Eski Vakit yazarı Hüseyin Üzmez`in taciz ettiği 14

Transkript

Eski Vakit yazarı Hüseyin Üzmez`in taciz ettiği 14
Eski Vakit yazarý Hüseyin Üzmez’in
taciz ettiði 14 yaþýndaki kýz çocuðu B.Ç.
ile ilgili, ‘Ruh ve beden saðlýðý
bozulmamýþtýr’ raporuyla Ýslamcý yazarýn
tahliye edilmesini saðlayan Adli Týp 6.
Ýhtisas Kurulu’nun bir tartýþmalý raporu
daha yargýdan döndü. Alibeyköy’de bir
sapýðýn tecavüzüne uðrayan, ikisi kardeþ
dört erkek çocuk için verilen ayný yöndeki
rapor, yargýlamanýn yapýldýðý Bakýrköy
12. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde reddedildi
Çocuklar için yeni rapor hazýrlanacak...
Ýki yýl önceydi. Aðustos sýcaðý,
Ýstanbul’u kavuruyordu. Alibeyköylü
.
çocuklar Alibeyköy Lisesi civarýndaki
havuza giriyorlardý. O tarihte dokuz
yaþýnda olan N.G., 16 Aðustos’ta
arkadaþlarýyla havuza gitti. Yüzüp çýktýðý
sýrada yanýna 27 yaþýndaki Vedat Aktaþ
geldi. Yandaki yýkýk evde kalan alkol
baðýmlýsý Aktaþ, N.G.’den, elindeki
poþetleri taþýmasýný istedi.
Ýki gün art arda...
N.G.’nin 18 Aðustos’taki ifadesine
göre Aktaþ, bira içip býçaðýyla N.G.’yi
korkutup cinsel organýný elletti. Daha
sonra üzerini çýkartýp tecavüz etti. Aktaþ,
N.G.’yi uzun süre yanýnda tutup gece
evine býraktý. N.G. korktuðu için olan
4’DE
2’DE
7’DE
biteni ailesine açmadý.
Ertesi gün yine havuza gittiler.
N.G.’nin yanýnda bu kez 10 yaþýndaki
aðabeyi Z.G., sekizindeki A.Y. ve
dokuzundaki M.C.K. vardý. Aktaþ gelip
býçakla çocuklarý tehdit ...
Kapadokya bölgesinde kadýnlar
tarafýndan yapýlan el iþi bez bebekler,
turistlerden büyük ilgi görüyor.
Ýlk olarak Kayseri iline baðlý
Soðanlý köyünde kadýnlar tarafýndan
yapýmýna baþlanan bez bebekler, son
yýllarda Nevþehir'de de ev
hanýmlarýnýn geçim kaynaðý oldu.
Soðanlý bebeklerinin gördüðü
ilgi üzerine Kapadokya'da yöreye
özgü folklorik bez bebek yapýmýna
baþlayan Derinkuyulu kadýnlar, el
emeklerini Derinkuyu Yeraltý Kenti
2’DE
giriþinde yerli ve yabancý turistlere
satýyor.
Tahta çubuk ve kumaþlar
kullanarak çeþitli ebatlarda yaptýklarý
bez bebekleri, yerli ve yabancý
turistlere 3 ila 10 TL arasýnda satan
Derinkuyulu kadýnlar, bu sayede ev
ekonomilerine katký saðlýyor. Bez
bebeklere yaptýklarý deðiþik
kýyafetlerle bölge kültürünün
tanýtýmýna da katký saðlayan kadýnlar,
bebeklere en çok Avrupalý turistlerin
ilgi gösterdiðini belirtiyor.
Hükümet, genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin
üretimine izin verilmesine yeþil ýþýk yaktý.
Bakanlar Kurulu toplantýsýnda ele alýnan yasa
tasarýsýyla genetiði deðiþtirilmiþ bitkiler
(transgenetik bitkiler), bebek mamalarý ve küçük
çocuk besinlerinde özel amaçla geliþtirilen ürünler
hariç kullanýlabilecek. Türkiye Ziraatçiler Derneði
Baþkaný Ýbrahim Yetkin, genetiði deðiþtirilmiþ
bitkilerdeki ‘bilinmezlere’ ve dýþa baðýmlýlýða
dikkat çekti.
8’DE
3’DE
Ýlk iki romanýyla büyük ilgi görmüþtü
Ayþegül Devecioðlu. 2004’te Kuþ Diline
Öykünen romaný çýktý. Ardýndan 2007’de çýkan
Aðlayan Dað Susan Nehir’le, 2008 Orhan
Kemal Roman Armaðaný’ný kazandý.
Devecioðlu, yeni kitabý Kýþ Uykusu’nda beþ
öyküsünü bir araya getiriyor: Kitaba adýný da
veren ve daha önce yayýmlanmýþ bir Almanca
seçkinin içinde yer alan Kýþ Uykusu, Veremli,
Ziyaret, Bir Öykü Yazmalýyým ile Beþmeþelik.
Öykülerin her birinde yaralý bir durum var.
Devecioðlu ile bu yaralý durum ve onun
etrafýnda olup bitenler üzerine konuþtuk...
Kýþ Uykusu, ‘ince’ denilebilecek bir kitap.
Ancak en azýndan benim tecrübemde, her bir
öykü üzerinde uzun uzun düþünmek, hatta belki
tekrar tekrar okumak gerekti.
6’DA
5’DE
7’DE
2
Son olarak KESK merkez ve þubelerine yapýlan
baskýnla Türkiye’de süren iktidar savaþlarýnýn üç
temel eksende bir çeþit “Cadý Avý”na dönüþtüðü ortaya
çýkmýþtýr. Dincilerin üç cadýsý olduðunu söylemek
mümkündür.
Ýlk ikisi, politik düzlemde AKP’ye ve/ya da her
türden dinci baskýya karþý çýkan herkesin
“Ergenekoncu” ya da “PKK”li olmakla
yaftalanmasýdýr.
Üçüncüsü ise politik olmaktan çok gündelik hayat
tarzlarýna yönelik muhafazakârlýk, toplumsal deðerler
ya da ahlak adý altýnda sürdürülen dýþlayýcý, nefret
söylemidir.
Bir þekilde ister politik isterse gündelik hayatýn
yaþanma tarzý olarak dinci söylemin dýþýnda kalan
herkes bu ikili/üçlü kýskaç altýnda damgalanmakta,
teþhir edilmekte ve cezalandýrýlmaktadýr.
Cezalandýrma ya somut anlamýyla örneðin
eþcinsellere yönelik olduðu gibi nefret söylemiyle
eyleme dökülmekte ya da en yalýn anlamýyla kendileri
gibi olmayanlar, ‘iþ’ verilmeyerek hizaya
getirilmektedir.
Dinci hayat tarzýnýn en azýndan dýþsal özelliklerini
yerine getirmeyenlerin belediyelerde, bürokraside iþ
bulmalarý, terfi etmeleri, ihale kazanmalarý vb
olanaksýzlaþmaktadýr.
Bu durum bir çeþit Engizisyon sürecine
benzemektedir. Engizisyon 13. yüzyýlda Avrupa’da
kilise öncülüðünde kurulmuþtur. Engizisyon önceleri
iyi bir Hýristiyanýn nasýl olmasý gerektiðine karar
verme görevini üstlenmiþtir. Engizisyon sorgucularý
gittikleri yerlerdeki insanlarýn düþüncelerinden, kýlýk
kýyafetlerinden, gündelik hayat tarzlarýna kadar her
türden özelliklerinin iyi bir Hýristiyan olmaya uygun
olup olmadýðýný denetlemiþlerdir.
Ancak zamanla Engizisyon iyi Hýristiyaný
tanýmlamaktansa önce kötü Hýristiyaný, ardýndan
Hýrýstiyan olmayaný, sonunda da Hýristiyanlýðýn en
büyük düþmaný olan cadýlarý tanýmlamaya baþlamýþtýr.
Bir süre sonrada iyi Hýristiyan olmayan herkesin cadý
olabileceði kabul edilir olmuþtur.
On beþinci yüzyýlda iki Dominikan keþiþ tarafýndan
yazýlan “Malleus Maleficarum” (Cadý tokmaðý) adlý
kitap, cadýlarýn nasýl tanýnacaðýný anlatan bir rehber
olarak kullanýlmýþtýr. Bu kitapta cadýlar ayrýntýlý olarak
tanýmlanmýþ ve yakýlmalarý gerektiði belirtilmiþtir.
Önceleri kilisenin ölçütüne uygun olmayan inançlara
sahip olanlara cadý suçlamasý yöneltilirken ardýndan
önce delilere sonra iþsizlere, boþ gezenlere, suç
iþleyenlere, dul kadýnlara, zina yapanlara, eþcinsellere
diye cadý ölçütleri giderek geniþletilmeye baþlamýþtýr.
Daha sonralarý ise fiziksel, ruhsal, düþünsel, dýþ
görünüm ya da davranýþsal olarak ‘farklý’ olanlarýn
tümü cadý ya da büyücü olarak adlandýrýlmaya ve
cezalandýrýlmaya baþlanmýþtýr.
Çökmeye baþlayan feodalizmle birlikte kilise
egemenliðine karþý reformculardan kaynaklanan
tehditle mücadele etme çabasý engizisyonun itici
gücüdür. Kilise, egemenliðini engizisyon aracýlýðýyla
koruma çabasýndadýr.
Her toplumsal kriz ve dönüþüm döneminde iktidar
kavgasýnýn önemli bir aracý bu türden cadýlýk
suçlamalarý ve sürek avlarý olmuþtur. Nazilerin cadýsý
Yahudilerdi, Mc Carthy’ninkiler ise ‘komünistler’.
Ýktidarlar cadý üretmeye baþlamýþlarsa o toplumun
kriz içinde olduðunu söylemek mümkündür.
Ve her iktidar, dönüþüm dönemlerinde, topluma
cadýlar aracýlýðýyla tektipleþme çaðrýsý hatta dayatmasý
uygular. Kendisine boyun eðmeyenin kendisi için
deðil, toplum için tehlikeli olduðu yanýlsamasýný
yaygýnlaþtýrýr. Kendi karþýtýný toplumun karþýtýymýþ
gibi göstermeye çalýþýr. Bir kere cadý suçlamasý
baþlayýnca herkes cadý olmadýðýný kanýtlamaya çalýþýr.
Ergenekon, Kürt sorunu ve gündelik hayat tarzý
alanlarýnda dinciler gibi düþünmeyenler cadýlaþtýrýlýr.
Cadýlar gürültülü baskýnlarla gözaltýna alýnýr ve onlarýn
aslýnda iktidara karþý deðil topluma karþý eylem
hazýrlýðýnda olduklarý iddia edilir.
Bu sürek avýndan kurtulmanýn yolu cadý olmadýðýný
kanýtlamaya çalýþmak deðil, tersine cadýlýk yapmaktan
geçer.
BirGün
ÝSMAÝL SAYMAZ
ÝSTANBUL - Eski Vakit yazarý
Hüseyin Üzmez’in taciz ettiði 14
yaþýndaki kýz çocuðu B.Ç. ile ilgili, ‘Ruh
ve beden saðlýðý bozulmamýþtýr’
raporuyla Ýslamcý yazarýn tahliye
edilmesini saðlayan Adli Týp 6. Ýhtisas
Kurulu’nun bir tartýþmalý raporu daha
yargýdan döndü. Alibeyköy’de bir
sapýðýn tecavüzüne uðrayan, ikisi kardeþ
dört erkek çocuk için verilen ayný
yöndeki rapor, yargýlamanýn yapýldýðý
Bakýrköy 12. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde
reddedildi Çocuklar için yeni rapor
hazýrlanacak...
Ýki yýl önceydi. Aðustos sýcaðý,
Ýstanbul’u kavuruyordu. Alibeyköylü
çocuklar Alibeyköy Lisesi civarýndaki
havuza giriyorlardý. O tarihte dokuz
yaþýnda olan N.G., 16 Aðustos’ta
arkadaþlarýyla havuza gitti. Yüzüp çýktýðý
sýrada yanýna 27 yaþýndaki Vedat Aktaþ
geldi. Yandaki yýkýk evde kalan alkol
baðýmlýsý Aktaþ, N.G.’den, elindeki
poþetleri taþýmasýný istedi.
Ýki gün art arda...
N.G.’nin 18 Aðustos’taki ifadesine
göre Aktaþ, bira içip býçaðýyla N.G.’yi
korkutup cinsel organýný elletti. Daha
sonra üzerini çýkartýp tecavüz etti. Aktaþ,
N.G.’yi uzun süre yanýnda tutup gece
evine býraktý. N.G. korktuðu için olan
biteni ailesine açmadý.
Ertesi gün yine havuza gittiler.
N.G.’nin yanýnda bu kez 10 yaþýndaki
aðabeyi Z.G., sekizindeki A.Y. ve
dokuzundaki M.C.K. vardý. Aktaþ gelip
býçakla çocuklarý tehdit ederek yine yýkýk
eve götürdü. Yine N.G.’nin ifadesine
göre, ikinci tecavüz þöyle yaþandý:
Çocuklara da bira içiren Aktaþ, N.G. ve
arkadaþlarýna cinsel organýný elletip oral
seks yaptýrdý, ardýndan M.’ye tecavüze
yeltendi. Bir kadýnýn görmesi üzerine
çocuklar kaçtý. Zanlý, nedense
yakalanmadý. O kadar rahattý ki,
gözaltýna alýndýðý 18 Aðustos’ta N.G.’yi
bakkala giderken bulup dövdü. Aktaþ,
Mersin Devlet Hastanesi Yoðun
Bakým Servisi’ne giren sarhoþ hasta
bakýcý olay çýkardý. Hasta bakýcýlar
arasýnda çýkan kavgada birinin serviste
yatan Eren’in üzerine düþüp öldürdüðü
iddia edildi
Mersin Devlet Hastanesi Cerrahi
Yoðun Bakým Servisi’nde sarhoþ olarak
iþe geldiði iddia edilen bir hasta bakýcý
ile personel arasýnda çýkan kavgada
taraflardan birinin hasta yataðýnda yatan
çocuðun üzerine düþerek ölümüne neden
olduðu iddia edildi.
NTV’nin haberinde yer alan iddialara
göre, Emrah ve Elif Söylemez çiftinin
o gün yakalanýp tutuklandý.
Bakýrköy Cumhuriyet Baþsavcýlýðý,
Aktaþ hakkýnda ‘çocuklara organ
sokmak suretiyle cinsel saldýrý ve kiþi
hürriyetinden yoksun býrakmak’
suçlamasýyla 25 Nisan 2008’de
iddianame hazýrlandý.
Fakat savcýlýða, Adli Týp 6. Ýhtisas
Kurulu’nun raporu ulaþtý. Kurulun 28
Mart 2008’de verdiði raporda; dört
çocuðun ‘ruh ve beden saðlýðýnýn
bozulmadýðý’ kaydedildi. Oysa ki
raporlarýn giriþinde, tecüvüzün ayrýntýlý
anlatýmlarý vardý.
Mahkeme yeni rapor istedi
Aileleri þoka uðratan rapor Bakýrköy
12. Aðýr Ceza Mahkamesi’nde 27 Mart
ve 22 Mayýs 2009’daki son iki
duruþmada gündeme geldi. Çocuklarýn
avukatý Þükran Yýldýz, “Adli Týp
raporunu kabul etmiyoruz, yeniden rapor
alýnmasýný istiyoruz” dedi. Mahkeme,
talebi kabul ederek, Adli Týp Genel
Kurulu’na itiraz edilmesini, çocuklarýn
muayene edilip yeniden rapor bir
hazýrlanmasýný kararlaþtýrdý.
6. Ýhtisas Kurulu, eski baþkaný Dr.
Yalçýn Ergezer döneminde birçok
tartýþmalý karara imza atmýþtý. Ergezer
altý yýl önce bir ‘wernice korsakoff’
hastasýna gerçeði aykýrý rapor verdiði
için bir ay meslekten men cezasý almýþtý.
Yine ayný dönemde Ýstanbul
Emniyeti’nde iþkenceye uðrayan iki
kadýnla ilgili beþ kez verilen “Fiziksel
ve ruhsal travma var” raporuna raðmen
aksi yönde verilen karar, polisleri
yargýlanmaktan kurtarmýþtý. Ergezer,
Üzmez’in taciz ettiði B.Ç.’yle ilgili
verdikleri ‘Ruh ve beden saðlýðý
bozulmamýþtýr’ raporu sonrasý yükselen
tepkiler üzerine görevden alýnmýþtý.
Radikal
ilk ve tek çocuðu olan
Çukurova Ýlköðretim Okulu
2’nci sýnýf öðrencisi Eren
Söylemez (9), pazartesi günü
Toroslar Mahallesi Okan
Merzeci Bulvarý üzerinde
bisikleti ile giderken bir
otomobilin çarpmasý sonucu
aðýr yaralý olarak kaldýrýldýðý
Mersin Devlet Hastanesi
Cerrahi Yoðun Bakým
Ünitesi’nde tedavi altýna alýndý.
Beyin kanamasý geçiren küçük
Eren, ailesinin iddiasýna göre
trafik kazasýnda deðil akþam
yoðun bakým personeli arasýnda çýkan
kavga sonucu hayatýný kaybetti.
Ýddiaya göre arbede sýrasýnda itilen bir
kiþi yoðun bakýmda yatan 9 yaþýndaki
Eren Söylemez’in üzerine düþtü.
Güvenlik görevlilerinin de araya
girmesiyle kavga daha fazla büyümeden
önlendi. Ancak olaydan sonra küçük
Eren’in hayatýný kaybettiði haberi,
ziyaretçilerine bakmak için dýþarý çýkan
ailesine ulaþýrken cesedi de morga
gönderildi.
Cumhuriyet Savcýsý’nýn incelemesi
ve Adana Adli Týp Kurumu’nda yapýlan
otopsinin ardýndan Küçük Eren’in ölüm
nedeni belli olacak. Baba Emrah
söylemez hastaneden þikâyetçi olurken,
Eren’in cenazesi göz yaþlarý arasýnda
Güneykent Mezarlýðý’nda topraða
verildi.
Kavga-Ölüm Ýliþkisi Araþtýrýlýyor
Þehir dýþýnda olan Hastane Baþhekmi
Dr.Suat Özer Öner, kavgayý doðrularken,
bu olayýn, polis raporunda ‘beyin ölümü
gerçekleþti’ denilen küçük Eren’in
hayatýný kaybetmesiyle ilgisi olup
olmadýðý konusunda bir bilgi vermedi.
Kavganýn yoðun bakýmda olup olmadýðý
araþtýrýlýrken, hastanedeki güvenlik
kameralarýnýn kaydýnda bir kavgaya
rastlanýlmadýðý belirtildi.
BirGün
Alkollü Hasta Bakýcý
Hastanedeki taþeron firmasýnda hasta
bakýcý olarak çalýþan ve saat 15.00’te
mesaisi biten C.A., saat 19.00 sýralarýnda
tekrar Hastane Yoðun Bakým Ünitesi’ne
geldi.
Alkollü olduðu iddia edilen C.A.,
kendisinin mesaisi bittiði halde
çalýþtýrýldýðýný öne sürüp elini cama
vurarak yaraladý. Kanlar içinde kalan
C.A. yoðun bakým ünitesine girdi.
C.A’nýn taþkýnlýðýný sürdürmesi üzerine
diðer personelle arasýnda arbede çýktý.
Seçimin üzerinden henüz bir ay
geçmiþken, Ýstanbul’da toplutaþýma
ücretlerine zam yapýldý. Yurttaþlar, zam
yapýldýðýný dün sabah otobüslere bindikten
sonra öðrendi
Zam Üstüne Zam Yapýyorlar
ÝETT taþýma ücretlerine yüzde 15
oranýnda zam yaptý. Sabah saatlerinde toplu
taþýma araçlarýna binen yurttaþlar zammý
‘Akbil’ olarak adlandýrýlan otomatik
biletlerini bastýktan sonra öðrendi. Yeni
zamlý tarifeye göre, akbil ücreti 1.30 TL’den
1.50 TL’ye yükseldi. Ýstanbul’da toplu
taþýma ücretlerine yapýlan zamlara karþý
tepkiler gelmeye baþladý. Halkevleri bugün
Taksim’den Ýstanbul Büyükþehir
Belediyesi’ne bisikletlerle ve yaya olarak
bir yürüyüþ yapacak.
ÝETT taþýma ücretlerine yüzde 15
oranýnda zam yaptý. Zam oranlarý
kamuoyuna ancak dün öðle saatlerinde
duyuruldu. Dün otobüs ve metrobüslere
binen yurttaþlar zammý akbil bastýktan
sonra öðrendi. Buna göre, akbil ücreti 1.30
TL’den 1.50 TL’ye yükseldi.
ÝETT’den Yapýlan Açýklama
Ýstanbul’da toplu taþýma araçlarýnda
geçerli olan ücret tarifesi yeniden
düzenlendi. 1 Haziran Pazartesi günü
uygulamaya konan yeni tarifeyle tam akbil
1,50 YTL oldu. Ýstanbul’da toplu taþýma
ücret tarifesinde son fiyat ayarlamasý bir
yýl önce yapýldý.
Ulaþým Koordinasyon Merkezi
(UKOME)’nin kararýyla ÝETT ve Özel
Halk Otobüsleri ile raylý ve deniz ulaþým
sistemlerinde uygulanacak ücret tarifesi
yeniden düzenlendi. 1 Haziran’dan itibaren
geçerli olan yeni tarifeye göre elektronik
bilet beþiBiryerde 7,50 TL, tam akbil 1,50
TL, indirimli akbil 0,85 TL, aylýk tam akbil
110 TL, aylýk indirimli akbil ise 55 TL
oldu. Akbil’le yapýlacak aktarmalar da tam
0,75 TL, indirimli 0,21 TL olarak ayarlandý.
Raylý sistemler, ÝDO þehir hatlarý vapurlarý
ve özel deniz motorlarýnýn 1,40 TL olan
jeton ücreti 1,50 TL olarak belirlendi.
Ýzmir'de de Zam Yapýlmýþtý
Ýzmir Büyükþehir Belediyesi, 29 Mayýs
tarihinde su ve toplu ulaþým ücretlerine
zam yapmýþtý. Ulaþtýrma Koordinasyon
Merkezi (UKOME) kararý uyarýnca, 1
Haziran’dan geçerli olmak üzere uygulanan
yeni fiyat tarifesinde, tam Kentkartlý biniþler
1.35 TL’den 1.50 TL’ye çýkarýldý. Halen
0.67 olan indirimli Kentkartlý biniþler ise
0.90 TL olarak belirlendi. Metro ve
vapurlarda kullanýlan jetonlar ile
otobüslerdeki sürücü kartýný kullanarak
yapýlan biniþler de 2 TL iken 3 TL oldu.
ÝZSU Yönetim Kurulu kararýna göre de, 1
Haziran’dan itibaren geçerli olacak yeni
su tarifesi, konutlarda 0-13 metreküp 1.37
TL’den 1.65 TL’ye, 14-20 metreküp 3.55
TL’den 4.27 TL’ye, 21-100 metreküp 5.75
TL’den 6.89 TL’ye, 101 metreküp ve
yukarýsý ise 7.05 TL’den 8.47 TL’ye çýktý.
***
Yeni ücret tarifesi
ÝETT ve Özel Halk Otobüslerinde:
Elektronik bilet beþiBiryerde : 7,50 TL
ÝETT ve Özel Halk Otobüsleri, ÝDO Þehir
Hatlarý Vapurlarý, Özel Deniz Motorlarý ve
Raylý Sistemlerde:
AKBÝL Tam: 1,50 TL Ýndirimli: 0,85 TL
AYLIK AKBÝL Tam: 110 TL, Ýndirimli:
55 TL
AKBÝL ÝLE AKTARMA Tam: 0,75 TL
Ýndirimli: 0,21 TL
Tünel ve nostaljik tramvayda: Jeton ve
Bilet : 1,00 TL
ÝDO Þehir hatlarý Vapurlarý, Özel Deniz
Motorlarý ve Raylý Sistemlerde: Jeton veya
Bilet: 1,50 TL
Mavi kart Bedeli: 1,00 TL
BirGün
GEREKLÝ TELEFONLAR
Sulucakarahöyük/ KAPADOKYA
Kapadokya bölgesinde kadýnlar
tarafýndan yapýlan el iþi bez bebekler,
turistlerden büyük ilgi görüyor.
Ýlk olarak Kayseri iline baðlý Soðanlý
köyünde kadýnlar tarafýndan yapýmýna
baþlanan bez bebekler, son yýllarda
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
Kayseri'nin Özvatan ilçesinde bulunan
Sülük Gölü'ne gelen vatandaþlar,
hastalýklarýna þifa arýyorlar.
Nevþehir'de de ev hanýmlarýnýn
geçim kaynaðý oldu.
Soðanlý bebeklerinin gördüðü
ilgi üzerine Kapadokya'da yöreye
özgü folklorik bez bebek yapýmýna
baþlayan Derinkuyulu kadýnlar, el
emeklerini Derinkuyu Yeraltý Kenti
giriþinde yerli ve yabancý turistlere
satýyor.
Tahta çubuk ve kumaþlar
kullanarak çeþitli ebatlarda
yaptýklarý bez bebekleri, yerli ve
yabancý turistlere 3 ila 10 TL
arasýnda satan Derinkuyulu
kadýnlar, bu sayede ev ekonomilerine katký
saðlýyor. Bez bebeklere yaptýklarý deðiþik
kýyafetlerle bölge kültürünün tanýtýmýna
da katký saðlayan kadýnlar, bebeklere en
çok Avrupalý turistlerin ilgi gösterdiðini
belirtiyor.
Yaklaþýk 3 yýldýr Derinkuyu Yeraltý
Özvatan ilçe merkezine 5 kilometre
uzaklýkta bulunan Sülük Gölü'ne
vatandaþlar þifa bulmak için raðbet
gösteriyor. Mantar hastalýðý olan çok sayýda
vatandaþ, gölün içerisine girerek sülüklerin
vücutlarýna yapýþmasýný bekliyor.
Þifa bulmak için yarým saat suyun
içinde kalan Muammer Yýlmaz, bir
arkadaþýnýn önerisi üzerine Kayseri'den
göle geldiðini dile getirdi.
Yýlmaz, "Benim gibi Kayseri'den ve
çevre illerden gelen çok sayýda vatandaþ
burada þifa arýyor. Mantar hastalýðýna iyi
geldiðini söylüyorlar. Benim de böyle bir
sýkýntým olduðu için burayý tercih ettim.
Ýlaç tedavilerimden netice alamayýnca bu
yola baþvurdum" dedi.
Kent Haber
Kenti etrafýnda turistlere bez bebek satan
75 yaþýndaki Hatice Cenan, "Ýlk zamanlar
Soðanlý'dan getirdiðimiz bebekleri artýk
kendimiz yapmaya baþladýk. Deðiþik
boylarda ve giysilerle yaptýðýmýz bu
bebekleri turistler çok beðeniyor. Özellikle
Avrupalý turistler bu bebeklerden alarak
ülkelerine götürüyor" dedi.
Kent Haber
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
441 30 09
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
ARAÞTIRMA
Aysel Demir Kýlavuz:Devlet, Alevileri Ýslam Girdabýnda Boðmak Ýstiyor
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Yetkilisi Aysel Demir Kýlavuz:Devlet, Alevileri Ýslam girdabýnda boðmak istiyor
“Alevilik bir inançtýr... Bu deyim en
yukarýdan en aþaðýya devletin bütün
kurumlarý tarafýndan kabul görmediði sürece,
bir anne olarak ben bu duaya amin demem”
Bin yýllardan beri bütün baskýlara ve
asimilasyonlara karþý direnen, Alevi
inancýnýn yüce derviþlerine ikrar veren
talipler, bugün teslim mi oluyor? Bir Alevi
kadýný olarak, örgütlü Alevi hareketinin
içinden biri olarak, son yirmi yýllýk Alevi
örgütlenmesinin bütün kurumlarý arasýndaki
iliþkilere baktýðýmda, Cem Vakfý hepsinden
ayrý duruyor. Vakfýn, kendisi dýþýndaki
kurumlarýn öneri ve istemlerine, ne eylem
alanlarýnda ne de söylem noktasýnda yanýnda
olmadýðýný görüyorum.
Biz ‘Hak Ýnsandýr’ Diyoruz
Hal böyle iken, Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn
ders müfredat programý hazýrlanýrken,
yalnýzca Cem Vakfý'ný muhatap almasý,
devletin geçmiþte olduðu gibi bugün de
Anadolu Alevilerine 'böl ve yönet' politikasý
ile yaklaþtýðýný gösteriyor. Tam da bunu
yurtiçinde ve yurtdýþýnda ciddi bir Alevi
örgütlenmesi oluþtuðunda yapýyor. Anadolu
Kýzýlbaþ inancýndaki milyonlarca Alevi, son
yirmi yýlda oluþturduklarý kurumlarda ve bu
kurumlarýn çatýlarý altýnda ciddi bir
örgütlenme oluþturdular. Her alanda Cem
Vakfý hariç, istemlerini ve taleplerini
haykýrmakta ayný dili konuþuyorlar. Ýþte
devlet bu ayný dili konusan Alevi
örgütlenmesinden ürktüðü için Cem Vakfý'ný
muhatap alýyor. Alevileri bölelim!.. Ama
Aleviler bölünmez, bölünse bölünse Cem
Vakfý bölünür. Ýçlerinden bir kýsmý, TürkÝslam sentezi diye tutturanlar camiye
yönelecekler. Fakat içlerinde bu anlayýþa
"evet" demeyen ve Alevi inancýnýn temel
düsturunu kabul edenler, gerçek Alevi
örgütlenmesinin ve kurumlarýnýn yanýnda
yer alacaklardýr. Çünkü bu kurumlar onlarca
yýldýr korkusuz bir mücadele vererek,
ecdatlarýndan aldýklarý bilgiyle Alevi diliyle
haykýrýyorlar ve hep ''Hak'' diyorlar. Hangi
kitabý açtýysak, hangi derviþin ve
tasavvufcunun geçmiþ hayatýný okuduysak,
gördük ki, bütün kapýlarý açan insandýr.
Bütün kutsal mekânlarda oturan insandýr.
Söyleyen insan, dinleyen insan, düþünen
insandýr. Dertlere derman, yaralara merhem
olan insandýr. Biz onun için diyoruz ki, hak
insandýr.
Aleviliði Eritmek Ýstiyorlar
Bütün Alevi kurum ve kuruluþlarýnýn,
deðerli yöneticilerini bir masa etrafýnda
toplama erdemliliðini göstermeyen bir vakfýn
baþkaný, salt kendi baþýna Alevilerin inanç
boyutundaki, yaþam ve düþünüþlerini, hangi
yetkiyle Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn
hazýrladýðý, okullarda uygulanacak ders
müfredat programýna öneri olarak
gönderebiliyor? Yüz binlerce Alevi'nin
örgütlü olduðu kurumlarýn yöneticileri bu
olaya "evet" der mi? Elbetteki hayýr.
Alevileri, Sünni-Ýslam inancýnýn potasýnda
eritmek için onlarca yýldýr yapýlan sinsi
çalýþmalardan, Alevilerin örgütlü kurumlarý
bihaber deðildir. Devletin bu sinsi
asimilasyon politikasýna yardým eden, onlarýn
deðirmenine su taþýyan kurumlardan da
haberdardýr. (Bugün hazýrlanýlmasý
düþünülen sözde ders müfredat programýna,
muhatap olarak kabul edilen vakfýn
yöneticileri daha dün, Alevileri Erciyes
Yaylasý'na semah dönmeye gönderiyordu.)
Bir Anneden Öneriler
Bir Alevi kadýný olarak, bir anne olarak
somut önerilerim var. Yurtiçindeki ve
yurtdýþýndaki eksiksiz olarak tüm Alevi
kurumlarýnýn temsilcilerinden oluþan bir
komisyonun, Alevi inancýndaki Alevi
çocuklarýna, verilecek ders müfredat
programýna evet demesi gerekiyor. ''Alevilik
bir inançtýr'' bu deyim en yukarýdan en
aþaðýya devletin bütün kurumlarý tarafýndan
kabul görmediði sürece, bir anne olarak bu
duaya amin demem. Bir inancý ancak o
inancýn mensuplarý, kanaat ve önderleri, din
adamlarý anlatýr ve o inancýn içinde yetiþmiþ,
pedagoji eðitimi almýþ eðitimciler tarafýndan
öðretilir. Milli Eðitim Bakanlýðý önce Alevi
çocuklarý Sünnileþtirmekten vazgeçmeli.
Mecburi din dersine tabi tutmamalý. Devlet
bir taraftan Alevi köylerine cami, diðer
taraftan da okullarda Aleviliði ders müfredat
programýna koyma ikiyüzlülüðünden
vazgeçmeli. Ders kitaplarýnda da Aleviliði
anlatýrken, yüzyýllardan beri baský ve
asimilasyonla kuþatýlmýþ, Sünni-Ýslam
inancýnýn o katý kurallar çemberini
korkusuzca kýrmak gerekir.
Alevilerde Kadýn-Erkek Eþit
Alevi inancýnda kadýn erkek eþittir. Bütün
insanlara ayný nazarla bakarýz. Hiç kimseye
"gâvur" deyimini kullanmayýz. Dua ve
gülbenklerimizde yalnýzca insan ismi geçer
(erdemli kâmil insanlarýn, evliyalarýn, pirlerin
isimleri). Kadýn postta oturabilir. Kadýn
özgürdür. Giyim ve kuþamýnda erdemlilik
vardýr. Alevilik’te þart yoktur. Kadýn en
öndedir. Alevi, kadýný örtüye sokmamýþtýr.
Arka plana atmamýþtýr. Cemde, cemaatte ve
ibadette en öne oturtmuþtur. Bir ana olarak
çocuklarýmýza Aleviliði anlatýrken "Allah"
deyimi yerine "Hak" diyoruz. Müezzin,
imam ve müftü deyimleri inancýmýzda
yoktur. Onun yerine çocuklarýmýza zakir,
pir, mürþit deyimlerini kullanýr ve anlatýrýz.
Çocuklarýmýza sazý (baðlama) öðretirken
"telli Kuran’ýmýz budur" deriz. "Ýbadet
yerimiz cami deðil, cemevidir" diye
çocuklarýmýza telkin ederiz. ''Çalýþmak en
büyük ibadettir'' sözü doðumdan ölüme kadar
annelerin her zaman söylemi olmuþtur. Helal
ve haram deyimlerini inancýmýzýn içinde
korku sözü olarak kullanmamýþýzdýr. Ýçkiyi
(dem almayý) helal bilmiþizdir. Kýblemiz,
yönümüz, yüzümüz yalnýz insandýr. Hac ve
kabemiz, pirimizin dergâhýdýr. Bütün
inaçlarýn kurallarý, emirleri ve buyruklarý
vardýr. Kendi peygamberini kendi içinden
seçer. Alevi inanç ve ibadetinde en ince
detaya kadar bu kurallar mevcuttur. Eðer
okullarda Alevi çocuklarýna Alevi inancý ve
ibadeti anlatýlacaksa, bin yýllardan beri akýp
gelen bu inancýn bütün kurallarý, en yalýn
haliyle korkusuzca anlatýlmalý. O zaman biz
anneler, Aleviler, bu inanç mensuplarý bu
ders müfredat programýnýn arkasýnda
durabiliriz. Aksi takdirde program bir yana
Aleviler bir yana olur. Örnek alýnacaksa,
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu
Almanya örnek alýnmalý.
***
Devrimci Alevi Komitesi Üyesi Ýskender
Göçmen:Kâbesi çýkar olan, Kâbesi insan
olaný anlayamaz
“Alevi Partisi düþüncesi tamamen
yanlýþtýr. Çünkü inancýn siyaset mengenesine
sýkýþtýrýlmaya baþlandýðý yerde, inanç
felsefesi ortadan kalkar”
Alevilerin yüzyýllar boyunca gördükleri
zulüm ve sefaletinin sorumlusunun devlet
olduðunu ifade eden Devrimci Alevi
Komitesi üyesi Ýskender Göçmen, Alevilerin
düzenle uzlaþmayan bir yaþam kültürüne
sahip olduklarýný belirtti.
Alevileri boyun eðmeme ve direnme
kültürünü Þah Ýsmail’den, Baba Ýshak’tan,
Baba Ýlyas'tan, Þeyh Bedrettin'in
ayaklanmalarýndan aldýðýný, bu direniþ
kültürünü her koþulda yaþattýklarýný söyleyen
Göçmen, “Aleviler gün gelmiþ, yoðun bir
devlet terörü ile karþýlaþmýþ, dar bir çevreye
itilmiþ, dýþ dünya ile baðlarý kesilmiþ, yolsuz,
ýþýksýz, kalemsiz, kitapsýz, okulsuz karanlýk
bir dünyaya hapsedilmiþlerdir ama
zorbalýklara karþý direnmiþlerdir” dedi.
Alevi Gelenekleri Ve Ýhanet
Alevilerin direniþlerle dolu tarihinde
ihanetlerin de olduðunu anlatan Göçmen,
Osmanlý’nýn devþirmelerinin, Cumhuriyet
hükümetlerinin oyunlarýnýn Alevileri sýk sýk
ihanetlerle yüz yüze getirdiðini, bugün de
benzer bir sürecin iþlediðini þu sözlerle
özetliyor:
“Bunlardan birisi de Cem Vakfý Baþkaný
Ýzzettin Doðan'dýr. Ýçini boþaltmaya çalýþtýðý
Aleviliði devletle birlikte Alevi-Sünni
garnitürü haline getirmeye çalýþarak Alevi
toplumunun önüne koyuyor. Tüm bunlarla
birlikte ele alýnmasý gereken çok daha ciddi
bir nokta var ki, bu da, ‘Alevi Partisi’ni
kurarak siyasallaþma yönündeki hazýrlýk
çalýþmalarýdýr. Alevi Partisi düþüncesi
tamamen yanlýþtýr. Çünkü inancýn siyaset
mengenesine sýkýþtýrýlmaya baþlandýðý yerde,
inanç felsefesi ortadan kalkar.”
Öðretecekleri Bizim Tarihimiz Deðil
Alevi halkýn, felsefesini ve kültürel
varlýðýný Ýzzettin Doðan’ýn “uyku ve sabah
duasý” yoluyla açýklamanýn mümkün
olmadýðýný söyleyen Devrimci Alevi
Komitesi’nden Ýskender Göçmen, gündemde
olan Alevilere ait ders kitaplarý tartýþmasýna
iliþkin de þunlarý söyledi:
“Okullarda okutulacak þeyler kapsamýnda
yer alan bu ve buna benzer öneriler, Alevi
toplumlarýnýn sýnýflar mücadelesindeki
tarihsel rolünü tamamen çýkmaza sokmasýyla
birlikte, tarihe gömmeye yönelik bir
politikanýn ta kendisidir. Ýzzettin Doðan
hiçbir zaman devletin katliamlarýna karþý
çýkmýyor. Bu nasýl bir ‘Alevi inancýdýr’ ki,
zulme uðrayanýn deðil zulmedenin yanýnda
oluyor. Yüzyýllardýr Alevi halkýný katleden,
sürgün eden Osmanlý'nýn, Yavuz Sultan
Selimlerin mirasçýsý bir devletle. Maraþ’ta
Alevi halkýný faþistlerle birlikte katleden
devletle. Sivas’ta þeriatçýlarla kol kola Alevi
aydýn ve sanatçýlarýný yakan devletle.
Çorum'da katliam yapan devletle. Gazi'nin
katillerini koruyan, aklayan devletle sýcak
iliþkileri olduðunu söylüyor Ýzzettin Doðan.
‘Sýcak iliþkiler’, þimdi tarihini çarpýtarak,
bu halkýn çocuklarýnýn okuduðu okullarda
ders diye yutturduklarý bizim olmayan tarihle
mi açýklanacak? Alevi çocuklar, kendine ait
olmayan uydurma bir Alevilik
öðretisini, iþbirlikçi bezirgânlarýn dar
kafasýndan çýkan fikirlerle mi öðrenecek?”
Yeni Hýzýr Paþa, Doðan’dýr
AKP’nin, Ýzzettin Doðan ve Reha
Çamuroðlu gibi isimlerle Aleviler içerisinde
bir açýlým yaptýðýný göstermeye çalýþtýðýný,
ancak isimlerin deðiþmesine raðmen bunun
mümkün olamayacaðýný söyleyen Ýskender
Göçmen, durumu sert sözlerle açýklýða
kavuþturdu:
“On yýllardýr Alevi halkýný katledenlerin
nasýl bir ‘açýlým’ýndan bahsedebilir ki?
Ýzzettin Doðan biçim deðiþtirmiþ bir Hýzýr
paþadýr. Doðan veya Reha Çamuroðlu gibi
isimler ile AKP iktidarý Aleviliði düzen içi
bir konuma sokmak, onun ilerici yanýný
köreltmek istiyor.”
Alevi halkýn devrimci ve ilerici olduðunu,
AKP’yi de bugün için korkutan olgunun bu
olduðunu açýklayan Devrimci Alevi
Komitesi’nden Göçmen, “Bütün ‘açýlýmlar’
Alevi halkýnýn devrimci özünü yok etmek
içindir ve asla kabul edilmeyecektir. Alevi
halký bunlarý iyi tanýmalýdýr. Alevi
bezirgânlarýnýn bu iktidara nasýl sahip
çýktýklarýný görmelidir. Alevi halký,
inançlarýmýzý, deðerlerimizi, tarihimizi
satmalarýna ve uydurma bir Alevilik
öðretisinin okullarda çocuklarýmýza ders
olarak verilmesine asla izin vermemelidir!”
dedi.
Bitti
BirGün
Ýlk iki romanýyla büyük ilgi
görmüþtü Ayþegül Devecioðlu. 2004’te Kuþ
Diline Öykünen romaný çýktý. Ardýndan
2007’de çýkan Aðlayan Dað Susan Nehir’le,
2008 Orhan Kemal Roman Armaðaný’ný
kazandý. Devecioðlu, yeni kitabý Kýþ
Uykusu’nda beþ öyküsünü bir araya
getiriyor: Kitaba adýný da veren ve daha
önce yayýmlanmýþ bir Almanca seçkinin
içinde yer alan Kýþ Uykusu, Veremli, Ziyaret,
Bir Öykü Yazmalýyým ile Beþmeþelik.
Öykülerin her birinde yaralý bir durum var.
Devecioðlu ile bu yaralý durum ve onun
etrafýnda olup bitenler üzerine konuþtuk...
Kýþ Uykusu, ‘ince’ denilebilecek bir
kitap. Ancak en azýndan benim tecrübemde,
her bir öykü üzerinde uzun uzun düþünmek,
hatta belki tekrar tekrar okumak gerekti.
Çünkü bir yanýyla aðýr ve sert bir kitap. Bu
öyküler, nasýl geldi bir araya?
Bu öyküler benim içimde büyüdü,
belirgin hiç bir þey amaçlamadan ortaya
çýktý. Bu sözlerle þunu anlatmaya
çalýþýyorum. Ben bu ülkede yaþýyorum. 12
Eylül sonrasý Türkiye’de, bütün görünen ve
görünmeyen veçheleriyle... Kürt sorunu
diye kodlayýp geçmeye alýþtýðýmýz o devasa
insani-siyasi-toplumsal-ekonomik durumun
belirlediði bir zamanda. Bu öyküler bu
zamanýn ve benim tarihimin ürünü. 12
Eylül’le hesaplaþmak gibi bir derdim var.
Kürt halkýnýn mücadelesinde kendimi taraf
olarak görüyorum. Ancak yazar sýfatýný
taþýyan kiþi bunlarý anlatmayý, bildiðimiz
anlamda amaçlamaz. Amaç, dünyayla
kurduðu iliþkide, yazarýn içinde bir tür
kendiliðindenlik halinde oluþur.
Kýþ Uykusu’nun dili üzerinde de
konuþmak gerekir; sakýnýmsýz bir dil
kullanmýþsýnýz. Kitabýnýzdaki öykülerden
birinde de ifade ettiðiniz gibi, ‘imgelerin
kýrýldýðý’, imgeleri kýrdýðýnýz bir kitap diye
düþündüm. Edebî dil konusundaki fikrinizi
merak ediyorum.
Güvercinlerin imgelerinin sonsuza dek
parçalandýðýndan söz etmiþtim. Ýmgelerin
kýrýlmasý dediðiniz þeye gelince, biz
imgelerle konuþur, anlaþýrýz, her sözcük bir
imgedir, bir þeyi imler. Öyküde
anlattýðýmdan biraz farklý bir baðlamda,
mesela beyaz güvercin barýþý imler. Bunlar
da büyük ölçüde uydurmadýr. Güvercin’in
barýþý temsil ettiði de gerçeklikle ilgisi
olmayan bir þeydir. Ýletiþim dediðimiz þey,
hatta yazý dediðimiz þey bile zihnimizdeki
bu ortak imgelerin varlýðý üzerine kurulur.
Edebiyatýn yapmasý gereken, herkes için
benzer þeyleri temsil eden bu imgeleri
parçalamaktýr bir yandan da. Özellikle
Türkiye’de güçlü bir eðilim var, dilin edebi
addedilmesi için bir þeyi doðrudan
söylememesi gerekiyor. Dolandýrarak,
tersinden, mýrýldanarak, sayýklayarak
söylediðinizde bu edebiyat sayýlýyor. Beylik
imgelerin edebiyat addedildiði bir edebiyat
ortamýnda ortaya çýkanlarýn insanlara hiçbir
þey anlatmýyor hale gelmesinden doðal bir
þey yok. Belki de insanlarýn artýk neden
eskisi kadar kitap okumadýðý üzerine
düþünürken bunu da dikkate almak gerek.
Edebiyat bir dil gösterisi, dil mimarisi deðil.
Dili bir þey anlatmak için kullanýrýz. Daha
imgesel bir anlatýmý olduðu söylenen
Aðlayan Dað Susan Nehir, sadece dilin iyi
kullanýldýðý bir roman olarak kalsaydý,
hakikate dair hiçbir þey söylememiþ olurdu.
Öykülerin her biri, bir yara içeriyor.
Darbeler ve Kürt sorunu, öykülerin odak
noktalarýndan. Kitabýn adýnýn Kýþ Uykusu
olmasýný da manidar buldum...
Öyküler gibi kitabýn ismi de ima etmiyor,
açýkça söylüyor. Biz bu ülkede yaralarla
yaþýyoruz. 12 Eylül’ün hâlâ hüküm sürmesi,
darbeci generallerin, iþkencecilerin
yargýlanmamýþ olmasý... 12 Eylül’ün -sol
tarafýndan bile- bir sermaye hareketi deðil,
doðal afet gibi algýlanýyor olmasý... Kürt
halkýnýn yaþadýklarý, Diyarbakýr cezaevinde
olup bitenler, taþ attýklarý için kollarý kýrýlan,
senelerce hapse mahkûm edilen çocuklar,
kuyulardaki cesetler, faili meçhuller,
sürgünler, yakýlan ormanlar, insanlarýn kendi
dilinde gülmesinin ve aðlamasýnýn
yasaklanmasý... Bu yaralarý yok sayamayýz.
Bunlar bizim sezgilerimizi keskinleþtiren,
inancýmýzý pekleþtiren, hayal gücümüzü
besleyen yaralar. Bu insanlýk suçlarýnýn
ortadan kaldýrýlmasý, yargýlanmasý ve hesap
sorulmasý için mücadele etmeli ve bu ülkenin
yaralarýný kendi yaramýz gibi taþýmalýyýz,
kapandýlar mý da kanatmalýyýz. Biz insanlýk
durumlarýný yara gibi taþýmazsak, gelecek
umudumuz da olmaz.
Daha önce de 12 Eylül’ü odaðýnýza
aldýnýz; politik geçmiþiniz de düþünülürse,
edebiyat dýþýna itilmek gibi kaygýlar yaþýyor
musunuz?
Tarihsiz yazar olmaz. 12 Eylül benim
tarihim. Kolum, bacaðým da deðil, ben
neysem o. Kesilip atýlmaz. Ben kocamý ve
birçok arkadaþýmý kaybettim. Ama
kaybýmýzýn ölümlerden çok büyük olduðunu,
anlatýlamaz ölçüde büyük olduðunu
biliyorum. 12 Eylül askeri darbesi, bu
toplum baþka bir hayat arayýþýna çýktýðý,
politikleþtiði için yapýldý ve bu anlamda
insanlarý politikadan korkar hale getirerek
baþarýlý oldu. Edebiyat alanýnda bu,
edebiyatýn politika dýþýnda olmasý gerektiði
ve yazarlarýn politik kimliðinin
edebiyatlarýný olumsuz etkilediði
düþüncesiyle gösterdi kendini. Ve son otuz
yýlýn korkunç insanlýk suçlarý karþýsýndaki
sessizlik buradan beslendi. Hatta 12 Eylül
bizzat edebiyat alanýndaki bu görüþleri
yarattý. Yazar dünyadadýr ve kendisi istese
de istemese de, bunun bilincinde olsa da
olmasa da politikanýn ve ideolojilerin içinden
konuþur. Tarihimin, politik düþüncelerimin
duyarlýlýk ve sezgilerimi geliþtirdiðini, bu
anlamda yazarlýðýma katkýda bulunduðunu
düþünüyorum. Edebiyat dýþýna itiliyorsam
bile, neticede bu kiþisel olarak kaygý
duyacaðým bir þey deðil. Tam tersine, bu,
politik durumdan hiç de ayrý görmediðim
edebiyat alanýna, 12 Eylül’ün neler yaptýðý
konusunda önemli bir ipucu. Kuþ Diline
Öykünen’de dünyanýn yaþlanmasý olarak
tanýmladýðým gerçekliðin, 12 Eylül
sonrasýndaki karanlýðýn, toplumun ifadesine,
hayal gücü ve yaratýcýlýðýna ket vurulmasýnýn
sonuçlarý üzerine düþünmeliyiz. Bunu kiþisel
kaygýlardan epey uzakta, içinden hep birlikte
çýkmamýz gereken bir durum olarak
görüyorum.
“... bir öykü yazmam gerek; baþka
hayatlara, baþka insanlara dair bir öykü...
Ne var ki, insan baþkalarýný anlatamaz;
yalnýzca kendini anlatabilir”, diyorsunuz...
Ýnsan yalnýzca kendini anlatabilir derken,
bire bir yaþadýðýmýz þeyleri, anlatmaktan
söz etmiyorum. Kýþ Uykusu gibi Kuþ Diline
Öykünen’de, Aðlayan Dað Susan Nehir de
kurguydu. Kurgu dediðimiz de, görünenden,
olandan fazlasýný anlatabilmenin bir yolu
zaten. Iþýk kadar karanlýða, gerçek kadar
yalana ihtiyaç duyan hakikati, dile
sýðdýrabilmek, hikâye etmek. Anlattýðýmýz
þey bizim içimizde mayalanmadýysa, yer
etmediyse, bizim olmadýysa ya da biz onunla
ayný þey olmadýysak, karþýdan, uzaktan
baktýðýmýz bir þeyse, bir tür malzemeyse,
yazarla dünya arasýndaki bu mesafenin bir
bedeli vardýr diyorum. Bu bedel çok aðýr.
Çünkü dünya malzeme haline geldiðinde,
ne söze bürünebilir ne de bize görünebilir.
Ziyaret, gerilla annelerinin çocuklarýný
ziyaretini anlattýðýnýz bir öykü. Öyküyü,
Kürtçe bir cümleyle tamamlýyorsunuz.
Neden?
Ýnsan kendine yabancý bir dilde acý
çekemez. Türkçe konuþmaya zorlansalar da
Kürtler on yýllardýr aðýtlarýný kendi dillerinde
yakýyorlar. Ben Kürt halkýnýn yýllardýr
verdiði mücadele konusunda düþünceleri
ortada olan biriyim. Elimden geldiðince,
gücüm yettiðince bu konuda tavýr aldým.
Bu konunun tarafý olarak görüyorum
kendimi. Ama yýllar önce Özgür Gündem’de
yazdýðým gibi, üçüncü tarafý. Bu iþin bir
yaný, önemli bir yaný... Daha önemlisi
yasaklanmýþ dilden yana tavýr alýyorum.
Dilin tarafýndayým. Çünkü herkes dilin içine
doðar. Kelimeler olmadan zihin de olmaz.
Dili yasaklamak, zihni gasp etmek demektir.
Bunu en iyi anlamasý gereken yazarlarken,
yýllardýr Kürt dilinin uðradýðý baskýlar
karþýsýnda yazar sýfatý taþýyanlar ne
kendilerinde ne toplumda bir duyarlýk
geliþtirebildiler. Bunun günümüz Türk
edebiyatý diye tanýmlanan þeydeki
niteliksizliði, düþkünlüðü de açýkladýðýný
düþünüyorum. Çünkü eðer bu yazarlarýn
dille hakiki bir iliþkisi olsaydý, Kürt dili
üstündeki baskýlarda en cansiperane tavrý
onlarýn almasý gerekirdi. (Kürt PEN’ine ki
PEN dil esaslý bir örgüt- karþý çýkan da bu
ülkedeki yazarlardýr.) Oysa bir ülkede
yasaklanmýþ ve açýkça zulmedilen bir dil
varsa, yazarýn bundan daha esaslý ve büyük
bir meselesi olamaz.
Veremli, verem olmuþ bir kadýna reva
görülmüþ muameleyi anlattýðýnýz bir hikâye
gibi baþlarken, bir intikam adalet öyküsüne
dönüþüyor. Fakat o noktada bile, aslýnda
söylediðinden fazlasýný söylüyor, akýlcýlýðý
ile politik sancý ve acýlardan uzak kalmayý
baþarmýþ öykü kahramanýnýn, muhasebesini
yapamayacaðý bambaþka bir acýya esir
düþüþünü anlatýyor.
O bir kadýn öyküsü. Ben eski bir
arkadaþýmdan bu öyküye kaynaklýk eden
tek minik bir cümlecik duydum. Bu öyle
büyük bir haksýzlýk, öylesine büyük bir
zalimlikti ki, öykü olarak yazmayý falan
aklýma getirmeden, çok uzun bir süre içimde
can yakan bir kadýnlýk bilgisi olarak taþýdým.
Bu kadýnýn baþýna gelen sýradan zalimliði,
bu denli yakýcý bir biçimde hissedebilmiþ
olmamda feminizme inanmamýn da etkisi
vardýr. Bunun ötesinde dünyayý salt akýlla
algýlamaya anlamaya çalýþmanýn anlamý
üzerine epeydir kafa yoruyorum. Aslýnda
Türkiye’de eðitim görmüþ, cumhuriyetçi
ailelerde yetiþmiþ pek çok kiþi gibi, bunun
ne demek olduðunu taa çocukluðumdan beri
biliyorum. Bu beni dini inanýþ sahibi ya da
mistik filan da yapmýyor. Tam tersine dinin
insanlarý nasýl büyüleyebildiðini, kalplerini
çalabildiðini ve aldatabildiðini daha iyi
kavramamý saðlýyor.
Beþmeþelik’te Bazý Tuhaf Ýþaretler, farklý
bir öykü... Dile gelen duvarlar var... Biraz
bu öyküden söz eder misiniz?
Beþmeþelik hayali bir mahalle. Ama 12
Eylül öncesinde Türkiye’sinde bu Kýzýlbaþ
mahallelerden çok vardý. Büyük sermaye
sahiplerini, egemenleri en çok rahatsýz eden,
her fýrsatta söylediðim gibi sayýlarý yüz bini
bile bulmayan devrimci hareket mensuplarý
deðil, bu Kýzýlbaþ mahallelerdi. Tabii bu
sözcükleri temsili olarak kullanýyorum. 12
Eylül’ün asýl hedefi onlardý. Kimilerinin
duvarlarý bile kalmadý. Yine de duvarlara
bakmak lazým. Beþmeþelikler’in
yýkýntýlarýnda ya da þehirden arta kalanda,
mucize kabilinden hayatta kalmýþ bir çay
bahçesinin, bir evin, dükkânýn duvarýna
dikkatle bakmak lazým. Duvar varsa,
mutlaka yýllar öncesinden bir hikâye
anlatýyordur. Duvarlar çok uzun yaþar ve
çok þeye tanýk olur. Yaþlý aðaçlar gibi. Kitabý
dünyanýn bütün Beþmeliklerine ithaf ettim.
Beþmeþelikler ithaf cümlesinde yazdýðým
gibi yalnýzca solcularýn deðil, yazarlarýn da
tek vatanýdýr. Çünkü edebiyat,
milliyetçilikler gibi ýrklar gibi, sýnýflar, hatta
cinsiyetler gibi sonradan kurulmuþ olanýn
ötesinden türer. Her þeyin öncesinden ve
üstünden konuþur. Bunlarý yok saydýðý için
deðil, evrensellik diye tanýmladýðýmýz ve
edebiyattan beklediðimiz þey tam da, bunlara
büyük bir itiraz olduðu için.
KIÞ UYKUSU
Ayþegül Devecioðlu
Metis Yayýnlarý
2009
88 sayfa
8TL.
Radikal
Sulucakarahöyük/ KAPADOKYA
Kapadokya'da bu yýl 2.'si gerçekleþtirilen
Cross Golf Cappadocia Turnuvasý sona erdi.
Yurtiçi ve yurtdýþýndan 20 sporcunun
katýldýðý turnuvada birinciliði Hollanda'dan
Appie Çooþkans elde etti.
Nevþehir'in Uçhisar beldesinde Ýndigo
Turizm tarafýndan baþlatýlan ve bu yýl 2.'si
gerçekleþtirilen Cross Golf Cappadocia
Turnuvasý, Beyaz Vadi'de yapýldý.
Türkiye'de yaþayan ve çalýþan yabancý ülke
vatandaþlarý ve büyük elçilik görevlileri ile
birlikte Arjantin, ABD gibi ülkelerden 20
golfçunun katýldýðý turnuvanýn son
bölümünde Driving Range yarýþlarý yapýldý.
Klasik golfun aksine çukur yerine net (að)
kullanýldýðý ve birçok çevreci kuralý ile
dikkat çeken Cross Golf turnuvasýnda
katýlýmcýlar peribacalarý arasýnda golf
oynamanýn tadýný çýkardýlar.
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Nevþehir'e ayin yapmak için gelen
papazlar, gezdikleri çanak atölyelerinde
þalvar giyip çanak yapýyor.
Ýnanç turizminde ziyaret edilecek ülkeler
arasýnda Türkiye'yi listenin baþýna dahil
eden Romanya Ortodoks Kilisesi tarafýndan
Nevþehir'de ayinler gerçekleþtiriliyor.
Bu kapsamda Kapadokya'da bulunan
Turnuva sonunda 9 net'lik
oyunlarýnda birinciliði 26 puan
ile Hollanda'dan Appie
Çooþkans elde ederken,
Rusya'dan katýlan Svetlana
Andryvkina 23 puan ile ikinci,
Ýspanya'dan Carlos Ansede 22
puan ile üçüncü ve Türkiye'den
Lale Tuncel 21 puan ile
dördüncü oldu. Driving Range
oyununda ise Arjantin'den
Heber Rodriguez birinciliði
elde etti. Dereceye giren
oyunculara ödülleri Museum
Otel'de gerçekleþtirilen tören
ile Nevþehir Valisi Mehmet
Asým Hacýmustafaoðlu ve Ýndigo Turizm
sahibi Ömer Tosun tarafýndan verildi.
Turnuvaya Rusya'dan katýlarak ikinciliði
elde eden Svetlana Andryvkina,
Kapadokya'da eþsiz doða güzellikleri
arasýnda golf oynamaktan büyük zevk
aldýðýný belirterek, bölgenin ilerleyen
yýllarda golf ile de anýlacaðýna inandýðýný
kaydetti. Andryvkina, "Kapadokya zaten
peribacalarý ile çok önemli bir turizm
bölgesi. Buraya turist olarak gelebilmenin
yanýnda vadilerde golf oynamak çok
güzeldi. Tekrar buraya gelerek golf oynamak
için sabýrsýzlanýyorum" dedi.
Ýngiltre'den Kim Waddovp ise, birkaç
yýl içerisinde Cross Golf'un klasik golf
tutkunlarýný kendisine baðlayacaðýna
inandýðýný belirtti.
Kent Haber
çanak atölyelerini gezen
papazlar büyük ilgi gösteriyor.
Atölyelerde topraðýn usta
sanatçýlarýn ellerinde aldýðý þekli
hayranlýkla izleyen papazlar,
daha sonra tezgah baþýna geçip
hünerlerini sergiledi.
Nevþehir'in Avanos ilçesinde
tarihi Hititlere kadar dayanan
çanak ve çömlekçilik, son
yýllarda hýzla geliþiyor.
Kýzýlýrmak Nehri koylarýndan
elde edilen kýrmýzý toprak, ilçede
bulunan irili ufaklý çanak atölyelerinde
'miller çark' adý verilen ve ayakla döndürülen
tezgah üzerinde usta sanatçýlarýn ellerinde
þekil alýyor. Çamurdan yapýlan vazo, güveç,
yemek kaplarý gibi mutfak ve süs eþyalarý,
gölgede kurutulduktan sonra saman ve talaþ
ile yakýlan fýrýnlarda 800 ile bin 200 derece
arasýnda piþirilerek satýþa sunuluyor.
Bine yakýn çanak ve çömlek çeþidinin
yapýldýðý çanak atölyelerini
ziyaret eden papazlar, önce
atölyelerdeki ustalardan çanak
yapýmý ve ilçenin tarihi hakkýnda
bilgi alýyor, daha sonra ise þalvar
giyip ellerine aldýklarý çamurla
hünerlerini sergiliyor.
Tarihi mekanlarý gezen
papazlar, bölgeyi çok sevdiðini
ve ülkelerine döndüðünde
Nevþehir'e gelmelerini
isteyeceklerini diye getiriyor.
Kent Haber
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
Kayseri'de þifalý bitkiler satýþý yapan
Metin Zorlu, yaz ayýnýn gelmesiyle birlikte
5'li zayýflama çayýna yoðun ilgi olduðunu
söyledi.
Cumhuriyet Mahallesi Millet Caddesi
üzerinde þifalý bitkiler dükkaný bulunan
Metin Zorlu, yaz ayýnýn gelmesiyle birlikte
Sulucakarahöyük/ KIRÞEHÝR
Kýrþehir Belediye Baþkan Yardýmcýsý
Yaþar Sulu, halkýn su borcunu ödemesi ve
belediye gelirlerinin arttýrýlmasý amacýyla
taksitlendirme kararý aldýklarýný söyledi.
Açýklamalarda bulunan Yaþar Sulu,
Belediye Meclisi Plan ve Bütçe
Komisyonu'nda alýnan karar gereði bin
TL'ye kadar olan borçlara en fazla 5 sabit
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Voleybol Küçükler Türkiye Birinciliði
müsabakalarý Nevþehir'de baþladý.
Milli Eðitim Bakanlýðý tarafýndan
düzenlenen Voleybol Küçük Kýzlar ve
Erkekler Türkiye Birinciliði müsabakalarý
Nevþehir Damat Ýbrahimpaþa Spor Salonu'nda
4 grupta 16 takýmýn katýlýmýyla baþladý.
5 Haziran 2009 tarihine kadar sürecek
þifalý bitkilere raðbetin arttýðýný
kaydetti.
Ýnsanlarýn kýþýn aldýðý kilolardan
kurtulmak için doðal zayýflama
yolunu tercih ettiðini kaydeden
Zorlu, "Özel olarak hazýrladýðýmýz
5'i bir yerde diyet çayý satýþlarýmýz
arttý. Özellikle bayanlar büyük ilgi
gösteriyor. 5'i bir yerde diyet çayýnýn
içinde kekik, biberiye, funda, mate,
yeþil çay yer alýyor. Bitki yapraklarý,
dengeli bir þekilde kullanýldýðýnda
vücuttaki yaðlarý yakmaya ve
kolesterolü dengelemeye yardýmcý
olurken, ayrýca hazýmsýzlýk, sindirim
bozukluðu gibi rahatsýzlýklara da iyi
geliyor. Düzenli kullanýlmasý halinde
bitki çayý diyetiyle ayda beþ kilo vermek
mümkün oluyor" diye konuþtu.
5'i bir yerden çayýný 100 gramlar halinde
hazýrlandýðýný belirten Zorlu, "Bir litre sýcak
suya bir tatlý kaþýðý atýlarak beþ dakika
bekleniliyor. Üç öðün aç ya da tok
içilebiliyor" dedi.
Kent Haber
taksit, bin TL ve üzeri su borçlara ise
en fazla 10 sabit taksit yapýlarak
ödeme kolaylýðý getirildiðini belirtti.
Yaþar Sulu, "Halkýmýzýn her türlü
sorunlarýna çözüm bulmak, bizim en
temel görevlerimizdendir. Bu
düþünceden hareketle
vatandaþlarýmýzdan gelen yoðun
talepler doðrultusunda bir defaya
mahsus olmak üzere ödeme kolaylýðý
saðlamýþ bulunmaktayýz. Aldýðýmýz
bu karar neticesinde hem halkýmýz
borcunu ödeyecek, hem de
belediyemizin alacaklarýnýn tahsili
noktasýnda daha etkin bir süreç baþlatmýþ
olunacak. Borcu olan vatandaþlarýmýzýn yýl
sonuna kadar devam edecek olan bu
karardan yararlanmasý için belediyemize
müracaat etmelerini ve bundan sonraki
dönemlerde de borçlarýný zamanýnda
ödemeyerek maðdur olmamalarýný istiyoruz"
dedi.
Kent Haber
olan müsabakalara erkeklerde A
Grubu'nda Adana Bahçelievler
Ýlköðretim Okulu, Mardin Nusaybin
Gazi YÝBO, Ýstanbul Prof. Dr. Gazi
Yaþargil Ýlköðretim Okulu ve Bursa
Þahin Yýlmaz Ýlköðretim Okulu, B
Grubu'nda Çorum Mehmet Akif
Ersoy Ýlköðretim Okulu, Hatay
Esentepe Mehmet Akar Ýlköðretim
Okulu, Elazýð Doðukent Ýlköðretim
Okulu ve Ýstanbul Ali Fuat Cebesoy
Ýlköðretim Okulu, kýzlarda A
Grubu'nda Manisa Eczacý Fadime
Bolkan Ýlköðretim Okulu, Ankara
Refika Aksoy Ýlköðretim Okulu,
Elazýð Yýldýzbaðlarý Ýlköðretim Okulu ve
Mersin Özel Toros Ýlköðretim Okulu, B
Grubu'nda ise Bursa Emine Örnek Ýlköðretim
Okulu, Ankara Tevfik Fikret Ýlköðretim
Okulu, Elazýð Doðukent Ýlköðretim Okulu
ve Kocaeli T.B.M.M. Ýlköðretim Okulu
takýmlarý katýlýyor.
Kent Haber
7
Sabri Kuþkonmaz
Kuþlarýn baktýðý yerden bakarsak, yazar/ kitap/ okur
üçlüsünde keyfi yerinde olanýn okur olduðunu
düþünebiliriz.. Öyle ya, kitap raflarýnda alýcý bekleyen
kitabýn üstünde gezinen okurun elinin utlak iktidarý var.
Kimi, hangi kitabý seçeceðine karar verip, kitabý alacak
olan biricik muktedir. Onca yazarýn da gönlünü çelmek
istediði tek sevgili o. Rafta duran kitabý uzanýp alýrsa,
yazmanýn bir anlamý var. Almazsa, yazarýn kaðýda sorduðu
sorularý yine kaðýtlarda kaldý demektir.
Bu yazdýklarým doðru olsa ne iyi olurdu. Okur ile
yazar arasýna baþka etmenler girmeseydi keþke. Okurun
kitap alma, kitabý seçme ve okuma özgürlüðü olsaydý
keþke. Yayýncýlýk ve buna baðlý olarak daðýtým alanýndaki
tekelleþmenin tek olumsuz sonucu küçük yayýncýlarýn
kitap dünyasýndan yok edilmesi deðil. Okurun da okuma
özgürlüðü, seçme özgürlüðü elinden alýnýyor.
Gazetelerin çok satar listelerine bakýn. Hatta son on
yýla bakýn. Meðer ülkemizde ne kadar az yazar varmýþ!
Kitapçý vitrinleri de öyle. Okur, çoktan seçmeli bir kitap
manzarasýndan, farklý seçeneklerden yoksunlaþtýrýlýyor.
Matbaanýn geliþimi ile, kitap Avrupa’da endüstri ürünü
olmuþtur. Öyle ki, 15. yy.da Avrupa’da basýlan kitap
sayýsý 1000 iken, 1815 yýlýna gelindiðinde yýllýk “üretim”
20.000 olmuþtur. (C. McEvedy, ModernÇað Tarih Atlasý,
Sabancý Üni. çev. A.Anadol). Bu artýþ eðrisinin
günümüzde geldiði sýnýrlarý tahmin etmek zor deðil. Bu
geliþim çizgisi, kendi iç sistemini de kurmuþtur. Örneðin
sözünü ettiðimiz batýda, bizden daha sert daðýtým ve
yayýn tekelleri oluþumuna tanýk olunmuþtur. Ancak,
okurun kitaba ulaþmasýnýn yollarý da sistem içinde
çözülmüþtür; yaygýn kütüphaneler aðý. Hatta delicesine!
Gelelim öykünün bizden yana kýsmýna. Bizde de
batýya uyum gösterildi. Derhal yayýn ve daðýtým tekellerin
oluþturuldu. Seçeneði sermaye belirler hale gelindi. Bu
arada sorunun eþ boyutu olan kütüphaneler kimin
umurunda? Kan aðlayan “küçük yayýncýlar” biraz daha
kan aðlasýn!
Ülkemize matbaayý Ýbrahim Müteferrika’nýn
getirdiðini söyler dururuz. Hatta övünürüz de. Batýda
matbaa bulunduktan 290 yýl sonra bize gelmiþ olsa da...
Geç olsun, güç olmasýn tesellisi ile kendimiz avuturuz.
Ýyi de, 1726’da matbaa kurulduktan sonra, 1815 yýlýna
kadar Ýstanbul’da kaç kitap basýlmýþ? Tahmin etmeye
kalkmayýn; 63! Bu sayýnýn dýþýnda hattatlarýn yazdýklarý,
elle yazýlan, çoðaltýlan baþka kitaplar da olmuþtur. Ancak,
matbaadan çýkan bize ait, dindýþý kitap sayýsý (dinsel
olanlar için matbaa yasaðý vardý zaten) altmýþ üçtür.
Bu tablodan iki olumlu sonuç çýkarabiliriz. Birincisi,
bizim ülkemizde kitabýn “mal” olmasý, endüstri ürünü
olmasý en azýndan birkaç yüz yýl gecikmiþtir. Kitabý,
Avrupa gibi erkenden pazar malý yapmamýþýz. Gerçi o
dönemde o malý alacak okur da batýya göre çok azdý.
Okuma yazma oranýnda epey gerilerdeydik çünkü. Ýkinci
olumlu ve zoraki sonuç; matbaayý 1453’de Gutenberg
bulmadan, ondan 200 yýl önce Çinlilerin bulmuþ olmasý!
batýlýlar bulunaný geliþtirmiþ, Çin’in tahta matbaasýný
endüstrileþtirmiþ, o kadar. En azýndan bir Asyalý
hemþerimizin becerisi matbaa. Ama hala Avrupa merkezli
kaynaklar Gutenberg’i milad alýr; bu da baþka bir sorun.
Çýkaracaðýmýz olumlu sonuçlar bu kadar. Bundan
sonra, özellikle son yýllarda, aradaki endüstri farkýný hýzla
kapatmak için var güçle çalýþtýk. Batýnýn deneyimlerini
öðrenmek için batýlý yayýn tekelleri ile ortak olduk.
Özgürlük sorunu bu iþin neresinde diye soracak
olursak, tam da ortasýnda. Yoksulluðun arttýðý zamanda,
kitap elbette ekmekten sonra gelir. Ama okurun en az
ekmek kadar kitap okuma hakký da vardýr. Bu ayný
zamanda özgürlüktür. Hem de Anayasa’da madde madde
yazýlmýþ bir anayasal hak ve anayasal özgürlük.
Bu hak, “sosyal devlet” beklentisi ve iddiasý içerikli
bir talep deðil. Salt, çýplak hak olduðu için yerine
getirilmesi gereken bir hak.
Bir de ne var? Okurun, istediði kitaba ulaþma hakký
ve özgürlüðü var.Yani, endüstri dýþýndan ürün alma hakký.
Bu da yine salt/mutlak ve çýplak bir hak; kamunun yükü,
görevi, ödevi olan bir hak. Kamusal erk, daðýtým
þirketlerini koruyup kolladýðý kadar endüstri dýþýndan
kültür ürünü talep eden bireyi de korumak kollamak
zorunda. Okurun saf iktidarý için, kitabýn “pazar haline”
de özgürlük gerek.
BirGün
Ankara - BÝA
ABD'nin California eyaletinden
gelen bir Türkiyeliye, ateþ, baþ ve
kas aðrýsý þikayetiyle saðlýk
kurumuna baþvurmasý üzerine,
domuz gribi teþhisi kondu.
30 Mayýs'ta Ankara'ya uçakla
gelen kiþi, dün öðleden sonra saðlýk
kurumuna baþvurdu; vücudundan
alýnan örnekte hastalýða neden olan
A/H1N1 virüsü saptandý.
Saðlýk Bakanlýðý'nýn açýklamasýna
göre, kiþi gözetim altýna alýnýrken
ailesine de koruyucu ilaç verilmeye
Ýstanbul - BÝA
Fransýz Havayollarý'na (Air
France) ait, 216 yolcusu bulunan
Airbus uçaðýnýn Brezilya açýklarýnda
radardan kaybolduðu bildirildi. Air
France'ten yapýlan açýklamada
kaybolan uçakta 1 Türkiyeli
yolcunun da bulunduðu bildirildi.
Yolcu listesinde bulunan Türk
yolcunun isminin Fatma Ceren
Necipoðlu (37) olduðu açýklandý.
Anadolu Üniversitesi Devlet
baþlandý.
30 Mayýs'ta yine ABD'den gelen
iki Türkiyelide daha hastalýk teþhis
edilmiþti. 29 Mayýs'ta Türkiye'ye
gelen bu iki kiþiden biri Ýzmir'e biri
Ýstanbul' gelmiþti. Böylece,
Türkiye'de tedavi altýndaki vaka
sayýsý üç oldu.
Saðlýk Bakanlýðý Müsteþar
Yardýmcýsý Dr. Turan Buzgan,
NTV'deki Canlý Gaste programýnda
bu kiþilerden birinin ateþ dürücü grip
ilacý aldýðý için termal kamerada fark
edilemediðini, diðerindeyse
hastalýðýn kuluçka döneminde
olduðunu söyledi.
Daha önce ABD'den gelen iki
turistte hastalýk saptanmýþ, turistler
tedavilerinin ardýndan taburcu
edilmiþti.
Dünyada 115 kiþi öldü
Dünya Saðlýk Örgütü'nün (WHO)
1 Haziran tarihli bültenine göre,
nedeninin domuz gribi hastalýðý
olduðu laboratuarlarca onanmýþ
toplam 115 ölüm var. 62 ülkedekii
toplam domuz gribi vaka sayýsý 17
bin 410. (TK)
Konservatuarý
bölümünde öðretim
görevlisi ve arp
sanatçýsý Fatma Ceren
Necipoðlu, konser
vermek için gittiði
Brezilya'dan
dönüyordu.
Necipoðlu kimdir?
Necipoðlu 1984
yýlýnda Ýstanbul,
Pendik Merkez
Ýlkokulu'ndan mezun
olduktan sonra
Ýstanbul Alman Lisesi
Orta kýsmý ve Ýstanbul
Belediye
Konservatuvarý Yarý
Zamanlý Arp Bölümü
Hazýrlýk Devresi,
Ýstanbul Üniversitesi
Devlet Konservatuvarý
Yarý Zamanlý Arp
Bölümü Ýlk Devresinde eðitim gördü.
Ýstanbul Alman Lisesi ile Ýstanbul
Üniversitesi Devlet Konservatuvarý
Yarý Zamanlý Arp Bölümü Orta
Devresini bitiren Necipoðlu Ýstanbul
Üniversitesi Devlet Konservatuvarý
Yarý Zamanlý Arp Bölümü Ýleri
Devresi ile Boðaziçi Üniversitesi
Mütercim-Tercümanlýk Bölümü'nde
eðitimini tamamladýktan sonra
yüksek lisansýný Louisiana Devlet
Üniversitesi Müzik Fakültesi Arp
Sanat Dalý ve Indiana Üniversitesi
Müzik Fakültesi Arp Sanat Dalý'nda
yaptý.
Fransýzca, Ýngilizce ve Almanca
bilen Necipoðlu, Socrates Erasmus
Programý Bölüm Koordinatör
Asistanlýðý görevinde de bulunuyor.
Piyona ve arp eðitmeni olan
Necipoðlu 60'ýn üzerinde konser
verdi.
Birçok projede imzasý bulunan
Necipoðlu çok sayýda burs ve ödül
aldý.
Anadolu Üniversitesi Senfoni
Orkestrasý'nýn da konserlerine çýkan
Eskiþehir Fatma Ceren
Necipoðlu'nun 2001 yýlýndan buyana
Anadolu Üniversitesi Devlet
Konservatuvarýnda öðretim görevlisi
olarak arp ve piyano eðitimi verdiði
kaydedildi.
Okulun Piyano Anasanat Dalý
Baþkaný Serla Balkarlý Can NTV'ye
Ceren çok iyi bir festivalden davet
aldýðý için Brezilya'ya gidiyordu.
Kendisi çok çalýþkan ve çok disiplinli
biridir. Öðrencileri de pýrýl pýrýldýr.
Okulda arp sanat dalýnýn
kurulmasýnda büyük katkýlarý var.
Biz hâlâ umudumuzu yitirmedik. Ýyi
haberler bekliyoruz" dedi. (EZÖ)
Tarýk Iþýk
ANKARA - Hükümet, genetiði
deðiþtirilmiþ bitkilerin üretimine izin
verilmesine yeþil ýþýk yaktý. Bakanlar
Kurulu toplantýsýnda ele alýnan yasa
tasarýsýyla genetiði deðiþtirilmiþ bitkiler
(transgenetik bitkiler), bebek mamalarý ve
küçük çocuk besinlerinde özel amaçla
geliþtirilen ürünler hariç kullanýlabilecek.
Türkiye Ziraatçiler Derneði Baþkaný
Ýbrahim Yetkin, genetiði deðiþtirilmiþ
bitkilerdeki ‘bilinmezlere’ ve dýþa
baðýmlýlýða dikkat çekti.
Baþbakan Tayyip Erdoðan
baþkanlýðýnda toplanan Bakanlar Kurulu
toplantýsýnýn ardýndan açýklamalarda
bulunan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek,
toplantýda aðýrlýklý olarak tarým sektörüyle
ilgili konularýn görüþüldüðünü söyledi.
Köy Hizmetleri’nin Ýl Özel Ýdarelerine
devredildiðini hatýrlatan Çiçek, imzaya
açýlan yasa tasýrýsý ile Tarým ve Köyiþleri
Bakanlýðý’nýn yeniden yapýlandýrýlacaðýný
ve isminin de ‘Tarým ve Gýda Bakanlýðý’
olacaðýný söyledi.
Statik deðil dinamik olacak
Statik bir bakanlýk yerine, daha dinamik
bakanlýk kurulacaðýný anlatan Çiçek, halen
beþ olan müsteþar yardýmcýlýðý sayýsýnýn
da ikiye düþürüleceðini söyledi. Çiçek,
diðer üst düzey yönetici sayýsýnda da azalma
olacaðýný ifade etti. Ulusal Biyogüvenlik
Kanun Tasarýsý taslaðýnýn da imzaya
açýldýðýný söyleyen Cemil Çiçek, bu
tasarýnýn hazýrlanma gerekçesini,
‘dünyadaki geliþen teknolojiler sebebiyle
ulusal biyogüvenlik konusunun yeniden
ele alýnmasý’ olarak açýkladý. Çiçek þunlarý
söyledi:
Mevzuat düzenleniyor
“Daðýnýk mevzuat tek elde toplanýyor.
Kanun taslaðýnda önerilen sistem, AB
sistemiyle benzerlik arz edecek. Böylece
bizim sistemimizde biyolojik çeþitlik
konusuna daha fazla önem verilmiþ olacak.
Kanunun yürürlüðe girmesiyle genetiði
deðiþtirilmiþ bitkilerin üretimine izin
verilmesinin önü açýlacak. Kanunla konulan
deðiþik seviyelerdeki bilimsel eleklerden
geçen ve sosyo-ekonomik deðerlendirmede
yeterli bulunan genetiði deðiþtirilmiþ
bitkiler ancak üretim hakkýný elde
edebilecektir. Genetiði deðiþtirilmiþ
bitkilerin izinsiz kullanýmý, biyolojik
çeþitlilik merkezleri ve organik tarým
yapýlan alanlara yakýn üretimlerle bebek
mamalarý ve küçük çocuk besinlerinde özel
amaçla geliþtirilenler hariç kullanýmý
yasaklanmýþtýr. Dolayýsýyla bu alandaki bir
boþluk, baþýboþluk, düzensizlik ortadan
kaldýrýlmýþ olacaktýr.”
Tarým Bakanlýðý’nýn ‘Türkiye’deki tarým
havzalarý üretim ve desteklemeleri’ adý
altýnda bir plan sunduðunu söyleyen Çiçek,
2009’dan itibaren uygulamaya konulacak
sistemle ‘Tarým Havzalarý’nýn
oluþturulacaðýný söyledi. Arz ve talep
dengesine göre tarým havzalarýnýn
oluþturulacaðýný, belli bir malýn fiyatý
arttýðýnda o yýl herkesin o malý ekmesi
sonucu yaþanan sýkýntýlarýn
yaþanmayacaðýný anlatan Çiçek, üreticinin
de kârýnýn artacaðýný ve dünya ile rekabetin
saðlanacaðýný söyledi. Çiftçilerin devlet
tarafýndan ‘zorlanmayacaðýný’ söyleyen
Cemil Çiçek, “Devlet bir kýsým teþviklerle
hangi havzalarda hangi ürünleri yetiþtirirse
daha fazla kârlý olacaðýný yönlendirecek,
teþvik edecek” diye konuþtu.
Hayati Akbaþ - ARTVÝN
Türkiye'nin dünyanýn çok az
yerinde rastlanýr bir ekosistem
çeþitliliði ile gýda ve tarým için
önemli genetik çeþitliliðe sahip
olduðunu belirtten, TEMA Vakfý
Rize Temsilcisi Nevzat Özer,
''Sadece Rize'de 62 adet HES projesi
gündemdedir. Bu, girilmedik vadi,
kullanýlmadýk dere býrakýlmayacak
demektir. Ekosistemlerin temel
unsuru olan su, dere yataklarýndan
uzaklaþtýrýlmaktadýr. Ýnþaat
çalýþmalarý baþlayan 4 HES projesi,
daha þimdiden yarattýðý büyük
tahribatla bölgeyi nelerin beklediðini
göstermektedir.'' dedi.
Özer, Çevre ve Orman Bakanlýðý ile
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlýðý'ný
Doðu Karadeniz için verilen HES
izinlerini yeniden deðerlendirmeye,
dünyanýn dikkatini çeken bu bölgenin yok
edilmesine engel olmaya davet ettiklerini
kaydetti.
"Doðu Karadeniz, doða koruma
bölgesi"
Avrupa kýtasýnýn tümünde bulunan
bitki türlerinin sayýsý yaklaþýk 12 bin iken
sadece Türkiye'de saptanmýþ bitki türü
sayýsýnýn 9 bin olduðuna iþaret eden Özer,
bunun yaklaþýk 3 bininin Türkiye'ye özgü
endemik tür olduðunu bildirdi. TEMA
temsilcisi bölgenin önemini þu sözlerle
vurguladý:
"Pek çok bitki ve hayvan türü
Türkiye'de doðal olarak bulunmaktadýr.
Üç ayrý kýtanýn geçiþ noktasýnda bulunan
Anadolu hem tür çeþitliliði hem de genetik
çeþitlilik bakýmýndan oldukça zengin bir
konumdadýr. Doðu Karadeniz ise
Türkiye'nin doða koruma açýsýndan en
önemli bölgelerinden biridir. Bölge doðal
yaþlý ormanlar, orman gülü çalýlýklar, alpin
çayýrlýklar, sarp kayalýklar ile göl ve akarsu
kenarlarýnda sayýsýz ekosistemlere sahiptir.
Bölgede 450'si Türkiye genelinde nadir
olmak üzere 2 bin 500 bitki türü varlýðý
saptanmýþtýr. Ayrýca bölge faunasý çok
önemli hayvan türlerini içermektedir.
Bütün bu özellikleriyle yöre dünyada
korumada öncelikli 200 ekolojik alandan
biri olarak gösterilmiþtir. Bölgeye bu
özelliði kazandýran ise binlerce bitki türüne
ve yaban hayatýna ev sahipliði yapan
Fýrtýna, Senoz, Hemþin, Ýkizdere,
Çaðlayan gibi derin vadilerdir.''
Özer, zengin biyolojik çeþitliliðe sahip
bu vadilerin hidroelektrik santrallerin
(HES) tehdidi altýnda olduðunu
vurgulayarak yetkilileri ve yurttaþlarý
doðal çevrenin tahribatýna karþý duyarlý
olmaya davet etti.
Turnusol
Alýnan bilgiye göre, Osmaniye
Mahallesi’nde bir kiþinin, evden kaçtýðý
gerekçesiyle zincirle traktörün arkasýna
baðladýðý kýzýný tarlada sürüklediði
ihbarýný alan güvenlik güçleri, olay
yerinde Ýbrahim P’yi (39) yakaladý.
Baba Ýbrahim P. ile kýzý K.P. (14),
ifadeleri alýnmak üzere Gemlik Ýlçe
Emniyet Müdürlüðüne götürüldü.
Emniyet Müdürlüðü giriþinde
kýyafetlerindeki kan lekeleri dikkati çeken
K.P, ifadesinin alýnmasýnýn ardýndan
saðlýk kontrolünden geçirilmek üzere
Gemlik Devlet Hastanesine sevk edildi.
Baba Ýbrahim P’nin, komþularýnýn
durumu yanlýþ anladýðýný, böyle bir olayýn
söz konusu olmadýðýný öne sürdüðü
öðrenildi.
Olayla ilgili soruþturma
sürdürülüyor.(aa)
Radikal
Bilinmezi çok
Radikal’in sorularýný yanýtlayan Türkiye
Ziraatçiler Derneði Baþkaný Yetkin, genetiði
deðiþtirilmiþ bitkilere ‘soðuk baktýðýný’
söylerken, “Çünkü her ürünün kendi genleri
ve doðallý var” dedi.
Genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin çok
sayýda ‘bilinmez’ içerdiðini savunan Yetkin,
“Bir bakýma ülkenin geleceðini riske
atmaktýr. “Yüksek verim almak için bu
bitkileri satýn alýrsýnýz, ama öyle statejik
bir silahtýr ki bin piþman olabilirsiniz” dedi.
Bilimsel veri tabanýnýn eksikliðine dikkat
çeken Yetkin, konunun dünyada da
tartýþýlmaya devam ettiðini söyledi. Bu
ürünlerin baþta ABD ve Ýsrail’den
Türkiye’ye gireceðine dikkat çeken Yetkin,
“Bu ülkelerde çoðunlukla kendileri
kullanmak için deðil, dýþarýya satmak için
kullanýyorlar. Doðal bir üretim biçimi deðil,
öyle olsa neden mamalarda
kullanýlamayacak? Risk taþýdýðý belli”
ifadesini kullandý. Yetkin, Türkiye’nin kendi
tohumlarýný ýslah ederek verim çeþitliliðini
saðlayabileceðini söyledi.
Radikal