kültürel farklılıkların sözsüz iletişime yansımaları - Kula MYO

Transkript

kültürel farklılıkların sözsüz iletişime yansımaları - Kula MYO
KÜLTÜREL FARKLILIKLARIN
SÖZSÜZ İLETİŞİME YANSIMALARI
Melis YALÇIN*
ÖZET
İnsan davranışlarını anlamada disiplinlerarası bir bakışa ihtiyaç duyulmaktadır. Psikoloji
biliminin yetersiz kaldığı noktada sosyoloji bilimi devreye girmektedir. Sosyolojik olarak ele
alındığında insan davranışlarını etkileyen en önemli faktör kültürdür. Kültür, kişilerin iletişim
tarzını biçimlendirmekte, böylece benzer kültürel özelliklere sahip kişilerin sergilediği
iletişim stili birbirine yakınlık gösterirken, farklı kültürel özelliklerdeki kişilerin uzaklık
göstermektedir. Bu farklılıklarla birlikte yaşamanın yolu ise iletişimden geçmektedir. Buna
ilişkin farklı kültürden kişilerle etkileşim kurulurken farkındalık kazanılması, etnosentrik
bakış açısından kaçınılması, başka kültürlere saygı duyulması gerekmektedir. Bu süreçte
sözlü iletişim becerileri kadar sözsüz iletişim becerileri de önem kazanmaktadır.
Bu çalışmada kültür kavramı tanımlandıktan sonra kültürel farklılıklar ve bu farklılıkların
sözsüz iletişime olan etkileri açıklanmaktadır. Bu bağlamda sözsüz iletişimin alt başlıkları
arasında yer alan jestler, mimikler, kişilerarası mesafe, dokunma ve diğer sözsüz iletişim
öğelerinde görülen kültürel farklılıklar, çeşitli örneklerle birlikte anlatılmaktadır.
Anahtar kelimeler: Sözsüz İletişim, Beden Dili, Kültür, Kültürel Farklılık
*
Öğretim Görevlisi, Celal Bayar Üniversitesi Kula Meslek YüksekokuluHalkla İlişkiler ve Tanıtım Programı
GİRİŞ
Sözlü iletişimden daha sık kullanılması ve daha etkili olması nedeniyle sözsüz iletişimin
iletişim
sürecindeki
önemi
yadsınamamaktadır.
İletişim
sadece
sözcüklerle
gerçekleşmemekte; insanlar, karşısındaki hakkında bilgi edinmede bununla yetinmemektedir.
İletişim sürecinde konuşma bitebilir; ancak kişiler duruşlarıyla, bakışlarıyla, susmasıyla,
dokunuşlarıyla, zamanı ve mekanı kullanmalarıyla karşı tarafa belli mesajlar iletmektedir. Bu
mesajların kod açılımı ise aynı değerlere, düşünce yapısına sahip kişiler tarafından daha kolay
biçimde gerçekleşmektedir. Farklı değerler söz konusu olduğunda ise bu kodların açılımı
zorlaşmaktadır.
Davranış bilimi tarafından insan davranışlarının altında yatan sebebin düşünceler olduğu
belirtilmektedir. Düşünceleri belirleyen faktör ise kültürdür. Ortak değerler ve düşünceler,
kültür çatısı altında oluşmaktadır. Kültür, insanların düşünce yapılarını ve davranış kalıplarını
etkilemekte, bu durum, iletişim tarzlarının şekillenmesinde rol oynamaktadır. Kişilerarası
iletişimde duygu ve düşüncelerin ifade edilmesi, kültürden kültüre değişiklik göstermektedir.
Öte yandan, kişinin duygu ve düşüncelerini ifade ederken sergilediği sözlü ve sözsüz iletişim
biçimi, aynı kültürün alt kültürleri arasında bile farklılaşabilmektedir. Bu farklılıklarla
yaşamak, iletişim becerisini gerekli kılmaktadır. Kültürlerarası iletişimin alt konularından biri
olan kültürlerarası yeterliliğe ulaşabilmenin yolu farklı kültürlerden insanların sözsüz iletişim
kodlarını çözümlemeden geçmektedir. Bunun için de kendi kültürümüzün ve diğer kültürlerin
özelliklerini bilmek ve sözsüz iletişimdeki yansımalarını incelemek gerekmektedir.
1. Epistemolojik Olarak Kültür ve Kültürün Genel Özellikleri
Kültür kelimesinin kökeni Latincecolere fiilidir. “Colere” sözcüğü Latincede eğilim
göstermek, muhafaza etmek, işlemek, gelişmek, sürmek gibi anlamlara gelmektedir. Bu
kavram, doğal üründen daha çok bir insan yapımıdır. İngilizce kelimenin eğitim aracılığıyla
geliştiğini fark etme ve bu sözcüğün kullanımı ilk kez 1510 yılı olarak kaydedilmektedir.
Medeniyetin entelektüel yanı anlamına gelen bu sözcüğün kullanımı, 1805 yılına
dayanmaktadır. Kolektif gelenekler ve insanların başarıları anlamında kullanılması 1867
yılına dayanmaktadır. Kültür şoku teriminin ise ilk olarak 1940 yılında kullanıldığı
bilinmektedir (http://www.etymonline.com).
Kültür; dilden, düşüncelerden, inançlardan, geleneklerden, tabulardan, kodlardan,
kuruluşlardan,
kurallardan,
sanat
çalışmalarından,
ritüellerden,
kutlamalardan
ve
sembollerden oluşmaktadır. Bununla birlikte insanoğlunun kendi amaçları için çevreye adapte
olmasına izin vereninsan evriminde hayati bir rol oynamaktadır. Her insan toplumunun,
kendine
ait
özel
bir
kültürü
ya
da
sosyokültürel
sistemi
bulunmaktadır
(EncyclopaediaBritannica). Hofstedekültürü, “bir grubu diğer bir gruptan ayıran ortaklaşa
programlanmış zeka (akıl)” olarak tanımlar(Hofstede, 1980: 225). Mutlu (1999), daha genel
anlamda kültürün özelliklerini özetlerken kültürün öğrenilir, uyarlanabilir, kuşaktan kuşağa
aktarılabilir, paylaşılabilir, sınırlayıcı, simgeleyici ve birbirini bütünleyen çeşitli unsurlardan
meydana geldiğini belirtmektedir. Bunun yanı sıra öğrenilerek ve deneyimleyerek
kazanıldığını ve üzerinde uyarlama yapmanın insanın doğal kabiliyeti olduğunu ifade
etmektedir. Öte yandan kültürün nesilden nesile aktarıldığını ve toplumun bütün bireyleri
tarafından paylaşıldığını öne sürmektedir (Yeşil, 2013: 54-55). Bununla birlikte genel olarak
kültürün
değerler,
normlar
bilinmektedir.Değerler;
ve
yaşamda
eserler
neyin
olmak
önemli
üzere
olduğunu
üç
parçadan
söyleyen
oluştuğu
düşüncelerdir.
Normlar;insanların farklı durumlarda nasıl davranması gerektiğine dair açıklamalardan
oluşmaktadır.Eserler
(insan
eliyle
yapılmış
şeyler);kültürel
değerleri
ve
normları
yansıtmaktadır (Rana Sinha,http://ezinearticles.com/)
Kendin
Kendin
için
için
öğren
öğrenm
Ailen için
en iyisini
yap
ek
yap
Şekil 1. Bireyci Kültürle Kolektif Kültürün Karşılaştırılması
Şekil 1’de görüldüğü üzere; bireyci kültürde yetişen bir baba çocuğuna öğüt verirken “kendin
için öğren” deyişiyle bir davranış sergilemeden önce kendini merkeze alarak düşünmesi
gerektiğini belirtmekte, ancak kolektif kültürde yetişen diğer baba, bulunduğu kültürün
zihinsel yazılımının etkisi altında kalarak çocuğuna ailesi için en iyisini yapmasını
söylemektedir.
Böylece
davranışlarında
önce
toplumu
dikkate
alması
gerektiğini
vurgulamaktadır. Bu durumda kültürün sözlü iletişimi etkilediği, kişilerin söylemlerinin arka
planında aslında kültürel kodların bulunduğu görülmektedir.
2. Sözsüz İletişim
Kişilerarası iletişim sürecinde sözsüz iletişim, sözlü iletişimi bazen tamamlayan bazen de
tamamen onun yerine geçen bir iletişim türüdür. Çoğu zaman beden diliyle aynı anlama gelen
bir kavram olarak kullanılmaktadır; ancak sözsüz iletişimin, beden dilinden daha geniş
kapsamlı bir kavram olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Beden dilinin inceleme alanı sadece
jestler ve mimiklerken, sözsüz iletişimin inceleme alanı, jest ve mimiklerin yanı sıra
kişilerarası mesafeler, dokunma, ses tonu, zaman-mekan kullanımı ve renklerdir.
Araştırmacılara göre duruş mesafesi (prozemics), beden duruşu-beden hareketleri
(kinetics), göz teması (oculesics) ve ses tonu (vocalics) sözsüz iletişimin öğeleri arasında yer
almaktadır (Onay vd. , 2011: 148). Sharifiabad ve Vali; kültür, cinsiyet, yaş ve akıl gibi beden
diliyle ilintili iletişimi etkileyen pek çok faktörün bulunduğunu ileri sürmektedir.
Araştırmacılar, beden dilini kullanarak İngilizce konuşan anadili İngilizce olan ve olmayan
öğrenciler arasında farklılıkları tanımlayan bir çalışma yürütmektedir. Çalışma, beden dilini
kullanma açısından bu iki öğrenci grubu arasında önemli farklılıkların olmadığını ortaya
koymaktadır. Ancak gözlemler göstermektedir ki; anadili İngilizce olmayıp da İngilizce
konuşan öğrenciler, iletişim sürecinde yüz ifadelerini jestlerden daha çok kullanmaktadır.
Araştırmacılar, beden dilinin iletişim sürecindeki insanların selamlaşmalarını, nasıl oturup
durduğunu, kullandıkları yüz ifadelerinin neyi temsil ettiğini, kıyafetlerini, saç stilini, ses
tonunu, göz hareketlerini, nasıl dinlediklerini, nasıl yakınlaştıklarını, durduklarını ve
dokunduğunu kapsadığını belirtmektedir. Araştırmacılar aynı zamanda duyguların, mekanın,
zamanın ve sözsüz anlatılan bilginin dili olarak beden dilinden söz etmektedir. Sözsüz
iletişim, özellikle baş ve el olmak üzere vücudun bir bölümünün hareket etmesi olarak söz
edilen jestler ve yüz ifadeleriyle insanların arasında üretilen konuşulmayan dili
kapsamaktadır. Diğer taraftan oldukça önemli olan göz ve yüz hareketlerini de içermektedir.
Oturma ve durma, aynı zamanda eğilme, ayak tabanını gösterme gibi kültürlerarası iletişimde
mesajlar iletmektedir(Sharifiabad ve Vali, 2011: 48).
DePaulo ve Friedman (1998), sözsüz iletişimin dinamik bir yapıya sahip olduğunu ve diğer
kelimelerden işaretler aracılığıyla çoğunlukla yüz yüze bilgi değişimini içerdiğini
belirtmektedir. (G. Brown, 1977)’a göre sözsüz davranışlar, iki şekilde üreten dili
kapsamaktadır. Başka bir ifadeyle düşünceleri açık bir şekilde düzenlemek için
konuşmacılarla yardımcı olmaktadır. Buna ek olarak sözsüz iletişim, mesajları üç şekilde
anlama bağlamında yüksek dikkat sağlama, ek içerik sunma ve hatırlamayı kolaylaştırmaya
katkı sağlamaktadır. Kültürlerarası iletişimde sözsüz faktörlerin rolü açısından Brown,
kültürün ifadesinin sözsüz iletişime bağlı olduğunu, kültürü öğrenme engellerinin sözlü
iletişimden çok sözsüz iletişimden kaynaklandığını belirtmektedir (Allen, 1994: 166). Bu
yüzden Shi ve Fan çalışmalarında, hedef kültüre asimile olmada sözsüz faktörlerin
zorluklarının üzerinden gelmek için dili öğrenmenin daha önemli olduğunu ileri sürmektedir.
Farklı kültürel geçmişe sahip insanlar, benzer beden dilini farlı anlayabilmektedir. Bu
farklılık, yanlış anlama ve çatışmalara sebep olabilmektedir. Bazı katılımcılar, farklı kültürden
biriyle iletişim kurmak için hedef kültürdeki bazı sözsüz davranışların bilinmesi gerektiğini
belirtmektedir (Shi ve Fan 2010: 114).
Araştırmacılar tarafından sözsüz davranışların öğretilmesinin hedef kültürü öğrenmeyi
kolaylaştırabileceği açıklanmaktadır. Bununla birlikte İngiliz kültürüyle yakın ilişkiler
kurabilmede sözsüz iletişimin önemli olduğu savunulmaktadır. Buna ilişkin Avustralyalı
insanlardan örnek verilerek, Avustralyalıların gerçek olmayan bir şeyi söyledikleri zaman
kendi
başlarının
her
iki
tarafına
iki
parmağını
yerleştirdikleri
belirtilmektedir.
Avustralyalılarla ilgili başka bir örnek gösterilerek; herhangi bir durumdan şikayet
ettiklerinde yerel halkın sözsüz davranışlar sergiledikleri ifade edilmektedir. Bir araştırmacı,
Avustralyalıların
bazen
kızgınlıklarını,
hayal
kırıklıklılarını
ya
da
üzgünlüklerini
davranışlarıyla gösterdiklerini; fakat tamamen anlayamadığını açıklamaktadır. Diğer yandan,
davranış sistemlerini değerlenmenin uzun zamanını aldığını ileri sürmektedir. Bazı
araştırmacılar ise bazı iletişim problemlerinin paralinguistik faktörlerden kaynaklandığını
iddia etmektedir. Örneğin; yerel halk duraklama veya sesi, ses perdesini ve tonunu dinleme ile
ne zaman konuşmayı sürdüreceğini bilebilmektedir. Oysa zamanlamayı bilmediği için
yabancı birinin konuşmaya ne zaman başlayacağı zor bir durumdur. Sadece iki araştırmacı,
sözsüz
davranışları
kullanmanın
ve
yorumlamanın
başarılı
deneyimler
olduğunu
bildirmektedir. Araştırmacılardan biri, evrensel sözsüz ifadeleri bildiği için herhangi bir
iletişim sorunuyla karşılaşmadığını belirtmektedir. Başka bir araştırmacı bununla ilgili benzer
fikri paylaşarak, kaldığı evin sahibinin kendisine ilk tanıştıkları zaman gözlerinin içine
bakarak konuştuğu için ona karşı olumlu bir izlenim olduğunu ifade etmektedir. İngilizce
öğrenmede İngilizce öğretmenlerinin önemli bir yeri bulunur. İngilizce öğretmede kullanılan
sözsüz davranışlar, İngilizceyi öğrenme düzeyini etkilemektedir. Yapılan bir araştırmada,
Çinli İngilizce öğretmenlerin sınıfta ders esnasında beden dilini çok kullanmadıkları, sadece
bulundukları yerde durdukları, tahtaya yazı yazma dışında çok az hareket ettikleri
belirtilmektedir. Halbuki öğrencilerle konuşan, yüz ifadelerini doğru ve etkili kullanabilen
öğretmenlerin, öğrencilerin kendilerini daha rahat hissetmelerine ve derse ilgi göstermelerine
katkı sağladığı düşünülmektedir. Sözsüz davranışları öğrenmek, kültürlerarası yeterliliği
geliştirir, böylelikle başka kültürden insanlarla yakın ilişkiler kurabilmeyi kolaylaştırmaktadır
(Shi ve Fan, 2010: 116-118).
3. Kültürel Farklılıkların Sözsüz İletişime Yansımaları
“Kültür ve iletişim birbirinden ayrılamaz”
Edward Hall
İletişim kodları kültürden kültüre değişmektedir. Buna bağlı olarak iletişimin türlerinden
biri olan sözsüz iletişim üzerinde kültürün etkileri görülmektedir. Kültürel farklılıkların
sözsüz iletişime nasıl yansıdığını anlamak için sözsüz iletişim öğelerinin her biriyle ilişkisini
incelemek gerekmektedir.
İnsanların iletişim tarzlarını belirlenmesinde içinde doğdukları ve yetiştikleri kültürün
dilini, konuşma kurallarını ve dinleme normlarını öğrenmesi etkilidir. Hemen her kültürün ve
alt kültürlerin kendilerine özgü, farklı iletişim kuralları ve normları bulunmaktadır
(Barutçugil, 2011: 130). Kültürlerarası iletişim, bu kural ve normları öğrenmekle birlikte
bunlara saygı göstererek farklı kültürdeki insanlarla etkili iletişim kurabilme becerisidir.
Kültürlerarası iletişimim disiplini mikro düzeyde yabancılar arasındaki yüz yüze iletişimi,
makro düzeyde ise etnik gruplar, uluslar ve ülkeler arasındaki iletişim faaliyetleri
incelemektedir. Kültürlerarası iletişimin yeterliği, gönderilen mesajın alıcının algılayabileceği
ve kaynağın niyetine uygun şekilde yorumlayabileceği şekilde kodlanmasına, alıcının da
algıladığı mesajın farklı bir kod sisteminin ürünü olduğunun farkında olmasına bağlıdır.
İletişimsel yeterlik, dil bilgisini bilmenin yanı sıra kime neyi nasıl söyleneceğini bilmeyle
ilintilidir (Mutlu, 1995: 178’den aktaran Tabakcı, 2008: 42).
Sözsüz iletişimin daha duygusal nitelikte olması, onun sözlü iletişimden ayırt edici
özelliğidir. Sevgi, nefret, üzüntü ve sevinç vb. duyguları sözden daha iyi anlatan davranışlar
her kültürde bulunmaktadır. Batı kültüründe, özellikle toplumun üst katmanlarında, bireylerin
duygularını dışa yansıtması hoş karşılanmamaktadır. Türk kültüründe İngilizler için “soğuk”
önyargısının oluşmasında bu kültürel niteliğin önemli rol oynamaktadır. Duygularını kolayca
ve açıkça ortaya koymakta herhangi bir sakınca görmeyen Türkler ile duygularını saklamayı
ve dışa vurmayı erdem sayan İngilizlerin etkileşiminde yanlış anlaşılmalar çıkabilmektedir
(Kartari, 2006: 164-191). Aleskerli (2002)’ye göre, kültürlerarası yaşanan değişimlerin
iklimle ilişkisi bulunmaktadır. Sıcak iklimli bölge insanının ilişkileri de sıcaktır. Bu bağlamda
beden diliyle vücut ısısı arasında doğru orantıdan söz edilebilmektedir. İbni Haldun,
Mukaddime adlı başyapıtında, insanların karakterinin oluşumunda yaşadığı coğrafyanın ve o
bölgede yaşanan iklimin önemli bir etkiye sahip olduğunu açıklamaktadır. Dağlık bölgelerde
yaşayanlarla, vadilerde ve denize yakın yerlerde yaşayanların huy ve tabiatının farklılık
göstereceğini, mizaçtaki sertlik ya da yumuşak huyun, coğrafyayla birlikte iklimin sert ve
ılıman olmasıyla da ilişkilendirileceğini ifade etmektedir (Üstünsel, 2011: 81).
3.1.Jestlerde Kültürel Farklılıklar
İnsanların herhangi bir konuyu açıklamak amacıyla kullandıkları el ve kol hareketleri
şeklinde ifade edilen jestler kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Aynı jestler farklı
kültürlerde değişik anlamlara gelebilmektedir. Bunun altında yatan sebep, kültürlerarası
simgelerin ve algıların farklılık göstermesidir (Schober, 2003: 163). Örneğin bazı kültürlerde
insanlar, bir olayı ya da durumu anlatırken el-kol hareketlerini çok kullanmaktadırlar.
Böylelikle kendilerini daha iyi ifade ettiklerini düşünmektedirler. Karşısındaki de bu
durumdan rahatsız olmamakta ve onu samimi algılamaktadır. Ancak İngiltere’de durum
farklıdır. İngiltere’de bazı okullarda öğrencilerin koltukaltlarına kitaplar yerleştirilip topluluk
karşısında öyle konuşmalarına yönelik bir eğitim uygulanmaktadır. Bu sayede öğrenciler
belirli bir zaman sonra kollarını hareket ettirmemeyi öğrenmektedirler (İzgören, 2000: 9). Bu
kültürde el-kol hareketlerini çok kullanmak hoş karşılanmamakta, insanlar eğitilirken buna
dikkat edilmektedir.
Konuya ilişkin başka bir örnek İtalyanlarla ilgili verilebilmektedir. İtalyanlar bir yemeği
beğendiklerinde işaret parmaklarını yanaklarına sabitleyip “mmm” diye çevirirlerken,
Türkiye’de kullanılan mükemmel işareti orada rezalet anlamında kullanılmaktadır. Elle
yapılan 0 işareti, Japonya’da para anlamına gelirken Amerika’da problem yok ya da başarı
anlamına gelmektedir. Aynı işaret Latin Amerika’da ve Türkiye’de ise insanlar tarafından
küfür olarak algılanmaktadır (İzgören, 2000: 14). Aynı jest, değişik ülkelerdeki insanlar
tarafından farklı yorumlanmaktadır.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde elleri göğüste birleştirmek saygı ve alçak gönüllük göstergesi
ayak tabanını göstermek ise saygısızlıktır. Bu bağlamda özellikle otururken ayakların
duruşuna dikkat edilmesi gerekmektedir. Meksika’da ise eller cepte ya da belde durmak
kabalık olarak algılanmaktadır (Yüksel, 2013: 132-133).Başka ülkelerde ise bu durum,
kabalığın göstergesi olmamaktadır. Bu nedenle Meksika’da bulunan biri, davranışlarına bu
yönde dikkat etmesi gerekmekte, aksi takdirde karşısındakine kaba biri izlenimi
verebilmektedir.
Şekil 2. Bir İngizle Avustralyalının Selamlaşması
Kaynak: http://www.sgiquarterly.org/feature2011Apr-9.html
Farklı kültürel geçmişlere sahip iki insan arasındaki iletişimingizli tehlikelerle dolu olduğu
bilinmektedir.Örneğin; İngiliz sömürgeciler Yeni Zelanda’ya üstün gelirken bu topraklar
bizim demekte yerli Maori de bu topraklar bizim demektedir. Başka bir ifadeyle, Batı
insanları toprakları, kendi yababilecekleri bir şeyler olarak görmekte, araştırmaya, işgal
etmeye ve sömürmeye karşı çıkmaktadır. Maori, tam tersine insan türünü gezegenle örülü
canlılardan oluşan bir bütünün daha geniş bir parçası şeklinde görmektedir. Kendilerini
gelecek nesillere iyi bakmak ve onları korumak için ataları ve gezegen tarafından hediye
olarak verilen toprakla tanımlanmaktadır. Mülkiyet kavramının Batı’ya dönüşümü, bireysel
haklarla ilişkili yanlış anlaşılma yaratmaktadır(Edith Sizoo, Intercultural Communication,
http://www.sgiquarterly.org/feature2011Apr-9.html).
Şekil 3.Obama’nın Japon Başkanı ile Görüşmesi
Kaynak: http://www.sgiquarterly.org/feature2011Apr-9.html
Kumayama (1991), bir şeyleri verirken ve alırken ellerin özellikle Japon kültüründe önemli
olduğunu belirtmektedir.
Örneğin; Japonlar, iş kartlarını verirlerken her iki ellerini de
kullanmaktadırlar. Bu durumda kartı alan kişinin her iki elle alması beklenmektedir. Aksi
takdirde saygısızlık ve kabalık olarak yorumlanmaktadır. Benzer durum hediye alımında da
söz konusudur. Japonlar hediye verirken ayağa kalkar ve hediyeyi iki elle birden vermekte,
alan kişi de yine aynı şekilde iki eliyle hediyeyi almaktadır. İki elle hediye almak, Japon
kültüründe değer verme, minnet duyma ve teşekkür etme gibi anlamlara gelmektedir
(Kumayama, 1991). Sağ ve sol el kullanımında da kültürlerarası farklılık görülmektedir.
Coshkun (2010), Orta Doğu’da dini inançtan dolayı yemek yerken, selamlarken ve sigara
içerken sol eli kullanmanın uygun görülmediğini ifade etmektedir. Orta Doğu insanları farklı
kültürden insanları selamlaşırken sol elini uzatırken gördüklerinde muhtemelen yanlış
anlamaktadır.
Kültürel farklılıklara bağlı olarak çeşitlilik gösteren davranışlara daha pek çok örnek
vermek mümkündür. Örneğin; bacak bacak üstüne atmak, Amerika ve Avrupa’da normal bir
davranış iken Araplar ayak tabanının görünmesine tepki göstermektedirler. İngilizler vücut
dilini çok az kullanırken Araplar daha fazla kullanmaktadırlar. Çin’de yere tükürmek
serbestken onun üzerine basmak yasaktır. Tibet ve Pekin’de çay bardağı iki el ile sıkı sıkıya
kavranmaması, aksi servisi yapan kişiye saygısızlık göstergesi sayılmaktadır. Eğilerek selam
verme, Uzakdoğu kültüründe saygı gösterme anlamına gelmektedir. Japonya’da servis
sırasında çatal kaşık niyetine verilen çubukları yemek tabağının içine çarpı olarak bırakmak
hakaret olarak algılanmaktadır. Bu davranış, yemeğin beğenilmediğini ifade etmektedir.
Avrupa ve özellikle Amerikan kültüründe küçük bir çocuğu, sevgiliyi ya da şirin bir hayvanı
severken başı okşanabilir; ama bazı Asya ülkelerinde bu davranış, ciddi rahatsızlıklara neden
olmaktadır. Bunun sebebi; Hindistan ve Sri Lanka’da ruhun başta olduğuna inanılmasıdır
(Kaşıkçı 2006’dan aktaran Üstünsel, 2011: 83).
Pease ve Pease (2005), kültürel farklılıkların sebep olduğu yanlış yorumlamalarda el kol
hareketlerinin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini savunmaktadır. Böyle durumlarda kişinin
beden dili ve el kol hareketlerinin anlamlarıyla ilgili karar vermede acele etmemesi
gerekmektedir. Kişinin geçmişinin her zaman gözden geçirilmesi yanlış karar verme
olasılığını azaltmaktadır(Üstünsel, 2011: 81).Bu sayede kişilerarası çatışmaların en önemli
sebeplerinden biri olan önyargıların önüne geçilmektedir. Diğer insan, hangi kültürden olursa
olsun onunla yapıcı bir iletişim kurulmaktadır.
3.2.Mimiklerde Kültürel Farklılıklar
Mimikler, duygu ve düşünceleri ifade etmede yüz kaslarının harekete geçerek yüzde
belirgin hale gelen hareketlerdir. İnsanlar, korkularını, sevinçlerini, kızgınlıklarını,
beğenilerini, beğenmediklerini ve şaşkınlıklarını mimikleriyle dışa vurmaktadır. Gözler,
dudaklar, ağız çevresi ve burun, hissedilen duyguları dışarı sızdıran en önemli uzuvlardır.
Göz iletişimi, olumlu veya olumsuz duyguların aktarılmasında önemli bir işleve sahiptir.
Bu noktada, kültürlerarası sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Amerikalılar ve Avrupalılar,
Arapların dik dik bakmalarını çok rahatsız edici bulur ve tehdit olarak algılamaktadır.
Gözlerin iyice açılması, kültürlere göre farklı anlamlar taşımaktadır. Anglosakson kültüründe
sürprizi, Çin kültüründe öfkeyi, Fransız kültüründe reddetmeyi, İspanyol kültüründe yardım
için uyarıyı, Amerikalı zenci kültüründe ise “ben suçsuzum” anlamında bir ikna denemesini
ifade eder. Diğer yandan göz kırpmak farklı kültürlerde farklı şekilde değerlendirilmektedir.
Sözlü ifadeyle birlikte gözün birini kırpmak, birçok Avrupa ülkesinde ve Kuzey Amerika'da
söylenenin doğru olmadığı, başka bir ifadeyle “dediğime inanmayın, sadece şaka yapıyorum”
anlamına gelmektedir. Bazı durumlarda göz kırpmak, flört için bir davettir. Hindistan'da bu
göz hareketi daha çok hakaret olarak algılanmaktadır. Nijerya'da çocuklara göz kırpmak,
odayı terk etmeleri için bir uyarıdır (Oksaar, 2008: 51-55’den aktaran Şahin, 2012: 129).
Gülme, insanların duygularını yoğun olarak yaşadıklarında gizlemelerini olanaksız kılan
eylemdir. Asyalılar, bir durumdan mutlu olmama halinin göstergesi olarak algılarken
Avrupalılar gülmeyi olumlu bir yanıt olarak algılamaktadır. Bu nedenle vücut davranışı
benzerdir; ancak taşıdığı anlam kültürden kültüre değişmektedir (Cangil, 2004).
Gülümsemeler, farklı anlamlara sahiptir ve insanlar, farklı kültürlerde değişik sebeplerden
ötürü gülümsemektedirler. Amerika’daki insanlar, gülümsemeleriyle minnettarlığını ve tebrik
ettiklerini göstermektedirler. Öte yandan Japonya’daki insanların gülümsemeleri, Amerika’da
bahsedilen anlamlardan farklı sebepledir. Japonlar, utandıklarında, mahçup olduklarında ve
kendilerini rahatsız hissettiklerinde gülümsemektedirler (Özüorçun, 2013: 75). Bununla
birlikte yakın bir kimsenin ölümünde duydukları üzüntüyü gülümseyerek ifade etmektedirler.
Bu durum Türk kültüründe olumsuz değerlendirilmektedir. Kültürlerarası farklılık gösteren
bir diğer mimik de göz temasıdır. Türk bir öğrenci hocasına olan saygısını yere bakarak,
Amerikalı bir öğrenci ise gözünün içine bakarak göstermektedir (Gürüz ve Eğinli, 2008: 146).
Böylece bir kültürde kendinden yaşça büyük veya statü olarak üstün olan biriyle uzun süre
göz teması kurmak saygısızlık şeklinde değerlendirilmektedir. Diğer yandan başka bir
kültürde ise böyle biriyle göz teması kurmamak asıl saygısızlık ifade etmektedir.
Kaşların kaldırılması da insanların duygularını dışa vurmada etkili bir mimiktir. Farklı
kültürlerde değişik anlamlarda kaşlar kaldırılır. Birinin kaşlarını kaldırması kültürlere göre
farklı anlamlar taşıyabilir. Örneğin; Kuzey Amerikalılar için “ilgi ve sürpriz”, İngilizler için
“şüphecilik”, Almanlar için “sen akıllısın”, Filipinliler için“merhaba” ve Araplar için “hayır”
anlamına gelir (Soydaş, 2010: 118’den aktaran Şahin, 2012:130 ).
Novinger (2001), Fransa’da farklı gülme çeşitleri olduğunu ileri sürmekte, belli durumlar
ve sebepler için farklı anlamlar içerdiğini anlatmaktadır. Örneğin bir gülümseme; iltifat edici,
sahiplenici, alay edici, nazik veya küçümseyici olabilmektedir. Fransa’da farklı anlamlara
gelen
gülümsemeyi
duyan
kişiler,
onların
kültüründe
böyle
olmayan
durumları
karıştırabilmektedir.
Dinleme göstergesi de çeşitli ülkelerde değişiklik gösterir. Afrikalılar ve Afrika asıllı
Amerikalılar, konuşan bir kişiye baştan aşağıya bakarak dinlediklerini ifade etmektedirler. Bu
örnek, Amerikalılar ve Afrika asıllı Amerikalıların, birbirlerini dinlemediklerini ve
birbirlerine saygısızlık yaptıklarını düşünme ihtimalini doğurmaktadır. Dolayısıyla da
Amerikalıların iki türü arasında jestlerin yanlış anlaşılmasına sebep olabilmektedir. Bu
davranış, farklı kültürden biriyle konuşurken uzağa ya da aşağıya bakan kişinin, dikkate
alınmadığını veya dinlenmediğini düşünebileceğini kanıtlamaktadır (Dresser, 1996). Japonlar,
bir toplantı esnasında ve tamamen gözlerini kapatmakta ve bu durum, o kişinin yorgun veya
saygısız olduğu anlamına gelmemektedir. Aslında konuşan kişinin dikkatli bir şekilde
dinlendiğini göstermektedir (Dorn veKoch, 2005). Diğer yandan Amerika’da, Türkiye’de ve
Kıbrıs’ta insanlar, böyle bir durum karşısında sıkıcı olduklarını veya dinleyicilerin
konuşmacıya saygısızlık ettiklerini düşünerek incinebilmektedir (Özüorçun, 2013: 78).
Görüldüğü gibi mimikler, değişik çevreler tarafından farklı algılanabilmektedir. İnsanlar
alışkın olmadıkları bir davranış gördüklerinde ve beklenilenin tersi bir durumla
karşılaştıklarında değişik tepkiler göstermektedirler. Bu durumda kendi ülkesinin kültürel
koduyla başka bir ülkenin kültürel kodu uyuşmamaktadır.
3.3.Kişilerarası Mesafede Kültürel Farklılıklar
Kişilerarası mesafeler; mahrem mesafe, kişisel mesafe, sosyal mesafe ve genel mesafe
olarak bilinmektedir. Bunların her biri, insanların birbirine yakınlık derecesine göre
belirlenerek değişik isimler altında değerlendirilmektedir. Söz konusu mesafelerin sözsüz
iletişim açısından önemi, insanlarla etkileşim halindeyken hangi yakınlık derecesinde
oldukları, samimiyetlerinin ne düzeyde olduğu yönünde verilen mesajı temsil etmesidir.
Ancak verilen bu mesajlar, kültürel faktörlerden dolayı her zaman her koşulda aynı
olmamaktadır.
Değişik kültürden kişilerin iletişimleri, dünya genelinde araştırma konusu olmaktadır. Söz
konusu çalışmalarda kapalı yerde davranış ve bakışma, üzerinde önemle durulan konular
arasında yer almaktadır. Birçok ülkeden örnek vermek mümkündür. Örneğin; Arap
kültüründe selamlaşma ve konuşma yakın mesafede gerçekleşmektedir (Schober, 2003: 168).
SreeandSiawuk (2012), iletişim sürecinde bulunan kişilerarası mesafenin, farklı kültürlerde
farklı anlamlara gelebildiğini belirtmektedir. Örneğin; yaptıkları bir araştırmada Gamo adında
bir etnik gruptaki kadınların yabancılarla çok yakın mesafede iletişim kurduklarında
kendilerini rahatsız hissettiklerini keşfetmektedir (Özüorçun, 2013: 73). Bu durum, o kültürde
mahrem mesafe alanının daha dar olduğu anlamına gelmektedir.
Mekan kullanımına ilişkin başka bir örnek Almanlarla ilgili verilebilmektedir. Hall(1969:
139); Almanların, sahip oldukları mekanı egolarının devamı olarak algıladıklarını ve bir
Almanın, kişisel alanını korumak için her türlü çabayı gösterdiğini belirtmektedir. Bu
davranış biçiminin, İkinci Dünya Savaşı sonunda esir düşen Alman askerinde şu şekilde
gözlendiğini ifade etmektedir: “Bir esir kampında, her kulübede dört asker barınıyordu; bu
askerler, eline malzeme geçirir geçirmez, kendi mekanlarını diğerlerinden ayırmaya çalıştılar.
Almanlar, evlerinin balkon ve bahçelerini de başkalarının kendilerini görmeyeceği şekilde
düzenlerler. Almanya’da çok sayıda ses geçirmeyen ve gizliliği koruyan çift kapı bulunur.
Alman bürolarında genel kural olarak kapılar kapalıdır”.
3.4.Dokunmada Kültürel Farklılıklar
Dokunmanın, insan hayatında önemli bir yeri bulunmaktadır. Araştırmacılar tarafından
dokunmanın karşıdaki insanı rahatlattığı belirtilmektedir. Ancak yabancı biri tarafından
dokunulmak, kişiyi tedirgin etmektedir. Duyguların aktarımında kimi zaman söylenen
sözlerden daha etkili olduğu varsayılan dokunmaya ilişkin kültürler farklılıklar görülmektedir.
Watson, etkileşim esnasında fiziksel temas kuran ve temas kurmayan kültürlerin bulunduğunu
belirtmektedir. Çalışmasında fiziksel temas kuran kültürlerin daha doğrudan yönelimli
olduklarını, daha az kişilerarası alan kullandıklarını, karşısındakini etkileme esnasında daha
fazla dokunduklarını keşfetmektedir (Sharifiabad ve Vali, 2011).Samovar ve Porter (1991:
202)’e göre, bireyin ait olduğu kültürün özellikleri, onun dokunuşlarını yorumlamada gerekli
bilgiler vermektedir. Kişisel mesafenin büyük olduğu kültürlerde, bireyler dokunuldukları
zaman rahatsızlık hissi duymaktadır. Öte yandan dokunmanın süresi, belirli mesajlar
vermekte ve kültüre bağlı değişiklik göstermektedir. Tokalaşma sırasında ellerin birbiri ile
temas süresi, tokalaşan bireyler arasındaki ilişkiye paralel olarak uzayabilmektedir. Bazı
kültürlerde tokalaşma, birkaç saniye sürerken, bazı kültürlerde eller tokalaşmadan sonra,
etkileşim bitinceye kadar bırakılmaması gerekmektedir. Kartari, Türk kültüründe dokunmanın
iletişim yönünden önemli bir unsur olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Buna ek olarak;
kişisel ve bireylerarası mesafenin oldukça küçük olduğu Türk kültüründe insanların her
fırsatta dokunma eğilimi gösterdiğini belirtmektedir. 1997 yılında Türk-Alman ortak
kuruluşunda kültürlerarası iletişimle ilgili yaptığı bir araştırmada; Türk yöneticilerin Alman
yöneticilerden daha çok etkileşim halinde bulunduklarını ve bireylere dokunmaya meyilli
olduklarını tespit etmektedir (Kartari, 2006: 197).
3.5.Giysi ve Renk TercihindeKültürel Farklılıklar
Sözsüz iletişim öğeleri yalnızca duruş, bakış, jest ve mimiklerden oluşmamakta, aynı
zamanda sesimizi kullanış biçimimiz, giyim kuşam kodlarımız, gibi konuları da
kapsamaktadır. Giyim kuşam kodları bizim sosyal sınıfımız, dünya görüşümüz ve bazen de
hangi ülkeden geldiğimize ilişkin bilgiler vermektedir. Çoğu Batı toplumlarında benzer giyim
kuşam kodları bulunmaktadır. Ancak o toplumların içinde de alt kültür gruplarının kendilerine
özgü giyim kuşam kodlarından söz edilmektedir. Bunun yanı sıra Hindistan gibi ülkelerde
hala geleneksel giysiler yaygın olarak kullanılmaktadır. Öte yandan aynı toplum içinde bile
paylaşılan ortama göre giyinmek kültür tarafından öğrenilmektedir. İçinde yaşadığımız kültür
bize, bir cenazeye ya da bir davete giderken ne giymemiz gerektiğini öğretmektedir(Yüksel,
2013: 136). Aynı zamanda giysilerin renklerinin nasıl olacağını belirlemektedir. Örneğin;
matem rengi birçok ülkede siyahken Çin’de beyazdır. Çinliler, cenaze törenlerinde ölümle
bağdaştırdıkları için beyaz rengi giymeyi tercih etmektedirler.
3.6.Ses Tonunda Kültürel Farklılıklar
Farklı kültür bireyleri arasında kurulan iletişim, tıpkı aynı kültürün bireyleri arasında
olduğu gibi insanların birbirlerine duygularını, düşüncelerini, bilgilerini, sembollerini vs.
aktardıkları bir alışveriş sürecidir. Bu iletişim sürecinde yer alan bireyler,aynı kültürlerden
gelmeleri sebebiyle aynı inançları, değerleri ve davranış kurallarını paylaşmaktadır(Kohls,
1994: 59’dan aktaran Ügeöz, 2003: 31). Farklı kültürlerden gelen bireylerde ise tam tersi
durum söz konusudur. Bu kültürdeki bireyler arasında aynı inanç, değer ve davranış
kurallarından bahsetmek mümkün değildir. Bunun en önemli göstergesi ise sözsüz iletişimdir.
Genellikle sözsüz iletişim, sözlü iletişim mesajlarından daha güvenilir bulunmaktadır. Bazı
durumlarda insanlar bazı duygu ve düşüncelerini dile getirmemekte ya da getirememektedir.
Söyledikleriyle söylemek istedikleri aynı değildir. İşte bu durumda sözsüz iletişim, kişinin
gerçekte ne söylediğini ya da söylemek istediğini anlamada yol gösterici bir unsur olarak
karşımıza çıkmaktadır (Gürgen, 1997: 85). Kimi kültürlerde beden dili işaretleri ve duyguyu
ifade eden ses tonları, sözlerden daha ön planda olurken, kimilerinde içeriğe ve söze önem
verilmektedir (Barutçugil, 2011: 133). Samovar ve Porter’a göre konuşmanın sessiz boyutu,
iletişime katılan bireylerin duygusal durumları, toplumsal statüleri, ekonomik durumları,
cinsiyetleri, yaşları, eğitim düzeyleri, etnik ve bölgesel kökenleri hakkında çeşitli bilgiler
vermektedir. Akdeniz kültüründe insanlar, Kuzey Avrupalılardan daha yüksek sesle; Araplar
Akdeniz kültüründeki insanlardan daha yüksek sesle; Filipinliler ile Taylandlılar ise nerdeyse
fısıldar tarzda alçak sesle konuşmaktadır. Yüksek sesle konuşma; kendine güven duyma,
doğruolma ve güçlülük yönünde mesajlarvermektedir. Alçak sesle konuşma ise zayıflılığı ve
bir şeyler gizlemeyi ifade etmektedir (Kartari, 2006: 199). Dolayısıyla kişinin iletişim
esnasındaki ses tonu, bulunduğu kültürün özelliğine göre alçak ya da yüksek çıkmaktadır. Her
iki durum da iletişimde farklı mesajlar vermektedir.
3.7.Zaman Kullanımında Kültürel Farklılıklar
Zaman kullanımı da kültüre göre değişiklik gösteren bir diğer sözsüz iletişim öğesidir.
Kültürler, geçmişe, şimdiki zamana ya da geleceğe yönelimlerine göre birbirinden farklıdır.
Batı kültürleri gelecek odaklıyken Doğu kültürleri daha çok geçmiş odaklıdır. Türk kültürü
ise, geçmiş ve şimdiki zaman eğilimi göstermektedir (Kartari, 2006: 169). Önemli bir iş
görüşmesi için Türkiye’ye gelen Alman iş adamı Hoffman, Türk meslektaşının adeta
konuşulması acil konular yokmuş gibi hemen konuya girmeyip buluşmanın ilk dakikalarını
havadan sudan sohbetle geçirmesini ciddiyetsizlik olarak algılamaktadır (Ügeöz, 2003: 34).
İngiltere’de ve Amerika’da önemli bir iş randevusuna geç kalmak, normal karşılanmakta,
ancak bu gecikme bir saate vardığında ciddi bir problem yaşanmaktadır. Öte yandan Arap
ülkelerinde böyle bir hassasiyet görülmemekte ve bu durum çok normal sayılmaktadır. Diğer
yandan bir Rus sofrasında yemeğin en az 3-4 saat sürmesi, zamanın verimli kullanımına ve
dakikliğe önem veren bir Avrupalı misafir için rahatsız edici bir durumdur (Argyle, 1991:
37’den aktaran Tabakcı, 2008: 45). Böylece zaman algısı ve buna bağlı olarak günlük
yaşamdaki zaman kullanımında görülen farklılıkta kültür önemli bir etkendir.
SONUÇ
Değerler, normlar, inançlar ve semboller bütünü olarak tanımlanan kültür, iletişimden ayrı
bir kavram olarak değerlendirilmemektedir. İletişim sürecinde sözlü ve sözsüz iletişim
kanallarının kullanılması, kültürün bu kanallar üzerindeki etkisinden söz edilebileceği
anlamına gelmektedir. Sözsüz dil şeklinde de ifade edilen sözsüz iletişim, duygu ve
düşüncelerin aktarımında sözlü iletişime kıyasla daha etkilidir. Jest ve mimikler, kişilerarası
mesafeler, renkler, ses tonu, dokunma zaman ve mekan kullanımı, gibi sözsüz iletişim öğeleri,
farklı kültürlerde anlam yönünden değişiklik göstermektedir. Bir kültürde olumlu karşılanan
bir davranış, bir başka kültürde olumsuz karşılanmaktadır. Diğer yandan duyguların
yansıtılmasında kültürlerarası çeşitlilik görmek mümkündür. Sevgi, mutluluk, üzüntü gibi
duyguları hisseden kişilerin duygularını dışa vurumunu ya da dışa vurum şeklini, yetiştiği
kültürün özellikleri belirlemektedir.
Saygı göstergeleri, kültürlerarası farklılık gösteren diğer davranışlardır. Özellikle Japonya
kültürlerarası iletişimde en sık örnek verilen ülkeler arasında bulunmaktadır. Bunun sebebi ise
Uzakdoğu kültürünün temsilcisi oldukları ve kendilerine has davranış kalıpları olmalarıdır.
Hediye verirken iki elin birden tutulması veya selamlaşırken eğilmek gerektiği, Japon
kültürünün belli başlı saygı anlamına gelen davranışları arasında yer almaktadır. Bu durumda
başka kültürden kişi, buna dikkat etmediği takdirde saygısız olarak nitelendirilmektedir. Saygı
ifadesinin bir diğer şekli sayılan göz teması kurma konusunda Japonlar Amerikalılardan
tamamen ayrılmaktadır. Amerikalılar uzun süre göz teması tercih ederken Japonlar uzun süre
göz teması kurmamaktadır. Başka bir saygı belirtisi ise dinleme şeklidir. Japon kültüründe
kimi zaman gözler kapalı dinleme şekli ve karşıdaki kişiyi onaylarken başın evet anlamında
sağ sola sallanması, diğer kültürlerde rastlanmayan davranışlardır.
Zaman ve mekan kullanımında kültürlerin gelecek ya da geçmiş odaklı, bireyci ya da
kolektif yapıları etkili olmaktadır. Alman kültürüyle Türk kültürü kıyaslandığında dakiklik
konusunda Almanların daha hassasiyet gösterdikleri bilinmektedir. Aynı zamanda Almanların
kişisel alanlarına daha özen göstererek mekan kullandıkları belirtilmektedir.
Tüm farklılıklar göz önüne alındığında bu farklılıkların üstesinden gelerek diğer kültürdeki
kişilerle ilişki geliştirmede etkili iletişim becerileri önemli rol oynamaktadır. Empati
becerisiyle karşıdakini anlama, onun kültürel değerlerine saygı duyma, dinleme ve gözlem
becerileriyle sözsüz iletişim kodlarını okuyabilme ve buna göre uygun davranış sergileme
gerçekleşmektedir. Dolayısıyla iletişim kabiliyeti kişiye; kültürel farkındalık kazanma,
farklılıkları kabul etme, esneklik gösterebilme anlamında katkı sağlar. Böylelikle ortaya
çıkabilecek çatışmaların önüne geçilebilmektedir.
REFERANSLAR

Allen, L. Q. (1999). Functions of NonverbalCommunication in Teachingand Learning
a Foreign Language. The French Review, 72(3), 469-480.

Argyle, M. (1991). InterculturalCommunication,Larry A. Samovar, Richard E. Porter
(eds), InterculturalCommunication: A reader. Belmont: Wadsworth Publishing 32-45.

Barutçugil, İ. (2011). Kültürlerarası Farklılıkların Yönetimi, İstanbul: Kariyer
Yayınları.

Brown, G. (1977). ListeningtoSpoken English. London: Longman.

Cangil, B. E. (2004), “Beden Dili ve Kültürlerarası Đletisim”, Hasan Ali Yücel
Fakültesi Dergisi, Sayı: 2, ss. 69-78.

Coshkun, A. (2010), “Whose English shouldweteach? ReflectionsfromTurkey”, ESP
World, Volume: 9, Number: 27, pp. 1-20.

DePaulo, B. M.,&Friedman, H. S. (1998). Nonverbalcommunication. In D. T.
Gillbert., S. T. Fiske & G. Lindzey (Eds.), Handbook of socialpsychology (4 ed., Vol.
2, pp. 3-40). New York: McGraw-Hill.

Dresser, N. (1996), MulticulturalManners. Essential Rules of Etiquetteforthe 21st
Century, John Wiley&Sons. New Jersey, Canada.

Ekman, P. (2007), EmotionsRevealed,
RecognizingFacesandFeelingstoImproveCommunicationandEmotional Life, Times
Books, Henry HoltandCompany, New York.

Gürgen, H. (1997). Örgütlerde İletişim Kalitesi, İstanbul: Der Yayınları.

İzgören, A. Ş. (2000). Dikkat Vücudunuz Konuşuyor, Ankara: Academyplus Yayınevi.

Kohls, L. R. (1994). DevelopingInterculturalAwareness: A Cross-Cultural Training
Handbook, Yarmouth.

Kumayama, A. (1991), “Japanese/American Cross-Cultural BusinessNegotiations”,
Intercultural Communication Studies, Volume: 1, Number1, pp: 51-67.

Onay, M.; Süslü, H.Z.; Kırcı, H. (2011). İletişim Tarzının ve Sözsüz İletişimin İş
Performansına Etkisi: Posta Dağıtıcıları ve Hemşireler Üzerine Bir Araştırma, Selçuk
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakülte Dergisi.

Özüorçun,
F.
(2013).
TheImportance
Of
Body
Language
InIntercultural
Communications,EuropeanUniversity of LefkeJournal of SocialSciences LAÜ Sosyal
Bilimler Dergisi, Volume: 4, Number: 2.

Samovar, L. A. ve R. E. (1991). Porter: CommunicationBetweenCultures,Belmont.

Schober, O. (2003). Beden Dili: Davranış Anahtarı, Çeviren: Süeda Özbent, İstanbul:
Arion Yayınevi.

Sharifiabad, M. R. & Vali, S. (2011). A ComparativeStudy of NativeandNon-native
Body Language, Journal of InterculturalCommunication, Volume: 26, Number: 6.

Shi
Y.
ve
Fan
S.
(2010).
InterculturalCommunication,
The
An
Analysis
of
International
Non-verbalBehaviour
Journal
-
in
Language
SocietyandCulture, Issue: 31.

Tabakcı, N. (2008). Kültürlerarası İletişim Sürecinde Alt Kültürde Kimliğin Oluşumu
(Türkiye’deki Karaçay Topluluğu Örneği), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Araştırma Yöntemleri Bilim Dalı,
Doktora Tezi.

Tayfun, R. (2007). Etkili İletişim ve Beden Dili, Ankara: Nobel Yayınları.

Ügeöz, P. (2003). Kültürlerarası İletişim, İstanbul: Üstün Eserler Neşriyatevi.

Üstünsel, G. (2011). Etkili İletişim Becerileri ve Beden Dili, Namık Kemal
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, yüksek Lisans
Tezi.

Yeşil, S. (2013). Kültür ve Kültürel Farklılıklar: Liderlik Açısından Teorik Bir
Değerlendirme,Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2013, Cilt: 12, Sayı: 44.

Yüksel, A. (2013). Sözsüz İletişimde Kültürel Farklılıklar, Editör: Canan Uluyağcı,
Sözlü
ve
Sözsüz
İletişim,Eskişehir:T.C.
Anadolu
Üniversitesi
Yayını
No:
2882Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1839.

Zibaei, A., (2013). CulturalCompetence in HealthPromotionand experiencedby the
Kurdish Women in Finland, KymenlaaksoUniversity of Applied Sciences in Kotka,
Master of HealthCare, Master Thesis.

Edith Sizoo, “Intercultural Communication”,
http://www.sgiquarterly.org/feature2011Apr-9.html, Erişim Tarihi: 17.08.2014.

QuotationadaptedfromThe Online Etymology Dictionary.
http://www.etymonline.com, erişim Tarihi: 17.08.2014.

Rana Sinha, “Intercultural Communication”, http://ezinearticles.com/?How-ToUnderstand-Cross-Cultural-Analysis&id=403111, Erişim Tarihi: 17.08.2014

“Body Language andInterculturalCommunication”,
http://www.abovetopsecret.com/forum/thread817327/pg2, Erişim Tarihi: 17.08.2014

Benzer belgeler

mimikler A.Ş. jest

mimikler A.Ş. jest kültür çatısı altında oluşmaktadır. Kültür, insanların düşünce yapılarını ve davranış kalıplarını etkilemekte, bu durum, iletişim tarzlarının şekillenmesinde rol oynamaktadır. Kişilerarası iletişim...

Detaylı

kültürlerarası iletişim

kültürlerarası iletişim biliminin yetersiz kaldığı noktada sosyoloji bilimi devreye girmektedir. Sosyolojik olarak ele alındığında insan davranışlarını etkileyen en önemli faktör kültürdür. Kültür, kişilerin iletişim tarz...

Detaylı