a..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..

Transkript

a..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..
· EYLÜL-EKİM 2012 · Yıl 1· Sayı 5· Ücretsizdir· ISSN 2146-9997
Aile, Yaşam ve El Sanatları Dergisi / Konya Büyükşehir Belediyesi
Başkan’dan Hanımlara
Bayram
Hediyesi
2 yeni lokal
Ödüller
sahiplerini buldu
Kadına Şiddete Hayır, Hünerli Eller
yarışmaları sonuçlandı
EK :
Kadına Şiddete Hayır,
Sevgi ve Hoşgörüye Evet
Yarışma Sonuçları
2 DVD, 1 Kitap
EYLÜL-EKİM 2012
KOMEK Dergisi’nin ücretsiz ekidir.
KUAFÖRLÜK Türban Yapımı | SAĞLIKLI YAŞAM İbrahim Saraçoğlu / Sorular 1
ÇOCUK GELİŞİMİ Örgü Civciv Yapımı | EL SANATLARI Ahşap Boyama
KOMEK ÖĞRENCİLERİ RÖPORTAJ Birlikte başardık
HER EV BiR KOMEK
D Ü N Ü N
KO N YA
MANZARALARI
Elli yıl öncesinin Aziziyesi. Bugün hâlâ şerefelerinden
ezanlar yankılanıyor ve ilk günkü ihtişamıyla duruyor.
Çevresindeki esnafıyla, tüccarıyla çarşısını ayakta
tutabilmeyi başarmış Osmanlı dönemi eserlerinden
birisi. Türk Barok olarak adlandırılan mimari tarzıyla
diğer camilerden kendini ayıran Aziziye Camii’nde
bir öğle namazı kılmak,esnafından bir çorba ve
ardından kahve içmek gerek..
EDİTÖR’DEN
Kurban, yeniden ‘dost’
mertebesine ulaşmaktır
A H M E T KÖ S E O Ğ LU
Hayata dair konularla yine karşınızdayız. KOMEK, eğitiyor, bilgilendiriyor, eğlendiriyor. Bir
yaşam dergisi olarak hayatın içinde bir çoğumuza artık sıradan gelen pek çok şeyin önemsemesi
gerektiğini, onlardan vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyor. “Neyi kaybettiğini hatırla”maya çağırıyor.
Unutulan, sıradanlaşan hayatın içinde yitip giden o kadar şey var ki… İnsan bazen doğası gereği
hayatta kaçırdıkları için endişelenir. Sonra bu durum bir sarmal haline gelir, vazgeçtiklerinizi
telafi etmek yerine hayattan tamamen yüz çevirir. Oysa hayat devam ettikçe vazgeçmek için hep
erkendir...
Kurban mevsimindeyiz… Kurban gerektiğinde vazgeçmektir. Yardan, serden, evladü ıyalden…
Teslimiyetin ve kulluk bilincinin en zirve tasavvurudur. Böyle esrarlı bir önemi haiz olmasaydı
İbrahim, İsmail’den vazgeçerek “Halil”, yani ‘dost’ mertebesine ulaşır mıydı?
Kurban, aslında bir fedakarlık değil midir? Akıtılan her kan yüzbinlerce İsmail’in kurtuluşuna sebep
olur. Sevgisini, ilgisini, dostluğunu, işini, hatta kendini yaratanın önüne geçirenler, ‘kurban’la
yeniden ahitlerine, asıllarına, yani kimliklerine dönerler. İnsanlara zarar
vermesin düşüncesiyle, yoldan bir engeli kaldıranı karşılıksız bırakmayan,
insanların ma’kus kaderinin değişmesine sebep bu müthiş fedakarlıkları
mükafatsız bırakmayacak.
Kurban dosyamız bu bakış açısıyla hazırlandı. Yaklaşan Kurban Bayramı’na
doğru kurbanlık ve bayram telaşına “Senin İsmail’in kim?” yazısıyla yeni
bir mânâ yükleyeceksiniz.
Değerlerini sanatının emrine vermeyen, sanatını değerlerinin hizmeti için
seferber eden Hasan Nail Canat, genç kuşakların önünde duran ilham ve
ibret abidesi oldu. Aramızdan ayrılışının 8. yılında rahmet ve minnetle
anıyoruz, bu sanat ve gönül adamını. Umarız sanal kahramanları olan
yeni nesil, O’nun gibi gerçek kahramanları bulmakta çok geç kalmaz.
90’lı yıllarla birlikte özellikle ekranların renk kalitesi yükselince kimse
evinden çıkmaz oldu. Uzun zamandır bir sosyal travmaya dönüşen
eve kapanma ve ekrana kilitlenme durumunu S. Yelken kaleme almış.
“Hayatın monoton ve çekilmez hâle geldiğini” vurgularken, deyim
yerindeyse faili ma’lum bir cinayeti aydınlatıyor. Hasretle beklediğiniz,
zevkle okuduğunuz Cansu Berna Deniz hocamızın makalesiyle bir iç yolculuğa çıkacak, Ayın
Kitapları’nda yeni kitaplarla buluşacaksınız. KOMEK Mutfağı’ndan yemek tarifleri, çocukların
eğlenceli sayfaları, tabi ki heyecanla beklediğiniz Ödüllü Test bu sayıda yine sizlerle.
Bu sayıda bir de hediyemiz olacak. “Kadına Şiddete Hayır, Sevgi ve Hoşgörüye Evet”
konulu yarışmamız seçkin bir jüri tarafından değerlendirildi. Ödül alan ve sergilemeye değer
bulunan eserleri bir katalogla bir araya getirdik. KOMEK’in bu katalog hediyesini beğeneceğinizi
umuyoruz.
Önümüzdeki sayıyla birlikte bir yıllık yani altı sayılık ilk dönemi geride bırakacağız. Yeni
yayın döneminde yeni sayfalar, yeni kalemler KOMEK’le buluşacak. Daha zengin, daha canlı bir
dergi için ekip olarak biz de heyecanlıyız. Ocak ayını beklemek zor olacak biliyoruz.
Selam ve sevgiyle kalın…
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
1
KOMEK DERGİSİ
KÜNYE
· EYLÜL-EKİM 2012 ·
Konya Büyükşehir Belediyesi MESLEK EDİNDİRME KURSLARI
Sayı 5 • Yıl 1 • Ücretsizdir • ISSN 2146-9997
Aile, Yaşam ve El Sanatları Dergisi
İLETİŞİM
Konya Büyükşehir Belediyesi
Basın Yayın ve H. İlişkiler D. Başkanlığı
Yenişehir Mahallesi
Vatan Caddesi
No:2 Selçuklu
Konya
+90 (332) 221 14 00
YAYINCI
Konya Büyükşehir Belediyesi
adına sahibi Tahir Akyürek
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Ahmet Köseoğlu
GENEL KOORDİNATÖR
Elif Özpınar
YAYIN DANIŞMANI
Hakkı Biçer
GÖRSEL YÖNETMEN
İsmail Özkan
FOTOĞRAF
Basın-Yayın
Müdürlüğü Arşivi
Artis Medya Arşivi
İsmail Özkan
BASIM
Bilnet Matbaacılık
Biltur Basım Yayın Hizmet A.Ş.
Dudullu Organize Sanayi Bölgesi
1. Cad. No: 16 Ümraniye-İstanbul
+90 (216) 444 44 03
İLLÜSTRASYON
Elif Özpınar
KAPAK TASARIM ve
İLLÜSTRASYON
İsmail ÖZKAN
Yayın Türü: Süreli, İki aylık
Dergide ve DVD’de yayınlanan yazı, fotoğraf, grafik, video, animasyon,
illüstrasyon ve işlenen konuların her hakkı saklıdır.
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
YAPIM
Aziziye Caddesi Cengaver Sokak
No:4 2/201 Karatay - Konya
www.artismedya.com.tr
+90 (332) 338 20 28
EYLÜL-EKİM 2012
KOMEK Dergisi’nin ücretsiz ekidir.
KUAFÖRLÜK Türban Yapımı | SAĞLIKLI YAŞAM İbrahim Saraçoğlu / Sorular 1
ÇOCUK GELİŞİMİ Örgü Civciv Yapımı | EL SANATLARI Ahşap Boyama
KOMEK ÖĞRENCİLERİ RÖPORTAJ Birlikte başardık
HER EV BiR KOMEK
İZLE-YAP DVD
Dergiyle birlikte verdiğimiz DVD sayesinde
artık her ev bir KOMEK.
İçindekiler
04
BAŞKAN’DAN
06
KAPAK KONUSU
14
AİLE İÇİ İLETİŞİM
38
KOMEK’İN GÜZELLİK
UZMANLARI İLE SÖYLEŞİ
46
MUTFAK SIRLARI
EDİTÖR / 01
Kurban, yeniden ‘dost’
mertebesine ulaşmaktır
EL SANATLARI / 12
Ahşaba renklerle hayat
verebilirsiniz
GEZELİM-GÖRELİM / 16
Japonya’da gün batımı
KİTAP / 22
Her eve lazım kitaplar
BAK-YAP / 25
Trabzon işi boncuk örgü
ÇOCUKLAR İÇİN
Birlikte yapalım
(Civciv yapımı) / 26
Kim ne yaptı? / 27
Bunları biliyor musunuz? / 27
Benimle oynar mısın?
(Sokak Oyunları) / 28
Günlük/Hülya’nın Günlüğü / 29
DEĞERLERİMİZ / 30
Senin İsmail’in kim?
DÜNYA/AHİRET SORULARI / 33
Sami Savni Özer
GÜZ ŞİİRİ / 34
Ziya Osman Saba
Sevgiden kurulmuş bir medeniyet mirasında...
TAHİR AKYÜREK
NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA/ 35
Yeni lokaller, yeniliklerle açıldı
HATİCE OLCAY
TABİAT ECZANESİ / 44
Ne düşünüyorsan ‘O’sun sen
CANSU BERNA DENİZ
ÖNDEN GİDENLER / 48
Güzel olmak ve güzelleştirmek hiç de zor değil
ELİF ÖZPINAR
‘Müsaitseniz, size geleceğiz’den
‘çok yoğunuz, sonra görüşelim’e
Birçok hastalığın şifası:
Meşe Palamudu(Pelit)
Hasan Nail Canat
ÖDÜLLÜ TEST / 52
SAĞLIK VE GÜZELLİK / 54
Saçı hızlı uzatmanın 5 yolu
Hmm, KOMEK eli değmiş ..
HABERLER / 56
ŞEHİRDE BU AY / 64
BAŞKAN’DAN
SEVGİDEN KURULMUŞ BİR MEDENİYET MİRASINDA..
Sevgiden
kurulmuş
bir
medeniyet
mirasında…
TA H İ R A K Y Ü R E K
Türkiye’nin göz bebeği, Anadolu’nun parlayan
yıldızı Konya’da yatırım için yola
çıktığımızda Konya’nın yatırımların, hizmetin en güzeline layık
olduğu inancıyla yola çıkmıştık.
Şükürler olsun 8 yılı aşkın bir
zamanda Konya’nın sokak sokak,
semt semt her köşesini süsleyen
anıtlar, bu inancın eseri oldu.
Konya’yı sadece Konyalılar’ın
değil tüm dünyanın etkilendiği
bir şehir haline getirebilmek için
şehrin ihtiyaç duyduğu altyapı,
çevre, sağlık, ulaşım vb. her türlü
fiziki, sosyal ve kültürel çalışmaları hayata geçirdik.
Büyükşehir Belediyesi
eğitim, kültür ve sanatla dolu bir
gelecek için şehrimizi ve halkımızı daha aydınlık bir geleceğe
taşımak için var gücüyle çalışıyor.
Şehrin yaşam kalitesi yükselirken, özgün kimliği de koruyan
ve saygın bir dünya şehri haline
getiren, çalışkan, nitelikli, adaletli
ve gelişime açık bir ekip gece
gündüz iş başındadır. Ortaya
koyduğumuz eserlerin doğrudan
4
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
ya da dolaylı olarak istihdama
sağladığı katkı ise hepimizi mutlu
ediyor. İstiyoruz ki, şehrimiz gelişip kalkınırken insanımız da üretsin, ürettikçe daha çok kazansın
ve kazandıkça insanımızın yaşam
kalitesi artsın.
Konya Büyükşehir
Belediyesi’nin kuşkusuz en önemli sosyal sorumluluk projesi KOMEK ve Hanımlar Lokali hizmetidir. İşte her bir metropol ilçede
birer hanımlar lokali, her biri
bir biblo gibi şehrimizi süslüyor.
Dahası artık mahallelere uzanmaya başlayan KOMEK şubelerimizle, hizmeti adeta Konyalılar’ın
ayağına kadar götürdük. Ortaya
çıkan tablo 8 yılda emin adımlarla nereden nereye gelindiğini
göstermeye yeter sanırım.
Konya’da olmak,
Konya’da yönetici olmak ise
hepimize farklı sorumluluklar
yüklüyor. Her türlü ayrımcılığın
olumsuz sonuçlarının yaşandığı
dünyada cinsiyet ayrımcılığının
daha acı sonuçlarını görmemiz
İşte her bir metropol
ilçede birer hanımlar lokali, her biri bir
biblo gibi şehrimizi
süslüyor. Dahası artık
mahallelere uzanmaya başlayan KOMEK
şubelerimizle, hizmeti adeta Konyalılar’ın
ayağına kadar götürdük. Ortaya çıkan
tablo sekiz yılda emin
adımlarla nereden nereye gelindiğini göstermeye yeter sanırım.
BAŞKAN’DAN
bizi harekete geçirmiş, geçtiğimiz yıl ülke genelinde başlatılan
“Kadına Karşı Şiddete Hayır” adlı
bir kampanya yoğun ilgi görmüştü. Yerinde bir sorumluluk
olarak başlatılan bu kampanyaya
STK’larla birlikte katılmıştık.
Burada bulunan kadın dernekleri
ve sivil toplum kuruluşlarımız ile
birlikte bir bildirge yayınlamıştık. O gün üçüncü sayfa haberi
olarak adlandırılan kadına şiddet
görüntüleri Konya’da yaşanmasın
demiştik. Bugün de tekrarlıyoruz:
Konya’da aile içi şiddet olmamalı,
parçalanmış ailelerin, mağdur
edilmiş insanların, kimsesiz bırakılmış çocukların vebalini kimse
üstlenmemeli. Toplum olarak
bizler de duyarlılıkla bu kampanyaya katılmalıyız. Tüm Konya
halkı, Mevlana terbiyesinden
geçmiş Konyalılar aile içi şiddete
sessiz kalmamalı. Kendisi de bu
olayın asla faili ya da mağduru
olmamalı, komşusundaki olaya
da müdahale etmeli, çevresini
uyarmalı. Ben bu çalışıp çabalama dünyasında iyi huydan daha
güzel bir ehliyet görmedim.”
“Öfke ve şehvet insanı şaşı yapar, rûhu doğruluktan ayırır.”
“Kin (duygusu) gelince hünerler
görünmez olur, gönülden göze
yüz perde iner.”
“Kızgınlık cehennem ateşinin
tohumudur. Kendine gel de şu
cehennemini söndür.” Çağlara
hitap eden bu güzel sözlerin sahibine kulak verenler, “O’nun bize
bıraktığı nadide şehrin sokaklarında, caddelerinde adımlayanlar, hoşgörüden ve sevgiden
kurulmuş bir medeniyet mirasında yaşadıklarının farkında
olmalılar” diye düşünüyorum.
Kampanyaya kalıcı
bir katkısı olsun, hafızalarda iz
bıraksın diye hemen ertesinde
düzenlediğimiz kısa film, afiş ve
fotoğraf yarışmamız da sonuçlandı. Birbirinden güzel eserler
arasından seçim yapmak çok
kolay olmasa gerek. Jüri üyelerine bu yoğun mesailerinden ötürü
çok teşekkür ediyorum.
yarışmamızda derece alan eserler
için hazırlanan yarışma katalogumuz da KOMEK dergimizin bu
sayıdaki hediyesi olarak elinizde
olacak. Yarışmada derece alan
alamayan tüm eser sahiplerini
tebrik ediyor, sosyal sorumluluk
projemize katkıları için kendilerine teşekkürü borç biliyorum.
Gördüğünüz gibi her
yeni gayret, yeni bir simge kazandırıyor. Çünkü sevgiler katılıyor
içine, her bir eserin inşaasında.
Aşkla daha bir güzel karılıyor, hizmetin harcı. Projesinden açılışına
tüm adımlar, inancın ve sevginin
gücüyle oluyor. Gücümüzü ilginizden ve sevginizden aldık. Hizmet
sevgiyle oluyor…
Daha aydınlık bir gelecek
temennisiyle, sevgi ve saygı ile
selamlıyorum…
“Kadına Şiddete Hayır,
Sevgi ve Hoşgörüye Evet” konulu
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
5
KAPAK KONUSU
YENİ LOKALLER VE YENİLİKLER
Yeni lokaller,
yeniliklerle
açıldı
H AT İ C E O L C A Y
KOMEK’lerden ve Konya’nın 4
hanımlar lokalinden bahsediyoruz. Yaptığı çalışmaların hedefini,
“Konya’yı geçmişi kadar güçlü ve
görkemli bir geleceğe taşımak”
sloganıyla özetleyen Başkan
Akyürek, her defasında sosyal
belediyecilik çalışmaları kapsamında KOMEK ve Hanımlar Lokali
kuruluşlarının nitelik ve nicelik
bakımından güçlendirildiğinde
Konya’nın daha güçlü ve daha
dinamik bir yapıya kavuşacağını
söylüyor.
ALAADDİN’DE
ÖRNEK BAŞARI
Konya Büyükşehir
Belediyesi’nin halka doğrudan
hizmeti olan KOMEK, yurt dışı
hizmetleriyle de uluslar arası bir
marka oldu. Çeşitli yarışmalarda
alınan ödüller, her kayıt dönemi
artan branşlar, öğretici kalitesinin yükselmesi, artık ihtisas eğitimi vermeye başlayan eğitmenleriyle KOMEK’in başarısındaki
6
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
artış, onun marka değerini de
artırıyor.
KOMEK’teki yeni
branşlardan
haberdar mısınız?
Ud
128 saat Hobi
Piyano
232 saat
Budama
576 saat (24 hafta)
Kuran-ı Kerim Okuma
(Tecvidli) 96 saat
Kuran-ı Kerim Okuma
(Elifba) 32 saat
Ayakkabı Istampası kursu
536 saat
Sayacı kursu
512 saat
İlk yardım
96 saat
Bugün “Halk Üniversitesi” sloganı, artık slogan olmaktan
çıktı, deyim yerinde ise bir kurumsal kimlik oldu. Sadece Alaaddin Kurs Merkezi’nin 11 dersliği
ile öğretmen sayısını artırmadan,
sınıfları aynı kalarak eğitim verdiği öğrenci sayısını 2011 yılının aynı
dönemine göre 1133 kişiden 3114
kişiye çıktı. İnsan kaynaklarının
etkin ve verimli kullanımı böyle
bir başarı getirmiş görünüyor.
LOKALLERİN
BÜYÜK KATKISI
KOMEK’in kardeş kuruluşu olan Hanımlar Lokali Kent
Konakları, önce Selçuklu ardından Meram’da açılmıştı. Selçuklu
ve Meram Hanımlar Lokali kısa
sürede kentli kadının sosyal hayata katıldığı bir merkeze dönüşmüştü.
KAPAK KONUSU
Konya
Büyükşehir
Belediyesi’nin
halka doğrudan hizmeti olan KOMEK, yurt
dışı hizmetleriyle de
uluslar arası bir marka oldu. Çeşitli yarışmalarda alınan ödüller, her kayıt dönemi
artan branşlar, öğretici kalitesinin yükselmesi, artık ihtisas
eğitimi vermeye başlayan eğitmenleriyle
KOMEK’in başarısındaki artış, onun marka değerini de artırıyor.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
7
KAPAK KONUSU
YENİ LOKALLER VE YENİLİKLER
Kadının sosyal etkinliklerde yer
alması, şüphesiz sosyalleşmeye
ve özgüven kazanımına önemli
ölçüde katkı sağladı. Bir süre
sonra eşlerindeki, kızlarındaki,
ablalarındaki bu büyük değişim
diğer aile üyeleri tarafından da
fark edildi.
Ev hanımlarının ve
kızlarının yanında üniversite
öğrencilerinin de yoğun ilgisini
kazanan lokallere bu kayıt döneminde yenileri eklendi. Karatay
ve Alavardı Hanımlar Lokalleri ile
de proje, kent geneline yayılınca
lokallere üye insanların sayısı
çığ gibi arttı. Diğer mahallelerde
artık , Başkan’dan mahallelerine
lokal isteğinde bulunmaya başladılar. Başkan, 5. Hanımlar Lokali
Mümine Hatun’un da Selçuklu’da
hayata geçirileceği müjdesini verdi. Lokalleri, sosyalleşmenin ve
aile ortamının örnek merkezleri
olarak gören Başkan, kuşkusuz
8
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Konyalı’nın bu isteklerine kayıtsız
kalmayıp yeni lokallerle, yeni
KOMEK şubeleriyle halkla ilişkiler
ve eğitim faaliyetlerine daha çok
yer verecektir.
Karatay ve Alavardı
Hanımlar Lokali 2012-2013 eğitim
öğretim yılının ilk sezonunda
hobi amaçlı kursiyer kayıtlarını
tamamladı. Lokaller yılda iki defa
üye kaydı alıyor: Güz ve Bahar
dönemlerinde. Selçuklu, Meram
ve Karatay Hanımlar Lokali, 1000
üye kapasiteli olarak bölgelerinin
sosyal hayata katılmayı isteyen
hanımlarına hizmet verirken,
kursların birinden sertifika alıp
diğerine başlayan bu arada haftada birkaç kez de yüzme seanslarına katılarak hem sanat hem de
meslek eğitimi alıp öbür yandan
da spor aktiviteleriyle zamanı çok
iyi değerlendirme imkânı sağlıyor.
Büyükşehir Belediyesi
Hanımlar Lokalleri’ne üye olanlar,
yüzme, aerobik, step, masa
tenisi, bilardo sporlarını yaparken; Bilgisayar, İngilizce, Arapça,
Kur’an-ı Kerim, Resim, Ebru,
Diksiyon, Enstrüman, El Sanatları
gibi faaliyetlere katılabiliyor. Aile
danışmanlığı ve rehberlik hizmetlerinin yanında hanımlar, kafeterya ve kabul günü salonundan da
yararlanabiliyor.
EN BÜYÜK HAVUZ
KARATAY’DA
Karatay Lokali, lokaller
arasında en büyük havuza sahip
olmasıyla öne çıkıyor. Saunası
ve şok havuzu ile dikkat çekiyor.
Geniş bir terasın da bulunduğu
lokalde; büyük bir kabul salonu
yer alıyor. Üyelerin her türlü sünnet, nişan, düğün, altın günü vs.
için kullanabilecekleri mekânın
mefruşatı ve döşemeleri bu
KAPAK KONUSU
Anneler lokallerde eğitim faaliyetlerine katılırken çocukları da kreşlerde çeşitli faaliyetlerle
eğlenceli zamanlar geçiriyor.
etkinliklere göre tasarlanmış.
Lokalde engelliler de düşünülmüş. Bir engelli asansörü de
mevcut.
Meram ve Selçuklu Hanımlar Lokali’nde yemek ve pasta
yapımı kursu yerine keçe ve kitre
bebek kursu bulunuyor. Ayrıca
ileri düzey mefruşat, ileri düzey
kurdele nakışı bölümleri kursiyer
kabul ediyor. Yemek ve pasta
yapımı kursu ise sadece Alavardı
ve Karatay Hanımlar Lokali’nde
bulunuyor.
ALAVARDI ‘MODEL’
ÜRETECEK
Alavardı Hanımlar
Lokali’nde ise 500 üye kapasitesiyle tekamül kursları veriliyor.
Bir ihtisas merkezi hüviyetine
sahip olacak lokalde, desen ve
moda tasarımı branşlarından
üretilecek desenler, diğer lokal
ve kurs merkezlerine dağıtılacak.
Ayrıca Alavardı Lokali’nde 15-20
yaş arasındaki Kız Yetiştirme
Yurdu’nda kalan öğrenciler için
özel Bilgisayar, İngilizce sınıfları
oluşturularak, eğitime başlandı.
Bu öğrenciler, farklı branşlara
katılmak isterlerse diğer üyelerle
karma sınıflarda ders görebilecekler.
Sembolik ücretle yıllık
aidatın alındığı lokallerde, yine
sembolik rakamlarla cilt bakımı,
saç ve türban tasarımları gerçekleştiriliyor. Uluslar arası yarışmalarda ödül almış yüzme hocaları
tarafından yüzme dersleri veriliyor. Ödüllü sanatçıların verdiği,
ud, ney, gitar, bağlama, ebru,
tezhip vb. kurslarda kursiyerler,
sanatın tarihteki izlerine doğru
bir yolculuğa çıkıyorlar. Lokallere
kayıt yaptıran hemen herkesin
bir sanat ya da spor aktivitesine müptela olması, orta yaşlı
hanımların bile İngilizce, Arapça
kurslarında ileri düzey dil eğitimlerini tamamlamaları, lokallerin
kuruluş amacını da aşan bir işlevi
yerine getirdiklerini gösteriyor.
“Konya’da yaşayan
herkes Konyalıdır” prensibi
gereğince Konyalılar, bir sanat
dalını öğrenmek, yeni beceriler
kazanmak, meslek edinmek,
ișyeri açmak, boș zamanlarını değerlendirmek, gelir elde etmek,
çevre edinmek, sosyal yașamda
daha aktif olmak gibi pek çok
sebep ile yetișkin eğitimi faaliyetlerine gittikçe artan oranda ilgi
gösteriyor.
Üretmek, başarmak,
kazanmak isteyen Konyalılar,
KOMEK’te, Hanımlar Lokali’nde
hayatı paylaşıyor. Kendinize yeni
bir gelecek kurmak, yeteneklerinizi keşfetmek, aile bütçenize
katkıda bulunmak istiyorsanız,
ister lise, ister üniversite öğrencisi olun isterseniz ev hanımı, hatta
kariyer sahibi olun, bu kuruluşlar
sizin için de büyük bir fırsat olabilir.
Yolu bu kurslardan geçen geçmeyen herkes KOMEK’in
başarı grafiğini takdir ediyor.
16 yaşında Hanımlar Lokali’ne
gelen ud meraklısı bir genç kızla,
Aymanas’a resim kursuna kayıt
olmuş yeteneğini henüz keşfetmiş bir emekli amca, eğitimlerini
başarıyla tamamlayıp sertifika
alma heyecanı yaşıyor.
Bu haliyle birçok üniversitenin öğrenci sayısından daha
fazla sayıda kursiyeri yetiştirmiş
olan KOMEK ve lokaller, gerek
kursların ve katılımcıların sayısı,
gerekse eğitim branşlarının
çeşitliliği ve bu eğitimler sonunda
ortaya konan kaliteli ürünlerle,
ülkemizde ve uluslar arası alanda
bir model olarak adından söz
ettiriyor.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
9
EL SANATLARI
AHŞAP BOYAMA
Ahşaba renklerle
hayat verebilirsiniz
Hayalinizdeki renkler ve desenler bulunduğunuz mekânda canlansın,
sizi sarmalasın istemez misiniz?
Henüz belli bir renk ve
desenle biçimlenmemiş bir objeye hayat vermeyi ya da belki de
tâ babaanneniz zamanından kalma eski bir ahşap mobilyayı hayal
gücünüzün ellerine bırakarak eski
gösterişli ve ihtişamlı günlerine
döndürmek istemez misiniz? Benim her şeyim özel olsun kimseninkine benzemesin derseniz bu
sanat tam da size göre. Alın elinize boya ve fırçaları eşyalara renk
ve hayat verin. Biz de size ahşap
boyamanın tarih içindeki serüvenini anlatalım.
Ahşap eşyaların güzelleştirilmesi ve dış etkilerden korunması amacı ile yapılan boyama,
özellikle de vernikleme M.Ö. 200
yılında Çin Han devrinde bulunmuştur. O zamana ait çalışmalar,
üst yüzey işlemleri yönünden oldukça yüksek bir düzeyi belirler.
M.Ö. yapılan ahşap boyamalarında en çok kırmızı ve siyah renkler
kullanılmıştır. 16.yy. da ahşap boyama sanatı hakkındaki ilk bilgiler
Avrupa’ya ulaştığında büyük ilgi
görmüş, başta İtalya olmak üzere Hollanda, İngiltere gibi birçok
Avrupa ülkesinde geniş bir kesim
tarafından çalışılmıştır. Mobilyaların boyanması ve üzerlerine
resimler yapılarak süslenmesi ilk
defa İtalya’da moda olmuştur. Boyalı ve süslemeli mobilya modası
hızla yayılmıştır. Ahşap boyamada
üst yüzey işlemlerinin gelişip zenginleşmesi bu alanda aralıksız ve
yoğun araştırmaların sürdüğünü
gösterir.
10
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
EL SANATLARI
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
11
EL SANATLARI
AHŞAP BOYAMA
Her yeni buluş, ahşap boyama
endüstrisine yeni gereçler kazandırmaktadır. Ahşap boyama sanatı günümüzde bütün dünyada
uygulanılan bir sanat dalıdır. Yine
başta İtalya olmak üzere Amerika,
İngiltere, Fransa, hatta Afrika’da
da sayısız ahşap boyama sanatçıları sanatlarını bütün insanlarla
paylaşmaktadırlar.
Bugün ahşap boyama
olarak bildiğimiz bu sanatın geçmişi kültürümüzde çok eskilere
dayanmaktadır. Adını ilk olarak
Edirnekâri olarak duyuran bu
sanat, 14. yy.dan sonra ahşap ve
deri gibi çeşitli malzemeler üzerine uygulanmıştır.
Ciltçilikte de uygulanan
bu bezeme sanatıyla kök boya ve
altın varak ile nakışlar yapılmış,
lake denilen cila yapılarak son
haline getirilmiştir. Bu bezeme
sanatının çıkış noktası saray kenti
Edirne’dir.
Kapı kanatları, tavanlar,
çeyiz sandıkları, dolap kapakları,
para kutuları, ahşap pencere kepenkleri ve cilt kapaklarında kullanıldığı görülmüştür. Kimi zaman
diğer ahşap süsleme teknikleriyle
de beraber kullanıldığı olmuştur. Bunlar ahşap üzeri kakma ve
oyma sanatlarıdır.
Edirnekari
süslemede
geleneksel Rumi motifler (stilize
edilmiş hayvan figürleri), Hatayi motifler (stilize edilmiş çiçek
desenleri) ve Çin bulutu denilen
motifler hâkimdi. Sonraları bu
motiflere barok ve rokoko tarzı
desenler de ilave edilmiştir. Buket
halinde kurdeleli çiçekler ve vazolu demetler halinde de desenlemeler uygulanmıştır.
Meyve motifleri, sepette
tanzimler ve manzara, gemi gibi
motifler de kullanıla gelmiştir. Bu
motiflerde desenleri ortaya çıkarma amacıyla verilen ışık ve gölge;
taramalar, tonlamalar ve konturlarla şekil almıştır.
12
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Teknikleri
Ahşap boyama teknikleri;
• Dekupaj,
• Transfer,
• Stencil,
• Boyutlu boya ile uygulama,
• Yaprak varak,
• Folyo varak,
• Kâğıt mozaik,
• Peçete tekniği,
• One stroke,
• Petal porselen,
• Beadosphere ile üç boyutlu
dekupaj,
• Kontur rölyef pasta ile
peçete kabartma tekniği,
• Beadosphere ile dekupaj
kaplama,
• Sedef tekniği,
• Rub-on transfer,
• Antıquıng leather (eskimiş
deri dokusu) ve wood graning (ahşap damar görüntüsü) dir.
Ayrıca farklı bir boyut kazandırma teknikleri olarak çatlatma teknikleri söylenebilir.
Çatlatma teknikleri ise;
• Mozaik çatlatma,
• Klasik çatlatma,
• Antik çatlatma,
• Timsah kabuğu çatlatma,
• Eskitme,
• Mumlu eskitme ve alkollü
eskitme şeklindedir.
EL SANATLARI
Türk süsleme sanatında
Şükufe tarzı olarak bilinen natürmort çalışmaları natüralist bir
üslupla gül, karanfil, lale, sümbül,
kasımpatı, hanımeli gibi motifler
ahşaba işlenmiştir. Bu sanatın
en güzel örnekleri Edirne Sarayı
ve Topkapı Harem Dairesi süslemelerinde görülmektedir. İstanbul, Edirne, Bursa, Diyarbakır ve
Anadolu’nun pek çok bölgesinde
uygulandığı görülmüştür. Zamanla geleneksel motifler sadeleşmiş, devrin ihtiyaçlarına göre yok
olmaya yüz tutmuştur. Yakın tarihimizde ahşap boyama, at arabalarının, şerbetçi ve macuncu gibi
esnaf arabalarının süslenmesinde
kullanılmıştır. Bu tür süslemeler
çizim yapılmadan serbest fırça
teknikleriyle uygulanır. Genelde
Ahşap boyama yaparken dikkat edilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır. Çatlatma yaparken ıslak fırça kullanmamak, kaliteli ham malzeme
kullanmaya özen göstermek, zemin boyanırken, bir sonraki kat boyayı uygulamadan önce, son kat boyanın kuruduğundan emin olmak bunlardan bazılarıdır.
süslemelerde manzara resimleri kullanılmıştır. Bu süslemeler
İskandinav ve Rus tarzı boyama
örneklerine benzemektedir. Bu
ülkelerin ahşap boyama örnekleri
Edirnekâri’ye göre serbest fırça
tekniklerine dayandığı için ince
işçilik taşımaz.
Bugün değişen zaman,
zevk ve ihtiyaçlara göre gelişen
ahşap boyama günlük hayatta
kullanılan komodin, dolap, yatak
başı ve paravan gibi malzemesi
ahşap olan birçok objede kendini
göstermektedir. Bir sanat halini
alan ahşap boyama günümüzde
sadece ahşaba değil deri ve cam
objelere de uygulanmakta, elde
edilen ürünler birer sanat eseri
olarak karşımıza çıkmaktadır.
EYLÜL-EKİM 2012
DVD’de
İZLEYİN
KOMEK Dergisi’nin ücretsiz ekidir.
KUAFÖRLÜK Türban Yapımı | SAĞLIKLI YAŞAM İbrahim Saraçoğlu / Sorular 1
ÇOCUK GELİŞİMİ Örgü Civciv Yapımı | EL SANATLARI Ahşap Boyama
KOMEK ÖĞRENCİLERİ RÖPORTAJ Birlikte başardık
HER EV BiR KOMEK
Alüminyum Folyo ile
Ahşap Boyama’nın
yapılış hikayesini
izleyin.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
13
AİLE İÇİ İLETİŞİM
NE DÜŞÜNÜYORSAN ‘O‘ SUN
‘O’
Ne düşünüyorsan
14
sun
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
AİLE İÇİ İLETİŞİM
CANSU BER NA DEN İZ
Uzman Psikolog
Kendimiz hakkındakidüşüncelerimiz dikkat edelim,
belirli bir zaman sonra bizim
gerçeğimiz olur. Düşünceler önce
küçük ve basittir. Daha sonra her
aklımıza geldiğinde büyür. Basit
bir korku, şüphe ve takıntı beslendikçe büyür ve hastalık haline
gelebilir. Sonra ruhsal bunalımlar,
hastalıklar…
Kaderin varlığına inanırız, fakat irademizi unuturuz.
İçinde bulunduğumuz birçok
üzüntü sıkıntı ve hayal kırıklığını
kendimiz yaratırız. Başkasına her
dert yanışla, her tekrarla daha da
güçlendiririz.
İnsan istekleriyle vardır
ve başarabilecekleri istekleri
kadardır. İstemediklerimiz için
çırpınmayız. Zihnimiz sadece düşüncelerimizle beslenir. Herkes
birçok arzu ile yoğrulur kimileri
bencil, kimileri intikam, kimileri
sahte arzularla doludur, ama her
şey önce düşüncededir. Sadece
düşünürüz iyi, güzel çirkin her
şey önce düşünülür ve yeterince
tekrarla yavaşça sarar irademizi
bir bakmışız ki oradayız ya da
aklımızdaki dudaklarımıza dökülüverir. Öyle önemlidir ki düşünceler acılara da huzura da açılan
kapıdır.
Mevlâna der ki ‘Gül
bahçesini düşün, gül kok… ‘Ne
düşünüyoruz biz, eşimizin sürekli
bizi aldattığını mı? Komşularımızın arkamızdan konuştuklarını
mı? Ya da aile içinde isteklerimizi
nasıl yaptıracağımızı mı? Ne
düşünüyoruz… Şimdi şu yazıyı
okurken ya da hemen biraz önce
ya da dün gece ne vardı aklınızda
ve size hangi kapıyı açtı…
Ne düşündüğünüze
dikkat edin, davranışınız olur. Davranışınıza dikkat edin,
alışkanlığınız olur.
Alışkanlığınıza dikkat
edin, kaderiniz olur…
tir. Kimse hakkında bir suçlamada
bulunmadıysan başka kusurun
olmuştur. Tohum ektin nasıl
olurda meyve vermez.’ Bunu der
Mesnevi… Bir de der ki, “Ne yaparsan karşına çıkar”. Psikoloji de
der ki, “Bir şeyi ısrarla düşünürsen iraden dayanmaz yaparsın ve
bütün bizi üzen, bizi hasta eden
sorumluluklar yükleyen her şey,
önce düşüncede başlar. Yeterince sık düşünürsen beynin bütün
enerjini düşündüğüne verir ve
kolayca yaparsın. Güzel duygular düşünür ve tekrar edersek
ruh sağlığımız çok daha iyi olur.
Olumsuz düşünceler ve takıntılar
ise ailemizki huzuru alır götürür
dikkat edelim düşüncelerimize
sadece düşünerek bile birçok değişiklikler yaparız yaşamımızda…
Bir de kötü düşüncelerimizi etrafımızdakilere öğretiriz.
‘Kesin kızmıştır, ben
anlarım öyle sanmıştır, doğru
söylemiyordur, bakışında da belli” düşüncelerimizle etrafımızı da
etkiler akıl okuyuculuk yaparız.
Bu tarz telkinleri çocuklarımıza
da yaparız’ Sakın verme sakla,
alır oyuncağını kırar…’ Olmayan
şeyleri bilir küçük çocuklarımıza da olumsuz düşünmeyi
öğretiriz. O da paylaşmayı ve
sevmeyi öğrenmez herkese
şüphe ile bakar ve bencil davranır. Biz olumsuz düşünerek
sadece kendimize değil çevremize de obsesyonları(takıntı)
septikleri(şüphe) korkuları aşılarız.
Ne düşündüğünüze dikkat edin, davranışınız olur. Davranışınıza dikkat edin, alışkanlığınız
olur. Alışkanlığınıza dikkat edin,
kaderiniz olur…
‘Sana bir yerden suçlama
gelirse, mutlaka zulmettiğin birisi
zahmete düşmüş, beddua etmişEY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
15
GEZELİM - GÖRELİM
KYOTO JAPON PARKI
Japonya’da
gün batımı
ELİ F ÖZPI NAR
“Taştan fenerler, ahşap fenerler, taşlı yollar,
şelaleden akan suyun şırıltısı, kıvrıla kıvrıla
yol alışı, taş köprüler, kameriyelerin estetiği…
Gördükleriniz, algıladıklarınız her şey o kadar
sade ve incelikle düşünülmüş ki adeta küçük
bir cennet bahçesindeymişsiniz hissi uyanıyor
içinizde.”
Naif, kırılgan ve incecik
bir ses sanki bir kuşu ürkütmekten korkarcasına koto nağmeleri
eşliğinde dokunuyor yüreğinize… Bu dokunuş tanıdık geliyor
eskilerden, yüzünüze değip geçen
rüzgâr alıp götürüyor sizi bilmediğiniz bir yerlere. Bulunduğunuz
yerle bağ kurmanız, burayı hatıra
defterinin özel sayfalarına almanız hiç de zor olmuyor. An, sizi her
anlamda sarmalıyor.
Çakıl taşlı merdivenden
inerken erguvanlar, yıldız çiçekli
manolyalar, kırmızı çınar yapraklı
akçaağaç gibi belki de pek çoğunu ilk defa gördüğünüz ağaçlar
selamlıyor ama bu selamı en çok
da mavi sarkık atlas sedirine yakıştırıyorum. Yerlere kadar eğilen
dallarıyla bulunduğu mekânın ruhunu en çok o anlamış, o uyum
sağlamış sanki ve “Konnichiwa”
diyordu tüm saygısı, zarafetiyle.
16
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
“Konnichiwa” diyorum ve başımı
rüzgârdan yana çeviriyorum, şirin mi şirin ve bir o kadar da geçmişten kopmuş gelmiş taş kuyu
ilişiyor gözüme, heyecanla yaklaşıyorum yanına, hemen kolundan
çevirerek tahta kovayı çekiyorum
yukarıya, kuyunun her detayına
dokunarak mekânla kucaklaşıyorum yıllar sonra kavuşmuş dostlar gibi. Yeni oyuncağını merakla
kurcalayan çocuk heyecanı ve
mutluluğuyla her taşını, her ağacını, çiçeğini-böceğini dikkatle inceliyorum. Taştan fenerler, ahşap
fenerler, taşlı yollar, şelaleden
akan suyun şırıltısı, kıvrıla kıvrıla
yol alışı, taş köprüler, kameriyelerin estetiği… Gördükleriniz, algıladıklarınız her şey o kadar sade
ve incelikle düşünülmüş ki adeta
küçük bir cennet bahçesindeymişsiniz hissi uyanıyor içinizde.
GEZELİM - GÖRELİM
Japon Kyoto Parkı
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
17
GEZELİM - GÖRELİM
KYOTO JAPON PARKI
Küçükken atkuyruğu
bağlı saçımın çektiği
gözlerimden dolayı beni
Japon diye seven, seslenen
akrabalarımın etkisinden
midir bilmem; ev dekorlarından, giyimlerine,
yürüyüşlerinden sinemalarına Japonların hayatı,
yaşayışlarındaki sadelik ve
estetiğe, inceliğe hayranımdır. Bu yüzden Japon
kültürünü biraz araştırmışlığım da vardır. İşte o
araştırmalarım esnasında
onlara dair karşılaştığım
ve “ahhh ahh aslında bizim kaybettiğimiz, kâmil
insan olma yolunda belkide hiç hayata geçiremediğimiz değerlerimiz” diye
iç geçirdiğim güzel haslet,
gelenek ve görgülerden
bazıları.
Bazı zamanlar canım sıkıldığında,
ruhum daraldığında dinlediğim geleneksel Japon müziği nağmeleri
eşliğinde gözümü kapatır, kendimi Asya sinemalarında izlediğim,
renklerin cümbüş ettiği o meşhur
Japon bahçelerinde gezerken hayal ederim. O küçük ahşap köprüden manzarayı seyre dalar, düşünür rahatlarım. En mutlu günlerini
ölümsüzleştirmek için sanırım “en
güzel güne en güzel mekân yaraşır” diyerek, özel fotoğrafçılarına
doğal mekânda düğün pozu veren
gelin ve damatların köprüye olan
ilgisinden ben pek köprüde seyre
dalamadım. Fakat parkın içerisinde bulunan cafe-restoran, bu seyir
zevkini ziyadesiyle yaşattı. Manzarası ve kahvaltısı ile ünlü bu restoranda ben akşam yemeği yemeyi
tercih ettim.
18
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
GEZELİM - GÖRELİM
• Japonlar özellikle bir topluluk içinde karşısındakine kızsa
bile çok nadir olarak açık olarak
kızgınlıklarını gösterirler. Kendilerinin yüzde yüz haklı olduklarına
inansalar bile karşısındaki kişiyi
sakinleştirmek için özür dilerler.
Bir kişinin sinirlenip kendini kaybetmesi çocukça kabul edilir, bu
sebeple Japonların çoğu sinirlendiklerinde otomatik olarak sinirlerini bastırmayı tercih ederler.
• İki kişi anlaşmazlık içine girer
veya bozuşurlarsa bunu tartışarak veya beraber içki içmeye
giderek dostluk çerçevesi içinde
çözmeye gayret ederler.
• Kızgınlık göstermek her ne
kadar kötü ise, Japonların üzüntülerini ifade etmek için oldukça
usta yolları vardır. Bir Japon’un
toplumda yetişkin olarak kabul
görmesi için acı ve üzüntüsünü
hafif bir gülümsemenin arkasına
gizlemesi gerekir. Buna “kao de
warau kokoro de naku” (Yüzü
gülüyor fakat kalbi ağlıyor) denir.
• Erkeklerin üzüntülerini gizleme
ve duygularını kontrol etmeleri beklenmesine rağmen bir
erkeğin ağlaması doğal olarak
karşılanabilir. Buna “otokonaki”
denir, aslında bir erkeğin göründüğü kadar soğuk ve duygusuz
olmadığını gösterir.
“Morainaki” “sempati ile ağlama” anlamına gelir ve zayıflıktan
ziyade insan duygusu belirttiği
için doğallıkla karşılanır.
Eğer yaşlar içinde ağlayan bir
Japon görürseniz bu her zaman
o kişin üzüntülü olduğu anlamına
gelmez. Bu büyük bir mutluluk
göstergesi de olabilir ve “ureshinaki” denir.
• Utangaç, sessiz olmak
Japonya’da bir fazilet olarak
görülür, özellikle söz konusu
romantik duygular ise. Bir kişinin
isteklerini açık olarak söylemesi en iyi şekli ile saflık, en kötü
şekli ile kabalık olarak karşılanır.
Bunun sebebi ise teklifi yapacağınız kişiyi zor duruma düşürme
ihtimalinizdir.
• Hastane ziyaretlerinde buket
çiçek götürmek -çiçekler köksüz
olduğu için hastanın gözü önünde günden güne solup gideceğinden- kabalık sayılır.
• Yemeğe başlamadan önce
‘“itadakimasu’’ denir. Bu kelime
“alıyorum’’ anlamına gelir. Yenecek olan bitki ya da hayvana, minnet ve teşekkürleri ifade eder.
Anlamını genişletecek olursak:
“Sen benim için, beni yaşatmak
için öldün / öldürüldün, ben de
senin bedenini tüm minnet ve
teşekkür duygularımla alıyorum /
kabul ediyorum’’ demektir.
• Hiç kimse kendi bardağını
kendi doldurmaz. Yakınınızdaki
insanların bardaklarını sürekli kontrol etmek, boşaldıkça
doldurmak kibar bir davranıştır.
Kendi içeceğini doldurmak, yanındakilerin ilgisizliklerini yüzüne
vurmak gibi anlamlara gelebileceğinden, iyi bir davranış değildir.
Eğer kimse gerçekten içeceğinizi
doldurmuyorsa en iyi yol sizin
başkalarına içecek sunmanızdır.
Böylece sizin bardağınızın da boş
olduğu fark edilir.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
19
GEZELİM - GÖRELİM
KYOTO JAPON PARKI
Yo hayır, henüz Sushi yiyecek
kadar farklı lezzetlere açık değilim ama restoranın özel menüsü
olan “Fajita”yı yemenizi kesinlikle
öneririm. Gün içerisinde size eşlik
eden geleneksel Japon müziği akşamla beraber yerini Türk sanat
müziğine bırakınca ve önünüze
gelen Meksika mutfağından çıkmış çeşitli sos ve baharatlarla süslenmiş “Fajita”nızı yerken gerçek
dünyaya dönüyorsunuz. Gönül isterdi ki Japon iç mimarisi ve dekorasyonu ile hazırlanmış küçük küçük odalarda, kimonosunu giymiş
bayanların hizmet ettiği Japon
yer sofralarında oturarak, bu büyüden çıkmadan tamamlayalım
geziyi ama Konya’da Japonya ancak bu kadar oluyormuş.
Benim gibi Japon kültürünü seven ve sinemalar ve müzikler aracılığıyla bu kültürle bağ
kuran biriyseniz, bir hac yolculuğu yapmaya yetecek kadar parayı da cebinize koyup henüz bir
Japonya turuna katılamadıysanız, Japonya’nın bağrından kopmuş gelmiş bu küçük Japonya’yı,
Kyoto Parkı’nı mutlaka gezin. Bir
tramvay bileti parasına, gidin
küçük Japonya’yı görün derim.
30 bin metrekare alana kurulan
Japon Kyoto Parkı’nın havuzları, 4 bin metrekarelik göleti, kameriyeleri ve sosyal alanları ile
Türkiye’nin en güzel Japon Parkı
olduğunu söylüyorlar. Konya’da
Kyoto Parkı’nı gezmeden, görmeden bu şehirde görülebilecek her
yeri gördüm demeyin.
20
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Masanız Meksika acılı
özel soslarla donatılıyor
Sushinin çiğ balık
dışında farklı malzemelerden, sebzelerden
çeşitli yöntemlerle
yapıldığını da burada
öğrendim. Sushi yedim
demek için illa yosuna
sarılmış çiğ balık yemeniz gerekmiyormuş.
İşte bazı Sushi çeşitleri; Nigiri Sushi, Maki
Sushi, Gunkanmaki
Sushi, Temaki Sushi,
Sashimi Sushi.
GEZELİM - GÖRELİM
Kyoto Parkında Ne Yenir/İçilir
Miso Çorbası
Geleneksel Türk Mutfağı yanında farklı
mutfaklardan da lezzetler tadabileceğiniz park
restoranında, Meksika mutfağından çok özel bir
lezzet olan Fajita çeşitleri dışındaki farklı yemek
çeşitlerini de sizin için yazıyorum.
Miso çorbası sabah, öğlen ve akşam yemeklerinde yan yemek olarak gelir. Miso adı verilen,
ezilmiş soya fasulyesi macununun sıcak su ile karıştırılması ile hazırlanır. İstenirse içine nori, yeşil
soğan gibi tatlandırıcılar da konulabilir.
Specialler
• Kyoto Fajita
• Et Fajita
• Karides Fajita
• Tokyo Fajita
• Piliç Fajita
• Mantar Fajita
• Balık Fajita
• Sabana steak
Kungfu Ramen
• Kungfu Ramen
(Tavuk Soslu Aromalı)
Kungfu
Noodle
• Noodle Sebzeli
(Domates,Biber,
Sarımsak Sosu ile)
• Noodle Tavuklu
(Kızarmış Tavuk Eti,
Sebzeli Sos ile)
• Noodle Kalamarlı
(Kızarmış Halka Kalamar
ve Özel Sosu ile)
• Noodle Karidesli
(Domates,Biber,
Sarımsak Sosu ile)
• Noodle Tavuklu
(Kızarmış Tavuk Eti,
Sebzeli Sos ile)
• Noodle Kalamarlı
(Kızarmış Halka Kalamar
ve Özel Sosu ile)
• Noodle Karidesli
• Ramen (BaharatlıSığır Eti Aromalı)
• Ramen (BaharatlıSığır Eti Aromalı)
Wai
• Wai (Haşlanmış Uzun
Japon Pirinci ve Kızarmış
Tavuk ile)
Sushi
• Sushi (Haşlanmış
Japon Pirinci, Balık ve
Çeşitli Soslar ile)
Soslu Yemekler
• Japon Usulü Soya
Soslu Tavuk Sote
• Japon Alabalığı
(Özel sosu ile servis
yapılır.)
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
21
KİTAP
BU AY NE OKUSAK?
“Her eve lazım”
kitaplar
Evde, okulda, bahçede, parkta, okulda, her yerde elinizden düşmeyecek
kitaplardan sizler için derledik. Hikaye ile dinlenecek, pedagoji ile kendinizi
geliştireceksiniz.
“Kariyer de yapılır,
yemek de”
“Kariyer de yapılır,
yemek de”
Usta yazar Alev Alatlı’nın
okurlarını şaşırtan kitabı daha
çok “iş”teki hanımlara yönelik
mesajlarıyla dikkat çekiyor.
Kapağın spotu: “Kariyer de
yapılır yemek de”
“Sofra kadının iktidar
alanıdır” diyor, yazar Alev Alatlı.
O bir yemek kitabı yazdı. Bu yıl
yayınlanan kitapta 700’ü aşkın
yemek tarifi ve onlarca mönü
var. Bu kitap yemek kültürüne
ilgi duyan herkesi başucu kitabı
olacak nitelikte. Kitabı ne zaman
elinize alacaksınız, Alatlı’nın o
kararlı tavrı ve muhteşem bilgi
dağarcığı gelecek aklınıza.
Funda, Alev Alatlı’nın
kızı, kendisi başarılı bir iş kadını.
Alatlı bu eserinde bir anlamda
kızına ve bütün yeni nesil
kadınlara “mutfağına sahip çık”
mesajı veriyor. Çünkü ona göre
yemek yapmak da diğer bütün
işler kadar ciddiye alınacak bir
şey. Ama bu ciddiyetin altında
ezilmeyi de yanlış buluyor o ve ne
kadar meşgul olurlarsa olsunlar,
22
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
kadınların mutlaka yemek
yapmaları gerektiğini söylüyor.
“Birbirimize saygılı
olmak niyetimiz varsa, sofranın
bunun önde gelen bir unsuru
olduğuna inanıyorum. Zor değil.
Neden hayatının bu kadar önemli
ve temel bir unsurunu genç bir
kadın ıskalasın? Sofranın
getirdiği yakınlığı,
içtenliği, sahiciliği
tekrarlayan hiçbir
yer yoktur.” diyor
Alev Alatlı, Ayça
Örer’in kendisiyle
yaptığı keyifli
röportajda.
Alatlı her zamanki gibi
ezber bozuyor ve yazdığı
kitapla çalışan, başarılı,
akıllı, üretken kadınların
da mutfağa girip sofra
kurabileceğini üzerine basa
basa vurguluyor. Funda’nın
Mutfak Rehberi de Alev
Alatlı’nın diğer kitapları gibi
değerli ve keyifli bence. Bir
yemek yazarı olarak Sayın
Alatlı’ya, yemek yapmakla ilgili
değerli düşünceleri ve kitabı için
teşekkür ediyoruz…
Funda’nın Mutfak Rehberi / Alev
Alatlı / Alfa Yayınları
KİTAP
Mustafa Kutlu okumak,
her zaman keyiflidir
Dünyanın en zor sorusu:
Aşk nedir?
Aşkın
başlangıcı “görme”,
sonucu “bakma”dır.
İlk görüş anında başlayan ilginin sırasıyla
sevgiye, bağlılığa,
kalbin erimesine,
tutkuya, özleme ve
nihayet aşka dönüşmesinin bir tek gayesi vardır; sevilenin yüzüne bakabilmek, o ilk
görüş anının lezzetini ve hazzını
derece derece artırarak kemale
erdirebilmek.
Görmekten bakma
derecesine yükselebilmek için
aşkın binbir türlü tecellisi, sayısız
çile durağı, firkat, hicran ve
hasrete adanmış elemleri vardır
ki, bunların her biri âşıkı kabalıklarından yontar, ruhunu arıtıp
billurlaştırır ve en son noktada
doya doya “bakma” eylemi için
onu hazırlayıp sevgili huzuruna
çıkartır.
Aşkın “bakma”dan
sonraki durağı “tapma”, yani
sevenin sevilene kul
olmasıdır. Mevlana’ya
göre aşk öyle bir sırmış
ki her gönül kaldıramaz ve ehli olmayanlara anlatılmazmış.
İskender Pala’ya göre
dünyanın en zor ve ilk
sorusu “Aşk nedir?”…
Çünkü dünya aşk üzerine yaratılmış. Bebek doğduğu andan
itibaren eğer aşk varsa insaniyet
vasıflarını kazanıyor. Eskiler
insana “alem-i Kübra” derlermiş.
Her şeyin merkezi olan insanın
kalbindeki bir damla aşktır ve
insan ondan ibarettir. Ancak
insanoğlu âşkı tanımlamakta her
zaman güçlük çekmiştir.
İskender Pala hayranları, “Aşka Dair” isimli kitabı yine
ellerinden düşürmeyecek.
Aşka Dair / İskender Pala / Kapı
Yayınları
Anadolu Yakası,
müellifin kapağına “nehir
söyleşi” notu düşürdüğü farklı
bir öykü çalışması…
Erol isminde bir
gazetecinin Anadolu Yakası
isimli bir kanaldaki taciz olayını
araştırmak üzere kanalın sahibi
Muzo Gönül’le görüşmesi, bu
görüşmenin ardından kendisiyle
bir nehir söyleşi yapma kararı
alması üzerine başlıyor yolculuk...
Muzo Gönül, bir yandan
gariban çocukluğundan, kanal
patronluğuna uzanan öyküsünü
anlatırken diğer yandan da
yaşadıklarını yorumluyor Erol’a.
Muzo Gönül aslında
rahmetli Özal’ın Anadolu
Kaplanları diye tabir ettiği bir
sınıfın haritası gibi zatında.
Söyleşi sırasında bir yandan
Muzo’nun ideallerini, bir yandan
da gündelik hayatın içinde
yaşadığı olayları okuyorsunuz.
Bir tarafta size mesela sanata
dair felsefî şeyler söylüyor, diğer
yanda bacanağının işyerinde
taciz ettiği kızları korumaya
çalışıyor. Bir yanda Erol’a
ahlakın sınırları ve ahlak kavramı
hakkında nutuk çekerken diğer
yanda kameramanlardan birisinin
bayan çalışanla öpüşürken
yakaladığı bir yabancıyı
tartaklaması olayını çözmeye
gayret ediyor. Ve ahlak hakkında,
kültür hakkında sahip olduğu
onca kanaate rağmen orada tek
yapabildiği durumu kurtarmak.
Bu yönüyle Muzo sekü­
lerleşen dindarın kararsızlığına
sahip. Söylemi ve eylemi
arasında büyük çelişkiler var. Size
öğütlediğini bir de bakıyorsunuz
ki, kendisi bir türlü oturtamamış.
Kendinden ve halinden şikayetçi.
Ama şartlar diyor, şartlar. Ekmek
parası...
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
23
KİTAP
BU AY NE OKUSAK?
Yazar bilindiği gibi, zihni
yormayan, akıp giden bir kalemin, üslubun, sanatın sahibi…
Okumak her daim keyif verir.
Anadolu Yakası / Mustafa Kutlu /
Dergah Yayınları
“Çocuktur geçer”
demiyorsanız…
Kızınız top oynarken bileğini incittiğinde ya da oğlunuz
fırında parmağını yaktığında ne
zaman, kime başvurmanız gerektiğini veya hangi uygulamanın uygun olacağını bilirsiniz; sonuçlar
hakkında da az çok fikriniz vardır.
Ancak çocuğunuz okulda sorunlar yaşıyorsa, evde sıkıntıları
varsa, anktiyete ya da depresyon
belirtileri gösteriyorsa, sizin için
yanıtsız pek çok soru var demektir. Bu normal bir davranış mı
yoksa endişelenmeye gerek var
mı? Okulda ya da arkadaşlarıyla
ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler
mi var? Olanlar sizin hatanız mı?
Ne yapmanız gerek? Bekleyip ne
olacağını mı görmelisiniz, yoksa
bir uzmandan yardım istemelisiniz?
“Çocuktur Geçer!” de
uzmanlar tüm bu sorunların
cevaplarını bütün sorunların
kaynağına inerek, psikolojik
ve tıbbi önerilerde bulunarak,
24
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
örnekler sunarak veriyorlar. En
önemlisi, birbirine çok benzeyen
semptomların birbirinden çok
farklı nedenlerden doğabileceğini anlatıyorlar. Çocuğun sorunlarını çözebilmek için öncelikle bu
sorunların doğasını kavramanın
gerektiğine işaret eden yazarlar,
bebelikten ergenliğe kadar uzanan geniş bir dönem en sık görülen sorunları ele alıyorlar ve ne
zaman, nasıl müdahale etmeniz,
nasıl bir yaklaşım sergilemeniz
gerektiğini açıklıyorlar. Çocuk yetiştirmenin pek çok zorluğunun
üstesinden gelmelerini sağlayacak olan bu kitaba başvuran
anne babalar -hatta eğitimciler
ve doktorlar- sorunları “Çocuktur, geçer!” diyerek geçiştirmenin yanlışlığını çok daha açık bir
şekilde görecekler. Unutmayın,
sorun düşündüğünüzden çok
daha ciddi olabilir. Her çocukta
görülebilecek olağan durumları,
daha ciddi sorunlardan ayırmanızı sağlayacak bilgiler. Parmak
emme, yatak ıslatma, utangaçlık,
hiperaktivite, gece korkuları,
sosyal fobi, okuldan kaçma,
beslenme bozuklukları, davranış
bozuklukları, alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı ve daha fazlası... Her
yönden sağlıklı bir çocuk yetiştirme konusunda geç kalmış olmak
istemiyorsanız, vakit kaybetmeden bu kitabı okumaya başlayın!
“Çocuktur, Geçer” / Susan Anderson Swedo / Epsilon Yayınları
Süper güçleri olmayan
Süper Çocuk
Zeynep Sevde Paksu,
özellikle çocuk yayıncılığıyla
ilgilenen bir yazar, yayıncı. Süper
Defter serisinin ilk kitabı “Süper
Güçlerim Olsa Allah’ı
Görebilir miyim?”, ikincisiyse “Süper Güçlerim
Olsa Allah’la Konuşabilir
miyim?”. İki kitabın daha
doğrusu defterin kahramanı da ‘Süper Çocuk’.
Kitap Süper
Çocuk’un gizli defteri
formatında yazılmış. Karalama tarzı notlara da rastlamak
mümkün. “Süper Çocuk” aslında
hayli sıradan. Öyle sarışın, mavi
gözlü filan da değil, sokakta
rastlayabileceğiniz türden. Ancak
o sıradanlığın nasıl bir süper
gücün yansıması olduğunu fark
etmiş. Baştan kabullenmiş süper
olmayı. Sonrasında bunun için
bir sürü delil çıkmış karşısına. Örneğin kazara elini kesiyor, birkaç
gün içinde iyileşiyor yarası. Bu
süper güç değil de nedir?” diye
düşünürken, süper babaanne
yetişiyor imdadına. Ona elini asıl
dikenin Allah olduğunu anlatıyor.
Ya gökyüzünde parlayan yıldızlar,
yan komşu Salih amcanın marifeti miydi? Peki, çiçekler ‘Süper
Çocuk’un bayıldığı bifteği neden
yemiyordu? O mu daha güzeldi
yoksa yeşil kurbağa mı? Tüm bu
sorulara süper babaannesinin de
yardımıyla cevap arıyor. Bulduğu
her cevap onu bizzat göremese
de Allah’ın yeryüzündeki yansımalarını idrak etmeye bir adım
daha yaklaştırıyor.
İkinci kitap “Allah’la Konuşabilir miyim?”, Allah’ı yeryüzündeki izleriyle görmeyi başaran
Süper Çocuk’un bu defa onunla
konuşma çabalarını anlatıyor.
Dua etmeyi öğrenirken, hayli
garipsiyor el açmayı. “Niye elimizi
açıyoruz ki, bir tür sinyal mi?”
diye düşünürken imdada babaannesi yetişiyor yine. Tabii, Allah
ile konuşma macerası pek de
kolay olmuyor. Bitmek bilmeyen
isteklerinin değil, onun ihtiyacına
en uygun karşılığın verildiğini öğrenmesi zaman alıyor. Namazla
Allah’ın insanları huzuruna çağırdığını öğrenip, ezan okunduğunda “Tamam Allah’ım çikolatamı
yiyip geliyorum.” demesiyse evlere şenlik.
I- Süper Güçlerim Olsa
Allah’ı Görebilir miyim?
2- Süper Güçlerim Olsa
Allah’la
Konuşabilir miyim? / Zeynep
Sevde Paksu / Nesil Yayınları
BAK - YAP / TRABZON İŞİ BONCUK ÖRGÜ
1
2
3
Trabzon işi boncuk örgü
Merhaba;
Bu sayıda size
Trabzon işi boncuk örgü
tekniğini göstereceğiz.
Bu tekniği çeşit çeşit takı
ve aksesuar yapımında kullanabilirsiniz.
Malzemeler: 0,20’lik misina, kum
boncuk.
Hürrem tekniği ile süslenen bu takımızı yapmaya 4 tane
kum boncuk takarak başlıyoruz.
Düğümün olduğu taraftan 2 tanesinden girerek iğneyi asılıyoruz
ve kare bir görüntü elde ediyoruz.
Tekrar 4’lü kum boncuk takıp aynı
işlemi tekrarlayarak 11 tane kare
yapıyoruz. Daha ince bir bileklik
istersek bu sayıyı azaltabiliriz. 11
kareden sonra dönüş yapacağız.
Dönüşte misinamız aşağıda kaldı-
ğı için 1 tane kum boncuğun
içinden geçerek misinamızı
yukarıya çıkarıyoruz. Çıkarttıktan sonra 2 tane kum
boncuk takıyoruz. Misinayı çıkarttığımız boncuğun
önündeki 2 boncuktan geçiriyoruz. Orada hiç boş boncuk bırakmadan işlemi tekrarlıyoruz. En
sonunda 2 kum boncuk alıyoruz.
Tek kum boncuk kaldığı için bir taneden geçiriyoruz.
4
5
Yukarıdaki işlemleri tekrarlayarak istediğimiz uzunluğa
gelene kadar boncuk örmeye devam ediyoruz. Örgüyü bitirdiğimizde bilekliğimizin uç kısımlarını
dilediğimiz şekilde süsleyebiliriz.
Bu bileklikte kullanılan Hürrem
tekniğini ve daha fazlasını KOMEK
takı tasarım kurslarına gelerek de
öğrenebilirsiniz.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
25
ÇOCUKLAR İÇİN
CİVCİV YAPIMI
BİRLİKTE YAPALIM
Bir civciv
gördüm sanki
EYLÜL-EKİM 2012
KOMEK Dergisi’nin ücretsiz ekidir.
KUAFÖRLÜK Türban Yapımı | SAĞLIKLI YAŞAM İbrahim Saraçoğlu / Sorular 1
ÇOCUK GELİŞİMİ Örgü Civciv Yapımı | EL SANATLARI Ahşap Boyama
KOMEK ÖĞRENCİLERİ RÖPORTAJ Birlikte başardık
HER EV BiR KOMEK
Hilal ŞIK
KOMEKAymanas Kurs Merkezi
Çocuk Gelişimi Öğretmeni
DVD’de
İZLEYİN
Örgü oyuncak
yapımını
izleyin.
Civciv Yapımı İçin Gerekli Malzemeler
1 adet sarı renkli yün ip. 1 adet siyah renkli yün ip. 1 adet beyaz renkli yün ip. 1 adet turuncu
renkli yün ip. Örmek için tığ, dikmek için iğne. Dolgu malzemesi olarak kullanmak için elyaf
(eğer elyaf yoksa dolgu için pamuk, artık kumaş, naylon poşet gibi dolgu olabilecek herhangi
bir malzeme kullanılabilir).
Baş yapımı (Resim 1)
6 tane zincir çekilip halka haline getirilir. 5 sıra sık iğne ile devam edilir. 13 sıra dolgu örgüsü
yapıldıktan sonra yanlardan eksiltmeye başlanark 28 sıra daha örülür. Örgü sonlandırılarak
içi dolgu metaryali ile doldurulur.
Yanak Yapımı (Resim 2)
5 sıra zincir çekilerek halka yapılır. 1 sıra sık iğne, 4 sıra dolgu örgüsü örülerek örgü bitirilir.
Aynı şekilde diğer yanakta hazırlanır.
Göz Yapımı ( Resim 3)
Beyaz kısmı için; 10 tane zincir çekiyoruz ve halka yapıyoruz.Yuvarlağın etrafını bir sıra sık
iğne bir sıra dolgu yaparak bitiriyoruz.
Siyah kısmı için; 5 tane zincir çekip yuvarlıyoruz. Sık iğne yapmadan direk dolgu ile devem
ediyoruz. İsteğimize göre 1 yada 2 sıra örerek
örgüyü bitiriyoruz.
Ayak Yapımı ( Resim 4)
5 sıra zincir çekilerek halka yapılır, üzerine 2
sıra sık iğne gidilir. 3. sıradan itibaren dolgu
örgüsüne başlanır. Örülen dolgu örgüsü 9.
sıradan itibaren eksiltmeye başlanarak 18 sıra
örülerek tamamlanır. İçi dolgu malzemesi ile
doldurulur. Aynı şekilde diğer ayakta hazırlanır.
Kol Yapımı
5 sıra zincir çekilerek halka yapılır, üzerine 2
sıra sık iğne gidilir. 7 sıra dolgu örülür. İstenilen
uzunluğa gelince son üç sırada eksiltilerek
örgü tamamlanır. Aynı şekilde diğer kolda
hazırlanır.
Gövde Yapımı ( Resim 5)
10 tane zincir çekilip halka yapılır. 2 sıra sık iğne
gidilir. 35 sıra dolgu örgüsü örülürerek örgü
bitirilir. İçi dolgu malzemesi ile doldurulur.
Tüm parçaları tamamlayınca iğne ile
birbirine dikerek birleştiriyoruz. En son siyah
yün kullanarak makina dikişi ile kaş ve kiprik
yapıyoruz. Sarı yünden de civcivimizin kafasına
birkaç tüy yaptıktan civcivimiz hazır.
5
26
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
1
2
3
4
ÇOCUKLAR İÇİN
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Neden Hıçkırırız?
*
Akciğerlerimiz kaburgalarımızın içinde birer torba gibi dururlar. Nefes aldığımızda bu torbalar içerlerine alabildikleri kadar
hava alarak şişerler. Göğsümüzü karnımızdan ayıran ve
akciğerlerimizin altına bitişik
büyük bir kas olan diyafram,
büzüşerek ciğerlerimizin genişlemesini sağlar, nefes almamıza yardımcı olur.
Süratli yemek yenildiğinde, yutkunma neticesinde
yemek ile birlikte bir miktar da
hava alınır. Hıçkırık, yiyeceğin
yüzeyine yapışarak sindirim sistemine giren bu havayı atmak için sistemin gösterdiği bir tepkidir. Diyafram süratle büzüşerek, çok ani ve hızlı nefes almamızı sağlar. Bu arada boğazımızın üst
tarafında, ses tellerimizin bulunduğu kısımda bir kapanma olur ve buradan geçen hava bir an bloke edilir. Bu da ‘hıck’
şeklinde bir sesin çıkmasına neden olur.
*
Bir adım atmak icin 200 kasınızı kullanırsınız.
* Her bir ayağınızda yaklaşık bir trilyon
bakteri vardır.
KİM NE YAPTI
Osmanlı’da ilk denizaltı
*
1719 yılında Sultan III.
Ahmed Hân, şehzâdeleriyle
İstanbul’dan 5000 fakir çocuğu
sünnet ettirmişti. Bu vesileyle
İstanbul’da onbeş gün onbeş
gece şenlikler yapılmış, halkın
yüzü gülmüştü. Bu şenliklerde
bütün halka yemekler verilmiş,
herkese hediyeler dağıtılmıştı. Osmanlı tarihindeki sünnet
düğünlerinin en muhteşemi
olarak bilinen bu düğünde
sanatkârlar ve esnaf da olanca hünerlerini göstermişti. Bu
gösterilerden biri vardı ki anlatmaya değer:
“Düğünün son günlerinden bir gün Pâdişah Ayna-
lıkavak Kasrı’ndaydı. Herkes
kayıklarla Haliç’e dökülmüştü.
Denizin yüzü kayıklarla örtülmüştü. Kürekleri kımıldatmanın imkânı yoktu. Gemilerin
üzeri de mahşer gibiydi. Bu
gösteride, Mimarbaşı İbrâhim
Efendi’nin yaptığı gemi büyüklüğündeki bir timsah modeli,
üst çenesini açıp kapayarak yarım saat kadar deniz yüzünde
dolaştıktan sonra denize daldı.
Zevkle seyredilen bu gösteri
çok da takdir toplamıştı. Fakat
bir saat sonra battığı yerden
tekrar deniz yüzüne çıkınca,
takdirler bu sefer hayrete dönüştü. Timsah ağzını açıp durdu, ağzından rengârek kıyâfetli
beş tane çocuk çıkıp oynamaya
başladı.” Mimarbaşının bu timsahı dünyanın bundan üç asır
kadar önce tecrübe edilmiş ilk
denizaltı gemisi sayılmaktadır.
Bu olay Seyyid Vehbî’nin “Sûrnâme’-i Hümâyûn” adlı kitabında geniş bir şekilde yazılmıştır.
Mîmarbaşı
İbrâhim
Efendi’nin yaptığı bu timsah, aslında bütün ayrıntılarıyla tasarlanmış ilk Türk
“denizaltı”sıydı!..
Dünyanın timsah sûretindeki bu
ilk “denizaltı”sı kimi zaman
“deryâ”nın derinliklerine dalıyor, kimi zaman denizin üzerinde duruyordu.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
27
ÇOCUKLAR
İLETİŞİM // İÇİN
OYUN
İLETİŞİM //
BENİMLE OYNAR MISIN?
SOKAK
OYUNLARI
AH BENİM TURNAM
Oyuncu Sayısı: Grup olarak oynanır.
Oyunun Oynanışı
Kullanılan Malzemeler: Top, yedi adet yassı
taş.
Oyunun Oynanışı:
Oyuncular iki gruba ayrılırlar. Ortaya küOyuncular el ele tutuşarak daire şeklinde sıralanırçük bir daire çizilir. 7 adet kiremit veya yassı taş üst
lar. Bir yandan aşağıdaki tekerlemeyi söylerken bir
üste dizilir. Bir grup kiremitlerin (taşların) yanında
yandan da sözlere uygun hareketler yaparlar.
kalır. Diğer grup ise taşlara altı yedi metre uzaklıkAh benim turnam, yeşil başlı
ta yerlerini alır. Amaç, altı yedi metre uzakturnam
tan topu yuvarlayarak taşları yıkmaktır. Atış
TEKERLEMELER
(Daire şeklinde el ele tutuşayapılıp taşlar yıkılınca oyun başlar. Top karşı
rak dönerler).
takımdadır. Atışı yapan grup yıktıkları taşBabam yoğurt getirdi,
Darıl dersem darılır (Oyuncuları tekrar üst üste dizmeye çalışırken diğer
Pisi burnunu bastırdı
lar kollarını bağlayarak,
grup ellerindeki topu elden ele geçirerek
Pisi seni tutarım
sırt sırta dönerler).
onları vurmaya çalışır.
Bıyığını yolarım
Sarıl dersem sarılır
Topla vurulan oyun dışı kalır. Eğer
Minarenin kilidi,
(Her oyuncu yanındaki arkadavurulacak kişi atılan topu yakalayabilirse
Kapıya gelen kim idi?
şına sarılır).
topu rakiplerinin alamayacağı yere fırlatarak
Amcamın oğlu Musacık, takıma zaman kazandırmış olur. Onlar bu
Otur dersem oturur
Kolu budu kısacık.
(Oyuncular otururlar).
sırada taşları üst üste dizmeye çalışırlar.
Şimdi
gelir görürsün,
Grubun hiçbir oyuncusu kiremitleri
Kalk dersem kalkar
Güle güle ölürsün.
(Oyuncular kalkarlar).
deviremezse gruplar yer değiştirir. Tüm
Et yer su içmez,
Büzül dersem büzülür
taşları dizen grup oyunu kazanır. Gruptaki
Hastalığı
hiç geçmez
(El ele tutuşarak halkanın
oyuncuların tamamı taşları dizmeden
ortasına doğru yürürler).
rakipler tarafından vurulursa oyunu
Süzül dersem süzülür
kaybederler.
(El ele tutuşarak halkanın
dışına doğru yürürler).
Eller şap, şap, şap
(Oyuncular ellerini çırparlar).
Ayaklar rap, rap, rap
(Oyuncular ayaklarını yere vururlar).
Bir şöyle, bir böyle
(Oyuncular elleri belde sağa sola dönerler).
Dans edelim seninle
(Oyuncular kol kola girerek dans ederler).
YEDİ KİREMİT
(KUKA-YEDİKULE)
Oyuncu Sayısı: İki grup hâlinde oynanır
28
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
// İLETİŞİM
HİKAYE
GÜNLÜK
MUZİP BİLMECELER
Hülya’nın Günlüğü
Hiç soru sormayan ama devamlı cevap bekleyen nedir?
“Ne olur Allahım, o elbise benim olsun!”
Ne kadar yağmur yağarsa
yağsın daha fazla ıslanmayan
nedir?
İstediğim o güzel elbiseyi bana almadıkları için bugün
anneme ve babama çok kızdım. Ağlamaktan gözlerim davul
gibi şişti.
Beni teselli etmeye çalışan babaannem bana bir hikâye
anlattı. Bir zamanlar bir sarayda bir padişah ve üç şehzade yaşarmış. Padişah bir gün en küçük oğluna kızmış. Ona bu kızgınlık, haksız yereymiş ve onu saraydan kovmuş. Küçük şehzade gözyaşları içinde uzaklaşmış. Dere tepe düz gitmiş, dağlar
aşmış bir köy gelmiş, yorgunluktan ilk gördüğü evin kapısına
yığılmış.
O evde yalnız yaşlı bir teyze yaşarmış. Teyze kapıyı
açınca o küçük çocuğu görmüş yalnızlığıma arkadaş olacak
diye çok sevinmiş. Onu oğlu gibi sevmiş; bakmış, büyütmüş ve
öyle dürüst çocuk verdiği Allah’a şükretmiş.
Günlerden bir gün köy halkı heyecanla bir yere koşuyormuş. Şehzade annesine “anne nereye gidiyorlar” demiş. O
da talih kuşu gelmiş oğlum onu görmeye gidiyorlar demiş. Ana
oğul koyulmuşlar yola; talih kuşu meydanda uçmuş uçmuş ve
şehzadenin tepesine konmuş. Herkes itiraz etmiş, bu yoksul
bizim padişahımız olamaz diye; bir kez daha bırakmışlar kuşu
yine şehzadenin tepesine konmuş.
Sonra bir kez daha denemişler yine aynı, bir daha denemişler yine aynı en sonunda köylüler itiraz edememiş. Şehzade padişah olmuş; hak ettiği koltuğa oturmuş.
Babaannem bu hikâyeyi anlattığında ona da kızdım.
Önce anlamadım. Neden bunu bana anlattı dedim. Babaannem
“Nasipten öte yol yok, yani herkes payına ne kadar düşerse
onu alır” dedi. “O elbise nasipse belki yarın senin olur” dedi ve
sonra birlikte dua ettik:
“Fısıltımızı, kalbimizdeki istekleri, gökyüzündeki gürültüyü, arıları, kuşları duyan Allah’ım ne olur dua’mı kabul et;
o elbise benim olsun.”
(Telefon)
(Su)
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
29
DEĞERLERİMİZ
KURBAN BAYRAMI
İbrahim, İsmail’ini
kurban etmeye
karar vermişti. İnsanın şeytanla imtihanında insan kazançlı çıktı. O
halde Kurban’ın anlamını iyi kavrayıp neyi, nasıl
kurban edeceğimize karar
vermeliyiz. Ali Şeriati’nin
de ifade ettiği gibi yalnızca ‘kurban’ olsun diye boğazlamak kasaplıktır…
Kurban; yaratana yakın
olmak, O’nun yakının da olmak,
O’na yaklaşmak… Namazla, kurbanla yaklaşmak… O nedenle
Kevser Suresi’nde insana kurban
etmesi emredilir. Sevilenlerden,
gönül verilenlerden yine sevilen
için, en sevgili için vazgeçebilmeyi
göze almak gerekir. Allah istediğinde her şeyden vazgeçebilmek.
Kurban, İbrahim’in yaptığını yapmaktır. Çok sevdiği
İsmail’den Allah için vazgeçmektir. İbrahim’in İsmail’ini kurban
etme imtihanında kazanan insan
olmuştur. Bizim de bu kazanımı
sürdürmemizin şartı Ali Şeriati’nin
de ifade ettiği gibi: “Koç ancak
İsmail’in bedeli olduğunda kurbandır; yalnızca kurban olsun diye
koç boğazlamak ise kasaplıktır.”
Kurbanın derin anlamı en çok da
şimdilerde sarıp sarmalamalı bizi.
Gerçekten kurban mı kesiyoruz
yoksa kasaplık mı yapıyoruz?
30
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Senin
İsmail’in
kim?
N. SA Mİ MERCAN
KURBAN NEDİR?
Kurban; Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek niyetiyle kesilen hayvan demektir.
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere
göre zengin sayılan mümin, ilâhî
rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Allah’a hem
de maddi durumlarının yetersiz
olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunarak
halka yaklaşmaktadır. Görüldüğü
gibi bu bayramın ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakârlıkta
bulunma anlayışı vardır. Kurban;
Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden
biri olarak asırlardan beri özellikle
milletimizin dini hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Kurban,
bir Müslüman’ın bütün varlığını
gerektiğinde Allah yolunda feda
etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir. Diğer taraftan kurban,
insanın nefsanî arzularını ve sufli
duygularını boğazladığının da bir
işaretidir.
Ayette “Bu hayvanların
ne etleri ve ne de kanları Allah’a
ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan
ancak sizin O’nun için yaptığınız
gösterişten uzak amel ve ibadettir (Hacc/37)” buyrulurken,
Peygamberimiz de; “Kim imkânı
olduğu halde kurban kesmezse
mescidimize yaklaşmasın (İbni
Mâce, “Edâhî”, 2; Müsned, II,
321)” buyurmaktadır. İlahî dinlerin sonuncusu olan İslam; ferdi,
ruhi-derûni hikmetlere ve insanî
erdemlere ulaştırmayı öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve
bütünleştirici bazı emir ve uygulamaları da getirip müesseseleştirmiştir. İslam dininin bu üstün
özelliği, zekât, hac ve kurban gibi
sosyal boyutlu malî ibadetlerde,
daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler, asırlardan
beri bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiç bir
değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir.
DEĞERLERİMİZ
Kimler kurban kesmelidir?
Dinen zengin kabul edilenler Hanefi mezhebine göre kurban kesmekle mükelleftir ve kurban kesmek kendisine vaciptir. Bunun
ölçüsü ise temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, kendisini zengin
kılacak kadar malı olmasıdır. Dinen
zengin olan bir kimse Hanefi mezhebine göre malın mülkün üzerinden, zekatta olduğu gibi bir yıl
geçmesi de gerekmez. Şafii Maliki
ve Hanbeli mezheplerinde kurban
kesmek sünnet olduğundan kurban için zenginlik şart değildir. Bu
üç mezhebe göre Kurban kesmek
sünnet olduğundan dileyen kimse
fakir de olsa kurban kesebilir.
Bir hayvanın kurban olmasına engel olan kusurlar nelerdir?
Kurban, bir ibadet olduğu için, kurbanlık hayvanların
kusursuz olmaları gerekir. Bazı
kusurlar vardır ki; bunlar, hayvanın kurban olmasına engeldir. Bu
kusurların başlıcaları şunlardır:
İki veya bir gözü kör olan, kemiklerinde ilik kalmayacak derecede zayıflamış olan, kesim yerine
yürüyerek gidemeyecek kadar
topal olan, kulağının ve kuyruğunun üçte birinden fazlası kopmuş
olan, dişlerinin yarıdan fazlası dökülmüş olan, boynuzlarının biri
veya ikisi kökünden kırılmış olan,
ölüm derecesinde hasta olan
hayvanlar kurban edilmezler. Boynuzsuz veya
boynuzu biraz
kır ılmış,
dişlerinden birazı dökülmüş ve
burulmuş hayvanların kurban
edilmeleri caizdir.
Gayr-i meşru yolla kazanılan parayla kurban kesilebilir mi?
İslâm dini, kişilerin meşrû
işlerle uğraşmalarını ve geçimlerini helâl yollardan elde etmelerini
önerir. Buna rağmen gayr-i meşru
yolla bir kazanç elde edilmiş ve
bu kazancın sahibi belli ise, bunun sahibine iade edilmesi; belli
değil ise, karşılığında sevap beklenmeksizin yoksullara veya hayır
kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir. Bu itibarla, haram
yoldan elde edilen para ile kurban
kesmek uygun değildir. İbadetler
helal parayla yapılmalıdır.
KURBAN NE ZAMAN
KESİLİR?
Hanefi mezhebine göre
Kurban Bayramında kesilen kurbanların (Udhiye) kesim vakti,
Zilhicce ayının 10. günü (Kurban
Bayramının birinci günü) bayram namazından sonra başlar, 12.
günü yani bayramın üçüncü günü
güneşin batımı ile sona erer. Şafii mezhebine
göre ise
Zil-
hicce ayının 10. günü (Kurban
Bayramının birinci günü) bayram
namazından sonra başlar 13. günü
yani bayramın dördüncü günü güneşin batımı ile sona erer. Adak
gibi diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir.
Kurban olarak kesilebilecek hayvanlar hangileridir?
Kurban; koyun, keçi,
sığır, manda ve deveden olur.
Bunların dışındaki tavuk, ördek,
kaz gibi hayvanlar kurban olarak
kesilemezler. Kurban olabilmesi
için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş olması gerekir.
Bu da, deve 5; sığır ve manda 2;
koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Kurbanlık hayvan
bu yaşını doldurduğu halde dişini
değiştirmemişse, yine de kurban
edilebilir. Bunun yanında, 6 -7 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını
doldurmuş gibi gösterişli olması
halinde kurban edilebilir. Kurban
edilecek hayvanın, sağlıklı, düzgün, azaları tamam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem
de sağlık bakımından önem arz
eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün,
bir veya iki gözü kör, boynuzları
kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve
memesi kesik, dişlerinin tamamı
veya çoğu dökük hayvanlardan
kurban olmaz. Ancak, hayvanın
doğuştan boynuzsuz olması, şaşı,
topal, biraz hasta, bir kulağı delik
veya yırtılmış olması, kurban edilmesine mani teşkil etmez.
Borç para ile kurban kesilir mi?
Borç para ile başka malları almak caiz olduğuna göre
kurban almak da caizdir. Fakat
kişi fakir ise ve bu kurban kendisine vacip değilse kesmesi halinde
sıkıntıya girecekse borçla da olsa
kurban kesmeyebilir.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
31
DEĞERLERİMİZ
KURBAN BAYRAMI
Ortaklaşa kurban edilecek bir
hayvana ortakların değişik niyetlerle katılmaları caiz mi?
Hanefi mezhebine göre
kurbana ortak olanların yönleri
değişik olsa bile kurbana kurban
niyetiyle katılmak durumundadırlar. Mesela, ortaklardan biri vacip
olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile kurbanına
niyet etmiş olsalar bu farklı niyetlerle bu kurbana ortak olmalarında bir sakınca yoktur. Çünkü
hepsi de ibâdet niyetiyle katılmış
bulunmaktadırlar. Fakat ortaklardan biri herhangi bir ibadet niyetiyle değil de, et almak maksadıyla katılmış olsa, bu sahih olmaz ve
diğerleri de niyet etmiş oldukları
kurbanı kesmiş sayılmazlar. Ancak Şafii mezhebine göre isteyen
istediği niyetle bu hayvana ortak
olabilir. Kişi ister et almak için ister adak kurbanı için isterse normal kurban için isterse ticaret
için fark etmeksizin hangi niyetle
ortak olursa olsun geçerlidir. Kurban kesenin kurbanı da sahihtir.
Ailede bir kişinin kurban kesmesi
yeterli mi?
İslam dininde; ailede
“mal birliği” değil, “mal ayrılığı”
prensibi vardır. Yani bir aile içinde
de olsa, herkesin malı, kendisine
aittir. Bir kimse, babasının, eşinin
veya oğlunun servetiyle zengin
sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde
karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla
beraber kimler dinen zenginse
Hanefi mezhebine göre sadece
onlar kurban kesmekle yükümlü
olurlar. Hepsinin de kesme gücü
varsa her birinin ayrı ayrı kurban
kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa hiçbiri
kurban kesmekle yükümlü olmaz.
Şafii mezhebine göre kurban kesmek sünnet olduğundan kurban
kesmek için zenginlik şart değildir. Fakir de zengin de kurban kesebilir.
Kurbanın derisi satılabilir mi?
Kurbanın derisini seccade veya evde kullanılacak bir şey
yapmak caiz olduğu gibi, bir fakire veya hayır işlerine hizmet eden
bir kuruluşa vermek de caizdir.
Kurbanın derisi, kurbanın bir parçası olduğundan satılması caiz olmadığı gibi, kurbanı kesene kasap
ücreti olarak da verilmez.
Elektroşok sistemi ile kesilen kurbanın etleri helal midir?
Dinde aslolan hayvanın
normal yollarla kesilmesidir. Ama
elektroşok yöntemi ile de bir
hayvanı kesmek caizdir. Tabii bu
kesimin caiz olması için şoklanan
hayvanın kesilmeden önce ölmemiş olması gerekir. Yani şoklama
hayvanı bayıltmalı fakat öldürmemelidir. Eğer hayvan henüz kesilmeden elektrik yüzünden ölürse
murdar/leş hükmüne girer ve yenilmesi haram olur.
32
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Senin İsmail’in kim?
“Sen de İbrahim gibi kendi
İsmail’ini getirmelisin Mina’ya.
Senin İsmail’in kim? Ancak sen
bilebilirsin, başkası değil. Belki
eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu
bilmiyorum, ama İbrahim’in
İsmail’i sevdiği kadar sevdiğin
bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini
yerine getirmeni engelleyen,
seni eğlendiren, hakikati duymaktan ve bilmekten alıkoyan,
sorumluluk kabul etmektense
meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte
senden gelecek yardım için
destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu
arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a
yaklaşmak istiyorsan, İsmail’i
Mina’da kurban etmen gerek.
İsmail’in yerine geçecek koçu
(fidye) sen tespit etme, bırak
Allah sana yardım etsin ve bir
hediye olarak göndersin. O,
koçu ancak bu şekilde kurban
olarak kabul eder. Koç ancak
İsmail’in bedeli olduğunda
kurbandır; yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak ise
kasaplıktır.”
(Ali Şeriati’nin Hacc isimli eserinden)
DÜNYA / AHİRET SORULARI
Ya Resulallah şefaat eyle,
halim pek yaman!
1. En Sevgiliniz Kimdir?
Allah Cella Cellaluhu ve Hazreti
Muhammed (sas) ve Onun sevgilileri
2. Olmasa daha iyiydi dediğiniz
şey nedir?
Dünyadaki anlamsız savaşlar
3. Sizi ne heyecanlandırır?
Sahnedeki icraat
4. Heyecanınızı ne yok eder?
Güzel bir seyirci kitlesi
5. En sevdiğiniz ses nedir?
Bülbül
5. En sevdiğiniz koku?
Gül
6. En sevdiğiniz kitap nedir?
Kuran-ı Kerim
7. Bu güne kadar izlediğiniz en
iyi film?
Çağrı
8. En sevdiğiniz şiir nedir?
Ya Resulallah şefaat eyle halim
pek yaman....
9. Olmasından en çok korktuğunuz şey?
Nefsime uymak
10. Kendi mesleğinizden başka
hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Yine kendi mesleğimi
12.Nerede yaşamak isterdiniz?
Dereseki’de
Sami Savni Özer kimdir?
1950 yılında İstanbul’da doğdu.
Dini müziği tanınmış hocalarından öğrendi. Birçok orkestra ve gruplarda solistlik yapan
Amir Ateş ve Emin Ongan’dan
dersler alan sanatçı Klasik Türk
müziği ve dini müzik birikimine
15.Kahramanınız kim?
Seyyid Safer Dal Hazretleri
16. Hayat zorsa kolay olan nedir?
Bulunduğun haline şükür etmektir
17. Kendi paranızı bassanız ön ve
arkasına kimin ya da neyin resmini koyardınız?
Böyle bir düşüncem yok
13. En çok tekrarladığınız şey?
El-hamdülillah
18. Hayatınızın bir sloganı olsa
sizi hangi slogan anlatır?
Muhibbi
14. Sevmediğiniz bazen sizi sıkıntıya da sokan huyunuz?
Asabi olmak
19. En çok tekrarladığınız şükür
ifadesi?
El-hamdülillah ve’şşukru lillah
sahip. Ayrıca Sami Savni Özer,
MFÖ ile birlikte çeşitli konserlere katıldı. Her Şey Çok Güzel
Olacak filminin müziğine katkıda bulundu ve bu filmde bir
kaside okudu. Sanatçının Fahir
Atakoğlu ile de çalışması bulunuyor.
20. Bütün kelimeleri unutacaksınız ancak kendinize bir tanesini
ayıracaksınız, deseler cevabınız
ne olurdu?
La ilaha illallah el-Meliku’lHakkül- Mubin Muhammedun
Resulullah Sadiku-l vadul-emin
21. Amel defterinin son yaprağında ne olsun istersiniz?
Allah’a hakiki kul Resulullah’a
hakiki ümmet ve evliyaullaha
hakiki bende
22. Öldükten sonra nasıl anılmak
istersiniz?
İyi bir insan ve iyi bir kul
Güz Şiiri
Ziya Osman Saba
Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun.
Yol tenha, dal mecâlsiz, su durgun.
Tabut yapılan tahta, ev ev taşınan odun.
Bahar, ümit yerine, ey kış, içimde korkun!
Allah’ım! Kararmasa şu göğün...
Dal senin, ağaç senin, döktüğün
Yapraklarla, mevsimlerle, gün gün.
Geçip gidişi ömrün...
Kozağaç Parkı
NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA
‘Müsaitseniz,
size geleceğiz’den ‘çok yoğunuz,
sonra görüşelim’e
SEZİN NURİYE YELKEN
Televizyonlar evlerimizin başköşesini, başköşesi ne, nerdeyse her
odamızdaki saygın yerlerini aldıklarından beri akşam oturmalarını
unuttuk. Çok değil bundan 30-40 yıl önce bambaşka bir hayat vardı
akşam oturmalarında…
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
35
NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA
ESKİ KONYA’DA AKŞAM OTURMALARI
Güzle birlikte Konya’da
geceler o kadar uzamaya başlar
ki, sanki sabah olmayacakmış,
gece hiç bitmeyecekmiş gibi olur.
Buna mukabil gündüzler de olabildiğince kısa ve bereketsizdir.
Yirmi bir Ekim’deki gündönümü
ise yazın bitip kışın başlayacağını
hatırlatır. Günün dönmesinden itibaren günler yavaş yavaş kısalmaya, geceler de uzamaya başlar. En
uzun gecelerin yaşandığı Aralık ve
Ocak aylarında günlerin nasıl bittiğini anlayamayız, ama geceler
de hiç bitmeyecekmiş gibi uzar gider; bu sebeple çok bereketlidir.
Çocukluğumuzun kış gecelerini hatırladıkça, ne çok şey
kaybettiğimizi daha iyi anlıyorum.
Konya’nın uzun kış gecelerinde
vakit geçirmenin en iyi yolu, misafirliğe gitmekti. Aslında bir eğitim
aracı olması gereken, fakat şimdilerde, zaman öldürmek için kullanılan televizyonun bulunmadığı
yıllardan bahsediyoruz. Sözünü
ettiğimiz yıllar, bin dokuz yüz yetmişli yılların ortalarıydı. O yıllarda
TV bizim sokakta bir tane idi. Üze-
rinde dantel işlemeli örtüsü olan
radyolar hemen her evde vardı.
Bir servet ödeyerek aldığını söylerdi babam rahmetli. Telefon ise
sadece devletin önemli kademelerinde görev yapanların evlerinde
bulunurdu. Mahalleye ilk bağlanan telefon bizimki oldu. Böylece
postanenin mahalle temsilciliği
haline gelen bizim evin kapısını,
Almanya’daki kızını, Bursa’daki
torununu aramaya gelen insanlar çalmaya başladı. Önce Postane aranıyor, kayıt yaptırıldıktan
sonra çalan telefonla bağlantının
hazır olduğu söyleniyordu. Görüşmeyi bitirenden “Allah razı olsun
Hacı dîze” duaları rahmetli büyükannemi mutlu etmeye yetiyordu.
İyi hatırlıyorum, o yıllarda telefon
alabilmek öyle kolay da değildi.
Yazıldıktan sonra 1 yıl beklendiği
oluyordu, bunun için de bir memur maaşı istiyorlardı. Mahalle,
evlerinde telefon bulunanları,
zengin sayardı. Bu yüzden misafirliklere gidilirken ya gündüzden
evin çocuklarından biriyle, “müsaitseniz akşama size geleceğiz”
diye haber gönderilirdi, ya da çat
kapı
gidilirdi.
Haber gönderilerek gidildiğinde ikramda sınır
bulunmazdı.
Bu, ya yemekli bir misafirlik
olurdu yahut da
pastalı, börekli
yahut güdüklü,
çörekli. Çat kapı
gidildiğinde ise
misafir gidilen
ev sahipleri dipte köşede hazır
olan ne varsa
onlardan ikram
ederlerdi.
Bir
çok evde meyve
kurusu eksik olmazdı uzun kış
gecelerinde.
O günlerin
ısınma
aracı günümüz
çocuklarının ço-
36
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
ğunun bilmediği sobalardı. Sobalar da türlü türlüydü. Yanarken nar
gibi kızaran sac sobalardan tutun,
kuzine diye bilinen fırınlı sobalara kadar… En kalitelileri, emaye
kaplama kuzine sobalarla, döküm
çinko sobalardı. Ama kuzine sobaların keyfine diyecek yoktu.
Çünkü fırınında her türlü hamur
işi pişirilebildiği gibi, közlüğünde
de hem patates közlemesi, hem
de hamsi buğulaması yapılabilirdi.
İçi tuğlalı olan üstünden doldurulup altından kol çekilerek boşaltılan “tinal” sobalar vardı ki evin
ortasına kursanız bütün odaları
ısıtmaya kadir olurdu. Bu sobalar
etrafında toplanan biz çocukların
ablalara, ninelere zorla “metel”
anlattırdıkları, bazen onların da
kaçış yolu olmadığını anladıklarında “keloğlanla koca dev” masalları “uydurdukları”nı unutamam.
Her çocuğun çocukluğunun güzel
olduğu doğru olabilir ama bizim
çocukluğumuz kadar dolu geçirdiklerini sanmam.
İşte bu çat kapı misafirliklerde, güz aylarında çuvallar
dolusu alınan patatesler, kuzinede pişirilip ikram edilirdi. Bazen
yağlı mısır patlatılır, bazen de patlamayan “gavurga” denilen mısırla uzun kış gecesi renklenirdi.
“Hakiki Gonyalılar” hamarat teyzeler, kar yağdığı, diz
boyu kardan arabanın otobüsün
kalakaldığı zamanlarda, insanın
içini ısıtan “arabaşı” dökerler, haberi bir hafta önceden alan ağır
misafirler arabaşı gecesini iple çekerlerdi.
Yine kış gecelerinin
Konya’daki en önemli etkinliklerinden biri de “pişmani” çekmekti. Günümüzde “pişmaniye” olarak bilinen şekerlemenin
Konya’da “pişmani” diye telaffuz
edilirdi. Zaten hazırlık aşamasından yapılışına ve yemesine kadar
bin bir güçlük çektiren tel helvasını yapmaya “tel helvası çekmek”
denilişinin nedeni de bu zahmetli
süreç olsa gerekti. Belli ki, pişma-
NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA
niye denmesinin sebebi de bu işle
uğraşanları, yaptığına da yapacağına da pişman etmesindendi.
Kalabalık, en az bir dört
beş kişilik bir topluluk gereklidir.
Bu yüzden ilk olarak birkaç aile
bir araya gelince bu işe girişilirdi. Gırgır, şamata olmadan helva
çekmenin tadı olmazdı. Hiç kuşku
yok ki pişmaniyeyi yemekten çok,
onun çekilme aşaması eğlenceliydi. Maksat gönülleri hoş etmekti.
Hani meşhur deyimiyle “gönül
ne kahve ister, ne kahvehane;
gönül muhabbet ister, kahve
bahane.”Konya’da ne o eski kışlar
var artık, ne de o eski soğuklar. Kışın hafif geçmesi güzel tabii ama
o eski muhabbetler de yok; çünkü
maalesef artık evlerde sobanın
közlüğünde patates közlemesi
yapılmıyor; çünkü çoğu evde sobalar tarihe gömüldü, kayboldu
gitti. Artık evlerde arabaşı yapan
teyzeler azaldı. Pişmaniye bilen Osmanlı artığı erkekler tarih
oldu.
Televizyonlar evlerimizin başköşesini, başköşesi ne,
nerdeyse her odamızdaki saygın
yerlerini aldıklarından beri akşam
oturmalarını unuttuk. Eşimizle,
çocuklarımızla genel anlamda
söylemek gerekirse ailemizle aynı
çatı altında yaşıyorsak da birbirimizin varlığından haberdar olamıyoruz çoğu zaman. Birbirimize
baksak da aklımız televizyonda
olduğu için göremiyoruz. Televizyon olmayan ev yok dersek
yeridir. Artık insanlar eskisi gibi
birbirine misafirliğe gitmiyor. Ailece gidip gelmeler tarihe karıştı.
Televizyon olmayan ev yok
dersek yeridir. Artık insanlar
eskisi gibi birbirine misafirliğe gitmiyor. Ailece gidip
gelmeler tarihe karıştı. Misafirliğe gitmek ne mümkün...
Kızın kendine göre dizisi
var. Çocuğun çizgi filmi
ertelemeye gelmez. Oğlan
maçı izlemeli. Baba haberleri
izlemese o gece uyuyamaz.
Hanım, kadın programlarını
kaçırsa evde huzur arama.
Bu kadar iş varken komşuya
gidip muhabbet etmek de
neyin nesi?
Misafirliğe gitmek ne mümkün... Kızın
kendine göre dizisi var. Çocuğun çizgi
filmi ertelemeye gelmez. Oğlan maçı izlemeli. Baba haberleri izlemese o gece
uyuyamaz. Hanım, kadın programlarını
kaçırsa evde huzur arama. Bu kadar iş
varken komşuya gidip muhabbet etmek
de neyin nesi? Hem komşunun aile efradı da meşguldür. Onların da kendilerine
göre seyredecekleri programlar var.
Velev ki misafirliğe gittiniz. O zaman da
televizyon açılır, topluca o akşamki diziler izlenir. İki laf edilmeden kalkılır. Artık
misafirliklerde televizyon üzerinden bir
muhabbet kuruluyor. Televizyon açık
oluyor ve ekrana ne geliyorsa sırasıyla o
konu hakkında karşılıklı görüş beyan ediliyor. Muhabbet böyle sürüp gidiyor. Bazen hal hatır sorup öğrenmeye bile vakit
kalmıyor.
Ne yazık ki televizyon evimizde
barındırdığımız hırsız oldu. En değerli
varlığımız olan zamanımızı çalıyor. Hem
de gözümüzün önünde kaşla göz arasında aşırıyor. Üstelik çalarken de bizi ikna
ediyor; gönlümüzü alıyor. Kendi kendimizi yönetemez olduk. Televizyon yönetiyor bizi. İşimizi gücümüzü dizilere, kadın
programlarına, maçlara, yarışmalara,
çizgi filmlere göre ayarlıyoruz. Gündelik
işlerin telâfisi olabilir ama televizyonun
olmuyor.
Evlerimizde öğün kavramı kalmadı artık. Yemek saatini de dizilerin
başlama saatine göre ayarlamalı. Şayet
dizi erken başlayacaksa geç yemeli, geç
başlayacaksa erkenden yiyerek bu külfetten kurtulmalı. Zaten ayaküstü bir
şeyler atıştırmak da yemekten sayılır!
Nerede o eski aile meclisinin geniş sofralarda bereket ve afiyet içerisinde yedikleri öğünlü yemekler? Televizyon elimizi
ayağımızı bağladı; tembelleştirdi bizi. İşten eve döner dönmez çocuğumuzun o
gün okulda ne öğrendiğini, eşimizin nasıl
bir gün geçirdiğini sormadan basıyoruz
başköşedeki sihirli kutunun düğmesine.
Yatana kadar mayışıp kalıyoruz karşısında. Günler böylece geçiyor ve her geçen
gün birbirine benziyor. Hayat monoton
ve çekilmez hâle geliyor.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
37
İLETİŞİM //
SÖYLEŞİ
İLETİŞİM // GÜZELLİK UZMANLARI İLE
KOMEK’İN
Güzel olmak
ve güzelleştirmek hiç de
zor değil
Kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz, zaman
ayırmak zor mu geliyor? O halde sizin KOMEK’le
ya da Hanımlar Lokali kurslarıyla tanışmanız
gerekiyor.
Röpor t aj ELİ F ÖZPI NAR
Dışarıdan bakıldığında
bakımlı olmak belki bayanlara zor
gelebilir, bir yandan saçlar,bir yandan eller, ayaklar, cilt, giyim, makyaj vb... Çok güzel giyinebilirsiniz
ama saçınızı yapmazsanız, başörtünüz başınızda şık durmazsa,
buna cilt bakımsızlığını da eklerseniz, modayı takip etmeniz bile
“tarzınız” için yeterli olmayabilir.
Bakımlı olmaya karar veriyorsanız bunu bir bütün olarak
değerlendirmelisiniz. İllaki modayı takip etmeniz gerekmiyor, kendinize bir stil yapıp bu stil içinde
kendinizi sürekli geliştirebilirsiniz.
Kendinizi mutsuz mu
hissediyorsunuz, zaman ayırmak
zor mu geliyor? O halde sizin
KOMEK’le ya da Hanımlar Lokali
kurslarıyla tanışmanız gerekiyor.
Föncü Kuaförlük ve Temel Makyaj/Kuaförlük kurslarında; tarza
uygun saç kesimi, renklendirme,
şekillendirme ve bakımı ile cilt türüne göre, cilt temizleme ürünlerinin, cilt sıkıştırıcı ürünlerinin, cilt
nemlendirici ve yumuşatıcı ürünlerinin, tıraş ürünlerinin seçimi ve
uygulama yöntemlerinin işlendiği
ve öğretildiği bir programla kurslara katılıp kendi başına ve belirli
38
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
bir süre içerisinde, estetik yorum
katarak yapma, bilgi ve becerisine
sahip nitelikli, öz güveni yüksek,
tarzıyla fark edilen nitelikli birey
olmak arzusunda iseniz uygun
ekibe katılarak işe başlamalısınız.
İş imkanları
Sadece kendi tarzınızı
oluşturmak için değil, bir zanaat
sahibi olmak, başka insanları da
estetik bakış açınızla güzelleştirmek istiyorsanız kurslar tam size
göre. Kuaförlük mezunu olan kişi;
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı
olan halk eğitim merkezlerinde,
mesleki eğitim merkezlerinde,
meslek liselerinde, ustalık ve usta
eğiticilik belgelerini almak şartıyla sözleşmeli usta eğitici olarak
öğretmen gözetimde görev alabilirler. Özel kurum ve kuruluşların
kuaför salonlarında, tiyatro ve TV
stüdyolarında ve kendilerine ait iş
yerlerinde çalışabilirler.
Bu sayıda da branşların
tekniğini KOMEK Hocaları Pınar Cansu, Şerife Yıldız ve Saliha
Cüce’ye sorduk. Kursiyerler de
aldıkları eğitimin sonuçlarını paylaştılar bizimle…
Şerife Yıldız
// İLETİŞİM
SÖYLEŞİ
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
39
SÖYLEŞİ
KOMEK’İN GÜZELLİK UZMANLARI İLE
Kursiyerlere ilk başladıklarında
bir dönem içerisinde neyi gösteriyorsunuz?
PINAR CANSU: Saç yıkama saç
ayırma gibi modüllerimiz var. Saça
alışmaları için önce onları gösteriyoruz. MEB’in bize verdiği bu modüllerden başlıyoruz. İlkin cımbız
tutmak, tüy alabilmek gibi… Saça
alıştıktan sonra eli tokaya alışsın
diye basit topuzlarla toka takma vb. konulara geçiyoruz. Daha
sonra kesim, röfle, boya, perma,
türban… Hem kendi kendilerine
hem de başkasına yapabilecekleri
modeller öğretiyoruz. Genellikle
temelde olan perma, maşa, fön,
topuz, saç renklendirme dediğimiz boya, röfle, balyaj tarzı, kesim, bunların hepsini göstermeye
çalışıyoruz.
Peki, ikinci defa gelen kursiyerlerin oranı yüzde kaç?
PINAR CANSU: Genellikle ikinci
döneme hemen hemen yüzde
50’si gelmek istiyor fakat bunu biz
kabul edemiyoruz. 2-3 öğrenciyi
tekrar alabiliyoruz. Ama açılan
kursun ismi değiştiyse “föncülük”
Pınar Cansu
“Hepimiz KOMEK’çiyiz”
Gülsüm Özmen, 41 yaşında, evli ve üç kız sahibi. İlkokul mezunu. 39 yaşında kuaförlük mesleğine başladı. 2 yıldır Kuaför dükkânı sahibi.
Gülsüm Özmen ve Rabia Özmen
Kuaför olmaya nasıl karar
verdiniz?
G. ÖZMEN: Arkadaşlarımdan
gördüm özendim, ama bu
yaştan sonra olmaz diye düşündüm. Aksaray’dan Konya’ya
geldim burada herkes KOMEK’e
gidiyormuş. Kuaförlük kursunu
duyunca yazıldım. 39 yaşında
kursa başladım. Hocam destek
çıktı “elin yetenekli” dedi; üç ay
KOMEK’e devam ettim. Dükkan
açtık böylece.
ki bir elemanımın geleceğini
hazırlıyorum. Çevremiz bizden
yararlanıyor, müşterilerimiz
memnun.
Yalnız başına mı açtınız?
G. ÖZMEN: Bir arkadaşım yardımcı oldu, arada bir gelip yardım ediyor bana. Hiç zorlanmadım, çevrem hep destek oldu.
Bilmediklerimiz olunca Şerife
Hocam’a sorduk, danıştık, bize
hep yardımcı oldu. Geldi gösterdi, tarif etti, sürekli fikir aldık.
Çevrenizi bu konu da teşvik
ediyor musunuz?
G. ÖZMEN: Tabi ediyorum,
etmez miyim. Kızım halen
hafta da üç gün kuaförlük
kursuna geliyor, diğer günlerde
dükkânda duruyor.
KOMEK hayatınızda neyi değiştirdi sizce?
G. ÖZMEN: Maddi özgürlük
kazandım ve çocuklarımın
geleceğini hazırlama imkanı
buldum. Kızımın ve dükkanda-
40
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
KOMEK’e gelip sizin gibi işyeri
açan başka tanıdıklarınız var
mı?
G. ÖZMEN: Evet birkaç kişi
daha var. Hepsi kuaför. “Bize
de yardımcı olur musunuz?”
diyenler var. Birbirimize destek
oluyoruz.
Eşinizin ve çocuklarınızın
dükkân açmadan önceki
tutumu ile şimdiki tutumları
arasında fark var mı?
G. ÖZMEN: Tabi ki, anne sen
her şeyi yaparsın, sen bu
işi becerirsin, hatta “resim
kursuna git sen onu da yapar-
SÖYLEŞİ
“Sosyal yönden
çok geliştim”
Rabia Özmen, 20 yaşında.
Gülsüm Özmen’in kızı. Bekar.
Ortaokul mezunu.
KOMEK ne değiştirdi
hayatında?
R. ÖZMEN: Elim gelişti. Arkadaşlık ilişkilerim farklılaştı. İnsan kendini değiştiriyor, daha
bakımlı oluyor vs. Daha sessiz
biriydim ama şimdi açıldım,
annem kuaför dükkânı açınca
sosyal yönden çok geliştim.
Liseyi bıraktığında evde de
oturabilirdin ama KOMEK’e
gelmeyi tercih ettin. Neden?
R. ÖZMEN: Annem gibi kuaför
olmak istiyorum.
sın” diyorlar. Destekliyorlar.
Şimdi diğer kızım ney kursuna
gidiyor. Hepimiz KOMEK’çiyiz.
Her gün yeni bir model çıkınca
mutlu oluyorum. Şunu da ben
yaptım bunu da ben yaptım
diye fotoğrafları atıyorum
bilgisayara ve mutlu oluyorum,
çevrem görüyor, Facebook sayfası açtım, daha çok müşterim
artıyor.
40 yaşında mesleğe başladığınız için nasıl bir tepki alıyorsunuz?
G. ÖZMEN: Hemen gelip kuaförlüğe yazılıyorlar. Bize gelip
KOMEK kayıtları ne zaman diye
soruyorlar, biz de yönlendiriyoruz. Hatta internetten kayıt
yaptığımız bile oluyor.
Çocuklarınızın bu mesleği
devam ettirmelerini ister
misiniz?
G. ÖZMEN: Tabii isterim kızım
arkadan yetişiyor. İşi daha da
büyütmek isteriz; fotoğrafçı,
gelinlikçi bir arada daha iyi
olur.
veya “saça kalıcı geçici şekil verme” gibi o zaman eski öğrencilerimizi de alma imkanımız oluyor.
Dersin adı değişse de içerik aynı
mı kalıyor?
PINAR CANSU: İçeriğin büyük
çoğunluğu aynı kalıyor, ancak
bazı dersler ilave ediliyor. Çünkü
saç kesme temel bir konu. Yani
kuaförlüğe gidip de saç kesmeyi
öğrenmemek veya örgü yapamamak gibi bir durum olmaması için
isim değişse bile kuaförlük mesleğinin temel gereksinimlerini tüm
kursiyerlere vermeye çalışıyoruz.
Kursiyerlerin kuaförlük mesleğine
yaklaşımı, bakış açıları nasıl?
SALİHA CÜCE: Önceki yıllarla
şimdi arasında algı farkı var. Şimdi insanlar daha bilinçli. Kuaföre
herkesin bir şekilde işi düşüyor.
Evlenirken, özel günlerinde veya
sıradan bir saç kesiminde. Kursumuza gelen hanımların okula
giden çocuklarının saçlarına örgü
örebilmeleri, saçlarının kırıklarını
alabilmeleri, kesim yapabilmeleri,
burada öğrendikleri doğal bakımları uygulayabilmeleri toplum ve
Saliha Cüce
eşlerde “kendini süslemeye gidiyor” algısını değiştirdi. Sağlıklı saç
ve ciltle ilgili kursiyerlere bilgiler
veriyoruz. Mesela saçı dökülüyor,
ama bunu fark edemiyor ya da
hangi nedenlerden döküldüğünü
bilemiyor. Ne yapabilirim nasıl yol
izleyebilirim, konularında yardımcı oluyoruz. Bu durumu normal
zannedip ileriki safhalara geçenler de oluyor. “Benim cildim bu
şekilde olabilir başka bir şekilde
olamaz” gibi ön yargılar var. Evde
doğal bakımla ne yapabilirler,
ciltlerini nasıl koruyabilirler, nasıl
tedavi edebilirler bu konularda da
bilinçlendiriyoruz. Yani bir hanımın kendisi ve başkası için gerekli
olan her türlü ihtiyacını giderecek
içerikte dersler veriyoruz.
Temel Makyaj bölümünde neler
gösteriliyor?
HATİCE BAĞCI: 152 saatlik bir
kursumuz var. Makyajı göstereceğiz ama temel olarak. Yeni gelen öğrencilerimize genel olarak
örgüden, saç kesiminden röfleye
kadar saatimizin yetiştiği derslerin hemen hemen hepsini göstermeye çalışıyoruz. Müfredattan
fazlasını gösteriyoruz. Ev ödevleri vererek onları geliştiriyoruz.
Çünkü bazen bir dönem gelebilen
öğrencilerimiz oluyor. En azından
kuaföre gittiklerinde ne istediklerini bilecek duruma getiriyoruz.
Buraya her gelen dükkân açmak
ya da kuaförlük yapmak için gelmiyor. Öğrencilerimizin birçoğu
evde eşinin, dostunun, çocuklarının, kendinin bazı temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, bir saç
örgüsü veya bir topuz taraması
yapabilmek, basit türban modelleri bağlayabilmek için geliyorlar.
Bunların içinde kuaförlüğü çok
sevip “ben artık kuaförlüğü meslek olarak edineceğim” diyerek
dükkân açan öğrencilerimiz de
çok sayıda.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
41
SÖYLEŞİ
KOMEK’İN GÜZELLİK UZMANLARI İLE
Demet Bağcı
Hatice Bağcı
Kursiyerlerin kendi işyerlerini açabilmeleri için kaç dönem devam
etmeleri gerekiyor?
ŞERİFE YILDIZ: Biz buradaki eğitimlerde el becerilerine yoğunluk
veriyoruz. El becerilerini geliştirdikten ve özgüven kazandıktan
sonra zaten dükkan açtıkları zaman değişimi görürler. Buradan
bir belge alabilmek uzun bir sürece bağlı. Eğer hep aynı konular
aynı modüller üzerinde kurs açılırsa, eski öğrencilerimiz tekrar gelemiyorlar. Bu nedenle saça kalıcı,
geçici dalga veya temel makyaj adı
altında farklı modüllerde kurslar
açıyoruz. MEB onaylı sertifikaları
alan kursiyerlerimiz Çıraklık Eğitim Merkezi’nde bu derslerden
muaf oluyor. Örneğin 352 saatlik
föncülük sertifikası MEB’de üç
yıla tekabül ediyor. Yani 3 yıl gelmek yerine KOMEK sertifikası ile
bu derslerden muaf olunuyor. Çıraklık eğitiminde diploma almak
için; sıfırdan başlayan bir öğrenci
altı ila dokuz yıl arası eğitim görmesi gerekiyor ve bu belgeler de
bazı derslerden öğrencinin muaf
tutulmasını sağlıyor. 1200 saat gelip sertifika alan öğrencilerim var.
5 yıldır gelip ara ara sertifika alıyorlar. Uygulama ve teori olarak
bu dersler alındığı zaman direk
kalfalık sınavlarına girmeye hak
kazanıyorlar. Şu an benim 18 öğrencim dükkân çalıştırıyor. Bunların içinde 5 yıldır devam eden
öğrencilerim var.
42
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Peki, kuaförler nasıl bakıyor KOMEK kurslarına?
ŞERİFE YILDIZ: Aslında belediye
bu anlamda gerçekten kuaförlere de çok büyük destek sağladı.
Çünkü bir kursiyer buraya geldiği
zaman bir tarağın ismini veya kesimde kullandığımız bir örtünün
ismini dahi bilmiyor. Saç veya kuaförlükle ilgili hiçbir bilgisi olmuyor. Kuaför kursumuza geldiği zaman biz, birçok işini yapabilecek
hale getiriyoruz. Kuaförlere kalifiye eleman yetiştirmiş oluyoruz.
Yani bir çocuğu alıp da hiçbir bilgisi olmadan müşterinin karşısına
çıkarmak yerine, müşteriye nasıl
davranacağını bilen hazır eleman
yetişmiş oluyor. Kuaförler; bazen
müşteri çaldığımızı iddia ederler
ancak, çoğu hanımın kuaföre gidebilme imkanı yoktur. Eskiden
her semtte de kuaför yoktu. İnsanlar kuaföre gitmek istese dahi
bu fırsatı bulamayabiliyordu. Bizim kursiyerler evlerde ihtiyaçlarını karşılamış oluyorlar. İnsanlara
kuaföre gitme alışkanlığı da kazandırılıyor KOMEK’te. Mesela bir
komşusu kendisine kaşını aldırıp
röfle yaptırdığı zaman, artık kuaföre gitmeye başlayan bayanlar
oluyor. Bu açıdan bakınca kuaförlere de yeni müşteriler kazandırıyoruz. Öbür taraftan telefon açıp
“Benim bir elemana ihtiyacım
var, öğrencilerinizden eleman
gönderebilir misiniz?” diyenler
de oluyor. Yılda ortalama 20-25
kişiyi ben eleman isteyenlere yön-
Föncü
Kuaförlük
352 saat, haftada 24
saat
Temel
makyaj ve
Kuaförlük
152 saat, haftada 16 saat
EYLÜL-EKİM 2012
KOMEK Dergisi’nin ücretsiz ekidir.
KUAFÖRLÜK Türban Yapımı | SAĞLIKLI YAŞAM İbrahim Saraçoğlu / Sorular 1
ÇOCUK GELİŞİMİ Örgü Civciv Yapımı | EL SANATLARI Ahşap Boyama
KOMEK ÖĞRENCİLERİ RÖPORTAJ Birlikte başardık
HER EV BiR KOMEK
DVD’de
İZLEYİN
Örgü oyuncak
yapımını
izleyin.
SÖYLEŞİ
“Kendinizi yetiştirmeli,
yenilemelisiniz”
Demet Bağcı, 38 yaşında. Evli, 1 çocuk annesi. Lise mezunu.
Nasıl kuaför oldunuz? Liseden bugüne nasıl bir süreçten
geçtiniz?
D. BAĞCI: Kuaförlüğe eskiden
beri merakım vardı, ama ailem
çok engel olmuştu. Kuaför
olmamam için resim dersleri aldırmışlardı. Evlendim, oğlum da
büyüdü ve kuaför olmaya karar
verdim. Daha sonra KOMEK’in
kurslarına katıldım.
Ne zaman karar verdiniz?
D. BAĞCI: Otuz yaşımda.
O zamana kadar hiçbir meslek
ve işte çalıştınız mı?
D. BAĞCI: Hayır, kuaförlük
sektöründe çalışmışlığım oldu
ama büyük çapta olmadı. Daha
sonra 2010 yılında KOMEK’in
kurslarına katıldım. Mezun
olduktan sonra kendi işyerimi
açtım. Dört yıldır faaliyetteyim.
Tabi bu arada kendimi geliştirdim. Sürekli araştırma içerisindeydim.
Burada ne kadar devam ettiniz
kursa?
D. BAĞCI: Üç aylık kurslarına katıldım. Kurs bitti hemen kendi
yerimi açtım.
Kurs size yeterli geldi mi?
D. BAĞCI: Mesleki açıdan çok
güzel eğitim aldığıma inanıyorum, ancak takıldığım yerlerde
zaten cevap verdi, her konuda
yardımcı olmaya çalıştı.
KOMEK hayatınızda neyi değiştirdi?
D. BAĞCI: Her şeyden önce
kendime ait bir işyerim oldu,
bir mesleğim oldu. Bu da birçok
şeyi tam anlamıyla değiştiriyor.
Hayatınız değişiyor, yaşam
tarzınız değişiyor. Bütünüyle
radikal bir değişiklik.
Eşinizin, çocuklarınızın nasıl bir
katkısı oldu?
D. BAĞCI: Eşimin katkısı her
zaman, desteği sonuna kadar
ve hala desteğini sağ olsun esirgemiyor. Oğlumu da zaten belli
bir yaşa kadar getirmiştim yani
artık çalışmam gerekiyordu.
Onlar da sağ olsunlar fedakârlık
yapıyorlar. Çünkü bizim belli bir
çalışma saatimiz yok. Elbette
ihmal ettiğim oluyor ama pek
sorun da olmuyor.
Siz evde otururken KOMEK’e
başladınız, sonrasında hemen
işyeri açtınız. Bunu görüp
heveslenip, “Demet yaptı ben
de yaparım” diyerek yola çıkan
arkadaşlarınız, tanıdıklarınız
var mı?
D. BAĞCI: Elbette oluyor. Bu
şekilde heveslenen çok kişi var.
Kuaförlük değil başka meslek
dallarında girişimde bulunan
kişiler de oldu. Bir arkadaşımda
kendine ait bir yer açtı.
Siz dört yıldır kuaförsünüz.
KOMEK’in mesleğinize başka
katkıları oldu mu?
D. BAĞCI: Elbette oldu. Ben saç
kesmeyi burada öğrendim. Bazı
teknikleri burada öğrendim.
Buradan çıkan öğrencilerle çalıştım, yanımda çalıştırdım. Eleman ihtiyacım olduğu zaman
sürekli irtibat kurdum. Şunu
söyleyeyim. Mesleği sevmek
önemli. Sürekli kendinizi yetiştirmeli, yenilemelisiniz. Yoksa
olduğunuz yerde sayarsınız.
Eklemek istediğiniz bir şey var
mı?
D. BAĞCI: KOMEK kurslarının ev
hanımlarının ya da okumayan
genç kızlarımızın yetişmelerinde büyük katkısı var. İnşallah
daha da büyüyüp gelişir.
lendiriyorum. Çünkü sekiz yıllık
eğitimden sonra dükkânlarda çırak bulmak zorlaştı. Ben de 19 yıl
İzmir’de dükkân çalıştırdığım için
çırakları yetiştirme konusunda ne
kadar çok zorlanıldığını bilirim. Fakat şimdi kalifiye eleman yetişmiş
oluyor. Şimdi gençler sekiz yılı bitirdikten sonra eğer liseye devam
ederse okuyup okuyamayacağına
üniversiteyi kazanıp kazanamayacağına bakıyor, mesleki eğitime
yöneliyor. Küçük bir çocuk gibi
çıraklık yapmak zor geliyor, ama
KOMEK’lerde bu eğitimi aldıktan
sonra zevkle, heyecanla kuaförlük mesleğine yöneliyorlar ve burada aldıkları temelle kalfa olarak
mesleğe başlıyorlar.
Ben çıraklıktan yetiştim. Bizim
zamanımızda herhangi bir şekilde meslek liselerinde kuaförlük
bölümleri yoktu. Daha sonra dışarıdan lise diplomamı ve ustalık
öğreticilik belgelerimi temin ettim. Çırak olarak yetiştiğimiz için
çok çırak yetiştirdik. 6 ila 9 yılda
ancak kalfa olarak yetiştirebildiğimiz çıraklarımız oluyordu. Çünkü
dükkânımda bir müşterimi ‘’Gel
arkadaşım bu saç şöyle yapılır, bu
böyle yapılır’’ diye deneme olarak
veremem çünkü o benim müşterim ve kuaförü beğenerek gelmiş.
Fakat burada biz bu dokuz yılın
eğitimini iki yıla hatta dört beş aya
bile düşürdük diyebilirim. Burada
öğrencimiz arkadaşının üzerinde
akşama kadar bizim gözetimimiz ve yönlendirmemizle yapboz
tekniğiyle çalışıyor. Arkadaşı ona
yapıyor, o arkadaşına yapıyor.
Dükkân sahibi iken buradaki öğrencilerime verdiğim eğitimi kesinlikle veremem. Müşteri geldiği
zaman bir çırağın önüne oturmak
istemez. Ustasına gelir veya da
kalfasına gelir. Bu uzun çıraklık
sürecinde bazı insanlar mesleği
bırakır eve kapanır. Ne güzel, bu
kurslar sayesinde daha fazla insan
meslek edinmiş oluyor. İşyerinden farklı olarak KOMEK kurslarında ilk günden itibaren eğitim
başlıyor.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
43
TABİAT ECZANESİ
MEŞE PALAMUDU (PELİT)
Bir çok hastalığın şifası
Meşe Palamudu
(Pelit)
Meşe palamudu, bir çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor ve bilinen herhangi
bir yan etkisi yok. Kalın gövdeli uzun ömürlü bir ağaç. Meşe ağacının pelit
ve palamut adında iki meyvesi vardır. Palamutlar tedavi amaçlı kullanılmak
üzere henüz olgunlaşmadan toplanır ve 10 gün güneşte kurutulur.
Anadolu,
İran,
Suriye
ve
Yunanistan’da doğal yayılış gösteren meşenin yaklaşık 300 türü
bulunmaktadır. 3 metreden 25
metreye kadar büyüyebilen bu
bitkinin gövdesi önceleri düz sonraları ise derin yarıklara sahip pürüzlü bir yapıdadır.
Yaprakları genelde el ayası büyüklüğünde olan palamut ağacının
(meşe) kökleri oldukça geniş yayılış gösterebilmektedir. Kökleri
derinlere doğru uzanan palamut
meşesinin ülkemizde yayılış gösteren hemen hemen 30 türü bulunmaktadır. Hiç ayırım yapmaksızın
bu 30 türün meyvelerine de Palamut denmektedir. Ancak bu şifalı
bitkilerden sadece 2–3 türünden
palamut elde edilmektedir.
Nasıl elde edilir?
Henüz tamamen olgunlaşmadan
15 Ağustos 15 Eylül civarları meşe
palamutları toplanır. Toplanan bu
meşe palamutları Güneş altında
10–15 gün boyunca kurutularak
faydalanılmak üzere aktarlara
veya depolara sevk edilmektedir.
Dikkat edilecek en önemli şey
meşe palamutlarının kimyasal
atıklardan uzakta ve tarımsal ilaç
ve gübre gibi etkenler tarafından
44
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
etkilenmemiş olmasıdır. Çünkü
palamutlar yapısı itibariyle atıkları biriktiren bir bitkidir.
Palamutların Etken
Maddeleri nelerdir?
Mazı ve meşe palamutları hemen
hemen aynı etken maddeleri içerisinde bulunduran şifalı bitkilerdir.
Gallik, tanenler, gallik asit, ellagik
asit, nişasta ve şeker palamut un
başlıca etken maddelerindendir.
Meşe palamudunun
kullanıldığı yerler
Anadolu’da birçok hastalık için
kullanılan meşe palamutları ayrıca kahve yapımında da kullanılmaktadır. İkram için hazırlanan
kahvelerden farklı olan palamut
kahvesi genelde şifa bulmak
maksadıyla tüketilmektedir. Şifalı
bitki olarak meşe palamudu,
• Kabızlık yapıcı etkisinden dolayı ishal vakalarında,
• Mikrop öldürücü ve kanama
durdurucu etkisinden dolayı açık
yaraların sarılmasında,
• İltihap giderici olarak boğaz,
Türkiye’de bulunan meşe
ağacı türleri şunlardır:
• Anadolu palamut meşesi
• Boz pırnal meşesi
• Doğu Karadeniz meşesi
• Istranca meşesi
• İran palamut meşesi
• İspir meşesi
• Kasnak meşesi
• Kermes meşesi
• Lübnan meşesi
• Macar meşesi
• Makedonya meşesi
• Mantar meşesi
• Mazı meşesi
• Pırnal meşesi
• Saplı meşe
• Sapsız meşe
• Saşlı meşe
• Tüylü meşe
• Yalancı tüylü meşe
TABİAT ECZANESİ
göz, karaciğer iltihaplanmalarında,
• Yine kanama durdurucu özelliği açısından mide kanamalarında,
• Damarlar üzerindeki yatıştırıcı etkisinden dolayı basur gibi
rahatsızlıklarda,
• Egzama ve arpacık gibi hastalıklarda bolca kullanılmaktadır.
Hangi hastalıklara nasıl
uygulanmalıdır?
• Meşe palamudu ve kabuğu
kaynatılıp, balla tatlandırılıp içildiğinde,
boğaz iltihabı,
karaciğer
iltihabı,
göz iltihabına faydalı olur. İshali
keser, anjin, basur, mide yanması,
mide kanaması, gastrit, ağız yaralarına faydalıdır.
• Ağır ishallerde 1 gram palamut
tozu günde 2–3 kere yutulabilir.
• Özellikle iç hastalıklarında
(mide yanması, gastrit, ülser vb)
15 gr. palamut kahvesi 1 lt. suda
kaynatılır bal veya pekmez ile
tatlandırıldıktan sonra günde 2–3
bardak içilir.
• Meşe yaprakları kabukları ve
palamutları kaynatılarak elde edilen su banyodan sonra egzama
bölgeleri için kullanılabilir.
• Pelit otu, karabiber, kurutulmuş limon kabuğu birlikte
kaynatılır. Süzülerek elde edilen
posa tuzla yoğrulduktan sonra
macun kıvamına getirilir. Hazırlanan macun misvakla dişlere
sürülür.
• Palamut taneli bir yemiştir
ve özellikle boya sanayisinde
kullanılır. Sert ve acı olan
pelitler ise genellikle hayvan
besini olarak değerlendirilir.
• Meşe ağaçları 50 yaşına
gelm e de n
palamut
Bunları
vermezler.
Biliyor
•Ömürleri
muydunuz?
or talama
500 yıl olan
meşe ağaçlarının boyu 30
metre eni ise 2
metre civarındadır.
•Henüz tamamen olgunlaşmadan 15 Ağustos 15 Eylül
civarları meşe palamutları
toplanır.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
45
MUTFAK SIRLARI
YEMEK
Hmm, KOMEK
eli değmiş..
PÜF NOKTASI
Patlıcanların közlenmesi
Patlıcanların suyu buharlaşması
için bıçakla delikler açtıktan sonra
ocakta közlüyoruz. (Fırında közlemeyin. Hem kararıyor, hemde
kuruyor)
HÜNKÂR BEĞENDİ
Patlıcanları közledikten sonra ince ince doğrayın. Eti ön haşlama yaptıktan sonra 45 dakika kadar daha haşlayın. Beğendi için tereyağını eritip ununu ekleyin. Unu çok fazla kavurmadan
patlıcanlarını ilave edip sürekli karıştırın. Sütünü de ekleyip peynirini koyduktan sonra tuz ve karabiberini atıp karıştırın. Ocaktan aldıktan sonra birkaç damla limon suyu ekleyin. Tereyağını erittikten
sonra salçayı koyup baharatlarını atın. Soğanları kavurup haşlanan eti de ilave edin. Domates ve
biberleri dilimleyip közleyin. Beğendinin üzerine kavrulmuş eti, közlenmiş domates ve biberleri koyun. Yemeğimiz servise hazır. Afiyet olsun.
4
kişiliktir.
1-Kızart
Patlıcanlar tamamen kuruyana
kadar değil yumuşayana kadar
közleyin.
Patlıcanların kolay soyulmasını
istiyorsanız közledikten sonra
streç film ile kaplayın.
Patlıcanları közledikten sonra sakın suyun altında yıkamayın çünkü
nefis köz kokusu kaybolur.
Sert etleri marine ediyoruz
500gr. et içine yarım su bardağı
süt koyuyoruz.
Yarım soğanı ince ince keserek
etin aralarına ilave ediyoruz.
(süt ve soğanın içerisindeki asitler
etin içerisindeki sinirleri çürüterek
yumuşamasını sağlıyor)
2-Malzemeleri hazırla
1 adet biberiyeyi de lezzet vermesi
için koyduktan sonra 1 gün buzdolabında bekletiyoruz.
3- Pişir
Malzemeler:
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
46
4- Servise hazırla
800 gr kuşbaşı et
1/2 su bardağı zeytinyağı
2 çorba kaşığı tereyağı
1 büyük boy soğan
1 çorba kaşığı domates salçası
1 çorba kaşığı biber salçası
1/2 tatlı kaşığı kimyon, tuz
1/2 çay kaşığı karabiber
1,5 tatlı kaşığı pul biber
1 çay kaşığı köri
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Beğendi için:
·
·
·
·
·
·
·
4 orta boy patlıcan
1 çorba kaşığı limon suyu
6 çorba kaşığı tereyağı
2 su bardağı süt
1 su bardağından 2 parmak eksik un
1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
1 tatlı kaşığı tuz
Süslemek için
· 2 adet orta boy domates
· 3-4 adet sivri biber
· 3-4 dal maydanoz
DONDURMALI İRMİK HELVASI
Tereyağını eritin. İrmiği ekleyip kavurun. Şeker ve suyu karıştırıp şeker eriyene kadar pişirin. Sütü kaynatın. İrmik kavrulduktan
sonra ocaktan alıp vanilyasını ekleyip karıştırın. Daha sonra kaynatılan
sütü ekleyin. Şerbetini en son koyup tekrar ocağa alın. Suyunu çekene
kadar karıştırarak pişirin. Fokurdamaya başlayınca altını kısıp kapağını kapatın. Bir tepsiye dökün. Soğuduktan sonra bir kâseye streç film
geçirip irmiği ortası açık kalacak şekilde yerleştirin. Ortasına dondurmayı koyun. Altını tekrar irmikle örtün. (Kenarlarda ve kapakta çatlak
olmayacak.)
Malzemeler:
500 gr irmik
3,5 su bardağı toz şeker
2 su bardağı su
300 gr tereyağı
(7 -7,5 çorba kaşığı kadar)
· 1 paket vanilya
· 2,5 su bardağı süt
·
·
·
·
Arasına: Maraş dondurması.
Üzerine: Bitter çikolata, taze nane.
1-Malzemeleri hazırla
2-Pişir
3-Şekil ver
4-Süsle
PÜF NOKTASI
4
kişiliktir.
Tatlının en önemlisi püf noktası;
kısık ateş ile kavurmak. İrmiğin
güzel kabarabilmesi için, birden
kavrulmaması çok önemli. Bu
nedenle irmiği kavururkenki ateş,
çay demler gibi çok ama çok kısık
olmalı. Şerbeti ekledikten sonraki
ateş ise, normal yani pilav pişirdiğimiz kısık ateş olabilir.
İrmikli tatlıların diğer tatlılardan
farkı şerbetinin de sıcak eklenmesi. Hamurlu tatlılardaki gibi, biri sıcak biri soğuk olmayacak. İrmiğin
kabarabilmesi için bu önemli.
İrmiğin, rengi kahverengi olmuşmu anlamak için, şerbetin üzerine
minik bir tutam atın. Beyaz ile
birlikte yarattığı kontrastan,
daha ne kadar kavurmanız gerek,
anlayabilirsiniz.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
47
ÖNDEN GİDENLER
HASAN NAİL CANAT
Hasan Nail Canat, sadece sanat adamı olmak için ömrünü tiyatroya, eserlerine ve
gençliğin sanatla eğitimine adayan sade bir
adam. Kim bilir belki
de “Riyâsız olan her
şey güzeldir ve insana farklı hazlar verir”
sözü onu anlatmaya
yetecektir.
Vefatının 8. yılında
rahmet ve minnetle
anıyoruz
Ömrünü tiyatroya adayan bir güzel insan:
Hasan Nail Canat
25 Ekim 1943-21 Ekim 2004
N. SA Mİ MERCAN
Bir kuşak onun kitaplarıyla
beslendi, büyüdü. Belki de bir çoğumuzun ilk okuduğu kitaplar onun kitaplarıydı. Günahkar Babamız için dua
etmeyi ve Nur Dağındaki Çocuk olmayı
hep ondan öğrendik. Bir de Yasemen
vardı. Onun hikayesinde bulurduk biraz kendimizi. Bir Küçük Osmancık
Vardı ama ne çok ağlatmıştı bizi. Sonra
Kırım’ı da ondan öğrenmiştik belki...
Hasan Nail Canat’ın tüm kitapları tek tek bir yazıyı hak eden kitaplardır. Eğitim öğretim yılının başlangıcında
gençlerin ellerinden bırakamayacakları
kitapların başında onlar gelir. İnşaallah
önümüzdeki aylarda kitapları üzerinde
duracağız. İsterseniz sözü uzatmadan
geçelim hasannailcanat.com adlı web
sitesinden yararlandığımız dolu dolu
geçen hayat hikayesine…
48
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
“SOYTARI MI OLACAKSIN?”
25 Ekim 1943 yılında Kayseri’de
doğan Hasan Nail Canat, Kayseri İmam
Hatip Lisesi öğrencisi iken okul müsamerelerinde arkadaşları ile küçük çaplı
oyunlar sahneye koyarak sanat hayatına ilk adımını attı. Mezun olduktan
sonra Kayseri Hava İkmal ana tamir
fabrikasında çalışırken sanatla ilgisini
devam ettirmek istediği zaman her seferinde babası karşı çıkıyor; ‘Tiyatrocu
mu olacaksın, soytarı mı olacaksın’ diyerek Hasan Nail Canat’ı engellemeye
çalışıyordu. O yıllarda ‘Yalnızlar Rıhtımı’ isimli şiir kitabı yayınlandı. Fakat
şiir kitabı Hasan Nail Canat’ın tiyatroya
olan aşkını daha çok pekiştirdi. 1964
yılında Rusya’nın Bolşevik ihtilalinde
Türk kökenli insanlara yapmış olduğu zulümden etkilenerek ‘Moskof
Sehpası’ isimli ilk eserini yazan Hasan
ÖNDEN GİDENLER
Nail Canat, büyük bir heyecanla profesyonel tiyatro hayatına
başlamış oldu. 7-8 inançlı, şuurlu,
fedakâr genç ile birlikte Anadolu
turnesine çıktı. ‘Moskof Sehpası’ o yıllarda çok büyük ilgi gördü
ve 1200 kez sahnelendi. Hasan
Nail Canat bu başarısı sayesinde
muhafazakâr kesimin büyük ilgi
ve alakasına mazhar oldu. ‘Soytarı mı olacaksın’ diyen babası, Kayseri Müftüsü’nün daveti üzerine
Kayseri Din Görevlileri Derneği’nin
organize ettiği ‘Moskof Sehpası’
isimli oyunu izlemeye geldi. Oyun
sona erdikten sonra ‘Oğlum,
oyununu heyecanla seyrettim.
Yanılmışım. Artık seni özgür bırakıyorum. Sanatını Allah yolunda
kullandığın müddetçe yolun açık
olsun’ diyerek Hasan Nail Canat’a
dua etti. Bu duanın bereketi ile
Hasan Nail Canat, artık sanata
kendisini tamamen adadı. Üstad
Necip Fazıl Kısakürek’in sohbetlerine katılarak Allah yolunda sana-
tını kullanmanın püf noktalarını,
mesaj kaygılarını, yol haritasını en
ince ayrıntılarına kadar öğrenip
sırası ile; ‘Günahkar Baba’, ‘Dilsiz
Şeytan’, ‘Bir Avuç Ateş’, ‘Afganistan Dramı’, ‘Bir Demet Gençlik’,
‘Ebabil Kuşları’, ‘Bana Mahşeri Anlat’, ‘Sokak Kızı Elif’, ‘Süper Bekçi’,
‘Mindrella’, ‘Cimcime Tavşan’, ‘Aynalar Yolumu Kesti’ isimli eserleri
hem yazarak hem yöneterek hem
de oynayarak sanatını icra etti.
HASAN NAİL
CANAT’TAN
• Eski dostlar bir
makama geldikleri
zaman hemen yeni
dostlar aramaya başlarlar. O sırada eski
dostlarını kaybetmeye başlarlar.
• Sanatın katılmadığı
her hadise çirkindir.
Bıktırıcı ve uzaklaştırıcıdır. Sanatsız tertip
edilen geceler hatta
mitingler, dostların
yüreğine sızı, düşmanın ağzına gülücüktür.
• Kitap okuma ve
anlama kabiliyetimiz
çok zayıf. Bir türlü
anlayamıyorum; İnsanın yazdığını insanlar
neden okumaz?
• Riyâsız olan her şey
güzeldir ve insana
farklı hazlar verir.
ÇOK SAYIDA FİLM VE DİZİDE OYNADI
Hasan Nail Canat, son yıllarında
Altunizade
Kültür
Merkezi’nde Üsküdar Belediyesi
Tiyatrosu’nda oyunlarını sahneliyordu. Geleneksel tiyatronun
örneklerini sunan Hasan Nail Canat, ‘Keloğlan’, ‘Sokak Kızı Elif’,
‘Mindrella’, ‘Süper Bekçi’, ‘Cimcime Tavşan’
gibi çocuk oyunları ile
‘Bir Avuç Ateş’, ‘Demedim mi?’, ‘Metropol ve
Kadın’ adlı oyunlarını
da yetişkinler için sahnelemişti. Altunizade
Kültür Merkezi’nde çocuk ve yetişkinlere tiyatro eğitimi de veren
Canat; ‘Reis Bey’, ‘Minyeli Abdullah’, ‘Sahibini
Arayan Madalya’, ‘Çiz-
me’, ‘Sürgün’, ‘Beşinci Boyut’,
‘Bize Nasıl Kıydınız?’ ve ‘Gülün
Bittiği Yer’ adlı sinema filmleri ile
‘Kara Bir Gün - Süleyman Nazif’,
‘Su Perisi Kayıklar’, ‘İnsanlar Yaşadıkça’, ‘Kaşağı’, ‘Müslüman’ın
24 Saati’, ‘Müslüman’ın 365
Günü’, ‘Siyah Pelerinli
Adam’, ‘Hasret’, ‘Köstekli Saat’, ‘Camgöz’,
‘Deli Balta-Uçurum
Adası’, ‘Evlere Şenlik’,
‘Bizim Ev’, ‘Ortaklar’,
‘Şark Kahvesi’, ‘Beyaz
Savaş’, ‘Sır Kapısı’,
‘Deli Yürek’, ‘Ekmek
Teknesi’,
‘Çobanın
İbadeti’, ‘Kenan’da Bir
Kuyu’ ve ‘Kalp Gözü’
adlı TV dizilerinde rol
almıştı.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
49
ÖNDEN GİDENLER
HASAN NAİL CANAT
Ayrıca ‘Şeytan Üssü Haber Merkezi’, ‘Efendi Hayrettin Süperstar’,
‘Kara Geceler Efendim’, ‘İnsanlar
ve Soytarılar’, ‘Başkasının Ölümü’, ‘Demedim mi?’ ve ‘Metropol
ve Kadın’ isimli başkalarının yazmış olduğu tiyatro eserlerinde de
başrolde oynadı.
ÜRETKEN BİR SANATÇIYDI
12 Eylül 1980 ihtilalinden
sonra mecburi olarak tiyatro hayatına ara veren Hasan Nail Canat,
maddi açıdan çok büyük sıkıntılar
çekmesine rağmen üretken bir sanatçı olduğunu ‘Bir Küçük Osmancık Vardı’, ‘Nur Dağındaki Çocuk’,
‘Yaralı Serçe’, ‘Günahkâr Baba’,
‘Yasemen’, ‘Kırımlı Murat Destanı’, ‘Bir Avuç Ateş’, ‘Gül Yarası’ ve
‘Kiralık Zindan’ isimli romanları
yazarak kanıtladı. İlk romanı Milli
Gazete’de tefrika halinde günlük
yayınlandıkça sevincine diyecek
yoktu. ‘Olacak, beni göremeyenler beni okuyacak ve ne olursa
olsun bu insanlara mesajımı vereceğim’ diyerek 9 esere imza attı.
‘Moskof Sehpası’ isimli ilk eserini
‘Kırımlı Murat Destanı’ adında kitap haline getirdi. ‘Bir Avuç Ateş’
isimli romanı ‘Çöküş’ ismi ile yönetmen Mesut Uçakan tarafından
beyaz perdeye aktarıldı. ‘Bir Küçük Osmancık Vardı’ isimli kitabı
da Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘100
Temel Eser’i arasında yer almaktadır. Ayrıca Hasan Nail Canat’ın
‘Kiralık Zindan’ adlı eseri kayıptır
ve bulunamamıştır. Hasan Nail Canat, rahmetli olmadan evvel yeni
yayıncılığa başladığını belirttiği
genç bir yayınevine ‘Kiralık Zindan’ isimli eserini orijinal dosya
halinde sözleşme yaparak teslim
etmiştir. Aradan 8 yıl geçmesine
rağmen ne yayıncıdan ne yayınevinden yazılı veya sözlü olarak
Hasan Nail Canat’ın ailesine ulaşılmamıştır.
İNANÇ VE AHLAK ÜZERİNE
ESERLER YAZARDI
Şiir, roman ve tiyatro
eserleri incelendiği zaman eser-
50
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
lerinin sadece ve sadece inanç ve
ahlak üzerine olduğu açıkça belli
olan Hasan Nail Canat, insanlara
hayvan sevgisi ile insan sevgisi
arasındaki tezatı yani kaniş köpeğini evine alıp babasını huzurevine yatıran insanın hayvan sevgisine karşı, Allah’a borcunu ödemek
isteyenlerin kul hakkına riayet etmemelerine karşı ve ilahlaştırılan
tabulara karşı uyguluyordu.
‘HASAN NAİL CANAT’LAR
UNUTULMAMALI
Hasan Nail Canat, 19942004 yılları arasında Üstad Necip
Fazıl Kısakürek’ten almış olduğu
‘Sanat, Allah yolunda nasıl kullanılır?’ düsturunu tiyatro öğrencisi
yetiştirerek inançlı, şuurlu oyuncuları ülkemize kazandırmayı,
belden aşağı olmadan komedi
yapmayı, salya-sümük demagoji
yapmadan dram oynamayı, adaba
ve edebe uygun ortaoyunu ve müzikal sergilemeyi yüzlerce çocuğa
öğretti. O gençler şimdi ‘Hasan
Nail Canat’lar unutulmamalı diyor
ve birçok tiyatro eserlerinde, dizi-
lerde inançlı oyuncu, sınırları olan
oyuncu olarak rol alıyorlar.
‘SANAT HAKK İÇİNDİR’
FELSEFESİNİ BENİMSEDİ
Hasan Nail Canat, ‘Sanat
sanat içindir’ ve ‘Sanat halk içindir’ düşüncelerini hiçbir zaman
dikkate almayıp ‘Sanat Hakk içindir’ felsefesinden hareket ederek
ülkemizdeki dini, ahlaki, sosyal
eksiklikleri hem yazarak hem yöneterek hem de oyunculuğu ile
sahne hayatına taşımıştır. 41 yıllık
sanat yaşamında inançlı insanların kalplerinde haklı yerini alarak
21 Ekim 2004 tarihinde Ramazan
ayının ilk haftasında son oyunu
olan ‘Aynalar Yolumu Kesti’ isimli oyununu Üsküdar Belediyesi
İftar Vapuru’nda son kez sahneledikten sonra Sayın Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım Bey’den de
son ödülünü aldı. Evine geldikten
sonra aniden fenalaşarak kalp krizi sonucu sanatını Hakk için yapan
Hasan Nail Canat ruhunu Hakk’a
teslim etti.
Hasan Nail Canat, 21 Ekim 2012’de anılacak
2004 yılında vefat eden merhum şair, yazar ve tiyatrocu
Hasan Nail Canat, 21 Ekim 2012
tarihinde Pazar günü Üsküdar
Belediyesi’nin önemli katkıla-
rı ve ev sahipliği ile Üsküdar
Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde
saat 18.00’de düzenlenecek
programla anılacak. Bilgi için:
w w w. ha s a n nailc a nat .co m .
ÖZEL HABER
KOMEK’te “Hünerli Eller” belli oldu
KOMEK şubeleri arasında
düzenlenen Hünerli Eller Yarışması sonuçlandı. Kırkyama, Makine
Nakışı, Çini, Resim ve Fotoğraf
dalında düzenlenen yarışmaya
katılan eserler, alanlarında uzman
öğretim üyeleri ve sanatçılar tarafından değerlendirildi.
Çini
Kırkyama dalında Havva
Kaya birinci olurken; Makine Nakışı dalında Merve Ayşe Gümüş
Çini’de Hatice Sönmez, Fotoğraf
ta Ufuk Altaş, Resimde ise Fatma
Ergun’un çalışması birinciliğe layık
görüldü.
Birinci,
Hatice
Sönmez
Kırkyama
İkinci,
Hatice
Şenel
İkinci, Ayşegül Alkan
Üçüncü,
Filiz
Şapçıoğlu
Birinci, Havva Kaya
Üçüncü, Hatice Tiltil
Resim
Makine Nakışı
Birinci,
Fatma
Ergun
Birinci, Merve Ayşe Gümüş
İkinci, Cemile Zal
Üçüncü, Hamdiye Ceylan
Fotoğraf
İkinci,
Gülseren
Kıyar
Birinci, Ufuk Altaş
İkinci, Murat Yıkdeli
Üçüncü, Ebru Biçen
Üçüncü,
Türkan
Erdem
İLETİŞİM //
İLETİŞİM //
ÖDÜLLÜ
TEST
Sorular
‘Ödüllü Test’i doğru cevaplayıp e-posta ([email protected])
yoluyla ya da elden 20 Kasım’a kadar ulaştıran okurlarımızdan
ilk 20 kişiye Büyükşehir Belediyesi yayınlarından MESNEVî isimli eser hediye edilecektir. Ödül kazananların isimleri ve testin
doğru cevapları gelecek sayıda açıklanacaktır.
MESNEVÎ
Ödüllü
1. Önemli neolitik ve kalkolitik çağ yerleşim yeri. 2009 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne
önerilmiş, UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmesine karar verilmiştir. Yukarıda özellikleri ifade edilen yerleşim yeri hangisidir?
a) Hattuşaş
b) Hasankeyf
c) Truva
d) Frigya
e) Çatalhöyük
2. “Namazlarda Kur’an’ın tercümesinin okutulacağı dedikoduları kulağına gelince “Allahımın
huzuruna çıkamam ve Peygamberimin yüzüne bakamam” diyerek Diyanet’le yaptığı sözleşmeyi
feshetti. Bir süre sonra bir dostuna yakılmasını vasiyet ettiği Kur’an Meali’nin üçte birlik kurtarılan kısmı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. İslâmî kültürün millete kendi diliyle öğretilmesi amacıyla kaleme alınan ‘Meal’in sahibi kimdir?
a) Hamdi Yazır b) M. Akif Ersoy c) Said Nursi
d) Mehmet Vehbi
e) Ahmed Hilmi
3. Başbakan Erdoğan nikahlarına katıldığı çiftlere yaklaşık 10 yıldır tavsiyelerde bulunuyor. “Böyle giderse 2037 yılında Türkiye yaşlı bir nüfusa sahip olacak” uyarısında bulunan Başbakan’ın
çiftlerden ‘en az’ istediği çocuk sayısı kaçtır?
a) 2
b) 3
c)4
d)5 e)6
4. 2 Şubat 1982’de zamanın Genelkurmay Başkanı Rıfad Esed, aldığı emirle bir gece vakti
Suriye’nin önemli kentlerinden Hama’ya havadan ve karadan saldırı düzenledi. Gerekçe Müslüman Kardeşler Partisi’nin merkezi konumunda olmasıydı. Bu saldırıya katılmak istemeyen askerlerin çoğu anında idam edildiler. 27 gün süren katliam sonunda yaklaşık 50 bin Hamalı vahşice
katledildi. Şehir ise adeta bir harabeye döndü. Katliamın baş sorumlusu aşağıdakilerden hangisidir?
a)Beşşar Esed
b) Saddam Hüseyin
c) Muammer Kaddafi
d) Hafız Esed
5. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Mevlana Bölgesi taşıt trafiğine kapatılacak
b) Selimiye Camii önüne saat kulesi yapılacak
c) Eski kütüphanenin olduğu yer meydan olacak
d) Alaaddin Caddesi de taşıt trafiğine kapatılacak
e) Yeni meydan düzenlemesi ile cadde eski kütüphane tarafına alınacak
6. Büyükşehir Belediyesi’nin “Kültür Vadisi” projesinin ön adı nedir?
a) Mevlana
52
k o m ek
b) Alaaddin
EY LÜ L-EK İ M 2 012
c) Selçuklu d) Konya
e) Büyükşehir
e) Habib Burgiba
ÖDÜLLÜ
// İLETİŞİM
TEST
7. Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile yaz aylarında 30 bin kişi
“Okullar Hayat Olsun” projesine katılarak okullarda kültür,
sanat ve spor gibi çeşitli alanlarda eğitim gördü. Projenin ilk
kez uygulandığı şehir hangisidir?
a) Kayseri
d) Konya
b) İstanbul
e) Gaziantep
c) Bursa
8. Bu dönemde KOMEK’te eğitimi başlayan kurslar arasında
hangisi yoktur?
Yazışma Adresi
Komek Dergisi Konya Büyükşehir
Belediyesi Basın Yayın ve Halkla
İlişkiler Dairesi Başkanlığı Yenişehir
Mahallesi Vatan Caddesi No : 2
Selçuklu/KONYA
Elektronik Mektup
[email protected]
a)Konya Tarihi ve Mevlevi Medeniyetleri
b) Piyano
c) Caz
d) Hasta Bakımı
e) Keman
9. Geçtiğimiz ay, Başkan Tahir Akyürek’in de katıldığı Dünya
Kentsel Forumu Yerel Yönetimler Danışma Komitesi (UNACLA)
Toplantısı aşağıdaki şehirlerden hangisinde yapıldı?
a) Marsilya
d) Minsk
b )Napoli
e) Bakü
ÖDÜLLÜ TEST CEVAPLARI
GÖNDERME FORMU
c) Moskova
10. 1999 yapımı biyografik film. Yönetmen Norman Jewison,
başrol oyuncusu ise Denzel Washington’dır. Kısa ama tadına
doyulmaz ring sahneleri kadar, Rubin Carter’in edebi vasıflarını es geçmeyerek, edebiyatın, felsefenin ve sanatın altını çizen
satırlarıyla da dikkat çekici bir film. Bir solukta izleyeceğiniz ve
“İyi ki izlemişim” diyeceğiniz bir yapıt………………………..
Adı Soyadı
......................................................
......................................................
T.C. Kimlik No
......................................................
Adres
a) Gazap Ateşi (Man on Fire)
b) Unstoppable (Durdurulamaz)
c) Out of Time (Zaman Tükeniyor)
d) Courage Under Fire (Ateş Altında Cesaret)
e) The Hurricane (16. Raund)
......................................................
Geçen sayıdaki testin doğru cevapları:
1-C, 2-B, 3-D, 4-B, 5-B, 6-E, 7-A, 8-E, 9-C, 10-D
Mail Adresi
......................................................
Telefon
......................................................
......................................................
CEVAP
Geçen sayıda “Ödüllü Test”in tamamını doğru cevaplayarak
“Mesnevi” kazanan talihliler:
Zekeriyya Ev, Şeyma Nur Şimşek, Şule Sarı, Beyza Karakuş, Yusuf
Turhan, Ayşula Aşçı, Nedime Gök, Şemsettin Büyükçorapçı, Halime
Örnek, Şeyma Andal, Emine Ceran, Ömer Teke, İlknur Karaaslan,
Sultan Bahar, Yağmur Saymaz, Ayşen Yıldırım, Ebrar K. Erkuş, Gamze
Bulgan, Elmas Dibi, Hacı Erdoğan.
* Ödül kazanan okurlarımız, ödüllerini Kasım ayı içinde
Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire
Başkanlığı’ndan alabilirler.
1-
A
B
C
D
E
2-
A
B
C
D
E
3-
A
B
C
D
E
4-
A
B
C
D
E
5-
A
B
C
D
E
6-
A
B
C
D
E
7-
A
B
C
D
E
8-
A
B
C
D
E
9-
A
B
C
D
E
10-
A
B
C
D
E
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
53
SAĞLIK VE GÜZELLİK
SAÇI HIZLI UZATMANIN 5 YOLU
Saçı Hızlı
Uzatmanın
Yolu
* Saçınıza cildinize
baktığınız gibi bakın
İnsanların ciltlerine nasıl fazla
özen gösterdiklerini fark ettiniz
mi? İşte saçlarına da aynısını yapmalılar. Ona hak ettiği muameleyi yapın. Her şampuandan sonra
onu kondisyonlamalı ve banyo yaparken kafa derinize masaj yapmalısınız. Saçınızı güneşin zararlı
ışınlarından korumak da saçınızı
nasıl daha hızlı uzatacağınıza dair
pratik bir tekniktir.
* Ona ihtiyaç duyduğu besleyici maddeleri sağlayın
Protein ve E vitamini, meyve, sebze ve et yemek saçınızı hızlı uzatmanın etkili yollarından birisidir.
Meyve, sebze ve balıkta bulunan
besleyici maddeler saçınızın daha
hızlı uzamak için ihtiyaç duyduğu
şeylerdir.
* Suya yüklenin
Günde en az 10 bardak su içmek
saçınızın susuz kalmamasına yardım edebilir. Bu, saçınızın doğal
nemini ve parlaklığını korumanın
54
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
kesinlikle iyi bir yoludur. Diğer
yandan saçınızı ve kafa derinizi
kurutan kafeinli ve alkollü içeceklerden sakının.
* Saçınızı uçlarından aldırın
Şaşırdınız mı? Başkalarının inandığının tersine saçınızı en az altı
haftada bir uçlarından aldırmak
onu kısaltmayacaktır. Saçınızı
daha hızlı uzatmanın bu özel yolu
sık sık insanların aklında şüphe
uyandırır ama gerçekten saçınız
için en iyisidir. Kuaförünüzden kırık ve kırılgan uçları engellemek
veya bunlardan kurtulmak için uçlarından biraz kırpmasını isteyin.
* Doğru saç ürünleri
kullanın
Saçınızın daha hızlı uzamasını istiyorsanız aklınızda tutmanız gereken diğer bir şey de bukleleriniz
için doğru ürünleri kullanmaktır.
Şampuanınızın, kondisyonlayıcınızın ve sık kullandığınız diğer saç
ürünlerinin içeriklerine bakın. Saçınız ve kafa deriniz için çok zararlı kimyasallar içermediklerinden
emin olun.
ÖZEL HABER
Yılların saklı yeteneği KOMEK’le parladı
63 Yaşında İkinci Bahar
16-22 Ekim tarihleri arasında Güzel Sanatlar Galerisi’nde
“İkinci Bahar” isimli resim sergisini sanatseverlerin beğenisine
sunacak olan Durmuş Yazgan,
resim yolculuğunu KOMEK dergisine anlattı. 1949’da Bozkır Gederet (Dereiçi) kasabasında doğan
ilkokulu köyde ortaokul ve liseyi
Bozkır’da okuyan Yazgan askerden sonra DSİ de görev alır. 27
yıllık çalışma hayatının yoğunluğundan resim sanatını uzaktan
izlemekle yetinen, “okul hayatında resim hocası görmedim” diyen Yazgan ancak resim aşkının
hiç bitmediğini söylüyor.
İlkokuldan beri resme
merakı olduğu için sürekli res-
samları ve eserlerini incelediğini ifade eden Yazgan bilhassa
İbrahim Çallı, Osman Hamdi,
Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ, Şeref
Akdik, Van Gogh, Monet, Renoir, Zonaro, Cloude Monet gibi
ressamların eserlerinden ilham aldığını vurguluyor. Sanatçı “Ustaların hayatlarını
ve resimlerini, tekniklerini
araştırdım. 36 yıl 1975 - 2011
arası işimden dolayı müsait olamayınca elime kalem
alamadım ama sürekli inceledim. 2011 yılında KOMEK
Aymanas kursunda Arzu
Kuşçu Doğaner Hoca ile resme başladım ve iki dönem
devam ettim. KOMEK ile resme bakış açımı genişlettim
ve tekniğimi sağlam zeminlere
oturttum. Bunca yıl sonra resme
başlamama olanak sağlayacak
ortam ve eğitim imkanı sunduğu
için KOMEK’e teşekkür ederim ”
şeklinde konuşuyor.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
55
İLETİŞİM //
İLETİŞİM //
HABERLER
Türbe çevresi tarihi
kimliğine dönüyor
Konya Büyükşehir
Belediyesi’nin Mevlana
Türbesi ve Sultan
Selim Camii önünde
yaptığı meydan
genişletme çalışması
hızla ilerliyor.
Mevlana Türbesi önünde
çalışmaları inceleyen Büyükşehir
Belediye Başkanı Tahir Akyürek,
Konya’nın kimliğini etkileyecek
bir çalışmanın kısa sürede tamamlanacağını söyledi. Cami ile Türbe
arasındaki alanın manevi atmosfere uygun olacağını ve 25-30 bin
kişinin aynı anda ibadet edebilme
imkanına kavuşacağını ifade eden
Akyürek, mevcut caddenin alana
dahil edileceğini ve eski kütüphane alanının da cadde olarak düzenleneceğini kaydetti.
Konya’nın kimliğini etkileyecek bir çalışma gerçekleştirildiğini dile getiren Başkan, “Tarihi şehirler bir merkez etrafında
kuruluyor. Bütün tarihi ve önemli
şehirlerde bunu görürsünüz. Çok
merkezli bir şehir için çalışıyoruz
ama tarihi anlamda Konya’nın
gerçek merkezi burası. Dolayısıyla
merkeze yakışmayan görüntülerin tamamı kaldırılacak.”
Başkan Akyürek, Türbe
Meydanı’nın hızlı bir şekilde bitirilmesi için çalışıldığını, çalışmanın Şeb-i Arus törenlerine kadar
tamamlanmasını istediklerini de
sözlerine ekledi.
56
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Gelenekli sanatlar
KOMEK’te yaşayacak
Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (KOMEK), gösterilen yoğun ilgi nedeniyle bazı branşlarda açılan
ek kontenjanlar açtı. 2004
yılından bu yana 115 bin kişinin katıldığı kurslara ilgi
her geçen gün artarken 18
kurs merkezinde 138 branşla yeni dönem başladı.
Sayacılık, Ayakkabı Istampası, Piyano, Ud,
Keman, İlk Yardım, Büro
Yönetimi Sekreterliği ve
Yönetici Asistanlığı, Özürlü
Bakımı, Hasta Bakımı, Ön
Muhasebe, Temel Muha-
//
HABERLER
İLETİŞİM
BM HABITAT’ta Başkan’dan
‘Konya Modeli’
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek,
İtalya’nın Napoli şehrinde gerçekleştirilen Dünya Kentsel Forumu Yerel Yönetimler Danışma
Komitesi (UNACLA) Toplantısı’nı
değerlendirdi.
Birleşmiş Milletler Habitat çerçevesinde düzenlenen
“Daha İyi Bir Gelecek İçin Dünya
Kent Forumu”nda değişik konuların tartışıldığını kaydeden Başkan
Akyürek, kentsel mobilizasyon,
kentlerde hızın, hareketliliğin
sağlanması ve geliştirilmesinin
tartışıldığını ifade etti.
Toplantıda, Konya’daki
bisiklet yollarını ve Konya’nın bir
bisiklet şehri olmasını kentsel
hareketliliğe örnek gösterdiklerini kaydeden Başkan Akyürek,
“Çünkü Konya Türkiye’nin bisiklet şehri, en çok bisiklet bulunan
şehri. Ayrıca, Avrupa’da önemli şehirlerde gördüğümüz Akıllı
Bisikletler’in de Türkiye’de kullanıldığı bir şehir. 500 Akıllı Bisikle-
sebe, Şiş Örücülüğü, Minyatür ve
Anadolu Uygarlıkları, Konya Tarihi ve Mevlevi Medeniyetleri kurslarına ilk defa kayıt alındı.
Düzenlediği birçok kurs
ile geleneksel el sanatlarını yaşatan KOMEK’in bu dönem ilk kez
düzenleyeceği minyatür kursu,
Osmanlı sanatına yer vermesi açısından büyük önem taşıyor. Diğer
taraftan Araştırmacı-Yazar Dr. Hasan Özönder tarafından verilecek
Anadolu Uygarlıkları, Konya Tarihi ve Mevlevi Medeniyetleri kursu
da kursiyerlere farklı bir perspektif kazandıracak.
timiz haftalık 10 bin civarında bir
hareketlilikle çalışıyor. Bazı parklarda yer bulunamıyor. Bunu BM
Habitat Yerel Yönetimler istişarelerinde model olarak gösterdik.
Bundan sonra hiçbir yolun bisiklet
yolu olmadan yapılmayacağını ifade ettik” dedi.
Yerel yönetimlerin istihdam oluşturması konusunda da
Türkiye’nin örnek kuruluşlarından olan KOMEK’i örnek olarak
sunduklarını belirten Başkan Akyürek, bu kurslarda bugüne kadar
112 bin kişinin eğitim aldığını, 60
bin kişinin mesleki eğitim sertifikası ile istihdama arz edildiğini
anlattıklarını söyledi. KOMEK’ten
mezun olan binlerce kişinin ellerinde belgelerle daha nitelikli
iş bulma imkanına kavuştuğunu
kaydeden Başkan Akyürek, ayrıca engelli kursları, Mevlana Sanat
Merkezi’nde dezavantajlı gruplara mesleki eğitimler ve Ayakkabıcılık Mesleki Eğitim Merkezi’ni
de yerel yönetimlerin istihdama
katkısı konusunda model olarak
sunduklarını ifade etti.
Konya, BM Dünya Kentsel
Forumu Toplantısı’nda
Dünya Kentsel Forumu
Yerel Yönetimler Danışma Komitesi (UNACLA) Toplantısı İtalya’nın
Napoli şehrinde yapıldı. Napoli
Belediye binasında gerçekleşen
ve oturum başkanlığını İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş’ın yaptığı toplantıya Napoli (İtalya), Mexico City
(Meksika), Vancouver (Kanada),
Stuttgart (Almanya), Barselona
(İspanya) gibi dünya metropollerinin belediye başkanları ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek de katıldı.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek konuşmasına bir örnekle başladı. Bir
evin oturma odasındaki eşyaların
kapladığı yerin, evde yaşayan insanların kapladığı yerden fazla
olması durumunda eşyanın esiri
haline gelineceğine dikkat çeken
Akyürek, şehirlerin de apartmanlar, otobüsler ve diğer taşıma
araçlarıyla insanları adeta esir haline getirdiğini belirtti. Türkiye’nin
bisiklet kenti olan Konya’da son
yıllarda 170 kilometre bisiklet yolları yapıldığını, bu rakamın önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 280
kilometreye ulaşacağını ve 500
kilometreye ulaşan bir çalışma
içerisinde olduklarını açıkladı.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
57
İLETİŞİM //
İLETİŞİM //
HABERLER
Huzur
Bahçeleri,
huzurun adresi
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Kayacık’ta yaptığı Huzur Bahçeleri’nin açılışı ile Selçuklu ve Kayacık Huzur Bahçeleri’nde yapılan “En Güzel Bahçe
Yarışması”nın ödül töreni yapıldı. Törende yaptığı
konuşmada Kayacık’ta yapılan Huzur Bahçeleri’nin
ardından Büyükşehir Belediyesi’nin hobi bahçesi
sayısının 1600’ü geçtiğini vurgulayan Başkan
Akyürek, Kayacık’taki alanda huzur bahçesi sayısını 5 bine çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi.
KOMEK ile aynı
anda iki üniversite
Üniversitelerin eğitim öğretime başladığı günlerde bir
açıklama yaparak Konya üniversitelerini tercih eden öğrencileri aynı zamanda KOMEK’e kayıt olmaya çağıran Başkan Akyürek,
“KOMEK size eğitim hayatınız süresince vereceği hizmetle ‘Hayat
Üniversitesi’ diye adlandırdığımız kursları bitirme imkanı sunuyor.
Üniversite eğitimine devam ederken; KOMEK’in ve Gençlik Merkezimizin kursları ile hizmetlerinden yararlanacak hobi ve sanat
sahibi olabileceksiniz” dedi.
Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kıs
Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..K
58
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
//
İLETİŞİM
HABERLER
Afganistan
Büyükelçisi Başkan
Akyürek’i Ziyaret Etti
Afganistan’ın Ankara Büyükelçisi Dr. Amanullah Jayhoon, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’i ziyaret etti. Başkan Akyürek, Konya ile Afganistan arasında Hazreti
Mevlana’dan dolayı çok önemli bir akrabalık bağı ve yakınlık olduğunu söyledi. Türkiye, özellikle de Konya’yı ve Konyalıları çok
sevdiklerini belirten Afganistan’ın Ankara Büyükelçisi Dr. Amanullah Jayhoon, Konya ile Belh arasındaki kardeş şehir ilişkisinin ülkeler arası ilişkilere de katkı sağladığını belirterek, ikili
ilişkilerin daha kuvvetli olmasını istediklerini vurguladı.
30 bin kişi hayatı
okul yaptı
Pilot şehir olan Konya’da; Okullar Hayat
Olsun Projesi’nin hayat boyu öğrenmenin farklı bir
versiyonunu oluşturduğunu kaydeden Başkan Akyürek, projeyle Konya’da 300’e yakın eğitim merkezi olduğunu, projenin okulların çehresini değiştirdiğini
vurguladı. Başkan Akyürek, yaz aylarında 30 bin
kişinin buralardan eğitim aldığını ve bunun 100
bine çıkmasının mümkün olduğunu ifade
etti.
sa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..
Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
59
HABERLER
Şehir Tarihi Yazarları
Kongresi Bilim İnsanlarını
Buluşturdu
lerden geçtiğini belirten Doç. Dr.
Adem Kara, “Bizim coğrafyamız
farklı unsurların bir araya geldiği
ve farklı özelliklerin olduğu bir
coğrafya. Bu özelliklerin ortaya
konması açısından bu tür toplantılar çok değerli. Çok sayıda kültüre ve medeniyete ev sahipliği
yaptığı için Konya’da toplantının
yapılmasından mutluluk duyduk”
dedi.
KONYA ÖRNEK ALINAN
BİR ŞEHİR
Türkiye Yazarlar Birliği ve
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “2. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi” dünyanın farklı ülkelerinden
yazarları ve bilim insanlarını bir
araya getirdi.
5-7 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen ve “Şehir
kültürdür, medeniyettir” başlığı
altında değerlendirilen toplantılarda 3 gün boyunca 12 oturum
gerçekleşti.
Kongreye katılan yazarlar, toplantıların ardından başta
Mevlana Türbesi olmak üzere
Konya’nın tarihi ve kültürel mekanlarını ziyaret ettiler.
ZENGİN BİR KONGREYİ
GERİDE BIRAKTIK
Mevlana Türbesi ziyareti
esnasında kongreyi değerlendiren Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı
Başkanı Mehmet Doğan, şehir-
60
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
lerin tarihini, edebiyatını, sanatını, estetiğini ele alan bildirilerin
konuşulduğu, edebiyat ve şiirin
de olduğu iç açan bir toplantı gerçekleştirdiklerini söyledi. İkinci
kongrenin birincisinden daha
fazla katılımla gerçekleştiğini
kaydeden Doğan, yurt dışından
15 bilim insanının katıldığı zengin
bir kongreyi Konya’da yapmaktan
mutluluk duyduklarını ifade etti.
TYB Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan ise, şehir
tarihi yazarlarının bir araya gelip
düşüncelerini paylaşmalarının ve
toplantının Konya gibi tarihi bir
şehirde yapılmasının önemine
dikkat çekti. Fidan, ilime ve kültüre verdiği destek nedeniyle Konya Büyükşehir Belediye Başkanı
Tahir Akyürek’e teşekkür etti.
ŞEHİR TARİHİNİ ORTAYA
ÇIKARMAK ÖNEMLİ
Bir devletin tarihini ortaya çıkarmanın yolunun şehir-
Doç. Dr. Salih Yılmaz ise,
Konya’nın birçok Anadolu şehrine belediyecilik açısından örneklik teşkil ettiğini, belediyelerin
son dönemde Konya şehirciliğini
örnek aldığını belirterek, şunları söyledi: “Konya Büyükşehir
Belediyesi’nin kongreye ev sahipliği yapması, diğer şehirlerin de
modern şehircilik yapısını, tarihi
yapıların nasıl korunacağı örnek
alması açısından önemli.”
KONYA, ANLATILANDAN
DAHA GÜZEL BİR ŞEHİR
Kongreye İran’dan katılan Yazar Şerare Kamrani, Hazreti
Mevlana’nın şehrine gelmekten
duyduğu mutluluğu anlatarak,
Konya’nın anlatılandan daha güzel bir şehir olduğunu, kongrede
sunulan makalelerden de çok etkilendiğini ifade etti.
Azerbaycan’dan gelen
Doç. Dr. David Gasimov da, Konya ile Azerbaycan şehirlerinin
tarihi yapılarından benzerlikler
olduğunu vurgulayarak, herkesin
Konya’ya gelip görmesini istedi.
//
İLETİŞİM
HABERLER
“Konya, misyonu
olan bir şehir”
Başkan Tahir Akyürek
“Belediyecilikte
Model Şehir Konya ve
Markalaşma” konulu
panelde konuştu.
Panelin moderatörlüğünü yapan Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölüm
Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Altunbaş, Konya’nın bu tür panellere
alıştığını, markalaşmayı üstüne
yakışır hale getirdiğini vurgulayarak, Konya’nın, artık markalaşmaya diğer illerden farklı baktığını
söyledi. Bunun öncülüğünü Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir
Akyürek ve diğer yöneticilerin
yaptığını kaydeden Altunbaş,
“Konya bambaşka bir yere gidiyor, biz de bunlara şahitlik yapıyoruz” diye konuştu.
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından “Belediyecilikte
Model Şehir Konya ve Markalaşma” konulu panel düzenlendi. Büyükşehir
Belediyesi
Mevlana
Kültür Merkezi’ndeki
panelin açış konuşmasını yapan Başkan Tahir Akyürek, Konya’da
markalaşma konusunun
tartışılmasının
son derece önemli olduğuna işaret ederek
“Çatalhüyük kazıları, Alaaddin
Tepesi’nde yapılan kazılar, Konya
bölgesinde bulunan 400’den fazla Neolitik dönemden
günümüze gelen şehir
yerleşimleri Konya’nın
çok önemli bir şehircilik geçmişi olduğunu,
sosyal genetik yoluyla
bu şehircilik geçmişinin günümüze taşınabileceğini biliyoruz”
dedi.
Panelde,
Reklamcılar
Derneği Başkanı Aytül Özkan,
Marketing Türkiye Genel Yayın
Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu, C2’A Reklam Ajansı Başkanı Ergün Erdem, Genna Reklam Ajansı
Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet
Selim Tuncer de “Belediyecilikte
Model Şehir Konya ve Markalaşma” konusunda görüşlerini dile
getirdiler.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
61
HABERLER
Kadına Şiddete Hayır, Sevgi ve
Hoşgörüye Evet Yarışması Sonuçlandı
Hayır, Sevgi ve Hoşgörüye Evet”
isimli fotoğraf, afiş ve kısa film yarışması büyük ilgi gördü.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin ülkemizde son yıllarda
artan kadına yönelik şiddete dikkat çekmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak için başlattığı
“Kadına Şiddete Hayır, Sevgi ve
Hoşgörüye Evet” isimli çalışma
amacına ulaştı.
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nde başlatılan ve 14 Eylül’de
sona eren yarışmaya 3 dalda çeşitli şehirlerden toplam 952 eser
katıldı. Büyükşehir Belediyesi’ne
gönderilen eserleri, Türkiye’de
konusunda uzman jüri üyeleri titizlikle değerlendirdi.
10 Aralık 2011 Dünya İnsan Hakları Günü’nde Konya Bü-
yükşehir Belediye Başkanı Tahir
Akyürek ve Konya’da faaliyet
gösteren sivil toplum kuruluşları
arasında imzalanan mutabakat ile
başlatılan proje, toplumun her kesiminden büyük destek gördü.
On binlerce kişiye ulaşılan çalışmalar kapsamında konuyu Türkiye gündemine taşımak
üzere başlatılan “Kadına Şiddete
Fotoğraf
yarışmasının
jüri üyeliklerini fotoğraf sanatçıları Cengiz Karlıova, Fenay Ulu ve
Reha Bilir; kısa film yarışmasının
jüri üyeliklerini Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi, Bugün
Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Ali Atıf
Bir, S.Ü. İletişim Fakültesi RTV Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aytekin Can,
Yönetmen Aydın Bağırdı, oyuncular Mustafa Uzunyılmaz, Sema
Öztürk; afiş yarışmasının jüri üyeliklerini ise; S.Ü. İletişim Fakültesi
Reklamcılık Bölüm Başkanı Doç.
Dr. Hüseyin Altunbaş, Marketing
Türkiye Genel Yayın Yönetmeni
ve Zaman Gazetesi Yazarı Günseli Özen Ocakoğlu, Genna Reklam
Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı
Ahmet Selim Tuncer, Reklamcılar
Derneği Başkanı Aytül Özkan ile
C2’A Reklam Ajansı Başkanı Yasin
Ergün Erdem yaptı.
AFİŞ/FOTOĞRAF/KISA FİLM
KADINA ŞİDDETE HAYIR,
SEVGİ VE HOŞGÖRÜYE EVET
YARIŞMA SONUÇLARI
Fotoğraf
Mehmet Özdemir
Afiş
Sefa Pala
Kısa Film
Alper Akdeniz
“Hayat Paylaşınca Güzel”
“Görmezden Gelme”
“Leke”
BİRİNCİLER
62
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
HABERLER
Modern
tramvaylar çok
yakında
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Mahalle Meclisi kapsamında Selçuklu’da
Kocatepe, Cumhuriyet, Malazgirt, Peyami Safa ve Horozluhan,
Karatay’da Kerimdede, Aziziye;
Meram’da ise Dere Aşıklar, Dere
Camiikebir, Köyceğiz, Selam ve
Yorgancı Mahalleleri’nin muhtarları ve sakinleriyle bir araya geldi.
Programlarda mahalle sakinlerinin taleplerini dinleyen Başkan
Akyürek, Mahalle Meclisi’ne katılan mahalle sayısının 123’ü bulduğunu, yıl sonuna kadar tüm
mahalleler ile buluşacaklarını
dile getirdi. Son yıllarda yapılan
yatırımlarla Konya’nın standardının yükseldiğini vurgulayan
Başkan Akyürek, sadece Selçuklu
İlçesi’nde Akyokuş’tan Kampüs’e
kadar olan alanda 50 civarında
milyonluk önemli yatırımlar olduğunu ifade etti.
Günde 100 binden fazla
kişinin kullandığı tramvaylar ve
tramvay yolunun iyileştirilmesi
ile ilgili de çalışma yürütüldüğünü
kaydeden Başkan Akyürek, “17
Ekim’de dünyadaki en son model,
yüzde yüz alçak tabanlı, klimalı,
modern taşıtların ihalesi yapılmış
olacak. Gelecek yıldan itibaren
en modern tramvaylar yürümeye devam ederken; yer altında,
tünelden Konya hafif metrosunun da çalışması başlamış olacak.
Konya metrosunu belediye olarak
tamamlayıp hizmete açacağız”
dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, programın ardından bir mahalle sakinini evinde ziyaret ederek sohbet etti.
Eğitime destek:
10 okula spor salonu
Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte şehir merkezindeki 10 okulda spor salonu
yapımının son aşamaya geldiğini
vurgulayan Başkan Akyürek, spor
salonlarında voleybol, basketbol,
halk oyunları ve konserlerin yapılabileceğini söyledi. Kapalı alanları
1.730 metrekare
olan spor salonlarının bodrum + 3
kattan oluştuğunu ve engellilerin
kullanımına uygun
olduğunu kaydeden Başkan, salonlarda seyirciler için
de 180 kişilik arkalıklı koltuğu olan
tribün bulunduğunu vurguladı. 10
spor salonunun 10 milyon 600 bin
TL’ye mal olacağını ve tamamının
kısa süre içinde öğrencilerin hiz-
metinde olacağını belirten Başkan Akyürek, spor salonlarının
tüm okullara hayırlı olmasını diledi.
İlk etapta spor salonu yapılan okullar şöyle: Meram Şehit
Pilot Ayfer Gök İlkokulu, Karatay Hasan
Ali Yücel İlkokulu,
Selçuklu Necip Fazıl
Kısakürek İlkokulu,
Selçuklu Osman Nuri
Hekimoğlu Anadolu
Lisesi, Selçuklu Vali
İhsan Dede İlkokulu,
Karatay İMKB Endüstri Meslek Lisesi,
Karatay Aliye Hüseyin Tekbaş İlkokulu,
Meram Fevzi Çakmak İlkokulu,
Meram TOKİ Ziyanur Aksun İlkokulu, Meram A. Naci Gücüyener
İlkokulu.
Okullara ve öğrencilere büyük
destekler veren
Konya Büyükşehir
Belediyesi, 10 okula çok amaçlı spor
salonu yapıyor.
EY LÜ L-EK İ M 2 012
k o m ek
63
ŞEHİRDE BU AY
Tiyatro
Sinema
Konya Devlet Tiyatrosu Sahnesi
Konya Sinema Salonları
• Aşk Yeniden
Tür: Komedi, Drama
• Cennetteki Çöplük
Tür: Belgesel
• Gölgede Dans
Tür: Gerilim
• Sammy’nin Maceraları 2
Tür: Animasyon, Macera
• Takip: İstanbul
Tür: Aksiyon, Suç
• Tetikçiler
Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu
• Uzun Hikaye
Tür: Aksiyon, Dram
• Paranormal Activity 4
YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE
Yazan: Orhan Asena
Yönetmen: Bengisu Gürbüzer Doğru
Bir taht…
Tahtın büyüklüğünün altında ezilmek istemeyen bir yargıç, bir padişah, bir baba… Öbür yanda bir
kaplan ve bir sırtlan… Ve onların
arasında kalmış bir sultan, bir
anne… Tahtın arkasında çekilen
kılıçlar, hançerler ve konuşulan
gizli sözcükler, gizli düşünceler…
Sergi
Konya Güzel Sanatlar Galerisi
64
k o m ek
EY LÜ L-EK İ M 2 012
Kaplanın sırtlan gibi, sırtlanın
da kaplan gibi bir karındaşının
olması ve bir babanın ikinci defa
aynı hatanın eşiğinde durması…
Yılların yorgunluğunu taşıyan bir
annenin nihayetinde evlatlarının
arasında sıkışıp kalması… Tahtın
gölgesinde boğulmamak için ‘Ya
Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe’
diyen ne ilk ne de son evlat onlar
olacak! Ama bunu söyleyen ilk
baba o olacak!
Tür: Korku
B U G Ü N Ü N
KO N YA
MANZARALARI
Mevlâna Külliyesi ve Selimiye Cami.
Nice senelerdir birbirlerine arkadaşlık etmiş iki
dost gibiler. Hz. Mevlâna’dan bu yana Konya’nın
hep merkezi olmuş bu bölge. Şimdi, yüzyıllar
öncesinin yeniden canlanışına sahne oluyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen
Kentsel Dönüşüm projesi eski Konya’yı tekrar
bizimle buluşturacak.
KALİTESİ
SINIRLARIMIZI AŞTI
● MAKEDONYA ● BOSNA-HERSEK ● KOSOVA ● İSPANYA ●
Ülkemizde mesleki kurslar alanında büyük başarılar elde eden Konya
Büyükşehir Belediyesi KOMEK, hizmetlerini dünyaya taşıdı. Makedonya, BosnaHersek, Kosova ve İspanya’da 6 kurs merkezinde onlarca branşta eğitim vererek
ülkeler arası ikili ilişkilerin gelişmesine de ciddi katkı sağladı.
Şehrin Sanat Okulu
Alaaddin Kurs Merkezi Kürkçü Mah. Emir Seyfettin Sk. KOMEK Binası No:4 / MERAM - 0 332 351 84 93 ALAVARDI
HANIMLAR LOKALİ Alavardı Mahallesi Akhan Sokak No 30 MERAM - 0 332 324 50 97 Ali Gav Kurs Merkezi Tarla
Mahallesi Sultanşah Caddesi / SELÇUKLU - 0 332 353 62 47 Bosna Hersek Kurs ve Spor Merkezi Bosna Hersek
Mahallesi Yemeni Sokak No:19 / SELÇUKLU - 0 332 241 31 07 Büyük Aymanas Kurs ve Spor Merkezi Gazanfer
Mahallesi Dr. Ahmet Özcan Cad. No:50 / MERAM - 0 332 3581348 Çini Atölyesi ve Kurs Merkezi Havzan Mah.
Meram Yeni Yol Cad. No:11 / MERAM - 0 332 320 18 91 Doğanlar Kurs Merkezi Akifpaşa Mah. Bozkurt Sk. No:12/A
/ KARATAY Hocacihan Kurs ve Spor Merkezi Hacılar Mah. Bozkurt Sk. Belediye Cad. No:2 / SELÇUKLU KARATAY
HANIMLAR LOKALİ Ulubatlı Hasan Mahallesi Mesnevi Caddesi No : 21 / KARATAY - 0 332 347 00 51 Kılıçarslan
Gençlik Merkezi Bosna Hersek Mahallesi Osmancık Caddesi No:1 / SELÇUKLU - 0 332 241 34 37 Kule Satış
Merkezi Feritpaşa Mahallesi Kule Caddesi No:8 / SELÇUKLU - 0 332 236 15 46 Kültürpark Sergi ve Satış Merkezi
Ferhunuye Mah. Abdulezelpaşa Caddesi No:2 / SELÇUKLU - 0 332 353 57 86 M1 Tepe Kurs ve Spor Merkezi
Merkez Yazır Mah. Doç. Dr. Halil Ürün Cad. No:38 / SELÇUKLU MERAM HANIMLAR LOKALİ Hacı Şaban Mahallesi
Yeni Meram Caddesi No:197 / MERAM - 0 332 325 10 90 Rauf Orbay Kurs Merkezi Rauf Orbay Mahallesi Temiz
Sokak No:4 / SELÇUKLU - 0 332 248 64 44 Samanpazarı Kurs Merkezi Aziziye Mahallesi Evliya Çelebi Sk. No:2 /
KARATAY Sancak Mahallesi Kurs Merkezi Sancak Mah. Dönerli Sk. Ihlamur Sitesi No:20 / SELÇUKLU - 0 332 255
18 04 Selahattin Eyyubi Kurs ve Spor Merkezi Malazgirt Mah. Selahattin Eyyubi Tepesi No:34/J / SELÇUKLU - 0
332 251 43 75 Sille Kent Atölyesi Kurs Merkezi Sille Subaşı Mahallesi Karataş Sk. No:2/G / SELÇUKLU - 0 332 244
92 24 SELÇUKLU HANIMLAR LOKALİ Akıncılar Mahallesi Armutçu Sokak No:10 / SELÇUKLU - 0 332 247 72 48

Benzer belgeler

a..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..

a..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa..Kısa.. seferber eden Hasan Nail Canat, genç kuşakların önünde duran ilham ve ibret abidesi oldu. Aramızdan ayrılışının 8. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz, bu sanat ve gönül adamını. Umarız sanal kahra...

Detaylı

GAZETELERDE YAYINLANMIŞ YAZILARIM 1971

GAZETELERDE YAYINLANMIŞ YAZILARIM 1971 Şirketinizin ilk faaliyetlerinden olan arsa alımı için içimizden gelen yardım duygusu ile ve İsmail Dedeoğlu’nun müracaatı üzerine 27 Temmuz 1971 Cuma günü Beyşehir’e gittik. Daha önce Beyşehir Bel...

Detaylı