güncel sayfa.qxd

Transkript

güncel sayfa.qxd
agrotime ÖNSÖZ
Agrotime Yayıncılık Adına İmtiyaz Sahibi
Grantee on behalf of Agrotime Yayıncılık
Fahire GÖNEN
Genel Yayın Yönetmeni ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Executive Editor and Responsible
Editorial Office Manager
Esin HEPSAVAŞCI
Sayfa Tasarım / Page Design
Mustafa SARIKAYA
Danışma Kurulu / Advisory Board
Prof. Dr. Fikret AKINERDEM
Prof. Dr. Ferit TURANLI
Prof. Dr. Mustafa BOLCA
Yrd. Doç. Dr. Mithat DİREK
Yrd. Doç. Dr. Y. Emre KİTİŞ
Doç. Dr. Hüsnü KAYIKÇIOĞLU
Dr. Fadime ATEŞ
Prof. Dr. Yavuz AKBAŞ
Prof. Dr. Özdal GÖKDAL
Yrd. Doç. Dr. Okan ATAY
Dr. Engin YARALI
Vet. Hek. Tahir S. YAVUZ
Prof. Dr. Suat DİKEL
Prof. Dr. Işık ORAY
Dr. Murat ÇİÇEKLİ
Çeviri / Translation
Burak Caner ÇAĞLAYAN
Baskı Öncesi / Baskı / Baskı Sonrası
Prepress / Print / After press
Hürriyet Matbaası
5501 Sk. No: 6 K: 1 Tuna Mah. Çamdibi/İZMİR
Tel: +90 232 435 69 69
Fax: +90 462 31 62
Yayın Türü: İki Aylık Süreli Yayın
Publication Type: Bimonthly Periodical
Baskı Tarihi: Şubat 2015
Date of Print: February 2015
Yönetim Yeri / Administration Office
1847/12 Sk. No: 1/B Yenigirne - Karşıyaka / İZMİR
Tel & Fax: +90 232 999 98 96
AGROTIME dergisinde yayınlanan reklam, yazı ve
fotoğrafların her türlü telif hakkı Agrotime
Yayıncılık’a aittir. İzin alınmaksızın kullanılamaz.
AGROTIME, basın ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Any advertising, text, and photography published
in AGROTIME belongs to Agrotime Yayıncılık, and
can not be used without permission.
AGROTIME, promises to comply with the
principles of press
www.agrotimeyayincilik.com.tr
[email protected]
Yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir.
2
Ocak-Şubat 2016
D
ESİN HEPSAVAŞCI
[email protected]
editörden...
Sizin Sesiniz, Dört Yaşında...
ile kolay, tam 4 yıl oldu. Dördüncü yaşımızı, aynı zamanda 19. sayımızı
çıkarmanın mutluluğunu yaşıyoruz. agrotime ailesi olarak; bilinçli üretim
yapılmasına, verimliliğin ve tarımsal üretimin artmasına katkı sağlayıp, hem
üreticimizin hem de ülkemizin kazanması için doğru kaynak olduk. Tarım
sektörünün, sizlerin sesi olduk. Güven ve desteğiniz ile bizi bu günlere sizler
taşıdınız. Tarımı zamanında, bizimle, agrotime ile izlediniz. Bu yolda bizlerle
yürüyen, desteklerini bizden esirgemeyen, değerli görüşlerini okuyucularımızla paylaşan değerli
akademisyenlere, sektör temsilcilerine ve siz okuyucularımıza teşekkürü bir borç biliyoruz.
Patates yemeklik, taze veya işlenmiş ürünler ve tohumluk ticareti açısından dünyada önemli
pazarı olan bir ürün. Biz de yeni sayımızda hem ülkemiz, hem de dünya için önemli olan patates
konusunu kapağımıza taşıdık. Patates dünya genelinde 3,4 milyar insanın beslenmesinde,
başlıca gıda kaynaklarından biri. Dünyada 370 milyon ton üretilen patates, taze veya işlenmiş
olarak insan ve hayvan beslenmesinde kullanılan bir ürün ve neredeyse her ülkede yetişiyor.
Türkiye’de kişi başına yıllık patates tüketimi 60 kg, civarında iken, bu rakam AB ülkelerinde 81.
Özellikle Rusya, Çin, Hindistan, Amerika ve AB ülkelerinde patates temel besin maddelerinden
biri. FAO, dünyada 805 milyon insanın yetersiz beslendiğini açıkladı. Bunun en yaygın sebebi
ise kuraklık. Günümüzde Çin, Endonezya ve Malezya’da pirinçten başka bir şey tüketilmiyor.
Gıda açığını kapatmak için, Türkiye’nin su kaynakları dikkate alındığında, patatesten dekar
başına ortalama 5-6 ton verim alınabilirken, rakam en iyi buğday için 500 kiloya düşüyor. Ayrıca
buğdayı tek başına tüketemezken patatesi köze, hatta suyun içine bile atsanız tüketebilirsiniz.
Dolayısıyla, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyara çıkması beklenirken, gıda açığını
kapatacak temel ürünün patates olduğunu düşünüyorum.
Kapak konumuz olan patatesle ilgili olarak Kayseri, Nevşehir ve Konya’da yaptığımız görüşmeler
sonucunda sertifikalı patates tohumunun önemini, Türkiye’de tohumluk ve yemeklik dikim
alanlarının ayrılması gerekliliğini, üretim planlamasına ilişkin sorunlar ve çözüm yollarını
görüştük. Planlamada sanayilik ve yemeklik çeşitlerin ne kadar istendiğinin, çok iyi bilinmesi
gerekiyor. Avrupa’da uydu aracılığı ile ne kadar patates, ne kadar buğday ekildiği üreticil ve
firmalarla anında paylaşılıyor. Dolayısıyla herkes bir yıl öncesinde pozisyonunu belirliyor, eksiklik
ya da fazlalık ortaya çıkmış oluyor. Ne üretici, ne de tüketici zarar görmüyor ve fiyat dengesi
sağlanıyor. Uydulardan üretim alanlarıyla ilgili bilgiler ülkemizde de paylaşılırsa, kötü süprizler
yaşanmayacak. Konuyu, yaptığımız röportajlar ve değerli akademisyenlerimizin yazılarında
okuyabilirsiniz.
Küçük hatırlatmalar
* Tarım arazileri devrinde harç muafiyeti olduğunu unutmayın. 15 Mayıs 2014 tarihinden önce
vefat edenlerin miras paylaşımında, tapu harcı alınmıyor. Bu muafiyetten yararlanmak
isteyenlerin, 15 Mayıs 2016 tarihine kadar Tapu Müdürlüğüne müracaat etmeleri gerekiyor.
2016 yılında ÇKS'ye kayıtlı olan, arazi büyüklüğü en az 1, en fazla 5 dekar olan, açıkta veya örtü
altındaki fındık, çay ürünleri hariç tüm meyve, sebze, süs bitkisi, itri ve tibbi aromatik bitki
yetiştiricilerine 100 TL/da destek verilecek. Başvurular 31 Ekim 2016’ya kadar Tarım İl veya
İlçe Müdürlükleri'ne yapılacak.
Yeni bir yılda bol, bereketli günler dileğiyle...
Bir vefatın ardından...
Dergi baskıya hazırlanırken, Koç Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Mustafa Vehbi Koç'un vefat haberini aldık. Gazetecilik
hayatımda geçen 15 yıllık sürede tanıdığım en değerli, en naif
insanlardan birisi olan Mustafa V. Koç ile, bir Koç Holding
Kuruluşu olan TürkTraktör'ün Ankara'da toplantısında, tanışma
şansım olmuştu. Tarımın detsekçisi agrotime olarak, tarımın
bir başka destekçisi Koç Holding ve Koç ailesi üyesi Mustafa V.
Koç beyefendiye Allah’tan rahmet, TürkTraktör'e, Koç ailesine,
Koç Holding çalışanlarına ve Türkiye’ye başsağlığı diliyorum.
agrotime adına
Esin Hepsavaşçı
agrotime İÇİNDEKİLER
VEGETATIVE PRODUCTION
BİTKİSEL ÜRETİM
scientific approach
bilimsel bakış
Patates Zararlıları
Sert Çekirdekli Meyve Ağaçlarının
Gübrelenmesi (Kiraz, Vişne, Erik,
Kayısı, Şeftali, Nektarin)
Patates Piyasasında Neler Oluyor?
Zeytincilikte Yeni Teknolojiler
40
56
58
88
actual
güncel
Seratek’ten Yeni Yatırım ve
İhracat Başarısı
“Tarımın Doktoru” HEKTAŞ,
60 yılı devirdi
4
Ocak-Şubat 2016
Doğal Sorunlara, Doğal Çözüm:
Bioglobal
HAYVANCILIK
scientific approach
bilimsel bakış
Doğru Yemleme Nasıl Yapılmalıdır?
108
55
85
actual
güncel
Tarımsal Danışmanlık,
Burdur’da Yayılıyor
interview
röportaj
Doğa Tohumculuk,
500 Bin Tona Koşuyor
STOCKBREEDING
34
60
Et Borsası, Hayata Geçiyor
Çelmak: Tarım Makinalarında
42 Yıllık Deneyimin Adı
Yeniden Agroexpo Eurasia
96
98
101
102
agrotime RÖPORTAJ
bitkisel uretim
Patatesin Verimi, Kalitesi ve
Etkinliği, Ar Tarım İle Yükseliyor
Yield, Quality And Efficiency Of Potato
Growing Increases With Ar Tarım
6
Ocak ayından itibaren
geçeceği Kurumsal Kaynak
Planlaması-ERP (Enterprise
Resource Planning)
sistemiyle, üretim
süreçlerini a’dan z’ye
inceleme olanağı sunacak
olan Ar Tarım sektördeki bu
ilkin yanı sıra kendi
laboratuvarında verim,
kalite ve standartlar
açısından yüksek, hastalık
ve zararlılara dayanıklı,
iç/dış pazar istemlerine
uygun patates çeşitlerini
geliştiriyor.
G
ünümüzde salt patatesi
konu alan ve patates
tohumculuğu
konusundaki alt
yatırımları tamamlayarak
13.01.1990 tarihinde patates tohum
üretme yetkisi alan AR Tarım
Tohumculuk Sanayi ve Ticaret A.Ş
Kayseri merkezli şirkettir. Ar Tarım,
sözleşmeli üreticilerle Kayseri ve Sivas
yörelerinde tohumluk üretimi üzerine
yoğunlaşarak çeşit geliştirme, üretici
eğitimleri ve yayım faaliyetlerini,
patates tarımı yapılan her yörede
yürütüyor. Aynı zamanda, Türkiye’deki
patates ithalatının büyük bir kısmını
da gerçekleştiren Ar Tarım, deneme
lokasyonları olarak patates tarımının
yoğun olarak yapıldığı yerleri seçiyor.
Şirket, Nevşehir’de bulunan ortalama
Ocak-Şubat 2016
With the ERP (Enterprise
Resource Planning) system
that will take effect as of
January, Ar Tarım will offer
the opportunity of
monitoring production
processes from A to Z.
In addition to this
groundbreaking development
in the market, Ar Tarım
devolops efficient, high
quality and high standart
potato varieties which are
resistant to diseases and
pests and compatible with
domestic/foreign market
demands.
15 bin ton kapasiteli, Türkiye'nin en
modern patates yer altı deposuna ek
olarak, teknik personelin bir
bölümünü,
laboratuvarını
ve
laboratuvar çalışmalarını da, bu
bölgede gerçekleştiriyor.
Verim, kalite ve standartlar açısından
yüksek, hastalık ve zararlılara
dayanıklı, iç/dış pazar istemlerine
uygun patates çeşitlerini geliştirmek,
üretmek yaygınlaştırmak; sertifikalı
tohum kullanımını yaygınlaştırmak ve
kolaylaştırmak, üreticilerinin gelir ve
yaşam standartlarını yükseltmek,
doğaya duyarlı iyi tarım uygulamaları
geliştirmek
ve
ulusal
tarım
politikalarına uyumlu ve gıda
güvenliğini
önemseyen
üretim
yapmayı amaçladıklarını dile getiren
Ar Tarım Genel Müdürü Ekrem Suad
H
Ekrem Suad Sadak
aving made investments
in
potato
seed
production, AR Tarım
Tohumculuk Sanayi ve
Ticaret
A.Ş
gained
authority to produce potato seeds on
13.01.1990. Today, it is a Kayseri based
company which dedicates itself only in
the marketing and production of seed
potatoes , by concentrating on seed
production in Kayseri and Sivas with
own endeavors and contract producers.
Ar Tarım carries out variety
developments, producer trainings and
publication activities in wherever
potato is produced. Also being one of
the biggest importers in Turkey. Ar
Tarım choses regions where potato is
produced intensely as test fields. In
addition to the biggest underground
agrotime RÖPORTAJ
Sadak, agrotime’ın sorularını şöyle
yanıtladı:
ERP sistemine geçeceğinizi öğrendik.
Bize bu sistemi tanıtır mısınız?
Şirketimizin daha verimli ve kontrollü
büyümesi için, tarım sektöründe çok az
görülen Kurumsal Kaynak Planlaması-ERP
(Enterprise Resource Planning) sistemini,
Ocak ayından itibaren kuracağız. Mevcut
iş ve üretim süreçlerinin her aşamasını
izleyebileceğimiz bu sistemi biz görürken,
müşterilerimiz de kendi ürünlerinin hangi
aşamada
olduğunu
görebilecek.
Öncelikle üretim sürecini izlerken,
ilerleyen dönemde ürününün hangi
şartlarda depolandığını bile görebilecek.
Aynı zamanda, sevkiyatlarda da bir kargo
şirketi
gibi
siparişlerimizi,
müşterilerimizin isteklerini kontrol
edebileceğiz. Müşterilerimiz de, kendi
siparişlerini kontrol edebilecek. Bu
kontrol yalnız sevkiyatla değil, aynı
zamanda da faturalamayla da ilgili olacak.
Örnek olunacak
Bu ERP sistemiyle, tarım sektöründe
diğer kuruluşlara da örnek teşkil etmiş
olacaksınız.
Çok güzel bir konuya değindiniz. ERP tüm
üreticilerin şirketlerini verimli ve doğru
yönetebilmesi için yapması gereken
kurumsal yapılanma yönetim sistemi.
Ürgüp’te her yıl müşterilerimizi davet
ettiğimiz bir toplantımız vardı. Orada da
bunu açıkladım. Biz şirket olarak şeffaf bir
şirketiz. Ortaklarımızın yanı sıra;
memleketimiz ve sektörümüze yararlı
olmak istiyoruz. Bu sistemi kurduktan
sonra
bütün
müşterilerimizi
ve
arkadaşımız olan bütün rakiplerimiz
davet
edeceğim.
Vizyonumuz,
Türkiye’deki
patates
tohumculuk
sektörünün gelişmesinde yardımcı
olmaktır.
AR Tarım olarak 2015 yılında önemli
yatırımlar yaptınız. Bu yatırımlarınızdan
ve
kuruluşunuzda
gerçekleşecek
yansımalarından bahseder misiniz?
2015 yılında yeni bir şirket yapılanmasına
gittik. Sadece donanıma değil, insan
kaynaklarına da çok büyük yatırımlar
yaptık. Genel olarak şirket ekimize katmış
olduğumuz yeni arkadaşlar ve yeni bir
strateji ile yenilenmiş oldu ve son altı ay
içinde
önemli
değişiklikler
gerçekleştirdik. Siz de bilirsiniz ki, insan
kaynaklarına önem göstermeden hiçbir
yere ulaşılamaz.
“En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır”
8
Ocak-Şubat 2016
potato warehouse of Turkey with the
capacity of 15.000 tons, the company
also hosts one part of technical staff,
laboratory and laboratory studies in
Nevşehir.
Ar Tarım General Manager Ekrem Suad
Sadak states that the primary concern of
the company is developing, producing
and popularising efficient high-quality
and high-standart potato varieties
which are resistant to diseases, pests
and compatible with domestic/foreign
market demands. A further goal is to
spread and facilitate the use of certified
seed, develop environment friendly
good agriculture applications and
carrying out production that cares for
food safety and is compatible with
national agricultural policies. General
Manager Ekrem Suad Sadak answered
the questions of agrotime as follows;
We've learned that you'll move into a
ERP system. Could you please
introduce it?
We will set up the ERP (Enterprise
Resource Planning) system in January,
which is a rare application in the
agricultural sector, for the efficient and
controlled growth of our company. By
means of this system, we will monitor
each stage of available production
processes and our customers will see at
which stage their production is. Firstly,
it will be the production process and
then even storing conditions will be
observed.
Furthermore, we can monitor orders
and demands of our customers like a
courier company does. Our customers
can also check their orders. This process
will not only include shipping but also
billing.
A role model
You will serve as a model for other
companies in the agricultural sector
with this ERP system.
You touched a good subject. ERP is an
institutionally structured system that
should be used by all producers to
manage their companies effectively and
correctly. We had an annual meeting in
Ürgüp to which we invited our
customers. I explained it there. We are a
transparent company. We want to
contribute not only to our partners but
also to our country and market. After
we set up the system, we will invite our
customers and rival companies. Our
vision is to help the potato seed market
to grow in Turkey not only in quantity
but much more in quality.
You made significant invesments in
2015 as Ar Tarım. Could you please
mention these investments and their
possible impact on your company?
We reorganized our company in 2015.
We made investments not only in
equipment but also in human resources.
With new fellow workers and
strategies,
our
company
was
modernized and we have made some
significant changes in 2015. As you
know, no gain is achieved without
attaching importance to human
resources. Considering that “The best
investment is the investment made in
humans”, we trained our staff in order
to benefit from their skills, power and
creativity, increase their efficiency, help
them improve themselves with training
and other activities and create a
pleasant
working
environment
supported by information exchange
and respect.
agrotime RÖPORTAJ
By taking substructure inadequacies into
consideration, we improved our
production system. Having improved
our production system, we made
investment in equipment. With our new
equipments, we made great investments
in our warehouse. We modernized our
underground warehouse with new
investments.
We
increased
our
production capacity. Next year, our
capacity and domestic production will
grow twice while importation will
remain same. General strategy of our
company is to make great investments in
Turkey in order to be of benefit to our
country. This is the ultimate goal of me
and my team mates.
We will double our production
anlayışı
içerisinde
çalışanlarımızın
yeteneklerinden
gücünden
ve
yaratıcılığından
faydalanmak
verimliliklerini arttırmak, eğitim ve diğer
faaliyetlerle gelişmelerine imkân tanımak,
bilgi transferinin ve paylaşımının sağladığı
sevgi ve saygının var olduğu keyifli bir
çalışma ortamını sağlamak için gerekli
eğitimleri ekip arkadaşlarımızın almalarını
sağladık.
Şirketin alt yapı noksanlarını göz önüne
alarak, üretim sistemimizi de geliştirdik.
Üretim sistemimizi geliştirdikten sonra,
esas
olan
donanım
yatırımını
gerçekleştirdik. Yeni donanımlarımızla
birlikte, depomuza da çok büyük yatırımlar
yaptık. Yer altı depomuzu, yeni
yatırımlarımla çok modern hale getirdik.
Üretim kapasitemizi de büyüttük. Gelecek
yıl için de kapasitemizi ikiye, yerli üretimi
ikiye
katlamak
üzere
yatırım
gerçekleştirirken, ithal ettiğimiz ürünler
aynı seviyede kalacak. Şirketimizin genel
stratejisi, Türkiye’ye ileride çok yatırım
yapmak, böylelikle memleketimize çok
daha faydalı olmaktır. Benim ve tüm ekip
arkadaşlarımın gayesi budur.
Üretim katlanacak
Yeni
yatırımlarınızın
kuruluşunuza
sağladığı
katkılar
nelerdir?
Hedeflerinizden bahseder misiniz?
Üretimimizi ikiye katlayacağız. Bununla
birlikte, pazar payımızı arttırmayı
hedefliyoruz. Son yıllarda kuruluşumuzda
bu konulara pek önem verilmemişti. Bu
artık değişiyor. İnsan kaynakları ve eğitim
bizim için çok önemli Ekibimize katılan yeni
takım arkadaşlarımızın kişisel ve sektörel
eğitimlerine önem veriyoruz. Uluslararası
kuruluş olduğumuz için, İngilizce eğitimi
alıyorlar. Aynı zamanda, geleceğin
yöneticileri oldukları için, yöneticilik kursu
görüyorlar. Sektör bilgileri zaten mevcut.
Daha da iyi olmaları için, Haziran ayından
itibaren Hollanda ve Almanya’ya kurslara
götüreceğiz.
Genel olarak sosyal hedefimiz ise;
bulunduğumuz yöredeki üniversitelerle
birlikte çalışmak. Bu günün öğrencilerine,
geleceğin
yeni
yetişecek
olan
mühendislerine staj olanağı tanımak.
Böylece kurum olarak bölgemize de
katkıda bulunmak istiyoruz.
Şirketimiz yabancı ortaklı bir şirkettir.
Ancak şirkette çalışanların hepsi Türk’tür.
Düşüncemiz ülkemizin kazanmasıdır.
Dolayısıyla yatırımlarımız Türkiye için
yapılıyor.
Gelecekte
kapasitemizi
yükselterek, Türkiye’den yurt dışına ihracat
yapabiliriz.
Aldığımız
talepler
ürettiğimizden fazladır.
AR Tarım’ın tercih edilme sebebi ve
farklılığı nedir?
Türkiye’deki çeşitlerin kaynağı Agrico ve
Europlant’ın çeşitleridir. Bu çeşitlerimizin
kalitesi ve verimliliği çok tutuluyor. Fiyat
politikamızda ürün ve hizmet kalitemize
göre belirlenmektedir. Tohumlarımızın
tamamen arkasındayız. Her hangi bir
sorunda mühendis ekibimizi gönderiyor,
haklı telafi durumlarında müşterimizi asla
yarı yolda bırakmıyoruz. Türkiye’de
özellikle bizim sektörümüzde bunu çok az
şirket yapıyor. u
What are the contribution of your new
investments to your company? Could
you mention your targets?
We will double our production.
Furthermore, we aim to increase our
market share. This has been a neglected
issue in recent years. This changes now.
Human resources and training are very
important for me. As we are an
international company, they are having
English training. As they are potential
managers, they are having executive
training. They already know the market.
For them to be better, we will send them
to trainings in Holland and Germany.
Our social target is to work with
universities in adjacent regions and
provide today's students and future
engineers with the oppurtunity of doing
internships. Thus, we can contribute to
students as a company.
Our company has foreign partners but
all of the employees are Turkish. We
consider what's best for our country.
That's why we make investments in our
country. By increasing our capacity, we
can export products. The demand of our
products is more than our production.
Why Ar Tarım is prefered and what is
your difference?
The source of varieties in Turkey are
agrico and europlant varieties. These
varieties are demanded due to their
quality and efficiency. Our pricing policy
is determined by our product and
service quality. We stand behind our
seeds. We send our engineers in case of
issues and we never let our customers
down. There are a very few companies
doing this in Turkey. u
Ocak-Şubat 2016
9
agrotime GÜNCEL
T
Patates Tohumu’nda
Dışa Bağımlılık Bitiyor
arımın gelişmesini çokyönlü bir
süreç olarak gören ve bu süreç
içinde etkin rol almayı şirket
politikası olarak benimseyen
Toros Tarım, 2004 yılında Sabancı
grubundan SAPEKSA tesislerini satın almış
ve Biyoteknolojik tarımsal üretim ve
araştırmayı faaliyete geçirmiştir. Toros
Tarım, tarımsal sanayi alanındaki liderliğini
daha da güçlendirmiştir. Tesis, Toros
Tarım’ın Doğu Akdeniz bölgesinde
yürüttüğü hizmetler için bir merkez görevi
görmektedir.
Tesisin kalbini oluşturan Biyoteknoloji
Merkezi
bünyesinde,
biyoteknolojik
yöntemler kullanarak verimi yüksek ve
hastalıklardan
ari
tohum
üretme
çalışmalarının yürütüldüğü bir doku kültürü
laboratuarı ile moleküler yöntemlerin de
kullanımı ile tohum elde etme ve geliştirme
faaliyetlerinin gerçekleştirilebildiği bir
moleküler analiz laboratuarı bulunmaktadır.
Bu laboratuarda aynı zamanda tohumların
“saflık” ve “çeşit/doğruluk” testleri yapılıyor.
10
Ocak-Şubat 2016
Üretim çalışmaları 12 dönüm alana kurulu
seralarda
gerçekleştiriliyor.
Patates
yetiştiriciliğinde, doku kültürü yöntemiyle
hastalıksız ve yüksek verimli patates
tohumu ve doku kültürü muz fidesi üretimi
yapan Toros Tarım, yeni ürün gruplarına
yönelik çalışmalarını da tüm hızıyla
sürdürmektedir.
Toros Tarım sertifikalı tohumluk patates
üretiminde başlangıç materyali olarak doku
kültürü yoluyla elde edilmiş hastalıklardan
ari süper elit kademede mini yumru
kullanmaktadır. Mini yumruları kendi
biyoteknoloji laboratuarlarında ve kontrollü
seralarında elde etmektedir. Ürettiği
ürünlerin ideal şartlarda muhafaza amacıyla
2012 yılında Nevşehir yer altı depo yatırımı
hayata geçirilmiştir. Bu sayede, sahip olduğu
imkânlar yönünden Toros Tarım sektörün
en önemli oyuncularından biri olmuştur.
Adana lokasyonunda bulunan Teknotarım
merkezi Biyoteknoloji laboratuarında aynı
anda 24 kişinin çalışabildiği 12 adet laminal
flow kabinli 2 adet transfer odası ve
kontrollü iklim ile ışıklandırma şartlarına
sahip 4 adet büyütme odası bulunmaktadır.
Tek seferde büyütme odalarının kapasitesi
1.500.000 bitkidir. Aynı zamanda,
Teknotarım merkezinde ELISA ve moleküler
yöntemler ile virüs ve hastalık analizleri
yapabilecek bir laboratuarı bulunmaktadır.
Laboratuar, sera ve tarla üretim
prosedürleri kapsamında rutin olarak ELISA
yöntemi ile virüs analizleri yapmaktadır.
600m2 alana sahip Nucleus serada doku
kültürü yöntemi ile üretimi yapılan bitkilerin
hastalık ve virüsten ari giriş materyalini
sağlayan anaç bitkiler modern koşullarda
yetiştirilmektedir.
Toplamda 9 dekar alana sahip patates mini
yumru üretim seraları; ısıtma-soğutma,
virüs vektörlerinden koruma, otomasyon
sistemli gübreleme ve ilaçlama gibi
teknolojik bakımdan tam donanımlı
modern seralara sahiptir. Toros Tarım virüs
ve hastalıklardan ari in vitro patates fideleri
ile yılda 2 sezon sertifikalı olarak mini
yumru üretimi yapmaktadır.
agrotime GÜNCEL
Tarla üretimi; mini yumrudan elit tohum, elit tohumdan temel
tohum olmak üzere Sözleşmeli üreticiler vasıtası ile
yapmaktadır. Tarla üretimi, konusunda tecrübeli yerli ve
yabancı uzman nezaretindedir. Üretim, Tarım, Gıda ve
Hayvancılık Bakanlığının sertifikasyon standartlarına harfiyen
uyulmasının yanında Toros Tarım tarafından geliştirilen kalite
ve standartları da taşımaktadır.
Tarlada üretilen elit ve temel tohumlar Nevşehir'de bulunan
soğuk hava deposunda uyku sürecini geçirmesi için getirilir.
Depoya ulaşan her tohumluk Toros Tarım yerli ve yabancı
uzmanlarınca oluşturulan kabul kriterlerinden geçmek
zorundadır. Modern seçme-temizleme-boylama ünitesinden
geçirilerek depoya alınır ve 800'er kiloluk özel ahşaptan imal
edilmiş kasalarda muhafaza edilmektedir. Toros Tarım
tarafından inşa edilen soğuk hava deposu, bölgedeki diğer
depolardan birçok özelliği ile ayrışmaktadır.
Yaklaşık 45.000 m3 hacme sahip olan tesis,
yeraltı depoculuğunun getirdiği tüm doğal
avantajların yanı sıra en son teknoloji ürünü ve
tamamen bilgisayar kontrollü havalandırma ve
soğutma ünitelerine sahiptir. Bu özelliğinden
dolayı dünyada eşi ve benzeri olmadığı
düşünülmektedir. Toplam 32 odanın her biri
diğerinden
bağımsız
havalandırma,
nemlendirme ve soğutma imkânına sahiptir.
Bunun yanında yer üstü teknolojisini yer altında barındırmakla
ekonomik, sağlıklı ve doğal depolamaya imkân sağlamaktadır.
Bir odanın kapasitesi 260 ton, toplam kapasite 6.800 tondur.
Tesiste, yeraltı deposu haricinde araştırma istasyonu, analiz
laboratuarı, kantar istasyonu, tır parkı, malzeme depoları,
ofisler ve yemekhane gibi ek ünitelerde bulunmaktadır. Türk
üreticisinin ihtiyacı olan dünya standartlarına uygun patates
tohumlarını tümüyle iç üretimle sağlamayı ve ihracat
potansiyeli yaratmayı hedefleyen bir tesisitir.
Toros Tarım, hastalıklardan ari ve verimli patates tohumları
üretip satarak çiftçilerin gelirini artırmayı ve tohumda tedarik
güvenliği sağlamak için dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlamakta,
Türkiye pazarında liderliği hedeflemektedir. Bu amacına
ulaşmak için bilinen en etkili ve modern yöntem olan doku
kültürü yöntemini tercih etmiştir.
Türkiye'nin sayılı ve ilk laboratuarlarından bir tanesi olan Toros
Agripark, şu anda yoğun olarak patates ve muz bitkisi üzerinde
çalışıyor. Ancak Toros Tarım, patates ve muzda gösterdiği bu
başarıyı diğer ürünlerde de göstererek ürün çeşidini
zenginleştirmeyi hedefliyor. u
12
Ocak-Şubat 2016
agrotime GÜNCEL
İnan Meijer Tohumculuk, Çeşit Geliştirme
ve Ar Ge Çalışmalarına Devam Ediyor
İnan Meijer Seed Carries On With Variety
Development and R&D Studies
Yerli elit kademe tohum üretimini 2004 yılından
itibaren yapan İnan Meijer Tohumculuk ve
Ticaret Limited Şirketi, Temel 2 kademe
üretimlerini Frito Lay, Atakey, Özgörkey,
Kerevitaş, Sanpa Gıda, Doğuş Çay, Apak Gıda ,
Gedaş ve Tarım Kredi Kooperatifleri /TAREKS ve
Pancar kooperatiflerine de ulaştırıyor.
N
ejmi İnan, 2004 yılında 150
ton ile başladıkları yerli elit
tohum üretimlerinin ,2015
yılı itibarı ile 15.000 ton a
ulaştığını ifade etti. Yerli
elit tohumlarının ülkemiz yanı sıra,
komşu ülkelere de ihraç edildiğini
vurguladı. Türkiye de özellikle yerli elit
tohumların analiz sonuçlarının ellerine
geç ulaşması nedeni ile sertifika
düzenleyemediklerini ve ihracat da
pazar kaybettiklerini vurguladı.
Tohumculukta ıslah çalışmaları ve arge’nin önemli bir öz kaynak gerektirmesi
hakkında yaşadıklarını paylaşan İnan
Meijer Tohumculuk ve Ticaret Limited
14
Ocak-Şubat 2016
İnan Meijer Seed, which has been
producing domestic elite seed since
2004, supplies basic EC2 grade potatoes
for Frito Lay, Atakey, Özgörkey, Kerevitaş,
Sanpa Gıda, Doğuş Çay, Apak Gıda,
Gedaş, Agricultural Credit Cooperatives /
TAREKS and Sugarbeet Cooperatives.
Şirketi Ortağı ve Genel Müdürü Nejmi
İnan; ıslah çalışmalarının zahmetli ve
kısa sürede sonuçlandırılamayan
çalışmalar olduğuna vurgu yaptı. Nejmi
İnan,
dolayısı
ile
maliyetlerin
yükseldiğini, şirket olarak ıslah
maliyetlerini
öz
kaynaklarından
karşıladıklarına dikkat çekti. Sektöre
kazandırdıkları ilk yerli çeşit SULTAN
ECEM den sonra, sanayide kullanmaya
uygun ve aynı zamanda yemeklik olarak
da kullanılabilecek yeni çeşit için ,bu ay
Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon
Müdürlüğüne başvuru yapacaklarını
ifade etti. Böylece İNAN-MEİJER
Tohumculuk ikinci yerli ıslah çeşidini de,
N
ejmi İnan has said that their
domestic
elite
seed
production, which was 150
tons in 2004, reached 15.000
tons as of 2015. İnan
emphasised that their domestic elite seeds
are also exported to neighboring countries
and added that they lose market in foreign
countries as they can't issue certificate due
to late analysis results of domestic elite seeds
in Turkey. Company Partner and General
Manager Nejmi İnan emphasised that
breeding process takes serious time and
effort. İnan said that this causes costs to
increase, compelling them to meet breeding
costs from their own equity capital. Having
provided the sector with the first domestic
variety SULTAN ECEM, the company is
now ready to apply to Variety Registration
and Seed Certification Center this month for
their latest variety that can be used in
industry and as edible food. If
aforementioned
certification
center
approves this new variety, İNAN-MEİJER
Seed will launch their second domestic
variety to market in 2018. Apart from the
significance of developing a new variety,
reproducing it is also a very important issue.
İnan said; " Increasing financial supports at
this stage will increase seed production
amount and reproducing speed".
Nejmi İnan also said that adaptation studies
of new varieties that will meet the needs of
potato producers is in progress, adding that
two varieties of MEİJER Potato comes to
forefront.
Here are these two varieties:
agrotime GÜNCEL
TTSM’ nin uygun bulmasına bağlı olarak
2018 yılında üreticileri ile buluşturacak.
Yeni çeşidin bulunması kadar, bulunan bu
çeşidin tohumunun çoğaltılması da çok
önemli. Özellikle bu aşamada verilecek
destek değerlerinin artırılması, tohum
üretiminin miktarını ve çoğaltım hızını
artıracaktır” dedi.
Diğer taraftan da ,patates üreticilerinin
ihtiyacını karşılayacak yeni çeşitlerin,
adaptasyon çalışmalarının devam ettiğini
ifade den Nejmi İnan ,MEİJER Potato ya ait
iki çeşidin ön plana çıktığını söyledi.
Bu çeşitler;
LADY TERRA; Sanayilik olan çeşidimiz,
Parmak patates kullanımına uygun ve
yüksek verimlidir. Her türlü toprağa
uyumludur ve orta erkencidir. Patates Siğili
hastalığına da dayanıklıdır.
ROCK ;Yemeklik ve sanayilik olarak
kullanılan , yüksek verimli çeşittir. Orta
erkencidir ve depolamaya uygundur.
Tohum ambalajlarında isteğe göre İnan
Meijer logolu, 25 kg ve 1 tonluk çuvallar
kullanıldığını belirten Nejmi İnan,
sertifikalı tohum kullanımının önemine de
değinerek,
sertifikalı
tohum
kullanılmasının, “olmazsa olmaz” lardan
olduğuna vurgu yaptı. Topraklarımıza
hastalıkların bulaşmasını önlemek, verimi
artırmak ve kaliteli ürün elde etmek için
sertifikalı tohum kullanılması gerektiğini
dile getiren Nejmi İnan; “Üreticinin
sertifikalı tohumu tercih etmesi için de
desteklenmesi gerekmektedir. Sertifikalı
tohum kullanım desteğinin artırılmasıyla,
üretici bu tohumları tercih edecek, patates
ve tohum ticareti de kayıt altına
girecektir” şeklinde konuştu.
Genel Müdür İnan, tohum üretme
yetkisine sahip olan firmaların, sertifikalı
1 kademe tohum elde etmek için elit
kademe tohum kullanmakta olduklarını,
elit kademe tohumların ekildikten sonra
yapılan hasattan elde edilen tohumların,
sertifikalı 1 kademe olduklarına değindi.
Elit tohum kaynaklarının yerli ve ithal
olarak sağladıklarını ifade eden Nejmi
İnan; “İthal elit tohumlar da ülkemize
genelde Mart ve Nisan aylarında
gelmektedir.
Ancak
karantina
laboratuvarının yoğunluğundan, analiz
sonuçları geç çıkmaktadır. Tohumlar
gümrükte 30 güne uzayan süreçlerde
kalmakta, kalite ve maliyetleri olumsuz
etkilemekte,
tohumların
toprakla
buluşması gecikmektedir. Karantinada,
özveri ile çalışan meslektaşlarımız, bu
dönemde takviye edilerek, tohumların
karantinadan çıkışlarının erkene alınması
sağlanmalıdır” dedi. u
16
Ocak-Şubat 2016
LADY TERRA; This is a high efficient
industrial variety which is suitable for
finger potato use. It is medium-eary
variety and compatible with any soil
type. It is also resistant to potato wart.
ROCK; A high efficient variety which
can be used as edible or for industry. It
is medium-early and suitable for
storage.
Nejmi İnan said that 25 kg and 1-ton
sacks with İnan Meijer logo can be used
as per order. İnan also mentioned about
the importance of certified seed use,
emphasising that it is "indispensable" to
use certified seed. Nejmi inan said that
certified seeds should be
used to avoid diseases,
increase yields and get
quality product, and
continued as follows; "
Producers should be
supported financially for
certified seed use. If
supports for certifies seed
use increases, producers
will start using them and
potato and seed trade
will be recorded".
General Manager İnan
said that companies that
have the authority to
produce seed are using
elite grade seeds to get
certified 1 grade seed,
and seeds that are
obtained after the harvest
following the sowing of
elite grade seeds are
certified 1 grade seeds.
Nejmi İnan said that elite seed
resources are obtained domestically or
from abroad and continued as follows;
" Imported seeds come to our country
usually in March or April but we get
analysis results late as quarantine
laboratories become very busy in that
time. Seeds get stuck in customs more
than 30 days, which affects quality and
costs negatively and delays the
planting of seeds. The number of our
colleagues working selflessly in
quarantine should be increased in that
period so that seeds can leave
quarantine more quickly".u
agrotime RÖPORTAJ
T
Tezel Tarım, İyi Örgütlenmeye Dikkat Çekiyor
Tezel Tarım Points to a Good Organization
ezel Tarım Ürünleri San. ve Tic.
Ltd. Şti., 1995 yılında kurulmuş,
Nevşehir ilinde yerleşik
ve
sadece patates tohumculuğu
üzerinde ihtisaslaşarak
Türk
tohumculuğuna önemli katkıda bulunan bir
firmadır. Kendi tohum üretim planlamasını
genellikle
Kayseri ve Sivas bölgesinde
yapan Şirket, aynı zamanda İrlanda’da
tohumculuk üretim,
araştırma ve
geliştirme programları konusunda önemli
bir yere sahip IPM Group Limited Şirketinin
de
Türkiye
distribütörlüğünü
yürütmektedir. Sadece distribütörü
oldukları şirketin değil, piyasanın ihtiyacı
olan diğer firmalara ait tüm çeşitlerin de
üretimini gerçekleştirdiklerini belirten şirket
Genel Müdürü
Yekta Tezel, iyi bir
planlama, iyi bir organizasyon ile sektörün
bütün sorunlarının çözümlenebileceğini
vurgulamaktadır.
Genel Müdür Tezel, agrotime’ın sektör ve
firma hakkındaki sorularını şöyle yanıtladı:
Patates sektörü ile ilgili
değerlendirmelerinizi alabilir miyim?
Ülkemizde tohumculuk sektörünün şu anda
arzu edilen düzeyde
olmadığını
düşünüyorum. Çok daha ileri noktalara
gelmemiz gerekiyor. Bunları yaparken de
öncelikli olarak üretim planlaması çok
önemli. Bu planlamayı yapabilmek için de
“Hangi ürün ne kadar üretilecek; pazarın
istekleri ne, ülkenin sanayilik, yemeklik
veya tohumluk patates ihtiyacı ne kadar ”
gibi soruların yanıtını bilmek gerekiyor. Bu
da ancak Bakanlıktan, en alt üreticiye kadar
zincirin
halkalarının
çok
düzgün
hazırlanması ve zincirin çok iyi çalışması ile
mümkün olabilir. Sektörde bu güne kadar
elbette çok yol alındı. Eskiye nazaran çok
ciddi adımlar atıldı ama, maalesef yeterli
değil. Erkenci bölgelerimiz olan Adana,
Hatay ve Ödemiş gibi yörelerimizin sahil
erkenci bölgelerinde, turfanda patates
üretimi gerçekleşiyor. Ondan sonra İç
Anadolu’ya doğru geliyoruz. Afyon, artık
önemli bir patates üretim merkezlerinden
biri oldu. Bununla birlikte İç Anadolu’da
Nevşehir, Kayseri, Sivas, Çorum gibi diğer
iller de devreye girdi. Eskiden üretim alanı
dört-beş il ile sınırlı iken, şimdi 60-70 ilde
patates yetiştirilir hale geldi. Bu kadar geniş
20
Ocak-Şubat 2016
Yekta Tezel
alanlara yayılması ne kadar doğru, bu da
tartışılabilir.
Çünkü
patates
geniş
adaptasyonlu bir yayla bitkisi olarak, hemen
hemen her yerde yetişebilen bir ürün
olmakla birlikte,
toprak yapısını ve
saklanabilirliğini düşündüğünüzde, bir çok
bölgede yetiştirilmesini doğru bulmadığımı
belirtmek isterim. Özellikle tohumlukla ilgili
üretim dikkate alındığında “üretim
alanlarının” daha net belirlenmesi gerekiyor.
Üretim alanlarına değindiniz. Bunu biraz
açar mısınız?
Öncelikle üretimin denizden 950 metre
yükseklikte olan alanlarda, virüs ve
hastalıklardan ari temiz topraklarda
yapılması, tohumluk kalitesini çok artırır. Bu
alanların net olarak belirlenip, burada
tohumluktan başka hiçbir ürünün
yetiştirilmemesi ve bu planlamanın beş-on
yıllık programlar dahilinde uygulanması
gerekir. Tohumluk üretim alanları
belirlendikten sonra, bu alanlarda hangi
firma ya da üreticilerin nerede, ne kadar
üretim yapacaklarının tespit edilmesi ve bu
program çerçevesinde Türkiye’nin her yıl
T
ezel Tarım Ürünleri San. ve Tic.
Ltd. Şti. is a Nevşehir based
company which was founded in
1995. Tezel Tarım contributes to
the Turkish seed industry by
specializing only in potato seed
production. The company is carrying out
its seed production planning usually in
Kayseri and Sivas. Additionally, the
company is also the distributor of IPM
Group Limitied, which has an important
position in Ireland in terms of the
production, research and development of
seed. General Manager Yekta Tezel states
that they produce not only the varieties of
IPM but also the varieties of the other
companies that market needs. General
Manager Yekta Tezel emphasises that the
problems of the sector can be solved
through
a
good
planning
and
organization. Tezel
answered the
questions of agrotime as follows;
What are your thoughts about
potato sector?
I think that potato sector of our country
agrotime RÖPORTAJ
yaklaşık 400 bin ton olan tohumluk ihtiyacının
karşılanması sağlanmalıdır. Elbette
bu
programa
başlandıktan
sonra
sürdürülebilirliğinin de çok önemli olduğunu
söylemeye gerek yok.
Üretimin tüketime yönlendirilmesinde, nasıl
bir yol izlenmeli?
Tohum üretiminde yapılacak planlamanın
yanı sıra, bir diğer önemli konu da ne kadar
patates tüketimimizin olduğudur. Yıllara göre
istatistikler belli ama, ben bu istatistikleri çok
gerçekçi bulmuyorum. Yeni bir uydu
sistemiyle, artık bu bilgilerin daha gerçekçi bir
şekilde sunulacağı söylendi. Ancak henüz
uygulamada bunu görmüş değiliz. Avrupa’da
uydu aracılığı ile ne kadar patates, ne kadar
buğday ekildiği üretici ve firmalarla anında
paylaşılıyor. Dolayısıyla herkes bir yıl
öncesinden üretim planlamasını yaparak
kendi pozisyonunu belirliyor. Üretim dengesi
pazara göre eksiklik-fazlalık ortaya çıkmış
oluyor.
Bir ay önce İngiltere’ye gittiğimde çocuklarda
patates yeme alışkanlığı olsun diye ilkokul ve
ana sınıflarında patates pişirme dersi
olduğunu gördüm. Patatesin nasıl yetiştirilip
pişirildiğini ufacık çocuklara öğretiyorlar.
Büyüklere de bu eğitim verilerek toplumda
beslenmeye ve dolayısıyla ürün olarak
patatese farkındalık yaratıyorlar. Patates
onlar için hayati öneme sahip bir ürün.
Marketlerde, enstitü müdürlüklerinde ve
ıslahçılarla konuştuğumuzda, kendileri için
önemli olanın pazar olduğunu söylüyorlar.
Pazar ne istiyorsa, önce ona göre hareket
etmek, patatesin tüketim alışkanlığını
arttırmak zorundayız düşüncesindeler. En
alttan, en üste kadar bu işi başarmanın
önemli olduğunun farkındalar.
Pazara genel olarak bakıldığında, tüketicinin
isteklerinin göz önüne alındığını ve
Islahçıların da bunu dikkate alarak ıslah
programını yaptıklarını görüyoruz. Türkiye’nin
de bunu başarması lazım.
has not reached the desired level yet. We
need to make much more progress.
Production planning is certainly the
primary issue here. For us to do this
planning, we need to be able to know
the amount of products to be produced,
the demands of the market and
industrial, edible and seed potato
amount that our country needs. This
can only be achieved if each ring of the
chain from Ministry to producer is wellprepared and works perfectly. Of course
we have made a good progress in sector
so far. But unfortunately it is not
enough. Early potato is produced in the
coasts of our early regions like Adana,
Hatay and Ödemiş. In central Anatolia,
Afyon has become an important potato
production center. In addition to that,
Nevşehir, Kayseri, Sivas and Çorum
have become a part of potato
production. In the past, there were only
four or five
cities to grow
potato but now
potato can be
produced in
60-70 cities. Its spreading over so many
cities is a debatable issue. As an upland
crop with high adaptation, potato can be
grown pretty much everywhere but
when we consider soil structure and
storage, I'd like to state that it is wrong
to produce it everywhere. "Production
areas" should be defined more clearly
when it comes to seed production.
You mentioned about production areas.
Can you be more specific?
Potato quality increases if it is produced
in free-from virus and diseases areas at
an elevation of 950 m. These areas
should be determined clearly and
nothing but seed should be grown there.
And this planning should be applied
within the scope of 5-10 year
programmes. After seed production
areas are determined, which companies
or where and how much potato
producers will produce should be
determined so that nearly 400.000 tons
of potato need of Turkey can be met.
Sure, sustainability is indispensable
after this project starts.
What should be done to direct
production to consumption?
In addition to seed planning, the
amount of our potato production is
another issue. Statistics by years are
available but I don't find these statistics
realistic. We were told that this
information would
be presented more
realistically with a
new
satellite
system. But it is not
in operation yet. The information of how
much potato and wheat are planted is
shared immediately with producers.
Consequently, everyone makes their
own production planning a year ahead.
Thus, surplus and shortage rise to the
surface. When I went to England a
month ago, I saw that there is a potato
cooking class in primary schools and
kindergardens to get children adopt
potato-eating habit. They teach little
children how potato is grown and
cooked. The very same training is also
Patates artan gıda talebini karşılamada
beslenme değerleri açısından yeterli bir bitki
midir?
Bugün bebek mamasının içinde de patates
vardır, ameliyattan çıkmış bir insanın
sofrasında da. Patates buğday, mısırdan sonra
gelecekteki büyük gıda açlığını kapatabilecek
en temel gıdadır. Şunu da düşünelim. Dünya
global ısınmanın da etkisiyle büyük bir
kuraklığa doğru gidiyor. Bu gün Çin,
Endonezya ,Hindistan ve Malezya’da pirinçten
başka bir şey tüketilmiyor. Türkiye’de su
kaynaklarını düşündüğümüzde bu gün
patatesten dekarda 5-6 ton ortalama verim
alabiliyorsunuz. Gıda açığını kapatmak
açısından düşündüğünüzde, en iyi buğdaydan
Ocak-Şubat 2016
21
agrotime RÖPORTAJ
dekarda 400-500 kilo buğday alıyorsunuz.
Buğdayı tek başına tüketemezken patatesi
köze, suyun içine bile atsanız tüketebilirsiniz.
Gelecekte dünya nüfusunun 10 milyar
olacağını düşündüğümüzde, ben gıda açığını
kapatacak temel ürünlerden en önemlisinin,
buğdaydan çok patates olduğunu görüyorum.
2016 yılı için proje ve hedefleriniz nelerdir?
Bu yıl (2015) için 5 bin ton sertifikalı tohum
üretimi gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönem
için 15 bin tonlara ulaşmayı hedefliyoruz.
İrlanda’nın tohumluk sektöründe söz sahibi
firmalarından biri olan IPM Potato Group’un
Türkiye distribütörüyüz. Aynı zamanda
Almanya ve Hollanda orjinli diğer firmaların
tohumluklarının
da
üretimini
gerçekleştiriyoruz. Yeni bir tohumluk üretim
programını da gündemimize alarak başlattık.
Kısa sürede bunları gerçekleştireceğiz.
Özellikle Sivas bölgesinin tohumluk
alanlarının genişliği ve temiz topraklarından
dolayı bazı yatırımlarımızı buraya kaydırmayı
uygun gördük .
Kollektif çalışma
Sektördeki yasal düzenlemeler, denetimler
ve destekler hakkında konuşmak gerekirse,
nasıl bir yol izlenmeli?
Elbette her sektörde olduğu gibi bizim
sektörümüzün de yüzü bazen gülecek, bazen
ağlayacaktır. Ama ben umutsuzluğa
kapılmamak gerektiğini ve iyi bir planlama, iyi
bir organizasyon ve optimum ürün deseni ile
bütün sorunların çözümlenebileceğini
düşünüyorum, Halihazırda Türkiye’de üretimi
yapılan çeşitler dünyanın en popüler çeşitleri.
Bu nedenle Türkiye’nin artık çeşitten çok
sağlıklı yumru tohumluk üretebilme
programlarına ihtiyacı var. Bunları yaparken
dediğim gibi 134 tane firmanın hepsinin
ıslahçı,
hepsinin
tohum
başlangıç
materyallerini yetiştirmesi gerekmiyor.
Avrupa’da da böyle değil. Bunlar arasından
bu işi yapabilecek kapasiteye sahip üç-beş
firma seçilerek, belirli bir tohumluk programı
22
Ocak-Şubat 2016
amacı doğrultusunda bir araya getirilmeli ve
kollektif çalışan bu
grup bir program
dahilinde desteklenmelidir. Bunları yaparken
de örneğin her bir firmanın doku kültürü
laboratuvarına gerek yok. Kaynakların
optimum
kullanılmasının
sağlanması
açısından bir ya da iki tanesinin bu altyapıya
sahip olması yeterlidir. Diğerlerinin de içinde
olduğu bir organizasyonla da tohum programı
gerçekleştirilir. Hollanda, Almanya ve
İngiltere’de de üretim buna benzer şekilde
yapılıyor. Her birini ben yapayım
düşüncesinde olan biz Türkler, maalesef biraz
farklı düşünüyoruz. Çünkü biz kollektif
çalışmaya alışık bir toplum değiliz. Bu da
kaynakların israfı anlamına geliyor.
Ayrıca sertifikasyon sisteminde istediğimiz
sonuçlara daha ulaşabilmiş değiliz. Avrupa
ülkelerine baktığımızda İngiltere, Almanya ve
Fransa’da sertifikasyon işlemleri kuruluşları
tarafından yapılıyor. Bunu sadece patates
üzerine çalışan enstitü gibi düşünün.
Ülkemizde de hastalık ve zararlıları dikkate
alarak hangi bölgede ne kadar üretim
yapılması
gerektiği
konusunda
yol
gösterecek, tohumcu firmaları yönlendirecek
ve denetleyecek böyle bir otoriteye ihtiyaç
vardır. Ancak böyle bir otorite ile birlikte
Türkiye’nin tohumluk politikası net bir şekilde
tespit edilebilir ve buna göre sertifikasyon
işlemleri yapılabilir ve tohumla ilgili bütün
problemler çözülebilir. Biz hem tohumcular
hem de tohumculukla ilgili sivil toplum
örgütleri olarak bu konuyu her seviyede dile
getirerek sertifikasyonla ilgili çözüm önerileri
sunduk ancak çabalarımız yeterli olmadı.
Özellikle TSÜAB ve Nevşehir Ticaret Borsası
işbirliği konusunda
sektöre çok ciddi
destekler verdi. Diğer taraftan Bakanlığımızda
sertifikasyon işlemlerinde yetki devri yaparak
TSÜAB ve TÜRKTOB öncülüğünde bağımsız
bir kuruluşun bu işlemleri yapması fikrini
kabul etme aşamasına geldi ancak, proje
henüz elle tutulur bir aşamaya getirilemedi.
İstenilen sonuçlara ulaşmada maalesef
zaman kaybediliyor.
valid for grown ups, which creates
potato awareness . Potato is a vital
product for them. When we talk to
markets, institutes and breeders, they
say the market is the most important
thing for them. They go by the demands
of the market wanting to increase potato
consumption habit. They are aware that
it is very important to achieve this.
When the market is evaluated as a
whole, we can say that the demands of
consumers are taken into the
consideration by breeders and breeding
programmes are prepared according to
the demands. What Turkey needs to
achieve is this.
Is potato a sufficient crop in terms of
meeting increasing food demand?
Today, you can find potato in babay
formula or at the meal of a person who
had an operation. Potato is the third
most vital food after wheat and corn in
terms of meeting the future food deficit.
The world is heading to a serious
drought due to global warming.
Nothing but rice is consumed in China,
Indonesia, India and Malaysia. When we
consider the water resources of Turkey,
potato yield per decare is 5-6 tons.
When we consider it in terms of meeting
food deficit, you get 400-500 kg wheat
per decare. You can't consume wheat
separately, but you can consume potato
even just throwing it water. When we
consider that world population will
reach 10 billions in the future, I
personally believe that potato is the most
important crop in meeting food deficit,
even more than wheat.
What are your projects and targets
for 2016?
We produced 5.000 tons certified seed
this year (2015). We aim to reach 15.000
tons in forthcoming period. We are the
agrotime RÖPORTAJ
distributor of IPM Potato Group which
has an important place in the seed sector
of Ireland. We also try to produce the
seeds of other German and Dutch
companies. We also put a new seed
production programme on the agenda.
We will put it into practice soon. Due to
its wide seed areas and clean soils, we
decided to transfer some of our
investments to Sivas.
A collective work
Diğer bir konu da tohumluk olarak satılan
ama tohumluk ile ilgisi olmayan topraklarımızı
kirleten kayıt dışı ürünlerin üretiminin
denetimi ve tohumluk üretim alanları ile
birlikte münavebe sisteminin uygulanmasında
karşılaşılan sorunlardır.
Sektörün ana sorunları bunlardır. Yoksa
üreticinin üretmekle
ya da ürettiğini
pazarlamakla ilgili herhangi bir sıkıntısı
olduğunu düşünmüyorum. Sektör çok
dinamik. Bu konuda herkesin elinden geleni
yaptığına,
yapacağına
da
eminim.
Tohumculuk Türkiye’de çok daha ilerilere
gelecektir. Ancak iyi organize olup bu işlerde
çatıyı ve temeli sağlam kurmamız gerekiyor ki
hepsi alt ve üst birbiriyle uyumlu çalışsın.
Sektörün geçmişe yönelik sorunlarının çoğu
Bakanlık tarafından çıkarılan 5553 sayılı
Tohumculuk Kanunu ile çözüldü. Tohumculuk
Kanununda da değişmesi gereken veya bazı
eksik noktalar elbette var. Bir kaç değişiklik
yapıldığında tohumculuğun önünün daha da
açılacağına inanıyorum. Yeni Bakandan bu
konuda olumlu birkaç adım daha bekliyoruz.
Tohum olmadan hiçbir şey olmuyor. Hayat
tohum ile başlıyor. Tohum varsa diğer
canlılarda da hayat devam ediyor. Bu nedenle
tohumculuk sektörü daha çok desteklenmeli.
Biz çıtayı çok yükseklerde tutuyoruz. Tezel
Tarım olarak da hedeflerimiz çok yükseklerde.
Biz devletten para desteği istemiyoruz.
Projelerimiz desteklensin, çalışmalarımız
takdir edilsin, önümüz açılsın istiyoruz.
Sektörün sorunlarının giderilip, ihracat
imkanlarının önünün açılmasını bekliyoruz.
Örneğin ihracat yapacağın ülkeye Devlet,
“navlun benden” deyip destek verirse,
ürünümüzü satmakta zorlanmayız. Böylece
hem tohumluk hem de yemeklik ihracatımızı
arttırarak ülke ekonomisine katkımızı arttırmış
oluruz. Ülke olarak bütün bunları
gerçekleştirebildiğimiz zaman, “ tohum ithal
eden ülke “ durumundan “ tohum ihraç eden
ülke “ konumuna geliriz. u
What path should be followed in terms
of legal regulations, supervisions and
supports in sector?
Just like every other sector, there will be
good and bad things in our sector, too.
But I think there is no need for
desperation.
A
solid
planning,
organization and optimum production
pattern will solve the problems.
Varieties currently produced in Turkey
are still the most popular ones of the
world. For this reason, Turkey needs
tuber potato production programmes
rather than variety. Meanwhile, all of
134 companies don't have to produce
seed starting materials. This is not how
it works in Europe. 3-5 companies which
are able to carry out this process should
be determined and this group which
will collectively should be supported
within the scope of a programme. In
terms of using resources effectively, it is
enought for one or two of these
companies
to
have
required
substructure. For instance, there is no
need for each company to have a tissue
culture laboratory. Seed programme is
carried under a programme involving
the others. This is how it is done in
Holland, Germany and England. We
Turkish people who want to do
everything at once are a little bit
different. Because we are not
accustomed to work collectively, which
means the waste of resources.
We haven't reached a desired level in
certification, too. When we look at
European
countries,
certification
processes are carried out by NAK and
similiar independent autonomous
certification establishments. Think them
as an institute which only works on
potato. We need this kind of an
authority in our country which will
control and lead the companies about
the regions and amount of production
considering diseases and pests. Only
this kind of an authority can help us
define a seed policy, certification process
and solve all seed related problems. As
seed producers and nongovernmental
organizations, we proposed solutions
about certification in all areas but it fell
short. TSÜAB and Nevşehir Commodity
Exhange were very supportive. With
transference of authority, our ministry
has decided that an independent
establishment should carry out these
processes under the leadership of
TSÜAB and TÜRKTOB but project has
not become concrete yet. We lose a lot of
time getting desired results.
Another issue is the inspection of
unrecorded products which are sold as
seed and pollutes our soils, seed
production areas and problems
encountered in the application of
alternation system. These are the main
problems of the sector. Apart from that,
producers has no difficulty in producing
or marketing. The sector is very
dynamic. I am sure that everyone does
their best and will do so. Seed growing
will make more progress. But we should
become organized, st the bar high and
build it on a solid basis so that
everything can work in harmony. The
most of the sector's problems were
solved with Seed Law with law no. 5553
enacted by Ministry. Of course there are
some points which should be changed
or added. I believe a few changes will
smooth seed sector's way. We are
expecting a few moves from our new
minister. The life starts with seed. If
there is seed, all other creatures keep
living. For that reason, seed sector
should be supported more. We set the
bar very high. We fly high as Tezel
Tarım. We don't want money from
government. We want our projects and
works to be supported so that we can do
more. We expect them to solve the
problems of the sector and pave the way
for export opportunities. For instance, if
goverment says "transportation cost is
on us" when you plan to export your
products, we won't have difficulty in
selling our products. In this way, we can
contribute to our national economy by
increasing both seed and edible crop
export. u
Ocak-Şubat 2016
23
agrotime KAPAK KONUSU
Patateste Kuraklığa ve Yüksek
Sıcaklığa Toleranslı Çeşit Islahı
T
Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Ufuk Demirel, Prof. Dr. Mehmet Emin Çalışkan /
Niğde Üniversitesi, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi, Tarımsal Genetik Mühendisliği Bölümü
arım Örgütünün “Dünyada Gıda
Güvensizliğinin Durumu” başlıklı
2014 yılı raporuna göre, dünya
genelinde 805 milyon insanın sürekli
olarak yetersiz beslendiği tahmin
edilmektedir (FAO, 2014). Bunun yanında,
Birleşmiş Milletler’in bir birimi olan Dünya
Gıda Programı, dünyada gıda yetersizliğinin en
yaygın nedenlerinden birisinin kuraklık, yani su
yetersizliği olduğunu bildirmektedir. Küresel
iklim değişikliğine bağlı olarak tarımda
kullanılabilecek su kaynakları giderek
azalmakta ve hava sıcaklıları dünya genelinde
artmaktadır. Ayrıca, artan insan nüfusu
nedeniyle gıda gereksinimi artmakta, buna
bağlı olarak gereksinimi artan tarım ürünlerinin
üretilebilmesi için dünya genelinde su ihtiyacı
gittikçe artmaktadır. Buna karşın, dünya
nüfusunun % 40’ının yaşadığı yaklaşık 80
ülkede ciddi su sıkıntısı yaşandığı
belirtilmektedir.
Yüksek verimli ve yumrularının yüksek
besleme değerine sahip olması nedeniyle
patates, yetersiz beslenmeyle mücadelede
24
Ocak-Şubat 2016
başlıca gıda olarak nitelendirilmektedir
(Çalışkan ve ark., 2010; Thiele ve ark., 2010).
Bu nedenle, değişik çevre koşullarında
sürdürülebilir patates üretiminin yapılması,
gıda güvenliği ve toplumsal sürdürülebilirlik
için çok önemlidir. Patates, 19,3 milyon ha
alanda, 376 milyon ton yıllık üretimin yapıldığı
ve gıda amaçlı kültür bitkileri içerisinde çeltik
ve buğdaydan sonra en çok üretilen üçüncü
kültür bitkisidir (FAO, 2015). Dünyada ortalama
yıllık patates üretimi son 20 yılda artmış ancak
bu artış verim artışından değil, dikim
alanlarının artmasından kaynaklanmıştır
(Walker ve ark., 2011). Çoğu patates çeşidi
ılıman iklim bölgelerinde ıslah edilmiş olmaları
sebebiyle, uzun gün koşullarında ve ılıman
iklim
bölgelerinde
yüksek
verim
oluşturmaktadır. Yeterli yağış ve sulama
koşullarında patates birim alanda mısır, buğday
ve çeltik gibi diğer kültür bitkilerinden daha
fazla enerji üretmesine rağmen (Renault ve
Wallender, 2000), kuraklığa ve yüksek sıcaklığa
daha hassas bir bitkidir. Buna karşın, yıllık
patates üretiminin büyük bir çoğunluğu,
kuraklık ve yüksek sıcaklık gibi abiotik stres
koşullarının meydana geldiği ülkelerde
yapılmaktadır. Ülkemizde ve önemli miktarda
patates üretiminin yapıldığı birçok ülkede
patates tarımı sulamaya dayalı olarak
yapılmakta, bu nedenle bu bölgelerdeki su
eksikliği ve yüksek sıcaklık patates üretiminde
önemli kayıplara neden olmaktadır (Levy ve
Veilleux, 2007). Her bir milimetre su kısıtlaması
sonucu ortalama yumru veriminde 117 kg/ha
verim düşüşü meydana geldiği tahmin
edilmektedir (Vos ve Groenwold 1988). Yapılan
çalışmalar, önümüzdeki 30-60 yıllık süreçte
Ülkemizde küresel ısınma etkilerinin belirgin
bir şekilde görüleceğini işaret etmektedir.
Ülkemizde küresel ısınmaya bağlı olarak
patates veriminin %36,7 oranında azalacağı
tahmin edilmekte, buna karşın bu koşullara
uyumlu patates çeşitlerinin geliştirilmesi
durumunda verim düşüşünün %17,1
düzeyinde kalacağı belirtilmektedir (Hijmans,
2003). Abiyotik stres koşullarının yarattığı
tarımsal zararın önüne geçmek için birçok
yöntem olsa da üzerinde fikir birliği oluşmuş
en etkin yöntem, abiyotik strese toleranslı bitki
çeşitlerinin
kullanılmasıdır.
Patates
tohumculuğunda ülkemizin dışa bağımlılığını
azaltmak ve patates veriminin arttırılması için
ülkemiz koşullarına uygun patates çeşitlerinin
geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Patates ıslahı uzun yıllar boyunca özellikle
yumru
verimini
artırmaya,
üretim
maliyetlerinin düşürülmesine, tarlada kimyasal
uygulamasının azaltılmasına, yumruların
soğuğa dayanımının artırılmasına ve hasat
sonrası depolama süresinin uzatılmasına
odaklanmıştır. Buna karşın, kurağa ve yüksek
sıcaklığa toleranslı patates çeşitlerinin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar çok fazla
yapılmamıştır. Türkiye’nin de içinde yer aldığı
Akdeniz Bölgesi, Ortadoğu, Afrika ve bazı Asya
ülkeleri için patateste kurağa ve yüksek
sıcaklığa tolerans son dönemlerde öncelikli
ıslah amaçları arasına girmiştir (Levy ve ark.
2013, Monneveux ve ark. 2013). Bu amaçla en
kapsamlı çalışmalar halen Uluslarararası
Patates
Merkezi
(CIP)
tarafından
yürütülmektedir. Ayrıca son yıllarda Brezilya,
Hindistan, İran gibi ülkelerde de kuraklığa
toleranslı çeşit ıslah programlarının
agrotime KAPAK KONUSU
KaynaKlar
başlatıldığını görüyoruz. Bunların yanında
ülkemizde Niğde Üniversitesi Tarımsal Genetik
Mühendisliği Bölümü, patatesin kuraklığa ve
yüksek sıcaklığa toleransının anlaşılmasına ve
bu koşullara toleranslı patates çeşitlerinin
geliştirilmesine yönelik çok sayıda araştırma
yürütmektedir. Bu çalışmaların birkaç yıl
içerisinde ilk meyvelerini vermesi, kuraklık ve
yüksek sıcaklığa toleranslı yerli çeşitlerin
üreticilerimizin
hizmetine
sunulması
hedeflenmektedir.
Patates ıslahında, abiyotik strese toleranslı
patates genotiplerini belirleyebilecek tarama
yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bitki
ıslahçıları, binlerce birey içeren açılım
popülasyonları ile genetik kaynak stoklarında
abiyotik
strese
toleranslı
bitkileri
belirleyebilecek
ve
bitki
ıslahında
kullanılabilecek basit, hızlı ve güvenilir tarama
yöntemleri bulmak için yoğun çaba
göstermektedirler. Patates ıslahı melezlemeyle
başlar ve bir çeşidin tescili ile sonuçlanması 812 yıl sürer. Normalde çok fazla sayıda ıslah
hattı, gerekli testlerin yapılması için yeterli
yumru
miktarına
ulaşıncaya
kadar
üretilmektedir. Bununla birlikte, güvenilir bir
tarama yönteminin geliştirilmesi durumunda,
ön seleksiyon yaparak ıslah hattının sayısı
önemli ölçüde azaltılabilecektir. Patateste
kuraklık ve yüksek sıcaklığa tolerans için
tarama yöntemleri geliştirebilmek amacıyla
abiyotik stres koşulları altındaki yumru
verimiyle ilişkili karakterlerin belirlenmesi
gerekmektedir.
Patateste kuraklık ve yüksek sıcaklığa tolerans
mekanizmasının
anlaşılmasına
yönelik
çalışmalar olsa da, bu konuda bilgimiz özellikle
tahıllarla karşılaştırıldığında hala yetersiz
kalmaktadır. Patateste abiyotik strese tolerans
mekanizmalarının aydınlatılması ve toleransla
ilişkili fizyolojik karakterlerin (örneğin kanopi
sıcaklığı, klorofil içeriği, fotosentez etkinliği,
antioksidan
savunması)
belirlenmesi
durumunda, bu karakterler patates ıslahında
seleksiyon ölçütü olarak kullanılabilirler. Niğde
Üniversitesi Tarımsal Genetik Mühendisliği
Bölümü’nde yürütülen çalışmalar sonucunda
yüksek sıcaklık koşullarında yetişen patates
genotiplerinin yumru verimi ile normal
koşullarda yetişen patates genotiplerinin bazı
fizyolojik karakterleri arasında güçlü ilişkiler
bulunmuştur. Böylece, yüksek sıcaklık
uygulaması yapmaya ihtiyaç duymadan,
normal
koşullarda
yetişen
patates
genotiplerinde bu fizyolojik ölçümler yapılarak
yüksek
sıcaklığa
tolaranslı
patates
genotiplerinin
ön
seleksiyonu
gerçekleştirilebilir. Ramirez ve ark (2015) ise
yumru oluşumunun başlamasından sonra
alınan örneklerde uygulanacak karbon izotop
ayrımı yönteminin, kurağa toleranslı
patateslerin seçiminde dolaylı bir seleksiyon
kriteri olarak kullanılabileceğini ileri
sürmüşlerdir. Kurak ve yüksek sıcaklık
koşullarındaki yumru verimi ile ilişkili
karakterlerin belirlenmesi durumunda, bu
karakterlerle ilişkili DNA markörlerinin
geliştirilmesine de yardımcı olacaktır. Patateste
toleransın oluşmasında rol alan karakterlerin
ve ilişkili moleküler markörlerin belirlenmesi,
abiyotik strese toleranslı yeni patates
hatlarının geliştirilmesini kolaylaştıracaktır
(Aksoy ve ark. 2015).
Sonuç olarak, patateste abiyotik toleransla
ilişkili moleküler, fizyolojik ve metabolik
seviyedeki araştırmaların artırılarak devam
ettirilmesi gerekmektedir. Bu tür çalışmalardan
elde edilecek sonuçlar ile patatesin abiyotik
stres etmenlerine toleransını sağlayan
karakterler belirlenebilecektir.
Böylece,
ıslah
programında
kolay
uygulanabilecek, hızlı sonuç verecek, ölçüm
maliyeti ucuz ve yumru verimi ile ilişkisi yüksek
güvenilir tarama yöntemleri geliştirilebilecek
ve bu durum, patates ıslahının kolaylaşmasına
yardımcı olacaktır. u
aksoy E, Demirel U, Öztürk Zn, Çalışkan S,
Çalışkan ME 2015. recent advances in potato
genomics, transcriptomics, and transgenics
under drought and heat stresses: a review.
Turkish Journal of Botany 39: 920-940.
FaO, 2014. State of Food Insecurity in the World
in Brief. http://www.fao.org/3/a-i4037e.pdf
Çalışkan ME, Onaran H, arıoğlu H 2010.
Overview of the Turkish potato sector:
Challanges, achievements and expectations.
Potato research, 53:255-266.
Thiele G, Theisen K, Bonierbale M, Walker T
2010. Targeting the poor and hungry with
potato science. Potato J 37:75-86.
FaO
2015.
http://faostat.fao.org/site/339/default.aspx
Walker T, Thiele G, Suarez V, Crissmann C 2011.
Hindsight and foresight about potato
production and consumption. International
Potato Center, lima, Peru.
renault D, Wallender W 2000. nutritional water
productivity and diets. agr Water Manage
45:275-296.
levy D., Veilleux r.E. 2007. adaptation of potato
to high temperatures and salinity—a review.
american Journal of Potato research. 84:
487–506.
Vos J, Groenwold J 1988. Mean annual yield
reductions of potatoes due to water deficits for
Dutch weather conditions. acta Horticulturae,
214:61–70.
Hijmans rJ 2003. The effect of climate change
on global potato production. american Journal
of Potato res 80:271-279.
levy D., Coleman W. K., Veilleux r. E. 2013.
adaptation of potato to water shortage:
Irrigation management and enhancement of
tolerance to drought and salinity. american
Journal of Potato research, 90, 186–206.
Monneveux P., ramírez D.a., Pino M.T. 2013.
“Drought tolerance in potato (S. tuberosum l.)
Can we learn from drought tolerance research
in cereals?”. Plant Science, 205–206, 76–86.
ramirez Da, rolando Jl, yactayo W,
Monneveux P, Quiroz r 2015. Is discrimination
of 13C in potato leaflets and tubers an
appropriate trait to describe genotype
responses to restrictive and well-watered
conditions? J agr and Crop Sci, 201:410–418.
Ocak-Şubat 2016
25
agrotime GÜNCEL
F
Agroexpo Eurasia
“Merhaba” İçin Gün Sayıyor
uar İzmir Gaziemir alanında 11-14
Şubat tarihlerinde düzenlenecek
11. Uluslararası Tarım ve
Havyancılık Fuarı Agroexpo
Eurasia, 54 ülkeden binlerce
ziyaretçiyi İzmir’de ağırlamaya hazırlanıyor.
Orta Doğu ve Balkan ülkeleri başta olmak
üzere bir çok ülkeden gelecek olan katılımcı
ve ziyaretçilerin dört gün boyunca ikili
görüşmeler gerçekleştirerek sektöre ivme
kazandıracak işbirliklerine imza atmasının
hedeflendiği Agroexpo Eurasia, Türkiye’nin
en köklü tarım fuarlarına ev sahipliği yapan
Orion Fuarcılık tarafından düzenleniyor.
Orion Fuarcılık Uluslararası İlişkiler
Koordinatörü Irmak Tan; bir yıl boyunca
yoğun bir çalışma takvimi izlediklerini,
fuara katılım gösterecek ilgili kurum ve
kuruluşları tek tek ziyaret ederek geniş bir
reklam ve pazarlama çalışmasında
bulunduklarını
vurguladı.
Yapılan
görüşmeler sonunda 18 ülkeden yabancı
alım heyetinin İzmir’e gelmesinin
sağlandığını dile getiren Koordinatörü
Irmak Tan ; “Hem yabancı hem de Türk
ziyaretçiler, 4 gün boyunca özel olarak
hazırlanan bölümlerde ikili görüşmeler
gerçekleştirme fırsatını yakalayacak.
Böylelikle geliştirilen iş birlikleri ile sektöre
yeni kan kazandırılacak” dedi.
54 ülke
Agroexpo Eurasia aralarında; Azerbaycan,
Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek,
26
Ocak-Şubat 2016
Cezayir, Irak, İran, Karadağ, Kırgızistan
Kosova, Libya, Makedonya, Mısır, Sırbistan,
Sudan, Suudi Arabistan, Tunus ve
Yunanistan’ın da bulunduğu tarım ve
hayvancılık sektörünün profesyonellerini
bu yıl ilk kez Fuar İzmir Gaziemir alanında
ağırlamaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl bir
ilki gerçekleştirerek Uluslararası Tarım
Gazetecileri Federasyonu Başkanı’nı onur
konuğu olarak İzmir’e getiren Orion
Fuarcılık, bu yıl Kosova Tarım Bakan
Yardımcısı Vezir Jonuzaj, Kosova Tarım
Bakanlığı Tarımcılık Geliştirme Müdürü,
Irmak Tan
Kosova Tarım Bakanlığı Tarım Finans
Müdürü,
Dünya
Arıcılar
Birliği
(APIMONDIA) Başkanı Philip McCabe,
Avrupa Tarım Makineleri Birliği (CEMA)
Başkanı Sayın Richard Markwell, Dünya
Domates Ürün Müdürü Yaron Giras’ı da
ağırlayacak. Eğitici forumlarda McCabe ve
Giras’ın, Türk ve yabancı ziyaretçilere fuar
süresince değerli bilgiler vereceği Agroexpo
Eurasia, katılımcı ve ziyaretçilerini en iyi
şekilde ağırlamak için fuar süresince
konaklama ve ulaşım alanlarında çeşitli
kolaylıkları da sağlayacak. Orion Fuarcılık,
yabancı alım heyetlerinin konaklama
masraflarını karşılarken Havalimanı,
Gaziemir Semt Garajı İzban İstasyonu,
Ramada Encore Hotel Balçova ve Hilton
Oteli olmak üzere İzmir’in dört farklı
noktasından ücretsiz servis imkanı da
sağlıyor. u
agrotime GÜNCEL
Esta Kieserite Kükürt ve
Magnezyumdaki Güç
Hazırlayan: Abdullah Basar / Eforganik Teknik Müdürü
Levent Baloğlu / Eforganik Satış Müdürü
Tarımda Esta-Kieserit gran. Gübresi
magnezyum
bakımından
fakir
olan
topraklarda
uygulanmakla
birlikte,
magnezyum
gübrelemesi
yapılırken
yetiştirilen bitkinin türü, çeşidi ve bitinin
yetişme koşulları dikkate alınmalıdır.
Magnezyum ve Kükürdün Görevleri
T
Potas üretiminde
dünyanın 4. büyüğü
ürkiye’de bitki besleme ve bitki
koruma alanında önemli gelişmeler
gösteren Eforganik Tarım 2006
yılından
itibaren
faaliyet
göstermektedir. Kurulduğu yıldan
itibaren dünya çapında tanınan birçok ünlü
firmanın da Türkiye’de distribütörlüğünü
yapmaktadır. Eforganik tarım, tohum, bitki
besleme ve koruma ürünleri ithalatının yanı
sıra bu ürünlerin yurt içi satış ve
pazarlamasını da gerçekleştirmektedir.
Eforganik Tarımın çalıştığı firmalar arasında
bitki besleme alanında; COMPO, EUROCHEM,
KALİ, DAYMSA, AGRO CONSULTING ,
POLİMET KİMYA ve SETO bulunmaktadır. Bitki
koruma alanında dünya liderleri olan BASF ve
DOW AGROSCIENCES ile çalışılmaktadır.
Tohum alanında ise RAYAL ile çalışılmaktadır.
Türk çiftçisi ile üreticileri gerek ulusal pazarda
gerekse de uluslararası piyasada buluşturan
Eforganik, ekolojiye zarar vermeden sağlıklı
nesiller için sağlıklı ve güvenilir ürünler
yetiştirilmesini sağlamak firmanın amaçları
arasındadır. Bunun yanı sıra birim alanda
verim ve kaliteyi arttırmak, ürün çeşitliliğinin
sağlanması, tarımdaki sorunları belirleyip
çözüm önerileri geliştirmek, geleneksel
yöntemlerin yerine yeni ve teknolojik üretim
30
Ocak-Şubat 2016
metotlarını kullanan misyon sahibi bir
kuruluştur.
Özellikle bitki besleme konusunda gübreleme
ve gübre uygulamaları son derece önem arz
etmektedir. Firmamızın önemli bir ithalat
ürünü olan ESTA-Kieserite gran. hem ürün
verimi hem de ürün kalitesi açısından son
derece olumlu özellikler barındırmaktadır. Bu
kapsamda Esta-Kieserite gran. adlı gübrenin
tanıtımı, uygulama alanları ve seçilen bazı
ürünler üzerindeki etkileri açıklanmaya
çalışılacaktır.
1. Esta-Kieserit ve genel özellikleri
Esta-Kieserit ‘gran.’ , içeriğinde %25 suda
çözünen magnezyum oksit (MgO) ve %50
suda çözünür kükürt trioksit (SOᴈ) ihtiva eden
granül yapıda bir gübredir. İçeriğinde bulunan
her iki element suda tam olarak çözünebilme
özelliğine sahip olup, bitkiler tarafından
kolaylıkla alınabilmektedir. Granül yapıdaki
Esta-Kieserit, şekil, granüllerinin sertliği ve
uygun tanecik büyüklüğü dağılımı nedeniyle
mükemmel yayılma özelliğine sahip
olmaktadır. Buna ek olarak Avrupa’da organik
tarımda kullanımı açısından ve harmanlama
için ideal uygunluktadır. Toprak özellikleri
bakımından incelendiğinde tüm topraklarda
pH değerine bağlı olmaksızın güvenle
kullanılabilmektedir.
Esta-kieserit içeriğindeki magnezyum (Mg) ve
kükürt (S) sayesinde bitkiye yarayışlı olan bitki
besin elementi alımı için oldukça önemli bir
fonksiyona sahiptir. Mg ve S bitki ve toprak
için önemli yapılar ihtiva eder.
Magnezyum; bitki metabolizmasında pek çok
rol üstlendiğinden verim ve kalite açısından
elzem bir elementtir. Nişasta sentezi ve
karbonhidrat
yer
değiştirmesinde
magnezyumun bulunması tahıl verimini
arttırmaktadır.
Bitkilerde Mg’un en önemli fonksiyonu
klorofil molekülünün merkez atomunda görev
almasıdır. Mg, karbondioksit fiksasyonunda
ko-enzim olarak adlandırılan fotosentezin
karbolsilaz reaksiyonu ile ilişkilidir. CO₂
özümlemesi sırasında karbondioksit ve su
tarafından oluşturulan şeker molekülleri
güneş enerjisini faydalanılabilir hale
getirmektedir. Ayrıca Mg, fosforilasyon süreci,
ATP veya ADP’nin ve bunların yanı sıra
enzimlerin bağlandığı hemen hemen tüm
enzim aktivitelerinde önemli bir ko-faktördür.
Magnezyum eksikliğinin görülebilir belirtileri
özellikle damarlar arasında meydana gelen
sararmadır.
Toprakta kükürt genellikle birincil mineraller
ve oksidasyon yoluyla toprak oluşumu ve
ayrışması sırasında serbest bırakılan demir
sülfür (FeS₂)’nin orijinal formu şeklindedir.
Toprakta kükürdün diğer kaynakları özellikle
endüstrileşmiş ülkelerde önemli besin
kaynağı olmanın yanında güçlü bir çevresel
yük olan SO₂’ nin atmosferik birikiminden
gelmektedir. Buna bağlı olarak hava kirliliğini
önleyici teknolojiler devreye sokulmaktadır.
Öyle ki günümüzde kükürt kaynakları şiddetli
bir şekilde azalmakta ve kükürt eksikliği
tarımda geniş çapta hasıl olmaktadır. Kükürtlü
gübre kullanımının azalması bu durumu
kötüleştirmektedir.
Kükürt; bitkide fotosentez, şeker ve nişasta,
aminoasit ve protein oluşumu ile birlikte yağ
yağ sentezi gibi sayısız metabolik işlemle
agrotime GÜNCEL
ilişkilidir. Fotosentezde kükürt, kükürt içeren
ko-enzimler yoluyla şeker oluşumunu
sağlayan CO₂’in özümsemesi (sindirim) için
gereklidir. .İlk üründen itibaren sentezlenen
şeker bitkide şeker ve kükürdün yanı sıra
nişasta üretimi ile de doğrudan bağlantılıdır.
Kükürt klorofilin bir bileşeni olmamasına
rağmen fotosentezin ilk basamağı için oldukça
önemlidir. Sonuç itibariyle; kükürt bitkilerde
protein sentezinde azot ile beraber önemli bir
element olup, toprağa uygulanan azotun
alımını arttırır. Bunun yanı sıra bitkinin aldığı
azotun kullanım etkinliğini de arttırmaktadır.
Verim ve kalite artışında etkilidir. Yağ ve yağ
asitlerinin oluşumunda görev almaktadır.
Üstelik kükürt B ve H vitaminleri ile çeşitli koenzimlerin yapısal bir elementidir. Vitamin H
(biotin) kükürt içeren 3 ko-enzimlerle alakalı
bir multi-enzim kompleksi ile birlikte yağ
asitleri oluşumu için gerekmektedir. Ürünlerin
verim ve kalitesi üzerinde kükürdün faydalı
etkilerinin olmasının yanı sıra diğer besin
maddeleri eşit olarak sağlanırsa, tamamen
kullanılabilmektedir.
Magnezyumun aksine, kükürt eksiliğinde
filizlerin(sürgün) büyümesi kök büyümesine
göre daha düşüktür. Genellikle yaprak
boyutu, fotosentez ve stomaların aktiviteleri
kükürt eksiliğinde azalmaktadır. Kükürt
eksikliği bitkinin sararmasına yol açar.
Eksikliğin görsel belirtilerinden biri de düşük
verim ve kalitedir.
Patates
Patates genellikle yüksek Potasyum ve
Magnezyum istekleri ile bilinir. Her iki besin
elementi, bitkideki nişasta sentezi, renk
oluşumu ve işlenmiş son ürün için gereklidir.
Yapılan bir tarla denemesi Esta-kieserit
kullanımı sonucu oluşan patates verimini
açıklamaktadır (Şekil 1).
2. Gübre kullanımı konusunda
üreticilere tavsiyeler
Seçilen ürün Esta-Kieserit için üreticilere
verilecek tavsiyelerin daha iyi anlaşılması için
öncelikle gübreleme ve gübrelemenin
amacından bahsetmek faydalı olacaktır.
Gübrelerin toprağa uygulama yöntemlerinin
saptanmasında tarımı yapılan bitki ve toprak
özellikleri yanında gübredeki besin
elementlerinin özellikleri ve gerekli olan
aletlere sahip olma durumu belirleyici etki
yapar. Gübrelemenin Amacı, toprakta eksikliği
tespit edilen bitki besin maddelerini toprağa
ilave etmek suretiyle, mümkün olduğu kadar
yüksek bir bitkisel üretim ve kaliteli ürün elde
etmektir. Yüksek verim ve kalite için bitki
besin elementinin tam olarak saptanması
gereklidir.
Bilinçli tarımda olmazsa olmazlar arasında
dengeli gübreleme ile kaliteli ve bol ürün
alma sayılabilmektedir. Sağlıklı bitki
yetiştirilmesi ve dengeli gübreleme için hem
bitkinin hem de bitkinin yetiştiği toprağın
analiz edilmesi gerekmektedir. Toprakların
analiz edilmesi toprağın verimlilik durumu
hakkında da bilgi vermektedir. Yani toprak
analizi ile üretimi yapılacak bitkiye verilecek
gübre miktarını bilmek için öncelikle
yetiştirileceği toprağın analizlerinin yapılması
gereklidir. Toprak analizlerinin doğru ve
güvenilir olması için üretim yapılacak tarla
veya bahçeden toprak örnekleri usulüne
uygun olarak alınmalıdır. Alınan toprak
örnekleri toprak analiz laboratuvarında analiz
ettirildikten sonra, tarlanın bulunduğu bölge
ve ekilecek bitkiye göre verilmesi gereken
gübre miktarları farklılık göstermektedir. Her
bitkinin saf besin elementi ihtiyaçları yapılan
çalışmalara göre belirlenmiştir. Bu saf
değerler baz alınarak gübre miktarı belirlenip
uygulanmalıdır. İstenilen verim için saf bitki
besin elementi miktarlarının doğru bir şekilde
uygulanması en önemli unsurdur. Yapılan
analiz sonuçlarına uygun gübrelerin seçilmesi
gereklidir. Topraktaki var olan besin
elementleri ve toprağın yapısına göre seçilen
gübre kalite ve verim açısından önemli olduğu
kadar sürdürülebilir tarım açısından da
önemlidir. Bu kapsamda gübre seçiminde
değerlendirilecek olan ürün ESTA-Kieserite
olmaktadır.
Tarımda ESTA-Kieserite gran. ile gübre
kurallarının uygulanmasında yetiştirilen bitki
türünün magnezyum ve kükürt ihtiyacı ile
ekim nöbeti, toprağın magnezyum ve kükürt
içeriği ile toprak özellikleri gibi belli başlı
faktörler dikkate alınmaktadır. ESTA-Kieserite
gran. gübresi magnezyum bakımından fakir
olan topraklarda uygulanmakla birlikte,
magnezyum
gübrelemesi
yapılırken
yetiştirilen bitkinin türü, çeşidi ve bitkinin
yetişme koşulları göz önüne alınmalıdır.
ESTA KİESERİT gran. Taban gübrelerine
karıştırılıp
ekim
sırasında
mibzerle
uygulanabilir, Boğaz doldurma işlemi
sırasında gübre bölmeli çapa makineleri ile
uygulanabilir veya serpme makineleri (FIRFIR)
ile toprağın üstüne saçılabilmektedir.
ESTA KİESERİT gran.
Gübreleme Önerileri
Yeni ağaçlandırılan kumlu, geçirgen ve hafif
toprakların ağaç dikimini takip eden yıl
içerisinde dekara 20-30 kg olacak şekilde
ESTA-Kieserite gran. ile gübrelenmesi
önerilerek, genç fidanların hızlı büyümesi
teşvik edilmektedir. Bu uygulama, fidanlar
arzu edilen büyüklüğe gelene kadar geçen
süre içinde 2-3 yıl ara ile tekrarlanmalıdır.
Elma, Kiraz gibi tarımı yoğun olarak yapılan
bitkilerde ise ağaç yaş başına /100 gr olacak
şekilde uygulaması önerilmektedir.
Diğer bazı önemli ürünlerle alakalı gübre
önerileri aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. u
Ocak-Şubat 2016
31
agrotime GÜNCEL
Köseoğlu Ak Kükürt, Kalite ve
Tanıtımla Büyüyor
K
Talebe ek vardiya ve mesailerle yetişemeyen Köseoğlu
Ak Kükürt, yeni yatırımla kapasitesini % 150 arttıracak.
ırıkkale’de yapılan yeni yatırımla,
üretim kapasitesini % 150
artıracak olan Köseoğlu Ak
Kükürt, bu artışın yarısını
mevcut pazarına aktarırken,
yarısını da yeni pazarlar ve kauçuk
sanayisinin ihtiyaç duyduğu ürünlerin
üretilmesinde kullanacak. Köseoğlu Ak
Kükürt Firma Sahibi Ahmet Çakar, kapalı
üretim sahasını 3 kat artıracak olan
firmanın, sağladığı maliyet avantajları ile
yıllardır birlikte çalıştığı bayii ve çiftçilere
daha uygun fiyatlar ile hizmet etmeyi
sürdüreceğini açıkladı.
Köseoğlu Ak Kükürt olarak, özellikle
2012’den günümüze yaptıkları fuar
katılımları, yazılı ve görsel basında yapılan
reklam çalışmalarının sonucunu fazlasıyla
aldıklarını dile getiren Ahmet Çakar;
“1993’den beri toz kükürt üretimi yapan
firmamızın, ürün kalitesinin yarattığı yüksek
mutluluğa,
yapılan
bu
tanıtım
çalışmalarının sağladığı katkıyı da
eklediğimizde, mevcut üretim tesissimizin
kapasitesi 2014’den günümüze yetersiz
kalmıştır. 2015’i ek vardiya ve mesailerle
destekleyerek tamamlayan Köseoğlu Ak
Kükürt markası, 2015 yılı içinde yatırım
kararını almış ve ek tesisin yatırımına
başlamıştır. Tesisimiz, 2016’nın ilk
çeyreğinde üretime geçecektir” şeklinde
konuştu.
Ahmet Çakar, Türkiye’nin ekonomik
durgunluk ve kriz söylentileri ile girdiği
2016’da, tanıtım ve reklam çalışmalarını
sürdürme kararı aldıklarını vurguladı.
2016’da Gaziantep, Kayseri, Konya, Bursa,
Adana, Antalya, Tekirdağ’da yapılacak olan
tarım fuarlarına katılım sözleşmelerini
imzaladıklarını dile getiren Ahmet Çakar;
“Ayrıca, kauçuk sektörü için Türkiye'nin tek,
dünyanın da sayılı uluslararası fuarlarından
biri olan 2016 İstanbul kauçuk fuarına da
katılacağız. 2016 içinde bu fuarlara bir kaç
ili daha ekleyecek, ayrıca yazılı ve görsel
basınla çalışmayı da sürdüreceğiz” dedi.
Çiftçilerle beraber
Çakar, yürüttükleri çalışmalara değinerek,
proje ve saha çalışmalarına çiftçi
32
Ocak-Şubat 2016
toplantılarını da ekleyen Köseoğlu Ak
Kükürt’ ün; kükürt-pH ilişkisi ve uygulama
yöntemleri, gerekli makine ekipman
tanıtımları, toprak tahlilleri ve bu tahlillerin
değerlendirilmesi gibi başlıklar altında,
köylerde toplantılar düzenleyerek, bilinçli
ve araştırmacı çiftçi profilini oluşturmaya
katkı vermeye çalıştıklarına vurgu yaptı.
Çiftçiler tarafından yıllardır bilinen, fakat
uygulama zorluğu nedeniyle günümüzde
alternatifleri tercih edilen doğal bir toprak
düzenleyicisi olan kükürt, saha çalışmaları
ve üreticilerle bire bir diyaloglarda yararını
ortaya koyduğunu dile getiren Ahmet
Çakar; “Ancak, günümüz mühendisleri
çiftçileri kimyasal ürünlere yönlendiriyor.
Çiftçilerimizden
aldığımız
yanıtlar
doğrultusunda, daha fazla çiftçiye
ulaşabilmek için saha çalışmalarını arttırıp,
düzenlenen tarım fuarlarına katılıyoruz.
Gelen isteklere bağlı olarak, kükürt
kullanımını kolaylaştırmak için makineler
tasarlıyoruz. Kar amacı gütmeden,
çiftçilerimize
makine
desteğinde
bulunuyoruz. Bunun amacı daha doğru ve
ekonomik olan kükürdün kullanımını
yaygınlaştırmaktır.
Bizim
amacımız,
‘emeğimize ve toprağımıza sahip çıkalım’
ilkesini çiftçilerimize benimsetmektir”
şeklinde konuştu.
Çakar, çiftçiyi bilinçlendirmek amacı ile
tarımsal analizler yapan laboratuvarlara
yönlendirmeler yaparak, analiz sonuçlarını
ziraat mühendisleriyle paylaşıp, çiftçilerin
bilinçli tarımsal etkinliklerde bulunmalarına
ön ayak olduklarını da sözlerine ekledi. u
agrotime RÖPORTAJ
Doğa Tohumculuk,
500 Bin Tona Koşuyor
Doğa Seed Runs Toward
500.000 Tons
G
Yeni yatırımla önümüzdeki 4 yıl içerisinde 500
bin ton üretim rakamını yakalamayı
hedefleyen şirket, patates üretiminin
olmadığı yeni pazarları da zorluyor.
ünümüzde Türkiye'nin ilk yerli
tohum üreticisi, dünyanın en
büyük doğal ve teknolojik yer
altı depoları, endüstriyel
patates sektörü ve küresel
markaların 1 numaralı hammadde tedarikçisi
sıfatını taşıyan Doğa Tohumculuk Gıda San.
ve Tic. A.Ş., Türkiye'nin özel bölgelerinde
gelişmiş teknolojiler ile üretim yapıyor. Doğa
Tohumculuk, günümüzde 35 bin dekarda 150
bin tonluk üretim kapasitesiyle endüstriyel
patates, tohumluk ve depolama gibi farklı
konularda üretim ve hizmet veriyor. 2020’de
500 bin tona çıkmayı hedefleyen şirketin
Yönetim Kurulu Başkanı Ziraat Mühendisi
Yakup Karahan, agrotime’ın sorularını şöyle
yanıtladı:
Doğa Tohumculuk olarak
2016 yılı hedefleriniz nelerdir?
Doğa Tohumculuk olarak 2015 yılında
hattımızın kapasitesini üç kat arttırdık. Saatte
3 ton olan kapasitemizi 9 tona çıkardık.
Eskiden yılda 40 bin ton patates işleme
34
Ocak-Şubat 2016
A
The company which aims to reach 500.000
tons of production within 4 years also
breaks into the markets that are lacking
potato production.
kapasitemiz varken, şimdi 120 bin tona
çıkardık.
Hedefimiz
2020
yılını
gördüğümüzde 500 bin tona ulaşmak. Bu
bizim için çıta. Bundan sonra daha hızlı
büyüyeceğimizi düşünüyorum. Sadece
Belçika’nın donuk ürün ihracatı 1 milyon 700
bin ton gibi. Şimdi biz 500 bin tondan 250 bin
ton donuk ürün üreteceğiz, bu çok büyük
rakam değil. Türkiye için büyük bir rakam,
dünya için küçük bir rakam. Eğer kaliteli ürün
yaparsanız dünyanın her tarafına ihraç etme
şansınız var. Özellikle patatesin çok az
yetiştiği ya da olmadığı ülkelerde Endonezya,
Malezya, Japonya, Orta Doğu, Uzak Doğu’da
çok büyük pazar var. Amacımız bu pazarlara
girmek. Bu gün dünya devi McCain’in yıllık
donuk ürün satışı 7 milyon ton gibi. Bunun
patates karşılığı 15 milyon tondur. Bu Kanada
firmasının Avrupa, Kanada ve Amerika’da
fabrikaları var. Buralardan dünyanın her
tarafına ihracat yapıyor. Bizim de böyle bir
hedefimiz var. İnşallah 2020 yılını
devirdiğimizde 500 bin tonlara çıkmayı
hedefliyoruz.
s the first domestic seed
producer of Turkey and the
biggest
raw
material
supplier of underground
storehouses,
industrial
potato markets and global brands, Doğa
Tohumculuk Gıda San. ve Ticaret A.Ş
produces potato using advanced
technologies in exclusive areas of Turkey.
Doğa Seed provides industrial potato, seed
and storage production and services in a
35.000-decare-field with 150.000 tons of
production capacity. The company aims to
increase this capacity to 500.000 tons in
2020. Board Chairman Yakup Karahan
answered the questions of agrotime as
follows;
What are your targets for 2016 as
Doğa Seed?
We increased the capacity of our line three
times in 2015. We increased our hourly
capacity from 3 tons to 9 tons. We increased
our potato processing capacity from 40.000
tons to 120.000 tons. Our aim is to reach
500.000 tons until 2020. That is the bar. I
think we will grow even faster from now
agrotime RÖPORTAJ
Patates sektörü için 2015 yılını değerlendirir
misiniz?
2015 sektörümüz için inişli, çıkışlı geçti. Daha
doğrusu patateslerde kalite ile ilgili bir sıkıntı
var. Şu anda tonu 900 Liraya satılan da, 300
Liraya satılan da var. Dolayısıyla hiçbir
dönemde farklar arasında bu kadar uçurum
olmamıştı. Demek ki bundan sonra para
kazanmak için mümkün olduğu kadar kaliteli
patates yetiştirmek gerekiyor. Bu yıl
Avrupa’da yemeklik patates fiyatı ton başına
bin lira’nın üzerinde. Orada çok yüksek. Tabii
ki Türkiye’de de, patates fiyatlarının paralel
olarak yüksek olması gerekiyordu. Herkes
depolarda çok patates olduğunu söylüyor.
Ben buna katılmıyorum. Depolarda çok fazla
patates yok. Türkiye için normal patates var.
Fakat sıkıntı kalite sıkıntısı, kalite sorunu var.
Bu nedenle bu yıl tabii ki kalitesiz patates
yetiştiren çiftçiler büyük sorun yaşıyor.
Muhtemelen de hiç para kazanamayacaklar.
2016 yılını nasıl görüyorsunuz?
2016’yı şimdiden tahmin etmek çok zor.
Ziraatta bir çok faktör etkili.
Öncelikle fiyatlar tamamen arz talep ile ilgili.
Eğer, ürettiğiniz az, talep çok ise fiyatlar
yükseliyor. Bunun dışında arz talep dengesi
sağlandıktan sonra, çevresel faktörler var.
Örneğin siz düşünüyor, Irak’a patates
yapacağım diye yola çıkıyorsunuz. Irak ile ilgili
bir sorun yaşıyorsunuz. Ya da şu anda
görünen Habur sınır kapısı kapandı. Su an
aşağı yukarı 18 tırlık yükleme yapacakken
yapamıyor, iki haftadan bu yana bekliyoruz.
Bu tip faktörler direkt etkiliyor. Fakat
önümüzdeki yılın da 2015 gibi dengede
geçeceğini düşünüyorum. Bu yıl gerçekten
kaliteli patates üreten çiftçiler para kazandı.
Ama tabii bir yıl, iki yıl önceki rakamları hayal
etmek mümkün değil. Çünkü, patatesin tonu
2 bin, 3 bin, 4 bin Lira oldu. Bunlar 20-30 yılda
olacak olaylar. Dolayısıyla Türkiye’de fiyatlar
700-800 Lira ise makul, mantıklıdır. Yani
çiftçiler, normal verim almışlarsa, bu
rakamlardan % 30‘un üzerinde para
kazanabilirler.
700-800 Lira, Türkiye için makul bir fiyat. 700
Lira, 200-250 Euro gibi bir rakam yapar.
Avrupa’da çiftçiler ile yapılan sözleşme
fiyatlarında patatesin tonu 100-130 Euro’dan
yapılıyor. Buna göre düşünürseniz. Bu
rakamlar Türkiye için ciddi rakamlar. 2016’da
bu rakamların 600-800 arasında olacağını
tahmin ediyorum.
Üreticilerimize vermek istediğiniz
mesaj nedir?
Türkiye’de, bir ürün çeşidi para ettiği zaman,
tüm çiftçilerin ona yüklenmesi en büyük
sıkıntımızdır. Üreticilerimize, bir mahsul para
on. Belgium itself exports 1.700.000 tons of
frozen products. We will produce 250.000
tons frozen products out of 500.000 tons,
which is not a great amount. It is great for
Turkey but not enough considering the
whole world. You can export your
products all over the world if you produce
quality products. There are significant
markets like Indonesia, Malaysia, Japan,
Middle East and Far East as potato is not
produced or poduced rarely in these
countries. Our aim is to break into these
markets. Today, annual frozen product
sales amount of world's giant McClain is
7 million tons. This equals to 15 million
tons of potatoes. This Canadia based
company has factories in Europe, Canada
and America. They export their products
to whole world from these factories. We
set sight on the same thing. We hopefully
aim to reach 500.000 tons after 2020.
Could you evaluate the potato sector of
2015?
2015 passed with ups and downs. More
precisely, there has been a quality problem
in potato. There are products which are
sold at 900 tl/ton and 300 tl/ton. There
has never been such a gap between prices
before. Consequently, it is neccesary to
produce high quality potato to make
money from now on. Edible potato price
in Europe is more than 1000 TL per ton
this year. It is also high there, too. Of
course, it was expected for potato prices to
increase due to Europe. Everbody says
that there are so many potatoes in
warehouses. I disagree with that one.
There are not so many potatoes. The
amount is enough just for Turkey. The
main problem is the quality. For that
reason, farmers who produced poor
quality potato are in financial difficulty.
They will probably make no money.
What do you think about 2016?
It is too early to make a comment on it.
There are many factors in agriculture. The
prices change due to supply and demand.
If production is lower than demand, prices
increase. Except for supply-demand
balance, there are environmental factors.
For example, you get to work with the
thought that you will produce potato for
Iraq. Then you have a difficulty in trading
with Iraq. For instance, Habur border gate
is closed now. About 18 trucks are waiting
to load but they can't. We have been
waiting for two weeks now. These kind of
difficulties affect us directly. However, I
think that this year will pass steadily as
2015. This year, only those who produced
quality potato managed to make money.
But it is not possible to expect the numbers
of previous year or the one before. Because
the price of potato per ton changes among
2000, 3000, 4000 TL now. These can only
be
achieved
20-30
years
later.
Consequently, 700-800 TL can be counted
as reasonable. This means that farmers
can generate income by 30 percent out of
these numbers if they got a normal yield.
700-800 TL is reasonable considering
Turkey's conditions. 700 TL equals to €
Ocak-Şubat 2016
35
agrotime RÖPORTAJ
ettiği zaman onu ekmemelerini söylemek
isterim. Örneğin biz tarla üretimimizi 33 bin
dekarda iken bu sene bu rakamı 23 bin dekar
alana düşürdük. Piyasanın böyle düşeceğini
öngörmüştük. Çünkü tohuma korkunç bir
talep vardı. Herkes patates ekmek istiyordu.
Bu nedenle ekilişimizi mümkün olduğu kadar
azalttık. Nitekim, şu an hiçbir sıkıntı
yaşamıyoruz. Kendi fabrikamız için üretim
yaptık. Ürünü burada kullanıyoruz. Piyasaya
satsak da ürünümüze 1000 TL’ye yakın fiyat
veriyorlar ancak, kendi fabrikamızda
kullanıyoruz. Piyasaya henüz bir kilo satışımız
yok. O kadar kaliteli ürün ürettik ki piyasaya
1000 TL’ye çok rahat satabilirken satmıyoruz.
O nedenle çiftçiler spekülasyonlara kapılıp
paldır küldür patates para etti bende patates
ekeyim demesin, ekmesin. Geçen yıl çiftçiler
patates tohumunu tonunu 3 bin TL’den
alırlarken, aynı tohum bu yıl 1000TL’ye
satılıyor. Bunun dışında tarla icar fiyatları
geçen yıl öyle bir talep oldu ki nerde ise %
100‘ün üzerine çıktı. Bu yıl nasıl tohum
fiyatları geri geldi ise, arazi icarları da geri
gelmeye başladı. Bütün girdiler öyle. Onun
için bir mahsul para ettiği zaman bütün
çiftçiler ona yüklenmesin. İstikrarlı bir şekilde
hangi işi yapıyorlarsa para kazanabilecekleri
şekilde çok fazla arttırmadan, çok da
düşürmeden çok önemli girdilere önem
versinler. Mesela tohum çok önemli. Kaliteli
tohum kullansınlar. Gübre çok önemli.
Mutlaka aldıkları gübreye analiz yaptırsınlar.
2015 yılında Türkiye’de çok sahte ilaç, çokça
sahte yaprak gübresi yapıldı. Buna çok dikkat
etsinler. Bunlar çok önemli. Onun dışında da
ektikleri ürünün bir kısmını önceden satarak
ya da sözleşmeli ekerek garanti altına alsınlar.
Örneğin biz Doğa Tohumculuk olarak 1995
yılında kurulurken, fabrikayı 2011 yılında
kurduk. 16 yıl boyunca şirketlere sözleşmeli
üretim yaptık. Hiç piyasaya ekmedim. Her yıl
36
Ocak-Şubat 2016
hesabımı kitabını yapıyordum. Bu şirketten %
15 kazanırım, %20 kazanırım. Dekara 5 ton
alırsam, şu girdiler olursa, bunu da satarsam
bu kadar kazanırım. Bunu yapsınlar. Mutlaka
satışlarının bir kısmını garantiye alsınlar. Yoksa
bu gün pazarın yok. Bin dekar patates ektiniz.
5 bin ton çıktı da satamıyorsun. İşçi parasını
almamış, gübreci, ilaçcı parasını almamış.
Yağmurlamanın parasını ödememişsin.
Traktör taksitini ödememişsin. Ne oluyor o
zaman. O ürünün tonunu 600 Liraya satma
imkanınız varken, 300 Liraya satmak zorunda
kalıyorsunuz. Mutlaka ekmeden önce
satışlarının bir kısmını garantiye almaya
çalışsınlar. Bunun da çözümü sözleşmeli
üretim. Türkiye’de şirketlerin hacimleri çok
yükseldi, sözleşmeli tarım arttı. Global olarak
bakarsak tüm şirketlerin ürettiği patates
milyon tona yaklaşmıştır. Dolayısıyla küçük
çiftçiler özellikle mutlaka bir kısmını
sözleşmeli üretime çevirsinler. Oradan
aldıkları nakit para ile acil ödemelerini yapsın.
Diğer ürünleri daha rahat satma imkanları
olsun.
Türkiye’de dikey entegrasyonu başaran
önemli kuruluşsunuz. Başarılı
çalışmalarınızın sırrı nedir?
Biz dünyada hiçbir şirketi model almadık.
Bunların hepsi ihtiyaçtan doğdu. Biz
laboratuvar kurduk ve tohumumuzu
yetiştirmeye başladık. Yurt dışından çok kötü
tohumlar alıyorduk. Biz onlara ne kadar
söylesek dahi, tabii ki onlar kendi çıkarlarını
düşündükleri için verdikleri tohumun bir kere
kullanılmasını, ertesi yıl onlara mecbur
kalmanızı istiyorlardı. O da onların ticari
zekası. Çok iyi konuştuğum Avrupalı tohumcu,
patatesçi şirket temsilcisi var. Bana ve sana
akıl veriyor. Çiftçiye çok üst kademe tohum
satma diyor. Sonra arka arkaya çoğaltır, sende
bir daha tohum satamazsın diyor. Aynı
200-250. Contract prices in Europe changes
between € 100-130. Accordingly, these are
serious numbers for Turkey. I expect that
these numbers will change between 600800 in 2016.
What is the message you want to give to
our producers?
When a product yields money, all of our
farmers concentrate solely on that product,
which is the biggest problem in Turkey. I
ask our farmers not to plant a highly
demanded product. For instance, we
decreased our field production from 33.000
decares to 23.000 decares because we had
predicted that the market would decline as
there was a terrifying demand on seed.
Everybody wanted to sow potato seed. So
we minimized sow seeding process. Thus,
we are not having any difficulty right now.
We made production for our own factory.
We use the product here. If we want to sell
our product, they offer 1000 TL but we use
them in our own factory. We haven't sold
anything yet. We have produced such
quality products that we are able to sell
them at 1000 kg but we don't. For that
reason, our producers had better not sow
potato seed hurriedly as they hear the
speculations saying that it makes money.
While potato seed was purchased at 1000
TL/ton last year, the very same seed is sold
at 1000 TL this year. In addition to this,
land leasing prices increased more than
three times due to high demand. Leasing
prices started to decrease like seed prices
now. This is valid for all inputs. Bottom
line is that it is wrong for all farmers to
concentrate on one product although it
yields money. They should continue doing
what they have been doing and place
importance on significant inputs without
increasing or reducing too much. For
instance, seed is very important. They
should use quality seeds. Fertilizer is also
important. They should get the fertilizer
checked. Great mounts of fake leaf mould
and pesticide were produced in 2015. They
should pay attention to it. Additionally,
they should sell a part of their product
beforehand or make contract production so
that they guarantee it. For example, we
found Doğa Tohumculuk in 1995 but
established our factory in 2011. We made
contract production for companies for 16
years. I was calculating my finance every
year like " My gain would 15 or 20 percent
if I work with this company. I can increase
it if it is 5 tons per decare. Here are the
inputs". They should calculate like I did in
the past. They certainly had better
guarantee a part of their sales. Let's
agrotime RÖPORTAJ
Poor seed
zihniyet bizim için de geçerli olmuş.
Kötü tohum…
Bize de o şekilde kötü tohumlar vermişler.
Böylede olunca biz bu adamlar ile baş
edemeyeceğiz. Biz kendi sistemimizi kuralım.
Tabii çok kolay olmadı. Çok zor oldu. Aşağı
yukarı bu sistemi oturtturmak için on yıl
uğraştık. Biz ilk tohumlarımızı on yıl sonra
aldık. Şu anda birkaç şirket Türkiye’de bunu
yapmaya çalışıyor. 50 yıl geçse yine
yapamayacaklar. Çok çok zor. Çünkü;
laboratuvarda çok başarılı olursunuz, arazi
şartlarında kötü iseniz yine yapamazsınız. Artı
ülkemizde bu konuda yetişmiş kalifiye eleman
yok. Nitelikli insan, yetişmiş eleman yok.
Patates tohumculuğunu çok iyi bilen,
hastalıkları
çok
iyi
bilen
eleman
bulamıyorsunuz. Bu nedenle yapmak çok zor.
Bu gün biz kendi laboratuvarımızda zorunlu
olarak bir laboratuvar daha kurduk. Bütün
virüs, mantar, bakteri testleri hepsini zorunlu
olarak kendimiz yapmaya başladık. Başka çare
bulamadık. Bunların hepsi zaruretten ortaya
çıktı. Laboratuvarı bu şekilde kurduk.
Depoları çiftçi depolarına koyuyorduk. Kapısı
yok, bacası yok, havalandırma sistemi yok.
Depolama şartları çok kötü olduğu için
depolama maliyeti çok yüksekti. Çok büyük
fireler veriyorduk. Şimdi bizim modern
depolara bin ton koyduğunuzda 900 ton
çıkıyor. Ama geçmişte bin ton koyduğunuzda
700 ton çıkıyordu. Depo firemiz, işçilik
maliyetimiz çok yüksekti. Şimdi biz
depolarımızda bir günde 3 bin ton patates
alabiliyoruz. Eski sistem depolarda ancak 300
tonun alabilirdin.
O nedenle, büyürken de buna paralel olarak
depoları modernize ettik. Bu bizim çalışma
hızımızı arttırırken, maliyetlerimizi de müthiş
şekilde aşağıya düşürdü.
Çiftçi ile çalışıyoruz. Fiyat dalgalanmaları
oluyor. Patates para ediyor, çiftçi patatesi
vermiyor. Ya da kalite çok kötü geliyor. Dedik
ki tarladaki üretimi de biz yapacağız. Fiilen
suppose that there is no market for you
today. You sowed potato seed in 1000
decares and you got 5000 tons of potato
but can't sell it. Workers are not paid.
Fertilizer and pesticide sellers are not paid
either. You also did not pay for sprinkling
and tractor. What happens? You sell that
product at 300 TL/ton while you have the
chance of selling it 600 TL/ton. They
should ensure a part of their sales before
sowing. This can only be achieved with
contract production. The volumes of
companies in Turkey and consequently
contract agriculture has increased. In
global terms, potato amount produced by
all companies has reached million tons.
Consequently, small businesses should
turn a part of their production into
contract production. They can pay for
urgent needs with the money they got
from contract production. By this way,
they can sell other products comfortably.
You
are
the
most
important
establishment company in terms of
vertical integration. What is the secret of
your success?
We did not take any company as a model
in the world.
All of this happened out of necessity. We
set up a laboratory and start growing our
own seed. We were taking very poor
seeds from abroad. No matter how much
we asked them, they wanted their seeds
to be used once so that we would be
dependent on them following year as they
look after their own interest. That is their
business acumen.
I know a European seed producer and a
sales representative of a potato company
that I have very good relations with. They
advice me not to sell high quality seed to
farmers claiming that they will reproduce
it and not buy seeds from me again. The
same mentality has somewhat spread
over our business.
They gave us poor seeds in the same way.
For this reason, we figured out that we
couldn't handle with those guys. So we
said "let's build our own system", which
was not easy at first. It was very
challenging. It took ten years to put the
system in order. We were able to get the
first seed as a result of ten years of work.
A couple of companies try to do this now
in Turkey. They can't succeed even if 50
years pass. It is very difficult. Because you
might fail in field even if you are
successfull in laboratory. There is no
qualified labor force in our country. You
can't find people who know potato seed
growing and diseases well. It is very
difficult to practice due to this reason. We
set up another laboratory in our
laboratory. We started to do all virus,
fungal and bacteria tests by ourselves.
There was no other way. These all
happened out of neccesity. This is how we
created our own laboratory. We used to
place
storehouses
into
farmer
warehouses.
They had no doors,
ventilation system etc. Storage cost was
too high as storage conditions were pretty
bad. Wastage reduced our production.
Now, as we keep them in our modern
storehouses, we are able to get 900 tons.
But it was 700 tons in the past. Our
storeage wastage and labor cost were too
high. Now we are able to get 3.000 tons
potatoes in a day. We used to get only 300
tons in old system storehouses.
For this reason, we modernized our
storehouses as we grew. This not only
increased our working speed but also
reduced costs dramatically. We are
working with the farmer. There naturally
happens fluctuation in prices. Potato was
yielding money but farmer was not
giving it or quality was very low. So we
decided to make the field production as
well. We officially started doing it. We
started to make our own production with
nearly 70 tractors and partners. If you
have A quality potato in a factory of
yours, you can get 60 percent efficiency. If
you have poor quality potato, efficiency
drops below 50 percent. Consequently,
you might produce either 60.000 tons or
40.000 tons. The difference (20.000 tons)
equals to 60 million TL. This is just
terrifying. This is all about quality. By
making our own production, we took the
law in our own hands. Additionally, we
have our own varieties and we keep
developing varieties. I hope that we will
release awesome varieties within 1-2
years. Our varieties are %100 domestic
Ocak-Şubat 2016
37
agrotime RÖPORTAJ
products. We have thousands of variety
candidates. We have developed nearly 69
varieties since we started developing
variety in 2008. Probably 7-8 good varieties
will come out and we will release them
within a few years. As our production
grow, we have become the biggest
company of Europe.
Numbers increased,
so did the problems
girdik. Şu anda 70’e yakın traktörümüzle,
ortaklarımızla fiilen kendi üretimimizi
kendimiz yapmaya başladık. Bir fabrikada A
kalite patatesiniz varsa % 60 verim ile
çalışırken, kötü kalitede patatesiniz varsa %
50’nin altında verim ile çalışırsınız. Dolayısıyla
100 bin tondan 60 bin ton donuk yaparsınız,
100 bin tondan 40 bin ton donuk yaparsınız.
Aradaki 20 bin ton donuk patatesin parasal
karşılığı yaklaşık 60 milyon TL. Korkunç bir
rakam. Bu tamamen kalite ile ilgili. Dolayısıyla
biz üretimimizin büyük kısmını kendimiz
yaparak, kontrolü kendi elimize aldık. Onun
dışında kendimize has çeşitlerimiz var ve çeşit
geliştiriyoruz. İnşallah bir iki yıla kadar
piyasaya müthiş çeşitler sunacağız. Kendi
çeşitlerimiz % 100 yerli.
Şu an binlerce çeşit adayımız var. Çeşit
geliştirmeye başladığımız 2008’den beri
yaklaşık 69 tane tespit ettik. Muhtemelen
bunlardan 7-8 tane iyi çeşit çıkarabilecek,
birkaç yıla kadar da piyasaya sunacağız. Daha
sonra böyle üretim olarak çok büyüyünce,
Avrupa’nın en büyük şirketi olduk.
Rakam büyüdü, sorun arttı
Türkiye’de bir çok şirket ile çalışıyoruz.
Rakamımız çok büyüyünce fiyat konusunda
bazı şirketler ile sorun yaşamaya başladık.
Buradaki asıl sorun, şirketlerin bize güven
vermemesiydi. Öyle olunca kendi fabrikamızı
kuralım dedik. Madem bu patatesi üretiyoruz.
Nihai ürüne çevirip satalım. Onun bunun
oyuncağı olmayalım. Örneğin; isim
vermeyeceğim bir şirketle çok iyi şartlarda
çalışıyoruz. Onlar üstüne yatırım yapıyoruz.
Ziraattan sorumlu kişi değişti. Biz onlara
tohum üretiyorduk ve normalde çok iyi
38
Ocak-Şubat 2016
tohum verdik. Ziraattan sorumlu kişi
değişince, % 2 fire olması gerekirken % 25
oranında fire kestiler. O şirket ile ilişkiler
kötüye gitti, noktaladık. Ertesi gün başka
şirket ile çalıştık. Onlarda ürünü satamayınca
eften püften kusurlarla bizim patatesin büyük
kısmını red ettiler. Orada karar verdim. Nasıl
Avrupa’dan tohum alırken iyi tohum
alamayacaksak, burada da şirketlerin
oyuncağı olmaktansa kendi fabrikamızı
kuralım. Nitekim fabrikamızı kurduk. Biz ilk yıl
2011 yılında 5 bin ton donuk patates
satarken, 2015’de 30 bin tona çıktık. Çünkü
hattı yeni büyüttük. Umarım 2016’da 40 bin
ton üzerine çıkarız. 2017’de yeni yatırım ile
birlikte 70-80 bin tonlara çıkmayı da
hedefliyoruz.
Burada; tohumdan nihai ürüne gönderinceye
kadar patatesin her şeyini kendimiz
yapıyoruz. Doğal durumlar hariç, % 100 bizim
kontrolümüzde. Dünyadaki tüm şirketlerden
farkımız budur. Böyle olunca daha kontrollü
oluyor. Bunun artı ve eksileri var. Bize göre
artıları daha çok. Ancak bizim için eksi olan
durum; patates para etmediği zaman
şirketlerin piyasadan çok ucuza patates
alabilmesidir. Onun için de; ihtiyacımız 100
bin ton ise 70-80 bin ton kendimiz üretim
yapıp, 20-30 bin tonda piyasadan alarak
dengeliyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Çiftçilerimize daha bilinçli tarım yapmalarını,
kaynaklarını daha değerli kullanmalarını,
günlük spekülatif şeylerden kaçınmalarını,
2016 yılında da bütün çiftçilerimizin bol
kazanç elde etmesini diliyorum. agrotime’a
başarılar diliyorum. u
We are working with many companies in
Turkey. As numbers increased, we started
having problems with some companies.
The main problem is that companies can
be unreliable, which forced us to set up our
own factory. Now that we produce it, we
should be able to sell it as end product. We
said "Let's not become someone's
plaything!". For instance, I won't give a
name, we were working with a company
under good conditions. We were making
investments in them. But their staff
member who was in charge of agricultural
department changed. We were producing
seeds for them and our seeds were great.
When the authorized person changed,
wastage they reported increased to 25%,
which had to be 2% at the furthest. Things
have gone bad with that company and we
ended it. We started to work with another
company afterwards. Since they couldn't
sell their products, they rejected our
potatoes due to flimsy reasons. That's
when I decided to set up a factory rather
than being a plaything of companies.
Indeed, we did it. In our first year (2011),
we sold 5000 tons frozen potatoes. In 2015,
this increased to 3000 tons as we have
recently increased the line. I hope we will
exceed 40.000 tons in 2016. We aim to reach
70.000-80.000 tons in 2017 with new
investments. Here, we are doing all the
work from seed to end product. Except for
natural issues, we have a steady hand on
the tiller. This is our difference from any
other companies in the world. This is a
more controlled way. Sure it has pros and
cons. But pros outweigh the cons for us.
The only disadvantage is that companies
can get potatoes on the cheap when potato
does not yield money. To balance it, we
produce 70.000-80.000 thousands if our
need is 100.000. We fulfill the gap by
getting it from the market.
Any final comments?
I recommend our farmers to make a more
conscious agriculture, use their resources
effectively and avoid speculations in 2016.
I hope 2016 brings more income. I wish
agrotime success. u
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Patates Zararlıları
Hazırlayan: Prof.Dr. Fikret Akınerdem / S.Ü. Ziraat Fakültesi Endüstri Bitkileri Anabilim Dalı Başkanı / Biyoyakıtlar
Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Levent Ünlü / Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü
1. Gryllotalpa gryllotalpa L. Danaburnu, Orthoptera: Gryllotalpidae
A
vrupa, Kuzey Afrika, Batı Asya ve
Kuzey Amerika’da yaygındır...
Dana Burnu Türkiye’nin her
tarafında bulunur.
Birçok kültür bitkisinin fidesi ile, bazı
bitkilerinde yumruları veya toprak altı
gövdeleri ile beslenir... Patates, pancar,
yerfıstığı ve havuç gibi bitkilerde ürüne
verdikleri zarar önemlidir.
Genellikle nemli ve yaş topraklarda
galeriler açarlar. Galeri açarken yolu
üstündeki bitkileri keser, tohumları
kemirirler. Açılan bu galeriler kökleri
açıkta bırakarak da dolaylı yoldan
zararlı olur. Patateste genç fideleri
keserek ve yumruları delerek zararlı
olur. Geçtiği yerlerde toprak hafifçe
kabarır. Taze gübre ile gübrelenmiş ve
ormanlara yakın humusu bol
tarlalarda önemli zararlar yapabilir.
Ergin : 4.5-5.0 cm boyunda, antenleri
uzun ve 120 segmentli, 2 nokta göz
belirgin, thorax vücudun yarısına yakın
uzunluktadır. Ön bacaklar kısa ve kazıcı
tiptedir. Ön kanatlar kısa, kahve renkli ve
sertleşmiş, arka kanatlar 2 uzun çatal şeklinde
uzamıştır. Abdomen sonunda 1 çift uzunca
cerci bulunur.
Yumurta : Oval, önce sarımsı beyaz, sonra
kirli beyaz renkte, 3 mm kadar büyüklükte ve
basıkçadır.
Erginler nisan-mayıs döneminde yumurta
koymaya başlarlar. Yumurta toprak içerisine
yuvalara konulur. Bir dişi 300-500 kadar
40
Ocak-Şubat 2016
yumurtayı birkaç yuvaya bırakır. Sıcak
ülkelerde
yumurta
sonbaharda
da
bırakılabilir. Yuvalarını ise humusu az ağır
işlenmeyen topraklara yaparlar. Erginler 6 ay
kadar yaşar.
Yumurta 2-3 haftada açılır.
Yumurtadan çıkan nimfler dişinin dışardan
açtığı delikten çıkarlar. Nimfler 5-7 gömlek
değiştirerek 1-2 yılda gelişmesini tamamlarlar.
Danaburnu genellikle sıcak yerlerde yılda 1
döl verir. Kışı ergin veya nimf olarak toprak
içinde açtığı yuvasında geçirir.
Ergin ve nimfler geceleri aktiftirler, ışığa da
gelirler.
Zehirli Yem Hazırlanması;
Zehirli yem için; kepek, şeker, su ve insektisit
kullanılır.
10 kg Kepek + 0.5 kg Şeker + 5 lt Su ve
Chlorpyriphos Ethyl 200 g yada Endosulfan
150 g.
2. Myzus persicae (Sulz.) Yeşil Şeftali
Yaprakbiti, Hemiptera: Aphididae
Dünyanın her tarafında bulunur. Avrupa,
Akdeniz ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinde
yaygındır. Türkiye’nin her tarafında, birçok
kültür bitkisinde önemli zarar yapmaktadır.
Poliphag... 400 den fazla bitki türü
konukçusudur. Patates, tütün, şeker pancarı
ve şerbetçi otu önemli konukçuları
arasındadır.
Bitki özsuyu emer... Sürgün ve yapraklarda
deformasyona sebep olur; emilen yapraklar
dışa doğru kıvrılır... Bitki üzerinde fumajin
oluşmasına sebep olur... Çok önemli bir virüs
vektörüdür; özellikle yonca mozaik virüsü,
fasulye mozaik virüsü, hıyar mozaik virüsü,
marul mozaik virüsü, bezelye mozaik virüsü,
patates mozaik virüsü, patates yaprak kıvırcık
virüsü, patates A ve Y virüsünü taşır.
Tipik patates üreticisi yörelerde olduğu gibi,
tropik bölgelerde tohumluk için yüksek
yerlerde yapılan patates üretiminde de zararlı
olur; bu sebeple buralarda virüs sebebiyle
tohumluğun 2-3 yılda bir değiştirilmesi
gerekir.
Kanatsız vivipar dişi: 1.5-2.6 mm
uzunluğunda, zeytin yeşili, sarımsı yeşil veya
kırmızımsı renktedir. Antenler vücut
boyundadır.
1.4-2.5 mm uzunluğunda, kanatsızlara göre
daha ufak yapılı ve daha koyu renklidir, baş ve
thorax parlak yeşilimsi siyah, abdomen zeytin
yeşili renginde ve üzerinde koyu lekeler vardır.
Antenler siyah kahverengi ve vücut
uzunluğuna eşittir. Alın üzerinde belirgin 2 lob
vardır, bu sebepten alında “W" şekli
oluşmuştur. Kanatlar vücudun 2 misli
uzunluğundadır. Corniculi, silindir
şeklinde
ve
uzunca,
vücut
uzunluğunun 1/3’ü veya 1/5’i kadardır.
Kışı yumurta halinde geçirir. MartNisan aylarında yumurtalar açılır;
yumurtalardan çıkan bu kanatsız
doğurucu formlara fundatrix denir.
Fundatrix’ler daha sonra fundatrigenia
denilen kanatlı ve kanatsız dişileri
doğururlar. Kanatlı dişiler yazlık
konukçular üzerine gelerek orada
doğurarak çoğalmaya başlarlar.
Kışlık konukçuları şeftali, badem, erik,
kayısı, kiraz gibi meyve ağaçlarıdır. Bir
dişi 5-10 adet yumurta bırakır.
Yumurtaların rengi başlangıçta yeşil, sonra
siyah olur. Aralık ayından sonra kışlık
konukçularda yumurtalarına rastlanır.
Kışın şartlar uygunsa, mesela sera gibi
yerlerde ve sıcak iklimli yörelerde kışı yazlık
formlarıyla geçirir.
Kışlık konukçuları şeftali, badem, erik, kayısı,
kiraz gibi meyve ağaçlarıdır. Bir dişi 5-10 adet
yumurta bırakır. Yumurtaların rengi
başlangıçta yeşil, sonra siyah olur. Aralık
ayından
sonra
kışlık
konukçularda
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
yumurtalarına rastlanır.
Kışın şartlar uygunsa, mesela sera gibi
yerlerde ve sıcak iklimli yörelerde kışı yazlık
formlarıyla geçirir.
Gelişme 4-6°C’den sonra başlar, 25°C
gelişmeleri için en uygundur, bir dişi bu
derecede 25 gün yaşar ve 60 kadar yavru
doğurur, 30°C’den sonra gelişme yavaşlar,
35°C’den sonra ölürler. Gelişmelerini yüksek
nem teşvik eder. İlkbahar ve Sonbahar ayları
gelişmeleri için en uygundur.
Uygun şartlarda 6-7 günde bir döl verebilirler.
Savaş
İlk döller yabancı otlarda çoğaldığından,
yabancı ot temizliği faydalıdır.
Kimyasal savaşında sıcaklık ve doğal düşman
varlığı dikkate alınmalıdır. Ekonomik zarar
eşiği tespitinde virüs varlığı toleransı
azaltmaktadır.
Çok sayıda doğal düşmanı vardır.
Coccinellidae, Syrphidae ve Chrysopidae
familyalarından çok sayıda tür bunların
avcısıdır. Aphidiidae arıcıklarından Aphidius
matricariae, Diaeretiella rapae, Praon rolucre
ve daha çok sayıda parazitoiti bilinmektedir.
3. Leptinotarsa decemlineata Say.
Patates Böceği, (Coleoptera,
Chrysomelidae)
Anadolu’da tespit edilmiştir. Akdeniz
Bölgesi’nde de dağlık yerlerde patates ekimi
yapılan yerlerde yayılmıştır.
Patates dışında patlıcan, domates ve tütünde
de zararlıdır. Bu bitkiler dışında Solanaceae
familyasının diğer kültür ve yabani bitkilerde
de beslenir. Genç dönem larvaları, ileri
dönem larvalar ve erginlere göre daha çok
konukçu seçicidirler.
Larva ve erginleri öncelikle yaprakları yerler.
Daha sonra genç sürgün ve dalları da yiyerek
bitkiye çalı şekline getirebilirler. Yumurtadan
ilk çıkan larvalar toplu halde beslenirler,
oradan uç sürgüne geçerler, 4. dönem larvalar
sap ve sürgünlere de saldırırlar.
Bazı bakteri ve virüslerin de taşıyıcısıdırlar.
Akışkan
çürüklük
(Pseudomonas
solanacearum), Patates Halka Çürüklüğü
(Corynebacterium spedonicum) ve Patetes X
Virüsünün taşıyıcısı olduğu bildirilmektedir.
Ergin: Yaklaşık 1 cm büyüklüğünde; oval, sırt
kubbemsi şekildedir. Boyun plakası açık
kırmızımsı sarı renkte, üzerinde 11 adet,
ortadaki “V" şeklinde siyah benek bulunur.
Elytranın her biri üzerinde 5 adet siyah
uzunlamasına çizgi bulunur, çizgilerin arası
kırmızımsı sarıdır...
Larva : Larva 3 çift bacaklı, kamburumsu,
gelişmesini tamamladığında 1,1-1,2 mm
boyundadır. Yumurtadan ilk çıktıklarında koyu
haftasından sonra, İç Anadolu’da mayıs
başında olmaktadır. Eğer bu arada havalar iyi
gitmezse tekrar toprağa çekilebilirler. Yaklaşık
2 hafta beslendikten sonra çiftleşerek
yumurta koymaya başlarlar. Kışlağa girmeden
önce, sonbaharda çiftleşmiş olan dişiler
hemen yumurta bırakabilir.
Yumurtaları 12-60 yumurtalık gruplar halinde
yaprakların alt yüzüne bırakırlar. Bir dişi 1 yıl
kadar süren ömrü boyunca 400-500 yumurta
bırakır.
Larvalar çıktıkları yumurtaların kabuklarını,
daha sonra bitkinin yapraklarını ve
sürgünlerini yerler. 4 larva dönemi geçirerek,
gelişmelerini l0-30 günde tamamlarlar. İlk
larva dönemlerinde kannibalizm de vardır.
Olgunlaşan larvalar toprağın 2-l8 cm
derinliğine inerek pupa olurlar. Pupa
gelişmesini 5-20 günde tamamlar.
Kışı ergin döneminde 5-30 cm toprak
içerisinde geçirir. Kışlağa geçiş ısının l3 °C’nin
altına düştüğü, Marmara bölgesinde EkimKasım aylarında olur.
Patates Böceği Orta ve Bazı Avrupa
ülkelerinde yılda l-l.5, Güney Avrupa
ülkelerinde 2 döl vermektedir. Türkiye’de
Marmara Bölgesinde yılda 3-4 döl verir.
Bunlardan 1. döl patateste, diğer döller
patlıcan üzerinde zararlı olmaktadır.
Patates böceğinin gelişme eşiği 12.8 °C,
Thermal konstantı 335 gün-derecedir. Bir döl
gelişmesini
24
°C’de
48
günde
tamamlamaktadır. Yüksek nispi nem, 17-25 °C
dolayında sıcaklıklar, güneşli hava ve ara sıra
yağışlar optimal istekleridir.
Erginler düşük nem ve yüksek sıcaklıklara
karşı duyarlıdırlar; bu sebeple Akdeniz
ülkelerinde fazla önem kazanmamışlardır.
Soğuk ve yağmurlu koşullar da erginlerin
topraktan çıkışını engeller. Pupa da düşük
neme karşı duyarlıdır.
Savaş
Bulaşık olduğu yerlerde patatesin en önemli
zararlısıdır. Birçok ülkenin iç ve dış karantina
listesindedir.
İlk defa 1823 yılında ABD’nin Colorado
bölgesinde bulundu. Orijini Meksika...
1874’te Atlantik Okyanusu kıyılarına kadar
yayıldı. 1876’dan itibaren Batı Avrupa
ülkelerinde görülmeye başladı... Fransa’da
1922 yılında kitle halinde ortaya çıktı... 1940’lı
yıllarda İspanya ve Portekiz’de, 1950’li yıllarda
İtalya, Balkan ülkelerinde 1960’tan sonrada
Yunanistan, Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya’da
yayılmıştır...
Ülkemizde ilk defa 1963 yılında Edirne’de
saptanmıştır. Halen Marmara, Ege, Karadeniz
ve İç Anadolu Bölgelerinde yayılmıştır. Doğu
kırmızı renktedirler, daha sonra renk açılarak
soluk sarıya kadar dönüşür. Her segmentte
vücudun 2 yanından 2’şer adet siyah benek
bulunur.
Pupa : Toprakta bulunur. Yaklaşık l cm
uzunluğunda, turuncu renkte, topraktan
gevşek bir kokon içerisindedir.
Yumurta : Uzun-oval, sarı veya turuncu
renkte, l,2-l,5 mm boyundadır. Yaprak
üzerinde dik ve çok sayıda bir arada bir paket
şeklinde bulunur.
Toprakta l0 cm derinlikte sıcaklık l0oC’ye
ulaştığında erginler aktif hale geçerek
buldukları Solanaceae bitkileri üzerinde
beslenmeğe başlarlar. Erginlerin kışlaktan
çıkışı Marmara bölgesinde nisanın 2.
Türkiye’de iç karantina listesinde bulunan bir
zararlıdır. Erkenci patates çeşitlerinin
ekilmesi... Hasatta artık bırakılmaması... Elle
toplama...
Yeni bulaştığı bölgelerde zararlı görülür
görülmez kimyasal savaşının yapılması
gerekmektedir. Bulaşık alanlarda 1 da’lık
alanda 4-5 yer kontrol edilerek 20 yumurta,
larva veya ergin bulunduğunda ilaçlama
yapılır.
Kuşlar, kümes hayvanları, köstebek, fare, kirpi
ve sürüngenlerin bunların larvalarını yer,
erginlerine de saldırdıkları bilinmektedir.
Asya, Avrupa, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika...
Orta ve Güney Amerika... Türkiye’nin her
yerinde bulunur.
Polifag. Patates, şekerpancarı, pamuk,
ayçiçeği, yonca, sebzeler. Kannibalizm de
Ocak-Şubat 2016
41
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
4. Agriotes lineatus L. Telkurdu Coleoptera: Elateridae
görülebilir.
Zararı veren larvalardır. Erginlerin yeşil bitki
dokusu ile beslenmesi çok nadirdir. Erginler
polen tozlarıyla beslenirler. Larvalar bitkilerin
köklerini, kök boğazını veya yumruları yiyerek
zarar verir. Zarar gören genç bitkilerin toprak
üstü kısımları solar, çekilince kolayca çıkar.
Larvalar bir bitkiden diğerine geçerek,
sıraların açılmasına sebep olurlar.
Patates ve diğer yumrulu bitkilerde, yumru
kalitesini düşürürler, yumruların hastalık
etmenlerinden kolayca zarar görmelerine
sebep olurlar.
Sarımsı kahverengi, 9-12 mm boyunda,
uzunca ve yassıdırlar. Antenler ve bacaklar
kırmızımsıdır. Elytra sık ince tüylerle kaplı, her
biri üzerinde siyah noktacıklardan oluşan 4
adet çizgi bulunur. Boyun plakasının boyu
enine eşittir.
Larva ince uzun, 22 mm kadar, kırmızımsı
sarı... Larva derisi kuvvetle kitinleşmiş, tel gibi
sert, 2/3'üne kadar silindir şeklinde... Larva
3 çift thorax bacağına sahiptir.
Pupa : Toprak içerisinde uzun oval toprak bir
kokon içerisindedir. Büyüklüğü 15 mm
kadardır.
Yumurta : 0.5 mm uzunluğunda, oval ve gribeyaz renktedir, ince ve sert bir kabuğa
sahiptir...
Erginler mayıs ayında aktif hale geçerler...
Güneşli günlerde çiçekler üzerinde
beslenirler, geceleri de ışığa gelirler...
Yumurtalarını mayıs-temmuz döneminde,
nemli topraklara, 1-2 cm derinliğe, bitkilerin
kökleri yakınına tek tek veya gruplar halinde
bırakırlar... Bir dişi 100-300 kadar yumurta
bırakır.
Yumurtalardan 30-40 gün sonra larvalar çıkar.
Larvalar gelişmelerini
8-10 deri değiştirerek,
3-5 yılda tamamlarlar.
Larvalar birinci yıl
fakültatif humus ve
çürük bitki artıkları
yiyicisidirler, canlı bitki
dokusu ile beslenmeler,
asıl 2. yılda beslenmeye
başlar... Larvalar nem
42
Ocak-Şubat 2016
ve sıcaklık uygun olduğunda toprağın yüzüne
daha yakın, kışın ise daha derinde bulunurlar.
Gelişmesini tamamlayan larvalar son yılın
temmuz-ağustos aylarında, 10-20 cm toprak
derinliğinde, topraktan bir kokon içerisinde
pupa olurlar.
Pupa dönemi 3-4 hafta sürer. Erginler kışı
toprak içerisinde, çalı veya otların altında
geçirir.
Yumurta, larva ve pupa yüksek neme
yakından bağımlıdırlar.
Açığa bırakılan
yumurtalar açılmazlar.
Savaş
Toprakta humusun düşük oranda tutulması...
Tarlayı ekim öncesine kadar otlu ve nemli
bırakmamalıdır, böylece yumurta koyma
azaltılabilir.
Yazın toprak derin işlenerek, bilhassa ağır
topraklarda kışlamaya hazırlanan erginler yok
edilebilir.
Gübreleme ile bitkinin hızla gelişerek zararı
yenmesi sağlanabilir...
Tarlaya tuzak bitkiler ekerek veya havuç,
pancar, salatalık gibi bitki artıklarını bırakarak
bunları toplamak mümkündür.
Larvalar toprak dışına çıkmadıklarından
kimyasal savaş oldukça zordur. Yoğunluğu
tespit için tarlanın 5 ayrı yerinde 0,5 m2'lik
alanlar kontrol edilir, m2’de 2’den fazla larva
varsa, ilaçlama yapılır. İlaçlı mücadelesinde en
pratik yöntem, tohumluğun ilaçlanmasıdır.
Bunun için Agrotis mücadelesinde kullanılan
ilaçlar kullanılır.
5. Agrotis segetum Schiff. Bozkurt,
Kesicikurtlar, Lepidoptera:
Noctuidae
Dünyanın tropik, subtropik pek çok ülkesinde
yaygındır. Türkiye’de yaygındır. Özellikle
Marmara Bölgesi, batı, kuzey ve Orta
Anadolu’da bulunmaktadır. Ege Bölgesinde
patateslerde en yaygın Agrotis türüdür.
Polyphag... Patates, tütün, pancar, ayçiçeği ve
susam zarar verdiği bitkiler arasındadır.
Larvalar 1. dönemde genç fidelerin alt
yapraklarını yerler. Daha sonra fideleri kök
boğazından keserler. Bu şekilde sıralarda
boşluklar oluşur. Fidelerin köklerini de yerler.
Kesik fidelerin dipleri arandığında, 2-5 cm
toprak derinliğinde larvalar bulunabilir.
Gelişmiş bitkilerde yumruları delerek zararlı
olurlar.
Ergin : Kanat açıklığı 35-42 mm... Kanat
ortasında yuvarlak ve dış kısmına doğru
böbrek şeklinde bir leke vardır. Arka kanatlar
açık gri ve daha koyu renkli bir bandla
çevrelenmiştir.
Larva : Olgun larva 4-5 cm boyunda, yanlarda
kahverengi bir hat bulunur. Genç larva koyu
gri renkli ve üzerinde siyah noktalar bulunur.
Pupa : Gevşek, toprak bir kokon içerisinde
1,6-2cm kadar...
Yumurta : Oval, 0.5-0.7 mm çapında,
başlangıçta sarımsı beyaz, açılmaya yakın
koyu kahverengindedir.
Kışı olgun larva olarak topraktan bir kokon
içerisinde geçirir, ilkbaharda pupa olurlar.
Kışlaktan çıkan larvalar toprak yüzünde
bulunan yabancı otlarla beslenirler. Erginler
Nisan ayından itibaren uçuşmaya başlarlar...
Bir yılda Ege Bölgesi’nde 2-4, Marmara
Bölgesi’nde 2, Orta Anadolu’da 1 döl verdiği
bildirilmektedir.
%60’ın üzerindeki nem, 20-25 ºC sıcaklık
optimal isteklerini oluşturur. Nem %60’ın ve
sıcaklık 11ºC’nin altına düştüğünde
yumurtalar gelişemez. 30ºC’nin üzerindeki
sıcaklıklar yumurta gelişmesini olumsuz
etkiler...
Kumlu, hafif ve üzerinde bitki örtüsü olan
topraklar zararlı için uygundur. Zorunlu
diyapozu yoktur, sıcaklık ve nem koşulları
uygun olduğu taktirde, kış aylarında da
gelişmesine devam eder.
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
6. Scrobipalpa operculella (Zell.) Syn: Phthorimaea operculella
(Zell.) Patates Güvesi, (Lepidoptera, Gelechiidae)
Anavatanı tropik Amerika... Amerika,
Avustralya, Hindistan, Akdeniz ve Ortadoğu
ülkeleri, Afrika Ülkeleri... Dünyanın birçok
ülkesinde ve Türkiye’de karantina listelerinde
bulunan önemli bir zararlıdır...
Solanaceae familyası bitkileri... Patlıcan,
domates, biber, tütün ve şeker pancarında
zararlıdır. Patatesteki zararı önemlidir...
Larvalar tarlada yaprak ve sapların içine
girerek beslenir, yumrulara kadar inebilirler...
Yapraklar galerilerin bulunduğu kısımlarda
açık ve beyazımsı bir renk alır... Pupa olmak
için ördükleri ağlarla yaprakları birbirine
yapıştırırlar... Tarladaki zararı söküme yakın
görülür...
Asıl büyük zarar depolanmış yumrularda
görülür; yumrular üzerine bırakılan
yumurtalardan çıkan larvalar önce gözleri
delerek yumru içerisine girer, kabuk altında
tüneller açarak beslenir ve yumruyu tahrip
ederler... Bir yumruda çok sayıda larva zarar
yapabilir... Larvaların yumruda açtığı
yaralardan fungus ve bakteri gibi hastalık
etmenleri de yumruya girebilir...
Mayıs-Haziran’daki % 1-2’lik bir bulaşma,
sonbahara kadar % 50’ye ulaşabilir. Depoda
yazın 30, kışın 50-60 gün içerisinde bütün
ürünü yok edebilir. Tarlada da %45’e kadar
ulaşan ürün kaybı.
Ergin : Kanat açıklığı 13-16 mm, ön kanatlar
dar-uzun, grimsi kahverengi, üzerinde 2-3
adet koyu lekelere sahiptir. Arka kanatlar dar,
uçları belirgin olarak ince, kenarları
püsküllüdür.
Larva : 10-14 mm boyunda, pembemsi veya
yeşilimsi beyazdır.
Pupa : Kirli beyaz, kaba örülmüş ipek bir
kokon içerisinde...
Yumurta : Oval, yaklaşık 0.5 mm boyunda,
başlangıçta beyaz renktedir.
Ergin dişiler yumurtalarını yaprak veya sürgün
üzerine, ya da hasat sırasında ve depoda
yumrular üzerine gözlerin yakınına teker
teker veya 3-4 adedi bir arada olmak üzere
bırakırlar. Bir dişi 70 kadar yumurta bırakır...
Erginler gündüzleri hareketsiz, geceleri
aktiftirler.
Yumurtalar 25oC sıcaklık ve %80 nemde 5-6
günde açılır.
44
Ocak-Şubat 2016
Çıkan larvalar yaprak veya yumru içerisine
girerek beslenmeye başlarlar. Larva 4 dönem
geçirerek, Ağustos-Eylül döneminde 15-20
günde gelişmesini tamamlar.
Uygun olmayan şartlarda kışı patates
ambarlarında yumrular içerisinde larva olarak
geçirir.
Özellikle sıcak ve kurak ülkelerde, hem tarlada
hem de ambarlarda çok önemli zararlar
meydana getirebilir. Zararlının gelişmesinde
sıcaklığın etkisi fazladır 10ºC’nin altında
gelişme durur. 15-35°C en uygun sıcaklıklardır.
38°C’den sonra gelişme olumsuz etkilenir.
Sıcaklığın 20ºC’nin üzerinde olduğu
durumlarda, nemin az veya yüksek oluşu
gelişmeyi etkilemez...
Bir nesli yazın 3-4 haftada tamamlanır...
Lübnan’da depo koşullarında yılda 10-12,
İsrail’de 8-9 ve Marmara Bölgesinde 4-6 döl
vermektedir.
Savaş
Karantina tedbirleri çok önemlidir, temiz
tohumluk, erken hasat. Hasat artıklarının
imhası... Hasat esnasında yumruların gece
açıkta bırakılmaması çok önemlidir.
Marmara Bölgesinde çoğunlukla ekilen Sarıkız
patates çeşidinde zarar daha fazla olmaktadır.
Çoğunluk tarlada mücadeleye gerek yoktur.
Tarlada bitkilerin %10’dan fazlası ağır zarar
gördüğünde ilaçlı savaşa geçilebilir.
Capidosoma koehleri ve Apanteles
subandinus önemli parazitoitleridir.
Temiz ürünün depolanması. Yumru
kontrolünde %1 bulaşıklıkta bile ürünün
ilaçlanması gerekmektedir. 10°C’nin altında
depolama.
7. Diğer Patates Zararlıları
Bemisia tabaci Genn.
Hemiptera: Aleyrodidae
Çukurova Bölgesinde Beyazsinek ilkbaharda
önce patateslerde görülür.
Populasyonunun artışı patatesin hasada
yaklaştığı döneme rastlar. Patates için
önemsiz bir zararlıdır.
Empoasca spp. Yaprakpireleri, Homoptera:
Cicadellidae
Türkiye’de Patates ekilen her yerde görülür.
Bazen önemli zararlar verebilir. u
agrotime TARIM BANKACILIĞI
Yapı Kredi’den, Tarıma Özel Vizyon
T
Ürün gamında bulunan tarıma özel 20 farklı kredi çeşidi, 7 sigorta, 2 farklı kart uygulamasıyla
tarım alanındaki yatırımları destekleyen Yapı Kredi, bu doğrultuda 2016 yılında da bitkisel
üretimden hayvancılığa kadar her alanda tarım sektörünü desteklemeyi sürdürecek.
ürkiye’de
KOBİ’ler
ülke
ekonomisinin
itici
gücü
durumunda bulunuyor. Tarım
sektörü de bu itici gücün önemli
bir parçası. Ülkemiz tarıma
elverişli coğrafi konumu, genç nüfusu,
iklimsel avantajları, artan alım gücü ve
genişleyen iç pazarı sayesinde pek çok
ülkeye kıyasla son derece avantajlı bir
konumda.
Yapı Kredi KOBİ ve Tarım Bankacılığı Grup
Direktörü Aslı Düzenli de, Türkiye gibi
tarıma elverişli arazilerin fazlaca bulunduğu
ülkelerde topraktan en yüksek verimi almak
için, teknoloji ve profesyonelliğin büyük
önem taşıdığına değindi. Yeni tarım
teknolojileri sayesinde sektör olarak ölçek
ekonomisinden daha fazla faydalanır hale
gelindiğini dile getiren KOBİ ve Tarım
Bankacılığı Grup Direktörü Aslı Düzenli;
“Ancak tarımsal mekanizasyon ve kapasite
sorunu belirli yörelerde hala sektörün
önemli bir problemi olarak karşımıza
çıkıyor. Bu nedenle Yapı Kredi olarak yatırım
kredilerinde en önemli vizyonumuzu
çiftçinin büyümesine, refahına katkıda
bulunacak bir tarım bankacılığı hizmeti
sunmak olarak belirledik. 2015 yılında da
çiftçilerimizle dirsek teması kurarak
ihtiyaçlarını yerinde tespit ettik ve bunlara
uygun çözümler üreterek çiftçilerimizin
büyümesine destek olduk” şeklinde
konuştu.
Grup Direktörü Aslı Düzenli, Yapı Kredi
olarak tarım sektörünün öneminin bilinciyle
üreticilere yönelik, sektörün gelişimini
destekleyecek çözümler önerdiklerini
vurguladı. Tarım bankacılığı alanında
oluşturdukları tarım segmentine özel
birimlerle hizmet verdiklerini ifade eden
Grup Direktörü Düzenli; “Ürünlerimizi
46
Ocak-Şubat 2016
Aslı Düzenli
müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda
şekillendiriyor ve çeşitlendiriyoruz. Özellikle
bölgelerimizdeki tarım çalışanlarımız ve
tarımsal bölgelerde yer alan 250’ye yakın
şubemiz bu segmentteki bilgi ve hizmet
kalitesini artırıyor. Böylece müşterilerimize
tarımsal finansman konusunda danışmanlık
da veriyoruz” dedi.
Düzenli, ürün gamında bulunan tarıma özel
20 farklı kredi çeşidi, 7 sigorta, 2 farklı kart
uygulamasıyla tarım alanındaki yatırımları
desteklediklerini kaydetti. Tarım kredilerini,
işletme ve yatırım kredileri olarak iki ana
gruba ayırdıklarını dile getiren Düzenli;
“Müşterilerimizin ihtiyacına uygun olarak 5
yıla varan vadelerde kredi ürünlerimiz
bulunuyor. En çok tercih edilen ürünlerimiz
arasında tarımsal üretim kredisi yer alıyor.
Bu krediyle ekim, dikim, gübreleme,
sulama, hasat toplama dönemindeki tüm
finansal gereksinimleri hasatta ödemeli
şekilde karşılıyoruz. Seracılık kredisi de vade
sonunda anapara ve faiz ödemeli olarak
kullanılabilen bir diğer ürünümüz. Bu
ürünümüzle üreticilerin fide alımı, gübre,
ilaçlama, örtü gibi tüm ihtiyaçları için
finansman desteği veriyoruz. Sera yapım
kredisi ile ise, yeni sera kurulumu veya
mevcut seraların bakım, yenileme ve
modernizasyonu gibi yatırım ihtiyaçlarını
karşılayabiliyoruz.
Traktör
Kredisi
ürünlerimizle de çiftçilerimize 0 km ve ikinci
el
traktör
alımlarında
finansman
sağlıyoruz” şeklinde konuştu.
agrotime TARIM BANKACILIĞI
Hayvancılık da var
Aslı Düzenli, büyükbaş hayvancılık
sektörüne yönelik olarak hem işletme
finansmanı amaçlı besicilik ve süt
hayvancılığı kredisi, hem de yatırım amaçlı
hayvan
alım
kredisi
ürünlerinin
bulunduğuna da değindi. Bunun dışında
yine geçtiğimiz yıllarda hayvancılık
kredilerine arıcılık, küçükbaş hayvancılık,
tavukçuluk ve balıkçılık kredilerini de
ekleyerek ürün gamını genişletmeyi
sürdürdüklerini ifade eden Düzenli; “Ayrıca,
sözleşmeli tarım faaliyetlerini finanse
etmek üzere sözleşmeli ürün kredimiz de
bulunuyor. Bu krediyle, ülkemizde önemi
gittikçe artan ve çiftçilerimizin birçok ürün
için tercih ettiği sözleşmeli üretime daha
nitelikli bir hizmet vermeyi amaçlıyoruz.
Tüm bu kredi ürünlerimizin yanı sıra,
sektörde bir ilk olarak 2014 yılında
uygulamaya başladığımız kampanyamız ile
işletme
finansmanı
amaçlı
tarım
kredilerimizi ‘ister faizsiz, ister masrafsız’
seçenekleri ile çiftçilerimizin kullanımına
sunuyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)
makbuz senedi kredileri, tarım makineleri
kredisi ve tarımsal yatırım kredileri gibi
farklı kredi seçeneklerini de çiftçilerimizin
tüm tarımsal ihtiyaçlarını karşılamaya
yönelik olarak sunuyoruz” dedi.
Düzenli ayrıca, son yıllarda tarım
sektöründe lisanslı depoculuk sistemi ile
tüm kesimler için ayrıca yeni bir dönemin
başladığına değinerek, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı denetimindeki lisanslı depoculuk
sisteminde çiftçi, tüccar ve sanayicilerin
depolara teslim ettiği tarımsal ürünler
karşılığında, Merkezi Kayıt Kuruluşu
nezdinde "Elektronik Ürün Senedi" (ELÜS)
oluşturulduğunu hatırlattı. Bu sisteme göre
depolara bırakılan tarımsal ürünlerin yetkili
laboratuvarlar tarafından miktar, cins ve
kalitesine göre sınıflandırıldığını dile getiren
Grup Direktörü Düzenli; “Sonrasında ELÜS
cinsinden değerleri belirleniyor. İşte bu yeni
sistemle çiftçiler hem güvenli bir şekilde
depolama hizmeti alabiliyor hem de ELÜS
karşılığında
bankamızdan
kredi
kullanabiliyor.
Bu krediler sayesinde çiftçilerimiz fiyat
dalgalanmalarına karşı kendilerini korurken,
tüccar ve sanayiciler de istedikleri kalitedeki
ürüne, uygun depo maliyetiyle ulaşabiliyor”
şeklinde konuştu.
Düzenli, Yapı Kredi olarak üreticilere özel
Verimli Kart ve TMO Kart ürünlerini
geliştirdiklerinden bahsederek, Verimli Kart
uygulamasının da 2011’de çiftçilere yönelik
sunulan, tarım kredisi kullanan çiftçilerin
faydalandığı hizmetlerden biri olduğunu
hatırlattı.
Verimli
Kart’ın,
tarım
sektöründeki üye işyerlerinde yapılan
tohum, yem, gübre ve akaryakıt alımlarında
kullanılabildiğini ifade eden Düzenli; “Ayrıca
müşterilerimiz bu üye işyerlerindeki faizsiz
alışveriş fırsatlarından da yararlanabiliyor.
Örneğin şu anda anlaşmalı OPET ve
SUNPET istasyonlarından 6 aya kadar faizsiz
alışveriş imkânı sunuyoruz. Müşterilerimize
kartlarını ATM'lerden veya şubelerimizden
nakit para çekim işlemlerinde kullanma
olanağı da sağlıyoruz. Verimli Kart’ın
ödeme vadesini ise tamamen çiftçimizin
hasat zamanına göre belirliyoruz” dedi.
Düzenli, Verimli Kart’ın yanı sıra TMO
Kart’ın da bulunduğunu, çiftçilere özel
olarak tasarlanan TMO Kart aracılığı ile,
TMO’dan yapılan ürün tahsilatlarına aracılık
ettiklerini ve ürün ödemelerini 20 gün
erken alma fırsatını sunduklarını da
sözlerine ekledi.
Aslı Düzenli, sektör gelişmesi yönünde
büyük yararı olduğuna inandıkları yenilikçi
tarım kredi ürünleri ve Türk tarımının
modernizasyonuna sağladıkları destekle,
üretimde verimliliği ve çiftçinin rekabetçi
gücünü artırmak hedefiyle çalışmalarını
sürdürdüklerini, bu doğrultuda 2016 yılında
da bitkisel üretimden hayvancılığa kadar
her alanda tarım sektörünü desteklemeye,
çiftçiye her türlü bankacılık hizmetini ve
ürünlerini sunmaya devam edeceklerini
ifade ederek, sözlerini noktaladı. u
Ocak-Şubat 2016
47
agrotime TARIM BANKACILIĞI
S
Rusya Krizinin Tarım Sektörüne
Etkisi ve Çözüm Odaklı Öneriler
Hazırlayan: İbrahim Oğuz / Kıdemli Tarım Uzmanı / Frankfurt School of Finance & Management
on dönemde Türkiye ve Rusya
arasında yaşanan olumsuzluklar
Rusya‘nın başta tarım olmak
üzere birçok alanda ticari ilişkileri
tek taraflı dondurması ya da
yasaklar getirmesi üzerine ekonomik bir
boyut kazanmıştır. Rusya Federasyonu’na 1
Ocak 2016’dan itibaren ihracatı resmen
yasaklanan ürünler domates, salatalık,
portakal, mandalina, greyfurt, nektarin,
elma, armut, kayısı, şeftali, erik, üzüm,
çilek, soğan (kuru), lahana (kırmızı), brokoli,
karanfil, tavuk ve hindi eti şeklinde
sıralanmaktadır.
Beklenmedik bir kriz durumunda üreticiler
ne yapmalıdır? Nasıl bir aksiyon almalıdır?
Devlet bu krizde makro politikalarını nasıl
oluşturacaktır? Tarıma finansman sağlayan
kuruluşlar nasıl önlemler almalıdır? Tüm bu
soruların cevabını bulmak için önce bu
krizin hangi ürünleri hangi boyutlarda nasıl
etkileyeceğini tespit etmek gerekir.
Gerçek anlamda krizin etkilerini görebilmek
için Rusya ile ihracat durumumuza ürünler
bazında kısaca değinelim.
Ülkeler Bazında Yaş Sebze
Meyve İhracatı
Son yılların ihracat verilerine bakıldığında
yaş sebze ve meyve ihracatının miktar
bazında %38’i, değer bazında ise %42’sinin
bir ülkeye (Rusya) yapılıyor olması, o ülke
ile yaşanabilecek kriz dönemlerinde yaş
sebze
ve
meyve
fiyatlarında
dalgalanmalara neden olabileceğini net
olarak göstermektedir. Yine bu veriler
incelendiğinde yaş sebze ve meyve ihracat
yaptığımız ülkeler arasında eski Doğu Bloku
ülkeleri, Suriye ve Irak öne çıkmaktadır. Irak
ve Suriye’de yaşanan iç karışıklıkları da
düşündüğümüzde mevcut kırılganlık riski
daha da artmaktadır. Rusya’nın tarımsal
ürünler için AB ülkelerine uyguladığı
yasakları da dikkate aldığımızda Türk
mallarının AB ülkelerine girişi çok kolay
gözükmemektedir.
Rusya ile Tarımsal Ticarete
Konu Ürünlerin Üretim ve
İhracat Miktarları
Ülkemizde ihracat verileri, ürün ve ülke
bazında çok net ayrıştırılmamıştır. Ayrıca
ürün bazında aylık ve yıllık iç tüketim
verileri de detaylarıyla mevcut değildir. Bu
durum, pazar dengelerinin değişmesi
durumunda ürünlerdeki fiyat oluşumuna
oluşacak etkiyi net bir şekilde
ölçümlememize olanak sağlamamaktadır.
Yurt içi üretim miktarları ile Rusya’ya
yapılan ihracat miktarları kıyaslandığında,
özellikle greyfurt, domates ve mandarin
ürünleri ön plana çıkmakta ve üretimin
önemli bir bölümü Rusya’ya ihraç
edilmektedir. Bunun dışında soğan (kuru),
üzüm ve çilek, ihracatımızda önemli bir
miktar teşkil etmektedir. Portakalda
%1,53’lük oran aslında çok düşük
gözükmektedir. Yalnız bu yıl olduğu gibi
rekoltenin yüksek seyrettiği yıllarda zaten
iç tüketim pazarı şişeceğinden üretici
fiyatları gerileyecektir.
Tarımsal Ürünlerde Üretim/
Fiyat/Tüketim/Pazar İlişkileri
Bu tür krizlerde en çok etkilenen yapının
üretim fiyat ilişkisi olduğu gözlenmektedir.
Eğer üretim miktarı değişmeyip, ihracat ya
da tüketim düşer ise fiyat farklı bir kırılım
şekli gösterir. Aşırı talepte de tam tersi
yaşanır.
Bu verilere göre domates üretiminin arttığı
dönemde fiyatların da artması dikkat
çekicidir. Bunun görünürdeki en önemli
nedeni, üretimin arttığı Mart, Nisan ve
Mayıs aylarında tüketimin de artış
göstermesidir. Fakat temel sebep, ihracatın
48
Ocak-Şubat 2016
agrotime TARIM BANKACILIĞI
• Özellikle Suriyeli mültecilerden temin
edilen ucuz işgücünün tarım sektöründe
kullanılması ve bu dönemde aile işçiliğine
yönelim, krizden etkilenen üreticilerin
maliyetlerini azaltarak bu grubun
ekonomisine bir katkı sağlayabilir.
Kamu Politikaları
da tüketim ile beraber artış göstermesidir.
Krizden dolayı bu yıl fiyatların aşağı yöne
doğru eğrileceği öngörülmektedir.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere en
kırılgan ürünler; kabak, dolma biber,
domates, patlıcan, hıyar, kapya biber,
portakal
ve
greyfurt
şeklinde
sıralanmaktadır.
Yasağın
yürürlüğe
girmediği dönemde ve yasağı kapsamayan
ürünleri de içeren bu çalışma, ürün
fiyatlarındaki düşüşün psikolojik etkiden
kaynaklı olduğu kanısını uyandırmaktadır.
Ocak ayı ilk iki haftasında yapılan
araştırmalarda fiyatların (Narenciye grubu
hariç)
yukarı
yönde
seyrettiği
gözlemlenmiştir. Söz konusu ürünlerin
üretiminin sınırlı olduğu bir ayda (Aralık –
Ocak) bulunulması dolayısı ile üretimin çok
olacağı Mart – Mayıs aylarına kıyasla
fiyatların düşük olması beklenebilir.
Durum Tespiti:
Yaşanan Rusya krizinin tarım sektörüne
olası etkilerine yönelik yaptığımız
araştırmalarda şu tür tespitler elde
edilmiştir:
• Krizin seyri, etkisi ve tahribatı başta kamu
sektörünün ve diğer tüm paydaşların
alacağı
aksiyonlara
bağlı
olarak
değişecektir.
• Bu krizin en az hasarla atlatılabilmesi için
pazar çeşitlendirmesine gitmesi gereken
ihracatçılarımıza çok iş düşmektedir.
• Özel şartlar söz konusu olmaz ise en çok
etkilenecek olan ürün grubunun sebzelerde
domates ve hıyar, narenciyede ise greyfurt,
portakal ve mandarin olması beklenebilir.
• Yeni pazarlar bulunmaz ve yaptırımlar bir
yılı aşkın bir süre devam eder ise narenciye
üreticileri özellikle ikinci yılda ciddi
sorunlarla karşılaşabilir.
• Çilek, kayısı ve üzüm gibi ürünler için fiyat
bazında etkilenme söz konusu olabilir;
fakat üretim bazında halen belli bir süre
yeni pazar bulma şansı mevcuttur. Taze
kayısı üretiminde “orta erkenciler” en çok
etkilenecek
üretici
grubu
gibi
gözükmektedir.
• Domates, hıyar ve diğer sera ürünlerinde
yüksek verim beklentisi ve iklim şartlarının
uygun seyretmesi, Mart – Mayıs aylarında
üretim yığılmalarına neden olabilir.
•
Kabak, biber, domates, hıyar ve
patlıcandaki fiyat düşüşlerinin, ikinci ekiliş
döneminde kışlık sebzelere ve yeşilliğe
yönelimi artıracağı tahmin edilmektedir.
• Yapılan değerlendirmelerde topraksız
serada domates üreten işletmelerin
krizden ciddi etkileneceği görülmekle
birlikte, bu işletmelerin sektörün en güçlü
sabit sermaye yatırımlarından olması
sebebiyle bu tip krizlere hazırlıklı olmaları
beklenmelidir.
• İhracatçılar risk oranlarını daha yüksek
tutacağından, üreticilere yansıyan fiyatlar
daha da düşük olacaktır.
• İhracatla satılamayan kaliteli ürünler iç
piyasaya arz edilecek ve küçük üreticilerin
düşük kaliteli malları tercih edilmeyecektir.
Bu krizden en çok küçük üreticinin
etkileneceği söylenebilir.
• İç piyasada aracılar ve son satıcıların kar
marjlarından
ödün
vermeyecekleri
varsayımı ile krizin etkisinin yoğun olarak
tarımsal üreticilere aktarılacağı söylenebilir.
• Beyaz et üreticilerinin, piyasadan gelecek
fiyat ve talebe göre üretim süreçlerinde
düzenlemelere gideceği beklenmektedir.
• İhracat olanaklarının çeşitlendirilmesi ve
yeni ülkelere açılım ile krizin özellikle
seracılık ürünlerine olan olumsuz etkisi
tersine çevrilebilir, kırılganlık azaltılarak bu
ürünlerin üreticileri için kriz bir fırsata
dönüştürülebilir.
• Şimdilik beklenmiyor olsa da, Türkiye’nin
yaptırımlara cevap olarak bazı tarımsal
ürünlerin Rusya’dan ithalatına yasak
getirmesi durumunda özellikle buğday,
çeltik ve yağlık ayçiçeği gibi ürünlerde kısıtlı
ölçüde bir fiyat artışı beklenebilir.
Krizin en az hasarla atlatılabilmesi için
kamu tarafından alınabilecek bir dizi önlem
bulunmakta ve zaman içerisinde bu
önlemlerin bir kısmının hayata geçirileceği
düşünülmektedir. Bu güne kadar bakanlığın
bir takım önlemler almakta olduğunu
biliyoruz. Lakin tüm paydaşların bir arada
olmadığı çözümlerin eksik kalabileceği
düşünülmelidir.
Başkanlığını Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın yaptığı, bünyesinde ilgili tüm
üretici örgütleri, ihracatçı birlikleri, ilgili sivil
toplum kuruluşları (nakliyeciler, tüketici
birlikleri, komisyoncu birlikleri, vb.),
İhracatı Geliştirme Merkezi, Hazine
Müsteşarlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı yetkililerinin ve kamu sektörünün
yanı sıra özel finans kuruluşlarının da
katıldığı bir Kriz Komitesi’nin kurulması çok
yararlı olacaktır. Bu komite, ortak
yapılandırılmış bir gündemin konularını
değerlendirerek ilgili bakanlığa raporlar ve
alınması gereken aksiyonlar üzerine
öneriler sunabilir. Buna ek olarak aşağıdaki
konular incelenebilir:
• Krizden etkilen üretici gruplarının
büyüklüğünün ve etkilenme maliyetinin
tespit edilmesi;
• Krizden etkilenen ihracatçı ve
nakliyecilere ait sorunların boyutlarının
tespit edilmesi;
• Yeni dış pazarların bulunmasına yönelik
araştırma, ulaştırma alt yapıları, tanıtım ve
yasal çalışmalar yapılması;
• Yaş sebze ve meyve için hava
taşımacılığının
geliştirilmesi
ve
desteklenmesi için ilgili kurum ve
kuruluşlar ile temasa geçilmesi, bu
planların fizibilitelerinin hazırlanması ve
gerekli teşviklerin belirlenmesi;
• Krizden etkilenen ürünlerin ihracatına
yönelik olarak yapılacak değişik nevi
emsalde desteklerin belirlenmesi, yasal
çerçevesinin
oluşturulması
ve
uygulanmasında yaşanan aksaklıkların
takibi;
• İhracata yönelik desteklerin artırılarak,
maliyet avantajı ile tarımsal ürünlerde
görece pahalı olduğumuz piyasalara açılım
sağlanması;
• Üreticinin kamu ve özel finans
kuruluşlarına olan borçlarının ötelenmesi
için finans kuruluşlarına yönelik rahatlatıcı
Ocak-Şubat 2016
49
agrotime TARIM BANKACILIĞI
politikalar oluşturulması;
• Sivil toplum kuruluşları ile birlikte
çalışılarak iç tüketimin desteklenmesi;
• Üreticilere girdi sağlayan ana
kuruluşlar/bayiler ile irtibata geçerek ürün
girdi maliyetini düşürücü rekabete açık
müdahalelerin yapılması ve yasal
zeminlerinin hazırlanması;
Finansal Kuruluşlar İçin Öneriler
Üreticilerin,
pazar
olanaklarının
geliştirilmesi amacıyla her ürün için değişik
aksiyonlar alacağı ve muhtemelen
piyasanın orta vadede dengeleneceği
unutulmamalıdır. Nitekim bugünlerde sera
ürünlerinde olduğu gibi fiyatlar yüksek
seviyelere vuracak, bazı dönemlerde ise
dip noktalarına inecektir. Burada dikkat
edilmesi gereken en önemli konu, güncel
fiyat
durumlarına
göre
hareket
etmemektir. Gerek seracılık ürünleri
gerekse diğer turunçgil ve meyveler tek
dönemde hasat edilmemektedir.
Yine de aşağıda belirtilen ve önemli
gördüğümüz önerilerimizi dikkate almak
faydalı olacaktır.
• Yeni pazar oluşumları ve iç piyasaya
yönelik tüketimi teşvik edici uygulamalar
yakından takip edilmelidir.
• Krizden olumsuz etkilenen güvenilir
müşterilerde vade uzatımı ve yapılandırma
çalışmaları yapılabilir.
• Yeni finansmana gereksinim duyan iyi
üreticileri
farklı
kaynaklara
yönlendirmeden
ek
finansman
oluşturulması sağlanabilir.
• Riskini yönetmekte güçlük çeken
tarımsal işletmelere finansal danışmanlık
sağlayarak bu zor dönemden en az zararla
çıkmaları sağlanmalıdır.
• Bu dönemler müşteri sadakati yaratma
açısından önemlidir. Kredilerin geri
çağrılması gibi aksiyonlar geleceğe yönelik
50
Ocak-Şubat 2016
olumsuz algılar yaratabilir.
• Son olarak kriz yönetimi konusunda
yapılacak çalışmalarda ve alınacak
tedbirlerde yaşanan krizin bütün ülke
genelindeki tarımsal üretimi değil, yalnızca
Rusya’ya ihracata dönük çalışan illerdeki
ürün ve üretici ya da firmaları
etkileyebileceği unutulmamalıdır.
Üreticilere Öneriler
Kuşkusuz bu krizde üreticiler de
kendilerine göre aksiyonlar almalıdır ve
alacaktır. Bu aksiyonları alırken spekülatif
bilgi ve haberlere çok itibar etmemeleri en
doğrusu olacaktır.
Genel öneriler:
• Üreticilerin girdi maliyetlerini teker teker
kontrol etmesi, girdilerin muadillerine
bakması, fiyat araştırması yapmadan girdi
kullanmaması, sadece ucuz olduğu için
bilmedikleri girdilerden kaçınmaları
grekmektedir.
• Alternatif hal ve pazarları araştırmaları,
aracı kullanmadan direkt satıcılar ile
bağlantı
kurmaya
çalışmaları
önerilmektedir.
• Üretici örgütleri kurmaları, girdileri toplu
ve daha uygun fiyatlarda satın almaları,
pazarlarını üretici örgütü üzerinden
oluşturmaları yararlı olacaktır.
• Bitki koruma ürünleri kullanırken çok
dikkatli ve bilinçli olmaları önem arz
etmektedir.
• Yüksek oranda borçlulukları var ise finans
kuruluşlarından teknik destek istemeleri,
uygun finans kaynaklarına yönelmeleri,
ödeme vadelerini geniş aralığa yaymaları,
bazen küçülmenin büyümenin başlangıcı
olabileceğini
unutmamaları
önerilmektedir.
Seracılık yapan üreticiler;
• Verimliliklerini aksatmadan üretim girdi
maliyetlerini düşürücü uygulamaları
araştırmalıdır.
• Mümkünse kendi fidelerini yetiştirerek
maliyetlerini düşürmelidir.
• Günlük iç piyasa fiyatlarını takip etmeli,
buna göre hasat tarihlerini seçmelidir.
• Tek yıllık ürün dikimi yapmadılar ise ikinci
ürün dikimlerinde daha dikkatli çeşit
seçmelidir.
• Üretim maliyeti düşük ürün gruplarına
yönelmelidir.
• Ürün planlaması yaparken riskini
dağıtmalı ve çeşitliliğe gitmelidir.
Meyve ve turunçgil üreticileri;
• Yaşlı ve verimden düşmüş bahçelerini
sökmeli (köklemeli), yerine alternatif ürün
ve çeşitler araştırarak farklı ürünlere
yönelmelidir.
• Albenisi bitmiş çeşitler yerine piyasada
tutulan ya da yeni gelişen çeşitler ile
değiştirmelidir.
• Erkencilik, geçcilik, depolama, işleme ve
raf ömrü uzun türlere yönelmelidir.
Son Söz
Bu tür siyası krizler ne ilk ne de son
olacaktır.
Ülkeler
ekonomik
enstrümanlarını siyasetlerinde kılıç gibi
kullandığı sürece sık karşılaşacağımız
argüman olarak kotalar veya yasaklar hep
karşımıza çıkacaktır. Bizler dünya
standartları üstünde, takip edilebilir ve
gıda güvenilirliği standartlarına uygun,
yüksek kalitede ve girdi maliyetleri düşük
ürünler ürettiğimiz sürece bu tür krizler
etkisiz ve önemsiz hale gelecektir. Bu kriz
Rusya ve Orta Doğu pazarına sıkışmış
tarımsal ihracat politikamıza indirilmiş bir
darbe olarak okunduğunda ve her kesim
tarafından kendine dersler çıkarıldığında,
tarımsal
ihracat
politikalarımızın
kırılganlığını azaltacaktır. u
agrotime GÜNCEL
O
Kalite ve Ar-Ge’yi Önemsiyoruz
We Care About Quality and R&D
T
ürkiye’nin en büyük doku
kültürü laboratuvarlarından
birine sahip olan Invitrofidan,
sezonluk 3.000.000 bitki
kapasiteli modern alıştırma ve
üretim serasında in vitro koşullarda
çoğalttığı
bitkileri
dış
ortama
alıştırmaktadır. Bitkilerin laboratuara
girişinden, seradan satışına kadar olan
tüm prosesler ERP tabanlı bir yazılım ile
takip edilmekte bu sayede ürünlerin
izlenebilirliği sağlanmaktadır. InvitroFidan
Doku Kültürü Laboratuarı, rutin olarak
meyve anaçları, iç ve dış mekân süs
bitkileri, muz fidanı, çeşitli tıbbi ve
aromatik bitkiler ile patates fidesi ve
miniyumru üretmektedir. Özel Sektör
Tarımsal Araştırıcı Kuruluş Belgesi ve Doku
Kültürü İle Tohumluk Üretici Belgesine
sahip olan InvitroFidan Doku Kültürü
Laboratuarı ayrıca fidancı kuruluş olarak
da yetkilendirilmiştir.
52
Ocak-Şubat 2016
Tesislerde 12 farklı meyve anacı
üretilmektedir. Kiraz için kullanılan
Maxma 14 ve CAB 6P çeşitleri ve SL-64,
şeftali çeşitleri için kullanılan Garnem, GF677 ve Cadaman, armut çeşitleri için
kullanılan OHF-333, Fox 11, Farold 40 ve
Farold 69 ile erik ve kayısı çeşitleri için
kullanılan Myrobolan 29C ve Marianna
GF8-1 anaçlarının üretimi yapılmaktadır.
Bunlara ek olarak, her geçen yıl Pazar
payını arttıran, klonal meyve fidanları;
Blueberry (Bluegold, Bluecrop, Duke,
Brigitta, Toro, Darrow, Chandler, Patriot,
Bluejay, O’neal), Muz (Grand Nine, Grand
Nain, Azman, Şimşek, Herkül), Trabzon
hurması, Fındık, Antep Fıstığı, Nar, İncir,
Kızılcık, Kestane, Çilek, Enginar ile yine
doku kültürü yöntemleri ile üretilen
süper-elit kademede virüsten ari
tohumluk patates, çeşitli süs bitkileri (iç
mekan, dış mekan ve kesme çiçekler) ve
tıbbi aromatik bitkiler de ürün
ne of the biggest tissue culture
laboratories
of
Turkey,
InvitroFidan Tissue Culture
Laboratory, acclimtizes in vitro
propagated acclimatizes plants
in modern acclimatization and hardening
greenhouse, which has a capacity of 3
million plants seasonally. From the
introduce of plants to tissue culture through
sales in greenhouse, InvitroFidan tracks all
stages with an ERP based software, which
provides traceability. Invitrofidan Tissue
Culture Laboratory, produces fruit
rootstocks, inner and outer ornamental
plants, young plants of banana, various
medical plants, potato mini tubers routinely.
InvitroFidan has The Certificate of Private
Sector Agricultural Researcher and
Certificate of seed production company via
Tissue Culture, and aditionally authorized
as nursery company. InvitroFidan Tissue
Culture Laboratory makes production with
12 varieties in fruit rootstocks as Maxma 14,
CAB 6P and SL-64 for cherry, Garnem, GF677 and Cadaman for peach, OHF-333, Fox
11, Farold 40 and Farold 69 for pear and
Myrobolan 29C and Marianna GF8-1
rootstocks for plum and apricot varieties. In
addition to these, InvitroFidan propagated
of blueberry (Bluegold, Bluecrop, Duke,
Brigitta, Toro, Darrrow, Chandler, Patriot,
Bluejay, O’neal), banana (Grand Nine,
Grand Nain, Azman, Şimşek, Herkül),
persimmon, nut, pistachio, pomegranate,
fig, cornelian cherry, chestnut, strawberry
and artichoke, which increases market share
year by year, and also has virus-free, super
agrotime GÜNCEL
portföyünde bulunmaktadır. Yurtiçinde
hemen hemen bütün büyük fidancılarla
çalışan InvitroFidan, anaç ve çeşitlerini
yurtdışına da ihraç etmektedir. Özellikle
Polonya, Fas ve Tunus gibi ülkelerdeki
fidancılarla yoğun temas halindedir. Yeni
çeşitlerin üretime alınmasının öncesinde
fizibilite çalışmaları yapılır, ön çalışmalar
ticari üretim modeline göre şekillendirilir ve
kalitesinden emin olunan ürünlerle pazarda
yer edinmeye çalışılır. Sera ve laboratuarda
bitkilerin izlenebilirliği nasıl titizlikle
yapılıyorsa, sevkiyatı yapılan ürünlerin,
müşteri ziyaretleri gerçekleştirerek satış
sonrası destek ve takibi de aynı titizlikle
gerçekleştirilir.
Üretimin yanında Ar-Ge çalışmalarına da
büyük önem veren InvitroFidan, üretim
verimliliğinin artırılması, ürün çeşitliliğinin
artırılması ve yerli ıslah konularında SANTEZ,
TAGEM ve TÜBİTAK projeleri yürütmektedir.
InvitroFidan doku kültüründe üretimini
gerçekleştirdiği mavi sertifikalı anaçların
katma değerini artırmak üzere fidancıların
ihtiyaç
duyduğu
yeni
çeşitlerin
mikroaşılandığı mavi sertifikalı fidan üretimi
için yurt içi ve yurt dışında ıslahlaçılar ile
temas halinde olup, yeni partnerler arayışı
içindedir. u
elite-level potato seeds, various
ornamental plants (inner, outer and cut
flowers) and medical aromatic plants
within product portfolio, which are
produced by tissue culture. In addition
to working with nearly all of the
biggest nursery companies of domestic
market, InvitroFidan also exports
rootstocks and varieties. InvitroFidan,
is in close relationship with nursery
InvitroFidan Doku Kültürü Laboratuarı
tarafından sunulan hizmetler ve ürünler
• Meyve anaçları
• Mikro-aşılı fide ve fidanlar
• Virüsten ari süper elit patates miniyumru
ve patates fidesi
• İç mekân ve dış mekân süs bitkileri fide ve
fidanları
• Muz, Kivi, Blueberry, Trabzon hurması,
Fındık, Antep Fıstığı, Nar, İncir, Kızılcık,
Kestane fidanları
• Enginar ve çilek fideleri
• Üretim materyallerinde hastalık testleri
• Virüsten ari sertifikalı üretim materyalleri
• Sektörün ihtiyaç duyduğu tüm bitkilerde
hastalıksız, kaliteli ve sertifikalı in vitro fide ve
fidanlar, in vitro denemeler, arge-ürge
çalışmaları.
54
Ocak-Şubat 2016
companies in Poland, Morocco and
Tunisia. Before the new varieties’
introduction to tissue culture,
Invitrofidan conducts feasibility
studies, preliminary investigations
are
shaped
according
to
commercial production model,
and tries to attain a place in the
market with these products
whose quality are ensured. Close
attention to the monitoring of
plants
in
greenhouse
and
laboratory is also valid for after-sale
supports and follow-ups, by
customer visits.
InvitroFidan, who pays great attention
to research and development, as well as
production,
executes
SANTEZ,
TAGEM and TÜBİTAK projects, to
increase productivity and product
range.
In order to increase added value of
blue-labeled rootstocks, InvitroFidan is
also in contact with breeders in
domestic and foreign markets, and
looks for new partners for production
of blue labeled micro grafted young
plants that nursery companies need. u
Services and products
offered by InvitroFidan
Tissue Culture Laboratory
• Fruit rootstocks.
• Micro-grafted young plants of new varieties
• Virus free, super-elite level potato
minitubers
• Young plants of inner and outer ornamentals
• Young plants of Banana, kiwi, blueberry,
Persimmon, Nut, Pistachio, Pomegranate, fig,
Cornelian cherry, Chestnut
• Young plants of Artichoke and strawberry
• Disease controls in production materials
• Virus free, certified production materials
• Production of healty, qualified and certified
young plants that market needs and in vitro
trials, r&d and product development services
for the plants market needs.
agrotime GÜNCEL
Seratek’ten Yeni Yatırım
ve İhracat Başarısı
M
Uzun yıllar Avrupalı partnerleriyle iş birliği ve edindiği tecrübe ile, modern seracılıkla ilgili
her türlü malzeme ve donanımın edinilebileceği bir firma haline gelen Seratek, Antalya
Organize Sanayi Bölgesinde 13.000 m2’lik alanda inşaatını tamamladığı fabrika binası ile
Sera Çelik Konstrüksiyon imalatını da ekleyerek Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Çelik
İhracatı 2. Ödülüne Sembol İnşaat (Rixos Grup) ardından sahip oldu.
ayıs 2003’de kurulan
ve süreç içerisinde,
Avrupa normlarına
göre
sera
konstrüksiyon tasarım
ve hesaplamalarını kendi bünyesinde
yapabilir hale gelen Seratek Sera
Teknolojileri, sera konstrüksiyonu
yanında iklim kontrol sistemleri ve
perde sistemlerinin de tasarım ve
kurulumlarını tek elden tedarik
edilebileceği bir firma haline geldi.
Gerek imal ettiği gerekse yerli ve
yabancı partnerlerinden tedarik ettiği
sera sistem ürünleri ile, ülkemiz modern
seracılığının yegane Anahtar teslim Sera
taahhüt (Müteahhitlik) firması haline
geldiklerini dile getiren Yönetim Kurulu
Başkanı Vural Özdemir; “Kuruluştan
günümüze, çalıştığımız yatırımcı ve
üreticilerin başarısını, her şeyin önünde
gözettik. Projelerimizde her zaman
uluslararası normlara uygun, en iyi
hammadde kullandık. Kendimiz gibi kalite
önceliği olan gerçekçi yerli ve yabancı
yatırımcılara uygun projeler doğrultusunda
hizmet sunmayı sürdürüyoruz” şeklinde
konuştu.
Türkiye’nin çağdaş seracılığına, YDA inşaat,
Gürmen Grup ve Mopaş Marketler gibi
farklı sektörlerde faal, alanlarında başarılı
firmalarına, tek kalemde 100 dekar ve üzeri
büyük ölçekli sera yatırımcıların hemen
tamamına Seratek’in hizmet verdiğini
vurgulayan Özdemir; “Bu başarıyı elde
edebilmek için yatırımlarımız sürüyor.
Antalya Organize Bölgesinde 3. Kısımda
yaptığımız, 13 bin metrekare arazi üzerine,
5 bin metrekare kapalı alandaki
fabrikamızın mülk sahibiyiz. Uzun yıllardan
beri seracılık sektörünün içerisinde
olduğumuzu, Türkiye’de 2 bin dönümün
üzerinde yaptığımız seraların bulunduğunu
hatırlatmak isterim. Yeni yatırımda
tamamının imalatına başladık. Gelen tüm
ihtiyaçlara cevap verebiliyoruz” dedi.
Ödüle layık
Özdemir, 2014 ve 2015 yılının ihracat
açısından, kendileri için iyi geçtiğini, 2014
yılı Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Çelik
sektöründe de ikinci sırada yer alarak ödül
aldıklarını vurguladı. Ödül alanlar arasında
sektörden tek firmanın kendileri olduğunu
dile getiren Özdemir, Rusya’da çok büyük
projelere imza attıklarını kaydetti.
Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir, sektörle
ilgili değerlendirmelerde de bulunarak,
son birkaç yıldır sera yatırımı açısından
çok yoğun olmadığını, Türkiye’de 2000
yıllarının başında başlayan ivmenin
düşüşte olduğunu vurguladı. 2011-2012
yılları itibarıyla, artık kendilerinin daha
çok hizmet ettiği kurumsal yatırımcıların
yatırım yapmadıklarını ifade eden
Özdemir; “ Türkiye ölçeğinde büyük
diyebileceğimiz
100-150-200
bin
metrekare alanlar artık yapılmıyor. Daha
çok 10-20-30 bin metrekare gibi bölgesel
yatırımcıların yaptırdığı işler var. Bunlarda
bizim çok hedef kitlemiz, pazarımız değil.
Geçmişte yaptığımız gibi daha komplike,
daha büyük işler hedeflerimizde bulunuyor
çünkü potansiyelimiz ona uygun. 2016’nın
sektör açısından son iki yıldan çok farklı
olacağını düşünmüyorum” dedi.
Özdemir, yatırım konusunda özellikle
kurumsal yatırımcıyı çekmek gerekliliğine
de değinerek, dünya ölçeğinde 30-40-50
bin metrekare gibi yatırımların bir anlam
taşımadığına dikkat çekti. Büyük seraların,
üreticinin yaptığı yatırımın karşılığını
alabilmesine bağlı olduğunu dile getiren
Özdemir, karşılığı alabilmenin de üretim
miktarı, doğru yerde yatırım ve satış
fiyatına bağlı olduğunu, satış fiyatını
etkileyen en önemli noktanın da özellikle
Rusya pazarı gibi çok önemli pazarlara
ihracat yapmanın olduğunu da sözlerine
ekledi. u
Ocak-Şubat 2016
55
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Sert Çekirdekli Meyve Ağaçlarının Gübrelenmesi
(Kiraz, Vişne, Erik, Kayısı, Şeftali, Nektarin)
Hazırlayan: Dr. Murat Çiçekli, Prof. Dr. Habil Çolakoğlu / Toros Tarım San. ve Tic. A.Ş.
B
u yazıda yer alan gübre tavsiyeleri,
ortalama verim ve bitkilerin
kaldırdığı besin maddesi miktarları
dikkate alınmış ve üreticilere pratik
olarak fikir vermek amacıyla
yazılmıştır. Üreticilerin bir bitkiyi yetiştirmeden
ve gübrelemeden önce mutlaka, yetiştiricilik
yapılacak toprağı ve o bitkiyi yetiştirmede
kullanacakları sulama suyunun analizini
yaptırmaları ve bu analizlerin sonucuna göre
yapılacak gübreleme programlarına uymaları
tavsiye edilir. Tüm bitkilerde olduğu gibi meyve
ağaçlarında da bitki besini olarak azot, bitki
bünyesinde azotlu bileşiklerin artmasına,
meyve ağaçlarının erken uyanmasına,
sürgünlerinin daha kaba ve gevrek yapılı
olmasına, yapraklarının daha iri ve gevşek
yapılı, bol sulu ve kuru madde miktarının düşük
olmasına neden olmaktadır. Bunun başlıca
nedeni bitki bünyesindeki azotlu bileşiklerin su
tutma özelliğinin fazla olmasıdır. Dengesiz veya
aşırı azotlu gübre ile gübrelenen meyve
ağaçları, dengeli ve yeterli miktarda gübrelenen
meyve ağaçlarına oranla soğuklardan ve
dondan daha fazla zarar görmektedir. Azotlu
gübrelerin tamamının bir defada uygulanması
yine meyve ağaçlarının soğuklardan zarar
görmesini arttırır. Azotlu gübrelerin bu olumsuz
etkisi
potasyumlu
gübrelerle
giderilebilmektedir. Bitki besini olarak
potasyum, bitkinin odun dokularının daha
sağlam yapılı olmasını, yapraklarda azot
metabolizmasını dengeleyerek bitkide kuru
madde artışını sağlaması ile meyve ağaçlarının
ve sürgünlerin soğuklardan daha az zarar
görmesini sağlamaktadır. Meyve ağaçlarında
özellikle tomurcuk (sürgün) faaliyetinin
başladığı dönemlerde beklenmedik erken
56
Ocak-Şubat 2016
donlar meydana geliyorsa bu yöredeki
bahçelerin potasyumlu gübreler ile mutlaka
gübrelenmesi gerekmektedir. Özellikle erik,
kiraz, vişne gibi erken çiçeklenme gösteren sert
çekirdekli meyvelerde hasattan sonra fosforlu
ve potasyumlu gübreleme yapmak meyve
ağaçlarının kışa daha dayanıklı girmesini
sağlayacağı gibi verim üzerine de olumlu etki
yapacaktır.
Toprağın bünye özelliğine göre gübreleme
yapmak gerekir. Toprak çok geçirgen yapıya
sahip ise özellikle tava usulü sulamalarda veya
aşırı yağış alan bölgelerde azot yıkanması
meydana gelebilir. Bu gibi yörelerde azotlu
gübreleri 2–3 kısım halinde vermek gerekir. Killi
topraklarda ve kireçli topraklarda fosfor ve
potasyum fiksasyonu olacağı için bu gübreleri
ağaçların taç iz düşümüne bant halinde vermek
gerekir.
nedeni ile uçuşma meydana gelir. Bunun için
hafif rutubetli toprak veya ince elenmiş hayvan
gübresi ile kükürt karıştırılır ve bu şekilde
serpilerek toprağa verilir. Kükürt uygulanır
uygulanmaz toprağa en derin şekilde
karıştırmak gerekir. Bant usulü uygulamada ise
fidan dikimi yapılacak sıralara 2–3 m genişlikte
(bitki köklerinin yayılacağı bölgeye) uygulama
yapılmalıdır. Kükürt uygulamasının tekrarı su
kalitesine bağlı olarak 6–10 yılda bir
tekrarlanabilir. Tam verim çağında olan meyve
ağaçlarına bant usulü tavsiye edilen dekara
kükürt miktarı dekardaki ağaç adedine
bölünerek uygulanır. Birkaç yaşındaki fidanlara
ise bant usulü için tavsiye edilen miktarlar 2–3
yıla bölünerek uygulanmalıdır.
pH değerinin 6.5 in altında olması durumunda
toprağa kireç uygulaması yapılmaktadır.
Kireçleme materyali, toprağın pH değerini
yükseltmesi için tüm alana serpme veya bant
usulü uygulama miktarı dikkate alınarak
uygulama yapılmalıdır. Tam verim çağında ve
birkaç yaşındaki fidanlara ise bant usulü
uygulanmalıdır. Kireç uygulamaları verim
çağındaki
meyve
ağaçlarında
göz
kabarmasından 2–3 ay önce (sonbaharda), yeni
fidan dikiminde ise, fidan dikiminden 2–3 ay
önce uygulanmalıdır. Toprağın pH değeri 6,5’ in
üzerinde ise kireçleme yapılmaz
(Çolakoğlu, 2007)
Verim Gübrelemesi:
Klasik (Çanak – Karık) Sulama ile Gübreleme:
Tam verime yatmış ağaçlarda ilk gübreleme
sürgünlerde göz kabarmasından 2 – 3 hafta
Toprak Özellikleri
Optimum pH değeri Kiraz, Vişne, Erik için 6.5–
7.0, Kayısı, Şeftali ve Nektarin için 6.5 – 7.5 pH
değerleri arasındadır ve bu pH’ larda iyi bir
gelişim gösterirler. Bu bitkiler genel olarak, orta
bünyeli, organik maddece zengin, su tutma
kapasitesi yüksek ve iyi drenaja sahip toprakları
tercih etmektedirler. Tuzluluğa
hassastırlar (Çolakoğlu ve Çiçekli,
2015; Wichmann, 1992)
pH değerinin 7.5 in üzerinde
olması durumunda toprağa
mikronize toz kükürt (sarı
renkli) uygulanmalıdır. Toz
kükürdün serpme yöntem
ile tüm alan verilmesinde
kükürdün hafif olması
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
önce ağaçların taç izdüşümüne gövdeden
uzağa yapılır ve kökleri kesmeyecek derinliğe
karıştırılır. Üst gübreleme kiraz hariç 2 kez,
kirazda ise 1 kez yapılmalıdır. Birinci üst
gübreleme meyve tutumu tamamlanınca
(sulamadan önce) ikincisi ise meyve irileşme
döneminde (renk dönüm öncesi) yapılır ve
arkasından sulama yapılmalıdır. Verilecek gübre
miktarları dekardan (veya ağaç başına) alınacak
ürün miktarına göre uygulanmalıdır.
Damla Sulama ile Gübreleme:
Taban Gübreleme:
Gübre önerisi dekardan 2 – 3 ton meyve
(verim) alma durumuna göre yapılmıştır.
Alınabilecek her bir ton fazla ürün için gübre
miktarını % 15 arttırarak veya alınabilecek her
bir ton daha az ürün için % 15 azaltarak
uygulayınız.
Taban gübre olarak hafifi bünyeli topraklarda
(potasyumca fakir) 30 kg/dekar 10.20.20 + 15
(SO3) + Zn veya 40 kg/dekar 15.15.15 + 20
(SO3) + Zn gübrelerinden birini tercih ediniz ve
damla sulama borularının geçtiği kısma verip
kökleri kesmeyecek şekilde toprağa karıştırınız
(dekardaki ağaç adedine bölerek).
Gelişme dönemi olarak tavsiye edilen gübre
miktarını o ay içinde veya gelişme döneminde
yapılacak sulama adedine bölerek bir sulamada
kullanılması gereken gübre miktarını kullanınız.
• Kirazda toprak analizine bağlı olarak Kalsiyum
Nitrat kullanımı durumunda bu gübreyi ayrı gün
veya ayrı saatte yapınız. Fosforlu ve sülfatlı
gübrelerle karıştırmayınız.
• Son hasattan önceki son sulamalarda gübre
verilmemesi tavsiye edilir.
• Sürgün ucundaki yapraklarda sararmalar
görülüyorsa sonbaharda ağaç başına 50-60 gr.
% 6 Fe EDDHA damla borularının geçtiği kısma
taban gübre ile birlikte veya damla sulama
sisteminden sulama ile verilir.
Yapraktan Gübreleme:
• Özellikle kirazlarda yağış sonrası çatlama
görülüyorsa, 100 litre su da 1 kg Kalsiyum Nitrat
(% 15.5 N + % 26 CaO) gübresi + 50 – 75 gr.
Borik Asit (H3BO3) + 100 gr. Çinko Sülfat
(ZnSO4.7H2O) veya Çinko – EDTA eritilerek,
meyve tutumu tamamlandıktan sonra 8 – 10
gün ara ile yapraktan gübreleme yapmak yararlı
olur.
İçerisine
kesinlikle
zirai
ilaç
karıştırılmamalıdır.
• Hasat sonrası MKP (% 52 P2O5 + % 34 K2O)
gübresi kullanmak ağaçları kış soğuklarına
dayanıklı yaptığı gibi meyve tutumunu da
arttırır. MKP gübresi yapraktan uygulanmak
istenirse, hasattan sonraki dönemde yapraktan
100 litre su da 1 kg MKP + 100 gr. Çinko Sülfat
(ZnSO4.7H2O) veya Çinko – EDTA + 100 gr Borik
Asit (H3BO3) eritilerek 10 – 15 gün ara ile
uygulanabilir.
• Sürgün ucundaki yapraklarda sararmalar
görülüyorsa yapraktan 100 litre suda 150 gr. %
13 Fe EDTA ile 2-3 kez yaprak uygulaması
yapılır. u
KaynaKlar
• Çolakoğlu H. ve Çiçekli, M., 2015. Gübreleme
rehberi. Toros Tarım yayınları. 165 sayfa.
• Çolakoğlu, 2007. Sert Çekirdekli Meyvelerde
Dengeli Gübreleme. www.toros.com.tr
• Wichmann, W., 1992. IFa World Fertilizer Use
Manual. International Fertilizer Industry
association. 1992 updated, Germany.
Damla Gübreleme:
Önemli Notlar:
• Topraktaki besinlerin dengeye gelmesi ve
gübre maliyetinin azalması için dikim öncesi
toprak hazırlığında TABAN GÜBRE’ yi
uyguladıktan sonra diğer aylarda veya gelişme
dönemlerinde damla sulamaya uygun
gübrelerle gübreleme yapınız.
• Döneme göre önerilen gübre miktarları, o
dönem içinde yapılacak sulama adedine
bölünerek uygulanır.
• Damla sulama gübreleri 1 dekarlık (1000 m2)
alana, gelişme dönemi olarak tavsiye edilmiştir.
Ocak-Şubat 2016
57
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Ç
Patates Piyasasında Neler Oluyor?
Hazırlayan: Dr. Mithat Direk / Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü
iftçiler arasında en çok
konuşulan konular fiyatlar, satış
ve piyasalardaki istikrarsız
durumlardır. Oysa istikrarsız
piyasa
yapısının
ortaya
çıkmasındaki durumlar, daha çok pazar
yapısı, pazarlama organizasyonları, üretim
planlaması, hükümet destekleri, tarımsal
sanayi, ithalat/ihracat durumları gibi yanlış
işleyen sistemlerdir. Dolayısıyla patates,
soğan, kavun, karpuz vb ürünlerde görülen
dengesiz üretim yapısı, fiyatlarda
dalgalanmalara neden olmakta, bir yıl
maliyetini zor kurtaran ürün ertesi yıl
oldukça yüksek fiyattan satılabilmektedir.
Hal böyle olunca da özellikle bazı ürünlerde
istikrarsız bir piyasa düzeni devam
etmektedir. Fiyatlarla üretim arasındaki
gecikmeli ilişkileri esas alarak piyasa
dalgalanmalarını
dönemler
halinde
incelemeye çalışan bir analize örümcek ağı
teoremi ya da İngilizce adıyla Cobwem
modeli denir. Bu teori ilk kez tarım ürünleri
piyasaları için geliştirilmiştir. Peki, nedir bu
ÖRÜMCEK
AĞI
TEOREMİ.
Fiyat
dalgalanmalarını ve dengeye gidişi
açıklayan bir analizdir (1). Dinamik analize
giriş niteliğindedir, denilebilir.
Üretimi için belli bir sürenin geçmesi
gereken mallarda (en erken yetişen tarım
ürünlerinden biri olan domates bile 3 ayda
ancak yetişir), satıcıların üretim ve arz ile
58
Ocak-Şubat 2016
ilgili kararları ancak bu süre sonunda
etkisini gösterir. Tam rekabet piyasasında
arz, diğer şartlar sabit kaldığı takdirde,
satıcıların fiyatlar karşısındaki davranışlarını
belirtiyordu. Üretim kararı ile üretimin
fiilen gerçekleşmesi arasında belli bir süre
geçmesi gerekiyorsa, bu sürenin başındaki
fiyatlara bakılarak verilen karar, arz
fonksiyonunu gecikmeli bir fonksiyon
haline koyar. Daha açık bir deyişle bu
üretim dönemine ait arz, geçen dönem
fiyatlarının bir fonksiyonudur. Dolayısıyla
herhangi bir A tarımsal malının piyasasında
denge fiyatı teşekkül etmişken, örneğin
gelir artışı dolayısıyla talep eğrisi sağa
doğru kaymış olsun. Bu durumda denge
fiyatı ve alım-satım miktarı yükselecektir.
Arz fonksiyonu gecikmesiz olsaydı;
talepteki artışa arz da hemen cevap vermiş
olacaktı. Hâlbuki arzın gecikmeli oluşu
denge noktasına giderken fiyatın bu denge
noktası etrafında dalgalanmasına yol
açacaktır. Bu durum arz-talep dengesini
istikrara kavuşturmayıp, sürekli bu
noktanın çevresinde dönüp durmasına
neden olacaktır. Sonuçta çiftçiler ya yüksek
fiyat dolayısıyla kazanacaklar, ya da çok
düşük fiyat sonucunda zarar edeceklerdir.
İşte böyle piyasalardan birisi hiç kuşkusuz
patates piyasasıdır. Patates üreticilerinin
genelde bir yıl önceki piyasa fiyatlarından
etkilenerek
üretim
desenlerini
oluşturdukları bilinmektedir. Üretimin
piyasa dengelerine gecikmeli biçimde
cevap vermesi, üretimin doğası gereği
kesikli
üretim
yapısından
kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte bazen
sürpriz piyasa durumları ile de karşı karşıya
kalınabilmektedir (2).
Patates Üretimi
Dünyada halen 3,4 milyar insanın
beslenmesinde başlıca gıda kaynaklarından
birisi olan patates hemen her ülkede
yetiştirilmektedir. Çeşitli tipleri hem taze
hem de işlenmiş olarak tüketilmektedir.
Gelişmiş işleme tekniği daha çok cips ya da
nişasta şeklinde yapılmaktadır. Ayrıca taze
ürünün hazır gıda olarak da yaygın bir
tüketimi vardır. Aslında patates sanayiye en
yatkın bir tarımsal ürünlerden biridir. Ancak
sanayilik üretim son yıllarda hızlı bir
gelişme göstermiş, hem üretim modeli
hem de tipoloji olarak yaygınlaşmıştır.
Dünyada patates son 3 yıllık ortalama
verilere göre de 24,4 milyon hektar alanda
ekimi yapılmakta, 442,8 milyon ton üretim
gerçekleştirilmektedir. Türkiye 152,6 bin
hektar alanda ekimini gerçekleştirdiği
patatesten 4,7 milyon ton üretim elde
ederek, hektara 18,2 ton olan dünya
ortalamasının oldukça üzerinde 30,6 ton
verim elde etmektedir (FAO,2014). Bu
durum patates üretimi açısından ülkeye
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
avantaj getirmekte, uygun bir ekolojik
ortamın varlığına işaret etmektedir.
Dünyada en fazla patates ekim alanına
sahip 10 ülke; Çin, Rusya, Hindistan,
Ukrayna, Bangladeş, ABD, Polonya, Belarus,
Peru ve Nijerya ‘dır. Türkiye 152550 hektar
ekim alanı ile dünyada 24. sırada yer
almaktadır. En fazla patates üreten
ülkelerin ise; Çin, Hindistan, Rusya,
Ukrayna, ABD, Almanya, Polonya,
Bangladeş, Belarus, Hollanda olduğu,
Türkiye’nin 14. sırada yer aldığı görülür.
Türkiye her ne kadar verimliliğinde az da
olsa düşüş yaşamakla birlikte son 3 yılda
üretimini 4,54 milyon tondan 4,82 milyon
tona yükselterek, yaklaşık %6 oranında
artış sağlamıştır.
Patates Ticareti
Patatesin dünyadaki ticari durumu
incelendiğinde, en çok ticaretin Avrupa
Birliği üye ülkeleri arasında olduğu görülür.
Hem alıcı hem de satıcı bağlamında Avrupa
üyesi ülkeler, dünya taze patates
ticaretinde
etkili
konumda
bulunmaktadırlar. İhracat yapan ülkeler
incelendiğinde en fazla ihracat değerinin
Hollanda, Fransa ve Almanya tarafından
elde edildiği görülür.
Patates alıcısı ülkeler incelendiğinde ise
Rusya’nın ilk sırayı almaktadır. Her ne kadar
Rusya başlıca üretici ülkelerden birisi olsa
da kendi üretiminin tüketimi karşılamadığı,
bunun üzerine daha çok Avrupa
ülkelerinden olmak üzere patates ithal
ettiği görülür. Avrupa ülkelerinin aynı
zamanda ithalatçı ülke olmalarının en
büyük nedeni ise patates sanayisinin
gelişmiş olması ve bu sanayide işlenecek
patatesin diğer ülkelerden teminidir. Bunun
yanı sıra re-export olanaklarının varlığı,
Avrupa ülkelerinin hem ihracatçı hem de
ithalatçı ülke olmalarındaki en büyük
etkendir. Zaten Avrupa Birliğinin temelinde
ticaretin üye ülkeler arasında serbestçe
yapılabilmesi ve bu ticaretin birtakım kural
ve kaidelerin dışında değerlendirilmesi,
patateste olduğu gibi birçok tarım ürünün
de
Avrupa’yı
merkez
konumuna
yükseltmektedir. Türkiye henüz kendi
tüketimini
karşılama
durumunda
olduğundan ihracatta çok fazla aktif bir
durumda değildir. Ancak gelişen sanayinin
patatesten elde edilen ürünler bağlamında
önü açıktır.
Türkiye’nin dondurulmuş patates, işlenmiş
patates gibi gıda sanayi ürünleri ihracatında
hızla gelişen bir yapısı vardır.
Sonuç
Patates endüstriyel anlamda sanayisi hızla
gelişen tarım ürünlerinden birisidir. Bu yapı
patatesin gelecekte stratejik bir yapı
olacağının açık göstergesidir. Özellikle gıda
tüketim kalıplarındaki değişimler, patatesin
daha da fazla tüketime konu olacağının açık
göstergesidir. Şimdiden hızlı biçimde artan
cips ve dondurulmuş taze patates ticareti
gelecekte fastfood gıda tüketiminin
yaygınlaşmasıyla daha da artacağını
öngörmek zor değildir.
Türkiye gelişen tarım teknolojisini
uyguladığı üretim yapısı ile hem verimlilikte
hem de üretimde artış sağlayan ülkelerden
birisidir. Bunu sanayi ile birleştiren ülkede
patatesin istikrarlı bir piyasa yapısına
kavuşacağını öngörmek mümkündür.
Ancak sözleşmeli üretim modeline
geçilmesi, çiftçilerin gelir ve gelecek
planlamaları açısından bir zorunluluktur. u
KaynaKlar
(1) https://en.wikipedia.org/wiki/Cobweb_model
(2) Direk,M.,2014. Patates Piyasası ve Gelişim
Trendi. agrotime Dergisi yıl:2,Sayı:10, sf.28.
(3) http://faostat3.fao.org/home/E
Ocak-Şubat 2016
59
agrotime RÖPORTAJ
Doğal Sorunlara, Doğal Çözüm: Bioglobal
Natural Solution For Natural Problems: Bioglobal
Tarımsal üretimde hastalık ve zararlılar ile
mücadele ve bitki beslemede mikrobiyal
ürünlerin Türkiye’ye kazandırılması
amacıyla çalışmalarına 2000 yılında
limited olarak başlayan şirket, 15 yıl
içersinde sektörde uzmanlaşarak anonim
şirket kimliğini aldı.
Ç
evre dostu olan ürünleriyle,
bitki ve topraktaki kalıntı
sorununa kesin çözüm yaratan
BIOGLOBAL A.Ş., İspanyaTürkiye işbirliği ile üreticilerin
girdi maliyetlerini azaltarak, ürün ve toprak
verimliliğine maksimum katma değer
olanağı sağlıyor. Bioglobal A.Ş. aynı
zamanda,
İspanya’da
kurulu
EUROBIOGLOBAL ile de, kendileri için bir
model yaratan İspanya’daki yenilikleri daha
hızlı bir şekilde Türkiye’ye sunma olanağına
kavuşuyor. Biyolojik ürünlerde faaliyet
gösteren ilk Türk şirketi olma ayrıcalığını
taşıyan Bioglobal’in, faaliyet gösterdiği 15
yıl içersinde sektörde uzmanlaştıkların dile
getiren Genel Müdür A. Özgür Ateş,
agrotime’ın sorularını şöyle yanıtladı:
Kuruluşunuzdan bahseder misiniz?
2000 yılında tarımsal üretimde hastalık ve
zararlılar ile mücadele ve bitki beslemede
mikrobiyal
ürünlerin
ülkemize
kazandırılması amacıyla çalışmalarına
limited olarak başlayan şirketimiz, anonim
şirket haline geldi.
Bu dönemlerde kalıntı gibi konular çok
gündemde değildi. Fakat, gerek yurt
dışındaki gözlemlerimiz, gerek insanların
bu konudaki düşünceleri, artan gıda ve
çevre güvenliği duyarlılığı, insan sağlığı gibi
60
Ocak-Şubat 2016
The company which was founded in 2000 as
a limited company with the intension of
providing agricultural disease and pest
control service and bringing microbial
products for plant nutrition activities to
Turkey has become an expert on the field
over 15 years and gained a joint-stock
company identity.
faktörlerden sonra, bunun uzun vadede
önem kazanacağını düşünerek, Bioglobal’i
kurduk. Çünkü biyolojik ürünlerde faaliyet
gösteren bir şirket yoktu. Genelde kimyasal
gübre veya ilaçlar vardı. Bu konuda ilk
firma olalım ve yalnızca bu konuya
odaklanalım istedik. Gerçekten biyolojik
ürünlerin ithalatı, depolanması, pazara
sunulmasına kadar bir çok farklı konudayız.
Bu işleri kimyasal sektörde çalışan
firmalarla, yapılan normal işlerle beraber
yürütmek çok zor. Bu konuda uzmanlaşan
bir firma olmak istedik. Bu faaliyetimizi de,
15 yıldır sürdürüyoruz.
Biyolojik ürünlerimiz, hastalık ve
zararlılarla mücadelede canlı mikrobiyal ve
makrobiyal organizmalar kullanmaktadır.
Bunlar faydalı bakteri, faydalı mantar,
faydalı virüs olarak tanımlayabileceğimiz
mikrobiyal ürünler ile avcı böcekler,
parazit, parazitoid olarak tanımlayacağımız
makrobiyal ürünler ticari olarak
belirteceğimiz başlıca biyolojik mücadele
ürünleridir. Biz bütün bu girdileri, yeni
teknoloji olması sebebiyle şimdilik yurt
dışından getiriyoruz. Ürün portföyümüzde
çok fazla ürün yok. Çünkü ürünlerimizin
tanıtılması, uzun emek gerektiren, ciddi
maliyet tutan bir eylem. Üreticilerimize,
bütün tabuları yıkıp, bu yenilikleri
aktarmak çok zor. Bu işi sabırla, 15 yıldır
W
ith its environmentfriendly
products,
BIOGLOBAL
A.Ş
cures the problem of
residue in plant and
soil and it offers maximum added-value
in terms of product and soil efficiency by
reducing the input cost of farmers under
Spain-Turkey
cooperation.
With
EUROGLOBAL which is based in Spain,
Bioglobal A.Ş has the chance of bringing
exemplary innovations of Spain to
Turkey in a shorter time. General
Manager A. Özgür Ateş says that
Bioglobal, as the first Turkish company to
carry on a business in biological
products, has become an expert on its
field over 15 years. General Manager A.
Özgür Ateş answered the questions of
agrotime as follows;
Can you mention about your
foundation story?
Our company which was founded in
2000 as a limited company with the
intension of providing agricultural
disease and pest control service and
bringing microbial products for plant
nutrition activities to Turkey became a
joint-stock company. Issues like residue
were not on the front burner back then.
Considering our observations of abroad,
opinions on this very issue, increasing
food and environmental awareness and
human health, we founded Bioglobal
thinking this issue would gain
importance in long term. Because there
was no company dealing with the
business of biological products. It was
agrotime RÖPORTAJ
yapıyoruz.
Biyolojik Mücadele Ürünlerini hep yurt
dışından mı almak zorundayız?
Ülkemizde üretime geçebilmek için öncelikle
pazar yeterli büyüklüğe erişmek zorundadır.
Şu anda biyolojik ürünlerin pazar payı
kimyasallara göre %2-3 düzeyindedir. Ancak
bu rakamın 2013 yılında %25 seviyesine
gelmesi mümkün görünüyor. Bizler de şirket
olarak hazırlıklarımızı buna göre yapıyoruz.
Bundan sonra, bu biyolojik preparatların
artık ülkemizde üretilmesi gibi bir hedefimiz
var. Böylece pazar çok daha büyüyecektir. Bu
konuda ciddi anlamda Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’nın desteklerini
görmekteyiz. Bu da bizim çalışmalarımızı
daha da cesaretlen-dirmektedir. Örneğin; şu
anda üretimde faydalı böcek kullanan
üreticilere her dekar başına destekleyici
ödemeler yapılmaktadır. Bu da üreticilerin
bu konuya yönelim ve yoğunlaşmasını
arttırmaktadır. Bu da bizi mutlu ediyor.
Çalışmalarımızda daha fazla motivasyon
sağlıyor. Bu tür eski alışkanlıkları tamamen
yıkıp, sıfırdan bir sistem kurmak kolay değil.
Tabuları yıkıyor ve diyorsunuz ki; “bu ilacı
bırak, bu böcekleri salacak, şu dönemde
bunu yapacaksın. Çünkü biyolojik mücadele
tedavi ediciden, koruyucu bir yaklaşıma
geçilen bir mücadele yöntemidir. Yani
hastalık
gelmeden,
korumayı
uyguluyorsunuz. Dolayısıyla biyolojik
mücadeleye gönül vermek, benimsemek
gerekli. Kimyasallar gibi hemen hızlı sonuç
alabileceğiniz bir durum söz konusu değil.
Yavaş yavaş…
Bu konuda üreticilere özellikle vermek
istediğiniz mesaj nedir?
Biyolojik mücadele derken her şeyimizi
bırakıyor, atıyoruz, her şeyi biyolojik
yapıyoruz anlamı yok. Böyle algılamak da
yanlış olur. Biyolojik mücadeleden ziyade,
entegre ürün yönetimi dememiz gerekiyor.
Biyolojik mücadele ürünleri satıyoruz; ancak
bu, entegre ürün yönetimi ile pratiğe
aktarılacak bir durumdur. Daha az kimyasal,
çevre ve ürüne daha az zarar verebilen,
limitlerin altında kalıntı bırakabilen ürünlerle
bu biyolojik ürünlerin kullanılması anlamına
geliyor. Yani 10-15 defa ilaç kullanmak
yerine, ilaç sayısını ikiye düşürüp, yararlı
mikroorganizma ve böceklerle üretim
yapmayı hedefliyoruz. Bunu yaparken de
sabırlı olmaları, kendilerini yetiştirmeleri, bu
konuda gelen teknik personelden bu sistemi,
bu yeniliği, bu teknolojiyi öğrenmeleri lazım.
Ne kadar çabuk öğrenirlerse işi o kadar hızlı
A. Özgür Ateş
usually all about chemical fertilizers
and pesticides. We wanted to be the
first in the market, focusing solely on
this issue. We are dealing with many
fields of operation including import,
storage and release of biological
products. It is very difficult to carry out
routine operations and compete with
companies in chemical industry
simultaneously. We wanted to be an
export company on this field. We have
been carrying this operation for 15
years. Our biological products use
living microbial and macrobial
organisms in controlling diseases and
pests. Our main commercial biological
control products are microbial
products-good bacteria, fungi and
virus - and macrobial products predatory insects, parasite and
parasitoid-. We import all these inputs
as they are a product of cutting edge
technology. Our product range is
limited for now because thepromotion
of the products requires huge effort
and serious costs. It is very difficult to
break taboos and convince our farmers
to use these products. We have been
doing this patiently for 15 years.
Do we always have to import
biological control products?
The market needs to reach a certain
volume for us to make domestic
production The market share of
biological products is two-three
percent compared to chemicals. But it
is possible for these numbers to reach
%25 in 2023. We are preparing in this
direction. We aim to produce these
biological preparations in our country.
Thus, the market size will increase. The
Ministry of Food, Agriculture and
Livestock has been supporting this
issue, which encourages us to work
enthusiastically.
For
instance,
producers who use good insects get
paid per decare. By this means, our
farmers show a tendency to focuse on
the issue, which makes us happy and
motivates us to work. It is not easy to
break the old habits and start from
scratch. You break taboos by saying
"you stop using this pesticide and use
these insects instead". Because
biological control is a protective
approach rather than a curing process.
You avoid the disease before it shows
up. Consequently, biological control
requires effort and adoption. You can't
expect
something
to
happen
immediately as in chemicals.
Step by step
Do you have a specific message to
give to producers?
Biological control does not mean doing
everything biologically and leaving
other factors aside. It is wrong to
assume so. We should try integrated
product management mostly. We sell
biological control products but this will
be practiced by means of integrated
product management. This means
using these biological products with
environment-friendly products that
contain less chemical and leave less
residue. Instead of using pesticides for
10-15 times, we aim to cut it half and
then
support
it
with
good
microorganisms and insects. While
doing this, they should be patient and
learn the system and technology from
the technical staff. The faster they
learn, the faster they adopt and present
it. Market can also benefit from this
new technology. We aim to produce
this technology in Turkey in the future.
We are not taking ready-to-use
information. We develop projects and
focus on r&d studies working closely
with universities and research
institutes. For instance, we completed
a "Industrial These Project" with
Ocak-Şubat 2016
61
agrotime RÖPORTAJ
benimseyip sunarlar. Pazar da, bu yeni
teknolojiden faydalanabilir. Tabii biz bu yeni
teknolojiyi yaparken ileride, uzun vadede
Türkiye’de üretmek hedefimiz var. Hazır
bilgileri yurt dışından alma gibi bir
durumumuz yok. Konuyla ilgili projeler
geliştiriyor, aynı zamanda üniversite ve
araştırma kuruluşlarıyla sıkı bir iletişim
içinde ar-ge çalışmaları yapıyoruz. Örneğin
Süleyman Demirel Üniversitesi Bitki Koruma
bölümü ile bir Santez Projesi tamamladık.
Ocak ayı içinde Tubitak projesi için bütçe
görüşmelerini yapacağız. Onay alırsak bazı
mikrobiyal ürünlerin ülkemizde üretilmesi
için çalışmaları başlatmış olacağız. Tubitak
ve Kosgeb’ten destek almak suretiyle ar-ge
ye önem veriyoruz. Ar-ge çok pahalı bir
yatırım.
Bu
yüzden
desteklerden
faydalanmak
istiyoruz.
Araştırma
çalışmalarımızı hem ulusal, hem de
uluslararası bazda yürütmeye çalışıyoruz.
Yurt dışında da koordinasyon içinde
olduğumuz araştırma kuruluşları ve
üniversiteler de var. Bünyemizde sadece
araştırma çalışmaları yapan, ar-ge
çalışanlarımız var.
Pazarı geliştirmek
Türkiye’de 2016 yılında üretime geçmeyi
düşünüyor musunuz?
Üretimin olabilmesi için öncelikle pazarın
olması lazım. Pazarda satamayacağınız bir
büyüklükte üretim yapmanın anlamı yok.
Önce pazarı geliştirmeniz lazım. Biz şu anda
tanıtım ve yayıma güç harcıyoruz. Tanıtım ve
yayım yaparak, ürünlerin daha fazla kesim
tarafından duyulması ve benimsenmesi için
çabalıyoruz. Bu rakamlar yükseldikçe pazar
büyüyecek. Pazar çok kolay değil. Damlama
sulama sistemi bile ülkemize çok kolay
gelmedi. Bu da tabii bir süreç. Bu sürecin
geçmesi gerekiyor. Her şeyin bir, iki yılda
olmasını beklemiyoruz. On beş yıldır
çalışarak, bir görev üstlendik. Tabi ki bu
konuda çalışan firmaların sayısı artarsa, bu
iş biraz daha genişleyecektir. Bir, iki firma ile
olmaz. Bu konuda çalışan firmalar olarak
dernek de kurarak, faaliyetlerimizi daha
güçlü yapmaya çalışıyoruz. Dernek bile
kurarken zorlanıyoruz. Çünkü bu konuda
çalışan firma sayısı ülkemizde çok az. Burada
sektörün sıkıntıları var ama; Bakanlık’ın son
üç yıl içerisinde İspanya Modeli’ni burada
uygulamaya çalışarak, özellikle böcek
kullanan yerleri desteklemesi iyi. İspanya’da
bu şekilde gelişti. İspanya, faydalı böcek ve
biyolojik ürünlerin kullanımıyla, iki-üç yıl gibi
bir süreçte sektörün paydaşların tamamının
birlikte çalışmasıyla, masaya oturup
62
Ocak-Şubat 2016
“kalıntısız üretimi nasıl yaparız?” sorusuna
doğru cevaplar verip bunu uygulamasıyla
başardı. Şu anda İspanya’da kalıntı problemi
ile ilgili bir şey söylenmiyor. Bizim de aynı
şekilde yapmamız lazım. Bu kapsamda,
Devlet de desteklerini sağlayarak bunu
gerçekleştirmeye çalışıyor.
Yurt dışındaki firmanız Eurobioglobal
hakkında bilgi verir misiniz?
Yurt dışındaki bir de Eurobioglobal isimli bir
firmamız var. İspanya bizim model aldığımız
bir ülke. Çünkü yapılan tarım, insan yapısı,
alışkanlık, iklim koşulları bize çok yakın.
Bizden biraz daha öndeler. Biraz önce
bahsettiğim konuda, onları geriden izliyoruz
ancak, “aradaki açığı nasıl kapatırız?”
sorusuna yanıt olarak orada bir şirket
kuralım, oradaki yenilikleri daha hızlı bir
şekilde buraya getirelim istedik. Ayrıca
buradan da oraya gerekirse ihracat yaparak
yalnızca ithal eden değil, ihraç eden firma
olmak da istedik. Aynı zamanda İspanya
kanalı ile diğer ülkelere de pazarlamayı
düşünüyoruz ancak, İspanya’nın belli bir alt
yapısı var. Orada kurduğumuz firmanın bir
alt yapısı var. Çünkü ortaklık şeklinde
kurduk. İspanya’da bizim gibi faaliyet
gösteren ortaklarla yaptık. Yurt dışındaki
firmamızla, teknoloji transferi ve diğer
konularda faaliyet gösteriyoruz. u
Süleyman Demirel University. We will
discuss the budget for Tubitak project.
If we gain approval, we will start
working on producing some microbial
products in our counrty. With the help
of Tubitak and Kosgeb, we focus on
research and development. Research
and development is an expensive
investment. Thus, we want to benefit
from financial supports. We try to carry
out our studies on both national and
international scales. There are also
foreign research institutes and
universities that we work with. We
have employees working solely on
research and development.
Developing the market
Are you planning to make production
in Turkey in 2016?
We need a market to do that. It makes
no sense to make production if you
don't have a market to which you sell
products. We need to develop a market
first. We are working on promotion and
publication first. By means of
promotion and publication, we try to
reach a greater mass so that our
products will be adopted by producers.
Market will grow as producers use our
products. The market is full of
challenges. Even drip irrigation system
was not easily accepted by our country.
This is a process that needs time. We
don't expect it to happen in a year. We
took on this task 15 years ago and we
are still doing it. If the number of
companies working on this increases,
the market will grow accordingly. This
can't be achieved with one or two
companies. By establishing an
association as companies, we try to
carry out our operations steadyingly.
Even establishing an assocation is a
challenge itself. Because there are a few
companies working on this field. There
are some industry-specific problems
but The Ministry has been trying to
apply Spanish model here by
supporting those who use insects,
which is a good thing. This is how it
grow in Spain. With the use of good
insects and cooperation of shareholders
of the market, Spain managed to apply
a residue-free production within two or
three years. The residue is a thing of the
past in Spain. We need to do that, too.
The government is trying to accomplish
this by giving financial support.
Could you give information about
your foreign company
Eurobioglobal?
We have a foreign company named
Eurobioglobal. We take Spian as an
example. Because agriculture, people,
habits and climate conditions of the
country are similiar to ours. They are
one step ahead of us. We are following
them in terms of stated issues. To close
the gap, we decided to establish a
company there so that we can bring
innovations to our country in a shorter
time. We also wanted to be an exporter,
not just an importer. Additionally, we
think of marketing our products via
Spain but Spain has a certain
substructure. The company we
established in Spain has a certain
substructure. Because we established it
as an associated company with other
companies working on the same field.
We are carrying out operations on fields
of technology and other issues with that
company. u
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
2
Turunçgillerde Hasat
Sonrası Depolama
014 yılı verilerine
b a k tı ğ ı m ı z d a
ülkemizin
yıllık
narenciye üretimi
yaklaşık olarak 4
milyon ton olup, AKİB
verilerine göre bu miktarın 1,4
milyon tonu yani yaklaşık 930
milyon dolarlık kısmı ihraç
edilmekte, kalan miktar iç
pazarda değerlendirilmektedir.
Son yıllarda bölgemizde artan
narenciye üretimi ve yeni
çeşitlerin de devreye girmesi,
ürünlerin depolanmasını artık
zorunluluk haline getirmiştir.
Diğer gıdalardan farklı olarak
taze meyve ve sebzeler,
hasattan sonra da metabolik
etkinliklerini sürdürmektedir.
Soğukta depolamada ana ilke,
metabolizma
faaliyetlerini
durdurmamak koşuluyla, bu
faaliyetlerin
en
düşük
düzeyde
gerçekleşmesini sağlamaktır. Metabolizma
faaliyetleri içerisinde en önemlileri solunum ve
terlemedir. Depodaki solunum hızını etkileyen
en önemli faktör ise etilen, karbondioksit ve
oksijen gazının oluşumudur. Kapalı depoda
artan etilen gazı meyvenin hızlı olgunlaşıp
yaşlanmasına neden olurken, oksijenin varlığı
solunumu hızlandırır, karbondioksitin varlığı ise
solunumu yavaşlatır. Bu nedenle bu gazların
varlığını ve kontrolünü depolarda çok iyi
ayarlamalıyız. Konunun en iyi kontrol yöntemi
ise, doğru havalandırmadır.
Doğru depolanmayan ürünlerin aroması,
dokusu ve görünümü bozulabilir. Bu da ürünün
ekonomik değerini yitirmesine neden olabilir.
Turunçgil ürünlerinin depolanması çeşitlere
göre farklılık gösterir.
Portakal için; 4-7°C arası sıcaklık, % 85-90
oranında nem,
Mandarin için; 3-5°C arası sıcaklık, % 85-90
oranında nem,
Limon için; 4-7°C arası sıcaklık, % 85-90
oranında nem,
Altıntop (greyfurt) için 8-12°C arası sıcaklık,
%85-90 oranında nem,
önerilmektedir.
Ürün depolanmadan önce bahçe ya da
paketleme evinde, kimyasal uygulama
yapılmaktadır. Ancak kimyasal uygulamadan
çok daha önemlisi, kültürel önlemlerdir. Doğru
Hazırlayan: Ziraat Mühendisi Dora Çiftçikal
zamanda hasat etmek, hasat sırasında ürüne
zarar vermemek, hasat malzemelerinin
temizliği gibi.
Ürünün hasadı sırasında dikkat edilmesi
gereken hususlar şunlardır;
• Hasat sırasında yere düşmüş meyvenin,
hiçbir zaman depolanacak meyve ile
karışmaması,
• Sabahın erken saatlerindeki çiğli, sisli,
yağmurlu ortamda ve sulama sırasında hasat
yapılmaması,
• Toplama konusunda tecrübeli işçiler
tarafından hasat işleminin yapılması,
• Hasat edilen meyve, özel toplama kabına
özenle konulmalı, atılmamalı,
• Toplanan meyveler taşıma kaplarına itinayla
boşaltılmalı, taşıma kapları temiz ve
dezenfekte edilmiş olmalı,
• Taşıma kapları üst üstte konduğunda, başka
bir kaba değmeyecek seviyeye kadar
doldurulmalı,
• Taşıma araçları uzun yola gidecekse yağmur,
güneş gibi faktörlerden korumak amacıyla üstü
mutlaka örtülmeli,
Bu şartlarda paketleme evine gelen ürünler ön
yıkamadan geçirilip, depoya alınmalı. Ön
yıkama sırasında kimyasal uygulamada;
- İmazalil
- Thiabendazole
- Procloraz
- Fosetyl-Al gibi etkili maddelere sahip olan
çeşitli
kimyasallar
kullanılmaktadır. Bu etkili
maddelerin dozları ve etkin
madde miktarları firmalara
göre
değişkenlik
gösterebilmektedir.
Yıkanıp ilaçlanan ürünler
isteğe bağlı olarak üretim
hattında
işlenip,
mumlanıp, boylandıktan
sonra da depolanabildiği
gibi yıkama sonrasında
doğrudan da depolara
alınabilir.
Ülkemizde;
• Atmosfer kontrollü soğuk
hava depoları
• Soğutmalı soğuk hava
depoları
• Doğal depolar
bulunmaktadır.
Ülkemizde doğal depo diye
tabir ettiğimiz depolar
çoğunlukla Ürgüp bölgesinde bulunmaktadır.
Bu depolarda özellikle limon depolanması
oldukça yaygındır.
Ürünün doğru depolanması ekonomik olarak
bir kazanımdır ancak bu depolamamız ürünü
sonsuza dek saklayabileceğimiz anlamına
gelmez. Her ürünün fizyolojik bir ömrü
olduğunu ve saklama süremizin bu ömürle
sınırlı olduğunu unutmamalıyız. u
Ocak-Şubat 2016
63
agrotime GÜNCEL
G
Tarımsal Mekanizasyon Kurulu
2015 Toplantısını Yaptı
ıda, Tarım ve Hayvancılık (GTH)
Bakanlığı organizasyonuyla her yıl
düzenlenen
Tarımsal
Mekanizasyon Kurulu’nun 2015
yılı olağan toplantısı, Antalya’da
yapıldı. GTH adına, Bitkisel Üretim Genel
Müdürlüğü Bitki Besleme ve Teknoloji
Geliştirme Daire Başkanlığı koordinatörlerinden
Dr. Hakan Kavruk tarafından gerçekleştirilen
açılış konuşmasında; Türkiye’nin tarımsal
mekanizasyon düzeyi, Avrupa Birliği ile
kıyaslanması,
Bakanlıkça
uygulanan
mekanizasyon destekleri ve tarımsal
mekanizasyonun öncelikleri hakkında bilgi
verildi. Kuruluş temsilcilerinin yoğun bir ilgi ile
katılım sağladıkları toplantıda, Sekretarya ve
İzleme Komitesi raporları sunuldu. Sunumun
ardından başlıca; tarımsal mekanizasyon
araçları deney ilke ve metodlarının
güncellenmesi, koruyucu toprak işleme ve
doğrudan ekim, tarımsal bilişim teknolojileri ve
hassas tarım, enerji tarımı ve biyoyakıtlar,
Bakanlık yapılanması içerisinde tarımsal
mekanizasyonun yeri, sektörel destekler, süt
sağım tesislerinin periyodik kontrolü ve tarım
T
makinaları imalat sektörü sorunlarının
çözümüne yönelik çalışmalar yürütüldü ve
tavsiye kararları alındı.
Toplantıya, gündem ile ilgili olarak davet edilen
GTH ilgili birimleri, Üniversiteler, konu ile ilgili
diğer kamu ve özel sektör kuruluşları ile sivil
toplum kuruluşları adına toplam 54 temsilci
katıldı. Toplantının Başkanlığı, Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları ve Teknolojileri
Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem
Aykas, Başkan Yardımcılığı Türk Tarım Alet ve
Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR)
Genel Sekreteri Selami İleri ve Raportörlüğü
Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü teknik
elemanlarından Ziraat Yüksek Mühendisi Haluk
Emiroğlu tarafından yürütüldü. Gündemde yer
alan konulara ilişkin Kurul'da alınan tavsiye
kararları, GTH ağ adresinde yayınlanacak. u
TARMAKBİR, Agrievolution’un
Dönem Başkanı Oldu
ürk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği
(TARMAKBİR), Tarım Makinaları İmalatçıları
Birlikleri Küresel İttifakı Agrievolution’un Dönem
Başkanı oldu. Sektörün en üst çatı kuruluşu olan
Agrievolution’un,
21
Ocak’da
İstanbul’da büyük bir başarıyla gerçekleşen 5.
Dünya Tarım Makinaları Zirvesinin ardından
Dönem Başkanı olduklarını dile getiren
Tarmakbir Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Önal;
“Hindistan'dan devraldığımız bu bayrağı,
küresel çapta daha başarılı işlere imza atarak ve
bu kapsamda sektörümüzü daha iyi bir seviyeye
getirilmesine katkı sağlayarak, zamanı gelince
devredeceğimize dair inancımız tamdır. Bu yeni döneminde,
Dönem Başkan Yardımcısı Çin Tarım Makinaları
Distribütörleri Birliği (CAMDA) olurken, Dönem Sekreterliği
ABD Ekipman Üreticileri Birliği (AEM) tarafından
yürütülecektir. Ayrıca Forum, Ekonomik, İstatistik ve Sanayi
66
Ocak-Şubat 2016
Komiteleri'ndeki üyeliklerimizin de sürmektedir” dedi.
Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Önal, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Zirve'nin İstanbul'da düzenlenmesi için çaba sarf
eden ve başarılı bir Zirve gerçekleşmesini sağlayan Yönetim
Kurulu Üyelerimize, Genel Sekreterliğimiz
nezdinde tüm Birlik çalışanlarımıza, katkıları
nedeniyle Makina Tanıtım Grubu, Ziraat Bankası,
Türkay Tarım, Erkunt Traktör, Başak Traktör,
Alpler Ziraat, Çelmak, Çayırova, Önallar, Tınaz
Tarım, Tüyap Fuarcılık, Tüyap Palas, Agroworld
Dergisi ve Bereket TV'ye, Zirvenin yurt içi ve yurt
dışı tanıtımında çok değerli katkılar sunan sayın
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Faruk Çelik ve Bakan
Yardımcısımız Mehmet Daniş nezdinde tüm emeği geçen
kurum çalışanlarına, değerli panelistlerimiz ve
moderatörlerimize, ilgili kamu kurumları ile paydaş
kurumlara, Üyelerimize ve katılım sağlayan tüm sektör
temsilcilerine bu vesileyle teşekkürlerimizi sunarım”. u
agrotime GÜNCEL
T
Ümit Jant’da, “Yok Yok”
Römorklar için gereken jantları imal etmek üzere 27 yıl önce
üretime başlayan Ümit Jant, bir çok tipe yönelik üretim yapıyor.
ürkiye
tarımının
başkenti,
Konya’da kurulu Ümit Jant, 30
yıldır ar-ge çalışmalarıyla üretici
ve çiftçiye hizmet vermenin
onurunu yaşıyor. Ümit Jant; yeni
kuşak havalı mibzer, ağır iş makinaları,
tarım makinaları, isteğe bağlı özel, tube,
tubeless, bombeli, segmanlı, iş makinaları,
özel hizmet, traktör tip ve her geçen gün
tarım makinelerindeki yeniliklere ve üretici
isteklerine uygun jant çeşitliliğiyle üretim
yapıyor.
Faaliyetlerine römorklar için gereken
jantları imal etmek üzere 27 yıl önce
başladıklarını dile getiren Ümit Jant
Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sinan
Ümit;
“Tarım
makinelerindeki
çeşitlenmeye paralel olarak ürün sayısı ve
çeşidini arttırdık. Türkiye jant piyasasında
ilk hatırlanan imalatçılardan biriyiz.
Çeşitlenen tarım makine ve donanımlarına
paralel olarak, ürün sayımız da arttı. Ayrıca
ithal bir belediye temizlik aracının,
piyasadan temin edilmeyen jantını da
üretip hizmete devam etmesini sağladık.
Bu yıl içinde modern kaynak sistemi ve
boya fırını hattını da devreye almayı
planlıyoruz. Bu yatırımların sonucu olarak,
dış piyasadan pay almayı ve iç piyasada da
verilen
hizmet
sayısını
artırmayı
hedefliyoruz” dedi.
Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sinan
Ümit, tarım makinesi ya da araç jantının
eskimesi sebebiyle iş durduğu anlarda,
Ümit Jant’ın görevinin başladığını, jantın
kısa sürede üretildiğini vurguladı. Yıllar
önce Türkiye’ye gelen ve halen hizmete
devam eden bir biçerin bulunması
mümkün olmayan jantını üretmenin Ümit
Jant’ın işi olduğunu dile getiren Mustafa
Mustafa Ümit
Sinan Ümit; “8-44 inç arası jantlara kadar
değişen çaplarda ve geniş tabanlı tubless
400-60-15,5 inç ölçüsündeki yeni kuşak
lastiklere yönelik üretim yapıyoruz. Yeni
yılla birlikte traktörlerin ince jantları da
Ümit Jant’ın iş konusu oldu. Halen, kurucu
ailenin ikinci kuşakları tarafından yönetilen
Ümit
Jant,
kuruluş
heyecanını
kaybetmeden üretimine devam ediyor”
şeklinde sözlerini noktaladı. u
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
P
Patates Dikiminin Mekanizasyonu
Hazırlayan: Öğr.Gör. Ergun Çitıl / S.Ü. Ziraat Fakültesi, Tarım Makinaları ve Teknolojileri Mühendisliği Bölümü
atates insan beslenmesinde en
az buğday ve pirinç kadar önemli
yer tutan bir bitkidir. Yüksek
karbonhidrat miktarı ile Avrupa
ve Amerika’da birçok ulusun
temel besin kaynağıdır. Ülkemizde de
günümüzde cipslik ve sofralık tüketimi gün
geçtikçe artmaktadır.
Ülkemizde kişi başına patates tüketimi yıllık
ortalama 60,7 kg’dır. Ülkemizde patates
üretiminin en yoğun olduğu illerin başında
Niğde, Nevşehir, İzmir, Afyon ve Bolu
gelmektedir. Toplam patates üretiminin
%39,5’i Niğde ve Nevşehir illerinden
karşılanmaktadır.
büyüktür. Patates bitkisi çok önemli bir
dikim nöbeti bitkisidir. Gerek tahıllar ve
baklagiller, gerekse diğer endüstri bitkileri
ve yem bitkileri ile son derece uyumlu bir
dikim nöbeti sağlanmaktadır. Patates
sıralar halinde dikilir. Sıra aralıkları 50…90
cm, sıra üzeri yumru aralığı 15…40 cm
arasındadır. Makineli patates tarımında sıra
aralıklarının, traktör iz genişliklerine uygun
olması gerektiğinden, 125 cm ve 150 cm
traktör iz genişlikleri için, sıra aralıkları
sırasıyla 62,5 cm ve 75 cm’dir. Patates bir
çapa bitkisi olduğu için toprağın iyi
işlenmesi hava su-ısı dengesinin iyi
sağlanması yanında, dikim anında Dikim
1. Patates Dikim Yöntemleri
İklim ve toprak koşullarına göre patates
tohumları iki şekilde dikilmektedir.Düz
tarlaya dikim ve Sırta dikim.
Bu yöntem ise yağışı bol, fakat ortalama ısı
derecelerinin oldukça düşük olduğu
bölgelerde ve ağır topraklarda uygulanır.
İklim ve toprak gibi doğal faktörlerden
başka hasatta kullanılması öngörülen
araçlar da patates dikim yöntemini
etkilemektedir.
2. Patates Dikim
Makinalarının Çeşitleri
Patates; Hemen hemen ülkemizin her
yerinde yetişen önemli bir endüstri bitkisi
olduğu gibi aynı zamanda çok faydalı bir
çapa bitkisidir. Çapa bitkilerinin gerek
toprağın işlenmesi gerekse yabancı ot
mücadelesi bakımından önemi son derece
68
Ocak-Şubat 2016
derinliğinin eşit olması farklı şekil ve
büyüklükteki patates yumrularının dikimin
de daima tek yumru bırakabilmesi.
Sıra arası ve sıra üzeri mesafesinin düzgün
olması, Patates yumrusunun üzerinin iyi bir
şekilde kapatılması istenir.
Ülkemizde patates, pazara dönük olmayan
ve çiftçinin kendi gereksinimi için
üretildiğinde, dikim işlemi el ile
yapılmaktadır. Bazı yörelerde karasapan
yada pullukla açılan çizilere dikim yapılır. Bu
ilkel yöntemlerin dışında patates dikimi
için, mekanizasyon gelişim süresi içerisinde
çeşitli makinalar geliştirilmiştir. Bunların
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
bazıları gerekli işlemlerin bir bölümünü
yapmalarına karşın, bazıları ise tüm dikim
işlemlerini mekanize ederek el işçiliğini çok
azaltmışlardır. Patates dikim makinaları;
1)Çukur açma makineleri 2)Yarı otomatik
dikim makineleri 3)Otomatik dikim
makineleri
2.1.Çukur Açma Makinaları
a)Uç demiri
b)Parçaların montajlı durumu
c)Delikli disk
d)Kürek
2.2. Yarı Otomatik
Patates Dikim Makineleri
Yarı otomatik makinaların aktif organları
çizi açıcılarla, dağıtma ve kapatma
organlarından oluşur. Dikilecek patates
yumruları ya makinanın kendi deposuna,
ya da boşaldıkça değiştirilen özel küçük
kasalarla taşınır. Bu patates dikim
makinalarında
yumrular
dağıtım
organlarına elle verilir. Diğer işlemler ise
tamamen makine tarafından yapılır. Çizi
açıcılar önden giderek yumruların
yerleştirileceği çizileri açarlar. Dağıtım
organlarının görevi patates yumrularını
açılan çiziye eşit aralıklarla düşürmektir.-Bu
makinalarda en çok kullanılan dağıtım
organ tipleri şunlardır:
-Düşey borulu ve akustik sinyalli dağıtım
organı,
-Bölmeli düşey tamburlu dağıtım organı
-Bölmeli yatay tamburlu dağıtım organı
-Kepçeli zincirli dağıtım organı
2.2.1.Düşey borulu akustik
sinyalli dağıtım düzeni
Genellikle iki sıralı olur. Makine üzerinde
oturan kişi depodan aldığı çimlenmiş
yumruyu akustik sinyal sesiyle beraber belli
zaman aralıklarında düşey borudan aşağıya
bırakır. Yumru makinenin açtığı çizik içine
düşer. Kapatıcı diskler de üzerini kapatır.
2.2.3.Bölmeli düşey
tamburlu dağıtım düzeni
Bu dağıtım düzeni çalışma sırasında
tekerlekten hareket alarak düşey düzlemde
ve makinanın ilerleme yönünde döner.
Bölmelere elle konulan patates yumrularını
eşit aralıklarla çiziye bırakır. Düşme
yüksekliği az olduğu için yumrular sıraya
eşit aralıklarla dikilir.
2.2.4.Kepçeli Zincirli Dağıtım Düzeni
2.2.2.Bölmeli yatay
tamburlu dağıtım düzeni
Dikim borusunun üzerinde bulunan yatay
ve sabit bir disk ve bunun üzerinde
dönebilen bölmeli yatay bir tamburdan
oluşur. Sabit disk üzerinde boruya açılan bir
delik vardır, yatay tamburun bölmeleri ise
klapelidir.
Üzerine eşit aralıklarla takılmış kepçeleri
bulunan bir zincirden oluşur. Bu zincir 2
veya 3 makaradan geçirilmiş olup,
kepçelerin özel biçimleri vardır. Her
kepçeye birer adet olmak üzere elle
konulan patates yumruları çizi açma
demirinin kulakçıkları arasına kadar
indirilerek buradan çiziye düşer. Engebeli
arazide meydana gelen sarsıntıdan ötürü
bazı yumruların boruya varmadan önce
kepçeden düşmeleri, bu sistemin önemli
bir sakıncasıdır.
Yarı otomatik dikim makinalarında iki sıralı
olanlarda güç gereksinimi 15-22 kW, dört
sıralılarda 22-29 kW dolaylarındadır.
Makinenin başarısı beslemeyi yapan
işçilere bağlı olduğundan bu makinelerde
ilerleme hızı fazla yükseltilmemelidir. Bir
işçi tek elle besleme yaptığında geçen süre
0,7-0,8 saniye, iki elle besleme yaptığında
ise 0,35- 0,40 saniyedir. Buna göre bu
makinelerin normal çalışma hızları 1,5-1,8
km/h dolaylarındadır.
2.3. Otomatik Dikim Makinaları
Bu makinalar patates dikiminde yapılması
gereken bütün işleri yaparlar, dolayısıyla el
işini minumum düzeye düşürürler.
Günümüzde patates tarımı yapılan yerlerde
bu tip makineler kullanılmakta olup,
bunların 2-4-6-8 sıralı olanları mevcuttur.
Ocak-Şubat 2016
69
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Bu tip makineler büyük alanların dikiminde
kullanılır. Dikim için yumruların seçimi,
makineye doldurma ve traktörün
kullanılması dışında insan gücüne gerek
yoktur.
Dağıtım
düzenlerinin
işi
aksatmadan görevlerini yapabilmeleri için
patates yumrularının önceden boyutlarına
göre sınıflandırılmış olması gerekir. Ancak
bu şekilde dağıtım organlarının kepçelerine
gereği gibi birer yumru girebilir. Patates
deposunun tabanı dikim materyalinin
dağıtım organlarına doğru akışını
kolaylaştırmak
için
eğimli
olarak
yapılır.Otomatik
patates
dikim
makinelerinde kepçeli çarklı, kepçeli zincirli
ve bantlı kepçeli düzenler bulunmaktadır.
dört sıralılarda 29-56 kW arasında
değişmektedir.
Otomatik
dikim
makinalarının çalışma hızları 3-5 km/h
dolaylarındadır.
3. Patates Dikim Makinalarında
Aranan Özellikler
Dikim derinliği 5…14 cm aralığında
ayarlanabilmelidir. Değişik yumru şekli ve
büyüklüklerinde düzgün sıra üzeri dikim
aralığında
(15…40cm)
dikim
yapılabilmelidir. Meyilli arazide de ( %12
meyil
derecesinde)
düzgün
sıra
aralıklarında dikime olanak vermelidir.
Dikim makinasının işleyici organları
yumruları zedelememelidir. Dikim makinası
gerektiğinde
çimlendirilmiş
patates
yumrularını dikebilmelidir. Yumrular
kabarık toprakla düzgün derinlikte
kapatılabilmelidir. Dikim makinasının
deposu 500…600 m çizi uzunluğunda
çalışmaya yetecek büyüklükte bir hacme
sahip olmalıdır. Dikim makinasının deposu
çabuk ve rahat bir şekilde patatesle
doldurulabilmelidir. Dikimde mineral
gübre, çizinin 5-10 cm yanında ve
yumrudan 2-5 cm daha derine
verilebilmelidir.
Otomatik patates dikim makinelerinde
genel olarak; Yumruların konulduğu
değişik yapısal özelliklerde Yumru deposu
bulunur.
Dikilecek yumrular için toprakta uygun bir
çizi açmak çizi açıcının görevidir. Çizi,
yumruların oturacağı genişlikte ve eşit
70
Ocak-Şubat 2016
4. Sonuç
Yarı otomatik ve basit dikim makineleri ile
patates dikiminde bir işçi saatte 0,56’ da’lık
bir alana dikim yapabilir. Elle beslemeli iki
sıralı bir patates dikim makinasında saatlik
iş başarısı 2 da iken bu değer iki sıralı tam
otomatik bir patates dikim makinasında 3
da. dır. Bu duruma göre insan iş gücü
gereksinimi elle dikime göre tam otomatik
dikimde 6 kat, elle yedirmeli makineli
dikimde 2,5 kat daha azdır. Bu avantajlar
üreticiyi patates dikiminde makine
kullanmaya sevk etmiştir. u
derinlikte devam etmeli, yumru çiziye
düştüğü anda yuvarlanmadan çizide
tutunup kalmalıdır.
Otomatik patates dikim makinalarında iki
sıralı olanlarda güç gereksinimi 18-33kW,
T
agrotime GÜNCEL
Uçakla Beraber İhracat da Düştü
ürkiye Sosyal Ekonomik Siyasal
Araştırmalar Vakfı (TÜSES),
Türkiye ve Rusya arasında uçak
düşürme olayıyla başlayan
krizin
olası
ekonomik
sonuçlarına ilişkin bir rapor yayınladı.
Rapora göre, uçak krizi büyük oranda gıda,
turizm, inşaat, konut ve perakende
sektörlerinden kaynaklı olarak, Türkiye'ye
yılda 11 milyar dolardan fazla gelir
kaybettirecek. Tarihi, sosyal ve kültürel
ilişkilere sahip iki ülke arasında yaşanan
krizin ekonomik etkilerini objektif bir
şekilde ortaya koymak ve krizin iki ülke
açısından da doğuracağı zararlı etkiye
dikkat çekmek amacıyla hazırlanan TÜSES
Rusya Raporu'nda, krizin ekonomik sonuçları
sıralandı.
Rusya Federasyonu, 30 Kasım 2015 tarihinde
aldığı karar ile aşağıdaki ürünlerin Türkiye’den
ithalatına kısıtlama getirdi: Dondurulmuş
parça halindeki etler ve sakatat, karanfil, taze
veya soğutulmuş domates, soğanlar ve
şalotlar, karnabaharlar ve başlı brokoli, taze
veya soğutulmuş kıyarlar ve kornişonlar,
portakal, tanjerin ve satsuma dahil mandalin;
klemantin, vilking ve taze üzüm; elma, armut,
zerdali dahil kayısı, vişne dahil kiraz, nektarin
dahil şeftali, erik ve çakal eriği, çilek ve tuz. Bu
ürünlerde Türkiye’nin toplam ihracatı 3 milyar
T
270 milyon dolar iken Rusya Federasyonu’na
olan kısmı 932 milyon dolar. Dolayısıyla
ambargo konan kalemlerde Türk dış
ticaretinin % 28,5’luk bir kayba uğrayacağı
görülüyor. İlgili kalemlerde Rusya’nın
dünyadan toplam ithalatı 7,1 milyar dolar
civarında.
Rusya Federasyonu’nun Türkiye’den ithalatını
yasakladığı beyaz et ihracatı ise Rusya
Federasyonu’nun AB ambargosu öncesi aylık
50 tonlardan, 2014 sonunda yıllık 6 bin tona
çıkmıştı. Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AİB) 2014
rakamlarına göre, Rusya Federasyonu’nun
Ukrayna krizi nedeniyle Avrupa Birliği
ülkelerine uyguladığı ambargodan önce,
yani 2013 yılı itibariyle AB’den yapmış
olduğu yaş meyve, sebze ithalatı 2,27
milyon ton, narenciye ithalatı ise 134 bin
tondu.
Yine
AİB’nin
Rusya
Federasyonu’nun
AB
ülkelerine
uygulayacağı ambargo kararı sonrası
yaptığı duyuruda Türkiye’nin 46,7 milyon
ton yaş meyve sebze üretiminin sadece
3,4 milyon tonunu ihraç ettiği
belirtilmektedir. Bu durum yaş meyve,
sebzede ihracat potansiyeli çok daha
yüksek olan Türkiye’nin ciddi anlamda
ekonomik kayıba uğrayacağı anlamına
gelmekte.
Trademap verilerine ikili ticari ilişkiler
açısından bakıldığında, Türkiye aleyhine aşağı
yukarı 20 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı
bulunmaktadır. Yani Türkiye’nin Rusya
Federasyonu ile olan dış ticaret açığı toplam
dış ticaret açığının aşağı yukarı yüzde 23’ünü
oluşturmaktadır. Toplam ticaret açığı 20112014 aralığında 18-20 milyar dolar seviyesine
oturmuştur. Türkiye’nin Rusya Federasyonu’na
olan ihracatı, Rusya'nın toplam ithalatı içinde
% 2 civarında iken, Rusya’nın Türkiye’ye
ihracatı Türkiye'nin toplam ithalatının içinde
% 10,5 paya sahip. u
Tarım Aletlerinde,
Kiralama Dönemi Başlıyor
arım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu (TKDK),
tarım aletlerini kiralayarak
kullanma olanağı sunan makine
parkları
sektörünün
yaygınlaşmasına destek verecek. Makine
ekipman parklarının Avrupa Birliği
ülkelerinde yaygın olduğunu, üst
teknolojili çağdaş makine ekipmanları alıp,
çiftçi hizmetine sunacaklara yüzde 65 hibe
vereceklerini dile getiren TKDK Proje
Hizmetleri Genel Koordinatörü Adnan
Uzunpınar; “Makine parkı için gerekli olan
alet ve donanımlar, garajın kurulum ve inşası
harcamalarının yüzde 65'ini biz karşılayacağız.
Kendinden yürüyen motorlu araçlar, şu an
destek kapsamında bulunmuyor. Biçerdöver
ve traktör desteği için Avrupa Birliği
komisyonuyla görüşüp dahil edeceğiz.
Yatırımcılar şu anda ekim, hasat, dikim,
toprak işleme ve gübreleme makineleri ile
garajlarını kurabilirler. Çiftçiler de bu
garajlardan makineleri kiralama yöntemiyle
faydalanabilecek. Çiftçilerimiz de gereksinim
duydukları, yüksek bedelli bu makineleri satın
almak zorunda kalmayacaklar” şeklinde
konuştu. Uzunpınar, yatırıma girişmek
isteyenlere yüksek teknolojili ürünleri
almalarını önereceklerini, bu makinelerin
sigorta kapsamında bulunacakları için,
yatırımcının hiçbir kaybının olmayacağını
kaydetti. Çiftçilerin kiralamayla masraflarını
azaltacaklarını, kooperatifler ve üretici
birlikleriyle
makine
parklarının
kurulumunun sağlanması durumunda,
üretimin çağdaş donanımla yapılacağını dile
getiren Genel Koordinatör Uzunpınar;
“Avrupa'da bu yöntemin çok güzel
uygulandığını, gittiğimiz ülkelerde gördük.
Avrupa'daki çiftçiler büyük makineleri satın
almak yerine, ekipman garajlarından kiralama
yoluyla kullanarak işlerini hallediyor. Belirli
dönemlerde kullanılacak aletlerin, bakım ve
garaj masraflarını üstlenmemiş oluyorlar. Bu
sistemi Türkiye’de hayata geçirdiğimizde,
tarımsal üretimde Avrupa standartlarını
yakalamış olacağız" dedi. u
Ocak-Şubat 2016
71
agrotime GÜNCEL
Tarımsal Mekanizasyon Reel
Teşviklerle Desteklenmeli
A
Tarım Makinaları Sektöründe
Yapılması Gereken Politikalar
kılcı ve doğru yapıldığı halde,
her uzun vadeli planlamanın
sektöre mutlaka olumlu
yansıdığından
bahsetmek
mümkün değildir. Çünkü
gündem devamlı ve hızlı olarak
değişmektedir. Bu nedenle uzun vadeli
tarım politikaları yapılırken,
kısa
dönemlere ayrılmış başlıkların tespiti ve
uygulanması esas olmalıdır.
Halihazırda yapılan uzun vadeli tarım
politikaları, sadece bir ütopya olarak kaldığı
gibi, uygulanmasında problem olmayan ve
çiftçiye gerçekten faydası olan projeler dahi
beklenmedik şekilde iptal edilmekte,
tarımla uğraşan kesimin eli kolu
bağlanmaktadır. Bu konuda çiftçinin en
önemli savunucusu olması gereken Türkiye
Ziraat Odaları Birliği, ne yazık ki efektif bir
şekilde
fonksiyonunun
ortaya
koyamamaktadır.
2016 Yılında Sektöre Verilmesi
Gereken Destekler
Tarımsal
mekanizasyonun
Batı
ülkelerindeki seviyeye tespit edilen en
yakın zamanda ulaşmasını temin için, kısa
ve seri adımlarla başlayıp belirlenen zaman
içinde verilecek teşviklerle sektörün
desteklenmesi gereklidir. Geçtiğimiz
günlerde basında yer alan, Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumunun (TKDK)
çiftçiye kiralama yolu ile makine
kullanımında destek vereceği yönündeki
haberlerin, yine boşuna masraf ve zaman
kaybı olacağı şimdiden bellidir. Çünkü bu
uygulama 2000’li yılların başında Türkiye
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği
tarafından OMAK (Ortak Makine Kullanımı)
adı altında Adıyaman T.K.K.’da pilot
uygulamalarla yapılmış, ancak ortak
çiftçiler yeterli ilgiyi göstermeyince proje
başarısız olduğu için gündemden
düşürülmüştür.
Benzer uygulamaya Söke Ziraat Odası
tarafından makinaların operatörlü olarak
kiralanması şeklinde başlanmış, ancak bazı
tarım uygulamalarında uygulama süresinin
kısa olması nedeni ile çiftçilerin sıra
72
Ocak-Şubat 2016
Turgut Ekinci / Zimaş Ziraat Makinaları San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdürü
beklemek yerine, başka imkanlara
yönelmesi nedeniyle başarısız olarak sona
ermiştir.
Bugün için gelişmiş batı ülkelerinde var
olan kullanıcısı ile birlikte makine temini,
kiralanması kendi yürür mısır silaj makinası,
pancar hasat makinası, balya makinası ve
biçer döğer makinalarının müteahhitlik
hizmeti ile ülkemizde yıllardır başarı ile
sürdürülmektedir. Bu nedenle doğru
makine kullanımı hakkında bilgisi yetersiz
olan çiftçilerin, TKDK’nin % 65’e varan hibe
desteği ile kurulacak Tarım Makine
Parklarından makina kiralayıp kullanmaları
uygulama olarak pek mümkün olmadığı
gibi, tarımın hava şartlarına doğrudan bağlı
olması nedeniyle, sezonda ihtiyaç
duyulacak makina adedinin talepleri
karşılamaya yetmeyeceği, bu sebeple
birçok sorunların yaşanmasın kaçınılmaz
olduğu ve bu projenin daha doğmadan
öldüğü göz önüne alınması gereklidir.
Ayrıca, Ülkenin tarımsal üretim politikası
tespit edilerek, hangi yörede hangi
ürünlerden ne kadar ekim yapılacağı
belirlenip tayin edilerek, üretim fazlasından
kaçınılarak, mahsulün ziyan olması
engellenmelidir.
Diğer bir konu ise, bilinçsiz ilaç ve gübre
kullanılmasının engellenmesi için İl ve İlçe
Tarım Müdürlüklerinin başta büyük
hipermarketler, gıda zincirleri, sebze ve
meyve hallerine ve gıda toptancılarına
yapacakları habersiz baskınlar ile numune
alarak, insan sağlığına zararlı kimyasal
kalıntı bulunan malları bertaraf ederek
satışa arz edenlerle birlikte üretenlere de
caydırıcı cezai uygulamalar yapması şarttır.
Ülkemizdeki kanser hastalığının hızla
artışının başlıca nedeni olan bu problemin
çözülmesi ile milli ekonomiye çok faydalar
sağlanabileceği gibi, sağlıklı nesiller için
Devlet’in vatandaşına olan koruma ve
gözetme görevini yapması beklenmektedir.
Aksi takdirde her gün yeni hastaneler
açılsa bile zaten sınırlı olan doktor sayısı
hastalara gerektiği kadar bakılmasına
imkân vermediği gibi, çoğu yurtdışında
üretilen kanser ilaçlarının tüketim
bedellerinin
devletin
meyve
ve
sebzelerdeki kimyasal artıkları tespiti için
yapacağı kontrollerin toplam masrafların,
agrotime GÜNCEL
çok çok üstünde olacağı aşikârdır.
Bir başka önemli konu ise küçük ve
büyükbaş süt ve besi hayvancılığı
teşviklerinde, batı ülkelerindeki gibi proje
başına olması gereken asgari hayvan sayısı
baz alınmalıdır. Ayrıca bu hayvanların
beslenmesine yetecek kadar kaba
yem üretebilecek arazisi olan
kişi ve firmalara teşvik
verilerek rantabl üretim
sağlanmalıdır.
ürünün iyi ekilememesi ve sonunda iyi
hasat imkanlarından mahrum kalınması
nedeni ile çiftçinin yıl boyu sarf ettiği
emeğin karşılığını alması şansa kalmaktadır.
İşte bu nedenlerle devletin uygulanması
mümkün olmayan projeler yerine çiftçiye
SIFIR faizli mekanizasyon kredi
vererek TARIMI REEL olarak
desteklemesi şarttır. Bir
atasözünü örnek almak
gereksirse “Alet işler, el
övünür” .
Mekanizasyon Sektörü
İçin Yeni Yılda Hükümetten
Beklentilerimiz
Traktör, pulluk ve römork
satışlarında % 50 faiz indirim
desteği yanında diğer tüm tarım
makinelerine sıfır faizli kredi
desteği sağlanmalıdır. Kredilerin
verilmesinde satın alınmak
istenen makinenin, çiftçinin
gerçek ihtiyacı olduğu tespit
edilmeli ve ihtiyacına uygun makine
alması koşulu ile destek verilmelidir.
Sektördeki Rolümüz
Ülkemizde Traktör Seçimi ve
Ekipman Talebi
Türkiye'de traktör enflasyonu olduğunu
düşündüğünü vurgulayan Turgut Ekinci, bu
enflasyona rağmen çiftçinin traktörü
gerektiği gibi kullanamadığını söyledi.
Ekinci, “Bugün 20 dönüm arazisi olan da,
200 dönümü olan da 60 Hp gücünde
traktör alıyor. Ama Avrupa'da durum böyle
değil. İtalya yı göz önüne alırsak, satılan
traktörlerin % 15’i bahçe tipi, dört teker
çekişli,
belden
kırma
veya
ön
tekerleklerden dümenlemeli 25-90 Hp güç
aralığında motorları olan alçak tip
traktörler. Almanya veya Fransa ya
bakarsak arazi genişliği sebebi ile traktör
parkı asgari 90 HP den başlayıp yukarı
doğru gitmektedir. Çiftçi yaptığı işe uygun
ve yeterli güçte ve işe uygun traktör almayı
ön planda tutmaktadır. Çünkü traktör
seçimi yapılırken karayolu taşımacılığı değil
tarım makinalarının en uygun olarak
kullanılması amaçlanmaktadır. Bir
başka deyişle traktör insan veya yük
taşımacılığından çok arazide makine
kullanımı
amaçlanarak
satın
alınmaktadır. Bu suretle çiftçi
tarımsal
işlerini
traktörünün
çekebileceği en uygun kapasitedeki
ekipmanı kullanarak işini en kısa
sürede ve en iyi şekilde
yapmaktadır.
Ülkemizdeki traktör başına düşen
ekipman sayı ve ağırlığı ile Avrupa
ülkelerindekilerine kıyasla gerek
ortalama traktör gücü ve gerekse traktör
başına düşen ekipman sayısı ve ağırlığı
olarak çok geridedir. Traktör sahibi olmuş
çiftçinin sahip olduğu römork, pulluk, ekim
makinası ve gübre atma makinası dışında
ekipmanı yok denecek kadar sınırlıdır. Bu
imkansızlık tarlanın iyi işlenememesi,
Bugüne kadar, bir başka
deyişle 41 yıldan beri
sektöre 60 civarında yeni
teknoloji makineyi sunarak
önce çiftçimize sonra da
yerli
tarım
makine
üreticilerine önderlik eden
EGE TARMAŞ ve ZİMAŞ
A.Ş. firmaları olarak halen
BCS, FERRARI, BFM, ACTIVE, AL-KO, IKRA,
CLABER, AGRITEC gibi sektöründe dünya
lideri firmaların Türkiye Distribütörlüğünü
başarı ile yapmaktayız. BCS, FERRARI Bağ
Bahçe Traktörleri, Hasat Makinaları, El
Traktörleri AL-KO ve IKRA Çim Biçme
Makinaları, Tırpanlar, Taflan Kesme
Makinaları, Motorlu Testereler, Çapa
Makinaları ve Çim Traktörleri; CLABER
Sulama Makine ve Ekipmanları; BFM Sıra
Üstü Otomatik Duyargalı Toprak İşleme
Makinaları; AGRITEC Zeytin Meyve Hasat
Makinaları gibi çok geniş ve kaliteli bir ürün
portföyüne sahibiz. Çiftçimizin ihtiyacı
doğrultusunda belirlediğimiz alternatifi
olmayan makinaları uygun fiyata
sektöre
kazandırmakta
ve
ülkemize hizmet etmekteyiz.
Ayrıca satılan makinaların yedek
parçalarının temini ve satış
sonrası hizmetlerini de yerine
getiriyoruz.
Ulu önder, Mustafa Kemal
Atatürk’ün “Silahların gücünün
geçicidir, sabanını toprağına
hakim kılan devletlerin ise her
vakit daim olacaktır” şeklindeki
sözlerini
asla
aklımızdan
çıkarmayalım. u
Ocak-Şubat 2016
73
agrotime GÜNCEL
STOLLER Eğitimleri İle
“İçindeki Gücü Ortaya Çıkar”
S
TOLLER eğitime verdiği önemi Aralık
ayında yaptığı toplantılar ile bir kere
daha gösterdi. “İçindeki gücü Ortaya
Çıkar” sloganından yola çıkan, Stoller
çalışanlarının ve müşterilerinin
içindeki gücü ortaya çıkarmasına yardım eden
eğitimler düzenledi.
KKTC’de düzenlenen ilk eğitimde firmanın 60
büyük bayisine kişisel gelişim eğitimleri
kapsamında; farklılaşma, yaratıcılık, hedef
oluşturma, değer yaratma gibi konularda Kişisel
Gelişim ve İnsan Kaynakları Uzmanı tarafından
bilgiler verildi. Stoller bu eğitim ile
müşterilerinin kendi iş yaşamlarına farklı bir
açıdan bakmalarını sağlarken, sahip oldukları
gücü daha etkin kullanmaları yönünde de onları
motive etti. Firmanın müşterilerine yaptığı bu
bireysel katkı oldukça beğeni ve takdir topladı.
Toplantının ikinci aşamasında ise bitki fizyolojisi
ve Stoller teknolojisi hakkında önemli bilgiler
verildi.Kıbrıs toplantısı sonrasında Antalya,
Denizli, Manisa, Aydın, İzmir, Adana ve Kayseri
gibi farklı bölgelerde eğitimlerine devam eden
74
Ocak-Şubat 2016
firma 100’lerce üreticiye ulaşarak verdiği
bilgiler ile büyük ilgi topladı. Stoller bitki
fizyolojisine olan tutku ve hakimiyetini
eğitimlerindeki yalın ifadeleri ile net biçimde
dile getirdi. Stoller AR-Ge ekibinden Dr.
Richard Woodward ve Dr. Robert Shortell
tarafından verilen eğitimlerde bitkilerin
gelişim süreçlerindeki aşamalar, yaşanan
değişim ve sorunlar ve bu sorunlara çözüm
oluşturma yolunda Stoller teknolojisi
anlatıldı. Dr. Woodward yaptığı sunumda
“1970 yılında yaprak gübreleri ve şelatlı iz
elementler ile faaliyetlerimize başladık, besin
elementlerine olan hâkimiyetimiz arttıkça bu
elementler ile bitki içindeki hormonlar arasında
bazı ilişkiler olduğunu fark ettik. Bitki gelişim
dönemlerinde oluşan hormonal dalgalanmayı
gösteren Stoller patentli bir modelimiz
bulunmaktadır.
Bu
model
sayesinde
ürünlerimizi geliştirmekte, doğru dönemlerde
yaptığımız uygulamalar ile fark yaratan sonuçlar
elde etmekteyiz” dedi. Çiçeklenme ve meyve
tutum dönemlerinde üreticilerin dikkat etmesi
gereken
uygulamalara
değinen Dr. Woodward
özellikle Kalsiyum, Bor ve
Manganın önemini anlattı.
Dr. Richard Woodward’un
eğitimi sonrasında Dr.
Robert Shortell, Stoller
ürünlerinin
pratikteki
sonuçlarına
değindi.
Özellikle Stoller patentli
ürünlerinden
B-FORGE,
çalışma mekanizması ve
uygulama sonuçları ile
üreticilerden büyük ilgi
gördü. Dr. Shortell yaptığı bir araştırmadan yola
çıkarak bitkilerin sahip oldukları potansiyeli
sezon boyunca kaybettiklerine değindi. Dr.
Shortell “ sezon boyunca kaybedilen potansiyeli
koruyabilirsek yada bu potansiyeli ortaya
çıkarabilirsek düşündüğümüzden daha fazla
verim ve kaliteye ulaşabiliriz” dedi. Eğitiminde
meyve kalite kriterlerine etki eden; fotosentez,
şeker
oluşumu
ve
şeker
taşınma
mekanizmalarını da anlatan Dr. Shortell, Sugar
Mover ve Balancer ürünlerinin bu süreci nasıl
olumlu etkileyeceğini açıkladı. Dr. Shortell “Hem
Sugar Mover hem de Balancer yapraklarda
üretilen şekerin meyveye yönlenmesini, tat,
renk gibi kalite kriterlerin artmasını sağlıyor,
kaynak depo ilişkisini güçlendiriyor. Bu ürünlerin
hasat öncesi uygulanması kaliteye, hasat
sonrası uygulaması ile bir sonraki sezona büyük
destek sağlar” dedi.
Stoller eğitimlerine katılan üreticiler ise “
Edindiğimiz değerli bilgilerden çok memnunuz,
bu eğitimde sadece Stoller ürünlerinin ne
olduğunu değil, uygulamalarımızın nedenlerini
de öğrendik. Stoller bize bitkileri nasıl
anlayacağımızı öğretiyor” dedi. u
agrotime GÜNCEL
U
UHK’den Tarım Komisyonu Ziyareti
lusal Hububat Konseyi (UHK)
yönetimi TBMM Tarım ve
Köyişleri Komisyonu Başkanı
Recep Konuk ve Komisyon
Üyeleri Muhammet Uğur Kaleli
ile Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu’nu
makamlarında ziyaret etti. Hububat,
hububata dayalı sanayi ve ticaretinin ele
alındığı ziyarette UHK tarafından hazırlanan
rapor, Recep Konuk’a verildi.
UHK Başkanı Mustafa Yılmazkart, Tarım
Komisyonu’nda tecrübeli ve bilgili insanların
olmasının Türkiye açısından büyük bir kazanç
olduğunu belirtti. İletişim kanallarının sürekli
ve etkin bir şekilde çalışmasıyla sorunların
çözümünün daha kolay olacağını dile getiren
Başkan Mustafa Yılmazkart; “Tarım kesiminin
standartlarının daha iyi noktalara gelmesi ve
sorunlarının çözümü noktasında, UHK olarak
büyük çaba gösteriyoruz. Amacımız birlik ve
beraberlik içinde tarıma hizmet etmektir”
dedi.Tarımsal kuruluşlarla bilgi alışverişinin
sektöre katkı açısından önemsediklerini
belirten Recep Konuk da; “Bu çatı altında
diyalog ve öneriye her zaman açığız. Yanlış
algıdan olsa gerek, tarım bu ülkenin
kamburuymuş, yüküymüş gibi takdim edilen
bir
sektör.
Öncelikle
algıyla
ilgili
düzelteceğimiz birçok işin olduğunu biliyoruz.
Bütün gelişmiş devletlerin gelişmişliklerinin
altında tarımsal gelişme vardır. Bu açıdan
tarıma hak ettiği değer verilmelidir. UHK’nın
M
raporunu değerlendireceğiz” şeklinde
konuştu. Muhammet Uğur Kaleli ise,
günübirlik politikaların tarım sektörüne en
büyük zararı vereceğini, sürdürülebilir bir
tarım ve tarımsal ticaret için ortak akılla uzun
vadeli projeksiyonların hayata geçirilmesi
gerektiğini, Cumhuriyet tarihinde ilk defa
çıkan “Tarım Kanunu”nun, AK Parti’nin
sektöre verdiği değeri gösterdiğini belirtti.
Konya Ovası için suyun önemine işaret eden
Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu da, suyun
tasarruflu kullanılması için yapılan ve
yapılacak çalışmalara dikkat çekerek, Ova’nın
tamamının sulu tarıma geçmesi için gerekli
çalışmaların yapıldığını, UHK’nin çalışma ve
raporlarının kendileri için önemli olduğunu
belirtti.UHK tarafından yayımlanan “ArpaYulaf ve Tritikale Kitabı”nın Prof. Dr. Süleyman
Soylu tarafından sunumunun da yapıldığı
ziyarette, UHK Meclis Başkanı Ali Sürücü, UHK
Yönetim Kurulu Üyeleri Yaşar Serpi, Özkan
Taşpınar, Rektör Prof. Dr. Bayram Sade,
Mehmet Tabur, Murad Bertan ve Namık
Köklüsoy da yer aldı. u
May Tohum’a İnovasyon Ödülü
AY Tohum Bursa Ticaret ve Sanayi Odasının
düzenlediği “Ekonomiye Değer Katanlar”
ödül törenin de İnovasyon Ödülü aldı.
Türkiye’nin yerli sermayeli en büyük tohum
firması MAY Tohum Bursa Ticaret ve Sanayi
Odası tarafından düzenlenen Ekonomiye Değer Katanlar ödül
töreninde ‘İnovasyon Ligi Araştırması” sonuçlarına göre
“İnovasyon” kategorisinde ödüle layık görüldü.
MAY Tohum adına ödülü alan Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Ali Yormazoğlu ‘’ Yerli Ar-Ge ürününe talep ülkemizi
Dünya oyuncusu yapar. Türkiye’nin yerli semayeli en büyük
tohum firması olarak her yıl ciromuzun %7’sini Ar-Ge
çalışmalarımıza ayırıyoruz. Yerli sermayenin ve yerli Ar-Ge’nin
böyle onur verici ödüllerle yüreklendirilmesi ülkemizin
gelişimi için çok önemli. Sektörümüz de yeniliklerin öncüsü
olmak ve ülkemiz için sağladığımız katma değer bizim için en
büyük gurur kaynağıdır.’’ dedi. u
Ocak-Şubat 2016
75
agrotime GÜNCEL
S
Öz Sahil, Fidancılıkta
25 Yılı Geride Bıraktı
Mavi sertifikalı Chandler, Fernor, Fernette, Pedro, Franquette’nin yanı sıra yerli Şebin,
Bilecik ve Kaman fidanlarıyla iddialı olan şirket, ihracata da çalışıyor.
ektörde ceviz ve badem
fidanı
yetiştiriciliği
ve
pazarlanması dalında 25 yılı
aşkın süredir kaliteli ve
güvenilir hizmet vermenin
mutluluğu ve gururunu yaşayan Öz
Sahil Fidancılık, yılların bilgi birikimi ve
deneyimiyle ceviz fidanı sektöründe
büyüyerek sektöründe önemli bir yer
edindi. Öz Sahil, yılların vermiş olduğu
bilgi ve deneyim ile bundan sonraki
yıllarda da en kaliteli hizmeti sunmakta
iddialı. Sektörünün getirdiği yenilikleri
izleyen Öz Sahil, ceviz fidanı
yetiştiriciliği denince akla gelen ilk
kuruluş oluyor.
Öz Sahil Fidancılık Sahibi Osman
Metin, cevizin Türkiye’de güncel olarak
çiftçilerin en gözde kazanç kapısı olarak
bilindiğine dikkat çekti. Cevizin gözde
Osman Metin
76
Ocak-Şubat 2016
olmasının, dikimlerinin her dönemde
gerçekleştirilebilmesinde ve aynı
zamanda iklim şartlarına en kolay
uyum sağlayan ağaç olmasında
yattığını ifade eden Metin; “Ancak
ceviz fidanı dikimlerinde yapılması ve
uyulması gerek kurallar olduğu da
kesindir. Ceviz fidanları ile yapılacak
olan seçimler hem toprağın analizine,
hem de iklimin çeşitliliğine göre
farklılık gösteren dikimler ile
gerçekleştirilmelidir. Biz de bu bilinç ile
25 yılı aşkın bilgi birikimi ve
deneyimimizi Öz Sahil Fidancılık olarak
babam Yabancı fidanlarımız olan Mavi
sertifikalı Chandler, Fernor, Fernette,
Pedro, Franquette’nin yanı sıra yerli
fidanlarımız olan Şebin, Bilecik ve
Kaman fidanlarımızla iddialıyız” dedi.
Üniversite denetiminde
Metin, firmanın en kaliteli ve piyasa
şartlarına göre en ucuz fidanlarıyla,
bundan önce olduğu gibi bundan sonra
da yetiştiricinin hizmetinizde olduğunu
vurguladı. Yeniliklere yönelik olarak,
Mavi sertifikalı Chandler Ceviz fidanı
üretimine de başladıklarını dile getiren
Osman Metin; “Türkiye’nin her yerine
kargo ile ürün teslimatımız olduğu gibi,
aynı zamanda yurt dışına ihracat da
yapıyoruz. Fidancılık ceviz fidanı üretim
tesislerinde toprak analizlerini Ziraat
Mühendisleri çalışanları aracılığıyla
düzenli olarak yaptırmaktayız. Bu
analizler, Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi'nde
yapılmakta
olup,
tesislerimizin
ceviz
fidanı
yetiştiriciliğine uygunluk kontrolleri
sağlanmaktadır. Aynı zamanda devlet
destekli sertifikalı fidan satışlarımız
bulunmaktadır. Destekleme için
yapılan işlemler firmamız tarafından
yapılmaktadır.” şeklinde konuştu. u
Hüseyin Metin
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Kapama Ceviz Bahçesi Kurulumunda
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Ü
Hazırlayan: Uz. Erdal Orman / Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü
lkemizin iklim ve toprak
şartlarının uygun olmasının yanı
sıra, yazılı veya görsel medyada
çok fazla popüler olması
sebebiyle ceviz yetiştiriciliği, son
yıllarda birçok üretici veya özel sektör
yatırımcısının
ilgisini
çekmektedir.
Anadolu’nun has bitkisi cevize olan bu yoğun
rağbet, sevindirici olmakla beraber, kârlı bir
kapama ceviz bahçesi tesisinde, ismine doğru
fidan, ekolojiye uygun çeşit seçimi ve
yetiştiricilik esaslarının eksiksiz uygulanması
şarttır. Medyada sıkça işlenen ceviz
yetiştiriciliği veya pazarlaması, yatırımcıda
belli bir farkındalık oluşturmakla birlikte,
halen cevizle ilgili kirli ve abartılı birçok
bilginin de dolaşımda olduğu bir gerçektir.
Öte yandan, ‘‘geç yapraklanan, yan dalları
verimli çeşit’’ olgusunun yeni yeni oturmaya
başladığı günümüzde, artık devasa kapama
ceviz bahçelerinin kurulması ve üreticilerin
‘‘falanca yörede hangi çeşidi önerirsiniz?’’
Diye başlayan bilgilenme soruları, ceviz
yetiştiriciliği konusunda hayli mesafenin kat
edildiği anlamına da gelmektedir. Ceviz
bahçesi kurmaya karar veren üreticilerin,
cevizin kendine münhasır özelliklerini
bilmeleri elzemdir. Ekolojiden yüksek oranda
etkilenen ceviz bitkisiyle ilgili,
ülkemizde üniversite ve araştırma
enstitüleri tarafından birçok ar-ge
çalışması yapılmaktadır. Bu nedenle, bir
bölgede ceviz yetiştiriciliğine karar
verirken, öncelikle o bölgede yapılmış
adaptasyon çalışmaları
hakkında
bilgi
edinilmelidir. Çeşitlerin
meyve
kalitesi,
yapraklanma
ve
verimlilik
özellikleri iyi bilinmelidir. Karasal
iklimin hâkim olduğu, sert kış
şartlarının yoğun yaşandığı
ekolojilerde, ve ilkbahar geç
donlarının görüldüğü yerlerde
geç çiçeklenen çeşitler tercih
edilmelidir. Yanlış çeşit seçimi
ekonomik
yetiştiriciliği
sağlayamadığı gibi, çok büyük
zaman kayıplarına da yol
açmaktadır. İklim ve toprak
şartları, yetiştiriciliği birinci
derecede kısıtlayan faktörlerdir.
Dolayısıyla, bahçe kurulması
düşünülen yörenin, son on yılına
ait meteorolojik verilerinin elde
edilmesi ve geniş ölçekli bir
toprak analizi, çok değerli ipuçları
verecektir.
Çeşit seçimi
Ülkemizin her bölgesinde ceviz
ağaçları
doğal
olarak
yayıldığından "ceviz ağacı her
yerde yetişir" gibi bir algı
oluşmuştur. Bu sebeple ceviz,
birçok kültürel uygulamalardan
mahrum bir şekilde üretilmekte,
çeşit özellikleri göz ardı
edilmekte, her çeşit veya tip, her
bölgeye götürülerek büyük
78
Ocak-Şubat 2016
yanlışlıklar yapılmaktadır. Diğer yandan, uzun
yıllar boyunca verimli, geç yapraklanan ceviz
çeşitlerinin belirlenmemiş olması, üretimde
standart olmayan verimsiz ve kalitesiz
çeşitlerin de yayılmasına neden olmuştur.
Dünya ceviz üretimi incelendiğinde, üretimin
daha çok Asya ve Avrupa’da yer alan, bazı
ülkelerde yoğunluk kazandığı görülmektedir.
Ülkemiz dünya ceviz üretiminde Çin, A.B.D. ve
İran’dan sonra dördüncü sırada olup
(Çizelge.1), önemli üretici ülkeler arasındadır.
Cevizde ıslah çalışmaları, ülkemizde ilk olarak
Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez
Araştırma Enstitüsü’nce yetmişli yıllarda
başlatılmıştır. Yapılan seleksiyon çalışmaları
sonucu birçok yerli tip, standart çeşit olarak
tescil edilip yaygınlaştırılmıştır. Ceviz
yetiştiriciliğinde, diğer önde gelen ülkeler
arasındaki en önemli dezavantajımız, bu
ülkelerin neredeyse tamamen melezlemeyle
elde edilen çeşitlerle üretimlerini standardize
etmiş olmalarıdır. Uzun yıllara dayanan
melezleme çalışmalarıyla ortaya çıkarılmış,
yüksek yan dal verimliliğine sahip, geç
uyanan; Chandler, Pedro, Fernor, Fernette
çeşitlerini uygun ekolojilerde yetiştirmek,
avantajlı gözükmektedir.
Yer Seçimi;
Türkiye’de tarıma uygun nitelikli arazi
fiyatlarının yüksek olduğu bir gerçek, bu
nedenle yatırımcılar, tarım dışı sahalara da
ceviz dikmeye yönelebilmektedir. Sadece
ceviz için değil, tüm meyve ağaçları için ideal
bahçe kurma yerleri; kısmen meyilli, toprağı
fazlaca kuvvetli olmayan yamaç arazilerdir.
Yine çeşidin soğuklama ihtiyacına göre yer
seçilmezse bitkinin gelişmesinde, çiçeklenme
ve meyve veriminde düşüşler olur. Yerin
uygunluğunu tayin eden en kritik faktörlerden
birisi de ilkbahar sıcaklık değişimleridir. Ceviz,
meyve türleri içerisinde ilkbahar geç
donlarından en fazla zarar gören meyve
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
türüdür. Bu riski düşünmeden kurulan
bahçelerden, her yıl düzenli verim almak
mümkün değildir. İlkbaharda uyanmaya yakın
ceviz tomurcukları, -1ºC de zarar görmektedir.
Turunçgillerde bile bu zararlanma -3º C de
başlar. Bahçe yerinin seçiminde göz ardı
edilmemesi gereken diğer bir hususta su
kaynaklarının varlığıdır. Her ne kadar, ceviz
yıllık ortalama 600-800 mm yağışın olduğu
yerlerde sorunsuz yetişir sanılsa da bu
yağışların düşme zamanının, bahçenin su
ihtiyacına olumlu ya da olumsuz yönde etki
edeceği unutulmamalıdır. Ayrıca cevizin içini
doldurması veya iç büzüşmesinin en aza
indirgenmesi, dolayısıyla iç randımanının
çeşide özgü rakama ulaşması için sulama
rejiminin gereken zamanda, gerekli miktarda
uygulanması şarttır.
Kapama ceviz bahçesi kurulması düşünülen
bir yerde toprak profilinin de özenle
incelenmesi gerekir. Kazık köklü bir bitki olan
cevizin, büyüme ve gelişme için derin toprak
istediği unutulmamalıdır. Bu yüzden, arazinin
birkaç yerden açılacak iki metre
derinliklerindeki çukurlarla toprak kesiti
incelenmelidir. Katmanlar arasında geçirimsiz
bir kaya tabakasının bulunması veya aşırı kireç
varlığı ileriki yıllarda önemli sorunlara yol
açabilir. Yine 1-1,5 metre seviyelerinde
bulunabilecek yüksek taban suyu, o arazide
ceviz
yetiştiriciliğini
önemli
ölçüde
kısıtlayacaktır. Ağır killi topraklarda veya
yağışla meydana gelecek su birikintilerinin
uzun süre bahçeyi terk etmediği alanlarda,
işlevsel bir drenaj ve toprak ıslahı gerekir. Aksi
halde
bu
tip
topraklarda
ceviz
yetiştiriciliğinden kaçınılmalıdır.
Özel ağaçlandırma sahalarında ise sorun, hem
yeşil örtü hem de derin olmayan kayalık, sığ
topraklar olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu tip
sahalarda ceviz dikiminden önce etkili bir diri
örtü temizliği ve derinlemesine toprak işleme
(riperleme) ön şarttır. Şayet ortamda meşe
bitkisi varsa, diri örtü temizliğinin ardından
saha, bir–iki yıl kuru tarıma terk edilmeli,
örneğin arpa ekimine yer verilmelidir. Çünkü
mantari bir hastalık olan meşe kök çürüklüğü
(Armillaria mellea), dikilecek fidanlara
bulaşarak, kısa sürede büyük bitki kayıplarına
neden olabilmektedir. Ayrıca orman
açmalarında bu fungusun sel suları vb.
etkenlerle bahçeye taşınmaması için bahçe ile
orman sınırlarının kesiştiği yerler, hendeklerle
izole edilmelidir. Toprak derinliği az olan
sahalarda veya su basması muhtemel taban
arazilerde, bahçe kurulacaksa bazı önlemler
alınmalıdır. Çünkü cevizin kazık kökü, sürekli
tabana doğru ilerleme eğilimindedir ve kılcal
kökleri de su baskınlarına son derece
hassastır. Bu nedenle, kökleri korumak
amacıyla ve kazık köklere dikim yastığı
oluşturmak üzere, sıra aralarındaki yüzey
toprağını kürüyerek, oluşturulan sırtlara fidan
dikimi yapılmalıdır.
Toprağın analizi, ıslahı ve işlenmesi;
Bahçe kurulması düşünülen alanın, toprak
profilinin uygun çıkması, tek başına yeterli bir
done vermeyecektir. Arazinin büyüklüğüne
göre değişmekle beraber, toprak yapısını
temsil edecek şekilde, en az 6 farklı yerinden
zikzaklar çizerek numune alınmalıdır. Cevizin
kök yapısı düşünüldüğünde, 30-60-90 cm gibi
farklı derinliklerden analiz yaptırmak gerekir.
Çünkü ürün vermeye başlayacağı ileriki
yıllarda, köklerin ineceği derinliklerin durumu
önem
kazanmaktadır.
Bu
nedenle
derinlemesine tahlil faydalı olacaktır. Cevizin
optimum pH aralığı 6-7,5 civarında, işba
(bünye) ise %50-55 oranındadır. Ülkemiz
toprakları, genelde ceviz yetiştiriciliğinin
yapıldığı alanlarda pH açısından biraz
yüksekte seyretmektedir. Bu nedenle toprak
analizi, hem bu oranların tespiti hem de
önemli bir girdi olan gübrenin, mevcut
toprakta ne oranda ve hangi elementler
üzerinden verileceğinin ortaya çıkarılması
açısından önemli bir aşamadır. Alkali
karakterli topraklarda pH’ı aşağı çekmek için
toz kükürt uygulaması gereklidir. Tahlil
sonucuna göre, gerekirse tam alana taban
gübresi (DAP,TSP) uygulaması ve organik
madde oranını arttırmak içinde dekara 3-4
ton yanmış çiftlik gübresi verilmesi faydalı
olacaktır. Yine yeşil gübre olarak, toprağa azot
fikse edecek baklagil yem bitkileri (fiğ,
korunga vb.) ekilebilir. Ek olarak, toprak analiz
raporunda belirtilen, mineral madde ve
makro element gübreler, önerilen dozda ve
önerilen zamanlarda üretim sezonu boyunca
uygulanmalıdır. Ceviz bahçelerinde, bölgenin
yağış durumuna ve bahçenin eğim durumuna
göre, dikimden önce arazi hem enlemesine
hem de dikine derin olarak sürülmelidir.
Bunun için toprağı devirerek işleyen
aletlerden ziyade yırtarak ilerleyen patlatma
(riper) kullanımı daha uygundur. Zira aşırı
yağışlı yörelerde, bahçenin fazla sularını
kapillar boşluklardan kendiliğinden tahliye
etmesi, ancak uygun sistemde sürümle
sağlanır. Aksi taktirde fidan çukurlarında
birikebilecek durgun sular yüzünden, yeni
dikilen fidanlarda kayıplar yaşanabilmektedir.
Dikimden sonraki yıllarda ise arazinin özellikle
yabancı otlardan temizlenmesi amacıyla, yarı
örtülü toprak işleme sistemi denen;
sonbaharda bahçenin derin sürülmesi,
ilkbaharda ise yabancı otların tohuma
kalkmasından önce, daha yüzeysel işleyen
aletlerle (diskaro) sürülmesi önerilir.
Ocak-Şubat 2016
79
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Fidan seçimi, dikim;
Dikim mesafesi, İşaretleme ve fidan
çukurlarının açılması;
Yabancı orijinli melez çeşitler, karakteristik
özellikleri nedeniyle, yerli çeşitlere göre daha
küçük taç yapma eğilimindedir. Bu nedenle
7X7 metre veya çitvari dikim denilen (8X4)
8m. sıra arası ve 4m. sıra üstü mesafelerle de
dikim yapılabilir. Bu mesafe, yerli çeşitlerle
kurulacak bir bahçede en az 8X8 m. veya
10X10 m. olmalıdır. Yine çitvari dikim
yapılacaksa eğer, bahçenin 8 metre
bırakılacak olan sıra aralarının güney-kuzey
doğrultuda kurularak, sık dikim yapılan sıra
üstlerinin, ilerleyen yıllarda birbirini
gölgelemesi böylece en aza indirilir. Çok geniş
alanlarda dikim yapılacaksa eğer, nivelman
yöntemiyle arazi işaretlenebilir. Arazi düz bir
yapıda değilse kare veya dikdörtgen alanlar
oluşturulur. Sıralar oluşturulurken dik
üçgenden yararlanarak ilk sıra, 90º derecelik
açı yapan dikmeye göre belirlenir. Bu sıra baz
alınarak, karar verilen dikim aralık mesafesine
göre, sıra arası ve sıra üstü mesafeler dikim
kazıklarıyla işaretlenmeye başlanır. İşaretleme
bittikten sonra traktör arkası burgu, kepçe
veya insan gücüyle çukurların açılmasına
başlanır. Kazık köklü bir bitki olan cevizin, kök
gelişimini kolaylaştırmak amacıyla, çukurların
en az 70-80 cm derinlikte 50 cm genişlikte
açılmasında fayda vardır.
80
Ocak-Şubat 2016
Açık köklü fidanlarla dikim yapmak, cevizde
her zaman ilk akla gelen ve en sağlıklı
seçimdir. Şayet yöre ılımansa, sonbahar
dikimine uygun ve kış şartları ağır değilse,
fidanların yaprağını döküp fidanlıklardan
sökülmeye başlandığı Aralık ayı ortalarından
itibaren dikim yapılabilir. Karın erken yağdığı,
sert karasal iklime haiz yörelerde, dikim işlemi
Nisan sonu-Mayıs başlarında, tüplü fidanlarla
yapılabilir. Bu yörelerde, açık köklü fidanlar
eğer soğuk hava depolarında ilkbahar
mevsimine kadar tutulabilirse, açık köklü
fidanlarla da dikim yapılabilir. Demetler
halinde gelen fidanlar, dikimden önce iç içe
geçmiş yaralı kökler kesilerek ve kılcal
köklerden hafif uç alımı şeklinde kök tuvaleti
yapılarak dikime hazırlanır. Kök kanserine
karşı koruma amaçlı Nogall uygulaması ve
mantari hastalıklara karşı önlem amaçlı
fungusit çözeltisine fidanların kök kısmının
daldırılarak dikim yapılması, kültürel bir işlem
olarak önerilebilir. Tozlayıcı çeşitler ise
önceden planlanan pikaja göre ana çeşidin en
fazla % 5-10’unu geçmeyecek oranda, hâkim
rüzgâr yönü gözetilerek dikilmelidir.
Çukurlara, hazır işlenmiş, organik esaslı, steril
hayvan gübresi, kök düzenleyici (humik asit,
leonardit) ve son yıllarda sıkça kullanılan,
hazır karışım dikim gübrelerinden de 150- 200
gram köklerle direkt temas etmeyecek şekilde
üst toprakla beraber uygulanmalıdır.
Fidanların aşı bölgesinin 4-5 cm toprak
yüzeyinde kalacak şekilde dikilmesine özen
gösterilir. En az 120 cm uzunluğunda 4x3 cm
genişliğinde herekle birlikte dikimi yapılır. Açık
köklü fidanlar, tutmayı kolaylaştırmak ve yan
dallar oluşturmak için toprak yüzeyinden 1 m.
yukarıdan tepesi vurulur. Tüplü fidanda ise ilk
yıl tepe vurma işlemi yapılmaz. Dikimin
ardından can suyu verilmelidir. Dikim sonrası
fidan gövdelerinin su bazlı beyaz plastik
boyayla boyanması, kışın kemirgenlerden,
yazın güneş yanığı ve kabuklu bitlerden
gövdeyi korumada yardımcı olacaktır.
Sulama;
Sulamada esas ilke, tarla başına kadar
getirilmiş suyun, en az kayıpla bütün bahçeye
üniform bir şekilde yayılmasıdır. Ceviz
ağaçlarından iyi bir ürün alınabilmesi için
düzenli bir sulama esastır. Cevizlerde
sulamanın yetersiz olduğu durumlarda
meyvelerin küçük kaldığı, iç meyvenin
büzüştüğü, meyvelerde güneş yanıklığının
görüldüğü, kırmızı örümcek zararı ve
hastalıkların arttığı bilinmektedir. Yeni
kurulacak ceviz bahçelerinde sulama metodu
olarak mini yağmurlama ve damla sulama en
ideal metotlar olarak ön plana çıkmaktadır.
Tabii bunlardan birinin ya da birkaçının
seçilmesi birçok faktöre bağlıdır. Örneğin
Bahçenin tesviyesinin düzgün olup olmaması,
toprağın kimyasal ve fiziksel özellikleri,
sulama suyunun miktarı ve kalitesi, bölgenin
rüzgar-sıcaklık-oransal nem-don-yağış gibi
egemen iklim şartları sulama sistemlerini
etkiler. Ceviz fidanları en kurak dönemde
haftada en az 50-60 litre suya ihtiyaç duyar.
Ölçü aletleri ve gözlemlerle de bahçenin su
ihtiyacı belirlenebilir. Ayrıca bahçede
kullanılacak sulama suyunun tuzluluk
derecesinin yüksek olmaması gerekir. Suyun
bahçeye sondaj veya taşıma yoluyla
getirilmesine
bağlı
olarak
maliyeti
değişecektir. Bir de bu suyun rezerv edileceği
uygun büyüklükte havuzlara ihtiyaç vardır. En
ekonomik olanlar yangın tipi havuzlardır ve
havuz tabanının çok iyi izole edilmesi şarttır.
Gübreleme;
Gübreleme, meyvecilikte en önemli
girdilerden biridir ve sürekli tekrarlanması
gereken temel bir uygulamadır. Diğer
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
bitkilerde olduğu gibi cevizde de her türlü
şarta uyan bir reçete verilmesi imkânsızdır.
Her bahçe için değişen şartlara göre
gübreleme programı hazırlanmasında;
Toprağın beslenme kapasitesi, bitkinin besin
ihtiyacı, bitkinin ihtiyacını karşılayacak gübre
miktarının tespiti gereklidir. Bu nedenle,
ekonomik bir gübreleme için toprak analiz
raporundaki sonuçlara göre gübrelemenin
gereken miktarda ve zamanda verilmesi
lazımdır.
Cevizin en fazla gereksinim duyduğu makro
element azot olup, bunu potasyum
izlemektedir. Fosfor gereksinimi ise oldukça
azdır. Mikro elementlerden ise kalsiyum en
fazla
ihtiyaç
duyduğu
besin
ağacın dört ayrı yönde çıkmış, kuvvetli dalları
arasından seçilmelidir. Yine modifiye lider
terbiye sisteminde, ana dallar birbirine çok
yakın yerlerden veya aynı noktadan
çıkmamalıdır. Ayrıca dar açılı dallar, ileriki
yıllarda kırılmaya yatkın olacaklarından
dolayı, ana dal ile doruk dal arasında 50-70
derecelik bir açı bulundurulmalıdır. Çitvari
dikim şekli denen, dikdörtgen normda kurulu
bahçelerde ise budama ayrı bir önem kazanır.
Yan dal verimli, melez çeşitlerle yapılan bu
dikim sisteminde, geniş olan sıra araları ile
yarı mesafedeki sıra üstüne gelen dallara, ayrı
bir budama rejimi uygulanmalıdır. Örneğin, 8
metre sıra arasına doğru gelişen dallarının
kesimi daha sert yapılarak, bu yöne uzanan
sürgünlerin daha fazla gelişmesi teşvik
edilmelidir.
Bahçenin zirai asayiş açısından, dikenli tel
veya hızlı büyüyen akasya, gladiçya türü
çalılarla etrafının ihata edilmesi faydalı
olacaktır. Diğer önemli bir konuda zararlı ve
hastalıklarla mücadeledir. Ülkemiz ceviz
yetiştiriciliğinde
hastalıkların
bazıları
ekonomik ölçüde zararlara neden olmaktadır.
Bu nedenle, gerek mantari hastalıklar ve
gerekse zararlılarla mücadelede, yetiştiricilik
dönemi boyunca bitki koruma uygulamalarını
eksiksiz olarak yerine getirmek gerekir. Bütün
ceviz türleri patojenik hastalıklara maruz
kalmaktadır. Hastalıkların çoğu iklim ve
coğrafik özelliklere bağlı olarak yayılmakta
veya sınırlı kalmaktadır.
Sonuç olarak;
maddelerindendir. Bahçede, damla sulama
sistemi var ise gübrelemeyi fertigasyon
şeklinde uygulamak daha etkili ve ekonomik
olacaktır. Dinlenme döneminde ise depo
gübre dediğimiz toprak altı gübreler (NPK)
değişik oranlarda, ağaç başına uygulanabilir.
Terbiye Sistemi ve Budama;
Kapama ceviz bahçesinde hedef, ilk üç yılda,
fidanları en uygun taç sistemine getirecek
ölçüde gelişmenin sağlanması olmalıdır.
Özellikle sık dikim bahçelerde, taç
yüksekliğinin, ileride mekanik ve kültürel
işlemleri
zorlaştırmayacak
mesafeden
verilmesi bir zorunluluktur. Cevizlerde
budama, diğer meyve türlerine göre farklılık
arz etmektedir. Çeşitlerin verimlilik tipi ile
dikim mesafesi, budama ve terbiye sistemini
belirler. Cevizde en uygun ve yaygın olarak
kullanılan taç sistemi, lider bir doruk dalın
etrafında, ana dallar ve çok sayıda yan dalın,
katlar halinde oluşturulduğu modifiye lider
taç şeklidir. Terbiye sistemi ne olursa olsun,
ana dalların seçiminde dikkat edilmelidir. Ana
dallar düğme gözlerden teşekkül ettirilmelidir.
Örneğin, sık dikilmiş bir bahçede ilk ana
dallar, 130-140 cm’lik mesafeden itibaren,
Ölçek ekonomisi düşünüldüğünde, cevizde
kârlı bir geri dönüşüm için en az 100 da.
alanda başlangıç yapmak ülkemiz şartlarında
olasıdır. Kapama bahçe tesisinde; arazi
hazırlığından, çit ve beklenmeyen giderlere
kadar maliyeti, ceviz için dekar başına
ortalama 2500 TL civarında olduğu
hesaplanmaktadır. Bu meblağa arazi bedeli
dahil olmamakla birlikte, tarıma yapılacak
yatırımlarda arazi değerinin ortalama 25003000 TL/da öngörüsünden hareketle ve de
cevizin ortalama 8 yıl gibi bir süre sonunda
rantabl bir verime ulaşacağı hesaba katılarak
yola çıkılmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının sunduğu tüm desteklemelerden
azami ölçüde faydalanılmalı ama bu desteğin
çok üzerinde giderlerle karşılaşılacağı
bilinmelidir. Ülkemiz ceviz yetiştiriciliği, bazı
önemli sorunlar yaşamasına rağmen, başta
ekolojisinin uygunluğu ve ticareti bakımından
büyük bir potansiyele sahiptir. Ceviz
üretiminde söz sahibi ve rekabetçi bir ülke
olmak için kurulacak ceviz bahçelerinde; yöre
şartlarına adapte olan, geç yapraklanan,
kaliteli, verimli, açık renkli içe sahip, ince
kabuklu, menşei belli sertifikalı çeşitlerle
üretime gidilmesinden başka çıkar yol yoktur.
Ceviz budanmaz, suyu kendisi bulur, aşıya
gerek yoktur gibi doğru olmayan klişe
cümlelere itibar etmeden, bahçe kurma
aşamaları eksiksiz yerine getirildikten sonra,
elde edilen ürünün hasat, kurutma ve
piyasaya sunma gibi aşamaları da doğru
uygulandığı takdirde üretim miktarı aratacak,
ülke ekonomisi kazançlı çıkacaktır. u
KaynaKlar
anonim, 2016. www.fao.org
Orman E., Tosun İ. ve M.E.akçay. 2011 Bazı
yabancı Ceviz Çeşitlerinin yalova Ekolojisindeki
Performanslarının Belirlenmesi. Türkiye VI. Ulusal
Bahçe Bitkileri Kongresi Şanlıurfa
Orman E., İ. Tosun., M.E. akçay., V.Erdoğan ve
y.akça, 2013. Bazı yerli ve yabancı Ceviz
Çeşitlerinde Soğuklama Süresinin ve Dona
Mukavemetin Belirlenmesi. aBKMaE yalova.
Bilimsel araştırmalar ve İncelemeler yayın no. 285
Orman E. ve Z. Polat. 2014. Ceviz yetiştiriciliğini
Sınırlayan Önemli Hastalıklar. agrotime Dergisi
7:24-29.
Orman E. ve y.Boz, 2013. Türkiye’de Ceviz
yetiştiriciliğinin Mevcut Durumu Sorunlar ve
Çözüm Önerileri. Türktob Dergisi 5:14-19
Orman E. ve S. Hepaksoy 2015. Bazı yerli ceviz
Genotiplerinin Meyve ve ağaç Özellikleri VII.
Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi Çanakkale.
Ocak-Şubat 2016
81
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
K
Bağcılıkta Kış (Ürün) Budaması:
Nasıl, Ne zaman?
Hazırlayan: Zir. Yük. Müh. Ege Kacar, Dr. Burçak İşçi, Prof. Dr. Ahmet Altındişli / Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü
ış mevsiminin son ayına girmiş
bulunmaktayız. Şubat ayının
gelmesi ile birlikte bağlarda
budama işleri de artan bir ivme
kazandı. Unutmayalım ki kış
budaması, dormant (uyku) dönemde,
bağcılıktaki en önemli iştir. Budama ne
kadar iyi ve doğru bir şekilde yapılırsa,
gözlerin patlaması ve verim, o oranda
olumlu yönde etkilenmektedir. Bağcılıkta
budama; genç dönemde (dikimden sonraki
ilk 3 yıl) terbiye şeklinin oluşturulması,
verime yattıktan sonraki dönemde ise
gelişme, verim ve kalitenin düzenlenmesi
amacıyla dallar ve sürgünler üzerinde
yapılan kısaltma, çıkarma ve seyreltme
işlemlerini kapsamaktadır (Çelik vd., 1998).
Tanımdan da anlaşılacağı gibi bağcılıkta
budamanın birçok amacı vardır ancak bu
yazıda, bu amaçlardan en önemlisi olan
verim, kalite ve terbiye şeklinin
korunmasına
yönelik
yapılan
kış
budamaları anlatılacaktır.
Kış (ürün) budaması sonbaharda
yaprakların dökümü ile ilkbaharda gözlerin
patlamak üzere olduğu dönem arasında
herhangi bir zamanda yapılabilir (Yüksel
vd., 2006). Ancak bazı ilkbahar geç
donlarının
yaşandığı
bölgelerde,
budamanın,
gözlerin
kabarmaya
başlamasına
kadar
geciktirilmesi
önerilmektedir. Bu sayede gözlerin
uyanması
bir
hafta
kadar
geciktirilebilmektedir. Bu bölgelerde kış
budamasının ikiye ayrılması, ilkinin kışın
dalların kısaltılması şeklinde ikincisinin de
gözlerin kabarmaya başladığı dönemde
normal budama olarak uygulanması
önerilmektedir (Winkler vd., 1984) . Kır
arazilerde çubuk pişkinliğinin erken
sağlanmasıyla budamalar daha erken
dönemde yapılabilmekte, taban arazilerde
ise
budama
biraz
daha
geciktirilebilmektedir. Budama zamanı
tamamen bölge şartlarına göre üreticiler
tarafından
düzenlenmelidir.
Geçen
dönemde Manisa Sarıgöl’ün Emcelli
Mahallesi’nde Kasım ayı başında yapılan
erken budamaların, hava sıcaklıklarının da
mevsim normalleri üzerinde seyretmesiyle
gözlerin uyanmasına sebebiyet verdiği
82
Ocak-Şubat 2016
gözlemlenmiştir.
Saıgöl Ziraat Odası konuyla ilgili bir uyarıda
bulunmuş ve budamanın bu bölgede Ocak
ayı ile Mart ayı arasında yapılması gerektiği
vurgulanmıştır.
Kış budamasında kullanılan aleterden en
önemlisi budama makasıdır. Budama
makasının el tipine uygun olması, bıçağının
sağlam ve kolay yıpranmayan yapıda
olması önemlidir. Son yıllarda özellikle kısa
budama (2-3 gözden) yapılan bağlarda
kullanımı yaygınlaşan şarjlı makaslar tercih
edilmeye başlanmıştır. Budama testeresi
kış budamasında yaygın olarak kullanılan
bir
diğer
alettir.
Kalın
dalların
çıkarılmasında kullanılmaktadır. Dişlerinin
yıpranmaya karşı dayanıklı olması ve
düzgün bir kesim yapması gerekmektedir.
Bunun dışında bağ çekmesi ve serpet gibi
hangi budama tipinin tercih edileceği
yetiştirilen
üzüm
çeşidine
göre
değişmektedir. Bir üzüm çeşidinin kısa
budamaya uygun olması demek, o çeşidin
bir yaşlı dallarının dip kısımlarındaki
gözlerin verimli (salkım doğuşu iyi) olması
demektir. Bazı iri taneli ve salkımlı,
çekirdekli sofralık üzüm çeşitlerinde, kısa
budamaya uygun bazı şaraplık çeşitlerde
kısa budama uygulanmaktadır. Makine ile
hasat yapılan şaraplık bağlarda kısa
budama uygulanmaktadır. Kısa budanan
çeşitlere örnek olarak, Alphonse Lavallee
(Efes Karası, Kavacık Üzümü, Enfes Üzümü),
Razakı, Horoz Karası, Trakya İlkeren,
Cardinal, Kalecik Karası, Syrah, Cabernet
Sauvignon, Merlot vb. gibi çeşitler
verilebilir. Bir yaşlı dallarının dip
kısımlarının verimliliği kısmen az olan, orta
diğer aletler de kış budamasında
kullanılabilmektedir.
Kış budaması, bırakılan bir yaşlı dalların
uzunluğuna göre kısa (2-3 göz), yarı-uzun
(5-7 göz) ve uzun (8-15 göz) olmak üzere üç
ayrı başlık altında incelenebilir. Bu aşamada
kısımlardaki gözleri verimli olan çeşitlerde
yarı-uzun budama tercih edilmektedir.
Ayrıca yarı-uzun budanan çeşitlerde aşırı
koltuk ve neferiye oluşumunun da önüne
geçilmektedir (Pavlov, 1987) Goble sistemi
kullanılan çekirdeksiz çeşitler, Yalova İncisi,
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Flame Seedless, Ata Sarısı, Michele Palieri
vb. çeşitler yarı-uzun budanabilir. Yıllık
dallarının dip gözleri verimsiz (salkım
doğuşu olmayan) olan çeşitler uzun
budanmaktadır. Türkiye’nin en önemli
kurutmalık ve sofralık üzüm çeşidi olan
Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidi uzun
budanmaktadır (12-15 göz). Bunun nedeni,
bu çeşitten elde edilen salkımların
budamada bırakılacak olan bir yaşlı
dallarının 7-18. arasındaki kış gözlerinden
doğmasıdır.Sultani Çekirdeksiz dışında çoğu
çekirdeksiz çeşit te uzun budanmaktadır.
Bunlara örnek olarak, Crimson Seedless,
Superior Seedless, Samancı Çekirdeksizi vb.
çeşitler verilebilir.
Kış budamasında asma başına bırakılacak
göz sayısına ‘ürün yükü veya şarjı’ adı
verilmektedir. Her çeşit ve her asma aynı
ürün yükü ile budanmamakta yani farklılık
göstermektedir. Ürün yükü üzerine etkili
olan faktörler vardır. Bu faktörler; çeşit,
anaç, terbiye şekli, yaş, gelişme durumu,
değerlendirme şekli ve iklim-toprak
koşullarıdır. Daha zayıf gelişme gösteren
çeşitler daha az yüklenirler. Anaçlar
arasında da gelişme kuvveti açısından
farklılıklar
bulunmaktadır.
Örneğin
Rupestris grubuna ait 110 R, 1103 P., 140
Ru. gibi anaçlar, Riparia grubu (5 BB, SO4,
420 A) anaçlarına göre daha kuvvetli
gelişirler. Bu sebeple budama da bu
gelişme kuvveti göze alınmalıdır. Terbiye
şekli açısından goble şeklinde yetiştirilen
çekirdeksiz çeşitler yarı-uzun budanırken
telli terbiye sistemi ile yetiştirilen
çekirdeksizler uzun budanmaktadır. Asma
genç iken (dikimden sonraki ilk 3 yıl)
terbiye
şeklinin
tamamlanabilmesi
açısından daha kısa budama yapılmaktadır.
Yaş ilerledikçe normal budama şekli
uygulanmakta ve bu şekilde terbiye şekli
oluşturulmaktadır.
İklim
açısından
bakıldığında, aynı çeşit için, kurak ve serin
ekolojide yetiştirilen asmalar, sıcak ve
yağışlı bölgelerdekine göre daha az ürünle
yüklenmektedir. Bu şekilde kalite ve verim
için sürdürülebilirlik korunmaktadır. Yarıuzun ve uzun budanan çeşitlerde ertesi
yılın budama çubuklarını oluşturabilmek,
terbiyeyi kaçırmamak amacıyla 2 göz
üzerinden kısa budanmış bir yaşlı çubuklar
gövdeye yakın olan yerlerde bırakılır. Bu
dallara yedek veya yenileme dalı adı
verilmektedir. Örneğin Sultani Çekirdeksiz
üzüm çeşidi kış budamasında asma başına
4-8 adet arası uzun (12-18 göz) ürün dalı,
2-3 adet kısa (yedek) (2-3 göz)
yenileme dalı bırakılmalıdır.
Ürün
yükü
açısından
düşünülürse
Sultani
Çekirdeksiz de, 14 göz/m2
uygulaması standarttır. Bu
rakam; 3x2 m dikim
sıklığındaki bağlarda 84
göz/asma, 3x2.5 m olan
bağlarda 105 göz/asmaya
denk gelmektedir (Altındişli
vd., 2010).
Kış budamasında dikkat
edilmesi gereken noktalardan
biri de bırakılacak olan
çubukların iyi seçilmesidir. Bu
çubuklar olgunlaşmalarını
tamamlamış, fındık kabuğu
rengini almış, öz kısımları dar
olan pişkin diye tabir edilen
çubuklardır. Obur dal diye tabir edilen aşırı
kalın çubuklar yerine standart 8-11 mm
kalınlığındaki çubuklar tercih edilmelidir.
Budama yapılırken terbiye sistemi göz
önünde bulundurularak şekil kaçırılmamalı,
karakol diye belirtilen yaşlı ve boş dalların
oluşmaması için doğru yerdeki pişkin
çubuklar tercih edilmelidir. Ayrıca bu
çubuklar üzerinde kış gözleri net şekilde
görülmeli, kör göz oluşumu yaygın, ölükol,
külleme vb. hastalık yükü çok olan çubuklar
tercih edilmemelidir. Bağ içerisinde Kav,
Agrabacterium vitis (bağ kanseri) vb.
hastalık ile bulaşık olan asmalar budanacak
ise ayrı bir makasla budanmalı ve bu
hastalıklar
diğer
sağlıklı
olanlara
taşınmamalıdır.
Budama
makasları
dezenfekte edilmeli ve kullanılan aletler
pratikte de kullanılan çamaşır suyunun 1:5
oranında su ile karıştırılmasıyla hazırlanan
solüsyonda bekletilmelidir. Asma diğer
meyve türlerine göre açılan yarayı
kapatamayan bir bitkidir. Bu sebeple 3 cm
çapından büyük yaralar açmaktan
Ocak-Şubat 2016
83
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
alanında, 4 175 356 tonluk bir üzüm
üretimi gerçekleştirilmiştir (TUIK, 2014).
Ortalama verim olarak düşünüldüğünde
yaklaşık 850 kg/da gibi bir rakam ortaya
çıkmaktadır. Bu veri diğer bağcı ülkelerin
verileriyle karşılaştırıldığında, örneğin ABD
(yaklaşık 1400 kg/da) ile, çok düşük
seviyelerde kalmaktadır. Uzun vadede
bağcılık açısından elimizde olan avantajları
geleceğe de aktarabilmek adına bilinçli
üretim yapmak, maliyetleri düşürmek,
gereksiz ve bilinçsiz kimyasal girdi kullanımı
engellemek, kültürel işlemleri doğru ve
düzgün bir şekilde uygulamak, fidan
seçiminden terbiye sistemlerine kadar her
aşamada bilinçli seçimler yapmak
gerekmektedir.
Bu şekilde hem Türkiye hem de bağ
üreticilerimiz kazanacak ve ülkemiz dış
pazarlarda daha rekabet edebilir bir
pozisyona gelecektir. Tüm üreticilerimize iyi
ve bereketli yıllar dileriz. u
kaçınılmalıdır. Ancak budamada, genellikle
uzun budanan çeşitlerde bu tür büyük yara
açımları olmaktadır. Bu tür yaralar, iletim
demeti hastalıkları vb hastalıklar açısından
korunaksız olduğundan aşı macunu vb.
çatlamayan ürünlerle kapatılmalıdır.
Asma sert budanan bir bitkidir. Asmanın
budama öncesi ve sonrası resimleri
arasında müthiş bir fark bulunmaktadır. Bu
sebeple budama işçiliği de maliyette
önemli bir kalemi oluşturmaktadır. Ayrıca
budamayı da her işçi yapamamakta, belli
bir süre çalışma ve tecrübe gerektiren bir
konudur. Manisa/Sarıgöl Ziraat Odası 2016
yılı
için
ödenen
kış
budaması
yevmiyelerinin 70 TL olduğunu belirtmiştir
(http://www.milliyet.com.tr/sarigol-debag-budama-yevmiyesi-70-lira-manisayerelhaber-1166438). Sultani Çekirdeksiz
çeşidinde kalifiye bir işçi genellikle 1
dekarlık
bir
alanı
1
günde
budayabilmektedir. Ancak çekirdeksiz
çeşitlerde budama sadece çubukların
kesiminden ibaret değildir. Budamada
bırakılan uzun çubuklar daha sonra
genellikle bayan işçiler tarafından yapılan
bağlama işlemine tabi tutulur. Bağlama
işçiliği için Manisa Bölgesinde ödenen
ortalama yevmiye de 50 TL dir. Bazı
bölgelerde kısa budanan çeşitlere sahip
üreticiler, toplu alanlarda üretim yapan
Şarap Firmaları şarjlı budama makaslarına
geçmekte ve budama maliyetlerini
düşürmektedirler.
Türkiye’nin genel bağcılık istatistiklerine
bakıldığında 467 092 hektarlık bir bağ
84
Ocak-Şubat 2016
KaynaKlar
anonim, 2012, FaO (Food and agriculture
Organizatıon Of The United nations) FaOSTaT | ©
FaO Statistics Division, http://www.faostat.fao.org
altindişli, a., 2003, an overview on Turkish Sultana
Production
and
recent
Developments.
International Dried Grapes Production Countries
Conference, 23-24 October 2003, Izmir, Turkey.
altındişli, a. 2010. Kurutmaya yönelik Sultani
Çekirdeksiz üzüm yetiştiriciliği el kitabı. syf. 13.
İzmir.
Çelik. H., ağaoğlu. y. S.. Fidan. y.. Marasalı. B..
Söylemezoğlu. G.. 1998. Genel Bağcılık. Sun Fidan
a. Ş. Mesleki Kitaplar Serisi: 1.6 s.
Pavlov, a. 1987. Pruning studies in the cv
Storgosia., Vitis 26 (2) E 23.
TÜİK, 2014, Türkiye İstatistik Kurumu, ‘Bitkisel
Üretim İstatistikleri 2014’, http://www.tuik.gov.tr
yüksel, İ. Erdem, a. İlhan, İ. Ünal, a. 2006. Bağcılıkta
Budama ve Terbiye Sistemleri Bağcılık araştırma
Enstitüsü yayın no: 101. Manisa
Winkler, a. J., Cook, a. J., Kliewer, M. W. and lider,
l. a. 1974. General Viticulture.
Univ. Of California Press. Berkeley. California.
agrotime GÜNCEL
T
“Tarımın Doktoru”
HEKTAŞ, 60 yılı devirdi
Aralarında doktorlar, kimyagerler, eczacılar ve ziraat mühendislerinin de bulunduğu,
tasarruflarını birleştiren topluluğun Adana’da kurduğu Hektaş, sektörde 60 yılı tamamladı.
ürkiye’nin ilk önemli sanayi
yatırımlarında biri olarak 1956
yılında kurulan Hektaş, “Tarımın
Doktoru” sloganıyla tarım ve
hayvancılık için ilaçlar geliştiren,
üreten ve pazarlayan Hektaş, 60. yıl
etkinlikleri kapsamında senelik çalışan
toplantısını Antalya’da gerçekleştirdi.
Hektaş, çoğunluğunu doktorlardan oluşan,
aralarında kimyagerler, eczacılar ve ziraat
mühendislerinin
de
bulunduğu,
tasarruflarını
birleştiren
topluluk
tarafından Adana’da kurulmasından sonra,
günümüzde ürün portföyünde ülkemizin
ekolojik yapısına ve ürün çeşitliliğine uygun
370’ den fazla zirai ilaç ve gübreler ile
25’den fazla hayvan sağlığı ilacı bulunduran
bir şirket haline geldi. Sektörünün en geniş
ürün yelpazesine sahip ve lider
kuruluşlardan birisi olan Hektaş, 60. Yıl
etkinlikleri kapsamında, her sene
düzenlenen senelik çalışan toplantısını bu
kez 22-23 Ocak tarihleri arasında
Antalya’da gerçekleştirdi. Ana konsepti 60.
yıl olan toplantıda bir araya gelen 120
Hektaş ailesi üyesi dünden bugüne aldığı
yolu, gelecek hedeflerini ve beklentileri
konuştu, geçmişten gelen güçlü birliktelik
ile geleceğe nasıl yön vereceğini tartıştı.
Hektaş Çalışanlar Toplantısı, renkli tartışma
ve sunumlara da sahne oldu. 2015 yılını
başarıyla tamamlayan Hektaşlılar yılın
yorgunluğunu, çeşitli etkinliklerle atmaya
çalışırken, önümüzdeki sene daha da büyük
başarılara imza atmış bir ailenin parçası
olarak buluşmak üzere ayrıldı. u
Ocak-Şubat 2016
85
agrotime GÜNCEL
Tasaco, Syngenta Grubuna
Bağlı Societa Produttori
Sementi Bologna (PSB)’nın
Yonca Bölümünü Satın Aldı!
T
ohum
sektörünün
lider
kuruluşlarından Tasaco Tarım San ve
Tic. A.Ş. bilindiği gibi sebze, çiçek,
buğday
ve
yem
bitkileri
tohumlarında
pazarın
önemli
oyuncularındandır. Gıda sanayiinde de
sözleşmeli cipslik mısır ve makarnalık buğday
üretim modeli ile pazarın lider firmalarına
tedarik sağlamaktadır. Tasaco 20 yıllık bilgi
birikimi, Tarsus/Mersin, Söke/Aydın ve
Ilgın/Konya’ da bulunan 50.000 tonluk buğday
eleme & depolama kapasiteli tesisleri ile
tohum sektörüne hizmet ederken, yine
Kumluca/Antalya’ da bulunan sebze ıslah ve
AR-GE tesisleri ile Türk tarımının gelişimine
katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Tasaco Tarım Sanayi ve Tic. A.Ş. Syngenta,
grubuna bağlı Società Produttori Sementi
Bologna (PSB)’nın yonca bölümünü Eylül 2015’
te satın almıştır. Tasaco yonca ve yem bitkileri
ıslah, üretim ve uluslararası pazarlama
faaliyetlerini İtalya’ daki firması Prosementi Srl
vasıtasıyla gerçekleştirecektir. Tasaco Tarım
Sanayi ve Tic. A.Ş. yan kuruluşu olan
Prosementi Srl, Bologna bölgesinde kurmuş
olduğu 1 ton/saat kapasiteli yeni tohum
hazırlama tesisiyle, İtalya’ da ve birçok ülkede
pazar lideri olan çeşitlerini İtalyan çiftçisinin
yanında 35 ülkedeki diğer çiftçilerinde
hizmetine sunmaktan gurur duyar.
Satın alınan yonca işinin en önemli çeşidi olan
Prosementi yonca çeşidi ülkemizde ithal
yoncalar arasında ve birçok ülkede pazar
lideridir. Uzun yıllardan beri İtalya’ da
Tohumluk Tescil Komitesi’ nin standart
çeşididir.
İç ve dış pazarlardaki gücümüzü bu tür
yatırımlarla arttırarak, tarım sektöründe daha
bilinçli, çağın gereklerine uygun üretim
yapılmasını sağlamak, en iyi çeşitleri ve ürünleri
kullanıma sunmak olan misyonumuzu
gerçekleştirebilmeyi hedeflemekteyiz. u
86
Ocak-Şubat 2016
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Ü
Zeytincilikte Yeni Teknolojiler
Hazırlayan: Dr. Yasin Özdemir, Engin Güven, Dr. Nesrin Aktepe Tangu / Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü
lkemiz
zeytinin
gen
merkezlerinden
olması
nedeniyle önemli bir genetik
zenginliğe sahiptir. Bu genetik
zenginliğin değerlendirilmesi ve
ekonomiye katkısının artırılması için
çalışmalar yapılması son derece önem arz
etmektedir.
Zeytinde verim ve kalitenin artırılması için
geleneksel yetiştiricilikte yapılan bazı
uygulamaların yerine bilimsel çalışmalarla
etkinliği ortaya konmuş gelişmelerin
uygulamada yerini alması son derece
önemlidir.
Dünya genelinde tüm gıdalarda olduğu gibi
sofralık zeytin, zeytinyağı ve zeytin ezmesi için
de doğal yöntemler ile üretilmiş olanlara
tüketiciler daha fazla ilgi göstermektedir. Bu
nedenle hem doğallıktan hem de kaliteden
ödün vermeyen yeni üretim teknolojilerinin
uygulanması tüketicileri cezp edeceği ve
üreticilerin karını arttıracağı düşünülmektedir.
Bu çalışmada ülkemizde zeytin yetiştiriciliği ve
zeytin
ürünlerinin
üretilmesinde
uygulanabilecek ve gerek yetiştirici, gerek
üretici ve gerekse bu konuda eğitim gören ve
araştırma yapan öğrenciler ve araştırmacılara
faydalı olabilecek, yetiştiricilikte ve sofralık
zeytin, zeytinyağı ve zeytin ezmesi üretiminde
uygulanabilecek yeni teknolojilerin özet
halinde sunulması amaçlanmıştır. Sofralık
88
Ocak-Şubat 2016
zeytin üretiminde kullanılabilecek yeni
teknolojilerden kısmi kurutma yöntemleri
hakkında bilgiler sunulmuştur. Zeytinyağı
üretiminde
uygulanabilecek
yeni
teknolojilerden ise zeytinyağı prosesi
öncesinde uygulanan bazı gaz veya elektrik
alan uygulamaları ile verimi ve fonksiyonel ve
kalite özelliği arttırılmış zeytinyağı üretimi
hakkında bilgiler verilmiştir. Zeytin ezmesi
üretimine ise şekil verilebilen ve
dilimlenebilen ürünlerin üretimi bu alanda
gelecek vadeden yeni teknolojiler olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Zeytin Yetiştiriciliğinde
Yeni Teknolojiler
Ülkemiz zeytinin gen merkezlerinden olması
nedeniyle önemli bir genetik zenginliğe
sahiptir.
Bu
genetik
zenginliğin
değerlendirilmesi bilinciyle çalışıp bunu
ekonomiye katkısının artırılması için
çalışmalar yapılması son derece önem arz
etmektedir. Bu amaçla Gıda, Tarım ve
Hayvancılık
Bakanlığının
Araştırma
Kurumlarında ıslah çalışmaları devam
etmektedir.
Zeytin adaptasyon yeteneği en yüksek, toprak
açısından en kanaatkar türlerden olup diğer
türlerin yetişemeyeceği alanlarda rahatlıkla
yetişebilmektedir. Ekolojisine uygun alanlarda
toprak açısından diğer türler için elverişsiz
olan tarım alanlarının değerlendirilmesi için
son derece uygun bir türdür. Ancak bu
özelliklerinin yanında fidan üretiminden
tüketicinin sofrasına ulaşıncaya kadar olan
süreçte sorunları da yok değildir.
Yetiştiricilikte bu sorunların çözümüne
yönelik çalışmalar da ilgili kuruluşlarca
sürdürülmektedir.
Zeytinde verim ve kalitenin artırılması için
geleneksel yetiştiricilikte yapılan bazı
uygulamaların yerine bilimsel çalışmalarla
etkinliği ortaya konmuş gelişmelerin
uygulamada yerini alması son derece
önemlidir.
Ülkemizde zeytinin en önemli sorunlarından
bir tanesi ağaç başına verimin düşük
olmasıdır. Bu açıdan mevcut çeşitlerin üstün
özellikli klonları ile yetiştiriciliklerinin
yapılması bu soruna kısmen çözüm olacağı
düşüncesi ile klon seleksiyon çalışmaları
yapılmış ve bazı çeşitlerde devam etmektedir.
Marmara bölgesi zeytin varlığının %80’ini
oluşturan Gemlik zeytininde bu amaçla
Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma
Enstitüsünde yapılan seleksiyon çalışması
sonucu seçilen Gemlik 21 ve Gemlik 27
klonları tescil edilerek milli çeşit listesine
girmiştir. Populasyondan seçilen 23 klon
içerisinde periyodizite katsayısı daha düşük
olan bu klonların sertifikalı üretiminin
gerçekleştirilerek üreticiye ulaştırılması
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
amacıyla baz materyal üretim çalışmaları
devam etmektedir.
Hem kaynakların etkin kullanımı hem de
verim ve kaliteye etkisinin artırılması
açısından, sulamanın damla sulama ile
yapılması ve bitkinin ihtiyacı olan besin
maddelerinin de sulamayla birlikte
verilmesi önemli konulardandır.
Yine tarım alanlarının giderek azaldığı
düşünüldüğünde birim alandan daha
fazla verim elde etmek, bu alanların daha
etkin kullanımı için sık dikim
yöntemlerinin
tercih
edilmesi
yetiştiricilikte bu amaçla daha bodur
gelişen çeşitlere öncelik verilmesi ve bu
yönde ıslah çalışmalarının artırılması da
üretici ve ülke ekonomisi açısından
gerekli konulardandır.
Zeytin üreticisi açısından en fazla maliyeti
oluşturan hasatta mekanizasyonun
uygulamaya girmesi maliyeti de
azaltacaktır. Ayrıca ülkemiz Zeytin
varlığının büyük bölümü yüksek boylu
ağaçlardan oluşmaktadır. Bu nedenle
budamaya önem verilmesi, ağaç tacının
kontrol altında tutulması ve alçaktan
taçlandırılmış terbiye şekli verilmesi daha
küçük taçlı ağaçlar oluşturacağından
hasatta ve diğer kültürel uygulamalarda
maliyeti azaltacaktır.
Zeytin yetiştiriciliğinde yapılan yanlış
uygulamalardan bir tanesi de toprak işleme
konusunda olmaktadır. Zeytin bahçelerinde
pulluk gibi toprağı derin işleyen ekipmanlar
yerine, hem ağacın verimliliği hem de
toprağın verimliliği ve sürdürülebilirliği
açısından yapılan bilimsel çalışmalarla
geçerliliği doğrulanan, toprak işlemesiz
sistemin özendirilip teşvik edilmesi zeytin
bahçeleri ve üreticiler için daha yararlı
sonuçlar getirecektir.
Özellikle
nemli
bölgelerde
zeytin
bahçelerinde hastalık ve zararlılar daha fazla
görülmektedir. Hastalık ve zararlılarla
mücadelede aşırı pestisit kullanımının önüne
geçmek ve sonuçta insan sağlığı açısından
daha az riskli ürünler elde etmek için entegre
mücadele yöntemleri ve erken uyarı
sistemlerinin etkin kullanımının teşvik
edilmesi üretici ve çevre açısından olumlu
gelişmeler sağlayacaktır.
Sofralık Zeytin Üretiminde
Yeni Teknolojiler
Ülkemizde uygulanmakta olan siyah zeytin
üretim tekniklerine bakıldığında bunlar
çoğunlukla geniş çaplı havuzlarda, yüksek tuz
konsantrasyonlu salamuralarda (>%10), 6-8
ay gibi uzun bir sürede gerçekleştirilmektedir
(Aktan ve Kalkan 1999). Bu şekilde
gerçekleştirilen bir üretimde sıcaklık, rutubet,
su aktivitesi gibi faktörlerin etkisiyle küfler
gelişerek ürünün besin değerini düşürmekte
ve teknolojik kalitesinde önemli zararlara
neden olmaktadır (Gümüş ve Arıcı 2005).
Yukarıdaki literatürler analiz edildiğinde
ülkemizde siyah sofralık zeytinlerin tuz
içeriklerinin yüksek olduğu ve bu nedenle
sağlık sorunlarına neden olabileceği ve NaOH
ile acılıkları giderilmiş zeytinlerin damak
tadımıza uymadığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden
literatürde belirtilen ve mevcutta kullanılan
zeytin üretim yöntemleri dışına çıkabilecek,
tuz sorununu çözmeye odaklı, tüketicilerin
damak tadına uygun ve yeni sofralık zeytin
üretim yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç
olduğu görülmektedir.
Ülkemizde siyah sofralık zeytinlerin tuz
içeriklerinin yüksek olması tüketicilerin en
önemli şikayetlerinden biridir. Bu şikayetin
ortadan kaldırılması için tuza dayalı olmayan
acılık giderme yöntemlerinin geliştirilmesine
ihtiyaç vardır.
Tüketici, üretici ve çevre bakış açısıyla
ülkemizde sofralık zeytin ile ortaya üç
problem ortaya çıkmaktadır. Bu problemler
aşağıda özetlenmiştir;
1. Tüketici bakış açısıyla: Günümüzde
tüketiciler kaliteli ve düşük tuz içeriğine sahip
sofralık
zeytine
ulaşmada
sorun
yaşamaktadır.
2. Üretici bakış açısıyla: Üreticiler salamurada
siyah zeytin üretiminde olduğu gibi 6-8 aylık
uzun bir süreye ihtiyaç duymadan üretim
yapmak ve tuz içeriğinin yüksek olması
nedeniyle kısıtlı olan Pazar alanını geliştirmek
ve ihracat yapmak konusunda sorunlar
yaşamaktadır.
3. Çevre bakış açısıyla: Ülkemizde kullanılan
üretim yöntemleri salamura ve NaOH
kullanımına dayandığı için yüksek miktarda su
tüketilmektedir ve çevreye tuz ve NaOH
içeren yüksek miktarda atık su salınması
sorunu vardır. Atık suların yüksek oranda
tuz içermesi veya NaOH içermesi bu
suların
arıtımını
oldukça
zorlaştırmaktadır.
Kısmi kurutma ile zeytinlerin acılıklarının
giderilmesi işleminde temel prensip;
zeytinlerin su içeriğinin acılık gidermeye
yetecek kadar azaltılmasıdır (Kailis ve
Harris 2007). Benzer şekilde İtalya’da
'Ferrandina' adı verilen gelenekselleşmiş
bir yöntem ile uzun yıllardır sofralık siyah
zeytin üretildiği bildirilmiştir (Marsilio ve
ark. 2000, Gambella ve ark. 2000). Bu
yöntem kısa süreli sıcak suda bekletme,
kuru tuzlama ve sıcak havada kurutma
olmak üzere 3 temel işlemden
oluşmaktadır. Bu yöntemde aşırı olgun
olarak (7. olgunluk indeksinde) hasat
edilen siyah zeytinler kaynayan veya
90°C’deki su içerisinde 5-10 dakika
tutulduktan sonra %10’luk kuru tuz
içerisinde 3 gün bekletilmektedir. Daha
sonra zeytinler 50°C’deki kurutucuda
yaklaşık 17 saat süre ile kurutulmaktadır
(Cardoso ve ark. 2009). 'Ferrandina'
yöntemiyle
işlenen
zeytinlerin
kurutulmasında kıvırcık yüzeyli zeytin
üretilebilmesi için kurutmanın düşük sıcaklık
ve uzun sürede yapılması gerektiği
bildirilmiştir (Marsilio ve ark. 2000).
'Ferrandina' yönteminin üzerine yapılan
çalışmalar ile 'Sybaris' yöntemi geliştirilmiştir.
'Sybaris'
yönteminde
'Ferrandina'
yönteminde bulunan 50°C’deki suda
bekletme işlemi çıkarılmış ve yerine
zeytinlerin üç yerinden kesilerek 3-4 hafta
20°C’de su içerisinde bekletme işlemi
konulmuştur (Cardoso ve ark. 2009).
Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma
Enstitüsü’nde 'Kurutma ile Sofralık Zeytin
Üretimi ve Ürün Özelliklerinin Belirlenmesi'
isimli proje yürütülmektedir. Bu projede
Marmara bölgesinin en önemli sofralık çeşidi
olan Gemlik zeytininin materyal olarak
kullanıldığı ve kurutma süresince periyodik
olarak hidroksitirosol, oleuropein ve tirosol
analizlerinin yapıldığı bildirilmiştir (Anonim
2015). Bu proje kapsamında mikrodalga
fırında kısmi kurutma ile acılığı giderilmiş
zeytinlere ait fotoğraflar Şekil 1’de verilmiştir.
Şekil 1: Mikrodalga fırında kısmi
kurutma ile acılığı giderilmiş zeytinler
(Ozdemir ve ark. 2015).
Ocak-Şubat 2016
89
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Gambella ve ark (2000) tarafından iğneyle
delme ve %10’luk salamuraya 10 dakika
daldırma ön işlemi uygulanan yeşil zeytinlerin
50°C’deki kurutma fırınında %20 nem
içeriğine kadar kurutulduğu bildirilmiştir.
Kurutulan zeytinlerin su aktivitesinin 0.849
olduğu ve polietilen (95 µm kalınlıkta)
torbalarda oda sıcaklığında 1 yıl boyunca
görsel olarak bir bozulmaya rastlanmadan
depolanabildiği belirtilmiştir. Kurutma ile
acılıkları giderilmiş ve vakum veya %100 azot
altında ambalajlanmış zeytinlerin üretiminde
ve ambalajında tuz kullanılmamış olmasına
rağmen mikrobiyolojik açıdan arzu edilen
ürün güvenliğinin sağlandığı bildirilmiştir
(Mantzouridou ve ark. 2011).
Olgunlaşmanın oleuropein içeriğini önemli
ölçüde etkilediği ve olgunlaşma süreci
boyunca zeytin bünyesinde bulunan
oleuropeinin azalış gösterdiği bildirilmiştir
(Özdemir 2011). Olgunlaşma sırasında
zeytinin oleuropein içeriğindeki azalışın
zeytindeki hidrolik enzimlerdeki aktivitenin
artışı ile ilişkili olduğu belirtilmiştir.
Literatürde olgunlaşma ile oleuropein
içeriğinde bir düşüşten bahsedilmesi;
olgunlaştırma yönteminin yeni bir zeytin acılık
giderme yöntemi geliştirme potansiyeline
sahip olduğunu göstermektedir.
Zeytinyağı Üretiminde
Yeni Teknolojiler
Zeytinlerin depolandığı ortama 30 ppm
düzeyinde etilen eklenmesi durumunda elde
edilen yağların acılıklarının azaldığı ve 3,4DHPEA-EA (Oleuropein-aglikonun büyük
formu) içeriğinde azalmaların tespit edildiği
bildirilmiştir (Yousfi et al 2009). Zeytin
depolama ortamına etilen ilave edilmesinin
elde edilecek yağın karakteristiklerine etkisi
konusunda bir kaç adet çalışma rapor
edilmiştir (Maxie et al 1960, Yousfi et al
2009). Zeytinyağının elde edilmesi sürecinde,
etilenin zeytine acılık veren bileşenler üzerine
etkili
olan
enzimlerinin
çalışmasını
düzenleyerek
zeytinyağının
acılığının
azaltılabileceği bildirilmiştir (Yousfi et al
2009).
Zeytinlerin 40 °C sıcaklıkta depolanmasının
elde edilen yağların acılık düzeyinde önemli
bir azalma sağladığı belirtilmiştir. Zeytinlerin
depolama sürecinde depo atmosferinde CO2
içeriğinde yükselme ve O2 içeriğinde düşüşün
meydana gelmesi zeytinyağının acılığında
azalma meydana getirdiği bildirilmiştir (Yousfi
et al 2009).
Darbeli elektrik alan uygulamasının zeytinyağı
sıkımı öncesinde zeytinlere uygulanması
sayesinde yağ verimi ve yağın beslenme
fizyolojisini ilgilendiren bileşenlerde meydana
gelen kayıpların azaldığı bildirilmiştir. Kısa
darbeler şeklinde güçlü bir elektrik alanın
zeytin hamuruna uygulanması sayesinde
zeytinlerin hücre duvarlarındaki gözeneklerin
90
Ocak-Şubat 2016
büyüdüğü bu sayede yağ veriminin
attırılabildiği bildirilmiştir. Ayrıca bu
gözeneklerin genişletilmesi sayesinde yağ
daha kolay dışarı çıkması mümkün olduğu için
yağ kalitesinde de artış olduğu belirtilmiştir.
Zeytin Ezmesi Ürünleri Üretiminde
Yeni Teknolojiler
Zeytinler; zeytinyağı, sofralık zeytin ve zeytin
ezmesi üretiminde kullanılmaktadır. Zeytin
ürünlerinin bu şekilde sınırlı sayıda olması ve
tüketicilerin yeni ürün isteklerine cevap
verememesi zeytin tüketiminin üretimden
daha az olmasına neden olmaktadır. Bu
durum zeytin üreticisine ekonomik zorluklar
yaşatmaktadır. Bu nedenle yeni zeytin
ürünlerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Bunlardan bir tanesi zeytinlerden elde
edilecek ezmenin uygun katkı maddeleri ve
yöntemler ile dilimlenebilir özellikte yeni bir
zeytin ürününün üretilmesidir.
Bu amaçla küçük taneli zeytinlerden elde
edilen ezmelerden beyaz peynir ve baton
salam yapısında olmak üzere iki farklı formda
ve dilimlenebilir doku yapısına sahip olacak
şekilde yeni bir ürün geliştirildiği bildirilmiştir.
Bu ürünlerin üretiminde mevcut üretim
yöntemlerinin zeytin ezmesinin işlenmesi için
uyarlanmış şekilleri kullanılarak yeşil ve siyah
olmak üzere iki farklı ezme çeşidinden iki
farklı yapıda organik zeytin ürünün üretildiği
belirtilmiştir. Düşük maliyetli olan düşük
kalibreli zeytinlerden, katma değeri yüksek
yeni bir ürünün elde edilmesi üreticinin
kazancını
arttırabileceği
bildirilmiştir
(Ozdemir ve ark. 2015a). u
KaynaKlar
aktan, n. ve Kalkan, H., 1999. Sofralık Zeytin Teknolojisi. Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova-İzmir, 122 s.
anonim, 2015. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal araştırmalar ve Politikalar Genel
Müdürlüğü. “Hayvan Sağlığı araştırmaları Program Değerlendirme Toplantısı–Tutanak”.
http://www.tarim.gov.tr/TaGEM/ Belgeler/pdgt/hsgyad/2014_GIDa.pdf (12.03.2015).
Cardoso, SM., Mafra, I., reis, a., Barros, aS., nunes, C., Georget, DMr., Smith, aC., Saraiva, J., Waldron,
KW., Coimbra, Ma., 2009. “Traditional and Industrial Oven-dry Processing of Olive Fruits: Influence on
Textural Properties, Cell Wall Polysaccharide Composition, and Enzymatic activity”. European Food
research and Technology, 229(3), 415-425.
Gambella, F., Piga, a., agabbio, M., Vacca, V., Dhallewin, G., 2000. “Effect of Different Pretreatments on
Drying of Green Table Olives (ascolana tenera var.)”. Grasas y aceites, 51(3), 173-176.
Gümüş, T., arıcı, M., 2005. “Zeytinde Mikotoksin Problemi”, Hasad Gıda, 242, 20-23.
Kailis, S., Harris, D., 2007. Producing Table Olives. australia, landlinks Press.
Mantzouridou, F., Tsimidou, MZ., 2011.“Microbiological Quality and Biophenol Content of Hot air-Dried
Thassos cv. Table Olives upon Storage”. European Journal of lipid Science and Technology, 113(6),
786-795.
Marsilio, V., lanza B., Campestre, C., angelis, M., 2000. “Oven-dried Table Olives: Textural Properties as
related to Pectic Composition”. Journal of the Science Food and agriculture, 80(8), 1271-1276.
Maxie, EC., Catlin, PB., Hartmann, HT.,1960. “respiration and ripening of olive fruits”, american Soc. For
Hortic. Sci., 75, 275–91.
Ozdemir, y., aktepe Tangu, n., Güven. E, Öztürk, a., Özkan, M., Fındık, M., aydoğan, Ş., 2015. “Mikrodalga
Fırında Kısmi Kurutma ile Siyah Sofralık Zeytin Üretimi”. III. Gıda ar-Ge Proje Pazarı, İzmir, Türkiye, 21-22
nisan 2015.
Ozdemir, y., Güven, E., Öztürk, a., Özkan, M., 2015a. Sucuk ve Peynir Şeklinde Organik Zeytin Ürünlerinin
Geliştirilmesi. III. Gıda ar-Ge Proje Pazarı, İzmir, Türkiye, 21-22 nisan 2015a.
yousfi, K., Cayuela, J.a., Garcia, JM., 2009. “Effect of temperature, modified atmosphere and ethylene
during olive storage on quality and bitterness level of the oil”, J. american Oil Chem. Soc., 86, 291-6.
agrotime GÜNCEL
S
Syngenta, Mısırda GAP’ı Mutlu Etti
Syngenta Türkiye, Şanlıurfa ve Mardin’de yapılan mısıra özel etkinliklerinde,
şu ana kadar 4 tane tarla günü ile yaklaşık 500 üreticiye ulaştı.
yngenta Türkiye, GAP Bölgesi’nde
her yıl olduğu gibi bu yıl Ekim-Aralık
boyunca birçok mısır tarla günü ile
üreticilere
ulaşarak,
eğitim
niteliğinde paylaşımlar içeren mısır
üretimine ve bölgeye uygun verimli çeşitlere
yönelik tanıtımlar gerçekleştirdi. Ekim ayı
ortasından itibaren Şanlıurfa’da başlayan
etkinlikler, Kasım ayı içerisinde devam eden
toplam 6 tarla günü ile binden fazla üreticiye
ulaştı. Syngenta Türkiye, Aralık ayı itibarı ile
de Mardin’de devam eden etkinliklerinde şu
ana kadar 4 tane tarla günü ile yaklaşık 500
üreticiye ulaştı.
Syngenta Ticari Pazarlama Müdürü Murat
Dobooğlu üreticilerle birlikte gerçekleşen bu
organizasyonlar hakkında, mısır bitkisinin
ekiliş alanı olarak değerlendirildiğinde
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 200 bin
hektar alanla, Türkiye’nin ikinci büyük ekiliş
alanına sahip olduğunu vurguladı. Bölgede
Diyarbakır ve Batman’ın yaklaşık 40 bin
hektar ekiliş alanı ile birinci ürün, Mardin ve
Şanlıurfa’nın ise yaklaşık 160 bin hektar ekiliş
alanı ile ikinci ürün ekilişlerinde ilk sıralarda
yer aldığını dile getiren Ticari Pazarlama
Müdürü Murat Dobooğlu; “Bölgede devreye
girecek yeni sulama kanalları ile ekiliş alanı
gelecek yıllarda daha da artış gösterecektir.
Syngenta Türkiye olarak biz de bölgedeki
üreticilerimize daha iyi hizmet verebilmek
amacıyla 2015 yılı içerisinde yeni
çeşitlerimizin
performanslarını
sergilediğimiz birçok tarla günü
düzenlemiş bulunuyoruz” şeklinde
konuştu.
Etkinlikte, bölgeye özel Syngenta
mısır hibrit çeşitleri lider üreticiler
eşliğinde tanıtılırken Şanlıurfa
Ceylanpınar, Suruç ve Akçakale
ilçelerinde NK Famoso ve SY Miami
çeşitleri, Mardin Kızıltepe ve Derik
ilçelerinde ise SY Sincero çeşidi üreticiler
tarafından ilgiyle takip edildi. Syngenta
tarafından ıslah edilen bir mısır çeşidi olan NK
Famoso, güçlü çıkış kabiliyetine sahip, orta
boylu, güçlü sap yapısı ve yüksek yatma
toleransına sahiptir ve birçok zorlu koşulda
güven sağlıyor. NK Famoso, yarı dik yapraklı
bitkisi sayesinde yüksek derecede sıcaklık
toleransına, derin ve portakal renkli
danelere, hızlı rutubet kaybetme özelliğine
sahip. Hafif, orta bünyeli ve derin profilli
topraklarda performansı çok yüksek olan NK
Famoso, aynı zamanda çok güçlü
adaptasyon yeteneğini bulunduruyor.
Verim ve erkenci
SY Sincero çeşidi de, yüksek verim
potansiyeli ve erkenci oluşu ile, üreticilerden
tam not aldı. Yatmaya, hastalıklara ve sıcaklık
stresine yüksek derecede dayanımlı ve yüksek
adaptasyon özelliğine sahip olan bu çeşit,
Mardin’deki lider üreticilerden de olumlu geri
dönüşler alıyor. Bölge özelinde SY Miami mısır
çeşidinin de üstün özelliklerine değinen
Syngenta Mısır Kampanya Müdürü Ahmet
Yazıcıoğlu; “Zor koşullarda dahi mükemmel
performans gösteren ve ekim dönemleri
dikkate alındığında tüm Türkiye için uygun bir
çeşittir. Çıkış kabiliyeti çok güçlüdür; güçlü kök
ve gövde yapısı sayesinde yatmaya karşı
dayanıklıdır. Sıcaklık ve rutubet stresine
mukavimdir. Hafif-orta bünyeli ve derin
profilli topraklarda maksimum performansa
ulaşır. Ana ürün, geç ana ürün ve
ikinci ürün mısır tarımı için
uygundur, ek olarak fungal
hastalıklara karşı yüksek derecede
dayanım gösterir” şeklinde
konuştu.
Syngenta Türkiye Ticari Pazarlama
ve Doğu Bölge satış ekibinin
liderliğindeki GAP etkinlikleri
halen sürüyor. u
Ocak-Şubat 2016
91
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
I
Ejderin Sönmeyen Ateşi: Pitaya
Hazırlayan: Lokman Altınkaya, Recep Balkıç, Prof. Dr. Hamide Gübbük / Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü
lıman iklim meyve türleri ülkemizde
hemen
hemen
her
bölgede
yetiştirilebilmektedir. Buna karşın
ülkemiz, subtropik meyve türlerinin
yetiştiriciliği açısından sınırlı ve tropik
meyve türlerinin yetiştiriciliği açısından ise
bölgesel olarak daha sınırlı bir olanağa
sahiptir. Enlem derecesi olarak, tropik meyve
türlerinin yetiştiriciliği açısından ekvatorun
oldukça dışında kalmamıza rağmen, Akdeniz
Bölgesi’nde bazı illerimizin mikroklima
avantajından dolayı uzun yıllardan bu yana
ekonomik
olarak
muz
yetiştiriciliği
yapılabilmektedir. Muz yanında, avokado ve
örtüaltında papaya yetiştiriciliği ile ilgili olarak
da Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi,
Bahçe Bitkileri Bölümü tarafından yürütülen
çalışmalarda olumlu sonuçlar alınmıştır. Bu
türler dışında, passiflora, guava, mango,
longan, litchi, pitaya gibi tropik meyve türleri
ile Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü (AİGTHM), Batı Akdeniz Tarımsal
Araştırma Enstitüsü (BATEM) ve Akdeniz
Üniversitesi Ziraat Fakültesi (AKDZF) işbirliği
ile yürütülen çalışmalarda, bazı türlerin
adaptasyonu konusunda ümitvar sonuçlar
alınmaya başlanmıştır. Bu türlerden birisi de
pitaya olup, bu derlemede pitayanın bitkisel
özellikleri, meyvesinin besin değeri ve
kullanım alanları ile türün ekolojik istekleri ve
yetiştiricilikte uygulanan kültürel işlemler
konularına değinilmiştir.
Tropik iklim meyveleri arasında yer alan
pitaya (Hylocereus spp.)’nin anavatanı,
tropikal Amerika, güney Meksika, Kosta Rika,
El Salvador, Venezuela, Kolombiya, Ekvador,
Panama, Brezilya ve Uruguay’dır. Pitaya
yaygın olarak ‘Ejder meyvesi’ (Uzakdoğu’daki
bir efsaneye göre ejderhaların dünyadaki
kalıntısı olarak görülmekte olup, meyvesi ve
çiçeğinin ejderhanın ateşine benzemesinden
dolayı buradan esinlenilmiştir)
olarak
adlandırılmakla birlikte; Çilek armudu,
Pitahaya, Tuna, Nopal, Pitajaya gibi adlar ile
de anılmaktadır. Cactaceae familyasında yer
alan pitayanın yetiştiriciliği yaygın olarak,
olarak tropikal ve subtropikal Amerika,
Florida’nın güneyi, Karayipler, Havai,
Avusturalya, Tayvan, Vietnam, Malezya ve
İsrail’de yapılmaktadır.
A-Bitkisel Özellikleri
Pitaya çok hızlı büyüyen, uzun ömürlü, kaktüs
benzeri bir tür olup, sürgünleri üç, dört ve beş
kenarlı olabilmektedir. Sürgünler yeşil ve etli
olup, ticari yetiştiricilikte tek gövdeli olarak
92
Ocak-Şubat 2016
yapılmalıdır. Ticari anlamda yetiştiriciliği
yapılan türler Hylocereus undatus ve
Hylocereus polyrhizus’dur. Dikimde farklı
türlere ait çeşitlerle bahçe tesisi, meyve
tutumu ve iriliğini arttırmaktadır. Çiçekler,
gece hiç arı aktivitesi olmadığı zaman açılırlar.
Bundan dolayı pitaya çiçekleri için güve ve
yarasalar iyi polen taşıyıcılarıdır (Paull ve
Duarte, 2012). Bütün türler birbiriyle
tozlanabilmektedir.
Pitaya çeşit dinamiği açısından oldukça
avantajlı bir tür olmasına rağmen, American
Beauty, Bloody Mary, Cosmic Charlie, Physical
Graffiti, Vietnam Jaina ve Yellow Dragon en
önemli ticari çeşitler arasında yer almaktadır.
Şekil 1. Pitaya çiçeklerinden
genel görünümler
büyütülmekte ve gövde 1 m’nin üzerine
çıktığı zaman tepesi vurularak dallanması
sağlanmaktadır. Genellikle eklemli ve çok dallı
gövdelere sahiplerdir. Her gövde segmenti 3
adet kanatlara sahiptir. Pitayanın gövde
bölümleri, büyüdüğü ya da tırmandığı yüzey
üzerinde kökler oluşturur.
Pitaya çiçekleri erseliktir; fakat bazı pitaya
çeşitleri kendine uyuşmazlık gösterirler.
Çiçekleri fazlasıyla gösterişli, beyaz veya
pembe renklerde, oldukça iri (36 cm
uzunluğunda ve 23 cm genişliğe kadar
çıkabilir), güzel kokulu olup çan şeklindedir.
Stamenler ve stigmalar krem renge sahiptir
(Şekil 1).
Pitayanın meyveleri parlak renkli ve eşsiz bir
görünüme sahiptir (Şekil 2). Meyvelerin
ağırlığı 150 ile 600 g arasında değişmektedir.
Meyve kabuk rengi kırmızı ya da sarı, meyve
eti rengi ise tür ve çeşitlere bağlı olarak beyaz,
kırmızı ya da eflatun renklerde olabilmektedir.
Tohumları çok küçük, fazla sayıda, siyah ve
meyve etinin içinde gömülü olarak
bulunmaktadır.
Pitaya çeşitlerinin birçoğunda kendine
uyuşmazlık olduğu bilinmektedir. Ticari
amaçla kurulan bahçelerde meyve üretimini
arttırmak için, 2 ya da 3 farklı türde dikim
Şekil 2. Pitaya meyvesinden
genel bir görünüm
B-Kullanım Alanları ve Besin Değeri
Pitaya meyvesi sofralık olarak tüketilebildiği
gibi dondurma, yoğurt, jöle, koruyucu,
marmelat, meyve suyu, şeker ve pasta
yapımında kullanılabilir. Pitaya C vitamini
(askorbik asit), demir ve bazı flavonoidler
açısından oldukça zengindir. Bununla birlikte
düşük yağ oranı, yüksek su içeriği ve iyi bir lif
kaynağı olması açısından diyet meyvesi olarak
da tüketilebilmektedir. Besin değeri
Tablo 1’de verilmiştir.
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
litre su verilmesi önerilmektedir (Lichtenzveig
vd., 2000). Sulamanın az miktarda ve sık
aralıklarla yapılmasının daha etkili olduğu
bildirilmiştir. Çiçeklenme döneminde aşırı
sulamadan kaçınılmalıdır. Bununla birlikte
meyve tutumundan sonra sulamaya dikkat
edilmelidir.
G-Hastalıklar ve Zararlılar
C-İklim İsteği
Pitaya, çoğunlukla don tehlikesinin olmadığı
tropik ve subtropik iklimlerde iyi gelişme
göstermektedir. Yetiştiricilikte,
sıcaklık
38°C’yi geçmemesi ve 0°C’nin altına
düşmemesi gerekir. Sıcaklığın kısa süreli 2°C’ye kadar düşmesine dayanabilmektedir.
Bitki gelişimi için en uygun sıcaklık
değerleri ise 20-30°C‘dir. Yıllık yağış
isteği 500-2000 mm arasında
değişmektedir. Yüksek rakımlı veya
düşük nemli bazı bölgelerde güneş
yanığından dolayı ciddi gövde
hasarlarının
meydana
geldiği
belirtilmektedir. Dikimden sonraki ilk 3
veya 4 ay süresince yaklaşık % 30
gölgeleme önerilmektedir. Fakat aşırı
gölge, düşük verim ve kalitesiz meyve
meydana getirebilir. Tür ve çeşide göre
değişmekle beraber tuza karşı orta ve
yüksek toleranslı olarak dayanım
gösterirler.
D-Çoğaltımı ve Üretimi
Pitaya tohumla çoğaltılabilir, fakat
genetik açılma yanında tohumdan
çoğaltılan üretim materyalleri ile bahçe
tesisi meyveye yatmayı geciktirir (7 yıla
kadar çıkabilir). Bu nedenle, ticari bahçe
tesisinde vejetatif çoğaltma metotları tercih
edilmektedir. Vejetatif çoğaltma metotları
içerisinde en yaygın olanı çelikle çoğaltmadır.
Bu amaçla genellikle 12-38 cm olan bütün
gövde parçaları kullanılmaktadır. Çelikler
alındıktan sonra 7-8 gün boyunca kuru ve
gölgeli bir yerde bekletilir ve sonrasında
tüplere dikimi yapılır.
Pitaya kumlu-tınlı, iyi drenajlı, 5.5-6.5
arasında değişen pH’ya sahip topraklarda
yetiştirilebilir (Paull ve Duarte, 2012).
Yetiştiricilikte, toprak nemini korumak ve
yabancı ot problemlerini azaltmak için
malçlama yapılmaktadır. Malç materyali
olarak,
siyah
plastik,
talaş
vb.
kullanılmaktadır.
Pitaya yetiştiriciliğinde terbiye sistemine
ihtiyaç duymaktadır. 1,5-2 m yüksekliğinde
direkler kullanılarak bitkiler bu direkler
üzerine çekilen demir, tahta vb. materyaller
üzerinden taçlandırılmaktadır. Bu sistem,
bitkilerin ağırlıklarının desteklenmesine ve
meyvelerin daha kolay hasat edilebilmesine
olanak sağlamaktadır (Şekil 3). Tropiklerde 3
veya 4 yıllık bitkilerin verimi 100 kg’a kadar
ulaşabilmektedir. Bir pitaya bitkisinin
ekonomik ömrü yaklaşık 20 yıl olarak
bilinmektedir.
Pitayada, yaprak biti, unlu bit ve salyangoz
zararı ile karşılaşılabilmektedir. Gövde
çürüklüğüne sebep olan Xanthomonas
compestris ve antraknoz hastalıklar arasında
gösterilmektedir.
H-Hasat
Dikenli pitayaların hasadı, dikensizlere göre
daha zordur. Dikenli pitayanın hasadı
sırasında deri eldivenler ve uzun kollu
gömleklerin giyilmesi önerilir. H. undatus için
olgunlaşma dönemi genellikle haziran
ayından kasım ayına doğru devam eder. Tam
çiçeklenmeden 40-50 gün sonra derime
gelmektedir. Klimakterik olmadığından
dolayı meyve bitki üzerinde tam
olgunluğa ulaşabilmektedir. Meyveye
zarar vermeden, iyi renklenmiş ve
olgunlaşan meyve hasat edilmelidir.
Sonuç
Şekil 3. 2 Yaşına gelmiş pitaya
bitkisinden genel görünüm
E-Budama
Maksimum verim elde etmek için iki aşamada
budama yapılmalıdır. Birinci aşamada, ana
gövde hereğin en üst noktasına gelene kadar
ana gövdeden çıkacak tüm yan dallar
alınmalıdır. İkinci aşamada ise bitki hereğin
tepesine ulaştıktan sonra dallanmayı teşvik
için tepesi kesilmektedir. Pitayalar hızlı ve
kuvvetli gelişim gösterirler. Bu yüzden
budama yapılmazsa gövdeye ışık tesiri
azalacak, hasat zorlaşacak, hastalık ve
zararlılara uygun ortam hazırlanmış olacaktır.
Yoğun, havasız bölgelerdeki dalların
budanması bitki sağlığı için önerilmektedir.
Pitaya yılda 3 defa budanabilmektedir.
F-Sulama
Pitaya; kaktüs ailesinin bir üyesi olmasına
rağmen, tipik bir kaktüsten daha yüksek suya
ihtiyaç duymaktadır. Soğuk dönemde bitki
başına haftada 2 litre, sıcak dönemde ise 5
Tropik meyve türlerinin bazılarının
toplam üretim potansiyelinin yetersiz
olması ve taşımaya elverişli olmaması
bu meyve türlerinin, ithalatını
sınırlamaktadır. Bu nedenle, bu
türlerden ülkemizde yetiştirilme şansı
olanların
uygun
ekolojilerde
yetiştirilmesi, ülkemizin tür zenginliğine
katkı sağlayacaktır.
KaynaKlar
Bellec, F.l., Vaillant, F. and Imbert, E. 2006.
Pitahaya (Hylocereus spp.): a new fruit crop, a
market with a future. Fruits, 61: 237-250.
Gunasena, H. P. M., Pushpakumara, D. K. n. G. and
Kariyawasam, M. 2007. Dragon fruit (Hylocerus
undatus Haw. Britton and rose) underutilized fruit
trees in Sri lanka. World agroforestry Centre,
South asia Office; new Delhi, India, 2007. 4:
110-142.
Crane, J. H. and Balerdi, C. F. 2005. Pitaya growing
in the Florida home landscape. Institute of Food
and agricultural Sciences. 1068: 1-9.
https://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/HS/HS30300.pdf
lichtenzveig, J., abbo, S., nerd, a., Tel-Zur, n., and
Mizrahi. y. 2000. Cytology and mating systems in
the climbing cacti Hylocereus and Selenicereus.
american Journal of Botany. 87(7): 1058-1065.
Paull, r. E., and Duarte, O. 2012. Tropical fruits,
crop production. Science in Horticulture:
Volume 2. 384 p.
Ocak-Şubat 2016
93
agrotime GÜNCEL
Gübrede KDV’nin % 1’e İndirilmesi
Çiftçilerimizin Yükünü Azaltıp,
Tarımda Verimliliği Artıracaktır
H
ükümetin yerinde bir kararla; Gıda
Tarım
ve
Hayvancılık
Bakanlığından tescilli Gübrelerde
KDV oranının % 18 den , % 1 e
düşürülmesi; doğruya atlan çok
önemli bir adımdır. Zira gübre bitkisel üretimin
en önemli girdilerinden biridir. Bu olumlu
adım, gübre sektöründe faaliyet gösteren
firmaların ve çiftçilerimizin yükünü azalttığı gibi,
hiç şüphesiz tarımda verimliliği de artıracaktır.
Hükümetçe doğruya atılan bu önemli adımın
çıkardığı toz dahi dağılmadan ve hangi gübre
ham maddelerinin KDV sinin % 1 olduğu dahi
netleşmeden. Maalesef, ilgili-ilgisiz birçok
kişinin yorumlar yaparak, KDV indiriminin
çiftçiye yansımayacağı belirtilip, bu indirimin
doğrudan çiftçiye ödenmesi gerektiği
savunularak, hükümetçe alınan bu olumlu
kararın
sulandırılmaya
çalışıldığı
gözlenmektedir.
İlgili Resmi Gazetede belirtilip, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından tescili olan gübre
temin edici firmalar; artan döviz kurlarına,
asgari ücrete, nakliye v.s. gibi maliyetlerinin
yükselmesine rağmen çiftçilerin beklentisi olan
bu olumlu gelişmeyi hemen satış fiyatlarına
yansıtmışlardır.
Bitkisel üretimde en fazla kullanılan gübreler
için örnek vermek gerekirse;
Türkiye’de hammadde kaynakları olmadığından
dolayı, yukarıda belirtilen gübreler ,% 95
üzerinde yurt dışından döviz ödeyerek temin
edilmektedir. Eğer KDV indirimi olmasaydı,
artan döviz kurlarına bağlı olarak ARALIK 2015
fiyatlarına kur artışları da ilave edilerek satış
yapılacaktı.
1976 yılından beri Gübre Fabrikalarından,
ithalat limanlarına, çiftçilere dağıtımdaki
bürokratik işlemlerden, denetim elemanlığına
ve devletten emekli olduktan sonra da yine
gübre sektörünün içerisindeyim.
Gübredeki desteklemelerin, doğrudan çiftçiye
veya temin edici firmalara ödenmesi ile ilgili
1990 lı ve 2000 li yıllarda birçok uygulamalar
yapıldı. Bu uygulamalar muhtelif nedenlerden
dolayı hep başarısızlıkla sonuçlandı.Birkaç
94
Ocak-Şubat 2016
örnek vermek gerekirse;
-Nakliye ödemesi uygulaması: Gübrenin
tüketim bölgelerine göre, Fabrika ve İthalat
limanlarına olan mesafesi dikkate alınarak
nakliye ödemesi yapıldı.
Gübre yakın
mesafelere bırakılıp, uzak mesafelere fatura
kesilerek haksız kazançlar tespit edildi.
Soruşturmalar, mahkemeler… v.s.
*Gübre Cins ve Fiyatlarına Göre Satış
Firmalarına Destekleme Ödemesi: Faturalar,
desteklemesi en yüksek olan gübreye göre
kesilip, haksız kazançlar elde edildi. Köy
mezarlıklarındaki mezar taşlarına bakılıp
faturalar kesildiğini gördüm. Soruşturmalar,
mahkemeler… v.s.
-Desteklemelerin Doğrudan çiftçiye ödenmesi;
Bu
uygulama
en
gerçekçi çözüm olarak
yapılmasına rağmen, en
fazla su istimallerin ve
haksız
ödemelerin
yapıldığı dönem oldu.
Kendim uygulamadaki
bürokrasinin içerisinde
idim. Çiftçilikle ilgisi
olmayan kişilerin, gerekli
evrakları temin ederek, yüksek miktarlarda
haksız kazanç temin ettikleri ortaya çıktı.
Soruşturmalar, mahkemeler… v.s.
Milyonlarca
çiftçinin
destekleme
ödemelerinden faydalanmaları için temin
ettikleri milyonlarca evrakı arşivlemek, ilgili
kuruluşlar ve bu paraların ödendiği bankalar
için tam bir çıkmaz halini almıştı. İlgili kamu
kuruluşlarının odaları bu dosyaları arşivlemeye
kâfi gelmiyordu. Bununla ilgili soruşturmalar,
mahkemeler… v.s. Bu soruşturma ve
mahkemelerden birçoğu, aradan yıllar
geçmesine rağmen hala devam ediyor.
Yukarıda verilen birkaç örnekten anlaşılacağı
üzere, doğrunun bulunması için nakit olarak
yapılan muhtelif uygulamalar hep başarısızlıkla
Sebahattin Emül
Gübre Üreticileri İthalatçıları ve
İhracatçıları Derneği Genel Sekreteri
sonuçlandı ve haksız kazançlarla devlet zarara
uğratıldı.
Bazı kişi ve çiftçi temsilcilerinin, geçmişte
uygulanıp başarısızlık, su istimal, çiftçilerin
birçok kurum ve kuruluştan belli bir ücret
karşılığı aldığı evrak, ilgili devlet kurumlarındaki
sıra beklemeler, görevlilerle polemikler, devlet
dairelerindeki odaların kâfi gelmediği arşivler
ve yapılan su istimallerin tetkiki için Ankara’dan
gönderilen müfettişler, mahkeme dosyaları..
v.s. ye rağmen aynı yanlışların tekrarlanarak,
doğrunun aranma önerilerini hayra yormak
mümkün değil.Benzer nakdi uygulama,
geçmişte belge karşılığı ücretlilere vergi iadesi
adı altında da yapıldı. Çalışanlar ay sonlarında
fatura arayışına girmişlerdi. Hayatında eğlence
yerlerine gitmemiş olan hacı teyzeler dahi
eğlence yerlerinden yüzlerce liralık faturalar
temin ederek vergi iadesi aldılar. İki kişilik bir
ailenin üç yüz kilo un faturası veya iki yüz kilo
kuru fasulye faturası temin ederek vergi iadesi
aldıkları tespit edildi. Milyonlarca evrak, faturafiş birikintileri de çabası.
Soruşturmalar, mahkemeler derken su istimale
müsait olan bu nakdi uygulamalardan da
vazgeçildi.
Yukarıda verilen örneklerden anlaşılacağı gibi;
evrak ve belgeye dayalı nakdi ödemeler
yapıldığında, bu evraklar bir şekilde temin edilip
para ödemelerinden yararlanılıyor. Sonradan su
istimaller zuhur ettiği tespit edilip,soruşturma
başlatılıyor ve akabinde mahkeme dosyaları
v.s….
Diğer temel ihtiyaç maddeleri olan; muhtelif
gıda, ekmek, ilaç v.s de nasıl KDV nin
tüketicilere ödenmesi değil de, fatura
kesiminde genel uygulanıyorsa, gübrede de
KDV nin fatura kesiminde % 18 den, % 1 e
düşürülmesi, sektör ve çiftçilerimiz açısından
memnuniyet vericidir.
Bu geçiş sürecinde; doğrunun bulunmasında
yardımcı olan bürokratlara, % 18 KDV ödeyerek
stoklarında gübre ve gübre üretiminde
kullanılmak üzere hammadde, ambalaj ve sarf
malzemesi bulunup , % 1 KDV li satış yaparak
zor durumda kalan temin edici firmalara ve
hemen fiyatlarda indirim beklentisine giren
çiftçilerimize önemli fedakârlıklar düşüyor.
Bitkisel üretimde faaliyet gösteren tüm
paydaşların beklentisi olan KDV indiriminde,
başta hükümet temsilcileri olmak üzere, emeği
geçen yetkililere ve bürokratlara teşekkür
ediyor, uygulamadaki sıkıntıların kısa bir süre
içerisinde düzeleceğine inanıyorum. u
agrotime GÜNCEL
S
Gübretaş’a İki Ödül Daha
Ambalaj Ay Yıldızları 2015 Yarışması’nda sıvı-toz grubu ambalajlarıyla
iki bronz ödül kazanan GÜBRETAŞ, ödüllerini Genel Müdür Yardımcısı
Tahir Okutan ile Pazarlama İletişimi Yönetimi Müdürü Yusuf Karatekin
ile aldı. Gübretaş, bu yıl bütün ambalaj tasarımlarını yenilemişti.
ektörünün köklü firmalarından
GÜBRETAŞ, Ambalaj Sanayicileri
Derneği
(ASD)
tarafından
organize edilen Ambalaj Ay
Yıldızları 2015 Yarışması’nda
yenilenen sıvı-toz grubu ambalajlarıyla iki
bronz ödül kazandı. Gübretaş’ın ödüllerini
Genel Müdür Yardımcısı Tahir Okutan ile
Pazarlama İletişimi Yönetimi Müdürü Yusuf
Karatekin aldı. Üç kategoride yarışmaya
katılan Gübretaş, Ambalaj Malzemeleri
Kategorisi’nde “Potasyum Nitrat Toz Bitki
Besin Maddesi Ambalajı”, Endüstriyel ve
Taşıma Ambalajları Kategorisi’nde ise
“Micro Sıvı Bitki Besin Maddesi Ambalajı”
ile ödüle layık görüldü.
Gübretaş, 2015 yılında bütün ürün
ambalajlarını yenilerken, tüketicilerin
sürekli genişleyen ürün gamı ve artan ürün
çeşidini kolaylıkla gruplayabilmesi ve
ayrıştırabilmesi fikrinden hareketle tasarım
değişikliği gerçekleştirdi. Sıvı ürünler için
özgün, ergonomik ve güçlü ifadesi olan
tasarım yaptırılarak, çift kulp ile tüketiciye
kullanım kolaylığı sağlayan Gübretaş, satış
noktalarında ürünlerin öncelikli olarak fark
edilmesinin yanı sıra içerik ve özelliklerinin
açıkça algılanmasını hedeflenen yeni
ambalaj tasarımlarında
yalın, ürün ve marka
isminin net bir şekilde
birbirinden ayrıldığı, ürün
gruplarının tüketicinin
kullanımına
göre
ayrıştırıldığı tasarımları
ortaya çıkarttı.
Bu yıl 6.’sı düzenlenen
yarışmada,
169
ambalaj
dereceye
girmek için yarıştı. 9 ayrı
kategoride 16 altın, 20 gümüş,
18 bronz ödül verilirken, Altın
Ödül alanlar arasından seçilen 3
ambalaja ise Altın Ambalaj Ödülü
verildi. Bu yıl ilk kez yurtdışından
katılımın olduğu yarışmada İsviçre’den
bir ambalaj da ödül almaya hak
kazandı. u
Ocak-Şubat 2016
95
agrotime GÜNCEL
Tarımsal Danışmanlık, Burdur’da Yayılıyor
hayvancılık
Vereceği konferanstan bir gün önce Burdur’a gelerek işletme
ziyaretlerinde bulunan Uludağ Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Besleme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen, yetiştiricilere önerilerde bulundu.
96
B
urdur İli Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Birliği (DSYB) Bu
yıl başlamış olduğu ve şimdilik
140 yetiştiricisine ulaşan
“Tarımsal
Danışmanlık
Hizmeti” kapsamında bir konferans
düzenledi.
Mehmet
Akif
Ersoy
Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta
konuşma yapan, hayvan besleme
alanında önde gelen isimlerden olan
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Besleme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen, konferanstan
bir gün önce Burdur’a gelerek işletme
ziyaretlerinde bulundu.
Ziyaret ettiği işletmelerde işletme
sahiplerinin
hayvanlarını
besleme
şekillerini ve hayvan beslemede
kullandıkları yem ve yem bitkisi ve silajları
inceleyerek yetiştiricilere tavsiyelerde
bulunan Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen’in
konferansından önce konuşma yapan
Burdur DSYB Yönetim Kurulu Başkanı
Kamil Özcan; “Burdurlu üretici
örgütlüdür, örgütçüdür. Bunun
örneğini burada gösterdiniz. Bizim
üreticilerimiz bir çağrıyla Allah razı
olsun, davetimize icabet etti.
Birliklerin görevlerinden biri de
üyelerinin
daha
fazla
para
kazanmasını sağlamak, bilgiye,
belgeye dayalı üretim yaptırmak ve
işletmelerde nasıl daha fazla para
Ocak-Şubat 2016
kazanılacağı ile ilgili üreticilerimize
yönelik projeler yapmaktır. Bugün burada
uygulamış
olduğumuz,
Bakanlıkça
desteklenen danışmanlık projemizi, 140
işletmede başarıyla sürdürdük” dedi.
Başkan
Kamil
Özcan,
verdikleri
danışmanlık hizmetinin, yalnızca “ben
geldim, imzala kağıdı” şeklinde değil
gerçekten hizmet alarak, işletmelerde
karşılaşılan sorunları danışmana sorarak
kendini geliştirmek olduğunu vurguladı.
Konferansa katılan kadınlara özellikle
teşekkür ettiklerini dile getiren Başkan
Özcan; “Bundan sonra her toplantımıza
eşlerinizle mutlaka katılmanızı istiyoruz.
Biz hayvancılığı Burdur’da hanımlarımızla
beraber yapıyoruz. Onun için bu bilgileri
onlarında duyması, uygulaması gerekiyor”
şeklinde konuştu. Başkan Özcan’ın yaptığı
açılış konuşmasından sonra, ziyaret ettiği
işletmelerde Burdur Hayvancılığının genel
yapısı hakkında fikir sahibi olan Prof. Dr. İ.
İsmet Türkmen, ziyaretlerinde çektiği
fotoğraflarla yetiştiricilere önerilerde
bulundu. Türkmen, yaptığı sunumun
ardından salondaki yetiştiricilerden gelen
soruları da yanıtladı. Başarılı geçen
konferansın ardından yeniden söz alan
Başkan Kamil Özcan, bu tür çalışmaları
değişik ilçelerde yapmayı sürdüreceklerini,
üreticilerin yaptıkları çalışmalara mutlaka
katılmalarının gerektiğini kaydetti.
Konferansta, Kemer ve Karamanlı
Kaymakamları; Gıda, Tarım ve Hayvancılık
İl Müdür Yardımcısı Oktay Darcan, STK
başkanları ve çok sayıda yetiştirici de yer
aldı. u
agrotime GÜNCEL
D
Et Borsası, Hayata Geçiyor
Başbakan Davutoğlu’nun seçim öncesi yaptığı “Et borsası” vaadi, Doğu Anadolu Projesi (DAP)
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, "Bölge Kırmızı Et Raporu" aracılığıyla hayata geçiyor.
oğu Anadolu Bölgesi'nin
büyükbaş ve küçükbaş hayvan
varlığını dikkate alan ve
Başbakan
Ahmet
Davutoğlu'nun seçim öncesi
yaptığı “Et borsası” vaadini gerçekleştirmek
üzere çalışmalarını hızlandıran Doğu
Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, bölgenin "Kırmızı Et
Raporu"nu hazırlayarak, Erzurum'da "Et
Borsası" kurulması yönünde söz konusu
çalışmasını paylaştı.
Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü'ne ait Toprak ve Su Kaynakları
Yerleşkesi'nde düzenlen toplantının açılış
konuşmasını yapan DAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanı Adnan Demir, Türkiye'de
büyükbaş hayvan varlığının % 21, küçükbaş
hayvan varlığının da % 29'una sahip olan
Doğu Anadolu Bölgesi'nde, kırmızı et
sektörünün bölgede katma değerini
artırmak ve hayvancılığın daha karlı sektör
olması için böylesi bir mekanizma
oluşturmaya
çalıştıklarını
kaydetti.
Davutoğlu’nun et borsası kurulması
konusunda müjdesinin bulunduğunu dile
getiren
Başkan
Adnan
Demir;
98
Ocak-Şubat 2016
“Çalışmalarımızı yaptık. Bölge insanının en
büyük geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa
dayalı. Önce bir pazar yeri oluşturarak, canlı
hayvan sevkiyatını asgariye indirmemiz
gerekiyor.
Kesim
eğer
bölgede
yapılamıyorsa et borsası kurmanın da hiçbir
manası yok. Böylelikle yeni bir sektörü
tetiklemek istiyoruz” şeklinde konuştu.
Ankara Ticaret Borsası Genel Sekreteri
Eyüp Şenol Ömeroğlu da, bölgenin hayvan
varlığı potansiyelinin farkında olduğunu
belirterek, başkentteki et borsasının yapısı
hakkında katılımcılara bilgi verdi. Et
Borsası'nın kurulması konusunda her
zaman yardımcı olacaklarını dile getiren
Genel Sekreter Eyüp Şenel Ömeroğlu,
Erzurum’un bu işi başaracağına inandığını
kaydetti.
Yüz yıllardır
Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu
da, Erzurum'un en önemli geçim
kaynaklarından birinin yüz yıllardır
hayvancılık olduğunu ancak, bununla ilgili
üretim
merkezlerinin
olmadığından
yakındı. Hayvanı kendi ili sınırları içinde
değerlendiremedikleri gibi, yetiştirilmiş
hayvanın değerini de kendilerinin
belirleyemediklerini dile getiren Zehra
Taşkesenlioğlu; “İnsanın içini acıtan çok
farklı durumlarla karşılaşıyoruz. Sığırı biz
yetiştiriyoruz, ama etin kilosunu en pahalı
yiyen şehirlerden biri haline gelebiliyoruz.
Bunu anlamak izah edilebilir değil. Burada
demek ki ciddi bir yanlışlık var.
Fiyatlandırmasına nasıl müdahalede
bulunacağız derken, DAP İdaresi bu
noktada devreye girdi ve gelişmiş
bölgelerde ve kentlerde bir borsa
olduğundan bahsetti. Sağ olsunlar DAP
İdaresi
projeyi
hazırladı.
Sayın
Başbakanımıza Sayın Recep Akdağ ile
sunduğumuzda projeyi kabul etti ve bu
projenin
hamiliğini
bize
verdiler.
Finansmanı, vizyon sahibi ve bölgesel
kalkınmanın ne denli önemli olduğunun
çok iyi farkında olan Kalkınma Bakanımız
Cevdet Yılmaz sağlayacak” şeklinde
konuştu.
Toplantıya ilgili kamu kurum ve kuruluşların
müdürleri ile sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri de katıldı. Konuşmaların
ardından, toplantıya katılanlar et borsasıyla
ilgili karşılıklı görüşlerini aktardılar. u
agrotime GÜNCEL
H
Burdur DSYB’nin 4 Milyarlık
Dev Projesi, Gün Sayıyor
ayvancılık sektöründe gereksiz
tedavileri ortadan kaldıracağı
için katkısız, kalıntısız ve ilaçsız
gıdaya ulaşımı, dolayısıyla halk
sağlığının da korunmasını,
üretim yetersizliğinden kaynaklı ithalatı
ortadan kaldırmayı sağlayarak, psikolojik
moral motivasyon etkisi sağlaması amaçlanan
Koruyucu Hekimlik, yıllık yaklaşık 4 milyar
TL’lik tasarruf sağlayacak.
Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği
Başkanı Kamil Özcan, Koruyucu Hekimlik
hizmeti alamayan ülkemizdeki küçük ve orta
boylu işletmelerin kayıplarının yıllık olarak
buzağıda fazladan 500 bin baş, süt kaybının 2
milyon ton ve gereksiz tedavi masrafları ile
verim kayıplarının 500 milyon dolara
ulaştığına dikkat çekti. Dolayısıyla söz konusu
hizmeti alınamamasından doğan kaybın,
hayvancılığa verilen yıllık 3 milyar TL’lik
desteklemeden daha fazla olduğunu dile
getiren Başkan Kamil Özcan; “Ülkemizde
hayvancılıkta önemsenmeyen, dikkate
alınmayan ve küçük müdahalelerle
giderilebilecek bazı sorunların varlığı
bilinmektedir. Bu sorunların ve çözüm
önerilerinin
tartışılması
gerektiği
dönemdeyiz. Büyük işletmeler bu sorunlarına
istihdam ettiği yetkin personeller ve
yatırımlar ile çözümler üretmekte, işletme
karlılıkları da buna paralel olarak artmaktadır.
Ancak orta ve küçük boylu işletmeler bu
istihdamları ve yatırımları yapamamakta
dolayısıyla işletme karlılıklarında çok
düşmektedir” dedi.
Başkan Özcan, bunun yanında ülke üretiminin
% 95’ini küçük ve orta boylu işletmelerin
sağladığını, dolayısıyla üretimin lokomotifi
olan küçük ve orta boylu işletmelere
sağlanacak çözüm önerilerinin ülke üretimine
en fazla olumlu katkı yapacağını kaydetti.
Başlangıçta Burdur DSYB, Burdur Veteriner
Hekimler Odası; Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl
Müdürlüğü ve proje hazırlama uygulama ve
yazılım çalışmalarında, veterinerlik alanında
deneyimli kuruluş HASVET şirketiyle proje
yapmaya karar verildiğini dile getiren Özcan;
“Türkiye’nin her tarafında olabilecek projeyi,
Burdur’da pilot olarak uygulamak istiyoruz.
Proje, bazı finans sorunlarının çözümü için
TUBİTAK’a sunularak destek aranılacak.
Uygulayıcı, finansör ve denetçi ortak
kuruluşlar, protokol ve sözleşmelerini
yapacak. 2016 Nisan ayı gibi uygulamaya
geçilecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına proje iletilecek ve destek talep
edilecek” şeklinde konuştu.
Müthiş kayıplara karşı
Özcan, projenin kapsamına da değinerek,
koruyucu hekimlik yapılmadığından dolayı
verim, döl ve canlı hayvanda müthiş kayıpların
bulunduğunu, örneğin Türkiye’de yalnızca
buzağı ishalinden % 14 civarında kaybın
bulunduğunu vurguladı. Ölçeğin, yalnızca
Burdur’da yaklaşık 8 bin buzağının kaybı
anlamına geldiğini ifade eden Başkan Özcan;
“Bunun yarısının dişi olduğunu düşünürsek 4
bin damızlık demek. Türkiye ölçeğine gelince 5
milyon buzağıdan 500 bin, dolayısıyla 250 bin
damızlık materyali kaybediyoruz. Damızlık
ithalatına baktığımızda 20 bin damızlık ithali
yapıyoruz. 20 bin nerede 250 bin nerede?
Bundan kurtulunca ithal etmeyeceğimiz anlamı
değil; hem et, hem süt sorunumuzu çözeceğiz
anlamı çıkar” dedi.
Özcan projeyle örneğin; Buzağı Septisemisi aşısı
ile buzağı ishalinin önleyebildiğini, ayrıca süt
kaybına neden olan Mastitis’in de aşısının
bulunduğunu kaydetti. Aslında 30 litre
kapasitesi olan ineğin, gizli Mastitis’ten dolayı
20 litre süt verebildiğini dile getiren Başkan
Özcan; “Tüm bunları topladığınızda büyük bir
tutar ortaya çıkıyor. Projemiz, Bakanlık için çok
maliyetli değil ve getirisi çok büyük olacak. Bu
projeleri serbest veterinerlerimiz ile yapacağız.
Bakanlığa yapacağımız sunumla, anlatmak
istiyoruz. Projenin mali ve sağlıkla ilgili yarar ve
getirileri dikkate alındığında, yetiştiriciye
yansıyan uygulama mali yükünün, yetiştiricilerin
bilinçlenmesinin sağlandığını ön gördüğümüz,
yaklaşık 5 yıl kadar karşılanması gerekmektedir.
Hizmeti alan işletme ve hayvanlara, belli takip
ve garanti işlemleri yerine getirmek kaydıyla, ek
koruyucu hekimlik desteği verilmesi de söz
konusu. Bu maliyetin Devlet’e ülke geneli için 50
milyon TL’yi, örneğin Burdur gibi 200 bin
hayvanlı bir il için 750 bin TL’yi geçmeyecektir.
Devlete 50 milyon maliyetle, yetiştirici ve
ülkemiz, 4 milyar kazanç elde edecek” şeklinde
konuştu.
Başkan Özcan, geride bıraktığımız yıl hakkında
da değerlendirmelerde bulunarak, Türkiye’nin
seçim ile geçirdiği yılda, toplum ve hayvancılık
sektörünün, beklentiler içinde bir yılı geride
bıraktığını kaydetti. Türkiye’nin seçim atmosferi
içinde geçirdiği yılda, süt ve etten para
kazandıkları için mutlu olduklarını ifade eden
Özcan; “Sadece 2016 için beklentilerimiz oluştu.
2016’dan, yeni kurulan Hükümet ve yeni
Bakan’dan, hayvancılık sektörü için istikrar
istiyoruz. 2016 yılında sütten para kazanmak
istiyoruz. Çünkü sütün üretilmesi lazım. Sütten
para kazanılmaz ise süt üreticisi sütü üretmiyor”
dedi. Özcan, Burdur DSYB’nin 2015 yılında
bütün işlerini yaptıklarını, 2016 için de yeni
projelerinin bulunduğunu açıkladı. Örneğin
geçtiğimiz yıl hayata geçirdikleri Danışmanlık
Projesi kapsamında yaklaşık 140 işletmede
danışmanlık hizmeti verdiklerini ifade eden
Özcan; “Geçtiğimiz günlerde de onları
toplantıya çağırdık. Biliyorsunuz danışmanlık
hizmeti bakanlık ile desteklenen bir proje. O
proje kapsamında besleme uzmanı Prof. Dr.
İsmet Türkmen hocamızı getirdik. Hocamız
sunumunu gerçekleştirdi ve değerli görüşlerini
üreticimiz ile paylaştı. Küçük projelerimizden
olan Küpeleme’ye değinmiyoruz bile. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nden
aldığımız bu yetkiye ek olarak, hayvanlara
pasaport çıkarılması yetkisini de istedik.
Pasapotu da artık biz çıkarmak istiyoruz. Böyle
bir hizmetin alt yapısını personelimiz ile
sağladık” şeklinde sözlerini noktaladı. u
Ocak-Şubat 2016
99
agrotime GÜNCEL
Eskiyörük: Tarım ve Hayvancılıkla İlgili
Tüm Örgütler, Tek Çatıda Toplanmalı
Tarım ve hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev
tanımlarının yapılıp, tek bir genel başkanlık çatısı altında
toplanarak örgüt karmaşasının giderilmesi çağrısında
bulunan Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük
düzenin, hiçbir örgütün diğer bir örgütün görevini
yapamayacağı şekilde düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.
G
ıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik’in daveti üzerine
Ankara’da Çelik ile bir araya
gelen Tire Süt Kooperatifi
Başkanı Mahmut Eskiyörük,
tarım ve hayvancılık sektöründe sorunlar ve
çözümleri konusunun değerlendirildiği 3
saatlik toplantıda, Bakan Çelik’e bu alandaki
önerilerini aktardı.
Başkanı Mahmut Eskiyörük, 35 yıllık üretici
olması ve 25 yıldan bu yana kooperatifçilik
alanındaki yöneticiliğinden kaynaklanan
deneyimlerine dayanarak hazırladığı dosyada
sektörün yapısal sorunlarını başlıklar halinde
mercek altına aldı. Tarım ve hayvancılık
sektöründe bir görev karmaşası olduğuna
değinen Başkan Eskiyörük, “Tarım ve
hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev
tanımları yapılıp, tek bir genel başkanlık çatısı
altında toplanarak örgüt karmaşası
giderilmelidir. Sistem, hiçbir örgütün diğer bir
örgütün görevini yapamayacağı şekilde
düzenlenmelidir. Ayrıca tarımsal üretim ve
pazarlama ile ilgili tüm örgütler Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlanmalıdır.
Diğer yandan köy tabanlı kooperatifler
birleştirilerek, ilçe tabanlı merkezi
kooperatife dönüştürülmelidir. Olmayan
ilçelerde yeni kooperatif kurulmalıdır”
şeklinde konuştu.
Eskiyörük, sorunların çözümde anahtar
kelimenin “Kooperatifleşme” olduğuna
vurgu yaparak kooperatifçiliğin, Devlet’in
öncelikli politikası haline getirilip; ürününü
kooperatif kanalıyla pazarlayan üreticilere
daha yüksek destekleme primi verilerek
kooperatifçiliğin gelişmesinin teşvik edilmesi
gerektiğini kaydetti. İleriki aşamada örgütsüz
üreticiye
desteklemenin
kaldırılması
gerektiğini
dile
getiren
Eskiyörük;
“Bakanlığımızca belirlenen tarihten itibaren
ürününü sadece örgütüyle pazarlayan
üreticilere destekleme primi verileceği
şimdiden açıklanarak örgütlü yapı
oluşturulmalıdır. Böylelikle kayıt dışılık
önlenecek, üretim planlanarak fiyat istikrarı
100
Ocak-Şubat 2016
Mahmut Eskiyörük
Faruk Çelik
ve gıda güvenliği sağlanacak, üretim
maliyetleri düşecek, gelir adaleti sağlanarak
köyden kente göç önlenecektir. Ayrıca
üreticinin desteklenmesi ve denetlenmesi
kooperatifler kanalıyla yapılmalıdır. Devlet,
kooperatifleri
desteklemeli
ve
denetlemelidir. Böylelikle kaynaklardan daha
fazla üreticinin yararlanması sağlanmalıdır”
dedi.
Gıda güvenliği
Başkan Eskiyörük kooperatiflerin, gıda
güvenliğine uygun süt toplamaya yönelik
altyapı oluşturmasının desteklenmesi
gerektiğinin altını da çizdi. Sütü kontrollü
toplayan kooperatiflerin; laboratuvar, teknik
personel ve kalite kontrole yönelik giderlerini
karşılamak üzere teknik destek primi
uygulanmasının
önemini
vurgulayan
Eskiyörük; “Ayrıca soğuk sütün tanımı
yeniden yapılmalı. Sadece çiftlik sütleri ile
onaylı nokta alım merkezlerinde toplanan
sütlerin,
soğuk
süt
priminden
yararlandırılması şart. Araçla kapı önlerinden
kontrolsüz toplanan sütlerin, sıcak süt işlemi
görmesi gerekiyor. Ve bunlar, uygunluğa geçiş
için tanınacak bir süreden sonra destekleme
kapsamından çıkarılmalıdır” şeklinde
konuştu.
Eskiyörük, üretimin plansız arttırılması
nedeniyle süt sektörünün krizin eşiğine
geldiğini de savunarak, arz fazlası üretim
olduğu dönemlerde pazarlanamayan veya
USK’nın belirlediği taban fiyattan alıcı
bulamayan sütlerin, Et ve Süt Kurumu veya
örgütlerin kuracağı süt tozu tesislerince
tozlaştırılıp stoklanarak veya aradaki fark
Devlet tarafından karşılanmak üzere ihraç
edilerek piyasa düzeninin sağlanması
gerektiğini vurguladı. Süt hayvancılığının
ihtiyaç ve ihracata göre planlanarak
kotalandırılması hususundan bahseden
Eskiyörük; “Türkiye’nin coğrafi konumu
gereği süt hayvancılığı Batı, et hayvancılığı
Doğu Anadolu bölgesinde teşvik edilmelidir.
Yem bitkisi üretecek arazisi ve tarımla ilgisi
olmayan şirketlerin süt hayvancılığı tesisleri
kurması teşvik edilmemelidir. Kaynaklar,
mevcudun iyileşmesi, gelişmesi ve küçük aile
işletmelerinin kooperatif çatısı altında
devamlılıklarının
sağlanması
için
kullanılmalıdır” dedi.
Başkan Eskiyörük desteklere de değinerek,
Ziraat Bankası’ndan üreticilere uygulanan
sübvansiyonlu kredilerin, kooperatiflere de
verilmesi
gerektiğinden
bahsetti.
Kooperatiflerin bu kaynakla güçlendirilerek,
üyelerinin finansman sorununu giderme ve
üretim maliyetlerini düşürme hizmeti
vermesi gerektiğini ifade eden Eskiyörük;
“Desteklemeler; üreticiye yardım anlayışıyla
para vermek değil, para kazandırmaya
yönelik; üretimin planlanması, kalitenin
sağlanması, kooperatifçiliğin geliştirilmesi
gibi yapısal sorunların giderilmesinde bir
unsur olarak kullanılmalıdır” şeklinde
konuştu. Eskiyörük, organize sanayilerde
uygulanan teşviklerin bölgesel değil, sektörel
bazda yapılmasının da büyük önem taşıdığını
vurgulayarak tarımsal sanayilerin, üretim
alanında oluşmasının teşvik edilmesi
gerekliliğinden bahsetti. 42 ilde uygulanan
İPARD Proje Destek Programından, diğer
illerin de yararlanması isteğinde bulunan
Eskiyörük; “Türkiye’de uygulanan kentsel
dönüşüm programı benzeri bir uygulama
yapılarak, kooperatifler kanalıyla küçük aile
işletmelerini yerleşim alanı dışında TOKİ
örneği bir araya getirecek ortak çiftlikler
kurulmalıdır. Böylelikle küçük aile işletmeleri
ruhsatlı ve uygun hale getirilerek üretimin ve
üreticinin devamlılığı sağlanmalıdır” dedi. u
agrotime RÖPORTAJ
T
Çelmak: Tarım Makinalarında
42 Yıllık Deneyimin Adı
Üretim sisteminin, TS-EN-ISO 9001 şartlarına uygun kalite yönetim sistemini
geliştirerek uygulayan Çelmak, en mükemmel hizmeti vermeyi hedefliyor.
arım makinaları sektöründe yurt içi
ve dışı pazarlarda 42 yıllık deneyim
ve eğitimli personelle kaliteyi en üst
seviyeye taşıyarak, en mükemmel
hizmeti vermeyi hedefleyen
Çelmak, ilk olarak TSE tarafından belirlenen
hizmet standardı kriterlerine uygun üretim
yaptığını kanıtlayarak, TSE belgesini aldı.
Çelmak, kalite yönetim sisteminin uluslararası
kalite sistemine uygunluğunu kanıtlamak için
üretim sisteminin, TS-EN-ISO 9001 şartlarına
uygun kalite yönetim sistemini geliştirerek
uyguluyor.
Şefik Çelik tarafından 1973’de Çelmak Tarım
Makinaları ismi ile kurulan firma, 1990’dan
günümüze faaliyetlerine Çelmak Tarım Mak.
Tic. ve San. Ltd. Şti. ünvanı ile devam ediyor.
Yönetim Kurulu Başkanı İsa Tamer Çelik,
agrotime’ın sektör ve Çelmak hakkındaki
sorularını şöyle yanıtladı:
2016 yılı ilgili projeler, hedefler ne olacak?
2015 yılı ile ilgili planladığımız her şeyi
gerçekleştirdik. 2015 yılında bize destek veren
başta bayilerimiz, sonra çiftçilerimize çok
teşekkür ediyoruz. Onların desteği olmazsa
biz var olamayız. 2016’da da yeni ürünlerimiz
olacak. 4 sıralı silaj makinesini çiftçimizin
hizmetine sunacağız. Bunlarla ilgili tanıtım
çalışmaları yapmak istiyoruz. Bunun dışında
çekili makine dediğimiz yeni çimen biçme
makinesi gündemimizde. Onu da 2016 yılında
yeni ürün olarak piyasaya süreceğiz. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeni tarım
politikaları gerçekleştirirse, 2016 yılında çok
düşüş de, çok yükseliş de beklemiyorum.
2016, yine 2015 gibi geçecek gözüküyor. Yalnız
2016 yılından sonra 2020 yılına kadar ben
tarımın çok ivme kazanacağını düşünüyorum.
Çünkü; bu IPARD projelerini çiftçimiz eğer
verimli kullanabilirse, Türk tarımı baya ilerler.
4 sıralı silaj makinesinin çiftçiye sağlayacağı
faydalar neler?
Bu makine hızlı bir çalışma sağlayacağından,
zamanı iyi değerlendirmiş olacağız.
Biliyorsunuz zaman önemli. Türkiye’de hava
şartları sürekli değiştiği için çiftçinin zamanı iyi
değerlendirmesi lazım. Kısacası bu makine
çiftçinin mısırını daha kısa sürede hasat edip,
depoya kaldırmasına yardımcı olacak. İhracat
rakamlarımızı yükseltmek amacıyla yurt da
göndereceğiz.
O
yüzden
Almanya
Hannover’de yapılan Agritechnica fuarında da
yurt dışında bulunan çiftçilerimizin de
beğenisine sunduk.
Örnek alınmalı
Almanya Hannover Agritechnica Fuarı sizler
için verimli oldu mu?
Çok memnun kaldık. Geri dönüşler de çok
güzel oldu. Türkiye’deki fuarların da, bu
fuarları örnek alması lazım.
Yeni yaptığınız fabrika üretim kapasitesi
anlamında ne kadar bir artış sağladı?
Döviz kurlarına baktığımız zaman, 2014’ün
Haziran’ında fabrika bittiğinde Euro kuru 2,2
TL idi. Aralık 2015’e bakıldığında 3,2. Böyle bir
kazanç yok. Yatırımı niçin yapacağım; üretimi
hızlandırmak için. Üretim hızlandı. % 20 katkı
sağladı. Ama diğer taraftan Euro-TL paritesi
para kazandırmadı. Rant ekonomisi ile Türkiye
olarak bir yere varamayız. 3 milyon dolara mal
ettiğimiz fabrika binamız, makine yatırımı ile
5 milyon dolara mal oldu. Üreticiyi bu kur
farkından dolayı korumak lazım. Devlet,
yapacağı teşvik politikaları, iyileştirmeler, vergi
reformları ile biz üreticiyi koruyabilir. TL’nin bu
kadar değer kaybetmesi biz üreticiler için
muazzam bir kayıp. Bunun yansımaları zaman
içinde daha da kendini belli ediyor. TL ile
yaptığınız işten para kazanamıyorsunuz. 100
TL’ye yaptığınız işi 120 TL’ye çıkarmanız
gerekiyor. % 20 artış yapmanız gerekiyor.
Devletin planlı üretim için üreticiyi koruması,
Türkiye’nin olmazsa olmazı. Tarım ile ilgili
çiftçiye parasal destek vererek bu işin altından
kalkamayız. Çiftçimize ürettirerek para
kazandırmalıyız. Bir de çok ilginç olan,
çiftçilerin yaş ortalamasının giderek
yükselmesidir. Çiftçi çocukları mesaili iş
istemeye başladı. Köyde genç nüfus kalmıyor.
Şehirdeki hayatın bir bölümünü, köyde de
yaşamak istiyor. Ama köyde yaşamı
zorlaştırıyoruz. Çoğu köyde, gençlerin sosyal
yaşamla ilgili olanağı yok. Ne yapsın, şehre göç
ediyor. Burada maaşlı işte çalışmak için çaba
sarf ediyor. Peki genç nüfus göç ederse,
tarlaları kim ekecek? Tarım böyle bir tehlike
ile karşı karşıya. Tarımda katma değeri yüksek
ürünler üretip, çiftçimizin para kazanmasını
sağlayıp, genç nüfusun göç etmesini
önlemeliyiz. u
Ocak-Şubat 2016
101
agrotime GÜNCEL
O
Yeniden Agroexpo Eurasia
rion Fuarcılık tarafından
düzenlenen ve Türkiye’nin en
köklü ihtisas fuarlarından biri
olan AGROEXPO EURASIA,
11-14
Şubat
tarihleri
arasında, yeni fuar alanı Fuar İzmirGaziemir’de düzenlenecek.
Dev buluşma öncesi yapılan tüm çalışmalar
ve etkinlik rehberinin tanıtım toplantısında
Orion Fuarcılık adına konuşan Yönetim
Kurulu Başkanı Fatih Tan, Türkiye
ekonomisinin her yıl gelişen gücü olan
tarım sektörünün, en kapsamlı ve
uluslararası tarım ihtisas fuarı Agroexpo
Eurasia ile her yönüyle temsil edildiğini
kaydetti. Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan,
bu yıl fuarda uluslararası çalışmaların hız
kazanacağını,
Avrupa
ve
Balkan
ülkelerinden Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’dan
Türki Cumhuriyetlere kadar çok geniş bir
coğrafyada Türk üreticilerin, iş adamlarının
ticari işbirliklerine imza atmasını
beklediklerini vurguladı. Yönetim Kurulu
Başkanı Tan, düzenlenecek olan etkinlikleri
de değinerek panel, gösteri ve yarışmaların
dünya standartlarında hazırlandığını,
gösteri ve etkinlikler için Fuarın A4 holünde
5 bin metre karelik alan oluşturduklarını
sözlerine ekledi.
İzmir’in tarımın başkenti olduğunu, bu
unvanın altını dolduran iddialı tarım
fuarının düzenlenmesinin üreticinin yeni
teknolojiler ile buluşması açısından bir
fırsat olduğunu ifade eden Gıda, Tarım ve
Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal; “Yurt
dışında düzenlenen fuarlara imrenerek
bakardık. Artık biz de Türkiye olarak
102
Ocak-Şubat 2016
ulusal ve uluslararası söz sahibi ürün ve
hizmetler yer alıyor. Fuarı 230 bin kişinin
ziyaret etmesi bekleniyor.
Yeni ve yenilikçi
Ahmet Güldal
fuarcılık alanında iyi bir noktadayız. Ancak
katılımcıları
cezbedecek
etkinlikler
yaratmak organizasyon şirketlerinin
öncelikli görevi olmalı” şeklinde konuştu.
En büyük ve en verimli ticari platform
olarak dikkat çeken Agroexpo Eurasia’da 49
yabancı ülkeden 134 katılımcı yer alacak.
14 Şubat Perşembe gününe kadar açık
kalacak olan fuarda Sera ve Teknolojileri,
Tarım Teknolojileri ve Ekipmanları, Sulama
Sistemleri, Tohumculuk, Fidecilik, Bitki
Besleme ve Koruma, Biyolojik Mücadele,
Tarımsal Makine ve Ekipmanları ile ilgili
Girişin ücretsiz olduğu Fuarda; en son
model traktörler, yenilikçi tarım makinaları
gibi bir çok donanımın yanı sıra eğlenceli
yarışmalar, ırk tanıtımları ve eğitici paneller
düzenlenecek. Türkiye Arıcılar Birliği
desteği ile fuarın A-3 salonunda da Arıcılık
İl Birlikleri ve sektöre hizmet veren
firmalara ayrılmış özel bir sokakta, Dünya
Arıcılık Birliği Başkanı Philip McCabe
bilgilerini paylaşacak ve ayrıca etkinlik
salonunda arıcılık sektörü çalışanlarının
dikkatini çekecek paneller, eğitici gösteriler
yarışmalar ve şovlar düzenlenecek.
Fuarın bir diğer konuğu da Hazera
Tohumculuk ve Tarım Türk Dergisi işbirliği
ile Türkiye’ye gelen dünyaca ünlü Profesör
Yaron Giras, tohum sektöründeki son
gelişmeleri
paylaşacak.
Bologna
Üniversitesi tarafından geliştirilen Parlar
Fidancılık tarafından Türkiye’de yayımı
yapılan erken hasat edilen ve ihracat
kalitesindeki 5 kiraz çeşidi, öğretim üyesi
Marco Bertolazzi ve Halil İbrahim Saygı’nın
sunumlarıyla yer alacak. Budama teknikleri
konusunda da uzman ve Elma Tarım firması
sahibi Abdullah Kankaya tarafından
verilecek canlı anlatımlar, değerli
ziyaretçilerin dikkatine sunulacak.
Fuara, şehrin dört farklı noktasından
kalkacak ücretsiz servis araçları, fuar
ziyaretçilerine ulaşım kolaylığı
sağlayacak. u
agrotime GÜNCEL
U
Şap, Şanlıurfa’yı Sarstı
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından karantinaya alınan pazarda, satıcılar
alınan yasağa aldırmadan, evinde ve pazar etrafında satış yapmaya devam etti.
rfa'da bir hayvanda görülen
şap hastalığı hayvan pazarının
kapatılmasına sebep oldu.
Pazarda canlı hayvan alım ve
satımı yasaklanırken; Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
karantinaya alınan pazarda, satıcılar alınan
yasağa aldırmadan, evinde ve pazar
etrafında satış yapmaya devam etti.
Şanlıurfa Veteriner Odası Başkan Yardımcısı
Özgür Yahlizad, Pazar yakınlarında bir
köyde şap hastalığı tespit ettiklerini, viral
olan bu hastalığın tedavisinin zor olduğunu
vurguladı. Ekonomi açısından külfetli olan
bu hastalığın, Eylül’den beri Türkiye'de
etkin olan bir virüs olduğunu dile getiren
Başkan Yardımcısı Özgür Yahlizad; “Devlet
iki ay içinde buna yeni bir aşı yaptı. İl ve ilçe
müdürlüklerinde bu iş için yoğun bir
çalışma sürüyor. Aşılamalar bitmediği ve
hastalık sürekli bir yerlere yayıldığı için, bir
yerde kontrol altına almak gerekir. Bu
104
Ocak-Şubat 2016
hastalığın bulunduğu yer ve 10 kilometre
çevresinin karantinaya alınması gerekiyor.
Pazar da bu 10 kilometre alanın içine
girdiği ve gelen bütün hayvanlarla ilçelere
yayılacağı için, mecburen oranın
kapatılması gerekiyor” diye konuştu.
Başkan Yardımcısı Yahlizad, hastalığın
ölümcül olmadığını ancak bulaşıcı olduğu
için, başka hayvanlara yansımasını
önlemek amacıyla tüccar ve hayvan
sahiplerinin, alım satımda menşeye ve
küpelere dikkat etmeleri gerektiğini,
vurguladı. Bilinçli hayvan sahiplerinin
varlığının, hastalığın kontrol altına
alabilmesinde daha erken sonuçlar
vereceğini ifade eden Yahlizad; “Ama
bilinçsizce hayvan sevkiyatları olursa bunu
kontrol
altına
alamayız.
Türkiye
ekonomisini sarsabilecek bir hastalıktır.
Bunun önüne geçilmezse hayvancılığı
bitirebilir. Şu an Pazar kapalı, uzmanlar
araştırmalarını yapıyor" dedi.
Şanlıurfa Büyükbaş Hayvan Pazarı Derneği
Başkanı Ramazan Gül ise, ilgili kararın
önceki gün kendisine bildirildiğini, pazarın
Şubat ayının başına kadar kapalı kalacağını
açıkladı. Veterinerlerin bir hayvanın kan
örneklerini Ankara'ya gönderdiğini,
örnekte şap belirlendiğini dile getiren
Başkan Ramazan Gül; “Hayvan pazarında
satamazlar. Ama köşe başında birbirlerine
satarlarsa bu da devletin suçu değil.
Hastalık Urfa'da çok da yaygın değil. Daha
önceleri buna benzer bir olay yaşanmadı.
Bundan 20-25 yıl önce bir veba hastalığı
görüldü. O zaman kapatılmıştı. Cuma
günleri ve Pazar günleri gelen hayvan sayısı
artıyor. Öbür günler biraz yoğunluk
azalıyor. Günlük ortalama 200 sığır geliyor.
Bin taneye yakın da koyun geliyor" dedi.
Hastalığın yayılması halinde hayvancılar ve
kasapların gündeminde olan bu sorun,
tüketicinin de gündemine ete zamla
gelebilir. u
agrotime GÜNCEL
2
Ben Kooperatifçiyim, Çünkü İnsanım
Hazırlayan: Mahmut Eskiyörük / Tire Süt Kooperatifi Başkanı
1 Aralık Dünya
Kooperatifçilik
Günü.
Aynı zamanda gecenin en
uzun, gündüzün yani
aydınlığın en kısa olduğu
bir gün. Aydınlığa en çok ihtiyacımız
olduğu bu dönemde Kooperatifçilik,
bu açıdan büyük anlam ifade ediyor.
Çünkü Kooperatifçilik;
• Aydınlık demek
• Birlik demek,
• Beraberlik demek,
• Dayanışma demek
• Birbirini korumak, yaşatmak
demek
• Sevgi demek,
• Barış demek
• Hakça paylaşım demek,
• Adalet demek
• Açlığı önlemek demek
• Vahşi kapitalizme karşı duruş
demek
• Çalışmak demek,
• Üretmek demek
• Kalkınma demek
Kısacası İnsanca yaşam demektir.
Kooperatifçiliğin
karşıtı
olan
tekelleşme ise;
• Karanlık demek,
• Sömürü demek,
• Yoksulluk demek,
• Açlık demek,
• Kavga demek,
• Savaş demektir.
Kapitalizmin her geçen gün vahşileştiği
bugünkü süreçte, maalesef dünyada
kavgalar gittikçe artıyor ve her 6 saniyede
bir çocuk, açlıktan ölüyor. Hâlbuki bu dünya
herkesi doyuracak, herkesi mutlu yaşatacak
kadar büyük.
Bugün emperyalizmin yarattığı vahşet, tüm
insanlığı korkutuyor. Ne yazık ki; ülkemiz de
bugün bu ateş çemberinin içine
sürükleniyor.
Bugün insan ve hayvan nüfusunun 2 katını
fazlasıyla doyurabilecek zenginliğe sahip
olmamıza rağmen; bizde de yoksulluk var,
kavga var ve cinayetler işleniyor.
Eğer emperyalizmin tuzağından kurtulmak
ve bağımsız bir Türkiye istiyorsak, güçlü
olmalıyız. Güçlü olmamız için de Atatürk’ün
dediği gibi çok çalışmamız, çok üretmemiz
106
Ocak-Şubat 2016
gerekiyor.
En önemlisi yol haritamızı doğru
belirlememiz gerekiyor. İşte izlenecek bu
yol
kesinlikle
tekelleşme
değil,
kooperatifleşme olmalıdır.
Tarımda küçük aile işletmelerini yok edecek
şirketleşme
anlayışından
vazgeçip,
köylümüzü kooperatifleştirerek yerinde
üretmelerini ve yaşamalarını sağlamalıyız.
Ancak kooperatifleşme ile;
• Kayıtdışlılığı önleyebiliriz,
• Üretimi planlayabilir, fiyat istikrarını
sağlayabiliriz,
• Üretim maliyetlerini düşürüp üreticinin
kazancını artırabiliriz,
• Gıda güvenliğini sağlayabiliriz,
• İthalat yapan değil, ihracat yapan güçlü
bir Türkiye yaratabiliriz,
• Köyden kente göçü durdurur, ülkemizde
barışı sağlayabiliriz.
Barış, akil insan dedikleri sanatçılarla,
artistlerle sağlanamaz. Bu uygulama,
enfeksiyona yakalanmış hastaya,
aspirin vermektir. Bunun tedavisi
kooperatifçiliktir. Bu da ancak
devletin politikaları ile mümkündür.
Biz Tirede bir Kırsal Kalkınma Modeli
yarattık. Bu model, Birleşmiş
Milletler Gıda Örgütü tarafından
Dünyaya örnek gösterildi. Daha 1 ay
önce yine FAO’dan ve Tarım
Bakanlığımızdan bu anlamda başarı
ödülü aldım. Dünyanın her
köşesinden
Kooperatifimize
ziyaretler yapılıyor. Beni Afrikalılar
bile anladı ama Ankara’ya maalesef
kendimi anlatamadım.
Bir yurtsever olarak bunu anlatmak
zorundayım.
Çünkü
yabancı
sermaye tarımsal işletmelerimizi ele
geçirmek istiyor. Tarımı şirketler
yapmalı anlayışı da, işte bu oyuna
çanak tutmaktır. Türkiye ancak
kooperatifleşerek tarımını ve
topraklarını koruyabilir.
Kişilerin insiyatifine bağlı değil,
kendi yapımıza uygun ulusal bir
tarım politikası oluşturmalıyız. Nasıl
0 faizli kredi ile tarımla ilgisi
olmayan
şirketlere
çiftlik
kurdurulması yanlışsa, yeni alınan
karar ile küçük aile işletmelerine
dekar başına 100 tl para yardımı yapmak da
yanlıştır.
Benim çiftçim sadaka istemiyor. Benim
çiftçim para kazanmak istiyor. Çiftçiye para
veren değil, para kazandıran bir yapı
oluşturmalıyız. İşte bu da, ancak
Kooperatifleşme
ile
mümkündür.
Korkmayalım
kooperatifleşmekten.
Kooperatifçilik öcü değildir. Kooperatifçilik
komünistlik değildir.
En kapitalist ülkelerde bile ortalama % 80
iken, ülkemizde kooperatifçiliğin % 13’lerde
olması yaşanan sorunların, sancıların ve
geri kalmışlığın nedenidir. Umarım yeni
bakanımız, ülkemizdeki örgüt kirliliğini ve
karmaşışını düzenleyerek, kooperatifçiliği
öncelikli bir devlet politikası haline getirir
ve her ilçede bir Tire süt kooperatifi modeli
yaratılır.
Yeter ki inanalım, İstenirse mümkündür.
Biz kooperatifçiliğe inandık ve başardık.
Ben Kooperatifçiyim, Çünkü İnsanım. u
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
H
2015’den 2016’ya
Hayvancılığımızın Durumu
Vet. Hek. Tahir S. Yavuz
EGE VET Genel Müdürü
ayvancılık
sektörümüz
2015'ten 2016'ya bazı
problemlerle girdi. Başlıca
problemleri sayarsak; Şap
Hastalığı, basının Afrika
Hastalığı adını verdiği LSD (Sığır Çiçek
Hastalığı, Sığırların Nodüler Ekzantemi)
ülke çapında yayıldı. Diğer iki konu ise;
çiğ süt fazlalığı, kırmızı et kıtlığı.
2015'ten devreden iki bulaşıcı hastalık
bize hayvan hareketlerinin önemini bir
kez daha hatırlattı. Büyüklerde hayvan
kayıpları fazla olmamakla birlikte,
özellikle şap hastalığından dolayı buzağı
kayıplarımız oldu.
Ülkemizin daha önce tanışmadığı A- NEP
84 tipi NEPAL ŞAPI zaten kaybettiğimiz
buzağıların kaybını arttırdı. Bu arada
büyük sığırlardan kayıplar olduğu gibi,
ekonomik kayıplara da neden oldu. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın
Çelik; Karacabey'deki bir ödül töreninde
yaptığı konuşmada çiğ süt arzında fazlalık
olduğunu söyledi. Çiğ süt fiyatları,
bilindiği gibi, artmadı.
Arz-Talep
dengesi
arz
yönünde
bozulmuştur. Çiğ süt fiyatları Ulusal Süt
Konseyinde (USK) belirleniyor. USK içinde
piyasanın tüm oyuncuları temsil ediliyor.
Aslına bakarsak; çiğ süt fiyatlarını "piyasa"
belirliyor. Ne yazık ki; çiğ süt fiyatları
dalgalı bir seyir izlemektedir. Süt üreten
çiftlikler
kötü
günlerde
ayakta
kalabilmenin, varlıklarını sürdürebilmenin
derdine düşmüşlerdir.
Ancak; yem ve süt fiyatları üreticinin
doğrudan doğruya elinde olmayan iki
önemli konudur. Bu kötü manzara zaman
zaman karşımıza çıkmaktadır.
Süt fiyatlarının tatmin edici seviyede
olması, tabii, en çok istenen durumdur.
Ama; böyle olmadığını, yem /süt
paritesinin bazı dönemler bozulduğunu
biliyoruz. Ayakta kalabilmek, özellikle
böylesi kriz dönemlerinde varlık
sürdürebilmek için süt/yem dışındaki
konulara da önem vermek şarttır. Süt
sığırcılığında kaybetmeyen kazanır. Yani
süt, döl ve buzağı kayıplarının kesinlikle
önlenmesi, bunun başarılması için de
ayrıntılara dikkat edilmesi gerekir.
Diğer konu ise; kırmızı et kıtlığıdır. Geçen
yıl canlı hayvan ve bir miktar et ithal
edildi. Bu yıl ne olacağını hep birlikte
göreceğiz. Geçen yıl ithal edilen besilik
danalar sayesinde bir süre durumu
yönetebiliriz. Kalıcı çözüm için bir şeyler
yapmak gerekecektir. Şu anda DAP, KOP,
DOKAP, GAP bölgelerinde uygulanan etçi
ırklarla melezlemeye prim verilmesi
yöntemi
çok
benimsenmiş
gibi
görünmüyor.
Kesinlikle et tedarik zincirinde besiye
uygun dana yetiştiren "cow and calf =
inek, buzağı" metodu desteklenmelidir.
Zincirin eksik halkası budur. Fakat
devletin yol göstericiliği ile destekleri
olmadan bu yönde atılım olmaz. Süt
hayvancılığının "süt" geliri vardır. Ayrıca;
devlet sütün her kilogramı için destek
vermektedir.
İnek-buzağı işletmesi yapmayı düşünen
biri için her ikisi de eksiktir. Bu yöntemde
sütü buzağı içer. Et olur. Süt satmadığı
için bu işletmeye devletin "süt primi"
yardımı da yoktur.
Bu
durum
girişimcilere
cesaret
vermemektedir. Girişimcileri
yüreklendirecek bir destek sistemi olsa
karkas ağırlık ortalamamız yükselecek, et
tedarik zincirimiz tamamlanacak, yediği
yemi ete çeviren danalarımız olacaktır.
2016'da bu sorunlar çözülecek midir?
Hepsinin çözümü bir yıl içinde mümkün
değildir. Ancak; her şey başlamakla olur.
Aynı işler, aynı şekilde yapılırsa, hep aynı
sonuçlar alınır. Doğru kararlar alınıp,
adımlar atılırsa ileride işlerin düzelmesi
için umut vardır. u
Ocak-Şubat 2016
107
agrotime BİLİMSEL BAKIŞ
Doğru Yemleme Nasıl Yapılmalıdır?
Hazırlayan: Doç Dr. Ömer Tömek
H
ayvanların beslenmelerinde iki
ayrı aşama bulunmaktadır.
Bunların birincisi besin maddesi
gereksinimlerine göre yem
programının hazırlanmasıdır.
Diğeri ise söz konusu programa göre doğru
yemlemenin yapılmasıdır. Her iki aşama da
önemli olmakla birlikte en çok hata yapılan
aşama yemlemedeki uygulamadır.
Bir işletmede “yem” deyince aslında üç tane
yemden
bahsedebiliriz:
1) Hesaplanan 2) Yem römorklarına konan ve
3) Hayvanın yediği. Bunlar eğer birbirinden
farklı ise, yapılanlar tümü ile yanlış oluyor
demektir. Üreticilerin en çok dikkat etmesi
gereken konu budur. Çünkü yapılan hatalar
sonucunda istenen verim alınamadığı gibi,
tam olarak kontrol edilemeyen yemlemenin
olumsuz etkileri de ortaya çıkmaktadır.
Bilindiği gibi, işkembeli hayvanlarda
bakteriyel hazım vardır. Verilen yemler
işkembede bulunan milyarlarca bakteri
tarafından hayvanın yararlanabileceği
duruma getirilir, sonra kana karışıp et ve süt
gibi ürünlere dönüşür. Hayvanın kullandığı
108
Ocak-Şubat 2016
enerjinin % 85’i işkembedeki bakterilerin
ürettiği
uçucu
yağ
asitlerinden
sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra işkembedeki
bakteriler hayvana yemlerle verdiğimiz basit
yapıdaki proteinleri hayvanın yararlanacağı
çok kaliteli proteinlere çevirmektedir. Yani
işkembedeki bakterilerin çok iyi çalışması
gerekir. Aslında bizim hayvandan çok,
bakterilerin doğru beslenmesini ve doğru
çalışmalarını sağlamamız gerekmektedir.
İşkembedeki bakterilerin iyi çalışmasını
sağlamak için en önemli konu, yem
römorkunun yem programına göre doğru
yüklenmesi ve çok homojen biçimde
karıştırılarak yemliğe dökülmesidir.
Homojen yem karışımının, verimde %
25 artış sağladığı bilinmektedir
Yemin kompozisyonundaki değişiklikler,
çalışma ortamını bozmaktadır. Adeta
hayvanın her lokmasının diğerleri ile aynı
kompozisyonda
olmasını
sağlamak
gerekmektedir. Bunun için ise;
1. Doğru oranlarda doğru yemlerin
yüklendiğini sürekli kontrol edilir olmalıdır.
Her yüklemeyi kontrol edebilmek için ise,
yem römorkunun hafızalı kantarı olması
gereklidir. Hafızalı kantardan her yükleme
kontrol edilerek, yemcinin römorku
yüklerken yaptığı hatalar (sapmalar)
görülebilmeli ve doğru yükleme yapıp,
yapmadığı sürekli izlenmelidir. Eğer böyle bir
olanak yok ise, kontrol edilemeyen
yüklemeler kesinlikle yanlışlıklar içerecektir.
Doğru olmayan yükleme sonucu hayvanlara
her partide farklı kompozisyonlarda yem
verilmiş olacaktır. Bunun sonucunda
işkembedeki bakteriler iyi çalışamayacaklar,
verim kaybı yanı sıra yemden yararlanma da
olumsuz etkilenecektir.
2. İşletmedeki yem römorku çok kaliteli ve
homojen bir karışım yapıyor olmalıdır. Eğer
yemler homojen karışmaz ise hayvanlara gün
içinde farklı kompozisyonda yem veriliyor
demektir. Bunun sonucunda benzer
olumsuzlukların ortaya çıkması kaçınılmaz
olacaktır.
3. Bütün bunların dışında yemliğe dökülmüş
olan yemlerin, yemlikte bulundukları sırada
da homojenliğinin korunması önemlidir.
Bilindiği gibi, hayvanlar yemlikteki yemi
yedikleri sırada yemi dağıtır ve ileri
uzaklaştırırlar. Bunun sonucunda yemin
homojenliği bozulmakta ve yeme uzanmaları
da
zorlaşmaktadır.
Yeme
ulaşımı
kolaylaştırmak için yemliklerin hayvanlardan
tarafa sürekli süpürülmesi gerekmektedir. Bu
işlemin sık yapılması çok önemlidir. Çünkü
yemlik süpürülerek hem yeme ulaşım
sağlanmakta ve hem de kısmen de olsa yem
yeniden karışmaktadır. Ancak süpürme ile
tam
olarak
karıştırma
sağlanması
olanaksızdır. Yemlik süpürme genellikle
işletmelerde önemli ölçüde aksayan bir iş
olarak ortaya çıkmaktadır. Hele yemi yeniden
karıştıracak şekilde süpürmek olası değildir.
Özellikle büyük işletmelerde bu işlem hem
zor olmakta hem de tam olarak
uygulanamamaktadır.
TETA’nın tavsiye ettiği, yemlikte % 99
homojenlik garantisi veren tek yem römorku
SEKO'dur. u

Benzer belgeler