Okul Gazetesi
Transkript
Okul Gazetesi
K.A.L SEÇİMİNİ YAPTI ARALIK 2014 Okulumuzda öğrenci meclis başkanlığı seçimi için sandıklar kuruldu ve oylar sınıf sınıf kullanıldı. Seçimden bir ay önce Salih ÖKSÜZ ve Erdal AKBAŞ hocalarımın önderliğinde çalışmalara başladık. Okulda adaylık başvuruları alındı. Bu süreçte belirli nedenlerden dolayı çekilen adaylar oldu. Kesin aday listesi belirlendikten sonra adaylarla bir toplantı yapıldı, seçim çalışmalarında uyulması gereken kurallar belirtildi ve adaylara propaganda için iki haftalık süre tanındı. Sınıf temsilcileriyle konferans salonunda seçimin nasıl yapılacağı konusunda bir toplantı yapıldı ve kullanılacak oy pusulasının basımından, sandıkların hazırlanmasına ve propaganda sürecinin doğru bir şekilde yürütülmesine dair kurallar belirlendi... (5. Sayfada) GENÇ K.A.L Kurtköy Anadolu Lisesi Tüyap Gezisi İlk defa TÜYAP’a gitmenin verdiği heyecanla saat08:30’da okulumuzun önünde toplanıp otobüse bindik ve İstanbul’un ... 8. Sayfada Eskişehir Gezisi www.kurtkoyanadolulisesi.meb.k12.tr 2.Geleneksel Kariyer Günleri Düzenlendi Bu sene ikincisi düzenlenen Kurtköy Anadolu Lisesi Geleneksel Kariyer Günleri yine muhteşemliğinden ödün vermedi. Birçok üniversitenin katıldığı Geleneksel Kariyer Günleri okulumuz ve çevre okullar tarafından büyük ilgi gördü. Öğrencilerimizin başarılarına destek olan üniversiteler,öğrencilerimize bilgi vetavsiye vererek öğrencilerimizin bilgi,fikir sahibi olmalarını sağladılar. (4. Sayfada) Bir sabah Songül Hocam ve ben “nereye gitsek hafta sonu kafa dağıtmaya” diye konuşurken aklımıza Eskişehir Odunpazarı turu geldi. 2. Sayfada İnovasyon Haftası 9/A Sınıfı Tablet Dağıtımı 9/A Sınıfı Tablet Dağıtımı İnovasyon, Tasarım, Bilim, Teknoloji, Kent, Marketing, AR-GE, Eğitim, İş Dünyası ve Enerji konularında dünyaca ünlü liderler, CEO’lar, uzmanlar ve akademisyenler 3 gün süresince konferans ve paneller de bir araya geldi. 3. Sayfada Resim Sergisi Yapıldı 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılı Haziran ayında öğrencilerimizin yıl boyunca yapmış oldukları çalışmalar Kurtköy Anadolu Lisesi Resim Öğretmeni Nihal DEMİRCİ´nin okulumuz giriş katında düzenlemiş olduğu sergi ile beğenilere sunuldu. Pendik İlçe Milli Eğitim Müdürü Recep DERNEKBAŞ’ın açılışını yaptığı sergimize öğrenciler ve veliler yoğun ilgi gösterdiler. Okulumuzun Yazar Öğretmenleri Öğrencilerimiz Çağla KATKAT ve Furkan ATABAY’ın Yazar Öğretmenlerimizle yaptığı röportaj.... Hasan DURAK - ‘’O’nu Anlamak ve O’nu Anlatmak’’ Musa ERASLAN -‘ ’Basic Potential Of English Grammar’’ Fulya TAŞÇEVİREN - ‘‘Kolay Kısa Keyifli Psikoloji’’ 8. Sayfada 1 Kan 3 Hayat Kurtarır! CINEKAL 24 Kasım Öğretmenler Günü 24 Kasım Öğretmenler Günü okulumuzda coşkuyla kutlandı. Yapılan törende öğretmenlerimizin mesajları okunurken, her bir öğretmene öğrencilerimiz karanfil dağıttı. 7.Sayfada AÇLIK OYUNLARI:ALAYCI KUŞ BÖLÜM 1 The Hunger Games Mockingjay : Part 1 6.Sayfada YAZARLAR HASAN DURAK K.A.L Değerleri Sayfa 2’de DOGUKAN ÜST Türkçenin Eşanlamlılık Meselesi Sayfa 3’te BARIŞ DOĞUKAN İ. OZAN SANCAR Şiirler Sayfa 5’de DİLAN AĞBABA Siz Olsaydınız Sayfa 5’te Kitap Köşesi Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yakıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. 8.Sayfada FİRDEVS DEMİRCİ BERKECAN MALAY Önyargılarımı yıkan okul Sayfa 5’te Çalgı Çengi Film Eleştirisi Sayfa 6’da 2014-2015 Eğitim-Öğretim yılında 01.12.2014 tarihinde Kızılay-Yeşilay kulübü olarak okulumuza Türk Kızılay´ını davet ettik. 5. Sayfada Gazetemizin sponsoru Vedat KİBAR’a teşekkür ederiz. Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar. (Hz. Ali) 2 genç k.a.l Eskişehir Gezisi Bir sabah Songül Hocam ve ben “nereye gitsek hafta sonu kafa dağıtmaya” diye konuşurken aklımıza Eskişehir Odunpazarı turu geldi. Hemen tur şirketlerini inceledik, şirket ve tarihi belirledik. 15 Kasımda gidecek, 16 Kasımda dönecektik. Malum pazartesi okul var... Öğlen yemeğinde bu fikrimizi “birlikten kuvvet doğar ve bir elin nesi var, iki elin sesi var, çok elle gürültü yapar daha çok eğleniriz” mantığıyla tüm bayan öğretmen arkadaşlarımıza duyurduk. Biz de dâhil yedi kişilik bir ekiptik artık… “seyyah” grubumuzla: Songül SEVÜK, Selma ÇAL, Sevda COŞKUN, Emine IŞIK, Nilgün TUTAL, Nursel YILDIRIM ve bendeniz F. Neslihan KÖSE. Gezi sabahı 7.00’ da Kurtköy’ deki evlerimizden beylerin yardımlarıyla(tekrar teşekkür ediyoruz nezaketlerinden ötürü) yola çıkıp Kadıköy evlendirme dairesi otoparkına gittik. Tur rehberimizle tanışıp araçlardaki yerimizi aldık. 8.00’ da yola çıktık ama o da ne, bir baktık ki Viaport’ a gelmişiz. Hasan DURAK [email protected] KAL DEĞERLERİ Değişen, gelişen, sürekli kendini yenileyen bir dünya bekliyor bizi. Bu doğrultuda öğrenci yetiştirmek en büyük gayemizdir. Biz, öğrencilerimizin sorumluluk duygusunu en üst seviyeye çıkararak, onları hayata hazırlamak istiyoruz. Bunun için öğrencilerimizi; Organizasyon becerilerini geliştirerek, dünya ile yarışır hale getirmek, “Bizi niye geri getirdiler, kocalarımız komplo mu kurdu?” diye düşünmeden edemesek de bu durumun bilgisinin verilmeyişine oldukça sinirlendik. Gerekli bilgiyi tur rehberimizden alıp yola koyulduk. Ancak o yoldaki bahar renkleri, hoş sohbetler ve havanın tazeliği bize bu ufak olumsuzluğu tam unutturmaya başlamıştı ki mola yerine geldik. Pamukova’ da bir tesiste durduk ve Balkabağı’ nın her şeyini yaptıklarını öğrendik. İşte o dinlenme tesisinden bir hatıra... Yarım saatlik bir molanın ardından yola koyulduk ve bol bol bilgi yüklemesiyle tüneller aşıp nehirler geçerek Eskişehir' e ulaştık. Havacılık Müzesi' ne giriş yaptık. İlk olarak ve bir sürü resim çekip var olan tüm uçaklarla anılar oluşturduk. Sanmayınız ki o uçaklar boşuna orada... İlk hava şehit pilotumuz Cengiz Topel' in bir heykeli karşılıyor sizi müzedeki tüm uçaklar Eskişehir' de yapılmış. Sıradaki "mekân" "Haller Gençlik Merkezi" idi. Çok ilginç değildi aslında. Yorumumuz ise şu oldu: "Görülmeli ama bizde-İstanbul' da - bunun aslı var: İstiklal Caddesi". Anne, baba ya da bir başkasının baskısından uzak, kendi istekleriyle derse ve hayata hazırlanan bireyler olarak yetiştirmek, Toplumla barışık, arkadaşlarıyla barışık, herkesle iş birliği yapan bireyler olarak yetiştirmek, Gerektiğinde inisiyatif kullanabilen bireyler olarak yetiştirmek, Orada da resim çekip dükkânları gezdikten sonra yemeğe geçtik. Burada meşhur olan yiyeceklerden birisi “Balaban Kebabı” imiş. Fakat hazırlanması uzun sürdüğünden biz aynı lezzette olduğu söylenen tadı ve sunumu “İskender” e benzeyen “Balaban Köftesi” ni ve öncesinde yine meşhur bir tat olan “Sorpa Çorbası” nı içtik. Okulun, toplumun, ailenin kurallarına uygun, düzenli hayatı olan bireyler olarak yetiştirmek temel ilkelerimizdir. Kurtköy Anadolu Lisesi ailesi olarak hedefimizin zor olduğunu biliyoruz. Bu hedef için okul akademik kadrosu olarak söz veriyoruz. Bu sözü verirken velileri de yanımızda görmek istiyoruz. Öğrenciler zaten yanımızda… Sevgi ve saygılarımı sunarım… Hasan DURAK Bu arada anlatmadan geçemeyeceğim: Biz Türk halkı olarak o kadar alışmışız ki çorbayı bile ekmekle katık etmeye, bir kepçe çorbayla ve salatayla ikişer dilime yakın ekmek yedik. Sonra köfteler bir geldi... Aman Allah’ım!!! Herkes şokta, kocaman bir tabak, altta pideler, üstte yoğurt ve salçalı sos. Ama tabak 25 santimlik kayık tabak... Ne mi oldu? Hepimiz yedik tabii ki ama inanılmaz bir ağırlık çöktü hepimize... Bu yemek öncesi halimiz. Yemek sonrası çaylarımızı içtik ve öncesinde TULOMSAŞ şirketinin yaptığı ilk "Devrim arabası" nın camekân içinde sergilendiği fabrika bahçesine gittik, yine bilgilendik: Cemal Gürsel bu araçla konvoya katılır ve araç çok az gidip durur. Ardından da der ki Cemal Bey: "Bizler batı kafasıyla araba yaptık ancak doğu kafasıyla içine benzin koymayı unuttuk." Bir sonraki durağımız Masallar Şatosu, birebir ölçüsüyle yapılmış Korsan Gemisi ve Nuh' un Gemisi gezi alanlarının bulunduğu parktı. Park devasa büyüklükte, gemi ve şato muhteşemdi. Bol kahkaha dolu günümüzün ardından sonbahar temalı fotoğraflarımızı çektik. Son durağımız "Balmumu Müzesi" ve "Cam Sanatları Müzesi" idi. Cam sanatları müzesinden resim paylaşamıyoruz ancak balmumu müzesinden bazı karelerimiz var... İkinci gün sabah kahvaltımızın ardından otelden ayrılıp ilk durağımız olan Kurşunlu Külliyesi' ne gittik. Oradaki Lületaşı El Sanatları Müzesi, Cam Sanatları Müzesi ve dışındaki Atlı Han' a geçip molalarımızın ardından Odunpazarı evleri aralarında resimlerimizi çektikten, kaldırımları arşınladıktan sonra meşhur "Haşhaşlı Cevizli Ekmek" ve "Met Helvası" paketlerimizi aldık ve otobüse binip yapay plaj yapılmış olan parka geçtik. Parkın girişindeki heykeller bizi Türk Milletinin misafirperverliğiyle karşılıyordu. Burada çektiğimiz resimlerin ardından meşhur yemeklerden biri olan buraya özgü "Toyga çorbası ve Çibörek" lerimizi yedik. Bahçesindeki faytonlarda resim çekmeyi de unutmadık tabii... Sonrasında Porsuk Çayı" nda bot turuna katıldık. Ve son durağımız olan Şelale Park" a gittik. Gezimizden dönerken bedenlerimizde yorgunluk, zihinlerimizde harika anılar oluşmuştu. Bir sonraki geziye kadar kalacak kocaman bir gülümsemeyle birlikte... Aramıza katılamayan ama aklı kalanlar, çeşitli sebeplerden gelemeseler de ruhu ve sevgisi bizimle olan herkese, tüm takipçilere ve resimlerimizi beğenenlere teşekkürler, saygılar, sevgiler... Evvela millete tarihini, asil bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çoçukları olduğunu öğretmeliyiz. (M.Kemal ATATÜRK) genç k.a.l TÜRKÇENİN EŞANLAMLILIK MESELESİ Bir dilde ne kadar fazla farklı ifade çeşidi varsa, bir kavram ne kadar çok kelimeyle karşılanıyorsa o dil o oranda zengin sayılır der herkes. Türkçe bu bakımdan düşünüldüğünde zengin bir dil olarak karşımıza çıkar. Çünkü arkasında binlerce yıllık bir geçmiş, milyonlarca kilometre kaDoğukan ÜST relik bir coğrafya ve birçok milletle yaşadığı Edebiyat Öğretmeni kültür alışverişi vardır. Yazar Yücel Feyzioğlu bir dilde anlatıma zenginlik katmak için yapılması gereken on sekiz yolunu sayarken bunların arasında eşanlamlı sözcükleri kullanmayı da zikrediyor ve eşanlamlı kelimelerin kelime çeşitliliği açısından dilimize büyük katkıları olduğunu da belirtiyor. Peki nedir eşanlamlılık? Biraz bunun üzerinde durmak gerekiyor. Eşanlamlılık sözlüklerde ve anlam bilgisi kitaplarında “aynı kavramı karşılayan, birbirinin yerine kullanılabilen, aralarında hiçbir ayrım olmayan sözcükler” olarak tanımlanıyor. Aynı kitaplarda “Genellikle bir dile başka dillerden gelen sözcükler ile o dilin kendi söz varlığındaki sözcükler arasında eşanlamlık görülür.” ifadesi de dikkati çekiyor. Peki gerçekten de eş anlamlılık bu mudur ya da gerçekten eşanlamlı sözcük var mıdır? Acaba bizim hep eşanlamlı kelimeler olarak öğrendiğimiz doktor, hekim ve tabip; okul ve mektep; kalp ve yürek; kaybetmek ve yitirmek; kırmızı ve al; siyah ve kara; beyaz ve ak gerçekte eşanlamlı mıdır? Acaba biz bu kelimeleri her yerde birbirlerinin yerinde kullanabilir miyiz? Bu soruların cevabı değişik örneklere bakılarak bulunabilir. Türkçe yürek ile Arapça kalb'e gelince, sözlüklere bakılırsa bu iki kelime "eşanlamlı"dır. Ama gerçek böyle midir? İki kelimenin eşanlamlı sayılabilmesi için bunların her yerde birbiri yerine kullanılabilmeleri gerekir. Yürek ile kalb her yerde ve her durumda birbirinin yerini alabilir mi? Alamaz. Kalbsiz başka, yüreksiz başkadır. Herkesin bir kalb'i vardır ama yürekli olanların sayısı fazla değildir. Hiç kimse sakatatçıya gidip "Bana bir kalb ver!" demez. Buna karşılık, kalp hastası denir, yürek hastası denmez. "Filancanın kalbi var" yerine "yüreği var" diyemeyiz. Kalb'le ilgili deyimler pek boldur: kalb ağrısı "aşk acısı", kalbini açmak "birine sırlarını söylemek", kalbini çalmak "aşık etmek", kalbine girmek "sevgisini kazanmak", kalbine doğmak, kalbinden kopmak, kalb kırmak, kalb sektesi, açık kalb ameliyatı, vb. vb. Öte yandan yürek'le ilgili deyimlerimiz de az değildir: yüreği yanmak, yüreği yağ bağlamak, yürekler acısı, yürekten, vb. gibi. Bu "kullanış"tır. Sözlük anlamlan birbirine eşit olan bu iki kelime birbirlerine ve dile hiçbir zarar vermeden, zarar vermek ne kelime, dili zenginleştirerek yaşamakta ve kullanılmaktadır. Yine “doktor”, “tabip” ve “hekim” sözcüklerini ele alırsak bunlarında sıklıkla birbiri yerine kullanıldığını görürüz. Fakat bu kelimelerin de her yerde birbirlerinin yerine kullanılamayacağını söyleyebiliriz. Her şeyden önce doktor kelimesi sadece tıpla uğraşan kişileri ifade eden bir kelime değil. Doktor kelimesi doktora eğitimini tamamlayan kimselere verilen bir unvan olarak da kullanılıyor. Doktor, tabip ve hekim kelimelerinin eşanlamlı olduğunu düşünürsek doktora eğitimini tamamlamış kişilere tabip ya da hekim de dememiz lazım; ama bu kelimeleri kullanmıyoruz. Edebiyatımızda çok geçen ve dertlere deva, hastalıklara şifa bulmasıyla meşhur olan “Lokman Hekim” yerine “Lokman Doktor” ya da “Lokman Tabip” kullanımına da rastlamadım şu ana kadar. Üstelik hekim kelimesini doktor ve tabip kelimelerinden ayıran bir bilgelik, ululuk anlamı da var. Bu eşanlamlılık meselesinde renkleri de örnek verebiliriz. Örneğin hep birbirleri yerine kullanılan “kırmızı” ve “al” kelimesi gerçekten de eşanlamlı mıdır? Her yerde birbirlerinin yerine kullanılabilirler mi? Bayrağımızı ele alacak olursak biz ona yıllardır hep al sancak diyor- 3 uz. Hiç kimsenin aklına ona kırmızı sancak demek gelmemiş. Neden? Neden şehit olan, vurulan birine al kanlara boyanmış diyoruz da kırmızı kanlara boyanmış diyoruz? Neden biz de kan kavramı hep al kelimesiyle birlikte kullanılır da kırmızı ile birlikte kullanılmaz? Neden Anadolu’da kızlarımız, analarımız, bacılarımız hep “al yazmalıdır da “kırmızı yazmalı” değildir? Bütün bunların sebebi bence eşanlamlı olarak bildiğimiz; ama aslında eşanlamlı olmayan kelimelerdir. Türkçe kara ile Farsça asıllı siyah'ın da kullanışları farklıdır. Kimileri beyaz, kimileri de siyah şarab'ı tercih eder. Renkli film'in karşıtı siyah-beyaz'dır. Kimyada ayrışmalar sonucu oluşan çökelti veya tozlar siyah kelimesi ile ifade edilir: asetilen siyahı, manganez siyahı, platin siyahı vb. gibi. Yanmış fildişinden elde edilen ince parçacıklara da fildişi siyahı denir. Görüldüğü gibi, siyah kelimesi dilimizde daha çok gerçek veya sözlük anlamında kullanılır. Türkçe kara kelimesinin ise pek çok mecazi anlamı vardır: kara gün, kara cahil, kara çalmak, kara haber, kara kuvvet, kara liste, kara yazı vb. vb. gibi. Bu kullanış farkı küçümsenemez. Ayrıca şunu da işaret edelim ki beyaz ve siyah kelimeleri dilimizde uzun zamandan beri kullanılmaktadır ve daha önemlisi bunlardan birçok yeni söz de türetilmiştir: beyazımsı, beyazımtrak, bembeyaz, siyahımsı, siyahımtrak, simsiyah... Bu kelimeler Arabistan'da veya İran'da değil, Türkiye'de, Türk halkınca yapılmış olup her gün kullanılıp durmaktadır. Özetlemek gerekirse, yabancı asıllı karşılığı ile "eşanlamlı" sanılan birçok kelime gerçekte öyle değildir. Dilbilimcilerin dedikleri gibi, "Dilin canlı söz hazinesinde gerçekten eşanlamlı kelimeler yoktur". Eşanlamlı oldukları sanılan kelimeler arasında daima ince bir anlam farkı vardır; bu yoksa bile "kullanış" farkı bulunur. Kullanış farkı da en az ince anlam farkı kadar önemlidir. İNOVASYON HAFTASI 2014 İnovasyon, Tasarım, Bilim, Teknoloji, Kent, Marketing, AR-GE, Eğitim, İş Dünyası ve Enerji konularında dünyaca ünlü liderler, CEO’lar, uzmanlar ve akademisyenler 4-5-6 Aralık 2014 süresince konferans ve paneller de bir araya geldi. Kurtköy Anadolu Lisesi olarak açılış günü Müdür Yardımcısı Lokman SUBAŞI, BT Rehber Öğretmeni Özgür POLAT ve 42 öğrenci ile İstanbul Kongre Merkezindeki etkinliğe katıldık. İnovasyon (yenilikçilik-yenilik) kavram olarak, hem bir süreci (yenilemeyi / yenilenmeyi) hem de bir sonucu (yeniliği) ifade eder. Günümüzde var olan bir ürün, hizmeti ele alıp ürüne yeni etkin özellikler katıp yeniden insanlığın hizmetine sunmaktır. Bu aşamada önemli olan değişen yeni özelliğin etkin olmasıdır. Özgün bir özellik katmasıdır. Kurtköy Anadolu Lisesi Okul Gazetesi ARALIK 2014 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Sahibi Kurtköy Anadolu Lisesi İmtiyaz Sahibi Okul Müdürü Hasan DURAK Genel Yayın Yönetmeni Emine IŞIK Ayten AKSU Selma ÇAL Zehra ALKAN Ali Rıza ÖZAYDIN Fotoğraflar Berkecan MALAY Yayına Hazırlayanlar Firdevs DEMİRCİ Berkecan MALAY Çağla KATKAT Grafik Tasarım Özgür POLAT İletişim Bilgileri Kurtköy Mahallesi Lise Caddesi No:2 Pendik/İstanbul Tel: (0216) 684 03 30 [email protected] Yayınlanan yazılardan sahipleri sorumludur. İyi bir yönetici, sıradan insanları sıradışı işler yapar hale getirir. (F. Drucker) 4 genç k.a.l 2.Geleneksel Kariyer Günleri Okul Rehberlik Servisimizin organize ettiği, bu sene ikincisi düzenlenen Kurtköy Anadolu Lisesi Geleneksel Kariyer Günleri yine muhteşemliğinden ödün vermedi. Birçok üniversitenin katıldığı Geleneksel Kariyer Günleri okulumuz ve çevre okullar tarafından büyük ilgi gördü. Öğrencilerimizin başarılarına destek olan üniversiteler,öğrencilerimize bilgi ve tavsiye vererek öğrencilerimizin bilgi,fikir sahibi olmalarını sağladılar.Üniversite sınavının ilk adımının yaklaştığı bu günlerde özellikle 12.sınıf öğrencilerimize büyük destek olan üniversiteler,öğrencilerimize sınav sistemini,düşündükleri meslek dallarının olanaklarını,eğitimlerini ve sınava nasıl daha iyi bir şekilde hazırlanılması gerektiği hakkında bilgi verdiler. Öğrencilerimizin kafalarındaki soru işaretlerini gideren öğrenim görevlileri öğrencilerimizin ilgisinden dolayı mutlu oldular.Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından büyük ilgi gören Geleneksel Kariyer Günleri dolu dolu 2 gün geçirdi… Öğrenim hayatımızın son adımına doğru hazırlandığımız bu günlerde üniversite sınavına hazırlanan tüm öğrencilerimize başarılar diliyoruz. ETKİNLİĞİMİZE KATILAN ORTAÖĞRETİM KURUMLARI 80. YIL NUH ÇİMENTO ANADOLU LİSESİ ERCAN GÖRÜR SAĞLIK MESLEK LİSESİ FATİH ANADOLU LİSESİ GÜLLÜBAĞLAR İMKB LİSESİ HARMANDERE TEKNİK VE ENDÜSTRİ MES LİS. HAYDARPAŞA ANADOLU LİSESİ KAVAKPINAR ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ KAVAKPINAR LİSESİ KIRIMLI FAZİLET OLCAY ANADOLU LİSESİ KURTKÖY ANADOLU LİSESİ KURTKÖY ÇOK PROGRAMLI LİSESİ KURTKÖY DOĞA KOLEJİ PENDİK ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ PENDİK ÇOK PROGRAMLI LİSESİ PENDİK YUNUS EMRE TEKNİK VE ENDÜSTRİ MES. LİSESİ SULTANBEYLİ TEKNİK VE ANADOLU MES. LİS. TÜRK TELEKOM ANADOLU LİSESİ ETKİNLİĞİMİZE KATILAN ÜNİVERSİTELER DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ KAVRAM MESLEK YÜKSEK OKULU KAPADOKYA MESLEK YÜKSEKOKULU GEDİK ÜNİVERSİTESİ ŞİŞLİ MESLEK YÜKSEK OKULU MEF ÜNİVERSİTESİ ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ BİLGİ ÜNİVERSİTESİ FATİH SULTAN MEHMET ÜNVERSİTESİ 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ FMV IŞIK ÜNİVERSİTESİ MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ HALİÇ ÜNİVERSİTESİ MALTEPE ÜNİVERSİTESİ OKAN ÜNİVERSİTESİ YAKINDOĞU ÜNİVERSİTESİ ULUSLAR ARASI KIBRIS ÜNİVERSİTESİ ATAŞEHİR ADIGÜZEL MESLEK YÜKSEKOKULU İSTANBUL ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ GELİŞİM ÜNİVERSİTESİ Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. (F. Bacon) genç k.a.l K.A.L. SEÇİMİNİ YAPTI Hazırlayan: Berkecan MALAY 11/K Okulumuzun tüm katlarında okul öğrenci meclis başkanlığı seçimi için sandıklar kuruldu ve oylar sınıf sınıf kullanıldı. Seçimden bir ay önce Salih ÖKSÜZ ve Erdal AKBAŞ hocalarımın önderliğinde çalışmalara başladık. Okulda adaylık başvuruları alındı. Bu süreçte belirli nedenlerden dolayı çekilen adaylar oldu. Kesin aday listesi belirlendikten sonra adaylarla bir toplantı yapıldı, seçim çalışmalarında uyulması gereken kurallar belirtildi ve adaylara propaganda için iki haftalık süre tanındı. Sınıf temsilcileriyle konferans salonunda seçimin nasıl yapılacağı konusunda bir toplantı yapıldı ve kullanılacak oy pusulasının basımından, sandıkların hazırlanmasına ve propaganda sürecinin doğru bir şekilde yürütülmesine dair kurallar belirlendi. Ayrıca seçimde sandık görevlileri, kat sorumluları koordinasyondan sorumlu kişiler ve gözlemciler belirlendi. Propaganda amaçlı her adayın resimleri çekildi. İki haftalık propaganda süreci Yapılan oylama sonucunda 1.Furkan Atabay 448 2.İbrahim Berkil 364 3.Umut Yüksel 223 oy aldı. A.FURKAN ATABAY 5 dikkatli bir şekilde yürütüldü. Seçim ekim ayının son cuma günü yapıldı. Seçim günü seçimin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için tüm görevlilerle sabah toplantı yapıldı. Daha önceden hazırlanmış olan sandıklar her kata teker teker kondu, 4. Katta seçmen sayısı fazla olduğu için oraya iki sandık koyduk. Sandık kurulumundan sonra seçmen listeleri ve oy pusulaları sandık görevlilerine teslim edildi. Seçim 3. saat başladı ve 5. Saatin sonlarına doğru sona erdi. Oy sayımları tamamlandıktan sonra sonuçlar tutanağa kaydedilerek okul idaresine teslim edildi. Seçimde görev alan 52 arkadaşımıza teşekkür ediyorum. Seçim esnasında herhangi bir aksilikle karşılaşmadık.3 yıldır seçimleri aktif olarak takip etmekteyim ilk defa bu kadar başa baş giden bir seçim gördüm. OKUL BAŞKANIMIZIN TEŞEKKÜR KONUŞMASI Sevgili arkadaşlar; Öncelikle beni başkan seçtiğiniz için hepinize çok teşekkür ederim. Ben 12-E sınıfından Furkan ATABAY. Okulumuz KURTKÖY ANADOLU LİSESİ’ne bu sene geldim. Aklımda okul başkanlığıyla ilgili bir düşünce yoktu. Sınıfta dersteyken nöbetçi öğrencinin okul başkanlığıyla ilgili duyurusu üzerine sınıf arkadaşlarımın da desteğiyle aday olmaya karar verdim. Bütün sınıfları gezerek kendimi tanıttım. Okula yeni geldiğim için okul başkanı olmam zor görünüyordu lakin oylar sayılıp okul başkanı olduğum açıklandığında baya mutlu oldum. Bana oy veren vermeyen herkese çok teşekkür ediyorum. Bundan sonra Müdürümüz HASAN DURAK ile birlikte öğrenci arkadaşlarım ve okulumuz için elimizden geleni yapacağız. AHMET FURKAN ATABAY 12-E 1 KAN 3 HAYAT KURTARIR! 2014-2015 eğitim-öğretim yılında Kızılay-Yeşilay kulübü olarak 01.12.2014 tarihinde okulumuza Türk Kızılay´ını davet ettik. Davete icabet eden Kızılay ekibi 1 doktor, 3 hemşire ve 1 yardımcı personelle okulumuza kan almak için geldi. Sabah 09:00´dan akşam 16:30´a kadar kan alma işlemi devam etti. Kan verme konusunda yardımcı olan sayın Hasan DURAK´a, sevgili öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve duyarlı velilerimize çok teşekkür ederiz. Siz Olsaydınız Okulumuzda 10-J sınıfında bulunan engelli arkadaşım Ali ile bütün bir günü geçirme fırsatı buldum. Bulunduğu konuma rağmen gözlemlediğim kadarıyla arkadaş ilişkileri ve derslerinde ki durumu oldukça iyiydi. Herkes başarılı olmak ister. Şartlar ve engeller bunu imkansız kılıyor demeyin. Çünkü Ali'nin başarısı engel tanımıyor. Onu çok azimli ve kararlı gördüm. Gerçekten çok etkilendim.Birlikte kimya ve biyoloji sözlüsüne çalıştık. Ali, engeline rağmen boşvermiyordu. Bu yüzden dersleri de çok iyiydi. Okulumuz bu tür arkadaşlarımız için gerekli donanıma sahiptir; girişimizde tekerlekli sandalye için platform, içeride asansörümüz vardır. Bunlar da Ali'ye kolaylık sağlamaktadır. Ama her yerde bu kolaylıklar yok. Örneğin yeni belediye otobüsleri engelli vatandaşlar için düzenlenmiş, ya eskiler... Ali ile birlikte okul içinde vakit geçirdik fakat dışarıda yaşadığı zorlukların farkında olmam, Ali'yi anlıyor olmakla aynı anlama gelmez. Farkındalık oluşturmakla anlayışımın gelişeceğine inanıyorum. Ailemiz, çevremiz ve tüm engelsiz insanlar anlatılanlardan engelleri yüzeysel olarak bilirler, görürler.Ama asla bedenlerinde, yüreklerinde hissetmezler. Ben bugün az da olsa o engeli Ali ile birlikte hissettim. Dünyada hiç kimsenin isteyerek engelli olmadığını unutmayalım. Unutmayalım ki yaşamımızın bir yerinde,bir nedenle biz de engelli olabiliriz. Dilan Ağbaba 11-J Gidenler Giden gidiyor, Gelmiyor bir daha. Gözleri kalıyor Ne kadar gitse de, Gitmiyor işte. Özlüyorsun deli gibi. Nefret oluyor biraz Gitti diye, Yarım bıraktığı için, ‘’Hayallerimiz’’ dediği şeylere, Sırtını döndü diye. Neyse... Gitti işte anla Kafana sok Onsuzsun artık Ne acı... İ. Ozan Sancar 11/C Pendik Yüzü düşmüş yeryüzüne. Her vitrin camında yansıması. Fikri geçmiş her gününe, Ay ışığında yarışması. Üzgünüm Pendik, gelemem, Öyle ki her kaldırımında ayak izi. Doluyum Pendik, yükselemem. Gökyüzünde ki bulutunda bile silüeti. İstanbul Onun sevdirdiği gündüzleri, Sen gecelerinle unuttur bana. Özledim şiir gibi sözlerini. Benimdi, başkasına verme İstanbul... Ufukta ayışığıyla birleşen okyanus misali. Uçsuz bucaksız, sakinlik gibi. Lakin en kuytu köşelerinin, hırçınlık emsali. Gördün ya işte gidişini, kıskanma İstanbul... Barış Doğukan BEKGÖZ 12/F 3 Önyargılarımı Yıkan Okul sene öncesini hatırlamak benim için çok da zor değil. 6.sı- Firdevs DEMİRCİ 11/K nıftan itibaren girdiğim SBS sonuçlarını sonunda almıştım. Ama nasıl almıştım o da var tabii. Sanki dünyanın sonuymuş gibi hissediyordum puanımın da etkisi vardı ortalama bir puan almıştım ama sıkıntı şuydu ki hangi okula gidecektim? Tüm yaz yaptığım araştırmalar onca kişiden aldığım tavsiye ve bilgiler kafamı oldukça karıştırmıştı. Sınav sonucumu aldığım gün o puanla gidebileceğim okular hakkında tekrar bir araştırma yapmıştım ve tekrar birçok kişiden tavsiye almıştım. Tercihlerimi yaparken içimden ‘Ben üniversiteye gitmek ve iyi bir bölüm okumak istiyorum’ dedim. Gerçekten de bu istiyordum ve hala istiyorum. Yaptığım tercihler sonucunda bir meslek lisesinde çocuk gelişimi bölümü kazanmıştım ve kaydımı yaptırmıştım. Kaydımı yaptırdığım gün orada içimden hiçbir şey gelmedi geleceğe dair. Daha sonra yedek listelerini bekledim ve Kurtköy Anadolu Lisesi’ni kazandığımı gördüm. Ama içimde bir korku ve şüphe vardı evet istediğim olmuştu ama bu korku nedendi? Çevremden duyduklarım beni çok etkilemişti ‘Orada çok kavga oluyor. Oradan mezun olsan bile bir şey olamazsın. Orası çok tekin bir yer değil. Arkadaş edinemezsin…’ Duyduğum bu şeyler beni korkutmuştu sonuçta gideceğim okulda 4 sene okuyacaktım. Tüm bunlara rağmen kaydımı yaptırdım. Tereddütlerim vardı ama kaydımı yaptırdım… Şu anda Kurtköy Anadolu Lisesi 11.sınıf öğrencisiyim ve bunu gururla söylüyorum. Burada bulduğum arkadaşlıklar, hocalarımızın bizlere olan ilgisi, buradaki samimiyet ve güven hiçbir yerde yok. Üç senenin nasıl geçtiğini bile anlayamadım burada geçirdiğim güzel günlerin hızından. Öğrendiğim en güzel şey ben burada kendimi buldum. Gerçekten daha çok çalıştım ve lisede de belge alınabileceğini, gülünebileceğini kendime ve çevremdeki önyargılı kişilere kanıtladım. Buradaki ders çalışma yorgunluğu gerçekten çok güzel ve tatlı bir yorgunluk. Önyargılarımı yıkan Kurtköy Anadolu Lisesi ailesi teşekkürler. Okul Gazetesinde Sizin de Eseriniz Olsun G azetemizde sizin yaptığınız işlerin yer almasını istiyorsanız, çektiğiniz fotoğraf, yaptığınız resim, eleştiride bulunduğunuz kitap, dergi veya futbol maçı olabilir, adınız soyadınız sınıfınız ve bir adet profil fotografınızı dosya halinde okul BT Rehber Öğretmenine getirin. İnceleme komisyonunundan geçtikten sonra dosyalar ilgili bölümlerde yayınlansın. İdare etmek dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen yanlış olmaya kimse cesaret edemez. (Konfüçyus) 6 genç k.a.l Berkecan MALAY 11-K CINEKAL ÇALGI ÇENGİ FİLM ELEŞTİRİSİ Ç algı Çengi 2010 yılında yapım aşamasına geçilen ve 18 Şubat 2011 tarihinde yayınlanan Selçuk Aydemir yönetmenliği ve senaristliği taşıyan komedi türünde yerli filmdir. Çalgı çengi, düğün, kına, sünnet töreni gibi küçük organizasyonlarda müzisyenlik yapan iki Ankaralı teyzeoğlunun başından geçen trajikomik olayı mizah boyutunda anlatıyor. Olayda baskın iki karakter var. Bunlar Salih ve Gürkan. Bu iki karakter, umut kaynakları olan deneyimsiz ve az kitleye hitap eden organizatörlere muhtaç yaşamaktadır. Yine bu tarz bir organizatörün bulduğu basit bir iş için bir düğün salonuna giderler. Fakat filmin asıl başlama noktası düğün sahibinin, hazırlanmaları için ikiliyi kulis diyerek harabe bir bodruma bıraktığı an. İkilinin bu durum bayağı zoruna gitmiştir. Fakat durum bundan ibaret kalmayıp kulis denilen bodrum katta davetsiz misafirleri olacaktır. İki tane illegal işlerle uğraşan mafya elamanı, bir banka görevlisini gözden uzak bir yerde sorgulamak için düğün salonunun alt katına getirmiştir bU sırada güvenlik görevlisi dengesiz mafya elamanına diklenmesi sonucu ölmüştür. Bu olaylara tanık olan Salih ve Gürkan müzisyenlik hayatlarına son verecek ve bu durumla uğraşacaktır. ELEŞTİRİ Bu filmin TRT1’de bir zamanlar ‘’Ramazan Güzeldir’’ isimli Selçuk Aydemir ve Burak Aksak’ın senaryosunda yer aldığı naif bir mini dizinin kadrosuyla hemen hemen aynı olması güzel bir durum. Birbirini iyi tanıyan bir ekibin iyi bir iş çıkartması olayı sempatiklik konusunda zirveye taşıyabiliyor. Mesela görüntü yönetmenleri Gökmen Tosun iki çalışmada da boy gösteriyor. Açık konuşmak gerekirse filmin senaryosunu basit buldum. Filmde sinema kültürüne dair bir şey yok. Olaylar bağlantısız ilerliyor, belli bir sonuca ulaşmıyor ve olayların sebebi yeterince verilememiş. Fakat replikler ve espriler gayet orijinaldi ve sempatikti. Kafanızdan sanat ruhunu atıp odaklanırsanız çok güleceğiniz bir film. Oyunculuk gayet iyi. Selçuk Aydemir de buna güvenerek açı-karşı açı tekniği kullanmış. Ama demek ki oyunculuğa güven olmuyormuş. Çünkü kamera kadrajı bir o oyuncuda, bir diğer o oyuncuda olması seyircinin olayı kaçırmasına neden olur. Bunun için tavsiyem genel plan – orta plan taktiğidir. Fakat bu yöntemde de espriler yarım kalabiliyor. En iyisi yüz yüze sahnelerde en az 3-4 kamera kullanmak. Bu ikiliye bu tarz eleştiriler gelmiş olacak ki Düğün Dernek, İşler Güçler, Kardeş Payı gibi çok başarı sağlayan çalışmalarında bir sahne için en az 3-4 kamera kullanmışlar. Ama bu filmde yönetmen fazlasıyla başarısız ve pasif kalmış. Selçuk Aydemir’in ‘Üsküdar’a Giderken’ gibi başarılı gözüken ama başarısız kalmış orijinal dizileri var. Kuzeni Burak Aksak her zaman mizah zekası olarak benim gözümde bir tık Selçuk Aydemirden üstün olsa da asıl başarıyı Selçuk Aydemir ‘İşler Güçler’ isimli çalışmadan kazanmıştır. Selçuk Aydemir genelde aynı oyuncularla oynamayı tercih etmiş ve deyim yerindeyse Murat Cemcir ve Ahmet Kural ikilisini o keşfetmiştir. Selçuk Aydemir yıllara meydan okuyor günler geçtikçe hep daha iyisini yapıyor. Bu film onun ilk film deneyimlerinden ve 30.000 lira bütçeyle yapılmış. İşe bir de bu açıdan bakmak lazım. Filmi Cem Yılmaz izliyor ve başarılı buluyor, kesinlikle vizyona girmesini istiyor bu yüzden maddi olarak filme sponsor oluyor. Film 500.000 lira civarında hasılat getiriyor. Oldukça az bir rakam. Filmin sanatsal içeriğine göre bu hasılat oldukça iyi. Bazı festival filmleri kamera açılarıyla bile sanatsal açıdan bu filmin önündedir. Film sonunda ikincisinin geleceğinin sinyalini veriyor, fakat ikincisi gelmiyor. Keşke nokta atışı yapılsaydı. Gereksiz ve oldukça basit bir bitiş yapıyor. Genel olarak toparlarsam, sadece internette ‘’Çalgı Çengi en komik sahneler’’ olarak görebileceğiniz bir film. Komik, izlenebilir, akıcı fakat sanatsal yönden oldukça zayıf. KELOĞLAN Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken, pireler berber iken; ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken; bir varmış, bir yokmuş. Dünyada insan çokmuş.Dünyadaki insanlardan biri de küçük bir köyde yaşayan Keloğlanmış. Keloğlan’ın babasından kalma bir köy evi, bir keçisi, beş on tavuğu varmış. Sebze dikmek için evin arkasında küçük bir de bahçesi varmış. Keloğlan neşeli, esprili, şen bir insanmış. Düğünlere, bayramlara renk katan, türlü şaklabanlıklar yapan; büyükle büyük, çocukla çocuk olan bir oğlanmış. Keloğlan aynı zamanda kurnaz ve hazır cevap bir kişiliğe sahipmiş. Evli olan Keloğlan’ın hiç çocuğu olmamış. Ama Keloğlan çocukları çok sever, onlara masallar anlatırmış.Masal anlattığı için çocuklar Keloğlan’ı çok severlermiş. Komşuları, Keloğlan’ın yapabileceği ufak tefek işleri ona yaptırıp az da olsa ücretini verirlermiş. Öte yandan keçinin sütü, tavukların yumurtası, bahçenin kışlık, yazlık sebzesi ile geçinip gider, kimseye muhtaç olmazlarmış. Keloğlan bu koşullarda, sevildiği bu ortamda; karısı ile kendine göre sakin ve mutlu bir yaşam sürermiş. Bir yıl bahar yaklaşırken öyle bir kış olmuş ki, dillere destan! Herkes şaşkına dönmüş.Adam boyu kar yağmış. Soğuktan ve kardan on gün kimse dışarı çıkamamış. Çok sayıda hayvan soğuktan ve açlıktan telef olmuş. Keloğlan’ın keçisi ile tavuklarının çoğu ölmüş. Paraları da suyunu çekmiş. Herkes gibi Keloğlan da dımdızlak, çaresiz kalakalmış. Bir gün Keloğlan şapkayı önüne koyup durumunu düşünmüş. Doluya koymuş almamış, boşa koymuş dolmamış. Velhasıl işin içinden çıkamamış. Bir iş bulup çalışmaktan başka çıkar yol yokmuş. Bu fikrini akşam yemekte karısına da açmış. Karısı”Madem başka çıkar yol yoksa el mecbur! Gidersin iş aramaya.” demiş. Ama bu sözü biraz hüzünlü söylemiş. Çünkü bu güne değin hiç birbirlerinden ayrılmamışlar. Keloğlan bu hüznü karısının sesinden anlamış. Ona “Kara gün kararıp durmaz, bu da geçer. Kimsenin durumu iyi değil. Elle gelen düğün, bayram… Hem ben iki ay sonra buradayım. İki ay dediğin ne ki? Haydi sil gözlerini!” demiş. Bunca yatıştırıcı sözden sonra karısı biraz teselli olmuş. Sabah erkenden kalkmışlar. Önce birlikte kahvaltı yapmışlar. Kahvaltıda hemen hemen hiç konuşmamışlar. Hüzünlü bir sabah ve hüzünlü bir kahvaltı olmuş. Keloğlan karısına “Karıcığım, torbama ekmek, soğan ve üç beş haşlanmış yumurta koy.” demiş. Bir saat içinde karısı torbayı hazırlayıp kapının girişine koymuş. Keloğlan karısına sarılıp “Hoşça kal, karıcığım. Kendine dikkat et! İki ay içinde döneceğim.”diye süre vermiş. Torbasını sopasına takıp omzuna almış. Karısına dönerek “Karıcığım, ben gurbete gidiyorum. Gidip de dönmemek, dönüp de bulmamak var. Hakkını helal et.” demiş. Karısı, “Helal olsun! Sen de helal et” demiş. O da helal etmiş. Bu tören de bitmiş. Keloğlan hızlı hızlı yola çıkmış. Keloğlan’ın yolu ileride ağaçların arasındaki dere kıyısından devam ediyormuş. Ağaçlar arasında dalgın dalgın yürüyen Keloğlan’ın karşısına bir dev çıkmış. Devle burun buruna gelmişler. Dev ona, “Keloğlan! Seni yiyeceğim.” demiş. Keloğlan da ona, “Yavaş ol bakalım! Bu dünyada güçlü olanın sözü geçer, onun dediği olur.” diye karşılık vermiş. Dev de Keloğlana “Hangimizin güçlü olduğu belli değil mi?” deyip kahkahayla gülmüş. Ardından da “Ben senin gibi dört adam ederim; boyum da senin iki katını geçer.” demiş. Keloğlan da ona, “Boy devede de var ama küçük bir eşek onu gideceği yere çekip götürüyor.”diye karşılık vermiş. Devin biraz kafası karışmış olacak ki, Keloğlan’a “Pekiyi, biz kimin daha güçlü olduğunu nasıl anlayacağız?” diye sormuş. Keloğlan da: “Şimdi sen yerdeki beyaz taşı alıp avcunda sıkacaksın, taşın suyunu çıkarırsan sen güçlüsün; taşın suyunu ben çıkarırsam ben güçlüyüm” demiş. “Yani taştan kim su çıkarırsa en güçlü odur. Onun dediği olur.”diye açıklamada bulunmuş. Dev kendine güvendiği için, “Tamam! Anladım ve kabul ettim.” demiş. Keloğlan da “Öyleyse şu yerdeki beyaz taşı al, avcunda sık ve suyunu çıkar.” diye emir vermiş. Dev, taşı almış; tüm gücünü kullanarak, gök gürültüsü gibi bir sesle taşı sıkmış. Taş, devin avcunda kütür kütür sesler çıkarıp un ufak olmuş. Ama suyu çıkmamış. “Keloğlan suyu çıkmadı! Suyu çıkmadı!” diye bağırmış. Dev de ona “Sıra sende! Sen çıkar görelim, bakalım.”demiş. Dev taşla uğraşırken Keloğlan, torbasındaki haşlanmış yumurtalardan birini deve çaktırmadan avcuna almış. Dev hadi başla deyince avcundaki yumurtayı gösterip “İşte! Ak taşı aldım, sıkıyorum, avcuma bak.” demiş. Keloğlan yumurtayı iki eli arasına almış, sıkmaya başlamış.Sanki tüm gücünü kullanıyormuş gibi ıhh diye sesler çıkarıp yumurtaya yüklenmiş. Dikkatle bakan devin gözü önünde yumurtanın sarı suyu, şıp şıp yere damlamaya başlamış. Bu durumu gören dev korkudan sapsarı kesilmiş. Bir taraftan da “Keloğlan, kurban olayım, bana bir kötülük etme. Ne istersen yapacağım.” diye yalvarmaya başlamış. Keloğlan ona “Eğil aşağı dev!” diye bağırmış. Dev titremeye başlamış. Keloğlan, “Korkma! Sana bir kötülük yapmayacağım.” demiş. Ardından devin boynuna atlayıp oturmuş. Keloğlan “Yürü! Bana iş bulmaya gidiyoruz.” demiş. Morali bozuk olan dev, isteksiz adımlarla yola koyulmuş. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Yol onları büyük bir çiftliğe götürmüş. Keloğlan hemen devin boynundan atlamış, “Haydi! Çiftlik sahibini görelim.” demiş. Dev, “Keloğlan, inan ki yorgunluktan ölüyorum. Hiç boynumdan inmedin. Biraz dinleneyim.” demiş.Keloğlan, “O zaman seni bağlar, öyle giderim.” demiş. Dev de “İstersen bağla ama kaçacak gücüm kalmadı inan!” demiş. Keloğlan çiftlik sahibini aramaya gitmiş. Onu tarlada işçilerin yanında bulmuş. Ona iş aradığını, ne iş olursa yapacağını söylemiş. Çiftlik sahibi de “Bana dağdan odun getirir misin?” diye sormuş. Keloğlan “İstediğin kadar getiririm.” diye yanıtlamış. Çiftlik sahibi “Otuz yük odun istiyorum.” demiş. Keloğlan, “Şunu altmış yük yapalım. İki sene odun derdin olmaz.” demiş. Bu fikir çiftlik sahibinin de aklına yatmış. “Tamam! Altmış yük getir.” diyerek razı olmuş. Sıra ücret konusuna gelmiş. Öyle ya “Önü söz, sonu para!” demişler. Çiftlik sahibi yük başı bir akçe veririm demiş. Keloğlan, “İki akçeden aşağı olmaz; ben sana iki yıllık odun getireceğim. Hakkımı yeme ağam!” demiş. Ağam sözünün ve iki yıllık teminatın etkisiyle çiftlik sahibi iki akçeyi kabul etmiş. Yemek ve yatacak yer konusunda da anlaşmışlar. Sabah erkenden kalkan Keloğlan, çiftlik sahibinden balta ve urgan almış, odunların nereye istifleneceğini sormuş. Sonra kahvaltı yapıp dev ile birlikte ormanın yoluna çıkmışlar. Keloğlan yine devin omzuna binmiş. İş bulduğu için keyfi yerine gelmiş. Bunun üstüne bir türkü tutturmuş: “Ağam gitti gideli bu yerler viran oldu. “diyen türküyü karısına adamış. Ormana varınca Keloğlan devin eline baltayı verip “Ağaçların kurusunu ve eğri büğrü olup gelişmemişlerini keseceksin. Odunların aynı boyda olması da önemlidir. Yolda takılıp sorun çıkarmasınlar.” diye uyarmış. Dev Keloğlan’a “Tamam! Tamam!” diye sert karşılık vermiş. Keloğlan kendi kendine “Dev çok yorgun, fazla üstüne gitmeyelim” demiş. Dev bir saat içinde odunu hazır etmiş. Keloğlan ona “Çok hızlı çalıştın, yoruldun. Şimdi dinlenmeyi hak ettin!” demiş. Dinlenmek için yere oturmuşlar. Sessizce doğayı dinliyorlarmış. Kuş sesleri, ağustos böceğinin konseri, arı vızıltısı ve derenin şırıltısı… Doğanın kendi içindeki eşsiz uyumunun büyüleyici konseri çalıyormuş. Türlü çiçeklerin ve otların kokusu da cabasıymış. Dinlenince terleri soğuduğu için, karlı dağlardan gelen derenin soğuk suyundan içmişler. Keloğlan, “Yolcu yolunda gerek. Yemekten sonra gelip bir yük odun daha yapacağız.” demiş. Dev ona ters ters bakmış. Ama bir şey dememiş. Çünkü Keloğlan’dan tırsmış. Dev odunları urganın üstüne düzgünce istif etmiş. Sonra urganla hepsini bir araya getirip bağlamış. Dev bağladığı odunları sırtlayıp yola çıkmış. Keloğlan da baltayı alıp peşinden yürümüş. Çiftliğe gelince dev odunu sırtından indirip gösterilen sundurmanın altına düzgünce istiflemiş. Öğle yemeğinden sonra dinlenmeye çekilmişler. Çok yorgun olan dev, hemen uykuya dalmış. Vapur düdüğü gibi bir horultu herkesi rahatsız etmiş. Tavuklar başlarını kaldırıp sesin geldiği yöne bakmaya, köpekler havlamaya başlamışlar. Dev ile Keloğlan öğleden sonra da bir yük odun getirmişler. Ardından Keloğlan torbasına nohut büyüklüğünde iki tane taş koymuş. Bu taşlar getirdikleri odun yükünün sayısıymış. Keloğlan ile dev otuz gün monoton bir biçimde çiftliğe günde iki yük odun taşımışlar. Otuzuncu gün akşam Keloğlan, çiftlikte güvendiği bir çalışana torbadaki taşları saydırmış. Tam altmış tane taş olduğunu öğrenmiş. Çiftlik çalışanına “İkişer akçeden kaç akçe yapıyor?” diyesormuş. O da “Yüz yirmi akçe eder.” diye yanıtlamış. Keloğlan devi de yanına almış. çiftlik sahibine gitmiş. Ona, “Ağam! Biz odun işini bitirdik. Tam tamına altmış yük odun getirdik. O da yapar yüz yirmi akçe; paramı ver de biz gidelim.” demiş. Çiftlik sahibi “Ben sana otuz yük dedim! Benden altmış akçe alacağınız var.” diye yan çizmek istemiş. Bunun üzerine Keloğlan devi yanına çağırıp “Şu adamı havaya kaldır, havada çevir çevir, uzaklara fırlat!”diye emir vermiş. Adam devin hiç şakası olmadığını görünce,”Durun! Durun! Vereceğim parayı.”demiş. Keloğlan akçeleri torbasına koymuş. “Dev! Eğil, gidiyoruz.” diye emir vermiş. Dev eğilince çantası boynunda olarak devin omzuna oturmuş. Devin sırtında tıkıdık tıkıdık evin yolunu tutmuş. Başardıkları yüzünden neşeli bir türkünün nağmeleri dudaklarından akmaya başlamış. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Bakmışlar ki, Keloğlanın köyünün yakınına gelmişler. Bu durumu fark eden dev “Keloğlan, beni burada bırak gideyim. Zaten azıcık yolun kaldı.” demiş. Keloğlan ona, “Hayır! Kapının önüne dek götüreceksin. Bu dünyada ilk ve son olarak güçlü insan oldum. Bunu herkes görmeli.” demiş. Akşamüstü Keloğlan’ın evinin önüne gelmişler. Dev, Keloğlan rahatça insin diye merdivene yanaşmış.Köylüler devden korktukları için biraz uzaktan olanları izliyorlarmış. Keloğlan merdivene inince, fazla yorulmuş olan dev, güçlü bir soluk vermiş. Bu nefes, ufak tefek olan Keloğlan’ı aldığı gibi evin damına çıkarmış. Bunu gören dev, “Keloğlan! Orada ne arıyorsun?” diye sormuş. Keloğlan, “ Dedemden kalma bir kılıç var, onu alıp senin işini bitireceğim!” diye bağırmış. Bunu duyan dev “Ben gidiyorum!” diye bağırarak dağlara doğru kaçmış. Gördüklerine inanamayan köylüler: “Yaşa Keloğlan! Devi korkutup kaçırdın! Sen bir kahramansın!” diye bağırıp alkışlamışlar. Keloğlan gerçek bir kahraman edasıyla el sallayarak onları selamlamış ve evine girmiş. Onlar ermiş muradına; biz çıkalım kerevetine… Gökten üç elma düşmüş; biri masalı anlatanın başına, biri masalı dinleyenin(okuyanın) başına, biri de masal kahramanının başına… AÇLIK OYUNLARI:ALAYCI KUŞ BÖLÜM 1 Yönetmen: Francis Lawrence Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Liam Hemsworth Özet : Katniss Everdeen, evi 12. Bölge’nin tamamen yıkıma uğradığını öğrendiğinde neler olup bittiğini görebilmek için oraya geri döner. Karşılaştığı manzara ise tam anlamıyla dehşet vericidir. Kazananların kaldıkları evler dışında her şey harabeye dönmüş, insanlar artık yeraltında yaşamaya başlamış ve hükümetin ölümcül politikasının karşısında hayatta kalmak için mücadele etmeye başlamışlardır. Nükleer silahların dahi söz konusu olduğu bu atmosferde, Katniss gerçekten de protesto hareketinin yüzü olmaya başlar ve bu sorumluluğu bir türlü kabullenemez. Yükselen bu isyan dalgasının içerisinde yer alamamasının nedenlerinden en önemlisi de Peeta’nın hayatının tehlikede olmasıdır. Türü : Aksiyon,DRAM Vizyon Tarihi:21.11.2014 HOBBİT:BEŞ ORDUNUN SAVAŞI Yönetmen : Peter Jackson Oyuncular : Martin Freeman, Ian McKellen, Richard Armitage Özet : The Hobbit üçlemesinin son bölümü olan üçüncü filmde, Bilbo Baggins'in heyecan dolu macerasını noktalamasını ve eve dönüş yolunu buluşunu seyredeceğiz. Ejderha Smaug ile karşı karşıya geldikten ve günahkar Hobbit Gollum'dan öeşhur güç yüzüğünü aldıktan sonra sağ salim eve ulaşıncaya kadar Bilbo'yu halen daha onlarca yeni serüven bekliyor. İlk başta iki bölüm olarak tasarlanmasına rağmen Peter Jackson ve ekibi Hobbit Bilbo'nun maceralarını üçlemeye çevirmeye kara vermişlerdi. Bu sayede anlatılmamış hiçbir hikaye kalmayacak ve üçlemenin çemberi açık uçlu sorulara yer vermeden nihayete erecek... Türü : AKSİYON , Macera , Fantastik Vizyon Tarihi:19.12.2014 KIRIMLI:KORKUNÇ YILLAR Yönetmen : Burak Cem Arlıel Oyuncular : Murat Yıldırım, Selma Ergeç, Baki Davrak Özet : Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar adlı romanından beyazperdeye aktarılan film, II. Dünya Savaşı sırasında Alman esir kamplarında rehin alınan Tatarlı esirlerin yaşadıkları insanlık dramını ve çektikleri acıları konu alıyor. Projesi Avni Özgürel’e ait olan yapımın senaryosu ise Atilla ve Nil Ünsal çiftine ait. Filmin yönetmen koltuğunda ise daha önce Türk Pasaport’u filmine imza atmış olan Burak Arlıel oturuyor. Filmin oyuncu kadrosundaysa Murat Yıldırım, Selma Ergeç, Bülent Alkış, Gülçin Santırcıoğlu ve Burç Kümbetlioğlu isimleri yer alıyor. Türü : Dram ,TARİHİ Vizyon Tarihi:20.12.2014 OLUR OLUR Vizyon Tarihi 7 Kasım 2014 Yönetmen: Kerem Çakıroğlu Oyuncular: Alper Kul, Ayça Varlıer, Taner Ergör Film Özeti Ali'nin kendi halinde bir hayatı vardır. Bir eczanede kalfa olarak çalışan Ali, kapıdan içeri giren bir kadını gördüğü anda her şey altüst olur. Çünkü kadın, Ali'nın çocukken hayallerini süsleyen Azra'dan başkası değildir! Külleri alevlenen aşkıyla Ali, Azra'yı tavlamak ister. Fakat bu konudaki becerileri sınırlıdır. Umutsuzluğa kapılmışken internette bir ilana rastlar: "Yaşam Koçu Zihni", üstelik indirimden faydalanabilecek şanslı kişi seçilmiştir! Belki bir yaşam koçu hayatını yoluna sokacak ve hayatının aşkına kavuşabilecektir. Öte yandan mesleğinde işler çok da yolunda gitmeyen Zihni'yle asistanı, yeni müşterinin gelişiyle kariyerlerini yeniden canlandırabilmek için kolları sıvar. Ali'nin hayatını değiştirebilmek için birbirinden yaratıcı teknikleri uygulamaya çalışırlarken, komik olaylar birbirini izleyecektir. Kerem Çakıroğlu'nun yönetmenliğinde çekilen komedi türündeki filmin oyuncuları arasında Alper Kul, Şinasi Yurtsever, Onur Buldu, Yılmaz Gruda, Ayça Varlıer ve Ali Kobanbay gibi pek çok zengin isim yer alıyor. Tür:Komedi Vizyon Tarihi 07.11.2014 Firdevs DEMİRCİ 11/K Bir neslin hep merakla, geceler boyu bıkmadan, tekrar tekrar dinlediği masallar… Folklorumuzun temel parçalarından biri olan masallarımız dilden dile, gönülden gönüle aktarılmış; fakat ne yazık ki günümüzde artık unutulmaya yüz tutmuş. İsmail TEK derleme dünyasının kapılarını aralayıp, torununa hoş bir hatıra bırakmak isterken, aslında bizlere de kaybolmak üzere olan kültürel bir değerimizi anımsatmış oldu. “Dedemden Dinlediğim Masallar” isimli çalışmasını torununa armağan eden İsmail Bey’e teşekkür eder, yeni çalışmalarıyla kendisini yeniden ağırlamak isteriz. Kültürün temel direği; bilmek, öğrenmek ve merak değil; bu yolda sarf edilen büyük gayretlerdir. (M. Arnold) genç k.a.l 7 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ İbrahim BERKİL 11\G 24 Kasım Öğretmenler Günü okulumuzda coşkuyla kutlandı. Yapılan törende öğretmenlerimizin mesajları okunurken, herbir öğretmene öğrencilerimiz karanfil dağıttı. Konferans salonunda devam eden etkinliklerde okul korosu ve ritm grubu birbirinden güzel performanslar sergilediler. Okul Aile Sirliği üyelerine yaptıkları katkılardan dolayı plaket verildi. Günün sonunda Erzurum yöresine ait Cağ Kebabı ziyafeti verildi. Öğretmenler Günü dolayısıyla öğretmenlerimize “Öğretmenlik sizin için ne ifade ediyor?” sorusunu yönelttik. Aldığımız cevaplar; 1.Hasan DURAK – 17 Yıllık Eğitimci: “Öğretmen, geleceği inşa edendir.” 2.Tuygun AKSAKAL – Müdür Baş Yardımcısı – 19 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenler, gül bahçesinin bahçıvanıdır.” 3.Tekin MOLLAOĞLU - Müdür Yardımcısı – 16 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenler, bu dünyada koklamaya değer en güzel çiçektir.” 4.Nursel YILDIRIM - Müdür Yardımcısı – 14 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenlik her şeyden önce gönül işidir.” 5.Lokman SUBAŞI - Müdür Yardımcısı – 14 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenler bilgi ağacıdır; öğrenciler ise meyvesidir.” 6.Songül SEVÜK – Edebiyat Öğretmeni - 29 Yıllık Eğitimci: “Çocuğun hayatına dokunabilmektir.” 7.Veli MALATYA – İngilizce Öğretmeni – 28 Yıllık Eğitimci: “İşimi seviyorum, işime saygı duyuyorum.” 8.B. Uğur AĞAÇEKEN – Müzik Öğretmeni – 26 Yıllık Eğitimci: “ Öğretmen yetiştirdiği nesil ile tanınır.” 9.Figen KAYA – Matematik Öğretmeni – 24 Yıllık Eğitimci : “Sonu gelmeyen öğrenme merakı ve bu merakı başkalarına aktarma isteğidir.” 10.Figen BAŞGU – Matematik Öğretmeni – 23 Yıllık Eğitimci : “23 yıl da olsa hala severek yaptığım mesleğimle gurur duyuyorum. Bir daha dünyaya gelsem yine öğretmen olmayı isterim.” 11.Selma ÇAL – Edebiyat Öğretmeni – 22 Yıllık Eğitimci :“Öğretmenlik bir sanattır.” 12.Ergun TUZCU – Edebiyat Öğretmeni – 22 Yıllık Eğitimci : “Öğretmen rol model olmalıdır.” 13.Gülcan BOZKURT – Matematek Öğretmeni – 21 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik çok emek isteyen, sabır gerektiren kutsal bir meslektir.” 14.Z. Yeşim KABAOĞLU - Biyoloji Öğretmeni – 20 Yıllık Eğitimci : “ Dünyada her şeye kıymet biçilir; fakat öğretmenin eserine paha biçilemez.” 15.H. Canan DONAT – Coğrafya Öğretmeni – 20 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik herkese ve her şeye rağmen sabır sabır ve sabırdır.” 16.Musa ERARSLAN – İngilizce Öğretmeni – 19 Yıllık Eğitimci : “Öğretmen, geçtiği yerdeki toprakları sulayan bir nehir gibidir.” 17.Özlem DURUKAN – Biyoloji Öğretmeni – 18 Yıllık Eğitimci : “Diyecek söz bulamıyorum.” 18. Güven DEMİRCİ – Fizik Öğretmeni – 18 Yıllık Eğitimci : “En kutsal meslektir.” 19.Sevda Coşkun – Edebiyat Öğretmeni – 17 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik, kelebek etkisidir.” 20.Fisun KORDEL – İngilizce Öğretmeni – 17 Yıllık Eğitimci : “Yeni bir insan yetiştirmek, insanları şekillendirmek, onlara önder olmak çok keyif verici. İyi yerlere gelmeleri, iyi meslek sahibi olmaları bu işin tatmin edici yanı.” 21.Ali Rıza ÖZAYDIN – Edebiyat Öğretmeni – 16 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik iki kelime; sevgi ve sabır.” 22.Ümit TOSUN – Fizik Öğretmeni – 16 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik içtenlik ve samimiyet gerektirir.” 23.Hacı Murat GÖRER – Coğrafya Öğretmeni – 16 Yıllık Eğitimci : “Her şey!” 24.Hatice Özmen – Matematik Öğretmeni – 15 Yıllık Eğitimci : “Yapılması en zor olan işlerden biridir; ama kıymet bilinmiyor.” 25.Ülkü ÇAM – Tarih Öğretmeni – 15 Yıllık Eğitimci : “Hoşgörü.” 26.Handan AKŞİMŞEK ER – Biyoloji Öğretmeni – 15 Yıllık Eğitimci : “Aydınlık yarınlar demektir.” 27.Zehra ALKAN – Edebiyat Öğretmeni – 14 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik paylaşmaktır. Mutluluğu, hüznü, bilgiyi, tecrübeyi, insanlığa dair her şeyi paylaşmaktır. 28.Ayşe KURT – Matematik Öğretmeni – 14 Yıllık Eğitimci : “Kutsal bir meslektir.” 29.Mustafa ATALIK – Matematik Öğretmeni – 14 Yıllık Eğitimci : “Öğretmenlik sabretmektir.” 330.Özgür GÖR – Beden Eğitimi Öğretmeni – 14 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenler sevgi elçileridir, sınıfta yaşama sevinci, toplumda huzur, ülkede barış, meslektaşları arasında demokratlığın simgesidir.” 31.Ferdi KENET - Matematik Öğretmeni – 13 Yıllık Eğitimci: “Fedakârlıktır.” 32.Yasin AKBAŞ – Matematik Öğretmeni – 13 Yıllık Eğitimci: “Sabırdır.” 33. F. Neslihan KÖSE – Biyoloji Öğretmeni – 13 Yıllık Eğitimci: “Eğitmek ve eğitilmek.” 34.Anıl ÖKTEM – Matematik Öğretmeni – 13 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenin en temel görevi insanın kendisiyle ve diğerleriyle(dünyayla ve evrenle) ilgili farkındalığın artmasını sağlayacak kanallar açılmasına vesile olmaktır.” 35.Mustafa YILDIRIM – İngilizce Öğretmeni – 13 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenlik muasır medeniyetler seviyesine ulaştıran merdivenin ilk basamağıdır.” 36. Kemal Erdem ÖZYUVA – Tarih Öğretmeni – 12 Yıllık Eğitimci: “Fedakârlıktır.” 37.Türkan Demir – İngilizce Öğretmeni – 12 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenlik benim için, öğretirken aynı zamanda her gün yeni bir şey öğrenmektir.” 38.Recai GÜNEL – Kimya Öğretmeni – 12 Yıllık Eğitimci: “Sevdiğim ama toplumda değeri düşen, ekonomik olarak doyurmayan bir meslek.” 39.Vedat TEKİN – Coğrafya Öğretmeni – 12 Yıllık Eğitimci: “Hayalim.” 40.Gökhan KAYA – Beden Eğitimi Öğretmeni-12 Yıllık Eğitimci:”Öğretmenin hatası yoktur. Öğretmen netice olarak ya minarenin tepesinde ya da kuyunun dibindedir, arada hiç bir zaman olamaz; çünkü yapacağı bütün davranışların neticesi olarak toplumu etkileyecek en etkili kişidir.” 41.Ferdi KAHRAMAN– Beden Eğitimi Öğretmeni-12 Yıllık Eğitimci:”Önderim M. Kemal Atatürk’ün bir sözünü aktarmak isterim ”Milletleri kurtaran yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını alma kabiliyeti kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere , öğretmenlere muhtaçtır.” 42.Diğdem HORUZ-İngilizce Öğretmeni-11 Yıllık Eğitimci:’’Öğretmenlik gönül işidir.’’ 43.Salih ÖKSÜZ-Tarih Öğretmeni-11 Yıllık Eğitimci:’’Çöldeki vahadır.’’ 44.Ebru TEK –Rehberlik Öğretmeni-11 Yıllık Eğitimci:”Gittikçe saygınlığı azalan bir meslek.” 45.Emine IŞIK-Edebiyat Öğretmeni-10 Yıllık Eğitimci:”Eskiden sanattı, şimdi zanaat.” 46.Semra ÇAPUKOĞLU-İngilizce Öğretmeni-10 Yıllık Eğitimci:”Fedakârlık, gönül işi…” 47.Mümin AYEZİR-Fransızca Öğretmeni-10 Yıllık Eğitimci:”Öğretmenlik, bilgi aktarımının en güzel yoludur.” 48.Nazmiye ÖZÇELİK-Kimya Öğretmeni-10 Yıllık Eğitimci:”Hayata hazırlayan, öğrenciye hem eğitim hem de öğretim açısından ışık tutan, kanat açan öğreticidir.” 49.Fulya TAŞÇEVİREN-Felsefe Öğretmeni-10 Yıllık Eğitimci:”Öğretmenlik her şey, hayatımızın büyük bir kısmı. Öğrenciler çocuklarımız, okul ailemiz gibi, sevmek demek öğretmenlik…” 50.Zeynel ÜNVER-Rehberlik Öğretmeni-10 Yıllık Eğitimci:”İşinin %75’i sabır olması gereken insandır.” 51.Emel CAN –Felsefe Öğretmeni-9 Yıllık Eğitimci:’’Faydalı olmak.Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir.Düşünmek için aklın eğitilmesidir.’’ 52.K. Ayten AKSU-Edebiyat Öğretmen-8 Yıllık Eğitimci:’’Bilgi ile başlayan ,tecrübe ile olgunlaşan ve sevgi ile taçlanan bir meslektir.’’ 53.Doğukan ÜST-Edebiyat Öğretmen-8 Yıllık Eğitimci: “” Öğretmenin’’ yaşı yoktur.’’ KURTKÖY ANADOLU LİSESİ Kurtköy Anadolu Lisesi Umutlarla beraber burada yükselir başarının sesi. Refah içinde yeşeren azmin bahçesi. Tembelliği hiç sevmez, taşıyamaz bünyesi. Kesindir kuralları ve de en önemlisi! Öğrenmektir, başarının tek çaresi. Yükselen azmiyle, olacak başarı abidesi. 54.Nilgün TUTAL-İngilizce Öğretmeni-8 Yıllık Eğitimci:”Öğretmen bir mumdur,kendi etrafını aydınlatır’’ 55.Oktay PALANDÖKEN - Felsefe Öğretmeni - 8 Yıllık Eğitimci: ”Öğretmenlik sözde ve gerçekte zıtlıkları içinde yaşayan yegane meslektir.Sözde en kutsal gerçekte en hakir dışı sizi içi bizi yakar.’’ 56.Tuğçe TÜRKCAN-Fizik Öğretmeni-8 Yıllık eğitimci: “Emek” 57.Selçuk DEMİR-Beden Eğitimi Öğretmeni-8 Yıllık Eğitimci: “Hükmeden bir insandır. Tesirlerinin nerede biteceği bilinmez.” 58.Özgür POLAT-BT Rehber Öğretmeni-7 Yıllık Eğitimci: “Eğitimde en önemli ideal öğrencilerimizin ilgi ve yeteneklerini keşfedip yaşama bu yönde katılmalarını sağlamak olmalıdır. Bu ideali yakalayacak en önemli unsurdur öğretmen. 59.Erdal AKBAŞ – Tarih Öğretmeni – 6 Yıllık Eğitimci: “Emek.” 60.Dilek Kurt DİYAR-Edebiyat Öğretmeni-4 Yıllık eğitimci: “Her yeni güne umutla başlamaktır” 61.Derya KAYA-Matematik Öğretmeni-4 Yıllık Eğitimci: “Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en fedakâr ve en saygıdeğer fertleridir.” 62.Timur KUMBAR-Tarih Öğretmeni-4 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenlik, tanrı mesleğidir.” 63.Ayşe Nur KAYA-Kimya Öğretmeni-4 Yıllık Eğitimci: “Bence öğretmenlik çok büyük bir mutluluk. Öğrencinin gözünde ışıltı görmek en büyük hazine.” 64.Serap ÖZTÜRK-Coğrafya Öğretmeni-4 Yıllık Eğitimci: “ Ya! Sabır” 65.Özlem YAYLAOĞLU-Müzik Öğretmeni-4 Yıllık Eğitimci: ”Kalem saz, öğrenciler türküdür.” 66.Tuncay ŞİMŞEK-Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni-4 Yıllık Eğitimci: “ Ben bu konuda Hz. Ali’nin cümlesini söylemek istiyorum; Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” 67.Nihal DEMİRCİ-Resim İş Öğretmeni-3 Yıllık Eğitimci: “ Öğretmen yeryüzündeki en değerli varlık olan “insanı” yetiştiren; geleceğin temel taşlarını inşa eden sanatçının yaratıcılığı gibi, insanı da biçimlendiren kişidir. Öğretmen bir sanatçı; öğrencileri ise ortaya koyduğu en nadide sanat eseridir.” 68.Ayşe TAYCI-Resim İş Öğretmeni-3 Yıllık Eğitimci: “Öğretmenlik topluma yön veren en kutsal meslektir.” 69.Zülal ŞEMSİ-Fransızca Öğretmeni-2 Yıllık Eğitimci: “ Toplumu eğiten tek meslektir.” 70.Emine ÖKSÜZ-Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni-2 Yıllık Eğitimci: “Sabır” 71.Şerife ERGİN-Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni-2 Yıllık Eğitimci: “ Hoşgörü” Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. (M. Kemal ATATÜRK) Anlatmakla bitmez başarıları, güzellikleri. Ne desem bilemedim: Mükemmelden ileri! Anladım, başarıda her zaman vardır yeri: Dersten önce doğruyu, yanlışı öğretir öğretmenleri Onlar bilgin görürler öğrencileri, Layığıyla yerine getirelim söylenenleri, Unutmayalım: İnsanı başarı götürür ileri. Layıkıyla öğretmenlere değer verip, saygı duyalım. İlk amacımız budur: Her zaman her yerde uygulayalım. Seçelim başarı yolunu ve bu yoldan hiç şaşmayalım. Elimizden geleni yapıp, onlara layık olalım. Söylediğim bu sözleri hiç unutmayalım. İlerleyen yaşamımızda hep hatırlayalım… Hazırlayan: Elif ATLI 11/I Kalcan’ın Okul Defteri 8 genç k.a.l KİTAP KÖŞESİ Yaşadığın şehir özgür değilse, sen de özgür kalamazsın!.. Byzantion'dan İstanbul'a uzanan heyecan yüklü, tarihsel bir serüven... Yedi hükümdar, yedi kadim mekân, yedi gizemli olay ve yalın bir gerçek! Romanlarında zengin arka planı polisiye kurgu içinde vermekteki ustalığı ile bilinen Ahmet Ümit'in bu romanı da yine peşpeşe işlenen cinayetlerin çevresinde kurgulanmış. Ancak bu kitabı sıradan bir polisiye romandan ayıran birçok özellik var. Her şeyden önce zengin kadrosu ile İstanbul Hatırası, çeşitli kesimlerden İstanbulluyu bir araya getirerek içinde barındırdığı alt öykülerle zengin bir yapı sunuyor. Birbirine bağlanan bu alt öyküler bir yandan gerilimin etkisini artırırken bir yandan da romanı şenlikli ve çok yönlü bir yapıya ulaştırıyor. Kitabın bir başka önemli özelliği de İstanbul hakkında son derece detaylı bilgi içermesi. Kurgunun içine yerleştirilen bu bilgiler hem okumayı daha meraklı hale getiriyor hem de tarih aracılığıyla çok günümüzün dışındaki öykülerin de kurguya yerleşmesine imkan tanıyor. Böylece Ahmet ümit’in İstanbul Hatırası adlı romanı, başka başka dönemlerin öykülerinin eşliğinde, günümüz İstanbul’unun geniş bir panoramasını oluşturuyor. Tutucusundan modernine, eski İstanbullusundan yeni göç etmişine, milliyetçisinden gayrı Müslim’ine varana dek İstanbullu diye adlandırılabilecek herkes bu kitabın içinde kendi öyküleriyle birlikte İstanbul’un devasa çarklarının dişlilerini dile getiriyor. Binlerce yıllık tarihiyle İstanbul başrolü oluştururken romana girip çıkan her karakter de İstanbul’un nasıl İstanbul olduğunu aktarıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahin'in macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor. İstanbul Hatırası/Ahmet Ümit Katre-i Matem/İskender Pala Roman, müzayededen alınan elyazması bir kitabın hikâyesi olarak başlıyor. Okurlar, bu elyazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyor, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Pala'nın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol alıyor. İstanbul bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları, kalabalığı ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbul'u, hatta tüm Osmanlı'yı çevreliyor. İstanbul, doğal tüm güzelliklerinin, mimari şaheserlerinin tarihî debdebesi ile beraber lalezarlara, lale yarışlarına, lale şiirlerine bezeniyor; lalelerin şehri, renklerin şehri, yaprakların şehri haline dönüşüyor. İskender Pala, Katre-i Matem’de usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbul’da kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor. Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda -ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı canından; Sultan III. Ahmet'i de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilali'nin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şark'ın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmet'i, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbul'u ve Sadabat'ın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre TÜYAP GEZİSİ İlk defa TÜYAP’a gitmenin verdiği heyecanla saat08:30’da okulumuzun önünde toplanıp otobüse bindik ve İstanbul’un kalabalık trafiğine girdik. Müzikler eşliğinde zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan 1.5 saat süren yolculuğumuzun sonuna geldik ve TÜYAP’a vardık. İçeri girip yemek yedikten sonra başladık TÜYAP’ı gezmeye. Binlerce kitap ve bunları yazıp emek veren yazarları gördük. İnsanın okuduğu kitabın yazarını karşısında görmesi bambaşka bir duyguymuş. Fuar çok büyük ve etkileyiciydi. İnsanlar, meraklı gözlerle, büyülenmiş gibi fuarı geziyordu. Zaten herkesin amacı başka hayatlara girebilmekti. Bana göre fuarın en güzel yeri ise sahaflardı. Tarih kokan, not tutulmuş binlerce kitaplar ve plaklar… Burayı bırakmak zor oldu bizim için. O güzel kitapları daha çok özümsemek, daha fazla hissetmek isterdik ancak zamanımız dolmuştu. Hepimiz buluşma yerinde toplandık ve geri dönüş yolculuğumuz başladı. Tatlı bir yorgunluk vardı hepimizin üzerinde… Aze Yorulmaz YAZAR ÖĞRETMENLERİMİZLE ROPÖRTAJ Hasan DURAK Okul Müdürümüz Çağla Katkat: Kitabınızın çıkarılma amacını soralım ilk önce. Neden bu kitabı çıkardınız? -Peygamber Efendimizin sosyal hayattaki yaşamını tanıtmayı amaçladım. Furkan Atabay: Kitabınıza koyduğunuz isim nedir? -‘’O’nu Anlamak ve O’nu Anlatmak’’ Çağla Katkat: Kitabı yazarken hangi duygular içerisindeydiniz? -Efendimize olan sevgi bir kat daha arttı. Öğrencilere anlattıklarım da aklıma geldi. Güzel duygulardı. Furkan Atabay: Kitabınızın kimleri etkileyeceğini düşünüyorsunuz yani yazarken aklınızda hangi yaş grubu vardı? -Özellikle lise yaş grubu öğrencileri için. Haydarpaşa Anadolu Lisesi’nde öğrencilerime anlatırken bilmediklerini öğrendiklerinde şaşıran öğrencilerimin tepkileri onlara hitap etmem için yeterli oldu. Çağla Katkat: Kitapta vurgulanan konu nedir? -Peygamber Efendimizin yaşantısı, sosyal çevresi, etrafı ile ilişkisi kısaca O’na dair her şey. Furkan Atabay: Anlaştığınız yayıncılığı ve kitaba rahatça ulaşıp ulaşamayacağımızı sorup röportaja noktayı koyalım. - Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden bandrol alarak kitabı piyasaya çıkardık. Hiçbir ticari amaç gütmedim. Çağla Katkat: Hocam, bizi aydınlattığınız için teşekkür eder, çıkarmış olduğunuz kitap için de hayırlı olsun demek isteriz. -Teşekkür ederim. Musa ERASLAN İngilizce Öğretmenimiz Furkan Atabay: Hocam, öncelikle hayırlı olsun. Kitap çıkardığınızı duyduk ve tecrübelerinizin arkadaşlarımıza ulaşabilmesi için işlediğiniz konuları sormaya geldik. -Teşekkür ederim, hoş geldiniz. Furkan Atabay: Kitabınızın adı nedir? -‘’Basic Potential Of English Grammar’’ Furkan Atabay: Peki bu kitabı çıkarma amacınızı ve hitap etmek isteğiniz kesimi sorsak neler söylersiniz? -Öğrencilerin İngilizce dil bilgisi konularına daha rahat bir şekilde kendi dillerinde karşılaştırarak öğrenmeleri amacı ile çıkardık. Hitap ettiğimiz kesimler elemantary seviyede intermiate seviyeye kadar tüm öğrencileri çok rahat şekilde anlayabileceği bir kitap. Furkan Atabay: Kitabın içeriği ile ilgili biraz bilgi isteyelim. Kitap neyi anlatıyor? -Kitap; bir dil bilgisi kitabı. İngilizcedeki dil bilgisi konularını içeriyor. Her cümlenin Türkçe karşılığı var, öğrenciler böylece İngilizce bir cümlenin Türkçe’ye nasıl çevrildiğini rahatlıkla anlayabilirler. Furkan Atabay: Son olarak da şunu soralım. Kitabı piyasada rahatça bulabilir miyiz, hangi yayın evinden çıktı? -Kesinlikle bulunabilir. Yayınevi olarak Seyhan Müzik’e bağlı Babil Yayınlarından çıktı. Kadıköy’de PTT’nin çaprazında Seyhan Müzik’ten rahatlıkla temin edilebilir. Furkan Atabay: Hocam verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. -Ben teşekkür ederim. Fulya TAŞÇEVİREN Felsefe Öğretmenimiz Çagla Katkat:Röportaja başlamadan önce çıkarmıs olduğunuz kitap için sizi tebrik etmek isteriz. Sanıyoruz ilk kitabınız, değil mi? -Teşekkür ederim. Hayır, aslında 2. Kitabım. İlki ‘‘Kolay Kısa Keyifli Psikoloji’’ idi. Çagla Katkat: O zaman 2. Kitabınızın adını da soralım size. Onun adı nedir? -O da ‘’Ben Adamı Tipinden Tanırım’’ Çagla Katkat: Peki neden bu isim, bir sebebi var mı? -Tipleri anlatan bir kitap. İnsanları sınıflandırıyoruz. Hatta kitap için ‘’çok karakter sahibi bir kitap’’ esprisi de yapıldı. Çagla Katkat: Kitabınızın içeriğini sorsak ne dersiniz ? -Toplumun her kesiminden insanı; tiplere ayırdığımız, sokakta karşılaşabileceğimiz insanları gözlemle anlattığımız bir kitap. Öğrenci, öğretmen, komşu, eş, dost, arkadaş gözlemlerinden elde ettiğim verilerle yazdım. Çagla Katkat:Kitabı çıkarırken neyi düşündünüz yani kitap kimlerin ilgi alanına girebilir? -Daha ziyade gençlere yönelik bir kitap. Kendi yaşantımdan bir şeyler yazdım. Öğretmen olduğumuz için de çok farklı tipte insan gözlemlememiz mümkün oluyor çünkü. Çağla Katkat: Son olarak kitabın yayınevini ve kitabı piyasada rahatça bulup bulamayacağımızı soralım. -Kitap Carpe Diem yayınları aracılığıyla piyasaya sürüldü. Rahatça bulunabilir. Kurtköy’deki kitapçılardan da rahatça ulaşabilirsiniz. Çağla Katkat: Hocam, çok teşekkürler sorularımızı samimiyetle yanıtladınız Bütün millet ve memleket evlatlarını sportmen yapabilmek için sarfedilen çalışmanın ehemmiyet ve kudsiyeti aynı derecede kıymetli ve mühimdir. (M. Kemal ATATÜRK)