dedeman.com
yemek-food
Saklı lezzetler
36
44
‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN
Dedeman Hotel&Resorts International ad›na
Tamer Yürükoğlu
The past, present and future of Kültepe
Hidden tastes
36
DEDEMAN QUARTERLY
KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS
Özge Ceylan Kunduz, Ayşegül Tuna, Serra
Günçay, Barış Dede, Gökçe Algan, Begüm
Ahu Ağlaç, Murat Tekin, Eda Yeşim
28
28
DQ
A cosy tale from Begüm Ahu Ağlaç
REKLAM KOORD‹NATÖRÜ
ADVERTISING COORDINATOR
Özgür Çokgezen, Gözde Çevik Çokgezen
AJANS MEDYA
Kuruçeşme Caddesi, No: 3
Kuruçeşme 34345 ‹stanbul
Tel: 0212 287 19 90
BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS
A4ofset Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti.
Otosanayi Sitesi, Yeşilce Mah.,
Donanma Sok. No:16 Kağıthane – İstanbul
Tel: 0212 281 64 48
Sertifika No: 12168
Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel
Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Aralık 2012
Dedeman Hotel&Resorts International’›n
ücretsiz yay›n›d›r.
Complimentary copy of Dedeman Hotels&Resorts
International.
Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n
her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt›
yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara,
yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir.
All rights are reserved that pertain to the written
materials, photographs and illustrations published in
the magazine. Nothing in this magazine may be
borrowed or reproduced without full credit being
given to the source.
3
AJANDA
4
PROSPECT – THE
CHANGING FACE
OF PORTRAIT
PHOTOGRAPHY
DQ
BAKIŞ – PORTRE
FOTOĞRAFININ
DEĞİŞEN YÜZÜ
Küratörlüğünü Sena Çakırkaya’nın yaptığı ‘Bakış – Portre Fotoğrafının Değişen
Yüzü’ ile portre fotoğrafçılığındaki öznenin sosyolojik ve tarihsel değişimine
özenli bir seçki üzerinden bakmak mümkün. Bank of America koleksiyonundan
seçilmiş 54 fotoğrafçının çalışmaları aracılığıyla portre fotoğrafının 160 yıllık
geçmişine ışık tutan sergi, yalnızca portre türünün değil, fotoğrafın ortaya
çıkışından günümüze uzanan dönemdeki toplumsal ve sanatsal dönüşümün de
izini sürüyor. Öznenin bakışı sadece objektife değil, gelecekteki izleyiciye de
ulaşır. Portresi çekilen kişi bilinçli bir şekilde poz verirken, içinde bulunduğu
zamandan geleceğe mesaj bırakır. Gelecekteki izleyicileriyle o fotoğraf
aracılığıyla kuracağı ilişkiden doğacak iletişim ve anlam olanakları sınırsızdır.
Bakışların kesiştiği noktada portre, farklı zaman ve mekânlar arasında kurulan
bir ağın tam ortasında yer alır; her bakışta ayrı bir varoluşa kapı açar.
Sergi, Bank of America Merrill Lynch’in sanat yapıtlarını ödünç vermesini
sağlayan Art in our Communities™ programının bir parçası. Bu özgün girişim,
tüm dünyadaki müzelerin ve kâr amacı gütmeyen galerilerin, hazır veya kendi
ürettikleri sergiler için bedelsiz olarak yapıt ödünç almasına olanak verirken
Shelby Lee Adams, Tina Barney, Mathew B. Brady, Chan Chao, Robert Frank,
Alexander Gardner, Yousuf Karsh gibi farklı dönem ve coğrafyalardan önemli
sanatçıların işlerini de bir arada sunması açısından önemli.
20 Ocak 2013’e kadar. İstanbul Modern, İstanbul
It is possible to look at the
sociological and historical
evolution of the subject with
more precision through the work
of Sena Çakırkaya, ‘Prospect
– The changing face of portrait
photography’, which she is also
curating. Through the works of
54 photographers chosen from the
Bank of America collection, the
exhibition casts a new light on the
insights of portrait photography
and its 160-year history. It also
shows us the social and artistic
evolution of photography as a
whole. The prospect of the subject
reaches not only to the objective
but also to the spectators. The
person having their portrait taken
and posing consciously is also
leaving a message for the future
about the present day. Due to
this taken photograph, infinite
amounts of communicative and
denotative opportunities rise from
this exchange between the future
spectators and this photograph
from today. The photograph
expresses the prospects of the
person being portrayed and
instantaneously becomes a tool
of interaction between different
places and times. It opens a door
to different existences over each
prospect.The exhibition is a part
of the ‘Art in our Communities’
program formed by the Bank of
America, which borrowed the
collection from Merrill Lynch. This
original attempt opens the path
for other museums and galleries to
borrow art from different artists
from all around the world. With
such an opportunity artists such as
Shelby Lee Adams, Tina Barney,
Mathew B. Brady, Chan Chao,
Robert Frank, Alexander Garner,
Yousuf Karsh have had the means
to exhibit their art collectively.
Exhibition to be displayed until the
20th of January 2013 at Istanbul
Modern, Istanbul
www.gencdegirmen.com.tr
Anahtar Teslim Un & İrmik Üretim Tesisleri
Turnkey-DeliveryFlour & Semolina Production Plants
Мукомольные и крупомольные комплексы «под ключ»
Download free QR Code Reader (http://reader.kaywa.com)
Scan this QR Code with your mobile phone for more informations.
AJANDA
6
DQ
ISTANBUL
Organised by Turkey’s most active NGO
focused on education, The Educational
Volunteers Foundation of Turkey (TEGV), as
well as Shaman Dance Theatre and a number
of World reowned choreographers, ‘İstanbul’
focuses on the city’s unique culturek heritage,
historical backgrounds and diversity through
the language of dance, and highlights the
places and symbols that constitute the city.
18th of December 09.00 pm. Lütfi Kırdar
Istanbul Convention & Exhibiton Centre, İstanbul
İSTANBUL
Shaman Dans Tiyatrosu’nun dünyaca
ünlü birçok koreografla işbirliği yaparak
hazırladığı ‘İstanbul’ eseri, İstanbul’un eşsiz
kültürel mirası, tarihi birikimi ve çeşitliliğini
dans diliyle sahneye taşırken, bu kenti var
eden mekânların ve simgelerin altını çiziyor.
‘İstanbul’ temsilinin bilet satışlarından elde
edilecek gelir ile TEGV bünyesindeki 20.000
ilköğretim çağındaki çocuğun eğitimine
destek sağlanması hedefleniyor.
18 Aralık 21.00. Lütfi Kırdar Anadolu Auditorium,
İstanbul
FAZIL SAY
Le Figaro “O, sadece dâhi bir piyanist değil; şüphesiz kendisi 21. yüzyılın en büyük sanatçılarından
birisi olacak” demiş zamanında Fazıl Say için. 4 yaşından beri piyanoyla tutkulu bir ilişkisi olan Say,
profesyonel sanat hayatına Ankara Devlet Konservatuarı’nda ‘Üstün Yetenekli Çocuklar İçin Özel
Statü’ öğrenimiyle başladı; sadece 17 yaşındayken konservatuarın piyano ve kompozisyon bölümlerini
bitirdi; çalışmalarını Alman bursuyla Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu’nda sürdürdü. Konçerto solisti
diplomasını aldıktan sonra Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği
öğretmenliğine getirilen; 1995’te New York’taki kıtalararası yarışmanın birincisi olarak parlak konser
kariyerine başlayan Say, yorumcu olmanın ötesine geçerek oratoryolar, piyano konçertoları, çeşitli
formlarda orkestra, oda müziği ve piyano eserleri, şan ve piyano için çok sayıda eser bestelemiş
bir isim. Bu eserler arasında ‘Nazım’, ‘Metin Altıok Ağıtı’ oratoryoları, piyano konçertosu, Zürih
Üniversitesi’nin siparişi üzerine Albert Einstein’ın anısına yazdığı orkestra eseri, Mozart’ın 250.
doğum yılında Viyana’daki Kutlama Komitesi’nin siparişi dolayısıyla bestelediği ‘Patara’ adlı bale
müzikleri en iyi bilinenleri. Beş kıtada sürdürdüğü konserleri ve yankı uyandıran CD’leriyle tüm
dünyanın en saygın piyanist ve bestecilerinden biri olan Say, müzikal dehasıyla bu sefer Gaziantepli
müzikseverlerle buluşuyor. 25 Aralık 20.30. Dedeman Gaziantep Babil Salonu, Gaziantep
FAZIL SAY
Le Figaro stated back then that ‘He is not only a genius as a pianist but shall become one of the greatest
artists of the 21st Century’. Having had a passionate relationship with the piano since the age of 4, Say
continued his professional art education at the Ankara State Conservatory under the ‘Special Status for
Gifted Children’ program. At the age of 17 he graduated from the piano and composition departments of
the conservatory and continued his education by obtaining a scholarship from the Düsseldorf Higher Music
School. After obtaining his concerto soloist diploma he became a piano and chamber music teacher at the
Berlin Design crafts and Music Academy. Having won the 1995 New York Intercontinental Competition he
began his concert career. Not only a great interpreter of many masterpieces he also composed many oratorios,
piano concertos, orchestras, chamber music and piano recitals. Among these compositions are ‘Nazım’,
‘Metin Oluk Ağıtı’ oratorios, piano concertos, the orchestra master piece in dedication of Albert Einstein
composed upon Zurich University’s request, Mozart’s 250th birthday celebration piece, the ‘Patara’ balet
music. Now Fazıl Say is meeting with his fans in Gaziantep on the 25th of December at 8:30 pm at the
Dedeman Gaziantep, Babil Saloon.
7
AJANDA
8
DQ
!F İSTANBUL
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, on iki yılı geride bırakırken, her yıl hazırladığı
programlarla sağlam bir festival takipçisi yakalayarak 70 bin kişilik bir izleyici kitlesi edindi.
Dünyanın her yanından farklı bakışları sinemaseverlerle buluşturan ve düzenlediği partiler,
atölyeler ve çeşitli etkinliklerle programını zenginleştiren bir oluşum aynı zamanda !f İstanbul.
Her yıl İstanbul’un yanı sıra, Ankara’da ve 2012 yılından itibaren İzmir’de AFM ve Cinebonus
Sinemaları’nda izleyicisiyle buluşan festival, filmleri farklı ve güncel bölümler altında toplayarak
izleyicisine ulaştırıyor. Türkiye’den Kısalar bölümüyle yüzlerce genci bir araya getiren !f İstanbul,
dünyanın farklı ülkelerinden gelen filmler ve genç sinema profesyonellerini davet ettiği !f Inspired
/ Keş!f gibi bölümlerle zihin açmaya devam ediyor.
14-24 Şubat 2013. AFM ve Cinebonus Sinemaları, İstanbul
28 Şubat – 3 Mart 2013. AFM ve Cinebonus Sinemaları, Ankara
1-3 Mart 2013. AFM ve Cinebonus Sinemaları, İzmir
!F İSTANBUL
The !f Istanbul International Independent Films Festival has entered its 13th year of successful films
and programs throughout its festival agenda and has obtained 70 thousand loyal spectators who have
become fans of the festival. It is also a formation which brings together many art and cinema lovers
who come together at parties, workshops and various activities conducted by !f Istanbul.
Besides Istanbul, since 2012 the festival has met with its fans in Ankara and Izmir at the AFM and
Cinebonus Cinema’s with films gathered under current and inspirational categories.
The short films from Turkey category brings together the Turkish youth. Also the !f inspired category
forces young cinema professionals to broaden their minds.
14-22 February 2013: AFM and Cinebonus Cinema’s, Istanbul
28 February – 3 March 2013: AFM ve Cinebonus Cinema’s , Ankara
1-3 March 2013: AFM ve Cinebonus Cinema’s, Izmir
10
SARAJEVO WINTER 2013
Balkanların en önemli disiplinlerarası ve uluslararası festivallerinden biri olarak 1984’den beri Saray
Bosna’da gerçekleştirilen bir festival Sarajevo Winter 2013. Bosna Hersek başkentinde düzenlenen
festival ile ülkenin geleneksel sanat yaklaşımının yanı sıra çağdaş sanat sahnesine, değer verilen isimlere,
yakın coğrafyaya ve katılımcılara da göz atmak mümkün. Sergiler, konserler, görsel sanat performansları,
film ve video gösterimleri, performans sanatları, atölye çalışmaları ve çocuklara özel etkinliklerle dolu
bir programa sahip. Bu yılın özel porgramları arasında Kış Olimpiyatlarına Bakış, 200. Doğumgününde
Charles Dickens, Körler Kütüphanesi, Film Arşiv Tiyatrosu gibi pek çok dikkat çekici başlık da
bulunuyor. Şehrin ünlü sanat adresleri kadar alternatif mekânlarına da yayılan festivalle ilgili detayları
sarajevskazima.ba adresinden takip etmek mümkün. 7 Şubat – 21 Mart 2013. Saray Bosna
SARAJEVO WINTER 2013
Sarajevo Winter 2013 is one of the biggest and most important interdisciplinary and international festivals of the
Balkans, executed in Sarajevo since 1984. This festival is setout in the Capital in Bosnia Herzegovina and apart
from the traditional art approach many contemporary art forms are introduced and accredited names from the
sector are also present at the festival for the audience to admire. The program is full of exhibitions, concerts,
visual art performances, film and video releases, performance arts, workshops and special activities for children.
Among the program of this year is a prospect to the Winter Olympics, Charles Dickens on his 200th birthday,
the Blind People’s Library and Film Archives Theatre. For more detail: sarajevskazima.ba Starting
February 7-March 21, Sarajevo
DQ
12
TREND-TREND
Avrupa’da
festival &
karnaval kışı
Europe’s
winter
festivals &
carnivals
Önümüzdeki aylarda, baharın gelişine dek Avrupa’nın birçok ülkesi
gelenekselleşmiş festivallere ve karnavallara bir kez daha ev sahipliği
yapmaya hazırlanıyor. Bazılarına sizin için göz attık.
In the coming months, up until the arrival of spring, many European countries
are preparing to host a number of now-traditional festivals and carnivals. Here we take
a closer look at some of them for you.
YAZI-BY CEYLAN ÖZGE KUNDUZ
Ne: Burning The Clocks
Nerede: Brighton, İngiltere
Ne zaman: 21 Aralık
Londra’dan bineceğiniz bir trenle kısa sürede
ulaşabileceğiniz Brighton’da 21 Aralık günü ülkenin en
ilginç ve sıra dışı festivallerinden biri yapılıyor. “Saatleri
yakmak” anlamına gelen adıyla festival, artık ticarîleşmiş
bir Noel anlayışından bunalanlara panzehir olarak
tanımlanıyor. İnsanlar evde yaptıkları kağıt fenerleri
de alarak bir araya geliyor ve sokakları dolaşıyor. En
sonunda kağıt fenerler Brighton Plajı’nda yakılıyor.
Bir turist olarak değil de halktan biri gibi hissetmek
için fırsatınız olur ve yolunuz Londra civarına düşerse
mutlaka uğrayın.
What: Burning the Clocks
Where: Brighton, England
When: December 21
A city accessible via train from London, Brighton
plays host to one of the country’s most interesting
and unusual festivals on December 21. Burning
the Clocks is considered an antidote for the excesses
of the now-thoroughly-commercialized Christmas.
People wander the streets carrying paper lanterns
before coming together on Brighton Beach to burn
them. It’s the perfect opportunity to feel part of the
local population as opposed to a tourist, so if you
find yourself around London at that time of year,
be sure to stop by.
13
14
Ne: Patras Karnavalı
Nerede: Patras, Yunanistan
Ne zaman: 17 Ocak-27 Şubat
What: Patras Carnival
Where: Patras, Greece
When: January 17-February 27
Yunanistan, tüm medeniyetle birlikte karnavalların da
doğduğu yer olarak tarihe geçmiş durumda. Bir karnavalı
andıran ilk eğlence ve gösterinin milattan önce 500’lerde,
Yunanistan’da yapıldığına dair bilgiler dünyanın bilinen ilk
karnavalının Diyonisos’un heykelinin bir tiyatro oyunun
açılışı için tapınaktan sahneye taşınmasıyla başladığını
iddia ediyor. Tarihsel öyküsü ne olursa olsun Patras
Karnavalı renkli ve büyüleyici bir gösteri sunuyor. Balolar,
yürüyüşler, gösteriler ve hazine avı oyunları altı haftalık bir
döneme yayılıyor. Ancak karnavalın en can alıcı kısmı, son
haftası. Pazar günü gerçekleştirilen yürüyüşte yaklaşık 300
bin kişi caddelerde dans ediyor ve kostümlü dansçıların
gösterilerini izliyor. Şamandıra şeklinde yapılmış Karnaval
Kralı’nın yakılış töreniyle karnaval sona eriyor. Bu
karnavalı diğer Yunan karnavallarından ayıran en belirgin
özellik ise 160 senedir devam eden Patras’ın yoğun bir
Fransız ve İtalyan etkisi altında bugüne gelmiş olması.
Greece holds the historic title as the birthplace of carnivals
thanks to the first carnival-like event that took place there
around 500 BCE, when a statue of Dionysus was carried
from its temple to the stage to celebrate the opening of
a play at the theater. Regardless of its history, Patras
Carnival is a colorful and captivating spectacle. Balls,
parades, performances and a treasure hunt are spread
out over a period of six weeks. The most crucial part of
the carnival, however, takes place during the last week.
The parade organized on Sunday features 300 thousand
people dancing in the streets and watching the costumed
dancers perform. The carnival is brought to a close by
the burning of the float of the Carnival King. The most
obvious characteristic that separates this celebration from
other Greek carnivals is that it has survived 160 years
despite the heavy French and Italian influences imposed
upon Patras.
Ne: La Tamborrada
Nerede: San Sebastiyan, İspanya
Ne zaman: 20 Ocak
İspanya’nın Bask Bölgesi’nde, San Sebastian’da her yıl
düzenlenen ve sadece bir gün süren davul festivali La
Tamborrada gece yarısından bir sonraki günün gece
yarısına kadar süren, son derece gürültülü bir festival.
Plaza de la Constitucion’dan başlayan ve kentin eski
merkezine kadar devam eden davullu yürüyüşün
yarattığı bu festivalin tohumları bir söylentiye göre
1700’lü yıllarda Fransız işgali sırasında atılıyor. Bir gün
bir fırıncı Iglesia de San Vicente kilisesi yakınlarındaki
çeşmeden fıçısına su doldururken şarkı söylemeye
başlıyor ve önünden geçen bir grup genç kız da, Fransız
askerlerinin çaldığı trampetlerden etkileniyor olsa
gerek, fıçılara vurarak fırıncıya eşlik etmeye başlıyor.
Kalabalık gittikçe büyüyor ve bir yandan yürürken bir
yandan da şarkı söyleyip tempo tutuyorlar. Söylentiye
göre bu şekilde başlayan bu gelenek 300 yıldır devam
ediyor. Raimundo Sarriegui’nin bu özel kutlama için
yarattığı “March of San Sebastian” (San Sebastian
Yürüyüşü) festival sırasında her sene çalınıyor.
What: La Tamborrada
Where: San Sebastián, Spain
When: January 20
Held annually in San Sebastián in Spain’s Basque
region, the one-day drum festival La Tamborrada
is a rather loud celebration that starts at midnight
and ends at midnight the next day. Starting at
Plaza de la Constitución and making its way to
the old city center, this drum parade is said to
date back to the French occupation in the 1700s.
According to legend, one day, a baker started
singing while filling his water barrels from a
fountain near the Iglesia de San Vicente and a
group of young girls walking by were motivated by
the drumming of the French soldiers to accompany
the baker by banging on the barrels. The crowd
started to gather and move, singing and drumming
along the way. They say that the tradition started
that day has evolved over the last 300 years.
The festival also sees the annual “March of San
Sebastián,” which was originated to celebrate
Raimundo Sarriegui.
15
Ne: Venedik Karnavalı
Nerede: Venedik, İtalya
Ne zaman: 11-21 Şubat
16
Ne: Carnaval de Dunkerque
Nerede: Dunkerque, Fransa
Ne zaman: 28 Ocak-10 Mart
Tüm Avrupa’nın en eski karnavallarından biri
olan Carnaval de Dunkerque, 17. yüzyıldan beri
gerçekleştiriliyor. Kasabanın ana geçim kaynağının
balıkçılık olduğu bu dönemde, İzlanda sularına açılmadan
önce gemi sahiplerinin balıkçılar için düzenlediği bir çeşit
şölen olarak başlayan gelenek, bugün tüm kent sokaklarına
yayılan bir geçit törenine dönüşmüş. Bu karnavalın en
ilginç özelliği erkeklerin kadın gibi kadınların da son
derece gösterişli giysiler giymesi. Ringa balığı fırlatma
gibi ilginç yarışmalar da yine festivalin dikkat çekici
özelliklerinden. Geceleri ise kıyafet baloları yapılıyor.
What: Carnaval de Dunkerque
Where: Dunkerque, France
When: January 28 -March 10
One of the oldest carnivals in Europe, Carnaval de
Dunkerque has been taking place since the 17th
century. Originally a celebration held by ship-owners
for fishermen prior to setting out for Icelandic waters
in a time when fishing was the town’s primary source
of livelihood, the carnival is now a giant parade held
throughout the entire city. Its most interesting aspect
is that the men dresses like women and the women wear
fancy dresses. Other notable events include the herring
throwing competition and fancy dress balls.
Venedik’te maskeli baloların geçmişi 13. yüzyıla kadar
gidiyor. Venedik’in kültürünün ve tarihinin önemli bir
parçası haline gelen maskeli balolar yüzyıllar öncesinde
kente gelen yabancı tüccarların tanınmadan gezmek ve
türlü “yaramazlıklar” yapmak için kullandıkları iyi bir
fırsattı. Bugün amaç bu olmasa da karnaval yüzyıllardır
olduğu gibi sıra dışı bir eğlence için harikulade bir fırsat
sunuyor. Karnaval dışında maskelerin Venedik’te ayrı
bir işlevi vardı. Her sınıftan insanın şehir merkezinde
anonim şekilde dolaşmasına izin veriyordu. Her sınıftan
insan tanınma endişesi duymadan kentin sokaklarında ve
kanallarında gönlünce gezebiliyordu. Her sene karnavalda
en iyi maskenin seçildiğini ve jürinin uluslararası maske
tasarımcılarından oluştuğunu hatırlatalım. Belki şansınızı
denemek istersiniz.
What: Carnival of Venice
Where: Venice, Italy
When: February 11-21
Having claimed an important place in Venetian culture
and history, masquerade balls date all the way back to the
13th century, originating when visiting foreign merchants
wore masks in their quest for anonymity and freedom to
cause mischief. Though the purpose has changed, the
carnival still offers a wonderful opportunity for a wholly
unique experience. The masks have yet another function
in Venice beyond the carnival: they negate population
divides, allowing people from all classes to wander the
town anonymously. Every year at the carnival, a jury of
mask designers from around the world chooses the best
mask – why not give it a shot?
facebook.com/nestlepurelifetr
DQ
18
SEYAHAT-TRAVEL
Yılbaşı Şehirleri
New Year Cities
Saatler 12’yi vurduğunda nerede olmak isterdiniz? Eyfel Kulesi’nin parlak ışıkları
altında mı, Sydney Harbor Bridge’in havai fişeklerle aydınlanan suretinin karşısında
mı, yoksa Rio de Janeiro’nun ünlü plajı Copacabana’nın beyaz kumlarında mı?
Where would you like to be when the clock strikes midnight? Under the twinkling
lights of the Eiffel Tower, opposite the Sydney Harbor Bridge as it’s lit up by
fireworks, or on the white sands of Rio de Janeiro’s illustrious Copacabana beach?
19
20
SYDNEY
SİDNEY
Kendini ‘dünyanın yılbaşı başkenti’ diye adlandıran
Sidney bu konuda pek de haksız sayılmaz. Doğu’daki
konumundan dolayı dünyada yeni yıla en erken giren
şehirlerden biri olan Sidney’de yılbaşı çok ciddiye
alınıyor, baştan söyleyelim. Şehir genelinde akşamüstü
başlayan yeni yıl kutlamaları aralıksız devam ediyor;
gece yarısı da liman bölgesi efsanevi bir havai fişek
gösterisine sahne oluyor. Sidney’in ikonik köprüsü
Harbor Bridge etrafında yoğunlaşan havai fişek gösterisi
her yıl 1,5 milyon izleyiciyi liman bölgesine çekiyor
ve dünya genelinde yaklaşık bir milyar kişi tarafından
izleniyor.
Sydney probably has good
reason for naming itself
‘the world’s New Year
capital’. Let’s make one
thing clear from the start:
the city, which is among
the first celebrants of
the New Year due to its
eastern location, takes this
business very seriously. The
festivities, which begin in
the afternoon throughout
the city, reach a point of
climax at midnight with the
legendary fireworks display
in the harbor area. The
show that centers around
Sydney’s iconic Harbor
Bridge draws 1.5 million
spectators and is watched by
approximately one billion
people worldwide.
BERLİN
Şurası kesin ki Berlin, eğer sokak partilerine
meraklıysanız, Avrupa’da yeni yılı (veya Almanlar’ın
dediği gibi Sylsvester’i) kutlamak için en iyi şehir. Her
yıl yüzbinlerce insan Berlin’in ünlü Brandenburg Kapısı
önünde toplanıp kilometrelerce uzanan bir sokak
partisinin parçası oluyor. Berlin yılın bu zamanında
takdir edersiniz ki biraz soğuk oluyor, ancak şehrin
sokaklarını dolduran Berlinliler ve dünyanın dört
bir yanından şehre akın eden turistler bunu hiç dert
etmiyor. Ayrıca yeni yıl için özel olarak ışıklandırılmış
Brandenburg Kapısı’nın görüntüsü de zihninizden kolay
kolay silinmeyecek.
BERLIN
If you are a fan of street parties, it is for certain that
Berlin is the best city in Europe to celebrate New Year’s
(or, as the Germans call it, Sylvester). Every year,
hundreds of thousands of people congregate at Berlin’
famous Brandenburg Gate to take part in a street party
that extends for miles on end. You can appreciate the fact
that it gets mighty cold in Berlin around this time of year
but this doesn’t deter the Berliners and tourists that flock
from the four corners of the world from filling the city
streets. Believe us when we tell you that you won’t be able
to erase the vision of Brandenburg Gate bathed in light
anytime soon.
21
RİO DE JANEİRO
22
Rio de Janeiro için Karnaval ne anlama geliyorsa yılbaşı
- veya Reveillon- da o anlama geliyor. Her yıl iki
milyon kişi Rio’nun dünyaca ünlü plajı Copacabana’ya
akın ediyor ve bitmek tükenmek bilmeyen bir samba ve
dans çılgınlığı bütün, evet, kelimenin gerçek anlamıyla
bütün şehri sarıyor. Copacabana’yı baştan aşağı donatan
40 tane dev hoparlör, akşam 6’da başlayan müziği
herkese ulaştırma görevini üstleniyor. Dev hoparlörler,
DJ’ler ve dans etmeye hazır iki milyon kişi sayesinde,
Rio’da yılbaşı 12 saatten daha fazla süren dev bir sokak
partisi anlamına geliyor. Ayrıca Rio’da Brezilya’ya
özel Afrika-Güney Amerika karışımı geleneklere de
rastlayacaksınız: bembeyaz giyinmeye, okyanusa çiçek
atmaya ve kumsalda çukurlar kazıp içine mum dikmeye
(belki de bir şişe şampanya bırakmaya) hazır olun.
Saatler gece yarısını vurduğunda koşarak okyanusa
girmekten bahsetmiyoruz bile.
RIO DE JANEIRO
New Year’s – or Reveillon – is just as important to
Rio de Janeiro as the Carnival is. Each year, two
million people flood the world famous Copacabana
Beach and thus begins a never-ending dance and
samba craze that sweeps the entire city. Copacabana
is decked out with 40 giant speakers with the sole
purpose of spreading the music to the masses. With
these giant speakers, countless DJs and two million
people eager to dance, New Year at Rio means
a huge street party lasting well over 12 hours.
An added bonus is the African-South American
traditions unique to Brazil: be prepared to wear all
white, throw flowers into the ocean and dig holes on
the beach to place a candle (or maybe even a bottle
of champagne) in. We haven’t even begun talking
about how you’ll run and jump into the ocean as the
clocks strike midnight.
NEW YORK
New York ve yılbaşı denince akıllara gelen ilk nokta
Times Square. Her yıl kendi şehirlerimizdeki ve
Avrupa başkentlerindeki yılbaşı kutlamaları bittikten
sonra televizyonlarda (tüm dünyada bir milyar kişi ile
birlikte) izlediğimiz Times Square kutlamaları, ünlü
şarkıcıların canlı konserlerine, konfeti yağmuruna,
ışık ve havai fişek gösterilerine, bol bol sarılma ve
büyük bir coşkuya sahne oluyor. Öğle saatlerinden
itibaren yaklaşık bir milyon kişinin doldurduğu Times
Square’deki kutlamaların zirvesi ise ‘gökten inen’, altı
ton ağırlığındaki ışıklı kristal top. Eğer kalabalıklar size
göre değilse de telaşa gerek yok - ‘Big Apple’ın her
caddesi, her sokağı yılbaşı ruhunu size muhtemelen bir
ömür yetecek kadar yansıtıyor.
NEW YORK
When you think of New York City and New Year celebrations,
the first place that comes to mind is, undoubtedly, Times
Square. Each year, as our own festivities and those in Europe
draw to a close, we gather around the television (along with
a billion viewers worldwide) to marvel at the Times Square
celebrations with its live concerts, confetti rain, light and
fireworks displays, lots of hugging and major excitement.
The climax of the celebrations, which are watched by almost
one million people who begin to fill the square as early as
midday, is when the light filled crystal ball weighing six tons
‘descends from the sky’. But don’t fret if you’re not a fan
of big crowds – every street and avenue in the ‘Big Apple’
exude a holiday spirit that will definitely make a lifelong
impression.
24
MADRİD
Barselona bütün ilgiyi üstünde toplasa da, tüm dünya
nasıl eğlenileceğini Madrid’den öğrenebilir. Madrid’de
yeni yıl geleneği büyük, istisnai bir akşam yemeği
ile başlıyor, sonra litrelerce içki eşliğinde sokaklara
taşıyor ve gece yarısından sonra da şehrin tüm bar ve
kulüplerinde devam ediyor. Madrid’de ayrıca saat 12’yi
vururken 12 tane üzüm yeme geleneğiyle tanışacaksınız
(yılbaşı döneminde tüm marketlerde 12’lik üzüm
paketlerinin satılmasının sebebi bu). Madridliler
şehrin Calle Alcala, Gran Via, Chueca gibi sokak ve
meydanlarını doldursa da kutlamalar en çok Puerta del
Sol’de yoğunlaşıyor.
MADRID
Maybe Barcelona does attract all the attention, but
it’ Madrid that can teach the world how to party. A
traditional New Year celebration in Madrid kicks off
with a special dinner, followed by crowds roaming
the streets accompanied by liters of alcohol, and
continues after midnight at each and every bar and club
throughout the city. You will also discover the tradition
of eating 12 grapes as the clock strikes midnight (which
explains the grapes sold in packs of 12 in supermarkets).
Although the crowds fill streets and squares such as
Calle Alcala, Gran Via, and Chueca, the revelries
mostly center on Puerta del Sol.
PARİS
Paris yılın her günü, günün her saati kendine has bir
havaya ve ruha sahip, dünyanın en şahsına münhasır
şehirlerinden biri. Ancak Paris de yılbaşında apayrı
bir havaya sahip oluyor. Sokakları, kurşuni çatıları,
köprüleri, Seine kıyısındaki parkları kar ve yılbaşı
dekorları ile kaplanınca ‘Işıklar Şehri’ yeryüzünde
yılbaşını geçirmek için en güzel noktalardan biri
haline geliyor. Kalabalıklar Eyfel Kulesi önündeki
Champs de Mars Parkı’nda toplanıyor. Elinizde ünlü
Fransız şarapları ile Eyfel Kulesi’nden yayılan ışık
şovunu izleyebilir, veya kalabalıklardan bir nebze de
olsa kaçmak istiyorsanız Champs-Elysées’nin geniş
kaldırımlarındaki yılbaşı kutlamalarına katılabilirsiniz.
Gerçi Paris’te geçireceğiniz yılbaşını unutulmaz kılmak
için ne sokak partilerine, ne kalabalıklara, ne de ışık
şovlarına ihtiyacınız var: Şehrin yılbaşı için hazırlanmış
sokaklarında sadece yürümek bile son derece büyülü
bir deneyim.
PARIS
One can definitely say that Paris is a highly unique
city, which flaunts a distinctive flavor every minute
of every day. That being said, even Paris is immersed
in a special New Year spirit on the last day of the
year. And when the streets, the lead roofs, the bridges
and the parks on the banks of the River Seine are
covered in snow and decorations, the ‘City of Light’
is transformed into one of the most beautiful places in
the world to enter the New Year. The crowds gather at
the Champs de Mars Park in front of the Eiffel Tower.
You could choose to watch the light show originating
from the Eiffel Tower with a glass of renowned French
wine, or join the celebrations on the spacious sidewalks
of the Champs-Elysées. Come to think of it, you
probably won’t need street parties, throngs of revelers,
or light shows for your New Year’s night in Paris to be
memorable: just strolling around the decorated streets
is a magical experience.
25
PRAG
26
Yeni yıl ruhu nedense klasik Avrupa şehirlerine ayrı
bir yakışıyor. Prag da bundan faydalanmasını iyi
beceren şehirlerden. Çek Cumhuriyeti’nin başkentinde
kutlamalar dev bir avluyu andıran, nefes kesici
güzellikteki tarihi şehir meydanında yoğunlaşıyor.
Praglılar, turistlerle birlikte koca meydanı doldururken
kalabalığın etrafını çeviren gotik kiliseler, kuleler ve
diğer yapılar sihirli bir atmosfer yaratıyor. Ayrıca
Prag Kalesi tepeden size bakarken, havai fişeklerin
şehrin siluetinden tığ gibi fırlayan kuleler, kiliseler,
köprüler ve kalelerle birleşmesini ve Vltava Nehri
üzerinden yansımasını izlemek de hayatınız boyunca
unutamayacağınız bir deneyim olacak, garanti
edebiliriz. Ayrıca Çek Filarmoni Orkestrası da şehrin
klasikliğini tamamlamak istercesine Prag Devlet
Operası’nda yeni yıla özel bir klasik müzik konseri
veriyor; meraklılarına duyurulur.
PRAGUE
The spirit of New Year seems to really suit
traditional European cities. And Prague
knows exactly how to make the most of this
phenomenon. The New Year festivities in the
Czech capital are centered in the breathtaking
historic main square. The gothic churches,
towers and historic buildings that surround the
revelers assembled in the square add a magical
quality to the ambience. We guarantee that
you will never forget the scene, under the
watchful eye of Prague Castle, of fireworks
becoming one with the towers, churches,
bridges and castles that make up the silhouette
of the city as it’s reflected on the Vltava
River. And adding to the tradition, the Czech
Philharmonic Orchestra gives a classical music
concert at the Prague State Opera House.
DQ
28
RÖPORTAJ-INTERVIEW
Dünü, bugünü, yarınıyla The past, present and future of
Kültepe
Kültepe kazıları, 65. yılını geride bırakırken dönemin en büyük kenti
olması, çok kültürlü ortamı, zengin ticaret hayatıyla arkeoloji dünyasını
şaşırtan sonuçlar vermeye devam ediyor. Bu yıl Dedeman Holding
sponsorluğunda yapılan kazılarla ilgili merak ettiklerimizi, Kültepe
Kaniş-Karum Kazıları Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu’na sorduk.
The Kültepe excavations, dating back 4 thousand years is continuing
to make history as artifacts continue to come out of the archeological
excavations in the area. We spoke about the project with Prof. Dr. Fikri
Kulakoğlu, the President of the Kültepe Kaniş – Karum excavation project
sponsored by Dedeman Holding this year.
RÖ PORTAJ-INTERVI E W A Y Ş E G Ü L T U N A
Kültepe Kaniş – Karum kazılarının detaylarına girmeden
önce öğrenmek isterim. Şu an 4 ve 5 bin yıllık kültürleri
açığa çıkarıyorsunuz. Arkeoloji sürprizlere gebe; bir o
kadar heyacan ve emek yoğun bir bilim dalı. Yıllardır
sahadasınız. Bize sahanın ruhunu, sizi mesleğinize
bağlayan kilit noktaları paylaşır mısınız?
Belirttiğiniz gibi, arkeoloji ve arkeolojinin en temel aracı
kazı, çok yoğun bir mesai gerektiren zor bir iş. Ama bu
zorluğuna karşın bir o kadar da heyecanlı. Arkeolojiye
ve kazıya ‘iş’ demek istemiyorum; çünkü, ona ‘iş’ diye
bakarsanız o zaman heyecanınız yok demektir. Bir de, bu iş
para karşılığı yapılabilecek bir iş değil. Zaten hiç bir zaman
da arkeoloji ,‘para getiren’ bir iş olmamıştır.
Bizim en önemli motivasyonumuz ‘merak’. Ama bu merak
geçici bir heves gibi, sadece ‘o an’ yaşanan bir
şey değil. Merak ettiğiniz şey; sizin akademik
anlamda kafanızı kurcalayan, çözümü için
yıllardır pek çok kişinin kafa yorduğu ve
halen çözülemeyen sorunların cevaplarıdır.
Hayalinizde hiçbir zaman altın, gümüş,
hazine gibi parasal bir buluntu yoktur. Tam
tersine, belki pahada para etmeyen, ama
küçük, belki topraktan, kilden bir buluntu
hayalinizi süsler. Onun içerdiği bilginin,
çözümlenemeyen birçok sorunu çözdüğünü
hayal edersiniz.
Kültepe, Kaniş Krallığı’nın merkezi ve
Asur Ticaret Kolonileri sisteminin Anadolu’daki başşehri
olarak biliniyor. Bugüne kadar arkeoloji dünyası için özel
önem taşıyan nelerle karşılaştınız; bulgular hangi müze ya
da müzelerde izlenebilir?
Sistemli bilimsel Kültepe Kazıları , 1948 yılında rahmetli
hocamız Prof.Dr. Tahsin Özgüç tarafından başlatıldı. 2012
yılında 65. yılını tamamladık. Daha ilk mevsim kazılarından
bu yana keşfedilen buluntularıyla Kültepe Kazıları, tüm
bilim dünyası tarafından dikkatle takip edildi. Çünkü, ilk
buluntular dahi, o zamana kadar bilinmeyenleri ve cevapları
bulunamayan pek çok sorunu çözüyordu.
İlk yıllardan itibaren Kültepe’den keyşfedilen en önemli
buluntu grubunu, şimdilerde sayıları 23.500’ü geçen
çivi yazılı tabletler oluşturmaktadır. Bunlar Anadolu’nun
ilk yazılı belgeleri olup, Anadolu’nun ‘tarihi devirlere’
geçişini sağlıyordu. Bunların yanında ele geçen çok çok
özel buluntular da Anadolu arkeolojisinin temel taşlarını
oluşturmakta. Şöyle bir örnek vererek Kültepe’nin önemini
sunmak isterim. Eski Çağ Anadolu’su üzerine yazılmış bütün
Before going into the details of the Kültepe Kaniş-Karum
excavations I would like to state that you are bringing
to light a 4 to 5 thousand year old culture. Archeology is
prune to many surprises and is an exciting and strenuous
discipline. Could you share the spirit you feel on the field,
the motivational factors contributing to scientists?
One should not see archeology as a source of income since it
is not an occupation to be done for money. It is not a routine
8 to 5 job either, thus those who have the aims to earn
money and work on a routine basis should not consider going
into archeology. Archeology and excavation is a hard and
intense occupation. But it is also exciting and intriguing. But
you should not look at it as ‘work’ because then all of it’s
excitement would fade away. I enjoy my occupation and my
most important motivational factor is ‘curiosity’.
But this curiosity is not an instant on the spot
thrill. What you wonder about academically is
the answers to the problems for which for many
years many people have been trying to solve.
There is never the will to find gold, silver,
treasure or material substance in mind. On the
contrary maybe a small piece of clay or artifact
found buried under the soil covers your dreams.
You dream of solving the many questions on
the minds of people who have dedicated their
lives to this occupation.
Kültepe is known as the center of the Kaniş
Kingdom and the capital city of the Assyrian Commercial
Colonies in Anatolia. Being a historical and commercial
kingdom it has been the center of excavation for more
than half a century. What have you encountered till
today in your excavations that are of great importance
for the world of archeology? Where can we see these
findings? In which museums are they exhibited?
The systematic scientific Kültepe excavations started in 1948
by our deceased Prof. Dr. Tahsin Özgüç. In 2012 it reached
its 65th year. The findings and pieces obtained from these
excavations have been followed by the scientific vicinity in
great depth. Because even the first findings are able to answer
some of the unsolvable questions.
The 23.500 Cuneiform script tablets are the most important
findings found at Kültepe. These are the first written
documents of Anatolia dating from that period. In order to
understand the pre-historic Anatolian civilization you should
first analyze the findings from Kültepe. The same goes for
understanding the Central Asian, new Mesopotamian and
29
bilimsel eserlerde, makalelerde veya kitaplarda Kültepe
en önemli yeri tutar. Kültepe’yi zikretmeden, Kültepe’yi
referans göstermeden böyle bir eser yazmanızın imkanı
yoktur. Dahası, aynı durum, tüm Önasya arkeolojisi, yani
Mezopotamya ve Suriye gibi önemli uygarlıkların yaşadığı
yerler için de geçerlidir. Kültepe’siz Önasya arkeolojisi
olmaz.
30
Kültepe’de şimdiye kadar keşfedilen onbinlerce çivi
yazılı tablet ve arkeolojik buluntular Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesi, Kayseri Müzesi ve kısmen de İstanbul
Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmekte. Ayrıca, az da olsa
çeşitli dünya müzelerinde de, 19., 20. yüzyıllarda çıkarılmış
eserler bulunuyor. Tabii ki, sergide olanlar, buluntuların
çok çok az bir kısmıdır. Maalesef, eserlerimizin büyük bir
kısmı müzelerin depolarında, tekrar gün ışığına çıkacakları
günü beklemekte. Sadece Kültepe’de keşfedilmiş eserler ile
en az 10 tane müze kurabilirsiniz. Dahası sadece bulunan
tabletler ile bir o kadar müze kurabilirsiniz. Zaten en büyük
hedeflerimden birisi bir tablet müzesi kurabilmek. Dünyada
böyle bir müze yok.
Yeryüzüne çıkardığınız eserlerin ortaya konduğu 4 bin yıl
öncesinin kültür iklimini özetler misiniz? Kanişliler nasıl
yaşardı? Nelere inanırdı?
Kültepe’nin önemini vurgulayan en özel buluntular,
bizim ‘Asur Ticaret Kolonileri Çağı’ dediğimiz ve kabaca
günümüzden 4 bin yıl öncesine tarihlenen yerleşim
tabakalarından gelmekte. Demin bahsettiğim gibi bu
buluntuların en önemlileri çivi yazılı tabletlerdir. Bu çivi
yazılı tabletlerin büyük bir çoğunluğu ekonomik içerikli;
ancak parasal işlemlerin yazıldığı bu metinler, aynı zamanda
günlük hayatla ilgili çok önemli bilgiler de vermekte.
Örneğin bir boşanma ile ilgili bilgileri biz, bir parasal alacakverecek ile ilgili bir metinden öğrenebiliyoruz. Çünkü,
boşanma sırasında verilecek nafaka parasal bir aktivite
gerektirdiği için kayda geçirilmiş. Dolayısıyla, o zamanın
Anadolu insanının günlük hayatına ilişkin çok çok özel
bilgileri de bu tabletlerde görebiliyoruz.
Syrian civilizations and their habitats. There cannot be a
Central Asia without Kültepe. The findings and Cuneiform
script tablets can be found at the Anatolian Civilizations
Museum in Ankara, Kayseri Museum and some are at the
Istanbul Archeological Museum.
With the findings at Kültepe alone you can open 10 museums.
And our most important goal is to open a tablet museum.
There is no tablet museum anywhere in the world. And it is a
waste to let these tablets rot in the storage of museums.
Could you summarize the cultural climate of the period
to which these artifacts belong to? How did the Kaniş’s
live? What did they believe in?
The special findings, which state the importance of Kültepe
are from the ‘Assyrian Commercial Colonial Era’ and the
inhabitants living there that date back 4 thousand years.
The most important of the findings are the Cuneiform script
tablets. We can find out about that époque in Anatolia from
these tablets.
Most of these tablets include financial data but this data
gives us insight into the day-to-day lives of the people from
that period. Divorce and alimony problems and such decisions
were engraved on these tablets, thus giving us insight on the
financial and social data of the Kaniş’s.
There are lots of books, information and data on how the
Kaniş’s lived. Kültepe was a metropolitan city of that period.
There were at least 50 thousand people living there. If you
come to think that the world population was only a couple
of million people then its grandeur would be more apparent.
Kültepe is one of the biggest cities in Anatolia and Central
Asia. The inhabitants are also just as rich, developed and
colorful. Not only did the local Kaniş people live there but
also people from different parts of Anatolia lived there as well.
We could compare it to the Istanbul of today. It is also a city
where mixed marriages happened with tradesmen from Syria
and Mesopotamia, who came for commerce, got married and
settled.
It is not only a civilization where local languages such as
Anlayabildiğimiz kadarıyla yapının henüz çeyreğini
kazmış durumdayız. Bu ölçülerde bir yapı
şimdiye kadar Anadolu’da açığa çıkarılmadı.
Aslında, o çağda benzer ölçülerde bir yapı
Anadolu’nun dışında da yok.
“Kanişliler nasıl yaşardı?” sorusu, aslında üzerinde ciltlerce
kitaplar yazılmış pek çok bilgiyi içermekte. Ama şöyle
kısaltmak lazım; Kültepe, o çağın bir metropolitan şehri.
En kötü ihtimalle 50 bin kişinin yaşadığı bir büyük şehir.
Dünya nüfusunun bir-kaç milyon olduğunu düşünürseniz,
Kültepe’nin büyüklüğü o zaman ortaya çıkıyor. Kültepe,
Anadolu’nun ve tüm Önasya’nın en büyük şehirlerinden
birisi. İçinde yaşayan insanlar da, o derecede gelişmiş, zengin
ve çok renkli. Çok renkli derken, şunu kastediyorum.
Sadece yerli Kanişli değil, Anadolu’nun pek çok bölgesinden
gelmiş insanları barındıran bir şehir. Aynı zamanda, Suriye
ve Mezopotamya’dan da gelen tüccarların yaşadığı ve hatta
evlenip burada oturduğu bir yer. Sadece Hattice, Hititçe
gibi yerli dillerin değil aynı zamanda Asurca ve Samice gibi
birçok yabancı dilin konuşulduğu bir yer. Tabii böyle çok
renkli, farklı kökenden gelen insanların bir arada oturduğu,
yaşadığı bir yer olan Kaniş’te, çok farklı inanış sistemine
sahip olan insanların da olduğunu kabul etmek gerekir. Hem
yazılı belgelerden, hem de arkeolojik buluntulardan bunun
izlerini görmek mümkün. Yazılı belgelerde, onlarca yerli,
Anadolulu tanrı isimleri geçmekte. Bir de, Mezopotamya ve
Suriye’den gelen kişilerin getirdiği birçok yabancı tanrı ismi
ve tanrılar topluluğu gittikçe kalabalıklaşmaktadır. Bunların
yanında, kazılarda keşfedilen çok sayıdaki dini tapınım
objesi, bu zenginliğin somut örneklerini oluşturmaktadır.
Hemen hemen her evde bulunan bu objeler, yani
heykelcikler, kutsal içki kapları ve mühür gibi tasvirli
eserlerde rastlanan tanrısal semboller, Önasya’nın en zengin
inanış sistemlerinden birine işaret etmekte. Biliyorsunuz;
Hititler için ‘1000 Tanrılı Halk’ tabiri kullanılır. Hititlerin
bu inanış sisteminin kurucusu ve öncüsü, işte Kültepe’de bu
çağdaki oluşumdur.
Peki bu dönemde beslenme ve alet çantalarından neler
çıktı?
Daha önce de bahsettiğimiz gibi çivi yazılı tabletler, o zaman
insanının beslenme alışkanlıkları hakkında da bilgi veriyor.
Aslında, Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi burada a
tahıl ağırlıklı beslenme yaygın. Çivi yazılı belgelerde, tahıl
üretimi ve bunların fiyatlarıyla ilgili bilgiler mevcut. Diğer
taraftan yoğun bir et tüketimi de söz konusu. Yenilebilen
her türlü hayvan, inek, koyun, keçi, kuş ve çeşitli av
hayvanları tüketilmiş. Şehrin gelişmişliği hakkında şöyle bir
örnek verilebilir. Bugün büyük şehirlerde veya kasabalarda
besi hayvanları özel kesim yerlerinde kesilerek, hayvanlar
profesyonel biçimde parçalanarak tüketime sunulmakta.
Kültepe dışındaki kazı yerlerinde ele geçen hayvan
kemikleri kalıntılarına baktığınız zaman, onların gelişigüzel
kesilmiş, belli bir standart göstermeyen kemikler olduğunu
görürsünüz. Kültepe’de ise, toplanan hayvan kemiklerinde
belli bir kesim standartı vardır. Yani et, bir büyük şehirde
olması gerektiği gibi, profesyonel bir kasap tarafından
kesilmiş ve öyle satışa sunulmuştur. Bunun dışında,
şarap, bira, süt gibi içecekler ve yağ, bal, incir, soğan gibi
yiyeceklere ilişkin birçok bilgi mevcut. İlginç bir bilgi olarak
şunu ekleyeyim; çivi yazılı tabletlerde de zikredilen fındığın
31
We obviously came across a monumental
complex. And still we have only been able to
excavate a very small part of this complex. Such
a complex has not yet been found in Anatolia and
maybe does not even exist outside of Anatolia.
32
Kaniş’te tüketildiğini biliyorduk. Son yıllarda fındığın
arkeolojik bulgularına da kazılarda rastladık.
Peki toplumda kadının konumu nasıldı?
Son derece gelişmiş bu metropolitan şehirde kadının rolü
muhakkak ki çok önemliydi. Kadın, çoğu zaman çok özel
bir statüye sahipti. Çivi yazılı belgelerde bu durum çok
bellidir. Tabii ki Asurlu tüccarların, memleketlerinden
getirdiği pek çok alışkanlık ve gelenek, Anadolu kadınının
statüsünü yükseltmiş. Ama diğer taraftan da kadının
Anadolu geleneğindeki konumu, bu yüksek statüde çok
etkili olmuştur. Kadınların ticaret yapabildiği, hatta devlet
yönetiminde yer aldığını biliyoruz. Bazı yazılı antlaşmalarda
kraliçenin de mührünün gerektiği ve öyle yapıldığı biliniyor.
Kazılara 1948’de başlandığını belirttiniz; biraz da
öncesinden bahseder misiniz?
Bilimsel dünyada Kültepe’nin tanınması 19. yüzyılda
Avrupa’da, antika pazarında ortaya çıkan ve geldikleri yer
itibariyle ‘Kapadokya Tabletleri’ olarak adlandırılan çivi
yazılı tabletler ve boyalı seramiklerle başladı. İlk bilimsel
makalelerde ve kısa süreli kazılar ile bu eserlerin kökeni
sorgulanmış, ama yeterli bilgi toplanamamıştır. 1925
yılında, Prusya Ordusu’nda görevli bir subay olan Bedrich
Hrozny, araştırma ve kazı yapmak Kültepe’ye gelir. İlk
denemelerinde yeteri kadar bilgi edinememiş olsa da sonraki
çalışmalarında bu eserlerin Kültepe’den çıktığını ispatlar.
Daha sonra sistemli kazılara başlayan hocamız Prof.Dr.
Tahsin Özgüç ise bu eserlerin stratigrafik ve kronolojik
özelliklerini ortaya koyar.
Örenyerinin önemini “Sistemli kazılarda keşfedilen
çivi yazılı tabletlerin Anadolu tarihini başlatttığı
yer olan Kültepe’de sürdürülen kazılar, sadece
Anadolu’nun değil, aynı zamanda tüm eski Önasya’nın
tarihine ışık tutmaktadır” sözleriyle vurguluyorsunuz.
Kazıların geneline baktığınızda dönemin sosyoloji
ve antropolojisine dair sizi en çok heyecanlandıran
çıkarımlar nelerdir?
Kültepe’de keşfedilmiş çivi yazılı tabletler, sadece eski
Anadolu tarihini değil, tüm eski Yakındoğu dediğimiz
coğrafyanın da tarihini aydınlatmaktadır. Bu nasıl oluyor?
Yani, Anadolu’daki bir şehirde ele geçen veriler, Irak’taki
veya Suriye’deki bir şehrin tarihini nasıl aydınlatabiliyor?
Hattusha and Hittite were spoken but also Assyrian and
Sami languages were spoken. With such a multi-cultural
background it is normal to state that there were many different
beliefs and traditions where many cultures assimilated with
each other and made Kaniş what it was.
It is possible to see the traces of this civilization from the
written documents and archeological findings. In the written
documents many Anatolian, Syrian and Mesopotamian God’s
names are mentioned. Also many religious worship objects that
were found during these excavations shows the richness and
cultural cohesion of this civilization. The many artifacts found
in each home such as statutes, Holy Spirit cups and seals and
the God symbols engraved on these objects show the many
different belief systems of that era. These symbols and godlike
symbols points to one of the most enriched belief systems of
Central Asia. The Hittites were called ‘the people with 1000
Gods’. This is due to the development and happenings in
Kültepe during that period.
What came out of their tool boxes from that period and
what were their eating habits?
As mentioned before, the Cuneiform script tablets give us
information about the eating habits of the people of that
era. Just like in other parts of Anatolia, wheat plays an
important role in the alimentation of these people. There
is information on wheat production and its prices on these
tablets. There is also a heavy consumption of meat. Cows,
sheep, goats, birds and various game meat were eaten. Like
today they had butcher shops and places where these animals
were cut according to hygienic norms and categorized under
minced, entrecote, chopped and steak meat. This show how
developed this civilization was. Apart from this, beverages
such as wine, beer, milk and oil, honey, figs, and onions were
also consumed. And surprisingly nuts were also consumed back
then.
How was the status of women in society?
Women had special privileges and had special statuses. In a
metropolitan city such as Kaniş the role of women was very
important. This is evident in the Cuneiform script tablets. The
Assyrian tradesmen and their traditions and habits improved
the status of women in Anatolia. Women were able to do
commerce, work and even have a role in state affairs. And even
33
Daha önce de belirttiğim gibi günümüzden 4 bin yıl
önce, bugünkü Irak’ta yer alan Asur şehrinden gelen
tüccarlar sayesinde, Anadolu insanı ilk kez yazıyla
tanışıyor. Tüccarların geldiği bu şehir, daha sonraki
çağlarda üzerine yapılan başka büyük yapılar nedeniyle
kazılamaz, araştırılamaz hale geliyor. Dolayısıyla,
Kültepe ile çağdaş tabakaları bugünkü şartlar altında
bilinmiyor. Asur şehrinin 4 bin yıl öncesine ait veriler,
ancak Kültepe’de bulunan tabletlerden geliyor. Aynı
şekilde, o coğrafyanın, o dönemdeki siyasi, politik,
ekonomik ve sosyal hayatına ilişkin verilerini de,
Kültepe sağlıyor. Bu coğrafya sadece Asur veya
Kültepe’yi kapsamıyor. O dönemde ilişkili oldukları tüm
Mezopotamya ve Suriye’yi de içeriyor.
Kültepe kazılarına baktığınızda, buna benzer pek çok
veriyle karşılaşırsınız. Anadolu tarihini başlatan bir yer
olmasının dışında, tüm bölgenin sanat, din ve kültürüne
ilişkin çok özel verileri de burada bulabilirsiniz.
Kazılarımızı son yıllarda ören yerinin tepe kısmında
yoğunlaştırdık. Tepe’de idareciler ve yüksek rütbeli
kişiler oturmaktaydı. Sıradan vatandaşlar ise tepeyi
çeviren aşağı şehirde oturmaktaydı. Bu aşağı şehir sadece
Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda iskan edilmişti. Tepe
ise, en azından 5 bin yıl öncesinden başlayarak oturulmuş
bir alan. Kazılarımızı ‘Tepe’ kısmında yoğunlaştırmaktaki
amacımız, bu çağın daha erken dönemlerine inmek, Asur
Ticaret Kolonileri Çağı’nı hazırlayan evrelere ulaşmak,
yani Eski Tunç Çağı denilen ve günümüzden önce 5 bin
yıllık sürece anlamaktı.
Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu
in some international agreements between states the seal
of the queen was needed.
You stated that the excavations started in 1948, can
you speak a little about the time prior to 1948?
Kültepe’s discovery happened in the 19th century in
Europe in an antiques market where these Cuneiform
script tablets then known as ‘Cappadocia tablets’ were
sold. In 1925 an army officer from Prussia named Bedrich
Hrozny came to Kültepe to do some excavations and
research. Even though he was not able to find the origins
of these tablets he later proved that these cuneiform script
tablets (Cappadocia tablets) came from Kültepe. Later
on in this century our teacher Prof. Dr. Tahsin Özgüç
revealed the chronological characteristics and statistics of
these tablets.
34
Son yıllarda beni ve tüm heyetimizi heyecanlandıran en
önemli gelişmeler, işte bu kazılarda gerçekleşiyor. Kazılarda
muhakkak idari bir özelliği olan ve şimdilik ölçüleri 70
metreye ulaşan, çok kalın duvarlı, beyaz badanalı anıtsal bir
yapı kompleksini ortaya çıkartıyoruz. Halen de bu kompleksin
çok az bir kısmını kazabildik. Anlayabildiğimiz kadarıyla
yapının henüz çeyreğini kazmış durumdayız. Bu ölçülerde
bir yapı şimdiye kadar Anadolu’da açığa çıkarılmadı. Aslında,
o çağda benzer ölçülerde bir yapı Anadolu’nun dışında da
yok. Bu anıtsal yapının yanında bizi heyecanlandıran bir
başka buluntu grubu da, çok sayıda mühür baskısı bulmamız.
Bulunan mühür baskıları arasında yer alan ‘silindir mühür’
baskıları, bize o dönemde Anadolu’nun uluslararası ilişkilerini
gösteriyor. Yani, Asurlu tüccarlardan yaklaşık 400-500 yıl
kadar önce başka tüccarlar Kültepe’ye gelmiş ve ilk sistemli
ticareti başlatmış olmalılar. Dahası 2012 yılında bulunan iki
çivi yazıtlı silindir mühür, gelen bu tüccarların bu dönemde
yazıyı bilen insanlar olduğunu göstermektedir. Bunun önemi
şudur: Anadolu’da yazı ilk kez günümüzden 4 bin yıl önce
kullanılmıştır. Son kazılarda elde edilen veriler, bize bu
tarihin daha erkene çekilebileceğini gösteriyor. Eğer bu
gerçekleşirse, yani bu anıtsal yapının yaşadığı dönemde çivi
yazılı belgelere ulaşırsak, Anadolu tarihi değişecektir. Bu, kimi
heyecanlandırmaz?
65 yıldır desteksiz bir şekilde devam eden kazının ilk
sponsoru Dedeman oldu. Bu destekle sahada neler
değişecek? Türkiye gibi tarih zengini bir ülkede, bu
tür bilimsel çalışmalara destek olma bilincinin önemini
belirtmek açısından bunları biraz anlatır mısınız?
Kültepe kazıları, 1948 yılında Türk Tarih Kurumu ve Ankara
These excavations and findings in Kültepe bring life
to the history of Central Asia as well as Anatolia you
say, what are the sociological and anthropological
acquisitions from these excavations that excite you
the most?
The cuneiform script tablets acquired from Kültepe
not only shed lights on the history of Anatolia but
also its surrounding neighbors such as Iraq and
Syria, which are on the same geographical location.
How do these findings shed light on the history of
our neighbors?
Our Anatolian ancestors were introduced to scripts
and writing with the merchandisers who came from
the city of Assyria in Iraq. The information about
Assyria is found on the cuneiform script tablets found
in Kültepe. The economic, social, political, religious
and artistic information about the Assyrian region and
habitants comes from these tablets. It includes the whole
Mesopotamia and Syria regions too.
We have moved our excavations to the hill top in the past
few years since the administrative and higher ranking
population lived on hill tops. The common public lived in
the skirts of the hills. The Assyrian Commercial Colonial
era and the history of this era belong there in the hill
tops. The information obtained from these findings date
back 5 thousand years.
We come against a thick stoned, white washed wall 70
meters under the ground. We obviously came across a
monumental complex. And still we have been only able
to excavate a very small part of this complex. Such a
complex has not yet been found in Anatolia and maybe
does not even exist outside of Anatolia.
State seals were also found in these excavations. These
seals points out that they were used for international
transactions in Anatolia. Most probably other merchants
from other regions must have come to Kültepe and started
trading before the Assyrians did. The seals also prove that
these merchants were literate. Reading and writing existed
Üniversitesi’nin katkılarıyla başlatıldı. Daha sonraları, Kültür
Bakanlık’ı tarafından desteklendi. 2007’den itibaren en
önemli destekçimiz Kayseri Büyükşehir Belediyesi oldu. Bu
vesileyle başta Başkanımız Sayın Mehmet Özhaseki olmak
üzere tüm hemşehrilerimize teşekkür etmek isterim. 2012
yılında ise ilk kez özel bir firma tarafından, sayın Murat
Dedeman şahsında Dedeman Holding, Kültepe kazılarını
destekledi.
Bu, tabii ki bizim için çok özel bir durumdu. Şöyle ki;
ülkemizde yabancı arkeologlar tarafından yürütülen
birçok kazı Türk firmalar tarafından desteklenmekteydi.
Ama, iş Türk kazılarına gelince maalesef bu talebimiz
karşılık bulamıyordu. Dahası, yaptığınız iş ne olursa olsun,
önemsenmiyordunuz. Bu anlamda, bir Türk firmasının
bir Türk kazısını desteklemeye başlaması bizim için çok
önemliydi.
Bir diğer husus ve aslında en önemlisi de, hemşehrimiz olan
bir teşebbüsün bunu yapması. Doğup büyüdüğü toprakların
kültürüne sahip çıkabilmek bambaşka bir duygu olmalı.
Bu vesile ile bizim için manevi anlamı çok yüksek olan bu
destek için, Dedeman Holding’in kurucusu sayın Kemal
Dedeman’ı rahmetle anmak isterim. Son yıllarda muzdarip
olduğumuz, restorasyon, güvenlik, koruma ve diğer projeler
konusunda Bakanlıktan yeterli desteği alamıyorduk. Şimdi ise
bu tür projeleri uygulama potansiyelimiz olacak. Özellikle
Kültepe’nin, başta Kayserili hemşehrilerimiz olmak üzere,
önce ülkemize ve daha sonra da yabancılara tanıtmak
açısından önemli bir gücümüz olacak. Aslında, bu destek, bize
daha çok yük getiriyor. Desteğin hakkını vermek, mahçup
olmamak için tüm Kültepe bilim heyeti olarak çok daha fazla
çalışmak, daha fazla üretmek durumundayız.
Bu çok önemli destek için Sayın Murat Dedeman’a, sadece
Kültepe Kazısı Heyeti olarak değil, bütün Türk arkeologlar
adına da teşekkür etmek isterim. Umarım yakın gelecekte
tüm özel teşebbüs sahipleri, şehirlerinde, doğdukları yerde,
çok önemli kültürel faaliyet gösteren tüm Türk bilim
adamlarına destek olurlar.
4000 years prior to today. So if we are able to reach
documents with nail inscriptions that date back to the era
of this monumental structure, this will change the course of
history in Anatolia. Who wouldn’t be excited by that?
Dedeman became the first sponsor of the excavation
that’s been going on without support for the past 65
years. What changes will this support bring about
in the field? Could you briefly talk us through the
importance that awareness about supporting such
scientific research holds in a country as historically
rich as Turkey?
The Kültepe excavations began in 1948 with the support
of the Turkish Historical Society and Ankara University.
Later, the project also drew support from the Ministry
of Culture. Since 2007, our biggest supporter’s been
the Kayseri Metropolitan Municipality. I’d like to take
this opportunity to thank all of my fellow countrymen,
especially our esteemed mayor, Mehmet Özhaseki. In 2012,
Dedeman Holding became the first private firm to support
the Kültepe excavations, thanks to Murat Dedeman.
This was obviously a very special situation for us. Consider
this: Turkish firms supported many excavations done
by foreign archeologists in Turkey. Yet when it came to
Turkish excavations, unfortunately our requests were met
with no response. What’s more, no matter what you did,
you weren’t taken seriously. In this sense, it was very
important for us that a Turkish firm started to support a
Turkish excavation.
Another point, and perhaps the most important one, is
that this was done by an enterprise that’s from the same
city as us. It must be a wholly unique experience to be
able to take ownership of the culture of the lands where
one was born and grew up. That’s why this support is very
important to us spiritually, and I’d like to pay my respects
to the memory of Dedeman Holding’s founder, the esteemed
Kemal Dedeman. In recent years, we weren’t able to draw
sufficient support from the Ministry in areas where we
were suffering, like restoration, security, protection and
other projects. Now, we’ll have the potential to take on
these projects. We’ll have a significant force to introduce
Kültepe to our nation and later to foreigners, starting with
our fellow Kayseri locals. Actually, this support puts more
weight on our shoulders. In order to do it justice and to
avoid embarrassment, we, as the whole scientific committee
in Kültepe, have to work harder and produce more.
I’d like to thank the esteemed Murat Dedeman for this very
significant support, not only for the Kültepe Excavation
Board but on behalf of all Turkish archeologists, as
well. I hope that all private enterprise owners will soon
begin supporting all Turkish scientists carrying out very
important cultural activities in their own cities and the
places where they were born.
35
DQ
36
YEMEK-FOOD
Saklı lezzetler
Şehrin arka sokaklarına saklanmış öyle mekanlar, o mekanlarda da
öyle lezzetleri vardır ki bir kere tattınız mı bir daha vazgeçemezsiniz.
Hatta mekandan içeri adım attığınız anda hissedersiniz o tılsımı. İşte
bu mekanlardan birkaçı…
Hidden tastes
There are such hidden and unknown places and tastes in the
back streets of the city that once you get a glimpse of them and
their delights you simply can’t resist going back. You even feel
the synergy the moment you step inside. Here are some of
these delightful places…
37
BeBeQ Ballets
BeBeQ Ballets
BeBeQ Ballets, Bebek’in popülaritesinden uzak bir lokasyonda,
ufacık bir restoran. Bu, BeBeQ Ballets’nin görünen yüzü. Bir de
tanıştığınızda karşılaşacağınız yüzü var ki dillere destan. Henüz
tanışmamış olanlara ise, BeBeQ Ballets’nin sahibi ve mutfak
şefinin Chaine des Rotisseurs’den şövalye unvanlı uluslararası
gurme Haldun Tüzel olduğunu söylersek bir fikir vermiş oluruz
herhalde. Haldun Tüzel üç yıl önce açtı BeBeQ Ballets’yi.
Dünya mutfaklarından yemekler yapıyor. Menü günlük
olarak değişiyor. Bir gün Fas mutfağından zeytinli, erikli tajin
buluyorsunuz menüde, bir başka gün Güneydoğu mutfağından
Babagannuş… Hint mutfağından chicken tikka massala, Texas
BBQ lezzetleri, Fransız mutfağından Beef Stragonof, Osmanlı
saray mutfağından kavun dolması, vişneli yaprak dolması ve
zeytinyağlılara kadar türlü mutfaklardan türlü lezzetler çıkıyor
BeBeQ Ballets mutfağından. Menüde yemekler günlük olarak
değişse de çorba, et, balık, tavuk ve sebze çeşitleri mutlaka
bulunuyor. Her gün 12.00’de hazır yemekler. 15.00 civarında
ise neredeyse tamamı tükenmiş oluyor. BeBeQ Ballets’nin pek
çok müdavimi var. İşin sırrı Haldun Tüzel’in maharetinde ve
hazırladığı menülerin renginde, hareketinde saklı. Yemeklerin
makul fiyatlarla sunulması da müdavim kitlesini genişletiyor
elbette. 12.00 ila 14.00 arasında uğrarsanız 10-15 dakika
kadar kapıda beklemek ihtimal dahilinde. BeBeQ Ballets
akşamları kapalı. Ancak önceden haber verdiğiniz takdirde
(av etleri için dört gün, diğer mutfaklar için iki gün önceden)
10 kişiden 30 kişiye kadar gruplar için açıyorlar. Av eti, deniz
mahsulleri, suşi, Fransız, Fas ya da Osmanlı saray mutfağından
ne isterseniz... Eve sipariş için ise 24 saat önceden haber
vermeniz gerekiyor. Ne yapın edin bir öğle vakti yolunuzu
BeBeQ Ballets’ye düşürün!
BeBeQ Ballets (0212) 257 70 29 Manolya Sokak 9, Bebek
Pazar hariç her gün 10.00-20.00 arasında açık. Kredi
kartları geçerli.
BeBeQ Ballets is a small restaurant further away from Bebek
and its popularity. This is the outside façade of BeBeQ Ballets,
what we see from the exterior. Then there is its legendary
interior façade which you meet as you enter. For those who
haven’t visited it yet it might be sufficient to say that its chef is
Haldun Tüzel, gourmet and certified chevalier from Chaine des
Rotisseurs. Haldun Tüzel opened BeBeQ Ballets three years
ago, which specializes on world cuisines. The menu changes
Daily, one day there might be olive and plum tajin from Morocco,
another day there might be babagannush from Turkey, chicken
tikka massala from India, BBQ from Texas and beef straganof
from France. To top it all, melon dolma, cherry stuffed leaves,
and various types of olive oil hors d’oeuvre dishes from Ottoman
recipes come out of the kitchen at BeBeQ Ballets.
Even though the menu changes daily, soup, meat, fish, chicken
and vegetables are always ready to be served at 12:00 pm but
around 3:00 pm they all finish. It has a lot of frequent customers
and the success behind this lays in the variety of dishes and
colorful menus Haldun Tüzel prepares with great care. The
reasonable prices add to the number of frequent customers.
It is quite busy and crowded between 12 pm and 2 pm and
you will probably have to wait in line. BeBeQ Ballets is closed at
night. But if you give notice in advance you can make a group
reservation for 10 to 30 people and open the restaurant. You
should notify four days in advance if you wish to eat game meat,
and two days in advance for the other cuisines.
Game meat, seafood, sushi, French, Moroccan or Ottoman
cuisine, whatever you wish exists. You should call 24 hours in
advance for home take-away. Do make time to visit BeBeQ
Ballets because it is worth it.
BeBeQ Ballets (0212) 257 70 29 Manolya Street 9, Bebek
Open every day except Sunday between 10 am and 8 pm
Credit Cards are valid.
38
Klemantin
Klemantin
Bağdat Caddesi’nin çok da hareketli sayılamayacak tarafında,
Çiftehavuzlar’da; üstüne üstlük cadde üzerinde değil, ara
sokaklardan birinde konuşlanmış bir pasta evi Klemantin.
Genç şef Deniz Orhun’un başarısı mekanın konumunu göz
ardı etmeniz için yeterli. Bir pasta evinden çıkabilecek her şey
ve çok daha fazlası var Klemantin’de. Poğaçalar, börekler,
kişler, unsuz kekler, envai çeşit kurabiye, çikolata, macaron,
pasta, cheesecake ve daha neler neler… Hele bir karamelli
cheeseake’leri var ki müptelası olacağınızı garanti ediyoruz.
Klemantin’de, hiçbir üründe katkı maddesi kullanılmıyor,
dolayısıyla her şey günlük olarak hazırlanıyor. Mutfaklarına
margarin girmiyor, sadece tereyağ ve sıvıyağ kullanıyorlar.
Çocuklar, sağlıklı beslenme peşinde olanlar, katkı maddesine
alerjisi olanlar buradaki her şeyi gönül rahatlığıyla tüketebilir.
Sipariş üzerine nişan, düğün, doğum günü gibi özel günler
için pasta başta olmak üzere istediğiniz her şeyi hazırlıyorlar
sizin için. Pazartesi günü çalışmıyorlar. Pazar günleri ise erken
kapatabiliyorlar, gitmeden aramakta yarar var.
Klemantin (0216) 467 21 24 G-3 Sokak Hanem Apartmanı
4A, Çiftehavuzlar Pazartesi hariç her gün 08.00-19.00
arasında açık. Kredi kartları geçerli.
Klemantin is a patisserie (bakery) located in one of
the cross streets in Çiftehavuzlar, on the quieter
part of Bağdat Boulevard. The success of its young
chef Deniz Orhun suppresses this minute location
disadvantage. Klemantin is a lot more than just a
simple bakery. From tasty treats like flaky pastry
(poğaça), flans (börek), quiches, floorless cakes,
various cookies, chocolate, macaroons, wet cakes,
to cheesecakes and more; the caramel cheesecake
especially is to die for. No additives are used at
Klemantin and thus everything is prepared on a daily
basis. Only butter and vegetable oil are used. Children,
healthy eaters, and those who are allergic to additives
can eat at Klemantins with a clear mind. Fiancees,
weddings, birthday and special day cakes and menus
are prepared upon order. It is closed on Mondays and
sometimes they leave early on Sunday.
Klemantin (0216) 467 21 24 G-3 Street, Hanem
apartment 4A, Çiftehavuzlar Open every day
except Mondays between 8 am and 7 pm Credit
Cards are valid.
39
Sihirli Spatula
Sihirli Spatula
Masal kitaplarından bir sayfa… Sihirli Spatula’dan içeri adım
attığınız anda bu hisse kapılıyorsunuz. En güzel yanı ise
gördüklerinizin hayal değil, gerçek olması. Acıbadem’in ara
sokaklarından birinde ufak, sevimli mi sevimli bir dükkan burası.
Mutfağından çıkan lezzetler ise mekanın adıyla birebir örtüşüyor;
her biri adeta sihirli... Sadece gördükleriniz değil, etrafı saran koku
da oldukça cezbedici. Cheesecake’ler, muffin’ler, tartlar, kişler,
tatlı&tuzlu kurabiyeler, pastalar… Pastaları çok rağbet görüyor.
Düğün pastaları, esprili pastalar, çocuklar için eğlenceli maketler
de var. 15-20 kişilik çocuk doğum günleri için de son derece
müsait bir yer burası. Mekânın sahipleri ikiz kardeşler Ayça ve
Gökçe İlkel, diyetisyen Aysun-Murat Gökçen danışmanlığında
sipariş üzerine diyet tuzlular ve tatlılar da yapıyorlar. Sihirli
Spatula’nın sihirli lezzetleri mutlaka tadılmalı. Yolunuz düşmezse
arayın onlar gelsin.
Sihirli Spatula (0216) 428 38 28 Acıbadem Caddesi Palmiye
Sokak 1, Acıbadem Pazar 09.00-20.00, diğer günler 09.0021.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli.
The moment you step foot into Sihirli Spatula (Magical Spatula)
you feel as if you have opened a page from a fairy tale book.
The best thing about it is that what you see is real and not
imaginary. It is a small and cute shop in one of the cross streets
of Acıbadem. And the dishes presented here definitely suit its
name since they are all very magical, not to mention the enticing
savour engulfing the entire shop. Cheesecakes, muffins, tarts,
quiches, sweet & salty cookies, and cakes are baked fresh daily.
Wedding cakes, humor cakes, model cakes for children are also
sold at Sihirli Spatula. It is perfect for children birthday parties.
Diet cakes and sweet & salty cookies are also available upon
order. The twin sisters Ayça and Gökçe İlkel accomplish this
with the consultancy of dietician Murat Gökçen. If it is not on
your way, give them a call and they shall come to you.
Sihirli Spatula (0216) 428 38 28 Acıbadem Boulevard,
Palmiye Street 1, Acıbadem Open on Sundays between
9 am and 8 pm, and Monday through Saturday between
9 am and 9 pm Credit cards are valid.
40
Meşhur Köfteci
Recep Usta
Famous Meetball
Shop Recep Usta
Çengelköy’ün dar sokaklarından birinin hemen girişinde, sıkı
müdavimleri olan ufak bir köfteci dükkanı burası. Şehrin en temiz,
en iyi pişmiş leziz minik köftelerini burada yiyebilirsiniz. 1951’de
Recep Güldiken’in açtığı dükkânı şimdi oğlu Yavuz Güldiken
çalıştırıyor. Yavuz Bey sadece köfteleri hazırlamakla kalmıyor,
ocağın başında kendisi pişiriyor. Misafirlerini tek tek selamlayıp
hatırlarını sorarken gösterdiği nezaketten ve üslûbundan İstanbul
beyefendilerinden olduğunu anlıyorsunuz. Köfteleri ızgaranın
üzerine dizişindeki ustalığı profesyonelliğinin, bembeyaz önlüğü
ise titizliğinin kanıtı. Köftenin yanında piyaz, çoban salata ve ev
yapımı ayran iyi gidiyor. Tatlı faslına geçeceklere tel kadayıf tavsiye
ediyoruz. Dilerseniz köftelerinizi paket olarak da alabilirsiniz.
Meşhur Köfteci Recep Usta (0216) 321 49 77
Cakalı Sokak 4, Çengelköy Çarşamba hariç her gün 12.0020.00 arasında açık.Kredi kartları geçerli.
It is a small meatball shop with frequent customers
located in a narrow street in Çengelköy. You can eat
the most delicious meatballs of the city here. Recep
Güldiken opened this shop in 1951 and now his
son Yavuz Güldiken is running it. Not only does he
prepares the meatballs but he also cooks them. You
understand from his poise and politeness that he is a
true Istanbulite gentleman. His shop is clean and neat
which is evident from his clean apron. Bean salad,
greeneries and ayran (yogurt drink) go well with the
meatball dish and one must have the tel kadayıf for
desert. Famous Meetball Shop Recep Usta
(0216) 321 49 77 Cakalı Street 4, Çengelköy Open
every day between 12 pm and 8 pm Credit Cards
are valid.
m
Kosinitza
42
Boğaz’ın tüm samimiyetini hissettiren Kuzguncuk’ta, ara
sokaklardan birinde ufacık samimi bir mekan Kosinitza. Deniz
ürünleriyle arası iyi olanların kaçırmaması gereken lezzetler var
menüde. Kosinitza’ya gitmeye karar verdiğinizde değişikliklere
hazır olun. Hiç tatmadığınız bir lezzetle karşılaşabilir ya da
yakından tanıdığınız bir deniz ürününü yeniden keşfedebilirsiniz.
Levrek, kılıç, dülger, sinarit, lagos, kefal, sardalya, dil, barbun
ve ıstakoz… Thermidor usülü (konyak ile flambe edilerek ızgara)
ıstakoz ya da ıstakozlu makarna da yapıyorlar. Bakla püresi
yatağında St. Jacques, karides, langustin gibi kabuklu deniz
mahsulleri, güveçte baharatlı akya balığı, milföy hamuru ile karides
ve enginarlı börek, güveçte hiç yağsız sebzeli levrek yahni de
Kosinitza lezzetleri arasında... Denizden gelen lezzetleri Akdeniz’li
bir anlayışla yorumlayan Kosinitza’nın harika bir çorba menüsü
de var. Marsilya’dan Bouillabaisse, İspanya Katalan Mutfağı’ndan
Zarzuela, İtalya Linguria’dan Cioppino, bir başka İtalyan
Cacciucco, Yunan Mutfağı’ndan Kakavia ve Fransızların meşhur
Bourride’i… Henüz keşfetmeyenlere duyurulur!
Kosinitza (0216) 334 04 00 www.kosinitzarest.com
İcadiye Caddesi Bereketli Sokak 2/A, Kuzguncuk
Pazartesi kapalı; pazar 14.30-22.00, diğer günler 12.00 –
23.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli.
Kosinitza
Kosinitza is a cozy little restaurant in one of the little streets
of Kuzguncuk, overlooking the Bosphorous. People who love
seafood should pay a visit to Kosinitza and be prepared for
a gourmet experience. The palate presented on the menu is
simply mind blowing. Sea bass, sword fish, dory, grey mullet,
sinarit, lagos, sole, red mullet and lobster; they also make pasta
with lobster a la Thermidor (grilled lobster flambé with Cognac),
St. Jacques on a mash of fava beans, shrimps, langoustines
and other seafood products. Spicy akya fish casserole and
shrimp, artichoke stuffed milföy pastry, oil free sea bass and
vegetable stew are also among the many dishes at Kosinitza. It
also has a great variety of soup dishes, like bouillabaisse from
Marseille, zarzuela from the Spanish Catalan cuisine, caccacio
and cioppino from Linguria-Italy, kakavia from Greece and
bourride from France.
Kosinitza (0216) 334 04 00 www.kosinitzarest.com
İcadiye Boulevard, Bereketli Street 2/A, Kuzguncuk
Closed on Monday; Open Sunday between 2:30 pm and
10 pm, other days between 12 pm and 11 pm
Credit Cards are valid.
43
OMG
OMG
Batı Ataşehir’in Barbaros mevkiinde, aramadan bulunamayacak
bir mekan OMG. Restoranın sahipleri Aykut Altın, Levend
İşanlar ve Önder Moğol... Yıllardır ‘muhabbette’ olan bu
üç ortak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yıllar içinde severek
yedikleri yemekleri modernize ediyor ve OMG’de sunuyorlar.
Temel konsept Akşehirli ustalar Samet ve Kenan’ın ellerinden
Anadolu’nun fırın lezzetleri üzerine kurulu. Bu fırında pişen 120 cm
uzunluğunda, incecik pideler çok özel bir hamurla yapılıyor. Beyaz
unun yanı sıra sarı un ve kepekli unun da olduğu dört farklı un
kullanıyorlar. Menüde klasik Konya pidelerinden kıymalı olan etli
ekmek, kuşbaşılı olan bıçakarası ve Konya’da Mevlana adı verilen
ancak burada Meram adıyla menüde yer alan kıymalı-peynirli
var. Enfes iki icatları pastırmalı humuslu ve kokoreçli pide ise
mutlaka denenmeli. Hatay işi tuzda tavuk favori yemeklerinden.
Gitmeden iki saat önce haber vermenizde yarar var, zira yapılışı
bir saat 45 dakika kadar sürüyor. Kuzu tandır ya da diğer adıyla
Konya Fırın Kebabı kuzu yemeyenlerin bile pişman olmayacakları
lezzette... Kuş üzümü, fıstık ve kuzu ciğerle yapılmış iç pilavla
servis ediliyor. Firik pilavı ve Kayseri’den gelen çavdar ve arpa
bulgurunun da içlerinde olduğu pilavları isterseniz ayrıca da
sipariş edebiliyorsunuz. Tuzda tavuk ve kuzu tandırdan yaptıkları
dürümlerinin lavaşlarını kendi fırınlarında hazırlıyorlar. Sebahat
Ustanın mantısı ve Adana usulü haşlama içli köfteyi özellikle
tavsiye ediyorlar. Tüm yemeklerden önce masaya gelen minik
tabağın bir bölümünde ham haliyle Hatay’ın kırma zeytini Cunda
zeytinyağı içinde geliyor; bir bölümünde ise acur turşusu ve zahter
var. Kuru çiçek bamya çorbası, kabak borani çorbası, ayvalı
portakallı kereviz, pırasa dolması ve soğan dolması, yoğurtlu
pancar da et yemek istemeyenlere alternatif… Nev-i şahsına
münhasır Niğde gazozunu şuruplarıyla denemeniz tavsiyemiz.
Özellikle nane şurubuyla yapılan Niğde Menta ve kavun şurubuyla
yapılan Niğde Melon…
OMG (216) 470 12 12 omgyoresel.com
Mimar Sinan Caddesi Timur Sokak 2, Barbaros/Batı
Ataşehir Her gün 11.00-22.00 arasında açık. Kredi kartları
geçerli.
OMG is an easy to find place located in the Barbaros quarter
in West Ataşehir. Aykut Altın, Levent İşanlar and Önder Moğol,
are the three partners who wanted to modernize the dishes
they love from various parts of Anatolia and present them at
OMG. The main concept is based on dishes baked in firewood
stoves. The 120 cm special pides (typical Turkish dish, thin
and long pastry with garnish on top, baked in firewood stove)
are made out of a special kind of flour. Consisting of white,
wheat and yellow flour this combination makes the pides
delicious. A variety of pides from Konya can be found in the
menu. Some of them are meat bread made of minced meat,
bıçakarası which is made of lamb and Meram which is made
of minced meat and cheese. Their two original makings are the
roasted sheep intestines and humus, pastrami pides. Chicken
in salt is a favourite as well. Lamb tandoori served with stuffed
rice full of currants, pistachios and lamb liver is a delight. Firik
rice (green whole wheat rice) and rye and wheat rice from
Kayseri can also be ordered here. The Turkish ravioli (mantı)
and Adana style boiled stuffed meatball prepared by Sebahat
Usta is also recommended. Before the main dish many side
dishes are served. Olives from Hatay in olive oil from Cunda,
acur pickles and Zahter are on the house. For vegetarians
and vegetable lovers, dry flower okra soup, zucchini soup,
quince and orange celery, stuffed leek and stuffed onion, and
beets with yoghurt are among the many alternatives. The
Niğde Menta is a mixture of soda pop and melon syrup and
something everyone should try.
OMG
0 (216) 470 12 12 omgyoresel.com Mimar Sinan
Boulevard, Timur Street 2, Barbaros/Batı Ataşehir Open
every day between 11 am and 10 pm Credit cards are
valid.
DQ
44
KENT-CITY
Buzlar Şehri
Erzurum
Kayak destinasyonları arasında son senelerde iyice sivrilen Erzurum’a
ayak basan Serra Gürçay, kabuk değiştiren bir şehir ve dünya
liginde kayak pistleri ile karşılaşıyor.
Ş
ehir merkezine giden çift şeritli bulvarlar, süs havuzlu
meydanlar, alttan aydınlatma ve üzeri buz tutmasın diye
ısıtmalı kaldırımları ile Erzurum son senelerde ciddi bir
makyajdan geçti. Tüm bu değişimin en önemli nedenlerinden
biri 2011’de Erzurum’da yapılan Universiade (üniversiteler arası
olimpiyatlar) organizasyonu. Aslında Erzurum eski çağlardan beri
geniş toplulukların hep dikkatini çekmişti. Eskiden Selçuklu’ların
başkentiyken onlardan miras kalan: ‘iki dünya arasında köprü ve
şehirlerin koruyucusu’ anlamına gelen çift başlı kartal Erzurum’un
sembolü olmaya devam ediyor. Bu toprakların büyüttüğü savaş
kahramanı Nene Hatun ise bölge kadınının güçlü karakterine iyi bir
örnek. Aziziye tabyasında türbesi bulunan zamanının devrimcisi
Nene Hatun, 1877 senesinde Osmanlı ve Ruslar arasında çıkan
savaşta yeni doğmuş bebeğini evde bırakıp cephede kahramanlık
göstermiş ve Türk kadınının güç sembolü olmuştu. Bugün işte aynı
Erzurum’da, ayağına kayaklarını takmış Palandöken’in tepelerinden
aşağıya cesurca kayan genç kızlara rastlamak mümkün. Erzurum
kültürel olarak uzun süre yerinde saymış olmanın sancılarını
hala çekse de, genç neslin kayak sporuna artan ilgisi, uluslararası
organizasyonlar, altyapı çalışmaları ve her sene artan turist sayısı
Erzurum’un önemli bir kış destinasyonu haline geldiğinin kanıtları.
Serra Gürçay visits Erzurum, which has recently been on the rise as a skiing destination,
and is welcomed by a city in transformation and world standard ski slopes.
Erzurum:
The City
of Ice
W
ith its four-lane boulevards leading in to the city center,
town squares decked out with fountains, decorative lighting
and in-ground heating to prevent ice on the sidewalks, it’s
obvious that Erzurum has recently gone through a major facelift. One
of the most important factors has been the intercollegiate olympics
event Universiade, that was held in Erzurum in 2011. Erzurum has,
in fact, been a center of attraction for large populations throughout
history. The city was the capital of the Seljuks and still uses their
two-headed eagle, representing ‘a bridge between two worlds and
the protector of cities’ as its symbol. Erzurum’s own historical folk
heroine Nene Hatun is a perfect example to the strong character of
the region’s women. The revolutionary Nene Hatun legendarily left
her new-born baby to join the war front during the Turco-Russian war
of 1877 thus becoming a symbol of the strength that Turkish women
possess. In today’s Erzurum, young girls courageously take on the
slopes of Palandöken with their skis. Although Erzurum still suffers
the consequences of having initially stagnated culturally, the young
generation’s growing interest in skiing, international organizations,
developing infrastructure, and the increasing rate of tourism are all
proof that the city has become a prime winter destination.
45
Palandöken’de Kar Keyfi
46
Aslında Erzurum’un kış sporlarıyla turizme
açılması 20 seneyi buldu. Palandöken Kar
Sporları Merkezi 3271 metre rakımda 5
telesiyej, 1 teleski, 2 baby lift ve 1 gondola
sahip. Snowboard’cular için Türkiye’nin
ilk ‘half pipe’ ve ‘boarding cruise’ pistleri
de burada. Sadece Palandöken Kar Sporları
Merkezi’ne son senelerde 45 milyon TL’lik
bir yatırım yapıldı. Şu an Palandöken’de beş
otel bulunuyor. Bunlar arasında özellikle
Dedeman Palandöken pistlerin tam içinde
yer alıyor. Palandöken’in havaalanına çok
yakın olması, uçaktan inip kayak pistlerine
sadece 20 dakikada ulaşım imkanı sağlaması
kış turizmi için büyük bir avantaj.
Kayak ile Atlama Kuleleri
2011 yılında Kiremitliktepe’de inşa
edilen Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ise en
yüksek kayakla atlama kulelerinin ne Orta
Doğu’da ne de Balkanlar’da bir eşi var.
Gece ışıklandırılan iki kulesi ve iki atlama
rampası, üç antrenman rampası bulunan
Skiing at Palandöken
It’s been 20 years since Erzurum welcomed
its first tourists for winter sports. Palandöken
Snow Sports Center, located at an altitude
of 3271 meters boasts 5 chairlifts, one ski
lift, two baby lifts and a gondola. Turkey’s
first half pipe and boarding cruise slopes for
snowboarding were also built here. Investment
in Palandöken Snow Sports Center in the past
few years has reached 45 million Turkish
Lira. The resort currently has five hotels.
Among those, the Dedeman Palandöken is
located right on the slopes. Another great
advantage of Palandöken in terms of winter
tourism is its proximity to the airport; which
means visitors can hit the slopes within a
mere twenty minutes of leaving the airport.
Ski Jumping Towers
Turkey’s first jumping towers erected at
Kiremitliktepe in 2011, are the highest ski
jumping towers in Europe. They have no
equivalent in the Middle East or the Balkans
either. The structure, which is made up
of two towers that light up at night, two
jumping slopes and three training slopes, has
yapı şehrin siluetine modern bir özellik
kazandırmış. Yapının içinde restoran ve
sporcular için düşünülmüş misafirhane de
mevcut. Kulelerin en tepesine tırmanıp
bakınca Atatürk Üniversitesi’nin büyük ve
yeşil kampüsü görülüyor.
Erzurum Merkez
Dar sokaklarda oltu taşı atölyelerinin
arasından geçerek kısaca Taşhan diye
adlandırılan Rüstem Paşa bedestenine
varılıyor. Erzurum’a özel siyah renkte yarı
kıymetli oltu taşı fosilleşmiş reçinelerden
elde ediliyor. Özellikle gümüşle
birleştiğinde çok şık duruyor. Şehrin içi
tarihi binalar ile dolu: 1179’dan kalan Ulu
Cami ve 13 yüzyılda yapılmış yanındaki
Çifte Minareli Medrese, Selçuklu taş
işlemeleri ile bezenmiş iki büyüleyici
yapı. Şehrin ana caddesi Cumhuriyet
caddesinden (halk arasında mecburiyet
caddesi deniyor) Saat Kulesi’nin de
bulunduğu yöne doğru ilerleyin. Oltu
taşı atölyeleri ve eski evlerin içine de
added a modern look to the city’s silhouette.
The structure also has a restaurant and a
guesthouse for visiting athletes. You can even
catch a glimpse of the lush campus at Atatürk
University from the very top of the towers.
Central Erzurum
Winding through the narrow streets, pass the
traditional black stone workshops, you reach
the Rüstem Pasha covered bazaar, also known
as Taşhan. Erzurum’s famous semi-precious
black stone is made out of fossilized resin and
looks absolutely beautiful when combined
with silver. The city is full to the brim with
historical buildings: the Ulu Cami Mosque
constructed in 1179 and the adjoining
Çifte Minareli Medrese (Madrasa With Two
Minarets) from the 13th century, are just two
fascinating examples of structures displaying
Seljuk stonework. As you walk down the main
boulevard, Cumhuriyet Street, towards the
Clock Tower, drop by the stone workshops
and historical houses before stopping at
Ulu Cami. The mosque’s wooden ‘dovetail’
ceilings, shaped like sparrow nests, serve
as natural air conditioning units and help
47
girdikten sonra Ulu Cami’ye mutlaka uğramak
gerek. Caminin ahşap Kırlangıç tavanları çok
ilgi çekici. Kırlangıç yuvası şeklinde yapılmış
tavanlar, doğal klima görevi görüyor ve
yapıların nefes almasını sağlıyor. Ulu Cami’nin
içinin nasıl bu kadar temiz olduğunu ve mis gibi
koktuğunu şimdi daha iyi anlamak mümkün.
Binanın sadeliği, yakutlar ve Erzurum taşıyla
bezenmiş ahşap minberi gerçekten de etkileyici.
Erzurum Lezzetleri
‘Erzurum Evleri’ 11 adet yöresel evin
birleştirilerek restorana dönüştürülmüş mekânın
ismi. Yöresel lezzetlerin köy evi geleneğine
uygun olarak yer sofralarında sunulduğu
bu restoran üzeri tamamen kapatılmış bir
sokakta yer alıyor. Duvarları antika hedikler
(karda batmadan yürümek için ayağa takılan
kafesli alet) süslüyor. Buranın çağ kebabı çok
meşhur. Şehir içinde Lala Paşa Cami’nin hemen
karşısında tarihi bir başka adres ise Güzelyurt
Restoran. Klasik tarzdaki mekan 1928 yılında
ilk kez kapılarını açmış. Yemekler lezzetli,
servis çok iyi. Buranın bir diğer özelliği de
şehirde alkol servisi yapan ailecek
gidilebilecek tek yer olması. Kebap çeşitleri
ve bölgeye mahsus kadayıf dolması denemeye
değer.
structures breathe. This is why the interior
of Ulu Cami is so clean and smells so good.
The simplicity of the building, together with
the wooden pulpit encrusted with rubies
and Erzurum’s own stone is absolutely
breathtaking.
Flavors of Erzurum
A great place to try regional specialties
on floor tables is the restaurant called
‘Erzurum Evleri’ which is actually made
up of 11 traditional houses. The houses
have been restored and joined together,
while the street they lie on has been closed
off to create little, cheerful spaces. The
restaurant, whose walls are decorated with
antique snowshoes, is most famous for its
‘çağ’ kebabs. Another historical place to try
is Güzelyurt Restaurant, located downtown,
straight across from the Lala Paşa mosque.
This traditional restaurant opened its doors
in 1928 and has both good food and good
service. An advantage to dining here is that
it’s the only family restaurant in the city
that serves alcohol. Make sure you try the
kebab varieties and the regional specialty,
‘kadayıf dolması’; angel hair pastry in
syrup.
48
Nerede Kal›n›r?
Dedeman Palandöken Ski Lodge ve Dedeman Palandöken
(0442) 317 05 00 / (0442) 316 2414 Palandöken Kayak Merkezi, Erzurum
Erzurum’da Dedeman’›n sizlere sundu¤u iki ayr› konaklama seçene¤i var. Havaalan›na 17, şehir
merkezine 8 km uzakl›ktaki Dedeman Palandöken Ski Lodge, az alternatifli Palandöken konaklama
seçenekleri içinde en ideali. Fitness salonu, bilardo ve kapal› yüzme havuzuyla, kayak d›ş›nda da
sporun her çeşidine f›rsat veren otel, şömine baş› sohbetleri yapabilece¤iniz s›cac›k bir ortam
sunuyor. 66 konforlu odas›, bar ve restoranlar›, güleryüzlü servisiyle Dedeman Palandöken Ski Lodge,
kayakseverlere iyi bir tatili garantiliyor. Dedeman Palandöken ise, 183 odas›yla hizmet veriyor. Ayr›ca;
kapal› yüzme havuzu, kayak pisti, farkl› uzunluklarda 9 lift, solaryum, sauna, masaj, bilardo salonu,
spor ve sa¤l›k kulübü, kuru temizleme gibi hizmetler sunuyor.
Where to stay...
Dedeman Palandöken Ski Lodge and Dedeman Palandöken
(0442) 317 05 00/ (0442) 316 2414 Palandöken Ski Center, Erzurum
Dedeman offers two different accommodation selections in Erzurum. 17 km from the airport and
8 km from city center, Dedeman Palandöken Ski Lodge is the ideal choice among Palandöken’s
limited accommodation options. It has a fitness area, billiards and indoor swimming pool. The hotel
offers many alternatives to skiing and is the perfect place to sit and chat by the fireplace. With its 66
comfortable rooms, bar and restaurants, pleasant service, Dedeman Palandöken Ski Lodge guarantees
a perfect holiday for snow and ski lovers. Dedeman Palandöken has 183 rooms as well as an indoor
swimming pool, ski slope, 9 chair lifts of different lengths, solarium, sauna, massages, billiards
lounge, sports and health clubs, and dry cleaning.
DQ
50
HOBİ-HOBBY
Buz Devri
The Ice Age
Önümüzdeki birkaç ay boyunca Whistler Blackcomb,
Kitzbuhel, Zermatt gibi dünyaca ünlü kayak merkezleri depresif
kış aylarından sıkılan pek çok tatilcinin akınına uğrayacak.
For the next few months it is expected that popular ski
destinations like Whistler Blackcomb, Kitzbühel and Zermatt
will be flooded by tourists who are bored during the gloomy
winter months.
YAZI-BY BARIŞ DEDE
P
ek çoğumuzun coğrafya derslerinden hatırlayacağı üzere, Türkiye’nin özellikle
doğusu, tatilini kayak ve snowboard gibi kış sporları ile geçirmek isteyenler için
cennet niteliğinde. Erzurum Palandöken, Kayseri Erciyes gibi kayak merkezleri,
kış aylarında Türkiye’yi tercih eden tüm tatilcilere hem eğlenme hem dinlenme fırsatı
sunuyor.
Dünyadaki ve Türkiye’deki belli başlı kayak merkezleri bu mevsimde olimpik
sporculardan, elinde kiralık kayak malzemesiyle eğitmeninin koluna girmiş tatilcilere
kadar her seviyede kayak meraklısını ağırlıyor. Peki birçok dünyaca ünlü, olimpik tescilli
kayak merkezinden size hitap eden hangisi?
s many of us will remember from our geography classes the eastern parts of Turkey
offer a paradise for people who want to spend their holiday doing winter sports such
as skiing or snowboarding. Ski centers like Erzurum Palandöken and Kayseri Erciyes
welcome holidaymakers who preferred Turkey to rest and enjoy themselves throughout winter.
Ski resorts in Turkey and around the world invite visitors of all levels of skill, from Olympic
athletes to amateurs skiing behind an instructor with their rented equipment. Which of these
world-renowned, Olympic-certified ski destinations appeal to you?
A
Kitzbühel
Avusturya’nın Tirol eyaletinin merkezi Innsbruck’un 100 kilometre doğusunda
yer alan, 700 yıllık geçmişe sahip küçük bir Ortaçağ kasabası olan Kitzbühel, Avusturya’nın en ünlü kayak merkezlerinden biri. 1892 yılından beri kayak etkinlikleri
düzenleyen bu sevimli Avusturya kasabası, Almanya’nın Münih şehrine karayolu
ile 2 saat uzaklıkta. Kitzbühel aynı zamanda uluslararası üne sahip bir kayak okulu
barındırıyor. Kitzbühel küçük olsa da gece hayatına öncelik veren genç kayakçılara
hitap etmesini iyi biliyor. Dünya Kupası’nın en önemli pistlerinden Hahenkamm
burada yer alırken, Kitzbüheler Horn ve Bichlalm gibi yeni başlayanlar için uygun olan
bölgeleri de mevcut.
Kitzbühel
Kitzbühel is a small village 100 km east of Innsbruch in the Tirol state of Austria whose
700-year history dates back to the Middle Ages. Since 1892, it’s also served as one of the
most popular ski centers in Austria. Located 2 hours away from Munich, Germany by car,
Kitzbühel is home to an internationally renowned ski school. Although this charming village
is rather small, it knows how to appeal to young skiers who value nightlife. One of the most
important courses of the World Cup, Hahenkamm, is located here, as are other areas more
appropriate for beginners such as Kitzbüheler Horn and Bichlalm.
51
52
Whistler Blackcomb
Kanada’nın Vancouver şehrinin 125 kilometre kuzeyinde,
2182 metre yüksekliğindeki Whistler ve 2240 metrelik
Blackcomb dağları üzerinde yer alan Whistler Blackcomb
kayak merkezi Kuzey Amerika’nın en büyüğü olarak
ünlenmiş durumda. Dik yamaçlarıyla ünlü merkez,
Whistler ve Blackcomb zirveleri arasındaki gondol
sistemiyle dünyanın en büyük desteksiz kablolu araç
düzeneğine sahip. Yılda 2 milyon ziyaretçiyi ağırlayan
Whistler Blackcomb’da slalom, büyük slalom, super
combined, super-G ve downhill yarışmaları için tescilli
pistler bulunuyor. İlk olarak Whistler ve Blackcomb
olarak ayrı ayrı, 1968 Kış Olimpiyatları için kurulan
kayak merkezi, 1966’da faaliyete geçti. 1997 yılında iki
tesisin birleştirilmesinin ardından, Whistler Blackcomb
1968 yılında ev sahipliği yapma fırsatını kaçırdığı Kış Olimpiyatlarını 2010’da alarak, kuruluşundan 50 yıl sonra
amacını gerçekleştirdi.
Whistler Blackcomb kayak merkezi, dik yamaçlarının yanı
sıra, başta Japonya olmak üzere dünyanın dört bir yanından
gelen ziyaretçilerine Çin, Fransız, Yunan, İtalyan, Meksika,
Tayland ve Akdeniz mutfaklarından örnekler sunan yüzün
üzerinde restoran, kafeler ve uluslararası mağazalar gibi
pek çok hizmet sunuyor.
Chamonix
Güneydoğu Fransa’da yer alan ve 1924’deki ilk Kış
Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmış ve ülkenin en eski
kış sporları merkezi olan Chamonix, Batı Avrupa’nın en
yüksek zirvesi Mont Blanc’ta bulunuyor. Uzun mesafeler,
Whistler Blackcomb
125 km north of Vancouver, Canada are Whistler and
Blackcomb, the two mountains at an altitude of
2182 m and 2240 m, respectively. Here you’ll find
Whistler Blackcomb, North America’s biggest ski resort
that’s famous for its steep slopes. The PEAK 2 PEAK
Gondola running between Whistler and Blackcomb is
the world’s longest unsupported continuous lift system.
Hosting 2 million guests annually, Whistler Blackcomb
has ski runs certified for slalom, giant slalom, super
combined, super-G and downhill races. The resort was first
established in 1966 in preparation for the 1968 Winter
Olympics as two separate resorts called Whistler and
Blackcomb. Following the unification of the two facilities
in 1997, Whistler Blackcomb was able to host the
2010 Winter Olympics after missing its chance in 1968,
finally achieving its purpose 50 years after the fact.
In addition to steep slopes, Whistler Blackcomb ski resort
offers a variety of services, including over a hundred
restaurants serving Japanese, Chinese, French, Greek,
Italian, Mexican, Thai and Mediterranean cuisine, cafés
and international stores.
Chamonix
Chamonix is located on Mount Blanc in southeastern
France, also known as the highest point in Western
Europe. This host of the 1924 Winter Olympic Games is
also the country’s oldest winter sports destination, which
draws in skiers with its extensive slopes, trustworthy
snow peaks and steep ski runs. The town of Chamonix
güvenilir kar tepeleri ve dik kayak parkurlarıyla kayak
müdavimlerini toplayan Chamonix, Pierce Brosnan’ın
canlandırdığı Bond filmi “The World is Not Enough”, Les
Intouchables gibi pek çok film setine ev sahipliği yapması
sayesinde oldukça popüler bir kasaba. Chamonix’de kayak
merkezlerinin yanı sıra pek çok butik ve çarşılar, açık hava
istiridye büfeleri var. Toplam yedi kayak pistinin merkeze
en yakın olanı Le Brivent, orta seviyedeki kayakçılar için
olanı Le Flighre, en iddialısı ise Grands Montets. Tam
3048 metreye kadar çıkan teleferikten sonra basamakları da
çıkabilecek yüreğiniz varsa gözlem terasından Alpler’in en
iyi manzaralarından birini izleyebiliyorsunuz.
Zermatt
İsviçre’nin en önemli kayak merkezlerinden biri
olan Zermatt, kayak pistlerinin yanı sıra nefes kesen
olağanüstü manzaralarıyla da Avrupa’nın en ünlü kayak
merkezlerinden biri olmayı hak ediyor. Uzun bir vadinin
sonunda yer alan bu ıssız kasabaya araç girişi olmadığı
için ziyaretçiler buraya sadece atlı veya elektrikli
kızaklarla ulaşabiliyor. Tarihi Gornergat treniyle yapılacak
bir yolculuk sonrası Alpler’in simgesi haline gelmiş
Matterhorn’u izleyebilmek de mümkün. Manzaranın
dışında kolay, orta ve iyi zorluk derecelerinde birçok kayak
pisti bulunuyor. Sunnega bölgesinde genelde başlangıç
düzeyi kayakseverler çalışırken, ileri düzeyde kayakçılar
1430 metrelik Plateau Rosa’dan İtalya’daki Cervinia’ya
doğru kayabiliyor.
has gained popularity through its appearances in
a number of films, including “The World is Not
Enough,” the Bond film starring Pierce Brosnan,
and “Les Intouchables”. In addition to ski centers,
Chamonix is home to a large number of boutiques,
shops and outdoor oyster kiosks. Of the seven ski
runs, the one closest to the town center is Le Brivent,
while Le Flighre is most appropriate for intermediate
skiers and Grands Montets is the toughest. After
taking the cable car up 3842 m to the summit
(Aiguille du Midi), you’ll find yourself with a
360-degree view of the French, Swiss and Italian
Alps.
Zermatt
One of the leading ski centers in Switzerland,
Zermatt is known all around Europe for its ski
courses as well as its breathtaking views. This
isolated village at the end of a long valley is
inaccessible by vehicle, so visitors can only enter
Zermatt via horse-drawn or electric sleds. After
taking a trip on the historic Gornergat train, you
can take in the Alps’ symbolic Matterhorn or hit any
of the many slopes for beginners, intermediates and
advanced skiers. The beginners are generally found
around the Sunnega region, while the advanced
skiers go from the 1430-m-high Plateau Rosa to
Cervinia in Italy.
53
54
Cortina
Kuzey İtalya’daki popüler bir kış sporları merkezi olan
Cortina d’Amprezzo kasabasını görenler, burada düzenlenen
1956 Kış Olimipyatları’nı hatırlamasalar da Roger Moore’un
James Bond’u canlandırdığı ‘For Your Eyes Only’yi, 1963
yapımı ‘Pembe Panter’i, onlar da olmadı otobüs ve uçak
yolculuklarının değişmez klasiği Sylvester Stallone’un
oynadığı ‘Dağcı’ filmini hatırlayacaklardır. Avrupa aristokrasi
ve jet setinin favori ‘kayak ve kayak sonrası eğlence ve
aktivite’ merkezi olan Cortina, kayak kalitesi olarak
Alpler’deki kayak merkezlerini aratmazken, kalabalıklardan
azat, butik ve pazarlarla dolu canlı bir turistik belde olması,
çok yüksek standartta tesislere ev sahipliği yapması ile
dikkat çekiyor. Buraya gelen turistlerin bazıları yamaçlara
bile yaklaşmadan alışveriş yaparken, bazılarıysa saatte 75
kilometre hızla Cortina’dan aşağı kızak kayabiliyor.
Palandöken
Türkiye’nin en yüksek ve soğuk illerinden Erzurum’un 13
kilometre güneyinde yer alan, doğu-batı doğrultusunda
uzanan, 3185 metre zirveye sahip Palandöken dağlarında
bululanan Palandöken Kayak Merkezi, Anadolu’nun en
popüler kayak merkezlerinden. Yılın 150 günü karla örtülü
olan Palandöken normal kış koşullarında 2-3 metre kadar
kar yağışı alırken, Kasım’dan Mayıs’a kadar süren kayak
mevsimi boyunca iklim koşulları sayesinde kar “toz kar”,
yani üzerinde kayak yapılması için kaliteli olan kar, niteliğini
koruyor.
Cortina
Today, those who visit the Cortina d’Amprezzo village, aka
the most popular winter sports center in Northern Italy,
might not remember the 1956 Winter Olympics held here
– but they’ll certainly remember “For Your Eyes Only,”
in which Roger Moore played James Bond, or the 1963made “Pink Panther,” or, failing that, Sylvester Stallone’s
classic bus and plane ride flick, “Rambo.” A favorite skiing
and post-skiing entertainment and activity center of the
European aristocracy and jet-setters, Cortina’s ski quality
is comparable to those in the Alps, and the area is known
as a lively yet uncrowded touristic region full of boutiques
and markets as well as facilities with the highest standards.
Some of the tourists who come here don’t even see the slopes
while they’re shopping, while others prefer to sled down from
Cortina at 75 kilometers per hour.
Palandöken
Stretching from east to west and located 13 kilometers
south of Erzurum, one of the coldest and highest provinces
in Turkey, Palandöken Mountains have a summit at 3185
meters. Here you’ll find Palandöken Ski Center, one of the
most popular facilities in Anatolia. Palandöken is covered by
snow 150 days out of the year; in regular winter conditions
it receives 2-3 meters of snow, while during the snow season
that lasts from November until May, climate conditions
cause snow to be “dust snow,” the best kind for skiing.
From Palandöken, you can reach Istanbul via direct flight in
55
Palandöken’e İstanbul’dan doğrudan uçuşla 2 saat,
Ankara aktarmalı uçuşla ise 3 saat 15 dakikada ulaşmak
mümkün. Ankara’dan ise uçakla yolculuk 1 saat 35
dakika sürüyor.
1147 yatak kapasiteli Palandöken Kayak Merkezi’nin
3125 metrelik pisti Türkiye’nin en yüksek rakımlı
pisti olma özelliğine sahip. Ayrıca 3125 metreden
2100 metreye hiç durmadan kayarak inmek mümkün.
Palandöken’deki 12 kilometrelik pistler de kayakçılara
kolay, orta ve zor seviyelerde kayma imkânı sunuyor. Otelde kayak eğitmenleri ve kayak malzemesi
kiralanabilecek mağazalar bulmak da mümkün. Ayrıca,
snowboard’çular için de teleski ve telesiyejlerle
ulaşılabilen ezilmemiş doğal pistler de mevcut.
2011 Winter Universiade Oyunları’na ev sahipliği
yapan Palandöken Kayak Merkezi’nin pistlerinin
toplam uzunluğu 28 kilometreyi buluyor. İleri
düzeyde kayak ile ilgilenenler, slalom ve büyük
slalom yarışmaları için Uluslararası Kayak Federasyonu
tarafından tescil edilmiş Ejder ve Kapıkaya pistlerini
bir kenara not etse iyi olur.
Ayrıca Erzurum’a gitmişken, hele bir de temiz dağ
havasında kayak yapıp enerji yakıp acıkmışken şehre
yapılacak 15 dakikalık bir yolculukla Erzurum’un
meşhur Cağ kebabını yememek olmaz. Zamanınız
varsa, Cağ kebabını Tortum’da yiyebilir, Ilıca
Kaplıcaları, Yakutiye medresesi, Tabyalar, Kongre
Binası ve Kale’yi de ziyaret edebilirsiniz.
2 hours or via layover in Ankara in 3 hours and 15
minutes. From Ankara, you can reach Palandöken by
a 1-hour 35-minute flight.
The Palandöken Ski Center has a capacity of 1147
beds as well as a 3125-meter course that’s also the
one with the highest elevation in Turkey. You can
also ski continuously from 3125 meters down to
2100 meters. The 12-kilometer slope at Palandöken
also offers skiers the opportunity to ski in beginner,
intermediate or advanced levels. There are rental
shops for ski equipment as well as ski instructors
available at the hotel. Snowboarders can also benefit
from draglifts and chairlifts that take them up to
natural snowboarding courses.
Host of the 2011 Winter Universiade Games, the
Palandöken Ski Center has a total course length of 28
kilometers. Those interested in advanced skiing can
check out the Ejder and Kapıkaya courses certified by
the International Skiing Federation for slalom and
grand slalom competitions.
While you’re in Erzurum and taking in the clear
mountain air, expending energy skiing and working
up an appetite, why not take a 15-minute trip down
to the city and try Erzurum’s famous Cağ kebap. If
you’ve got the time, you can also eat the Cağ kebap
in Tortum and visit the Ilıca Thermal Springs,
Yakutiye Medrese, bastion, Congress Building and the
fortress.
DQ
56 M O D A - F A S H I O N
SAĞLAM ADIMLAR
Gücünüzü ve kararlılığınızı keskin formlarla açığa çıkarın.
PUTTING YOUR BEST FOOT FORWARD
Through sharp silhouettes, reveal your inner strength and determination.
FOTO⁄RAF-PHOTOGRAPHY: DAĞHAN GÜRKANLAR STYLING SEVİN SEVİMLİSOY
SAÇ-HAIR/MAKYAJ-MAKE UP: SELMA ERGİN /K.U.M AGENCY (AVEDA ÜRÜNLERİYLE / WITH AVEDA PRODUCTS)
MODEL: MAJA / JOY MODEL MANAGEMENT MEKAN-PLACE: DEDEMAN PARK DENİZLİ
BLUZ BLOUSE
STEFANEL 119 TL,
PARKA PARKA
LINE DOT V2K 495 TL,
ETEK SKIRT
MACHKA 295 TL,
ÇANTA BAG
STEFANEL 299 TL.
ELBİSE DRESS İPEKYOL 399 TL,
ÇİZME BOOT MATRAŞ 495 TL.
58
59
KAZAK SWEATER
STEFANEL 349 TL,
PANTOLON TROUSERS
MACHKA 355 TL,
ELDİVEN GLOVES
BANANA REPUBLIC 165 TL,
I-PAD KILIFI I-PAD COVER
BANANA REPUBLIC 79 TL,
BOOTIE MATRAŞ 695 TL.
TRİKO TRIKO VAKKORAMA 195 TL,
PALTO COAT VAKKO 1,695 TL,
PANTOLON TROUSERS
IPEKYOL 179 TL,
KOLYE NECKLACE EDİTÖRE AİT
BOOTIE MATRAŞ 495 TL.
60
61
GÖMLEK SHIRT İPEKYOL 159 TL,
TUNİK TUNIC VAKKORAMA 350 TL,
PALTO COAT TOMMY HILFIGER 979 TL,
ÇİZME BOOT MATRAŞ 789 TL.
62
63
TİŞÖRT T-SHIRTS FRED PERRY 225 TL,
HIRKA CARDIGAN STEFANEL 349 TL,
PANTOLON TROUSERS STEFANEL 299 TL,
ŞAPKA HAT STEFANEL 199 TL,
ASKI HANGER EDİTÖRE AİT,
ÇİZME BOOT MATRAŞ 789 TL.
64
Nerede Kal›n›r?
Dedeman Park Denizli Karşıyaka Mahallesi, 2394 Sokak, No: 4, Denizli Tel: (258) 268 80 00
Dedeman Park konseptinin ilk oteli Dedeman Park Denizli, geleneksel Dedeman misafirperverliği,
konforu ve iş dünyasının tüm ihtiyaçlarına cevap veren hizmet anlayışıyla misafirlerini Denizli’ye bekliyor.
Bu yıl Nisan ayında hizmete açılan ve toplam 120 odaya sahip olan otel, iş için şehre gelen beklentisi
yüksek misafirlerine hizmet odaklı üstün konaklama ve toplantı olanakları sunuyor. Antik şehir, modern
iş ve sanayi bölgelerine elverişli bir konumda bulunan Dedeman Park Denizli; toplantı yapmak, çevredeki
ormanın geniş manzarasının keyfine varmak ve bu bölgeyi keşfetmek için en ideal adres.
Where to stay...
Dedeman Park Denizli Karşıyaka Mahallesi, 2394 Sokak, No: 4, Denizli Tel: (258) 268 80 00
First hotel of Dedeman Park concept, Dedeman Park Denizli boasts Dedeman’s traditional hospitality,
comfort and service understanding aimed at meeting every need of the corporate world. The hotel, which
opened in April this year, is comprised of 120 rooms catering to the high expectations of its guests
with convenient meeting and accommodation facilities. Located in close proximity to the Old City,
modern business districts and industrial zones, Dedeman Park Denizli is the perfect address to organize
meetings, enjoy the greenery surrounding the hotel and discover the region.
DQ
66
KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART
“Oyunumuz
Başlamak Üzere...”
YAZI-BY GÖKÇE ALGAN
“Our Play’s
About To Start...”
T
iyatro sevdalıları ışıkların söndüğü ve
perdenin açıldığı o sihirli andan az önce
kulaklarına çalınan malum “Oyunumuz
başlamak üzere” anonsuna bol güneşli bir yaz mevsimi
boyunca hasret kaldı. Neyse ki her ayrılığın bir
kavuşma anı var, sonbaharla birlikte gerek devlet
ve şehir tiyatrolarının, gerekse özel tiyatroların iple
çektiğimiz oyunları bir bir seyirci karşısına çıkmaya
başladılar. Biz de sizler için sezonun öne çıkan 5
oyununu seçtik. İşte elinizi çabuk tutup ilk fırsatta
biletinizi almanızı şiddetle tavsiye ettiğimiz 5 yepyeni oyun!
SARI AY - DOT
Sıradışı oyunları ile Türk tiyatro seyircisini uzun
zamandır hasret kaldığı heyecanla buluşturan Dot, 8.
yılında perdesini “Sarı Ay” ile açtı. Pınar Töre’nin ilk
yönetmenlik denemesinde farklı bir biçim arayışının
da etkisiyle, şahsına münhasır bir üslupla ve güçlü
oyunculuklarla öne çıkan “Sarı Ay”, zaman ve mekan
algısıyla oynayarak çok katmanlı, epik bir anlatım
sunuyor. Geçtiğimiz sezon “Süpernova” ile bedensel
anlatıma dayalı bir biçime yönelen Dot, bu üslubu
“Sarı Ay” ile birkaç basamak yukarıya taşıyor. Tiyatro
sanatı denildiğinde ilk akla gelen dekor, kostüm,
saç, makyaj gibi öğelerden tamamen arındırılmış
Sarı Ay
hroughout the sunny summer season, theater
buffs felt the absence of the inevitable “our play
is about to start” announcement made right
before the magical moment when the lights are dimmed
and the curtains opened. Thankfully, every separation
has a moment of coming together, with state- and cityrun theaters as well as private ones putting on their
long-awaited shows one after the other with the arrival
of fall. We’ve picked the season’s 5 leading plays for
you. Here are the 5 brand new plays for which we urge
you to hurry up and get your tickets as soon as you can!
T
YELLOW MOON – DOT
A company whose unusual plays reintroduced Turkish
theater viewers to the excitement they long needed,
Dot opened its curtains on its eighth year with “Yellow
Moon.” Under the influence of Pınar Töre’s search
for a new style, her directorial debut sets itself apart
with its authentic style and strong acting, offering a
multi-layered, epic story that plays with the concepts
of time and space. Dot takes this style based on
physical storytelling, which it favored with last season’s
“Supernova,” to a new level with “Yellow Moon.” The
play is purified completely of elements that first come
to mind in terms of the art of theater, like décor,
costume, hair and makeup, to offer an acting experience
67
68
Çehov Makinesi
oyun, oyuncuların en gündelik halleriyle sahnede
belirdikleri andan itibaren daha önce tanık olmadığınız
bir oyunculuk deneyimi yaşatıyor. 4 sandalye ve bir
şapkadan daha fazlasına ihtiyaç duymadan hikayelerini
ustaca anlatan, yer yer sahnede devleşen genç oyuncular
Gizem Erdem, İbrahim Erdem, Kaan Turgut ve Su
Olgaç ve Ayşecan Tatari’nin performansları ayakta
alkışlanacak cinsten. Sistemde kaybolmuş ruhların
varlıklarını yeniden betimlemeleri için ihtiyaç
duydukları hikayelere dair bir oyun olan “Sarı Ay”, bu
sezon kaçırılmaması gerekenler listesinde başı çekiyor.
we haven’t witnessed before, one in which the actors
appear onstage in their everyday disguises. Young
actors Gizem Erdem, İbrahim Erdem, Kaan Turgut, Su
Olgaç and Ayşecan Tatari don’t need anything more
than 4 chairs and a hat to masterfully tell their stories
and put on a performance that’s worthy of a standing
ovation. A play about the stories that lost souls in the
system need in order to redefine themselves, “Yellow
Moon” is the top can’t-miss play of the season.
ÇEHOV MAKİNESİ - DEVLET TİYATROLARI
Anton Çehov oyunlarının sıkı takipçileri bu sezon
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın da “Vişne Bahçesi”ni
sahnelediğini fark etmişlerdir, yaşadığı dönemin
koşullarından ve toplumsal gerçekliğinden yola
Avid fans of Anton Chekhov plays will have noticed
that the Istanbul State Theaters are putting on “The
Cherry Orchard” this season. A playwright whose
timeless works were inspired by the conditions and
social realities of the era in which he lived, Chekhov’s
THE CHEKHOV MACHINE –
STATE THEATERS
69
çıkarak yazdığı oyunlarıyla yüzyıllara hükmeden
Çehov eserlerinin farklı yorumları, her sezon
tiyatroseverlerin çekim alanında. İşte bu noktada
Matei Visniec imzalı “Çehov Makinesi”, şiirsel
gerçekçiliğin üstadı yazarı kendi yarattığı karakterlerle
buluşturuyor ve Çehov’a yaraşır gerçeküstü bir
serüven sunuyor. Oyunda Uğur Polat Çehov’a hayat
verirken bu yolculukta kendisine Levent Öktem,
Hakan Vanlı, Erkan Taşdöğen ve Dolunay Soysert
gibi ünlü oyuncular eşlik ediyor. Etkileyici bir sahne
tasarımıyla seyirciyi daha ilk andan içine alan oyun,
Çehov karakterlerinin o kimi zaman abartılı, kimi
zaman absürd halleri ve gündelik koşuşturmaları
içinde hayatlarının farklı yönlere savrulmasını
anlatıyor. Anton Çehov hasta yatağında can çekişirken
Ivanov, Martı, Üç Kızkardeş, Vişne Bahçesi ve Vanya
Dayı’nın kahramanlarıyla bir bir yüzleşiyor, her
plays are staged with different interpretations each season.
Now, Matei Visniec’s “The Chekhov Machine” introduces
the master writer of poetic reality to the characters he
created to offer an adventure that’s worthy of Chekhov.
In the play, Uğur Polat plays the part of Chekhov, with
famous actors like Levent Öktem, Hakan Vanlı, Erkan
Taşdöğen and Dolunay Soysert accompanying him
onstage. The impressive stage design draws the viewer
in right at the get-go in this play that focuses on the
occasionally exaggerated and sometimes-absurd states of
Chekhov’s characters as well as the different paths their
lives take amidst all the daily hustle and bustle. As Anton
Chekhov fights for his life in his sickbed, he faces the
characters in “Ivanov,” “The Seagull,” “Three Sisters,”
“The Cherry Orchard” and “Uncle Vanya” one by one. The
play blurs the line between the real and the surreal based
on the characters’ hypothetical encounters with the writer.
70
Macbeth
birinin yazar ile farazi karşılaşmaları özelinde oyun
gerçek ile gerçeküstünün sınırlarını silikleştiriyor.
MACBETH - PANGAR
Geçtiğimiz yıl Demet Evgar öncülüğünde kurulan
Pangar Tiyatro’nun ilk oyunu Macbeth, ilk kez
geçtiğimiz İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında
sergilenmişti. Yeni sezonda farklı mekanlarda
izleyicilerle buluşacak olan Macbeth’te Lady
Macbeth’i son dönemde özellikle 1 Kadın 1 Erkek
dizisiyle ses getiren Demet Evgar, Macbeth’i ise
Erkan Bektaş canlandırıyor. İktidar hırsı ve “muktedir
olma hali”nin, insanın özünde bulunan kötülükten
kaynaklandığı ön kabulünden yola çıkarak Macbeth’i
yorumlayan yönetmen Mehmet Birkiye, eyleme
geçme halinin verdiği keyfi kanlı bir iktidar tutkusu
üzerinden ele alarak Shakespeare’in ölümsüz eserini
farklı bir dramatürjiyle sergiliyor. “Tek adam” olma
mücadelesini ve bu mücadelenin sonunda kişinin içine
düştüğü bataklıkta çırpınışını, teknolojinin sağladığı
olanakların da etkisiyle hayranlık verici bir sahne
tasarımı içinde sunan Pangar Tiyatro, Türk tiyatrosuna
yeni bir soluk getireceğe benziyor. Lady Macbeth’i eli
kanlı bir zalimden ziyade, kendisini getirdiği
noktayı ruhsal olarak taşıyamayan, kırılgan bir kadın
olarak yorumlayan Demet Evgar’ın performansı
dikkat çekici.
MACBETH – PANGAR
This first play by Tiyatro Pangar, established a year ago
by Demet Evgar, saw its premiere at last year’s Istanbul
Theatre Festival. Set to be performed in different venues
in the new season, ‘Macbeth’ features Demet Evgar
(whose popularity’s been on the rise thanks to her role
in the TV series “1 Kadın 1 Erkek”) as Lady Macbeth
and Erkan Bektaş as Macbeth. Director Mehmet Birkiye
reinterprets ‘Macbeth’ based on the premise that the desire
for power and the state of being in power are born out of
the evil found in the essence of mankind. Birkiye stages
Shakespeare’s timeless piece with a different dramaturgy,
one that focuses on the joy of taking action via a bloody
desire for power. Tiyatro Pangar stages the struggle to be
“the only man” and the resulting state of floundering in
a quagmire via an awe-inspiring stage design that makes
use of technological advancements. Tiyatro Pangar looks
as though it’ll bring a breath of fresh air to Turkish
theater. Of particular note is Demet Evgar’s performance,
which paints Lady Macbeth as a fragile woman who
cannot psychologically fathom the state she’s in as
opposed to a cold-blooded murderer.
NOT IN OUR CUSTODY – TİYATRO ARTI
While we’re surrounded by great reminders of the ’90s,
we sometimes tend to forget the hard truths of our
geography amidst the pink clouds of popular culture.
BİZDE YOK - TİYATRO ARTI
90’lı yıllara dair güzellemeler dört bir yanımızı sarmışken
popüler kültürün pembe bulutları arasında coğrafyamızın
acı gerçeklerini kimi zaman unutabiliyoruz. Cumartesi
Anneleri de toplumsal bilincimize kazınması gereken bu
gerçeklerden biri. Son yıllarda algıyı farklılaştırmak adına
farklı sahneleme biçimlerine kafa yoran ve bu arayışın
sonucunda bizi özgün fikirlerle tanıştıran Tiyatro Artı,
“gözaltında olmak” halet-i ruhiyesini, seyirciyi oyunun
tam ortasına yerleştirerek hissettirmeyi amaçlamış. Bu
doğrultuda, salona alınmadan önce gözleriniz siyah bir
bantla bağlanıyor; hikayeyi görme harici duyularınızı
zorlayarak ve gözaltında bulunma hissinin anbean artan
tedirginlikle başa çıkarak takip ediyorsunuz. Esir alınma,
otoriteye boyun eğme, isyan etme ve bastırılma hislerini
seyirciye birebir yaşatarak oyuna dahil eden kurgunun
yaratıcısı, “Bizde Yok”u yazan ve yöneten Ufuk Tan
Altunkaya. Bayhan Ekici, Cihan Esen, Cihat Süvarioğlu,
Demet Ergün ve Efe Can Erdal’ın oyunculuklarıyla
zenginleşen oyun, seyircilerini hafızalarını zorlamaya ve
bir dönemle yüzleşmeye davet ediyor.
DAR AYAKKABIYLA YAŞAMAK İBB ŞEHİR TİYATROLARI
Ülkemizde senelerdir kapalı gişe oynayan
“Profesyonel”in ardından Duşan Kovaçeviç’in “Dar
Ayakkabıyla Yaşamak” adlı oyunu yeni sezonda, İBB
Şehir Tiyatroları’nda M. Nurullah Tuncer’in rejisiyle
seyirci karşısına çıktı. “Profesyonel” ile ülkemizde
hatırı sayılır başarı kazanan yazarın, 2011 yılında “en
iyi metin” ödülü kazanmış oyunu “Dar Ayakkabıyla
Yaşamak”ın Sırbistan’ın ardından ilk kez Türkiye’de
sergileniyor olması da ülkemiz adına ayrıca gurur
verici. Önce özelleştirilen, daha sonra da zarar
ettiği gerekçesiyle kapanan bir ayakkabı fabrikasını
terk etmeyi reddeden ve bu uğurda açlık grevine
başlayan 5 işçinin hikayesi çerçevesinde bir kapitalist
sistem eleştirisini merkezine oturtan oyun, “dar
ayakkabıyla” yaşamak zorunda olanların durumunu
bile kendi çıkarına çeviren sisteme oklarını yöneltiyor.
Traji-komik bir üslupla, bir açlık grevini medya
kuruluşlarının nasıl bir rating aracına çevirebildiğini
konu alan oyun, günümüz gerçeklerine de ışık tutuyor. Bizde Yok
71
Dar Ayakkabıyla Yaşamak
Saturday Mothers is one of these truths that must be a
part of our awareness as a society. A collective that’s been
working on different staging techniques in recent years
to add variety to our perception and introducing us to
new ideas, Tiyatro Altı now seeks to give the audience an
experience of what it’s like to be “under surveillance” by
placing them right in the middle of the play. So your eyes
are covered with a black band before you’re taken into the
theater; you follow the story by making use of all your
senses but sight and by dealing with the ever-increasing
anxiety of being under surveillance. Written and directed
by Ufuk Tan Altunkaya, “Not in Our Custody” is a play
that focuses on the notions of captivation, submission to
authority, rebellion and being under pressure by having
the audience experience them firsthand. Actors Bayhan
Ekici, Cihan Esen, Cihat Süvarioğlu, Demet Ergün and
Efe Can Erdal invite the audience to force their memory
and face a difficult task.
LIFE IN TIGHT SHOES – IMM CITY
THEATRES
Following the success of “The Professional,” the soldout play that’s been staged in Turkey for years, another
Dušan Kovacevic play, “Life in Tight Shoes,” meets with
viewers in the new season thanks to IMM City Theatres
and M. Nurullah Tuncer’s stage direction. It’s a matter
of national pride that Turkey is the second country (after
Serbia) to stage this 2011 “best script” award-winner
play by the author who achieved considerable fame
hereabouts with “The Professional.” The play offers a
critique of the capitalist system by focusing on the story
of 5 workers who begin a hunger strike in their refusal
to leave a shoe factory that first gets privatized and later
shut down based on claims that it’s losing money. “Life
in Tight Shoes” points its arrows to a system that uses to
its advantage even the circumstances of those who have
to live in “tight shoes.” Its tragicomic take on how media
outlets can turn a hunger strike into a ratings tool sheds
light on the reality of today.
NEWS
DQ HABERLER NEWS
72
DEDEMAN SILK ROAD
TASHKENT’E WORLD
TRAVEL AWARDS ÖDÜLÜ
Dünya seyahat ve turizm endüstrisinin en prestijli, ilgi gören
ve kapsamlı ödülü World Travel Awards işletmeler için adeta
bir başarı nişanı niteliğini taşıyor. World Travel Awards’un
bu itibarlı ödüle layık gördüğü Dedeman Silk Road Tashkent,
ödülünü Singapur’da gerçekleşen galada aldı. Bu ödül ile birlikte
Dedeman Silk Road Tashkent “Özbekistan’ın Lider Oteli” seçildi.
Türkiye’nin ilk uluslararası otel zinciri Dedeman Hotels &
Resorts International’ın Özbekistan’daki oteli Dedeman Silk Road
Tashkent Genel Müdürü Gianluca Tozzo yaptığı açıklamada;
”Böylesine büyük bir ödüle layık görülmüş olmanın haklı
gururunu yaşarken, bizi ödüle layık gören jüriye teşekkürlerimizi
sunuyoruz. Bu ödül, kendimizi geliştirirken bizim için motivasyon
kaynağı olacaktır” dedi.
WORLD TRAVEL AWARDS FOR
DEDEMAN SILK ROAD TASHKENT
World Travel Awards is the most prestigious, comprehensive
and sought after awards programme in the global travel
and tourism industry. To be voted a World Travel Awards
winner is an accolade which many strive for but few achieve.
Dedeman Silk Road Tashkent, which is a part of Turkey’s
first international hotel chain Dedeman Hotels & Resorts
International was the recent recipient of this prestigious award
and obtained the “The Leading Hotel of Ozbekistan” title.
During the award ceremony the hotel’s general manager
Gianluca Tozzo said “We are very proud of receiving such an
important award and recognition. We are very thankful to the
jury who voted for us, and this recognition will serve us as an
additional motivation for further improvement.”
DEDEMAN’DAN
11.11.11 BEBEKLERİNE
DOĞUMGÜNÜ PARTİSİ
BIRTHDAY PARTY HOSTED BY DEDEMAN FOR
BABIES BORN ON 11.11.11
Dedeman Hotels & Resorts International realized a very special
corporate social responsibility project last year for babies born
on 11.11.2011. As part of the project, babies who had opened
their eyes to the world at 11:00 in the 11 cities where Dedeman
Hotels & Resorts International operates, were treated to special
gifts. Besides donating cash and gifts to the babies born on this
special date, Dedeman Hotels had also pledged to celebrate the
babies’ birthdays by hosting exclusive celebrations with their
families every year until they turned 11. Dedeman Hotels kept its
promise and hosted the first party this year.
Dedeman Hotels & Resorts International,
geçtiğimiz yıl 11.11.2011 tarihinde
doğan bebekler için özel bir sosyal
sorumluluk projesine imza atmıştı. Proje
kapsamında, Dedeman Hotels & Resorts
International’ın otellerinin bulunduğu
11 farklı ilde, saat 11:00’de dünyaya
gözlerini açan bebekler özel imkanlara
kavuşmuştu. Bu özel tarihte dünyaya
gelen bebeklere nakit para yardımı ve
özel hediyeler veren Dedeman Otelleri,
ayrıca bebekleri 11 yaşına gelinceye
kadar da yalnız bırakmayarak onları her
yıl doğum günlerinde aileleriyle birlikte
gerçekleştirecekleri özel kutlamalarla
ağırlayacağına söz vermişti ve bu sene
aynı tarihte sözünü yerine getirdi.
YENİLENEN
DEDEMAN.COM’DAN
ÇİFTE FIRSAT!
Dedeman Hotels & Resorts
International’ın kurumsal web
sitesi yenilendi. Yeni web sitesinin
açılışını kutlamak amacıyla Dedeman
misafirlerine, 31 Aralık 2012 tarihine
kadar, 15 otelinden birine, her ikisi
de yenilenen dedeman.com veya 444
43 36’dan rezervasyon yaptıranlara,
hem “2 kat Miles & Smiles mili” hem
de “2 kat Dedeman Loyal Club puanı”
“ kazanma fırsatı sunuyor. Daha
kullanıcı dostu bir deneyim sunmayı
ve bilgi erişimini kolaylaştırmayı
hedefleyen Dedeman.com, Dedeman
Oteller zincirinde faaliyet gösteren
15 oteli ile ilgili bilgi almak isteyen
ziyaretçilerin keyifle gezip, istedikleri
bilgiye kolayca ulaşabilecekleri bir
tasarımda hazırlandı.
DOUBLE OFFER FROM RENEWED DEDEMAN.COM
Dedeman Hotels & Resorts International has renewed its corporate website. Marking the
launch of its new website, Dedeman Hotels & Resorts International has come up with two
amazing offers that allow visitors to earn “Double Miles & Smiles miles” and “Double
Dedeman Loyal Club points” for booking at one of the 15 hotels, via either renewed dedeman.
com or 444 43 36 Dedeman Reservation Center. The new website offers a more user-friendly
experience and aims to facilitate easy access to information about 15 hotels in the chain.
73
DQ HABERLERNEWS
74
YILBAŞI
KUTLAMALARI
İÇİN EN İYİ
TERCİH: DEDEMAN
PALANDÖKEN
OTELLERİ
BEST CHOICE
FOR NEW YEAR
CELEBRATIONS:
DEDEMAN
PALANDÖKEN HOTELS
Dedeman Hotels & Resorts International’ın Palandöken’deki gözde iki oteli
Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge, yılbaşı gecesine özel
fırsatlarıyla yeni yıl planlarına nokta koyuyor. Yeni yıl coşkusunu, Türkiye’nin
en iyi pistlerine sahip Palandöken’de yaşamak isteyenlere, Dedeman Palandöken
ve Dedeman Palandöken Ski Lodge’da 1 Kasım 2012 - 31 Aralık 2012 tarihleri
arasında yapacakları rezervasyonlarında 1 gece konaklama hediye ediliyor.
‘Geleneksel Dedeman Misafirperverliği’ ve özel yılbaşı kampanyası kapsamında,
1 Kasım 2012 - 31 Aralık 2012 tarihleri arası rezervasyonlardaki
4 gece konaklamanın 1 gecesi Dedeman Palandöken Otelleri’nden misafirlerine
hediye ediliyor. 26 Aralık 2012 - 4 Ocak 2013 tarihlerinde gerçekleşecek
konaklamalarda geçerli olan kampanya Gala Yemeği ve Yeni Yıl Balosu’nu
da kapsıyor. Yeni yıl coşkusunu Dedeman Palandöken Otelleri’nde yaşamak
isteyenler eğlencenin yanı sıra Türk hamamı, kapalı havuz, sauna ve fitness
gibi dinlendirici aktivitelerden faydalanıyor. Bu arada kampanya kapsamında
Dedeman Palandöken otellerinde ebeveynleriyle aynı odada konaklayan 6 yaş ve
altı çocuklardan ücret alınmazken, 7 ve 12 yaş arası çocuklar için %50 indirim
uygulanıyor.
Dedeman Hotels & Resorts International’s two popular hotels in Palandöken,
Dedeman Palandöken and Dedeman Palandöken Ski Lodge are running special
New Year’s offers. For those who wish to celebrate the new year at Palandöken, on
some of Turkey’s best ski slopes, the company will be awarding a complimentary
one-night stay at the Dedeman Palandöken or Dedeman Palandöken Ski Lodge
between November 1st 2012 and December 31st 2012. Say hello to 2013
with ‘Dedeman’s Traditional Hospitality’. As a special New Year’s promotion,
Dedeman is giving the fourth-night free for each four-night reservation made
between November 1st 2012 and December 31st 2012. The promotion applies to
stays between December 26, 2012 and January 4, 2013 and includes the Gala
Dinner and the New Year’s Ball. Guests who will be celebrating the new year at
Dedeman Palandöken Hotels will also enjoy relaxing amenities such as a Turkish
hammam, an indoor swimming pool, a sauna and fitness center. Also, as part
of this special promotion, children under six accompanying their parents at the
Dedeman Palandöken hotels stay free of charge while children between the ages of
7 and 12 enjoy a 50% discount.
DEDEMAN
PALANDÖKEN
OTELLERİ’NDE ERKEN
REZERVASYON FIRSATI
VE SUNEXPRESS
İŞBİRLİĞİ
Ayrıcalıklı kampanyalarıyla misafirlerine benzersiz fırsatlar
sunan Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski
Lodge, Sunexpress işbirliğiyle en az 2 gece konaklamalarda
uçak bileti dahil kişi başı 255 TL’den başlayan fiyatlar
sunuyor. Türkiye’nin en yaygın ve köklü otel zinciri Dedeman
Hotels & Resorts International’ın Palandöken’deki gözde
iki oteli Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski
Lodge, 1-31 Aralık tarihleri arasında 2013 yılı konaklamaları
için rezervasyon yaptıran, misafirlerine %30 erken
rezervasyon indirim fırsatı sunuyor. Sunexpress işbirliği ile
gerçekleşen kampanya paketi sadece İstanbul Sabiha Gökçen
ve İzmir hava alanlarından yapılan uçuşlarda geçerli olup
kontenjanla sınırlı.
EARLY RESERVATION OPPORTUNITY
AND JOINT OFFERS WITH SUNEXPRESS
AT DEDEMAN PALANDÖKEN HOTELS
Always presenting guests with unique deals and
exclusive offers, the Dedeman Palandöken and the
Dedeman Palandöken Ski Lodge has partnered with
Sunexpress for minimum 2 nights stay including flight
tickets and accommodation for prices starting from
255 TL per night. Two of the most popular hotels
belonging to Turkey’s largest and most well
established hotel chain Dedeman Hotels & Resorts
International, the Dedeman Palandöken and the
Dedeman Palandöken Ski Lodge are offering guests
30% discount on 2013 accommodations for early
bookings between December 1st and 31st. The special
package offer in partnership with Sunexpress is valid
only for flights form İstanbul Sabiha Gökçen Airport
and İzmir Airport, and is subject to limited availability.
75
DQ HABERLERNEWS
76
DEDEMAN HOTELS & RESORTS
INTERNATIONAL SIGNED AN
AGREEMENT FOR HALK GYO’S FIRST
HOTEL PROJECT
Dedeman Hotels & Resorts International rented a
hotel building at Levent for 10 years, which is still in
construction. The hotel is scheduled for completion in 24
months. As Halk GYO’s first investment in tourism sector
the project has a special importance. With its architecture
and location, the building will be one of the finest examples
of city hotels in Mecidiyeköy-Maslak line and aims to meet
the need for the “business hotel”. Dedeman Park Levent
will take place under the umbrella of Dedeman Park
brand, which is the second brand developed with business
hotel concept by Dedeman Hotels & Resorts International.
The hotel is expected to host 670 thousand guests in
10 years. The 240 room Dedeman Park Levent is being
built on 2791 square meters area on the main artery
of Mecidiyeköy-Maslak line nearby the most important
business districts and in the middle of the Buyukdere Street
that connects Fatih Sultan Mehmet and Bosphorus bridges.
The hotel will feature 24 m2 rooms, 700 m2 of floor
space containing meeting rooms and Restaurant & Cafe ‘s
serving with “Traditional Dedeman Hospitality”. Dedeman
Park Levent building is planned to be an eco-friendly,
LEED (Leadership in Energy and Environmental Design)
certification candidate.
DEDEMAN HOTELS &
RESORTS INTERNATIONAL,
HALK GYO’NUN İLK OTEL
PROJESİ İÇİN ANLAŞMA
İMZALADI
Dedeman Hotels & Resorts International, iş dünyasının
kalbindeki konumuyla Halk GYO’nun portföyündeki en önemli
varlıklardan biri olan ve inşaatı devam eden Levent’teki oteli 10
yıllığına kiraladı. 240 oda olarak hedeflenerek inşasına başlanan
ve 24 ayda tamamlanması planlanan proje Halk GYO’nun
turizm sektöründeki ilk yatırımı olması bakımından önem
taşıyor. Mimarisi ve konumuyla şehir otelciliğinin en güzel
örneklerinden biri olacak binanın Mecidiyeköy-Maslak hattındaki
‘iş oteli’ ihtiyacını karşılaması hedefleniyor. Dedeman Hotels &
Resorts International tarafından iş oteli konseptiyle geliştirilen
Dedeman Park markasını alacak otelin, 10 Yılda 670 bin kişiyi
ağırlaması hedefleniyor. Halk GYO tarafından anahtar teslim
olarak Dedeman Hotels & Resorts International’a kiralanan bina,
2.791 metrekare alana inşa ediliyor. İstanbul’un en önemli iş
merkezlerinin yer aldığı Maslak ve Mecidiyeköy hattının ana
arterinde, Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprülerinin bağlantı
yolu olan Büyükdere Caddesi’nin ortasında yer alan konumuyla
Dedeman Park Levent, iş otelciliğine önemli bir katkı
sağlayacak. Otelin dekorasyonunda Selçuklu Çini ve Osmanlı
Minyatür dokunuşları hâkim olacak. 24 m 2 odalar, 700 m2 alana
yayılı farklı büyüklükte toplantı salonları ve 200 kişi kapasiteli
Restaurant ve Cafe’nin yer alacağı Dedeman Park Levent, alışık
olduğunuz ‘Geleneksel Dedeman Misafirperverliği’ ile hizmet
verecek. Çevre dostu bir yapı olması hedeflenen Dedeman Park
Levent, LEED (Enerji ve Çevre Dostu Tasarım’da Liderlik)
sertifikası adayı.
Hijyen,
güvencemiz altında.
Çamaşırhaneler
Oteller
Okullar
Restoranlar
Avm’ler
Ofisler
www.girisimendustriyel.com
Markalarımız, gücünüz
DQ
78 Ö Y K Ü - S T O R Y
Uçan Adamlar
The Flying Men
YAZI-WORDS: BEGÜM AHU AĞLAÇ
79
Sarp sol elini havada salladı ve hızlı bir dönüşle beyazın
içinde kayboldu. Onu renkli board’un üzerinde parıltılı
kıyafetiyle, havada kar tanelerine karışmış gördüğümde
her şey birden değişti. İşten izin alıp, kayak derslerine
başlayacaktım! Ben de uçan adamlardan biri olacak,
ayaklarımı yerden kesen beyaz afetin içine karışacak,
doğaya teslim olacaktım!
Bazıları hayallerini gerçekleştirmek için sadece
rüyaya yatarlar, ama ben havayollarını tercih ettim.
Kış aylarında alınan yıllık izinlere daha sıcak bakan
patronum, beni neredeyse mutlulukla uğurladı. Sarp’ı
kandırmak içinse bedava uçak bileti ve Dedeman
Palandöken Ski Lodge’da bir oda yetti. Alışveriş kısmı
tahminimden daha sıkıntılı geçti. Biraz daha uzun
bacaklarım olsaydı belki ergen çocuk reyonuna bakmam
gerekmezdi, ama neon renkli havalı montum ortamı
yumuşatmaya yetti.
Umut Hoca kapıyı açtı, beyaz kayak kıyafetinin üzerinde
kırmızı bir mont vardı. Rahatlığı baş döndürücüydü.
Bense bayramlıklarıyla yatmış çocuk gibi henüz hakkını
veremiyordum kıyafetimin. 3,278 metrelik bir dağın
Sarp waved his left hand in the air and with a quick
turn, disappeared in a sea of white. When I saw him
on his colorful snowboard with his sparkling outfit, lost
among the snowflakes in the air, everything changed there
and then. I was going to take time off work and start
snowboarding lessons! I would be one of those flying men,
I would mingle with this white sensation that swept me off
my feet, I would surrender to nature!
Some people only hope to realize their dreams, but I
decided to hop on a flight to do this. My boss, who will
gladly grant us time off during the winter months was
almost happy to see me go. All it took to convince Sarp
was a free plane ticket and a room at the Dedeman
Palandöken Ski Lodge. However, shopping for my
snowboarding gear didn’t turn out to be as fun as I had
expected. If only my legs were slightly longer, then I
wouldn’t have had to shop at the young boys’ section.
Nevertheless, my cool neon jacket immediately improved
my mood.
My instructor Umut ‘Hoca’ opened the door in a white ski
outfit and a red jacket. His easygoing style was amazing.
80
zirvesinden sadece bin metre aşağıda durmanın da bu
tedirginlikte rol oynadığını düşünüyordum o sırada.
“Umut Hoca, yaşım var biliyorum ama ben de uçan
adamlardan biri olmak istiyorum” diye niyetimi belli
eden bir cümle kurdum. Bana baştan aşağı teknik
bir bakış atan hoca “Eminim cesur birisinizdir” dedi. “Uçmadan önce bazı tekniklere hakim olmanız
gerekiyor; duruş, düşme-kalkma, düz kayma, kar
sapanı, yamaç kayma, yan kayma…” Ne diyeceğimi
bilemediğim için dudaklarımı ısırıp, dinlemeye
devam ettim. Hocanın başarılı grafiğini etkilememek
için ona spor geçmişimden ve düşük kas oranımdan
bahsetmemeye karar verdim.
Otele döndüğümde, Sarp lobi barda kahvesini
yudumluyordu. Yüzünde evine zaferle dönmüş
adamların dinç ifadesi vardı. “Nasıl geçti şampiyon?”
diye kıkırdadı. “Ben hiç bir zaman karları savuşturan
biri olamayacağım, biliyorsun değil mi? diye
mızıldandım. “Saçmalama ilk günden beyaz bayrak
mı çekiyorsun? Nerede senin savaşçı ruhun?”.
“Bilmiyorum bugün kendisi ile karşılaşmadım”
diyerek odama yöneldim.
Sıcak bir duş aldıktan sonra, pes etmemeye karar
verdim: Burayı sonuna kadar yaşamalıyım! Üzerime
kazağımı geçirip, dışarıda ateş başında diğer
konuklarla kaynaşmış, muhabbet eden Sarp’ın yanına
yürüdüm. Ayaklarımın altında otelden süzülen loş
ışıkla aydınlanan beyaz bir köpük vardı. “Masal
kahramanı yapar adamı bu ortam” dedim derin bir
nefes çekerek. İlerideki ateşin ısısı yüzümü yalamaya
başlamıştı. Yaklaştıkça soğukla tazelenmiş havaya
sıcak şarap içinden sızan nefis bir tarçın kokusu
karışıyordu. Bugüne kadar nasıl ıskalamıştım bu
ortamı? Tatil anlayışımı doğduğum ılıman iklim
belirlemişti belki de. Deniz ve kumsaldan ibaret
sanıyordum doğayı ben. Ne büyük kayıp...
Ateşten kopan filizler, her düşüncenin üzerine
konup, sönerken o an anladım uçan adamların neden
buradan vaz geçemediklerini...
I, on the other hand, looked like a birthday boy in his best
outfit. Maybe the fact that we were only a thousand meters
below the peak of a 3,278 meter-high mountain may also
have sparked my uneasiness.
I put together a sentence to express my goal “Umut Hoca,
I know I’m not young, but I really want to be one of those
flying men.” The instructor looked me over with a technical
glance and replied “I’m sure you’re a courageous man.” “But
before taking flight, you need to master several techniques;
posture, falling and getting back up, straight skiing, the
snowplough, the slalom, sideslipping …” I was lost for words
so I just bit my lip and continued listening. I decided that
I didn’t want to affect my instructor’s successful profile by
mentioning my sporting history or my low muscle mass ratio.
When I got back to the hotel, Sarp was at the lobby bar,
sipping his coffee. He had the robust look of a victorious
man who’s just returned home. “So, how did it go champ?”
he giggled. “You know that I’ll never be someone who whisks
the snow in the air, right?“ I mumbled. “That’s ridiculous,
are you waving the white flag from day one? Where is your
fighter spirit?” As I headed back to my room I muttered “I
don’t know, I didn’t see him today.”
After a nice warm shower, I changed my mind about quitting:
I should experience this place to the end! I threw on my
sweater and headed outside to find Sarp who had already
bonded with the other guests around a campfire. The snow
under my feet was like white foam, lit up by the low lights
streaming from I took a deep breath and thought, “This place
can turn a man into the hero of a story.”
The heat from the fire ahead was already stroking my face.
As I neared the campfire, I could smell the cinnamon from the
mulled wine wafting into the cool night air. How had I not
known about this place until now? Maybe it was because the
mild climate of my hometown had shaped my perception of
what a vacation should be. I always believed nature was only
about sea and sand. What a loss…
As the sparks from the fire sprinkled on these thoughts and
burned out, I realized why these flying men couldn’t give up
this place...

Benzer belgeler

Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be

Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be DQ DEDEMAN QUARTERLY ‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. ad›na Banu Dedeman YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT Dedeman Hotel&Resorts International Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340 ...

Detaylı