Mehmet Sani Özel

Transkript

Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
- şiirler -
Yayın Tarihi:
5.12.2006
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine
aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti
yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu
doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya
temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması
kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve
taraf değildir.
Mehmet Sani Özel (1956)
Hayat, çocukluğumda bana sunulmuş bir armağan gibi gelirdi.,
Bir zamanlar ineklerle kelebeklerin konuştuğunu sanırdım.
Kelebeklere yaklaşamadım, ineklerden tekme yedim de, neden sonra
uyutulmaya çalışıldığım anladım..,
Derken ciddi olmaya çalıştım, onuda beceremedim.., Sonradan sonraya her
şeyi oluruna bırakmayı çare olarak görüp kabul ettiğimde aynaya baktım ki,
şakaklarımda karalar ak olmuş...
Bilmediklerimin bildiklerimden daha çok olduğuna inanıyorum ve yaşıyorum
Allaha hamd ederek.,
Yarışmak değil, insanlar arasına karışmak emelim.,
Yaratana kurban! ..
Yanımdan yöremden geçenlere selam olsun..,
Sevgilerimle.,
http://gruplar.antoloji.com/sevgi-ekseni-siir-ve-dusunce-alani
www.antoloji.com - kültür ve sanat
(karşı sitem!) Ünsüzüm.,
Defne yaprağında su, barışı almaz gözüm
Dağın bir yüzü hüzün, diğeri kara üzüm
Dağıldım yudum yudum, bağışla iki gözüm
Sorsan da tanımazlar, bu diyarda ünsüzüm.,
*
Ölümüz olmaz bizim, gülümüz solmaz bizim
Dört mevsim tek bir nefes, boşumuz dolmaz bizim
Varsa buğday tanesi, olacak hepimizin
Sorma yad ellere yar, tanımazlar ünsüzüm.,
*
Yitikleri devşirir, göğe kalkar tozumuz
Oyun oynamayız ki, olsun hile kozumuz
Alem içre aşikar, göz önünde yozumuz
Sorsan selam vermezler, ben bensizim ünsüzüm.,
*
Bu günde aşkta gönül, kader yolu yolumuz
İşlenir gergef ömür, vefa kokar konumuz
Yetim ol öksüz görün, hayra vara sonumuz
Koyma yad ellere yar, kaldırmazlar ünsüzüm.,
…
24.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
.. Farfara insan..,
Vitamine aç esrik duygular
Kalıtsallık kuruntularda da var
Övgülerle sarmaş dolaş, onlar ya.,
Özelliğim iç eksenimde tebarüz eder
Önce ben olurum, sonrasında yine ben
Önceliklerim, koşanların çekim alanında
Onlara, düğün bayram olsun.,
Bir el yıkaması serinliği, ardından.,
Yine vicdan muhasebesi ve yine.,
.. farfara İnsan..,
Fay hattı, tamda benim yüreğimden geçiyor.,
Hangi deprem zayiat vermedi ki, gurbete aşka.,
Hayat bulacağımızı sandık kuyruklu yıldızlardan.,
Kusursuzluk zaman dilimlerinin dallarında.,
Olgunlaşma, yasak meyve gibi sallanır.,
Bir tutam sevgiye kanar buzullarım
Ne işe yarar ki, fahrenhayt..,
*
Birileri şiire atar tutarlar.,
Şaire kan çanağını tutarlar.,
Şu, neden sala veriliyor! diyen adam(!) gibi.,
Ölümü hatırlatıyormuş, günün ergeninde
Tebessümlerim çiçeklere su olsun
Susma, konuş diyenler var ya
İşte onlardı, zoru görünce kaçan
İşte onlardı zorbayı davet edip yol açan
Ülküsüzlük., Sana yazıklar olsun..,
*
Ne teessüflü, şu tarih.,
Şarkın medeniyeti Batı’ya derlemesi.,
Hanif’in batıllarla inancı körlemesi.,
Devrimler ve ihtilaller manzumesi
Öyle çok mazlum var ki, ölü yada diri
Koyun kuzu rolünde, sessiz sedasız
Uygarlık galiba dinsiz imansız(mı?)
Hayat hikaye, ayrılıklar vedasız.,
Efsanelerde (mi?) , Adalet.,
Ve hakkıhuzur..,
…
16.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
.. Ve ben..,
Sarp kayalara çarpıp kalan.,
Umuduma, nazar taşları atarım
Sana olan hasretimde sürerken heyelan,
Bin yıllık cefayı alırda, özlemime katarım
Tükenmez bir iştahsın, ufkumdaki nalan
Senin için ben, binlerce beni yakarım
Gül benekli şarkılarına, gümüş.,
Yakut mercan, sedef kakarım
Nurundan âmâ oldukça bu ben
Sen mevsimsizliğini alda, içime düş
Düş, makus talihimle üryan iken
.. ve ben..,
Bütün gücümle, dönerde yüzümü,
Yine Güneş’e bakarım...
06.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
.., Bu gece.,
Biliyor musun.,
Aklımda düştün de sen.,
Geçtin yüreğime oturdun bu gece
Kaşın gözün içimi ısıtan hoşluğun
Ne kadar yalanım varsa.,
Yıktın yaktın bu gece.,
*
Yükseklere baktım.,
Baktıkça içime aktın bu gece
Asılı kaldı arşı alada yalvarışlarım
Yalnızım demeye dilim varmıyor artık
Dert değil başımı göğsüne yaslar kışlarım
Sanki biz bin yıllık uykudan şimdi kalktık
Esmer ateşinle düştün ciğerlerime de.,
İpliği çaputu her ne varsa.,
Eyvallah yaktın bu gece.,
*
Biliyorum ki.,
Kaynadıkça kanın canan
Cehennemden kös vuracaksın
Kor yutarak ben olacağım yanan
Atladıkça alev toplarını asil duracaksın
Ezelden ebede son sürat gönüllerde hız alan
Aşk bu be canım göz göze geldikçe boğulacaksın
Berzahta gülistanmış meğer bir kez eline alan
Korkma kararan bahta gün olup doğacaksın
Önce birdi beklenen seninle bir oldu gelen
Sevgi zemherisine baharı koyacaksın
Sal köklerime sularını esaretine al ey melen
Gündüzü tülledin alem şakk-ı kamere baksın
Saçlarında rengarenk yıldızlar
Zevahiri tutup yaktın.,
Yaktın bu gece..,
…
15.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
..,Bir kuğuya nasıl, günaydın denir?
..,bir kuğuya nasıl, günaydın denir?
Gün yarının yarısına yükselmiş
Gölün durgun sularında, dardan genişe
Dalgalar uyanıyor, uzadıkça uçup kaçarak
Başı dik duruşlu badi, asude eğilişe
Karşılık veriyor bakışlar, hayranlığa dolarak.,
Kesmiyor otları orak.,
Şaha kalkmış kişniyor doru at
Kılı kıpırdayana insan demem
Seni fark etmeyen yürek çoraktır, çorak
*
Yüzünü ışıkla yıkamış akkordan kuğu
Kusursuzluğu sahneler fantastik duyu
Göz bebeklerimle öpüşür lacivert buğu
Yarını yok vaktin, gelecek sen artık uyu.,
*
Ürperen bir tülcesine rüzgara işve eden
Üzerine meltem giymiş, narin ve niran beden
Nefeslerinde musiki sentez eden
İşte budur yaşamak!
Dedirten neden...
Mehmet Sani Özel
31.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
..siz Mevlevi misiniz?
Mora döndük, anın kündesinden apansız
Dirilmeye yürüdü, yüzyıllardır uyuyan cansız
Neydi o? Kıkırdaklı rüyalar ve alemler insansız
Horlanmış hatıraların iklimine gün çavdı
Saatler, saliseden kurtulmaya gün saydı
*
Gönüllü iştiraklerin hülasasında canlanır nazım
Ben biraz garibim der, sesimim yüzüme süren avazım
Dil bestesine mest olur sevda, gürleyip çoğalır azım
Dur harabe yüreğim! Can gelmeden önce sana ne lazım
*
Bereket ders almasını bilendedir der, dil ruba
Dindiğinde fırtına, dumana dönecek ulu dağ
Dün gibi, gözlerim gerdanlık kalacak kuğuda
Düşünceler ikna turuna dolmadan, olgunlaştı çağ
*
Güneşe uzansam mı şimdi, ne dersin? Bu demde
Üşüme kaygılarına., Bağımlılığımı iyi bilsem de
Buz kalıplarından kapılar ardındayım, anahtarı sende
Pür dikkat amadeyim,..siz Mevlevi misiniz desende.,
***
Mehmet Sani Özel
14.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
“Aşk’ta haram olmaz! ”
Geçtiğimiz günlerde,
Hafızama bir kaçak kayıt girdi!
“Aşk’ta haram olmaz! ”
Ne kadar doğru veya yanlış, bilemiyorum
Kendimi toparlayıp ta bir türlü
O melankolik mod’a frekansa giremiyorum..,
Çırpınıp ta ruhu kanatlananlara ne mutlu
Gagasında şanlı cenahtan haber
Posta güvercinleridir, kutlu
Zindanda kanat sesleri
Yer çatlağı suya umutlu
Ve sol yarısında hareket
Nefes alıp verebilen O,
Yüreğe ne mutlu..,
Zaman gardırop,
İçinde hatırı sayılır hatıralar dizili
Düğmeler sevda şarkılarının notları gibi
Dünden bu güne her şey sarmaş dolaş, sizli bizli
Afaki duygulara kuluçka zihin...
Korkuların en dehşetli yerinde, bir umut gizli
Kolla kendini ne olur, birkaç adım in..,
Suçlanıyorsan anla ki, fidan filizli
Beni aşktan muzdarip koyacaksa fendim,
Musalladaki şaşkın asalet safları
.. ve “helal olsun! ” diyen ses!
.. benim efendim..,
13.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
“Bayramınız mübarek olsun.,”
Eller..,
Eyvallah.! Deyip de katlığında havaya.,
Kalem kaşların altından gözler buğulanır.,
Yürek kavuşmaya yol bel ararken Mevla’ya
Bir acı sarar ki genizleri.,
Kadir kıymet şuurlanır..,
*
Elinin kiri olmuştur hüzün.,
Penceresinden güneşin doğusuna.,
Aydınlığa, nûra özlemle baktığında.,
Bayram iftarlığı, diline dokunur
Hüznün yerine taam üzüm..,
*
Üst üste sarıldı yirmi dokuz.,
Geçti yine “On bir ayın sultanı! ”
Eşi dostu andım, dediler biz yokuz!
Sizde sizden sonrakilere koyun bu hanı
Ne denir! Fatihalar ile yad etmek ve
Ruhunuz şâd olsun., Son sözüm..,
*
Sağlara selam var minarelerden sala.,
“Gözün aydın Müslüman! ” Def oldu onca bela
Yeni ayın şavkını gösteriyor, gözlerindeki ela
“Ramazan kerim.! ” Tekrarını nasip etsin Mevla.,
Son teravihten sonra Kabe’yi tavaf eder özüm
“Bayramınız mübarek olsun.,” … gözüm..,
…
01.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
“Kabak Tadı! ” (makale)
Bir deyim vardır; “Kabak Tadı! ”
Bu sözü işit ipte, kabakla damak tanışıklığı olmayan bunu bilmez ancak hafızasında, tat
ve lezzet bakımından hoş yada nahoş kefesine koymakta zorlandığı birkaç gariplik
varsa o algılamayı onlarla ikame ederek, belleğine kayıt eder., Netice de bir an gelir,
kabakla tanışma şerefine erince, o mümtaz lezzete gerçek kimlik ve şahsiyetini
kazandırmış olur.,
Efendim., Şiir şudur, budur yok sihirdir ve saire, diyorlar.!
Hiç duymamıştım! ki, eğer gerçekten böyleyse, hipnozcular terapilerinde ünlü, anlı
şairlerin o güzide kaside ve ilahilerini, şiirlerini okuyarak rahatça adamı uyutabilirler.,
Şaka bir yana; İşin gerçeğini tabi ki, konunun uzmanları, akademik kariyer sahibi
ihtisaslı kimseler daha gerçek ve daha bilimsel tarif ve tanımlarla ortaya koyabilirler.
Fakat burada kendimce doğru bildiğim birkaç tarif ve tanımlama yapmadan
geçemeyeceğim; En kısa ve kestirme tarifi ile, “etkili söz dizisi! ” Etkisi ne yönde olabilir
der isek, Şiir sağanağına muhatap olan kimsenin, (Yukarıda kabak misalinde olduğu
gibi!) iç ekseninde duygusallığına düşen damlalara verdiği anlam, bilgi dağarcığındaki
malzeme çeşidi ve düşünce yolunun veri alışverişine açık, işler ve ulaşılır olmasına
bağlıdır! ..
İnsan hali buya; Bazen kişi şiiri masal sanır, masal gibi algılar, hele ki, şu meşhur
“Pamuk prenses ve yedi cüceler! ” gibi bir “Hayaller alemi! ” türünden bir şey
dinliyorsa veya okuyorsa (af buyurun) esnemeye başlar ve kendini konunun
kahramanı addederek uykuya dalar., Olur mu? Olur.,
Bir diğeri, Şiir dersiniz “Şir! ” anlar., Garibim, deyiş, mani gazel derseniz anlıyor,
yüzünde tebessüm beliriveriyor ama şiir deyince şir’i çağrıştırıyor hafızası., O kadar
masum ve düşündüğü gibi konuşuyor ki, tamda şiire konu olacak bir tip mübarek..,
Konuya tekrar dönecek olursak, “Hazreti Kuran! ” Şiirle ilgi etkiyi ifade ederken; “Açık
ten üzerinde karınca yürümesi..! ” (yanılmıyorsam!) benzetmesi yapılmıştır., Yani,
karıncaya göre devasa yapınızın onun ısırması ile nasıl irkilebileceğini, rahatsız
olunabileceğini işaret etmiştir! Ve “Hazreti Resulullah (s.a.v.) ” buna mukabil hadisler
buyurmuşlardır..,
Özetle Şiir, Düşündürücü şefkat ve merhamet duygularının uyandırıp kuvvetlendiren,
birleştirici, sevgiyi ve doğruluğu doku olarak alıp işleyen, mazlumdan, ezilenden yana,
tarafgir bir etiği olan, savunmacı, hakkı ve adaleti, eşitliği, saygının kurumsallığını,
paylaşımcılığı esas alan, ahenkli, kulağa hoş gelen erdem ölçüsünde, söz ve kelimeler
dizisidir.,
Takdir ederseniz; Beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir.,
Öyleyse, Şiir asla (sihir değildir!) uyutmaz! Hatta gerçeği, hakikisi ilaç gibidir..,
Okuyup yazmak serbesttir., Şiirli anlarla, ömür boyu sıhhat ve afiyette kalınız.,
Sevgi saygı ve muhabbetlerimle.,
18.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
“Karamsar fakat güzeldi.,”
“Karamsar fakat güzeldi.,”
Karanın betimlediği iğretilik,
...................tek bir gülüşle düzeldi
Kaldı ki, karanın üzerine ak güller gibi durmuş
Kalbi estetik uğruna çarpan, o nadide güzeldi
“Saygılar..,”
Sayısız tonda ses getiren temennilere
Hesap mı sorulur gayrı, feda olsun yıllar
Aguş unda sevgi, yolculuk fevkalade yere
Göz alabildiğince diyar, papatyalar arasında,
Güneş gülümser,.................taçlanır kırlar.,
Mehmet Sani Özel
27.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
“Söz sihirdir! ”
“Söz sihirdir! ”
Kuralcılar ve kurabiyeciler,
Art niyetli ve amaçlı kullanırlar
Gönül dilinin lisanı, (edebiyat) şiir..,
İster Rumca yaz, ister Felemenkçe.,
Dili bilen mana kazanına daldırır kepçe
Dürüst tüccar, salacağı malı asla kötülemez
Doğru olan haksız kazanca el uzatıp haram yemez
Filip’in oğlu genç İskender, Dara’yı hile ile yenmedi
Yiğitlik yürek işi, mertlik tarihte yaşar., Ölmez!
Milliyetin, ırkın ve mihengin ne olursa olsun.,
Tanrının torpili yok, hak etmeyene vermez!
Çalıştığın kadar kazanacak ve.,
Emeğinin karşılığını alacaksın.,
Hıristiyan, Yahudi ve Mecusi fezada dolaşacak.,
Uyursan eğer sen, hala kerpiç damda kalacaksın.,
Midesi boş olanların, kundurası yüksek ökçe.,
Gözlerine mil çekilmiş, ellerinde kelepçe.,
Birisi yol tarif ediyor lügati Grekçe
Anlıyor musun, kulağını veriver bekçe?
Peygamber Arapça., Şeyh Edeb Ali Türkçe.,
Vaazı nasihat ettiler, insanlığa yürekçe.,
Yeter ki, işe yarasın, sen konuş Çekçe.,
Adem’in oğluyuz, hepimiz kökçe..,
…
18.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
“Yiğidi öldür hakkını ye(me) ! '
Yanık yerlerini yerdik
Tandır ekmeğinin
Zengin olacakmışız diye.,
Askerliği yirmi ay yaptık
Parası olana bir ayda teskere
Acaba niye? !
Peynirin küflü yerine abanır
Kafamız daha çok çalışacak sanır
O zaman deseydik ki; “Yahu bunlar hurafe! ”
(Azar kötek kalırdı kârımız)
Bu gün geriye dönelim!
Bize kim inanır?
Devlete baba derlerdi küçüklüğümden beri
Ana dolu yurdumuz yanan yine onun ciğeri
Kazansak ta kaybet sekte almak baba hüneri
Ölürsek kim ağlar! Vatan vilayetsiz(mi) kalır(? !)
Bir avuç harnap bir çift naylon pabuca
Harman sonu hasat borca karşılık uç uca
Tohumu un edenler krediye giderdi doğruca
Öyle yağma yok! Onu da hatırı olanlar alır
Darılma Mehsani
Gelenek bu muhafazakarız
Hazineye para harbe er oğlu er mi lazım!
Eh işte, biz (ne güne) varız..,
İktidar heveslilerine oy verecek olanlarız
“Yiğidi öldür hakkını ye(me) ! '
Kazan dibi miras kalır…
…
10.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
…**Dürüstlük bir idealdir.
Bu çağın insan tiplemesine bakar mısınız..!
Armudu sapsız, üzümü çöpsüz istiyor garibim., Zahmetsiz yutmak, aklın düşüncenin
derinliklerinde değil de, zevk sefa sularının serinliklerinde gezmek eğlenmek, şehvet
damarlarının dumuruna vurmak, zilletten haz duymak istiyor..,
Geçmişinden düstur almayan, gelenekleri bilgi ile güzelleştiremeyen, günü geleceğe
yatırım ve fırsat sebebi olarak göremeyen, görmek istemeyen, gününü gün etmek
savdasın da olan ve olmak isteyenlerin ruhsuz, şuursuz dünyası adeta..,
Sureta insan; Anlamak istemediğine ne kadar kör bakıyor! Şekilciliği medeniyetin
mikyası saymış, edep dışı faaliyetlerde ne kadar densizse o kadar uygar olduğunu var
saymış, varlığını var olma amacını siret’ini, suret’inin peşinden bir hayvan leşi gibi
sürükleyerek gidiyor..,
Ambalaj düşkünü, kıymeti lağvete alan, takdiri dimağından gelen susamışlığa göre
seçen, sevgisiz saygısız, kazanmanın köşe dönmenin kısa yollarını pek ala bilen,
emeksiz ekmeğe basıp geçen ve ezen fakat bütün kutsallıkları da çok kolay ve
pervasızca istismar ederek duygu sömürüsü yapan, yapabilen sorumsuz fakat sorunları
hiç bitmeyen, bitmeyecek olan zavallı insan..,
Kazara edindiği bilgi ve becerilerini, küfrün şirkin paçavrasını yüceltmek uğruna
pervane vaziyette, dine imana, imama, papaza, hahama ve hatta anasına atasına bile
modernlik aşinalığı ile ha bre sövüyor da sövüyor.., Sen dur da burada, dört kitaptan
kıssalar anlat ki, hazır cevap; Onlar eski Yunan mitolojisinde de var zaten, diyor..,
Çanakkale ve kutlu kurtuluş mücadelesi bir kaza, kınalı kuzular bir mülahaza, “Vatan
Namustur! ” diyenler kanserli aza ve “Gazi Mustafa Kemal” bizdendir diyor.., Bunu
diyenler bu Vatan’ın hazinesinden ekmek yiyor..,
Neleri bilmiyor yada bilinmez biliyor; Gazi’nin “Bizim dinimiz en ekmel dindir! Tabularla
ve bağnazlıkla barışık olamaz kabilinden söylevlerini ve Zağanos Paşa camii” vaazını ve
“Ey Türk istikbalinin evladı.., Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda
mevcuttur! ” ve “Bağımsızlık benim karakterimdir! ” vecizelerindeki anlam
bütünlüğünün neyi işaret ettiğini idrakle bir türlü içine sinmiyor..,
Başka ne denir! ? “Ya istiklal ya ölüm! ” diyerek canlarını feda eden ve bu uğurda
yorulup yollarını Hakka vardıranların, Aziz Şehit ve Gazilerimizin ruhları şad olsun…
…………………………………………………………………………………………………………..
…**Dürüstlük bir idealdir.
Düşünen insanın idealindeki dürüstlüğün tarifi, iman ve ahlak ölçülerinde iktiza eder..,
Ki, yoksa onun adı başka olurdu., Kişi bu dürüstlük tefekkürünü kendisi ile
akdetmedikçe, (sözleşmedikçe) asla sanatkar olamaz.,
Ahlaksız icranın estetiği olduğu kocaman bir yalandır., Sanatçı “nü! ” bir resim şekil
ediyor olsa dahi, onun edebi ve etik’i olması kaçınılmazdır. Nü’de amaç cinselliğin
cazibesine dikkat çekmek (objede sırf şehvet solumak!) değil, çıplaklığın gizemindeki
ahengi algılayıp, sanat algısı ve anlayışı olan dimağa yansıtmak olmalıdır. Şöyle ki,
Akılsız, amaçsız, idraksiz, bilgisiz beceriler asla sanat eseri değildirler.,
Sanat ahlakı, katı değilse bile kat-i kurallardan kuvvet ve cesaret alarak şahlanır. O
şahlanış ki, en mahrem konuyu bile bir masum ve meşru sebeple sulamasını bilen etkin
ve yetkinlikte (gerçek) vakıadır.., Ölçüsü, ardındaki gözler, görüşler ve gözlemler olup
hayreti şayandır., Müessir (tesirli) olduğu kesimi infiale, fitneye ve bozgunculuğa
sürüklemeyen bilakis birliğe ve bütünlüğe teşvik eden, seviyeli, makul, aşık, sevdalı ve
sevgiyle dolu tasarruf sahipleridir, onlar…
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
……..Sen hala..,
Kuralları eğip büküp.,
“İşime gelir! ” Biçime getirirsem, âlâ.,
Kaç can yakıp, ev yıktığın.,
Çok önemli değil ha?
Yürüttüğüne hükmedebiliyorsan.,
Muteber bir beyefendisin.,
……..sen hala..,
Sokakta izdiham var!
Kolu iki duvar arasına sıkışmış, birisi!
Kılı kıpırdıyorsa vicdanın.,
……..ben namerdim.,
Kulaklarından nefes alıyor, kimisi.,
Elleri cüzdanlarında.,
……..insan güruhu…
*
Az ötede, kumpas kurmuş şefik.,
(Sözüm ona!) Erkekli dişili, şebeke.,
İpini çekmişler kurbanın.,
Adam, ağzını açsa hata..,
Nasıl diyecek ki, yahu asla ve kat’a.,
Güya kadına sarkıntılık etmiş..!
Onlarca kişinin önünde, alenen.,
Mahkeme kurulmuş hemen.,
Herife hem sövüyor.,
Hem de mütemadi dövüyorlar.,
Sonra, sahnede piri fani.,
“Anlaşın beyler! ”
Şahıs sizi razı etsin, diyor.,
Kadın cıyaklıyor, kardeşi kem küm.,
Diğeri durmadan böğrüne, çakıyor
Seyirciler hayretini saklıyor.,
Sanık, çaresiz şaşkın ve..,
Son bir umutla etrafa bakıyor.,
Kalabalık çok ama, vallahi kimse yok.,
Seninkini makaraya sardılar.,
En nihayet, elinden.,
Emekli maaşını da aldılar.,
Çayıra kuzu gibi saldılar…
*
Sarıyer’de güpegündüz yedi canı aldılar.,
Sarayburnu yakınlarında, of anam!
Denize düştü otomobil de..,
İnsanlar film çekiliyor(mu?) sandılar.,
“Put gibi! ” Seyrederek kaldılar.,
Bu ne? Diyen olmamış..!
Hırsıza yol gösteren.,
Arsıza sessiz kalan mı dersin.,
Üstelik, selam verip selam alan.,
Bu nasıl toplum..?
Hayır, bunlar gerçek değil.,
Zaten, Dünya yalan..
…
www.antoloji.com - kültür ve sanat
17.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Abide olmak düştü yada nagehan,
Onulmaz acılarla ayrılık ve keder
Umursamaz olmayacak kadar derbeder
Gönül ister, sevgiliyi dergahında kesb eder
Gözün ister, kaşın ister, varı yoğu serd eder
Sağanak oldu hüzün kaygıya kasavete düden
Sen ki gül olmak dilersin her dem efkarın bülbülden
Sel aldı demeye varmıyor dilin işveyi gülden
Sökün eder hezeyanlar hamaset ister dilden
Abide olmak düştü yada nagehan
Afi tap ağra isen umurun ola iki cihan
Agahsın zahir gülsen ışıldar ab yadı esnan
Asfiye ol derim gel Cennet yollarında yorulsun can
Mehmet Sani ÖZEL
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Acının izleri var yüz hatlarında
Acının izleri var yüz hatlarında
Ağdalı sütunlarda parıltı
Aynaları çatlatırcasına güzellik
Aheste çırpınışı hissedilen yürek
Yüklendikçe yüzüme bakar gülerek
Yorgunluğun terleri çarşaf kıvrımlarında
Kusursuzluğun rolünü oynar aşk
Afife’nin masum yüzü güneşe karşı
Yanmış gazeller arasında gölgelerin telaşı
Bir direnişin destanı alevlere yazılır
Bir mutluluğun resmi nefeslerle kazılır
Mistik düşlerin gecesinde unutulmuş buseler
Mağrur bakışların üstüne özlemini örseler
Latife okyanuslar ötesinde bir derya gülü
Lütfüne mazhar olunan gün bayram günü
Ah, canım desem ki sende neler
Buldum da kayıp ettim bilsen neler
Daha neler var
Afife’nin yüzü Ay parçası
Aslı peri soyundan bir dilber
Ak gerdana düşen ağlama yaşı
Ak beyaz sedeften kakma hançer kabzası
Acılı oyunların mihenk taşı
Adem oğlu değil, hayaller oynaşı
Al bu canı dizlerine koy başı
Azize olgularına bezenmiş dülger
Bedensiz kurgularımla ben
Aklın gölgesinde bir uyur gezer.,
24.10.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aç gözlerini sabaha,
Aç gözlerini sabaha, Fırıldağın akına gün düşsün
At üstünden yılgınlığı, Yaşam hissedilsin ten üşüsün
Aç kapaklarını gözün, Sarıldığın rüya yere düşsün
At gövdeyi okyanusa, Seni yutacak olan düşünsün..,
*
Aç gerdanı lalezarım, Göğsündeki gam gönlüme düşsün
At onulmaz anaforu, Sen bana yetersin alem küssün
Aç çeşmeme su yürüsün, Son damlası dimağıma düşsün
At gökteki yıldızları, Sen gönülde baki kalan süssün
*
Aç ağızda dile kurban, Ateş ver tepede duman tütsün
At mangalı közü bana, Şu yangın kirpiklerini ütsün
Aç ki babı bostanını, Doldurup içemediğim sütsün
At gurbet ellere de yar, Mecnun çölde develeri gütsün
*
Aç yürek denen mabedi, aç ki inzivama ilham düşsün
At malayani sadedi, At yolunu gözlediğim üssün
Aç ki saymayım adedi, Sırrına sarhoş olduğum düşsün
At kemliği kır inadı, Yeter gölgen üzerime düşsün..,
…
Mehmet Sani Özel
29.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Adalet düşlüyorum.,
Adalet düşlüyorum.,
Pişmanlıklarım peşimde
Sevinçlerim buharlaşır başımda
Umutlarım bir bir yüreğimde erirken
Ayağa kalkmam kırk yılı bulur en erken
Elimi sallasam mı..,
Henüz birkaç kişide olsa,
“Seni seviyoruz! ” Diyorken..,
Nerde o aradığını bulamayan elveda
Nerede suçunu bastırmaya çığırtan seda
Her derde deva gönül nümayişleri
Nüksetmeye kalmadan vefasızlığa oldu heba
*
Adalet düşlüyorum.,
Düşenin ayağa kalkarken tekmelenmediği
Bebeklerin şefkat desteği ile emeklediği
İnsanların zulüm terör tasası çekmediği
İcabında lokmayı, on kişinin birlikte yediği
Düşlüyor, düşledikçe hislerimden üşüyorum
Hayal değilim dostum!
Acılarımı yırtıklarıma yamarım
Yalnızlığa çıngılardan tutuşur yanarım
Yaldızlı sözlerde güneş gerçeğini ararım
Yoksunum, yoksulum ama gerçeğim, varım
Akıntıya kürek sallarsan (pek ala) iyisin
Riyakarlığın elbisesini,
Şimdi kim işime yarar derse alsın giyinsin
Vallahi! Sen yine kötüden iyisin.,
Rabbim, Köklerim uzansın,
Artık arı suya insin.,
01.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Adam mı? .!
Adam mı? .!
Ademi merkeziyetçi.,
Arınmış şekten şüpheden.,
Diline envai lezzetten tatlar konmuş.,
Bel kemiğinde vuslat yorgunluğu vaki.,
Adamı adam olacak olan tanır, illaki.,
Gördüğünde, kan alır göz akı.,
Adem üryan., Adem fakı.,
Tasdik eden odur Hakkı..,
*
Adam mı? .!
Alicenap olmaktan uzak.,
Arzu halde hile, desise tuzak.,
Dipfrizde hamaset numuneleri donmuş.,
Dinginliğe fevri hayvanlıklar konmuş.,
Verdikçe alan, girdikçe dalan cüret.,
Ve isteğe göre şekillenen siluet.,
Sokul yamalı bohça ol faniye.,
De ki, adamı katleden caniye.,
Aşığım, sanatı halk eden Sâni’ye.,
Elde kalırsa ne ala, sendeki imaniye..,
*
Adam mı? .!
Tarafında şakşakçı, üç beş yalaka.,
Doğru söyleyenlerin cürümü falaka.,
Körlerden sağırlara methiyeli alaka.,
Ademle Havva arasında habis tabaka.,
Paklanmazsa bulamazsın aradığın adamı.,
Arıyorsan adamı, adam sensin..,
Adam alsın senin kaza’nı..,
…
06.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Adam olacağım, söz!
Adam olacağım, söz!
Ama, kazanmak için değil.,
İcazım olmayacak, sana dair hiçbir söz
Vefanın gururu kırılmadı değil.,
Sezgilerime darbe indire sim var
Yar demişliğime bin pişmanlığımla.,
Bu son nazirem! ..
Artık ne ilga ne ilham var.,
Yara ettim, kanattım senden kalan yerleri
Acısını aldıkça öfkem kabarsın.,
Sen artık yüreğimde..,
Köz oldun.,
Narsın…
Küle döneceksin! ..
Küp kırıklarını saklarsın.,
Üzerine bir hak yeli esene kadar.,
Adam olacağım, söz!
Yanılgılarıma inat..,
Sende kalsın huzur, senin olsun tat
Ve yeşilin tonlarıyla donatılmış hayat.,
Yüzümü sırata dönerek, ederim necat
Yüreğinde bana dair ne varsa.,
Allah aşkına., Sil.,
Sil de at…
…
22.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Adem’le Havva’nın aşkı..,
Sefer sayısı belirsiz
Haritalarda olmayan coğrafyaya
Nuh’tan kalma sefineyle afaki uçuş
Müstesna manzaralar vaki görülmemiş
Yarı beline kadar uykuya bulanmış bir düş
Diğer yanda tersine çekim son sürat düşüş
Göze gelir yüze üfürülen ulufeler
Gör ki yarı hayvan yarı insani kuş
Melek vari homojen dişileri var
Öpülünce dudaklar bedel alınır
Dokunursan parmak uçlarını eritir
Sülfürik asit gibi nahoş bir lezzet
Bir bakarsın be her yan gül..,
Tam güleceğin gelmişken
Olur bütün objeler diken
Fırtınalı kanyonlardan geçerken
Olağan üstü halde mülahazalar işittik
Kuzgun yılana merhaba dostum demiş!
Fillerin sırtında kuş tüyünden yastıklar
İpekten ibrişimli oğlanlar kafaları dik
Başlarında gök kuşağından başlık
Kahvaltı ederken tilki ile çulluk
Ezele teğet geçişli fizik ötesi yolculuk
Zaman çöplüğünde sahipsiz bir nefes bulduk!
Saati bin yıl geçmişte gece yarısını beş geçe ye kurduk
Hızla ilerledik İskender’i Cleopatra ile raks ederken bulduk
Bir adım ilerde İsa (a.s.) marangozdu
Namus ve şeref timsaline ak buğdaydan
Ekmeklik arı beyaz un sunduk
Daha ötelerde dağda bayırda
İbrahim (a.s.) in koyunları
Biraz aşağıda Musa (a.s.) ve
Geçmişe miras Firavun oyunları
Cin tayfası cümbür cemaat saf olmuş
Süleyman’a doğru eğikken boyunları
Belkıs’tı da Zümrüt-i Anka’nın sırtında
Yusuf (a.s.) hazine nazırı tam kırkında
Züleyha anam sevda gribine tutulmuş
Yakup (a.s.) vuslat membaını bulmuş
Mahşere yürüyenlerle dolu etraf
Cennetle Cehennem yan yana
Olan biten hep ikisi arasında
Tek bir kurtçuk kalmış gibi
Hz. Eyüp’ün yarasında
Ten kaşınır kaşırsan
Tırnak aralarında çiçeklerin özsuyu
Öyle zifiridir ki mekan işte budur kör kuyu
Nice kabuslardan O kutlu armağan doğmuş
İslam’dır., Hz. Muhammed’in güzel huyu
İçecekler sıralı maşrapalara dizilmiş
Kiminde süt kiminde bal var
Kimine kalemle bizzat isim çizilmiş
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İrtifa kaybedenlerin elleri havada
Külli şeyin aslına döndüğü anda
Hileler hinlikler hesaplar boş
Bütün yönler bir bakış ki loş
Hayat memat hayal perdesi
Şiir vahyin izini sürer
Bilmececesine.,
Başına taş kaya olur
Düşer bazen şairin kendi sesi
Akıllı mantık şiirde neyin nesi
Bitmeyen senfoni bu sürekli çalar
Ağlarken güler kazma kürekli çalar
Adem’le Havva’nın aşkı..,
İnsanlığın efsanesi…
…
16.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Adın çiçek olsun istersen gül
Adın çiçek olsun istersen gül
İçinde hüzünleri besleme sakın
Adn cennetinden al bir pembe gül
Adını ananları tersleme sakın
İnmemiş yürekler ağlamak ister
Aşkının gözünün bağlamak ister
Köz vurup yarayı dağlamak ister
Kömüre garezle hırslanma sakın
Elin adamından baba olur mu
Elinden gelmeyene çaba olur mu
Ağabeyim diyenler seni korur mu
Gönülden gelmeden seslenme sakın
Acı badem yemiş Leyla mı mutsuz
Asi gönül ne umdu da oldu umutsuz
Aç gözünü Haziran hava bulutsuz
Gel şu Tanrı selamını kesmem de sakın
Sen ki pınarlardan su dolduransın
Belki de şaşkınlara yol bulduransın
Balım az diyene bol dolduransın
Rüzgar olsan üzerime esmem de sakın
04.06.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Affet beni yar..!
Adımı merak mı edersin?
Ama bedenim yok ki, benim
Alışkanlıklarım var, sevmek gibi
Ruhuma giydirilen surete yapışır
Yağmur damlalarından sıçrayan
Toz Toprak parçacıkları.,
Toparlan gidiyoruz! Denilecek.,
Denilecek., Günü bekliyorum.,
Şeb-i aruz’un arifesinde.,
Yıkanıp, temizleneceğim berrak sularda
Kirli aşkların çamurundan, arınmak için.,
İçime sığdıramadığım hasret ve sadakat
Onu sana getireceğim söz!
Geçmişimden beraat edip
Gerçeğine sarılmak için..,
*
Geniş olan, geçtiğim yollar değil.,
Dünyanın alamayacağı kadar umutlarım var
Uğradığım her sığınak ta ıstırap ve.,
Cehennem çukurlarına, meyiller var
Hep düşerken uyandım! Bu şansım.,
Ayaklarımın altında köz, başımda kar
Vuslata giden yolda intizar mı ettim? !
Hepsinden bin pişmanım., Affet.!
Affet beni yar..!
…
15.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Afrika açken Tanrı beni görmez
Şer ekseninde irili ufaklı fiyaka
Esavabım içerden dışarı ısı vermez
Seküler serenatlar fişeklerle renklenen caka
Yokum aranızda., Afrika açken Tanrı beni görmez
Sevda tepesinde peri masalları hayali vardı
Ve lakırtı ta minarelerin teninin sardı
Sağ olsun duyum sair cenahtan
Kuvvetli sinyalleri çekti aldı
Gazap şaşanın doruğunda..,
Menatık hegemonyaya müsait
Mikyas film mantık arama sakın
Oturduğu yerde “ah şu rüzgar bir gitse! ”
Oturdukça üzerine gelir hayasız akın
Oturduğun yer iştah kabartıyor
Otlaklar oldukça mümbitse
Asırlardır böyle değimli?
Azap tafralıda kaldı..,
Şu insan ne kadarda zeki
Çiy közünden yangın görmüş saraylarda
Rabbi sine isyan kararı(mı) aldı.,
İşgal edilmiş topraklarda eza duru
Merak ediyorum., Müslüman kardeş!
Abdestini hangi duru çeşmeden aldı
Afrika açken, Tanrı beni görmez
Acaba kıyamete ne kaldı..!
…
04.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağardığında yeni gün,
Ağardığında yeni gün
Ağlayan toprak damın sırtında
Ağdalı buharlar yükselir semaya
Martın yüreğine cemre düşmüş
Ağlama papatyam, ayakların suya ısındı
Ilık meltemlerin tadına hasretken
İçinde buzlar eritti nisan
İlikleri donduran ayaza ne gam
Yeniden nevbahara erişti insan
Dirilişin ıslığı işitilir, çimen yapraklarında
Çifte bel vurulmuş maşala gönül
Küreden arza rahmet var topraklarda
Çelik bilekli yıldırımlarda şimdi gözüm
Çaksın kükreyen şimşekler bağrıma
Çakıl taşları arasında karardır özüm
Çarkı lime lime etse de feleğin, gitmez ağrıma
Can yoldaşım.,
Sağır dilsiz sayrı iklim, özlem duyar avdetine
Martın yüreğine cemre düştü bilesin
Ağlama papatyam, isterim ki ilelebet gülesin.
Mehmet Sani Özel
04.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağlamak,
Ağlamak,
Çaresizliği göz yaşları ile telif edercesine
Göz pınarlarının suyunu kanalına bağlamak
Gönül evinin teslimiyetini teyit edercesine
Sözün kar etmediğinde, özüne ışık sağlamak
Aydınlanmak gibi ağlamak
***
Balçıklara dalmış ruh bedenini arındırmak gibi
Alil uzuvları şifaya vardırıp sıhhate kaldırmak gibi
Hasta düşmüş yürekleri hakka, hakikate inandırmak gibi
Kadere iman kuyusundan, Kevser’e maşrapa daldırmak gibi
Karabasanların yüzüne yanak vurup, yarayı közle dağlamak
Kar’ın teninde yaslanarak, serinliğin kadrini anlamak
Ateşin ortasına varıp gelip, ateşlerden yanmamak
Aşkı kıvamına getirip, Sevdanın doruğunda şahlanmak
Sevgiliye varmak kadar kutlu ağlamak.,
***
Acıya gerilemeyen göksün şarja bağlanması
Aşılması mümkün olmayan yolların yorgunluğu
Aklın cevap bulamadığı darlığa ferah sağlanması
Afişe olmuş belaya ve aleyke selam deme olgunluğu
Aziz bildiklerin musibete duçar oldukta seni anması
Artık “bana seni gerek., ” der gibi yıkarcasına yeri göğü
Ah! ile aheste mutlu ağlamak.,
***
Zorun oyunu bozduğu andaki fizik kimya olayı
Zor dostum dedikçe, solumaktan başka olmayan kolayı
Zora gelince başını, bir dost bildik omuza dayanma olayı
Zevahirin boş, manasız bakışlarla, izlemesi gibi dolunayı
İsteyip te derman bulamamak, dosta doğru doğrulmayı
Affına mahzar, Yaratanın mağfiretinde yoğrulmayı
Arzu etmek!
Merhamet deryasında Huda’nın gemisinde olmayı
Firdevs cennetinde çiçek açıp solmayı
İstemek gibi masum hep yanında olmayı
Ağlamak dilenmektir, dillere tat verenden
Ağlamak dilekçedir, bilmek o kadar kutsi
Ağlamak dinlenmektir, Rahmanın bezminde
Ağlamak pişmanlıktır, Cenabı Halik’ın nezdinde..,
02.06.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağlamaya hazır halimizle,
Ağlamaya hazır halimizle
Haleler çizip durduk ruhsallığımızda
Esintiler kırıntıların üstünü örterken
Seğirtip almaya çalıştık geç kalmışlığımızda
Ne bulduk diye eldekine bakmadan
Bağlamaya kalktık başını dileklerin
Efsunlu gözlerin büyüsünden amade
Serseri sefil olduk, arasında direklerin
Dilini eşek arısı... dedikleri sen misin balam
Ölüp dirilmek gibi derdin var senin
Çok hayal kurmaktan her söze kanman
Rengini şurup edipte içtik erdemin
Kırdığımız kalplerde izi var bıçağın
Umudu sevgiye ilaç diye önerdik
Üzerine arı konunca çiçeğin
Yıkılınca düzen, aldığımızı da verdik
Bal tutan tuttuğuna pişman olasın
Bağdat yangın yeri, yollar dumanlı
Bala varılmaz ki parmak yalasın
Babilin bahçelerine kurtlar sulandı
Kilimler yayılmış hasır üstüne
Küçük dehlizlerden güneş buyurmuş
Kimler gelip, bağdaş kura minder üstüne
Kul dara varınca hazret, Hızır buyurmuş..,
Mehmet Sani Özel
08.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ah düşlerim.,
Ah düşlerim
Bir bilsen içinde bin bir yol döşenmiş
Her bir hayalime o yollardan işlerim
İçerim, acı dolu içlerim
İçerim, sabahlara dek içerim
Her bir kadeh bir gemi misali
Atlarda hüzünden huzura geçerim
Biçare başımla ne senden
Nede atlas kadehlerden geçerim
Yeter ki zayi olmasın
İşine yaramıyorsa ver
Ver benim olsun düşlerim
İçin için işler içinden
İmar eder yolları
Ben yine sensizliği düşlerim
Neyim var benim
Bir kuru baş, bir çift yalın ayak
Bir fiskelik can taşınır titrek nefeslerde
Ben yüreğimdeyim hep
Kalplerde yaşarım
Özgürlüğümü sorma.,
O kafeslerde
Hasret
Can damarıma basıyor
Erken gelse ne yazacak ki yaz
İki dağın arasında yırtılırcasına gırtlağım
Düşlerime seslenişim haykırışım var avaz avaz
Ey güle naz
Güle goncaya hepsine yaz
Bu içime düşüşümün resmidir. Belki bir niyaz
Erik çağlası, Olgun elma ve kırmızı kiraz
Gülümsedikçe güzelsin ıraz
Bana seni hatırlatır
Ne olur
Yıprattığın düşlerinle
Bana seni yaz.
Mehmet Sani Özel
04.07.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ah sensizlik.,
Karıncaların ayak izleri var tenimde
İşte tırnaklarım. Avucuma döküldü
Dokunduğun yerlerimi
Kaşımadım inan ki
Cennette seninle olmak hayalim de
Yürür mü dersin
Ha., Yürür mü dersin
Bakma sitemlerime
Ben o sensizliğe lanet ettim
Taşımadım, taşıyamadım inan ki
Göğsümde bir umman filvaki
Gördükçe güneşi Ay’ı ta ki
Ah sensizlik
Bütün renklere hakim oldu hâki
Latifene müptela bir baş
Kuru gözde birkaç damla yaş
Nerde yürek
Nerede yüreğe yürek yoldaş
Söylesene bana
Sen misin fani
Aşkın mı baki.,
Mehmet Sani Özel
04.07.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ah! Ayranına.,
Ah! ayranına ekmek bandığım aheste
Acının kokusu burundan alınmaz ki nefeste
Avunup durduğun, üç beş yeşilden mürekkep bir deste
Birde bilsen, ne mesajlar yüklü, salt kıytırık bir seste
Asıl hazan düştedir, sen sevdaya düşte gör
Hayalin kafi neşedir. Sen gel yalazı döşte gör
Kasımpatılara yer açarken acuze hecelerimde
Katlanıp uzar yalnızlığım, mazisi öksüz gecelerimde
Hasret, kalın dalları kesercesine hiddetli yapıda
Evin damını esti rüzgar, bütün kiremitler kapımda
Ne gel diyenim olur darda, ne sorulur bir kuru hatır
Uğuldar, akar dev dalgalar başıma, dökülür patır patır.,
Uğradığımda Selva, çekirdeksiz üzüm salkımı
Açlıkmı hissederim sanki. Envar’ı başımdan alır aklımı
Katılarak gülen adamın, bulutlar morluk vermiş gözüne
Kuyruğunda mor sümbüllü bağı var. Hayranım vatan gibi düzüne
Gittin gidebildin mi vedaya., Çok can düştü o damdan
Dağılmış saçların arasına kar taneleri bir yandan
Birde gözleri buğulanmış Mehlika, el sallıyor camdan
Yer demir gök bakır, ne canandan vazgeçilir ne candan
Işıklar suya inmiş, ıpıl ıpıl yanar caddeler
Gül ahu zar ederken ufukta, söner perdeler
Gün uykuya çekilmiş, hamura döner haddeler
Onca dostun vardı ey melül, hani şimdi nerdeler?
Oysa gökyüzünde hatırı sayılır bir adın
Birde yere indiğinde göğe bakmayan inadın.,
Vardı., Behemehal güllere güzellik veren yürek
Kahrını çekemeyip sapından sıyrıldı kürek
Gece gündüze dönüp, seni seviyorum diye.,
Varlığını mum ışığına, etti gitti hediye
O şehir ki sokaklarından sel akar
Güneş iki yüzlü, yüzüme soğuk bakar
Kalsın güller dalında, hasret nakışlım
Gönlümde bir göz var ki, ceylan bakışlım
Ay terime serin dokunur bu gece
Gülmek sana çok yakışırdı ece
Sen benimle olmadınki bir gece
Evvelde sen, ahirde sen.,
Sen oldun dudaklarımdaki tek hece..,
11.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ah! Dostum,
Sordular.,
Kim bu, şanlı bahtiyar diye
Sakin bir edayı mimiklerime takınarak
Kim bilir! Beklide doğmamıştır., O hediye,
Deyiverip geçiştirdim, yüreğimden sakınarak
Yüzüme baksa! .. Anlardı.,
Kirpikleri ok olmuş, orta boylu mazinin
Gönlümde taht kurduğunu.,
Görümlük hatıralar, kalbimin derinliklerinde
Gözenekleri açılmış hasret beneklerinden
Göze gelmeyen zerreler misali, uçuşur ufukta
İner vadilere de be hey, gölgelerle oynaşır.
Renk katmanlarını harmanlar ışıkta
Rayiha nane yapraklarına yanaşır
Ilgıt esen yel ve savrulan saçlar yastıkta..,
…,
*
Yalnız değilim, anlayacağın..,
Yakardıkça yaratanıma, yumuşar.,
Yar diyebileceğim duyguların çamurunda
Yalnızlığım fellikken, gökte yıldızlardan tutarım
Şerbetini içemediğim ak eller ey.,
Yüzünü tarif edebilir miyim.,
Yüksündükçe hüzün kusar, öfkeyle alev yutarım
Yüzüme bakmayasın benim., Korkarsın! ..
Yükünü sürüklemeye çalışan divaneyim
Yürüdükçe düşer, kalktıkça üşür dilim
Hangisine ağlayıp, ancasına gülerek.,
Ah! Dostum.,
Toprak taşıyoruz anlayacağın..,
Hayat yollarında kabirlere çala kürek..,
Mehmet Sani Özel
06.01.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ah! Nazenin,
Ah! Nazenin.,
Azarını işitmeye ihtiyaç vardı! ..
Ahları bağrında batik gemi misali sular kabardı
Sağ duyu can simidi olmasa, ömrüm bir ah! demek kadardı
Önüne gülden demetler koyarak mazeret inledim
Öylesine hoş bir seda ki, ben seni ölümüne dinledim.,
Acısı sinesinde gizlenen yüreğimle her dem
Akşamım üzerine gündüz gibi inen silleydim ben
Aşkı tarif ederken ağza dolanan dildeydim hem
Azade olmuş gönüllere ışık veren sözdeydim ben
Avuçlarıma avurtların somurtkanlığını konmuş
Al, bundan sende nasiplen diyemem.,
Ah! Diyemem.,
Ahu dudu, gerçeği soyunup figüran olmuş! .
*
Yine bir Mesude, tebessümü yanaklarda övünür
Yüreğinden yaralı Selva, maziye sitem kar dövünür
Yürüdükçe yüksünür, zevahirden bademleri görünür
Ey be Bican, bu işveye var ya! .. Bin bir defa ölünür..,
**
Öyle masum bakışlara sahip olana, bre ne mutlu
Söylese ya, arzular leylei kadir gibicesine kutlu
Sekiz cennet kapısından, her hangisine umutlu
Sordum da, O bir nefeste varı yoğu unuttu.,
***
Oladur sen mazinin tülbendinde renk cümbüşü
Oyna baharın renkleriyle, kanat çırpsın gönül düşü
Olmadı baştan al çiz, okyanusa yelken açan gülüşü
Oldur o, özlemimdeki bahar yüzlü görünüşü..,
Mehmet Sani Özel
21.01.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Âh! Yine mi hazan,
Yüreğinin götürdüğü yere., Git gidebilirsen.
Yüzün pembeye çaldıkça, sıkılıyor anıların
Yüze vurdukça gerçeklerden kaçarsın
Yürü ki göresin, vefasızlığını sanıların
Hani sen hatır gönül bilendin
Hastası doktora tav olmuş gibi
Hafakanlara düşüp inledin
Hangi gecenin hakikatinde
Handikaplardan medet dilendin
Hadi canım., Diyenlerde sağ olsun
Hal hal’ımdan nötr alize olurum
Hak mı, helallik mi dilersin?
Hak için kurban olduğumu bilesin
Hislerimin rengini tavırlara yükledim
Hile masivada, ben hep hak için kükredim
İçlerinden, işine geleni alabilesin
İstemem diye şaş behemehal
İstediğin istasyonda inebilesin
İşte gidiyor, işliyor tren
İyelik buharlaşıp başlarda tüter
İçimde tüy döken acı bir siren
Ardından kafamı duvarlara çarpan fren
Ne giren belli, ne çıkan
Havsalam toz duman, duman kaplamış
Ağardıkça gün, hatıramda hatır kırılır
Yine bir durakta arbedemi var
Yine düşlerde kabus inadı darbeler var
Yine güle kar düştü, kara haber var
Yine saniyelerde devran, devri alem var
Âh! Yine mi hazan,
Hicran ve hüzün var...
Mehmet Sani ÖZEL
21.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ahsen,
Kadife gülüşlü, keten helvası
Düşerin düşlerime karışmış, Ahsen
Şimdi dik durulmuyor, hava kurtların havası
Bahar diyorlar, kış uykusundayım hala
.., ya sen?
Kılı kıpırdayanı vuruyorlarmış meğer
Kim korkar? Var ya..!
Bin tane canım olsa, bini birden feda olsun
Senin o gözlerine bakmak için doya doya
Verirdim ve buna değer..,
Krizantem büyüsüne kapıldığım gündeyim
Havsalam bölük pörçükken yüreğimde kıpırtılar
Hıdrellez’e uğradığım gündü bu gün, dündeyim
Dargınım ama (yalan haram!) sana olan hasretim
İlle de, beni bu günden yarınlara sırtlar..,
Nisan yağmurlarında ıslanmak ne hoş
Sevgilim, nerde mayıs çiçeklerin.,
Neden ellerin boş?
Nevruzu lüp etmiş mecaz hırsızları
Yolun aydın olsun diye tek tek yıldızları
Geceye bekçi koydum, vakte sarkaç eklerim
Sabır dağının güney yamaçlarında ufkum
Güneş(im) i doğacak diye beklerim..,
Tüy döktüm, gurebaya döşek olsun
Kolum, budum, ve teleklerim
Zararı yok.,
Ruhtan bedenden yarı çıplak ta olsa
Ben yine, iklimlere göğüs gererek
Yolların(da) ı gözler.,
Seni beklerim..,
…
07.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Akıl mı?
Ayıpları görmek isteyenler.,
Çeksin var gücüyle, eteklerimi çeksin.,
Kayıpları kazanmak isteyenler.,
Gözleri kör olmuş, samimiyetin.,
Buyursun! Her gönül’e, sevgi eksin..,
*
Ne lazımdı ta ki, afiyetiniz için!
“Layüs’el! ” ne varsa dokunun çirkin, çirkin
İğfal eden., Belki siz olursunuz ilkin
Ne zaman uyanacaksın ma’ruf.!
Kalk, üzerinden ölü toprağını silkin..,
*
Akıl mı? Şehvet damarlarına su yürüten.,
İmansız iltifatlar gırla, hepsi ter ten için.,
Yüzün yüreği yansıtmıyor, acep ne için! ?
Haya tacirleri edep deryasında..,
Diyelim mi; Ne varsa yesin içsin
???
12.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Akıntı mazaretleri.,
Ayakların altında sular
Akıntı mazeretleri girdabına almış
Rüzgar tenini okşar gönül Aşiyan da
Yeşil sarmış kahve hayallere köşk kurar
Oturduğumuz yer yüksek or
Bir bakış ikimizi bire kor.,
*
Kolunda ahi evren işi bilezik
Yüreği ele gelmez bin bir parça ezik
An içinde asrı döşedik beş kıta gezdik
Fark edilmez mimiklerde sevgiyi sezdik
Meğer ne kadar yol varmış kalpten kalbe
Cesaret dillenir der, al senin olsun bu kitap
Okudukça ruha işler sirayet eder afitab
O Zümrüdü Anka nın kanatlarındaki tel
O eli göğsümün kıllarını okşayan el
Gerçek o kadar zor ki.,
Gelemezsen yine..!
Rüyalarıma gel..,
…
04.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Akışkan histeri’m
Akışkan histeri’m
Yar rüyalarımda terin kokar
Her yok oluşuna, her yokuşta
Dolukur belli etmem derim ki,
…, Allah kerim
Doyumsuz arayışların yorgunluğunda
Yiğidi yurt ararken görmelisin!
Yitiği harda olan yürek sahibi
Nice ovalar yatak oldu da
Dağlar yastık., Korkmadık hiç!
Canımız uyuduğumuz
…, kökün dalın da
Akışkan hislerim
Bütün meyiller sana
Bütün nehirler amanına akar
Sadabad da yönümü verip kıbleye
İçsem Mükremin’in maşrapasından
İçsem ufkumda gözlerin varken
…, içsem ya kana kana
İlahi adalet..!
Çağrışımları acizliğin nihayetinde
İstidadımda vatanı harap görmek yok
Al beni müşerref gönlüne göre betimle
Albenisi namusumdur hıyanete geçit yok
Ağlama ne olur, aşığın sana Anadolu’m
Şu kutlu cepheler hüznünü dinlemesin
Sen hak yerini bulsun diye inlemelisin
Sen vakur sen kükreyen cesur
Sen dillere destan mensur
Sen izzetin evladı şeref
Tut göğsündeki imanı
Sur’a üfler gibi ân ı
Nankörün döşüne
Bağrına …, vur!
…
18.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aklı başında ilişkiler,
Bazıları daha söze başlarken çok bilmiş bir eda ile, iddialı sözler sarf ederek geleceği
yekun (bana göre kül!)
ederler., Halbuki insanın aldığı terbiye, bilgi birikimi ve akıl
mantık sentezi bir paylaşımda güven ve sadakat için en temel değerler olmalıdır. Temiz
ve iyi görünümlü olmak, veya baliğ (tatlı)
bir lisan kullanmak elbette bir
düşüncenin getirdiği eylemdir ancak bilmek lazım ki, medeni unsurlardan mı yoksa özel
amaç uğruna mı serd edilmektedir., Çok değil, bunları anlamak için ayak üstüde olsa
birkaç söz alışverişi etmek yeterlidir..,
Öncelikle kişi kendi dürüstlüğünü sorgulamalıdır. Çevre ve sosyal ilişkilerinde ki,
gerçekçiliğini o toplumda genel kabul görmüş ahlaki ve kültürel değerler şablonuna
oturtmayı içine sindirebilmiş asgari anlayış ve hoş görüye sahip olabilmelidir. Kişisel
münasebetlere sokak edebiyatı ile diyaloga girmeye çalışmak her ne kadar espri
katmanlı bir sahne oyunu gibi gözükse de, şirinliği ile bir bulut edasıyla dağılıp
unutulmaya mahkum, samimiyetsiz, yalancı sevgi seronomisi olarak kalacaktır.,
Düşünce dile getirilmediği sürece yanlış addedilecektir. Yaklaşımlardaki beklentilere
mutabık gösterilen tavırlar, bilinç altında başka emelleri şekillendirme amacını
tasarlıyorsa ve böyle bir ilişki bir ömür boyuda sürse sevgisiz ve seviyesizdir.., Maddi
manevi her türlü alış veriş, bir karşılığa, bir bedele mukabil olmalıdır! Çok pahalı imkan
veya materyaller bile takdim edildiğinde bunun karşılığı (hiç olmazsa.,)
dürüst,
gerçekçi, samimi, kişilikli, onurlu bir duruş olmalıdır.., Yoksa her bulduğunu bedavaya
kapatmak (aldatıcılık, iki yüzlülük v.s.)
gibi bir anlayış, (servet ve şöhret sahibi de
olsa)
realitede, insan ruhunu besleyecek, huzur, güven ve mutluluk verecek onurlu
kişilik duruşu değildir! ..
Kişi kendisi olabilmelidir! Uzak ve yakın çevrenin vermiş olduğu tanım, toplumsal
değerlere uygun bir fert tarifini ortaya koymalı yoksa içinde bulunduğu çevre şartlarına
denk, kendisine güvenilen kimlik sahibi ve kendisinden başkalarının da kendisi kadar
oksijen alma hak hukukuna sahip olduğu anlayışını bir kazanç kabul ederek, başı dik
olarak taşımalıdır...
*
Hep duyarız; “Kültür yozlaşması! ” diye ancak bunun doğru olduğu kadar bu gibi cümle
kalıpları ve bir çok ata sözü ile özdeyişin, kişilerin fedakarlık gerektiren yerde emek ve
gayretlerinden ödün vermemek pahasına bu gibi değerleri istismar ettikleri de maalesef
hazin bir gerçek olup bu vaziyetlerini de dürüstlük saymalarıysa kolaycılığın katma
değeri sayılsa yeridir.,
İnsan (kınanmadığı zaman)
yapıda ucuz malzeme kullanmayı başarı ve beceri
saymaktadır! Sokağa tükürenlere ses edilmediği sürece bu çirkin fiili işleyen fail
cürümünü kahramanlık sayma cüretini bile (maazallah)
gösterebilir. Aykırılıklar
müeyyidelerle karşılık bulmadıkça, iyi ve güzel olan korunup kollanmadıkça, zevk safa,
huzur ve güven kendine güvenen kaba kuvvet kahramanlarının tekelinde inim inim
inleyecektir. Sonra onlar, sevgi ve mutluluk unsurlarını maddi karşılıkla imkanı olanlara
bedeli mukabilinde iade edeceklerdir.
Kısaca, bir toplumun huyu ve suyu ufak tefek olumsuzluklara derken irili ufaklı
densizliklere, “bana ne! Bana mı kaldı., Benim gücüm yetmez., Ve bunun gibi
bahanelere sığınıp zahmetten kaçınmasıyla” göz yummasıyla akabinde azdan alarak
kendiside kolaycılığa baş vurmasıyla başlar., Göz önünde alenen, bir arkadaşınızı veya
bir tanıdığınızı taciz veya darp ederler ki, siz her hangi bir bencil sebepten dolayı
müdahil olmazsınızda bir zaman sonra o mikrop size musallat olunca işin ciddiyetini
ancak idrak edersiniz.., En basiti; Trafik geçişlerinde ki, hak ihlallerine bakacak olursak
medeni seviyemizin çok net fotoğrafını bütün renk ve tonlarıyla görmüş oluruz.,
Nereye gidiyoruz? ..
Seksen küsur sene önce, “Gazi Paşa” önderliğindeki yedi düvele karşı koymuş, Anadolu
insanı nerde, biz nerdeyiz! .. Acaba; O gün gün ki, vaziyete muarız olsak (maazallah)
yine “Sütçü İmam’lar ve Gazeteci Hasan Tahsin’ler.,” çıkar mı içimizden.., Çıkar
www.antoloji.com - kültür ve sanat
çıkmasında arkasından kaç kişi gelir! .. Daha dün! İşgale uğrayan komşumuz Irak halkı
neden sömürgecileri alkışlarla karşıladılar dersiniz? .. Gelenler kan ve göz yaşından
başka ne verdi onlara? ? ? “Adalet mülkün temelidir! ” Ama ahlaksız (disiplinsiz)
bir
adalet asla mülk (yurt)
edinemez.,
*
Toplum katmanlarının elemanları (tabiki) bireylerdir! Bireysel algılamalar ve
yansımalar, yek diğerlerinin okuma alışkanlığına ve tercihlerine göre tezahür eder.
Eğriyi (yanlışı) doğru veya doğruya yakın bir hoş görü ile karşılayan topluma o
düzeyde sosyal faaliyet üretilmesi kuvvetle muhtemeldir.., Bozuk imalatlara ses
etmeyen, karşı koymayan, tavır göstermeyen çevreler zamanla belli bir ivme ve hız
kazanan bu kabil kalpazanlıkların, yanlışlıklarından ciddi mahiyette yaralandıklarında,
durdurmaları için çok efor sarf etmeleri gerektiğini (geçte olsa) idrak ederler., Her
halükarda kaybeden insandır.., Tekrar çizgiye (hizaya) gelip sil baştan başlamak,
sıhhatten ve ömürden kıymetli parçaları alıp götürür.
Estetiği, güzelliği ve çirkinliği (en az..) evrensel ölçülerde algılama kriterleri, (bence)
bütün Dünya insanları tarafından (asgari müştereki olan) bilinmesi gereken çok
önemli esaslardır. Toplum ve Davranış bilimciler beni bağışlasınlar! İfadelerim onlarınki
kadar bilimsel olmayabilir., Amacım da teknik olarak tez işlemek olmayıp sadece
bütünün içerisinde (belki) en önemsiz ve küçük bir birim olarak, ciddiyetsizlikten, iki
yüzlülükten, gerçekçilikten ne kadar uzak, anlık günlük yapay ilişkilerle yalancı
mutlulukların icra edilmesinden duyduğum, hissettiğim rahatsızlığı (döndüğünce) dile
getirebilmektir..,
Asalet, (bildiğim kadarı ile) bilgi ve disiplinle olur ki, o soydan kandan değil candan
sevgi ve seviyeli yaklaşımlardan kuvvet alarak, ömrünü uzun ve sıhhatli kılar., Dünya
(geçmiş) medeniyetlerinde refah düzeyinin en yüksek olduğu tarihler, (iddia ederim
ki.,) insanlığın asaletinin yüksek seviyede olduğu zaman dilimleridir., Aklın izanın
yerli yerinde ve yeterince kullanılmadığı, özgürlüklerin ihlal edildiği, varlık unsurlarının
ön yargılı sarf edildiği dönemler, alemi yağ ve balla besleseler dahi asaletten ve
ferasetten uzak kalır.,
Asalet, ataletten kurtulup “Aklı başında ilişkiler” in kurulup icra edildiği, sevgi ve saygı
değerlerini dejenere etmeden yaşayıp yaşatan onurlu insanların, bir teşekkür
karşılığında ki mahcubiyetlerindedir...
*
Asaleti olan “aklı başında ilişkiler! ” kurmaya mani en önemli etken (bence!) ekonomik
beklentilerdir., Ruhtan önce damağa veya dimağa önem verildiği sürece bu böyle sürüp
gider kanısındayım. Edebiyatı olmayan ve edebi değerleri korunmayan bir toplumun
varacağı yer (özür dilerim.,) fiyaskodur! ..
Bir merhabanın karşılığı bir bardak çay, Bir “nasılsınız? ” demenin karşılığında bilinç
altından her hangi bir ihtiyacı ikame etme hesabı yapılıyorsa orada yaşanan sevgi saygı
ve mutluluk esintileri, iğrenç ve mide bulandırıcı derecede sahte ve çirkindir..,
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir toplum böyle içten pazarlıklı, art niyetli yaklaşımlarla
yaşamı zayii etmeye veya ettirilmeye layık değildir.
Ekonomik değerleri haksız ve yersiz entrikalarla (sözüm ona.,) çalma sanatı ileri
düzeyde gelişen bir çağda, yaşanılması gereken en ideal yer (af edersiniz.,)
mağaralardır.., Riyakarlıktan zevk alarak gülebilen ve hırsızlık kazancına aşina olmuş
midesi olan yaratıklara “İnsan! ..” diyebilmek hangi hakkın gereğidir acaba? ..
Bütün dinlerin (az çok) temel amacı, insanların huzur ve saadeti (mutluluğu) dur.,
Ve yine hemen bütün dinlerin (bir kısım) mensuplarınca kutsal değerler hoyratça
istismar edilmektedir! Bilgi ve birikimden yoksun, ehliyetsiz kimselerin elinde olan her
türlü otorite, kaos ve karışıklığa meşruiyet kazandıracaktır., Bilimsel aktivitesi olan
norm ve formüller kaba kuvvetin, zorbalığın veya baskının esaretinde tersyüz edile
gelecektir., Ve bütün bu olanlarda kısa veya uzun vadede tabiatımızı, sadeliğimizi,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
kısaca tabii güzelliklerimizi alıp götürecek yerine uyduruk, ruhsuz, sevgisiz, seviyesiz
alışkanlıklar bırakacaktır.,
İnsanlık (inanışa göre.,) Bir Adem ve daha sonra Havva’dan sonra (altı milyar!) bu
günlere geldi.., Habil’le Kabilin kavgasında kötü taraf yaptığı cürümü kazanç olarak aldı
ancak iyi tarafın soyu tükenmedi., İyilik değeri “1” olan kuvvet, gerçek bir değer olarak
çoğaldı. Derken, düşünce ve eylemde güzellikler üreten insanlar bu samimiyetlerini
sürdürdükçe, güneş sabahları pırıl pırıl, Ay geceleri gamzeler saçarak (kıyamete kadar)
doğmaya devam edecek ve bunların idrakinde olan insanlarda teneffüs ettikleri havayı
esenlikle göğüslerine doldurup boşaltacaklardır.,
Değeri “1” veya birin altında ondalık değerlerde dahi olsa “estetik! ” asla
küçümsenmemeli bilakis çoğalması için desteklenerek beslenmelidir. “Aklı başında
ilişkiler” doğallıkla ivme alır ve hayat sürer., Öyle ki, Bir tebessümün ardından veya bir
ah! nidasının izahından binlerce kitap yazılabilir., Yeter ki sevgi güvenli zeminlerden
yeşerip gelsin ve görende onu anlaşılması gerektiği gibi alıp okuyarak çoğaltsın...
(Son)
Mehmet Sani Özel
19.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aklımı çarmıha germişler.,
Aklımı çarmıha germişler.,
Genetik mutasyon var koordinatlarda
Atraksiyonlar geliştiriyorum difüzyon kulvarında
Ruhum kör keser yongası kertesinde.,
Hayat işkence ama ispatı ne mümkün
Bütün deliller kıyamet ertesinde..,
Karınca sırtında kısa bir yolculuk
Yerin altında hüküm adalet çok başka
Hiçbir şey boşuna değil, hakkaniyet büsbütün
Dünyayı yerinden oynatabilir.,
Yeri gelir sadece bir boncuk.,
Kamışlığın nazardan dikkatten uzaklığı
Kuşların hava koridorlarındaki akışı
Ve aklı emanet alanların
Olan bitene bakışı..,
Keçi kılına yapışıp kırk gün
Bedensiz haleti ruhi yemle ben
Çalı çırpı arasında yaşadım
Kasem olsun ki, iltimas yok
Fıtrat gereği bir nesneyi ovalamak varsa
Vaki şartlar top yekun emre amade hazır
Ebet ve ezel bir doğrunun iki ucu
Sahipsiz mi sandın sevabı suçu?
Ne çok uzak ne yakın gelecek
Bakarsın boşluğunu alıverir
Hedefe koşan çelimsiz
Kara bir böcek..,
…
29.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aksiseda yansımalar
Kıskançlık iç güdülerimde,
Bir tayfunu tetiklemek istiyor.,
Terbiye sınırlarında mora zorlanmış
Sevgiliye özlemini betimlemek istiyor
...
Nedir bu kırılmalar ve aksiseda yansımalar
Yar demeye gurur eden dil ve yanlışları örtmeye çalışan fiil
Ben kimim ve sen nerdesin., Nerde yüzüme haykırdığın anımsamalar
Ağlamak yükünü boşaltacak yüreğin, sen hakikatin değişmeyeceğini bil
Süreklilik, Ah! Sümbülün baktıkça aynadaki yüzüne vefasında değil mi
Süzül sohbet firarım, üzerime yağsın taşlar, seni kimse bilmesin
Süzül yüreğimin kanı, sükuti hayallerime sakın kabusun inmesin
Süzül mağdurluğumun mimarı, senden gelen acı elem dinmesin
Süzül ki, gönül sarayımın köşküne, senden başka girmesin..,
...
Adressiz mi (şimdi) adresini bulan mektuplarım
Hangi büyüyse! (Hep hatırımdasın) Onu kutlarım
İbrelerimi çekip yönüne çeviren kutuplarım
Pervane olsam da adını, yukarılarda tutarım.,
...
Selam sana medarı iftiharım., Selam.,
Göğsümde kuluçkada bütün yaramaz fenâm
Muhabbetime şahit olsun ki, cümle enam
Zararım olmasın kimseye vesselam.,
Mehmet Sani Özel
23.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Al bu can senin olsun
Kar yağsa ağaçlara / Gelin başı olursun
Ak düşer saçlarına / Sanki sen İstanbulsun
Sevmeyeceğim daha / Sevdiğim senden başka
Söz verdim ben Allah’a / Canım feda bu aşka
*
Denizler arasında / Kıtalara yön yolsun
Fetihler sonrasında / Gözlerin aydın olsun
Veda edemem artık / Ayrılıklar son bulsun
Dargınlığı bıraktık / Ufkun güneşle dolsun
*
Toparladım gönlümü / Benim için en sonsun
Umudum karardıkça / Başımda yanan nursun
Umursamam ölümü / Baharın kutlu olsun
Naz hatıra vardıkça / Her günün bayram olsun
*
Biz bir gün çavmasına / Ne çok mutlu oluruz
Yaz yağmuru yağdıkça / Her yan çiçek gül dolsun
İki kaş arasında / Barış huzura doysun
İki cihan emrinde / Hazır amade olsun
*
Seviyorum sevgili / Seviyorum ben işte
Sevgisiz hiç olmuyor / Adın dillerde döşte
Seviyorum Vallahi / Aşığım anla işte
Hiçbir şeyde gözüm yok / Sevdiğim mutlu olsun
*
İstemem hepsi senin / Varlığım senin olsun
İçimde acı hicran / İç yerin rahat olsun
Bana kalsın dikenler / Gülleri senin olsun
Yeter ki gül yüzüme / Al bu can senin olsun
…
05.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Alaka
Kayda değer görülmeyen alaka
Kabuklu yemişlerin sert çekirdeği
Etrafından lezzet soyulunca rast gele atılır
Yağ bala katıla katıla doyulur da soğulur
Kapılar açıldıkça kaçışlar çoğalır
Çok şey söylenecek zamanlar
Nefesler tükenir.,
Ses boğulur..,
…
06.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aldırma..,
Aldırma..,
Kem sözlerin verdiği hüzne
Ağlamaklılığın yüzünü ak edecek
Sahiplenirsen dertler sıra ile düzine
Çiçek olmana kanıt, yaprağındaki böcek
Dikilip doğrulman için gerek var mı izine
…
Göz yaşların ardına, saklı tebessümler
Perdelenir bir bir, hatırası güzel günler
Dersinki nerde beni sevenler, kimler?
Anadan yardan ayrı, yetimim inler
…
Yüreğin ruhundan ızdırap söker
Yüksünme ne olur, garibim! ..
Kaderde senin kadar masum
Bir dost gülümserde, bir gün yüzüne
Gamı, kederi süpürüp döker.,
…
Su verdim..,
Ayaz sökmelerinden lüle taşına
Filizin, fidanın rüzgarla oynayışına
Sevda tarlalarında yalnız başıma
Asıllar siret’i, gölgeler karşıma
…
Şu veda manzaralarına mahzunum
Bahtiyara yol alırken yine, süre alayları
Dağlarcasına sılaya hasret, upuzunum
Sen anaysan., Ben senin kuzunum.,
…
Mehmet Sani Özel
06.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Alesta yürekçiler! ,
Ateş görmüş sahifelerde.,
Hükmünü arayan firari sözler.,
Acı, yürek burkan, ayakları yerden kesik.,
Kılıç keskinliğinde, şimşek çakan gözler..,
*
Böğürtlen kanı bulaşmış dile.,
Yarım kalmış canına kaynıyor hile.,
Sevgi annenin yitik çocukları bunlar.,
Vaktinden önce sütten kesilmiş bebekler
Doğal değil aşklar! Sevgiden yoksun hakeza.,
Sen söyle., Doğarken ağlamak bunun için(mi?) .,
İlgi otu tohumunun, genetiğiyle oynanmış.,
Ruhumda acıya çalan kaç renk, kaç ton var? ,
Bakılınca görülen astar., Yüzler boyanmış.,
Güneş ay ve yıldızlar vefaya sızlar elinde.,
Şeytani öğretiler ve kaçamağın şifresi.,
Bir birim zamanda hızlı, iri adımlar.,
Kör olup görme, sağır olup duyma.,
İnsan sorguluyor merdivenler.,
Basamaklarda yığınla cenaze.,
Feveranın elinde ceset torbası.,
Alesta yürekçiler! Pusuda.,
Gönül kırıklarından hayat! ,
Edepten soyunmuş başarıya.,
Zirveye koşuyorlar..,
*
Ateş düşte döşte, bağırda.,
Düştüğü yeri yakar, hükümsüzler.,
Yalnız ayakları değil, başı da kesik.,
Kalbi kan pompalayanları düşünüyorum da.,
Bir tek onlar hasret çeker, kaygı duyar.,
İnsan yüzünü özler..,
…
22.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Alışkınız biz..,
Alışkınız biz..,
Sırmakeşliklere ve vurdum duymaz.,
İhtilalci, vefasızlık denizlerinde defaten boğulmaya
Boğuldukça dirilip yeniden doğmaya ve çoğalmaya
Alışkınız..,
Dost bildik yüreklerden itilip düşürülmeye,
Olmadık bahanelere sarılarak, kovulmaya
Aşinalıklardan üst üste, darbe görmeye
İnsan olduğumuz için (mi?) ..,
Koşarak gideriz ölmeye..,
Alışkınız biz..,
Âtiyi mahbubun gözlerinde görmeye
Hayal atında, Habibe’nin saçlarını örmeye
Bir tatlı sözden sükun ile sarhoş olunan meye
Ve sesi cenneti sürur eden saza uda kavala neye
Ve takatsiz aşkları ârımızdan afişe etmemeye
Ve yüksünen yüreğimizi inadına gütmemeye
Ve arkasını dönenlerin üzerine gitmemeye
Ve bin parçaya bölün sekte, bitmemeye.,
Alışkınız biz..,
Ahde vefa etmeye..,
…
Mehmet Sani Özel
02.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Alıştım
İçinde bülbül yuvası
İçerisi bir yumruk büyüklüğünde
Sarmaşıklar arasında, Yarı karanlık koruluk
Kol gibi su fışkırtır. Sağanağa sevinen oluk
Sanılarım boynumda takılı
Sermayem önüme serilmiş
Hepsini harcamışım, elde kalan tek bir soluk
Soludukça solacak güller korkusuyla..,
Bir nefesi binlerce parçalara böldük
Düşe kalka soluduk.,
***
Sonra..,
Hûma kuşunun sesine kesildi kulaklar
Kale duvarlarından sura tırmanır olduk
Kah sevindik, kahra düşte üzüldük
Yüz bulamayınca şekerden nazdan
Kalbin en ücra yerinde, bir kuytuda büzüldük
Kimi gün boncuk oldu hatıramız gerdana, Yezdan
Ki, seherde otuz üçerden doksan dokuza süzüldük
Kilim desenlerine nakış olunup mordan beyazdan
Kilitler açılanda tekrar güneşe karşı dizildik..,
***
Dilimizde pelteklik peyda
Sekilerin küfünden azade bahar
Sonsuzluğun yolunda sayısız köprüler
Tuzu biberden bi karar, gülümser nehar
Odun ateşinde islenmiş cezve
Cemilenin ellerinde mavi alevler
Cenk edercesine şekillenir telve
Köpüklü kahveler ki, dudaklarda höpürder
Yaz gününde ikindi gölgesi
Dumanında kahrolur tasalar..,
***
Yüreğim yangın yeri,
El verip te tutuşmayasın yar
Söylemeye dil varmaz
Sarkar bağrımdan bin parça, Koptu kopacak
Sökün edecek hezeyanlar, yaka paça
Savurup bendimi cehenneme atacak.,
Sözüne dönse vefasız!
Sema başını dize koyup arz üzere yatacak
***
Yağmurlarından seller getirip duraksadık
Kurbağalı derelere
Garipsendi tavır, yüksündü yerler
Seli göğüslerdim yine ben.,
Sevdan belimi büktü, birde.,
Demeseydin ki, Ah bize ne derler.
Kekemeliğimi perçinleye dur gam
Kin tutacak değilim. Nasip değilmiş derler.,
Kaldırdım öfkemi yerden yukarı
Kadı kızı olsan da fark etmez.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kekliğin eti değil, edasına serd ettim feri
Kahve rengini, kelebek kanadından koparıp
Gözlerine kondurmaya çalıştım.,
Alıştım.,
Alıştım yar, gelgitlere alıştım
Baktıkça güç aldım, bebeklerden ak kardan
Vurdukça kanatlarıma rüzgarın
Hatırı kalmış hatıra tozlarına karıştım
Ve böylece.,
Var yokluğa alıştım...
Mehmet Sani Özel
21.06.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Allaha kul olmak.,
Muhtereme.,
Yunaklardaki suyun sıcaktan buharlaştığı.,
Susuzluğun orta yerinde, hayallerin kapılarını.,
Sabr-ı cemile ve salihaya ardına kadar açtığı.,
İklimin kaderine vakfedilmiş başıboş sefinede.,
Vuslat yolcususun sen., Kul olmak marifet! .,
Allah’tan başka kimsen yok..,
Yok işte.,
Göğü yırtma çabaların boşuna.,
Bir katre neme muhtaç melül usun.,
İnişi var denir, çıkışı cefalı her yokuşun.,
Bazen lütuf kanadından ilham olur, bir garip kuşun.,
Seni Adem’e evlat edecek olan da o sarsılmaz hûşun.,
Kişiye dostun yüreği gerek(mez mi?) , çünkü o define.,
Ey kutlu tin! Ve cana can dolandırılmış müşerref sîne.,
Her tebessüme meyletmek, muvazzaf insanın nesine.,
Ve lahuti bir elin okşamasına döndüm yüzümü.,
Devre kani ibadetlere yol ettim esefi, hüznü.,
Bi lakayt dikkatim, soluklarımı tuttum.,
Bir ulu ortanın çağırıcı sesine..,
Cibilliyet manzumesi değil, arzı hal.,
Marufu müdafaayı ellerin harda iken düşün! .,
Ecrini peşin alacak mümin, düşmeden her düşüşün.,
Kuşandığın akılla tahsis ediver., “Ya Hu! ” Uktub.,
İklimin kaderine vakfedilmiş metruk sefinede.,
Vuslat yolcususun sen., Kul olmak marifet! .,
Allah’tan başka kimsen yok..,
Yok işte.,
Yeşili kurutma çabaları boşuna.,
Kifayetsiz olduğu sanılan lisanla, hitap.,
Ne zaman, nerde hakka tecavüz, zulüm varsa.,
Orda zevk sefa haram! Cümle azalar yorgun, bitap.,
Korkarım ki, enfüsi davranır beşer, yenik düşer hırsa.,
Yıkılan duvarların ve yuvarlanan her taşın altında.,
Ben varım! “Ente süphanek.,” diye ağlar inlerim.,
Aman dileyen her e., “fi emanillah” derim.,
Ve vuslat yolcususun (kuşkusuz!) sen.,
Allaha kul olmak., Ne büyük şeref.,
…
04.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Allahaısmarladık Şefim
Ebu Bekir’in tıkadığı deliklere.,
Elini sokar da, harbiden selefim.,
Emzirdiğin bebeler ağa, bey olmuş.,
Başka emriniz., Arzular şelale Şefim
*
Toprak katılaşmış, kaya olmaya özenmiş.,
Yılanların ağzında adres, Nur’a doğru..,
Varıp ta, zehir kusmak değil…………………….,
Muhammed’e (s.a.v.) varmak asıl nedenmiş.,
Yırtılan akıl çatlaklarında arbede, kan revan
Kulağını gösterir bana, muhterem halefim.,
Buyur! ., Ne dersen haktır, baş üstüne Şefim
*
Sen gel de adam olanlara selam ver, tokat ye.,
Ayva sert, narda müşkül çok, ağzına geleni söyle.,
Ancak Bizans’ın elçisine eziyet edilir, sanki böyle.,
Kucağımda yüzüme söven çiçekler, ye Mehmet ye.,
Bittabi, “İslam güzel ahlaktır! ” çirkinlik hep bende.,
Yüzünde münzevidir hicab, yanıldığını bilsen ne.,
Bir daha mı! Asla, asabına çöplük olmayacak keyfim.,
Belli ki, yol çatına geldik, Allahaısmarladık Şefim..,
…
29.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Amin derim.,
İki elimle tuttuğum bir tutam umut!
Ve sen hala dersin ki, umudunu kes unut
Ellerini duaya kaldırmışken kulluğumun yolunu kes
Kudretten aldığın hevesle bile hançerini
Ati(min) nin ruhunu kavra yollarını tut.,
Tut ki, incinen yerlerine ferahlık gelsin
Bende olanda gözün mü vardı? !
Amin derim, Rabbim..!
Dile, sana versin..,
…
07.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aniş!
Aniş!
Ağdalı bir yüzle karşına çıkıp
Sobelesem seni, sözüme kanar mısın?
Akşamın alacakaranlığında canını sıkıp,
Tövbe desem, günahına benimle yanar mısın?
...
Üç vaktin birinde seninleyim! ..
Değil (olamaz) düşlerden azade olmak.,
Yalnızlığı hissettikçe, daha çok yakın
Yarı beline çıplak, avuçlarında..,
Aşk naralarını ağlıyorken
Parmaklarına tutunmuş
Uzaklarda değil,
Seninleyim..,
...
Sıktıkça yumruklarını canım acır
Sızıntılarına hasretli sarkılışlarım var
Vurdum duymazlığına yüksünür, yüreğim sancır
Hangi mevsimindir bilsem, ufkumda görünen nakışlar
Akıl yolunu alil eden, zeytin yeşili tebessümlerin
Ve beynimde çakılı kalan, o dolunay bakışların
Umutsuzluğunu alır, gelinlik giydirir süslerim
Mülayim olda gel, derde dersin belki bana
Oysa kanının sıcaklığına düşmüş ferim
Yeni Ay’a bakar gibi bakarım sana
Döner yönümü, tebarekallah derim
Duysun ve, berzahta ervah bilsin
İçimde beslediğim aziz gonca
Güle dönmesini istediğim
Bir ah! Ki, intizarcasına
Eyvahım var sana.,
...
Şimdi seraptayım., Sorarım,
Dudak büktüğün na mühim hesap
Mahşere mi kalsın?
Yâdım, teessüflerine aldanarak
Mazi yemi dalsın?
Mali hülyadır diyebilirsin
Henüz dirilmemiş ukdelerin üstüne
Hüngürdeyen latifeleri.,
Yazar, karalar tekrar silersin.,
Ne dersin..?
Ama bensiz asla..!
Gülemezsin., Gülersen,
Ancak benimle..,
Gülersin..,
Mehmet Sani Özel
18.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Anlarım.,
Anlarım.,
Bal gibi anlarım da bazen durumun vahametine mucip anlamamazlıktan gelirim., Farklı
dünyalar kurmak ve kurgulamak, bir nevi meşgalede de olsa, gönül ayrılığı değimlidir
ki, elde olmayan sebeplerden ötürü yanında iken dahi yalnızlaşırım ben., Bu olması
gereken, bu murat edilen değildir tabi ki gönüldaşlar içinde bazen de bakarım da, aynı
dünyada olduğumuzda ayrı lisanları konuşuruz!
Yağmur damlalarındaki anlamı tasvir etmeye kalksak, senin dünyanda yağmur ayaz
görür üşür, benim dünyamda sele suya dönüşür, okyanuslar oluşur.,
Bazı kırkikindi anlarından kalan sürelerde ise.,
Ben yağmur sonrası zamanlarda oluşan sütre’ye ağlamalarımda bir ılık meltem eser
siler göz yaşlarımı., Kirpiklerimde konaklayan esenlik yüreğimin yanmış yerine
dokunurcasına gecenin sessizliğini en güzel şarkılara devşirir., Âraf’ın en nadide
haberlerini imgelere yükleyip getirir nağmelerin kulaklarıma buz kristallerinden küpeler
takarak baharın müjdesini söyler bana.,
Gök kuşağı siluetinin altında resmin, maşrapam da her nefeste içime, içime çektiğim
ismin ve ben derim ki, sensiz yağan yağmurlarda istemem; Gökten düşen her damla
yakut ve saçlarım tel tel olsun sim..,
Kalbim kıraç sızılara ırgat olmaktan inler., Dermansızlığım derde nümayiş etmeye
yeltenir hep., Ayrılıkları vuslatın miladına ek süre kazanır! Aklıma, yokluğun gölgeleri
düştüğünde, senin düşlerinde ıslandığım bedenimi en keskin virajlardan sapar, en beter
uçurumlardan alaşağı bırakırım., Ağrıyan yanlarımın acısına bir çocuk edasıyla sarılır,
haykırırım bir imdadın perçemine tutunabilmek için ve koşarım koşarımda yılkı atlarının
toynağından toz duman olurken bile isyana vardıkça hasretim, döner Huda’ya
yalvarırım, sensiz olmaktansa bedensiz olmalıyım bu cansız yağmurlarda diye..,
Anlarım, anaların bebelerine süt verdiklerindeki sevdayı, aşkı.,
Acıların dinmesine çare olan iksirin kaynağına oturan öyle devasa öyle büyük bir kaya,
bir taş ki., Senin dünyanda bir ton pamuk bir fiske ile top mermisi gibi gider belki ama
benim dünyamda sevgiliden gelen her bir sitem yürek yaralayan kurşun gibi, can acıtan
saçma, saçkı..,
Burada sevmek külfet ve yinede aşk bambaşka..,
20.11.2005
Not: Bu esinti Sevgili Özlem Gökdem’in “ANLAYAMAZSIN…” adlı şiirine ithafen kaleme
alınmıştır.
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Anne
Dokunduğunda ağrı kalmaz.,
Acıyan yerlerime ellerini, Anne.,
Hiç, ama hiç kimse yerini alamaz.,
Dünyadaki çiçekler hepsi senin Anne.,
*
Doğruldukça başımı göğe vuruşumda.,
Belalara düşüp yeniden her kurtuluşumda.,
Dualarını gördüm üzerime gelen kör kurşunda.,
Benim için huzur, sarsılmaz mağrur duruşunda.,
Ayaklarının altında ki, Cennet benim mi? Anne..,
*
Bilmezdim ne olduğunu sevginin aşkın.,
Ciğerimi söker hüznün, kederli bakışın.,
Yavrum kuzum diyerek merhametle kalkışın.,
Şahidim! Kol kanat gerdiğine, bıkmadan yazın kışın.,
Sönmesin hiç, gözlerinde parlayan o nurani ışın.,
Öperim., Mübarek ellerini Anne..,
…
14.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Araf mı, arife mi! ..
Yakındır.,
Sancılarım bir netice doğurur!
Senide, sıradan güzellikler arasına koyarım
Solar bir gülüm daha da, sonra ölüden dirilir
Avare tavrım, bir başka cana canan der.,
Yakındır.,
Yalnızlık olgunlaşıp daldan düşer
Dün’e buruk bakışlarım başlar.,
Düşlerimde fırtınalar eser.,
Düldülüm infiali sırtlamış
Kim bilir! ..
Hangi kanyondan koşar,
Hangi beli aşar.,
Yakındır, gönlümde.,
Bir sultan tahttan indirilir.,
Tevazuu kristal avizeler gibi kırılır
Kıstas minderinde kırk fırıldak
Medarı iftiharım telli duvaklarla
Gelin atına bindirilir.,
Araf mı, arife mi! ..
Artık orasını Allah bilir…
…
Mehmet Sani Özel
21.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Arzın merkezi.,
Arzın merkezi.,
Aşk, sevgi dolu bir yürek.,
İki kişi var; Biri kabir kazıcısı.,
Diğeri gladyatör, cengaver savaşçı.,
Birinin elinde silah kılıç, diğerinde kürek.,
Birisi öldürür, diğeri ha bire gömer.,
..., Gönül her ikisi arasında…,
Yanar döner..,
…
19.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Asena.,
Kurtların yaza dönüşü.,
Kalbinde kıştan kalan hükümlerle.,
Nimeti bol bir düşten kalkmış.,
Belikli vurdu kırdılı alem.,
Kar edenin elinde kalıyor.,
Asena zafer sarhoşu..,
Kibriya meclisinde nazara gelmiş.,
Kısmet hazarda sahibini bulursa (değimli?) hak.,
Senindiyse Nevbahar Mevla başkasına mı vermiş? .,
Bense çoktan sahibine dönüp etmişim ilhak.,
Et kemiğe giydirilmeden önce türaptım.,
Efsunlanınca ruh eşi olmayana taptım.,
Ölü kentlerin külünde açmaya çalışan zambak.,
Öncesi var bu günün, acımı tarihi anmak? .,
Yanılgılarınla doğrul hezeyanlar dökülsün.,
Yalandan medet uman iftiharcı her kimse.,
Kürkündeki tüyler kopup yere dökülsün.,
Meğerki adam gibi adam olmak derdimse..,
Şimdi ver elinde olanı mizanın kefesine.,
Yakındır okunur hükmü, dağların efesine.,
Sarıldığın mahfillerden sana hayat.,
Umudun arttıkça bana çamur at.,
Ümmiyim, Saadetini umuyorum.,
Hata bulacak halde değilim.,
Zira gözlerimi yumuyorum..,
…
25.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Asi saatler ha!
Asi saatler ha!
Ah Asiye’m ki, acil postadan ah!
Adil olmak ne kadar zor bilmiyor(mu) sun
Kupkuru dallarda bahar çiçekleri
Var diye çıkmış zirveye
Çıkmışta bir türlü
İnmiyorsun..,
İliklerimde
İftitah tekbirlerinden bade ürersin
Yadıma düştükçe yar, sen var ya sen
Kök hücrelerimde kanayan pul bibersin
Filikaların ipleri damımın zemininde
Ucu yüreğimin orta direğine bağlı
Ne zaman bir fırtına çık(acak) sa
Dalgalara kanar kıvraklıkların
Varsa yoksa büsbütünlüğüm
Kıyıya kıç vurdukça taka
Bayındırımı yıkarsın..,
Erkek çeliği.,
Hangi mikyasla ölçersin bilsem!
Ta ki, erkekliğin dürüstlük olduğunu bilsen
Sen vur! Vur ki, vurdukça canım yansın
Yandıkça bir Allah diyeyim birde
Varsa yoksa sade sen..,
Bumu istediğin ey sevgili
Bumdur aşk ey Ruşen?
Desem ki, ey badem gözlü ruh!
Var beyaz gelinlikli kefenini kuşan
Geride kalsın vuslata mani olan güruh
Yürüyelim dar ağacına zor mu bu şan?
Asilik yatışır mı intihar destanlarına
Kaç bedel sayarsın gidişlerimi
Sensiz idam sehpalarına
Elbet duyan olur..,
Bu Hakka silkinişlerimi…
…
06.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aslan süte bıyık büktü.,
Hangi yöne dönsem huzur verecek
Aslan süte bıyık büktü diye mi küstük
Gül güzelin yakasında dursa ahenk verecek
Biz seninle el ele, kol kola giderken düştük
Mehmet Sani Özel
24.10.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Astar ve asıl., (nesir)
Mabguz dan mahbuba fesleğen armonisi.
Şimdi dallarını göğe doğru yürütmeye çalışan, gareze uğramış bir çabanın kahrını yere
düşürmemek için mabeyinli gecelerde hilale nasıl baktığını, hicret yollarındaki ışık
devşirmelerinde hangi renk ve tonlarla aktığını ve başlardan atılan kuru dikenlerin nasıl
hakka yürüyüp şaha kalktığını visal ve misal tandansları ile akort edeceğim.,
Bâdı sabanın, ölü kentlerin hüzünlü ikliminden bihaber yeni bir afiyete uyandığında
kulaklarına getirdiği nağme, kuşkusuz harından ecmelsiz kalan ezilmiş bir baş soğanın
hükmü mesabesinde müteessir edecektir celalini.,
Efali nümayiş etme becerin ve nevi şahsına münhasır seğirtmelerin, yalın başa ipek
dokumalı erguvan alaşımlı, zebercet kakmalı, mücevherat doldurmalı taçlar için ip
eğirtmelerin ve met cezir usulüne muhalif keyfi gelip gitmelerin ki bu armoninin
içerisinde her biri hüküm ve cazibesine müsait kuvvet derecesinde vokal ve ritim iktiza
edecektir.,
Bir tutam ihtiram tutkusuna banarak belleğini, bu tuluatın musikisinde evhamını bulup
dinlemeye ve dinlendirmeye çalış istersen. Sonrası, kalbi literatüründe alışıla gelmiş
yöntemlerinden olan çöpe atma tercihini bi tamam keyfiyetine mucip ikmal edersin.,
Nedret mi vardı? Akli melekelerine mesel gönderen uhuvvet serzenişlerinde ki, mananın
rehavetinden şüpheye düşerek, bütün zamanlarında afaki anlamlar aramak gayesiyle,
tedricen başka lügatlere bakadurursun., Baliğ bir lisanla edebe mugayir olmayacak
çıplaklıkta anlatının, üzerinden elbisesini soyundurmaya çalışmak niye? ., İhrama
bürünmüş lütfün enaniyet inden ikrah etmek, hangi buluğ bir yetinin âlicenap tavrı ve
masum makul davranışı olma karakterini arz eder? .,
Yârden sere gelen, değil diken doksan dokuz köşeli kara taş olsa, sivri uçları ile
kıpırdadıkça yüreği kanatsa dahi yine kalpten düşmez ve yere atılmaz! Mısmıl müdafaa
hiçbir zaman murdar sayılmadığı gibi, mümkün olan hak edilmek için verilen emeğin
karşılığında elde edilirse tadına doyulmaz, anlam ve afiyet kazancı olabilir., Kolay
yolların müdavimleri ve yolcularındaki dimağı alan koku asıl değil ancak bir misaldir.
Kaldı ki amber tutkununun, rayihasına uğradığında, iğdeye kapılıp ram olması, kuvvetli
rüzgârların tesirinde sahip olduğu kokulardan mahrum kalınca, astar ve asılı aynı
kefeye koyarak bütün ecmelin ervahına veryansın etmesi, intihar tahayyülleri ve bütün
esamiye efgan, kime neyin hakikatini verebilir.,
Kalitesi yüksek sözler etmekle arif olunuyorsa ezberciler için bütün günler güneşliktir
demektir. Elde olanı tutamamak veya isteneni elde edememek marifetleri neticesinde
akla ve ilme adeta şantaj yaparcasına asacağım keseceğim susacağım lafızlarıyla
karine-i mecaz üretmek, arşın direklerini sarılıp yeri göğü titretmekte neyin nesidir? .,
Kaybetmeye hazır mukadder murakıp, topyekun teftişlerinde olacak olana hazırlıklı ve
çoktan kadere razı ve hadiseye vakıftır. Öksüzlükten bizar olanın yetimliğe talip olması,
vicdanı ve merhameti olanlardan hikmet ve nimet arzuhali, acındırma, ak beyaza
konma, kondurulma istidası değimlidir? ., Her son, olduğu haliyle hak eden için bir
hükmün neticesi ve feverana karşılık olarak vakıadır. Neyi hak etinizde Rab vermedi? .,
Ucu gündüze varacak olan, Ebrehe’nin fillerinin tahrip ettiği harabe mekanların
gecelerinde zatı şahanene rastladıkça, sekaretini bozarak Tanrı selamı veren bir faniyi
saray duvarlarının dahilindeki çiçekleri sulayan ve ağaçları budayan ve her günün
sabahında eşiğine karanfiller bırakan bahçıvan mı sandın? ., Hangi pirin efsunu bozguna
uğrattı vakur duruşlu vecizelerini de ahseni esbaptan lakayt görünümlü duvarların
www.antoloji.com - kültür ve sanat
örülmesine hazırlık satırlarıyla temel kazırsın., Öfken en üst mertebesine varmışken,
aldığın nefesleri tut bir an içinde ve o bir anda kavmim kabilem hatta, ta ezelden
sülalemin tarihini de yer yüzünden silecek silleyi vur! Vur kaldır vadiyi göğe sonra bırak
tersi düzüne uygun bir vaziyet ve hal alsın., Alsın ki, belki yüreğindeki hararet bir nebze
düşer ve serinliğe soğursun., Sırf sen istiyorsun diye analar yeniden bir efe, bir mert,
bir civan doğursun., İstersen yellerine direnen, eğilmeyen, ölmeyen, hala yaşama
emaresi gösteren ne kadar dik başlı dilaver varsa, Nuh un gemisine binemeyen taifeden
olsun, tufanda boğulsun.,
Gözlerine mil çekmek, basireti köreltmek, kolayı zor etmek sana ağır ve acı gelebilir.
Onunda kolayını bul., Görmek itemediğine veya gördükte hoşlanmadığın bütün doğal
manzaraların üzerine hoşuna giden ve zevkini artıran renklerle donanık şilt çek.,
Rabbim isteyenin istediğini asan etsin., Yarına günahsız uyanmak isteyenler bu günün
muhasebesini iyi yapıp bol bol gönül rızası tedarik etmeli değillermi? ! ., Amandan
gelenlerle zamandan gelenler arasında ki fark bunlar olsa gerek., Uyanın bakalım,
katlettiğiniz yüreklerin cesetlerine basarak ki, içinizdeki pembe doruğa ulaşsın., Şeytan
en çok “piri fani! ” kılığına girermiş., Dilerim ki, Kılavuzun karga olmasın.,
Henüz gözyaşı ile sulanıp can bulan bir nebatın olduğuna kani değilim. Ne kadar
cahilim! Ağlayan bir aşığın kabirde başı ne tarafa gelir, ayak ucuna ne konur, telkinden
önce ne okunur, bilinmesi gerekli ise ben hala bilmiyorum.., Nasip olursa
öğreneceğim..,
02.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşık olmak.,
Değeri biçilemeyecek.,
Kader kulvarlarında, ha gayret.,
Arı ve namusuyla riyasız yaşayanların.,
Ederi (pahası) dünyalara bedel olan.,
İnsanın insana insanca, ilgi ve alakasıdır!
Bazen “bir damla göz yaşı” çok şey ifade eder.,
Eder ama., Eli ve gücü yetenlerin.,
Çaresizliği değildir, ağlamak!
*
Adalet.,
Tabii yolların bihakkın korunup kollanması.,
Güzellik., Elem ve kedere sabırla karşılık.,
Ahlak, yaratılış gerçeğine inanarak.,
Hakikatin, asla zorlanmaması.,
Estetik, hesap ve hülasadan hoşlanmak!
Edep, sevgi ve saygı ile hoş kalmak.,
Ve Aşık olmak., İnsan olmak..!
Değil midir..? !
*
Ne diye..?
Hem gül severiz hem gül seveni döveriz.,
Ne diye., Yere düşeni öldü diye gömeriz.,
…?
Bu dizleri.,
Ben’i (kendini) ön plana çıkaran ve çıkarmaya çalışan,
Çıkarcı, art niyetli haleti ruhiye ye bürünmüş,
Üç kuruşluk nam ve dünya menfaati uğruna duygu düşünce,
İnanç ve kavramları pervasızca istismar eden,
insan nüsvettelerine ithaf ediyorum..,
30.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk (gözü kara)
kavuşma arzusudur!
Selam sana akıp giden esenlik.,
Yaşadığın sıkıntılı dönemler bitmiştir, umarım!
Her şey için dilenen özre karşılık binlerce özür, derim
Benim duvarlarımdaki deliği sen açmadın ki,
Telafi etmek kaygın olsun.,
“Kırdım! ” diyorsan.,
Kırılmaya layık olduğumdandır kesin.,
Rabb’im..,
Bana dilediğin güzellikleri kat be kat sana da versin..,
Ve erdeme olan farkındalıkların artmasını da dilerim.,
Biliyor musun..?
Ben vefayı senden bekledim!
Keşke karşımda eğilecek kadar cefakar olabilseydim.,
Keşke, başıma bağrıma vursaydın da.,
Vefa ile birlikte veda sözünü etmeseydin.,
Keşke kolumu kırsaydın da, arkanı dönmeseydin..,
Geriye dönmeyecek kadar dar taş duvarlar arasında mısın?
Ayrılırken Allah’a ısmarlamışsın beni!
Dönerim belki, demeye gurur mu ettin?
Halbuki ben..,
Seni bulduğumdan beridir.,
Hep Allah’a ısmarladım..,
Ismarlanan her ne ise karşılığı ya peşin verilmiştir,
Yada sağlam senet karşılığı vaat edilmiştir!
Nerde ısmarladığın ayrıntı?
Buzhanelerde olmasın..!
“İyi İnsan! ”
İçinde cenneti ve cehennemi barındıran.,
Uçsuz bucaksız bahçeler bostanlar kuran.,
Seyri seferlerinde ma teessüf kalpleri kıran.,
Pişmanlık perişanlığı ile tövbe kapısını vuran
Siz gibi gönül eri, değil mi?
*
Masallara neden masal denilir!
Uyumakta zorlanan bebeklere sevgi aşılasın diye.,
İyilerin hiç kem ve kötülükle karşılaşmadığı söylenir.,
Kötü olmadan iyi nasıl seçilir..?
Pilavlık pirincin taşı ayıklanır.,
Yoksa dişe ve dile zarar verir.,
Azizem.,
Sen seçilmiş temiz pirinç mi arıyorsun.,
Peygamberler bile bela ve musibetlere duçar oldu.,
Uyan artık, çocuk değilsin.,
Bir yerlerin acıyıp kanamadan o,
Masallardaki prensi hak edemezsin..,
Dil sürçülisan eder.,
Araba yoldan çıkar veya devrilir.,
Sen selametle menziline varmak istiyorsan.,
Karşılaştığın eziyete katlanmalısın.,
Emek verip idealindeki mefkureye istikamet almalısın.,
Yollar dikenlidir ki, gülün bile dikeni vardır..!
Hiçbir dostluk bir tarafın istediği boyutta yürümez.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hatasız, kusursuz arkadaş dost, arayan aradığı gibi kalır.,
**
Allah aşkına!
Cinselliğin olmadığı aşk olur mu?
Ortada bir aşk olayı mevzuu bahisse.,
Tarafların en az birinde cinsiyet vardır.,
Cinsiyeti olan (eh) insansa..,
Mahbub unun yüzüne,
Hatta ayağının tozuna bile ihtilam olur.,
Ha bunları konuşmak ayıptır deyiniz.,
Kabul eder, özür dilerim.,
Ancak insan üstü vasıfların varlığını iddia ederseniz,
(Kusura bakmayın.,) Anlamakta çok zorlanırım.,
Sorarım size;
Romantizm neyi çağrıştırır?
Ruhunu okşar cinsiyetin.,
Ruhta bir bedene giydirilmişse,
İcabına mucip şehevi duyguları uyandırır.,
Şehvet neyi ilzam eder?
...
Bir defa; Aşk (gözü kara) kavuşma arzusudur!
Madde ve mana aşkı olduğu gibi.,
Mahbub aşkı da vardır.,
Karşıt cinsler bir birlerini gerçekten.,
Seviyor ve sevmeyi cidden diliyorsa.,
Sevgiye ulaşmak için samimi emek veriyorsa.,
İki insan arasında aşktan bahis ediliyorsa.,
Mutlaka genlerinde cinsellik uyanacaktır.,
Yaratılışına özgü, fizik ve kimyasal
Olaylar gerçekleşir.,
Eğer bu bende olmuyor diyen varsa!
Ya normal değildir yoksa yalan söylüyordur...
Artık siz.,
Hangisine gerçek aşk derseniz deyiniz.,
Yaratılış gerçeğini masallarla değiştiremezsiniz.,
***
İhtiyacınız olan şey çok kıymetli olabilir!
Onu kazanmakta o derece zor ve meşakkatlidir.,
Kolaycı olmayalım, lütfen!
Veya mazeretlerimize daha masum,
Manalar ifade eden bahaneler bulalım.,
İyi ve güzel olan çileyle hak edilir ancak.
Sevgide kalasınız..,
Mehmet Sani Özel
17.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk budur! ..
Bana sen lazsımsın! Dediğimde.,
İvedilikler kölen olsun(mu) ! Dedi tahayyüller.,
Laciverte kan koyup can vermeye çalışan aczim.,
Senden önceki ne varsa, hepsini yakmış.,
Şimdii rüzgar estikçe yüzüne toz olur.,
Maziden geriye kalmış küller..,
*
Aslı varmı dersin? Sıfırın altında yaşam sürüyorken.,
Aşk kıpırtılarından tetiklenip çığ düşmüş eteklerine.,
İki gönül arasında gidip gelmeler, imkansız oldu.,
Ve yüreğimin yarsısında, cemre haberleri.,
Zor şartlara., Sevinç gam(mı) oldu..,
*
Bana sen lazımsın! Diyebilmek.,
Fizik ötesi kanunları, bu sevdaya geçerli değil.,
Ezilirken dahi gülebilmek! İsterdim seninle olmak.,
Bana beni hissettir yeterki, ismin önemli değil.,
Bir buruk tebessüme bahtiyar olmak, yardan.,
Aşk budur! .. Cinsiyet lazım değil..,
13.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk na tamam.!
Benden önce.,
Sayfa bembeyaz boş satırlar gibiydi.,
Sayha, sığınacak bir göğüs ararken henüz
Sefineler rotasız, mukadderatın güzergahında
Geceler hiç yoktu ki, bütün vakitler gündüz.,
Mesafeler, kulaktan kulağa gider gelirdi.,
Tatlı bir çağrılış gibi, engelsiz dümdüz..,
Vahyin kulağa dokunuşu ile başladı.,
Doğurganlık ilham, ikram ve hayat.,,
*
Benden önce ihtiras mukim mahalde bağlıyken
Atinin erleri dünyaya gelmek için can atıyordu.,
Tek amaçlı heyecan; “Elestü birabbikum? ! ” hitabı!
Gönüllerde sevap amaçlı yaşam sürmek yatıyordu
Ervah Cenab-ı Halık’tan arif, Ellerinde beyan ve tarif
Fakat, eşikten eşiğe atlarken hafızalar şifrelenmiş.,
Bir bebek bedeninde o insan “külli şey den maarif.,”
Kimisi köle, sefalette., Emel ipek şallara belenmiş..,
*
Benden önce, fitne daha firar etmemişken.,
Yer edinmeler, tapu tedarikleri ve günahlardan soyunmalar
Körpe renkleri kökünden sıyırıp, kırmızıya sahiplenme oyunları
İhtişama ait her ne varsa, arzular o kadar yılışık ve emişken.,
Sodom da kızıl ağalar, taze kuzuları katlederek yemişken.,
Kurda koyun postu giydirenler, harama helal demişken.,
Sen gel yakama sarıl., Dünyanın hesabını benden sor!
Hak etmediğim simyayı, benden alır beni Yaratan.,
Rab, vesaiklerin iksirini, senin iliklerine kor..,
*
Benden önce, öpücük atman.,
Ve serçeleri ebabil kuşlarına katman.,
Geceye oyun edip, birkaç yıldızla ışık satman.,
Masum değilse tebessüm., Aşk na tamam.!
Rahleden Kurra’nın tilaveti, hicabıma.,
Dal uçlarına ve göğün kanatlarına.,
Dokundukça, edebim aynalarda.,
Görünmez, görünmez olur.,
Bilinmez esaretim ve.,
Kesretteki vahdetim..,
…
21.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk olacaksa,
Aşk olacaksa,
Önce kapıyı çalsın
Acımış can çuhadan,
Alacaksa, hepsini tümden alsın
Beni çizmek çok kolay
İnce kumdan tuvale, çekirdek kabuğu ile
İşte bir görümlük viranelerin resmi, diyebileceksin
Alevlerin ortasında gül bahçeleri
İbrahim’in kurtuluş günü gibi
Azgın dalgalar
Nuh’un tufanından kalma
Güneş dağa hiç dokunmadı, inanma
Eteklerinde ayva kiraz ve nar var
Ne zaman ne yapacağım bellimi olur
Nergisin sultanlığında hadimim ben
Ne dediyse eder oldum
Nevruzun renklerine muştum, kaimim ben
Acı tebessümlerden çizilirim
Ne kadar istedim bir bilsen...
Sıçramaya tâkatim kalmadı birsen.,
Bulutların ötesine varamadım
Samanyolu’nda menevişini hissettim
Sen işte busun diye bakıp doyacağım
Sanılarıma koyacağım, bir resmini alamadım
Salındım bir ûdi makama takıldım kaldım
Sakız ağacına duldalandım
Sazına sözüne kurban Anadolu’m
Senden gayrı diyar olmaz inandım
Edebiyatında aşktan meşkten kotalar
Sen ki, sevgi ile beste yapılası yüce diyar
Sarıldıkça bağ olur, bostan olur onca mümbit diyar
İklimine ayak uydurmuş, içindeki kıpırtılar
Dilinde sevda şarkıları inlersin
Dizelerinde sevgiliye sitem tıkırdar
Kılı kırk yarma bre Gülgün
Senin şiirini yazar yazanlar
Şarkı türkü eder, okur ozanlar
Sende durur, gönül hoşluğunda dinlersin...
16.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk sözcükleri.,
Andropoz mu yaşıyorum! .,
Gül eşiğimden sessice girmiş.,
Dudaklarından sevda türküleri öper.,
Aşk sözcükleri, açık kapılara akın akın.,
Bakın bende sağım, yaşıyorum! .,
Hiç değilse elleriniz ısınsın.,
Hazır çıramı yakın..,
*
Aşk sözcükleri.,
Yedeğinde bahar çiçeklerine açanda.,
Çalımı keskin kılıç, bir fiyakanın esiri olurum.,
Haber şakaklara düşen aktır, esrikliğim tanelenir koçanda.,
Sen Firdevs’in cömertliğine erişende, ben sana çok olurum.,
Eşiğin ötesinde ölüm bir hikaye, Azrail yok o anda.,
Hata yolculuğunda biri beni size soranda.,
Ateşe dönün yüzünüzü! En dipteki korum.,
Biliyorum., Bizi yaşam temizler..,
…
13.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk süsü.,
Bir nedamet faraziyesinde boğuk sesimle.,
Gecenin sonunda bitap düşmüş nefesimle.,
Istıraba şifa umduğum baliğ ney hevesimle.,
İmkânsızı düşlüyorum, bir ozan bestesinde.,
Mehtabın girdabında bir höyük gölgesinde..,
*
Hira’nın ağzında, umuda açmış çiçek gibisin.,
Bir çöl yangınında, hayat veren içecek gibisin.,
Hayalleri tarumar eden, mümbit ölçek gibisin.,
Nerdeyse düşlerimden kalkıp göçecek gibisin.,
Nevrini alamadığım şua, meşveret bölgesinde..,
**
Zaman tutulduğunda hürriyete firar edeceğim.,
Azatlığı avuçlarına koyup asumanı har edeceğim.,
Kıyamet çığlığına dek kabristanı karar edeceğim.,
Dil Hak ile yeksan, hileli yolları inkar edeceğim.,
Aldanmayan bir tek sen kaldın, aklın gölgesinde..,
***
Şimdi kökü İrem’de olan erguvan, filizi bekliyorum.,
Sulandıkça fesleğen tüten rayiha, gizi bekliyorum.,
Eteklerinden kekik kokan Meşkure, izi bekliyorum.,
Usumu rahvana alacak o kutlu ses, tizi bekliyorum.,
Aşk süsü, göğsümün düğmeleri berzah bölgesinde..,
****
Kadr-ini almak için döşü bağrı bine bölüyorum.,
Tahayyülde denize bel vermiş, sine görüyorum.,
Geceleri can bulan leyal, gündüz yine ölüyorum.,
Sızı duyumsuyorum, sevdaya selam söylüyorum.,
Şimdi Sur’u bekliyorum mehabetin gölgesinde..,
*****
10.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk tefsiri.,
Ferforje kaidesi.,
Ucuz mermerden lahit.,
Kitabede kırık dökük bir Türkçe.,
Kenarlarda metal döküntüleri.,
Geometriği bozuk profil ve.,
Kısa hayat hikayesi..!
*
Gerek var mıydı? !
Bir şairi kabristanda.,
Şiirden kopuk göstermeye.,
Kim bilir kaç kitaplık nesri vardır.,
Yüreğinde yere koymaya kıyamadığı.,
Organları eksik kalmış aşk tefsiri vardır.,
Dilinin ucunda yarım, “Rabbiyesiri vardır! ”
Ve eminim ki, onu şu kara toprağa koyan.,
Şerefi, haysiyeti onuru ve vakarı vardır.,
Arşa uzanan süt beyaz sütunsu âr’ı vardır..,
Ama istidayı yazanlar edebiyattan yoksun.,
Tıpkı mezarı kazanlar., Estetik mahrumu.,
Her şey can havliyle., Olduğu gibi..,
Ceset bir buçuk metre yerin altında.,
Bütün güzellikler gömü.,
Kalp ve avuçlarda kalmış.,
Bir Yüzükle tek altın dişi! .,
Onursuz! ., Nebbaş almış.,
Gönlümüze yâdı düşer.,
Üç Kulhu bir Elham.,
Fatiha, bize kalmış..,
…
30.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk var..,
Aşk var..,
İçinde acı biber tadında
Afra tafralı türbülanslarıyla
Akıl almaz vaatlerin ayyuka çıktığı
Amiyane tabirlerin tökezlediği zinhar
Mırıldanmalarıma karşılık, lirik danslarıyla
Ayakları çıplak ahu figan, çığlık atan intihar
Neden üşüyorum peki? ..
Meltem keşişlemeden baharlarda
Acuzeliğim alacakaranlığı okurken harda
Hala hayal evlerindeyim..,
Bir yanım közde, diğerim karda
Dinleyenlerim olsa zindeydim,
Anlatacak daha çok şey varda
Alamıyorum hatırı ve nazı,
Aklım havsalam firarda
Dil bestesi olurdu
Ah! Hülyalarım..,
Düğürcük tepesinde..,
Öksüz kalmış rüyalarım
Albenisi göz kenarlarımda hâle
Adını anmaktan bizar olduğum, lale.,
Aşk var! ..
Ak ağaçlar gibi gövdesinden balta yemiş yaralı
Ağaca sulu Mahmure’nin yarasına parmak basıp saralı
Sarıldık., Sarıldık ta sarıldıkça uyku perisine
Gönlümüz takılı kaldı düşlerin serserisine
Düşünmeyi unuttuk mirim.,
Şimdi diyorlar ki..,
Aşk var! ..
Dediklerinde.,
Bölündük dilim dilim
Fildişi kulelerden bakıyorken
Tepemde zurna çalardı tayyare cinim
Şehvet izanıma şimşeklerle çakıyorken
Kalçalarını kıvırıp ta naz ederdi şeremet
Şavkı iliklerime dokunurken Hasbenin
Mağrurluk ideallerime oturmuş, meret
Nefsin güdümünde der ki, en has benim
Ya O! ..
Çöp kutularında çürüyen kabirsiz cenin
Vallahi, senin günahın yok.,
Bütün suç benim..,
…
Mehmet.Sani Özel
03.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk ve hile.,
Aşk ve hile.,
İki kelime, ne kadar bir biri ile barışık?
Ama biz her türlü kutsallığı istismara alıştık
Benim hayallerimde ağzın bal kutusudur, ardışık
Sen ki, her görüşte zehir sunarsın, dil yakan ışık
Behemehal ime hem de, kaşık kaşık.,
Ne kadar sevdikse biz bir birimizi,
Vurdukça vurarak can yakıp zevk almaya alıştık
Birlikte yürüyüşümüz bilinmesin diye süpürüp sildik izi
Dünyayı turlamaya ahdetmişken, ancak.,
Bir arpa boyu(mu!) yol aştık.,
Aşk ile çekilen.,
“Allahü ekber! ” Tekbirine
Şeksiz, şüphesiz inandık.,
“Ve lillahi-l Hamd! ” deyince avam,
Vallahi, şüphe ile uyandık..,
Arasat’a randevusu olsun illegalliğin
Zira biz, sahte gülüşleri ile Vuslat’ı
Yine, Âraf sandık..,
…
10.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk yürekte yara ister.,
Öyle kayıplar var ki,
Ardına düşsen de çark etmez
Örselenmiş bir yüreği öpmeye kalkma sakın
Acısını senden alır, yaptığını fark etmez..,
*
Öylesine kadehime vurma, saki
Öncesi yok muştu, tanışıklığımızın
Tartılar dara, aşk yürekte yara ister
Ömür, sanıların pençesinde inleyedursun
Dost tebessümüne karşılık, madara ister
Talih, o kör kuyuda esmayı dinleyedursun..,
*
Gönül isyanların kündesinde, rolünü perdeler
Nakaratlara tempo, haniya şakşakçılar nerdeler?
Göksüm, sitemin belini kıracak bir deli nara ister
Gözü pek menkıbelerin efsununa dayanarak
Yolu yokuşa sürmene hayran, azıcık ara ister
Döküldükçe, sevgilinin rengine boyanarak
Mehmet Sani Özel
17.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Aşk!
Aşk!
Erken yaşta menzile varmak mı.,
Kırkından sonra macera aramak mı.,
Yıldızlar arasında sallanan hamak mı.,
Yuvarlandıkça çözülen yumak mı.,
Aklı baştan alan şehevi arzuları.,
Kolalı maskelerin arkasına gizleyerek.,
Sevgili rolleri uygulamak mı..,
Cinsellik mi.,
Edebiyatı pervasızca kullanarak.,
Belden aşağı vurgularla şiir yazmak mı.,
Yoksa bir kahır lügati ile.,
Sevgiliye mezar kazmak mı.,
“Hissetmeden yazmak mı.,”
Olmadı, kudurup azmak mı.,
Elbise değiştirmek mi.,
Bir yerden diğerine göçmek mi.,
Veya, kanatlanıp uçmak mı..,
İstediği olmayınca.,
Yiyip içip kusmak mı..,
Küsmek mi..,
Eş aramak mı, iş kurmak mı.,
İnadına yolun ortasında durmak mı.,
Olmayacak şeye hayal kurmak mı.,
Sessizlik mi, sükut mu, angutluk mu.,
Al buda benden, dercesine nutuk mu.,
Abı derya boylamında.,
Hesapsız mutluluk mu.,
Aldatmak mı, vefamı.,
Sefamı yoksa cefamı.,
Ah! Umut! ..,
El kadar et parçası bir yürek.,
İçindekileri taşımaya kalksan.,
Bir ömür uğraş, elinde kürek..,
30.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ateşin dilinde su.,
Ateşin dilinde su canan yârdir!
Hasretle buluşur hemhal olurlar
Dost olana dostu ne hoş nigâr dır.,
Lazım olduğunda zülal olurlar
*
Acıya şeker kor eritir vefa
El ele göz göze ceht ile cefa
Gönül murat etmez tek başa safa
Hüzün olduğunda gülab olurlar
*
Ruhlar sarmaş dolaş gülgeşt edilir
Berzahta sorulur bu testi nedir
Miz’de muhabbet ey üflenen ney’dir
Elzem olduğunda külhan olurlar
*
Saf’an yolcusudur aşk ile meşkin
Sırtlamış dertleri deminde keşk’in
Herkes tatlı ister sorulmaz ekşin
Lüzum olduğunda münhal olurlar
*
Mehsani tafralar toprağa düştü
Agah olmak varken ayağın sürçtü
Vaktaki şu zaman sana da küstü
Lazım olduğunda pürsan olurlar
…
11.11.2005
Lügatçe;
Canan= Sevgili
Hemhal= Ruh ve anlayış birliği
Nigâr= Sanem. Güzel yüzlü sevgili
Zülâl= Saf, berrak, hafif, tatlı, güzel, soğuk su. Yumurta akı
Ceht= Mücadele, güç
Cefa= Eziyet, sıkıntı
Safa= Gönül şenliği
Gülab= Gül suyu
Gülgeşt= Gül gezintisi, gül seyri
Berzah= İki alemin arası. Kabir. Dünya ile ahret arası
Miz= Sofra. Temiz pak
Elzem= Çok lazım
Külhan= Hamam ocağı, ateş yakılan yer
Saf’an= Sille vurulmuş kişi
Keşk= Yoğurt keşi
Münhal= Boş, memuru bulunmayan, erimiş
Agah= Uyanık, basiretli
Pürsan= Soran, sorucu
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ateşin yolcusuyum.,
Devlet kapısından.,
Hiç mi hiç, iltimas olmadı bize.,
İnşallah daha da olmaz, zî anasırdan.,
Yürürken çağın çamurlu sokaklarından.,
Pislik sıçramıştır, illa ki üzerlerimize..,
*
Şimdi bakmaya âr eder, utanırım.,
Hiç günaha bulaşmamış ak pak yüze.,
Ateşin yolcusuyum, fevkinde bulutların.,
Bütün aceleciliğim, geldiğimde göz göze(?) .,
Kurtla kuzusu ahbap olsun diye.,
Bütün ana yurtların..,
*
Doğru da.,
Sebat etmesini bilmeyen nefis.,
Dürüstlük arar dostum dediklerin de.,
Doruklarda ihtişamın koynundan inmeyen his
Şehvet herzeleri yutar, manifesto gediklerinde..,
Ben beni yakmaya yeterim, Uzak dur ey can!
Bulaşmasın sana da, mikrobik bet beterim.,
Çetelesi tutulur olmuş, mert oğlu mertlerin.,
Bana damı, babayiğit derler diye korkarım!
Sıyrılır kemiklerden, yerlere dökülür etlerim..,
*
Herkes özden edepli, hiç kimseye sözüm yok.,
Emsali olmayan bir tat, hak edilmiş helal lokma
Namerde muhtaç olma, fazlasında gözüm yok.,
Yaratan dan dileğim; Ya Rab.,
Ruhla beden arasına, ne olur fitne sokma..,
*
Nerde eza elem görsem, ölür de ölürüm.,
Nerde sadık samimi el, çoğalır bire bin olurum.,
Nerde sitem sitayiş var, ben beni suçlu görürüm.,
Nerde sevgi, sevgiye dair hayırlı iş..?
Ölmesin (lütfen!) insanlık.,
Kol kanat gerer.,
Yol olurum..,
…
15.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ay içtimada kalmaz, can cazım.,
Öfke anlıktır.,
Merhamete dön yüzünü.,
Ay içtimada kalmaz, can cazım.,
Ben kader yolunda, severken hüznü
Aşk bahçesinde ah! ecele erken doğum.,
İklim müsait sular arı., Söyler misin? ,
Sana başka, daha ne lazım..?
*
Bu kaçıncı tekbir, aynı vakte.,
Güneş gölgeni kaç kez döndürmüş bak de.,
Etrafında gül fidanları henüz gonca iken.,
Azrail’i çağıra dur, ölüm bana hak de.,
Yaşamaktan caydıracaksa böğrüne.,
Batıp acı veren birkaç diken.,
Çek zılgıtı ömrüne.,
Elveda hayat.,
Gidiyorum.!
Kalk., De..,
*
Kabir çiçeklerine aşina hal.,
Gözlerinde küf yeşili olmuş zülal.,
Sorarsa ki Mevla, ey insan ne bu hal.?
Sıralar söyler misin, mazereti muhal.!
Vefa etmeyince düşlerdeki Zuhal.,
Sevenim yoktu., Diyen olmadı.,
Ne olur yaşa, gitme kal..!
*
Ay içtimada kalmaz, can cazım.,
Merhamete teveccüh et, ön yüzünü.,
Bizde kıymet bir tek, bize HAK lazım.,
Bilsinler, yar mezara koydu hüznü.,
Bahtiyar, sevgiliye gürlemiş.,
Aşka mürur eder Nihal..,
…
14.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ay, ışığını tüllemiş,
Ay, ışığını tüllemiş,
Arzı mevdud gibi, bahtiyarın üstüne
Ah diyen Keremdi., Ağzından alev kusarak
Ak gerdana inci dizen, sitemim var küsküne
Albenisi gözlerimde şekillenir neva’nın
Acınır haline aşk’ın, paçavra gibi üzerime serildikçe
Perdeler.,
Perdeler pervasızca tokatlar hayallerimi
Ârıma dikensi dokunuşları, kanatır bir yerlerimi
Gerçeğin peşinden koyuvermişim, âmâde garip hallerimi
Medarı iftiharımca sına, başı bağlanmış infiallerimi
Ebediyete rota almış, sonsuzluğun yelkenine yükledim.,
Yüzük taşlarına baka kalasın Meryem
Yüzüme baktıkça gördüklerini okuyabilsen bir dem
Yek vücut güneşe ısınmış, kelebek gibi kıvrılır erdem
Yer göğe meftun, sarmış afaki muhabbetle ki, görsen.,
Ya ben! ..
Yed-i emine emanet emtia cinsinden,
Yerimden beyhude, ışık halkalarına ok atarım
Orda mısın ey figan? Oktavı tamirsiz bir gırtlak bulsam.,
Oluğundan fırlar vefasızlığa âhım, nisyan eder cırtlak atarım
Nil gibi iyi huylu olagel nida,
İstanbul sırattır sanki., İzmir’den şifa dola gel bir daha.,
İçinde miyim bilinmez! “Kün fe yekun” mefkurelerin.,
Küpün dibine özlem ki, çölde vaha
Çözemedim abadı, ne der harekelerin.,
Çömelip deyiversen, belki anlarım bu defa..,
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ayalarımda avuçların ağlar
Ne derim ben sensiz canı cananım
Ayalarımda avuçların ağlar
..derdim oy
Dargınlığın kündesinde kahırlı bağlar,
Bana lazım değil al senin olsun
..verdim oy
*
Ah! Filelere ayva nar düşende
Yanarım yar dumana bak üşenme
Küllenmiş mazimde çıngı, bu şen ne
Geçti baharım har, yaz senin olsun
..derdim oy
*
Eyvanlar serin ay, ocaklar tütün
Elvanı sarıya çalacak sütün
Varımı yoğumu denk ettim bütün
Bir cılız sesim var, saz senin olsun
..verdim oy
*
Yukarı dereden su gelmez oldu
Doldu derde derman, çileler doldu
Sana sevdalandım, kaç harman oldu
Çekecek gücüm yok, naz senin olsun
..derdim oy..,
Mehmet Sani Özel
08.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ayrılık.,
Döndüğünde tekrar.,
Bulamayacağını bile bile el sallamak
Bir fotoğraf karesine anı dondururcasına
Dönüp dönüp gözden ırak olacak olana bakmak
Badeyi güneşin isine koyup ta sırtı yarda
Ayrılık, ah ayrılık acısına türkü yakmak.,
Damarlar kandan çok hasret gezdirir
Elleri taşın altında olan bilir
Sevmek! Sabırdan yoksunsa.,
Seveni canından bezdirir..,
…
30.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ayşe Fatma Fadime,
İki gözüm iki çeşme Ayşe Fatma Fadime
İki budak arasından ürke korka bakan göz
İki ayak bir başıma Akıl nefse hadime
İkimizi hasbıhalde görsünler der misin söz
İki elin avuç avuç susuzluğa kandırsın
İki gözün baka kalıp gözlerime daldırsın
İki canan bir batında Ahde vefaya saldırsın
İkimizi bir sepete koysunlar der misin söz
İki ağız bir yürekten avaz avaz bağırsın
İki cihan saadetini şarkılarla çağırsın
İki mecnun Leyla olsun bütün keder dağılsın
İkimizi bir mezara koysunlar der misin söz
İki baş bir yastıkta uyusun uyansın dursun
İki can tek bir vücut taşarak tavana vursun
İki insan birlikte turnayı gözünden vursun
İkimizi bir arada duysunlar der misin söz
İki doğulu Zülkarneyn bahsinde adı geçen
İki dağın arasına demirden setler çeken
İki deli bir kuyuya durup taş atmış derken
İkimizi bir deftere yazsınlar der misin söz
İkide bire arkana durup dönüp bakarsın
İki yamaç ortasından çağlayarak akarsın
İkinci olmam ha derken, birinciye takarsın
İkimizi bir hikaye saysınlar der misin söz
Mehmet Sani Özel
Ağustos 2001
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Azcık yaklaş!
Azcık yaklaş!
Amiyane deyimler edep torbamda
Şimdi içimde deniz tayfunları gırla gidiyor
Kocamış çınar gövdem, gördüğün o buruk taassup
İyot zerreleri terimden arta kalırken ben eriyorum
Ferinin iplerine ellerimi uzatıp çekerek
Olmasan da, yoksan da koşar adım
Güya sana geliyorum..,
Selin ucunda bir köpük aslan yelesi
Duydum! Der gibisin bunca telaş neyin nesi
Divit vari parmakların neşter tutmuş
İnceden yüreğimi dilimliyor
Sessizliğin ötesinden
Çaresizliğin göbeğinden
Geliyor bıçak sesi..!
Sen Venüs, sen Utarit kadar dişisin
Kesin, “ahseni takvim’i” Yaratanın işisin
Sen feleklerin acı ile ıstırap veren diş’isin
Sen henüz bir bedene giydiremediğim ruh
Sarıldıkça hava cıva ele gelmez kişisin
Azcık yaklaş!
Çürüklerim düşlerine aç
Hayallerinde düşüp kalkmak
Ve hayallerim hayaline muhtaç
Varsın bu aşkın hasreti
Şu beni pişirsin..,
…
25.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Babamız nerde korkusu..,
Akşamın yüzünde nem.,
Alaca tadında toprak kokusu, mis.,
Duaların ricası, yağmur ümit sağacak gökten
Tek bir olumsuzluk! Henüz yemek yememiş.,
Çocukların, babamız nerde korkusu..,
Her göze gelen nesne tarif edilir mi sanırsın
Terk edilmiş kapıdan bacadan yoksun bir damda
Kendi ruhunla arkadaşça, Kaç gün üst üste
Huzuru iskan edip kalırsın..,
Aklı bize veren merkez var ya!
Sahrada öğütülmemiş taşları kuma çevirir
Çeki düzen verilesi o haşin manzaralar ya.,
Merak etme, Mevla işine göre çare verir
Dereyi geçemeyenlerin (hali hazindi) önüne
Rüzgar aniden koca bir çam devirir..,
Çelme takmak istenen ayaklara
Huda, çelik bilek gücü bağışlar
Hileli tohumların üzerine seğirtir
Haddinden fazla sağanak yağışlar
Kumardan sıçrayıp sevinecekken insan
Tımarın acısına tül gerer köftehor
Ve göz pınarlarından boşalır
Saklı tutamadığı yaşlar..,
Gönül bu umuma açık.,
Çevrelenmemiş çitsiz otlak gibi
Üzengisiz atlara binerdi çıplak bedenle
Güneşli günlerin bir ucu Sibirya
Karda kışta bütün Dünya dört duvar!
Gafil olmaya gör sonra dersin
Ey hayat şartların ne çok hor!
Olanaklar yüreğe taş mıcır kor
Bakarsın kolları dikenli vefanın
Kucağındaki ateşi var sen sor
Huy güzel ola ey çağırıcı!
Kutupları mesken tutsan da hoş
Yetmez mi, sevgiyle yoğrulmuş
Her güne bir öğün lokma..!
16.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Baharı koklamak!
Baharı koklamak!
Hangi yüreğim var! Diyenin hakkı
Yoksa benim gibi kenarlarda otlamak.,
...,
Biberon ve süt, kundaktaki ınga edenlerin hakkı
Ver elini Hakkı.,
Dağları aşalım seninle ve
Hakikatin mecrasına varıp, vurup gelelim.,
Buruşmuş bir sayfa versinler eline
Okur gibi yaparken, gazeli dinle!
Bas’ın içindeki tizler,
İnzivaya çekilmiş zoraki gizler
Velev ki, susuz kalmış filizler
...,
Küskündür dost! ..
Meşguldür, maniasına sarılmış
Ha bre boncuk dizer..,
Ortada bir garip sitem.,
Ahbaplık başı boş gemi misali
Meçhule yelken açmış,
Filigranda hayaller yüzer..,
Baharı koklamak,
Buğulanmış bakışların altında
Ruhun bedenden sıçramaya kalkmasıyla
İhtişam mekansızlığın sathında
Öpüşüyorken Güneş Ayla
...mümkündür..,
*
Yaram iyileşse ne olacak ki
İçerilerimde hala sızı var...
14.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bakar mısın!
Bakar mısın!
Güneş ve ay dünyayı aldattıklarında,
Kıyamet kopacak..,
Gülümsemelerini yüreğime asmıştım
Yüzüme asık suratlı bakıyorlar şimdi
Neden maske takmış?
Hayır..!
Bin bir cefayı reva görsen de nefsime
Beddua etmeyeceğim.,
Allah’a ant olsun ki,
Beni demeyene bende gitmeyeceğim
...
27.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Baktımda.,
Baktım da.,
Bir bardak suyu bin şifa niyetine içer gibisin
Bir hasret dalgasında kıvranır, naçar gibisin
Bir arzu mihenginden bitap ki, kaçar gibisin
Bir yalnızlık yorgunu yar yürek açar gibisin
Bir başına deryalara, yelken açar gibisin.,
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bal köpüğü.,
Tarih Mozart’ın konçertosuyla ağlarken
Tahtravelli eksantriğindeyim şimdi
Şimalden kara bulutlar beyazın akını boğuyor
Bir çift kara göz yüreğime saplanmış ya kimdi..!
Rüzgar okşadıkça kavanozda bal köpüğü soğuyor
Sorgulamalarım yaşlı ağaçların kovuklarına sığınmış
Sevgi denilen meğer bir kibritle ateş alan yığınmış
Yanacak umutlara bir imdat kimi zaman yağmur
Feraye, şu çakan şimşeklere nötr alize et
Kendini kurtarmak için tut beni vur..!
*
Tulumbacı sarnıcının hayhayında
İnsanlar kaderi oynar Tuluatın koynunda
Etraf kıyamet kaçışına sahne alın yazsısına sarılmış
Öyle çok suya hasret olan var ki, yer çatlamış yarılmış
Yarısı senin olsun bana düşen rahmet damlasının
Yok, razı değilim dersen, hepsini al kalmasın
Yeter ki nebat ihtiyacı olan nemi alsın
Yeter ki can cesedin dümeninde kalsın
Bal köpüğü kıvamında kalsın..,
…
03.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bana Çok Sıkı Sarıl.,
Serin yerlerde an adımı
Sensizliğe küskünüm ya ben şimdi,
Seyrine daldığım yıldızların ta ötesi
Sezgilerim güneşe yakın yerde kor aldı
Sevda şarkıları değil, kulaklarımda çınlayan.,
Sadece “Bana çok sıkı sarıl! ..” demen aklımda kaldı
***
Ateşte olmadan yanmak! ..
Al senin olsun., Der gibi alevlere dalmak
Aklın bulamadığı yolda mantıksız kalmak.,
Ah! Can, sensizliğe hayallerden ümit almak.,
Aksisedalara yüz vurdukça bin olmak..,
Aka kara dedirtmedi.,
Söylesene! .. Benden sonra sana ne kaldı?
***
Sen yine, serin yerlerde an adımı
Sensizliğe küskün ol samda ben şimdi
Sana dolan hasretin kuşatmasındayım.,
Göklerden, zembille iner gibi indi sineme
Bir ışık! parladı göz alabildiğince yayıldı
Paçasından tuttuğum ziyanın öbeğine,
Sırmalı simlerle işlenmiş tüller içinde
Sandım ki, semadan Süreyya indi..,
Ah! Ne acı kaldı, ne bir ufak sızı
Sendin o! ..
Masallarda sanılan peri kızı
Ağlayan bebeklerin, anne görmüşlüğünde Sevinç,
Gülümsedi gözlerin, Gülnihal güzellik saçarak
Gonca Güler Gülümser, Gül açmaya kaçarak,
Ben.,
Dikenli budaklarda takılı kaldım.,
Ve, ellerimi Yaratan’a açarak...
...,
Mehmet Sani Özel
21.09.03
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bana gel.,
Gözlerimi alacak renkleri.,
Alacakaranlığı,laciverdi kuşan da gel.,
Bir kulum ki, bedbaht zeminlerin kiri sıçramış.,
Üzerimde ıstırabın elbisesi, ziyanı soluklanırım yar.,
Derler, hikayelerde; Daralınca peyda olan bir piri fani varmış.,
Allah aşkına! Biliyorsan, tanıyorsan muhteremi alda gel.,
Soracağım; Aziz Huda iye, hangi yol çıkmaz? .,
Hangi düşlerde gezer karabasanlar? .,
Hangi boğazda kurtlar var? .,
Ezelden atiye uzanan edvar! .,
Okşasın başımı şefkatli bir el.,
Sen bütün renklerini kuşan da gel.,
Bin yıl yaşa ne ki, aşka bulaşanda.,
Deva için koş bana gel..,
…
10.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Baria.,
Mükemmeli arıyorken.,
Asılı kaldığımı biliyorum., Baria ya.,
Aşktan haber mi? Bihaberim entrikalardan.,
Dağ armudunun dalı bu, bütün manzara kuşbakışı.,
Çobanlardan başka., Duldasını soran olmaz.,
Kuşların can kurtarmaya sığındığı korgan.,
Kim derdi ki, bedensiz bir ruhla.,
Ruhsuz bedenlerin seyrine doyum olmaz..,
Soyunuk olduğumu hissederim.,
Cevabım hazır değilse uçkursuz sorulara.,
Kılı kırk yaran ciddiyetsizlik., Yazıklar olsun sana! .,
Dermanı önceden önce, derdi kırktan sonra verdin bana.,
Kişi başına gayrı safi milli hasıla., Değil ki badem gözlüm.,
Eskittiğim huşengime taze kan üretme gücüm yok! .,
Abu affet! ., Ac’ace-lerine cevap veremiyorum.,
Hilye, mecazın çamuruna düşmüş.,
Şimşek gibi çaksan ne.,
….., göremiyorum..,
Gönülsüzüm.,
Rüzgar kuvvetinden husule gelen sıçramalara.,
Sen., Bedir kuyularını sehlen geçmişin çoktan.,
Az kalmış, Beytullah’a yüz sürmek için yolun.,
Selam babından gir, sağ Cebelömer sol Merve.,
Rükn-i Yemen, Hacerülesvet karşısında şu beni.,
Görmüş olsan da, görmemezlikten gel., Görme.,
Merhameti sahibinden istedim de., Bekliyorum.,
Ömür tükenirken vade yetiştirmeye bostanda.,
Boz bulanık akan sulara, telbiye çekiyorum..,
…
18.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Başka olmak mı.!
Başka olmak mı.!
Başkalaşmak mı inzivalardaki kederim.,
Bir kitap okuyorum da şimdi, kutsallığı dokunaklı
Fasılalarla sarıp çıkarım, fazla diplere dalmadan
Korkum; Nefessiz kalırda aklımı zayii ederim..,
*
Mele-i âla(’dan) ! almış konuyu ballıca
“Kur’an” sayfalarında müddet şeytansız kalınca
Sayha sükut’a dokunmuyor akıl mizana varınca
Hani o, sesi Süleyman’a gelen mahluk, karınca..,
*
Ve İnsan cin olurmuş can bedenden alınınca..,
Tarife göre; Cin kişinin bedensiz ahvalidir, soyut
Can ise şeytan ve melek ruhani yeti giydirilmiş boyut
İnsan iki kez yaratılışla (dünya ve ahrette) olacak somut
İlki “Bezm-i elest(tir) ! ” ecelden sonra ana rahmine umut
Üçüncüsü “Berzah! ” ki, “Yevm-ül Kıyamet(’i) ! ” gözler kunut
Son saik beka alemi için “Mahkeme-i Kübra(dan) ! ” sonra kut
Aziz Allah’ım, indindeki doğru neyse beni onda sabit tut..,
*
Secde edilmesi emir olunduğunda yaratılan insan için
Rab, ruhundan üfleyip verdiğinde “ahseni takvim(i) ! ” biçim
İblis, ateşten halk oldum çamurdan olana mı gireyim niçin.,
Deyince, azarlandı çık dendi de şeytan dönüp ruhsat aldı
Kıyamete kadar içinde kalıp insanı azdırmak için..,
*
Hülasa, Cin şeytan ve melek diye ayrı bir yaratık.,
Yoktur diyor müfessir, hepsi insanda mevcut, katık
Ecel Huda’nın elinde ömür ne bir eksik olur ne artık
Ve ölene dek kıblemiz yine, (inşallah) “Beyt-i Atik! ”..,
…
mehsani
15.11.2005
Lügatçe:
İnziva= Bir işe karışmamak, ortadan çekilmek
Keder= Tasa, kaygı, can sıkıntısı.,
Fasıla= bölük, durak, mevsim
Mele-i âla= Melekler alemi, felekler ve unsurlar
Müddet= Belli ve muayyen vakit
Sayha= Karga bağırışı
Mizan= Terazi, ölçü, tartı, akıl, idrak, muhakeme
Mahluk= Yaratık, yaratılan
Cin= Bir tür ruhani varlık
Bezm-i elest= Cenab-ı Hak ruhları yarattığında “Ben sizin Rabbiniz değimliyim? ”
diye sorduğunda, Ruhların “evet Rabbimizsin1” diye cevap verdikleri an.
Ecel= Ömür, son
Berzah= Dünya ile ahiret arası
Yevm-ül kıyamet= Kıyamet günü
Kunut= Sükut, kıyam, ayakta durmak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Saik= *Sebep
Beka= Daim ve sabit, devamlılık
Mahkeme-i Kübra= Bütün insanların Huzuru İlahiye de
muhakemesinin yapılacağı yer
Kut= Yaşatacak gida, rızık
Ahseni takvim= En güzel yaratılış
İblis= Şeytan
Hülasa= Bir bahsin özü, kısaca
Müfessir= Tefsir edeni anlayabildiği manayı söyleyen yazan
Beyt-i Atik! = Kabe
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bayramınız kutlu.., olsın.,
Değerli İnsanlar.,
Bayramınız kutlu ve sonraki günleriniz,
Ramazan şuurunda mutlu, huzurlu olsun, dilerim..,
İmtihan dünyasında hiç bir bela ve musibet sizi yıldırmasın!
Öldükten sonra dirilmeye (Amentü ye iman!) inanlar!
Keder, elem ve üzüntülerin karşılığında gösterilen sabır ve metanetin,
İki cihan saadeti getireceğinden hiç kuşkusu olmayan aydın ve bilge kişilerdir.,
Bireysel duyarlılık her zaman toplum huzuruna yatırımdır.,
“Bana necilik! ” Hiç bir din ve görüşün şiardı değildir.,
Ve İslam asla atalet, yorgunluk,
cahillik, açlık, sefalet, geri kalmışlık, kaos,
anarşi terör, kin ve intikam duygularını besleyen.,
Mefkure değildir..,
Kim bu ve benzeri şekilde dikte ediyorsa ki,
Sakalı ve bıyığı, başı ve paçası her ne şekilde olursa olsun,
Yalan söylemektedir ve müfteridir..
Aynı zamanda kalkınmışlık ve teknolojik gelişme de,
Eğer kendi toplumuna refah ve huzur veren kaynaklarını
...kan ve kinle besliyorsa..,
başka etnik gurup ve milletlere zulmü reva görerek,
onların inanç ve görüşlerine dahi saygı duymadan,
çoluk çocuk, küçük büyük, genç yaşlı, kadın erkek demeden
yerlerini yurtlarını talan ediyor ve onlara (Vatanını savunanlara!) da terörist diyorsa ki,
yine; “Sakalı ve bıyığı, başı ve paçası her ne şekilde olursa olsun,
yalan söylemektedir ve müfteridir..”
Biz, Dünyanın neresinde olursak olalım,
uzak yakın başka bir yerde tek bir fert veya topluluk eziyete maruz kaldığında
yüreğimizde acı ve ızdırap duymuyorsak, İslam hatta İnsan sayılmayız..,
Hiçbir bahane, katliamı ve savaşı haklı çıkarıp kutsal sayamaz ta ki, gerçekten masum,
savunma amaçlı olmasın..,
Bu vesileyle gizli veya aşikare işlenen,
insanın insanlığın bekasına, huzur ve saadetine yönelik
cürümleri, savaş ve katliamları telin ediyor, lanetliyorum..,
Hürriyeti tesis ederken temeline zulüm,
harcına kan ve ah! Koyup katanlar..,
“İlahi kanun gereği! ”
Yaptıkları binanın altında kalacaklardır...
Medeniyet üst başta değil,
İnanç ve itikat sınırlarını zorlamakta değil,
Kendisi gibi olmayanları horlamak ta değil,
Sevgi saygı hoş görü ve
İcabına mucip tasarrufta ve anlayışta,
izanda ki, adil olmaktadır..,
Adaletin hüküm sürdüğü.,
Barış huzur ve sükun içerisinde yaşanan,
Bütün insanlığa..,
Bayramlar gibi bir medeni dünya diliyorum...
Sevgi ve saygılarımla.,
Mehmet Sani Özel
2004
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bayramların kutlu olsun..,
Selametin (kurtuluşun) iklimi
Sabır'dır (diye.,) biliyorum..,
Zaman niye dursun ki,
fırsatların önü arkası kesilince,
donup kalan bir gülümseme mi semerimiz olacak..!
Göz bebeklerinin, rengarenk yaprakları
dönerek süzemediği bir zamanı.....,
İsteme benden...,
İsteme kahırdan ve çileden..,
İsteme ille de seni Yaratan'dan..,
Senin farkındalıkların farklı, diri ve canlı olsun..,
Zaman güzelliklerinden yana, seninle senden yana olsun.,
Bayramlar kutlu olsun..,
Sevgilerimle.,
...
18.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bayramlık gönlüm.,
Çaydanlık gönlüm.,
Dehlizlerden sürünerek varılan.,
Ufku geniş bir meydanlık gönlüm.,
Aka duran sular coşmaya ramak kala.,
İki hayat arasında ah! İsyan ve sürgün.,
Sürekli kaynar, sürekli ateşinde feleğin.,
Ta ki, şafak söker uyku bedenden uçana değin.,
Çayır küheylanı behemehal, şaha kalkar kişner.,
Karnaval yerine dönmüş bu, bayramlık gönlüm..,
*
Ödünç alınan vedia hisler.,
Sahibi bulunamayınca, göğsümde.,
Hepsi ayrı, keyfe keder eğlence ister.,
Üşümeler, üzerimde bende kalacakmış.,
Dilin bir cenahı acı, diğer ucu hoş leyyin.,
Sinesine çeker zehri, veryansın eğim.,
Sahra sevgiliye urban olacakmış.,
Yine hayal yine düş, hayranlık gönlüm..,
*
Virtüöz ve keman.,
Tutkuyu imgeler, ince elekten.,
Tahtravelli de üzengi ve gümüş eğer.,
Müziğe kulak, göz yaşına mendil has ipekten.,
Efsane bir aşk betimlenirken, dinlemeye değer.,
Konuşan resimler., Rengarenk objelere dönüşür.,
Her bakış bir tasarı tuvali., Gölgeler kucaklaşır.,
Dargın olan nesne yok, varlık barışık haşır neşir.,
Yelkenlere süs işlenmiş., O mağrur fenomen.,
Asfaltın altında sokak, tutku ve hatıralar.,
Yer çatlayınca gün yüzü görecek, sayha.,
Ne var ki, gönül gözüyle bakacak olsa.,
Bu toprağa neler düşmüş, geçmişten.,
Avuçlayan kokladığında duyacak olsa.,
Yarım kalmış aşklar! İnim inim inler.,
Gece mehtapta, umuma açık resital.,
Dünden kalma manialar, seyranlık gönlüm..,
*
Çaydanlık yüreğim.,
Ateşinde aşkın, ayazında feleğin.,
Sürekli kaynayacak, çaresiz sonsuza değin.,
Ruhum kündesinde burkulan, bu Zehra da neyin.,
Haccı mübareke arifesinde., Varın kurbanlık deyin.,
Bilaistisna., Garip guraba ya, meydanlık gönlüm..,
…
07.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Behemehal.,
Sende ağa-beylere iltifat sunumları.,
Ümmi Mektûm gibi iman sorularıyla ben.,
O kadar aciz mi, filizi yeşertemeyecek fen? ! .,
İllegal renkleri tut kuru dallara kondur.,
Bican sen seni inkar edecekleri ondur.,
Meydanın en ücra yerinde kent.,
Mehilsizler başına üşüşmüş..,
*
Kurret-ül a’yun ve behemehal.,
Makamı İbrahim’de Rahman suresini.,
Açıktan okuyan, İbn-i Mes’ud gibi ben.,
Katrede mizacım, kaderin rotasında yürür.,
Yürürken Rıza-yi Bâri de, kaç ruh kaç bedeni.,
Hakkın eksenine tutar çekerde sürür? .,
Sümbülü de severim, gül baş tacım.,
Zerrenin göğsüne acı sürur.,
İllaki ihlasa aç(ım) ..,
*
İcabet edecek, gün ışığı.,
Bulutlardan ma’kes bulursa eğer.,
Bu devirde ahde vefa, malemyekûn.,
Yarın kıyamet kopacak olsa bile.,
Sevmek çok azim değer..,
…
09.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Belki sana sevgilim derim
Uzatır mısın ellerini.,
Lahuti hallerin hükümran olduğu düşlerime
Uçuklamış dudakların ateşi değsin dişlerime
Düğün gecesi hesabına nûş edeyim
Dirilip bir kuytunun gölgesinde
Alemi derdinden bizar, cihanı cümbüş edeyim.,
*
Ne kadar oldu görmeyeli baharı
Necip vecibelerinde unutmuş nahoş kararı
Neden dilim tutuldu diye sormayacak mısın
Bu gece., Yine benim olmayacak mısın…
*
Sözlerim malul oldu, heyhat dağarcığımda
Sükut mukadder, sürur infaz için dar ağacında
Gül yüzüme naz, göğsümde inleyen öksüz veda
Gücüm arzularına meftun ki, Yar benim yanan yer benim
Gül yaprakları gibi dökülürüm gülüşlerine
Göz göze gelmişken, belki sana sevgilim derim…
Mehmet Sani Özel
20.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben bilirim.,
Ben bilirim.,
Çatık kaşların arkasında.,
Çıranı yakan, yüreğini kavuran olmak
Çayını yudumlarken, dudaklarına bulaşmak
Çalınca dilini şeker gibi dimağına ulaşmak
Fark edilmek ne kadar hoş..,
Nevrini alabilmek için yığınla emek ederken
Yıllar bir paçavra gibi sürükler peşinden
Yakın sebepler, yaşlılık siluetinde gurur ederken
Sıralı geçişler yapar suretler, bir biri peşinden
Gözlerinde okumuştum âtiyi.,
Bir gömüye kefen gibi örüldüğümü
Sıra dışı tesadüfler, sırılsıklam ıslaklıklar
Bir tebessüme muhtaçken, hakir görüldüğümü
Gönlünde can çekişip, cansız kalıp öldüğümü..,
Çözemem artık, çözebilecekte değilim,
Usareme attığın, o kocaman kör düğümü..,
***
Ben bilirim, fark edilmek neye benzer,
Fay hattında sarsıntıyı yaşamışçasına
Fazladan yükün altında yürek ezilir, ezer.,
Kayıp hatıraların adresini almışçasına
Yollara düzülür merhale atarım.,
Yoksun diyebileceğim yorgunluklara dost olur
Çaresizliğe, tuz biber niyetine umut katarım
Kanım ısınır, anılarımda dolaştığın olur
Canım sıkılır,
Vefa dolu düşlerin uykusuna yatarım..,
18.10.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben bu gece kesin sendeyim.,
Gecenin rengi hislerimi griye çaldığında
Beni aldın, bir yalının mendireğine oturttun
Yalnızlığın bağrı yanık türküsünü sirenler aldığında
Yarı beline kadar çıplak siluetinle korkuttun.,
*
İstanbul’da serap çöl ayazı gibi acı dokunur
Çözemedim üşümüş rehavetimle, şarkılar kimin için okunur
Çöreklenmiş hayallerimin göbeğinde, lebiderya gibi o Nur!
Gönül harman, Yarım kalanları da üryan et, havsalama vur!
*
Hadi gel, badem çiçeklerinden başına taç giydireyim
Girizgahını ruhuma kat, gökten yıldızları yere indireyim
Gözlerinden sonsuzluğun karargahına uzanır vur kaçlı eyim
Bedenim İstanbul’da ama, ben bu gece kesin sendeyim..,
*
Süzülmüş bal tadına banmış dudaklara, ya selam
Sükuti hayalimi taciz eden, gül budaklarına selam
Suya hasret toprakların ağıtını işiten, kulaklara selam
Seni görmek senin olmaktan ziyade murat vesselam.,
*
Sevda bahçelerinde çiçekler her biri ayrı gam
Şehvet korku ikliminde heyecan kokar ki, insicam
Semiz otunu dişlerim, düşlerimde feryat ve figan
Sen dil darım, duyumsamalarımda polen yüklü Nisan.,
*
Sıfıra denk düşen değerlerle hemhal barışığım
Dert etme yarenim, ben terk edilmeye elan alışığım
Güneş yüzünü göstermesin, olsun her an Ay ışığım
Aşığım, yürekten yüreğe düşen lale, sana aşığım! ..
Mehmet Sani Özel
12.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben bu sevişmeden bezginim canım,
Ah ben bu dünyadan konar göçerim
Gönülden gönüle gezginim canım
Az verip çok alma senden geçerim
Ben bu sevişmeden bezginim canım
*
Kör ebe oynama yaşından geçtim
Kör düğüm olmaktan çok elem çektim
Fırtına biçerken rüzgarı ektim
Gönülden gönüle gezginim canım
*
Göz göze gelipte süzmek istersen
Gözleyip sevgimi sezmek istersen
Durmadan gönlümü üzme istersen
Ben bu sevişmeden bezginim canım
*
Gül açar bahçede ne hoş görümlük
Gülüşler badedir gamze ömürlük
Gülden sitem gördük yasla örüldük
Gönülden gönüle gezginim canım
*
Göster mah yüzünü göze geleyim
Göksüme vur canan söze geleyim
Görünüp kaybolma öze geleyim
Ben bu sevişmeden bezginim canım
*
Dillerde ağlayan ezginim canım
Bağrında dolaşan sezginim canım
Ben bu sevişmeden bezginim canım
Gönülden gönüle gezginim canım
Mehmet Sani Özel
26.03.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben çok yalnızım Rabbim!
Hatırın izini sürmek pahasına.,
Her gülüşe gül vermek şart mıydı kalbim
Her gülene açık kapın, bakmadan muhtevasına
Hasım olunca dostlar dersinki, “ben çok yalnızım Rabbim! ”
*
Bak şu pencereden yaz kış kardeş gibi görünür
Dön döşe bak, Her kim için can feda der de ölünür
Demek değil emek kutsal, yürek yekpare bölünür
Gerçek şu ki, seven için seve seve ölünür.,
*
Emel oysa, sırça saraylarda saltanat sürer
Gurbet bize çok uzak, Vatan dik durabildiğimiz yer
Gülmek bazen çok acıdır, Neşeyi kedere doğru sürer
Gülerken ağlarız be hey! Bu yer hayat bulduğumuz yer
*
Gözüne baktın mı sen hiç, hazanda güzün
Ağustostan gelse de sözden üşürsün gönül
Künhüne varıp ta, yarden gelen imalı sözün
Kesilir muhabbet hatırdan, halden düşersin gönül
*
Hani, nazara nazire vahdet teklik isterdin! ..
İltica edip yek vücut eyvallah, sil baştan geldim
Hani, şu fani dünyada ya, sadık bir dost derdin
Sağanak halinde o dem, dört baştan geldim.,
*
Tozuna nefesini kaptırma mevsimsiz baharın
Biz gül bahçelerinde, müdavimiyiz bu efkarın
İşvesine isyan ile karanlığın koynundaki neharin
Ah! .. Ahde vefasızlık yok mu., Kafi efkarım..,
Mehmet Sani Özel
24.03.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben derim ki; Güzel düşün.,
Kahırdan demlenme enam.,
Belaya duçar olduğun şu günlerde.,
Sabır suyundan iç, yıkan ve, Allah’ı an.,
Gamzelerinde güller açsın., Kutlu doğumun.,
Vaki olduğu şu aziz günlerde..,
*
Güneşin ay’ın Yaratana sözü var!
Ekseninde dönerler, kıyamete kadar.,
Sen sarayların kızı olduğun., Da zamandı.,
Sonra ateşe verilen bütün kuru otlar yandı.,
Köylü Kazım ve işçi Nazımda birer insandı.,
Onlar ölümden sonraki hayata, Amentüye inandı.,
Gençlik gitti, ihtiyar elde sermaye kaldı.,
Bu nimeti zillet sanıp sakın aldanma.,
Öfkeye vardıkça merhametten al.,
Ben derim ki; Güzel düşün.,
Güzellikte kal..,
…
11.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben güle gül diyemem,
Ben güle gül diyemem, Gül benim olmayınca
Gül yanak al diyemem, Gül tende olmayınca
*
Ah güle naz can suyum, Gül beniz olmayınca
Yaz güle döner suyum, Gül bahar olmayınca
*
Gülerken ağlayanım, Gül seher olmayınca
Gül deren bağlayanım, Gül peri olmayınca
*
Gül farz ettim fidanı, Gül fidan olmayınca
Güle taktım nidanı, Gül deniz olmayınca
*
Al gül aşkı has bilir, Gülizar olmayınca
Gül gönül e bakar mı, Gözde yaş olmayınca
*
Gülden nefes bir tutam, Gül dargın olmayınca
Gül gülistanda sultan, Güler gam olmayınca
*
Gül gonca güne bakar, Gül keder olmayınca
Gülbeden ırmak akar, Gül heder olmayınca
*
Gül sevdaya hor bakar, Gül aşkı olmayınca
Gül sevene ne mutlu, gülsüz gün olmayınca
…
05.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben hala ordayım.,
Ateşteyim, kordayım.,
Faraziyelerde varlık ve ezel kokusu.,
İç fırtınaları ardından kaybetme korkusu.,
Yürek bu, kaynadıkça hasret kabarır taşmaya.,
Empati diliyorum., Bendeki senin niceliğine.,
Gönül konuğun olmuş muydu(m) hiç..?
Bir defa almışsan içeri, bil ki.,
Evet, ben hala ordayım..,
*
Tanrı’nın kapısını her çalışımda.,
Aklımda fiili hakikat., Berceste sen.,
Yüz bulsam hemen dualarıma iliştireceğim.,
Ömrümde bir kez; Açık gök yüzü dolunay ve sen.,
Nefesini göğsüme yaslayıp kalbini dinleyeceğim.,
Bütün bulutları yere indirip de, soracağım.,
Şimdi hayatından memnun musun sen..?
Üzgünüm! .. Ben hala zordayım..,
*
Ve bir başka seherde, divan.,
Sahili döven azgın dalgalar, ben değil.,
Kulağında kar kristallerinden küpeler.,
Saçlarında yıldızlar., Gözlerinde mil.,
Direkler arası loğusa gezen şüpheler.,
Empati diliyorum., Bendeki senin niceliğine.,
Gönül konuğun olmuş muydu(m) hiç..?
Bir defa almışsan içeri, bil ki.,
Evet, ben hala ordayım..,
…
05.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben sana aşığım,
Bir günü yakalayıp
Gölün ayaklarından çektim
Çevir kazı yanmasın hesabına
Bir tutamcık çimenlik yeşilini alıp
Göz bebeklerine canım, erguvan ektim..,
Bilmedin birsen, bilmedin nagehan
Bilmedin senin için..,
Ben neler çektim.,
*
Ne zaman yüzüne dönsem.,
Islanmıştı kılıç vâri, kara kirpikler
Oh! dediğim yerde içime oturdu gurup
İlmek ilmek koynuma doldu, verdiğin iplikler
Söyle ıtır, söyle reyhan, söyle rayiha nerde
Bilmem hangi şerbetçidendi ey yar,
Dudaklarında eriyen o damla şurup
Damak sesine efsunlandım serde
Akla düştüğünde canan, can darda
Bir değil bin tane daha oluyorsun.,
Damarlarımda akan, isyankar kanda
Tenimde tüylerimde canlanıp soluyorsun
Ben sana aşığım, sen bana inanmasan da
İçimde dürdane sin bin naz, tarifsiz bir biçimsin
Söyle Allah aşkına, söylesene sen kimsin?
Olsaydı bir defa., Ömrümde tek bir defa.,
Selam verseydi ya, bana.,
Sergüzeştiyim vefa..,
...
Mehmet Sani Özel
30.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben senden geçeli ne çok yıl olmuş,
Silik bir resim koydular önüme
Benzi geçmiş, berhavanın renklerine boğulmuş
Başkalaşmış suretlere bakarım, hey gidi., Dercesine
Ben senden geçeli ne çok yıl olmuş.,
O meşhur numara! ..
Dereyi geçerken sırtıma bindin
Ben çocuktum, çocukça sordum.,
Suyun orta yerinde sen mosmor oldun
İndinde, ayakların kuru yerlere basarak
Ben hala ağır aksak, hamallık yaparım.,
Her inen yanımdan uzaklaşır, kaçarak
Kimisi avuçlayıp sille tokat atarak
Kimisi, öfke ile yüzüme bakarak
Kimisi nümayişi kirli çaput gibi üzerime atarak
Kimisi küheylana binmiş, tozu dumana katarak
Kal demeye dilim varmaz, hemen hiç kimseye
Kalbimi yasladım bre, kulağımı okşayan ney’e
Şimdi bana sorsalar.,
Sil baştan başlar mısın hayata.,
Hayır derim haykırarak heyhata
Hayır derim yitik aşkım, sirkate
Hayır derim vuslat için bin bir firaka
Hayır derim yaşadıkça yakın olmaz ırak’a..,
Mehmet Sani Özel
20.03.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben seni özledim,
Şimdi, dokuz köyün delisine,
Durup ta, hey gidi..Mehmet diyemezdin.,
Ben seni bilirim be Aniş,
Bunca kahırdan sonra, dönüp de.,
Seni çok özledim! Diyemezdin.,
*
Haydi, nur tepelerine çıkalım
Yüreğimizden ellere bulaşmış hasret,
Zambak vadisinde, gözlerine baka kalır,
Ellerimi yine aşka yıkarım
Kaçamak bakışlarını yakalasam bile.,
Yüzünü közüme vurup.,
Ben seni özledim, diyemezdin.,
*
Hani, vuslat kanyonunda mülteciydin.,
Kürek mahkumunun esareti olmasaydı
Yurt olurdum., Yarısı kalmış yalnızlığına
Ayaklarımda zincirden halkalar.,
Okyanus çukuru gibi yüreğim
Bin defa boşalsa sular..,
Billahi, döner vefaya dolardım.,
Kalbur üstü zamanlar, eşref saati!
Bir esrarın gizinde seni yakaladım
Pür telaş, İrem bahçelerinde..,
Durup, seni çok özledim..,
… Diyemezdin…
…
15.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben sevgiliden bizarım.,
Sanılarında, pespembe dünyalar var belki
Beni yorduğun kadar bal yaparsın, dilerim
Sen gönül işlerinde kar sayanlardan mısın terki
Tufana vardığında vefasızlıkları sal yaparsın dilerim.,
*
İnadım inat! .. Gibi görünse de mağrurluluğum
Üzerime düşeni içime alır, sindirir yağmurluğum
Ayazı kışı görmek ne gam, asıl aşk’tır avunduğum
Aç be biçarede olsa sadakattir yekine savunduğum.,
Savrulsun bre tozların, gözlerimin akına vurup kanatarak
Küreden arza bir rüzgar ki ah anam! Bendimi alıyor yakarak
Üzerimde sevda yükünün semeri, tabanlarım taşlara iz atarak
Belleğim ateş çemberinde gülümser, tomurcuk bir güle bakarak
*
Tarihe sitem karım.,
Yazsın bütün bunları mertçe, altına mahlasımı atarak
Talihe dargınım, sırıttıkça el alemin koynunda yatarak
Adımı anmasın, ben sevgiliden bizarım…
Mehmet Sani Özel
10.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben yine seni gördüm ve.,
Bir kere sevdim.,
Bir dönencenin eksenine kapıldım kaldım
Binlerce kere bulanıp, tekrar kere duruldum
Biliyor musun? Her karesini senden aldım.,
Sanma ki, ben bir başkasına vuruldum.,
Seher siluetini üryan edince perdesinde
Ben yine seni gördüm ve yine sana sarıldım
*
Sevindikçe.,
Şecaat arz etti gönül
Bir gül fidanına tevazuuyla eğildim
Gördüm ki, sürme değmiş gözlerine ey can!
Eğil tut ellerine, gülsuyu dolu ibrikle geldim
Burkulmuş yüreğine bi karar lütuf, tebrikle geldim
Tel düştü zülüflerden eyvah! Mülkinaz firar etti
Seher siluetini üryan edince perdesinde
Ben yine seni gördüm ve yine sana sarıldım
**
Sanma.,
Binlerin ekin olduğu tarlalarda
Senden başka boy sürecek filiz var
Ne yağmurdan bıktım, ne uslandım kardan
Usaremin her karesinde sendeliğin izi var! ..
Uğradıkça birer yudum, içerim her pınardan
İçtikçe içerime dökülen, inceden bir sızı var
Seher siluetini üryan edince perdesinde
Ben yine seni gördüm ve yine sana sarıldım
Mehmet Sani Özel
03.02.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bende, vefaya aç aşk..,
Sana ulaşmaya çalışıyorum.,
Bir yokluğun yoksunluğun hiçinden.,
Uzanıyorum nafilelere de, amansız.,
Dallarım dibime dökülüveriyor, cansız.,
*
Bir köz attın ki, içime sorma.,
Bütün istifalar ciğerlerimde kesik.,
Hangi yöne assam ya gözlerimi.,
Cümlelere sığmıyor sözlerin.,
İlle de, Sen olmayınca canım.,
Hep o diğer yanım eksik..,
*
Önümde buğulu bir resim.,
Keşke diyebilsem bu sen., İşte bu sensin.,
İstikametime engel, hayata çektiğin restin.,
Tamda ölmeye razıyken., Neden? !
Üzerime seğirtip estin..,
*
Bilemezsin, belki.,
Hedefini delip geçen bakışlarla.,
Ruhumu okşayıp, kaç yerinden kestin.,
Şimdi havsalam dövülüyor, faili meçhul alkışlarla.,
İrade dışında., Şeb-i leyale mestim..,
*
Mefkurelerime endaze oldun yar.,
Ellerim tahayyüllerin dalları arasında.,
Cennetül ma’va mı, orası, söyle? !
Sende ne var bilemiyorum.,
Bende, vefaya aç aşk..,
09.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Benden sonra seni hangi hain el tuttu?
Ne oldu?
Bu kadar çabuk
Çöl iklimine geri dönüverdi
Umut arabasını devirdi. Atların nalımı düştü
Gelecek akamete uğradı
Hani sen düşe kalka öğrenmiştin ata binmeyi
Tekme yemiş seyis gibisin şimdi
Rüzgar neye öfkelendi ki
Kuvvetini artırarak üfürdü, yağmur yüklü bulutlar
Bereketini başka sahralara mı öteledi
Kum tepelerine döndü umutlar
Issızlık sükunete hakim oldu, Sevinç naraları atsın kurtlar
Varya.,
Yapraklarını açıp ta,
Yanaklarından sular damlatan çiçekler
Neden boynunu büktü.,
Nergis hangi yamacın ayazına küstü
Bir yanık kokusu gelir ki, Acep hangi ciğer tutuştu
Kanat çırpıp cıvıldayan sığırcık kuşları, Aldanıp ağlamasın.,
Yalancı baharın gerçek yüzüne
Neden ellerin gider ki gözüne, hani Sen alışkındın hüznüne
Kur yapan kumruların nağmesi, Saçak aralarında mahzun kalmasın
Sözler saman değerine düşecekse, Al götür, al neyin varsa kalmasın.,
Yanık bedir türkülerini.,
Firezi yanmış yaylalara söylersin.,
Gözlerin parıldasın, başın göklere değsin.,
Avuçlarındaki sıcaklığı
Bir yalanın başına ilmik atar bağlarsın.,
Hani o, bitmesin denilen yollar,
Hani o içine binlercesi sığacak yıllar.,
Ne çabuk şehirleri yuttu zaman
Ne çabuk saksı suyunu kuruttu
İlk gün ki gibi içimde tazeliğin
Merak etmiyorum nazenin
Benden sonra seni hangi hain el tuttu.,
Nevruzun büyüsü mü bozuldu, konuşan yürekler sustu
Gerçekler hayale dönüp, her şeyi birden yuttu..,
Mehmet Sani Özel
15.03.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Beni bir sen ağlatırsın.,
Beni bir sen ağlatırsın.,
Bir de elleri mübarek Anam!
Eyüp’ün sabrından bir kırıntı düşseydi bana
Dürülür yol olurdum çilene ve sahi, sana.,
İçinde Süleyman’ın Belkıs’a ikram ettiği havuz
Bir bahçede konaklarken düşüm, içeceğim kana kana
İster misin? gökten ateş yağarken burada sular buz!
İflah olmayacak dert yok, ölümden öte.,
Öyle mahzun bakışlar, öyle çaresizlikler
Rehin tutulan esir alınmış aşklar..!
Kefenlerin cebinde çerezlikler
Sıratın bir ucun da ben, diğerinde sen!
Kirlenmişim, ayak bağım vefasızlıklar
Anadan âh! Almadık (Allah’a.,) şükür..,
Bir şefkatli bakışa muhtaçken ben.,
Ya sen..! Ne diyeceksin sen..? !
…
15.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Benim efendim.,
Onlar İnsandı., Hiç şüphesiz.,
İman dairesinden yola çıktılar.,
İşlevleri insanın dik duruşunu resmetmekti.,
Hakkın rızası değil mi, mazlumun yanında olmak?
Amaç beladan en az zararla selamette kalmak.,
Bilginin ışığı ile aydınlanmak ve Allaha dayanmak.,
Ahde vefanın en ala tezahür ettiği yürekler.,
Aynaların gösteremediği âri, nurani suretler.,
Nebiler silsilesi ve son halka, sevgili Muhammed (s.a.v.) .,
Gönderilenlerin efendisi, ve benim efendim.,
Alemlere rahmet, gül kokulu Muhammed (s.a.v.) .,
Allahın selamı sizin ve size tabi olanlara olsun., Efendim..,
Not: Peygamberlere ve sevgili Peygamberime atfedilen çirkin yakıştırmaları, şiddetle
telin ediyorum..,
05.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Benmi?
Ben mi?
Hayallerin çukurunda,
Irgat yorgunluğunda tadım
Firkatin dumurunu yemiş te,
Haykırışlarım yerin dibine dibine.,
Acımı dedin., Gülümserim işte buna.,
Acıyı imal eden birinci el gibi bağrım
Umut çiçeklerine kanat vuruşum,
Sormadan, ebediyete vızıldar çağrım
İstemek, sormak fiilin kaçıncı hali?
İvedilik ızdırap döşeğinde inleyedursun
Var yokluğun torbasında yarma şeftali
Yar demedim ya sana,
Yanımda dur. Hep benim ol demedim..,
Yakınlarda bir gül, bedestene bitişik
Ve dalında mesnevi okur bülbül
***
İçine kıvrılmaya mı karar verdin?
Gonca güle dönüşmeye zorlanırken
Zor be Dostum. Vallahi zor.,
Ufkunu gözüne büyüttükçe ellerin üşür
Sevda yürek ister.
Kısa nefeslerle hedefe kilitlenmek.,
Dönüpte durduğun yere bakmak,
Sevdalıya zor gelir, hem de nasıl kor
Ama sağlık olsun.
Sevda da sen sevdalı da sensin
Sendeki özlem sendeki aşkı biliyor
Sarılıp yüreğine muhabbetle
Senden merhamet diliyor..,
Mehmet Sani özel
29.05.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bi la gam dildaş olalım hemhalım gel.,
Bi la gam dildaş olalım hemhalım gel.,
Gel., Bayıra döşümüzü açıp poyraza karşı.,
Şü’bub-a inat, zirvenin aksanından havadis soralım gel.,
Neva da karar kılalım, geceyi gündüze karşı..,
*
Sonrası, mest olalım..,
“Allah’ın aşkına! ” Bir dil bir yürek.,
Gönülde bina edilen köşk ki, kalksın arşa.,
Gonca, güle devşirirken., Mecalime sürur et.,
Ve neş’ine, feda olsun bende can varsa..,
*
Erikler şallarda, şallar ipek.,
Gözlerim şâdan bütün ihtimallerde.,
Bir dost ki., Nurefşan hürre, sözü pek.,
Zühre, zevahiri nuş eden ahvallerde..,
*
Ellerim senada sem’i ararken.,
Vakarı düştü yada., Bari afakı dinlerim.,
Neden tayfuna talip olayım, başımda güneş varken.,
İsmi azam ile tespih eder, kutlu gün vuslatı inlerim.,
Be Kürşad! Muhabbet ortamında ürk ne gezer.,
Bi’r-i zemzem mabedimde sohbete dil şad.,
Bir hak diyen dil, bendeki beni ezer.,
Şimdi tevarihi teslim aldı irşat..,
…
16.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bil bakalım..,
Bil bakalım kimim ben
Sırtımı döndüğümü sanma yüreğime sakın
Sırtlayıp taşırım desem, inanma acısını firakın
Sırıtıp duran, gizleyemediğim kamburudur aşkın
Sırra kadem bastı yağmurlu yüklü bulutlar,
Ah, ne sel var gayrı, ne taşkın..,
Sızısı içimde yanar döner bir velvelenin
Gözlerine bakar oldum artık beher gelenin
İzine rastlarım diye, senden kalan bir hecenin
Atlarım apansız üzerine, bulduğum suskun her gecenin
Geceler, koynuna düştüğüm yürekli geceler
Kadavra hırsızları gibi, eli kürekli geceler
Gözü budak görmez, cüretli geceler
Orta oyununa biletli geceler
Israrla seni heceler
Yüzleşmek mi, geriye dönüp geçmişle
Yüzüme suyunu vurduğum ağlayan çeşme
Yüksünüp hatıralarına mazinin, gönlüme düşme
Bakıp ta geriye der misin, ah keşke
Şu benli denklemlerim var ya, hep senden bileşke
21.02.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bilmiyorum..!
Bilmiyorum..!
Perdelerin ötesinde hangi manzaralar var
Akıl hangi gerekçeleri lezzetine yoğurmuş
Penceremden baktığımda kainat curcuna
Ama sen yoksun..!
Kolayıma gelir kıyasıya veryansınlar yollamak
Ve merhamet dilencisi gibi masum taraf olmak
Aşüfteliği imdat saymış aşk’ta mağdura oynamak
Beklide tek çare bu(mu?) zır deli olmak..!
Sürekli soracaksın, neden niçin bu ne diye
Ama hiçbir zorunluluğun olmayacak sorulara
Cevap vermek için hiç kimseye
Kimse kırılan bir kalp için.,
İstemeyecek senden diyet fidye
Aşüfteliği imdat saymış güya
Beklide tek çare bu
Serseri olmak..!
… Diye.,
Bilmiyorum..!
Akıl ötesi yaşamda hangi farizalar var
Fakir hangi aç’ı namütenahi etine doyurmuş
Başımın üzerinde eser dalga boyu şayialar
Göz görmeyince (derler ki) gönül soğurmuş
Ellerimde pergel silgi ve cetvel var
Ve dilimde ismin met cezir git gel
Ama sen yine yoksun!
Kolayıma gelir kıyasıya veryansınlar yollamak
Kolayıma gelir hala içimde canlı tutup kollamak
Ve merhamet dilencisi rolünde yarenini sollamak
Aşüftelik eme yarasa Aşk’ta mağduru oynamak
Beklide tek çar bu deli divane olmak…
…
22.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir acı dostsun ki yar,
Bakışlarına düşmekten kaçtığımı görerek
Senden yorulduğumu, sana küstüğümü sanma.,
Sevgi sel gibi ama, taşkın neleri koparıp götürür!
Gönlümden gelerek elimle vermediğim hiçbir şeyi alma.,
Sevgi (zor iştir) onca külfeti gerektirir.,
Her seviyorum diyenin içtenliğine inanma.,
*
Diyorum; Bir acı dostsun ki, yar
Gönlünde olmakla şu acuze ne çok bahtiyar
Sorsalar; Sana benzeyen kaç bir çeşit dostum var! ..
Billahi bir sen varsın ve birde yüreğimdeki ateş, nar..,
Nar nûra döner, örselenip yeri göğü bir birine katınca
Nasıl adam olurum ben, sevgiliyi yüreğimden söküp atınca
*
Sözüm ona; Dünyanın bütün böceklerine talip var!
Tüylerim kökünden düşsün, havsalam almaz bu ne nigar?
Bir kat re Nûr için, binlerce Dünyayı heder, heba ederim
İsteyenin olsun meysir ve hamr, duy! Cehennemde cümbüş var
Azrail’le alay edenlere, semadan serencamlı “Sırat! ” var..,
*
Yanaklarında çiçekler gibi gamzeleri olan şerefli insan
Ne fark eder dinin ayrı, kökün gayrı, konuştuğun farklı lisan
Yüzüme güler, sözünde sabit işte bu diyebileceğim ihsan
Var diyenlere duyduğun saygı kadar, sahip olduğun şan
İçten içe varı yok say, yoksa öküzün boynuzuna inan
Cennete masal dersen berhava da kalır inam..,
Mehmet Sani Özel
15.06.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir adam!
Bir adam!
Dimdik durur.,
Elini kaşlarına kaldırmış.,
Ufuktan taşan ışık yüzüne vurur
Bir kurşun istikamet almış hedefe doğru
Bir merdin arkasından ensesine doğru yürür
Ve mermi hedefi bulur! Merdan Allah! .. der.,
Yönünü namerde doğru döner, yıkılmaz.,
Gözleri, pusuya yatmış hainliği arar.,
Kimsin, erkek(!) boyunu göster? !
Ucu açılmış damarlardan kan.,
Attırdıkça kırmızıya boyanan kar
Ve kalbi gümbür gümbür atan orman.,
Maktulün diğer elinde sevgiliden hediye.,
Taptaze, mis gibi kokan bir nar.,
Gece mehtabın kollarında.,
Ve Aslan’ın gözleri açık!
Tatlı bir tebessümle.,
Hilale bakar…
…
20.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir afaki nida., (nesir)
Ruh bedene varıp ta, akılla tanışık olduğunda aynadaki suretim faraza benim ben
olmadığımı yansıttı ve kudretli bir bey’in tavlı atları gibi kişnemeleri ciğerlerimi acıtarak
doldurdu., Dökülen ayna sırları yanmış ciğer parelerim de merhem gibi eriyip yok
olurken, toynakların ayağından püsküren tozları soluyordum. Rahvan ritmiyle ezilenin,
can çekişenin, cılız sesiyle Rahmana yalvaranın yine ben olduğumu anladım neden
sonra..,
Bir afaki nida gök kubbede adres ararken.,
Hakkı tavsiye edip yazan kalemin ilahi musikisi eşliğinde Huda’nın melekleri saçlarını
tarıyordu. Nihayet “doğrult beni! ” dedi inleyen nağme., Kalem hidayet pusunda, ilahi
nura mecaz ararken, mefkari mevcudatın fakihleri oturmuş icaz için sonsuz hazinenin
ihtiva ettiği ebediyetten bir nebze vuslat medarı olabilecek, vefa iksirine terkip tedavülü
için terliyorlardı.,
“Ve ellefe beyne kulubükum..! ” (Ve biz sizlerin kalpleriniz arasında sevgi telif ettik..!)
ayeti kerimesini davudi bir edayla okuyan hadis-i şeyheyn “badehu ene maarif! ”
(sonrasını ben bilmiyorum!) dediler de., Bir başka cenahtan “Nun vel Kalem..! ” surei
celilesi kıraati ardından kıyamet ve zilzal ve ahirinde muvazeteyn ihya edildi.. Fakrı
zarurette iken mu’ciz-ül beyan hakikati aranıyordu besbelli., Muvazene-i ‘amal için
kalem’in şahitliği..!
Talebe, (talep eden) “Tövbe-i Nasuh! ” İle durmuş, külli şeye kadir olan Rabbin
huzuruna “Kün fe yekün! ” (ol deyince oluverir!) emri ilahinin hikmetine muhtaç ahvali
ile “Ben size annelerinizden daha merhamaetliyimdir! ” kelamullahından (Allah’ın
sözünden) medet (çare) umarak, kaleme ve yazdıklarına ant içerek, Yunus’un yüreğini
dağlayan aşk’ı diliyordu..,
Artık sevgisizliğe ve nefsin kerem ettiği beher seviyesizliğe son..! diyecek kadar cesaret
ve metanetle., İradenin bütün köşeleri ellerinde avuçlarında hakimiyetine hasredilmiş
hislerine sahip yetkeliği ile doğrulma duasına şayanı hakikatten mucize bekliyordu.,
“Her şey aşk için! ” Aşksa, kaderin bahş ettiği her türlü iklimde sabır, kanaat, korku ve
ümit ile yürümesini bilenler için..
Not; Bu eser “ŞAHİT OL KALEM -FİLİZNUR” eserine mucip esinlenmedir!
26.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir aferin paketledim.,
Şöhret ellerinden tutmuş, ne hoşsun
Fillerle yatar develerle kalkarsın
Söylendim bir ikindi yolunda
Üzerimden geçen bulutlara
Çorak topraktaki umutlara
Zeytin dağında ufuk açık seçik
Sendin o sefillerin omuzlarında
Kollarını kanat açar zirveye bakarsın..,
*
Sendin, “Rabbişrahli sadri.,” Derken
Esbabın seviye tonlarında kazanç sezen
Sendin o., Zarafet elbisesine bürünmüş
Damdan dama şerbet evlerini gezen..,
*
Sekiz kollu ırmağın suyundan içenler
Tezahürat sellerinde albeniye kapılmış
Etrafta masum duruşuna gelecek biçenler
Ve sen şan şöhrete kana kana bakarsın..,
*
Balık istifi bir aferin paketledim.,
Belki nevresim yaparsın afişin olur şölenlerde
Yolun açık olsun yar meçhul ufkuna doğru
Küllenirken siluetin göz bebeklerimde
Belinde kambur yok, yoktu görmedim
Namı diğer misli şahaneleri.!
Fes hanedeki ödülleri.,
Görenlerle..,
…
30.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir canım vardı, yedekte.,
Bir canım vardı, yedekte.,
Yer kabuğunun çatlağında ışkın.,
Annemle kesildiğinde irtibatım göbekte.,
Kazayla kuyusuna düşmüşüm aşkın..,
*
Abra, kadabra illüzyonlarla.,
Istıraplarıma kan, kırmızı giydirdi.,
Ekoloji sefalete nefes katarken, difüzyonlarla.,
Kader bana platoniğin yere düşen artığını yedirdi.,
*
Ağa, et balıktır dediğinde.,
Yüzüne baktım törenin alık, alık.,
Yedi verenin borana başını eğdiğinde.,
Dikenine taktım, şuur oldu çalık..,
*
Enbiya sadeliğinde.,
Dünyada sevda çekmek, saflık.,
Yürek evine bir gönül girdiğinde.,
Yalana buladık, sevgiyi satmaya kalktık..,
*
Dost tebessümlerinde.,
Rüyeti hilal gibi ince hesaplar.,
Göz göze gelir, ısınır esinlenirde.,
İçtima ya mani, envai çeşit fesatlar..,
*
Öd, mütemadinin avuçlarında.,
Ölümsüzlüğe susamış güruhun tepesinde inler.,
Ömür cesaret ister, vuslat vefa vadisi uçlarında.,
İnsan insanlığını yaşamazda., Hikayesini dinler..,
***
03.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir ceylan.,
Bir ceylan gibi uzanmış boyunca
Birde güzel olmuş sanki cevahir!
Burnuna da o hızma yı koyunca
Buseler konacak yanağına zahir
Bir ati gür bulut gibi enginlere yaslanmış
Bir muhabbet hançeri yüreğine saplanmış
Bir kara göz görünür,halelerden aklanmış
Ya gülesin var gibi, ya kime edersin kahır
Bir vuslat durağına benzer ovasın sen
Bir aşk marazına bin şifa duasın sen
Binlerce gönüller yakacak şuasın sen
Buseler konacak o dudaklarına zahir
Bul beni, siyah beyaz resimlerin içinde
Vur öldür beni üzerine düşecek biçimde
Renk cümbüşü gibiyim tuhaf hisler içimde
Ya gülesin var gibi, ya kime edersin kahır
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir dost düşünün!
Bir dost düşü’nün!
İpliği kök boyası ile boyanmış.,
Şarkiyatçı, motiflere aşina bir düş’ün.,
Mabet kültüründen sulanıp, soy almış.,
Erdemden soyunuk., Ruhsuz gülüşün.,
Biçimde hakeza., O vakur.,
Ve (sözde) noyanmış..,
*
Bir dost düşünün!
Yırtıp attığı sahifelerde., İsminiz.,
Merhaba dediğinizde sorsa; Siz kimsiniz?
Kirlenmiş gibi hissedin kendinizi duada.,
Deyiniz ki, baharı müjdeleyen çiçekler.,
Kardelenler olmazsa, yaşanmaz.,
Yaşanmaz böyle dünyada..,
*
Bir dost düşünde.,
Düştüğünüzü görmüş olsun.,
Tutup ellerinden yüreğinize kaldırın.,
O bir gülse orada yaşasın ebediyen.,
Gül gibi görünmekte amaç zülse.,
Mah yüzüne hasret kalsın vefa.,
Taşıyamazsanız sökün, yerinden.,
Yüreğinizi çekip aldırın..,
…
03.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir el.,
Bir el.,
Veda için havaya kalktığında
Gözler yaşa dolup belirsizliğe baktığında
Genizlerden sıcaklık boğazlara aktığında
Ayrılık! İster on sekiz olsun ister kırkında
Ne fak eder ciğerinde soluk olanda
Kıyamet koptu kopacak
Mahşer provasıdır bu
Herkes farkında
Bir el.,
Veda için havaya kalktığında
Tutunamaz damlacıklar tanede salkımda
Ateş görmüş et kokar toza dumana baktığında
Ayrılık, ah ayrılık! Gelmiş çatmış feleğin çarkında
Hatır naz düşer cam kırılır çıkın elden ele dolaştığında
Bıçak kesmez damar kan atmaz hayat veren arkında
Ruhu mücerret olur cesedin
Göz göze son kez baktığında..,
Bir el.,
Veda için havaya kalktığında
Umut ufkunu karartıp gemileri yaktığında
Bir şehit ki, son kez Allah’ına baktığında
Yürek acılardan kıvrılıp ayaklarından asılmışçasına
Bir nida yırtınarak göklere doğru amuda kalktığında
Ne bıçak yerindedir oy, ne kılıç girer artık kına
Aslan yatağında değildir ama bir oyalı mendil
Saklı bulursun yastığında..,
Bir el.,
“Allahaısmarladık! ” diye havaya kalktığında
Melekler öpücük taşır dönüp geriye her baktığında
Bir el elveda canım diyerek sevgiliye doğru sarktığında
El verip göğsüne nazarlık yanaklarına buse taktığında
Melekler yüreğinizden öpsün! Size daha ne var?
Kızılca kıyamet olacaksa ki, sur’un depremleri
Vaz geçer arş’ın sahibi arz’a baktığında..,
Bir el.,
Veda için havaya kalktığında
Kuşlar havalanır haleler sürüyle uçar
Bir ana nazar edip evladına baktığında
Yer çekimini bozar kantarın topu kaçar
Bir garip geceye bir kibrit çaktığında
Karanlıklar ak olur dolunay nur saçar
Bir el.,
“Hadi eyvallah! ” diye havaya kalktığında
Yollar kırk büklüm ki, yol olduğuna pişman
Irmaklar hiç durmadan denizlere aktığında
Karalar susuz kuru kalır okyanuslar şişman
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir fukara damı yaz yağmurundan aktığında
“Beterin beteri vardır! Deyi dur hoşlan
Hayat sana ödeyemeyeceğin kadar borç taktığında
Git kapısını çal Mevla’nın ondan al ondan borçlan
Bir el.,
“Merhaba! ” diye havaya kalktığında
Göz göze gel sözün sahibine dost-lan
Bir yaratılmışlığın sıcaklığı içine aktığında
Berekete devşir geleni gönüller olsun bostan
Bir gözde şimşekler çakıyorsa ki, gözüne baktığında
Özümse yerini bulsun, renklere doysun mintan fistan
Bir ses kulağına gelende ödün şaha kalktığında
Yön verip kucakla sana ne bahardan kıştan
Bir nefes yanaklarına yapışıp boyuna aktığında
Yalnız değilsin anla kan sıcak kan daha akışkan
Bir kol omzundan aşağı döşüne sarktığında
Bir meczup göksüne bir karanfil taktığında
Aşıksın arkadaş! Sana ne ayazdan kardan
Yolunu ve bahtını açık etsin..,
Yüce Yaratan…
…
13.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir garip fesleğen.,
Sende olmadığım anları.,
İçime çığ düştüğünde anlarım ben.,
Yürek daralınca apansız kış koridorlarında.,
Kalkar, başka pişmanlıklara yürürüm ben.,
Gelmek bilmeyen baharın hasretiyle
Gönül hanlarında, kar kürürüm ben.,
*
Yinemi yüzünü aldın, hüzne döndün yar!
Avuçlarımla kavradım çevreledim nurunu
Sayar mısın, gözlerinde kalan kaç tane?
Uzun soluklu bakışlarım var..!
*
Önce şimşekler çakar, sonra.,
Rahmet beklerken göksüm, ellerinde.,
Çölde ayaz düşer, besmelesiz aralıklarıma.,
Bağda, bostanda her ne varsa yakar kavurur.,
Sırf dimağına vursun diye içe eğimli hazzın.,
Ve saksıda sürur eden, bir garip fesleğen.,
Vefasızlığa nispet., Kokmaz, kurur..,
*
Kapının hemen ağzındayım.,
Eşiğin önüne koyuşların kolay olsun diye.,
“Lek’çe! ” düşünürken fevri yaratılışım gereği.,
Arap’ça yalvarır ve Türkçe konuşurum, niye..?
“Yağma Hasan’ın böreği! ” gasp edilmesin diye.,
Her şey tabii, hiç kullanmadım zembereği.,
Vereceğim, her diyetini istedikçe fidye..,
*
Zorluğun resmi kendi tuvallerimde.,
Senin gördüğün resimlerde erguvanlar var!
Umut çiçeklerinin rayihası, kanayan yerlerimde.,
Benim için kalbi yoran, ayrılığa alınacak karar.,
Hatıramda ki, bayramlar merhem olacak.,
Şimdi teselli bulma vaktidir zinhar..!
Sende olmadığım fakir anları.,
İçime çığ düştüğünde.,
Anlarım, ben..,
04.11..2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir gül,
Bir gül.,
Bazen bir gülümseme gibi güzel..,
Bazen ensende gezen sıcacık bir el..,
Bazen saçlarını okşayan ıp ılık bir yel..,
Bazen Sevgilinin özlemine benzer, der gibi gel.,
Bazen se; kutlu bir mesaj yerine..,
Sevgilim seni sevmek ne güzel..,
Der gibi güzel.
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir güzellik tarifi,
Kaşlar kara gözler kömür
Yattığı yerden amuda kalkar ömür
Yanaklarında al al güneş manzaraları
Nefeslerinde rahiya sanki çiçek tarlaları
Salınıp yılgınlığı yerden yere vurasın gelir
Sağda badeler envai çeşit solda muhalefet
Bakışlar şimşek çakar duruşlar kart ve sert
Hışımla topu birden yürür üstüme gelir
Lüle taşından tespih zikirden yoksun
Her cümlede teşbih ki fikirden yoksun
Derki mabedime sen burada çoksun
Attıkça yüreğimde eh zehirli oksun
Zor bu Şahan’dan iman gizlemek
Kuran gölgesinde kurra izlemek
Küfrün marifetine el insaf demek
Her şey normal gibi düğün dernek
Kurulup kuytudan zül’e
Bravo, çok yaşa
Muhteşemsin
Demek..!
Bir güzellik tarifi
Bahçede gül budayan bahçıvan
Ve alnından kalkıp dudaklarında duran
Göğsündeki imanın ışığını yansıtan ter
Ey Alper.,
İstanbul’u sulayan şelale
Var mı azığında azıcık nevale
Allah (c.c.) Lillah aşkına ne olur
Körelen kalbim uyansın kal’e
Bana bir helal lokma ver..,
…
28.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir hoş sada.,
Eğer renkler anlasaydı.,lisanımdan dilimden
Gönlüme hoş gelir Eflatun, sorardım ondan
Uğrunda hayatın., neyi aks etmeye memursun
Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun
Renkler; iç içe sadık samimi sarmaş dolaş
Ki; Yanında güzel olur, sade kapkara bir taş
Nice hasseleri var, dikenine has yalın baş
Nur! Nevrinden gözlerim tutmaz, neylesin kaş
Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun
Ne beklersin böyle, gönül fakir edecek
Nefsine düşleyip sinesine gelin edecek
Tüy kadar hafif kıpırdanış, ne ima edecek
Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun
Çiçeklere bak; çiğdem nergis yasemine dek
Sellere kapılmışım meğer daha damı gidecek
Bülbülde şen güle muti yana yana bitecek
Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun
Hakkın hikmetidir, kerem dolu ocaklar yanar
Oysa pişmişten çiyden yer içer sulara kanar
Uyur gezer gönüller çok renge boyanır dalar
Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun
Nur! Nevrinden gözlerim tutmaz, neylesin kaş
Bilsem! yürek yerinden fırlayıp olacak yoldaş
Hüsnühal sen, Allah verdi yoluna fedadır baş
Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun
Mehmet sani özel
17.10.1999
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir içim iftariyelik.,
..vira dediklerinde bahriyeli leventler
Suyla haşır neşir oldu kuruyan bentler
Sefine seyri alem, ses oldu heyecan sel oldu ter
Oruç reis kaptanı derya, on birde bir limana döner
*
Sür ey mülki nazım düşlerimi bin bilinmeyene sür
Dürülmüş zamanların kertesinde bereket fışkırsın gür
Atiyi ayak altına hasır edeceğim, şeksiz şüphesiz pür
Elbet vicdana gelirsin de, gözlerinden merhamet yürür
*
Kör ebeyim, şafaklarda ufkun ışığını beklerken
Köz koydun bahçıvan, (güya) hislerime sevgi ekerken
Hani destur! Demiştim, boyundan büyük sözler sarf ederken
Görmeli(mi!) sin, izlerinden hatıran toz kaldırıp tekrar giderken
*
Saçların sim derdim de, kaşların “ta ha” gibi dururdu
Sarı süsenlerden alıp ta yeşili, zeytuni renk vururdu
Sakız ağacında asılı rüyalar, sahipsiz meyveler kurudu
Peki, bu nasıl analık? Doğurduğunu emzirmeyen şuurdu
*
İllaki hastayım ve vallahi., Sen gideli beri yastayım
Bir içim iftariyelik zemzem gibi, bakır tastayım
Sahurda sofram ol gel., Gör o halde en has’tayım
Kalbimde Ramazan mührü, el an kadirşinastayım
*
Şimdilerde.,
Yüreğim eyvan, lebi derya sahanlıkta uskumru
Yürümeyi öğreneceğim, Gönül mürşide varmayı umdu
Göreceli umutlarımı deniz aldı, dalgalarla kıyıya vurdu
Hayalet oldum yolunda ta ki, siluetin karşıma durdu..,
-*Mehmet Sani Özel
19.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir inat ettim ki,
Bir inat ettim ki, sorma.,
Güneşe bakmayacağım diye.,
Küle koydum gümüş vari nakışlarını.,
Kaşlarını göz üstüne koysam.,
İstesem, ödünç verir misin?
…
*
Şimdi bana yaz diyorlar.,
Yalnızlık keyfimin borazanıyken mi.,
Yada düşen, o dilli kızgın surat!
Başıma balyoz gibi.,
Ha bre vuruyorken, he mi.?
Yakınlık hep içimde.,
İçlerimde doğar nehirler.,
Dağlarla vuruşur da.,
Denizlere kavuşur.,
Her şey var mavide..,
Ve mor, mevsimde.,
Ama sen yoksun..,
Olsun(mu!) ..,
*
Bir inat ettim ki.,
Islah olmaz iklimine vadinin.,
Bir içim su iken içmedim de çeşnini.,
Şimdi yüzüme ayaz üfler miladın.,
Bulamayacağımı bile, bile.,
İçime döndüm artık.,
Ya bulursam diye.,
Emsalsizin eşini..,
…
21.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir ömür tek bir gül ile..,
Elimde bir çiçek.,
Yöremde yedi renkten hey hatlı figan
Dimağımda sohbet, dip bucağımda lezzet, dilimde aşiyan gibi tat
De, al beni harmanla gayrı nigar, ne bu Çigan! ..
Yüreğimde dalgalanır devasa gücüyle sirkat
Soğuk sıcağı tokatlar, uyusun ne olur artık hakikat
Bumudur aşk.,
Bumudur ateşe döş vurmak.,
Bumudur sırat? ..
*
Kılı kırk yarma mazeretim, dört yanın olayım
Yarım kalmış sevinçlere kaynayan kanın olayım
Yada düştükçe sevgiliye doğru koşan, canın olayım.,
Çekme gözlerini gözümden, kurbanın olayım..,
*
Birazdan rehavete varacak gece.,
Biliyorum! Zaman verdiğine bin pişman dilinde peltek hece
Yelkovanların hızını yüzüme vuracak, yine bu gece
Eteklerini ay ışığına tonlayarak, o nazlı ece
Neyzen vâr i musikiyle, nihayeti fon’layacak
Rüyanın perdesinde menevişçesine, vuslat
Bu bir sonsa eminim., Asla ilkte olmayacak..,
Hatıram olsun huzur, ve ebede kalsın küsurat
*
Orada senide gördüm!
Ölü aşkların çetelecisi firari yazıcı
O ne bakıştı ya Rab! .. Fizik ötesini görmüşçesine,
Gülümseyen yanaklar dudaklarına düşüyordu, ölmüşçesine
Ben korktum! Ardından gitmek için, Cehennemi görmüşçesine
Elleri boynumda kalsın diyen silsile..,
Benimle kalsın, vefadan yediğim onca sille.,
Yetindim, yetineceğim bir ömür tek bir gül ile..,
Mehmet Sani Özel
26.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir rüya ki.,
Bir rüya ki.,
Şakaklarında ak piri fani
Bir tabak balı tat diye vermiş
Bizimki bir oturuşta hepsini yemiş
Kocaman, bre fani dokunmasın demiş
Muhtereme, yok ben alışkınım demiş
Sonraki her konuşta bal istemiş
Kocaman, olmaz nafile demiş
Sen ömrünü tek celsede yitirdin
Bir hakkın vardı onu da yuttun bitirdin
Dönüp sormuş; A aşk mıydı bunun adı!
Ne desem boş sen bilmedikten sonra
Dilden damaktan alsaydın başka
Dişten gırtlaktan alırsan başka
Bir kerecik tatsaydın keşke
Tanışık olurdun aşka..,
…
25.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir serçe geliyor yanıma,
Yaz başlarında.,
Yolculuk telaşlarım!
Başımı göğe kaldırır,
Gökten hüzün indiririm kalbime
Koyar her seferimde ayrılık,
Buklelerini boynuma
Bir hazin hatıranın
Baş sayfası gibidir, çıkışlarım.,
Okumaya korktuğum anılara,
Yeniden göz gezdirme seansıdır seferler.,
Dar zamanların içinden.,
Genişlik aramaya gidiyorum sanki
“Darısı başınıza.,” dedirtecek sevinçlere
“Doğrusu gözlerim yaşardı,” denilen övünçlere
Darmadağınık ruh haleti içindeyim inan ki,
Dağılmaya yüz tutmuş maziyi toparlamaya.,
Topuğumun kırılıp geri döndüğümü de bilirim! ..
Zangır zangır titrediğimde vakıa.,
Tarumar olan “saç baş” cabası.,
Saklı bir yanım var, bildiğimden de iç re.,
Sabahla öğle arası, kuşluk ki, kuşluk
Bardaktan boşanırcasına yağmur.,
Başımız ıslanmasın diye,
Sığındığımız boşluk.,
İlahi, bu ne güzellik..,
Âbad suya sarılıyor.,
Rahmet değdi biz coştuk.,
Dört iskemleli bir masa alıyor.,
Manzaraya hakim loş cepheden.,
Bu nadide, eşsiz güzelliğe dalıyorum
Önümde bir demli çay, birde çıtır simit.,
Ama ruhum sağanakta,
İliklerime kadar ıslanıyorum.
Uçurumdan alaşağı, çirkefliğimi salıyorum.,
Ah! Senden kurtulmak kolay olsaydı
Cennet derdim Abant’a.,
Bir serçe geliyor yanıma,
Kanıma dokunacak kadar yakınıma.,
Bir şeyler anlatmaya çalışıyor sanki! .,
Bilemediğim bir lisandan, dilden.,
Ben sana ne verebilirim kuşum!
Derdin gülden mi, bülbülden mi! ..
O nasibini aldı nasırlı elden.,
Döndü geldi yine aldı
Hem simitten hem kederimden aldı.,
Sağanakla üzerime gelen kuşkular
Serçenin yanıma sokulmasıyla
Buruştular, uçtular...
...
Mehmet Sani Özel
23.07.2004
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir sıcacık el gibi.,
Ayazında aralığın uzattım başımı esmaya
Bir sıcacık el gibi dokundukça enseme lale zar
Ah bir bilsen, nasıl özlemişim tonlarca hasretim var
Bir bükülü boyun düştü nasibim, gönder felek gönder daha neler var
Gül fidanı gonca gibi, kurumasın ne olur
Kuruldukça kara kışa aşık olup vurulmasın ne olur
Kızıl ırmak baştan beri bulanık, akar gider durulmasın ne olur
Tek korktuğum, nazlı yarim adam sanıp şu meczuba kırılmasın ne olur
Ah.,
Eşiğin ötesine gurbet derler idi eskiler
Eskimesin muhabbetin ara sıra peylenirim desti ver
Dost bildiğim niceleri, vefasızca terki diyar muhabbeti kestiler
Kestiler yar kestiler de, her andıkça bir kuru yel gibi hafızamdan estiler
Bir ah içtesin ki be yürek, bin sitemi bir kazanda kaynatır
Bir filiz dalında şebnem gibi parıldar, döner ışık oynatır
Vicdanım bölük pörçük, beher yandan yemiş satır
Gelgitlere muhatabım can, sorarım hal hatır
Sen vefasız bil şu beni de, sorma bir hatır
Sol mememin altında, yürek patır patır
Vurur, vurdukça hep seni hatırlatır.,
28.12.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir şehit yürüdü el an aziz Allah’a,
Ben beni alıp ta bence, karşıma.,
Behey! Bre deli divane, diyeceğim
Birde iğde çiçeği sarmalına bürünüp
Ravza da, minettullah-ı giyeceğim.,
*
Bilsem halden bilen, men dümdâr
Şükürle vecde gelende, Zemzemli semah
Hak yolunda kasem billah., Yar sensin, hükümdar
Lal olup ta dillerim., Sana ne diyeceğim.,
Ahvali, arzı endam edeceğim.,
*
Sürçü lisanımı serip de, haki toprağa
Yönümü avasımdan gayrı kudretli Şaha
Tövbeyi nasuh ile, varıp “Fenâfillâh’a”
“İkram sahibisin.,” Ey Rabbim, diyeceğim.,
*
Velev ki, erenlerin meclisine varabilirsem
Hakikate bihakkın mukadderim, umudum ihsan
Halden bilen var olsun., “Bir dil bilen bir insan! ”
Kısmetimde çile., Hırka ise, ben onu giyeceğim.,
*
Bir şehit yürüdü el an aziz Allah’a, şen ola Arafat
Tâzim’en tekbir., Selam durmuş yek vücut meşhuda Arasat
Ah! Cürm-i meşhudun hesabı, hangi vakitte, hak olan hasat?
Ağlamayacağım,, Ramazan hürmetine sabırdan libas giyeceğim
*
Selam ya pir., Selam hak yolunun savunucusu Sultan
Sularda kızılca kıyamet., Kırmızımsı, niye bu sabah Tan?
Kış yüreğimde yer tutmak ister, musallada buz tutmuş bühtan
“Selam ün hiye hatta matla il fecr! ” Hidayet dileyeceğim..,
-*Mehmet Sani Özel
12.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir tas su.,
Ben çileyi alnından öperim diyen şair
Amuda kalkmış bela, vuruşup ölmedinse
Vuslata hasret kahır bin parçalı ve sair
Varıp dost mecrasına acıyı bölmedinse
*
Hangi yazları güze, devşirmedin ey zahir
Ermiş miydi zevkine, Zühre ile ol Tahir
Sen daha ne müşküller okuyacaksın mahir
Kurtla kuzu otlakta oynarken görmedinse
*
Bu cihanda ebedi saadetin olamaz
Doldukça boşa verir seninki asla dolmaz
Bütün güller solarda, ümit yeşerir solmaz
Zulme boyun eğip de, haksıza dönmedinse
*
Kim serde yüzün görür, yüzünde sözün bulur
Yön batıla varanda, sözün tarumar olur
Hesap bu gün içinse, vur ki dizlerine vur
Başa gelen meldanın, saçını örmedinse
*
Ölmek hiçbir şey değil, sevdaya varmadınsa
Anadan atadan az, hayır dua almadınsa
Matemlerde buz kesip, ayaza kalmadınsa
Yandım, Allah! Diyene bir tas su vermedinse
...
Mehmet Sani Özel
25.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir tatlı hazansın sen,
Bir
Bir
Bir
Bir
tatlı hazansın sen, efkarıma düşen
acı tebessüme, mest olurum ey yar
tahtı han isen sen, tekrarımda Gülşen
kuru selam ile, derdest olurum yar
Gülemem budaklara, güle sitemim var
Gülistana vardıkta, meneviş tenim var
Gülüşen hatıramda, müstesna yerin var
Güller arasında gül, güzidesin ey yar
Gümüş baldan renk aldı, ne dersin ey sevda
Cümbüş aldan ahenkli, gülnaz olur veda
Güzellik layihası, baki selam seda
Gözlerime göz düştü, Nebilesin ey yar
Yüreğim yatak yorgan, yüksünmelerine
Yüzüm karaya çalar, tiksinmelerine
Yürürüm azamete, göğsü gere gere
Yoruldum biçareyim, merhamet etme yar
Mehmet Sani Özel
06.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir tepenin sırtında
Bir tepenin sırtında
Seren camın penceresinden baktım
Omuzu ma tüy düştü
Uzatıp başımı göklere baktım
Alıcı kuşun pençesinde çırpınır serçe
Aksanı kırık haykırışlar inler havada
Fırtına öncesi hazırlıklar harmanda
Yerleri örseleyerek geçti önümden
Uzatmış yelesini rahvana safkan
Bir güvercin kanat çırptı silkindi
Tumdu yağmur suların da çimdi
Hüzün boran ın gölgesi gibi kıp kızıl
Seğirtip bağrıma lacivert indi
Vardım bir taş dibine diz çöktüm
İçimi boşalttım. Geçmişime ağladım
Aktım sel gibi göz yaşı döktüm
Göğsümün çayırından ak kılı söktüm
Kabaran hayallerin başını bağladım
Gözlerim var diye övüneceksin de
Gönlüne düşeni görmeyeceksin
Gülmek ne kadar zor gibi şimdi
Hasretin yüreğimde kor gibi şimdi
Sevmesini bilemedim ben
Gülün dikeni yüreğimi kanattı
Bir kuş kaptı bedenimi kırk kanatlı
Apardı sevda çukuruna attı
Umut yeniden yeşerdi, silkinip kalktı
Seneler misket gibi döner yuvarlanır
Baktıkça maziye kirpikler sulanır
Ah yağmur
Yağdıkça, sular hep yeniden bulanır.,
Mehmet Sani Özel
18.06.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir tutam yeşillik için,
Bir tutam yeşillik için
Binlerce kuru otu yaktım
Dönüp baktığımda geriye
Hazan düşmüş.Tebessümlerime
Bir ömür böyle geçmiş
Eyvah! ben ne yaptım
Hep ümitlerin peşinde
Yakalarım diye koşarım
Kimi zaman kabardım seller gibi
Zirvede ayağım takıldı
Yuvarlandım enginlere
Erdemin kucağına düştüm
Debelendim uçmak için
Kırık kanatlı kuşlar gibi
Devasa hayallerin dünyası
Açmazlarımı süsledi gözüme
Sonra,perde kalktığında aradan
Göründü gerçekler.Her şey olduğu gibi
Oturmamış bir yürek taşırım
Yalvarırım,birazda sen sırtına al beni
O alnımı gösterir,yazgın budur der gibi
Yinede olası kırıntılar ararım
Olmazsa olmaz! artık kararım kesin
Özgürlüğümü isterim.Bir başıma sal beni
M. Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bir yüzüm ayna..,
Bir yüzüm ayna..,
Diğer yüzümde taş kesiği., Mağlubiyet izi
Komşuya tembih ediyorum; Kazları bostana koyma!
Haber kanallarında, bir cüzamlının hikâyesi, dilden dile
Bir nidaya taş kesilirim; “Allah’a şikâyet ederim seni! ”
Kan kokusuna hafıza bulanır, yekten bakar körüm
Asabı bozuksa fertlerin, kim bilir daha kaç kez
Kaç kez yaşarken ağır işitir, yıkılır ölürüm
Ve cemiyetler intihara koşar, bile bile..,
*
Bir yüzüm ayna.,
Bir gözüm efganda kırmızı güle
Diğeri hüzünde, matemi ciğerlerime dolunca göğün
Kör gözüm! Dönüp Huda’ya bakar günde kırk öğün
Göle bulut düşmüş! Şayia aheste yayılır
Kim bilir! Bir yıldırım çakmasına
İpsiz sapsız, kurşun sekmesine
Kaç koç., Kaç aslan bayılır? !
Işık kırılmasına, yer oynamasına
Korkunun en hasına, kaç can dayanır!
Hayattan bigane meczup sayılır
Ve kim? Tanrısını suçlar da.,
Söver fiile..,
*
Bir yüzüm ayna.,
Şiirin kan tükürdüğü zamanlar
Şeref defterinde hıyanetin imzası
Şifa umulan yerlerde cüzdan sevdası
Şafii’dir o, küfrü işitince döner geriye
Ne kadar ağır Rabbim., Mazlumun beldeye vedası!
Minarelerin yanık sus-u, “sübbuhun kuddus.,” idab
Kırkikindiden sonra kıyamet! Arife bu(mu?)
Kurralara sormalı, mahyalar neden söndü?
Sözün erini bulamadığı karanlık gece
Kaldırın alametler, günahına ağlasın!
Can dokusunda şehvet sulanır he!
Allah’a şikâyet ederse masum
Sen., Yalan söylüyor de.,
Elektronlar, nötrondan.,
Soyunup, gelecek dile
Ve hala, cemiyetler intihara koşar
Bile bile..,
…
18.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bismillah,,
Suların güneşle oynaştığı yerdi.,
Seni bir havzada çırpınırken gördüm,,
Silkindikçe sıçrayan damlalar, firuzende.,
Sıralanıp bir bir, dört yana diziliyordu.,
İklim toprağımı okşamışta, şol bahar.,
İksiri suyla cevval olmuş abıhayatın.,
İlliyyuna uzan ey, göklerde boy at.,
Avuçlarıma aldığımda, alnında.,
Bismillah,, Yazıyordu..,
Ve.,
“Ve ellefe beyne kulubekum.,”
Kalplerimizi telif etmiş ya, Rab..,
İç ısıtan har, sen mevcuda şükran de.,
İcabına münhasıran, olayım ıssız oban.,
Orta yerde el alem görsün, hal müsait
Sen sürü ol, sen sürdüğüne çoban.,
Benim olan bir şey yok.,
Her şey sahibine ait..,
…
06.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Biz hep sevdalıydık.,
Biz hep sevdalıydık.,
Anamız kucağından fırlatıp.,
Kaderinle yoğrul diye yere attığında.,
Alnımıza yazılmış olsun, Vatan için ırgatlık.,
Gözlerimizde şafak söker, her gün battığında..,
*
Biz hep sevdalıydık., Hoş görmeyenler inanmasınlar.,
Bizde toprağın bedeli kandır! İnanmayanlar gelsin alsınlar.,
Bizim yüreğimiz vatandır! Vatan hasreti çekenler ebedi kalsınlar.,
Bizde esas olan ahseni takvim esaslı insandır. Baksın ibret alsınlar.,
Bizim gönüllerimiz handır saraydır. Mazlumlar karşılıksız kalsınlar.,
Bizde her can aziz, kutsaldır! Hasta emeller soluyup şifa alsınlar.,
Bizim bir erimiz namus için bir alaydır! Ordularını salsınlar.,
Bizde şeref söz konusu olmuşsa, ölülerimiz hay’dır!
Bizim inancımızda şehitlik en ala paydır.,
Oğul anasına derki; Rahat uyu anacığım, akşamları yattığında.,
Ana oğla derki, Oğul selam söyle Muhammed’e, (s.a.v.) meğer.,
Şahadet şerbetini tattığında..,
…
14.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu gece düşlerime gelme,
Bu gece düşlerime gelme, istemem.,
Bütün görüşlerim bir bet vefasızlığın elinde
Esaretinde iken ey fani, hayallerine soyunup
Aşkı memnuyu oynamak! istemem..,
Koyun koyuna olmak.,
Kollarını sarıp ta şefkatin soyunmuşluğuna
Kudurgan arzuları sünepe, sülük etmek mi?
İdam sehpasında kara kuru, asi duygularım
Anlık infazların meraklısı, tutkunu kim
Gel diyeceğim, cellatlığını icra et.,
Yıldırımın, şimşeğin ipini çek..,
*
Yine bahşende niran.,
Yine şehir harap, hane viran.,
Yığınla hasret, bir kibritle tutuşur
Yangın mı istiyorsun, kirm-i ebrişim
İşkillenmiş yapraklar, içinde bin bir bahar
Ve seni benden alan., Göksünü emzirdiğin şur
Zaten telleri ateşte üşür, şu pervasızlığın
Elinde fırsat varken, vur sende vur.,
Ayıpları ayyuka çıksın arsızlığın
*
Bu gece düşlerimde zinhar.,
Sular çalkantılı, denizlerde tayfun var
Mahremimde reddi hakime muhtaç karar
Mabedimde, Yaratana açılmış eller var
*
Yığınla acı ıstırap., Dost gülüşlerinde.,
Azledilmiş işgaller yaşarım, düşlerimde
*
Nedenleri ne sen sor, ne ben söyleyim.,
Sur’a üflenmiş., Pür telaş dönüşlerimde
*
Neden sen değilsin, heptendir böyleyim.,
Yarma tuz olursun., Bu gün seni görmeyim.,
-*28.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu gün yine sildim seni.,
Bu gün yine sildim seni.,
Gönlümdeki kerrat cetvelinden
Esrik hafızamın uç noktalarındaydın
Uğraştım bir meşakkat mangalının karşısında
Yüreğim köze kebap olmaya aşina..,
Baktım sevdalıların her biri.,
Şapırdar kendi balcısında.,
Yalelli havası esiyorken sokak aralarından
Yüzümde aldatılmışlık izleri gül yerine diken
Sahte kabadayıların nahoş naralarından
...şimdi ayrıyız..!
Resimlerde bir arada iken..,
...
Nü dedi ya, nağmelerimdeki, buselere
Veda ya bile sarılamadım, içten içe doyarak
O çoktan dalmıştı, kendi sularındaki küsmelere
Açık denizlerin çaresizliğinde, bir başıma koyarak
Bu gün yine sildim seni, ve şikara naza gidiyorum
Yorulmadım dil darım, yordamına gönül koyarak
Çoklukta yoklukla, yoluma devam ediyorum.,
Yüreğimin gözlerini, ellerimle oyarak..,
...
01.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu gün yine yerinden söküldün yürek
Bu gün ben
Işık huzmelerinden geçtim bilmeden
Bir yol var ki,
Telleri sonsuzluğa gerilmiş
Üzerine on binlerce mega vat
Sevgi elektriği verilmiş
Çarpıldım ay can
Can tatlıdır demedim
Şuursuzca üzerine atıldım
Canımı aldı canan, kırk büklüm büzüldüm
Yüreğime çizik attı hakeza
Yüreğinin hasretinden ezildim
Esmanın boşluğunda nüksetti feza
Ah ne olur.,
Ekseninde serseri bir felek olayım
Yakınında olmak yanmaksa meğer
Kafesteki kuşun.,
Kanadında tek bir telek olayım
Çarpıldım ay can
Can tatlıdır demedim
Cananın tuzuna biber gibi atıldım
Bu gün ben
Bir yüreğe dokundum, okşadım
Onlarca öldüm, yüzlerce dirildim
Bayıldıkça ayıldım saçlarını kokladım
Ruh bedenden sıçrayıp ta sıyrıldı
İradem cam gibi, düştü yerlere kırıldı
Onandım onurundan.,
Meftun oldum, muhabbetten haşlandım
Eğildim oluruna buse verip hoşlandım
Öptüm yüreği, öpüldün yürek
Bu gün yine yerinden söküldün yürek
Çarpıldım ay can
Can tatlıdır demedim
Şuursuzca üzerine atıldım
Mehmet Sani Özel
27/05/2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu handa.,
Tutuşmuş saçından yanarak gelen
Türlü derde deva derman bu handa
Yürek marazından biçare olan
Ruhlar saf saf olmuş ferman bu handa
*
Felek çemberinde dikenli teller
Gül koklayım derken kan tutmuş eller
Ağlama yiğidim korkaktır derler
Eken biçeni yok harman bu handa
*
Yurtlardan kovulan aciz umutlar
Talibin başında kara bulutlar
Kursağın peşinde aç gezen kurtlar
Çöller tarih olmuş orman bu handa
*
Cehrine dayanmaz sevdanın aşkın
Eşe dosta küsmüş ne kadar şaşkın
Vardıkça gönülde muhabbet taşkın
Üzüm yer bağ sormam, sormam bu handa
*
Oturmuş dervişler ilahi eder
Okunmuş sularda mahvolur keder
Aklıyla gelenler gider derbeder
Dünya alt üst olmuş çorman bu handa
*
Yar kaşı indirir döşe vurursa
Dostum rahatına köşe bulursa
Sevgi susadıkça güller kurursa
Billahi haramdır durmam bu handa
*
Ağlama gözlerin akına kurban
Ak gerdanda dönen takına kurban
Dokunma kalbime sakın ha kurban
Oturup dizimi kırmam bu handa.,
…
Mehmet Sani Özel
27.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu köy bizim değil, Sülün
Dilinde ot bitesi mi dediler sana
Hey gelesi hey.,
Hevenklerle muz taşınıyordu rüyalarda
Hergele çavuşu kaşlarını yıkmış bir kerem, ne deyim!
Hedik edip başakları yemedik mi seninle
Yer bizim şahidimiz; Ula Nazım Allah’tan kork,
Derse yüzüm yerde kalır. Utanırım şey, sen benimle..,
*
Uydurdular birkaç lafı bir birine takarak
Derken, Kezban’ın danasına, baka kaldık bakarak
Babo eşekler oynaşıyor, Hava ağır, sanırsam yağmura gebe
Aha! şu gelende bizim köyden topal Firdevs, ebe,
Eyde, bu toz bulutları neye alamet oluyor! ..
Aney, muhtarın atları döveni sürüklemiş parlıyor
Yoldan çekil Hudai, ezileceksin lem.,
Höt! Oda ne? Osman emmi yola barikat kurdu
Ocağın yansın emi! .. dedi durdu ve ellerini dizlere vurdu
Vurdu da durdu, Balcı teyze
Bre gavurun doğurduğu, sana ne oldu
Osman! yürek yandı kebap oldu
Bunalek tutmuş hayvancağızlar, bırakta geçsin beh.
Geçti toprağın tozunu yuvarlayarak yağızlar
Geçene kadar bir karış açık bekledi bütün ağızlar
Yığınların dibinden insanlar çıktı oraya, oğlanlar kızlar.,
Bir kahrumanlık etti emmim lakin, başına ağır geldi yıldızlar
Bayılana kadar yolda durdu, Bibim kafasına vurmasaydı
Budundan tutup çekti harmana, eh hak etti., Akıllı dursaydı.,
**
Dedim ki, saray yavrusu süslü Vediacığıma ben
Seni bilmem ama biz.,
Bu filmi seyretmeden çok önce yaşadık
Yanımızı ot dolu yastıklardan alıp ta,
Süngerli koltuklarla doldurunca
Kendimizi adam oldu sandık.,
Daha dün.,
Ayaklarımızda gislavet lastiklerle öküz koşarken
Bu gün, medeniyet budalası.,
Altımızla jeeplerle heyamola, dağlara tırmandık
Hangi petekten bal aldık?
Hadi gelin Fadime’nin düğününe köye gidelim
Köylü olduğumuzu desin diye köre gidelim.,
Bu köy bizim değil Sülün, Söyle nere gidelim
En iyisi, son kaldığımız yere gidelim…
01.12.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu yürek seninmi?
Bu yürek senin mi?
Yorgun düşlerde yaslanacak dal arayan.,
Dünyaya sahipmiş gibi gezinirken bir yanı üşüyen.,
Hayat kırıntılarını toplayıp mutluluk halelerine dönüştürürken,
Sevinç şarkıları söyleyen.,
Yalnızlığı yar edinmişken, ellerini boş sanarak,
Sanıların tüylerini renklendirip sükunet tablosuna dönüştüren.,
Tek başınalığın efkarıyla vuslata veryansın eden.,
Etrafında gezip dolaşanların uzanıp tutamadığı,
Gülücüklerini gonca yaprağına düşüremediği.,
Uykusuz gecelerin medarı iftiharı.,
Vefayı arayan infial! ..
Bu sen misin?
Özgürlüğün türabında, yeşermeye can atan körpe filiz.,
Şans yumağına hayat masurasından iplikler saran.,
Aşiyan da ah edip ah! Yuvam diyen..,
Ucu gök kuşağına bağlanmış geçmişin.,
Umuru kaderine terk etmeyi çare, tek bilen.,
Sonra sarmaşık gibi pencere kenarlarına dolanan.,
Koşmaktan yorulmuş, seken kaya dibi kekliği!
Bu yürek senin mi?
Meleyen kuzu.,
Baharın yolcusu sen misin yalnız.,
Bütün hayatlar toprak gibi bir tende,
Terler, terledikçe gözenekleri tazelenir hem de.,
Ayrılığa varınca matem, yok oluşa ilham olur.,
Sevda bir rüzgarın esenliğinde son bulur..,
Yükseklerse baş döndürür.,
Var ya! ..
Geriye dönüp bakmadan gidişler..,
Yok mu o gidişler, Ah! O gidişler.,
Çok umutları söndürür…
Mehmet Sani Özel
09.02.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bundan biraz önce.,
Bundan biraz önce.,
Bir genç kızın iki sandığı olurmuş.,
Birinde çeyizi, dantelli örtüler diğerinde,
Ziyneti, kaş göz saçlara maşallah okunmuş.,
Çeyizin azlığı çokluğundan ziyade.,
Ziynetin sıhhatine bakılırmış..,
Sırf bunun için toylarda.,
Boynuna gerdanlık, beline gümüş kemer.,
Başında kutsal Kitap ve kokulu mumlar yakılırmış.,
Yüzüne bakınca büsbütün kızaran.,
Eli el eline değmemiş, bakire kızan.,
Gönlünü mecnuna vermemiş, Leyla.,
Gör ki, haza şeksiz şüphesiz bir Süheyla.,
Derken basiretin salipleri ve talipler.,
Eşik aşındırmış, kucaklarında güllerle.,
Al aşağı ver yukarı söz sükuta erende.,
“Gelin ata binmiş ya nasip demiş! ”
*
Ey benim Anam Babam..,
Kime verdin sandıklı sahibeyi.,
Kime verdin akça kızın kızlığını.,
Saray hollerindeki modern kölelere mi.,
Sakat düşüncelerle diri görünen ölülere mi.,
Yolunu bulamayan sarhoşa, keşe mi.,
Yerini yurdunu bilmez serkeşe mi.,
Ruhu cesetten bizar, leşe mi?
*
Şimdi ne sandık var ne sanduka.,
Emanet ehlini ararken, düşmüş anguta.,
Kolay kazan, bol bol harca.,
Olmayan namus mu!
Kefil, bütün borca..,
-*13.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Büyü bozuldu!
Bir kaç cephede birlikte savaştık
Kim bilir kaç engeli gönül gönüle aştık
Yurt’a vardığımızda kara dikenleri kaldırarak
Anasına avradına gidenlere yol açtık
Sırf huzur bulsun diye enam
Binlerce beladan kenara kaçtık
Sonra ortalık sükuna erdiğinde
Güldane’yle Erdi’nin düğününde
Sevinçlerimiz tepeye gelmişken
Yanlış teline dokundular sazın
Büyü bozuldu!
Olan bitene şaştık
Bir yanda sen vardın
Bir yanında ben enkazın
Ant olsun! Diyemedim
Hiç bitmesin diye
Şen şatraklığın
Ve Vatanı tahrip eden
Şu sendeki bağ bozan hazzın..!
…
21.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Büyüdüm diyorsun.,
Büyüdüm diyorsun
Dağlara bakıyorum arasında
Neden seni göremiyorum
Ben ne kadar cüce kalmışım meğer
Uzanıp ta küheylanın yelesine
Saçlarını öremiyorum
Kör kötek giden arızalı bir baht
Vefa yerlere düşmüş. Başı çamurlu
Üzerine eğilir gönül
Sarayındaki metruk taht
Sevgi denizinde sürüklenir
Sancılı günlerimde Anam gibi bulutlar
Başımda dikilir. Ak elleri hamurlu
Aşına kaşık kaşık banayım senin
Neden felek. Neden sırtın kamburlu
Ecrini posta koydum yasın
Acısı filizlenir kırık umutların
Yan yatmış kabir taşlarından
Kalbimi çalan haydutlar
Birazda yorgun hayallerim ağlasın
Büyüdükçe küçüldüm ben
Bir vadinin darlığında yüksündüm
Kanyonlarda kartal yuvası
Alıcı kuşların pençesinde serçe duası
Gözlerime vurdukça akarsuyun şuası
Yamaçlardan yuvarlandım, döküldüm
Bir çınarın kovuğunda kaldım, paslandım
Bir şimşek çaktı. Sellere kapılıp ıslandım
Enginlere vardık ta, hicrana yaslandım
Hazan başımı okşadı. Nev baharda uyandım
Yoksa sen beni adam mı oldu sandın
Bir gülün dikenine takılıp kaldım
Sımsıkı sarılmışım kuru dallara
Yıllar var ki,
Ben o gülü kendime dost sandım...,
25/05/2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Canıma canansın Leyla
Kaç yoldur gönlüme girer çıkarsın
Alem çığandayken ağlarsın Leyla
Bütün güzellikler bendendir dersin
Ruhumu ruhuna bağlarsın Leyla
*
El aman hafızam sana dolanır
Bilemedim sular nerden bulanır
Yadıma düştükçe gözler sulanır
Yaktın yüreğimi dağlarsın Leyla
*
Kaç yıldır fezada yek başınayım
Yıldız olamadım tek başınayım
Güneşim diyorsan çık karşındayım
Ancak sen canıma canansın Leyla
*
Umut yitiğimiz demez mi Mevla
Hangi nüktelerden sızlanır şeyda
Her karşılaşmamız elim bir veda
Köz olur kalbimi dağlarsın Leyla
-*03.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Cehenneme koşan devler.,
Adem suçlu geldi diye mi? ! ., Dünyaya ya Rab.,
Buyruk başına akvam., Mazlumdur Acem, Arap.,
Moral takviyesine muhtaç mahzun gönüller harap.,
Zulüm ifrata varınca, Kana boğulmuş türap.,
.*.
Katlanılır rızasına Allahın., Küffar uyanmasın.,
Ölüme böyle atlanılır, velev ki intihar sayılmasın.,
Katliam şenliğine besleniyorum, beni kimse kayırmasın! .,
Rabbim, sana sesleniyorum! ., medeniyet buysa…! ? .,
Yevm-il kıyamete kadar., Hiç ayılmasın.,
*
Kana kan istemiyorum., İlahi “rabbi yesir.,”
İsterim ki, dirayetim ve iradem şirke olmasın esir.,
Bu harpse harp mert değil, ne Uhut’a benzer ne Bedir.,
Ey îman! Soluduğum havadan seğirtip damarlarıma gir..,
İşte yürüyorum., Başıma gazap yağdıranlar utansın.,
Hakkımsa çekerim., Hatıram vefaya miras kalsın.,
Tarih sayfalarında alnı açık yüzü pak avasım.,
Meşhet vatandır! Üzülme, dik dur Asım.,
*
Yer cücelerinin elinde., Şeytan üreten evler.,
Açık kapılardan., Cehenneme koşan devler..,
…
01.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Cenneti verirdim ağlamalarına
'Ben sıla-i rahim! Gezisinde iken, tutulduğu amansız hastalığın (kanser) pençesinde ve
ardında 2 yetimi bırakarak henüz 45 li yaşlarında Rahmeti Rahmana yürüyen değerli
dostum ve çok sevgili arkadaşım (İstanbul/Kartal Çavuşoğlu Merkez Camii İmamı)
'ŞERAFETTİN GÜL' Beyefendinin aziz hatırasına, Allah'tan Rahmet dileklerimle ithaf
olunur..,'
...
Yüzümde ter taneleri
Yüküm bir acı haber ki sorma
Yüreğimde acıya çalmış hatıralar
Her hangi yöne baksam da çaresiz
Ardında bıraktığın anılar dost!
Aman dileyerek durmadan
Ha bre üzerime fırlar..,
*
Elimde olsa.,
Cenneti verirdim ağlamalarına
Bu cengi bilmem ben henüz tatmadım
Can vermenin bedeli nedir, var mıdır? !
Ezan seslerine kattığın lezzet sana yeter
Şahittir her sabah yüzünü okşayan seher
Aguşunu açmış bekler son peygamber
Hatırına gelirsek de, Allah aşkına.,
Habibullaha bizden selam ver
Şahidim, her duyan “Allah rahmet etsin der..,”
…
29.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Cesaretin varmı?
İklimler tuz koydu toprağıma.,
Çorak yurt gelir, çektiğim nefeslerime
Gayrı seni zelzelenle, gönlüme eker biçerim.,
Hangi gün boran, söyle hangi gün hasat?
Biçareliğimdeki içerime hiç heveslenme.,
Çözülmeyen düğümler, yoğa bağlamış beherimi
Avuçlarına varamadan kabullerim, daha.,
Alnını öper, öperde durur bütün yalvarışların.,
Ben miyim kaderinde, bir kuru diken şu bozkırın.,
Aklım ihtiyar olsun varsın, bedenim dalkıran genç.,
Buyur! Canım ol., Görmeyeceksin direnç..,
Gitmek, sığırcık gagasında çerçöp.,
Yazın gelecek yavrulara yuva olsun.,
Cesaretin var mı?
Gel sende gülün dikenini öp..,
Gelmek mi dedin? Hiç gitmedim ki.,
Yalanım yok.., Allah şahidim olsun..,
Omuzlarım Anadolu bayırları,
Karlı dağlara sevdalıyım.,
Ağlamak mı istiyorsun?
Al sana aslan yataklarıyla yamaçlar.,
Göz yaşların olsun akarsularıyla çavlan.,
Huzura dolsun umutsuz aşklar ve açlar.,
Davran, güzide ipek, Vahide’m davran..,
Şu yıldız, bu ay.,
Buda bayrağıma renk veren.,
Damarlarımdaki (kırmızı) kan..,
Göğsümü yarda bak! Orada.,
Çiçek açtıran., İman…
…
05.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Cumhuriyet Ve Kadir
CUMHURİYET VE KADİR
Hiç şüphesiz; “Cumhuriyet fazilettir! ” Esarete alınmak istenirken, işgale uğrayan bir
milletin, bağrından çıkardığı “Gazi Mustafa Kemal paşa” (ve değerli efradı) önderliğinde
düşmanı bertaraf ile tesis ettiği “Cumhuriyet! ” Halkın kendi kendini idare ve sevk
etmesi, “çoğunluğun yönetimi! ” demektir.,
Açık ve sarih olan “Fazilet! ” tarifi böyleyken ve merhum “ATATÜRK’ÜN” de bu
doğrultuda açık ve net gayret ve çabaları ortada iken yani; “TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜR VE BAĞIMSIZDIR VE İLELEBET PAİDAR KALACAKTIR! ” v.b. gibi vecizelerine
rağmen bu gün hala bir takım kesim ve kimselerin kendi anlayış ve izanlarına göre
“CUMHURİYET” yorumu yapmaları esef ve üzüntü vericidir!
Halbuki, Cumhuriyetin mayasında, dili dini, ırkı, mezhebi ve meşrebi her ne olursa
olsun, bu (ANADOLU) topraklarda yaşayan herkesin “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! ”
diyebilmenin onuru ve gururunu göksünü kabartarak söyleyebilme idrak ve anlayışında
olmasıdır.., Bu, Vatanın özgürlük ve bağımsızlığını savunanlar için bir şereftir.,
“ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR! ” Söylemini anlayıp hazmetmek
(çok önemli!) yeterlidir., Allah (c.c.) bu millete zeval vermesin..,
Bu anlayış ve arzularla, “CUMHURİYET BAYRAMI’NIZI” tebrik ediyorum..,
“KADİR GECESİ! ”
Dinimiz İslam terminolojisinde “Bin aydan hayırlıdır! ” diye müjdeleyici boyutu ile kısaca
kutsal kitabımız “KURAN-I KERİM! ” bu vakitte Dünya boyutuna indirildi ve insanlığın
kurtuluşu, iki cihan saadeti bu kitap (Kuran-ı Kerim) vasıtası ile tahrif edilmemiş
haliyle, hikmet ve sırrı, Yaratıcının (ALLAH c.c.) yarattıklarına (Vahyini) buyruğunu
sunması olayının seneyi devriyesidir.,
Bu gecenin idrak edilmesi demek katiyen diğer geceleri zayii etseniz de bu bir gecelik
toparlanma ile Allah! a yönelmekle kurtuluşa ereceksiniz demek değildir! Ancak bu
gece, geçmiş gece ve gündüzlerimizde işlediğimiz yararsızlıklara bir daha
dönememecesine tövbe, istiğfar, samimiyet, kararlılık ve doğru, dürüstlüğün icrası ile
yaşam sürmekle mümkün olacaktır..!
Nasıl ki, “CUMHURİYET FAZİLETTİR! ” der de, dediğimize inancımızı icra etmezsek, yani
yaşantımızda bu tutum ve davranışı, inancı göstermezsek sözümüze muhalif oluruz!
KADİR de o dur ki, “ALLAH BİRDİR! ” diyen, hali hayatında asla ve kat’a bilinçli olarak
bu sözüne muhalefet edecek hal ve harekette bulunmamak için samimi gayret ve çaba
içerisinde, sürekli şuurlu olmak zorundadır!
Kısaca; “KADİR GECESİ ŞUURLANMA VAKTİDİR! ”
Alemi İslam’a (ve bütün Dünya ya) hayırlı olsun..,
Bu anlayış ve arzularla da; KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN.., diyor, tebrik
ediyorum..,
2910.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Cürmümeşhut.,
Bu yazda.,
Fiyakana hasret bakmalarım.,
Af getirecek düzenlemeler zihinden kalktı.,
İçimden bir şeyler koptu ve sarı sıcaklık aktı.,
İliklerime dokunduğunda iki ucu ışık gecelerin.,
Ruhu ayrılığı terennüm eder cürmümeşhudun.,
Maskesi yırtılmış alil, baharı erteleme becerin.,
Kısa günde kırk kez seker şimşek çakardın.,
Bir zamanlar vaktin çoğu benimleydin.,
Ah! Sen, ne çok meşhurdun..,
Eyvah ki, yine.,
Bu yazda fiyakana hasretim.,
Yakardıkça yüreğin, açıldıkça ellerin göğe.,
Tanrıya olan yakınlığın ömründen alır kesretin.,
Ne kesik başın hikayesi, ne Yusuf’un kuyu çilesi.,
Seni bir tek haber sevindirecek, biliyor(mu) yum.,
Ebrehe’nin fillerini ürküten siccinli ebabil sesi.,
Kıyamete ramak kala, Rabbim ne kadar haşin.,
Ölü zamanlarda., O can çekişen yerin nefesi.,
Nevrimden al, kan rengini sana veriyorum.,
Mühletin ipi arşa doğru uzanıyor.,
Heyhat! Bense gayriihtiyari.,
Gerdikçe geriyorum..,
Elveda erguvanın gizemindeki sayha.,
Merhaba Fizan’daki vakur, kutlu vaha.,
Zekeriya için Ecmel, ha İsa ha Yahya.,
Vuslata yorumum., Tövbe ederim.,
Yönüm, tek bir Allah’a..,
…
14.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çekim yasası!
Işık kanunu ve çekim yasası!
Çelik büken bileklere an şerh koyar
Muhabbete ne muhalefet eder
Hani aht ant yemin edilir
Hani vahdet tek tevessüldür
Hani gözlerde sıracalılık sere serpe dir
Hani “Allah için.,” söz verilir.,
“Ölümden sonraki hayat! ” için(mi?) .,
“Uğraşma benimle üstat! ” denir
Eh, “Şahit ol(acak.,) ! ” Kalem.,
Hangi bedbahtlığın çukuruna
Düşürüldü acaba
“Seni bana Allah gönderdi! ”
Atom gibi kelam..,
Şahit ol Mevla’m!
“Bedir destanı! ” ney’le nef’i
Şefkat yonca kuzusu mübarek
Yeşile ne kadar aşina şu alem
Bir damla su akıtmıyorken
Fırıldak mevsimlerin ürünü
Tabiatı bozulmuş meyvelerde damak
Hiçbir şeyi olmayanlar memnun
Her şeyi olanlar ağlıyor!
Fukara vakitler
Fakrı zarurete aç ve.,
Yürekte yer çekimine aykırı meyil
Kırılmaz ol, adına aşk desinler
O çektikçe sen eğil..,
Gece kuşu gündüz huşu içinde uyur
Haykırışı yusufçukları taklit edercesine
Yurt o kadar ılıman ki, ferah anlatımlarda
Altı ay da nasıl doğup büyüdüğünü
Işık kanunlarına uygun
Gölge oyunlarıyla destekleyerek
Aslı olmayan Kerem’siz aşk hikayesi(ni)
Ağzından bal damlar.,
…, anlat…
…
15.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çırılçıplak hümeyra (açılım I)
Gaziler ve aziz şehitlerimizin anısına..,
Şükran, minnet ve fatihalarla ithaf olunur…
**2005**
Alelade aciz bir kul edasıyla.,
Yaratana duadır, bu inleyiş ancak.,
Adem’den beridir, “Allahuekber” sedasıyla.,
Dalgalandı., Dalgalanacak., Bu kutlu sancak.,
İbrahim’den beridir tevhidi bayrak getiren.,
Mahşere kadar yürür, yürüyecek bu tren.,
Kim o, Tanrı selamıyla hatırımıza giren.,
Söz bir, Allah bir, Vefa’dadır bu ten..,
***
Tarihin kaç yerinden vurdu da, vurdu neşter.,
Ki, şakaklarımın coğrafyasında, inleyen ter.,
Ben bilirimde., Tekfur, dünkünden bet beter.,
Rabbim., İnkarcılara küfrün hüsranını göster.,
***
…..sen, o özdeyişsin.,
Efkarda çok şey istemeyen.,
Hani şu; “.., bir lokma! ” Felsefesinde.,
Olduğu gibi, “başa gelen çekilir! ” anlayışında.,
Zor zamanlar ve dar mekanlar eşiğinde.,
İşittikçe ıstırabım şahlanır, Huda’ya.,
“Bir hırka.., hikayesine tav oldum.,”
Oluk oluk göz yaşı döke sim varken, ağlayamam
Rahmet iklimlerinde yalnızlığa mutacım, açım.,
“Ne kadar garip olduğumu bilemezsin sen.,”
Şimdi isterdim hüzün esenliğe dönüşsün
Bereket solurdu dudakların hilalleşmesi
Ne için? “Bir katre sevgi ki, hem de bin bir yudum.,”
Bendim o, Diz çöküp yer sofrası kuran.,
Bendim o, Yumruğu soğana, lokmayı tuza bibere vuran.,
Bendim o, Suretin karşımda, sireti iç yerimde durduran.,
Bendim o, Söze sadakatten zamana kerte koyduran.,
Sen, zengin düşlere hamileyken.,
Ben yüreğimde hep mazlumu buldum.,
Kaç yıla kurduğunu bilmeyerek beklerim
Ahdettim, uğruna “Sübhanallah” derim.,
Ve, “Bende vefa olmasaydı.,”
Duldalarında, huzur olan aziz Yurt.,
“Bu kadar güzel gülemezdin sen.,,”
***
Ölü toprakları bolluğa bezedin.,
Rüzgar, fırtına hangi yönden vurursa vursun.,
Özlemler özgürlük yolunda, ateşlerde gezdin
Yılmadın asilzadem, sen hep karşı durdun.,
Sırf gamzelerini görmek için, cefanın.,
Dikenlerin ortasında bir dünya kurdun.,
“Gül dedim, bahçenin en mutena yerinde.,”
Dolunaya dolmuş gece gibiydi sevincim.,
Renkler karadan mora, maviye berceste
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şeb-i yelda nın elleri, ciğerimi yerinden söküp.,
Aruz veznin ruhuyla, toprağı öpüünce.,
“Goncalar açıverdin, muharremin seherinde.,”
Kerbela bağrımda ılgıt ılgıt matemiyle eserken.,
“Evladı Nebi! ” gül bahçesinde dikenleri keserken.,
Şeyda bülbülü yurduna kondurduğunda hakseverler.,
Mabede dönüştü, şehitlerin Hakka yürüdüğü yerler.,
“Güneş hiç bu kadar gülmedi, güllerin şehrinde.,”
“Onlar diridirler..,” diyordu “Kuran-ı Kerim” şerhinde.,
Güzide menkıbeler buyurdu bürran.,
Gerdeği hak etmiş güveydi, hürriyet o an.,
Seninle yaprak döktü, intikam duyguları hırs ve kin.,
Sen ey, üzerime uluhiyet yelleri estiren kutlu tin.,
Ne olur bir daha, bir daha ruhumun derinliklerine in.,
Hiç çıkma kalbimden, ebediyen hafızama sin.,
Göğsün dağları fırlatacak kadar kuvvetli yay’dı
Ah! “Bende bu aşk olmasaydı.,”
Sen gideli beri gökten bir değil, binlerce yıldız kaydı.,
Var ya; Çanakkale, “şakk-ı kamer” gibi, kutsi olaydı.,
Öğretmesen sevmeyi bilemezdim ki, ben.,
Göksünü siper eden ey şanlı asker, ey sarı Sözen,
Ve., “Seni ne kadar sevdiğimi bilemezdin sen.,”
***
Hakayık pazarında yiğitlik efsane.,
Hakkın kabulü şayanı iyilik, tane tane.,
Söyle bedir, sizin belde kemdir, kaç hane? !
Bizde modern’iteye yenik düşmüş töre, anane.,
Ah! “Hafıza beneklerimde, sevgi damlaları.,”
Damdan dama düşüşüm var, örterken üşüyen yanları
“Uçmağın dudakları, öptüğünde bütün camları.,”
Ölürüm senin için! Kömür gözlü mehabetim.,
Fakirim, “Allah biridir! ” Demek kadar servetim.,
Sonra ağladı dediklerin de, bir öksüz bir yetim.,
Sıyrılıp yere indi lime lime, kemiklerden etim.,
Zalimler mağrur, zulüm çok ketum.,
“Miskale zerre”ler dağ olur, top yekun.,
Kuyruklarından tutup kuyuya attıklarında, yılanları
“Berzahta nöbete koydu melekler, seven canları.,”
“Bende sabır olmasaydı.,”
Ya bende haddin, yeşil çimenli hudutların.,
Ya bende kadri, Yusuf’u yiyen kurtların.,
Ya belleğimde filizlenen manzum umutların.,
Işık ararım, Yakup gibi ardında, dağılan bulutların.,
Beklemeyip atlasaydın, serden geçipte yardan.,
Vallahi kurtulamazdın ebeden, ateşten nardan.,
“Vuslat ne erdemdir, bilemezdin sen.,”
Varidatı fark edip, acayibine gülmezdin sen.,
Mefkureyi reddinle, yurduma giremezdin sen.,
***
Ah gece! Ufuklarını nur sarmış, nurani gece.,
Ağzım dilim lal olmuş, tüm hücreler tek hece.,
Azade edilmiş hür, betimleriyle aşk bu gece.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nihavent ve hüzzam, bir iler bir geri imece.,
Ve “Gecenin koynunda Leyla, çırılçıplak hümeyra.,”
Gel ey, narin ellerinle teennilerime dokun selva.,
Serde olmak yerde olmaktan değimli daha evla.,
Değirmen taşlarında zahire olasım gelir.,
Uyan Akif! ufukta nevra, ola ki asım gelir.,
Hak yolunda paramparça nefesler, zafere dolasım gelir
Sanki Medine’de sabah, Mescidi Nebiye Kasım gelir.,
Ruhu mücerret olup, ehlibeyt’e selam durasım gelir.,
Zemzem dolmuş, Hacer’in İsmail’i yıkadığı kovaya.,
Kolay mı senden geçmek, Dokunma! içeyim, doya doya.,
Kollarım bağrını sardı, sarılı kaldı ey nazlı bahar.,
Dünden bu güne gülümser, zirvelerde kristalleşmiş kar.,
Görüşlerim edep engellerinde, takılı kaldı.,
Çivi gibi tasan, Hasret ki, yüreğimde çakılı kaldı.,
“Çerçi naralarında name, latifedir Süheyla.,”
Yıkılmadan meşhur, bana gelirsin yüreğim., Veya.,
Ben çıkar alemlerin ucundan haykırır, düşerim haya.,
*
İstanbul’da Evliya, İstanbul’da Seyda.,
İstanbul kuş kanatlarında, mesrur şeyda.,
“Sevgi nümayişleri ki, İstanbul bir başka Leyla.,”
İstanbul için, “Beldetün tayyibetün.,” dediya Mevla.,
“Bende bu sebat olmasaydı.,” Sende ayn-ı ela.,
Yedi yere muhabbet gizlemezdin sen.,
“Boğaza inciler dizemezdin sen.,”
Bin yıldır damarlarımda şeker ezdin sen.,
Sevgiliyi hissettin, hasreti mi sezdin sen..,
-*21.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çırılçıplak hümeyra (açılım II)
Avuçlarımda mahzun, boynu bükük bir dilek.,
Beni vurmayı göze almışın ya çok kolay olacak
Gamzelerimde tebessümlerin, istersen ipini çek
Kan yok bıçak yok, öldürdüğünü kim bilecek
Senden kalan., Kapımın önüne bıraktığın çiçek.,
*
Acındıran nameleri pek ala inleyebilirsin
İstersen içine dönüp kalbini dinleyebilirsin
Kendini bilsen yetecek, beni hiç bilmeyebilirsin
Ki, beni çıkardığın yere, (çıkardınsa) kıyamet girsin.,
Mazlumların duası, semaya nur olur direk.,
*
İstemem bendimi süpürüp geçecek taşkını
İstemem özlemi ışık söndüren karabasanı.,
İsterim ki, icabında kırk yarsın kılıç kıl’ı
İsterdim ki, Öfken okşayadursun akıl’ı
İşte bu bükülmeyecek olan, imanlı bilek.,
İşte bu, istenenin kerem edeceği masum dilek
*
Keşkeler im., Ah! Vefasız, şu iğneler olmasaydı
Sende sunum cefa., Bende bu sabır olmasaydı.,
Oğul vermezdi., O Rahmet bulutlarından arılar
Sanma sildim., Fiiller failden hızlı hakka varırlar
Bilmesen balı, kovana giremezdin sen.,
Mevla’dan merhamet dilemezdin sen.,
*
Avurtlarımda hicran, hilkati him dil rubası.,
Dil ovasında can çekişir, dargın kumru edası
Ay sürte koymuş, mülahazaların yasası.,
Düşler be gönül., Düşüncelerin olmuş aynası.,
İç yerim almıyor., Sağ göz sol gözün oynaşı.,
İki zıt kutup! Olur mu Feth-i mübin’e koldaşı
*
O çöllerde vaha gibi, göründüğünde serap.,
O yetim yüreği gibi, tekmeyi yiyince harap
O hangisi mavidir vehmi, kızıla boğulan garp
O divanda derki, hangisi barış, hangisi harp
Ah! Şu bendeki köşk olmasaydı.,
Açıp ta kapıyı, asabımı yere indiremezdin sen.,
Açıp ta kapıyı can evime, (can almaya) giremezdin sen.,
Ecel haberlerine, böyle alaylı gülemezdin sen.,
Art arda., Faili meçhullerle ölemezdin sen.,
*
Bana sensizlik, sevdada fetret ne diye.,
Bana sensizlik hasret, ikram, hediye.,
Bana sensizlik aydınlıkta karanlık niye.,
Bir asude aşksın ki, (ille de) inlerim sen sen diye.,
Üşüyen yanlarımdan, ellerine eller fışkırır.,
Tin, lisanı haliyle maziyi yasa boğar, hıçkırır
İltica yasasına aykırı, mülteci olan sır.,
Hatırı sayılır ne varsa, hırçınlaş vur kır.,
*
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Güneşin doğuşuna karar kılmış, nabiye.,
Çırılçıplak Hümeyra, bahara soyunmuş yek vücut.,
Ey Latif, ne zaman âfakı saracak yeniden vedud.,
Gönlümden, Ayülger kaydı.,
İklim böyle sert olmasaydı.,
Adını kalbimden, asla silemezdin sen..,
-*02.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çırılçıplak hümeyra.,
Bir hırka hikayesine tav oldum.,
Ne kadar garip olduğumu bilemezsin sen.,
Bir katre sevgi ki, hem de bin bir yudum.,
Bende vefa olmasaydı..,
Bu kadar güzel gülemezdin sen.,
*
Gül dedim, bahçenin en mutena yerinde.,
Goncalar açıverdin, muharremin seherinde.,
Güneş hiç bu kadar gülmedi, güllerin şehrinde.,
Bende bu aşk olmasaydı..,
Seni ne kadar sevdiğimi bilemezdin sen.,
*
Hafıza beneklerimde, sevgi damlaları.,
Uçmağın dudakları, öptüğünde bütün camları.,
Berzahta nöbete koydu melekler, seven canları.,
Bende sabır olmasaydı..,
Vuslat ne erdemdir! Bilemezdin sen.,
*
Gecenin koynunda Leyla, çırılçıplak hümeyra.,
Çerçi naralarında name, latifedir süheyla.,
Sevgi nümayişleri ki, İstanbul bir başka Leyla.,
Bende bu sebat olmasaydı..,
Boğaza inciler dizemezdin sen.,
*
Avuçlarımda mahzun, boynu bükük bir dilek.,
Mazlumların duası, semaya nur olur direk
İşte bu bükülemeyecek olan, imanlı bilek.,
Bende bu sabır olmasaydı..,
Mevla’dan merhamet dilemezdin sen.,
*
Avurtlarımda hicran, hilkati him dil rubası.,
Ay sürte koymuş, mülahazaların yasası.,
Düşler be gönül., Düşüncelerin olmuş aynası.,
Şu bendeki köşk olmasaydı..,
Açıp ta kapıyı can evime, giremezdin sen.,
*
Bana sensizlik hasret, ikram hediye.,
Bir asude aşksın ki, inlerim sen sen diye.,
Güneşin doğuşuna karar kılmış, nabiye.,
İklim böyle sert olmasaydı..,
Adını kalbimden, asla silemezdin sen.,
…
12.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çivi yazısı.,
Sfenksin yüz hatlarında kırışıklıklar
Yüzyıllar asit yağmurlarına kurban gitmiş
Bakınca göze gelmiyor artık fellik ışıltılar
Akne çukurlarını pudralamakta maharet iş
Yanık mermer sütunlar el kirinden tüysüz
Tüllerle şallandırılmış Flora dans eder
… bu gün ünsüz..,
*
Çivi yazısı lügatini sökmüşler
Piramitlerin gizemi gün ışığında peyderpey
Serkeş bile bilirdi; İnsana Tanrı demeyenlerin
Tepesinden aşağı nasıl kurşun dökmüşler..,
Döşleri kemre tutan gladyatörler
Durmaksızın kelle sökmüşler
Çamaşırın kirini paklayan kil
Kiri pası alıp götürense Nil
En muhteşem zamanlarda
Nefes almak yasak..!
Hoşa giden bir sese karışmak.,
Kelebeklerle çiçeklere koşmak, yarışmak
Yarılmamış nasırsız el dil varsa kesilsin
Kula düşen Tanrının rahatına çalışmak
Etrafta bu kadar mazlum varken
Firavunlar ödlümü sahi..?
…
04.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çoban sofrası.,
Ayak bileğinde halka
Bucak çayırında şahlanır kısrak
Ardında alaca bulut gibi koşar yılkı
Öğüre gelmiş olmalı, yoksa nedendir bu fırıldak
Çoban kuşluk namazına durmuş önünde çıkı
Şalvarında kırk yamalık, azığında tuz biber
Birde kurutulmuş et (diyor) kıkırdak..,
Değirmen deresinden doldurmuş suyu
Merkebin sırtında, heybenin bir gözünde testi
Hasır gibi olmuş avuç ayaları, tokalaşınca
Nasırı keskin bıçak gibi ellerimi kesti
Kalpağını atıp yere üzerine oturdu
Bir soğan aldı bohçadan
Gavurun döşüne vurur gibi vurdu
Sonra sığır yatağa çekiliyor mu diye bakına durdu
Bakışları gözüme gelince irkildim!
Fezada mavi gezegenleri seyrederken
Sanki nazar boncuklarından gözüme güneş vurdu!
De buyur., Çoban sofrasına
““Bismillahi hayrrürrazikin! ””
Göğsünde muska mushaf
Sağ cebinde “Envarrul aşkin! ”
Sol yanında içinde hançeri olan kın
Etrafta berzahtan buyurmuş onlarca tin
İçlerinde bir tek ben(mi?) zelil bir ben miskin
Allah bilir! Bunların içinde hangisi cin.,
Hızır kim.., İlyas kim..?
Bir kıraat işittim ki, yüreğime neşter vururcasına
““Vettini vezzeytuni ve turi sinin..,
Ve hazel beledil emin…
Le kad halaknel insane
Fi ahseni takvim…””
…
07.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çünkü biz., Sadece İnsandık..,
Biz ihtişamı.,
Sırtımızı taş duvarlara vererek.,
“İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak evladır! ”
İktiza ettiğinde, bal sevmezik, nankörlüğüyle.,
Üzerimize geldikçe, köşe bucak kaçıp göçerek.,
Aman namusumuza halel gelmesin diye.,
Hep ücradan, uzaklardan izledik..,
*
Hangimiz? !
Muhteşemin çarkına paçayı kaptırdı.,
Hangimiz o olmadık iftiralara kılıf yaptırdı.,
Kimi diğerimiz karambolle, cürmü sabit sayılarak.,
Mahpushanelere sürüklendi pür telaş, yalın ayak.,
Aç biçare açık kaldık, hastalarımıza ilaç alamadık.,
Devletin bekasına duacıydık, nefrette kalmadık.,
Allah şahittir ki, Asla Vatan haini olmadık..,
*
Biz..,
Hazinenin arsalarına kondu kurmadık.,
Zalimde olsa düşene el kaldırıp vurmadık.,
Haklıda olsak, Devleti aziz bildik, karşı durmadık.,
Asker olduk aşkla, bedeli kaç paradır diye sormadık.,
Adalet düşledik, ihtişamı hayallerimize koymadık.,
Türlü hile ve desiselerle, beytülmalı soymadık.,
*
Biz, sırtımızdan..,
Şerefsizliğe geçmek isteyenlere yol olmadık.,
Biz naçar, garip gurebayı kucaklamaya doymadık.,
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir! ”
İlkesine inandık, sahtekar ve samimiyetsiz olmadık.,
Vatan, namus ve bayrak için, yandım Allah! Diyenin.,
Ülküsüne gönüllü kurbanlardık., Cayır cayır yandık.,
Ne güne (haşa) keşke dedik, nede düne pişmandık.,
Çünkü biz, “Bezm-i elest! ” ten beridir.,
Ulü-l emr’e, itaate inandık.,
Çünkü biz, özü sözü bir.,
Sadece İnsandık…
-*13.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çünkü, O dur Ahsen..,
Fevkaladeliği hissedilir.,
Ancak ne fizik ne de kimya
Ona ulaşmak için vasıta değildir
Zira var oluşun kendisi ve metafizik
Tanrıyı bilmeye, bizzat engel değildir..,
Çok değil.,
“Mekandan münezzehtir! ” iması.,
Anlayacak olan için bes! kafi bir lisan
Geçmişin ve geleceğin bütünü bir olsa
Yaratan’ı (Allah c.c.) temaşa edemez insan
Çünkü, O (Allah c.c.) dur Ahsen..,
Benzetemeyecektir hiçbir şeye
Asla ve kat’a, ne başkası nede sen.,
Ki, O (Allah c.c.) dur aklı ve gizli saklı ne varsa
… Yaratan, gafletten âri..,
Kuşku duyup aldanmakta ilk olansa
Akılda dürdane (idi) iken.,
Melun şeytan(!)
…
07.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dağdan gelen değiliz
Hakkı tutan gariptir halk doğruyu pek sevmez
Hakkı gözetmeyeni Cenabı Halik sevmez
Hakkı tutan bilerek haram olanı yemez
Hak adamı mazluma asla sırtını dönmez
*
Ad ne olursa olsun adilse yönetime
İftira bedbahtlıktır na meşrudur denemez
Su akmakta zorlanır haksızın gölet ine
Hak yolu aydınlıktır yanar ışığı sönmez
*
Hatırı var enam’ın bizi Allah yarattı!
Yanıkken yüreklere okyanus ruhu kattı
Balık aldı Yunus’u kustu karaya attı
“Borç yiyen kesesinden! ” vade doldu gün çattı
*
Ağlayarak geldik hoş gülerek gideriz biz
Dar-ül-fürun babından döndürülenlerdeniz
Dişlerin arasında umut sanki bir filiz
Bağlardan kovulduk(sa!) dağdan gelen değiliz
…
10.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Daha ne lazım.!
Yaşadığınız zeminde, şöyle durup dikkatlice etrafa bir bakacak olursanız (nerdeyse)
yarıya yakın yabancı sözcük ve manaları ifade eden kelimeleri, müşir, afiş ve tanıtım
levhaları görürsünüz. Bir kültürün yozlaşması için bu bir merhaledir (aşama) diye
düşünürüm hep. Bilerek veya bilmeyerek, kasıtlı ve art niyetsiz birileri bir zamanlar
veya hala arkasından iterek bu olumsuz oluşuma hala güç veriyor olmalı!
Kutsal kitabımız “Kuran-ı Kerim! ” de işaret edildiği üzere, Hz. İbrahim, hiçbir eğitim ve
ders almadan yıllarca saklı kaldığı mağarada başta kendini ve etrafta olan her şeyi nasıl
bir gücün, kimin yarattığını düşünmüş, neticede yine kendi başına karar vererek bunun
ancak tek bir Tanrı (Allah c.c.) olabileceğine, gerçeğine varmıştır.,
Bunu niye anlatıyorum? Diyeceksiniz; Efendim takdir edebileceğiniz gibi her türlü
nimetin oldukça bol olduğu, medeni imkanları en ince ayrıntısına kadar
kullanabildiğimiz bir çağda, asırda, zamanda yaşıyorken, bırakın Tanrı’yı bulmayı
(isteyen istediğini bulsun) neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayıp idrak etmemiz
için daha ne lazım? !
Şehit kanlarıyla sulanmış, üzerinde yaşadığımız bu topraklar ve bizi bu günlere taşıyan
ecdadımız ve onların geçmişteki ceht ve mücadeleleri, kimlerle ne için yapılmış, kısaca
dost-düşman kim ve hangi alametlerle tehlike tebarüz eder, ne sıkıntılar çekilmiş ve şu
an soluduğumuz (elhamdülillah) Hürriyet nasıl ne sıkıntılarla elde edilmiş? ! Ben veya
sen bunu anlayıp idrak etmezsek (maazallah) bu zemin ayaklarımızın altından kayar
gider de biz “O Kahraman Ecdat(ı) ! ” geri getiremeyiz bizi kurtarsınlar diye..,
Ne mi yapmalıyız?
Dilimize, dinimize, örf ve ananelerimize, nesep ve meşrebimize, kültürümüze,
(küfrettirmemeliyiz!) sahip çıkmalıyız, tabi ki., Bunlar gelişimi önleyici, katı bağnaz bir
muhafazakarlıkla değil, bu günkü çağdaş imkanların dahilinde, eşyanın dilini anlayan,
ortama uyum sağlayan edebi ve ahlaki bir anlayışla, sevgi muhabbet, ilgi ve saygı ile
yaşatılır.,
Sorarım bazılarına; Maraş’ta “Sütçü İmam! ” Kadınların başından izar’ını çekmeye
çalışan Fransız askerlerine neden ateş etti?
Kastamonu İnebolu’da “Azize Ana! ” Elleriyle askere gönderdiği oğlunun bir müddet
sonra “Vatana İhanet! ” casus olduğu haberi gelince, atına binerek şahlanıp gittiği
hapishanede, kendi elleri ile tetiği çekip öz oğlunu ne için vurduğunu? !
Bir başka Vatan sathında, bir nakşa “mübarek anamız! ” cepheye mühimmat taşırken,
top mermilerinin üzerine battaniyesini örtüp elleri havada gözleri semada dua ederken
kimin için (kışta karda) donup şehit olduğunu..? ! Ve daha binlerce şanlı destanı olan
Anadolu insanının ibret-amiz fedakarlıklarını? !
Bu gün atalarımızın uğruna canlarını verdiği bazı hassasiyetlere saygısızlık ediliyor, yok
sayılmak isteniyorsa bu düpedüz geçmişimizi inkar ve küfür değimlidir?
Dünya tarihine, takribi (nerdeyse) 1000 yıl, Hakla adaletle damgasını vurmuş,
“Anadolu Türk İslam Medeniyetleri! ” ecdadımızsa, şimdi biz neredeyiz ve nereye
gidiyoruz! Geçmişine perde çekmiş hangi medeniyet abat olmuşsa, bizler Osmanlı(yı) !
Karalar, kötüler dururuz.,
Ne kadar üzgünüm! Bir ilimizin kurtuluş merasimin de, bazı kimseler içkili kutlama için
ısrar ve telkinde bulunmuşlar..! İnanç ve kültürümüzde, saklı gizi yapılan yanlış ve
günahların ayyuka çıkarılarak meşrulaştırılmaya, resmiyet kazandırılmaya çalışılması,
serkeşliğin edep ve efendilik, çağdaşlık ayrıntısı, esası olduğu imajı verilmeye
çalışılması sadece bir gaf ve hezeyan değil de nedir? !
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dilimizde ve edebiyatımızda ve hatta halen hukuk, adli ve tapu sicil kayıtlarımızda olan
Osmanlıca, Farsça kelimeleri istemiyor, yerine günümüz şartlarına ve anlayışına,
gerçeğine uygun “Anadolu Türkçe’si! ” olsun diyoruz! Eyvallah olsun., Hatta bunun için;
“Merhum Mustafa Kemal Atatürk” “Türk Dil Kurumu(nu) ! ” kurmuş ki, önümüze ne
sürmüşte bu millet almayıp reddetmiş? ! Ancak ben aynı hassasiyeti, bazı or makam ve
mevkilerde ve basın yayında yine halen aynı ısrar ve kararlılıkla kullanılmakta olan
Latince, Fransızca ve İngilizce terim ve terminolojileri kullananlar içinde gösterilmesini
rica etsem, çok şey mi istemiş olurum acaba? !
Özetle ve inançla söylüyorum; Her nereye ve kime nasıl ve ne şekilde dokunursa
dokunsun, Biz daha iyiye ve doğruya ulaşmak için “TÜRKİYE CUMHURİYETİ! ” olarak
birlik olmalıyız ve mevcut anayasa ve kanunlar neyi gerektiriyorsa, hukuk zemininde
onu koruyup kollayarak işletmeliyiz., Bu bir vatandaşlık bilinci ve görevidir., Benim
suçlum, senin suçlun veya benim hakkım senin hakkın değil gibi yaklaşımlar asla ve
hiçbir halükarda adil ve doğru değildir! Yasa neyi gerektiriyorsa hepimiz ona boyun
eğer saygı duyarız ki, yanlış olanın düzeltilmesi imkan mahalli “TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ! ” dir., İmkanı ve aşkı, gücü, kudreti olan her “Türk Vatandaşı! ” “Millet Vekili!
” olmak isteyebilir ve olabilir.,
Devlet işlemeli ve halk ona inanıp güven duymalıdır! Bunun için bizler düzeni bozmaya
çalışanlara, anarşiye, teröre, fitneye, bölücülüğe karşı son derece uyanık, dirençli ve
dirayetli olmalı bilakis devletin işlemesine yardımcı olmalıyız.,
Allah bu millete ve devlete (ve adil olan hiçbir millete) zeval vermesin..,
Sevgi ve saygılarımla..,
16.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dalgalan sen içimdeki serseri deniz.,
Çok kolay söylüyoruz.,
Ve çok güzel oynuyoruz.., Mutluluk oyunlarını.,
Peş peşe kurban ederek, feleğin kıvırcık koyunlarını
“Sizi seviyorum! ..” derken..,
Aslında yalancılığı sırıtıyor surat
Ferime düş ne olur biraz, terimde yelin olsun
Bir canım var! Bir hakiki tebessüme, al senin olsun.,
Sevgi bir yapıdır küçük, büyük
Kiminde ağaç kovuğu gibi dar, kiminde ensiz boysuz saray
Sana teveccüh eden her mahluka, demelisin hayhay.,
Hani bir böcek ısırmasına feryatla dersin ya, “Anam vay! ..”
El ele tutuşmuşta çekiyoruz top yekun halay
Göründüğü gibi değil yaren, arsanın çapı
Sevgi dediğin bir muntazam kapı
Ama asla resim değil! ..
Resimlerde renkler güzel harmanlanır
Sanılara vararak bakarken tabloya.,
Zoru görünce çözülür tonlar, akar yağlı boya
Sen beni bine böl parçala, belki lazım olur çağına koy
Mutluluk oyunları bunlar..,
İbrahim’in koyunları olsa keşke.,
Ve seviniyoruz kuzuladıkça koyunlar
Hani benim canlarım neredeymiş!
Siz olmasanız çekilir mi hayat dermiş
Bilemezsiniz, o kadar özledim ki,
Ah! Şu dünyada dostluktan değerli olan ne ki,
...,deriz ve üzerine öğün öğün yer, içeriz.,
Dalgalan sen içimdeki serseri deniz.,
Karakucağa gelmiş gibi yüksünür, yırtılır bu geniz
Zevkimize uygun düşerse eşi dostu çerez niyetine yeriz..,
Mehmet Sani Özel
24.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ddt
Kalemşor.,
Defterinde bir çizgi çeker ki.,
Biraz basık, birazda kalınca., Köftehor.,
Sonra bu lağvedilmiş sözleşmeyi buruşturur
Unutulacakların çöplüğüne atıverir gider.,
Kokusu çıkmasın tu kaka sanıların diye,
Üstelik, bakteri üremesin glikozunda.,
Üzerine, DDT eker..,
*
Diyorum ki..,
Yazıklar olsun..,
Yüreksiz.., Aşklara..,
Yalandan yar diyenlere
Sevgi (size) haram olsun.,
Aldatanlara ithaf ederim, de.,
Ağız alışkanlığıyla., Lafın gelişi.,
Allah rahmet eylesin., Diyebilenler.,
O şanlı ormanda bir çam daha devrildi
Yanlış(mı) telaffuz ettim(se): Devrilmiş.,
Ve yine diyorum, sahte dervişe..,
İyi gidiyor, koleksiyon baya zengin.,
Her havaya uygun Gardırop’un
Duvarda geyik boynuzları.,
Matem makamları ve,
Üzüntü maskeleri..,
Merak ettim desem artık., Geç.,
Merak edenler faili meçhulün olmuş.,
Soramadım, vesaireler e vakit olmadı.,
Bütün bunları yalnız başına, sen mi.,
Neden, niçin, niye yaptın…? !
… Aferin(!) …
10.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Değirmen yolunda çocukluğum,
Mazı sesine tav olup uyukladığım gece
Değirmen yolunda çocukluğum ilerisine döner
Kaç kez (kim bilir) ruhu mücerret olur çıkar iner
Bütün düşünceler labirent çıkmazında
En yakın çare bile çok uzak kalır
Bütün sıcaklıklar buz gibi
Hayatta olmak
Bilmece..,
Emmi, ay niye karanlık ki bu gece
Vakarım kağnının üzerinde up uzun
Bakarım ardımızda süzülerek bir yılan dolanır
Bir tek un çuvalları sıcak. Der ki yat be kuzum
Ayet el-kürsi okunur güvenlik çemberindeyim
Üzerimde boş seklem köp’ün az ileri yerindeyim
Gece çoktan ötelemiş yarıyı sabahın serinindeyim
Sanki gün doğarken selamet Çekem belindeyim
Değirmen yolunda çocukluğum titrek
Kaderin elindeyim..,
Göçeli üzerimize mi yuvarlanacak ne!
Çorağın altında mekir varmış (diyorlar) he?
Emmi, kurban olayım öküzlere de üfle hele
Korku kabardıkça meses geliyor ele
Kırağı çiy dökerken cebimden çıkan
Kuyruğu kopmuş ürkek kertenkele
Bekçi damına var(sak) dıkta gönül ferah o an
Bir tatlı düşün davetine dayanamaz artık can
Ne kadar ses varsa saz cümbüş keman
Yatak yorgan oldu üzerime zifiri zaman
Uyandırana dek havlayan itlere
Geh geh! diyen uyanık çoban
Kaybedip yeni bulmuşum gibi
Gözümde cennet mekan
Ah! kendi obam…
…
24.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Değme., Çırpı budaklarına
Değme. Çırpı budaklarına
Narin eller incinmeyesin,
İstemem canın acısın., Ah edesin
Sen beni bilemezsin
Dudakların etrafındaki kıvrımlar
Kırılan tebessümleri perdeler
Kumdan sarayların perisi
Bir yağmurluk ömrün var
Önünde eğilen rüzgarın atı
Koparıp mazinin boşluğuna saracak seni
Bir öpücük esenliği kadarsın
Hep seni hatırladıkça varsın
Vadideki zambak kadar narin
Dağda kardelen kadar nazenin
Nev baharın ertesinde yasemin
Çiğdem nergis daha ne varsa.,
Habercindir yaz senin
Naz senin
Sen
Bir yumruk büyüklüğünde yürek
İçinde bahtiyar yaşarsın
Sen beni bilmezsin
Bir dil sürçmesine bahane eder
Belki de baklavacımı dersin
Ne dersin
İlk baharın vaadini ağustos kuruttu
Hazana vardık şimdi
Şimdi bana ne dersin?
Mehmet Sani özel
15.09.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Deniz aşırı düşlerime çıkarken,
Deniz aşırı düşlerime çıkarken
Derya kaptanı duruşun vardı..,
Gamzelerinde asılı duran filikalar
Can kurtaran gibi boynundaki fular
Seni ilk orada görmüştüm.,
Güllerle dans ediyordun..,
Akşamın alacası nefeslerimde inlerken
Sendin o, doğal ritminde musiki dinlerken
Tılsımı bozulmasın diye, anın.,
Bütün yorgunluğumu içime attım
Ne kadar varsa., Başıma biriken..,
*
Seni ilk orada görmüştüm.,
Çalılar arasında henüz bir gonca iken
Gövdene dolanmış dört yapraklı yonca iken
Koparılmayı bekliyordun, belki de.,
Ama yolların kör düğüm..,
Opsiyonlar dikenlerin diplerine bağlanmış
Sanki, İlahi kudret emniyetini sağlamış
Kimin eli uzansa, kan görüyordu toprak
Ve tecavüzcnün hüsranına,
Alkış tutuyordu yaprak..,
*
Seni ilk orada görmüştüm.,
Gümüşe bezenmiş gölgeler,
Gün ışığı ile cilveleşiyorken
Göze hitap ediyordu endamın.,
Gönül esiri olmaya namzetti, edanın.,
Ne kadar çok yakın hissettim, bilsen.,
Şarkılarına, ruhumu aşılamak için
O ihtişamlı vedanın.,
*
Seni ilk orada görmüştüm.,
Vadinin kraliçesi, soyunmuş
Her şey yalan diyordu.,
Hayat oyunmuş...
Mehmet Sani Özel
09.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Deniz kokulu., (şiir esintisi)
Deniz kokulu bir “BÜYÜKADA! ” gecesi (ki, iyi bilirim Büyükada gecelerini) ve
yalnızlığın henüz uyku gelmeden düşü döşe vurduğu anlarda, farizalar bir bir renkleri
giyinir, hasret çubuklarından halkalı dumanlar tüttürerek., Sonra her bir renk, toz,
duman bir arya gelir yüreğin attığı adrese ve hasrete dolunan mübarekeye vasıl olur,
gönlünce kafasını koyar yosunları teselli yağmurundan ıslanmış kayaların yumuşak ve
serinliğine., Mehil ay’ın gece boyu olan ömrüne endekslidir sanki, sonrasında bir arbede
ve ardından bir buluşma olacağı korkusu ile sevincinin heyecanını taşımaktan bigamdır
yürek., Rüzgarın uğur fısıltıları, ay ışığı ile ampul şavkından altın suyuna batırılmış
görüntüsü veren çınar yaprakları, yıldızların tılsımlı bakışları, tepelerin amuda kalkışları
ve uyku modunda ki kara parçası ada ki, “Tükenmiyor gece ve Gönül yorulmuş..! ”
dilini alamaz..,
Koyu mütebaki bakışta yerini solgunluğa bıraktıkça, endişe vadisindeki geçiş sel ve
yangın korkusu verir. Deniz kokularıyla öylesine haşır neşirdir ki gönül, hasrete varacak
uzaklıklara gitme ihtimallerinde bile onunla birlikte güvende olacağını sanarak çöllerde
olmayı dahi göze alır. Çiçeklere uzatır ellerini, mimozaya takılır, bendini saran rayiha ile
ve yine deniz,n esansı ile ölmekten bahis eder. Anılara vardığında sadece yorgunluk
raks eder..,
Kulağa gelen bahusus yazılmış şiir dudaklarında mırıldanırken bir şekle bürünerek
canlanır adeta, tam ellerini dokunacakken sözcükler birer kelebekçesine hayat bulur
uçmaya başlar kimileri mehtabın diline sürtünür yere düşer yine çiçek ve yine kelebek
olur. Bir sevgi sözü terkibidir içi kavuran, dudaklarından ateş atar bir an, ensizliği ve
sonsuzluğu haykırıyordur geceye yek başına bakıp ta duran., Üzerine yıkılacak gibidir
buhurdanlı konaklar, karanlığı üzerine yorgancasına çekerken aklar, eller ellere özlem
duyar ve bakar ki, hazırda olanların hepsi sevgiliye açlar., Suskunluğun hükmü ve
hakimiyeti vardır hücrelerin teennisinde..,
Aşk’ı görür bir fidenin süzülen göz yaşının yakamozunda., Ağlamaklı iken gülmenin
tadını hisseder dimağında., Bazen acı ne kadar da fiyakalıdır! Denize döner düşünceler
dalar kokusuyla ıslanır çıkar hasret havlusu ile kurulanır. Martılara, yunuslara tebessüm
eder., Anladığı dilden mukabele göremeyince sitem kar olur, sevgilinin sesini çağrıştıran
bir imge arar! Unutulmuşluk sanısına nispet eder kendisini..,
Göz yaşı çanağında ayaz, ve gönül telinde hüzzamı çalan saz ve yüreğinin
derinliklerinde vuslata olan niyaz ve bir türlü boynuna sarılıp kalamayan haz! Zamana,
kaleme ve kelama olan sorgulayıcı naz! Bütün suçu karanlığa atmak en kolayı olacak,
tutulmamış vaatlerin diyeti ve eğer imkan olsaydı gözlerine bakacak olan sırra kadem
ela gözlerin niyeti.., Onsuzluk tıpkı sonsuzluk gibi ve yanılgı bir dolunay kuytusunda bin
beyitlik şiircesine doyumsuz…
Selam ve sevgilerimle.,
Not: 07.09.2005 Feride Özmat’ın “Deniz kokulu” şiirinden doğaçlama esintidir.
07.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dilâra
Çağrılarıma el mi uzattın!
Uzletten silkinişin var sanki
Hani sen ruhtun, hani bedensizdin
Her halükarda haklı ve nedensizdin
Şimdi hangi suratta takılı kaldın
Şizofren sürat, üzerime hızla gelen
Bir bakarım dağlar.,
Birde bakarım dağların üzerinde
Dört nala küheylan çağlar
Seyisini hoplatan kırat
Seyrine doyum olmuyor
Sefere çıkasım gelir yine aşüfte nidalara
Kökü bedenimi sarmış dört mevsimli çiçek
Dövüldükçe döşümde ağlayan Dilâra
Kaç kez kopardım dalını yaprağını
Kudretten beslenen nebat
Ne dersen de gayrı
Gül açıyor açıyor,
Sensiz olmuyor.,
…
25.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Diyebilir miyim? ...
Sararmış mumyaların çürüklerinden.,
Sanı olmuş hayat ifadelerine bürünerek.,
Mermer lahitlerin deliklerinden süzülüp de.,
Geçmişten bilgi mesajları getiriverir, satırlar.,
“Seni anlamak istemiyorum! ” Diyebilir miyim? ,
Diojen’in vecizelerinden milat alıp şöyle.,
Tarih öncesine, Firavunların devrine.,
Vakti yırtıp bir yerinden, geçmişe.,
Kahinlerin itibar gördüğü., Çağa.,
Musa’nın Rabsisiyle konuştuğu.,
Tur-u Sina gibi bir ulu dağa.,
Aklımı beynimi bedenimi.,
Yek vücut aksanımı alıp.,
Bir zaman aralığına
Girebilir miyim? ..,
*
İsa’ya, Muhammedi’in lisanıyla.,
“Selamünaleyküm.,” Ey şanlı Mesih.,
Cefasını sürdüğüm çağda, senin ümmetin.,
Senin himmet ve hidayetini sürdüğünü söyleyen.,
Hanifliği ilga eden hükümran bir sürre alem var..!
Silsile-i Nebiye çirkin yakıştırmalar ve iftiralar.,
Reenkarnasyonlu, ve genetik kopyalı kırmalar.,
Cam fanusta topraksız yetiştirilen hurmalar.,
Lut bezminden kalma kulak yırtan zurnalar.,
Su diye sunulan kan, irin akan kurnalar.,
Hak diyene suç haneli sicil vurmalar.,
Mete zoru, dayatma komplo kurmalar.,
Turnalar var., Kanadını sallamadan uçar.,
Ezadan eziyetten kalan, elim zulme duçar.,
Durmalar var., Kopsa kıyamet kaymak şeker.,
Onlar ki, “Suphanallah.,” Lafzını namütenahi.,
Kalp atışlarıyla der, yürekten tespih çeker.,
Şimdi çamların başına takları vurmuşlar.,
“İsa Mesih,” gelecek diye beklerler.,
… Diyebilir miyim? .,
*
Sahicisi maskelerin altında.,
Adresini izhar eder renkler almış.,
İnsan denilen o muhteşem yapıdan eser.,
Geriye, sanki ruhsuz, bir boş karkas kalmış.,
Bakacak olsa gözler, yere düşmüş hal hatır.,
Bütün kainat yazıyor, Hakikati satır satır.,
Sırtını dönmüş beşere saadetli tevatür.,
Hayrın başı bağlı, şerse özgür., Hür.,
Şimdi ben bu halde, “Hasbinallah.,”
“… Sen benim vekilim ol..,”
… Diyebilir miyim? ...
…
28.12.2005
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dobra be yüreğim.,
Dobra be yüreğim.,
Çakıl taşları arasında mı mizan kurarsın
Sitem kardın haniya! Ay bastı alkışlarına
Al işte, süslü şakşaklar ensene serinlik versin
Bir dişilik enstantanesi estiriyorsan izanlarda
Ne dersen., Aferin alırsın..,
...
Vahdet istiyordun ha!
Vay anam, vay bacım! ..
Vallahi açım, billahi açım..,
Yalancı ufukların muhabbetine değil.,
Beni benden kurtaracak, vefakar dosta açım.,
De ki, bundan bana ne?
Demirden korunaklı gönüllere girip
Kumadan kaleler kur, böyle istiyor zamane
Değirmen ritminde atan kalbe, harami gürzü vur,
Vur ki, gidişini kolaylaştıran kapılar açık kalsın
İftitah tekbirlerindeyim! ..,
Ne aldınsa benden, hiç önemi yok
Hepsi sende kalsın...
...
İlenirim ve yine Rab’den dilenirim.,
Kızgınım, çala kalem iki yüzlülüğe bilenirim
Malayani efkar obalarında tatildeyim, dinlenirim
Her gün defaten canımı yaksan ne, Allah kerim derim..,
Gelişi olmayacak gidişlere, nutku durmuş bakışlarım
Nün gibi tombullaşır, yaşlarını gizleyen kaşlarım
Sanki müebbet yemiş, prangalara mahkum aşkın
Lale zar, gül bizar, vaki şu riyakar taşkın
...
İftitah tekbirlerindeyim! ..,
Ne aldınsa benden, hiç önemi yok
Hepsi sende kalsın...
...
Mehmet Sani Özel
11.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Doğru olmak.,
Üstü açıktı, ümitsizliğin.,
Açıktı suiistimale iklimi zeminin.,
Bir çatlaktan başını uzatırken göğe.,
Yaşama çırpınan çıplak hoyrat çabanın.,
Çırası yanan filizlerin ki, kavurucu harı.,
Ve namerde boyun eğmeyenlerin vakarı.,
Gördüğünde hazanda dökülen yapraklara.,
Ölüme ağlayanları, göğsüne vura döve.,
Dokunmuştu yüreğe, ıslığı çobanın.,
Dokunmuştu döneklik haberleri.,
Mürtet Kurtuba’nın..,
Doğru olmak ve dokunanlara inat.,
Dokundukça silkinip hakka doğrulmak.,
Kapının önünden koca kıtaya su taşırken.,
Gözlenen, yatağı hayat dolu bir ırmak.,
Ne zaman gönül e, düştü ha düşecek.,
Goncası okşanan bir dalı, büküp kırmak.,
Firezin beline vuracak fırsata sırtı dönük.,
Gazap üzümleri hatırda, Rabbe sığındık.,
Sıralı bir oyundu mütemadiyen yaşam.,
Sırası geldi, ayaz bize de dokundu.,
Tadı beterin beterini idrak eder.,
Gırtlaktan yutkunup geçen.,
Bir kaşık çorbanın..,
Açıktı, üstü yalın başın.,
Kalbî vukuda müddet altmış arşın.,
Nemrutun ateşi göz beneklerine yağdığında.,
Gövdesini duldasına emanet koyup bir kara taşın.,
Yangını körüklediğini görebilirsin âli bir sırdaşın.,
Varlığından mesrur olduğun efradın, arkadaşın.,
Yürür üzerine yekun, ateş püskürür sana karşın.,
Dalları havada, kökleri toprakta kutlu ağacın.,
Bir tebessüme bin bir çiçek açar, köhne acın.,
Fetih öncesine zor zamanlara uzanır, şuurun.,
Hak bilir! Hangi vakit işi âsan olur bir kulun.,
Kuşların kanat çırpmasını müjde sayarım ki.,
Oyunu bozulmuştur belki, zalim zorbanın..,
…
30.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Doğru!
Doğru!
“Beyin jimnastiği! ” diye bir kavramı duymayanımız yoktur dur sanırım! İnsan kişi
olarak basma kalıp alışkanlıklarla hayatını sürdürür. İşe gider gelir, günlük mutat ödev
ve alışkanlıklarına matuf işlerini ödevlerini yapar kısaca, düşünmeye daha doğrusu
beyin fonksiyonlarının bir çok bölümünü kullanmaya yeltenmez, beklide cesaret bile
edemez.
Alışkanlık dışı bir hareket, bir eylem yapmaya kalkar ki, bunun karşılığında bilinç altında
var olan düşünce şablonuna baş vurur ve oradan ruhsat alamayınca yine alışıla gelmiş
tepkilerle pasifiz’e eder kendini. Diğer yandan yine çok sık duyduğumuz birkaç kavram
daha vardır; “Yeni bir şeyler yapmak..! Düşünmek lazım! Bunun bir yolu olmalı! Ve sair
öz deyişler ve ata sözleri şeklinde.,
Göreceli(lik) ! Genel hatları ile işin veya oluşumun estetiğini, kritiğini bozmamak,
amaçtan sapmamak, var olan anlayışa ters düşüp mevcut huzur ve güveni bozmamak
açısından çok önemli, korunmaya ve kollanmaya matuf bir gerçektir ancak kültür ve
anlayışın sırf göreceliliğe dayandırılarak, gelişen çağın, medeniyetin gereklerini uygun,
olumlu bir kavrama büründürülmesinden kaçınmak derecesinde muhafazakarlık etmek
o toplumun gelişip aydınlanmasının, huzur bulmasının, refaha kavuşmasının, doğru
olana ulaşmasının önünde ciddi ve bağnaz bir engel teşkil eder.
Buna örnek olarak, Gazi Mustafa Kemal’in “Şapka (kılık kıyafet) Devrimi(ni) ! ”
gösterebilirim! Göreceli olarak babadan oğla herkes fes veya sarık takıyordu. Bu
alışkanlığı din ve sair kutsallıklara büründürerek yeni, mantıklı, makul ve daha iyi, sıhhi
oluşumların, alışkanlıkların hayatımıza kazandırılmasına engel oluyordu. Bu bir inanç ve
itikad-i bir gerekçe gibi gösteriliyordu ve saire..,
Burada işaret etmek istediğim; Günün her karesinde uyanık ve aktif olduğumuz her
an, hemen her işin başlangıcında ve sonunda beynimizi kullanmalıyız., Yani düşünen
insan olmalıyız! Neden hep alışıla gelmiş kısa yolları kullanırız? Akıl, mantık, bilgi ve
birikimlerimiz sentezinde kendimize has, özel bir doğru üretip göreceli olan doğru ile
karşılaştırıp ona yeni ve makul bir güzellik katmaya çalışmayız?
Zorlukları veya engelleri aşmanın yolu, zora ve yasaklara karşı güvenilirliğinizi,
dürüstlüğünüzü, iyi niyetinizi ispat edip inandırmaktan geçer! Bu itibarla yenilenmek,
bilgide ve kültüre zenginleşmek her halükarda meşru zemin, ortam ve yaklaşım ister.
İlerlemek, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak, kalkınmış, bilgiyi iletişimin
doruğunda maksimum düzeyde yararlanarak kullanmak, kendi ve dünya toplumlarına
huzur ve refah sağlayacak şekilde paylaşıma sunmak, çağdaş bir anlayışla çağın insanı
olmak, sevgi saygı hoş görü zemininde hayat sürmek, düşünen ve düşünmesini bilip
gereğince düşünceden yararlanabilen insan ve insan topluluklarının hakkı ve gerçeğidir!
Demek oluyor ki, “Doğru! ” hayati huzur hakkımızı sağlamak bakımından çok önemli bir
iksir ki, bu amaca ulaşmak isterken düşünmeliyiz, (beynimizi çalıştırmalıyız!) ancak
zorla değil! .. “Zor oyunu bozar! ” ki, burada gerekli olan işte, bahsedildiği gibi,
gelenek, görenek, adet, anane, örf ve genel kültürümüzün estetiğini bozmadan, bilgiyi
kullanarak sevgi ve saygı, hoş görü ile mevcut olan ve olabilecek bütün güçlüklere
göğüs gererek, inanç ve imanla iyi ve doğru olanın hakim olup hüküm sürmesi için her
daim gayret ve çabası içerisinde olmamızdır.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İyi ve doğru bir insan (kişi) olmak ağır bir sorumluluktur! Ciddiyet, adalet, atalet,
cesaret ve vakur bir duruş ister. Bu Vatanın ve bütün dünyanın huzur ve saadet mekanı
olmasını isteyen (düşünen) insan, deyim yerindeyse; Taşın altına elini koyma(k!) sı
çok önemli bir ayrıntıdır. “Birlikten kuvvet doğar! ” Böyle bir huzur halesini oluşturmak
amacı için asla, terör, anarşi, kaos ve sair insanlık dışı fikir ve ideolojilere itibar
edilmemeli ve asla fırsat verip malzeme olmamalıdır! Terör ve anarşi ile, zorla
kazanılan hiç bir şey (haşa) fazilet ve başarı değildir ve uzun ömrü olabilecek bir
medeniyet ve mefkurenin de temeli olamaz!
Birlikte olman en temel şartı, karşılıklı saygı ile güven duygusudur! Toplum ve onun
fertleri birbirlerine karşı iyi niyetli olmalı ve taraflarda buna inanmalıdır. Buda adil ve
dürüst yaklaşımların olduğu zemin ve iklimlerde mümkündür. Biz içinde bulunduğumuz
toplumun her hangi kemsinde kunduracı esnafı veya amatör şiir ve şairler gurubu gibi
bir küçük gurup isek ki, bu katiyen küçümsenecek, hafife alınacak bir vaziyet olmayıp
bahsi edilen inanç ve değerler ışığında hemen düşünüp faaliyete geçerek, ülkemiz ve
insanlık için elimizde avucumuzda ne varsa ortaya koyup aşk ve sevgi ile ondan
yararlanmaya, hak ve huzur üretmeye el ve gönül birliği ile doğrusu için çalışmalıyız..!
Birlik ve bütünlük içerisinde, neler yapabiliriz! ?
Bir halkada 100 kişi varsa orada 100 tane (beyin) dünya var demektir!
Nasıl ve ne şekilde yeni edebi güzellikler üretilir, ve bundan oldukça geniş halk kitleleri
yararlanabilir, bunların kıstas ve kriterleri neler olmalıdır, böyle bir sevgi ekseni ne
kadar uzun ömürlü ve sıhhatli olabilir(?) ki, mevcudun görüş, düşünce, yorum ve
önerilerine açıktır..,
Sevgi saygı ve muhabbetlerimle.,
22.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Doğrudur.,
Yolunuza çıkanlara yumak atın.,
Çomak elinizdeyken çuha sizin, hala.,
Kaleminizden damlayan mürekkep altın.,
Üftade müşkil-pesend., Ne buyurmuştunuz? .,
Söylemişseniz doğrudur., Sözünüz âlâ..,
Ruhuna kisve giydirmeye çalışanlar.,
Rüknünü arayadurur, ömrübillah angarya.,
Düş kapısından bihaber, bedavaya alışanlar.,
Şu bendeki, “al gülüm ver gülüm! ” mantığı var ya.,
Kızım sana söylüyorum., Anlayan anlar.,
Bize lazım değil kaptıkaçtı furya.,
Pardon! Ne buyurmuştunuz? .,
Demişseniz doğrudur.,
Sözünüz âlâ..,
Sosyolojide iyi işler.,
Pastayı yerken hangi sınıf parya.,
Pazılarına bakıp gözleri ışıldayanlar.,
Ne ala memleket., Vatan millet Sakarya.,
Toprağı suladıkça uğruna dökülen kanlar.,
Ruhu mücerretti, o kutlu şühedanın.,
Ruhu müşahhas olmayanlar anlar.,
Sizi sorgulayacak elbet bir gün.,
Sizin için devrilen fidanlar.,
Suizanda kalınız.,
Tarih bizi fişler.,
Aynı makam ve aynı nakarat! .,
Okunuyor hala..,
…
12.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dokunma be Bacım!
Dokunma be Bacım!
Yaralarım yadsınıyor, kanıyor..,
El vurdukça utanılası esintilerimde
Yanmamış çıramı çakacak kırıntılar arıyor.,
Sen ala göz vadisinde fevri, firari ceylan
Cehrinden korkmadan Huda’nın, taçlanır eyvan
Ser benim dersin, namert olsun sözünden cayan.,
Sekilerden gözetleye durduğunla aşka revan ol, yan
Serzenişlerimde nefsine dokunacak umdeleri ararsın
Sen ne olduğunu bilmediğim hırsınla ha bre başımı yararsın
Sağlıcakla dol emi., Kahrının çilesine muhtaç ham kararsın
Billahi., Seni kazandığını sananlara hem, külliyen zararsın..,
*
Zaman seni haklı çıkarsın, Cenabı Hak’tan, niyazı muradım.,
Cemi cümle bilsin ki, haksızlığa karşı kuvvet bulur şu inadım
Ben yek ile yeksan olurken, sen doğru bildiğin yolda koşar adım
Gün gelip sözünü yersen, Senin bir adımına benden bin adım.,
*
Selam sana, ey kutlu doğum haftasında kıvrılan nazım
Sevinesin, ben aşkı meşki hurdaya dönmüş atıl enkazım
Sen gözü dönmüş cihangir, gayrı gönül bohçana ne lazım
Rast gele atış misali, ben kazaya kurban olacak kazım
*
Rabb’im! ..
Ettiklerimle rızana muvafık, nefsinden mesul
Olamadım, affına mazhar, olmaya, Salih bir kul
Utanırım, edebimin yırtıklarından ey şanlı Resul.,
Mebruk diyor Mevlidine, Süleymaniye’den İstanbul
Mehmet Sani Özel
01.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dokunma!
İklim buhranında enam, kadavradır arım.,
Kaçanlar korktuklarından, uğruyor zarara.,
İki yamaç arasında, sık boğaz kararım.,
Ve tarih penceresinden, hükmeden manzara..,
*
Kaidesi tevatürün, kırk yamalı bohça.,
Razı isen ye iç şükret, ki verene çokça.,
Yollarda yalaz izdiham, yurtlardaysa bühtan.,
Oğul’un ihanetini, dur! Bir dinle Nuh’tan..,
*
Eli omuzda olanlar, can canımı aldı.,
Eğimi içe ezanın, damardan kan aldı.,
Elim çok uzaklardadır, gurbetlerde kaldı.,
Elleme yansın çırası, mahşere ne kaldı..,
*
Kaybolmaya yüz tutmuşta, hatırı şinas’ın.,
İstediği olmayınca, dostlar ne çok haşin.,
Kaldır kaşını ey mazlum! Dik durmalı başın.,
Altlarından akrep çıkar, oynayan her taşın..,
*
Dokunma! Arşa süzülsün, ah ı firarımın
Doğrudan mağlup olmaksa, ederi karımın
Dokunma! Özgürlüğüne, kutsaldır harimim.,
İlelebet yaşayacak, mukaddes tarihim...
-*Mehmet Sani Özel
25.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dolunay ve şafak
Kendini eskiten dosta
Diyorum ki, sana gelecek olsam
Hangi saray ya da harabe betim
Malikânen senin nefes aldığın ev
Adresler belirsizse bütün aşklar yetim
Dolunay ve şafak sanki hiçbir şey
Doğruldukça baş kündenin altına
Basılan yerler ve her şey
Kaygan yumuşak şev..,
Hamza’yı şehit eden Vahşi gibiyim
Ruhum bir yerde bedenim başka yerde
Dün bu günden çok daha yahşi gibiyim
Seyirci alkışları oldukça aramızda perde
Ve bütün kavşaklarda yol çatlarında
Serzenişe devasa engeller var!
Emin olmak mı kolay?
Olduğunda ümitsiz kalırsın
Bir damla su, hasret sürahimde
Ve kut buharlaşacak diye korkarım
Kolaycılığın üzerine yan gelip yatışa
Ve vefasızlıklara hep kör bakarım
Vuslat gününe dûagû şu hârim
Sensizlik kaderim olmasın
Yoksa ne için bu vakar? ! ..
...
30.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dost olamayan dostlar,
Vefasızlık örneğini
kanaviçe gibi işleyen, mahir
Dostum! Diyen..,
Dost olamayan dostlar
...
Yazıklar olsun size..,
Savrulup gökten her yere düşmeniz
ayak üstü oluyor her nasılsa!
Yanık kokusundan bihaber ciğerinizle
Allame i cihansınız cümlelerde.,
Helal olsun size..,
...
Biz şu fukara kabir yolculuğunda
Bir daldan diğerine tutunarak
Tulumbaya varmak için, matrak
Geçiyorduk tüm zorluklarla
Tevazuumuzu alaya alanlar ya,
Sırtımızdan sıra kadem bastılar
Sıra taşlarına döndük şimdi!
Gelen ağam giden paşam
Sahi şu son darbeci kimdi?
“İnna lillah..,”
...
Sinir harbinde sitemler
Genizler acıyorken
Yürek kanar..,
Rabb’im ne olur..,
Adalete can ver..,
...
Mehmet Sani Özel
26.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dostuyum.,
Dostuyum.,
Dolunayda yalın ayak dolaşarak,
Doyuramadığı karnının gurultusunu dinleyenlerin
Dostuyum, doruklarda olsa da.,
Doğunun veya batının aç biçarelerini düşünüp inleyenlerin.,
*
Dostuyum, dolu verip boş alanların
Dostuyum, mazlumun yanında kalanların
Dostuyum, dini milliyeti sadece insan olanların
Dostuyum, sevgi uğruna üretilen masum yalanların..,
*
Dostumu yum!
Har vurup harman savuran ellerin,
Sırçalı sarayların, pek mutena evlerin
İçinde alem, şamata icra edilen menkıbelerin
Doğmamış çilelere don biçilen, şarlatan yerlerin.,
*
Duymasın kaderin kulakları naçizane âhımı
Alırda bir kıymet bilene verir, o güzide sabahımı
Günlere inat, koynumda beslediğim serseri eyvahımı
Sonra ederde heder, onca ümitten mahrum azade şahımı..,
*
Doluyum, Uzun karanlık gecelerin hıçkırıklarıyla
Donduruldum, enfüsi seferlerin yelpazesinde kıçı kırıklarıyla
Dost sandığım sevdalar, savruldu nice parlayan yıldız kılıklarıyla
Doğmadan ölmek., korkusuyla yürüyor gönlüm kanayan sıyrıklarıyla
*
Dostuyum! ..
Ah! yüreklerde bitmez tükenmez yoksullukların
Tebessümlere ram olmuş, Huda’ya şükreden kullukların
Hayallerin süsü, sahip olunamayan göz kamaştırıcı pullukların
Seviyorum, seveceğim, helal olsun, sende umup senden bulamadıklarım..,
Mehmet Sani Özel
19.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dostuz seninle.,
He ya.,
Dostuz seninle.,
El ele verip ara sıra havayı germe sekte.,
Aynı hüznün çeşmesinden sulanıyoruz, değimli?
Her şey yolundayken birbirimizi görme sekte.,
Sanırım gözlerin ela, kaşların kara yüzün değirmi.,
Lazım olursun diye., Dostuz seninle..,
*
Mesafelerin ne önemi var!
Pıtrak tarlasında kana boyanacağım.,
Belki hayallerinde dört yapraklı yoncayım.,
Sen mevsimin en hasını yaşarken ben kışta kardayım.,
Çağır beni yeter ki, el et ışık hızıyla ordayım.,
Gül bahçesinde nadan olmayacağım.,
Bivefa mı? Bekleyeduran ben.,
Gül üstüne gül koklayan!
Asla olmayacağım.,
Dostuz seninle.,
He ya..,
*
Yeri göğü parselleyip paylaşmaya kalkarsak.,
Pirinç tanesine tamah, tarlayı tumpu yakarsak.,
Kıyasıya düşe kalka yarışır, Kaf dağını aşarsak.,
Oturup aynı şarkının nağmelerine birlikte coşarsak.,
Ne önemi var! Yollarımız yokuşlarımız farklıysa.,
Ne önemi var! Yer yüzünden sadakat kalktıysa.,
Yedeğinde olsun bu yürek! Merak etme.,
Dostuz seninle..,
…
26.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dön gel artık insanlığım.,
Rabbim.,
Bir gazap yelinin esamisi okunduğunda ufukta
Uğuldayan anızların ağzı dili lal olmuş, tan’a ağlar
Kim bilir kaç kez kaderin sillesini yemiştir, bu kıta
Ve birazdan bozulacağından bihaber, İrem bağlar.,
Bana ne! Diyebilir miyim! ..
Alem acıyı şerbet, elemi katık ettiğinde
Ben “sultan kayığında! ” sefada
Fakrı zarurette olanlarsa, vefada
Hünkar sofrasından lokma..,
Yiyebilir miyim! ..
Nükteler dizeceğim, sırtımı yalılara vererek
Ahkam kesmekte var! Göğsümü şatafata gererek
Baliğ aklım meysire banmış, sanki kuş kanadında telek
Ah! Sen yok musun, çaresizliğimi kundaklayan kahpe felek.,
Biz bir yangının kündesine düştük te.,
Zevahiri kurtarmaya çalışırız güçlükle.,
Güzel bahçe önlerinde şiş mangal
Dön gel artık insanlığım.,
İntihar etti pişmanlığım.,
Dön gel…
…
Mehmet Sani Özel
19.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dönemem.,
İçimdeki aynalarda karanlık nehar
Ardında karaya son sürat koşan fırtınalar
Tayfunun pençesinde henüz gülleri gonca bir bahar
Kollarımı açıp eritsem seni, biliyorum yine beni kınarlar..,
Yıkıldığıma bakma abadım, ben tekrar silkinir ayağa kalkarım
Rüzgar eteklerime eser vurur suya düşer nehirlerde akarım
Günün yarısında güneşe gevşer buharlaşırda göğe kalkarım
Süzülürken semada ayak izlerine doya doya bakarım..,
İstemem selam kupürlerinde afet haberlerini.,
İstemem hepsi tek bütün değilse çek elini!
İstemem cennette yoksan hiçbir yerini.,
İste sen, tutar benliğimi sana katarım..,
İşte bir fezleke dizdim ki, vakarım
İsterik halimle Rabbe bakarım
İçimi ısıtan tek iklim, o ârım
Dönemem., Haberin olsun.,
Bütün gemileri yakarım! ..
…
13.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dönmeyeceğim..,
Dönmeyeceğim..,
Dört elle sarıldığın yalanları bırakmadıkça
Dönmeyeceğim..,
Yüreğin pişmanlığı ah yerlere bırakmadıkça
Dönmeyeceğim..,
Gözlerinden içtiğin şarap rengi kan akmadıkça
Ağma güneşi göre pervane dönüp bakmadıkça
Sen sevgili göksünde gururu tutup sakladıkça
Eşiğime koyduğun nergisi döşe takmadıkça
Dönmeyeceğim.., Dönmeyeceğim..,
Dönmeyeceğim..,
…
21.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dumanlı dağlar
Sevda bahçesinde kimler uyuya kalmış
Ufkunda umut bulutları dağılır gezer
Uzakları yakın sayıp bin selam salmış
Üzüm gözlü bademler baharda gezer
Başı parça bölük dumanlı dağlar
Bahtına kar düşmüş dereler çağlar
Mazinin denizine dökülür de ağlar
Boynu bükük yetimler seherde gezer
Bakır tasta ayran muştu dudaklarımda
Tomurcuklar yürüdü nar budaklarında
Bir gecenin dibinde bebek kundaklarında
Bir kuzunun feryadı yükselir göklerde gezer
Gözlerine kurbanım sitem kar yarim
Senin bir siteminden bin sille yerim
Sel aldı yüreğimi daha kime ne derim
Sensizlik hayallerimde başı boş gezer
Zamanın kucağında yek başıma inlerim
Hep aynı nakarat. Ayrılık türküsünü dinlerim
Çocukluk hatıralarımda, Ah o vefalı günlerim
Vefasız gönüllerde düşe kalka sarhoş gezerim
Mehmet Sani Özel
11/05/2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Duygularıma gamzeler düştü yine seherden
Duygularıma gamzeler düştü yine seherden
Dur kardeşim, dur be bacım, elimi alma ilacımdan
Daha dün, fırtınalar estiriyordu ezel, esatirimden
Şimdilerde sağanak, kırka kıvrılırım acımdan
*
Kimin yükü kimin sırtına havaleli, dayalı!
Dünyanın beli kırılsın., Yokuşa sürüyor düşlerimi
Düşürsem ağlama badirelerime, ey kaşı gözü boyalı
Dünden bu güne bir pencere açtım da, kolayladım işlerimi
*
Düldülüm hamladı, pejmürde seyisliğimden, eyvah!
Duygu yüklü hanlardan ha, konup göçersin seyyah
Durma cehenneme döşünü ver, yanmasın enam
Durgun akar sular gibi içime aktıkça, inam
*
İlahi.,
Fazlı kereminden fazlasıyla, bahusus nasip darım
Farkına vardıkta o kutlu vedianın, kabarır ârım
Kaldı mı bezm-i ahvalinde, meğer meçhul zinharım
Sen fırsat verdikçe yine ben, nevbaharda yaşarım.,
Mehmet Sani Özel
29.01.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dün bir bakışı vardı ki,
İfadelere sığmayan öfke,
Dirilmiş maniaları aşarak sırıtır âman’ım
Dilek kutularından bahşiş toplayan yanım, öf! de.,
Ya diğer yarım…
Dil yarasından kanamalara sızılarını besler canım
Dil yarasından a benim camım, (sözüm ona) çok bizarım.,
*
Dün bir bakışı vardı ki, suyun çöle
Dünya Nuh tufanındaki gibi, dönmüştü göle
Dört yolun başında el aman, yedi başlı canavar
Eh., İki kere iki dört eder, keskin zeka ve cesarete göre
Bir yürek birde kılıç, de bakalım kim öle kim kala.,
Dehlizde koyun yatışıyla uyur afakım
Derman yar başında, uçurumlara doğru akım
Vuslat ya beni iç etti, veya müntehaya çok yakın
Ya Rab! ..
Sormaya yüzüm yok, diye sim geliyor.,
Nerde…
“Nerde benim hakkım? ..”
Mehmet Sani Özel
13.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dün,
Dün,
Gece Ay’ı gördüm
Gökten yere inmişti.,
Gölgeler kaçışırken, gönlüm bir kuru dalda
Atlastan koynek, nurdan tacı başında
Bir gül’ü şayan mesrur ahvalde
Bir eli yağda, diğeri balda
Esbabı girizgah mavinin tonlarında gelinlik
Esmanın tülbendinden esip gelen serinlik
Eşkali baş döndürür, efkarında derinlik
Esatirin mazisinden sökün eden benlik
Sürtünüp geçti düşlerime
Su gibi berrak bakışlara takılı kaldım
Süt beyaz hayallerin koynunda
Yedi veren.,
Güllerin dikenine takılı kaldım
Samanyolu’ndan gerdanlık boynunda
Ufukları sinesinde donduran nümayiş
Su gibi aziz olasın sen, Hasbe
Bir eli yağda, diğeri balda
Mehmet Sani Özel
29.09.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dünya bizim neyimize.,
Kahır gelir eşten dosttan
Başa gelen peyimize
Ne bağ ister nede bostan
Dünya bizim neyimize.,
*
Ey ben size eymen size.,
Ahı vahı vur denize
Gel başını koy şu dize
Dünya bizim neyimize.,
*
Dudu dillim durma kurban
Sor kelam et şurdan buradan
Kel başıma atlas urban
Dünya bizim neyimize.,
*
Sen ateşte ben hardayım
Ab-ı ciğerden dardayım
Aşka düştüm çok zordayım
Dünya bizim neyimize.,
*
Al afife al gülesin
İçime düşen güneşsin
Seni seviyorum kesin
Dünya bizim neyimize.,
*
Ne sen bize ne ben size
Gülen gülsün ikimize
Tek olalım hem biz bize
Dünya bizim neyimize.,
…
23.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş derinliğinde.,
Düş derinliğinde mizana baktım
Henüz Cennet kuruldu mu dersiniz!
Aplike çiçeklerin güleç yüzleri okşayıp
Gülen yüzleri yaladığı bir zamanda
“Babam nerededir! ” meramındayım
Cevher yumurtlayan kuşlar vardı
Kaybedenlerin akıllandığı an
Kabaran heyecanların esamisi yok
Bir ses var sık sık kulakları yırtan bir ıslık
Hali hayatında hüsran üretenlerin sesleri kısık
Batkımda; Burada herkes tam boy delikanlı
Herkes anadan doğma kız oğlu kız.,
Ve sükun etmiş bir cenahta
Mefkarı mevcudat’a secdeler yürür
“Sabredenlere müjdeler olsun! ” vaadine ermişler
Birde nakış tutturmuş ki, raks eden ilahili dervişler
Bir ucu arş’a uzanır ta saadet yolunun
“Sadıkul va’dil emin! ” yazıyor.,
(Sözünde vaadinde duran doğru!)
Üzerinde sıçrayıp giden
Bir embriyon’un.,
Sevk varmış.,
Mahşerde arbedenin sonu
Hesaplar sahibinin sırtlamış menzile
Mesuliyetler tene yapışmış vecd ile
“Kıldan ince! ” köprüye doğru sürükler onu
Kiminin yükü omuzun da hüzün.,
Kimi sohbete dalmış, halkada “Eshab-ı Güzin! ”
Şeytan mı, ismi farizalardan çoktan silinmiş
Demiyor; “Ey insanlar günahlardan arınmayın! ”
Kıl payı kaybedenlerin mecali takati yok
Ağlamayan yalvarmayan hiçbir nefis yok
Ve elde olandan başka hiçbir çare yok
Bunlar kim? “..,Sülletün minel evveline..! ”
(Sizden evvelki sülaleler.,)
Yalan yere kasem billah diyenler mi!
Yüreğin yangınını söndürmeye durmuşta
Ateş suyu içerler..,
Sodom da taş kesilenlerde orada
Ad kavmi ve Yemenli zalimler
Objeler nesneler bila şüphe gerçek
Bir cengi hile ile kazanan kabadayı
Efendisine yular takmış mazlum ayı
Gözler an be an takipte, sırat yolunda
Cehennem deresi haşyetiyle dalgalanan
Mihmandarın tuttuğu devasa flamayı
Dediler bu sürgün;
Ta “Kalu bela! ” dan beridir devam ediyor
Ve Babamı gördüm, bir letafet çemberinin ortasında
Kıvılcım saçan yıldızlar vardı sırt torbasında
Etrafında envai müfreze Huda’ya secde ediyor
Bunlar dedi; Dünyada müttakiye gıpta edenlerdi
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İmdi defteri âmali sağ yanlarından verildi
“Veşkuruli vela tekfurun..! ” okurlarken
(Bana şükredin inkarcılardan olmayın!)
“İrcii ila cenneti..! ” Dendi…
(Buyurun Vaat edilen Cennetime..,)
…
07.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş kırıklarındaki hayat (1)
Karamanın koyunu..,
Mantık buharlaşıp uçtuğunda kaplardan
Ben dumuru anadan üryan, donsuz seyrettim
Alem heykel kesilmiş bakıyorken damlardan
Faziletin erdemlerini saydım, serdettim.,
Hakkı övdüm.,
Dövülmeler hafızamda inlerde inler
Hislerimde gün doğar, Hak iniltilerimi dinler
Fotoğraf çekmedim hiç ki, gelip geçenler kimler
Omuzlarımda nerde benimki diyecek olan on binler.,
İrkilip çekilmedim geriye
Söze söz, gözüne gözümle karşı durdum
Konakladığımı bilirim, esatirde
Göz bebeklerindeki öbeklerde
Estetik delisiyim biraz ya,
Tokmağı davulun hep
Ortasına vurdum..,
.*.
Korku hazarda hicran getirir, Sade gül.,
Korkunun getireceği hicrandan korktum büzülerek
Nazire yapıyordu hayalin, heyecan solurken gönül
Camlardaki siluetin buharlaşıyordu, üzülerek
Sen değil miydin?
Girdiğim kalbe, kendi resmimi koyarım diyen.,
Islah olmamış düşüncelerimle geldim!
Yüreğim, cihana bağdaş kurmuş
Ne duvar var, ne tavan.,
Hiç içerde olmadım ki,
Beyaz gecelerde kervanlar konaklamış yöremde
Çiçekler göğsümde iken dalları kırmış bezirganlar
İnsan olduğuna utanacak olmuş ta kimi insanlar
Kine mukabil barış çubukları, yeşermiş fidanlar
.........................................
Valla Asudem!
Ancak insanı insan anlar..,
*
Şu hayatta.,
Bir bir arızi engebeleri aşmak
Bir gönül dostu ile müşkülleri paylaşmak
Ve şöyle durup ta., “Aman ya Rabbi! ”
Ne kadar kolaymış, diyerek.,
Olan bitene şaşmak! ..
..gibi mutluluklar da var...
Var ama.,
Dünya başımda yıkılırken
Başımı kollayan eller parmaklar olmadı
Havadise etrafım sevenlerle dolmadı
Dökülen yere düştü de,
Yine de (şükür) Dünyanın sonu olmadı.,
Kalktık düştüğümüz yerden, apar topar
Gözümüzün şafağı mor manzara vererek
Mahşere varmak yürüyüşümüz, sürünerek
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yağmurlar köküne bereket versin
Mahmurluğun ziynetin olsun
Yinede can sağ olsun, diyorum
Aldatanlarda, atlatanlara da
Sevenler zarar etmez.,
Sabır sebat bilirse
Mutlaka karşılığı var!
Sevgi..,
Sevgiyi terk etmezse
...
Mehmet Sani Özel
29.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş kırıklarındaki hayat (2)
Düştüğü yerde yangın çıkaracak.,
Düşlerime hayat verecek sözlerin var mı?
…
Dünü eskitip heba etmeyecek
Ayrılığın dargınlığın hiç olmadığı.,
Sevdiğini saatlerin saniyelerinde bile gözetleyen
Her bakışta “bir aşk romanı” nı özetleyen.,
Bakmasa da gören, sürekli sevgiyi öngören
Geçtiği yerlerde sevda ağını ören.,
Boş aldıkça dolu veren.,
Işık saçan, umut dolu gözlerin var mı?
*
Aşk çok pahalı bir şey.,
Ağrısı yüreğe düşenler bilir
İçemeyince şarabı sevgilinin elinden
Eğreti yollarda teselli figüranlığını oynarız
O, çilenin tam orta yerindedir halbuki,
Katlanmaktan kaçar, gönüllü hüsranı boylarız
Ah aldanışlar..! Ve desinler uğruna yarışlar
Aklı başından bir karış yukarıda başlar
Aslına değil de, ikame mutluluklara inanışlar
Her dönüşün sermayesi, inci tanesi göz yaşlar.,
*
Yine düş kırıklarındayım..,
Yine, fevri gülüşlerde vals ediyor hayat
Güllere eğilirken kuşkumla, bıçak sırtındayım
Yine umut sandığım tan ve fecri kazip gibi inat…
-*Mehmet Sani Özel
06.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş kırıklarındaki hayat (4)
Duygusallığımda.,
Kara delikler gibi sırıtır yırtıklar
Nuruna aç, ışığına muhtaç kaldığımda
Akustiğinde borazan, melankolik çıkrıklar
Ve ben seni her benden sandığımda
Fiziki varlığı olmayan o ellerin
Sarılırda boğazıma.,
Mest olur.,
Ruhumdaki kırıklar
*
Yazlığının hoşluğundayım
Hayaller, mor pembe geçitlerinde
Vaat edilen vefasızlığın boşluğundayım
Aklım vuslata odaklı, mantığın en kıt yerinde
Varıp gelinmeyen menzillerde, ızdırabım inler
Hani bin bir şifaydın ya., Dermansız derde
Nakaratlarımda kabus var, ey emin eller
Düş kırıklarındaki hayat, söyle nerde?
Pervanenin türbülansındaki nur!
Diyarı gurbetlere ışığını vur.,
Vur ki, mevsimlerinde.,
Soluklansın sürur..,
06.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş kırıklarındaki hayat (5)
Kulun uğuru.,
Adabı gereği başı öne eğik.,
Bal tutan başka, parmağı yalayan bu!
Düş kırıklarındaki hayat., Hakeza..,
Gazeller arasında, mahmur üveyik..,
Abadan sıyrılsa, omzu da çıkın.,
Kırılmış dalların hüznü, sızı.,
Gök kubbeyi sırtlayıp kalkmaya ıkın.,
Hadi, yürekleri okşayan rüzgarın kızı..,
Rimel tarlanın haddi gibicesine, gözlerinde.,
Rüya, daralan dünyanın engine açılan kapısı.,
Rüştünü ispat etmişi, hatırlar özlerimde.,
Görmelerimi perdeler, rikkatin yapısı..,
Gönül pınarın mı, o meşhur Kevser.,
Örmelerine, baka kaldığım yer.,
Yaratılmış., Ey nadide eser.,
Seni gören; Döner Yaratana şükreder..,
Behacet’i nurani hak, bahçende.,
Behiye den aksarım, sancı ökçemde.,
Yaz gecelerine yatar uyurum, gökçende.,
Göremiyorum..! Hiç kusur yok sende…
***
04.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş kırıklarındaki hayat (6)
Düşlerin krallığında.,
Afitap lalezar, hafakan hayat
Düşüncenin izi yanak allığında
Çok görme! Düşlerde de olsak.,
Bir hayal perisi olsun., (senin gibi)
Birde şaha kalkmış., Al At..,
*
Şah-ı merdan, mürur-u zaman içinde
Saklandığın yerden çık ve aşkı kanat
Senden acı duymak, var ediyor seni içimde
Yüreğimdesin, gözlerimde gölgeler oynat
Gücün yeterse yek var ol, gel ey şehrazat
Pençelerinle yerinden sök kalbimi, al at..,
*
Saz semahsın, mayıs gecelerine boy at
Bin bir gece masallarında soylu hatıran
Nükseden, “düş kırıklarındaki hayat! ”
Şu sena hasrettir., Sıra dağlar gibi.,
Beni, Anadolu’nun bağrına yatıran..,
*
Hani, eylülden ta nisana sitem kardın.,
Hani ocak başında gönlümü alan nardın.,
Hani şubatta lapa lapa başıma yağan kardın.,
Hani mart cemreleriyle sen o içimi ısıtan yardin.,
Hani mevsimsizim derdin lal din hem zülfikar din.,
Sen vardın., Ve senenin her gününde, sen vardın.,
Lavanta kokar, bütün zamanlar sen bahardın..,
*
Düşlerin krallığına kement attım.,
Tüm, bütün yolları güllerle donattım.,
Aceleciliğim alnını kaşır, iğreti bahtın.,
Gül dalında bülbül yuvasıdır (naçizane) tahtın.,
Güneşe bakar, top yekun canlıları bu sathın.,
Ay ışığındayım! Nerde vuslata hamil ahdin?
Göklere merdiven dayamış son vaktin.,
Kıyısında Kevser in, rüyaya yattım…
…
12.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş kırıklarındaki hayat., (3)
Doldun yine deli gönül
Azade boşları kâle alıp doldurdun
Aymazlığı huy edindin vermeyince felek
Kara kışın ortasında, güle bülbül kondurdun
Gün açtı.,
Kardelenler umuda aldandı, Bahar sanıp bağrını açtı
Dokun ki zülüflerine de, badem çiçekleri dinlesin
Güneş yinemi kara bulutların ardına kaçtı
Hakir olan namerdin hakkıdır gürle
Hak etmişse zeytin gözlere ki, sürme
Sürülsün..,
Süründürmek istemişse her kim mahbubu
Misliyle mukadder, kişi kendi sürünsün...
...diyemem...
Sen yine aşiyan yolunda, nasıl olsa kör topal yürürsün
Düşün ki, susuzluğuna hasretinden.,
Yer gibi yürek çatlamış!
Çakallar ne kadar umucu..,
Akan kandan nemalan ma hevesinde
Musibeti fırsat bilip üzerine atlamış..,
Dilleri lal olunca taht kapısının
Hüzzam katipliğinde ağdalı baht.,
Hüznü tuza bibere dolayıp, ikiye katlamış
Dün, vicdan mesabesinde topaç döndürürken sen,
Kuzuların barış havasında, kurtlar vadisinde otlamış
Devrik sultan telaşından, testiyi kırdığını bilmez
Bir elinde okka, diğerinde dumursuz kamış
Gurur eder, yanlışları doğru sayar, silmez.,
Düşün ki,
Sen sevda harabelerinde durmuş, pür telaş
Onca mağduru sıhhate, selamete çağırırsın
Sana demezler mi? Ey münadi..!
Suyun yolu nicedir, nedir bu susuzluğun sırdaş
Bilmezlerimi, şiardan dem vuran sahte şaire
Lahuti ellerle vurulur kırbaç.,
Saadete elem keder el sürmesin.,
Düşün ki, ansızın nedamet kapıları kapanmış.,
Gözlerinin karasında köpürür, bir umut.,
Attı mı şafak diye akları seçmeye çalışırken.,
Karanlığın kabzası ak göğsüne saplanmış.,
Hayal perdende sükut ile o an vakitler durmuş
Baş rolünü oynadığın film başlanış.,
Elinde bazuka, belinde fişekler
İnce narin parmakların, her tetiğe dokundukça
Alimallah., Dillerin yağlı kurşun oluvermiş.,
(Bilmem artık!) Kaç gönül ü evirip, evini yıkmış.,
Sonra, üzerini örterek maziden sapasağlam çıkmış.,
Her seferinde Hak'a döndüğünü sanarak.,
Yüzü yerde, gözlerinde zifiriden bir perde
Mahkeme-i Kübra da (güya) kendini aklamış
Bıktıklarını nezarete tıkmış...
Düşlerine nazar değmesin, dilemem.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşün ki, düşlerimde bir bataklık gülüsün
Gülüşüne aldandım, yaprağına eğildim
İstedim ki, hayat damarlarına sebat yürüsün
İstemeyerekte olsa, (belki!) gül tenine değdim.,
Güler misin, ağlar mısın?
Kükrer misin! Kudreti olmayan köklerine bakmadan
Küser misin! Saçlarıma dikenini takmadan.,
Hislerini terennümle, yollarımı bağlar mısın.,
Yoksa, demir maşayı közde kızdırarak
...gözlerimi, dağlar mısın?
Oda olmazsa, elinde ucu zehirli mızrak
Sol yanımdan vurup, ağular mısın?
Bir mısır püskülü esnekliği ile yüzüne seğirtsem
Merhamet ipini hoşunda eğirtsem.,
Gamzelerin goncaya dönerde meğersem
Birkaç nefeslik, sevgi duası sağlar mısın?
Yorulup ta.,
Bakışlarına uyku mahmurluğu düştüğünde ey yar,
Başını dizlerime koy(asın emi!) up ta.,
Gönül tellerime vurdukça vurarak.,
İnci dökerek övünç keseme.,
...ağlar mısın?
Düşün ki, Hor görülen gönülse eğer Kabe
Ba'del mevtte 'sıratilmüstakim' olmak istersin.,
Yükünü hafifletip de mahşere varmaya, Allah aşkına!
Kimden, kimlerden alacaksın inabe?
Düşün ki, düş kırıklarındaki hayat
Can kurtaracak sevgi kırıntıların olsun.,
Sevda uğru yolcularına, selam verir nebatat
Bu günün dünden hayırlı ise sevgili Nebahat
Bayramın mübarek olsun...
Mehmet Sani Özel
14.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düş’ünce düşlerin kenarından
Düş’ünce düşlerin kenarından
Düşüncenin derin hudut yarıklarına
Durduğum yerde hayallerin, kantarına koydum beni ben
Defne dalındaki ipsi çizgilere takıla kaldım
Deli yelin esmesine karşı, dans eder yapraklar
Devasa gölgeler oynaşır, dağın yamaçlarında
Düttürü dünya makamını tutturmuş çalar otlaklar
Doysun diye sağılır gökler, çatlamış onca kuru topraklar
Duru suda dairemsi halkalar oluşur, karışır bir birine
Dolası gelir gönül hasrete, Ah ile el ele gider
Düzülmüş iç içe bin bir rakkase alışır bir birine
Doya doya öpesi gelir, sevgiliyi derbeder
Düşerken damlalar ağlayan gözlerden döşe
Devrilmez sanılan çınarın gövdesinde sancılar yürür
Derde derman gibi aşk, düştüğü yerde yürek dört köşe
Dün yine yada geldin, kalbe giden kanda sürur
Dil ruba misali yaklaştın hislerime efkarım oldu neşe
Duyumsadım kulaklarıma dokunan o ahenkli sese
Durup gözlerine bakmak gibi aldanışım, atladı bindi bir nefese
Dudaklarına kaç defa seğirtti geldi, bilsen şu garip utanarak aheste
Dağarcığımda kıçı kırık umutlar ve umudumu kemiren kurtlar
Dağılmaya yüz tutmuş sanki, yağmur verecek olan bulutlar
Darda kalana Hızır gibi yetiş ey umut, der gibi haykırışım var ta ki,
Darılmanın sonunda barışmak varsa isterim, olsun inan ki
Düşün ki, tutmadı hayallerim.,
Düpedüz hayata aldanışım olur, daha çok yinelenir bu sancı belki
Dün gibi gelir geçmişim, sıralanır hatırama siluetin, sinede
Dünyaya bakışım bu ancak, bir kavuşma olasılığı içinde
Dirsek teması kurduğum anlar sevgi ile barışık biçimde
Dövülesi başa benziyor pişmanlıklar, yüzümde yılışık
Daha sürer mi diyorken, özümde sezgilerin olur ışık
Demirden eller, bronz başa uyarsa bakırdan gözler
Diyarı bakır gibi döş, yanar, kavrulur ateşi özler
Dolunayın perdesinde bu gece,
Düşlerini yoklar mısın benim için ey matem
Dünyası olmayan bir acının izine rastlarsan o benim
Dere boylarından uzanıp enginlere doğru esen ılık meltem
Dehlizlerin boğazına tıkanmış kuru dikenlere basarsan işte o benim
Define adasındaki sihirli korkuların esrarına sarılmış yatar
Defteri koltuğunda seyyahtır hicran, deli divane benim
Değirmen taşında ezilir nidam, feryada figan katar
Derinliklerin en dibinde duyulmayan ses benim
Derdime düşme benim,
Dışarıda kar fırtına, tuttuğunu kavrar havasına götürür
Duvarda bir sinek, kovuğuna girmek için kanadını öttürür
Dimağımda sen varsın, dilimde sen, gözlerimde hasretin köpürür
Dert etmişin derman gibi seni ben, neye tutunsam alır beni yine sana götürür
Mehmet Sani Özel
12-12-2002
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşlerde zaman., (esinti 1)
Gönlümü hoş eden gönül e.,
Yüreğin yüreğimle hasbıhalidir.,
Baharın müjdecisi cemre ile beraber, hasta olduğun haberi, umuda açan çiçeğimin
yapraklarına çiy gibi düştü., Çiy düşmesini bir tek vuslatın vaki olacağı zamanların
arifesinde, kavuşmaya vakit varsa, o heyecan huzur ve sevinçle öylece donup kalmak
pahasına yeğlerim.,
Demek oluyor ki, Ellerinin avuçlarını yüce Yaratan’a kaldırıp! “İlahi, sana şükür..,” Bana
tekrar afiyet ve zindelik verdin., Diyebileceğin süreye kadar yastayım., Ve sen
hastaysan gönül bil ki, seninle aynı acı ve ıstırapları hissederek bende hastayım..,
Ayaza koyacağım yüreğimi.,
Yükseklerden sesin, afiyet aksanını alıp ta başımdan aşağı, sevgi ile şifa serinliği sunan
çağlayan suları gibi dökülene dek., Ölüme rızayı erken sayacağım, kardelenlerle
nergisler birbirlerine muhabbetle bakana dek., Sen kavline destur de ve şimdiden gökle
yer arasında tebarüz edecek olan bayram buluşmasına “Euzu Besmele! ” çek..,
Bu ayaz, dostun dosta, dervişin posta hasretidir., Yakar ama sıcaklığında su kaynatılan
hara benzemez. Yamaçlardan karı süpürüp getiren bir acı yelin yanaklara dokunduğu
anda tatlı canın hissettiği buzdan kılıç kesiğinin alazı ve özlemin yüzü okşayan yalazı
gibidir., içinde okyanuslar kaynarda zevahirde kaval çalan bir çoban edasında
görünüverirsin., Dokunduğu yeri kanıyla canıyla donduran, ismin irtifa almış mütemadi
halleri hal böyleyken, hafızada zerre kadar ümit varsa, üstüme gelen kökü arzın
merkezine uzanmış ateş ve hatta cehennem olsa ne.? ! Şu bendeki aşk karşı koyar
hepsini bir solukla söndürür..,
Gelecek misin..?
Mutluluğa hami bir kutlu zamanın ertesinde, muazzam siluetini gönlüme verecek
misin..?
Bin bir türlü eza, cefa ve meşakkatten atlayıp geçerek, Rabbinin bir fani kulun
avuçlarına emanet bıraktığı yerde sana ait., Sadece sana ait.! Bakir ve latif saadeti,
olduğu gibi o doğal haliyle görecek misin..?
Bir mesel çekiyorum, kaderin kurasından; Kervan can ve kıymetli mal taşırken,
amansız bir fırtınanın girdabında kayaların kovuğuna sığınır. Kurtuluşu okşayan sıcaklık,
kum tepelerinin ardından kaybolup gitmiştir., Göğü kapkara bulutlar kaplamış, hava
zifiri karanlıktır. Ara sıra afaki çakan şimşeklerin parıltısı, amansız hayat memat
mücadelesinin saliselik görüntüsünü resmeder açık olup bakabilen gözlere., Telef olan
mallar hesaptan düşmüş çoktan ve aciz kalan canlar umut, çare, kurtuluş
dilenmektedir, Allah Teala’dan ki, karşılığında ne varsa daha da vermeye razı olarak.,
Şeytanın bile dehşetle karamsarlığa bürünüp terk edip kaçabileceği elim kıyamet
manzarasıdır adeta., Hemen herkes tek bir Tanrı’ya inanmış teslim olmuş,
göğüslerinde ne varsa (gizli saklı) Hakka arz etmiş, ecele rıza göstermiş öyle ki, yüz
kişi bir birinden bihaber, gönüllerinde sevdiklerini, saydıklarını, en mahbubu
şuurlandırırlar.,
Kimi gelinlik giydirir Ecmel ine., Kimi mindere oturtur, hasırdan alıp muhterem pederini
rahat etsin diye., Kimi yavrusuna süt verip beşiğini sallar., Kimi, hanemin acaba ne
ihtiyacı vardı diye düşünceye dalar., Ve kimisi de, ihtiyar alil validesinin dudaklarına su
damlatır, ıslatır ki, gözlerine bakıp kendisine “yavrum! ” diyebilsin diye., Bir diğeri, varı
yoğu olup ta dizlerinin dibinde can çekişen, merkebinin sırtını sıvazlar.,
Hülasa hayattan kahır ekseriyetle umut kesilmiş kanaati hakimdir., Buna rağmen son
www.antoloji.com - kültür ve sanat
meşgale ve zihni meşguliyetler, son nadide nefesler sevdiklere hasredilmektedir.,
O topluluk, iman mertebesinde, kadere razı bir şekilde, acizane umuda konaklamış
olarak, üzerlerindeki endişe ve dehşetin ağırlığında dua kapısında buldukları rehavetle
tatlı bir uykuya dalar.., Ta ki, neden sonra gözlerini açtıklarında, biraz önce yaşadıkları
ile şimdi gördükleri arasında cennetle cehennem arasındaki gibi azim bir fark vardır ve
sevinç sürur eder, necat bulan her bir kimsenin göğsüne..,
Gelecek misin..?
Bir karanlık akşamın sabahında, güneşli yeni bir gün gibi.,
Gelecek misin..? Henüz yeni yürüyen bebeklerin anasına doğru, yarı emekleyerek yarı
yürüdüğü gibi.,
Gelecek misin..? Aslanın avını yavrularım yesin diye, pençelerinde peşinden sürüdüğü
gibi.,
Gelecek misin..? Hasrete dolan merdin, sahile doğru canhıraşa ne kürek çektiği gibi.,
Gelecek misin..? Mesul mukadderin, geleceğe yeşersin diye fidan diktiği., Çiftçinin
toprağa tohum ektiği gibi.., Harmanda hasılata, yekuna payidar olmak için, gelecek
misin..?
O gün hazır olacağım.,
O gün, iktiza edebilecek bütün maraz hadiselerin, yazgısındaki harflerin yerini
değiştirerek, tebessümüne neden olabilecek layihalara neden olacağım.,
O gün kucağımda kırmızı güllerle, görünce gözlerinden gönlüne süzülen, ve seni
gülümseyerek karşılayan tek ben olacağım..,
Yurdum yok! (sanki) Senden başka.,
Vatanım, anıldığımda varlığını hissettiğim, kanatsız kuşta olsa, kanaat zengini fakir bir
yürek ve onun gönlünün en hakir odacığı, benim ocağım..,
Geldiğinde ben (inşallah) karşında olacağım..,
24.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşlerde zaman., (esinti 2)
Dürülmüş bir zaman diliminin de, içine düştüğüm düşünce çukuru, halis toprak
kokusuyla düşüme uyandırıyorken beni, ruhumun gözleri yamaçları dik bir vadinin
başlangıcından üzerime yürüyen ışık selini fark eder ilk olarak., Önce tenimdeki hafif
tüyler, diplerinin konikleştirerek dikelir ve hafakan bir korun anlık alevleri gibi
hissiyatımı yalar, sonra uyuşturucu enjekte edilmiş şizofren hastası havsalasıyla
uysallığa sarılır benliğim.,
Şuurlu zamanların artık bıraktığı, belleğime bulaşmış kalan “madem o.! ” Vakitlerinin
teveccühüne takılıp kalmışken, uzun kısa arasındaki farkın sıfırın son raddesine inmiş
olduğu vakıadır sanki., Her şey o anda, akla hayale geldiği gibi yaşanır, yaşanılabilir
hadisedir. Bütün vakitler bir mikron ebadındaki sayhada tevafuk en cereyan
etmektedir.,
Ezel ve ebet haletiruhiyesi, el ele kol kola, sarmaş dolaş vaziyette mecaz oluvermiştir.
Her vakanın asli nedenleri, sebep ve bütün müsebbipleri, bütün objeler, mekân ve
zamanın türevleri, tarih coğrafya, fizik kimya, geometri ve asal sayılar, metaller
ametaller, trigonometri, tanjant ve diğer hak ayık normları yek vücut hazır ve nazırdır.,
Kutru zerre kadar bir kürenin içerisinde, atom çekirdeğini anımsatır misalle, sürekli
birbirinin kovalayan ve mesafelerini koruyan hareket halindeki elektronlar, ifadeyi
beyanla hatıratı hafızayı alenen ifşa etmektedir.,
Kuvvetli ziya, nur görme duygusunu ve cismani algılamayı aşmış, bedensiz bir
aşikareliğe kurgulamıştı farkında lığı. Beyin hücrelerindeki, eskimiş püskürmüş ve
üzerinden “la edri” taze belleklerin geçip harap ettiği miskal hükmündeki bir anıyı dahi,
tüm ceremesini alarak bütün renkleri ile mana boyutunda nazara koyup, yeknesak afişe
ediyordu., Neyin önemli, hangi şeyin önemsiz olduğunu seçme işi, mesai dışı önemsiz
olmuş, belleğin hızı limitsiz artı eksi eksenlerinde, birinden diğerine yumuşak
geçişleriyle seyrüsefer etmekteydi.,
Zahirde uyuyor görünen “bila beden”, batının bahtında alemleri avuçlarına almış,
zamanı ve mekanı işkillendirip müşekkel etmiş bir ruh edasıyla, metafizik kulvarlarında,
belki (indallah’ta) bir saç teli kadar kıymeti harbiye si olmayan marifet boylamını,
uçsuz bucaksız bir çığır gibi algılıyordu..,
Boyumu birkaç misli aşan bir kuyuda, bir çukurda idim., Üşümeyle yanma ortasında
ürperti ile ışığın kapsama alanındaki renk ve tonların mahiyeti vaktin ve vakıanın
hükmü hakikati oluvermişti., Dip bucaklardan, ağızlarında dinozorların yuvalandığı
devasa mağaraların sarkıtlarından dikine damlayan damlacıkların eforumu sorgulayan
tempolu sesi, yukarıdan, içinde bulunduğum oyuğun ağzını çevrelemiş, “muhteşem
rayiha” fesleğenlerin mütecaviz nefesi, bütünlüğümü latif, tatlı bir edayla sarmalıyor ve
yekpareliğim bu hoş homojen iklimle boy abdesti alıyordu.,
Diyordum ki, Bir çukurda bu endamda hoş hayat havası varsa, kim bilir! Düzde yazıda,
ne derece tarifi kabil olmaz envai erdem ve mükemmellikler vardır., Temayüller, çıkta
gör! İstersen der gibiydi ancak, bu kadarı bile şu aciz ve zelil duçara fazla gelirdi., Zira,
ayan olunan her beyanı ihtimam ve ihlasla hafıza hücrelerime temaşa etmeliydim.
Iskalayıp geçtiğim her hayır ve haseneyi, burada yakalayarak eteklerinden tutup,
yalvarıp yakararak “Ahseni takvim! ” e çevirebilmeliydim.,
Çelik zırhlı dokunulmazlıkların, hayallerime dokundurdukları yangının ve yanılgıların
hesabını, yumuşak bedenlerine “Levhi mahfuz! ” merhemi okuyarak şifalar sürmeliyim,
geleceğime., İntikam kin hırs ve fena nispetin sıhhat ve afiyete verdiği acı, cehennem
www.antoloji.com - kültür ve sanat
azabına, Kevserin maşrapalarıyla zemzem sunmalıyım.,
Bu bir fırsatsa, nadideliğin vasatından ilhamla, bezmin bahşedilen mehilinde insanlığıma
yakışmayan, bet beter fenalık ve bedbahtlık ve hıyanet, riya, azamete aykırı duruş ve
gayrı edebilik varsa, hepsinden bilcümle olancasından sevgiyle sadece Aşk’a niyet edip
masumiyete yunmalıyım., Bu havuz, mukadderatın aczi yatıma lütfettiği, “hikmeti ilahi!
” ise, “Şükran lillah.,” deyip de defaten, uyanana dek girip çıkıp tummalıyım.,
Aklanıp paklandığımda ancak, gönlüme sürür eden medarı iftiharımı bulmalıyım..,
07.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşlerimde hayallere gelinlik giydirdim
Düşlerimde hayallere gelinlik giydirdim
Düzinelerce inci mercan taktım gerdana
Dizlerine baş koyduğum malamam
Dizelerinden maksuda varmak ister varamam
Destur demişse de ya ben anlayamam
Düzensizliğin ipini mi çekmiş birisi
Düğümlerim çözüldü, yerlere serildim
Değmeseydi keyfime, dârulbekaya dek severdim
Demlikte çay gibicesine sevdaya iştah kabarmış
Der saadet gibi gönül, beytülmale abanmış
Defterde ne yazar mirim, dost dosta mı aldanmış
Deli balı yemişçesine, yürek yüzü bin sanmış
Değilse nedir., Bütün dertler bir vefasız yardanmış
Derman umut kapısından eli boş dönmüş zahir
Diyorlar ki, derya bütün denizlerin anası
Diyarlar ki, ırmaklar akar çağlar susuzlara kanası
De, her güzele bin civan, cayır cayır yanası
Dağlar türküsünü okur, destan gibi manas’ı
Damlalar döşüme hasret, özüme işler mânası
Dünü yoktu zamanın hepsini imdi bildim
Düşünen hayallerin atından, itilip indim
Düşündükçe acılar devaya sindi bildim
Düşlerimde makilere yağmur değdirdim
Düşerken bilmeden, dokunduğum dalı eğdirdim
Dirsek darbelerinden kan oldu yaralarım
Dönerim geçmişe,
Döner Huda’nın kanatlarından pey alır arım
Dönerek maziyi elvana çalar boyar envarım
Dönerken vahde, esmanın kapısını aralarım
Dönerde ahde, vefasızlıkları karalarım..,
Mehmet Sani Özel
13.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşlerin dünyasında,
Merhaba Afitap
Alicenap halimden bade sana
Nasılsın diye soracak olsan bana
Ha bire gezerim düşler dünyasında
Tan yeri ağarırken ak gerdan ovasında
Gözlerim ufkun kızıllığında kalır bir boy
Sıralı dağların ardında köhne sade bir koy
Sırma dişlerinin arasında çöp tutar, sıkarak
Sıyrılıp çıkan güne bakıver gecenin koynundan
Örgülü saçlarını salmış dizlerine dek boynundan
Solurken tüyleri kalkıp iner boğaz kesen yelinden
Boş kaselerden, havasını yudumlamak gelir elinden
Gezinmek ne kadar hoş olurdu, bihter’in rüyasında
Birsen eksiksin canım, yoksa her şey yerli yerinde
Yinemi kırıksın aydan, şu günün sabahında
Sedirine yaslandığın o gönül mü düştü
Unutmaya söz verdiğin sızın sathında
Göksünü çektikçe Ah, yaş yanağa düştü
Mor benekler belirivermiş kara bahtında
Nevalın yüreğinde kar kanayan yare var
Nebile sümbül hangi derde çare var
Nergis yamaçlarda çimende lale var
Çiçek güneşe yanık gözlerinde hale var
Hal çareden habersiz, kıvrılıp bükülür nalan
İçinde dönen nuru, başkasından mı sanan
Gaflettesin be hey gönül, kaldır başını uyan
Şule senin eserindir, el alemden ne uman
Sündüs elbise gibidir, istediğine koy giydir
En güzel sevgili sen bensin, yine elden iyidir
Afyon yutmuş mülhemcesine yalpalarım zamana
Ya duracak şu yürek, ya vuracak tamama
Yakınımda ol yinede sensizlikten bana ne
Ah, içinde barındırmaz, olmuş bizi zamane.,
Mehmet Sani Özel
07.03.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşünceler..,
Düşünceler..,
Kurallara aykırı diyerek.,
Sıra dışı hayallerden kaçtı.,
… O!
Kaybolmayan, güçlü kalan.,
Delikanlı, kabuslardı genç.,
Enine boyuna, büyüyüp gelişti.,
Zaman zindeliğe, cömert davranmamış!
Nefesler, zülüfleri tel tel ak etti.,
Yıllandı güzellik, öbek öbek..!
Yalı kavaklarının gölgesinde, hülya.,
Gözü açık uykulara sarılmış, kalmış.,
Gergeften motifler çıkar, tonla nakış.,
Her görüntüde, boynu bükük anılar.,
Ve ardından çaresiz bir bakış..,
Yapraklar, dibine kıvrılırken.,
Hazandı, Leyla nın Vatanı.,
… takır hazinede sultan.,
Fakir, hangisine el atsa.,
Kumdan köşkler, dağılıyordu.,
Dalgalara duramayan umut, ağlıyordu.,
O, aslında harca çimento katmasını bilmedi.,
O, kendisinden başkası için gülmedi.,
O, aşk dedi ama hiç hamama girmedi.,
Yanlış hesapların kurbanıymış..!
Zeytin gözlüm, meğer..,
İşin acı tarafı.,
…
29.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşündüğün gibi vatan.,
Sizi bizden bildik, Kademe-i ulada.,
Silah seslerine uyanmak! Kavli muhabbet varken.,
Sızı ince ve derinden, beşer mutat şurada.,
Sırlar kül rengine, aşk sabrı ararken.,
*
Ayılsana, ey nazlı azade.,
Akıl nû’nün kıtmiri olmuş! .,
Ateşin yokladığı yerleri tutan ellerin.,
Arap Beşiri, siyah yüzlü bir îcma da fail.,
Parmak uçlarından şifa umar, ağrıyan yerlerim.,
Serin yerin ısırgan otu yadın bir tutam nergis mi? .,
Tasalanma., Gönül bahçesinden toplar derlerim.,
*
Ef’al-i ihtiyariye, kişinin medarı iftiharı.,
Mürur-u zaman hasrete büründürür, vefadan firarı.,
Şimdi, gözlerine düşen baktığın yer mi, yoksa? ! .,
Yüreğinin attığı sayha yar başı, dik yamaç.,
Meğer senin sevda dediğin.,
Olmasın, önce sev sonra.,
Vur kaç..,
*
Kanadı kırık kuşun uçması.,
Düşün! Pencere pervazlarında reyyan.,
Revahın dorukta seyrededur, ne hoş devrialem.,
Uçurumların ıssızlığı iskan adresi, sevgili Feynan.,
Bu gidiş hakkadır.., Hakkım olanlar boynumda asılı.,
Ferman Huda’dan., Verecek olsun yeter ki, Mennan.,
Düşündüğün gibi vatan., Uğruna feda olsun can.,
Uzaklardaki ulaşılamaz çareye aşığım ben.,
Pilavdan dönmeyen, sağlam kaşığım ben.,
Nihanda, kırık kalpler arasında.,
Gözlerini arayan göz.,
Şaşıyım ben..,
*
Yine gel, göğe yüzünü sürdüğünde Nihal.,
Öksüzlüğün başını okşarsın, ameli Saliha’n olur o hal.,
Toprağın rengine bakarak rızkın daralmasın, bire bin al.,
Yurt bulana kadar yaşa, yüreğimde misafir olarak kal.,
Say., Han kapılarını elan ardına kadar açıyorum.,
Tavafın hürmetine, yollarına gül saçıyorum.,
Buralarda mevsim vuslat, bahar kokuyor.,
Rahlede Kitabı mukaddes, Kuranı kerim.,
Kurra., Tövbe suresi celile sini okuyor.,
Allah yar ve yardımcı olsun, Derim..,
…
15.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşünen insan! ..
Gözden kayboluşuna kişilerin
Kaç zamandır meşgulüm, eskimiş dostlukların
Can çekişine gider gelir, acizliğimi işlerim
Düşüncesini sorguluyorum hasbelkader
Hafızamdaki hayr-ul beşerin..,
Sabıkalı aşklar, tutuklu sevdalar
Günyüzü görmemiş hasret ve vefa bilmez özlem
Önce koşarak gelir sonra bir kara elmas gibi gözler
Yönü kıbleye doğru gönül Mecusi tapınaklarında firar
Berzahta tadat var iken, beğenilmeyene hissi surat asık
Ve o kimse ki, bir sahte tebessüme vefanın belini kırar
Sonra ağıtlar beyitlerde nerde sırçalı saraylar köşkler
Dudaklar yağmurun uğramadığı arazi gibi çatlak
Ve bilinmez mi gözyaşlarına sulanmıyor
Seviştikçe yeşeren otlak..,
Kaygan zeminlerde kalp tutulmaları
Kuru çeşmelerde fesleğen sızlaması ayrılığa
Ve veryansın edilsin yüreğin yürekten ayrı gayrlılığa
Tazelendikçe ufuk, kaldığın yerde olduğun gibi misin hala?
Bunda benim suçum yok, şerh koydum şaha giden dilekçelerine
Şikâyetler mahkeme-i Kübra ya varana dek kıyamdayım
İstemem ki, bukağı vurulsun mahşerde ökçelerine..,
Öldürdüğün gibi dirilt! ..
Diriltebilir misin bir deli sevdayı? !
Seni tanımak mı, çirkefte sersefil görmek vedayı
Hangi ahit kapıları çarpıp, kırıp gitmeyi gerektirirse
Taçlandır vuslata olan vefanı, bakaya vecizeler yansın
Ve hakka dön veçhini, ateşe sarıl nar gibi
Dilini sıdka sür, çok alacağın var gibi
Çık ağdalı telaffuzların kınından
Gözüme gel, meskûn mahalde
Mukimi edepli hayâ sahibi
Baktıkça yüzüne kızaran
Düşünen insan! ..
.., var gibi..,
…
02.12.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Düşünen insan.,
Bana sen kimsin? Diye sorsalar.,
Dünya nüfusunun en sonundaki kişi.,
Olduğumu demezsem, yalan söylerim.,
Kişiliğimin alt kimliğinde.,
Açıkladığımda hoş karşılanmayacak.,
Fikir ve zikir mülahazaları muhafaza ediyorsam.,
Ve ihtiraslarımı kin, kan, intikam.,
Hisleriyle besliyor ve..,
Vücut verdiğim düşünceleri.,
Ortaya koyduğumda can acıtıyorsa.,
Hakkı ilga ile tabii düzeneği.,
Gizliden veya açıktan.,
Sarsıyor..,
Sınıf, dil, din ırk, mezhep ve.,
Milliyet farkı gözeterek.,
İstismarla na-meşru intizama.,
Kanal ize ediyor isem.,
Yine, dünya nüfusunun en önünde.,
En bedbaht ve günahkar kişi.,
Addederim kendimi..,
Kim kendini başıboş sanmış!
Hiçbir mesnede karşı sorumlu hissetmemiş.,
Ve bu tarz anlayış tutuluyorsa..!
Neden çayırlarda otlayan yılkı sürüsü gibi.,
Ürkme, kaçma yada saldırma refleksleri olan.,
Ses ve görüntüye omurilik tepkisi veren.,
İnsan sürüleri yoktur? !
Zira, düşünen insan.,
Sorunlu ve sorumludur.,
Başıboş değildir..,
-*19.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ebrar.,
Işık sofrasındayız.,
Semadan Davudi bir eda.,
Maide suresini okur ve Zekeriya.,
Kubbe bütün zihinleri bir kapta çalkalar.,
Hüzünlüdür o nebiye yoldaş nebi Yahya.,
Ve beş bin yılı içine resmeden kutlu an, sayha.,
Muhammedi’i adres gösterip müntehaya bakar.,
Rabbi yesir orduları, İsa’yı çevreler Kenan’a akar.,
Mesh edilen yaraların inlemesi duyulur, ağlar ebrâr.,
Sevince sürur eder zihni parça bölük hasetçi dırar.,
Şimdi kaç bin yıllık fitnenin belini kim kırar?
Yahyah insan, hangi karanlıkta yakaza.,
Başa gelen ya kader olacak ya kaza.,
Rıza göstermeyince hak olan aza.,
İdare-i meşruta el koyar âzâ.,
Işık sofrasındayız, şükran lillahı bilenler için.,
Ye içer şükretmezler hala, şu insanlar., Niçin?
…
26.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ecmel din, gözüme.,
Ecmel din, gözüme.,
Gelen gün batımından çok daha
Gülünce yanaklarında hayat buluyordu vaha
Yalvardım Allah'a ne olur bir daha, son bir daha
Umutlarımın üzerine çökünce o hain kahkaha
Yeniden dönüp de sığındım, cefakar penaha
Cehrine koyun açtığım, feveran cemile
Cezbine kapılmış gönül, şu kem ile
Üzerime yıkılasın sen ey nebile
Eyvallah diyorum, aşk ile
Ezildiğimi bile bile..,
...
02.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Edvarı seb'a
Ölümü ayartmak için hayata soyundum
Ateşe dayanıklı ahşap bir hüzün yedeğimdeydi
Daha dün İbrahim’in sürüsünde bir koyundum
Ömür bilmeden geçti, kimliğimin ismi neydi? .,
*
Elimde bir demet ateş sağanağı, yürek sığınağında
Yağmur kokusunun sürüklediği yön, bilmiyorum kimeydi
Kadavram tarihin çöplüğünde, gözyaşı çanağı
Sağanakların üzerime yığdığı zaman., Sahi.,
Senin medeniyetinin ismi neydi? .,
*
Mekânım, Araf loşluğunda.,
Çöl gecelerinde tutuklu yıldızlardan birindeydi
İsmim hüznün günbatımından, gecenin vaftiz törenlerinde
Taş sektiren bir efsanedendi, ağlaşan dillerde dolaşan
Aczime kıvrandığım, iri buğday tanelerine bakakalarak
İzini aradım hep, geçmiş uygarlıkların örenlerinde
Görmeye çalıştığım, görünce sevinçle kol açan
Taşların bağrı yanmaz, ömür bilmeden geçti,
Kimsin edvar-ı seb’a da ismin neydi? .,
*
Zihnime geri dönemeyen düşlerde gezginim
Yalnızlığıma kefil olsaydın, hüzün düşerdi yâdına
Nevri tebessümlere dönmeyen çağlardan bezginim
Güneş gülerse doğup ufuktan, bütün renkleriyle abadına
İtiraf ederim; Doğrusu ben aşktan değil, aşka namüsait
Çalınmış vakitlerin, nahoş iklimlerin ayazından bezginim
Yarım kaldım sana karşı., Lahuti bir ateş çemberinde
Nedamet zincirlerinin halkaları arasında., Cefada.,
Fırsat aradım, dudak kıvrımı gamzeli vefada
Ve har vurup harman savurana sormalı? ! .,
Mimsin besmelenin gözünde ya.,
Şu Yaratılış efsanesinde
Cismin neydi? ..
…
27.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ekteki dosya.,
Dün, bedenimi yere bırakıp.,
Acaba nasıl olur vuslat(a) ? daldım.,
Mavi mor karanlığın loşunda bir ses!
Işığa boğdu gözlerimi resmini aldım.,
Merak ediyor olmalısınız..!
Ekteki dosyada ben varım..,
*
Bu gün eflatunun nağmelerinde coşku.,
Lunapark bomboş, üzerime esrikliğin koştu.,
Tek kelime; Göze gelen yaratılmış pek hoştu.,
Hazırlıksızdım rayihana affet, ellerim boştu.,
Ne zihnimde latife, ne yedeğimde bir nefes.,
Sadece belleğimde çınlayan ürkek bir ses.,
Merak ediyor olmalısınız..!
Ekteki dosyada ben varım..,
*
Sol elin baş parmağında alyansı, ilk gördüm.,
Kendimi koyacak bir kare yok, yerimi silik gördüm.,
Gün doğusuna bakan yüzde, kendini arayan kimlik gördüm.,
Ve ben beni tanımayan kişiyi bin yıldır bildik gördüm.,
Bereket yağmurlarına gebe bulutlar, ey cılız nefes.,
Sana seni anlatmaya çalışıyor, bir lahuti ses.,
Merak ediyor olmalısınız..!
Ekteki dosyada ben varım..,
…
27.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Elime her kalemi alışımda.,
Elime her kalemi alışımda
Kıvrılıp kağıda düşmek isterim
Kabarır içim kabına sığmaz
Hasretin yangınında pişmek isterim
Yüzüne bakmaya doyamadığım hayallerin
Omuzuna baş koyar nefesini dinlerim
Yüksünürken dökülür yerlere ifadelerim
İçime ateş düşer yakar da inim inim inlerim
İliklerimde kadar acısı hissedilir bir ahın
Vicdanları sızlatan efkarı ervahın
Olmak için neleri vermezdim nazar gahın
Esmanın boşluğuna düşmüş masum eyvahım
Bir hazin dirilişim var ki gül goncasında
Yapraklarda yakut mercan su damlasında
Gece yarılarında gel git zılgıt gün ortasında
Belleğime düşmüş abı hayat erdem gibisin
Mehmet Sani özel
01/06/2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ellerimi yüreğime götürdüm.,
Ellerimi yüreğime götürdüm.,
Ensemde boza pişirirken sevgili
Sandım ki başı okşanmak ister
Seğirtip yüzümü tırmalayan sevgi
Sen misin sahi?
Yanına vardıkça kalbimi kıran kurguların
Öksüzlüğünü mü anladın, örselenmiş duyguların
Ah! Şu gönül..,
Peşinden koşar oldu, gülümseyen olguların
Ateş topuna döner yaklaşımlar
Ölmek gibi! soğuk gelir dokunuşlar.,
Öylesine önemsiz, öylesine rast gele bakışlar
İstenmediğine nazire, ani kalkışlar
Solgun ve yorgun renkler, estetiği olmayan nakışlar.,
***
Ellerimi yüreğime götürdüm., yine.,
Elvanı hoş gözlerin sitemini yokladım
El üstünde tutmaya çalıştım.., niye kine.,
O benden eksiltmeye çalıştıkça ışığını çokladım
Avuçlarıma bahar düştü, Huda’dan
Secde gibi eğilip, papatyalar kokladım
Özlemim, derin kuyulara düşmüşçesine,
Yorgunluğumu yükledim., boğulmuşluğun nefesine
Bıktım mı sanırısın.., Ben yine hasretim..,
Hasretim Canım. Cana can katan güzel sesine.,
***
Ellerimi yüreğime götürdüm ki,
Ellerini tutmaya çalıştığım zifiri karanlıkta.,
Elimi dikenlere vur da., Kanat.,
El olmak! içime sığmıyor..,
Sende bu nümayiş, bende ki sefil sanat
Sen misin sahi?
Sözlerine., saltanat çadırı kurulur sandığım
Almaya çalıştığım, bulamadığım, can katı
Tozunda iğne aramak gibi samanlığın.,
Ah! Yine zahmeti koluma taktı, yine loş oynattı
Acıyan can, acıdıkça vefaya döner gider talkına
Asık suratlara maalesef, bir buruk selam
Aldığımız bir ömürlük huzur hakkına..,
Aldığı her ne ise, helal olsun vesselam..,
Mehmet Sani Özel
12.05.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Elveda eksantrik
Dağ vadiye esnedi.,
Taşların gölgesine sindi dağınıklık
Değil bu yol benim yolum, Aşkta hakimlik!
Rüzgar yüzüme sine vurdukça, kirlenir ıslak ılık
Ruhum elem eza kusar acanım, elveda eksantrik
İhtimallere ısındım, olmazsa olmazların koynunda
Kaç kez öldüğümü bilemem, riyakarlığın oyununda
*
Kim beni inandırabilir? ..
Kilim desenlerinden., Ümide, korkuya yol olmadığına
İpiyle kuyuya inmeye kalktığım cengaver cesur yürek
Demeye dil bizar mı, kalbinde hiç boş yer olmadığına
Acıdan zevk duyar cüretkar kinayeleri üzerime sürerek
Sürünesin diyemiyorum, yüksündükçe yurt olur döşüm
Yürü ki, sona tez varasın, ey muhteşem olası dönüşüm
Yevmiyem azarını almaksa., Esiriyim bir fırıldak zanaatın
Azda karar kılmak için ağarttım, bunca kıllarını kanaatin
Atın! Beni de yas yalancı sevdanın cehennem çukuruna
Kaşığımı kavuşturamadığım vefanın, apıştıkça uçkuruna
Zaten ürkmüşümdür hep, ne varsa bu iki yüzlü toylardan
Bizse de ha bire hikmet aradık, uzun kısa orta boylardan
Umurum al verlerin hergelesi olmuşsa, itilerek postlardan
Ömür berhavaya kurban, tebessüm bekleyerek dostlardan..,
Mehmet Sani Özel
06.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Er ki, döş vurmaya alışmış.,
Sevgi boy atmış semaya, kabristana bakarak
Geceyi gündüz, eri geç, gerçeği düş ediyor
Er ki döş vurmaya alışmış, yaşayamaz korkarak
Gönül saray bahçesinde, aşk ile nuş ediyor
*
Gel ey yürek yakan hoşluk, tebessüm et gül hele
Gergin asap da ah-ı zar, kişner durur hergele
Gevher nisyanı intizar, etmeden el ver ele
Gel ki alem dümbelekte, Dünya cümbüş ediyor
*
Azra hayal evlerinde, gelin güvey bekliyor
Hasret doruğa varsa ne, nazlı nazı çekmiyor
Ateşe kandıkça nihan, günü güne ekliyor
Ve sende sevda sel olsun, sevgim bülbüle diyor
*
Sen delice çağlayan su, yatağını ararsın
Aklı baliğ gül kurusu, ıslah olmaz kararsın
Sonunda kavuşmak yoksa, başka neye yararsın
Aşk ne menam bir şey ki, teleği kuş ediyor
...
Mehmet Sani Özel
18.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Er kişi niyetine.,
Bir cenaze var..!
Yatıyor mermer musallada
Semada bulutlar kırık, vefaya selamı var
Güller üzgün ve son bahar yapraklarında hüzün.,
Koç yiğitler kol geziyor, gırtlakta düğüm gibi hıçkırık
Aslan yelesinde rüzgarın duası, faydası yok lafın sözün
İçinde kan pıhtısını eriten sessiz ağlamalar.,
Bir ah! işitilirde, kalbi sekteye vurur hicran
Avlu geniş, bir yanı bedesten
Cami, tarihten çıkıp gelen parça
Ne saflar kalabalık ne çelenk var eşten dosttan
Üst baş dağınık, zevahir orta yerde yaka paça
İmam, konuşmadı sözlerine inciler dizerek
Der gibi bakışlarıyla;
İbret mi istiyorsun..?
İşte ölüm! Vaaza ne gerek.,
Yüzünü kıbleye dönüp..,
“Er kişi niyetine.,”
Allahuekber...
Afalladı, beş on kişilik cemaat
Ardından merhumenin eşi dokundu
Hocam, Mevta karımdır, çocuklarımın anası
İmam bir daha, “er kişi niyetine.,”
Allahuekber...
Ve bir ikaz, bir iftitah tekbiri daha.,
“Er kişi niyetine.,”
Allahuekber...
Derken cenaze namazı kılındı
İmamın aklından şüphe edenler hışımla üzerine yürüdü
Bre hoca, hatun kişiydi bu size nasıl göründü?
Dedi ki; .......................................................,
O bir evladını henüz, Vatan sathında şehit vermiş
İkisine daha o iman ve hakikatle kol germiş
Şahadet haberine şükür secdesinde iken.,
Sevinçle emanetini sahibine vermiş...
“........................, O şehit Anası.,”
Şehit oğlu şehittir..,
“Er kişi niyetine.,”
Allah rahmet eylesin..,
...
20.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Er kişi.,
Er kişi.,
Er oğlu er kişi.,
Hakkın emanetini.,
Yırtık söküklerine sıvamak değildir işi.,
Eğer serde, eteğini kemden korumak için
Gönlüne çekmiş bekleyen bir Nadiye varsa.,
Nemrutun İbrahim’e yaktığı ateş çemberinin
Ortasında gülistanlık henüz hala baharsa.,
Ne gam eritir cesareti.,
Ne izdiham gözünden siler silueti.,
Kim, Allah aşkına..!
Kim bu zamanın içerisindeki.,
Sadakati Ve ahde vefayı kirletti..?
Kim, yek vücut sorgusuz sualsiz
Hem dünyayı hem cenneti hak etti..?
Çile o, nece sancılarla filizlendi.,
Talana borana göğüs gerdi
..ve sabrın iklimindeki
Gönüllere gül gibi.,
Güneş gibi..,
Nüksetti
...
19.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Erdişiler.,
Eller vardır, hamuru bir başka yoğurur
Analar vardır, aslanlar gibi merdanlar doğurur
Erler vardır.,
El içinde hayat okulundan mezun, düşe kalka er kişi olur
Ve erdişiler.,
Ki, onların ellerinde avuçlarında dünyalar mamur olur
Gönüllerin bir yanı bostan, bir yanı bedesten., Bereket
Hanidir, kulpsuz bir testiden aziz su., Serinlik hareket
İnsan için en güzide öncelik, güzelliği fark etmek!
Bir hakkın düzenbazlığındaki renk dokuyucusuna
Seslenmek lazım; Ey lahuti maharet! ..
Kıyamet., Arafla zembile arasında
Durma mahşere dek meşke et..,
…
04.12.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Es kaza mavi oldum
Yatsıya vardı Yar, Gecelerin yarısı
Yalnızlıklara pusu kurdum bilesin
Yaz boz tahtası gibi bahtım işrakta
Yanmayan çırama bir sevenim ateş dilesin
*
Seherde gözlediğim, ufukta eriyen gölgeler
Sinerek yüreğimi bin parçaya bölgeler
Sızı verir gönlüme, Sevgiliden döngeller
Sonsuz deryalar içinde, susuz kaldım bilesin
*
Edasına kapılıp ram olduğum hoş melek
Endamıyla tokatlar, anlayadur ne demek?
Erdeme varmak için hey hatlı çile gerek
Es kaza mavi oldum, Kalbin mor’u dilesin.,
27.06.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Eski ve yeni., (makale)
Yenisi yanı sıra heyecan getirir. Heyecan taşıyıp kontrol edebileceğimiz düzeyde olduğu
sürece mutluluk sürür eder. Ancak ne var ki, yeni olan bir şeyi çok çabuk eskiterek
gözden düşürmek, hiç hoş değildir..,
Yenilmeyen yeniler, eşya türü yeniler ve duygusal yenilikler.,
Hangisi olursa olsun her yeni icabı mucibince bir ilgi, bir alaka ister!
Nasıl; Yeni bir bebeğimiz olduğunda öncekini eskitip ilgiden, alakadan ve en önemlisi
muhtaç olduğu şefkatten mahrum edebilir miyiz? Yeni bir cüzdan aldığımızda eskisini
fırlatıp çöpe mi, atarız yoksa, “dursun, belki lazım olur! ” mu demeliyiz ki, ileriyi
düşünerek zamandan mekandan tasarruf edebilmek içinde sağlıklı bir karar vermemiz
gerekebilir., Yeni aldığımız kanepeleri koltukları, eskisine vefa olsun diye her ikisini
birden teşhir etmeye kalkarsak oturduğumuz mekan tıkış mıkış olur, herhalde.,
Efendim, bunlar işin latifesi. Tabiki kişi neyi nasıl edeceğine kendi karar verir ve yeninin
verdiği esenliği de derinlemesine kendi yaşar, yaşayacaktır. Biz belki bu yalpa vuran
cümlelerin arasına kişinin, her hangi bir şeyi yenilerken veya yeniledikten sonrada her
iki tarafa samimi, dürüst ve adil davranması gerektiği lüzumunu espriyle kullanmaktır.,
Adil davranmakta ne oluyor diyecek olan olursa; Yenisi gelince eski masayı kapıda,
yağmur yaş altında, bakımsız, işe yaramaz vaziyette bırakıp terk etmek ve yeni bir eş
ve dost edinildiğinde, öncekine eski muamelesini reva görmek ciddiyetten ve
samimiyetten çok uzak bir kişilik göstergesidir ancak.,
E, ne olacak? ! Eşyada insanda geçmişte bize vermiş ve sağlamış oldukları yarar
ölçüsünde ilgi ve alakaya değer objeler olduğu gibi bu bir canlı ise ruh derinliğinin ayrı
bir hatırı sayılırlığı olması (kendimizi sayıyorsak!) gerekir, derim.,
Eş dosttan ayrıldığında, mazi hard disk hafızası gibi silinmiyor! Hatıra geldikçe
tebessüm ettiğimiz anılar, böyle kişi ve kimseleri önemli günlerde veya karşılaşıldığında
yada aranması gerektiği çok özel zamanlarda mutlaka saygı ve sevgi ölçüleri değerinde
muhatap alıp alakadar olmalıyız.,
Üzerine zamanın izi ve esareti düşen, ruh taşıyan varlıklar, bir zamanlar gözlerinin
içlerine bakarak gülümsediklerimiz, insan olsun hayvan olsun bizleri pek kolay
unutmazlar., Bizler ise onları unuttuk gibi görüntü verirsek bu riyakarlık olur ki, daha
beter bir geleceğin gömleğini kendimize biçmiş oluruz.,
Sevmenin acemisi, cahili bir birey veya toplum, vermeden almaya kalkan, vefada hep
karşı taraftan öncelik bekleyen insanlar, huzura ve refaha varmakta emsallerinden on
yıllarca geç kalmış olurlar., Duygusal zekayı yerli yerince kullanmayı bilmek,
hassasiyetleri dejenere etmeden özümseyerek önemine binaen takip ve tedarik etmek,
muasır medeniyet seviyesi olsa gerektir! ..
Terk edilmiş, yalnız birisini görürseniz, ilk ihtimal; Eskittiklerinin âhı tutmuş olabilir! ..
İnsana yakışan sürekli yenilenmek ve eskiye de yeni bir ruhla, yeni bir değer ve anlam
katmasını bilerek mutlu yaşamaktır.,
“Yeni yılınız kutlu olsun..,”
01.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Eşittir dört eder..,
Rabbi ile kendisi arasında
Sürekli sallanır gider gelir insan
Hangi din deseni değersiz kılar?
İnancı her ne olursa olsun
“Bir dil bilen bir insan! ”
Bana sorarsan..,
“İnneddine indellahil İslam! ”
Kurulduğu gün yıkılmadı mı
Şark-ıl avsat da Mescid-i dırar
“İki kişinin bildiği sır olmaz! ”
Aklın ufukları sınırsız
Haleti ruh iyesi ile beni ademe sunulmuş
Hangi kavmin kültüründe illa hak tecelli eder
“Hakimiyet kayıtsız şartsız..,” göğüslere kurulmuş
Hangi millet dengi ile cehtini döndürür metheder
Övündüğü kadar sanılarda bahtiyar olmuş
Dün Dünyayı titreten devasa hükümdar
Bu gün ihtişam özlemleri ile derbeder
İki kere iki her halükarda
Eşittir dört eder..,
Çağdaş medeniyetten nasip dar olmak mı derdin
Bilimin din’i doğru orantıları yerli yerince kullanmak
Süper güç olmak için tarihe hangi gerçekleri verdin?
Kuralları sevgi ekseninde geliştirenler yol almış
Kura dışı yolculuklar dün olduğu yerde kalmış
Tek bir taç var! Melik başına..,
Adaletle hükmeden Kral
Onu başına almış…
…
17.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Eşkali belirsiz aşklar.,
Eşkali belirsiz aşklar
Abdulmenaf’ın koyunları gibi.,
Akordiyon zikzaklarında, kıl döker.,
Ekvator kuşağı, ılıman iklimi benimsemiş.,
Sanılarında adam gibi..,
Suya tırnağı değse.,
Yekpare dibe çöker..,
*
Dost elinden olsun.,
Bize ne verseler yeriz.,
Zıkkım olsa, elhamdülillah deriz
Tek şartımız; Mümkünse mısmıl olsun.,
Velhasıl Bizans oyunlarına yabancıyız.,
Elhasıl, ne hancıyız, ne yolcuyuz.,
Olsak ancak; Yüreğim var! Diyenlerin..,
Vicdanlarında bir göz kırpması kadar.,
Değersiz sancıyız..,
*
Salacakta şimdi, musallanın önünde.,
Atinin ruhuna fatiha okumak için.,
Senin iç’in benim için kararmış..!
Mukadderim, Vallahi sormam.,
Ne, neden ve ne için…
-*31.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Evim.,
Bunca zamandan sonra
Nereye getirdin beni
Aklımı basıma alıp ta
Bulamadım kendimi.,
Ah bir bile bilsem
Azgın atın üzerinden
Yerlere inebilsem
İnip te.,
Kerpiçten duvarlı
Topraktan damlı
Evime girebilsem
Etlerin üzerine sinekler konardı
Şişeli lambaların ışığında
Üvezler ateşe yaslanır
Itır kokusuyla ılık meltem
Yüzüme vurur yalardı
Odaların kenarı taştan sedirler
Bakır kazan dolu ayran aşı
Avlunun bir yanı ocak başı
Kapıda sıralı tuz taşı
Serpeneğin altında kuş yuvası
Birazdan başlayacak gibi sığırcık dansı
Çocuklar damın düzünde aşık oynar
Pınarın başında kadınlar kızlar
Güneş en tepede zevalde
Yatıp kalkan hayvanların gümbürtüsü
Kabını küllerken başından kaydı örtüsü
Ardından kahkahalar muzipliğin türküsü
Etrafı sarardı birden yanmış tezek kokusu
Kol kola girmiş sıralı selviler
Sekmenlerden atlayıp inilen bahçeler
Irgatlara azık gider. Rengarenk bohçalar
Boyumun yarısı yerde gibi bedenimi ökseler
Her biri bin bir desen bostan bölgeler
Karanlık maviye belenmiş şuurumu gölgeler
Armut ağacı yerinden memnun
Acı otu açmış özgürce
Gaz ayağı fütursuzca uzanmış
Evlek bölük pörçük maşala
Burnumun direğini büktü sarımsak
Eriklerin dibinde tutam yeşillik
Elmanın dalında kurulu bir beşik
Ninniler yapraklara ediyor eşlik
Hıyarlar körpe
Kabaklar masum fasulye sırık
Yerde bir ham meyve var. Yarısı ısırık
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Toprağa bir kürek çakılmış
Sapı kırık
Hudut boylarında Frenk üzümü
Isıttıkça içimi yüzüme vurur hüznü
Kırmızı beyaz salkımlarda hatıralarım
Hayallerim düşlerim
Sahibi, Sultanı gönlümdeki köşklerin
Ben hep seni vişne ile kirazın arasında
Vedalaşırken ıslanan kirpiklerin
Uzaklaştıkça yaklaşan mimiklerin
Sembolik gülüşlerinle hatırlarım.
Mehmet Sani özel
25/05/2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey Aşk!
Ey Aşk!
Ne fer yutan çorbasın
Çelik çomak oynaya gelem hemen
Kafayı sokanda gövdeyi kapan torbasın
Gözüm kalanda göğsümde hünerin keman
Toy bul derim toy ki, ayağı yerden kesilsin
Zevkinden kundaklar kudursun koy vezir han
Zemheride tiril tiril, üstüne ateş yeli estirsin.,
Nurdane’ye ney ile vermiş Kadir Mevla’m ilham
Nihan da., Alıp şöyle vursam seni yerden yere
Yıkılmış öyle pejmürde halini görsem bir kere
Çentik atıp çizeceğim görülebilir her yere
Havuzuna ı sıcak sular ister ulu dere
İsteyene veren vere be Ahani!
Bende hal kaldıysa hani.?
Pes mi ettim sanıyorsun
Dilindeki tat, burnundaki koku
Gözlerinde alevi yüreğindeki şoku
Hayallerinde gergef, rengarenk doku
Bir dokun binlerce semâh oku..!
Sen bunu, ne sanıyorsun..?
…
29.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey ayaz! ..
Hangi dergahta sebat buldum,
Buldum da tekrar sana döndüm.,
Dövülmemiş yanım kalmamış, lafazanlıklarla
Kara kuru ışık olmaya çalışırken, karanlıklarda
Deli dolu esen yellere dayanamadım ve söndüm.,
Şimdi...
Sen bunu fırsat sayarsan sevin.,
Dikenini temizlemediğin obada değil mi evin?
Devasa gölgelerin oynaştığı deryalara manzaran
Neden meyveler salkımken, yüreğimde yoğrulur hazan
Saadet göz renginde mi yoksa söz erkin mi
Ertesinde bıraktığın vaatler, sermayeden terkin mi
Dahası., “Olmazsa olamaz! ” kabilinden telkin mi
Yada vuslata muarız olan göksündeki kin mi?
Kim toprağın bağrından fışkırdığını inkar eder
Kim kırık gönüllerle gidişlerden muhabbet kesbeder
Kül yutmuş avare, ben gibi feleklere kinaye serd eder
Sen aklıselimdesin (güya) bense derbeder..,
Ey ayaz! ..
Nadasa vurulmuş tarlanın kesekleri arasındayım
Gel beni vur! Vefasızlığa isyankarlığın narasındayım
Bahane bulamacından çala kaşık yedim doymadım
Billahi., Ben sevdayı terki diyar koymadım..,
Kollarımda mugalatası altın bilezikçesine
Koyun gibi usluyum, çobanın ıslık sesine
Veda yı yaka dikmiş (sanki) , Nigar ensesine
Muhtacım yar yegane dost nefesine.,
...
24.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey azize bacım yar,
Acırsa can benim canım acır diyen yar
Söyler misin, şu bende kaç dirhemlik acın var
Al işte, masallarda “ağlayan ayva ile gülen nar”
Adı kara desen ne, başında parlayan tacın var
***
Acınır mı haline bilemem, ey azize bacım yar
Adını ayrılık koymuşlarda, Acuzeye ilacım var
“Alma mazlumun âhını.,” Hele inada inadım yar
Aşiyan yolunda., Taşlara kazılmış alil adım var
***
Al ver hesabıyla hislerime, gidip gidip gelme yar
Bir bilsen., Saadet yolunda kaç tür çeşit çelme var
Yüreğim kevgire benzer, Bir delikte sen delme yar
Der gibi dilim aksak, aksanımda çeşnisi loş telve var
***
Has bu halim bahardır da, havayı çok germe yar
Hangi yana dönsem bile, sende garip bir hal var
Sonra yüzün küle döner., Bana gönül verme yar
Budağından sakındıkça, göze gelen bir dal var
***
Rüyet gibi gelgitlerin, güne güneşe gülen yar
Yinemi rutubetten nem., Nefrete isyanım var
Gönül neşe koyunda, ağlayıp döşe dökülen yar
Darılmadım hoştayım, dargınlığa pişmanım var.,
Mehmet Sani Özel
16.03.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey Kamber.,
Eksik yanlarımı toparlayınca.,
Kimyası işleyen fen olacağım.,
Muvahhit maziyi unutup sözünden cayınca.,
Siması Ruşen, “Rabbi vekil eden.! ” Ben olacağım.,
*
Yürek otu ciğer esmesi üzerine.,
Köz düştüğünde bedenin can taşıyan bir yerine.,
İstemem zarar gelmesin, (ey insan) saçının bir teline.,
Diyenler, ağlamak için çıkar, gazaptan sonra serine.,
Muhtaçken su bile dökmeye gelmeyenler, ellerine.,
Gel dersen gelirler mi, seninle beraber kabrine? ..
*
Hayattan bir şeyler istersin.,
Hayat senden daha çok şeyler ister.,
En çok istediğini kazanmaya ramak kalınca.,
O şerefini, onurunu ister! Kim diyebilir ki, ver!
Dost olan o an sana sadece, “Allah’tan kork! ” der.,
Ey kamber, ne lazım, sahip olduğun haysiyet sana yeter.,
Olmasın vicdanın rahatsız, olmaya gör beterden beter..,
Muhkem mevkilerden sadrına ok atanlar olunca.,
Bil ki pislik kokacak küfrün miladı dolunca.,
Sabırla sebatkar ol, sen haklı yolunca.,
Vakit dolunca güle açacak gonca.,
Gecenin kaderidir bu korkma!
Gökten bir yıldız kayınca.,
Ve Hakka yürüyecek.,
Kâinat boylu boyunca
Eksik yanlarımı toparlayınca.,
Kimyası işleyen fen olacağım.,
Muvahhit maziyi unutup sözünden cayınca.,
Siması Ruşen, “Sabrı telkin eden.! ” Ben olacağım.,
*
Sahte kahramanlar.,
Kalibre edeceği otomatiği seçer kullanır.,
Kirli havayı soludukça, hıyanetin sırtı pullanır.,
Önce dinine söver kışkırtır, sonra başına çullanır.,
Haklı iken haksız olma, ne olur sabahı bekle.,
Öfkenin ucuna şimdilik, sabır sükunu ekle.,
Onlar(!) üzerine geldikçe, kahpe felekle.,
Temkini tedarik et, Ihlas, Nas ve Felak’le.,
İtibar alınmaz, yakıp yıkan topla tüfekle.,
Gel yine sen., Suların durulmasını bekle.,
Medeniyet bu merhaleye, bin bir emekle.,
Zar zor gelmişken, infialin fişini çekme.,
Eksik yanlarımı toparlayınca.,
Kimyası işleyen fen olacağım.,
Her kim, İsa’ya Musa’ya sövecek olursa..,
Ben sen o, Ümmeti Muhammed (s.a.v.) ..,
Karşısında duran., Ben olacağım..,
…
05.02.2006
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey latif.,
Öyle bir manzaran var ki,
Kudret şarabı gibisin., Bir içim
Ah ile ayan düşler, acıyı merhem sürerim
Senin acı dediğin bende pervane, biçim biçim
Tuttuğun yerde duracak iktidar olsa
Parmak uçlarında sönerdi ferim
Bal suyuna koşarım, yol bu yolsa
Ben sana açım sena, başka ne derim
Bir nida, bir çığlık kıyameti koparır hayallerimde
Gönlü bahar, gözü nur, içi gül dolu olan sen misin
Bir iklim var ki, hürriyet kokar ellerimde
Efendi kula köle, merhaba der misin..,
Ey latif.,
Fazladan bakmaya mecalim yoktur
Tel değil, araya bir tül perde gerer misin
Bülbülü tutma kafeste, zorda hayat yoktur
Bir avuç toprağım ancak tek bir nefeste
Toz duman olmak gibi kararım.,
Dokunup yelere serer misin...
04.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey mücrim! (mersiye)
Ey mücrim, bilmez misinki, deva ancak derdi verendedir!
Ab-ı hayat aranmakla değil ancak iklime ve şartlara direnmekle, gülsüz bahçelerden
geçerken Mevla’dan gülü dilenmekle, istikbali kıble istikametinde gürbüz tropikalliklere
bıçağını (azmini) bilemekle, bulanık sularda duru ve sadeliği dilemekle, sabırla sadede
doğrulmakla bulunur.,
Her söz incidir elbet ama yine her söz yürek incitebilir! Hayat kurtarılacak yerde, bir
cılız tebessüme sebep olunacak yordamda dalamıyorum demek deryalara ne kadar
masum bir mazeret olabilir ki? !
Bilgin işine yarar yitiğin derinlerde olduğunu kesb ediyorsa, sen neden hala karada
yürür gibisin peki?
Sen ukbada ki Medine’den sabah ezanlarını işitirsin, Sen Mekke’den Yesrib’e uzanan
hicret yollarını iyi bilirsin, Sen ki, Miraç da yer yüzüne rahmet gibi saçılır biri bin olur
dirilirsin de kudretten kanatların varken neden hala toz toprak içinde sürünürsün? !
İbrahim’in gür çimenleri ateş halkaları ortasında, gülşenler gamzelerine dokunur hamdı
sena ederekte, heva-i nefsin tedarik ettiği havsalana tutunmak niye ki, çehrelerinde
misk-i amber kokan gönüller geçişine bakarken karıncalara ekmek kırıntıları koyarsın
sadaka dağıtıyorum diye ha! …
Bre mücrim! Gözlerinde Surakâ’nın Hz. Resulullaha tabi oluşu canlanır bakınca, Mekke
semalarında sevinç dalga dalgadır fetih günü., Bütün hasretler içinde dallanır, güle
filizlenir, kesret tortop olmuş kelime-i tevhid ile otururken “.., vel fethi ve raeyten
nass..! ” okunur ki, her yan muhabbetullah ile donanmış olur..,
Başlar sadece şükür secdesine eğilir o an..!
Dağlar bereket kusar, ağlar balık doludur., Tükenmesin diye denizler balık olası gelir
nefsin ilayıkelimetullah uğruna., Sabır örülmüş bütün seyahat ve sefer yollarının
kenarları ve ne mutlu sana ki, “Fethi Mübin! ” gibi bir düş ve hayale sahipsin gayrı
cürümün Allah rızası iken sana boğulmak yoktur ilel ebet..,
Orada boş kelam yoktur; ” Gıylen selamen selama..,”
Vesselam ün aleyküm uyanık olan ulema…
Tek eksiğimiz riyasız dua…
17.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey nazlı hilal
Telli turnaların kanatlarından yel alır yoncalar
Teninde bereket makes bulmuş, bahar gibi goncalar
Alparslan’a kollarını açmış, bekler bir kutlu diyar
Bin yıllık nişanlı gibi Anadolu dedikleri diyar
Akına gözlerinin, kaç defa sulandı haçlı küf far
İki yüz yetmiş kiloyu aparan Seyit onbaşı gibi cengaver
Sathında uğruna can vermiş, binlerce şehidim var
Sana nasıl aşık olmam.., Ay yıldızlı, ey nazlı hilal
Peygamber müjdesine nail olan Mehmet fatihi
İlahi kudret, Şehremini seçti İstanbul’a bizatihi
Bir çağı kapatıp diğerini araladı, Er yaman ki fizilâl
Mehmet Sani Özel
29.05.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey Safinaz!
Ey Safinaz!
Sararan yaprakarın arasında yüzün
Dün ışığın gözümü alırdı bu günse hüzün.,
Düldüle binmişin de toz toprak yüzün gözün
Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? !
*
Handikaplar asari antika heybende
Helale boyanmaz emanetler ey bende
Perde kalkar bir gün elbette ki, pey sende
Boyuna pos umu takarım az başını eğ sende
Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? !
*
Dua kapıları önünde taburen varmış!
Muhtaçları gördüm gamzelerinde iklim kar kış
Kuş sürüsü gibiydi billahi top yekun umuda kalkış
Ürküten kalabalık tutmuşta bir soytarıya alkış
Zaman gergefine oturtmuş ahali işliyor nakış
Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? !
*
Bismillah hakkı üzerinde ne var? !
Bende sükun sende yalaka taburları var
Tâki secdede şimdi serencamın da hayır dualar
Tavlı besili beklentiler üzerinde renkli şualar
Ruh tayy-i mekan ebcet ile hakka giderim
Rabbi hakem tut söylemez sükut ederim
Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? !
…
15.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey sevgili.,
Ey sevgili..,
Ellerim yollarına düşmüş taşların altında.,
Gönlüm gözüne girmekken kaşların altında.,
Derdim fark edilmek değil gümüşte altın da
Bir tek bana bakmadın her bir yana baktında.,
*
Koyu laciverdin mihenginde mayi sarıca bir ton
Sandım kelebek seğirtti dedim ki, eflatuna kon
Ve söğüt poyraza aşina yapraklarda halay horon
Bir tek bana bakmadın her bir yana baktında.,
…
14.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey sude!
Ey Sude!
Ebrar’ı tanıyacak göz var mı sende? !
Sudeka sarfı nazar ederken bir bir iclal den
Methiyeler nefsini parlatanlara fırfır olur
Hangi halin tek bir yürekte kalır ve sır olur? !
*
Saçının telinden ecic alınca
Şimşekler çakıyor mu sanırsın
Şıra bal küpünden ağır aheste damlar
Hakkın cennettir de saklanıyor mu sanırsın
Sal göğsünü daraltan hafakanı üstüme gelsin
Susadıkça saki ıstırabını maşrapayla versin
Yekün ol bir çift kola seni sarmaya gelince
Dağılma bin parçaya aşk elini ele verince
Henüz şafak atmamışsa bu sancılar..!
Sehere susamış yolcular ve hancılar..,
…
15.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ey şanlı kader.,
Bana beni gönderebilir misin
Bakılan yerlerde hayali can bulan sevda
Baş vurulur kol kırılır, yen senin olsun der misin
Kızılca kıyamet manzaralarında hangisi evla
Bir yanda eflak emrine amade zinnur
Diğerinde dibini ışıtmayan bir nur
Dünyaya sırtını çevirip de,
O benim yüreğimin yarısı.,
Ey şanlı kader.,
Bakiyesini bana vur.,
Vur ki, toprağın dibine rahmet yürüsün
Vur da, hasret vuslat iklimine bürünsün
.................., der misin, diyebilir misin?
Dil darın olayım ey gönül manzarası
Aşk sofrasında çiledir taam
Bende hüzün, bende çile.,
Yer misin, yiyebilir misin?
Yemeden içmeden kimi gün
Doydum..., Elhamdülillah...,
Der misin, diyebilir misin..?
Devranım ateş, deli gömleği
Soyun artık ben giyeceğim.,
Der misin, diyebilir misin?
Ki, ufukta gün aydın görünsün.,
...
24.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Eylül maziye boyandı.,
Eylül maziye boyandı bu dem
Yanaklarımda yazın unutup gittiği nem
Göksümde kasımpatılar, ılgıt ılgıt eserken
Kış gelmiş kime ne, gün gibi aşikar aşkım
Soğudukça ellese ya yüreğimi
Eylül! Ağustosa sırtı dayalı, neden üşüyor?
Tenimde zemheriyi var sanacağım
Avuçladıkça rüyaları kahrımda dev dalgalar
Yaz, gelsin derler ama, hangi hecede yarar
Ayten’e bir hay düşse, Umut ne arar
Gözlerimde bakışların ölmedikten sonra
Sabah gelsin, gelsinde versin karar.
Uyumak mı! ..Yatak mı! ..Asla..,
Sadece var olduğunu bilmek, yeter
07.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Eyvallah.,
Dün ki, cazibem frakta zahir
Usum zıvanadan çıkmış, ayı beş gördüm
Uzaklarda elem, ırakta kahır
Her şey gün ışığındayken mi şeşi beş gördüm
Ey Lale.,
Eyyam baharda iken de, sen zarda idin
Ellerin gurbetlerde çok darda idin
Bir dosta varmışken az karda idin
Ufkun seraba dolmuş, gayretkeş gördüm
Eyvallah.,
Selam ola, uğramaya gurur ettiğin mahfilden
İcazım yarana merhem olsun, anlayacağın dilden
Bir nefes bin kez üfürmeye kafi, o nadide gülden
Ki, o cenah karanlık ardında güneş gördüm..,
...
Mehmet Sani Özel
01.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Faraziye adam(!)
Dip yok.,
Derinlik dersen hiç yok.,
Deniz görmemiş zavallı şaklaban
Birikintiyi derya diye över de, över.,
Dil yok, dilini döndürecek ekmel fiil yok
Hududu aşınca, haddini bildirecek zil yok
Diploma yok, ehliyet yok, yokları vardan çok
Çayır ağası, süt çocuklarını döver de, döver
Bahçesi yok bağı yok, elinde bir gülü yok
Kovası var suyu yok, dal da sümbülü yok
Ölüsü çok dirisi yok, dilinde zırvası çok
Uyanık(!) , gölgesine söver de söver
Nerde bir kalabalık, seninki orda
Kuğu gölü balesi çalıyor fonda
Gözleri yarda, ah elleri şor da
Aşk arz edebiyat lügat onda
Faraziye adam, horhor da
Ver elini hayatını yaşa..,
Ver, ver..,
…
05.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Fazla naz, aşık öldürür.,
Sağımda sen vardın
Solumda nefes kesen şikar
Bakınca gözlere özde ışık arardın
Kömür karasında alev, bundan ne çıkar
Dağ gibi yüreği, sevgisiz tek bir fiske.,
Bir sitem, kör kem ile kötü söz yıkar
Emek ver, yorul da sonra iste
Fazla naz, aşık öldürür.,
Melike Belkıs, olsan ne.,
Süleyman senden bıkar..,
...
03.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Fecrin kalbini dinliyorum..,
Önce dağa tırmandık.,
Devri saadeti orada buluruz sandık
Kara in deliklerinde ıslanıp üşüdükçe artık
Gözlerimiz yüreğimizde her umudu ışık sandık
Yumuşak dokulu duygular, vurdukça tülbendimize
Bir ılık meltemin rayihasından rana da yandık
İnci mercan ne varsa, almadık kendimize
Yolumuz kırk düğümlü ip olsun ahde inandık
Yorulduk dinlendik Dünya bizim neyimize.,
Ikındık umuda, kaç kez nefessiz kaldık
Dost selamına muhtaç gönül evimizde
O muazzam vefaya vallahi hasret kaldık..,
*
Nerde dağın efendisi?
Haberin yalanına neşeleniyorum.,
Okyanusun en dibini görmüş (güya) kendisi
Aslı varsa..!
Sen dur ey gönüllerin efendisi,
Ben sana koşuyor, ben sana geliyorum..,
Gök yüzünde sular durulur, yerde yıldırım sesi
Mal mülk zenginliği yoktur, ancak şükrümün nişanesi,
Allah’ın selamını sana veriyorum...
..ve elhamdülillah diyerek.,
Fecrin kalbini dinliyorum..,
...
27.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ferahfeza
Feleğin ipini tutmak için
Hileye başvurduğun manyetik alanlarda
Harada tavlı beygirleri seçer gibi bakışın
Çemberinden de geçmişin efkârını giz ederek
Kaba hatların ayrıntılarında baş döndüren denklemler
Karşılaştığımda perme perişanım ne tavan kalır ne direk
Tercihler sunumlardan fırsat kollar, bekler
Can bulup karşıma çıkan yılan, engerek..
*
Yufka yüreğin nadide bir köşesinde
Yalnızlığın esrarını koklayım diye serdiğim divan
Aşk pereselerin elinde, işgalci sevdaların neşesinde
Gülerse yüze, ciğerinden kurşun yedikçe civan
Mertlik haramzadelerin kozu(mu?) olsun, varsın
Hakkı tutan kim varsa mecnun., Deli desinler
Nasıl olsa gün soyunur, kabuğundan çıkarsın
O vakit aldattıkların sana el versinler
Tercihler sunumlara fırsat yollarken
Ağlamak için henüz sana erken
“Son gülen iyi gülermiş.,”
Gül, gevrek gevrek..
*
Hani fesleğen ekmiştin, tandırın badını saksı yaparak.,
Hani nafile namazların vardı, sünnetlere müstahabı katarak.,
Hani masivadan el etek çekmiştin, iki vakit arasında posta yatarak.,
Hani cinsiyeti lağvetmiştin, şeytanın şerrinden korkarak.,
Ne oldu ki; Uzletine hicret edenler mi oldu?
İtikâfın bozulmuş, bahçe bostan seyran
Gözünü Huda’ya dikmiş görünür Feynan..
*
Arşın gölgesinde., Hadika-yı ferahfeza
Eşik önlerinde dua çiçekleri çekerken eza
Bir kara taşın gölgesinden bakarım hakeza
Yerkürenin kanunu, insana insanlık dışı ceza
Hüsnühalse cürüm, yekten suçlu vefa
Abıhayat, katre katre başa küldür
Yüreğim Yaratanın ellerinde
Elbette yarıp bakacak.,
Yalnız değilim, sandığıma bakma!
Tercihler sunumlara tere eker
Ateş suyu koklar durur,
Şu son iki çeyrek..
...
04.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Feramin.,
Tortop olunann zamanlardı.,
Feramin belleğe motifleşirken.,
Doğrulmak için neye ihtiyacç vardı? .,
Ağladığı da görüldü! Kırılmış dallarda.,
Körpe filizlerin hayata yeşerirken..,
*
Ne elim bir intizardı.,
Türaba gazap suyu dokunduğunda.,
Tütsülenmiş hafızalar ayılmaya çırpınır.,
Can bulamaz olduğunda teneşir suyunda.,
Sesleneceği tutar, tinin bir ortağına.,
Temiz su var mı, senin kuyunda? .,
Küfrettiği Tanrı’yı şahit gösterir! .,
Vallahi, işin doğrusu onda..,
*
Hesap soracak sizden.,
Size emanet edilen metanetiniz.,
Hani sizin denizleri kabartan cesaretiniz.,
Hani pazılarınız ve kemiklere giydirilmiş etiniz.,
Temennilerden alarak hakka karşı lanetiniz.,
Gün ışığını karartamayan kehanetiniz.,
Takacak yüz bulamayan ihanetiniz.,
Haydi üfürün hep bir ağızdan.,
Üfürün de kavi iman..,
Cehdinizin ateşiyle yansın, tutuşsun.,
Bizimki bize yeter, sizin inandığınız.,
Tanrı, sizi aydınlıkta tutsun..,
*
Necran, cesaret edemedi.,
Peygamberle karşılıklı lanetleşmeye.,
Müslüman’ın harîm-i ismetine dil uzatan.,
Ellerini öptüklerinizi de alın gelin restleşmeye.,
Kim yalancıysa., Doğru olan Tanrı! .,
Müfteriyi kahrı perişan eylesin..,
*
Tortop olduğun zamanlardı.,
Feramin belleğinde motifleşirken.,
Doğrulmak için, bismillah demen vardı.,
Ağladığın da görüldü, Kırılgan hallerde.,
Oğlun İbrahim, canını Rabbe verirken.,
Bir daha ağlamanı hiç murat etmem.,
Hüzünlenme, fecri kaziptir belki.,
Ümmetini fitne yarışında.,
Cebelleşir görürken..,
*
Bizler ateşin üstünde, bir serinlikteyiz.,
Ayaklarımızın altında cehennem ve çıra.,
Allahın sabrını sınıyorlar., Bağıra çağıra.,
Korkum; Yaşta yanacak kurunun yanı sıra.,
Meğer bu kıyametse, surdan sonraki diriliş.,
Acep, sesini bulabilecek mi? ,
Haşyete muntazır irkiliş..,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
…
19.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Feynan (nesir)
Şıralı bir daldan tuttuğumda, ellerime bulaşan balsa ne yaparım, ne yapmalıyım? ! .,
Bilmem beni ayıplar mısın! ., Ama parmaklarımı yaladığımı var sayabilirsin.,
Yanlış yerlerde olmaktansa, yakınında yakınlarında olmak veda nın ki, korkunun son
raddesindeki cesaretim olsa gerek. Tülleniyorum griye çalan havsalamla hasret
ikliminin vuslata dönük renklerine. Apıştığım her buutta ayaklarım kayarak yine bir
lahuti keyfin acılı yanlarına bulandığımı hissediyorum..,
Hilm ile gürlediğin anlarda olmuştur (belki) senin ey ulu gök., Göğsüme titrekliğinin
izleri düştüğünde haşır gününün ayazına üşürüm elde olmayarak., Niye bu korku ki,
boynumdaki ipi alarak esaretine razı olacağım şefkatli emin eli ararım, şimşekle yıldırım
zamanının orta yerinde., Yılışıklığına mı kızarsın, yağmurdan önceki eğreti duruşumun?
., Yıkılacak yanlarımın kaygısıyla ben, acaba kaç kütüğün arasında sele kapılıp giderim
diye düşünüyor olabilirim.,
Hiç aşka yolculuk yapmadım ki, avarenin hikmetten sırdan ne kadar haberi olur., Hiç
fildişi tarakla taranmış saçlara sürtünmedim ki, sevdaya düşme azatlığını hak etmemiş
köleyim henüz, nakısım tatlı sözden ve güllerle güneş arasında güler yüzden.,
Hicvedilecek boş bir suret varsa o benimdir beklide., Hisar diplerinde serserice seğirten
otları an, hani haziranın ortasında pes edipte hemencecik kuruyan, o benimdir işte.,
Kökleri yerin dibine hemen ilk silkinişte.,
Haddime mi! Ruhumun arka bahçelerinde bir ikindi sessizliği bana rehavetini takdim
edip sunacak., Hayaller bir at kadar mülayim değil, affet binemiyorum., Uçkunluklarımı
ümide her yakın oluşumda alaca karanlık gelip aforoz ediyor., Estetik lale bahçelerinin
sahibinde., Heybesine kumrular yumurtlamış fakir haneme(de varsa) bir tek zenginlik
kuşların muhabbet cıvıltısı., Aldanışım çok, gözlerinden ufkuma vuran ışıltılar, sende
adamsın sanılarına konduruyor öykünmelerimi., Bir abdestli halimle yalvarmak için
Rabbime, yedi uyurların mağarasında dirilmeyi beklerim, bekledim yön bulmak için
iclalı çağıran gül tenli yumuşak sesine., Ne haddime ram olmak ki, o misk kokan leyyin
nefesine.,
Kana bulanmış hançerler! Hançerledikleri kesiklerden bedbahtlar ha bire kan içerler.,
Galiba şu yüreğim insan! Niye dersen, mazlumun zulme reva görülmesine haddinden
çok alınır içerler., Sen biliyorsan söyle! ., Söyle bana şirretliğin erdemi peşinden
sürüklediği bu bezm, bu kainat, bu sayha yada şu kevn için ne derler veya neresi bu
yerler? ! ., Kırgın mısın insanlara? ! , Vefayı ihanete giydiren, his mağduru vehhac’e? !
., Bir ceset, ölü kendi kişiliğini nasıl götürür gömer mezara? ! ., Yaprağın rüzgara
sarılması değil bu! Köpekler hüzün uluduklarında, sakıt olmasın diye nurların hakkını
kollaması olamaz mı? ! ., Salkımları göz boyayan üzümlere dokunulmayacak andır,
zehirle zembereğin barışık olduğu o melun an..,
Sevda gecesinden alınmayacak ruha, kim ruh der? ! ., Sevgisizliğin emzirdiği karanlığa
ve onun zavallı figüranlarına, bağrında sevda besleyen her muhabbet erbabı ve ehli aşk
elbette ki, yuh! Der., Der de mizansen tuluatına tüy hafifliğinde dokunmaktan vazgeçer
mi sanıyorsun., Vakit etkin aktörlerin çıkarına, hudutlarında sınır çizgileri koymaya ve
bastığın zeminin altını oymaya devam eder edecektir de., Mağlubiyetlerin ertesinde
hayat kulvarlarından çekilmek niyetine, intiharlara mezuniyet töreni yapmak hangi akıl
ve izan felsefesinin temel şartlarından bir şubedir? ! ., İzmihlal olmayı asıl hak edenler,
hakkın düsturuna karşı etkin muhalefetle gün ışığının güle konmasına garez ve kin
besleyenler değil midir? ! .,
Dik dur ey atiyye! ., Feylule haram sana anlaşılan feynan., İkindiden akşama kadar
www.antoloji.com - kültür ve sanat
olan feyne de uyanık, (orta vakitte) olmanın ferasetine neler katacağını idrak
edebilmeni ne çok arzu ederim, bir bilsen., Yükünü paylaşmak isteyenlerin çok olması
değil ki, kıstas., Sen yükünü kimlerle paylaşmak istiyorsun da sonrasında gönül
rehavete yol alabiliyor? ! ., Sıla gözünde tüttükçe gurbet omuzlarına ağırlığını koyuyor
mu? ! ., Kolların hasretle muhabbetle, özlemle, aşkla çileyi kucaklayıp sarıyor., Sarıyor
da, solungaçların en sonunda vuslatın eşiğine varıp vefayı soluyor mu? ! ., Yanıt
vermeyince matem, göz beneklerinde tarumar oluyor mu? ! ., Saklı sözlerin tılsımıyla
besle ümidi, velhasıl sıdk ile sabredenlere gün ışığı yar olacaktır.., (devam edecek.,)
06.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Feynan II (nesir)
Alnındaki çizgiler, haki renklerin toprakla bütünleştiği gecede, her biri bir kutlu günün
adresine uzanan ışık hattı gibi tefsir edilir bence., O seni şafak aydınlığı sanan gözlere
sen sürme olduğunun farkında bile değilsin beklide., Beklide özümsediğin uzletin,
varlığını hangi haleti ruhiyenin lezzetine bandığını bilmiyorsun henüz., Bir taki edasıyla
çağırsana beni kendine., Bin parça olduğumun resmini göreceksin izanının ufkunda
hezeyanı., Hemen şimdi, dilini vefaya sür ve önce ne hissettiğine bak ve bir daha sür,
bir daha, bir daha ki hiçbir tat diğerine benzemeyecektir., Sonra yüzünü arşa çevirip,
la’sa dudaklardan dökülen itirafları dimağına dolduruver., İzbe edebiyat ve lügatin kişiyi
neme nem hallere düşürdüğünü bizzat müşahede ediver., İlanihaye eşrefi mahlukat
olma şerefinin hassasiyetlerini ve insan olmanın onurunu, edebi ve sevgi örneklerinin
kesbettiği Ecmel tonlarını şuuruna nakşet ve irtifaına vakuru endaze kılarak, halihazır
cemine sadece şükret..,
Yetmez mi? ! ., Derim ki, feyz hak olan güzelden alınsın yeterki., İflahı mümkün
olmayan, bir türlü felah bulamayacak olan, iki yüzlülük ve onun ürettiği sahte
erdemliliklerdir! ., Harcında hile ve desisenin kırıntısı olan beton, hakikati görünce çatır
çatır çatlayacak olandır., Sen Yaratan’ından ne vefasızlık gördün? ! ., Denizleri
mürekkep ormanları kalem edip yazsan dahi Huda’nın hiçbir kusurunu bulmazsın.,
Yusuf un kuyusunda kaç gece kalabilirsin ve kaç saat Yakup olabilirsin? ! .,Kaldı ki,
matemin sorusuna verilecek tek cevap; “Bana Rabbim yeter..,” demek yeterli olmaz
mıydı? ! .,
Şem-i ilahi asıl varlıktan ve halden haberdar olmaksa, ecir başa gelen musibete sabırla
karşılık vermekse fecir kurtuluş müjdesinin alındığı vuslatın vaki olduğun an olamaz mı?
! ., Sabır ey feynan, sabır ve sükut layık olduğun üniformayı bedenine giydirecek ve
hak ettiğin rütbeyi omuzlarına konduracaktır senin., Farkında mısın? İçindeki
yangınlara suyum serinliği olsun diye vedud’dan alıntı cümleler kuruyorum., Ve lakin
demeye fırsat dahi vermeden üzerinden çalınmış yeşilliği tekrar canlandırmak amacıyla
bereketli topraklarını aşkla sevgi ile yeniden şevk ile suluyorum., Zira ben sende
kendimi ve kendi kendimin esrik yanlarını buluyorum., İçimdeki behemehal bene,
iclaldan tekrim edilmiş, saraylar köşkler kuruyorum., Süveyda da artık bir gül bahçesi
ve güllere şakıyan bülbül rahlesi olsun diliyorum., Sen güneşte kal ki serinliğin daim
olsun., Hafıza beneklerinden sevgi arşa doğru direklenip tüllensin., Ben biraz yoruldum!
Şimdi şafağında dolunayın parladığı gecede istihareye giriyorum..,
(devam edecek.,)
07.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Feynan III (nesir)
Tüm cümleler mürekkebe dönüştüğünde, bütün şüpheler ispatla izanlara
sunulduğunda, vehimlerin beli doğrulduğunda, külli şey ayan beyan olduğunda, “kimin
ne derdi var? ” diye sorulursa ne anlamı olur? ! “Tanımsız duyguların kurban verilmesi!
” söz konusu olabilir mi? ! ” Kurban şiarın şuurundan husule gelebilir ancak., İndinde
hiçbir değeri olmayan, henüz tanımlanamayan irili ufaklı mefkureleri icap ettiği
mahalleri seçemediğinde heder edince kurban mı verilmiş olur? ! ., Hayır, kurban
varlığından şükredilen hususiyetin aynısını veya emsalini Allah adına niyetle, akıl ve
irade sahiplerine sunmaktır., Kurban hayat yollarını akamete uğratacak dalları ve yolları
kesmek, atıl etmek, nefse zulüm etmek ve desinler için gösteriş yapmak değildir.
Kurulu bir düzeni bozmak, henüz ondan az çok esinleniyorken, iaşe görüyorken ondan
daha iyi ve güzelini bina etmeden yürürlüktekini lağvetmek aklıselimin işi değildir, diye
bilirim., Kırılacak bir eli musafaha yapıyorum diye haddinden fazla sıkarak, (meşru
görüntülü bahanelerin arkasına gizlenerek!) can yakmak ne kadar doğrudur? ! ., Size
dokunan üzerinizdeki sağanak, bolluk bereket ve esenlik mi yoksa fakrı zaruret, darlık
sıkıntı ve hüzün mü? ! ., Birindeyken diğerini düşünmekten daha akıllı ne olabilir!
İsyan, içinde bulunulan hale razı olmama, kadere veryansın etme, ileri geri sözler sarf
etme, salt kendini kurtarmayı düşünme, daha rahat nefes alabilecek çıkar yollar
tahayyül etme, mevcut hali iyileştirme şansına sahipken, ümitsizliğe sarılıp karamsar
olmak hiç doğru olur mu? ! .,
Mutluluklar çile (o uğurda emek vererek) ile kazanılır. Her gördüğün güzel bahçenin
arka planında emek, gayret, ilgi yoğunluğu, sevgi ve aşk vardır., Başkalarının çalışarak
kazandığı, hak ettiği, terleyerek elde ettiği güzellik umdelerine göz dikmek kesinlikle
sağlıklı bir düşünce tarzı değildir. Gıpta, daha iyisini yapıp başarabilmek için (yararlılık
yarışı şeklinde) tetikleyici unsur olmalıdır yoksa maazallah başkasının hakikatini lehine
hak çevirerek değil., Kimilerinin saray yavrusu evlerde ikamet etmesi, lüks eşyalar
kullanması, çeşitli güzelliklere ve imkanlara sahip olması, tercihlerine hemen hiçbir
müşkülle karşılaşmadan ulaşması, varlık ve imkandan yoksun olanları öfkelendirmesi,
kine ve gareze, tahripkar ve isyankar düşüncelere sevk etmesi, geleneksel ve hukuki
silsileyi takip etmeden onlara sahip veya talip olunmaya kalkılması da olgun insanın
benimseyeceği bir dünya görüşü değildir.,
Kör ve sağır birisi ile izdivaç yapan bir kimsenin onu ve onunla olan izdivacından husule
gelen evladını ve vaki durumu yüz üstü bırakarak daha iyisini araması veya buna
yeltenmesi ne bedbaht bir duruştur., Fırsatlar yeri geldiğinde tercihe şayan olmalıdır.
Bu ve bunun gibi, hayatında bir defa yapabileceğin tercihini yaparken akıllı uslu ve
yerinde yaparsan ne kimseyi üzmüş neden kimseye kötü örnek olmuş olursun. Kaldı ki,
hiçbir hainliği ister inansın ister inanmasın, Allah (c.c.) hesabını almadan affedecek
değildir, sanırım..,
Medeni olmanın veya mevcut ahlak felsefelerinin (inanç ve kabullerin) hiç birinde ve
hiçbir yerinde aldatmak doğru sayılmaz! İnsanın yaratılışına denk düşen edepli duruşu,
evrensel kabul, ancak sahip olduğu şartları daha da iyileştirmek ve güzelleştirmek için,
kırmadan incitmeden, eğmeden bükmeden, doğru ve dürüst bir şekilde hayatı idame
ettirmektir. Bu niyetle yürürken, başa gelenler ve sahip olduklarımız, (günahıyla
sevabıyla) bizim (halk ettiklerimiz) layık olduklarımızdır, yargısını özellikle
benimsemek geleceğin daha aydınlık olmasına cesaretini ve asabi rehavetini
kazandıracaktır.
Sorumlu ve aynı zamanda huzurlu olmak insani bir vasıf ve mutlu olmak hemen her
insanın en temel hakkı olduğu gibi aynı zamanda mutluluk sınırlarına başkaları
www.antoloji.com - kültür ve sanat
tarafından saygı duyulan bir gerçek olmalıdır ki, bunun olmazsa olmaz şartı ise çabanın
ve kazancın meşru zeminde olmasıdır., Yaşamak, geriye dönüp bakıldığında vicdanı
sızlatmıyorsa, onurlu ve şerefli çabaların semeresi teşekkürle, korkusuzca nefes
alabilmektir. Ne mutlu böylesine yaşayan insanlara..,
09.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Filan için.,
Toz yutmaya alıştık biz
Agrandizörüz alaca karanlıklarda
Üzerimize değen radyasyon bulutlarına
Zararı yok, rahatça yiyin için dedilerdi
Sarı yapraklar gibi dökülüyor yaşlı genç
Sevda şarkılarında şimdi umut ve direnç
Falana halktan biriymiş diyorlar.!
İnanma, yürü geç..,
Aladağlar da sörf.,
Çoruh ta ski, çam altında çıplaklar kampı
Kaz avlamak, geyik gütmek ve kumarda ütmek
Sarkıntılık, sululuk, üfürük, tükürük ve limitsiz içki
Köftehorluk, lale devri senaryoları hepsi serbest
E biraz daha sıksan canım çıkacak kesin ya.,
Amacın bu değil, gavur etmek meramındasın zahir
Anadan atadan ne kaldıysa ver yansın, adı irtica
Kardeş kardeşe küsmesin diye minnet, rica
Filan için hak bilir diyorlar.!
Geç kardeşim geç..,
Kamusal alanda “selamünaleyküm! ” demek.,
Kıyılarda şark usulü piknik yapıp fıstık yemek
Başını örtmek boynu boğazı kapatan gömlek
Sürünmeden borçsuz harçsız acısız ölmek
Ceza yazanlarda hata kusur görmek
Limitsiz inanç özgürlüğü, ibadet
Asrı saadet senaryoları yasak!
E falana hal bilir diyorlar.!
Yalan, inanma geç..,
Yazarı, çizeri, entel lejyonu
Engizisyon hayranı ecnebiye özeneni
Makama mevkie işine göre methiyeler dizeni
Mutlu azınlık bilumum top yekun refah içinde
Asli unsurlardan uzak mı uzak, samimiyetsiz sun-i
Usta oyuncular ki hey, sahnede rol yapar biçimde
“İmdat can kurtaran yok mu! ” diye bağıranlar var
Müdahale mümkün değil, kapı kilitli anahtar kimde?
İslam garip! (sahibi Allah.,) mesnet hazır suç dinde
Vallahi gam yemem., Anlamayan “Elemtere” okusun
Tarih tekerrür dolu uzak değil örneği daha dünde
O amcamdı Zübeyr, Rus harbinden dönerken
Maraş Göksun’da koleraya yenik düştüğünde
Nenem tandır başında sessiz sessiz ağlamış
Filan helal haram bilir diyorlar.!
He he doğrudur geç..,
Kuralları gedikleriyle kim yaptı
Kuduran olursa avucumda olsun diye
Su veren membaı çeşmeleri kim kaptı
Kullandıkça kethüdanın kasası dolsun diye
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hangi dağ cevherse bil sermayedarındır
Bağ bahçe bostan arsa tarla tapusu senin
Eker biçersin de kar zatı şahanelerindir
Ezayı önceden bilse ana karnındaki cenin
Gelmez giderdi bu dünya olsun diye senin
Gözün açılmışsa şayet “sakıncalı insansın! ”
Sen yarın siperlere dikilecek yeşil fidansın
Hakkın divanında selam durulacak nidasın
Sen ya bizi kula kul ettin……….,
“Hikmetinden sual olmaz! ” Huda sın
Falana hakke ten iyi diyorlar.!
İnanma geç..,
Onlar da patron.,
Elbet işlerini hala yola koymuşlar
Şeytanla ortak, beytülmalin dibini oymuşlar
Fabrika banka şirket ne kadar devasa kurum varsa
Raconunu bulmuş ta (af buyurun) donuna kadar soymuşlar
Badehu hazine tam takır katrilyonlarca borç harç var
Laikti dindardı ateistti binlerce kurbanlık koç var
Aziz Vatan sathındaki şühedanın sülalesi ödesin
Ödedikçe “Allah’ım ülkeme zeval verme.,” desin
Ne kadar utanmaz arlanmaz hayasız varsa
Kayda alınmamış nemaları da bulsun yesin
Sırıtsın dişlerinin göstererek doydum desin
Yeter ki benim toprağımı karıyla zararıyla
Bıraksın, terk etsin bana geri versin.,
Filana adilmiş diyorlar.!
Geç kardeşim geç..,
Ve amcam İsmail.,
Yemen bozgunu bilaharesin de
Yüzbaşı, Şam da istasyon komutanı
Lavrens’e kananlar Osmanlıyı arkadan hançerliyor
Can derdine düşmüş asker ta Hicazdan beri trene yürür
Katar ana vatana doğru kan revan binlerce ceset sürür
Vatana ihanet edenlerin göğsünde zevk sefa sürur
Her damlası helal olsun vallahi pişman değilim
Sevinme nankör aç çıplak kalsam da asla.,
Ben senden değilim..,
…
01.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Filiz (filznur) ATALAN
Filiz (filznur) ATALAN
Takribi 3 yıldır tanırım., O, şiir ve nesirlerinde gerçekten düşünceyi derinliğinden en
olumlu haliyle alıp, insanın ve insanlığın huzuru ve saadeti kavliyle, inanç ve imanla
yoğurarak serd edebilen, fakirin, düşkünün, muhtacın, hastanın, yoksunun derdini dert
edebilen, duygusal yoğunluğu olan, mütevazı mümtaz kalemlerden biridir.,
Başta Antoloji olmak üzere çeşitli formatlarda aynı neşir zeminlerini paylaştığımız bu
arkadaşımız (Bu aralarda bütün forumlardan bir bir veda ederek kalemini çekmekte
olan bu kardeşimiz) maalesef şu sıralar oldukça mahzundur. Nedenini çok açık ifşa
edip duygu sömürüsü yapmak amacında değilim! Ancak şu kadarını derken,
(kendilerinin de affını istirham ederim!)
“SİZLERİN DE SEVGİ, İLGİ VE ÖZELLİKLE ŞİFA DUALARINIZI İSTİRHAM EDİYORUM..! ”
Bu arkadaşımız; (bildiğim kadarı ile) Kendisini amansız bir illetin girdabında
bilmektedir! Bu ona bildirilendir ancak tabi ki, Allah’tan ümit kesilmez, kesilmemelidir!
Çare, bizleri ve her şeyi yoktan var eden Rabbin bilgisi ve katındadır! O’nun (Allah c.c.)
için güç ve zor olmayıp bir şeyin mümkün olması için “ol! ” demekten daha yakın ve
mümkündür.,
Dolayısıyla; Duamız ve dualarınız! (inşallah) “SEVGİLİ FİLİZNUR! ” ve onun gibi çare
arayanların aman (şifa) bulması için olsun, diyorum..,
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Filler ve develer
Filler ve develer
Fark edilmek için(mi!)
Aksırıklı gümbürtülerle, mağrur
Hem ot gever, hem ormanı döverler
O tarih ki,
Fıtratını tertip etmekten aciz
Sefahate son sürat, yol alırken yorulmuş
Alnında kara leke gibi durur, onca altın veciz
Adı ihsan ama gönlüne keferenin tahtı kurulmuş
Namüsait hallerin de diyeceki, ben sizdenim
Ve bilmeyerek kelleyi ilk verecek olanların
…, sırasına kurulmuş..,
*
Sırıtıp durur azametine mücellanın
Erbah kesesine gider, sözde şahsuvar
Yararını iğfal eder, ele geçirdiği her anın
Halktan biri, hakka dönecek olsa ya.,
Yaptıkları yakarışlarına mani
Her biri bir ateşten duvar..,
Duy ey Hakkı tespih eden nar!
Umurunda el an, ihanetin çocukları
Vicdanlarında gasp edilmiş haklar
Sakata uğratılmış saadetler var
Onlar daha diri iken..,
Önlerinde iftira, artlarında suizanlar
Ve yüzlerini görenlerin, tüyleri diken diken
Hüngür hüngür ağlardı, zulme reva görülen zamanlar
Derlerdi ki, “El mi yaman Bey mi yaman! ”
Aman Ya Rabbi, arsızın şerrinden
…, el aman…
…
25.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Galibi yok bu bakışın,
Şimdi nefret zamanımı..,
Silik resimlerin hatırasına varıp gelerek
Zifafı keder koyunda, boğdurmaya ne gerek.,
Sığaya çektiğin onca sitem Cananı,
Canından alıp mazinin ruhuna mı verecek.,
*
Velvelenin kapısında gönüllü âvare idik
Gün bulutların ardına dalınca, yere indik
Gülmek iki nefes arasındaki an kadardı
Gamzelerde cehennemi söndüren feveran vardı
Felek makas değiştirince, şimalden yosun tuttu solun
Neden badire yarıklarından, geçer gider hep yolun..,
**
Zanlardan aldıkça saksıda kök bulur filiz
Saksıda bu kadar olur, kime surat asar ilgimiz
Her vakit gönül hoşluğunda, her mekan bir mesire
Her sabah kuş cıvıltısında uyanmak ister, Desire
Saire ye düşende iştigal, ilenir eyvah!
Zahiresiz kalınca seferde, ne denir seyyah?
Zayi olunca fırsat, kayıp akla gelecek
Galibi yok bu bakışın, zaman Hak’la gelecek..,
Mehmet Sani Özel
22.02.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gazi dede, (diyalog)
...Ben veririm Dede müsaadenizle..,
önce ses vermedi, sonra dönerek,
-Nerelisin oğlum?
-Sivas, dedim o anlamadı ve tekrar.,
-Bağışla duyamadım!
-Estağfurullah, Sivas, dedim.,
-Haa güzel.,
-Bir çay daha içer misin dede?
-Yok içmem, sağol oğlum.,
Oğlum diyorum kusura bakma,
yaşım doksan, halim berkemal.,
Bende Antalya Akseki’denim.
Konya da doğup büyüdüm de,
Doksan senedir ancak bir defa
gittim dersem doğrudur
ancak doğduğum köyüme..,
(Gözlerim takılı kaldı, baktım da maşallah.,
Göğsünde muhteşem bir madalya!
Fark etti ona baktığımı.,
İri camlı gözlüklerin ardından,
Kükremiş aslan edasına bürünerek.,)
-Afyon’da üç defa harbe girdim..,
-Yunana karşımı?
-Evet.,
-Ya Çanakkale?
-Yok, bizim yaşımız küçük gelir oralara.,
(..derken, hep beklediğim hem de alışkın olduğum
haleti ruhiye ye bürünerek,
yüzüme karşı vazı nasihat buyurdu.,)
-Oğlum sana bir şey deyem mi?
(Buyur der gibi baktım gözlerine! ..)
-Genç iken çalış, genç iken.,
Ne işle meşgulsün?
-Asansör...
-Bağışla anlamadım, kulaklarım..,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
-Asansör yapıyoruz, dedeciğim.,
-Sen kendine mi yapıyorsun?
-Hayır, müşteriye..,
-Eyi, maşallah. Çalış çalış..,
Bak ben genç iken çalıştım, şimdi medarım yok hayattan.,
(..daha diyecekti ki, o sırada yandaki masadan kulak misafirimiz
kalktı bize doğru yanaşıp dedeye sordu.,)
-Nerelisin amuca?
Dede –Ben mi?
(Dedi ve bir yutkundu ki, askerin tekmil verdiği gibi okudu.,)
Antalya elinin Akseki kazası
Gedikdüzü köyünden adım Mustafa.,
Amca –Ya! ..
Benim ismimde Mustafa,
Konya Akhisar danım.,
(Dedeye sordu dudaklarını yalayarak.,)
Kaç yaşındasın len?
Dede –Doksan.,
(Dede doksan derken, öyle bir ihtişamla söylüyordu ki,
doksan defa sorsan doksan diyecek gibi.,
Amca ise biraz bozulmuşçasına, alaya alarak devam ediyordu.,)
Amca – Geceleri sayma, yahu.,
(Dede hazır cevap.,)
Dede – Sen gündüzleri saymazsan, aha olur!
Amca –Hanım yok mu, hanım?
Dede –İki sene oldu mevta., Yalnızım.,
Amca –Olmadı işte. Peki bulamadın mı bir tane?
Dede – Peh, kim netsin beni., Nereme buluvereyim!
(Sonra derin bir nefes alarak..,)
Sana bişey deyem mi?
Amca – Buyur!
Dede –On tane kızın, on tane oğlun olacağına aah!
Olmasın tek., Bir tane avradın olsun.,
Olsun da tek, tek gözüde kör olsun, kör..,
Amca –Deme len.,
Dert ortağımsın sende benlen.
Giden yaz istedim yosmayı kendinden,
Oy anacığım, breh breh..,
Beş tane burma koluna, bir gümüş kemer beline
Bankada hesap açcen kendine, dahada
Naşçacıdan dayalı döşeli daire ister üstüne.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bu ne, yenimi gelin oluyon dedim kahpeye.,
Şöyle birde salınarak, ne dese beğenin?
Ee ünümüz bu bizim..,
Dede –Bak ulen feleksize.,
Amca –Sonra döndüm dedim ki,
Ben sana geliverem, ne daire isterim nede burma.,
Yiyip içeceğini de gözümden iste.,
Öfkelenerek cavlandı, bana dedi ki,
Heç görülmüş mü eyle bişey!
Öfkem tepeme vurdu, en son didim ki,
Hadi şurdan bilmem nettiğimin..,
...,
Dede -(bastonunu birkaç defa yere vurarak.,)
Valla çok ey demişsin..,
Amca –Buralara nasıl düştün, babacağazım?
Dede –Yiyecek ekmek, içecek su işte.,
Kerem ne demiş bilir misin hani?
“Ardahan’dan gelir bizim suyumuz.,”
Amca –(devam etti, ikinci üçüncü satıları., Ve.,)
Dede –(dördüncü satırı okudu.,)
Nerde kalır bellimidir ölümüz...
(İkindi ezanı ile sohbet son buldu.,)
...
Mehmet Sani Özel
15.03.1990
Not: Gazi dede, sonraki yıllarda vefat etmiştir.
Bu vesile ile kendisini bir defa daha rahmet ve
minnetle anıyor ruhu şâd olsun diyorum...
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Geceler,
Geceler,
Ah! Kadrine varamadığım geceler.,
Yorgunluğum karanlığın kara dibinde,
Yarısı yanık kokan, yürek burkan geceler
Gönlümde yer etmiş, lisanı haliyle sürur
Yok mu feryadımı bigam edecek! ..
Yek diğerine değil, bu can yar diye heceler
*
Gelip geçtikçe içim ağrır, ey gelincikli eceler
Gemilerin güvertesinden akça açık denizlere
Deli yelin rüzgarına bakıp, akıp giden geceler.,
Damaklara dokundukça iz bırakır, genizlere
Girizgahı gül gibi, saçlarına takıp giden geceler
**
Geceler Ah! ..
Sel sebil çeşmesinden gümüş rengine su akar
Ser verip te sır vermeyen koyu mavi geceler
Semanın penceresinde Beyza, Aybüke bakar
Sevindikçe kızıla mora döner, o kavi geceler
***
Yırtmış gök kubbeyi de lahuti bir el,
Sanki der gibi bana el sallayarak, gel hadi gel
Ellerinde nevruz demeti, gözlerinde Süreyya
Gülümser sevgi damlaları yanaklarından
Güz güllerinden merhem et, eyvah’ıma sür ey yar
Gülerken ağladım ben, hasretin sağanaklarından
Gülü sevmenin pahası, vuslatın daha çilesi mi var
Künhüne eremediğim aşkın, görümlüğü geceler.,
****
Mehmet Sani Özel
17.12.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gel Gardaş.,
Gel Gardaş.,
Bir zamanlar dalına tutunduğun.,
Gölgesine esinlenip hayra düşlenerek uyuduğun
İçi geçmiş asırlık çınarın, gel de dibini oy..,
Eskidi zamanlar, toprak oldu saman
Hayırda müdavim olmak istemiyorsan eğer
Yıkılacak binanın eğimine bir taş koy.,
*
İş başında umut tacirleri, simsarlar
Feleğin çemberinden geçirip yıldız yapıyorlar
Kırk yıllık dulları öve öve genç kız yapıyorlar
Şimdi şöhret zamanı “ağzına biber koyarım! ”
Sus be yarenim, aksiseda vermeyesin duyarlar!
Bunlar şu bildiğin Çengelköy’ünkinden değil
Kabuğu kalın kaba saba acayip hıyarlar
Koşarken ezmek, doğru yolda yan çizmek
Umudu aşk şarabına batırmak isteyenlere
Ve çatlayan ar damarından sızan şehvet
Hepsi evla / Her derde deva..,
Samimiyet nostalji.,
Neden 2 yüzlü değilsin?
*
İşte böyle gardaşım Ahmet,
Hem kurbanım, sen avrat olabilir misin!
Sonra biraz dekolte giyinip,
Peşin sıra iki şeytan birde cin
Ve sürüyle ecüc mecüc hin oğlu hin..,
Haddi hesabı olmaz arzı endam edenin.,
Pusulan şaşar diyemezsin ha bunlar da kim!
İn canımın içi ne gezer armut dalında geyik
Hem var mı; “Atma recep din kardeşiz! ” diyecek.,
Varsa o babayiğit kim? !
*
Valla ağam.,
Ortada iki ucu magma değnek.,
Kimse üstüne almaz hiç merak etme
Herifte bir surat Rabbi yesir’e çarpılmış
Aşağıda hayat izbe, yaşam bulutların arası
Yukarıda zevki sefanın meşki var ki, sorma
Sen bir mintan giymişin ya o da.,
Hem modaya aykırı hem bedeni sıkar dar!
Rahmetli hocam Şerafettin derdi; Umut var!
Şimdi mihrabın duvarında asılı kaldı dualar
Bırakıp gitti, gidiyor bir bir dost dedikler
Kapatmaya çalıştıkça biz büyür gedikler
“Durdurun dünyayı inecek var! ”
Diyemiyorum gardaşım.,
Delidir diye tefe koyar dümbelek çalarlar
Şimdi sorarım sana; Söyle Allah aşkına..!
Bu riyakarlık niye..?
…
www.antoloji.com - kültür ve sanat
19.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Geldik mi.,
Geldik mi.,
Gökten yere bir bahane atıyla
Genleşmiş muhabbetin sırtından
İndik ki, küreye üç karanlık bahtıyla
Göbek bağından besleniirken
Kusunca karnından Ana’mız
Kulağımıza nida olmuş künyemiz
Kül rengine varıp dönüp gelerek beniz.,
Almış girdabına dalgalı bir koca deniz
Ey Rabbimiz.., Desek ne çare,
Kaderin yazısını okur, sükutu hayalden geniz..,
Mehmet Sani Özel
18.07.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gelincik
Duymayacaksın yine,
Durgun suların siretinde mahpus
Dibine çöreklenmiş cılız sesimi
Dilruba’ma hibe ederdim halbuki
Dil Asûde aheste maksudu okşayan nefesimi
Dirilir misin yeniden, Mevhibe
Durup ta karşıma der misin..,
Der misin bu kahır, bu işve,bu ülfet niye..,
***
Duygu bir vadinin çukurunda bostan gibi
Düşlerimden gelip geçtiğinde Neva, Nurişah peri
Dur! Diyemedi bahçıvan, korunağı bir çalı dibi
Dolunay fıtratından nûş etmedi Bihter’i
Durulmuyor Nagehan, durulmuyor Nurcihan.,
Durulmuyor., Hasretime ton veren boz bulanık figan
***
Duymayacaksın biliyorum.,
Duy demekten bizar, infiali dinliyorum
Duyulmadık bestelerin insicamında bi karar
Duysun diye Hûda., İntizarı inliyorum..,
Durduğun yer ses verip çığırtmana mani
Dudaklarında hilalleşmiş buruk Gülendamı
Duvaklı telli tavırlara giydir, göster şu serencamı
Dûçar olduğum sevdaya, taç ederim o endamı
Dürülsün mesafeler, dargınlığa rağbet etme yar
Duyulsun gönülden gelenler, Gelincik geri gitme yar..,
…
Mehmet Sani Özel
14.10.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gelirim.,
Gelirim.,
Desenleri sermeye güne
Ak ışıkların gölgesinde oturup
Süslerini takmak için kutlu düğüne
Gelirim zifaftan önce son bir defa
Bakmak için yüzüne.,
*
Gelinim.,
Kirli düşlerimden uzak olasın
El dediğinde ne, sen iste yeter ki
Söker yerinden de şu yüreğimi
Hibe eder tutar veririm.,
*
Bana bir gün sana bin.,
Bilerce günler feda olsun
Bende gün sende olduğum gün
Sular gibisin arı duru sadedim
Değme arsız çilem dolsun.,
*
Eririm.,
İki dudağın arasında sese
Dirilir gelirim adımı çağıran nefese
Sevda bu bülbülü koymuş kafese
Bir tek seni dinler kulaklarım
Çalan hep aynı beste.,
*
Gelirim.,
Tinimin kılcallarında buhar
Şir-i mader sarhoşuyum yar gül tendeyim
Şehri yar ben bende değil gamzelerde sendeyim
Gelirim umut henüz gözlerinde bahar
Bilirim benim aradığım alaf har
Yalnız sende ey cefakar
Çare sensin yar..,
…
22.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gelmeyen baharın hasretinde mihriban
Gelmeyen baharın hasretinde mihriban
Gelemem deyip çekildi nazardan Suzan
Gel gör ki bağrında yanar gibi su-i zan
Gelgitlerin girdabına düşmüş ya Suzan
Karlı dağın karına bakıp kork esaret
Yürek vurgun yemiş, atıl olmuş cesaret
Hiç hatırı yok mu güzel günün, hesap et
Gelemem deyip çekildi nazardan Suzan
Bağda filiz bahçelerde mutlu yeşillik
Kopardı gülleri, bağrımızdan eşildik
Gelen giden vurdu eşelendik deşildik
Gelgitlerin girdabına düşmüş ya Suzan
Yürü gönül yürü elden ele gidelim
Yükümüz yürektedir, de nere gidelim
Yüzümüz güne dönük hal hatır edelim
Gelemem deyip çekildi nazardan Suzan
Mehmet Sani Özel
10.02.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Genç ay,
Size geldiğimde çok geç kalmıştım
İz bırakanların gittiği yöne baka kalarak
Genç ay, ne kadar yüzüme gülümseyerek baksa da
Çoktan maziye dalmıştım, Ruhumu cesedimden alarak.,
Faka bastım, bildiklerim ileriye geçit vermedi
Fevziye mekteplerinden ilim almış biri
Şecaat arz etti, istidadını koydu
İdam sehpasına kurdu bedenimi
Asıyormuş gibi sanki diri, diri..,
Bir kahramanın hikayesine.,
Tevafuk en malzeme oldum
O olay olurken şafaktı
Şimdi vakit tam ikindi.,
*
Kurra’nın tatlı (Kuran) tilavetinden
Yer ile yeksan olan kabir irkildi
Zamanın teessürünü lağvetmiş., Rab
Mukarrebun sınıfı hep hazır olda, saf
Bir şehit yürümüş (gelmiş) Aziz Allah’a
Batkımda Melek ut, onu ediyor tavaf..,
*
Yari belime kadar mezarda, fendim.,
Göklerden rahmet yağıyordu., Efendim!
Orda kal! Nasibin ancak budur., Dendim
Ar’la haya arasındaki mesafeyi görünce
Utandım! .. Tekrar yüzümü Kıbleye
Çevirip döndüm kendim..,
*
Kimdi..?
Şafakta ufku güneşe dolduran.,
Allahuekber de doksan bin askeri.,
Alıp ta indindeki has bahçeye dolduran.,
Sahi kimdi ki, gül dalına bülbülü konduran.,
Bu yol hak yoludur! Ey göğsünü sipere vuran.,
Gazi Mehmet, Mansur, Alpaslan ve Turan.,
Ay Yıldızlı Bayrağımı ellerine tutuşturan.,
Derki, sakın halel gelmesin., Emanetin! .
Vatan., Namus ve Kuran..,
…
25.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Geri gel.,
Usaremde folluk.,
Berekete devşirir bekleyiş
Haniya gönlüm, nazenin nerde..?
Verilen sözler vefayı gerektirdiğinde.,
Yoksunluk sevgiye el vermez, ne mümkün diriliş
Ve civcivler veba cürümüne müstahak..,
Hata neydi., Neydi hak..?
Olmuyor, olmuyor bu iş..,
Belki yarındır diyerek.,
Sürüp gider., Günü güne ekleyiş
Süpürür sabrımı, bağrımdan kopan frak
Ve nevrimi alır., Lahuti boyutlarıyla meneviş
Geri gel.,
Gözlerimin feri canı canan geri gel
Gel, sen yüreğimdeki pervasız geri gel
Gel., Kavilleri muhal yapalım, ha de gel
Gel., Kaderden bir hal kapalım beri gel
Ne bil em..,
Hangi gülistanda güneşe gülensin.,
Nebile’m sen ki, beni benden iyi bilensin.,
Hayalimde baş koyduğum yastık, gül tensin
Hangi yana dönsem varılan yine sensin.,
Gel gör.,
Gözlerimin feri canı canan gel gör
Gör, ey yüreğimdeki pervasız gel gör
Gör., Deli dolu çağlayan sevgi seli gör
Gör., Kalpten dudağa uzanan eli gör
..............., gel gör................
...
30.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gitme, artık bende kal..,
Gamzeler dökerdim.,
Şu muhabbetin meramına
Uğruna ben, benim olanı verdim
Sen gülümsedikçe Hakkın selamıma.,
*
Ne az gülümsediğini bilirim oysa.,
Gül yaprağından tek tane, başıma koysa,
Gülerdim, hoşunun hoşlandığı huy bu huysa
Bilsem ki, Gül endam’ın özlediği buysa..!
*
Olamadık, filizin toprağı sardığı mahal
Hamile bulutların şimşeğinde bir Nihal
Kırk ikindiler girdabında, gel gönül al
Denmiyor! Vuslat vaki olmadan..,
Gitme, artık bende kal..,
…
19.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Giz'lerim,
Giz’lerim.,
Çölün ruhuna bağdaş kurdum da,
Vahalara koşup giden dinginliği izlerim
Gecenin koynunda irkildikçe, ayaz yakar canımı
Cehennem sıcağı da olsa, içimde ormanları gizlerim
Camlarda gövdeleri uçuşur, bedensiz ruhsuz gölgelerin
Bir beni ararım, ta öncesi yorgun düşmüş bezgin benlikte
Ölümsüz öpücükler hayal gibi, düş gibi içine sinmiş hecelerin
Önümden rüzgarın atları geçer, bin bir şekle bürünmüş esenlikte
Ökçesi kırık vefasızlıkları kıyıya vurmuş dalgalar
Gurbette guraba, hem sılaya hasret dolu dardalar
Ömürlerinde meşakkat, çile dolduran engeller
Gönüllerde sevenlerden tembihli döngeller
Ahd ile vefanın arasında sıkışan sevda
Vuslata mendil dikmiş bekliyor veda..,
***
Elimi maziye uzattım, gözlerim kapalı
Hatırın filizlendikçe mukaddesatımda
Alıp yanaklara kondurdum ârımdan al’ı
Kabuğu kırılan öfkeler kahrolur batında
Mutluyum, diyebilmek için bunca gayret
Sen beni gel, sevgiliden haber alınca seyret
Sen toz duman arasında yangınımı döşte gör.,
Sen beni birde, sohbetine susadığım dosta düşte gör
Güneşin gülümsemesine benzer, bu dem gülüşüm
Göksümde yıldızı parlar can çekişen bir düş’ün
Yağmurda ah! günü ışığı gibi olur yürüyüşüm
Yada düşen esmanın, geldiğini gör düşün! ..
***
Giz’lerim.,
Girizgahında pusu kurmuş moru izlerim
Aşk, gözü kara sevmeyi öğreten fikir
Acı katı yürekleri incelten mey, iksir
Sevda, Mecnuna Leyla dedirten zikir
Tatlı, reçetesiz ilaç gibi kutlu bir sır..,
Mehmet Sani Özel
10.01.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gizli celse yapıver, aniş!
Gizli celse yapıver, aniş!
Açık ara öndesin..,
Agular, aferinler yağıyor baştan aşağı
Şakşakçılar gönül borcu ödesin
Ne dersin?
Nebulasi bozulan mülki naz hara gider
Ağustosta yürek yanar, zirveye kar’a gider
Yüksek topuk baş döndürür, kıyam zora gider
Köz yutmuş divanem, yetinmez kora gider..,
…
Mehmet Sani Özel
17.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gökte yıldızların çok bol olduğu bir gece
Gökte yıldızların çok bol olduğu bir gece
Göğsümde titreyen çıplak bir nefes
Gönlüm yerlerde serili
Islanmış hatıralar
Gözler puslu
Karanlığın en dip bucağında
Sen bana bak bende sana
Yelpazenin arasına sıkışmış renkler
Rüzgarı efsunlar aheste nefesler
Ne bilir sarışın ol yada esmer
Sol memenin altında yer oynar
Sorgusuz sualsiz bir sohbet
Sofrada kaşık eksik. Kime ne
Sustukça canım
Sustukça mest olmak var
Sözler ne ifade eder artık
Sen bana bak. Bende sana
Heyecanımla tanış ol gel
Sevincimi kaşık kaşık kaşıkla
Saman yoluna düzülelim seninle
Efsanelerde izimiz olsun
En parlak yıldızın belini kıralım
Burkulmuş yürekleri onarıp
Esmaya çadır kuralım
Sen bana bak. Bende sana
İstikbale göz kırpıyor felekler
Sapını tutmuş mutluluğun
İlmik atmış aşkın ipine
Yalancı bebekler.,
İçten içe ezilip kıvrılır ümidim
Kahrın kuyusunda matem simsiyah
Sarılmış, koynunda o zifiri karanlığın
Uzanmış ta yatıyor geleceğin üstüne
Doğmamış. Doğmayacak mı ay
Güneş bizim neyimize
Gel karar kılalım öylece
Sen bana bak. Bende sana
Mehmet Sani Özel
31,08,2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gökten sulanan bir nergiz.,
Dün diktiği ağacın bu gün meyve vermesini isteyenler.,
Hiç ağaç dikmeyenlerden bir adım ilerde, ilerdeler (belki) ama.,
Nede çabuk kahraman olmak isterler.,
Doğru söz, vecize sadece iyi görünümlü isim yapmış kimselere mi mahsus? ! .,
İftihar edilen söylem, fasulyelere sırık dikerken söylenen bir rençperden çalıntı! .,
Halbuki zulüm zirvedeyken, değimliydi hamaset yapanlar o vakit sus pus..,
Şimdi sahipsiz gibi görünen bir şeref ve onur payesi var gibi meydanda.,
Mantık yürüten filozoflar, renklerin ve tonların çağrıştırdığı manayı yorumluyor.,
Aslanın kaderi de böyleydi; Çakallar avına sahiplenmiş zaferi kutlarken.,
Saklı kahramanlar öfkesini yutardı, sabır ikliminde sırra bürünerek.,
*
Vatan için kalem oynatanlar.,
Dirayet siyaseti, politika yapanlar.,
Dik durup havadan artı nem kapanlar.,
Namus ve din üzerinden karkas çatanlar.,
Kanun ve nizam felsefesiyle caka satanlar.,
Çok ucuza alıp çok pahalıya, fahiş fiyata satanlar.,
Kelepire, beleşe, bedavaya dört gözle pusuda yatanlar.,
Yalan dolan ile kazanıp, hile ile batanlar.,
Bunların hepsi yüreklerindekilerle insan.,
Yurduna (maazallah) namahremin eli uzanınca.,
Kısalırlar mı, bellerinden dizlerinden boylarından katlanarak.,
O zaman belli olur, kim ne kadar babayiğit! ? .,
Kim Aslan? ! ., Çıkmışta meydanlara diyor ki.,
Vatan için, bin canım var, bini birden feda.,
Kim nankör? ! ., Gölgesiz, it oğlu it(!) .,
*
İstiklal uğruna.,
Nice şehitler vermedik mi biz? ! .,
Kan ve terle yoğrulmuş şerefli cumhuriyetimiz.,
Kahraman gazilerin yadigarında kadirşinaslarız biz.,
Söyleyin; İşgalcileri ağırlayıp alkışlayan, hangi şerefsiz? ! .,
Umumi harp gaibi amcam Zübeyr’in ruhu bu gün.,
Göksun’da gökten sulanan bir nergiz.,
Ve siz; Anadolu’nun asli Alperenleri.,
Ve Bu sathın isimsiz kahramanları.,
Zaferlerle dolu, şanlı tarihimiz.,
Şâd olsun ruhunuz., Şâd olun hepiniz.,
Allah’ın izni ile, her şeye rağmen.,
İzinizdeyiz biz..,
…
19.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gönlüme düş,
A
Canan
Gönlüme düş
Hatırımdan çıkma
Hatıralarım da ger, gezin
Ancak elime düşme, düşme sakın
Yol geçen hanı gibidir, bu gönül dediğin
Kimi zaman matem, kimi günde kurulur düğün
Kirpiklerin ıslanmış, kamış gibi kalbime girdi bu gün
Kispeti yırtılmış pehlivanlar misali perişanım ay be gülgün
Bir dağın etek gülü gibi, aç özgürce
Koy ver salınsın dal budaklar gürce
Belki rastlaşırız sen köşeyi dönünce
Yasla başını omuzu ma, al gönlünce
Bu can sana fedadır, kullan ömrünce
Kusurum varsa, vur yüzüme görünce
Küsme ne olur. Yüzün bana dönünce
Mehmet Sana Özel
18,06,2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gönül bir seyyah misali.,
İtibar edilecek olan zenginlik, şükreden bir kalple zikreden bir dile sahip olmaktır diye
bilirim., Şans denilen bir sayhadır ki, vuslatın farkında lığı olsa gerektir., Keza dünyalık,
yarın hakkın divanına varılıp ta neyin var denilince, hayır hasenat babından, imanla
(inançla) serdedilmiş birkaç edinimin olmasıdır! ., Sürünmekse, (maazallah) bütün
bunlardan bihaber ve mahrum olmaktır..,
Yürek, baş koyacağı yatacağı yeri iyi bilmelidir ki, feveranda afaki olarak “bu benim için
hayırdır! ” demekle dilin öncülüğüne fırsat vermişse ya bunun kahrını “sözüne sahip
olmak! ” için çekecek ya da bu sözü hayır yönünde iyileştirmek için bilinçlenme
gayretine düşecektir. Şu demek olur ki; Kabul ve tercihlerde, rızayı veya beğenme
tevessüllerini ifade ederken acele etmek, fevri davranmak kişinin bu ifadelerine sahip
olmasını, vefa göstermesini gerektirecek çok önemli, hesap gerektirecek ayrıntılardır.,
Bilinçli olmanın gereği, akada karaya da, vakti zamanında gerçek ritüellerini en müsait
lisanıhâl ile yansıtabilmektir. İnsanın dimağında sıhhat, afiyet ve huzur hissi
uyandıracak sahih his, aklıselimle (sorumluluk bilinci ile) vazifeyi ifa etmiş olmanın
vermiş olduğu dinginlik, yani Rabbe (veya kalbe teşekkür) şükredebilme yetenek ve
kabiliyetidir.,
Kadere rıza göstermemenin bariz alameti, başta kıskançlık, hazımsızlık ve en önemlisi
hakkı ilga yönünde emek sarfıdır. Razı, mukadder insan, olan biten için felaket yorumu
yapmaktan ziyade bundan dahi hayırlı neticeler çıkarmanın yolunu arar ve olan
bitenlerden ders alarak huzur ve afiyeti sekteye uğratacak vesileleri hayır yönünde
cüz-i irade ile zorlar., Bu aklı başında lık, farkında lık be bilinçlilik halidir.,
Doygun, kanaatkar, sevecen, duyarlı ve şefkatli merhamet dolu insan, telaffuz edilen
bu manevi ve ahlaki değerlerin bilinci ile efkarındaki bütün erdemleri etrafı ile
maksimum derecede paylaşır., işte o yürek gerçeği gören, ezilenle ezilen sevinenle
sevinen, terazisinde us’u tartan, hakkı gözeten, vicdan meşalesi nurani ışıklarla
donanık, ruh yapısının sahibidir.,
Yoksulluk, güzel fikirlerden yoksunluk diye anlaşılmalı ve zenginlik gönülden müşfiklik
diye düşünülüp kabul edilmeli değimlidir, sizce? ! ., Bir yürek ki, bir dünyadır, başlı
başına ve içinde cehennemi cenneti olan bir dünya., Kapatmalı cehennemin bütün
kapılarını ki, cennetin müdavimleri ekseri olsun., Anlamanın çok kolay, çok basit olduğu
zaman dilimlerinde, kişisel tercihleri bastırarak kamu yararına kararlar alabilmenin ne
ala, yüce bir meziyet olduğunu, üstelik asli vazife olduğunu idrak ve ifa edebilmek
bizlere her daim nasip olsum diliyorum., Bu zenginlik bize yeter ve ancak
“elhamdülillah! .,” diyenlerden oluruz, inşallah..,
Akşam olmadan, kişinin bir dostu olmamışsa vah ona! ., Bir yerlerde bir yanlışlık vardır
ve doğru yolu bulup yürümenin çok acil bir gereksinim olduğu apaçık ortadadır,
demektir., Diğer yandan her gönül bir seyyah misali; Konup konakladığı mevkii ve
mertebelerde, hukukuna müsait hukuku görüp, tanıyıp bir merhaba diyememişse,
adalet duygusundan nasibi olmayan bir zavallı olabilir ki, kusuru kendisinde aramalıdır!
.,
Kul himmet arıyorsa, yüreğine bakmalı!
Orada çok bariz alametlerle belli olan envai kapılar vardır ancak açıp girmeyi
gerektirecek anahtar, bilgi ve ona müsait erdemlerdir.., Düşünüp tutmak! .., Bizler
bitmez tükenmez bir hazinenin varisleriyiz! .., Buyurun, yolunuz açık olsun..,
Selam ve kalbi muhabbetlerimle..,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
28.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gönül hoşluğunda.,
Çok uluslu sevdalar.,
Çocuksu masumiyet yüzünü takınmış.,
Çözdükçe firarın sırrını, esrik sevgililer.,
Meğer insan insana ne kadar yakınmış! .,
Hayret edilir., Dümen yeni rotada.,
Yelkenler rüzgarla dolunca.,
Kaptan güler..,
*
Çok uslu bir sevdaya ihtiyaç(mı) var! .,
O okşadıkça sabun gibi erisin, köpürsün.,
İçinden geçtikçe gök kuşağının, hasret kabarsın.,
Yağmurun toprağı öptüğü gibi, şehvetle öpülsün.,
Çekilince sular., Medd ü cezir’den sonra.,
Gül açsın, yaprakları iki yana dökülsün.,
Gamzelerden gülücükler, tane tane.,
Zorla değil, gönül hoşluğunda.,
Bütün dikişler sökülsün.,
İskele berkenar olunca.,
Kaptan güler..,
*
Şivesi ne olursa olsun.,
Keşide edilmiş bir aşkın mecazı.,
Reşidin reşide sözüdür birlikte yaşamak.,
Arş ve ferş irşad olmak için en güzel bahane.,
Mümkün mü, aklı olup mürşit arayanlara şaşmamak? ! .,
Ahde vefa eden, doğru insan kadar şahane.,
Ne var sende başka, kevn ü mekan! .,
Çok ayıplı bir velvele(yse) hayat.,
Sakin sayılır kabristan ve memat.,
Zorla değil., Gönül hoşluğunda.,
Bütün dikenler kökünden sökülsün.,
Adresini arayan rahmet göğün boşluğunda.,
Yağmur gibi yağsın, başımıza dökülsün.,
Evli evince, yolcu mesrur olunca.,
Ve enam hepten güler..,
…
17.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gönüller öksüz kalır..,
Anlamakta zorlandığım ve
Çok sık aralıklarla kendime sorup ta,
Bir türlü yanıtlayamadığım..,
Bir sorum var!
İçinde bin bir sorunları olan soru?
Neden insanlar düşündüklerini söylemez.,
Söyleyemez..,
Söylese de değiştirir..,
Değişik gösterip avantaj sağlamaya çalışır.,
?
Bir Hadis biliyorum!
“Bir kimseyi seviyorsanız onu ona söyleyiverin..,”
Bunu yapan sen misin.,
Kimisi alttan alır, kiminin yüzü kızarır
Küllenir, kilitlenir yürekler,
Gönüller öksüz kalır..,
(Af buyurun.,)
“Öküzün altında buzağı aramak! ”
Adet olmuş, anlayışımızda sanırım.,
Sevmek deyince, ille de bir agopluk mu var Tanrım!
Gerçek örneğiyle biraz espri katacak olursak;
Mümtazla Ferhat muzip bir sohbette,
İki lafın belini kıralım derken.,
Mülayim çıkageldi yanlarına,
Mümtaz, biz Mülayimle
Çoktandır tanışır, sevişiriz deyince
Oha! Demez mi, Ferhat
..,
Bir dostum (arkadaşım) var!
Gözünün ucuyla hep beni takip eder.,
Yüz yüze geldiğimizde söylemez hep çark eder
J Gülümsüyorum..,
Yüzün gözün nurlaşsın, senin emi..,
Biliyorsun, sana bir güzellik edemez
Benim gibi derbeder...
Mehmet Sani Özel
04.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gözlerim.,
Gözlerim.,
Baktıkça incelen tozlu yollarda
Yoksun işte....,
Aklıma düştüğün tenha koylarda
Bakışlarım, Mahcup gelinler gibi
Saklanmış tül perdelerin gerisine
Kahrıma od olur alaf veririm
Sen gittin!
Bilir misin neler bıraktın ardında
Azı çok etmeyi bileyim derken
Hayallerde siluetini gördüm
Havsalam alsın diye kamburum düştü
Alaylı gülüşlerin dikenine takıldı gülüm
Gün vurdukça yağmur damlası
Yakut mercan gibi ışıklar saçar
Yakarışlarımsa dere kenarında
Selden sonra kalan süprüntü
Taze sülüklerin tenimde nesi var
Kafası yarık adamın haykırışı bu
Senden kalanlar kaldı
Devamını sel aldı götürdü su
Gözlerim
Geriye dönerek içine bakar
Gölgeler oynaşırken karanlığın ipinde
Köhnemi sandın yüreğim
Görsen içinden ne ırmaklar akar.,
Ay doğmuş, gün batımına bakar
Balıklar iki ışık arasında leyla
Bir meczup toz duman eder süpürür
Kurumuş yapraklar arasında hasretim
Kibrit çaksan ateş alır
Bütün geçmişimi yok eder yakar
Yoksun işte
Yoğrulmuş zihnimin hamurunda
Yokuşa vuran kağnı gıcırtısı
Baykuşlara dokunur kanat çırpar
Yok olmuş köyün örenlerinde
Yolunu bulamayan avareyim ben.,
Mehmet Sani özel
14.09.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gözüm yukarılarda
Gözüm yukarılarda
Göklere dikilip bakıyorum
Kendimden iz arıyor. Hasreti yakıyorum
Hafakanların yarısında durup,
Tekrar içime akıyorum
Şuleler perdelere boyanırken
Uykulardan sıyrılıp erken
Afakin seyrine bakıyorum
Eylül gecelerinde mukaddes Ay
Göz alabildiğince daha çok güzel
Gün doğarken Ay batıyor.,
Bu sabah
Göl kenarında ayrıklı otlar
Kör budaklı ak ağaçların gölgesi
Görüntüler oynaşır göz bebeklerimde
Sanki yüz yıldır bir dostu beklerimde
Vefa hafızayı harap etmiş
Öfke yarı beline dek çamura batmış
Bir umut.,
Hala kurtulurum diye kulaç atıyor
Kulaklar kendini kaptırdığı ses selinde
Bir sevda öpücüğü titrer saz telinde
Cümbüşün bağrından kopup gelen gümbürtü
Udun nağmelerinde can buldu bu dürtü
İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim
Bir sıcacık el dokundu elime
Tutup ellerini her yanıma meshettim
Şimdi diyesim var,
Boğazıma düğümlenmiş birkaç kelime
Sen ha! Burada benimle.,
Sevda
Sessizlikle vücut bulmuş bir hayal
Sefinesi olmuş düşüncelerde seyyah
Çarptıkça kayalara sergüzeşt eyvah
Gönül.,
Penceresine çavdıkça bir ışık
Körün gözü yüreğidir
Erinmeden beherini inceler
Varlığa dönüşmeyen duyumsamalar
Yarısı yanmış kağıtlarda hatıralar
Korkunun ümide dönüştüğü anlar
Aşk budur işte
Bin koy Bir al
20.09.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gurur nedir? (kendimce)
Gurur nedir? (kendimce)
En basit tarifi ile (karşı taraf bilsin veya bilmesin!) bir kimsenin veya kesimin
güzelliğini ve özelliğini hafife alarak kendisini üstün görmesidir.
Bir olguya bakıp yararlandığı halde, ondan aldığı faydayı düşünce, söz veya tavırlarla
inkarla görmezlikten gelinmesidir.
Gerçek şu ki, bir güzellik meydana geldiğinde merciine itibarla takdir ve tebrik edilmesi
gerekirken ve hatta teşvikte söz konusu iken hasıl olan yararı ve erdemi karalamak,
tazir etmek, sınırlarına tecavüzde bulunmak ve sair olumsuz müdahalelerle yaşam
hakkını ihlal etmekte gururun, kibrin, hasetliğin ve diğer cahiliyet devri hastalığı
çekemezliğin, kıskançlığın kendisi veya bir yakın benzeri bedbahtsızlığıdır.
Gururun meşru olduğu haklı nedenler vardır; Bir bütün olarak sevinç ve erinç
duyulacak hadiselerin bir ferdi olmanın verdiği mutluluk vesileleridir. Veya bir yararlılık
imal etmiş olmanın, bir zoru başarmanın, bir görevi ifa etmiş olmanın, bir süreci
tamamlamış olmanın, bir projede haklı mezuniyet kazanmanın vermiş olduğu huzurun
elemanı olmaktan duyulan övünç hazzıdır. Bu gibi insanın ve insanlığın yararına olan
gelişmeler ve müsebbipleri asla kıskanılmaz, güzellikleri örtülmeye çalışılmaz bilakis
taltif edilmesi gerekirken ki, onlara ancak gıpta edilir.,
Bir gencin askerlik görevini ifa etmiş olması onun için elbette gurur vesilesidir. Bir
çocuğun süreli tahsilini başarılı bir şekilde tamamlamış olması tabi ki bundan gurur
duymasına haklı bir nedendir. Bir kişinin hayat kurtarması övülmeye değer, takdire
şayan bir örnek alınası olaydır.., Özetle, sun-i değil tabii olan yararlı her gelişme ve
bunları azimle sabırla üretenler ve katkıda bulunanlar ve bunlara alkış tutanlar ne kadar
gururlansalar azdır.,
İçerisinde bulunduğumuz sosyal çevrede vaki olan her güzelliği ve yararlılığı, genel
geçerli kural ve kaideler muvahecesinde istisnasız, imkanlarımız el verdiğince maddi ve
manevi olarak desteklemek ve alkışlamaktan kaçınmamalıyız., En basit destek ise
gönülden sevgi beslemektir. Bunu güzelleştirmek ise bu hissiyatımızı sahibine takdim
etmekle kabil olur..,
Yüreğinde sevgi olup ta onu sahibine vermekten kaçınan kimse hem korkak ve hem de
hamaldır. Sevgi sahibine yarar. Ait olmadığı yeri yakar yıkar harap eder., Demek oluyor
ki, şu gönül bezminde dahi olsa bir nebze sevgiyi dahi olsa, sahibine vermekten,
ulaştırmaktan gurur etmeyelim.,
Bu bir selamdır, günaydındır, merhabadır, takdirdir veya teşekkürdür.,
Şimdiye kadar icra edenleri fakirleştirdiği görülmemiştir..,
Selam ve sevgilerimle.,
21/09/2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gücümü zorlayan eğrisin yük
Gücümü zorlayan eğrisin yük
Güllere baktıkça özgürlüğü anarım
Güzellik şiir gibi akıcı
Gün geç tikçe akıp giden gençliğime yanarım
Güvercinler sabahın ilk ışıklarında sokaklara inmiş
Kursağına indirecek rızkı arıyor
Kimisi cami avlusuna sinmiş
Ne bulsa ona razı.
Otururken cam kenarında
Bir sabahçı kahvesinin sakinliğine yaslanmış
Gelip geçen ayakların izine bakar kalırım
Demini almış koyu bir çayın buharı
Burnumun ilmiklerini çözercesine tütsü yor
Midemin güvertesinden taze pişmiş poğaça
İndikçe bağırsaklara, güneş etrafa ışık saçıyor
Umuda yoldaşım, müşküllerim olsa da
Olmuyor başka
O avluların damındaki pencereden
Sinema perdesine vuran ışık gibi düşerdi hayata
Hatırın olmasa var ya.,
Gözlerimi kapardım memat a
Masallara kandığım günler gibi sıcaksın
Mahsustan canım acımış gibi yapardım şakalarına
Sarıdan ala dönen yanaklarında, öpücüklerimin izleri olurdu
İçimdeki korku birden, senin sevginle mutluluğa dönerken
Döngelli ayrılık türkülerine ritim tutardık
Radyolu günlerim benim. Geri gelme emi
Acı tecrübelerimle, hazin gurbet haberlerini,
Yaşamak istemiyorum yine.,
Hiç aşık oynayan yok şimdi, yada değnek dövüşü
Ayazın altında ahır damlarından duman kalkarken ya biz,
Göbeğine kurşun dökülmüş enekleri dizili dizilere tokuştururduk
Daireden çıkan malı olurdu sıradaki vuranın
Güneşli günlerde duvar diplerine dizilir,
Kelebekler gibi ısınırdık
Yegane meyvesi mevsimin, Yer elmasını yer ısırırdık
Sonra, Almanya çıktı ortaya,
Koşan gitti merakla
Gidenler gelmeye başladı usul usul
Elinde Radyo, Kafasında telekli şapkalar takılı
Hoş geldin diyene, naylon gömlekler birde gavur sigara
EH valla ey imiş bu gavurun memleketi, diyen yürüdü
Amma ne yürüyüş.,
Bizim ellerin düzeni bozuldu artık
Ne çoban kaldı duracak nede yevmiyeci çalışacak
Ağalık çamurlu suya düştü sanki
Altından atı, arabası derken saltanat eridi bitti
Kimisi bu durumu kabul edemezken verem oldu gitti
Haklıda adamcağız.,
Billahi, Harmancı durmak için aylarca beleş çalışan insan
Frankfurt tan izine gelip, o ağanın mülkünü toptan satın aldı
Gülerimsin, ağlar mısın!
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O günlerde uğruna savaş verilen binlerce dönüm topraklar
Ekilmeden, terk edilmiş duruyor
Üzerinde binlerce küçük, büyük başın yayıldığı otlaklar
Biçilmeden boş duruyor. Kime ne.,
Köyler boşaldı, virane oldu
Şehir e geldikte bak neler oldu.,
Mehmet Sani Özel
2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül be şeker.,
Gül be diken de gülüm, gamzelerde hikmet var
Gül avuçlara sığmaz, kahrında yer yok bize
Gece yarıdır çoktan, yar goncaya gitmek var
Bir kuru yelden sürur, koksa koku çok bize
*
Gül be şeker gülesin, safa seyit oturmuş
Güzden kalma yapraklar, kalsın koca yaz bize
Gümüş direkli çardak, altında dost oturmuş
Gülü neşede görmek, tarifsiz bir haz bize
*
Gül be naz helal sana, bin sevdalı bile az
Güneşe gülecekmiş, bade kalan saz bize
Gönül görmeyi düşler, imkansıza name yaz
Göreceli sevdalar, boyun eğmek farz bize
Gül be lale gül hele, haki renkler dökülsün
Gül tende kelebekler, Azra’dan, alaz bize
Canı tende tutan aşk, vur temelden sökülsün
Gülerken bastığın yer, mezar olsun kaz bize
…
20.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül gibi görünür ama diken.,
Bir yortudan arta kalan paçavra iken.,
Birileri edepten izler buldu, makaleyi yıkadı.,
Yığınla günah var, gül gibi görünür ama diken.,
Hiç düşündünmü, temiz su kurnalarını kimler tıkadı? ! .,
*
Can simidi selvi boylu bir bedende gezer.,
Gençlik., Ah o gençlik yokmu, ihtiyarı ezer.,
Kamikaze düşleri hayat bulmuşluğundan bezer.,
Bir taklacı güvercinin kanatlarında intihara gezer.,
Henüz hiç gün görmemiş yüzün var senin, biliyorum.,
Ve ben o yüzü görmek için, her bakışta bilsen kaç kez.,
Kaç kez ovalıyor kanatıyor, gözlerimi siliyorum..,
*
Sidreyi müntehaya varan, bir şanlı ruha tabiyim.,
Sır dolu tarihin ortasında, anadan babadan yoksun sabiyim.,
Sen çiçek olduğun müddetçe ey sevgili, ben kök turabiyim.,
Hiç düşündünmü, kıyamette yermi kayım gökmü kayım? ! .,
*
Şüphen olmasın! Şehvet pınarlarını coşturan yosma.,
Sana geliyor görünür., Ama seni yaratanadır bu koşma.,
Zuhur eden, kolsuz bedensiz cinsiyetten ari bir coşma.,
Cürmümeşhut., Yasak aşklara serzenişler boşuboşuna.,
Soludukça kendimi tüketiyorum., Bir nebze aşk için.,
Haktan bir güzelliğ tatmak, şaibe çileli niçin? ! .,
Bunca çekilenler, mukadder bir vuslat için.,
Biliyorum..,
*
Benden alamadıklarını alacağın gün, “yevm-i fasl.,”
Kantarların kalibresinde tartacağı vakit, “yevmil vakt.,”
Sayki, bir tebessüme kaç gülüş nisap eder? “Yevmil hisap.”,
Hiç düşündünmü, hayırları ne için halk etti, Yezdan? ! .,
*
O gün, yeniden dirileceğimiz gün, “yevmi yub’asun.,”
Yordam çevikliğinden mahrum iken, cesetler masum.,
Denilince; Hadi sakladığınız artniyetleri şimdi kusun! .,
Kursağımdan düşer, sana atmayı düşündüğüm kurşun.,
Kulum, diyeceğim Mevlaya., Tonla kusurları olan.,
Kucağımda dost için yetiştirdiğim güllerle o an.,
Ve şu an, bütün salihaya cenneti diliyorum..,
…
12.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül goncaydı.,
Gül goncaydı.,
Yanaklarına gözüm düştüğünde.,
Gün, bulutlara dudaklarını dokundurup çekerken.,
Seni, gelinliklerin içerisinde gelin gördüm.,
Tesadüfen halayına tutulduğum.,
Şatafatlı bir düğünde..,
*
Güneş, aydınlığa aç zifirlerimi ören etti.,
Harabe haberlerine ağıt yakıp ağlamadım.,
Sadece olanların üzerine birkaç tik daha nüksetti.,
Bazı sözlerin şeker gibi ağızda eridiğini fark ettim.,
Yeniden dirilip, aşiyanı bana bahşettiğini diyecekler.,
Dönüp bakarsam, hakkını helal etmezmiş.,
Rızk diye kazandığım yiyecekler..,
Hatta., Sadece rahmet oku.,
Yas tutma., diye siler.,
Vefa(sız) öldüğünde..,
*
Geceyle değil, karanlıkla barışık oldu.,
Ne zamanki mertlik can çekişir kör düğümde.,
İsrafil’in son suru çalınanda anla ki, vakit doldu.,
Nasıl ki tekbir getirilir, Hicazdakiler döndüğünde.,
Biz bir yudum aşkı paylaşamadan, kıyamet.,
Sonun başlangıcı ve şu elim hıyanet.,
Kopmuştu bütün lifler..,
En son gördüğüm de..,
Bir içim su! .. Hayat.,
Uçurumun kenarında.,
Eğreti duran güğümde..,
…
31.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül manzumesi.,
Gül.,
Gülerken güllerin arasına bir köz koy
Acı patlıcanı kırağı çalmaz! diyerek dön arkanı
Yarım hilal dikenlerim aşka yanarken ocağında, odunda
Sen Boğazın serin sularına tebessümlerinle çevreleyip
O nadide gülüşlerini koy ve beni de unuttuğun yerde.,
Ateşin ortasında, sana hasret (öylece) koy...,
-*Elimde bir gümüş tepsi
İçinde bir bardak ki, yan durmuş!
Devrilip dökülmesine ramak var
El ayalarında tutunup ta kalan
Susamcıklara dudakların vardığında
Üşümüş yanaklarına allık versin hissim
Kokusu buram Buram, burnuma
Öyle çok özlemişim ki, Aşiyan’ı
Taze çay gibi hisleniyor
Buharlaşıyorum
Sana, Gül..,
-*Gül.,
Ben sana vurgunum biliyorken.,
Denize dalan bir merdivenin başında
Yağmur sonrası ıslak zeminlerin kaypaklığında
Kaşın Avrupa, Emirgan selam durmuş karşında
Bir gönül hatırasına dahi satır gönül koymadan
İnerim der gibi derinliklere tek başıma
Gül, bir türlü avuçlayıp yutamadığın
Âraf’ta gözlerinden ışık bekleyen
Kırkikindinin önüne yuvarladığı
Sevda dilencisi, şaşkına..,
-*Bir tuluat perdesi gibi durduğun yer
Ansızın karşına çıkıp; Ceplerine koyduğun
Ellerini kalbimin üstüne götür, hadi bana ver
Diye sim geliyor ben sekinelere avane koyduğun
Her şey doğaçlama üzerime eylemler ne kadar fırıldak
Olursa olsun.., Şu hurda yığınlarıyla dolu yürekte
Bir nebze boş yer bulacak olursan eğer
Koy ver çeşmenden hüznü gamı
Koy ver, bırak makesime
Koy ver,olduğu gibi
Seninle., Dolsun.,
Gönlün benimle
Olsun gül..,
-*Gül.,
Gülümsemelerin gamzelerimde goncayken
Gül, sensiz geçen her bir güne onlarca diken
Gül sahilde martılara simit atıp parçalatıp verirken
Gül yüreğinde bir esaret özlemle peyderpey erirken
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül, bende olmayanı Kadir Mevla’m sana verirken
Gül, bir gün yadına düşersem, içime doğsun!
Yönelip yürek cenahıma.., Yani bana..,
Gül.., Bana doğru gelirken..,
-*Kaç kıvrım var, şehrin siluetinde.,
Öz benliğine düşmüş gül manzumesinde
Kaç benek saydın kuşların teleklerinde, yoksa
Yüzüme baktığında, gözlerinle göz bebeklerimde
Kaç asır olduğunu bilmem, Yaratıldığımdan beridir
O Ruşen sırrı sureti azimle sabırla hep beklerimde
Sanki bu akşam ve şu an senin durduğun mevki
Kuşların dalga dalga yürümesine bakılırsa
Hayallerimde hüsnü zannım! Tam orası..!
Mahşerin misali vuslat yeri(mi?) dir..!
Yorulmaktan, değil bu serzenişlerim
Seyisim olacağını bilsem, şahlanmış
Bir küheylancasına bin yıl kişnerim
Hangi objeye dönüp bakacak olsam
Bir Yaratan’ımı düşünür, birde seni,
Bütün zerrelerine nakış eder işlerim
Bir tatsız tuzsuz haberim var!
Besmelelerimden sonraki
Teşekkürlerden önceki
Siftahlarımda gizli!
Bu kış çetin geçecek diyorlar!
Meğer doğruysa işaret say, bakarsın
Ya ateşime ısınanlar olur diye kendimi yakarım
Oda olmazsa, gücüm yetmezse anla ki!
Terki diyar edip buralardan.,
Taşınıyorum., Gül..,
…
30.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül şerbeti.,
İsmi..,
Bade dolusu gül şerbeti şahikasını andıran
Letafet garibesi yelkenlerini limanıma indirdi
İki tafra hakka ne ziyan eder ki, ram olduk gözlerine
Derken bir yumruk! kulemdeki ferdaneyi yere indirdi
Bismillah deyip kalkmaya irkildikçe göğe doğru ben
Yek vücut olanca ağırlığını gövdem üzerine bindirdi
Sedef kakmalı gümüş hançerimin kabzası elimde
Eza verecekse kendim canıma kıyacağım
Sırtı yere geldi korktu demesinler
Vakarın teni tenime değsin de
Sevgilinin bağrında hürüm
Son bu zaman böylece
Fedadır aşk uğruna
Aklı başında.,
.., çağım..,
…
10.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül tenin de yağmur damlası, (I)
Sıla, sığınılacak (Anne sıcaklığının hissedildiği) sevildiğine emin olunan, yaşamın
oksijen dolu nefeslerle hissedildiği, buram buram hürriyet kokan, özgürlüğün en ala
yaşandığı, çimenleri bir başka yeşil, gülleri bir başka daha kırmızı, bülbülleri Ruşen,
sevgilileri gülşen ve zamanın en küçük parçasından dahi ruhuna binlerce sevgi, huzur,
esenlik düşen ana yurt değimlidir?
Sen bazen bana, içinde bunca sayısız özellik ve güzellikleri sembolize eden bir vefalı
yurt gibi bakarsın! Gözlerimi kapar, kollarımı ekvator kuşağı boylamınca açarım,
sarılmak için., Açtığımda gözlerimi gördüğümün bir gün batımı gurubu görsel
aldatmacası veya deniz ufkunda bir su buharı iklim olayı olduğunu anlarken hüznü ipek
şallar gibi kat kat boynuma dolar yinede kabadayı görünmeye çalışırım!
Her vefasızlık örneğini tadarken vakti (anı, başa geleni) kabullenme gönüllülüğüm
benimle hemhal ve dosttur! Sanki en hazırlıklı halim ve üstün, galip gelen ihtiyati
yanım budur. Kaderin lehime işleyen olayların zaman dilimlerinde bulduğu boşlukları
aleyhime doldurması ve esenlik eylemlerini iltimasa taraf tezahür ettirmesi,
(Elhamdülillah) beni asla isyan duygularına sevk etmediği gibi, şer’in ve şüphenin
ocağına da düşürmedi düşürmez de inşallah..,
Her şeyin Hak’tan iftitah alıp zuhur ettiğine dair olan inancım ve imanım, şartlar her ne
kadar olumsuz olursa olsun, hiç ümitsiz olmaktansa en azından da olsa bir nebze ümitle
yaşamaya çalışmanın çok yaşıyorum diyenlerden daha muazzam bir hayata ve
imkanlara sahip olduğuma dair direncimin de, bana Yaratan’ın vermiş olduğu azim bir
nimet olduğu idraki ve şükründeyim her daim..,
Pek tabi bende beşerim! Başkaları gibi olandan çok daha fazlasını ister arzu ederim.
İsterken neyin ne kadarının ne miktarda huzur ve mutluluk vereceğini hesap etmeden,
daha çok, daha çok mal, meta, ilim ve saygınlık isterim..! Ancak gel gör ki, günlük
hayatımızın hemen her anında alacak olanlar için sayısız ibret vakalarını duyar veya
bizzat şahit oluruz..,
Yokluğunda özlemle, “Olsun da tek bir tane evladım olsun! ” diyenlerin olunca bir
zaman sonra ondan bizar bir vaziyette “Olmaz olaydı! ” ve bunun gibi intizari sözler sarf
ettikleri.., “Rabbim, bir evim olsun da başka bir şey istemem! ” diyenlerin han hamam
sahibi olup ta doyumsuz ve haris bir vaziyette acımasız, zalim tüccar haleti ruhiye sine
büründüklerini duyar görürüz., Bütün bunlara mukabil, dememiz ve dilememiz gereken
elbette ki, “Her şeyin hayırlısı..! ” olsun..,
Istırap nedir, sence?
Değimlidir; Yoksunluk., Var olanla yetinememek., Sende olmayanı başkasında görünce,
vücut ve ruh hazımsızlığı ile sıhhati sakata uğratmak ve başa gelenden acı duymak.?
Istırabın meşruiyeti iman perdesine kadar olan sürecidir ancak. Aklı başında, şuurlu
insan acı ne kadar bariz, yara ne kadar derin olursa olsun, sebep sonuç ilişkisini o
meşruiyet içerisinde denklemi kurar ve akliselimin gereklerini ve icaplarını düşünüp
ikmal etmeye çalışır. Kin, intikam ve zarara zararla karşılık vermek gibi bedbaht
duygulara kapılmaz ki, zira bir hamle (olası) başka bir hamleyi (zararı) başa getirir..!
Elinde ne var?
Allah (c.c.) halihazırda sana ne vermiş?
Örneğin; Kırklı yaşlardasınız., Ele güne muhtaç olmadan sürüp giden, helalinden bir
geçimliğiniz, geliriniz ve henüz kendi ayakları üzerinde durmaya namzet iki evladınız ve
kırk sene sonra sevgisinden, samimiyetinden şüphe ettiğiniz bir eşiniz(mi?) , var.! Siz
www.antoloji.com - kültür ve sanat
bu nimet huzmesinin neresinden tutup ta, ben şurasını beğenmiyorum diyeceksiniz de,
size onları layık gören Cenabı Halik, değiştirecek, sizin hoşunuza giden, size yeni bir
aile, eş ve yuva bahşedecek! Hiç aklınız alıyor mu? Rab böyle bir şey yapmaz! Siz emek
verip, iyileştirmek için çalışmadıkça, siz veya ben yada başka biri huzur duyacağı
nimete, refaha ve saadete asla kavuşamaz ki, birde şu var; Çok iyi niyetli ve azimli,
gayretli olmanıza rağmen, arzuladığınız (aklınızın aldığı) hayat ve yaşam düzeyine
ulaşamıyorsanız, bunun sizin (ihtimal ki) için en hayırlı olan olduğunu düşünmeniz bile
büyük olasılıkla sizin için bir erdem olabilir! Zira sabır meyvesi çok hoş, tatlı olan bir
haslettir..,
Şöyle yada böyle, elde olandan, mevcuttan şikayet etmek, onu daha iyi ve güzel etmek
için çalışıp çabalamak varken, kurulu düzeni (geçici parıltıların sihri ve büyüsüne
kapılarak!) sakata uğratmak, yıkılıp yok olmasına gönüllü göz yummak, (Tabiri caizse!)
bir nevi hainlik değil de nedir? ! Bize içinde bulunduğumuz çevre, eş ve arkadaşlarımızı,
dost ve ahbaplarımızı bahş eden, bir yığın nimetlere gark eden Yaratıcı (Allah c.c.)
elimize ve irademize sunduğu bu güzellikleri göz göre göre zayii ve ihmal etmemize
karşılık (Sizce!) daha iyisini mi takdir ve takdim edecek! ? Hayır! Bunu bekleyen ve
böyle bir şey uman öncelikle kendisini ve kader ortaklarını aldatmış olur! Aynı zamanda
ailesine olduğu gibi topluma ve bir milletin oturmuş veya oluşan, yükselen ahlak
öğretilerine, genel kültür kriterlerine, edep ve edebiyat usulleri geleceğine de o derece
olumsuz katkı sağlayacaktır.
Bizler, istemediğimiz, kabul etmediğimiz, sahiplenmeyi bir türlü hazmedemediğimiz
olaylar, oluşumlar ve varlıklar için nefsimizi haklı çıkarmak adına binlerce, tonlarca
bahane, gerekçe ve kusur ve kabahati kolaylıkla görebilir ve bulabiliriz! Halbuki zorda
olsa gönlümüze eğreti gelen ama (uzak yakın) bize ait olan geçmişimizde istersek
küçücük bir kırıntı yada kırıntılar şeklinde bir dizi mutluluk ve güzellik umdeleri bulur
onları saadet zinciri haline sokabiliriz. İradesini aklın hamuru ile yoğurmasını bilenler
ancak böyle yapar. Yani hakkını kullanır ki, onu iyileştirmesini emeği ve teri ile hak
ederek başarır ve ömrünü bu gurur ve kıvançla idame ettirir..,
(devam edecek.,)
…
07.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül tenin de yağmur damlası, (II)
II
İhanet, ifa etme kararı ve sözüne binaen, bir takım sudan sebepler veya bariz
gerekçelerin gölgesine, bahanesine sığınarak, sözünden ve kararından bihaber bir
vaziyette yükümlülük ve sorumluluklarını ihlal ve ihmal etmek ve bu yanlışına da
sarılmaktır. Dolayısıyla bir söze ve karara varılırken durup bir zaman aralığında
düşünmenin çok daha sağlıklı sonuçlara varılması bakımından yararı ve faydası vardır.
“Verdim gitti., Sattım gitti.! ” Ve bunun gibi düşünmeden sarf edilen, ağızdan çıkan
afaki sözlerin ardına düşüp kişinin mertlik ve cesaret adına, kendi hayatını kendine ve
ilgililerine zehir etmesi, ayak üstü, alelacele veya baskı altında daha doğrusu hesapsız
sözlerin ekstraları ile katlanan getirisi olacaktır.
Gönül, onu suyuna bırakılacak olursa, sürekli eğlence ister. Doğrusu meşruiyet
dairesinde ifrat ve tefrite kaçmadan onunda hakkını vermek gerekir. Ancak sırf
gönlümüz eğlensin diye, Allah’ın yarattığı her hangi bir gönlü gönlümüze malzeme
etmek, diyebilirim ki, en bet beter ahlak anlayışlarından bir numunedir. Kişinin kişiye
üstünlüğü alacağı varsa hakkı kadar bir ölçü olur ki, onu da alınca, aynı havayı
soluyorlarsa (hangi gerekçe ile olursa olsun!) birinin diğerinin alacağı nefesleri
kirletmesi, sakata ve suikasta uğratması, çirkinliğe zemin hazırlaması bilakis alçaltıcı ve
aşağılık bir davranış olur. Zira her halükarda insanı yücelten erdemli davranmak ve
hukuka saygılı olmak, güzelliklere değerince sahiplenip yaşayıp yürümesi için emek ve
gayret göstermektir.
Yaşam bize bahşedilen (hediye) sınırları belli bir zaman diliminden ibarettir. Nihayeti
(genellikle) tarafımızdan bilinmeyen hayat dediğimiz ömür sahasında çeşitli ad ve
namlarla diğer cinslerimizle iş ve sair ortaklıklarımız, alışverişlerimiz, muaşeretimiz
olur olacaktır. Yukarıda mevzubahis edilen kriterler ışığında, hiç ölmeyecek gibi dünyayı
insanlığın saadeti için mamur etmeye ve hemen yarın ölecekmiş gibi de ahret için azık
hazırlama azim ve çabası içerisinde olmalıyız. Biz ömrümüzün sermayesini kullanırken,
onun içine şek, şüphe, elem eziyet, cebir, zor ve en önemlisi haksız kazanç
katmamalıyız!
İnsanın fıtratında olan dürüstlük mizanı, yaptığı yanlışları (bilmiyordum dese dahi)
kendisinden asla gizlemez. Vicdan denilen zemin etin üzerine damlayan asit gibi renk,
koku ve acı hissi verecektir. Yaşayan (her ne durumda olursa olsun!) kişi yanlışını
düzeltme şansına sahiptir! İlimden ve irfandan yoksunluk, (maazallah) cahillik, kişiye
dünyasını cehennem eder. Yapılan yanlışlar, verilen emek ne kadar çok olsa da doğru
yere ve yöne kanalize edilmedikçe bir felaket yumağı olarak müellifinin başına döner..,
Gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız ve hissettiğimiz güzelliklerden esinlenir,
zihnimizdeki göreceli kalıplardan alarak onları bilgimiz, aklımız, irademiz ve hayallerimiz
kudretince bir şekle büründürmeye, nesnelleştirmeye ve kendimizce namdandır maya
çalışırız. Belki bunu hemen her insan yapar ancak yaptığı bu düşünce seyrini
dillendirmekte yeterli veya gerekli yakıştırma, cümle kurma yeteneğine veya henüz o
olgunluğa sahip değildir ki, nasıl birileri bir mevzuu anlattığında kendi zihnimizde kendi
düşünce kalıplarımızla algılarımıza oturtur ondan esinlenir müteessir oluruz da, “Hah
işte bende tam bunu demek istiyordum! ” gibi tamlamalarla bir şeyler anladığımızın
ferahlığını izhar ederiz.
Dolayısıyla, iyinin de kötünün de, zihnimizde bir şekilde tanımı ve dilimizde kendimize
göre bir ifade şekli vardır fakat, önemli olanın iyi ve kötü olanın tarifi salt bizim
kalıplarımıza göre değil genel geçerli ölçülere denk düşer, birebir oturur, örtüşür,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
estetik ve etik değerlerde olmasıdır. Esnemek fiili genel olarak hoş karşılanmıyorsa
bunu halen bir alışkanlık olarak sürdürmek, topluma ve insanlığın estetiğine saygısızlık
olmaz mı! Demek oluyor ki, (yukarıdaki basit örnekte de olduğu gibi.,) bizler hayati
önem taşıyan vücut fonksiyonlarının gerek ve icaplarını mutat olarak yerine getirirken
bile belli edep ve ahlak kurallarına azami dikkat ve gayret göstermek zorundayız.
Nedeni, saygı kurumunun işlerliğini kaybetmemesi ve seviyeli, sınırları gönüllü korunan
bir özgürlük alanı ile insanın güveni, huzuru ve mutluluğudur..,
Etrafımızdaki gözlemlerimizi hatıratımıza not ederken bile tarihin bizlere emanet ettiği,
bu şahane edep ve ahlak kurlarını daha da geliştirerek korursak, kollarsak ve azami
dikkat ve gayretle uyar, uymayanları kibarca uymaya zorlar isek neticesinde bir
birlerine fevkalade muhabbet duyan mutlu bir toplumun içerisinde onlardan mesut bir
fert olarak bilir tanırız kendi kendimizi., Kanunların amacı insanın ve çevresinin
güvenliğini, özgürlüğünü, hakkını hukukunu ve sürekli barışı sağlamaktır ki, kaynağı
örf, adet, anane ve kamu kültürüdür. Cezasının, (müeyyidesinin) azlığı veya çokluğuna
bakılarak suç işlenen veya yasalara muvafakat gösterilen bir toplumda şüphesiz bilgi ve
kültür yoksunluğu hakimdir..,
(devam edecek.,)
…
09.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül tenin de yağmur damlası, (III)
III
Göz, gönül ve düşünce tatlı ve hoş olan olaylara üçü birden mesai ederek bakınca insan
yaşamın ve vaktin erincine olabildiğince varır. O zaman sevdiklerini daha bir koruma ve
kollama duygusu sarar. Buram buram hasret kokar dimağına, ötelerde olan sevdikleri
özler, sarıp sarılma isteğine dolar. İşte orada ayaklarını sabit kılıp kalabilse, yüzü hep
gülecek, güleç olacaktır sanki., Güneş bir başka parıldıyordur. Ay bir başka manidar ve
anlamlı ışıldıyordur., Alınıp verilen selamlarda tonlarca hasletli mana ve erdemli
temenniler yüklüdür.,
Mutluluğun doruğa çıktığı, trendinin tavana vurduğu anlardır! O anlar ki, bir elin
diğerinden sakladığı birikim ve kazançları bir kutlu vuslat uğruna dağıtıp heba etmeye
taşlaşmış yürekler hamur gibi olmuşta, razı gelmiştir., Bütün bu sevinç dolu gelişmelere
neden olan, vücut fonksiyonlarında sıhhat alametleri belirten, gelecekten kaygıya
düşürmeyen, hemen her olacağa son derece iyimser baktırıveren, bir yumruk
büyüklüğündeki kalbin pompaladığı kan ve o kandaki oksijenin organlara taşıdığı temiz
havadır..,
Temiz hava, insanın dört bir yanından emin olduğu, elini atsa kendisini İrem
bahçelerindeki bağlardan salkım salkım üzüm koparacak gibi hissettiği, bir lahuti elin
varlığını istediğine, arzu ettiğine istemesi kadar yakın ettiği an gibi, dahası isterse,
ruhun cesetten sıyrılıp (uykudaki gibi) meramında olan fizik kavramı dahilinde veya
fizik ötesi alemleri dolaşabileceği kudretten payidar ve kısacası kötü ve çirkine ve
onlardan gelecek her türlü zararlara karşı kesintisiz galibiyet kazanmış, melekleşmiş bir
can gibi hissettirir kendini., Ancak gelin görün ki, böyle olağan üstü anların adedi ve
ömrü ne kadardır? !
Terlemek eylemi çoğumuz için sıkıntı verici bir durumdur fakat düşünülecek olunursa;
Sağlıklı bir beden icap ettiğinde gerekli uzuvlara emir ve komut telakki ederek,
rutubeti, nemi ve buharlaşmayı gerçekleştirerek sıhhatimizi selamette tutar. Mecazen
bir misalle ele alacak olursak; Terleyen insan kazancını helal etmiş (Doğrusunu Allah
bilir!) olur. Çirkin bir eylem için ter dökense ateşini üretmiş sayılır., Bir güzellik uğruna
tebarüz eden bir ter tanesi, “Gül tenin de yağmur damlası! ” kadar güzide, güzel, ulvi
ve kutsidir ancak.., Ne mutlu onlara, güzel düşünüp güzel işler işlerler ve sürekli olarak
ta güzelliklere isabet ederler!
Edebiyatın cilvesidir; Aslında hiçbir güzelliğin kesintisiz olmamasına rağmen bir düz
çizgi gibi sunar bize., Bu çizgi “sevgi eksenidir.,” Fakat yukarıdan bu tarafa anlatıla
geldiği gibi erdemli insan, sevgi eksenin de, olağan olarak başa gelen her türlü
olumsuzluğu kayda değer olarak düşünceye alıp onda saplanıp kalmaz! Kulvarı, düşse
dahi hemen kalkıp tekrar aynı tempoda koşma ve daha çok ihtiyacı olana yetişip daha
çok erinç ve sevinç üretmektir. Düşünce dünyasına kapılarını geniş açan latif ve olgun,
kamil insanlar için kin, intikam ve hırs gibi fena duyguları belleklerinde beslemezler.
Hak ve adalet uğruna terleyen bu muazzez insanların bir diğer özellikleri ise her
halükarda, bir hak ediş olduğunda, kendilerini daima zincirin son halkası olarak
görmeleridir! Gurur ve kibir gibi alçaltıcı yanılgılardan oldukça ari, uzak vaziyete sahip
ve de asla kendilerinin örnek insan (evliya) olduklarını dahi bilmezler ki, böyle
düşünceler musallat olduğunda bunun şeytandan bir vesvese olduğunu sanıp tövbe ile
o fikri terk ederler.
Temkinli, (tedbirli) olmak akıl işidir! Bizlerin saf, biçare sandığı o kimseler ki, bazen bir
toplumun yok olmasına sebep olabilecek tehlikelere karşı son derece uyanık, temkinli
www.antoloji.com - kültür ve sanat
tedbirlidirler. Bizlerin tesadüf gibi gördüğü, hayat kurtaran rastlantıların kahramanları
aslında öylesine mübarek, mütekamil insan numuneleri değil midir? ! Yok! Diyenler
olabilir ama ben var olduğuna, yani böyle iyilik sever yüreği sevgi dolu, (bay bayan)
fedakar ve cefakar insanların halen var olduğuna kesinlikle inanıyorum! ..
Sizlere garip, tuhaf gelebilir ancak, benim hayattaki en büyük emelim, arzum ve
temennim işte böyle insanlardan olabildiğince dostum ve arkadaşım olsun..,
Şems’i (Allah için.,) kendisine dost tutan “Mevlana Celaleddin-i Rumi” Hazretleri bir
meleği seçmedi., Şems’te bir insandı, yani bizler gibi yer içer günah ve sevap işlerdi
ama işlediği fenalığa ram olmaz ondan derhal döner arınırdı., Mevlana’nın gördüğü
özellik, Şems iman ve haya sahibi, düşünce, söz ve halı harekatında sürekli sevgi
ekseninde güzellik üreten ve erdeme yönelten, sevk eden bir ilham kaynağı olmasıydı.,
Her ikisi de muhabbet halesinde, birbirlerine denk ilham ve irtifa kuvveti veriyorlardı.
Zaten tek taraflı vermek, sadece Yaratan’a (Allah c.c.) mahsustur..,
Demem o ki, İnsanın bir insan dostu, arkadaşı, yareni, yoldaşı, kardeşi, eşi veya
yandaşı olsun, ömür ha kısa ha uzun olsun., İnsan insana denk olsun! Denklik izan ve
anlayışta düşünce birliğidir. Dost dosta itiraz etmez! Arkadaş arkadaşı anlar, alır ve
hakkını, karşılığını mukabil sevgi ve saygı ile verir. Eş eşten bir şey beklemez! Verir ve
her veriş bir alıştır., Nasıl bir bakış başka bir bakışa namzet olmak gibiyse sevgililer
arasında (boş olmaz!) bir giden iki dolu olarak gelir!
“Muhabbetin dilinde erkek dişi sorulmaz! ” (Hacı Bektaşi Veli Hzrt.) Sevmenin
hoşlanmanın cinsiyeti nefis gözlüğü ile bakıldığında ortaya çıkar! Sevgi, bütün
sanatların hamurunda olan esas, (olmazsa olmaz!) unsurdur! Ve “Sevmek en
harikulade bir sanattır..! ”
Ki, bu yazı dizimi gerçekten sevenlere ithaf ediyorum..,
Saygı sevgi ve muhabbetlerimle..,
…
10.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül tenini üşütmüş,
Gül tenini üşütmüş,
Yanılmıyorsam! Yazı geri istiyor
Güzellik fenomeni si, buz kristallerinde
Ay düşmüş yüreğinin içine..,
Şimdi, melek olmak istiyor.,
*
Dündü, kuzey yarım küreye bakarken
Gözlerim, yıldızların kıvılcımlarını kırptı
Ant olsun.., Seni hatırladım, kuzu kuzu
Kırmızı titredi ve nurun bana göz kırptı
*
Şöyle bir misal getirip hayallerimizde
Cenneti yeniden kuralım mı dersin! ..
Sen bana huri be sana gılman.,
Nefes almadan bozulmasın diye.,
Öylece duralım! Duralım mı dersin?
*
Gece yürüyüşümü bu bedensizliğe sürünüşüm
Sür manşet nefretine duçar olmuş, sefil görünüşüm
Ya yeni diriliyorum, yada yıl dönümüdür çoktan ölmüşüm
Halbuki, ben seni bebek tebessümlerinde görmüştüm.,
*
Ben seni bir fırıldağın pervanesinde de görmüştüm
Saçlarını sıfırdan alarak çaresizliğe tuzak kurmuştun
Makberin soğukluğundan sineni çekmek isterken
Sen naçiz edanla, gönlüme gürzünü vurmuştun..,
*
Öç alan ızdıraplardan boğulmaya ramaktı
Çiçekleri dikenlerle derleyip, başına taç edip taktı
Hani demiştim! Nigar, vakit uyanık olma vakti
O bir hışımla, bütün gemileri yakmaya kalktı
*
Sen yine umutları bin parçaya bölmüştün
Oysa, imdadıma yetişen masum gülüştün
Azarlanmışlığımla, ellerimi Yaratana açtığımda
Sonra yine., Sen avuçlarıma düştün...
*
Ne kadar kanamışım meğer.,
Ucunu bağlamadığın sargılarımla
İrdelenmiş beklemeleri yaşarken
Sen yoktun, yokken bile.,
Hep seninle kalmışım...
08.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gül ve diken.,
Gül ve diken.,
Hasbi hal ettiler bu gün
Ayça Gündüz’le sırt sırta, bir iken
Mehtabı temaşa ettiler, bu gün..,
*
Gündüzün sardığı mavi, lacivert gece
Güldü, yüzündeki şalı kaldırıp attı bu gün
Aguş unda rengarenk güller deste, deste
Goncalar gamzede gürledi, açtı bu gün.,
*
Gözleri gümüş vari, söz kadife kumaştı
Toprak suya kandı, bereket taştı bu gün
Yüreğinde bin şifa, dost pek kadirşinastı
Yar kerem etti, mührünü açtı bu gün.,
*
Hayali aslından bir başka meşkin
Lale, sümbül çevresi köşkün bu gün
Ah! Yolunda yorulmak sevdadır aşkın
Canan, eşe dosta pek düşkün bu gün
*
Bin bir yılda bir olur böyle kutlu bir gün
Hatıra naza değil,, Kalbe düştü bu gün
Muhabbet bağından., Gül’ü muştu gün
Gözün aydın gönül., Gün işte bu gün..,
…
10.03.2005
'Sevildiğini bilenlere, ithaf olunur! '
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Güle güle demem,
Ruhumu kuşatan, hasretinleyim
Fevri kararlarla, gitme sevgilim
Geceler doldu gel, kasvetindeyim
Bana böyle zulüm, etme sevgilim
*
Gündüzler ızdırap, gündüzler sırat
Gün doğmuyor artık, akmıyor Fırat
Gülün kaderine ağlıyor murat
Güle güle demem, gitme sevgilim
*
Anlatılmaz halim, lal oldu dilim
Latifeler ayaz, tutmuyor elim
Gönlünde esecek, bir kısa yelim
Bana böyle zulüm etme sevgilim
*
Yüzüm burkuluyor, gül budaklara
Yüz yıldır hasretim, bal dudaklara
Aşkını beledim, al kundaklara
Güle güle demem, gitme sevgilim
*
Yürümüyor deme, anlamam artık
Gel bu sevdayı terk etme sevgilim
Eller düğün eder, biz ayrı kaldık
Bana böyle zulüm etme sevgilim.,
...
Mehmet Sani Özel
07.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Güle güle.,
Ateşin renginde, alevi gördüm.,
Gözlerinde gezen, can evi gördüm.,
Oturup dizine, zülfünü ördüm.,
Bir küçük edaya, bin kere öldüm.,
*
Tut sevdayı aşkı, sar sarı güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle.,
Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle..,
*
Gül deren elleri, öpesin gelir.,
Kokladıkça gülden, nefesin gelir.,
Kevser ırmağından, su sesi gelir.,
Cennet köşklerinden, busesi gelir..,
*
Tut sevdayı aşkı, sar beyaz güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle.,
Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle..,
*
A be can yayla da, yaylamadın mı? ,
Tandır ateşini, haylamadın mı? ,
Aşka düşüp hasret, boylamadın mı? ,
Keşke deyip hoyrat, oynamadın mı? ,
*
Tut sevdayı aşkı, sar esmer güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle.,
Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle..,
*
Güller arasında, gül sen olasın.,
Gül bahçelerinde, Gülşen olasın.,
Gül alıp gül veren, gülden olasın.,
Gülden damla damla, Gülben olasın..,
*
Tut sevdayı aşkı, sar moru güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle.,
Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle..,
*
Gül tende gül çehre, mahcup bir perde.,
Gül derman olacak, her türlü derde.,
Güllü dikenleri, Gül bana ver de.,
Nefes almak ne hoş, gül olan yer de..,
*
Tut sevdayı aşkı, sar pembe güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle.,
Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle..,
*
Kısmetse kavuşmak, bir başka güne.,
Benim yolum firak, sen var düğüne.,
Kurban oldu ömür, bir kör düğüme.,
Pişman olmaz isen, son gördüğüne.,
*
Tut sevdayı aşkı, sar mavi güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle.,
Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle..,
14.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Güllere gülesin hicran.,
Kutlu bir diyara yolculuk mu var?
Ey gönül, gözün açık olsun dilerim
Neden bakışların nemli, neden yüreğinde har
Hafızamda gül gibisin, dikenini acısını silerim
Güle gülesin matem.,
Gelinliklere bürünmüş mabedine yürürken
Gamzeleri durmadan tomurcuklar bürürken
Güllere gülesin hicran.,
Eteklerin aklımı havsalamı peşi sıra alsa ne
Sen hazinesin, bir kaç akçe hatıran kalsa ne
Kucağımda dost bağının mizmanındın demetler
Buklelere tebessümden vurulmuş kementler
Yüreğinde vuslat aşkı, can çekişir ecir.,
Belki, Hac yolunda hakikat olur fecir..,
...
24.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gülnar
Gömü var yürekte
Aşka susamış ölmüş.,
Nefesine aldanır Korkum
Sevgiliyi yaşıyor sanmasın
Şirin yerin bülbülleri, Gülnar
Güllerin deresinde şakıyan
Gel gör ki, gönlüm bostan
Ne esirgenir ki, dosttan
Al götür, al senin olsun
Ardında hiç ümit kalmasın
…
Mehmet Sani Özel
14.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Günahını ödemeye varım,
Korkaklarla ürkeklere ifritim nazlı
Korkaklığını gördükçe, dost bildiklerin
Vallahi!
Şu kahpe nevraljilerim yinedir azdı..,
Yinele üzerime efsunlarını,
Başıma dökülsün mimiklerin
Bana çok görüyorsan ey dost!
Fesat karıştır dibine bucağına,
Sökülsün, çürüsün bütün diktiklerin.,
*
Alışkın olamadım dil yarasına
Ağızdan çıkanları gönül sanarak
Yılları ikmal ettim, yüzüme gülenlerin
Gamzelerinde gürleyen çiçeklere kanarak
Söylenmedik ne kaldıysa, ayıbı ak güllerin
Günahını ödemeye varım, cehennemse yanarak.,
Söyle, söyle de yok olsun sohbetin emareleri
Sesinde sükut bulsun, haykırış bülbüllerin
*
Sen ki kezzap! Sakın Hakka inandığını deme
Dersen itiraz ederim mahşerde, Billahi duramam
Yalanlarını sarar, sararımda yara bereli alil gövdeme
İncittiğin gönülleri bulur, karşına dikerim bi tamam
Dahası yok geleceğin, bir daha sana! ..
.........asla inanamam...
...
Mehmet Sani Özel
08.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Günaydın Edebiyatçılar.,
Günaydın Edebiyatçılar.,
Edebiyat gönüllüleri.,
Sevgi insanları.,
Hatır gönül ustaları.,
Dün; İstanbul Pere Palas'ta Sevgili Ahmet Özdemir'in sunumu ile
20 yıldır yapılagelen (her ay bir defa) Şiir dinletisi ve eğlencesine katıldım..,
Genellikle yaşı 45 in üzeri edebiyatçı ve emekçileri,
Emekli bürokratlar ve öğretmenlerimizin, üstatların iştirak ettiği
sevgi, ilgi ve muhabbet dolu bir katılımdı.,
Şimdiye kadar katıldıklarımdan farkı;
Oturuma katılan herkese bir şiir veya nesir okuma fırsatı veriliyor olmasıydı.
İlk katılanlar arasında layık olmadığım bir namla,
ismimin okunmasıyla mahcup oldum.
Hele birde şiir okumak için çağrılmam yokmu.,
Hiç mikrofon alışkanlığım yoktur!
Hem hazırlığım olmadığından hemde mikrofon tedirginliğimden dolayı
sadece değerli katılımcıları selamlamakla yetindim.,
*
Bütün bunlardan alarak, bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum!
Gazi Musatafa Kemal Atatürk'ün bir vecizesi var;
..olursunuz ama bir sanatçı olamazsınız.., diye.,
Kendisi sanatçı olmayanın edebileceği bir sözmu bu?
Biliyormusunuz! Çevremde, yeterli bilgi ve birikimi dahi olmadan
yaptığı edebiyatla ikbal peşinde koşanlar var.,
Acaba diyorum; Gazi Paşa'nın vecizesindeki
sanatçı tarifine uyuyormu bu şekil gayretkeşlikler..!
...
Sanal ve suni oluşumlarla gerçeğe şaşı baktırmak,
olduğundan farklı göstermek ne içindir?
Sözleşmeli, anlaşmalı puanlamalarla (guruplaşarak!) popüler olmak ve
bundan haz almak ne biçim bir duygu?
Hakkın, hukukun, adaletin ve edebin,
erdemin timsali ve temsilcisi olması gerekirken
bu ve benzeri güzelliklere karşı cephe açan,
dövüşen, vuruşan, kalp kıran,
hakaret eden insanlar sizce ne yapıyor olabilirler?
...
Sayın Edebiyaçı veya edebiyat sever,
'PARAYLA SAADET OLMAZ! '
Olur diyen kısa günün aldatması içerisinde yaşıyordur.,
Gönüllere hitap etmek ruh ister..,
Ancak erdemli olursanız bunu başarırsınız,
mal mülk ve varlık sahibi olarak hitap etmek siyaset işidir..,
Varlık olsa olsa iyilik ve güzelliğe varmak için iyi bir vasıta olabilir!
Tarih içerisinde sayısız samimiyetsizlik çöplüğü vardır.,
Olmadığımızdan farklı görünmeye çalışmak
asla bizi yüceltmez, bilakis aşağılar..,
*
Aşırılık her halükarda sadeliği bozan bariz sebeplerdendir.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yermek kötüdür ve övmekte dozunu aşınca aynı parelelde kötüdür.,
Gelin, Dili, dini, ırkı, milliyeti bir bütün derdi sadece 'SEVGİ! ' olan,
evrenselliğe haiz çağdaş bir çağrışımla
yazalım çizelim ve çağrışım yapalım..,
Artık Dünya, bir baştan bir başa bir gün bile sürmüyor!
...
Bunları yazan bir kimse olarak ben,
iyilerin sıralamasında en sonda olduğumu var sayıyorum..,
Sürçü lisan ettikse affola..,
Selam sevgi saygı ve en kalbi muhabbetlerimle.,
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Güneşin yorgunluğundayım
Ateş çukurlarında
Alev topları patlar art arda
Bir yamaca donatılmış şaibem
Yarı çıplak utangaçlığında şaşkın
Gurre-i garra hoşluğunda gözlerim
Kelebekler nefes taşıyorken dil yarasına
Sıçrayan kıvılcımlardan ip atlar ha bre
Suda kırmızı duran şu şavkın
Yalazları hayalleri yalar
İçi boş mu varsayılan
Avuçlardaki aşkın
Okyanuslar zehrine doyar mı dersin
Bayrak dikesin var gibi or hakim tepelere
Bir anaforun pençesinde kıvranırken
Yarı beline kadar batmış zaferin
Mütebbessim sormak isterdim
“Allah koyar mı! ? ”
Gönül hırsızları iz peşinde
Vadinin dinginliğine seda düşer
Hazırcılar haberdar bahane keşmekeşinde
Üşüşür galeyanın başına üçer beşer
Acizim ey yar, acizim külliyatında
Ne hikmettir binlerce cenin bir batında
Düşkünlüğüm hüzün çiçeklerine döl verir
Mahsusluğum Kıymet hanımın çatı katında
Çözemedim, ah o kadar çok yumak var ki
Çömelip dualar saldığım o meşhum lügatinde
Zevalde, güneşin yorgunluğundayım
Kim bilir, gül açarsın beklide
Yağmurdan sonra hemen
Bir ikindi vaktinde..,
Ne gel diye sim var
Ne hepten uzak ol benden
Mimiklerin yaz gecelerinde can arar
Bir içimlik hayat ol, bir kıyamet arifesinde
Atmosfer gibi, dolan mevcudiyetimi sar
Ne kadar acı bir bilsen adını görmek
Köle tüccarlarının ucuz tarifesinde
Umudum vahalara kör bakarken
İsterim ki sen yalnızca sen ol
İçeceğim..!
Maşrapama dol..,
…
01.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Güz gelesi gönlüme.,
Hey canımın cananı cehdi bırakıp.,
Bir sevginin seline kapılıp gelsem.,
Gerçekleşen rüyada yenilen rakip.,
Elleri ellerinde meşk ile görsem.,
Güz gelesi gönlüme yeri değilmi.,
*
Kör olmuşsa gözleri hissiyatımın.,
Dizlerinde güç derman yoksa atinin.,
Cetveli rakamsız bu garip asinin.,
Ben kendi düşlerimde kendime şahin.,
Gelesi gönlüme güz yeri değilmi.,
*
Gonca iken gülleri dalından alan.,
Küstürüp Mihmandarı rehbersiz kalan.,
Hasada gelende bağ tarımar olan.,
Haniyedir sarmalı sararıp solan.,
Güz gelesi gönlüme yeri değilmi.,
*
Ha de bir ruh üflede sineye buyur.,
Mağlubüm kalkale de ummana duyur.,
Tembih ettim kalbime mahşere uyur.,
Korkmuyorum İsrafil artık sûra vur.,
Gelesi gönlüme güz yeri değilmi.,
…
29.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Habl-ül metin.,
Karınca yuvasına bakan devin gözü gibiyim.,
Yüzlerce yıl öteden soluk alır nefes verir habl-ül metin.,
Bir sayhada amanım, inleyedururken dalga çukurunda.,
Kan kaybeden mecaza ruhuma, İlahi rabbim.,
Senden başka kim., Kim can verebilir? .,
*
İddeti lağveden hikmet.,
Müddeti saykıl aralığına sığdırmış.,
Sığ bir akılla bakabilsem., Bu gece.,
Bu gece Uhut’tan makberi Hamza ya.,
Bir avuç ordu, boyunlarında berat-ı hümayun.,
Her bire bir Burak ki, kevkebi kuşanmış.,
Meşhedin tapusu, eyerin terkisinde.,
Vakarı cümle, hayatını vakfediyor.,
Şüphe yok îmanın belki sinde.,
Bu ne ikram! .,
Şahadet şerbetini içecek olanlara.,
Ârafta gezinti var, mümtaz yerlere.,
Ve kerreten kullanılır, semada seyrüsefer izni.,
Sahabe hazır kıta, ilmek ilmek dokunmuş emlak.,
Kanat vurup konmuşlar, lafzı celalin düştüğü her yere.,
““Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de.,
insanların bölük bölük Allah'ın dinine.,
girmekte olduklarını gördüğün vakit.,
Rabbine hamdederek O'nu tespih et
ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O,
tövbeleri çok kabul edendir.,””
*
Kıyamla rüku arasında.,
Kırk beş dereceyim, ebkem cüssem.,
Korkusu inhisarımdan vicahiye döner.,
Secdeye düştüğünde ancak alnım.,
“Süphanerabbiyel âla” diyeceğim.,
*
Bu gece) mi?) leyle-i Berat.,
Nehara Arafat’tan Muzdalife ye.,
Badehu Mina ya, icazete ineceğim.,
Tövbe istiğfardan şallanıp, ruhuma.,
Nasuh u giyineceğim.,
*
Bir akın, cebeli nurdan.,
Bırakın yürüsün bedbinliğime.,
Kurtulsun gailem şaibeden, menfurdan.,
Bırakın, sehemin sebebine bakılmaksızın.,
Allah yarattı diye., Cehri cürümümle.,
Safa’dan Merve’ye koşarak ineceğim.,
Bu taş kalbin ilacı, emi Zemzem.,
Islanıp İsmail’in yıkandığı sudan.,
Şükrü nimet bileceğim.,
İbrahim’in kaidesi, kara taş.,
Hacerülesvedde, rüknüyemende.,
“Lebbeyk, lebbeyk allahumme” diyeceğim.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Teşrik tekbirlerine, avilane dolup taşarak.,
Çoğalasım var, taneden başak başak.,
*
Bu darda yaşamış.,
Muhammet’in (s.a.v.) mesajına.,
Muttasıl olan vesile, müşerref nesil.,
Selam sana kutlu ümmet ve Haremeyn-i şerifeyn.,
Selam sana Mekki ve Medeni Ahsen-i makbul yeşil kuşak.,
Selam sana imanlı sülale, ashabı kiram, alnı açık yüzü pak.,
Selam sana alemi İslam, “İkra bismi rabbikellesi halak.,”
Selam sana sefillik! ., Artık uyanmalısın silkinde kalk.,
Mağdurun mazlumun hali nicedir! ., Dön bir bak! .,
*
O gece berattır.,
Kabe’de vecd ile Kuran okunur.,
Günahların gazel vari döküldüğü an.,
Göz beneklerinde, hidayet nurunun dolaştığı zaman.,
Yaratıldığı gün gibi masum, mübarek muazzez insan.,
“Hel cezaul ihsan illel ihsan.,”
Güzel ahlak o değimli? ! .,
Allahın indinde din.,
Şüphesiz İslam..,
…
13.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hadi gel maziyi seyran edelim,
Hadi gel maziyi seyran edelim
Ben çocuk olayın sen muteber veli
Haki renklere salvo sitemlerini akıt
Ben taş duvarlarda yukarı bakan sarkıt
Salıver inleyişlerini kabaran göğsüme yürüsün
Sahra güneşe doymaz, kıymet bilmeyen değme sürünsün
Gece kaç gündüzü sardı bedenine de, bilmedin
Yalvarışlara inat, kestiğin daldan inmedin..,
...
Sineye çekeceğim seni, içim yara olsun.,
Adını şerbet koydum, olduğu kadar acı olsun
Çal ey bedii, madarayım makamı ab-ı ciğer olsun
Çevir ikbali tersinden şimdiye, koy ver çile dolsun
Sıcağında erisin havsalam, mücerret bakışların
Sen baharı yaşa, ben parmak uçlarında kışlarım
...
25.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hadi gel, tabuları yıkalım desem.,
Hadi gel.,
Tambura göz yaşı konduranım
Hadi gel, tabuları yıkalım desem.,
Naz tutar seni gelemem dersin
Sırtımda sakladığım güller
Üzerine serildiğim yeşil çimler
Kuru dallar ve susmuş bülbüller
Pür dikkat işveni dinler..,
*
Hadi gel..,
Aramızda aşılmadık sorunlara eğilelim
Hadi gel ucu açık beklentilere değinelim
Hadi gel, gel de feleğin çemberini çevirelim
Senin sana olmadığını sandığın meçhul eğim
.., Dokun! ..
Dokun ki, yüreğimden geçen bütün yolları
Söz! Sana çevireceğim..,
…
27.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Haklı olan ne kazanıyor?
Neler demedik ki,
Gönlünü hoş tutma uğrunda
İçinde aşırılıkları da vardır, serzenişlerin
Saklambaç oynuyoruz edalı kıvrımlarında sevdanın
En dip bucaklarda oluyor saklanışların
Görsem de görmezden geliyorum
Sevinip filizlensin diye aşkların
Kaç kez sona düştü?
Kaç kez inmelere maruz kaldı
Kaç kez yan yattı irkilip silkinişlerin
Ve hüsrana el verdi, umuda baş kaldırışların..,
Neler demedik! ..
Feleğin çemberini çizmiştik
“Seni Allah gönderdi..! ”............,
Düz bir satıhta hiç sönmeyen ışık
Bumudur sevmek?
İki adım gidemeden şiştik..,
Ya şimdi..!
Kaşın kara gözün ela.,
Ben baktım sen görmedin
Dahası, “... bir tanesin! ” demedin
.............,
Haklı olan ne kazanıyor?
Sen yaptın dedikçe dost
Yürekte orman yanıyor..,
...
28.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hala seni özlerim..,
Öldürmemek benim işim
Giderken kumda kalan izlerinde gözlerim
Usuma vurduğun kan rengi ibrişim
Duvarsızım arsızım evet
Hala seni özlerim..,
Ateşsin korsun dudağımda
Aheste yorgunluklar
Dirilmeye yatmış uyur kucağında
Deniz manzaralı bir cephe diliyorum
Mor badanalı köşk senin
Hangi bucağında?
Kökünden sözlerimi sökmeye arım yetmez
Haritalar çoktan çizilmiş a canan
Burası bana yaramaz diyerek
Tarihi karalamaya billahi
Gücüm yetmez..,
Iskaladım sanırsın
Göz bebeklerinden imgeler
Düğümlenip döşüne düştükçe
Halbuki her bir yok saydığım yerde sen varsın
Görüşlerimde seni yorumlayan simgeler
Ve buzdağı kaleler olurum üşüdükçe
Zira içimi ısıtan harsın..,
Tez dönmelerin havsalamda çürük çoğu
Terinin kokusuna aç güneş batarken yakın doğu
Öyle uzağım ki, biliyorum tanjantına
Geometriğimde çizgiler ip dolaşığı
Sen bir tas çorbanın başında tek başına
İki elinle tutmuşunda bir kaşığı
Yerden yere vuruyorsun
Hakikatli aşığı..,
Yorgunum dileyen müjde saysın!
Kuyruklu yıldızlara yar demekten yorgunum
Erenlerin yoludur yolum çileye eziyete cefaya dolgunum
Seni ışık bildim diye baktım güneş gördüm solgunum
Koy varsın benim kusurumu bana kalsın
Sen koynunda İrem bahçeleri olansın
Ben kaçanların peşinden gitmem!
Buyursun çağırdığın her kimse
Ardın sıra dolansın…
…
26.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hangisi aşk, hangisi sadaka? !
Hangisi hoş, şu köfte hor hallerin!
Tüm aldanışlara yüzümü hilallerim
İnsan bu! Kör kuyudan su çeker.,
Sen döngellere o biçim tutkulusun
Sormak ne kadar klişe., Değimli?
Demedim., “Sen artık mutlu musun! ”
Ben artık demeyeceğim.,
…
Ellerinde., Minyatür bir şişe.,
Nefeslerinde esans, hasretimle öpüşür
Ve ellerim yetmeyince sarılmalara., Üşür.,
Dilin dönmüyor belki, kıyametini anlatmaya
Yeni bir tavır çek, alakamı sıfırın altına düşür
Ruhun bedenin gibi değil..,
Her gelişin kör topal, yaralısın.,
Sorar mıyım! Yürüyüşlerin neden düşe kalka..,
Gözlerinde çevrelenmiş, haki halka
Hangisi aşk, hangisi sadaka? !
Bu son gelişin miydi, sahi.,
Artık demeyeceğim..,
…
17.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hani.,
Hani.,
Dost deriz ya birilerine
Acısını ah ile soframıza koyar
Kasavetini ekmeğimize katık ederiz
Hani yada düştükçe solardı da bet beniz
Derdini derdest ile dert ki, yağlı kement gibi
Kaldırıp takardınız hüznün posunu boynunuza
Hani yollarını özlemle süslerdiniz, cennete gider gibi
Yokluğuna yüksündükçe, Hasretini alırdınız koynunuza
Seni seviyorum dedikçe, yanardı içiniz kılçıklı biber gibi
Hani bir kuş konduğunda pencerenize
Mazisi çalkalanıp takılırdı kursağınıza
Hani sıcak bir yel dokununca ensenize
Hani canım, cananım diyebileceğiniz biri.,
Hani andığınız, sevgili civan kolunuzda
Hani özlediğiniz seslere aşina kulağınızla
Hani bir el sıcaklığını hissettirir ya size
Hani minnoşlar oynar gibi yumağınızla
Hani aç olurdunuz, bakmak için bir çift göze
Hani başınız barışırdı yaslandığı omuzla
Hani ciğeriniz yanmaya can atardı köze
Hani derdiniz, yabancı yok canım biz bize.,
Hani yürekler konuşurdu, ne hacet vardı söze
Hani arzular şelale olurdu önünüzde
Hani sitemden tebessüm alırdı gamze
Hani geceler çiçek açardı hep gündüze
Hani rampalar dönüverirdi çimenli düze
Hani dost dosta vardığında yüz yüze
Hani güller miras kalırdı son güze
Hani değişmeyeceğiniz simalar vardı, göksünüzde
Hani ölmüş aşklar filizlenirdi yeniden gönlünüzde
Hani yaşama arzunuzu beslerdi birileri, ömrünüzde
Hani adını andıkça dört dönerdi dostlar önünüzde
Hani? ..
Hadi canım, yüzünü Hakka dön artık
Hayaller döne döne başımızı döndürmüş
Hala düşlerde olan, bir sen birde ben kaldık
Halden bilene can kurban, de en son kim görmüş
Hoş, bir damla göz yaşına bin misli acı aldık
Hala aramakta nesi, vefa çok ecel görmüş..,
Mehmet Sani Özel
15.01.2204
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Havaya baktım,
Havaya baktım,
Kalbur üstü kalmış yıldızlara değdi gözüm
Görünen yerlere zan ile varır oldu akıl
Zar zor ulaşılan menzile boyun eğdi sözüm
Mesafeler katlanarak zarflara konulmuş
Zarif olmak gibi sun-i gayretlere mi battık!
Zora gelince şirin olma pahasına..,
Zerdali dalından rüzgara kement attık
***
Hayata baktım,
Kınından çıkmış kılıçlara değdi gözüm
Hatırına boyun eğilen günler ey.,
Sancısı tutmuş, kırk büklüm kıvrılır sözüm
Rüyaların sınırına varır gelir iğreti duruşum
Sudan çıkmış çamaşırlar gibi ıslak hükmüm
Ruhum iğne deliklerinden iplik geçirir
Yaşları kurutma çabasında mı geçecek ömrüm..,
***
Halkalara baktım,
Yapmayın derken, her nefeste bir gözenek öldürür
Yel ipliği bağlayan mollanın yosun tutmuş bileği
Kav’ından yaktığı ateşi yorganla zor söndürür
Armutlu tarladan bir kuru ekmek dileği.,
Eğmiş suyun başını, göbeğinde değirmen taşı döndürür
Kurtulduğu gün, dirilişi sanki Huda’nın bahçesinde
İllüzyona girmiş gibi köz yalar
Garip tavırlar sergiler, yerli yersiz zamanlarda
Yer göğe sarıldıkça azamet sur çalar
Ne bildi, ne bilecek, ne anlar...
Mehmet Sani Özel
14.06.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hayal tonlarında firuze,
Esaretli acılarımı kesretten alamadım
Yar dediğim yanılgılarda, ah yine yangın var
Gel sabret, üç beş güne bir öğünlük damadım
Eğip bükenin ellerinde bir şey, sandım ki var
Yap bozlar, hep o hayal tonlarında firuze
Yakınlarda değil mehil, yürek gibi
Ya kanarsa! Diye ürke korka
Yürürken, yalancı iklimlerin edasında
Yada gözlerim almıyor çünkü,
Görünmüyor çamın dibi..,
--Anlamamış..,-Nedir hikaye? Diye soruyor,
Sorguçlarında oksijensiz mi soluyor?
Yoksa gözlerinde meneviş, mor gölge
Bir bilsem, seni riyakarlığa kim itti
Sahi, var mı gönlünde..?
Kurtarılmış bölge..,
...
02.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hayat bu.., (makale)
Hayat, çoktan seçmeli çözümlerin olduğu bir imkân ve imtiyazlar bütününü sunan
zaman parçası olursa, ömür sorunsuz idame edilir. İçinde “acaba! ” ları olmayan
yaşam, her kalkışın her silkinişin bir neşe ve sevinçle sonlanacağına alamet yeni bir
başlangıç olur ki, böyle bir yaşam tarzına çoğunluk sahip değilse ortada gasp, haksızlık
ve zulüm vardır demektir.
Sadece kişi ve kimselerin huzur ve refahta olması, sorunsuz hayat sürmesi;
Zelzelelerin, sel baskınlarının, toprak kaymasının, kış kar ve fırtınaların ve kavurucu
sıcakların olduğu bir dünyada mutlu azınlığın saltanat sürdüğü anlamına gelir. Hem de
ezilenlerin hakkı gasp edilenlerin, iradesi lağvedilenlerin, sömürülenlerin, zulme reva
görülenlerin çektiklerine duyarsız kalınır. Ki, çaresizliğinden, ölmemek için bir dilim
ekmek çalanların aşağılanıp itilip kakıldığı ancak diğer yandan modern ve çağdaş
yöntemlerle envaiçeşit metotlarla, kılıfına uydurarak devleti ve milleti soyanların göz
göre göre, şerefyap ve onura edilmesi, akıl ve irade sahiplerini düşündürür, üzer adeta
kahreder.
Fırsat eşitliğinin imtiyazlı taraflara peşkeş çekildiği, kayırmacılığın hüküm sürdüğü,
rekabetin korunmadığı, haklının ve hak edenin kollanmadığı, ihtilalci cürümlerin hoş
görüldüğü, suçluların Salı verildiği çevre ve ortamlar., Hakkı bilip tavsiye edenler için
bir imtihan vesilesi olduğu kadar, vicdanların ezilip yara alarak kanadığı, sızladığı ve
Yaratana sığınmaktan başka çaresinin olmadığı, insanın içini karartıp daraltan talihsiz
zamanlardır.
Şartları varlık ve dirlik sahipleri tarafından belirlenen yaşam şekli, üzerine hayallerin
veya hakikatin biçtiği gömleği giyemez, dar gelir. Akıl, ruhtaki verimsizliği ve
hoşnutsuzluğu sezdiğinde mantıksal cevaplar bulmaya çalışır ki, neticede mevcut
duruma bakarak tatmin olsun. Bunu yapamayan, başaramayan yeti işte o an
meçhulden ve sır’dan acabalarına denk düşecek manevi ışık ve nur arayışına girer.
Hemen her şeyi sorgular. Düzenli veya düzensiz, sıralı veya sırasız bir sorgulamadır.
Ben o veya onlar, ne neden veya niçin ve saire şeklinde sürer gider ki, bütün bu
girdabın başlamasına asıl neden, çarpık gelişme, haksız tutum ve davranışlar ve adil
olmayan uygulamaların bazı mahfiller tarafından korunup kollanarak yürütülüp
yaşatılmasıdır.
Hâkim olan akıl, bireydeki duygusal gelişmenin ve maddi imkânların yolunu keser ve
yaşama hakkını sınırlar, kurallar koyar, benimsediği şartlara zorlar. Zevk ve sefa
tiryakilerinin terkine maruz kalmayan imkân vesileleri, güçsüzler için erişilemeyecek
olanaklardır. İtelenip ötelenen kitleler, irade ile buluştuğu her noktada ve bilinçlendiği
her safhada, dirildikçe kin ve intikam doğurur. Terör ve anarşi olur.
Çağın ve medeni imkânların vermiş olduğu zenginlikten, refahtan bilim ve tekniğin
nimetlerinden, huzur ve saadetten mahrum ve yoksun kalır ki, biraz inancı olanlar
zihnini kaderci bir tutumla muhasaraya alarak bir ümitle sürdürmeye çalışırken, başıboş
gelişen beyinler önlerine ne gelirse hakaret edip saldırmaktan geri durmaz ve
arlanmazlar. Benliğini ve nedenleri sorgularken, yaratılışı irdelerken, acabaların
eteklerine tutuşarak cevap aradıkları zihinsel boşluklara düşer orada bocalar, saçmalar
ve kendi gerçeklerine ayan beyan küfrederler.
Aşk nedir?
Kişiye münhasır cevap ve yorumların pervasızca dizilebileceği bir kavram değimlidir?
Kalbi kavli sorumsuzluklarla atan, edebi bir yerlerden yamalı, terbiyesi yarım yamalak,
nerde kelepir fırsat görmüşse sırtında asalak olmayı en harbi uyanıklık sayan izan ve
www.antoloji.com - kültür ve sanat
anlayış, tanrının cinsiyetine sulanan, inanç ve kabullerin, kutsalların aleyhinde pervasız
sözler eden (sözüm ona) insanlar ona ancak orgazm anı derler. Bunlar veya bu anlayış
olmalı! Bir saatte bir metre kareye düşen yağmuru bile sorgularlar. Depremlere isyan
ile Yaratıcıya ve onun tebliğ silsilesi olan peygamberlere bile ileri geri, isyankâr, inkârcı
hakaretamiz sözler ederler.
Aşk, sanat, edebiyat ve siyaset bumudur yoksa insanın idrak ettiği veya edebildiği
kadar kavramış olduğu güzelliklere, tatlılığa, meşru olan tada, sanatkâra yaratılışa
yaratandan ötürü duyulan hayranlık ve bu düzeydeki samimiyet ve dürüstlük müdür?
Kim kendi gibi olmayanı kendine benzetmeye çalışıyor ve kendinden olmayanlara
hesapsız hakaret etme hakkını kendinde görüyorsa ona yazıklar olsun. Kendisine ve
kendisinin veya başkalarının kutsalına saygısız, sorumluluk hissetmeyen tanrı tanımaz
düşünce, tecavüzkâr aforizmaları inkâr ve küfrettiği ettiği insanlığın beyninde
edepsizlikle sulandırıp yeşertmeye çalışır.
Hayat bu(ysa? ..) ..,
İnancı ve ırkı ne olursa olsun, insanlığa hakaret edenleri telin ederim. Ve yine ırkı,
milliyeti, meşrebi, dini ve mezhebi her ne olursa olsun hakkı tutanları saygı ile
selamlıyorum..,
06.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hayat türküsü.,
Hayat türküsü.,
Her an her dilde durmadan.,
Can suyuna umut ve hasret katarak.,
Bütün müzikal makamların eşliğinde.,
Muasır medeniyetin kırık beşiğinde.,
Ağlamaklı eda ahu zar aksanıyla.,
Mütemadiyen okunuyor..,
*
Ay’ın dolunay olması.,
Güneşin gönülleri ısıtıp dolması.,
Kutup ayılarının altı ay inlerinde uyuması.,
Zelzeleyi hayvanların önceden haber alıp duyması.,
Hakkı ikrar etmekten kaçan, sözde babayiğitlerin susması.,
İmkansızlıklara boğulan fukaranın kıvranarak kan kusması.,
İnsanın, inancın, imanın, iktidarın sevginin ve aşkın hası.,
Gariplerin,Zulümle, zorla elden alınan gurbeti sılası.,
Yandım Allah! Diyecek olanların ki, son nefesinde.,
Dudaklarını ıslatıp, kelimeyi tevhidi telaffuz.,
Ve Cenneti, Cemalullahı temaşa ettirecek.,
Kenarında, “Her nefis ölümü tadacaktır! ”
Kitabeli, turunç Zemzem tası.,
.., Kime dokunuyor..? !
*
Bize göre.,
Dünyanın her yüzü mescit.,
Peygamberlere ve getirdiklerine.,
Nebiler silsilesinin tebliğiyle verdiklerine.,
Meleklere ve Kitaplara iman etmek esastır.,
“Resuller arasında bir fark yoktur! ” Vahyi nastır.,
Her can İslam fıtratı üzere dünyaya teşrif eder.,
Soludukça her kimse o, cüzi iradesi doğrultusunda.,
Yanlışı doğruyu seçer ve hayrı şerri kesp eder.,
Kişi ilimden fenden nasip dar, kişi derbeder.,
Kişi var hocadır, kişi vardır keşiş peder.,
Fark Allah indinde, sanki ne fark eder.,
En büyük mucize., İnsanoğlu insandır.,
Doğarken soluna kamet, sağına ezan.,
Ölüm haberine sala, ölenin ruhuna.,
Dirisine olduğu gibi, Kelamullah.,
Kuran-ı Kerim okunuyor..,
…
07.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Heme ez ost.,
Bu gün bana gel, bendeki levlâk em.,
Bir lahuti aralıkta eflaki toparlayıp nûş edelim.,
Hani sorduğumda demiştin ya laedri, malem ya’lem! .,
O lafzın belini kırıp, azcık konuş edelim..,
Koy makalidi mehel sinmezde kalsın.,
Koyu bir kahve misali, göz gözde kalsın.,
Sen ki, Nevbahar da şuh, usumu saran nihalsin.,
Nicedir özlerimde sohbetin, nükte nihansın.,
Bu gün bana gel., Gel bendeki levlâk em.,
Bir sisli ufukta haraç mezat, nûş edelim.,
Bu gün cana gel, vefa boylarından ruhum.,
Yüreği kan yapsın, muhabbeti yadırgayan güruhun.,
Teni ilkbaharı kuşansın, içimi kavuran ruhun.,
Tufandan sonra ilk yazı gibi, Hazreti Nuh’un.,
Nuşe de olsun., Bi tamam cümle alem.,
Bikrindeki söz., Laedri, malem ya’lem! .,
Ciğer közlensin., Azcık konuş edelim..,
Küfede, idrakine varmaya çalışan beden.,
Üfle, toz duman olsun, vuslata mani her neden.,
Süfre de “heme ez ost! .,” Vicahi meydan.,
“Heme ost! ” Biz bizeyiz, istemez heyban
Heva, nefsin ikliminde kurt olur be can.,
Cisimsizdir gelişin., İçime düştüğün an.,
Bu gün bu hana gel., Bendeki levlâk em.,
Yürek boşluğunda nur., Nûş edelim.,
…
29.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hepsi eli sopalı,
Ne kadar çok yalaka var!
Yar dibinde mevzilere kurulmuş
Kimin yükü yemiş, incir ayva ile nar
Hami’ye iltifat ki, güya asalete vurulmuş
*
Siga renkten renge girer, yol bilen olur
Sokulur desteye ser sinsice, hal bilen olur
Sende kimsin diye sorsalar, çok giran olur
Merkep sırtında arif, (!) semere kurulmuş
*
Süpürür mean piri, zağarı da peşinde
Sır tacirliğinde mahir, malaya’ni işinde
Sırça saraylardadır, akıl almaz düşünde
Oysa aba altından mahreme, vurulmuş
*
Fırsatçının elinde. namüsait hallerim
Ağzında sakız olmuş yıldızlı hilallerim
İnsan diye uzanır., Soğuk taşı ellerim
Hepsi eli sopalı, her köşeye kurulmuş
*
Betere behlül diyen, o iki yüzlü sima
Ak gösterdiğin yüz, sevdalıdır siyaha
Yaptığını inkarla, adımların günaha
Arsıza ikram, zehir zıkkım sunulmuş
…
14.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Her oturuş bir beyaz sayfa
Her oturuş bir beyaz sayfa
Her başlangıç yeni bir umut
Hep en iyi olsun isteği
Her zaman saklı düşünceleri şekillendirme arzusu
Hanidir, ben duygularımdaki meçhulü ararım
Hangi kuytu sitemin çentiğinde takılı kalmış
Hafakanların esrarına bürünmüş, bir küçük eda
Halden bilen dostun hatırası yaşar abadımda
Hatırıma düştükçe, kulaklarımda çınlayan seda
Hercümerç olur gönül, yada düştükçe o melül veda
Hey, selden arta kalan günün hediyesi hicran
Hilkat garibesi bu ben, Kırk büklüm acuze vicdan
Hiç kır çiçeklerine yaklaşıp, yanaklarına buse koydun mu sen
Hiç Kardelene yanaşıp yapraklarını ovdun mu sen
Hani, akşam sefasını utandıran ışık oldun mu sen
Ha o bülbülün hasretine dayanamayan gül gibi soldun mu sen
Hele can kendini saklamaz sesini ayyuka vurur
Helal mesude gönül, yaraşır sana hamasi gurur
Hamiyet tacı başta halhal bilekte durur
Hakeza huzura varışında yükselir semaya nur
Havasına kapılıp Vatan sayılır nice diyar
Hevesine düşen yürek, Aşkından bizar olup haykırır yar
Hadi beni bir misli kabil olmaz sürura alıp çekesin
Hakkın hududuna dek, tuz buz edip mücellaya dökesin
Hak bilensen, seni diyen kalp önünde eğilip çökesin
Hem gönül Kabe gibi, yaslanıp gözden yaşı dökesin
Mehmet Sani Özel
01.02.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hercümerç oldu gönül.,
Her oturuş bir beyaz sayfa
Her başlangıç yeni bir umut
Hep en iyi olsun isteği
Her zaman saklı düşünceleri şekillendirme arzusu
Hanidir, ben duygularımdaki meçhulü ararım
Hangi kuytu sitemin çentiğinde takılı kalmış
Hafakanların esrarına bürünmüş, bir küçük eda
Halden bilen dostun hatırası yaşar abadımda
Hatırıma düştükçe, kulaklarımda çınlayan seda
Hercümerç olur gönül, yada düştükçe o melül veda
Hey, selden arta kalan günün hediyesi hicran
Hilkat garibesi bu ben, Kırk büklüm acuze vicdan
Hiç kır çiçeklerine yaklaşıp, yanaklarına buse koydun mu sen
Hiç Kardelene yanaşıp yapraklarını ovdun mu sen
Hani, akşam sefasını utandıran ışık oldun mu sen
Ha o bülbülün hasretine dayanamayan gül gibi soldun mu sen
Hele can kendini saklamaz sesini ayyuka vurur
Helal mesude gönül, yaraşır sana hamasi gurur
Hamiyet tacı başta halhal bilekte durur
Hakeza huzura varışında yükselir semaya nur
Havasına kapılıp Vatan sayılır nice diyar
Hevesine düşen yürek, Aşkından bizar olup haykırır yar
Hadi beni bir misli kabil olmaz sürura alıp çekesin
Hakkın hududuna dek, tuz buz edip mücellaya dökesin
Hak bilensen, seni diyen kalp önünde eğilip çökesin
Hem gönül Kabe gibi, yaslanıp gözden yaşı dökesin
Mehmet Sani Özel
01.02.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Heyhat! .,
Yazın kırık esenliğinde.,
Yazdıklarınızın üzerine dökülüyorum.,
Sağlam bilirdim ipliklerimi, neşv ü nema koyunda.,
Derinliğin sessizliğinden olsa gerek..,
Heyhat! ., Sökülüyorum..,
*
Edebi, bir in ağzına yatırmışlarda.,
Bilge işinin ehli, yüreği avuçlarında aşkın.,
Sevgi ne kadar ciddi olsa da dolu yağınca boran.,
O gördüğün sevgiliydi; Şimşek çakınca değil.,
Bilakis, gün çavınca şaşkın..,
*
Sendeyse, dürüstlüğümü bana geri ver.,
Arkama bakmam, zevahir büsbütün senin olsun.,
Bir buruk temennim var ve ucunda umut asılı durur.,
Ne olur; Çilesi önemli değil vefalı bir yol göster!
Düşe kalka.., Şu külüstür yürüsün..,
Yürüsün de, yürürken mağrur âza.,
Yerlerde toza belensin, sürünsün..,
*
Hak yoluna.,
Hak yoluna inadım inat.,
Koltuğumda çaydan yoksun demlik.,
Rüya çayırlarında ot yolan, Firdevs.,
Gerçeğin yolcusu şu kepaze benlik.,
Adalet mi? ! Vadinin bir ucunda sen diğerinde ben.,
İğdiş edilen harem ağaları kolay anlatır, konuşur.,
Gergefte örnek çok, hangi nakış seni hatırlatır? ! .,
Önce ağlamalıyım, kuytu bir lahzada uzun uzun.,
Kamış kalemlerin mürekkebe battığı gibi.,
Batıp çıkıp beyaz sayfalara düşmeliyim.,
Hakkın elindeki imdada yüksünmeli.,
Halihazırda rahmet esenliği var.,
Billahi, yine iyilerden iyiyim! .,
Şu an, sadece.,
Mazlumları düşünmeli..,
…
02.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Heyhatname
HEYHATNAME
Metal uçlarında bir neoncasına parlarken elektriğin, kıl diplerinde dikenlerim biterdi
vefasızlığını her andıkça. Sonra karanlık ve ben o karanlığa her baktıkça bin bir şekle
büründürürdüm sana olan hasretimi de, içselliğimde yine bir biri ardınca
hesaplaşmalar, tezatlar, garip tevafuklar ve rampalara hız alan temayüllerim olurdu.
Hangisi, hangi eğilimim akla mantığa uygundu sanki, yanaklarını okşamaya uzanan
ellerime dahi ettiğin yangın feryatlarının külleri arasında boğulan yine ben
değimliydim., Ruhum fır dönerken gönül hoşluğuna rahmet bulutlarını çağırmaya sen
üzüm bağlarındaki kese kabartan hasatların hayalini kurmakla uzun ömürlü olurdun.
Hiçleri kazımaya çalıştığın anlar geldi aklıma, adressiz diye vuslat haritalarını bir gri
rengin havuzuna atarak matlaştırıyordun. Yüreğindeki yaralar hep bundandı.
Hatırladığında gamzelerine düşmeyen benekleri nefrete boyar olmuştun., Hafakanlarına
yalancı şahit arıyordun adeta ve bu afaki tavırlara tebessüm etmeyenlere sitem
kurşunları ile ateş ediyordun sen., Kaç yerimden vurdun bilmem bilebilirimsin, Gönül
tahtam kalbura dönmüş vaziyette tedrici atışlarından da dudaklarının hilalleşmesi
uğruna çileyi baht edinmiştim ardın sıra ben.,
Gül’dü şulen., Gül’dü o tabi dikenler arsında ancak tenine dokununca sancılıydı gül.,
Şafak ayazlarından endam alacak yerde kusursuz sevgiliye olan hasretin sabırsızlığı ile
zamanı ters yüz ederek kan tükürmüştün toprağa. Dolunay yerin ıslaklığını serin
vuruyordu boşluğun sessizliğine ve sessizlikte iliklerine., İncinmiş hamasetin kısık
ateşin sıcaklığına yarım gözle bakarken gün ışığı şifa olup kacaktı donmuş, üşümüş
yürek yaralarına. Pencerelerinde mis kokulu sarmaşıklar yüzündeki gülücükleri
bekliyordu, tomar tomar açmak için., Sen pencereleri kapatınca yapraklar döküldü
hüzünden., Yüreğinden gelen yanık kokusu sarmıştı bacaların etrafını, ahtın vaadin
kırıldığı andı o an..,
Dilinde patlayan kromozomlar, metalsi tatlara bürünüyordu, hayal koridorlarından
geçerken düş derinliklerinde eza ve cefa yorgunluğu ve sonrasında avuçlarında kalan
birkaç yakut birkaç mercandı bütün kazancın., Koyduğunu bıraktığın yerde bulmayışına
olan hayıflanmalar hangi hayra gebe bırakıyordu seni, gerçi sende bilmiyordum ama tez
zamanda bir ferahlığı doğurma hevesleri kuşatıyordu özlemlerini., İçinde uhdeydi cenin
ve bütün emelin kaldırıp atmaktı usundaki ağırlığı senin.., Gül bahçesine güz rüzgarının
serinliği dokunduğunda miladı olacak diye bekliyordu nazenin..,
Ölüden diri, diriden ölü doğar tıpkı hayırdan şer, şerden hayır doğduğu gibi.,
Önceliklerin ve olsun diye çırpınışlarındaki kabullerin seni ne kadar Hakkın rızasında
isen o kadar adam sınıfına koyar! Bu kaderin tecellisi dedikleri değil midir.? Elinle
yaparsın da (maazallah) gölgesinde dinlenirken üzerine yıkılır altında kalırsın. Aczinin
yumaklanıp her seferinde önüne engel olarak gelmesi, başını doğrultup dik
durabileceğin bir kubbede nefes alabilme iştiyakın, özlemin, hasretin ve geleceğin
huzura kesin tarihli randevu vermemesi seni ne kadar insanlıktan bıktırıp ta istifaya
zorlar ve bu ne kadar doğru bir hareket olur? Düşünüyorsan ölü ve diri olanın ne
olduğunu, hangi bahaneleri kanat takarak üstümüze vardığını keskin bıçak karakteri bir
kavrama ile idrak edebileceksin, şüphesiz.,
Kronikleşen sırlar, korkuyla sarmaladıklarımız olur genellikle de, üzerine varmaktan
kaçındığımız, canımızı yakacağını sandığımız suretlere bakmaktan hep uzak durmaya
çalışırız ve bu gayretimiz bizi bu sakıncamızla dargın dost eder sanki., İşte bunlar
değimlidir dillendirmediklerin ve dillendirmekten kaçındıkların ki, tıpkı kendini
www.antoloji.com - kültür ve sanat
saklayarak sağırlara seslenmen gibi.!
Sahi sen kimsin? ..
Bir nizanın sancısı sürür etmiş, göğse dar gelen nefes zarlarını yırtarcasına zorlayarak
zılgıt çeker ki, ufuklar titrer., Diğer nefesine dönüp bakacağın yerdeki boşlukta
gördüğünse sadece sensindir! Yani acıtan sen acıyanda sen.., Düşmeden önce düşmeye
ağlar gibisin yada ölmeden önce ölümüne..,
Kim ölüm meleği ile dost olmuşta ona kurtuluş reçetesi yazdırabilmiş ki, ona bedel
olsun diye yılanlı vadiden çıngıraklıların yuvasını bozmaya aday..! Kimin vatanında
ihanetler iyiliklerin karşılığı olarak bedel..! Ve kim o yaratık ki, aldığı karşılıkları sırf
elem ve acı üretsin diye midesine keseler.., Hem sen ne kadar geç doğduğunu
sanıyorsan o kadar geç kalmışındır kendini idrakte. Öleceğini bile bile, eteğinde diken
tohumları ile gezmek var ya fırtına ekmekle eş değerdir. Bir vakit bir gafilin bir kibrit
çakmasına bakar bütün varlığın ve seni mağrur eden sermayen birkaç dakikada küle
döner., Neden güllerle karşılamıyorsun siretini? Neden peşin kesmiyorsun huzura giden
makbulünün biletini?
Ruhu göçmen çadırlarında cezve etmek için mi bu ve bunca perişanlık yoksa..!
Cezveyle hatırı uzun ömürlü kahve sunabilmek için mi? İlle de hüküm ve takdir olsun
dersin der saadetten sırmakeş işlemeli post ve her daim yüzüne gülen onlarca dost..!
Ve diyorsun ki, vadeli çalışmayacağım düşlerimdeki taahhütlere! Teberru kabul
etmeyeceğim, ucunda takdirname yazılı değilse geçerli kaşesi ile., Her reddedişte
içime, kılıfıma döneceğim, döneceğimde her ölen aşka acılı, ahı feryat dolu, ıstırap
veren sancılı şiirler yazacağım., Öyle ki, kararımdan ger durmamak adına bir katran
kazanının kulpuna tutunarak kalacağım! Kalbi olanlar haklılık payımı ve peyimi versin
diye şartlandırıyorum abı gönlümü., Kaç ilmek var kim bilir seninle aramızda ve kaç
zamanı zayi eder kim bilir çözmek ve seni olduğun gibi özümsemek.! Atılan kementler
yakın tutmak varken uzaklığa sebep olmuşluğu ile ne intizar okur, bilmek için tercüman
olasım gelir bağlanan dillerime.,
Borcum aklımın en hassas yerinde çingene çivisi ile çakılıdır aslında., Ama ben ne kadar
onu hafife aldımsa o, o kadar bana eza ve cefa vermiş ve olduğundan çok ağır
gelmiştir. Şimdi aklımın ucu neresidir, hangi ölçü ve teknik bunu kestirebilir ki, bunları
düşünmek için çok ama çok geç kamış olduğumu bilmek bani diz kapaklarıma kadar
yere gömmeye yeterli ağırlıktır. İçerimdeki suçluluk kutup ayazında güneş
görmüşçesine esenliğin sanallığında çiçek ekiyor, göz yaşlarımla suluyorum.,
Sundurmam buz kesmiş! İçeceğim ve içesim gelen sadece senden gelecek olan bir hoş
seda ki, sanki sonrasında Kevser’e varana kadar hiç susamaz sanılarındayım.,
(devam edecek!)
Mehmet Sani Özel
25.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Heyhatname (II)
2. Bölüm
Duygularım, körpe kuzu edasıyla otlanıyor elan yeşil çimen çayırlarında. Tiynetim
uslanmış, başını vurduğu kuru kütüklerin verdiği acılara boyun eğmekten. Birazdan ne
olacağı hiç belli olmaz! Ama yinede üzerimdeki elin kaderime takdim edeceği hayat
sunumları her ne olursa olsun çekmeye hazır emre amade haldeyim. Fırtınamı kopacak,
tayfun mu patlayacak, yer mi sarsılacak bilmem ben bildiğim tek gerçek ölmediysem
mücadeleye, yaşamak için yaşam şartlarını hoş renklere boyamaya devam
edeceğimdir.., Yaşamayı beceremediğimden değil yazılı olanla yapılanın çeşitliliği, iki
yüzlülüğü beni yaşama yabancı, el yada yaban edendir. Doğru olanın bir çerçeve ile
duvarlara asılıp yanlış olanın durmadan, soğukkanlılıkla, pişkinlikle ha bre icra
edilmesidir beni sana yabancı kılan., Öyle ki, üzerime konan limitleri aşmamak için
gayret ve çaba gösterirken sağımdan ve solumdan gelenlerin yolu tıkadığıma binaen
sövgü ve el kol hareketleri ile beni geç meleridir beni sana geç koyan., Hiç düşündün
mü! Şartları koyanlarla, şartların altını oyanlar, disiplini bozanlar, kuyruğuna basılınca
borazan ve haksız kazanç için müddei olanlar kimler..?
Onlar senin matemlerini bir roman olarak okumayı severler, seni değil., Eğlencelerinde
ıskartaya çıkmış vakitleri varsa onu en iyi şekilde değerlendirmek pahasına tiyatrosunu
seyretmeye de bayılırlar., Söyle; Hangi gün üç beş metaya daraldığında o meşhur
sanat, edep ve değer otoriteleri gelip elinden tuttu da düştüğün çukurdan çekip
selamete çıkardı seni! Verecekleri bir ufak bedel karşılığında kırk türlü sağlam teminat
almadan eyvallah dedilerse bu çağ Peygamber çağı olmalı..!
İhmallerim salt adalete ters düşülmesin diye alınan ihtiyatların eseridir bana inan! Şu
pencere pervazlarına yapışıp kalan ah ve intizarlarım umut evimi ateşe verseler dahi
şahitliği ebede varacak kadar sağlam lahuti deliller olacaktır. Kaldı ki, hipnoz tedavisi
yapılacak olanlar ben veya benim gibiler değil aslında saman altından su yürüterek
çalıntı mutluluklarla sefa sürenler olmalıdır. Hal böyleyken hangi ilaç beni veya seni
iyileştirecek (ki, iyileşmekten kasıt onlara benzemekse) ve sevdayı ummana yayacak
gönül erleri edecektir..! Ruh (elbette elestü bezmin de aldığı söze istinaden) şeytana
esaretini vermediyse bunca malayanilikten arınmak isteyecektir. Kim bilir günde kaç
kez hakkın gerçeğine kement atma ihtiyacı hissi vukuu bulurda nefsine zor gelir,
görmezlikten gelir geçer., Şehir anılarıyla avunur. Köylülüğü bet sayar. Hatıratında
olmadık renkleri alır hafakanlarını fantezilerle boyar., Ruh elbette mahşerin mizanında
bütün bu çer çöp çirkinliklerini görmezlikten gelemez, gelemeyecektir! Ruh, rüya
perdelerinde hakikat yansımalarını temaşa ettikçe tez elden arınmak arzusuna iştiyakla
sarılmak isteyecektir ama yeter ki çok geç kalınmış olunmasın ve düşünlerinde
geçmişine baktıkça kirlerini görürsen, acilen günah çıkarmak isteyeceksindir..,
Hangi sevdayı kaç kuruşluk dünya nimeti uğruna sattın, kaç gönül ü kırıp zayii ettin
düşünebilir misim! Sen kendini yargılayabilirimsin? Yoksa ne hacet mi dersin.!
Yaşamayı becerebilmek iyi ve doğru olanı elinin tersi ile iterek üzerinde hakkı ve gözü
olanlara hışımla bakıp ta, ellerinde ve eteklerinde ne varsa alıp mal mülk edinmek
midir? Sen bu bedbahtlıkları yaptın mı? Senin yaptığın muhasebe varın üstüne varlığı
koyabilmek için faiz ve riba hesaplarından ibaret mi yoksa! Sende şu; (sizde) Kuş
kulübü, hayvanları koruma derneği veya sevgi locası ve sair yardım severler gurupları
üyelerinden misin! Ki, kapının önünde uyuz bir köpeği veya kör bir kediyi, yem isteyen
bir güvercini görmeyecek kadar körken.., Bu halinle yaşamayı beceremiyorum,
ölmeliyim diyebiliyor musun..?
Deniz diplerine akan eşyanın kini, zehri kutuplarına ulaşınca (hiç şüphen olmasın ki,)
kıyamettir! Ölemeyeceksin bu halinle ve kalıbında ıstırabı tadacaksın yudum yudum.,
Seni güçlü kılacak olan hakkaniyete muvafakatin olacaktı ancak., Derlerdi! Daha ne çok
www.antoloji.com - kültür ve sanat
şey derlerdi de, hesap ödeneceği vakit hiç biri bir işe yaramadı., Yalan, bütün çirkefliği
ile meydana gelince bir dizi geç kalmış pişmanlık inkar edemeyeceği şekilde ondandı.,
Bütün bunlar bir düş olsun kabul eder isek; An’ın içinde bizim için en değerli olan şeyin
ne olduğunu daha iyi anlamamıza içinde bulunduğumuz vakit değil de başka ne olabilir?
Orta çağ alışkanlıklarını cici leyip bici leyerek, medeni çağın yeni versiyonları gibi
takdim ederek, insanlığın saadetine fesat sokmaya çalışanlara yuh olsun demez misin?
Irk ve dil üstünlüğü hikayelerinden esinlenip gurur ve kibir üretenlere eyvahlar olsun
sizlere diyemez misin? Kulaklarını tırmalayan Afrika’daki aç çocukların ağlama sesleri,
feryatlarından rahatsızlığın metal müziği dinelemeye mi sevk eder seni.! Dengesiz gelir
dağılımı, haksız rekabet, hırsızlık ve yolsuzluk seansları, vur kaçlar, gasplar, el
koymalar, tecavüzler, zorbalıklar, güç gösterileri, savaş tamtamları bir ney sesi
hoşluğunda uyutabilir mi seni.?
Gözlerin neyi ve neleri görüyor bakınca! Komşunun tavuğunu çalan hırsızı rehavetin
bozulmasın diye “görmedik yahu! ” diyebiliyor musun vicdanın sızlamadan da sonra o
hırlı sana bulaşınca “yok mu bir Allah’ını seven? ! ” diye inleyebiliyor musun., Gözlerin
her göze baktığında muhebbetullahı görebiliyor mu! Gözlerin her yüze baktığında bir
gül resmedebiliyorken şimdi içinde huzur haleleri ile karşına çıkan herhangi birine
rahatlıkla selam verebiliyor musun? Gözlerin adaletin terazisi muhasebesi ile her gönül
e her yüreğe yöneldikçe Allah için, sığıp sıcaklık verebiliyorken şimdi o ısıyı ve sevgiyi
hissedip alabiliyor musun? Anlıyorum, gün geç tikçe bütün hakkaniyet değerlerini
vicdanına giydirmen zor geliyor zira dar geliyor, elbise bedene küçük geliyor..,
Gerçek şu ki, Hayat boyutuna geldiğinde her şey dupduru idi. Herkül vari kullanışlara
olan imrenmeler ve kısa yollara olan hevesler bu boyutu içinden çıkılmaz vaziyette
karmaşık etmiştir, nerdeyse..,
(devam edecek!)
26.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Heyhatname (III)
3. Bölüm
Eskici tezgahlarında üşüyen çocukluk oyuncaklarını, çaput bebeklerini düşün! Onlarla
oynayıp sevdikçe, sevindikçe gamzelerinde papatyalar gibi açardı gülüşün., Şimdilerde
çocukluk hayalleri ile katarlar dolusu geçiyor uykulardaki düşün., Günahsızdın, her
binlerce dünyaya değerdi masum ve makul o tabii gülüşün., Eskiyor değil mi! Her bir
anı hayallerine ve özlemlerine dokundukça siyah-beyaz resimler gibi özgürlüklere
varmak isteyen çocukluğun ve o temiz pak düşün..,
Önünü göremediğin zifiri karanlık gecelerde arkana bakmaya korkarken, öyle anların
vardı senin; Ölüm tek perdelik olsun isterdin! Sonra bir ari aydınlığa çıktığında yine kır
çiçeklerinden kalkan kelebekler kanatlarının altında umut dolu sevinçlerle yanaklarına
kondu. Rüzgar lehine esti bir boy, karanlığı hücre duvarlarından bir bilinmeyen yere
doğru iteledi, sürdü., Korkaklığının silueti bir lahza karşında hayal en beliriverince
utangaçlığın ak yüzünü allandırdı. Leke tutmaz nasıl olsa diyerek dalgınlığın üstüne
yıktın korkuya olan esaretinin semeresini. İz bıraktım mı diye düş derinliklerinde bir son
yoklama çekmeye cesaretini yokladın da, yakamozların parıltısı ay ışığında gözlerini
alıverince gölgene ve şüphene itibar etmedin..,
Soluğun sonsuzluğa doğru uzayan seyrini hiç bu kadar yakından ve muntazam
izlememiştin. Yerde ve gökte ne varsa önünü açıp yıkarak ilerliyordu mecrasına varmak
için her bir nefes. Bir ah! Binlerce megavat gücünde kuvvet birimini ifade ederek.,
Derken ilgisiz kaldığımız tonlarca sesleniş geldi aklımıza gayrı ihtiyari., Gem almaz
düşüncelerin peşinde paçavra gibi sürüklenip giderken, bir katre mutluluk için onlarca
imkanımız varken neden yararlılığımızı kullanmadık diye tefekküre daldık.,
Bendim o! Tüm köşe başlarına koyduğum yararlılık kapanlarıma ne fayda düştü acaba
diye durmadan koşan! İlgi it’in yal istediği gibi bakıyordu tamda göz bebeklerime.,
Beslediğimde beni geçiyor, bakmayınca eteklerimden çekiyordu., Ben çok daha çok
istedikçe sen elindekiyle kanaatkar kalıyordun. Ben küçüldükçe sen devasa oluyordun.,
Daha az istemeyi yoklukla doymayı bilenlerden öğrendin. Ruhun Ramazan ateşinin
yangısı ile kavruldu belki biraz ve Kadir (gecesi) aklına geldi..! Hakim tepeler aradın,
belki Seksen dört aya eşit düşen rahmet boyutunu görme yakalama şansım olur diye.,
Esmer bir buhran perdeliyordu ufuklarını da sen dizlerini toprağa vurarak oturup ellerini
Rahmana açtın…,
Tüm vahaların çöllerde mi ya Rab? !
Arşa olan yolculuğunda, kayboldu sandığım bir nafile duam eksik ihtiyat listesi ile
tarafıma geri döndüğünde sevincim üzüntümden birazcık ağır bastı. Kayda alınmasa
neden ikmali istenecekti ki! Süleyman’ın ordularından arta kalan rüzgardı bu çıkını bana
bırakan., Belkıs’ın gurbet olan vatanından bir ılık esinti ile gelmişti yüreğime., Hicret
yollarından Resul, Peygamber kokusunu alıp getirip gelmişti., Kime sormalıydım; Nasıl
kendim olmalıyım gayrı diye., Ümitlerim şanlı cihat buutlarındaki samimi tatlılığa
bürünmüşken nasıl bu güne dönebilirdim gerisin geri diye., Kime sorupta nasıl kendim
olacaktım..!
Çıkıdan bir tutam çıkarıyorum dışarı. Elimde mürekkebi henüz kurumamış aşk tarif
namesi! Okumakta zorlanıyorum., Bir taşra kentinin bahçesine gömüyorum ve tıpkı
Lokman’ın ölüm ilacını rüzgara kaptırdığı gibi ellerimle ehline emanet ediyorum o ulvi
aşkı.., Zira ben nefsimle iradem arasında o ilahi irtibatı kurup o lahuti iklimi
yakalayamadıkça aşk bana değil ben aşka zarar verecektim ancak., Bunca yalanların
arasında hangi gerçeği sah sanıp sırtımı dayayacaktım da riyasız olarak; “Ey
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hayrülbeşer! ” (Ey Yaratılanların en hayırlısı!) “Sana selam olsun..! ” diyecektim..,
Yayımı geriyorum,nefeslerimi göğüs boşluğunda hapsederek., Okumun ucunda bir
damla kırmızı kan! Hedefe varmadan bir canın canına dokunmuş gibi.! Kan diyor ki, bu
senindir halefin yada selefin değil. Diyorum; Söyle kanım, hangi cesur damarımdan
çıktın bu yere? Diyor ki; Bir yelkovan koşusuna akrebin yürüyüşünü ekle, al mazini de
yükle terkisine, vaktini Canab-ı Halikın bildiği bir ulu meleğin kapını çalacağı son
zamanı bekle., Belki acır erteler diye hiç ümidin olmasın sakın, ister Hint’te ol ister
Yemen’de, iltica edeceğin tek bir merkez vardır o Azrail^’in elindeki ilamda o, o okun
ucundaki kana kalemini daldırıp son noktayı koyacak, bütün yaşanmış ve
yaşanmamışlarınla, sırf sen rahat edesin diye…
28.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hezel
Mağrip, kuşun kanadında kar getirdi.,
Gönlüm üşümekte iken, nüşafe gün batımına.,
Bir peridir kinaye, masallardan kopup gelmiş.,
Bahusus bahtıma, mahcup bir yar getirdi.,
*
Her sözün siftahında.,
Hamdü sena eder, Rabbi Teala ya.,
Hadi canı şı’ra edelim canan, dedim de.,
Hakkı tutup yerden göğe şükranı kaldırdı.,
Kaşı envar-ın aşkından, çekilmiş ezher kalem.,
Başı nebile masumiyetinde,uzanır ta arş-ı âlaya.,
Ayn-el yakin vaziyetinde vuslat, hanende muallaya.,
Şan şöhret ün ödül peşindeyken cemaat, cümle alem.,
O neşteri kendi tuttu., Nefsinden cinsiyeti aldırdı..,
*
Ya ezel., Ya mahzun Hezel..,
Yaklaştıkça lağvolur bit amam havsalam.,
Ya beni de al çemberine, ya gittikçe çok tez gel.,
Yanlışlarım doğrulara mukayyet olmaktan bitap.,
Yine ayrılığa isyan doğurur, aciz alil gönlüm.,
Sadakate muhalif her ne halim varsa.,
Sana layık olmalıyım., Olmadıysam.,
Hasretim mimiklerine, ey nazlı lal.,
Kır şu gönlü., Vur başı, ez gel..!
…
25.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hicran
Ağlayan yürek yaş dolu yasta gibisin
Ah! de bu halinle mi dosta gidersin
Hangi zalim vurdu seni, Yaralı Ceylan!
Handikaplar içinde boğulmuş umutlar, karamsar
Hafakanlara tutunmuş derki yaramı sar, sar
Fevkin eşiğine düşmüş bir tatlı seda
Fecri kazib değil bu mübelliğ eda
Felek sen ne zalimsin dedirten veda
Fezayı bilumum karartıp etme elveda
Elekten geçemeyen onca hayaller
Lahuti ellerinde Aziz Allah’ın
Evla denecek gününü bekler
Kevser in cenubinde bir kutlu bahtın
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hocam, gürzün nerde senin?
Hocam, gürzün nerde senin?
Şu yüreğe bir vursana., Vur da..,
Bir an için “mefkarı mevcudat ı” bilmesin
Vur da, bir an için akılsız olsun gülmesin.,
Vur ki,iz kalsın idrakimin en derinliğinde
Durduğunda Zerdüşt zerrelerim.,
Hafızadan seni silmesin..,
*
Hocam, atının üzengisi var mı?
Atlasam, bir dost hatırasına hasretimle
Allah için..! Sıcaklığını hisseder miyim? !
Hile barikatlarından öyle yaralar almışım ki,
İllegal düşlerin, düşüncesinde..,
İnim inim inlerim.,
İşte bu kafur’un kokusu, ölümü hatırlatır!
İşte artçı ifadeler, dudağımda satır satır
İşte kursağımda kalan, gönlü kırık hatır
İsminle dolukur gözlerim, döşümü ıslatır
Son teneffüslerimde diyeceğim, yüzüm olsa!
Yurtsuzum.., Hocam,
Ne olur, beni düşlerine yatır..,
*
Hocam sizin dağların başı da, kar mı.,
Sizin sokaklarda çocuklar kör ebe oynar mı.,
Yüreğinizde sahipsiz, bir katre merhamet var mı?
İcabetiniz ikram olurdu, fukara sofralarıma
Mutsuzum., Hocam,
Böl parçala beni satır satır
…
14.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hoş geldim.,
Hoş geldim
Hoyratlığa sitem edip boş geldim
Bir kere girdim ya o kapıdan
Bir kerrat cetvelinden sıfırla birlikte boş geldim
Silinmişliğini gördüm hudutların
Kargaların gagasındaki dutların
Ağladığına bakarak umutların
Ahu feryat etmesine, ne demeli kutların
Ah vah eden ömürlerin arzu haliydi
Apıştıkça çağırıyordu., diye beni kurtarın
Buralar mı senin hayatın
Burada mı sırtından attı At’ın
Burada mı arşın sinesine dokundu heyhattın
Burada mı asakirin cihadı vatanı tutmadı,
Ve vatan kurtarma stratejin tutmadı
Neyine yaradı uzun vadeli karakollar
Toprak dediğin, karıştırdıkça ürünü bollar
Bir zamanlar Bağdat’a çıkardı bütün yollar
Babil’in bahçelerinde, imdi kim neyi kollar
İzin vermeyecektin., hudutlara tecavüze hünkarım
Masum yüzlere teveccüh ettikçe burkulur ârım
Yaktılar çıranı da kabuğunda söndü narın
Helal olmayan kazançta hüsrana döndü kârın
Ritmi yerlere batsın desisenin
Kerbela’da kan revan olan elbisenin
Hesabını hakka döndürüyor sanki cenin
Kaç mazlumun âhı ile Hak, devirdi tahtını senin
Hoş geldim.,
Cenneti vaat ederek boş geldim
Ceplerimde yağmur bulutları ile gürleyerek
Maskelerin ardında, müstemlik bir dost geldim
Elinde olanların ederini bilseydin keşke
O zaman sana “helal olsun be.,” derdim
Heveslenme, her yağmurun suyunda ıslanmaya
Yada, her güneşe üryan olup ısınmaya
Hercümerç olur ömür, yeltenirse
Hele ki., her gafletin yükünü sırtlanmaya
Özlemlerin yüzü vefaya bakmalı
Özledikçe dostu, çayda çıra yakmalı
Ölmeli hak için, önünde nehirler gibi akmalı
Öyle bir haykırmalı ki, Arşı alem dönüp bakmalı
Belkıs billur saraylarda, yakut mercan kakmalı
Âsasında uyuyan Süleyman, duyup yerinden kalkmalı
Ben girdirildim o kapıdan içeri
Belimde ibrişim kuşak, maiyetimde binlerce çeri
Kaderi belli, rüzgarın kuvvetiyle oturacağım yeri
Ve elvanı hoş edasıyla etrafımda olanca peri
Önüme, halı kilim edip serdiler sayısız nedenleri
Hoş geldim.,
Hoş geldin diyemeyenlerin bakışları şemsiyesinde
Seheri sepetledim, kuşluğun lezzetine muştum
Seferin yorgunluğunu unutup, serap’ın girizgahında uçtum
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sel oldu sevgi, seni gördüğümde cenahımda
Seğirtiyordu bakışların sohbet karargahında
Sudan bahanelerden mâkes bularak
Alnındaki çizgileri fark ettim
Aldırma diye sim geldi içimden
Ak’ında gözlerinin ışıklar vardı
Acı bir tebessüm ok’u, yüreğime saplandı
Acısına dayanamayarak abandım da,
Elime gelen., kırmızı bir gül fidandı
Güz gülleri gibi üşümüş hatların
Bir tatlı rayiha üfürüyordu kanatların
Seni yazmaya kalksam var ya.,
Uç ucuna bin bir sayfa katlarım
Kaldır şu matemi yüzünden ey lale
Kahtı ricalimi alsan ki kâle
Kasrı virane olmuş ahvâlde
Düşlerim duman gibi baş üstü hâle
Hoş geldim.,
Kollarını açacağını düşleyerek, koşarak
Boşu doldurmaya fırsatsız, koş geldim
Bulduğumu bereket sanıp coşarak
Buğulanmış gözlerime baktıkça coş, geldim
Baktıkça hayat çizgilerine, hoşlanarak
Aşkından müessir mecnunum, bir hoş geldim
Kuytularda kalmış sanıların gözünü bağlayarak
Kurbanlık olmaya hazır kınalı koç geldim
Kenarda köşede neyim varsa alarak
İstediğinde harcaman için sana borç geldim
İster ağdırıp tut elimden kaldır ayağa
İstersen çivili kuyulara at, müstahak kıl dayağa
İster başını koy omzuma bahar uyansın
İstersen ısıt içimi ciğerim yansın
Yansında yâr, hasret bitsin
Varidat vuslata inansın..,
Mehmet Sani özel
26.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hoş görümdesin.,
Hoş görümdesin.,
Havva ayağını ilk atalıdan beri.,
Hoşunun renklerinde tavusun telekleri sesin.,
İçimdeki kıpırtı, aşk hasret özlem ileri geri.,
Sanırım dalıp dalıp gitmeme sebep.,
Başımı döndürende sensin..,
*
Hey hata yolculuğum.,
Çoktandır dümensiz bir gemide.,
Hayaller gerçeğe küskün, her şey kördüğüm.,
Siluetini siretime kazmışken hem ide.,
O ışık ki, gözlerinde gördüğüm.,
Kederi söndürende sensin..,
*
Fener alayları, kaybolmaya doğru akarak.,
Benim o çaresiz! Ümitsizliğe kalmış bakarak.,
Saçlarında zümrüdün lifleri, başında gümüş tarak.,
Bakar mı arkasına diye sarmışken bedenimi merak.,
Göğsümde güvercin kanatları, yüreğimde uçurum.,
Uyandığımda ne göreyim? Şehir baştan başa kum.,
Desem inanır mısın? Sen git ben seni mahşerde bulurum! .,
Dev aynalardaki cüceyim ben., İnanmasan da bu, durum.,
Ey yangınlara sebep közüm, Ecmel Saliha iki gözüm.,
Hakeza, elimden tutup kaldıranda.,
Ve vurup öldürende sensin..,
…
10.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hoşça kalsın teessüflerim.,
Ufkumu alabildiğince kavradığında sis
Kara izleri ektim toprağa güle dönüşsün diye
Usuldan alarak üzerime çöktüğünde garip bir his
Kaldırımlar kırgın yollar dargın oldu vefasız diye
Sömürülmemiş bir tek isteriklerim kalmışken burada
Söz altın olsa neye yarar, sayılıyorken hurda
Şöyle bir aksanıma teveccüh et dur da
Şöhretin sancıları kıvrılır kırka şurada
Elveda sana.,
Elveda yakamozlara boğulan hüznüm
Ellerimle hatıranı gül budaklarına düzdüm
En olmazlarında bile sabrımın ağzını büzdüm
Sen mefkarı mevcudatı berzahtan süzdün.,
Neyi kime şikayet edecek haldeyim
Nevrim ha bre mora döner ahvaldeyim
Yine akar sulara bakar ve yine zülaldeyim
Yine vefa yollarında, yine pejmürde haldeyim.,
Hoşça kalsın teessüflerim.,
Elbet bir gün dosta varınca hasretimi inlerim
Koyarda başımı dizlerine dudaklarından döküleni dinlerim
Elerime el değdi mi diye sorsa, oda kim derim! ..
Oyunu olsun varsın hayatın, yadıma düşen yalancı umutlar
Yaşamaya devam kavuşmaya yürü yar, ayrılığı hainler kutlar
Biliyorum bende bir hal ve kuytular en ala mahal
Kurgulandım inzivaya, ne olur deme bana bu ne hal..,
Mehmet Sani Özel
11.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hoşuma gitti benim olsun.,
Bir yüzü edep akideleriyle donanık
Diğerinde muson var bütün sular bulanık
Kim bize “ciddi ol! ” derse işte o zaman yandık
Keza ömrü billah ciddiyetsizlikle sulandık
Cirbitli gözlerle köşke saraya bakarken
Tanjant mı hoşuma gitti benim olsun demek varken
Beyin bilgiye aç geçit vermez kapasite çok darken
Kisra yıkılınca ölen yine biz olduk altında kaldık
Komşu sabit olmayan bir suçtan sanık
Emanete el uzattık bir koyduk üç beş on aldık
Kazları çok cıyaklıyor diye azat ettik çayıra saldık
Allah rızası derken eyvah şeytana dost kaldık
Biri köşe başında durmuş malayani şeyler üretiyor
Diğeri zıpçık sırf nefsine hoş geldi diye avuçlayıp yiyor
Manzara yayla aşırmaya müsait bunu çok iyi biliyor
Hop ne oluyor dediysek bir ton hakaret aldık
Hoplama civanım korkar deprem oluyor sanırlar
Allah’ın sopası yok., İki namert gelir belinden kan alırlar
Acayip hareketlere huylanır sokak köpekleri bile hırlar
Candan dost ararken sevgiden yoksun(mu) kaldık..,
…
03.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hüküm isteyen sözler.,
Miracın mı var senin? .,
Mihriban, iki elimle kaldıramadığım.,
Uluhiyet mazisine dalmış yürek ve ufku.,
“Hafazanallah! ” manzarasına bürü ten.,
Gazabın içindeki nurdan katreler.,
Çağlayan ışık ve cavlan sensin..,
*
“La edri! ” dediğim.,
Hüküm isteyen sözler.,
Ne haddime ki, yerinden fırlasın da.,
Yüzlerce yıl öteden, Îcma ve kıyas.,
Arayıp bulsun., Şu alil gözler.,
Şuura banmış, ak bir hafıza.,
Dûn-perver himayesinde.,
Dü-dide neylesin ki.,
Sadece ahbaptan.,
Vefa özler..,
*
Bir veda daha çek.,
Akabe sırtlarında arz, küreye inlesin.,
Küllü dain, merkezinden sahibin sesini dinlesin.,
Dönüşü, gurbetteki sılaya olsun, gidişlerin.,
Böylelikle, lütuf sahibinden ikram.,
Ve ihtiram göreceğini bilesin..,
*
Gün bizi gelesi hayırlara erteler.,
Gülüp geçtiklerimiz, yada mehel sinmezlik.,
Olursa ayağımıza dolaşır, vuslatı vakarı erteler.,
Olursa ki, Sılairahim gibi yüz güldüren kerteler.,
Medarı iftiharımız olacak olan, kavi iman var!
Gücümüz Cüz-i İradenin ellerinde.,
Aşka bulanmışsa haletiruhiyen.,
Müjdeler olsun, belki m.,
Sadakatine mukabil.,
Seni oyalayacak.,
Kim bilir kaç! .,
Gılman var..,
*
Dön gel.,
Dön gel,kaçana merdan demezler bu alemde.,
Dön gel, şefkatine muhtaç sebiler vardır hanende.,
Dön gel de vakfe dur, Selatintuncina ya amin de.,
Arifesinde ramazanın, Yasin oku Hamim de.,
Dön gel, kıyamla secde arasında düşün! .,
Emri hak vaki olursa ancak.,
Haktır, hakka yürüyüşün..,
…
22.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hünsa.,
Felek zar tutmuş, sanki..,
Zor yürüyen hayat, titrek nefesli solur
Parmakları arasında, Sallayınca iş bitecek.,
Kim bilir..! Beklide merhaba diyecek olan.,
Bu sefer, ölümden sonraki hayat.,
...
O bir zamanlar kazan dibi yalardı.,
Hıçkırık kırıntılarına tutunup kalmıştı.,
Ecri, misline mukabil ilaveler olmuş ta.,
Bunca badireden oksijen almasını da bilmişti.,
“Bir bilen! ” Murat etmiş.., (olmalı.,)
Ecelle olan randevusunu, Azrail.,
Kim bilir! Kaç kez sildi..,
...
Zaman çemberinin dışına.,
Varıp geliyordu, düşe kalka düşünce.,
Berzahta bir arbede gördü, yaklaştı.,
Bir alameti farika gibi!
Yerlerde yuvarlanan hünsa..,
Çatlamış ar damarının kanından.,
Şehvet iksirini şurup etti, dediler.,
Devasa gölgeler, dağlara kanat vuruyordu.,
Çırpındıkça ruhsuz bedenler, kuduruyordu.,
Bu zelzele saikasında ayakta durmak, var ya.,
Mümkün mertebe değildi., İnan ki..,
İstifimi istihzaya alıp, irkildim.,
“Zehir adamı öldürmezmiş! ” Ta ki.,
Zaman ve mekan müsait.,
Doğru olsun yeter ki...
-*21.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hürriyet fırkaları.,
Hürriyet fırkaları.,
Dalga dalga özgürlüğe avunurken
Köleliği savunuyorlardı, sözde erkan
Batında., Henüz doğum sancıları varken
*
Yakın sebeplere sarkıtılmış kementlerle
Ellerinden tropikal çiçeklerden demetlerle
Sevgi sözünü kuluçka makinesinde türetmişler
Günü kurtarmaya çalışan ruhsuz, yüreksizler..,
*
Yürüsün, dünden bu güne ne değişti diyenlerde yürüsün
İnsanı emellerine alet eden güruh, yüzün koyun sürünsün
Kimin iki yüzü varsa, Hakka müteveccih olan görünsün
Yalancısı yalazlaşıp alev alsın, ateşlere bürünsün
*
Düşün ki, gök seni görmeyeceğim derse, yer biter
Düşlerinde Vatan erdemi olmayan civanmert, er biter
Rengini Huda’ya verir her tel, beyaza döner biter
Rabbim! Aşk olmayan evin bacası nasıl tüter?
*
Heyulada tilki görmüş, perem perem hindiler
Îmânın kayığından, imansızın sandalına bindiler
Onlar, hazarda kazibi sadık bir dost bildiler
Yağmur doluya çevirdi, taş yağıyor şimdiler.,
*
Canımız eza görürken nemrutun beşiğinde
Güneşi Tanrı saymamıştık, İbrahim’in eşliğinde
Kaç günü heder ettik, riyanın serkeşliğinde
İnsan çok pislik görür, karnını deştiğinde…
-*Mehmet Sani Özel
05.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hüzün yas evlerinde,
Hüzün yas evlerinde, hayat bulur
Lacivert güllerin teninde, göz yaşı
Üzüm havayı koklar, yaşayacak bağ bulur
Toprak rengine bezer, bağrına düşen kanları
*
Her istediğimin hayrıma olduğunu sanırdım
İstemezdim, istemeden kaç karıncanın belini kırdım
İstediğim huzurdu, istemlerden mi bunca kalaba vardım
İşte! Bakire bostan Cenneti, kırk yılıma karşılık aldım..,
*
Geçmişine hayıflandıkça elleri başımda, gözlerimde nem
Sen hep yüreğimde müşerref, şefkat pınarımsın bir tanem
Hiç bitmesin demeye dilim varmıyor, analı kuzulu bu özlem
Sekseni çoktan devirmiş canım, misk kokulu mübarek annem
*
Hicabımdan göğe bakınca, ağlamadığımı mı sanırsın.,
Sen dile yeter ki, Rabbim firdevsi ayaklarına çağırsın
Gönlünde olmak muradım, efsununla da efkarım dağılsın
Allah’tan başka bir sensin, sığınacak tek fakirhanem..,
*
Eyvahına düştüğünü görmemekti büsbütün çabam
Bir nevruz sabahında, rahmana yürüdüğünde babam
Emri hak vaki olmuşsa, dediler ki nedir bu gam?
Ah, Ateş düştüğü yeri yakar! Ruhun şâd olsun, babam.,
*
Bak yine yatsıya vardı, yarısı meltem gül tenli geceler
Dokuzu hayatta ama, o hala on’un ismini biden heceler
Dünyadan dar etmesin seni, Huda’ya doğrulttuğun secdeler
Duana muhtacım! .. Ver de ellerini yine öpeyim Annem..,
Mehmet Sani Özel
30.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Isırgan histerisi
Tende ısırgan histerisi.,
Ucu açık duygusal temaslardan.,
Sorguçları karbondioksit solur, metafiziğin
Hayal prensinin üzerinde, atlastan fistan
Arzular, esir kamplarında gezgin
Yer açar, geldiğinde kendine.,
Yürekte o, anlı şanlı düşlerin perisi
Kayıp aşklar serseri mayın, sevda sınırlarında
Kayıtsız sünepelerin kucağında patlar, renk armonileri
Papatyalar, özgürlük şarkıları terennüm ederken kırlarda
Haramiler yine esaretine almış, bütün kolonileri.,
*
Korku, ecelle hep barışık değimli..!
Kurtulmaya çalıştıkça bataklık kurur, sanılarda
Bir imdat çığlığı ki, tevhidi takrir edercesine
Bir dost selamı kalmış, üşür anılarda
Ağlıyorken, yüzü yere kapanmış,
… Secde edercesine..,
*
Havaya çifte atan, hayranlık melodileri
Yerde bedestenden azat etti, düşkün kedileri
Ütopya, sanal dağ silsilesi siluetinde.,
Pazarcı naralarıyla mırıldanır, en ivedileri
Siparişli tebessümler, başında paralanır
Simetrik kıvrımlar., Güya natürel biçimde
Sözler gayrı samimiyse, her birinde on kuyruk
Senin yanacağın yer., Mihrabım.,
Gel, cehennem benim içimde..,
…
01.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Iskaladım galiba.,
O bilmediğim hayallerin anahtarı
Hangi kapının üzerinde unutuldu kaldı
Handikaplarım üzerime yıkıldıkça anılarım
Zamanın soluklarından silkinip yerlere saçıldı
Iskaladım galiba,.,
Hedeflerim, terkedilmiş tapınaklar gibi heybetli
Ben mi sırtımı döndüm, onlar mı vefasızlık etti
Okunmamış kitapların yapraklarında hikayem
Korkutuyor, dönüp geriye baktıkça yüzüne
Isırgan otumu dokundu bir yerlerime ne
Islık sesinden tüylerim dökülürcesine
Itır kokusuna ram olduğumdan beridir
İpsiz sapsız hülyalara muştum ben
İlk hareketin ivmesine rikkat kesildim
Iskaladım galiba.,
Işıkların arasında, gri mavi tonlar uçuşur
İçinde açlık hissi olan üveyikler bunlar
Üşüşür hububat kırıntılarında buluşur
Hergele meydanlarında envai hengame
Safkan şaha kalkıp kişneye dursun
Seyisler, uyuz atın pazarlığına tutuşur
Birkaç parmak arasında, Bir pusula buruşur
Yollarda insanlar, akşam eve dönüş telaşında
Bilir misin, kaç akşamı sabahlara bağladım
Kaçamadığım gecelerin döşüne yaslanıp
Başım bulutlarda, göğe yönelip ağladım
Hanidir dönüşün, Hala ses seda yok.,
Iskaladım galiba.,
İki dağın arasında, avazım çıktığı kadar,
İşvemi haykırdım o muazzam boşluğa
Yalçın kayalar sökülüp gelir yerinden
Gelmeyen bir umut, birde sen kaldın
Binemedin, şu kırk yamalı soluğa
Iskaladım galiba.,
Mehmet Sani Özel
23.02.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Istırap düşleri.,
Ben iç eksenlerimde.,
Istırap düşlerine yattığını.,
Kahredip vefasızlıklara da, bala zehir kattığını.,
Ve hüzün sepetine, artık suyunu çekmeyen.,
Buruşmuş güller attığını.,
Bilemiyorsam., Yazıklar olsun..,
Hasta düştüğünden, harda olduğundan.,
Kuş uykularında hasret, özlem.,
Hayat memat arası zorda olduğundan.,
Ve her dalışta yarda olduğundan.,
Haberim olmuyorsa.,
Yazıklar olsun..,
*
Hissetmiyorsam seni, içime doğmuyorsan.,
Selam yok mudur sevgiliden diye, içine koymuyorsan.,
Yüreğindeki haber kapılarına merak edip beni sormuyorsan.,
Ruhunu okşayan sözlerimi zihninde hasıl edip yormuyorsan.,
Geleceği yoktur bu aşkın., Gözlerini ıslatma ağlama.,
Yazıklar olsun derim ancak, inlemelerini duymayan.,
Yaşamaksa sensiz geçen yaşadığım her ana.,
Hissetmiyorsam, yazıklar olsun bana..,
*
Şimdi bir dağın yamacında tahayyüllerim.,
Yüzümde alaca kar soğuğu, mukozalarımda lodos.,
Belimdeki çıkıda, kuru ekmek tuz biber ve minderim geven.,
Soruyorum kendi kendime, kaç kişi var hayatta nerde seni seven!
Bir beni Yaratan, bir ben, birde içime bağdaş kurup oturmuş olan sen.,
Sen vardın., Gözlerimden kainatın güzelliklerini bana gösteren.,
Teşekkür ederim., Baharı müjdeleyen çiçeksin, kardelen.,
Umutsun, içimde sıcaklık ve cennet kokusu veren.,
Vefayı takdir edecek, sevgiliye gül deren..,
…
19.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Işığa çık azizem!
Kısa dediğin aralıklarda
Kaç kez dünya yıkılıp ta,
Yeniden kurulur biliyor musun!
Arada bir başını kaldırıp ta,
Merhaba der misin bana?
Dünya başına yıkıldı sanıyorsun
Halbuki öyle değil, değil..,
Dar mekanlara hapsetmişin yüreğini
Yakınlara uzakların adını koyarsın, niye?
Reflekslerin buz odasında, üşümüş.,
Kim karar verdi de, siyah saçların ey yar
Kökünden sarıya dönüşmüş! ..
*
Kalabalıkların arasında yalnızsın, tek başına
İleriye giderken insanlar, vurup kıran insanlar
Geriye dönmene izin vermez, kim seni anlar?
Kilim desenlerine öfkeni işlemeyi düşündün mü hiç
Dün, içinde hicranlar dolu kale misali karşında
Kaldır başını, güzel bedenine atlastan gömlekler biç
Köz özünde değimli, içimi yakıyor dediğin?
Suçlumu arıyorsun, sen yaptın diyecek?
Arama, kendinden başkasını bulamazsın!
Közüne sarıl dostum merhaba de,
Kötüye ram olan korkaktır!
Kadere galip olamazsın..,
Kader olamadıklara değil
Olmuşa rıza vermektir..,
*
Doğacak onca erdem varken, ufuklarda
Ressam, fırçan ne durur kara kuruda
Diye sim var, kulaklarına değsin! ..
Sıhhat duru sularda, dibini göresin.
Durma ara, aşk hangi kervanın yükleri arasında
Sen ararsan, aradığını gün kararmadan bulasın.,
Güç mü lazım sana?
Başını koyacak bağıra mı muhtaçsın
Hangi iklimin ikindisine açsın
Gözlerim alamıyor latifeni
Işığa çık azizem!
Sen hep o aranan.,
Başlara konacak taçsın..,
Mehmet Sani Özel
06.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İbrahim’in çocukları.,
İbrahim’in çocukları.,
Kevni Kevser önlerinde saf.,
Avuçlarında kaynar hayat yolculukları
Ne istihza var, ne umuda af..!
*
Biz, dediler.,
Dünyada işimizi kolaylaştırmak için.,
Korkulardan emin olmaya olmuştuk bi taraf.,
Sırf saadetimiz uğruna ettik, hakkı huzura ihtilaf.,
İstisnalar kaideyi bozdu! Onca güzellik bertaraf
Derken, düşman göründü göze, beher taraf.,
Ta ki, idrakine vardığımızda;
Aman ya Rabbi,bumuydu Âraf..!
*
Hani Sen.,
Göze, göne bakmadan..,
Siyah beyaz, rızkımızı verirdin ya.,
Yedik içtik, aklımızın önünde yürüdük.,
Vurduk kırdık, adaleti yerlerde sürüdük.,
Harpler çıkardık, sefalete düştük süründük.,
Bizdik onlar; Halk içinde muteber göründük..,
Kimimiz Yahudi., Nasara velev ki kimide İslam.,
Havrada, kilisede ve camide, Hak dedik döndük
Mecusi, Budist veya dinsizde olsan.,
Halbuki., Bir dünya bir İnsan.,
İbrahim’in çocuklarıyız, biz.,
İshak ve İsmail’den sürdük iz.,
Musa, İsa ve Muhammet (s.a.v.)
Kevni Kevser önlerinde saf saf.,
Barış için geç kalmışlıklarımızla,
Hepimiz, tek bir Allah’tan..,
Af diliyoruz..,
…af…
-*20.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İçime doğdun, yeknesak.,
İçime doğdun.,
Burun boşluğumda cirit atıyorsun, şu ara.,
Hayat emarelerinin içinde, yaşadığımı hissetmem için.,
İlle de damarlarımda dolaşımlısın sen, sen o acayip farfara.,
Şizofrene giden tren, bir ara istasyonda durduğunda.,
Paranoya abajurumu çekip, ortalığımı loşa boyar.,
Göremiyorum, ellerimi uzatıp dokunabileceklerimi.,
Göz bebeklerim bir cepkenin yaka düğmesinde.,
Gönlüm Gülfam’e firar etmiş, çoktan.,
Ölü gibiyim., Biliyor musun! ? ,
*
Gök kırk yerinden yarılmış.,
Çatlaklardan üzerime hasretin akar.,
Ya dimağa gelen yanık kokusu, ciğerim mi ciğerin mi? ! ,
Vaktin en kör yerinde, birkaç buğday tanesine aç üveyik.,
Pencere denizliğinde camı gagalar, gerçeğe dön! Dercesine.,
Az ötede kuşlar, onlarca binlerce kanat kanat üstüne çırparak.,
Göçüyorlar, göçecekler belki yoksunluğunun ferah derecesine.,
Kafası ateşin bütün renk tonlarından alazlı mihmandar üveyik.,
Bilinmeyeni işaret edercesine, bir bana bir Allah’a bakar.,
Tahıl ambarlarına sahip olanlar utansın! Demek bana.,
Düşer mi.! Hayır, şimdi hakikate uyanmak var.,
Düşlerinin ağırlığıyla vagondan iniyorum.,
Tam uyanamasam da, bir yerlerde.,
İmdat çığlıkları olduğunu ve.,
Kuşların yem istediğini.,
Mamafih.. Biliyorum..,
*
İsmin okunuyor! , Dinliyor musun! ?
*
İçime doğdun, yeknesak.,
Aklım hayallerin dar geçitlerinde.,
Kurnazlığın kuru dikenlerine takılı kaldı.,
Kıl dibinden kopmuş, rüzgarın şarkısını söyler.,
Ben onu hiç görmedim, o beni nasıl benden aldı? !
Sınırları olmayan alemin en orta yerinde., Ceberût.,
Vasıtalar duyumsamalar gibi, hızlı ve çarçabuk debut.,
Göremiyorum, ellerimi uzatıp dokunabileceklerimi.,
Göz bebeklerim bir cepkenin yaka düğmesinde.,
Gönlüm Gülfam’e firar etmiş, çoktan.,
Ölü gibiyim., Biliyor musun! ? ,
…
16.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İçime döndüm artık
İçime döndüm artık
İliklere kadar işleyen yağmurlar,
Islatmıyor beni, şehvete bulanmış bakışlar
İçinde hilesi olan maskeli ilişkiler
Oyalı kanaviçe gibi işlenmiş romantik nakışlar
İstediğim olsun diyen kaş çatmaları
İzini sürdüğüm engebeli çelişkiler
İkide bir yüzüme vurulan sahte tebessümler
Üzerime yıkılan yalancı dostluklar
Ağır geliyor aksanıma
Söylemekten gına getirdiğim
Elveda demek bile fazla
İçinizde olmamak gibi hürriyetim varsa
İçime döndüm artık,
Yalnızlığı yaşıyorum
Tutkularım mı beni terk etti
Ben mi yenemedim karşı duran erki
Sormaktan yoruldum yıllara, neden ki
Bunca vefaya rağmen, reva gördün terki
Hasrete dayanamayan dağlar, taşlar
Hani o yürek yakan azim aşklar
Kuş uçurtmaya yarayan kuru alkışlar
Art arda gelen aldanışlar
Göz göze gelmekten kaçan eğik başlar
Batsın bu dünya dedirten, gözdeki yaşlar
İflas eden gönüller
İçinden çıkılamayan dertler
İntiharla son bulan hayatlar, peşin ölümler
İçleri boş, sevgi dolu sözler
Aklı, havsalası almayan bakar kör gözler
Bunca garabetin içinde
Bende insanım diyen, acaba neyi özler
İçinizde olmamak gibi hürriyetim varsa
İçime döndüm artık,
Yalnızlığı yaşıyorum
Mehmet Sani Özel
02.01.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İçime düştüğünde.,
İçime düştüğünde.,
Elimden tutan yok mu diye bağırırdın!
Yolların bir çayıra vararak bittiği yerdi, yeşil çimen.,
Siyah atın sırtından yerlere yayılmıştı, kainat sofrası dümen.,
Nimetin hazzına varmak için üzerine eğildiğimde, ben.,
Aldığım nefeslerde buhar oluvermiştin sen.,
*
Göz aldanması mı dersin?
Duvardaki tablodan fırlamış, inmiş.,
Eğersiz bir küheylan ve üstünde çıplak bir beden.,
Ve beni sefana yoldaş edecek mucize, hangi neden? !
Sıralı ağaçlar arasında toprak yoldaki rahvana safkan.,
Bir yudum mutluluğu deryaya çeviren sayha ve orman.,
O saatten sonraki yegane derdim, yine sensiz olmam.,
Yüksek uçurumlu kanyonların kenarında, heyecan dorukta.,
Nefes alıp vererek erittim, bütün manzarayı bir solukta.,
İçime düştüğünde, Elimden tutan yok mu diye bağırırdın!
Yolların bir çayıra vararak bittiği yerdi, yeşil çimen.,
Siyah atın sırtından yayılmıştı, kainat sofrası dümen.,
Hazzına varmak için üzerine eğildiğimde, ben.,
Aldığım nefeslerde buhar oluvermiştin sen.,
Düşlerimdeki vatanda, asude busen.,
Gün ışığına esir olduk şimdi, ben ve sen…
…
04.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İçimi doldurdun birden,
İçimi doldurdun birden
İsteksizliğim varken aşka
İstemeyerek bindim. İsmi sevda olan ata
İnanmak zor oluyor artık
İnsanlar kalpten, duygudan yoksun
İçimde fırtınalar kopmuş kime ne
İstiyorum diye değil, istiyorsan onu de
İpini tut yüreğinin boğazını sıkıver
İçinde bir alaka bulursan, koy onu sen dışarı çıkıver
İşte şimdi bakıver karşımda, gözlerimin içine
Gönlünde neler var, şöyle bir bir biçimle
İstiyorum diye değil, istediğin için de
İçinden geleni gör, Yüzüme dön fısılda
¾¾¾¾Ñ¾¾¾¾®
Bu gün seni düşündüm,
Bu güne dün, düne bu gün de diyebilirsin
Zira, bu aralar takılı kaldın içimdeki bir yerlere
İster misin içimdeki şifreleri çözeyim
İçimden geldiği gibi yazmak, işime gelmiyor olabilir
Sebebi, sırf macera olsun diye bir alaka doğmasını istemem
İşte öylesine, karanlıklara bakarım, gözlerine bakar gibi
Gölgelere yaslanırım sen sanarak aptal bir sakar gibi
Neden diyebilirsin, belki de diyorsun!
Bilmiyorum.,
Sende diğerlerinden farklı olan benim bulduğum ne
Eskitmekten korktuğum sevgili olmandan mıdır
Oysa göz kamaştıran, güzelliklere bezenmiş vücut değilsin
Tahayyülüm bu değil.,
Sen bir bedene sığmayacak kadar büyük ruha sahipsin
Sen seni hissettikçe beni dört bir yandan kuşatan narin kalpsin
Sen okumaya doyamadığım, okudukça tekrar başa geldiğim kitapsın
Sen var ya, Ağrıları unutturan içtikçe baş döndüren, sarhoş eden bir hapsın
Bunları biliyorum ve yaşıyorum.,
Peki söyler misin, sana aşık olan ne yapsın?
Mehmet Sani özel
18.12.2002 / İstanbul
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İçimizdeki canavar! (makale)
İçimizdeki canavar!
İşimiz iyi olunca etrafa gülücükler saçarız. İlmeğimiz kaçtığında ille de bir suçlu arar,
kafa göz yararız.,
Demek oluyor ki, iyi insan olabilmemiz için öncelikle ekonomik değerlerimizin doyurucu
olması gerekiyor ve bunun içinde, Müslümanlığımız, Gelenekçiliğimiz, görenekçiliğimiz,
töre, adet usul ve ahlaki kurallar gayet masum mazeretlerle ikinci plana itilip
ötelenebiliyor! Siz buna yeni dünya düzeni, globalleşme ve saire ki, ne derseniz deyiniz
hattı zatında (af buyurun) bal gibi samimiyetsizlik ve iki yüzlülüktür..,
Şimdi, Pakistan’da toplu ölümlere sebep olan elim bir deprem olmuştur! Yüzde yüz
insanlar vah vah derler., Ve bu deprem mağdurları için toplanan ayni ve nakdi
yardımları bir gecelik meydana koyunuz, ant olsun ki, o vah vah diyenlerden yüzde
bilmem kaçı fırsatını kollar şapur şupur yerler.., Ve ertesinde söven sayanlarla durur
aynı intizarı koro halinde derler.,
Aklıma geldi; Geçmişte yeni veya eski, para veya eşya belli noktalara ihtiyaç sahipleri
alsınlar diye temiz ve düzenli bir şekilde bırakılır ve ve kendini buradan almaya haklı
görenler edep ve erkan dairesinde ihtiyaçları kadar alırlarmış.., Şimdilerde masallara
konu..,
Hoca ders veriyor, dinleyenler pür dikkat, verilen bilgiyi ihdas ediyorlar derken edindiği
bilgiyi icra etme vakti geldiğinde birinci önceliği maddiyat oluyor. Nasıl mı oluyor? Bu
gün bir Devlet Hastanesine normal Vatandaş kıyafeti ile gidiniz, 5-10 dk. İçerisinde
sıranızı savmış olursunuz ama önce sayın doktorun özel muayenehanesine gidip bir
miktar ücret öderseniz sonra o Devlet Hastanesinin imkanları sizin emrinize amade
oluyor., Ve işin en acı tarafı amme kuruluşları önündeki kuyrukları ve oradaki
muameleyi görünüz, lütfen! (Ben, bu değerli meslek erbabını münferit benzetmelerden
tenzih ederim!)
Hemen belirteyim ki, bunları siyaset yapmak için veya şu parti bu parti iyidir kötüdür
demek için söylemiyorum. Bunları içimizdeki canavarı işaret etmek için söylüyorum..,
Biz birbirimize neyi ve neleri reva görüyoruz ve ondan sonra çıkıp ta nasıl nutuk atıyor
edebiyat yapıyoruz, bakar mısınız! ?
Hikayedir; Fatih, bir türlü düşmeyen İstanbul’un hikmetini (sırrını) araştırırken tebdili
kıyafet ile şehre girer müteaddit defalar.Bir gün bir esnaftan alış veriş ederken bir
ihtiyacını alır diğerini istediğinde esnaf komşusunu işaret eder! O daha siftah etmedi!
der.., Kıssadan hisse bunlar destanlara konu olmuş hikayeler ki, gerçek bize ne kadar
uzak veya ne kadar yakın, huzurlu bir toplum olabilmemiz için..,
Efendim, içinde bulunduğumuz iklim mübarek Ramazan., Cümle insanlara Allah hayırlı
kılsın., Ferden hiç kimsenin kusuru ve (maazallah) ayıbı peşinde değilim. Ama gelin
görün ki, bayramdan sonra bir çoğumuz yine eski ayıp ve kusurlarımıza ve
alışkanlıklarımıza döneriz. Soracak olursanız sözde ateş böceği gibi yanar söneriz.,
Yer yüzünde, kimin hangi din veya ırktan olduğunu sorup değerlendirmek, yargılamak
asla ve kat’a bize düşmez bu bizim değil Tanrı’nın (Allah’ın) işidir. Bizim işimiz içte ve
dışta muaşeret ettiğin her “insana gül ver, gül veremiyorsan gülüver! ” Anlayış ve
felsefesi olmalıdır..,
Bir hadisi şerifte buyrulurki; Toplum içerisinde yapmadığınız (kabul görülmeyen)
www.antoloji.com - kültür ve sanat
şeyleri yalnızken de yapmayınız..! ” Hani “Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi
ol! ”der gibi., Özetle bu örnekler çoğaltılabilir fakat maksat hasıl olsun ki, “Güzel ahlak!
” İnsan olmanın olmazsa olmazıdır, diyeceğim.,
Bir bey veya hanımefendiye, bir topluluk içerisinde sizin yazmak ve çizmekteki asıl
amacınız nedir? diye sorulsa velev ki sarf edeceği sözler aşağı yukarı bellidir. Sanattan,
hamasetten, insanın erdeminden ve sair güzelliklerden amaç ve ilham aldığını tevazuu
ile telaffuz ederler. Ama böyle değerli şahsiyetlerin doğaçlama bir sohbetinde bu
uğraşısından asıl amacının ün almak, meşhur olmak ve para kazanmak olduğunu
duyarsanız hiç şaşmayınız! Ve benim asıl eleştirmek istediğim bu gibi kimselerin bunu
yaparken (inanın) her türlü edebi değeri (af edersiniz) edepsizce kullanmasıdır., Bir
makalede, bir eserde düşünce ruhu olmadıktan ve onu üreteninde sahibi o kimse
olmadıktan sonra onun sanatsallığı nerededir ki, henüz bendeniz bunu anlamış ve
çözmüş değilim.,
Bir orkestra düşünün, başlarında şefleri yoktur (Bremen Mızıkacıları gibi.,) herkes
kendi makamını tutturmuş çalıyor ve aynı zamanda kendini öne çıkarmaya çalışıyor!
Demek ki tutturanlar oluyor da bu insanlar büyük bir gayretle ite kalka bir yerlere
gelmeye çalışıyor gayret ediyorlar. Diğer yandan bir flermoni orkestrasını başlarında
şefleri ile dinlediğinizi düşünün ki, ritmi ve ahengi dimağınızda hissedersiniz., Peki
neden bu yazın edebiyatının bir otoritesi yoktur acaba? Bakıyorum; Kimi isminin önüne
Ozan, kimisi Aşık veya Şair gibi akademik unvanları kendi başlarına gayet rahat bir
şekilde koyuvermişler., Helal olsun, kıskanmıyorum ama Allah aşkına bari hangi
otoritenin ruhsatı ile bu unvanları edindiklerini de (bir zahmet) yazsalar da bizde gidip
ellerine su dökmeye çalışsak.,
Şahsen benim iyi şiir veya makale yazamıyor olmam iyi şiir ve makaleyi seçemem
demek olmaz ki,”Üstat, bu nesirsinizde mana ve muhteva bakımından bir acayiplik var!
” dediğimde (nerdeyse) bir ton manasız sözün mirasçısı oluveriyorum otomatikman.,
Kimisi moderniteden ve kimisi divandan tümceler koyarlar dizelerine de, hiç
düşünmezler mi bunu bir okuyan anlarsa benim acemiliğimi görürse ne cevap veririm
diye? ! Zira bu tarz kendi kendini usta, profesyonel ilan etmekten başka bir şey
olmadığı kişinin müdafaasından da çok basit anlaşılmaktadır.,
Hiç mübalağa değil; Sinek vız dedi geçti., Yüreğim cız etti.., Sanki aynen böyle., Bir
dize yazmış ve altında 25-50 tane takdir ve tebrik yorumu var! Şahsen ben buraya bir
eleştiri yapmaya bile utanıyorum., Neden bu insanlar böyle! ?
Birisi özel mailime yazmış; Efendim, falan şiirimin altına koymuş olduğunuz yorumu
almanızı veya şu kısmı düzelmenizi istirham ediyorum! diye.,
-Neden? !
-Efendim, ben bu işte gayet ciddiyim ve bir yerlere gelmek istiyorum ve o nedenle
sicilimde böyle gayrı ciddi yorumlar olsun istemiyorum.., Diyor., Yorum sizin.,
Fazla uzattığımın farkındayım, özür dilerim., Şöyle bağlamaya çalışacağım; Her insan,
her kişi başlı başına kutsal bir değerdir. Bunun böyle olabilmesinin temel şartı insanlar
arasında dürüstlüğün ve ciddiyetin hüküm sürmesine bağlıdır. Bir yerlere layık olanlar
tabii bir gelişmenin neticesinde bu kazanımı elde etmelidirler ki, bunu yaparken asla
yapay, sun-i oluşumlara tevessül edilmemelidir. Gizli veya aşikare yapılan hile ve hile
ile elde edilen başarı, sahibine katiyen gerçek huzur ve erinci getirmeyecektir. Zira
vicdanlardaki su hep aynı, âri ve temiz bir kaynağın olmasını kabul eder.Hayırda
yarışılır ama hayır yaparken şerden yararlanılmaz! İkliminde saygı ve sevgi olmayan bir
yürek kati suretle erdemi, güzeli bulamaz.., Tavsiyem (acizane): Edebiyat zor
www.antoloji.com - kültür ve sanat
zanaattir. Sun-i çabalar emeği ve gayreti aşırı yük gibi alır ve gemiyi batırır ki, sahibi
açık denizlere açılamaz..,
Bilakis edip, şair ve yazarların toplumun dinamikleri olup edepte ve ahlakta,
adalette,samimiyette, gayrette, fedakarlıkta, sabırda uygunlukta toplumun öncü ve
örnek kişileri olmalıdır..,
Sürçü lisan ettikse af ola.,
Sevgi ve saygılarımla..,
Not; Cümle Edebiyatçıları, sanatçı ve sanatkarları ve diğer meslek guruplarını ki, bütün
insanları tüm çirkinliklerden tenzih ederim.,
12 Ekim 2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İçinde bin bir boğum,
İçinde bin bir boğum, gönül ferman bekler
İpi boru gibi içten delmiş geçmiş böcekler
İpi boynunda sevda, hükümlü idamı bekler
İçin için yanıyor, başı duman almış göcekler
İşte sana özgürlük! onu sen hep isterdin
İpek örtülerle sarılı altın tepsi gösterdin
İşrakta yada düştün, gönlüm bahar estirdin
İçin için yanıyor başı duman almış göcekler
İpliğimin etrafını sardı, sardı da böcekler
İmlik ata tuta işleyip kaftan örecekler
İsteme bismi özden can cananı görecekler
İçin için yanıyor başı duman almış göcekler
Mehmet Sani Özel
2001
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İki kişiliktir.,
Sakin sessiz doğa içinde
Sadedin bulunacağı o an gelmiş
Sevgili hortumu giyinmiş pervane biçimde
Açmış kolları pejmürde hale can gelmiş
Vaktaki ne hoşsun ey sevda
Kimse bizi görmesin
Bu aşk.,
İki kişiliktir!
*
Su, eylül divanelerine şifa akıyor
Sur bağrını delecek top güllelerine bakıyor
Şu merdan bir koca dağın yamacına çakılmışta
Vermem ele güne diye koynunda vuslatı saklıyor
Ve gece zifafı terennüm eder hali hazırda
Hiçbir aksi seda yokken bayırda kırda
Velayet cülüs eder pür meal
Bir tek haykırış vardır
Derki gel beni al
Vakıa bu aşk.,
2 kişiliktir!
*
Sahil denize dudak vurur
Kıskanır ardındaki tepeler kurur
Yer gök saf olmuş melekler alkış vurur
Sevda gönüllüleri ki, içtima ya selam durur
Tara yer bükümünde elvanı hoş huzme
O ay ışığından tül germiş yüzüne
Ve kahrı mecal edenle konuşa
Zaman mekan hep hoşa
Dahası hususi ahval
Aşk süt ve bal
Sadet iki kişiliktir!
…
09.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İki yüzlüyüz biz!
İki yüzlüyüz biz!
Kalbur üstü ifadelerin ardında
Kamış gibi sivrilikler kanatır vicdanları
Kanımızın sıcaklığı keyfiyete vardığında
Kazanç sayar okşar dururuz nefsi cüzdanları
İki yüzlüyüz biz.,
İlişkilerimizdeki hesaplar mugalata
Sözde saygı duyarız kişilere ve sanata
İş bitince bütün işlenenler olur salata
İşimize gelmeyince karar; Muhatap çürük tahta
İzahatlar, irili ufaklı menfaatten yana tarafta
İncilerimize dokunan varsa, takarız bir yafta
İki yüzlüyüz biz..,
Karşılıklı sohbetlerde misal, laylalom, belden aşağı
Kalkar daha ileri gider deriz, Benim neyim var elden aşağı
Dürüstlüğü namert sayar enayiliğe koyarız
Dişi sinek görsek, çırılçıplak soyarız
Edep haya nevinden ne varsa, dibini oyarız
Medeniyet namına mabedi, renkten renge boyarız
Koyarız, senide., Dünyanın kıçını elleyen muarız
Doyamadığın zevklerinle., Bir çukura koyarız.,
İki yüzlüyüz biz..,
İtiraflarımız galat, şüpheden izli
Niyetimiz suratımızın ardında gizli
Senin ne işin var ki, insanoğlu insan
Ah, tüh, vah keş kelerle bileşke eyvah ta.,
Sel gibi kükrer el gibi titrer eşe dosta
İcabına mucip, bağdaş kurar oturur posta.,
*
Mehmet Sani Özel
06.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İlanihaye sunum.,
İlanihaye sunum.,
İtiraf saatleri, tövbe kapısında.,
İstiğfarlar kırık dökük cam eşyalar gibi.,
Dokundukça acı kokar yürek kavislerinden.,
İtilip kakılmışlığımıza dayanarak yalvarırız.,
Tanrı bizi affeder mi! .. Acaba! Kuşkularımız.,
Kuytularda unutulmuş bir ecir, senet ararız.,
Ne zaman bir beraat mektubu okunacak olsa.,
Hemen kulak verir öncelikle kendi ismimizi ararız..,
Bir ilahi nida..!
“Siz sizden öncekilerin çektiğini çekmeden.,
Cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz..? ”
Tık yok, cümbür cemaat lal olmuş kekeme.,
Diğer cenahtan bir başka soru; “Ey ahâli.,
Siz hali hayatınızda kimi çok severdiniz? ”
Her göğüste bir resim afişe, ucuz pahalı.,
Denir ki, “Siz onların onlarda sizin.,
Gideceğiniz yere vize verdiniz.,”
Şimdi vuslattır, gayrı sona erdi.,
İşte muradınıza erdiniz..,
*
İki büklüm bir çekirge.,
İfade verir, şahadet kürsüsünde.,
Kanadımı falan kimse keyfi ve kasten kırdı!
Ve uyuz köpek ağlayarak ecelini anlatır.,
Filan beni Ağu ile zehirleyip öldürdü.,
Yetim derki, işte onlar hakkımızı gasp etti.,
Kimdi onlar emaneti namerde kesbetti.,
Kim kime masivayi nümayiş, meşk etti.,
Vesaik varakaları mazlumu mest etti.,
Konuşarak değil susarak., Susarak.,
Bir şeyler anlatmak zamanı şimdi.,
Bütün ömür tek perde, tam şimdi.,
Son perde göklere çıkarılan tagut.,
Zelil vaziyette, ayaklar altında.,
Bence tam da, tövbe vaktidir..,
Ağlama vaktidir, vakit şimdi…
…
06.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İldeniz,
Bak!
Sana ne diyeceğim ildeniz,
Sen bir çil yavrususun.,
Bense kanatları ıslanmış keriz
Sen muammaya atlarsın sürekli
Bense ha bire pusuya yatarım
Sen dikenler arasında süzülürken
Ben yerleri yırtar ortalığı bir birine katarım
Sonrası sefillik mi bilinmez.,
Semer olsam öyle ki,
Senden başkası atlayıp sırtıma binmez
Sırıtıp dururdum, güneşe karşı
Sıkışmış asabın çatlak bir yerinden fırlayarak
Zıpkın yemek gibi sevdalara tutkundum da.,
Hep seni kovalayarak hasretinden kurtuldum
İldeniz.,
Yine sıradan bir gün,
Bir vadinin eteğine vardık ta ikimiz
Kara çalılara takılıp kahrımıza biriktik
İliklerimizden ter boşalıp çözülünce dizimiz
Kabus bitecek gibi oldu, kimi zaman
Dar boğazlarda el uzattık, aman aman
Atlamaya taşları sürükledik, koca kocaman
Koymadı, kahpe felek çilemiz henüz dolmadı diye
Kar suyundan coşmuş dere boyuna düştük biz
Çileyi yaşarken çiy güzelliğin lahuti yerinde
Sorduk, neyi kime şikayet edemedik diye
Ah vah, tuh! Derken.,
Can havliyle kıyılara yöneldik
Yönümüz rüzgarda, soluklanmaya çömelince
Ta ki, ters taraflarda olduğumuzun farkına geldik
Yan yana olmamız gerektiği, gerekliliğine inandık
Baştan, birlikteliği çok mu kolay sandık! ..
Durumun vahametini ancak anlayıp sadede geldik
Az çok demedik, dere tepe eğri büğrü yollardan
İn aşağı, çık yukarı, kanyonlardan koy’a geldik
Kara in deliklerinin önünden geçerken
Kalplerimiz kuru gürültüden yaralanmış sanırım,
Kazılmadık yer koymamış, hazine avcıları!
Kıçı kırık umutların madarası kurtuluş,
Kaldır başını ey can.,
Kapısına vardığımız yer çözümsüzlük,
Ve hala durum kritik..,
Mehmet Sani Özel
18.07.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İltifat,
İltifat,
Letafet,
Lütuf, 'karşılıksız övgü, tatlılık' ölçüsü iyi ayarlanırsa işe yarar bir güzelliktir.
İyilikte ve kötülükte aşırılık her zaman çirkinliğe yakın anlamları çağrıştırır.
Bir kimseye 'Güzel' derken bile başına eklenen 'çok' kelimesi apaçık bir aşırılıktır.
Bilerek veya bilmeyerekte yapılsa, edebiyatımızdaki 'bol keseden atmalar! ' kontrolsüz
harcamalar, hemen her halükarda başımızı zora sokacak eylemlerdir.
Dolayısıyla; İltifata layık olmayan güzellik taşımayan insan yoktur.
Güzel olmayan insan yoktur.
Çirkinlik; Tavırlarda ve bu tavırları sergilerken gösterdiğimiz ölçüsüzlüklerdedir.
Az veya çok kişilerin arasında bir kişiyi övmek (hangi sebeple olursa olsun!) doğru bir
davranış değildir.
Vurgularımızda özellikle belirtilmesi gereken ve asıl övülmesi gereken, o kişini
göstermiş olduğu, sergilediği güzelliktir. Yergilerde de aynı kaide ve kurallar geçerlidir.
Zira, Sergilenen meydana getirilen her güzellik onu paylaşan her kişi içinde
yapabileceği, başarabileceği (insanlara mahsus.,) bir kabiliyet olarak algılanabilir
özelliklere haiz olması gerekir.
'Ben her zaman en iyisini yaparım! ' anlayışı, (hangi sebeple olursa olsun) anormallik,
dengesizliktir.
Toplumda biriliği ve bütünlüğü sağlamanın yolu herkese eşit mesafede adaletli ve
makul davranmak., güzel olanı baş üstüne alıp, çirkin olanı kendi karanlığına terk
etmektir.
Güzel olanın sahibi herkestir., Çirkine ise hiç bir insan layık değildir.
Az veya çok diyaloglarımızda çirkinlik üretmiş olsak ta yermemiz terk etmemiz gereken
o çirkinliğin tezahürüne sebep olan her hangi birimiz değil çirkinliğin kendisidir. Ancak
sürekli çirkinlik üretir bir konuma sahip olanımız olursa ve tedavisi mümkün değilse
kaynağı kurutulması gereken yada kötü kokular yayan bir mahfil gibi üzeri sağlam,
emniyetli bir şekilde örtülür.
Yani; Yaklaşımlarımız sevgi ve hoş görü ile çoğunluğun huzur ve saadetine dönük, orta
halli çizgiyi takip etmelidir.
Biz insanlar; Bir birimizi yermek dövmek, aldatmak için değil., Sevmek sevgi ve
güvenini beslemek, üretilen güzellikleri desteklemek çoğaltmak daha fazla paylaşıma
sunmak ki, Adil ve refah düzeyi yüksek mutlu, medeni toplumları oluşturmak için varız
ve var olmalıyız...
Olayları ve tavırları iyi ve güzel okuyan, yorumlayan ve bu amaçla üretenlerden
olmamız temennisi ve saygılarımla..,
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İmparator!
İmparator!
Küçük ayrıntılara.,
Büyük önem vermeyi ihmal ettiğinde.,
Tahtından ayrılma kontratını imzalamış demektir!
Uzun süren hükümranlıklar.,
Hep adaletle sulanmış, sabırla pişirilmiş.,
Sofranın etrafındaki herkesin, her olandan
Payına düştüğü kadarı ile yiyip doyduğu.,
Zaruret aşı (taamı) gibidir..,
*
Kim ki, haddi aşar.,
Zulmü ve zoru reva görürse.,
Sözde Kralda olsa, gerçekte zorbadır!
Zalimlerin vicdanları, yalancı baharı yaşarlar.,
Dini, dili ve ırkı her ne olursa olsun.,
Kişi yaptığından sorulacaktır! ..
Bu bütün inanışların temel değeridir.,
Din, mezhep ve meşrep değiştirmekle.,
Makam mevki ve mesafe kat etmekle.,
Mizandan, (hesaptan) muafiyet sağlanamaz!
Mesuliyet ve borç ifa edilmiş olamaz!
Ta ki, alacaklı en adi biri dahi olsa.,
Zararın telafisi, hakkın iadesi.,
Ve gönüllerin ihyası sağlana..,
*
Zan, hüsün ile beslenirse helaldir!
Şüphe, kaldığı kadar zihin de tahribat yapar.,
Hile, bir fesatlık metodudur ki, alçakların işidir.,
Sevgi, kişinin kendi hakkına sahip çıkması ise.,
Saygı, başkalarının sevdiklerine ve sınırlarına.,
Ve hayat, inanç ve değerler bütününü.,
Bir intizam ve hukuka riayetle.,
Aşkı, koruyup kollamak.,
Yaşamaktır…
…
20.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İnan Sensiz Olmuyor.,
Yeri geldi gecelere yar dedim
Yere vurdum topuğumu, yeter artık gel dedim
Yollar geçit vermezdi, yüzümü göklere dönüp
Yok dedikçe inadına, inadına var dedim..,
*
Ve sen gönül hoşluğuma oturdun Yar
Ne sende Hak tecelli etti.,
Ne bende bir beden var
Yinemi ayrılık, gurbet ve çile var?
*
Öyle ki, bu kış yine bir bahara gebe yar
Yıldızları parlak gördüm, bir hikmetli hal zahar
Bitmeyecek, dinmeyecek bahtımıza yağan kar
Yineledikçe coşar yürek, düşlerimde vuslat var!
*
Sen yoksun, hiç olmadın diye.,
Ben sana çok oldum, bu tezat niye?
Bir sevda tufanında borana kalmışız da biz
Boğulmaktan kurtulup, dost olamadık ikimiz..,
*
Doğmak, olmak gibi bir derdim var hazarda
Doğrulara ram olmaktan kaldı, hep bu baş darda
Doğrulup yüzüne bakmaya ramak kaldı da
Doğmadan battı güneş, yine kaldık nazarda
*
Hatalarımı aldım, hafızamdan indirdim
Haykırıp lahzaya, acılarımı dindirdim
Adını yasak edip, gönül kapıma bildirdim
Ah! Kim bilir., Anılarını kaç bedene giydirdim
*
Olmuyor., Matem, hüzün ve hasret.,
İnan sensiz olmuyor.,
Odalar duvarsız, evler bacasız, geceler buruşuk
Şehirler yollara küskün, Ve Sensiz olmuyor..,
05.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İniltiler toz toprak.,
Yüzünü hiç görmedim.,
Gözlerinde hava karanlık
Yüreğin sıcaklığı içini ısıtır şehrin
Dediler ey ahali şehri yar işte bu!
İçine düşülünce kara kuyunun.,
Tanınır sağırı körü topalı..,
*
Köze koymuş ciğerini yakardı
Kömür gözlerinde elmas ışıltısı
Köy ağlama duvarına yapışmış
Yüze göze bulaşan aşk hararet ve ısı
Hey nadan! Ne oldu gök mü karardı.,
Yer karnına ıskartamı aradı?
İzler inhisarında fasit daire
İniltiler toz toprak.,
Renklerin anası siyah
Tonların umut verdiği yurt
Yar diyeceğim de sana
Yüzünü görmedim
Ne çok kaftanın var
Dediler şehri yar bu.,
Dinlediğimde.,
Dili yoktu, lal..,
*
Sonra.,
Yürü dediler.,
Yük biçarelik sırtımızda.,
Patikaların başlarında zibidiler.,
Zıpçık sesine oynamayanı vurup indirdiler
Velhasıl ne yürüyebildik ne sürünmesini bildik
Biz iğne deliğinden geç tikte işkenceyi defterden sildik
Şimdi bir sahranın orta yerindeyiz, başımız dimdik.,
Gemiler batarsa diye filikaları denize indirdik
Bayrak gönlerde, gök bir kutlu seherde
İstiklal Marşı’nı okuduk hepimiz
Yek vücut birdik..,
…
13.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İniltin yadıma düştü,
Uykusuz geceler
Uykusu geldikçe gelinliğin
Uzanıp karanlığın ta en diplerine
Uğuldayan kulaklarına umudu hıçkırarak heceler
Sonbaharın sükutu hayale döner
Ruhumu okşayan bir ney birde fener
Üfürdükçe nefes, O meşhum fenerde söner
Feleğin tokadından mey hoş gönül, sübuta döner
Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş
Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş.,
İnlerim yar, inlerim bende inlerim..,
***
Bu huzur esaretten, derdim yok kaşlarımdan
Özgürlüğe bakıyorum, akan göz yaşlarımdan
Bir hüzünlü şarkıyı akşamın alacasından
Alarak fısıldadım, teneşir salacasından
Yataklara sığmayan hüzzamın nesini
İstemem, ulaştırsan bana yeter, kadife nümayişli sesini
Gülüşüm infiallerde saklı gizlidir
Gülüşün insicamımda kıyamet izlidir
Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş
Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş.,
İnlerim yar, inlerim bende inlerim..,
***
Geçtikçe bahar, hafızamda deli yel esintisi
Değdikçe yüreğimde ateş deryaya gam kusar
Deli olmak iş değil, kolaycılığın ta kendisi
Derdim var dedikçe, yıldızlar dinler yapraklar susar
Gözlerimde yalazlanıp yanan orman, sendin ha!
Sözlerimde uslanmadın, vicdansız resim
Karanfil kokulu dumanlardan enginlere indin ha!
Bulutlar yıldırımlara gebe, şimşekler gibi nefesim
Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş
Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş.,
İnlerim yar, inlerim bende inlerim..,
***
Yağmur kanatlarımın tellerinde hüsran
Asi nehir yataklarına öfkeli bakar damlalar
Haksızlığı şiar edenlerin ellerinde ölür bühtan
Dost dostun kalbindedir, gel viranelerde kalma yar
Gerçek haktır, ne beni senden alır götürür
Süt gibi aktır, al beni benden hasret köpürür
Kara mora, mor maviye tutkundur
Duran yine kar beyaza aşiyan nutkumdur
Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş
Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş.,
İnlerim yar, inlerim bende inlerim..,
***
Sen cehennem gibi kor olsan, ben asi ateşim
Sen kapılara kilit olsan, anahtarlık olur işim
Sen tek bir nefes olsan, silinir kuduran nefesim
Sen çağıran ses olsan, kıyamda durur gürleyen sesim
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen yine semanın derinliğinde bir hoş sedasın
Sen gülümsedikçe gamzeleri inciten tatlı edasın
Sen mahmur gözlü gelincik misali dolunay
Sen her kalp vuruşuna bin canlar feda feray
Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş
Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş.,
İnlerim yar, inlerim bende inlerim..,
Bir cılız ses işitmek uğruna
Yıllardır maziyi dinlerim..,
Mehmet Sani Özel
02.01.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İnsana dair.,
Deniz aşırı seferlerin dönüşünde.,
Devlere mağlubiyetim ağlar döşümde.,
Kusur aradıysam namerdim, görünüşünde.,
Adalet istiyorum sadece, çok görme! .,
İnsan eliyle olan, her bölüşümde..,
*
İşte.,
Temiz hava, mümbit arazi ve içilebilir su.,
Yaşamak en temel hakkımızsa., Hayat bu.,
Dumansız gök, güneş ay ve birkaç yıldız.,
At arabası, uçan daire ve her türlü hız.,
Sınıf farkı tezahür eder, yoksulun ölüşünde.,
İnsaf diyorum., İnsana dair her bölüşümde..,
*
Kalp ile gönül arasında ilişki kuramayanlar.,
Empati ne demektir? Sevip sevilenler anlar.,
Huzur hakimmiş yer yüzüne, eski bir zamanlar.,
Halkın hizmetine, kamu malı hanlar hamamlar.,
Gösteriş istemiyorum, hakkın Hakk’a dönüşünde.,
Aşk, afakını zorlar göğsümde., Adalet istiyorum.,
İnsan iradesi olan., Her bölüşümde..,
…
03.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İnsanız biz.,
İnsanız biz, iki ayak üstün de
Dilediğimiz gibi yaşamak hakkımız
Dileklerimizde figüran oynatmak na hak
Düşerken başkalarını da düşürmemek!
Diğerlerinden farklı insan olmak hakkımız
Direnebildiğimiz kadar faka aykırı şartlara
Aldırmadan zayıf güçlü sosyal farklara
Heyamola, insanız biz..,
Uzun kısa siyah beyaz envai çeşit eşkali
İstemediğin kadar inciler hazine dairende
İtikatta mezhebin el maturudi veya eş’ari
Dereci âlin (mi?) ait olmadığın yere girmende
İç’e eğil, içlerde tek cazibe cinsellik değil
Allah bilir! Her nefiste vardır şehevi meyil
Olduğun gibi ol olman istedikleri gibi değil
Yapabilsen girdiğin yerde şeytanın izini sil
Gelinin başındaki taç’a bakma sadece bir günlük
Bir zamanlar bizde koyun sırtında yapağı yündük
Şimdi ağızlarda sakız olduk çiğnendik sündük
Düşeceğin çukura biz düştüğümüzden güldük
İnsanız biz, yoktur bir birimizden hiç farkımız
Farkımız aldığı kaynaktan su taşıyan arkımız
İyi kötü güzel çirkin devamlı söylenir şarkımız
İnsanlığın emrine amade dönsün şu çarkımız
…
27.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İnsanlar için.,
Sarkık yüz hatlarına baktığımda, ihtiyarımın
Örselenmiş özgürlüklerin namına hürriyetim ağlar.,
Öykülerde uyuyan, can kurtaran imgelerden
İnsanlar için., Top yekun mutluluklara..,
Strateji üretiyorum…,
Yürümüyor, yürümeyecek, biliyorum!
Aydın(lar) lık, kahrın karanlıklarını gizledikçe
Kim neye muhtaç? Tok aç’ın halini bilmedikçe.,
Boşuna beklenir.., Mazlumlar gülmüyor, gülmedikçe.,
Ta ki, güçlüler zayıfın hakkını vermedikçe..,
Kayıptır bahar, efsane olmuş yaz.,
Öksüz nameler gibi adresi belirsiz binlerce niyaz.,
Fakir(çaresiz) in ümidi kısıldıkça yalnızlaşır!
Yaşamaktan bizar olan, gider ölümün alnını kaşır
Suç, ceza görmüyorsa senin olanı başkası aşırır.,
“Adalet mülkün temelidir! ”
Sevinmesin bezirganlar.,
Kaybedecek bir şeyi olmayanlar.,
Kendilerini ateşe atar, atarda.,
Kaynayan kazanı taşırır…
…
02.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İnsanları seviyorum! (makale)
Gerçek kişi, gerçekten sevdiği saydığı kişileri yalan çıkarmaya, küçük düşürmeye
çalışmaz, çalışmamalıdır.
Gerekçeleri bir ortamda bulunmamayı gerektiriyorsa, bunu usu yetisi ve ifade kabiliyeti
doğrultusunda anlatıp anlayış (bir manada destek) görmediğinde, en makul yol olarak
o ortamdan çekilmeye karar verir ve vermelidir de., Kaldı ki, bir doğruyu anlatmanın
veya bir olumsuzluğun olmadan olabileceğini işaret edip tedbir almanın, aldırmanın yolu
kesinlikle vurup kırmak ve üzmek değildir.,
Afaki atışmaların, ideolojik ve inanç savunmalarının, siyasi tartışmalarının nihayeti (iyi
neticelendiğine pek şahit olmadım!) çoğunlukla hüsran olur. O nedenle kişisel kararım
genellikle bu ve benzer iklimlerin kokusunu aldığımda, bir yarar görmeyeceğim ve bir
yarar sağlayamayacağım kanaati ve öngörüsü ile o ortamdan çekilmeyi kişisel ve kamu
hassasiyetlerim için en salim yol ve en bereketli kazanç sayarım.,
Bir iddia ve inancı çürütmeye çalışmak, biri veya birilerine suç isnat etmeye çalışmak,
bir olayı veya oluşumu iyidir veya kötüdür diye yerin dibine batırmaya çalışmak, bir
nevi siyaset yapmaktır ki, en beter ve belalı işlerden veya edebiyat türlerinden biri
olarak telakki ediyorum, kendi namıma.,
Bu hassasiyetlerimi anlamayanlardan veya bana bunu çok görenlerden burada bir defa
daha özür dilerim.,
Hiç kimse kötü değildir! Kötü ve fena olan kişi ve toplum huzurunu bozacak
gelişmelere direk veya endir ek olarak destek olmaktır. Görüş ve yorumlar kişiye göre
değişir ki, bazen doğru budur diye canhıraşa ne savunma yapanlarda yanılabilir!
Dolayısıyla bir yaramazlığı işaret ederken şahsen ben hep yanılanlardan olmayı temenni
ederim..,
'İnsanları seviyorum! ' Bu uğurda katkıda bulunmaya, sevgi paylaşımını artırmaya,
sevgiyi çoğaltmaya (Allah'ın izniyle) devam edeceğim., Ama inanç ve görüşlerim
doğrultusunda saygılarımla..,
19.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İnsanları seviyorum.,
Ant olsun ki, İnsanları sevdim ve seviyorum!
Sevmediğim ve halada sevmeyi beceremediğim, insanlardan sadır olan yapmacık,
sun-i, buruşuk, samimiyetsiz, seviyesiz, sevgisiz saygısız hareketlerdir.
Çok iyi bildiğim bir gerçek var; Irkı, inancı, dili veya rengi her ne olursa olsun insanın
bir başka insanla çok kolay empati kurabildiğidir ki, tabi isterse kişi iyi niyetli olursa bu
dalga devasa bir barış ve huzur hareketine de dönüşebilir. En önemlisi, hemen her
insan içindeki (özündeki) gerçeği bilir! Yani yaptığı hareketin doğru veya yanlış
olduğunu ekseriyetle kestirebilir de hal böyleyken kişisel çıkar uğruna tavır koyar ya(!)
.., İşte o an ben çok zordayımdır..!
Genel kanaat odur ki, lafı sözü süslü edenler mükemmel (çok şey bilen adaleti
gözeten.,) insan sanılır! Oysaki (deyim yerindeyse) “Kazın ayağı hiçte öyle değil(dir) !
” Şu sıralar insanların kahır ekseriyeti, ellerindeki güzellikleri ve erdemi, gücü ve
otoriteyi, içinde bulunduğu avantajı, yetki ve salahiyeti maalesef kötüye
kullanmaktadır! Ve bunun en acıklı dokunan yanı ise belki kendisine itibar edilen
kimselerin bu tür haksızlıklara ve çirkinliklere sessiz kalmasıdır! Durum böyle olunca
haklarında hüsnü zan edilecek kimselere su-i zan etme tehlikesi baş gösterir., “Balık
baştan kokar! ” düsturunda olduğu gibi, dostluklar, arkadaşlıklar, yarenlikler, eşlikler ve
evliliklerle beraberlikler peş peşe bozulur! Nedeni, “GÜVEN! ” sarsılmasıdır.,
“.., Siz birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız..! ” Hadis mealinde
olduğu gibi, biz fikirlerimiz ve icraatlarımızla bir birimize huzur ve güven vermedikçe
gerçekte ne sevgili olabilir nede gerçek sevgili bulabiliriz! Ne hazindir ki, hayatımızdaki
bunca gayret ve çabamız (maazallah) hüzün doldurur.,
Bir kusuru yüklenmek istemeyen her hangi bir kişi için sonsuz bahane olabilir! Ayni
şekilde bir güzelliği, iyiliği meydana getirmek içinde sonsuz imkan ve çare vardır! Biz
nefis müdafaası ile, ben merkezli mefkurelerle, kendimizi veya önceliklerimizi kayda
değer görecek kabullerle yaşama arzu ve gayretinde olursak ne yazık ki yine hüsran
üretiriz..! Bu kabil berbat şartlar içerisinde, bütün insanlık dışı gelişmelere göğüs
gererek her şeye rağmen yinede hamaset (yararlılık) üretenlere izninizle ben esas
“KAHRAMAN! ” onlardır derim..,
Peki, alacağımız veya almamız gereken ders ne?
Her halükarda, şartlar ne olursa olsun; DÜRÜST VE ADİL OLMAK..! ”
Bunu yapanları, yapabilenleri şahsen kutlamakla birlikte, bu yaptıklarını zayi
etmemeleri için Allah rızasından başka hiçbir karşılık beklememelerini de (acizane)
öneririm.., Zira her iyi bir şey yapanın gönlündeki genişlikte şeytani düşünceler makes
bulur ve ona vesvese, gurur verir!
Gurur, kendisini başkalarından farklı, üstün öncelikli görme hissi kabulü kişinin kendini
o toplumdan soyutlamasıdır. Üzerlerine bilgi, beceri ve sair medeni imkan özellikleri
bahşedilen kimseler bunları içinde bulundukları çevre için kullanmaktan kaçınarak,
üstelik onların zafiyetlerini maddi imkanlarla beslemeye çalışmak, yoksun kimseleri
küçümsemek, aşağı görmek ve bunun gibi tavır ve düşünceler gurur mesabesini aşmış
(Allah korusun) “KİBİR! ” merhalesindedirler..,
Toplum veya topluluklar özü sözü bir samimi, sevecen saygılı dinamik değerleri ile
ayakta durur, huzur ve güvenle hayat sürdürürler.., Siz veya biz böyle topluluk ve
milletleri arzu-hayal ediyorsak böyle kişi ve kimliklere aday olmalıyız..! Biz,
rastladığımız kimseye önce selam vermek telaşında olmalıyız kaldı ki, önce onlar
www.antoloji.com - kültür ve sanat
vermişse (en az) aynı ton ve zarafetle karşılık vermeliyiz ancak görmezlikten
gelmemeliyiz., Yoksa birbirimiz sevmekte samimi olamayız! ..
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle..,
06.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İrfan sohbetleri.,
İrfan sohbetleri.,
İnsanlar arasında eşitliği mukayese eder
Kim çıkarda direnir, soyda dilde üstünüm der!
Yaratan’a küfreder ki, o zavallı derbeder..,
*
Zembil ve skala ne işe yarar!
Ne sevap ölçmeye hacet gerek.,
Ne kafatasında zeka izi arar
Kişi tefekkürle adem olur!
Adalet ve hak özlemi.,
Ruhu en has sarar..,
*
Sevda (sevgi) metinlerini ilk yazan nebiler
Doru yol yolcuları (resuller) hep çile ile geldiler
Hakkı tavsiye edipte dönüp ücret istemek(mi) !
Hakikatte zül budur bedbahtlıktır dediler
Sultanlar ki, yağcılardan başkasına.,
Eza cefa zulüm ve sefalet verdiler
Verdilerde bizi bize düşman kılıp
Aramıza diken teller gerdiler..,
*
Zinhar.,
Hakkı söylemeyip susan köledir
Elinden hürriyeti alınmış milletler değil
Bir vakitte Rab şeran doğrusunu söyletir
Yaşamak, Dünyayı mamur edelim derken
Ahretten müsterih olmak demek değil
Herkesin yakasında gezer mehil
Gün gelip tohum çatlayınca.,
Var inkar et, de diyebilirsen
Bu iş (benim yaptığım) değil..,
…
18.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İsmi olmayana.,
İSMİ OLMAYANA
Bir şiirin ters yüzü., (açılım)
Dikili bir ağacı olana, gıpta ile bakarım elbet. Çünkü ona kuşlar konar, dinlenir, dillenir
sevda şarkıları okur ve zamanın gergefinde hayat dramatiğinin ensesine inadına neşeyi
okur., Sonra yüreği yorulmuş sevda hamileri bir nebze olsun sırtlarını verirler gövdeye
ve yaprakların terennümünde zindelik kazanarak kalkar günün kalan kısmına koşarlar.,
Ruh sarp yamaçlar üzerine kurulmuş, gizli sırlarla dolu gizemli bir şato gibi durur.
Çözülemeyen düğümlerin, cevaplanmayan soruların üzerine kesif bir esrar perdesi
çöker. Güç, dipsiz bir kuyuya bakar gibi kala kalır da, koordinatlarını alamadığı düşünce
yolunun, daha başlangıcına masum, minnacık tebessümler serpiştirerek örtmeye
kapatmaya çalışır.
Geriye döner., Henüz hatırasında taze izlerin albümüne bakar ki, anlıkta olsa bütün
inceliklerini bir çırpıda içselliğiyle dokuyarak. Saliselerin arasında hüzün kanyonlarından
geçerken ten iklim farklılıkların farkıyla ürperir. Hep uykularını emanet ederken huzur
bulduğu beyaz çarşafları asi ve acı veren anıların fotoğraflarının önüne gerer. Arınma,
hissi kabiliyetini arzu ederken o bütün ayıp ve günahlardan soyunup bedenini toprağa
döker..,
Kusursuzluğa talip olan bellek, koynunda embriyonlarla olduğu kanısı ile kurtuluşa
yutkunur kim bilir kaç kez. Bebek edasını takınmak gelir arzularına ve gönül yordamı ile
tatlılığı çağrıştırır zamana. Anne, korkuların çaresizliklerin girdabında bir aman (imdat!)
elidir. Acıları savuşturmak ilk onlardan o mübarek cennetliklerden öğrenilir sanki.,
Gözler, hicrandan güneşin doğacağı ufka doğrulurken çok şey görür. Tıpkı, ağlayan bağ
yosunu ve yanındaki papatyanın yan yatmış vaziyetindeki yaratana yakarışları ve
gökten damlayan kızgın bakır damlarının yaktığı yeşil yaprakların feryatları gibi.,
Ağızlar, aha düşmüş yağızların ve sırtlarında nar taşıyan kızların ağızları, acıklı türkü
tutturan ağızlar artık bir kutlu günün umuduna inanıp gülmelidir. Ben bağrımı
okyanuslar gibi açtım da içime çekip olanca kaygıyı ve kasaveti kayıpların yasıyla
gizledim kendime, kır çiçekleri gülüyor, sizde gülün..,
Dudağım hep aklarda, akları arar. Durmayan, dinmeyen mayhoşluktan sürekli başını
çevirerek gölgesinde sineceği revakları arar., Kanmak kabil olmayınca hasbıhale,
kanayan yaraların üzerine tuz dökerek sarar, sararda sarar., Bir tutam hasret uğrunuz
denizlerin derinliklerinden alır astadı göz yaşlarıyla merhem karar. Sahil, sana olan
açlığımı bilsen uğraşmazdın gayretimi ayaklarından astırmak için. Sanki bütün sitemler
söz birliği etmişçesine üzerime yüklenir, sadece güzele olan aşkımı bastırmak için., İyi
ama niçin?
Gün batımına baktığımda, gözlerimde bin bir renk filigranlar biçim biçim., Gayret, eza,
cefa ve bunca dökülen ter hep senin, hepsi bir nefes, bir yudum sevgi evet sevgi için..,
Kızıllığı alıp kanımın rengine katarım da, gücüm yetmez, elim yetmez neden sanki hep
güneşe kement atarım.! Goncasın, sırf sıhhatle güle açasın diye günleri hesap etmez,
yıllara göğüs gerer taşların kayaların arasında, çile ikliminde yılmaz inadına vuslatı
bekler, bekler kalkar yatarım., Nasiplenmek sadedinde bir tatlı tebessüm olsun yeter..,
Vildan.,
Cennet çocuklarını görsen; Buluğdan önce vefat eden evlatlar, başlarında İbrahim (a.s.)
, yakalarında dondurulan hayatlarının sembolik resimleri, ellerinde iremden koparılmış
elvanı hoş çiçekler, ihtişamı hayrete şayan bebekler, ravzada oturmuş ebeveynlerini
bekler., Billahi yanıtı bilinmeyen soru yok burada. Her şey acar, hepsi gıcır ve yeni asla
bulmazsın tek bir tane hurda., Ruh-ul Kudüs elinde Kur’an, selam durmuş müjdeli
haberler okuyordu burada., Yarın ve dün, yek vücut bir arada, cemisi bir okun ucunda,
halihazır vaziyette yekun, tiranda.,
Kayda alınmadı sanılan afaki sözcükler, içi ıslanmamış susuzluklar, çokken eksilen
azlıklar, anlatılmaktan kaçınılan hazlıklar ve düşe kalka kavranılan sevgi ki, sabırsızlığın
www.antoloji.com - kültür ve sanat
sonucu ceremesine lanetli yakıştırması yanılgısı saf olup karşına durmuş vefa ile
vuslatın arasındaki ilahi iklimi sağlar., Geç kalmışlıklar su buharı, mağlubiyetler karlı
kazanç, görülen ihanetler nakit sevap olarak dönmüş sanki şu talip olunan mutluluğun
bilinç torbasına., Surların dışında vefa edenlerden hiç ama hiç kimse kalmamış ve
gerçeğine varılmamış anlaşılmayan hiçbir şey de kalmamış o bezmede., Belli ki,
bilmeyen ve anlamayanların safı ve gafı bu berzahta bir meçhul..,
Çileyi devasa bir meyve gibi getirip sunduklarında bir zamanlar önüme, bir ömrün çok
müstesna anlarını onu kavramak için heder ettim beklide. Kaile de kalmayım diye
yolculuklarımda kesin adreste yoktu., Şüphelerin koynunda, yanılgılarla yatarken,
gülüşlerindeki ürperti seni ele veriyordu. Silik bir resimde keskin ifadeler canlanıp
yüzüme yapıştıkça, senin annem olmadığını anlıyordum! Sen o havsalamı alan bahar
ikliminin hoşluğusun ama anne şefkatinin sarhoşluğu ile senle hem halim ben..,
Susma konuş benimle medarı iftiharım., Kollarınla ihata et bütün mevcudiyetimi.,
Yoklunda varlığının verdiği bereketten yoksunluğumu gidereyim. Vatka ki, varlığınla
bana hasret çektirme ne olur! İçim ezile büzüle, şuursuzca varsayımlı hislere kul köle
olmayayım gayrı., Gülle dikeni birlikte yan yana, güzelliğin ikmal edilmiş halini, barışı,
sevgiyi aşk, vefayı ve bilahare vuslatı can cana görmek arzularım rahmet bulutlarına
yakarıp dururken rehavetteyim, sancısızım., Neden hala özlemlerin raflarda toz alır,
neden hep oyunu kazanan taraf senisin ve neden bütün kozlar sende kalır ve neden
yaralarım her seni gördükçe başka türlü renk alır..,
Vehimlerim vardı; Bir zamanlar ışığın kaynağı olarak kendimi sandığım gibi., Şimdilerde
revaçtaki vehim; Karınlığın en dibi burası bana terk edilmiş yurt gibi., Karanın
tonlarında yokuşlar üzerime yıkılır., Acı patlıcanı kaybolmuş ümitler çalıyor adeta. Adam
olduğumu unuturum sürekli siyaha gülerken., Açlığım bir sorulmuş olmanın siftahına
beklide., Düşlerim yorumcusunu ayıltan iksir gibi., Şiirlerim kabahatin ters yüzündeki
cennet yamaçlarına benzer., O şahmerdan bir Arap atının sırtında seyyah yüreğimin en
mutena yerlerinde kimi rahvan, kimi dört nala alemi bir uçtan diğerine gider gelir gezer
ve her buse için bir pare ciğer ezer., Hüzün evlerine girerim, izine tozuna bakmaya ve
ruhumun gergefinde seher desenlerini arayıp bulmaya.,
Arzularımda canlanıp öle duran filiz, iştahında feyz emareleri sezince hemen havayı
güneşli güne devşirir. Objeler bir bir cilalanıp kibir abidesinin tahtındaki padişaha
sunulur., İstemeden etekler öpülür., İstemeden sular köpürür., Damakta çorak toprak
tadıyla ellerine gül suyu dökülür., Yinelerin içinde kirli emeller yine yelken açacak., Yine
zayıf güçlünün karşında durmayacak, yine korkanlar kaçacak., Yine düğünlerde davul
zurna, yine çeşmelerde kurna, yine dallarında hurma ve yine kollarında burmalar
olacak., Yine zehri zıkkımlar istiflenecek, yine ak yüzünden bihaber olanlar ziftlenecek
ve yine öke galeyana gelip galibi katledecek ve yine Mevla hak edenlerin cezasını
verecek., Hayat devam edecek bir zamanki kan lekelerinin yerinde sonra birileri
kalibresi lahuti muhteşem güller ve çiçekler görecek.,
Divit mükellefin elinde hakkı yazarken, hadiselerden menfaat umacıları elinde salt sathi
yazar olmuş. Metruk yürek evlerinin önlerinde ak kardan peçete.! Mezarcılar, üç beş
kuruş gelir hesabına, bedenlerini terk edeli binlerce yıllık ruhlara mezar kazar olmuş.!
Kesik başın kaybettiği merhamet eski bir lahitte bulunmuş., Söylentidir bu aslı var mı
bilinmez.., Toprak zeminli kirli çamaşırları kabir taşlarına gerdiğin iplere astığında,
aklınla arandaki mesafeyi gördüğün gibi esvaptan damlayanların acı ve hüzün veren
sözler olduğunu da göreceksin elbet., Ruh temizlenmek için bütün elbiselerden
soyunmalı, taşlarla koyun koyuna olmalı., Kayaların sivri yanları bütün köşelerini
oymalı ve keder kaderin emri vakileri ile vuku bulan maziye eyvallah deyip saygı
duymalı., Artık konuşma sırası başka kalplere gelince mühlet durmalı ve bakışlar
uyumalı..,
Şimdi esintileri buram buram memleket kokan bir hasretin izindeyim., Gök masmavi ve
açık bütün bulutlar silindi., Büyüdüğün uzaklaştığından anlaşılmıştı ya, buyurduğunda
www.antoloji.com - kültür ve sanat
bu vakur hareketlenmelerin simetriğinde ki estetikten algılanıyor. Ölüme görünmeden
yaşadığın kadarın binde biri kadar yaklaş benim hederime. İki yüzlülükleri,elemi kederi
ve ne kadar hüsran varsa bir önceki yele verdim kutuplarda ebediyen buz kessin diye.,
Nabzımdaki tokmak senin hasretinin hararetinden gaydalı çalar., Ayrılıkların suyuna
ilelebet kavuşma olsun diye filvaki melekler maya çalar., Bir hatıra gönderme olsun
diye asılan afişleri çözeceğim., Çözeceğim bütün kör düğümler., Çözeceğim kök
hücrelerdeki gizemini., Çözeceğim resimlerdeki yağlı boya zemini., Taşkınlar avuçlarına
alda gel sevgili., Susamışlığım var sana., Ayağına düşecek gölgem., Ve ilk göreceğinde
(inşallah) alnımdaki secde izi…
03.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İstanbul
Denizi gördüğümde, Marmara’yı bir uçtan.,
Uçmağın dudağında, nüksettin sen İstanbul.,
Çağlara kapı koyan, tarihsel bir burçtan.,
Allahın inayeti nusretsin sen İstanbul..,
*
Seyrine doyum olmaz, cemali abadını.,
İlk yaratılışta tin, Tanrı koymuş adını.,
Altın harflerle yazmış, tarih itikadını.,
Akıl için yegane, nispetsin sen İstanbul..,
*
Aşkın ana vatanı, açık yürekli belde.,
Taşı toprağı altın, cevher dolu bu yerde.,
Aşiyan yollarında, lale ve gül bir elde.,
Bir benzeri olmayan, ismetsin sen İstanbul..,
*
İstanbul fetholacak! Demiş aziz peygamber.,
Yüzyıllarca önceden, mesh edilmiş misk amber.,
Uğruna kurban olmuş, Allah dostu kaç kamber.,
İnsanlığa hayırlı, kısmetsin sen İstanbul..,
*
Fatihi Sultan Mehmet, Sâni şehri İstanbul.,
İlim irfan fazilet, akar nehri İstanbul.,
Yedi tepeli ülfet, bakar bahri İstanbul.,
Sevmeyi öğret bana, ver elini İstanbul..,
*
Muhteşem Süleyman’ın ihtişamına tanık.,
Çanakkale geçilmez! Ruhunda aşinalık.,
Kurtuluş savaşında, muzdarip bağrı yanık.,
Türkün şehr-i âyini, şerefsin sen İstanbul..,
*
Anadolu bağrına ateşten kor düşende.,
Eyüp Sultan’dan sena, vücut bulurdu sende.,
Akif’in yalvarışı, belagati de sende.,
Hep istiklal uğruna, terledin sen İstanbul..,
*
Cumhuriyet öncümüz, Gazi Mustafa Kemal.,
Milletimin bağrında, bayrak yıldızlı hilal.,
Medeniyet beşiği, bütün dinlere meal.,
Namusunu arsıza, vermedin sen İstanbul
*
Bab-ı âli yokuşu, saltanatı hümayûn.,
Kuranda suredir o, Vakıa Kalem ve Nun.,
Kutsal emanetli kent, bağrında dar-ül-fûnun.,
Hakikatten başka hak, görmedin sen İstanbul..,
*
Yürekleri okşayan, İstanbul un kendisin..,
Hicaz hâcegân saba, musikinin bendisin.,
Hürriyet yurdunda tek, gözlerimin rengisin..,
Selam sana ey aziz, selam sana İstanbul.,
03.04.2006
Not: Bu şiir, hiç bir yarışmaya katılmamıştır.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İstedik cennet oldu,
İçilemeyen tatlı bir şurup.,
İçmek için hep peşinde koştuğumuz
Istırabı dindiren bir huzur ki, sevgili
Durmadan peşinden coştuğumuz.,
*
İklimler ütopya ve kahramanı keleş
Aşiyan yolu gül çiçek, yürek yüreğe eş
Aşk evinde saadet ve her şey beleş
İstedik cennet oldu, içteki boşluğumuz.,
*
Manasız bulduğumuzda eşyayı
Belleğimize çivilendi ezcümle hatıralar
Öldürüp atamadık, hasrete dolan hayhay ı
Dirilip dikildi, malayani hoşluğumuz.,
*
Umutlar suya düştü, çırpındı
Kıvırdıkça dağ oldu, küçük bir kırpıntı
Kılıcın ışığını göze vurdu çırpıntı
Yatağında sel oldu sarhoşluğumuz.,
*
İpimizle kabus ördüğümüz anlar
Zemheriye çiçek açar, savrulan zanlar
Apansız gün doğar, dudaktan bal damlar
Daldan dala el verir dostluğumuz.,
-*24.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İşkilleniyorum.,
Usta!
İşkilleniyorum.,
İkrahıyla irtifa kazanmaya çalıştığım hayat yolunda, aşka vefaya ve vuslata muhalif hal
ve vaziyetler tezahür ediyor, göz bebeklerinizden ölü kentlerime.,
Keleş bakışlarımın nihayetinde, iclaldan böğürtlen taneleri düşüyor, şifa arayan acılı
yaralarıma., İki günde bir adam olma gayretlerine kavi keskin virajlarım, uçurumların
eşiğinde hüsrana kundaklanıyor, söyler misin niye? ! .,
Ücrada, habibim (sevgili) dediğin Nur senayı Şems ile aldattığını düşünür oldum! .,
Tespihlerinin imamesinde dikili olan ahit kitabesinde, “sen olmasaydın sen..,” yazıyordu
ya hani! ., Ukba da sidre ye söz verilmiş, üçüncüsü Rab şahit tutulmuştu., Üçüncü
günde bir beleş rüzgarın koltuklarını okşamasına baş eğecek kadar nayif ve ahde
vefadan nasipsiz, köklerinden yoksun musun? ! .,
Yorgunum, çaresizim, engellerin arbedesindeyim mi diyorsun? ! .,
Yokuş yukarı nefes almakta zorlanıyor musun? ! .,
Vekaleten mi vefasızlıkları duldalarda, zulada yudum yudum yudumluyor, meydana
çıktığında “hararetim var, Susuzum su! .,” ancak hıyanetin fark edildiğinde “mazeretim
var! ” diyorsun? ! .,
Ticaret kanunu bahsinde, cari işlemler açığını bir nevi hassas denge diye tarif etmiştin,
zevata., Uygulamada ithalat endekslerin ayyuka çıkmaya ramak kalmış, göstergeler bu
gün yarın kılıfları yırtıp minarelerle yarışır olacak sanki.,
Korkuyorum., Açıkta “Söz bir Allah bir! ” diyecek kadar cesur ve atılgan şaik, surun
süresinden bihaber kıyamette yüzünü ağartacak kıymetin hükmünü bozmaya kalkar! .,
Korkuyorum ki, ezelde Enderun terbiyesi almış fakihe, İrem’in meyvelerini na-haz
tutarda büsbütün bedenini şeytanın dallarından firavunun yalancı cennetine sarkar.,
Korkarım tabi, sözünü bozan muvahhit, mecaz yalpalarına esir olurda eflatunun
remzine maazallah yönelir, şehvetle bakar.,
Dün dünyanın etrafını onlarca turladım hayalimle bir peyk misali.,
İhanetin istikametini afaki görünüşte keşfetmeye çalıştım acizane teessüflerimle.,
İzleri silinmiş bin bir türlü hainlik, şerbete zehir katıyordu, gece yarılarına varırken
vakit.,
Kudret hırsızları pusuya yatmış, kalkadis renk atıyorlardı üzerine, sahibine doğacak her
yeni hakkın., Tırnaklarından kan damlayan vampirlerin heyulası çakalların ağzının
suyunu akıtıyor, melanet zincirindeki ters yönlü elektrik akımından şimşekler
çakıyordu.,
Bir şey nazarı dikkatimi çekti! .,
Yerden göğe nur direklenmiş, mazlumların göz yaşı, çalınmış aşkların âh-ı.,
Vefakârların ihlal edilmiş yüreği penahı.,
Gariplerin rablerine dönük mağdur cenahı.,
Hakkı gasp edilenlerin can havliyle terennüm ettiği eyvah-ı.,
ve şiarı zeyl edilen her ne kadar enam ki, kulu kölesi veya şahı, topyekun arşa
yürümüş, ırmak gibi akıyordu..,
İşkilleniyorum, usta! .,
İstifa ediyorum.,
İstihkaklarımda bedeli ödenmeden kazanılmış olan (varsa!)
nefse hoş gelen sahipteliklerim den.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
bütün leziz, latif, rahat ve
02.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İşte o benim..!
Kendirden ip geren.., Kendin bük!
Behey erguvan ufuklara el verenim
Kerpiç damın ehemmiyeti anılarda kaldı
İşte o!
Kimdir diye gözün alamadığı karartı
İşte o benim..!
İstedik ama olmadı.,
İklim sade dileklerine has
Ihlamur çiçeklerinin kokusunda
İçinde esenlik yollu cennet
Ve vakara muhtaç maşrapa
Kır çeşmesinden bile dolmadı
Kendin bük!
Mazinin bahçesinde gül derenim
Sınırların şafaklara vardığı vakitlerde
İşte o!
Kurumuş dallara yeşillik serenim
İşte o benim..!
Hudutlarında memnu levhaları
Melekler yasaksız girer çıkar kalbe
Bu ne velvele! Yetim koymuşsun ardışık
Yarına ümit veren, Rahman sıfatlı dehaları
De gayrı Nihal ola gel nur yağsın Halep’e
Çözüver hürriyete şahlansın göğsünden
Gönüllere derman olacak mahpus ışık
Kendin bük!
Köprüleri atmakla şifaya yolun olur
Cehennem deresinin diğer yanında
İşte o!
Uzat ellerini dercesine duran.,
İşte o benim..!
…
24.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İzini silerim mahsus,
Bir asude yersin ki, her gören heveslenir.,
İstemem sensizliği, döndür bana seni ver.,
Gönlümdeki filizsin, yüreğimden beslenir.,
İstemem sensizliği, yansın ateşlere ver.,
*
İzini silerim mahsus, gözüm kalmasın diye.,
İstesem de soramam, canım bu cefa niye.,
İnanmak zor mu dersin, koy gönlümü siniye.,
İlan-ı aşk nasıldır, nasıl okunur künye.,
***
İşte ben bir garip alemin fenomeniyim.,
Bana düşlerden seslen, gel de ey yar, geleyim.,
Düzelmez artık iklim, mevsimsiz viraneyim.,
Sana çok oldum affet, öl de ey yar, öleyim.,
-*15.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kabe’yi yıkmışındır sen...
Bin defa doğsam ne gam
Arı duru masum bir aşk için
Arınmıyor mazim lekelerden, niçin?
Bir defa sevip bir defa ölmek için..,
Ey dost!
Ne arını ne namusunu, nede iffetini
İstemem, istemiyorum dokunmak için tenini
Söyler misin, Allah aşkına! ..
Hayallerine kurban mı seçtin sen beni?
Öldün mü sen.,
Cesur ve dürüst olmayı öğrenmeden
Hiç, kimseyi sevdin mi sen?
Kime umut verip vefa etmemişsen
Kalbini kırmışındır sen.,
Kabe’yi yıkmışındır sen...
05.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kabir çelenkleri.,
Kabir çelenkleri yüzüme öylece bakar
İçimde feveran kıyamet fırtınası
Bir ırmak yatağından kopmuş
Yakarak yıkarak harabelerle
Acı acı yüreğime akar!
*
Bir gözüm diğerine sorar; Kim ölmüş?
Kalbim seslendirir; Ne fark eder.,
Bir sabah “Günaydın! ”
Bir akşam “Merhaba! ”
Diyebilmiş olan biri
*
Olamaz mı! Şu anda unuttuğun
Geçmişte ansızın gönlünü alan biri
Sen kasem ile göksüne gömdün (belki) diri diri
Derken; İsabetli tesadüflerin hikmeti
Veya aşka inanmayanların
Yaşayarak göreceği sihri
Şimdi alacağını ister
O meçhul Sevgili
Vefasına karşılık
Köşe bucak kaçarak
Ödemediğin mihr’i..!
*
Şu mahzun duruşun bir bedel sayılacak mı
Toprağın kucağındaki fidan
“Bir zamanlar sevmiştim! ”
Deyişlerine mest olacak
Silkinip kollarına koşmaya
…, Söyle …,
Tekrar ayılacak mı?
…
20.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kader..,
Göreceksin.,
Yeşil örtüye bürünecek göcekler.,
Çiçekten çiçeğe koşan böcekler.,
Bir seyredeni yoksa..!
Kılını kıpırdatmaz, huma.,
Nasıl olsa ve varsa yoksa.,
Doğdukları gibi ölecekler.,
…
Hayır!
Hayra alamet değil.,
Eteği yüreğinde yürüyüp.,
Dişlerinden tebessüm etmek!
Direndiğin kadar varsın., Sensin.,
Dünya, hep yüzüne gülecek olsaydı.,
Altın, gümüş ve saçların ziynet olmazdı.,
Siz sürekli meleklere özenmekle(mi?) .,
İnsanlıktan istifa(mı?) edeceksiniz.,
Kaşın kara! Diyene mi, denir densiz.,
İçinde olduğumuz an, bize ne eder.,
Kimi gün gül deste, göz heveste.,
Güle oynaya giderken olduk derbeder
Ağlarız iç çekeriz deriz ki, Ah keşke..!
Kader..,
Kadere göğüs geremeyince mukadder.,
Mağlup olan, hemen bunu der.,
Kabahatli olan zarf kader..,
Sahi, haddimiz ve hakkımız neydi(de!) .,
Ah şu başımıza gelenler..,
İstemediğimiz kadar…
…
20.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kahtı ricalim vardı gönül tahtımda,
Kahtı ricalim vardı gönül tahtımda
Karinesi hasıl olacak diye bahtımda
Görmez iken, gözlerimle yüreğime baktım da
Pür nevalım avdet etmiş, oturur ol tahtımda
Meşkur ahvalinden ne çok mesrurum
Şaha kalkmış kükrüyor gibi meşhumum
Akli baliğ olduğumdan beridir meftunum
Pür nevalım avdet etmiş, oturur ol tahtımda
Selam sana berzahtan bade sunan nalan
Vesselam mabsutum ki arşa uzanır naram
Has bu halimdir gönül dosta harman
Pür nevalım avdet etmiş, oturur ol tahtımda
Mehmet Sani Özel
Nisan 2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kalem sözünün eridir!
Kalbimde kırık dökük
Parça bölük sevinç döküntüleri.,
Bir bulut aralığındaki ılıklığa, umut tutar
Kamış hat çeker, kağıda mürekkep döker
Kalem sözünün eridir! Tarihe ışık tutar
Söz verip unutanları zaman süpürür.,
(Yeminlerine yem olur!) yutar..,
*
Sunumların hayal..,
Dikdörtgenler bükük.,
Üçgenler eğri, daireler oval.,
Buz kristallerinde ışık yansımaları.,
İnce keskin renklerle bir çiçek beliriverir
Dersin ki; “Ah, ne kadar güzel! ” Hadi sev, al..,
Her şey sıfırın altında camekanda, soğukta..!
Temennimi, ricamı deyişin; “Gitme sevgilim kal! ”
Dillerine dokunmaya korkarım, al beni de al!
Çünkü her şey su buharı, farizalar hayal.,
Aşk bumu? Kardan ev..,
*
Gözlerin çakmak olmalı.,
Bakışlardan tutuşmalı kav.,
“Bana ateşini ver! ” İçim korla dolmalı.,
Senaryosunu yazıp oynayalım, üşümeden.,
Kutuplarda yaşam ve nasıl olmalı av..!
Değdikçe parmak uçların kanar.,
Arta kalan cam kırıklarına.,
Buseler soğuk, sesin kısık ve boğuk!
Çünkü her şey su buharı, hayal.,
Yüzün bembeyaz, yükün fırtına.,
Gel nasıl sevebiliyorsan sev!
Yüreğin kardan ev...,
…
02.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kan yok!
Alaca boz rüyaların beşiğinde
Düşlerimi ahesteye almış sallarım
Bir avrat resmi var ecnebi beşliğinde
Hep birileri iter kakar da düşerim,
Kalkar yaramı kendim sararım.,
*
Kan yok!
Acılar su buharı gibi uçuyor
Ağrıyan yerlerimde yorgun kelebekler
Sisten sıyrılmış köşkün penceresi
Yoğurt kabında mutlu menekşe
Camın arkasında prenses
Beyaz atlı prensi bekler.,
*
Ah sizi gidi felekler
Medyumun adres defterinde isminiz geçer
Falcıda hisseli tapu çorak topraklara ha bire umut eker
Kimin için ayağa kalkacağını bilmeyen zeker
Ve hayaller kah yumak olur kah teker
Bakar mısın dilenciler ne kadar farklı!
Açmışta ellerini diyorlar ki,
“Allah rızası için.,”
Bana bir sevgi ver.,
*
Camekanda balık zonası
Dilim faraziye iskeletimi yalar
Zor buldum kuyruğunda bir sürü insan
Merak edip soracak oldum; Burada ne var?
Kuşe kağıtta uygarlık helvası dağıtıyorlarmış
Araya sıkışmak mı! Yahu yapmayın lütfen!
Bende ne o cesaret nede yürek var.,
*
Üflemeli saz yanıma yaklaşır!
Pardon, Ekselans isminiz medeni’mi?
Hayır ama sanki onu tanıyorum
Sizin aradığınız galiba şu,
“Tek dişi kalmış canavar! ”
*
Bir bilmişe vardım sokuldum
Sör, Uyanıklığın yolu ne taraftadır?
O caiz olan ücretini ister ama bende metelik yok
“Oh mondi! ” Henüz siftah etmedim.,
Gülümse sonra transa gir.,
Aman Yarabbi..,
Bilmeyerek süpürgeden mi atladım
Yanlış düğmeye basıp zamanımı katladım
Bir “La havle..,” çekerek dönüp yine
Fakir umutlu hanemde kaldım..,
…
08.07.2005
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kanaviçe.,
Yüreğiyle okumasını bilenler.,
Yüklenir dağları, gök yüzü okunur.,
Gönül dilinden koşmasını bilenler.,
Gönülden gönül e kanaviçe dokunur..,
*
Görmek nasip olmaz belki.,
Haya mabedinde rast gelmiş iken.,
Gönül eri gözleriyle gül seviyorken
Batmışsa parmağına eğri bir diken.,
Tutar sevgiliye selam okunur..,
*
Güle, gonca iken sevdalandık, ram olduk.,
Ey gonca., Gül tenine dokunmasını bilenler.,
Bilir misin? ., Bu sevdadan çoğaldık, can olduk.,
Ve yolun yolcusu, kalbinden kiri pası silenler.,
Yanılmışız bu kaçıncı sandık ki, adam olduk.,
Uyandırdı gönlümüze destursuz girenler.,
Karı size ayaz bana dokunur..,
*
Şimdilerde güleriz., Ağlanacak yerde.,
Bir dost ziyaretine kalkar, gözlerden perde.,
Meğer ilaç bizi düşürenmiş dertten derde.,
Vuslat haberine toy kurulmuşta serde.,
Asaletin içtiması haber okunur..,
…
05.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kansere çare imiş,
Yapraklar yağmura iliklerini açmış
Yandım Allah! Diyenin sesi çıkmaz artık
Yerler bir baskının suyuna darılmış
Biz ne yaptık?
Rahmet yağıyor diye başımızı açtık..,
*
Aklıselimin boynuna tasma bağlamış birisi
Açlara sofra kurmaya çalışır, içlerinde en irisi
Hele o biberi naneye banıp mideye indirişi
Kansere çare imiş, ecnebi işi..,
Öyle diyor…
…
Mehmet Sani Özel
13.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kar düştü kalbime,
Kar düştü kalbime
Karpuz çatladı ben irkildim
Keyfiyet mazeretin boşluğuna sığındı
Kemiyetten yoksun. ürperten iklim
Çaresizlik amuda kalkmış
Çuval ağzında zelve bağı
Kör talihin dört bir yanı sıkılmış
Cesareti kusasım var Boğazıma yığıldı
Ne işime yarar ki
İnkıta ya uğrayan menatık
İstila edilen yurt gibi gönül
İpsiz sapsız zamanlarda fütursuz
Fırsat verilen imkanlar kusursuz
El ağacında enfüsi meyve
Ah, uzanamıyor ki kırılası eller
Kızıl elma yerle gök arasında
Utanasın. Sonra sana ne derler
Uyluklara esen ılık yellerde
Uçuşur umutlar tahayyüllerde
Karar kınından azad yerlerde
Sürünür benlik düşe kalka engebelerde
Suret gölgesinde, kılıflanır saklanır
Rüyet menakibden iz bulur aklanır
Ülfet boşa gider külfetle yek başa kalır
Bir tali yol gibi hayatın
Peşindeyim kara sevdalarla heyhattın
Üveyik’in kursağına düşen taneyim
Su başlarında ıtır kokan naneyim
Dört yolun başında bir han
Yoksa dönüp geri gelinecek
Ben bir fakir haneyim.
Mehmet Sani Özel
18.09.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kayzerin Kızı.,
Kayzerin Kızı.,
Koltuğunda Akdeniz makileri
Tepesinde yakut yansıması ışıltılar
Boynunda su buharı buz tutan takılar
Belinde inci mercan kakılmış gümüş kemer
Aguşunda ali ile veli gönlünde meşhudu Ömer
Başında Karun hazinesi envai işlemeli altın fes
Soludukça eteklerinden ziynet fışkıran nefes
Kulaklara zindelik veren rahmani fısıltılar
Kim bilir kaç bin yıldır şükür namazı kılar
Erciyes o ovanın orta yerine oturmuş
Tükenmez taam sofrası kurmuş..,
*
Ne güzel.,
Ne güzel yakışıyor.,
Ne güzel yakışıyor ya Rab.,
Zirvesi göklerde olan yüce dağın
Cenahına sunulmuş muhteşem ay ile yıldız
Gevher Nesibe önlerinde bir oğlan ve bir kız
Türlü dertlere şifa bulmaya derken fi aman-illah.,
Türlü mesrur olarak derler ki, şükür elhamdülillah
Anadolu yurt olalı hakka hizmet eder bu belde
Aş ekmek taştan çıkar sanat altın bilezik elde
Velayet ve vilayet nişanın var vakarın kutlu olsun
Yedik içtik ferah bulduk, bolluğun boşaldıkça dolsun
Gel gör., Hacı Bektaşi veli ahi evren sultanı oturmuş
Erciyes o..,
Vatanın orta yerine bereket sofrası kurmuş..,
…
31.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kendimi gösteririm..,
Ben kışları karın altında.,
Kalın bir toprak katmanını sırtına alıp.,
Kaybolan umutların soğukluğun rağmen.,
Kazanılacak mutlulukların sıcaklığını hayal ederek.,
Rehavetle uyuyup rahat edecek kadar.,
Şimdiye umursuz değilim..,
*
Sen deli tanıyor musun.,
Diye sorsalar., Kendimi gösteririm..,
Bana, akıllının kim olduğunu sorsalar.,
Gözlerine baktığımda, içimi hüzün kaplar.,
Aklımı başımdan alanı gösteririm..,
*
Aklın derinliklerini masiva da gördüm.,
Can ve ruh taşıyanlara, eziyet ediyordu.,
Hiçbir şey diye, divanelikle nasb’edilenleri.,
Çok şey yapıyorlar diye, alkışlananlardan.,
Çok daha kayda değer, yararlı gördüm..,
Çok şey yapıyor denilen zevat.,
Eza, cefa elem ve keder banisi mi?
Az yapanın hiçbir şeyinde ki, zararsızlık!
Zarafeti çağrıştıran o imanlı endam.,
Saray sütunları gibi anlamlı.,
Dimdik ayakta hala..,
*
Hiç bir şey vermek istemeyenler.,
Çok şey isteyen yüzsüzlerdir.,
Genellikle..,
Verende ve alanda sadece el değil.,
Vereceği ve alacağı vakti bilen.,
Er dişi yüreklerdir…
-*18.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kendini seyredebilen bir dost
Kendini seyredebilen bir dost
Benden çok kendi hatasını görebilmeli
Gözümdeki çöpümü gösterecek bana dost
Hayır! O gerektiğinde benim yerime korkabilmeli
*
Baharın güzelliği ve yapraklardaki su taneleri
Her zaman parıldamaz güneş, fırtınalar olur hayatta
Sel gibi üzerime geldiğinde, badireler bir biri ardınca
Seni seviyorum! Diyebilecek bir ses güven verecek tatta
Dimağıma düşmeli katresi, hal bilen hatırın o ketum sirkatte
**
Döne döne ağladığım gönül bayırındaki kimsesizliğime
Dönüp neşter vurabilmeli, kanayan yaramın kemiğine, iliğine
Kıvrılmış burkulmuş vücut hatlarımda, hata kusur hendese değil
Kavi mağrur bir duruşla, haykırıp hakkı çağırmalı, vesvese değil
Gün sabahın, güneş günün ve güllerse bahçenin güzelliklerinden
Hazana döndüğünde mevsim, kaçış şarkısı okumasın terliklerin
***
Güleriz, oynarız gün bize nimetini hesapsız sunduğunca
Gülücükler dağıtır, şirinlik üretiriz umduğumuz olduğunca
Gözlerimiz fal taşı olur, kader yolumuza bir taş koyduğunda
Görmezden geliriz belki, densizlikler harbi dibimizi oyduğunda
Aşırıcı sofraya nankör olur aç kurt misali karnı doyduğunda
Alıp bohçasını gider, elveda demeden tavrını koyduğunda
Kalsın sağlıcakla kolaycılığın, hatır gönül arayan dost! ..
28.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Keyfe ala seyide
Keyfe ala seyide
Kethüda edalı mükellimine selam
Kep düşünce kel göründü
Küfeye varamadan döndük vesselam
Âla.,
Az evvel methiyeler bardaktan boşanırcasına
Azledildik gönülden tez elden yaşlanırcasına
Azda olsa sevindik, ebedi hoşlanırcasına
Âma duvara çarptı, ne kelam ya ne kelam
Yerin dibi nar, ateşe girilmez oldu
Yer göğe sitem etti, zülfü yar görünmez oldu
Yemin billah desende geriye dönülmez oldu
Yedik tekmeyi kıçtan, kaldık yaya vesselam
Yekunu ederine denk düşmedi sözlerin
Yedi bitirdi şaşılık, ışığını gözlerin
Yetmiş yıl geçse de o mahbubu özlerim
Yeller tersinden esti, malama oldu kelam
Üçün birini alsak, hiç yoktan iyidir derdik
Üstümüze çığ düştü, üfürdük havayı gerdik
Ümüğünü sıkmadık, hoş ne dediyse he dedik
Üçü beşi saymadı ki, dümdüz geçti vesselam
Sağlık olsun sultanım, dünya senin bize ne
Sağın solun parıldar, düşemeyiz izine
Yalanlarını yatır koy başını dizine
Yananı Allah görür., Hakkımızsa de kelam
Vehimlerim üşüdü, ayazından mahbubun
Ver elini dedikçe sulara düştü sabun
Vermemeye kararlı kardeşim oldu zebun
Kapıları yüzüme çarptı, geçti gitti vesselam
24.03.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kırılmalar ve yansımlar..,
Kırılmalar ve yansımlar..,
Kıytırık bir mecazda takılı kalan aklım
Kıstası murdar eden anımsamalar
Kalbime yüklendikçe yüklenir, taneler ve salkım
*
Toy delikanlılığım ve son hatırladığım!
Bir tünelin ucunda yek vücut kördüğüm
Nedir bu? Ya Rab, Serap mı gördüğüm.,
Bir taraf gül bahçesi, diğer yanda lağım..,
*
Lağvedilen iradeler ve müridin icazı
Kurtarmaya çalış ki, iğfal edilen mecazı
Göksüne ferahlık versin, menakıbın hazzı
Çok tan vaz geçtikte baş tacı ettik azı..,
*
Çorba tekkeyi bekleyenlere verilirken
Kaşığın sapını kırmış, ekabir ve erkan
Baldırı çıplak lokmaya kan ağlıyorken
Düşle düğün dernek! ., Havada ışıklı görkem
*
Yada düştükçe, mazideki insanlık çağlarım
Külüme bakarım! “Kün fe yekun” e ağlarım
Ağrıyan yanlarım ve azade olmak isteyen ârım
Belki gönül görecek bir meziyet sağlarım
Mehmet Sani Özel
28.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kırk yılın gerisinden
Kırk yılın gerisinden bu günlere dek
Kırk yamalı bohçalar gibiyim rengarenk
Hafızam dibek taşlarında dövülmüş
İstersen bozulurum bir ipliğini çek
Kırık aynalardaki resim gibiyim
Sudaki elipslere vurgunum ben
İstinat duvarlarını zorladım mı ben
Söylesene iradeni hiç horladım mı ben
Gün yüzüne çıkmamış güzelliklerin
Mihmandarı olmak için beklerim
Densiz tesadüflerin kurbanı oldum
Yanar dağlar gibi kızgın lav kükrerim
Yakınında olmak gibi bir arzuya düştüm
Sevgiliye değil ben benliğime küstüm
Ne ben o yardan ne o yar benden üstün
Bir yürek selamı verecek gönüldür dostum
Mehmet Sani Özel
31/05/2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kırkın içinde kırıklarıyla
Kırkın içinde kırıklarıyla yegane düşüm,
Kulpsuz hayallerin gül perisi, içime doldun
Kanat vuruşlarından bizar, bigane düştüm
Kuytularda ararken seni, hep yürekte oldun
Ayazın morunu bilirim, kar’ın gölgesi
Sevildiğini bilmektir, asıl körün görmesi
Şu beni tortop eden, der misin neyin nesi
Kulak memelerime dokunur her dem nefesi
İlahi.,
Bumudur mülayim umudun sesi
Saadet yattığı yerden yüzüme bakarken
Uzanıp ta dokunamamaktan, acı olan ne var
Satır aralarında, menekşelere söylediğin türkünün
Ulaşamadığım ihtişamın, sevdanın baş tacı var
Ah!
Esma göründüğü gibi değil
Göze gelen binlerce ışık yılı uzaklıkta yıldızlar
Her biri binlerce megavat ışık atarken göksüm sızlar
Aştıkça mesafeleri bin bir meşakkatli fersah
Görünür göz alıcı tonlarıyla ufukta berzah
Yatsıya varınca ne mutlu, ki aşılacak olan perdah
Sesinde, sedanda bir anlık feryadın içinde olur ah!
Uyandığın sabahlara şiirimi oku, inleyen nağmelerle
İksiri senden mayalı bir Ağu’dur ilhamım, gönlünü derle
Sen yinele yinede, içindeki koru söndürme yeter ki,
Ben seni yine yazarım, binlerce milyon kere
Değme, ateş iz yapsın düştüğü yere.,
Mehmet Sani Özel
27.02.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kırmızı gül
Kıpırdayan sezgilerin üstüne
Bir kar tanesi gibi düştün
Kopmayan bağlarla bağlanmış yürek
Ne zaman sana
Ne zaman başına sevda bülbülleri üşüştü
Kırmızı Gül
Yedi veren cinsinden engin soydan mısın sen
Kökün ta gülnihal den gelir güzide boydan mısın sen
Kör ebe oynar gibi gönül aşka hasret o efsunlu koydan mısın sen
Eflak’a kahır eden mahzun gibi mu alla da gezersen
Mahmur gözlerle Zehra misali nagehan da selva
Medarın olacak yare mucip hal buysa eğer
Eğri büğrü dalışların olsa da ver
Ver kendini bulsun gönül
Sevmek sevilmek
Her şeye
Değer
.,,
14/03/2001
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kim Hocam?
Sevgili 'SERAP HOCA! ' Kardeşimin 'ELVEDA! ' Şiirine ithaf ediyorum.
Kim Hocam?
Sırtından vurulmadık
Görsen yağarn’ımı Alaca dağları sanırsın
Yüzüne gülünüp de sırtı dönülmedik var mı?
Gelmeden dünyaya sorsalar sana
Billahi gelmekten vazgeçer
“Kalu bela! ” da kalırsın..,
Ne yardan ne serden geçerim
Sen yaşa yeter ki şanlı ümidim
Ben üst üste zehir içerim.,
İçerim niye deme sakın
Binlerce yıldır art arda
Üzerime gelmiyor mu
Ki, bu hayasız akın!
Sakın kurban olduğum sakın
Bir sabah şafakta gözlerini alda
“Allah aşkına! ”
Güneşin doğacağı yere bakın
İçindeki yangını hakir sanma
Hislerin bereketi olacaktır
Vallahi bu firakın..,
Sarı gelinin saçları
Gözlerimin takıldığı kadar
Gönlümde heyula memleket açları
Duadan başka ederim yok, sende ne var?
Yardan da geçemem serden de
Kurşuna alışkın bağrım
Kaçanların eteğinde
Sanki ne var?
İnsanı harcamak..!
Misalcinin sahtekarlığı değimlidir
Yaşarken de ölürken de çamur karmak
El değil el gönül yapan eldir
Sevdiğini kıran er değil
Er kırıldıkça onaran
… eldir
…
12.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kim kimden! .,
Envar-ı nûş etmedim ki, devri alem nahoş bitsin.,
Eteklerinde toz duman, silkele rüzgara gitsin.,
Mükellef olmadan bir iş, mamur olup nasıl bitsin? .,
İste imkan fermanındır, bensiz saraylar kur gitsin..,
İçimi yer teneffüsler, her sonun bitiş zilleri.,
Ben hep dikeninden tuttum, koklamadın hiç gülleri.,
Sana hediye ederim, doğmamış güzel günleri.,
Hangi baş başın üstünde, düşsün yerlere vur gitsin..,
Hangi vakit sen benimsin, dedim de diyebilirim? ! ,
Mahşerin(mi?) öncesinde, kesişti yolumuz mirim.,
Hem de olsaydı yüreğin, konacak yeri bilirim.,
Girmeye kalkarsam koyma, gönlüne kilit vur gitsin..,
Korkma! Durup ta mizanda, ağır yanları anlatmam.,
Miskal zerrene göz koyup, yanlışı doğruya katmam.,
Alın yazgısı firakı, suç sayıp üstüne atmam.,
Senden bana hüzün peyda, benden sana say nur gitsin.,
Uzat boynunu bahara, dallarında çiçek açsın.,
Sen yaz ortasında Leyla, ve sen çileye minhac sın.,
Sen huzurdaki Hümeyra, sen başa konulmaz taçsın.,
Evvel ölürse kim kimden! ., Kalan rahmet okur gitsin..,
…
05.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kim ne der.,
Gözlerimde mor ötesi ışıklar tüllenmiş
Tutup ellerimden,
Mahşerin ortasına koydular
Kolum budum kırıkken alıp ta musalladan
Hercümerç olmuş halimden, hesap sordular
Kör iklimlerin yaşandığı karanlık dehlizler
Yarsiz koydukları saliselere sebep uydurdular
Kim ne der., diye yöreme bakınca,
Seni gördüm...
Sefilleri oynattığın madaralıklarım aklıma geldi
Sarıldıkça sebeplere., İçim kan ağlıyordu
Senden alıp bana verildikçe, inci mercanlar
Elimde kor köz olup, Ciğerimi dağlıyor
Acının ruhunda gizlenmiş sevgi
İnisiyatifime sirayet ederek, Selamınla şâd,
Yek vücut benliğime rehavet sağlıyor...
***
Sende tattığım her tat adına bedel
Karşılığını ödemeye aşinalığım var
Kar gibi, buz gibi soğuk
İstersen, kızgın çöl güneşi gibi,
Kör düğümleri eritecek kininle bir ol
Bir koyduğun yerden bin almaya gel
Sıkıntına şifa olacaksa eğer,
Razıyım., Sadrımı cehenneme salmaya gel
***
Ölüm dediğin nedir ki,
Öteki mahalleye göçer gibi giderim
Ben asıl âh ı, feryadı
Öldürüp te ölümden kaçanlar için ederim
Öncesi, sonrası olan nefeslerin
Ökçesine yüreğimi koyar da,
Öksüzün, yetimin sofrasına taam
Öğün olsun diye dünyamı
Billahi feda ederim...
Mehmet Sani Özel
10.06.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kim nerde.,
Salıdan sonraki çarşambalarda.,
Bir garip tezahür, mecazı mimlemelerde.,
Alevdin parlayan, sayfamı ışıtan lambalarda.,
Nurunu söndürdüğünde mum, her yer karanlık!
Gözümde son hali pür mealin perde.,
Göremiyorum şimdi kim nerde? .,
Usluluk bilinci aklın en ucunda.,
Uğradığım her fakı reddi mirası der.,
Bilsem ki, neşvünemanın ne var hurcunda? .,
Yaranamayınca mahbuba, içim içimi yer.,
Gezgin bir sızı sevgilinin kuluncunda.,
Kulakları yere düşmüş sanemin.,
Say ki, güneş koç burcunda..,
Neden ta’dat, her yerde? .,
Hafızaya alıp kör topal giden.,
Seyrüseferdeki sen benli günleri.,
Sokaklarını yeniden arşınlamalıyım.,
Deniz çarşaf gibi sakinken limanda.,
Hiç, sevinç gösterileri yapmadan.,
Bir dudak kıvrımı tebessümle.,
Mesih imi karşılamalıyım.,
Ağlamalıyım yüreğine.,
En muhal yerde..,
Geleceğim, gecelediğim hunlarda.,
Hor tutulan bir tutam zülüf gibi mahzunum.,
Bir muvahhidin katledildiğini düşün, hunharca.,
Ben o hiç içeri almadığınız yolcunuzum.,
Hangi güneşli günde sordunuz ki.,
Neyin var senin kuzum? .,
Almak istemeyene ses mi gider.,
Velhasıl, karamsarım umutsuzum.,
Sesine ulaşmaya mani, başıma giydirdiğin miğfer.,
Yine nasuhtayım, yeni hatimler indiriyorum.,
Asi bir hasretin renklerini, faraza.,
Dualarla göğsüme indiriyorum.,
Ölmek için mi düşkünlük.,
Bir elim vicdandaysa.,
Ya diğeri nerde? .,
…
01.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kişi arına vurdukça.,
Kimileri çıkmış.,
Birilerinin başına nasıl işediğini
Böğründen erguvan fışkırarak şiir diye yazıyor
Diğeri “bacaklarımı açmadan doğururum” diyor
Araya dikenli telleri de filigran koyarak
Kaybedilince kıymeti taktir edilen değerler
Kim kimin edebini yitirmesini ister?
Şu insanlar hayatı kolaylaştıran
Ahlak kültür ve inançları.,
Alaya almayı meğer ne kadar çok severler.,
Hokkabazlık modern sanat görüşü sayılacakmış
Kişi arına vurdukça gerçeğe doğrulup ayılacakmış
Şehvet uğruna ki, icabında siyah beyaz kara akmış
Hatta gerçeğini bulmayanlarsa protez organ takmış
Sevsinler sizi emi eteğinde yoksunluğu gezdirenler
Okşasın hoşluğunuzu insanlığı canından bezdirenler
Yürüyün bakalım Sodom’a Gomes’e varana dek
Gör hakikat yaratılış lügatinde ne demek?
Nasıl ki,
Fıtratın genleriyle oynarsın
Suyu yatağında akmaya koymazsın
Beş duyunla beşeriyetin erdemini yer
Yedikçe kudurur altıncıyı arar doymazsın
Ana dilin asaletin anan baban neler der
Adabı muaşereti göğsüne koymazsın
Sizinle Nemrutu legaliz e eden
Kara sinek oynasın..,
…
30.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kolay Kazanılmadın sen,
Kolay Kazanılmadın sen,
Kollarımda varlığını hissettiğim yeti
Koca dünyanın tozundan gözlerim doldu
Kopardı bağrından ansızın, var sandığım nimeti
**
Vatka ki, hülyaların yeşilini ton sandım
Öyle ormansı iklimlerin özgürlüğüne inandım
Dolunay tebessüm edince gecenin serinliğine kandım
Nasıl aldandın? .. Deme, işte İnsanım. İnsana aldandım
**
İçi boş ümit torbası sırtımda dolanır seyyah
Can katımda korkular, ha bre karaya boyanır siyah
Silkinir rüzgarın girizgahından rüyet, kabusa döner perdah
Sevdalı olmak gibi masum bir özrüm var. Eyvah ki, eyvah!
**
Selam gülbeşeker, udilere ilham veren güzellik
Güz günü kırağısında yanaklarında kristalleşen fellik
Gümüş rengi bahara biz, gönüllü kurban olmaya geldik
Gül ey, gonca ey., Senden yorulduk Binnaz, yine sana geldik
08.08.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kont Debua,
ustanın ellerinde çamurken
Düş’ün ve hareketin erki şekillenir
Kont Debua, heykeli çıkar ortaya.,
Bir ân ı dondurulmuş adamın
Güya, istilacılara kılıç çekerken.,
Kasabanın tam orta yerinde
O şimdi bas baya heykel..,
Kahramanlık örneğine kadirşinaslık
Dört yolun göbeğinde vefa örneği var
Ağdalı bir dille anlatılır, putun hikayesi
Anlaşılır anlaşılmaz ama efsane olmuş
Durup ta kimse, hiç kimse.,
Kont’un taş kesmiş bu halinden başka
Ne kadar iğreti, girift halleri vardı! Düşünmüyor
Birkaç kadeh şarap içtikten sonra
Bir hareketin tetikleyicisi olmuş
O şimdi heykel.,
Bir ânı dondurulmuş!
…
İnsan..,
Akli melekeleri olan bir organizma
Düşünerek sevgi üretir, üretmesi gerekir!
İnanç aşkla, emeği ve sanatını güzelleştirir
Kutsaldır, diğer yaratıklardan farklı olarak
Ama asla İlah değildir..,
…
06.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kornea.,
Ucu açık aşk maceralarına
Basit tesadüfler hergele getirir
Her gördüğüne mide suyu indiren
Sırnaşık suratlı porselen dişliler
İş ciddiye binince şiştiler.,
İllegal olunca esrar tadı veriyormuş
Legali galizle ambalajlamak zor tabi
Rüzgar hatırına dokunacak olursa
Aşiyan yolunda içtima, intizam var!
Kahya anında ipleri geriyor.,
Kornea akı karayı mora çalar
Koyu bir matlık ufkunu sarana dek
Kuvözde bebek misali dram
Pembe düşlerin hayaliyle nefes alıyor
Oksijen hücrelere cesaret iltimas edecek
Duayı kim edecek! İmam olsun, papaz olsun
Canım artık ne fark eder.,
Fildişi kuleler ve kusursuz fiyaka
Hikayelerin içinden çekmiş çıkarmış
Ne kadar centilmen, kahraman varsa
İçkili sofralarda şiir üretiyor
Cinsellik şimdilerde borsa
Heyhat! İki istasyon arasında
Kime rastladımsa iki yüzlü
Kiminin gönlü serkeş meyhane
Kiminin yüreği bataklık kerhane
Ve benim tuvaldeki yüzüm..,
Eyvah, ne çok fena! ..
Mertlik Köroğlu’nun dediği gibiyse
Çoktan azı bulamayan acizleriz biz
Herkesin elinde zemberekten çuvaldız
Havaya bakana “fırsattan istifade..,”
Fırıldak hanenin önü kalabalık
Kabak kafalılara delikanlı
Kaltaklara diyorlar kız
Körler direksiyonda
Son sürat hız.,
Delifişek şeref-yab.,
O edebe dokundukça çağdaş
Çalıların arasında tenim gül der güya
Fahişeliğin erkeği dişi simi olur sanki
İlk insandan beridir Tanrı tanımaz rüya
Uyutup düşlere hakim olacak
Uyanınca bu serseri, nasıl!
Adam olacak.,
Beni ayıplayacak birine
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Rastlarsam adam olurum ümit var demektir
Akıl her başta hazine ya, kullanmasını bilmeyen ahmaktır
Ancak İyi ile kötü arasındaki fark, Siyahla beyaz arasındaki farktır
Dünyayı yıkacak olan bomba, ahlaksızlığın tetikleyeceği infilaktır
…
23.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kostümcü
Kurt sürüden koyun çalar.,
İnsicam var, dumanlı havalarda
Çoban öfkesini kusar, kaçanı kovalarda
Dolu dizgin bir silkiniş, uyanır kulak küpelerinde
Gözler mahpus., Bir tablonun çerçevesinde.,
… asılı dururken duvarda..,
*
Duymasa da hiç gam değil.,
Esir tüccarlarında, vicdan ne gezer
Öldüremediğini diri saymaz ki, kepazelik
Dil yarı uyanık, hokkabaz nüktelerinde.,
Biz, canhıraş tesadüflerin gergefinde..,
Kahpeliğin başını (mı!) ezdik
O şimdi levazımatçı kılığında.,
Teneşir kokusuna aşina, peşkirci
Cenaze giydirir., (güya) Kostümcü(!) .,
*
Gül, murdarlığı sevmez bilirim.,
Gülerken kefen biçen ellere..,
Eyvah ki vah, sil baştancılara.,
Bakarken akını kızartır, basiretimin
Geçerken, selam verme iştiyakım ya.,
Firar edip kaçmış, sanki bostancılara
Gözler mahpus., Bir tablonun çerçevesinde.,
… asılı durur, duvarda..,
…
01.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kuddusi nerde?
Dağın eteklerinde bereketli topraklar
Zirveye koşanlar, avuçlar erzak çeker
Tepede ayazla baş edemeyen yapraklar
Enginde hazan kuzusu, meler de emekler
Gönül kafeste çırpınır, hürriyet çığlıklarına hasret
Sığırcık ötüşlerinde hüzzam, sil baştan dirilir kasvet
Alıcı kuşlar pişmanlık turlarında uçuşur
Fecir ayrılık acısında, yanar tutuşur..,
Zevale gelende zoraki bekleyişler.,
Gönül sevgiliyi dipsiz kuyuda düşler
Masumiyet isyankarlığı tetikler, zihinde işler
Akla karanın vuruştuğu yerde, mosmor gülüşler
Kuddusi nerde?
Dorukta hayali, dalgalanır bayrak gibi
Doğmamış bir aşka namzet, aylak gibi
Devasa gölgelerden korkan çaylak gibi
Nesli tükenmeye tutmuş, Kelaynak gibi.,
Hadi gelin, akşamları ipekten elbiseler biçerek
Halaylarda halkalaşıp, kudret şarabı içerek
Yeşil çimenlerde, filizler rengarenk çiçek
Yıldızlar seğirtsin, yürekten bir fasıl çek
Çek., Ahde vefasızlığın beli kırılıncaya dek
Çek, melekler gönül sofrasına gelene dek
Çek, aşık maşuka el verene dek
Çek., Allah aşkına! Ölene dek..,
...
Mehmet Sani Özel
25.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kudret helvası.,
Duaya aç nâsihate muhtaç şu gönlüm
Buna yaşamaktır dersen her nefeste bin ölüm
Benim iyilerim bana dert senin ecmelliğine körüm
Hazım olmamış acıları sulandırmaya antrenörüm
İki vaktin darında kudret helvası sofrada
Kul acze düşe kalka adam olurmuş
Şükran lillah demezsem nankörüm..,
**
Kültepe Kaniş ve Karum
Kapadokya’dan Erciyes bir horum
Eskimiş çürümüş medeniyetlere kadayıflı yorum
Sokun toprağa ellerinizi çıkarıp bir Hititliye sorun
Hala huzur bulamadık biz ey tarih nerdedir sorun
Hakem Allah., Anlatılanlardan müsterih olun
İnsan hatayı bilirse nadan olurmuş
Eyvallah demezsem nankörüm..,
*
…
05.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kuş seğirtmeleri.,
Kuş seğirtmeleri.,
Ekmek kırıntılarına kavisler çizer
Göz de açlığın senfonisi, armonisi ile
İçinde, ihtiyacı arzular edebi bir dille
“Söz sihirdir! ” Kazandırabiliyorken her türlü hile
Özde., Sahtedir bütün renkler, erguvan bile..,
*
Ver yansın!
Bin türlü yalan bir gerçeğin üzerine, üst üste konduysa
İkazdan almaz ta ki, gerçeğe başını vurarak inansın
Ellerinde ötelenmiş ihtirasların posası kar
Çaresizlikten can simidi oldu o an (belki) ar
Siret surete sorar! Sen ne biçim insansın?
Ceplerinde düzenbazlık ve yalakalık var!
Çevresi, (sözde) mütefekkir zinhar
Padişahım, gururlanma.,
Senden büyük Allah, var..,
*
İyiliği, adaleti okur imam!
Cuma hutbelerinde, minberde
Hak’tan bir haberdir, velev ki,
Düşünüp ibret alasınız,diyerek.,
Selamdan sonra, herkes hür,
Gönlünce günah işleme hürriyetine haiz!
“Elhamdülillah Müslüman’ım! ” diyerek
Sahi, Beytullah’ta kim meftun! ?
Gel sen de gül, garabete.,
İstediğin kadar bilmiş ol
İstersen bilmeyerek..,
…
06.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kuşlar ziya ve oruç,
Tarı zülfün zifirisinde bir bilinmezlik uykusu
Kuytularda hikmetin çarkları harıl gürül işlerken
Şifa suyu nebatın tabiatına zerkinde ölüdür kâinatın usu
Ev sahibi geçici konaklar., Göçebeler sur dibinde molada
Sayhada bin bir kapılı aralık ve renkten renge giren pusu
Çok değil belki birazdan gün ışığına boğulacak mor oda
Hayat hakkından masum kalır nurlanınca etraf
Kuşlar ziya ve oruç, muntazam bir koroda
Hedefi galebe çalmaya çalışan beher kuşku
Netleşir, kimi el karda hangi yürek korda
O kendisini sorgulayabilecek mi? .,
Akli baliğ olan susku? ! .,
Kul olmaya çalışmak var, aklı emanet alanlara
Hayırdan şer çıkarmak, ışıktan karanlığa varmak gibi
Gözler baksa neye yarar, zahirde daldan dala konanlara
Gönül çirkefi iştigal ederse ki, balı zehirle karmak gibi
Karineler var yonca yaprağında gülde, çiçekte zülde
Kalbi vuslat için çarpanlara müjde, armağan hayat
Sübut ve vefa, şu göğe bakan mor sümbülde
Onun için mi, O’nun işimi bu azim beyat! ? .,
Uyanmak için uyanık olmak için en kara günde
İş işten geçmeden evvel, demeden heyhat!
O kendisini sorgulayabilecek mi acaba! .,
Akli baliğ olan susku? ! .,
İfadeler nankörlüğün başına dökülmeden önce
Kör düğüm olmadan sualler, sökülmeli Hannas’ın bağrından
Söndürmeden belleğin mısbahını efkârı eflatun şekva dönence
Demeli değimli? Beni de nurlandır Ey Hak! Vaki hidayet çağrından
Midesi bulananlar; Yeryüzünde fesat çıkaranların fitnesinden
Ümera, belaya duçar olmak için kan alır mazlumun ensesinden
Hulusi kalbe dönmeli değil mi? ! , Azgınlığın hayasız sesinden
“Küfür tek bir millettir! ” Emirler şeytan efendisinden
Düşüncede gerçek ne kadar perişan ve pejmürde olursa olsun
Düşlerde ve musibet düşüşlerinde sırı hikmet, açık ayan beyan
Ortam müsait olmayınca, balıklara yem olmaz denizde yosun
“Allahın indinde din İslam! ” Bunu biliyor cümle enam
Ve bildiğinden hesap verecek, tam tekmil insan
O kendisini sorgulayabilecek mi acaba! .,
Akli baliğ olan susku? ! .,
…
30.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kutlu yorum.,
Küçük su birikintililerine derya gözüyle bakan.,
Küskünlüğü gizlemek için ırmak olup akan.,
Üzerine asırları yorgan etmiş aşk.,
Ayakları yorganın dışında.,
Ayaz vurdukça üşüyen.,
Ah bir anlaya bilsem.,
Neden mahkemelerde.,
Hep senin yüzün ak! .,
Külü dile bulaşmış bir sevdanın.,
Ürkektir lisanı, topuk tozuna vedaın.,
Velhasıl’ı ömürden çok şeyler alır götürür.,
Hasretini çekmek, tahayyüllerdeki ferdanın.,
Visal ve misal.,
Esefli bir rüyadan sonra mana bulur sanki.,
Üşüyorum, aşkın açıkta kalmış ayakları gibi.,
Keşkilerin atik çağına hiç hevesim yok.,
Peşinden sürüklenirken.,
Göğsümden fırlamış.,
Asi firakın..,
Afak.,
Görüş ve dönüş sınırları.,
Her zuhurda kimlere selam veriyor.,
İncir çekirdeğinden feleklerin eksenine.,
Nihayet sendromuna bürünerek dön bir bak! .,
Alnımın orta yerinde kur’a., Kutlu yorum.,
Makus talihe kadere inancını kutluyorum.,
Bulutların arasında, göklerde gezer.,
Mecazını kuşatacak olan kısmetin.,
Kaç kez ellerini öpmeye yeltendim.,
Ben o bedeniyle teveccüh etmeyen.,
Yaratılış armağanı ismetin..,
Önce vurup sonrasında sev beni.,
Kastın hançerlemek olsun, ama bilmeyeyim.,
Güleyim yüzüne, kaldırıyor diye kalbimdeki dikeni.,
İçi boş sandığın köhne, ben o yalan hilyeyim.,
Yarın huzuru mahşer varmış, desinler.,
Layığın cenneti girizgahına versinler.,
Gönülden tasdik olmuş bu beraat.,
İstemezsen yüzüme vur, geri at.,
Müruru zamanda imzalanmış istifam.,
Grideyim sana koştu cümle fâm.,
Hiç şüphem yok, günahsızsın.,
Mahkemede yüzün ak..,
28.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Kuzulukta bir tenor
Kuzulukta bir tenor
Shopen’i mırıldanır
Çatal ağaçlarda örümcek ağı
Müzikten mi, yelden mi ırgalanır
Sol fa’nın kollarında rakkase
La-si-do nakarat yollarında kristal kase
Mi-re ağustosum, mi-re temmuz
Solungaçlarımda enfes armoni
Solist liraya ırlamaz, viraj do’larda.,
*
Kuzulukta bir minör
Mozart’ın konçertosuyla..,
Koluma girdi sanılarıyla uvertür
Sahne, sanki “zeytin gözlüm ü..,” Okuyor
Klasizm’e yes, entellektüel kokuyor
Perdelerinde modernist föy
İsviçre Alplerinde village, köy
Milano, Roma., Mamamiya! ..
Si August, si July
Koro, naturalizm!
Orkestra blu.,
Mehmet Sani Özel
07.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Küfrün elleri kirlidir.,
Tarih mazeretlerini renkten renge koysa da.,
Küfrün elleri kirlidir, kerametine inanmam.,
Huda, tüm nimetlerini, sepetlerine koysa da.,
Küfrün elleri kirlidir, merhametine inanmam..,
*
İştiraklerinde enam, haksızlık temelli huzur.,
Istırap görürken Kenan, fesatlık doğurur muzur.,
Can sıkıntısında Îman, “Hayye-alel-felah! ” çok zor.,
Biri verir bini alır, “Allah bir! ” dese de kanmam..,
*
Tüm yönlere Kıble diye, Ah! İnim inim inlesem.,
İftitah tekbiri alıp, Arşı âlayı dinlesem.,
Neden Müslümanlar mazlum? ! Derde derman olabilsem.,
Öz sözle bir denk değilse, af olacağını sanmam..,
*
Medine efdallarını, Sünnet seniyye almışız.,
Bir Mümin kardeşim der ki, cümleten geri kalmışız.,
Çanakkale ruhu uzak, malayaniye dalmışız.,
Ceddi inkar eden sefil, nanköre asla inanmam..,
*
Yılmadım ey şanlı Nebi., Asrı saadet özlerim.,
Ali^yi ve Ebubekr’i Osman’ı görse gözlerim.,
Öyle hasretliğim var ki, İlle Ömer’i özlerim.,
Duy bizi., “Ey ulu Mennan! ” Rahmetine aç bu harman..,
…
23.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Lades kemiği.,
Lades kemiğine dokundum.,
Kırdım belki bilmeden.,
Kıyı kentli Firuzeyi.,
Esriğinden alıp.,
Tacı buhurdanlıklardan husul.,
Ben ona yaklaştıkça o kaçar.,
Kaybolur, usul usul..,
Sözde merdanlık.,
Sözde medeniyet.,
Sözde vefa ve alaka.,
Sözde hasse, enaniyet.,
Niye niçin ve neden..?
Sözünde duranlar.,
Ödüyor diyet..,
Mütercime muhtaç dostluk.,
Doyuramadık mı biz o misafiri..!
Bir hiç uğruna mı, köşe bucak koştuk..?
Kollarında bulanık dereden ıslak çamaşırlar.,
Ne oldu Şahika, kim onlar..?
Özsuyuna çamur taşırlar.,
Ellerimizde imkanlar kısır.,
Gözlerimizdeki şefkat kusur.,
Gölle dağ arasında sarsılmaz bir sur.,
Ferhat ol, zamanın beline kazma vur.,
Aşk tehcire zorlanmış, maşuk divane.,
Hiç ağlama, yatacak yer yok.,
İşte sevmek budur..,
…
25.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Lahzada tayfun,
Çağrıları kulak ardı ettiğimi sanır.,
Sayılmadık gönül kırıklıklarını beleş vererek
Yine sana ne desem revadır? Felek!
Ne zaman sızlandım ki, seher yelinden
O zoraki yüzüme gülerek.,
Bağışladığı gülüşleri geri alır elimden
*
Yarınki doğacak umuda astım çamaşırlarımı
Kuruyana kadar çıplak koydum bütün sırlarımı
Sıla nerde, gurbette kim var? Söndürme çıngılarımı
Sözüm var! Hakikate bağrım yansın, sende ateş gırla mı?
Çak ta kavından tutuşsun çayırlar, ardından ağlama..,
*
Gül diyorum..,
Buklelerini neden içine bükersin.,
Hadi, gümüşü altına tercih etmeni anlarım
Hangi vehimlerin kucağında göz yaşı dökersin?
Başını göğe kaldır, gözlerini Süreyya’dan çekme al narım.,
Güz evlerine sığınıp, yazıda kışa tütmene ne denir
Mevsim bahar, hazzına var erik çağlayken de yenir! ..
*
Göstermediğim gururu başıma taç eden yar,
Bilmezsin ki, gönlümde kaç sevgiye aç giden var
Lahzada tayfun, lafzında fırtına yağmur yaş ve kar
Söyle Mevla aşkına, sende başka neler var?
Allah’a emanet ol dersem, başka ne dersin?
*
Meşk yarı belinden kırılmış, ucu yerin dibine.,
Sevildiğini bilmezden geliyorsun gibime
Semer sancısı iliklerimde işler, kim kördüğüm?
Sevgiliye varmak için sabır düşü, gördüğüm
Değil mi sözlerim sana gelir nasihat vâri,
Sıkılırda diyemezsin belki, eh yeter sus gayrı! ..
Ben Bizans surları dibinde fetih e uyurken böyle
Sen işveni gazi say, kahramanlık türküleri söyle
Kim ki, kalbinde hile ile cenge varmaya görsün.,
Kime karşı olsa da mağlubiyetini söyle..,
Mehmet Sani Özel
05.06.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Lütfen, buyurun kalkınalım..!
Yakın gelecekte dürüstlüğün açıktan aptallık sayıldığını görürseniz hiç şaşırmayınız
derim. Ata sözü; “Üzüm üzüme bakarak kararır” hesabı yaparsak, ciddiyet ve
samimiyet gibi kavramların icabını yerine getirmek isteyen insanın mukavemeti her
halükarda gördüğü olumsuzluklar üzerine teslimiyet sürecinde can çekişmektedir.
Elbette bu bir imdat çağrısı değildir ancak insanın yüreğini onduran duygu ve doğru
olanı yapmış olmanın verdiği haz, lezzet maalesef usuldan usule hikaye konusu olacak
kadar uzaklaşmaktadır.
Doğrunun mikyası (ölçüsü) gönül rızası olduğunu var sayarsak ve doğruluk üretirken
zor kullanmayacak ve iltimas, kayırmacılık ve saire gibi suni nedenlere bel
bağlamayacaksak, tarafsızca akıl mantık yolu ile iyi ve kötüyü ayırtmaya kalkacaksak
gün gibi aşikare görülür ki, neyin doğru neyin yanlış olduğu., Emir, talimat, buyruk ve
kişisel takdirle doğrunun, güzelin tespiti yapılamaz. Zira ortada takdir olacaksa bir hak
mevzu bahis olur.
Toplumdaki fertlerin birbirinden görerek uyguladıklarını çok iyi gözlemlediğim iyi-kötü,
doğru-yanlış, güzel-çirkin takdiri ve dejenere edilen bunun gibi ahlaki değerlerimizin
yerli yerince kullanılarak yaşatılması hususunda bu gün kayda değer hiçbir çaba ve
gayret görmemekteyim ne yazıkki..,
Güçlüye boyun eğen, kuvvetliden yana olan, bana değmesinde ne olursa olsun cu
bencil zihniyet planlarını her ne zaman yapmışsa zafer, sevinç naraları atsa yeridir
adeta., Güpegündüz bir tarihi eserin çinilerini söker alırlarda hırsızlar (O şehrin
kalabalığında bir Vatansever yok mu?) bir insan oğlu insan çıkıp ta ihbarda bulunmaz!
Af buyurunuz; Mahallenin veya kalabalık bir caddenin orta yerinde taciz olayı yaşanır,
insan yaralanır, katledilirde yemin olsun ki, bir kişi insanlık için bir gayret ve çaba
içerisine girmez, girmekten kaçınır!
Lütfen buyurun hep beraber kalkınalım..! Muasır medeniyetler seviyesine ulaşalım ne
dersiniz, almaz mısınız..?
Sanat lügatte nedir ve tarihe ün salmış kahramanlarımız, erenlerimiz, ediplerimiz,
ariflerimiz özetle ecdadımız nasıl tarif etmişlerdir! Bakınız birde bu gün bize nasıl lanse
ediliyor lütfen doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin hangisi vicdanınızla takdir ediniz..,
El sanatlarını icra eden bir sanatkarın bile “ben ustayım! ” demek hafifliğinde
bulunmaktan kaçındığı bir neslin bakiyesi olan bizler, üç beç kuruş fazla kazanmak
uğruna edebinden, edebiyatından, inancından ve zengin kültüründen bigane insanların
şaklabanlıklarına ve üste çıkmak (popüler olmak.,) için yapmış oldukları rezilliklere
aldırmaksızın elerimizi yırtarcasına alkış tutarız.
Eline kalemi alıp yazan ve adını veya müstearını cinsiyet şuasıyla ışıklandıran hemen
her edep ve nefis tacirlerine sayısız ve hesapsız övgüler dizer lügat parçalarız., Hakkı
ve haklı olmayana şehvet ve şöhret uğruna aferin, bravo, tebrikler, kutlarım gibi ucuz
klişe sözler sarf ederiz., Atarız tutarız, lafla taşı oyar kayayı peynir gibi yontar, ömür
yetmeyecek uzaklıktaki gezegenlerin kabuğunu soyarız.,
Ama içimizden biri dara düşmüşse, insanın insana insanlığa ihtiyacı varsa körüz sağırız
ve oldukça duyarsızız., Akli selim, birliktelik bilinci, mantıklı ve estetik duruş ve bütün
erdemli değerler kitaplarda (yazılı olduğu gibi) durur..!
Müsaadenizle şöyle sonlandıracağım; Her fert başlı başına bir dünyadır. Benim Ülkemde
70 milyon dünya (hepsini ve hepinizi her türlü kötülük ve kötü yakıştırmadan tenzih
ederim.) var. Siz, şu yazdıklarımı okuyan dünyalar vicdanlarınızı muhasebe ederek,
aslınıza ve neslinize yakışır tarzda hüküm verip hayat sürmeye kendi kendinize söz
verebilirimsiniz? !
İşte o zaman neyime benim “Avrupa Birliği! ” derim, billahi..,
Lütfen, buyurun kalkınalım..!
www.antoloji.com - kültür ve sanat
02.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari
Madam Bovari
Lafın uzunundan hoşlanmıyor
Okkalı bakışları lakayt görür, nötr.,
Mikdat köşkün getir götür işlerine nazır
Şermin çaktırmadan hanımın elbiselerini giyer
Faytoncunun koynunda ucuz şarap içerde içer ve
O kadar pervasız ki, müstahdemi alnından kaşıyor
Koltuk altları delik bir gömlek, hizmetçi çok pratik
Bir eli başında diğeriyle beş on tabak taşıyor
Aşçı Feyyaz en edepsiz hikayelere mukim
Bahçıvan mutfağa hiç girmez ona hep
Çarşafçı İrina yemek servisi yapar
Sağ duyulu birimi lazım o Hüdayi
Elektro mekanik arıza tamircisi.,
Sıfırdan irtifa almış, adeta harikalar yaratıyor
Sundurmadaki neonlar cumba ve fotoselli tulumba
Bahçe kapısı kenarla kıyı video kamera kayıtları
İstenmeyen kişileri panikleyen korku slaytları
Harada seyisin asabını bozan rahvan müzik
Gece gündüz aydınlatması, yangın alarmı
Ve denizden geleceklere yön veren fener
Kimberly, şahsen hayran kalmıştı
Limonlukta ayran içerken o,
Tavan farlarını süzerek
“Wonder, Wonderful.! ”
Diye mırıldanmaktan kendini alamamıştı da
Madam otuz beşli yaşlarını fiziği oldukça düzgün
Çevrelenmiş referansların zoruyla gelip giden görücülere
Beklide en çok bizim Hüdayi üzgün..!
Onun statik elektrik kuvvetinde serseri bir aşkı var
Mizacı gizli hayranlığına sanatkar estetiği katarak
Aşkın azmi ve asaletini yaptığı işlere yansıtıyor
Hanımefendi bu edebi ilgiden haberdar mı.!
Kim bilir kalpler arasındaki haberleşme
Doğruysa ondada elektrik var!
Ne diyelim; Hayırlısı olsun..,
…
18.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari IX
Madam ceket pantolon giyinmiş
Üzerinde hafif pembe bir gömlek
Yukarıdan aşağı iki üç düğmesi açık
Yanaklarında azami çil benekli allıklar
Baktığı yerin içini boşaltan iri gözleri
Orta boyun fiyakası devasa gösterirken
Dil ucundan yalnızlık şarkısı dökülür yere
Bir yakamozun yansımasındaki masum kız o
Havası turp suyu tadında hafif toprak kokuyor
Ceketin kollarından dışarı fileli pembeler taşmış
Siyahla beyazın eşliğinde samimi sırdaşlık
Koyu soğan kabuğu rengini vurur saçları
Yüksek topuklu sivri iskarpinler
Asfalt yumuşağında yürüsün
Nilüfercesine narin ve
Göz alıcı zümrüt.,
İki çocuğu var her ikisi de oğlan
Büyüğün yaşı dört ana okuluna gidiyor
Küçük yirmi yedi aylık anasına atılıp mama diyor
Oda hemen her şeyin minyatürü oyuncak dolu
Köşede temsili otoban diğer yanda tren yolu
Şöminenin yanında sehpa üzerine oturtulmuş
Alet, armonik sesler çıkararak püflüyor!
Havadaki nemi ayarlarmış buhar üflüyor
Kat kapısına iri dişi dobermen uzanmış
Alışık olmadık simalara diş gösterip hırlıyor
Madam motor geldi haberine bebeleri öperek
Yaprakların altından yokuş aşağı iskeleye kıvrılıyor
Masanın üstünde talimatların işlendiği pusula
İrina şöminenin diğer yanında gitarı aldı
Rusça teneffüsle birkaç şarkı çaldı
Farkında değildi karşıda biri vardı
Ne vardı? Diye sorsa da Zeynel
Bir an zevahirde takılı kaldı
Kekeleme hayranca kündede kaldı
Buz dolabı tamircileri gelmiş güya
İçteki çağlayan “bu İrina bir rüya! ”
Dil ovasında “nadide bir fidan! ” diyordu
Kirli soluklarıyla dışarı eğilip ustalarla
Tekrar kümese dalmış tilki gibi daldı
Hanımın katında hususi mutfak
Ve alttan aşağı monşarj
Tuvalet (çocuklarınki ayrı) ve sauna
Ve daha bir çok medeni iman vardı
Tamirci acayip yapılı dolabın yapıştı kulpuna
Açamadı, İrina yetişti imdada dokundu açtı
“Siz nasıl tamirci dolabı açacak..? ! ”
Cıyaklayarak herkesi ürküttü.!
Kuyruğuna basılan kedi
Servisçiler ortama iyice alıştı
Akşamdan kalma doğum günü pastasını da yedi..,
…
www.antoloji.com - kültür ve sanat
26.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari VII
Radyoda Gırnata müziği çalıyordu
Aşçı ağzından takma dişleri düşercesine
Aradaki keskin dönüşlü ritimlere afaki
Kalçasıyla kavisler çizerek, oda olmadı.,
Kaşık kepçe eline ne geçerse kaptığı gibi
Görüntü efektlerini sese uyarlıyordu
Bir yandan mönüdeki yemekleri
Diğer yandan gönlündeki
Müziğe olan acayip kadirşinaslığı
Mükemmel etmeye çalışıp çabalıyordu
Tatlıcılıktaki ustalığı kadar
Argo edebiyatına da hastalığı vardı
Bir ara İrina ayakta su içiyorken
Elini onun başına beline ve kalçasına dokunarak
Fatih Saraçhane Unkapanı., deyiverdi.,
(Garip bu muzipliğe alışmış olmalı!)
Sadece refleksleri ile döndü ve bir şey demedi
Faytoncu Cemil uçları jöleli gibi parlayan
Bıyıklarının altından göbeğini titreterek gülüyordu
O aslında konuşmayanla günlerce hiçbir şey konuşmaz
Ketumluğu ile bilinmesine rağmen ara sıra azda olsa
Algılamalarını belli eder hareketler yapardı
Ata arabaya bakar, yer ve şarap içerdi
İçkisiz olduğu anlar çok dobra ve kırıcı
İçmediği zamanlarsa çok nadirdi.,
İrina Moldavyalıydı sanırım
Ev işleri ile ilgili üniversite okumuş
Madamın çok özel işlerine bakıyor!
Mikdat daha demin iskeleden faytonla aldıkları
Erzak ve edevatı taşıyordu içeri girip çıkarak
İrina donattığı tepsiyi alıp dışarı çıktı
Onunda bahçıvana özel ilgisi olduğu aşikardı
Bahçıvan henüz askerden gelmiş, yakışıklı bir genç
Sabri’nin oğlu, babası eskilerden yerini ona bırakmış
Aşçı ile ağız dalaşı yaptıklarından mutfağa küskün
Zeynel köşkün bekçisi, barakası bahçe girişinde
Oda bir başka alem! Açık resimli mecmualara düşkün
Agop müstahdemin sorumlusu, adeta patron
Haftada bir geliyor, Şişlideki şirket merkezinden
Hem haftalıkları hem de talimatları veriyor..,
…
24.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari VIII
O gün akşam.,
Köşk her zamankinden daha parlak
Işık ve hareket bolluğuna rağmen sakindi
Agop gitmemişti, Madamın çalışma odasında
Uzun uzadıya bir mütalaa olduğu kesin
Faytoncu doktorla hemşireyi getirip indirdi
Zeynel’inde karısı gelmişti memleketinden
Müstakil barakasında çocuğunu severken
İnce kaydalı inleyişler etrafa yayılıyordu
Bir ara kuvvetli bir yel yalazı yokladı
Açık pencereleri ve kapıları pervazına vurdu
Sonra güneşin battığı yöne doğru
Tozunu sürükleyip süpürdü
Sabri’nin oğlu (bahçıvan) kameriyenin altında
Namaz kılıyordu, İrina ona bakıp durarak
Feyyaz ustanın elinde lüle taşından tespih
Parmakların arasında pervane şık şak
Cemil atlara torba takmış, sırtlarını sıvazlıyor
Hüdayi yi Agop çağırmış, Şermin ışığın tam altında
Bir eli saçlarında oturmuş şarkı sözü yazıyor
Mikdat kazı kazan kuponları almış, harbe kazıyor
“Doktor niye geldi? ” Diye sordu Cemile Feyyaz
“Çocuklara aşı yapacakmış ya ba! ” deyiverdi
Nerden nasıl buluyorsa hala tütün içerdi
Kirli ellerinin arasında ince kağıdı yuvarlayarak
Sigara sarıyordu diğeri henüz dudağında yapışıkken
Aşçı bir boşluk bulmuşçasına, diliyle ağzını ısladı
“Len madama kim yapacak ya? ” diye sordu
Cemil her söze eyvallah etmezdi ama
Dedi kodu yu sevmemesine rağmen
Mezenin kaynağına sabırla sükut etti
Aşçı hızını alamadı;
“ Len Zeynel ne çabuk ışıkları söndürdü? ”
Cemil baktı, “Yanıyor taa sönmemiş! ” deyiverdi
Sandalyenin birine oturmuş diğeri ayaklarının altında
Sırtı duvara dayalı takılacak yer arıyordu besbelli
Mikdat mutfağın penceresinden parmak uçlarıyla
Azami kebir aşçı başının sol yanına dokundu
Adamın tiki varmış! Sıçradı yekpare anında dikildi
Küfürlü bir mizansen; “Ne oluyor len! ” Diyerek
Mutfağa yönelince Agop’u gördü, esas duruşa geçti
Siz miydiniz, hoş geldiniz beyim dedi..,
…
24.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari II
Hüdayi.,
Fikirlerini gönlünde harmanlayıp
Yaptığı işe düşlerini nakşeden bir tip
İş kolik ki, eşi benzeri az bulunur cinsten
Geçen gün Hanımın katına çıkan merdivenlerin
Trabzonlarını cilalıyordu
Cıvık mı oldu yoksa çok mu katı diye
Vesveseye düşmüşken.,
Bir kadife sesin kulaklarını yalamasıyla uyandı
Vernikli parmağını ağzına aldı gayrı ihtiyari
“Kala ne yapıyorsun? ” dedi Madam
Bizimki mahcup mu olsun mutlu mu
Pek seçemedi ama duyulur duyulmaz
Bir küfür salladı “anasını avradını..,”
Hanım iyice yaklaştı ve kolundan tutup çekti
O tüy koparan şivesiyle; “Kala telaş yapma.,”
Gel benimle bir yol bakalım neyin var.,”
Adeta sürükledi ardından.,
Beklide Hüdayi uçuyordu kendinden
Onlar loş bir müzayede salonu görünümündeki
Helenistik dönemi eserlerle dolu salona vardıklarında
Kesif vernik kokusunun arasından makes bulan
Madamın losyonları da mukozalarına sirayet etmişti
Sil baştan bayıldı kalfa! Beklide numara yapıyordu.,
Sıcak temas bir başka düzmüştü düşüncelerini
Billahi parmağını kesse umurunda değildi
Klasik oyma bir koltuğa uzattı başını
İçerde kimya laboratuarı gibi makyaj odası vardı
Kaşla göz arasında oradan en lazım olanları aldı
Usta bilinç altına düşmüştü kazara kafasında
Ulan diyordu tamda manzarayı çakmışken
Birde sara numarası mı yapsak ne? !
Oda ne! ?
Madam üzerine eğiliyordu.,
Bre o estetik sanatkar ruhlu ustaya ne oldu
Korkuyla sevinç arasında buharlaştı bizimki
Kaldıramadı galiba cevherin dinamiklerini
Mübalağa yok, resmen bayıldı..,
…
18.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari III
Madam Bovari.,
Beşikten başladığı eğitimi ile
Haza bir muallime hanımefendi
Neyin ne zaman doğru olduğu hakkında
En ufak bir şüpheye mahal vermeden
İcabında gerekiyorsa; Kolunu bacağını dahi
Kesebilecek kadar soğuk kanlı
Öte yandan birine bir söz vermişse
Her neye mal olursa olsun
Vakit ergenleşince
Eyvallah demesini bilen.,
Tabiri caizse; “Sapına kadar delikanlı.,”
Uçları sarı sufleli saçların yanaklara dokunuşu
Hüdayi’yi “surun kabri! ” gibi silkeledi sanırım
O parmaklarının ucuyla göz kapaklarını kaldırıp baktı
Öyle ki, kırmızı kılcalları renk cümbüşü oluyordu
Pervane gibi dönen gözlerin fırıldağında
Aklını yedeğe almış upuzun bir zavallının
Baş ucunda asude bir hanımefendi
Ve dışarıdan yağmur serinliğiyle
Odanın yarısına kadar uzanan tül perdeler
Rüzgarın sürükleyip geri toparladığı heyecan
Müsekkin türü bir şeyler içirmiş olmalı
Yarıdan kopya kalem çekmişçesine
Mor dudaklarını açtı usta!
Ayıldı ama ağzından dökülen hecelerin hükmü çok zayıf
İşitme frekansına çevirmek için modülasyon şart sanki
Tiner kokusu ve tadı dimağını rehine almış olmalı
Madam kolalı bir peçete üzerinde
Ağzı altın işlemeli kristal dolusu
Gül şerbeti sundu..,
Yudumlar gırtlaktan aşağı düştükçe
Boğazındaki düğüm bir aşağı bir yukarı hopluyordu
Dudak kenarı taşmalarını da sağ olsun.,
Madam ipek mendille topluyordu
Akdeniz’in tropikal makileri.,
Göğsündeki kırk büklüm kıllar kıvrılmış
Ve sızan kaçak küçük soğuk damlacıklar
Işığı yansıtan cam kırıkları gibicesine
Hınk etti aklı başına geldi!
İki yudum arasında yutulan hava
Hıçkırttıkça ciğerleri sızlatıyordu
Doğruldu ve başını kaldırıp
“Özür dilerim Madam.,”
Dikkatsizliğimle sizi telaşlandırdım.,
Umarım beni affedersiniz dedi.,
Madam veçhini tebessüme bürüyerek
“Rica ederim, şimdi daha iyisin ya? ! ”
“Kala korktum tabi ki.,” dedi.,
…
18.07.2005
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari IV
Madam üç beş yıl var ki.,
Kayıp eşinin dönmesini bekleyen bir dul
Kanında birkaç ırktan karışım var, bildiği.,
Babası Osmanlı sefirliğinden tekaüt Fransız
Annesi anneannesi Türk olan bir Rum kız
Dedesi Avusturyalı Protestan bir Alman
Kocası Yunanlı, beynelmilel bir armatör
Ticari faaliyetleri icabı, Hint denizi açıklarında
Seferdeki yük gemisine iş kontrolüne giderken
Helikopter havada radar kayıtlarından silinmiş
Kasırgaya atmışlar bütün suçu, fırtına demişler
O gün bu gün ortada ölü diri kimse yok
O şimdi İstanbul’un mümtaz.,
Lüks semtlerinden birinde mukim
Hayat arkadaşını vefa durağında bekliyor
Ölümü tescil edilmeden asla evlenmem diyor!
İç dergahında sevgilisine sadık kavi yemini var!
Ama içindeki fırtınaları hemen hiç kimse bilmiyor
Yirmi sekiz yaşında ağır bir temponun ardından
Aile ilişkileri çerçevesinde Katedralde evlenmiş
Kurguları birkaç Üniversiteyi peş peşe bitirmişken
Harıl gürül çalışmayı ilada hayal edip beslermiş
Şimdi konak hanımefendiliği ona en nadide iş
Aristokrat kuralcı katı bir terbiye tarzına haiz
Durduğu yeri iyi bilip hatırını bihakkın koruması
Namus şeref ilgası söz konusu olacaksa
Ya kendini yada mütecavizi çekip vurması
İmkan varsa, son nefese kadar direnip durması
Ve maiyetindekileri de, Kendisi kadar değerli
Varlığının vazgeçilmez parçaları olarak bilmesi
Terbiye ve tedrisatına ilzam ile iktiza edilmiş
Zorda olsa aldığı eğitimin gereklerini şevkle
Ve zevkle yerine getirmekten yılmayıp
Kaidesi ve kurallarıyla yaşamaktan onur duyuyor!
Evin müstahdemleri bile bu kadarını bilmez
İnsanlar tabiatı gereği doydukları yeri çekiştirir
Pireyi deve eder, sözü asap bozan yere yetiştirir
Ama kimin ne olduğunu en doğru; bir kişinin kendisi
Birde hüküm sahibi Yaratanın ta kendisi.,
Allah bilir..,
…
18.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari V
O aslında olan biten her şeyin farkında
Hüdayi’nin akıldan mantıktan uzak aşkı
Aşçının açık çıplak yerlerine aç bakışı
Dedi kodu yapan hizmetçilerin
Hoplayıp zıplayan gözü kaşı
Konuyu değiştirme gayreti
Ve laf inşaatı telaşı.,
Kim kimi çekemiyor, yok kim kimin oynaşı
Bir haftaya kalmaz burada olur bu arbedenin başı
Dadıyı Girit’e tatile göndermiş, yeri o kadar belli ki.,
Günlük alışverişler, Acil ihtiyaçlar, olurlar kabuller
Tadilatlar tamirle ve bin parça ödemler sarfiyat
İlk zamanlar azda olsa hoşlanırdı gaileden
Ama artık çalışma odasında gün yetmiyor
Yarına dünden kalan işler artarak el veriyor
Az kaldı, dadı eşinin kuzenleri ile geliyor
Masanın üzerinde Dünya basınından seçmeler.!
İngiliz Observer gazetesinde bir haber var!
“Kristofer Telamis’in gizemli yok oluşu! ” diyor
Haberin yazarı Madam Bovari’ye de dokunmuş.,
Bu kadar servete kader varisi., Şüpheyle bakıyor
Basit bir helikopter kazası ve global sermayenin
İlk yüzünden en birincisi yok oluyor!
Metnin sonu; “Sanırım kötü kokular alıyorum! ” diye bitiyor
Eh kolay değil, bu denli varlığa vasi isen, atılan güle de
Dikenede göğüs gerecek olansın sen.,
Türkçe, Almanca, İtalyanca, Fransızca ve hem
İngilizce ile Yunanca lisanlarını biliyorsan
Altı dil bilen bir insan..!
Oturup masa başında Dünyanın dört bir yanından
Menkul ve para borsalarına giriyorsan
Video konferanslarla üyesi olduğun şirketlere
Ekonomik değeri olan kripto tüyo verebiliyorsan
Olduğun yerden başka bir yerde olmaya
Ne hakkın nede pek bir vaktin olur
“Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış! ”
Kayıplar ve kazançlar grafiği.,
Beyinde işlerliği olan
Güncel bilgi olarak desteklenmedikçe
Artıların çivisi çürür, iki eksi olur
.., değimli! ?
…
18.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Madam Bovari VI
Şermin,
Koltuk altlarına begonyalar koyarak
Aynanın önünde dört işlem vaziyetinde
Sezgilerindeki şöhret hayatını canlandırıyordu
Simülatik takdim senaryoları üreterek
Hafif meşrep bir sahne sanatçısı edasıyla
Gardıropla divan arasındaki kulvarda
İleri geri simetrik manevralarla
Uçuk havai görüntü katıyordu
Aynalardaki yansımasına.,
Türabi ellerini çırparak
Hazır yeknesak haline alkışlar tutuyor
Ağzının bir kenarındaki saklı duran çiklet
Provaların telaşından fırsat buldukça
Dişlerin arasına düşüp yassılanıyor
Dili ile itilip yine eziyete maruz bırakılıyordu
Bir sevda şarkısıydı dudaklarının arasından dökülen
Bazen fısıltı halinde kirpiklerinden sızıp dökülürken
Bazen bir orkestranın saz formatına giriyor
Bazen salondan afaki iltifatlar aldığını
Ve savrulan çiçekler arsında mahcup
Kaldığını varsayarak.,
Ekşi hamur tarzında gülümsemeler takınıp
Lafın geldiği yöne mucip birkaç adım yürüyor
“Her şey sizinle güzel, iyi ki varsınız..! ” diyerek
Etraftaki eşyaları ve makyaj malzemelerini
Hayran seyirciler sayarak.,
Faraza, kibarca teşekkürler salıyordu.,
Madam Bovari’nin kür masası.,
Şermin’i cazibesine yenik düşürdü
İmkansızın ispatına kabil derecesinde
Hayal dahi edilemeyecek kadar
Kimya ve fizik nimetleriyle dolu
Ortam natürel, bin bir maske olmaya müsait
Tıbbi tahlillerin cilde ve tene nefes aldırma türleri
Envai çeşit salatalar ve saklı güzelliklerin ifşa yöntemi
Doğrusu hangisi nasıl kullanılır pekte bilmezdi
Kulaktan dolma güzellik metotları
Ve aklını alan şöhret hevesi.,
Asıl işi kenar köşe tozlarını almaktı
Ve kirli çamaşırların hijyenlik kazanması
Hemen her gün mesainin sonlarına geldiğinde
Aynaya baktıkça yalnızlığını neşelendirir
Yada hüzünlenir yüz hatları kırışır
Vehimleri umutlarıyla at başı gibi
İçine sinmeyen bir yanı vardı bedeninde
Yeterli imkanı yekun edecek olursa eğer
Göğüslerine silikon koyduracaktı
Suratını akşam alacası almıştı
Tatlı bir hüznün kapsama alanında
Hayallerine noktayı koyuverdi birden
Hacet zilinin sesini duyduğu an..,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
…
19.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Magma.,
Magma.,
Sesimde iktidar gecelerinin karanlığından
Cirlop hegemonyası bir hece var.,
Cinayet sultası..,
Ustura kılları keserken tenime kayar
Nereye koyacağımı bilemediğim
Elimde “memalik-i mülk” tapusu
Bir garip bilmece var..!
*
Nutkundan filizlenen ıstıraplar
Bütün iştahımın kapsama alnında
Kırdı geçirdi birden, yeknesak’ımı kramplar
Kırmızıyı maviye çalar, otoriten
Sanırım! Kucaktan kucağa..,
Pervasızlık..,
Ya iklimin terbiyesinde.,
Yoksa senin kanında var!
*
Ey nihavendi buse eden, abaşo eriyik
Neden istikametinde pervane gondol
Neresinde durursan dur, düz değil
Her yer ihtirasa kıvrılır..,
Bütün zeminler eğik..,
Vuslatın intizarında bikarar ebkem
En nihayet türaba çeker rengim.,
Goncayı çevreleyip kuşatmış, çekem
Yar bu değilse..! Ya geldi gitti.,
Yoksa, yüzyılların içinden.,
Süzülüp gelir(mi?) , dengim..,
…
02.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mahcup aşklar.,
Mahcup aşklar.,
İrtifa alan duygular.,
Dua kanatlarının altında.,
Tanrı katına yükselir ser sefil
İltimas görmemiş pak temiz hisler
İçi dolmamış ham meyveler gibi asude
Öyle acıklı ah! Çeker ki, sahibinden başka
Her kim hazmetmeye kalkacak olsa
Onduramaz oyalanır mabedi geveler..,
*
Şekil bazında hak sahibinin
Şehir çok muntazam da kalbi kimin?
Sevgi evrensel bir lisan, biliyorsan sor!
Konuşmak cesaret ister kemliği yok fiilin
Onu resmedecek olan vakur bir fahri dil
Sende var mı! Toprağı suya doyur gel
O yumruk misali yürekte bilsen.,
Yılların gelecek nesli durur..,
*
Kuru dallarda umut.,
Olumsuz iklim şartlarına direnir
Öyle muhteşem bir duygu ki, Aşk!
Yalnız çiçeklere gülümser güllere el verir
Sahte gülüşlere aldanır hicap
Bir hiç uğruna mı Ya Rab..!
Gönül sevgiliye can verir..,
*
Aldatanlar kazandığını sanır
Kalaylı kaplar sirkeye dayanamaz da.,
Kirletilmiş sevda çamaşırları gözden ırak
Sahte söylemlerle güya yıkanır.,
Yine mağrur, yine başı dik.,
Boynu bükük mahcup aşkın
Kim bilir saf sanılır seven insan!
Ama ya şu kalpazanlar yok mu!
Ömür boyu kalacak şaşkın..,
…
29.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mahya...
Kıl diplerinde yuvalanan mikrop gibi öfke
Ölüme şaşı bakan gözlerimle.,
Ötesini berisini almadan kayda
Öpen dudakları kanatacak sözlerimle
Varıp lülesine sarılmış şadırvanın, ellerim
Ya mahya?
...
Yaldızlanıp yanıyorken bile gök yüzü
Yakasında ışık busesi olan parıltı
Şimdi fenalıklarımın üzerine besmele çekiyorum
Ne olur içime yansısa ya, o mübarek şarıltı!
Kandillerinden, bir letafet huzmesi bekliyorum
Kubbenin altındayım, günahlarımla.,
Ya mahya?
...
Ey gece.,
Eksilerim paçavralımın ardında bilmece
Köşkümde şeytana kaptırmaktan koktuğum ece
Ve dilimde, iki kelimeden mürekkep bir hece
Ya Rab!
Beratından müyesser kılınacak mıyız biz bu gece?
....................,
Sen sur-u hiç işittin mi kahya
Duyulacak en çetin ses olduğunu derler
Birebir şahit olunacağı vakittir Vahye
Her dilden Hakkı hakikati överler
İçtima olunacak yerdir.,
İşarettir, mahya...
...
29.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Maki ötügenleri.,
Feyne iteleyedursun beni.,
Firar etmiş göğsümden itiraflar.,
Eflakin encamında pervane, zülali arar.,
Hangi güle hasret yürekli bir bakış var? ! .,
Yağmur sevinciyle kırılır, yine yere düşer.,
Yorgunluğa ilaç gibi okunan şu Mushaflar.,
Ta ki, uzaklardan seçilir narenciye.,
Rüzgarın sunumu ilahi dokunuş.,
Soluğumda, maki ötügenleri..,
Şu levhanın yazılarına bakın.,
Haritası çizilmiş binlerce yıl öteden.,
Gelen dost giden dost., Gitsin bırakın.,
Karain mağaralarında ağlar durur asırlar.,
Çetelesi tarih, hezimete uğrayan her aşkın.,
Bende boğulurum, beni de kapsar bu taşkın.,
Hüzün latif bir okşama ırlamalarda.,
Ve çorak topraklara umut eken.,
Umurda maki ötügenleri..,
Ter bastı afili tene.,
Polenlerin gözeneklere busesi.,
Ruhu mabet iklimine koyan büyü.,
Çavlan vadiye dökülür, şüyu kubbesi.,
Estetiğe rikkat, teğet geçer kuğu sesi.,
Petekten koparıp atasın gelir benleri.,
Burası vuslata mahşeri bekleme yeri.,
Rüzgarın armonisinde ilahi dokunuş.,
Aklı baliğ kılan lahuti okunuş.,
İcra edilen makus talih.,
Dil ucundan dinlenen.,
Maki ötügenleri..,
…
24.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mamur metruk olunca.,
Kan kana karışanda her şey unutulur
Milat için çizik atar kalem, takvim tutulur
Güneş ve ay illaki mukadder çizgilerinde
Vakti geldiğinde işaret sancılarla doğar
Üstüne lazım olan haber verir..,
Arzın merkezinden tokmak vurur
Mamur metruk olunca(mı!) .,
“İnsan oğlu der ki; Ne oluyor? ! ”
Sübbuhun kuddüs…,
…
07.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mebruk Seyyide,
Kartalın çınarlarına selamını söyledim
Birkaç yaprak düşürdüler eteğime
Ne dedim! Verdiğim,
Vefa dağarcığından masum bir hediye
Gözleri tepesindeydi ufkun
Yel alıp ses verdiler.,
Dilâ, gel artık gel diye.,
*
Kirli ellerimle tutmaya kıyamam
Semiz bir numuneyi, ama yere düşecek!
Sen beni erken mi doğurdun be Anam.,
Üzerim kumaşsızca, arım üşüyecek.,
Üzengisiz ve gemsiz,
Atların sırtındayım.,
Dokuz yıl önce kırkındaydım
Ama şimdi..,
Bir hayaletin sırtındayım
Sınırsız düşünselliklerin ikliminde
Düşünceler düşlerime tabi
Bilmiyorum.,
Aşk nefis mi, perdemi,
...ipin ucu kimde..,
*
Anlayacağın zinde değilim
İlk intiba önemlidir!
Bulutların üzerindeyim
Boğazımda yağlı kendir
Kaşla göz arasında, ateş gibi elindeyim
Uğramaya cesaretin varsa! ..
Dumanlı bir yol çatındadır evim.,
*
Düşüncelerin cenneti tasvir ediyor, biliyorum
Ve ilk baştan, O cenneti senin için diliyorum
İki dağın yamacından doğan güneş gibisin.,
Işığından utanıyor, yine karanlığıma giriyorum
Hem, biliyor musun!
Ben herkese benzemem,
Zira, ağlayarak gülüyorum
Gülen ayva, ağlayan nar olsun
Bu ne güzel bir bahçe böyle.,
Mebruk Seyyide,
Allah yar ve yardımcınız olsun...
...
Mehmet Sani Özel
23.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mefkurenin kızı.,
Mefkurenin kızı.,
Havl ile döndü mütemadiye.,
İtabname yapmış yarene, eşe dosta.,
Yıkılsın dünya, Acım sızım var benim! .,
Denmemiş miydi? ., İğdişin tekmesi ağır olur.,
İfk bir buruk acıdır ki, elde dursa eli yakar.,
Taşa döş vuran erlerde göçtü darül bekaya.,
Ya “Belhüm adal(!) ” hep kinle baktı vefaya.,
Ver yansın, mazide yan gelip yatan itibarımız.,
Sorma nedir bu şimşekler ve gök gürültüsü.,
Vakit çok geçtir, elinden düştüğünde sagar.,
Tanrının gözleriydi, gönlünden geçenleri gördü.,
Ve kader denilen olgu, sana kozasını ördü..,
*
İtdirseği, göz çeperinde nahoş.,
Ne kadar acı varsa tatlının sireti sızı.,
Kalp ağrısına şifa, kanaatten gayrısı boş.,
Yutulan zekânın hazmı zordur, mefkûrenin kızı
Hangi kelimeyi alsan hayallerin tüllenir.,
Hangi halde hicap köze düşer küllenir.,
Bana sorarsan ki, alışverişte bir tek.,
Alan razı veren razı olan güne.,
Kara dönmüş gün denir..,
*
Ağlasın meseller ve makalit, ama.,
Şu aziz yurdun toprağına düştüğüne şükret.,
Kükürtlü suların buharına, ılıcaların harına.,
Eylülden bir önceki ayda, yüce dağların karına.,
Sürtün de deva bul lakin, sakın sen ağlama.,
Toprağın kokusu buram buram nefesine geldiğinde.,
Diken batan parmağını tutup ağzına emdiğinde.,
İşin başından aşkınken kolay gelsin dendiğinde.,
Hayr-ul beşerden biri dönüp selam verdiğinde.,
Anla ki, vefa bülbülün kursağına düştüğünde.,
Güle serenat eder, manzumeler söylenir.,
Ben seviyorum, Yaratanı ve yaratılanı.,
Yar senin gönlünde kim eğlenir..,
…
15.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Merhaba hüzün.,
Merhaba hüzün.,
Sırtlayıp cefayı bin bir meşakkat.,
Sığmayınca yüreğime gelesi umut.,
Sıcaklarda ayaz yedim, üzüle sim var benim.,
Bir yüce dağ gibiyim, döşüm bağrım kar benim.,
Hiçbir şeyde gözüm yok, tek derdim var yar benim.,
Gece karanlığında şeyda, aç kapıyı sar benim.,
Duydum ki., Bülbülü suskun eden dut.,
Dağarcığımda, ayva senin nar benim..,
Kah, yüzümü yollarına koyunca.,
Akar ruhum., Sana boylu boyunca.,
Mah yüzüne hasretliğim doyunca.,
Anlarım ki., Soğan kokar soyunca.,
Sonra döner gaibin velvelesine giderim.,
Apışır bir yağız atın yelesine elveda derim.,
Ellerimi buz dağının koynundan çekip alınca.,
Sakın ağlama ruhum, gölgenle yapayalnız kalınca.,
Belki bir sayhada belki mahşerde, göz göze varınca.,
Demem, korkmayasın; Kırk katır mı kırk satır mı? .,
Çocukluğuna armağanım olsun., Atlıkarınca.,
Gece karasında şeyda, kalbindeki har benim.,
Duydum ki., Bülbülü suskun eden dut.,
Dağarcığımda, ayva senin nar benim..,
…
25.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Merhaba Şaşa,
Merhaba Şaşa,
Hani, limon dilini ısırmadan önce.,
Diyordun ya bana, mor general, paşa
Şırınga bomboş, iplik çürük iğnesiz
Dilin mi sürçtü, damak mı aldattı
Şimdilerde şükür yerine
Hapşırdıkça diyorsun
Ha, haşa..,
İskitlerin tarihinde de vardı.,
Vur kaç taktiği revaçta iken.,
Şüyuu vukuundan beter
İman hırsızın torbasında
Uykuda cihan harbi müsameresi
Yorgan döşekten bizar, arbede ki, kan ter
Ya al abıhayattan bir bade, yoksa
Ver kutsal kaseyi, ver..,
*
Olmaz! Burası cennet değil.,
Buğday ağacının dallarında hıyar var
Bu tahtın ipek şalları okşanmış, buruşuk
Kandilin camlarında parmak izleri
Birileri benden önce elma soymuş
Hayallerimde böyle değildi
Renkler ya açık ya çok koyu
Gölgeler güneşten neden kaçıyor?
Bu holün esrarı uçmuş
Yuvada üç beş yavru var
Olmaz...,
*
Bedesten tam limanın karşısında
Afife pür telaş, birazdan gemi kalkacak
Ay’ın olduğu nü geceler için, mücevher gerek
Güvertede kaptanın gözleri ışığı öpsün gülerek
Şaşa, senet ciro eder, tüccara bilerek.,
Belki iade edecek, yanlışlık oldu diyerek
Halbuki, gemi karaya oturtulmuş, müze.,
Korumaya alınmış, asari antika mendirek
Kıç baş, yelkenler hepsi sembol, tek düze
Hacizciler hislerin kapısını çalar şimdi
Yüklü bir borç, vadesi dolan senetler
Vallahi sen veremem desende.,
Alacaklı der, borcunu ver!
Ver kutsal kaseyi ver
…
09.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Meşk.,
Meşk.,
Acıyı huzuru fantezilerle katan
Asalet, uğruna bitaplığın ter tanelerinde kaldı
Vuslat senin neyine ki,
Emzikten kesilmiş bebekçesine sevgiliyi terk ettik
Sırtı sıralanmış ağaç gövdesine, at sende bir kertik
Düşlerin, kuş tüyü yastıklarda iken başın
Hatırımı kaldı sanıyorsun, küf yeşili gözlerin
Ve sadeliği bozulmuş, cımbızla koparılmış kara kaşın
Ne kadar sağlam tuttuksa o azim vefayı! ..
Gün yarıya varmadan selameti yitirdik..,
*
Sadakatin sadaka verircesine, “üstü sende kalsın! ”
Adresi yanlış aşkların dokunuşu abu tende kalsın
Bir “Babayiğit! ” edasıyla gururum kırıldı diyen varsa! ..
Sivrilmiş hasret çubukları ile yüreğimi kanatıp canımı alsın
Emanetler çalınmış, gönüllerin kapısı kırılarak
Kır çiçekleri yas tutar, riyakarlığın ayak izlerine kıvrılarak
Minnet doğru yere ancak, giydirilen yanlış beden
Sen söyle, Bu çavlanda bu arbede neden?
*
Yolunu şaşıracak güvercine kuş demem
Yol bilene gitsin yeter ki, göz sulanır telli senem
Yağmur yaş uğramaz mı oldu, artık çöllerinize
Belki ettiğinizden muarız oldunuz da ölülerinize
Kırkikindileri berhava salatası olarak koydu önünüze
Günü birlik sevdaları doğurdu, geceler gündüze
Aldanmaya sevdalı şimdicik yürekler!
Ve okyanusa yelken açmış, yol çeker kürekler.,
*
Sıratı düşün! ..
“Vuslat” derken, hudutları cehennemin alazlarından
Âma Ateşe döş vererek geçerken kefaret tozlarından
“Keşke” lerin kelli külfet olup sırıtırken serencamın
Bir elim nida yükselip alevlenir ateş toplarından
Heyhat! Biz hangi yalanların koynunda uyuyup kaldık
Nihayet vefaya karşılık izmihlal aldık...
Mehmet Sani Özel
21.06.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Misket oynayalım mı..?
Çocuksu yanlarımız.,
İçinde kin olmayan hatıralarla.,
Misket oynayalım mı..? Dercesine.,
Eskimiş muhabbetlere yeni kapılar açmak ister.,
Korkuyu pervasızca sırtlayan gözü kara bakışlar.,
Birbiri ardınca gelen vefasızlıklara yenik düşmüş.,
Şimdi gönül, ölümsüz bir gerçek dostluk ister..,
*
Yoruldum..! Demeye arlanır, hatta.,
Doldukça kuytulara ağlar göstermeden.,
Görünmeyen, bilinmeyen bir gömüyü ararcasına.,
Hile ile donanmayan madenciyi tokatlamıştır.,
Kucakladığı masum görünüşlü her neden.,
Taşların yamaçların dili varmışçasına.,
Vazgeçme sevmekten, devam et.,
Aşk, masumdur! Sabır, der.,
**
Sorularım, beni içime düşüren lahutiliğe.,
Metafiziği bu kadar anlaşılmaz kıldın, niye?
Cevher bin ışık yılı ötede olsa da, yüksünür.,
Sıyrılıp hasretle, şu cılız bedenimden ruhuma.,
Uçardım., İlk hareketin sonu kavuşma diye.,
Miracıma, yeryüzü kanunları(mı!) engel.,
Kanadı kırık dualarımdaki tek özne!
Ben gelemiyorum, bari sen.,
… “ Sen gel..,”
…
09.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Moru isteme benden
Eflatuna razı mısın, seyyanen veririm
Sen iste, iste yeter ki; Ne varsa düşlerimde
Düğün çorbasıyla birlikte her şeyimi veririm
Dün bir parlak ay gibi gözümü aldıktan sonra
Soluklarıma binen ağırlığın takatimi kesti
Ve seninle her yandan serinlik esti..,
Seheri beklerken, yeniden doğdum
Anlıkta olsa, hayal perdemde şinahın
Sana ağır mı geliyor?
Ver..,
Ver benim olsun günahın..,
...
Moru isteme benden
Yegane hayat bulduğum iklimim
Kor doldur istinatlarım alevlensin
Ama “O” na sakın dokunma! ..,
Bırak hücrelerimde kalsın.,
...
Sağ duyum zevale düştü şimdilerde
Sirkeleşmiş şıran var mı saki?
Etraf fırtınanın alametlerine gebe
Yine bir imdada yetişmeye sanki
Hiç değilse, eyvahım kalsın baki..,
Mehmet Sani Özel
29.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mugalata sezinlerim havanda
Mugalata sezinlerim havanda
İğne oyası ile işlenir gibi tülbent e
Hüzünler dirsek gösterir, ha babam tavanda
Dün gelmiş gibiyim sanki, köyden kente
Kör kütük sarhoşların kusmuklarına basarak
Kölelik ne zaman kalktıysa., Bence hikaye..,
Hilkat garibesi tepki veriyor,
Çarptığı duvarlara susarak.,
Örenler gurabaya mesken
Öteki dünyanın insanları geçer
Olan biteni görmezden gelerek
Öyle kafası dik duruşlar mı
Sana rızayı bariyi verecek? ..
…
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mugamese
Hayal bahçesinde uçan melekler
Gökyüzü denizinde, ışıktan kabarcıklar
Ilık su kaplıcalarında pürneşe, mugamese
Gülümserin yüzünü okşayan sıcaklar
Misk ve amber püskürten düden
Kucağında çiçeklerle agahan
Koklayıp nefes çekenler gülden
Yeşil çimler üzerinde nagehan
Günahsız aşk ederler..,
*
Semeri altın, gümüş işlemeli düldüller
Sohbet köşelerinde bulutsu süngerler
Zamanı vusul olmalı, rakkase sümbüller
Konuşur gözler, o gün bu gündür derler
*
Musikide ahenk ve gamzelerde kinaye
Gaydalı yürüyüşler ve her selama bin paye
Mücevher satıcıları ve takıcılar zengin
Dost dosta bakar, söz söze denk
Akla gelmeyen şey haset ve cenk
El ele ve diz dize sevgililer
Süresiz meşk ederler..,
...
01.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Musa Kızıldeniz'e koşarken.,
Kalaba.,
Görüntü tefrikalara gebe
Gelip geçenlerin yüz ifadeleri
Cam kırıklarını andırır bakışlar
Can acıtır sanki selamlaşmalar.,
Karlı obaların ayazına göğüs gerendim
Yüz yıllarla çöl sıcaklarına direndim
Hudut boylarına sınır taşları koyandım
Tatlı tebessümlere gönüllü kurban olandım
Hayat daha derin solunmak isterken efendim
Kazara büsbütün cesaretimi yendim..,
Namluda yiv kurşuna adres okurken
Kollar sevdiğine sarılmaya ısınırdı
Tüyler diken diken kan toprağa düşerken
Arzularım ama doğrulmak zor ihanete
İnan bilmiyorum dallarımı kim kırdı..?
Kıpti ihanetini bilir misin sen.,
Musa Kızıldeniz’e koşarken arkasındaydı
Kırmızı maviyle o kadar barışık olmamıştı belki
Tuzlu suyun ağırlığına mağlup oldu Tanrılar
Nefesleri kursaklarında yarım kalmış tövbelerin
“Kün fe yekün! ”.., billahi karanlık diplere indi.,
Şimdi fitne fücur Firavunun ayak izlerinde
Alınlarında “Bismillah! ” avurtlarında acı ıstırap ah!
Cehennem alev alev, alev almış bakar kör gözlerinde
Kıyamet mi bu.! Müslüman’a dar olur bütün cenah
Bir sinsi iftira ki, düşündükçe etlerim lime lime
Küfür ocağın batsın bu elem bu zulüm kime..?
…
25.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mübarek Beratınızı.,
Değerli İnsanlar,
Tarih tekerrür ederken.,
`kutsal davalar uğruna insanlık dışı yöntemlerin kullanıldığı.,`
Masum çocukların esir alınıp katledildiği.,
Kaldırımda yürürken mazlumların zırhlı araçlarla ezildiği,
Kalktı sandığımız..,
Köleliğin, müstemlekeciliğin (sömürgeciliğin)
sinsice kol gezdiği ve
yine güçlünün zayıfı ezdiği,
günümüz dünyasında.,
Yine bir rahmet halkasına mahzun ulaştık! ..
*
Ruhsuzluğun şuura dönmesi temennisiyle.,
Hakka, hukuka ve adalete olan özlemle,
Mübarek Beratınızı, hulisi kalple tebrik ediyorum...
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Müennes Oratoryo
Yer, gök kubbenin altında ezik.,
Müebbede hükümlü ezele yürürken.,
Geçmişte kaybolan yitiğimizi ararken.,
Bütün uykularda velveleli vuslat düşleri.,
Bir pula satar savardım, Dünyayı.,
Ama uyanınca ilânihaye, ebeden
Sen benimle, olacak olsaydın..,
*
Yıldızlar sefer yollarını ışıtırken.,
Asma konakların süslü balkonlarından.,
Süte ağlayan bebek ırlamaları, düşerdi yadıma.,
Sevinçleri senin için, senin için topladım köşe bucak.,
Hüzünleri derledim, medarı iftiharım kendi adıma.,
Sırtımda kamburum can, canımı daraltınca.,
Doldum da, zor zamanda aheste bir edayla.,
Sordum; Ey beni işitecek olan Feraye..!
Ya şimdi, şimdi ne olacak? ,
*
Hafıza, korku kaynaklı titrek nefeslerde.,
Hem aşka türap olmuşken, ayaklar altında.,
Hangi mesude fikrime el sürecek, haniya nerde? ,
Masumiyet bayramlıkları kuşanmış, müphem bir yerde.,
Bir ölü ikliminde nefis, akılla arasında aşılmaz perde.,
Sorgu anında muhtacım., Sizdeki hazır cevaplara.,
Acıyıp ahvalime, çözümleri emanet versen de.,
Soluklansam diyorum, az., Sen mavera da.,
Hesabı, engellerin ötesinde çaresiz.,
Mümkünsüz., Gör sende.,
Soluklansam diyorum.,
Parmak uçlarından.,
Dokunacağı an, busende..,
*
Bizim sokaklarda, bizi bekleyen.,
Bizden selam almak hevesinde olanlar.,
Her sefer dönüşünde, göz göze güler yüz.,
Ve selamla, sıcacık sarılmalı kucak ekleyenler.,
Bizdik onlar., Biz sadece nankörlüğe küskündük.,
Şarkılar gönüllerde sel, göz yaşı olur akardı.,
Şairin mihengi, arımıza gürz vurdukça.,
Ezberde kalan gül kokulu temenniler.,
Lir, müennes oratoryo türbülansında.,
Unutulmayan odeon, ve yorgun teenni.,
Asılı kalırdı, gamzeler muallakta.,
Tefekkür ta, kanat giyene dek.,
Bir tek sen indirirdin, gökten.,
Sen oynatırdın taşı yerinden sen., Bir tek..,
*
İnce tuvallerde ilerleyen.,
İttifaka meyyal esbap gölgeleri.,
Gördükçe, fetihler yapıp hibe edesi gelir.,
Hoşa gidecek tüm, nezih coğrafi bölgeleri.,
Şimdi sanki bulutlardan sıyrılıp indi inecek.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Gülistan koruluğuna, hikayelere konu şahmeran.,
Nöbetleri hep bana yaz, ben tutarım kutlu naz.,
Geceyi bölmek, geceyi yarıdan paylaşmak.,
İstemem! Bana sensiz olan her şey az.,
Sonu ayrılığa varabilir, anlaşmak.,
Sanma, bu baş dönmeleri gündelik.,
Sende bir., Bendeki yürekte bin bir delik.,
Biz ki, bizim sokaklarda bizi bekleyenlerden.,
Ayrıldık beri bedenimiz, bir sokak ötede helelik.,
Ruhumuz perçeminde özlemi hasreti sürükleyerek.,
Gökte ne kadar yıldız varsa döndük dolaştık, yine.,
Gamzelerine aç olduğumuz sevgiliye, geldik..,
*
Melodi, bir garibin öngörüsüne bestelenmiş.,
O, kimsesizlik nefesini flütüne hibe üflerken.,
Fakirhanesinin dört bir yanına, her iklimden.,
Deste, kucak dolusu çiçek ve gül destelenmiş.,
Kasvet eksilirken, esenlik boy atar gönülde.,
Bizi yakınlaştıran hangi görümdü., Sence? ,
Araf’tı sanırım, ruhların göz tutmasından önce.,
Bahtına kurulmuş., Pervin’i aparıyordu dönence.,
Bir meczup şivesiyle selamlamıştım seni, kölemence.,
Bekleme salonlarında hayranlık, operet senfonisi çalarken.,
Ve indimde, azatlığı istemeyen tutuklunun hürriyet korkusu..,
*
İçinde olduğun harikuladeliğin.,
Faraziye hudutlarına hakim ve hürsün.,
Ey vatan! Açıver yurdumun su yollarını.,
Aç ki, dallarına murat edilen hayat yürüsün.,
Başkalaştıkça balmumu, narı cehennemdeyim.,
Bal asaletini bozmadıkça, vallahi ben sendeyim.,
Şehir seninle şekillenir, bahar kokusu alır içim.,
Sensizlik kabus, eksik kalır diye ahenkli biçim.,
Bir söze, yüreğimden binlerce şiir ekin biçin.,
Kulak kabarmaları ve göz kırpmaları hepsi.,
Kudretten beslenmiş, bit kutlu aşk için..,
*
Sevmek dediğin hesaba gelmez.,
Lütuf gönül şırasıdır, a be can.,
O yangı, o can yakan sevda çırası.,
Ve vuslat, ilelebet hakka müptela.,
Boşa akıp giden, ne olabilir ki? ,
Soracaksan; Hakka inancımı sor! .,
Alınan verilene cevap şerhini kor.,
Ne çok hor görüldüm sevilmekten.,
Ne çok sondan son oldum, bir bilsen.,
Nevri dönmüş vaktin ikindisinde.,
Bütün olumsuzluklara inat.,
Kan kırmızısı., Kiraz..,
…
18.01.2006
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mühür sultanın elinde.,
Mühür sultanın elinde, Nadiye.,
Tutku kara sakız gibi, göz beneklerinde
Uzattıkça eğilip bükülen ve dudaklarına değip dökülen.,
İçmeye korktuğun şurup, sarhoş olurum diye.,
Kısmet, layihası asılı boynunda.,
Eteğinde kader tayini.,
Yüreğinde vuslat ve.,
Hafazanallah.,
…, ayini..,
*
Seyri sefası gecelerde.,
Kamufle edilmiş aşk kokar hecelerde.,
Gündüze soyunduğunda karanlığa, hazır ol! .,
İştahı kabarmış kaç ihtiras olacak koununda.,
Riskini alamadığın okyanus seferlerinde, sen.,
Kaptanı derya olmaya cesaretin yoksa.,
Yürek taciri, yol kesen korsan.,
Çalışıp kazananların hakkına.,
Cebreden, el koyan ol(ma!) ..,
*
Bu sen değilsin bilirim.,
Çektiğinde soluk almasını bilirsin gülden.,
Bütün derdin masivadan ve kahrolası zülden.,
Kadrime dokunduğunda irkildim, cancağızım ancak.,
Gerçeği yuttum ey can, ayna tutup nefesimi üfledim.,
Gözlerin buharlaştığında sorarsın; Şimdi ne olacak? !
İyilik vadisindeki kim? Sana çok daha yakın benden.,
Reşit olmamış kaygılarla mı besledin şu dünyanı.,
Uzaktan(mı?) yeğlersin, sevinci hüznü ve gamı..,
*
Ne olur..?
El vurmadan yoğrulan hamur.,
Putperestlerin ateşinde aş mı olacak? ..
Çıkabileceğin zirvenin dondurucu soğuğunda.,
Hangi vakur duruş, sana sıcak yakın olacak..!
Kucağında kardelenler, arasından fışkıran nur.,
Alnından düşen ter tane ve verdiğin emek.,
Gayret., Uğrunda savaşmışsan eğer.,
Döner kahramanını bulur..,
…
04.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mümtehine
Zaid’i mübarekeye el ovuşturan.,
Övün üçken beş olsun diye (mi?) .,
Yedeğinde ölüm. Bu kaçıncı diriliş.,
Hatır ve gönül salamura., Buysa hayırlı iş.,
Eh, istiaze ediyorum.,..,mineşşeytanirrecim.,
Mizanda ahvali arz etmeye tafra mütercim.,
Sorarlar; Allah aşkına kem söz edende kim? .,
Ecele varmadan evvel sözünü doğrultup de ki.,
Kuranın ifadesinde., Kalem, Nun ve Hamim..,
Mukarrebun sınıfından, bir takım zevat.,
Müjdelere müstehak olduğundan bihaber.,
Medeni mefatır, Medineli olmakla övünür.,
Mah-rûyan zaman dahası mekan ferman-ber.,
Vakit eriştiğinde, meş’arûl-Haram görünür.,
Fâsıl fâsılalarla muttasıl, ayn-el yakin nûr.,
Mümtehine, hakkınsa helal olsun zinnur.,
Say sofrada rikkatle fesadı barıştırılınca.,
Saki sayhada maşrapayı karıştırınca.,
Beşik şeytani telkinlerden ilham alır.,
Ah o öfkenin çektiği resimler! .,
Yüreklere yapışıp kalır.,
Vicahiye çevirip aciz dirayeti.,
Gözlerine sürme etme(me) li belki ifk’i.,
İflah olmaz, beli kırık mücmel rivayeti.,
Duana amin diyeceğim! ., Hacc-ı Kırana niyet le.,
Ha de, ihrama gir., Cebel-i Kuzah’a gel ki.,
Cevahiri toprağa nispetle harman edelim.,
Bedduadan medet ummak mı! ., Haşa.,
Ve ki., Sen hüccacı Beytullah’ta gör! .,
“Lebbeyk, Allahümme lebbeyk.,
Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk.
İnne'l-hamde ve'n-ni'mete.,
Leke ve’lmülke lâ şerike lek..,”
…
30.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Müsekkin name
Elimizi kaldırdığımızda, başımızı kaşımaya
İnsanları memnun etmek için kaşını kaldıranlar olur
“Sakın tırnaklar ete değmesin! ”
Deli gömleği giyenlerin kulağına
Akıl gibi müsekkin name okunur
Mütercimlerin lügati divanı ağır
İşitmekle anlamak arasında, bir yelerde
Vaveyla izmihlal, gönül dolusu infial..,
Zor işittiğim zamanlarda ufkumda kapkara güneş
Ne oldu sana, seninde mi yüreğin yara be güneş?
Karamsarlığın son raddesi, izanda sürgün ifrazat
Yüzümde, balın balçığa batmış halinin tadı
Göğsümde inleyen tek ses., Allah’ın adı
Hangisi teenniyi felaha götüren şerit?
İçilmeyen melanet ve yenmeyen haltlar
Aleyhe dönmüş bütün kozlar, kartlar
Maziye giydirilmiş, işlenmemiş suçlar
Çirkef ve başıboş icraatlar
Bir söz vardı, belleğe koşan
Zanlı, adam sayılmadan önce
Yarasına tuz basılan neferin gerdanından düşen
Gönülden nasihate açken gönül, ezadayken işve
Bir tek ona muhtaç us, neydi o? !
…, anladığında suçlusun..,
Ne kadar acelem var! ..
Acelem var., Kaybederken bile
Bile bile, heba olmasın diye ömür
...
10.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Müşerref kadın.,
İki elin tutacağı bir yaka.,
Gönlü varlıklıların o su, fiyaka.,
Biz(mi?) lalezarın esbabıyız Vildan.,
Tehir edilmiş sevinçlerin ertesinde kalmış caka.,
Biz, bet zamanların boranından sabiyiz.,
Biz bir vefalı söze kul köle türabıyız.,
Sensin nabız-aşna biz münadiyiz.,
Biz dilde letafet yadıyız..,
*
Güneş ülkesinde.,
İntiharlar mevzuu bile edilmez.,
Firaktır acısı ölümden sonra bile dinmez.,
Şimdi başı dönenler bulutlara yaslanır.,
Barış var yurdunda mahbubun.,
Kılıçlar kınlarında bunun için.,
Bunun için zırhlar paslanır.,
*
Rüzgarın teennisinde sudeka.,
Ve hatıra gelen şiir şahın diyarı, dar-ı beka.,
Anlı şanlı dostların yeri yurdu, o diyar sureka.,
Güna gûn, gül ile sümbülün sarmaş dolaş olduğu vaka.,
Sayhada bin yılın haftası, kirpiklerde cihan uyanır.,
Kokla ve yayıl sere serpe, kime desen kavlin hak.,
Burası cennettir! ., Cümle alem inanır..,
*
Saçlarını sal, göğün en çetin girdabına.,
Sarıldığında hüzün dememiş miydin; Ya hal.,
Ya beni sana doğrult ya bu doğrulukta canımı al.,
Ayaklarının altına sinmişti cinayet korkusu.,
Ve vefa önlerinde, anne sütüne hasret.,
Kabl-el bulüğ de vefat eden hicran.,
Ceddini bekleyeduran.,
Onlardı Vildan.,
*
Anımsıyorum.,
Elestü bezmindeki soruya.,
Hep bir ağızdan, “Kalu bela! ” dediğimizi.,
Sakınmadı berzahta, hiçbir çiçekten Vildan.,
Asıllarından derleyip gelmişler, bizim dünyada.,
Yiyip içtiğimizi bize, hediye sunmaya Vildan.,
İnha edilmiş kabule şayan berat ellerinde.,
Ve gök kuşağından ilk düşen senin adın.,
Annelik şerefini sen tuttun, sen aldın.,
Annem., Seni bekliyorlarmış.,
Zira sendin vefalı kadın..,
*
Ben erguvanların arasında.,
İrkildim hicabımdan ilkel dokunuşlara.,
Çehreni gördüğümde, yüzüm yere kapandı.,
Evladın olmak için duam, yeniden doğuşlara.,
Burada bütün göçler sadece ana vatana.,
Burada azap atasına, ceddine atana.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Burada rahat, sözün erine.,
Burası anayurt, söz verip tutana..,
*
O kuşların gözlerinden.,
Mabetlerin adresini okuyordu.,
O kendi yüreğine tezgah kurmuş rahime.,
Vatan namustur! Diyen şehidine erine.,
İpekten şal dokuyordu.,
İnanma bana! .,
Arşıalada ki, defteri kebirde.,
İsmini altın harflerle yazılı görenler söylesin.,
Tahayyül et! İşte sen Hakkın katında böylesin.,
Bedbaht olurum., Yeter ki, sana kimse.,
Harimi ismetine kimse sövmesin.,
Söyle gagasında siccinle gezen kuşlarına.,
Anasına asi olan evladı, asla övmesin.,
Sendin o., İsmail’e zemzemi sezdiren.,
Sendin, Muhammedi (s.a.v.) emziren.,
Sendin İsa’yı kucağında gezdiren.,
Sendin Musa’yı suda yüzdüren.,
Müşerref kadın..,
…
01.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nakli kabil olmayan buluğ
Ağrıyan başım değil,
Yada, sen öyle sanma
Akıl nüvesinde sızlanır
Derki; Sen nefise ye kanma.,
Nakli kabil olmayan buluğ
Acıya çalar, kabına sığmaya zorlandıkça
Afitab hürriyet gibicesine gözlerimde
Mürur-u zaman kaç kez.,
Hem de kaç kez, gamzelerime dokundu
Esamin badirelerin arasında horlandıkça
...
Ulufeler iğreti duruşlara yandaş
Nedenini ihlas sız! Diye okuyor
Vakarın istediği; Dik duran bir baş
Düşünüyorum da, kirlilerini O
Hangi çalıntı kalpte yıkıyor!
*
Yerde, içi mugalata dolu zembil
Serde hayal perdesi, susuz kuru Nil.,
“İnciniyor yüreğim! ” Diye ağlayan mı var?
Uğraş ve yapabiliyorsan.,
Listenden birkaç marazı daha sil
Nakli kabil olmayan buluğ
Rüzgar, yelkenlerini şişirmiş
Sen beni hala cılız.,
Bir esinti bil..,
...
17.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Namlunun ucu.,
Namlunun ucu.,
İhtirama dönük, yivlerde barut kokusu.,
Yol karanlık, su bulanık ve ışıklar sönük.,
Yedi iklime sevdalı biri, omzunda hurcu.,
Yüreğinde ölüm korkusu! .,
*
Salındıkça oruç müessesesine, Saime.,
Mehil verilen kaideler yıkılır gölgesine.,
Sabır obasında, oğullarda zuhur edince şaibe.,
Sarı bir alev belirir ve karanlık kırmızıya çalar.,
Akşama sürünün birikeceği ağıllar bölgesinde.,
Okunu nereye fırlatacaksın ey avcı? .,
Hem seni suçlayanda kim! ? .,
Suizan ı bırakıp ta bakacak olsan.,
Sensin yargıç, sensin savcı..,
*
Kaydı alınan anlar.,
Vakarı hakikati ilmekler.,
Şimdi toprak oldu diye mi? ! .,
Önceleri severek giyilen gömlekler.,
Gönülden düşmüş, pejmürde dostlar.,
Bir eksiği olana bin kusur ekler.,
Mebruk, emin olana emanet can.,
Her yaratılanı, bir yaratılan.,
Sever ve yollarını bekler..,
*
Dün, Musa közü yutmuştu.,
Sonra Rabbi sinden, “On Emir’i” muştu.,
Süleyman’a Belkıs’ı müjdeleyen Hudhud da kuştu.,
İsa, henüz kundakta iken tabasıyla konuştu.,
Ya Muhammet! ., (s.a.v.)
Öğrettiği güzel ahlak.,
Her devre muvafık.,
Medeni buluştu.,
İslam..,
*
Ey insan! .,
Ölme, önüne gelmeden davet.,
Ölmek değil, ölümü görmek maharet.,
Öyle büyük bir nimet ki, hayat.,
Bilirsen, eline geleni tut.,
Kaderine razı ol, gel.,
Dön, Hakka itaat et..,
…
27.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nar gülüm.,
Nar gülüm.,
Kalk, Huda’ya şikayet et! .,
Velev ki, şu hakka yalın duruşumu.,
Yakın oldukça soğuyan tılsımlarınla.,
Kurtul bu mabedin kefere ziyaretçilerinden.,
Sen değil miydin, susturan muhabbet kuşunu?
Kutlu bir düğünle gerdeğe giderken.,
Bahşiş vermeyim diye kaçan.,
Sepetçilerden? ! .,
Kurt kuzuya oynar sürekli.,
Oldum olası nefret ederim ben.,
Saldıran obez tırnaklı etçillerden.,
Yanıldım, pusuya düştüm, bin defa yanıldım.,
Kimi göze kolay lokma belki keriz sanıldım.,
Karanlığın en koyu yerinde, kalkıp.,
Korku namazları kıldım.,
Eşe dosta hor göründüm kalplerini(mi?) kırdım.,
Çözen bilir halbuki, yürek kavislerinde zerre.,
Aşk odunu alevlendiren lahuti bir sırdım.,
Sıradanlık çaydanlık olmak gibimi? ! .,
Umurumda değil! .,
Vefa temiz su! .,
Ondan içmeyenler göremez dibini..,
Benim defterimde de ecelin karşılığı ölüm.,
Bende bir dikenli bahçede umuda açan gülüm.,
Bende can taşırım, güler ağlar gülüm.,
Ben o ateşe yanan nar gülüm.,
Benimde yüreğim var! .,
Var gülüm..,
…
15.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ne dersiniz siz?
Şiir sevenlerden (mi şiz! ”
Silik anıları yekpare şaha kaldırır
Sultan çadırında Gülperi’yi gerdeğe koyan giz
Melike Murat’ı hacamat eder, kan aldırır
Meczubun elinde yarı belinden kırılmış.,
Reyhan körpe Nadide bir filiz
Meğer çiçeklere can veren
Aşk’mış, ne dersiniz siz?
Sevgi sınırlarını zorlayan
Sadrı dar eden sılamı yoksa yar mi
Sevilmekten yorulmuş bitap düşmüş
Göğsünüzde vefa örneği bir hikaye
İndinizde cılız bir sevda var mı?
Sütüm beyaz diyorum ak değil
Siz Nida’nın kaba hatlarındasınız
Nil, ellili yaşlarda ama henüz
Bekareti bozulmamış.,
Kız oğlu kız..,
Gecenin koynunda O,
Sanki Sidre-i müntehadan
Anaforuma göz kırpan yıldız
Ağzı aksanı dayadığım hoş lüle
Çeşmeler kımızı fısıldarda ancak
Velev ki Maide suresinden kalmış
“Berzahun barizetun! ” Aman Yarabbi!
Dimağı alan kuşatan lezzet.,
Bu ne hız..!
“Eleyse kezalik ‘Vakıa! ’”
Bakır devrinden uzanıp ta medeni çağa
Vallahi çadır kura sım var..,
Oksijeni bol olan bir dağa
Tek sizin olsun diye tüm
Güzelliklerin bekareti.,
Biliyorum ama kullanamadım
Hakkı tecelli ettiren kerratı…
…
02.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ne şehit ama.,
Selamün aleyke.,
Sathın savunucusu mezar taşı
Yadıma düştükçe kanım kaynar, kalbim hızlanır
Ne şehit ama., Yamyamlara ebcet olmuş mübarek naaşı
Gövdesi Çanakkale’den kıyamete tekbir almış uzanır
Allahüekber der haykırır ta Avustralya’dan başı
Silkinip çık yerinden desem., Seni kim tanır?
Ne için toprak ettin bağrı o gözü o kara kaşı
Sorsan zaferin üzerine güneş doğmaz utanır
Ravzanın iklimi kuşatmış muazzez afakını
Rahat uyu ruhu şâd olasıca ey âraf sakini
Ne kadar gerçeksen, küfre dediğinde el çek
Vatan namustur! Ölçünüz ölçümüz ölçek
Göklerde hilal Hak! Dalgalanır gerçek
Bu vatan senindir senin kalacak.,
İnşallah sonsuza dek…
…
Mehmet Sani Özel
28.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nebulası bozulmuş mefkurelerden,
Nebulası bozulmuş mefkurelerden
Nevrim döndü, Münevver..,
Ne olacak şimdi diye haykırırken Eflak’a
Eh, oda olur hayrul beşer Saliha’yı sever
Evire çevire dövsün seni masiva..,
Mazinin boşluğundan kopup gelen, mor ötesi ışık
İklimi okşayıp ihya ettiğince, iliklerimde figan
Bedensi arzularım üryan oldu, Nûra karşı,
Hayat damarlarımda kudurur, sımsıcak kan gibi
Durduğum yerden gözlemeye çalışırken Âlayı arşı
Bir meteor bakışlarımı aldı kararttı, su-i zan gibi.,
Aynalardan aks edip kırarak çizgilerimi
Azami kebire ulaştırmaya yeltendim
Uçsuz bucaksız boşlukta hakka vurarak dizginlerimi
***
O bendim.., Maazallah,
Tahıl torbalarında sünelere katlanan
Kayıp sahibine verilecek! Diye îlân en.,
Sıra bana geldikçe, mazeretsiz üzerinden atlanan
Atlandıkça dil-âzûrde, Hasbinallah..,
Ustura kılımı kesiyor sanırdın sadece,
Sivilce niyetine yerinden olmuş onca gözenekler
Ve sivrildikçe kafasına vurulan, kahra dolmuş gece
Teri toprağa düşmüşte inler, hatırı sayılmayan emekler
Serde gurur, nerde onur! Her nefes bin bir hece
O bendim, yinede..,
Sarsılmaz bir imanla, yıldızlı hilali bekler..,
***
Hiçmi kuş uykusuna yatmadın Aziz.,
Arzuyu yatıştıracak Hülyalar göresin.,
“Vatan için canımız feda.,” deyipte
Selin önüne cansiperane bent kuranlar biziz.,
Bedrin aslanları gibi, bir şanlı eda oynar ipte
Tavrını takınanlarsa başka! Ya biz kimiz?
Garabet türedikçe amuda kalkar ahval
Ağlama boz bulanık zihnim, su gelir nerelerden
Suhulet minder dışında, Ah ne acayip bir hal
Sabır ağacının gölgesinde uyurum hala
Hayallerimde Cennet sofrası varken
Sayılmadık koyun hesabına çekilir, ha bire ipimiz
Sırçalı saraylarda saltanat yaşanır, oh ne âlâ..,
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz.., Diyelim hala..,
Mehmet Sani Özel
27.09.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nedendir! ?
Nedendir! ?
Nerde bir münadi haykırıp kalksa
Korkarım hüzün var, haber sendendir
Yavrusu ağlayıp, anaya baksa.,
Vallahi bu telaş, bu zor sendendir..
*
Bildiğini sandığın neler var bilsen
Bir tek tebessümde bin olursun sen
Nihalsın ey can, yek olan tek sen
Billahi bu ateş, bu kor sendendir.,
*
Harda gül bahçesisin, suya tav olur
Hangi aşık yalpa vurup, acemiye av olur?
Elif bile seni görse, narından vav olur
Vallahi bu telaş, bu zor sendendir..
*
Sabah akşam gözlediğin yollarda zulüm.,
Bir yanında hayat, kabusun bir yanı ölüm.,
Sevdiğine kavuşmak pek zormuş, gülüm
Billahi bu ateş, bu kor sendendir..,
…
11.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nerde olmalıyım? ! (makale)
Altında ateşi olan kazanın içinde su varsa, o fıkır fıkır kaynar. Sizin sakin sessiz
dediğiniz tepeciklerin içinde (kim bilir!) beklide sancılı doğumlar veya kendir ipleri
koparacak tehlikeli yaşam oyunları vardır. Aramızda, şu yaşamış olduğumuz çevrede,
yakın veya uzaklarda kimler yok ki, olması geren duyarlılık maalesef en hafif düzeyde,
şu ahir zamanlarda. Allı pullu, yaldızlı ve yakışıklı, görkemli ve içerisi neşe dolu hayat
dilimlerine koşar beşerin ekseriyeti ve daha sonra mutluluk pastasından payına
düşmeyeni de (af buyurun, sizleri tenzih ederim) iç etmeye, sahiplenmeye kalkar,
zamane insanı..,
Şimdi sormalıyım; Şu zamanlarda sizler nerelerdesiniz de ben bu azametten bihaber ve
gafil durumdayım! Üzerimde ar’ımın timsali, edebimin gereği bir örtünün uzantısı,
eteği, pöçüğü varsa lütfen tutun, tutuverin ve beni de içerisinde olduğunuz (zahmette
olsa varım) hayrın, yararlılığın en müşkül noktasına çekiverin. Allah rızası için
terlemeliyim..,
Nerelerde yokum veya elden geldiğince olmamaya çalışıyorum, ya da çalışmalıyım?
Yakın veya uzak gelecekte nefsi kudüme münhasır planlanmış imarethanelerde, aç bi
aç düşkün muhtaç kimselere yapılan yardımların şeref ve onur payesi olarak
kazanılmasına çalışılan, şahsi çıkarların gizliden gizliye hesap edildiği ve (affınıza
sığınırım!) şerefsizliğin şereflendirildiği imansız, ihlâssız, samimiyetsiz oluşumlar ve
ortamlarda yokum, kesinlikle olmamalıyım.
Nerde olmalıyım ya?
Nergisi kendi ikliminin dışında görüp ölmesin, mahvolmasın çiçekler ve yeşil diye
mevsimin destursuzluğunu kendine dert edinen biçare insanlar yok mu? Sözüm ona,
(güya) aklıselimin “saçma sapan” diye nitelediği, edep ve ahlak mihmandarı ki,
yürekleri ile düşünür, mazlumun yüzüne dönük gözlerini, araya adn cennetini soksalar
dahi örselenmiş bir kalbi mutmain etmeden gözlerini ve cenubini başka bir yöne
çeviremez kimselere hadım, hizmetçi olmalıyım. O kâmil insanlar ki, hiçbir zaman
mükemmellik payesi düşüncesinde ve peşinde olmayan, hayırlı bir işte iken eceli ile
Azrail’i karşılarında görseler, (haşa) nerdeyse Allah’ın meleğini azarlarcasına; Şimdi
vaktimidir? ! Der gibi hayıflanan, “ahseni takvim! ” numunesi veliler, evliyaullah, âbid
ve zahit kimselerdir. Tek derdim, O zatı muhteremlere olabildiğince yakın ve yararlı
olabilmektir.
Vatan ve millet kavramları kutsal manalar ihtiva eden, uğruna can feda edilesi
kelimelerdir. Bu merkezden başka düş ve düşünceleri besleyip büyütmek veya
bölücülüğe prim vermek, anarşi ve terör ile yurt kurmaya çalışmak, bir düşünce ve
idealin doğruluğunu keyfince ispata çalışmak ve bunun gibi menfur emellerle can
yakmak, cürüm ve cinayet işlemek hainlik değil de nedir? Anadolu’yu abat eden
Alperenlere bakılırsa ki, (işte onlar Allah dostlarıdır) İnanç, düşünce ve felsefelerinde
ırk ve din ayrımı gözetmeksizin, bütün hayatlarını Allah rızası için, insanlığın yararına
serdetmişlerdir.
Bu gün benim ülkemin ismi, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” Onurluyum, guruluyum.,
Bizi bu günlere taşıyan ve aramızdan ayrılmış olan, isimsiz kahramanları da dâhil, başta
“Gazi Mustafa Kemal” olmak üzere, bütün devlet adamlarımızı, ozanlarımızı,
şairlerimizi, edip ve yazarlarımızı, hacılarımızı hocalarımızı rahmet ve minnetle
anıyorum. Ki, bu aziz vatanın her bir ferdine düşen görev; Ezmeden üzmeden,
kırmadan dökmeden, yakmadan yıkmadan “muasır medeniyetler seviyesine”
koşmaktır. Bu koşuda inanç ve samimiyet, dürüstlük ve adalet, hoş görü ve anlayış
birliği şarttır.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Fitne, bölücülük ve kargaşa geçmişi, tarihi ve tarihi kahramanları yargılamaya
kalkmakla başlar. Bizim geçmişimizde (iyi bakılırsa görülür!) inancı, mezhebi ve
meşrebi farklı insanlar dahi devlet idaresi ve yönetiminde âli makam ve mevkilerde
görev yapış olup hala yapmaktadırlar. Geri kalmışlığın emaresi olarak gösterilen bölge
ve kesimlere, bu geri kalmışlığa sebep olarak, başta o bölgeyi temsil eden dinamikleri,
siyası simaları sorumlu görerek bakmak gerektiğine inanıyorum.
Siyaseten veya sözde üstünlük sağlamak, konu galibi olmak, karşı görüşü kuralsız,
ahlaksız ve kanunsuz yol ve yöntemlerle çökertmek, art niyetli olmak, içten pazarlıklı
yaklaşmak, yok etmek değildir! Bilakis her türlü görüş ve düşünceye karşı hoş görülü
olduğuna samimiyeti ile duruş sergileyerek onları özümsemek ve mevcudu hakça bir
anlayışla hak edenlerin her kesimi ile adil bir şekilde paylaşabilmek ve kesinlikle
istismar etmemektir.
Nedense, içinde alın teri, emek ve gayret olmayan kazanç peşinde koşmak bir nevi
gözü açıklık, çeviklik, entelektüel uyanıklık gibi kabul edilir, algılanılır anlayış olmuş(!) .
Meşru olmayan zeminlerde, fırsatçılık, haksız rekabet ve (af buyurun) zorbalık iş
bilirlilik kabiliyeti olarak adeta bilimsel bir kabul niteliğinde izanlara tevdi edilmektedir.
Adına masum anlamlandırmalar yapılarak, soygun ve sömürü faaliyetleri ile tüketim
kültürü menfaat çevrelerinin lehine yönlendirilerek yozlaştırılmaktadır. “Mutlu insan! ”
tarifinin anlamları ile oynanarak, evrensel genel geçerli ikmal kavramları yerine
uydurma, çıkarcı art niyetli ikame seçenekleri insanların beyinlerine çeşitli medyatik
imkânlarla dayatılmaktadır.
Bireysel haz ve dimağı renklendirecek zevkler arayışında olmak, bireyi toplumdan alıp
bir ucube haline getiren temel neden olamaz mı? Ahlaksızlığı ilke edinen sorumsuzluk
anlayışı, edebe, kültüre anane ve örfe bakıp aldırmadan, sırf bir miktar haz alabilmek
uğruna bir buçuk yaşındaki sebilere sulanarak, şehvetini örselemesi veya cinsiyetten
rant elde etmeye çalışması hangi inanç ve felsefe ile tarif edilebilir ki? !
İnsanların veya insan topluluklarının inançları, dinleri olmayabilir ancak olmazsa olmaz
bir gerekli kural (olmalıdır) vardır; İnanç, din ve kültürleri ile ortak sınırları olduğunu
“kabul” başlı başına bir kuraldır. Özgürlüğün sınırı; Fikirler, duygu düşünce ve tasarım
olarak hayata geçirildiğinde, çevre olgusu dikkate alınarak bir takım edep ve ahlak
kurallarına binaen estetiğe büründürüldüğünde, hayra alamet iş ve fiillerle karşı
fikirlerle buluşur hemhal olur. Bunun dışında tecavüzkâr, inkârcı, bencil, zorba, kaba
veya nazik şehevi sunumlar her ne kadar küçük masum fanteziler olarak kabul edilip
hoş görü gösterilirse o oranda bir yıkım ve yok oluşa yardımcı olunmuş olacaktır.
Bu yazılanlar, benin bana seslenişi ya da bir yaratılmışın Yaratana içini dökmesi
veyahut insanlığı (maazallah) felakete götürecek gelişmelerin karşısında korkarak,
secdeye kapanmak üzere olduğu yerde düşüncede diz çökmesi gibidir. Hiç kimse
kusura bakmasın ki, ferde veya bir kesime nazire yoktur. Hiç kimsenin inanç ve
kabulünü, başka kimseleri art niyetle kullanıp istismar etmediği müddetçe
eleştirmiyorum. Hiç kimsenin meşru kazancında gözüm olmadığı gibi, her kimse
doğruluğundan, dürüstlüğünden, özünden ve sağlığından bir şey kaybetmişse üzgünüm
ve kesinlikle sağlığına duacıyım.
Naylon bir fanusun içinde bol oksijenli nefes almaya çalışan insanlara, insan olduğunu
düşünenlere ben, bende dâhil inandığım Allah’tan, razı olduğu ve kabul ettiği biçimde
bir kulluk diliyorum ve hala kendi kendime soruyorum; Nerde olmalıyım? ..
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Allah yar ve yarımcımız olsun…
13.12.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nerdesin ey muhabbet?
Çil yavrusu gibi dağıldı.,
Çirkefin mirasçıları perem perem
Gök kara bulutlardan günlerce yere sağıldı
Tufandan sonra ki ilk güne çıkınca, Hürrem
Ne görsün! .. Avam perme perişan.,
Kimisi kanser, Kimisi verem..,
Kel’in elinde değil.!
Tırnaklarının arasında merhem
Mezgit kılçığı ile kafasını kanatır
Tutacak olsa keşke, koparıp ense belinden
Birkaç şıvgın, saç teli hediye versem..,
“Ve la havle..,” Tespihinin sesi bu.!
Sıkı bir ritim gümbürtüsü gelir, sükun yerinden
Sülaleler servetini çekmiş koymuş, şifa kuyruğunda
Dualar duygu yüklü gider, merhametin membaına
Ümidimiz., Cümle dertlere derman olsun
Yakarışlara cevap, Tanrı buyruğunda..,
Kaç kapının kitle si eline yapıştı?
Kar tutmuş ayazlı sabahlarda tuttuğunda
Nerdesin ey muhabbet? Hasretime hile karıştı.,
Sen ben serzenişleri ile biz çoktan vuslatı unuttuk
Katır inadına şu gönül, Arap atı küheylanlarla yarıştı
Bir kağnının köp’ünde, şimdi ağır aksak giderim
Toza çamura belenmiş, yüz hatları, ne dersin!
Azar, kötek gayrı yürek unutulmaya alıştı
Bana haber ilet! De ki, Canın yüzü güldü!
Yaşamaya ahdetti, hayatla barıştı..,
…
12.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nesine tutuldum.,
Nesine tutuldum.,
Nesime’sine ağdalı tevatürlerin
Açamadığım buklelerin, yaprakları arasında
Sezgilerimi okumaya çalışırken
Acayip tavırlara başımı vurur da,
Azda olsa, hatırını saydığım gurur
Ağlamayı yenilmek, yıkılmak sayar
Almaya çalıştığım mesajın özleminde
Sabırla sebat eder, inadına ayakta dururum.
İlahi., Aşk bumu?
İzinsiz suretleri kopyalamış gibi suçluyum
İlklerde hep hata ettiğim.,
İyiyi hangi iklimde harmanlamayı bilemediğim
İpsiz sapsız düşlere düştüğüm inancındayım.,
Yolu izi bilinmeyen esrarlı vadi
Yol ver! Diyecek cesaretim olmadı de hadi.,
Nesinde, neresinde oldun afaki bakışların
Kimi gün, gözlerinden bilinmeze, görünmeze dalışlarım
Kimi gün, gönül bekinden geri kalışlarım
Kiminde, zehirli ok gibi göksüme saplanırken kaşların
Olsaydı keşke..,
Senin için pınarlarımdan boşanırdı göz yaşlarım
Gönül koyduğum yer neresi?
Göz neresi, gönül neresi? Söyle yüreğimin sesi!
Nesine tutkun oldum.,
Bir ömür ardından koştuğum aşkların
Acı gerçeklerden arta kalan harabeler
Hangi gün boğazıma sarılırsın, yalan haber
Sanki hep geç kaldım! ..
Sen beni tanıyamadın, ben seni bilemedim
Bir hürmet halesi gibi estin, filiz verdin koynumda
Duydum., Duyduğumu sandım ürperten sesini
Aslı şu ki, ensemde hissettim titrek, ürkek nefesini
Ve kaldırıp başımı baktığımda esmaya.,
Ne seni görebildim henüz, nede yalın başımı..,
01.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Neşvünema
Bir bakışta maziyi atiye sararda ezel
Mahyada yıldırımlar kubbede şimşekler gezer
Bir gülüşe bin yıllık kırmızı gül gibi hezel
Bir yürek aşka dolmuş, sükutu hayalde gezer
**
Sür düşünü bozkırın beline ey sarı süsen
Vur dişini daz kırın eline bahara küsen
Sürgit işkilini kâle almamış menşur Ruşen
Vurgun derinliklerde, durgun sularda kim gezer
**
Enstantaneyi yakalamışsa mağrura müphem
Müşküllerde izdihamım Mükerrem’dedir şüphem
İmdada erişti kayra gaipten, hem dem bu dem
Nevi şahsına münhasır ruh, şu bedenden bezer
**
Âlicenap meşkur em, kapında bu ben mülazım
Afiyet can dostundan temenni, gayrı ne lazım
Andıkça çağırır adını, canhıraş avazım
Nevraljiler, meridyenlerimde hezimet sezer
**
Nervürüne apıştım, affına mahzar., Neşide
Neşvünema çağında hayıfına intizarlı keşide
Besledim büyüttüm moru, karar kıldım yeşilde
Yada düştü yinelerin, girizgahımda gezer.,
Mehmet Sani Özel
10.03.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nitelikli şiir
NİTELİKLİ ŞİİR
Düşünüp karar verebilme yetisine sahip insanların yazmış (yada sarf etmiş) olduğu,
duygusal anlamlar içeren ve özellikle düşündüren, hakkaniyet ölçülerini çağrıştıran
sözcük sarmalına, bir estetik ve ahenk çerçevesinde resmedilmişse “nitelikli şiir”
derim.,
Okuryazar ve hatta ümmi bile olsa her insan şiir veciz edebilir. Kişinin duygu derinliği,
zihni yapısı, zekâ algılama şekli, özlem, arzu, tecrübe ve ihtirasları ve bilgiyi
değerlendirme yolu, ifade etme yöntemleri şiire kan ve can verir.
Şiiri bir kişi yazar, telif hakkı yazarındır ancak onu her kim okuyorsa şiir o an onundur!
Kötü veya iyi olması varacağı koordinatların neticede okuruna vereceği (belleğinde var
olan) estetik ve ahenk boyutu ile ilgilidir. Yanlış adreslere yönlendirilen çağrışımlar
sonucu buruk bir bütünleşmeye götürebilir ki, okuyucu ikmal ve ikame gücüne haizse,
dağarcığında düş ve düşünce zenginliği varsa, kötü şiirin iyi yerinden tutup özetlemesini
gayet iyi bilir.
Yani, şiir okuyucusuyla buluşunca nitelikli şiir oluverir. Bir nesrin altında binlerce olumlu
yorum olması veya birkaç ödül alması, onun herkes tarafından mükemmel kabul
edileceğine anlamına gelmez. Zira ben’in veya o’nun şuur iklimine alındığında gerçek
veya gerçeğe yakın ifadeler hükmediyor, edebiyatına estetik esenliği veriyorsa kabule
şayandır.
Esasında şiir, (bir manada) Vahyi (dillendirmek) taklit etmektir. Sözlerin en doğru ve
erdemlisi, Yaratan’ın Allah’ın (c.c.) sözü olup, insan için düşüncede var olan fikirlerin
yaşanır olmasına olan özlem ve hasrettir ki, misali cennet hayatıdır!
Beşeri ilişkilerde muaşeret kanun ve kuralları ilk insandan bu yana konulmuş ve
müteaddit defalar tekrar edilmiş olmasına rağmen, düşüncenin sınırsızlığındaki
pervasızlık, toplumsal (çoğunluk) huzurunu ilga edecek boyutlara varır gelir. Şiir, sevgi
ekseninde bir ahenk ve usulle hakkaniyetin adresini yazar. Yaşananlar ve başa gelenler
acı ve ıstırap dolu olabilir ancak bütün bunlara rağmen şair yükünü omuzlar yinede
genel geçerli doğruları hedefine koyarak adaleti çağrıştırmaya devam eder.,
(devam edecek.,)
131.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nitelikli şiir., (II)
Kökünden arı duru su alan ağaç, doğal şartlar içerisinde çiçeğini de açar meyvesini de
verir. Yapay müdahaleler, yanlış aşılamalar ışık ve gölge oyunları eşyanın tabiatına
aykırılığını zehir kusarak belli eder. Edebiyatı ve kültürü bin yıllarca öteden temellenmiş
bir milletin tevafuk eden efendiliği aşikâr bir beklenti iken bir takım garipliklerin tebarüz
etmesi elbette hoş karşılanmaz.
Edip olmak salt kişisel beklentileri yüceltmek, daha çok itibar görmek, ayrıcalıklı
karşılanmak ve her işinde asan olmak değildir. Bilakis edip olmak, Yunus olmak, Pir
Sulatan Abdal, Dadaloğlu, Karacaoğlan gibi birebir çileye talip çile adamı olmak
demektir. Sözü yüceltmek onun bayrağını en yüksek tepelere çekmek değil onun
anlamını kavrayarak ve zorluklara göğüs gererek verdiği manayı daha geniş çevrelere
taşıyarak ve savunulanı yaşayarak, ikmal ettiği esenliği ve mutluluğu paylaşımı
çoğaltmaktır.
Neslinden bihaber bir şairin, Kurtuluş Savaşını, Çanakkale Destanını, Sakarya’yı,
Dumlupınar’ı anlatıp şiirine konu ederek işlemesi ne kadar yüzeysel ve kadar yapaydır,
varın siz tahayyül ediverin.
Popülist akımların tesirinde kalmış zevatın, hiçbir kaide ve kurala bağlı olmaksızın,
sorumsuzca, direk insanın nefsine hitap eden tarzda yazıp çizerek bir kısım efendilere
getirim sağlamaya çalışması, diğer yandan bu ülke ve millettin esas temelini teşkil eden
emektar insanın yüreğinde kanayan yaradır.
Her türlü hassasiyeti ve mukaddesatı malzeme olarak kullanmakta beis görmeyenler,
onlarda şiir yazarlar. Hatta amatörleri bile benim diyen şair ve edibe adeta taş
çıkartırcasına bir gecede şöhret olarak hâsılat rekorları bile kırarlar. Öte yandan
yüreklerini yarıp bakacak olsan, bir gram Vatan sevgisi ve dirhem Allah korkusu
bulamazsınız.,
Öte yandan Nazım Hikmet’i veya Mehmet Akif’i çeşitli istinatlardan alarak istediği renge
boyarlar. Rüzgarın estiği yöne ve keramet şiddetine göre taraf tutup tavır alan,
havadan sermayeli kazanç sahipleri, kökleşmiş kültür ve ananeleri dahi en kısa
zamanda fitne sokarak yozlaştırmayı ve kaybedilenlerin yerine koyduklarını da
menfaatlerine uygun olandan seçmeyi çok iyi bilirler.,
Demek oluyor ki, Kötü şiir ancak art niyetle yazılan bölücü bozguncu, hain düşünceleri
besleyip himaye eden, bireyin ve toplumun hassasiyetlerini rencide eden, sevgiden ve
saygıdan yoksun, tevazusu olmayan fitne unsuru bilinci ile yazılan (güya) şiirdir.,
Özünde sevgi olan her metin; Matematiğin kesin sonuçlarına varan ve onun kesin
sonuçlarını anımsatan estetikle özgüveni besleyip insana insanlığını hatırlatıyor., Edebe
terbiyeye uygun söz sarf ediyor, vicdanı ayağa kaldırıyorsa, hamaseti uyandırıyorsa, ilgi
ve alaka yetilerini canlandırıyor, aşk azim ve gayret havasını koklatıyorsa, kişiye acz ile
yüreğini yoklatıyorsa ki, O elbette şiir, nitelikli şiirdir.
(devam edecek.,)
14.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nitelikli şiir., (III)
Ait olduğu coğrafyaya sevgisiz, mitolojik hikâyelerde okuduğu kahramanların
efsanelerini benimseyip yurtlarına hasret duyan, faraza onların harmanlarını savuran
zavallılar vardır. Ekmek yediği fırının önünden geçerken, esnafa selam vermeye bile
tenezzül etmekten gına getiren, su içtiği çeşmenin kaynağını bulandırma hevesinde,
içinde bulunduğu tabayı küçümseyip hor gören maluller, yeri geldiğinde vacip olan
yurttaşlık görevlerini sudan bahaneler ve kasıtlı mazeretlerin ardına saklayarak ifa ve
icra etmekten kaçınırlar. Fakrı zaruret içindeki vatandaşın en zor şartlarda icbar edildiği
vatani görevlerine karşılık onlar eğlence dünyasının ekseninde zevki sefayı ifrat ve tefrit
noktalarının tavanlarına vurarak (sözüm ona.,) ikmal ederler.
Ar ve haya müessesesinin hiçbir şubesine üye olmayan iki yüzlü sorumsuzluk
mümessilleri aynı zamanda entelektüel görünümleri ile her türlü milli ve manevi
değerleri istismar etmeye yatkın karaktere sahip olup başları sıkıştığında vicdanları
sızlamadan ülkeyi terk eder buhar oluverirler.,
İnsanın kalitesi, sorumluluk bilinci ve bu anlayışla yaptığı icraatları ile üzerine düşen
vazifelere aşinalığı ile milli manevi değerlerine olan muhafazakârlık duyguları ile
çevresine duyduğu sevgi saygı ve hoş görüsü ile ölçülür ancak. Yoksa kime ne? Kimin
hangi inanç veya ideolojiye tabi olduğu.,
Bir toplumun bağrında, nitelikli şiir üreten edip, şair ve yazarları az veya yoksa hiç
kuşku olmasın ki, o topluluk batma yok olma, bozulma mesabesindedir! Hakkı takip
edip, en azından evrensel hukukun savunucusu olmayan müellifler o toplumun ahlakını
ve kültürünü sömürüyor, istismar ediyor demektir. Şairler, bu manada kültür ve inanç
bayraktarları olmaktadır. Bayrağı gönlerde tutamayan imanlı ve inançlı cengaverleri
olmayan alaylar başıboş kalmış dağılmaya yüz tutmuş şuursuz kalabalıklar olmuş
olabilirler ancak.,
Her halükarda nitelikli şiir, nitelikli şahsiyetlerin bağrından kopup gelen dizelerle
mürekkep olabilir. Ahlak sahibi edip kişi, atasına saygılı ve aslına ait her türlü değere
vakıf, vatansever bilincinde, özünde ve sözünde doğru ve dürüst kimsedir. Gösterişten,
alayişten nefret eden (hanım veya erkek) her şahsiyet, bu minval üzere, şan ve şöhret
heveslerini gütmeksizin, baskı ve zora boyun eğmeden, halkın yararına olan hakikati,
hakkın doğrusunu tümcelerine yükleyerek nitelikli şiir üreten şahsiyetli, nitelikli
şairlerdirler. Onlara yürekten selam olsun.,
(devam edecek.,)
14.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nitelikli şiir., (IV)
İlkbaharda çiçeklerin aniden açtığını ve yeşilliğin çok çabuk (adeta bir günde)
fışkırdığını gördüğümüz gibi, son baharda da bunun tersini görmemiz olasıdır. Bütün
meyvelerin budaklarından düştüğü, dalların çıplak kaldığı ve yaprakların renklerini
sarıya, kahve renge çalıp yerlere sarıldığı manzaralar (hayal edilirse) vakidir.
İklim kışa döndüğünde ise sevgi serzenişleri haddin hududuna varıldığını algılayarak
mahzenine, kabuğuna çekilir. Kısaca doğa kendi şartlarının mesajlarını müdavimlerine
genel çerçeve içerisinde mutlaka verir ve onlarda bunu iyi okurlar.
Doğal olmayan nedir?
Doğal iklimle irtibatı kesilerek iklimlendirilen seracılıktır! Hiçbir zaman doğal şartlarla
elde edilen tat lezzet ve yarar, bu eğilimden hâsıl edilemeyecektir. Zira her şey bir
yana, gün ışığından kazanılan sıhhi mineraller, bitkinin mevcudiyetine yapay
edinimlerle ikame edildiğinden dolayı, tüketilen olguda aslına aykırı oluşum ihtiva
edecek olup oda tüketicisi üzerinde bu aykırı yapıya müstenit tesir ve etki
gösterecektir. Bahçe domatesi ile sera domatesinin tat ve yarar yönünden bir olduğunu
kim iddia edebilir?
Bütün bu örneklemelerden alarak işaret edilmek istenen; Hiçbir şeyin aslı ile taklidi asla
bir olamaz ve bir tutulamaz! Şiirin ne demek olduğunu ve hangi haleti ruhiye ile vücuda
geldiğini, hangi nizam ve intizam çerçevesinde eserleştiğini düşünüp tartacak olursak
cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Bazı kışların yaz havasında geçmesine binaen bütün bitkiler varlıklarını çiçeklerini ve
meyvelerini cömertçe vererek gösterirler. Bu zamansızlık içerisinde ilahi bir zaman
sunumu olabilir fakat yinede doğaldır. Zira şartlar genel çerçeve içerisinde tezahür
etmektedir. Fakat bırakın seracılığı (ki, onun yine kendi kural ve kaideleri ile meşru
sayılan bir amacı vardır!) teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve sair endüstriyel atık ve
etkileri neticesinde oluşan iklim değişiklikleri, o canım doğayı aldatır, (maazallah)
çevreye zehir kusar.,
Şiir, doğal insanın doğal şartlarda verdiği leziz muhabbet meyvesidir!
İlgi alaka ve istem, yürek dili ile okunur. Lakin bu doğal insanın fıtratına fitne sokulacak
olursa, yapay nümayişler tezahür edecek olup oda ilk yaratılıştan bu yana sürüp gelen
hamaseti, insani algılamayı yanlış yola sevk edip erozyona uğratacaktır. Eşinin
dostunun sıhhat ve afiyetinden mesuliyet, sorumluluk duyup hisseden seven insan,
zamanla (nazarı dikkate alınmayan küçük küçük yapaylıkların sonunda) maddeci,
materyalist, sadist, bana neci bir fert oluverecektir. Bu anlayıştaki insanlığın yazdığı şiir
edebi ilga eder, sadece günlük ve anlık zevklerin peşinde, kuralsız kazanımların iştiyakı
ile güzeli erdemi en bedbaht şekilde istismar eder.,
İnsanın ihtirası olur, olmalıdır ancak bu ihtirasın kuvveti ve şiddeti asla diğerlerini
rencide ve rahatsız etmeyecek düzeyde, genel geçerli edep ve ahlak kural ve kaidesi
ekseninde, aşırılıklara kaçmadan, doğal bütünlüğü kucaklayarak var olmalıdır.
Yaratılışta bütün insanlar ırka ve soya bakılmaksızın (yapı olarak) mükemmeldir.
Onlara nitelik kazandıran düşünce ve yaşam şekilleridir. Başkalarını sömürmeden, hak
ve hukuk çerçevesinde sosyal çevre oluşturan topluluklar, hangi inanç ve dine mensup
olurlarsa olsunlar (bence) Allah’ın rızasındadırlar..,
Temelinde adalet felsefesi düşüncesiyle, işlerini doğru yapan, hakkı gözeten ve hukuka
riayet eden güler yüzlü insanlar ve o insanlar (Azizler ve Peygamberler) ki, (bırakın şiir
yazmasını) normal konuşmaları bile nitelikli şiir mesabesindedir., Onlara yürekten
www.antoloji.com - kültür ve sanat
selam olsun..,
(devam edecek.,)
15.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nitelikli şiir., (V)
Ekonomik ticari ve kültürel hayatın irtifa alması, huzur ve refah dönemlerinin
yaşanması, edebiyat ve onun organlarının eğlence dinlence boyutunda kullanıldığı
zamanlardır. Sosyal düzeyleri iyileşmiş kesimler üretmek yerine daha çok tüketime
yönelir, aynı zanda var olan sanat eserlerinin daha köklü yerleşmesine ve (kalıtsal) son
şeklini almasına, diğer bir manada uzun ömürlü olmasına sebep olurlar.
Entelektüel boyutta, asarı antika olan kompozisyonlara gerçek ve gerçeğe yakın (ve
hatta abartılı) değerler tespit edilir. Bu diğer yandan o eserin korunmaya alınması,
aslına uygun (son şekliyle) muhafaza edilmesi demektir. Aydın çevreler, genellikle
maddi imkânlara sahip olup edebi ve tarihi değerleri imkânları nispetine uhdelerine
alarak ona soy sop (kimlik kişilik) kazandırır. Bir menkul hükmünde kayıt altına alınan
bu kabil sanat eseri kendi borsası dairesinde nicelik ve nitelik olarak asaletli bir duruşla
gittiği ve vardığı noktalarda hüsnü kabul görür.
Aklın, düşüncenin, duygusallığın, insancıllığın ve erdemin bir potada yoğrularak
şekillendirdiği edimler sanat değeri taşır. Vücuda geldiği veya getirildiği merci yada
merkez her ne olursa olsun, (aydın olsun, kara cahil olsun.,) hiç fark etmez. Ona
kimlik ve kişilik kazandıracak olan çağrıştırdığı mana, düşünsel sarmal ve hitap ettiği
boyuttur.
Tarihin güzelliklerini günümüze taşıyan, gözlerimizin önüne seren ve onları ulaşılmaz
kılan, (bir manada) bilinçli varlıklardır. Dolayısıyla bir esere nitelik kazandıran neticede
müellifini onure eden, bilinçli şuurlu ve akıllı, ileri görüşlü sermayenin temsilcileridir. Ki,
sanatta şiirde servet düşmanlığı, olmaması gereken temenni edilmeyecek bir akımdır.
Yoksulluğun (yosunluğun) bütünündeki şuursuzluk, varlıklılığın bütünündekine oranla
daha olası vaki gerçektir. Varlık (maddiyat) bilgi ile barışıktır. Mal mülk, para, menkul
ve gayrimenkul bilgisizliği (cahilliği) sevmez. Bilgi, her türlü halde ve vaziyette aklı
endeksleyerek daha kısa ve kesin yollardan genel geçerli doğruya varmaya çalışır.
Burada anlatılmak istenen; Yaratılışa şu iyi bu kötü mukayesesi yapmak değil, aklın
bilginin, erdemini ve eğitimin önemini arz etmektir.
Bilgi toplumunda anlaşmazlıkların sonunda kavgalar ve cinayetler olmaz. Zira milli ve
manevi değerler istismar edilmez, aydın zaviyesi geniş, hoş görülü, seviyeli ve saygı
değer insanlardan oluşur. Kurumları kuruluşları ve bütün organları ile çağdaş nitelikli
insan yetiştirmek şiarları olup, inanç ve azimle çalışır bilgi ve beceri sahibi, baktığında
ufkun ötesini görür insanlar zümresidir onlar.,
İşçide, köylüde, memurda, sanatkârda, çalışan çalışmayan her kesimde amaç budur bu
olmalıdır. “Muasır medeniyetler seviyesi! ” Ve bu hedeflere koşarken şairin edibin rolü
çok mühim olup, (ilerden beri söylenegeldiği gibi) toplumu hak ve hukuk ekseninde
şuurlu tutabilmek, en ilerilerde koşarak mihmandarlık, bayraktarlık yaparak iyi, güzel
ve doğruyu işaret edebilmektir.
Şiirin zor nefes alacağı iklimler, yüksek menfaatlerin kol gezdiği, hakim ve hükmünü
sürdüğü coğrafyalardır. Marjinal veya makro çıkarların kurgulandığı şeritlerde, hakikati
çağıran her türlü ses, kaba kuvvete redde maruz kalır. Şairin ince irtibatlı, şeref ve
onuru çağrıştıran hece ve kafiye dokunuşları, suyu yatağından saptırmaya çalışan
çabalara ağır, kabul edilmez gelir. Niteliğin markalanması, kalite kontrol patent hakkı,
kurallarını kendisi icat eden bir otoritenin elinde ise, kendisi gibi düşünmeyenlere hayat
hakkı yok demektir. Niteliğin, niceliğin, estetiğin, ahlakın ve edebin kural ve
kavramlardaki evrensel tarifi bu felsefenin yordamında bambaşka bir renk, koku, şekil
ve tarife büründürülecektir.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şiir, zor’un (zorbanın) oyununu bozan bir vakıadır, Olmalıdır.,
Doğuştan insanın kaderine giydirilen özgürlük ve hayat hakkını isteme meşruiyeti ve
çağrışımıdır. Köleleştirmeye, kader hakimiyetine, keyfi yönetilmeye, sömürüye ve
adaletsizliğe aykırı duruştur.
Şiir, eşrefi mahlûkat’ın (yaratılmışların en şereflisi) yürek lisanî ile Yaratanına
seslenişidir! Hareket kabiliyetinin müphem olduğu mahallerde, zaman ve mekân
mefhumunun ötesine geçerek, vaktin (durumun) muhasebesini yapıp mizan
çıkarmaktır.,
Şiir, hakkaniyet eksenindeki öykünmelerden, husule gelen hüzün ve mutluluk
masumiyetindeki dilek ve temennilerin duygusallık çerçevesinde bir ihtişamla, tatlı dille
resmedilmesidir.,
Şiir, kişisel kalibrasyonlara avantaj kazandırma, ayarlarından kin ve öfke kusma, kendi
keyfiyetini empoze teme aracı ve vasıtası değildir.,
Şiir evrensel bir dildir! “En hassas yerinden kalbine dokundum! ” demek eylem olarak
hemen her dile aynı manayı okur. Onu fitne ve fesatlık aracı olarak kullanmak, kişisel
ihtiraslara alet etmek, hakaret, iftira, aşağılama ve gerçeğe aykırı iddialara malzeme
etmek yakışlıksız, çirkin bir duruştur. Art niyetle kelam ve söz ustalığı yapmak,
satırlardan sütunlardan gayrı meşru şekilde faydalanmaya çalışmak acizliktir ancak.,
Bilgi ve beceriden yoksun, hoş görüsüz, saygısız, sevgisiz mütecavizlerin meşgalesidir
herhangi bir değeri ve erdemi istismar etmek.,
Onurlu bir edip ve şair ve ozan, gönlünden kopup gelen lahuti vecizelerden asla maddi
çıkar ummaz. Ücret karşılığında yapılan her türlü edebiyat galattır. Zira nitelikli eserin
değeri gönüllerdeki yeri olup alınan veya sunulan maddi değerler ancak ve ancak iltifat
(maddiyatla taltif) olabilir.,
Peygamberliğin, Veliliğin, Azizliğin, Hakka çağırıcılığın, Gönül dostluğunun, Yürek
ustalığının bir bedel mukabilinde yapılabileceğini düşünebilir misiniz? !
Şair hakkı tutar hakikati söyler! Her zaman mazlumun yanındadır ve yetimin başını
okşar. Zorbayı zemmeder, mağdurun yarasını sarar. İşte (inanıyorum ki) bu değerlere
aşina insan fikri kalitelidir ve nitelikli şiir üretir..,
Sevgi ve saygılarımla..,
17.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nurum ol., Ol da.,
Yer yüzü insan manzaraları
İşime geleni alırım! Anlayışında.,
Hiç kışlamamış, bakliyata dalan kazları
Emanetini taşır, malı sanarak başında
Bir yıldız doğar, doğarda ay’dan nice sonra
Güneşin gündüze sırtını döndüğü cenahta
Serpintilere rastlayınca itibar edip de,
Sakın karanlığa teslim olma..,
Nurum ol., Ol da.,
Bütün kıvılcımlara sarıl, ışığa dönsün
Külüne muhtacım aşkın, ve aşkının
Dualarıma amin der(misin?) sen
Çok şey kazandıracağız, şu makus bahta.,
Diyorum ki, gel sen otur.,
Sen otur, kalbimdeki metruk tahta
Keyfine kabul veren dünyalar kur..,
*
Sen var ya! Sen bir ateş gibisin, ahestem
Her gelip geçişin., Yanar yüreğim, yanar bestem
Dalarım apansız bağ bozumunda hatıralarına da,
Güller derlerim, güler yüzün için deste, deste
Gün batımlarında neden? Bir yanım kararır, söner
Ardından eyvah ile., Diyerek ah! Keşke..,
İçime düşersinde, elime gelmezsin bir türlü
Kanımın tenimde gezmesi gibi, ılık akarsın
Sende, benim bildiğim seni, bilip yaşasan.,
Nerden doğacak güneş, diye şaşkın bakarsın
Metanete büründüğünde has hayallerim gece
Bir hıçkırık ve birde sitemdir, soluğum iki hece
Kadife tenine dokunmaya koymazsın, sesimle
Biliyorum! Sen beni solumaktan korktun…,
Üzerine geldiğim çaresiz virane nefesimle
Kaçarsın, ama yine sana koşarım..,
Bendeki çile, dikensi kesimle.,
Bir sen varsın, sen yüreğim.,
Birde yine sen varsın, bende
Hangi yönüm baştır, İlahi..!
Bir bilsem ki, hangi söylemde
Bin yıllık serüveni özetlercesine,
………………………..sen o, özdeyişsin,
-*Mehmet Sani Özel
01.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O “MOR! ” hala sende
Destursuzluğumu bağışla
Bir türlü hatırını alamıyorum
Çoğaldıkça yalnızlaşıyorum,..yağışla
Narenciye bahçeleri turuncusu kapsamış
Bakışlarım toz pembe, istesem de ey yar
Mor sevdalara dalamıyorum..,
Yanlışlara doğru elbise giydirme gayretin var gibi
Yanılıyorsun dememe bile tahammülün yoktur
Yakınları talan etmeyi sevdamı sayarsın
Tarihin çöplüğünde., Aniş!
İki yüzlü aşklar çoktur..,
Var say..!
Vakarı müfteriliğe eş değer ve
Grip değil de zatürreeymişsin meğer
Vaktinden önce, ölümle cilveleşme bu debdebe
Son nefeste “..selamün kavlen..,” diyebilirsen eğer.,
Son günah bakiyelerini de gönder, bari bana ver
Belki masumiyetinin başı uzanır arşa, değer.,
Nasihatların filvaki, mucibimde dipdiri
Vasiyetin olursa, başımın üstüne, ey gönül piri
Aşka gazel meşke hazel ede dur, efsun olur leyla
Unutmak ne mümkün, her dem yüreğimdesin peyda
Destursuzluğumu bağışla.,
Mernusa varlığına hürmeten suskunum
Kafam gözüm yarılmış, attığın mersiyekar taşla
Medd ü ezir musaraasında, yakut mercan bilsin seni umum
Dikenli taşlı yollardan, dosta giderken bin bir telaşla
Yalancı ölümlere dayanamaz, yıkılır kaşlarım.,
Seyyahlığım düşlere uzanmış bu demde
Bir yol biter, yek diğerine başlarım
Vermedin! O “MOR! ” hala sende
..ama..,
Sevdası bende..,
...
Mehmet Sani Özel
22.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O beni terk etti..!
Yılan kavi kavislerle.,
Sana doğru, cana doğru kıvrılırım.,
Kırmızı kanım gibi, kolun kanadım gibi.,
Bakar mısın? Mor’un üzerine.,
Sarı bir polen düştü..,
Kim ola ki, dudağıma bal sürmüş!
Arılar kovanı barkı bırakmış.,
Hepsi başıma üşüştü..,
*
Bir yıldız kayması var.,
Kıytırık hatıraların semasında.,
Kısa anlı mutluluklar, göz beneklerimde.,
Uçuşur hislerin tene her temasında.,
Belini doğrultan tebessümler.,
Asık suratlı küskün kaldılar.,
Kundakçı aşkın..!
Hegemonyasında..,
*
Şimdi..,
Şiraz, Fildişi sahillerinde.,
Şizofrenik temayüllerin tirajını artırır.,
İki hasreti varken el çantasın da.,
Ruj ve rimel görüntüyü abartır.,
Sevdiğim beni böyle görse ya!
Vatandan uzak vatana hasret.,
Diğeri yürek yakan ismet.,
O beni terk etti..!
Her şeye rağmen.,
Gönül buya.,
… Özler..,
…
16.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O insan,
Hatırımda, gönlümde olan.,
Müstesna bir varlıktır, o insan
O uykularda gül, gülizar iken.,
Ben düş kırıklarında, yanılgılarda.,
Elimi attıkça, avuçlarıma kan kusar.,
Gül diye uzandığım her bir diken..,
*
Yaratılmışın gördüğü, yegane güzellik.,
Yaratılanların en mükemmelidir, o insan.,
Aşkın ırkı olmaz ki, dili anlaşılmasın.,
Anlaşmak için vücut dilidir, kafi lisan.,
*
Kahır, kin kapsından çalışır.,
Kahrolsun fitne için yürüyen ayaklar.,
Fecr-i kazib de, Horoz taklidi yapar çaylaklar.,
İnanma., “Tavuk su içer Allah’a bakar! ”
Sular ki, duru bulanık yatağına akar.,
Şu gönül e ne ekerde biçemezler!
Şeytana müştak olan avareler.,
Ters akıntıya kürek çekerler.,
Güzelliği ikmal edemez.,
Zavallı insan..,
-*12.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O kadar şey bıraktımki,
O kadar şey bıraktım ki
Oturmamış yürek vuruşlarında
Onca güzelliklerden geçtim
Takıldım kaldım gül budaklarında
Her şeyden geçtim. Bir senden geçemedim
Ne buldum sanki
Ak düşmüş saçlarında
Ağrılı yerlerimin sancısı oldun
Aksanıma dokunan hasretin sesi
Anlatmakta zorlandığım, bu neyin nesi
Belki de dersin ki üzülme
Şu feleğin bir çelmesi
Ahına bağdaş kurup oturdum
İşte bunlarda isyanımın sesi
Ne buldum sanki
Akmayan göz yaşlarında
Ben ümidi bulurdum. Bulurdum da.,
Balansı bozuk tekerlek izlerinde
Issız geçişlerin yokluğa yolculuğu mani
İpliğime kör düğümler atılmış
Neler var bir bilsen, Müzmin gizlerimde
İrkilesin gelir, bir seherin yelinde
Teknik nedenlerin mahzuru olduk
İstemezdim, Güneş bir Ay bir elinde
Senin istediklerin olsun yine seninle
Hayallerim hatırdan düşmüş matem yerinde
Ben yine yolcuyum. Sensizliğimle sessiz gemimde
Gelme diyorum.,
Gelme artık istesem de benimle
Ne buldum sanki
Ufku olamayan kararsız bakışlarında
Mehmet Sani Özel
14.06.2002
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O ses...
Ya Rab, O ne sesti..,
Bucak bucak bigam aradım
Kucak dolusu esenlikleri ayaz kesti
Dikenleri gül yapraklarıyla sardım
...
Uyluklarımdan dermanımı kesen nefesi
Hangi gün, kimi zaman şakaklarımdan esti tesellisi
İçinde bin bir yangın, naraları yutmuş alev
Acı sızı ve inlemeler, kömürleşmiş metruk ev
Sev, ateşi kucaklayabilirsen sev.,
Sevdikçe canlansın, canını acıtan dev
Edebi üryan edene dek, şev
İlmeğin girdabında, gamzelere coşup
Yıldırımlarla yarışırcasına, tebessümlere koşup
O bendim şaşkın.,
Derelerin içine sığdıramadığı taşkın.,
Hep kucak açtım, hiç bilmedim
Bilseydim eğer nihayetini.,
Nazarımda beş para etmezdi aşkın.,
Günahlara sarıldıkça
Şadümanlığım yerin dibine..,
Kör düğümüm şimdi, ayıplarıma baktıkça
Tutunup ta aşkı memnunun ipine
Ayılmam mı gerek?
Ellerim açılmadık kapı tokmaklarında
Şehnaz gönlümde, dengi engerek
Yürek, sürgün topraklarında
Ve infiallerimde yine..,
O ses...
Mehmet Sani Özel
21.09.2004
Not: Nurten Altınok Hanımefendinin (Antoloji deki)
esinlenerek yazılmıştır! ..
Kendisine saygılar sunarım.,
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
'Ah O Ses' isimli şiirinden
O vakit işte.,
Geç kalmış aramaların.,
İhmal çukurlarında, boğuluyorum.,
Kimin zamanıydı? Şu lakayt anların.,
Toprağına düşüp yeşermeye çalışırken.,
İklimsiz sağanaklardan ıslanıp.,
Çamurunda yoğruluyorum..,
*
Sen beni.,
Gözlerime gün batımı düştüğünde gör.,
Kaç fellik oluyor ufuk? Uçurumun kenarında.,
Feryat, “cankurtaran yok mu? Diye inlerken.,
Dediğin sayhada, “Aşk ne kadar nankör! ”.,
Umut., Göğün derinliklerinde insicam.,
Ellerim koynuna gider mütemadinin.,
Hem sesine aşinalığımı dinlerken.,
O vakit işte; Husye ve Beyza.,
Istıraplardan, sevda doğuruyorum..,
*
Bin yılda bir mi lütuf..?
Kaç nesil telef oldu, hürmetine ey Hur..?
Fecr-i Kâzipse neşvünema, büyüme artık dur.,
Sadakat temelli olsun, hayallerimi yeniden kur.,
Nankör hücrelere idamı hükmet, neşteri vur.,
O vakit işte; Nevruz değimli bu, ey nur..?
Şimdi fecirdir diye doğruluyorum..,
…
21.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
O vakit..,
Sırtı semersiz, iki çıplak atımla
Garibim, heybemde sahibini arayan şefkatimle
Vuslatta çoğalacağım güne bin bir katımla
Yürürüm de, neyim var ki hoş..,
Yinede kurtuluşum O vakit,
Senin şefaatinle..,
*
Selam sana ey şanlı Resul.,
Bir gece geç zaman sakiler zemzem taşırken
Ay’ın ışığına hürmeten susmuştu bülbül
Yesrib’e varılınca taş kesmişti hırkam
… Allah şahit! …
Rayihan sarmıştı büsbütün dimağımı
Her yan gül kokuyordu, gül..,
*
Bir tatlı telaşım vardı.,
Heyecanım tekbir alırken bütün hücrelerimde.,
Ömrüm., Ravzai mutahhara da durup ta,
“Esseltü vesselamu aleyke ya Resulullah..! ”
“Esseltü vesselamu aleyke ya Nebiyallah..”
“Esseltü vesselamu aleyke ya Habibullah..! ”
“Esseltü vesselamu aleyke ya Hıtamul enbiya
Ve Seyyidül evveliyne vel mürselin..! ”
……….., Demek kadardı…!
*
Olmadı..,
Koymadı Haremeyn’in bekçileri.,
O temiz mekanın temizlik anıdır diye
Ağlamaklı yalvarışlarıma bakmaksızın almadılar içeri
Bir Bedevi Babüsselam’ı gösterdi, buradan salavatla diye
İnledim, ziyaret namazından sonra “kalbel vukuu” ile
Ayrılırken şefaat dilencisi(idim) rükuu ile
Mekke yollarına düştüm hüzün ve sevinci alarak
Cesedim seyyarelerde ruhum Medine’de kalarak
Rüyalarımı şereflendirdiniz.., Mesude önlerinde
“Üzülme Mehmet, ben seni gördüm sen beni görmesen de..,”
İki haberim var, birine üzül diğerine sevinesin
Bu gün bir sevdiğin safımıza avdet etti bilesin
Diğeri; Oğlun olacak ona Abdullah diyesin..,
Allah’a ve Resulüne tabii ol ki.,
Huzurullaha eresin…
…
17.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Oh! Diyebildinmi hiç?
Fırsatlar eşitlik ilkesine aykırı.,
Kıpırdarken maatteessüf ün amiyane zaafları
Kim bu havalarda aklından soyunur!
Döner., Soluklarıma sorardım.,
Kaçıncıdır düştün..!
Ve Sen düştükçe
Neden ben? !
.., morardım.,
Canın mı yandı.,
Canın mı acıdı canım?
İdare ederim istersen.,
Senin olsun bir diğer yanım!
*
Tuhaf değimli..!
Yadıma düştükçe hep
Ağlamak isterim de donar kalırım
Bir zamanlar; Tay’a hamile kısrak gibiydin
Koşardın taze tımarlı tüylerinden ışık saçarak
Vadinin esenliğine hamaset bahşederdi efalin
Çiğnediğin çimenler bulutlara ağlarken
Müsait zamanların en hoş gölgesinde
Albenini çerçi bohçasına sererek
Alnından ter dökülenlerin
Nefsini okşardın..!
Oh! Diyebildin mi hiç?
Tabiatın şartları tabiatına kör bakar
Tabuları kupkuru süzer veranda
Ne zaman gözle gönül arasına
Yüreğini koyacaksın..,
O vakit insansın işte
Gözlerinden yaş akar..,
…
16.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Olmadı bir tanem,
Sana bir dünya, kurabilir miyim bilmem!
İncir yapraklarının gölgesinde.,
Uzanıp ta boylu boyunca.,
Başımı alıp ta gideyim buralardan.,
Dediğim günler hatırıma geldi
Ah ki; ah!
Hatıralar geliyor da., sen bir türlü gelmiyorsun!
Ne kadar vefasızsın., sevgilim
Sevmese miydim keşke seni.,
Serdengeçti taifesinde bir küheylan gibi ben
Selden geçtim, senden geçemedim ahu gözlü ceylan ben
Selam size yad eller
Sizde de sevgi bahçeleri varsa ne güzel
İçinde incir ağaçları olan gül bahçem var benim
İrili ufaklı çiçeklere bezenmiş
İsmi güzel İstanbul
İstanbul diye vatanım var benim
Ne taraftan baksam sana
Nafilenin zülüfleri düşüyor önüme
Buğulanmış bakışlarım
Saklamaya çalıştığım göz yaşlarım
Düşüyor arasına..,dizisi bozulmuş virane taşların
Gül hane den boğaza bakıp yutkundum
Bir zamanlar ben bir kıza tutkundum
Bütün ümitlerin yıkıldığı yer Sarıyer
Yıkılmadım ayaktayım kurtuldum!
Kartal bakışların ta içime işledi
Şişli Etfal yolları yaktı ama pişmedi
Çağlayanda nemrut bizi fişledi
Olmadı bir tanem, kader utansın
Olmazsa olmazlarım
Yok artık o eski nazlarım
Yoruldum artık
İçimdeki azmanım...,
16/10/200
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Olmak istemişimdir.,
Olmak istemişimdir.,
Sıra dağlar silsilesinde önemsiz bir tepe
Anasının arkasına meleyen bir kuzu, bir körpe.,
Sonra, yağmur yüklü bulutlar gibi dudakların.,
Uyandırsın diye beni öpe, öpe.,
Olmak istemişimdir.,
Tali yollardan dar sokaklara dönerken.,
Özlemi sevginin, hücrelerimde kodlanmış
İki nefesten biri senin için, benimkisi yanmış
Umurumda mı, kim seni sevdiğime inanmış
İki gözün üzerimde olduğu..,
Odamın duvarlarında, hayallerini kurarken
Sönmesin diye iki elin bir.,
Mum ışığını koruduğu..,
Olmak istemişimdir.,
Orta yolun aykırı yolculuğu.,
Kayıp aşklar listesinin satırlarında
Sağ elin şahadet parmağı gibi.,
Israrla ismimi sorduğu..,
Orda mıdır! vehimlerine namzet.,
Soğudukça ellerim, avuçlara hasretken.,
Vefanın apansız, içerime sımsıcak dolduğu.,
Olmak istemişimdir..,
Sırf sen gülesin diye.,
Orta oyununda kavuklu..,
Gamzelerde, oklara hedef olmak var
Tek bir an, göz göze gelmek için.,
Kader maziye çekiyor, bakışlarını
Kurşun atar gibi atarım, hırsımı.,
Olmasını istemediğimden midir.,
Semer tutmaz oluyor sırtımı.,
Tersine hilal gibi gülüşlerin.,
Dargınlık, azardan beter.,
Bozar mı, bozar..,
Bu tılsımı? !
-*11.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Olurmu diyeceksin,
Olur mu diyeceksin,
Okuduğun kitaplarda böyle yazmıyordu
O varlığından emin olmadığın şeydi
Oynadığını sandığın anda seni buldu
Oturup düşünmeye fırsat kalmadan,
O menem hasret yüreğine bağdaş kurdu..,
Olmadı baştan diyebilirimi sin..,
Oflazın notaları kırık dökük
Nakarata vuran pejmürde dörtlük
Çaldıkça seni, iliklerimde yağ gibi erirsin
Çavuş kuşu nağme vursun söylerim
Çağ atlamış aşklara mütebbessim
Çarkı felek türküsünü söylerim
Çalıya takılı kaldı yapağı gibi sesim
Bağlı olduğun değerlere baka kalasın
Başından ılık esen hülya değil de ne..,
Başlama yine gönlüm.,
Bahara rastlayışların bir dolu hüzün
Bal damlıyor dilinden diyecek birine
Ne kadar ihtiyacın var? Olsa keşke seninle
Nerdesin ey lütuf! Aslı astarsız günde
Neşeyle mutlu dargın.,
16.04.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Onlar nerdeydi? .,
Onlar nerdeydi? .,
Son gördüğümde müteharrik halkalar oluşturmuş, renk cümbüşündeki desenlerin göz
alıcı cazibesine kapılmış küfrün kuyusuna çiçek atıyorlardı.,
Yaşa, bravo, aferin naralarına tuz biber olsun cinsinden alkışlarla tempo tutmuş üzerine
de şehvet damarlarının dan sürur etmiş zevkine şerbet cilası kahkahalar atıyorlardı.,
Onlardı, inançlarla alay edip inanca münhasır kural ve kaidelere ortaçağ karanlığından
kalma, hayasız iftiralar atıyorlardı.,
Onlardı, semavi dinlerin hakikatinden kuşkulu, mitolojinin endazesindeki tanrılara
meyyal, hıyanet opsiyonlarıyla donanık, ilk vuran kazanır diyen tanrıçalara tapıyorlardı.,
Onlar, göğüslerinden fırlayan pervasız düşünceleri elzem sayıp, güya estetiğe ahenge
tek yol, tek çare olmazsa olmaz hüküm yapıyorlardı.,
Onlar ki, insan iradesine müdahale ile çağdaşlık namına hak ihlalleri hukuk namına
inkarları meşru sayarak hakkı ilga eden edebiyat ve siyaset yapıyorlardı.,
Onlar, her ne kadar bizde sizdeniz deseler de (Allah biliyor ki,) gerçekte menfaatlerine
en uygun vakte, çıkara ve tabulara tapıyorlardı.,
Onlar, kuvvete ve kudrete iltizam eden ilericiler ki, karşılarında duran hak sahiplerini
onların dilinde yaftalanmış hazır giysi gibi derler ki gericiler.,
Onlar(!) ., Orta çağ karanlığından kalma diye, Allahın dinine ve Muhammed’e dil
uzatırlar.,
Ebrehe ve fillerine Kabe’yi yıktırmadı sahibi., (Allah c.c.)
Siz semadan (Hak dan.,) gelenlere düşman mısınız? .,
Devam edin öyleyse, küfre, inkara, nifaka, iftiraya, ihlale, hakkın gaspına ve
(maazallah) zulme ki, tövbe kapısına yetişemezseniz yandınız demektir! .,
Bakalım Mevla ne gösterecek..,
Hayırlara vesile olur, inşallah..,
02.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Oraya gidemedim.,
Oraya gidemedim hala
Yıllar gözlerini gözlerime çaktı
Sezgilerin sevgiyi sır bahçesinde mayaladığı
Secdeye varmış dağın doruğundaki koruya
Tıpkı isteyip de sana sarılamadığım gibi.,
Olmadı gidemedim.,
Oraya..,
Çok istedim belkemiğine yük olmak dağ
Şahaneliğinden haber getiriyorken her gelen
Düşlerin düşüncelerimi madaraya boyadı zinhar
Cevap veremem korkusu sorulacak beher soruya
İsteyip de tıpkı sana sarılamadığım gibi.,
Olmadı gidemedim.,
Oraya..,
…
31.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Oruç Hülya
Her yürek bir Dünya.,
Isındıkça can, kan ıp ılık.,
Kılık kıyafet derdest vaziyette
Bir renk cümbüşünde görülen rüya
Ve uykuların ötesinde ki yurttan
Muhammed’in (s.a.v.) sofrasından
Selam gönderiyor, Oruç Hülya..,
Alyeküm selam Recep.,
Aleykümselam ve rahmetullah Şaban
Aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatüh Ramazan..,
Salli ala seyyidina Muhammed (s.a.v.)
Selam sana Bayram…
16.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ölmedin sen.,
Umudun tükendiği yerde
Unutkanlık., Yüksündü.,
Bir bezirgan geçişi kadardı süre.,
Gül bahçlerin de gönül rayihalara büründü.,
Hangi gündü o? Bir bardak su dudaklara değdiğinde..,
Gözden ırak olan sevgili., Hatıralarda hiç yok gibi göründü..!
Ah o! … Aşkı tarif eden terimler.,
Buruşup avuçlarıma döküldüğünde.,
Bütün sırrı suretin ufukta pür meal
Hayat yeni baştan örüldü..,
Ölmedin sen.,
Öyle içine dönük bakışlarınla
Taze güne güneşin doğduğunu
Görmedin sen..,
Özlem bu hakikatin en önemli cevheri
Özündeki ateşin dumanı tüttükçe terinin beheri
Rabbe duacıdır! Sevgi kutsal bir duygu.,
İsterim diyene verecektir bütünü geri..,
Mühlet kaderin saliselerinde uyur.,
Şükret ki, vuslatına bir iskelet gezer
Fırsatın kulağına fısılda da hele bir
O seni duyar, sezer..,
...
16.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ölü kent.,
Öncesi, kuş cıvıltıları arasında yeşillik.,
Öküzün altında buzağı aramayan, adaletli bir melik.,
Göz göze gelenlerin hesabında yokken gündelik.,
Milattan sonra iki bin altılara geldik.,
Siz hiç renklerin utandığını gördünüz mü? .,
Binlerce yıl medeniyetleri koruyan surlara bakın! .,
Yırtılmış duvarlar, her yanı delik deşik.,
Öte yandan, tarih düşmanları.,
Kalemleri kazma niyetine.,
Nerde bir kemer varsa.,
Ortasında gedik..,
Eyvah! Dedik mi? ! .,
Hayır, henüz kendimize gelmedik! .,
Kendir büken ve geven tutan ellere.,
Kömür ocaklarına, çayıra ve çadırdakilere.,
Canı çıkmamış hastanın son nefesteki arzusuna.,
Ahiret yolcusuna ve mahallenin somuncusuna.,
Kuyruğun başına ortasına ve sonuncusuna.,
Yiğide, merdana ve ana kuzusuna.,
Güneşe yıldıza ve aya bakın.,
Rüya gibi solunan her nefes.,
Ne zaman uyanacak irade? .,
Asıl kıyamet o zaman kopar! ,
Hakkını almaya yürür enam.,
Üstü açık uyuduğunu anlayan zevat.,
Bölük bölük., Akın akın..,
Denir mi denir, (belki.,) .,
Buyurun, işte eseriniz! .,
Dünyada ördüğünüz.,
Duvarın resmine.,
Bir imza çakın..,
Renkler, ah! Renkler.,
Maddenin yorgunluğunda pörsümüş.,
Bir türlü nizam intizam almaz olur denkler.,
Ötelendikçe ihlas, ikbalsiz ölü kent.,
Unutulmuş hikayeler, destanlar.,
Kahramanlıklar ve cenkler.,
Okunmayan kitaplarda.,
Mazi atiyle koyun koyuna.,
Gerdeğe gireceği cesareti bekler.,
Şuur iklimine doğmalı, (değimli!) güneş.,
Gülen yüze gülerek karşılık verecek mert bir eş.,
Düşler ve rüya uçurumlarına düşüşler.,
Kansız ameliyatlar, göz ucunda kuşe.,
Kağıda dökülüveren fligramda evsaf.,
Masallardaki o bezm-i alem ve Kaf.,
Her şey yerli yerinde, kavli inhiraf.,
Suç ceza ve hemen ardından af.,
Uyku düzeninde.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tatlı hayat..,
…
10.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ömrü serabım O! ..,
Ömrü serabım O! ..,
İncir çekirdeğinde devasa sevda
İş ki, baht bütün renklerini açıp ta serilmiş
Ve dilde terennüm, “Evla leke evla..! ”
Ey yüceler yücesi Mevla!
Sabi sultan çölde bir muntazırın ortasında
Şablonları ters yüz olmuş düşünemez durur efkar
Çelik yeniden vücut bulmuş, dirilmiş bin yıllık pasında
“Oku..! ” dedikçe Cebrail cebelden arşa nur yürür
Ve gönüllerde iman ıhlas pür meal sürur
Buyur der, “Allahumme lebbeyk! ”
Levh-i mahfuzun müşerref memurları
Ve külli mevcudatı azamim-i kebir
Top yekun “Kün fe yekun! ” İslam
MUHAMMED’E (S.A.V.)
Selam durur…
…
19.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Önümü görme keyfiyetim.,
Hayat yolunda.,
Dinozor bakışlı ritüelleri.,
Aşk uğruna bütün engelleri.,
Sevgiye köprü kurar geçerdim..,
Bağımsızlık bana.,
Geçmişle bağlarımı güçlendirmek.,
İstediğimde lazım..!
Özgürlük, önümü görme keyfiyetim.,
Hürriyet, olmazsa olmaz iklimi.,
Ölçüsü adalet olacak çağın..,
Önce ben, değil.,
Benden önce gelenlerin.,
Öncelikli hakkı huzur.,
Güzeli tabiî ki alkışlarız.,
Çöplükte biten gül dahi olsa.,
Kötü niyete güzel na hak!
Güzelliğin ana vatanı.,
Aşk ile atan yürek..,
Kişi menzili göğsüne koymuş.,
Yakına vefasızlık uzağa zahmet.,
Çoğu kimse hak diye batıla bulaşır!
Çok az kimse hakke ten.,
Sevgiliye ulaşır..,
28.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Öteki ben.,
Transatlantik düşüşler.,
Mehtapla geceyi yaşarken.,
Ay nasıl dolunay olur! Diye düşünmüyorum.,
Kutuptakiler kayım, Fizandakiler üşümüşler.,
Öteki ben(mi?) ., Buz dağının altında.,
Sensiz yaşamayı düşünmüyorum..,
*
Düşüyorum, hem de çok sık.,
Kalktığımda, “Kutsal emanet(imsin) ! ” Kalbimde.,
Îmanımsın sen., Seni hiç yere düşürmüyorum.,
Öteki ben., Zincire vurulmuş şuur altında.,
Sensiz yaşamayı(mı?) Düşünmüyorum..,
*
Oryantal kıvrımlar, öz beneklerinde.,
Aşkın kanunu okunur, göz bebeklerinde.,
Melankolik platonik sahnede, oyun tek perde.,
Şimdi sular ısındığında, yemin billâh kasem nerde? ,
Efendi ile kölesi., Aç uyandılar yeni sabaha.,
Evrim teoriyi yutmadı., Yöneldi Allaha.,
Seferden dönenler serapta, kuyusuz.,
Sevenler sevgililer., Neden huysuz? ,
Olan bitene seyirci şaşkın, öteki ben.,
Sensiz yaşamayı mı..? Hayır.,
.., Düşünmüyorum..,
02.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Öyle bir bakıştı kelebek.,
Öyle bir bakıştı kelebek.,
Önce güneş gülümsedi, gölgelerime
Ötelerde, ana kucağında inleyen bir bebek
Zeytin yeşili rehavet, indi bütün bölgelerime
Öylece kalmalı mıyım., Şeb-i yelda ya uzanarak
Gözler göğün tavanında asılı, kandil gibi yanarak
Bağrından fırlayan gök taşı, hatır gönül kırarak
Ve yerde yeksan oluruz, vuslata döner firak..,
Velayetine talibim., Bedir’de taç kıran aşkın
Vecahet iliklerime yürüsün, içime dolsun taşkın
Kim bir haktan perişana der ki, sen ey şaşkın!
Feradis de sevgili., Gönül sevdaya kaçkın..,
Kaldır artık sürteyi ardan, şanlı melda.,
Şah-ı merdandır şu, yürekte peyda
Şaşaadan hayra gitmeyen mürur
Şeb-i Arus’a yol alır, sürur..,
…
Mehmet Sani Özel
08.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Öyle dolmuşum ki,
Apışmalarım hep densizliğe
Koşturmalar boyun eğer, nedensizliğe
Öyle dolmuşum ki, ay can içimden içime
Hatıratını irdeledikçe, inhisarımda gizlerim
Bir günde binlerce fersah yol, felekleri turlarım
Matemden emareler arar durur, mimiklerini izlerim
Nerde bulsam verecek şeyim olmaz, seni sana sunarım..,
*
Nevrimde kıpırtıların, öylesine sadetten ırağım
Bırak öksüz kalsın, bırak yetim kalsın seni üzen firakım
Sesime hüzün kattıkça gül benzinden, iftiharım ol ey tatlı akın
Seviyorum demek kolay, dönüp sevgiliye katlananlara bir bakın
*
Seni bulana kadar, senin olana kadar en büyük yalancı benim
Yer yüzüne peçe taksın, düzene isyan eden falanca benim
Yedi kat göklerde gezgin, yürek burkan talancı benim
Yer misin, yemez misin? O bedbaht harmancı benim..,
*
Seni benden alamazlar, alamazlar aklımı almadıktan sonra! ..
Sen ey mülki naz, hevayi nefsimden ha bre kimlik sorma
Somurtkanlık sancılarına hamile kaldıktan sonra
Sırtlasam hafif gelirsin, yeter ki kalbimi kırma..,
Mehmet Sani Özel
28.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Özledim.,
‘Allah şahit olsun! ’ ki, seni çok özledim.,
Uzadıkça uzayan bekleyişlere.,
Ha bu gün ha yarın diyerek.,
Geldi gelecek, o ruhumu kavrayan mana hoşluğu.,
Boşluğuna düştükçe, hoşluğun cazibesinde hüzne boğduğu.,
Özlem, hasret ve yekten vücut alan kesret.,
Sığmıyor gecelerime elde kalan sensizlik.,
Ve sen sizsizliğin gecelerinde sessizliğim.,
Yetti gayrı! Diyorum ya..,
*
Yüreğim isminin ortasına düşmüş!
Ha diye, sende gayrsısını ayıklar.,
Bir yanım dört asırlık çınar gibi.,
Her yanımda seni yazan kağıtlar.,
Binlerce kitap ve sayfalarına senden.,
Sevgi nümayişleri sızar.,
Sultan sazlığında buhurdan kayıklar.,
Biliyor musun! Ben kalbime faniliği nakşettim.,
Beklide ölümden sonrası için seni sayıklar..,
*
Ateşi koynuma alıp, gözlerine.,
Deniz yosunu yeşilini oydum.,
Üzerine alevi kor’u aşk ettim.,
Bilmeden sana olan sevdam ile.,
Cehennemin elbisesini kaç kez soydum.,
Hani bir haykırış vardı ya mahşerin tarihinde.,
İşte o gözü kara, işte ben oydum.,
Dudaklarım da ferdane olur ismin.,
Hanisin? Sevgimi alemde öksüz koydun.,
Öcünü hislerime çizik atarak alır cismin.,
Özledim, kusursuzum.,
Şimdilerde, kalbimi kafese koydum…
28.04.2005
Sevili HFİZE KILIÇ’ın “ÖZLEDİM! ” adlı şiirine ithaf en kaleme alınmıştır!
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Parlayan yıldızlara uzağım artık,
Parlayan yıldızlara uzağım artık
Pak suda parazitleri gösteriyor sanılarım
Papatyalar gelin duvaklarında, çimenler yastık
Bilemezsin, ben hangi gülün dikeninde kanarım.,
Kal demek dilime ağır.,
Kalbim sitemlere küskün, müjdeler sağır
Düştüm derinliğine düşüncelerin.,
Keyfin bilir! ..,
Ya yine görmezlikten gel
Yoksa avazın çıktığı kadar adımı çağır.,
Parlayan yıldızlara uzağım.,
Parıltılar, vefasızlıklara varan tuzağım
Payıma ne düştü dersin?
Pul biberi, kaya tuzu ve kuru ekmek
Eh, Allah olmayanlara da versin.,
Ne kadar şükür etmiştik, seni bulduğumuzda
Seneler vebalin oldu iki omuzda
Sen ılık sularda sürgün sefasın
Ben bir yaprak parçası, donmuşum buzda
Sükunete mırıldanırken şarkılarımı
Şahinler serçe kovalar da, alır canımı
Sonra poyraz tutar, tutarda her iki yanımı
Şaha kaldırıp putlaştırır, insicamımı
Parlayan yıldızlara uzağım işte
Hatıram zülüm görsün, kah dilde kah dişte
Benden sana yar olur mu, kör topal bu gidişle
Fişle ahu gözlüm! Eski kayıtların arasına koy işle
Söyle, yaşamak yama olmak mı başka ömürlere
Selam olsun, yüreği sevgi seçen gönüllere
Serpilirim toprak gibi, sevgilisiz gömülere
Benim derdim dirilerle, rahmet olsun ölülere
Mehmet Sani Özel
12.06.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Peyman-şiken
Yüze gelende ırmaklar gibisin..,
Yüz yıllara hasretten kıvrılmış “Sin! ”
Yüzüme gül, gül diye yokluğuna yalvarışlarım
Yalnız dün değil, “kalu bela! ” dan beridir birsin..,
Ya şimdi! Peyman-şiken mısın?
Yeridir, kayıp sevdalara ağıt yakmanın
Yeridir hançerin kabzasına sedef kakmanın
Yeridir, yemin bozanlara laf söz atmanın
Yeridir, yerden göğe bakmanın..,
Yemem, nar-ı beyza gibi nazları dost
Yedi iklim kuşağında da post aynı post
Yedi veren güller de, kökünden ot oğlu ot
Yerde gökte ne varsa, illaki “heme ez Ost! ”
Ye, gönül karından, ikbal peşinde koşarak
Ye, gönül varlığından hayallere coşarak
Ye, el alemin balından aç kalsın firak
Yede dimağında hayat bulsun.,
O meş’um merak..,
...
Mehmet Sani Özel
26.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Rabbim.,
Kainat mahruyan bir tonda
Göğü bulutlarla kaplamış Rabbim
Lebbeyk diye çığırtır zerre, sathi alüvyonda
Altı günden sonra., “..summesteva alelarş.,”
Işığa lezzet katıp, üzerimize saçmış.,
…………… aman ya Rabbim.,
Bi ismi Allah (cc.)
“La havle vela kuvvete illa billah.,”
Bir ipe tutundum ki, “ha şimdi kopacak! ” diye
Kirpi sırtında giderim, neresi kenar hanidir orta?
Biri yetim, diğeri mağdur biçare kadın, ana.,
Yedi iklimden altı emanet verdin ya bana.,
Velev ki, şu naki aciziyyet’imle.,
Vaki suret ve bu siret-i himle
Nasıl? ! “Affet Rabbim..,”
… Diyeceğim sana..,
Sen, her şeyi bilen, işiten(sin) .,
“Hikmetinden sual olunmaz(ya) .,”
Mümini (Dünyadan) fakir, biçare eyledin(ya)
Ellerim küfrün ellerinde, gözlerim kızıl kan..,
Namı hesabıma, günah biriktirmekten.,
Başka bir işe yamıyor sanki., Bu can..,
Sorsa; Habib-ül bekkain, vedudu Huda,
“Beni adem, tagutlara boyun eğmedin ya! ”
Mahşerde ümmetler ve bütün Enbiya.,
Saf olmuş, Kibriya ve efsunlu efkar
Eğer ki, sarfı nazar ettiklerinde evliya.,
Korkarım.., Ne çare! ? Hak sensin,
Hakikati bilen yek sensin..,
… Rabbim…
…
03.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Rahmi,
Rahmi’yi bebeklikten çocukluğa ilk adımımda tanıdım. Beni kapının önüne
koyduklarında, karşıma gözlerinin bebeklerine kadar gülümseyen, karayağız cılız, hafif
eğri duruşlu, kafası gövdesi üzerinde top gibi ve hemen boynuma boğazıma atlayıp
sarılacak gibi duran birini gördüm.
Adı Rahmi dediler. Biraz utangaç birazda isimle görüntüyü hafızama resmetmeye
çalışırcasına ağır bir duruşla bakakalmışken, birden soluk periyodumu değiştirerek
normalden daha uzun iç çektiğimi hatırlıyorum. Bol oksijenli havayı ciğerlerime
doldurduktan sonra, ardımdan gelen telkinlerin güdümüne kapılmış olarak ona sarıldım!
Onun o (bana oranla) küçücük gövdesinde kimi yerler yanıyor gibi sımsıcakken, kimim
yerlerinin buz gibi soğuk olduğunu ve birde içindeki (kalp atışı) gümbürtüyü hissettim.
Rahmi’nin sevinmesine sevinen ir rolü oynadığımı sanıyordum ilk zamanlar ki, daha
sonra ben her sevindikçe onun benden daha çok sevindiğini görmek beni ona bağlayan
sevgi büyüsü oldu adeta. Onu seviyordum! Sokağa benden çok önce çıkmış ve fark
edilir derecede yaşımızdan ileri düzeyde edepli edepsiz duyumlara ve deneyimlere sahip
olmuştu. İfadelerine inanmadığımı ima ettiğimde, delilleri ile ispat etme azim ve
gayretine şaşardım. Doğru veya yanlış tüm cinsel bilgi ilklerini ondan duydum,
öğrendim galiba.
Bazen çok sıra dışı eylemler üretir, çok farklı ve şok edici tepkiler verirdi, olaylara karşı
ama yinede çok iyi bildiğim, cefakar ve vefakar bir yüreği olduğu idi. Cidden
inanıyordum; Elinde sermayesinin son kuruşu olsa dahi seninle paylaşacak bir
fedakarlığa haizdi. Bir kimseyi çok sevmeye görün, mutlaka hayat sizi dar geçitlere
koyarak sınar ve çeşitli sınavlara çeker! Aramızın açık olduğu dargın günlerimizde bile
bana bakışlarında onun sevgisini, muhabbetini görebiliyordum sanki, dosta sadakatte
sanırım o benden daha ileri düzeyde sadık ve samimiydi. Arkamdan hiç incitici, kırıcı bir
hareket ve tavrını (dolduruşlara rağmen) görmedim.
İlerleyen yıllarda arkadaşlığımızda ilerlemişti, Kırda hayvan otlatırken bir rampanın
oyuğunda, deve dikeni görmüştük. Top çeklinde ancak kirpi dikenleri gibi dikenlerle
çevresi kaplı bir diken meyvesi idi. Çoğu zaman dikenlerini soyarak ortadaki çekirdeği
yerdik ama bazen de oyun malzemesi ederdik. Nasıl olduysa bir kalabalık içerisinde
(belki! 9 dolduruşa da gelerek bir birlerimize deve dikeni atmaya kalkıştık. O da olmadı
sıralı atışlara başladık; Önce o attı bana vur(madı) amadı! Sonra ben attığımda tam
isabet alnından vurmuştum! Her yanı kan olmuşken ortalık velveleye doldu ve nasıl
oldu, kim haber verdi hatırlamıyorum bizden 5-10 yaş büyük abisi at üzerinde geldi ve
beni bir güzelce hırpaladı.., Aslında ben o sopayı yemekten değil arkadaşımın alnı
kanatmak ve ona acı vermekten vicdanım kanayarak acı duymuş çok üzülmüştüm. Zira
O el atışlarında benden çok becerikli ve isabet ettirici bir yapıya sahipken (biliyorum ki,)
bilerek hedef şaşırmıştı ki, ben onun gösterdiği vefa ve bağlılığı, koruyucu kollayıcı dost
ve arkadaşlığı maalesef gösterememiştim.
Çok üzgündüm fakat o çocuk dünyamda duygularımı açıp rahatça ifade edebileceğim
Rahmi den daha iyi beni anlayacak henüz bir başka sırdaşım yoktu. Anne ve
babasından (beklememe rağmen) hiçbir tazir ve olumsuzluk görmedim. Hatta yolumuz
kesiştiğinde, “O bir hafta On günlük ayrılık vaktimizde! ” bakışlarıyla adeta “sizi gidi
yaramazlar sizi! ” der gibiydiler. Onları önceden fark ettiğimde ya saklanıyor veya
masum bir bahane ile yolumu değiştiriyordum. Bir gerçek var ki, göğsümün sıkıştığı ve
onu çok özlüyor olmakta iken, ondan mahrum olmaktan çok ama çok üzüntüde
olduğumdu. Kendimle baş başa böyle bir sıkıntı anında sessizliğin dikenleri ile zihnimi
kanatıyorken, bir elin sıcaklığı yarı çıplak omzumda beliriverdi. Annesiydi rahmi’nin.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
-Bizim deli oğlan seni çağırıyor! Dedi.
Bütün mahcubiyetimi pıhtılaşmış bir kan gibi yutarak peşinden gittim. Beni bir odansın
kapısını açıp sessizce içeri ittiğinde Rahmi karşımda, yer yatağında başı sarılmış
vaziyette yatıyor halde buldum. O yatağından oturmaya doğrulurken ben hiçbir şey
söylemeden boynuna atılıp sarıldım sıkıca. Her ikimizde her ne kadar belli etmemeye
çalışsak ta çaktırmadan ağlıyorduk! Neler konuştuğumuzu pek hatırlamıyorum ancak o
gün ve o an üzerimden bir dünya ağırlığın kalktığını ve daha kıymetli, değerli bir rahmi
ile yeniden tanıştığımı hatırlıyorum. İki dost, arkadaş arasında gurur, kibir hesabı
olamayacağını da (başka çok erdemler gibi) ilk yine ondan öğrenmiştim.
4-5 yaşlarında tanıştığım çocukluk arkadaşım ile 9-10 yaşlarına geldiğimizde sevgimizin
son baharında olduğumuzu hiç bilmiyordum! Günler geçtikce daha vefalı ve paylaşımcı
oluyordu. Sevdiğimi bildiği veya sevdiği yemek yada meyve gibi yiyecek veya oyuncak
eşya cinsinden her ne olursa mutlaka benimle paylaşmanın bir yolunu bulur ve
başarırdı. Öyle ki, Onun bu pervasız cömertliğini ailesinden alması muhtemel azarları
düşünerek engellemek istediğimde buna izin vermez, rahatsız olur, dediğini yapabilecek
bir yapıda olduğunu kanıt ediyormuşçasına katılaşırdı. Sanırım 1963-64 yılları idi. Bir
ara annemle 2-3 ay süreli Adana ve İskenderun’a seyahat etmiştim. Bir gece evimize
döndüğümüzü ve sabah uyandığımda kendine has hediyelerle Rahmi’nin baş ucumda
beklediğini görmüştüm. Bacağımda konfeksiyon işi kitleli bir pantolon vardı ve Rahmi
ona bakarak bana “şehirli olmuşsun! ” demişti.,
O bahar onun babasının dolabından aşırıp getirdiği “üçüncü! ” sigaralarından kuytuda
köşede içerek tiryakiliğe de ilk adımım atmıştım. Çok pervasızdı, bir keresinde; “Sen
annenden korkarsın! ” dediklerinde altına büyük çişini yapıp evlerinin damındaki
pencereden içeri fırlatmıştı. “Gece korkarsın! ” dediklerinde zifiri karanlıkta mezarlığa
kadar gidip gelmişti. “.., atlayamazsın! ” dediklerinde 4-5 metre yükseklikten aşağı
kendini koy vermişti. “.., giremezsin! ” dediklerinde kışın ayazında buzu kırıp suya
girmişti. Sanki onun hayatı “yapamazsın, edemezsin! ” diyenlere yaparım, ederim diye
yaşayarak göstermek için ona emanet verilmişti..,
Bazen tüm günü tek perdelik oyunla geçirdiğimizi hatta yatsılara kadar vardığımızı ve
bütün bu coşkulu sadık çocukluk arkadaşımın giderek sıklaşan baş ağrılarından çok
rahatsız olduğunu, büsbütün neşesini nasılda acı ve ıstırapların koynuna vermemek için
çaba sarf ettiğini de maalesef hatırlarım.,
Birlikteliğimiz, neşe ve coşkumuz tam zirvedeyken, sevgili arkadaşımı artık giderek
daha az görmeye alışmak bana güç geliyordu. Derken “Rahmi hastaymış! ” haberi bir
karabasan gibi etrafı kapkara kapladı. Sanıyorum çok hızlı bir seyri vardı rahatsızlığının
ki, İnanmak çok zor olsa da onu ilk ziyarete gittiğimde canlı cıvıl cıvıl, aslan gibi Rahmi
avane, biçare, neşesiz, ıstırap içinde bir yaralı kuzu gibi yatıyordu yerde. Şok
olmuştum! İlerleyen zaman içerisinde ve her başka ziyaretimde bir öncekinden daha
çaresiz ve bitkin silueti çaresiz hüzün verirken gözlerimizin önün de bir gül gibi
soluyordu günden güne zavallıcık.
Artık gözleri görmüyor, kulakları ağır işitiyor ve en kötüsü beni bile tanımıyordu!
İnsanın elinden bir şey gelmeyince sevdi birinin çaresizliği ve erimesi ne kadar acı ve
elem veriyordu ve olanlara şahitlik etmek ne kadar kötü idi., Bir aslanı yatağında
hakim görmek erinçti. Keşke hiç görmese miydim! Hatıralarıma mağlubiyetini sokmak
kolay kabul edebileceğim bir son değildi. Artık bir daha ziyaretine gitmedim.
İstemeyerek te olsa bitkisel hayata girdiğini, ailesinden aldığı destekle fiziki varlığının
sürdüğünü duyuyordum. Anladım ki, ben onu o hayatını henüz kaybetmeden
kaybetmiştim! İçimde sitem vardı! Beraber gezdiğimiz oynadığımız yerleri yalnız
www.antoloji.com - kültür ve sanat
geziyor sonra o yanımdaymış gibi oyun kuruyor ve onun yerinede sırası geldikçe sanki
yanımdaymış gibi ben oynuyordum.
Neden sonra “Rahmi Ölmüş! ” dediklerinde bana sanki bu olay bir yüz yıl önceden
olmuş gibi geldi. Bu gün vasati 40 yıl önce yaşanmış vefalı, sadık bir arkadaşlığın
kırıntılarına yüreğimin derinliklerinde rastladım ve hafızamdaki bakiyesi ile yeniden
yaşadım.
Ruhun şad olsun Rahmi..,
Eminim şimdi, Cennettesindir. Çünkü sen bize veda bile edemeden giderken henüz
masum bir çocuktun! Yine eminim ki, Ahrete göçtüğümde Allah (c.c.) nasip ederse,
senin bulunduğun ortama gelecek olursam, sen yine bana hoş sürprizler yaparak
karşıma çıkacaksın…
23.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ramazan.,
Rüştünü ispat eden çıkar meydana
Veren el alan elden üst olan elmiş
Sofrayı donatmışlar gelin kaynana
Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş
*
Sahura hazırlanır alemi İslam
Bir sabırda karşılık binlerce ihsan
Sıhhatin diyetini verecek insan
Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş
*
Oruç tutanların tacıdır iftar
İbadet ikliminin harcı bu izhar
Alınan verilende Allah ismi var
Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş
*
Gündüzleri selamet geceler namaz
Hangi mümin istemez Teravih kılmaz
Huda katından geri dönmeyen niyaz
Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş
*
Ruhları arındırır Kuran’ın sesi
Kurtuluşa vesile Rahmet müjdesi
Bin aydan hayırlıdır Kadir gecesi
Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş
*
Rabbini soluyacak ruh ile beden
Mahşer günü mutludur Reyyan hak eden
Bayramı getirecek bu kutlu neden
Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş
…
03.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ruh (manevi şahsiyet)
Ruh şapka takar mı..!
Ruh’un (fizikten yoksunlukta) kendi lisanı var mıdır..!
Ruh’ların siyahlığı beyazlığı var mıdır..!
Ruh’un makamı ve rütbesi var mıdır..!
Ruh haşlanmış yumurtanın ve tavuk ciğerinin kokusunu, tadını lezzetini alır mı..!
Ruh’un bıldırcın etine ve balık yumurtasına tutkusu olabilir mi..!
Ruh yağlı güreşlerde çamur pehlivanlığına soyunabilir mi..!
Ruh yavrusunu emzirebilir mi..!
Ruh, kılıç kalkan veya Rus ruleti! Oynayabilir mi..!
Ruh İngiliz ‘The Observer’ Gazetesi’ne makale, yorum yazabilir mi..!
Ruh hazımsız olduğu bir kimseye veya kesime tek veya toplu mezar kazabilir mi..!
…………………………,
“Düşünüyorum öyleyse varım! ” ve ben bir insanım diyebilmenin (acizane bence) şartı;
Ruh sağlam bir vücutta bulunursa.,
Ruh, inanç, itikat, ilim, hakikat gibi unsurlarla şuurlanırsa.,
Ruh akılla barışık, bilgi ile tanışık, sevgi ile karışık sıhhat gibi bir ışığa sahip olursa güzel
düşünür, doğru algılar, idrak eder güzel sözler söyler, güzellik yararlılık üretir, yapar…
Selam ve sevgilerimle.,
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ruhum çıplak!
Ruhum çıplak!
Ruz u mahşere varacak yüzüm yok
Ney sesinde inleyen şehevi bir gizem
İliklerimi sökmüş..,
Benden gayrsısına ne bir sitem,
Ne üzengisiz sözüm yok..,
*
İpliklerin insicamıma dikiş atıyor
İçeri girme ne olur
Derelerinde ayıplar sel.,
Gönlümde hayasız bir dev yatıyor
Deruni bir piri fani edasıyla
Gülüp, geçen muazzeze
Haince kement atıyor..,
*
Ruhum çıplak azizem!
İçeri girme ne olur.,
Nefsimi karıncanın tenine giydirdim
Nasuhiliği icazıma tembihledi
Tutup madaralığımı yerin dibine indirdim
Kustu yer yüzeye, tekrar
Sultanlığım yürümedi..,
...
27.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ruşen gözler.,
Ziyasında bilinmezlik durak.,
Işıktan atlar kuşanmış zi-n nur Burak.,
Etiğim ellerine düşmüş., İster misin? .,
İstemezsen koy, zifirin içine bırak..,
*
Yürük semaisi, dağların eteklerinde.,
Kırk yıldan aşkın suskun dar geçitlerde.,
Kurt boğazı kantarında mecazı beklerimde.,
Kımızdan sarhoş ruşen gözler enücra yerde.,
Hürmetin eteğine yüz sürmekti niyet.,
Emanet bırakmış, kapının eşiğine.,
Yumruk kadar et parçası.,
He cansız yürek.,
Bu(mu?) diyet..,
*
Arifesinde çarçur edilen gece.,
Bayramı dinleyeceğim, hangi hece? .,
İzzeti nefsine dokunur ha, hangi hece? .,
Bilsem inleyeceğim, nevrimi alan ecuc e.,
Ve cari yanlarımın anaforundaki şikak.,
Kahrı müebbetle esfele safiline.,
Gayyada harlanacak nifak.,
Me’va İrem olur afiliğine.,
Ancak dua sürüyorum.,
Kanatan, dikensi diline..,
*
Sahte sevdalar, yatsıya kadar.,
Yatsıya kadar göğsüne muhabbet sürer.,
Yarısından sonra gecenin, kırık bir kirpik sokar.,
Kalbinde vuslat ilkimi, nefesinde fesleğen kokar.,
Adresi bellimi cemi saran şu hoş rayihanın? .,
Can bulacak gibi soluk alır esrarlı nihanın.,
Cismin kudreti ruhla mana bulur ey can.,
Cesaret risk almaktır, Aşka inan.,
Şimdi ben., Aldatanlara karşı.,
Vefa ile fark atmaya gidiyorum.,
Şahit tutarak., Göğü ve arş’ı! .,
Ve seni keskin mesellerinle..,
Allaha., Emanet ediyorum..,
…
26.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Saadetler diliyorum.,
Yalnızlığın ser verip sır vermediği anlar
Anlamak için çok zaman harcadım inan
Yakamozlar düşürerek gönül suyuma
Güller içinde vadiye diktim gözlerimi
Gördüm ki, yeşeren yine benim..,
Yer., Bu yer o yer mi sahi?
Yanlışları doğru saymak
Senli günler bal kaymak
Bana zor geliyor artık, çok.,
Yine göreceğim günleri saymak..,
Düşlere kahrın var, biliyorum
Sade bu gün değil, ben sana bir ömür.,
Saadetler diliyorum..,
26.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sabah erimeleri.,
Sabah erimeleri.,
Sükuti hayalin dirilişiyle başlar
Ondan sonra gün hardır harmandır
Isı maksimumda yürek cidarlarını okşar
O renkli dünyaları kurgulayan korgandır
Toz pembe bakışlarla siyaha koşar
Acıya şeker katan berceste
Her şey bittikten sonra
Avuçlarında kandır..,
*
Uykular.,
Uykular değil mi.,
Uyanıklığın ferini havaya katan
Ucu mahrem bir işte yüzü değirmi
Aslan mı kedimi şu benim yüreğimde yatan
Efor ütopyanın sınırlarında kasırgalar estirir
Aşk bu canım ey acemi seyyah ey suizan atan
Kör bıçakla havsalayı dilim dilim kestirir
Sabah erimeleri, kırk ikindilerde
Sele kaptırmıştır gövdeyi
Sim bir cavlana doğru
Akarda akar..,
…
22.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sahi, biz kimdik.! !
......, biz kimdik.! !
Seherde ayakta, dik.,
Dolunayda yine dimdik.,
Sonra, Karambole tutuşarak
Allı morlu bir karanlığa girdik.,
Sözlerin sihri ve gözlerin ışığı ile
Kim bilir ki, ne kadar derinliğe indik.,
Kemik kıran düşüşlerini yaşadığımızda, bile
Gece gülüşlerini ve sevda düşlerini
Yüzümüzü yalayan, dost bildik
Yırtıldıkça önümüzdeki zifir
Nura koşarcasına girdik
Sen ben değildik..!
İkimiz birdik..,
Uyandıramadı bizi..,
Ne heybetli bir haykırış,
Ne gül dikeninden çimdik
Sahi, biz kimdik.! !
...
27.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sahibine küskün vaatler.,
Kucakta sahibine küskün vaatler.,
Bir zamanlar tıkır tıkır çalışırdı saatler.,
Çamoluklardan nisan suyu akadursun.,
Kasvet sükunun tahammülüne vursun.,
Bırak vursun..,
*
Haberlerde şayia; O şimdi vezir.,
Yıkılan umutların arsasında bayındırlık.,
Hayallerde tuttuk sevgiliyi şal’landırdık.,
Aklımızdan her geçişine kıyamda durduk.,
Bağ evinde bahusus yer sofrası kurduk.,
Ne görelim? Başımızın üzerinde.,
Temeli yerden kesik bu binada.,
Belkıs saltanat kursun(mu?) .,
E bırak kursun..,
*
Sülale nazariyesinden müddei.,
Sılairahim ziyaretçileri eşiğe yüz sürende.,
Kapıyı havada görürler, giriş ne mümkün! .,
Gülendam vahada çölü sulamakla meşgul.,
Garip hareketler ve malul çırpınışlar.,
Göğün kanatlarına meramı yazarlar.,
Ok yayda, gerilmiş vaziyette! .,
İkram sahibi olan o ya.,
Sitemkarı vuracak.,
Vursun..,
…
11.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Saklambaçlar ve sobeler.,
Can almak mı.,
Yoksa cin olmak mı niyetin?
Kaşlarını, kaleme benzetirken.,
Gecenin sessizliğinden ıstırap kokar
Çakal ulumaları da var karanlığın karnında
Çaresizliğin istikameti kapına varıp vurduğunda
Bir baş uzanır, arkasından ışığın itip getirdiği
İki büklüm bir bedende kocaman kafa
Kendisine., Gelmekle ne iyi ettin!
Diyecek biri, acaba hangi tarafta? !
*
Kırk yıl önceydi, sılada akşamlar.,
Gurbet haberlerine bağrını açardı
Bağ bozumunda taze izdivaçlar
Harman sonu sırtı torbalı açlar
Bitkilerden yapılan müsekkin ilaçlar
Hepsi beraber, top yekun harabeler.,
Hepten ama harpten değil! ..
İzsiz saklambaçlar ve sobeler.,
Baykuşlara el vermemiş viraneler de.,
Tandır ekmeği ve kabarık gömbeler
Hafıza tellerinde gölgeler sendeler.,
Gözlerimi sildikçe değişir, ha bre perdeler
Sahi şimdi onlar; “Sevdiklerim neredeler? ..”
Can almak mı., Yoksa cin olmak mı niyetin?
Fakat Özlemiştim, hatıra defterimi.,
Yadıma düşmekle, ne iyi ettin..,
…
16.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sana hiç, mart güldü mü..?
Sen hiç, pencere kenarında,
şakır şakır yağan yağmuru,
bir rüya mahmurluğuyla izledin mi?
Sen hiç, yüreğini yakan sızıyı,
o acıyı sana verenden,
gözlerine bakarak, beşi bir sayarak,
yine yanan yerine,
kalbinin derinliklerine gizledin mi?
Sen hiç, (hem de üst üste) tatlı gibi rol yaparak,
acıyı paylaşmadan hiç kimse ile,
tek başına afiyetle yedin mi?
Sen hiç, Dünyayı başına yıkan birine
(için burkularak ta olsa)
“eh canın sağ olsun! ” dedin mi?
Sen hiç, seni seven birine,
hayatı söz konusu olduğunda,
yeter ki yaşasın diye, yüreğini (ödünç yada,)
bilabedel, karşılıksız,
gözlerinden yaşlar süzülerek verdin mi?
Sen hiç, bir yürek yangınının üstüne,
(henüz dumanları tüterken)
şefkatinle söndürmeye geldin mi?
Sen hiç, elleri cüzamlı, sözleri aşk ilhamlı,
cesur delikanlı, sevmeyi bilen sadık imanlı,
yaşlı başlı yarısı ak kardan kaşlı,
saçlı sakallı veya kel, paraya pula andavallı,
düşler aleminde anlı şanlı,
gerçekte zavallı birine gönül verdin mi?
Sen hiç, sevda gribine tutulup, hapşırık ve
öksürüklerin ızdırabına sabırla sebat ederek,
üçlerin kırkların mertebesine erdin mi?
Sen hiç, leyleği havada gördün mü?
Sen hiç, seni seveni bildin mi?
Sana hiç, mart güldü mü..?
-*Mehmet Sani Özel
25.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sana ne diyeceğim? .,
Makbul olduğunda, kalbime düştün.,
Reddetme lüksüm yoktu aforizmalarda.,
Burnuma gelen yanık kokusu! .,
Ciğerimdenmiş meğer.,
Bir bildik düştün ki, sen.,
Parmak basmaya kalktım.,
Tavusun teleklerine.,
Yangını ben çıkardım.,
Zevahiri ben yaktım..,
Yenik düştüm.,
Surlarını savunurken kalenin.,
Kahraman olmayan askerlerine.,
Kutlama merasimlerinde yokum.,
Sultanın sarayında şenlik ola.,
Bütün azalarım bir araya geldiğinde.,
Ben zaten, kendi kendime çoğum.,
İki gözüm var! Sahibinden ödünç alınmış.,
Bağışlanacaktı belki yüreğin başı üstüne.,
Gel gör ki, bütün denemelerde zemin kaygan.,
Anlayacağın ahbabım., İçtima zorda.,
Hayat okulunda sınıfta kaldım..,
Rastlarsam bir makasta.,
Sana ne diyeceğim? .,
…
06.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sana selamım var! ..
Sana selamım var! ..
Itır kokulu armoninin, amberli yayla serüveni
Ilık dere yellerine sürtünerek geçtim de geldim
Sekiz yüz yılın yorgunluğunu göğsüme koydum
Sefalet diz boyunda iken, apansız çıkıverdin karşıma
Durup ta hüsnü zannın siluetine bakan gözleri oydum.,
Sille tokat gir bana ve bakiyesiz badirelerime
Başka madaralık yok tövbemde, tasalarımı tenime kanamaya koydum
*
Sen mahir misin sahi.,Yorgunluğun kördüğümünde bağlıyım
Bilebildin! Yorgunluğumu ve yolların türabı olduğumu
Sağanaklarda nasipsiz olduğumu da..,
Sırnaşık döngellerin iklimindeki gök gürültüsünü sildiğimi
Sıla bilerek yüreğinin sıcaklığına üşüdükçe sindiğimi
Silik mazinin toz bulutlarına bir kara nokta gibi girebildiğimi de bildin.,
Bakışlarımı yitirdim görmeye çalışırken, sahi sen kimdin?
Kimdin, mektubatı Rabbaniye yi ihdas ederken dergahı izzetinde
Kirlendikçe arınmayı özlemlere yükledim, ben karşı cenahta
*
Ak sütlere atılmış su başı reyhanı, rayihanla şu beni kavra
Kavra, kale duvarlarının horasanında kalan elzemlerimi
Kavra da taze gelin edasıyla, ümüğümün ipliğini feraha çöz
Sende basiret pür meal cennet iken, bende kör talihi okuyan bakarkör göz
Çöz beni diyeceğim! Nedir bu çağırış ah bir anlayabilsem.,
Sezgilerimde ter boncukları varken Sadabad’ı seçemiyorum
Sen hala bir hayal perdesinde dalgalana dururken....,
Sen ki, sanılarımın belinde deve hörgücü gibi kamburken
Sen kulaklarımda uğuldayan musikide bir udi tamburken
Sen ki, ruhumu kanatan kokladığım güldeki ey asi diken
Sedana muştum ah, doğrulup ta suyun diğer yanına geçemiyorum.,
*
Gelgitlere kurban olsun diye koy git beni
Kollarındaki hasrete merhem olsun yakarışım, bir çukura it beni
Çulsuz bedenimle sırtımı yere koydum tarla kuşlarını seyre dalarak
Farkındalıklarım ebabillerin kanatlarında kavis çizerek
Fasıl aşka vardığında muamma, mağrurluğum rüyada gerdana inci dizer
İhanet filizin kabuğunda kurtçuk, sanki Zekeriya’nın gövdesinde hızar
Kabahatli sermayeyle kusur benim kârım ki, yine yetim kaldı intizar..,
Yer ma teessüf dedikçe sıracalı nefeslerime, ney kırbacını vurur müjdeli sesime
Öksüz hüzünler yaşanırken kader inlemeleriyle hakeza tuzakta
Bir sen kalıyordun, umutlarıma ulaşılmayacak kadar uzakta
Nedir ey vefa., Sevgiliyi yada aldıkça bu men em yassın
Sedirine bağdaş kurarken ufkumda ışık saçan hilalsin..,
Mehmet Sani Özel
11.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sandal barınağı (mesel)
Sadece ışıkların göze geldiği, sisli puslu gecelerde ümit ilahi güçlerle tahayyül edilir.
Hani o fırtınaların ulu ağaçları kökünden tutup sürüklediği dehşetli anlar yok mu, o
ölümün veya ölümle kol kola çaresizliğin çok yakınlarda olduğu hissedil ipte, aman
dileyecek bir kimse veya dalından tutulacak bir kök, bir ağaç, bir ot parçası olmadığı
anlaşılınca son çare kişi yüreğinde yaşadığı ümidi Tanrısallaştırır. Ta ki, ecel terleri
şakaklarından aşağı akmaya başlayıp ta, yaşanılan endişenin ehemmiyeti, önemi ve
alternatifsizliğinin düşüncedeki soğukluğu kalp atışlarına sekte vurduğu iyice
anlaşılınca, kâinatta gerçek Yaratıcının var olduğu kabul edilir. Ve son çare olarak o
Yaratıcıya, inanç ve sadakatle söz verilir, imdat kemendi atılır.
Sandal barınağında sabaha uyanır. Gözlerinin etrafında akşamın ıstırabından kalma kan
çürüğü haleler vardır. Kıyıdaki kayık, “nasılda korktun ama! ” dercesine edalı bir şekilde
sallanmaktadır. Tehlikenin geçmişliğinin tadında derin nefesler alarak, yaşananların
üzerinden şöyle bir geçer; Sanki birkaç saat önce daralan hayat yolundaki binek şu
ahşap kayık değildir. Beklide o başkadır, bir canavardır. Zira baktıkça, üzerinde hiçbir
endişe ve korku izi görmediği sandal, “unuttum, ben bir şey görmedim, bilmiyorum! ”
der gibidir. Dahası bütün bu olanlar, küçük bir uyku aralığında görülmüş kabus, kötü bir
düş gibidir.
Yarım ağızlı, kayalardan oyma bir mağara kovuğunun ufkundan deniz o kadar uslu
mülayim görünmektedir ki, çaresizliğin doruğunda gerçek Tanrıya verdiği (eğer
kurtulursam dediği.,) sözler, bu tatlı görünüşün tahtasında hızla silinmektedir. Hafıza
kayıtlarında yaşadığı dehşet ve korku ile ilgili şahitlik edecek hemen hiçbir müspet delil
iz ve işaret yok gibidir. Zaman süratle ahdini sakata almaya koyulmuştur, derken bir
boş vermişliğin esiri olmaya gönlü çoktan razı gelmiştir ve vefasızlığın tarafındaki açık
yakın, ziynet süs ve görünür güzellikler gönül e (nefse) pek daha hoş gelmektedir ki,
daha önceden de olduğu gibi afakî fırsatların içine hesapsız dalıp gider.
Devam ederken hayat, kişi irili ufaklı korku ve ümit arası olaylar, hadiseler, tereddütler,
tehlikeler görür ve yaşar. Bunların hepside öncekilerin tıpkısının aynısı gibidir. “Ahde
vefasızlık! ” Bir kolaycılık, bir alışkanlık, huy haline gelmiştir. Ne zaman aklı ve vicdanı
onu sorguya çekip öz eleştiri yapmaya zorlasa, hep “belki.,” leri vardır. Beklide yüreğini
vurup kurtuluşa erdiğini sandığı Tanrı, ona onun hissedip kabul ettiği gerçek değildir..,
gibi kendince masum mazeretlerin ipine sarılarak, kendini asıl olan gerçekten hıyanet
tarafına doğru çekmektedir. İrade torbasında vehim, vesvese, hak, hakikat, aklıselim
ve realite gibi kararların hepsi mevcuttur ancak kişi hemen her seferinde adeta tombala
çekmektedir.
Kişi, kendisine atfedilen geniş zamanlı tövbe ve af fırsat anları sermayesini keyfince,
(nefsine uygun) kullanmakta bir beis görmez. Ta ki, musibetlerden nasihat çıkarma
yetisini kaybetmek arzusu ile dolar. Maddi manevi kişisel çıkarları doğrultusunda,
hemen her şeyin iyi tarafından tutup almayı, sömürmeyi, istismarı, kullanmayı, güzel
tarafını sevip okşamayı menfaat ve fayda gördükçe hüsnühalde olmayı, saygı duymayı
mizaç, huy ve ilke edinir. Bazı kereler dört elle tuttuğunu tadı ve zevki kalmadığında bir
çırpıda atar. Kimi zamanlar arkasından koştuklarını (şimdi kendinden bir şeyler alır
endişesiyle) görünce cüssesinin bir gölgenin gizemine atar. İlerleyen safhalarda,
doğrularla ve dürüstlükle pek iştigali olmayıp iyi geçinemediğinden dolayı, kendi özel
hukukunu, keyfi kabullerini genel kurallar şablonu vaziyetine dönüştürüp, açıkça bir
aymazlıkla bunları genel geçerli doğrular olarak kabul eder savunur hale gelir. Yerine
icabına ve gereğine göre dindardır, milliyetçidir, muhafazakârdır, liberaldir, moderndir
veya çağdaştır.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yılların birbirini sürükleyip gittiği, zaman katarının bir yerinde ki, sorumlu olduğu o en
efdal vakitlerin herhangi bir yerinde, gönül kapısına bir fâni bakar ve körebe oyuncusu
kalbinin kapısını açar. Birlikte bahçe ve bostan gezer, çıplak ata biner ve yeşil çimenler
üzerine çayırlara inerler. Feynan eteklerini rüzgârın yönüne verir ki, entarisi açılsın da
cinsiyetin çekiciliği iyice tebarüz etsin diye. Feramin, dirsek temasından teessürle,
sanatı ve estetiği olabildiğince algılar. Her ikisi birden tozpembe dünyanın mavi hülya
denizinde kulaç atar yüzerler. Çıktıktan sonra önce güneşin batışını sonra sandal
barınağının üstündeki düş tepesinden mehtabı ve henüz hüviyeti olmayan yasak aşk
yaşantısının oynaştığı yakamozu izler, süzerler.
Feynan için o dündü. Feramin, bu gün herhangi bir sebepten dolayı terk edilmişliğe
sürgündü. Hatıra defterinde ismi örtülü bir anı olmaktan öte kayd-i bir önemi yoktu zira
gün bu gündü. Tatlı bir esinti olmaktan öteye ne önemi olabilirdi ki; Onlar o zaman
henüz iklim müsait değilken gelmeyen baharı doğaçlama bir kavanozda kurup
yaşamaya çalışmışlardı. Dışardan ayaz vuran bir camekânda seracılık yaparak, edebe
ve töreye aykırı yasak meyve yetiştirme provası yapmaya çalışmışlardı. Çılgınlıkların
zıtlıklara dokunup geldiklerinde, yer çekimine aykırı nasıl ahenkli ve estetik hareketler
ettiklerine, edebildiklerine (güya) bakmışlardı.
Birisi düşünüyor, ama kim!
Kabul gören değer ve yorumların kabul edilmesi (bazıları için) ne kadar güç ve kabili
mümkün olmayan neticeleri, sonuçları beş duyunun üzerine beş daha katarak farklı
duygu ve hisler üreterek onların armonisinden kesitler yaşayıp dinlemek., Sanki fizik
ötesi mekânlarda daha farklı, hoş yaşantı ve tatlar olduğunu varsayarak sevgide,
saygıda, aşkta ve muhabbette aşırıya kaçmak, sınırları zorlamak velhasıl edep ve
ahlakta erozyon, tedbir ve kuralda aymazlık insanlığa o sorunsuz, hiç kimsenin
kimseden şikayetçi olmadığı, sonsuz huzur ve refahı getirecek mi? .,
...
Mehmet Sani Özel
28.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sarı güllere..,
Sarı güllere..,
Toz pembe gülüşlerim var.,
Şu aralar eskiciyim.,
Antika gümüşlerim var.,
Gerçeği yakalamak hayal.,
Şimdi revaçta olansa, düş..!
Düşte gör, kaç duyguyu incitir düşüş.,
Semazen de tef çalar cümbüş
Semaverde dem ki, mis kokar
Aşk ile, rakkase nuş
Sen bir nefes çek.,
Çek hele, bitmeden..,
Bitmesinden korkulan düş..,
Sarı güllere selamım var, kırmızı har
Sakındığım budaklar..,
Batmışta ruhumu kanatır, ey yar
Kelebek vadisinde konakladım
Testi dolu su yolu.,
Herkeste neşe.,
Bende hala.,
Senin susuzluğun var.
...
15.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sayhada vefa., (Münacat)
Sergerden ramazan huşusu.,
İftar vakti, sadrımın semaisinde.,
Hilkatten kopup gelen bir nadide hilye.,
Ve yanında at başı giden içi zehir dolu lübb.,
İrfan yolunu işar eden nur gibi bir bilye bıraktı..,
*
İşte münib, işte sayhada vefa.,
Sekiz bin yıl öncede böyleydi eşkali.,
Zaloğlu Rüstem’i tekrar kaldırıp sorsalar.,
Söyleyecek elbette, hakkı hakikati müteveffa.,
Hangisi., Hangisi nefsine daha hoş leyyin gelir? .,
Ben lu’b ile iştigal ettikçe hicran kusar devir.,
Deva fışkırır, zerreyi miskal kadar misketten.,
Mazinin çirkefliği ve atinin sübutu.,
Berhava eder afakını abıhayatın.,
Olmasaydı keşke, malayani debdebe.,
İmanı nahoş eder..,
*
İbrahim’in mükerrer rüyası.,
Istırap gecelerinde özlenen felah hülyası.,
İsmail’in necat bulacağı, vahye konu o an.,
“Ve mübeşşirissabirin! ” “Kovulunca hannas! ”
Kudretten kutlu ikram vesilesi.,
Kurbanlık koç gelir..,
*
Öyle ki.,
Nefretten bir katre düşse okyanusa, denize.,
İcabı bahriyecilik olan zanaatkar, kaydi kazara.,
Düştükte yutsa o mayii meyli meşakkati.,
Münafıklığın acısı, tadı vurur dimağa.,
Nefretin kokusu gelir geniz e.,
Ne güneş ışık vermek ister.,
Nede ay nurunu vurur.,
Muhannes benize..,
*
Sen, her türlü bedbahtlıktan münezzeh mümin.,
Takva ile şekva arasında sanırken bendi bedbin.,
Sayhada vefa fırsatı, lahzada imtihana tabisin.,
Diyelim ki, bir yatsı namazından sonra Mekke’de.,
Tutunmuş Kabe’nin kapısına, karşında İsa Mesih.,
Kelimeyi tevhidi aşk ile ilzam, şahadet getirerek.,
Takdim etse kendini, cümle cemaate, beherinize.,
“Yarım kalan yaşamımı ikmal etmeye geldim.,
Ahir ümmettenim, Mehdiye tabi olarak.,
Ve dese ki, size hakkı tavsiye edenler.,
Sizden aşikare veya gizli.,
Her ne zahmet isterler! .,
Vicdanınızı kanatacak keyfi kıstaslar.,
Hayâsız sitre ve buluğa ermemiş sütre.,
Zorba ilham ve iradi işkence varsa.,
İhtiramsız davete uymayın! .,
İcab edenler harap olacak.,”
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Elinizi aklınıza uzatırsınız, götürebilirseniz.,
Gönlünüze bakarsınız, yüreğinizi yerinde bulabilirseniz.,
Sayhada vefa gerektiren şahika bir an olmalı..,
*
Nasıl doğrulacaksınız ki, Hakka? ! .,
Doymamış enfüsi dürtülerinizden sıyrılarak.,
Yoksa bilimsel bir yorumla mehel sinmezlik.,
“Nedir bu saçmalık! .,” (mı) diyeceksiniz.,
Ki, irade merkezindeki o meşhum hilye.,
Yecüc mecüc haberleri, Asur harabeleri.,
Şeytan hikayeleri., Mitolojik felsefe.,
Hele dursun bunlar da hepsi bir tarafa.,
Diyebilecek miyiz; Bize haber vermişti? ! .,
Kuranı Azîm-üş şan ve Hatem-ül Enbiya.,
Sevgililer sevgilisi, Habibullah, Nebi-yi efham.,
Âlemlere rahmet, Şefi’i ruz-i ceza.,
Muhammed Mustafa (s.a.v.) ..,
*
Asri zamanlarda ilahi layıhalar.,
Ardan mahrum hicap, izzetsiz şurup.,
İçi boş kutsallık vecizeleri, küfür zinhar.,
Vird mi? ., Eğer bilseler kalbinde riyasız iman.,
Top yekun gelirler üzerine, sönsün diye niran.,
Kemiyeti mahsuseden o meşhun, elit gurup.,
Ya İlahi., İçi zehir dolu lübb’ün.,
İrfan yolunda namütenahi meşakkat var.,
İclal, sessiz sindirilmiş küskün ağlar.,
Nerde o tahayyül ettiğimiz edvar? ! .,
Mukarrebundan arta kalan efkar..,
*
Sözüm var ta ezelden, elimi eteğimi çekeceğim zülden.,
Bir tatlı tebessüm alabilmek için Ahseni takvimdeki gülden.,
Korkuyorum, azat olmuş kölelerden ve zilliyetli ketum hürden.,
Boynuma sarılan fırsatlar, hemen hepsi ikiyüzlü türden.,
Çok değil belki nutkumda yakaladığım sevinesi anlar.,
Sayhada vefa diyeyim elbet nasibi olan anlar.,
Bir düş bu! ., Düzünde sere serpe canlar.,
Annemin çocukluğunu yaşıyorum.,
Gelecek, gelmiş geçmiş gibi.,
Yarabb! ., Sönmesin ne olur? .,
Yolumuzu aydınlatan menar..,
...
23.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Seçmek o kadar zor ki,
Kamışlı kalemler vardı
Kaybolmasın diye hatıralar
Yağlı isten yapılmış mürekkebe
Batıp çıkarak emeğin göz nurunun
Semeresini verirdi okuma sevdalılarına
Şimdi yine var., Ama hangisi!
Seçmek o kadar zor ki
Sevdayı aşkı..,
Bir atımlık barutla
Safari tertip eden tabiat düşkünleri
Paylaşıyorum derken arttıran müşkülleri
Çöplükte yetiştirmeye çalışan mı dersin gülleri
Aslan kafesine koymuşta bülbülleri
Doğa hayranıyım der bu fani
Akut kronik şizofren hani
Seçmek o kadar zor ki
Sevdayı aşkı..,
İsmi Nida olsa gerek.,
Siftah şuh, bir parça dişilik çağrıştırıyor
Yelpazesinde renkler benimle oynayın diye bağırıyor
Barbeküsünde cızbız et kokusu nefsin havsalasını alıyor
Varanın dulukları şiş üfürdükçe hayranın kadrinde
Balkon sefası tok gelenleri aç be aç geri salıyor
Orta oyununun avanağı kim hiç belli değil
Batık gemilerin enkazında samimiyetler
Ve kumsalda işe yaramayan paletler
Sahilde can ve canını kurtaracak dalgıç yok
Çöpler dolmuş taşmış etrafta işe yarmaz siluetler
Muhabbet şarkısı söyler hep bir ağızdan
Kılları kıpırdamayan cansız cesetler
Seçmek o kadar zor ki
Sevdayı aşkı..,
…
27.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sefiller ve tay
Serkeş fraksiyonist bademler
Ha bre bir birine gülen iki yüzlü ademler
Kral yurdu gibi (güya) yüreğini döşemiş
Kuytuda yosmalık aşikare aşka soyunmuş
Akıllıyım diyen sorsa ya ne nedenmiş
Aklı ilerinin biri çıkar nasıl olsa
Der ki, Ne Tanrı’sı be yahu!
Hayat denen bunca şey
Kozmik vak’a, velhasıl
Tesadüfi oyunmuş..,
Siz hiç “oha! ” dediniz mi birine!
Girmiş iki şeytan iki yılanın sarıldığı gibi bir birine
İncik boncuk takmış arabacı süslemiş dingiline
(Sözüm ona!) Hoca, muska var mı diye soruyor cin’e
Cırtlak sesler efsunlaşıp geliyor umut iklimine
Banknotlar konuyor ondan sonra bilahare
Yüzüne tükürenin avucuna eline
Ve birileri de çıkıp sövüyor
(Haşa) Kitaba dine..,
Af buyurun!
Pezevenklik meşru meslek modern’ite de
Ant olsun! suç sayılır, hoşt diyecek olsan bir it’e
Şehvet uğruna o kadar anlam yüklemişler ki pireye bite
Cinsi müsabakalara aşina olmuş dalgalar kitle
Edebi görsem diyeceğim ne olur gitme
Kızaran yüzüme bak ta bana acı!
Ne olur imanımı öksüz bırakıp
Kıyametten önce gitme..,
Katedralin bahçesinde dinler arası diyalog
Yeni Dünya görüşünü empoze ediyor psikolog
Üç dinin içerisinde nerdeyse doksan üç tane blok
Biri diğerine diyor ki, sen şu mezhepten kork
Medeniyetler çatışmasını önlemek adına
Mozart’ın konçertosunu çaladururken org
Barış diye savaş temelleri atıyor monolog
Yok işte, olması gereken var yok!
Olga’da Helen’de, Jozef’te
Adem’de samimiyet yok
Şimdi biz.,
Göz dolduran mükemmel manzaralara tutkunuz
“Evliya Çelebi Mevlana Yunus Emre Şeyh Galip
Azizim! Galiçya, Tuna, Yemen ve Çanakkale
Gazi Antep, Kahraman Maraş ve Afyon
Seferberlik ve nihayetinde İzmir..,”
Cihat ruhundan yoksunuz
Kazlar uçarken develer geviş alır
İpek yolunda seriyyeler yorulur gem alır
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sultan Hanlarında kervanların hikayesi kalır
Ve vadesi dolanda Hak batılın canını alır
Ören yurtlarda sefiller ve tay
Sağ olana çok ibret kalır
…
09.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sekiz köşe kristaller.,
Haklısınız.,
Uzaklardaki dost olmakla.,
Sıkboğaz edilen zamanlar intizar eder.,
Selam çiçekleriyle bezenmiş alakaya lakayt olmakla.,
Orda mısın? , Kentlerin ruhuna aşina olamadım bir türlü.,
Yaşadığım bilinmeyen, madalyonun o bir yüzü.,
Asıl benin ruhu, aşkın perçeminde inler.,
Binlerce neden var, sevmek için.,
Bir defa ateş almaya gör.,
Yanarsın için için..,
*
Şimdi bana sor.,
Deki; Senin yüreğin ne biçim?
Sekiz köşe kristaller gibi ışığı kırıp yansıtır mı? ,
Ben özür diliyorum., Sen yine sor, neden niye niçin? !
En azından böyle bir ilgiyi bile, sana sunamadığım için.,
Ama bunu söylememiş olmamın masum bir nedeni yoktur.,
Bilmen gerekirdi diye düşünüyorum, Zira bu yürek senin için.,
Senin için çarpar.,Aynı zamanlarda ayrı mekanlarda olsa da.,
Pek çok şeyin özüne inemeyebiliyorum, bu benim gafletim.,
Kabahatim olabilir! Haklısınız, uzaklardaki dost olmakla.,
Hoş görmenizi talep ediyorum, lütfen.!
Bana biçilen ömrü yaşamaya çalışırken.,
Paçalarını kıvırmaya çalıştığım, dost!
Vaktin çoğu aşka, muhabbete.,
Kafa yormakla geçiyor.,
…
30.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sel gibi..,
Kıtamın bir diğer tarafı..,
Öksüz kıraç kırsallara yaslanmış ta,
Güzün gidenlerin geleceğini gözlüyor
İç yerinde bir vaha koridoru açılmış
İster güneşe, isterse çöle baksın
O hala sıladaki dam’ı
Ve saçaklarında ki,
Güvercinleri çok
Ama çok özlüyor
*
Derin sessizlik sen gibi
Özlem dağları söküp atan taşkın
Hasretin bir sıcacık el gibi ensemde
Ya hemen her şeyi süpürüp götüren ne?
Sanki sel gibi..,
*
Gurbettir diğer yanım
Ötelenmiş kucaklaşmalara şaşmıyorum
Dudaklarımda isminin harfleri arsız
Yüreğimde pişmanlık düğümleri
Ah şu dilim! Adını dese ya
Hem ne çok pervasız
Hem de kararsız..,
*
Gölün kenarında dikenler
Her biri bir gül gibi yüzündeki benler
Etrafı sıralamış öbek öbek göçmen kuşları
Türbülansları geçerek gelmişler besbelli
O kadar anlamlı ki, uçuşları
Her göz kırpmasına karşı selam verir de
Onlarca enstrümanla koro halinde
Ahenk manzumesi uçuşları..,
*
Bir buhurdanlı nehir in buutlarındayım
Birde bakarsın Yusuf’un kurtlarındayım
Sen Züleyha’sın, ben vuslat hay ındayım
Gözleri şifa dolan Yakup’un
Merhameti nerde?
*
Mavi kanatlı göklere uzanan
Sarı kavak Yapraklarını mora bırakır
Son baharda bahçıvandır reşide
Yer değil mi araya mesafe koyan?
Her bana kalışında vefanın
Gözlerini oyan..!
Yer değimli kirazı kırmızıya boyayan?
Üzümler salkım salkımken bağ bozan
Yer değil mi Necef veya Fizan
Yer zamana müsaitse
Hüzün verse ne
Hoş hazan..,
*
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ve yine sen
Bütün kutsallığınla Nazan
Hangi düş hayra alamet bir bilsen
Aşk’ın önün de diz çökmüş izan
Gerçeğin boyutları çok farklı
Yaşananlar mizansen..,
*
Gece kollarına sarmış saçlarını
Gevherini almak isteyen hırsızlar
Sormaz mısın, üzerime gelirler
Olur olmaz saatlerde hep
Çarşaf çarşaf arsızlar
Teni terliyor mabedimin
Ufkumu saran miskten belli
İnleyişleri şehre yürür de yürür
Sokaklara saçılmış tanelerimin
Sıfırın kah önünde kah sonunda beş
Bakılınca hep yiğit cesur olur keleş
Vakit beş, tesellümün şartı beş
Kim bilir? !
Başka sokaklarda ne diye gezinir hasret
Kim bilir? !
Kaç ovayı berekete boğar, sendeki kesret
Işığına eş olan gölgeler.,
Ömür bahçesinde evlek evlek
Gülden çiçekten bahar kokan bölgeler
Bilirler (bilenler!)
aşk’ın köle olmadığını
Korkma! sana dönecek her bir bin sitem kar
İnsafsız veryansın döngeller..,
Doğumun kutlu olsun ey şanlı dil-şikar
Göç etmez güvercinler
Onları vefa engeller…
…
23.04.2005
Bu şiir, Sevgili Reşide'nin (Sarıkavak)
(den ilhamla) ithafen bir esintidir!
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
'Sadece Göç Eder Güvercinler' adlı eserine
Selam ve dua ile..,
Yinelenen ağıtlarda, izmihlal
Selam ve dua ile..,
Dolunay oldu bu gece hilal
Bu gece..,
Yorgun düşlerin üzerine yağan kar
Bu gece melekler seni muştu,
İliklerimde infial var..,
*
İndir..,
Azami kebirin aşkına indir yar,
İpsiz, dipsiz kuyulardayım ya.,
Sen daha derinlere, dibe indir yar
Karanlık mora çalar ha bre.,
İşkillendiğim cephelerde nigar
İla nihaiye hoşnutluğum..,
Sen benden seni çaldın ya.,
Bende bir kopyan daha var..!
*
Çok mu duygulandın ey ufuk
Çorap söküklerinde, parmak gibiyim.,
Çoğaldıkça bir’e döner şafaklar
Düğümlenen boğazda, bir akıntı bir eyim
Firardaki gücüme bakar nazirelerim.,
Şimdi ben sana ne deyim?
Hiç silmedim..,
Hafızamdaki haritada sınırların besbelli
İzlerin aşiyan yolunda., Silmedim.,
Istırabın koynumda kalacak.,
… temelli…
…
15.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Selam.,
Sevgili İnsan.,
Selam vermek gönülden geliyorsa, o bir sevgi ve saygının gereğidir sanırım! Rahatsızlık
duygusu, bir beklentinin pek belirgin olmayan resmi olup şüphe ile yaklaşılan
zamanlarda çok daha yoğundur. İstenmeyen gönül e sevgi ve aşkla girilse dahi, girenin
istirahatı mümkün olmaz ki, gönül dediğin yansıttığı sıcaklığı bulmadığı mekanda
durmaz gider.,
Selam veren, selam verdiği kimsenin (bir ölçüde) mutluluğu veya müşküllerine ortak
olmayacaksa neden selam verir ki? ! Dolayısıyla Salimin (selam veren) selam
kavlinden önce kendini yoklaması ve hazırlaması, bilinçlenmesi gerekir, zira
omuzlaması gereken yük veya ortak olması gereken bir mutluluk umdesi çıkabilir
sanılarına., Selamdan önce hep alacak hesap ederek, sadece selam lafzı ile verimkar
olup vefalı yaklaşım aktörlüğü yapmak (sizleri tenzih ederim) hiçbir selametçiye, iyi
niyet temenni ve duacısına yakışmaz..,
Sanıların yüreği her halükarda doğru adrese götürdüğü iddia edilemez. Demek oluyor
ki, aldığımız menfi ve müspet sinyalleri alelacele ambalajlayıp yenilir içilir cinsinden son
şeklini almış bir afiyet veya ıstırap numunesi gibi kabul etmekte çok süratli davranmak,
bize gelen mesajın çok iyi niyetli olması halinde bile bize çok ağır (maazallah) ıstırap
yaşatması veya şakacı bir sitemin ciddiye alınarak olduğundan farklı yerlere konularak
beklentilere girilmesine, nihayetinde pişmanlıklara, yıkımlara ve mutsuzluklara sebep
olabilir..!
Dokunmadan hissetmek, her halükarda asgari bir zamana muhtaçtır! Göz göze gelerek
bakıp söyleşmekle, gönülden atıflarla ufuklara kement atmanın arasında dağlar kadar
fark vardır. Cümlelerdeki imgelere hayat veren esasında vücut dilindeki mimikler olup,
fiziki realitesi olmayan göndermeler ve almalarda bu güzellikleri taraflar kendileri, kendi
keyfiyetleri mucibince ikmal ve ikame ede dururlar., Hayaller hakikate vardığında
kullandıkları akıl mantık şablonları, ortaya düşen renklere tıpatıp uymayınca, adeta ipin
ucu kaçmış, yani kontrol ve ilişkinin sıhhati bozulmuş olur., Özetle; Gerçekle sanalın
gereklerini ve gerçek şartlarını iyi hesap ederek, boşa çıkacak beklentileri beslemeden,
ortalama gelişecek eylemlere hazırlıklı ve makul, mutedil bir duruş sergilemek, sağlam
ve sağlıklı bir kişiliğin ve karakterin göstergesi olacaktır..,
Beklemek! Sürekli iyi ve güzel olanı hep karşıdan beklemek, çok geçerli mantık kuralları
ile masumiyete büründürülse dahi bir psikolojik arıza ve aksaklık olmalıdır, diye
düşünüyorum..! Bir defa bilinmelidir ki, bizim kendi vucut bütünlüğümüzde bize
muhalefet edecek olan çok etkin ve keskin hisler, duygusallıklar ve o hassasiyetlerin
boş yere tetikleyeceği zafiyetlerimiz vardır! Yerli yersiz bunları kullanma alışkanlığı
ederek ve bunlara meşruiyet kazandırarak, genel geçerli doğrular kabul ederek sonsuz
güvenle sarılırsak, sosyal hayatımızda hüsranlarla dolu bir hayat yaşamış oluruz.,
Bir olayı veya bir kimseyi yargılamadan önce mutlaka, ama mutlaka o bahsin
atfedileceği merkezi kendinden kendi haleti ruhiye sinden bir dinlemek, yada
savunmasını almak, entelektüel, çağdaş bir insan olmanın en belirgin ve bariz işareti
olsa gerektir.., Kolaycılar, sürekli olayların olumsuzluklarını birilerine isnat eder
dururlar., Böyle yapıda olanlar bu alışkanlıkları terk etmedikçe veya bir manada
bilinçlenmedikçe, Yaratıcının tarif ettiği “İNSAN! ” olmakta geç kalanlardan olmaya
devam ederler.,
Dolayısıyla, selam veren dürüst ve samimi değilse bunu ilk olarak kendine itiraf ederek
www.antoloji.com - kültür ve sanat
ya samimiyete bürünsün, yada riyakar olmasın yani o selamı hiç vermesin., Varlığımızın
gerçekliğine ve yaptığımızın güzelliğine inanıyor ve savunuyor isek, o halde sevgide,
aşkta ve selamda lütfen gerçekçi olalım..,
Gerçeğin genel geçerli şartları, bütün muafiyetleri ile beraber genel kültürümüz ve
inanç değerlerimiz de, capcanlı ve dipdiri bir hakikat olarak, sağlık afiyet ve esenlik
verecekleri sahiplerini bekleyerek durmaktadırlar., Sağına, soluna, geçmişe ve geleceğe
bakacak olanlar, veya bakmasını bilebilenler, bu realiteyi pek ala görerek dimağında
hissetmeye ve icrasına muktedir kimselerdir.,
Ne mutlu insan olabilene..,
Bir temennide bulunurken yüreğinden gelerek seslenir, misal; “Mutlu yıllar, insanlık..,”
Der ve bu selamdan, dilekten huzur duyar…
Sevgi ve muhabbetlerimle.,
31.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen bana hiç inanmadın,
Sen bana hiç inanmadın.,
*
Iskalayıp geçtin sevda manzumelerine bakarak
Bahtı kara kabusların deryasına daldın
İsterik olduğunu sandın, atraksiyonun
Ufukları güneşsiz, mat meçhulde kaldın
Yaslanıp giderken gövdesine bir asi piyonun
İcazım ver yansının koynunda, inledi korkarak.,
**
Kahve renk gözlerine meftunum, muteberim.,
Vecizelere sığdırmaya çalıştığım., İhsası aşkım
İla nihaiye, baktıkça renkten renge dönecek nevrim
Ve sana olan hasretin hacminden seller ve bu taşkın
Velev ki, lahzada ha bire raks eden asude Gülnihal’sin.,
Sormaya dil varmaz! Neyi yapmadığına ne kadar pişmansın.,
Sarılmak isteyip de, kollarımı dolandıramadığım fidansın
Ah..! Ulaşılmaz umudum, sen neden bu kadar şişmansın..,
***
Sürgünde Vatan hasreti gibi, çektirir teşebbüsün
Sürtünüp gelen meltemlerle, nüksetti pür meal süsün
Yine enginlerde, kraliçesi olmuşundur bir garip düş’ün
Uyan artık Mualla, uyanda bir an vuslatı düşün
Ucu mahşere varan hesapların hülasasında
Umuda çıkar yol arayalım, ayrılıkların yasında
Allar mora döndü, tonlar bikarar kaldı en hasında
Acılar tatlıya çalar ki, tek gönül gama dolmasında
Seneyi devriyesinde enam, ruhsatsız vedanın kaçışı
Sinemde göz benek yaralar., Arşa uzanır ta sancısı
Aha geldim de ha giderim, Sen halamı yürek avcısı
Kim kalıcı kim gidici., Kim bu Yurdun Hancısı? ..
Mehmet Sani Özel
29.02.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen ben ve mazideki hoşluğum
Sen ben ve mazideki hoşluğum
Toprağına dönüp hatırına durduk ta.,
Çavdar firezine yaban olmuşuz besbelli
Başı tavlı koyun sürüleri vardı zamanın
Kır tepelerinde kuzusuna koşardı hani.,
Hani at arabaları ve kanılar..! ?
*
Kadrinin alamadığım tavırlar
Kıskançlık vefasızlığın ceremesinde
Sessizliğin kulağında poyraz acıklı name
Kim hangi gurbette kim., Bir bilebilsem.,
Okşadığım yüzlerde ölgün anıların süksesi
Suretini koparıp almışlar(mı!) yüzünden
Serçe sevişmelerinden başka..,
Neyin var sılam, neyin var! ?
Sesini alamadım..,
*
Ellerim harabelerin koynunda.,
O bensizliği firara koymuş çoktan
On para etmez artık cilveler ha!
Ebesi uyuya kalmış oyunlarda
Omuzlar yoksunluğu solur şimdi
Duvarların dibine çökmüş evler
Gölgelerin karanlığında saklı
O muhteşem devler..,
Taşları karambol kabristanın
İsterdim kıblesinde akşamlamak
Güneş vurdu hesabımı emmi!
Utandım, sen yerdeyken.,
Ben yörende yukarıda
Kalamadım..,
*
Ağlamaklıyım..,
Şiir dökümlü siluetinin manzarasına
Hıçkırıklarım çalkalanır gırtlakta
Görsen., Ocakta tilki kevene oturmuş
Ne sevgili var ne kanka etrafta
Regaibe yalvarsam(mı!) bu gün.!
Ay dolunayken gecenin gerdanında
Dua kapılarının açık olduğu cenahta umut
Birde sorasım var ki, (aynı susuzluk gibi.,)
Allah aşkına! Bu sağırlık bu körük niye! ?
*
Alıcı kuşların Hel’lerin hani.,
Aşağı çevlik te bir göl, Hamam pınarında bir gül.,
Ve Kuşkaya’sında beş bin yıllık figan ağarırken.,
Dostların mı var demiştin tarihte gömülü!
Gel gör! Yürek dediğin ne kadar cani!
Elektrik tellerinde hüzün cesetleri.,
Iskalayıp geçen güzelliklerin izleri silik
Baltalardan kurtulan selviler boylu, selviler dimdik.,
Bizden öncekiler gibi beklide bizde dolduk
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sılanın eteklerine ağladıkta dindik..,
…
13.08.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen beni çoktan unuttun,
İçimde filfil (acı)
Var iki yüz seneyi bir bil
Hangi vakitti o? Karşımda hür rüyetinle
Bir bakış binlerce edaya değer gül
Şimdi rutin ayrılıklardayız
Bahar başlı dağlarda kar
Ve öksüz kalmış nazar
Sen kanserden ben aşk’tan
Tükeniriz azar azar..,
Cisimsiz ellerinle
Kaç kez yüreğimi tuttun
Ben ki, sana ısındıkça sen üzerimde
Acayipliğimi serinleten buluttun
Farizalarım der ki, Allah bilir!
Sen beni çoktan unuttun!
Yada aldattın..!
Yukarısı Mahkeme-i Kübra
Kül olsun öyleyse bütün hatıralar
Yaratan şahidimdir!
Her kim beni unutmuşsa
Ondan hiç ama hiç alacağım yoktur
Sağın duası niyet
Sarılmaz ruhuma sen gibi
Ve soğutmaz yüreğimi Özür
Kıymet ve hiçbir diyet
Dağarcığımda sadece benim
Benim günahlarım ve eyvahlarım var
Kopup gelen devasa kayaların altında kalmış
Çaresiz can çekişen semahlarım var
Ey yar.,
Selamette olasın hep, dilerim
Aldatmakta ustasındır (belki) ama
İnşallah seni kimse aldatamasın derim
Senden kalan bir boşluk var içimde
Evvel Allah orasıdır yegane
Sığınacak yerim…
…
28.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen beni görmedin..,
İçilemeyen sularda şaşa zakkum gibi
Avare vuruşları ile tosladım her bir limana
*
Ayazda, karda kışta dışarıda zıpkın gibi
Ana kucağı niyetine., Soğuklara sarıldım
Elimde bir celep, askerlik yaptığıma dair.,
Beheri hatıramda can alır, nankörlüğe irkilir.,
Yelesi döşüne sarkmış kaç aslan parçası.,
Vatan için, namus için vuruldu? !
*
Hep dualar yar oldu.,
Yersiz yurtsuz kaynarlarıma
Sesi çıkmayan sabilerin duldası
Allah’a ısmarlanmış., Serap.,
Yasladım ruhumun gövdesini.,
İç yerinde milat kaç? Dinle sesimi!
Mefkureleri mıhladım, Nuh kuyusu kayalarına
Kaç yazıyor sene, âyâlarına bir baksana? !
Metruk ufukların duvarlarında., Tarih.,
Mazi, bulutsuz gün gibi açık ve sarih
Oysa sen, güya harbi seferlerinde.,
Üzerimden atladın, geçtin kaç kere.,
Sırtıma bastın., Tiksindin surat astın.,
Kırılmış kaburgalarımla, nefes alıyorum,
Elhamdülillah., Göğsümü gere, gere..,
Sen beni görmedin..,
Göremezdin de..,
-*25.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen beni hiç sormadın!
Sen beni hiç sormadın!
Kutupların yalazı soluk vurduğunda yüzüme.,
Gonca idin, seherde güler yüzlü bir okyanus koyunda.,
İrem bahçelerinde gül açıyorken, ayaza çöle kafa yormadın
Ben hep gözden ırak piyon oldum, bu oyunda..,
Bulutlar letafetle mağrurunu okşarken.,
Mehtabın bolluğunda yıldızları sağıyordun.,
Gündüz güneşle olan randevuna her vardığında
Seni izledim, hakikatinle hemhalken.,
Elindekilere ilanı aşk edip..,
Mutluluktan ağlıyordun.,
*
Sen beni hiç sormadın!
Cennetten kovulduğumdan beri, gezginim.,
Allah bilir! Demedim demeyeceğim, aşktan bezginim
İz bıraktım tüm evrene, namı diğer Adem oğluyum.,
Nasıl Hak diye haykırmışsam, halen hakka doğruyum.,
Kim burada değildi derse ki, yalan söyler.,
O bir mübarek nur ki, alan mutlaka olanı söyler..,
Ey dünyayı gördüğünü sanan melül göz
Gözüne lanet etme sakın..,
Görmeleri perdeleyen birkaç batıl söz.,
Hak ile zail olur..! Aradığın sana.,
Çok, ama çok yakın..,
*
Sen beni hiç sormadın!
Hislerim hiçlerin avunduruk’unda, duadayken
Hasretin özlemlerimi kanatırdı, billahi diken diken.,
Yönünü Mescidiaksa’ya dönmüşte, şimdi diyorsun ki, sen..,
Ey Kabe., Neden bu kadar tekbirle seni göremiyorum ben? !
Bilir misin! Sodom şehri gibi taş kesildi içim..,
Allah aşkına söyle! Yürek ne biçim? !
…
Yusuf’tan, Züleyha’ya.,
Sevilenden sevene, döşünü dövene.,
Bir kutlu haber gelsin ki, varsın ravh’aya..,
Selam olsun, her şeyi apaçık söyleyene..,
… Güneşe ve Ay’a…
…
08.03.2005
Not: Bir kardeşin özgün yazısından esinlenme ve naziredir!
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen gönüllerdesin,
Arandığın yer, nice dağdır ne bir bayır
Sen gönüllerdesin, andıkça avunduğum sürur
Göremeyince hafıza kayıtlarımda hatırının izini
Döner nevrim, sıklaşır soluklarım, dilim damağım kurur
*
Döngel ey, bahtı hasrete bulanmış mağrur sevgili
Dön de gel, nedir bu başımdaki safi naz sevda
Sırtımda sıcaklığın., Başımı okşayan el gibi
Serde ferman, derde derman ol. Gel peyda
Mehmet Sani Özel
05.12.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen hala O musun..?
Henüz benim olmayan.,
Öksüz, yetim düşlerin arifesinde
Can çekişmelerinin yeli esti, aksanıma
Bir çatal yürek silueti sezmiştim
Deniz gibi kabaran sesinde.,
Sen hala O musun..?
Sevdi, meşhum gönül.,
Daldan dala zıplayan fırıldak nameleri
En sonunda dili bir karış dışarıda.,
Elleri kapı tokmağında biçare
Hazır, önüne sermedi mi..?
Büsbütün, fakirhaneleri..,
Bir tütün ki, bacadan zincir halkalanır
Bir ah! ile kararır bütün cenah.,
Göz göze gelmek, ne mümkün.,
… Mefkurem çalkalanır..,
…
16.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen küskün ben dargın.,
Dün olduğu gibi.,
Hislerim ağdalı dokunuşlardan üşürken
Durup ta yüzüme kayıplarımı okursun hazan
Ay yıldıza döndüğünde, okunuşların ötüken
Arta kalan günlerde muamma olursun nazan
Almıyor sitemlerini sırtına, ağlayan hece
Almıyor.,
Zihnimdeki zindanları koynuna gece
Kılcallarımda kan gibi, med ü cezir imece
Kalbimde sürurum, aşk denen bilmece
*
Sur civanı ol, ayrılığa ver yansın ede dur
Bir anne! Rahmindeki cenini ederse ur
Beni suçla, kanlı ellerinin başıma vur
Kaldır müşküllerini bağra, döşe vur.,
*
Alnımda kader çizgilerinden demet
Cüretkar, yürek denilen yumruk kadar bir et
Aynaya baktıkça masum yüzüne susarım
Ya arsızlıklarım! Andıkça azap kusarım.,
Neden..?
Yürüdükçe uzaklaştım senden beher adım
Havalelerde daha çok yaklaştığımı sandım
*
Duygular hasreti kah gül sandı, kah diken
Tufandan sonra, sen küskün ben dargın iken
Sen muhabbeti boğazlamaya bıçak bilerken
Ben çoktan, yönümü..,
Secde ruhunda kıbleye durmuştum, erken.,
Yeni değil, ayalarım mart suyuna değdiğinden beridir
Bu gönül seni bilir, senden gelen her habere delidir
Ne yüzünü gördüm, budur diye tanırım
...
Şu gün bile geleceğini bilsem..,
Kırk yıl daha kıpırdamadan,
...yerimde kalırım...
Mehmet Sani Özel
13.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen mi geldin?
Sen mi geldin?
Selamet minderin olsun,
Buyur mahyanın yanında otura dur
Buyruklar at gibi emrine amadedir, hayallerini kur
Devlerin boynunda itimat zincirleri, ithamın olsun onur
Anlamsızlık renkten renge., Umudun varsa yeni bir cenk kur
Sarmaşıklarda asılı kalmış kahkahalar
Sabır gibi, susuzluğa lütufkar afaki vaha lar
Ya sen hiç olmadın, yoksa ben göremedim, körüm!
Ne fark eder, bu gün değilse yarın, tebessüm edecek ölüm.,
Yaşıyor musun sahi?
Yanaklarında allık, havsalanda morluklar
Her şeye rağmen, istemeden şafak atan horluklar
Düşlerin inadına dal budak verirken koruluklar
Ellerin un olmuş, şefkat tevazudan mı korkar! ..
Gönül göğe dargın olacağına sürünsün
Pembe gülüm, varsın sana olan nazarım yanılgı görünsün
Mağrur bakışlarına, çiçeklerden bukleler örülsün
Geri dönen sevgiliye hazinemin anahtarı verilsin.,
Sen misin sahi! ..
Afişe ettiğim suretimde tortusu kalan
Ne kapım var ne pencerem, siretim tarma talan
Zorlanma yüreğim, hazandır içine dolan
Bırakılan yerdeyim, dirilirim bulunduğun an..,
Mehmet Sani Özel
02.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen zaten yokluğunla bana çoksun,
Bana öyle bakma, kele
Bilmeni istediğim hiçbir şey kalmadı
Bildiğini sandıklarım, sana yeter hele
Aksanıma vurdukça vur! çilem dolmadı.,
*
Bir gelip, bir den giden yürek vuruşların
Yordu bu beni, ne men em şu perdah!
Teri tenimde eza olur sert yokuşların
Ezcümle infiale doldu, son ümit berzah
Her yolun çıkışında gözde manzara veda
Dün gece haberini aldım, rüya kuşlarından
Anlaşılan çekilmiyor, zora küsmüş bu sevda
Korkular kabusa köle, hep kanatsız uçuşlarımdan
Uğradığım hayal evlerinde yoksun! ..
Sen zaten yokluğunla bana çoksun..,
*
Bana öyle bakma.,
Başımı öne eğeceğim, hakeza
Gönlümü senada, geçmişi vefasızlıklara verdim
Göremeyeceğini gördükçe aldırmayacağın kadar
Sende bahar renklerinden deste, bende kucak dolusu keder
Sitemlerinde ayrılık zinhar, takılı kaldım lalezar
Sinemde gül açtı, göğüslediğim her bir azar!
Sorun mefkurenin malullüğünde mi yoksa
Madara olan temayülleri torbaladım
Sen mikyas tut, ukdeleri geri ver çoksa
Ben yine esmanın buklelerinde kaldım..,
Mehmet Sani Özel
03.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sende bir hal var!
İyiyim diyordu., Ama.,
Koltuklarından tutup ayağa.,
Her kaldırışta boz bulanıktı esma
Düştükten sonra, O muntazam Maya
Vadilerdeki kuru dallara vurgun rüzgar
Uçlardan yaprağı gazele koyan budaklar
Seslerde cılız buhar ve gözleri çevreleyen far
Her şey çağırıp bağırıyordu, “sende bir hal var! ”
Sökmeyince bir hayli üzerine akkor şafaklar
Artık oturup üstüne namaz kıldığın post
Düşman bildikler sevgililer ve dost
Biliyordu., Aslında iyi olmadığını.,
Yol bel, dere tepe nehir ve dağ..,
-*Hilali uğurladığın, haberini aldım
Şevval’e vardığında gözlerin yaşlıydı
Hani, Annem demişti ağlamaklı sesiyle.,
“Vallahi, oğlum ben seni çok seviyorum! ”
İşte o zaman bütün güller boynunu büktü.,
İşte o vakit yeşillikler kül rengine boğuldu.,
İşte ondandır günleri tespih gibi çeviriyorum
İşte bunun için divane oldum, kıyamet koptu!
Ne gelirse önüme Şimdi, kırıp deviriyorum!
(İsyan ettim sensizliğe., Üzgünüm!)
…
16.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Seni Allah kurtarsın!
Seni Allah kurtarsın!
Geceler gündüze kadar gizler sırrını
Ufuk ışığını alıncaya kadar varsın
Sen mekanı olmayan acuze kararsın.,
Karanlıklarda alaca ışık oyunları
Kandır, ot vereceğim diye koyunları
Ebcet hesabına vurursun
El ense edemediğin boyunları..,
“Evla leke evla..,”
Elbet hesap soracak Mevla..
…
Mehmet Sani Özel
09.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Seni bilirim ben.,
Seni bilirim ben.,
Şimdi bir orkinosun teleklerindesindir
“Eşiğin ötesi gurbet! ” misali gözden ırak olunca
Zümrütsüz Anka’nın terkisinde seyri sefer de
Kefal hayalinde beklide mersin desindir.,
“Ellerin kurusun! ” diyemem ki.,
Ağladığını görsem (görmek istemem) canım acır
Evcimen görüntülerine tebessümlerim takılı
Tabi gülersin, yüreğimin ortasında ahtın
Kölesi olmaya yeminliyim zinhar
Ahdini bozan vaktin..,
Seni bilirim.,
Sinek kanadına zarafet yüklersin
Üzüm karası gözlerin suya batmışçasına
İnler, “Verin benim martinimi! ” derde
Aslan gibi kükrersin.,
Küle koyduğunu da bilirim yüreğimi
Köz yuttuğunu sansınlar diye toz attığını da
Hoş, elinin atsan vereceğim ciğerimi de
Ki, beni tüketince tükeneceksin.,
Sen bunu bilmiyorsun..,
…
21.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Seni İzledim.,
Seni izledim,
Hafızamda bıraktığın izlerde
Orta boy, duble karizmanla
Ellerinde tomarları dolaştırıyordun
Koşuşturmalara uymaya çalışırken adımların
Kolların bacakların yükünü almışçasına yorgun
Kolay olmasa gerek diyordum..,
Koyu bir muhabbettin esamesine darılmak
Kim bilir., Kim bilir ne kadar zordur! ..
Tahayyülü zorlaştıracak kadar soğuk
Buzulların ocağını yakan kordur
Kutup iklimlerinde yaşamak.,
Zarafet abidesi gibi bünyeyi saran,
Örgülü mantoya bürünmüş matem
Az ışıklı karanlığı yanaklarına dokumuş
Ah! Bilsem kim?
Kim sana karamsarlığı kader diye okumuş
Kim sana, ellerini riyakarlıkla dokunmuş
Kim derdiki ben sevdim., O bir varmış bir yokmuş..,
Söylermisin? Hangi güneşli günde çıktın karşıma
Gül sandım, gülü sardım koklamaya yeltendim
Gülümsedikçe güneş, yağmur yağdı ıslandım
Her damlaya ısındım. Hiç bitmeyecek sandım
Küstürdüm erguvan yaprakları,
Dikenler battı kaşlarıma.,
Dinle feleğin gümbürtüsünü! ..
Hatıran taş gibi yağar,
Yağıyor göklerden başıma
Yokmu! .. O.
Gözlerinde yok oluşum, kıvrılmam
Kızgınlığı yüreğime hapsettim,
Kırk büksen de kırılmam
Ha bre vur, canım acısın.,
Kılıcın keskin tarafıyla vur..,
Kaydı yok hafızamda, kemliğin
Sevdiğime küskün olmam, olamam
Ve sana hiç darılmam..,
23.10.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Seni seven biri!
Kimi görmelerimde.,
Gözlerini dikmiş, arşı süzerdin
Kirli düşlerimle vuruşurken, gölgelerimde
Sen bir yıldız gibi kayar.,
Beni üzerdin..,
Seni seven biri!
Sen birle değil binlerleydin
Aksi sedalara, hüzünlerim kanardı
Yüzünden bir gamze düşerdi de.,
Dokunduğumda eflatun patlar.,
Mor ışıklara bakarak.,
Tenim., Yanardı..,
Avuçlarımda.,
Gecenin zülüfleri gibi saçların.,
Ben bütün çiçekleri başına koymak için.,
... taçlarım.,
Seni seven biri!
Heyha nidalarının peşinde.,
Yeşile varan bütün renkleri okşar.,
Yatsı serinliğinde, yaz geceleri gibisin
Gül teninden rayiha sızar gizlerime
Sen o sun! ..
Sırrına vakıf olamadığım.,
Esmanın cildisin..
...
07.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Serap olmayacağım!
Sevda iklimlerinin ayazında
Üşüdükçe kasem eder yüksünen yürek
Serap olmayacağım!
Sevgi ekseninde
O kadar çok badire var ki
Sahibine yük kazma kürek
Serap olmayacağım!
Aşkına mezar kazar iskeletim
Yaşarken gönüllerden ıslandıkça
Bin gözle baksan da yine ben tekim
Serap olmayacağım!
Kaçıncı git gellerindesin
Can katığı ömrü eyvahım
Gülerek tuttum düşmesin diye
Gülü tuttum tek üşümesin diye
Sade sen unuttun diye!
Serap olmayacağım!
Tebessümlerine takılı kaldı
Gittiğin yöne baka kalan yanım
Her gelen bir filiz aldı bahçemden
Gel gör ki, çıkmaz çıkmıyor canım
Vuslata kan taşıyor kalbim
Serap olmayacağım!
…
27.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Serap olmayacağım! (II)
Ey çağırıcı!
Şehr ile makus talihim tarda çıkarken
Hem vallahi sende bu görmezlik huyu varken
Bir günün seherinde Huda’ya doğrulurum da erken
Çatlamış topraklar gibi rahmet beklerken
Dün nasılsa bu günde öyle.,
Serap olmayacağım!
Serp..,
Halil İbrahim gölündeki balıklara beni
Serp ahu dudusuna hasret çalıklara beni
Serp kısmeti körlenmiş kalıklara beni
Serp ve üzerine mazeretler düşsün
Sakın ha sakın ayıklama beni
Serap olmayacağım!
Ey latif.,
Haberine muştum
Turfanda meyveler gibiyim
Eğrilik olsun diye sohbet neyime
Gel gör! Ben o parmakladığın küpün dibiyim
Küllenen kadrim elbet hakka canlanır
Kür ovallarında Azrail can alır
Sezar’ın hakkı Sezar’a kalır
Serap olmayacağım!
Eyvallah zeytin gözlü badirem
Zevalden önce ben yine insafa dönmeliyim
Çıranın narına yanar “Levlake levlak! ” okur dem
Bağışla tekrar seni göğsüme gömmeliyim
Rabbi sine yönelende olur mu hiç kem
Serap olmayacağım!
Sen gel yeter ki..,
Yüreğim yollarında verep olmayacağım
Sevgilisiz sevda çekmek öyle çok beter ki
Çeşmeler şeker aksa da dolmayacağım
Cennet cennet dedikleri sensiz ne ki
Sen yoksan orada olmayacağım
Korkma! Cehrini cefanı ver ki,
Serap olmayacağım!
…
27.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sesimi duy.,
Huy, Yusuf-i kuyularda.,
Dil kuraklığa esir iklimin kaderinde.,
Dinim İslam! Desem ne fayda? O beni bet sayar.,
Hayali inlemeler ve kaçamaktan göğü dinlemeler.,
Ve zafer bayrakları dalgalanır eşbahın burçlarında.,
Soracağım hani, gölgesi var aslı astarı yok.,
Ey dost, nedir bu inlemeler? .,
*
Annem gibi dua et.,
Allah’ım beni gör, sesimi duy.,
Kulak ardı edildiğim gün öldüğüm gündür.,
Önümdeki rızka razı, yaptığım her yanlıştan nadimim.,
Korkum, beni sevenleri bana düşman gösterecek huy! .,
Başka söze gerek varsa çek kınından kılıç çeker gibi.,
Attığın zehri yutarız elbet bal kaymak şeker gibi.,
Bunca misal huzur için(mi?) , yangını köz söker gibi.,
Kanmadım sitem et., Kediye süt döker gibi.,
*
Sihirdir sözle vurmak.,
Ve bir kahraman gibi vurup ta.,
Devirdiğin ağacın altında durmak! .,
Sahi neydi o ellerine bulaşan ılıcak? .,
Öfkeni yalazlayan., Kan gibi sımsıcak.,
Şimdi var mı, var mı sende ey sevgili? .,
Yaralı bir bedeni, onduracak kucak.,
Kulpsuz bir aşkın badiresindeyim.,
Taşın suyunu çıkarmışın, bana ne.,
Ben gönlüne ikamet ettim çoktan.,
Kovsan da hoş, sövsen de hoş.,
Odur mekan odur bucak..,
*
Bilmedim mi? .,
Hakka düşkünlüğümde, yakarışlarımda.,
Zulme karşı koyuşum, dikilip kalkışlarımda.,
Yoksula yetime yorgan olduğum kar kışlarımda.,
Mazlumun sevincine afaki alkışlarımda.,
İzini ara imanımın, şahidim ol gel.,
Var mı, ellerimim tutacak el? .,
*
Bekim im Dilruba ya karşı.,
Bendeki sehildir belkim, aldırma dost.,
Yüksün Nasuh’un diliyle, âlâda tut arşı.,
Kafi., Helal lokma ve seccadelik post.,
Evir çevir., Bir yüzüm var! Oda.,
Süphan olan Allaha karşı.,
*
Düşerse yüreğim yere.,
Tut kaldır., Yaratanın aşkına.,
Fışkırmıyorsa gün ışıyıp sehere.,
Çıkmaya yüzüm yok demektir karşına.,
Dilerim bahçende hurma filizleri yürüsün.,
Ve şol cennetin kokusu.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bezmi alemi bürüsün..,
…
11.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sesin güzeldi, bu gün.,
Sesin güzeldi, bu gün
Sedef inci ile işlenmiş aynı zeminde
Sedana tüy düşmüş, yüzümü yaladı geçti bu gün
Sensizliğin derdiyle, beklediğim hemzeminde
*
Yanımda olmasan da (ne ki) yar,
Hasretinle koyun koyuna, bu diyar
Nar çiçeklerinin yapraklarında ayaz, kar
Sorar mısın..! Yaşıyorum..,
Seninle birlikteyim, kendimde.,
*
Bir coşkun su kuvveti var, bendimde
Tokmağına tutunduğum kapıların, anahtarı kimde
Sedir ağacının gölgesinden, ufuklara dikildim de.,
Cemreyi düşlüyordum., Her yönü buz bir iklimde.,
*
Nergisi okşarken, ya ellerin.,
Lavanta tarlasında tüllenir, erguvan seherin
Menekşeye mor dersin ya, eyvallah derim
Ya senin gönlün..?
Kimde..,
*
Çıt kırıldım, başı dik sümbülde mi.,
Suyunu buselerden alan kırmızı gül demi.,
Havasında nane ruhu, sancılı dün demi.,
Şefkat tepelerinde yutkunadur.,
Merhametin gelir gider olsa da
İçine düştükçe özlemin,
Döner, seni özlerim.,
Sesin güzeldi bu gün…
…
Mehmet Sani Özel
21.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sessiz ve eşsiz kuğu! ..
Küçücük gülüşlerin
Masum ılık rüzgarlara motor olur
Kül kedisi masallarına yatmış
Kaf dağının efsane perisi
Tanrı sana özenmiş! ..
Tatlılık katmış.,
*
Değmez mi asudeliğin
Kör bakışlara dahi olsa
Esenlik verecek nadideliğin
Ah! Nadir güzelliklerin dili olsa..,
Arkasında estetiğin tizleri
Yıldızlar gibi saçılmış tonlu gizleri
Sessiz ve eşsiz kuğu!
Başı dik duruşunla görmezsin,
Ve bilmezsin ki, bizleri..,
*
Islak kayalar üzerinde, atlastan gelinliği
Ay tenine giydirmiş
Kıyılar okyanusa yalvarır..,
Kim sahile düşlerini indirmiş?
Sorgulara susuz cevaplar, hoş seda
Yeniden sevinçlere süzülesin, sen veda
Karanlığın yok, ışığını diri tuttukça
Süzüldükçe gök kubbede gün nehar
Beyaz mektupların tılsımını yuttukça
Tek mevsim var, onun adı bahar.,
...
Not: Arzu (Altınçiçek) Kardeşime cevaptır! ..
Mehmet Sani Özel
29.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevenler ve sevgililer.,
Bizim kapımızda.,
Tokmak (yok!) olmamalı.,
İç mekanlarda insan sevgisini işleyen.,
Muhabbet temayülleri tebarüz ederken.,
Sesimiz ve nefesimiz hoşa giden kulakların.,
Şiarımız sevda yollarındaki dikenleri temizlemek.,
Bende varım! Diyen babayiğit kefilsiz girmeli.,
Soframıza buyursunlar, sıhhat ve afiyetle.,
Dost dosttan vefa (görür) görmeli..!
Erdemi (güzelliği) idrak etmeye çalışıyoruz.,
Gönlünde aşktan bir umde bulan bizden.,
Sevenler ve sevgililer bizden olmalı..,
Yaratılış harikası, bir kara gözün.,
Yüreği yerinden hoplatan bir tatlı sözün.,
Ederi pahası ve maddi hesabı.,
Gizli veya aşikara asla.,
Asla., Olmamalı..,
Gönüllerimizde ne varsa.,
Hak için ve Hakkın malı..,
…
04.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevenler, isyankar ise..,
Bu sabah erken kalk
Bak, güneşin doğuşunda,
Aynaya değil, ufuklara bak.,
Görselliğine aç, doğadaki albümü
Seven kalbini, bir gül dalına tak
Bak nasıl neşeye boğuyor
Hüzne boyun eğen.,
Şişman günü..,
*
Sevgiliye tapan.,
Mabetsiz, yurtsuz kalır.,
Sokağa atılacak kalbi olanlar
Kediden, köpekten hiç değil.,
Vefasızlıktan.., Korksunlar..,
Tenezzül, intihar edeni sormaz
Arı, bal veren çiçeğe konar
Dikenine katlanamayan.,
Boşuna, gül severim der
Sevgi, peşin ihanet gibi
Sevgilinin düşeceği yer
Sevenler, isyankar ise..,
Kader bunu yazar, böyle der…
*
Pusuda mıydın sen ey tin?
Zevkine bileği olmayınca zeytin
Zirveden kıran boran, havadisi aldın
Kurtulmak ne kadar kolay Tapduk tan.,
Şehirde bahar şenliklerine sığındı.,
Hemencecik şimdilerin.,
*
Hem de nevruz, kutlu gün.,
Tenin ateşe sürtündüğü gün, bu gün
Yalanların kendini, yaktığı gün bu gün
Ruhun aşka susardı ya, daha dün
Şimdi kan mı kusar?
*
Zehirli zembereklerin
Telleriyle, oynama ne olur!
Beni adamdan saymasan da.,
Sessiz çoğunluklarım var..,
Bayrağa sövenleri(!) …
… Vallahi …
Köpek(!) gibi vurur…
-*23.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevgi gününüz kutlu olsun...
Siz, hiç biriniz.,
Diğeriniz değilsiniz.,
Ve olamazsınızda.,
Sıkı sıkıya sarıldıklarım.,
Sırılsıklam aşkım.,
Sıkılmak nedir(?) ,
Bıkmayıp, usanmadıklarım.,
Birbirinden ahnekli, asude sevdiklerim.,
Sözlerimle göz önüne serdim yine sizi bu gün..,
Yüreğimde bir ışık ki, sonsuz nur gibisiniz.,
Üzerinize yağsın, hissettiğim sevgi.,
Sevmek ve sevilmek şiarınız olsun..,
Nefesleriniz hep Sevgiliye.,
Sevgi gününüz kutlu olsun...
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevgi koşucuları., (deneme)
Bizler regabeli bir yolun afitabına yürüyen umut yolcuları değimliyiz? Yürürken
önümüzde çuvallayan can tarf-larının içini özetleriz kendimizce. Kelepir sayılacak bir
tebessüm kırıntısına bin bir cefayı göze alabilecek kadar fevri ve cesur görünen, anlık
kahramanlıklara aşina sevgi koşucuları., Hedefe bakarken etrafı gözetmekten gına
ederek ve ba’del mevti (ölümden sonrası) düşünmeden adımlarız sevgiliye doğru olan
adımlarımızı.
Sakiler şurup dağıtırken bir hümayunun koridorunda ahaliye, ah vah iniltileri ekleyerek
sıramızı öne alma sefilliğini oynarız, arımızın üzerine kül atarak küçücük bir neferin sarfı
nazarına gelebilmek uğruna doğallığın kanına girer, kısmet talih çemberinin çerçevesine
lehimize gelecek çentikler atarız. Kimi zaman değil çoğu zaman hayatı bir talih oyunu
gibi görmeye çalışırken, kendi akışındaki süreci şu veya bu şekilde aleyhimize çevirme
fırsatlarını arar, kollar araştırır ve kaderin hükmünü iğdiş ederiz.
Oturduğunda mühlet, kıyamet kopar hazımsızlığın yüreğinde. Yükünü sırtından atan
mükellef, hala eski ve köhne hatta ilkel oyunlarını sahneleme gayretine düşer. Dün
düzensizliği ektiği tarladan, bu gün imtiyazlı bir hâsılat alamamanın sorumluluğunu sırtı
kalın bir sebebe isnat ile veryansın eder.
Gönül sohbetlerinde insanlıktan ve erdemden dem vuran na’ab, (hızlı yürüyen kişi)
göçebe duyguların getirisini beğenmeyince, kadere ve hakka isyankârlıkta bir başka
birinciliğe koşar adeta. Ruhen kolları olmayan bir bedenle sevgiliye dört elle
sarılamamanın elemine ortak, paylaşımcı arar. Güngörmez loşluklarda yetiştirdiği
turfanda gülleri örnek verir, gösterir. Gözün ve müşahhas aklın kılıcına gelmeyen
galibiyetler, suikastla elinden alınmış zafer coşkuları gibidir. Ve kınına girmeyen hançer,
yivinden damlayacak kana özlemle ışıldar.,
İntikam tugayları, orduları vardır yeryüzünde ama savaşları birbirlerine yani kendi
kendilerinden suiistimalle hak sevinç ve mutluluk elde etmek içindir. Bu bir hayat
oyunudur ancak acımasız, kuralsız, kaidesiz ve ahlaksızca. Kaidesini yanlış temeller
üzerine oturtmuş bir güruha siz nasıl “yanlış yapıyorsunuz! ” diyebilirsiniz? Üstelik bu
anlayış sizin inanç, edep ve ahlak öğretilerinizde olan bütün değerleri hoyratça
kullanır.,
Dost, arkadaş, eş ve iş ortağı olmak için aranan veya olması gereken temel şartlar,
inanç ve kültür bazında nelerse onlar olmalıdır ki, gelin görün; Yıkılan bir beraberliğin,
bozulan bir ittifakın ardından okunan hikâyede ne kadar garip beklentiler ve tevessüller
var. Buna rağmen, bütün olanlara rağmen ödül almak için, en önde olmak için, gözde
olmak için öldürerek, katlederek, kıyarak, ezerek, kanatarak, üzerek, ağlatarak
kazanmak için yaşıyoruz hala., İçi boşaltılmış ruhsuz içtimai kavramlarla hamaset
nutukları atarak, saygı ritüelleriyle göz doldurmaya çalışan samimiyetsiz sevgi
koşucularıyız biz. Bizden olmayanlar, aklı başında kimseler ki, inşallah ak ile kara
arsındaki farkı bilen ancak yanlış ve yordamsız gidişata, “artık yeter, dur! ” diyecek
olan kimseler olup gereğini yapacak olanlar..,
Aklıselime naifte olsa samimi saygı ve selamım var.,
01.12.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevgili İnsanlar,
Sevgili İnsanlar,
Ben, size her gün 'günaydın! ' demekten (billahi) bıkmam.,
Öyle bir takım odakların, sevgi ve huzur vereceğiz diye para istemeleri gibi veya benzer
hiç bir şeyde istemem.,
Zira, parayla verilemeyen tek şey saadet(mutluluktu) tir., Ben derim ki, inanmayın.,
O malla mülkle ve makam mevki ile gelen yada var sayılan mutluluklar kumdan kaleler
gibidirler., Bir ufak sallantıda dümdüz olurlar..,
Şimdilerde bir takım mahfiller insanların duygu ve düşüncelerini istismar ederek
üzerinden gelir, kazanç sağlamayı çok iyi biliyor ve hatta beceriyorlar da., Önce kafayı
karıştırıyor sonra çare budur diye size alternatifleri takdim ediyorlar.,
Halbuki, düştüğünüz veya düşürüldüğünüz, fikri buhranların çaresi (evvel Allah) yine
sizsiniz..,
İçinizin (yüreğinizin) bir derya olduğunu biliyor musunuz?
Adına (burada tek tek saymak istemiyorum) her ne derseniz deyin, envai çeşit
edebiyat ve lügatle süslenip önünüze konan esenlik terapileri siz tetiklemeyi bildikten
sonra sizin için meccanen bir fırsat olacaktır!
Bunun bir yolu da, bulunduğunuz ortamlarda buna inanarak şahsi itibar ve itimat
ekseninizde sevgiyi işlemek için gayret ve azim içerisinde olmanızdır., Bunu kendine
güveni olan, inanan her insan pek ala yapabilir. Yani hem kendini hem de
etrafındakileri esenleyebilir.
Neden denemiyorsunuz?
Sessiz ve sakin kalan elemanlar, hiç bir enstrüman kullanmayanlar, sesini ahenge
katmayanlar, ne kadar korodan sayılırlar!
Ama sakın kimseden (seviyeli sevgi ve saygıdan başka.,) bir karşılık istemeyin ve
isteyenlere de fırsat vermeyiniz..,
Siz Allah'ın yarattığı en muhteşem esersiniz...
Hakkınız olan huzur ve saadet için lütfen çaba sarf ediniz ki, erinçle nesiniz..,
Bir yanlışı bulup düzelten veya yoldan bir taş kaldırana ne mutlu..,
Ben bana, biz bize çareyiz., Siz nerde ve hangi taraftasınız! ?
Pozitif olmak çaba ister, mutlu olmak mutluluğu çoğaltmak isteyen paylaşımı haz ve
hazmetmeli ki, iklim her bir kıtada bahar ve yaz olsun..,
Var mısınız! ?
Yolumuz açık olsun..,
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevgili., Sevgiden yoksun.,
Adını aşk koyup renkli duygulara büründük
Olduğumuzdan farklı sözde cefakar göründük
Acıya varınca döndük, param parça bölündük
Sevgili., Sevgiden yoksun sevgi dolu göründük
*
Omuz omuzdaydık kıyamda, secdede saf olduk
Sefahat ta gürledik, yağdık ve muhabbet dolduk
Kaşıkla giderken kepçeyle dönüyordu bolluk
Nedense, hep veriyorken şimdi alan el olduk..!
*
Dinde örfte olmayanı var saydıkça uydurduk
El oğlu çalıştı, icatları sonradan duyduk
“Evde hela haram! ” nâmı “gavur icadı koyduk! ”
Pembe masallar dinledik, ye iç dediler doyduk
*
“Vatan namustur! ” Vur dediler., Öl dediler öldük
Önümüze düşenleri servet içinde gördük
Kutsal saygı zoruydu, görmemizi alan körlük
Ettikçe ödül alıyordu, şarlatan nankörlük
*
“Zor oyunu bozar! ” Zoraki haksızlığa daldık
Aslımızı ikrardan arlandık, öylece kaldık
Eş dost ızdırap tayken, hala huzurdan pay aldık
Bana ne..! “Gemisini kurtaran kaptandır! ” Sandık.,
*
Her çiçeği gül, her güleni yar, yarendir sandık
Her edibi ehli sohbet, yol bilen adam sandık
Her güzele abandık ki, sevdalara boyandık
Asıldan mahrum., Hayallerin hüsranıyla yandık
*
“Birimiz hepimiz için! ” Mefkuresinde birdik
Eğlence olsun diye, hilebaz sirkine girdik
Büyülendik, özden haya perdesini indirdik
Şeşi beş, düşmanı dost görmeyi çağdaşlık bildik
*
Şuursuz binlerce şehvetli serzeniş yerine
Yetmez mi..! Tek bir tanecik olsun, imanlı bakış
Hani sevgi oksijen sağlardı ciğerlerine..,
Ya Rab! Nerde, Kalkınca yek vücut kaldıran kalkış?
...
03.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevilen izlenildiğini fark eder canım,
Sevgi gizlenildiğinde canım,
“Keskin sirke (gibi) kabına zarar verir”
Sevilen izlenildiğini fark eder canım
Seven korkaklığın esaretinde erirde erir.,
Sen misin bunu diyen?
“Kırk dereden su.,” Getiren bahaneler
Sil baştan hafıza derlemeleri
Yapay bahar ve araya giren ananeler
Tanrı bilir! ..
O görmezlikten gelinen görmeleri..,
***
Yüreğinde yaşamayı bilmeyen
Yürütmede aşka talip olmasın.,
Dost için, gözünden hiç yaş silmeyen
Ne olur! ..
Yalan yere kimseye dost olmasın...
**
Otur ey figan, bağrım sana yurt olsun
Ey dur deyip maziye, gam yiyelim seninle
Garezi olan sevinsin, müjdelere dolsun
Var mısın sen sevgili! Kalbini koyarak.,
Uçmaya.., Hesapsızca, benimle! ..
*
Mehmet Sani Özel
31.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevmek dediğiniz de ne?
Henüz hakikatleri hayale büründürdüğüm çağlardı
Aklım bir karış havada, anlık aşklara aldanıyorken
Çok çalıştım karın tokluğuna, baktıkça çalıştıranın yokluğuna
Çamaşırı çövenle yıkıyorlardı, sabunlar kilometreden kokardı
Sevmek dediğiniz de ne?
Hani şu karşı cinse duyulan garip duygu.,
Birkaç işvenin uğruna heba edilen onca zaman.,
Sonra kulaklarında zurna, gelin havası ve kutlu olsun keman
Dön yine aşk hikayelerini okumaya devam
Anlayana kadar ömür destsiyi kırdı
Hikayelerde teselli buluyordu avam
Sevmek iktidar istiyordu gerisi lakırdı.,
*
Bir bardak çaya kocaman çikolata gibi bakardım
İçine sinek düşünce üzerine ağırlık atardım
Panzehiri olsun diye..,
Yarısı yanık ekmekler için harcanan ferim
Çalışıp kaybettikçe derdik; “Allah kerim..,”
Yıldızları görünce, çoktan uyumuş olurduk
Uykuyla uyanıklığın arasında çok hayaller kurduk
Dumanında keramet var sanıp gazel sardık
Damları yeniledik, ağıllar örmeye kerpiç kardık
Gurbetten bereket haberleri geldikçe
Kaçan gitti, göçen gitti.,
Biz biraz daha nal mıh toplamaya kaldık
Nemi kazandık?
Üçün birini aldık...
*
Komşunun çocuğu akranımdı.,
Ben yalnızlığı kahramanlık sayarken
Çürük kayalardan para yapıp cebime koyarken
Ayakkabılarımla kumsalda arabacılık oynarken
O kaderin sepetinde okul yollarında.,
Üniversiteli yıllarını anlatırlardı
Çoğu kere yavuklusu kollarında
Allah (haşa) yok dermişti.,
Şimdi anı şanlı bir doktor
Yarım saatte asgari ücret alıyor
Ne fiş var nede fatura.,
“Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır! ..,”
Ya kendisi kaldırsın ya da,
Kimin yüzünde maske var sa
O (haşa) inkar edilen Allah kaldırsın...
*
Var mısın!
Gülümseyelim hep birlikte
Aynı muzipliklere kahkaha atalım
Çanakkale ruhunu yaşayalım, irkilip te,
“Büyük taarruz” zaferine mana katalım
Kimlere teşekkür borçluyuz acaba
Mezarsız kefensiz yatanlara sormalı
Maraşta, Antepte, Afyonda, Polatlıda
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yedi düvele kafa tutmanın bedeli,
Bumu olmalı...
*
Mutluluklarımız vardı.,
Ama kimilerine göre kısıklı ve dardı
İki kişilik ihanetler geceleri kirletirken
Hangi yürek, nizamiye nöbetlerinde inhisardı
Benekli kanatları olan göçebe kuşlar
Yine hangi kolaylıklara sürüyle uçuşlar?
Sırlarınız kale duvarlarında delik gibicesine
Zehir atmışlar güğüme, dibi delinesi ce.,
Göz boyayan halkalar ve reklam ağaçları
Harcatıp ta canıyla ödetecekler borçları
Şimdi boncuklara bakarak, ahenk mi aramalıyım kirlerimde
Ne kadarı bana ait diye düşünmeden mevcudun, fikirlerimde
Allah vergisi değil bu, kulun yanılgısı olmalı! ..
Uzunu kısası yoktur sözün.,
Ey muteber, açık olmazsa gözün
Bir sinsi düşman var ki,
Ne ateş kalır ne közün...
Mehmet Sani Özel
03.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevmek dokunmakmış meğer
Sevmek dokunmakmış meğer,
Biz bakmakla yetindik, yıllara belimizi vererek
Sevgiden sandığımız binlerce değer
Bir kıvılcımla kül oldu, renkli dumanlar vererek
***
Sevmek, ağlamak gibi acı verirdi genzimize
Sevda yelkenlerini açıp, açıldığımızda uzak denizlere
Sel suyundan kabarmış okyanus, rastlamadık sevgiliden izlere
Yunuslar, Bolşev balesi’ni teselli çekti bizlere..,
***
Yudumlarken açlığa susuzluğu, hasret bulutlarından
Yutkunup hapşırdı yüzümüze kader, feleğin hudutlarından
Kafamıza kar taneleri, yağdı, Huda’nın umutlarından
Kurtulduğumuzu sandık yine, Yusuf’un kurtlarından
***
Sokulduk bir koyda mevsimlere yaslanıp
Yar dedik uçan kuşlara, yağmurlardan ıslanıp
Yakamozlarda çoğaldık, med ceziri kıskanıp
Yine yollarda, sürgün dönüşüne uslandık
***
Sevmek dokunmak kadar kolaydı meğer
Ey sevgili! Yokmuydu kalbinde küçücük bir yer
Yoruldum demeye utanırım ben. Sırtımda sevda gibi bir eğer
Hiç olmazsa bir sitem, yada varsa kahrını ver..,
16.11.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevmesemiydim, keşke seni..,
Sana bir dünya, kurabilir miyim bilmem!
İncir yapraklarının gölgesinde.,
Uzanıp ta boylu boyunca.,
Başımı alıp ta gideyim buralardan.,
Dediğim günler hatırıma geldi
Ah ki; ah!
Hatıralar geliyor da., sen bir türlü gelmiyorsun!
Ne kadar vefasızsın., sevgilim
Sevmese miydim keşke seni.,
Serdengeçti taifesinde bir küheylan gibi ben
Selden geçtim, senden geçemedim ahu gözlü ceylan ben
Selam size yad eller
Sizde de sevgi bahçeleri varsa ne güzel
İçinde incir ağaçları olan gül bahçem var benim
İrili ufaklı çiçeklere bezenmiş
İsmi güzel İstanbul
İstanbul diye vatanım var benim
Ne taraftan baksam sana
Nafilenin zülüfleri düşüyor önüme
Buğulanmış bakışlarım
Saklamaya çalıştığım göz yaşlarım
Düşüyor arasına.., dizisi bozulmuş virane taşların
Gül hane den boğaza bakıp yutkundum
Bir zamanlar ben bir kıza tutkundum
Bütün ümitlerin yıkıldığı yer Sarıyer
Yıkılmadım ayaktayım kurtuldum!
Kartal bakışların ta içime işledi
Şişli Etfal yolları yaktı ama pişmedi
Çağlayanda nemrut bizi fişledi
Olmadı bir tanem, kader utansın
Olmazsa olmazlarım
Yok artık o eski nazlarım
Yoruldum artık
İçimdeki azmanım...,
16/10/2000
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevmeyi bilmeyenler,
Eyyamı buhurdayız, Gül ki dişler görünsün
Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün
Verilmiş hiç sözüm yok, Yaşanacak ömürsün
Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün
*
Güle eğildim baydım, Kırk dokuz yılı saydım
Kılıç kınında kaldı, Seferden niçin caydın
Eylül havayı sardı, Şimdiden gözün aydın
Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün
*
Sel aldı kıyıları, Kırıldı çalı çırpı
Duydum küsmüşün bağa, İçimdeki kıpırtı
Namusunda gözüm yok, Sırtın anamın sırtı
Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün
*
Ağdalı sözden acım, Kimi kıskandın bacım
Ağlamak zor ar namus, Sensin benim ilacım
Dünya benim neyime, Hemsin başımda tacım
Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün
*
Efsun tutmuşlar başa, Vurgunum göze kaşa
Dediler ki yar hasta, İnlerim dağa taşa
Üzerine afiyet, Ben ölürüm sen yaşa
Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün
*
İstersen can veririm, İmanın şartı altı
Sen yoksan benim yerim, Yedi kat yerin altı
Ciğerim göz göz yara, Hasretim sekiz katlı
Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün
*
Dilim pare paredir, dilden düşmez bir gülsün
Diliyorum Allah’tan, Yüzün güneşe gülsün
Gül ağacı şen şakrak, Goncada bülbülümsün
Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün
…
21.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sevmeyi bilmiyoruz
SEVMEYİ BİLMİYORUZ
Önce sevmek istediğimiz kimselere gözümüze gönlümüze hoş gelecek renk ve tonda
elbiseler giydiriyor sonra onların doğallığını görüp tattıkça yüzümüzü buruşturuyor
gönlümüzden indiriyoruz!
Hayatı böylesine çekilmez kılan, böylesine seçiciliğimiz değimlidir?
Bir zamanlar gittiğimiz yollar, geçtiğimiz köprüler, oturduğumuz sofralar, dimağımıza
vurduğumuz çeşniler neden şimdilerde çok basit, kaba, banal gelir, içtenliğimize?
Yaratanın öyle bir sözümü vardır; “Siz güç ve kudret bakımından yükseldikçe arzu ve
isteklerinizi de yükseltip yüceltin! ” diye.,
Biliyor musunuz; Şu alemin içerisinde o kadar çok dürüst, makul, vasat insanlar var ki,
maalesef güç ve kudret bakımından zayıf olduklarından dolayı medeni haklarını
kullanma keyfiyetlerine mukabil gayrı medeni muamele görmektedirler.
Basit bir misalle açmak gerekirse: XA Kendini öyle kurmuştur ki, seveceği, arkadaş
dost ahbap, yaren olacağı kimsenin neredeyse kaşı gözü saç rengi bile bilinç altında
kendi arzu ve istekleri doğrultusunda, beklentilerine mucip, keyfiyetine haiz esneklik ve
estetikte kayıt altına alınmıştır. Önüne çıkan her avantajı bu karakter ve kriterlerle
süzüp filtreleyerek en güzele yani erdem’e varmaya çalışmaktadır.
XB Kendisini zamanın akışına bırakmış, olanı olduğu gibi kabul eden mukadder,
bulduğu ile yetinirken daha iyi ve güzele ulaşmak için azami gayret gösteren, hemen
her rastladığı maddi manevi fırsatlara eşit mesafeden bakarak güzellikle maksimum
yarar sağlamaya çalışan, çıkar gözetmeksizin hemen herkesle dost, arkadaş ve yoldaş
olabilen, mutlaka müşterek noktalar bulabilen, yermeyen yargılamayan, paylaşımcı,
doğal sade ve tabii bir kişidir.
XA ile XB’nin yolları kaderin cilvesine mucip bir yerlerde kesişir. XA doğal ve sade
davranışlarından dolayı XB’ye sevgi, hayranlık gibi ilgi duyar, ilk etapta. Sonra önceden
bilinç altına koyduğu düşünce kalıpları devreye girer. Her karşı harekette ki, uzun veya
kısa vadede XA’nın sevgi yolu şartları masum, medeni ve makul bir beşeri ilişkinin
yürümesine mani olacaktır.., Örneklemeler çoğaltılabilir ancak özetle anlatılmak
istenen, “Sevgi açmazları çözmeye elverişli bir hayat iklimidir! ” Bu iklimde keyfiyete
haiz gök gürlemeleri, tek yanlı şimşekler ve bolluk bereket getirecek kurgu veya
kuruntular, zorlamalar hayat bulamaz, doğallığı bozar.
Sevgi birinin diğerini sürekli sırtlaması değildir.
Sevgi hoş görü ve hüsnüniyettir. Zorbalık veya zora boyun eğmek değil.,
Sevgi sevgiliyi bütün mevcudiyetiyle kollayıp kucaklamaktır. Kolunu budunu kesip
budamak değil.,
Sevgi yek vücut birlikte susamaktır. Hayat iksirinin hile, desise ve ayak oyunları ile
bencilce tek başına içmek değildir., En önemlisi; Sevgi (asla!) sevileni şu veya bu
nedenlerle (sevgili, dost veya arkadaşı!) şekillendirmek değildir., Sevgi bir manada
katlanmak kabul etmektir!
Seviyoruz deriz ve severken; Çok sık itiraz ederiz.
Renkleri ve zevkleri kendi istikametimiz doğrultusunda dayatır sevdiğimize pek tercih
hakkı vermeyiz.,
Benim doğrum yegane doğru deriz.,
Hep öncelikli fedakarlık ve hep öncelik hep önem bekleriz.,
Yanlışımızın görülüp işaret edilmesinden en masum ve şirin hali ile olsa dahi
www.antoloji.com - kültür ve sanat
hoşlanmayız.,
Sözde eşitiz deriz ama özdeki iki yüzlülüğümüzü bir gurur vesilesine endeksleyerek
kabul etmeyiz.,
Bu liste uzar gider ki, karşınıza en mükemmel insan çıksa dahi biz onu yinede
keyfiyetimize göre şekillendirmeye kalkar da başaramayınca çok kolay bir sebeple
çürüğe çıkarırız.,
Biz, yanımızda (Allah’tan başka.,) kimse olmadığında, (af buyurun!) burnumuzu
karıştırıyor, çeşitli agresif hareketler yapıyorsak ki, çoğunluğun yani toplumun
içerisinde de ne kadar gizlesek de yine o aynı kişiyiz! Dürüstlüğümüzü ve güzelliğimizi
öncelikle kendimize ispat edemiyorsak, başkalarına gösterdiğimiz veya göstermeye
çalıştığımız genellikle ikinci yüzümüz olacaktır., Kaldı ki, gerçek kişinin yüreği bir
kalender dergahı gibi olmalıdır. Kapıdan giren ve girebilenleri şu veya bu nedenlerle,
mazeretler üreterek ayırıma tasnife tabi tutmak sevecek, seviyorum diyebilecek bir
yüreğin harcı değildir. Gelene gidene hesap sorulmaz. Allah yarattı denir, yer açılır ve
kendine olduğu kadar karşısındakine de saygı duyulur.,
Sevmekteki amaç yararlanmak, sömürmek, istismar etmekse o resmen bedbahtlıktır.
Sevgi sadece saygı ortamına muhtaçtır. Her türlü seviyesizlik, adaletsizlik, aşırılık,
pasiflik, tarafların ileri veya geri durması muhabbetin sıhhatini ve bu ortamı er veya geç
bozar.
Son olarak: Bütün öğretiler, din, kültür, felsefe ve diğer sosyal içerikli kavramlar sevgi
temelli olup insanın, insanlığın saadetini esas alır. İnsanlık sevgide samimi olamadıkça
(maazallah) devamlı sınıfta kalır.
İnancın safi tarifi, Sevgi (sevmek!) olup dil, din, ırk, meşrep, menşei ve sair özellikler
sevmeye ve sevilmeye mani değildir.
Sevenleriniz çok ve samimi olsun.,
Ne mutlu sevmeyi bilenlere..,
30.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Seyirci alkışları.,
Devrilmeyeceğini bilebilsem.,
Yüzüne haykırırdım, nişansız atışlarını.,
Ve bir bir anlatırdım, vefasızlığını.,
Gözün yükseklerde beklediğin o.,
Seyirci alkışlarının..,
*
Dönüp baktığında, haline avuçların.,
Hangi şarkı, kulaklarında hüzünlü nağme? .,
Boynu bükülmüş yere, bütün sivri uçların.,
Ne kadar hedef varsa silinir, âcizane.,
Farkındasın! Artık aman vermiyor.,
Silkinip sevgiliye kalkışların..,
*
Ölmeyeceğini bilsem.,
Ruhuna sürtünürdüm, kürtüncülüğün.,
Çok ağır bedel ister, söz anlaşılmaya.,
Sormak öyle zor ki, bu kaçıncı düğün? .,
Bilmem haberin var mı, hala bendesin.,
Yüreğimde geçti bütün kışların..,
*
Ateşten damlalar gibi.,
Cehennem yalazı, tenimde her bir kuşkun.,
Acıyor canım, yanan yerlerime muştun.,
Anlayacağını sanmıyorum., Neden? ! .,
Neden ketumum, dışım alev alev.,
Neden içim suskun? ! .,
Ne için bu hışım? ! .,
*
Bana nasıl hükmedecek? ! .,
Eteklerime döktüğün, çöl yasası.,
Ayaklarım oldum olası serin sularda.,
Toprağa emzirdim, büsbütün kiri pası.,
Deniz şavkını vurmuş, parıldar surlarda.,
Şuurum mahpushanesinde sur içi kentlerin.,
Hürriyet aşkına dökülürken duvar diplerine etlerim.,
Gerçeğine özlem dolu bu kalp.,
Uğruna can çeker yüreğim.,
Sevgi dolu bakışların..,
...
27.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sır tutan aynalar., -IMürekkep fulü, mürekkep balçık kimi zamanlar.,
Şimdi yinemi “lem yekun! ” (olmadı!) dediğim anlar.,
Düşmesin hatırama, hüzün kapsamalı hezeyanlar.,
Hak selamıyla yad eder(se) şu beni yürekten anlayanlar..,
*
Sır tutan aynalar, söylemez sirtaki meraklıları nasıl.,
Bir bade meye hoş olup ta, olan biteni yakıp yıkmaya oynarlar.,
Sır tutan aynalar nasıl sirkati ebcedinde ederse hasıl.,
Ve aleyküm selam.! Demeyi beceremeyenler.,
Cehdi, cefayı ve nankör vefayı boylarlar..,
*
“Cami avlusunda, aşk sözcükleri! ” İlelebet i çağrıştırır.,
İstifa etmek haram hayattan! Negatif kafa karıştırır.,
Her zorun birkaç kolayı yok mu? Akıl başa düşer araştırır.,
Sayısız hikmet ve nimet kapısı var, indinde Zülcelal’ın..,
*
Gece ne kadar zifiri olsa da, horozlar sabaha sehere öter.,
Gittiğin her yerde insan izine rastlarsın, en az bir ocak tüter.,
Söz olup döküldüğün yerlerden ki, ancak söz ağacı biter.,
Dökme sen canı cananı, döküldüğün yere gömer koyarlar..,
*
Tutsak sayılan, zamanın bahrinde verilen sözdür! Değil mi?
Şimdi baktın elin bahçesi güzide düzde, seninki biraz eğimli.,
Yaşam bize bizden öncekilerden miras, kolaylaştıran deyimli.,
Varını kollamazsan eğer, ne var ne yok elden alır soyarlar..,
*
Bölük pörçük olsun kelimeler, ağla derdini anlat Huda’ya.,
Mevla elbet nazar edecektir, intizara ve inleyen nidaya.,
Anlatabilirsen kendini, kucağında gelişir o amaç ve gaye.,
İş bu saadet yoludur, seyrüseferin ömür boyu ilanihaye..,
*
Konuşmayı yeni öğrenen bebekler, anne der kuzu gibi.,
İnsana insan yaren dosttur ancak yemeğin tuzu gibi.,
Gönül sevgiye dolarsa erir kemlik camların buzu gibi.,
Dik dur haşyetin görünsün, haşmetli kralın kızı gibi..,
*
İçinde bir yerleri yakma, varsa kiri pası yumağa koyul.,
Tazeyken henüz kısmete gelen, kanaat et gözünü doyur.,
Sağ kalanlara iltizam ve iltifat eder insafsızdır bu yol.,
Konuşamazsan kalben hükmet, Allah’a mütevekkil ol..,
*
08.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sır tutan aynalar., -IISorun bize.!
Sır tutan aynalar.,
Sorduklarınızın muhatabı olalım gönüllüce.,
Güneşin menekşelere dokunuşuna, yabani mantar.,
Ne hissederdi? Ancak..,
Gül tene güzellik erişti diye cümbüş ederdi.,
*
“Yerde ve gökte ne varsa, Allah’ı tespih ederler.,”
Kuru saman çöpü, yeşil otun devranını kıskanmaz.,
Hüzün değdiği yerde kalmamalı bilakis.,
Hüzün değen yerler umutla okşanmalı.,
Nasibini alamayan arsız bir ruh! Yapabiliyorsa.,
Burun kemiğiyle cehennemi koklamalı.,
Arsızların yersiz olacağı yegane güne.,
Allah korkusundan akan göz yaş stoklamalı.,
Ya ben ne hissederim1 Değil.,
Ya ben ne kadar hissedarım, yağan rahmetten.,
Cihanı nakşederken Rab., Ne kadar erkenciyiz.,
Resmedilmemiş anlara soluk çeken yelkenciyiz.,
Hiç düşündük mü..?
Bizler derdin de, dermanında kendisiyiz..,
*
İsyanla ışık birbirine zıt kavramlar.,
İliğine bir nebze sıcaklık düşen bunu anlar.,
Düştüğü yerden ne bitirdi onca akan kanlar.,
İnsanı huzura sevk eden, sevgiyle yoğrulan anlar.,
Bizi bedbaht kılan hep o öfkeyle kalkılan zamanlar.,
Dünyayı kapıp kazananlar, aklıyla iradeli olanlar.,
Ne fark eder, geçmişte dört ayalıysa pelikanlar?
Estetiği olan, güzelin güzelliğini bakar, hisseder onlar.,
Yeter ki, insan olsun insanoğlu insanlar..,
*
İyisi budur diye, masuma tıkayan kulakları.,
Hak etmeden malı sanır efsunlu toprakları.,
Malına bekçi kılarsan ödsüz namert, korkakları.,
Geçici sıtmanın allığı, kızıllığı sarar şakakları..,
Yanıldık mı biz? Hiçlikte ve sair mafişte.,
Sızımız vardı, ayaz dokundu dosta diye, dilde dişte.,
Hıyanet görürsen söze aykırı öze ters bir işte.,
O vakit, aşk tutmalarından, hesap için meşheri iste..,
*
Her manzara bir vakıa, mütemadi olay sayılır.,
Her hasta içinde iksiri olan ilaca uyanır ayılır.,
Sevmek bulaşıcıdır, sevdikçe dallanır budaklanır yayılır.,
Sevmiyorum dediğin göze batan dal varsa eğ bük kır.,
Işığa doğrulur filizler, bahara müjdelenmiş biçimde.,
Cemreleri özümse, akıt zehir kalmasın hiç içinde.,
Nerdesiniz mutluluğu hak edenler? , Neden niçin de.,
Ölmeyiniz sakın! Muhabbetten sevdanıza ömür biçin de..,
Siyah ile beyazın beraat etmesini beklemeden.,
Natürel renklere, donuk gri tonları eklemeden.,
Yitik sevdaların kaygısını çekmeyedur her dem.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Nefes al nefes ver., Ciğerlerini tekmelemeden..,
09.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sır tutan aynalar., -IIISır tutan aynalar, kusura bakmasın.,
Sildirdim esamiyi, Levh-i Mahfuzdan.,
Bir intifada kuşatmasına teslim oldum.,
Kitabelerin harfleri yüzüme döküldü.,
Beraat bekleyedururken sonsuzdan..,
*
Ölme! Bahri bakışlı zeval, ölme.,
Unutsun bulutlar çölün susuzluğunu.,
Sende bunca ağıt varken, ağlayanları da görme.,
Bu nasıl çöldür diye yüzüne vursun kumsuzluğunu.,
Kuru bir bahtın tahtravellisinde, nazenin.,
Kelebekler ecelinden, vücut terinden emin.,
Neden? Hicranı görünce kırka katlanıyor zemin.,
Dudak arasında hazır bekler, erken ölümlerin.,
Anısına harcanmaya, sağlam bir yemin..,
*
Tahayyülde, ruhlar düşüşür Azrail’in avuçlarından.,
Bir imdat çığlığı uzanır, çelik suyu verilmiş kılıçlardan.,
Canını koparıp geri alır ceset vadesiz çalınan uçlardan.,
Çift gözenekli çiçekler açar kar suyuna alıçlardan.,
Islak göz değmelerini, gök kuşağına serip kuruttular.,
Sanma seni gök yüzünde başı boş bırakıp unuttular.,
Adını sen koy (koyabilir misin?) bu lahuti bakışların.,
Anlamını yitirmeden, (şu ihtişamlı) Hakka kalkışların.,
Hadi cana gelsin gezmeler, günahsızlığa kutlanmalısın.,
Yüreği olmayanlar üşür., Sen hardasın yanmalısın..,
*
Korkmuyorum! Çarmıhlara gerilen vadesizleri gördükçe.,
Onlar can buluyor, ben çaresizliğimden ah edip öldükçe.,
Hırsızlar, rüyalarıma girip tatlı düşlerimi böldükçe.,
Kırmızıya dokunup kan buluyorum, ışıklar söndükçe.,
Utancımdan bir ben kaldım tinimin avlusunda.,
Koyun melül olmuşken, aklı fikri yavrusunda.,
Ebruli bir sabaha uyanabilseydi nefesim.,
Cennet müjdesi gibi gelirdi, sana sesim.,
Şimdi yine, göz yaşı buharlarında, hayali resim.,
Verandada uyumaya çalışanlara kabardı hevesim.,
Bir tarot oku gibi, göğsüme saplandı inleyişin.,
Dolaşığında dualara sarılırım bu keşmekeşin.,
Pazarlık yok., Selam ver selam al peşin.,
Vermediği yerde o, kardeşe kardeşin..,
*
Bu kaçıncı niyet.! (bilemem) .,
Yatsıyı kılıp vitrisiz, uykuya yatmaya.,
Bu kaçıncı diyet.! , Üstündeki ölü toprağı atmaya.,
Ben mi? Bütün umutlarım gül bahçesine.,
Vakıf olduğumda ki, o aşk lehçesine.,
Seni eriteceğim, özün özümle bir.,
Ben sen olacağım sözümle bir..,
…
10.03.2006
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sır tutan aynalar., -IVSır tutan aynalar.,
Kökü suya hasret gövdeler.,
Paslı sancılar taşır koynunda.,
Acı zerk ediyor belleğine umutların.,
Unutman için belki, arkasına gizlendim.,
Üstüne yağan yağmur dolu bulutların..,
Üzüntüler mekansız bir abdalın torbasında.,
Abdalın aklı fikri, tekkenin çorbasında.,
Bize rızkı veren., Temiz eller gerek.,
Meğer, sultana bir şey olmasında..,
*
Tebessümler yerleşir efgana.,
Korkusuzluk berceste çalar nişe.,
Esir düşende şu gönül, nefhan e.,
Ömür çiçek açar her yeni gülüşe.,
Müşk-âlud gölgesinde, pesend.,
Yardım eli boyuncağızında.,
Mebruk, ey ed’ac-ı yed.,
Aşk, koyuncağızında..,
*
Engelli ruh(mu!) gömüleceği gövdesizliğin peşinde.,
Yordamlı el! Yürek derinliğinde, vefa cephesinde.,
O yangınları çıkaranlar, suya tutmamalı gövdesini.,
İçime sindiririm rüzgarın suratıma çarptığı sesini.,
Üzerime giydir, atlastan biçilmiş sevda elbisesini.,
İç edeyim, her biri bin kırat ederindeki nefesini.,
Anlaşılır lehçe, Ademin havaya fısıldadığı lisanla.,
Desem seveceğim seni., Bedene dar gelen canla.,
Çözmek için ipliği dolaşmış bilmeceyi kelimelerle.,
Şeb-i arustur asude gün., Kutlanır, velimelerle..,
*
Söz hileye yenilir, mahvolur.,
Namerde yar olan arlanır, kahrolur.,
Söylenecek ne kaldı? Her gecenin bir sabahı olur.,
Bütün masallar bizim, bakarsın essah olur.,
Gönüller aydın olsun, nurlanmış şua ile.,
Sağlık afiyet, selam ve dua ile..,
…
11.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sıra dışı.,
Eşkali belirsiz aşklar
Amiyane yürek akıntılarında
Her ne zaman ılık bir iklim görse
Kar çiçekleri açar, ardından ilk bahar
Ve hemen sonra yeni bir aşk başlar.,
Mevsimler içinde güzü gülleri olan
Yeşilin doğurduğu renkler ufuklara dolan
İpeksi saçlar arasında sim boyna dolanan
Ve naklen ayrılıklar yaşanılan son an
Sanal sürelerin sınırında can çekişir
Fark edilmez sıra dışı onca insan.,
İçte pazarlıklar.,
Dışta rüzgara koşan fırıldaklar
Gülümsemelerin gizinde özel hesaplar
Sormazsın hiç; Neden kısa ömürlü hep
Realiteden uzak kalpsiz bütün aşklar
Hep öyle başlar da, düşman kesilir
Yerinden oynamayan kayalar
Ve sırtını dayadığın taşlar.,
Yalanların getirdiği en olağan
İnançsız sevgi yada kanserli organ
O ki, hüzün kemendiyle kendini boğan
İntihara kalkışmak son doğru olmayan
Aslında herkes hakkını alır da,
Kadere veryansın etmek..!
Mukaddere kâr kalır..,
Aşık olmak mı dersin?
Bir tatlı yüzün hoşluğunda
Gönül gönüle yaslanıp göklerin boşluğunda
İsmin harfine kurban., Heyecan duyup coştuğunda
Sevgili sevgiliyi görüp sarılmaya koştuğunda
..., Yaşamak ne güzel
…
15.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sırtımı döndüm.,
Sırtımı döndüm serap’a, denize deryaya karşı
Sırtlayamadığım sanılarımla baş başa
Derdime çare olmadıklarından değil
Sarılmak için bir hayat dolusu koşa koşa
Koşarken, salkımları koparmaya kıyamam
Sana verdiğim emekler yüreğim, gider mi boşa
İçime dokunur oldu, yaprakların süzülüşü
***
Sıcak iklimlere uzanıp ruhumu serdim
Hiç yok bilmedim. Sen istedin, istedikçe ben verdim
Seril tozlu topraklı yollara mor sevdam
Senin için arşın gölgesinden berzaha indim
Bel kemiğimde yakıcı sancılar
Yar demeye dilim varmadı, utandım
Evla leke denilecek kadar iç okşar
Sana varmak hayalinden, kıvılcım alıp yandım
Yanında olmak kadar ketum kör inadım
Ne dedinse., Dedin, ben hep sana inandım...
***
Yaralı Hülyam.,
Yırtılmış dileklerin elbisesi
Deliklerinden gün ışığı gibi hayat boşalır
Yıkıcı rüzgarlardan madara olmadın ya,
Yalnızlıktan zılgıt yemiş, dolu verir boş alır
Aritmetik filigranların renk atmalarında
Arta kalmayanların hesabı, çöl düzünde vaha
Artık gün batımı eve dönme vaktidir., der gibi
Aksayarak ana kucağına koşar
***
Oğul verecek arının sancısı tutar
Almayacak olsa benden bedelini geçmişim
Aksanımın torbasından tombalamı çekerdim
Ne istersin? dediklerinde..,
Yüzümü var saydığım yola çevirir
İsmini haykırarak, Hakeza
Yine seni seçerdim.
Söyler misin?
Hangi yöne dönsem, elimi ateşten suya koyacak
Darülaceze kapısı bile miftah ister
Bahanelerim heybemde, küf kokar hala
Yanılgılarım serinliğe muhtaç, Abı hayat, su ister
Yek’i diğerinden mahzun koyan!
Acep ne ola!
***
Es estikçe yüzüme kan getiren seher
Eskimiş umutlardan kapıp kopararak
Ezelin tozundan canıma can getirdin, beher
Akıl köşelerimde manilerim ayağıma takılır
Onca zaman yüzlerine bakamadıklarım
Yüzün koyun yerlere düştüğümde ben
Doğrulup yüzüme bakarlar mı hiç?
Baktıkça ardında gördüklerin
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bahasına düdük öttürülen hayat
Badehu sakin sürur o
Memat..,
***
Yürü,
Matem dolu firakım başın dik yürü
Yücelerden bir bulut yağmur bostana
Sen beni bilemezsin, ben ha bire söylenirken
Sebillere apışıp hasreti kana kana içeyim derken
Kim mutmain olup der sana, be bre daha erken
Selin insafına kalmadan maziyi kürü
Bağrına poyrazı al, hazzını besle
Estikçe keşnik gibi tane doldurur sürü
Yükünden bizar olduğun gönül kapıları
Kethüdanın lâğvetine bikarar
Yüksünme bre yüreğim..,
Tarih düşerler..,
Kirâmen kâtibin gibicesine
Bir bileni vardır.
Dördü dörde dörder onar
Katlanarak Hakka döner
Dönerde.,
Ahde vefayı sorar...
20.05.2003
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sidretü-ül münteha da..!
Ben o günün akşamını.,
Bir ikindinin eşiğinde unuttuğum da.,
Ya sen ya tortop, yeknesak olmuştun.,
Gözlerindeki ışığı gönlüme tuttuğun da.,
Sıcaklığına döküldüm, anadan üryan.,
Sevdan için harman olduğum da.,
Vakit geceydi, Ay bulutlarda.,
Kaybolup ta görünerek.,
Ki, esamin okunur olmuş.,
Ta, Sidretü-ül münteha da..!
*
Akşamı başına taç edip.,
Üzerine yıldızları kaktığım da.,
Sonra, güneşin batacağı yerden.,
Perdelerdeki gölgelerine baktığım da.,
Pür-âmâl’in hicabımda bir hilal hançer.,
Ya elini ver yoksa yine araya perde ger.,
Rabbim! Ne kadar karanlık bu dipler.,
Kopuyor, imdadıma salınan ipler.,
*
Ben meskeni.,
Yüreğinde yer etmektir sandığım da.,
Altından ırmaklar akan, yamaçlarına kandığım da.,
Sen ahdini bozdun! Şatafatın günlüğüne inandığın da.,
Katil oldun yine, vefa önlerinde bir can aldığın da.,
Sanırdım ki, hasretimi kucaklayan bir çift koldun.,
Ne çare! Aşkımı yutan bir garip kabir oldun.,
Rahmet diledikçe zahmet verdin ya.,
Ben mi? Hiç pişman değilim.,
Hani, bana “vahdet! ” derdin ya!
Derdindeyim, yek vücut eğildim..,
…
27.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sinameki.,
Yürek obasında yaşantı.,
Yok oluyor bulutlar, sis ama.,
Yer kabuğunda tufanın izi, silemem ki.,
Mukoza hicran soluyor zoraki, kini var! .,
Görmezden gelmek mi., Geleneksel erki.,
Yaparsam kınanırım, sinameki..,
Şiirden şefkat üretirsin ya.,
Ayranlık molalarında üzüm şırası.,
Ateşin, harın hep bana, hep bana mı eftalya.,
Yandıkça yansın diye, nahçir-van ın çırası.,
Yarpuz yapraklarında soluklandığım güz.,
Yadıma düşende geceler hep gündüz.,
Gümüş tepside billur kaseler.,
İçtikçe içim gider, sinameki..,
Yetişemedin, değimli? ! .,
Karnında olduğun balık, tutsak.,
Zıpkının oltası, Yunusun ellerinde.,
Şu çok methedilen bahar keşke., Keşke.,
Yüreklere gelse de., Her şeyi unutsak.,
Öğlen uykularında bir yaz rüyası.,
Prangalardan, ah bir kurtulsak.,
Barış denizinin çarşaf gibi olduğu gün.,
Sevda türküleriyle, şen şakrak yola çıkmalı.,
…………………………….…, Af buyur!
Bunların hepsi gerçek ötesi, hayaldi.,
Abamı sırtımda unutmuşum! .,
Sen vurmaktan çekinme.,
Gül bittikçe diken gider.,
Sinameki..,
…
18.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sivas
Sivas
Aşıklar diyarı, müphemi dahi kadirşinas
Pir Sultan Abdal’ın, hakkı Huda’ya figanı Sivas
Sürmeli beylerin şehri şirazesi Sivas
Hangi fitnenin hülasasına edilir kıyas
Hüsnümüze hezeyan edenler utansın
Men o şehr-aşub, arif olan mı?
Kim bir canı ateşe atmış(sa) ..!
Şehr-i ayine fesat karıştıran.,
Narı Cehennem de..,
İlelebet kalsın.,
Şehriyar ki, der sen insan oğlu insansın.,
Şehriyye’nin nazarında tüm bütün beşer
Kabe gibi kutsal ve mübarek bir cansın.,
İlham, fesadın hasedine karşı şuurlansın
...,
Bil ki, izdihamın doğum yeri bu il değildir
Kibriti çakan, idüğü belirsiz menfur bir eldir
Sinsi terekkübün hüzne cereyan ettiği yerdir
“Men Dakka duka! ” diyemem.,
Yer benim yürek benim
Sıla, (Sivas) sevgi yeridir..,
...
30.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Siyah Lale.,
Isınmak için sığındığım.,
Hararetli nefesler ve kulağa hoş gelen sesler.,
Isınmak için bila-bedel koynunu açmıyor, o limanlar.,
Işığın gölgesinde gök yüzüne nispet eden kirmanlar.,
Baktım da., Büyümeye çalışan kundak kuzularını.,
Kökü berekete sarılmış birer göğüs besler..,
*
Isınmak için duvarlarına yaslandığım kale.,
Kollarını geremediği mücrimin vebaline ağlar.,
Tanınmıyor değil mi? Alaca karanlıkta siyah lale.,
Aruz gecelerinde düğün heceleri, eğlencedeyken sağlar.,
Ve sana ulaşmak çok zor değil., Kural dışı firarlarında.,
Beni anamdan emdiğim sütte ki, edep genleri bağlar..,
Silsilesi sökülüyor., Kalemimin ucundan dilime.,
Siyahın diğer tonlarıdır, gözlerimdeki inme.,
Lacivert, mor ve kurşuni, hepsi malzeme.,
Değer(se!) , Figüranı olduğumuz bu filme..,
*
Müjdeler, vuslattan önce.,
Hep hayalleri süsler, dost dosta gelmeden önce.,
Vahim şuur altı geçitlerini aşıp, yüreği öptüğümde.,
Tanıdın mı beni? , Hani ikimizi birlikte savurmuştu, O!
Mücellitçinin ellerinde ki, renklere donanmış dönence.,
Şiir gözlüydünüz siz! Kader ağınızı örmeden önce.,
Ve seni üryan gören bendim henüz hiç kimse.,
Sana dokunup, görmeden önce..,
*
Isınmak için.,
Itır kokulu eteklerine sarıldığımda.,
Kuzey cenahından vuran ayaz can ister.,
Kar kış ve don, bunlara dayanmaya kan ister.,
Sırtını Akdeniz alizelerine dayamış ece.,
Bana İrem’in ikliminden bir perde.,
Cemrelerin soluğunu üfler misin? ,
Muhabbete aç olduğum, bu gece..,
*
Yıkılacak şehrin üzerine uçtu ebabiller.,
Yığınla hıyaneti tepeleyip geçti azdırılmış filler.,
Göz beneklerine dua çiçekleriyle bağdaş kurmuş cinler.,
Dil, Ferhat’la Şirin’in aşkını söyledikçe, asumanda.,
Feleklerde saf tutmuş, melekler türkünü dinler.,
Acıyan yerlerime merhem, ağdalı sözler.,
Gönül bu, yüzüne bakmak ister ve.,
Bakarken arlanmayı özler..,
*
Isınıp hayat bulmak için çırpınışlarım.,
Bahar nümayişlerine sevdalıyım, bu mağrur bakış mı?
Çok değil, kırıntılarla beslenen, serçe yüreğinde kışlarım.,
Siz gönül kuşlarını unutmayınız! Demek, asi kalkış mı?
Yalnızlık bir kutsi teenni ta ki, yol sevgiliye varsın.,
Sevenler ıskalamaz! Kovanda bal doludur.,
Bir bilen! ., Gelsin kessin peteği.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İştahına bal alsın..,
…
13.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Siyah üzüm salkımında taneler,
Dün’dü.,
Padişahım sen çok yaşa
Naralar zılgıt çeker sokakları inletir
Bu gün teknoloji intikam hırsında
Makale, paslanmazın öyküsü..!
Bir açılışta bin kapanış!
Yağmurda ağlayan süs
İki dost.,
Siyah üzüm salkımında tane taneler
İkisi de bir birini ne çok sever
Ama şimdi küs..!
Aş veren hun’a ve emekleyerek gelen tekaüt
Ya pir ya zafir! yüzüme gel hiç olmazsa bir defa
Af buyur yanlışlık oldu! De ama hayatında bir defa
Uzat kurban olduğum! Uzat ta şu garibin elini bir tut
Ah! Kör olası., Yeni doğmuş bebek gibi emzik ister umut
Üzerine kükremiş, vadinin kurtları ve şimşek çakan bulutlar
Üç öğün tek lokma! Ya kaçacak olur veya
“Tevekkeltü Alallah! ” De ha diyebilirsen
Ha cesaret “beni adem” toparlan
Tek sefer de hepsini yut...,
Hülâgü Kırnata çalarken duluklar davul
Damla da du’mus kâkülden zurnaya akar
Durmuş Ferdane’ye yanık Zahir trene bakar!
Durmuşta Kızılırmak gibi Karadeniz’e akar
Erkenin de geçi var değimli Kamil?
Aslına her yürek sevgiye hamil!
Kimine su basar boğulur
Kimine ateş düşer
Yakar…
…
26.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Siz ve biz..,
İstikbal de.,
Nevri dönmüş, belli belirsiz hedefler.,
Renkler öyle çok ki, anası babası belirsiz.,
Hafif meşrep taife, mızıkaya eşlik ederken tef’ler.,
Bir çift latife uğruna mı koşuşturuyorduk.,
Ya da gülümser ‘merhaba canım! ’ için.,
Siz ve biz..,
*
Silik kalıyor gözlerin bu gün.,
Işığı küle dönmüş sanki, yarına bakarken.,
En ümitsiz vakitler de, Yalvarmıştık Allah’a.,
İstediği gibi, nur’u âmâ nın, körün.,
Versin diye hevenkleri, bize.,
O günler de makbul olmadı(mı?)
Şimdi daha çok isteyenlerdeniz.,
Sıra ihlallerindeyiz.,
Siz ve biz..,
*
Silik kalıyor özlemlerin.,
Şikayetler yakarışları gölgelerken.,
Her biri başıma siccin gelir sözlerin.,
Ebabiller ve yönünü Yemen’e dönen filler.,
Abdülmuttalip olasılığımız var(mı?) .,
Sanki, Ebrehe’nin yolunu süzer, fiiller.,
‘Hani benim develerim? ! ’
… diyecek, güya.,
Yüreksiz diller.,
Cesur(ca!) .,
Siz ve biz..,
*
Silik kalıyor.,
Geleceği şekillendirme hesapların.,
Kaviller oksijene doymamış, ham meyve gibi.,
Zehir saçarak dökülüyor, ufuklardan bir bir.,
Masum damakları öldüre dursun bulaşık kapların.,
Sana sessiz kaldım! Öfkeni zarar bilerek.,
Dostum diye sırıttın yüzüme gülerek.,
Elin gücün yeter mi, ey zallam?
Cehennemden ateş at üzerime, kürek kürek.,
Sana (bir kez!) merhaba dedi diye, yansın.,
Bu korkak! bedbaht yürek.,
Kıyamete çeyrek kala.,
Her şey normal gibi.,
Koyun koyunayız.,
Siz ve biz…
…
29.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sizinki si çok satıyor.,
Sizinki si çok satıyor.,
Yalnızlığın belini kırmış minci serzenişler
“Şaraba ekmek batırarak.,” Afaki nutuk atıyor!
Bir yalınızın senfonisi “Mozart’ın konçertosunu! ” işler
Onlarca enstrüman yüzlerce yıl sonra düşünceye renk katıyor
*
Dinleyenler mest olmuş., Dudaklara bastırır dişler
Akıl ve estetik koyun koyuna yatıyor..,
Hangi mucit alkışlar arasında yutkundu.,
Hangi filozof hayatta iken hayallerine yurt kurdu.,
Hangi masalcı o, hikayelerdeki Zümrüdü Anka’yı vurdu
Tarihe bak! Gerçeklerin ardında hep O..!
“Bir yalnızlar! ” Dimdik durdu..,
*
Kalem ele alınır..!
Kalbin hükmü ne ise yazsın diye.,
Diline alan sürter hoşa, avare dil azsın diye
Sevginin bedeli ancak ve ancak sevgidir ancak
Dost dediğin sana, Hakkı etmeli hediye
Ey insanlığın erdeminden dem vuranlar!
Bir yalnız yürekte adalet çağrışımı var!
Her şey beleş, Fukara sofrasında.,
İftara kalmaz mıydınız..?
…
20.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sofistike tıraş.,
Farkında lığın yüzünde hayasız maske.,
Fal bakan gözlerde seyyah hayali sükse.,
Sadakatin sembolü salt bir metal yüzükse.,
Ve adaletin vefa zemini madem ki, mülkse.,
Neden kan damlar kalpten, üzüldüğünde.,
Neden gemiler batar, su süzüldüğünde.,
Nefesler gül kokacakken düğünde.,
Onca masum katledilir bir günde.,
Emanet gasp edilmişse geriye döndüğünde.,
Nesli çoğaltacak ol, fitne şaha kalkar sen öldüğünde.,
Sevgi saygı ve dostluklar., Hepsi anlık.,
Okun hedefi delip geçtiği, et kokulu aşklar.,
Onca terlemeler, salyalı sülük sanallık.,
Bu keşmekeş ve yapay analık.,
Ne bu., Yaşamak mı..?
Desinler için..,
*
Sükuti hayalde hinlik can çekişir.,
Sinsiliğin batınında hile vücut bulur pekişir.,
Haybeden alınan şeker ve çalınan suyla yapılan şir.,
Umuma hakkı huzurunu müjdeleyen gayretkeş Beşir.,
Helalden bihaber, sürekli haram nemalanır yer.,
Ve yaşadığı hayata bu benim hak dinimdir der.,
Hak edilenin elinden alınan muhkem köşeler.,
Hakkı batıl sayar Polat, palazlanır şer.,
Takma tavırlara müdavim hamil beden.,
İnsanlığı amacından saptıran neden.,
Çalıştıkça vicdanından soyunan baş.,
Lakaytlık samimiyete alaylı sırnaş.,
Gül ağla hepsi salt şekilden ibaret.,
Bol keseden at imkansızı vaat et.,
Kız mı oğlan mı, şu belirsiz surat.,
Cinsiyet krizinde bocalar murat.,
Sakal bıyık ve sofistike tıraş.,
Ne bu.., Adam olmak mı? ,
Desinler için..,
*
Nevri gülbahardan ıtır çalmış.,
Nükte orta çağ karanlığından miras kalmış.,
Müebbet hürriyeti yaşar masum hapishanelerde,
Mazlumun feryadı göklerde gezer, adalet nerde..?
Gerçeği mugalatadır diye gömdüklerinden beri.,
İnsanlık özlüyor, gözlüyor Fatih’i İskender’i.,
Dün uşgur du bu gün tuttuğu kemeri.,
Düşmesin diye don! Bel sıkan elleri.,
Öpeceğim ama nerde., Allah aşkına?
Nerdeyse görünse de şu şaşkına.,
İntizar etsem ki, o ari bakışına.,
Hayran olsam., Hakka kalkışına.,
Yaşamak bundan gayrıysa verme istemem.,
Yaşa kuru kuruya yaş, demedim diyemem.,
Yüreksiz seğirtmelerin olduğu Dünyada.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yalancı serzenişler, riyakarlık pek moda.,
Ne bu.., Aşka dolmak mı..?
Sahte mevsimler için..,
…
24.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Son ümidim.,
Onulmaz dertlerin melanetinde.,
İhanete düşmüş inlemekteyim.,
Son ümidim Hakkın kerametinde.,
Haber için göğü dinlemekteyim..,
*
Müruru zamandan alacağım var.,
Bir gönül e paşa olacağım var.,
Vade yetesiye kalacağım var.,
Saray sultanını bilmemekteyim..,
*
Kaç baharı yaza devşirdi ömür.,
Kaç güzeli gördü gözleri kömür.,
Kaşları kaleme vurulur ölür.,
Kara sevdalara gülmemekteyim..,
*
Kazın ayağına hesabım yetmez.,
Kırılmış bir kalbi naz tamir etmez.,
Suyu bulayana isyan kar etmez.,
Akan göz yaşını silmemekteyim..,
*
Mehsani aşktır bu ağırdan alır.,
Sevaptan payını dağıtan alır.,
Yakındır sabahın ufku tan alır.,
Destinde ezanı dinlemekteyim..,
…
12.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Soramam küskünüz!
İki gönül dar ağacında.,
Bize de dargınlık yakıştı(mı?)
Esbabı zül eyledim, sayısı belirsiz
Yinede küskünüz, kalp huzura taştı mı?
Muallakta, ayağı yere basmayan sevdalar
Sevgiliden sitem, can yakar yürek dağlar
Türkülerde hasret kokar burama buram
“Yüce dağ başında bir gelin ağlar..! ”
Ağlarda, a benim canım cananım
Gelmez ki, bir daha bu çağlar..,
*
Soramam., Şimdilerde sıkı fıkı küskünüz!
Amenna., Derdiniz niçin küfre düştünüz?
İnsan çokluğunda ruh aç! Dosta düşkünüz
Öyleyse gerçek değil hayallerde büstsünüz
Siz gönüllerde bahçe, çiçek dolu süssünüz!
*
İki gören dört göz, biri gözetemezse
İki gözün hakkını doğru özetlemezse
Ölümü sözleyen öz, ölürüm der ölmezse
Dönüp Hakka baksın, meğerki göremezse
Sormam., Üzülürüm hakkı söyleyemezse..,
*
Şimdi sonsuz bir yolun tam çatal ağzındayım
Ya o beni hazmeder ya ben dost boğazındayım
Yakışmayan dargınlık! Teller bitti sazdayım
Selam verdim almadı! İnanmaz mısın dayım
Eşiğe koyana sor., Koydum! . Derse ordayım
…
25.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sormayacağım.,
Yazmayacağım., Bel ki, bir daha.,
Yaklaştıkça yakını uzak eden aşkın.,
Esiri olmaya hazır değilimdir, henüz.,
Beklide çoğaldıkça bendini boğuyor bu taşkın.,
Yarınki umutların içinde, ille de sen yoksun diye.,
Işıklarını toplayıp, üzerime dik düşürmez Venüs.,
Kararlar, uzaklığın anaforunda, hüzne kıvrılır.,
Kaldırılamayacak kadar ağırlaşınca özlem.,
Secdelere kapanır., Yönelir Allaha.,
Kristalleşir sevda., Gönül kırılır.,
Sormadım, sormayacağım.,
Uzun ayrılıklara sebep! .,
Mazeretin ne? ., Diye..,
*
Yazmayacağım.,
Sesim, nefesinle barışıp.,
Tebessümün bana geri dönmedikçe.,
Yarım kalsın bu aşk! Yürümesin, yürümez.,
Aradaki muhabbet kemiriciler, kahrolup ölmedikçe.,
Güneşe gideceğim! Yaksın kavursun, nedeni.,
Vazgeçmeyeceğim ta ki, Nemrutun.,
Ateş çemberinin de, İbrahim’in.,
Gülşen’ini görmedikçe..,
…
08.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Soru şu; Biz kimiz? !
Refah sathı mayilinde yüzerken gemimiz
Yolcuyuz bir hengame içerisinde siz biz hepimiz
Hedefe kilitleniriz zirveye ulaşmaktır tek derdimiz
Sonra ana karalarda yaşam yükümüz hep’imiz hiç’imiz
Bir dağa tırmanma meramıyla birbirimize girginiz
Dağın etrafındakiler uzaylı değil yine biziz
Gözler tepede kimimiz havada kimimiz yerde
Sanki hayat yoktur değilse başka yerde
Soru şu; Biz kimiz? !
Kıyamet teorileri.,
Galiba gerçek oluyor!
Din’ler ve vaat edilen uhrevi dilimler
Din dışı siyaset ve tanrı tanımaz bilimler
Gel gör ki; Hala huzur vermemiş müspet ilimler
Şu mide bulandıran bilim kurgu filmler
İnsanlar kendi kazdıkları çukurlarda
Dünya’ya hükmeden fizik ötesi birimler(mi!)
Anlaşılan akıl ve öğreti
Ya eteğe ya cüzdana hitap etmeli
Yoksa sizi bizi kim dinler? !
İfadelerde şehvet
İlişkilerde servet ve iltimas
İltifatlar hakeza hilafı hakikat olmalı
İşkencelere duyarsız vicdanlar
Çağdaş medeniyetin imalatı
Çağın efendisi pompalıyor!
Hiç durmadan çalış..,
Az kazan çok tüket..!
… ve çabuk öl.,
Batan geminin malları
(Hiç merak etme!)
Uyanık kaptana kalıyor
…
16.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Söyle matemler sussun,
Sıralı güzellikleri sepetlere koyarak
Sıkılan cana esenlik versin diye destele
Sırrına varılmadık saadetlere doyarak
Sığındığın yüreği tut, gel şarkılar bestele
*
Yaz gecelerine hürmet, hasretine boyandım
Sınırları aştım çoktan, kapılara dayandım
Sanılardan umut kestim, yanaklarda uyandım
Söyle matemler sussun, yar yüzüme es hele
Mehmet Sani Özel
05.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Söz! ..
Söz! ..
Yerine düştüğün de, değerini bulur
Bir bütünün eksik parçası gibi.,
Cuk, diye yerine oturur..,
Sağlam iradeyi mesken tutar, kurulur
Söz sahibine aittir! Ona vurulur.,
Bir (bilen) vefalı dostun.,
Yüreğinde yürür sürur.,
Işık olur., O Nur..,
*
Söz adam ister, ayakları sabit
Söz sır katibine aşık bir âbit.,
Söz var, sırça saraylarda başı boş it(!)
Söz var, bin yıl yaşa aşkla peşinden git
Dövünen söven dil, ahde vefa etmez, bil
Söz can acıtır ama kan akıtırsa.,
Bekleme, onu hafızadan sil..,
*
Hayat her safhada cesaret ve feragat ister
Mert olan Hakkı tutar ki, ille de adalet der
Merdan, vuslat için döker onca kan ter
Kahramanlığın tadını merak eden fer
Dürüst ol ve bir yiğide.,
Riyasız gönül ver..,
…
13.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Su tadı.,
Su tadı.,
Damakta tav bulur.,
Susuzluk dimağı sarmışsa.,
İçilen şanına yakışır bir ad bulur.,
Çıkarsız yürür hücrelere., Özlem.,
Önemse, gözlerde beliriveren birkaç damla nem.,
Hasret yollarında kayda alınmış acı tatlı hatıralar.,
Ve insanın çilesini ifade eden, ödenemeyen faturalar.,
Sevmek ucuz değil ki, Be can..,
Bedeli var! Güne mehtaba meftun olmanın.,
Şimdi, sağ elini yüreğine koymuşken., Sen..,
Diye biliyorsan; Çıkarsız seviyorum., Ben..,
Allah şahittir..! Gönül defterine.,
Kırk yıldır kalkmamış harmanın.,
Danesi başakta, Yusuf’un öğüdündeki gibi.,
Kıtlık zamanını bekler sanki zavallı zibidi..,
Ya halkalar hasada bolluk bereket verecek.,
Veya, tutmayan hesabın hüsranını görecek.,
Aşk bu..,
Maşuk yaraya tuz basar.,
Kanatarak sever o ef’al i.,
Yürek kavislerinde çetelesi uzun uzadıya hasar.,
Sevgiliden esintilere en deli zaman, cezbe hali.,
Ve kan tadı ağızda, kaçak coşkuların yansıması.,
Bu, kalbi avuçlarına düşmüş bir aşkın son sırası.,
…, Sahi siz hiç sevmiş miydiniz..?
…
19.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sudaki yansımalar.,
Haziran dudaklarda okunduğunda.,
Sudaki yansımlar da dolunay raks eder.,
İçilen mayiler reyyan, bir başkadır serinlik.,
Gök gürültüleri ve yıldırımlar, keyfe keder..,
Kubbenin altında hayat memat.,
İstifi bozulmayan bir umutla yaşamak.,
Sevinç ve hüzün uçucuna, yaşayabilmek sanat.,
İçi boş dünyanın dışı renk alır, cisim okunduğunda.,
Sudaki yansımalarda, reyhan ruhuma dokunduğunda.,
Bir tutam kimyon olsaydım keşke., Vefada ahesteyim.,
Üfür, üfle darmadağın olsun, cansız kalsın keşmekeşim.,
Okursan ağzında sakız olur, akordu bozuk bir besteyim.,
Çek elini, mülteci yalnızlığım., Çek elini kutlu aydan.,
Gözlerinle okşa hedefi önce., Ok çıkmadan yaydan.,
Aptal aşık şikarda., Muhabbeti zayi eder.,
Zemin toprak, yıldırımlar ve şimşek.,
Söyle bana ne eder? ! .,
Haziran, meyve sürdü budaklara.,
Sudaki yansımlar umut aşılar hasbelkader.,
İç aksiseda tutar, gönül sevgide halsiz fukara.,
Bir bilinmezin girdabında deniz bitti! Denir bu kadar.,
Ayakların altından kayıyor sanıldığında., Anakara.,
Akılla barışık olan için; Yeşil vadi müzakere.,
Kin tutmaz kalem, hoş görür tabiatı gereği.,
Özleniyorsa seviliyordur, ne şüphe!
Aşk el emeği göz nuru.,
Düşünüyorum ve hissediyorum.,
Evet, özlüyorum imanı kavi şuurunu.,
Hem (biliyor musun?) elinde çok olan,
Elinden bir şey gelmeyenin edeceğini eder.,
Eli bol gönül erine, yan göz bakanlar ya onlar! .,
Vaktin ne olduğunu bilmeyenler., Deli der.,
Gök gürültüleri, yıldırımlar ve şimşek.,
Söyler misin, topraktan olana.,
Toprak ne eder? ! .,
…
23.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sudan bahaneler yuttuk,
Görülen her darbenin ardından
Ilıman iklimleri kurdun içselliklerimde
He demekle ikmal edilmiyor işven, ey Nihan
Tebessümlere hayat vermekti amacım, kemliklerinde
*
Ferimde ince işlenmiş sim sürahinin izi
Sil baştan canlandırmak kolay mı, aşkı gizi
Bilmeden mi oldu bittilere peşkeş çekersin bizi
Önce kanat, sonra onarmaya çalış kalbimizi
*
Sırıtıyor.,
Yıllara veremeyip de aylara koyduğun kutluk
Sözlerin, nankör namludaki masum tutukluk
Savunma sömürüdür, beyhude edebiyat ve nutuk
Sen ürettikçe biz, sudan bahaneler yuttuk
*
Ne afiyet ama bizdeki.,
Atıp tutup konuşuldukça, iştahla sustuk
İmansıza dikkat çektikte, havaya fırladın
Çigan’dan firar edince Nigar, ne demişsek puştluk
Belki de sen fitnenin hiç hatırını kırmadın
Boş yere heva’yı nefsimizle mi konuştuk
Demediğin kalmışsa her kime..,
..de gayrı, dinlemek için sustuk.,
...
Mehmet Sani Özel
30.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sur dibi manialarında.,
Sur dibi manialarında.,
Ufukta gözüme gelir bir çatal höyük.,
Masum bakışlarda kalmış, onca yetilerim.,
Hiçbir şey değil, içime sığdıramadığım.,
Dost, senin yüreğin ne kadar büyük..,
Lafazanın cenderesinde kaldığımda.,
Yadıma düştü, dudak kıvrımların.,
Orada öylece durur, siluetin.,
Şimdi rayihana muştum ben..,
Süzülüp, arşa uzanan bakışlarına.,
Takılı kaldı, agop azadeliğim.,
Ver yansın! Ateşine bu yürek.,
Yansın, aşkı uğruna kazma kürek.,
Nerde cesaret., Hanidir cüret..!
Bir buselik lütfünle, gönül.,
Misli meramı üret..,
Sur dibi manialarında.,
Su kuyusuna da, alil avazım.,
Şu naz’ım, asenanın pençesinde.,
Liflenmiş, okunmaz alın yazım..,
Şimdi esrarına gizdim, duldalandım.,
Dualar zarfsız gider, art arda..,
… ulaşacağına inandım…
***
05.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sur Name
Hainlik varsa iltifatlarda
Affetmem., Billahi affetmem.,
Yırtık koynek sırtımda ateşten gömlek
Giymek soyunmaktan bin beter aşk bumu?
Yollar hep yokuşta yokuş ki, varmak yok oluş,
Koş koştukça emek ter hepsi boş, tıpkı ölmek gibi
Kaç kez güzel dedinse ağrılarıma ve ağırlarıma
Ki, ağırlığından kaldırmadıklarıma..,
İçimde ukdesin tebessümlerin ayin okurken
Kal sağlıcakla demek yürek atışlarımın ritminde
Lahuti bir eldi ellerimi tutan şimdi yerinde yeller
Sarılacak olsam ya,kollarım kimde?
Gel..,
Tekin olmayan zaman dilimlerinde
Gel ki yine cansızlığa varsın olsun varlığın
Olanca gayret ve hüsnüniyetli vakarım lağvolur
Hiç belli olmaz belki de bendeki seni benimle birlikte
Tutar ateşe veririm, kararırsa gözüm yakarım..,
Met cezirler bu iklimde olağan kış baharla sarmaş dolaş
Yakınlara kar düşmüş olmalı, hislerimin teni üşür aniden
Hatırıma döş vurdu hem Şehriyar
Kalbim buz keser ansızın..,
Ben seçmedim!
Şu olsun diye muhibbi
Sana saadetler boylu boyunca yürürken
Bende suhulet en ala mekan tarih kokan sur dibi
Nasibim fener ışığında kisranın hayallerini kurmak
Islak zemin kuru havasıyla yoksunluk üzerime abanır
Düşler devri alem eder saniyede ışık hızına döner
Tahrip olmuş şehirde vuslat yeri yine surlar
Yine bir duvar dibi..,
İnce kara yalvarışlarım cılız
Kara kurunun karartısında takılır kalır
Bir can’dı benimkisi, sahip çıkan olmayınca
Kim bilir kim çıkar da bir acil vakaya emanet alır
Aşk’ın mevsimi bahar buhar tüttürür havaya ortaca
Sevda tepelerinde henüz erimemiş serinlik kar var
Senin içinde olduğun asude feveran devran
Benim içimden yolu geçen o koca evren
Tesadüflerine tevafuk edesi gelir
Koynumda büyütüp besledim
Sana vermek istediğim
Hediyem, nar var..,
Makamlar yarsiz çakal yatağı
Makamlar yere düşmüş ayaklar altında
Efsanelerde öksüz yetim kalmış hünkar otağı
Doymadım sanki gözüm kalır üzümde salkımda
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bilirim hilekarı bütün tuzaklar tek tek aklımda
Nefise sana hiç güvenmedim ki, aç olsam da
Sanki her güzellik önümde bir şehvet ağ’ı
Hainlik edenlere ödül som altın buzağı
İster misin bağrında eşkıya besleyen dağı
Bu ne mehil, bu ne sağ sabır
Bir kara habere bir günde
Saç sakal ağarmaz mı? !
Ya sabır..,
İstirhamım olur iffetin vefasından
İstediğim ten değil hele kefen hiç değil
Bedel istemesin vatan için mukadder cefasından
Akılda çaresizliğim rengarenk mantık hattında
Düşmüş babayiğitler şehit ki, aziz yurt sathında
Allah için atan yürekler hepsi tek bir batında
Sadece ve sade bir buse kondurmak için
Uzat dudaklarını uzan zülüflerini dök
Merhamet ki, mehtaplı gecede
Ne olur nefeslerinle
Ruhuma eğil..,
…
04.06.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sus.!
Sus.!
Sus ta bu dem de.,
Yanaklarımdaki buselerin üşüsün.,
Sus ki, seherden çöle nükseden gamzeler
Susuzluğumun havuzuna rahmet.,
Hayat damlaları düşsün..,
*
Şu kör kuyuda, bir lahuti el var
Birbiri ardınca şimşekler çakar
Derin yerlerde çakıl taşıyım
Üzerimden sular seller akar
Birde kulağımda ismin.,
Ne hoş esintiler var..!
*
Sus ey ağır kışlarım habercisi bahar
Görmez misin benim dağlarımda buzullar
Başı dumanlı zirvelerde öbek öbek karlar var
Çığ altında inlerken sevdiğine koşan kullar
İninde inzivada bekleyedursun o vakar
Hangi çığlıkta sevinç, hangisinde umut
Musa Hızır’la seferi okuyorken kunut
Gel de düşünme çık insanlıktan unut
Ve başında bir kavmi helak eden kara bulut
Ve barışık ol nefsinle iste, istediğin eli tut.,
Mahşere varmadan ey vefasız!
Vuslatı ve beni unut..,
…
28.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Susma hakkımı kullanıyorum! ..
Susma hakkımı kullanıyorum! ..
Sende kullan, dargınlığın taklidini yapalım
Takla atıp sevinsin bütün mutsuzluklar
Sarılıp, darağacını sevgiye umut yapalım
Sakla, yüreğinin yanan yüzünün kimse görmesin
Sana, kim bu serseri diye sorsunlar.,
Solgunluğu hicabınla sarabilir misin?
Ay’a dönüp; Neden..,
Güneş gibi doğmadın diye sorabilir misin?
Sen kapıya koyduğunun yerinde olabilir misin?
Sen hem çeşme olup hem kaba dolabilir misin?
Sen gülüm! Benim için cennette olabilir misin?
Susma hakkımı kullanıyorum! ..,
Mahşere randevu istemesin kimse
Bir rüzgar alınganıyım ki, devrilirim dokunsa fiske
Dileklerim yüz akından mahrum, ey yar
Dilinden ok at, at bende hala çıkmadık can var
Susma hakkımı kullanıyorum.,
Suları ot bitmedik çoraklara akıt, sal.,
Belki bir mucize olur! ..
Bire bin huzur al…
Mehmet Sani Özel
07.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sürgünde aşk! ..
Sürgünde aşk! ..
Sükutu hayalde bir münadi eflatunu çağırır
Sürat kabzımalın kesesinde dost, taş yerinde ağırdır
Meyveler göze hoş, gönül loş, izdihamda yaşar nafile
Mercana yakuta gel koş, derdinden ağlar oldu gayrı nargile
Nadiye hayata küstü, sitem dost sandıklara
Narına yandığım yürek, nerdesin yüzüm kapkara
Nasibim bir huysuz atın semerinde takılı kaldı
Nazarın.., Vallahi yüreğime çakıldı kaldı
*
Çağırma beni, çalakaşık kazanların başına
Bin defa, milyon defa kurbanım toprağına taşına
Her yanında, köşesinde bucağında sen çıkarsın karşıma
Sevdiceğim seveceğim, bakmadan hiç türbülansın yaşına
Sekaret aldı gibi hakikati cenderesine
Sevgi kırmızı gül koymuş, mücahidin penceresine
Şimdi gözlerim yaşardı, dersem inanır mısın?
Dünya toz duman oldu gözümde, herci mercicesine
*
Kalbini hüsrana kur..,
Sirkate vur! Hainlik acıya nümayiş edip inlesin.,
Hasseyi neyden üfle, üfle ne olur cümle alem dinlesin
Emdesin el değmeyen pek mübarek, muazzam bir yerdesin
Harama bakmaya kalkan gözlerime, koruyucu perdesin
Sürgünde Aşk! .. Yaşarım.,
Ya ben gurbetim, ya sen sıla değilsin
Ya mağrur! Söyler misin...
Sen nerdesin?
...,
Mehmet Sani Özel
26.06.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Süt beyazı sevdim ben,
Nedendir hep durmuşta, alem sana bakıyor
Denizin dudakları, ne görmüşse saklıyor
Nevruz avuçlarımda, saçlarına takmıyor
Gurbeti sevmiş gönül, kalk desem de kalkmıyor
*
Kadir Mevla’m tut kaldır, ya bu elden al beni
Yağmura koy suya kat, okyanusa sal beni
Süt beyazı sevdim ben, Muhabbete çal beni
Bağ değil bostan değil, dost eline sal beni.,
*
Kaybolan mutluluklar, imgelerde var sandım
Hata ettim sevgilim, çünkü sana inandım
Kucağında çiçekler, benim içindir sandım
Seni ateşe attım, küllerinde ben yandım
*
Kadir Mevla’m tut kaldır, ya bu elden al beni
Yağmura koy suya kat, okyanusa sal beni
Süt beyazı sevdim ben, Muhabbete çal beni
Bağ değil bostan değil, dost eline sal beni.,
***
04.04.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şadıman
Şadıman gönül, yüksünür gördüklerinden
Yarınlar sancılanır, akşam eve dönüşlerinde
Terini okşadıkça, veda rüzgarları ılık yerinden
Sırıtır tebessümler., Riyakar görünüşlerinde
*
Bu gece yine; Sefa sokaktan on dördü izledim
Ay çok hoş latife, sanki daha önce görmedim(mi?)
Işığın esrarında korku, a canım! , Kendimi gizledim.,
Aşk’ı zinhar eden ziya, nur parlıyordu ön dişlerinde
*
Acı sevincin kucağında., Firak yürek salatası
Yürüdükçe zaman, takılır boynuna kader halkası
Gözümde değil, aç biçarelerle, müsemmanın kalçası
Ay bir sanat harikası., İrfan vefa dönüşlerinde
…
24.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şair,
Şair (şiir yazan) yazmayı iki ihtimalde bırakır, bence.,
aAklı başından yiter, yazma yeteneğini bir sebeple kayıp eder.,
bEmri Hak (ölüm) vaki olur.,
Şiir, duygu ve düşünce yoğunluğunu kaleme almaktan başka amaçlar için yazılıyorsa
onun için değerlendirme yapmayı bile kendime zahmet sayarım. Temiz saf duygularla,
asaletini bozmadan yazılan her şiire şiir derim. Kimin şair kimin şair olmadığına karar
vermek benim işim olamaz..,
Ayın doğuşunu 1000 kişiye yorumlatacak olursak neticede 1000 tane farklı ve bir
birinden güzel, güzide manzumeler ortaya çıkar. Yazılan kadar yazılanı algılamak ta bir
nevi şairliktir. Burada 1000 yorum on bin, yüz bin hatta milyon veya milyarları bulur..,
Gülün kokusunu tarif ettirmeye kalkacak olursak, ne kadar farklı beyitlerin dizildiğini
görürüz. Her yazar bilgi, birikim ve düşünce derinliğine kıyasla algılamalarını
şekillendirir. Reklam, beğenilme arzusu ve yarışmak için yazılmayan her türlü
değerlendirme ve yoruma saygım, içinde estetiğin umdeleri olan her tür manzumeye de
hem saygım hem de sevgim vardır..,
Bunlardan alarak; Şairlik çileye talip olmak gibidir (bence) ., Elbette konforlu bir
ortamda yazılanla, eziyet ve cefadan müessir yazılanlar arasında dağlar kadar fark
vardır., Bir işin en güzeli, o işin tabiatını ve terbiyesini bozmadan yapılanıdır. Mey ve
meyhane, aşk ve meşk ve saire şiirleri ile fakrı zaruret şiirleri arasındaki farkı varın siz
istediğiniz efeye koyuverin.,
Bizler, (şiir yazanlar) şair ve yazar olmak uğruna bir birimizi kırıp tepeleyerek,
safiyetimizi bozup, desinler için hareket ve üretim yaptığımız müddetçe bu işin
çöplüğünde kalmaya mahkumuz., Etik, ahlakı ve estetiği olmayan hiçbir uğraşı
gönüllere ahenk sunmaz.., Siz bakmayın, ardında onlarca yorum ve alkış bırakan
dizinlere., Muhtevası veya müellifi cinsellik kokan (sözüm ona.,) eserler şakşakçıların
gözdesi oluyor diye sakın kıskananlardan olup tabiatımızı bozmayalım.
Asıl şairlik, (yukarıda işaret ettiğim gibi!) çileye talip olmak, gariplik, mahzunluk,
hüzün ve hazan olup bütün bu boyutlarda erdemi işaret edebilme olgunluğudur..,
Geçmişe bakar mısınız; O mümtaz ve muteber şahsiyetler, meşhur şairlerimiz
ömürlerinin en güzel ve verimli çağlarını sürgünlerde veya mahpus damlarında
geçirmişler! ..
Ne dersiniz, şair olmaya talip olmak isteyen var mı? ...
Sayı ve sevgilerimle..,
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şairi meçhul.,
Ervah mahşeri arbede de iken mirim.,
Kuytuda bir açık kapıya apansız girdim.,
Şairi meçhul diye kayda konan şu şiirim.,
Askıda kaldı, ısındığım yüreğe girdim..,
*
Siz, Sidre-tül münteha sınırlarında.,
Hesapsız aşka soyunan filiz miydiniz? ,
Buhrana duçar ruhlara, Gülriz miydiniz? ,
Ve şu kaftanı, mabede ne vakit giydirdiniz? ,
Hangi nakkaş betimlerde figürlerinizi okur? ,
Hangi masura bütün renkleri desenler dokur? ,
Gardiyanlara söyleyiniz! Sahrada gezmeye geldim.,
Dermansız bir derde şifa, badem ezmeye geldim.,
Sabrımı sulayan., Yağmur dolu bulutlardan.,
Ve sürekli aşkı terennüm eden utlardan.,
Pey alıp, hazzı sezmeye geldim..,
*
Ah! O hatıralara düşen lekeler.,
Şems-i leyalin doruğuna, kurulmuş Mehveş.,
İhtişamı tarumar eder de, gâmı hüznü kekeler.,
İlhamın insicamında Dilruba, kalp atışlarında keşmekeş.,
Kuyusunda duranda, gusn’un alazı yüzüme bürran.,
Közüne varmadan erir, yürek yangın püryan.,
Süha da ışık huzmeleri, nar harı işaret eder.,
Duha da “Vuzuh ve beyan(ı) .,” beşaret eder.,
Kelemiler ki, bekr-i bozulmamış âyan.,
Felaha az kaldı, ey ehli nayban..,
*
Güzergahı gezgin etraflı tin.,
Çekimsiz meyillerle, çuhaya dolan kim? ,
Gülru bu, hoş sedaya saçılır yaprak açar.,
Güna gün bile bahusus nurundan dûçar.,
Susmayın, zuladan Burak’a binmelerime.,
Göz koyun söz edin., Nahak inmelerime.,
Kutup seferine gül teni davet edersem.,
Bayramdır o an., Destini dolduruver sem.,
Veçhine bakmaya, bir yudum takatim olmaz.,
Yalan söylemeye mecalim, hakikatim olmaz.,
Hadi gel! Zaman tünelinde biz sarkıt taşı olalım.,
Zuhuratı gördükçe eğlenelim, sarhoş şaşı olalım.,
Biçareye su., Dervişe hu! , Vefasıza şu bu olalım.,
Ve Allah diyen her zerreye boşaldıkça dolalım.,
Doğru yolda eğrinin rotasını., Sezersin belki.,
“Yeniden Besmele çekeceğim! ” doğrulup gel ki..,
*
Sen misin yangınımı besleyen Süveyda? ,
Halbuki tahayyüllerimde narin olan Rüveyda.,
Sesinde yaralı gül taşıyan o mübarek Şüheda.,
Bir şems-i gurupta., Allah’ı şahit tutar da.,
Şayanı hakikattir, o kutlu veda ve heda..,
…
www.antoloji.com - kültür ve sanat
13.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şamgah.,
Eyvanlar hicabını arar usunda.,
İclal den kalan izler ağlar susun da.,
Üftadeyim hafıza bulanır şamgah.,
Üstadım ne kusur ettik! Af ola.,
Aczine umudu sağar penah..,
*
Üşüdük! dildeki ayazdan.,
Isınmağa yürekteki yazdan.,
Yeltendik, yol alamadık nazdan.,
Yakarışlar yüz bulamayınca hazdan.,
Yüzümüz yerde, gayrı feleğin kader.,
Varsa kini daha edeceğini eder.,
Üftan hafıza bulanır şamgah.,
Ustam ne ettikse af ola.,
Naçar umudu sağar penah..,
*
Nevbahar da başını kaldırdı biber.,
Şahende mesrur, kaşını aldırdı dilber.,
Gerd-âlud nevber., “Ben kimim? ” bil der.,
Ah! seni göz değil acına yanan dil der.,
Üftadeyim kusura kalma şamgah.,
Sustuk, sürçülisan ettikse af ola.,
Aczine umudu sağar penah..,
…
22.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şan ve şeref.,
Sizce.,
Hiç göremeyeceğiniz birini.,
Düşünmenin önemi ve yararı var mı? ..
Cevabınız her ne ise siz o kadar.,
Vaki bir gerçeksiniz..,
*
Bir şeye sahip olmak için, ilk önce.,
Düşünce yetisine sahip olmak esastır.,
Sonra, düşünce ile düşünülen arasında.,
Mesafe, afaki zaman düsturu, yol yordam.,
Azim gayret ve dikkatle kat edilirse eğer.,
Düşünce vefa bulmuş olacaktır..,
*
Kısa ve kestirme yolları kullananlar.,
Kaderi hazmetmekte bir hayli zorlanırlar.,
Hedefe rekabet kurallarına uyarak yürüyenler.,
Varmasalar bile arkalarında şan ve şeref koyarlar.,
Zafer, her zaman armağanı kucaklayanların değil.,
Düşünen ve o hedefleri koyan beynindir..,
*
Sevmek, sevilene sahip olmak değil.,
Seven bir yüreğe, cesaret ve feragate.,
Merhamet ülfet ve sabır gibi ulvi duygulara.,
Hisseden hassas bir kalp ve titreten cenap.,
İcabında., Uğrunda feda olsun bu can..!
Ederi, bir pul kadar hayat ve memat.,
…, Diyebilecek düşüncedir…,
…
03.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şato Büryan!
Mazoşist Frenk kuruntuları
Fikri sabit metafor hezeyanlarında
Meşru sayacakmışım fuhuş u ve kumarı
Yürümem gereken yollarda cam kırıntıları
Ellerim kan! Yüzüme baktıkça “Şato Büryan! ”
“Bonjour Mösyö., How are you mister İvan? .”
(Diyecekmişim.,) Uyan, 215 okkayı aparan Seyit Han.!
Bumuydu bre sinsi düşman..! Bin yıldır, yatıp kalkıp.,
Ağzının seliyle döşünü ıslatan., Gördüğün rüyan.?
Teenni var yinede tik düşmüş asabiyetlerimde
Yoksa bilirim sana lazım., “Osmanlı şamarı! ”
Rabbim ilahi operasyonla açacak olsun.,
Kalbe giden tıkanmış birkaç damarı..,
Sen o zaman gör nasıl nefes alır denizde yosun
O zaman., Zulüm gırtlağına kadar balçıkta olsun
Hakka tapan şu şanlı milletin hakkı istiklal olsun
İlahi…, Aziz şehitlerimin hürmetine ne olur..,
“Nasrun minallahi.,! ” Ayeti celilesi nin..,
Hikmeti kabil ve şayanı hakikat olsun..,
…
19.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şehir gecelerinden, kesit..,
Şehir gecelerinden, kesit..,
Yüzlerce pencereden, inen ışık.,
Yüzüme, nankörlük vuruyor.,
Hangi zerreme nüksettinse.,
Al, ne alacaksan ve..,
Diyorum ki, artık dışarı çık!
*
Çıra yanışlarında küskün yalvarışlar.,
Gül bahçesindeydi, lalezar oynayışlar.,
Dalıp giden kör bakışlar, sana değil..,
Dönüşü olmayan gidişinle, gittin.,
Yanlıştın, anlaşıldığında bittin..,
**
Şehir gecelerinde..,
Binlerce bacadan işittim..,
Dumanlı havalar, seni soruyor..,
Hangi zerremde saklısın.,
Bu yürek, Sana artık..,
Olur mu, yurt…?
***
Mehmet Sani Özel
27.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şehvet akordiyon zikzaklarında
Sürgün serüvenleri şar.,
Kahramanlık ideallerinde.,
İklim bahar ritüellerinde coşar.,
Yer mavi hülasayı hazmedemezken.,
Gece heyecanlı bir nefes gibi, titrer ellerinde
Irmaksı sanılar dolanır, hatıra ormanlarında.,
Bir tutam sevgi., Saklanmış gece yarılarına da,
Bar tutmuş., Uyur gövdeyle kabuk arasında.,
Kırkambarda isyankar naralar, can havliyle
İliklerine kar dolmuş., Mahruti heyhattın.,
Tüm betimler rahvana., Sırtında gider.,
Okşanırken, gem alan bir atın..,
-*Şimal yelleri, değirmi yüzü yalar.,
Kuru dallarda, ıstırap ritmi öttürür.,
Önce, göz dolduran asude bir çıplaklık.,
Sonra, acıyla sarmaş dolaş doyumsuzluk
Şehvet akordiyon zikzaklarında
Esir almış hayran iyeyi.,
Çöplüğüne götürür..,
-*Zil takıp oynayanlarda var!
Aşk armonisi hibe, heveslerinde.,
Zulada meccanen, iki yüzlü cilveler.,
Sahibini arayan, masum hilyeler..,
Ağlarken, deniz ve derya iç içe.,
Ne kadar abes değil(mi?) ..! ?
Gönül vermek..,
Bir hiç’e..,
…
05.03.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şiir dilinin hesabı.,
Ve şar düküm.,
Seni kınadığımı itiraf ediyorum
Vilayet olma emellerin, Hudutları ihlal edilen
Yurt mülahaza edilir olmuş şimdilerde
Şiir dilinin hesabı.,
İhlassız itikaflarının nihayetinde
İrtifa kaybedince anlaşılacak., Anlaşılacak
Selülozik bir şarlatan olduğun ancak
Şikayet ediyorum, Yaratana.,
Silkinip arından soyunan
İffet istismarcılarını.,
*
Ah, Amine anam.,
İman dolu göğsünden emdiğim sütler
Namahremin girdabına düştükçe burnumdan gelir
İki gözüm var, “Vele nebluvenneküm..! ” diyen feri arar
Ve ben bütün imtihanlarımda kopya çekerken yakalanırım
Varakayı elime verense., Hep o, peymen şikan firar
Korku başa gelircesine karşımda, “Mescidi Dırar! ”
Dönüyorum., Bir kez daha başa dönüyorum.,
Eşe dosta ve helal pişmiş aşa dönüyorum.,
Allah için akan göze ve yaşa dönüyorum
Ecel’i gördüğümde utancımdan
Aslıma rücu ile, toprağa.,
Taşa dönüyorum..,
…
04.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şiir ne midir?
Şiir ne midir?
Şiir testi dolu sudur oğlum Bedir!
Ayakta durmaya çalışırken bre bakarsın
Tepende tahtı kement olmuş o koca sedir
Asi ırmak gibi verebe yukarı inat akarsın
Şir’in özünde tatlıyla ekşi arası
Afrdotin boynuzlarında bir tutam çamur
Kızgın boğa edasıyla kırmızıya harıl gürül
Af buyur; Öküzün trene baktığı gibi bakarsın
Kelamda siftah etmediğin günlerin olur
Selamını almadığın zamanların ezikliği
Yumruğunu sıkar balyoz havasında.,
Bir yalçın kayanın göbeğine vurur
Ve düştüğün yerde testiyi.,
Kucağında bulursun..,
Şiir ne midir?
Sillesini yediğin ağanın kızına yanık
Siperde avını gözetleyen hin oğlu hin uyanık
Yukarda dağlar duman aşağıda akar sular bulanık
Üç kuruşluk menfaati görünce yalancı şahit tanık
Yaz gecelerinde kebap dumanına tav olur
Yeri gelir tiryakinin ateşine kav olur
Bilsen ne çok hay böyle vây olur
Delikanlı dediğin dik durur!
Yamuk hakkı gördüğünde
Dizleri kırılır, lağvolur.,
Şiir ne midir?
Gönül evi denilen bir yapı vardır
İçinde bir birine açılan bin bir kapı vardır
Ne temeli yere basar nede tavanı gök görür
(Hangi babayiğit mülk edinmiş elinde tapu vardır?)
Odalar bomboş, duvarlar taş, zemin dikendir
Bir elinde defne dalı diğerinde ipi kendir
Ayağı takılıp yere düşense anında ölür!
Her iş hayale kalmış, havanda su döven mi
Ödü …una karışıp gölgesine söven mi
İsteyen varsaydığını görür
Testide su oğlum Bedir!
Testide duru su.,
Hepsi bu..,
29.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şike var gamzelerinde.,
Nahr’a diken düşmüş.,
Sadrında kan lekeleri bundan.,
Nafi’ bir üslupla sorsam; Neden ellerin üşümüş? ! .,
Yıldızların henüz ışıldayıp parlıyorken.,
Naçizane, be usta..,
*
Özledim., Çok özledim öteki yüzünü.,
Barışık günlerde ravh’a, rahvan eserdin.,
Gülen yüzün nerde? ., Başka güne.,
Gülgünlüğünü bir başkasına.,
Ödünç mü verdin? .,
.., Usta! .,
*
Küle ve kül rengine.,
Öylesine koyu ve kati bakışlarım.,
Sanki bendim o, saçlarından bir tutam kestim.,
Görene dek kucaktan kucağa dolanır destin.,
Seyrine daldım., Havamdayım.,
Soranlardan haber aldım.,
Sahi neden? ? ? .,
Muhabbeti kestin.,
.., Usta.,
*
Uğradığım harabe kentlerin.,
Duvarlarında viranelerin, ismini gördüm.,
Dua mahfillerinde acı bir duman, geniz yakar.,
Buna rağmen masumlar, seni kahraman biliyor.,
Solumak, nefes almak o kadar zor ki.,
Korkularımı ısıtan kanımla.,
Gözlerimi kapattıkça.,
Bütün kabuslar.,
Seni ben biliyor.,
Usta..,
*
Bir zamanlar ne kadar şen şakraktı şu han.,
Mazlum edebiyatını kullanırdı şöhret olmadan önce şan.,
Kurulmuş kader senaryolarına, gönüllü kurbandık keman.,
Düşlerinden dışlanmışlığımla, kutlu bir sızıya duçarım şu an.,
Düşünüyorum da., Şakşakçıların seni ateşe mi sürüklüyor? ! .,
Zaman kertenin saltanatında, boyu bir karış evham.,
Üzerime yürüyor, kükrüyor., Usta! .,
*
Son güne erteledim, yani yevmi mahşere.,
Yönümü karartmaya çalışan, ketum hüznü.,
Şike(mi) var gamzelerinde, aldanıyor muyum! ? .,
Bu sen değilsin! Özledim öteki yüzünü, diyeceğim.,
Hasretinden, yalancı baharlara kolayca kanıyorum.,
Bekliyorum., Sahibi alsın yere düşen sözünü.,
Ah bu kalaba! ., Nereye yürüyor ahali? .,
Nereye, tılsımı bozulan aşkların âhı.,
Mezar mı, son durak? ! .,
Maşuk penâhı? ! .,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
He usta..,
…
10.10.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şimdi kıyamdayım.!
Köklerim ihlallerden, ve.,
Sınır tecavüzlerinden aslına rücu etti.,
Hacet namazında., Şimdi Kıyamdayım.!
Bir kara nur gibi direklendim semaya.,
Yüzüm varsa., Ey nefis yüzünü kim kirletti..!
Yedikçe sillesini yere koydum kini, nefreti.,
Rabbe dönüp, tövbe kapısı önüne vardığımda.,
Öyle aceleciyim ki, diken üstünde beklerken.,
Bir arsız eda ile beraatın hayındayım..,
*
Adam olmak istiyorum..!
İş işten geçmeden ya İlahi..,
Ağzımdaki mahremi küle tükürüp.,
Sıratıl müstakim de ilelebet, namütenahi
Yürüdükçe cana cefa verse de edindiğim her çürük
Heybemde adresine ulaşamadığım felahı
Heybetine ram olduğum kavi iman cenahı
Zatı keremine takdim edipte ey İlahi.!
İkram buyurasın diye kutlu penahı..,
*
İmdi., Ecri çok az olanlar göze şirin.,
Sırrını söylemez yolumuz kesişse de.,
O enbiyanın varisi evliyaullah ve pirin.,
Ateşsiz kapta bıldırcın budu pişse de.,
Ben, şerrinden sana sığınırım,
Sözün ve şiirin..,
*
Sükuti hayallerimde.,
Ergenliğe ermemiş infialler var!
Adalet yolcusuyum zeyiller ellerimde.,
Hak, hukuk zayi zembil sepet kor nar.!
Tulû şems’e kadar süre var! ..
Mahkeme-i Kübra da mesel.,
Lehte tebarüz etsin diye.,
Mizan ve karar..,
…
08.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şimdi sen.., Gavur hayranısın..,
Hatırlıyorum da.,
Mazmun imzalar atardın.,
Çiçeklerle süslü yağlı kağıtlara.,
“Zeus’a Vikardo’ya ve., Hayrandın! ”
Yada adı bilmem neyse meşhurun.,
Bizim bostandan görürdüm enseni.,
Müşterek arkadaşımızdı, Bistami.,
Yolumuzun kesiştiği yerlerde.,
Yanaklarından gamzeler dökülürdü.,
Selamlaşırdınız güya.,
Aynı mahallede, evlerimiz bitişik.,
Toprak aynı iklim birdi hatta.,
Ezanları da birlikte işitirdik.,
Arkadaş(mı?) , olamadık ki, niye? !
Çünkü sen ecnebi kültürünü özümsemiş.,
Yabancı dilli, korunaklı okullara giderdin.,
Köprünün altından akan sular getirmiş.,
Kaidenin üzerinde heykeltıraş bandın!
İstediğin gibi adam olduğuna inandım.,
Askerliğini yapmış, takıntısı olmayan.,
“Vatan namustur! ” Ülküsüyle soluyan.,
Borçsuz yaşamayı şiar edinmiş.,
Ecdadına rahmet okurken, ben.,
Şimdi sen.., Gavur hayranısın..,
…
25.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şimdi sevmiyorum artık.,
Parmaklar kaleme seğirtir
..., sevdalı,
Gönül yaralı, dil ağdalı
Goncayı duldalaya dursun gül dalı
Küskünün bindallı..,
Ayağını kestiğin yollara küskünüm
Kahır şarkıları da yazmayacağım artık
Dar zamanlarda göğsümde kuluçkadasın
Sadakat sözleri duvar yazılarına döndü
Derdine düşülmedik bir ben kaldım
Bir tek dağlara kadim kaldım
Çocukluğumda oynardım, saklambaç
Şimdi sevmiyorum artık.,
Halbuki..,
Ben seni bir tufanın ortasından aldım
Yıldırım yangınlarından sonra.,
Uçuverdin ellerimden de,
Şimdi yine kaderime kaldım.,
Küllerime üflemezsin sanırım
Çünkü, ben arkamı dönersem
Bir daha geriye dönmem canım
Üzülünce oturmak.,
Sevinince ayağa kalkmak
Tan yeri ağarırken sahrada olmak
Birde uyurken seyrine dalmak..,
İsterim.,
İsterim ama hislerime mağlubum.,
Üzerimden zaman geçti, çok ağır!
Yıllarca adını söyledim, avaz avaz
Sen bunları yaz! ..
Kalbine vursun.,
Kalp atışlarımdaki niyaz
Sevgi vefasız, sevgili sağır
Kudümünle çığırt,
Çığırt ta, beni de berzaha çağır
Sesini duyana dek, kabir yolculuğunda
Yürürüm.,
Yürüyeceğim ağır ağır...
07.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şimdi veda vaktidir!
Onuru ile yaşamayı yeğleyen..,
İmtihana tabi tutulduğunda günbe gün
Dilden düşer.,
Gözden düşer.,
Ve unutulur..,
Unutulmak ki, Hatırdan düşmek
Güneşin altında üşümek gibi..,
İtibarını yürütemeyen şuur
Sığınacak sıcak bir yürek bulamaz!
Kalbi, taarruz çırpınışlarına çarparken
Nisyan ile malûl olmak tehlike!
Elden düşer.,
Ayaktan düşer.,
Ve yutkunur..,
Yutulamayan yumru boğazda düğümlenir
Meğer ne büyük saadetmiş düşünmek., (zamanında)
Efali kendisinden önce ölen insanın
Belinden kemeri ve belleğinden emeli düşer..,
Bir can borcu vardır, emaneti verene
Birde diyebilse ki, son nefeste ne mutlu.,
Kelimei tevhidi, göğsünü gere gere
Önceleri, falan beydim ben, diyen nefse
Döner şöyle der belkide; Hadi oyalanma
Şimdi veda vaktidir!
Bir gölge kıpırdar.,
Mezara ilk günah düşer.,
Sonra ten toprağa düşer.,
Tenin üzerine metanet
Ve bir miktar muhabbet.,
Aşk sadakat ve sevda düşer.,
Ve hepsinin üzerine toprak düşer..,
Yerin altında tırnak etten düşer.,
Yer yüzünden gök yüzüne, bir göçün hikayesi.,
Yazılıp bitince bil ki, en son.,
Kalem kağıda düşer..,
…
12.11.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şu beni bir Allah, bir de sen bil yeter.,
Bir avuç diken yuttuğunu dediler senin.,
Yukarı belenin suyu şeb akarmış,
Önünü kesip bent tuttuğunu dediler senin.,
Yüzün koyun secdede dirilmeyi beklerken duydum sesini.,
Neyim varsa senin olsun diye koşacaktım da.,
Yanına varmaya utandım, ağladım, arlandım.,
Yarı çıplak halimle neyimi alacaktın ki benim..,
Aşka talip olduğun zinhardı havadislerde
Acı yüreğe denk düşercesine alıyor perde
Adressiz mektuplara hele bir kilonu ver de
Görünsün ecel elbisende cep nerde cepken nerde..,
Cevahir yutmuşum ey can bilesin.,
Sen sevdaya düştükçe benim cefam bilensin
Son bir defa Kunut’u oku ne olursun.!
Yedi kat semada Melek ut dinlesin..,
Amin de., Adımı söyleme ay yüzlü ahbaplarına
Şu beni bir Allah, bir de sen bil yeter.,
Başka.., Kimse bilmesin..,
24.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şulefeşan
Huyun kurusun matem
Kaç yoldur yüzümü yalar geçersin
Yakalasa keşke, alnından öpecek hatem
Sende adam kayırır, sende insan seçersin.,
..,
Hürriyet ağaçlarının gölgesinde
Hayalden atlara üzengi vurdum, bilesin
Hükümsüzdür, damgasını yemiş ensesinde
Rahvana koşar tırısa geçer, kime şifa dilesin.,
..,
Ravza da bağdaş kurmuş ala paçalar
Yanık gönüllere, merhemli poğaçalar
Bir buse bin yıllık kilitli yüreği açar
Şeytan mı?
O melun., İcraatı gördüğünde zaten kaçar.
*
Eylülü ifşa ediyor şulefeşan
Ey maziye göçecek, bağ bozan nişan
Ezcümle, “sana uyar mı, bu ladesçi şan? ”
Ru-nüma “Selamünaleyke” ey insan..,
...
Mehmet Sani Özel
20.09.2004
Lügatçe:
Matem- Hüzün, üzüntü.,
Hatem- En son.,
Üzengi- At koşu takımı.,
Rahvan- At yürüyüşü.,
Tırıs- At yürüyüşü.,
Ravza- Çimeni ağacı bol olan yer, bahçe.,
Bğdaş- Yakın arkadaş, dost.,
Şulefeşan- Işık saçan, parlatan.,
Ru-nüma- Yüz görümlüğü.,
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Şuur
İtaat yolunda yolculuğum.,
“İrcii ila cenneti.,” mesajına özlem.,
Akılla izanın teatisi hüsrana düşerse ki.,
Henüz vadesi yetmemiş vaatler kolunda.,
Istırap iklimleri, uzlaşı çiçeklerine namzet
Gamzesiz gülüşlere açken veda.,
Dargınlığın beli kırıldığı zaman.,
“Uğraşma benimle! .,” Dediğinde feynan.,
Tehir edilemeyen hafakanlar sağanakken.,
Kaç kez ölümle yüzleştirdi, aç kurdu..,
Yakınlık hissinden mağdur bu cisim.,
Alnından okumaya çalışmıştı yazgıyı.,
Ömür vefa ederde çözülürse ki, şifre.,
Sahiller ya çok yakın, ya uzak bir kıyı.,
Düşle! , İsminle kesişen, benim ismim.,
İçimi ısıtırken, canımı yaktığın doğru! .,
Günahsız, masum olduğumu diyemem.,
Havalar, apansız sobelemelere soğudu.,
Gözlerini uzaklara yatıran bir ana beni doğurdu.,
Huzura bağdaş kuran vuslattan sonra(mı?) ittifak.,
Ah! Ellerim, yüreğinden uzak kaldı., Bilirim.,
Yüzüne gülemedi, esbabı kırk yamalı fiilim.,
Tehir edilemeyen hafakanlar sağanakken.,
Kaç kez gözlerine bakmaya çalıştığım.,
İcraatın içindeyken, zaman durdu..,
Tasvir edemediğim zevklerim var hurcumda.,
Yolun çilesine iradeyi kurban etmek mi, aşk? .,
Kim bilir! Nice hikmet vardı attığın kör kurşunda.,
Sanma mübalağa., Meşalenle bakayayı çıngıla yak! .,
Adam olmadığımı söyle., El vermesin mümküne imkan.,
Fecirde ufku gözle benim için., Ne olur uyanmasın nifak.,
Kalpleri yakın bilsin, kan damarda dolaştıkça hayat.,
Ahde vefayı miras koymuş, bize bey yurdu.,
Tehir edilemeyen hafakanlar sağanakken.,
Yüreğiyle selam durup dua eden.,
“Rabbişrahli ve yessirli.,”
Şuur bu şuurdu..,
…
03.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tankut..,
Bahara meyletti güneş.,
Kızaran çıbanların başı angut
Yarası deşilmeye dursun umutların
Cuma seralarında ne hoştur, tankut..,
Nar kırmızı Seniha’nın, yanaklarında
Çıt kırıldım., Gözlerinin akında
Çavlan olurum, böyle giderse.,
.., Bir tenhada.,
Hem de çok yakında.,
Çulha, ruh gezmelerinde.,
Naki desenler billurlaşır, yürek ezmelerinde
Yine kudret helvası., Ah! Yine bıldırcın.,
Hangi tarafı acıtmadan can alır kılıcın?
Ant olsun ki, takılı kaldım..,
Hatır gönül, ne varsa hepsi.,
Yeniden hayata döner.,
.., Gözlerinde..,
…
25.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tanrı selamıdır.,
Burası kördüğüm vadisi.,
Bir tek mayıs çiçeklerine dayanamaz inat.,
Gönül bağ sırasındaki dolaşıklar çözüleceği vakit.,
Dargınlığın asabı bozulur, döşü bağrı yırtılır.,
Sebep, vefa yolcularının mikat mahallinden.,
Tavaftan önce ezcümle Tanrı selamıdır.,
*
Bir “Hayye-alel-felah! ” anıdır.,
Kapılar vurulmadan açılmış, ardına kadar.,
Mevsimler en mülayim elbisesini giyinmişken.,
Sayamadım, kaç kez “selam-un kavlen.,” telaffuz edildi.,
Ta ki, gözlerine çakılıp şükredeceğim ana kadar..,
Sayhada müceddidi “vel-asr” ile yaşamak!
Salkım söğütlerin gölgesinde.,
Ve eriklerden yiyerek.,
Yaşlanarak..,
*
Hamurdu ellerim., Sur’a vurulduğu zaman.,
Yitmiştin yüreğimde bedeni olmayan gözlerinle.,
Acısı zorunlu ikametin o meş’um vebali ağır sözlerinle.,
Kaç yıldır ziraatını yaptım sıladaki hasretinin bilinmez.,
Ve anladım., Aşk varsa bir yürekte ne yapsan da silinmez.,
Soruyor musun, hangi şehirlerin sokaklarında biçareyim? .,
Koynumda namuslu bir hatıra, vuslata mecnun firardayım.,
*
Hayat suyunu bir dikişte kantla içmişiz.,
Bir bade daha dolsun diye hürre ye geldiğimizde.,
Gerçeğin kanatları yüzümüze çarpmış, her taraf yara bere iz.,
Nuh’un gemisinden kalsa gerek! Yeşermiş kendiliğinden bir filiz.,
Çiçeklerinden merhem yapacağım günleri sayarım, aklım olursa.,
Sen bir renk vur teleklerimden birine, hoşlandığın olsun.,
Hilkat garibesine döndüğümde kolay tanırsın belki.,
Yalan değildi, düşümde darılmadım sana.,
Avuçlarından içiyordum susuzluğu.,
Hem de kana kana..,
…
17.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tanrı’yı öz babası sananlar.,
Kıçına tekme yiyenler.,
Devlete nizama, hükme söveler
Tanrı’yı öz babası sananlar.,
İşleri bozulunca, aykırılığa prim verir överler
Asi evlat., “Eşeğe kızmış palanı döver! ”
Ecdadına küfrederek, haramı mısmıl yerler.,
Yazık..!
Hangi peygamber, Tanrılık iddiası güttü
Hangisi hangi firavunla kumar oynadı da
Piramitleri, sfenksleri meccanen üttü
Sizde gam mı vardı..,
Kederiniz halkın derdimiydi de
Topuklarınız omuzlarınızda kaçtınız
Şeytanın merhametindesiniz şimdi
Sığındınız yer ana kucağı, zahir!
Kurbanlarınızsa, kahraman..,
*
Hak için mi savaşıyorsunuz.,
Durduğunuz zeminden yurdunuza bakın
Size ekmek verenlerin tarihine bir ışık yakın
Nasıl müstemlekecilik yapmışlar ve hala yapıyorlar
Dinlerin de sömürgeciliği nasıl meşru yapmışlar
İlahları ile barışık hangi tabuya tapmışlar
Nerde masum bir millet varsa
Vallahi soymuşlar..,
Bütün değerlerine el koymuşlar
Nerde açlık sefalet, yoksulluk
Nerde yolsuzluk, hırsızlık
Nerde harp, terör anarşi
Nerde toplu katliam ve soykırım
Nerde kan kin ve göz yaşı
Billahi onlar.., (yapmışlar)
Temelden altını oymuşlar..,
*
Adını ne koyarsan koy
Sana vaat ettikleri de yalan
Onların planında mutlaka vardır, talan
Onlar ister dayın olsun istersen halan.,
Çıkacak bir yangında yine
Sen olacaksın yürekten yanan..,
Yutamayacakları büyük parçalar
Ya beşe bölünür ya kara çalar
Kardeşi kardeşin üzerine salar
Yeter ki beşer onar onun olsun
…sahipsiz parsalar…
…
14.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tarih öncesi odunlar.,
Mahşerin atlıları(mı?) bunlar.,
Sahi, bundan kaç bin yıl önceydi.,
Avrupa’ya akın ederken (Atilla) Hunlar.,
Gelecek yüzyılların medeniyetini tetiklemiş.,
Katran olmaya henüz yüz tuttuğunda,
Toprağın sarmaladığı ormanlar.,
Ve tarih öncesi odunlar..,
*
Aristokratlar oturmuş.,
Dört bir yanında kölelere yaslanır.,
Sınıf farkı, engizisyon zulüm, tavana vurmuş.,
İşte bunların yazdığı, (efsane) mitoloji.,
Sayısı belirsiz, tanrılar sunmuş.,
İla nihaiye gerçek budur diye.,
Bu gün dövünenler var..!
Batıla, hak olmayana hayranlık.,
Ettiği küfürlerle çıkıp övünenler var..!
Öğüt vermek, Yaratan’ın (Allah’ın) işi.,
Önümüze Hakkı koyduğunda bilge kişi.,
Fitne fücur üretir elbet, na-hak olanlar.,
Yönü şaşmasın diye, çıkarına dolanlar..,
*
Aklını eliyle tutamayanlar.,
Vahdetin ispatını isterler, gerilerek.,
Ecel anı, kursağındaki herzeyi yutamayanlar.,
Malı mülkü bırakıp giderler, olduğu yere serilerek.,
Sizin olsun., Eziyet ve zorla kazandıklarınız.,
Elinizden tutsun şimdi, tapıp inandıklarınız.,
Verdiklerinizi silip süpürdü aldıklarınız.,
İnsanlığa miras kaldı çaldıklarınız..,
*
Üstsüz başsız açlık çeken kıtalar mı, dersin.,
Sen bilemezsin ancak, her öğünü bir başka kıta da yersin.,
Mamur edilmiş şehirlerden milat, iftiralar ve işgaller.,
Medeniyet merkezli., Zulme reva görülen insanlar.,
Katillere övgüler., “Ulü-l elbab” nişanlar.,
İnşallah, yakındır..! Hileyi desiseyi.,
Ya Hak, ya Hakkı bilen biri anlar..,
…
24.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tatile çıkıyorum..,
İçimde izini süreceğim.,
Yüreğimde tatile çıkıyorum.,
Gerçeğinde vefa yok, nar çiçeğim.,
Öyle haykırışlarım var ki, Kulakların çınlasın.,
Hafakanların ümüğünü sıkıyorum..,
Üzerime serptiğin naz kurular.,ı
Dualarımda senin olsun diye, bütün duruları.,
Bırakıp başı göklere değen gururları.,
Tatile çıkıyorum..,
Bir kalemim var.,
Birde kalbim., On sekiz bin alemli.,
İzini süreceğim, yüreğimde.,
Tabi olduğum kitap rahlede.,
Kırgınım, imanımı gevreten o ahde de.,
De ki, siretimin hakikati bu değil sahte de.,
Bana değil artık ne dersen de.,
Seni dosta mahzun eden vakte de..,
Takibe çıkıyorum.,
Yüreğimde izini süreceğim.,
Yüzümde sille tokat can yakan ricat.,
Kim., Bulup ta yüzümü yüzüne süreceğim.,
Ne vakit avdet ederim bilinmez.,
Elveda demekle hatıralar.,
Gönülden silinmez..,
-*Allah’a emanet olasınız…
16.11.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tay kısrağın peşinde..,
Kocaman bir deryada
Yek başınalığın ceremesi ile cenk eder
Cebelleşir acuze sezgilerim..,
Cenin ruhlu kayboluşlara gömülü benlik
Cemiyetin topukları altında, bütün ezgilerim.,
Taçsız başsız öyküler yatar kabirlerde
Kalbi toprağa kan veren destanlar
Nüvesi, dilden dile dolaşan tabirlerle
Tabutlar uzay aracı gibi, alemden aleme
Elleri boynunda, gönül kırıklarını taşır..,
Tay kısrağın peşinde..,
“Tabiri caizse! ” Kişnemeye çalışır
Özgürlük çiy bir akılla çiğnenir durur
Çok sürmez mirim, yakındır oda esarete alışır.
Terin suya teslim olduğu yer teneşir
Tefekkür için artık zaman çok geç,
Terlikler ayaktan alınmış..,
Teslim ol, sevgili Beşir.,
…
24.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Terk edişlere ağlamam.,
Ben geceleri umursamazken
Sen karanlığı yırtarak geldin, ay gibi
Umutsuzluğuma sarılıp dolanacakken
Sevincimi sürur ettin, gerilmiş yay gibi
Işığa alışmak, ve ılığın tiryakisi olmak
O kadar zor ki, sevdiği gaipte olmak
Umuda çiçek açıp, karamsar olmak
Gülmeye çalışırken, gül gibi solmak
..,
Olsun derim..,
Onca olumsuzlukların içinde
Nadide güzellikler hayat bulmuş, nefes alır
Her biri kendine has göz dolduran biçimde
Gökten bin yıldız düşse, bana ne kalır
Senin derdin filiz iken, içimde..,
*
Terk edişlere ağlamam.,
Telinde kibir görsem, Hakka dönerim
Kendini çare bilen başa umut bağlamam
İki yüzlü sevdalara, erinir de tükenir ferim
Tül bendinde manzumeler var, rengarenk
Bir gönül ki, ancak dürüstlükle diğerine denk
Düğün bayram havasında mı, o azim ahenk
Destur., De dosta, ey kutlu mihenk..,
Çağrılara can kulağı oldum.,
Secde duruşlarındaki yalvarışlarda
Sağır zamanların nakıslığına doldum
Hezimet kucakladı, liyakatsiz varışlarda
İsyanım yok.,
Issızlığın setresinde yine sen varsın
Yine benim gönlümde rayiha, misk ü ambersin
Umurumdasın.,
Yorulmuşluğumun teninde enfüsi tersin
Yoksulluğumu onaran lahuti elsin
Gözlerimde ışık dizlerimde fersin
Rabbim, benden çok sana.,
İyilik versin...
10.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Töre Cinayetleri
TÖRE CİNAYETLERİ
Bir kimsenin kıyafetinin düzgün olması, güvenilir olduğuna referans ve eli yüzü temiz
görünmesi, kalbinin temiz olduğuna kanıt değildir. Kişinin karakterinin resmi, yaptıkları
ile renk alır ve netleşir. Sarf edilen sözler ve söylenenler için; Yanlış anlaşıldı, dil sürçtü
gibi kusur ve özür beyan edilir. Ancak başka bir reşit insanın, özgürlüğüne ve en
önemlisi, hayatına kast edecek kararlar alarak eyleme dönüştürülecek, sevk ve
hareketlerde bulunmak (ilgili yasal kanun, kuruluş ve kurumlar hariç) hiç kimsenin
hakkı hududu çerçevesinde değildir.
Anne, baba, eş dost, arkadaş veya akraba, her kim olursa olsun, hiçbir haklı gerekçesi
olamaz ki, başka bir insanın özgürlüğünü kısıklasın veya öldürülmesine direk yada
dolaylı yollardan karar verip infaz etsin.., Bu doğrular bundan bin sene önceden de
böyleydi, fakat egemen kesim, otorite ortamı menfaatine müsait kılmak için, günü ve
gelişmeleri suyuna bırakmış hatta din, gelenek, örf ve töre gibi kafa karıştıran, içinden
çıkılmaz kavramların dokunulmazlıklarına büründürüp, can yakan, ev yıkan, yürek
burkan icraatları ile sürüp giden cehaletin bayrağının dalgalanmasına ve saltanatının
devamına (maalesef) göz yummuştur.
Buna dur diyecek olan; Aklın kararlılığını eyleme dönüştürecek olan, marazın husule
geldiği toplulukların içinde bulunan, saygın muteber kimselerdir, hiç kuşkusuz.., Yüz
yıllardır devam ede gelen, kan kin davaları ve gelenekçi (illegal) töre kurbanlarının ve
onların yakınlarının kararan hayatlarından hiçbir vicdani rahatsızlık duymayan insanlar,
insanlıklarını ve ihmallerini, halkın ve Yaratanın nezdinde, nasıl savunabilirler ki,
anlayamıyorum..!
İçinde bulunduğu ortamda, bir kimsenin evladı (üstelik kız çocuğu!) Namus bahanesi
ile katledildiğinde, muteber ve hatırlı kesimin veya bir şahsiyetin başkasının ve
kendisinin çocuğunun başına sevgi emaresi olsun diye elini koyabiliyorsa, eyvahlar
olsun ona..,
Bu nasıl bir anlayıştır ki, Çocuklarını kendi rızaları dışında bir evliliğe zorlarlar ve aksi
tezahür ettiğinde törelere sığınarak ciğer parçalarını katlederler..?
Bu nasıl bir anlayıştır ki, Erkekleri bir dünya zorbalık ve cima yapar suç sayılmazda, bir
kız çocuğu veya kadın isteği dışında tecavüze uğrayınca kirlendi diye katlederler..?
Yaratana kulluk ve yaratılana sevgi ve samimiyet (iman) asla bunu gerektirmez.
Bilakis, Yürürlükte olan devlet yasalarında, mahkemelerinde (ıslah ve cazai) imkan ve
çare aranmalıdır..,
Bir topluluk düşünün; Ağaları beyleri birkaç yabancı dil bilir, mebustur, bakandır veya
müsteşardır., Bir çoğu yüksek okullar okumuş, yabancı ülkelere dış seyahatler yapmış,
varlıklı lüks içinde yaşayan ki, teknolojinin hemen bütün imkanlarından maksimum
düzeyde yararlanan, elleri yüzleri temiz, kıyafetleri düzgün ve son derecede çağdaş
görünümde, hatta görünüşte (hakikaten) müşfik, merhametli, cömert, yardım sever,
misafirperverdirler., Ne var ki, böylesine babacan tavırlı ekabirlerin olduğu toplum
kesimlerinde kin, kan davası ve töre cinayetleri gibi son derece ilkel, cahilliye devrinden
kalma, cürüm ve katl (öldürme) vakaları tezahür etmektedir. Bu toplulukların saygı
değerleri, (acaba!) bunları nasıl izah etmektedir..?
Bütün bunlardan alarak ve aciz bir dünya vatandaşı olarak önce; Ülkemin veya
Dünyanın neresinde olursa olsun bu tür vakaları kınıyor (telin ediyor) ve asla
doğruluğunu kabul etmiyorum. Dahası bu muhterem ağa ve beylerimizi, (direk olmasa
bile) sorumlu ve suçlu bulduğumu sanıyorum. Zira, üretilen bütün güzel işlerde, birinci
www.antoloji.com - kültür ve sanat
dereceden etkili ve yetkili olmaktan geri durmayan, öne çıkan, şanla şerefle yad edilen
muteber zevat ortaya bir çirkinlik çıktığında neden ıstırap duymaz ve yanlışlığın üzerine
gidip düzeltmeye çalışmaz..? Gururla gezdirdikleri şanları, ünleri ve var saydıkları
şerefleri, elleri ve güçleri yettikleri halde çirkinlikleri düzeltmiyorlarsa onlara ülfet
(kendi adıma diyorum!) haram olsun..,
Onları! (Eyleme dönüşmeyen açık ve bariz pişmanlıkları olmadıkça) ne Allah (c.c.)
nede insanlık affedecektir., Hangi toplumda olursanız olun, Ağa, bey, muhtar ve onbaşı
dahi olsanız toplumun dinamikleri, onların iyi ve kötüye gidişlerinden, etkileri mucibince
sorumludurlar ve (deyim yerindeyse,) “Çobanlığınızdan sorulacaksınız..! ”
Bir çocuğu ikna edecek kadar edebiyatı olup dil bilen bir insan, üstelik hatır gönül sahibi
ise, çok daha kolay olarak sesinin gittiği yerlere ulaşıp, hiçbir gerekçe ile insanları
katletmenin, inanç ve törenin işi olmadığına ikna etmesi mümkünken, bu çirkinlikleri
yapmak bizlere, sizlere yakışmaz, yanlıştır ve saire demekten aciz olamaz. Kaldı ki,
sözü geçecek olanların, sürüp giden çirkinliklere sessiz kalması, kamu vicdanında ve
Hakkın divanında üretilen cürüm ve cinayetlere ortak sayacaktır..,
Bir Ülkenin kasasını soymak gibi, belki daha ağır bir suç ve sorumluluktur ki, içinde
bulunduğu toplumun refahına, huzuruna, güvenine ters gelecek, özgürlüğü akamete
uğratacak, sevgi ve saygı seviyesini sarsacak, birliği ve bütünlüğü baltalayacak,
ayrılıkçı, bölücü tavır ve davranışlarda bulunmak veya böyle faaliyetlere sessiz kalarak
destek olmak.., Milletin etik’ini, dini ve kültürünü yozlaştırmak..,
Bu gibi faaliyetler, bilinçli veya bilinçsizce derinlerden seyreden, ilk etapta rengi,
kokusu ve failleri pek fark edilemeyen, fark edildiğinde büyük tahribatları olan, menfur
(kötü niyetli) emellerin işi olup, kitleleri medeniyetin çok gerisine sürükleyen, ihmal ve
fesatlıklardan beslenen sosyal ve kültürel çökertme uygulamalarıdır.,
Milli ve manevi hesaplar günlük kazançlar üzerinden veya kişisel rantlar için yapılırsa
kaos olur. Güçlü olanın kendi otoritesini işlettiği bir ortamda huzur ve güven olmaz.
Devleti ve düzeni olmayan yurt Vatan olamaz..! Ocağı tüten, sofrası olan ve mutluluğa
dolan, seven sevgilisi olan, evlenip yuva kuran, bu benim evim, köyüm, sokağım,
caddem, şehrim ve ülkem diyor, diyebiliyorsa onun değerlerini koruyup kollayarak ve
daha da yükseklere taşımaya çalışarak yaşamalıdır. Vatandaşlık, yurdunda üretilecek
bütün güzelliklere gücü yettiğince katkıda bulunmak, başa gelen elem ve üzüntülere de
aynı durumda fedakarca ortak olabilmekten geçer.., Çirkinliklere seyirci kalanlara
yazıklar olsun...
Mehmet Sani Özel
06.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tunç ve turunç.,
Bir zamanlar yaralı kuştu acun.,
Sarılıp kolu kanadı, tımar edildi.,
Şimdi şahin bakışlı mağrur üveyik.,
Alem durmuş, kanat kavislerine.,
Alkış tutup sarfı nazar ediyor.,
*
Şakinin saklı gizli bir yüzü daha var.,
Silahtara keskin vuruşlu namlu yaptırmış.,
Göz alıcı renkleri nişan, hedef alıyor.,
Vurulan av şafinin avuçlarında bitap.,
Tekrar şifaya muhtaç kalıyor..,
*
Bu kaçıncı silkinişin.,
Bu kaçıncı öykünme gerçeğe irkiliş.,
Bu kaçıncı gelinliktir, ve gerdeğe giriş.,
Bu realitelerle mi vuslat ve hakka diriliş.,
Vilayet olma heveslerin san ki.,
Saikleri müphem saklı.,
Kalmış bir düş..,
*
Ey vefadan medet uman.,
Deryada susuz gezen vasfi.,
Dil avare, dil pare hüsnühalinden.,
Dilazer sahibinden dilenmekte affı.,
Dirayet bi tamam olsa diye pür mealinden.,
Eli kolu bağlı tuttum, görüşe engel olmasın, şek.,
Ve şüpheye dair ne varsa, büsbütün zaafı..,
Şimdi tunç ve turunç boyadı beher tarafı.,
Bir zamanlardı, o yaralı kuştu acun.,
İmdi şahin bakışlı mağrur üveyik.,
Alem durmuş, kanat kavislerine.,
Alkış tutup sarfı nazar ediyor..,
*
Açın elindeki lokmayı.,
Sakın yeme bırak! Der gibisin.,
Bekleneni görmeye yarayacak sebep.,
Gözlerimde nuru sürur ecza, fer gibisin.,
Yer yüzünde hüzün gam keder elem.,
Acıya ait ne varsa.., Tek başına.,
Zehri yutar yer gibisin..,
11.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tüngür., (nesir)
Tüngür.,
İlham hassasiyet sınırlarıma narını dokundurdukça., “Yedi başlı ejderha! ” olmaya
yeltenir aleladeliğim aniden., Mahrumiyet ve mahremiyet sınırlarını kavramaya
çalışarak, fizik ötesi ebediliğe, yürek denilen mabedin dilinden seslenirim..,
Sana, nefis gözüyle baktığım zaman belki de hiç kıymet vermeyeceğim birisiniz, ancak
ruh gözüyle gördüğüm ve yaşadığım, kurduğunuz cümlelerden serpiştirilmiş ulvi ilham
mesajları alabildiğim yeganelikte bir şahane varlıksınız siz.., Beni ne ve kim buna
zorluyor yada iteliyor ki, bir kaç satırın başında dakikalarca baka kalarak, fizik ötesi
hayaller alemi dünyasına binlerce dalış yapıp geri dönebiliyorum? ! Nedir ey güzel
Allah'ım bu hal ki, saniyeleri bin parçaya bölüp özümseyebiliyorum., Objeleri kavle
almayacak, sanılardan veya içimize zuhur eden esenlikten mutluluk vesaikleri çıkaracak
olursak, bundan ötesi hoşluk, Rabbi Teala ile vuslat olmalı..,
Kifayetsiz gördüğünüz dârınız, neden sayfalarca yaz samda kifayetsizliğimi ondurmaz
hislere koyuyor beni! İçimi yokluyorum dönüp; Acaba bir riyakarlık var mı diye.,
İfadelerimin dönüp dolaşıp geldiği bütün yollardan tekrar geçiyorum, kendimde iki
yüzlülük arıyorum fakat bulamıyorum ne yazık ki, bulsam kulağından tutup yerden yere
vuracağım o hilekarlığın mevcudiyetini.,
Düşünüyorum, başkalarının haklarını korumak pahasına, değil harekette süzme fikir
seanslarında bile aşılmaz hudutlar koyuyoruz galiba., Bunun nedeni de, fiziki
varlığımıza giydirilmiş olan cinsiyet ve cibilliyet tanımlamaları olsa gerek., Kadın
erkeğe, erkek kadına, erkek erkeğe veya kadın kadına muaşeretinde belli kural ve
kaidelerle yaklaşmak zarureti sınırları, aşılmayacak engebeler, Çin Seddi duvarları gibi
geliyor hafızanın son kalite kontrolü çıkış kapısına.,
Aklıma düşen; Hz. Züleyha..,
Karun’un eşi iken bir köleye nasıl tutkun olur ve onda o aklı ve feraset var iken
kınandığını duyar ki, saray eşrafına (bu günkü deyimle) bir meyve partisi verir de
Yusuf’u gören bütün hanımlar ellerini doğrarlar farkında olmadan.., Bu (Allahüalem..!)
riyasız bir alaka idi zahir.., Yani, bir hıyanetlik veya ahde vefasızlık uğruna yada nefsi
istekleri ikame etmek pahasına işlenen cürüm değildi.,
Demek oluyor ki, Hayatın her safhasında, bu kabil duygu ve düşüncelerin girdabına
düşenler olduğu gibi bunların ekseri çoğunluğu da bu haleti ruhiye den, meşru ve
masum bir yarar sağlayamıyor olduğu gibi, maazallah onarılmaz arızalar ve tamir
edilemez zararlar ve geri kazanılmayacak güzellikleri heba ve heder ederek, ömürlerini
duygu ve düşüncelerinin gayrı meşru esaretinde ikame ediyorlar..,
Doğrudur! Ölümden gayrı her meselenin makul ve meşru olabilecek bir çaresi vardır.,
Vardır ama zamanın hangi kertesinde ve hangi renklerden müteşekkildir, imkan huzura
hangi aralıkta ne şartlarda zuhur edecek bilinmez., Dolayısıyla, karşılaştığımız
fevkaladeliklerden veya dikkat çeken basitliklerden helal dairesinde, maksimim yarar
sağlamak için zamanla barışık ve geçen vakte alışık olmak, sabırla sıhhati kollamak
etkin ve müessir doğru olandır diye düşünürüm..,
Kimileri için acı sayılan tat, kimileri için belli miktarlarda alındığında büyük keyif ve
hoşluk veren, aranılan, çok kıymet verilen değerler hanesinde bir şeydir., Azar azar
alındığında bağımlılık ki, aynı zamanda tecrübeyi de beraberinde getirip yaşatır ve bu
azın azı dahi olsa her hangi bir kimse için öldürücü doz olabilir., Aşk ne garip bir
duygudur ki, çok kimse ardına düşer ve çok kimsede omzuna bir sinek ağırlığında
konmasına bile dayanamaz, fevri döner istikametini şaşırır, yoldan çıkar işlediği her iş
yanlışlardan, yara açmaktan ve onları kanatmaktan ibaret olup kaldıramayıp canını orta
yerde terk edip (güya) berzaha kaçanlar bile olur..,
Aşkın aurasındaki renkler arasında muhtemelen, şehvet ve şöhret gibi tonlarda
olabilir., Bazı kimseler bu ulvi emaneti böyle nefsi saplantıları doğrultusunda alıp
cinselliğe indirger ve bu tür münasebetlerine şeref ve şan anlamı kazandırmaya
www.antoloji.com - kültür ve sanat
çalışırlar., Kerem için Aslı bir açık kapı idi ama asla onun cinselliğini göz önüne
getirerek düşlerinde ihtilam olmadı., Bir bütün olarak, kaynağın kendisine ulaşmak
varken, ikame duygularla nefsi ihtiyaçları direk veya değişik yollardan ikmal etmek ve
bunu aşk’ın, muhabbetin sevginin bir gereği gibi görmek ve Aslı’yı bu amaçlar uğruna
gönülde tutmak asla Keremliğe yakışmadığı gibi Keremlikte olamazdı..,
Af buyurun! Cinsi münasebet, olması gerekenle yaşanılacak bir ilişki olmalıdır. Olması
gerekense hepimizin bildiği gibi helal dairesinde olan kimsedir ve bu noktaya varacak
bir birliktelik salt iki kişi arasında akdedilmez ki, mutlaka üçüncü kişilerinde bu karara
saygı duyup şahitlik edecek (resmiyetten) haberdar vaziyette var olmaları o
birlikteliğin toplum içindeki yerini ve yurdunu sağlamlaştır., Dolayısıyla bu gibi şartlar
haricinde yapılan her türlü ilişki galattır!
Bu gün, öyle bir anlam verilir olmuş ki, Aşk denilince akla gelen, (sanki) cima, edepli
veya edep dışı cinsi ilişkiler kast ediliyor., Aşkın bu ve benzeri anlamlarla ne kadar
yakın ilişkisi var ayrı bir uzmanlık alanıdır sanırım ama benim diyeceğim hayır! Aşk
direk olarak bu demek değildir.., Bilinsin veya bilinmesin (bence) aşk mükemmele olan
hayranlık ve doyumsuzluktur., Aşık lisanı haliyle ve bu hayranlıkla zerreyi küre eder ve
ederken de ayrı bir zevk ve haz duyar ki, yürüdükçe uzaklaştığı bir hedefe doğru koşar
adeta.,
Ancak olaylar sebeplerle zuhur eder. Hedefinde hiçbir karşı cins beşer olmadan koşan
aşıklar (Allah dostları) da vardır ki, değişik yollar ve sebeplerden yine vasıtalarla,
Yaratana yönlerini alıp fedakara ne bir hayat tarzı ile koşarda koşarlar., Diğer yandan,
cins ve madde menşeli hayranlıklar (aşklar) ve bunun neticesinde sanatsal faaliyetler,
güzellikler, eserler tabi ki meydana çıkar ve vardır., Ve her şeye rağmen, biz insanız!
İstikamet ve ifadelerde olduğu gibi o ilhamın vermiş olduğu ağırlık altında yere ve
zamana dayanarak veya aldanarak, kanarak, icraatlarımızda da sapkınlıklar
gösterebiliriz ve gösteriyoruz.,
Neticede, Aşk’ın sürur etmediği bir göğüs, bir can, bir yaratık yoktur sanıyorum.,
Damarlarında o heyecanın varlığını hissedip yakalayanlar, dilerim ki, ondan maksimum
düzeyde dünyanın ve insanlığın huzuru saadeti için yararlansın ve yararlanabilsinler.,
Sevmek, sevgiliye sadakat, dosta vefa ve varlığa, mevcudiyete saygı ile fedakarlıkta
müdavim olmak gibidir., Aşk, ilahi bir armağanın varlığını ve sıcaklığını mevcudiyetinde
hissetmektir., Eser vermekse, bu duygu ve düşüncelerle emeğini, uğraşısını bir şekilde
etrafına resmetmektir..,
Her sanatkar mükemmeli arayan birer aşk hamisidir..,
Aşk ve muhabbetle kalınız..,
01.01.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Uçamayan kanatlılar.,
Şimdi vecizeler yumurtluyor, uçamayan kanatlılar.,
Kan ter içinde peşinde koşan güruh, yayalar ve atlılar., *
Yalakalık etmiyoruz diye, tuttu yaramızı kanattılar.,
Biz dost kazanmaya çalışırken, onlar bizi.,
Düşman bildiklerimize sattılar.,
Düşmüşler bir alametin ardına, kadersiz kara bahtlılar.,
Onlardı muhabbet yollarındaki bütün dar geçitlerde.,
Ortalığı velveleye verip bir birine kattılar.,
Selam verdik sorduk, Mecit nerde?
Yargısız infazla ebediyen.,
Yüreklerinden koparıp.,
Yerlere attılar..,
*
Şimdi cevher yumurtluyor.,
Sayrı, alil acuze zavallı aşüfteler.,
Kan ter içinde peşinden koşar, kıl kanatlılar.,
Yalakalık etmiyoruz diye, tutup yaramıza tuz attılar.,
Biz “Allah rızasına! ” dost olmaya çalışırken, onlar bizi.,
Şehvet ve şöhret uğruna(mı!) hayâsızlığa kattılar.,
Kaz avcıları ödül peşinde arından ödün vererek.,
Ben adamım diye haykırır, göksünü gererek.,
İnsan taşıyan gemi çoktan demir almış.,
Sahile fırtına geldiğini görerek.,
Gözlerimde bir şafak alacası var!
Beni öldür ve kalbine göm, sen ey vefasız olan yar..,
…
18.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ufkumdaki serencamım,
Bütün zamanları çevirip öteledim
Göz bebeğimsin ufkumdaki serencamım
Ben seni ağlıyorken inan hiç görmedim
Ah u enin derbederim susturma canım
*
Ördekbaşı bakışlara hep koşar adım
Asaletli aşklara can verir abadım
Sen ki, gönül güzergahında sadabadım
Göz bebeğimsin ufkumdaki serencamım
*
Ardın sıra fer, feda olsun asırlarım
Hem düşe kalka yüzyılları arşınlarım
Küser barışır döner yine karşılarım
Ah u enin derbederim susturma canım
*
Sıngın sanılara itibar etme gel yar
Ilgar canana koşar kölendir cengaver
Seni bildim bileli ciğerim yara yar
Göz bebeğimsin ufkumdaki serencamım
Mehmet Sani Özel
01.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ufuksuz talan..,
Gözlerde kar çiçekleri açan nağme
Kan rengi güllerin sıcaklığında barınan esma
Kabuklarında buram buram karanfil kokan filizler
Faraza sevgiler ve gözün gözü kestiği esna
Ki, “ba’del harabul Bağdat! ” misali izler
Korkusuz tavırlardan ürküp kaçan gizler
Umut verip çaresiz koyan vicdansız..!
Yine galat fiiller velev ki yine bizler
Sürüp gidecek mi hala ha! ?
Yüreğin yüreği soyduğu
Bu ufuksuz talan..,
Aşk mı..?
Akıldan çare medet uman
Bülbülü kafeste düşün, Ne kadar mahzun!
Neden kuşatılmış ilgiden huzur bulmaz
Namaz hür olana farz..,
Vakti gasp edilen köleler kılmaz
Kılı kırk bükersin istediğinde
Tarihi kaç kez kana buladın
Hangi kalp bu..,
Atfedilen kemliklere kırılmaz?
Yaşam emarelerini, riyakarlıkla suladın
Gerçekler daha çok yılan kavi yalana yakın
Sıkıştıkça tınmadan sığınmacı pulu aldın.,
Açık çek gibi cebinde o mülteci hakkın
Mükerrere odaklı ey sancılı eda
Dilimden kopuverdi işte.,
“Sen çok yaşa emi! ”
Der gibi bir seda.,
Sürüp gidecek sanırım
Yüreğin yüreği soyduğu
Şu pervasız talan…
…
18.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Uğurlar olsun.,
Sahi, sen hala.,
Öngörülerine köle misin
...., hayır, merak etmiyorum.,
Beklediğin kaşifin.,
Keşfedeceği o mümtaz yöre misin..,
Hızlı tren yolcularına el sallıyorum
Geleceğe koşar adım gidenler.,
Uğurlar olsun, size.,
Ben hala gerçeklerle baş başa.,
Şimdiki zamanda kalıyorum.,
*
Sözde, namerdi sevmezler
Özde, gözlerini gönüllerini nerdeyse hiç
Mert’e vermez, veremezler..,
Mert’im diyende, namerdi yiyende aynıdır
Her alış verişte iki taraf olduğunu bilmezler(mi!)
Gönül rızası, peşin yada verese olur(mu?)
Olursa onun adı aşk(mı!) olur..,
Alınlarında zavallılık nişanı..,
Uğraşırda tek bir heceyi silemezler..,
*
Gizlerine ram ol.,
Geceyi koynuna al.,
Gündüze var, ışığa dol.,
Sonra uyan, aç gözlerini.,
Bütün çıplaklığıyla, kime neye.,
Teslim olduğun, sevgiliyi gör.,
Gör ve sırrını bilmiş ol..,
...
06.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ukde
Hangi acizliklerin yumağında nazır, ukde
Seni mütebbessim kılacak o mütecaviz nükte
Kükre ey, kediyi aslanlaştıracak yürek kükre
Etekleri yellenen fistan giyecek nazlı yar,
Belki biz öldükte..,
Öyle nadim bakışlarla merhamet dilenen
Ökçelerinde hasret nasırı, vuslata bilenen
Öç alacak müsebbibini bulsa vefa, çiğ yiyen
Var mı?
Ben bu aşktan yorgunum! Başım ağrıyor, diyen
Belki biz, vuslatı sadece düşlerde gördükte..,
Sütre arlanıyor mum ışığından bile
Sütün beyazında ahtım, sırıtıp durdukça çile
Seç istikametini sabır, kıble eksenindeki ile
Görmedim ama derler., Selam verdim almadın!
Eyvah..,
Belki biz, kalplerimize duvar ördükte...
...
18.09.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Umurumda.,
Umurumda.,
Tafraların dudak kıvrımlarında
Yaralı ceylan misali gizlenmesi
Sevgilinin göz ucuyla izlenmesi
Yürekteki çağlayan serinliği
Ve yorulmak bilmeyen
Nehir akıntıları
Umurumda.,
Nevruzum buklelerindeki cümbüş
Tabiatın renklerini neşveden sündüs
Bakışlarla yüzümü mesheden süs
Ve cana can katan afaki gülüş
Tabi ki umurumda..,
Ne bu gidiş.,
Ne bu galeyandaki hasret
Ne o içimi alan göğsümdeki kesret
Ve ben elimi uzattıkça elinde kalan nusret
Kırk yamalı bohçasıyla seyyah şu suret
Sergüzeşt ey lalegun iliklerime sürur et
Yolarına gül diken kailden hürmet
Asrı nakaratlarım gel kül de bana
Yönünü yönüme alıp bir gül de bana
Çiçeklere açayım sümbül de bana
Ve aklın aldığı ne varsa sana.,
Helaldir ey sahil.,
İç denizleri kana kana
Aşk umurumda..,
…
12.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
ÜÇ GÜL (edebi metin, şiir açılımı)
Günlerden sade bir gün, “zamanın anaforunda” iptidai alışkanlıklarım, “vazgeçilmez
meşguliyetler” kişiye münhasır şartlar “ve geri dönülmez yolun her hangi bir yerinde”
durmuşum, durmuşumda boğulmamak için daha çok nefes almak için fiziki
mevcudiyetimin rahatına uygun pozisyon arıyorum.
“Yine bir yorgunluk sonrasında, yâdıma düştün! ” Akıl ve baliğ koordinatlarımızın her bir
kesişmesinde afakî söz verişlerim olmuştur sana. Sahi sen kimdin ki? Düşünmeliyim,
düşünüyorum ve hafıza boşluğumu yokluyorum her bir seferinde ‘arayacağım,
geleceğim! ’ diye söz verdiğim, mağrur bakışlı dost, adın neydi senin! .,
“Aklımı toparlamaya çalışırken! ” dik durmakta zorlanıyorum. Mahcubiyetimin ruhuma
verdiği ağırlık, geçmişteki envanterlerimin mizana alınmasında, başarısız kılıyor
belleğimi. O arada bir, “yarım yan yatışım vardı, sandalyeye.,” Hayat denilen arbede,
koyu renklerin anaforunda biraz hırpalamıştı sanki beni. Odamın tavanında,
hapsolunmuş sigara dumanı ve üzerime gelen duvarlar ki, “masamın üzeri işgale
uğramış ülke gibi.”
Üzülüyorum! Üzülmenin ne anlama geldiğini kavramaya çalıyorum ve nedenlere
varmak için bir iç silkinişi yapıyorum da, neden sonra uzuvlarımda afaki kıpırdanışlar;
“Parmaklarımın ucunda, yarım daire kayganlık” bilgisayarımın faresi peynir kokusu
almışçasına, hafızamı kuyruğuna bağlamışta bir bilinmezin giriş kapısına doğru
sürüklüyor denklemlerimi., “Ve afaki tıklamalar akabinde cephem mosmor! ” Ekranda
zihnimi kanatan fotoğraf kareleri, “ufukta gözüme gelen üç gül var! ”
Diyorum ki, ne bedbaht biriyim! İstidadı sevgi ve sadakat olan bir yarenin ismini
anmakta, dil ucuna getirmekte, telaffuz etmekte, hatırlamakta zorlanıyorum. “Üçü de
isimsiz! ..”
“Affet! ” Edebi ve olgunluğu şiar edinen metin ve mağrur duruşlu arkadaşım dostum.
Kifayetin mikyasını, miktarını ayarlayıp bilemediğim, vakti ve zamanında sesine ses
veremediğim, görülmesi gerektiğinde ellerine varıp mah yüzünü göremediğim ne kadar
mazi perişanlığım vardır, kim bilir? ., “Adını unuttum şimdi senin” ya, isterdim ki
yüzümün rengini göresin. “Haybeye çıktı onca hafıza dalışlarım” ant olsun zorladım
kendimi, nafilelerin bakiyelerini bile bir bir yokladım. Her dalışın bilaheresinde bir hüzün
timsali vardı veçhimde ve sahile sürüp gövdemi, bir kamış kestim keskin dilimle.,
Kanatıp baldırımı, “Birine şöyle yazdım; Güllerle arası serin olan gül”.,
İclal en, acıdan akan yaşları tülbendimde tutarak “ikinciye; Ağlayacak olanlara gülmeyi
hatırlatan gül.,” diye yazdım., Emin ol ki, bu suretlerin timsalini lahuti bir kalemle
hafızama kazdım., Döndüm divitimin ucunu en acı verecek yerime batırarak mürekkep
aldım ve “üçüncüye; Güller arasında (görülmeye değer) en gözde gül..,” diye şecaatle
kitabeyi resminin altına nakşettim., “Şimdi sen bunları okurken kızarsın (beklide)
biliyorum.,” Vaatlere itaatsizlik örneklerimden alarak, bir dizi efsunlu sözde edebilirsin.
Yada hiç kale almadan sessizice seyrüseferini ikame edersin., Bir hükme varamam ne
dersin! “Ama her şeye rağmen, istirham ediyorum! ” Benimle senin arasında tulu eden
şemse ve onun verdiği kavurucu hara aldanarak kalma ki, ben sana sevgiliyim.,
Yüzümü ağartacak nur ol ve “lütfen yarım dudak (ta olsa.,) tebessümle (bendimi
kapla, yüzüme) gül..,”
“Günlerim,” Muttaki bir Mekke sakini gibi, Ebrehe’nin gazabına uğramış, “fil ordusu
bozgunundan geriye kalmış, bedevicesine” ‘Yerde ve gökte ne varsa Allah’ındır! ’
diyerek., Bir “devrik kralın tahtı gibi metruk (ki, yanından yöresinden geçenler yere
www.antoloji.com - kültür ve sanat
tükürmekten bile kaçınmazlar. Anlayacağın varlığın alelade bir parçasıyım.) ve damına
ağaç devrilmiş evcesine” ne dışarı çıkabiliyor ne içerde kalmaya cesaret edebiliyor, bir
hafakanın çeyreğinde salkım saçak sallanıyor gibicesine., Zaruretlerin omzuma
yüklemiş olduğu gereklilikler, “esir şehrin insanlarından farksız, (düşünce girdabında
çareden başka çaresi olmayan çaresiz!) kendi başını yiyecek devcesine,” makbul bir
hedefe sıhhatle ulaşmaya çalışırken sabrın sükutunu sakata uğratıp koşarak ve
sıçrayarak mağrur nefsin kulu kurbanı olma tehlikesi çemberindeyim hala, beklide.,
Umut, bütün nazariyelerimin rengini siyaha çalmaya çalışırken, “Gaipten bir ses; Sakın
vazgeçme, güllere su ver, dercesine.,” başı feleklerin ötesinde sahibine ulaşan kaderin
ipine tekrar tutunasım geliyor ve “ucu mahşerin en kalabalık yerinde olan dolaşığı”
emek ve gayretlerimin teriyle, ve bu canın kalan en son feriyle “hasbelkader, açmaya
çalışmakla geçiyor..,”
“Merak ederim, /daha ne kadar umudu sevgiyle yoğurur bu yürek, bu sine? ! .,” Şimdi
yine, Afifeliğin kertesinden bir tutam umut aldım, arınmış mıyım diye baktığımda,
“üzerime mahruti (konik) bir rüzgarın alelacele attıkları arasında,” hazan ve
“yangından yüzüme savrulan küllerin var, sevgili! ” Etrafımı kuşatan burçlar, surlar ki,
dahası sensiz geçen sefil, pejmürde günlerim var sevgili., “Birde, (kıpırdadıkça)
dokunduğu yeri kanatan dikenler.,”
Bir rüya aralığında, aşiyan yolunda, patikalardayım. Emeğin aydınlıkta olduğu yeri
uzaktan temaşa etmek hoşluğu ile göğün mavisine bakıyorum, sonsuzluğun gerisinde
siluetin ve beliriveren asudelik zindeliğimi şek’e sürüklemeye çalışıyor. Sen o muazzam
şenliğin orta yerinde tazim gören Gülizarsın. “Neden., Heyulan gelinliksiz ve tacın
simsiz? .,” Neden etrafındaki herkes diğerinden yoksun ve kim kimsiz? ., Meğer içinde
bulunduğun alem fitneden fesattan yoksun, şeytansız ve cinsiz.,
Ben o badem gözlü buhurdanlıların bahçesinde, “üç gül gördüm gözüme gelen., Üçü de
isimsiz.,” Biri diğerinin aynı, üçü de bir., Üçü birden bir., “Ve vallahi adını unuttum! ”
Şaşkınlığım yorgunluğumdan mıdır yoksa yollara dökülen hafızamı
toparlayamamamdan mıdır, garipliğin sırrını hikmetini çözebilmiş değilim ancak bilmiş
ol ki, hâlihazır hayatımda sevdiklerimden ve önemi olan bir simasın ve “beni affet!
Derim ama.,” Dönüp yüzüme gülerek, “sen affeder misin? ! .,” İşte onu “bilemem.,”
Sevgi selam, umut ve kalbi muhabbetlerimle.,
27.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Üç gül.,
Zamanın anaforunda.,
Vazgeçilmez meşguliyetler.,
Ve geri dönülmez yolun herhangi bir yerinde.,
Yine bir yorgunluk ve sonrasında, yadıma düştün! .,
Aklımı toparlamaya çalışırken.,
Yarım yan yatışım vardı sandalyeye.,
Masamın üzeri, işgale uğramış ülke gibi.,
Parmaklarımın ucunda yarım daire kayganlık.,
Ve afaki tıklamalar akabinde cephem mosmor.,
Ufukta gözüme gelen üç gül var! .,
Üçü de isimsiz..,
*
Affet! .,
Adını unuttum şimdi senin.,
Haybeye çıktı onca hafıza dalışlarım.,
Birine şöyle yazdım; Güllerle arası serin olan gül.,
İkinciye; Ağlayacak olanlara gülmeyi hatırlatan gül.,
Üçüncüye; Güller arasında (görülmeye değer) en gözde gül.,
Şimdi sen bunları okurken kızarsın, biliyorum.,
Ama her şeye rağmen istirham ediyorum! .,
Lütfen yarım dudak, tebessümle gül..,
*
Günlerim..,
Fil ordusu bozgunundan geriye kalmış bedevicesine.,
Devrik kralın tahtı gibi metruk ve damına ağaç devrilmiş evcesine.,
Esir şehrin insanlarından farksız, kendi başını yiyecek devcesine.,
Gaipten bir ses: Sakın vazgeçme, güllere su ver, dercesine.,
Ucu, mahşerin en kalabalık yerinde olan dolaşığı.,
Hasbelkader, açmaya çalışmakla geçiyor.,
Merak ederim! .,
Daha ne kadar umudu sevgiyle yoğurur bu yürek, bu sine? ! .,
Üzerime, mahruti bir rüzgarın alelacele attıkları arasında.,
Yangınından yüzüme savrulan küllerin var, sevgili.,
Birde, dokunduğu yeri kanatan dikenler.,
Neden., Heyulan gelinliksiz ve tacın simsiz? .,
Üç gül gördüm gözüme gelen., Üçü de isimsiz.,
Ve Vallahi adını unuttum! .,
Ben affet! Derim ama.,
Sen affeder misin? ! .,
Bilemem! ..,
…
25.08.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ülfet
İki elimle tuttuğum bir tutam umut!
Ve sen hala dersin ki, umudunu kes unut
Ellerini duaya kaldırmışken kulluğumun yolunu kes
Kudretten aldığın hevesle bile hançerini
Ati(min) nin ruhunu kavra yollarını tut.,
Tut ki, incinen yerlerine ferahlık gelsin
Bende olanda gözün mü vardı? !
Amin derim, Rabbim..!
Dile, sana versin..,
*
İkrah ettiğimde ferahından
Nefretim kini doğuruyordu ahbap
Üzerime şer yürürken bütün cenahından
Selametin yolu hangi kapı, hangi bab..?
Baklava dilimlerinde usum kaldı belki
Bana haramı ha bire sunan o eller ki,
Dokunduğu yerler de kan irin oldu.,
Yüreği yırtan suskunluk mu acaba!
Kızıl öfkeyi alamayan sevap..,
*
Herkül belaya duçar olduğunda.,
Hevesin idrakinde pahasını bilir elbet
Hayır şeririn batınından doğduğunda
Hak edenin omuzlarından düşer külfet
Ah sabır., Ne büyük bir sermaye.,
Sahip olanlar kazanıyor ülfet
Bende ne var ki..!
Göğün kapısını çalanlara.,
Tanrı veriyor cevap..,
…
09.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ülkemin Öğretmenlerini,
Ülkemin Öğretmenleri(ni) ,
(Her türlü fedakarlığa değer şahsiyetleri.,)
Şükran, minnet, sevgi ve saygıyla
Anıyorum..,
…
“Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır:
Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan
(bilim, kültür) ordusudur.”
(Atatürk)
…
23.11.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Üşürüm, billahi üşürüm..,
Her şiir dizesine başladığımda bir sen (?) olmalı mısın!
Bildiklerimi bir bir sıralamam için bir dişiliğe dolmalı mıyım
Bir deliliğin sınırına varıp gelerek yüreğimi yormalı mıyım.,
Yüksünüp ah ederek öksüz düşlerimin saçlarını mı yolmalıyım?
Yanlışa vardığım kadar başımla barışık olacağıma inanıyorum, nedense.,
Yerden aldığım gıdalar şehvetimim gıdıkladıkça, sürünürüm daha çok
Onur senfonisine kulak vermeye başımı dik tutacak bu bedense..,
Olan bitenden habersiz olmak yeğdir, bir dağ başında el ense.,
Mavi düşlerde narin eller pembe çizgiler çekerken hayal tablolarına
Hangi muradın hayhayına düşerek alınganlık gösteririm Huriye
Hazzından malul olduğum manzarayı aksetmiyor diye küser miyim
Hırçınlıklarımla havayı borana döndürüp gözünden düşer miyim
Üşürüm, billahi üşürüm..,
Gönlünde yerimin daraldığını hissettikçe, ayaz alır üşürüm.,
Gör günlüğümün renklerini fırça tutmuyorsa, tonlarımı yerin dibine düşürün
Yeni değil, bir bahar suyuna girdikten beridir teessüflerimle hastayım
Sevdayı derenin diğer yanına attığımdan beridir, kederli ve yastayım
Acımı söğüt dallarına üfledikçe övündüm, hep sandım ki dosttayım
Doğrular doruklara varmış, ne okum oldu ne gerecek bir yayım
Sanma ki (haşa) Yaratana isyan eder bu mefkurelerle kalender
Âha agah olan aşklara helal olsun, kaybettiğim kan ve döktüğüm ter
Yürüyeceğim derman buldukça dizlerimde, yolum sevgiliye
Yüreğimdeki yükü teslim etmek için, sahibi sultan veliye
Ser istersen sanılarındaki zararın mahsulü niyetine
Senden aldığım ne varsa, bu can karşılığıdır diyetine
Göz koymadık biz ceylanın, ne etine ne sütüne
Sözün doğru gelsin vefa, başım üstüne..,
Mehmet Sani Özel
15.05.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Üzgünüm!
Kapısı açıktı gönül evinin.,
Belki düşer yolu diye masal devinin.,
Dalları çiçek açmaya zorlandıkça künhünün.,
Üzgünüm! Yapraklara kar yağdı bu gün..,
Üşüdüğüne değil şu titreyen sözler.,
Düşündüğüne bakmaktan kaçan gözler.,
Baki kalacak bir hoş seda idi gök kubbede.,
Gönül buya, hala o vefasızı özler..,
Haz alacak olanlar gayrı sevinsin.,
Kapandığına melankolik eksantrik devrinin.,
Temsil yeteneğini yitirmiş çoktan nevinin.,
Süslemekle meşgul dışını aşk evinin..,
Nihayetin yolcusuydu son vedaı çektiğinde.,
Dua sağanağında dahası ağdalı gözyaşı selinde.,
Bereketi hasat etmenin mağruru o şimdi ektiğinde.,
Yeniden doğmuşçasına bir tutam nergisle elinde..,
Ey gönlüm.,
Hicret eden hislerin kuyruk acısından inle.,
Unutmaya burun sızlatan makam budur. Dur dinle! .,
Ne sen Yusufsun ne o Züleyha her kuyuya inme.,
Söz insana kar eder. Ya bu lakırdı ilmin ne? ! .,
21.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Üzgünüm., Evet.,
Umutların üzerine,
Yanılgılara rağmen, inat ettim,
Siluetini oturttum..,
Şimdilerde, sabahların erkenin de
Birde gecelerin geçin de, iç çekmelerim
Öykündükçe yutkunmalarda sen varsın
Boğazımda düğümlenen sensin,
İntihar eden nefessin..,
Neden objeler muhteşeme soyunmuş
Neden realite ters yüz, gerçekler oyunmuş!
Neden ellerin koyunumda buz gibi, donmuş
Neden öpeceğim yerlere hep zehir konmuş
Söyler misin! Neden güneşe bakarken
Nergis, ışıktan mahrum olmuş..,
Renkler.,
Gözüme gelir de geldikçe
Neden matlaşır da gri oluverir?
Bütün çiçekler, bütün güzellikler
Fevri feveran alakamı gördükçe
Sen artık bakma yıldızları kırptığıma
Bakma, sevda nağmeleri öttüren zıpçığıma
O kadar mukadderim ki, tarif edemem
Boynumu eğdim, omuzlarıma koysun
Kader neyi her ne kadar koyarsa..,
Üzgünüm., evet.,
Ütüldüm, aşk için atıldığım risklerde
Tahayyülüm sadede kalmıştır sadece
Bir yorgun yerin ufkunda bakışlarım
(Şaşkınlığın süpürüp getireceği.,)
Rayiha da, miskte, amberli seste.,
Dahası yok, dil bu gayrı kekeme
Ant olsun, yapamam bekleme!
Yüzüne kapanan kapıya
Yüzünü dönecek
Yüz yoktur.!
Billahi bende.,
Ey hilal!
İnceldikçe kırılır diye korkma
Mahşere dek elimde kalacak bu lokma
Kollarım kar suyuna coşmuş, derelere eğilmiş
Uzanır içmeye çağrışımlar ab-ı hayattan
Dudaklara gül’ün dikeni dokunur
…Kanatır.!
Sanma ki öldü göğsümde lalezar
Sanma ki, Roma’yı yakacak yine Sezar
Yüreğimde sevgiliyi diri tutan bu mezar
Yürüdükçe hatıranı hem okur hem yazar
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mukadderim belki diyeceğim yine
Bu bahar(da) iklime aykırı düştük!
Şimşekler bize, yağmur size.,
Kısmet değilmiş Vuslat
… Maalesef, bize…
20.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vakarım.,
Vakarım, allanıp pullanan vakitlerde.,
……………..……………………., Olduğu gibi.,
Hangi menzilde, malayni söz ettiler de.,
Güneşim dediğin, fecri kazip gibi.,
Gülen yüz maskeleri! Bıraktığın yerde..,
Yesinler.., (Sözüm ona.,)
Hümanist, beşeriyetçi kuş sever..!
Atılan lokmaları, kurtlar yesinler.,
Tellal çıkmış, ezbere seheri över.,
Geniş zamanlı düşlerde, tayy-i mekan.,
İhtişam ki, var gücüyle karabasan döver.,
Hoş geldin ey tin, bu haldir benim beka’m.,
…
Bir leğen su ki, okyanus sandığın.,
Alnında yazısı vardı, olmayan kabrin.,
Karnından kustuğu kuru kafanın.,
Ustura kesiği sancılarım, ince ve keskin.,
Karşı tepesinde pür nur, merve sefanın.,
Üzerime yürür, dilek taşlarından umulan teskin..,
Ah o! Makberin harabeleri(mi?) ün aldı!
Üşümek kadar tabi ve masum algılarım.,
Zebercetten takılarım, serde bereket.,
Sen iyiyken merhaba diyenlerden.,
Söyler misin, şimdi kaç kişi kaldı?
Vakarım allanıp pullanan vakitlerde.,
Soluk aralarında hür cennetler.,
Her şey olduğu gibi.,
Kırıklar sarılır, yaralar iyileşir.,
Hıçkırıktan göbek atar gerdanlar.,
Geç olmasın, kuşlukta her yan netleşir.,
Hüzün, matem ve göz yaşı.,
Sevgiye devşirir apansız.,
Kalıcı ama, mekansız…
…
11.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vakit.,
Ücrada minnet aşkı arıyor.,
Akıl başa düşende mihnet olacak.,
Bir yar dibinde iki kişi çamur karıyor.,
Düşünürüm anlayamam, aman Tanrım! .,
Bu kerpiçlerden ev mi olacak! ? .,
İki zıt kutup un kör bir noktada.,
Birleştiği andır ki, koptu kopacak
Ümidin tükendiği vakit, o insanda.,
Yamyama şenlik, her yan kol bacak.,
Yakın tarihimizde., Bir çok misalde.,
Hile ile söndürülmüş onlarca ocak.,
Düşünür anlayamam körpe visalde! .,
Cüceler büyüyüp dev mi olacak! ? .,
Tokum diyen açın halini bilse.,
Nerde adaletin dinin hak dinse.,
Gönülden hitabın bir kalbe girse.,
Dönüp yüreğine de kinini silse.,
Beşer zulmü yer yüzünden kovacak.,
Düşünürüm., Refah hangi misalde! .,
De, bizim sonumuz nasıl olacak? ! .,
…
20.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vakur edebiyatı.,
En başta gelen kaygı.,
Görmek için hak edilmeyen saygı.,
Sözlerle şekillendirilen malayani kişilik.,
Ne yürek var nede kemik arasında kan yapıcı ilik.,
Hedef; Yalan yanlış, göze gelen bir yerlere varmak! .,
Amaç; İçi doldurulmamış kelimelerle.,
Sadece zevahiri kurtarmak..,
Kula kul olmanın mecazı.,
Kuru bir ekmekle, adam gibi yaşamaktansa.,
İcabında hazır kurulu bir tahta oturtup can cazı.,
Diyerek; Mademki her gönül yaşanası bir vatansa.,
Vakur edebiyatı(!) sözde idamlığı ipten kurtarır!
Ben’in bahçesinde ikram edilen meyve.,
Her nefise hoş gelen kavun yada nardır.,
Yiyin için ancak zülf-i yare dokunmayın.,
Hedef; Şöhret suyuyla çamur karmak! .,
Amaç; Göz dolduran velimelerle.,
Sadece zevahiri kurtarmak..,
Duyun-u umuma ibret insanlık.,
Kişi; “Allah bir! .,” Dedi, bizde inandık.,
Hayatı, kuralları ile oynanan bir oyun sandık.,
Meydanda, kuralları iyi biliyoruz diye cavlandık.,
Muteberin şerefsizin kucağında olduğunu görünce.,
Yüzümüz kızardı yerlere girdik, amma ne utandık.,
Uğur diliyordu, hırsız yolsuza, mağrur eda takısı.,
Sıraya girmiş saf., El öpmeye, haksızı haklısı.,
Kader kurbanları., Ne oluyor, meraklısı? !
Endad ve ezdad, topyekun figüran.,
Filmlere konu., O eşbah dürüstlük! .,
Ve en sonunda, Ahlaka küstük(mü?) ! .,
Hedef; Kısa yoldan menzile varmak! .,
Amaç; Kendinden uzak kelimelerle.,
Sadece zevahiri kurtarmak..,
Nihayet biz., Koptuk elimizden.,
Vaktinde öten horozu, tutup taşlayan mı? ! .,
Vakur edebiyatını haybeye alkışlayan mı? ! .,
Sökmüyor kavli fiilde iki cihan hesabı.,
Kurt için kolay av yetim öksüz ve sabi.,
“Kör köre, cırt parmağım gözüne.,”
Boyuna posuna birde sözüne.,
Baktık kar etmedi sözlerimiz.,
Şimdi renk vermiyor göze gözlerimiz.,
Gülüp geçiverin., Mazlumun inlemesine.,
Gamzeler dökülsün hıyanetine simsarın.,
Aldırış etmeden göğün yeri dinlemesine.,
Önemi raflardaki kitaplarda hayanın ârın.,
Düğünlerde bayramlarda., Desinler için.,
Geçici bir süre., Birkaç zamanlık.,
Edep., Erkân iman şuuruna varın.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hedef; Vakurun damarından kan almak! .,
Amaç; Nesli tüketmek, acısız sızısız can almak.,
Ve önce can diyenlerin kaygısı.,
Sadece zevahiri kurtarmak..,
…
13.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Varsın olsunlar.,
Mücelladan bir tutam nur alıp.,
Bahtımın karasına saçar mısın? ! .,
Bühtan vesveseyle kol kola ey nihan.,
Hataya düşmeden behemehal, havass-ı batına.,
Ay bildim yüzünü., Şu karanlığa açar mısın? ! .,
*
Hikayelerde kalbi ihata ettik.,
Meziyetli ifadelerden yoksunken.,
Zamir zarfa sığmadı diye, onca cebelleşme.,
Fiiller yara bere içerisinde, zarafete inlerken.,
Faili unuttuk, çok ihmal ettik..,
*
Sevindiler sevindik.,
Övündüler, göğsümüz kabardı.,
Hepimiz aynı rayda yürüyen trende.,
İnip binerken müşküllük yakamıza ilişti.,
Düştük! Ayağa kalktık, şuur landık.,
Tavda kalmasını bildik.,
Kaynadık taşmadık.,
*
Sonra bir gün., Ufkumuza kara haber yayıldı.,
Yüreklere köz düştü, hepimiz birden harlandık.,
Ağladık., Sızladık, âh ile dövündük.,
Acıyı paylaştık ama haddi aşmadık.,
Arta kalan ne varsa ki, bed anlardan.,
Yuttuk, irkilip tekrar ümide döndük.,
Bir sürünün içinde, itildik kakıldık.,
Hakkımız gasp edildi, fukara kaldık.,
Üç beş azaldık, beşer onar çoğaldık.,
Ancak ne var ki; Dün haklıdan yanaydık.,
Bu günde hakkakten, haklıydık., Haktan yana kaldık.,
Az zaman bıldırcın eti., Çoğunda hamhumu aldık.,
Elimiz yetti, yetim başı okşadık, düşkünden dua aldık.,
Şeytanla baş ettik! (belki) Ama nefisle belada kaldık.,
O bize rahatı önerdi hep, nasihat olarak musibet.,
Kaderdeki kaza nasibimize harfiyen vardık..,
*
Sabrettik., Taşı suyla delmesini becerdik.,
Şükrümüz vardı, ziyandan kalana tövbe istiğfarla.,
Biz çalışırdık, çalıştıkça dünya geldikçe bize zararla.,
Borçsuz harçsız başı dik! Dolaşmak varken vakarla.,
Hayallerimizin en sığ yerinde bekaya kaldık.,
Soludukça öfkeyi üfledik, Allaha sığındık.,
Siret-i Nebiden okudukta; Sultanı Enbiya.,
Yahudi komşusuna, borcuna karşılık.,
Zırhını rehine vermiş..,
………………..,
Hiçbir derdim yok Rabbim.,
Kerreten estağfurullah..,
Eksiğim, noksanım, sana.,
Gereği gibi kulluk edemeyişim.,
Kınayanlarım vardır., Varsın olsunlar.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yeter ki, son kınayan sen olma.,
Zerre kadar hükmü olsa idi, Rabbim.,
“İnsanları birbirine düşman etme! ”.,
Diye., Dua ederdim..,
…
19.09.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ve heda.,
Ve heda.,
Elerimde demir tozu bulaşık.,
Bitsin diye hasret, gönlüm dolduğunda.,
Amin deyip dualara, avuçlarımı yüzüme süreceğim.,
Gözlerimi karartan, canımı bunaltan.,
Kursağımda kalan, yutamadığım.,
Onulmaz dert gibi.,
O elim veda..,
*
Mehdiyi bekliyorum.,
İlliyyun un adresini soracağım.,
Hafaza melekleri izin verirse eğer.,
Dergah-ı rızadan sonra sahiline varıp.,
Dünyadayken kalbini kırdığın ilk ziyaretçin!
Boynumda yüreğimle vesselam.,
Ben olacağım..,
*
Can ayaklar altında.,
Üzerine basılmış, ezilmişler yordamında.,
Sen güneşli bahar günlerine uyanmak için yatarken.,
Sığırcık kuşlarının cıvıltısı ahenk bulur damında.,
Sıra dışı fenomenim., Üçüncü dünya arkan.,
Barış sembolleri resmedilmiş yorganında.,
Muallanın surları., Düşlerin ne kadar hoş..,
İstersin, çiğdem nergis hayat bulur..,
Hemencecik o anda.,
*
Hey gidi vefa!
İç’in boş olduğunu bilmesem.,
Oturup hüngür hüngür ağlardım.,
Diyenler kimdi; “Evla leke evla! ”? .,
Kapının önünde, konulduğu yerde fukara.,
Üzülüyorum, yalpalı yakarışlara.,
Çok ağır bir yük sevda, fakat.,
Hakikati bilir Mevla..,
…
08.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vefa önlerinde düştüm..!
Vefa önlerinde düştüm..!
Öncesi hafızamda boz bulanık.,
...................dizlerim kırıldı.,
Sebep mi lazım? Düşünüp duralım..,
.................. sanık kim?
Gurbet dedikleri bu olsa gerek.,
Sen kaldırım taşlarında, iki büklüm yatarken
Üzerinden atlayıp geçer, acelesi olanlar
Ben, son günün güneşine tutunmuşum.,
Batarken..........................,
Işık hızında ilerlemek, bilabedel.,
Hayallerimdeki yollar kazasız,
İnsanlar..,
Cinsiyetten azade ve azasız.,
Ağzı dolu olanlar var, hala.,
Kıyamet arifesinde..,
Gözlerinde ateş..,
Gönüllerinde cehennem kükrer maniasız.,
Küllerine düştüğüm yer burası billahi.,
Yangın yeriyim, yanan yerim..,
Teneşiri çepeçevre kuşatanlar mı?
Sorsan, dost olduklarını (sanmam) söylerler.,
.............. dedi kodu şurası..,
Ve..,
Huda’ya mırıldanarak yürüyen canlar.,
Sen haklı ol yeter ki, elbet anlayan anlar
Bu şehir, bu sokaklar ve kanıma karışan ter.,
Tepedekiler değil., Seni yarası kabuk bağlayan sever
Zift kokar asfalt., Hatıralarımda istiklal varken.,
Hafızamı kuşatan filiz., Sen kendini koy ver...
...
17.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vefaya demir atmalı.,
Bir velime davetine.,
Ertelenmiş icabetimle, yaka paça.,
Fukaranın sevincinden izler bulmaya koşarken.,
Kostümsüz tahayyüllere edep giyindirdim.,
Elime tutuşturulan adreste aşırılık nakıs.,
Yıkılmadık duvarlarda dalgalanan.,
Yırtık pırtık olsa da, flaman tandık
Darının altında kahpe bir karanlık.,
Zan etmemi istercesine yanar söner.,
Hasım kim, hısım kim? Bilsem.,
Fe suphanallah.,
Kaç kez demişimdir.
Velev ki, varsa ummanda.,
Vefaya demir atmalı ancak..,
Anlaşılan.,
İhmallik enjekte edilmiş.,
Meseller kin kusar damardan.,
Sence zehir aşa mı katılmış, yoksa! .,
Visal, şer yuvasına mı döndü firardan.,
Parmakları üzüm salkımlarında, taneleri okşayan.,
Zahireciye tutkun olsa gerek, zahir Züleyha.,
Duysa bu haber maşuk için züldür.,
Bence dönmeli sakin denizlere.,
Vefaya demir atmalı..,
Edilmedim de fark ettim! .,
Şehir terk edilmiş, sokaklarında hüzün vardı.,
Sağ elim iç cebime gitti geldi., Baktım.,
Eski bir resimde heyhat, solgun suret.,
Sol yanaktan, gülmeye zorlanan.,
Masivaya dönük yüzün vardı.,
Diyorum ki, temennilere.,
Biraz merhamet katmalı.,
Sonra dönüp asrı saadete.,
Vefaya demir atmalı..,
…
07.06.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Velhasıl hardayım,
Sorarsan bu günlerde, velhasıl hardayım
Hakkın pençesinde perçemim, zordayım
Hangi ele dokunmuşsam ateş almış kordayım
Cennet nere ben nere henüz çıktım yoldayım.,
*
Hadisenin keresine baktım sana bulandım
Her uyanışta ilk diye attığım sanki son adım
İçinde hararet besleyen çöllerde suya kandım
Koyun koyuna uyurken yine hasret kaldım
*
Sahile inmiş şimdi, tek bir nefeslik güzide dilber
Edep ey, yakındığın şahaneye bir solukluk gül ver
Sahte tebessümlerden arınmış asude moru tül ver
Her bakış bir ömre bedel, dön bir kırmızı gül ver.,
Mehmet Sani Özel
18.10.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vesaiklerde.,
Sorgulanmakla sonu gelmeyen
....................soru işaretlerimsin
Ellerime aldığımı......sandığım
.........ama asla dokunamadığım
Meneviş, renk cümbüşü, tatlı hazan
..................ucu açık hayat yumağım
Çözdükçe çözümsüzlüğe kanayan
...........................muammasın sen
...
Yanaklarında tomurcuklar.,
Bana dokundurtmazsın, biliyorum!
Çünkü, tuttuğunu yakan ateş elim
Kaybettikçe karda., Galibe bravo diyorum
Öteki dünyaların hilkati, kapına dayanmış
Sahi, hangi zamanlarda gözü karasın?
Astım krizinde aşk nefes nefese.,
Şifasın ama kime,
Ne vakit eme yararsın?
...
Ya senin nazarında ben..!
İsterik olmuş hislerimle alil
İbrahim’in sofrasına iştahlı Halil
Kurnazlığa pey vermek, atikliğin olsa..!
Sezinlemiş, eteklerinde intihar süsü var!
Patlamasına ramak kalmış yanar dağın
Dağılıyorum, ölüm ötesi düşlerin hararetinde
Darılmaya bile vaktim yok, eşref saatlerinde
Vesaiklerde.,
İhtilal bozgunluğuna uğradım
Kulaklardaki uğultu yıldızlar sürüsü
Düş kamburu engebelerden motor sesi
Birde soluklarımda asılı kalan tütsü
Yarım yabancı zatı ali aleme.,
Zaten uzayda fersah sayılır
Dünyada önemsiz bir adım!
Kim yeni hangisi kadim?
İşte hayat..,
Ben, sürekli tebessümlere hadimim.,
...
Ser ver be Şahikam.,
Sırrın sen gibi bedenim olsun.,
Al ver, kanımda donsun ipeksi intikam
Astrolojik saikalarına uyurum.,
Kalbime saplanan kancalı korsan kolsun
Ne olacaksa..?
Güler yüze olan duyarlılığım.,
Varsın sana oyuncak olsun...
Mehmet Sani Özel
23.10.2004
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vezn-i mahsus
Geçerken ödünsüz bir seyahatimin sayhasında.,
Kevn ü mekân alabora, “fe suphanallah! ” Nedir bu yarab? ! .,
Kıyamet şurasının kararı ilam, vezn-i mahsus tenhasında.,
Kevkebe in suratı düşmüş., Bağ kederde bostan harap..,
Asef itidali tembihlerken, ben(mi?) Huda’nın arsızıyım.,
Beli ya keyf! İç daraltan yürek burkan mahruti bir sızıyım.,
Çık ta söyle de ki, ben Şit nebinin hasen-ül hulk kızıyım.,
Vallahülazim şükrederim., Yüzüme tozuttukça topuğundan turab..,
Tulu’uşşems te, fırka-i Naciye helal rızk peşine düşmüş.,
Peyle agyerini tarumar olsun., Va başa kuzgun üşüşmüş.,
Çık ta söyle de ki, Neden Leyla ya bir Mecnun düşmüş.,
Bilmiyorum! Hikmetin saikasında hangisi vaha ve serap.,
Veleh-resan-ı ukul, gönülde varit Mescidi Haram huzuru.,
Tövbekar mahruyan kul, var mı indinde hakkıma huzur! ? .,
Ellerim duada, sözlerin neva ki, özlemime vakit mahzur.,
Merhaba ey merhamet timsali, ve salli aleyke ya merhab..,
…
11.07.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vildan.,
Şekva, muhabbeti ihlal edercesine.,
Kalp atışlarımın ritmine sinsice nüfuz eder
Şebiyelda gün ışığını kırar granit mermercesine.,
Zaman kara Vildan, geç tikçe mekanı dümdüz eder..,
Yer ne kadar mülayim görünür, kederli bakışlara
Yenilmeyen meyveler yamanmış bir bir aşklara
Yangından kurtulan adamı görsen, sen.!
Üstü kara başı kara..,
*
Asırlık zaman dilimlerinde çıplak gözle görülen.,
Astronomi harikası, yıldızlar gibisin gözüme sen.,
Düşlerimin en korkulu devrik yerinde.,
Kulak memelerimi yalayıp okşar.,
Feleklerin ekseninde okunan o.,
“Ah, sen olmasaydın sen..! ” diyen.,
Gökleri yırtan, şaheser besten..,
Sahi şimdi nerde, nerelerdesin?
Sen., Asarıatika bedesten..,
*
Hacamat edeceğim yüreğimi.,
Aletim atadan kalma eğri hançer.,
“Akacak kan damarda durmaz! ” değimli!
Namlusu dövme çelik, sapı halis sedeften.,
Göksüme sıra dağlar konmuşken hazır.,
O beni terk etmeden istifamdır derim.,
Kurtulurum, ağır aksak alabildiğim.,
Malayani nefesten..,
*
Neden, yeni doğmuş bebekler.,
Dünyaya gelirken ırlar, zılgıt çeker.,
Neden, dört sekiz olunca pervaneyim.,
Gönül medet umar bağrını sulayan her sesten.,
Güneşi merkez almış irili ufaklı peykler
Buz kristalleri sert kayalara sarılır.,
Tohum çiçeğe devşirdiğinde aşktan.,
Mest olurum ben., O akıl almaz.,
Sadık, sarsılmaz hevesten..,
*
Tatmak için seni.,
Ateşten bir dilim aldım dilime.,
Muntazırım toz bulutlarına döndü.,
Mantık kulvarlarında ne varsa, paça bölük.,
Her şey darmadağınık, lime lime.,
Kin intikam, hırs ihtiramsı? !
Elimi kaldıracağım.,
Kime! ? .,
*
An içinde, apansız.,
Keşifler ve fetihler yaşarım.,
Yaş dolu gözlerle umuda bakarken.,
Hayal sarayımın mukayesesinde sen.,
Gelip de alize yumuşaklığıyla gözlerimi silerken.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Dersin ki, Kainat daha çok fecre gebe.,
Bırak, kıyamet nümayişlerini.,
Henüz vakit çok erken..,
Tabut cesede dar gelip.,
Çivilerini sökerken..,
Verilen can Hakkını ister..,
Azat edilmiş köleler, efendisini överken.,
Kulluğa rabıtasını koymaya hazır dururken hisler
Ölmek için ve de ölmeye yeniden dirilmek için.,
Henüz vakit çok, çok erken..,
*
Bereket yelleriyle.,
Taçlandırılmış buseler, kar tanelerinde.,
Üzerimize., Lapa lapa rahmet yağarken.,
Yediklerimizden terimize sirayet eder fer.,
Ayrılık zordur, sevgi ekseninde yaşam varken.,
Ellerinde buram buram, deste deste sevda kokan.,
Erdişiler.., Size yaşamak helal olsun..,
Vefa edip vefa bulan elit kişiler.,
Helal olsun..,
*
De ki, şimdi bana “sen sus! ”
Sen sustukça ben usumda üşürüm.,
Müşküllerini rafa koymuş Pişekar meddah.,
Zemherinin ortasında dalda kalmış bir cürüm.,
Tabiata aykırı., Deyiverin, vurun düşürün.,
Dün yüz’e varmadan kaynardı heyecan.,
Bu gün, yüreğime taht kurup da.,
Ebedi mukim sakini ol, ey can.,
Çok değil birazdan mevsim.,
Uzun gecelere kapısını kapatır.,
“Allah’ın selamı üzerinize olsun..,”
Deyip., Diyebileceğim.,
En son satır…
…
30.12.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vur!
Al! Acıya bulanmış dil kırbacını
Abalı sandığın sırta vur, döşe vur!
Kılıcını kınından çıkarda, bil hıncını
Seni seven sevgiliye dosta vur, eşe vur.,
*
Ama dur!
Vurduktan sonra kaçma ne olur
Heybetini suretine giydiriver karşımda dur
Kaldırıp başımı, kalan son gücümün raddesinde
Kahrıma isyan eden., O meçhul yüze bakayım
Bir bakış ki, günahıma teveccüh ederek
Sinesine sirayet, şimşek olup çakayım.,
*
Işığını tutmak isterim beyhudenin
Saniyenin setresinde gizlenen nur! ..
Vur, sen yine vur!
Sen vurdukça ben, envarın ruhunda huşuyum
Sen durdukça ben, temsil kanatsız kuşuyum
Sen gök kuşağı rengindeki mor kuşluğum
Sen arzularımda kelebek konuşu hoşluğum
Seğirt de şehvet damarlarıma edebi vur, âr’ı vur
Vur da arsızlığın, yersizliğin gözü kel kör olsun.,
Vur ki, azgın nefsim aklıselime köle, kul olsun.,
Daha ne olsun..,
Veda ya münasip çıkış yolları
Vakar gibi meziyet kırıntılarından karım
Vefa gibi evim, vuslata sabır sarı gelin
Veryansın, güneşte ayda gözüm yok,
Olursa, bir gönülde yerim olsun..,
Mehmet Sani özel
23.03.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Vuslat ay ışığında,
Bu kaçıncı oturuşum ve ot oluşum, bilemem
Bir ileri iki geri, tarih aralarında indirgenerek
Gergefin koynunda, gel beni al diyen gelgitlerle
Bostan öksüzü olan, hediyeyi ararım
Gözlerden ırak kalmayı başarmış
Gözenekleri İrem tadına banmış
Yapraklar arasında körpe..,
Mayhoş taneyi ararım..,
*
Göremezdi her göz, O lezzet küpünü
Güneşe hicap ile setir etmişti, Mah yüzünü
Günü gelinceye dek dal üstlenmişti yükünü
Güzün serin nefesleriyle mührü açtığı günü
Bayram sayarım zinhar..,
**
Zil takıp oynarcasına sarı, sayrı yapraklar
Hazanda bereket uykusuna dolarken topraklar
Bağ bozumunda şifa arayaduran acem şirah aktar
Seğirtir çıplak tenine budakların
Kargaların gagasına aman vermemiş
Çakallar uluduğunda imdat! Dememiş.,
Şimşeklerin çehresine umudunu germemiş
Çeşnisi emre âmade, başkaca el değmemiş.,
Bir “tane” ye uzanır vefanın şefkatli elleri,
Ve, Vuslat ay ışığında, uzanır gerdek olur.,
Rüzgarın kucağında iniltiler uçuşur.,
Şıralı tat leblere varınca abat olur.,
Toyda kan tere karışır, koçlar vuruşur,
Ve tarihe döner, sevdanın hünerleri..,
Mehmet Sani Özel
16.02.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ya yüzünü yüzüme sürdü
Yaz yüzünü yüzüme sürdü
Yazılanların dili olsa da ah, dese
Yazılmayan hayaller kışların koynunda
Yazın başı dizlerimde, ellerim saçlarına değse.,
Yakınları uzak ettim, yakardıkça ağardım, küstüm sabaha
Yandı çırası aşkımın, solukların yönü bakışır eyvah’a
Yas tuttukça sürer, kan gibi damarlarda dumur vereli
Yaslanacak bir çift omuza hasretim tahtıravelli de
Yufka yüreğin sınırlarında tecavüz teraneleri
Yumulmuş yumrukların arasından ter taneleri
Yoğrulmuş düşlerden kavut tadında damaklanır
Yolu yokuşa sürenlere sitem içimde, ezildikçe ezilir
Yoluna kurban., seninle baş başa, söyle ne zaman?
Yeniköy’den Hacı Osman bayırına varılır..,
Yaz yüzüme yüzünü sürdü
Yazdıkça matem soyundu karşımda
Yakınlaşmayı beklerken göz bebeklerine
Yaz gülü hicrana bürünüp, yıkıldı kaşlarıma
Yassı bir umut lahzası sürtündükçe bahtıma
Yutkunarak söylenmeye çalışılan, kırık umutlar
Yakılmış mumların ışığından, neşeyi şırınga eder kahrıma
Yapmayın ne olur.,
Yaşlanıyor sanacağım sezgilerim nerdeyse
Yakınları uzak ettim yar sandığım hatırına
Yanıldım mı acaba! Papatya kokulu nefese
Yakışmıyor der gibi, düşünceler derdeste
Yakamoz, kır kısrakçasına muhteşem bir beste
Yarınlardan uzaklaşırken şarkısı söylenir
Yaz, yüzünü yüzüme sürdü geçti
Yâda düştükçe sevgili.,
Bilmem ki başka.,
Ne denir?
...
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yağma Hasan'ın böreği!
Dağlar.,
Doruğuna baktıkça alınlar kırış kırıştır
Ekmek, hangi koyda yatan aslanın ağzında
Anlamaya çalıştıkça akıllar yukarıda, bir karıştır
Korkumu, inanç mı, ezamı çakılı koydu? !
Bizi böyle kanaatin en azında..!
*
Otlar.,
Bedenini gövermiş göğe öbek öbek
Bağrına yaslanası gelir, gelirde.,
Kuşkunun elleri okşar tenimizi
Ya taş oluverirse..! Diye.,
Baş koyacağımız göbek!
*
Yüzün dönebileceği tek bir yüz var!
Oda bedensiz gezer olmuş sanılarda
Ne zaman bahara, yaza sevinsek
“Kürek döner sap döner! ”
En sonunda hazan,
Harman sonu,
Güz var..,
*
Bağlar.,
Üzüm yetiştirmiş, nasibi olanlara
Bostanı bekleyen her şeyden mahrum
Bir damla şıra için, çiçeklere konanlara
Durmuş ta çavlan gibi gümbür gümbür
Irmaklar sular sel., Hazin sonu ağlar..,
“Yağma Hasan’ın böreği! ”
Yer misin, yüreği mabet olan afife?
Haksızlığın kılıfı masum bir latife!
“Elini verenin (alimallah!) kolu kalır! ”
Ben yine safım, saflarda., (güya,)
“Mahkeme-i Kübra! ” da.,
Her kes hakkını alır
…
10.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yağmur yüreğime düşer,
Yağmur yüreğime düşer, inim inim inleyerek
Yalnızım, çok yalnızım şimşekleri dinleyerek
Sana yar diyebilir miyim, bir bilebilsem
Ah! Sanılarıma işveni apansız indirgeyebilsem
Teninde buse olurum, terlerine düşer korkum
Tevatürün hayat, tebessüm yoksa ben yokum.,
Uçlardan kopup gelen bir his gözlerimi buğular
Sanki seni yansıtıyor bana, gölbaşında kuğular
Kurgularıma otur kurul, kurt boğazına düşmesin yolun
Öyle hasret doluyum ki yar, burnumda tüter sağın solun.,
Kusur benim, kul benim kuytularda biçare derbederim
Koca dünyada tek bir gül! Gül olmazsa avare ne ederim?
Gün yine bilinmeyenden almış, bilumum esrarını faslını
Sancılarımda kansın, sal yek vücut sarsın üzerime kastını
Sabun köpüğü gibi eriyeduran öfkem, gözden yaşa döner
Gözlerim arar seni başım döner, dolanır yine başa döner..,
Mehmet Sani Özel
13.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yalancı bahar.,
Sözleriyle.,
Sevgiyi kontrol edebilmek.,
Hayat boyu mümkün olabilir.,
Layık olan yere yürek verebilmek.,
Seven kalbi sevgiyle kuşatabilmek.,
Sevdiğini her halde hoş tutabilmek.,
Az bulunur, fedakar insanların işidir..,
*
Aşk bir’e bağlılığın mağrurluğudur.,
Yerine ikame edilecek, imkan olamaz.,
İçinde eğlence arzuları olan ömür.,
İktidar ve para hırsı dolu gönül.,
Sürekli sevgi rolü yapar, ciddi görünür.,
Mahremini peşkeş çekerek, duygu sömürür.,
Aşk, estetiğe sadakattir, haramı hazmetmez.,
Cehennemin içinden, Cennete varan yoldur.,
Eza ve cefaya sabredenlere, vuslat..,
Başa gelene razı olup, susmak.,
Istırapla, nahak’ı kusmaktır.,
*
Yiğitliğin bilinmediği yerde.,
Sahtekarlık! Kahraman sayılır.,
Cesaretin önünde ateşten perde.,
Yanmaktan korkanlar, mert sayılır.,
Toprağın altında vefa..,
Üstü yalancı bahar…
…
Mehmet Sani Özel
07.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yalancı yüzler.,
Irgatın düşünde istirahat gezer
İki düş arasında iklim kırıklarım var
İyi bildim seni., Bende erdem ne gezer
Her şey göründüğü gibi değil
Düşüncelerimde mizan telaşı
Dost arkadaş ve akraba
Herkes birbirini ezer..,
*
Yalancı yüzler.,
Yüzümü yalayıp ta geçen
İçi boş sözlerin aynası, talancı yüzler
Yakışıksızlığa gayretkeş, ipekten şal biçen
Kuralların kavramını bozup lağveden sizler..!
Bir yalanı doğrultmaya bin yemin içen.,
... Tanrım.,
Bana utanıp kızaracak yüz ver..,
...
Kime dost sevgili dedin..!
Kırılmadık yanın, harcanmadık malın
.. ve sürüp giden itibarın mı var?
İnsanlığın erdemin, sermayeden kar’ın.,
Bahçede gülün, dalında bülbülün mü var?
...
Bıkmadan usanmadan sabırla yaşa
Bilmez misin, sonunda ölüm var! ..
...
11.12.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yalnızım.,
Yalnızım.,
Yalnızım, yar diye diye,
Yüzüme çarpan badirelere
Öfke kabuğunu çatlatır hışmını eder hediye
Nafilenin yamacında yolunu bulmaya çalışan döküntü
Nar gibi kızarmış güneşin karşısında
Buharlaşamayacak kadar önemsiz birikinti.,
Yalnızım bir muhallebicinin kuytusunda
Yanlarım ellerime düşmüş, bahar hala yaz uykusunda.,
*
Yalnızım.,
Ormanların korkutan uğultusunda
Yamulmuş telek misali yel alırım Zümrüdüanka kuşunda
Yalnızım, yaz gülünün kirpiklerine vurduğu rimel kadar
Gökler gürledikçe üzerime abanır, kırk ikindili nehar
Yakınları uzaklara taşımaya memur sanki kader
Yalnızlık, yanar döner, yine beni bana yâr eder
*
Yalnızlığım yüksündükçe mücelladan derbeder
Rehavet inzivada, varı yoku kendisine dert eder
Hayat izlerini sildikçe, manadan mahrum kalmış cedel
Yalnızlığım, dudak bükmelerinden doğacak,
Yalın bir tebessüme bedel...
Mehmet Sani Özel
19.06.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yalnızlığı verme bana,
Gurbet yüreklisin bahar kadınım..,
Yüreğinde hiç yer var mı bilemem.,
Afişe listesinden indirilmiş adımım
Ben silindim., Seni defterimden silemem.,
…,
Yüküm, tasanı çekmek olsun istersen! ..
Belim iki büklüm olana dek, sen bana gam versen
Bir tek defa dahi, yüzüme güldüğünü bile görsem
Çekiyorum çekerim., Sadece sevildiğimi bilsem..,
*
Yollarını kat, katlayıp zamanı daralttım
Sabrımı zorlayan müşkülleri hep attım
Hayallerime hayalini maya edipte kattım
Yıllardır böyle canım, kör yattım şaşı kalktım..,
*
Yanlış haberler verip acındırmak istemem
Yanıldıkça kinlenip, ahududum küs demem
Yalnızlığı verme bana, sensizliği istemem
Gözüne düşsem kafi, muhabbete öf! demem
*
Yürü gayrı, yükü maziye adresli şaşkın kayığı
Yiğidim diyenlere miras kalanda yamaç ayrığı
Uyku durağında düşlerim, arayadur kolaylığı
Uzanıp ta uzun boylu miras tepelerine,
Tenine süresin gelir, seherden ılığı..,
…
17.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yarım elma çocukluğum.,
Uzaklarda..,
Umutların gizli bahçelere ağladığı.,
Ardından, üç beş masum tebessümün
Yarınlara ışık sağladığı.,
Meşkur çocukluğum.,
Uzaklarda kaldı.,
Uyuyan dev..,
Sabaha varmadan uyandı
Bayram çocuklarının.,
Neşeli çığırtkanlıkları
Henüz, ona doymadan.,
Bir kulak çınlaması, oldu da.,
Yarım elma çocukluğum.,
Sevgi ekseninde.,
Asılı kaldı..,
İşte, o zaman..,
Sahte gülüşlerle tanıştım
Çoktan beri böyledir, enam.,
Ben, aslan yatağında.,
Çakal görmeye alıştım.,
Başımı okşayan ellere.,
Ne zaman, yönelip dönsem.,
İki yüzlüydü şefkat.,
Sırtı kara, muhabbet,
Bin bir suratlı letafet.,
Kabukları süslü, içi boş nağmeler
Uzaklarda..,
Kanmadan rüyalara koyduğum.,
İlk mektep tafralarım.,
Kaypak taşlardan paralarım.,
Kibrit kutusundan arabalarım.,
Gece yarısını söğüşle yen, saklambaçlar
Uyur gezer, sobelemeler.,
Bulamadığım, meşhum mutluluğum.,
Körpe yüreğe sığmayan boncukluğum.,
Ökçeleri yarılmış, yalın ayak.,
Yarım elma çocukluğum.,
Uzaklarda kaldı..,
Köpek inlerinde, pusuya yatan hinlikler.,
Her şirinliği kabus olan, yakan yıkan cinlikler
İntikam şölenine dönüşen, yarıdan fazla hüzünlü
Asık suratlı bayramlar ve uğursuz şenlikler
Verdim gitti! Söz şerbetleri, kasem billah gelin alayları
Oynayanların eğlendiği şuursuz düğünler.,
Cüzdanlarını dolduran şöhretler.,
Vicdanları kanayan, “ağlama yar! ” suretleri
Kimisi mutlu, kimisi pişman.,
Kimisi yanlış yaptım diye tövbekar.,
Suçlandığımda sığınmak istediğim,
Yarım elma çocukluğum, mazide.,
Uzaklarda kaldı..,
Hayallerimle koyun koyuna koyduğum.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Geleceği iple çeken firari çocukluğum.,
Şimdi uzaklarda., Çok uzaklarda kaldı..,
Onu benden, aceleci büyüme heveslerim.,
Kısık sesli düşlerim, öksüz kalan gülüşlerim.,
Ve çocukluğun doğasına aykırı işlerim.,
..., çekti, kopardı aldı..,
Hafızamda, henüz gitmiş sevgilinin..,
Hoş be hoş sıcaklığı..,
... capcanlı kaldı...
...
10.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yasenya
Önce “inga,” dedi..,
O, Dünyaya henüz gelen velet.,
Itır kokularıyla muştulanmış adeta.,
Harabe damın, cennet artığı bahçesinden
Cinler, soğan sarımsak kabuklarının başında
Yasenya için söz kesiyorlarken.,
Yarı karanlık ağaç duldalarında.,
Durmuş! Ateş böceklerini süzüyor..,
Filintanın boğazından kusar.,
Yaprakları titreten ses.,
-Bir oğlumuz oldu! …
Babası bir keş hanenin köşesinde.,
Kumar atıklarıyla meşgul, beş parasız..,
İzmarit dumanlarından, teselli arıyordu.,
İstemeyerekte olsa, harbi umumi hikayeleri.,
Hidayet mültecilerinin ağzında sakız.,
Tabak çanak takırtılarıyla, senfoni.,
… kulaklarına dolarak.,
…
İsli hava çıksın diye, açılan pencereden.,
Selülozik tiner buharı, mukozalarda.,
Tekaüt müsteşarın nutku var!
Don Pedrian, Sör Willyams ve Her Shekspir.,
Diğer mahfilde, zabit Bedri bey,
Mösyö Yohaanes and Miss. Felicia.,
Ötede, namütenahi Şevket kadri.,
El an, Vilayette mutasarrıf.,
“Nane ruhu şark sofrasının en hası.,”
Entelektüelliklere Arabesk bakış..!
Hani; İbn-i Arabi’yi delirdi diye katlettiler.,
Ne demişti ki? ..
“Sizin Taptığınız ayağımın altındadır! ”
Mütercim Ömer Lütfü; “Hasbünallah.,”
Ve Hacik usta; “Olumu canim..,”
…
-Hicabi, yeni doğan bebenin babası! Hilkat garibesi, mübarek.,
… Yaratana Kurban…
Tipinden kaybedenlerden., Doldur iç..,
Bizimki, (Allah vergisi) hazır, tedarikli sanık.,
Dudaklarında donuk, ucuz şarap mayhoşu.,
İnhibe etmekte zorlanmıyordu hiç.,
Duyduklarını, deruhte edilen sohbetten.,
Birkaç zaman bu meyhaneye gelse, daha.,
Kamilen tedris edecek hepsini, illaki..,
Dil, tarih, coğrafya hatta felsefe..,
Ama suçlumu? Asla..!
Onun düşmanı yokluk…
-*Ya, lohusanın anası.,
Bezm-i alem, Şahika sultanın mürebbiyesi (imiş!) .,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
El-hak, kanına tebarüz etmiştir saray terbiyesi.,
Kara çarşafları bellerine sarkmış kadınların.,
“Sallayın da ağlasın..! ”
Hu! Ağladığını arabacı Hicabi de duysun..,
Hamili iç geçirir, kim bilir hangi kadehin dibinde.,
Ferdâna, fırıldaktır şimdi bizimki.,
Nebiye Hatun eğilip de; “Kızım tahtlara layıktın sen.,”
Dediğinde, Dilbeste duramadı, “gönül bu ayol.,”
“Ota da konar yoka da..,”
Valide Hanım; “Çok dedim, diyorum yine.,”
“E be kuzum! Ne buldun ki bu divanede..? ”
Yarı beline kadar kanlara bulanmış.,
Güldeste; “Seviyorum anacığım.,
Seviyorum işte..,”
…
31.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yassı bel viranelerindeyim şimdilik
Yassı bel viranelerindeyim şimdilik
Yemliha’nın ininden kalma korkularımla
Baykuş yuvalarına başımı uzatıyorum
Firarda ne kadar esenlik varsa.,
Peşinden benimkini de bırakıyorum
Varsın harabelerde iz sürsün, yaşasın
Özüm oldum olası, sen gayelere maşasın
Malda mülkte gözün yoksa, üst rütbeden paşasın
“Bir içimlik su! ..” Olup ta bardaktan taşasın..,
*
Peri kızları hikayesine kapıldın mı hiç
Kıskanç eşin hışmıyla cinlere çarpıldın mı hiç
Koyun sütünden kaymaklı yoğurt, çalkala ayran iç
Doğmuşun ne suçu var, doğurup ta sahip çıkmayan piç
Yassı bel viranelerindeyim, başım dimdik.,
Arından akmayı göze alamayan ihtiyar ilik
Yine başımı taşa koyarım, gazap uykuda şimdilik
Alıştım amadelere, ne son olacak nede bu ilk..,
*
Benim yoksullarım var, delidir derler
Nice akıllı gördüm, onlara velidir derler
Bir muhtaca hayrın yoksa, ömrün boş, heder
Selam verirler, selamet dileyerek geçip giderler
Yassı bel viranelerindeyim, ayaklarımı yalıyor kıtmir
Yufka kırıntılarını karıncalar sırtlamış, yerlere bak ya pir!
Afetin tozunda cam kırıkları, yürekleri kanatır.,
Gerçekleri (hikaye niyetine.,) Kim anlatır
Mehmet Sani Özel
09.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yaşıyorum.,
Yaşıyorum.,
Yar, dar boğazlardan ufuklara bakar başım.,
Gözlerimde nem ve billahi hatırımda sen varsın
Ellerinle kabuklu yaralarımı okşarsın, sanarak
Duygularımda, hicrana hasat harmansın
Yaşıyorum, buna yaşamak denirse
Tensiz düşlerin tesellisine kanarak
Yaşıyorum üvez kaldıran sesimle
Boşluğunda, ne hoş latifedir ki,
Testi su gibisin, ayazda kalmış
Ruhumu estiren o, nefesimde
Yürürüm, yüreğin yüreğimde,
Ve inlemelerin benim sesimde
Söyler misin, kime ne deyim?
Baktıkça dağlar sıralanır gözümde
Seni fısıldıyor, bozkırların ensesinde
Çözülmeyecek düğümlerim mi var sanki
Bir defa yüzünü görsem anlatmak hiç zor değil
Hürriyetimi al, adadım canımı yakan canana ki
Başına baharı taç edeceğim sevgilin inan ki
Yaşıyorum ya yinede, aşkın arbedelerinde
Gizlerim mor meyve tanelerinde uykuda
Ayıplarım asık suratlarıyla kuytuda
Astırılıyor, padişah fermanıyla
Öpücüklerse, dar ağacında,
Sallanır budaklarında
Zinhar dudaklarında
Bakar kör umudum,
Isınır kendi kanıyla
Yol belirsiz, iz densiz
Kavuşmalar hep sanıyla..,
Yada, yaşayamıyorsan aşkı!
Kalbinde mezar (mı?) kazacaksın.,
Kırılmadık beş paralık onur, Ve yoldaşın kalem.,
Kıpırdadıkça, sonu eyvahlara varıp dayanan kelam
*
Yaşıyorken aşkı..,
“Seni seviyorum! ”
Demek., Şimdilik hayal..,
Aceleciliğim toz kaldırır, sırtlanları ürkütür
Ama bütün şuurum vaki vuslatın hoşluğunda
Mehmet Sani Özel
23.09.2004
Not: Batıdan esen bir yelin getirdiği polene naziredir!
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yelpaze.,
Saç teli teennisinde hüzün.,
Kırka yarılmış gönderme alır yürek.,
Gönül bahçesi gözle süzülürken süslenir.,
Sürüyle kuşların tavaf ettiği vakitti güzün.,
Kanatlardan düşen telekler yelpaze.,
Sanki gaipten birisi seslenir.,
Musa tur dağından döner! .,
Göğsünde on emir..,
Kıtmire demiş miydi? .,
Yedi uyurların baş efendisi.,
Bazen lahza asra bedel, usbur!
Sana çok uzaksa üç yüz yıl beklemek! .,
Hiç olmazsa rüyasını gör sadakatin.,
Kan yok, etimiz haram bizim bize.,
Sanki gaipten bir ses gelir.,
Uca sabrı telkin verir.,
Umulur ki, baş eder.,
De, maşallah denir..,
Can cana kast eder mi, hiç canlı? .,
Dost dosta hoş gelir., Sıcakkanlı.,
Eyersiz atlarla seyyah olmak(mı!) niye? .,
Doğrulup yar yüzüne bakacaksa aşk.,
Dönüp, merhaba denir..,
24.05.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yeniçağın insan tipleri! (makale)
Rüştünü ispat edebilecek selama ancak (seninde üzerine olsun!) “aleyküm selam”
denir. Bir kekre gülümsemeden dahi bin sevda üretilir., Ruhundaki endamı, ahengi,
estetiği dışa vurup yüzüne yansıtan yüzlere, samimi alakaya, vakur ve dürüstlüğe,
onurlu kişiliğe ve şerefli kimliğe ne kadar hasretiz..!
Yeniçağın insan tipleri! Çok farklı, soğuk ve bir o kadarda itici., Hakim zümrelere
uşaklık eden ideolojiler, bilerek veya bilmeyerek onların Pazar paylarını artırmak adına,
dünyada ne kadar beşeri erdem ve güzellik varsa, temeline sorumsuzluğu enjekte
ederek tahrip etmektedir. Arka plandaki saklı suretlerin asıl emeli, bütün mevcudu tek
elden idare ve sevk ederek, ihtiyaçlarına göre arz talep dengesi meydana getirmektir.
Adına şu veya bu diyerek, ilgi ve temayülü artırmak ve orijinal bir olgu, yeni bir fikri
versiyon gibi zengin içeriklerle sunularak, henüz bir çok medeni imkanlardan mahrum
insanların umut ve ideallerini istismar ederek, her seferinde esasen hap aynı niyetle
değişik metotlarla, dikkatleri celp edip toplukları kendi istedikleri yöne kanal ize
ederler.,
Geçen zaman, kaybolan yıllar beraberinde enerji dolu zindeliği kendilerine cazibeleri ile
takdim edilen sahtekârlığın esiri, tutuklusu, bağımlısı, müptelası yapar. Aklı yeten kurt
bakışlı yağızlar bile, zihinlerine enjekte edilen zehrin hoş havasına kapılarak
dimağındaki tatların esrarına kapılıp yaşamayı ilke edinirler.,
Arada kalanlar, azameti kudreti kendi yetilerinde bulduklarında, göreceli olarak yetkiyi
milli menfaatler yönüne değil de şahsi çıkar ve kazançları tarafında kazanılmış bir fırsat
olarak tepe tepe kullanırlar., Aldıkları terbiyenin gerekleri arasında, örnek gösterilecek
olan numune insan tipleri, kendilerinden bin beter kimselerdir. “Yanlışsa onlar neden
yapıyor? ” demek en kolay ve en basit mazeretleridir.
Gündelik hayatın fikri zemini, (edep haya ve inançtan yoksun) gerçek yüzün, öz
benliğin askıya alınarak, çıkarlara uygun tavır ve davranışlarla, (sözüm ona) mağrur
duruşlu bir kişilik ki, balçık ve bataklık, kaygan bir sahadır. Dürüstlük kavramının
lağvedildiği bu zeminde prim yapan duruş, aldatan, (güya, icabında.,) edepsiz
söylemlerle lügatini süsleyen, mecaz üreten, iftira atan, karalayan, sesini yükselten,
küfreden, seviyesizlikle irtifa alan, aldatan kişiliktir..,
İlgili, etrafının farkında, sorumluluğunun bilincinde bir kişilik gibi görünmek için takma
tavırlar takınan, rol yapan insanlık aktörleri, bu alışkanlıklarını etlerine kemiklerine
kadar giyindirir, aynı zamanda kimlik ve kişilik taşıyıcısı birer vektör oluverirler., Çok
önemli işler yapmaları, zoru başarıp müspet başarılar elde etmeleri, ve, insanlığın
saadetine yönelik çığır açmaları, kayda değer sanatsal veya bir norm, ekol olmaları, çok
mühim eserler bırakmaları bile onları asıllarına (Yaratılış amaçlarına.,) döndürüp
kendilerine getiremez.
Bir zamanlar hor görerek veya gerek duyarak içlerine hapsettikleri öz benlikleri, gittikçe
kalınlaşan takma tavır kabuğunun altında hamasetten duyarsız mahpus kalır. Ta
ki,şekilci bakış şablonlarının mikyası, çirkefe dolunca (yani; Şu veya bu nedenle
muvazenesi bozulup kontrolden çıkınca.,) gerçek kişiliği ve yüzü bütün çıplaklığıyla az
veya özde olsa ortaya çıkar.,
Akıl, bilgi ve mantık muhasebesi ile kendilerini göstermekten aciz olan sabır ve metanet
yoksunları, içerisinde bulundukları inanç ve kabul ortamının, en göz alıcı renklerinin
kendileri olması gerektiğine inanarak ve bunun gerçekleşmesi için yine akılsız, adaletsiz
www.antoloji.com - kültür ve sanat
ve ahlaksız eğilimlerden hileli kısa yollar kullanırlar. Kazanılmış yetenek gibi görülen her
türlü hususi kabiliyetleri, aslında hepsi çalıntı birer hırsızlık eserleridirler., Onlara,
“İyisin hoşsun.,” denildiği müddetçe son derece saygılı ve mülayim mukabele ederler.
Ancak haklarında vaki olan bir ayrıntının, (Hakkın ve halkın menfaati yönünde.,)
kibarca ifade edilmesine dahi olması gereken olgunluk ve efendiliği maalesef
gösteremezler.,
Takma tavırcıların en çok hoşlandığı ve yanlarında oldukça esenlik duyduğu (ilk örnek)
insan prototipleri, yalaka ve yanaşma türü insan tipleridir. Onlar, (deyim yerindeyse,)
“Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez! ” özdeyişine uygun, sahte mutluluk havariliğine
soyunmuş, art niyetli erdem tespit ve tasdikçileridirler., Nemalandıkları veya
şerbetlendikleri yerin ve yönün uygun bir zamana kadar, zorba ve zalimde olsa,
muktedir kalmasında beis görmezler.
Mikrop mikrobu yer yok eder. Yanında yöresinde kırk yıl bedavadan beslendiği
efendisini, her gün birkaç kez methiyeler dizerek methettiği bolluk bereket membaını,
gözüne ve gönlüne geldikçe şehvet ve şöhret damarlarını kabartan nefis yelpazesini,
düştüğü bir umutsuzluk çukurunda yine ilk terk edip tekmeleyecek olanlarda yine bu
malum ve mezkûr (af buyurunuz) dalkavuk, dönek, yanaşma tipler olacaktır.
Kuralsızlığın temelinde güçlüden yana olmak varsa, güç kaybedilince veya tehlike
olunca itibar kazanma ve yetkiyi kullanma pahasına, kuralsız ve ahlaksız davranmakta
bir beis görülmez.,
Asar, üstündeki asıl yüzü en iyi bilendir. Yalanları ve yanlışları, doğrudur diye,
riyakarlılıkla bıkmadan usanmadan ve Allahtan korkmadan, takdir ve teşvik edenler,
aynı hastalığın alt tabakasında ası kendilerini çirkefe sürükleyen zavallılar, taşıdıkları
mikrobun “Ne beter şey! ” olduğunu, kuralsızlığın, edepsizliğin, ahlaksızlığın ve
haksızlığın kural olduğunu gerçekte çok iyi bilirler., Ki, pis kanla beslenme karakterine
aşinalıkları ile manevi ve edebi değerlerinin ötesinde, ikbal için her halükarda maddeci
materyalist, çıkarcı, art niyetli tercihleri, masum ve makul sebepleri ile sorgulayıcı
vicdana karşı hazır ve nazırdırlar.,
“Şuur altı benlik! ” İklimini isteğine uygun, hoş tutmak uğruna onurundan ve şerefinden
üstü örtülü ödün vererek kaypak taşlarına, (dalkavukları) koyunları ve keçileri de
yalasın diye tuz döker. (Af buyurun!) Köpeklere, rüyalarında gördükleri, üzerleri semiz
et kaplamalı kemikleri anımsatarak, iştahlarını kabartacak hikâye ve meseller anlatır ki,
bağlılık ve bağımlılık karşılığında ulufeleri işaret edilerek, saltanatın hakimiyeti sürsün
diye.,
Aç, yoksul insanın doğruyu savunmasının hükmi değeri ile “Karnı tok! ” sırtı peklerin,
hakkı ve doğruyu savunmasının hükmü ve değeri asla bir olamaz. Efdal olan, makam
mevki ve maddi kayıp korkusu olmaksızın yapılan hukuk müdafaasıdır. Fakir ve yoksul
yani, kaybı kazancından çok büyük olanlar, sürekli haksızlığa uğrayanlar, itilip
kakılanlar (kendi vicdanlarında.,) bunu her halükarda yapar ancak, bolluk ve bereket
içerisinde, “Bir eli yağda bir eli balda olanlar! ” Ki, bu zevatın olası baskı ve
dayatmalara karşın yapmış veya yapacak oldukları, edep ahlak, adalet ve hukuk
mütalaa ve müdafaaları son derece takdire şayandır.,
Baskı altında özgürlük felsefesi yapılması, doğru ve yanlışın yorumlanıp görüş
belirtilmesi, adaleti ve özgür düşünceyi ifade ederken, bir takım artı-eksi hesapların
bilinç altından baz alınması, o yorumun sıhhatini bozar. Halkı, ekseri çoğunluğu anlayıp
onların dilinden konuşmak için, kişinin betimlediği halkı ve ekseriyeti iyi ve doğru
www.antoloji.com - kültür ve sanat
okuyabilmesi, gerekli olan kaçınılmaz düsturdur.,
Vicdanını, yüreğini kaldırıp, Allahın yarattığı her hangi bir insanın sofrasına, gönlüne
koyamayan, onların damak tatlarını acı ve tatlılarını algılayıp yoramayan onlardan
olamayacak ve onların dilinden konuşamayacaktır. Ücret ve “Nevi şahsına münhasır! ”
istikbal hesapları ile çağrıştırılan adalet, hak ve huzur ne kadar gür sesle, şatafatla
edilse dahi, halkın (masumun) yüreğinde yer bulamaz. Anlık, günlük “Aferin, bravo,
çok yaşa! .,” tezahüratları ile törenlerde, merasimlerde olduğu ihtişamla öylece hatıra
kalır.,
Kimliği kaymış, insanlığı suretinden sapmış acuzelerin ruhları, muallakta murdar
muamelelerden elde edilen mutluluk vesilelerini midesinden bağırsaklarına salamaz ki,
vicdanları hazımlarını kolaylaştırmak için, daha çok zehir (asit) salgılar., Bunlar sureta
öldüklerinde, yaşamaya hasret (olması gereken insani değerlerdeki) hayatları son
bulan siret (ruhi benlik) hıçkıra hıçkıra ağlar., Ne diyelim? ! Hala sağ olanlara Allah
(c.c.) uyanmak nasip etsin..,
15.03.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yeşil üzüm tatlısı!
Sözümde maşuka miranelerim var
Sözünden müessir, çok viranelerim var
Ebediyete rotasını almış ta bir kıvrak kaçış
Toz duman arasından der ki, bende neyin var?
Ney gibi sadık nefeslere muhtacım
Sen hangi bostandan küfeyi doldurdun be bacım
Açım! Adam gibi adamın vefasına açım..,
“Yeşil üzüm tatlısı! ” mı olacak ilacım! ..
Yesinler,..bağını sorma diyenler yesinler
Bahşiş olarak ta sana, şan, şöhret versinler
Dünyayı ikiye yarıp aramıza atmosferi gersinler
Cehennemden gayrı, sekiz cenneti de sana versinler..,
Yeşil üzüm tatlısı!
Ardında yelkovan ve jakobenin atlısı
Yağ donduran ayazı, bağrıma oturduğunda yatsı
Yalandan ezan okuma, ya imam ol uyalım
Yoksa meydana çık, esamini duyalım..,
...
Mehmet Sani Özel
11.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yeter ki sevecek ol,
Kulaklarıma hoş gelen.,
Her hecenin kalbinde seni hissettim.,
Ef’al-im vuslat düşleri gördü peyderpey.,
Zor’u göze aldım! Kavuşmayı kes bettim..,
*
Dün gülümserdin.,
Gün gül beklerken senden.,
Güz’ün kaderindendir gam diye
Açılan elerime bu kez diken verdin
Eyvallah, baş üstüne dosttan gelen hediye.,
Deyiverince açtın goncayı (mübarek) gülüverdin.,
Soramadım; Nedir ey Kadrin kucağındaki Hilal?
Nedir varlık içinde yokluğu çekilen derdin
Gözlerini dolduran, Nûr’a gölge belki de.,
Ufkunu kedere boğan nokta bendim.,
Sana düşkünlüğümü azarla., Öl de.,
Çıkar idam sehpasına ipimi çekerim kendim
Hangi bedbahttır o sevgiliden şikayet eder.,
Selam dosttan gelsin, gönül sirkeyi bal eder
Ben, infiallerimdeki alakayı tutar boğarım.,
Korkma can, yer yüzünü sarmış köklerim
Yeter ki sevecek ol, okşanırsa ruhum
Silkinir yürekte yeniden doğarım
…
31.10.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yıldızlı gece..,
Bilir misin, bir cana.,
Canım! demek kaç hece? .,
Ustura elideyken kuytuda ağlıyordu.,
Hayranı olduğun., O yıldızlı gece..,
Mahya ilham muştuğun da yüreciğine.,
Yön fakirin umudu ekmeği olurdu o gece.,
Yinelenen firkat yeminleri dağları yıktı devirdi.,
Yinede rahmetten payına düşeni verdi, gece.,
Dümdüz yolları birbirine dolaştırıp.,
Sonra der misin, gelin çözün? .,
Kördüğüm oldu gece..,
*
Hayır! ille de o gece.,
Yakup’a kara haberin geldiği gece.,
Yün atıyordu hallaç, kurtlarla konuştuğunda.,
Yusuf’u biz yemedik dediler, sen hala inanmadın!
Kalpleri tevil edene sor, rahvanın hoşluğunda.,
İsminden bir harf düşer, kırılır kanadın.,
Sen yanlışı doğruya şart koştuğunda..,
Sonra der misin; Ateşi nerde közün? .,
Rabbim ne kadar karanlık ne çok uzun.,
Bitmek bilmiyor bu gece..,
*
Şûrası kalabalık, ebter fayın.,
Şuası gözlerine düştüğünde yeni ayın.,
Rüzgarın kollarında raks ediyordu o mülayim.,
Sordular; Nereye yolculuk nedir bu hayın? .,
Gölgelerde zifirin izi var diye bağırır.,
Bal tadında edayla eşi dostu çağırır.,
Süngüler toprağa gömüldü.,
Şimdi barış zamanı(mı?) .,
Görülmeye değer.,
Vesilenin vuslata varış ânı.,
Nasıl olacak diye titrer heyecanım.,
Bir cana canan demek kaç hece canım? ! .,
Bana seni hatırlatıyor! Hayran olduğum.,
Hep o yıldızlı gece..,
…
19.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yine kanamalarım var aşk yarasında
Ah ile vah dağının arasında
Yine kanamalarım var aşk yarasında
Sevda maşalasında bitapken kara sapan
Yanaklarından yerlere inen tercesine.,
Bir infialin kısrak tizleri tellenir, göğe bak a can,
Bâbil baharı mışıl darken derdeste, başında bal arısı
Camekanlar puslu, mefakirim eh elvan ki, elvan
Tümüne vasıl olamasam da olsun senin yarısı
*
Kımız at sütünden peyda vesayet üretim değil
Kırgınlıklardan cesaret, ilga cüretim değil
Hani, kulpsuz taslarda içtiğimiz ayranın tadı
Hasret burgusu acıtır, nadasa kalmış abadı
Hadi Vatan kurtaralım, uyandıralım her bir yanı
Hal, mükerreri devşirir, sen bir yanı ben bir yanı
Başım dolanır oldu ha bre, artık aşkların ritimlerine
Ahenk vermek muradımdı, isyanın betimlerine
Acısı bin külek pekmez gibi nevrimi alan yıldızın
Saçlarından tutuşup yandım, içime düştükte sızın
*
Bu istisnalara yaslanmış bahtı kara adamlığın safıdır
Kayboldu ışık demek., Kahpe karanlığın gafıdır.,
Kırmaya hatırımı, kırların türküsünü okur Hüma.,
Kınlarda sürur eder nasıl olsa, hidayet her cuma
Kızıla boyandı asabım yar, dost bildikler yalnızlığıma
Gömbelerimden zehir katanlar yok muydu azığıma
Vur Murtaza., Senin o meydanın en muntazam yeri
Vurdukça şüheda uyanıp berzahtan baksın, ey çeri.,
Zülüm bedhahlıktan sulanır, zalimi kulp edersen içeri
“Tebbet yeda.,” derde billahi, tarihe gömerim geri
*
Revan oldum, erişemediğim emellerine
Apışıp kaldığımda, sar beni demelerine
Anlatamaz beni bana, ilel-ebede rotalı talan
Hatta, aşkımdan gül gibi solduğunda yalan.,
Korundum dokundukça sırtıma riyakarlığın hançeri
İnsan için döktükçe dökeriz billahi biz kan ve teri
İsmin tevatürlerde, tebessümlerime nükseden peri
Yanılgılara daha başka ne demeli..,
*
Özlemim cemaziyelahirde, kahır şiirleri yazıyorum
Devşirme mefkurelere, define çukurları kazıyorum
Damarlarıma çomak vururken, yılışık sanıların sıcaklığı
Ârıma perdelenmek var, sırıtırken gördükçe sıracalılığı
Kanıma girdi yandırdı, yarısı sensiz kalan geceler
Yandıkça ver yansın, yürek hala yar diye heceler
Başka hangi vakitlerin girizgahında bulacağım bu tavı
Hangi tuzaklara müştakım, sevmedim sevgide sınavı
Elif dik durur behemehal mağrur yanıyla
Ye’ye vardığında başı göklere değecek bu sanıyla
Arzuyu derde duçar ettiler, kan revan biçiciler
Elan revaçta olan hep o cici bici ciler.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
*
Gönlüm sahrada sürüngen, umut yırtınır ferliklerimde
Gözlerim sönmüş yıldızların kara deliklerinde
Azade meçhul eme, ismi azamı tespih ederdi nefesim
İnsaf! Nefeslerine düşmedi mi adını anan sesim..,
Demir kıla boyun eğdi, eyvallah vefa tepelerinde
Derbederlik mey hoşluğu zafer gibi cephelerinde
Engelleri öldürürken nefsi emmarenin dirileri
Çıkıp köleliği, sevgi saymıştı birileri.,
*
Elinin vicdanına koy! Neden dolaşıyor bu kan
El ele vermenin vakti gelmedi mi canan!
Fenaya fırsat vermedikçe, bir tike ferinden
Hangi gafil oynatabilir ki, seni yerinden
Masuralayıp maruf saydım, bütün kötü sonları
Merhem tablosuna nakşettim olanca tonları
Emre amade kılmaya azmettim hamamları hanları
Takmadan zerzevat sayarak arda kalanları
Kara gözlü mübalağayı kış kışladım
Karnı tok dostlukları serden dışladım
Dostumdur beheri fakrı zarurette olan
Göğsü inşirahta, merhamete dolan..,
Mehmet Sani Özel
29.04.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yok olmak..,
Bir ilk olsun.,
Hiçlerin ardında çok olmak.,
Hiçlik hem makul karşılanacaksa
Kalabalığın ortasından yok olmak..,
Kaydı gözlerim hiç gün doğmamış ufuklara
Kal diyen olmadıkça benimle bu beyaz bu kara
Şimdi Huda’nın göklerine dikilir bakarım
Bir latifenin parıltısını uğrun saya dur
Bir cengaver bileğiyle gürle gürzü vur
Vuslat ay ışığında keyfe keder sürur
Ah o ham meyvenin sahte şifası
İyi olası müşküllerin üstüne
Dahası sancı acı üstüne acı eker
Sen tatlı kamışsın, soy adın şeker
Bizde okka “1283” gram.,
Sizde kaç çeker..?
….
Ve de veda’nın dahası.,
İçimde fosiller var çağlar ötesinden
Ve iki lafın ardında kalmış dostluğum
Seni hiç bilmeden ilham aldım sesinden
Gitmeliyim, sanırım artık sana çoğum.,
Dün zifafı gördüm, gonca güle açarken
Düz bir satıhta lale güneşe ıkınıp bakarken
Toprağın üstü çiçek altında nice canlar yatarken
Ve rüzgarın kollarında yeni güne kutlu doğum.,
Dimağımda fır döndü gamze ile dudak arası
Hangi tebessüme karşılık ödenir parası
Yiğidi kahreden ola ki o menem dil yarası
Yutkundukça kanar şu gırtlak kırk boğum
Gönül pervanedir çeşniden bir tatlı söze
Yüreğim var diyen yar, al bu kahrı öze
Hasıl et, kalemi kaşa sürmeyi çek göze
Velev ki uyandığında ben yoğum..,
10.07.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yorgunum bu günlerde,
Sarfı nazar et gayrı, civanlığı gülgünüm
Yorgunum bu günlerde, kaderime yaslandım
Yüzünü Rab be dönmüş, ağlıyor beher günüm
Nedendir yollarında, işledikçe paslandım
*
Sarılmış sarmaşıklar, akbenekli duvara
Sensizlikten derman yok, onmayacak bu yara
Sermayeyi harcadım, çoklardaki yok vara
Yorgunum bu günlerde, kaderime yaslandım
*
Yürümüyor be gülüm, yadsınmış silkinişler
Yüksündükçe küsüyor, geçit vermez inişler
Düşlerimde bir doru, şaha kalkıp ta kişner
Nedendir yollarında, işledikçe paslandım
*
Üşürdüm ey sevgili, üzgünlüğe üşürdüm
Yusuf’un bakışını, yollarında düşürdüm
Züleyha’nın aşkını, efsanelerde gördüm
Yorgunum bu günlerde, kaderime yaslandım.,
Mehmet Sani Özel
06.08.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yüreğinde kazı yaptım! ..
Yüreğinde kazı yaptım! ..
Yaktım yıktım etrafı viraneye çevirdim
Tek mezarlar toplu taşlar ve höyükler ne varsa
Yok be cancağızım eme yarar bir şey yok
Tozunla göz yaşımı çamur kardım
Sıvadım hüsranın duvarlarını
Bilmesinler diye hiç..,
*
Bir latife uğruna ahmak başın
Kaldırıp araması altını beher taşın
Yitik sevgileri keder edinen telaşın
Uyanması musalladadır naaşın
Değil mi aşk ne kadar haşin.!
*
Yüzün terkisindeki tebessümlerin feri
Ateş topları gibi damlar umut al yanaktan
Yürümeler göğe doğrulur solurken seheri
Gayrı uzak manzaralardır şafaklar ve tan
Dünya yok ayaklarının altından çekilmiş
Belli ki ayrılık tohumları çoktan ekilmiş
*
Aldatılmış madenci.,
Adresler fesleğen kokar
Yüreğim de kazı yaptım.,
Bir afaki tebessüm uğruna.,
Sen hiç bilmedin bilmeyeceksin
Bak ben şu aşk için neler çektim!
Rastlasaydım hayat yollarında şuuruna
Yine ya Rabb! Yine şükür.,
Yine de şükür.,
Diyecektim..,
…
28.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yürek dilini iyi anlarım,
Kaçana göçene ne diyebilirim ki. Aniş!
Kabir yolcuları, sefaya uzandıklarını sanırlar
Kaç kez yüreğimi oynattın, ve sana sordum bu ne iş?
İzlerini silersin ha bre., “Korkun, beni tanırlar! ”
Ayrılığın çetelesi mi tutulur..
Bu kaçtır! .. Atını sarp geçitlere vuruşun
Ve sen hala sanırsın ki, kaçan kurtulur.,
Sana yakışmıyor, o mağrur duruşun.,
Göçebe yaşam caziben olabilir mi!
Görgülerimde izmihlal araya dur
Gönül feraha dolabilir mi?
Ve yine kılı kırka yar, muhataba vur! ..
Behemehal yüzümde yapışkan döngelleri yargılarım
Ruhumda mendirek oluştursun diye mi, kargıların
Yürek dilini iyi anlarım, bihakkın algılarım.,
Yok yere, (yara bere.,) nedir bu sargıların? ..
...
Mehmet Sani Özel
20.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yürek ustasıyım.,
Sorarlarsa yürek ustasıyım.,
Yükünü Maveraünnehir’den almış bir kervanda.,
Yıkıla kalka yol alırım Huda’nın mihnetine doğru.,
Yukarısında beylerin obası olan şu geçtiğimiz vadi
Aşağısında dar geçit yol keseni kahpe feleğin oğlu
Katır sanki insan hüviyetine bürünmüşte der ki.,
“Kahya! Aha şimdi Cehenneme güneş doğdu..,”
*
Yürek ustasıyım ben de.,
Haramiler “İmam Gazali! ” ’nin kitaplarını çaldılar
“Ders yüceden alınır! ” derlerdi vakti saati gelince.,
Deve hörgücünden soluyarak mırıldanıyor(du) .,
“İki melek gördüm baş haraminin eline elini veren! ”
“Aklıma mukayyet ol Rabbim! ” diyordu mihmandar.,
Başını kaldırıp ta veçhini göklere doğru yönelince.,
İnciler döküldü “aman eşkıya görmesin! ” derken.,
Göz alıcı ışıltıya “kırk harami! ” seğirtip indiler.,
“Yer misin yemez misin! ‘ Allah ne verdiyse! ”.,
Eza cefa sebil dayak ki, dervişi sindirdiler.,
Her tokat birkaç misket ceplere indirdiler.,
Sonra yakut ateş olup aslına rücu edince.,
“Yandım Allah! ” diyenin hadi hesabı.,
Hindiler “perem perem! ”.,
Kümeslere girdiler..,
*
Yürek ustasıyım da.,
Adına hayat dedikleri şu.,
Kayıp şehrin seyri seferinde
Akıl almaz acayipliklere Fransız kaldım
Küpü başına dikip sulanan pazılı bir hanım
Nazar edip yalçın kayalardan gedik açtık ta.,
Kesme taş yapılı herif bileğini döşüne çakıp ta
Ciğerini çıkartıp sakatatı bir iştahla yalarsa
“Buyurun cenaze namazına! ” Aptesti olan varsa.,
Mal mülk para pul konut arsa hepsi fasarya
“Seksen günde devri alem! ” bakın tasarıya
Hepsi “Sekiz kapılı cennet! ” için mi Adem?
Kafamın için yalpa vurur benim kaidem.,
Şerden hayır hayırdan şer çıkar mı bu kıtlıkta
Yaratana güçlük mü var! Hodri işte küllü şey bir kıt’a.,
Kırılanın anında yeniden dirildiği yurt
Bakarsın kuzuyla evcilik oynuyor kurt
İç edene anında pekmez oluverir dut
Kumanda kutusu gibi ne istersen.,
Avucunun içinde umut..,
*
Yürek ustasıyım amma.,
Ben yine badirelerin bolluğunda hayhay dayım.,
Bir mezar taşını öyle tutmuşum ki hayım kayım.,
Ayaklarımı çelsen irtibatım kesilmez yerden
Cenneti vaat etiller! Yaşamadan olmaz dedim.,
Böyle iyiyim., Ne yarden geçerim ne serden..,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
…
17.09.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yüreksiz ünlüler!
Varsayalım sen su başısın
Bostancılar her yanında pervane
Cami duvarına bevl etmiş cahilin biri
Herifi bir güzel döverler ama Caminin etrafı
Bar restaurant ve meyhane dolu..!
Bavul ticareti yapar entel kopuk
Elinde üç beş mendille çıksa fukara
Mete zoru kanun kuvveti hakkı copluk
Evinde hırsızı darp etse bahtı kara
Cezası üç ay hapis ve üç yüz lira
Kethüda dine imana söver küfreder
Hırsını alamaz ana avrat dümdüz gider
Keller tırnağından şifa umar köre iyisin der
“Evliya Çelebi! ” diye çağrıldığı günler şu günler
Yazık size, ayakta duramayan yüreksiz ünlüler
Lut’a (a.s.) Kavmin helak olacak dendi de
O marifetli alimleri ayrılsın istemişti kendine
Denildi ki, onların doğruları rahatları bendin de
Sen şimdi galatı aklı selim gör kendi kendince
Yarın Hakkın divanında var mısın kele
“Küfrettim., Utanmıyorum! ” de hele..,
O uçsuz bucaksız kocaman cennetler
Mağrur ve rahata düşkün kimseyi almayacak
Ta ki, mazlum ve fukara rehavete ermedikçe
Allah için doğru diyen fert Firdevs’e dalmayacak
Kibriya top yekun cehenneme girmedikçe..,
…
29.05.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yürü canımın cananı.,
Gözlerimi göklere dayadım
Ellerim kara deliklerin koynunda
Göksümde kabaran sevdanın sancısı
Vefasızlığın vebali asılı kalmış boynumda
Gönlüm atinin yeliyle bir yangını beslerken
Akkordan kılıçlarla felek, neşter vurur karşımda
*
Vurdukça var yoklara girift olur düşünceler, sirkat
Düşlerimde edep, bahsi geçen müsemmayı ararım
Görebileceğim uzaklıklara revan, şu pür dikkat! ..
Görülünce hasbıhal ki, uzanır saçlarını tararım
**
Demirden hırka işledim bedenime infiali
Değdikçe zılgıt çekerdi, deva yarasında
Gölgeler matlaştıkça gözüm almaz fizilali
Gönül gözüyle seyyahım, feleğin maskarasında
Duyguyu besteler hicran, elem kokar edasında
Bir ayrılık şarkısıki bu, yürek burkar vedasında
Yürü canımın cananı, gurbet bize ne verdiki ne alsın
Mahşere kurulmuş vuslat, elveda menatıkında kalsın..,
Mehmet Sani Özel
24.01.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yüzler ki, dolunay yanında az gibi.,
Yükünü indirmiş, rahata kervan.,
Yüzler bahar, yüzler var yaz gibi.,
Yolcular yorgun ve mütebbessim
Yüzler ki, sahilde semah, saz gibi.,
*
Gözler güleç yanaklarsa dolgun.,
Neden herkes erdemli ve olgun.,
Hasretime düştün, içime doldun.,
Yüzler ki, altından âla, Rabbe niyaz gibi.,
*
Yüzüne bakmaya utandığım iffet.,
Yüzüme yar, esenlik yelini üflet.,
Yürekte sevda, ne büyük külfet.,
Yüzler ki, dolunay yanında az gibi.,
*
Yüz ayva, yüz nar, yüz Malayani
Yüz ayna yüz kar, yüz okur insanı
Yüz oyma yüz ateş, yüz alır canı
Yüzler ki, yüzümü okşar naz gibi.,
*
Yüzde muhabbet, sabahtan ezan gibi.,
Yüzde asalet ki, vefa suda sazan gibi.,
Yüzde vakur, gönül vedada hazan gibi
Yüzler ki, Yaratana nida namaz gibi.,
…
24.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yüzün kara, gözün kara..,
Sadede gelmiş bir olgunluk değilmi
Onu hak edipte ulaşanlara ne mutlu
Uğrunda nice akıllar ve sıhhatler zayi olmuştur
Vuslata varmadan vadeler dolmuştur! ..
Alır mısınız diye takdim edilen
Bayram şekerimi sandın
Kim bilir sen.,
Hangi yalancı mevsimin meltemine kandın.,
*
Aşk’ta kalacak kaç babayiğit var..,
Bana gösterir misin?
Günlük mutluluklara at koştururken.,
Yeri göğü bir birine katar, ayağına batınca diken
Aşk’tan meşkten dem vur yiğidim
Nasıl olsa tapusu yok abadın
Riyakarlığa kaşı isyan eder divitim
Bir toz zerresi kadar maziye düşer yadın
Hani öksürük nöbetleri, kan kusmalar
Hani zılgıtı yedikçe sabır sebat ve susmalar
Hani zemheriye göğüs geren inadın
Hangi velvelenin ateşinde yandı adın
Var mı yüreğinde hasret çiçeği gibi yara
Yüzün kara, gözün kara..,
Hep hakka karşı farfara
Hak etmek için sadık olmadın..,
Mehmet Sani Özel
11.07.2004
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yüzünde maske olanlar yaklaşmasın..! (nesir)
İmkân olsaydı, alnımın çatına yazardım; “Bana bir şey satmak için selam verme! ”
Ve altına “nano tekniği! ” ile uzun uzun, sayfalarca (uyanıkların kolay anlaması için!)
açıklamalar yaparak izah ederdim..,
Bana bir şey satmak için beni arama.,
Beni aldatmak için bana yar olma.,
Beni satmak için bana var olma.,
Beni kullanarak adam olma.,
Ne kadar bizarım bir bilseniz; İki yüzlülükten ve içi doldurulmamış cicili bicili, ruhsuz
Şahendeliklerden., Kan kusuyorum içime, boğuluyorum adeta ve vallahi kendimi onun
yerine koyuyor ve kendimden utanıyorum., Sıkılıyorum., Istırap duyuyorum..,
Bir taktik, bir şablon, bir tez, bir formül bu kadar çok mu kullanılır? !
Hamaset, vakar, ciddiyet, şeref, onur, erdem bu kadar bu denli mi istismar edilir!
Dilenci ve döşürücülerin olmazsa olmaz, yegâne sömürü sürümü cesine insanın kalbi
hassasiyetleri, sevgi saygı ve hoş görü gibi kabulleri, inanç ve itaat sınırları ve sair
fevkaladelikleri pervasızca (neden, niye?) dejenere edilir.,
Basitçe tarifi; Bir kimseye yaklaşacağın vakit onun ihtiyaçlarını ikmal etmek sevdası ile
yaklaşabiliyor musun? ! Aferin sana ve Allah verdiğinden veya vermeyi murat
ettiğinden bin, milyon kat fazlasını versin sana.,
Bir kimseye yaklaşırken ne hesap ediyorsun? !
Avantaj, kar, kazanç, makam mevkii veya güç ya da bedavadan azamet (büyüklük)
onbaşılık çavuşluk ve sair gibi sanal rütbe tahayyüllerimi? !
Tamamda, bunları kazanmanın meşru yolu ne ise onu takip etmen gerekir!
Neden her işin başında kısa yollar arıyorsun? !
Adam gibi adam olmanın gereği ne ise onu yapmadan, tepeden inme adam olanlara
veya her ne ise hak etmeden sahip olanlara, olduğunu sananlara, (af buyurun!) yuh
olsun diyorum..,
Ben böylelerini affetmiyorum., Etmeyeceğimde.,
İyiliğin (emribilma’ruf) son şubesi; Buğz (sevgisiz seviye tespiti) edebiliyorum ancak..,
Elektriğim, kimyam, fiziğim, estetiğim ve vasati eksenim bozuluyor.,
Yüzünde maske olanlar yaklaşmasın..!
Sahtekarları Allah’a havale ediyorum..,
28.04.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm..,
Kutup iklimlerinin girizgahındayım
Sıradan bir gece, seğirtip ay’ı tuttuğum an.,
Silinmiş umut tahtasında öngörülerim
Üzerimden silindir gibi geçtiği zaman.,
Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm..,
Bir ceset oluyordu bir ruh.,
Karada çırpınan balık misali
Kurtulsa da hayat yoktu, ama.,
Ben onu yine kendi suyuna bıraktım
Eteğinde nankör bakışların kırıntıları
Ellerinde kuvarslardan yansıyan ters akım
Gözlerin müebbet ilamı, saçları salkım salkım
Her bir âh ı bir yudum su gibi içtiği zaman.,
Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm..,
Bir ceset oluyordu, bir ruh.,
Hem vardı hem yoktu.,
Satır aralarında..,
Kaç, kaç kez ağlamaya doluktu..,
İkrah ettiği siluetler cam buharında canlandı
Beklide demişti; Onlarda gözlerinin içi gülen insandı
Şimdi yüreğimde..,
Acı hatıraların tortusu kaldı..,
..., Korkma!
Ben, öyle istediği olmayınca ağlayanlardan değilim
Hem, gördüğüm vefasızlıklardan böyle eğildim
Ant olsun ki, şikayetçide değilim.,
Vuslata ikbali kefen biçtiğin an.,
Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm..,
Bir nefeslik aşkı bozmadan talan
Son gördüğümde..,
Mart manzarası vardı, göz karasında
Yüreğinde bir hakkın sancısı..!
Estetik ağlıyordu farfarasında
Ak gerdanda tedavülsüz mücevher
Boğazında, düğümlenen hıçkırık.,
Bakışlarında kurşun asker..,
Sanki bir yanı dost canlı da,
Sözleri duruşuna yabancı.,
Sona vardığım da, yine..,
Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm..,
...
05.01.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Zaloğlu Rüstem
Kabrinden başını kaldırıp.,
Şöyle bir baksa, “Zaloğlu Rüstem”
Kör olmaktan korkarda gözlerini kapatıp.,
Derdi ki; Ey İsa, (a.s.v.)
Gerçeği göremiyorum, çevrelenmiş süsten..,
-*Mazlumlar seğirtip, medet umarken kurttan, kuştan
Tanrılar azap eziyet kusuyordu ha bire, alttan üstten
İnsanlık refaha mesafe alıyorken, her yeni buluştan
Eşyanın esareti tabir ediliyor., Postmodern düşten
-*Akıl, tasavvurunu hileden hibe ile ilham alıyorken.,
Yer yüzüne abâd olacak, zatı şahane(!) sömüren sistem
Müminin gözü, müşrikin yaşantısında(mı!) kalıyorken.,
Ya Muhammed, (s.a.v.) Sana resul diyenler hep sefilistan
-*Yaratana uzanacak elim, yüzüm olsaydı derdim.,
Ne zaman Ya Rab, ne zaman uyanacak insan?
İrademi içi boş, ham hayallere esir verdim
İman kamil olsa, ah! İftitah tekbiri alacak ihsan
…
22.02.2005
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Zamanın gözü kördür,
Zamanın gözü kördür, acımaz insana.,
İçinde envai seyran, allak bullak yaşamlar var
İçinde hak var,adalet var, izzet var ve zillette var
Zoraki nefesler ve pürüzsüz çıkan sesler
Her mahlukun halikı, Cenabı Halık Allah...,
Hepsini hesapsız rızkılar la besler
Eğer beşer; hesap edecek olsa!
Elde sermayesi yok, çoktan iflasta
Çünkü; ipleri elinde bunca varlık ve düzenin
Sen ki; isyan etsen ne olur!
Ayağının altından kayacak bu zemin
Yanında kalacak olan yalnız amel defterin
İçinde neler var., bir bilsen.,
Gün olmuş; nefis kurt gibi yırtıcı
Kimi gün; attan düşmüş gibi yılgın pırtıcı
Hani; Hay ye alesselah icabetlerin.,
Hani; şalların, ipekli cepkenin
Hani; şarkıların o güzelim bestelerin
Hani; yanaklarındaki allar, sarışınınım esmerin
Lahuti bir ele düşmüş..,
O gün ki; inlerde inler nefeslerin
Mehmet Sani özel
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Zarfı yutan ahitler.,
Bürr toprağı beğenmedi.,
İntikam için tagutlara yöneldi.,
Yüksek oturumların ahirindeki içtimalar!
Vakte gelmeden zarfı yutan, şaibeli ahitler
Feleğin çemberinden zarar etti, gayrı firarda
Şimdi galip tepelerden hicran türküleri söyleyen!
Lahuti eda! Bu ses sahibini arıyor..!
Gelmeyecek olanı bekleyen kim..?
*
Yanıp kavruldukça yürekler.,
Bürde bedenden sıyrılıp düşer.,
Çıplak olan giyinikliği savunur bekler.,
Hurcunda sevinçler, envai renklerle.,
Verirken şartlı, alırken ücretle.,
İspatı na mümkün görünce.,
Dili sürçer, tekler..,
*
Sizdiniz o!
İçleri boş, sıkınca fos çıkan.,
Göz dolduran, yalancı bebekler.,
Curcunanın kavalında kaç delik var!
Halayların havasında, diz boyu kar.,
Dil yarası zor iyileşir (sözde) dostum.,
Sözden arda müşküller ve izdiham var.,
Ne için olabilir., Acaba dersin?
Hangi dobralıkta, kim bilir..!
Kaç çeşit hile var..,
*
Güneş boğa burcunda henüz!
Kur’a da mor, pembe ve eflatun.,
Karga, bahar resimleri tuvali önünde.,
Lakırdıya papuç bırakmayan ressam hatun.,
Hamaset fışkırır, tenha gecenin en sıcak yerinde.,
Adalet kılıcı bir, ton fırçası bir diğer elinde.,
Renkleri tutturamadım diye(mi) ağlıyor!
Yürek devletinde sınır taşları oynamış!
Hiddetin sillesinden toprak kaymaları.,
Ya bu şecaat! bir fırtınaya mı gebe..!
Yinemi., Bürr toprağı beğenmedi.,
Ve “neuzu billah! ” deyip.,
Uyunur(mu) bu gece..,
…
02.02.2006
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Zeytindağı.,
Gurupta kızılca kıyamet.,
İnsan merkezli vefasızlıkların üzerine.,
Âli-cenap bir eda, buruk bir tebessümle gün batıyor.,
Dündü, mil çekilmişti mugalatanın gözlerine.,
Bu gün, dostumun koynunda, hain(!) .,
İnsanlığı perişan eden hıyanet..,
*
İtibar etmek mümkün mü? .,
İclalı iğfal eden azametin terennümüne.,
İşte bak, Zeytindağı’nda oluk oluk kan akıyor! .,
Hafızamda mıh gibi çakılı kalır her cümle.,
Hangi akla hizmet ki, Ya Rab? ! .,
Bu nasıl bir fenomen! .,
İnsan insanı yakıyor..,
*
Ertelemeli.,
Ergenliğin şuurundan aşkı sefayı.,
Haletiruhiyesine döndürmeli hakkı, vefayı.,
Habib-ün Neccar gibi haykırmalı; Ey ahali uyanın! .,
Gözlerinde şafak atar, Habib-ül bekkain sesi duyanın.,
“Sülletünminel evvelin.,” de ayyuka çıkmıştı tefrika.,
Bumudur ecmeli kıyasın, bu asrilik mi refika? ! .,
Âraf ta, nöbet devşirirken Allah için şüheda.,
Sırf ağlamak işe yararsa, hüzünle heda.,
Hileli ritüellerin ötesindeki huzur.,
Bu şeriat değil, apaçık muzur.,
Kim o(?) .,
Namerde madalyon takıyor..,
*
Sevmek zor değimli? ! .,
Adalet düşlüyorsa refik-i rah.,
Yürek kavisli, yürek cehenneme eğimli.,
Arz-ı mev’ud hayallerine düşmeyince ferah.,
Her şey sizin, hayatımız bizim değil mi? ! .,
“Elleri kurusun! .,” Güllere kıyan zalimin.,
Dualarla resmini çizdim, yolladım.,
Arş-ı âla ya mazlum halimin.,
Sen bırak, bakma bana.,
Yaratan bakıyor..,
…
Mehmet Sani Özel
07.08.2006
Lügatçe;
Âli-cenap= İyilik sahibi.,
Mugalata= Demagoji.,
İtibar= Önem, hürmet, tabi olmak.,
İclal= Büyüklük, azamet.,
İğfal= Bozmak.,
Terennüm= Güzel anlatma.,
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Zeytindağı= Filistin de kutsal bölge.,
Habib-ün Neccar= Marangozların sevgilisi., Yasin Suresinde kıssası geçer.,
Habib-ül Bekkain= Ağlayanların sevgilisi.,
Sülletünminel evvelin= Önceki sülaleler.,
Tefrika= Nifak, ayrılık.,
Ecmel= Çok, daha güzel.,
Asrilik= Çağdaşlık.,
Refika=Ortak, arkadaş.,
Âraf= Şehitlerin eğlendiği makam, tabaka.,
Şüheda= Şehitler.,
Heda= Sakinlik, sükunet.,
Ritüel= Âyin.,
Şeriat= Doğru yol.,
Muzur= Sütün ekşimesi.,
Refik-i rah= Yol arkadaşı.,
Arz-ı mev’ud= Vaat edilen topraklar.,
Arş-ı âlâ= Yüce makam, Tanrı katı.,
Mehmet Sani Özel
www.antoloji.com - kültür ve sanat

Benzer belgeler